DÖNEM : 20 CİLT : 7 YASAMA YILI : 1
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
64 üncü Birleşim
19 . 6 . 1996 Çarşamba
İ Ç İ N D E K
İ L E R
I. — GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. — BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. — Ordu Milletvekili Bahri Kibar’ın, Ordu İli ve Karadeniz
Bölgesinin sosyal ve ekonomik sorunlarına ilişkin
gündemdışı konuşması
2. —Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu’nun,
Çanakkale İlinde meydana gelen şiddetli yağışın
neden olduğu hasar ile alınması gerekli önlemlere ilişkin
gündemdışı konuşması
3. —Bursa Milletvekili Yahya Şimşek’in, basın
dağıtım tekeline ilişkin gündemdışı
konuşması ve Devlet Bakanı Ali Talip Özdemir’in cevabı
B) ÇEŞİTLİ İŞLER
1. —Genel Kurulu ziyaret eden Bulgaristan Parlamento Başkanı
Blagovest Sendov Başkanlığındaki Parlamento Heyetine,
Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denilmesi
2. —(10/67) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonunun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerini
yapmak için toplanacağı gün, saat ve yere ilişkin
Başkanlık duyurusu
III. —GENSORU, GENEL GÖRÜŞME,
MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI
A) ÖNGÖRÜŞMELER
1.—Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük ve 57
arkadaşının, Emlak Bankası Eski Genel Müdürü Engin
Civan’ın rüşvet karşılığı verdiği
krediler ve çıkar temin eden bazı tasarruflarına
karşın gerekli işlemleri yapmamak suretiyle görevini kötüye
kullandığı ve bu eyleminin TürkCeza Kanununun 240 ıncı
maddesine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Mesut Yılmaz
hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi
(9/6)
2. —Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve 61
arkadaşının, partisine oy kazandırmak amacıyla Çay
İşletmeleri Genel Müdürlüğü yöneticilerine verdiği
talimatlar neticesinde ÇAY-KUR’u zarara uğratmak suretiyle görevini kötüye
kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ve ilgili
hükümlerine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Mesut Yılmaz
hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin
önergesi (9/7)
3. —İstanbul Milletvekili Zekeriya Temizel ve 60
arkadaşının, Başbakanlık Örtülü Ödeneğinin kamuoyuna
yansıyan miktarını, Muhasebei Umumiye Kanununun 77 nci maddesine
aykırı olarak harcamak suretiyle Devleti zarara uğratarak
görevlerini kötüye kullandıkları ve bu eylemlerinin TCK’nun 240 ve
diğer ilgili maddelerine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan
Tansu Çiller ve Maliye eski Bakanı İsmet Attila hakkında Meclis
soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/8)
4. —Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve 61
arkadaşının Bakan ve Başbakan olarak görev
yaptığı yıllarda Kanuna veya genel ahlaka aykırı
şekilde mal edinmek suretiyle görevini kötüye kullandığı ve
bu eyleminin TürkCeza Kanununun 240 ve 3628 Numaralı Mal Bildiriminde
Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun ilgili
maddelerine uyduğu iddiasıyla Başbakan Mesut Yılmaz
hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin
önergesi (9/9)
IV. —SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1. —Kocaeli Milletvekili Şevket Kazan’ın, Malatya Milletvekili
Miraç Akdoğan’ın kendisine sataşması nedeniyle
konuşması
V. —SORULAR VE CEVAPLAR
A)YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. —İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Sultan
Abdülaziz’in Bulgaristan Rusçuk’taki özel tren vagonunun korumaya
alınmasına ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı Agâh Oktay
Güner’in yazılı cevabı (7/652)
2. —Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın, T. C. Ziraat
Bankasının bazı giderleri ile kârına ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Rüşdü Saracoglu’nun yazılı cevabı
(7/861)
3. —Sıvas Milletvekili Musa Demirci’nin, Sıvas’a
bağlı bazı köylerin yol, köprü, su kanalı ve kanalizasyon
sorununa ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı İbrahim Yaşar
Dedelek’in yazılı cevabı (7/899)
4. —Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman Köy Hizmetleri
İl Müdürlüğü tarafından yapılan mucur ihaleleri
hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
İbrahim Yaşar Dedelek’in yazılı cevabı (7/910)
I. —GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açıldı.
İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin Türkiye aleyhindeki çalışmalarına,
İzmir Milletvekili Birgen Keleş, personel reformuna,
Kars Milletvekili Çetin Bilgir de, Doğu Anadolu’nun ekonomik
kalkınması ve devlet desteğine;
İlişkin gündem dışı birer konuşma
yaptılar.
Bosna -Hersek’e gidecek olan :
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in dönüşüne kadar,
Cumhurbaşkanlığına, TBMMBaşkanı Mustafa
Kalemli’nin vekâlet edeceğine,
Dışişleri Bakanı Emre Gönensay’a, dönüşüne
kadar, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nahit
Menteşe’nin vekâlet etmesinin uygun görülmüş olduğuna;
İlişkin Cumhurbaşkanlığı tezkereleri ile,
İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit ve 5
arkadaşının, Genel Nüfus Tespiti Yapılması ve Seçmen
Kütüklerinin Güncelleştirilmesi Hakkında Yasa Önerisinin, TBMM
İçtüzüğünün değişik 78 inci maddesi uyarınca
komisyonlarda ve Genel Kurulda öncelikli olarak görüşülmesine devam
olunmasının Bakanlar Kurulunca uygun görüldüğüne ilişkin
Başbakanlık tezkeresi ve
Denizli Milletvekili M. Halûk Müftüler’in, (10/63) esas numaralı
Meclis Araştırması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine
ilişkin önergesi;
Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
(10/8, 16, 20) ve (10/13, 53) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonları
Başkanlıklarının, komisyonların görev süresinin
19.6.1996 tarihinden itibaren iki ay uzatılmasına ilişkin
tezkereleri ile,
Gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmında
yer alan ve 18.6.1996 tarihli birleşimde görüşülmesi
kararlaştırılan eski Başbakan Mesut Yılmaz
hakkındaki (9/6), (9/7), (9/9), eski Başbakan Tansu Çiller
hakkındaki (9/8) esas numaralı Meclis soruşturması
önergelerinin görüşmelerinin 19.6.1996 Çarşamba günkü birleşimde
yapılmasına ve dört Meclis soruşturması önergesinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin
uzatılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi;
Kabul edildi.
Ülkemizde konuşlandırılan ve TBMM’nin 28.3.1996 tarihli
ve 409 sayılı kararıyla görev süresi 31 Mart 1996 tarihinden
itibaren üç ay uzatılan Çokuluslu Güç’ün görev süresinin
uzatılması hakkındaki kararın, Anayasa Mahkemesinde
açılan dava sonucunda iptal edilmesi halinde hukukî boşluğa
neden olmamak, müttefiklerimizle yapılmakta olan görüşmeleri
sonuçlandırabilmek için gerekli olan zaman ihtiyacının
karşılanabilmesi amacına yönelik olarak, Çokuluslu Güç’ün görev
süresinin, TBMM karar tarihinden başlamak üzere, 31.7.1996 tarihine kadar
uzatılmasına; Çokuluslu Güç’ün yapısı, Güç’e bağlı
yabancı ülke silahlı kuvvetleri personelinin ülkemizde tabi
olacakları statünün tayini, Türkiye’nin Güç’e katkısı ve bu
Güç’ün, amaçlarına uygun biçimde kullanılmasıyla ilgili bütün
kararları almaya ve gerektiğinde harekâtı sona erdirmeye
Bakanlar Kurulunun yetkili kılınmasına izin verilmesine,
Batman, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Hakkâri,
Mardin, Siirt, Şırnak, Tunceli ve Van İllerinde devam etmekte
olan olağanüstü halin 19.3.1996 günü saat 17.00’den geçerli olmak üzere,
dört ay süreyle uzatılması hakkındaki 14.3.1996 tarihli ve 399
sayılı TBMM kararının, Anayasa Mahkemesinde açılan
dava sonucunda iptal edilmesi halinde hukukî boşluğa neden
olunmaması, olağanüstü halin kaldırılması halinde
ihtiyaç duyulacak idarî ve yasal düzenlemelerin henüz tamamlanmamış
bulunması nedeniyle, olağanüstü halin on ilde 18.6.1996 günü saat
17.00’den geçerli olmak üzere, 31.7.1996 günü saat 17.00’ye kadar
uzatılmasına;
İlişkin Başbakanlık tezkereleri,
üzerindeki görüşmeleri takiben istem üzerine yapılan açık
oylamalardan sonra kabul edildi.
19 Haziran 1996 Çarşamba günü saat 15.00’te
toplanmak üzere, Birleşime 20.45’de son verildi.
Hasan Korkmazcan
Başkanvekili
Salih Kapusuz Fatih
Atay
Kayseri Aydın
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 15.00
BAŞKAN : Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN
KÂTİP ÜYELER : Fatih ATAY (Aydın), Salih
KAPUSUZ (Kayseri)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64 üncü
Birleşimini açıyorum.
Çoğunluğumuz vardır; görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç milletvekili
arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.
II. — BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. — Ordu Milletvekili Bahri
Kibar’ın, Ordu İli ve Karadeniz Bölgesinin sosyal ve ekonomik
sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması
BAŞKAN – Gündemdışı söz
taleplerinde birinci sırada, Ordu Milletvekili Bahri Kibar'ın, Ordu
İli ve Karadeniz Bölgesinin sosyal ve ekonomik sorunlarıyla ilgili
gündemdışı söz talebi vardır; kendisini kürsüye davet
ediyorum.
Buyurun Sayın Kibar.
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
MUSTAFA BAHRİ KİBAR (Ordu) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; huzurlarınızda, Kuzey
Anadolu Projesi diye adlandırılan projenin içeriğinden bahsetmek
ve buna kısaca değindikten sonra, Ordu ile ilgili bilgileri arz etmek
üzere söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce hepinize
sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Hepinizin bildiği gibi, genelde Karadeniz
insanı, Karadeniz Bölgesindeki gelişmişlik düzeyinin
ilerisindedir; ama, çoğunlukla bölge dışında
yaşadığı için Karadenize katkısı fazla değildir.
Bu nedenle, şair "bu memleket baştan başa gurbettir"
demiş. Gerçekten de, birçok Karadeniz insanı, iş ve aş
bulabilmek için devamlı göç halinde, yaşamını gurbette
sürdürmektedir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Karadeniz bölgesi, yeraltı ve yerüstü kaynakları ve tabiî güzellikler
bakımından, yurdumuzun en zengin bölgelerinden biridir; fakat,
özellikle ulaşım ve devlet yatırımlarının
yetersizliği yüzünden, Karadeniz illeri, geri kalmış bir bölgeyi
oluşturmaktadır.
Değerli milletvekilleri, yıllar itibariyle
gerek iktisadî ve toplumsal durumu gerileyen ve gerekse yaşam
koşulları gün geçtikçe kötüleşen Karadeniz Bölgesi için, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 20 nci Döneminde, yeni bir atılımın ya
da atılımların başlatılmasında yarar
olduğunu düşünüyorum. Geçmiş dönemde görev yapan tüm Karadeniz Bölgesi
milletvekilleri ya da başka çevrelerden seçilen Karadeniz kökenli
milletvekilleri, Karadenizin sorunlarının çözümünü, bir yasa
çıkarma anlayışı içerisinde ele almışlardır.
Kuşkusuz Karadeniz Bölgesi için önem taşıyan projeler de
başlatılmıştır; ancak, asıl katkının,
kısaca KAP diye anılan yasanın çıkarılmasıyla
elde edileceği kanaatini taşımaktayım.
O halde, Kuzey Anadolu Projesi ya da kısa
adıyla KAP nedir: Kuzey Anadolu Projesi, Bölgenin süratle
kalkındırılmasını, nüfusun dengeli
dağılımını, bölgeden yoğun göçün önlenmesini,
ekonomik hayatın, sanayinin, madencilik, hayvancılık,
ormancılık, balıkçılık ve tarımın
canlandırılması ile altyapı eksikliklerinin giderilmesini,
diğer bölgelerle olan gelişmişlik farkının ortadan
kaldırılmasını, Türk ekonomisine entegrasyonun
sağlanmasını ve bölge halkının hayat
standartlarının yükseltilmesini, Karadeniz Ekonomik
İşbirliği kapsamında Türkiye'nin Balkanlar ve
Bağımsız Devletler Topluluğu ülkeleriyle ilişkilerinin
geliştirilmesini sağlayacak planları, önlemleri hazırlamak,
uygulamak ve koordine etmek şeklinde tanımlanmıştır.
Güneydoğu Anadolu Projesinden sonra Türkiye'nin en
büyük projesi olacak KAP, özetle şu gerekçelerle öneriliyor:
Yatırımların bölgelere göre dengesiz
dağılımı sonucu, ülke ekonomisi içerisinde bölgelerin
gelişmişlik düzeyi farklılıklar göstermektedir. Bu
farklılaşma, bölgelere göre gelir ve refah
dağılımında eşitsizliklere yol açmaktadır.
Devletlerin amaçlarından birisi de vatandaşlar arasında büyük
uçurumları önlemektir. Son on yılda sağlanan ekonomik ve teknik
gelişmelerden, Kuzey Anadolu Bölgesi, payını
alamamıştır.
Devlet Planlama Teşkilatının illerin
gelişmişlik düzeyiyle ilgili sıralamasında, son
yıllarda, Trabzon İli 24 üncü sıradan 38'e, Rize İli 7 nci
sıradan 26'ya, Giresun İli 23 üncü sıradan 46'ya, Samsun
İli 17 nci sıradan 28'e ve nihayet Ordu İli, 38 inci
sıradan 51 inci sıraya düşmüştür. Yine 2000'li yıllara
yaklaştığımız bu dönemde ise, yeni kurulan illerden
önce, Ordu İli sıralamasında fazla bir değişiklik
görülmemektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
az önce değindiğim gibi, Kuzey Anadolu Projesinin oluşması
için, 1993 yılında Doğu Anadolu Bölge Planlaması Projesi
(DAP), Konya Ovası ve Orta Anadolu Bölge Planlama Projesi (KOP) ile
birlikte, Kuzey Anadolu Bölge Planlaması Projesi (KAP) adı
altında Yüce Meclise getirilen yasalar, Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan
ve Bütçe Komisyonunda kabul edilerek, bu konuda ön adım
atılmıştır; ancak, ne var ki, bu konuda gözle görülür bir
gelişme olmadığını söylemek, sanırım,
doğru bir tespit olsa gerektir.
Biz, Anavatan Partisi olarak, 2000'li yıllara
doğru yol alan Türkiyemizde, bölgelerarası dengesizliğin
giderilerek, doğu, batı, kuzey, güney bölgesel
farklılıklarının ortadan kaldırılmasına ve
geri kalmış yörelerin sosyoekonomik ve kültürel açıdan süratle
kalkındırılmasına herkesten daha fazla taraftarız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şimdi, sizlere, KAP planlaması...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen konuşmanızın son
cümlelerini ifade edin.
BAHRİ KİBAR (Devamla) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Ordu İlinin toplam nüfusunun
yüzde 60'ı köylerde, yüzde 40'ı ise şehirde
yaşamaktadır. Resmî olarak kırsal nüfus yüzde 60 görünmesine rağmen,
bu oran, şehirde oturup köyle bağlantısı olanlarla birlikte
gerçekte yüzde 75-80'e çıkmaktadır. Kırsal alanla
bağlantılı nüfusun bu kadar yüksek oranda olmasına
rağmen, tarımsal ürün çeşitliliği yönünden
ağırlıklı olarak sadece fındığa
bağımlı kalınmış, ürün çeşitlemesine
gidilmemiştir. Ancak, 1984'ten sonra bu eksiklikleri gidermek
amacıyla, İlimizde yoğun bir çalışma temposu içine
girilmiş ve bunun için bitkisel üretim, hayvansal üretim, su ürünleri,
arıcılık, kooperatifçilik, elsanatları, mantarcılık
gibi konularda, ilgili uzmanlarla beraber çeşitli deneme, demonstrasyon
çalışmaları yapılmış ve yöremize uygun bulunan
ürünlerin çiftçilerimize yaygınlaştırılmasına hız
verilmiştir.
Değerli milletvekilleri, Ordu ve Giresun yöremize
yeni bir hayat verecek olan kırsal kalkınma projesine de burada
değinmeden geçemeyeceğim. Tüm bölge halkımızı ve
Türkiyemizi yakından ilgilendirecek olan kalkınma projesi, kısa
vadede 60 milyon dolara mal olacak ve bu miktar, uzun vadeli bir
çalışma olarak düşünüldüğünde 80-90 milyon dolara mal
olacak ve 2003 yılında tamamlanabilecektir. Bu proje,
tamamlandığında, Bölge insanımızın yapısını
temelden değiştirebilecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
az önce sıraladığım sorunların yanında, daha
birçok sorunumuz da vardır. Yüce Meclisin değerli zamanını
fazla işgal etmemek için, bunları başlıklar halinde sunmaya
çalışacağım.
Ordu'yu Sıvas ve Tokat'a bağlayacak yol
projesi, Ordu Topçam Barajı ve diğer hidroelektrik santral projeleri,
Ordu İli ve ilçeleri Organize Sanayi Bölgesi, Ordu İli ve bazı
ilçelerinde yatılı ilköğretim bölge okulları,
arıcılık enstitüsü, Ordu İlinin kalkınmada öncelikli
yöre haline getirilmesi, Ordu havaalanı inşaatının bir an
önce tamamlanarak hayata geçirilmesi Bölge ve Türkiye ekonomisine de oldukça
yararlar sağlayacaktır. Son olarak, kırsal kalkınma projesi
ve Merkez Bankası Ordu şubesi konusundaki çalışmalar bir an
önce hayata geçirilerek, Bölge insanının sosyoekonomik düzeyi
geliştirilmelidir.
Bu arada, parantez açarak şunu söylemek istiyorum.
Yüksek malumlarınız olduğu üzere, Samsun-Sarp Sınır
Kapısı Otoyol Projesinin başlatılmasında büyük
desteği olan Sayın Başbakanımız Mesut Yılmaz'a,
bu değerli çalışmalarından dolayı, Karadeniz
insanı adına teşekkürü bir borç biliyorum.
Değerli arkadaşlarım, vaktimiz çok dar
olduğu için fazla konuya değinemedim. Artık, Karadeniz Bölgesi
ve Ordu için bir şeyler yapmanın zaruretinin apaçık ortada
olduğunu takdirlerinize sunuyorum.
Sonuç olarak şunları söylemek istiyorum:
Gelişmemişlik ya da bölgesel geri kalmışlık, Bölge
insanımızın ve insanlarımızın bir kaderi
değildir. Bu bağlamda, Yüce Meclisin üyelerini, bu konu üzerinde bir
kez daha düşünmeye ve Türk Bayrağının temsil ettiği
tüm değerlere bağlı olan bu insanlara sahip çıkmaya davet
ediyor, hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (ANAP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Ordu Milletvekili Sayın Bahri
Kibar'a teşekkür ediyorum.
2. —Bursa Milletvekili Mehmet Altan
Karapaşaoğlu’nun, Çanakkale İlinde meydana gelen şiddetli
yağışın neden olduğu hasar ile alınması
gerekli önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması
BAŞKAN – Gündemdışı ikinci söz
sırası Sayın Mehmet Altan Karapaşaoğlu'na ait.
Sayın Karapaşaoğlu, 29 Mayıs 1996 tarihinde Çanakkale
İlinde meydana gelen şiddetli yağışla ilgili beyanda
bulunmak üzere söz talebinde bulunmuştur.
Buyurun Sayın Karapaşaoğlu. (RP
sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakikadır efendim.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin siyasî
gündeminin yoğun olduğu bugünlerde, milletimizin problemlerini, böyle
gündemdışı 5 dakikalık konuşmalarla huzurunuza
getirmeye çalışıyoruz.
29 Mayıs 1996 Çarşamba günü, Çanakkale
İlimizin merkeze bağlı İntepe, Kumkale Beldeleriyle,
Halileli, Gökçali ve Tevfikiye köyleri ile civarına yağan ceviz
büyüklüğündeki şiddetli dolu ve yağmur sebebiyle
yaklaşık 20 bin dekar civarında pamuk, ayçiçeği,
buğday, arpa ve domates ekili alan ile üzüm bağları büyük ölçüde
hasar görmüştür. Mahallinde yaptığımız incelemelerde,
500 milyar liranın üzerinde maddî zarar olduğu tespit
edilmiştir. Söz konusu belde ve köylerde görüştüğümüz belediye
başkanları, muhtar ve çiftçilerimizin talepleri özetle şöyledir:
Çiftçimizin, Ziraat Bankasına ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan
borçları faizsiz olarak en az bir yıl ertelenmelidir. Çiftçimizin,
ertelenecek olan bu borçlarının, müteakip senede, en az dört taksit
halinde tahsil edilmesi temin edilmelidir. Hasar gören bölge çiftçisine,
yeniden ekim ve dikim yapabilmesi için, Ziraat Bankası veya devletin uygun
göreceği kaynaklardan acilen para yardımı yapılması
temin edilmelidir.
Değerli milletvekilleri, Anayasamızın 45
inci maddesi, tarım ve hayvancılık gibi üretim dalları ile
bu üretim dallarında çalışanların korunmasını teminat
altına almıştır ve yine, Anayasamızın 119 uncu
maddesinde, ülkemizin bir bölgesinde tabiî afet veya ağır ekonomik
bunalım hallerinde tedbir almak ve yardımda bulunmak üzere,
Cumhurbaşkanımızın başkanlığında,
Bakanlar Kurulumuzun toplanması emredilmiştir. Bugün, Çanakkale'de
hem bir tabiî afet olmuştur hem de ağır ekonomik bunalım
vardır. Öyle ağır bir ekonomik bunalım vardır ki,
devlet-millet ilişkileri bütün ülke sathında sertleşmeye
başlamıştır. Bugün, bölge halkımız ve çiftçimiz,
devletin şefkat elini üzerinde görmek istiyor. Öyle ümit ediyorum ki,
devletine ve milletine askerlik yaparak, vergi vererek, üretim sağlayarak
hizmet eden bu insanlara devletin yardım eli uzanacak ve onların
sıkıntı ve ıstırapları giderilecektir.
Değerli milletvekilleri, devlet, millet için
vardır; milletin hiçbir kesimine farklı işlem
yapmamalıdır; hatta, öyle adaletli olmalıdır ki, cezaevinde
bulunan mahkûmlarına bile farklı işlem yapmamalıdır.
Bugün, Ankara'da, cezaevinde mahkûm olarak bulunan insanların
yakınları ve aileleri, mahkûm evlatlarının insanca
yaşayabilmeleri için devletin yardımını talep ediyorlar.
Devletin eli şefkatli olmalıdır; devlet zulüm yapamaz, asla
zulüm de yapmamalıdır; onların insanca yaşamalarına,
insanca beslenmelerine imkân vermelidir. İnsanlar, cezaları
çektirilirken dahi zulme uğratılmamalıdır.
Değerli milletvekilleri, yıllık
enflasyonun yüzde 100'lerin üzerinde olduğu bir ülkede, devlet,
şayet, alacağından faiz alıyorsa, köylüden, esnaftan,
çiftçiden, sanatkârdan, memurdan, alacağına karşılık
faiz alıyorsa, mutlaka ödemesi gereken ödemelerine de -faiz olmasa bile-
ödemeleri esnasında, zamanaşımından dolayı meydana
gelen farkları maddî olarak tazmin etmek mecburiyetindedir.
Kasım ayında, Marmara Bölgesinde, çiftçiden
satın alınmış olunan zeytinlerin bedeli, altı ay
içerisinde ödenmek durumunda kalınmış, en son taksitleri bugün
ödenmiştir. Bu müstahsillerimizin zararlarının telafi edilmesi
de, bugün, gündeme getirilmelidir.
Değerli milletvekilleri, insanımız,
devletimizden, Hükümetimizden yardım bekliyor, dertlerine çare bekliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Karapaşaoğlu,
gündemdışı söz talebiniz, Çanakkale'deki doğal afetle
ilgiliydi; zannediyorum, başka konulara girdiğiniz için süreniz
yetmedi; son cümlelerinizi, lütfen, ifade edin.
Buyurun.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Meclisimizin gündemini,
artık, milletimizin problemleri, sorunları işgal etmek
mecburiyetindedir.
Bu duygu ve düşüncelerle, bize söz hakkı
veren Sayın Başkanımıza ve bizi dinlemek nezaketinde
bulunan siz değerli arkadaşlarımıza
saygılarımı sunuyo, inşallah, milletimizin, devletimizin
problemlerinin bir bir çözüleceği bir Mecliste buluşmak üzere,
hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim. (RP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Bursa Milletvekili Sayın Mehmet
Altan Karapaşaoğlu'na teşekkür ediyorum.
3. —Bursa Milletvekili Yahya
Şimşek’in, basın dağıtım tekeline ilişkin
gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Ali Talip
Özdemir’in cevabı
BAŞKAN – Gündemdışı son söz talebi,
Sayın Yahya Şimşek'e ait. Bursa Milletvekili Sayın Yahya
Şimşek, basın dağıtım tekeliyle ilgili olarak
görüşlerini ifade edecekler.
Buyurun Sayın Şimşek. (CHP
sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
YAHYA ŞİMŞEK (Bursa) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; son günlerde, basında
sıkça gündem konusu olan, basın dağıtımında
tekelleşmeyle ilgili konudaki görüş ve düşüncelerimi aktarmak için
söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemiz, basında tekelleşme sürecinin
sıkıntılarını yaşamaktayken, şimdi de,
dağıtımda kartelleşme olayı gündeme gelmiştir,
ki, asıl tehlikeli olan da budur. Yazılı basında giderek
büyüyen tehlikeyi, kısaca şöyle özetlemek olanaklıdır:
Türkiye'de, yazılı basın iki büyük grubun denetimine girmiş
bulunmaktadır. Bu iki grup, bugün, ülkenin yazılı
medyasının yaklaşık olarak yüzde 85' ini denetlemektedir;
kalan yüzde 15'lik bölümün içerisinde, Cumhuriyet, Siyah Beyaz ve Evrensel Gazeteleriyle,
İslamcı basın yer almaktadır. Dünyanın hiçbir
gelişmiş ülkesinde, yazılı medya, böylesine iki tekele
teslim edilmemiştir. Her ülkede, yazılı veya görsel medya
gruplarının tiraj sınırlaması vardır. Bir de, aynı
grupların, sözlü ve görüntülü medya üzerindeki denetimlerini
düşünecek olursak, Türkiye'deki haber alma özgürlüğünün ne derece
kısıtlanmakta olduğunu tahmin etmek çok güç olmasa gerekir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
günümüzde bir başka ciddî tehlike daha gündeme gelmiştir. Bu tehlike,
basında tekelleşmenin de ötesinde, dağıtımda
kartelleşme tehlikesidir. Şöyle ki: Son zamana değin
yazılı basının dağıtımını, büyük
dağıtım şirketleri, iki büyük dağıtım
şirketi yapmaktaydı. Bunlardan biri bildiğiniz gibi, Yay-Sat,
diğeri de Birleşik Dağıtım.
Tabiî, dağıtımla ilgili, şöyle
kısa bir geriye gidecek olursak, 1960'lı yıllarda, bu gazete
dağıtımlarının, her gazetenin kendisi tarafından
ve kamyonlarla yapıldığını görmekteydik. Daha sonra,
İstanbul gazeteleri GAMEDA'yı kurdular; büyük gazeteleri
alıyorlar, küçükleri almıyorlardı; GAMEDA'da da böyle bir sorun
yaşanıyordu.
1978'den sonra, Anadolu Ajansına,
dağıtım şirketi kurma yetkisi verildi; ama, ne yazık
ki, bu şirketin kurulması o dönem içinde gerçekleştirilemedi;
tabiî, daha sonrası için de...
Daha sonra, GAMEDA'da ihtilaflar çıkınca,
Hür-Dağıtım ve Yay-Sat adında biraz evvel de
bahsettiğim gibi iki dağıtım şirketi ortaya
çıkmış oldu. Bunların her ikisi rekabet halinde bu
dağıtım işlerini yürütürlerken, kısa zaman önce,
konuşmaya konu olan birleşme, yani tekelleşme meydana geldi. Bu
iki şirket, iki basın tekeline aitti. Bir ay kadar önce, bu iki büyük
dağıtım şirketi, kendi yayınlarının
dışında kalan gazete ve dergileri, ortaklaşa
kurdukları bir şirket aracılığıyla yapma
kararı aldılar ve yine bildiğiniz gibi, bu yeni şirkete de
Yay-Bir adı verildi.
Ne var ki, bu yeni şirket kâğıt üzerinde
var; gerçekte, birçok bölgeden gelen bilgilerden de ortaya
çıktığı gibi, yine, dağıtımları,
bayilere, eski dağıtım şirketleri yapıyor; ancak,
fatura Yay-Bir adına, yani, yeni şirket adına kesiliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Konuşmanızı
tamamlayın Sayın Şimşek.
YAHYA ŞİMŞEK (Devamla) –
Anlaşılacağı gibi, resmen var olan üç
dağıtım şirketi, aslında, iki büyük medya grubunun
ortaklaşa denetiminde; yani, tam bir kartel durumunda. Bu da
yetmezmiş gibi, satıştan alınacak paylar
artırılıyor; önceleri, gazetelerden yüzde 15, dergilerden de
yüzde 30 pay alınırken, ansızın bir telefon mesajıyla
-edinilen bilgilere ve gazetelerde yazdıkları kadarıyla-
Yay-Bir'in dağıtacağı gazetelerden alınacak pay yüzde
30'a, dergilerden alınacak pay da yüzde 45'e çıkarılıyor.
İlginç olan, bu telefon tebliğinde "bu akşama kadar yeni
sözleşmeyi imzalamazsanız dağıtım dışı
bırakılacaksınız" tehdidinde de bulunuyor.
Yapılan ısrarlı itirazlar ve özellikle,
geçen hafta Cumhuriyet Halk Partisi Sıvas Milletvekili Sayın Mahmut
Işık'ın Türkiye Büyük Millet Meclisindeki girişimleri
sonucu, satış payı, gazeteler için yüzde 20'ye, dergiler için de
yüzde 35'e çekildi; ancak, elbette ki, bu yeterli değil; çünkü,
onların elinde olduğu sürece, bugün için bu durumda karar
alırlar, yarın bu kararı yine gazeteler aleyhine
değiştirebilirler.
Hiçbir Avrupa ülkesinde veya gelişmiş
başka ülkelerde gazete patronluğu ile dağıtım
şirketi patronluğu birleşemez; çünkü, haksız rekabet
doğar. Patron, kendi medyasını gerektiği gibi
dağıtır; ama, ötekini tezgâh altına atabilir. Türkiye'de
de, özellikle küçük gazeteler ve dergiler bu sistemle çok ciddî bir tehdit
altına girmiş bulunmaktadır. Bugün, satış payları
bir ölçüde düşürülmüş olsa da, biraz evvel de dediğim gibi,
küçük gazeteler ve dergiler, oluşacak kartelin insafına terk
edilmiş olacaktır. Nitekim, bazı dergiler yükü
kaldıramayacakları için kapatma kararı almışlardır.
Bu ise, çokseslilikten vazgeçmektir.
Sonuç olarak şunları söylemek istiyorum:
Zamanım elverdiğince, dağıtımda bu olaylara engel
olabilmek için, bir türlü oluşturulamayan serbest rekabet kurulu zaman
yitirilmeden oluşturulmalı ve işlevsel kılınmalıdır.
Gümrük Birliğinin de öngördüğü antitröst yasalar bir an önce
çıkarılmalıdır. Bir yasal düzenlemeyle, gazete, dergi
satıcılığı, tıpkı eczaneler gibi, ruhsata
bağlanmalı ve bu yerlere teslim edilen her yayının
satışa konulması koşulu getirilmelidir. Aksi takdirde,
küçük gazete ve dergilerin dağıtımı ve
satışı, dolayısıyla, bizlerin çeşitli
kaynaklardan alacağı haberler de böylece engellenmiş
olacaktır.
Teşekkür ediyor, Yüce Meclise saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Bursa Milletvekili Sayın Yahya
Şimşek'e teşekkür ediyorum.
Gündemdışı konuşmayı
cevaplamak üzere, Devlet Bakanı Sayın Ali Talip Özdemir söz
istemişlerdir.
Buyurun Sayın Bakanım.
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
DEVLET BAKANI ALİ TALİP ÖZDEMİR
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi Bursa Milletvekilimiz Sayın Yahya Şimşek
Beyefendinin, özellikle basındaki kartelleşmeyle ilgili
gündemdışı konuşmasına Hükümet adına cevap vermek
üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
basınımızın bu problemini göz önüne getirirken,
problemlerini burada irdelerken, öncelikle, Anadolu basınını çok
iyi tanımış ve Anadolu basınını irdelemiş
olmamız gerektiğine inanıyorum.
Çok yakın bir zamanda, İstanbul'da, Anadolu
basınının temsilcileriyle yaptığımız
toplantıda, gerçekten, bugün, Türkiye'de, 800 tane gazetenin
çıktığı Anadolu basınında, fevkalade ciddî
problemler olduğu gözlemlendi. Bu yüzden, öncelikle, eğer, genel
basın dediğimiz, bugün, tirajında kartelleşme ve tekelleşmesinden
şikâyetçi olunan yapılanmanın, eğer, Türkiye aleyhine
tezahür etmemesi gerektiğine inanıyorsak, bunun, mutlaka, Anadolu
basınının güçlenmesiyle mümkün olacağını
özellikle ifade etmek istiyorum.
Sayın milletvekilimin "buna müdahale edilmesi"
sözüne pek fazla iştirak etmediğimi ifade etmek istiyorum. Burada,
basının bütün problemlerini, özellikle dağıtım ve
tiraj meselesini kendi bünyesi içerisinde çözmesi gerektiğine
inanıyorum. Onun dışında, eğer, bu
yapılanmayı çözmek gerekirse, yani, Yüce Meclisin buna müdahalesi
gerekecek olursa, Anadolu basınını güçlendirecek bir
yapılanmayı, bir yasayı burada teemmül ederek, sizin de
katılımınızla gerçekleştirebilirsek,
çıkarabilirsek, fevkalade ciddî bir hizmeti beraber yapmış
olacağız. Aksi takdirde, bugün bütün dünyada -tiraj
artımını da sağlayacak şekilde- gazete
satışlarına baktığımız zaman, mutlaka,
mahallî basınla birlikte, o yörenin güçlendirildiğini görüyoruz.
Ancak, o şekliyle bu sistemi ayakta tutmak ve bu sistemi geliştirmek
mümkün olacaktır.
Bununla beraber, biz, bu kısa dönemde; yani bir
aylık bütçe görüşmelerinden arta kalan zaman
aralığında, Basın Yayın Genel Müdürlüğümüz
marifetiyle yaptığımız çalışmalarla, özellikle
Anadolu basınına fevkalade ciddî katkılarda bulunmaya
çalıştık. Maalesef, bütçe bizden önce oluşturulduğu
için, ancak birtakım rölasyonlarla değişiklik
yapabildiğimiz Basın Yayın Genel Müdürlüğü bütçesinde,
Anadolu basınına, çok sınırlı kaynaklarla katkıda
bulunma imkânımız vardı.
Biz, yine devletin bütçesinden hiçbir şey harcamadan,
Anadolu basını için hazırladığımız günlük
gazeteyi, 76 ilin valiliklerinde oluşturulan basın merkezleri
vasıtasıyla, onlara anında haber ulaştırabilmek
amacıyla sunarak, bir gelişme süreci içerisine girdik. 23 ilimizde,
TURPAK hattı dediğimiz, bugün internete bağlanabilecek çok ciddî
bir yapılanma oluştu. TURPAK hattıyla, Anadolu
Ajansının ve Basın Yayın Genel Müdürlüğümüzün
hazırlamış olduğu günlük haberler, anında, bu yörede
800 gazetesi olan Anadolu basınına ulaştırılma
imkânına sahip olmuştur. Yeterli değildir, bazı noktalarda
eksiklikler vardır; ama, bu çok ciddî hizmeti, Basın Yayın Genel
Müdürlüğümüzde oluşturduğumuz Anadolu Basını
Bürosunda, arkadaşlarımız marifetiyle gerçekleştirmeye ve
geliştirmeye devam ediyoruz.
BAŞKAN – Sayın Bakan, kendi beyanımla
ilgili bir düzeltmede bulunacağım.
Sizin konuşma süreniz 20 dakika. Ben 5 dakika
olduğunu ifade etmiştim. İçtüzüğümüzün 98 inci maddesinde
yapılan yeni değişiklik, sorulara cevapta, hükümetin söz
süresini 5 dakikayla sınırlamıştır; ama, gündemdışı
konuşmalara cevap süresi, eskiden olduğu gibi, 20 dakika olacak.
Ben, yanlış bir beyanda bulundum; 15
dakikalık söz süreniz daha var. O
rahatlık içinde konuşmanız için beyanda bulunuyorum.
B) ÇEŞİTLİ İŞLER
1. —Genel Kurulu ziyaret eden Bulgaristan
Parlamento Başkanı Blagovest Sendov
Başkanlığındaki Parlamento Heyetine, Başkanlıkça
“Hoş geldiniz” denilmesi
BAŞKAN – Efendim, şu anda Genel Kurulumuzu
şereflendiren konuklarımızı selamlamak istiyorum.
Sayın milletvekili arkadaşlarım, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanının davetlisi olarak ülkemizde
bulunan Bulgaristan Parlamento Başkanı Sayın Blagovest Sendov ve
beraberindeki Parlamento Heyeti, şu anda Meclisimizi
onurlandırmışlardır.
Kendilerine, Yüce Heyetiniz adına hoş
geldiniz diyorum.(Alkışlar)
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR (Devam)
3. —Bursa Milletvekili Yahya
Şimşek’in, basın dağıtım tekeline ilişkin
gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Ali Talip
Özdemir’in cevabı (Devam)
BAŞKAN – Sayın Bakan, devam edin efendim.
DEVLET BAKANI ALİ TALİP ÖZDEMİR (Devamla)
– Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum; fakat, ben, Yüce
Meclisin, milletvekili arkadaşlarımın sabrını
taşırmadan, hızlı başladığım
konuşmamı kısa sürede bitirmek istiyorum.
Bulgaristan Karma Ekonomik Kurulu Başkanı
olarak ben de, bugün, Parlamentomuzu ziyaret eden milletvekili
arkadaşlarımıza, komşu milletvekillerimize hoş
geldiniz diyor, kendilerine saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, biraz önce arz
ettiğim gibi, ınternet aracılığıyla 23 ilde
oluşturduğumuz TURPAK hattı marifetiyle, gerçekten, Anadolu
basınını daha geniş bilgilendirmek açısından
fevkalade ciddî bir çalışma içerisindeyiz.
Aslında
bugün 5 milyona yaklaşan ınternet bağlayıcıları,
internet konuşmacıları, fevkalade önemli bir hizmeti
beraberlerinde götürüyorlar. Hangi kütüphaneden, hangi bilgi bankasından,
internet aracılığıyla bir konu hakkında bilgi
istiyorsanız, bilgisayarın tuşuna bastığınız
zaman, istediğiniz ölçüde, bu bilgileri, kendi kompütürünüze, kendi
laptopunuza aktarma imkânına sahipsiniz.
Aslında, Sayın
Başbakanımızın da girişimleriyle, şu anda mevcut
bulunan 2 800 belediyemizin, internet aracılığıyla bir
merkeze bağlanarak, onların problemlerini anında çözebilecek bir
merkezin yapılanma çalışmaları da, bünyemizde devam
etmektedir. Bu 2 800 belediyemizin, hangi oranda araçlarının
bulunduğu, problemlerinin ne olduğu, bir bilgi bankası
marifetiyle, İnternet aracılığıyla, 24 saat açık
olan bir merkeze, anında ulaştırılma imkânına sahip
olunacaktır.
Onun dışında, bu 23 ili
geliştirerek, TURPAK hattını, 76 il marifetiyle bütün
vilayetlerimizde yaygın hale getirerek, 800 tane gazete çıkaran, 250
tane televizyonu ve 1 000 kadar radyosu olan Anadolu basınına da,
gerekli bilgileri, gerek Anadolu Ajansı vasıtasıyla gerekse
Basın Yayın Genel Müdürlüğümüz aracılığıyla
ulaştırma imkânına sahip olacağız.
Değerli basın mensupları, bu vesileyle
arz etmek istediğim diğer bir konu da şudur: Yine devletin
bütçesinden hiçbir harcama yapmadan, 2 tane il müdürlüğümüzü faaliyete
geçirdik. Bunlardan bir tanesi, iki gün önce açılışını
yaptığımız Trabzon Basın Yayın İl
Müdürlüğü, ikincisiyse Adana'da faaliyetine devam eden Adana Basın
Yayın İl Müdürlüğümüzdür. Burada, yöre halkına,
bölgeye, hizmet verebilmek amacıyla
bu çalışmalar devam etmektedir.
Ayrıca, güneydoğumuzda meydana gelen
hadiselerde, dünya basınına fevkalade yanlış haberler
ulaştıran bir yapılanmayı ortadan kaldırabilmek için,
Diyarbakır'da Uluslararası Basın Merkezini organize ettik.
TURPAK hattıyla beraber, uydu aracılığıyla anında
fotoğraf ve film geçebilecek ve bütün basına doğru bilgi
anlatacak, aksettirecek, Avrupa'nın 6 il merkeziyle
bağlantısı olan, fevkalade ciddî bir çalışma
yapılmıştır. Bu çalışma neticesinde, oradaki
örgüt faaliyetlerinde, örgütün, katliam neticesinde öldürmüş olduğu
vatandaşların resimlerini çekerek "bunları, Türk askeri
öldürmüştür" gibi yanlış bir beyanla gündeme getirdiği
için, Diyarbakır'daki UluslararasıBasın Merkezi, fevkalade
önemli bir hale gelmiştir ve hizmetine devam etmektedir.
