DÖNEM : 20 CİLT : 8 YASAMA YILI : 1
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
78 inci Birleşim
17 . 7 . 1996 Çarşamba
İ Ç İ N D E K
İ L E R
I. GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. GELEN KAĞITLAR
III. YOKLAMA
IV. BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. Kırıkkale Milletvekili Recep Mızrakın,
Kırıkkale İlinin güncel sorunlarına ilişkin
gündemdışı konuşması
2. Konya Milletvekili Nezir Büyükcengizin, Başbakan Necmettin
Erbakanın Konya İline yaptığı geziye ve Konya
Valisinin tutumuna ilişkin gündemdışı konuşması
ve Devlet Bakanı T. Rıza Günerinin cevabı
3. Şırnak Milletvekili Mehmet Salih
Yıldırımın, sigaranın zararlarına ilişkin
gündemdışı konuşması ve Sağlık Bakanı
Yıldırım Aktunanın cevabı
B)TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. Köy Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu
Kanuna Maddeler Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Mahallî
İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri
Seçimi Hakkında Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında Kanun Tasarısının, yeniden değerlendirilmek
üzere geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/383)
2. Yozgat Milletvekili Kâzım Arslanın, (6/174) esas
numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi
(4/61)
3. İçel Milletvekili Turhan Güvenin, Adalet Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi (4/62)
4. Anayasa Komisyonu Başkanlığının,
Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/384)
5. Adalet Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun,
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/385)
6. İçişleri Komisyonu Başkanlığının,
Komisyonun, başkan, başkanvekili,
sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/386)
7. Millî Savunma Komisyonu Başkanlığının,
Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/387)
8. Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Başkanlığının, Komisyonun, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına
ilişkin tezkeresi (3/388)
9. Dışişleri Komisyonu
Başkanlığının, Komisyonun, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına
ilişkin tezkeresi (3/389)
10. Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme
Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun,
başkan, başkanvekili, sözcü, kâtip ve denetçi üye seçimine
ilişkin tezkeresi (3/390)
11. Kamu İktisadî Teşebbüsleri
Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına
ilişkin tezkeresi (3/391)
12. Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanlığının
Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/392)
13. Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına
ilişkin tezkeresi (3/393)
14. Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun,
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/394)
15. İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu
Başkanlığının, Komisyonun, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına
ilişkin tezkeresi (3/395)
16. Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına
ilişkin tezkeresi (3/396)
17. Çevre Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun,
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/397)
18. (10/93) esas numaralı Meclis araştırması
önergesinden bazı imzaların geri çekildiğine ilişkin önerge
(4/63)
19. Olağanüstü halin ve Çokuluslu Güçün görev süresinin
uzatılması konusunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde nihaî karara
bağlanmasından önce, Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilen
siyasî partilerin temsilcilerinden oluşturulacak bir komisyonun
kurulması ve adı geçen komisyonun bir an evvel oluşturularak
çalışmaların yapılması için gerekli
çağrının yapılmasına ve bu konunun Türkiye Büyük
Millet Meclisinde 23.7.1996 tarihinden önce birer genel görüşmede ele
alınması taleplerine ilişkin Başbakanlık tezkereleri
ile Başkanlığın bu konulara ilişkin cevabî
yazısı (3/398)
C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME,
MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 24
arkadaşının, Marmara Bank,, Impex Bank ve TYT Bankın iflas
nedenlerinin araştırılarak sorumlularının belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/96)
2.İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 23
arkadaşının, Kazakistanda bulunan Hoca Ahmet Yesevi Türbesinin
onarımında meydana gelen yolsuzluk ve usulsüzlüklerin
araştırılarak sorumlularının belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/97)
3. Kütahya Milletvekili Emin Karaa ve 22 arkadaşının,
Kütahya Manyezit İşletmeleri A.Ş.nin (KÜMAŞ)
özelleştirilmesi sırasında yapıldığı iddia
edilen usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarının
araştırılarak meydana gelen devlet kayıplarını
belirlemek amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/98)
D)ÇEŞİTLİ İŞLER
1. Halen başkanlık divanını oluşturamamış
bulunan komisyonların, toplanacakları gün, saat, yer ve
bağımsız milletvekilliklerine düşen üyelikler için
müracaatta bulunulmasına ilişkin Başkanlık duyurusu
V. ÖNERİLER
A) SİYASÎ PARTİ GRUBU
ÖNERİLERİ
1. Hükümet adına Başbakan Necmettin Erbakanın, Çokuluslu
Güç ve olağanüstü hal konusundaki genel görüşme önergelerinin
öngörüşmelerinin; görüşme gün, gündemdeki yeri ve çalışma
süresine ilişkin RP Grubu önerisi
VI. SEÇİMLER
A) KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ
1. (10/3, 4) esas numaralı Meclis araştırma komisyonunda
açık bulunan üyeliğe seçim
2. Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
3. Plan ve Bütçe Komisyonunda açık bulunan üyeliklere seçim
VII. GENSORU, GENEL GÖRÜŞME,
MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI
A) ÖNGÖRÜŞMELER
1.Hükümet adına Başbakan Necmettin Erbakanın,
olağanüstü hal konusunda bir genel görüşme açılmasına
ilişkin önergesi (8/3)
2. Hükümet adına Başbakan Necmettin Erbakanın,
Çokuluslu Güç konusunda bir genel görüşme açılmasına
ilişkin önergesi (8/4)
VIII. SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. Erzincan Milletvekili Mustafa Kulun, 1992de Erzincan ve
köylerinde meydana gelen depremde zarar gören bazı vatandaşların
konutlarına ve sağlanan kredilere ilişkin sorusu ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat Ayhanın
yazılı cevabı (7/958)
2. Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat
Dayanıklının, Tekirdağ İline bir karayolları
bölge müdürlüğü kurulmasına ilişkin sorusu ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat Ayhanın
yazılı cevabı (7/973)
3. Ankara Milletvekili YılmazAteşin, doğalgaza
yapılan zam nedeniyle Ankara Anakent Belediye Başkanı
hakkında yapılan işleme ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Mehmet Ağarın yazılı
cevabı (7/984)
4. İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalının,
İstanbul Emniyet Müdürlüğünce hizmet
karşılığı alındığı iddia edilen
bağışlara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Mehmet Ağarın yazılı cevabı (7/987)
5. İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalının, Aksaray
Belediye Başkanlığının iddia edilen bir uygulamasına
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Mehmet Ağarın
yazılı cevabı (7/988)
I. GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00te açıldı.
İçel Milletvekili Mehmet Emin Aydınbaş, enerji
problemimiz ve Akkuyu Nükleer Santralı projesine,
Kocaeli Milletvekili Bekir Yurdagül de İzmit Körfezi Derince
Limanındaki sorunlara,
İlişkin gündemdışı birer konuşma
yaptılar.
İçel Milletvekili Halil Cinin, karayollarımızda son
günlerde artan trafik kazalarına ilişkin gündemdışı
konuşmasına da Bayındırlık ve İskân Bakanı
Cevat Ayhan cevap verdi.
ANAP Grubunun, Iğdır Milletvekili Adil Aşırım,
İçel Milletvekili Ali Er, Rize Milletvekili Ahmet Kabil ve Zonguldak
Milletvekili Veysel Atasoyu, İçtüzüğün 28 inci maddesine göre, Plan
ve Bütçe Komisyonu üyeliklerinden geri çektiklerine ilişkin tezkeresi,
Manisa Milletvekili Yahya Uslunun, Dilekçe Komisyonu Üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi,
Doğru Yol Partisi Grubunca, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Türk
Grubunda boş bulunan yedek
üyeliğe, Kastamonu Milletvekili Haluk Yıldızın aday
gösterildiğine ilişkin TBMM Başkanlığı tezkeresi,
Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir Parlamento heyetinin, Çin Halk
Cumhuriyeti Halk Kongresi Başkanının davetine icabet etmesine
ilişkin Başkanlık tezkeresi,
(10/63) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonu
Başkanlığının, Komisyonun görev süresinin 13.7.1996
tarihinden itibaren iki ay daha uzatılmasına ilişkin tezkeresi,
Genel Kurulun 16.7.1996 Salı günkü birleşiminde yapılacak
olan, ülkemizin özkaynaklarının
geliştirilmesi konusundaki genel görüşmede, gruplar ve
Hükümetin konuşma sürelerinin 45er dakika olmasına, bu sürenin iki
konuşmacı tarafından kullanılabilmesine ve
görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin
uzatılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi,
Kabul edildi.
Hükümet adına Başbakan Necmettin Erbakanın, ülkemizin
özkaynaklarının geliştirilmesi konusundaki önergesi üzerine
açılması kabul edilen genel görüşme (8/2) tamamlandı.
Maliye Bakanı Abdüllatif Şener, İstanbul Milletvekili
Bülent Ecevitin, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı
görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle, bir açıklamada bulundu.
17 Temmuz 1996 Çarşamba günü saat 15.00te
toplanmak üzere, birleşime 21.15te son verildi.
Hasan Korkmazcan
Başkanvekili
Mustafa Baş Zeki
Ergezen
İstanbul Bitlis
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
II. GELEN KÂĞITLAR
17.7.1996 ÇARŞAMBA
Sözlü Soru Önergeleri
1. Rize Milletvekili Ahmet Kabilin, Çay Kurumundan
kuru çay alan ve bedelini ödemeyen bayilere ilişkin Devlet Bakanından
sözlü soru önergesi (6/283) (Başkanlığa geliş tarihi
:4.7.1996)
2. Rize Milletvekili Ahmet Kabilin, Çay Kurumundan
kuru çay alan ve bedelini ödemeyen bir bayiye ilişkin Devlet
Bakanından sözlü soru önergesi (6/284) (Başkanlığa
geliş tarihi :6.7.1996)
Yazılı Soru Önergeleri
1. Hatay Milletvekili Fuat Çayın, ülkemizdeki
vakıfların sayısı ve illere göre
dağılımına ilişkin Devlet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1023) (Başkanlığa geliş
tarihi :2.7.1996)
2. Rize Milletvekili Ahmet Kabilin, Çay Kurumundan
kuru çay alan ve karşılıksız çek veren bir bayiye
ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1024)
(Başkanlığa geliş tarihi :4.7.1996)
3. Adana Milletvekili Erol Çevikçenin, Adana
-Tufanbeyli Sulama Kooperatifine bağlı üreticilerin mağdur
olduğu iddiasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanınadan yazılı soru önergesi (7/1025)
(Başkanlığa geliş tarihi :12.7.1996)
4. Adana Milletvekili Erol Çevikçenin, ithal edilen
Hindistan menşeli hastalıklı buğdayın akibetine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1026) (Başkanlığa geliş tarihi :12.7.1996)
5. Balıkesir Milletvekili İ. Önder
Kırlının, sendika üyesi bazı memur ve diğer kamu
görevlilerinin işyerlerinden sürgün edildikleri iddiasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1027)
(Başkanlığa geliş tarihi :12.7.1996)
6. Manisa Milletvekili Tevfik Dikerin, İstanbul
Bankasından yapılan kaynak aktarımlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1028)
(Başkanlığa geliş tarihi :15.7.1996)
Genel Görüşme Önergeleri
1. Hükümet adına Başbakan Necmettin
Erbakanın, Olağanüstü Hal konusunda Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir genel
görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/3)
(Başkanlığa geliş tarihi :16.7.1996)
2. Hükümet adına Başbakan Necmettin
Erbakanın, Çokuluslu Güç konusunda Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir genel
görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/4)
(Başkanlığa geliş tarihi :16.7.1996)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 24
arkadaşının, Marmara Bank, Impexs Bank ve TYT Bankın iflas
nedenlerinin araştırılarak sorumlularının belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/96) (Başkanlığa geliş
tarihi :12.7.1996)
2. İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 23
arkadaşının, Kazakistanda bulunan Hoca Ahmet Yesevi Türbesinin
onarımında meydana gelen yolsuzluk ve usulsüzlüklerin
araştırılarak, sorumlularının belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/97) (Başkanlığa
geliş tarihi :12.7.1996)
3. Kütahya Milletvekili Emin Karaa ve 22
arkadaşının, Kütahya Manyezit İşletmeleri A.Ş.
(KÜMAŞ)ın özelleştirilmesi sırasında
yapıldığı iddia edilen usulsüzlük ve yolsuzluk
iddialarını araştırarak meydana gelen devlet
kayıplarını belirlemek amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/98)
(Başkanlığa geliş tarihi :12.7.1996)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 15.00
17 Temmuz 1996 Çarşamba
BAŞKAN : Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN
KÂTİP ÜYELER : Mustafa BAŞ (İstanbul),
Zeki ERGEZEN (Bitlis)
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78 inci
Birleşimini açıyorum.
III. Y O K L A M A
BAŞKAN Ad okunmak suretiyle yoklama
yapılacaktır; sayın milletvekillerinin, salonda
bulunduklarını yüksek sesle belirtmelerini rica ediyorum.
(Yoklama yapıldı)
BAŞKAN Yeterli çoğunluğumuz
bulunmaktadır, görüşmelere geçiyoruz.
Değerli arkadaşlarım, gündeme geçmeden
önce, üç milletvekili arkadaşıma gündemdışı söz
vereceğim.
IV.
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. Kırıkkale Milletvekili
Recep Mızrakın, Kırıkkale İlinin güncel sorunlarına
ilişkin gündemdışı konuşması
BAŞKAN İlk söz sırası,
Kırıkkale Milletvekili Recep Mızrak'a ait.
Sayın Mızrak, Kırıkkale İlinin
güncel sorunlarıyla ilgili gündemdışı söz talebinde
bulunmuştur.
Buyurun Sayın Mızrak.
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
RECEP MIZRAK (Kırıkkale) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kırıkkale'nin sorunlarını, -bir noktada Kırıkkale
bazında Anadolu'nun diğer şehirlerinin sorunlarını,
çözümleri farklı olmakla beraber, dile getirmek, Kırıkkale ile
ilgili ve buna benzeyen diğer şehirlerle ilgili sorunların çözüm
önerilerini de yine sunmak üzere huzurlarınıza gelmiş
bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kırıkkale, bilindiği üzere, yedi
yıl öncesi vilayet olan ve 1930'lara kadar bir köy iken, bilahara, Makine
Kimyanın; yani, Silahlı Kuvvetlerin ihtiyaçlarını temin
edecek olan silahların yapımı için kurulacak olan
fabrikaların kurulmasıyla hızla büyüyen, Orta Anadolu'da, tabiri
caizse, Orta Anadolu'nun ortasında olan bir şehrimizdir; ancak, Orta
Anadolu'da ve Başkentimize çok yakın bir yerde olmasına
rağmen, ülkemizdeki en geri kalmış yörelerden, en geri
kalmış şehirlerden biri olarak mütalaa etmek yanlış
olmayacaktır.
BAŞKAN Sayın Mızrak, bana bir saniye
süre tanıyın, sürenizi işletmiyorum.
RECEP MIZRAK (Devamla) Tabiî efendim.
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
sıralara yerleşme faaliyetini bir an önce bitirelim; görüşmeleri
sükûnet içerisinde sürdürmek durumundayız. Özellikle, Bakanlar Kurulu
sıraları önünde, henüz yerini almamış
arkadaşlarımdan da rica ediyorum.
ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) Sayın Başkan, ricayla
olmuyor, daha kesin söyleyin.
BAŞKAN Sayın Kahraman, Sayın
Bakanım, görüşmelere başlayabilmemiz için
arkadaşlarımdan yerlerini almalarını rica ettim; o
işlem tamamlanınca, kürsüdeki hatip konuşmasına devam
edecek.
Buyurun Sayın Mızrak.
RECEP MIZRAK (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Ülkemiz nüfus artışı, yıllık
yaklaşık yüzde 2,5 mertebesinde iken, 17 tane vilayetimiz var ki,
sürekli olarak nüfusu azalmaktadır. Bu 17 vilayetten yedinci sırada
olan da Kırıkkale'dir. Ülke nüfus artışı, senede yüzde
2,5 mertebesinde; Kırıkkale'nin nüfus azalışı
yıllık yüzde 8 mertebesindedir. Bu 7 vilayet içerisinde
Kırıkkale'yle beraber, Kastamonu, Sinop, Rize, Bayburt, Artvin gibi
vilayetleri de saymak mümkündür.
Yine
bilindiği üzere, onun ötesinde, ülkemizde, gizli ve açık
işsizlik oranı yaklaşık olarak yüzde 20 mertebesindedir.
Yani, 12-13 milyon civarında işsizimiz bulunmaktadır.
Yapılan çalışmalara göre, Kırıkkale'de bulunan
işsizlik oranı ise yüzde 32 civarında bulunmaktadır.
Devlet Planlama Teşkilatının
yaptığı istatistiklere göre, ülkemizde sulanan arazilerin toplam
sulanabilir arazilere oranı yüzde 15,05 mertebesinde iken, bu,
Kırıkkale'de yüzde 7 civarında; yani, ülke
ortalamasının bile çok gerisinde bulunmaktadır.
Bu yönüyle bakılacak olursa, Kırıkkale
için ve buna benzeyen vilayetler için birtakım tedbirlerin bir an önce
alınmasında fayda vardır. Bu alınacak olan tedbirlerin
başında, tarımda verimliliği en fazla artıran
unsurlardan olan sulamanın, daha doğrusu, sulama
yatırımlarının bir an önce gerçekleştirilmesi ve en
azından komşu vilayetler seviyesine getirilmesi lazımdır.
Bir diğer husus, kırsal alandan
şehirlere göçü önleyen ve yine, şehirlerde gecekondulaşmayı
önleyecek olan hayvancılığın, ülkemizin diğer
yörelerinde olduğu gibi, bu bölgemizde de gelişmesine katkıda
bulunacak olan tedbirlerin alınması lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RECEP MIZRAK (Devamla) Galiba, bir dakika süre verecektiniz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hayır, Sayın Mızrak, benim
burada ek süre verme imkânım yok; ancak, sizin konuşmanızı
kesmiştim, o süre içerisinde konuşmanızı tamamlayın.
Buyurun.
RECEP MIZRAK (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Geçen hafta içerisinde, Sayın Başbakanımız,
Bingöl ve Elazığ'a yaptığı ziyarette, beslenmiş
olan hayvanların devlet tarafından, devletin bir kurumu
tarafından alınacağı vaadinde bulundu. Besi hayvancılığı
sadece Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde değil, hatta
oralardan çok daha ağırlıklı bir biçimde Orta Anadolu ve
Batı Anadolu, hatta Batı Akdeniz Bölgelerinde
yapılmaktadır. Beslenmiş hayvanların bu bölgelerde de;
yani, Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgelerinin dışındaki
bölgelerde de alınmasının sağlanması gerekir.
Organize sanayi bölgesi konusunda yeterli ödeneğin
ayrılması ve Kırıkkale'ye, gerek yurtiçi sermayenin gerekse
uluslararası sermayenin gelebilmesi için, kalkınmada öncelikli iller
statüsünün mutlaka kazandırılması lazımdır.
Millî Savunma Bakanlığımız
tarafından tedariki yapılan, Makine Kimya tarafından üretilen ve
üretilme kabiliyeti olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyacı, mutlaka
ve mutlaka, Makine Kimya Kurumu tarafından karşılanmalı ve
dolayısıyla, şu anda, 3 500 civarında olan istihdam, bunun
üzerine, iki katına, üç katına çıkarılma imkânı
yaratılmalıdır.
Bir diğer husus, bu yokluklar içerisinde, 21
Haziran 1996 tarihi itibariyle Kırıkkale Belediyesine
çıkarılan -diğer belediyelere de çıkarılan paralarla
beraber- 25 milyar liranın ödenmesi durdurulmuştur. Bu geri kalmış,
Orta Anadolu Bölgesi içerisinde en geri kalmış, işsizlik
oranı en yüksek olan bu şehrimizin belediyesinden esirgenen bu
paranın da yine kendilerine gönderilmesinin sağlanması gerekir
kanaatindeyim.
Zannediyorum, Kırıkkale'nin problemlerini
dile getirme, Orta Anadolu'nun problemlerini dile getirme konusunda
zamanımız yeterli olmayacaktır diyor ve bu vesileyle hepinize
yeniden saygılarımı sunuyorum. (ANAP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Kırıkkale Milletvekili
Sayın Recep Mızrak'a teşekkür ediyorum.
2. Konya Milletvekili Nezir
Büyükcengizin, Başbakan Necmettin Erbakanın Konya İline
yaptığı geziye ve Konya Valisinin tutumuna ilişkin
gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı T.
Rıza Günerinin cevabı
BAŞKAN Gündemdışı ikinci söz
sırası Konya Milletvekili Sayın Nezir Büyükcengiz'in.
Sayın Büyükcengiz, Sayın
Başbakanın, Konya İline seyahatiyle ve valinin tutumuyla ilgili
gündem dışı söz talebinde bulunmuştur.
Buyurun Sayın Büyükcengiz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Büyükcengiz, konuşma süreniz 5 dakikadır.
NEZİR BÜYÜKCENGİZ (Konya) Sayın
Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Başbakan Sayın
Necmettin Erbakan, güvenoyu aldıktan sonra ilk gezisini Konya'ya
yapmıştır. 12 Temmuz 1996 Cuma günü Konya'ya ilk gezisini yapan
Sayın Başbakanın ilk gezisini Konya İline yapması
doğaldır; Konya'nın ve Konyalıların, kendilerine 27
yıldır verdikleri destek ve gösterdikleri ilgiye karşın
azdır bile. Ne var ki, doğal olmayan olaylar, gezi programının
uygulanma aşamasında peşpeşe gerçekleşmiştir.
Gezi programı elimde, bilgilerinize sunuyorum:
Tarih: 12 Temmuz 1996 Cuma.
Saat 12.00-12.45 vilayeti ziyaret.
13.00-13.45 Hazreti Mevlana'yı ziyaret ve Sultan
Selim Camiinde cuma namazı.
Daha sonra, çeşitli etkinlikler ve 18.30-19.30
Hükümet Meydanında halka hitap. Yani, Refah Partisi bayraklarıyla
donatılmış bir alanda Refah Partisi mitingi.
Program başlar; Anayol Hükümeti tarafından
ile atanan Vali, belki yıllardır ilişki içerisinde olduğu
liderine yaranmak, belki de kendisine sağlam bir siyasî gelecek yaratmak
için harekete geçerek, Başbakana methiyeler düzer. Bundan esinlenen
Başbakan da, çok duygulanmış olmalı ki, Valinin miting
alanında da konuşmasını ister. Vali, saat 12.00-12.45
arasında yapılan Vilayeti ziyaret programı sırasında
iletme olanağı bulamadığı ilin sorunlarını,
saat 18.30'da yapılan Refah Partisi mitinginde, otobüsün üzerinde, bir bir
sıralayarak, Başbakana arz eder. O Başbakan ki, 5 dönemdir Konya
Milletvekilidir; Konyalıya hizmet için 5 seçimdir Konyalının oylarını
almıştır. Konya'nın sorunlarını iki aylık
Validen dinlemesi ne kadar düşündürücüdür! Valinin düzdüğü
methiyelerle coşan Başbakan, Konya'nın, valisini bulduğu,
birlikte güzel işler yapacakları gibi ifadelerle karşı övgü
taarruzuna geçer, sanki diğer illerdeki valiler vali değilmiş
gibi ve şimdi anlatmaya çalışacağım manzarayı
birlikte Konya Halkına sunarlar.
Otobüsün üzerinde Sayın Erbakan, bir yanında
Refah Partili Büyükşehir Belediye Başkanı ile Refah Partisi
İl Başkanı, diğer yanında Vali; eller havada, Refah
Partisi bayraklarıyla donatılmış meydanda partililer
zevkten dört köşe; görüntüyü coşkuyla alkışlıyorlar.
Hayırlı olsun. Öyle anlaşılıyor ki, Sayın
Erbakan, partisinin örgüt yöneticilerinden memnun değil ki, Sayın
Valiyi bir il başkanı gibi görmek, kullanmak ister. (CHP
sıralarından alkışlar) Sayın Vali de,
bırakınız bir il başkanlığını, Refah
Partisinin bir ocak başkanı gibi davranır.
Değerli milletvekilleri, hepimizin bildiği
gibi, valiler, görevli oldukları illerde devletin temsilcisidirler.
İline gelen bakanlar bile, teamül gereği, valinin arabasına
binerler; ama, bizim Vali bunları unutup Sayın Erbakan'ın
sunuculuğuna soyunmuş; Sayın Erbakan'ın da ihtiyacı
var ki, yeni bir Zenger yaratmak istercesine, Valinin sunuculuğunu
teşvik eder ve çok keyiflenir.
Bu ciddiyetsiz manzaraya, ancak Erbakan'ın kendi
üslubuyla cevap verilebilir: Ey Konya Valisi, sen devletin temsilcisi misin
sunucu Zenger misin; hadi oradan, hadi oradan!.. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, devlet yönetimi
ciddiyet ister, ağırbaşlılık ister. Türk Halkı 73
yıllık cumhuriyet tarihinde böyle gülünç manzaralarla karşı
karşıya getirilmemiştir. Hükümetler gelip geçicidir; dün Anayol
Hükümeti vardı, bugün Refahyol Hükümeti var, yarın, belki bir
başka hükümet olacak; ama, devlette devamlılık esastır.
Devlet yönetiminde bulunan bürokratları, yöneticileri siyasal
çıkarlarımıza alet etmek, onları kullanmak çok büyük
yanlışlıktır. Ülkesini ve milletini düşünen sorumlu
insanların saygı duydukları kurumları, makamları,
kendi siyasal çıkarları veya siyasal ikballeri için kullanmaya
kalkışıp yıpratmak, dejenere etmek, kullananlara da
kullanılanlara da yarar sağlamaz. O yöneticiler dün görev
yaptılar, bugün yine görev yapıyorlar, gelecekte yine görev
yapacaklar; ülkeye ve bize lazımdırlar. On yıllardır
politikada deneyim kazandığını
sandığımız Sayın Erbakan'ın, devlet yönetiminde
bu denli deneyimsiz olduğu kabul edilemez. 54 üncü Hükümetin
Başbakanı olarak, Konya Valisinden başka, emrinde 78 vali daha
vardır. Miting meydanlarında bir valiye övgüler düzmek, bir
başbakanın işi olamaz, olmamalıdır.
ÖMER EKİNCİ (Ankara) Sana mı
sorulacak!..
NEZİR BÜYÜKCENGİZ (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, işin daha da vahim tarafı, gezi
programının 13.00-13.45 saatleri arasında gerçekleşmesi
planlanan cuma namazı bölümünde meydana gelmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NEZİR BÜYÜKCENGİZ (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkanım.
Siyasal yaşamında randevularına geç
gelmeyi alışkanlık haline getiren Sayın Erbakan, cuma
namazının kılınacağı Sultan Selim Camiine, bu
alışkanlığını bozmayarak, 40 dakika geç
gelmiştir.
Sayın Erbakan, Başbakan olduktan sonra,
kendisinde o kadar büyük bir güç olduğu vehmine kapılmış
olmalı ki, namaz saatlerini bile değiştirebiliyor. Bu ne biçim
İslamiyet anlayışıdır ki, birilerinin gelmesi için
caminin cemaati bir saat bekletiliyor. Bugüne kadar Arabistan Kralı Fahd,
İran Cumhurbaşkanı Rafsancani ve Irak Devlet Başkanı
Saddam Hüseyin bile, namaz için kendilerini bekletme cesaretini
gösterememişlerdir.
Değerli arkadaşlarım, bu görüntüler,
Refah Partisinin hükümet olmasından kaygı, korku ve endişeye
kapılanların ne denli haklı olduklarını on günde
ortaya çıkarmıştır. Sayın Erbakan, Sultan Selim Camii
cemaatini bir saat bekleterek, Allah'a olan namaz borcunu ödemiştir; ama,
1'er saatlik zamanlarına el koyduğu yüzlerce insana olan kul
hakkını nasıl ödeyecektir, orasını bilemem!.. (RP
sıralarından gürültüler)
Değerli Başkanım, sayın
milletvekilleri; 12 Temmuzda Konya'da yaşananların, bundan sonra,
Türkiyemizin bir başka yerinde yaşanmamasını diliyorum.
Siyaset, kendi iç dinamikleri içerisinde, kurallarına uyularak
yapılması gereken bir unsurdur. Büyük Atatürk'ün bizlere
bıraktığı laik, demokratik, hukuk devletinin
bekçiliğini, Yüce Meclisin siz değerli üyelerinin sonuna kadar
yapacağına yürekten inanıyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve DSP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Konya Milletvekili Sayın Nezir
Büyükcengiz'e teşekkür ediyorum.
Sayın Büyükcengiz'in gündemdışı
konuşmasına, Hükümet adına Devlet Bakanı Sayın T.
Rıza Güneri cevap verecektir.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI T. RIZA GÜNERİ (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili
Sayın Nezir Büyükcengiz'in biraz önce yaptığı
gündemdışı konuşmaya, Hükümet adına cevap vermek üzere
huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Sayın Nezir
Büyükcengiz'in ifade ettiği beyanların büyük kısmı
yanlıştır. Öncelikle, programı eksik
saymışlardır. Programın içerisinde, bir başbakanın,
bir vilayete uğradığında, protokol gereği yapması
gereken bütün çalışmalar yer almaktadır; Garnizon
Komutanlığı ziyaretinden, TÜMOSAN ziyaretine kadar... Bunlar
eksik sayılmıştır. Rektörlük de ayrıca ziyaret
edilmiş, brifingler alınmıştır. (CHP
sıralarından "cuma namazı zamanında mı"
sesleri)
Değerli milletvekilleri, miting, Refah Partisinin
düzenlediği bir miting değildir.
HASAN HÜSEYİN CEYLAN (Ankara) Yalan
söylüyorlar...
DEVLET BAKANI T. RIZA GÜNERİ (Devamla) Meydanda
Refah Partisi bayrağı yoktur. Vilayet binası önünde toplanan
halka, vilayet adına hitap etme toplantısıdır. Meydan, Türk
Bayrağıyla süslü bir meydandır. Bizzat, biz de devletin bir
bakanı olarak, orada bulunmuştuk. (RP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
Değerli milletvekilleri, güzel hizmet yapan
bürokratların Başbakan tarafından övülmesi, acaba, ne kadar
zamandır yadırganır olmuştur?!. Güzel hizmet yapan
bürokratlara ne şekilde davranılması gerektiğiyle ilgili
bazı yasaklamalar mı getirilmek istenmektedir?
Değerli milletvekilleri, burada, tamamen
taraflı, yanlı ve yanlış olarak zikredilen beyanlar,
Konyalı olarak bizleri de ve inanıyorum ki, ayrıca, bizleri
izleyen bütün Konyalıları da üzmüştür.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (RP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündemdışı
konuşmayı cevaplandıran Devlet Bakanı Sayın Güneri'ye
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından "bu, cevap
olmadı" sesleri)
Sayın Bakanın cevabının
içeriğini ben tayin etmiyorum; milletvekili
arkadaşlarımızın da belirleme imkânları yok. Cevap
konusu, Sayın Bakanın takdirine kalmıştır.
3. Şırnak Milletvekili Mehmet
Salih Yıldırımın, sigaranın zararlarına
ilişkin gündemdışı konuşması ve Sağlık
Bakanı Yıldırım Aktunanın cevabı
BAŞKAN Gündemdışı son
konuşma, Şırnak Milletvekili Sayın Mehmet Salih
Yıldırım tarafından yapılacak. Sayın
Yıldırım, sigaranın zararları konusunda gündemdışı
söz talebinde bulunmuşlardır.
Sayın Yıldırım, buyurun efendim.
(ANAP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
MEHMET SALİH YILDIRIM (Şırnak)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İstanbul Milletvekili
Sayın Bülent Akarcalı'nın hazırladığı,
sigaranın zararları ve onların önlenmesine yönelik tedbirleri
içeren yasa tasarısı, yakında Yüce Meclisin gündeminde
olacaktır. Konunun önemine binaen, bunu, bir kez de ben vurgulamak için
huzurunuzdayım, hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, yaşamanın
güzel, ancak, ondan da önemli olanın sağlıklı yaşamak
olduğunu hepiniz biliyorsunuz. Sigaranın,
sağlığımıza bu denli büyük zararlarına
rağmen, sigara konusuna gösterdiğimiz bigânelik, sigara konusuna
gösterdiğimiz acemilik, tarif edilmekten çok uzaktır.
Sigara, sadece içicisine değil, içerisinde
bulunduğu çevreye ve çevrede yaşayan tüm canlılara, maddî ve
önemli sağlık yükü getirmektedir, çok büyük zararlar vermektedir.
Ancak, bizi düşündüren ve korkutan çok önemli bir husus vardır: Bu
denli büyük risklerine, bu denli büyük zararlarına ve
sıkıntılarına rağmen, özellikle az gelişmiş
ve gelişmekte olan ülkelerde, sigara içimi gittikçe
yaygınlaşmaktadır. Ondan da önemlisi, sigara içme yaşı
gittikçe küçülmektedir. Bu yaşın 11-14 olduğu tahmin
edilmektedir. Bizim memleketimizde, bu yaş sınırının
9'a kadar indiğini, maalesef, gözlemliyoruz.
Sigaranın tarihçesine
baktığımızda, ilk olarak, sigaranın, 16 ncı
Yüzyılda, Amerika'da içilmeye başlandığını
görüyoruz ve daha sonra, 17 nci Yüzyılda, sigaranın mahzurlarına
ilk işaret eden kişinin, Diyarbakır çevresinde
yaşadığı zannedilen Türk-İslam bilgini İbn-ül
Abidin'in Fatvai Hamidiye adlı kitabında "dohan"
dediği sigaraya dikkat çektiğini müşahede ediyoruz.
Sigaranın ciddî sorun oluşturması
neticesinde, 1930'lu yıllarda, kalp-damar hastalıklarının
çok büyük oranda artması, bizim tabirimizle pik yapması üzerine,
Amerika Birleşik Devletlerinde ve Avrupa'da, çok sayıda, geniş
ölçekli çalışmalar yapılıyor. Kalp-damar
hastalıklarının artmasında, kalp-damar
hastalıklarının oluşmasında ve sonucun
kötüleşmesinde en önemli risk faktörünün, katkı faktörünün sigara
olduğu, geniş deneyimlerle, sonuçlarla ortaya çıkıyor.
Bakın, sigara dumanını, kimimiz zevk,
kimimiz kederle izliyoruz; ancak, bu duman içerisinde, bugüne kadar elimine
edilen, bileşen sayısı 3 800 ilâ 4 200 kadar. Bunlar
arasında özelikle vurgulamak istediğim, karbon monoksit, karbon
dioksit, nikotin, nitrojen oksit, poliaromatik hidrokarbonlar ve çok
sayıda diğer toksik maddeler... Bunlardan sadece bir tanesini,
toksikoloji açısından, siyanürle mukayese etmek istiyorum; çünkü,
nikotinin toksikolojideki yeri, değeri, siyanürle eşdeğerdir. 1
mgr/kg nikotin, gelişkin bir insanı öldürmeye yeterlidir. Bir paket
sigaradaki nikotin, bir tavşanı anında öldürmeye yeterlidir.
Peki, dumandaki bu maddeler neler yapmaktadır:
Sistemin tüm dengesini bozmaktadır. Bunlar, iritasyona, tahrişe ve
immünolojik sistemde değişikliğe sebep olmaktadır; bunlar,
solunum sisteminin dengesini bozmaktadır; bunlar, kanserojen etki
yapmaktadır; bunlar kardiyovasküler sistem dediğimiz, kalp-damar
hastalıklarına büyük ölçüde neden olmaktadır. Sistemlerin, tümü
hastalanıyor.
Ancak, bunlar arasında, özellikle vurgulamak
istediklerim var: Solunum sistemi hastalıkları, iltihabi
hastalıklar ve kanser, gastroentesyen sistem hastalıkları
-özellikle mide, bağırsak kanseri ve iltahabi hastalıklar,
ülser- hipertansiyon -bugün için dünyada, kalp-damar hastalıklarından
sonra insan sağlığını ikinci büyük ölçüde tehdit eden
hastalık olması açısından çok önemli, sigaranın
hipertansiyonla çok yakın ilişkisi, korelasyonu var- şeker
hastalığı, kan hastalıkları, hamile kadınlarda
sakat ve ölü doğum, kemik erimesi, erkeklerde infertilite, erken yaşlanma
ve beyin kanaması... Bütün bunlar, sigaranın marifeti gibi
görünmektedir.
Sigaranın, kalp-damar hastalıklarıyla bu
denli yakın ilişkisini saptayan bir çalışmaya örnek vermek
istiyorum: 40 yaşın altında, sigara içen, kalp-damar
hastalıklı olan kişiler tarandığında, diğer
bir tabirle, 40 yaşın altında kalp-damar hastası olan
insanlar araştırıldığında, bunların yüzde
93,3'ünün sigara içicisi olduğu saptanıyor. Bunun, tesadüf
olduğunu söylemek, mümkün değil...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET SALİH YILDIRIM (Devamla) Sayın
Başkan, tamamlıyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Hocam.
MEHMET SALİH YILDIRIM (Devamla) Sigaranın
sakıncaları, anlatmakla bitmez. Zamanımız yeterli
olmadığından detaylarına girmek istemiyorum; ancak,
şunu belirtmek istiyorum: Bugün, yılda, ülkemizdeki her 100 bin insandan
200'ü, kalp-damar hastalıklarından ölmektedir. Bunun sayısal
rakamı da, takriben 130 bindir. Bugün, 3 bin, 5 bin insanın
hayatını etkileyen konularda çok büyük hassasiyet göstermemize
rağmen, 130 bin kişinin hayatını ilgilendiren bu konuya,
yeterince önem gösterdiğimizi söylememiz mümkün değildir.
