T.B.M.M.
TUTANAK DERGİSİ
CİLT : 6
55 inci Birleşim
22 . 5 . 1996 Çarşamba
İÇİNDEKİLER
I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. – GELEN KÂĞITLAR
III. – YOKLAMALAR
IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1. – Aydın Milletvekili Sema Pişkinsüt’ün, Meclis yaşamı ile personele ilişkin gündem dışı konuşması
2. – Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın, Çoruh Vadisi üzerinde yapılması planlanan hidroelektrik santrallara ilişkin gündem dışı konuşması
3. – İstanbul Milletvekili Sedat Aloğlu’nun, 1 Mayıs 1996’da Kadıköy’deki olaylar sırasında zarar gören esnafın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve İçişleri Bakanı Ülkü Güney’in cevabı
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. – Ağrı Milletvekili Cemil Erhan’ın, Anayasa ve Adalet Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/24)
2. – Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in, (10/13) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/25)
V. – ÖNERİLER
A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1. – Gündem dışı görüşülecek konuların yeniden düzenlenmesine ve çalışma saatlerine ilişkin DYP ve ANAP Grupları önerisi
2. – Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul çalışmalarına ara verilmesine ilişkin DYP ve RP Grupları önerisi
VI. – SEÇİMLER
1. – (10/13, 53) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
2. – Radyo Televizyon Üst Kurulunda açık bulunan üyeliklere seçim
VII. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. – Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/300) (S. Sayısı : 14)
VIII. – SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. – Kayseri Milletvekili Abdullah Gül’ün, Türkiye’deki Rum ve Ermeni kiliselerinin vakıflarına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Emre Gönensay’ın yazılı cevabı (7/599)
I. – GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMMGenel Kurulu saat 15.00’te açıldı.
Devlet Bakanı Ayvaz Gökdemir, 7 - 9 Mayıs tarihlerinde
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel
ile birliket katıldığı Özbekistan ziyaretine
ilişkin gündem dışı açıklamada bulundu; DYPKayseri
Milletvekili Osman Çilsal, RPAnkara Milletvekili Şaban Karataş,
ANAPKars Milletvekili Yusuf Selahattin Beyribey, CHPAnkara Milletvekili Ali
Dinçer, DSPKars Milletvekili Çetin Bilgir de grupları adına
görüşlerini belirttiler.
Adana Milletvekili İ. Ertan Yülek, Orta Asya ve Azerbaycan petrol
boru hatlarına ilişkin gündem dışı birer konuşma
yaptı.
Bursa Milletvekili Hayati Korkmaz’ın, Türkiye’ye göçmen olarak
Bulgaristan’dan gelen soydaşlarımızla, Rusya’dan gelen
Ahıska Türklerinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşmasına Devlet Bakanı Ayvaz Gökdemir
cevap verdi.
İsviçre’ye gidecek olan Sağlık Bakanı
Yıldırım Aktuna’ya, dönüşüne kadar, Millî Eğitim
Bakanı Turhan Tayan’ın,
Amerika Birleşik Devletlerine gidecek olan Dışişleri
Bakanı Emre Gönensay’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Nahit Menteşe’nin,
Fransa’ya gidecek olan Devlet Bakanı Ufuk Söylemez’e, dönüşüne
kadar, Devlet Bakanı Yaman Törüner’in;
Vekâlet etmelerinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin Cumhurbaşkanlığı
tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Denizli Milletvekili Hilmi Develi ve 14 arkadaşının,
esnaf ve sanatkârların sorunlarının araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi,
Bitlis Milletvekili Zeki Ergezen ve 24 arkadaşının, tütün
üreticilerinin içinde bulundukları sorunların ve tütün
politikamızın tespiti,
Amacıyla birer Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri (10/75), (10/76) okundu;
önergelerin gündemde yerini alacağı, öngörüşmelerinin
sırasında yapılacağı bildirildi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve
Sayıştay Başkanlığının 1994 Malî
Yılı Kesinhesabına İlişkin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/1) (S.
Sayısı : 11) Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan’ın (6/175),
Niğde Milletvekili M. Salih Katırcıoğlu’nun (6/179),
Numaralı sözlü sorularını geri aldıklarına
ilişkin önergeleri okundu; sözlü soruların geri verildiği
açıklandı.
Brüksel’de 30 -31 Mayıs 1996 tarihleri arasında düzenlenecek
“Barışa Bir Şans -Balkanlarda Sesini Yükselten Kadınlar”
konulu toplantıya TBMM’yi temsilen katılacak Parlamento heyetine
ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Moldova Parlamentosundan alınan resmî davete icabet edilmesine,
Türkiye -Arjantin, Türkiye -Arnavutluk, Türkiye -Azerbaycan, Türkiye
-Çin Halk Cumhuriyeti, Türkiye -Fransa,
Türkiye -Gürcistan, Türkiye -Güney Kore, Türkiye -Japonya, Türkiye -Kazakistan, Türkiye -Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti,
Türkiye -Kırgızistan,
Türkiye -Kuveyt, Türkiye -Makedonya, Türkiye -Meksika, Türkiye -Moldova, Türkiye -Pakistan, Türkiye -Romanya, Türkiye -Rusya Federasyonu, Türkiye -Şili, Türkiye -Tacikistan, Türkiye -Türkmenistan Dostlok Gruplarının
kurulmasına,
Macaristan Parlamento Başkanının, Budapeşte’de
yapılacak olan Avrupa Parlamento Başkanları
Toplantısına TBMMBaşkanını davetine icabet edilmesine;
İlişkin Başkanlık tezkereleri kabul edildi.
(9/1) ve (9/2) esas numaralı Meclis Soruşturması
komisyonlarına, siyasî parti gruplarınca gösterilen adaylar
arasından ad çekme suretiyle üyeler seçildi.
Başkanlıkça, (9/1) ve (9/2) esas numaralı Meclis
Soruşturması komisyonlarının başkan,
başaknvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak üzere toplanacakları
gün, saat ve yere ilişkin duyuruda bulunuldu.
(6/58), (6/1), (6/2), (6/3), (6/4), (6/65) numaralı sözlü
soruların görüşülmesi, soru sahibi ve ilgili bakanın,
(6/60) numaralı sözlü sorunun görüşülmesi de, ilgili
bakanın,
Genel Kurulda hazır bulunmamaları sebebiyle ertelendi.
Grupların da mutabakatıyla, gündemdeki Meclis
araştırması önergesinin öngörüşmesine geçilmeyeceği
açıklandı.
22 Mayıs 1996 Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere,
birleşime 17.35’te son verildi.
Hasan
Korkmazcan
Başkanvekili
Kâzım
Üstüner Mustafa
Baş
Burdur İstanbul
Kâtip Üye Kâtip Üye
II. – GELEN
KÂĞITLAR
22 . 5 .
1996 ÇARŞAMBA
Teklifler
1. – Denizli Milletvekili Hilmi Develi ve 26 Arkadaşının;
2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi ve Ek Maddeler Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/295)
(İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi : 15.5.1996)
2. – İstanbul Milletvekili Mustafa Baş ve 15
Arkadaşının; Devlet Memurları Kanununa Bir Ek Madde
Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/296) (Plan ve Bütçe Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi : 15.5.1996)
3. – İstanbul Milletvekili Mustafa Baş ve 15
Arkadaşının; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/297) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi : 15.5.1996)
4. – Bingöl Milletvekili Hüsamettin Korkutata ve 33
Arkadaşının; Karayolları Trafik Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/298)
(İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi : 15.5.1996)
5. – Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak ve 31
Arkadaşının; Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet
Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/299) (Millî Savunma ve Plan ve Bütçe komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi : 15.5.1996)
Sözlü Soru
Önergeleri
1. – Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu’nun çiftçilere
tarım girdilerinde uygulanan sübvansiyon nedeniyle yapılması
gereken ödemelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/184) (Başkanlığa geliş tarihi :
16.5.1996)
2. – Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın,
Boğaz Köprüsüne bariyer veya koruyucu bir sistemin yapılmasına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/184)
(Başkanlığa geliş tarihi : 16.5.1996)
3. – Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın,
Ağrı Havaalanına ilişkin Ulaştırma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/186) (Başkanlığa
geliş tarihi : 16.5.1996)
4. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfikâr İzol’un, Harran
Üniversitesinin kadro ihtiyacına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/187) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.5.1996)
5. – Manisa Milletvekili Hasan Gülay’ın, tütün üreticilerine olan
borçlarını ödemeyen tüccarlara karşı alınacak
tedbirlere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/188)
(Başkanlığa geliş tarihi : 17.5.1996)
Yazılı
Soru Önergeleri
1. – İzmir Millekvekili Sabri Ergül’ün, Türkiye İşçi
Emeklileri Cemiyeti üyelerinin aidatlarının SSK tarafından
kaynakta kesilmesinin mevzuata uygun olup olmadığına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/852) (Başkanlığa geliş
tarihi : 16.5.1996)
2. – İzmir Millekvekili Sabri Ergül’ün, Vakıflar Genel
Müdürlüğüne ait İzmir -Alsancak semtindeki bir arsanın kat
karşılığı bir müteahhide verildiği iddiasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/853)
(Başkanlığa geliş tarihi : 16.5.1996)
3. – İzmir Millekvekili Sabri Ergül’ün, Menemen İlçe Emniyet
Müdürünün bir müdafii tehdit ettiği iddiasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/854)
(Başkanlığa geliş tarihi : 16.5.1996)
4. – Sıvas Milletvekili Abdullatif Şener’in,
Başbakanlık örtülü ödeneğinin yıllar itibariyle
miktarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/855) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.5.1996)
5. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan Merkeze
bağlı bazı kasaba ve köylere teröristlerce yapılan
saldırılar sonucunda meydana gelen zararlara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/856)
(Başkanlığa geliş tarihi : 16.5.1996)
6. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Türkiye Şeker
Fabrikaları A.Ş. Genel Müdürlüğüne ait lojmanların
dağıtımına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/857) (Başkanlığa geliş
tarihi : 16.5.1996)
7. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, 12
Eylül 1980 tarihinden bu yana yıllar itibariyle örtülü ödenekten
yapılan harcamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/858) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.5.1996)
8. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın,
Nevşehir -Derinkuyu İlçesinde kadastrosu yapılan bazı
yerlerin tapu belgelerinin para karşılığında
verildiği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/859) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.5.1996)
9. – İzmir Millekvekili Sabri Ergül’ün, polisin dur ihtarına
uymadığı gerekçesiyle öldürüldüğü iddia edilen bir gence
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/860)
(Başkanlığa geliş tarihi : 17.5.1996)
10. – Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın, T.C. Ziraat
Bankasının bazı giderleri ile kârına ilişkin Devlet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/861)
(Başkanlığa geliş tarihi : 17.5.1996)
11. – Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın, Vakıflar
Bankasının bazı giderleri ile kârına ilişkin Devlet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/862)
(Başkanlığa geliş tarihi : 17.5.1996)
12. – Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın, T. Halk
Bankasının bazı giderleri ile kârına ilişkin Devlet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/863)
(Başkanlığa geliş tarihi : 17.5.1996)
13. – Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın,
Etibank’ın bazı giderleri ile kârına ilişkin Devlet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/864)
(Başkanlığa geliş tarihi : 17.5.1996)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 15.00
BAŞKAN : Başkanvekili Hasan
KORKMAZCAN
KÂTİP ÜYELER : Kâzım ÜSTÜNER
(Burdur), Mustafa BAŞ (İstanbul)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55 inci
Birleşimini açıyorum.
III. Y O K L
A M A
BAŞKAN – Ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır;
sayın milletvekillerinin, salonda bulunduklarını yüksek sesle
belirtmelerini rica ediyorum.
(Antalya
Milletvekili Sami Küçükbaşkan’a kadar yoklama yapıldı)
BAŞKAN
– Sayın miletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır;
görüşmelere başlıyoruz.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçmeden önce üç arkadaşıma
gündemdışı söz vereceğim; ancak, bugün gündemimizin çok
yüklü olması dolayısıyla, arkadaşlarımın,
sürelerini çok tasarruflu olarak kullanmalarını rica ediyorum.
IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. – Aydın Milletvekili Sema Pişkinsüt’ün
Meclis yaşamı ile personele ilişkin gündemdışı
konuşması
BAŞKAN
– İlk sırada, Aydın Milletvekili Sayın Sema Pişkinsüt,
Meclis yaşamı ve personelin mağduriyeti konusunda
gündemdışı söz talep etmiştir.
Buyurun
Sayın Pişkinsüt. (DSP sıralarından alkışlar)
Konuşma
süreniz 5 dakikadır.
SEMA
PİŞKİNSÜT (Aydın) — Sayın Başkan,
saygıdeğer üyeler; 24 Eylül 1923’te Atatürk, Teşkilatı
Esasiye Kanununa göre “Hâkimiyet, kayıtsız şartsız
milletindir. İcra kudreti, teşri salâhiyyeti, milletin yegâne hakiki
mümessili olan Mecliste tecelli ve temerküz etmiştir” diyerek, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin kurulma gerekçesini ortaya koymuştur; buradan hareketle,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin üstünde hiçbir güç
tanınmamıştır.
Bizler, bu
gücü korumada, sadece yasama görevlerimizi yerine getirmekle -ki, o da
tartışılır- yeterli olabilir miyiz? Milletvekili
olmanın, elbette, bir ahlakî ve etik değeri de vardır.
Geçtiğimiz
Kurban Bayramında, ilim Aydın’da tek tek
dolaştığım 47 köyde, ortak olarak aldığım
mesaj üç noktada toplanabilir:
1-Kendinize
çekidüzen verin.
2-Kavga
etmeyin.
3-Sorunlarımıza
çözüm getirin.
Ama,
maalesef, bugün, Meclis içerisinde bile, yeterince saygınlık ve
nezaket yok; çoğu kez, gözlerde, sevgi, hoşgörü, heyecan göremiyoruz;
yeri geliyor, çeşitli kaynaklı personel şikâyetleri ve
mağduriyeti, idarece “milletvekilidir, bir şey yapamayız” diye
geri çevriliyor, yeri geliyor, yasa koyucu milletvekilleri, kuralları,
bizzat kendileri çiğniyor. “Milletvekillerinden başkası giremez”
yazılı yerlere, milletvekilleri, yanlarında birçok kişiyi
taşıyor. Silah, cep telefonu taşınmaz deniyor; ama, mevcut
olduğunu hepimiz biliyoruz. Ya kuralları koymayalım ya da
uygulayalım.
Özellikle,
halkla ilişkiler binası A ve B bloklarında, büyük bir laubalilik
ve başıboşluk mevcut. Kulislerde, onlarca bürokratın
işi ne!.. Milletvekilleri, iş takipçiliği yerine aslî
görevlerini icra etseler, bu tür ilişkiler olabilir mi?
Bugüne
kadar, düzenleme ve düzeltme konusundaki istekler, iyi niyetlere rağmen,
yeterli ve sürekli olamamıştır; çünkü, konular, bazı
milletvekilleri tarafından, gerek liyakat gerek disiplin gerekse uygulama
açısından delinmiştir. Konunun, biz milletvekilleri
tarafından toplu olarak algılanması ve çözüm önerilerinin
getirilmesi gerekir.
Lütfen, önce
personele bakalım. Gelmeden maaş alan sekreterler, gelmeden maaş
alan danışmanlar... İnsan çok, işi yok... Geçici getirilen,
nitelik aranmayan sekreterler, ikinci maaş uğruna, milletvekillerine
bağımlı kalma ihtiyacındalar. Sekreterler, âdeta köle gibi
kullanılıyor... ODTÜ, Bilkent ve Hacettepe gibi nice okullarda büro
yönetimi ve sekreterlik eğitimi verilirken, bırakınız
bilgisayar, daktilo kullanmayı, lisan bilmeyi, konuşmasını,
telefon kullanmasını, yazı yazmasını, giyinmesini
bilmeyen sekreterler mevcut. “Canım”, “hayatım”, “canikom” hayret
biçimde kullanılıyor! Basmadan terliğe kadar her türlü
kıyafet ve sakız mevcut, sigara her yerde yaygın. Dürüst ve
liyakat sahibi olanların da, hakları savunulmuyor.
Oturmasını,
konuşmasını bilmeyen, bıyık büken, tespih çeken ordu
kadar kalabalık; nitelikleri kesin tartışılır
danışman, koruma mevcut. Bu israf neden?
Koridorlardan
gelip geçerken, odalara bakmaya çekiniyoruz. Büyük kısmı,
milletvekillerinin haberi olmadan iş takibi yapıyorlar. Her
milletvekili kendi elemanından sorumlu olsa, bu cüreti kendilerinde
bulabilirler mi?
Disiplin
sağlaması gereken şef ve daha üst kadrolarda ise, genellikle
atalet ve bananecilik hâkim; sebebi, uygulama yaptıklarında,
milletvekili korumasıyla ekmeklerinden olma tehlikesi.
Tasarruf
tedbirleri uygulanmıyor; fakslar kontrolsüz, fotokopi denetimsiz; seçim
bildirgelerinden matematik kitaplarına kadar basılıyor; arabalar
seçim bölgelerinde kullanılıyor; herkesçe suiistimal edilen korkunç
telefon bağlantıları ve konferans konuşmaları var.
Milletvekilleri eliyle yedi sülaleye doktorluktan ilaç alınıyor.
Enerji ise, tasarruf edilmiyor.
Temizlik
konusu tamamen eksik. Mecliste, bayan tuvaletlerinde bayan eleman mevcut
değil. Hizmetli personelin amacı, torpil bulup memur olmak.
İbadete asla karşı çıkmayız; ancak, Meclis içerisinde
her an ulaşılabilecek güzel bir camimiz mevcutken, tuvaletlerde aptes
alınıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Konuşmanızı toparlayın efendim.
SEMA
PİŞKİNSÜT (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.
Meclis
Televizyonunda bile liyakat söz konusu değil. Kısaca, bu Yüce Meclis,
partizanlığın da hâkim olduğu, âdeta rant kaynağı
haline gelmiş.
Keyfî
uygulamaları durdurmada, personelin hak ve onurunu korumada,
eğitimlerinde, hakça kadro dağıtımında, bizzat kendi
eğitimimizde başarılı olamazsak, nasıl, ülkeye,
geleceğe, çağdaşlığa umut olabiliriz. Yüce Meclisin
ahlakî değerleri, etiği, her şeyden üstündür. Bu
anlayış, elbette partilerüstüdür ve tüm milletvekillerini kapsar ve
bağlar.
Bu
inancın yaygınlaştırılması ve korunması
hususunu, başta Meclis Başkanımız olmak üzere, Yüce Meclisin
takdirlerine saygılarımla arz ediyorum.
Teşekkür
ederim Sayın Başkanım. (DSP ve DYP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Aydın Milletvekili Sayın Sema Pişkinsüt’e teşekkür
ediyorum.
2. – Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın, Çoruh
Vadisi üzerinde yapılması planlanan hidroelektrik santrallara
ilişkin gündemdışı konuşması
BAŞKAN
– Değerli arkadaşlarım, gündemdışı ikinci söz
talebi, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat’ın.
Sayın
Polat, Çoruh Vadisi üzerinde yapılması planlanan hidroelektrik
santrallarla ilgili görüşlerini belirtecekler.
Buyurun
Sayın Polat. (RP sıralarından alkışlar)
Konuşma
süreniz 5 dakikadır.
ASLAN POLAT
(Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ülkemizde, 1995
yılında, 86,3 milyar kilovat/saat toplam enerji üretimi
sağlanmış olup, yılda, ortalama yüzde 8 civarında
artan elektrik enerjisi talebi vardır. Ekonomi ve sanayinin temel ve
vazgeçilmez girdilerinden olan elektrik enerjisi talebinin, 2000
yılında 130 milyar kilovat/saate, 2010 yılında 271 milyar
kilovat/saate ulaşması beklenmektedir. Bir başka deyişle,
2000 yılında bugünkü Türkiye üretiminin 1,5 katı, 2010
yılında ise, bugünkü üretimin 3,14 katı elektrik enerjisine
ihtiyacımız olacaktır. Bu talebin sürekli, güvenilir ve kaliteli
biçimde karşılanabilmesi, her şeyden önce planlanan elektrik
tesisi yatırımlarının zamanında
gerçekleştirilmesine ve ileriye dönük olarak da yeni
yatırımların yapılmasına bağlı
bulunmaktadır.
Bu
bakımdan, Çoruh Havzası, hidroelektrik santralı
bakımından ülkemizin en bakir alanıdır. Havzanın ana
akarsuyu, havzaya adını veren 466 kilometre uzunluğundaki Çoruh
Nehridir. Mescitli Dağlarından doğan bu akarsu, Erzurum, Bayburt
ve Artvin’den geçerek Batum’a ulaşır, Gürcistan’ın Batum
şehrinden Karadenize dökülür; toplam 466 kilometre uzunluğunun 442
kilometrelik bölümü Türkiye topraklarında...
BAŞKAN
– Sayın Polat, mikrofona biraz yaklaşır mısınız.
ASLAN POLAT
(Devamla) – ... 24 kilometrelik aşağı bölümü Gürcistan
topraklarındadır.
Çoruh Nehri,
sınır aşan nehirlerimizin, uzunluğu en kısa
olanlarından biridir; ortalama akışı, saniyede 202
metreküptür; kar ve yağmur sularıyla beslenir. Çoruh Havzasında
tespit edilen enerji imkânlarından 3185 megavatlık kurulu güçle,
yılda ortalama 10,468 milyar kilovat/saat enerji elde edilecektir. Ana kol
üzerindeki ünitelerin toplam kurulu gücü 2745 megavat, yıllık
ortalama enerjisi ise, 9,081 milyar kilovat/saattir. Master plana göre, Çoruh
Nehri, Türkiye hidroelektrik potansiyelinin yüzde 13’lük bölümüne sahiptir. Ana
kol üzerindeki projelerden Erenler, Olur, Ayvalı, Lâleli, İspir,
Güllübağ, Aksu, Çamlıkaya, Arkun Barajlarının
yapılabilirlik raporları hazırdır. Yusufeli, Artvin,
Deriner, Borçka, Muratlı Barajlarının ise kesin projeleri
hazırdır. Yan kollar üzerindeki projelerden 4 adedinin master
planı, 14 adedinin ise inkişaf projeleri hazırdır. Bu yan
kollardaki projelerin kurulu gücü 440 megavat, yıllık ortalama
enerjisi ise 1,407 milyar kilovat/saattir.
Fayda/masraf
oranı 1’den büyük olan projeler, ekonomik yönden uygun bulunmaktadır.
Buradaki projelerin fayda/masraf oranı 1,1 ila 1,80 arasında
değişmekte olup, son derece ekonomik projelerdir. Baraj
yüksekliği ortalama 100-200 metre arasında değişmekte;
düşü yüksekliği büyük, göl hacmi göl alanına göre oldukça
fazladır. Dolayısıyla, baraj alanının hacme göre az,
suların kapladığı alanın tamamen boş ve bakir
arazi olması, istimlâk işini çok kolaylaştırmaktadır.
Bu projeler enerji maksatlı olduğu için, su kirlenmesi olmamakta ve
sınır aşan akarsu olmasına rağmen hiçbir problem de
yaratmamaktadır.
Bu
projelerden yapım önceliği Deriner Barajı ve Hidroelektrik
Santralına verilmekte olup, Türk-Rus-İsviçre firmalarından
oluşan bir konsorsiyumla görüşmeler sürmekte ve bir aksama olmazsa,
tahminî olarak, Deriner Hidroelektrik Santralının 2003, Laleli
Hidroelektrik Santralının ise 2010 yılında bitirilmesi
planlanmaktadır.
Normal bir
hidroelektrik santralın kati projelerinin yapılmasının
ortalama 3 yılı aldığı düşünülürse, kati
projeleri hazır olmayan projelere bir an önce
başlanmalıdır.