Bunun dışında, İstanbul'da
yapılan bir hizmet vardır; rahmetli Özal zamanında, Sepetçiler
Kasrı adı altında, İstanbul'da, yine bir Uluslararası
Basın Merkezi oluşturulmuştu; ama, maalesef, bu basın
merkezinin faaliyeti yaklaşık üç yıldır durdurulmuştu
ve sadece bir iki gazeteci arkadaşımızın gidip geldiği
çok atıl bir görünüm arz etmekteydi. Çok kısa bir süre içerisinde,
arkadaşlarımızın yaptığı
çalışmalarla, burası, Uluslararası Basın Merkezi
görünümüne kavuşturulmuştur. Yine, burada, özellikle emekli gazeteci
arkadaşlarımızın devamını sağlamak üzere,
internet aracılığıyla her türlü servisin verildiği bir
merkez kurulmuştur.
Değerli basın mensupları, biraz önce,
değerli milletvekilimizin gündeme getirdiği,
basınımızın sorunları ve mahallî basının
dışındaki oluşumlarda meydana gelen sıkıntıları,
ancak bir basın şurası marifetiyle, çok açık bir
şekilde gündeme getirerek, beraber etüt etme imkânını
sağlamak üzere, yine Basın Yayın Genel Müdürlüğü
marifetiyle, bir basın şûrası organize edilmiştir. Bu
şûranın hazırlık çalışmaları
tamamlanmıştır. En kısa sürede, yine milletvekillerimizin
de katılımıyla, bütün basın-yayın
organlarının iştirakiyle, basınımızın
içerisinde bulunduğu problemleri gündeme getirmek ve bunlara çözüm aramak,
çözüm üretmek açısından yapılacak bu basın şûrasına
herkesin duyarlı olmasını ve katkıda bulunmasını
diliyorum.
İlk defa, bir Devlet Bakanlığı
olarak, İnternette bir web sayfası açtık. Bütün dünyaya
açık olan bu web sayfası, dünya basınıyla haberleşme
ve Türk basınındaki problemlerin gündeme getirilmesi açısından
fevkalade ciddî bir işlev görmektedir. Bu vesileyle, bu web sayfasına
gelen bilgileri de derleyerek, basın şûrasında, yine, önemli bir
gelişmeyi birlikte takip etmiş olacağız.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin çok büyük
sıkıntıları var. Bu sıkıntıları hep
beraber yaşıyoruz. Bana kalırsa, burada, çok ciddî konuları
birlikte tartışıyoruz. Bu Meclisin bir saatinin maliyet
rakamını belki biliyorsunuz; ama,
altını çizerek bir kez de ben arz etmek istiyorum: Bu Yüce
Meclisin çalışmasının bir saatinin Türk Milletine maliyeti
1 milyar 340 milyon liradır, günde 32 milyar lira etmektedir ve bütçeden
ayda 1 trilyon lira para harcanmaktadır. Onun için, burada, en
azından, sorulan bu soruyu sakin bir şekilde dinlemek
açısından, bu Meclisin işlevi açısından da fevkalade
yararlı olacağına inandığım için, bu
rakamları size arz ediyorum. (DSP sıralarından "Ne ilgisi
var" sesleri)
BÜLENT H. TANLA (İstanbul) – Devam et... Devam
et...
DEVLET BAKANI ALİ TALİP ÖZDEMİR
(Devamla) – Sayın milletvekili, oturduğunuz yerden bana laf
atıyorsunuz. Kayıtlara bakarsanız, ben, iki dönem milletvekilliği
yapmış birisi olarak, hiç kimseye, oturduğum yerden müdahalede
bulunmadım. Saygıyla, sorulan soruya cevap vermeye
çalışıyorum. Eğer, konuşmalarda aksak bir yanım
varsa, buyurup, bu kürsüden tekrar beni tenkit edebilirsiniz.
Beni, sabırla dinlediğiniz için hepinize
teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Gündemdışı
konuşmayı cevaplandıran Devlet Bakanı Sayın Ali Talip
Özdemir'e teşekkür ediyorum.
Sayın Atay, bir talebiniz mi var?
FATİH ATAY (Aydın) – İzninizle
Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun.
FATİH ATAY (Aydın) – Sayın Başkan,
İçtüzükteki yetkime dayanarak, ben, dün yapmış olduğum
konuşmada "yıllarca süren
kan ve ateştir ve ortada kazanılmış tek bir hak
yoktur" cümlesinden sonraki cümleyi "süregelen olaylar halkı
bıktırmıştır" anlamında kullandım. Bu
nedenle, tutanakların, o şekilde düzeltilmesini rica ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Atay.
Beyanınız tutanağa geçmiştir,
tutanak, bu beyan doğrultusunda düzeltilecektir.
B) ÇEŞİTLİ İŞLER
(Devam)
2. —(10/67) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonunun, başkan, başkanvekili, sözcü
ve kâtip üye seçimlerini yapmak için toplanacağı gün, saat ve yere
ilişkin Başkanlık duyurusu
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
İstanbul-Kadıköy'de, 1 Mayıs günü meydana gelen olaylarda gerekli
tedbirlerin alınmadığı iddialarını
araştırmak amacıyla kurulan (10/67) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu, geçen toplantısında görev
bölümü yapamamıştır. Bu nedenle, bu Komisyon üyelerinin, 20
Haziran 1996 Perşembe günü, saat 11.00'de, ana bina, birinci bodrum, Genel
Evrak karşısındaki 475 numaralı Meclis
araştırması komisyonları salonunda toplanarak, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmalarını rica
ediyorum. Komisyonun toplantı yer ve saati ilan tahtalarına da
asılmıştır.
Sayın milletvekilleri, şimdi, gündemin
"Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına
geçiyoruz.
III.
—GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI
VE
MECLİS ARAŞTIRMASI
A) ÖNGÖRÜŞMELER
1.—Ankara Milletvekili Saffet Arıkan
Bedük ve 57 arkadaşının, Emlak Bankası Eski Genel Müdürü
Engin Civan’ın rüşvet karşılığı verdiği
krediler ve çıkar temin eden bazı tasarruflarına
karşın gerekli işlemleri yapmamak suretiyle görevini kötüye
kullandığı ve bu eyleminin TürkCeza Kanununun 240 ıncı
maddesine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Mesut Yılmaz
hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin
önergesi (9/6)
BAŞKAN – 1 inci sırada yer alan, Ankara
Milletvekili Saffet Arıkan Bedük ve 57 arkadaşının, Emlak
Bankası eski Genel Müdürü Engin Civan'ın rüşvet
karşılığı verdiği krediler ve çıkar temin
eden bazı tasarruflarına karşın gerekli işlemleri
yapmamak suretiyle görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin
Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla
eski Başbakan Mesut Yılmaz hakkında, Anayasanın 100 üncü
maddesi uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına
ilişkin önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.
Bu görüşmede, sırasıyla, önergeyi
verenlerden ilk imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer imza
sahibine, şahısları adına üç üyeye ve son olarak da
hakkında soruşturma istenmiş bulunan eski Başbakan Mesut
Yılmaz'a söz verilecektir. Konuşma süreleri 10'ar dakikadır.
Meclis soruşturması önergesi, Genel Kurulun
4.6.1996 tarihli 57 nci Birleşiminde okunmuş ve
bastırılarak sayın üyelere
dağıtılmıştır; bu nedenle, Meclis
soruşturması önergesini tekrar okutmuyorum.
İlk söz, önerge sahibi olarak, Muğla
Milletvekili Sayın Mustafa Dedeoğlu'nundur.
Bu önerge üzerinde söz isteyen diğer
milletvekillerini okuyorum: İstanbul Milletvekili Sayın Yılmaz
Karakoyunlu, Afyon Milletvekili Sayın Nuri Yabuz, Tekirdağ
Milletvekili Sayın Enis Sülün, Kastamonu Milletvekili Sayın Murat
Başesgioğlu, Denizli Milletvekili Sayın Mehmet Gözlükaya.
İçtüzük gereğince, ilk söz, önerge sahibine
ait; buyurun Sayın Dedeoğlu.
Konuşma süreniz, biraz önce de beyan ettiğim
gibi, 10 dakikadır.
MUSTAFA DEDEOĞLU (Muğla) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Emlak Bankası eski Genel Müdürü
Engin Civan hakkındaki yolsuzluklarla ilgili işlem
yapmadığı için, Sayın Mesut Yılmaz hakkında
verilmiş olan soruşturma önergesiyle ilgili olerek, önerge sahibi
sıfatıyla söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yolsuzluk, politik yozlaşma olgusunun bir türevidir. "İşini
bilme" zihniyeti üzerine bina edilmiş olan bu politikalar, ilk defa,
Anavatan iktidarları zamanında başlamış ve bu
iktidarlar döneminde önü bir türlü alınamamıştır. Devlet,
millet kaynaşmasını yıpratmış, toplumdaki
hüsnüniyeti kirletmiştir.
Halkımızın nefretini kazanan sokaktaki
mafya ile bürokrasideki bozulma, ANAP iktidarlarının büyüttüğü
kavramlar olmuştur. Siyasî literatürümüzde "Civangate" olarak
bilinen bir örneği, bunların somut bir göstergesi kimliğiyle,
zihinlerimizi hâlâ meşgul etmektedir.
Konuyu başından ele alıp, şu
sorulara cevap arayarak başlayalım: Engin Civan kimdir; nereden
gelmiştir; nasıl gelmiştir; ne yapmıştır?
Engin Cİvan 1987 yılından önce, Dünya
Bankasında "junıor memur" yani, stajyer memur olarak
çalışıyordu. Hatırlarsınız, ANAP
İktidarında, tersine beyin göçü edebiyatı oldukça
yaygındı. İşte, bu akım sırasında,
Civan'ı Türkiye'ye getiren Ahmet Özal ve Bülent Şemiler, bütün tecrübeli
bürokratların itirazlarına rağmen, öncelikle, Emlak
Bankasında müşavir olarak görevlendirdiler.
İsmi birçok olaya karışan ve
yurtdışına çıktığında "Bülent
Chemy" ismiyle kart bastıran Şemiler, 13.5.1992 tarihinde
yaptığı basın toplantısında, Civan'ı,
bakın nasıl suçluyor: " Engin Civan, benim, bankaya
sokmadığım siyasîler ve şirketlerle kulise
başladı. 'Beni Genel Müdür yaparsanız, bütün işlerinizi
hallederim' diyordu"
Engin Civan'ın çok ilginç bir yükselişi
olmuştur. Önce, Emlak Bankası Genel Müdür
Yardımcılığına, daha sonra, 40 milyarlık bir
yolsuzluğa adı karışmasına rağmen, Denizcilik
Bankası Genel Müdürlüğüne, altı ay geçmeden, Emlak Bankası
Genel Müdürlüğüne getirilmiştir.
Civan'ın ilk icraatı, banka bünyesinde, banka
müfettişlerinden ve bankacılardan oluşan Horzum
Araştırma Komisyonunu dağıtmasıydı.
Civan'ın adı geçen yolsuzlukları
şöyle devam ediyor:
Anatepe Uydukent Projesiyle ilgili olarak birim
fiyatlarının çok yüksek tespit ettirilmesi.
Anatepe kapsamındaki işlerin Mang
firmasına devredilmesi ve bankanın 264 milyar lira tazminat
yükümlülüğüne sokulması.
ESKA şirketine ait Uluslararası Turizm ve
Ticaret Projesinde yapılan usulsüzlükler.
Ortadoğu Şehircilik Yatırım Anonim
Şirketine fazla ödemede bulunulması.
EKSAN firmasına, 35 milyon Alman Markı
kredinin, bankanın zarara uğratılarak,
kullandırılması.
KUTLUTAŞ firmasına,
İzmir-Bostanlı'da yaptırılacak konutlar için, o günün
fiyatlarıyla 101 milyar lira usulsüz avans verilmesi.
CAMEL Anonim Şirketine açılan krediler
sonucu, bankanın zarara uğratılması.
LOYTAŞ firmasına, bankanın zarara
uğratılması uğruna, kredi kullandırılması.
En son, bir kurşunlanma olayı sonucunda
ortaya çıkan, işadamı Selim Edes ve birçok kişinin de
adının karıştığı, hepimizce malum, bir sürü
suç.
Bu son olayla ilgili olarak Türk Ceza Kanununun 212,
214 gibi maddeleri uyarınca cezalandırılması amacıyla
kamu davası açıldı. İstanbul İkinci Ağır
Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonunda, sanık İbrahim
Engin Civan hakkında, 6.4.1995 gününde, Türk Ceza Kanununun ilgili
maddelerine göre yedi yıl altı ay ağır hapis cezası ve
62 milyar 500 milyon lira ağır para cezası verilmiş ve
karar, Yargıtay Birinci Ceza Dairesinin 20.9.1995 gün ve 1995/2389-2481
sayılı ilamıyla onaylanarak kesinleşmiştir.
Aslında, Engin Civan, ANAP dönemi
yolsuzlukları kahramanlarından sadece birisi; sadece bir günah
keçisidir...
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
devlet yönetiminin ciddiyeti ve kuralları vardır. Yasalar
çerçevesinde, liyakat gözetilerek ve mesuliyet şuuru ihtimamla aranarak
yönetim esastır. Genel müdür yardımcısı ve genel müdür
olabilmek için, belirli bir hizmet süresi ya da fevkalade başarı
aranır; çünkü, amaç, devlet yapılanmasında hizmetlerin
yerindeliğinin ve verimliliğinin azamî şartlarda
sağlanmasıdır.
233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye göre,
iktisadî hayata yön vererek, ticarî esaslara göre faaliyet gösterecek olan
devlet kurumları, ekonomik gereklere uygun olarak, verimlilik ve
kârlılık ilkeleri doğrultusunda, kendi aralarında ve millî
ekonomiyle uyum içerisinde çalışarak, sermaye birikimine yardım
etmek ve daha fazla yatırım kaynağı yaratmak
amacını güderler.
Yine, siyasal olarak, yasal olarak, genel müdürler üçlü
kararnameyle atanırlar "yetki ve paralellik" ilkesi
gereğince, aynı şekilde görevden alınırlar, ilgili
bakan, başbakan ve Cumhurbaşkanınca.
Anayasaya göre Başbakan, bakanların
görevlerini, Anayasa ve kanunlara uygun olarak yerine getirmelerini gözetmek ve
düzeltici önlemler almakla görevlidir, tabiî olarak bürokratlarını
da.
Genel müdür yardımcılığında,
40 milyar liralık usulsüzlüğe adı karışan birinin,
önce Denizcilik Bankası Genel Müdürlüğüne, çok kısa bir süre
sonra da Emlak Bankası Genel Müdürlüğüne atanması, birbiri
ardına yolsuzlukların devam etmesine rağmen görevde
tutulması; buradan çıkar sağlayanlar, bu çıkarları
görmezlikten gelip, ortak olanların bulunduğu sonucunu ortaya
koymaktadır.
Yine Anayasamıza göre, Cumhurbaşkanı
-görevlerinden dolayı- sorumlu değildir.
Cumhurbaşkanının imzasını taşıyan
işlemlerden dolayı, Başbakana ve ilgili bakana sorumluluk
düşer.
Engin Civan'ın genel müdürlüğü döneminde,
Başbakanlık görevi, Sayın Mesut Yılmaz'dadır; ancak,
Sayın Mesut Yılmaz, kendisinden beklenen ve yerine getirmekle yükümlü
olduğu, dikkat, ihtimam ve gözetme görevini layıkıyla yerine
getirmemiş, olaylara duyarsız kalmıştır.
Sayın Mesut Yılmaz, Engin Civan'ı
yakından tanımaktadır. Nitekim, 23.9.1995 tarihli
beyanında, Engin Civan'ı, kardeşi Turgut Yılmaz
vasıtasıyla tanıdığını itiraf etmiştir.
Bir iddiaya göre de, 1991 seçimlerinde, Engin Civan'ı, Anavatan Partisi
milletvekili odayı olarak düşünmüştür.
Görülen odur ki, Sayın Yılmaz, Engin
Civan'ı, rüşvet, yolsuzluk, beceriksizlik, deneyimsizlik ve
hırsızlığına rağmen korumuş,
kollamış, hukukî işlemleri başlatmamıştır;
açıkça, Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesinde ifadesini bulan
"görevi kötüye kullanma" suçunu işlemiştir.
Hukukta iki kavram vardır; suça iştirak ve
müteselsil sorumluluk. Suçun işlenmesine, eylem veya ihmalleriyle
katkıda bulunanlar müşterek suçludur...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın sözcü, son cümlelerinizle
konuşmanızı tamamlayın efendim.
MUSTAFA DEDEOĞLU (Devamla) – ... zararın
oluşmasına sebebiyet verenler de, müteselsil sorumludur.
Kanımızca, Engin Civan olayında,
Sayın Mesut Yılmaz, müşterek suçlu ve müteselsil sorumludur.
Sonuçlanmakla kararı çıkmış dosyalar ve derdest
dosyalardaki beyanlar, bu iddiamızı teyit eder niteliktedir.
Tabiî, birçok şirkete, yine, usulsüz kredi vermek
ve usulsüz işlemler yapmakla suçu subut bulmuştur Engin Civan'ın
ve diğer ceza dosyalarındaki belgeler, beyanlar ve iddialar tüm
ayrıntılarıyla incelendiğinde, Engin Civan'ın,
rüşvet alma, görevi suiistimal, görevi ihmal, hizmet sebebiyle emniyeti
suiistimal suçlarına, Sayın Mesut Yılmaz'ın
Başbakanlığı süresince de devam ettiği ve buna
rağmen, hakkında, dönemin Başbakanı tarafından hiçbir işlem
yapılmadığı anlaşıldığından, bu
eylemin, Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu
iddiasıyla, Sayın Mesut Yılmaz hakkında, Anayasanın
100 üncü maddesi uyarınca Meclis soruşturması açılması
gereği açıkça ortaya çıkmaktadır.
Yüce Meclisin takdirlerine arz ediyor,
saygılarımı sunuyorum. (DYP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Dedeoğlu'na teşekkür
ediyorum.
Şimdi, şahısları adına söz
isteyen milletvekillerinden birinci sırada bulunan Sayın Yılmaz
Karakoyunlu'ya söz vereceğim.
Buyurun Sayın Karakoyunlu. (ANAP
sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır.
YILMAZ KARAKOYUNLU (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Doğru Yol Partisi Grup
Başkanvekili Sayın Saffet Arıkan Bedük ve 57
arkadaşının, Başbakan Mesut Yılmaz hakkında vermiş
olduğu soruşturma önergesi üzerine görüşlerimi açıklamak
üzere huzurunuzdayım; bu vesileyle, Sayın Başkanı ve Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu kadar önemli bir
konunun görüşülmesi sırasında Genel Kurula hitap ederken,
etkileyici olabilecek ve konuyu omurgasından yakalayabilecek bir meseleyi
nasıl takdim ederim diye epey düşündüm. Hatta, yeteri kadar bu konuda
başarılı olabileceğim endişesini dahi hissettim;fakat,
neyse ki, çok kıymetli bir hukukçu arkadaşımız ve fevkalade
mahir bir soruşturma yöneticisi bir siyasetçimizin, daha evvelce bir
başka vesileyle yapmış olduğu konuşmalardan istifade
ettim ve bu konuda sizlere sunulabilecek en değerli, en güzel örnekleri
de, o kıymetli arkadaşımızın görüşlerinden ve
tecrübelerinden istifade ederek size takdim etme noktasına geldim.
Şimdi aramızda bulunan bu değerli
arkadaşımıza huzurunuzda teşekkür ediyorum. Hiçbir polemik
yapma endişesi ve ihtiyacı içerisinde olmadan, sadece, meseleyi
doğru karakteristiklerde tartışmak arzusuyla bu noktaya temas
ediyorum ve Sayın Ali Rıza Gönül'ün o harikulade güzel cümlesini
ödünç alarak konuşmama başlıyorum.
Sayın Ali Rıza Gönül, kabaca iki ay kadar
evvel, benzer nitelikteki bir soruşturma önergesi üzerine şahsî
görüşlerini beyan ederken şöyle diyor: "Türkiye, günlerdir bir
siyasî şovu izlemektedir..."Doğru... Türkiye, bugün de, Ali
Rıza Gönül'ün ifadesinde bulunduğu bir şovu ibretle izliyor ve
Ali Rıza Gönül arkadaşımız, o tarihte devam ediyor, diyor
ki: "Açıkça söylüyorum, günlerdir tartışılan ve ileri
sürülen iddia ve isnatların böylesine gayri ciddî delillerle ifade
edilmiş olmasına -orada bir teneffüs ediyor ve Yüce Meclisinize bir
sıfat izafe ediyor- bu gazi Meclis
ilk defa şahit olmaktadır." Doğru... Tutanaklara göre, Ali
Rıza Gönül'ün bu sözleri DYP sıralarından büyük alkış
alıyor ve "Bravo" ile ödüllendiriliyor. O sözler o gün
doğruydu.
Değerli milletvekilleri, o tarihte, Ali Rıza
Gönül'ün bu çok isabetli teşhisini
alkışladığınız ellerinizi bir an için
vicdanınızdan ayırın ve yeniden aynı anlayış
içerisinde alkışlamak üzere hazırlanın; çünkü, açıkça
söylüyorum ki, günlerdir tartışılan ve ileri sürülen iddia ve
isnatların böylesine gayri ciddî delillerle ifade edilmiş
olmasına, bu gazi Meclis, Ali Rıza Gönül'ün de imza koyduğu bir
önergeyle ikinci defa şahit olmaktadır. (ANAP sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, yine, Ali Rıza
Gönül'ün konuşmasından son derece önemli olduğunu gördüğüm
bir başka cümleyi ödünç alarak kullanmak zorundayım. "...
mişlerle, mışlarla, iddialarla, boş iddia ve isnatlara
dayanmasının, ciddî delillerle tevsik edilememiş
olmasının sıkıntısıyla; şovlara ve siyasette
benimsemeyecek yollara izin vermeyeceğini" ifade etmiş; bu
cümlesiyle de aldığı büyük alkışa güvenerek diyor ki
"bu siyasî terkibin suçüstünü Yüce Meclisin önüne seren -Ali Rıza
Gönül'ün ifadesine göre- bu önerge, tamamen siyasî amaçlarla
hazırlanmış, afakî görüşlerle donatılmış,
gayri ciddî iddialarla yuvarlanmış ve karakuşi isnatlarla
süslenerek -yine Ali Rıza Gönül'ün deyimiyle- bu gazi Meclisin
Başkanlığına..." Yine kendi imzasıyla takdim
edilmiştir.
HASAN DENİZKURDU (İzmir) – Sizinkiler
neydi?..
YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) – Şimdi, bu önerge,
çeribaşı torbasından farklı değil. Akla gelebilecek
her şeyin yerli yersiz doldurulduğu kırkambar önergedir.
MEHMET KORKMAZ (Kütahya) – Kabul ettiniz ama.
YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) – Hukuk
mantığı itibariyle ve yine Ali Rıza Gönül'ün deyimiyle,
illiyetsiz rabıtayla maluldür; yani, rivayet hukukuna
sarılmıştır. Siyasette rivayet kadar tehlikeli silah
yoktur. İslam hukukunda, rivayet, ravinin ahlakı kadar sahihtir.
(ANAP sıralarından alkışlar) Dolayısıyla da,
suçlamanın zemini siyasal olunca, tartışmada ahlakın
kapısından geçmek de masal olur; çünkü, ravi müşteki olursa,
rivayet gıybete döner ve şu anda, bir gıybet içerisinde olduğumuzu
ifade ediyorum. Buna da, ceza hukukumuzda suç tasnii deniyor. Tasni, Arapça
isimdir; tasni kelimesi "sun" kökünden gelir; sun, insanoğlunun
hayal dünyasında kendi zihnini döllemek demektir; yani, boş işle
uğraşmaktır. Yani, ceza hukukumuzda bunun anlamı, suç
uydurmak ve yakıştırmaktır. Suç tasnii de, adalet aleyhine
işlenen bir suçtur. Tasni, temelsiz iddialarla adil aklı elden
kaçırmak demektir. Adil akıl, Allah'ın adaletindeki
tartışmasız isabettir.
Değerli milletvekilleri, gerek önergenin metninde
gerekse biraz evvel şahsî görüşlerini açıklayan Muğla
Milletvekilimiz Değerli Dedeoğlu'nun yaptığı
konuşmada bir başka temasa yer verildi. Mevcut önergeye ve
Dedeoğlu'nun ifadesine göre, güya, Anavatan Partisi, 1991 seçimlerinde
Engin Civan'ı milletvekili adayı göstermek istemiş!.. Önergede
böyle bir iddia var.
Şimdi, suçlamanın telaşı bumerang
gibidir diyorum; çünkü, bu iddia gülünç geliyor. Çünkü, böyle gülünç iddialar,
artık rivayetten, iddiadan
çıkıp, gıybetin ahlakı içerisinde
tartışılabilir zaaflarla malul noktaya geliyor ve gıybet
de, eğer, kıyasa alet edilecek noktaya getirilirse, son derecede
tehlikeli bir silah oluyor; acemilerin elindeyse bu silah, sahibini yaralar.
Şimdi, Mustafa Dedeoğlu'nun
konuşmasından hareketle ve bu önergede yapılmak istenilen imaya
işaretle şunu söylüyorum: Bu önergeyle, DYP, Engin Civan'ı
Turgut Yılmaz aracılığıyla tanıyıp
önemsemesi, suç tasniinde kapsam genişletmesi noktasını gündeme
getiriyor. Eğer, bir an için, önergede belirtildiği gibi, Anavatan
Partisi 1991 seçimlerinde Engin Civan'ı milletvekili adayı
göstermiş ise, bu gıybetle ne amaçlanmıştır ona
bakıyoruz. İma etmek istediği mana, aşağı
yukarı, aşağılık, adi, hırsız,
dolandırıcı, devlet malına el atmış, örtülü
örtüsüz devlet varlığını zimmetine geçirmiş bir kimse
tarifi vererek, o tarihteki Anavatan Partisi milletvekili adaylarını
küçük düşürmek. Yani, ANAP'lılar böyle adamları milletvekili
yapar" demeye getiriyorlar. Eğer, bu mantık doğruysa ve
eğer, her iddia varit sayılabilecekse, ben de bir rivayete dayanarak
diyebilirim ki, ANAP, 1991 seçimlerinde Tansu Hanımefendiyi de
milletvekili göstermiş olabilir. O takdirde, biraz evvel Engin Civan için
izafe edilen veya imasında bulunulan "adi, devletin malına el
atmış, örtülü örtüsüz her şeyi zimmetine geçirmiş"
iddiası geçerli olur mu?.. Böyle bir iddiaya dayalı olarak bir
milletvekilliğini aşağılama mekanizmasını, siyasî
amaçlı bir önergenin desteği yapmak mümkün olabilir mi?.. Eğer,
bu geçerliyse, herkes için geçerli olur, oradaki imza sahiplerinin tamamı
içindir.
Peki, bu musibete, buna niçin işaret edilmek
istenmiştir; siyasî amaç...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Karakoyunlu,
konuşmanızı tamamlayın efendim.
YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) – Peki efendim. Bu kadar
fevkalade önemli bir konu üzerinde 10 dakikada hiçbir şey söylenmesi
mümkün değil.
İRFETTİN AKAR (Muğla) – Daha konuya
girilmedi!
YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) – Şimdi konuya
giriyorum.
Neden, bu kadar, Pandora'nın kutusunu veya
doğu mitolojisinin lafıyla "rivayet torbasını
açmak" ihtiyacını hissetmiştir. Bir diyalektik merakı
vardır; yani, sık sık görülen zaafla maluldür.Bir düşünceyi
doğru aktarmanın yolunu seçemeyince, eğriden izafe edilebilecek
değerlerin zaafına sığınarak zihinlerde tereddüt
yaratmaktır. İmza koyanların aşağı yukarı
hemen hepsi, bu önergeye niçin imza koyduklarını bilmeden imza
koymuşlardır.
İRFETTİN AKAR (Muğla) – Hayır...
Hayır...
MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) – Olmadı
şimdi...
YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) – Bakın, izah edeyim,
müsaade edin; çok rahatlıkla edeyim.
Doğru Yol Partisinin milletvekilleri Türkçeyi
mükemmel kullanan insanlardır. Mesela, bu önergede birinci imza sahibi
olan Saffet Arıkan Bedük Beyefendi arkadaşımız, Türk dilini
mükemmel konuşur, hitabet sanatında ustadır, dilde selâseti vardır.
Selâset, çöl ortasında serin ve berrak bir ırmağın
akışı demektir. (DYP sıralarından alkışlar
[!]) Öyle güzellikte konuşan bir arkadaştır. Keza, Ali Rıza
Gönül arkadaşımız bir belagat ustasıdır. Keza,
aynı şekilde, Mehmet Gözlükaya arkadaşımız hitabet
ustasıdır ve âdeta, bu işe büyük üstünlükler
kazandırmış örnekler vermiştir. Bu kadar mükemmel Türkçe
diline vâkıf olanların, eğer bu önergeyi okumuş
olsalardı, şu cümleyi imza etmeleri mümkün müydü?! Cümleyi okuyorum:
"Son yıllarda halkımız büyük ilgisini çeken yolsuzluk
iddiaları, Türk Halkının nefretini
kazanmıştır." Ne öznesi ne nesnesi ne tümleci ne fiili
oturmamış olan bir cümleyi Türk dilini bu kadar mükemmel kullanan üç
grup başkanvekilimizin imza etmesi mümkün değildir. (ANAP
sıralarından alkışlar) Okumadan imza etmişlerdir.
Hatta, o kadar okumadan imza eden arkadaşımız var ki bu
önergede, şikâyet edildiği tarihte Mesut Yılmaz kabinesinde
bakan...
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Bildiği için imza
etmiş.
YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) –Değerli
arkadaşlar, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili
olarak, yine, Mustafa Dedeoğlu arkadaşımızın
getirdiği görüşler var. 10 dakika içerisinde, 233 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin detaylarına ilişkin olarak hukukî
tefsirler getirmek mümkün değil. Bu konuda da, yine, Ali Rıza Gönül
arkadaşımızın bana fevkalade büyük yardımı oldu.
Yapmış olduğu konuşmadaki kısmı aynen okursam
"233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname veya ona bağlı
olarak getirilmiş 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname veya 3071
sayılı Kanunda tamamen özerk, özel hukuk hükümlerine tabi, kendi
denetimlerini kendi içinde yürüten, buna mukabil, almış
oldukları karar itibariyle Yüksek Denetleme Kurulunun malî, teknik ve
idarî denetlemesine tabi olan ve yine, yasal düzenlemeyle, KİT
Komisyonunda herhangi bir noktaya varılmadığında da Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülüp ibra edilen hukuk
sistematiği içerisinde herhangi birisine..."
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – TEDAŞ gibi...
ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) – TOFAŞ gibi...
YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) – Bravo... TEDAŞ
gibi... Çok teşekkür ediyorum. Arkadaşınıza da söyleyin;
TEDAŞ'ı savunurken bunları söylemedi. TEDAŞ gibi bir
noktada, şimdi getirilip bir savunma yapması mümkün değildir.
Bakınız -tutanaklardan okuyorum- Ali
Rıza Gönül ne diyor: "Değerli arkadaşlarım, TEDAŞ
olayını izlemek için, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyi
çok iyi bilmek lazım -ve arkasından ilave ediyor- KİT
yönetimiyle ilgili bakan ve bağlı bakan 233 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin 39 uncu maddesi -doğru, 39 uncu maddesi- veya
yanılmıyorsam, 40 ıncı maddesindeki ilgili
bakanlık..." Hayır, Ali Rıza Gönül, o
konuşmasında yanılmıyor; doğru, 40 ıncı
maddesi, herhangi bir şekilde ilgili bakanlığına bir
mesuliyet tertip edilemeyeceğini açık seçik söylüyor.
NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) – Niye oy
verdiniz o zaman?..
YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) – Ben, Yılmaz
Karakoyunlu; İstanbul Milletvekili. TEDAŞ olayına geldim.
TEDAŞ olayı, son derece, gerçeklerden uzak, sadece siyasî amaçla,
sadece bir siyasî parti liderini... (DYP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar ) ...istihfaf etmek, istiskal
etmek, Meclis nazarında küçük düşürmeye yönelik siyasî tertip
olduğu için, reddettim. (DYP sıralarından alkışlar )
Şimdi, aynı şekilde, sizin
imzanızla gelen bu önerge de, yine, bir siyasî parti liderini küçük
düşürmeye, istihfafa, istiskale yönelik olduğundan ve tamamen siyasî
amaçla tertip edilmiş olduğu için ret oyu vereceğim.
Burada, aklı başında,
sağlıklı insanların doğru karar verirken tercih
edecekleri kriterlerin başında, hayal ile hakikati ayırabilme
kabiliyetinin iki temel unsurundan, akıl ve ahlakın intisaç
ettiği mükemmeli elde etmeleridir. Sizden beklenen budur. O tarihte,
nasıl, Ali Rıza Gönül'ün mükemmel hukuk tefsiri ve siyasî tertip
içerisindeki ahlakî savunmasına itibar ederek ret verdinizse, bunda da
aynı reddi vermeniz lazım.
BAŞKAN – Sayın Karakoyunlu, son cümlenizi
lütfen...
YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) – Son bir cümle; daha
fazla vaktinizi almayacağım.
Değerli arkadaşlar, siyasetin lisanında
üslup çok önemlidir. Bu üslup, iki türlü tezahür edebilir: Birinin adına
"ifade" ötekine "safsata" deriz. Safsatacı siyaset
mantığı ve yaklaşımı kadar tehlikeli unsur
yoktur; çünkü, bu cüret, hareket halindeki cehaletin ifadesidir. Safsatadan
kurtulmanın, elbette ki, yolu ve zahmeti vardır. Bunu, Rönesans
düşünürleri gündeme getirmişler ve tartışmışlar.
Mevlana'nın bir sözüyle konuşmamı
bitirmek istiyorum. Mevlana diyor ki: "Pislik kokan bir nesneyi atmak için
maalesef, ona dokunmak gerekir."
Ben de, siyasî tertipçiliğin gizlemeye
çalıştığı gerçeği açıklamak için, pislik
kokan bir şeye el sürdüm -Yüce Meclisten özür dilerim- gidip ellerimi
yıkayacağım.
Hepinize saygılar sunuyorum. (ANAP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Yılmaz Karakoyunlu'ya
teşekkür ediyorum.
Şimdi, söz sırası Afyon Milletvekili
Sayın Nuri Yabuz'da.
Buyurun Sayın Yabuz. (DYP sıralarından
alkışlar)
Konuşma süreniz 10 dakikadır efendim.
NURİ YABUZ (Afyon) – Sayın Başkan,
Meclisin değerli üyeleri; halk arasında kısaca
"Civangate" diye bilinen, zamanın Emlak Bankası Genel Müdürünün
yolsuzlukları ve bu yolsuzluklardan zamanın
Başbakanının sorumluluğu hakkında konuşmak üzere
söz almış bulunuyorum. Sözlerimin başında, hepinizi en
derin saygılarımla selamlıyorum.
Benden önce konuşan değerli
arkadaşım, Anavatan Partisinden Yılmaz Bey, burada, geç de olsa
bir şeyi itiraf ettive "siz haklıydınız" dedi;
bir idraki gösterdi; ama, bir aydan da fazla bir gecikmeyle, bu kürsüde
gösterdi. Eğer, bu idrak, bu şuur, bir ay evvel, şurada oturan Anavatan
Partili arkadaşlarımın arasında olsaydı, Türkiye'de
bugün bazı sıkıntılar bile olmayabilirdi. (DYP
sıralarından alkışlar) Ben, bu şuurlu
davranışın zamanında yerine getirilmesini isterdim.
Değerli arkadaşlarım, kaldı ki, iki
dosyanın da birbirinden farklı yanları çoktur. Birisinde, suç,
tam unsurlarıyla tekevvün etmiştir ve Türkiye'nin hür mahkemeleri,
bundan dolayı da, sorumluları cezalandırmıştır;
ama, öbüründe böyle bir durum yoktur. Bunu da belirtmeyi, sözlerimin
başında uygun görüyorum.
Şimdi, böyle bir meseleyi anlayabilmek için
ülkenin biraz dününe, zamanı biraz geriye almaya
çalışacağım.
Anavatan Partisi, 1980'den sonra, 1983
yılının 6 Kasımında, Türkiye'de yapılan seçimleri
büyük farkla kazanmıştır; çünkü yeni bir vizyonu, yeni bir sözü,
ülkenin önüne koyduğu büyük bir programı vardır. Bu program,
liberal ekonomik sistemdir, serbest piyasa ekonomisidir, devletin yeniden
yapılanmasıdır. Ülkemizdeki geniş halk kitleleri, bu
programın peşine takılmış ve Anavatan Partisini de
büyük bir ekseriyetle iktidar etmiştir. Ama, gelin görün ki, Anavatan
Partisi, bu söylevinden sonra, icraya geçerken neler yapmıştır:
Önce, devlet memurlarının yükselişindeki
hiyerarşiyi bozmuştur.
MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) – Prensler!..
NURİ YABUZ (Devamla) – Engin Civan gibi, daha
stajyer memur olanları "Amerika'da tahsil yaptı" diye, bir
matahmış gibi göstererek, devlette, hiç hak etmediği makamlara
getirmiştir, birden genel müdür yapmıştır ve bunun
adını da "prenslik" koymuştur. (DYP sıralarından
alkışlar) Prens, sadece Engin Civan mıdır; hayır.
İsmini burada saymaya lüzum görmüyorum, bu prensleri hepiniz biliyorsunuz.
Bu prensler, devlette hiyerarşik düzeni bozmuştur, gelenekleri
bozmuştur. Üstelik durum, sadece böyle de olmamıştır; bu
görevleri hak eden liyakatlı devlet memurları, saçlarını,
bu devlete, bu millete hizmet etmekle ağartanlar, hakları
yendiği için de, devlete hizmet etmekte daha sonra güçlük çekmiştir
ve onları tatmin etmek mümkün olmaktan çıkmıştır.
Yine, bu dönemdeki uygulamalar sırasında,
köşe dönmek, birden zengin olmak, katma değer üretmeden kağıt
alıp kâğıt satmak suretiyle, bilgisayarın
karşısında paraları bir yerden bir yere nakletmek,
çantalarla repo yapıp banka banka dolaştırmak suretiyle,
bazı vatandaşlar -tabiri caizse- gömgök zengin edilmiştir.
Yine, aynı dönemde, dönemin Başbakanı merhum
Turgut Özal "Anayasayı bir defa delmekle ne olur" diye hepinizin
hatıralarındaki bir lafı söylemiş ve bu devlete ve hepimize
çok lazım olan bir şeyi zedelemiştir. Yine "Benim memurum
işini bilir" demekle birtakım değerleri kökünden
değiştirmiştir.
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Hâlâ
oradasınız...
MUSTAFA BALCILAR (Eskişehir) – Senin liderin 114 milyarlık yat
yapıyor, onu sor.
NURİ YABUZ (Devamla) – Benim liderim hakkında
bildiklerinizi, bu hür kürsüden konuşabilirsiniz.
MUSTAFA BALCILAR (Eskişehir) – Hangi vergiyle,
hangi ticaretle yapmış onu, onu sor; Özal'dan filan bahsetme...
BAŞKAN – Sayın sözcü, şu anda üzerinde
konuşmakta olduğunuz konu, eski Başbakan Sayın Mesut
Yılmaz'la ilgili soruşturma önergesidir; siz ise on yıllık
bir dönemi eleştirmeye başladınız, ona
karşılık böyle sataşmalar olabilir.
Konu içinde kalırsanız, bu türlü
sataşmalar bahis konusu olmaz.
NURİ YABUZ (Devamla) – Eğer müsaade
ederseniz, değerli arkadaşlarım müsaade ederlerse, bugünkü
olanlarla ilintisini kuracağız.
MUSTAFA BALCILAR (Eskişehir) – Fazla geriye
gitme.
BAŞKAN – Yerinizden müdahale etmeyin efendim.
Buyurun sayın sözcü.
NECMİ HOŞVER (Bolu) – Sonra yat bir yerine
batabilir, arkadaş dikkat etsin Sayın Başkan.
NURİ YABUZ (Devamla) – Evet, kleptokrat bir
zihniyet getirilmiştir devlete ve hısım akrabayı kollamak
suretiyle, devlete, bilhassa kadrolarına nepotizm getirilmiştir;
yakınlar, haksız yere devletin üst kademelerinde görev
almıştır.
İşte, burada başlayan bozukluk, bugün,
Anavatan Partisi Genel Başkanı Sayın Mesut Yılmaz'ın
da söylediği "devleti şeffaflaştıralım, elleri
temizleyelim, temiz eller operasyonu yapalım" şeklindeki bir
duruma kadar gelmiştir.
Ben bir geçmişi, buraya neden geldiğimizi
anlatmaya çalıştım.
Evet, herkes, ellerini temizlemelidir; herkes, icraatını
da, bu milletin, bu devletin gözü önünde yapmalıdır, kapalı
kapıların arkasında hiçbir şey
yapılmamalıdır. Peki, elleri temizleyecek olanların, önce,
kendi ellerinin temiz olması gerekmez mi?! Ben diyorum ki, Sayın
Mesut Yılmaz, kendi Başbakanlığı döneminde genel müdür
olarak çalıştırdığı, her türlü yolsuzluğu,
her türlü haksızlığı, usulsüzlüğü
yaptığını bildiği bir adamı görevden almamak
suretiyle görevini ihmal etmiştir.
1961 Anayasasında, Başbakan, sadece, Bakanlar
Kuruluna önderlik, yöneticilik eder, hiyerarşik olarak önünde dururdu;
ama, 1982 Anayasasında, Başbakanın yetkileri ve görevleri
artırıldığı gibi, sorumlulukları da
artırılmıştır. Başbakan, kendisine bağlı
olan, Emlak Bankası Genel Müdürünün işlediği tüm cürümlerden
Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine göre sorumludur; anlatmaya
çalıştığım budur.