Yapılması gerekli olan çok önemli hususlara
işaret etmek istiyorum. Bunlar neler olmalıdır: Sigaranın
mahzurları bir eğitim haline getirilmelidir; halka, etraflıca
tekrar tekrar anlatılmalıdır, hiçbir şekilde sigara içimi
özendirilmemelidir; kapalı yerlerde sigara kesinlikle içilmemelidir,
kapalı yerlerin havalandırılması mutlaka
artırılmalıdır; yüksek etkinlikte filtresi olan
elektrostatik cihazlar kullanılmalıdır, negatif iyon
jenaratörleri kullanılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, sigaranın, bazı
kişiler için albenisi olabilir; ama, bir tek sigaranın, ömürden
götürdüğü en az süre 15 dakikadır. Bu, 14 dakika değil; ama, bu,
25 dakika, 35 dakika olabilir. Bütün bunlara rağmen, sigara içmeye devam
edileceğini düşünmek kimsenin aklından geçmemelidir ve şunu
da herkes bilmelidir ki, beşeriyete yapılabilecek en büyük
hayırlı katkılardan biri, bu konudaki uğraşa destek
vermektir.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN Şırnak Milletvekili Sayın
Yıldırım'a teşekkür ediyorum.
Gündemdışı konuşmayı
cevaplamak üzere, Sağlık Bakanı Sayın
Yıldırım Aktuna, buyurun efendim. (DYP sıralarından
alkışlar)
H. AVNİ KABAOĞLU (Rize) Sayın Bakan
sigara içiyor mu?
Sigara içmeyen bakan cevaplasın.
SAĞLIK BAKANI YILDIRIM AKTUNA (İstanbul)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Şırnak
Milletvekili Sayın Salih Yıldırım'a, sigaranın
zararları konusunda yapmış olduğu gündemdışı
konuşma için teşekkür ediyorum. Sigara ve sigaranın
zararları konusunda ifade ettiklerinin hepsine
katıldığımı da belirtmek istiyorum.
Ülkemizde, sigara tüketiminin her geçen yıl
arttığı bir gerçektir. Şöyle basit bir istatistik var
önümüzde: Sigara tüketimi 1976 yılında, kişi başına
1837 adet iken, 1984 yılında bu 2 696 adete yükselmiş. 1988
yılında yapılan bir araştırmaya göre 15 yaş üstü
nüfusta sigara içme oranı, erkeklerde yüzde 62,8, kadınlarda yüzde
24,3. Ortalama yüzde 43. 15-18 yaş arasında sigara içme
oranının yüzde 30 olduğu saptanmıştır. Sigara
içenlerin yüzde 30'unun, sigaraya, 15-18 yaş arasında
başladıkları, yüzde 20'sinin ise 11-14 yaş arasında
başladıkları tespit edilmiştir.
Sağlık Bakanlığının, 1995
yılında liseler üzerinde yaptırdığı bir
araştırma var, bu araştırmadan bazı önemli
noktaları belirtmek istiyorum. Bu araştırma 12 781 öğrenci
üzerinde yapılmış ve sigara içenlerin oranı, resmî
liselerde yüzde 20, özel liselerde yüzde 22,2, düz liselerde yüzde 65, meslek
liselerinde yüzde 35; erkeklerde yüzde 23,1, kızlarda yüzde 14,8.
Lise öğrencileri arasında yaş
gruplarına göre sigara içenlerin oranı, 14 yaşın
altında sigara içenler yüzde 28,6; 14 yaşında sigara içenler
yüzde 20,4; 15 yaşında sigara içenler yüzde 24; 16 yaşında
sigara içenler yüzde 15,2; 17 yaşında sigara içenler yüzde 6,7; 18
yaş ve üstünde sigara içenler yüzde 1,5. Bunlar, özenti, merak, okul
sorunu, aile sorunu, yalnızlık ve büyüdüğünü kanıtlama gibi
çeşitli nedenlerle sigara içmeye başlıyorlar.
Özellikle, gelişmiş ülkelerde,
sağlık bakanlıklarınca yapılan eğitim,
insanların bilgilendirilmesi ve sigaranın zararları konusunda
bilinçlendirilmesiyle ve âdeta, sigara içenlere ikinci sınıf insan
muamelesi yapılır duruma getirilmesiyle, sigara içenlerin
sayısı gitgide azalma noktasına doğru gidiyor; ama,
görüyoruz ki, tütün endüstrisi, sigara endüstrisi, her yıl kaybettiği
2 milyon dolayındaki müşterisini, gelişmekte olan ülkelere
yönlendirip, yaptığı reklamlarla, etkinliklerle, sigara
tüketimini orada sağlamaya çalışmaktadır.
Bunları dikkate alarak
hazırladığımız sağlık reformu projesi
çerçevesi içerisinde, biliyorsunuz, Umumi Hıfzıssıhha Kanunu
var, eski bir kanun, bu kanun yenileştirildi ve Kamu
Sağlığı Yasa Tasarısı taslağı haline
getirildi; buraya yeni hükümler kondu. Buradan bir iki maddeyi size okumak
istiyorum:
"Madde 24.- Hasta ve sağlıklı
kişileri, sigara, tütün ve tütün dumanının zararlarından
koruyacak önlemleri almak, bütün kamu kurum ve kuruluşlarının
görev ve sorumluluğundadır.
Hastanelerde, diğer sağlık kuruluş
ve kurumlarında, eğitim kurumlarında; çocukların,
yaşlıların ve hastaların toplu olarak bulunduğu
kreş, çocuk yuvası, huzurevi gibi mekânlarda; şehiriçi ve
şehirdışı toplu ulaşım araçlarında; hava
taşıtlarının yurtiçi seferlerinde; sinema, tiyatro, konser
gibi etkinliklerin yürütüldüğü salonlarda ve spor salonlarında tütün
içilmesi yasaktır.
Sayılan yerlerin en üst düzey yöneticileri, kendi
kuruluşlarında gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.
Kamu ve özel işyerleri, fabrikalar, toplu
ulaşım araçlarının bekleme salonları, lokanta,
kafeterya ve benzeri yerlerle, insanların toplu olarak buludukları diğer
kapalı mekânlarda tütün içilemez.
Ancak, bu gibi yerlerde, tütün
alışkanlığı veya tutkunu olan kişiler için, tütün
dumanının diğer kişileri rahatsız etmesini önleyecek
biçimde özel bölümler ayrılabilir.
Bakanlık, toplumun tütün kullanma
alışkanlığından vazgeçmesi için programlar
geliştirir ve sigara ya da tütün alışkanlık veya
tutkunluğundan kurtulmak isteyenler için tedavi merkezlerinin
açılmasını sağlar ve teşvik eder."
Aynı kanun tasarısının, yani Kamu
Sağlığı Yasa Tasarısının 34 üncü maddesi ise
şudur : "Çocuk ve gençlere yönelik gazete, dergi ve basılı
yayın, el ilanı, duvar afişi, reklâm panosu, radyo, televizyon,
sinema, tiyatro, telefon, bilgisayar ve benzeri yöntem ve araçlar
kullanılarak sigara, tütün, alkol ve alkollü ürünlerle sağlık
yönünden sakıncalı olduğu kanıtlanmış maddelerin
reklâmı yapılamaz.
Bu ürün ve maddelerin ticarî marka, amblem veya
logosunun herhangi bir amaçla kullanılması reklâm olarak kabul
edilir.
Her boyut sigara ambalajının üzerine, sigara
markasının yazılmış olduğu büyüklükte harflerle,
sigaranın sağlığa zararlı olduğunu belirten bir
ibare konulur. Bu mesajların içeriği bakanlıkça
belirlenir."
Bizim bu konudaki politikamızın ana ilkeleri
nedir: Bilimsel bir anlayış itibariyle diyoruz ki, sigara
kullananlar, alkole; alkol kullananlar, uyuşturucu maddelere
eğilimlidir. Sigara, alkol, uyuşturucu maddeler bir bütündür;
mücadele, tümüne karşı birlikte yapılmalıdır.
Uyuşturucu, AIDS'le birlikte seyreden bir sorundur. Madde bağımlılığını
önlemede en etkin yol eğitimdir.
Eğitim programları aileye yönelik
olmalıdır. Eğitim, uyuşturucu
bağımlılığını özendirici
olmamalıdır. Eğitimde sadece bilgilendirme yeterli
değildir. Sorun çözme gibi, ruhsal ve kişisel beceriler
geliştirilmelidir.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
ayrıca, siz, herhalde, Meclis gündemini de takip etmeniz nedeniyle
bileceksiniz; bugün, Genel Kurul gündeminin ilgili bölümünün 3 üncü
sırasında olan, sigaranın kapalı alanlarda içilmemesi ve
reklamlarıyla ilgili olarak, Tokat Milletvekili Ahmet Feyzi İnceöz ve
22 arkadaşının verdiği bir kanun teklifi vardır. Bir
an evvel, bu kanun teklifinin Meclis Genel Kurulunda görüşülmesinde yarar
vardır. Topluma zararlarından, özellikle gençlere yapmış
olduğu olumsuz etkiler bakımından, biz, bunu destekliyoruz.
Ayrıca, sağlık reform projesi,
önümüzdeki günlerde, Bakanlar Kurulu tarafından, Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunulacaktır. Bu reform projesi paketinin içinde bulunan üç
reform yasa tasarısının dışında, bu Umumi
Hıfzıssıhha Kanununun güncelleştirilmiş olanı;
yani, Kamu Sağlığı Yasa Tasarısı da
bulunacaktır. Bu kanun çıktığı takdirde, zaten, tüm
zararlı alışkanlıklarla ilgili olarak; yani, yalnız
sigara değil, alkol ve diğerleriyle birlikte bir bütün olarak,
toplumu ve gençleri koruyucu önlemlerin en etkin bir şekilde alınması
sağlanmış olacaktır.
Ben, tekrar, Şırnak Milletvekili
arkadaşıma, bu konuyu gündeme getirdiği için teşekkür
ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP ve RP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şırnak Milletvekili Sayın
Mehmet Salih Yıldırım'ın gündemdışı
konuşmasını cevaplayan Sağlık Bakanı Sayın
Yıldırım Aktuna'ya teşekkür ediyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri, sunuşlar bölümünde
okunacak metin sayısı fazla olduğundan, Divan Üyesi
arkadaşımızın, bu metinleri oturarak okuması için
Genel Kurulun tasvibini almam gerekiyor: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Başbakanlığın bir tezkeresi
vardır; okutuyorum:
B)TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. Köy Kanununun Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Maddeler Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı
ile Mahallî İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar
Heyetleri Seçimi Hakkında Kanununun Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısının,
yeniden değerlendirilmek üzere geri gönderilmesine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/383)
16.7.1996
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi: a)17/6/1996 tarihli ve
B.02.0.KKG/101-1043/2612 sayılı yazımız.
b) 17/6/1996
tarihli ve B.02.0.KKG/101-1044/2613 sayılı yazımız.
İlgi (a) ve (b) yazılarımızla
Başkanlığınıza sunulan Köy Kanununun Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Maddeler Eklenmesine Dair Kanun
Tasarısı ile Mahallî İdareler ile Mahalle
Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanunun
Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun
Tasarısının, yeniden değerlendirilmek üzere, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 75 inci maddesi uyarınca geri
gönderilmesini arz ederim.
Necmettin
Erbakan
Başbakan
BAŞKAN Komisyonlarda bulunan bu iki tasarı
geri verilmiştir.
Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair
bir önerge vardır; okutuyorum:
2. Yozgat Milletvekili Kâzım
Arslanın, (6/174) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/61)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Gündemin 51 inci sırasında yer alan (6/174)
esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla. 17.7.1996
Kâzım
Arslan
Yozgat
BAŞKAN Sözlü soru önergesi geri
verilmiştir.
Komisyondan istifa önergesi vardır; okutuyorum:
3. İçel Milletvekili Turhan
Güvenin, Adalet Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin
önergesi (4/62)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Gördüğüm lüzum üzerine, Adalet Komisyonu
üyeliğinden istifa ediyorum.
Gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Turhan
Güven
İçel
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Komisyon başkanlıklarının,
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimine ilişkin
tezkereleri vardır; okutup, bilgilerinize sunacağım.
4. Anayasa Komisyonu
Başkanlığının, Komisyonun, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına
ilişkin tezkeresi (3/384)
16.7.1996
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasa Komisyonu,
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi için 16.7.1996 Salı
günü saat 14.00'te toplanmış ve kullanılan 21 adet oy
pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda adı ve
soyadı belirtilen üyeler, karşılarında gösterilen
oyları alarak, Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip
seçilmişlerdir.
Bilgilerinize sunulur.
Saygılarımla.
Metin
Emiroğlu
Malatya
Anayasa
Komisyonu Başkanı
Başkan: Ahmet İyimaya (Amasya) 21
oy
Başkanvekili: Ahmet Dökülmez (Kahramanmaraş) 21 oy
Sözcü: Mustafa Kemal Aykurt (Denizli) 21
oy
Kâtip: Mehmet Ali Şahin (İstanbul) 21
oy
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
5. Adalet Komisyonu
Başkanlığının, Komisyonun, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına
ilişkin tezkeresi (3/385)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu,
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi için 16.7.1996 Salı
günü saat 14.00'te toplanmış, kullanılan 21 adet oy pusulasının
tasnifi sonucu, aşağıda ad ve soyadı belirtilen üyeler,
karşılarında gösterilen oyları alarak, Başkan,
Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize sunulur.
Saygılarımla.
M.Necati
Çetinkaya
Konya
Adalet
Komisyonu Başkanı
Başkan: Ahmet Tekdal (Ankara) 12
oy
Başkanvekili: Ergun Özkan (Niğde) 12
oy
Sözcü: Bülent Arınç (Manisa) 12
oy
Kâtip: Mehmet Fevzi Şıhanlıoğlu
(Şanlıurfa) 21
oy
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
6. İçişleri Komisyonu
Başkanlığının, Komisyonun, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye
seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/386)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İçişleri Komisyonu, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi için 16.7.1996 Salı günü saat
14.00'te toplanmış ve Başkanlık için kullanılan 21
adet; Başkanvekilliği için kullanılan 21 adet; Sözcülük için
kullanılan 21 adet; Kâtiplik için kullanılan 21 adet oy pusulasının
tasnifi sonucu, aşağıda adları yazılı üyeler,
karşılarında gösterilen oyu alarak, İçtüzüğün 24 üncü
maddesi uyarınca, Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip
seçilmişlerdir.
Saygıyla arz olunur.
Korkut
Özal
İstanbul
Komisyon
Başkanı
Başkan: M.Necati Çetinkaya (Konya) 18
oy
Başkanvekili: Hüsamettin Korkutata (Bingöl) 13 oy
Sözcü: Necmettin Dede (Muş) 12 oy
Kâtip: Ersönmez Yarbay (Ankara) 12 oy
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
7. Millî Savunma Komisyonu
Başkanlığının, Komisyonun, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına
ilişkin tezkeresi (3/387)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi Millî Savunma Komisyonu,
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmak üzere,
16.07.1996 Salı günü saat 14.00'te toplanmış, toplantıya 17
üye katılmış ve kullanılan oy pusulalarının
tasnifi sonunda, aşağıda ad ve soyadı ile seçim çevresi
belirtilen üyeler, hizalarında gösterilen oyları alarak, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Ali
Coşkun
İstanbul
Milli
Savunma Komisyonu
Başkanı
Başkan :
Ahmet Sezal Özbek (Kırklareli) 17 oy
Başkanvekili :
Ahmet Bilge (Ankara) 17 oy
Sözcü : Mahmut
Nedim Bilgiç (Adıyaman) 17 oy
Kâtip : Hüseyin
Arı (Konya) 16 oy
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
8. Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına
ilişkin tezkeresi (3/388)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu,
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi için 16.07.1996 Salı
günü saat 14.00'te 18 üye ile toplanmış ve yapılan seçim sonunda
aşağıda adı, soyadı ve seçim bölgeleri gösterilen
üyeler, aşağıda belirtilen oylarla, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtipliğe seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Zeki
Ertugay
Erzurum
Geçici
Komisyon Başkanı
Başkan : Zeki
Ertugay (Erzurum)13 oy
Başkanvekili :
Latif Öztek (Samsun) 13 oy
Sözcü : Evren
Bulut (Edirne) 13 oy
Kâtip : Nurettin
Aktaş (Gaziantep) 13 oy
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
9. Dışişleri Komisyonu
Başkanlığının, Komisyonun, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına
ilişkin tezkeresi (3/389)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri
Komisyonu, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi için,
16.07.1996 Salı günü saat 14.00'te toplanmış ve kullanılan
15 adet oy pusulalarının tasnifi sonucu, aşağıda
adı ve soyadı belirtilen
üyeler, karşılarında gösterilen oyları alarak, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize sunulur.
Saygılarımla.
Cemal
Külahlı
Bursa
Dışişleri
Komisyonu Geçici
Başkanı
Başkan :
Sedat Aloğlu (İstanbul)13 oy
Başkanvekili :
Cemal Külahlı (Bursa) 10 oy
Sözcü : Cefi Josef
Kamhi (İstanbul)11 oy
Kâtip : Cevdet
Akçalı (Adana) 10 oy
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
10. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Hesaplarını İnceleme Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun, başkan,
başkanvekili, sözcü, kâtip ve denetçi üye seçimine ilişkin tezkeresi
(3/390)
16.7.1996
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını
İnceleme Komisyonu, komisyon başkanı, başkanvekili, sözcü,
kâtip ve denetçi seçimleri için, 16.7.1996 Salı günü saat 14.00' te
toplanmış ve kullanılan 9 oy sonucu, aşağıda ad
ve soyadları belirtilen üyeler, karşılarında gösterilen
oyları alarak, başkan, başkanvekili, sözcü, kâtip ve denetçi
seçilmişlerdir.
Başkanlık yazısı gereği,
denetçi seçimi yapılması belirtilmediği halde, herhangi bir
itiraza sebebiyet vermemek için, denetçi seçimi tekrarlanmıştır;
Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz, tekrar 9 oyla denetçi
seçilmiştir.
Bilgilerinize saygılarımla arz ederim.
Süleyman
Hatinoğlu
Artvin
Geçici
Komisyon Başkanı
Başkan: Mehmet Altan Karapaşaoğlu
(Bursa) 9 oy
Başkanvekili : Haluk Yıldız (Kastamonu)
9 oy
Sözcü : Şerif Bedirhanoğlu (Van) 9 oy
Kâtip : Mustafa Köylü (Isparta) 9 oy
Denetçi : Hacı Filiz (Kırıkkale) 9 oy
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
11. Kamu İktisadî Teşebbüsleri
Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına
ilişkin tezkeresi (3/391)
16.7.1996
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi Kamu İktisadî
Teşebbüsleri Komisyonu, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip
seçimi için 16.7.1996 Salı günü saat 14.00' te toplanmış,
toplantıya 26 üye katılmış ve 26 adet oy
pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda ad ve soyadı
belirtilen üyeler, karşılarında gösterilen oyları alarak,
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üyeliklere seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Nabi
Poyraz
Ordu
Kamu
İktisadî Teşebbüsleri
Komisyonu
Başkanvekili
Başkan : Ahmet
Uyanık (Çankırı) 14 oy
Başkanvekili : Ahmet
Derin (Kütahya) 24 oy
Sözcü : İlyas
Yılmazyıldız (Balıkesir) 21 oy
Kâtip : Suat
Pamukçu (Bayburt) 23 oy
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
12. Millî Eğitim, Kültür, Gençlik
ve Spor Komisyonu Başkanlığının Komisyonun,
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/392)
16.7.1996
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip
seçimi için, 16.7.1996 Salı günü saat 16.00'da toplanmış ve
kullanılan 18 adet oy pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda
adı ve soyadı belirtilen üyeler, karşılarında
gösterilen oyları alarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip
seçilmişlerdir.
Bilgilerinize sunulur.
Saygılarımla.
Yusuf
Ekinci
Burdur
Millî
Eğitim, Kültür,
Gençlik
ve Spor Komisyonu
Başkanvekili
Başkan : Tayyar
Altıkulaç (İstanbul) 16
oy
Başkanvekili : Ö.
Vehbi Hatipoğlu (Diyarbakır) 16
oy
Sözcü : Yusuf
Bacanlı (Yozgat) 16
oy
Kâtip : Mikail
Korkmaz (Kırıkkale) 11
oy
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
13. Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Başkanlığının, Komisyonun, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına
ilişkin tezkeresi (3/393)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip
seçimi için, 16.7.1996 Salı günü saat 16.00'da toplanmış ve
kullanılan 17 adet oy pusulasının tasnifi sonucu,
aşağıda adları yazılı üyeler, karşılarında
gösterilen oyu alarak, İçtüzüğün 24 üncü maddesi uyarınca,
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.
Mustafa
Balcılar
Eskişehir
Sağlık,
Aile, Çalışma ve
Sosyal
İşler Komisyonu
Başkanı
Başkan Nevzat
Köse (Aksaray) 17
oy
Başkanvekili Ahmet
Feyzi İnceöz (Tokat) 16
oy
Sözcü Haluk
Yıldız (Kastamonu) 15
oy
Kâtip Turhan
Alçelik (Giresun) 16
oy
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
14. Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Başkanlığının, Komisyonun, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına
ilişkin tezkeresi (3/394)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu,
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi yapmak üzere, 16.7.1996
Salı günü saat 16.00'da toplanmış, toplantıya 19 üye
katılmış ve kullanılan oy pusulalarının tasnifi
sonucunda, aşağıda ad ve soyadı ile seçim çevresi
belirtilen üyeler, hizalarında gösterilen oyları alarak, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Yusuf
Namoğlu
İstanbul
Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve
Turizm
Komisyonu
Başkanı
Başkan : İsmail
İlhan Sungur (Trabzon) 11
oy
Başkanvekili : Osman
Berberoğlu (Antalya) 18
oy
Sözcü : S. Metin
Kalkan (Hatay) 16
oy
Kâtip : Ahmet
Bilgiç (Balıkesir) 16
oy
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
15. İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun,
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/395)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu, başkan, başkanvekilleri
(2), sözcü ve kâtip seçimi için, 16.7.1996 günü saat 14.00'te
toplanmış ve kullanılan 21 adet oy pusulasının tasnifi
sonucu, aşağıda ad ve soyadı belirtilen üyeler,
karşılarında gösterilen oyları alarak, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz olunur.
Saygılarımla.
Demir
Berberoğlu
Eskişehir
Komisyon
Başkanı
Başkan: Demir
Berberoğlu (Eskişehir) 12 oy
Başkanvekili: Süha
Tanık (İzmir) 21 oy
Başkanvekili: Bahri
Zengin (İstanbul) 11 oy
Sözcü: Hakan
Tartan (İzmir) 18 oy
Kâtip: Sabri Ergül
(İzmir) 18 oy
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
16. Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanlığının,
Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçzimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/396)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi
için, 16.7.1996 Salı günü saat 16.30'da 15 üyeyle toplanmış ve
yapılan seçim sonunda, aşağıda adı, soyadı ve
seçim çevresi gösterilen üyeler aşağıda belirtilen oylarla,
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtipliklere seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Halûk
Müftüler
Denizli
Geçici
Komisyon Başkanı
Başkan: Halûk Müftüler (Denizli) 5 oy
Başkanvekili: Kahraman Emmioğlu (Gaziantep)
10 oy
Sözcü: Osman
Çilsal (Kayseri) 10 oy
Kâtip: Ekrem Erdem (İstanbul) 9 oy
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
17. Çevre Komisyonu
Başkanlığının, Komisyonun, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına
ilişkin tezkeresi (3/397)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi Çevre Komisyonu,
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi için, 16.7.1996 Salı
günü saat 16.00'da toplanmış, kullanılan 22 adet oy
pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda ad ve soyadı
belirtilen üyeler, karşılarında gösterilen oyları alarak,
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtipliklere seçilmişlerdir.
Bilgilerinize sunulur.
Saygılarımla.
Feridun
Pehlivan
Bursa
Çevre
Komisyonu Başkanı
Başkan: Feridun Pehlivan (Bursa) 12 oy
Başkanvekili: Ayseli Göksoy (Manisa) 20 oy
Sözcü: İsmail Yılmaz (İzmir) 20 oy
Kâtip: Levent Mıstıkoğlu (Hatay) 20 oy
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Değerli milletvekilleri, böylece, komisyon
başkanlık divanlarında yapılan seçimlerle ilgili oy
sonuçlarını bilgilerinize sunmuş oluyoruz. Komisyonların
başkanlık divanlarında görev alan değerli
arkadaşlarıma başarılı çalışmalar diliyorum.
Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler"
kısmının 73 üncü sırasında yer alan (10/93) esas
numaralı Meclis araştırması önergesinden bazı
imzaların geri çekilmesine dair bir tezkere vardır; okutuyorum:
18. (10/93) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinden bazı imzaların geri
çekildiğine ilişkin önerge (4/63)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Başkanlığınıza sunulmuş
bulunan (10/93) esas numaralı Meclis araştırma önergemizdeki
imzaları geri çekmek istiyoruz.
Gereğini müsaadelerinize arz ederiz.
Saygılarımızla.
Korkut Özal (İstanbul)
Mustafa Cumhur Ersümer (Çanakkale)
Hüseyin Yayla (Hatay)
Necati Güllülü (Erzurum)
Nejat Arseven (Ankara)
H.Avni Kabaoğlu (Rize)
Yusuf Ekinci (Burdur)
Yaşar Eryılmaz (Ağrı)
Levent Mıstıkoğlu (Hatay)
Adil Aşırım (Iğdır)
İbrahim Çebi (Trabzon)
İbrahim Yılmaz (Kayseri)
Şerif Bedirhanoğlu (Van)
Abdulkadir Baş (Nevşehir)
Aslan Ali Hatipoğlu (Amasya)
Hüsnü Sıvalıoğlu (Balıkesir)
Naim Geylani (Hakkâri)
Ataullah Hamidi (Batman)
BAŞKAN Yeterli imza kalmadığı
için önerge işlemden kaldırılmıştır.
3 adet Meclis araştırması önergesi
vardır; okutuyorum:
C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME,
MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.İstanbul Milletvekili Halit
Dumankaya ve 24 arkadaşının, Marmara Bank, Impex Bank ve TYT
Bankın iflas nedenlerinin araştırılarak
sorumlularının belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılamasına ilişkin önergesi (10/96)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1994 yılında DYP-CHP Koalisyon Hükümeti
tarafından faaliyetleri durdurulan Marmarabank, Impexbank ve TYT Bank,
birçok mudinin mağdur olmasına neden olmuş,
yurtdışı finans ilişkilerimizi zedelemiş, devletimizin
sırtına bir kambur olmuşlardır.
Kapatılan bu üç bankanın iflas noktasına
gelmelerinin sebeplerini ayrıntılı bir şekilde
araştırılması ve varsa, sorumlularının tespit
edilmesi amacıyla, Hazine Müsteşarlığının ve
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının kayıtlarının da
tetkikini kapsayacak şekilde, Anayasamızın 98 ve
İçtüzüğümüzün 104 ve 105 inci maddeleri gereği bir
araştırmanın açılmasına zaruret vardır.
Gereğini Yüce Heyetinize arz ederiz.
1. Halit
Dumankaya (İstanbul)
2. H. Avni
Kabaoğlu (Rize)
3. Yaşar
Okuyan (Yalova)
4. Levent
Mıstıkoğlu (Hatay)
5. Şerif
Bedirhanoğlu (Van)
6. Naim Geylani (Hakkâri)
7. Adil
Aşırım (Iğdır)
8. Cengiz
Altınkaya (Aydın)
9. Metin Öney (İzmir)
10. Miraç Akdoğan (Malatya)
11. Mustafa Cumhur Ersümer (Çanakkale)
12. Necati Güllülü
(Erzurum)
13. Hüseyin Yayla (Hatay)
14. Ataullah Hamidi (Batman)
15. İbrahim Yılmaz (Kayseri)
16. İrfan Köksalan (Ankara)
17. Nejat Arseven
(Ankara)
18. Abdülkadir Baş (Nevşehir)
19. Yaşar Eryılmaz (Ağrı)
20. Hüsnü Sıvalıoğlu (Balıkesir)
21. Aslan Ali Hatipoğlu (Amasya)
22. Enis Sülün (Tekirdağ)
23. İbrahim Çebi (Trabzon)
24. Yusuf Selahattin Beyribey (Kars)
25. Yusuf Ekinci
(Burdur)
Gerekçe:
1994 yılında faaliyetleri durdurulan
Marmarabank, TYT Bank ve Impexbank, hazinemize büyük yükler yüklemiş,
devlete güvenerek, zor şartlarda yurtiçinde ve yurtdışında
çalışarak, emekli olarak, biriktirdikleri paralarını bu
bankalara yatıranlar büyük zarara uğramışlardır. Bu
mudiler içinde, Emlakbankta dövizzedelerde olduğu gibi, canına,
maalesef, kıyan, intihar eden vatandaşlarımız
bulunmaktadır.
Bu bankalara para yatıranlar intihar edecek hale
gelmişken, bu banka sahipleri, bankaların arkasındaki güç
odakları ve bankalara borcu olanlar rahat bir hayat yaşamakta, özel
uçaklarla seyahat ederek, günlerini gün etmektedirler. Bu bankalara borçlu
olanlar, borçlarını ödememekte, üzerlerindeki mallarını
üçüncü veya dördüncü şahıslara devretmektedirler.
Uluslararası platformda, yabancı bankalara,
bu bankaların borçlarını ya devlet ödeyecek ya da bu platformda,
devlet, ayıplı olarak kalacak, bu bankaların mudileri çile
çekmeye devam edecektir.
Faaliyeti kapatılan bu bankaların
alacakları, takipsizlik yüzünden tahsil edilememektedir. Bu
bankaların bağlandıkları bankalarca bilgilere
ulaşılma zorluğu vardır. Batan bankaların
bağımsız denetim kurullarınca aktiflerinin güncel konularının
saptanıp saptanmadığı, bu konunun önemine binaen
araştırılması lazım.
Bu üç bankanın kapatılması
sırasındaki Başbakan Sayın Tansu Çiller'in televizyonda
"kapatılacak hiçbir banka yoktur" sözüne güvenen ve
Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel'in deyimiyle "bu
devlet ayıbı" olan bu bankaların kapatılmasıyla,
devletimize bir kâr sağlanamamıştır, aksine, yük
yüklenmiştir; yurtdışı finans ilişkilerimize darbe
vurulmuştur. Banka mudilerini perişan etmiştir.
Bu bir gerçekçi kapatma kararıyla
bazıları da kendi çıkmıştır. Bu bankalardan kredi
alma, yurtiçi ve yurtdışı bankalarla işbirliği
sürecinde çeşitli fonlama oyunlarıyla vurgun vuranlar kârlı
çıkmıştır.
Kapatılan TYT Bank, Marmarabank ve Impexbankın iflas noktalarına
gelmelerinin sebeplerinin ayrıntılı bir şekilde
araştırılması ve varsa, sorumlularının tespit
edilmesi amacıyla, Hazine Müsteşarlığı
kayıtlarının da tetkikini kapsayacak şekilde,
Anayasamızın 98 ve İçtüzüğümüzün 104 ve 105 inci maddeleri
gereği bir araştırmanın açılmasına zaruret
vardır.
Gereğini Yüce Meclise arz ederiz.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
öngörüşme, sırasında yapılacaktır.
Diğer bir Meclis araştırması
önergesini okutuyorum:
2.İstanbul Milletvekili Halit
Dumankaya ve 23 arkadaşının, Kazakistanda bulunan Hoca Ahmet
Yesevi Türbesinin onarımında meydana gelen yolsuzluk ve
usulsüzlüklerin araştırılarak sorumlularının
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/97)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Kazakistan'da bulunan Hoca Ahmet Yesevi Türbesinin
onarım ihalesinde yapıldığı iddia edilen
usulsüzlükleri, yolsuzlukları ve sorumsuzlukları
araştırıp ortaya çıkarmak, sorumlularını tespit
etmek üzere, Anayasamızın 98 ve İçtüzüğümüzün 104 ve 105
inci maddeleri gereği bir Meclis araştırması
açılmasına zaruret vardır.
Gereğini Yüce Heyetinize arz ederiz.
1. Halit Dumankaya
(İstanbul)
2. Naim Geylani
(Hakkâri)
3. Levent
Mıstıkoğlu (Hatay)
4. Mustafa
Cumhur Ersümer (Çanakkale)
5. Korkut Özal (İstanbul)
6. Adil
Aşırım (Iğdır)
7. Cengiz
Altınkaya (Aydın)
8. Aslan Ali
Hatipoğlu (Amasya)
9. Nejat
Arseven (Ankara)
10. Ataullah Hamidi (Batman)
11. Necati Güllülü (Erzurum)
12. Metin Öney (İzmir)
13. İbrahim Yılmaz (Kayseri)
14. Miraç Akdoğan (Malatya)
15. İrfan
Köksalan (Ankara)
16. Hüseyin
Yayla (Hatay)
17. Enis Sülün (Tekirdağ)
18. Yusuf Ekinci (Burdur)
19. İbrahim Çebi (Trabzon)
20. Hüsnü Sıvalıoğlu (Balıkesir)
21. Yusuf Selahattin Beyribey (Kars)
22. Yaşar Eryılmaz (Ağrı)
23. Yaşar Okuyan (Yalova)
24. H. Avni Kabaoğlu (Rize)
Gerekçe:
Yolsuzluklar, artık, rejimi sarsacak duruma
varmıştır.
Kazakistan Hoca Ahmet Yesevi Türbesinin onarım
ihalesinde dahi aklın alamayacağı yolsuzluğun
yapıldığı, Cumhurbaşkanını dahi
rahatsız edecek boyutlara varmış, hazırlanan raporlarda da
açık olarak ortaya konulmuştur.
Türbenin onarımı ve restorasyonu için
Vakıf İnşaat görevlendirilmiş, 1992 yılında 15
631 703 yüksek tutularak dayanaktan yoksun bulunduğu,
Dışişleri Müteahhitlik Hizmetleri
Başdanışmanlığı ile Vakıflar kuruluşu
Vakıf İnşaatla yapılan sözleşmelerin eki
bayındırlık şartnameleri hükümlerine riayet
edilmediği; kesin keşif çıkarılmadan, metraj tespiti
yapılmadan, fiyat analizleri yapılmadan işin ihaleye
çıkarıldığı; maliyet artı yüzde 15 kârla iş
yapılarak, her kalemde büyük suiistimaller bulunduğu; Vakıf
İnşaata, işe başlamada 25 milyar avans ve 3 hakediş
karşılığında 12 milyar da istihkak ödendiği
halde, bu ödemeleri karşılayacak imalatların
yapılmadığı; 1994 tarihinde bitmesi gereken işin 1995
tarihine ertelendiği tespit edilmiştir. Usulsüz harcamalar
yapıldığı, sahte belgelerle, kalemlerle bazı firma ve
kişilere kazanç sağlandığı tespit edilmiştir.
Müktesebatı uymayan kişilerin Vakıf
İnşaat İdare Meclis üyeliğine getirilerek, bu restorasyon
işi için yetkili kılınması suiistimale çok açık
maliyet artı yüzde 15 kâr sistemi ile yolsuzluk kapıları
açılarak, muhterem zat Hoca Ahmet Yesevi'nin Türbesi onarımı
olan ve restorasyon işinde dahi yolsuzluk yapmadan çekinmeyen bu
kişilerin bu davranışları, dış ülkelerde,
kardeş ülke olsa dahi, Kazakistan nezdinde ülkemizin itibarını
zedelediği açıkça görünmektedir.
Hoca Ahmet Yesevi Türbesi kanunsuz harcamaları ve
keza açıkları milyarlarca lira olup, şantiye şefi
tarafından müteaddit yazılarla sorumlulara iletilmiş, 22.4.1995
tarihinde, Türkiye'den gelen vakfın yönetim kurulu başkanı ve
beraberindeki heyetin 1 385 dolar harcama yapılmasına rağmen, 5
000 dolar tahsilat makbuzu kesilip, 3 615 dolar şantiye kasasına
teslim edilmemiştir.
Yine, sorumsuzca, Hoca Ahmet Yesevi onarım ve
restorasyonu inşaat şantiyesinden, inşaat genel müdür
yardımcısı, toplam 10 000 dolar aldığı halde kapatılmadığı,
şantiye şefinin resmî yazılarıyla belirtilmiştir. Bu
yazılardan dolayı, şantiye şefi ve bazı kişiler
görevden alınarak, olaylar örtbas edilmek istenmektedir.
Şirketin yönetim kurulu başkanı ve
Vakıf İnşaat Genel Müdürü, keyfî uçak kiralayarak, şirketin
dolarlarını sorumsuzca harcayarak, şirket yönetim kurulu
kararlarına uyulmadan sorumsuzca yönetmiştir.
Vakıf İnşaata, lüzumlu
olmadığı halde, nerede kullanıldığı belli
olmayan çok miktarda malzeme alınmış; Beymen
Mağazasından alınan yaklaşık 126 milyonluk elbise,
Cafalı Mağazalarından alınan 50 milyonluk gömlek, kravat,
ayakkabı, diğer bir mağazadan alınan 200 milyonluk kol
saatleri, 72 milyonluk çanta bedelleri şirkete fatura edilip,
şirketin hesaplarına işlenmiştir.
Bu ve buna benzer usulsüzlük, sorumsuzluk,
umursamazlık ve yolsuzluk iddialarını araştırmak üzere
bir Meclis araştırması açılmasına zaruret vardır.
Gereğini Yüce Meclise arz ederiz.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusunda
öngörüşme, sırasında yapılacaktır.
Üçüncü bir araştırma önergesi vardır.
Bu üçüncü önerge, 500 kelimeden fazla olduğu için,
İçtüzük gereğince özetini okutuyoruz.