Yalnız,
1996 yılında 89 trilyon 888 milyar Türk Lirası olan Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanlığı bütçesiyle bu projelerin 2010
yılında bitirilmesi mümkün değildir.
Ana koldaki
toplam 13 adet hidroelektrik santralın maliyeti, 1996 birim
fiyatlarıyla 293,2 trilyondur. Yalnız, bu projelerin toplam finansmanı,
1996 yılı Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı
bütçemizin 3,26 katıdır; fakat, 1996 yılında, hidroelektrik
santrallarından yalnız 1995 yılında önergeli olarak
yatırıma giren Laleli Barajına, 1,2 milyar Türk Lirası
ödenek konulmuştur.
Çoruh
Vadisindeki bu hidroelektirk santrallardan yalnızca bir adedine 1,2 milyar
Türk Lira ödenek konmasına rağmen, yerli ve yabancı
konsorsiyumlar, toplam keşif bedelleri 208 trilyon lira tutan Deriner,
Yusufeli, Borçka, Aksu, Arkun ve Muratlı hidroelektrik
santrallarının yapımına, yap-işlet modeli
çerçevisinde teklif vermişlerdir. Bu tekliflerin bir an önce incelenerek,
şartları uygun olanlarınyapımına acilen başlanmalıdır.
Çoruh
Havzasının tek sulama amaçlı projesi, Pazaryolu Projesidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Konuşmanızı toparlayın efendim.
ASLAN POLAT
(Devamla) – Tamam efendim.
Bu projenin
çalışmalarında zemindeki akma ve heyelanlardan dolayı,
bazı aksamalar olmaktadır. Bu projeyle, 655 hektar alan
sulanabilecektir. Bu proje de 1995 yılında önergeli olarak programa girmiş olup, 1996
yılında 2 milyar Türk Lirası ödenek konmuştur. Projenin
bedeli, 1996 yılı fiyatlarıyla 360 milyar Türk
Lirasıdır; fakat, bu iki projenin de ihalesi yapılmamıştır.
Netice
olarak, Çoruh Havzası, enerji üretimi bakımından son derece
ekonomik, çevre kirliliği yapmayan; fakat, el atılmamış
bölgemizdir. Bu projeler, bölgeye büyük bir ekonomik dinamizm getireceği
gibi, ülkemizin enerji ihtiyacına da büyük ölçüde katkıda
bulunacaktır; ayrıca, balıkçılık, turizm gibi
alanlardaki gelişmelerle, ülkemizin en fazla göç veren bu bölgesine
hayatiyet getirecektir. Ancak, bu bütçelerle bu projelerin hayatiyet
kazanması imkânsız gibidir. Bunun için, vakit geçirilmeden,
yap-işlet yöntemleri ve yabancı sermaye acilen devreye sokulmalıdır.
Bu
projelerde bugüne kadar verimli çalışmalar yapan ve önemli hizmetleri
geçen Devlet Su İşleri 8 inci Bölge Müdürü Sayın Necdet
Özdemir’in görevden alınmasının
bölgede üzüntüyle karşılandığını da bu
vesileyle belirtmek isterim.
Yıllarca
istikşaf, master plan, yapılabilirlik ve kesin proje
safhalarında sürüncemede bırakılan bu projelerin fiilen
yatırıma dönüştürülmesini diler; hepinize saygılar
sunarım. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat’a teşekkür ediyorum.
3. – İstanbul Milletvekili Sedat Aloğlu’nun,
1 Mayıs 1996’da Kadıköy’deki olaylar sırasında zarar gören
esnafın sorunlarına ilişkin gündemdışı
konuşması ve İçişleri Bakanı Ülkü Güney’in cevabı
BAŞKAN
– Bugün, gündemdışı söz verebildiğim son
arkadaşımız, İstanbul Milletvekili Sayın Sedat
Aloğlu, 1 Mayıs 1996 tarihinde Kadıköy’de yaşanan olaylar
sırasında zarar gören esnafın sorunlarıyla ilgili söz
talebinde bulunmuşlardır.
Buyurun
Sayın Aloğlu. (DYP sıralarından alkışlar)
Konuşma
süreniz 5 dakikadır.
M. SEDAT
ALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, çok teşekkür
ediyorum. 5 dakikalık süremi de tamamen kullanmayacağımı
ümit ediyorum.
Yüce
Meclisin değerli üyeleri, hepinize en iyi dileklerimi ve saygılarımı
sunuyorum.
17
Mayıs günü, İstanbul milletvekili Sayın Tayyar Altıkulaç
ile beraber, başta Kadıköy Belediye Başkanı olmak üzere,
Kadıköy bölgesindeki birçok esnafı, geçmiş olsun amacıyla
ziyaret ettik. Burada, edinmiş olduğumuz izlenimleri Yüce Meclisin
bilgisine, takdirine sunmayı bir görev farz ediyoruz.
Bir defa,
Kadıköy bölgesi, bu tip bir gösteri yürüyüşü için uygun bir mekân
değildir. Devlet, 1 Mayıs sonrasında, olan olayların
telafisi ve esnafın sorunlarıyla ilgilenme konusunda tatminkâr bir
davranış içerisinde bulunmuştur. Ziyaret etmiş
olduğumuz bütün esnaf, bu konuda gösterilen ilgiden fevkalade memnundur.
Zarar ziyan rakamları, medyada çıkmış olduğu kadar
büyük değildir; 100 milyarlar söz konusu edilmektedir; halbuki, 30
milyarın altında bir rakam tespit edilmiştir. Kaldı ki, bu
yerlerin çok büyük bir kısmı sigortalıdır.
Dolayısıyla, tahminimize göre, devletin kasasından çıkacak
rakam 10 milyarın içerisindedir. Esnafın, gayet tabiî ki, en büyük
dileği bu ödemelerin bir an önce yapılmasıdır.
Ancak, yine
esnaftan edinmiş olduğumuz bir intibaı takdirlerinize sunmak
istiyorum: Bu olaylar sırasında, bazı grupların ve
bazı kişilerin hareket tarzlarının, medyada gösterilen
belli bazı şiddet içeren filmlerin etkisi altında
kaldığını bildirerek,bunu Meclise sunma
bakımından bizden ricacı oldular.
Biz, 20
Mayıs günü Kadıköy Kaymakamını da ziyaret ettik ve 1
Mayıstan sonra Kaymakamlığın yaptığı
hizmetlerden dolayı, kendilerine, kendimiz adına teşekkür ettik.
Bu
konuları bilgilerinize sunmak için söz aldım; hepinize çok
teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum efendim. (DYP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– İstanbul Milletvekili Sayın Sedat Aloğlu’na teşekkür
ediyorum.
Sayın
Aloğlu’nun gündemdışı konuşması üzerine,
Sayın İçişleri Bakanı söz talebinde bulunmuşlardır.
Buyurun
Sayın Bakan. (ANAP sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ
BAKANI ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri;
İstanbul Milletvekili Sayın Sedat Aloğlu’nun
gündemdışı konuşmasına cevap vermek için söz
aldım. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
Aloğlu’na huzurlarınızda teşekkür ediyorum böyle bir
konuşma yaptığı ve bize de bu cevabı verme
imkânını sağladığı için.
1
Mayıstaki olaylarla ilgili, 7 Mayısta, Hükümet adına
gündemdışı bir konuşma yapmıştım; 14
Mayısta da, bir araştırma önergesi üzerine, bu konunun bütün
detayları Mecliste görüşülmüştü. O bakımdan, 1 Mayıs
olaylarını tekrar anlatmayacağım; ancak, Sayın
Aloğlu’nun, buradaki, esnafımıza yapılacak zarar ziyan
tazminatıyla ilgili ifadelerine cevap vermek istiyorum.
Olayları
müteakip, gerek idarî ve gerek adlî soruşturma
başlamıştı. Kadıköy Kaymakamlığınca
kurdurmuş olduğumuz bir komisyon marifetiyle,
yaptırdığımız tespitler sonucu, söz konusu olaylar
esnasında 96 işyeri ile 12 aracın hasar gördüğü, bu
zararın belirlenebilen parasal değerinin de toplam 26 milyar 922
milyar 088 bin Türk Lirası olduğu şeklinde bir ön rapor
hazırlanmıştır. Bize verilen ön rapor budur; ancak, bu ön
raporla birlikte, geri kalan, detay incelemeler de yapılmaktadır.
Henüz, daha kesin rapor elimize geçmiş değildir.
Buradan
şunu ifade etmek istiyorum ki, zarar ve ziyan gören
esnafımızın zararları mutlaka tazmin edilecektir. Bakanlar
Kurulumuzun, 1 Mayısı müteakip yapılan toplantısında
bu karar alınmıştı. Kesin raporu bekliyorum. Kesin rapor
alındıktan sonra, burada, zarar ve ziyana uğrayan
esnafımıza her türlü yardım yapılacaktır ve
zararları için de gerekli maddî olanaklar sağlanacaktır.
Sayın
Aloğlu’na, tekrar teşekkür ediyorum; bu cevabı vermem için bana
imkân sağladılar.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (ANAP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– İçişleri Bakanı Sayın Ülkü Güney’e teşekkür
ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, böylece, gündemdışı konuşmalar
tamamlandı.
Bu arada,
bana, Sayın Sema Pişkinsüt’ün konuşması üzerine, tezkere
gönderen arkadaşlarım var; Sayın Pişkinsüt’ün
konuşmalarında, Meclisi, Meclis Başkanlığını
ve milletvekillerini ağır şekilde eleştiren hususlar
bulunduğunu ifade ediyorlar.
Başkanlık,
bu konuşmayı, Sayın Pişkinsüt’ün içimizden biri olarak
yaptığı bir özeleştiri şeklinde değerlendirmiştir.
İfade bakımından bazı aşırılıklar var
ise, onlar, zaman içerisinde düzelecektir. Önemli olan, aksaklıkları
açıkyüreklilikle ortaya koyup, ciddî bir takiple ortadan kaldırabilmektir.
Bu konuda değerli milletvekili arkadaşlarımın kendi aralarında
görüşmeler yaparak, hem Başkanlığa hem grup yönetimlerine
yardımcı olmalarını temenni ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, komisyonlardan istifa önergeleri vardır;
okutuyorum:
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. – Ağrı Milletvekili Cemil Erhan’ın,
Anayasa ve Adalet Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin
önergesi (4/24)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Üyesi
bulunduğum Anayasa ve Adalet Komisyonu üyeliğinden istifamın
kabulünü saygılarımla arz ederim.
22.5.
1996
Cemil
Erhan
Ağrı
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer önergeyi okutuyorum:
2. – Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in,
(10/13) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonu
üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/25)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(10/13, 19/53) esas nolu Türkiye Taşkömürü Müessesesinin içinde
bulunduğu durumun araştırılması amacıyla
oluşturulan Araştırma Komisyonundan istifa ediyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
21.5.1996
Ahmet
Derin
Kütahya
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Sayın milletvekilleri, siyasî parti gruplarının, bugün
yapılan Danışma Kurulunda uzlaşmaya varılamaması
üzerine, yaptıkları çalışma programı teklifleri
bulunmaktadır; onları okutup, işleme koyacağım:
V. –
ÖNERİLER
A) SİYASÎ PARTİ GRUBU
ÖNERİLERİ
1. – Gündemdeki görüşülecek
konuların yeniden düzenlenmesine ve çalışma saatlerine
ilişkin DYP ve ANAP Grupları önerisi
22.5.1996
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 22 Mayıs 1996 Çarşamba günü
yapılan toplantısında siyasî parti grupları arasında
oybirliği sağlanamadığından,
Gruplarımızın aşağıdaki önerisinin,
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederiz.
Saygılarımızla
.
Saffet
Arıkan Bedük Cumhur
Ersümer
Doğru
Yol Partisi Anavatan
Partisi
Grup
Başkanvekili Grup
Başkanvekili
Öneri:
Genel
Kurulun 22.5.1996 Çarşamba günkü birleşiminde Radyo ve Televizyon Üst
Kurulunda boşalan üyelikler için yapılacak seçimden sonra sözlü
soruların görüşülmemesi; kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşmelerine geçilerek, Başbakan Sayın Mesut
Yılmaz’ın Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına gönderdiği yazı ile öncelikle
görüşülmesini istediği, gündemin 1 inci sırasında yer alan
14 sıra sayılı Hakimler ve Savcılar Kunununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının görüşmelerinin bitimine kadar çalışma
süresinin uzatılması önerilmiştir.
BAŞKAN
– Öneriyi oylarınıza sunuyorum...
OYA ARASLI
(İçel) – Aleyhinde söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Öneri üzerinde söz talebi bulunmaktadır.
Aleyhinde,
Sayın Oya Araslı; buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın
Araslı, konuşma süreniz 10 dakikadır.
OYA ARASLI
(İçel) – Toplumumuz, büyük bir dikkatle, bugün bizim burada
yapacağımız görüşmeleri izlemektedir.
KADİR
BOZKURT (Sinop) – Önce Meclise saygı sunun efendim.
OYA ARASLI (Devamla)
– Sözlerime, Sayın Başkanı ve Yüce Meclisi selamlamadan
başladığım için özür dilerim; kaldığım
yerden, selamlarımı, saygılarımı ileterek devam
ediyorum.
Bütün Türk
Ulusunun gözleri, bugün Yüce Meclisin alacağı kararlardadır.
Temiz toplum özlemi, bakanların, başbakanların üzerindeki suç
kuşkusu hemen giderilmesi gereken konulardır. Gündemimizde böyle bir
konu dururken, ne kadar acil nitelik taşırsa taşısın,
bir başka yasanın görüşülmesine öncelik tanımak,
toplumumuzun bu beklentilerine yanıt vermemek, suç üzerindeki
kuşkuları gidermekten kaçınan bir meclis damgasını
yememiz için yeterli neden olacaktır.
Kaldı
ki, bugün görüşmemiz önerilen, öncelik verilmesi önerilen, hâkimler ve
savcılarla ilgili tasarı, taşımış olduğu
şu üç hüküm bakımından, pek çok açıdan, Anayasaya
aykırı bir nitelik taşımaktadır:
Bu
tasarının 1 inci maddesine baktığımız zaman,
Adalet Bakanlığı Müsteşarı için yüksek
müşavirliğe atama konusunda getirilmiş olan imkân, Anayasa
Mahkemesinin bu konuda vermiş olduğu iptal kararını hiçe
sayarak yapılan yeni bir düzenleme niteliğini
taşımaktadır.
HALİL
İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) – Sayın Başkan, konuşmacı
tasarının ruhuna girerek tenkit ediyor; halbuki, öneri üzerinde
konuşması lazım.
OYA ARASLI
(Devamla) – Biraz müsaade buyurulursa Sayın Başkan,
açıkladığım hususların, gündeme getirdiğim
konuyla çok yakından ilişki içerisinde bulunduğu görülecektir.
Söz konusu,
öncelik tanınması gerektiği ileri sürülen kanun
tasarısının ikinci hükmü, yine aynı şekilde, Anayasa
Mahkemesinin vermiş olduğu iptal kararıyla çelişkili
düzenlemeler getirmektedir.
Üçüncü hükmü
ise, hukukun genel ilkelerine tamamen aykırı, hiçbir hukuk devletinde
görülmeyen bir düzenlemeye yer vermektedir.
Bu
tasarının görüşülmesine öncelik tanımak yerine, hepimizin
bu aykırılıkları bir kere daha gözden geçirmesi ve hatta,
mümkünse, Anayasayla bu kadar yakından ilgili bir düzenlemenin Anayasaya
uygunluğunun saptanabilmesi için, söz konusu tasarının, Anayasa
Komisyonuna tekrar iade edilerek, burada görüşülmesi imkânının
hazırlanması gerekmektedir. Bu yapılmasa dahi, Yüce Meclisin
üyelerine, Anayasaya aykırılık açısından bu
tasarıyı yeterince gözden geçirmek üzere, süre açısından
bir imkân tanınmalıdır.
Bu nedenle,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yaptığım bu
konuşmada, bugün soruşturma önergelerinin gündeme
alınmaması ve söz konusu tasarıya öncelik verilmesi konusundaki
öneriye destek sağlamadığımızı bildirmek
istiyorum.
Saygılarımla.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Araslı.
MEHMET
GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan, önerinin lehinde söz istiyorum.
BAŞKAN
– Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun,
Sayın Araslı’nın ifade ettiği gibi, soruşturma
önergeleriyle ilgili, bu önergelerin bugün ele alınmasına dair bir
önerileri Başkanlığa intikal etmemiştir. Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun, başka bir gün soruşturma önergelerinin ele
alınmasıyla ilgili talepleri vardır; sırası
geldiğinde işleme konulacaktır.
Lehinde,
Sayın Gözlükaya; buyurun.
MEHMET
GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerimin başında hepinize saygılarımı sunuyorum.
Bu öneriyi
getirirken, amacımız, duran yargıya hareket getirmektir. Gayet
açıklığıyla herkes bilmektedir; Adalet
Bakanlığındaki durum şudur: Sayın Müsteşar
görevden alınmış ve yerine vekâleten bir müsteşar
atanmıştır. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
toplanabilmesi için, müsteşarın asaleten tayini gerekmektedir. Hiçbir
hâkim ve savcının tayini yapılamamaktadır; bunun ötesinde,
idarî görevlere gelecek hâkim ve savcılar veya diğer görevliler de, maalesef,
tayin edilememektedir. Bu bakımdan, bu tasarının
görüşülmesinde, Adalet Bakanlığı açısından,
yargı açısından büyük faydalar vardır. Bunun, burada
Anayasaya aykırılığının vesairesinin
tartışılmasına gerek yoktur. Grup önerimizin kabulünü Yüce
Meclisten saygıyla arz ediyorum.
Teşekkür
ediyorum. (DYP ve ANAP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Sayın Gözlükaya’ya teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Doğru Yol Partisi Grubu ile Anavatan Partisi
Grubunun ortaklaşa verdikleri öneriyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi,
gruplardan gelen ikinci öneriyi okutuyorum:
2. – Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul
çalışmalarına ara verilmesine ilişkin DYP ve RP
Grupları önerisi
22.5.1996
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 22 Mayıs 1996 Çarşamba günü yapılan
toplantısında siyasî parti grupları arasında oybirliği
sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Saffet
Arıkan Bedük
Doğru
Yol Partisi Grup Başkanvekili
Öneri:
2 Haziran
1996’da yapılacak kısmî mahallî seçimler dolayısıyla,
siyasî partilerin resmî propaganda çalışmalarına kolaylık
sağlamak amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun, 23
Mayıs 1996 Perşembe gününden başlamak üzere, 4 Haziran 1996
Salı gününe kadar, çalışmalarına ara verilmesi
önerilmiştir.
BAŞKAN
– Aynı mahiyette bir öneri daha var; okutuyorum:
22.5.1996
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 22.5.1996 günkü toplantısında siyasî parti grupları
arasında oybirliği sağlanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Abdüllatif
Şener
Refah
Partisi Grup Başkanvekili
Öneri:
2 Haziranda
yapılacak kısmî mahallî seçimler dolayısıyla, siyasî
partilerin resmî propaganda çalışmalarına kolaylık
sağlamak amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun, 23
Mayıs 1996 Perşembe gününden itibaren, 4 Haziran 1996 Salı
gününe kadar, ara vermesi önerilmiştir.
BAŞKAN
– İki öneri de aynı mahiyettedir; birlikte işleme
koyacağım.
GÖKHAN
ÇAPOĞLU (Ankara) – Aleyhte söz almak istiyorum Sayın Başkan.
NİHAT
MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, aleyhte söz almak istiyorum.
BAŞKAN
– Öneriler üzerinde aleyhte söz talepleri bulunmaktadır; Sayın
Çapoğlu ve Sayın Matkap.
NEJAT
ARSEVEN (Ankara) – Sayın Başkan, aleyhte...
BAŞKAN
– Önerinin üzerinde iki aleyhte, iki lehte söz verme imkânım var; daha
önce, Sayın Çapoğlu ve Sayın Matkap aleyhte söz talebinde
bulundular. Lehte, Sayın Gözlükaya, Sayın Şener...
NEJAT
ARSEVEN (Ankara) – O zaman, üzerinde...
BAŞKAN
– Sayın Çapoğlu, buyurun. (DSP sıralarından
alkışlar)
Konuşma
süreniz 10 dakikadır.
GÖKHAN
ÇAPOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Refah
Partisi ile DYP’nin verdikleri önerilerde, Meclisin
çalışmalarına, kısmî yerel seçimler dolayısıyla,
yarından başlamak üzere 13 gün süreyle ara verilmesi önerilmektedir.
Ülkemizin,
giderek ağırlaşan sorunlarla
karşılaştığı bir dönemde, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin çalışmalarına bu kadar uzun süre ara verilmesi
oldukça sakıncalıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin, daha çok
çalışarak, ülke sorunlarına çözümler üretmesi gerekmektedir.
Ülkenin
sıkıntılı bir döneminde Meclis çalışmalarına
ara verilmesini isteyen Refah Partisi ve DYP, aslında, Sayın Çiller
ve Sayın Erbakan’la ilgili karşılıklı olarak
verdikleri mal varlığı soruşturma önergelerinin
görüşülmesini erteletmeyi amaçlamaktadırlar. (DSP ve CHP
sıralarından alkışlar)
Refah
Partisi, Sayın Çiller’in mal varlığı hakkındaki
soruşturma önergesini 26 Nisanda vermiştir. Anayasaya göre,
soruşturma önergeleri, verildikleri tarihten sonra 1 ay içerisinde görüşülmek
zorundadırlar. Yani, Refah Partisinin, Sayın Çiller hakkındaki
önergesinin, 26 Mayıs 1996 tarihine kadar görüşülmesi anayasal
zorunluluktur. Meclisin çalışma takvimi açısından,
bunların, en son yarın görüşülmesi gerekmektedir.
Aslında,
bu konuda daha önce Danışma Kuruluna çeşitli öneriler geldi ve
hatta DYP başkanvekillerinden gelen öneriler vardı. Yani, Sayın
Çiller ve Sayın Erbakan hakkında verilen önergelerin
birleştirilerek, 21 Mayısta -yani dün- veya yarın
görüşülmesi konusunda önerileri vardı; ama, ne yazık ki, bu iki
parti -diğer partiler bu önerileri benimsedikleri halde- bu önerilerinden
vazgeçmişler ve şimdi Meclisin çalışmalarına,
yarından başlamak üzere, 4 Hazirana kadar ara verme konusunda bir
öneri getirmişlerdir; şu andaki durum budur. Açıkçası,
Refah Partisi, Meclise ara verme önerisiyle kendi verdiği soruşturma
önergesini bazı umutlarla erteletmeye çalışmakta, ilkesizlik ve
tutarsızlık örneği vermektedir. (DSP sıralarından
alkışlar)
Geçmiş
dönem Millet Meclisi çalışmalarında olduğu gibi,
artık, Meclis çoğunluğunu istismar ederek,
halkımızın temiz toplum özlemi yok edilmemelidir. Meclis
açıldığından bu yana, denetim çalışmaları
ağırlık kazanmıştır. Büyük
sıkıntılar içerisindeki toplumumuz, bundan, büyük bir memnuniyet
duymaktadır; çünkü, hiç olmazsa, halkımızın temiz toplum
özleminin Mecliste yankı bulduğu inancı yerleşmeye
başlamıştı; ancak, dün ve bugün Danışma
Kurulundaki gelişmeler, Refah
Partisinin bu konudaki girişimlerinin, hiç de yolsuzluklar üzerine gitme
amacı olmadığını göstermektedir.
Halkımızın temiz toplum özlemi, bu iki partinin siyasî manevra
ve köşeye sıkıştırma çabalarına alet
edilmektedir. (DSP sıralarından alkışlar)
Birbiri
hakkında soruşturma önergesi veren iki partinin, bu soruşturma
önergelerinin konuşulmaması konusunda uzlaşması,
yolsuzluklar üzerine gitmekte, Refah Partisinin ve Doğru Yol Partisinin
iyi niyetli olmadığını açık bir şekilde ortaya
koymaktadır. (DSP sıralarından alkışlar)
Refah
Partisi, Metin Göktepe olayını Araştırma Komisyonunun
çalışmasını da, Mercümek araştırmasına emsal
olur gerekçesiyle, antidemokratik bir şekilde önlemek istemiştir.