Değerli arkadaşlarım, biz, bunu hangi
şartlarda, nasıl yapıyoruz; ülkenin bugün içinde bulunduğu
zor şartlarda yapıyoruz. Ülkemizde, yaklaşık olarak bundan
üç üçbuçuk ay evvel bir Hükümet kurulmuştur. Bu Hükümetin öncelikle
çözmesi lazım gereken bir sürü sorun varken, bu tip şeylerle de
Türkiye'nin çok değerli vaktini almıştır. Benden önceki
konuşan değerli arkadaşıma da yürekten katılıyorum.
Bugün, Suriye ile sıcak çatışmanın
eşiğindeyiz, Rusya, kuzeyimize 50 tane üs kurdu, Yunanistan ve
Bulgaristan, yaklaşık bir ay evvel, birbirleriyle bir anlaşma
yaptılar; ülkede iç huzursuzluk had safhaya geldi; memurun ve işçinin
sorunları hepimizin gözünün önünde, ülkede, işsizlik, yokluk her
dönemden fazla bir duruma gelmiştir. Bütün bunları çözmenin
gereği varken; biz, bu Yüce Meclisi bir mahkeme gibi
çalıştırma itiyadı edindik ve bundan dolayıdır
ki, herkese ellerini temizlemesi telkin edilirken, biz de, bu telkinlerde
bulunan Sayın Mesut Yılmaz'ı, bu davayla ilgili ellerini
temizlemeye davet ediyoruz. Bu Meclisin adaletinden kimse kaçmamalı ve
korkmamalı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Yabuz,
konuşmanızı tamamlayın.
NURİ YABUZ (Devamla) – Bundan sonra da bu ülkenin
sorunlarına herkes temiz ellerle sarılmalıdır.
Ben, şu anda içinde bulunduğumuz siyasî
durumun nezaketine de uyarak, bu milletin önündeki sorunları bertaraf
edecek bir hükümetin tekrar bu çatı altında kurulacağı
inancımı hepinizin huzurunda ifade ederek, kurulacak hükümetin de
hayırlara vesile olacak hizmetleri, bir an evvel, memleketimin
yararına yapmasını diliyorum.
Hepinize en derin saygılarımı sunuyorum.
(DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Nuri Yabuz'a teşekkür
ediyorum.
Önerge üzerinde üçüncü söz, Tekirdağ Milletvekili
Sayın Enis Sülün'ün.
Buyurun Sayın Sülün. (ANAP sıralarından
alkışlar)
Sayın Sülün, konuşma süreniz 10
dakikadır.
ENİS SÜLÜN (Tekirdağ) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Seçenlerin hür iradelerinin sisteme egemen olduğu
yönetimlerde, hem toplumsal ihtiyaçlara cevap vermek hem de kendini, kendi
içerisinde kontrol etmek amacıyla siyasal kurumların güçleri
dengelendirilmiş, görevler
paylaştırılmıştır.
Kamunun ihtiyaç duyduğu hizmetler, genelde,
yasama, yargı ve yürütme şeklindeki faaliyetlerle yerine
getirilmektedir. Bunların aralarındaki uyum, kuvvetlerin, diğeri
üzerindeki tahakkümünün engellenmesi toplumsal barışı,
diğer yönden de, toplumsal morali oluşturmaktadır. Geleceğe
güven, sisteme saygı, kurumlara itibar, bu faaliyetlerin
inandırıcılığı oranında ve süresince fert ve
toplum için bir anlam taşıyacaktır.
Siyasî tarihimiz içerisinde, özellikle son zamanlarda,
ülkemizde artan yolsuzluk ve suiistimal olaylarında, bu kurumlar ile
diğer yargı organları; dolayısıyla, sistem
tartışılır olmuştur. Olaylarda, bazen
atanmışlar, bazen de seçilmişler suçlanmıştır;
sonuçta, tartışılan, toplum olmuştur.
Ancak, yolsuzluk olaylarının siyasî malzeme
ve çirkin pazarlıklara konu edilmesi bu kadar sık
kullanılmadı; fakat, görüyoruz ki, özellikle son beş yılda,
kamuoyuna yansıyan büyük yolsuzluk ve suiistimaller karşısında,
kurumlar, kuruluşlar, şahıslar suskun, iddiaların üzerini
örtme telaşı var. Belki de, cumhuriyet tarihi boyunca, böylesine
çirkin pazarlıklar neticesinde, hükümetlerin yıkılması ve
yeni koalisyon formüllerinin ortaya atılmasında, yolsuzlukların
üzerinin örtülmesi kaygısının yattığı bir dönem
görülmemiştir.
Koskotas dosyalarından bahisle, 1991
yılından sonra ülke yönetiminde bulunanlar, büyük yolsuzluk
olayları ve ciddiyetsiz devlet yönetimleriyle siyasî tarihimizde yer
alacaklar ve inanıyoruz ki, gelecek nesiller, bu konuda yapılan
suiistimalleri anlatacaklardır.
ANAP ve Sayın Mesut Yılmaz aleyhinde
-köşeye sıkıştıkları her dönemde-
asılsız olaylar ortaya atanlar; atıldıktan sonra düşen
çamurun kalan izinden medet ummaktadırlar.
Görüyoruz ki, milletin vicdanında, kamuoyunun
nezdinde mahkûm olanların bütün gayretlerinin gerçek amacı,
yargı yolundan kaçmak; böylece, sonu yaklaşan siyasî ömürlerini biraz
daha uzatabilmektir.
ANAP'ın ülkeyi yönettiği dönemle ilgili
birçok yolsuzluk iddiası ortaya atılmıştır. Bu
iddiaları ortaya atan iddia sahipleri, bu iddiaların
asılsız olduğu ortaya çıkınca, iddialar yargıdan
dönünce, bocalama dönemine girmiş, iftiracı durumuna
düşmüşlerdir. Kendi dönemlerinde yaşanan büyük vurgun ve
yolsuzluklar karşısında, kör kuruşun hesabını,
yetim hakkını aramaktan,
inandırıcılıklarını yitirmelerinden dolayı,
vazgeçmek zorunda kalmışlardır.
Âcizlik, ezilmişlik, beraberinde
şaşkınlık getirir. Nitekim, bu dönemde, Civan
olayının patlak vermesini, siyasî rakiplerine çamur atma ve kendi
yolsuzluklarını unutturma fırsatı kabul edenler, o dönemde
kısa bir Başbakanlık yapan ANAP Genel Başkanı Mesut
Yılmaz'ı suçlayacak kadar
şaşırmışlardır.
Civan olayı bir yaralama neticesinde ortaya
çıkmasına rağmen, Başbakanlığının son
günlerinde, bazı iddialar üzerine, Sayın Yılmaz, Civan'ı
görevden alma girişimlerini başlatmış; 1991 seçimleri
sonucu muhalefete düşünce bunu gerçekleştirememiştir.
Yaşadığımız, duyduğumuz rüşvet ve suiistimal
olaylarında siyasî isimler telaffuz edilirken, Civan olayında siyasî
unvana sahip bir isim yargıya intikal etmemiştir.
Oysa, hiçbir ilgisi olmamasına karşın,
Engin Civan'ı Sayın Mesut Yılmaz'a karşı kullananlar,
adları birçok yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarına karışan
isimleri Türkiye Büyük Millet Meclisine taşıyarak, onları
dokunulmazlık zırhına büründürmekten çekinmemişlerdir.
Kendi atadıkları, sonra da Meclise
taşıdıkları birçok isim şaibesini korurken, Sayın
Yılmaz, Engin Civan konusunda, kendi döneminde atanmamasına ve
tarafından görevden alınmak istenmesine rağmen, suçlu gibi
gösterilmeye çalışılmaktadır. Üstelik, aynı çevreler
Civan'ı göreve atayanlara Yılmaz'ı muhalif göstermelerine
rağmen, kendi yolsuzluklarını unutturmak gayesiyle, Civan
olayını Yılmaz'ın siyasî sorumluluğu içerisinde
değerlendirmeye çalıştılar; ama, bunda da
başarılı olamadılar.
Bugün, aynı çevreler, yüzlerce, binlerce Civan
edebilecek şaibeleri siyasî pazarlık ve şantaj konusu haline
getirerek örtme telaşındadırlar. Kamuoyuna açıklanan
iddialar muhataplarınca cevapsız kalırken, koalisyon ortağı
tarafından gerçek manada yetim hakkı aramak, arkadan hançerlemek
olarak nitelendirilmiştir. Oysa, Başbakan Sayın Mesut
Yılmaz, yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarının üzerine cesur bir
şekilde gittiği için Hükümeti yıkmakla suçlanmış,
yolsuzluk iddialarını siyasî pazarlık ve
başbakanlığını sağlama alma konusu yapmayarak,
dürüst bir politikacı olduğunu kamuoyuna
ispatlamıştır.
Hayretimizi gizleyemediğimiz bir husus ise, daha
düne kadar, Yılmaz'ı, hayalî yolsuzluk senaryoları içerisinde
gösterme konusunda başarılı olamayan bazı çevreler, bugün,
Sayın Yılmaz'ı, yolsuzluk olaylarının üzerine
yürüdüğü gerekçesiyle eleştiren bir noktaya gelmişlerdir.
Milletine verdiği söze sadık kalma, hak
arama, dürüstlükte örnek olma uğruna Hükümetin dahi
yıkılmasını göze alan Yılmaz, üzeri örtülmeye
çalışılan birçok yolsuzluk iddiaları
karşısında, milleti adına hak aramaktadır. Üstelik,
Koalisyon Protokolünde, yolsuzlukların
araştırılmasını içeren bir madde de mevcuttur.
Değerli milletvekilleri, elbirliğiyle,
toplumsal huzurumuz için, geleceğe umutla bakabilmemiz için, demokrasimizi
yaşatabilmemiz için yargıya güveneceğiz; yasama görevini en iyi
şekilde yerine getireceğiz; ancak, bunların
gerçekleşebilmesi için de siyasette dürüst olmalı; toplum için,
dürüstlüğü mükâfatlandırmalı, suçluyu
cezalandırmalıyız. Siyasî cezalandırma yeri de
sandıktır. Yolsuzluk olaylarının, suiistimallerin kamuoyuna
açıklanmasından rahatsız olanların,
tartışılmasından ürkenlerin, yarın, milletin huzurunda
gereken dersi alacakları kaçınılmazdır.
Yukarıda temas ettiğim gibi, sizler,
suiistimallerin adresini başka adreslerde, adları da başka
adlarda arayınız. Mesut Yılmaz'da suiistimal olmaz; suiistimal
de Mesut Yılmaz ile olmaz.
Hepinize saygılar sunarım. (ANAP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Enis Sülün'e teşekkür
ediyorum.
Sayın milletvekilleri, Sayın Ali Rıza
Gönül'ün, Başkanlığımıza bir yazılı
müracaatı ulaştı. "Sayın Yılmaz Karakoyunlu,
konuşmasında, şahsıma sataşmada bulunduğundan,
İçtüzük gereğince, cevaplandırmak için söz talebinde bulunuyorum"
diyor Sayın Ali Rıza Gönül.
Ben, Sayın Yılmaz Karakoyunlu'nun
konuşmasında, Sayın Ali Rıza Gönül'e yönelik herhangi bir
sataşma tespit etmedim; tam aksine, Sayın Karakoyunlu, Sayın Ali
Rıza Gönül'e, Mecliste pek alışık
olmadığımız ölçüde övgülerde bulundu. Eğer, söz talebi
'ben bu övgülere layık değilim' şeklindeyse sataşma
olabilir. (ANAP sıralarından alkışlar) Bu aşamada
sataşmanın gerçekleşmesi, Sayın Yılmaz Karakoyunlu'nun,
Sayın Ali Rıza Gönül'ün tarihi belirtilen konuşmasında sarf
ettiği cümleleri değiştirmesiyle mümkün olurdu. Halbuki, benim
izlediğim kadarıyla, Sayın Karakoyunlu, sadece, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünden cümleler okumuştur; onun için,
Sayın Ali Rıza Gönül'ün söz talebini yerine getiremiyorum;
teşekkür ederim.
ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) – Sayın
Başkan, sizin de ifade ettiğiniz gibi, eğer ortada bir
sataşma yoksa, hiç olmazsa, Yüce Heyete ve Sayın Karakoyunlu'ya,
mikrofondan, bir teşekkür edeyim; ona fırsat verin.
BAŞKAN – Tamam, teşekkürünüz de tutanaklara
geçti.
Şahısları adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, son söz, hakkında
soruşturma açılması istenen eski Başbakan Sayın Mesut
Yılmaz'a aittir.
Sayın Yılmaz, konuşma yapacak
mısınız efendim?
BAŞBAKAN A. MESUT YILMAZ (Rize) –
Yapmayacağım Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Mesut Yılmaz söz hakkını
kullanmıyorlar.
Meclis soruşturması üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, eski Başbakan Mesut Yılmaz
hakkında Meclis soruşturması açılıp
açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım; ancak,
oylamadan önce, konuyla ilgili olarak, Başkanlığımıza
iki açık oylama talebi intikal etmiştir; onları okutup,
bilgilerinize sunacağım.
Birinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayın Mesut Yılmaz
hakkındaki (9/6) No'lu Civangate konulu Meclis soruşturması
önergesi oylamasının açık oyla yapılmasını arz
ederiz.
BAŞKAN – Şimdi, imza sahiplerinin Genel Kurul
salonunda hazır bulunup bulunmadıklarını tespit
edeceğim:
Şevket Kazan?.. Burada.
Süleyman Arif Emre?.. Burada.
Zeki Ünal?.. Burada.
Musa Demirci?.. Burada.
Ömer Özyılmaz?.. Burada.
Yakup Budak?.. Burada.
İ. Ertan Yülek?.. Burada.
Sıtkı Cengil?.. Burada.
Ahmet Çelik?.. Burada.
Musa Okçu?.. Yok.
Ömer Naimi Barım?.. Burada.
Ahmet Cemil Tunç?.. Burada.
Alaattin Sever Aydın?.. Burada.
Cafer Güneş?.. Burada.
Mehmet Sıddık Altay?.. Burada.
Murtaza Özkanlı?.. Burada.
Yeterli imza bulunmaktadır.
İkinci önergeyi okutup, bilgilerinize sunuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmeleri tamamlanan (9/6) esas numaralı
soruşturma önergesinin oylamasının, İçtüzüğün 143 üncü
maddesi gereğince, açık oylama şeklinde
yapılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Cumhur Ersümer Mehmet
Salih Yıldırım
Çanakkale Şırnak
Nizamettin
Sevgili Enis
Sülün
Siirt Tekirdağ
Yusuf Pamuk Refik
Aras
İstanbul İstanbul
Nejat
Arseven Muzaffer
Arslan
Ankara Diyarbakır
Abbas
İnceayan Ahmet
Alkan
Bolu Konya
A. Ahat Andican İbrahim
Çebi
İstanbul Trabzon
Metin
Öney Erkan
Kemaloğlu
İzmir Muş
Yusuf
Ekinci Yusuf
Selahattin Beyribey
Burdur Kars
Yaşar Topçu Mehmet
Ali Altın
Sinop Kırşehir
Sadi
Somuncuoğlu Suha
Tanık
Aksaray İzmir
BAŞKAN – Şimdi, açık oylamanın
şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım:
Öncelikle, açık oylamanın, adı okunan
sayın milletvekillerinin, kürsüye konulacak oy kutusuna oy
pusulasını atması suretiyle yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Açık oylamanın, adı okunan sayın
milletvekilinin, ayağa kalkarak, kabul, ret veya çekimser şeklinde
oyunu belirtmesi suretiyle yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Açık oylama, oy kupaları sıralar
arasında dolaştırılmak suretiyle yapılacaktır.
Değerli arkadaşlarım, yanında
basılı oy pusulası bulunmayan sayın milletvekillerimiz,
adını, soyadını, seçim çevresini ve oyunun rengini beyaz
bir kâğıda yazıp, imzalamak suretiyle oylarını
kullanabilirler; yapılan yanlışlıklarda oylar geçersiz sayılmaktadır.
Kupalar dolaştırılsın.
(Oyların toplanmasına başlandı)
2. —Aydın Milletvekili Ali Rıza
Gönül ve 61 arkadaşının, partisine oy kazandırmak
amacıyla Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü yöneticilerine
verdiği talimatlar neticesinde ÇAY-KUR’u zarara uğratmak suretiyle
görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun
240 ve ilgili hükümlerine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Mesut
Yılmaz hakkında Meclis soruşturması açılmasına
ilişkin önergesi (9/7)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi,
ikinci sırada yer alan, Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve 61
arkadaşının, partisine oy kazandırmak amacıyla Çay
İşletmeleri Genel Müdürlüğü yöneticilerine verdiği
talimatlar neticesinde Çay-Kur'u zarara uğratmak suretiyle görevini kötüye
kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ve ilgili
hükümlerine uyduğu iddiasıyla, eski Başbakan Mesut Yılmaz
hakkında, Anayasanın 100 üncü maddesi uyarınca bir Meclis
soruşturması açılmasına ilişkin önergesinin
görüşmelerine başlıyoruz.
Bu görüşmede, sırasıyla, önergeyi
verenlerden ilk imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer imza
sahibine, şahısları adına üç üyeye ve son olarak da
hakkında soruşturma istenmiş bulunan eski Başbakan Mesut
Yılmaz'a söz verilecektir. Konuşma süreleri 10'ar dakikadır.
Meclis soruşturması önergesi, Genel Kurulun
4.6.1996 tarihli 57 nci Birleşiminde okunmuş ve
bastırılarak sayın üyelere
dağıtılmıştır; onun için, önergeyi tekrar
okutmuyorum.
İlk söz, önerge sahibi olarak Sayın Mahmut
Nedim Bilgiç'e ait.
Buyurun Sayın Bilgiç.
Konuşma süreniz 10 dakikadır.
MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Adıyaman) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime
başlamadan, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Eski Başbakan
Mesut Yılmaz hakkında, Çay-Kur'la ilgili işlemlerden dolayı
verdiğimiz soruşturma önergesi üzerindeki görüşlerimi arz
edeceğim.
Çay tarımı ve sanayii, Doğu Karadeniz
Bölgesi ve özellikle Rize için çok önem arz etmektedir. Şöyle ki,
Doğu Karadenizli ve Rizeli çayla özdeşleşmiştir,
bütünleşmiştir. Orada, çay tarımı ve sanayiiyle ilgili
olarak bir teamül yerleşmiş ve bu sistem, bozulmadan, 1991
yılına kadar gelmiştir.
Rizemizde, Çay-Kur tarafından 45 fabrika, 3
paketleme tesisi yapılmış, 3092 sayılı Kanundan sonra
irili ufaklı 300'e yakın tesis kurulmuş ve bu tesisler, normal
üretim sezonuyla beraber, dört ay, tam kapasite çalışmışlardır.
Sektörün kuruluşundan bugüne kadar, yaprak
alımı mayıs ayında başlamıştır.
Mayıs ayından itibaren -sürgünler çıktıktan sonra-
alım başlamış; birinci sürgün döneminde -mayıs ve
haziran aylarında- mahsulün yüzde 38-40'ı, ikinci sürgün döneminde
-temmuz ve ağustos aylarında- yüzde 40-42'si, üçüncü sürgün ve son
dönemde ise geriye kalan yüzde 15-20'si alınarak fabrikalarda
işletilmiştir.
Burada önemle üzerinde durulan husus, normal olarak,
çay alımıyla beraber, fabrikalar da tam kapasite, mayıs
ayından itibaren çalışmaya başlar ve 120 günlük iş
günü süresi içerisinde, tam kapasite çalışan fabrikalarda
işçilerimiz de çalışırlar.
Bu uygulama, 1991 yılı hariç, öncesi ve
sonrası yıllarda hep böyle olmuştur. Bu uygulamalardan hiçbir
çalışanımız şikâyetçi olmamıştır;
çünkü, çalışmadan, emek vermeden, hiçbir işçi ve yöre halkı
ücret almak istemez.
1991 yılıyla beraber, 14 Eylül tarihi
itibariyle, ülke, erken genel seçim havasına girince, uzun yıllar
uygulaması devam eden çay alımı ve işlenmesi olayı
aniden siyasî istismara vesile olmuş; bu 45 fabrikanın rantabl
çalışmayan dönemlerinde normal olarak işçilerin
çıkarılması gerekirken, eylül ve ekim aylarında,
işçiler çıkarılmayarak; fabrikalar tam kapasite
çalışmadan, hiçbir üretim yapmadan, bu işçilerimize ücretleri
ödenmiştir.
Bunlar, demin, sayın
arkadaşımızın buyurduğu gibi, soyut kavramlar,
deliller değildir, Yüksek Denetleme Kurulunun raporlarıyla tespit
edilmiştir. Yüksek Denetleme Kurulunun raporlarında çok açık ve
seçik şekilde görülmektedir ki, 1991 ve 1992 yıllarının
ortalamasına baktığımızda, eylül ve ekim
aylarında, 13 bin işçimize, çalışmadan, oturtularak ücret
verilmiştir. Buna karşılık da, Anavatan Partisi, Rize'den 3
milletvekilliği istemiştir. Bu, bir siyasî istismardır;
aynı zamanda, dolaylı şekilde, yörenin milletvekili olan o günkü
Başbakanın, Çay-Kur'u ve o günkü yöneticilerini, çok kötü
şekilde, siyasî baskıyla taciz yapmak suretiyle görevlerini kötüye
kullanmaya zorlama vardır.
BAŞKAN – Sayın Bilgiç, bir saniyenizi rica
edeceğim; sürenizin henüz 4 dakikalık bölümünü kullandınız,
kalan süreyi de kullanacaksınız...
(9/6) esas numaralı Meclis soruşturması
önergesiyle ilgili oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok.
Oylama işlemi bitmiştir.
Oy kupalarını kaldırın.
(Oyların ayırımına
başlandı)
BAŞKAN – Devam edin Sayın Bilgiç.
MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Devamla) –
Değerli milletvekilleri, ikinci garip uygulamayı da çay
alımıyla ilgili kısımda görüyoruz. Normal olarak, 1991
Mayıs ayında, rahmetli Kahveci tarafından, çay alım
fiyatları, kilogram başına 1 235, 1 310, 1 385 Türk Lirası
olmak üzere açıklanmış ve normal alım devam etmiştir;
yalnız, 14 Haziranda erken seçim sinyali verilince, Sayın
Başbakan, Rize merkezinde yaptıkları mitingte, Rizeli
hemşerilerine "şayet, üç milletvekilini bize verirseniz, çay
alım fiyatlarını 125 lira artıracağım"
demiştir. Dikkat buyurun arkadaşlar,
"artıracağım" demiştir,
"artırdım" dememiştir. Bir gün sonra, Çayeli
İlçesine gitmiştir; Çayeli İlçesinde yine, halkın tepkisine
göre "çay alım fiyatlarınızı 125 Türk Lirası
artırdım" demiştir.
Değerli milletvekilleri, burada çok açık
seçik bir şekilde, çay alım fiyatlarını
artırmanın, Başbakanın, keyfî olarak "ettim,
yaptım" demesiyle mümkün olmayacağını hepimiz
bilmekteyiz. Çay-Kur Yönetim Kurulu vardır; Çay-Kur Yönetim Kurulunun,
bunu, ekonomik değerlere, verilere göre artırması gerekirken,
Sayın Başbakan, bir gün önceki tepkiye kulak vererek,
artırılmadığı halde, bir gün sonra
"artırdım" diye Rizeliye beyanda bulunmuştur. Bunu,
Yüksek Denetleme Kurulu, raporunda, açık ve seçik bir şekilde ortaya
koymuştur. Şöyle ki, geriye doğru gittiğimizde,
Ağustos 18-19 oturumunda, sonradan karar alınmış gibi, yani
istim arkadan gelmek suretiyle, bir karar alınarak, çay alım
fiyatlarının 125 Türk Lirası artırıldığı
görülmüştür.
Demek oluyor ki, arkadaşlar, burada, iki türlü,
vazifeyi suiistimal ortaya çıkıyor; birisi evrak üzerinde tahrifat,
bir diğeri ise, açık bir şekilde, hiçbir ekonomik veriye
dayanmadan, tamamıyla rey almak için, tamamıyla seçim bölgesinden üç
milletvekili çıkarmak için, çay üreticisine -keşke daha önce fazla
verilseydi- seçim arifesinde, seçim sathı mailinde 125 Türk Lirası
fazladan verilerek, ekonomik planlaması yapılmadığı
için, kurumun -aşağı yukarı- 64 milyar lira, bugünkü
parayla, 1 trilyon 200 milyar lira zarara uğratılması.
Değerli milletvekilleri, burada, açıkça
görülüyor ki, oy almak için, devletin kurumlarını dilediği gibi
kullanarak, bürokratlara, sonradan, tacizle karar
aldırılmıştır.
Üzerinde durulması gereken nokta, hiçbir ekonomik
planlama olmadan, kuru çaya da zam yapma imkânı bulunmadığı
için, Çay-Kur'u büyük ölçüde zarara sokulmuştur ve Çay-Kur, yine,
kısa vadeli borçlarla hayatını idame ettirmek zorunda
kalmıştır.
Değerli milletvekilleri,
hafızalarınızı yokladığınız zaman,
1986'lı yıllarda, muhterem basının yayınından
"AKFA" denilen bir şirketin ismini çokça duyduğunuzu
algılayabilirsiniz. 3092 sayılı Özel Teşebbüse Çay
İşleme Kanunu çıktıktan sonra, görüyoruz ki
arkadaşlar, AKFA Şirketinin teşvik alım işi, daha bu
kanun çıkmadan önceye rastlıyor. Teşvikinden fabrikanın
kuruluşuna ve kredilendirilmesine kadar, o günün ilgili bakanı Mesut
Yılmaz, bizzat ilgileniyor. Sayın Mesut Yılmaz'ın bu
fabrikayla ilgilenmesini bir noktada doğal karşılayabiliriz;
şöyle ki, bölgesine özel teşebbüs geliyor, işsizlik
azalacaktır, çay daha iyi işlenecektir; fakat, KİT alt komisyon
raporlarına baktığımızda görülen ikinci şey, AKFA
ile o kadar ilgilenilmiş ki, AKFA'nın, Çay-Kur'un pazar payından
biraz alabilmesi için, ÇAY-KUR üzerinde birtakım oyunlara gidilmiş.
Şöyle ki, Çay-Kur'un alım programı değiştirilmiş,
münavebeli alım sistemi getirilmiş. Çay-Kur, bundan önce, her gün çay
alırken, bir gün alınmış, bir gün alınmamış.
Sebebi de şu: Çay sürgünü, 12 saatten fazla bekleme imkânına sahip değil;
beklediğiniz takdirde, işleme imkânı yok; onun için, binbir çileyle
çay sürgününü yetiştirip toplayan Rizeli hemşerilerimiz...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Konuşmanızı
tamamlayın efendim; kestiğim süreyi de kullanacaksınız.
MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Devamla) – Rizeli
çiftçilerimiz, tabiî ki, ellerindeki çay sürgününü, Çay-Kur'u beklemeden, özel
teşebbüse, AKFA'ya getirmek zorunda kalmışlardır.
AKFA'nın, o günkü çay üreticisini -geçen bir iki
yıla kadar- ne kadar üzdüğünü, ödemede ne kadar üzdüğünü,
ödemede ne kadar yorduğunu hepimiz bilmekteyiz değerli
milletvekilleri. Çay-Kur, ödemeleri geciktirmiştir ve mecburen, alım
sahası, alım programı değiştirilmek suretiyle, günde 6
500 ton alım yaparken, geriye doğru beş seneye baktığımız
zaman, bu, 1 000 ve 1 100 tonu kesilmek
suretiyle AKFA'ya aktarılmıştır. Bu da, Çay-Kur'un 10
fabrikasının çalışmaması demektir. Burada da tamamen
bir suiistimal görülüyor arkadaşlar.
Çernobil hadisesini çok iyi hatırlarız.
Radyasyon hadisesinden etkilenen bölgede, o günkü hükümet, Çay-Kur'un 60 bin
ton çayını yakmış; fakat, yine, AKFA'nın
ambarlarındaki çaya dokunmayarak, "bu çay alımı bir
yıl önce yapılmıştır; bir yıl önce
depolanmıştır" gibi bir savla, AKFA'yı koruma yoluna
gitmiştir.
Değerli arkadaşlarım, bütün bunlar
gösteriyor ki, Anayasanın 100 üncü maddesine göre burada bir vazifeyi
suiistimal vardır; 240 ıncı maddeye göre bu soruşturma
isteminde bulunduğumuz dosyanın Meclis tarafından kabul
edileceğini, inceleneceğini ve karara
bağlanacağını umut ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, yakın demokrasi
tarihimize baktığımızda, devri sabık yaratmayan eski
siyasî büyüklerimizi görüyoruz. Bu siyasî büyüklerimiz, ülkenin birçok
meselesini, geriye bakmadan, ileriye doğru çözmüşlerdir. Bu Yüce
Meclisin de, geriye bakmadan, önüne bakarak, bu meselelerin altından
kalkmasının zamanı gelmiştir; büyük Türkiye'yi
yaratmanın zamanı gelmiştir; Yüce Türk Milleti, bu Yüce
Meclisten bunu beklemektedir.
Değerli arkadaşlarım, değerli
milletvekilleri; 24 Aralık seçiminden sonra çıkan tablodan milletimiz
çok memnun olmuştur; çünkü, Yüce Meclisin standardından ve
kalitesinden emin olmuştur; bu kalitede, bu seviyede bir Meclisin bu
milletin meselelerini göğüsleyeceğini ve halledeceğini
zannetmiştir; vatandaş, Türk Milleti bu umutla beklemiştir; ama,
aradan geçen dört ay içerisinde, milletin umudu tükenme noktasına
gelmiştir. Sokakta gezen vatandaş, Meclisin
çalışmasından ve Hükümetten memnun değildir. Bu Meclis,
devri sabıkı bir tarafa bırakarak, bu dosyaları, bir kanunî
düzenleme yapmak suretiyle, soyut kavramlarla buraya gelen TEDAŞ,
TOFAŞ dahil, bizim verdiğimiz, birtakım somut kavramlarla buraya
gelen bu dosyalarla beraber, hepsini bağımsız yargı
organına vermelidir; bu Meclisin ve milletin önünü açmalıdır.
Bu Meclis, bu ülkeyi 2000'li yıllara götürecek
önemli meselelerle uğraşmalıdır; milletin beklentisi budur.
Milletin umudunu tam tüketmeden bir tedbir alma zamanı gelmiştir.
Bütün sorunların ve sıkıntıların çözüleceği yer,
bu yüce çatının altıdır. Bu Meclisin içerisinde, ülkenin
birikmiş meselelerini çözerek, 2000'li yıllara doğru, geniş
ufuklara bakarak, ülkemizi aydınlığa çıkarmanın
zamanı gelmiştir, geçmektedir. Bunu yapmadığımız
takdirde, bu yüce millet, bunu bizden hesap olarak soracaktır; hiçbir
şey söyleme durumunda değiliz, hiçbir parlamenter, şu anda, dört
aylık icraatından dolayı kendi seçmenine hesap verecek noktada
değildir; zannetmiyorum verebilsin.
Gelin arkadaşlar, hep beraber, yücelen
değerler, yükselen değerler etrafında, vatan, millet tutkusu
etrafında birleşerek, ileri ufuklara doğru; içeride,
barışık, birbirini seven, sayan; dışarıda
-ateş çemberinden kurtulmak için- bütün meselelerini hallederek; 2000'li
yıllara, gelecek nesillere bu ülkeyi taşıyalım.
Bu Meclis, süresi içerisinde, siyasî istikrarı
kendi içinde sağlasın; mutlaka, istikrarlı icraat yapacak bir
hükümet bulmak suretiyle, bu ülkenin meselelerini, önümüzdeki yıllara,
azaltarak götürsün, büyüterek değil.
BAŞKAN – Sayın Bilgiç...
MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Devamla) –
Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Arkadaşlar, hal yeri bura olmalı, Yüce
Meclisin çatısı olmalı; hükümetler, burada, sizin takdirinizle
kurulmalı. Ülkenin reyiyle gelen her parti bizim
başımızın tacıdır. Bu milletin çift standart reyi
olmaz; bu millet, reyini sandıkta A'ya da, B'ye de, C'ye de
vermiştir; her rey de bizim için değerlidir.
Gelin arkadaşlar, şu meseleyi, şu
çatı altında; 2000'li yıllara, kendi içinde
barışık; güneydoğuyu kaynak tüketen bir yer olmaktan
çıkarıp çözen; ekonomiyi darboğazdan kurtaran; sosyal, kültürel
meseleleri çözerek, gelecek nesillere hakikaten aydınlık bir Türkiye
bırakan Meclis olma şerefini hep beraber taşıyalım.
Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Mahmut Nedim Bilgiç'e
teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, şimdi,
önergeyle ilgili olarak söz sırası, şahsı adına
birinci sırada söz alan Kütahya Milletvekili Sayın Mehmet Korkmaz'da.
Buyurun Sayın Korkmaz.
Sayın Korkmaz, konuşma süreniz 10
dakikadır.
MEHMET KORKMAZ (Kütahya) – Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü
yöneticilerine yaptığı baskı ve verdiği talimatlar
neticesinde Çay-Kur'u zarara uğratmak suretiyle görevini kötüye
kullandığı iddiasıyla eski Başbakan Sayın Mesut
Yılmaz hakkında, Aydın Milletvekili Sayın Ali Rıza
Gönül ve 61 arkadaşı tarafından verilen Meclis
soruşturması açılmasıyla ilgili önerge üzerinde söz
almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce, Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, Meclis
soruşturması açılması istenilen önergedeki hususlar 1991
yılını kapsamaktadır ve bu dönemde Çay-Kur'un ilgili
Bakanı, dönemin Maliye ve Gümrük Bakanı Sayın Adnan Kahveci'dir;
1991 yılının Başbakanı da Sayın Mesut
Yılmaz'dır.
Yüce Meclisten 20 Ekim 1991 tarihinde erken genel seçim
yapılması kararının alınmasından sonra, 1991
yılı yaş çay alım kampanyasında, seçimler nedeniyle,
eski uygulamalardan vazgeçilmiş; Çay İşletmeleri Genel
Müdürlüğünde fazla işçi çalıştırılmasıyla
ilgili Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun inceleme raporunda da
görüleceği gibi, mevsimlik işçilerin hepsinin, 120 günlük
çalışma sürelerini, Eylül 1991 ayında tamamlamaları
gerekirken, bazı fabrikalarda, eylül ve ekim aylarında hiçbir üretim
yapılmadığı halde, kampanya, seçimler nedeniyle, 25 Ekim
tarihine kadar devam etmiş ve bütün işçiler de, işlerine devam
ettirilmiştir.
Söz konusu bu kuruluşun, Tek Gıda
İş Sendikasıyla imzalanan, 1.1.1991 ilâ 31.12.1991 tarihleri
arasında geçerli olan toplu iş sözleşmesinin 19 uncu maddesinin
(G) fıkrasıyla, geçici olarak işe alınan işçilerin,
bir kampanya süresince, 120 gün çalışacakları,
karşılıklı imza altına alınmıştır.
Kampanyanın sonlarında, Kuruma ait olan 45 çay fabrikasında,
kampanya başlangıcında, 3 vardiya olarak üretim
yapılmasına göre alınan işçi sayısı, geçmiş
yıllarda, kampanyanın sonuna doğru her gün
azaltılırken, 1991 yılının, özellikle, erken genel
seçimlerin yapıldığı ekim ayında, işçi
azaltılması yoluna gidilmemiş ve bu nedenle Kurum zarara
uğratılmıştır.
Çay fabrikaları, bölgesine ve iklim
şartlarına göre, genellikle, mayıs ayının
değişik günlerinde üretime başlamakta ve Genel Müdürlükçe
kendilerine verilen kontenjan dahilinde mevsimlik işçi
alınmaktadır. 1991 yılında da, kampanya, 12 Mayısta
başlamıştır. Eylül ayında kampanyanın sona ermesi
gerekirken, 20 Ekim seçimleri nedeniyle, işçi sayılarında bir
azaltmaya gidilmemiş ve ekim ayında hiç
çalıştırılmayarak, Arhavî, Büyükköy, Cumhuriyet, Çiftlik,
Kalkandere, Sürmene, Taşçılar, Veliköy, Zihni Derin ve
Taşlıdere Fabrikalarının büyük bölümünde çay
işlenmediği ve bir iki fabrikada da işlenen iki veya üç günlük
yaprağın, önceki yıllarda olduğu gibi, diğer fabrikalara
nakledilmesi gerekirken, bu yapılmamış ve işçi
sayısının, sözü geçen 10 fabrikada, normalde 738'e indirilmesi
gerekirken, bu fabrikalarda çalışan 4 500 civarındaki mevsimlik
işçiler de 25 Ekim 1991 tarihine kadar çalıştırılmaya
devam edilmiştir.
Yine, Araklı, Azaklı, Çamlı,
Derepazarı, Eskipazar, Kemalpaşa ve Tirebolu gibi, çok düşük
kapasiteyle çalışan fabrikaların aldıkları
yaprakların diğer fabrikalara nakledilerek, kapatılıp,
işçilerin tasfiyesi veya en azından işçi
sayısının 1 vardiyaya göre azaltılması gerekirken ve
bu husustaki 1990 yılı denetim raporunun 5 numaralı temennisinde
yer alan "işçi giderlerinin kuruluşa getirdiği malî yük
dikkate alınarak, ilk 4 aydan sonra işçi azaltılması yolundaki
uygulamaya titizlikle devam olunması" istemine rağmen, 25 Ekime
kadar, 3 vardiya işçi, usulsüz olarak muhafaza edilmiştir.
Bu uygulama sonucu, kampanyanın en yoğun
olduğu haziran ayıyla üretimin en düşük ve hatta bazı
yörelerde hiç olmadığı ekim ayında ve kampanya
kapandıktan sonra, 45 kuru çay fabrikasında çalışan
işçi sayıları, son olarak 1990 yılına göre
karşılaştırıldığında; 1 Ekim 1990'da 12
393 kişi, 1 Ekim 1991'de ise 24 444 kişidir; 15 Ekim 1990'da 7 525
kişi çalışırken, 15 Ekim 1991'de 21 374 kişi
çalışmaktadır. Bu tabloya göre, 1 Ekim tarihi itibariyle 10 051
işçi ve 15 Ekim tarihi itibariyle de 13 849 işçi fazladan
çalıştırılmış ve maalesef hiç üretim yapmadan
maaş almışlardır.
Haziran ayında satın alınan yaş çay
yaprağı miktarı 109 036 ton ve çalışan işçi
sayısı ise 24 675 kişi; ekim ayına baktığımızda,
satın alınan yaş çay yaprağı miktarı 29 988 ton
ve çalışan işçi sayısı ise 21 374 kişidir.
Bu uygulamalar sonucu, 10 bin işçi, 1 ilâ 15 Ekim
tarihleri arasında 15 gün ve 16 ilâ 24 Ekim tarihleri arasında 9 gün
fazla çalıştırılmış olmakta ve bazı fabrikaların
eylül ayında hiç çalışmadığı nazara
alındığında ise, fazla çalıştırılan
işgünü 300 bini aşmaktadır.
Bir işçinin ortalama günlük maliyeti 170 bin lira
civarında olduğuna göre, Kurum, 1991 yılında,
yaklaşık olarak 50 milyar lira zarara uğratılmıştır.
Sayın milletvekilleri, bu zarar niçin meydana
getirilmiştir?.. Bu sorunun cevabı şudur: 20 Ekim 1991 tarihinde
yapılan erken genel seçimde, dönemin Başbakanı Sayın Mesut
Yılmaz Rize'den aday olmuş ve çay bölgelerinden, partisine daha çok
oy kazandırabilmek için, Kurumun genel müdürüne ve yönetimine baskı
yapmış olmasındandır.
Kâr ve zararı kendisine ait olan bu
kuruluşun, 1991 yılı itibariyle, sadece işçilik
maliyetlerinden dolayı 50 milyar liralık zararının, bugünkü
rakamlarla 1 trilyon lira civarındaki bu zararının -maalesef
Sayın Yılmaz'ın baskısı sonucu çayın da siyasete
alet edilmesiyle- faturası da ülke ekonomisine ödettirilmek zorunda
bırakılmıştır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 12
Mayıs 1991'de başlayan kampanyada yaş çay alım fiyatları,
1 235, 1 310 ve 1 385 lira olarak açıklanmış ve uygulamaya
konulmuştur. Ne var ki, erken genel seçimin yapılmasına karar
verildikten sonra bölgeye giden, 14 Eylül tarihinde Rize'de halka hitap eden
Sayın Yılmaz, seçimlerde 3 milletvekilini ANAP'a isteyerek, yaş
çay yaprağına verilen fiyatların üzerine kilo başına
125 lira fark vermeyi vaat eder.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Korkmaz, son cümlelerinizle
konuşmayı tamamlayın efendim.
MEHMET KORKMAZ (Devamla) – Rize'den Çayeli'ne geçen
Sayın Yılmaz, burada, bu farkı da vermiş ve seçim öncesi
rüşveti olarak verdiği bu farktan dolayı, yine baskısı
sonucu, yönetim kurulunun ağustos ayında aldığı bir
karara, sonradan tahrifat yapılarak eklenmiştir ve böylece
yapılan bu usulsüzlük sonucunda da Kurum, 1991 yılı
değerleriyle 62,5 milyar ek borç altına sokulmuştur; bu ek
borcun bugünkü güncel değeri de 1,2 trilyondur.