3. Kütahya Milletvekili Emin Karaa ve 22
arkadaşının, Kütahya Manyezit İşletmeleri
A.Ş.nin (KÜMAŞ) özelleştirilmesi sırasında
yapıldığı iddia edilen usulsüzlük ve yolsuzluk
iddialarının araştırılarak meydana gelen devlet
kayıplarını belirlemek amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/98)
(1)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Kütahya Manyezit İşletmeleri A.Ş.
24.10.1972 tarihinde Etibankın öncülüğünde 54 girişimci
tarafından, manyezitin hem cevher olarak ihraç edilmesinden doğan
kayıpları önlemek ve refrakter malzemede ithal ikamesi sağlamak
amacıyla kurulmuştur.
1983 yılında 2929 sayılı Kanunla
Türkiye Çimento ve Toprak Sanayii T.A.Ş. nin bağlı
ortaklığı haline getirilmiş, 233 sayılı KHK ile
de bu statüsünü korumuştur.
KÜMAŞ, 1994 yılında 835 497 084 lira kâr
etmiş, yine, 1994 yılında, alıcı fiyatlarıyla
gayri safî millî hasılaya katkısı 840 133 000 000 lira
olmuştur. Bu haliyle KÜMAŞ, İstanbul Sanayi Odasının
1994 yılı Türkiye'nin 500 büyük sanayi kuruluşu
araştırmasında 273 üncü sırada yer almıştır.
Şirkette üretim ve malî yapı
bakımından olumlu gelişmeler gözlenmesine, bilançonun kâr ile
kapanmasına rağmen, özelleştirme kapsamına
alındığı 1992 yılından 1994 yılına
kadar hiçbir yatırım yapılmamış; ancak, her nedense,
özelleştirilmesinden bir yıl önce hızlı bir
yatırım faaliyetine girilmiş ve Yüksek Planlama Kurulunun
3.6.1994 tarih ve 94/18 sayılı kararı gereğince
şirkete 50 milyon ABD doları tutarında (sermaye
artırımı nedeniyle) kaynak aktarılmıştır.
KÜMAŞ dahil, ülkemizdeki özelleştirme
uygulamalarında dikkat çeken nokta; özelleştirmenin amacı olarak
gösterilen, zarar eden KİT'lerin satılması hiçbir şekilde
gerçekleştirilmemiştir. Uygulamada yapılan, zarar eden
KİT'lerin önce devlet olanaklarıyla kâra geçirilip daha sonra
satılmasıdır.
Meclis araştırma önergemizin esası da,
KÜMAŞ'ın özelleştirilmesi aşamasında yapılan
bazı işlemlerle devletin zarara uğratıldığı,
hukuka aykırı uygulamalar yapıldığı yolunda ciddî
bulgulara dayanan tespitlerimizdir.
KÜMAŞ'ın özelleştirilmesinden önce
yapılan değer tespitinde, tesislerin değeri, yine KÜMAŞ'a
ait olan; fakat, çoğu müteahhitler tarafından işletilen 12
madenin işletme hakları hariç, 99 531 000 dolar olarak
belirlenmiştir. Üstelik, değer tespiti yapan firma, tespit edilen
değere dahil olmayan maden işletme haklarının ayrıca
pazarlık konusu yapılması gerektiğini belirtmiştir.
Oysa, ihale, bu madenlerin işletme haklarını da kapsayacak
biçimde ve belirtilen hususlar dikkate alınmadan 108 milyon dolara
yapılarak devlet zarara uğratılmıştır. Kural olarak,
özelleştirme, rayiç bedel, bu bulunamazsa, gerçeğe en yakın
bedel üzerinden yapılmalıdır. Aksi takdirde,
satışın yapılmaması gerekirdi.
5.9.1995 tarihinde yapılan ihaleyi Esbankın
sahip olduğu Zeytinoğlu Grubu aldı ve KÜMAŞ 108 milyon
dolara bu gruba satıldı. İhale şartnamesine göre, ihale
bedelinin (108 milyon dolar) yarısı peşin (54 milyon dolar)
diğer yarısı ise bir yıl sonra ödenecekti.
Özelleştirildiği günlerde, KÜMAŞ'ın
kamu bankalarında yaklaşık 40 milyon dolara yakın nakit
parası vardı. Bu para, ihale bedelinin peşinatı olan 54
milyon doların Özelleştirme İdaresine ödeneceği,
28.9.1995'ten bir gün önce; yani, 27.9.1995 tarihinde KÜMAŞ Genel Müdürü
Burhanettin Özdemir'in emriyle kamu bankalarından çekilerek,
KÜMAŞ'ın yeni sahibi Zeytinoğlu Grubuna ait Esbanka yatırılıyor.
Ertesi gün, ihale bedelinin ilk taksiti (54 milyon) dolar Zeytinoğlu Grubu
tarafından Özelleştirme İdaresine ödeniyor.
Burada açıkça görülüyor ki, KÜMAŞ devlet
parasıyla özelleştirilmiştir. Bu şekilde, hem devlet zarara
uğratılmış hem de açıkça bir görev suiistimali
gerçekleştirilmiştir.
Kütahya Manyezit işletmeleri A.Ş'nin
özelleştirilmesi aşamasında, yukarıda ortaya konulan
bulguların araştırılması amacıyla Anayasanın
98 inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci
maddeleri gereğince bir Meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
3.7.1996
1. Emin Karaa (Kütahya)
2. Bekir
Yurdagül (Kocaeli)
3. M. Cevdet
Selvi (İstanbul)
4. Hasan Gülay (Manisa)
5. Hikmet
Uluğbay (Ankara)
6. Mustafa
Güven Karahan (Balıkesir)
7. Veli Aksoy (İzmir)
8. Yüksel Aksu (Bursa)
9. Nami
Çağan (İstanbul)
10. Fevzi Aytekin (Tekirdağ)
11. M. Hadi Dilekçi (Kastamonu)
12. A. Ziya Aktaş (İstanbul)
13. Necati Albay (Eskişehir)
14. A. Turan Bilge (Konya)
15. Mehmet Büyükyılmaz (Adana)
16. Bayram Fırat Dayanıklı
(Tekirdağ)
17. Mustafa İlimen (Edirne)
18. Ahmet Piriştina (İzmir)
19. Mehmet Tahir Köse (İstanbul)
20. Şükrü Sina Gürel (İzmir)
21. Mustafa Yılmaz (Gaziantep)
22. Halil Çalık (Kocaeli)
23. Müjdat Koç (Ordu)
BAŞKAN Meclis araştırması
önergesinin özeti bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusunda
öngörüşme, sırasında yapılacaktır.
BAŞKAN Başbakanlığın genel
görüşme istemiyle verilmiş iki ayrı tezkeresi vardır;
okutuyorum:
B) TEZKERELER
VE ÖNERGELER (Devam)
19.
Olağanüstü halin ve Çokuluslu Güçün görev süresinin uzatılması
konusunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde nihaî karara bağlanmasından
önce, Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilen siyasî partilerin
temsilcilerinden oluşturulacak bir komisyonun kurulması ve adı
geçen komisyonun bir an evvel oluşturularak çalışmaların
yapılması için gerekli çağrının yapılmasına
ve bu konunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde 23.7.1996 tarihinden önce birer
genel görüşmede ele alınması taleplerine ilişkin
Başbakanlık tezkereleri ile Başkanlığın bu
konulara ilişkin cevabî yazısı (3/398)
15.7.1996
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının 18.6.1996 tarihli ve 436
sayılı kararı ile olağanüstü halin 31.7.1996 günü saat
17.00'ye kadar uzatılmasına karar verilmiştir.
Önümüzdeki günlerde bu konuyla ilgili yeniden bir karar
alınması söz konusudur. Bu konunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde
nihaî karara bağlanmasından önce, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
temsil edilen siyasî partilerin temsilcilerinden oluşturulacak bir
komisyonda, bu konu hakkında etraflıca bilgi elde edilebilmesi için;
İçişleri Bakanlığı ve güvenlik kuvvetleri
yetkililerinden etraflıca bilgi alınarak, nasıl bir sonuca
gidilmesinin uygun olacağı hakkında bir teklif
oluşturulmasının yararlı olacağı
kanısındayız.
Partilerimiz ve Yüce Meclisin, çözümün
oluşmasında yardımcı olmasının; gerek
Parlamentomuz gerekse çoğulcu demokrasi açısından faydalar
getireceğine inanıyoruz.
Konunun, 23.7.1996 tarihinde Genelkurmay
Başkanlığının Hükümetimize vereceği brifingten ve
25.7.1996 günü toplanacak olan Millî Güvenlik Kurulundan önce, siyasî parti temsilcilerimizden
oluşacak komisyonda ele alınması ve bir görüş
oluşması, Hükümetimizin alacağı karara ve Türkiye Büyük
Millet Meclisine sunacağı karar teklifine ışık
tutacaktır.
Bu inançla;
1. Adı geçen komisyonun bir an evvel
oluşturularak, çalışmaların yapılması için
gerekli çağrının yapılması,
2. Bu konunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde 23.7.1996
tarihinden önce bir genel görüşmede ele alınması,
için yardımlarınızı
saygılarımla arz ederim.
Prof.
Dr. Necmettin Erbakan
Başbakan
BAŞKAN Diğer tezkereyi okutuyorum:
15.7.1996
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının 18.6.1996 tarihli ve 435
sayılı kararı ile Çokuluslu Güç'ün görev süresinin 31.7.1996
günü saat 17.00'ye kadar uzatılmasına karar verilmiştir.
Önümüzdeki günlerde bu konuyla ilgili yeniden bir karar
alınması söz konusudur. Bu konunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
nihaî karara bağlanmasından önce, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
temsil edilen siyasî partilerin temsilcilerinden oluşturulacak bir
komisyonda, bu konu hakkında etraflıca bilgi elde edilebilmesi için,
Genelkurmay Başkanlığı ile Dışişleri
Bakanlığı yetkilileri ve diğer tarafı teşkil eden
ülkelerden Amerika Birleşik Devletleri Elçiliği ve temsilcilerinden
etraflıca bilgi alınarak, nasıl bir sonuca gidilmesinin uygun
olacağı hakkında bir teklif oluşturulmasının
yararlı olacağı kanısındayız.
Partilerimiz ve Yüce Meclisin, çözümün
oluşmasında yardımcı olmasının, gerek
Parlamentomuz gerekse çoğulcu demokrasi açısından faydalar
getireceğine inanıyoruz.
Konunun, 23.7.1996 tarihinde Genelkurmay
Başkanlığının Hükümetimize vereceği brifingten ve
25.7.1996 günü toplanacak olan Millî Güvenlik Kurulundan önce, siyasî parti
temsilcilerimizden oluşacak komisyonda ele alınması ve bir
görüş oluşması, Hükümetimizin alacağı karara ve
Türkiye Büyük Millet Meclisine sunacağı karar teklifine
ışık tutacaktır.
Bu inançla;
1. Adı geçen komisyonun bir an evvel
oluşturularak çalışmaların yapılması için gerekli
çağrının yapılması,
2. Bu konunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinde,
23.7.1996 tarihinden önce, bir gizli oturumda ele alınması,
için yardımlarınızı
saygılarımla arz ederim.
Prof.
Dr. Necmettin Erbakan
Başbakan
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bu
istemlerden biri, olağanüstü hal konusunda bir genel görüşme
açılmasına; diğeri ise, Çokuluslu Güç konusunda bir kapalı
oturum yapılmasına dairdir.
Başkanlığımız, her iki istemi
de birer genel görüşme önerisi olarak değerlendirmiş ve bu
hususu yazılı olarak Başbakanlığa da bildirmiştir.
Şimdi, Başkanlığımızca,
Başbakanlığa gönderilen cevabî yazıyı bilgilerinize
sunacağım:
17
Temmuz 1996
"Başbakanlığa
İlgi: a) 15.7.1996 tarihli ve 01-51/01662
sayılı,
b) 15.7. 1996
tarihli ve 01-51/01663 sayılı,
yazılarınız.
İlgi yazılarınızla, Başkanlığımızdan
iki istemde bulunulmaktadır.
Bunlardan birincisi; bazı illerimizde uygulanmakta
olan olağanüstü halin süresinin ve ülkemizde
konuşlandırılan Çokuluslu Güç'ün görev süresinin Türkiye Büyük
Millet Meclisinde nihaî karara bağlanmasından önce, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde temsil edilen siyasî partilerin temsilcilerinden (2) komisyon
oluşturularak, bu konularda nasıl sonuca gidilmesinin uygun
olacağına dair birer teklif veya görüş
oluşturulmasıdır.
İkincisi ise; olağanüstü hal konusunun Türkiye
Büyük Millet Meclisinde 23.7.1996 tarihinden önce bir genel görüşmede ele
alınması, ayrıca, Çokuluslu Güç'ün görev süresi konusunun da,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde 23.7.1996 tarihinden önce bir gizli oturumda
ele alınmasıdır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi ile
Başkanlığımızın görevleri ve hangi konularda
hangi komisyonların ne şekilde kurulabileceği Anayasa,
İçtüzük ve bazı kanunlarda açık ve kesin olarak hükme
bağlanmış bulunmaktadır.
Bu komisyonlar dışında bir komisyonun
oluşturularak görev verilmesine dair isteminizin
Başkanlığımızca karşılanması mümkün
değildir.
İkinci isteminiz konusu olan genel
görüşmelerin yapılabilmesi ise, ilgi yazılarınız,
İçtüzüğün 102 nci maddesine göre Hükümetçe verilmiş genel
görüşme önergeleri olarak değerlendirilmek suretiyle mümkün hale
getirilmiştir.
Diğer taraftan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunda yapılacak kapalı oturumlar İçtüzüğün 70 inci
maddesinde düzenlenmiştir. Kapalı oturum istemlerinin işleme
konulabilmesi için de, bu istemin; İçtüzüğün 49 uncu maddesine göre
düzenlenen gündemde bulunan belli bir konu için veya İçtüzüğün 59/2
fıkrasına göre bir görüşme için yapılmış
olması gerekmektedir. Bu istem, sırası geldiğinde, Genel
Kurulda usulünce değerlendirilecektir.
Bilgilerinizi rica ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Korkmazcan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Vekili"
Genel görüşme önergelerinin görüşülmesine
dair, Refah Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre
verilmiş önerisi vardır; önce, okutup işleme alacağım,
sonra da oylarınıza sunacağım:
V.
ÖNERİLER
A) SİYASÎ PARTİ GRUBU
ÖNERİLERİ
1. Hükümet adına Başbakan
Necmettin Erbakanın, Çokuluslu Güç ve olağanüstü hal konusundaki
genel görüşme önergelerinin öngörüşmelerinin; görüşme gün,
gündemdeki yeri ve çalışma süresine ilişkin RP Grubu önerisi
17.7.1996
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 17.7.1996 Çarşamba
günü yaptığı toplantıda, siyasî parti grupları
arasında oybirliği sağlanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Oğuzhan
Asiltürk
RP
Grup Başkanvekili
Öneri:
Genel Kurulun bugünkü birleşiminde okunmuş
bulunan, Hükümet adına Başbakan Necmettin Erbakan'ın, Çokuluslu
Güç ve olağanüstü hal konusundaki genel görüşme önergelerinin,
öngörüşmelerinin, Genel Kurulun 17.7.1996 Çarşamba; yani, bugünkü
birleşiminde gündemin "Seçimler" bölümünden sonra ve diğer
bütün işlerden önce yapılması ve çalışma süresinin,
görüşmelerin bitimine kadar uzatılması önerilmiştir.
MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu)
Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN Öneri aleyhinde, Kastamonu Milletvekili
Murat Başesgioğlu ile Trabzon Milletvekili Hikmet Sami Türk söz
istemiş bulunmaktadırlar.
NİHAT MATKAP (Hatay) Sayın Başkan, ben
de, daha önce, yazılı istemde bulunmuştum; gelmedi mi yoksa?
BAŞKAN Sayın Matkap, bu öneri gündemde
yerini aldığı anda istemde bulunulması zorunluluğu var
ve ancak iki arkadaşıma söz verebiliyorum. Genel görüşmeyle
ilgili kısımda, tekrar, bu konudaki görüşlerinizi ifade edebilme
imkânınız olacaktır.
NİHAT MATKAP (Hatay) Sayın Başkan
kısa bir şey söylemek istiyorum:
Sayın Başkan, geçen günkü oturumu Sayın
Uluç Gürkan Bey yönetiyordu, ben, yine, grup önerisinin Genel Kurulun bilgisine
sunulmasını takiben söz istemiştim. Sayın Gürkan da
"daha önce bana yazılı başvurular geldi, bu nedenle size
söz veremeyeceğim" dedi. Ben de, bugün, bu ihtimali göz önünde
bulundurarak, daha önceden istemde bulundum. Şimdi de bu mazeret
çıktı karşımıza.
Takdirinize sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Gruplar olarak aranızda anlaşabilirsiniz,
ben, şu anda, kayıtları, buradan, kürsüden tespit ettiriyorum.
Arkadaşların bana gönderdiği pusula budur. Sizin
yazılı öneriniz gibi, diğer arkadaşlarımız da
daha önce talepte bulundular; onları da işleme koymadım.
NİHAT MATKAP (Hatay) Peki, Sayın
Başkan, ben yazılı talebimi gönderdim; ama, okunduktan sonra da,
siz işleme alabilirsiniz kabul ediyorum. Nasıl yapacağız?..
Ben, yöntem olarak...
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
İçtüzüğün söz sırasıyla ilgili hükmü açıktır. Bir
konunun görüşüleceği belli olduğu tarihten itibaren, saatten
itibaren söz sırası alma imkânı var...
AYDIN GÜVEN GÜRKAN (İzmir) Hiç iade edilmiş
mi acaba?
BAŞKAN Hayır, başvuruyu iade etmedim;
çünkü, diğer arkadaşların da başvuruları oldu; ama, bu
hususu kendilerine de hatırlattım.
AYDIN GÜVEN GÜRKAN (İzmir) Olmaz ki...
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım, ben,
bu konunun görüşülmesine bugünkü birleşimde sıra gelip
gelmeyeceğini dahi biliyor durumda değilim. Bundan önce
başladığımız bir görüşme safahatı var. Şu
anda sıra gelmiştir; söz kaydı burada yapılıyor.
Mesela, şu anda önerinin lehinde söz isteyen herhangi bir
arkadaşımız yok. Şu anda bakacağım ve ona göre
belirleyeceğim.
Önerinin lehinde söz isteyen var mı efendim?
Sayın Kapusuz ve Sayın Ali Rıza Gönül.
Önerinin lehinde, Sayın Salih Kapusuz; buyurun.
(RP ve DYP sıralarından alkışlar)
Sayın Kapusuz, konuşma süreniz 10
dakikadır.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
54 üncü Hükümetimizin Türkiye Büyük Millet Meclisinden
yapmış olduğu genel görüşme talebiyle ilgili, Refah Partisi
Grubu olarak, bugün Danışma Kurulunu toplantıya istedik.
Değerli parti grup temsilcileriyle yapmış olduğumuz
Danışma Kurulunda bir karara varamadık. Onun için, Türkiye'nin,
bu, en ciddî ve en önemli meselelerinden bir tanesi olan olağanüstü hal ve
Çekiç Güç ile ilgili Başbakanlık tezkeresiyle ilgili
görüşmelerle alakalı olarak, biz, grup önerisiyle huzurunuza geldik.
Talebimiz, biraz önce de yukarıdan okunduğu gibi, açık ve
nettir. Yüce Kurul, bu görüşmeler yapıldıktan sonra, Anayasa
Mahkemesinin kararından çıkacak sonuca göre, olağanüstü hal ve
Çekiç Güç'ün aybaşına kadar uzatılması kararını
almıştı. Yeni kurulmuş bir Hükümet, yaklaşık
onbeş gün içerisinde bütün çalışmalarını yapacak,
Genel Kurulun huzuruna gelecek ve bu konuyla ilgili Genel Kurulun kanaatini
-daha önceki uygulamalarda olduğu gibi değil- sadece
alınmış olan tavsiye kararıyla gelip -kabul veyahut da ret
oylaması şeklinde değil- Yüce Parlamentoda yeni bir dönem olarak
kabul ettiğimiz, uygulamaların en önemlilerinden bir tanesi olarak
kabul ettiğimiz bu genel görüşmeyle, Yüce Heyetin, Türkiye ve dünya
kamuoyuna görüşlerini açık ve net bir şekilde takdim etmelerini,
daha sonra, yetkililerin, Hükümete vereceği brifing; ki, biraz önce
Başbakanlığın yazısı okundu, ayın 23'ünde bu
konuyla ilgili bir brifing alacaklarmış, arkasından, 25' inde de
Millî Güvenlik Kurulu toplantısı var; işte, bunlardan önce, Yüce
Heyetinize, Hükümetimiz, genel görüşme talebinde bulunmuştur. Belki,
bunu, bazı arkadaşlarımız, gelip "çok aceleye
getirdiniz, birazcık mühlet verilseydi, bugün değil yarın
görüşülseydi" gibi birtakım yaklaşımlarda
bulunabilirler; ancak, huzurlarınızda şunu takdim etmek isterim:
Malumunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisi, bir ay ilave çalışma süresi
almıştır; yani, bu ayın sonu itibariyle Meclisin tatile
girmesi kararı alınmıştır. Dolayısıyla,
önümüzde, mesai olarak, çalışma günlerimiz olarak, bu hafta sadece
perşembe günü, önümüzdeki hafta itibariyle de üç günlük bir
çalışma var. Bu pazar günü de bir siyasî partimizin büyük kongresi yapılacak.
Böyle sıkışık bir dönemde,
Parlamentoya, tekrar, ilave çalışma süresi falan talep etmeksizin,
İçtüzükte yer alan, genel görüşmeyle alakalı olarak,
öngörüşmelerden sonra iki gün geçmesi gibi bir kaidenin de
varlığı hepimiz tarafından bilindiğinden
dolayıdır ki, biz, bugün, bu genel görüşmelerin
öngörüşmelerinin yapılmasının uygun
olacağını, pazartesi günü de -şayet, Genel Kurul bu
görüşmeye karar verirse- bu ciddî meseleyi, tekrar, o gün, gizli oturum
olarak -şayet, Genel Kurul ona da karar verecek olursa- müzakere etsin;
belli olan görüşlerini -belki, arkadaşlarımız
"herkesin görüşü bellidir" diyorlar- bir daha ortaya yere
koysunlar; ancak, bir siyasî partimizin genel başkanına ve özellikle
kendi arzularıyla da birtakım bilgiler alma ihtiyacı duyduğu
vakıası, hepimiz tarafından biliniyor.
Dolayısıyla, işbaşına yeni
gelmiş olan bir Hükümet, bir Kabine, elbette, devletten bütün bilgileri
aldıktan sonra, Genel Kurulun da, bu alandaki görüşünü alarak, bu
doğrultudaki kanaatlerinden kendisi istifade etmek kaydıyla, ne
yapacaktır; bu konuyla ilgili teklifini Genel Kurulun huzuruna
getirecektir.
O halde, bizim bu teklifimize, kanaatimiz odur ki,
Türkiye Büyük Millet Meclisindeki bütün milletvekili
arkadaşlarımızın, böyle ciddî bir konuyu açık ve net
olarak orta yere koymasında ve Hükümetin üzerinde, sistem gereği var
olan; ama, bugüne kadar, uygulamalarda, maalesef istenildiği gibi olmayan,
Parlamentonun ağırlığını, hem iç hem de
dış çevreler açısından orta yere koyabilip gösterme
doğrultusunda ne yapmalıyız? Bu görüşmelere Parlamento
olarak sıcak bakmalıyız, kabul etmeliyiz; ayrıca da memnun
olmalıyız.
Bizim kanaatimiz, bu konuyla ilgili bugün
öngörüşmeler yapılsın, arkasından -kabul edildiği
takdirde- pazartesi günü esas görüşme yapılsın ve bu konuda -son
bir defa daha demeyeceğim- Parlamento, görüşünü bir daha orta yere
koysun. Bundan dolayı hiç kimsenin rahatsız olacağı bir
olay söz konusu değildir.
O halde, Parlamentoda, böyle ciddî bir meselenin
görüşülmesi doğrultusundaki taleplere sizlerin de müspet oy
vereceğini ümit ediyor; hepinize saygılar sunuyorum. (RP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kapusuz.
Şimdi, önerinin aleyhinde, Sayın Murat
Başesgioğlu; buyurun. (ANAP sıralarından
alkışlar)
Konuşma süreniz 10 dakikadır Sayın
Başesgioğlu.
MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Refah Partisi Grubunun
önerisi üzerinde görüşlerimi arz etmek üzere söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, biraz evvel Başkanlıkça
okunan iki Hükümet tezkeresini birlikte dinledik. Bu iki tezkerede Hükümet
özetle şöyle diyor: 31 Temmuz 1996 tarihi itibariyle, gerek
olağanüstü hal gerekse Çokuluslu Güç'ün görev süresi bitmektedir;
dolayısıyla, yeni bir karar alınması gerekmektedir. Bu
nedenle Yüce Meclise müracaat ediyor ve "öncelikle bir komisyon kurulsun;
bu komisyon, siyasî parti temsilcilerinden oluşsun ve olağanüstü hal
için, İçişleri Bakanlığı ve güvenlik güçleri
yetkilileriyle görüşsün; Çokuluslu Güç için ise, Dışişleri
Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı ve Amerika
Birleşik Devletleri Elçiliği ve temsilciliğiyle görüşsün,
etraflıca bilgi alışverişinde bulunsun ve bir teklif
oluşturulsun" diyor. Bunun akabinde, olağanüstü hal için bir
genel görüşme talebi var; Çokuluslu Güç için de gizli oturum talebi var.
Hükümetin, Meclisimizden istediği iki talebin özeti bu değerli
arkadaşlar.
Şimdi, bu iki talebe, hem Anayasa
açısından hem İçtüzük açısından hem de siyasî
teamüller açısından baktığımız zaman, bunu,
hiçbir yerde tavsif etmemiz, kabul etmemiz mümkün değil.
Ülke kaynaklarının geliştirilmesi
konusunda da, Hükümet, yine böyle bir yola başvurdu.
Şunu kesinlikle bilmemiz gerekir ki,
Anayasanın benimsediği sistem, parlamenter sistemdir.
İktidar-muhalefet ikilemi üzerine kurulmuş bir siyasal
yapımız vardır. Bu siyasal yapıyı çeşitli fiilî
dayatmalarla aşmak, hiç kimsenin hakkı değildir, hiç kimse de,
bunda, başarılı olamaz. Parlamenter sistemi, bu anayasal sistemi
hep birlikte devam ettireceğiz.
Sayın Erbakan, çeşitli
konuşmalarında, Birinci Meclisi örnek göstererek "Birinci Meclis
Hükümeti gibi çalışalım" ifadesinde bulunmuştur.
Birinci Meclis Hükümetinin şartları ile bugünün şartları
arasında çok farklılık vardır. Dün, yine buradan ifade
edildi; Birinci Meclis Hükümetinde, Meclis başkanı,
başbakandır. Dolayısıyla, dün, burada, bir
arkadaşımızın ifade ettiği gibi, eğer bu ilkeyi
benimsiyorsa Sayın Erbakan, derhal istifasını vermek
zorundadır. Yine, bakanlar, Meclis içerisinden
çıkmıştır. Yani, Birinci Meclis Hükümetinin kendine yarar
taraflarını alıp diğer taraflarını görmezlikten
gelmek, mümkün olmaz. Bu konuda da çifte standart içerisinde bulunmamamız
lazım.
Değerli arkadaşlarım,
değineceğim diğer bir konu, genel görüşme müessesesiyle
ilgilidir. Hükümetin, Meclis Başkanlığına yazılı
müracaatta bulunarak istediği talepleri genel görüşme müessesesi
içerisinde tavsif etmek mümkün değil. Ne istiyor Hükümet? Öncelikle bir
komisyon kurulmasını istiyor. Genel görüşme müessesesi
içerisinde, bu şekilde bir komisyon kurulması söz konusu değil.
Nitekim, Meclis Başkanlığı, çok haklı ve yerinde
olarak, Sayın Başbakanın bu talebini reddetmiştir. Bu talep
reddedildikten sonra, bu yazılı istem içerisinde geriye kalan
bölümleri de bir genel görüşme önergesi olarak kabul etmek mümkün
değildir. Bizim kanaatimize göre, Meclis
Başkanlığının bu iki talebi de reddedip, işleme
koymaması gerekirdi; ama, Sayın Başkanlık bu şekilde
bir takdirde bulunmuştur ve prosedür buna göre yürümektedir.
Değerli arkadaşlarım, şimdi,
Hükümet olarak belli bir sorumluluk alanınız var; yasama
meclislerinin de belli bir sorumluluk alanı var; yani, "kuvvetler
ayrılığı" dediğimiz bir ilkeyi benimsemişiz.
Siz, Hükümetin, yani icranın yapacağı herhangi bir konuyu
Meclise gördüremezsiniz. Bu önergelerle yapmak istediğiniz budur.
Olağanüstü halde, Çekiç Güç'te, bugüne kadar gelmiş geçmiş
cumhuriyet hükümetlerinin tavrı bellidir; hükümet, tavrını,
iradesini oluşturur ve gelir Meclisin huzuruna "ben, hükümet olarak,
Çekiç Güç'ü kaldırıyorum, olağanastü hali
kaldırıyorum" veyahut "süresini şu kadar
uzatıyorum" der ve burada siyasî partilerimiz görüşlerini ifade
ederler; yapılan oylama neticesi, Meclisin iradesi belli olur. Şimdi,
54 üncü Hükümet bunu yapmıyor, yapması gereken bu lazimeyi Meclise
yaptırıyor. Bunu yaptıramazsınız; buna
hakkınız yok.
Bunun altındaki gerekçe çok açık. Refah
Partisi, bugüne kadar, olağanüstü hal ve Çokuluslu Güç'ün görev süresinin
uzatılmasıyla ilgili tavrını çeşitli oylamalarda
ortaya koymuştur. Ha, bugün, Hükümet olmalarından dolayı bir
çark zarureti doğduysa, bu çark etmeyi, bu (u) dönüşünü de çok
açık ve net şekilde, hem Meclisin huzurunda hem de kamuoyunda yapmak
zorundadırlar. (ANAP sıralarından "ondan
kaçıyorlar" sesleri, alkışlar)
Değerli milletvekilleri, sadece bunda değil,
biz, Anamuhalefet Partisi olarak, kurulmuş olan 54 üncü Cumhuriyet
Hükümetine yardımcı olmayı isteriz. Hükümetin kuruluşundaki
ahlakî zafiyet konusundaki çekincelerimiz devam eder, bunu her platformda
söyleriz. Bu çekincelere rağmen, 54 üncü Hükümete bilgimizi, birikimimizi,
devlet tecrübemizi aktarmayı bir görev sayarız; ama, biz de,
başta Sayın Erbakan olmak üzere, Hükümetten ve Refah Partisinden,
Türk kamuoyunda ve Meclisimiz huzurunda netlik ve açıklık bekliyoruz.
Mesela, kaynakların araştırılması konusunda,
eğer, Anavatan Partisinin bilgisine, birikimine ihtiyaç duyduysanız;
bunu, çok açık şekilde, bize, burada izah ediniz; yoksa, hem, efendim,
biz, kaynakları biliyoruz hem de sizinle burada görüşmek istiyoruz
deyip, birbiriyle çelişen iki konuyu, Meclisi burada hafife alır bir
şekilde ifade edemezsiniz.
Yine, bu konuda da, Refah Partisi olarak, biz,
muhalefette söylediğimiz söylemlerden vazgeçtik; ama, bu konuyu
tabanımıza anlatmakta zorluk çekiyoruz deyip, açıkyüreklilikle
Meclisin huzuruna gelirseniz, yine burada muhalefet partileri size
yardımcı olur; ama, komisyon kurarak -Mecliste bugüne kadar hiç olmamış,
teamülü yok- gizli oturumların arkasına sığınarak bu
şekilde bundan kurtulamazsınız.
ALİ OĞUZ (İstanbul) Sen
anlamıyorsun!..
MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) Gizli
oturumlar, komisyonlar sizi kurtaramaz değerli Refah Partililer!
İktidar olmanın güçlüklerini ve riskini alacaksınız ve bu
riski de çok açık şekilde, net şekilde, Meclisimizin huzurunda,
kamuoyunun huzurunda ifade edeceksiniz.
Komisyonların, çeşitli devlet
kurumlarından bilgi alması konusunu da burada ifade etmekte güçlük
çekiyorum. Yani, Hükümet olarak siz, devlet yetkililerinden,
Dışişlerinden, Genelkurmay Başkanlığından
bilgi alamıyor musunuz? Hele hele, Amerika Birleşik Devletleri
Elçiliğinden ve temsilcilerinden bilgi almayı, onlarla Meclisin
komisyonlarını muhatap etmeyi nasıl
bağdaştırabiliyorsunuz?!
Burada Çekiç Güç konusu görüşülürken,
bağımsızlık iddialarıyla Meclisi inletiyordunuz!.. Ne
oldu sizin bu bağımsızlık iddialarınız,
ilkeleriniz, prensipleriniz?!. (ANAP sıralarından alkışlar)
Bir iktidar uğruna, yıllardır savunulan
inançların, yıllardır savunulan ilkelerin teker teker feda
edildiğini, Yüce Meclis ve Yüce Türk Milleti, çok büyük bir ilgi ve
alakayla takip etmektedir. Bu, sizin feda ettiğiniz ne ilk prensibiniz
olacak, ne son prensibiniz olacak. Bu mantıkla kurduğunuz hükümetin
devamını istediğiniz sürece, yıllardır
savunduğunuz ilkelerden, inançlardan teker teker fedakârlık
yapacaksınız, bunlardan vazgeçeceksiniz. Bunu, bütün millet, bütün
Meclis görecek.
Değerli arkadaşlarım, biz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Başesgioğlu,
konuşmanızı tamamlayın efendim. (RP sıralarından
"10 dakika daha" sesleri)
MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) Sayın
milletvekilleri, konuşmamızdan rahatsız olmayın; daha yeni
başladık, yeni ısınıyoruz; inşallah, sağ
olursak, burada daha çok 10 dakikalar konuşacağız.
Sözlerimi toparlamak istiyorum. Bu, takip
ettiğiniz ve devamında da ısrarlı olduğunuz,
Parlamentoyu, parlamenter sistemi aşındırma gayretlerinden
vazgeçiniz. Yol yakınken bu önergeyi geri çekiniz. Bu önergenin
görüşülmesinde, devamında ısrar etmek, hem parlamenter sisteme
fayda getirmez hem de iktidar partilerine fayda getirmez.
Anamuhalefet Partisi olarak, bir milletvekili olarak,
bu konuda sizleri ikaz etmeyi tekrar bir görev sayıyor; Yüce Meclise
saygılar sunuyorum. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Murat Başesgioğlu'na
teşekkür ediyorum.
Şimdi, önerge lehinde konuşmak üzere, söz
sırası, Sayın Ali Rıza Gönül'ün.
Buyurun Sayın Gönül. (DYP sıralarından
alkışlar)
Konuşma süreniz 10 dakikadır.
ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Şu ana kadar, öneri hakkında, bir lehte, bir
aleyhte olmak üzere, iki değerli arkadaşımız
görüşlerini ifade ettiler. Tabiî ki, ortaya konulan ve ifade edilen
görüşlerin haklılık yönü olduğu kadar,
katılmadığımız yönlerinin de olduğunu ifade etmek
istiyorum. (ANAP sıralarından "Bravo" sesleri)
31 Temmuz 1996 tarihi itibariyle, olağanüstü hal
uygulamasının ve Çokuluslu Güç'ün süresi, Meclisimizin vermiş
olduğu karar doğrultusunda, bitmiş olacaktır.
Burada, Sayın Başkanın ifade ettikleri
gibi, Hükümet tezkeresinde, komisyon kurulması, komisyonun
bilgilendirilmesi ve bilahara, bu komisyonun alacağı kararların,
Hükümetin ittihaz edeceği karara ışık tutması
yolundaki talebine katılmamız mümkün değildir. (ANAP
sıralarından "Bravo" sesleri)
YAŞAR OKUYAN (Yalova) Niye yazdı
Başbakan!..
ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) Çünkü, İçtüzük
hükümleri ve Anayasa hükümleri, böyle bir komisyonun oluşmasına imkân
vermemektedir.
A.MESUT YILMAZ (Rize) Başbakan bilmiyor mu
İçtüzüğü!..
ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) Şimdi, tabiî, bu
söylediğim sözlere "doğru, bravo" diyorsunuz da, biraz
sonra önergeye katıldığımızı ifade ettiğim
zaman da, bu "doğru" sözlerinizi unutmuş
olacaksınız.
Değerli arkadaşlarım, Hükümet, bu
tezkeresiyle bir genel görüşme açılmasını ve diğer
tezkeresiyle de bir gizli oturum talebinde bulunduğunu ifade etmektedir.
Değerli arkadaşımızın biraz
evvel bu kürsüden söylediği gibi, Hükümetin bu talebini, gelin, bu
sorumluluğu birlikte paylaşalım, bu sorumluluğun bir
payı bizim sırtımızda bir payı da muhalefet olarak
sizin sırtınızda olsun şeklinde yorumlamak, bence,
doğru değildir; çünkü, Hükümetin, yetki ve sorumluluk paylaşma
yolunda bir talebinin bu cümleler içerisinde yer aldığı iddiasına
ben katılmıyorum.
HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) Ya ne
için?..
ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) Ya ne diyor?..
Hükümetin ne dediğine bakmak için, onu izah etmek için, önce, genel
görüşmenin mahiyeti nedir, hangi şartlar içerisinde genel
görüşme istenir, ona bakmak lazım.
ZEKİ ÇAKAN (Bartın) Hükümetin
Başkanı bilmiyor mu bunu!..
ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) İzin verirseniz,
101 inci maddeyi okumak istiyorum: "Genel görüşme, toplum ve devlet
faaliyetlerini ilgilendiren belli bir konunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulunda görüşülmesidir" diyor. Olağanüstü hal ve
Çokuluslu Güç olayı, bu devletin, bu toplumun önemli meselelerinden
değil midir?.. Eğer, "değil" derseniz, Anavatan Grubu
olarak size sormak zorunda kalırım: Bu olağanüstü hal
uygulaması ve Çokuluslu Güç olayı doğru mudur değil
midir?.. Sizin iktidarınız döneminde de getirilmiş ve
uygulanmıştır. Eğer siz "bu, çok önemli bir mesele
değildir" diyorsanız, o zaman da ben buradan sorarım...
AHMET ALKAN (Konya) Yeni mi önemli oldu?!
ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) Derim ki: Siz niçin
bunu ihdas ettiniz ve bunca geçen yıldan beri de neden olumlu oy
kullandınız?..
BÜLENT AKARCALI (İstanbul)
Ortağınıza hitap edin!
ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) Şimdi, Sayın
Akarcalı, başkasına sormanız gereken bir soruyu bana
sormamanız lazım. Biraz evvel zaten Refah Partisi Grubu sözcüsü
arkadaşıma sordunuz...
YAŞAR OKUYAN (Yalova) Amerika'ya sorun.
ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) Ben, şimdi,
buradan şunu söylemek istiyorum: Hükümet, "gelin, bu sorumluluğu
birlikte paylaşalım, bu yetkiyi de beraber paylaşalım"
demiyor... (ANAP sıralarından "ne diyor" sesleri) Ne mi
diyor; evet, yazıyı okuduğunuz zaman, bu, kendiliğinden
çıkıyor.
YAŞAR OKUYAN (Yalova) Yazı burada.
ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) "Gelin, bu, bir
devlet meselesidir, toplumu ilgilendiren bir konudur; bu mesele, Yüce
Parlamentoda tartışılsın, bize ışık tutacak
bilgileri, önerileri önümüze koyun; biz, Hükümet olarak bundan
faydalanalım ve en doğru şekilde yetkimizi kullanalım ve
sorumluluğumuzu taşıyalım" diyor.
BÜLENT AKARCALI (İstanbul) Amerika'ya sorun.
HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon)
Geldiği zaman tartışılacak.
ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) Şimdi, bu
görüş ve talebin...
AHMET ALKAN (Konya) Niye Hükümet oldun o zaman?!
BAŞKAN Sayın Gönül, bir saniyenizi rica
ediyorum.
Şimdi, siz, bir gruba dönerek bazı sorular
yönelttiniz; onun cevabı mahiyetinde gördüğüm yerinden söz atmalara
ses çıkarmadım; ama, o sorunun cevabı zannediyorum verildi;
arkadaşlarımızın, hatibi sükûnetle dinlemelerini rica
ediyorum.
Buyurun Sayın Gönül.
ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) Değerli
milletvekilleri, genel görüşmenin mahiyeti budur, Hükümet tezkeresinin
muhtevası budur; Hükümetin -biraz evvel ifade ettiğim gibi- ne
sorumluluğu ne de yetkiyi paylaşma gibi bir talebi de yoktur. Ya ne
diyor?.. "Millî iradenin tezahür ettiği bu çatının
altında, devletimizi ve milletimizi ilgilendiren bu önemli konuda,
grupların, milletvekillerinin görüşleri ortaya konulsun, onlardan
faydalanacağımız yerler, yönler varsa, biz, faydalanmayı
düşünüyoruz, istiyoruz; bu nedenle bu konu
tartışılsın" diyor.
MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep)
Büyükelçilikten izin alınsın...
ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) Şimdi, bunun, bu
düşüncenin ve bu fikrin, parlamenter sistemi ne ölçüde menfi olarak
etkilediği ve zedelediği yolundaki biraz evvel konuşan grup
sözcüsü arkadaşımın iddiasını da anlamış
değilim.
ZEKİ ÇAKAN (Bartın) (u) dönüşüyle bu
çıkışı bulamazsınız...
(ANAP sıralarından "Anlamak için zekâ
gücünüz yetmiyor" sesi)
ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) Hamdolsun, o zekâ,
herhalde, sizin kadar en az bende de var; ama, anlamakta güçlük çeken ben
değilim; herhalde bazı arkadaşlarımız çekiyorlar.
BAŞKAN Karşılıklı
konuşmayalım efendim...
ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) Şimdi, bu taleple,
bu Parlamentoda, muhalefetin kale alınmaması veya muhalefet düşüncesi
ve fikrinin yok edilmesi gibi bir iddianın ortaya konulmasını da
anlamakta güçlük çekiyorum. Yani, parlamenter demokrasilerde, muhalefet ve
iktidar şüphesiz tartışacak, doğruyu bulacak. Bunun
sorumluluğu, şüphesiz, iktidar partisi ve partilerine düştüğü
kadar muhalefet partilerine de düşüyor diye düşünüyorum, öyle kabul
ediyorum ve devletin ve milletin iki önemli konusudur diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, uzatılır,
uzatılmaz; o, tabiî, günü geldiğinde burada
tartışılacaktır, gruplar ve milletvekili
arkadaşlarımız kendi görüşlerini ortaya koyacaklardır.
Eğer, bu ülke için, olağanüstü hal uygulamasının ve
Çokuluslu Güç'ün görev süresinin uzatılmasına karar verilirse, bugüne
kadar nasıl uzatıldı ve uygulandıysa, bundan sonra da öyle
olacaktır.
Doğru Yol Partisi Grubu olarak, genel görüşme
açılması ve gizli oturum...
HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) Milletten
neyi gizliyorsunuz?..
ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) ...yapılması
yolundaki Refah Partisi Grup önerisini destekliyoruz.
ZEKİ ÇAKAN (Bartın) Grup adına
konuşma, şahsın adına konuş.
ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) Kişisel olarak da
destekliyorum; Yüce Heyetinize onu da arz edeyim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP ve RP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Ali Rıza Gönül'e
teşekkür ediyorum.
Öneri aleyhinde son konuşmayı Hikmet Sami
Türk arkadaşımız yapacaktır.
Buyurun Sayın Türk. (DSP sıralarından
alkışlar)
Konuşma süreniz 10 dakikadır.
HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; artık, Hükümetin kendi yetki ve
görev alanı içinde olan; ama, doğrudan doğruya sorumluluk
üstlenmek istemediği her konu, bir genel görüşme istemiyle Meclisin
önüne getiriliyor. Ülke kaynaklarıyla ilgili dünkü genel görüşmeden
sonra, şimdi, sıra, kamuoyunda Çekiç Güç olarak bilinen Çokuluslu
Güç'ün görev süresi ile olağanüstü halin uzatılmasındadır.
Bilindiği gibi, işbaşındaki
Koalisyon Hükümetinin bir kanadı -Refah Partisi- şimdiye değin,
Çokuluslu Güç'ün varlığı ve olağanüstü hal rejimi
konularında izlenen politikalara hep karşı çıkan bir tutum
izlemiş, hatta, önceki hükümetlerde görev alan partileri, muhalefette ve
iktidarda farklı politikalar izledikleri için eleştirmiştir.
Öyle anlaşılıyor ki, şimdi, aynı noktaya, Refah
Partisi gelmiş bulunmaktadır. Genel görüşme isteminin amacı
da, bu politika değişikliğine gerekçe bulmaktır.
Genel görüşme, Anayasanın 98 inci maddesinde
"toplumu ve Devlet faaliyetlerini ilgilendiren belli bir konunun, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmesidir" biçiminde
tanımlanmıştır. Aynı tanım, İçtüzüğün
101 inci maddesinde de yer almaktadır. Bu geniş tanıma göre,
toplumu ve devlet faaliyetlerini ilgilendiren her konunun, genel görüşme
çerçevesinde ele alınabileceği düşünülebilir; ama, genel
görüşme, Anayasanın 98 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, hükümeti denetleme
yollarından biridir; İçtüzükte de denetim yolları arasında
düzenlenmiştir. 1924 Anayasasında yer almayan bu denetim yolu,
Meclisin denetim yetkilerini genişletmek üzere, 1961 Anayasasıyla
getirilmiş, 1982 Anayasasıyla da sürdürülmüştür.
Genel görüşme, bir denetim yolu olduğu
gerçeği göz önünde bulundurularak anlamlandırılmalı ve öyle
değerlendirilmelidir. Dolayısıyla, genel görüşme, bir
danışma yolu olarak kullanılmamalıdır. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulu bir danışma organı değil, bir
karar organıdır. Bir denetim yolunun, danışma yoluna
çevrilmesi, tam bir işlev, hatta, yetki saptırması anlamına
gelecektir.
Başbakan Sayın Erbakan'ın
imzasıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
gönderilen iki yazıda, sırasıyla, şu işlemlerin
yapılması istenmektedir.
1. Söz konusu konularda partilerarası bir komisyon
kurulması.
2. Çokuluslu Güç'le ilgili olanı gizli oturumda
yapılmak üzere, her iki konuda genel görüşme açılması.
Ancak, Hükümetin önerdiği takvime göre, her iki
işlemin de 23.7.1996 tarihinden önce yapılması gerekmektedir;
çünkü, 23.7.1996 günü, Genelkurmay Başkanlığının, her
iki konuda Hükümete brifing vermesi, 25.7.1996 günü, Millî Güvenlik Kurulunun
toplanması söz konusudur. Bu brifing ve toplantılarda sunulacak olan
bilgiler Meclisin elinde olmadıkça, burada yapılacak olan genel
görüşmeden ne fayda beklenmektedir?!
Kurulması önerilen komisyonun görüş
oluşturması da, bu tarihlerden önce tamamlanacaktır. Komisyon için
düşünülen çalışma programının önümüzdeki birkaç gün
içerisinde yürütülüp yürütülemeyeceği başlıbaşına bir
sorundur; ama, daha önemlisi, Meclisin var olan uzmanlık komisyonları
yanında, böyle bir ad hoc komisyona gerek olmadığıdır.
Genel Kurmay Başkanlığının
Hükümete vereceği brifing ve Millî Güvenlik Kurulunun her iki konuyu ele
almasından önce, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda genel
görüşme açılması ise, Anayasa ve İçtüzük hükümlerine tamamıyla
aykırıdır. Anayasada bu işlemler için öngörülen süreç
tersine çevrilmiş ve
ağırlaştırılmıştır; çünkü, Anayasa
uyarınca, daha önce Bakanlar Kuruluna görüş bildirmesi ve Yüce
Meclise karar tasarısı önermesi gereken organlar, Hükümetin önerdiği
takvimdeki sırada, sonraya bırakılmıştır.
Konuyu Çokuluslu Güç'ün görev süresinin
uzatılması ve olağanüstü hal bakımından ayrı
ayrı incelemekte yarar vardır. Anayasanın 92 nci maddesi
uyarınca, yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de
bulunmasına izin verme yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinindir.
İçtüzüğün 130 uncu maddesine göre ise, yabancı silahlı
kuvvetlerin Türkiye'de bulunmasına belli bir süre için, Bakanlar Kurulunun
istemi üzerine, Türkiye Büyük Millet Meclisince karar verilir. Yine,
Anayasanın 121 inci maddesi uyarınca, Meclis, Bakanlar Kurulunun
istemi üzerine, her defasında dört ayı geçmemek üzere,
olağanüstü hal süresini uzatabilir veya olağanüstü hali
kaldırabilir. İçtüzüğün 126 ncı maddesine göre de,
olağanüstü hal ile ilgili karar, Başbakanlık tezkeresiyle
Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sunulur. Olağanüstü halin
süresinin uzatılmasına, değiştirilmesine veya
olağanüstü halin kaldırılmasına dair Bakanlar Kurulu
istemleri de, bu maddedeki usul ve esaslara göre görüşülür ve karara
bağlanır. Bakanlar Kurulunun, bu konularda yararlanacağı
ilgili devlet birimleri yanında, bir anayasal danışma
organı da vardır; bu, Millî Güvenlik Kuruludur. Gerçekten,
Anayasanın 118 inci maddesine göre, Millî Güvenlik Kurulu, devletin, millî
güvenlik siyasetinin tayini, tespiti ve uygulanmasıyla ilgili
kararların alınması ve gerekli koordinasyonun
sağlanması konusundaki görüşlerini Bakanlar Kuruluna bildirir.
Bakanlar Kurulu, bu tavsiyelerden bir bölümünü öncelikle dikkate alır.
Görüldüğü gibi, Bakanlar Kurulu, konuyu, devletin
ilgili birimleriyle değerlendirdikten, bu arada anayasal danışma
organı konumundaki Millî Güvenlik Kurulunun görüşünü aldıktan
sonra, Çokuluslu Güç'ün görev süresi ve olağanüstü halin
uzatılması gerektiği sonucuna varırsa, bu yoldaki önerilerini,
birer Başbakanlık tezkeresiyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunmak zorundadır. Anayasa ve
İçtüzük uyarınca her iki konu, ancak bundan sonra Genel Kurulda ele
alınabilir. Böylece, her iki konu, zaten, Genel Kurulda karar için
görüşüleceğine göre, daha önce bir genel görüşme yapmanın
anlamı nedir? Hükümet, önce kendisinin yapması gereken
işlemleri, Meclise yüklemek istemektedir. Anayasa ve İçtüzük
gereğince Hükümet, kendi yetki ve sorumluluğunda olan işlemleri
kendisi yapmalı, Meclis de kendi yetkisinde olan konuları karara
bağlamalıdır. Hükümetin önerisi, anayasal sistemin tersine
çevrilmesine yöneliktir. Böyle bir genel görüşme
açıldığı takdirde, aynı konu, Genel Kurulda, en az iki
kez görüşülecektir. Genel görüşme açılıp açılmaması
konusunda yapılacak görüşmeyle, şu andaki konuşmaları
da hesaba katarsak, aynı konu, Genel Kurulda, en az üç birleşimde,
dört kez ele alınmış olacaktır. Bu uygulama, Meclis
çalışmalarındaki verimliliği azaltacak, Meclis gündeminin
normal akışını aksatacak, Meclisin yasama ve denetleme
işlevleri arasındaki dengeyi bozacaktır. Bu uygulama, bir
denetim yolu olan genel görüşmenin niteliğini
değiştirecektir; bu uygulama, Meclisin, yalnız yasama
işlevini değil, aynı zamanda denetim işlevini de
aksatacaktır. İşin ilginç yanı, Anayasa ve İçtüzük
hükümlerine aykırı, parlamenter sisteme aykırı bütün bu
işlemlerin, Refah Partisinin Çokuluslu Güç ve olağanüstü hal
konusunda, şimdiye değin izlediği politikayı, bir (u)
dönüşü olarak nitelenebilecek biçimde, değiştirme hazırlıklarını
örtmek ve gizlemek amacıyla yapılmasıdır.
REFİK ARAS (İstanbul) Doğru.
HİKMET SAMİ TÜRK (Devamla) O kadar ki,
şimdiye değin hiç yapılmadığı halde, Çokuluslu
Gücün görev süresi konusunun, gizli oturumda ele alınması önerisi de,
bu politika değişikliğinin açıklanamayacak devlet
sırlarından kaynaklandığı mesajının
kamuoyuna iletilmesi düşüncesine dayanmaktadır. Aslında, Refah
Partisinin bu yola gitmesine gerek yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Türk,
konuşmanızı, kısaca, tamamlayın efendim.
Buyurun.
HİKMET SAMİ TÜRK (Devamla) Eğer Refah
Partisi, şimdi, İktidar Partisi olarak bu noktaya gelmişse, bunu
açıkça söylemeli ve sorumluluk üstlenmekten kaçınmamalıdır.
Bunu yapmak yerine, birtakım tartışmalı uygulamalara
yönelmek, Anayasa ve İçtüzüğe, parlamenter sisteme aykırı
ve hangi açıdan bakılırsa bakılsın, son derece
sakıncalıdır.
Bu tür uygulamalara izin vermeyeceği
inancıyla Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (DSP, ANAP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Hikmet Sami Türk'e
teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, Sayın Altan Öymen'in
bir tezkeresi Başkanlığımıza ulaştı .
Sayın Öymen, hangi konuda,
Başkanlığın takip etmekte olduğu usul aleyhinde
görüş beyan edeceksiniz; önce, yerinizden, tespit edeyim efendim.
ALTAN ÖYMEN (İstanbul) Tezkerede belirttim
efendim.
Bu konuda görüşmeye yer olup
olmadığı hususunda, 63 üncü maddeye göre söz istiyorum ve sizi,
Meclisimizin çalışma usullerine davet etmek istiyorum. Sebebi de
belli: Bu konunun görüşülmesi de zaitti, şimdi oylanması daha da
mümkün olmayacak bir şeydir. Oylamaya geçemezsiniz; onu arz etmek
istiyorum.
BAŞKAN Sayın Öymen, teşekkür ederim.
Görüşünüzü aldım,
Başkanlığın tutumu hakkında ben de bir açıklama
yapma ihtiyacındayım.
ALTAN ÖYMEN (İstanbul) Benim söz hakkım
baki, değil mi efendim?
BAŞKAN Zannediyorum bu konuda size söz
veremeyeceğim.
ALTAN ÖYMEN (İstanbul) Madde çok açık;
maddeyi bir kere daha okursanız...
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlarım, bu Birleşimin
bu bölümüne geldiğimiz saatten itibaren, Başkanlığın
tutumuyla ilgili, değişik gruplara mensup
arkadaşlarımızın, satır aralarında da olsa, bana
ulaşmış olan bazı itirazları var; onlara
açıklık getirmek istiyorum.
Önce, Refah Partisi Grubunun önerisiyle ilgili lehte ve
aleyhte söz alacak sayın milletvekillerini tespit usulümüz hakkında
bir itiraz ortaya çıktı, o konuya açıklık getirmem icap
ediyor; bundan sonraki, en azından, benim uygulamalarım konusunda
Yüce Genel Kurulu bilgilendirmek bakımından.
Söz alma konusu, İçtüzüğümüzün 60
ıncı maddesinde düzenlenmiştir:
"Adını önceden kaydettirmeyen veya
oturum sırasında Başkandan söz almayan hiç kimse konuşamaz.
Gündemde bulunan veya belli bir günde görüşme
konusu olacağı Anayasa, kanun veya İçtüzük gereğince
bilinen konular dışında, Kâtip Üyeler, söz alma istemi
kaydedemezler."
Şimdi, 60 ıncı maddenin ikinci
fıkrasına göre, bugün görüştüğümüz konu, hangi gün
görüşüleceği belli olan bir konu değildi; gündeme alıp
almayacağımızı -şimdi, Refah Partisinin, oturumun
başlangıcında bize ulaşan önerisi üzerine biz de bilgi
sahibi olduk- bu konunun saat 14.30'a kadar görüşülüp
görüşülmeyeceği belli değildi; çünkü, saat 11.00'de toplanan
Danışma Kurulunda konuyla ilgili uzlaşma olmadığı
için İktidar gruplarının müştereken veya bu gruplardan
birisi tarafından tek başına böyle bir öneri getirilip
getirilmeyeceğini Başkanlık olarak biz bilmiyorduk. Biz
bilmediğimiz gibi, sayın milletvekili arkadaşlarımız
da bilmiyorlardı ve Divan Kâtibi üyesi arkadaşlarımız da
bilmiyorlardı. Bu sebeple, belli bir saatten önce, yani, bu öneriyle
ilgili işleme bizim başladığımız saatten önce söz
talebinde bulunmak mümkün değildir.
Ancak, hem Anavatan Partisi Grubundan hem Demokratik
Sol Parti Grubundan hem de Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan bu konuda saat
12.00'den sonra söz talepleri oldu. Ben,
kendilerine gerekli açıklamaları yaptım; sırası
geldiğinde, Genel Kuruldaki isteminize göre söz talebiniz
değerlendirilecektir dedim. Buradaki hatam, Sayın Matkap'a aynı
açıklamayı yapmamış olmamdır; Sayın Matkap,
yazılı olarak, talebini görüşmenin daha önceki safhasında
bana ulaştırdığı halde, onu iade etmemiş
olmamdır. Bundan dolayı kendisinden özür diliyorum.
Söz almayla ilgili takip edeceğimiz usul,
İçtüzüğün 60 ıncı maddesine göre olacaktır
değerli arkadaşlarım.
Şimdi, 102 nci maddeye göre, bugün,
Başbakanın tezkereleri üzerine, bu tezkereler, genel görüşme
önerisi şeklinde değerlendirilebilir mi değerlendirilemez mi
konusunda da tartışmalar var. Anavatan Partisi Grup Başkanvekili
Arkadaşımız, Refah Partisi Grubunun önerisi üzerinde
konuşurken, Başbakanlık tezkerelerindeki istemlerin her ikisi de
Meclis Başkanlığınca reddedilmeliydi, yani, bunun
görüşülmemesi gerekirdi görüşünü ifade ettiler. Şimdi
anladığım kadarıyla, Sayın Altan Öymen de aynı
görüşü tekrarlamaktadır; "böyle bir öneriyle görüşme
yapılması doğru değildir" demektedir.
ALTAN ÖYMEN (İstanbul) Sayın Başkan,
gerekçesini açıklayacağım müsaade ederseniz.
BAŞKAN Sayın Öymen, gerekçesini
açıklayabilmeniz için benim usul hakkında bir tartışma
açmam lazım. Usul hakkında tartışma açmanın
zamanı şu anda geçti; çünkü, biz konuyu...
İRFAN GÜRPINAR (Kırklareli) Açın
efendim...
BAŞKAN Müsaade buyurun efendim.
...görüştük, oylama safhasına geldik; bu
safhada usul tartışması açmam mümkün değildir;
başlangıçta açabilirdim; ancak, görüşünüzü, biraz önce tutanaklara
da geçirdim; şimdi, onları Başkanlık olarak cevaplama
ihtiyacı duyuyorum. Bu görüş, aynı zamanda -farklı
gerekçelerle olabilir- Sayın Murat Başesgioğlu tarafından
da biraz önce dile getirilmişti.
ALTAN ÖYMEN (İstanbul) Görüşümün, o zaman,
lütfen iki cümlesini daha alırsanız...
BAŞKAN Buyurun efendim, alıyorum;
farklı bir gerekçeniz varsa, onu da tutanağa geçirelim.
ALTAN ÖYMEN (İstanbul) Burada,
İçtüzüğün 102 nci maddesine göre, bir konuyu görüşüyoruz... (CHP
sıralarından "mikrofona çıksın, konuşsun"
sesleri)
BAŞKAN Buyurun efendim; devam edin.
ALTAN ÖYMEN (İstanbul) Efendim,
İçtüzüğün 102 nci maddesi, bu görüşmenin yapılabilmesi için
şu basit şartı koyuyor: Ortada bir önergenin mevcut olması
lazım; Başbakanın yahut Hükümetin bir önerge vermiş
olması lazım size. Halbuki, size verilmiş,
Başkanlığa verilmiş bir önerge ortada yok; sadece, Meclis
Başkanlığına gönderilmiş bir yazı var; o
yazıda, müteaddit talepler öne sürülüyor; siz, bu taleplerden bir tanesini
alıyorsunuz Başkanlık olarak, bunu önerge olarak
değerlendiriyorsunuz; yazınızdaki ifade bu. Önerge olarak
değerlendirilen bir yazı bölümünün önerge addedilmesi, 102 nci
maddeye göre mümkün değil. Ortada bir genel görüşme önergesi
olmadığına göre, bunu oylamanız da mümkün değil Meclis
İçtüzüğüne göre.
Kaldı ki, iki konu var: Bir tanesi
"olağanüstü hal" konusu; öbürü, "Çokuluslu Güç"
konusu; Çokuluslu Güç konusunda, genel görüşme talebi de yok,
Başbakanlığın Başkanlığa gönderdiği o
yazısında; sadece, gizli görüşme talebi var. Hükümet, acaba, kendisi
açıklama yapacak da öyle bir görüşme mi istiyor; yoksa, genel
görüşme mi istiyor; o da belli değil. Siz, bunu,
Başbakanlığa yazdığınız yazıda
değerlendirirken, bunu da bir genel görüşme önergesi haline
sokuyorsunuz; bunlar, usule açıkça aykırıdır. 63 üncü
maddeye göre, bana söz vermenizin dışında, bunun, bütün siyasî
parti grupları sözcüleri tarafından da
tartışılması gerekir; çünkü, çok ciddî bir mesele
karşısındayız. Yarın bir gün, Başbakanlık,
bunun gibi yazıları arka arkaya size gönderirse, siz, onlardan önerge
mi çıkaracaksınız, kanun teklifi mi
çıkaracaksınız; böyle bir etkiyi almış gibi olursunuz,
eğer bu konu tartışılmazsa. Bu açıdan, 63 üncü maddeye
göre, lütfen, müzakere açılmasını rica ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Öymen.
Şu anda, usul müzakeresini hangi gerekçeyle
açamayacağımı ifade ettim; çünkü, bu konudaki görüşmelerin
oylama aşamasına geldik. Sayın Öymen'in gerekçelerinin,
Sayın Başesgioğlu'nun ortaya koyduğu gerekçelerden
farklı olmadığını da tespit etmiş bulunuyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
Başbakan tarafından gönderilen Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına muhatap yazıda iki istek var: Bunlardan
biri, adı geçen komisyonun bir an evvel oluşturularak,
çalışmaların yapılması için gerekli
çağrının yapılması. Meclis
Başkanlığı, böyle bir çağrının
yapılamayacağını, böyle bir komisyonun
oluşturulmasının, Anayasaya, İçtüzüğe ve kanunlara
uygun olmayacağını ifade etmiştir.
İkinci istek nedir; ikinci istek, bu konunun,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde 23.7.1996 tarihinden önce bir genel
görüşmede ele alınmasıdır.
Bir genel görüşme talebi, mutlaka, bugüne kadar
alıştığımız biçimde bir genel görüşme
önergesiyle Meclis Başkanlığına intikal etmemiştir
diye, bunu geri çevirme imkânımız yoktur; çünkü, bir genel görüşme
talebi vardır ve 102 nci maddeyi sizlere tekrar okuyorum...
ALTAN ÖYMEN (İstanbul) Önerge yok ortada.
BAŞKAN Müsaade buyurun efendim.
"Genel görüşme açılması, Hükümet,
siyasî parti grupları veya en az yirmi milletvekili tarafından
Başkanlıktan bir önergeyle istenebilir." Bu istek yerine
getirilmiştir. Önergenin şekli hakkında, bu talebin, sadece
yazılı olması gereklidir, bir. İkincisi, eğer
milletvekilleri tarafından veriliyorsa, yirmi imzayı
taşıması gerekir; grup tarafından veriliyorsa,
grupların yetkilileri tarafından imzalanmış olması
gerekir; şekil şartları bundan ibaret. Onun
dışında, 102 nci madde herhangi bir şekil şartı
taşımamaktadır.
İkinci öneriye gelince; ikinci öneride, gerçekten,
ikinci istem olarak Sayın Başbakan, bu konunun, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde 23.7.1996 tarihinden önce bir gizli oturumda ele
alınmasını talep etmektedir. Bu konu dedikleri husus da
yukarıda yazılıdır, Çekiç Güç'le ilgili konudur.
Meclisimizde bir konunun ele alınabilmesi, bir konu üzerinde görüşme
yapılabilmesinin usulü, genel görüşme çerçevesi içerisinde olabilir;
bu genel görüşmeyi gizli oturum şeklinde talep etmek de mümkündür.
Biz de cevabî yazımızda, bu genel görüşmede gizli oturum
talebinizi de dikkate almıyoruz dedik; reddettiğimiz hususlardan biri
de budur.
Biraz önce, Sayın Ali Rıza Gönül'ün
peşinen, "Doğru Yol Grubu olarak gizli görüşme önerisini
kabul ediyoruz" sözü de zaittir; şu anda onu konuşmuyoruz. Ne
zaman konuşulacaktır? Genel görüşme hususu, bugünkü
öngörüşmelerin sonunda gündeme alınır, özel gündemde genel
görüşme günü belirlenir ve genel görüşmeye geçersek, o oturumda,
Sayın Başbakan, yine lüzum görüyorlarsa, yeni bir öneriyle gizli
oturum talebinde bulunabilir, gizli oturumla ilgili İçtüzük hükümlerini o
zaman işletiriz; bu husus da, bizim yazımızda kısaca
vardır.
Şimdi, biz, Meclis Başkanlığı
olarak, konuyu -iyi niyetle, bir Hükümet tezkeresini, hiçbir işleme
koymadan, bazı formalite eksiklikleri veya anlam bozuklukları
dolayısıyla- geri göndermemek için bir tavır belirledik...
ALİ TOPUZ (İstanbul) Öyle bir usul yok;
usul yaratamazsınız!..
BAŞKAN Müsaade buyurun.
...Bunu yazılı olarak
Başbakanlığa bildirdik, Başbakanlık da bu konuda,
bugünkü Danışma Kurulu toplanıncaya kadarki süre içerisinde
herhangi bir itirazda bulunmadığı için, genel görüşme
talebini aynen bizim gibi değerlendirmiş oldu; şimdi, onun
işlemini yapıyoruz.
İRFAN GÜRPINAR (Kırklareli) Sayın
Başkan, çok yanlış yapıyorsunuz, yanlış bir
teamül oluşturdunuz.
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
şimdi, genel görüşme önergelerinin görüşmelerine dair, Refah
Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş
önerisini oylarınıza sunacağım.
Önce öneriyi tekrar okutacağım...
BÜLENT AKARCALI (İstanbul) Sayın
Başkan, iki kâtip üye de aynı partiden.
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
şu anda okutmakta olduğum öneri, Refah Partisi Grubunun, bugün
Danışma Kurulunda mutabakat sağlanamadığı için
tek başına getirmiş olduğu ve Başbakan tarafından
istenilen genel görüşme önerilerinin bugün değerlendirilmesine dair
usulî bir önergedir. Biraz önce reddettiğimiz komisyonla, vesaireyle bunun
ilgisi yoktur.
MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu)
Sayın Başkan, müsaade ederseniz bir konuyu izah edeceğim.
BAŞKAN Buyurun.
MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu)
Sayın Başkan, gerçi izah ettiniz de... Bugünkü istem
yazısı, sanki, Yüksek Başkanlığın, bu komisyon
kısmını reddetmemiş kapsamı içerisinde tekrar ifade
edildi; onu bir tashih edelim.
BAŞKAN Öyle mi?..
MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) Evet
efendim.
BAŞKAN İstem yazısını
okutuyorum:
Öneri:
Genel Kurulun bugünkü birleşiminde okunmuş
bulunan, Hükümet adına Başbakan Necmettin Erbakan'ın, Çokuluslu
Güç ve olağanüstü hal konusundaki genel görüşme önergelerinin,
öngörüşmelerinin, Genel Kurulun 17.7.1996 Çarşamba, yani bugünkü
birleşiminde, gündemin "Seçim" bölümünden sonra ve diğer
bütün işlerden önce yapılması ve çalışma süresinin
görüşmelerin bitimine kadar uzatılması önerilmiştir.
BAŞKAN Sayın Başesgioğlu,
öneride, bizim, komisyon kurulması ve gizli oturumla ilgili istemin
reddine dair yazımıza aykırı bir ibare yer
almamaktadır.
MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu)
Sayın Başkan, şimdi, şöyle bir konu ileride
karşımıza gelebilir: Yani, bu öneri sahipleri, Refah Partisi
Grubu, Hükümetin talep ettiği istem yazısı budur deyip, bir
komisyon kurulması konusunda bir taleple gelebilir; şimdiden bu
hususları tavzih edelim; bunu arz ediyorum.
İRFAN GÜRPINAR (Kırklareli) İade
edelim; müzakeresini yeniden yapalım. Neyi kabul edeceğiz Sayın
Başkan?
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
şu anda işleme koymakta olduğumuz Başbakanlık
önerisinin hangi bölümüyle ilgili işlem yaptığımız
hususu, biraz önceki müzakereler sırasında ve tutanaklara
okuduğumuz Başkanlık görüşüyle ifade edilmiştir; o
konuda hiçbir tereddüt yoktur.
Şimdi, Refah Partisi Grubunun önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Tereddütümüz var efendim; sayacağız. (ANAP
sıralarından "ayağa kalksınlar" sesleri)
AHMET KABİL (Rize) İki kâtip üye de Refah
Partili...
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
şu anda, Refah Partisi Grubunun iki genel görüşme önergesinin bugün
görüşülmesine dair teklifini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler...
İRFAN GÜRPINAR (Kırklareli) 64 tane bakan
oldu Sayın Başkan!..
BAŞKAN Dikkate alacağız efendim...
İRFAN GÜRPINAR (Kırklareli) 70 tane bakan
oldu!..
BAŞKAN Dikkate alacağız efendim...
Dikkate alacağız Bakanlar Kurulu sayısını.
MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) Genel
Kurulda oturan bakan arkadaşlar sıralarına geçsinler...
İRFAN GÜRPINAR (Kırklareli) Sayın
Başkan, bütün bakanlar burada; niye, çift el kaldırıyorlar?!.
BAŞKAN Onlar sayılmıyor efendim;
boşuna kollarını yoruyorlar; Bakanlar Kurulunun sayısı
bellidir.
BÜLENT AKARCALI (İstanbul) O zaman,
yaptıkları hilei şeriye, yanlış; Meclise
saygısızlık!..
MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) Sayın
Başkan, bizzat kendinizin sayması lazım.
BAŞKAN Kabul etmeyenler... Öneri kabul
edilmiştir. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, Gündemin
"Seçim" kısmına geçiyoruz.
VI. SEÇİMLER
A) KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ
1. (10/3, 4) esas numaralı Meclis
araştırma komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN Gazeteci Metin Göktepe cinayeti
konusundaki (10/3, 4) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonunda boş bulunan ve Refah Partisi Grubuna düşen 1 üyelik
için, Aydın Milletvekili Muhammet Polat aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda boş bulunan ve Anavatan Partisi Grubuna
düşen 1 üyelik için, Manisa Milletvekili Tevfik Diker aday
gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3. Plan ve Bütçe Komisyonunda açık
bulunan üyeliklere seçim
BAŞKAN Plan ve Bütçe Komisyonunda boş
bulunan ve Refah Partisi Grubuna düşen 6 üyelik için, Kars Milletvekili
Zeki Karabayır, Sakarya Milletvekili Nezir Aydın, Batman Milletvekili
Alaattin Sever Aydın, Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş,
İstanbul Milletvekili Azmi Ateş ve Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya
aday gösterilmişlerdir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
IV. BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
D)ÇEŞİTLİ İŞLER
1. Halen başkanlık
divanını oluşturamamış bulunan komisyonların,
toplanacakları gün, saat, yer ve bağımsız milletvekillerine
düşen üyelikler için müracaatta bulunulmasına ilişkin
Başkanlık duyurusu
BAŞKAN Böylece, Plan ve Bütçe Komisyonunun
üyelikleri, İktidar gruplarından meydana gelen
değişikliğe paralel hale getirilmiştir.
Bu defa, İktidar gruplarını
oluşturan Refah Partisi ile Doğru Yol Partisi Grup
Başkanvekillerinin, İçtüzüğün 24 üncü maddesine göre
Başkanlığımıza yaptıkları 9 Temmuz 1996
tarihli yazılı istemleri nedeniyle, diğer ihtisas
komisyonlarında olduğu gibi, Plan ve Bütçe Komisyonunun da
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimleri yenilecektir.
Bu husustaki Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tezkeresi de, Genel Kurulun 10.7.1996 tarihli 75
inci Birleşiminde okunarak bilgiye sunulmuştu.
Bu nedenle, Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerinin, 18
Temmuz 1996 Perşembe günü saat 11.00'de kendi salonunda toplanarak,
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yenilemelerini rica
ederim.
Sayın milletvekilleri, Dilekçe Komisyonu, geçen
toplantısında görev bölümü yapamamıştır. Dilekçe
Komisyonu üyelerinin de, 18 Temmuz 1996 Perşembe günü saat 11.00'de kendi
salonunda toplanarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini
yenilemelerini rica ederim.
Komisyonların toplantı yer ve saatleri,
ayrıca, ilan tahtalarına da asılmıştır.
Sayın milletvekilleri, bazı siyasî parti
grupları ile bağımsızların oranlarında meydana
gelen değişiklik nedeniyle, Kamu İktisadî Teşebbüsleri
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonunda, bağımsız sayın
milletvekillerine birer üyelik düşmektedir; aday olmak isteyen
bağımsız milletvekillerinin yazılı olarak
Başkanlığa müracaat etmelerini rica ederim.
VII. GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS
ARAŞTIRMASI
A) ÖNGÖRÜŞMELER
1.Hükümet adına Başbakan
Necmettin Erbakanın, olağanüstü hal konusunda bir genel görüşme
açılmasına ilişkin önergesi (8/3)
BAŞKAN Alınan karar gereğince, Hükümet
adına Başbakan Necmettin Erbakan'ın, olağanüstü hal
konusunda Anayasanın 98 inci İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri
uyarınca bir genel görüşme açılmasına ilişkin
önergesinin öngörüşmelerine başlıyoruz.
Hükümet?..
Hükümet yerini almadı mı efendim?
CENGİZ ALTINKAYA (Aydın) Hükümet
gitmiş Sayın Başkan; kapatalım Meclisi gidelim.
İRFAN GÜRPINAR (Kırklareli) Hükümet yoksa
bırakalım Sayın Başkan.
HASAN GÜLAY (Manisa) Sayın Başkan, bu kadar
laubalilik olmaz.
BAŞKAN Sayın Bakanlar Kurulu üyeleri, genel
görüşmenin yapılabilmesi için, Hükümetin yerini alması
gerekmektedir.
Hükümet yerini almıştır.
Sayın milletvekilleri, önergeyi tekrar okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının 18.6.1996 tarihli ve 436
sayılı kararıyla, olağanüstü halin 31.7.1996 günü saat
17.00'ye kadar uzatılmasına karar verilmiştir.