Halkımız, Refah Partisinin ilkesizliğini,
tutarsızlığını ve iktidar olabilmek için her şeyi
yapabileceğini açık bir şekilde izlemektedir. (DSP
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) İşinize
geldiği zaman demokrasiyi kullanacaksınız, işinize
gelmediği zaman demokrasiyi yok etmeye
çalışacaksınız... Sizi temin ediyorum ki, Demokratik Sol
Parti olarak, Türkiye’de, demokrasinin, zaaf sistemi haline gelmesine izin vermeyeceğiz.
(DSP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Demokrasiyi
kendi emelleri için istismar edenlerin karşısına,
halkımızla birlikte çıkacağız.
Geçen dönem
Meclis çalışmalarında olduğu gibi, çoğunluğunuzu
istismar ederek, yolsuzlukların soruşturulmasını
geciktirebilir, halkımızın temiz toplum özlemini söndürmeye
çalışabilirsiniz; ama, bunu, ancak Demokratik Sol Parti
iktidarına kadar geciktirebilirsiniz. (DSP sıralarından
alkışlar) Halkımız, temiz toplum özlemini
gerçekleştirecek tek parti olan Demokratik Sol Partiyi iktidara
getirdiğinde -ki, bu çok yakında- temiz toplumun, demokrasiye olan
inancın, topluma getireceği huzur ve rahatlıktan, hepiniz
mutluluk duyacaksınız.
Teşekkür
eder, saygılar sunarım. (DSP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Sayın Gökhan Çapoğlu’na teşekkür ediyorum.
MEHMET
ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Başkan, hatip,
konuşmasında, Metin Göktepe Araştırma Komisyonuyla ilgili,
şahsımı hedef alan bir beyanda bulundu; sataşma var; söz
talep ediyorum efendim; oylamadan sonra lütfederseniz...
BAŞKAN
– Değerli başkan, Sayın Çapoğlu’nun komisyon
çalışmalarıyla ilgili konuşması, size sataşma
mahiyetinde midir değil midir, tutanakları inceleyip bir karar
vereceğim.
Şimdi,
söz sırası, öneri aleyhinde, Sayın Nihat Matkap’ta.
Buyurun
Sayın Matkap. (CHP sıralarından alkışlar)
Konuşma
süreniz 10 dakikadır.
NİHAT
MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Refah
Partisi Grubunca ve Doğru Yol Partisi Grubunca, Meclis
İçtüzüğünün 19 uncu maddesi gereğince verilen ve 23 Mayıs
1996 ile 4 Haziran 1996 tarihleri arasında, ara yerel seçimler gerekçe
gösterilerek, Meclis çalışmalarına ara verilmesi konusundaki
önerileriyle ilgili olarak, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun aleyhteki
görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunmaktayım. Sözlerime
başlarken, şahsım ve Grubum adına, Sayın
Başkanı ve sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Danışma Kurulumuz, Meclis gündemini belirlemek için,
dün ve bugün olmak üzere, iki gün içerisinde iki kez toplandı.
Toplantı çağrısı, Meclis Başkanımız
Sayın Kalemli tarafından yapıldı.
Sayın
Meclis Başkanımız tarafından, toplantının
çağrı gerekçesi, özellikle, bir yasal zorunluluktan
kaynaklanıyor. Zaman zaman, Mecliste, Sayın Meclis
Başkanımızla ilgili birtakım spekülasyonlar
yapıldı; bunların haksız olduğunu ifade etmek isterim.
Nedeni şu: Anayasa ve İçtüzük hükümleri gereğince, herhangi bir
soruşturma önergesi Meclis Başkanlığına sunulduktan
sonra 30 gün içerisinde görüşülmelidir. (9/4) esas numaralı, eski Başbakan
Tansu Çiller hakkında, mal varlığıyla ilgili olarak verilen
soruşturma önergesinin son görüşme tarihi 26 Mayıs
1996’dır. Yine, (9/5) esas numaralı, eski Bakan ve Başbakan
Yardımcısı Necmettin Erbakan’ın mal varlığı
konusundaki Meclis soruşturma önergesinin son görüşme günü de 7
Haziran 1996’da sona ermektedir.
Danışma
Kurulumuz, dün ve bugün, bu soruşturma önergelerinin görüşülme
günlerinin tespiti için toplandı. Uzun uzun konuştuk; fakat, ne
yazık ki, bir anlaşmaya varamadık. Bu nedenle, bu öneriden
sonra, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, bu önergelerin yarın
görüşülmesi için verdiği grup önerisi de görüşülecektir; ama,
eğer bu öneri kabul edilirse, bizim önerinin görüşülme
şansı da kalmayacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dün ve bugün yapılan
Danışma Kurulu toplantılarında, Grup olarak şu
tavrı koyduk. Ülke gündemi, Meclis gündemi, bir an önce, bu yolsuzluk
iddialarından arındırılmalıdır. Türkiye’nin çok
ciddî sorunları var. Ülke gündeminin bu yolsuzluk iddiaları
etrafında şekillenmesinden dolayı, Türkiye, neredeyse, asıl
sorunları unutturulur bir noktaya geldi. Türkiye’nin, hayat
pahalılığı sorunu var; Türkiye’nin, dış ve iç
finansman sorunu var, yatırım sorunu var, istihdam sorunu var;
Türkiye’nin, demokratikleşme sorunu var. Bütün bu sorunlar bir arada
dururken, ne yazık ki, ülke gündemimiz, tamamen yolsuzluk
iddialarıyla şekillendi. Grup olarak, bundan, çok rahatsız
olduğumuzu ifade etmek isterim; bütün hedefimiz buydu.
Değerli
arkadaşlarım, Doğru Yol Partisi Grubunun Danışma
Kurulu toplantısındaki yaklaşımı, Genel
Başkanları hakkındaki soruşturma önergesinin 2 Haziran
seçimlerinden sonra görüşülmesini sağlamak yönünde oldu. Siyaseten,
Doğru Yol Partisinin bu yaklaşımını
anlayışla karşılayabiliriz; ne var ki, bu iddiaları
çok ciddî bir biçimde ortaya atan ve kamuoyunu sürekli meşgul eden Refah
Partisinin, Doğru Yol’un bu talebine onay vermesini anlamakta büyük güçlük
çektiğimizi belirtmek istiyorum. (CHP sıralarından “Bravo”
sesleri, alkışlar) Siz, çok ciddî iddiaları ortaya
atacaksınız, ülke gündemini
karıştıracaksınız, kamuoyunu rahatsız edeceksiniz
ve bu iddialarınızın görüşülmesinin ertelenmesine onay
vereceksiniz!.. Bu, çok çelişkili bir durumdur değerli
arkadaşlarım.
Bakınız,
kamuoyunda iki ciddî iddia tartışılmaktadır. Bunların
birincisi şu: Refah Partisi Grubunun, gerek TEDAŞ gerek TOFAŞ
gerekse eski Başbakan Tansu Çiller hakkında vermiş olduğu
soruşturma önergelerindeki kasıt, amaç, hedef, bu yolsuzluk
iddialarının gün ışığına çıkması
değil, sadece, mevcut Hükümeti dağıtıp, bozup, olası
kurulacak hükümette yer tutmaktır; bu iddia, kamuoyunda
tartışılıyor; bir.
Tartışılan
ikinci iddia: Refah Partisi, kendi Genel Başkanlarına ait mal
varlığının araştırılmasından,
soruşturulmasından tedirgindir. Nedeni de şu: Mercümek ile Refah
Partisi arasında bağlantı olup olmadığını
tespit edecek araştırma önergesini geçen hafta kabul ettik. Kurban
derilerinin organizasyonu var, hac seyahatinin organizasyonu var; buralardan,
önemli ölçüde maddî çıkar elde edildiği konuşuluyor; belki de,
oluşan bu büyük mal varlığının nedenleri arasında
bunlar da sayılabilir.
Şimdi,
bakınız değerli Refah Partililer, size, iki iddiayı
sıraladım. Eğer, bu iki iddiadan rahatsız değilseniz;
gerçekten, hükümette yer tutma amacıyla, Doğru Yol Partisiyle bir
koalisyon temeli atmamışsanız; eğer, kendi Genel
Başkanınızın mal varlığının
araştırılmasından tedirgin değilseniz...
ABDULKADİR
ÖNCEL (Şanlıurfa) – Daha önce araştırıldı.
NİHAT
MATKAP (Devamla) – ...şimdiki öneriyi reddedersiniz ve bizim, Grup olarak
verdiğimiz, iki soruşturma önergesinin de yarın, yani 23
Mayıs 1996 tarihinde görüşülmesini öngören önerimize destek
verirsiniz. Sizi, hem biz izleyeceğiz hem de bütün Türkiye izleyecek; bu
konudaki tavrınızı, biraz sonra, oylarınızla, çok net,
berrak bir biçimde sergileyeceksiniz.
Grubumuzun
görüş ve düşünceleri budur. Hepinize teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Sayın Nihat Matkap’a teşekkür ediyorum.
Şimdi,
öneri lehinde, Sayın Mehmet Gözlükaya; buyurun. (DYP
sıralarından alkışlar)
Sayın
Gözlükaya, konuşma süreniz 10 dakikadır.
MEHMET
GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Grup önerimizin amacından, kısaca bahsetmek istiyorum.
Danışma Kurulunda iki defa toplandık; ilk
toplantımızda ve son yapılan toplantıda -üçüncü
toplantı bugün yapılmıştır- Sayın Meclis
Başkanımızın ve Sayın Grup Başkanvekillerinin
ortak bir önerisi olmuştur; o da şudur: “28’inde, Meclis resmen
tatile girsin; ara verme kararı alalım.” Hatta Danışma
Kurulu bir karar hazırlamıştır, bu karara da bütün Grup
Başkanvekilleri muvafakat etmişlerdir; ama, yazılı hale
gelememiştir.
Şimdi,
Meclisin, 28’inde tatile girmesi halinde üç birleşim kaybı var.
Önerimizin kabulü halinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi dört birleşim
yapamamış oluyor; yani, burada “Meclis çalışsın,
Meclis çok güzel kanunlar çıkaracaktı” gibi edebiyat yapmanın
anlamı yok. Bütün gruplar mutabakata vardık; hayır diyen hiçbir
başkanvekili olamaz. Dedik ki: “28’inde resmen ara kararı verelim.”
Ne kaybediyoruz? Üç birleşim... (CHP ve DSP sıralarından
“Önergeler görüşüldükten sonra” sesleri)
BEKİR
YURDAGÜL (Kocaeli) – Önergeden mi bahsediyorsun?..
MEHMET
GÖZLÜKAYA (Devamla) – Evet, önergeden bansediyorum.
...
şimdi, bugün getirdiğimiz öneriyle ne kaybediyoruz? Bir birleşim
fazla kaybediyoruz.
İRFAN
GÜRPINAR (Kırklareli) – Önergeleri görüşelim, önergeleri...
MEHMET
GÖZLÜKAYA (Devamla) – Niçin bu öneriyi verdik veya Danışma Kurulunda
bunu niçin görüştük -biz teknik olarak getirdik- Türkiye’de bir seçim
yapılıyor; bu seçimler, bir hafta sonra -2 Haziranda- yapılacak.
Dedik ki, Meclis Gruplarında eksiklikler var; milletvekilleri, seçim
sebebiyle Meclise gelemiyorlar. Ayrıca, bizim, özel olarak -tabiî, sizi
pek ilgilendirmeyebilir- kongrelerimiz var. Bu sebeple bazı
sıkıntılar var dedik ve 4 Haziranda, bu soruşturma önergeleri
konuşulsun diye öneri getirdik; kabul edilmeyen bu. Bizim, bu öneriyle
getirdiğimiz, bir birleşimdir; yani, 23’ündeki birleşimin
ertelenmesidir. Bunun dışında, diğer grupların
herhangi bir ihtilafı yok.
BEKİR
YURDAGÜL (Kocaeli) – Önce hesap verin, sonra seçime gidin.
MEHMET GÖZLÜKAYA
(Devamla) – Şimdi, oraya geleceğim.
Öyle bir
hava veriliyor ki, yarın, eğer, iki soruşturma önergesi
konuşulamaz ise “bu soruşturma önergelerinden gruplar vazgeçti,
birbirlerini koruyorlar, bu, bir daha konuşulmayacak” gibi birtakım
iddialarda bulunuyorsunuz. Halbuki, öyle bir niyetimiz yok, açıkça
söyleyeyim. Ben, merak ediyorum, siz, niye bu kadar acele ediyorsunuz?!
GÖKHAN
ÇAPOĞLU (Ankara) – Anayasa burada...
MEHMET
GÖZLÜKAYA (Devamla) – Bir dakika Sayın Çapoğlu, oraya geleceğim.
Siz, niye,
on gün sonra bu soruşturma önergeleri konuşulmasın diye
telaş içerisindesiniz?! Anayasanın emri o; verildiği tarihten
itibaren bir ay içerisinde görüşülür. Ona itiraz eden yok; ama, Meclis,
eğer, tatil kararı verir ise kesintiye uğrar, bu bir. Yani,
soruşturma önergeleri ortadan kalkmış değil.
Bir ikinci
husus var, diyelim ki, önergeler düştü; sizlerin de aynı konuda
soruşturma önergesi verme hakkınız var. O yürekliliği
sizler de gösteriniz. Niye çekiniyorsunuz, niye acele ediyorsunuz, niye
telaş ediyorsunuz? Yeniden verilemiyor diye bir kaide yok, bu önergeler de
görüşülmeyecek diye bir şey yok. Siz, burada politika
yapıyorsunuz. (DSP sıralarından “Bravo[!]” sesleri,
alkışlar[!]) Biz, samimi olarak sağlıklı bir inceleme
yapılsın düşüncesiyle, Meclisin yarın ara vermesini talep
ettik.
Bir şey
söyleyeyim mi, Doğru Yol Partisi de “temiz eller”den yanadır. Öyle,
herkes kendisini çok ak pak sanmasın; Türkiye, 1977’li yıllardaki
Güneş Moteli olaylarını unutmadı. (DYP ve RP
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
Adalet
Partisinden ve Doğru Yol Partisinden hiçbir bakan, bir kuruşluk
suiistimali bulunarak muhakeme edilmiş değil; ama, biraz önce “temiz
eller”den bahseden değerli bir grubun temsilcisi “temiz elleri bir an önce
gerçekleştirelim” diyor. Mensubu olduğu Hükümetten iki bakan,
ebediyen hak mahrumiyeti cezası aldı ve yıllarca hapis
yattılar! Kim “temiz eller”den yana (!)... (DYP ve RP
sıralarından alkışlar)
Sevgili
arkadaşlarım, aziz milletvekilleri; halisane, iyi niyetlerle
sağlıklı soruşturma yapılabilmesi için bu öneriyi
getirdik.
Yüce
Meclisin, bu öneriyi kabul etmesi halinde, kararına saygı
duyarız; etmemesi halinde de yarın görüşmeye hazırız.
Hiçbir şeyden de çekintimiz yok.
Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum ve saygılarımı sunuyorum.
(DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Sayın Mehmet Gözlükaya’ya teşekkür ediyorum.
MUSTAFA
CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Sayın Başkan, zabıtlara geçmesi
bakımından bir hususu arz etmek istiyorum.
BAŞKAN
– Buyurun efendim.
MUSTAFA
CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Efendim, sayın konuşmacı, bütün
parti gruplarının mutabık kaldığı bir husustan
bahsetti. Doğrudur; bir mutabakat vardı. Bizim
mutabakatımız, Doğru Yol Partisinin vermiş olduğu
önergeye uygun olarak, 21 Mayıs günü her iki soruşturma önergesinin
de birlikte görüşülmesi noktasındaydı; bu bir.
İkincisi,
28’inden itibaren Meclisin tatile girmesi noktasındaydı. Mutabakat bu
noktadadır; ama, biz, grup önerisi olarak getirmelerini bekledik; bir
türlü bu öneri gelmedi.
Bizim,
önergelerin görüşülmesini istememizdeki ana husus, herhangi bir siyasî
mülahazaya dayanmamaktadır. Esasen Anayasanın hükmünün
gerçekleşmesini sağlama noktasındadır.
Saygıyla
arz ederim. (ANAP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Ersümer.
Görüşünüz
tutanağa geçmiştir.
Öneri
üzerinde, öneri lehine ikinci söz talebi Sayın Abdüllatif Şener’in;
buyurun Sayın Şener. (RP sıralarından alkışlar)
Konuşma
süreniz 10 dakikadır.
ABDÜLLATİF
ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
üzerinde tartışmış olduğumuz öneri, Meclisin, 23
Mayıstan itibaren, 2 Haziran seçimlerine kadar
çalışmalarına ara verilmesiyle ilgilidir.
Hepinizin
bildiği gibi, seçim çalışmaları siyasî partiler
açısından yoğun bir mesai almaktadır. Bütün
milletvekilleri, teşkilatlar, siyasî partilerin genel başkanları
bu yoğun çalışma ortamında, Türkiye Büyük Millet Meclisi
çalışmalarına çoğu zaman gerektiği gibi iştirak
edememekte ve seçim bölgelerinde çalışmalarına devam ederek,
seçim bölgelerine ağırlık vermektedirler. Böylesine bir ortam
içerisinde -hepimizin müşahede ettiği gibi- Genel Kurul
çalışmalarının sağlıklı bir şekilde
yürütülebilmesi mümkün olamamaktadır. Bu sebepten dolayı, bütün
siyasî parti grupları arasında varılan bir mutabakatla, Meclis
çalışmalarına seçim öncesinde bir süre ara verilmesi konusunda,
partiler arasında anlaşmaya varılmıştır. Yani,
Refah Partisi, Doğru Yol Partisi, Anavatan Partisi, Demokratik Sol Parti
ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri, Danışma
Kurulundaki müzakereler sırasında, 28’inden itibaren Meclis
çalışmalarına ara vermek gerektiği konusunda
görüş birliği zaten
oluşturmuşlardı. Yani, seçim öncesine isabet eden Genel Kurul
toplantılarında üç birleşimlik bir mesai alacak
çalışmaların, seçim münasebetiyle ara verilerek seçim
sonrasına ertelenmesi konusunda
bütün siyasî partiler aynı görüşe ve düşünceye sahip
olmuşlardı.
Şimdi,
üzerinde görüşme yaptığımız öneride ise fazla bir
değişiklik yoktur. Sadece, bu üç birleşimlik ara verme
olayını, dört birleşime çıkarmaktayız.
Dolayısıyla, bu, sadece dört birleşim Genel Kurul
çalışmalarına, Meclis çalışmalarına ara verme
talebine yönelik bir öneridir.
Bu
bakımdan, bütün partilerin, mademki, ittifakla kabul ettikleri,
belirledikleri yoğun seçim çalışmalarına gösterdikleri önem
vardır, o halde, bu üç birleşim yerine, dört birleşim olarak da
yapılabilir ve değerlendirilebilir.
Ancak,
burada bazı grup sözcülerinin bazı yaklaşım
tarzlarını anlayamadığımı belirtmek istiyorum.
Biz, Refah Partisi olarak, temiz yönetimden yana olduğumuzu her zaman
ifade ettik. Hatta, açıkça söylüyorum; biz Refah Partisi olarak, toplumun
tarihi ve inancıyız; duygularını, düşüncelerini ve
beklentilerini her zaman Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine sokmayı
bir vazife biliriz. (RP sıralarından “Bravo”sesleri,
alkışlar) Şu ana kadar çalışmalarımızı
da bu anlayış doğrultusunda sürdürdük, devam ettirdik ve devam
ettirmekteyiz.
Bazı siyasî parti gruplarının
sözcülerinin, daha doğrusu, siyasî partilere mensup
arkadaşlarımın burada yapmış oldukları
konuşmalar sırasında, bu ara verme olayını,
soruşturma önergelerine yönelik olarak gündemden sanki
kaldırılıyormuş gibi yorumlamalarını da
yadırgadığımı ifade etmek istiyorum.
HASAN GÜLAY
(Manisa) – Yalan mı?
ABDÜLLATİF
ŞENER (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu soruşturma
önergelerini Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine sokan biziz. (RP
sıralarından “Bravo”sesleri, alkışlar ) TEDAŞ’ı
biz verdik, TOFAŞ’ı biz verdik, mal varlığıyla ilgili
soruşturma önergesini biz verdik; eğer, temiz yönetimden
yanaydınız, şeffaflıktan yanaydınız,
soruşturmaların ele alınmasından yanaydınız,
bunları niye siz vermediniz, niye bekliyorsunuz?! (RP
sıralarından alkışlar, DSP sıralarından
gürültüler)
Kaçak
güreşmekle hiçbir şey elde edilemez, hiçbir şey yapılamaz;
Refah Partisi önergeleri verecek, siz, dışarıda lafını
yapacaksınız!.. Önergeleri de Refah Partisi verir, buradaki
mücadeleyi de Refah Partisi ortaya koyar. (RP sıralarından
alkışlar)
MAHMUT
ERDİR (Eskişehir) – Biz de verdik!..
AYHAN GÜREL
(Samsun) – Bu önergelere sahip çıkın!..
ABDÜLLATİF
ŞENER (Devamla) – Şu ana kadar yaptığınız,
şu ana kadar izlediğiniz tutum ve davranışlar,
doğrudan doğruya, ilkesizlik ve tutarsızlıktır. (DSP
sıralarından gürültüler)
AYHAN GÜREL
(Samsun) – Önergenize sahip çıkın!..
ABDÜLLATİF
ŞENER (Devamla) – Eğer, ilkeli ve tutarlı olsaydınız,
-madem, o kadar önem veriyorsunuz- gelirdiniz, önergeleri verirdiniz; Türkiye
Büyük Millet Meclisi gündemine sokardınız ve mücadeleyi burada
verirdiniz.
HASAN GÜLAY
(Manisa) – Bu işler lafla olmuyor...
ABDÜLLATİF
ŞENER (Devamla) – Bu mücadeleyi ortaya koyan biziz, Refah Partisidir. (DSP
sıralarından gürültüler) Ama, ne olmuştur -olayı,
saptırarak değerlendiriyorsunuz- bizden, bir talepte
bulunulmuştur “seçim çalışmaları var, yoğun bir
çalışma ortamı var; bu çalışma ortamında, Genel
Kuruldaki müzakerelerin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi
mümkün değildir” denilmiştir ve sadece ve sadece, 4 Haziranda, bu
soruşturma önergesinin görüşülmesi için bizden talepte
bulunulmuştur.
AYHAN GÜREL
(Samsun) – Önce görev!..
ABDÜLLATİF
ŞENER (Devamla) – Biz önergeyi de, erkek gibi gelir, veririz, erkek gibi
takip ederiz ve dürüst bir şekilde görüşürüz. (RP
sıralarından alkışlar) İtham edilen insanların,
doğrudan doğruya savunma hakkı vardır. Savunma
hakkını ihlal edecek şekilde, gasp edecek şekilde,
yoğun seçim çalışması içerisine hapsetmeyi doğru
bulmadık.
HASAN GÜLAY
(Manisa) – Yarın... Yarın...
ABDÜLLATİF
ŞENER (Devamla) – Biz, önergeyi veriyoruz; doğru dürüst,
tarafların savunma hakkını da gözeterek, görüşülmesini
temin etmek kastıyla, bunun, bu Mecliste 4 Haziranda müzakere edilmesini
uygun buluyoruz, doğru buluyoruz.
HASAN GÜLAY
(Manisa) – Ne zaman?.. Ne zaman?..