Muhterem milletvekilleri, izahına
çalıştığım her iki uygulama sonucu, kurum büyük
miktarlarda zarara uğratılmıştır. Dönemin
Başbakanı Sayın Yılmaz'ın baskıcı
tutumları bunlarla da kalmamış, erken genel seçim döneminde,
Başbakan ve beraberindeki heyetler Rize'de karagâh kurup, bölgede seçim
çalışmalarını yürüten Sayın Yaşar Okuyan ve
arkadaşları günlerce Çay-Kur tesislerinde
kalmışlardır. 11 Eylül 1991 tarihinde Sayın Yaşar
Okuyan ve beraberindeki 30 kişilik heyet, 13 Eylülde 100 kişilik
bayanlar grubu, 14 ve 15 Eylülde Sayın Yılmaz ve beraberindeki 200
kişilik heyetlerle Çay-Kur tesislerinde yenilmiş içilmiş ve 1991
yılı rakamlarıyla 24 649 700 lira olan masraflar da, 18.9.1991
tarih ve 2185 sayılı faturayla, Çay İşletmeleri Genel
Müdürlüğüne ödettirilmiştir; fatura elimizde...
SÜLEYMAN HATİNOĞLU (Artvin) – Gelin size de
yedirelim!
MEHMET KORKMAZ (Devamla) – Sayın milletvekilleri,
bunlarla da yetinilmemiş, Sayın Mesut Yılmaz'ın Rize'ye
gelişinde karşılamada kullanılan bez afişler için 300
metrelik patiska bezin alımı, metresi 16 bin liradan afişlerin
yazdırılması -ilçe belediyeleri adına
yazdırılmış olsa da- ile ilgili tüm masraflar Çay-Kur
tarafından karşılanmıştır.
MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) –
Raptiyeleri de var; onları unutmuşsun!..
SÜLEYMAN HATİNOĞLU (Artvin) – Boya
parası da var!..
MEHMET KORKMAZ (Devamla) – Bu güzide kuruluş,
kendi emelleri uğruna siyasete alet edilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
dönemin Başbakanı Sayın Mesut Yılmaz'ın baskı ve
talimatları sonucu, Kurum, 1991 yılında milyarlarca, bugünkü
değer itibariyle de trilyonlarca zarara
uğratılmıştır. Çay-Kur'un zarara
uğratılmasının tek sebebi, dönemin Başbakanı
Sayın Yılmaz'ın, partisine oy kazandırmak amacıyla,
Kurum yöneticilerine baskıda bulunması ve talimat vermesidir.
Böylece, Sayın Yılmaz, görevini kötüye kullanmıştır.
Bu nedenle, hakkında verilmiş olan Meclis
soruşturması açılması istenen önergeye kabul oyu
vereceğiz. Yüce Mecliste herkes aklanmalıdır diyen sizlersiniz.
Bu kapıyı siz açtınız; Sayın Yılmaz da
aklansın ve açtığınız bu kapıdan Sayın
Yılmaz da geçecek.
Buradan, bu soruşturma önergesi öncesinde
görüşülen önerge üzerinde konuşan ANAP Sözcüsü Sayın Yılmaz
Karakoyunlu, bu soruşturma önergesi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET KORKMAZ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Korkmaz, konuşma sürenizi
tamamladınız.
MEHMET KORKMAZ (Devamla) – Bağlıyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Şu anda görüştüğümüz
önerge, farklı bir önergedir; onunla ilgili görüşmeleri
tamamladık.
MEHMET KORKMAZ (Devamla) – Onunla irtibatı
sağlamak için...
BAŞKAN – Son cümlenizi söylemek üzere, mikrofonu
açıyorum.
Bu konuda, arkadaşlarınız, cevap
vereceklerse, sataşma dolayısıyla grubunuz adına söz
alabilirler.
MEHMET KORKMAZ (Devamla) – Sataşma yaratmak
niyetinde değilim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Efendim, başka bir önerge üzerinde
burada konuşamazsınız. O önergeyle ilgili müzakereler
tamamlandı, oylama bitti; sizin konuşmanızı bekliyorum,
oylama sonuçlarını açıklayacağım.
Konuşmanızı tamamlamak üzere, mikrofonu
açıyorum.
MEHMET KORKMAZ (Devamla) – Bu kürsüden indikten sonra
gidip ellerini yıkayacağını söyleyen Sayın
Karakoyunlu, çok merak ediyorum, ellerini yıkadıktan sonra Sayın
Yılmaz'ın elini sıkmış mıdır?
Yüce Meclisin bütün üyelerini kabul oyu vermeye davet
ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Mehmet Korkmaz'a teşekkür
ediyorum.
1.—Ankara Milletvekili Saffet Arıkan
Bedük ve 57 arkadaşının, Emlak Bankası Eski Genel Müdürü
Engin Civan’ın rüşvet karşılığı verdiği
krediler ve çıkar temin eden bazı tasarruflarına karşın
gerekli işlemleri yapmamak suretiyle görevini kötüye
kullandığı ve bu eyleminin TürkCeza Kanununun 240 ıncı
maddesine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Mesut Yılmaz
hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin
önergesi (9/6) (Devam)
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, eski
Başbakan Mesut Yılmaz hakkında Meclis soruşturması
açılmasına ilişkin (9/6) esas numaralı önergenin açık
oylama sonuçlarını açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı: 460
Kabul : 337
Ret : 116
Çekinser : 1
Mükerrer : 6
Böylece, eski Başbakan Mesut Yılmaz
hakkında Meclis soruşturması açılmasına karar
verilmiştir.
Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 109
uncu maddeleri gereğince, soruşturma, siyasî partilerin güçleri
oranında komisyona verebilecekleri üye sayısının 3
katı olarak gösterecekleri adaylar arasından her parti için ayrı
ayrı adçekme suretiyle kurulacak 15 kişilik bir komisyon
tarafından yürütülecektir.
Soruşturma komisyonunun görev süresi iki
aydır. Bu sürenin, komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve
kâtip seçimi tarihinden başlamasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. —Aydın Milletvekili Ali Rıza
Gönül ve 61 arkadaşının, partisine oy kazandırmak
amacıyla Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü yöneticilerine
verdiği talimatlar neticesinde ÇAY-KUR’u zarara uğratmak suretiyle
görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun
240 ve ilgili hükümlerine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Mesut
Yılmaz hakkında Meclis soruşturması açılmasına
ilişkin önergesi (9/7) (Devam)
BAŞKAN – İkinci sıradaki soruşturma
önergesiyle ilgili kişisel söz taleplerinden ikinci sırada, Ankara
Milletvekili Sayın Nejat Arseven bulunmaktadır.
Buyurun Sayın Arseven. (ANAP
sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 10 dakikadır.
NEJAT ARSEVEN (Ankara) – Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Doğru Yol Partisi tarafından, ne için ve
ne maksatla verildiği siz değerli milletvekillerince çok iyi bilinen
ve tabiî, mutlaka, veriliş sebebi, aziz milletimiz tarafından da çok
iyi değerlendirilecek olan, Başbakan Sayın Mesut Yılmaz
hakkında, geçmiş dönemdeki başbakanlığı dönemiyle
ilgili olarak, çaya, kiloda, sizin iddianıza göre, 100 lira -halbuki,
aslında 125 lira- zam verdiği ve Çay-Kur'da fazla işçi
çalıştırdığı gerekçesiyle açılması
istenilen Meclis soruşturmasıyla ilgili olarak söz almış
bulunuyorum. Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Aziz milletvekilleri, bu Mecliste, bundan önce, Refah
Partisi ve Demokratik Sol Parti de Meclis soruşturması önergeleri
verdiler. Buradan, Doğru Yol Partisi Grubundaki arkadaşlarıma
seslenmek istiyorum: Siz, hiç, bu iki siyasî partinin vermiş olduğu
soruşturma önergelerini takipte, sıralarında, böyle beş on
kişi oturduğunu gördünüz mü?.. Bu dahi, bu soruşturma
önergelerinin ne derece maksatlı, ne kadar içerikten yoksun, ne derece
siyasî maksatla verildiğini göstermesi açısından fevkalade
önemlidir. Bunu da, tabiî, burada, Yüce Meclisin değerli
milletvekillerinin hemen hepsinin, tamamının vicdanlarına ve
bizi seyreden değerli vatandaşlarıma da sunuyorum.
Sayın milletvekilleri, konuşmamın
başında, kısaca, bu, bir misilleme amacıyla verildiği
çok açık ve ne hikmetse, akıllarına aradan beş sene
geçtikten sonra gelen önerge hakkında, isnat edilenlerle ilgili, önce
teknik açıklamalarda bulunacağım, daha sonra da işin siyasî
yönünü size ifade etmeye çalışacağım.
Sayın milletvekilleri, önergede, 1991
yılı çay kampanyasında
120 günü doldurduğu ve üretim yapılmadığı halde
işçilerin çalıştırıldığı iddia
edilmektedir. Halbuki, yaş çay kampayasının
açılmasıyla birlikte, geçici işçiler, üretim miktarına
paralel olarak kademeli bir şekilde işe başlatılır ve
yaş çay kampanyası sonlarına doğru, yine, üretim
miktarında meydana gelen azalış dikkate alınarak iş
akitleri askıya alınır.
Geçici işçilerin bir kampanya döneminde en az 120
gün çalıştırılmaları, toplu iş sözleşmesinin
19 uncu maddesi gereğidir. Yoksa, bu 120 günlük süre, bu işçiler
fazla çalıştırılamaz manasındaki bir süre de
değildir. Öyle zannediyorum ki, bu önergeyi veren birçok
arkadaşım, kendi iktidarları döneminde, geçici işçilerin
işlerine son verilmemesi ve çalışma sürelerinin
uzatılması için değerli bakanlarının
kapısını da sık sık
aşındırmışlardır.
Sayın milletvekilleri, çay kampanyası
başlangıcında işe alınan ve 120 gününü dolduran her
işçinin iş aktinin askıya alınması da mümkün
değildir. Olayımızda, 12 Mayıs 1991 tarihinde açılan
yaş çay kampanyasının başında işe alınan
işçiler, 12 Eylül 1991 tarihinde 120 gününü doldurmuşlardır;
halbuki, yaş çay kampanyası 25 Ekim 1991 tarihinde sona
ermiştir. 12 Eylül 1991 tarihinden 25 Ekim 1991 tarihine kadar, işyerlerinin
işgücü ihtiyacı bulunduğu da açıktır; yaş yaprak
alımı ve üretimi devam etmektedir; işçilerin büyük bölümü, devam
eden bu üretim işinde
çalıştırılmışlardır. Kaldı ki, üretimi
sona eren fabrikalarda da, belirli bir süre, tasnif işlemlerinin tamamlanması,
el paketi üretimi, ambarların yerleştirilmesi, makine ve
teçhizatın bakım, onarım revizyon işleri, fabrikaların
genel temizliği ve fabrikaların gelecek yaş çay
kampanyasına hazırlanması gibi sebeplerle işçi
istihdamı da zorunlu bulunmaktadır. Dolayısıyla,
işçilerin istihdamı tamamen işgücü ihtiyacına dönük olup,
Çay-Kur yönetimine baskı yapılması ve politik istihdam gibi
durumlar asla vaki olmamıştır.
Yine, önergede, çay fiyatına, kilogram
başına 100 TL/kilogram ilave edildiği ve yönetim kurulu karar
defterinde tahrifat yapıldığı iddia edilmektedir. 1991
yılı çay fiyatları, Çay-Kur Yönetim Kurulunun 20 Mayıs 1991
tarih ve 1991/84 sayılı kararıyla, nisan-mayıs mahsulü için
1 235 TL, mayıs-temmuz-ağustos mahsulü için 1 310 TL, eylül-ekim
mahsulü için de 1 385 TL olarak tespit edilmiştir. Ancak, Çay-Kur Yönetim
Kurulu, 23.8 1991 tarih ve 1991/149 sayılı kararıyla, bu
fiyatlara 125 TL daha ilave yapmıştır. Ayrıca, bu 125 TL
ilave, o günün şartlarında yalnız çay üreticisi için değil,
Türkiye genelinde bütün tarım ürünleri için ve o yılki enflasyon da
dikkate alınarak yapılmış bir ilavedir. Çay-Kur Yönetim
Kurulu kararları, ana statüsü ve Türk Ticaret Kanununun defter tutmayla
ilgili hükümlerine göre, Çay-Kur'un bulunduğu yer noterliğince
onaylı karar defterine tarih ve sıra numarasına göre
yapıştırılıp mühürlenir ve bir nüshası da
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kuruluna gönderilir. Karar defterleri,
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun da denetimine tabidir. Bu
nedenle, uygulanan prosedür gereği, yönetim kurulu karar defterinde
tahrifat yapılması hiçbir şekilde mümkün değildir.
Yine, önergede, Sayın Başbakan ve
beraberindeki heyetlerin, bölgede bulunan Sayın Yaşar Okuyan ve
arkadaşlarının, 1991 yılı erken seçim döneminde,
Çay-Kur tesislerinde kaldıkları ve Kuruma gerekli ödemeleri yapmaktan
kaçındıkları iddia edilmektedir. Bu konuyla ilgili olarak
yapılan incelemelerde, Çay-Kur sosyal tesis ve konukevlerinden istifade
edilmesine ilişkin tutulan konukevi kayıt defterinde yapılan
incelemede, Sayın Başbakan Mesut Yılmaz, Sayın Yaşar
Okuyan ve beraberindeki heyetin, sözü edilen tarihlerde, Çay-Kur tesislerinde
kalmadıkları da tespit edilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün, bu önerge, Refah Partisi tarafından, eski Başbakan Sayın
Tansu Çiller'le ilgili olarak verilmiş bulunan ve değerli parti
gruplarına mensup hiçbir milletvekilinin parti taassubuyla değil, hür
vicdanlarıyla, Yüce Mecliste soruşturma önergesinin kabulünden sonra,
bu konuyu bir parti meselesi olarak gören Doğru Yol Partisi Grubunun, bir
müddet önce Refah Partisinin Genel
Başkanı Sayın Necmettin Erbakan'ın mal
varlığıyla ilgili, her türlü hukukî dayanaktan yoksun olarak
vermiş oldukları ve Demokratik Sol Parti Genel Başkanı
Sayın Bülent Ecevit'in kendi grup toplantısında basına ve
kamuoyuna yapmış olduğu çok haklı ifade ve gerekçelerle,
başta Demokratik Sol Parti olmak üzere, hemen her parti grubunun -tabiî,
Doğru Yol Partisi hariç- oylarıyla, bu Mecliste reddedilmiş olan
önergeden hiç de farklı olmayan gerekçelerle verilmiş bir önergedir.
AHMET SEZAL ÖZBEK (Kırklareli) – Sizin
oylarınız ne olacak?..
NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Siz, Doğru Yol Partisi
olarak, seçim meydanlarına çıkıp "Demirel diyor ki: 1991
çay fiyatı 2 bin liradır. Müjdeler olsun; hayırlı
olsun" ifadesini 1991 seçiminden hemen önce, beyannamenize koyup, bunu
bastırıp -ki, örneği, burada elimde- tüm Karadenizde
dağıtacaksınız ve bizim, 125 lira olarak vermiş
olduğumuz zammı az görüp, bunu 2 bin liraya çıkaracağınızı
tüm Karadenizde, işte bu elimdeki beyannameyle duyuracaksınız;
ondan sonra da gelip, o gün haklı gerekçelerle yapılmış
olan 125 liralık zammı çok göreceksiniz. İnşallah, bu
yayını, o bölgedeki, bizim, o gün 125 lira verdiğimiz
değerli Karadenizli vatandaşlarımız da seyretmektedir.
Değerli milletvekilleri, burada, hem Doğru
Yol Partisi ve onun o günkü yönetimi olarak iki türlü suç işleyip, hem
milleti, demin hepinize göstermiş olduğum beyanla
kandıracaksınız ve hem de seçim sonrası iktidar olduktan
sonra, bu taahhüdünüzü yerine getirmeyeceksiniz; yani, milleti kandıracaksınız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Arseven, son cümlelerinizle
konuşmanızı toparlayın.
NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Toparlıyorum efendim.
O gün, millete, Karadeniz Bölgesinin cefakâr çay
üreticisine, haklı nedenlerle -tabiî, Sayın Başbakanla hiç
alakası olmayan, Çay-Kur Yönetim Kurulunun onayıyla- verilen bu
zamdan ve geçici işçilerin kurumda ne kadar süre
çalıştırılacağından, Sayın Mesut
Yılmaz'ı sorumlu tutacaksınız. Bunu, hangi vicdan kabul
eder?
Ayrıca, asılsız isnat ve iftiralarla
Anavatan Partisini ve hükümetlerini suçladıktan sonra, "yolsuzluk
iddialarını araştıracağız" iddiasıyla
hükümet olduktan sonra; hatta, bu konu ve isimle bir bakanlık dahi
kurduktan sonra, bugün, aradan beş sene geçtikten sonra, hakkınızdaki
soruşturma önergelerinin kabülünden sonra; çıkacaksınız,
burada, o günün şartlarında çay üreticisine 125 lira zam
yapıldı diye, Sayın Mesut Yılmaz hakkında
soruşturma önergesi getireceksiniz.
Çok değerli milletvekilleri, böyle davranan bir
gruba, böyle davranan bir partiye sormazlar mı; siz, dörtbuçuk sene
iktidardaydınız, devlet elinizdeydi, Çay-Kur'a yeni bir genel müdür
getirmiştiniz, tüm yönetim kurulu üyelerini de
değiştirmiştiniz. Belki o gün, Çay-Kur'da, bu 125 lira fazla
verilmişti; onun hesabını, hükümette olduğunuz o günlerde
sormanız gerekmez miydi?
Peki, acaba bu millet, o gün, sizin 700 lira daha fazla
vereceğim diye ilan etmenizden sonra, bu 125 lirayı geri almanız
konusunda ne düşünürdü? Zannediyorum ki, tam size yakışan bir davranış
olurdu. Nasıl iktidara geldikten sonra, o iddia ettiğiniz,
vereceğinizi ifade ettiğiniz 700 lirayı vermediyseniz;
keşke, o, bizim verdiğimiz 125 lirayı da, geri alma yolunu
seçseydiniz.
Çok değerli arkadaşlarım, bu önergede,
en acı ve üzücü taraflardan birisi de, muhalif-muvafık, hemen tüm
partiler tarafından ve siyasetle uğraşan hemen herkes
tarafından takdir edilen, aziz milletimize ve ülkeye yapmış
olduğu katkılar, dürüst ve namuslu hizmetleriyle halka mal olmuş
dönemin Sayın Maliye Bakanı Rahmetli Adnan Kahveci'nin de, hakkı
olmadığı bir şekilde, burada rencide edilmesidir. Bu aziz
millet ve bugün burada bulunan, Rahmetli Kahveci'yle bu çatı altında
görev yapmış olan veya daha sonra seçilip, benim gibi bu kutsal
çatı altına gelen siz değerli milletvekilleri, Rahmetli Adnan
Kahveci'nin, hiç kimsenin emriyle değil, sadece ve sadece doğrularla
ve bu millete hizmet için, dürüst ve namuslu bir şekilde siyaset
yaptığını bilmektedir. O dönemde, Maliye Bakanlığına
bağlı olan Çay-Kur uygulamalarıyla ilgili olarak, Rahmetli Adnan
Kahveci'ye atılan bu çamurdan dolayı, bu önergede imzası bulunan
ve özellikle o günkü Sayın Mesut
Yılmaz Hükümetinde bakanlık görevi yapmış olan ve belki bu
kararların alınması konusunda fevkalade ısrarlı
davranan, bugün de sizlerin arasında siyaset yapan değerli
milletvekili arkadaşım başta olmak üzere hepinizi
kınıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bu Yüce Meclisin, hiçbir baskı ve yaptırım gücü
olmaksızın, sadece ve sadece değerli milletvekillerinin
vicdanlarında oluşan bir konsensüsle, bundan önceki haksız ve
hukukî tüm gerekçelerden yoksun önergede olduğu gibi, ne için ve ne
maksatla verildiği açıkça belli ve her türlü hukukî dayanaktan yoksun
bu önergeyi de reddedeceğine ve asıl önemlisi, bu gibi yanlı ve tamamen siyasî maksatlarla
verilecek soruşturma önergeleri verme yolunu da kapatacağına
inanıyor, bu önergeye Nejat Arseven olarak ret oyu vereceğimi ifade
ediyor, tekrar, Yüce Heyetinizi, en içten sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Ankara Milletvekili Sayın Nejat
Arseven'e teşekkür ediyorum.
Önerge üzerinde son söz, Sayın Ali Kemal
Başaran'a ait.
Buyurun Sayın Başaran. (ANAP
sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 10 dakikadır.
ALİ KEMAL BAŞARAN (Trabzon) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 1991'den 1995'e kadar Hükümetin
büyük ortağı DYP'nin sayın milletvekillerinin, 1991 seçimlerinde
çaya kiloda 125 lira fazla zam verdiği ve fazla işçi
çalıştırdığı gerekçesiyle, zamanın
Başbakanı Sayın Mesut Yılmaz hakkında Meclis
soruşturması açılması talebiyle verdikleri önerge
hakkında görüşlerimi Yüce Meclise arz edeceğim; bütün
milletvekili arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu önergede iki esas var:
Bunlardan birincisi -bu önergenin içerdiği gibi değil; zaten, bu
önergenin yazılışından maksadı da belli- 100 lira zam
yapılmış olması; esasında, bu, 100 lira değil,
125 liradır; biraz evvel de ifade edildi. İkincisi de, geçici
işçilerin 120 günden çok
çalıştırıldığıdır.
Ancak, tabiî, şu tarafı var: Biraz evvel arkadaşım
da izah etti; bu önerge neden şimdi verildi? Yani, bu önerge neden dört
yıl evvel verilmedi de şimdi verildi; 1991-1996... Esasında, bu
önergenin, bizim, daha önce, eski Başbakan Sayın Tansu Çiller hakkında
verilen önergelere verdiğimiz desteğe misilleme olarak verildiği
ve içeriği yönünden de çok fazla bir şey ifade etmediği, biraz
evvel söylediklerimden dolayı ortadadır.
Değerli arkadaşlar, bakınız, 1994
yılında, Meclisin tatile girdiği günlerde, biz, burada, o
zamanın Başbakanı Sayın Tansu Hanımla ilgili bir
soruşturma önergesi verdik. O soruşturma önergesi, basında çok
tartışılan, mal varlığıyla ilgili bir konudan
dolayı verilmiş bir önergeydi. Esasında, o önergede, biz,
şunu ileri sürüyorduk: Sayın Tansu Hanım, batan İstanbul
Bankasından kendine ait şirketlerin aldığı kredilerin
geri dönmediği; yani, İstanbul Bankasından Tansu
Hanımın dört şirketi kredi alıyor, İstanbul
Bankası batıyor, bu krediler geri dönmüyor ve İstanbul
Bankasını Ziraat Bankası devralıyor; Ziraat Bankası
müfettişleri bunu tespit ediyor. Ziraat Bankası müfettişleri,
Tansu Hanımın şirketlerini dava ediyor. Biz, o önergeyi verdimiz
zaman da iki davası hâlâ devam ediyordu.
Değerli arkadaşlar, kamuoyunda bu kadar
açık şekilde tartışılan ve birçok defa da tekzip
görmeyen olayla ilgili -basından izlediğimiz kadarıyla- bir
kişi için verilmiş soruşturma önergesine veya önergelerine
destek vermek vicdanî görevimizdi. Bakınız, o zaman, o önergeye,
CHP'li değerli milletvekili arkadaşlarımız da ret oyu
vererek bu Mecliste o önerge reddedilmiştir. Biz, o günden bu yana, bu
Mecliste, kim yanlış yapıyorsa, o yapılan
yanlışlığa gerekli cevabı verelim diye
vicdanımızla hareket etmişizdir ve getirilen önergelere de
vicdanî görevimizle kabul oyu vermişizdir.
Değerli arkadaşlarım, bu ülke
yalnız bizim değil, bu ülke hepimizindir; Refah Partisinindir,
Doğru Yol Partisinindir Anavatan Partisinindir, DSP ve CHP'nindir ve bütün
partilerindir; hepimizindir.
Ben, dört beş yıldır Meclisi
seyrediyorum; şunu görüyorum: Kim yanlış yapıyorsa, o
yanlış yapan bizdense, bizim adamımızdır, bizim
yanlışımızdır diye o yanlışı yapana
sarılıyoruz. Buna hiç hakkımız yok değerli
arkadaşlar.
Ben, bütün içtenliğimle şunu söylüyorum:
Bakınız, şahsen, Türkiye'de demokrasinin geleceği
açısından, Anavatan Partisi ile Doğru Yol Partisinin
birleşmesini savunan bir milletvekiliyim. Bizim hedefimiz, asla Doğru
Yol Partisi değildir; Doğru Yol Partisinin Genel Başkanı da
değildir; ama, bizim hedefimiz, bu ülkede yanlış kim
yapıyorsa odur.
Değerli arkadaşlar, geliniz, hep beraber olalım,
yanlışı yapana gerekli dersi verelim; ama, böyle duygusal da
olmayalım. Siz, bizim genel başkanımız için böyle
yaparsanız -ki, kamuoyunda dürüstlüğü tartışılmayan
genel başkanlardan biridir bizim Genel Başkanımız- biz de
sizin genel başkanınız için bunu yaparız gibi
yaklaşım güzel bir yaklaşım değildir.
Bakınız, bu önergeye göre, 100 lira zam
verilmiş; halbuki, o zam 125 liradır. Biraz evvel
arkadaşlarım ifade ettiler.
Değerli arkadaşlarım, biz, işçiyi
zamanından çok çalıştırmışız. Size,
şurada, bazı şeyler arz etmek istiyorum. Bizim
zamanımızda, yani 1991 yılında Çay-Kur'da çalışan
işçi sayısı 22 842 idi. 21.4.1992'de, KİT Komisyonunda, o
zamanın genel müdürünün -aynen zabıtlardan
çıkarılmıştır- söylediği sözler şöyledir:
"Çay Kurumunun norm kadrosu 22 518'dir." Yani, o zaman, Çay Kurumunda
fazla çalışan işçi sayısı takriben 300
civarındaydı. Genel Müdür Bey konuşmasında devamla "bu
kampanya döneminde işe gelmeyenler ve emekli olanlarla, bu
fazlalığı gidermek mümkündür" diye söylemiştir; ama,
yirmiiki gün sonra çay kampanyası 12 Mayıs 1992'de açılıyor
ve hemen bu kampanyanın ardından, Çay Kurumunun çalışan
işçi sayısı 25 081 çıkarılıyor; takriben, 2 bin
küsur işçi alınıyor. O sıralarda, orada ara seçimler
vardı ve İyidere'de belediye başkanlığı seçimi
yapılıyordu. O seçimler sırasında alınan işçi
sayısı 3 753 -ilave işçi sayısı-
dolayısıyla, 28 834 oluyor. Oysa, KİT Komisyonunda, Genel
Müdürün "Çay Kurumunun norm kadrosu 22 518" diye söylediği
sözler var.
Değerli arkadaşlarım, 6 201 işçinin
nasıl alındığının hesabını sormak da
var bu işin içinde; ama, şunu söylüyorum: Geliniz, şunların
hesabını da soralım, şunu gözden kaçırmayalım;
bakınız, 1992'de fabrikaların 22 tanesi bantlı sisteme
geçmiştir. Bantlı sistemde, çalıştırılan
işçi sayısı düşmektedir. Oysa, buna rağmen, 6 200
işçi alındı -biraz evvel söylediğim şekilde- daha az
işçi çalıştırmak gerekirken, daha çok işçi
çalıştırılmıştır.
Değerli arkadaşlar, 1991 yılında 96
bin ton yurtiçi çay satışına rağmen, ödenen reklam ve
tanıtma giderleri 452 milyon liraydı. 1992'de çay
satışı 75 bin tona düştüğü halde, reklam ve
tanıtma giderleri 17 kat artmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Son cümlelerle konuşmanızı
tamamlayın Sayın Başaran.
ALİ KEMAL BAŞARAN (Devamla) – Bu giderler, 7
milyar 911 milyon lira olmuştur; geliniz, bunu araştıralım.
1991 yılında 86 bin ton iç satış
yapılmasına rağmen, 836 bayie 14 milyar 676 milyon liralık
satış primi ödenmesine rağmen, 1992 yılında 75 bin ton
satışa kotalı satış yapacağım diye dokuz
bayie 72 milyar 583 milyon lira ödenmiştir; geliniz, bunları
araştıralım; neden ödenmiştir; bunu
araştıralım.
Çay Kurumu, 1992 yılında, Samsun'da, bayii
Alaman Gıda Sanayi Anonim Şirketine, teminat olmadan, o günün
fiyatlarıyla 68 milyar liralık çay verip, zamanı gelince de
parayı ödemeyen bu firma, devleti ne kadar zarara sokmuştur; geliniz,
bunu araştıralım.
Bunun gibi birçok konu daha var; fazla uzatmak
istemiyorum; ama, diyorum ki, bu soruşturma önergesi tamamen duygusal
olarak verilmiş bir soruşturma önergesidir. Bu soruşturma
önergesini, dolaylı yoldan bizim Başbakanımızı
ilgilendiren bir soruşturma önergesi gibi görüyorum. Ben, o zaman, yani,
çay mubayaası açıldığı zaman orada bulunuyordum; Sayın
Adnan Kahveci'nin, orada, vatandaşın direnişiyle, fiyatı biraz
daha yükselterek kampanyayı açtığını bizzat
yaşamış insanım.
Bu duygular içinde, bu önergeye ret oyu vereceğimi
açıklıyorum.
Yüce Meclisi, kalbî duygularla, saygıyla
selamlıyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Trabzon Milletvekili Sayın Ali Kemal
Başaran'a teşekkür ediyorum.
Meclis soruşturması açılmasına
ilişkin önergeyle ilgili, Sayın Başbakanın veya onun
adına bir bakanın söz talebi var mı? Yok.
Önerge üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, soruşturmayla ilgili önergenin
oylamasına geçeceğiz. Açık oylama önergeleri bulunmaktadır;
önce, onları okutup bilgilerinize sunacağım:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmeleri tamamlanan (9/7) esas numaralı
soruşturma önergesinin oylamasının, İçtüzüğün 143 üncü
maddesi gereğince, açık oylama şeklinde
yapılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – İmza sahiplerinin Genel Kurulda
bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim.
Nizamettin Sevgili?.. Burada.
Cumhur Ersümer?.. Burada.
Enis Sülün?.. Burada.
Mehmet Salih Yıldırım?.. Burada.
İbrahim Çebi?.. Yok.
Refik Aras?.. Burada.
Nejat Arseven?.. Burada.
Muzaffer Arslan?.. Yok.
YÜCEL SEÇKİNER (Ankara) – Tekabbül ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Tekabbül ediliyor.
İhtiyaç kalmayacak, ikinci önerge var.
Abbas İnceayan?.. Burada.
Ahat Andican?.. Burada.
Metin Öney?.. Burada.
Yusuf Pamuk?.. Burada.
Suha Tanık?.. Yok.
Yusuf Ekinci?.. Burada.
Selahattin Beyribey?.. Yok.
Yaşar Topçu?.. Burada.
Sadi Somuncuoğlu?.. Yok.
Mehmet Ali Altın?.. Burada.
İkinci önergeyi okutuyorum:
Sayın Başkan
Görüşülen Çay-Kur önergesinin açık oyla
oylanmasını saygıyla arz ederiz.
BAŞKAN – İmza sahiplerinin Genel Kurulda
bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim.
Şevket Kazan?.. Burada.
Süleyman Arif Emre?.. Burada.
Yeterli imza sayısı tespit edilmiştir;
diğerlerini tutanağa geçirmek üzere okutuyorum:
Ömer Vehbi Hatipoğlu (Diyarbakır)
Suat Pamukçu (Bayburt)
Nezir Aydın (Sakarya)
Ahmet Tekdal (Ankara)
Necati Çelik (Kocaeli)
Mustafa Köylü (Isparta)
Rıza Ulucak (Ankara)
Hüseyin Kansu (İstanbul)
Fikret Karabekmez (Malatya)
Nedim İlci (Muş)
Ali Oğuz (İstanbul)
Şevki Yılmaz (Rize)
Ömer Özyılmaz (Erzurum)
Lütfü Esengün
(Erzurum)
Sıtkı Cengil (Adana)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi,
açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun
kararını alacağım.
Açık oylamanın, adı okunan sayın
milletvekilinin, kürsüye konulacak oy kutusuna oy pusulasını
atması suretiyle yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Açık oylamanın, adı okunan sayın
milletvekilinin, ayağa kalkarak, kabul, ret veya çekimser şeklinde
oyunu belirtmesi suretiyle yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Açık oylama, oy kupaları sıralar
arasında dolaştırılmak suretiyle yapılacaktır.
Oylamaya katılan
arkadaşlarımızın, oy pusulası
bulunmadığı takdirde, beyaz bir kâğıda,
adlarını, soyadlarını, seçim bölgelerini ve
oylarının rengini yazarak, imzalamalarını rica ediyorum;
imzasız oy pusulaları geçersiz sayılacaktır.
Kupalar sıralar arasında
dolaştırılsın.
(Oyların toplanmasına
başlandı)
3. —İstanbul Milletvekili Zekeriya
Temizel ve 60 arkadaşının, Başbakanlık Örtülü
Ödeneğinin kamuoyuna yansıyan miktarını, Muhasebei Umumiye
Kanununun 77 nci maddesine aykırı olarak harcamak suretiyle Devleti
zarara uğratarak görevlerini kötüye kullandıkları ve bu
eylemlerinin TCK’nun 240 ve diğer ilgili maddelerine uyduğu
iddiasıyla eski Başbakan Tansu Çiller ve Maliye eski Bakanı
İsmet Attila hakkında Meclis soruşturması
açılmasına ilişkin önergesi (9/8)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, İstanbul
Milletvekili Zekeriya Temizel ve 60 arkadaşının,
Başbakanlık Örtülü Ödeneğinin kamuoyuna yansıyan
miktarını, Muhasebei Umumiye Kanununun 77 nci maddesine
aykırı olarak harcamak suretiyle Devleti zarara uğratarak görevlerini
kötüye kullandıkları ve bu eylemlerinin TCK'nun 240 ve diğer
ilgili maddelerine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Tansu Çiller
ve Maliye eski Bakanı İsmet Attila hakkında Anayasanın 100
üncü maddesi uyarınca bir Meclis soruşturması
açılmasına ilişkin önergesinin görüşülmesine
başlıyoruz.
Bu görüşmelerde sırasıyla, önergeyi
verenlerden ilk imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer imza
sahibine, şahısları adına üç üyeye ve son olarak da,
haklarında soruşturma istenmiş bulunan eski Başbakan Tansu
Çiller ile, Maliye eski Bakanı İsmet Attila'ya söz verilecektir.
Konuşma süreleri 10'ar dakikadır.
Meclis soruşturması önergesi, Genel Kurulun 4
Haziran 1996 tarihli 57 nci Birleşiminde okunmuş ve
bastırılarak sayın üyelere
dağıtılmıştır; bu sebeple önergeyi tekrar
okutmuyorum.
İlk söz, önerge sahibi olarak, Sayın Zekeriya
Temizel'in.
Buyurun Sayın Temizel. (DSP sıralarından
alkışlar)
Sayın Temizel, konuşma süreniz 10
dakikadır.
ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Türkiye Büyük Millet Meclisi 20 nci dönem çalışmalarının
büyük bir bölümü denetim çalışmalarına ayrıldı, bugüne
kadar da hiç birisi sonuçlandırılmadı. Bu durum, temiz toplum özleminde
olanlarda bile bir bıkkınlık uyandırmaya başladı;
acaba hukuk, siyasete alet mi ediliyor kuşkuları duyulur oldu. Bu
kuşkuları ortadan kaldırmanın yolu, Meclisin denetim
işlevinden vazgeçmesi değil, yasama işlevleriyle birlikte,
denetim işlevini de hızlandırmak ve denetimleri, bir an önce
sonuçlandırarak, kişileri, zan altında kalmaktan
kurtarmaktır.
Değerli milletvekilleri, bir ülkede, yasalar ya
vardır, ya da yoktur. Eğer, yasaların varlığına
ve üstünlüğüne inanılıyorsa, onlara uyumu ve saygıyı
sağlamak da şarttır. Hem yasalar vardır demek, hem de
onlara uymamak, asıl çelişkiyi yaratır. Siyasal iktidarın
kendisini hiçbir sınıra bağlı saymayarak, istediği
gibi hareket etmesinden doğacak sakıncalar, herhalde, denetim
aleyhinde ileri sürülecek olanlardan çok daha fazladır. İşte, bu
nedenle, yasalara aykırı olarak yapıldığı
konusunda çok açık deliller bulunan ve sorumluları da eski bir
Başbakan ve bir Bakan olan bir olayı, Anayasamızın 100 üncü
maddesi gereği, Meclis denetimine getirdik. Olay nedir: Olay, Başbakanlık
örtülü ödeneğinden yapılmaması gereken bir harcamanın,
yasaya aykırı olarak, örtülü ödenekten yapıldığı
iddiasıdır.
Değerli milletvekilleri, soruşturma
önergemizle ilgili olarak bir konuya dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Bizim
soruşturma istemimiz, Başbakanlık Örtülü Ödeneğinden
yapılmış harcamaların tümü dolayısıyla
ilgililerin sorumluluklarının soruşturulması değildir.
Örtülü ödenekten yapıldığı ileri sürülen ve kamuoyuna da
yansıması nedeniyle, herhangi bir gizliliği kalmayan bir harcama
nedeniyle, ilgililerin sorumluluğunun soruşturulması istemidir.
Dolayısıyla, bazı gruplarca ileri sürülen "örtülü ödenek
soruşturulamaz" savlarının, bizim önergemizle bir ilgisi
olamaz. Kaldı ki, örtülü ödeneğin soruşturulmayacağı
konusunda da kanunlarımızda bir hüküm bulunmamaktadır. Yasalara
aykırı her uygulama, bu Meclis tarafından soruşturulabilir
ve soruşturulmalıdır. Bu, olsa olsa "örtülü ödeneğin
harcanacağı faaliyetler gizlidir, o nedenle bunların
açıklanması sakıncalıdır" varsayımına
dayanır. Ancak, bizim burada soruşturulmasını
önerdiğimiz konu, gizliliği olan harcamalar değil,
açığa çıkmış, hiçbir gizliliği kalmamış
ve yasaya aykırı olan bir harcamanın, örtülü ödenekten
yapılıp yapılmadığının saptanmasıdır.
BAŞKAN – Sayın Temizel, bir
dakikanızı rica edeceğim, sürenizi işletmiyorum; sonunda
ilave konuşma yapabilirsiniz.
Değerli arkadaşlarım, salonda bulunup da
oyunu kullanmayan sayın milletvekilimiz var mı? Yok.
Oy kullanma işlemi bitmiştir; kupalar
kaldırılsın.
(Oyların ayırımına
başlandı)
BAŞKAN – Konuşmanıza devam edin
Sayın Temizel.
ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Teşekkür
ederim.
Değerli milletvekilleri, soruşturma
önergemizde ileri sürülen iddialara geçmeden önce, sizlere, örtülü
ödeneğin kapsamı, kaynakları ve örtülü ödeneğin harcama
usullerine ilişkin özet bilgiler sunmak istiyorum:
Örtülü ödenek, devletin harcamları konusunda temel
yasal olan 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun 77 nci maddesinde
düzenlenmiştir. Yasa metni, soruşturma önergemizde yer
aldığı için, burada ayrıntısına girmiyorum;
ancak, yasanın, örtülü ödeneğin, hem kullanılacağı alanları
hem de kullanılmayacağı alanları ayrı ayrı
belirttiğini sizlere hatırlatmak istiyorum.
Genel muhasebe yasasına göre, örtülü ödenek,
Başbakanın ve ailesinin şahsî masraflarına ve bir siyasî
partinin idare ve propaganda ve seçim ihtiyaçlarında kullanılamaz.
Peki nerede kullanılır; gizli istihbarat, gizli savunma hizmetleri
ile devletin yüksek güvenliği ve yüksek menfaatlarının gerekleri
için, yasada belirtilen hükümet icapları sayılan maksat ve gayelerde
kullanılır.
Değerli milletvekilleri, bu amaçlar için örtülü
ödenekten harcama yapılması, sadece devletin genel siyaseti ve
çıkarları için zorunlu; ancak, açıkça
yapılmasının uluslararası teamüllere aykırı
bulunması ya da bilindiğinde, yararlanıcısını zor
durumda bırakarak, hizmetin yapılmasını engelleyecek
olması durumlarında söz konusu olacaktır.
O halde, devlet bütçesinin başka bir bölümünden
açıkça yapılmasına olanak bulunan, gerek devletin yüksek
güvenliği ve yüksek menfaatlarının gerekleri için gerekse
hükümet icapları sayılan maksat ve gayeler için Başbakanlık
örtülü ödeneğinden harcama yapılması, maddenin amacına
aykırı olacaktır.
Kısacası, örtülü ödenekten harcama
yapılabilmesi için, olayı gizlemeyi gerektirecek bir neden
olması gerekir. Örneğin, Atatürkçü Düşünce Derneğine bina
yaptırmak için yapılacak devlet yardımını gizlemeyi
gerektirecek bir neden olamaz. Bu yardım, devlet bütçesinin ilgili
bölümünden açıkça yapılabilir.
Örtülü ödenek konusunda Başbakana verilen takdir
yetkisi, devlet bütçesinden açıkça yapılabilecek harcamalar konusunda
da kullanılamaz. Devlet bütçesinden yapılabilecek ve gizlilik
gerektirmeyen harcamaların, sırf kolaylık olsun diye örtülü
ödenekten yapılması takdir yetkisinin kullanılmasını
değil, bu yetkinin suiistimali sonucunu doğurur.