Önümüzdeki günlerde, bu konuyla ilgili yeniden bir
karar alınması söz konusudur. Bu konunun Türkiye Büyük Millet
Meclisinde nihaî karara bağlanmasından önce, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde temsil edilen siyasî partilerin temsilcilerinden oluşturulacak
bir komisyonda, bu konu hakkında etraflıca bilgi elde edilebilmesi
için, İçişleri Bakanlığı ve güvenlik kuvvetleri
yetkililerinden etraflıca bilgi alınarak, nasıl bir sonuca
gidilmesinin uygun olacağı hakkında bir teklif
oluşturulmasının yararlı olacağı
kanısındayız.
Partilerimiz ve Yüce Meclisin çözümün
oluşmasında yardımcı olmasının, gerek
Parlamentomuz gerekse çoğulcu demokrasi açısından faydalar
getireceğine inanıyoruz.
Konunun, 23.7.1996 tarihinde Genelkurmay
Başkanlığının Hükümetimize vereceği brifingten ve
25.7.1996 günü toplanacak olan Millî Güvenlik Kurulundan önce, siyasî parti
temsilcilerimizden oluşacak komisyonda ele alınması ve bir
görüş oluşması, Hükümetimizin alacağı karara ve
Türkiye Büyük Millet Meclisine sunacağı karar teklifine
ışık tutacaktır.
Bu inançla;
1. Adı geçen komisyonun bir an evvel
oluşturularak, çalışmaların yapılması için
gerekli çağrının yapılması,
2. Bu konunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
23.7.1996 tarihinden önce, bir genel görüşmede ele alınması,
İçin yardımlarınızı
saygılarımla arz ederim.
Prof.
Dr. Necmettin Erbakan
Başbakan
BAŞKAN İçtüzüğümüze göre, genel
görüşme açılıp açılmaması hususunda,
sırasıyla, Hükümete, siyasî parti gruplarına ve önerge sahibine
söz verilecektir. Konuşma süreleri, Hükümet ve gruplar için 20'şer
dakika, önerge sahibi için 10 dakikadır.
Hükümet konuşmaya hazır mı efendim?
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI BEKİR AKSOY (Çorum) Sayın
milletvekilleri, olağanüstü hal hakkında genel görüşme
açılmasıyla ilgili olarak, Hükümet adına
huzurlarınızdayım.
Kısa bir süre sonra, olağanüstü halin
uzatılması veyahut kaldırılması hakkında bir
karar verilmek üzere, Yüce Meclisin huzurlarına geleceğiz. Hükümet olarak
istedik ki, bu konuda, Meclisin karar vermesinden önce, Yüce Meclisimizin ve
siyasî partilerimizin gelişen yeni durumlar muvacehesinde bize
ışık tutacak tespitlerini, görüşlerini ve
değerlendirmelerini öğrenelim, dikkate değer görüşlerden
istifade edelim; ayrıca, bizdeki bilgileri de, Yüce Meclisimize, en ince
noktalarına kadar aktaralım.
Yüce Meclisin malumları olduğu üzere,
güneydoğuda, 1987 yılından beri OHAL yönetimi devam etmektedir.
Hiçbir devlet ve hükümet, olağanüstü hal yönetimiyle ülkesinin bir
bölümünü idare etmek ne hevesindedir ne gayretindedir; ancak, zaruretler
olduğunda, böyle bir yönetime mecbur kalınır. İşte,
dış kaynaklı bölücü PKK terörü, bu yönetimi ilana ve devama,
cumhuriyet hükümetlerini mecbur etmiştir.
Şimdi, bu terörün boyutları nedir, amacı
nedir, ülke için yarattığı tehlikeler nedir, bunu tedip için
çareler nedir; bunların tekrar tekrar konuşulması ve
görüşülmesi gerekir. Bu hadise, bir hükümet meselesi değil, bir
devlet meselesidir. Bu meselede, siyasî partilerimizin, mutlaka, çok
değerli görüşleri vardır. Biz, genel görüşmeyi de bunun
için istiyoruz.
Hükümet Programına, olağanüstü hal için
"gerekli tedbirler alındıktan sonra
kaldırılacaktır" hükmünü koyduk ve bu konuda çok samimî
olarak çalışmalarımız da vardır. Bu tedbirleri, idarî,
hukukî ve iktisadî tedbirler çerçevesinde detaylandırdık. İdarî
ve hukukî tedbirler için gerekli yasal düzenlemeler, çok kısa sürede, Yüce
Meclisin önüne gelecektir. Cumhuriyet Hükümeti, bu hususta her türlü tedbiri
alma azim ve kararındadır; her türlü tedbiri
detaylandırmaktadır; ancak, bütün bunların yanı sıra,
bu genel görüşmede, siyasî partilerimizin, muhterem milletvekillerimizin
de çok değerli fikirleri olacağına ve bizi yönlendireceğine
inanıyoruz. Bunun için de, genel görüşmenin
açılmasını, Hükümet olarak talep ediyoruz.
OHAL'le ilgili, OHAL'in ilanına sebebiyet veren
dış kaynaklı PKK terörüyle ilgili, tabiî, söylenecek çok
şey var. Şu anda, öngörüşme olduğu için, bunları,
burada, teker teker anlatıp, sizlerin vaktini almayı zait
addediyorum. Genel görüşme açıldığında, bunlar, Yüce
Meclisin önüne, ilgililer tarafından, Hükümet tarafından, bütün
detayıyla getirilecek, siyasî partilerimizin, sayın
milletvekillerimizin bu konudaki görüşleri dikkatle dinlenecek,
alınacak ve oradan bir sentez çıkacak. İnşallah, bu sentez
de, olağanüstü hal hakkında en kıymetli, en değerli karar
verilmesi neticesini doğuracaktır. Genel görüşmenin
açılmasını Hükümet olarak talep ediyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP ve RP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bakana teşekkür ediyorum.
Genel görüşme önerisi üzerinde, grupların söz
sırası başlamıştır; şu ana kadar,
Başkanlığımıza, herhangi bir gruptan talep intikal
etmemiştir.
DENİZ BAYKAL (Antalya) Var... Var...
BAŞKAN Var mı efendim?...
DENİZ BAYKAL (Antalya) Yani, nedense, buradan
gelenler oraya intikal etmiyor; bir güçlüğümüz var.
BAŞKAN Tahmin ediyorum ki, Hükümetin bu kadar
kısa konuşacağını öngöremedi
arkadaşlarımız.
Evet, Sayın Önder Sav'ın söz talebi,
Başkanlığımıza intikal etmiş.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Grup
Başkanvekili, Sayın Önder Sav; buyurun.
Konuşma süreniz 20 dakikadır efendim.
CHP GRUBU ADINA ÖNDER SAV (Ankara) Sayın
Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Hükümetin, hukuka
aykırı bir biçimde, Türkiye Büyük Millet Meclisi
çalışmalarını işgal ettiği bir önerisi üzerinde
konuşmak zorunda kaldığım için, bir hukukçu olarak,
gerçekten üzgünüm.
Anayasamız, genel görüşmeyi, yasamanın
yürütmeyi denetlemesinin bir aracı olarak
tanımlamıştır. Anayasamız, kuvvetler
ayrılığını ve onun bir türü olan parlamenter rejimi
benimsemiştir.
Bu tür rejimlerde, yasama, hükümetin
politikasını, programını belirlemez; hükümetin tespit
ettiği politikanın, uyguladığı programın
denetimini yapar. Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu denetim işlevini,
Anayasada tanımlanan bilgi edinme ve denetim yollarını
kullanarak yerine getirir.
Hal böyle iken ve bir denetim aracı olarak
kullanılması gereken genel görüşmenin, Hükümetçe, Türkiye Büyük
Millet Meclisinden bilgi ve görüş almak amacıyla
kullanılması, Anayasaya, alenen aykırıdır. Hele hele,
Anayasada yeri ve tanımı olmayan özel bir komisyon
kurulmasını, bu komisyonun Hükümetin elinde olması gereken
bilgileri araştırmasını istemek ise, tümden bir hukuk
faciasıdır. Grup önerisi üzerinde konuşan değerli DYP Grup
Başkanvekili arkadaşımız, özel komisyon kurulmasına
karşı çıktı; ama, önergeye de sahip çıktı. Bu,
bir tür çelişki oluşturuyor. Çünkü, önergenin omurgasını,
özel komisyon kurulması teşkil ediyor; omurgası
alınınca, önerge çürümüş, dayanaksız hale gelmiş
oluyor.
Olağanüstü halin uzatılıp
uzatılmayacağına dair görüşmeler, 31 Temmuz 1996 tarihinde
zaten yapılacak ve gerekli karar alınacaktır. Bir hafta önceye
almaya çalışmanın altında yatan mantığı
anlamak fevkalade güçtür. Hükümet, bu konudaki ihtiyacını Türkiye
Büyük Millet Meclisine anlatabilmiş değildir. Hükümet varken, bir
özel komisyonun İçişleri Bakanlığından, güvenlik
güçlerinden etraflıca bilgi alması, hele hele biraz sonra
görüşülecek olan Çekiç Güç'ün uzatılmasıyla ilgili önergede
olduğu gibi, Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçiliği ya da
temsilciliklerinden bilgi alması, hem devlet geleneğine hem
diploması kurallarına aykırıdır,
yanlıştır, fevkalade yakışıksızdır.
(CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; DSP
sıralarından alkışlar)
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, böyle bir
ayıbı bölüşmeyeceğimizi, şimdiden, altını
çizerek vurgulamak istiyorum. Son günlerde, Hükümetin, üst üste, Türkiye Büyük
Millet Meclisinden bilgi almak amacıyla genel görüşme yoluna
başvurması, bu konuda Anayasaya aykırı bir geleneğin
kurulmasının amaçlandığının işaretleridir.
Bu işaret, bir ölçüde, Anayasaya aykırı biçimde bir "Meclis
hükümeti" rejiminin kurulması özlemini de vurgulamaktadır. Bu
tür düşünce ve kuşkuları ortadan kaldırmak için, genel görüşmenin,
Anayasada tanımı yapılan özüne ve biçimine aykırı
amaçlar doğrultusunda kullanılması heveslerine son verilmesi
gerekir. Ayrıca, bu kerameti kendinden menkul heveslerin Hükümete fazlaca
bir şey kazandırmadığı, aksine, itibar
kaybettirdiği de, geride bıraktığımız günlerdeki
görüşmelerde açıkça ortaya çıkmıştır.
Dün, ülkenin özkaynaklarının tespitinin genel
görüşmesi geldi, gerekli nasihat ve cevapları aldı, gitti;
Hükümet, umduğuyla değil, bulduğuyla yetinmek zorunda
kaldı. Bu görüşmelerde, Hükümetin, ülke sorunlarından ne kadar
uzak olduğu, kaynak yaratmakta hayalcilikten öte becerisinin
olmadığı, maalesef, acz içerisinde olduğu ortaya
çıktı. (CHP sıralarından alkışlar) Aslında,
Hükümet, göreve başladığı günden beri acz içerisindedir;
neyi, nasıl yapacağını bilememekte, genel görüşmeye
sarılmaktadır.
Bugün bir başka gerçek daha yaşanıyor.
Hükümet, tutarsız politikasını örtmek, gizlemek için
dolambaçlı bir yola daha başvuruyor; hiçbir görüş üretmeden, bir
konuyu, Türkiye Büyük Millet Meclisine taşıyor. Ülkemizde uzun
süredir tartışılan olağanüstü hal konusunda
"tavrı en net parti" diye övünen Refah Partisine, hatta, geride
kalan Türkiye Büyük Millet Meclisi görüşmelerinde sözcüleri
ağzından olağanüstü hale, Çekiç Güç'e karşı
çıkarak "bunlar kaldırılsın, hem de yarın,
gecikmeden kaldırılsın" diyen Refah Partisine, ne oldu diye
sormak istiyorum.
İRFAN GÜRPINAR (Kırklareli) İflas
ettiler!
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Bayburt) İktidar oldular!
ÖNDER SAV (Devamla) Geride kalan dönemlerde,
sorunlar, ülkenin gerçekleri, defalarca kendilerine anlatılmaya
çalışıldı. O zaman, ya anladığınız
halde anlamak işinize gelmedi ya da şimdi hidayete erdiniz; o zaman
halka yakın olmakla övünüyordunuz, şimdi halktan
uzaklaşmayı benimsediniz. Kaçmayın; kaçarak
kurtulamazsınız. Gelin, mertçe, yiğitçe "biz
yanılmışız, olağanüstü halde de
yanılmışız, Çekiç Güçte de yanılmışız;
aslında, o zaman oy vermemiz gerekiyormuş" deyiniz; gizliliğe
sığınmayınız. Her gizlilik, genellikle, bir ayıp,
bir hukuksuzluk taşır. Daha, ilk ayınızda ayıplı
Hükümet olmayın. Düşmez kalkmaz bir Allah!.. Ne var bunda?.. Siz de
"yanılmışız" deyip geçiverin. Merak etmeyin;
Allah, Refah Partisini de affeder. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bugün, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde,
Hükümeti oluşturan partilerden birisinin çıkmazına,
açmazına çözüm aranıyor. Refah Partisinin açmazını
Türkiye'nin çıkmazı gibi göstermek, buna da Türkiye Büyük Millet
Meclisini alet etmek, kimsenin haddi olmamak gerekir. Kurtuluş Savaşıyla
yoğrulmuş ve egemenliğin tek sahibi ulusun temsilcilerinden
oluşan bu Yüce Meclis, Refah Partisinin düzen ve oyun alanı haline
getirilemez, getirilemeyecektir de. (CHP sıralarından
alkışlar) Hükümet, Türkiye Büyük Millet Meclisini, sıradan bir
propaganda arenası haline getiremez. Hükümet, toplumda refah değil,
sıkıntı yaratmıştır; heyecan değil, hüsran
yaratmıştır.
Hükümet etmek, akıl, bilgi ve birikim işidir;
bunlardan yoksun olanlar, sonradan, bunları, kolay kolay, maalesef,
edinemiyorlar. Hele hele, bir genel görüşmeyle bunları edinebilmek ise,
fevkalade olanaksızdır. Yol yakınken, bu genel görüşme
furyasından dönün ya da efendice "İdrakî malî bu küçük akla
gerekmez; zira, bu terazi o kadar sıkleti çekmez" özdeyişinde
olduğu gibi, size ağır gelen bu hükümet görevinden kısa
yoldan affınızı isteyiniz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Artık, bir şeyi de gördünüz. Toplumu ve
Türkiye Büyük Millet Meclisini teslim almak, hükümeti teslim almak kadar kolay
olmayacak; toplum da, Türkiye Büyük Millet Meclisi de sizin hayalci program ve
politikanıza sonuna kadar direnecektir. Hükümet etmeye
kararlıysanız, gelin, şapkadan tavşan çıkarma
huyunuzdan vazgeçin. (CHP sıralarından alkışlar) Üstelik,
görüyorsunuz, her zaman şapkadan tavşan da çıkmıyor; bazen
aslan çıkıyor, adamı paralayıveriyor.
İlle genel görüşme istiyorsanız, belli
konularda isteyin. Yapmanız gerekenleri, genel görüşmeye getirmeden
yapınız. Gelin, görüşeceksek, aklın bilimin
öncülüğünde, çağdaş, uygar, laik, özgür toplum olmanın
sorunlarını görüşelim. (CHP sıralarından
alkışlar) Gelin, cezaevlerini, işkenceyi görüşelim; gelin,
Adalet Bakanlığındaki yargıç, hâkim
kıyımını, memur kıyımlarını
konuşalım.
FETHULLAH ERBAŞ (Van) Siz yaptınız,
siz!..
ÖNDER SAV (Devamla) Gelin, sokaklardaki aç
insanların sorunlarını, coplanan, horlanan, yerlerde sürüklenen
insanların, gazetecilerin dövülmesini görüşelim; gelin, insan hak ve
özgürlüklerini, hukukun üstünlüğünü, demokrasiyi, demokratik laik hukuk
devletini görüşelim; çirkinlikleri değil, güzellikleri görüşüp,
bölüşelim.
Yüce Meclise saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
konuşan Sayın Önder Sav'a teşekkür ediyorum.
İkinci söz talebi, Demokratik Sol Parti Grubundan
geldi.
Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın
Mümtaz Soysal konuşacaklar.
Buyurun efendim. (DSP sıralarından
alkışlar)
Sayın Soysal, konuşma süreniz 20 dakika.
DSP GRUBU ADINA MÜMTAZ SOYSAL (Zonguldak) Sayın
Başkan, sayın üyeler; bu, benim, Parlamentodaki dördüncü
yılım. Parlamentoya gelişimden beri, bana, sık sık
"aman, sakın hoca gibi konuşma; burası bir politika
arenasıdır; burada, ders verir gibi konuşma" dendi. Bugün,
ne yazık ki -geçen gün de olduğu gibi- biraz, ders verir gibi
konuşmak zorunda kalacağım. Ama, bütün hocalar gibi biraz
üzgünüm; çünkü, sınıf biraz boş; ama, dolu olması
gerekirdi; çünkü, ders, önemli bir derstir; ders, doğrudan doğruya,
rejimle ilgili bir derstir.
Eski köye yeni âdet getirilmiştir; parlamenter
sistemde başka bir sistem uygulanmaya çalışılmaktadır
ve bu, çok aldatıcı bir görtüntü gerisinde, Meclisi yüceltme, Meclisi
bütün sistemin en yetkili organı durumuna getirme görüntüsü gerisinde,
Meclisi, bir parlamento olmaktan çıkarıp, bir meşveret meclisine
dönüştürme manevrasıdır ve bunun gerisinde -rejimi ilgilendiren
yönü o- bir sistemi soysuzlaştırmak, kurallarını,
kurumlarını, nerede oldukları konusunda tereddüte düşürmek,
işlemez hale getirmek amacına yöneliktir. Bu yöntemle yapılmakta
ve bu amacın sonunda da, maalesef -o tehlikeyi şimdiden görmek
gerekir- bütün soysuzlaşan sistemlerde olduğu gibi, Türkiye'nin, sonu
pek belli olmayan bir mecraya sokulma tehlikesi yatmaktadır.
Niçin, böyle bir konu, aslında belli bir tarihte
bu Meclisin önüne getirilecek olan, Hükümet kararı olarak getirilecek
olan, hem de bir danışma organından, yani, Millî Güvenlik
Kurulundan geçirildikten sonra Hükümet önüne getirilecek olan ve burada enine
boyuna tartışılacak olan bir konu, tarihi de belli iken, o
tarihten ancak birkaç gün önce niçin Meclise getirilir?.. İki gerekçe
düşünmek mümkün:
Birincisi, belki, hâlâ müzakereler bitmemiştir bu
konuda; özellikle, bu, Huzur Harekâtı konusunda... Bir büyük devletle
müzakere edilmektedir, bazı organlarla bir karar oluşturulmaya
çalışılmaktadır. O kararın oluşturulması
sırasında, Hükümet diyebilecektir ki, "Biz, bunu, geçen gün
Meclise götürdük, Mecliste konuşuldu enine boyuna. Meclisin görüşü
şu: Eğer, böyle gelirse, uzatmayacağız diyor Meclis; onun
için, ben, sizden şunları da istiyorum." Bunu demek niyetine
dönük olabilir; ama, bu niyetin gerçekleşebilmesi için, Meclisin tam
olarak ne düşündüğünün ortaya çıkması gerekir. Genel
görüşme, sonuçta oylanan bir yöntem midir; sonuçta oylama var mı?
Genel görüşme "görüşme bitmiştir" denir, kapanır.
Mecliste kaç kişinin orada söylenilen görüşlerden yana olduğu,
kaç kişinin aleyhte olduğu belli olmaz; bir kere, o bakımdan
tutarsız.
İkincisi, daha da önemlisi ve Hükümetin
başvurusunda en büyük çelişki: Siz, bunları söylerken, aynı
zamanda da bir gizli görüşme istiyorsunuz yahut isteyeceksiniz; öyle bir
niyetiniz olduğu belli oluyor. O gizli görüşmede ne
konuşulduğunu, biz, kendi vatandaşımıza bile
söyleyemeyeceğiz ve bunu kırk yıl elli yıl süreyle
söyleyemeyeceğiz o karar kalkmadıkça; siz, çıkıp,
başka bir devlete "biz bunu gizli görüşmede görüştük,
milletvekillerimiz şöyle düşünüyor" diyeceksiniz; olacak
şey değil. Onun için, kendi amacı bakımından dahi,
gerisinde olduğu söylenen amaç bakımından dahi bir çelişme
söz konusu; ama, daha önemlisi: Sayın Başkan, sayın üyeler; neyi
görüşeceksiniz ve neyi özellikle gizli görüşeceksiniz? Artık, bu
konuların görüşülecek, hele gizlenecek yönü kaldı mı?
Getireceksiniz kararınızı, burada tartışılacak;
eğer, kararınız belli bir yöndeyse, şimdiye kadar
olduğu gibi oylamalar yapılacak ve o karar sizin istediğiniz
gibi çıkacak. Şimdiye kadarki uygulama böyle oldu. Meclis, diyelim
ki, önümüzdeki pazartesi günü yapılacak olan görüşmede, bir izlenim
olarak, sizin izleniminiz olarak, buna karşı olduğunu söyledi;
ama, siz geldiniz o gün oylamaya başvurdunuz; oylamada sayılar
ortada; iktidar olarak uzatmak niyetindeyseniz, o zaman
uzatacaksınız. Ne faydası var? Neyi, şimdiye kadar bu
konularda görüşmedik? Daha doğrusu, bu konularda bilmediğimiz ne
var? Türk kamuoyundan neyi saklayabiliriz? Saklama hakkına sahip miyiz? Huzur
Harekâtı kime huzur vermiştir ki, biz "Aa, birilerine huzur
veriyor, biz onu görüştük, anlaşıldı" diyebilelim?
Bunun, herkese, Türk vatandaşlarına, bölgeye huzursuzluk verdiği
açıkça belli oldu. Bunun, bizim ticaretimize büyük zarar verdiği
belli oldu; Bağdat ile ilişkilerimize -ki, sorunun temel
noktasıdır- zarar verdiği belli oldu. Bunun, ülkedeki teröre
zarar vermek şöyle dursun, yarar sağladığı belli oldu.
İkincisi, bunun saklanacak bir yönü yok; bunu
vatandaşlarımızdan mı saklayacağız?..
Müttefikimiz olan devletlerin, hem de en yakın, en büyük müttefik
saydığımız devletlerin, bu görüntü gerisinde, Irak'ın
kuzeyinde, ileride bizden de, İran'dan da, Suriye'den de toprak
isteyebilecek olan bir Kürt devleti kurmak üzere
kullanıldığını sağır sultan bile duydu;
Türkiye'de duymayan kalmadı, dünyada bilmeyen kalmadı; biz, bunu hâlâ
görüşeceğiz ve ondan sonra da, bir de üstelik,
vatandaşımızdan saklayacak mıyız?!
Üçüncüsü, neyi saklıyoruz? Görüşmelerde
hepimize ayrı ayrı zaten brifingler verildi ve görüşmelerin
tıkanıp kaldığı noktanın ne olduğunu basın
da yazıyor. Amerika, Irak'ın kuzeyindeki "askerî koordinasyon
merkezi" denen, Zaho'daki merkezi, bizim sınırlarımız
içine, Silopi'ye çekmek istemiyor. Bunu da sağır sultan duydu. Niçin
istemediğini de herkes biliyor. Çünkü, o merkez, yine devletimizin bütün
organlarının bildiği gibi ve hepimize de söylediği gibi
-artık gizlenecek yanı yok- işte o Kürt devletinin
kurulması için gizliden gizliye çalışmaktadır; ama,
artık gizlenecek bir tarafı da kalmamıştır. Bunu da
herkes biliyor. Bunu mu gizleyeceğiz; bunu mu görüşeceğiz?
Çünkü, bu biliniyor.
Daha neleri saklamaya muvaffak olacağız ya da
nelerin görüşülmeye hâlâ ihtiyacı vardır? Bu merkezin
dışında kalan ve güya, Birleşmiş Milletlerin insanî
yardım dolayısıyla bulunduğu bölgelerde de, bu insanî
yardımın, içine ajanlar sızmış olan Amerikan
şirketleri tarafından -Birleşmiş Milletlere
sözleşmeyle bağlanan, "Project Companies" denen belli bir
yardım projesi için güya Birleşmiş Milletlerle sözleşme
imzalamış olan şirketler tarafından- yürütüldüğü;
orada insanî yardım görüntüsüyle bulunan insanların, aslında
Kürt devleti kurmak üzere faaliyette bulundukları, yine sağır
sultanca bilinecek bir gerçek. Bunun da artık görüşülecek, hele
saklanacak hiçbir tarafı yok. Neyi saklayacağız? Amerika
Birleşik Devletlerinin bu Güç'ten vazgeçmek istemediğini, onun
merkezini Türkiye'nin sınırları içine sokmak istemediğini
bilmeyen var mı; daha onu mu görüşeceğiz, onu mu
halkımızdan saklayacağız? Bu konuda Amerika Birleşik
Devletlerinin isteksiz olması yüzünden, belki, Meclis tarafından bu
konu reddedilirse, bize, birtakım yaptırımlar
uygulayabileceği, birtakım ambargolar koyabileceği, bunun, bizim
askerimizi, yani, bu yurdu savunma durumunda olan insanları endişeye
düşürdüğünü, onların bu konularda endişe içinde
olduklarını mı saklayacağız? Bu da hepimize
söyleniyor; artık, bunun gizli tarafı var mı? Ama, Hükümet
"ben, bu endişeleri karşılamak durumunda değilim,
bunları maalesef yapamam, ordumuz bazı silahlarından yoksun
kalır" diyorsa, bunu da açıkça söylemek gerekir. "Bazı
gerçekleri öğrendik ve onun için, bunları, biz, maalesef, önünüze,
uzatma olarak getiriyoruz" demek yürekliliğini göstermek gerekir;
ama, bir genel görüşme, hem de karardan önce yapılacak bir genel
görüşme gerisine sığınarak, bütün bunların
sorumluluğunu, parlamenter sistemin mantığına
aykırı bir biçimde, Hükümetin sırtından Parlamentoya
aktarmak yanlıştır.
Onun için, Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; biz, böyle bir genel görüşme talebinin, isteminin
görüşüleceği Danışma Kurulu toplantısından dahi
son dakikada haberdar olduk -dün gece geç saatte haberdar olduk- bu konuyu
görüşmek için partinin organlarını toplayabilmek
fırsatını dahi bulamadan buraya geldik; ama, bugün, o önerge
kabul edildikten sonra, hiç olmazsa, Grubumuzu değilse bile, Grubumuzun
Yönetim Kurulunu topladık ve aldığımız kararı
size bildiriyoruz: Biz, bu genel görüşme istemi kabul edilirse, pazartesi
günü, bu konuda, yani, sisteme aykırı bir biçimde ve herkesin
bildiği şeyleri, hele gizli görüşme istemiyle Meclise getirme
konusunda böyle bir oyuna katılmayacağız. (DSP
sıralarından alkışlar) Biz, Grup yönetim kararıyla, o
gün, Mecliste bulunmayacağız. Hükümet, Hükümet Partileri, kendi
aralarında, herkesin ayan beyan bildiği şeyleri
görüşebilir. Şimdiye kadar, onları, zaten, kimlerle müzakere ediyorlarsa,
onlara, Hükümet görüşü olarak bildirmek zorundaydılar; ama, Meclis
görüşü olarak, biz, ancak, o konu, Hükümet tarafından karara
bağlandıktan sonra buraya getirildiğinde, görüşülürken, o
konudaki görüşümüzü -gerekirse, o görüşmeleri uzatabilirsiniz,
ikişer saat, üçer saat görüşme fırsatı verirsiniz- o gün
bildireceğiz; ama, daha önce değil; çünkü, daha önce bu çeşit
oyunlara gelmek, gitgide, bu çeşit genel görüşmeler yoluyla
parlamenter sistemi bozucu oyunlara gelmek, bizim meşrebimize uygun
değildir; çünkü, biz, bu parlamenter sistemin yaşamasını
istiyoruz; böyle soysuzlaştırılmasını değil.
Çok teşekkür ederim. (DSP, ANAP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Demokratik Sol Parti Grubu adına
konuşan Sayın Mümtaz Soysal'a teşekkür ediyorum.
Şimdi, söz sırası Refah Partisi
Grubunun; Grup adına, Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi
Hatipoğlu konuşacak.
Buyurun efendim. (RP sıralarından
alkışlar)
EROL ÇEVİKÇE (Adana) Sayın Başkan,
müsaade verin de Grupları gelsin, kendilerini dinlesinler bari!..
ALTAN ÖYMEN (İstanbul) Hükümet de yok galiba
Sayın Başkan!..
BAŞKAN Hükümet komisyon sıralarında
oturuyor efendim. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar[!])
Sayın Hatipoğlu, konuşma süreniz 20
dakikadır.
Buyurun Sayın Hatipoğlu.
RP GRUBU ADINA ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU
(Diyarbakır) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Hükümetin olağanüstü hal uygulamasıyla ilgili genel görüşme
talebi konusunda, Refah Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere
huzurunuza gelmiş bulunuyorum; Yüce Meclisi, şahsım ve Grubum
adına saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
malumunuz olduğu gibi, olağanüstü hal uygulamaları, Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından, 27 kez uzatılmıştır.
Son birkaç yıldır, her uzatma kararı, tezkeresi, Meclisin
huzuruna getirildiğinde, iktidar partilerinin temsilcileri,
altını çizerek "son kez" ifadesini kullanmaya özen
göstermektedirler ve bu ifadenin hemen ardından da, alınması
gereken önlemleri ve yasal düzenlemeleri yapabilmek için bu süreyi kullanacaklarını
açıklamaktadırlar; ancak, tezkere bir kez oylanıp da
olağanüstü hal uygulamasının uzatılmasına karar
verildikten sonra, bu ifadeler, vaatler unutulmakta ve bir sonraki
oylamanın günü gelip çatmaktadır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
işte, 54 üncü Hükümet, bu oylama günü gelip çatmadan, konuyu Yüce Meclisin
önüne getirmekte, sorunun enine boyuna tartışılıp ülke
menfaatlarına en uygun neticeyi istihsal etmeye
çalışmaktadır. Her şeyden önce, 54 üncü Hükümeti, bu
duyarlı davranışından dolayı kutlamak gerekmektedir.
AYHAN GÜREL (Samsun) Sen de inanmıyorsun!..
ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Devamla) Bu
duyarlı davranış, Meclisi hükümetin önünde ve üstünde görme
inancının bir somut göstergesi olan bu talep, Sayın
Başbakanın da sık sık ifade buyurdukları gibi, bu
Hükümetin bir değişim hükümeti olduğu gerçeğinin de en
güzel belgesidir. (RP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar)
Evet, bu Hükümet, bir değişim hükümetidir. Bu
Hükümet, çoğulcu demokrasinin tüm gereklerini yerine getirmek
inancıyla hareket etmektedir.
METİN ŞAHİN (Antalya) Başta sizi
değiştirdiler herhalde!..
ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Devamla) Bu
Hükümet, kapalı oda rejimine son verip, her şeyi Yüce Meclisin önüne
koyarak, sizlerden ortak katkılarda bulunmayı talep etmektedir.
REFİK ARAS (İstanbul) Gizli toplantıda
mı?!.
ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Devamla) Bu
nedenle de, lütfedip geliniz; şu millet kürsüsünden, ülkemizin en önemli
ve öncelikli konusu olan bu konuda, düşüncelerinizi açık seçik ifade
buyurunuz.
AYHAN GÜREL (Samsun) Açıklayın!..
ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Devamla)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Mecliste beni izleyen
değerli milletvekili arkadaşlarım, biraz önce bu kürsüden
konuşan hatibin, yani, Sayın Mümtaz Soysal'ın düştüğü
hatayı sürdürmeye devam etmektedirler. Şurada görüştüğümüz
konu, gizli görüşmeyle konuşulması istenilen Çekiç Güç
değil; olağanüstü hali konuşuyoruz. (RP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar) Şimdi neyi
konuştuğumuzu öncelikle bilin de, ondan sonra laf atmaya çalışın.
REFİK ARAS (İstanbul) Bir dakika, bir
dakika... Öyle değil...
ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Devamla) Onun da
bir usulü...
BAŞKAN Sayın Hatipoğlu, siz, Genel
Kurula hitaben konuşacaksınız. Ben, Sayın Mümtaz
Soysal'ın konuşmasını dikkatle izledim; eğer, sadet
dışına çıksaydı, uyarıda bulunurdum.
HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) Çekiç Güç'le
ilgili konuştu...
BAŞKAN Sayın Mümtaz Soysal, Meclise
getirilen genel görüşme usulünün tümüyle ilgili bir tartışma
açtı; onda elbette, bundan önce yapılan genel görüşmeyi de
bundan sonra yapılacak genel görüşmeyi de değerlendirmek hatibin
hakkıydı. O konuda, Başkanlık dikkatlidir. Zatı
âliniz, Genel Kurula hitaben konuşmanızı devam ettirin; buyurun
efendim. (DSP sıralarından alkışlar)
ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Devamla)
Sayın Başkan, eğer, Sayın Soysal'ın bu Mecliste
yaptığı konuşmanın tutanaklarını daha sonra
inceleme fırsatı bulursanız, benim ne kadar haklı
olduğumu sizler de tespit etme imkânına sahip olursunuz.
Teşekkür ediyorum. (RP sıralarından alkışlar)
Burada, sayın milletvekilleri, bizden istenilen,
olağanüstü hal uygulamasına devam edilsin mi, edilmesin mi sorusuna
cevap vermek değildir. Hükümet, bu konuda, günü geldiğinde, siyasî
iradesini gösterecek ve konuyu Meclisimizin huzuruna getirecektir.
MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) Niye
uğraşıyoruz o zaman?!.
ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Devamla) Ama,
asıl önemli olan konu, bu bölgemizde yaşanan insanlık
dramına bir son vermek; kangren haline dönüşmüş bulunan
işsizlik, açlık, sefalet ve göç olgusuna çözüm üretmek konusunda
değerli fikirlerinizi almak; bu millî meselenin çözüme
kavuşturulması onurunu sizlerle paylaşmak arzusudur.
HASAN GÜLAY (Manisa) Ciddî mi?..
ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Devamla) Buna,
niçin karşı çıkılıyor, anlamamız mümkün
değildir.
Gelin, bizimle bu sorunu paylaşın demiyoruz;
gelin, sorumluluğu paylaşın da demiyoruz; ama, bu sorunu, biz,
çözeceğiz inşallah, gelin, bizimle bunu çözme şerefini
paylaşın diyoruz. (RP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar)
HASAN GÜLAY (Manisa) Ciddî mi?.. Ciddî mi?..
ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Devamla) Çünkü,
bu ülke, hepimizindir, çünkü, siyasî partiler ülkeye hizmet için vardır ve
bu sorun, yarınlarımızı etkileyecek çok önemli millî bir sorundur.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
olağanüstü hal konusu konuşulurken, sorun, bugüne kadar hep terörle
mücadele çerçevesinde ele alınmıştır. Halbuki işi bu
noktaya getirip bağlamak, meseleyi hafife almak anlamına gelir.
Bakınız, olağanüstü hal uygulamalarının beraberinde
getirdiği hukukî sorunlar vardır; kamu görevlilerinin
aldıkları ücretler ve onların özlük haklarına ilişkin
sorunlar vardır; olağanüstü hal uygulamasının,
oluşmasına katkıda bulunduğu yasal olmayan sektörler
vardır ve bu bölgede, ekonomik, sosyal ve kültürel sorunlar vardır.
Şimdi, biz diyoruz ki; gelin, bu sorunlara çözüm üretirken siz de
katkıda bulunun. Bunda yadırganacak ne var Allah aşkına;
anlamakta güçlük çekiyoruz. Biz, bu konuyu, Meclise olan
saygımızın gereği olarak, bir genel görüşmede ele
alalım diyoruz.
Değerli milletvekilleri, o halde, geliniz
lütfediniz, bu konuyla ilgili geniş bir müzakere imkânının
açılmasına müsaade buyurunuz. Müsaade buyurunuz ki, konuyu, tüm
boyutlarıyla, açık seçik önümüze koyalım; önce terörü
konuşalım; terörle mücadelede kat edilen mesafeyi hep birlikte
görelim; bu konuda eksikliklerimiz, hatalarımız varsa, onları
tespit edelim; terörle daha etkin bir mücadele yürütebilmek için nelere
gereksinimimiz var, bunları değerlendirelim; olağanüstü hal
uygulamasının, terörün ilacı olup olmadığını
hep birlikte tartışalım; olağanüstü hal
uygulamasının, devlet-millet kaynaşmasına
yaptığı menfi etkileri izale etmek için neler
yapmalıyız, bunları müzakere edelim ve olağanüstü hal
uygulamasının, ileride doğurabileceği problemleri de hep
birlikte gözden geçirelim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
olağanüstü hal uygulamasına kaynaklık teşkil eden
Olağanüstü Hal Yasası, temel hak ve özgürlükleri
kısıtlayan, evrensel hukuk normlarına ve uluslararası
anlaşmalara aykırı bazı düzenlemeler de içermektedir.
MEHMET KEÇECİLER (Konya) Kaldırın
öyleyse efendim.
ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Devamla) En
basit bir ifadeyle, Olağanüstü Hal Yasasının 2 nci maddesi,
temel hak ve özgürlüklerin hangi şartlarda ve nasıl
kısıtlanacağını tarif etmektedir; demek ki, bu
yasanın esası, temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasıdır.