ABDÜLLATİF
ŞENER (Devamla) – 4 Haziranda... (DSP ve CHP sıralarından
‘Yarın, yarın” sesleri) Ama, değerli arkadaşlarım,
bazı siyasî partiler adına konuşan
arkadaşlarımızın yaptıkları şu: Önerge
verin... Hiçbir önerge vermezler; ama, önergeleri Refah Partisi verir,
yolsuzlukları Refah Partisi takip eder, Refah Partisi kovalar, bu
sayın arkadaşlarım, dışarıda, Refah Partisinin
vermiş olduğu önergeler üzerinde politika yaparlar...
Yaptığınız iş bu!.. (RP sıralarından
alkışlar) Yaptığınız bu; daha doğrusu,
hiçbir şey yapacağınız yok. (DSP sıralarından
“Yarın, yarın” sesleri)
Ben, burada
ifade etmek istemiyorum, temiz yönetimden en son bahsedecek olan da sizsiniz.
(RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
HASAN GÜLAY
(Manisa) – Sizsiniz!..
ABDÜLLATİF
ŞENER (Devamla) – Cumhuriyet tarihinin en büyük skandal hadisesi, skandal
hükümet kurma çalışması sizin tarafınızdan yapılmıştır;
bunu, bütün Türkiye bilmektedir. ( RP sıralarından
alkışlar, DSP sıralarından gürültüler)
Burada, bu
kürsüde, herkesin konuşmaya hakkı vardır; ama, Refah Partisinin
verdiği, takip ettiği ve takip edeceği önergeler üzerinde,
lütfen, politika yapmayın; varsa yiğitliğiniz, kendiniz
önergenizi verin, çıkın meydana ve dökülün.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Sayın Abdüllatif Şener’e teşekkür ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, Meclis soruşturması açılmasına dair önergeler,
hiçbir parti ve hiçbir grup tarafından verilemez. (DSP
sıralarından alkışlar) Anayasamıza göre, Meclis
soruşturması açılmasına dair önergeler, belli sayıda
milletvekili tarafından verilir.
KEMALETTİN
GÖKTAŞ (Trabzon) – Siz onların avukatı mısınız?!.
BAŞKAN
– Konunun, partiler arasında bir tartışma noktasına
getirilmesi, Anayasanın bu temel hükmüne aykırı bir durumdur;
yani, herhangi bir siyasî partinin mensubu milletvekilleri, soruşturma
açılmasına dair önerge vermişlerse, kendi vicdanî kanaatleri
doğrultusunda vermişlerdir. Onu destekleyen başka partilere
mensup bazı milletvekilleri çıkmışsa, o da, gene, kendi
vicdanî kanaatleri doğrultusunda, önergeleri ciddiye almalarının
sonucudur. Bunun, oylamayla ilgili bir noktada polemik konusu
yapılması, herhalde konunun ciddiyetiyle pek
bağdaşmamaktadır. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından
alkışlar)
Özellikle,
bu çatının altında bulunan bütün milletvekillerinin, hepimizin
uğraşları politikadır; “politika” kelimesini de
politikanın ciddiyetiyle bağdaşmayan birtakım ölçülerin
kavramıymış gibi ortaya koymayı yanlış
buluyorum.Teşekkür ederim...
Değerli
arkadaşlarım, tabiî bu arada (RP sıralarından
gürültüler,sıra kapaklarına vurmalar)
ŞEVKET
KAZAN (Kocaeli) – Sayın Başkan...
BAŞKAN
– Değerli Refah Partisi Grubuna mensup arkadaşlarım, sıra
kapaklarına vurmak suretiyle bir üstünlük elde edemezler... (RP sıralarından gürültüler)
Ben,
milletvekili arkadaşlarıma bakıyorum...Daha önce itirazda
bulunan bir milletvekili vardı, önce o sayın milletvekilinin
görüşünü alacağım; daha sonra Sayın Kazan’ın
ayağa kalktığını gördüm, onun görüşünü de
alacağım.
Ne oldu ki,
sıra kapaklarına vurmak suretiyle, üstünlük elde etmeye
çalışıyorsunuz?!.
Buyurun
Sayın Aytaman, yerinizden ifade buyurun efendim.
LALE AYTAMAN
(Muğla) – Sayın Başkan, bazı parti
gruplarımızın sözcülerinin soruşturmaların
hassasiyetle takip edilmesi konusunda gösterdikleri duygulara çok teşekkür
ediyorum; ancak, bunlar ifade edilirken “erkekçe”gibi bir deyim
kullanılmıştır. Parlamentoda kadınlar da vardır,
onlar da takip ederler. Bu hususun zabıtlara geçmesini istiyorum. (ANAP,
DYP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Aytaman.
Değerli
arkadaşımız geleneksel bir kavramla hitap etme ihtiyacı
duydu; yoksa, buradaki hanımefendi milletvekillerimizi, bunun
dışında tutmak gibi bir amacı olduğunu zannetmiyorum.
Buyurun
Sayın Kazan.
ŞEVKET
KAZAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, biraz önce okunan önerinin iki
arkadaşımız aleyhinde, iki arkadaşımız lehinde
konuştular. Aleyhinde konuşan arkadaşlar konuşmalarında,
önerilerin sahipleri olarak, Doğru Yol Partisinden ve Refah Partisinden
bahsettiler; zatı âliniz, o zaman müdahale etmediniz. Onları da
milletvekilleri imzalamıştı, onları da milletvekilleri
vermişti; ama, ne zaman ki, bu önerilerin sahibi olan partilerin sözcüleri
veya kendi adlarına konuşan arkadaşlar, partilerinden
bahsettikleri zaman ve haklı olarak, kendileri açısından
-kendimiz açısından diyorum- haklı olan şeyleri
söyledikleri zaman, hemen müdahale etme gereğini duyuyorsunuz...
NİHAT
MATKAP (Hatay) – Biraz önce, sözcüsü konuştu Sayın Başkan.
ŞEVKET
KAZAN (Kocaeli) – O zaman niye tavzih etmediniz; sonradan niye tavzih
ettiniz?!.
NİHAT
MATKAP (Hatay) – Efendim, kürsüye davet edin, meramını anlatsın.
ŞEVKET
KAZAN (Kocaeli) – İşte, bunlar, tarafsızlık ilkesi
açısından, kürsüye gölge düşürüyor Sayın Başkan; arz
ediyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Değerli
arkadaşlarım, bu ortamda, kürsünün tarafsızlığı
tartışılamaz. Öncelikle bir yanlış varsa,
yanlış, soruşturma önergelerinin şu veya bu gruba, şu
veya bu partiye mal edilmesi hususudur; bu, yanlıştır; herhalde,
bunda mutabıkız.
OĞUZHAN
ASİLTÜRK (Malatya) – Hiç mutabık değiliz; nasıl
mutabıkız...
BAŞKAN
– Burada, önerinin aleyhinde konuşan arkadaşlarımız,
Doğru Yol Partisi Grubunun ve Refah Partisi Grubunun, dünkü ve bugünkü
Danışma Kurulu toplantılarında Danışma Kuruluna
kabul ettiremedikleri, grup önerisi olarak Genel Kurula getirdikleri öneriler
üzerine konuşmuşlardır. Bu önerilerin gruba aidiyeti de
tartışılmaz; yani, şu anda müzakere ettiğimiz
öneriler, iki Sayın Grubumuza aittir. Aleyhte konuşan
arkadaşlarımız, bunun matufiyetini belirtmek
bakımından, Doğru Yol Partisi Grubu ile Refah Partisi Grubunun
önerilerini eleştirmişlerdir; bu, haklarıdır.
Ben,
Sayın Şener’in soruşturma önergesini -bugünkü öneriyi
değil- kendi Gruplarına mal etmesinde Anayasanın açık
ifadesiyle çelişir bir durum gördüğüm için bunu açıkladım;
bu da tarafsızlığa gölge düşüren bir hadise değildir.
(ANAP sıralarından alkışlar)
YÜCEL
SEÇKİNER (Ankara) – Bravo Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Üçüncü bir noktayı ifade edeyim. Ben, bir mesele müzakere edilirken veya
bir hatip konuşurken araya girerek müdahale etmeyi sevmeyen bir
arkadaşınızım, tutumumu biliyorsunuz. Meselenin
tamamlanmasından sonra, her iki tarafa ait kusur varsa, onu belirtmeyi
düşünürdüm.
Şimdi,
aynı tutumun bir sonucu olarak, biraz önce, değerli
arkadaşımız, İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Ali
Şahin, kendisine sataşıldığını ifade
ettiler. O konuda da, tutanakları inceledikten sonra bir değerlendirme
yapacağımı ifade etmiştim. Hemen, tutanağı da
getirttim, konu bitmeden sonuca varalım diye. Tutanaklarda
yaptığım incelemeye göre Sayın Mehmet Ali Şahin’in
şahsına yönelik bir sataşma söz konusu değildir. Refah
Partisine yönelik de bir sataşma söz konusu değildir.
ŞEVKET
KAZAN (Kocaeli) – Komisyon Başkanıdır.
BAŞKAN
– Bu konudaki İçtüzük hükmünü bilen arkadaşlarımız,
meseleyi, tutanaklarla karşılaştırdıkları zaman,
benim vardığım sonuca varacaklardır. Mesele, bir grubumuzun
-sayın Refah Partisi Grubunun- tutumuyla ilgili değerlendirmesinden
ibarettir. Onun için, sataşmadan dolayı söz verme imkânı
bulamıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, öneriyi oylarınıza
sunacağım. Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi tarafından
ayrı ayrı Başkanlığa sunulmuş olan; ama, birlikte
değerlendirerek müzakeresini yaptığımız öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Değerli
arkadaşlarım, Divan Üyesi arkadaşlarımızın
sayımları arasında fark var. Sağlıklı bir
sayım yapabilmek bakımından, boş sıraların
doldurulması suretiyle ve ayağa kalkılarak oylamayı
tekrarlayacağım.
NECMİ
HOŞVER (Bolu) – Sayın Başkan, belki, öbür tarafta çıkan
sayı buradaki sayıdan daha az olur...
BAŞKAN
– Tamam efendim, kabul etmeyenleri sayacağım, ondan sonra...
Kabul
etmeyenler...
Değerli
arkadaşlarım, Divan Üyesi arkadaşlarımdan
aldığım sayılara göre, kabul edenlerle kabul etmeyenler
arasında az bir fark var. Kendim de sayıyorum, ancak,
sağlıklı bir sayım yapabilmemiz için, boş sıraların
doldurulmasını rica ediyorum. Ondan sonra, oylamayı ayakta tekrarlayacağız.
Kabul
edenler ayağa kalksınlar lütfen. Boş sıraları
dolduralım.
Evet,
değerli arkadaşlarım, şimdi, saymaya başlıyoruz,
hareketleri durduralım.
Kabul
etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir. (RP ve DYP sıralarından
alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisi bulunmaktadır;
ancak, biraz önce kabul edilen öneri doğrultusunda, perşembe günü
birleşim yapılamayacağı için, Cumhuriyet Halk Partisinin
önerisini işleme koyamıyoruz.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.
VI. – SEÇİMLER
1. – (10/13, 53) esas numaralı Meclis
Araştırma Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN
– (10/13,53) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunda
boş bulunan ve Refah Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için, Karabük
Milletvekili Hayrettin Dilekcan aday gösterilmiştir. Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. – Radyo Televizyon Üst Kurulunda açık bulunan
üyeliklere seçim
BAŞKAN
– Şimdi, Genel Kurulun, 16.5.1996 tarihli 53 üncü Birleşiminde
alınan karar gereğince, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda, iktidar
partileri kontenjanından boşalan 1 üyelik ile muhalefet partileri
kontenjanından boşalan 2 üyelik için, 3984 numaralı Kanunun 6
ncı maddesi gereğince seçim yapacağız.
İktidar
ve muhalefet partileri tarafından gösterilen adaylar, 13 mayıs 1996
tarihli Resmî Gazetede ilan edilmiştir.
Adayların
adlarını okuyorum:
3984
numaralı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları
Hakkında Kanuna göre düzenlenen, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda,
iktidar partileri kontenjanından boşalan bir üyelik ile muhalefet
partileri kontenjanından boşalan iki üyelik için yapılacak
seçime ait birleşik oy pusulası
İktidar
partileri tarafından göterilen adayların listesi:
D Y P
Güneş
Müftüoğlu
ANAP
Kutlu
Savaş
Muhalefet
partileri tarafından gösterilen adayların listesi:
R P
Mehmet Emin
Başer
Mehmet
Doğan
D S P
Gül
Neşe Erel
C H P
Ertan Karasu
İktidar
ve muhalefet partileri tarafından gösterilen adayların adları,
ayrı ayrı listeler halinde ve birleşik oy pusulası
şeklinde düzenlenmek suretiyle bastırılmıştır.
Seçimde, iktidar partileri kontenjanından, en çok oyu alan bir aday ile
muhalefet partileri kontenjanından, en çok oyu alan iki aday seçilmiş
olacaktır.
Seçim, 3984
numaralı Kanunun 6 ncı maddesine göre gizli oyla
yapılacaktır.
Gİzli
oylamanın ne şekilde yapılacağını arz ediyorum:
İki
sayın kâtip üye, komisyon sıralarında yerlerini
alacaklardır. Üyelerden biri, adı okunan sayın milletvekiline,
mühürlü birleşik oy pusulası ve zarf verecek; diğer üye ise,
yoklama cetveline işaret koyacaktır. Oyunu kullanacak sayın
milletvekili, birleşik oy pusulası ve zarfı aldıktan sonra
oy hücresine girecek; birleşik oy pusulasında adı
yazılı adaylardan hangilerine oy verecekse, o adayların
karşılarındaki kareleri işaretledikten sonra, oy
pusulasını hücrede zarfa koyacak; daha sonra, hücreden çıkacak
ve kürsü üzerine konulan oy kutusuna zarfı atacaktır.
Oy
kullanırken, İktidar Partileri tarafından gösterilen adaylar
arasından 1 adayın, muhalefet partileri tarafından gösterilen
adaylar arasından da 2 adayın karşısındaki kareler
işaretlenecektir. Bu sayılardan az veya fazla işaretlenen oy pusulaları
geçersiz sayılacaktır.
Hücrelere
aynı renk tükenmez kalemler konulmuştur; Sayın üyeler bu
kalemleri kullanacaklardır.
Oyların
sayım ve dökümü için, adçekme suretiyle 5 kişilik bir tasnif
komisyonu tespit edeceğim.
Sümer
Oral?.. Yok.
Cengiz Altınkaya?..
Burada.
Ahmet
Çelik?.. Burada.
Mehmet
Sevigen?.. Yok.
Yasin
Hatiboğlu?.. Yok.
Necmi
Hoşver?.. Burada.
Metin
Işık?.. Yok.
Veli
Aksoy?.. Burada.
İrfan
Demiralp?.. Yok.
Son üye için
kura çekimi yapıyorum. Sayın Burhan Kara, burada mı efendim? Yok.
Sayın
Ali Haydar Şahin, burada mı efendim? Yok.
Sayın
Işık buradaymış, komisyon tamamlandı.
Sayın
Divan üyesi arkadaşlarımın komisyon sıralarına
geçmelerini rica ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, tasnif komisyonuna Sayın Cengiz Altınkaya,
Sayın Ahmet Çelik, Sayın Necmi Hoşver, Sayın Veli Aksoy ve
Sayın Metin Işık seçilmiş bulunmaktadırlar.
Oylamaya
geçmeden önce bir hatırlatmada daha bulunmak istiyorum değerli
arkadaşlarım: Oy kullanırken, iktidar partileri tarafından
gösterilen adaylar arasından bir adayın, muhalefet partileri
tarafından gösterilen adaylar arasından da iki adayın
karşısındaki kareler işaretenecektir. Bu sayılardan az
veya fazla işaretlenen oy pusulaları geçersiz sayılacaktır.
EDİP
SAFDER GAYDALI (Bitlis) – Sayın Başkan, bir önergemiz vardı.
BAŞKAN
– Bakacağım efendim, değerlendireceğim.
Başbakan
Sayın Mesut Yılmaz, Sayın Zeki Karabayır, Sayın Kadir
Bozkurt ve Sayın Safder Gaydalı’nın mazeretlerine binaen
öncelikle oy kullanmaları talepleri vardır...
EDİP
SAFDER GAYDALI (Bitlis) – Efendim, komisyon üyeleri olarak söyledim; Komisyon
toplantı halinde.
BAŞKAN
– KİT Komisyonu üyelerinin, Sayın Asiltürk’ün, Sayın Orman
Bakanının ve Sayın Tayyar Altıkulaç’ın da öncelikle oy
kullanmasını kabul ettik; tutanaklara geçti.
Mazereti
olanların oy verme işlemi bittikten sonra, Adana İlinden
oylamaya başlayacağız efendim.
Buyurun
efendim.
(Oyların toplanmasına başlandı)
BAŞKAN
– Değerli arkadaşlarım, bir uyarı yapma
ihtiyacını duyuyorum:
Aldığınız karar gereğince,
oylamadan sonra, kanunlarla ilgili görüşmelerimiz olacak ve gündemdeki
ilgili kanun tasarısının görüşmeleri tamamlanıncaya
kadar Genel Kurulumuz çalışmalarını sürdürecektir.
İkinci bir açıklama ihtiyacı duyuyorum:
Soruşturma komisyonuna seçilen arkadaşlarımız, Meclisin ara
verme kararından sonra, daha önce Başkanlıkça yapılan
çağrının geçerli olup olmadığını soruyorlar.
Bildiğiniz gibi, 2 soruşturma komisyonu için yarın, başkan,
başkanvekili, kâtip ve sözcü üye seçimi yapılacaktı; Meclisimiz
ara verme kararı almış olduğu için,
Başkanlığın ikinci bir çağrısına kadar bu
toplantılar yapılmayacaktır.
Değerli arkadaşlarımın bilgilerine
sunuyorum.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN
– Oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok.
Oy kullanma
işlemi tamamlanmıştır.
Oy kutusu
kaldırılsın.
Tasnif
komisyonu üyesi arkadaşlarımızın yerlerini
almalarını rica ediyorum.
(Oyların ayırımı yapıldı)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda boş
bulunan 3 üyelik için yapılan seçime ilişkin Tasnif Komisyonu
tutanağı gelmiştir.
Şimdi,
tutanağı okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Radyo ve
Televizyon Üst Kurulunda iktidar partileri kontenjanından boşalan 1
üyelik ile muhalefet partileri kontenjanından boşalan 2 üyelik için
yapılan seçimlere 458 üye katılmış; kullanılan
oyların dağılımı aşağıda
gösterilmiştir.
Saygıyla
arz olunur.
Tasnif
Komisyonu:
Cengiz
Altınkaya Ahmet
Çelik Necmi
Hoşver
Aydın Adıyaman Bolu
Veli
Aksoy Metin
Işık
İzmir İstanbul
İktidar partileri tarafından gösterilen
adaylar ve aldıkları oylar:
Güneş Müftüoğlu 265
Kutlu Savaş 179
Muhalefet partileri tarafından gösterilen adaylar
ve aldıkları oylar:
Emin Başer 332
Mehmet Doğan 241
Gül Neşe Erel 180
Ertan Karasu 135
Geçersiz 13
Boş 1
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, buna göre, İktidar
Partileri tarafından gösterilen adaylardan Güneş Müftüoğlu 265
oyla, Muhalefet Partileri tarafından gösterilen adaylardan Emin Başer
332 oyla ve Mehmet Doğan 241 oyla Radyo ve Televizyon Üst Kurulu
üyeliklerine seçilmişlerdir; hayırlı olmasını
diliyorum. (RP, DYP ve ANAP sıralarından alkışlar)
Şimdi,
gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler” kısmına geçiyoruz.
VII. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
1. – Hâkimler
ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/300) (S.
Sayısı : 14) (1)
BAŞKAN
– Gündemin 1 inci sırasında yer alan, Hâkimler ve Savcılar
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
Komisyon ve
Hükümet yerlerini aldılar.
(1)
14 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Komisyon
raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunuyorum:
Raporun okunmasını kabul edenler... Etmeyenler... Raporun
okunması kabul edilmemiştir.
Efendim,
tasarının tümü üzerinde, grupları adına söz isteyen
sayın üye?.. CHP Grubu adına Sayın Oya Araslı, DSP Grubu
adına Sayın Emin Karaa.
İlk
sözü, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Oya Araslı’ya
veriyorum.
Buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Konuşma
süreniz 20 dakikadır Sayın Araslı.
CHP GRUBU
ADINA OYA ARASLI ( İçel ) – Değerli Başkan, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin sayın üyeleri; Anayasa Mahkemesi, Hâkimler ve Savcılar
Kanununun bazı maddelerini 27.04.1993 tarih ve 1992/37 esas, karar 1993/18
sayılı kararıyla iptal etmiştir.
Bu iptal
sonucunda, ortaya çıkan boşluğu doldurmak üzere, şu anda
görüşmekte olduğumuz tasarı gündeme gelmiştir; ancak, iptal
kararı nedeniyle ortaya çıkan boşluğun giderilmesi için,
yapılacak düzenlemelerde, iki hususun dikkate alınması
gerektiğini kimse yadsıyamaz. Bunlardan birincisi, Anayasa
Mahkemesinin konuyla ilgili sözü geçen kararıdır; ikincisi ise,
Anayasamızın hükümleridir. Anayasa Mahkemesi iptal kararında ve
gerekçesinde, Adalet Bakanlığı Müsteşarının
yüksek müşavirliğe atanmasını, yargı ve yargıç
bağımsızlığı ilkeleri açısından,
Anayasaya aykırı bulmuştur.
Anayasa
Mahkemesi, adı geçen kararında, müşavirliklere atamanın
ikili kararnameyle yapılmasını da Anayasaya aykırı
görmüş ve gerekçede, bu atamaların üçlü kararnameyle
yapılması gerektiğini dile getirmiştir.
Şu anda
önümüzde bulunan tasarının 1 inci maddesi, üçlü kararnameyle atama
ilkesi açısından, Anayasa Mahkemesinin kararına uymuş;
fakat, müsteşar açısından, Anayasa Mahkemesi kararına
aykırı bir düzenleme getirmiştir. Bu düzenleme, Anayasanın
153 üncü maddesine aykırı bir durum ortaya koymaktadır; çünkü,
Anayasanın 153 üncü maddesi, Anayasa Mahkemesi kararlarının,
yasama, yürütme, yargı organları, gerçek ve tüzelkişiler için
bağlayıcı nitelik taşıdığı ilkesini
ortaya koymaktadır. Yapılan bu düzenleme, Anayasa Mahkemesi
kararını hiçe sayarak, iptal edilmiş hükümleri tekrar
yürürlüğe koymaya yönelik bir düzenlemedir. Bu açıdan, Anayasaya
aykırılığı, açık bir nitelik
taşımaktadır.
Tasarının
2 nci maddesinde, gerekçeden de anlaşılacağı gibi, Adalet
Bakanına, birlikte çalışmak istemediği bürokratları
başka görevlere atama yetkisi verilmesi amaçlanmış; böylece, Adalet
Bakanlığında, en üst düzeyde, iktidara bağlı ve bağımlı
bir kadrolaşmaya imkân hazırlanmak istenmiştir. 2 nci madde
hükmü incelendiğinde, idarî işlemde paralellik ilkesine
uyulmadığı, Anayasamızın hukuk devleti ilkesinin,
hiçbir kimse ve organın kaynağını Anayasadan almayan bir
devlet yetkisi kullanamayacağı ilkesinin, Anayasanının
bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesinin,
mahkemelerin bağımsızlığı, yargıç güvencesi
ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun oluşumunu düzenleyen
Anayasanın 138, 139 ve 159 uncu maddelerinin çiğnendiği, Anayasa
Mahkemesinin iptal kararına uyulmadığı ve böylece, 153 üncü
maddeye aykırı bir durumun ortaya çıktığı
görülmektedir.