Değerli milletvekilleri, örtülü ödenek,
Başbakanlık bütçesinin (A) işaretli cetvelinde gösterilir ve bu
ödenekler, Başbakan ve Maliye Bakanı tarafından imzalanacak özel
bir kararnameye dananılarak tahakkuk ettirilir ve saymanlık
tarafından da ödenir. Bu şekliyle örtülü ödenekten yapılacak
ödemelerin tahakkuku, normal kamu giderlerinin tahakkukundan
farklıdır. Paranın alınabilmesi için Başbakan ve
Maliye Bakanı tarafından imzalanmış bir kararnamenin
olması gerekmektedir. Burada, örtülü ödeneğin
kullanılmasında Maliye Bakanının sorumluluğu ortaya
çıkmaktadır.
Örtülü ödenek kararnamesinin Maliye Bakanı
tarafından imzalanması, yapılan harcamanın 77 nci madde
kapsamına giren bir harcama olduğunun, Maliye Bakanı
tarafından onaylandığının anlamına gelmektedir.
Bu kararnameye dayanılarak hazırlanmış olan tahakkuk
müzekkeresi ve verile emri üzerine sayman parayı ilgilisine öder.
Bu belge, yani, tahakkuk müzekkeresi ve verile emri,
sadece, devlet kasasından çıkan bir paranın miktarını
gösterir; harcamanın içeriği konusunda hiçbir açıklama
taşımaz. Nasıl ki, örtülü ödeneğin bütçe yasasında
gösterilmesinin gizlilikle bir ilgisi yoksa, örtülü ödenekten harcama
yapıldığını gösteren tahakkuk müzekkeresi ve verile
emrinin de bir gizliliği yoktur; sadece, örtülü ödenek için para
çekildiğinin belgesidir; gerektiğinde, devlet kasasındaki
azalmanın belgesi olarak tüm ilgililere gösterilebilir.
Saymanın bu tahakkuk evrakı üzerindeki
incelemesi de istisnaî bir incelemedir. Sayman, ödemeyi yaparken, sadece
tahakkuk kararnamesinin üzerinde imzası bulunan başbakan ve
bakanların görevde bulunup bulunmadıklarını incelemekle
yükümlüdür; ilgililer görevde ise, sayman ödemesini yapar.
Örtülü ödeneğin sarf yerlerinin ve
hesaplarının nasıl tutulup tasfiye edileceği ve hangi
vesikaların halef olan zata devrolunacağının tayin ve
takdiri de Başbakana aittir.
Değerli milletvekilleri, dikkat edilirse, yasada,
hesapların nasıl tutulup tasfiye edileceğinden bahsedilmekte ve
bunun şekli Başbakana bırakılmaktadır. Hesaplarla
ilgili hiçbir kaydın tutulmaması ise, bir takdir hakkı kullanımı
olarak değerlendirilemez. Devlet sırrı oluşturanlar, bu
sırları, tıpkı onlar gibi saklamak yükümlülüğünde
olanlara aktarırlarsa, sır açıklamış da
sayılmazlar; bu, devletin devamlılığının bir
gereğidir. Yasa, bu düzenlemeyi yapmakla, örtülü ödenekle ilgili
işlemlerin de, istisnaî de olsa, bir disiplin içerisinde yürütülmesine
olanak tanımıştır. Bu nedenle, başbakanların da
takdir edecekleri bir yöntemle, örtülü ödeneklerinin kayıtlarını
tutup ve tasfiye etmek, gerekenleri de, kendileri gibi sır saklamak
zorunda olanlara anlatmak zorunlulukları vardır. Nitekim, eski
başbakanlar, bu konuda takdir ettikleri usulleri kamuoyuna
açıklamışlar ve bu alanda yerleşmiş bir
uygulamanın varlığına dikkat çekmişlerdir.
Değerli milletvekilleri, örtülü ödeneğin kullanımındaki
usul açıklamalarını bitirmeden önce, bir konuyu daha
bilgilerinize sunmak istiyorum...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Temizel,
konuşmanızı toparlayın; eksürenizi de
kullanacaksınız.
ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Başbakanlar,
yasanın kendilerine sağladığı takdir yetkisine
dayanarak, örtülü ödeneğin tamamını, bir kararnameyle çekme
hakkına da sahip değildirler. Bu konu, hem Başbakanın
sorumluluğu hem de kararnameyi imzalayan Maliye Bakanının
sorumluluğu açısından önemlidir; çünkü, yasada, "örtülü
ödenekten yapılacak harcamalar, Başbakan ve Maliye Bakanı
tarafından imza edilmiş bir kararnameye dayanılarak tahakkuk
ettirilir" denilmektedir; yani, Başbakan, Maliye Bakanına da
imzalattırarak, tek kararnameyle ödeneğin tamamını bir
kalemde çekip, parça parça harcama hakkına sahip değildir. Aksi
takdirde yasa, örtülü ödenekten yapılacak harcamalar için tahakkuk
kararnamesi hazırlanmasından bahsetmez, bütçeye konulan ödeneğin
tek tahakkuk müzekkeresiyle çekilmesi talimatını verdirirdi.
Değerli milletvekilleri, örtülü ödenekle ilgili
açıklamalarımı, ödeneğin kaynaklarını da
belirterek bitirmek istiyorum. Başbakanlık örtülü ödeneğinin
temel kaynağı bütçedir, bütçe yasasında bu amaç için konulan paradır.
1995 yılında, Bütçe yasasına bu amaç için '77 nci madde' ibaresi
konulmak suretiyle, 15 milyar lira; 1996 bütçesinde de 30 milyar lira olarak
konulmuştur. Bu hususa özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum değerli
milletvekilleri. 1995 yılı bütçesinde, örtülü ödenek için konulan
ödenek miktarı sadece 15 milyar liradır; yani, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin, örtülü ödenekte kullanılmasını tasvip ettiği
miktar 15 milyar liradır.
Başbakanlık örtülü ödeneğinin ikinci
kaynağı ise Tanıtma Fonudur. Tanıtma Fonu gelirlerinin
yüzde 20'si, yasa gereği kesilerek, otomatik olarak örtülü ödeneğe
aktarılır.
Üçüncü kaynak da, Maliye Bakanlığı yedek
ödeneğidir. Her yıl bütçe yasasına konulan para yetmediği
zaman, Maliye Bakanlığı yedek ödeneğinden örtülü
ödeneğe para aktarılabilmektedir.
15 milyar lira olarak 1995 yılı bütçesine
konulan ödenek, 1995 yıl sonu ödeneği konusunda, şu anda sizlere
kesin bir rakam veremiyorum. Maliye Bakanından, özellikle -ki, bunun bir
gizliliği yoktur- yıl sonu ödeneğini bizzat istememe karşın,
bu konuda da bilgi alamadım, nedenini de hâlâ anlamış
değilim. Yalnız, Tanıtma Fonu gelirlerinden hareketle,
yılbaşı ödeneğinden hareketle bu konuda bir tahminde
bulunduk -tahminin de sağlıklı olduğunu zannediyorum- bu
tahmine göre, 1995 yılında -1994 yılındaki ilave dönemi
kastetmiyorum- Başbakanlık örtülü ödeneğinde kullanılan
paranın miktarı 1,4 trilyon liradır.
Değerli milletvekilleri, yukarıda
açıklamaya çalıştığımız üzere, çok özel ve
gizli hizmetler için kullanılmak üzere ayrılan ve Başbakanın
ve ailesinin özel masrafları ve siyasî partilerin idare, propaganda ve
seçim ihtiyaçları için hiç bir şekilde kullanılmayacak olan
Başbakanlık örtülü ödeneğinden 5,5 milyar liranın,
Başbakan tarafından bazı şaibeli kişilere
ödettirildiği, 14.5.1996 günlü gazetelerde kamuoyuna
yansıtılmıştır. Demokratik bir ülkede böyle bir
yayın üzerine yapılması gereken, denetimle görevli demokratik
kurumların harekete geçmesidir; eğer, bu yayın,
dokunulmazlığı olan kişiler hakkındaysa ve ciddî
bulunuyorsa, bu halde de Türkiye Büyük Millet Meclisinin, anayasal denetim
mekanizmalarını harekete geçirme zorunluluğu vardır.
Söz konusu olay, yasal olarak örtülü ödenekten
yapılması olanaklı olmayan bir harcamanın, bu ödenekten
yapıldığının iddia edilmesidir. Haberlere göre, eski
Başbakan Sayın Tansu Çiller, kendisini emekli Orgeneral Necdet
Öztorun olarak tanıtan ve seçimlerde, Anavatan Partili 30 bin seçmeni
Doğru Yol Partisine transfer etme garantisini veren bir
dolandırıcıya, yapacakları masrafları
karşılamak için 5,5 milyar lira ödenmesi talimatını
vermiş ve bu talimat yerine getirilmiştir. Eğer, olay gerçekse,
Başbakan Sayın Tansu Çiller ile örtülü ödenek tahakkuk kararnamesini
imzalaması gereken Maliye Bakanı Sayın İsmet
Attila'nın, 1050 sayılı Yasanın 77 nci maddesinin 3 üncü
fıkrasına aykırı işlem gerçekleştirdikleri sonucu
ortaya çıkar.
Değerli milletvekilleri, eğer dikkat
ettiyseniz "olay gerçekse" diye cümleye başladım; Meclis
soruşturmasının amacı da zaten budur; olayın gerçek
olup olmadığını ortaya çıkarmak. Biz, araştırmalarımız
sonucunda, olayı, inandırıcı ve ciddî bulduk, bu nedenlerle
soruşturulmasını öneriyoruz. Olayı
inandırıcı bulmamızın en önemli nedeni de,
olayın, ilk defa, sansasyon yaratmak isteyen bir kişi ya da bir
gazete tarafından gündeme getirilmediğidir.
Değerli milletvekilleri, eski Başbakan
tarafından bir dolandırıcıya örtülü ödenekten 5,5 milyar
lira ödenmesi olayı, ilk defa, 5.4.1996 günü, İstanbul Asayiş
Şubesi Müdürlüğü Yankesicilik ve Dolandırıcılık
Birim Amirliğinde, sinema sanatçısı Perihan Savaş
adını kullanarak dolandırıcılık yapması
nedeniyle ifadesi alınan Nafiye Öney adlı bir kişi
tarafından dile getirilmiştir.
BAŞKAN – Sayın Temizel, süreniz
tamamlanmıştır; konuşmanızı
toparlamanızı rica ediyorum.
ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Peki efendim.
Olay, bu ifadenin alınmasından tam 36 gün
sonra, Hürriyet Gazetesindeki köşesinde Sayın Emin Çölaşan
tarafından duyurulmaktadır.
Değerli arkadaşlar, şu konuya,
özellikle, dikkatinizi çekmek istiyorum: Olayı ilk defa ifade eden
kişi, kamuoyunda sansasyon peşinde olan bir kişi değildir;
adi bir dolandırıcılık olayı nedeniyle
tutuklanmış ve verdiği ifadede bildiği her şeyi
anlatmıştır. O konumda olan bir kişi, sansasyon
peşinde koşamaz; o konumda olan bir kişi, başkaları
tarafından da yönlendirilmiş olamaz... Nitekim, olay, bundan
kırk gün sonra, 14.5.1996 tarihli Milliyet ve Hürriyet Gazetelerinin
manşetlerinden verilmekte ve bellibaşlı gazetelerde de yer
almaktadır. Olay, daha sonra, yazılı basından, görsel medyaya
yansımakta ve olayın faillerinden olan ve
dolandırıcılıktan sabıkalı Selçuk Parsadan ile
Mukadder Balkan, 16.5.1996 tarihinde Show Televizyonunda yayınlanan
"Arena" programında olayı ayrıntısıyla
açıklayarak, kamuoyunda, suçlarını kabul etmektedirler.
Olayın olduğunu kamuoyu önünde ikrar eden iki fail, bu beyanlara
ilişkin program bant kayıtları, olayın delillendirilmesi
için verilmiş banka isimleri, basının ses bantlarıyla
belirlediği ve olayı kabullenen Akın İstanbullu'nun itirafıyla
somutlaşan iddia, ciddî bir iddiadır.
Konuyla ilgili olarak; İstanbul Asayiş
Şubesi Dolandırıcılık masası tarafından
alınmış Nafiye Öney'in ifadesi; Selçuk Parsadan'ın
televizyon aracılığıyla ve değişik gazetecilere yaptığı
bantlarda kayıtlı itirafları; Mukadder Balkan'ın,
paranın alınması ve kullanılmasıyla ilgili olarak,
banka ve yer belirterek yaptığı ve televizyondaki
itirafları, daha sonra da savcılıkta verdiği ifadesi ve
itirafları; eski Başbakan Sayın Tansu Çiller'in, kendisini
emekli Orgeneral Necdet Öztorun olarak tanıtan kişiyle
konuştuğunu kabul eden ve basında çıkan demeçleri...
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan,
hatibin konuşma süresi 20 dakika mı, 25 dakika mı?!
BAŞKAN – Sayın Temizel...
ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Bitiriyorum
Sayın Başkan...
BAŞKAN – Hiçbir arkadaşım
konuşmasını zamanında tamamlamadı; hiçbir
arkadaşımın da sözünü orta yerde kesmedim...
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – 20 dakika mı
konuşma süresi? Bizim sözcülerimizin sözlerini kestiniz... Olmaz ki
efendim!..
BAŞKAN – Arkadaşımızdan
konuşmasını tamamlaması için iki defa ricada bulundum;
sadece farklı olan, arkadaşımızın konuşması
esnasında oylama işlemini tamamladık; o ek süreyi
tanıdım; ama, diğer milletvekili
arkadaşlarımızdan farklı bir süre tanıdığım
yok.
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Tam 1 dakika sürdü
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Şimdi, soruşturma önergeleri
gibi hassasiyet taşıyan bir konuda, hem iddia sahiplerinin hem de
iddia sahiplerini savunanların, söyleyebileceklerini, mümkün olan bütün
açıklık içerisinde söylemeleri önemlidir. Şimdiye kadar
teamülümüz de böyledir; hatip arkadaşlarımın takdirine
bırakıyorum.
Süre gerçekten geçmiştir; Sayın Temizel, son
cümlelerinizle konuşmayı tamamlayınız efendim. (DSP ve ANAP
sıralarından alkışlar)
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan,
bir cümle söyleyeceğim. Şahsı adına konuşan Sayın
Nuri Yabuz'a söylediğiniz aynen şudur: "Son cümlenizi söyler
misiniz, süreniz geçmiş bulunuyor." Biz alınmıyoruz; ama,
siz de usule biraz dikkat edin.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Gözlükaya, ben, Sayın
Nuri Yabuz'a "son cümlenizi söyleyin" derken, şu gerekçeden
hareket ettim: Sayın Nuri Yabuz, konuşulmakta olan önerge ile ilgili
düşüncelerini tamamladılar; ondan sonra, daha evvel
görüşülmüş, oylaması dahi tamamlanmış olan bir önerge
ile ilgili olarak, Grubu, sadet dışı savunmaya
kalkıştılar. O sebeple, kendilerine o ihtarda bulundum; süreyle
ilgili değildir. (DSP ve ANAP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar)
Sayın Temizel, Genel Kuruldaki
arkadaşlarımızın duyarlılıklarını da
dikkate alarak son cümlelerinizle konuşmayı tamamlayın.
ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan. Aslında kimsenin sabrını
suiistimal etmek istemiyorum; ama, konunun, en azından Meclis
tarafından bilinmesi gerekliliğinden hareketle bunları
açıklıyorum. Herhangi bir suçlama değil, konuşmamın
büyük bir kısmını zaten yasal açıklamalara
ayırdım. O nedenle, bitirmeye çalışıyorum Sayın
Başkanım.
Değerli milletvekilleri, bugün Hürriyet
Gazetesinde çıkan "5 milyar lira belgelendi" haberleriyle,
olayın şüphe götürür yanı kalmamıştır; yani,
örtülü ödenek, gizlenmesine gerek olmayan bir amaç için
kullanılmıştır. Bütün bunların hepsi
değerlendirildiğinde, konunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından ciddî bulunup, soruşturulması gereği ortaya
çıkar.
Önerdiğimiz soruşturma, çok
inandırıcı delillere dayanan bir soruşturma istemidir.
Soruşturma sonucunda, ciddiyetinden kuşku
duymadığımız tüm bu verilere karşın, böyle bir
paranın ödenmediği ortaya çıkarsa, ilgililer aklanacak ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi de, kamuoyunu çok rahatsız eden bir konuda
görevini yerine getirmenin kıvancını yaşayacaktır.
Soruşturma sonucunda örtülü ödenekten 5,5 milyar
liranın ödendiği kanıtlanırsa, örtülü ödeneğin
kullanımında yasaya aykırı bir durumun olduğu
saptanmış olacaktır.
Yüce Meclisin olayı bu şekilde
değerlendireceği inancıyla, soruşturma önergemiz için
olumlu oy kullanılacağını umuyor, hepinize saygılar
sunuyorum.
Sağ olun. (DSP ve ANAP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Zekeriya Temizel'e
teşekkür ediyorum.
2. —Aydın Milletvekili Ali Rıza
Gönül ve 61 arkadaşının, partisine oy kazandırmak
amacıyla Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü yöneticilerine
verdiği talimatlar neticesinde ÇAY-KUR’u zarara uğratmak suretiyle
görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun
240 ve ilgili hükümlerine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Mesut
Yılmaz hakkında Meclis soruşturması açılmasına
ilişkin önergesi (9/7) (Devam)
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, eski
Başbakan Mesut Yılmaz hakkında Meclis soruşturması
açılmasına ilişkin (9/7) esas numaralı önergenin açık
oylaması sonuçlarını sunuyorum: Oylamaya katılanlar 475;
kabul 155, ret 316, çekimser 2, mükerrer 2.
Böylece, Sayın Mesut Yılmaz hakkında
Meclis soruşturması açılması kabul edilmemiştir.
3. —İstanbul Milletvekili Zekeriya
Temizel ve 60 arkadaşının, Başbakanlık Örtülü
Ödeneğinin kamuoyuna yansıyan miktarını, Muhasebei Umumiye
Kanununun 77 nci maddesine aykırı olarak harcamak suretiyle Devleti
zarara uğratarak görevlerini kötüye kullandıkları ve bu
eylemlerinin TCK’nun 240 ve diğer ilgili maddelerine uyduğu
iddiasıyla eski Başbakan Tansu Çiller ve Maliye eski Bakanı
İsmet Attila hakkında Meclis soruşturması
açılmasına ilişkin önergesi (9/8) (Devam)
BAŞKAN – Görüşmelere
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
3 üncü sırada yer alan, İstanbul Milletvekili
Zekeriya Temizel ve arkadaşlarının sunduğu önergeyle
ilgili, şahısları adına, Kahramanmaraş Milletvekili
Sayın Mehmet Sağlam, Malatya Milletvekili Sayın Miraç
Akdoğan, Uşak Milletvekili Sayın Yıldırım Aktürk,
Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül söz talebinde
bulunmuşlardır.
İlk söz Sayın Mehmet Sağlam'ın.
Buyurun Sayın Sağlam.
Konuşma süreniz 10 dakikadır.
MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
İstanbul Milletvekili Zekeriya Temizel ve
arkadaşlarının Meclis soruşturması
açılmasına ilişkin önergesiyle ilgili söz almış
bulunuyorum; Yüce Meclisi ve Sayın Başkanı saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Zekeriya Temizel
arkadaşımızın, önergesinde, ilk önce gösterdiği
-dikkatle dinledim- en önemli iki delil şu; dediler ki: "Biz
sansasyon yaratan gazete veya gazetecilerin söylenti haberlerine ya da
haberlerine göre değil doğrudan doğruya Nafiye Yöney'in,
İstanbul polisinde verdiği ifadeye dayanarak bunu
başlattık."
Şimdi, müsaadenizle, Nafiye Yöney'in,
İstanbul polisinde verdiği ifadeden şu satırları
sunmak istiyorum; bakınız, Nafiye Yöney diyor ki: "Davanın
bu duruşmaya gelmeyen tutuklu sanığı Celalettin Selçuk
Parsadan'ın, örtülü ödenek
dolandırıcılığıyla ilgili olarak konuşmak
üzere, bir televizyon kanalından 1 milyon dolar
aldığını, ek savunma olarak konuşması
karşılığı, Mesut Yılmaz'dan da 400 bin dolar
aldığı..."
YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Az almış.
MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Şimdi, bunlara
inanacak mıyız?!
İşte, sansasyon olmayan, davada, en büyük
delil olarak gösterilen, Parsadan'ın ya da Nafiye Yöney'in ifadesini
ihtiva eden zabıt.
İkincisi; ifade buyurdular "Bugün, Hürriyet
Gazetesinde 5,5 milyar belgelendi" dediler. Değerli milletvekilleri
nasıl bir oyunun içerisinde olduğumuzu bilmeniz için söylüyorum;
Hürriyet Gazetesinin "5,5 milyar belgelendi" başlıklı
bugünkü haberine Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığının gönderdiği tekzip şu;
aynen okuyorum: "Gazetenizin, 19 Haziran 1996 Çarşamba günkü -bugün-
nüshasının 1 ve 27 nci sayfasında 5,5 milyar belgelendi
başlığı altındaki dolandırıcı Selçuk
Parsadan ile ilgili soruşturma konusunda bir haber
yayınlandığı görülmektedir. Hazırlık
soruşturmasının gizliliği dolayısıyla,
Başsavcılığımızla ya da herhangi bir cumhuriyet
savcımız tarafından konuya ilişkin yapılmış
resmî bir açıklama olmamasına karşın, haberin, böyle bir
açıklama varmış gibi kaleme alınması,
tarafımızca tasvip edilmemiştir." İşte bir ifade
ve savcılığın gönderdiği... (ANAP
sıralarından gürültüler)
YAŞAR TOPÇU (Sinop) – Gazete yazısı...
MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Lütfen, Sayın
Topçu...
Tekrar edeyim... Diyor ki: "Haberi yazan Hürriyet
Gazetesi muhabiri Sayın Muharrem Sarıkaya'nın, söz konusu
soruşturmada tanık olarak dinlenilmesi dolayısıyla
edindiği bilgileri resmî açıklamamız gibi
yansıttığı kanaatına varılmakla birlikte,
durumun, yukarıda belirtildiği gibi olduğu ve gereği
saygıyla rica olunur."
Nazmi
Şarvan
Ankara
Cumhuriyet Başsavcısı
(ANAP sıralarından gürültüler, DYP
sıralarından alkışlar)
YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Hocam, orada tekzip yok.
BAŞKAN – Yerinizden müdahale etmeyin değerli
arkadaşlarım.
MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Değerli
arkadaşlarım, burada, haberde "bizden bir yetkili
tarafından böyle bir açıklama yok" deniliyor.
YAŞAR OKUYAN (Yalova) – "Açıklama
yok" deniliyor...
MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Müsaade buyurun.
Şimdi, gelelim hukukî yönüne; Sayın Zekeriya
Temizel ve arkadaşlarının başvurusunda, sadece, 1050
sayılı Kanunun 77 nci maddesinden söz ediliyor. Halbuki, örtülü
ödeneğin kullanılması bir devlet sırrı ve Türk Ceza
Kanununun devlet sırrını açıklayan 132 nci maddesi var,
Türk Ceza Kanununun 136 ncı maddesinde de bu devlet sırrını
ifşa edenlere de ceza öngörülüyor; verilen önergede doğrudan
doğruya bu maddelerden söz edilmiyor.
Bakınız "Devletin menfaatları
namına gizli kalması lazım gelen malumat arasında, dahilî
veya beynelmilel siyasî sebeplerle neşrolunamayan hükümet muamelelerinin
ihtiva ettiği malumat, devlet sırrıdır" deniliyor.
Şimdi, öyleyse, devlet sırrını nasıl
açıklıyorsunuz?
AYHAN GÜREL (Samsun) – Başbakan
açıklıyor.
HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Başbakan
söyledi.
MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Başbakanın
açıklamasına ilişkin sözü de söyleyeyim.
1050 sayılı Kanunun 77 nci maddesinde
"Örtülü ödeneğin sarf yerinin ve hesaplarının nasıl
tutulup tasfiye edileceğinin ve hangi vesikalarının halef olan
zata devrolunacağının tayini ve takdiri Başbakana aittir;
bu, mutlak bir takdir yetkisidir" deniliyor.
Bakınız, Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi
Savcılığı, başvuru üzerine ne diyor; Cumhuriyet
Başsavcılığının 1996/99 sayılı
kararını aynen okuyorum:
HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Selçuk Parsadan
açıkladı onu.
MEHMET SAĞLAM (Devamla) – "Yasa,
Başbakanı, kendisinden sonra gelecek Başbakana ve başka bir
devlet görevlisine, örtülü ödeneğin hangi işlere sarf edildiğini
açıklamaya ve hesap vermeye mecbur tutmamıştır. Örtülü
ödeneğin sarf yeri, hesapların nasıl tutulup tasfiye edileceği,
hangi vesikaların kendisine halef olan zata devrolacağının
tayin ve takdiri tamamen Başbakana aittir." Bu, Devlet Güvenlik
Mahkemesi Başsavcılığının konuyla ilgili 1996/99
sayılı kararı.
Değerli arkadaşlarım, Türk ceza
hukukunun en yetkili adamı Ord.Prof.Sulhi Dönmezer, bakınız ne
diyor: "Bir insanı Başbakan olarak seçip yönetiminin
başına getirmiş ve devletin güvenliğini, yüksek
menfaatlarını, itibarını korumak maksadıyla, kendisine,
kanun, bir para vermiş ve bunun harcamasında mahremiyet zorunlu kabul
edilmiş ise sarfiyatın artık hesabı sorulmaz; sorulacak
olursa, mahremiyet diye bir şey kalmaz, devlet diye bir şey
kalmaz." (DSP sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlarım, lütfen dinleyiniz,
biz, sizi sükûnetle dinledik; lütfen dinleyiniz.
Şimdi, Sayın Başbakanımız
-bugünkü Başbakanımızdan söz ediyorum- bu gizliliğin idraki
içerisinde, kendisine sorulan bir soru üzerine, soru önergesi üzerine 16
Mayıs 1996'da verdiği cevapta aynen şöyle diyorlar:
"Diğer taraftan, 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun 77
nci maddesine göre Başbakanlık bütçesine konulan örtülü ödenek,
kapalı istihbarat ve kapalı savunma hizmetleri, devletin yüksek
güvenliği ve yüksek menfaatlarının isterleri için, siyasî,
sosyal konularda, kültür ve devlet itibarı alanlarında ve olağanüstü
hizmetlerin sağlanmasında hükümet icapları sayılan amaçlar
için sarf edilir." Dikkat buyurunuz buraya, bugünkü
Başbakanımızın yazılı verdiği cevap.
"Bu nedenle, örtülü ödenek konusunda detaylı bilgi vermek, devlet
çıkarlarıyla bağdaşmamaktadır."
YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Doğru.
MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Sayın Okuyan,
doğru ise, bir başka doğru daha var; devlet
sırrını doğrudan doğruya açıklamak üzere bir
önerge veriliyor ve sadece, dedikodu ve şayia olmuş habere dayanıyor;
bugünkü Hürriyet Gazetesinin sabahki haberi gibi.
Şimdi, bakınız, bütün bunlar için
kanunun öngördüğü şeyleri sıralıyorum: Ceza Muhakemeleri
Usulü Kanununda deniliyor ki, kuvvetli belirti veya muteber delil olursa...
Değerli arkadaşımız, iki muteber delil sundu -biraz önce
okuduğum- Nafiye Yöney'in ifadesi ve Hürriyet Gazetesinin "5,5 milyar
belgelendi" başlıklı haberi...
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Bir de,
dolandırıcının ifadesi...
MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Bu Parsadan'ın
ifadesine dayanarak, onların -biraz önce okuduğum- bir televizyon
kanalı ve Başbakandan aldığını iddia ettiklerine
de inanacak mıyız; bunun için de mi Meclis soruşturması
isteyeceğiz?!.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, bunun
hukuken hiçbir tutar tarafı yok; çünkü, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda,
kuvvetli belirti ya da yeterli delil olmadan ceza kovuşturması
açılamaz deniliyor. Anayasamızın değiştirilmesi teklif
bile edilemeyen 2 nci maddesinde de "Türkiye, bir hukuk devletidir"
deniliyor. Şimdi, hukukun, yargılamanın konularını
siyasî mesele haline getirmeyelim. Değerli arkadaşlarım,
eğer, biz yargılama konularını siyasî mesele haline
getirirsek, ne olur; bakınız, hukuk devletinden çıkarsanız,
bu Yüce Meclisin çoğunluğu, yargıyla ilgili meseleleri -sadece,
yargı organının yapması gereken meseleleri- çoğunluk
olarak, Yüce Divana gönderirse, bunun sonu gelmez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Sağlam, lütfen
konuşmanızı tamamlayın.
MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Bakınız
değerli arkadaşlarım, bütün dünyada en ilkel devletten bugüne
kadar, kamu hizmetinin üç temel özelliği vardır, evrenseldir:
1. Kamu hizmeti
semboliktir; bayrağı vardır; cüppeleri vardır giyilen.
2. Kamu hizmeti
seremoniktir; İstiklal Marşı vardır.
3. Kamu hizmeti
zorlayıcıdır ve gizlidir.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, kamu
hizmetinin, bu en ilkel devletten beri var olan niteliklerine helal
getirmeyelim; bundan, kimseye bir fayda gelmez. (DSP sıralarından
"halel, halel" sesleri)
Değerli arkadaşlarım, ikinci olarak,
siz, istediğiniz zaman, organizasyon kurabilirsiniz; ama, istediğiniz
zaman kurum kuramazsınız; çünkü, kurumlar, gelenek ve görenekle
yaşarlar. Bin yıllık Türk Devletinin geleneğinde,
göreneğinde, devlet kurumlarını yıpratmamak vardır;
devlet kurumlarını yıpratarak, bir yere varamayız.
Değerli arkadaşlarım, şu son
sözlerimle konuşmamı bağlamak istiyorum ve bu önergenin, devlet
adına, Başbakanlık müessesesini koruma adına,
reddedilmesini rica ediyorum.
Şimdi, Türklerin bir Manas Destanı var;
orada, bir ihtiyar Türkmen, Türk Devletlerinin ayakta kalmasının 4
sırrını söylüyor:
"1. Bilginin ve bilginlerin
saygınlığı korunmalıdır.
2. Adaletin
hassas terazisini bozmayınız. Adaletin hassas terazisini, ancak
adalet düzeltir, yargı düzeltir.
3. Zenginlerin
cömertliği.
4. Sofilerin
duası.
Türk Devletleri bununla ayakta kaldı" diyor.
(DSP sıralarından "Doğru" sesleri)
Yüce Meclis, bu devletin geleneklerini bozmasın,
bu milletin dirlik ve düzenini bozmasın. Lütfen, Yasama Organı olarak
görevimizi yapıp, bu milletin beklediği kanunları, hizmetleri
yapalım. Birbirimizi yemenin, bu yolu açmanın bir faydası yok;
biraz önceki önergede de anladınız ki, hiçbir faydası yok.
Değerli arkadaşlarım, bütün gruplardan,
bütün milletvekillerinden şunu rica ediyorum: Geliniz, bu devletin
kurumlarına saygılı olalım, yıpratmayalım ve
devletimizi yüceltmeye gidelim. Kurumları yıkarak bir yere
varamayız.
Saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Mehmet Sağlam'a
teşekkür ediyorum.
Sayın Sağlam'ın "devlete helal
getirmeyelim" ifadesini değerli arkadaşlarım itirazla
karşıladılar; zannediyorum ki "halel getirmeyelim"
demek istediler; çünkü, devletin bütün işleri helal işlerdir. (ANAP
ve DSP sıralarından alkışlar)
Şimdi, söz sırası, Malatya Milletvekili
Sayın Miraç Akdoğan'da.
Buyurun Sayın Akdoğan. (ANAP
sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 10 dakikadır.
MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; ilk defa Refah Partisi Grup
Başkanvekili Sayın Şevket Kazan tarafından gündeme
getirilen ve İstanbul Milletvekili Sayın Zekeriya Temizel ve 60
arkadaşının, Başbakanlık örtülü ödeneğinin
kamuoyuna yansıyan miktarını Muhasebei Umumiye Kanununun 77 nci
maddesine aykırı olarak harcamak suretiyle devleti zarara
uğratarak görevlerini kötüye kullandıkları ve bu eylemlerin Türk
Ceza Kanununun 240 ve diğer maddelerine uyduğu iddiasıyla, eski
Başbakan Sayın Tansu Çiller ve Maliye eski Bakanı Sayın
İsmet Attila hakkında, Anayasanın 100 üncü maddesi uyarınca
bir Meclis soruşturması açılmasıyla ilgili önergesi
üzerinde kişisel görüşlerimi belirtmeden önce, Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, örtülü ödenek, 1050
sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun 77 nci maddesinde hükme
bağlanmıştır. Bu madde, biri 1944 yılında 4469
sayılı Kanunla, diğeri 1963 yılında 204
sayılı Kanunla olmak üzere iki defa değişikliğe
uğramış ve bugünkü şekle gelmiştir:
77 nci maddede "Başbakanlık bütçesine
konulan örtülü ödenek;
a) Kapalı istihbarat ve kapalı savunma
hizmetleri için,
b) Devletin yüksek güvenliği ve yüksek
menfaatlarının isterleri için,
c) Siyasî, sosyal konularla, kültür ve devlet
itibarı alanlarında ve olağanüstü hizmetlerin
sağlanmasında, hükümet icapları sayılan maksat ve gayeler
için,
Sarf edilir.
Örtülü ödeneğin sarf yerinin ve
hesaplarının nasıl tutulup tasfiye edileceğinin ve hangi
vesikaların halef olan zata devrolunacağının tayin ve
takdiri başbakana aittir.
Örtülü ödenek, başbakanın ve ailesinin
şahsî masraflarına ve siyasî partilerin idare, propaganda ve seçim ihtiyaçlarına
sarf olunamaz.
Gümrük ve Tekel Bakanlığı, Emniyet Genel
Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı bütçelerinin
haberalma ödenekleri, hizmetin gerektirdiği ve ilgili bakanın takdir
edeceği gizli istihbarat işlerine sarf edilir.
Başbakanlık bütçesindeki örtülü ödenek ile
diğer bakanlık ve dairelerin bütçelerindeki haberalma ödeneklerinden
yapılacak harcamalar, Başbakan, Maliye Bakanı ve sorumlu bakan
tarafından müştereken imza edilmiş kararnameye dayanarak
tahakkuk ettirilir. Merkez saymanlığınca bu ödemelerin
yapılması, kararnameyi imza eden bakanların yerlerini muhafaza
etmelerine bağlıdır" deniliyor.
Başbakanlığa ve ilgili bakanlıklara
yeni atamalar yapıldığında, evvelce görülmüş
hizmetlerin karşılığının ödenmesi, yeni
atananların takdirine bağlıdır" deniliyor.
Sayın Temizel, Yüce Meclise verdiği önergede,
örtülü ödeneğin kaynakları, kullanım yerleri,
kullanılış şekli konusunda ayrıntılı
bilgiler vermiş bulunmaktadır; bu konuları tekrarlayarak
değerli vakitlerinizi almak istemiyorum.
Muhasebei Umumiye Kanunun 77 nci maddesinde, nerelere
harcama yapılacağı açıkça ifade edilmiştir. Yine,
aynı maddede bu ödeneğin nerelere kullanılamayacağı
hususunda da açıklamalara yer verilmiştir; ancak, kanun koyucu,
harcama yapılamayacak yerleri tek tek saymamıştır. Bu
cümleden olarak, bir dolandırıcıya söz konusu ödenekten para
kaptırılmasının yasak olduğu belirtilmemiştir.
Hukukun genel prensiplerinden hareketle, bunun, kanun karşısında
suç olduğunu söylemek yanlış olmaz. Hele, devletin kaynak
yetersizliği sebebiyle yatırımlarını asgari seviyeye
düşürdüğü, işçisine, memuruna ve savunma ihtiyaçlarına
yeterli kaynağı ayıramadığı bir dönemde devletin
5 kuruşunun dahi çarçur edilmesi düşünülemez. Ne acıdır ki,
devletin 5,5 milyar lirasının açıkça bir
dolandırıcıya kaptırılması, bir ekonomi
profesörünün Başbakanlığı döneminde vuku bulmuştur.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
biz, Yüce Mecliste bulunan tüm arkadaşlarımızın devletin
güvenliğini ve yüce menfaatlarını her şeyin üzerinde
tuttuğu inancındayız. Bu önergeyi veren
arkadaşlarımızın, devletin sırlarını
ifşa etmek gibi bir düşünce içinde olduklarını
sanmıyoruz. Yani, amaçları, gizli kalmış şeyleri
açıklamak değil, gizli kalmaması gereken suiistimalleri
ortaya koymaktır. Bu önergeyi,
şahsıların karalanması için bir araç değil, tam
aksine, aklanması için bir fırsat olarak görüyoruz. Medyada yer alan
iddiaların ortadan kaldırılması kamuoyunu
rahatlatacaktır.
Sayın Çiller, Refah Partisi konuyu gündeme
getirince, cevap olarak -aynen alıyorum- "Refah Partisi, Başbakanlığımın
son gününde 500 milyar lirayı örtülü ödenekten çektiğimi iddia
ediyor. İftiranın böylesinden Allah korusun insanı. Bu,
yalandır, iftiradır ve ihanettir. Başbakanlar, kendi haysiyet ve
onurları için, ülkenin savunması, güvenliği ve istihbaratı
için bunu harcarlar. Bu iddiaları ortaya atanlar, kendilerini darülharp
sayanlardır. Bunlar için her iftira mübahtır. Bu, asıl
şerefsizliğin ve ihanetin ta kendisidir" diyerek, milletin,
gizliliğinden şüphe duyduğu harcamaların
yapılmadığını belirtmeye çalışmıştır.
Burada, bir konuya dikkatlerinizi çekmek istiyorum:
Sayın Çiller, açıklamasının bir bölümünde,
başbakanların, kendi haysiyet ve onurları için de bu
paraları harcayabileceği gibi, devlet geleneklerine ve yöneticiliğin
gereklerine uymayan, garip, bir o kadar da hüzün verici açıklamalarda
bulunmuştur. Böyle bir harcama yetkisinin olmadığını
gördüm. Bırakın benim yorumlarımı, böyle bir harcama
yetkisi, ancak, krallıklarda, kabilelerde veya denetimden uzak
yönetimlerde olur.
İlgili kanunun (a), (b) ve (c)
fıkralarında belirtilen tanım ve kapsamın geniş ve
belirsizliklere açık oluşu, kamuoyunca, ancak, basında
yayınlanan haberlerden sonra anlaşılmıştır.
Sayın Çiller, kanunun açıklarını kullanarak, basında
iddia edildiği ve belirtildiği gibi "örtülü ödenek,
başbakanın ve ailesinin şahsî masraflarına ve siyasî
partilerin idare, propaganda ve seçim ihtiyaçlarına sarf olunamaz"
fıkrasına aykırı olarak, Partisine İstanbul'da oy
kazandırmak amacıyla, Selçuk Parsadan'a 5 milyar Türk
Lirasını rahatlıkla verebilmiştir. Ayrıca, bu
paranın, Sayın Çiller'den, belirtilen amaçlar için istendiği ve
alındığı, alan şahsın beyanlarıyla,
açıkça ortadadır.
Basındaki iddialara bakacak olursak,
"akıbeti belirsiz, dolandırıcıya ödenmiş, bir
gazeteye ödenmiş, havayolu şirketine ödenmiş, İtalya gezisi
için ödenmiş vesaire olabilir" şeklinde ifadeler vardır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
devletin her şeyi kanunlarla düzenlemesi mümkün değildir; teamüller,
devletin düzenlemediği boşlukları doldurur.
Başbakanların görev devir-teslim etmeleri sırasında, yedek
ödenek konusunda birbirlerini bilgilendirmeleri gerekir. Sayın Çiller
Başbakanlığı devralırken, Sayın Demirel'in örtülü
ödenek harcama kayıt sistemini sürdürmeliydi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Akdoğan,
konuşmanızı toparlayın efendim.
MİRAÇ AKDOĞAN (Devamla) – Teşekkür
ederim efendim.
...bu kayıt sistemini benimsememiş, bunu
yapmamıştır; dolayısıyla, yanlış bir yol
izlemeye başlamıştır.
Bütün bunların yanında, basın-yayın
organlarında yayımlanan ve tekzip edilmeyen listelerden
anlaşıldığı kadarıyla, bu paraların, devlet
adına örtülü ödeneğin harcanması muhtemel kuruluşlardan,
Genelkurmay, MİT, Dışişleri, İçişleri, Jandarma
Genel Komutanlığı, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği
gibi kurumlar vasıtasıyla veya bu kuruluşların herhangi bir
faaliyetinde kullanıldığı da beyan edilmemiştir.
Eski Başbakanın, yetersiz, devlet ciddiyetini
zaafa uğratan, çelişkili açıklamaları kamuoyunda yer almış
ve doğal sonucu olarak da Yüce Meclisimiz, kamuoyunun
duyarlılığını Meclise taşıyarak, Meclis
soruşturması açılması hususunu gündeme getirmiştir.
Eğer, ortada bir yanlışlık, yanlış beyan varsa,
Sayın Çiller'in bunları tekzip etmesi gerekirdi. Devlet gelenekleri
açısından ve görevde süreklilik bakımından bu bir
zorunluluktur. Bu uygulama, en alt seviyedeki memuriyet devir-teslimlerinde
dahi geçerliyken, bu, maalesef, devlet üst kademelerinde, gizlilik gerektiren
konularda yapılamamaktadır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
devlet adamları birbirlerine güvenmelidirler, birbirlerini sevseler de
sevmeseler de, devletin devamlılığı açısından bu
bir zorunluluktur. Ancak, üzüntüyle müşahede ediyoruz ki, Sayın
Çiller, örtülü ödenek konusunda, Sayın Başbakana örtülü bilgi verme
geleneğini bozarak, Koalisyon Ortağı olan bir Başbakana,
ülkenin çok sıkıntılı günler geçirdiği bir dönemde,
bilgi vermekten kaçınmıştır.