Peki, bu hal ne kadar uzayacak; olağanüstü hali bekleyen en ciddî sorun,
onun olağanlaşması değil de nedir? Olağanüstü hal
uygulamalarının, PKK'yı çökertmek bir yana, devlet ve millet
kaynaşmasına zaman zaman yaptığı menfi etkilerin, daha
derin yaraların açılmasına da neden oluşturduğu
şeklinde görüşler vardır, bunları oturup
tartışalım diyoruz. Terör örgütüne karşı geniş
halk kitlelerinin desteğini almak, birinci derecede öncelikli önemi
haizdir; hal böyleyken, ciddiyeti olmayan ihbarlar sonucu kitleler halinde
insanların gözaltına alındığı, zaman zaman keyfî
uygulamaların yapıldığı, gereksiz otorite
gösterilerine başvurulduğu, istihbarat toplamak veya bir
sanığı ele geçirmek uğruna zaman zaman köylerin
boşaltıldığı, iskâna kapatıldığı
bir gerçektir. Bütün bunlar, bölge halkında var olması gereken,
devlet görevlilerine karşı güven duygusunu zedelemiş,
umutsuzluğun yaygınlaşmasına ve
yabancılaşmanın artmasına neden olmuştur.
Bölgenin, uzun yıllar, terör gerekçe gösterilerek,
yatırımlardan mahrum bırakılması, var olan
işsizlik sorununu daha da ağırlaştırmış;
boşaltılan köy ve mezralardan kopan yüzbinlerce insan, uzun
yıllar eğitimden kopuk yaşamak zorunda
bırakılmıştır; bu da, başta hayvancılık
olmak üzere, tarımsal faaliyetlerin çökmesine neden olmuştur.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
olağanüstü hal kapsamındaki illerde 1978 yılından bu yana
sıkıyönetim uygulaması olmuştur, ardından da
olağanüstü hal uygulamasına geçilmiştir. Bu ne demek; bu,
bölgede onsekiz yıldır olağandışı bir uygulama
var demektir ve bunun beraberinde getirdiği yığınla sorun
var demektir. Gerekçesi ne olursa olsun, ülkemizin bir parçası üzerinde
böyle bir yönetimin sürgit devamından yana olabilecek veya bunu
isteyebilecek bir tek arkadaşımın bile bu çatının
altında bulunmadığına zaten inanıyorum. Her ne kadar,
olağanüstü hal uygulaması, Anayasamızda yer almış bir
uygulama ise de, onu kalıcı kılarak
olağanlaştırmak, rejime, demokrasiye ve hukuk devleti
anlayışına vurulabilecek en büyük darbelerden biridir. Peki, 27
nci defa uzatılan bu uygulamanın, terörün kökünün
kazınmadığının işareti sayılıp
sayılmayacağı bu Meclisin çatısı altında
tartışılmasın mı? Eğer olağanüstü hal
terörün ilacı ise, neden hâlâ terör var sorusunu kendi kendimize burada
sorup, cevabını araştırmayalım mı; değilse,
olağanüstü halden vazgeçmemiz gerekip gerekmediğini, yine şu
Meclis çatısı altında tartışmamız gerekmiyor mu?
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri;
olağanüstü hal bir çare değildir, birçok etkenle birlikte terörün
azmasına da neden olmuştur; halbuki, terörle mücadelenin evrensel
ilkeleri vardır. Bunları kısaca sıralamak istiyorum
izninizle: Terörle mücadele bir silahlı mücadele gerektirir. Bu konuda
önemli mesafeler katedildiği bir gerçektir; ama, silahlı mücadele
kadar, belki ondan da daha önemli olan bir mücadele tarzı, istihbarattır,
karşı istihbarat toplamadır. Bu konuda çok önemli
eksikliklerimizin olduğu, zamanın İçişleri Bakanı
tarafından burada defalarca ifade edildi. Sosyal ve ekonomik önlemlerin
alınması gerekir. Terörün dış destekleriyle mücadele
konusunun burada müzakere edilmesi gerekir. Biz, bugüne kadar, hep silahlı
mücadele boyutuyla ilgilendik; halbuki, terörün hayatiyet bulduğu
ortamı kurutmadan, bu alanda başarı beklemek hayalciliktir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Hükümetin bu konuyla ilgili bir genel görüşme talebinin, ülkemiz yararına
olacağına kesinlikle inanıyoruz. Benden önce konuşan
değerli arkadaşlarım, eğer, Refah Partisi Grup sözcülerinin
ne konuşacağını, lütfedip, bekleme zahmetinde
bulunsalardı, bize "İlkelerinizden mi vazgeçtiniz, ne çabuk
vazgeçtiniz" gibi soruları tevcih etme gereğini
duymazlardı. (RP sıralarından alkışlar)
Biz, muhalefetteyken bu ülkenin yararına
gördüğümüz ve peşini takip ettiğimiz hangi ilkelere sahipsek,
iktidarda da sonuna kadar o ilkelerin müdafii ve takipçisi olacağız
Allah'ın izniyle. (RP sıralarından "Bravo" sesleri ve
alkışlar)
REFİK ARAS (İstanbul) Göreceğiz,
göreceğiz...
ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Devamla) Hep
beraber inşallah göreceğiz.
Biz, ilkelerimizden ödün vermiyoruz. Yalnız,
insanlar, konuşurken; insanlar, başkalarıyla ilgili
eliştirilerde bulunurken, genellikle aynaya bakarlar, kendi kendilerini
görürler. Bunu da size hatırlatmakta yarar görüyorum. (RP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bakınız, Refah
Partisi ne diyor. İlk günden bugüne kadar aynı şeyleri tekrar
edip duruyor. Diyor ki Refah Partisi: "Türkiye'nin, vatanı ve
milletiyle bölünmez bütünlüğü ilkesine, demokratik cumhuriyete, insan
temel hak ve özgürlüklerine sadakatle bağlı; terörizmin ve
şiddetin her türlüsüne karşı; barış, dostluk, sevgi ve
kardeşlikten yanayız. Türkiye'nin ve Türkiye'de yaşayan 60
milyon vatan evladının birliğinin teminatıyız Refah
Partisi olarak." Biz, hep bunu söyleyerek geldik ve bunun gereği
neyse, muhalefette de, iktidarda da onu yaparız Allah'ın izniyle.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
şimdi, daha önce konuşan arkadaşlarımdan DSP Sözcüsü
Sayın Mümtaz Soysal Hocamıza, burada, iki konuda cevap vermek
ihtiyacını hissediyorum.
HASAN GÜLAY (Manisa) Taktın kafayı!..
ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Devamla)
Tatlı kapatacağım tabiî, tatlı kapatacağım, hiç merak
buyurmayın. Ben, Mümtaz Soysal Hocamın yazılarını çok
büyük bir zevkle okuyorum ve Türkiye'nin yetiştirdiği çok büyük
devlet adamlarındandır diye saygı duyuyorum Muhterem Hocama.
Ancak, Hocam kürsüye gelirken dedi ki "ben, bir
hoca gibi konuşacağım" ve bazı hocaların zaman
zaman yaptığı bir hatayı yaptı; çok derse giren
hocalar, genellikle, bazen sınıfları
karıştırırlar, verecekleri dersleri de unutuverirler!.. (RP
sıralarından alkışlar) Muhterem Hocam, şimdi, bugünkü
dersimiz, bu saatteki dersimiz, Çekiç Güç değildi, olağanüstü haldi;
önce, onu hatırlatmakta yarar görüyorum.
Siz, zatı âliniz, burada gizli görüşmenin
usulüyle ilgili eleştirilerde bulundunuz; artı, Çekiç Güç'ten,
Zaho'daki kamptan bahsettiniz. Halbuki, biz, burada, Çekiç Güç'ü değil,
şimdi, olağanüstü hali konuşuyoruz. O ders, gelecek saat;
inşallah, burada onu görüşeceğiz!.. (RP sıralarından
alkışlar)
İkinci konu: "Bu konunun görüşülemeyen
tarafı mı kaldı" buyurdular Hocam. Ee, herhalde,
görüşülmeyen tarafı kaldı ki, hâlâ çekimserlik var. Biz,
konuşalım da, belki çekimseri kabule çevirecek bir hizmeti bu ülkeye
yapmış oluruz diye düşünüyoruz!.. (RP sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
lütfediniz, bundan sonra bu konuyla ilgili olarak genel görüşmede, bu
bölgede yaşanan insanlık dramına son verici ekonomik, sosyal,
kültürel çözüm önerilerimiz nelerdir; terörün kökünü kazımak için ne tür
önlemler alınmalıdır; bu bölge halkını bu
ıstıraptan kurtarmak için neler yapmalıyız; bu konudaki çok
değerli bilgilerinizi, çok değerli fikirlerinizi aktarma zahmetinde,
lütfunda bulunun; Hükümet bundan istifade etsin; Hükümet, Meclisin
havasını teneffüs etsin, grupların havasını teneffüs
etsin. Geçmişte olduğu gibi, Millî Güvenlik Kurulunda alınan
kararları, oradan alıp Meclise tebliğ eden bir Hükümet
değil, Meclisteki havayı Millî Güvenlik Kuruluna taşıyan,
demokrat, demokratik mücadeleden, çoğulcu demokrasiden yana bir hükümetin
bu girişimine faydalı katkılarda bulunun diyor; hepinizi,
saygıyla selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Refah Partisi Grubu adına
konuşan Sayın Ömer Vehbi Hatipoğlu'na teşekkür ediyorum.
Sayın Hatipoğlu, benim, Sayın Mümtaz
Soysal'ın konuşmasında, sadet içerisinde yer
aldığını ifade ettiğim bir konuyu,
konuşmasının bitiminde de tekrar gündeme getirdiği için,
Başkanlığın burada bir ihmali var gibi
anlaşılabilir.
Şimdi, Sayın Mümtaz Soysal, Genel Kurulun
takip ettiği gibi, ana konu olarak, Hükümetin, Meclise genel görüşme
önerileri getirmek suretiyle başlatmış olduğu bir süreç
hakkındaki genel ifadelerde bulundu. Elbette, bu süreçle ilgili ortaya
çıkan belirtilerin hepsini ele almak, o hatibin hakkıdır; onu
yerine getirdi.
Şimdi, değerli Hatipoğlu da, bu sadet
uyarısında bulunurken, kendisi "biz, şimdi, olağanüstü
hali görüşüyoruz" dedi. Hayır; biz, şimdi olağanüstü
hali görüşmüyoruz, şimdi görüştüğümüz konu; Sayın
Başbakan Necmettin Erbakan'ın olağanüstü halle ilgili Meclis
Başkanlığına gönderdiği tezkerenin bir bölümünde talep
edilen genel görüşme açılsın mı açılmasın
mı, o konuyu görüşüyoruz. Demek ki, sadet konusunda yanılmalar
olabiliyor. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN METİN KALKAN (Hatay) Sayın
Başkan, neyle ilgili ama...
ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır)
Sayın Başkan...
ALİ OĞUZ (İstanbul) Ayıp...
Ayıp...
BAŞKAN Nedir ayıp olan değerli
arkadaşlarım!..
ÖMER EKİNCİ (Ankara)
Başkalarının avukatlığını niye
yapıyorsun?
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
uyarıda bulundum Sayın Hatipoğlu'na, bundan sonraki
toplantılarda kendisi de sadet konusunda dikkatli davransın diye; bunun
neresi ayıp!..
ALİ OĞUZ (İstanbul)
Taraflısınız, taraflı Sayın Başkan.
BAŞKAN Yerinizden söz atmanız ayıp.
Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın
İsmail Köse; buyurun.
Sayın Köse, konuşma süreniz 20 dakika.
DYP GRUBU ADINA İSMAİL KÖSE (Erzurum) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Hükümetimiz tarafından Yüce Meclise gönderilen tezkereler üzerindeki
Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere
huzurunuzdayım. Konuşmama başlarken, Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
ben, olayın usul yönüne bakmadan, olayın millî açıdan çok önemli
olduğunu, milletimizi ve ülkemizi, her iki konunun da yakından
alakadar etmesi hususundaki görüşlerimi arz edeceğim. Meselenin usul
yönü tartışılmıştır; doğrular, eğriler
ortaya çıkmıştır; ancak, ortaya çıkmayan bir olay
vardır, o da, 27 defa uzatılan
olağanüstü hal konusunda Doğru Yol Partisi Grubunun
düşüncelerini 25 defa sunan bir arkadaşınız olarak, o konu
görüşülürken, her konuşmamda yüreğim sızlayarak Yüce
Mevlaya yalvarmışımdır: Acaba bu feci, bu millî olay ne
zaman sona erecektir, milletimizin ne zaman yüzü gülecektir, doğuda,
güneydoğuda ve büyük şehirlerde bigünah olan insanlarımızın
ne zaman kanları akmayacaktır... İşte bugün, Yüce Mevla,
inşallah son defa, Doğru Yol
Partisi Grubunun olağanüstü hal ya da Çekiç Güç'le ilgili memleketimiz,
milletimiz için hayırlara vesile olacak bir sonucun alınması
konusunda böyle bir konuşmayı bana nasip etti.
Değerli milletvekilleri, olağanüstü hal,
sıkıyönetim de dahil, Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgelerimizde 16 yıldan bu yana devam etmektedir. Ateş
düştüğü yeri yakar; evinde şehidi olmayan, sokağında
terörden dolayı aç insanları olmayan ve ilinde terör olan yerlerde
sokağa çıkamayan ya da mücavir illerde de, olağanüstü hal
kapsamına girmemesine rağmen, olağanüstü halin bütün
şartlarını yaşayan ilden milletvekili olanlarla olmayanlar
arasında, müsaadenizle, fark var. İşte, o bölgenin bir milletvekili
olarak diyorum ki, olay millî bir meseledir. Bu her iki olay, bu kürsüde ortaya
konulduğu zaman, burada, siyasî parti
farklılığını düşünmeden, her siyasî partimiz bu
taşın altına elini koymak mecburiyetindedir. Yalnız
milletvekillerinin, siyasî partilerin de değil, bütün
vatandaşların, her dilimdeki, her seviyedeki
insanımızın, bu millî meselede noksanlar nelerdir, hatalar
nelerdir, yapılması gerekenler nelerdir; bu konudaki
vatandaşlık görevini yapması lazımdır.
Gün olmuştur ki, basın, Apo'yu bir kahraman
yapmıştır, gün olmuştur, o bölgede 1980'li yıllardan
önce Marksist ideolojinin esiri olmayan bu vatandaşlarımızı
etnik yönden parçalamak için en hassas olan noktamıza el atan iç ve
dış düşmanlarımıza, orada, binlerce yıldan bu
yana et ve tırnak haline gelen, devletinden ve milletinden bölemedikleri,
ayıramadıkları bu insanlarımızın büyük bir ders
verdiklerini dünya âlem kabul etmiştir.
Amerika Birleşik Devletleri başta olmak
suretiyle, Avrupa'daki devletler; yani, zaman zaman bize demokrasi dersi veren
ve zaman zaman da antidemokratik kafaya sahip olmak suretiyle "canım
nasıl olsa kendi vatandaşlarıdır, ölsün" deme
noktasına gelen bu yabancı devletler, Türkiye'deki bu
katliamları yapan bu vatan hainleri Ermeni uşaklarını,
maalesef, meşru bir devletin kurulması için mücadele veren bir
meşru güç olarak kabul etmişlerdir. Ancak, yıllar geçmiş
-ben geçmişteki hükümetlerin, hangi hükümetin hangi görevlisinin
nasıl bir başarılı hizmet yaptığını ya
da ihmallerin olduğunu da söylemek istemiyorum- yüce milletimiz,
kamuoyumuz, terörün ne olduğunu, PKK zulmünün ne olduğunu; Doğu
ve Güneydoğu Anadolu Bölgemizde, 1915 yılında, Ermeni zulmünü
yaşayan insanlarımız, onu yüzlere katlayacak kadar
ağır sorunlar getiren bu meseleyi, zannediyorum ki, herkesten çok
daha iyi bilmektedir. İşte, bugün, diyoruz ki, gelin, yılda 500
trilyonu aşan, ayda 7-8 milyar dolara, yılda 70-80 milyar dolara
Türkiye'ye fatura edilen ve özellikle, bilinçli olarak, bir taraftan silah
kaçakçılığı yaptıracaklardır; silahın birini
meşru devletimiz Türkiye Cumhuriyetinin güvenlik kuvvetlerine
satacaklardır, birisini PKK'ya satacaklardır. İşte,
yabancı devletlerin bu olaydaki fonksiyonu ve görevi budur. Bir taraftan
uyuşturucu kaçakçılığı yapacaktır ve nereden
başlıyorsa, ta kendilerine zarar verme noktasına gelince, ha, bu
PKK, uyuşturucuya bulaşmıştır, öyleyse
zararlıdır; bunu, terör örgütü olarak ilan edelim demişlerdir.
Almanya'da, ne zaman sokaklar PKK'lı militanlarla dolmuşsa, ne zaman
kendi vatandaşlarından Türk vatandaşlarından değil
PKK zorla para alma noktasına gelmişse, o devletler, PKK'yı bir
terör örgütü olarak kabul etmişlerdir.
Şimdi, diyoruz ki, ekonomik, sosyal ve siyasal
yönden, her iki konu da, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğünü ilgilendiren çok önemli konulardır. Doğru Yol
Partisi, Demokrat Partiden bu yana parti ayırımı yapmak
istemiyorum; ama, hassasiyetimi de arz etmek istiyorum devletin ülkesi ve
milletiyle bölünmez bütünlüğü konusunda hiçbir yabancı unsura,
yabancı devlete ve herhangi bir haine, ne baş eğmiştir ne
de hain düşüncenin, devletin ve milletin aleyhine bir düşüncenin
yanında olmuştur.
Bugün diyoruz ki, ben, usul yönünün
tartışılmasını dahi lüzumsuz görüyorum; değerli
Başkanım beni mazur görsünler. Türkiye Büyük Millet Meclisinin,
arkasında "Egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir" yazan bu Yüce Meclisin ne görev yapması gerekiyor?
Türkiye'de, bu gizli görüşmelerde ya da açık görüşmelerde,
herhangi bir savaş şartı doğacaksa, bu savaşı
yapmaya hangi heyet karar verecektir? Komşu ya da uzak ülkelerle, eğer
gizli görüşmelerde, bu Yüce Meclisin önüne savaş yapacak şartlar
doğmuşsa, bu savaş kararını alacak heyet, hangi
heyettir?
Sayın Hocamız, değerli Hocamız,
Dışişleri Bakanlığı yapmış.
Değerli milletvekilleri, Dışişleri Bakanı, devletin
hem iç politikalarının hem dış politikalarının en
hassas bilgilerine sahiptir; ama, Yüce Milletimiz ve Yüce Meclisimizin
milletvekilleri, bu kadar derûnî bilgiye sahip değildir.
O itibarla, mesele, burada, açıklıkla ortaya
konulmalıdır, olayın hassasiyeti ortaya konulmalıdır
ve ekonomik yönden kalkınmamızı istiyorsak, Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgesinin yaylalarının hayvancılığa
açılmasını istiyorsak, işsizliğe son vermek,
sağlık, eğitim yönünden, o insanlarımızın zayi
olan onbeş yıllık haklarının yeniden iade edilmesini
istiyorsak, işte, burada, o taşın altına, başta,
muhalefetin elini koyması lazımdır.
Şimdi, muhalefet partisi, her zaman, her şeye
karşı çıkan bir siyasî parti değildir.
BÜLENT ATASAYAN (Kocaeli) Başka türlü mü
yaptınız?
İSMAİL KÖSE (Devamla) O sıralarda biz
de oturduk ve o sıralarda, burada oturan iktidar partisi Anavatan Partisi
Hükümetlerinin bu millî meseleleri gündeme getirdiği zamanlarda, şu
andaki konuşmalarımızı aynı şekilde ifade ettik
ve o bölgelerdeki güvenlik kuvvetlerimize moral yönünden, devletin politikalarının
dışarıda bir zafiyete uğramaması bakımından,
meseleyi, millî açılardan değerlendirdik ve Doğru Yol Partisi
olarak, hep müspet oy kullandık; ancak, dün o sıralarda oturan bir
siyasî parti, bugün Allah nasip etti Doğru Yol Partisiyle beraber iktidar
oldu. Her iki konuya -olağanüstü hal gibi çok önemli bir meseleyi dahi
reddetmek suretiyle- tüm oylarını menfi olarak
kullanmıştır.
Şimdi, kamuoyu, siyasî platform, Meclisteki
oluşum ve demokratik usuller içerisinde bir koalisyon ortaya
çıktı. Bu koalisyonun bir parçası, bu iki millî meseleye Doğru
Yol Partisi gibi bakmıyor, hatta, Anavatan Partisi gibi de bakmıyor.
Ne yapmamız gerekiyor; yani, bu iki millî mesele için bir karar
alınacaksa ve Hükümet, ülkenin diğer meselelerini de halletmek için
kurulduğuna göre "biz, bu meseleleri askıya alalım,
nasıl olsa anlaşamıyoruz; gelin, biz başka işlerle
uğraşalım" demek, sorumsuzluğun ifadesidir.
Şimdi, Refah Partisi diyor ki: "Biz, bugüne
kadar menfî oy verdik. Bugün, realiteyle karşı karşıya
geldik. Devletin bütün belgesi ve bilgisi elimize geçti." Sayın
Erbakan, Sayın Başbakan bunu itiraf ediyor ve "biz, Yüce
Meclisten kendi bildiklerini, devletin diğer birimlerinden kendi
bildiklerini belgeleriyle almak suretiyle, milletin ve ülkenin menfaatı,
eğer, bunların uzatılmasını gerektiriyorsa, Hükümet
olarak, bu sorumluluğun altına gireceğiz ve buna 'evet'
diyeceğiz" diyor. Bunda yadırganacak ne var?
ALİ TOPUZ (İstanbul) Niye kendisi
söylemiyor da sen söylüyorsun?
BÜLENT ATASAYAN (Kocaeli) "Nasıl U
dönüşü yapacağız" diyor; "nasıl dönüş
yapacağız" diyor.
İSMAİL KÖSE (Devamla) Bu dönüş, sert
bir dönüş değil; bu, yumuşak... (ANAP sıralarından
alkışlar [!])
BÜLENT ATASAYAN (Kocaeli) Bravo!.. Yumuşak bir dönüş...
İSMAİL KÖSE (Devamla) ...demokratik
kurallar içerisinde ve muhakkak surette, anlayarak, görerek ve işin özünü
kavrayarak, realiteyi ortaya koyacağız.
Şimdi, bakın, birkısım
yazarımız, çizerimiz, o, Marksist ideolojinin artığı
olan düşünce sahipleri "bu bölgede kimlik bunalımı
vardır" diyor. Birkısım, yine o bölgenin inançlarıyla
alakası olmayan, kültür yapısıyla alakası olmayan, o
insanlarımızın gelenek ve görenekleriyle ilgisi olmayan; ancak,
Ankara'da, İstanbul'da oturan siyasiler ya da onların
düşüncesini pompalayan basın ne diyor: "Orada, TV'den
eğitim vereceğiz." Hangi lisanla?.. Anayasanın
değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez hükmüne
rağmen... O bölgedeki insanlarımız da "karnımı
doyur, benim dilimden zorum yok" diyor; ancak, istismarcılar,
işte, içimizdeki hainler, dışımızdaki hainler, orada,
bir lisan sorunu, bir kimlik sorunu varmış gibi, olayı önümüze
getiyorlar.
Bölgede, ne kimlik bunalımı ne kimlik sorunu
vardır; Müslüman Türk Milletinin bir parçasıdır; Türkiye
Cumhuriyeti Devletinin aslî kurucusudur; topraklara şehit veren
insanlarımızdır; hep beraber, 65 milyonla kardeşiz.
Biz, yabancı unsurların, bizi, etnik yönden
-mezhep yönüyle- parçalamak için, yüzlerce yıldan bu yana önümüze
koyduğu tabloları, tarihî bilgileri bir tarafa bırakarak, siyasî
partiler olarak, meseleyi istismar ettiğimiz takdirde, işte
yılda 600 trilyon olan 1995 yılındaki masrafınız
1996'da 1 katrilyona çıkar.
Sonra, peki, şehitlerin kanının yerini
kim dolduracak? Allah rahmet etsin; bu toprak ve bu bayrak için yere düşen
bütün şühedaya, Allah'tan rahmet diliyorum. Bir tek askerimizin
düğmesinin kopmasıyla savaş ilan eden bir milletin
mensupları olarak, bakın altı-yedi bin şehit verdik. Bu, ne
acı bir olaydır. Bakın, Birinci Cihan Savaşından sonra
en fazla şehit verdiğimiz, 16 yıldan bu yana devam eden bir
musibetle karşı karşıyayız.
Şimdi, bu mesele millî olmayacak, efendim, Çekiç
Güç gelecek ve çok değerli yine Anavatan Partisi Hükümetlerinden bize
miras olarak intikal edecek bu mesele, niçin kabul edilmiştir; işte o
bilgiyi, o gün kabul eden rahmetli Özal'dan başlamak suretiyle, bütün
devletin bilgilerini burada ortaya koymak suretiyle... Çünkü zaman zaman biz de
tenkit ettik; neden kabul ettiniz dedik? Gayrî millî unsurlar olduğunu da
ifade ettik oralarda otururken; doğrudur. Şimdi, diyoruz ki,
eğer, başında yanlış varsa, kim yaptıysa onu bulalım.
Bugün, karşımızda, devletin karşısına
dikilmiş bir güç varsa ve bu, düşmanca düşüncelerle
kurulmuş bir organizasyonsa, bunu bilelim. Tabiî, Amerika Birleşik
Devletlerinin menfaatlarını koruma ve kollama görevi Türkiye
Cumhuriyeti Devletinin görevi değildir, sayın milletvekilleri.
Doğru Yol Partisi, devletinin ve milletinin menfaatına hangi devlet
politika üretiyorsa, o politikanın yanındadır. Eğer, bugün,
önümüze, dayatmayla getirilen ve "bunu kabul edeceksiniz" diye bir
zorlama varsa, işte o görüşmelerde, sizin bildiklerinizi de biz
biliriz; biz deriz ki: "Yanlışımız var; o zaman, bu
işi, burada bitiriyoruz." Ama, ben, başta
Cumhurbaşkanımıza bakıyorum -Anayasaya göre, devletin ve
milletin temsilcisi- devletin ve milletin aleyhine bir olayın altına imza
atacağını ben kabul etmiyorum. Geçtiğimiz dönemlerdeki
Cumhurbaşkanlarımızın da, bugünkü
Cumhurbaşkanımızın da böyle bir gayri millî meseleye imza
atacağını kabul etmiyorum.
Millî Güvenlik Kurulu, yine anayasal bir kurumumuzdur.
Onun kanaatleri, yine, bakanlıklarımızın, istihbarat
teşkilatlarımızın ve en önemlisi değerli
milletvekilleri, milletimizin... O bölgeyi dolaşan çok milletvekili
arkadaşımız var, muhalefet sıralarında o bölgeden
gelen milletvekillerimiz var. O insanlarımız "bir suyu,
ayağımla yürüyerek gideyim, çeşmeden içeyim; bir köye gideyim,
birisini ziyaret edeyim" demek suretiyle yıllarca hasret çektiler.
Bitmedi; ama, şu anda, o vatandaşlarımız, güvenlik
kuvvetlerimizin başarılı hizmetleri sonucunda, bugün, hiç
olmazsa lokalize edilen, muayyen yerlere sıkışan PKK
belasından kurtulma noktasına gelmiştir. Bunu
gerçekleştiren devletimizin, hükümetlerimizin temsilcilerine de, buradan,
ben şükranlarımı arz ediyorum.
Değerli milletvekilleri, olayın
detayını, Çekiç Güç'ün önümüze nasıl geldiğini ve PKK ile
olan ilişkilerini, Sayın Hocamızın da belirttiği gibi,
bir miktar Türkiye'den, bir miktar İran'dan, Suriye'den, Irak'tan toprak
almak suretiyle, orada bir devlet kurma düşüncesiyle mi gelmiştir,
yoksa, Saddam'ın zulmünden kaçmak suretiyle, Türkiye'ye 500 bin tane
sığınmacının geriye gönderilmesi ve de onların
tekrar Halepçe'deki zulme uğramamaları için Türkiye'nin talebiyle mi
gelmiştir? İşte o tarihî vesikaların, bu Yüce Meclisin önüne
çıkarılmasında fayda mülahaza ediyoruz...
AHMET TAN (İstanbul) Ama, örtülü değil(!)
İSMAİL KÖSE (Devamla) ...ve diyoruz ki,
Meclis, en önemli tarihî ve millî görevini yapma noktasına gelmiştir.
İki olay da millîdir, iki olaydan bir tanesi, belki şu anda
dış politikalarımızdan içeriye girmiştir, PKK
olayı; ancak, yine dışarı bağlantılıdır
ve birisi de tamamen dış politikalarımızı
ilgilendiren; ama, devletimizin ve milletimizin onurunu ve haysiyetini de
alakadar eden Çokuluslu Güç meselesidir.
Bu bakımdan, Yüce Meclisimiz, Türk Milletinin
onurunu ve devletimizin menfaatlarını zedeleyen bir husus varsa,
bunlarda aydınlatma görevini yapacaktır ve tabiî ki, burada, bütün
milletvekillerimiz de... Bu olaylarda grup kararı alınamaz
değerli milletvekilleri. Bakın, her olayda grup kararı
alınır; ama, olağanüstü hal ve Çokuluslu Güç konusunda grup
kararı alınamaz. Grup kararım, şahsen, bana, millî
menfaatlarıma, devletimin menfaatlarına aykırı bir karar
ortaya çıkarırsa ben buna uymam. Dolayısıyla, diğer siyasî
parti gruplarının da bu millî meseleler konusunda grup kararı
alacağına inanmıyorum; çünkü, milletvekilinin tarihî ve millî
görevi bugün doğmuştur. Bugün, bu meselenin bize zararı nedir,
kârı nedir; artıları, eksileri kefelere konulacaktır ve
artıları fazla ise evet diyeceğiz; ama, eksileri fazla ise,
zannediyorum, sizden çok daha önce biz hayır diyeceğiz; onu da
bilesiniz.
CELAL TOPKAN (Adıyaman) Örtülüde ne
yaptınız?
İSMAİL KÖSE (Devamla) Değerli
milletvekilleri, bundan sonraki ikinci bir görüşme dolayısıyla
zamanınızı almamak için, Doğru Yol Partisi Hükümetimizin bu
talebinin çok doğal olduğunu, gerçekten,
vatandaşlarımızı, devletimizi her yönüyle ilgilendiren bir
mesele olarak görmektedir ve bu millî meselelerin açık ya da kapalı
olarak görüşülmesinden yana olduğumuzu ifade ediyorum.
Hepinizi saygılarla selamlıyorum. (DYP ve RP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Doğru Yol Partisi Grubu adına
konuşan Sayın İsmail Köse'ye teşekkür ediyorum; süre
konusunda gösterdiği duyarlılık için de ayrıca
teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, Genel Kurulumuzun
alışılmış çalışma saatini 20 dakika geçtik;
bundan sonra ikinci bir önerge üzerinde de görüşmeler
yapacağımız için, çalışmalarımıza saat
20.00'ye kadar ara vereceğim.
Saat 20.00'de toplanmak üzere oturumu kapatıyorum.
Kapanma Saati : 19.23
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.00
BAŞKAN: Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa BAŞ (İstanbul), Zeki ERGEZEN
(Bitlis)
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78 inci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Görüşmelere kaldığımız noktadan devam ediyoruz.
VII. GENSORU, GENEL GÖRÜŞME,
MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)
A) ÖNGÖRÜŞMELER (Devam)
1. Hükümet adına Başbakan
Necmettin Erbakanın, olağanüstü hal konusunda bir genel görüşme
açılmasına ilişkin önergesi (8/3) (Devam)
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım, gruplar adına
konuşmalardan bir kısmı Birinci Oturumda
tamamlanmıştı.
Gruplar adına son konuşmacı, Anavatan Partisi Grubu
adına Sayın Ülkü Güney; buyurun Sayın Güney.
Sayın Güney, konuşma süreniz 20 dakikadır.
ANAP GRUBU ADINA ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) Sayın Başkan, muhterem
arkadaşlarım; bugün, burada, olağanüstü halle ilgili genel
görüşme açılmasını talep eden Hükümet tezkeresinin
üzerinde, Anavatan Partisinin görüşlerini bildirmek için söz aldım;
bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Muhterem arkadaşlarım, evvela bir tespit yapmak
mecburiyetindeyiz: Bugün, takriben saat 16.00dan itibaren bu görüşme
burada sürüyor. Acaba biz bu görüşmeyi niçin yaptık; yani, bu
görüşmeyi, bu öngörüşmeyi, genel görüşmeyi hangi amaçla
yaptık, niçin yapılıyor? Hükümet acaba bizden ne istedi? Hükümet
şunu istedi: Efendim, bu son derece önemli bir olaydır. Çekiç Güç ve
olağanüstü hal, millî bir meseledir, önemli bir meseledir. Bu meseleyi
oturalım tartışalım, bütün partiler burada fikirlerini
söylesinler ve buradan bir sonuç elde edelim; bu elde ettiğimiz sonuçla
da, yarın Meclisin karşısına ve Millî Güvenlik Kuruluna
öyle gideriz değil mi arkadaşlar?.. Amaç buydu.
Ben, son konuşmacı olarak, belki şansım icabı
bütün arkadaşlarımı dinledim. Şimdi, burada konuşan
bugünkü Koalisyon, İktidar partilerine mensup
arkadaşlarımız, şimdiye kadar konuştuklarını
tekrar ettiler. Sayın Köse, 25 inci defa aynı şeyleri söyledi.
Değerli dostum Hatipoğlu da son konuşmasının bir
benzerini yaptı. Burada, bana göre, en ciddî konuşma, konunun
içeriği değil de, yöntemi ve şekli üzerindeki
konuşmalardı; onu da başka gruptaki
arkadaşlarımız yaptı. Buna katılırsınız
veya katılmazsınız, buna bir diyeceğim yok; ama, işin
özü bu.
Bugünkü konuşmaların sonunda, bu salonu terk ettiğimizde
elimizi vicdanımıza koyup, kendi kendimize, acaba, Sayın
Hükümete, ne gibi bir hazırlık yaptık diye sorduğumuzda,
içinizde, yahu, işte, biz de bunları bunları getirdik, önlerine
koyduk, Hükümet de düşünecek, bunların birine karar verecek
diyebilecek var mı; böyle bir şey oldu mu? Olmadı; niye
olmadı?
ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) Onun için
yapıyoruz.
ÜLKÜ GÜNEY (Devamla) Onun için yapıyoruz; ama, niye olmadı
Sayın Hatipoğlu? Bunun olmamasının bir nedeni var: Hiçbir
şeyi yanlışın üzerine ikâme edemezsiniz; yanlışın
üzerine neyi getirirseniz, sonuç da yanlış çıkar.
Şimdi, bu yazı yanlıştır. Bunu kabul
edeceğiz. Yani, Sayın Başbakanımız, bugün, Meclis
Başkanlığına, bir yazı gönderiyor ve bu
yazısında diyor ki, biz, yeni bir politika
oluşturacağız, bunun için bir genel görüşme
açılsın -hatta burada da kalmıyor, bir adım daha ileriye
gidiyor- bir komisyon kuralım. Çekiç Güç için de gizli bir görüşme
yapalım diyor ve bunu Meclis Başkanlığına gönderiyor.
Şimdi, şekil yanlış, önerge değil. Ben, buna
itiraz eden arkadaşlarıma katılıyorum. Yani, bunun gündeme
alınmaması icap ederdi; ama, Sayın Başkan takdirini öyle
kullanmıştır -saygı duyuyorum- bunu gündeme
almıştır; ama, bunun, aslında gündeme alınmaması
lazım.
İki; şimdi, İçtüzüğümüzün 101 inci maddesinde
deniliyor ki Genel görüşme, toplum ve Devlet faaliyetlerini ilgilendiren
belli bir konunun Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda
görüşülmesidir genel bir kavram var, genel bir yazım. Şimdi,
buradan istifade edilerek bu yazı, bu istek veriliyor; ama, Anayasamızın
98 inci maddesi çok net, çok açık; burada deniliyor ki Türkiye Büyük
Millet Meclisi soru, Meclis araştırması, genel görüşme,
gensoru ve Meclis soruşturması yollarıyla denetleme yetkisini
kullanır açık ve net bir şekilde ifade ediliyor; bu, bir denetim
yolu.
Şimdi, siz, burada, denetim yolunu nasıl getirip de efendim,
biz, bu denetim yoluyla bu konuları bir görüşelim -evet
görüşelim- buradan da çok olumlu sonuçlar çıkaralım ve Hükümete
de bazı hazırlıklar yapalım dersiniz? Bu yanlış.
İşte, bu maddeye uydurarak bunu getirebilirsiniz; ama, bu yol
yanlış bir yoldur; bu yolu açamazsınız,
açmamalıyız; boşuna Meclise, milletvekillerine, herkese zaman
kaybettirirsiniz; buradan hiçbir sonuç çıkmayacaktır, çıkmadı;
çıkması da mümkün değildir; çünkü, temeli yanlış.
Peki, acaba, bütün bunları ben düşündüm, ben biliyordum da, bu
yazıyı yazanlar bilmiyorlar mıydı; onlar da biliyordu. Ha,
şimdi, işin özün ne; özü şu: Muhterem arkadaşlarım,
hepiniz biliyorsunuz, olağanüstü hal 27 defa uzatılmış;
yöntem belli, 27 sinde de yöntem belli; nasıl olmuş: Millî Güvenlik
Kurulu toplanmış, devletin en ince, en önemli, en istihbarî bilgileri
ortaya konulmuş, ilgili bakanlar orada bulunmuş ve oradan bir sonuç
çıkmış, o sonuç Meclise gelmiş ve Mecliste
tartışılmış. O, burada tartışılmış;
yani, burada, gelip de kimse dikte etmemiş, burada
tartışılmış, kimi evet demiş, kimi hayır
demiş; hepiniz bunu biliyorsunuz, birlikte yaşadık. Peki, hal
böyleyken, böyle bir Millî Güvenlik Kurulu toplantısı da
yapılmadan, alelacele, bundan bir hafta evvel, burada bunları bir
konuşalım... Bunları konuşalım, niye
konuşalım; bakın, bunları şunun için
konuşalım: Bugüne kadar, değerli Refah Partili
arkadaşlarımız ve Refah Partisi, gerek Çekiç Güçe gerekse
olağanüstü hale son derece katı bir muhalefet yaptı ve hiç
düşünülmedi ki bir gün biz de gelirsek, bizim de
başımızdan sıcak sular iner aşağıya bu hiç
düşünülmedi. Nasıl düşünülmedi; bu noktaya kadar gelindi. Hatta,
çok değerli milletvekili arkadaşım, benim hemşerim
Sayın Köse burada aynı şeyi ifade etti; o gün bilinmiyordu; ama,
işin içine girildiği zaman anlaşıldı ki iş öyle
değilmiş; yani, muhalefette söylemek kolay, asarız, keseriz,
yaparız, yıkarız demek kolay; ama, işin başına
geldiğin zaman, işte bu duruma düşersin.