Söz konusu
tasarının geçici maddesinde ise, son zamanlarda Adalet Bakanı
tarafından gerçekleştirilen ve yasadışı olduğunu
yargı organlarının tespit ettiği atama işlemlerine
kanun marifetiyle geçerlik kazandırmak yoluyla, hiçbir ülkede ve hiçbir
hukuk düzeninde eşi ve örneği görülmeyen ve görülemeyecek olan bir
düzenleme yapılmaktadır.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu olarak, böyle bir tasarının, bütünüyle Anayasaya
aykırılığı nedeniyle, reddi görüşünde
olduğumuzu açıklamak isterim ve bu açıklamayı yaparken,
Yüce Meclisin üyelerini bir hatadan korumak amacıyla, Anayasa Mahkemesi
kararlarının bağlayıcılığını bir
kere daha hatırlatmakta yarar görürüm. Burada kullanacağımız
oylarla, bu memlekette, Adalet Bakanlığı gibi özel önem
taşıyan bir bakanlıkta, hukukun üstünlüğü ilkesini geçerli
kılacağız veya kılmayacağız. Böyle bir tasarıya
olumlu oy vermek, Anayasanın ve Anayasa Mahkemesi kararlarının
bağlayıcılığı ilkesine aykırı hareket
etmek ve bir anlamda Anayasayı çiğnemek demektir.
Değerli
milletvekilleri, hepimiz, göreve başlarken, şu kürsüdegörevimizi
yerine getirirken, Anayasaya saygılı hareket edeceğimize yemin
ettik. Bu tasarıyı reddetmek, Grubumuzun görüşleri açısından
ve Anayasaya aykırılığı açıkça ortaya çıkan
hükümler açısından, bizler için bir görevdir. Bu hususu bir kere daha
sizlere hatırlatarak, saygılarımı sunuyorum. (CHP ve DYP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Sayın Oya
Araslı’ya teşekkür ediyorum.
Gruplar
adına ikinci söz talebi, Demokratik Sol Parti Grubundan Sayın Emin
Karaa’nın.
Buyurun.
(DSP sıralarından alkışlar)
Konuşma
süreniz 20 dakikadır.
DSP GRUBU
ADINA EMİN KARAA (Kütahya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısında genel gerekçe, her ne kadar “2802
sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 37 ve 38’inci maddelerinin
kimi hükümlerinin Anayasa Mahkemesinin 27.4.1993 tarihli kararıyla iptal
edilmesiyle ortaya çıkan yasal boşluğun doldurulması” diyor ise de, hepimiz biliyoruz ki, burada
amaçlanan, Adalet Bakanının, müsteşarını rahatça
değiştirebileceği bir yasal düzenlemenin
sağlanmasıdır.
Bu husus ve
operasyon, daha önce de, 1992 senesinde, zamanın iktidarı
tarafından gerçekleştirilmiştir.
Burada, iki
hususu birbirinden ciddî biçimde ayırmak ve buna göre hareket etmek, buna
göre konuşmak gerekmektedir. Hükümette görev alan bakanların, bu
meyanda Sayın Adalet Bakanının, birlikte çalışacağı
bir üst düzey bakanlık görevlisi olan müsteşarını seçip
tayin edebilme yetkisini, siyasî açıdan makul
karşıladığımızı belirtmek isterim; ancak,
bizim burada katıldığımız, sadece, bakanlık üst
düzey görevlilerinin siyasal iktidar tarafından seçilebilmeleridir; yoksa,
bugün ve dün, partilerin iktidara geldiklerinde yapageldikleri gibi, tüm
kadroların altüst edilmesi ve kendilerine yakın olanların
işbaşına getirilmesi değildir. Esasen, Türkiye’nin en büyük
sıkıntısı, iktidara gelen partilerin yaptıkları
partizanca davranışlar yüzünden memurlara çektirdikleri
ıstıraplardır. Buna karşı olduğumuzu açıkça
belirtmekte ve altını çizmekte fayda görüyorum. Hükümet
kurulduğundan bu yana, Sayın Bakan eski müsteşarla birlikte
çalışmak istemediği için, Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu toplanamıyor; bu yüzden atamalar yapılamıyor, nakiller
yapılamıyor, disiplin işleri görülmüyor, haziran ayına
yetişmesi gereken kararname hazırlanamıyor, 3 Danıştay
üyeliği boş, 14 Yargıtay üyeliği boş, Olağanüstü
Hal Bölgesine atama yapılamıyor, Devlet Güvenlik Mahkemelerine
atamalar yapılamıyor. Türkiye’de adalet göz göre göre
yaralanıyor. Sayın Bakan, hiç değilse, eski müsteşarla
çalışmaya başlasaydı da, Kurul toplansaydı da, haftada
iki kez yapacağı toplantılarda sorunları, tıkanıklıkları
giderseydi de, bilahara, müsteşarını değiştirmeyi
düşünseydi –bir noktaya kadar kendisine hak verdiğimiz– müsteşar
seçiminin faturası bu kadar ağır olmasaydı.
İkinci
husus ise; sayın bakanların –yani, Hükümetin– sadece üst düzey
görevlilerini seçerken hukuka saygılı olmalarıdır. Salt,
bir bakanın amacına ulaşmak için müsteşarını
değiştirme uğruna yasa ve Anayasaya aykırı
davranış içine girmesi ve birtakım zorlama usullerle sonuca
ulaşması, fevkalade yanlıştır. Bugün, burada, Meclisin
huzuruna gelen Sayın Adalet Bakanının
müsteşarının değiştirilmesine matuf kanun
tasarısında da, yargı kararlarının
bağlayıcılığı ilkesine aykırı bir durum
olduğu düşüncesindeyiz.
Anayasa
Mahkemesinin 27.4.1993 tarihli kararı, Adalet Bakanlığı
Müsteşarının, Bakanlık hiyerarşisine bağlı
olmakla birlikte, Anayasanın 159 uncu maddesinde mahkemelerin
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
esaslarına göre görev yapması öngörülen Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunun doğal üyesi olduğunu, Kuruldaki görevi yönünden,
güvencesi olması durumunda bağımsız davranabileceğini
ve görevini, yalnızca Anayasaya, yasaya ve hukuka uygun olarak, vicdanî
kanaatine göre yapacağının düşünülemeyeceğini
belirterek, 2802 sayılı Yasanın “Bakanlık Yüksek
Müşavirliklerine, Bakanlık merkez teşkilatındaki birinci
sınıf hâkimler arasından atama yapılır” hükmünü içeren
37 nci maddenin birinci fıkrasının (b) bendine eklenen yedinci
alt bendi hükmünü, müsteşar yönünden iptal etmiştir. Oysa,
tasarının birinci maddesindeki hüküm, iptal edilen hükümdeki
sakıncayı aynen sürdürmektedir. Dolayısıyla,
Anayasanın 153 -son fıkrası- ve 159 uncu maddelerine
aykırıdır.
Tasarının
2 nci maddesi, üçlü kararnameyle atananların aynı usulle görevden
alınmalarını veya yer değiştirmelerini emreden
paralellik ilkesine aykırıdır. Bu ilke yerine, tasarıda,
Adalet Bakanının teklifiyle Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunca atamaların yapılır hale getirilmesi, yeni bir
Anayasaya aykırılık hali teşkil etmektedir. Ayrıca,
Bakana böyle bir yetkinin verilmesi, Bakanlık merkez
teşkilatında, Bakana bağımlı ve giderek siyasal
iktidara bağımlı hâkim ve savcılar yaratabilir
endişesini gündeme getirmektedir.
Tasarının
geçici maddesi de, ne yazık ki, Anayasaya aykırıdır ve
Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi söz konusudur. Geçici madde, doğrudan
hak arama özgürlüğünü, kuvvetler ayrılığını,
idarenin işlem ve eylemlerine karşı yargı güvencesini
bertaraf etmektedir.
Ne
yazık ki, bu geçici madde, 12 Ekim 1995 tarihinde yayımlanan ve
altı ay sonra, 12 Nisan 1996 tarihinde, yürürlüğe girmesi
kararlaştırılan Anayasa Mahkemesi kararına aykırı
biçimde oluşturulan, 7 Nisan 1996 günü Resmî Gazetede yayımlanan
onbeş adet ikili kararnameye meşruiyet kazandırma
işlemidir.
Sonuç olarak
–başta söylediklerimi tekrar etmek istiyorum– bir bakanın birlikte
çalışacağı salt üst düzey bakanlık görevlilerini
bizzat seçmesinin haklı nedenleri vardır; ancak, bu
yapılırken Anayasaya, yasaya ve hukuka uygun olarak davranmak,
Anayasanın 159 uncu maddesini değiştirmek yerine zorlama metotlarla
amaca ulaşmak, hukuk devletine zarar vermektedir.
Bütün
partiler, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun işleyişinde
değişiklik yapılması konusunda hemfikir oldukları
halde, Anayasanın 159 uncu maddesinin değiştirilmesi için hiçbir
adım atmıyorlar. Bu yüzden, ne yazık ki, hep hukukla oynuyoruz,
hukuk devletini zedeliyoruz, yargı
bağımsızlığını bozuyoruz. Kısır
çekişmeleri bırakmak zorundayız; gerekli yasal
değişiklikleri yapmak için gayret sarf etmek zorundayız. Bunun
ilk örneği, şu anda karşımıza çıktı.
Anayasanın 159 uncu maddesi üzerinde değişiklik
çalışmasını başlatmak zorundayız.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (DSP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Demokratik Sol Parti Grubu adına konuşan Sayın Emin Karaa’ya
teşekkür ediyorum.
Söz
sırası, Anavatan Partisi Grubu adına Sayın Metin Öney’de.
Buyurun
Sayın Öney. (ANAP sıralarından alkışlar)
Konuşma
süreniz 20 dakikadır.
ANAP GRUBU
ADINA METİN ÖNEY (İzmir) – Sayın Başkan, muhterem
milletvekilleri; Hâkimler ve Savcılar Kanununda yapılması
düşünülen değişikliklerle ilgili olarak, Grubum adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Anavatan Partisi Grubu adına,
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
2802
sayılı Kanunun 37 ve 38 inci maddelerinde değişiklik
yapılması ihtiyacı nereden doğmuştur; öncelikle, bu
meseleye bir açıklık getirmek gerekiyor. Bahse konu kanunda 3825
sayılı Kanunla yapılan önceki değişiklik –yani, 1991
seçimlerinden sonra kurulan hükümet zamanında müsteşarı görevden
almak için yapılan değişiklik– kamuoyunda by-pass diye bilinen,
Cumhurbaşkanını dışlama operasyonunun sonucu idi.
İşte, o kanun, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal
edilmiştir. Yani, şimdi Hükümetimiz tarafından huzurunuza
getirilen kanun tasarısı, vaktiyle Cumhurbaşkanını
devre dışı bırakmayı amaçlayan kanun yerine ikame
edilen ve Anayasa Mahkemesince iptal edilen kanundan dolayı ortaya
çıkan boşluğu doldurma amacıyla getirilmiştir.
Anayasa
Mahkemesince iptal edilen kanunun iptal kararı, her ne kadar 27.4.1993
tarihinde açıklanmışsa da, gerekçeli karar ikibuçuk sene sonra
yayımlanmıştır ve Adalet Bakanlığında, bu
ikibuçuk yıl içerisinde her türlü idarî tasarruf
yapılmıştır; yani, atamalar
yapılmıştır, görevden alınmalar
yapılmıştır, Yargıtaya ve Danıştaya üye
seçimleri yapılmıştır.
Şimdi,
bugün ortaya konulan tabloda, iptal edilen bu kanunun Anayasa Mahkemesince
verilen altı aylık müddeti de dolunca yeni bir kanunla Adalet
Bakanlığını işler hale getirme zarureti hâsıl
olmuştur. Bu itibarla, mevcut kanun tasarısı, öncelikle bir
hukukî boşluğu, kanundan doğan bir boşluğu
doldurmayı amaçlamaktadır. Yani, şimdi, bu kanun
tasarısı huzura gelmeseydi, o zaman Adalet
Bakanlığının işlemesi mümkün değildi. Oysa bu
konuda, hâkimler, savcılar ve hukukla ilgili hemen herkes bir sonuç
beklemektedir.
İkinci
husus, bozulan kuralı yerine ikameyi amaçlamaktadır; yani, iptal
edilen kanunla bozulmuş bulunan hukukî sistem, yeniden kendi kuralına
kavuşturulmaktadır.
Üçüncü husus
da, her bakanlıkta uygulanan sistem neyse, Adalet
Bakanlığında da aynı sistemin bu tasarıyla yerine
getirilmesidir.
Bu itibarla,
gerek 1 inci gerek 2 nci maddeyle ve esasen eklenen ek maddeyle de bu
tasarı, iptalden önceki kanunla yapılmış bulunan
tasarruflar da dahil -gerekçeli karar ikibuçuk yıl sonra
yayımlandığı için- idarî tasarrufların hemen hepsine,
yürürlük tarihi itibariyle bir hukukîlik getirmeyi amaçlamaktadır.
Bu
sebepledir ki, biz, bu kanun tasarısının Meclisten
çıkması halinde mevcut bir boşluğu dolduracağına,
Adalet Bakanlığı gibi fevkalade önemli bir bakanlığa
işlerlik kazandıracağına ve bunu bekleyen insanlara,
hukukla ilgili olanlara da bir cevap vereceğine inanıyoruz ve bunun
içindir ki, Anavatan Partisi olarak, bu tasarıyı olumlu
karşıladığımızı beyan ediyoruz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (ANAP ve DYP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Anavatan Partisi Grubu adına konuşan, Sayın Metin Öney’e
teşekkür ediyorum.
Refah
Partisi Grubu adına, Sayın Şeref Malkoç; buyurun efendim. (RP
sıralarından alkışlar)
Sayın
Malkoç, konuşma süreniz 20 dakikadır.
RP GRUBU
ADINA ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; şahsım ve Refah Partisi Grubu adına, hepinizi,
saygı ve muhabbetlerimle selamlıyorum. Hâkimler ve Savcılar
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı üzerinde, Refah Partisi Grubu adına, görüşlerimizi
aktarmak üzere, huzurunuza çıkmış bulunmaktayım.
Asıl
konuya geçmeden önce, bir hususun açıklanması ihtiyacını
hissediyorum. Bilindiği gibi, Anayasa Mahkemesi, 53 üncü Hükümetin
güvenoyu almadığına dair açıklama yapınca, Refah
Partisi Grubu olarak bizler, komisyonlara ve Meclisteki tasarılara
ilişkin görüşmelere katılmadık. Bu kararımızdan
vazgeçmiş değiliz; ancak, yine İçtüzüğün 79 uncu maddesine
dayanarak, Başbakanın, bu konuyla ilgili olarak Meclis
Başkanlığına yaptığı müracaat üzerine, biz,
bu çalışmaya katıldık; yani, başlangıçtaki
tavrımız değişmiş değildir.
NİHAT MATKAP
(Hatay) – Çok inandırıcı geldi!..
ŞEREF
MALKOÇ (Devamla) – Şimdi, asıl konuya girmek istiyorum.
1982
Anayasasında, devlet yetkileri üçe taksim edilmiştir -bütün klasik
anayasalarda böyledir- organlar da buna göre tanzim edilmiştir; yasama,
yürütme ve yargı. Bununla birlikte, 1982 Anayasası, birçok noktada,
kuvvetler ayrılığı prensibinden
ayrılmıştır; hatta, kuvvetler ayrılığı
prensibine ters düşen bazı ilkeleri benimsemiştir. Örneğin,
yüksek mahkemelere üye seçimi, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
teşekkülü gibi.
Anayasanın
159 uncu maddesi, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun teşekkülü
gibi, kuvvetler ayrılığı prensibi için çelişki
teşkil eden hükmü getirmiştir. Biz, Refah Partisi olarak, bunun
değişmesi gerektiği kanaatindeyiz; çünkü, Anayasanın 159
uncu maddesi değişmeden, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu daha
bağımsız hale getirilmeden, yargı
bağımsızlığının tam
gerçekleşebileceği kanaatinde değiliz.
Hâkim ve
savcıların tayin ve terfileri Adalet Bakanlığının
etkisinde kaldığı sürece, yargının tam
bağımsızlığından söz etmek zordur.
Bu mezkûr
anayasal düzenlemelerden, sadece hâkim ve savcılarımız
değil, hemen hemen herkes şikâyetçidir. En çok
sıkıntıya maruz kalan bakanlık da, Adalet
Bakanlığıdır. Adalet Bakanlığı, diğer
bakanlıklar gibi, icranın bir parçası, idarenin bir uzvudur.
Diğer bakanlıklardaki tayin ve terfi tasarrufları hangi
prosedüre tabi ise, bu Bakanlıkta da aynı prosedürün uygulanması
gerektiği kanaatindeyiz; zaten, aklın, mantığın ve
hukukun gereği de budur.
Hizmet
özelliği nedeniyle, bu Bakanlıkta, idarî personelin
istihdamından ziyade, hâkim ve savcılık kariyerine sahip
personelin istihdamı yoluna gidilmiştir. Böyle olunca, bu
Bakanlık teşkilatında herhangi bir tayin tasarrufu söz konusu
olduğunda, kişiler, hemen, hâkimlik ve savcılık
teminatını öne sürmektedirler veya idarî mahkemede
açtıkları dava sonucu, altı günde karar alabilmektedirler.
Şimdi
aramızda milletvekili olan ve bundan beş sene önce Şeker
Fabrikaları Genel Müdürü olan bir arkadaşım, bu altı günde
karar çıkması üzerine “benim kararım beş yılda
çıktı; bunu bana izah eder misin” dedi. Ben, bir hukukçu olarak,
hukukun genel prensipleri ve prosedürü içerisinde kendisine izah ettim; ama,
pek tatmin olmadı. Yani, bu sebeple, böyle arızî
sıkıntılarla karşılaşmaktayız.
Hâkim ve
savcılık kariyerindeki kişiler Bakanlıkta görev almadan
önce, idarî bir göreve gelmeleri dolayısıyla muvafakatname
vermektedirler. Ancak, pratikte bu muvafakatnamenin bir işe
yaramadığını hep birlikte görüyoruz.
Bir hükümet
değişikliğinde, bakanlar, tabiî olarak, istediği
müsteşar ve genel müdürlerle çalışmayı arzu ederler; bu,
onların en doğal hakkıdır. Adalet
Bakanlığında da böyle olması gerekir. Ancak, Adalet
Bakanlığında böyle bir uygulamanın olmaması
neticesinde, siyasî otorite zayıf düşmektedir. Biz, bunu söylerken,
personel kıyımı yapılsın demiyoruz. Ancak, bir
bakanın, istediği müsteşar veya genel müdürle
çalışması, en doğru olanıdır.
İzah
etmeye çalıştığım sebeplerden dolayı, Adalet
Bakanlığı teşkilatındaki bu değişikliği
haklı görüyoruz. Çünkü, bu değişiklik, Adalet
Bakanlığı üst düzey görevlerinin tayin prosedürünü, diğer
bakanlıkların tayin prosedürüyle aynı hale getirmektedir. Zira,
bu olay, Anayasanın 10 uncu maddesine de uygundur.
Geçen dönem, sırf bir müsteşarı görevden alabilmek için
Cumhurbaşkanının devre dışı
bırakıldığını hepimiz biliyoruz; yani, çok
yaygın deyimiyle, by-pass yasası çıkarıldı; ancak,
cumhurbaşkanlarının devre dışı
bırakılmasının uygun bir yöntem olduğu kanaatinde
değiliz. Biz Refah Partisi olarak, o gün, Cumhurbaşkanını
devre dışı bırakan tasarrufa karşı
çıkmıştık; çünkü, devlet başkanlarının devre
dışı bırakılması tasvip edilecek bir husus
değildir.
Bu kanun
tasarısını tasvip etmekteyiz; çünkü, biraz önce ifade
ettiğim gibi, hem Anayasanın 10 uncu maddesine uygundur hem de Adalet
Bakanlığındaki müsteşar değişimi diğer
bakanlıklarla aynı düzeye gelmektedir.
Kanun
tasarısına olumlu baktığımızı ifade ediyor;
hepinizi, Refah Partisi Grubu adına, saygı ve hürmetlerimle
selamlıyorum. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Refah Partisi Grubu adına konuşan Sayın Şeref Malkoç’a
teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, gruplar adına son konuşmayı, Doğru Yol
Partisi Grubu adına, Sayın Turhan Güven yapacaklardır.
Buyurun
Sayın Güven. (DYP sıralarından alkışlar)
Konuşma
süreniz 20 dakikadır efendim.
DYP GRUBU
ADINA TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Doğru Yol Partisi Grubu adına hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum.
Önümüze,
Anayasa Mahkemesinin bir iptal kararı üzerine yapılan bir düzenleme
getirilmiş bulunmaktadır; bir kanun tasarısı
niteliğindedir. Malumları olduğu üzere, 1992 yılında
çıkarılmış bulunan ve biraz evvel değerli
kardeşimin de ifade ettiği gibi, Türkiye’de “by-pass” adı
altında tanımlanan bir kanun, zamanın Cumhurbaşkanı
tarafından Anayasa Mahkemesine götürülmüş. Hatta, evvela iade
edilmiş; ısrar üzerine götürülmüş. Anayasa Mahkemesi, bu
kararı, her zaman olduğu gibi, gerekçesini yazmadan açıklama
lüzumunu hissetmiş ve Türkiye’de bir başka yüksek yargı
organı da, yine her zaman olduğu gibi, süre bakımından
-Anayasa Mahkemesinin, iptal kararının sonuna altı aylık
süre koymuş olmasına rağmen- bu Anayasa Mahkemesi
kararını tanımadığını beyan edercesine
başka bir uygulamaya geçmiştir.
Türkiye’de,
aslında, yargı organları arasında bu tereddütlü halin
olmaması gerekir; ama, işin, yeni düzenleme bakımından,
Anayasaya aykırılığına gelince; artık, kuvvetler
ayrılığı değil, kuvvetler birliğine doğru gidildiği
bir dönemde, daha doğrusu uyum sağlandığı bir dönemde
yaşamaktayız. Bütün dünya, birbirine müdahale söz konusu olmadan,
kuvvetler ayrılığı dediğimiz prensibin birbiriyle
yakın temas içinde olduğu ve birbirine aykırı
davranışlar içinde olmadığı bir döneme geçmiş
bulunmaktadır. Türkiye de elbette bunu uygulayacaktır.
By-pass
kanunu ne idi? By-pass kanunu hatırlardadır. Bu, Anayasaya fevkalade
uygun olduğunu ifade eden ve hukuku bildiğine
inandığım bir bakan tarafından bu kürsülerde uzun uzun
konuşmalarla beyan edildiği üzere, doğrudan doğruya
Cumhurbaşkanını (zamanın Cumhurbaşkanını) da
ortadan kaldıracak ve yargıya –güya– rahatlık temin edeceği
iddia edilen bir düzenlemeydi; yani, ikili imza ile tasarruflar
yapılacaktı.
Gerçekten,
bu kanun çıktıktan sonra yapılan düzenlemeler ikili imzalı
olmuştur; ama, entresandır, Anayasa Mahkemesi, iptal kararıyla,
ikili imzayı yeterli görmemiştir; yani,
Cumhurbaşkanlarının mutlak imzasının
bulunmasının lazım geldiği hususunda bir karara
varmıştır. Bu ikili imza yerine üçlü imzayı
düzenlemediğiniz takdirde, bugün, Adalet Bakanlığında, siz,
herhangi bir tasarrufta bulunamazsınız. Adalet
Bakanlığındaki tasarruflar kilitlenmiştir.
Yapacağınız tasarrufları, idare hukukundaki esasa göre
yapacak olursanız; yani, geldiği sistemle tekrar gitme tasarrufunu
işleyecekseniz, böyle bir tasarruf iptal gördüğüne göre, böyle bir
kanun iptal gördüğüne göre, neyi uygulayacaksınız?