Meselenin acı olan bir başka yönü; eski
Başbakanın, bu bilgileri Koalisyon Ortağına vermezken, bu husustaki
tüm sırları Özel Kalem Müdürüyle paylaşmayı içine
sindirebilmesidir. Bu nasıl devlet görevinde devamlılıktır,
bu nasıl koalisyon ortaklığıdır, bu nasıl devlet
adamlığıdır?!.
Örtülü ödenek hususunda, kamuoyuna çok ilginç
açıklamalar yapıldı ve denildi ki: "Açıklama
yapılırsa savaş çıkar." Bu nasıl iştir?!.
Devletin bir bakanı nasıl böyle bir beyanda bulunabilir?!. Asıl,
böyle bir beyanda bulunmak, böyle bir açıklama yapmak savaş
çıkarabilir.
Bu tür beyanların, karanlık güçler
tarafından, ülke aleyhine, bir propaganda malzemesi olarak
kullanılması mümkündür. Gene, bu güçlerin, bazı ülkeleri,
Türkiye aleyhine kışkırtması da olasıdır.
Gene, bir başka bakan,
dolandırıcılık iddialarını örtbas etmek için
"bir mermi kaç para biliyor musunuz; leblebi, nohut değil "
diyerek, paranın, birtakım çatışmalarda
kullanıldığını ima etmiştir.
HACI FİLİZ (Kırıkkale) – Hangi
bakan; ismini söyle.
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Kim olduğunu
sen biliyorsun.
MİRAÇ AKDOĞAN (Devamla) – Burada var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Akdoğan,
konuşmamızın konusu, verilmiş olan önergedir; bunun
dışındaki beyanlara gerek yok. Zaten sürenizi de doldurdunuz,
kısa bir toparlamayla konuşmanızı lütfen tamamlayın ve
konu dışına çıkmadan tamamlayın.
MİRAÇ AKDOĞAN (Devamla) – Bu iki devlet
adamının, sadece Başbakanın bilmesi gereken sırlara
nasıl ulaştığını anlamakta sıkıntı
çekiyorum. Yoksa, eski Başbakan, bakanlarıyla sohbetlerinde, örtülü
ödenekten güvenlik için kullandığı paraları mı
konuşuyor... Bu nasıl gizliliktir, anlamak mümkün değildir.
Halefi Başbakana tevdi etmediği sırrı kendi grubundaki
arkadaşlarıyla paylaşan Çiller'in gizlilik iddiasını
kabul etmek imkânsızdır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Sayın Çiller, konuyla ilgili bir başka konuşmasında
"açıklarsam beş yıl hapis yatarım" demiştir.
Sayın Çiller'den istenen açıklama, örtülü ödeneğin yasalara ve
teamüllere uygun harcamalara ilişkin kısmıyla ilgilidir. Yasaya
göre, bir sırrı ifşa etmek başka şeydir, bir
sırrı tevdi etmek başka şey. Sayın Çiller
"yaptığım harcamayı yeni Başbakana tevdi
etmem" diyerek, yaptığı harcamalar üzerindeki şaibe
iddialarını zımnen kabul etmiştir.
Önerge konusu 5,5 milyar liranın bir
dolandırıcıya kaptırıldığı
iddiası, paranın tümü bakımından büyük önem arz etmektedir.
Eğer, bu hususta tatmin edici bir açıklama getirilmezse,
paranın, yirmi gün gibi kısa bir sürede harcanan 450 milyar
liralık bölümü hakkındaki kuşkuları daha da
güçlendirecektir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
yetmişaltı yıllık Meclis ve yetmişüç yıllık
Cumhuriyet tarihimizde, ilk defa bir başbakan, örtülü ödenek
kullanımıyla ilgili şaibeli harcamalardan ötürü
soruşturmaya muhatap olmaktadır. Biz diyoruz ki, yok yere hiç kimseye
çamur atılmasın. Suçlamalara muhatap olan kişi, kamuoyunu tatmin
etmek amacıyla, Sayın Başbakana, teamüllere uygun olarak gerekli
açıklamaları yapsın. Hiç kimsenin, kamuoyunu bu denli işgal
etmeye hakkı yoktur.
Ülkenin çözülmesi gereken pek çok meselesi varken, Yüce
Meclisi bu şaibeli olaydan ötürü bu kadar meşgul etmek, ülkemiz için
bir kayıptır. Ülkenin kayıplara, çirkinliklere ve kirliliklere
tahammülünün kalmadığını; görüşülmekte olan önergeye
kabul oyu vereceğimi belirtir; hepinize saygılar sunarım. (ANAP
ve DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Miraç Akdoğan'a teşekkür
ediyorum.
Şimdi, Uşak Milletvekili Sayın
Yıldırım Aktürk'e söz veriyorum.
Buyurun Sayın Aktürk.
Konuşma süreniz 10 dakikadır.
YILDIRIM AKTÜRK (Uşak) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İstanbul Milletvekili Sayın Zekeriya Temizel ve 60
arkadaşının, örtülü ödeneği ilgili kanuna aykırı
kullandıkları iddiasıyla, eski Başbakan Sayın Tansu
Çiller ve Maliye eski Bakanı Sayın İsmet Attila hakkında
Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi
üzerinde görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum;
bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Sayın Zekeriya
Temizel, son derece titiz bir çalışma örneği sergiledi ve
buradaki konuşmasının altına da imza atarım.
Diğer konulara değinerek konuşmamı zenginleştirmek
için, önce bu açıklamayı yapıyorum. Sayın Temizel, umur
görmüş bir yüksek bürokrat arkadaşımızdır; bu konuda,
sözünü, teraziyle tartarak ifade etmiştir. Ben de, bir Planlama eski
Müsteşarı olarak, burada, sizlerle paylaşmak istediğim
bazı konularda, eski birikimlerime rücu edersem, mazur görün.
1050 sayılı Genel Muhasebe Kanununun 77 nci
maddesi, 1963 yılında 204 sayılı Kanunla
değiştirildi. Bu değişiklik şu açıdan mühim;
değişiklik madde gerekçesini okuyorum; bir bölümünde şöyle
deniliyor: "Geçmişte, örtülü ödenek harcamalarının gaye
dışına çıktığı olmuştur." Yani,
1963'ten evvelki dönemde, cımbız vakası falan diye
işaretlenen dönemde, başka bir Örtülü Ödenek Kanunu tatbikatı
söz konusuydu; bunu vurgulamak istiyorum. "Geçmişte, örtülü ödenek
harcamalarının gaye dışına çıktığı
olmuş, hizmetin icabını takdire yetkili zatın, kendi
şahsı, ailesi ve partisi yararına ödemeler
yaptığı görülmüştür. Hazırlanan değişiklik
tasarısının -yani şu anda yürürlükte olan kanunun-
amacı, örtülü ödenekten yapılacak ödemelerin tabi olacağı
esasları belirtmek ve sarf yerlerini, ödeneğin konulmasındaki
gayeye göre sınıflandırmaktır." Yani, daha evvel,
belli bir keyfîlik riski söz konusu olsa bile, kanun vazıı, 1963
senesinde getirdiği değişiklikle, bunu, sıkı bir
sisteme bağlamıştır. Sayın Temizel
arkadaşımın da işaret ettiği gibi, bu paranın
nerelere sarf edileceği tadat edildiği gibi, nerelere
harcanılmayacağı da açıklıkla ifade olunmuştur.
Sayın arkadaşlarım, şimdi,
devir-teslim konusuna geliyorum. Bir hükümet, yeni bir hükümete devir teslim
yaparken, bir eski başbakan yeni sayın başbakana devir teslim
törenini sadece medyatik olarak yapmaz. Orada, gizliliği söz konusu olan
belgelerin devri ve teslimi, aciliyeti söz konusu olan, devlet güvenliği
açısından, özellikle dış politika açısından
önceliği olan meselelerin izahı yer aldığı gibi, son
yirmi yıllık teamülümüze göre, başbakanlık örtülü
ödeneğinin de devir ve teslim işleminin gerçekleştirilmesi ve
bunun için, gerekirse, bazı yardımcıların tariflenmesi
hususudur.
Aslında, örtülü ödenek, son yıllarda, miktar
olarak daha evvel alışılagelmişin çok ötesinde rakamlara
çıktı. 1990-1991 yıllarına kadar 2,3 milyar lira
seviyesinde olan bu ödenek, Sayın Demirel döneminde, 1992-1993
yıllarında, 3,5 ve 5,2 milyar lira olarak sürdürülürken, Sayın
Tansu Çiller döneminde, 1994'te 5,2 milyardan 234 milyara ve 1995'te de
tahminen 1,4 trilyona çıkmıştır, 1996 yılı
bütçesinde de Sayın Mesut Yılmaz'a 6 trilyon liralık bir ödeme
yetkisi tevdi edilmiştir. Bu anlamda da bakıldığında,
1963'te kanun vazıının öngörmediği titizliğin, bu
ölçek artışı dolayısıyla, sayın
başbakanlarımızın, vicdanî mesuliyetleri
dolayısıyla, kendi karakterlerinin bir parçası olarak, böyle bir
yaklaşımı tatbikatı da zenginleştirmeleri gerekirdi.
Geriye dönük tatbikatta, yeterince belgeleme, bilgileme vardır; ama, ben,
buna işareten, miktar arttığı için de, daha hassas
olunması, daha fazla bilgilendirmenin sağlanması yönünde bir
teamül oluşması gerektiğine işaret ediyorum. Eğer, bu
soruşturma önergesi gündeme alınırsa ve bunun etrafında
geniş tartışmalar yapılırsa, bu konuda da, daha köklü
düzenlemelere ihtiyaç olabilir, bunu arz etmek istiyorum.
CEVDET AYDIN (Yalova) – O zaman, şimdiye kadar ne
kadar harcanmış; açıklayın...
YILDIRIM AKTÜRK (Devamla) – Değerli
arkadaşlarım, ben, gazete kupürlerine yansımış olan
bilgilerle kifayet edeceğim; çünkü, resmi tamamlıyor bir anlamda, 11
Mayısta, Hürriyet Gazetesinde... Çiller'in, Başbakanlıktan
ayrılmadan 22 gün önce, örtülü ödenekten 500 milyar lira çektiğini
gösteren belgeyi Hürriyet Gazetesi ele geçirdi. Bu iddiaları "iftira
ve şerefsizlik" diye yalanlayan Çiller'in, parayı, 13
Şubatta çektiği ortaya çıktı. Ödeme, Çiller adına,
Özel Kalem Müdürü Akın İstanbullu'ya yapılmış. Bunu,
yalanlaması söz konusu olmuyor başta. Sayın Akın
İstanbullu, bunu "Sayın Başbakanın, Çiller'in emriyle
verdim" diye, 14 Mayısta, gazetelere intikal eden beyanıyla
açıklıyor ve bu, teyp kayıtlarına da geçmiş durumda.
"ANAP'ı yıkma parası" diye bir başlıkla,
bunun siyasî amaçla kullanıldığı da açık seçik ortada.
Çiller, Öztorun sandığı bir dolandırıcıya, parayı,
ANAP'ı İstanbul'da yok etmek için vermiştir.
NECMİ HOŞVER (Bolu) – ANAP o kadar basit bir
parti mi? Yani, 5,5 milyar lirayla yok edilebilecek bir parti mi?
YILDIRIM AKTÜRK (Devamla) – Sayın Emin
Çölaşan'ın -maruf köşe yazarımız- bu konuda da becerikli
çalışmasıyla ortaya sürdüğü hususların, maalesef,
zaman içerisinde, hakikat olduğu açık açık tescil ediliyor ve
tekrar tekrar, Sayın Tansu Çiller'e ve ilgililere, bunları tekzip
etmelerini ve kendisi hakkında dava açmalarını söylemesine
rağmen, hiçbir şekilde üzerine gidilmiyor.
Gelelim, Sayın Çiller'in üç-dört gün suskunluktan
sonra "konuştum; ama, para vermedim" diye 16 Mayıstaki
gazetelere intikal eden açıklamasına. Burada, hukukçu
yardımcıları ve müşavir arkadaşları kendisine
şöyle yardımcı olmuşlar. Beyanat, hukuk diliyle gayet
esaslı bir şekilde düzenlenmiş. Sayın Çiller "eski
Kara Kuvvetleri Komutanı Sayın Necdet Öztorun'un
aradığının iletilmesi üzerine, kendisiyle telefonla
konuştum, bunu inkâr etmiyorum..." diyor, buna rağmen, herhangi
bir ödemenin yapılmadığını öne sürüyor ve şunu
diyor: "Bana, Atatürk'le ilgili olarak yaptıkları
çalışmalar hakkında bilgi verdi ve yardım istedi.
Kendisine, ilgileneceğimi söyledim. Bu konuşmadan sonra, konuyu
incelemelerini, yetkili arkadaşlarımdan istedim" En entresanı
bundan sonrası sevgili arkadaşlarım "daha sonra, bu konuda
benim talimatıma getirilen hiçbir husus olmamıştır. Olay
bundan ibarettir" diyor. Yani, günün birinde "5,5 milyar ödenmiş"
diye takır takır belgeler ortaya konmuştur, konduğu zaman
da "ben talimat vermedim, benim talimatıma bir şey
gelmemiştir" denebilmesi için kılıf
hazırlanmıştır; hazırlanma günü de ayın
16'sıdır. Burada, Doğru Yol Partisine mensup değerli kurmaylar
var, bunların içinde, kendi gruplarında da bunu üzüntüyle
karşıladıklarını ve bunun yeterli
olmayacağını açıklamış olanlar da var.
Sayın Çiller "bir sırrı
açıklayan kimse, sıfatı ne olursa olsun; ister
cumhurbaşkanı ister başbakan isterse bakan veya genelkurmay
başkanı olsun, beş yıl hapisle cezalandırılır"
diyor. Zannediyorum, dün akşam, belki iki akşam evvel, Sayın
Saffet Arıkan Bedük de, aynı şekilde, televizyonda "bu
açıklamayı yapmak cezaî suçtur. Neredeyse, bizim Sayın
Başbakanımızı tongaya düşüreceklerdi, işte
'şuraya harcadım' diye açıklamayı
yaptıracaklardı, ondan sonra da, Türk Ceza Kanununa göre
'sırları açıklamıştır' diye dava konusu
yapacaklardı. Biz bu oyuna gelmedik" diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Aktürk,
konuşmanızı tamamlayın, toparlayın efendim.
YILDIRIM AKTÜRK (Devamla) – Peki efendim.
NECMİ HOŞVER (Bolu) – Dedikoduları
bırakınız!..
YILDIRIM AKTÜRK (Devamla) – Sevgili
arkadaşlarım, değerli milletvekilleri; buna kargalar güler.
Niçin biliyor musunuz; Sayın Temizel'in ifade ettiği gibi, biz,
sırrın açıklanmasının peşinde değiliz.
Halef-selef müessesesinde, Sayın Mesut Yılmaz'ın, her türlü
kanunî hakkı vardır, Sayın Tansu Çiller'den bu hesabı
devralmak konusunda. Niçin; çünkü, bu hesapların içerisinde, bazı
devamlılık arz eden ödemeler vardır. Bunları, ben, burada
açıklamayacağım; ama, inanın, tahkikat
yapıldığında ortaya çıkacaktır. Tansu Çiller
yaptıysa, Sayın Mesut Yılmaz'ın da yapmaya devam
edeceği bazı işlemler vardır. Yapmadıysa, yapacağı;
yaptıysa, yapmaktan kendisini alıkoyacağı işlemler
vardır; bu kadarını söyleyeyim. Onun için, Sayın
Cumhurbaşkanından da öte, Sayın Mesut Yılmaz'ın
hakkıdır, Sayın Tansu Çiller'den bu bilgiyi almak; ama, bir
koalisyon ortaklığı çerçevesinde, burada olgun bir davranış
sergilenmiştir ANAP kanadından Sayın Mesut Yılmaz'ın
şahsında; fakat, Sayın Tansu Çiller, bu olgunluğa
karşılık verip de bu bilgilendirmeyi yapmamıştır,
esirgemiştir.
Son olarak, paranın geceyarısı
gittiği, paranın 250 milyarının dolara çevrildiği ve
bavullarla taşındığı, banka dekontlarıyla
açıklanıyor ve Sayın Mesut Yılmaz diyor ki "bu
paranın yasadışı kullanıldığını
ispatlayabilirim."
ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) – İspatlasın
canım!..
YILDIRIM AKTÜRK (Devamla) – Bunun için bu
soruşturmaya ihtiyaç var; bunun için devletin belgelerine ve
arşivlerine girmeye ihtiyacımız var ve böylece, mümkünse bir
aklama söz konusu olur. Eğer, değilse, bin yılda bir
başımıza gelen bir felaketten de kurtulmuş oluruz.
Teşekkür ederim. (ANAP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Yıldırım
Aktürk'e teşekkür ediyorum.
IV.
—SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1. —Kocaeli Milletvekili Şevket
Kazan’ın, Malatya Milletvekili Miraç Akdoğan’ın kendisine
sataşması nedeniyle konuşması
ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Buyurun Sayın Kazan.
ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Son
konuşmacıdan önce söz alarak konuşma yapan ANAP Milletvekili
Sayın Miraç Akdoğan.
BAŞKAN – Bir saniye...
Değerli arkadaşlarım, Sayın
Şevket Kazan'ın bir beyanı var. Onu almakta güçlük çekiyorum.
Arkadaşlarımdan sükûnet rica ediyorum.
Buyurun Sayın Kazan.
ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – ...benim, örtülü ödenekle
ilgili beyanlarımı saptırmıştır. Bu konuyu, ilk
önce gündeme benim getirdiğimi ifade etmiştir. Halbuki, konunun
gündeme getirilmesi, sadece benim tarafımdan olmamıştır. Bu
konuda açıklama yapmak üzere, 69 uncu maddeye göre söz istiyorum.
Kısa bir açıklama yapacağım.
BAŞKAN – Sayın Kazan, sizinle ilgil,
Sayın Akdoğan'ın ifadeleri, Sayın Tansu Çiller'in
basında yer alan sözlerinden ibarettir...
ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Hayır, Sayın
Başkan.
BAŞKAN –
Ancak, bu sözlerin, Genel Kurul salonuna haksız olarak getirildiği
iddiasındaysanız, sataşmadan, size söz vereceğim; çünkü,
sahibi kim olursa olsun, matufiyeti belli bir suçlama karşısında
söz talep eden milletvekiline söz veririm.
Buyurun Sayın Kazan. (RP sıralarından
alkışlar)
ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; ANAP Milletvekili Sayın Miraç Akdoğan,
konuşması sırasında, daha doğrusu, sözünün
başlangıç kısmında, örtülü ödenekle ilgili konuyu, gündeme,
ilk defa bendenizin getirdiğini ifade ettiler.
Örtülü ödenekle ilgili konu, ilk defa, Sayın Mesut
Yılmaz tarafından, 1995'in kasım ayında gündeme
getirilmiştir; belgesi de burada. (RP ve DYP sıralarından
alkışlar) Kasım 1995. Ne var ki, Anavatan Partisi, sadece
konuşur; ama, anamuhalefet görevini yapmaz, soruşturma önergesi
vermesi gereken konularda da soruşturma önergesi vermez. (RP ve DYP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) O gün de
vermemiştir, bugün de vermemiştir. TEDAŞ'ı onlar gündeme
getirmiştir, TOFAŞ'ı onlar gündeme getirmiştir; ama,
soruşturma önergesini veren Refah Partisi olmuştur; bu bir...
BÜLENT AKARCALI (İstanbul) – Yani,
uyumuşsunuz siz!..
ŞEVKET KAZAN (Devamla) – İkincisi; benim, bu
konuyu gündeme getirme nedenim, Sayın Mesut Yılmaz'ın kulislerde
yaptığı konuşma olmuştur.
MUSTAFA BAHRİ KİBAR (Ordu) – Hangi
bakanlığı verdiler size Sayın Kazan?!.
ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Basın kulislerinde
yaptığı konuşmada, Sayın Mesut Yılmaz, Sayın
Tansu Çiller'in görevi devretmesinden takriben yirmi gün kadar önce, örtülü
ödenekten 500 milyar para çektiğini söylemiştir. Bendeniz de,
Kocaeli'de yaptığım bir konuşmada, Sayın Mesut
Yılmaz'ı açıklamaya davet ettim; kulislerde değil,
açıkta konuşmaya davet ettim ve Sayın Mesut Yılmaz da, artık,
nasıl olduysa oldu, bu 500 milyarlık belgeyi ortaya
çıkardı, koydu. Yani, bu paranın çekildiği konusunda, ilk
sözü söyleyen Sayın Yılmaz'dır; Sayın Yılmaz'ı
açıklamaya davet eden benim ve Sayın Yılmaz, bunu, basında
konuşarak değil de, fotokopisini dağıtarak ortaya koydu.
Demek oluyor ki, benim konuşmam, sadece 500 milyar
liralık paranın hesaptan çekildiğiyle ilgilidir. Ne bendeniz ne
de herhangi bir Refah Partili arkadaşım, örtülü ödeneğin sarf
edildiği yerler konusunda, o günden bugüne, herhangi bir
tartışmaya girmiş değiliz. Sadece, bir konuşma ortaya
kondu, tartışanlar sizlersiniz... (ANAP sıralarından
alkışlar [!] )
MUSTAFA BAHRİ KİBAR (Ordu) – Millet bunun
hesabını sorar sizden.
ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Üçüncüsü; Sayın
Tansu Çiller, Grup konuşmasında, örtülü ödeneği, biz dile
getirmişiz gibi değil, 500 milyar lira konusundaki
açıklamamızı veya açıklamaya davet etmemizi, âdeta
haksız bir davranışmış gibi kabul ederek, bize
hakarete varan konuşmalar yapmıştır.
Biz, bize hakarete varan çok konuşmalara muhatap
olduk; ama, bu konuşmaları, bu kürsüde polemik konusu yapmadık; mahkemeye
verdik, dava açtık; Türkiye Cumhuriyetinin adlî makamlarında, bu
davalar sonuçlanacaktır.
Bendenizin veya Genel Başkanımızın,
Sayın Tansu Çiller hakkında açmış olduğu, en az
beş tane tazminat davası vardır. Biz, bunları, burada
polemik yaparak konuşmuyoruz; mahkemelerde, hâkimlerin adaletine havale
ediyoruz. (RP sıralarından alkışlar)
Zamanım doluyor... Bakınız, bu konu,
konuştuğumuz konu, 500 milyar lira. Bu önergede, 500 milyar liradan
bahis yok. Bu 5,5 milyar lira, nasılsa, sonradan ortaya çıkan bir
konu. Biz de, Anamuhalefet Partisi olarak, bunun hesabı sorulur mu,
sorulmaz mı diye araştırma yaptık. Sizler de
yaptınız; çünkü, konuşuluyordu ortada ve bu
araştırmalar neticesinde, Muhasebei Umumiye Kanununun 77 nci
maddesindeki hususiyeti gördük.
BAŞKAN – Sayın Kazan...
ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Tamamlıyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Kazan, müsaade eder misiniz
efendim.
ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Ceza Muhakemeleri Usulü
Kanunu...
BAŞKAN – Sayın Kazan...
ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Tamamlıyorum efendim...
BAŞKAN – Sayın Kazan, Başkan bir ricada
bulunuyor. Siz ricada bulununca ben onu yerine getiriyorum; Başkanın
sözüne kulak vermek durumundasınız.
Şimdi, mikrofonu kapattım. Zatı âlinize,
Miraç Akdoğan'ın konuşmasındaki sataşmayla ilgili
olarak söz verdim. Hangi sözün sataşma olduğunu da kendiniz
belirlediniz. O, şundan ibaretti: "İlk açıklama Şevket
Kazan tarafından yapılmıştır" ibaresine
itirazınız vardı. Bu itiraz anlaşılmıştır.
Onun dışındaki hususlar, başka bir usule girer. (ANAP
sıralarından alkışlar)
Onun için, size, devam imkânı
tanıyamıyorum; ama, teşekkürünüzü ifade için mikrofonu
açayım. Burada, söz aldığınız hususun
dışına çıkmayın lütfen.
ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Sayın Başkan,
bakınız, konuşan arkadaşımız "Sayın
Çiller, RP, konuyu gündeme getirince, Refah Partili milletvekiline hakaret
etti" dedi. Dedi mi, demedi mi? (ANAP sıralarından "dedi,
dedi" sesleri) Dedi... Onun cevabını veriyorum Sayın
Başkan; siz, bana müdahale ediyorsunuz. (ANAP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Anlaşıldı, Sayın
Kazan. Hakaret vakıası da yanlış değil ki, Sayın
Kazan; kendiniz mahkemeye başvurmuşsunuz...
ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Refah Partisi olarak,
denetleme hakkımızı kullanmak üzere yolları
araştırdık. En sonunda -yazılı soru da bir denetim
yoludur- bu konuda, Sayın Mesut Yılmaz'a, milletvekili
arkadaşlarımız yazılı soru önergesi
yağdırdılar. (ANAP ve DSP sıralarından
alkışlar [!] ) Verilen cevaplar nedir; "Bu konuda size cevap
veremeyiz" Madem cevap veremiyorsunuz da, niye Türkiye'de polemik konusu
haline getiriyorsunuz?.. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)
Saygılar sunuyorum.
BÜLENT AKARCALI (İstanbul) – Kendin bile
inanmıyorsun bunlara, kendin!..
BAŞKAN – Sayın Şevket Kazan'a
teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım...
MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) –
Sayın Başkan...
BAŞKAN – Bir saniye efendim...
Sayın Kazan, bazı alanlarda, söz
aldığı sataşma konusunun dışına
çıktı, onu, Yüce Meclis de izlemiştir; ama, bir husus var ki,
burada, Başkanlık olarak açıklama yapmak zorundayım.
Bilindiği gibi, Anayasanın 100 üncü maddesi
gereğince, soruşturma önergeleri, siyasî partiler ve grupları
tarafından verilemez. Hatta, Anayasamızın 100 üncü maddesinde
açıkça şunlar yazmaktadır: "Meclisteki siyasî parti
gruplarında, Meclis soruşturması ile ilgili görüşme
yapılamaz ve karar alınamaz."
Olay bu kadar açıkken, herhangi bir konuda,
herhangi bir siyasî parti grubuna "siz niye soruşturma önergesi
vermediniz; biz niye çok verdik" gibi bir tartışma
yapılamaz. (ANAP sıralarından alkışlar) Anayasaya
açıkça aykırı olan bu hususu, hukukçu
arkadaşlarımızın dikkatle incelemeleri lazım.
Bu konuda daha önce de bir tartışma oldu,
arkadaşlarımızın reaksiyonu oldu; ama, Anayasa maddesini
yazan biz değiliz. Hatta, bu Anayasayı kabul edenler, bunu, Meclisi
Mebusan zamanından beri istizah takrirlerinde aynen böyle anlıyorlar.
Uygulama aynen bu çerçeve içerisinde kalacaktır.
Sayın Başesgioğlu, bir
açıklamanız mı olacak?
MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) –
Sayın Başkan, arzımız şudur: Sayın Kazan,
konuşmasında, sizin de işaret buyurduğunuz gibi
"Anavatan Partisi soruşturma önergesi vermiyor, verilenlere sahip
çıkıyor" gibi, Anayasa ve İçtüzüğümüze uygun olmayan
bir isnatta bulundu. Bu konuda Grubumuza bir sataşma olduğu
inancındayım; bu nedenle söz istiyorum.
İkincisi, Sayın Genel
Başkanımızla ilgili olarak "500 milyarlık belgeyi
dağıttı" şeklinde haksız bir isnatta bulundu.
Bunu da bir sataşma olarak kabul etmenizi ve söz hakkı
tanımanızı istirham ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Başesgioğlu,
şimdi, birinci hususla ilgili konu, burada bulunan gruplarımıza
ait değildir, her ne kadar Anavatan Partisi Grubunun adı zikredilerek
söylenmiş de olsa, bunun hukuka aykırı bir talep olduğunu
ben Başkanlık olarak belirttim. Onun cevabı verilmiştir.
İkinci konuya gelince; Sayın
Başbakanın bizzat kendisi bu konuyu cevaplayabilir, gruba
yöneltilmiş bir şey yoktur. Sayın Mesut Yılmaz'ın bir
davranışıyla ilgili bir beyanda bulunulmuştur; Sayın
Yılmaz'ın böyle bir talebi olursa, oturum içinde onu
değerlendiririm.
MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Genel
Başkan sıfatıyla Sayın Başkan...
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Başesgioğlu.
III.
—GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI
VE
MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)
A) ÖNGÖRÜŞMELER (Devam)
3. —İstanbul Milletvekili Zekeriya
Temizel ve 60 arkadaşının, Başbakanlık Örtülü
Ödeneğinin kamuoyuna yansıyan miktarını, Muhasebei Umumiye
Kanununun 77 nci maddesine aykırı olarak harcamak suretiyle Devleti
zarara uğratarak görevlerini kötüye kullandıkları ve bu
eylemlerinin TCK’nun 240 ve diğer ilgili maddelerine uyduğu
iddiasıyla eski Başbakan Tansu Çiller ve Maliye eski Bakanı
İsmet Attila hakkında Meclis soruşturması
açılmasına ilişkin önergesi (9/8) (Devam)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi,
son söz, haklarında soruşturma istenilen eski Başbakan Tansu
Çiller ile Maliye eski Bakanı Sayın İsmet Attila'ya aittir.
Söz talepleri var mı efendim?
Sayın Attila?..
İSMET ATTİLA (Afyon) – Her şey
yasaldır Sayın Başkanım.
BAŞKAN –Teşekkür ederim; İsmet Attila
söz hakkını kullanmıyorlar.
Meclis soruşturması üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, eski Başbakan Tansu Çiller ve Maliye
eski Bakanı İsmet Attila haklarında Meclis
soruşturması açılıp açılmaması hususunu
oylarınıza sunacağım.
Oylamayla ilgili üç açık oylama talebi
vardır; okutup bilgilerinize sunacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmeleri tamamlanan (9/8) esas numaralı
soruşturma önergesinin oylamasının, İçtüzüğün 143 üncü
maddesi gereğince, açık oylama şeklinde
yapılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – İmza sahiplerinin Genel Kurul
salonunda bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim.
Cumhur Ersümer (Çanakkale)?..Burada.
Ali Kemal Başaran (Trabzon)?.. Burada.
Nizamettin Sevgili (Siirt)?.. Burada.
Mehmet Ali Altın (Kırşehir)?.. Burada.
İbrahim Çebi (Trabzon)?.. Burada.
Ahmet Alkan (Konya)?.. Burada.
Enis Sülün (Tekirdağ)?.. Burada.
Salih Yıldırım (Şırnak)?..
Burada.
Yusuf Pamuk (İstanbul)?.. Burada.
Refik Aras (İstanbul)?.. Burada.
Muzaffer Arslan (Diyarbakır)?.. Burada.
Nejat Arseven (Ankara)?.. Burada.
Suha Tanık (İzmir)?.. Burada.
Ahat Andican (İstanbul)?.. Burada.
Ahmet Neidim (Sakarya)?.. Burada.
Yusuf Ekinci (Burdur)?.. Burada.
Yaşar Topçu (Sinop)?..
Yeterli sayıda imza sahibi Genel Kurul salonunda
bulunmaktadır. Diğerlerini okuyunuz:
Abbas
İnceayan Metin
Öney
Bolu İzmir
Selahattin
Beyribey Erkan
Kemaloğlu
Kars
Muş
BAŞKAN – İkinci önergeyi okutup bilgilerinize
sunuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Sayın Başkanlığına
Görüşülmekte olan (9/8) nolu önergenin
oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasını
saygıyla arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Gözlükaya Safder
Gaydalı
Denizli Bitlis
Saffet
Kaya Ahmet
Bilgiç
Ardahan Balıkesir
Saffet Arıkan Bedük Haluk
Yıldız
Ankara Kastamonu
Kemal
Aykurt Mehmet
Sağlam
Denizli Kahramanmaraş
Abdülkadir
Akgöl Cihan
Paçacı
Hatay Elazığ
Doğan Baran Ergun
Özkan
Niğde Niğde
Baki
Ataç İlyas
Yılmazyıldız
Balıkesir Balıkesir
BAŞKAN – Üçüncü önergeyi okutup bilgilerinize
sunacağım:
Sayın
Başkanlığa
Örtülü ödenek önergesi oylamasının açık
oylamayla yapılmasını saygılarımızla arz ederiz.
Şevket
Kazan Mehmet
Ali Şahin
Kocaeli İstanbul
İlyas
Arslan Mustafa
Yünlüoğlu
Yozgat Bolu
Recai Kutan Yakup
Budak
Malatya Adana
İsmail Özgün Ömer
Özyılmaz
Balıkesir Erzurum
Sıtkı
Cengil Ahmet
Çelik
Adana Adıyaman
Yakup
Hatipoğlu Muhammet
Polat
Diyarbakır Aydın
Osman Hazer Sait
Açba
Afyon Afyon
Alaattin Sever Aydın
Batman
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, açık
oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını
alacağım.
Açık oylamanın, adı okunan sayın
milletvekilinin, kürsüye konulacak oy kutusuna oy pusulasını atması
suretiyle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Şimdi, açık oylamanın, adı okunan
sayın milletvekilinin, ayağa kalkarak, kabul, red veya çekimser
şeklinde oyunu belirtmesi suretiyle yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler...
Sayın milletvekilleri, önce sıralara oturun,
ondan sonra oylarınızı alacağım. Oylamanın
sağlıklı yapılabilmesi için, sıralar arasındaki
arkadaşlarımızın sıralara oturmalarını rica
ediyorum.
...Kabul etmeyenler... (ANAP, DSP ve CHP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar [!])
Açık oylamanın, adı okunan sayın milletvekilinin,
ayağa kalkarak, kabul, ret veya çekimser şeklinde oyunu belirtmesi
suretiyle yapılması hususu kabul edilmemiştir. (RP ve DYP
sıralarından alkışlar)
Açık oylama, oy kutusunun sıralar
arasında dolaştırılması suretiyle
yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, oy pusulası bulunmayan
arkadaşlarımız, beyaz bir kâğıda isimlerini, seçim
çevrelerini yazıp, imzalamak suretiyle oylarını kullanabilirler.
Sayın milletvekilleri, bu oylamadan sonra bir
soruşturma önergesinin daha görüşmesini ve oylamasını
yapacağız; bilgilerinize sunuyorum.
Şu anda üçüncü soruşturma önergesini
tamamlamış oluyoruz. Oylama bittikten sonra, dördüncü soruşturma
önergesinin görüşmelerine geçeceğiz.
Kupalar sıralar arasında
dolaştırılsın.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN – Oyunu kullanmayan sayın milletvekili
var mı? Yok.
Oy verme işlemi bitmiştir; kupalar
kaldırılsın.
(Oyların ayrımına başlandı)
4. —Aydın Milletvekili Ali Rıza
Gönül ve 61 arkadaşının Bakan ve Başbakan olarak görev
yaptığı yıllarda Kanuna veya genel ahlaka aykırı
şekilde mal edinmek suretiyle görevini kötüye kullandığı ve
bu eyleminin TürkCeza Kanununun 240 ve 3628 Numaralı Mal Bildiriminde
Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun ilgili
maddelerine uyduğu iddiasıyla Başbakan Mesut Yılmaz
hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin
önergesi (9/9)
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım,
Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve 61 arkadaşının
Bakan ve Başbakan olarak görev yaptığı yıllarda Kanuna
veya genel ahlaka aykırı şekilde mal edinmek suretiyle görevini
kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ve
3628 Numaralı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve
Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun ilgili maddelerine uyduğu
iddiasıyla Başbakan Mesut Yılmaz hakkında Anayasanın
100 üncü maddesi uyarınca bir Meclis soruşturması
açılmasına ilişkin önergesinin görüşülmesine
başlıyoruz.
Bu görüşmede, sırasıyla, önerge
verenlerden ilk imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer imza
sahibine; şahısları adına üç üyeye ve son olarak da,
hakkında soruşturma istenilmiş bulunan Başbakan Mesut
Yılmaz'a söz verilecektir.
Konuşma süreleri 10'ar dakikadır.
Ancak, bu aşamada,
Başkanlığımıza, önerge sahiplerinden
bazılarının, önergedeki imzalarını geri çektiklerine
dair önergeler ulaşmıştır.
Önce, bu önergeleri okutup, bilgilerinize
sunacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
(9/9) esas numaralı Meclis soruşturma
önergesindeki imzamı geri çekiyorum.
Gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Kadir
Bozkurt
Sinop
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
(9/9) esas numaralı Meclis soruşturma
önergesindeki imzamı geri çekiyorum.
Gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Nuri
Yabuz
Afyon
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
(9/9) esas numaralı Meclis soruşturma
önergesindeki imzamı geri çekiyorum.
Gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Faris
Özdemir
Batman
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
(9/9) esas numaralı Meclis soruşturma
önergesindeki imzamı geri çekiyorum.
Gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Mustafa
Kemal Aykurt
Denizli
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
(9/9) esas numaralı Meclis soruşturma
önergesindeki imzamı geri çekiyorum.
Gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Abdulkadir
Cenkçiler
Bursa
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
(9/9) esas numaralı Meclis soruşturma
önergesindeki imzamı geri çekiyorum.
Gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Karakaya
Uşak
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
(9/9) esas numaralı Meclis soruşturma
önergesindeki imzamı geri çekiyorum.
Gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Mahmut
Duyan
Mardin
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Bilgilerinize sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
(9/9) esas numaralı Meclis soruşturma
önergesindeki imzamı geri çekiyorum.
Gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
usuf
Bacanlı
Yozgat
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
(9/9) esas numaralı Meclis soruşturma
önergesindeki imzamı geri çekiyorum.
Gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Nurhan
Tekinel
Kastamonu
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Sayın milletvekilleri, geri alınan imzalar
karşısında, Başbakan Sayın Mesut Yılmaz
hakkında verilen soruşturma önergesi, Anayasanın öngördüğü
yüzde 10'luk imzayı kaybetmiş bulunmaktadır. Bu sebeple önergeyi
işleme koymuyoruz, daha doğrusu önergeyi işlemden
kaldırıyoruz.
3. —İstanbul Milletvekili Zekeriya
Temizel ve 60 arkadaşının, Başbakanlık Örtülü
Ödeneğinin kamuoyuna yansıyan miktarını, Muhasebei Umumiye
Kanununun 77 nci maddesine aykırı olarak harcamak suretiyle Devleti
zarara uğratarak görevlerini kötüye kullandıkları ve bu
eylemlerinin TCK’nun 240 ve diğer ilgili maddelerine uyduğu
iddiasıyla eski Başbakan Tansu Çiller ve Maliye eski Bakanı
İsmet Attila hakkında Meclis soruşturması
açılmasına ilişkin önergesi (9/8)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, eski
Başbakan Tansu Çiller ve Maliye eski Bakanı İsmet Attila
haklarında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin
(9/8) esas numaralı önergenin açık oylamasının
sonuçlarını sunuyorum:
Oylamaya
katılan milletvekili sayısı : 511
Kabul : 246
Ret : 259
Geçersiz : 1
Mükerrer :5
Böylece, eski Başbakan Tansu Çiller ve Maliye eski
Bakanı İsmet Attila haklarında Meclis soruşturması
açılması kabul edilmemiştir. (DYP sıralarından
alkışlar)
Kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için,
20 Haziran 1996 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere,
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati : 19.46
V. – SORULAR
VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. – İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı’nın, Sultan Abdülaziz’in Bulgaristan Rusçuk’taki özel tren
vagonunun korumaya alınmasına ilişkin sorusu ve Kültür
Bakanı Agâh Oktay Güner’in yazılı cevabı (7/652)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Kültür Bakanı
Sayın Agâh Oktay Güner tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
Bülent
Akarcalı
İstanbul
Son Osmanlı Padişahlarından Sultan
Abdülaziz’in özel tren vagonu Bulgaristan Rusçuk kentindeki Millî
Ulaştırma Müzesi’nin bahçesinde çürümeye terk edilmiş
durumdadır.
1. Bu vagonun Bulgaristan’da koruma altına
alınması ya da Türkiye’ye getirilmesi için
Bakanlığınızca ne gibi bir girişim vardır?
T.C.
Kültür
Bakanlığı 18.6.1996
Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı
Sayı
: B.16.0.APK.0.12.00.01.940-316
Konu : Yazılı Soru Önergesi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İstanbul Milletvekili Sayın Bülent
Akarcalı’nın Sultan Abdülaziz’in Bulgaristan Rusçuk’taki özel tren
vagonunun korumaya alınmasına ilişkin yazılı soru
önergesi incelenmiştir.
Sözkonusu tren vagonunun korumaya alınması
konusunda Dışişleri Bakanlığı ile temasa geçilmiş
olup, çalışmalara başlanmıştır.
Bilgilerinize arz ederim.
Dr.
Agâh Oktay Güner
Kültür
Bakanı
2. – Trabzon
Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın, T.C. Ziraat Bankasının
bazı giderleri ile kârına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Rüşdü Saracoglu’nun yazılı cevabı (7/861)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Devlet
Bakanı Rüşdü Saracoglu tarafından yazılı olarak
cevaplandırılması için gereğinin yapılması arz
ederim.
17.5.1996
Kemalettin
Göktaş
Trabzon
1. T.C. Ziraat Bankası’nın
1992-1993-1994-1995 Yıllarında kârı ne kadardır?
2. 1992-1993-1994-1995 Yılları reklam
giderleri ne kadardır?
3. 1992-1993-1994-1995 Yılları temsil ve
ağırlama giderleri ne kadardır?
4. 1994-1995 ve 1996 yılı 5. aya kadar hangi
gazeteye, hangi televizyona ve hangi radyoya veya diğer hangi basın
yayın kuruluşuna verilen reklam gideri ne kadardır?
T.C.
Devlet
Bakanlığı 19.6.1996
Sayı
: B.02.0.002/15-1036
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İlgi : TBMM
Başkanlığı’nın 15.2.1996 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-2045-7/861-1881
sayılı yazısı.