O zaman ne yapalım; o zaman yapmamız gereken bir şey var:
Bir yol arayalım; nasıl bir yol arayalım? İşte,
Meclisin denetim mekanizması olan genel görüşmeyi ortaya atalım,
bu genel görüşmede biz bunu konuşalım, konuşabildiğimiz
kadar konuşalım. Ben açıkça ifade ediyorum; bu konuşmalardan
bir şey çıkmaz, çıkmayacak, şu ana kadar çıkmadı.
Peki, ne oldu; yarın seçim bölgelerimize gittiğimizde -artık
buna kimsenin inanacağını da zannetmiyorum; yani, buna, bu
görüşmelerden sonra hangi seçmen inanacak; bunu da aklım
almıyor- ne diyeceğiz biz zaten görüştük, ettik.
Bildiğiniz gibi değil; bu görüşmelerin sonunda da, eskiden
söylediklerimizden biraz viraj almamız gerekiyordu, onu yaptık; ama,
ileride, biz yine şunu şunu yapacağız...Bunlar yanlış
arkadaşlar; bu olmaz, bunu yapamazsınız.
Burada, bir yanlış daha var. Eğer, biz, bu yönteme, bana
göre yanlış diye ifade ettiğim bu yönteme; yani, genel
görüşme yöntemine her konuda başvurursak, o zaman bu iş
şirazesinden çıkar ve Meclis, boşuna burada zaman harcar.
Bırakın, Meclisin işini Meclis yapsın, Hükümetin işini
Hükümet yapsın.
Muhterem arkadaşlarım, bugün yaptığımız
bir öngörüşme; tamam, kabul ediyorum, öngörüşme, işte
20şer dakika konuşuyoruz. Sayın Bakan, burada, çok kısa
bir beyanatta bulundu; acaba ne söyledi? Sayın Bakan, burada, ayın 17si
itibariyle, son durumla ilgili, bizim önümüze ışık tutacak bir
bilgi verdi mi?..Hayır. E, biz niye konuşuyoruz?.. 27 defa
konuştuklarımızın aynısını konuştuk.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) Kendisi de yok burada!
ÜLKÜ GÜNEY (Devamla) Ne konuştuk?..Daha önce
konuştuklarımızı tekrar ettik.
HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) Bu, havanda su dövmektir
Sayın Başkan.
ÜLKÜ GÜNEY (Devamla) Peki, bundan ne netice elde ettik? Hiçbir netice
elde edemedik, elde etmemiz de mümkün değil. Niye?.. Deveye demişler
ki boynun niye eğri? Deve de nerem doğru ki demiş. Bunun
yazılışı yanlış, önerge değil.
HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) Orada bir anormallik yok Sayın
Güney.
ÜLKÜ GÜNEY (Devamla) Gene komisyon kurulsun deniliyor. Meclis
tarihinde böyle bir olay yok, bunun yeri yok; yani, İçtüzüğü okudum
okudum, böyle bir şey
bulamadım. Üç dönem milletvekiliyim, iyi kötü uygulamaları da
biliyorum. E, efendim, bir komisyon kuralım, bu komisyon gitsin, muhtelif
yerlerde araştırma yapsın...
Şimdi, arkadaşlar, bazı şeyleri burada söylerken
hakikaten rahatsız oluyorum. Hani, biz, yeri geldiği zaman
milliyetçilikle yeri göğü inleten insanlar olarak, gruplar olarak,
arkadaşlar olarak burada konuşuyoruz; ama, buradaki ifadeye dikkat
ettiğiniz zaman Amerikan Büyükelçiliği ve oradaki ilgililerden de
bilgi alınarak ve ondan sonra buraya gelinerek... Bunu kabul etmek mümkün
mü, bunu kabul edecek hangi arkadaşımız var; hangimiz kabul
edebiliriz bunu?..(ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)
Hani, şimdiye kadar Amerikan emperyalizmi... Amerikanın
karşısında... Olmaz arkadaşlar, bu, bir faciadır; bu,
buraya bir yanlış getirilmedir; bunu, hiçbir şekilde, hiçbir
yerde müdafaa edemezsiniz.
MAHMUT ERDİR (Eskişehir) Batı kulübü...
ÜLKÜ GÜNEY (Devamla) Sonra, hani, bütün meseleler milletin gözü
önünde, çok açık bir şekilde konuşulacaktı; bütün
meseleleri biz burada enine boyuna tartışacaktık?!. Ha, gizli
görüşme yapalım...
HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) Örtülü görüşme...
ÜLKÜ GÜNEY (Devamla) Neyi gizleyeceğiz, kimden gizleyeceğiz?
Sayın Soysal, burada çok güzel ifade etti, Sayın Hatipoğlu da
güzel açıkladı; yani, herkes biliyor Çekiç Güç niye gelmiş,
hangi maksatlarla gelmiş, niye oturuyor; onun neyini gizleyeceğiz.
Ha, onu şunun için yapacağız, yani, biz, bu gizli görüşmede
çok önemli şeyler konuştuk, şimdi müspet oy veriyoruz; ama,
kusura bakmayın, o gizli görüşme var ya... Bunlar yanlış,
ben, bunları kabul edemiyorum.
Şimdi, muhterem arkadaşlarım, bu yanlış
şeylerden vazgeçmemiz lazım ve bana göre, en doğrusu, bu
önergeyi geriye çekin. Ayın 23ünde Millî Güvenlik Kurulumuz
toplansın, bilgileri versin; Sayın Başbakanımız buraya
gelsin, orada almış olduğu, o önemli bilgileri okusun, söylesin
ve bütün gruplar gelsin, burada, bununla ilgili görüşlerini belirtsinler
ve oradan bir sonuca varalım; işin doğrusu bu. Şimdiye
kadar yaptığımız şey bu; eski köye yeni bir metot
getirmenin anlamı yok, böyle bir şey olmaz. Gelin, bu
yanlışı düzeltin, pazartesi günü de bundan bir şey çıkmayacak
ve ben, size açıkça bir şey söyleyeyim, eğer, siz, bunun,
pazartesi günü nihaî görüşmesini de yapacaksanız -ki, bu
görüşmeyi de gördükten sonra- bizim, Grup olarak buna katılmamız
mümkün değil. Biz, buna katılmayız, biz buna
katılamayız. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)
Ne konuşacağız; neyi tartışacağız; buradan
ne çıkaracağız? Onun için, lütfen bunu geri alın, zaten...
HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) Doğruları
tartışacağız.
ÜLKÜ GÜNEY (Devamla) Sayın Hüsamettin Bey, biz bunu
konuştuğumuz zaman, Sayın Başbakan, bunu, buraya
getirdiği zaman, doğrusunu da konuşacağız, eğrisini
de konuşacağız. Mesela, ben, o gün, değerli dostum
Sayın Hatipoğluna soracağım. Bakın, ne diyor
Sayın Hatipoğlu: -aslında o kadar çok malzeme var ki, hangi
birini buradan sayayım- Siz, olağanüstü hali uzatıyorsunuz
-bize diyor- Allah nasip edecek, biz geleceğiz -iyi- ve olağanüstü
hali de kaldıracağız -tamam- kalkar mı kalkmaz mı; bir
gün bile devam eder mi etmez mi, onu göreceğiz. Şimdi, bu belgeler
burada; yani, bunlar, Meclis zabıtlarına geçmiş arkadaşlar.
Şimdi, size şunu söylemek istiyorum: Muhterem
arkadaşlarım, adam demiş ki büyük lokma ye de, büyük laf
söyleme Şimdi, büyük laf söylerseniz, eğer, muhalefette bu işi,
bu şekilde yürütürseniz, gelirsiniz, bu virajı almak için, hukuku
zorlarsınız; gelirsiniz, bu virajı alabilmek için,
birtakım, genel görüşme vesaire gibi sunî şeyler yaratarak, onun
arkasına sığınmaya çalışırsınız;
niye?.. Biz de katkıda bulunalım. Biz de, olumlu olarak katkıda
bulunalım. Bunu içtenlikle söylüyorum; ama, bunu, normal yollardan
yapalım. Genel görüşme teklifinizi geriye çekin, gelsin o gün,
hepimiz birlikte oturup konuşalım, bu işi yürütelim; burada,
birbirimizin vaktini, boşuna harcamayalım.
Tekrar şunu ifade ediyorum, ısrarla ifade ediyorum: Buradaki
çok değerli milletvekili arkadaşlarım, Allah için, bugün,
buradan çıktığınız zaman, acaba, biz, bugün, bu
görüşmeler sonucunda ne elde ettik; acaba, Hükümetimize ne
hazırladık; yeni neler getirebildik diye bir soru sorun. Eğer,
bundan, yeni bir şey geldiğine karar veriyorsanız -pazartesi
günü mü, salı günü mü- gelin, bunun ikinci oturumunu da yapın.
Eğer, aksini -benim düşündüğüm gibi- düşünüyorsanız ve
o kanaate varıyorsanız, elinizi vicdanınıza koyun;
kabadayı olun, gelin pazartesi günü, kaldırın bunu; günü
geldiği zaman birlikte oturup tartışalım.
Bu duygularla hepinize en derin saygılarımı sunuyorum.
(ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Anavatan Partisi Grubu adına konuşan Sayın
Ülkü Güneye teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, İçtüzüğe göre, önerge
sahibinin de söz hakkı bulunmaktadır. Önerge sahibi olarak,
Başbakan Sayın Necmettin Erbakanın veya önerge Hükümet
adına verildiği için, Hükümeti temsilen bir
bakanımızın 10 dakika konuşma hakkı vardır.
Hükümet söz hakkını kullanacak mı efendim?
Kullanmıyor.
İBRAHİM ÇEBİ (Trabzon) Konuşacak ne var ki!..
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, böylece, genel görüşme
önergesinin öngörüşmeleri tamamlanmıştır.
Şimdi, genel görüşme açılıp açılmaması
hususunu oylarınıza sunacağım: Genel görüşme
açılmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Genel
görüşme açılması kabul edilmiştir.
Genel görüşme günü, İçtüğüzün 103 üncü maddesi
uyarınca, genel görüşme açılmasına karar verilmesinden
itibaren, kırksekiz saatten önce ve yedi tam günden sonra olmamak üzere,
bir özel gündem halinde, Danışma Kurulunca tespit edilerek Genel
Kurulun oyuna sunulacaktır.
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın Kazan, buyurun.
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) Sayın
Başkanım, biraz önce müzakeresi yapılan ve tamamlanan genel
görüşme önergesiyle ilgili müzakereler sırasında, Cumhuriyet
Halk Partisinin sayın sözcüsü...
BAŞKAN Değerli milletvekili arkadaşlarım,
Sayın Bakan, yerinden bir maruzatını sunuyorlar; onu dinlemekte
zorluk çekiyorum. Arkadaşlarımızın, Genel Kurulu sessizce
takip etmelerini rica ediyorum.
Buyurun Sayın Kazan.
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) Biraz önce, genel
görüşme önergesiyle ilgili müzakereler sırasında, Cumhuriyet
Halk Partisinin sayın sözcüsü, -zabıtlara geçen yönüyle aynen arz
ediyorum- Gelin, Adalet Bakanlığındaki yargıç, hâkim
kıyımını, memur kıyımlarını
konuşalım buyurmuştur. Bu söz, kürsüden açıklama
yapmamızı gerektiren bir husustur. Çok kısa olarak,
açıklama yapmama müsaade buyurmanızı rica ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan, bu konu, genel olarak ifade edilen bir
gerekçe çerçevesinde; yani, Yüce Mecliste hangi konularda genel görüşme
yapılabilir, bunların misalleri sayılırken ortaya
konulmuştur; şahsınıza ilişkin bir sataşma da söz
konusu değildir. Adalet Bakanlığı kurumu ve Adalet Bakanlığı
kurumunun dışında, bütünüyle Türk bürokrasisi kastedilerek bir
ifadede bulunulmuştur. Bunun, sizin Hükümetinizle, bugünkü Hükümetle de
doğrudan ilişkisi, beyandan anlaşılmamaktadır; ama,
siz, Hükümet olarak, bu konularda genel görüşme yapılması
düşüncesinde iseniz, o konuda da, iki yol vardır; ya şimdi
müzakeresini yapmakta olduğumuz önergeler gibi; ama, bu sefer daha
dikkatli, usulüne uygun bir önerge yazar sunarsınız (ANAP, DSP ve CHP
sıralarından alkışlar, RP sıralarından
gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar) yahut da bakan olarak,
İçtüzüğe göre, her zaman gündemdışı söz alıp,
genel görüşme yolunu başlatma hakkınız vardır.
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) Sayın Başkan...
Sayın Başkan... İstirham ediyorum... İstirham ediyorum...
BAŞKAN Bir gündemdışı konuşma yapmak
suretiyle diğer grupların da bu görüşlerini alabilirsiniz.
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) Sayın Başkan, 64
üncü maddeye göre ısrar ediyorum...
BAŞKAN Teşekkür ederim, konu tamamlanmıştır.
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) 64 üncü maddeye göre
ısrar ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim, konu tamamlanmıştır.
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
Sayın Divan Üyeleri...
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım...
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) Sayın Başkan, 64 üncü
maddeye göre ısrar ediyorum. (RP ve ANAP sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN Sayın Bakan...
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) Sayın Başkan, 64
üncü maddeye göre ısrar ediyorum; oylamaya sunmaya mecbursunuz... (ANAP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN Sayın Bakan...
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) Genel Kurulun oylarına
sunmaya mecbursunuz; İçtüzüğü lütfen uygulayın. Bize tüzük dersi
vermeyin...
BAŞKAN Sayın Bakan...
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) Bize tüzük dersi vermeyin,
lütfen uygulayın ve oylamaya sunun. (RP sıralarından
tarafsız davranın sesleri) Oylamaya sunun...
BAŞKAN Sayın Bakan...
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) Oylamaya sunun Sayın
Başkan; 64 üncü madde açık.
BAŞKAN Sayın Bakan...
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) Ben ısrar edersem,
oylamaya sunmaya mecbursun!
BAŞKAN Sayın Bakan, ben...
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) Burada, birbirimize Tüzük
dersi verecek değiliz. Ben, gayet masumane bir şekilde,
yanlış bir tarzda ifade edilen söze açıklık getirmek
istiyorum. Siz, bu kadar iyi niyetli bir talebi, âdeta, bana
tanımıyorsunuz; halbuki, tanımaya mecbursunuz; 64 üncü madde
açıktır.
Şimdi, bu tablo karşısında, sizinle benim
karşı karşıya gelmem, fevkalade üzüntü vericidir; ama, bana
hakkımı tanıyın.
Eğer, siz, takdir yetkinizi bu yönde kullanıyorsanız, ben
de ısrar yetkimi kullanıyorum; lütfen, İçtüzük maddesine göre
oylayın. (Gürültüler)
AYHAN FIRAT (Malatya) Yakında gündemdışı
konuşma olur, söylersiniz...
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, ben, sözümü, konuyla ilgili
sözümü tamamladım, Meclis Başkanı olarak, konuyu kapattım,
diğer önergelerin görüşmesine geçtim. (RP sıralarından
gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
Bu aşamada...
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) Nasıl geçtiniz
efendim?! Ben burada bağırıyorum, çağırıyorum,
duymuyorsun! (RP sıralarından sıra gürültüler)
HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) Kapat şu Meclisi...
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım, bir dönüş
olmamak üzere, sadece, Genel Kurulda sükûneti sağlamak için ve yerinden,
sıra kapaklarını vurmak suretiyle disiplini ihlal eden
arkadaşlarımı aydınlatmak için şu açıklamayı
yapacağım:
Sayın Bakan, lütfen oturun efendim.
Sayın Bakan ısrar yetkim var, ben ısrar edersem oylamaya
mecbursunuz dedi; doğrudur. İçtüzüğe göre, kendisine
sataşılan bir üye, sataşıldığı hususunda
ısrar ederse oylama yapılır; ama, bu, Başkanın biraz
evvel yapmış olduğu açıklamada açıkça görülmektedir
ki, Şevket Kazana yöneltilen bir sataşma söz konusu değildir.
Bu kadar açık bir hususta, tereddüt olmayan hususta, ısrar da
etseniz, onu, oylamaya sunmak zorunda değilim.
Teşekkür ederim. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından
alkışlar, RP sıralarından gürültüler)
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) Adalet Bakanı
diyor...
BAŞKAN Adalet Bakanlığındaki...
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) Adalet Bakanı var
mı benden başka?!
BAŞKAN ... ve sizin döneminizle ilgili değil...
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) Lütfen efendim... Var
mı benden başka?..
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) Sizin takdirinize
bağlı değil. Böyle tarafgirlik olmaz; bugün, baştan beri
tarafgirlik yapıyorsunuz. (RP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım, benim, bugünkü
yönetimde...
ATİLÂ SAV (Hatay) Sayın Yasin Hatiboğlunun yönetimine
alıştıkları için böyle yapıyorlar; onun taraflı
yönetimine alışmışlar...
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
benim, söz hakkım var...
Ben, ısrar ediyorum... Lütfen oylayın... Oylamaya
mecbursunuz...
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım...
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) Oylamaya mecbursun
Sayın Başkan...
BAŞKAN Siz, benim...
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) Oylamaya mecbursun...
Oylamaya mecbursun Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Kazan...
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) Bunu çekişme haline
getirmenin manası yok. Davranışınızla bu duruma
sokuyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Kazan, biraz önce ifade ettim; verdiğim
açıklama...
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) Gazetelerin manşeti
Sayın Başkan, gazetelerin manşeti... Hatibin ağzından
bu söz çıkıyor, benim icraatımla ilgili çıkıyor, siz,
daha, hâlâ, burada yorum getiriyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Bakan, ben, konuyu
kapattığımı ifade ettim. (RP sıralarından
gürültüler)
Müsaade buyurun...
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) Dinlemiyorsunuz beni.
BAŞKAN Efendim, siz, beni bir dinleyin ama...
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) Dinliyorum.
BAŞKAN Konuyu kapattığımı ifade ettim;
açıklamayı niçin yaptığımı da
konuşmamın başında söyledim. Sadece, durumu
yanlış değerlendiren arkadaşlarımı, İçtüzük
ihlalinden ve Genel Kurulun sükûnetini bozma fiilinden alıkoymak için
açıklama yaptım. Şimdi, dönüp de, geriye dönük bir işlem
yapmam söz konusu değil. Ayrıca şunu ifade ediyorum; konuyu
kapattığımı ifade ettim...
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) Sizin Kapattım
demenizle kapanmaz Sayın Başkan; kapatamazsınız...
BAŞKAN Kapanır efendim.
KÂTİP ÜYE MUSTAFA BAŞ (İstanbul) Aynı oturumda söz
ister Sayın Başkan.
BAŞKAN Siz karışmayın lütfen.
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) Çünkü, ben ısrar
ediyorum, benim ısrarım zapta geçiyor.
BAŞKAN Şimdi, değerli arkadaşlarım...
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) Sayın Başkan, ben
ısrar ediyorum, lütfen oylayın; oylamaya mecbursunuz...
BAŞKAN Sayın Bakan, benim biraz önce tarafsız
davranmadığımı ifade ettiniz. (RP sıralarından
Doğrudur sesleri) Bazı arkadaşlarımıza göre,
eğer ben, bugün tarafsız davranmamışsam, bu genel
görüşme önergesini reddetmemekle tarafsızlığımı
kaybetmiş oldum; onu niye demiyorsunuz? (ANAP, DSP ve CHP
sıralarından alkışlar)
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) Reddedin Sayın
Başkan. Yetkiniz var, reddedin.
BAŞKAN Neyi reddedeyim?
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) Hayır Reddetmedim
diyorsunuz, âdeta bir lütuf gibi gösteriyorsunuz.
BAŞKAN Hayır, ben, Bakanlar Kurulunun, Hükümet adına
Meclise gönderdiği tezkerenin, şeklî bakımdan birçok kusuruna
rağmen, burada genel görüşme yaptırdım; o ithamlara da
muhattabım sabahtan beri...
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) Reddetseydin.
BAŞKAN Hangi tarafsızlığımızı
ihlalden söz ediyorsunuz?!.
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) Ben, bir sataşmadan
dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN Konuyu kapattığımı söyledikten
sonra...
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) Şu ana kadar zaten
açıklamamı yapmıştım.
BAŞKAN ...sonradan, bir ısrarla ortaya
çıkmanızın da anlamı yoktur.
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) Ne münasebet! Bir kelime konuşturmuyorsun.
BAŞKAN Sayın Bakan, Genel Kurulun çalışmasına
engel olmayın.
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) Sayın Başkan, ben
ısrar ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) Sayın Başkan, ben
ısrar ediyorum. Lütfen... Efendim, 69 uncu madde açık.
BAŞKAN Efendim, ısrarınızın, ısrar
talebinizin ortaya gelişinden önce; ben, konuyu
kapattığımı ve öbür önergeye geçtiğimi beyan
etmiştim, bitti.
Teşekkür ederim.
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) Kapatamazsınız...
Ben buradayım, ayaktayım, direniyorum.
BAŞKAN Lütfen yerinize oturun...
MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) Sayın Başkan,
bu şekilde bir tartışma usulde yok; konuyu
kapattığınızı söylediniz.
BAŞKAN ...çalışmalarımıza devam edelim.
2. Hükümet adına Başbakan
Necmettin Erbakanın, Çokuluslu Güç konusunda bir genel görüşme
açılmasına ilişkin önergesi (8/4)
BAŞKAN Alınan karar gereğince, Hükümet adına,
Başbakan Necmettin Erbakanın, Çokuluslu Güç konusunda,
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri
uyarınca, bir genel görüşme açılmasına ilişkin
önergesi üzerindeki öngörüşmelerimize başlıyoruz.
Hükümet?.. Burada.
Değerli arkadaşlarım, önergeyi tekrar okutmadan önce,
Başkanlığımıza intikal etmiş bir önerge
bulunmaktadır; onu okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Başbakan Prof.Dr.Necmettin Erbakanın imzasıyla Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına gönderilmiş bulunan,
ülkemizde konuşlandırılan Çokuluslu Güçün görev süresinin
Türkiye Büyük Millet Meclisince nihaî karara bağlanmasından önce,
Mecliste temsil edilen siyasî partilerin katılımlarıyla
oluşturulacak bir komisyonda ele alınması ve bilahara, bu
konunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, 23.07.1996 tarihinden önce, gizli bir
oturumda görüşülmesine dair önergede yer alan ...diğer tarafı
teşkil eden ülkelerden Amerika Birleşik Devletleri Elçiliği ve
temsilcilerinden etraflıca bilgi alınarak... ifadesinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Murat
Başesgioğlu Aslan Ali
Hatipoğlu Naim Geylani
Kastamonu
Amasya Hakkari
Mehmet
Salih Yıldırım Halil
İbrahim Özsoy Mustafa
Balcılar
Şırnak
Afyon Eskişehir
Yusuf
Ekinci H.Avni Kabaoğlu Zeki Çakan
Burdur
Rize Bartın
Uğur
Aksöz Veysel Atasoy Abdülkadir Baş
Adana
Zonguldak Nevşehir
İbrahim
Yılmaz Halil Cin Adil Aşırım
Kayseri
İçel Iğdır
Süleyman
Hatinoğlu Erkan Mumcu Uğur Aksöz
Artvin
Isparta Adana
YAŞAR TOPÇU (Sinop) Önergeye
katılıyorum Sayın Başkan.
AVNİ AKYOL (Bolu) Eksik varsa, ben de
katılıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım, bu
önerge ile ilgili işlem yapmamız, İzçtüzüğe göre mümkün
değildir. Konu, Yüce Meclisin bilgilerine sunulmuştur. Bu konuda,
geçerli bir işlem yapılabilmesi için önerge sahibinin, bu beyanı
geri aldığını bir yazıyla veya Meclis kürsüsünden
ifade etmesi gerekir. Eğer, Hükümet, bu önergeye katılırsa,
bundan sonraki tutanaklarda, konu çözümlenebilir; ancak, önerge sahiplerinin
bilgisi ve rızası dışında bu önergeyi işleme
koyma imkânımız yoktur.
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) Bu da kâfi bizim
için Sayın Başkan.
BAŞKAN Şimdi, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının 18.6.1996 tarihli ve 435
sayılı kararı ile Çokuluslu Güçün görev süresinin 31.7.1996
günü saat 17.00ye kadar uzatılmasına karar verilmiştir.
Önümüzdeki günlerde, bu konuyla ilgili, yeniden, bir
karar alınması söz konusudur. Bu konunun Türkiye Büyük Millet
Meclisinde nihaî karara bağlanmasından önce, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde temsil edilen siyasî partilerin temsilcilerinden oluşturulacak
bir komisyonda, bu konu hakkında etraflıca bilgi elde edilebilmesi
için, Genelkurmay Başkanlığı ile Dışişleri
Bakanlığı yetkilileri ve diğer tarafı teşkil eden
ülkelerden Amerika Birleşik Devletleri Elçiliği ve temsilcilerinden
etraflıca bilgi alınarak, nasıl bir sonuca gidilmesinin uygun
olacağı hakkında bir teklif oluşturulmasının
yararlı olacağı kanısındayız.
Partilerimiz ve Yüce Meclisin, çözümün
oluşmasında yardımcı olmasının, gerek
Parlamentomuz gerekse çoğulcu demokrosi açısından faydalar
getireceğine inanıyoruz.
Konunun, 23.7.1996 tarihinde Genelkurmay
Başkanlığının Hükümetimize vereceği brifingten ve
25.7.1996 günü toplanacak olan Millî Güvenlik Kurulundan önce, siyasî parti
temsilcilerimizden oluşacak komisyonda ele alınması ve bir
görüş oluşması, Hükümetimizin alacağı karara ve
Türkiye Büyük Millet Meclisine sunacağı karar teklifine
ışık tutacaktır.
Bu inançla;
1- Adı geçen komisyonun bir an evvel oluşturularak,
çalışmaların yapılması için gerekli
çağrının yapılması,
2- Bu konunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinde 23.7.1996 tarihinden önce
bir gizli oturumda ele alınması,
İçin yardımlarınızı saygılarımla arz
ederim.
Prof.
Dr. Necmettin Erbakan
Başbakan
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, İçtüzüğümüze göre,
genel görüşme açılıp açılmaması hususunda,
sırasıyla, Hükümete, siyasî parti gruplarına ve önerge sahibine
söz verilecektir.
Konuşma süreleri Hükümet ve gruplar için 20şer dakika, önerge
sahibi için 10 dakikadır.
ALTAN ÖYMEN (İstanbul) Sayın Başkan, burada, genel
görüşme sözü bile yok; nasıl genel görüşme olarak ifade
ediyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Öymen, bu konuyu birinci oturumda
tartışmıştık.
ALTAN ÖYMEN (İstanbul) Ama, şimdi, çok daha farklı...
BAŞKAN Mecliste, bir konunun gizli veya açık
görüşülmesi, onun genel görüşme niteliğini ortadan
kaldırmaz. Mecliste yapılacak görüşmeler bellidir. Hükümet
tarafından bir görüşme talep ediliyorsa -bunun yollarını
biraz önce Sayın Adalet Bakanına da ifade ediyordum, sonuna kadar
dinlemediler- bunun iki yolu vardır. Hükümet, kendisi bir beyanda bulunmak
suretiyle, diğer grupların da söz hakkını ortaya
çıkarıp, o grupların görüşlerini elde edebilir, bu bir; bir
de, İçtüzüğün 102nci maddesine göre görüşme talep edebilir.
Başkanlık olarak, bu görüşmenin, ille genel görüşme
diye yazılması, Anayasanın ilgili maddesini zikretmesi,
İçtüzüğün ilgili maddesini zikretmesi gerekmez düşüncesindeyiz;
ama, bazı arkadaşlarımız, bu önergenin genel görüşme
önergesi mahiyetinde olmadığı görüşünü de ifade ettiler,
onlar da tutanaklara geçti. Biz de uygulamamızda, Hükümetten kendi
talepleriyle ilgili, bizim yazmış olduğumuz cevabî yazıya
rağmen, yirmidört saatten beri aksine bir görüş de gelmediği
için, bunu genel görüşme olarak kabul ettik ve şimdi, genel
görüşmenin öngörüşmesini yapıyoruz.
ALTAN ÖYMEN (İstanbul) Sayın Başkan, affedersiniz;
bundan önceki konu görüşülürken bir usul tartışması
açabileceğinizi belirtmiştiniz. Bir usul tartışması
açılmasının şimdi sırası; 63 üncü maddeye göre
bir usul tartışması açabilirsiniz.
Ayrıca, siz de tereddüt ediyorsunuz; Sayın Şevket Kazana
yaptığınız beyanlarda da belirttiğiniz gibi, sizin de,
bu konuyu, bu şekilde, genel görüşme haline getirmek suretiyle
yaptığınız işlemden emin
olmadığınız ortaya çıkıyor ve
tarafsızlığım ihlal olmuşsa bu şekilde
olmuştur diye bir beyanda bulunuyorsunuz. Onun için, bence, 63 üncü
maddeye göre bir usul görüşmesi açınız; her grup, kendi
görüşünü bildirsin. Zaten, kendiniz de, bunu vaat etmiştiniz daha
önce.
BAŞKAN Sayın Öymen, teşekkür ederim.
Ben, Meclis Başkanı olarak, konuyla ilgili tereddüt içinde
değilim. İfade ettiğim husus şudur: Başkanların
tutumları, zaman zaman, değişik gruplarca
tartışılır. Birinci oturumda, benim tarafsız
davranmadığım yönündeki iddialar, büyük ölçüde sizin grubunuzdan
geldi; haklı değildi; beni tereddüte düşürmemiştir o
iddialarınız; biraz önce de, iktidar gruplarından geldi; o
talepler de haklı değildi. Benim, bitirdiğim bir konuda,
Sayın Bakanın ısrarım var diye beyan ettiği, o anda
aklına gelen ve üstelik, İçtüzüğün ilgili maddesinin de
dışındaki bir talebini, geriye dönüp yerine getirmem mümkün
olmazdı. Bunları ifade ettim.
Şimdi, burada, usul tartışması açmak gibi bir
tereddüt içinde değilim; ondan emin olabilirsiniz.
Teşekkür ederim.
İlk söz Hükümetin.
Buyurun Sayın Bakan.
Sayın Bakan, konuşma süreniz 20 dakikadır.
MİLLî SAVUNMA BAKANI TURHAN TAYAN (Bursa) Sayın Başkan,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri; Çokuluslu Güç konusunda
vaki genel görüşme talebinin öngörüşmesinde, Hükümet adına söz
almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisin değerli üyelerini
saygıyla selamlıyorum.
İçinde bulunduğumuz temmuz ayı sonunda, Yüce
Meclisimizin, Huzur Harekâtı ya da kamuoyunda bilinen adıyla Çekiç
Güçe verdiği süre dolmaktadır. Bu harekâtın geleceğini,
Yüce Meclisin vereceği karar tayin edecektir.
Çekiç Güç Harekâtı, Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyinin 688 sayılı kararı çerçevesinde ve Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 17 Ocak 1991 tarih ve 126 sayılı kararına
dayanarak, Nisan 1991den bu yana, Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri,
İngiltere ve Fransanın iştirakiyle sürdürülmektedir.
Genel bir değerlendirme yapıldığında ve 1991de
karşılaşılan trajik sığınmacı sorununun
çözümü açısından bakıldığında, Çekiç Güç
Harekâtının, acil insanî yardım amaçlarına son derece
yararlı olduğunu görüyoruz. Ancak, 1992 yılından itibaren,
harekât hakkında, boyut ve nitelik değiştirdiği
kuşkuları belirmiş ve konu, uluslararası
ilişkilerimizin ve PKK sorununun çözümüne ilişkin
politikalarımızın önemli bir unsuru olmuştur.
Başlangıçta, bu harekât kapsamında, İncirlikte muharip
hava gücü, Silopide de bir kara unsuru ile Zahoda askerî koordinasyon merkezi
kurulmuştur. Sığınmacıların büyük bölümü
Türkiyeden Kuzey Iraka döndükten sonra, Silopide konuşlu kara unsuru,
30 Eylül 1991 günü görevini bitirmiştir.
Çekiç Güçün karargâhı İncirliktedir. Bilindiği gibi, bu
karargâha, Türk ve Amerika Birleşik Devletleri generallari
tarafından, eşkomutanlık statüsüne göre komuta edilmektedir.
688 sayılı Birleşmiş Milletler kararı
gereğince, bu kuvvet, 36 ncı paralelin kuzeyini kontrol etmekte ve bu
bölgeye Irak askerî gücünün girişine mâni olmaktadır. Zahodaki
Askerî Koordinasyon Merkezi Komutanlığı da,
eşkomutanlık statüsüne uygun olarak, Türk ve ABDli subaylar
tarafından yürütülmektedir. Bu merkez, bölge halkının
sorunlarının çözümüne yardımcı olmak ve bölgeye insanî
yardım sağlayan ve kısaca NGO olarak adlandırılan
hükümetdışı kuruluşlarla bölge halkı arasındaki
koordinasyonu sağlamak maksadıyla teşkil edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, Huzur Harekâtı,
başlangıcından bugüne, dört buçuk yılı aşkın
bir süredir, bu çerçeve içinde, bölgede görev yapmaktadır. Türkiyenin bu
harekâttan başlıca beklentisi, genel güvenliğimiz
açısından, Irakın bölünmüşlüğüne bir an önce son
verilmesi, Kuzey Iraktaki olumsuz gelişmelerin kontrol altına alınması
ve 1991 yılındaki göç olayının tekrar
yaşanmamasıdır. Harekâtın mevcut durumuyla devam etmesi
halinde, göç olayının tekrarlanmasına fırsat
verilmeyeceği açık olmakla beraber, Kuzey Irakta güvenliğimizi
ciddî şeklide ilgilendiren bazı endişelerin varlığı
da inkâr edilemez. Bu Güçün varlığı nedeniyle, bölge
halkının liderleri merkezî hükümetle bir diyalog ihtiyacı
duymadıkları gibi, zamanla, bölgede bir devlet oluşturma gayreti
içerisine girmişlerdir. Özellikle, Zahoda konuşlu askerî
koordinasyon merkezinin varlığını kullanan bu gruplar,
giderek Türkiye ile diyaloglarında da tutarsız görüntüler
sergilemekte, zaman zaman İran ve Suriyenin güdümünde hareket ettikleri
görüntüsünü vermektedirler. Ayrıca, bu tutumlarından PKKnın da
yararlandığı ve sınırötesi harekâta rağmen,
bölgeye kolayca sızıp kamplar teşkil ettiği de
malumlarıdır.
Diğer taraftan, bu karargâh, Hükümetimiz nezdinde bazı
tedbirlerin alınması hususunda girişimlerde bulunmuş; 1991
yılından bu yana ülkemizde misafir ettiğimiz Çekiç Güçün, ülke
menfaatlarına uyumlu faaliyetler içinde olması amacıyla, ihtiyaç
duyuldukça, her seviyede tedbirler alınmış ve
uygulanmıştır.
Son olarak, Amerika Birleşik Devletleri tarafından
Irakın toprak bütünlüğünden yana olduklarını resmen
deklare etmelerini, Iraka uygulanan ambargonun kaldırılması
yönünde çaba göstermelerini, Zahodaki askerî koordinasyon merkezinin
kaldırılmasını veya Türkiye sınırları içine
çekilmesini, bölgedeki uçuşların azaltılmasını ihtiva
eden, siyasî, ekonomik ve askerî tedbirlerle ilgili tekliflerimizi
aktardık. Son günlerde, sizlerin de yakından takip ettiği gibi,
yoğun bir müzakere dönemi yaşıyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri, geleceği
hakkında bugünlerde karar vereceğimiz Huzur Harekâtının
muhasebesini yaparken, elbette, bazı hususları dikkatle
değerlendirmemiz gerekmektedir. Çekiç Güçün, Kuzey Iraklı
mültecilerin evlerine dönmesinde ve halkı, Saddam Hüseyinin yeni
kıyımlarından korumada başarı sağladığı
bir vakıadır.
Yine, bu kapsamda, Kerkük-Yumurtalık boru hattının
işletmeye açılması yönündeki çabalarımızın
sonuçlarını almaktayız. Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyinin 986 sayılı Kararı çerçevesinde, bu hattın bir an
önce açılmasında koalisyon ülkelerinin gösterdiği desteği
de dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Ne var ki, Kuzey Irakta meydana gelen otorite boşluğu ve bu
bölgeden PKKnın Türkiyeye karşı sürdürdüğü terörist
eylemler nedeniyle ciddî sıkıntılarımız mevcut. Siyasî
düzeyde ayrı bir devletin kurulmasına karşı olunduğuna
ilişkin yapılan açıklamalara rağmen, Zahodaki askerî
koordinasyon merkezi karargâhında görevli birkısım personelin,
bölge halkına yönelik şüpheli faaliyetlerde bulunduğuna
ilişkin endişeler de mevcuttur.