İşte,
bunun için, ikili imzanın yerine, tekrar Cumhurbaşkanlarını
da devreye sokarak, üçlü kararname düzenleme dönemine geçilmiş
bulunmaktadır. Bu, bir kanunî zarurettir; ama, burada, enteresan olan bir
husus şudur: Bu konum içinde bulunup da, bu tasarruflarla birlikte göreve
gelen insanlar, bu tasarrufun yanlışlığından
bahsetmektedirler; enteresan olan husus bu; yani, hukuk mantığı
içinde bunu nasıl inceleyip, irdeliyorsunuz; o değerli arkadaşlarıma,
ben, bunu sormak isterim.
Bakınız,
bir başka olay da şudur: Anayasa Mahkemesinin iptaline dair konu
aydınlığa kavuşmuş; yani, Anayasa Mahkemesi “ben, bunu
iptal ettim” demiş; ama, bunu, ancak 1995 yılında Resmî Gazetede
yayımlamıştır. Anayasanın 153 üncü maddesindeki
açık hükme göre; yani, Resmî Gazetede yayımlamayla birlikte
yürürlüğe girme keyfiyetindeki süre bakımından, bu altı
aylık sürenin içinde bir tasarrufta bulunmak mümkün müdür değil
midir? Anayasa Mahkemesine göre, sadece düzenleme bakımından
değil, burada yeni kanunî durumlar ortaya çıkıncaya kadar
birtakım tasarruflar yapılabileceğine dairdir. Oysa, yine bir
yüksek mahkeme olan Danıştay ise, bunların
yapılamayacağını, sadece düzenlemeye matuf olduğunu
ifade etmektedir bütün kararlarında. O zaman bir çelişki oluyor
değerli arkadaşlarım.
Şimdi
muhalefette bulunan arkadaşlarımız -ki, Cumhuriyet Halk
Partisini kastediyorum- o zaman, ortak oldukları Hükümet içinde,
bakınız, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı duyulduğu andan
sonra da ikili kararnamelerle tasarrufta bulunmuşlardır. O zaman,
Danıştayın görüşünün ya doğru olduğunu ya da
yanlış olduğunu kabul edecekler. Eğer, Danıştay,
süre bakımından, sadece kanunî düzenleme için bunu gündeme
getiriyorsa, o zaman, bu tasarrufları yapmamaları gerekirdi.
İkili imzayla çeşitli atamalarda bulunmuşlardır; genel
müdür atamaları yapmışlardır, değişiklik
yapmışlardır ve şimdi, geçici bir maddeyle, o
yaptıkları işlemlere bile meşruiyet kazandırılmak
isteniyor. Biraz, belki, hukukdışı,
mantıkdışı gibi görünüyor; o konuya fazla girmek
istemiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, aslında ben isterdim ki, bu Parlamentoda grubu
bulunan bütün partili arkadaşlarımız, evvela, gelin,
Anayasanın 159 uncu maddesi üzerinde ittifak edelim; gelin, gerçek teminat
ve bağımsızlık ilkesini Türkiye’ye getirelim,
yerleştirelim. Sıkıntı nereden doğuyor?
Sıkıntı, Adalet Bakanlığı
Müsteşarlığından mı kaynaklanıyor; yani, onu
değiştirelim veya değiştirmeyelimden mi
kaynaklanıyor?.. Geliniz, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu,
Adalet Bakanlığı bünyesinden çıkaralım; geliniz, bunu
beraber yapalım.
YAHYA
ŞİMŞEK (Bursa) – Yapalım.
TURHAN GÜVEN
(Devamla) – Anayasa değişikliğine var mısınız
dedim...
YAHYA
ŞİMŞEK (Bursa) – Biz varız.
TURHAN GÜVEN
(Devamla) – “Varız” dediler bazı başka arkadaşlar tabiî;
ondan sonra da, söylediklerinden bazen inhiraf ediyorlar.
YAHYA
ŞİMŞEK (Bursa) – Onu yapan sizlersiniz.
TURHAN GÜVEN
(Devamla) – O itibarla, bırakınız yargının
birliği olayını, gelin, beraber inceleyelim, irdeleyelim;
Anayasa Mahkemesi kararları üzerinde bırakalım başka
şeyi; ama gerçek yargı bağımsızlığı ve
hâkim teminatında, gelin, Parlamentoda grubu bulanan bütün partiler
birleşelim, bunları değiştirelim ve Anayasa da, gerçek
değişikliğine o zaman kavuşmuş olsun.
Hepinize
sevgi ve saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Doğru Yol Partisi Grubu adına konuşan Sayın Turhan
Güven’e teşekkür ediyorum.
Kanun
tasarısının tümü üzerinde kişisel söz istemi vardır;
Bursa Milletvekili Sayın Ertuğrul Yalçınbayır...
Buyurun. (RP
sıralarından alkışlar)
Konuşma
süreniz 10 dakikadır.
ERTUĞRUL
YALÇINBAYIR (Bursa) – Sayın Başkan, saygıdeğer üyeler; hep
aynı şeyleri söyleyeceğiz; Türkiye devleti, bir hukuk devleti;
Anayasanın şu maddesinde şu, şu maddesinde şu, şu
maddesinde şu; yasama ayrı, yürütme ayrı, yargı ayrı;
hukukun üstünlüğü, Anayasanın bağlayıcılığı,
Anayasa üzerine edilen yeminler... Bunlar, hep söylenen ve matbu olarak
neredeyse belli hale gelen hususlar ve bir de, samimiyet var.
1992
yılında, o dönemin Sayın Cumhurbaşkanı rahmetli Turgut
Özal Anayasa Mahkemesine başvuruyor, ikili kararnamenin, ikili hususun
iptaliyle ilgili. Anayasa Mahkemesi, kararını 27.4.1993 tarihinde
veriyor ve kanunun iptaline karar veriyor; ancak, bu karar, her ne hikmetse,
ikibuçuk sene sonra yayımlanıyor. Anayasanın 153 üncü maddesinin
son fıkrası, bu kararların hemen yayımlanmasını
emrediyor; ama, Yüce Meclis, son derece nazik bir davranışla, süreyi,
Anayasa Mahkemesi için belirlemiyor; çünkü, onlar gereğini yaparlar diyor;
şimdi önlerinde bulunan kararlarla ilgili yapacakları gibi... Ama,
ikibuçuk sene sonra yayımlanmasını izah edebilmek çok zor.
Meclis, Anayasa Mahkemesine, bu konuda, yine eski nezaketini devam ettiriyor
belki; ama, partilerimiz de eski samimiyetlerini devam ettirseler, herhalde,
hukuka daha uygun olacak; ama, burada, CHP’nin -SHP’nin- görüş değiştirerek
şu anda koyduğu muhalefeti de, şahsen, takdirle
karşılıyorum. Gönül isterdi ki, o zaman da bu olmasaydı.
(CHP sıralarından alkışlar)
Ben, Adalet
Komisyonunda üyeyim ve muhalefet şerhimi yazarak, görüşlerimi
bildirdim, bazı üyeler okumuşlardır sanırım; çünkü,
Parlamentodaki üyelerimizin bir kısmının, okuma gibi
zahmetlerinin olmadığını biliyorum; inşallah,
gereğini hep birlikte yaparız.
Muhalefet
şerhinde belirttiğim hususlar, kısaca şunlar:
Anayasa
Mahkemesi kararının 34 üncü sayfasında belirtilen uzun bir
gerekçe var 1 inci maddeyle ilgili, Müsteşar yönünden iptal gerekçesi;
bunu lütfen okuyalım. Belki, Anayasaya aykırılık konusunu,
burada uzun uzadıya tartışmamız gerekir; fakat,
tartışmaya, sanıyorum ki sayın üyeler ve hatta, belki de
sayın gruplar hazır değiller; o nedenle, belki de, bu kanun
tasarısının daha sonra görüşülmesinde, hukuken yarar
vardır.
Tasarının
1 inci maddesi itibariyle var olan Anayasaya
aykırılığın ötesinde, 2 nci maddede ve geçici maddede
de aykırılıklar var.
Kanun tasarısına
baktığımızda, atamalarla ilgili işlemleri
içerdiğini görüyoruz. Biz, burada, bir idarî işlemin
sonuçlarını neredeyse mühürlüyoruz, tasdik ediyoruz; idarî
işlemlere geçerlilik tanıyan bir Meclis oluyoruz; hak aramayı,
geçici maddeyle ortadan kaldırıyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi
tasarrufuyla, atamalar geçici hale geliyor; bu konuda devam eden davalar
düşüyor; o davalara bağlı olarak açılabilecek yargı
davaları, tazminat davaları ortadan kalkıyor. Hak aramayı
biz kısıtlıyoruz; hem kimler için; Adalet
Bakanlığının yüksek dereceli personeli için.
Yine 2 nci
maddede, Adalet Bakanlığının teklifiyle, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunca atama, denilen bir müesseseyi görüyoruz; burada
emir ve direktif söz konusudur.
Bir de,
gözden kaçırılan şu husus var: Anayasanın 159 uncu
maddesinin dördüncü fıkrasında, bu Kurul kararlarına
karşı yargı merciine gidebilmek mümkün değil. Bu
kişiler, üçlü kararnameyle atandılar; idarî yargıya dava açma
hakları var; ama, paralellik ilkesine de uymadan ve bir de Anayasanın
159/4 hükmüyle, özel koruma altına bir daha alınıyor ve
kişilere mahsus kanun yapılıyor. Biz, genel, düzenleyici ve
objektif nitelikte işlem yapmak durumundayız ve bunun adına da
kanun diyoruz; oysa burada, kişisel durumlara indirgenen işlemlere
icazet veren makam oluyoruz, onay veren makam oluyoruz. Ben, bunun, tümüyle bir
hukuk ayıbı olduğunu düşünüyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Doğru
Yol Partisinin sayın sözcüsü “bunun hukuka uygunluğu konusunu
şimdi bırakalım” dedi; biz bütün meselelerde Anayasaya uygunluğu
dikkate almak zorundayız, bunu bırakarak burada konuşma
yapamayız. İlk bakacağımız iş, uymak zorunda
olduğumuz anayasal kurallardır. Bu kuralları beğenmiyorsak
-ki, 159 uncu madde itibariyle sıkıntıların
varlığı ortadadır- önce bunları değiştirmek
hususunda konsensüs sağlayalım, bu kuralları
değiştirelim. Kurallar değişinceye kadar da, bunlara
uymayı bilelim. Bunlar, benim kişisel görüşlerimdir, hukukçu
olarak görüşlerimdir, 25 senelik meslek hayatımızda
yaptığımız mücadelenin sonucudur. Ben muhalefet
şerhini yazmakla yetinebilirdim, ona atıfta bulunmakla
yetinebilirdim; ama, Anayasaya apaçık bu
aykırılığı, bir hukukçu olarak kabul
edemiyorum.
Teşekkürlerimi
sunarım. (RP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Sayın Yalçınbayır’a teşekkür ediyorum.
Tasarının
tümü üzerinde...
OYA ARASLI
(İçel) – Sayın Başkan, CHP Grubu adına bir maruzatım
var.
BAŞKAN
– Gruplar adına söz talepleri bitti. Söz hakkınızı
kullandınız Hanımefendi.
OYA ARASLI
(İçel) – Grup adına değil efendim.
Doğru
Yol Partisi Sözcüsü Sayın Turhan Güven’in, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubuyla ilgili sarf ettiği sözler nedeniyle, İçtüzüğün 70 inci
maddesi hükmü gereğince açıklama ve cevap hakkımı kullanmak
istiyorum.
BAŞKAN
– Sayın Araslı, iddianıza göre, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
bir beyanı yanlış mı aksettirildi yahut Cumhuriyet Halk
Partisi Grubuna açık bir sataşma mı oldu efendim?
OYA ARASLI
(İçel) – Evet efendim.
BAŞKAN
– Tutanakları tetkik edeyim, benim dikkatimden kaçmış.
OYA ARASLI
(İçel) – Teşekkür ederim.
BAŞKAN
– Değerli arkadaşlarım, tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelere
geçilmesini oylamadan önce, bazı önergeler var; onlarla ilgili
değerlendirmemizi ifade edeceğim:
Sayın
Oya Araslı ve Sayın Nihat Matkap’ın “Görüşülmekte olan
Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının Anayasa Komisyonuna mütalaa alınmak
üzere gönderilmesini arz ve teklif ederiz” şeklinde bir önergeleri
bulunmaktadır. Bu önergeyi, İçtüzüğün 35 inci ve 74 üncü
maddeleri karşısında işleme koyamıyorum; çünkü, konu,
görüş alma ve görüş bildirme çerçevesinde mütalaa edilirse, bu
işlemlerin Komisyonda yapılması gerekirdi. Komisyonda bu türlü
bir istem olmamış; Anayasa Komisyonu da, yine 35 inci maddeye göre bu
konuda görüş beyan etme ihtiyacını bugüne kadar
duymamış. Sonuç olarak, havaleye itiraz usulü ile bunu işleme
koymak gerekseydi, o da, Meclis Başkanlığı tarafından,
konunun Adalet Komisyonuna havale edildiği günü takip eden birleşimde
Genel Kurula getirilmesi icap ederdi. Bu aşamayı da geçmiş
olduğumuza göre, Sayın Araslı ve Sayın Maktap
tarafından verilen önergeyi işleme koyamıyorum.
Şimdi,
tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum...
ÖNDER SAV
(Ankara)– Sayın Başkan, yoklama istiyoruz efendim.
OYA ARASLI
(İçel)– Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
– Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, burada yoklama talebini ihtiva eden bir önerge
bulunmamaktadır.
ÖNDER SAV
(Ankara)– Siz oylamaya geçerken biz talepte bulunduk; buraya
bakmadınız.
BAŞKAN
– Sayın Sav, verdiğiniz önerge “Görüşülmekte olan (sıra
sayısı: 14) Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının tümünün
oylanmasının açık oyla yapılmasını arz ve teklif
ederiz” şeklindedir. Bu talebiniz, sonunda yerine getirilecektir.
ÖNDER SAV
(Ankara)– Siz oylamaya geçmeden biz yoklama talep ettik.
BAŞKAN
– Kanun tasarısının tümü oylanırken, açık oylama
talebiniz yerine getirilecektir.
ÖNDER SAV
(Ankara) – O, ayrı efendim.
BAŞKAN
– Oylama tamamlandı efendim, oylamaya geçmeden önce böyle bir talebiniz
gelmedi. Kastettiğiniz bu önergeyse, önergenin gereğini,
sırası gelince yerine getireceğim.
1 inci
maddeyi okutuyorum:
Hâkimler ve Savcılar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına DairKanun Tasarısı
MADDE 1. – 24.2.1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler
ve Savcılar Kanununun 37 nci maddesinin birinci fıkrasının
(b) bendinin (2) numaralı alt bendi ile son cümlesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, (b)
bendinin müteakip alt bentleri ve aynı maddenin son fıkrası
yürürlükten kaldırılmıştır.
2. Adalet Bakanlığı
Müsteşarlığına, Teftiş Kurulu
Başkanlığına, müsteşar
yardımcılıklarına, yüksek müşavirliklerine, genel
müdürlüklerine, genel müdür yardımcılıklarına ve müstakil
daire başkanlıklarına, Yargıtay ve Danıştay
üyeliğine seçilme hakkını kazanmış ve bu hakkı
kaybetmemiş bulunan birinci sınıf hâkim ve savcılar
arasından,
Bakan,Başbakan ve Cumhurbaşkanının
imzasını taşıyan kararname ile atama yapılır.
Bakanlık müşavirliklerine ve genel müdürlük
daire başkanlıklarına yapılacak atamalar, Bakan onayı
ile gerçekleştirilir.
Bakanlık merkez teşkilatında
olmayıp, yargı görevinden bu görevlere atanacakların
muvafakatı alınır.
BAŞKAN
– 1 inci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
ÖNDER SAV
(Ankara) – Sayın Başkan, Grup adına söz istiyoruz.
BAŞKAN
– Söz talebiniz varsa, sesli olarak duyuracaksınız efendim. (CHP
sıralarından gürültüler)
İRFAN
GÜRPINAR (Kırklareli) – Sayın Başkan, siz bu tarafa
bakmıyorsunuz.
NİHAT
MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, köşede kalıyoruz;
görmüyorsunuz...
BAŞKAN
– Söz talebiniz sesli veya yazılı olarak buraya intikal edecek
efendim.
Grup
adına mı konuşacaksınız efendim?
ÖNDER SAV
(Ankara) – Evet, Grup adına, Sayın Atilâ Sav konuşacaklar.
BAŞKAN
– Sayın Atilâ Sav, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına; buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Konuşma
süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU
ADINA ATİLÂ SAV (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, Yüce Meclisin sayın üyeleri; daha önce Anayasa Mahkemesinin
incelemesinden geçmiş ve Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş bir
kanunla ilgili ikinci bir düzenlemede, yine Anayasaya
aykırılıktan söz etmek, bizi düşündürmeli ve üzmeli.
Gerçekten,
bu maddede, Adalet Bakanlığı
Müsteşarlığının –yine, diğer üst düzey
görevlilerle birlikte– atama yöntemi belirlenmiş ve bu atamanın üçlü
kararnameyle yapılacağı ifade edilmiştir.
Anayasa
Mahkemesinin iptal kararında, Adalet Bakanlığı
Müsteşarı için şu saptama yapılmaktadır:
“Yukarıda açıklandığı gibi, Adalet
Bakanlığı örgütünde idarî görevlerde çalışan hâkimler
ve savcılar, yargısal görev yapmamakla beraber, adalet hizmeti
içerisinde çok önemli görevleri üstlenmiş bulunmaktadırlar. Ancak,
yargısal görev yapan hâkim ve savcılardan farklı olarak, bu
görevlerini bakanın emir ve direktifleri doğrultusunda ve bakan
adına yerine getirdikleri de bir gerçektir. Bu nedenle de, birinci
sınıf hâkim ve savcıların atamalarının
müşterek kararnameyle yapılması gerektiğinde kuşkuya
yer yoktur. Ancak, Adalet
Bakanlığı Müsteşarı için aynı şeyi söylemek
olanaksızdır; çünkü, müsteşar, bir yandan, idarî görevleri
yönünden, bakanın emir ve direktiflerine göre bakanlık hizmetlerinin
yürütülmesinde bakana yardımcı olmakta, öte yandan, Anayasa
uyarınca, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun doğal üyesi
bulunmaktadır.”
Gerçekten,
bütün bakanlıklarla ilgili olarak, gerek müsteşarlar gerekse üst
düzey yöneticileri için Anayasada özel bir düzenleme yoktur. Anayasanın
123 üncü maddesi, idarenin, hangi esaslara göre örgütleneceğini ve
yasalarla nasıl düzenleneceğini belirtmiş, yalnız bir
bakanlığı, Adalet Bakanlığını ve Adalet
Bakanlığı müsteşarını -Anayasada özel yer vermek
suretiyle- ayırtmıştır; Anayasanın 159 uncu maddesi bu
konuda açıktır.
Hâkimlerin
yargı bağımsızlığının güvencesi olan
yargıç güvencesinin uygulanmasıyla görevli Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunda, Adalet Bakanlığı Müsteşarı üye
durumundadır. Nitekim, Anayasa Mahkemesi de, müsteşarın bu özel
durumu nedeniyle, diğer bakanlık müsteşarlarından ayrı
bir yöntemle atanması ve göreve getirilmesi gerektiğini belirtmekte
ve iptal kararına bu anayasal saptamayı esas almaktadır.
Oysa,
huzurunuza getirilmiş olan değişiklik önerisinde,
müsteşarın, diğer üst düzey görevlilerle birlikte, teftiş
kurulu başkanlığına, müsteşar
yardımcılıklarına ve diğer görevlere yapılacak
atamalarla aynı tutulduğunu görüyoruz. Bu düzenleme, Anayasa
Mahkemesinin daha önce belirtmiş olduğu esaslara ve vermiş
olduğu iptal kararına uygun bulunmamaktadır. Bu nedenle, bir
değişiklik önergesi sunduk; bunun Yüce Meclisçe kabul edilmesini
öneriyoruz.
Yine,
aynı maddenin üçüncü fıkrasında “Bakanlık
müşavirliklerine ve genel müdürlük daire başkanlıklarına
yapılacak atamalar, Bakan onayı ile gerçekleştirilir” denilmektedir.
Oysa, Anayasa Mahkemesinin iptal kararında, genel müdürlük daire
başkanlıklarının da, Adalet Bakanlığı üst
düzey yöneticileri arasında bulunduğunu, binaenaleyh, bu görevlerde
bulunan kişilerin de -diğer müsteşar
yardımcıları, genel müdürler, teftiş kurulu
başkanı ve sair yüksek düzey görevliler gibi- üçlü kararnameyle
atanması gerektiğini saptamaktadır.
Bu
nedenlerle, önümüzdeki 1 inci maddenin iki fıkrasında yapılan
düzenleme, Anayasa Mahkemesinin 27.4.1993 tarihli 1992/37 esas, 1993/18 karar
sayılı kararına aykırı bulunmaktadır.
Konuyla
ilgili görüşlerimizi böylece özetliyor, Yüce Meclisi en derin
saygılarımızla selamlıyorum efendim; sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Sayın Atilla Sav’a
teşekkür ediyorum.
Madde
üzerinde başka söz isteyen?..
MÜMTAZ
SOYSAL (Zonguldak) – Grubum adına söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Demokratik Sol Parti Grubu adına Sayın Mümtaz Soysal, buyurun
efendim. (DSP sıralarından alkışlar)
Sayın
Soysal, konuşma süreniz 10 dakikadır.
DSP GRUBU
ADINA MÜMTAZ SOYSAL (Zonguldak) – 2 dakika konuşacağım
Sayın Başkan; teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; önümüze gelmiş olan 1
inci maddenin “2” diye başlayan alt bendin üçüncü fıkrasında,
Anayasaya göre bir eksiklik var. Zannediyorum, o eksikliğin giderilmesi,
böyle bir yasanın iptal olasılığını
azaltacaktır. O da şu: Anayasanın 159 uncu maddesine
bakarsanız, o maddenin altıncı fıkrasında “Adalet
Bakanlığının merkez kuruluşunda geçici veya sürekli
olarak çalıştırılacak hâkim ve savcıların
muvafakatlerini alarak atama yetkisi Adalet Bakanına aittir”
denilmektedir. Dolayısıyla, kişiler hâkim ve savcı
niteliğini taşıyorsa, onların, bu atama için
muvafakatlerinin alınması bir Anayasa emridir. Oysa, önümüze
getirilmiş olan metinde “Bakanlık müşavirliklerine ve genel
müdürlük daire başkanlıklarına yapılacak atamalar, Bakan
onayı ile gerçekletirilir” denilmektedir; dolayısıyla, bu
kişiler hâkim ve savcı niteliğindelerse, onların
muvafakatleri alınmadan böyle bir atamanın yapılabileceği
anlamı çıkmaktadır ki, bu, Anayasanın açık hükmü
karşısında bir eksikliktir. Onun için “muvafakatleri
alınarak” ibaresinin ilave edilmesi yönünde bir önergemiz olacak .
Teşekkür
ederim. (DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Sayın Soysal’a teşekkür ediyorum.
Madde
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Önergeler
vardır okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 14 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci
maddesiyle değiştirilen Hâkimler ve Savcılar Kanununun 37 nci
maddesinin birinci fıkrası (b) bendinin (2) numaralı alt
bendiyle değiştirilmesi teklif edilen son cümlesinin metindeki son
paragrafının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Bakanlık
merkez teşkilatında bulunmayan yargı görevlilerinin bu görevlere
atanmalarında muvafakatleri alınır.”
Gerekçe:
Cümlenin
daha açık ve düzgün şekilde getirilmesi gerekmektedir.
Mehmet
Gözlükaya Haluk
Yıldız Ömer
Demir
Denizli Kastamonu Kırşehir
M.