Trabzon Milletvekili Sayın Kemalettin
Göktaş’ın ilgi yazı ekinde alınan yazılı soru
önergesinde yer alan sorularla ilgili olarak hazırlanan cevabı
yazı ekte sunulmuştur.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim. Dr.
Rüştü Saracoglu
Devlet
Bakanı
T.C.
Ziraat
Bankası
Genel
Müdürlüğü
Sermaye
: 20 000 000 000 000.- Türk Lirası
Telgraf
Adresi : Zerbank
Sayı
: B.02.2.TZB.0.63-16-107131/288
Konu : Soru Önergesi Hakkında
T.C.
Devlet
Bakanlığı’na
(Sayın Dr. Rüşdü
Saracoglu’na)
İlgi : 31.5.1996 tarih ve 07-827 sayılı
yazınız.
İlgi sayılı yazınız ekinde
yeralan, Trabzon Milletvekili Sayın Kemalettin Göktaş’ın 7/861
sayılı soru önergesine ait cevaplarımız ilişikte
sunulmuştur.
Bilgi ve gereğini müsaadelerinize arz ederiz.
Türkiye Cumhuriyeti
Ziraat Bankası
Metin
Akpınar Salih
Şevki Doruk
Genel
Müdür Yardımcısı Yönetim
Kurulu Başkanı
Genel
Müdür Vekili
Soru 1. T.C. Ziraat Bankası’nın
1992-1993-1994-1995 Yıllarında kârı ne kadardır?
Cevap 1. T.C. Ziraat Bankası’nın
1992-1993-1994-1995 Yılları net kârı toplam 18 428 451 055 488.-
(Onsekiztrilyondörtyüzyirmisekizmilyardörtyüzellibirmilyonellibeşbindörtyüzseksensekiz)
liradır.
T.C. Ziraat
Bankası’nın
1992-1995
Yılları Arası Net Kârı;
Yıllar Net
Kâr
1992 5
136 317 671 672
1993 8
316 006 194 422
1994 1
349 731 827 225
1995 3
626 395 362 169
Toplam 18 428 451 055 488
Soru 2. T.C. Ziraat Bankasının
1992-1993-1994-1995 Yılları reklam giderleri ne kadardır?
Cevap 2. T.C. Ziraat Bankası’nın
1992-1993-1994-1995 Yılları reklam giderleri toplam 500 035 622 000.-
(Beşyüzmilyarotuzbeşmilyonaltıyüzyirmiikibin) liradır.
T.C. Ziraat
Bankası’nın
1992-1995
Yılları Arası Reklam Giderleri
Yıllar Reklam
Giderleri
1992
35 390 093 000
1993
79 110 139 000
1994
45 277 306 000
1995 340
258 084 000
Toplam 500 035 622 000
Soru 3. T.C. Ziraat Bankasının
1992-1993-1994-1995 Yılları temsil ve ağırlama giderleri ne
kadardır?
Cevap 3. T.C. Ziraat Bankası’nın
1992-1993-1994-1995 Yılları temsil ve ağırlama giderleri
toplam 351 027 277 000.-
(Üçyüzellibirmilyaryirmiyedimilyonikiyüzyetmişyedibin) liradır.
T.C. Ziraat
Bankası’nın
1992-1995
Yılları Arası Temsil ve Ağırlama Giderleri
Temsil ve
Ağırlama
Yıllar Giderleri
1992
25 959 834 000
1993
46 796 466 000
1994
79 015 214 000
1995 199
255 763 000
Toplam 351 027 277 000
Soru 4. T.C. Ziraat Bankasının 1994-1995 ve
1996 yılı 5. aya kadar hangi gazeteye, hangi televizyona ve hangi
radyoya veya diğer hangi basın yayın kuruluşuna verilen
reklam gideri ne kadardır?
Cevap 4. T.C. Ziraat Bankası’nın;
1994 Yılı Televizyon Reklam Gideri : 8 265 379 647
1995 Yılı Televizyon Reklam Gideri : 72 391 303 435
30.4.1996 tarihine kadar ki
Televizyon Reklam Gideri : 19 671 873 044
Televizyon Reklam Gideri Toplamı : 100 328 556 126
1994 Yılı Radyo Reklam Gideri :
–
1995 Yılı Radyo Reklam Gideri :
3 096 068 900
30.4.1996 tarihine kadar ki
Radyo Reklam Gideri : 21 739 000
Radyo Reklam Gideri Toplamı :
3 117 807 900
1994 Yılı Gazete Reklam Gideri :
14 417 832 883
1995 Yılı Gazete Reklam Gideri : 119 022 598 024
30.4.1996 tarihine kadar ki
Gazeteler Reklam Gideri : 10 007 083 865
Gazeteler Reklam Gideri Toplamı :
143 447 514 772
1994 Yılı Dergiler Reklam Gideri :
1 462 796 480
1995 Yılı Dergiler Reklam Gideri :
14 768 785 548
30.4.1996 tarihine kadar ki
Dergiler Reklam Gideri : 4 453 660 517
Dergiler Reklam Gideri Toplamı :
20 685 242 545
1994 Yılında Televizyonlarda Yapılan
Reklam Giderleri
“Şeffaf Banka” kampanyası için
yaptırılan 2 adet reklam filmi bedeli 297 230 000.- TL.’dir.
“Şeffaf Banka” ile “Şeffaf Bant” isimli reklam kampanyası TRT,
STAR, SHOW, KANAL 6, ATV, TGRT ve HBB’de
yayınlattırılmış, bedeli 7 968 149 647.-TL. olmak
üzere toplam 8 265 379 647.-TL. harcama yapılmıştır.
1995 Yılında Televizyonlarda Yapılan
Reklam Giderleri
HBB 12
414 123 563
ATV 11
336 864 906
KANAL D 8
871 823 511
SHOW TV 8
104 404 964
KANAL 6 6
490 910 888
TGRT 4
663 333 028
SKY TV (İZMİR) 3 070 704 000
YENİ TV (İZMİR) 2 664 100 000
İNTER STAR 1
600 498 575
FLASH TV 1
515 888 000
TRT 1
173 000 000
EGE TV (İZMİR) 1 000 000 000
KANAL 1 (İZMİR) 985 717 000
KANAL 23 (ELAZIĞ) 69
500 000
KORDON TV (İZMİR) 60 000 000
AJANS 23 (ELAZIĞ) 55
000 000
NİĞDE TV 35
000 000
KANAL E (ELAZIĞ) 25 000 000
TOPLAM 64
135 868 435
Hayvancılık, Seracılık ve Bitkisel
Üretim konularını içeren
reklam
kampanyası için yaptırılan 3 adet
film yapım bedeli 8
170 435 000
Bankamız
tanıtım filminin jenerik
bölümünün TV reklam versiyonu ola-
rak yeniden düzenlenmesi,
MASTER TV FİLM YAPIM BEDELİ 85 000 000
GENEL TOPLAM 72 391 303
435
1.1.1996 - 30.4.1996 Tarihleri Arasında
Televizyonlarda Yapılan Reklam Giderleri
HBB 16
862 960 000
İZMİR YENİ TV 351 956 522
İZMİR KANAL 1 TV 336 956 522
İZMİR EGE TV 100
000 000
NİĞDE TV 20 000 000
TOPLAM 19
671 873 044
1995 Yılında Radyolarda Yapılan Reklam
Giderleri
POWER 520
000 000
TRT FM 502
193 750
NUMBER ONE 375
360 000
BEST FM 282
150 000
İSTANBUL FM 236
250 000
CAPİTAL 232
478 400
SHOW RADYO 209
000 000
CLASS FM 181
581 750
BANT YAPIM/COP 150
000 000
HBB 125
505 000
TESK FM 100
000 000
ANADOLU RADYO 69
000 000
RADYO SES 67
750 000
SES RADYO 25
000 000
EGE FM 19 800 000
TOPLAM 3 096 068 900
1.1.1996 - 30.4.1996 Tarihleri Arasında Radyolarda
Yapılan Reklam Giderleri
MAVİ RADYO 21
739 000
TOPLAM 21
739 000
1
TABLO
2
TABLO
3
TABLO
4
TABLO
5
TABLO
6
TABLO
7
TABLO
8
TABLO
9
TABLO
10
TABLO
3. –
Sıvas Milletvekili Musa Demirci’nin, Sıvas’a bağlı
bazı köylerin yol, köprü, su kanalı ve kanalizasyon sorununa
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı İbrahim Yaşar Dedelek’in
yazılı cevabı (7/899)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıda belirttiğim
sorularımın Devlet Bakanı Sayın Yaşar Dedelek
tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını
arz ederim. 22.5.1996
Musa
Demirci
Sıvas
Sorularım :
1. Sıvas İli Altınyayla İlçesi,
Altınyayla-Kaleköy arasındaki 4 km ve Şarkışla-Radar
Mevzi Komutanlığı arasındaki 10 km’lik yolun ne zaman
asfaltlanacağı?
2. Sıvas İli, Altınyayla İlçesi
Küçükyurt, Mutubey, Harmandalı, Tahyurt, Güzeloğlan ve
Bayındır mezrası köylerine ait grup yollarının ne
zaman kumlanması düşünülüyor?
3. Sıvas İli Akıncılar İlçesi,
Ortaköy ve Şenbağlar Köyü
arasındaki mülkiyeti Hazineye ait 3 500 Dekâr
genişliğindeki dere yatağında ıslah
çalışmaları yapılacak mı, daha sonra yöre çiftçisine
dağıtılması düşünülüyor mu?
4. Sıvas İli Divriği İlçesine, Köy
Hizmetleri Şantiye Şefliği kurulacak mı?
5. Sıvas İli Gemerek İlçesi, İlçe
Merkezi ve Yeniçubuk Kasabasını sulayan toprak kanalların, beton
kanala dönüştürülmesi düşünülüyor mu?
6. Sıvas İli Gölova İlçesi Akçataş,
Bozat, Karayakup, Demirkonak, Aydoğdu ve Günalan köylerinin sulama
kanallarının ne zaman yapılacağı?
7. Sıvas İli Gölova İlçesi Aslanca, A.
Tepecik, Aydoğdu, Çataklı, Çevrecik, Çobanlı, Gözlüce,
İlyasköy, Karayakup, Sarıyusuf, Subaşı ve Yuvacık köy
yollarının bakım ve kumlanmasının ne zaman
yapılacağı?
8. Sıvas İli Gölova İlçesi;
a)Boğazköy, Çataklı, Çobanlı ve Günalan
köylerinin kanalizasyonları yapılacak mı?
b) Çakırşeyh ve Gözlüce köylerinin sulama
kanalı ve havuzunun ne zaman yapılacağı, soğuksu köyü
toprak sulama kanalının beton kanal olarak ne zaman
yapılması düşünülüyor?
c) Günalan, Soğuksu ve Yaylaçayı köylerinin
köprülerinin ne zaman yapılacağı?
9. Sıvas İli Gürün İlçesi;
a) Gökpınar göleti sulama projesinin ne zaman
uygulanacağı?
b) Gökpınar Vadisi, Sazcağız suyu
mevkii, Suğul Vadisi, Akdere köyü ve civarında tatlısu ve tarla
balıkçılığı konusunda bir araştırma
çalışması var mıdır?
10) Sıvas İli Hafik İlçesi, Düzyayla
köyündeki içme suyunun ilçeye getirilmesi düşünülüyor mu, bu konuda
yapılan bir planlama var mıdır?
11. Sıvas İli Koyulhisar İlçesi; Akseki
Köyü ile Sarıharman Köyü arasındaki, dere üzerine ne zaman köprü
yapılacağı, 1995 yılında yoğun
yağışlarla yıkılan Ballıca, Aksu ve Kurşunlu
köylerine ait köprülerin acilen yapılması düşünülüyor mu?
12. Sıvas İli Suşehri İlçesine Köy
Hizmetleri Şubesi açılması düşünülüyor mu?
13. Sıvas İli Ulaş İlçesi;
a) Çavdar ve Ovacık grup yollarında alt
yapı, genişleme ve kumlama çalışmaları bu yıl
yapılacak mı?
b) Kazanpınar, Küpeli, Acıyurt, Kurtoğlu
köyyolları ile Tecer-Eskikarahisar köyyolu asfaltlanacak mı?
14. Sıvas İli Zara İlçesi
Zoğallı, Evrencik, A. Mescit, A. Çamurcu,
Beypınarı-İğdeli ve Korkutçaylı ana rup
yollarının alt yapı ve stabilizasyonu yapılacak mı?
T.C.
Devlet
Bakanlığı 19.6.1996
Sayı
: B.02.0.0011-29/0762
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Sıvas Milletvekili Sayın Musa Demirci’nin
22.5.1996 tarih ve 7/899-2007 sayılı yazılı soru önergesi
incelenmiş olup, soru önergesi ile ilgili bilgiler aşağıda
sunulmuştur.
1. Sıvas İli Altınyayla İlçesi
Altınyayla-Karaköy arasındaki 4 km’lik kısım ile
Şarkışla-Radar Mevzii Komutanlığı arasındaki
yol Köy Hizmetleri Yol ağında bulunmayıp Karayolları 16
ncı Bölge Müdürlüğü yol ağında bulunmaktadır. Bu nedenle
yapımı da Karayolları 16 ncı Bölge Müdürlüğüne aittir.
2. Sıvas İli Altınyayla İlçesi
Kürkçüyurdu, Mutubey, Harmandalı, Tahtyurt, Güzeloğlan ve
Bayındır yollarının stabilize kaplaması 1996
yılı programında yer almamaktadır. İleriki
yıllarda programa girdiği takdirde yapımı cihetine
gidilecektir.
3. Sıvas İli Akıncılar İlçesi
Ortaköy ve Şenbağlar Köyü arasındaki dere yatağında
ıslah yapılması konusunda bugüne kadar müracaat
yapılmamıştır. Konunun mahallinde tetkiki için Sıvas
Köy Hizmetleri 5 inci Bölge Müdürlüğüne gerekli talimat verilmiş
olup, konu hakkında DSİ Teşkilatınca 200 mt. yatak
ıslahı yapılmış olup, henüz çalışmalar
tamamlanmamıştır.
4. Sıvas İli Divriği İlçesinde Köy
Hizmetleri Müdürlüğünün bakımevi mevcut olup, her türlü ihtiyaca
cevap vermektedir.
5. Sıvas-Gemerek İlçesi merkezi tarım
arazilerine sulama suyu temini amacıyla 1968-1974 yılları
arasında Teşkilatımızca sulama tesisi
gerçekleştirilmiştir. Bu kez toprak kanalların kaplanması
konusundaki talebin mahallinde incelenmesi için Sıvas Köy Hizmetleri 5
inci Bölge Müdürlüğüne gerekli talimat verilmiştir. Konu
hakkında etüd neticesine göre işlem yapılacaktır.
Yeniçubuk Kasabası tarım arazilerine Çubuksu
deresinden alınacak 150 lt/sn. su ile sağ sahilde 2 560 dekâr
tarım arazisine hizmet götürecek proje bütçe imkânları dahilinde
ileriki yıllarda kullanılacaktır.
6. Sıvas İli Gölova İlçesi Akçataş,
Bozat, Karayakup, Demirkonak, Aydoğdu ve Günalan Köyleri için sulama
kanalları yapılması talebi DSİGenel müdürlüğü Gölova
Barajı sulama planlaması kapsamında (suşehri projesi P1-P2
pompajları 2 nci merhale) ele alınacağından
Teşkilatımızca yapılacak herhangi bir işlem
bulunmamaktadır.
7. Sıvas İli Gölova İlçesi Aslanca,
Aş. Tepecik, Aydoğdu, Çataklı, Çobanlı, Gözlüce,
İlyasköy, Karayakup, Sarıyusuf, Subaşı ve Yuvacık
Köyyollarının grayderle bakımı yapılarak sürekli
trafiğe açık tutulmaktadır.
8. Kanalizasyon yapımı için 1996
yılında 50 milyar TL. ödenek verilmiş, bu ödenekle de Türkiye
genelinde 323’ü devam eden, 191’i yeni iş olmak üzere toplam 514 köy
püremanet olarak 1996 yılı yatırım programına
alınmıştır. Ancak, program çalışmaları
tamamlanmış ve mevcut ödeneğin tamamı 514 köye (ortalama
100 milyar TL.) tahsis edilmiştir. Bu nedenle 1996 yılı
yatırım programında yer almayan adıgeçen köylerin kanalizasyonlarının
bu aşamada ödenek yetersizliğinden dolayı
değerlendirilmeleri mümkün olamamaktadır.
Sıvas Gölova-Gözlüce Köyü sulama tesisi projesi
1996 yılı yatırım programında yer almaktadır.
Proje ile Eliyeboğazı deresinden alınacak 6 lt/sn. için
havuz-kanal projesi uygulanacaktır.
Sıvas-Gölova-Çakırşeyh Köyü sulama suyu
temini konusu önceki yıllarda yapılan etüdler sonucunda olumlu
bulunmuş olup, konu ile ilgili planlama ve projeleme
çalışmalarının tamamlanmasına müteakiben ileriki
yıllar yatırım programlarında uygulanacaktır.
Soğuksu ve Yaylaçayı köyyolları
köprüleri 1996 yılı programında yer almamaktadır.
İleriki yıllarda programa girdiği takdirde yapılmaya
çalışılacaktır.
9. Sıvas-Suşehri-Gökpınar göleti olarak
adıgeçen konunun mevcut tabiî gölden pompaj yapmak suretiyle sulama
amaçlı olarak DSİGenel Müdürlüğünce ele alınan proje ile
ilgili olduğu anlaşıldığından bu konuda herhangi
bir işlem yapılamamaktadır.
Gürün-Gökpınar Vadisi Sazcağız Köyü
mevkii Şuğul Vadisi Akdere Köyü ve civarında tatlısu ve
tarla balıkçılığı konusu ise Tarım İl
Müdürlüğü görev alanı içerisinde kalmaktadır.
10. Hafik İlçesi, Düzyayla Köyündeki içmesuyunun
ilçeye getirilmesi konusu Genel Müdürlüğümüz çalışma alanı
dışında olduğundan herhangi bir planlama
yapılamamaktadır.
11. Sıvas İli Koyulhisar İlçesi Akseki
ile Sarıharman Köylerinin ilçe ile bağlantı yollarında
köprü ihtiyacı olmayıp iki köy arasındaki bağlantı
yolunda köprü ihtiyacı bulunmaktadır. İleriki yıllarda
programa girdiği takdirde yapılacaktır. Ayrıca Koyulhisar,
Ballıca, Aksu ve Kurşunlu köyyolları köprüleri 1995
yılında devlet vatandaş işbirliği içerisinde
yapılması planlanarak püremanet işler programına
alınmış ve yer teslimi yapılmıştır. Ancak
köy muhtarlıklarınca işçilik taahhütleri yerine
getirilmediğinden köprülerin yapımı
gerçekleştirilememiştir.
12. Sıvas İli Suşehri İlçesinde Köy
Hizmetleri Müdürlüğünün bakımevi mevcut olup, her türlü ihtiyaca
cevap vermektedir.
13. Sıvas, Ulaş, Çavdar grup yolu
altyapı ve kumlama çalışmaları 1996 yılı
içerisinde yapılacaktır. Ovacık grup yolu ise ileriki
yıllarda programa girdiği takdirde yapılacaktır.
14. Sıvas Zara İlçesi Aş. Mescit,
Çaylıca grup köyyolları 1996 yılı stabilize kaplama
programında yer almaktadır. Program çalışmaları
doğrultusunda yılı içerisinde yapılacaktır.
Beypınarı, İğdeli, Korkutçayı
grup köyyolları stabilize kaplama çalışmaları devam
etmektedir. Söz konusu grup yollarının alt yapıları ise
ileriki yıllarda programa girdiği takdirde yapılacaktır.
Bilgilerinize arz ederim.
İbrahim
Yaşar Dedelek
Devlet
Bakanı
4. – Karaman
Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü
tarafından yapılan mucur ihaleleri hakkındaki iddialara
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı İbrahim Yaşar Dedelek’in
yazılı cevabı (7/910)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı
Sayın İ. Yaşar Dedelek tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
24.5.1996
Zeki
Ünal
Karaman
Karaman Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü köy
yollarında kullanmak üzere 1995 yılı sonlarında ve 1996 yılında
muhtelif tarihlerde temel malzemesi ve mucur ihalesinin
yapıldığı tüm ihaleleri DYPeski İl Başkanı
Lütfü Arslan’ın aldığı, ihaleye kimlerin
katıldığının belli olmadığı,
hazırlanan mucurların evsafının şartnamedeki
şartlara uymadığı, mucurlara beton kumu ve diğer kötü
malzemelerin karıştırıldığı, 22 milyar TL.
tutarındaki mucurun Köy Hizmetlerince nasıl
alındığının veya nasıl kabul edildiğinin
bilinmediği, Lütfü Arslan’ın konkasör tesislerinde By-pass sisteminin
olmadığı, mucurların iyi görünmesi için Karaman
Belediyesinin İtfaiye ekiplerince yıkandığı iddia
edilmektedir.
Bu iddialar doğru mudur?
T.C.
Devlet
Bakanlığı 18.6.1996
Sayı
:B.02.0.0011-20/0761
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : 10.6.1996 tarih ve 7/910-2035/5485
sayılı yazınız.
Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın yazılı
soru önergesi incelenmiştir.
Karaman Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü
yollarında kullanmak üzere alınan temel malzemeler 2886
sayılı Devlet İhale Kanununun 81 inci maddesinin (c)
fıkrasına göre kapalı teklif usulü ihale yapılarak
alınmıştır.
Yazınız ekinde gönderilen doküman listesinden
de anlaşılacağı üzere DYP Eski İl Başkanı
Lütfi Arslan’ın ihalelerin tümünü aldığı iddiası
doğru değildir.
İhaleye katılanlar, Sait Günkon, Dikiciler
A.Ş., Hüseyin Çal ve Necmi Demir’dir. Yunus İnş. A.Ş.’den
İl Daimî Encümen Başkanlığı teklif almak kaydıyla
pazarlık usulü ile malzeme almıştır.
Alınan bütün malzemeler Emanet ve Kabul
Komisyonları tarafından şartname ve evsafa uygun olduğu
tespit edilerek alınmıştır.
Malzemelerin içinde kum ve kötü malzeme
karışımı yoktur. Ancak; 15.2.1996 tarihinde İl Daimî
Encümeni Başkanlığı tarafından pazarlık usulü ile
alınan 1 048 m3 filler, 948 m3 (A) tipi
mıcır ve 948 m3 (B) tipi mıcır malzemelerinden 1 048
m3 filler teslim alınmış olup
diğer 948 m3 (A) tipi ve 948 m3 (B) tipi
mıcırlar Karaman Köy Hizmetleri İdare binası sahasına
yağışlı havada nakledilirken yükleme esnasında
malzemelere hafif çamur karıştığından bu malzemeler
Emanet Komisyonu tarafından kabul edilmemiştir. Ancak malzemelerin
temiz olduğunu iddia eden taşaron temizliğini ispat etmek için
iki tank su getirerek yıkatmak istemiş fakat Emanet Komisyonu bu
talebi kabul etmemiştir.
Bu nedenlerle 948 m3 (A) tipi ve 948
m3 (B) tipi mıcır halen taşaronun
ocağındaki stokta yediemin olarak kendisinde durmakta olup henüz
kullanılmamıştır.
Bilgilerinize arz ederim.
İbrahim
Yaşar Dedelek
Devlet
Bakanı
Harcama Mıcır Mıcır
İhale Tarihi Tertibi
(A) m3 (B)
m3 Filler Keşif
Bedeli Taşaron Adı
19.9.1995 Genel
İdare 810 – 2
430 884 747 610 Hüseyin Çal
19.9.1995 Genel
İdare 810 – 2
430 884 747 610 Hüseyin Çal
19.9.1995 Genel
İdare 915 – 2
745 999 437 115 Hüseyin Çal
19.9.1995 Genel
İdare 810 – 2
430 884 747 610 Hüseyin Çal
20.9.1995 Genel
İdare 915 – 2
745 999 437 115 Hüseyin Çal
20.9.1995 Genel
İdare 450 – 1
350 491 526 450 Hüseyin Çal
20.9.1995 Genel
İdare 750 – 2
250 819 210 750 Hüseyin Çal
15.11.1995 Genel
İdare 915 – 2
745 999 437 115 Sait Günken
15.11.1995 Genel
İdare 890 – 2
670 972 130 090 Sait Günken
15.11.1995 Genel
İdare 905 – 2
715 988 514 305 Sait Günken
15.11.1995 Genel
İdare 915 – 2
745 999 437 115 Dikiciler A.Ş.
15.11.1995 Genel
İdare 900 – 2
700 983 052 900 Dikiciler A.Ş.
15.11.1995 Genel
İdare 910 –
2 730 993 975 710 Dikiciler A.Ş.
TOPLAM 10 895 – 32 685 11
900 401 495
İl Daimi Encümeni
Başkanlığınca Alınan Malzemeler :
Harcama Mıcır Mıcır
İhale Tarihi
Tertibi (A)
m3 (B) m3 Filler Keşif Bedeli Taşaron Adı
2.8.1995 Özel İdare – 985 3 070 1
106 451 135 Dikiciler A.Ş.
2.8.1995 Özel İdare – 1 230 3 700 1
346 162 530 Dikiciler A.Ş.
25.8.1995 Özel
İdare – 580 – 150 000 000 Yunus İnş. A.Ş.
25.8.1995 Özel
İdare – 580 – 150 000 000 Yunus İnş. A.Ş.
25.8.1995 Özel
İdare – – 620 150 000 000 Yunus İnş. A.Ş.
6.9.1995 Özel
İdare – 580 – 150 000 000 Yunus İnş. A.Ş.
6.9.1995 Özel
İdare – 580 – 150 000 000 Yunus İnş. A.Ş.
6.9.1995 Özel
İdare – – 620 150 000 000 Yunus İnş. A.Ş.
25.10.1995 Özel
İdare – 825 3
900 1 279 731 000 Hüseyin Çal
15.2.1996 Özel
İdare 948 948 1 048 838 163 176 Yunus
İnş. A.Ş.
TOPLAM 948 6
308 12 958 5 469 776 000
Yukarıda dökümü yapılan malzemelerin temini
için 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 81. maddesinin (c)
fıkrasına göre kapalı teklif usulü ile ihale yapılarak
alınmıştır.
Ankara
Milletvekili SaffetArıkan Bedük ve 57 arkadaşının, Emlak
Bankası Eski GenelMüdürü Engin Civan’ın rüşvet
karşılığı verdiği krediler ve çıkar temin eden bazı tasarruflarına
karşın gerekli işlemleri yapmamak suretiyle görevini kötüye
kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240
ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Mesut
Yılmaz hakkında Anayasanın 100 üncü maddesi uyarınca bir
Meclis soruşturması açılmasına ilişkin
önergesine verilen oyların sonucu
(Kabul
edilmiştir.)
Üye
Sayısı : 550
Kullanılan
Oy : 460
Kabul
Edenler : 337
Reddedenler : 116
Çekimser : 1
Geçersiz
Oylar : —
Oya
Katılmayanlar : 96
Açık
Üyelikler : —
Mükerrer
Oylar : 6
(Kabul Edenler)
ADANA
Cevdet
Akçalı
Yakup Budak
Mehmet
Büyükyılmaz
Sıtkı
Cengil
İ.
CevherCevheri
M. Halit
Dağlı
Veli Andaç
Durak
Orhan
Kavuncu
İbrahim
Ertan Yülek
ADIYAMAN
Mahmut Nedim
Bilgiç
Ahmet Çelik
Celal Topkan
AFYON
Sait Açba
İsmet
Attila
Osman Hazer
Yaman
Törüner
Nuri Yabuz
AĞRI
M. Sıddık
Altay
Cemil Erhan
Celal Esin
M. Ziyattin
Tokar
AKSARAY
Mehmet
Altınsoy
Nevzat Köse
Murtaza
Özkanlı
AMASYA
Ahmet
İyimaya
Cemalettin
Lafcı
Haydar Oymak
ANKARA
İlhan
Aküzüm
YılmazAteş
Saffet
Arıkan Bedük
Ahmet Bilge
Hasan
Hüseyin Ceylan
Ali Dinçer
Ömer Ekinci
Eşref
Erdem
Ünal Erkan
Mehmet
Gölhan
Şaban
Karataş
M. Seyfi
Oktay
Önder Sav
Ahmet Tekdal
Rıza
Ulucak
Ersönmez
Yarbay
ANTALYA
Osman
Berberoğlu
Arif Ahmet
Denizolgun
Hayri
Doğan
Emre
Gönensay
BekirKumbul
Yusuf Öztop
Metin
Şahin
ARDAHAN
İsmet
Atalay
ARTVİN
Metin
Arifağaoğlu
Hasan Ekinci
AYDIN
M. Fatih
Atay
Ali
Rıza Gönül
Nahit
Menteşe
Muhammet
Polat
BALIKESİR
Abdülbaki
Ataç
Ahmet Bilgiç
İ.
Önder Kırlı
İsmail
Özgün
İlyas
Yılmazyıldız
BARTIN
Köksal
Toptan
BATMAN
Alaattin
SeverAydın
Musa Okçu
Faris Özdemir
BAYBURT
Suat Pamukçu
BİLECİK
Bahattin
Şeker
BİNGÖL
Kazım
Ataoğlu
Hüsamettin
Korkutata
Mahmut
Sönmez
BİTLİS
Zeki Ergezen
Edip Safder
Gaydalı
Abdulhaluk
Mutlu
BOLU
Feti Görür
Necmi
Hoşver
Mustafa
Yünlüoğlu
BURDUR
Mustafa
Çiloğlu
BURSA
Abdülkadir Cenkçiler
Mehmet Altan
Karapaşaoğlu
Cemal
Külahlı
Ali Osman
Sönmez
Yahya
Şimşek
Turhan Tayan
ÇANAKKALE
Ahmet Küçük
Nevfel
Şahin
ÇANKIRI
İsmail
Coşar
Ahmet
Uyanık
ÇORUM
Bekir Aksoy
Mehmet Aykaç
Hasan
Çağlayan
Zülfikâr
Gazi
Yasin
Hatiboğlu
Ali Haydar
Şahin
DENİZLİ
M. Kemal
Aykurt
Hilmi Develi
Mehmet
Gözlükaya
Adnan Keskin
Haluk
Müftüler
Ramazan
Yenidede
DİYARBAKIR
Ferit Bora
M. Salim
Ensarioğlu
Sacit Günbey
Seyyit
Haşim Haşimi
Ömer Vehbi
Hatipoğlu
Yakup
Hatipoğlu
Salih Sümer
EDİRNE
Ümran Akkan
Evren Bulut
ELAZIĞ
Mehmet
Ağar
Ömer Naimi
Barım
Hasan Belhan
Cihan
Paçacı
Ahmet Cemil
Tunç
ERZİNCAN
Tevhit
Karakaya
Mustafa Kul
Naci Terzi
Mustafa
Yıldız
ERZURUM
Zeki Ertugay
Lütfü
Esengün
Abdulilah
Fırat
Ömer
Özyılmaz
AslanPolat
Şinasi
Yavuz
ESKİŞEHİR
Necati Albay
Hanifi
Demirkol
Mahmut Erdir
GAZİANTEP
Nurettin
Aktaş
Kahraman
Emmioğlu
Mehmet Bedri
İncetahtacı
Mustafa
Yılmaz
GİRESUN
Turhan
Arçelik
Ergun
Özdemir
GÜMÜŞHANE
Lütfi
Doğan
HATAY
Abdulkadir
Akgöl
Fuat Çay
AliGünay
Süleyman
Metin Kalkan
Nihat Matkap
MehmetSılay
IĞDIR
Şamil
Ayrım
ISPARTA
Ömer Bilgin
A. Aykon
Doğan
Mustafa
Köylü
Halil
Yıldız
İÇEL
Oya
Araslı
Fevzi
Arıcı
Mehmet Emin
Aydınbaş
Saffet Benli
Turhan Güven
D. Fikri
Sağlar
Ayfer
Yılmaz
İSTANBUL
Meral
Akşener
Ziya
Aktaş
Yıldırım
Aktuna
SedatAloğlu
Tayyar
Altıkulaç
Azmi
Ateş
Mehmet
Aydın
Mustafa
Baş
Mukadder
Başeğmez
Gürcan
Dağdaş
Süleyman
Arif Emre
Hasan Tekin
Enerem
Ekrem Erdem
Mehmet
FuatFırat
Algan
Hacaloğlu
Metin
Işık
Cefi Jozef
Kamhi
Hüseyin
Kansu
AhmetGüryüz
Ketenci
Osman
Kılıç
Hayri Kozakçıoğlu
Mehmet Tahir
Köse
Göksal
Küçükali
Mehmet
Moğultay
Ali
Oğuz
Altan Öymen
Mehmet
Cevdet Selvi
Mehmet
Sevigen
MehmetAli
Şahin
Ali Topuz
Osman
Yumakoğulları
Bahattin
Yücel
Bahri Zengin
İZMİR
Veli Aksoy
Turhan
Arınç
Ali
Rıza Bodur
Hasan
Denizkurdu
Sabri Ergül
Aydın
Güven Gürkan
Gencay Gürün
Birgen
Keleş
Mehmet
Köstepen
IşılaySaygın
Ufuk
Söylemez
Sabri Tekir
İsmail
Yılmaz
KAHRAMANMARAŞ
Hasan Dikici
Avni
Doğan
Ahmet
Dökülmez
Mustafa
Kamalak
Mehmet
Sağlam
Ali
Şahin
KARABÜK
Hayrettin
Dilekcan
Erol Karan
KARAMAN
Abdullah
Özbey
Zeki Ünal
Fikret Ünlü
KARS
Sabri Güner
Zeki
Karabayır
KASTAMONU
Fethi Acar
Nurhan
Tekinel
Haluk
Yıldız
KAYSERİ
Memduh
Büyükkılıç
İsmail
Cem
Osman Çilsal
Ayvaz
Gökdemir
Abdullah Gül
Nurettin
Kaldırımcı
Salih
Kapusuz
Recep
Kırış
KIRIKKALE
Kemal
Albayrak
Hacı
Filiz
Mikail
Korkmaz
KIRKLARELİ
İrfan
Gürpınar
A. Sezal
Özbek
KIRŞEHİR
Ömer Demir
Cafer
Güneş
KİLİS
Mustafa
Kemal Ateş
Doğan
Güreş
KOCAELİ
Necati Çelik
Şevket
Kazan
Onur
Kumbaracıbaşı
Osman Pepe
Bekir
Yurdagül
KONYA
Hüseyin Arı
Nezir
Büyükcengiz
Veysel
Candan
Remzi Çetin
Necati
Çetinkaya
Abdullah
Gencer
Ali
Günaydın
Teoman
Rıza Güneri
Hasan
Hüseyin Öz
Lütfi Yalman
MehmetAli
Yavuz
KÜTAHYA
Ahmet Derin
Emin Karaa
İsmail
Karakuyu
Mehmet
Korkmaz
Metin Perli
MALATYA
Yaşar
Canbay
Ayhan
Fırat
Fikret
Karabekmez
M. Recai
Kutan
MANİSA
Rıza
Akçalı
Bülent
Arınç
Ayseli
Göksoy
Yahya Uslu
Erdoğan
Yetenç
MARDİN
Fehim Adak
Muzaffer
Arıkan
Mahmut Duyan
Hüseyin
Yıldız
MUĞLA
İrfettin
Akar
Zeki
Çakıroğlu
Mustafa
Dedeoğlu
Enis
Yalım Erez
MUŞ
Necmettin
Dede
Nedim
İlci
Sabahattin
Yıldız
NEVŞEHİR
Mehmet
Elkatmış
Esat
Kıratlıoğlu
NİĞDE
Doğan
Baran
Mehmet Salih
Katırcıoğlu
Ergun Özkan
ORDU
Hüseyin
Olgun Akın
İhsan
Çabuk
Mustafa
Hasan Öz
RİZE
Ahmet Mesut
Yılmaz
Şevki
Yılmaz
SAKARYA
Teoman Akgür
Nezir
Aydın
Cevat Ayhan
Nevzat Ercan
SAMSUN
Ahmet
Demircan
Nafiz Kurt
Latif Öztek
Musa
Uzunkaya
SİİRT
Ahmet
Nurettin Aydın
Mehmet Emin
Aydın
SİNOP
Metin
Bostancıoğlu
Kadir
Bozkurt
SIVAS
Musa Demirci
Tahsin Irmak
MahmutIşık
Temel
Karamollaoğlu
Abdullatif Şener
Nevzat
Yanmaz
Muhsin
Yazıcıoğlu
ŞANLIURFA
SedatEdip
Bucak
Necmettin
Cevheri
Zülfükar
İzol
Ahmet
Karavar
AbdülkadirÖncel
M.Fevzi
Şıhanlıoğlu
ŞIRNAK
Bayar Ökten
Mehmet Tatar
TEKİRDAĞ
Bayram
Fırat Dayanıklı
Nihan
İlgün
Hasan Peker
TOKAT
Abdullah
Arslan
Hanefi Çelik
Ali
Şevki Erek
Ahmet Fevzi
İnceöz
Bekir
Sobacı
Şahin
Ulusoy
TRABZON
Yusuf
Bahadır
Kemalettin
Göktaş
Şeref
Malkoç
Kamer Genç
İsmail
İlhan Sungur
TUNCELİ
OrhanVeli
Yıldırım
UŞAK
Hasan
Karakaya
VAN
Maliki Ejder
Arvas
Fethullah
Erbaş
Şaban
Şevli
Mahmut
Yılbaş
YALOVA
Cevdet
Aydın
YOZGAT
İlyas
Arslan
Kazım
Arslan
Yusuf
Bacanlı
Abdullah
Örnek
ZONGULDAK
Necmettin
Aydın
ÖmerBarutçu
Hasan Gemici
ADANA
İmren Aykut
Mustafa Küpeli
ADIYAMAN
MahmutBozkurt
AFYON
H.İbrahim Özsoy
(Reddedenler)
AĞRI
Yaşar
Eryılmaz
AKSARAY
Sadi
Somuncuoğlu
AMASYA
Aslan
Ali Hatipoğlu
ANKARA
Nejat
Arseven
Cemil Çiçek
Mehmet Ekici
Agah Oktay
Güner
İrfan
Köksalan
Mehmet
Sağdıç
Yücel
Seçkiner
İlker
Tuncay
ANTALYA
İbrahim
Gürdal
Sami
Küçükbaşkan
ARTVİN
Süleyman
Hatinoğlu
AYDIN
Cengiz
Altınkaya
Yüksel
Yalova
BALIKESİR
Hüsnü
Sıvalıoğlu
BARTIN
Zeki Çakan
BATMAN
Ataullah
Hamidi
BAYBURT
Ülkü Güney
BİTLİS
Kâmran
İnan
BOLU
Avni Akyol
Abbas
İnceayan
BURDUR
Yusuf Ekinci
BURSA
İlhan
Kesici
Feridun
Pehlivan
İbrahim
Yazıcı
ÇANAKKALE
Mustafa
Cumhur Ersümer
ÇANKIRI
Mete Bülgün
DİYARBAKIR
Abdülkadir
Aksu
Muzaffer
Arslan
Sebgetullah
Seydaoğlu
ERZURUM
Necati
Güllülü
ESKİŞEHİR
Mustafa
Balcılar
GAZİANTEP
Mustafa
R.Taşar
Ünal
Yaşar
GİRESUN
BurhanKara
Yavuz Köymen
Rasim
Zaimoğlu
HATAY
Levent Mıstıkoğlu
IĞDIR
Adil
Aşırım
ISPARTA
Erkan Mumcu
İÇEL
HalilCin
Ali Er
Rüştü
Kâzım Yücelen
İSTANBUL
Bülent
Akarcalı
Ahat Andican
Refik Aras
Ali
Coşkun
Hüsnü
Doğan
HalitDumankaya
Yılmaz
Karakoyunlu
M. Cavit
Kavak
EminKul
Yusuf
Namoğlu
Korkut Özal
Ali TalipÖzdemir
Yusuf Pamuk
Güneş
Taner
Şadan
Tuzcu
İZMİR
Işın
Çelebi
Metin Öney
Rüşdü
Saracoglu
Süha
Tanık
KAHRAMANMARAŞ
Esat Bütün
Ali
Doğan
KARS
Y.
Selahattin Beyribey
KAYSERİ
İbrahim
Yılmaz
KIRIKKALE
Recep
Mızrak
KIRKLARELİ
Cemal
Özbilen
KIRŞEHİR
Mehmet Ali
Altın
KOCAELİ
Hayrettin
Uzun
KONYA
Ahmet Alkan
Mehmet
Keçeciler
MALATYA
Miraç
Akdoğan
Metin
Emiroğlu
MANİSA
Abdullah
Akarsu
SümerOral
EkremPakdemirli
MARDİN
Süleyman
Çelebi
Ömer
Ertaş
MUĞLA
Lale Aytaman
MUŞ
Erkan
Kemaloğlu
NEVŞEHİR
Abdülkadir
Baş
NİĞDE
Akın
Gönen
ORDU
Mustafa
Bahri Kibar
Nabi Poyraz
Şükrü
Yürür
RİZE
Avni
Kabaoğlu
Ahmet Kabil
SAKARYA
Ahmet Neidim
Ersin
Taranoğlu
SAMSUN
Cemal
Alişan
Murat
Karayalçın
Biltekin
Özdemir
Adem
Yıldız
SİİRT
Nizamettin
Sevgili
SİNOP
YaşarTopçu
ŞANLIURFA
Seyit Eyyüpoğlu
Eyüp Cenap
Gülpınar
ŞIRNAK
Mehmet Salih
Yıldırım
TEKİRDAĞ
EnisSülün
TOKAT
Metin
Gürdere
TRABZON
Eyüp
Aşık
Ali Kemal
Başaran
İbrahim
Çebi
UŞAK
Yıldırım
Aktürk
VAN
Mustafa
Bayram
Şerif
Bedirhanoğlu
YALOVA
Yaşar
Okuyan
YOZGAT
Lütfullah
Kayalar
İsmail
Durak Ünlü
(Çekimser)
HATAY
Atila Sav
(Oya Katılmayanlar)
ADANA
Uğur Aksöz
İbrahim Yavuz Bildik
M. Ali Bilici
Erol Çevikçe
Tuncay Karaytuğ
Arif Sezer
ADIYAMAN
Ahmet Doğan
AFYON
Kubilay Uygun
ANKARA
Gökhan Çapoğlu
Halis Uluç Gürkan (Bşk. V.)
Aydın Tümen
Hikmet Uluğbay
ANTALYA
Deniz Baykal
ARDAHAN
Saffet Kaya
AYDIN
Sema Pişkinsüt
İsmet Sezgin
BALIKESİR
Safa Giray
Tamer Kanber
Mustafa Güven Karahan
BARTIN
Cafer Tufan Yazıcıoğlu
BİLECİK
Şerif Çim
BOLU
Mustafa Karslıoğlu
BURDUR
Kâzım Üstüner
BURSA
Yüksel Aksu
Ali Rahmi Beyreli
Cavit Çağlar
Hayati Korkmaz
Ertuğrul Yalçınbayır
ÇANAKKALE
Hikmet Aydın
A. Hamdi Üçpınarlar
DENİZLİ
Hasan Korkmazcan (Bşk. V.)
EDİRNE
Mustafa İlimen
Erdal Kesebir
ERZURUM
İsmail Köse
ESKİŞEHİR
Demir Berberoğlu
İbrahim Yaşar Dedelek (B.)
GAZİANTEP
Mehmet Batallı
Hikmet Çetin
Ali Ilıksoy
GÜMÜŞHANE
Mahmut Oltan Sungurlu (B.)
HAKKÂRİ
Naim Geylani
Mustafa Zeydan
HATAY
Ali Uyar
Hüseyin Yayla
İÇEL
Abdülbaki Gökçel
Mustafa İstemihan Talay
İSTANBUL
Nami Çağan
Tansu Çiller
Bülent Ecevit
İsmail Kahraman
Ercan Karakaş
Aydın Menderes
Necdet Menzir
H. Hüsamettin Özkan
Ahmet Tan
Bülent Tanla
Zekeriya Temizel
Erdoğan Toprak
Namık Kemal Zeybek
İZMİR
İ. Kaya Erdem
Şükrü Sina Gürel
Atilla Mutman
Ahmet Piriştina
Rıfat Serdaroğlu
Hakan Tartan
Zerrin Yeniceli
KARABÜK
Şinasi Altıner
KARS
Çetin Bilgir
KASTAMONU
Murat Başesgioğlu
Hadi Dilekçi
KIRKLARELİ
Necdet Tekin
KOCAELİ
Bülent Atasayan
Halil Çalık
İsmail Kalkandelen
KONYA
Abdullah Turan Bilge
Necmettin Erbakan
Mustafa Ünaldı
KÜTAHYA
Mustafa Kalemli (Başkan)
MALATYA
Oğuzhan Asiltürk
MANİSA
Tevfik Diker
Hasan Gülay
Cihan Yazar
MUĞLA
Fikret Uzunhasan
ORDU
Müjdat Koç
Refaiddin Şahin
SAKARYA
Ertuğrul Eryılmaz
SAMSUN
İrfan Demiralp
Ayhan Gürel
Yalçın Gürtan
ŞANLIURFA
İbrahim Halil Çelik (İ.A.)
TEKİRDAĞ
Fevzi Aytekin
TRABZON
Hikmet Sami Türk
UŞAK
Mehmet Yaşar Ünal
ZONGULDAK
Veysel Atasoy
Tahsin Boray Baycık
Mümtaz Soysal
ANKARA
Yücel Seçkiner
ANTALYA
Emre Gönensay
(Mükerrer Oylar)
İZMİR
Rüştü Saracoglu
KOCAELİ
Hayrettin Uzun
SAKARYA
Ersin Taranoğlu
YALOVA
Cevdet Aydın
Aydın Milletvekili Ali Rıza
Gönül ve 61 arkadaşının, Partisine oy kazandırmak
amacıyla Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü yöneticilerine
verdiği talimatlar neticesinde ÇAY-KUR’u zarara uğratmak suretiyle
görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun
240 ve ilgili hükümlerine uyduğu iddiasıyla Eski Başbakan Mesut
Yılmaz hakkında Anayasanın 100 üncü maddesi uyarınca bir
Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesine
Verilen Oyların Sonucu :
Kabul
edilmemiştir.
Üye
Sayısı : 550
Kullanılan
Oy : 475
Kabul
Edenler : 155
Reddedenler : 316
Çekimserler : 2
Geçersiz
Oylar : –
Oya
Katılmayanlar : 77
Açık
Üyelikler : –
Mükerrer
Oylar : 2
(Kabul Edenler)
ADANA
İ. Cevher Cevheri
M. Halit Dağlı
Veli Andaç Durak
ADIYAMAN
Mahmut Nedim Bilgiç
Celal Topkan
AFYON
Sait Açba
İsmet Attila
Yaman Törüner
Nuri Yabuz
AĞRI
Cemil Erhan
AKSARAY
Mehmet Altınsoy
Nevzat Köse
AMASYA
Ahmet İyimaya
Haydar Oymak
ANKARA
İlhan Aküzüm
Yılmaz Ateş
Saffet Arıkan Bedük
Ali Dinçer
Eşref Erdem
Ünal Erkan
Mehmet Gölhan
Önder Sav
ANTALYA
Osman Berberoğlu
Hayri Doğan
Emre Gönensay
Bekir Kumbul
Yusuf Öztop
ARDAHAN
İsmet Atalay
Saffet Kaya
ARTVİN
Metin Arifağaoğlu
Hasan Ekinci
AYDIN
M. Fatih Atay
Ali Rıza Gönül
Nahit Menteşe
BALIKESİR
Abdülbaki Ataç
Ahmet Bilgiç
İ. Önder Kırlı
İlyas Yılmazyıldız
BATMAN
Faris Özdemir
Bahattin Şeker
BİTLİS
Edip Safder Gaydalı
BOLU
Necmi Hoşver
BURDUR
Mustafa Çiloğlu
BURSA
Abdülkadir Cenkçiler
Ali Osman Sönmez
Yahya Şimşek
Turhan Tayan
ÇANAKKALE
Ahmet Küçük
Nevfel Şahin
ÇANKIRI
Ahmet Uyanık
ÇORUM
Bekir Aksoy
DENİZLİ
M. Kemal Aykurt
Mehmet Gözlükaya
Adnan Keskin
Haluk Müftüler
DİYARBAKIR
M. Salim Ensarioğlu
Salih Sümer
EDİRNE
Ümran Akkan
Evren Bulut
ELAZIĞ
Mehmet Ağar
Cihan Paçacı
ERZİNCAN
Mustafa Yıldız
ERZURUM
Zeki Ertugay
ESKİŞEHİR
Demir Berberoğlu
GİRESUN
Ergun Özdemir
HATAY
Abdulkadir Akgöl
Fuat Çay
Nihat Matkap
IĞDIR
Şamil Ayrım
ISPARTA
Ömer Bilgin
A. Aykon Doğan
Halil Yıldız
İÇEL
Oya Araslı
Turhan Güven
Ayfer Yılmaz
İSTANBUL
Meral Akşener
Yıldırım Aktuna
Sedat Aloğlu
Tayyar Altıkulaç
Hasan Tekin Enerem
Algan Hacaloğlu
Cefi Jozef Kamhi
Ercan Karakaş
Ahmet Güryüz Ketenci
Hayri Kozakçıoğlu
Mehmet Moğultay
Altan Öymen
Mehmet Sevigen
Ali Topuz
Bahattin Yücel
İZMİR
Turhan Arınç
Ali Rıza Bodur
Hasan Denizkurdu
Sabri Ergül
Gencay Gürün
Birgen Keleş
Mehmet Köstepen
Işılay Saygın
Ufuk Söylemez
KAHRAMANMARAŞ
Ahmet Dökülmez
Mehmet Sağlam
KARS
Sabri Güner
KASTAMONU
Nurhan Tekinel
Haluk Yıldız
KAYSERİ
Osman Çilsal
Ayvaz Gökdemir
KIRIKKALE
Haci Filiz
KIRKLARELİ
İrfan Gürpınar
A. Sezal Özbek
KIRŞEHİR
Ömer Demir
KİLİS
Doğan Güreş
KOCAELİ
Osman Pepe
KONYA
Nezir Büyükcengiz
Veysel Candan
Necati Çetinkaya
Ali Günaydın
Mehmet Ali Yavuz
KÜTAHYA
İsmail Karakuyu
Mehmet Korkmaz
MALATYA
Ayhan Fırat
MANİSA
Rıza Akçalı
Yahya Uslu
Erdoğan Yetenç
MARDİN
Muzaffer Arıkan
Mahmut Duyan
MUĞLA
İrfettin Akar
Zeki Çakıroğlu
Mustafa Dedeoğlu
Enis Yalım Erez
MUŞ
Necmettin Dede
NEVŞEHİR
Esat Kıratlıoğlu
NİĞDE
Doğan Baran
Ergun Özkan
RİZE
Ahmet Mesut Yılmaz
SAKARYA
Nevzat Ercan
Ertuğrul Eryılmaz
SAMSUN
Nafiz Kurt
SİNOP
Kadir Bozkurt
SIVAS
Tahsin Irmak
Mahmut Işık
ŞANLIURFA
Sedat Edip Bucak
Necmettin Cevheri
ŞIRNAK
Bayar Ökten
Mehmet Tatar
TEKİRDAĞ
Nihan İlgün
Hasan Peker
TOKAT
Ali Şevki Erek
TRABZON
Yusuf Bahadır
TUNCELİ
Kamer Genç
UŞAK
Hasan Karakaya
VAN
Mahmut Yılbaş
YALOVA
Cevdet Aydın
Yaşar Okuyan
YOZGAT
Yusuf Bacanlı
ZONGULDAK
Ömer Barutçu
ADANA
Uğur Aksöz
İmren Aykut
İbrahim Yavuz Bildik
M. Ali Bilici
Yakup Budak
Mehmet Büyükyılmaz
Sıtkı Cengil
Tuncay Karaytuğ
Orhan Kavuncu
Mustafa Küpeli
Arif Sezer
İbrahim Ertan Yülek
ADIYAMAN
Ahmet Çelik
Ahmet Doğan
AFYON
Osman Hazer
H. İbrahim Özsoy
AĞRI
M. Sıddık Altay
Yaşar Eryılmaz
Celal Esin
M. Ziyattin Tokar
AKSARAY
Murtaza Özkanlı
Sadi Somuncuoğlu
AMASYA
Aslan Ali Hatipoğlu
Cemalettin Lafcı
ANKARA
Nejat Arseven
Ahmet Bilge
Hasan Hüseyin Ceylan
Gökhan Çapoğlu
Cemil Çiçek
Mehmet Ekici
Ömer Ekinci
Agah Oktay Güner
Halis Uluç Gürkan
Şaban Karataş
İrfan Köksalan
M. Seyfi Oktay
Mehmet Sağdıç
Yücel Seçkiner
(Reddedenler)
Ahmet Tekdal
İlker Tuncay
Rıza Ulucak
Hikmet Uluğbay
Ersönmez Yarbay
ANTALYA
Arif Ahmet Denizolgun
İbrahim Gürdal
Sami Küçükbaşkan
Metin Şahin
ARTVİN
Süleyman Hatinoğlu
AYDIN
Cengiz Altınkaya
Muhammet Polat
Yüksel Yalova
BALIKESİR
Mustafa Güven Karahan
İsmail Özgün
Hüsnü Sıvalıoğlu
BARTIN
Zeki Çakan
Cafer Tufan Yazıcıoğlu
BATMAN
Alaattin Sever Aydın
Ataullah Hamidi
Musa Okçu
BAYBURT
Ülkü Güney
Suat Pamukçu
BİNGÖL
Kazım Ataoğlu
Hüsamettin Korkutata
Mahmut Sönmez
BİTLİS
Kâmran İnan
Abdulhaluk Mutlu
BOLU
Avni Akyol
Feti Görür
Abbas İnceayan
Mustafa Karslıoğlu
Mustafa Yünlüoğlu
BURDUR
Yusuf Ekinci
Kâzım Üstüner
BURSA
Mehmet Altan Karapaşaoğlu
İlhan Kesici
Hayati Korkmaz
Cemal Külahlı
Feridun Pehlivan
Ertuğrul Yalçınbayır
İbrahim Yazıcı
ÇANAKKALE
Hikmet Aydın
Mustafa Cumhur Ersümer
A. Hamdi Üçpınarlar
ÇANKIRI
Mete Bülgün
İsmail Coşar
ÇORUM
Mehmet Aykaç
Zülfikâr Gazi
Yasin Hatiboğlu
DENİZLİ
Hilmi Develi
DİYARBAKIR
Abdülkadir Aksu
Muzaffer Arslan
Sacit Günbey
Seyyit Haşim Haşimi
Ömer Vehbi Hatipoğlu
Yakup Hatipoğlu
Sebgetullah Seydaoğlu
EDİRNE
Mustafa İlimen
Erdal Kesebir
ELAZIĞ
Ömer Naimi Barım
Hasan Belhan
Ahmet Cemil Tunç
ERZİNCAN
Tevhit Karakaya
Naci Terzi
ERZURUM
Lütfü Esengün
Abdulilah Fırat
Necati Güllülü
Ömer Özyılmaz
Aslan Polat
Şinasi Yavuz
ESKİŞEHİR
Necati Albay
Mustafa Balcılar
Hanifi Demirkol
GAZİANTEP
Nurettin Aktaş
Kahraman Emmioğlu
Ali Ilıksoy
Mehmet Bedri İncetahtacı
Mustafa R. Taşar
Ünal Yaşar
Mustafa Yılmaz
GİRESUN
Turhan Alçelik
Burhan Kara
Yavuz Köymen
Rasim Zaimoğlu
GÜMÜŞHANE
Lütfi Doğan
HATAY
Ali Günay
Süleyman Metin Kalkan
Levent Mıstıkoğlu
Mehmet Sılay
Hüseyin Yayla
ISPARTA
Mustafa Köylü
Erkan Mumcu
İÇEL
Mehmet Emin Aydınbaş
Saffet Benli
Halil Cin
Ali Er
Mustafa İstemihan Talay
Rüştü Kâzım Yücelen
İSTANBUL
Bülent Akarcalı
Ziya Aktaş
Ahat Andican
Refik Aras
Azmi Ateş
Mehmet Aydın
Mustafa Baş
Mukadder Başeğmez
Ali Coşkun
Nami Çağan
Gürcan Dağdaş
Hüsnü Doğan
Halit Dumankaya
Süleyman Arif Emre
Ekrem Erdem
Mehmet Fuat Fırat
Metin Işık
İsmail Kahraman
Hüseyin Kansu
Yılmaz Karakoyunlu
M. Cavit Kavak
Osman Kılıç
Emin Kul
Göksal Küçükali
Yusuf Namoğlu
Ali Oğuz
Korkut Özal
Ali Talip Özdemir
H. Hüsamettin Özkan
Yusuf Pamuk
Mehmet Ali Şahin
Ahmet Tan
Güneş Taner
Bülent Tanla
Zekeriya Temizel
Erdoğan Toprak
Şadan Tuzcu
Osman Yumakoğulları
Bahri Zengin
İZMİR
Veli Aksoy
Işın Çelebi
Aydın Güven Gürkan
Metin Öney
Rüşdü Saracoğlu
Süha Tanık
Sabri Tekir
Zerrin Yeniceli
İsmail Yılmaz
KAHRAMANMARAŞ
Esat Bütün
Hasan Dikici
Ali Doğan
Avni Doğan
Mustafa Kamalak
Ali Şahin
KARABÜK
Hayrettin Dilekcan
Erol Karan
KARAMAN
Abdullah Özbey
Zeki Ünal
Fikret Ünlü
KARS
Y. Selahattin Beyribey
Çetin Bilgir
Zeki Karabayır
KASTAMONU
Fethi Acar
Murat Başesgioğlu
Hadi Dilekçi
KAYSERİ
Memduh Büyükkılıç
İsmail Cem
Nurettin Kaldırımcı
Salih Kapusuz
Recep Kırış
İbrahim Yılmaz
KIRIKKALE
Kemal Albayrak
Mikail Korkmaz
Recep Mızrak
KIRKLARELİ
Cemal Özbilen
KIRŞEHİR
Mehmet Ali Altın
Cafer Güneş
KİLİS
Mustafa Kemal Ateş
KOCAELİ
Bülent Atasayan
Necati Çelik
Şevket Kazan
Hayrettin Uzun
Bekir Yurdagül
KONYA
Ahmet Alkan
Hüseyin Arı
Abdullah Turan Bilgi
Remzi Çetin
Abdullah Gencer
Teoman Rıza Güneri
Mehmet Keçeciler
Hasan Hüseyin Öz
Lütfi Yalman
KÜTAHYA
Ahmet Derin
Metin Perli
MALATYA
Miraç Akdoğan
Yaşar Canbay
Fikret Karabekmez
M. Recai Kutan
MANİSA
Abdullah Akarsu
Bülent Arınç
Hasan Gülay
Sümer Oral
Ekrem Pakdemirli
MARDİN
Fehim Adak
Süleyman Çelebi
Ömer Ertaş
MUĞLA
Lale Aytaman
MUŞ
Nedim İlci
Erkan Kemaloğlu
NEVŞEHİR
Abdulkadir Baş
Mehmet Elkatmış
NİĞDE
Akın Gönen
Mehmet Salih Katırcıoğlu
ORDU
Hüseyin Olgun Akın
İhsan Çabuk
Mustafa Bahri Kibar
Mustafa Hasan Öz
Nabi Poyraz
Şükrü Yürür
RİZE
Avni Kabaoğlu
Ahmet Kabil
Şevki Yılmaz
SAKARYA
Teoman Akgür
Nezir Aydın
Cevat Ayhan
Ahmet Neidim
Ersin Taranoğlu
SAMSUN
Cemal Alişan
Ahmet Demircan
Ayhan Gürel
Biltekin Özdemir
Latif Öztek
Musa Uzunkaya
Adem Yıldız
SİİRT
Ahmet Nurettin Aydın
Mehmet Emin Aydın
Nizamettin Sevgili
SİNOP
Metin Bostancıoğlu
Yaşar Topçu
SIVAS
Musa Demirci
Temel Karamollaoğlu
Abdullatif Şener
Nevzat Yanmaz
ŞANLIURFA
Seyit Eyyüpoğlu
Eyüp Cenap Gülpınar
Zülfikar İzol
Ahmet Karavar
Abdülkadir Öncel
ŞIRNAK
Mehmet Salih Yıldırım
TEKİRDAĞ
Fevzi Aytekin
Bayram Fırat Dayanıklı
Enis Sülün
TOKAT
Abdullah Arslan
Hanefi Çelik
Metin Gürdere
Ahmet Feyzi İnceöz
Bekir Sobacı
TRABZON
Eyüp Aşık
Ali Kemal Başaran
İbrahim Çebi
Kemalettin Göktaş
Şeref Malkoç
İsmail İlhan Sungur
Hikmet Sami Türk
UŞAK
Yıldırım Aktürk
Mehmet Yaşar Ünal
VAN
Maliki Ejder Arvas
Mustafa Bayram
Şerif Bedirhanoğlu
Fethullah Erbaş
Şaban Şevli
YOZGAT
İlyas Arslan
Kazım Arslan
Lütfullah Kayalar
Abdullah Örnek
İsmail Durak Ünlü
ZONGULDAK
Necmettin Aydın
Tahsin Boray Baycık
Hasan Gemici
ANKARA
Aydın Tümen
ANTALYA
Deniz Baykal
AYDIN
Sema Pişkinsüt
İsmet Sezgin
BALIKESİR
Safa Giray
Tamer Kanber
BARTIN
Köksal Toptan
BİLECİK
Şerif Çim
BİTLİS
Zeki Ergezen
BURSA
Yüksel Aksu
Ali Rahmi Beyreli
Cavit Çağlar
ÇORUM
Hasan Çağlayan
Ali Haydar Şahin
DENİZLİ
Hasan Korkmazcan (Bşk. V.)
Ramazan Yenidede
DİYARBAKIR
Ferit Bora
ERZİNCAN
Mustafa Kul
ERZURUM
İsmail Köse
ESKİŞEHİR
İbrahim Yaşar Dedelek
Mahmut Erdir
GAZİANTEP
Mehmet Batallı
Hikmet Çetin
GÜMÜŞHANE
Mahmut Oltan Sungurlu
HAKKÂRİ
Naim Geylani
Mustafa Zeydan
HATAY
Ali Uyar
IĞDIR
Adil Aşırım
İÇEL
Fevzi Arıcı
Abdülbaki Gökçel
D. Fikri Sağlar
İSTANBUL
Tansu Çiller
Bülent Ecevit
Mehmet Tahir Köse
Aydın Menderes
Necdet Menzir
Mehmet Cevdet Selvi
Namık Kemal Zeybek
İZMİR
İ. Kaya Erdem
Atilla Mutman
Ahmet Piriştina
Rıfat Serdaroğlu
Hakan Tartan
KARABÜK
Şinasi Altıner
KAYSERİ
Abdullah Gül
KIRKLARELİ
Necdet Tekin
KOCAELİ
Halil Çalık
İsmail Kalkandelen
Onur Kumbaracıbaşı
KONYA
Necmettin Erbakan
Mustafa Ünaldı
KÜTAHYA
Mustafa Kalemli (Başkan)
Emin Karaa
MALATYA
Oğuzhan Asiltürk
Metin Emiroğlu
MANİSA
Tevfik Diker
Ayseli Göksoy
Cihan Yazar
MARDİN
Hüseyin Yıldız
MUĞLA
Fikret Uzunhasan
MUŞ
Sabahattin Yıldız
ORDU
Müjdat Koç
Refaiddin Şahin
SAMSUN
İrfan Demiralp
Yalçın Gürtan
Murat Karayalçın
SIVAS
Muhsin Yazıcıoğlu
ŞANLIURFA
İbrahim Halil Çelik (İ.A.)
M. Fevzi Şıhanlıoğlu
TOKAT
Şahin Ulusoy
TUNCELİ
Orhan Veli Yıldırım
ZONGULDAK
Veysel Atasoy
Mümtaz Soysal
İstanbul
Milletvekili Zekeriya Temizel ve 60 arkadaşının,
Başbakanlık Örtülü Ödeneğinin kamuoyuna yansıyan
miktarını, Muhasebeî Umumiye Kanununun 77 nci maddesine
aykırı olarak harcamak suretiyle Devleti zarara uğratarak
görevlerini kötüye kullandıkları ve bu eylemlerinin TCK’nun 240 ve
diğer ilgili maddelerine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan
Tansu Çiller ve Maliye eski Bakanı İsmet Attila hakkında
Anayasanın 100 üncü maddesi uyarın-
ca bir Meclis soruşturması
açılmasına ilişkin önergesine verilen oyların sonucu
Kabul
edilmemiştir.
Üye
Sayısı :
550
Kullanılan
Oy : 511
Kabul
edenler :
246
Reddedenler : 259
Çekinserler : —
Geçersiz
Oy :
1
Oya
Katılmayanlar :
45
Açık
Üyelikler : —
Mükerrer
Oylar :
5
(Kabul Edenler)
ADANA
Uğur Aksöz
İmren
Aykut
İbrahim
Yavuz Bildik
M. Ali Bilici
Mehmet
Büyükyılmaz
Tuncay
Karaytuğ
Orhan Kavuncu
Mustafa Küpeli
Arif Sezer
ADIYAMAN
Mahmut Bozkurt
Celal Topkan
AFYON
H. İbrahim
Özsoy
Kubilay Uygun
AĞRI
Yaşar
Eryılmaz
AKSARAY
Sadi Somuncuoğlu
AMASYA
Aslan Ali
Hatipoğlu
Haydar Oymak
ANKARA
Nejat Arseven
Gökhan
Çapoğlu
Cemil Çiçek
Ali Dinçer
Mehmet Ekici
Eşref
Erdem
Agah Oktay
Güner
Halis Uluç
Gürkan
İrfan
Köksalan
M. Seyfi Oktay
Mehmet
Sağdıç
Önder Sav
Yücel Seçkiner
İlker
Tuncay
Hikmet
Uluğbay
ANTALYA
İbrahim
Gürdal
Bekir Kumbul
Sami
Küçükbaşkan
Yusuf Öztop
Metin
Şahin
ARDAHAN
İsmet
Atalay
ARTVİN
Metin
Arifağaoğlu
Süleyman
Hatinoğlu
AYDIN
Cengiz
Altınkaya
M. Fatih Atay
Sema
Pişkinsüt
Yüksel Yalova
BALIKESİR
Tamer Kanber
Mustafa Güven
Karahan
İ. Önder
Kırlı
Hüsnü
Sıvalıoğlu
BARTIN
Zeki Çakan
Cafer Tufan
Yazıcıoğlu
BATMAN
Ataullah Hamidi
BAYBURT
Ülkü Güney
BİLECİK
Şerif Çim
BİTLİS
Kâmran
İnan
BOLU
Avni Akyol
Abbas
İnceayan
Mustafa
Karslıoğlu
BURDUR
Yusuf Ekinci
Kâzım
Üstüner
BURSA
Yüksel Aksu
Ali Rahmi
Beyreli
İlhan
Kesici
Hayati Korkmaz
Feridun
Pehlivan
Yahya
Şimşek
Ertuğrul
Yalçınbayır
İbrahim
Yazıcı
ÇANAKKALE
Hikmet
Aydın
Mustafa Cumhur
Ersümer
Ahmet Küçük
ÇORUM
Hasan
Çağlayan
Ali Haydar
Şahin
DENİZLİ
Hilmi Develi
Adnan Keskin
DİYARBAKIR
Abdülkadir Aksu
Muzaffer Arslan
Sebgetullah
Seydaoğlu
EDİRNE
Mustafa
İlimen
Erdal Kesebir
ERZİNCAN
Mustafa Kul
Mustafa
Yıldız
ERZURUM
Necati Güllülü
ESKİŞEHİR
Necati Albay
Mustafa
Balcılar
Mahmut Erdir
GAZİANTEP
Hikmet Çetin
Ali
Ilıksoy
Mustafa R.
Taşar
Ünal Yaşar
Mustafa
Yılmaz
GİRESUN
Burhan Kara
Yavuz Köymen
Rasim
Zaimoğlu
GÜMÜŞHANE
Mahmut Oltan
Sungurlu
HAKKÂRİ
Naim Geylani
HATAY
Fuat Çay
Ali Günay
Nihat Matkap
Levent
Mıstıkoğlu
Atila Sav
Hüseyin Yayla
IĞDIR
AdilAşırım
ISPARTA
Erkan Mumcu
İÇEL
Oya Araslı
Halil Cin
Ali Er
Abdülbaki
Gökçel
D. Fikri
Sağlar
Mustafa
İstemihan Talay
Rüştü
Kâzım Yücelen
İSTANBUL
Bülent
Akarcalı
Ziya Aktaş
Ahat Andican
Refik Aras
Mehmet
Aydın
Ali Coşkun
Nami Çağan
Hüsnü
Doğan
Halit Dumankaya
Bülent Ecevit
Algan Hacaloğlu
Ercan
Karakaş
Yılmaz
Karakoyunlu
M. Cavit Kavak
Ahmet Güryüz
Ketenci
Osman
Kılıç
Mehmet Tahir
Köse
Emin Kul
Mehmet
Moğultay
Yusuf
Namoğlu
Altan Öymen
Korkut Özal
A. Talip
Özdemir
H. Hüsamettin
Özkan
Yusuf Pamuk
Mehmet Cevdet
Selvi
Mehmet Sevigen
Ahmet Tan
Güneş
Taner
Bülent Tanla
Zekeriya
Temizel
Erdoğan
Toprak
Ali Topuz
Şadan
Tuzcu
İZMİR
Veli Aksoy
Ali Rıza
Bodur
Işın
Çelebi
Sabri Ergül
Şükrü Sina
Gürel
Aydın
Güven Gürkan
Birgen
Keleş
Atilla Mutman
Metin Öney
Rüşdü
Saracoglu
Süha Tanık
Zerrin Yeniceli
KAHRAMANMARAŞ
Esat Bütün
Ali Doğan
Ali Şahin
KARABÜK
Erol Karan
KARAMAN
Fikret Ünlü
KARS
Y. Selahattin
Beyribey
Çetin Bilgir
KASTAMONU
Murat
Başesgioğlu
Hadi Dilekçi
KAYSERİ
İsmail Cem
Recep
Kırış
İbrahim
Yılmaz
KIRIKKALE
Recep
Mızrak
KIRKLARELİ
İrfan
Gürpınar
Cemal Özbilen
Necdet Tekin
KIRŞEHİR
Mehmet Ali
Altın
KOCAELİ
Bülent Atasayan
Halil
Çalık
Onur
Kumbaracıbaşı
Hayrettin Uzun
Bekir Yurdagül
KONYA
Ahmet Alkan
Abdullah Turan
Bilge
Nezir
Büyükcengiz
Veysel Candan
Mehmet
Keçeciler
KÜTAHYA
Emin Karaa
MALATYA
Miraç
Akdoğan
Metin
Emiroğlu
Ayhan
Fırat
MANİSA
Abdullah Akarsu
Hasan Gülay
Sümer Oral
Ekrem
Pakdemirli
Cihan Yazar
Erdoğan
Yetenç
MARDİN
Süleyman Çelebi
Ömer Ertaş
MUĞLA
Lale Aytaman
Zeki
Çakıroğlu
Fikret
Uzunhasan
MUŞ
Erkan
Kemaloğlu
NEVŞEHİR
Abdülkadir
Baş
NİĞDE
Akın Gönen
ORDU
İhsan
Çabuk
Mustafa Bahri
Kibar
Müjdat Koç
Nabi Poyraz
Şükrü
Yürür
RİZE
Avni
Kabaoğlu
Ahmet Kabil
Ahmet Mesut
Yılmaz
SAKARYA
Teoman Akgür
Ahmet Neidim
Ersin
Taranoğlu
SAMSUN
Cemal
Alişan
Ayhan Gürel
Yalçın
Gürtan
Biltekin
Özdemir
Adem
Yıldız
SİİRT
Nizamettin
Sevgili
SİNOP
Metin
Bostancıoğlu
Yaşar
Topçu
SIVAS
Mahmut
Işık
Nevzat Yanmaz
Muhsin
Yazıcıoğlu
ŞANLIURFA
Seyit
Eyyüpoğlu
Eyüp Cenap
Gülpınar
ŞIRNAK
Mehmet Salih
Yıldırım
TEKİRDAĞ
Fevzi Aytekin
Bayram
Fırat Dayanıklı
Enis Sülün
TOKAT
Hanefi Çelik
Metin Gürdere
Şahin
Ulusoy
TRABZON
Eyüp
Aşık
Ali Kemal
Başaran
İbrahim
Çebi
Hikmet Sami
Türk
TUNCELİ
Orhan Veli
Yıldırım
UŞAK
Yıldırım
Aktürk
Mehmet
Yaşar Ünal
VAN
Mustafa Bayram
Şerif
Bedirhanoğlu
YALOVA
Yaşar Okuyan
YOZGAT
Lutfullah
Kayalar
İsmail
Durak Ünlü
ZONGULDAK
Tahsin Boray
Baycık
Hasan Gemici
(Reddedenler)
ADANA
Cevdet
Akçalı
Yakup Budak
Sıtkı
Cengil
İ. Cevher
Cevheri
M. Halit
Dağlı
Veli Andaç
Durak
İbrahim
Ertan Yülek
ADIYAMAN
Mahmut Nedim
Bilgiç
Ahmet Çelik
Ahmet
Doğan
AFYON
İsmet
Attila
Osman Hazer
Yaman Törüner
Nuri Yabuz
AĞRI
M.
Sıddık Altay
Cemil Erhan
Celal Esin
M. Ziyaettin
Tokar
AKSARAY
Mehmet
Altınsoy
Nevzat Köse
Murtaza
Özkanlı
AMASYA
Ahmet
İyimaya
Cemalettin
Lafcı
ANKARA
İlhan
Aküzüm
Saffet Arıkan
Bedük
Ahmet Bilge
Hasan Hüseyin
Ceylan
Ömer Ekinci
Ünal Erkan
Mehmet Gölhan
Şaban
Karataş
Ahmet Tekdal
Rıza
Ulucak
Ersönmez Yarbay
ANTALYA
Osman
Berberoğlu
Hayri
Doğan
Emre Gönensay
ARDAHAN
Saffet Kaya
ARTVİN
Hasan Ekinci
AYDIN
Ali Rıza
Gönül
Nahit Menteşe
Muhammet Polat
İsmet
Sezgin
BALIKESİR
Abdülbaki Ataç
Ahmet Bilgiç
İsmail
Özgün
İlyas
Yılmazyıldız
BARTIN
Köksal Toptan
BATMAN
Alaattin Sever
Aydın
Musa Okçu
Faris Özdemir
BAYBURT
Suat Pamukçu
BİLECİK
Bahattin
Şeker
BİNGÖL
Hüsamettin
Korkutata
Mahmut Sönmez
BİTLİS
Edip Safder
Gaydalı
Abdulhaluk
Mutlu
BOLU
Feti Görür
Necmi
Hoşver
Mustafa
Yünlüoğlu
BURDUR
Mustafa
Çiloğlu
BURSA
Abdülkadir
Cenkçiler
Mehmet Altan
Karapaşaoğlu
Cemal
Külahlı
Ali Osman
Sönmez
Turhan Tayan
ÇANAKKALE
Nevfel
Şahin
A. Hamdi
Üçpınarlar
ÇANKIRI
İsmail
Coşar
Ahmet
Uyanık
ÇORUM
Bekir Aksoy
Mehmet Aykaç
Zülfikâr Gazi
Yasin
Hatiboğlu
DENİZLİ
M. Kemal Aykurt
Mehmet
Gözlükaya
Haluk Müftüler
Ramazan
Yenidede
DİYARBAKIR
Ferit Bora
M. Salim
Ensarioğlu
Sacit Günbey
Seyyit
Haşim Haşimi
Ömer Vehbi
Hatipoğlu
Yakup
Hatipoğlu
Salih Sümer
EDİRNE
Ümran Akkan
Evren Bulut
ELAZIĞ
Mehmet
Ağar
Ömer Naimi
Barım
Hasan Belhan
Cihan
Paçacı
Ahmet Cemil
Tunç
ERZİNCAN
Tevhit Karakaya
Naci Terzi
ERZURUM
Zeki Ertugay
Lütfü Esengün
Abdulilah
Fırat
İsmail Köse
Ömer
Özyılmaz
Aslan Polat
Şinasi
Yavuz
ESKİŞEHİR
Demir
Berberoğlu
İbrahim
Yaşar Dedelek
GAZİANTEP
Nurettin
Aktaş
Mehmet
Batallı
Kahraman
Emmioğlu
Mehmet Bedri
İncetahtacı
GİRESUN
Turhan Alçelik
Ergun Özdemir
GÜMÜŞHANE
Lütfi
Doğan
HATAY
Abdulkadir Akgöl
Süleyman Metin
Kalkan
Mehmet
Sılay
IĞDIR
Şamil
Ayrım
ISPARTA
Ömer Bilgin
A. Aykon
Doğan
Mustafa Köylü
Halil
Yıldız
İÇEL
Fevzi
Arıcı
Mehmet Emin
Aydınbaş
Saffet Benli
Turhan Güven
Ayfer
Yılmaz
İSTANBUL
Meral
Akşener
Yıldırım
Aktuna
Sedat
Aloğlu
Tayyar Altıkulaç
Mukadder
Başeğmez
Gürcan
Dağdaş
Süleyman Arif
Emre
Hasan Tekin
Enerem
Ekrem Erdem
Mehmet Fuat
Fırat
Metin
Işık
İsmail
Kahraman
Cefi Jozef
Kamhi
Hüseyin Kansu
Hayri
Kozakçıoğlu
Ali Oğuz
Mehmet Ali
Şahin
Osman
Yumakoğulları
Bahattin Yücel
Bahri Zengin
Namık
Kemal Zeybek
İZMİR
Turhan
Arınç
Hasan
Denizkurdu
Gencay Gürün
Mehmet Köstepen
Işılay
Saygın
Ufuk Söylemez
Sabri Tekir
İsmail
Yılmaz
KAHRAMANMARAŞ
Hasan Dikici
Avni Doğan
Ahmet Dökülmez
Mustafa Kamalak
Mehmet
Sağlam
KARABÜK
Şinasi
Altıner
Hayrettin
Dilekcan
KARAMAN
Abdullah Özbey
KARS
Sabri Güner
Zeki
Karabayır
KASTAMONU
Fethi Acar
Nurhan Tekinel
Haluk
Yıldız
KAYSERİ
Memduh
Büyükkılıç
Osman Çilsal
Ayvaz Gökdemir
Abdullah Gül
Nurettin
Kaldırımcı
Salih Kapusuz
KIRIKKALE
Hacı Filiz
Mikail Korkmaz
KIRKLARELİ
A. Sezal Özbek
KIRŞEHİR
Ömer Demir
Cafer
Güneş
KİLİS
Mustafa Kemal
Ateş
Doğan
Güreş
KOCAELİ
Necati Çelik
İsmail
Kalkandelen
Şevket
Kazan
KONYA
Hüseyin
Arı
Remzi Çetin
Necati
Çetinkaya
Abdullah Gencer
Ali
Günaydın
Teoman
Rıza Güneri
Hasan Hüseyin
Öz
Mehmet Ali
Yavuz
KÜTAHYA
Ahmet Derin
İsmail
Karakuyu
Mehmet Korkmaz
Metin Perli
MALATYA
Yaşar
Canbay
Fikret
Karabekmez
M. Recati Kutan
MANİSA
Rıza
Akçalı
Ayseli Göksoy
Yahya Uslu
MARDİN
Fehim Adak
Muzaffer
Arıkan
Mahmut Duyan
Hüseyin
Yıldız
MUĞLA
İrfettin
Akar
Mustafa
Dedeoğlu
Enis Yalım
Erez
MUŞ
Necmettin Dede
Nedim İlci
Sabahattin
Yıldız
NEVŞEHİR
Mehmet
Elkatmış
Esat
Kıratlıoğlu
NİĞDE
Doğan
Baran
Mehmet Salih
Katırcıoğlu
Ergun Özkan
ORDU
Hüseyin Olgun
Akın
Mustafa Hasan
Öz
SAKARYA
Nezir
Aydın
Cevat Ayhan
Nevzat Ercan
Ertuğrul
Eryılmaz
SAMSUN
Ahmet Demircan
Nafiz Kurt
Latif Öztek
Musa Uzunkaya
SİİRT
Ahmet Nurettin
Aydın
Mehmet Emin
Aydın
SİNOP
Kadir Bozkurt
SIVAS
Musa Demirci
Tahsin Irmak
Temel
Karamollaoğlu
Abdullatif
Şener
ŞANLIURFA
Sedat Edip Bucak
Necmettin
Cevheri
Zülfükar
İzol
Ahmet Karavar
Abdülkadir
Öncel
ŞIRNAK
Bayar Ökten
Mehmet Tatar
TEKİRDAĞ
Nihan
İlgün
Hasan Peker
TOKAT
Abdullah Arslan
Ali Şevki
Erek
Bekir
Sobacı
TRABZON
Yusuf
Bahadır
Kemalettin
Göktaş
Şeref
Malkoç
İsmail
İlhan Sungur
TUNCELİ
Kamer Genç
UŞAK
Hasan Karakaya
VAN
Maliki Ejder
Arvas
Şaban
Şevli
Mahmut
Yılbaş
YALOVA
Cevdet
Aydın
YOZGAT
İlyas
Arslan
Kazım
Arslan
Yusuf
Bacanlı
Abdullah Örnek
ZONGULDAK
Necmettin
Aydın
Ömer Barutçu
(Oya Katılmayanlar)
ADANA
Erol Çevikçe
AFYON
Sait Açba
ANKARA
Yılmaz
Ateş
Aydın
Tümen
ANTALYA
Deniz Baykal
Arif Ahmet
Denizolgun
BALIKESİR
Safa Giray
BİNGÖL
Kazım
Ataoğlu
BİTLİS
Zeki Ergezen
BURSA
Cavit
Çağlar
ÇANKIRI
Mete Bülgün
DENİZLİ
Hasan
Korkmazcan
ESKİŞEHİR
Hanifi Demirkol
HAKKÂRİ
Mustafa Zeydan
HATAY
Ali Uyar
İSTANBUL
Azmi Ateş
Mustafa
Baş
Tansu Çiller
Göksal Küçükali
AydınMenderes
Necdet Menzir
İZMİR
İ. Kaya
Erdem
Ahmet
Piriştina
Rıfat
Serdaroğlu
Hakan Tartan
KARAMAN
Zeki Ünal
KIRIKKALE
Kemal Albayrak
KOCAELİ
Osman Pepe
KONYA
Necmettin Erbakan
Mustafa
Ünaldı
Lütfi Yalman
KÜTAHYA
Mustafa Kalemli
(Başkan)
MALATYA
Oğuzhan
Asiltürk
MANİSA
Bülent
Arınç
Tevfik Diker
ORDU
Refaiddin
Şahin
RİZE
Şevki
Yılmaz
SAMSUN
İrfan
Demiralp
Murat
Karayalçın
ŞANLIURFA
İbrahim
Halil Çelik (İ.A.)
M. Fevzi Şihanlıoğlu
TOKAT
Ahmet Feyzi
İnceöz
VAN
Fethullah
Erbaş
ZONGULDAK
Veysel Atasoy
Mümtaz Soysal
ANTALYA
Emre Gönensay
(Mükerrer Oylar)
ŞANLIURFA
Sedat Edip
Bucak
Ahmet Karavar
İZMİR
Işılay
Saygın
TUTANAĞIN
SONU