Sabri Güner Ahmet
Bilgiç
Kars Balıkesir
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Hâkimler ve Savcılar
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1 inci maddesinin, tasarı metninden, Anayasaya
aykırılığı nedeniyle çıkarılmasını
arz ve talep ederiz.
Önder
Sav Birgen
Keleş Yahya
Şimşek
Ankara İzmir Bursa
Atilâ
Sav M. Seyfi
Oktay Ali
Şahin
Hatay Ankara Kahramanmaraş
Gerekçe:
Anayasanın 153 üncü maddesi, Anayasa Mahkemesi
kararlarının, yasama, yürütme, yargı organları, gerçek ve
tüzelkişiler için bağlayıcı olduğunu bildirmektedir.
Anayasa
Mahkemesinin 27.4.1993 tarihli ve E. 1992/37, K. 1993/18 sayılı iptal
kararında “Bakanlık yüksek müşavirlerine, bakanlık merkez
teşkilatındaki birinci sınıf hâkimler arasından
....... atama yapılır” hükmünü içeren 2802 sayılı
Yasanın 37 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine
eklenen 7 nci alt bendi, müsteşar yönünden iptal edildiği halde,
görüşülmekte olan tasarının 1 inci maddesinde,
müsteşarın yüksek müşavirliğe atanması
olanağı saklı tutulmuştur.
Bu durum,
yasama organının, Anayasanın 153 üncü maddesinin son
fıkrasında yer alan, Anayasa Mahkemesinin kararlarının
bağlayıcılığı ilkesine aykırı bir
düzenleme yapması anlamını taşır.
Bu
nedenlerle, söz konusu 1 inci maddenin tasarı metninden
çıkarılması talep edilmektedir.
BAŞKAN
– Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Hâkimler ve Savcılar Kanununda
değişiklik yapılmasına dair kanun
tasarısının tüm maddeleri Anayasaya aykırıdır.
Anayasaya aykırılık hususunda, komisyon
üyesi sıfatıyla, komisyon raporunda muhalefet şerhim
bulunmaktadır.
İçtüzüğün 85 inci maddesine göre, anılan
kanun tasarısının Genel Kuruldaki görüşülmesi
sırasında, tasarının 1 inci maddesinin Anayasaya
aykırı olduğu gerekçesiyle reddini isteyen işbu önergenin,
diğer önergelerden önce oylanmasını arz ederim.
Ertuğrul
Yalçınbayır
Bursa
BAŞKAN – Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Hâkimler ve Savcılar
Kanununda değişiklik yapılmasına dair kanun
tasarısının 1 inci maddesine aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve talep ederiz.
Zeki
Çakıroğlu Atilâ
Sav Ali
Şahin
Muğla Hatay Kahramanmaraş
Nezir
Büyükcengiz Metin
Arifağaoğlu Ahmet
Küçük
Konya Artvin Çanakkale
Mustafa
Yıldız İsmet
Atalay
Erzincan Ardahan
“Adalet Bakanlığı müsteşarı,
yüksek müşavirlik ya da başka bir alt göreve atanamaz.”
Gerekçe:
Tasarının
genel gerekçesini oluşturan Anayasa Mahkemesinin 27.4.1993 tarihli ve Esas
1992/37, Karar 1993/18 sayılı iptal kararında (iptal
kararının A–2/a bendinde) “Bakanlık Yüksek Müşavirliklerine
Bakanlık Merkez Teşkilatındaki 1. sınıf hâkimler
arasından ..... atama yapılır” hükmünü içeren 2802
sayılı yasanın 37 nci maddesinin birinci fıkrasının
(b) bendine eklenen 7 nci alt bendi, Müsteşar yönünden iptal ettiği
halde, tasarının 1 inci maddesinde Müsteşarın Yüksek
Müşavirliğe atanması olanağı saklı
tutulmuştur; bu nedenle, yukarıdaki ek fıkranın,
tasarının 1 inci maddesine eklenmesi zarureti vardır.
BAŞKAN
– Değerli arkadaşlarım, okunan dört önergeden birincisini,
önerge sahipleri geri aldılar. İki önerge, Anayasaya
aykırılık iddiasını ihtiva etmektedir. Öncelikle,
bunları işleme koyacağım.
Sayın
Önder Sav ve arkadaşlarının önergesi ile Sayın
Ertuğrul Yalçınbayır’ın önergesini birlikte işleme
koyuyorum.
Anayasaya
aykırılığı iddia eden bu önergeler, 1 inci maddenin,
kanun tasarısı metninden çıkarılmasına dairdir.
Önergeye,
Komisyon katılıyor mu efendim?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI M. NECATİ ÇETİNKAYA (Konya) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükümet?..
ADALET BAKANI
MEHMET AĞAR (Elazığ) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
– Önergelere, Komisyon ve Hükümet katılmamaktadır.
Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutup, işleme koyacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan, Hâkimler ve Savcılar Kanununda değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve talep ederiz.
Zeki
Çakıroğlu
(Muğla)
ve
arkadaşları
“Adalet Bakanlığı Müsteşarı,
yüksek müşavirlik ya da bir başka alt göreve atanamaz.”
BAŞKAN – Önergeye, Komisyon katılıyor mu
efendim?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI M. NECATİ ÇETİNKAYA (Konya) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
– Hükümet katılıyor mu?
ADALET
BAKANI MEHMET AĞAR (Elazığ) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
– Önergeye, Komisyon ve Hükümet katılmamaktadır.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
III. – YOKLAMA
BAŞKAN
– Değerli arkadaşlarım, 1 inci maddenin oylamasına
sıra geldi. Oylamadan önce, görüşme yetersayısı
bulunmadığı iddiasıyla yoklama talebi vardır;
şimdi, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşme yetersayısı
bulunmamaktadır; bu nedenle, tasarının 1 inci maddesinin
oylanmasından önce yoklama yapılmasını arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
BAŞKAN – Önce, önergedeki imza sahiplerini tespit
edeceğim, sonra yoklama işlemine geçeceğiz.
Birinci imza sahibi Sayın Önder Sav?.. Burada.
Oya Araslı?.. Burada.
Nihat Matkap?.. Burada.
Ali Şahin?.. Burada.
Atilâ Sav?.. Burada.
M. Seyfi Oktay?.. Burada.
Zeki Çakıroğlu?.. Burada.
Erol Çevikçe?.. Burada.
Yusuf Öztop?.. Burada.
Bekir Kumbul?.. Burada.
Birgen Keleş?.. Burada.
Altan Öymen?.. Burada.
Yahya Şimşek?.. Burada.
Sabri Ergül?.. Burada.
Önerge için yeterli sayı vardır; şimdi,
Adana İlinden başlayarak arkadaşlarımızın burada
olup olmadıklarını kontrol edeceğiz.
(Yoklama yapıldı)
BAŞKAN
– Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VII. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
1. – Hâkimler
ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/300) (S.
Sayısı : 14) (Devam)
BAŞKAN
– 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...Kabul
etmeyenler...Kabul edilmiştir.
2 nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. – 2802 sayılı Kanunun 38 inci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Madde 38. – Bakanlık merkez kuruluşundaki
hizmetlerde çalışan, Müsteşar dışındaki hâkim ve
savcılar, AdaletBakanının teklifi üzerine, Bakanlık
hizmetlerinde kazanmış oldukları haklar korunmak suretiyle,
idarî yargıdan gelmiş olanlar idarî yargıda, adlî yargıdan
gelmiş olanlar adlî yargıda, durumlarına göre Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunca uygun görülecek hâkimlik ve savcılık
görevlerine en çok otuz gün içerisinde atanırlar.”
BAŞKAN – 2 nci madde üzerinde söz isteyen?..
NİHAT
MATKAP (Hatay) – Grup adına Sayın Atilâ Sav.
BAŞKAN
– Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Atilâ Sav; buyurun
efendim.
CHP GRUBU
ADINA ATİLÂ SAV (Hatay) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin sayın
üyeleri; bir kez daha huzurunuzda, Anayasa Mahkemesi kararına dayanarak,
Anayasaya aykırı bir yasa tasarısının Yüce Meclisten
geçmesini engellemeye çalışmak suretiyle söz almış olmaktan
dolayı üzüntü duyuyorum, özür diliyorum; fakat, gönlümüz, daha önce
Anayasa Mahkemesince değerlendirilmiş, Anayasaya
aykırılığı saptanmış, gerekçeleri
belirlenmiş metinlerin, Yüce Meclis tarafından ısrarla, yeniden
yasalaştırılmasından, Meclisi, yasama organını
koruma çabasına yöneliktir.
Gerçekten, 2
nci madde, tümüyle, bundan önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal
edilmiş olan metin gibi yazılmıştır. İki metin
arasındaki fark şundan ibarettir: Biraz önce sunulan metinde
“Bakanlık merkez kuruluşundaki hizmetlerde çalışan,
Müsteşar dışındaki hâkim ve savcılar -bu yok,
çıkarılmış: İle diğer sınıflara mensup
hâkim ve savcılar- Adalet Bakanının teklifi üzerine,
Bakanlık hizmetlerinde kazanmış oldukları haklar korunmak
suretiyle, idarî yargıdan gelmiş olanlar idarî yargıda, adlî
yargıdan gelmiş olanlar adlî yargıda, durumlarına göre,
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca uygun görülecek hâkimlik ve
savcılık görevlerine, en çok otuz gün içerisinde atanırlar”
deniliyor. Bundan önce iptal edilen metinde “teklif tarihinden itibaren en geç
bir ay içerisinde atanırlar” denilmiş. Birbirinden hiç farkı
olmayan bu iki metinden bir tanesi, Anayasa Mahkemesi tarafından,
Anayasaya aykırılık nedeniyle iptal edilmiş olan metindir.
Müsaade ederseniz, o kararın hüküm fıkrasını da okuyorum:
“Müşterek kararnameyle, Adalet Bakanlığına atamaları
yapılan birinci sınıf hâkim ve savcılar ile diğer
sınıflardaki hâkim ve savcıların, Adalet
Bakanının teklifi üzerine, Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunca, yeniden hâkimlik ve savcılığa
atanmalarının, atama yöntemi nedeniyle, Anayasaya aykırı
olduğundan iptaline... “ deniliyor.
Anayasaya
aykırılığı bu kadar açık ve belirgin olan bir
metnin, Adalet Bakanlığından geçerek, Hükümetin
tasarısı olarak Yüce Meclisin önüne getirilmiş
olmasını yadırgadığımızı, bir kez daha
belirtmek istiyoruz. Bizim çabamız, Anayasaya aykırılık
konusunda, Anayasa Mahkemesi ile Türkiye Büyük Millet Meclisini, mümkün
olduğu kadar, karşı karşıya getirmemektir. Bu nedenle,
izninizle, bir kez daha söz alarak, bu noktaya değiniyoruz.
Anayasa
Mahkemesinin de belirttiği gibi, hukuk devletinin özü, yargının
bağımsızlığındadır. Demokratik hukuk
devletinde yasama ve yürütmenin karşısında, yargı,
denetleyicidir. Yargının bu görevi yapabilmesinin yolu da,
yargıç bağımsızlığı ve yargıç
güvencesinden geçmektedir. Hâkimlerin
bağımsızlığı, hâkimlerin objektif
bağımsızlığı olduğu halde; yargıç
güvencesi, yargıcın kişisel
bağımsızlığını da sağlar. Bu nedenle,
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun, hiçbir organdan, özellikle
yürütmeden talimat almadan görevini yapması gerekmektedir.
Anayasaya
bir başka aykırılık da, bir önceki maddede yapılan
düzenlemede “Anayasaya uygunluk yöntemi getirildi” denildi. Nedir o yöntem: Bu,
Bakanlık üst düzey yöneticilerinin, üçlü kararnameyle; yani, bakan,
Başbakan ve Cumhurbaşkanının imzalarıyla
atanmaları yöntemidir. Peki, o göreve atanmış olanların
görevden alınması nasıl olacak: Hiç kuşkusuz, idare
hukukunun genel prensiplerine, ilkelerine göre, aynı yöntemle
alınmaları gerekirken, sadece bakanın onayı ya da
bakanın tek imzasıyla, bunlarla ilgili atama kararları ortadan
kaldırılacaktır. Eklenen husus, müsteşar hariç, görevden
alınmaları için, yetkinin bakana verilmiş olmasıdır.
Bütün bu
belirttiğimiz hususlar nedeniyle, 2 nci madde, daha Meclise sunulurken
Anayasaya aykırılığı belli olan bir düzenlemeyle
gelmiştir.
Siyaseten
dikkatimizi çeken bir noktayı da Yüce Meclisin takdirine sunmak istiyoruz.
Daha önce biz, Yüce Meclisin önünde, yine, bazı metinlerin -örneğin,
Bütçe Kanununda olduğu gibi- Anayasaya
aykırılığını belirterek, bir mücadele verdik. Bu
mücadelemiz sırasında bazı grupların, bazı parti
gruplarının bize destek olduklarını ve Anayasaya
aykırılık konusunda aynı duyarlığı
gösterdiklerini memnuniyetle gözlemlemiştik. Bu kez, Refah Partisinin bu
konudaki tutumunu anlamakta güçlük çektiğimizi belirtmekle yetinmek
istiyorum. Önemli olan, tabiî, grupların tavrı ve tutumlarından
ziyade, Yüce Meclisin kararıdır. Yapılacak olan düzenleme,
yürütme ile yargı arasında yeni bir Anayasaya aykırılık
tartışması açmamalıdır. Bunu, bir kez daha Yüce
Meclisin dikkatine sunuyorum.
Hepinizi,
Grubum adına ve şahsım adına en derin
saygılarımla selamlıyorum. (CHP ve DYP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Sayın Atilâ Sav’a
teşekkür ediyorum.
2 nci madde
üzerinde başka söz talebi?.. Yok.
Maddeyle
ilgili önergeler vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep
ederiz.
Zeki
Çakıroğlu Atilâ
Sav Ali
Şahin
Muğla
Hatay
Kahramanmaraş
Nezir
Büyükcengiz Metin
Arifağaoğlu Ahmet
Küçük
Konya
Artvin
Çanakkale
Mustafa
Yıldız İsmet
Atalay
Erzincan
Ardahan
MADDE 2.–
2802 sayılı Kanunun 38 inci maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir:
Madde 38.–
Bakanlık merkez kuruluşundaki hizmetlerde çalışan
müsteşar dışındaki hâkim ve savcılar, yazılı
muvafakatleriyle, Bakanlık merkez kuruluşundaki hizmetlere
atandıkları yöntemle görevlerinden alındıktan sonra, Adalet
Bakanının teklifi üzerine, Bakanlık hizmetlerinde
kazanmış oldukları haklar korunmak suretiyle, idarî
yargıdan gelmiş olanlar idarî yargıda, adlî yargıdan
gelmiş olanlar adlî yargıda, durumlarına göre, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunca uygun görülecek hâkimlik ve savcılık
görevlerine atanabilirler.
Gerekçe:
Tasarının
genel gerekçesini oluşturan, Anayasa Mahkemesinin 27.4.1993 tarihli ve
Esas 1992/37, Karar 1993/18 sayılı iptal kararında, 2802
sayılı Yasanın 38 inci maddesinin, Adalet Bakanlığı
müsteşarının atanması yönünden ve ayrıca müşterek
kararname ile Adalet Bakanlığına atamaları yapılan
birinci sınıf hâkim ve savcılar ile diğer sınıflardaki
hâkim ve savcıların, Adalet Bakanının teklifi üzerine
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca, yeniden hâkimlik ve
savcılık atanmalarının, atama yöntemi nedeniyle Anayasaya
aykırı olduğuna karar verildiği halde, “müsteşar
dışındaki” ibaresi dışında, iptal edilen hüküm ve
atama yöntemi aynen muhafaza edilmiştir.
Anayasanın,
“Anayasa Mahkemesi kararları yasama ve yürütme organlarını ....
bağlar” hükmünü içeren 153/son maddesi uyarınca tasarının 2
nci maddesinin yukarıdaki şekilde değiştirilmesi
zorunluluğu vardır.
BAŞKAN
– Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Hâkimler ve Savcılar Kanun
tasarısının 2 nci maddesi Anayasaya aykırıdır.
İşbu aykırılık önergemin, diğer önergelerden önce
oylanmasını arz ederim.
Ertuğrul
Yalçınbayır
Bursa
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Hâkimler ve Savcılar
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
tasarısının 2 nci maddesinin Anayasaya aykırı
olması nedeniyle tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve talep ederiz.
Yusuf
Öztop Yahya
Şimşek Ali
Şahin
Antalya
Bursa Kahramanmaraş
Önder
Kırlı Bekir
Kumbul Nihat
Matkap
Balıkesir Antalya Hatay
Birgen
Keleş Altan
Öymen
İzmir İstanbul
Gerekçe:
Tasarının genel gerekçesini oluşturan
Anayasa Mahkemesinin 27.4.1993 tarih ve E.1992/37, K.1993/18 sayılı
iptal kararında, müşterek kararname ile Adalet
Bakanlığına atamaları yapılan 1 inci sınıf
hâkim ve savcılar, Adalet Bakanının teklifi üzerine Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunca yeniden hâkim ve savcılığa
atanmalarının atama yöntemi bakımından Anayasaya
aykırı olduğu bildirilmiştir. Söz konusu 2 nci maddeyle
Anayasa Mahkemesinin iptal kararı dikkate alınmaksızın,
Anayasanın 153 üncü maddesine aykırı bir biçimde, iptal edilen
hüküm doğrultusunda düzenleme yapılmıştır. Bu nedenle,
2 nci madde hükmünün metinden çıkarılması gerekmektedir.
çıkarılması
gerekmektedir.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, okunan son iki önerge, 2 nci maddenin Anayasaya
aykırı olduğu gerekçesiyle tasarı metninden
çıkarılması istemini ihtiva etmektedir. Her iki önergeyi
birlikte işleme koyacağım. Önergelerden birisi Sayın
Ertuğrul Yalçınbayır ve arkadaşlarına, ikincisi Yusuf
Öztop ve arkadaşlarına aittir.
Anayasaya
aykırılık iddiası taşıyan önergelere Komisyon
katılıyor mu?..
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI M.NECATİ ÇETİNKAYA (Konya) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükümet?..
ADALET
BAKANI MEHMET AĞAR (Elazığ) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
– Anayasaya aykırılık önergelerine, Komisyon ve Hükümet
katılmamaktadır.
Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Şimdi,
diğer önergeyi yeniden okutup işleme koyacağım. Sayın
Zeki Çakıroğlu’nun önergesini tekrar okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep
ederiz.
Zeki
Çakıroğlu
(Muğla)
ve
arkadaşları
MADDE 2.–
2802 sayılı Kanunun 38 inci maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Madde 38.–
Bakanlık merkez kuruluşundaki hizmetlerde çalışan
müsteşar dışındaki hâkim ve savcılar, yazılı
muvaffakatları ile Bakanlık merkez kuruluşundaki hizmetlere
atandıkları yöntemle görevlerinden alındıktan sonra, Adalet
Bakanının teklifi üzerine, Bakanlık hizmetlerinde
kazanmış oldukları haklar korunmak suretiyle, idarî
yargıdan gelmiş olanlar idarî yargıda; adlî yargıdan
gelmiş olanlar adlî yargıda, durumlarına göre, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunca uygun görülecek hâkimlik ve savcılık
görevlerine atanabilirler.
BAŞKAN
– Önergeye Komisyon katılıyor mu?..
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI M.NECATİ ÇETİNKAYA (Konya) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükümet?..
ADALET BAKANI
MEHMET AĞAR (Elazığ) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
– Önergeye Komisyon ve Hükümet katılmamaktadır.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
2 nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2
nci madde kabul edilmiştir.
Geçici
maddeyi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE – Anayasa Mahkemesinin 27.4.1993
gün ve E. 1992/37, K. 1993/18 sayılı kararı ile 2802 ve 2992
sayılı kanunların kimi hükümlerinin iptal kararı mucibince
yürürlükten kalktığı 12 Nisan 1996 tarihine kadar, anılan
görevlere mezkur hükümlerdeki usule göre yapılan atamalar geçerlidir.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Sayın Atilâ Sav ve Demokratik Sol Parti Grubu adına
Sayın Mümtaz Soysal söz istemiş bulunmaktadırlar.
Sayın
Sav, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Konuşma
süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU
ADINA ATİLÂ SAV (Hatay) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin sayın
üyeleri; bu kez, geçici madde ile ilgili görüşlerimizi sunmak üzere huzurunuzda
bulunuyorum.
Sanıyorum
ki, yasama ilkeleri bakımından bir eşi, ne daha önce Yüce
Meclisten geçti ne de bundan sonra Yüce Meclisin önüne böyle bir madde,
yasalaşması için, tasarı ya da teklif olarak gelecektir.
ŞEVKET
KAZAN (Kocaeli) – Seyfi Oktay yaptığı zaman oluyor da!..
ATİLÂ
SAV (Devamla) – Efendim, bu, o değil. Sayın Kazan, en iyisini siz
biliyorsunuz; lütfen, saptırmayın.
Yasama
ilkelerinde, bize öğretildiğine göre, yasa kuralları genel,
sürekli ve soyut olur. Oysa, önümüzdeki madde, kişiye özgü, somut ve
olaylar için öngörülmüş, düşünülmüş bir kuraldır ve halen,
bir kısmı yargı önünde bulunan, devam etmekte olan davalarla
ilgili hukuk kuralını düzenlemek, bir bakıma yargıya bir
yol göstermek ya da talimat vermek niteliğinde bulunmaktadır.
Bu maddenin
Anayasaya aykırı olduğunu açıklamaya gerek olduğunu
sanmıyorum. Yüce Meclisteki her üyenin, bu maddenin Anayasaya
aykırılığını takdir edeceğini
düşünüyorum. Zaten, komisyon çalışmalarında da bu madde
geldiği zaman, herkes özel olarak konuşurken, bunun Anayasaya uygun
olmadığını, böyle bir hukuk kuralının doğru
olmadığını kabul ettiği halde, nedense, bu madde
huzurunuza kadar gelmiş bulunmaktadır.
Umuyorum ve
diliyorum ki, yargı, bu hükmü, kendi ilkeleri ve hukuk devletine
bağlılığı, demokratik hukuk devletine
bağlılığı doğrultusunda doğru
değerlendirecektir.
Danıştay
Beşinci Dairesinin yürütmeyi durdurma kararında “Anayasa
Mahkemesince, bir yasanın veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da
belirli hükümlerinin Anayasaya aykırılığı saptanmışsa,
bu kurallar, artık, uygulanamaz” denilmektedir. Böylesi bir tutum,
Anayasaya aykırı olur. İptal kararlarının
yürürlüğü için verilen süre -ki, olayımızda öyledir- burada
belirtilen 12 Nisan 1996 tarihi de, zaten, Anayasa Mahkemesinin iptal
kararının yürürlüğe girmesi tarihi için Yüce Meclise, yasama
organına vermiş olduğu boşluğu doldurma süresinin
sonudur. “... iptal kararlarının yürürlüğü için verilen süre,
aykırı hükmün uygulanmasının sürdürülmesi için
değildir; düzeltilmesi ve Anayasaya uygun yeni kuralın konulması
içindir” denilmektedir.
Bu nedenle,
tasarıyla getirilen geçici maddenin, Anayasaya
aykırılığından hiç kuşku yoktur. Böyle bir
hükmün, metinden çıkarılmasını temenni ediyoruz.
Bir siyasal
değerlendirme olarak, yine aynı noktaya değineceğim.
Sayın Refah Partisi Grubu, bu Hükümetin güvenoyu
almadığını ileri sürerek, komisyon
çalışmalarından çekiliyor; güvenoylamasıyla ilgili
kuralı Anayasa Mahkemesine götürüyor ve şimdi de, Hükümetin
getirdiği -belki de ilk icraat olan- bu tasarının Meclisin
onayından geçmesi için tavır içerisinde oluyor!.. Doğrusu, bu
çelişkiyi anlamakta zorluk çekiyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın
Başkan, Yüce Meclisin sayın üyeleri; Hâkimler ve Savcılar
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı, bütünüyle, yürütmenin, yargı
bağımsızlığına el uzatması ve yargı
bağımsızlığına yönelik bir darbesi olarak
gözükmektedir. Ne yazık ki, yasa tasarısının en önemli
maddeleri, 1 ve 2 nci maddeleri Yüce Meclisin onayından geçmiştir.
Tabiî, Anayasaya aykırılık nedeniyle, bundan sonra hangi
aşamalardan geçeceğini söylemek kolay değildir; ama, Anayasaya
aykırı bir metnin, bilinerek, Yüce Meclisce kabul edilmiş
olması, bizim, Anayasaya olan bağlılığımızı,
hukuk devletine ve hukukun üstünlüğü ilkesine olan
bağlılığımızı incitmektedir.
Bu konudaki
görüşlerimizi açıklamak için huzurunuzda bulundum. Hepinizi,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, en derin saygılarımla ve en
iyi dileklerimle selamlıyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Sayın Sav’a
teşekkür ediyorum.
ŞEVKET
KAZAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, yerimden bir açıklama yapabilir
miyim?
BAŞKAN
– Buyurun efendim.
ŞEVKET
KAZAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, sayın grup sözcüsü,
konuşmasında, Refah Partisi Grubunun, bu kanun
tasarısının görüşülmesi sırasındaki
tavrını, bir çelişki olarak ifade etti. (CHP
sıralarından “doğru, doğru” sesleri) Halbuki, Grup
sözcümüzün tümü üzerindeki konuşmalarını dinlemiş
olsalardı, elbette, böyle bir hatalı ifadede bulunmayacaklardı.
Bu kanun tasarısının görüşülmesi için, dün,
Başbakanlık, Meclis Başkanlığına, 79 uncu maddeye
göre bir yazı göndermiştir. O yazıya müsteniden,
İçtüzüğün hükümlerine uygun bir görüşme yapıyoruz. Onun
için, Refah Partisi olarak burada desteğimizi sürdürüyoruz; arz ederim.
(RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Cumhuriyet
Partisi Grubu sözcüsü kendi değerlendirmelerini ifade etmişlerdir;
karşı görüşü de böylece söylemiş oldunuz.
Şimdi,
söz sırası, madde üzerinde söz talep eden Demokratik Sol Parti Grubu
Başkanvekili Sayın Mümtaz Soysal’ın.
Buyurun
Sayın Soysal. (DSP sıralarından alkışlar)
Konuşma
süreniz 10 dakikadır efendim.
DSP GRUBU
ADINA MÜMTAZ SOYSAL (Zonguldak) – Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım;
yaptığımızı doğru yapmamız için söz
aldım; çünkü, yapılan işin, özde doğru olduğunu
söylüyorum. Yapılan iş, vaktiyle yapılmış bir
yanlışın düzeltilmesidir; o bakımdan, özde doğrudur.
(RP, DYP ve ANAP sıralarından alkışlar)
Acele
etmeyin alkışlamak için!.. (Gülüşmeler)
Nedir
yanlış; by pass yasası, özde yanlıştı. Yani,
devletin normal atama sürecinin dışına çıkıp,
Cumhurbaşkanını bu sürecin dışında tutmak ve
müsteşarlık gibi, bir bakanın en yakın çalışma
arkadaşının seçiminde, Cumhurbaşkanını, devlet
başkanını bu sürecin dışında tutmak, bizim
Anayasa kurallarımızda ve idare hukuku uygulamalarımızda
olmayan bir şeydi; nitekim, Anayasa Mahkemesi iptal etti.
Şimdi,
bu yanlışı düzeltirken başka yanlışların
içine düşmemek ve sürekli, Meclisi, Anayasa Mahkemesinin iptal
kararlarıyla karşı karşıya bırakmamak gerekir.
Geçici yararlar sağlıyoruz; fakat, arkasından iptal
kararları çıktıkça, Türkiye’de, hem Büyük Millet Meclisinin hem de siyasal sistemin
saygınlığı azalıyor.
Üzerinde
konuştuğumuz geçici maddeye gelince: Bu geçici maddenin
çıkarılmasıyla hiçbir şey kaybedilecek değildir; yani,
yasa tasarısını buraya getirmiş olanların
amaçladıkları sonuç bakımından da bir şey
kaybetmiş olmayacaklardır.
Hukukta,
haşivler, çoğu zaman zararsız olabilir; ama, bazen de
zararlı sonuçlar verebilir. Biz, bu geçici maddeyle ne diyoruz; diyoruz
ki, Anayasa Mahkemesinin kararı yürürlüğe girmeden önce yapılan
işlemler geçerlidir. Bu, aslında, bizim hukukumuzda çok
tartışmalı bir kavramdır ve bazen falanca yargı
organının filanca kararıyla, bazen de falanca yargı
organının başka kararıyla bu tartışma devam eder
gider.
Biz,
şimdi, sanki, bu hükümle, bu tartışmayı sona
erdirecekmişiz gibi bir yanlış yapıyoruz; yani, diyoruz ki,
bu atamalar geçerlidir. “Geçerlidir” demekle geçerli olmuyor; çünkü, geçen
dönemde de, bu Mecliste buna benzer başka yanlışlar
yapıldı. Özelleştirme konusunda, falanca işlem imtiyaz
sayılmaz diye buraya hüküm koyduk; sonra, Anayasa Mahkemesi, İdare
hukukundaki imtiyazın tanımına giren unsurlar varsa, siz,
burada, sekiz kere, imtiyaz sayılmaz diye yazsanız da, o
imtiyazdır dedi ve iptal etti. Onun için, burada “geçerlidir” demekle
geçerliliğini sağlamıyoruz. Ama, bu sağlamamanın
yanında bir yanlış yapıyoruz; yani, açıkça, “Meclis
olarak biz, Anayasa Mahkemesinin kararlarını böyle uygularız”
diyoruz, dondurmaya ve onun niyetinin tersine bir dondurmaya yöneliyoruz.
Bence, yanlış olan budur. Tartışma devam edecektir. Bu yasa
tasarısının Anayasaya başka
aykırılıkları da var; fakat, bu konudaki
tartışmayı bununla önlemiş olmayacağız, onun için
çıkarılmasını öneriyorum.
Teşekkür
ediyorum. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Demokratik Sol Parti Grubu adına konuşan Sayın Soysal’a
teşekkür ediyorum.
Geçici madde
üzerinde başka söz talebi yok.
Geçici
maddeyle ilgili önergeler var; işleme alıyoruz.
Birinci
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Hâkimler ve Savcılar Kanunu
Tasarısının geçici maddesi Anayasaya aykırıdır.
Anayasaya aykırılık önergesinin diğer önergelerden önce
görüşülmesini arz ederim.
Ertuğrul
Yalçınbayır
Bursa
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Hâkimler ve Savcılar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının geçici maddesinin tasarıdan
çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
Oya
Araslı Zeki Çakıroğlu Nihat Matkap
İçel Muğla Hatay
Metin
Arifağaoğlu İsmet
Atalay Nezir
Büyükcengiz
Artvin Ardahan Konya
Atilâ
Sav Ali
Şahin
Hatay Kahramanmaraş
Gerekçe: Tasarının geçici maddesi,
Anayasanın geçici maddesi, Anayasanın genel esprisine, kuvvetler ayrılığı
ilkesine, Anayasanın bağlayıcılığı ve
üstünlüğü ilkesine, mahkemelerin
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
ilkelerine, bu nedenle Anayasaya tamamen aykırıdır.
Anayasanın başlangıç ilkelerine, 2, 6,
10, 11, 36, 125, 138, 139, 153 ve 159 uncu maddelerine her yönüyle
aykırı geçici maddenin tasarıdan çıkarılması
zorunludur.
Geçici madde, hukuk tekniği açısından
da, kanunların genelliği, soyutluğu ve daimîliği
öğelerinden yoksundur.
Kişilere özgü verilen mahkeme
kararlarını geçersiz sayan; bu yönüyle de fonksiyon gaspı
niteliği taşıyan ve hukuk tarihimizde başka bir örneği
görülmeyen, yargı bağımsızlığı ve
yargıç güvencesi ilkelerini onarılmaz bir biçimde zedeleyen geçici
maddenin, bu açıdan da tasarıdan tümüyle çıkarılması
zorunludur.
BAŞKAN – Üçüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Hâkimler ve
Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının geçici maddesinin, Anayasaya aykırı
olduğu için, tasarı metninden çıkarılmasını arz
ve talep ederiz.
Birgen
Keleş Oya
Araslı Atilâ
Sav
İzmir İçel Hatay
Yahya
Şimşek Ali
Şahin Altan
Öymen
Bursa Kahramanmaraş İstanbul
İsmet
Önder Kırlı
Balıkesir
Gerekçe:
Tasarının
geçici maddesi, kişiler hakkında verilmiş mahkeme
kararlarını geçersiz kılması bakımından,
yargı organının fonksiyonunun, yasama organınca gasbı
niteliğini taşıyan bir düzenleme yapmaktadır. Böyle bir
düzenleme, kanunlar genelliği, nesnelliği, soyutluğu ve
sürekliliğine ilişkin genel hukuk ilkelerine ve dolayısıyla
hukuk devleti ilkesine, Anayasanın 2, 6, 10, 11, 36, 125, 138, 139, 158 ve
159 uncu maddelerine aykırıdır. Bu nedenle, söz konusu geçici
maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, okunan her üç önerge, geçici maddenin, Anayasaya
aykırı olduğu gerekçesiyle tasarı metninden
çıkarılmasını öngörmektedir. Üç önergeyi birlikte
işleme koyacağım.
Okunan
önergelerle ilgili, Sayın Komisyonun ve Hükümetin görüşünü istiyorum.
Sayın
Komisyon, önergelere katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI M. NECATİ ÇETİNKAYA (Konya) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Sayın Hükümet?..
ADALET
BAKANI MEHMET AĞAR (Elazığ) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
– Geçici maddenin, Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle
tasarı metninden çıkarılmasını öngören önergelere
Komisyon ve Hükümet katılmamaktadır.
Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler
kabul edilmemiştir.
Geçici
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Şimdi,
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.– Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
– Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
4 üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 4.– Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
– Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
III. – YOKLAMA
BAŞKAN
– Değerli arkadaşlarım, tasarının tümünü
oylarınıza sunacağım; ancak, tümünün oylamaya
sunulmasından önce, çoğunluk bulunmadığı gerekçesiyle
yoklama talebi bulunmaktadır. (RP ve DYP sıralarından
gürültüler)
Biraz önce
yoklama yaptık. Benim, burada, Başkanlık Divanında yer alan
arkadaşlarımla birlikte gözlemim, salonda çoğunluğun
bulunduğu şeklindedir. (DYP ve ANAP sıralarından “Bravo
Başkan” sesleri, alkışlar) Arkadaşlarımın
ısrar etmemelerini rica ediyorum.
NİHAT
MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan...
BAŞKAN
– Israr mı ediyorsunuz Sayın Matkap?
NİHAT
MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, 58 inci maddede Sayın
Başkana bir takdir yetkisi verilmiyor.
NECMİ
HOŞVER (Bolu) – Zaten açık oylama var; açık oylama yoklama
yerine geçer.
BAŞKAN
– Sayın Hoşver, müsaade ederseniz, Sayın Matkap’ın
beyanlarını dinlemek istiyorum.
Buyurun
Sayın Matkap.
NİHAT
MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, 58 inci maddede, Sayın
Başkana bir takdir yetkisi bırakılmıyor. Bu konudaki
düşüncenizi alalım o zaman.
BAŞKAN
– Sayın Matkap, ben, burada takdir yetkimi kullanmadım. Biraz önce
yaptığımız yoklamanın sonucunu ve Başkanlık
Divanının gözlemlerini aktardım. Israr ederseniz yoklama
yaparım.
NİHAT
MATKAP (Hatay) – Yapalım Sayın Başkan.
İRFETTİN
AKAR (Muğla) – Yani, iş mi yapıyorsunuz, muhalefet
yapacağım diye?!
SALİH
KAPUSUZ (Kayseri) – Kararınızı açıkladınız;
yetersayının olduğunu söylediniz. Oylamaya ne gerek var!
BAŞKAN
– Efendim, İçtüzüğün açık hükmüne göre
arkadaşlarımızın bir talebi var; o talebi yerine
getireceğim.
ŞEVKET
KAZAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, kararınızı
açıkladınız; yetersayının olduğunu söylediniz.
Tekrar oylamaya ne gerek var.
BAŞKAN
– Değerli arkadaşlarım, ben gözlemimi ifade ettim; yoklama
yapmayacağım yönünde bir beyanda bulunmadım. Bu konuda,
arkadaşlarımın, önerge sahiplerinin, durumu yeniden gözden
geçirmelerine fırsat vermek istedim. Kendileri ısrar ediyorlar; onun
için, İçtüzük gereği işlem yapmak durumundayım.
Önce, önerge
sahiplerinin salonda bulunup bulunmadıklarını tespit
edeceğim.
Oya
Araslı?.. Burada.
Önder Sav?..
Burada.
Nihat
Matkap?.. Burada.
Bekir
Kumbul?.. Burada.
Birgen
Keleş?.. Burada.
Atilâ Sav?..
Burada.
Yusuf
Öztop?.. Burada.
Yahya
Şimşek?.. Burada.
Ali
Şahin?.. Burada.
Zeki
Çakıroğlu?.. Burada.
Yoklamaya
başlıyoruz.
ŞEVKET
KAZAN (Kocaeli) – Sayın Başkan... Sayın Başkan...
BAŞKAN
– Sayın Kazan, yoklamaya başladık.
ŞEVKET
KAZAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, izin verir misiniz...
BAŞKAN
– Buyurun.
ŞEVKET
KAZAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, zannediyorum, bir de açık oylama
talebi var. Açık oylama, yoklama demektir aynı zamanda.
BAŞKAN
– Değerli arkadaşlarım, toplantının
başlangıcında bir açık oylama talepleri vardı; ancak,
bu oylama taleplerini, 1 inci maddenin görüşülmesi esnasında geri
aldılar; bu önerge ise Başkanlığa yeni intikal etti.
Yoklamaya
Adana İlinden başlıyoruz.
(Yoklama
yapıldı)
BAŞKAN
– Toplantı yetersayımız vardır;
çalışmalarımıza devam ediyoruz. (DYP ve RP
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
VII. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
1. – Hâkimler
ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/300) (S.
Sayısı : 14) (Devam)
BAŞKAN
– Oylamadan önce, İçtüzüğün 87 inci maddesi gereğince,
tasarının tümüyle ilgili olarak, oyunun rengini belli etmek
amacıyla bir söz talebi olmuştur.
Aleyhte söz
almak isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Altan Öymen’e söz
vereceğim.
Buyurun
Sayın Öymen. (CHP sıralarından alkışlar)
ŞÜKRÜ
YÜRÜR (Ordu) – Siz, Türkiye’de okunan bir kalemsiniz; Müslümana bu saatte niye
eziyet ediyorsunuz?!.
ALTAN ÖYMEN
(İstanbul) – Sayın Başkan, sayın arkadaşlar; kürsüye
gelirken, bazı arkadaşlarım biraz sabırsızlık
gösterdiler, bir arkadaşımız “Müslümana bu saatte niye eziyet
ediyorsunuz” dedi. Aslında, amacımız, kimseye eziyet etmek
değil. Aslında, bu kadar arkadaşımız, bu
sıralarda, hele, tam kadro ile bulunduklarına göre, bu görüşme,
daha üç saat beş saat uzasa, orada memnuniyetle kalacaklar. Asıl
sabırsızlık, bana bu sözü söyleyen, yerinden söz atan
arkadaşımın bulunduğu sıralardan geliyor; yani,
iktidar partisi sıralarından geliyor.
HASAN
HÜSEYİN CEYLAN (Ankara) – Refah sağlam...
ALTAN ÖYMEN
(Devamla) – Refah sağlam... (RP sıralarından alkışlar)
Zaten, Refahın mevcudiyetiyle bu tasarı çıkıyor ve bu kadar
senedir Parlamentoyu izlediğim dönemlerde, ben ilk defa görüyorum, Hükümet
tarafından getirilen bir tasarı, bir muhalefet partisinin
ısrarlı mevcudiyetiyle buradan geçiyor; enteresan bir şey...
(CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi,
bakınız, gündüz, Meclis yarın mı tatile girecek, bugün mü
tatile girecek meselesi üzerinde yine bir şey oldu ve bir gün daha önce
tatile girmesi için müthiş bir çaba gösterildi. O da,
arkadaşlarımızın gayretiyle ortaya çıktı ve kabul
edildi...
HÜSAMETTİN
KORKUTATA (Bingöl) – Yine Refah’ın eseri...
ALTAN ÖYMEN
(Devamla) – ... ve bu arada, bu tasarının da, illâ bugün, son gün
-yani, Meclisin bir an önce tatile girmesini istiyorsak- çıkması için
de giderayak, yine bir ısrar oldu, o da Refah Partili arkadaşlarımız
sayesinde...
SALİH
KAPUSUZ (Kayseri) – Refah ses getirdi.
ALTAN ÖYMEN
(Devamla) – Yani, Hükümeti oluşturan partiler, Hükümeti oluşturan
partilerin özellikle bir grubuna mensup -Doğru Yol Partili
arkadaşlarımız burada daha fazla galiba- o arkadaşlarımız,
herhalde, müteşekkir olacaklardır.
HÜSAMETTİN
KORKUTATA (Bingöl) – Allah razı olsun.
ALTAN ÖYMEN
(Devamla) – Bu, işin latife tarafı efendim.
BAŞKAN
– Sayın Öymen, sadede gelir misiniz... Lütfen... Oyunuzun rengini
belirleyeceksiniz.
ALTAN ÖYMEN
(Devamla) – Efendim, söz söylediler de onun için...
HÜSAMETTİN
KORKUTATA (Bingöl) – İlk defa böyle bir muhalefet görüyorsunuz da ondan...
ALTAN ÖYMEN
(Devamla) – Kusura bakmayın, demin, bana sözle müdahale eden
arkadaşımız da kusura bakmasın; biz, hakikaten, bu
tasarıyı engellemek istedik. Şimdiye kadar sizi biraz zahmete
soktuysak, bunun sebebi, bunun engellenmesi gerektiğine
inanmamızdır; çünkü, bu tasarı, buradaki bütün
arkadaşlarımızın, Cumhuriyet Halk Partisinden, Demokratik
Sol Partiden arkadaşlarımızın ve Refah Partisinden
Ertuğrul Bey arkadaşımızın gayet isabetle
belirttikleri gibi, birçok açıdan Anayasaya aykırıdır.
Meclisimiz, Anayasaya aykırı olduğu bu kadar açıkça belli
olan bir kanunu, bu kadar ısrarla çıkarmak isterse, buna mâni olmak
için, bunun Anayasaya aykırı olduğuna inananların bir
şeyler yapması gerekirdi; biz, bunu yapmaya çalıştık.
Şimdi
anlaşılıyor ki, gücümüz yetmiyor, sayımız yetmiyor ve
bu tasarı kanunlaşacak gibi; ama, bir son dakikadır ve o son
dakikada, belki, Anayasaya aykırı kanunlar çıkarmanın pek
marifetli bir şey olmadığını düşünebiliriz.
HÜSAMETTİN
KORKUTATA (Bingöl) – Anayasaya uygun.
ALTAN ÖYMEN
(Devamla) – Özellikle Refah Partili arkadaşlarımızın bunu
bilmesi gerekir. Daha geçenlerde, çok haklı olarak, Anayasa Mahkemesine
bir müracaat yaptılar; o müracaatlarında, Anayasa Mahkemesinin
önemini belirttiler, kanunların ve Meclis kararlarının Anayasaya
aykırı olmaması gerektiğini özellikle vurguladılar.
Bunu, bu kürsüden de vurguladılar, o dilekçelerinde de vurguladılar;
yani, burada, bayağı, Anayasa Mahkemesinin üstünlüğünün
bayraktarlığını yaptılar. Şimdi, özellikle
aynı arkadaşlarımıza sesleniyorum; belki bu son dakikada
düşünürler, kararlarını bir kere daha gözden geçirirler ve
bundan kısa bir süre önce methiyeler söyledikleri Anayasa Mahkemesine, bu
yasanın gitmesini önleyecek şekilde oy verirler; yani, Anayasaya
uygun bir yasa çıkarılması için oy verirler.
Bunu
hatırlatarak ve Anayasanın 87 nci maddesine göre, bu yasanın
Anayasaya tamamen aykırı olduğu yolundaki görüşümü
belirterek ve bu sebeple aleyhte oy vereceğimi belirterek, hepinizi
saygı ve sevgiyle selamlarım arkadaşlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Sayın Altan Öymen’e teşekkür ediyorum.
Tasarının
tümünü oylarınıza sunuyorum: Tasarıyı kabul edenler....
Kabul etmeyenler... Tasarı kabul edilmiştir ve böylece
kanunlaşmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, birleşimi kapatmadan önce, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun, Doğru Yol Partisi Grubu sözcüsü Sayın Turhan Güven’in
konuşması üzerine, sataşma olduğu gerekçesiyle bir söz
talebi olmuştu; o konudaki değerlendirmemi Genel Kurula aktarmak
istiyorum: Sayın Turhan Güven’in konuşmasını tutanaktan
inceledim, sataşma mahiyetinde bir husus yoktur, geçmiş siyasî
uygulamalarla ilgili değerlendirme vardır. Bu sebeple, değerli Cumhuriyet
Halk Partisi Grubuna, sataşma gerekçesiyle söz veremiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, alınan karar gereğince, denetim
konularını görüşmek için, 4 Haziran 1996 Salı günü saat
15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati:22.02
VIII. – SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. – Kayseri Milletvekili Abdullah Gül’ün, Türkiye’deki
Rum ve Ermeni kiliselerinin vakıflarına ilişkin sorusu ve
Dışişleri Bakanı Emre Gönensay’ın yazılı
cevabı (7/599)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
konunun, Dışişleri Bakanlığı tarafından
yazılı cevaplandırılması konusunda
aracılığınızı saygılarımla arz ederim.
10.4.1996
Doç.
Dr. Abdullah Gül
RP
Genel Başkan Yardımcısı
Kayseri
Türkiyedeki Rum ve Ermeni kiliselerinin vakıfları
ile ilgili Lahey Adalet Divanı’na Türkiye aleyhine bir müracaat olmuş
mudur?
T.C.
Dışişleri
Bakanlığı 20.4.1996
Siyaset
Planlama Genel Müdürlüğü
Sayı
: SPGM/176-5981
Konu : Yazılı Soru Önergesi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : 17.4.1996 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/599-1242/3290 sayılı yazıları.
Kayseri Milletvekili Sayın Abdullah Gül’ün
Bakanlığıma göneltmiş olduğu yazılı soru
önergesinin yanıtı ilişikte sunulmuştur.
Gereğini müsaadelerine saygılarımla arz
ederim.
Prof.
Dr. Emre Gönensay
Dışişleri
Bakanı
Soru : Türkiyedeki Rum ve Ermeni kiliselerinin
vakıfları ile ilgili Lahey Adalet Divanı’na Türkiye aleyhine bir
müracaat olmuş mudur?
Cevap : Bakanlığımızca yapılan
araştırma sonucunda ülkemizdeki Rum Ortodoks ve Ermeni Kiliseleri
vakıflarıyla ilgili olarak Lahey’deki Uluslararası Adalet
Divanı’na ülkemiz aleyhinde yapılmış herhangi bir müracaat
tespit edilmemiştir. Esasen, Uluslararası Adalet Divanı’na
sadece devletler başvurabilmekte ve böyle bir başvuru, mevcut bir uyuşmazlığa
taraf devletlerin, Divan’a müştereken gitmeye karar vermeleriyle mümkün
olabilmektedir.
TUTANAĞIN SONU