Biz, askerî koordinasyon merkezinin görevini büyük oranda
tamamladığını, Kuzey Irakta koordineyi gerektirecek ölçüde
kapsamlı bir askerî faaliyetin kalmadığını, bu
karargâhın mevcudiyetine son verilmesi halinde, bunun, Kuzey Irak
halkı üzerinde herhangi bir moral bozucu etkisi olmayacağını
değerlendirdiğimizi müttefiklerimize izaha çalıştık;
ancak, Amerika Birleşik Devletleri yetkilileri, askerî koordinasyon
merkezinin Zahodan ayrılması halinde, mülteci sorununun tekrar
ortaya çıkacağı endişesini yaşamakta ve özellikle
bunu, Saddamı caydırıcı temel bir unsur olarak nitelemektedirler.
Çekiç Güç Harekâtının yeniden düzenlenmesine ilişkin
olarak, Amerika Birleşik Devletleri tarafıyla yapılan
müzakerelerde her ne kadar tam bir mutabakat sağlanamamış ise
de, makul bir yol bulunabileceği ümidini muhafaza ediyoruz. Bu konudaki
olumsuzlukları ortadan kaldırmak başlıca amacımız
olacaktır; ancak, bütün bu gerçeklerin yanında, Çekiç Güç
Harekâtının ülkemize sağladığı avantajları
da göz önünde tutmamız gerekmektedir. Askerî koordinasyon merkezinin
kaldırılması ve Kuzey Iraklı gruplar ile Merkezî
Bağdat Yönetimi arasında diyaloğun sağlanması
hususundaki çabaların sürdürülmesi kaydıyla, harekâtın, Kuzey
Irakta PKKya karşı icra ettiğimiz faaliyetlerde bize
kolaylıklar sağladığını, yine, bu bölgedeki
halkın can güvenliğini temin ettiğini, ayrıca, koalisyon
ülkeleriyle icra edilen harekâtın sorumluluğunun müşterek
paylaşılmasının, bize, dış politika alanında
avantajlar sağladığını gözardı etmememiz gerektiğine
de inanıyoruz.
Koalisyon ülkelerinin, Kuzey Iraktaki insanları Saddamın
insafına terk etmesi mümkün değildir. Koalisyon içinde olsak da
olmasak da bu harekât devam edecektir. Bu Güç, Türkiye sınırları
içinde ya da dışında çalışmalarını
sürdürecektir. Üyesi olmadığımız bir koalisyonun,
sınırlarımız dışında faaliyetlerini
sürdürmesi halinde, bu olayı kontrol imkânımızın tamamen
elden çıkacağı da gerçektir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri, son yıllarda
Türk kamuoyunu çok yakından ilgilendiren Çekiç Güç Harekâtının
geleceğiyle ilgili karara varmadan önce, Heyetinize arz ettiğim bu
hususların, yapacağınız değerlendirmede sizlere
yardımcı olacağını umuyorum. Vereceğiniz
kararın, geniş çerçevede millî çıkarlarımızı
koruyacak nitelikte olmasını ve ülkemize faydalar
sağlamasını diliyor, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Hükümet adına konuşan Millî Savunma Bakanı
Sayın Turhan Tayana teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, gruplar adına
yapılacak konuşmalara sıra geldi. İlk söz, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Grup Başkanvekili Sayın Nihat
Matkapın.
Buyurun Sayın Matkap. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Matkap, konuşma süreniz 20 dakika.
CHP GRUBU ADINA NİHAT MATKAP (Hatay) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Hükümet tarafından verilen ve Meclis
tarafından genel görüşme önergesi olup olmadığı
konusunda önemli tereddütlerin halen yaşandığı istemi
konusunda Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz
almış bulunmaktayım; sözlerime başlarken, Sayın
Başkanı ve sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Hükümet adına yapılan
açıklamalarda olsun bu önerge metninde yazılı hususlar olsun,
dikkat edilirse, bu istemin, çoğulcu demokrasi adına, uzlaşma
adına yapıldığı belirtilmektedir. Hükümetin bu
açıklamalarında samimî, içten olmasını ne kadar arzu
ederdik. Halbuki, hakikatler çok farklı. Hükümetin bu istemlerden temel
beklentisi, Hükümet ortaklarından Doğru Yol Partisi Grubunu
kullanarak, hükümet olanaklarını da kullanarak, Hükümetin diğer
kanadı Refah Grubunu ikna etmektir; Refah Partisi Grubunun önümüzdeki
hafta yapacağı muhtemel olan u dönüşünün, bugüne kadar
söylediklerinin tersi davranışının
altyapısını, kılıfını
hazırlamaktır. Eğer bu Hükümet, isteminde gerçekten samimî
olsaydı, Meclisi bu dayatmalara, bu emrivakilere muhatap eder miydi?!
Sayın Hükümetin izlediği prosedüre bir bakınız.
Hükümetin bu yaklaşımından, cidden, üzüntü duymaktayız; dün
Meclise iki tezkere gönderiyor; Meclis Başkanlığı bu
tezkereleri henüz inceleme fırsatı bulmadan, bu tezkereler henüz
Genel Kurulun bilgisine sunulmadan, bu tezkerelerin Refah Partisi Grubunca
ivedilikle görüşülmesini sağlıyor.
Şimdi, iki tezkere metniyle ilgili olarak dikkatinizi bir noktaya
çekmek istiyorum. Bakınız, iki tezkerede de, Meclis
Başkanlığından, komisyon oluşturulması isteniyor.
Olağanüstü halle ilgili tezkere metninin son bölümündeki ikinci
şıkta aynen şöyle deniyor: Bu konunun Türkiye Büyük Millet
Meclisinde 23 Temmuz 1996 tarihinden önce bir genel görüşme ile ele
alınması için yardımlarınızı... diye devam
ediyor. Çokuluslu Çekiç Güçle ilgili istem yazısında ise şöyle
diyor: Bu konunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde 23.7.1996 tarihinden önce
bir gizli oturumda ele alınması için
yardımlarınızı... diye devam ediyor. İki istem
arasında, gerçekten, çok fark var. Meclisimizde bugün duyulan tereddütün,
Başkanlığımızda yaşanan tereddütün temel nedeni
de bu. Tabiî ki, iş, Meclis Başkanlığının
takdirine kalıyor. Sayın Başkan, biraz önce, zaten, bu konudaki
kararını vermeden önce çektiği güçlükleri, tekrar, Genel Kurulun
bilgisine sundu. Özel komisyon kurma talebi ise, Meclis
Başkanlığınca, hiçbir dayanağı
olmadığı için reddediliyor.
Dün görüştüğümüz, ülkenin özkaynaklarının tespiti
konulu genel görüşme önergesinin, öngörüşmelerini
yaptığımız geçen perşembe günü, Sayın
Başbakanın ve sayın bakanların bu ciddî istemlerini
imzalamadan önce, dikkatle incelemelerini rica etmiştim.
Anlaşılan, bu önerimin gereği, bu istem metinleri
hazırlanırken, yine yapılmamış. Hükümet gibi, ülkenin
onur kurulu sayılan bu kurulun, böyle basit konularda ciddî hatalar
yapması sindirilebilir mi; Hükümet üyeleri, danışmanları,
istemleri doğrultusunda, Meclis tarafından özel komisyon
kurulamayacağını bilmeyecek kadar yetmezlik içinde olabilir mi?!
Değerli milletvekilleri, bu Hükümetin kuruluş
aşamasında, ülkede, alışılagelmişin
dışında, hiçbir heyecan yoktu, umut yoktu; tam tersine,
tedirginlik vardı, umutsuzluk vardı.
AHMET DOĞAN (Adıyaman) Tam tersine!..
NİHAT MATKAP (Devamla) Bu tedirginliğin, bu
umutsuzluğun haklı olduğu, her geçen gün ortaya
çıkıyor.
Bakınız, Refah Partisinin önemli düzeyde yönlendirdiği 54
üncü Hükümetten en doğal beklentilerden biri, olağanüstü hal
uygulamasına son vermek, Çokuluslu Güçün görev süresini uzatmamaktı;
bu konuyu Meclise dahi getirmemekti. Refah Partisinin kurduğu 54 üncü Hükümetin,
Çekiç Güç konusunda, siyasî parti gruplarının görüşüne
başvurmasını çok gereksiz gördüğümüzü; hele hele, Refah
Partisinin görüşlerini almak istemesini, Refah Partisi Grubuna, Refah
Partisi seçmenlerine yapılmış büyük bir haksızlık
olarak değerlendiriyoruz. Refah Partisi Grubunun bu konudaki görüşü
açıktır, nettir, berraktır. Bu düşüncemizde haklı olup
olmadığımızı Yüce Heyetinizin takdirine sunuyorum.
Refah Partisinin bu konudaki görüşlerini kısmen
hatırlatmak istiyorum.
Bakınız, üç ay önce, Çokuluslu Güçün görev süresinin
uzatılmasıyla ilgili yapılan görüşmelerde, Refah Partisi
Grubu sözcüsü arkadaşımın Grup adına yaptığı
konuşmadan bir iki hatırlatma yapmak istiyorum: Ne diyor arkadaşımız:
Bugün, ülkemizde yaşayan herkesin, medyanın ve dünya kamuoyunun
gözleri Meclisimizin bugünkü oturumunun üzerindedir; bu Yüce Meclisten
çıkacak kararı merakla beklemektedir. Bu nedenle, hepimiz önemli bir
sorumluluk yüklenmiş durumdayız. Biz, bugün alacağımız
kararla, aziz milletimizin önünde ve tarih karşısında ciddî bir
sınav vermiş olacağız. Yüce Allahtan niyazım odur ki,
bu sınavı başarıyla veririz. Türkiyemizin
bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü,
aziz milletimizin barış ve kardeşlik içerisinde refaha
kavuşması konusundaki duyarlılığımızı
da dost düşman herkese gösterme fırsatı bulmuş oluruz.
Devam ediyor Refah Partisi Grubu sözcüsü: Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; herkes çok iyi biliyor ki -tekrar okuyorum; herkes
çok iyi biliyor ki- Refah Partisi, ilk günden bu yana, Çekiç Güçle ilgili,
değişmeyen, net tavrını koymuş tek siyasî partidir.
Şimdi, o gün, ya bu arkadaşımız, gerçekten, herkesin çok
iyi bilmediğini bilmiyordu, o gün yanlış konuşmuştu ya
da Sayın Erbakan, hâlâ, Refah Partisinin görüşünü bilmiyor.
Yine, devam ediyor arkadaşımız: Biz, bu konuda hiçbir
tartışmaya meydan vermeyecek açıklıkta tavır koyduk;
rüzgâra göre yön değiştirmedik; kulaklarımızı
dışarıya değil Anadoluya verdik ve sizin Grup
coşuyor, büyük alkışlarla karşılıyor bu ifadeyi.
Devam ediyor: Dost ve müttefik ülkelerin dayatmalarına
karşı çıkma onurunu yaşayarak, onların istek ve
çıkarlarından çok, kendi ülkemizin, kendi insanımızın
istek ve çıkarlarının koruyucusu ve sözcüsü olmayı
şerefle sürdürdük. Bundan böyle de, bu istikametimizde en ufak bir inhiraf
olmayacaktır; ister muhalefette olalım, ister iktidarda. Dikkatinizi
çekiyorum İster muhalefette olalım, ister iktidarda deniliyor.
Muhalefetteyken Çekiç Güçe en ağır eleştirilerde
bulunan, iktidara gelince Çekiç Güçün müdafiî kesilen partilerin içerisine
düştükleri acıklı çelişki bugün ibretle izlenmektedir.
CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) Başınızdan
geçtiği için çok iyi biliyorsunuz.
NİHAT MATKAP (Devamla) Değerli arkadaşlarım,
şimdi soruyorum: İstikametinizde bir inhiraf olacak mı?
Bir diğer sorum: Siz, muhalefetteyken, Çekiç Güçe en
ağır eleştiride bulunan bir partiydiniz; şimdi de müdafiî
kesilme yönünde adım atıyorsunuz. Biraz önce konuşan Sayın
Bakanın açıklamalarından bu anlaşılıyor, şimdi,
bu adımları atıyorsunuz gibi... Umarım, dilerim böyle
yapmazsınız ve sizin ifadenizle, acıklı çelişkili hale
düşüp, ibretle izlenmezsiniz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, en kritik zamanda bile, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunu, Çekiç Güçe, bütünüyle oy vermeye ikna edemedik. Meclis
zabıtlarında hepsi belli. Arkadaşlarımızın yüzde
60ı yüzde 70i, hükümet
ortağı olmamıza rağmen, Çekiç Güçün görev süresinin
uzatılmasına çoğu zaman kabul oyu vermedi, araştırabilirsiniz.
Değerli arkadaşımın yine açıklamalarına
devam ediyorum: Refah Partisi Grubu sözcüsü Peki, gerçek neden nedir?
Değerli arkadaşlarım, gerçek neden, Amerika Birleşik
Devletlerinin ve onun Batılı müttefiklerinin bölgedeki
çıkarlarıdır. diyor. Şimdi, Amerika Birleşik
Devletlerinin çıkarlarına katkı vermek, Refah Partisi Grubuna
yakışıyor mu? Bugüne kadarki ifadelerinizle
bağdaşıyor mu?
Devam ediyorum: Arkadaşımız soruyor Meclise: Hani,
Atatürkün istiklali tammesi?.. Nerede Atatürkçü olduğunu iddia edenler?..
Bu mudur Atatürkçülük?.. Bu mudur bağımsızlık?
Şimdi vicdanımıza kulak vererek, ben, bu güzelliği,
bu olumlu tavrı sürdürmeniz için, muhalefet görevimi yapıyorum, size
katkı vermeye çalışıyorum.
Lütfediniz; düşünün, bugün Atatürk hayatta olsaydı, vatan
topraklarında böyle bir yabancı askeri güce müsaade eder miydi diye
soruyor ve sonra Değerli arkadaşlarım, Çekiç Güçün, ülkemizde
terörün azmasına ve siyasal nitelikli profesyonel cinayetlerin
artmasına neden olduğu, artık, bugün, herkes tarafından
kabul edilmektedir... diyor. Acaba bu,
Sayın Erbakan ve diğer arkadaşları tarafından o gün
kabul edilmemiş miydi?..
Bunu kim söylüyor; bunu yalnızca biz mi söylüyoruz; hayır,
hemen hemen herkes söylüyor; eski Cumhurbaşkanı Sayın Evren bunu
söylüyor, Amerika Birleşik Devletleri eski Dışişleri
Bakanı Alexander Haig bunu söylüyor, Sayın Ecevit bunu söylüyor,
defalarca bu kürsüde söyledi durdu. Daha kimler söylüyor: PKK örgütünün lideri
Apo söylüyor en çok bizim işimize yaradı diyor.
Dikkat edin; bunlar sizlerin
açıklamalarınız, değerli arkadaşlarım.
Size biraz daha hatırlatmada bulunmak istiyorum,
tavırlarınıza katkı vermek için. 28 Ekim 1995te, Çekiç
Güçün görev süresinin uzatılmasıyla ilgili görüşmeler
yapıldığında, Refah Partisine mensup ve şu an bakan
olan bir değerli milletvekili arkadaşımız Şimdi, biz,
28 Ekim 1995te, cumhuriyetin ilanının 73 üncü yılında,
burada sınır güvenliğimizi, Amerikan, Fransız ve
İngiliz Çekiç Güçüne emanet etmişiz ve burada bu Hükümet tezkeresini
müzakere ediyoruz...
MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) Sayın Matkap,
adı ne bakanın?
NİHAT MATKAP (Devamla) ...Her halde, bu müzakere, bu tarihî
günde, bu Meclis için en talihsiz müzakerelerimizden biridir. Bölgede
İsrail gücünü yaymak... diyor ve asıl yapılmak istenen işi
tarif ediyor, Çekiç Güçün görev süresinin uzatılmasına oy vermeyi
bakın nasıl tanımlıyor: Asıl yapılmak istenen,
bölgede İsrailin gücünü yaymak, yine, bölgede Ermenilerin
genişlemesi için zemin hazırlamaktır.
Eğer, önümüzdeki hafta kabul oyu verirseniz bakınız, hem
İsrailin gücünü yaymaya destek olacaksınız hem de Ermenilerin
genişlemesini sağlamış olacaksınız, dikkatinizi
çekmek istiyorum...
MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) Sayın Matkap, o
sayın bakan kim?
ÜNAL YAŞAR (Gaziantep) Sayın Matkap, sayın bakan
takiyye yapıyor.
NİHAT MATKAP (Devamla) Herhalde, hasbelkader,
yapılmasını istediğiniz bu müzakerelerden, belki, Çekiç
Güçün süresinin uzatılması önerisi çıkarsa, o zaman,
değerli arkadaşlarım, çok zor durumda kalmaz
mısınız?
Yine, arkadaşımızın bir önemli tespitiyle bu
konudaki açıklamalarımı bitirmek istiyorum. Bakınız,
arkadaşımız Refah Partisi Grubu olarak, Çekiç Güçle ilgili
olan bu uzatma kararına karşı olduğumuzu, Çekiç Güçün
derhal memleketten çekip gitmesini, inşallah, zaten 24 Aralık
seçimlerinde de iktidara gelecek olan Refah Partisinin ilk icraatlarından
birinin de bu olacağını, herhalde, hükümetin de bunu
düşünerek, üç aylık süreyi getirmiş olabileceğini
söyleyecektim; ancak, biliyoruz ki, Çekiç Güçün süresi 30 Aralık 1995te
sona ermekte, hükümet, herhalde, Batılı dostlarına
karşı bir son cemile olsun diye, Refah gelirse uzatmaz diye,
Batılı dostlarına hediye etmek istemektedir. Biz, bunu burada
engellemeye çalışacağız. İnşallah,
oylarınızla beraber engelleriz diyor, diğer iktidar grubu
mensubu arkadaşlarımızın da benzer düşüncelerini
öğrendiğini belirtiyor ve memnuniyetini ifade ediyor. Hükümette
şimdi bakan olan bu değerli Refah Partisi sözcüsü
arkadaşımızdan, ilk icraat olarak...
MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) Sayın bakan kim,
Sayın Matkap? Sayın Cevat Ayhan olmasın...
NİHAT MATKAP (Devamla) O kendisini bilir tabiî; onu gereksiz
buluyorum.
...söylediklerinin gereğini ben bekliyorum ve inanıyorum ki,
bu arkadaşım, uzatma tezkeresine imza atmayacaktır. Önüne böyle
bir şey gelse, tutarlı davaranacağına da inanıyorum;
değilse, hem kendisi, hem Partisi, tüm inanılırlığını,
güvenilirliğini kaybedecektir. İşte, bu, Hükümeti, doğal
olmayan yollara götüren Refah Partisi Grubunun, muhalefetteyken, sorumsuzca,
dayanaklardan yoksun sergilediği iddiaların boşluğa
düşüyor olmasıdır.
Değerli arkadaşlarım, bu yollara hiç gerek yok. O zaman,
çıkın, mertçe hata yaptık, şimdi sözlerimizi geriye
alıyoruz, pişmanız deyin... Hatayı kabul etmek de bir
fazilettir.
MUSA OKÇU (Batman) Köprüyü geçinceye kadar...
NİHAT MATKAP (Devamla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Hükümetin bu yaklaşımları hakkında
Meclisin dikkatine sunmak istediğim bir diğer husus şudur:
Anayasamızın öngördüğü sistem, kuvvetler
ayırımını öngörmektedir. Bugün diğer arkadaşlarım
da bu konu üzerinde durdular.
Sistemimiz, demokratik parlamenter rejimi öngörmektedir. İcra
organı, yürütme, yasamanın emir ve talimatıyla
çalışmaz, yönlendirilemez. Yasamanın görevi, yasa yapmanın
yanında, yürütmeyi denetlemektir. Denetlemenin nasıl
olacağını hepiniz biliyorsunuz. Soru sorarak, Meclis
araştırma önergesi vererek, Meclis soruşturması önergesi
vererek, gensoru önergesi vererek yapılır. Anayasanın bu kadar
açık tarifine karşın, genel görüşme müessesesini, hükümetin
politikalarını belirleme aracı olarak kullanmak, Anayasaya
aykırıdır. Hükümetin, son günlerde, bu yola sık sık
başvurması, bizde, Anayasaya aykırı bir geleneğin,
Türk anayasa hukukuna yerleştirilme gayreti; ayrıca, parlamenter
rejimi, Anayasaya aykırı bir biçimde, bir Meclis hükümeti rejimine
dönüştürme gayreti izlenimi doğurmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın
Hükümete bir uyarıda bulunarak sözlerimi tamamlamak istiyorum. Çiftçilerin
borç faizlerinin affıyla ilgili kararınızda, asgari ücretin
vergi dışı bırakılması konusundaki kararınızda,
Taksime cami yapma kararınızda, yatırımcılara faizsiz
kredi dağıtma kararınızda, peşin vergiyi, hayat
standardı uygulamasını kaldırma kararınızda
olduğu gibi, Çekiç Güç konusunda da, danışma ihtiyacı
hissetmeden, kararınızı bir an önce verin ve parlamenter rejimi
zedelemeyin.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP, ANAP ve DSP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan
Sayın Nihat Matkapa teşekkür ediyorum.
Gruplar adına ikinci söz, Anavatan Partisi Grubu adına
Sayın Safa Girayın; buyurun. (ANAP sıralarından
alkışlar)
Konuşma süreniz 20 dakikadır efendim.
ANAP GRUBU ADINA İSMAİL SAFA GİRAY (Balıkesir)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; aşağı
yukarı dört saatten beri, Hükümetin, Meclisimize bugün gelmiş iki
mektubuyla -Bunlara mektup diyorum; çünkü, tezkere midir, önerge midir, ne
olduğu belirsiz ve Başkanın ifadesine göre, mecburen, Refah
Partisi Grubunun önergeye çevirmesi sebebiyle, bugün karşımıza
gelmiş iki mektuptan bahsediyorum- meşgul olmaktayız.
ÖMER EKİNCİ (Ankara) Asker mektubu Sayın Bakan...
İSMAİL SAFA GİRAY (Devamla) Galiba...
Hakikaten, o kadar bilgisizce, o kadar usullere aykırı; ama,
samimîdir inşallah; yani, hiç olmazsa, o tarafı vardır diyorum.
Muhterem arkadaşlarım, bu konular burada görüşülürken,
hatırlıyorum, 1992 yılında, Başbakanlıktan gelen
tezkerenin usule uygunluğu, uygunsuzluğu hakkında bir olay
olmuştu. Hatta, tezkerenin başına, sonradan, başka
daktiloyla ilave edilmiş bir yazıdan dolayı burada sahtecilik
mi yapılıyor diye olay büyümüştü. Şimdi, biz, bu kadar
mı usullerimize riayetsizliği hoşgörüyle yuhut da
umursamazlıkla karşılıyoruz?!
Bakınız, bu, Anayasaya aykırı şekilde
istenmiş bir görüşme; böyle bir şey olmaması lazım.
Bugün, bu usulü bozacaksınız, yarın öbür usulü
bozacaksınız, öbür gün öbürünü bozacaksınız; giderek,
Türkiyenin usullerini yozlaştıracaksınız. Bizim
devletimizin kuruluşunda yatan felsefe nedir, bugün geçerli olan
Anayasamızın söylediği devlet kuruluşu felsefesi nedir,
burada gösterilen, işaret edilen kuruluş felsefesi nedir;
farklı...
O zaman, biz, bunu, dalgınlıkla yaptılar mı
diyeceğiz? Dalgınlıkla olmaz... Dalgınlıkla
yapıldıysa, düzeltilmiş olması lazım. Sayın
Başkanlık demiş ki: Efendim, bu komisyon kurma talebiniz
karşılanamaz; onun için bu geçersizdir. Peki, acaba, Sayın
Başkanlık şunu dedi mi: Amerika Birleşik Devletleri
Elçiliği ve temsilcilerinden etraflıca bilgi alınarak... Yani, düşünebiliyor musunuz; Türkiye
Cumhuriyeti Büyük Millet Meclisinin bir komisyonu, Amerikan Elçiliğinden,
birtakım temsilcilerinden bilgi isteyecek.
CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) Temsilcileri siz getirdiniz.
İSMAİL SAFA GİRAY (Devamla) Ya vermezse!.. Ya
vermezse!..
Meclis komisyonlarının,
Türkiyede, gittikleri her kuruluştan bilgi alma yetkisi vardır. O
yetki, onları zorunlu kılarak, bilgi almayı sağlar.
Vermeyene müeyyide vardır. Amerikan Elçiliğine var mı?!.
AHMET DOĞAN (Adıyaman) Uluslararası antlaşmalar
yok mu?
İSMAİL SAFA GİRAY (Devamla) Ha, bakınız,
uluslararası antlaşmalar varsa, işte, onu
Dışişleri Bakanlığı halleder. Türkiye Büyük
Millet Meclisi, öyle bir muameleye maruz bırakılamaz;
uluslararası anlaşmanız varsa bile.
Böyle bir laf nasıl söylenir!.. Efendim, kanunlar engel
değil... Belki öyle diyorsunuzdur; ama, her şeyi kanun engellemez
ki... Ahlak kaideleri, kanunda yazılı mı; kısmen
yazılı. Kısmen de, eğitimimiz var, vicdanımız
var, inanışlarımız var; orada yazar, onlar daha
kuvvetlidir. Buradaki de öyle... Türkiye Büyük Millet Meclisinin komisyonuna
girecek üç-beş arkadaşımız, Amerikan Elçiliğinin,
temsilcilerinin karşısına gidip bana şu bilgiyi ver
diyecek!..
Bizim Hükümetimiz var mı yok mu beyler?!.
HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) Yok...
İSMAİL SAFA GİRAY (Devamla) Hükümetimiz varsa,
çalışsın. Çalışsın, çözümleri, kendi
anlayışları çerçevesinde getirsin buraya, Meclisten onay
istesin, Meclisten yetki istesin. Bizim sistemimiz bu. Meclis, Hükümetin
istediği şeyleri yapmak üzere çalıştırılma yeri
değildir; böyle bir şey yok, bizim sistemimizde bu yok. Ha,
burası Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti devleti değil. Evet, bir
zaman onu yaşadık. 1921 Anayasasında ve o Anayasaya göre, o
usullere göre çalışan Meclis, büyük işler de yaptı; Allah
onlardan razı olsun; ama, beyler, 1921de, 1922de değiliz, 1996
yılındayız. 1921 Anayasası, ilk defa 1924te
değişti ve o zaman Kuvvetler birliği prensibi kalktı,
kuvvetler ayrılığı prensibi geldi. Bundan sonra, yasama,
yürütme, kaza yetkileri ayrılmıştır; bunlar birbirlerine
karışamaz. 1961 Anayasamız aynı şeyi dedi, 1982
Anayasamız yine aynı şeyi diyor.
Şimdi, siz efendim, biz Meclise saygımızdan, onu üstün
gördüğümüzden yapıyoruz diye, bizi çocuk zannedip
kandıracağınızı düşünüyorsunuz.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) Hiç öyle değil, merak etme...
İSMAİL SAFA GİRAY (Devamla) Ee, usulü
değiştiriyorsunuz... Siz,
Anayasaya aykırı bir şey yapıyorsunuz; sonra gelin
bunları görüşelim diyorsunuz.
Alışmışsınız insanları kandırmaya.
CENGİZ ALTINKAYA (Aydın) Bravo!..
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) Sizi kaç defa aldattık?..
İSMAİL SAFA GİRAY (Devamla) Bakınız, benim
konuşmalarım zabıtlarda var, hepsini çıkarın. Ben,
hep, Biz, bu Çekiç Güçü davet eden hükümetin üyeleriyiz... dedim.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) Sahip çıkın o zaman...
İSMAİL SAFA GİRAY (Devamla) Biz o zaman bunları
davet ettik; ama, anlaşmamız vardı. Anlaşma metni,
Dışişleri Bakanlığında var, Millî Savunma
Bakanlığında da var...
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) Sayın Bakan, 10 defa
uzatılmış...
İSMAİL SAFA GİRAY (Devamla) 1991 yılının
eylül ayında bitmek üzere anlaşma yapılmıştır.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) Niye bitirmediniz?
İSMAİL SAFA GİRAY (Devamla) ...ve anlaşmanın
gizli bir maddesi -o sırada gizli; çünkü, başkalarının
duymasında mahzurlar olurdu- bir defaya mahsus olmak üzere üç ay
uzatılabilir şeklinde idi. Onu, Saddam duymasın istiyorduk. Ha,
1991 yılı sonunda o anlaşma bitti. Ne oldu; o gün, sizler gibi,
Doğru Yol Partisi gibi, CHP gibi, SHP gibi partiler, çok itiraz ettikleri
bu Çekiç Güç anlaşmasına, geldiler, hemen altı aylık uzatma
verdiler. Niye?.. Hep onu söyledim, hepsi yazılıdır; okuyun,
görürsünüz... Niye uzattınız? Aklınıza yatmıyordu,
zaten süresi bitmişti. Oturup yeniden şekil verin, eğer
lazımsa; yeniden şekil verdiğiniz o anlaşmayı
yapın, neyi uzattığınız belli olsun. Bugün
uzatılan, o günkü Çekiç Güç anlaşmasına uygun bir şey
midir; hayır. Biz, o günden beri, bunu, hep söyledik ve dedik ki,
bakın, bu Çekiç Güçten biz memnun değiliz, halkımız memnun
değil, partilerimiz memnun değil; oturun, bunu, yeni bir şekle
sokun, kabul edilebilir bir hale sokun ve onu getirin, ona bakalım ve
oturup anlaşalım.
Bakın, ben, dışişleri konusunda, bu Mecliste daima
dedim ki, bu konular Türkiyenin problemleridir, Türkiyenin
konularıdır; bunları, anlaşarak, hatta, Meclisten
çıkacak ret ve kabul oylarının sayılarını bile
önceden anlaşarak yapabiliriz. Bunu, ben, muhalefetteyken söyledim.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) İktidardayken 18.6da bir daha
uzatıldı. Biraz önce tenkit ettiğiniz konunun
aynısını kendiniz
yaşamadınız mı?
İSMAİL SAFA GİRAY (Devamla) 18.6daki konuşmam da
var...
BAŞKAN Sayın Kapusuz, size söz vermedim.
İSMAİL SAFA GİRAY (Devamla) Hiçbir zaman kıvırma
yok...
BAŞKAN Sayın Giray, Genel Kurula hitaben
konuşacaksınız efendim.
MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) Kıvıranlara
karışma...
İSMAİL SAFA GİRAY (Devamla) Hay hay Sayın
Başkan. Hatırlatmanıza teşekkür ederim.
Anayasa aykırı böyle bir genel görüşmede bulunmayız.
Biz, usullerimizin, böyle gözümüzün içine baka baka, kandırmaca kelimeler
kullanıla kullanıla değiştirilmesine rıza göstermeyiz.
Protesto ediyoruz ve sizi, buradaki sorumluluğunuzla tek başına,
yalnız başına bırakıyoruz.
Saygılar sunarım. (ANAP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Anavatan Partisi Grubu adına konuşan Sayın
Safa Giraya teşekkür ediyorum.
Söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubu adına,
Sayın İsmail Kösede.
Buyurun Sayın Köse. (DYP ve RP sıralarından
alkışlar)
Konuşma süreniz 20 dakikadır efendim.
DYP GRUBU ADINA İSMAİL KÖSE (Erzurum) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; bir önceki konuşmamda da
Doğru Yol Partisi Grubu olarak, her iki meseleyi, millî yönden
değerlendirmek suretiyle,Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve milletvekillerimizin,
tarihî ve millî bir görev yapma şartlarının doğduğunu
ifade ettim.
Tabiî, değerli sözcülerimiz, iktidar partisinin bir kanadı
oldukları zamanlarda, yine, Hükümet olarak bu tezkereler gelmiştir ve
Hükümetin o gün bir kanadı olan SHP ya da CHP, bu iki meselemizin
uzatılmasına da müsbet bakmışlardır ve
uzatılmıştır; yani, SHPnin, Hükümetin bir ortağı
olduğu dönemde, Çekiç Güç ya da olağanüstü hal
uzatılmıştır.
Şimdi, sayın sözcünün
burada ortaya koyduğu şartlarda ne değişmiştir? Yani,
bir yıl önce, olaya müsbet bakacaksınız, bir yıl sonra, bu,
tamamen millî menfaatlarımıza aykırı diyeceksiniz.
İşte, bugün gelinen nokta odur değerli milletvekilleri.
Irak Körfez Savaşı, Türkiyeye 30 milyar dolara mal
olmuştur; her yıl 500 milyon dolar da, Yumurtalık Petrol Boru
Hattımızın kapanması dolayısıyla, yine ekonomik
yönden sıkıntıya girmişizdir.
Şimdi, karşı taraflar dediğimiz ABD ve onu
destekleyen müttefik güçlerin talebi nedir; Çokuluslu Güçün getirilmesini kim
arzu etmiştir ve hangi şartlarda gelmiştir; bugün, o gelinen
şartlarda bir değişiklik var mıdır?
500 bin insan... Ki, bu insanların akrabalık
bağlarının olduğu, topraklarımıza
sığındığı günde, o insanlara, Türkiye Cumhuriyeti
Devleti olarak kucak açmışız; onları, aylarca, yedirmişiz,
içirmişiz ve bugün, 688 sayılı Kararı veren
Birleşmiş Milletler bu yapılan harcamaları karşılayacağız
demelerine rağmen, maalesef, Türkiye Cumhuriyeti Devletine, tek kuruş
da vermemişlerdir.
Şimdi, bu insanların hayatını koruyacağız.
Türkiye, o gün, o insanların hayatını korumak için ya Irakla
savaşa girecekti ya da kendi dışında, Birleşmiş
Milletlerin ortaya koymuş olduğu, koruma ve kollama görevini üstlenen
böyle bir gücün oraya yerleşmesine evet diyecekti; ama, bir karar
şartıyla. Türkiye Büyük Millet Meclisimizden karar
çıkmıştır ve o karar doğrultusunda, Hükümet,
uygulamasını yapmıştır. Ben, rahmetli Özalın ya
da hangi cumhurbaşkanımız, hangi başbakanımız,
bakanlar kurulumuz olursa olsun, ülkenin ve milletin aleyhine bir karar
alacağına inanmıyorum.
Biz muhalefetteyken, gerçekten, bunun aleyhinde bazı şeyler
söyledik; ama, o gün, bazı belirtiler vardı. Güvenlik güçlerimiz,
dağlarda, Cudide, çeşitli dağ başlarında mücadele
ederken, İncirlikten ya da Pirinçlikten kalkan Çokuluslu Güçe ait
uçakların, PKK örgütü mensuplarına, çeşitli şekillerde
yardım malzemesi attığı, basına intikal etmiştir.
Bu mahzurlar görülmüştür ve bu, kamuoyuna mal olmuştur. Bir tereddüt
hâsıl olmuştur; acaba bu Güç, Türkiyeden, Iraktan, Suriyeden,
İrandan topraklar almak suretiyle, orada bir devlet kurmak için mi
gelmiştir; yani, onun kurulmasını tamamlamak için bir misyonu mu
vardır; yoksa, Kuzey Irakta, Saddamın zulmüne uğrayan
insanların, Türkmenlerin, oradaki diğer vatandaşların,
canlarını, can emniyetini sağlamak için mi gelmiştir?
Türkiye, bence, o gün, çok iyi bir politika yürütmüştür. Yani, binlerce
yıldan bu yana aynı inanca sahip olan komşu devletlerimizle
savaş şartlarında olmamıza rağmen, onu bertaraf
etmiş ve onun yerine, o görevi yapacak, böyle bir Çokuluslu Güçün,
Türkiyede, Türk güvenlik kuvvetlerinin, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin
inisiyatifinde olan bugünkü bu gücü yerleştirmiştir.
Şimdi, çeşitli şeyler söylenmiştir. Bakın,
ekonomik yönden sıkıntımız olmuştur ve yine, zaman
içerisinde, hatta, şu anda Zahoda bulunan bu uluslararası Güçün,
yine tereddüt yarattığını da ifade ediyoruz. Diyoruz ki,
oradaki Güçü Silopiye çekelim; çünkü, Kuzey Irakta bir otorite
boşluğu meydana gelmiştir ve bu otorite boşluğundan
dolayı,PKK, Bekaa Vadisinden çok daha geniş bir araziye, mevzie
kavuşmuştur. Acaba, Zahodaki bu Çokuluslu Güç, burada, PKKnın
hareket etme imkânını sağlıyor mu; yahut, yine, aynen,
insanî görevine devam mı ediyor? İşte, Hükümetimiz
tarafından gönderilen ve Yüce Meclisin gizli görüşmesinde irdelenmesi
isteğiyle gelen talep budur.
Kim, ne istiyor? Bayrak ve topraktan fedakârlık yapılması
mümkün değildir. Kendi sınırlarımızdan bir çakıl
taşını vermeyeceğimizi, bu Yüce Millet adına bu Yüce
Meclisimiz belki dört beş defa dünya kamuoyuna deklare etmiştir;
bunda, hiç kimsenin tereddütü yoktur; ancak, bir oluşum vardır,
Ortadoğuda gelişmeler vardır; İsrail-Filistin
anlaşması ve orada, yeniden bir oluşumda Türkiye Cumhuriyeti
Devletinin fonksiyonu nedir; karşı tarafın talebi nedir?
İşte bunlar, gizlidir. Yani, gitsin Çokuluslu Güç... Güney
Kıbrısa gitti, Ürdüne gitti, Mısıra gitti... Peki,
zararlı ise, onu muhafaza etmek, inisiyatifimizde tutmak, bence, millî
menfaatlarımız açısından daha faydalıdır.
Zararlı ise, elimizin altında, sürekli kontrolümüzün altında
olur ve dolayısıyla, inisiyatif Türkiye Cumhuriyeti Devletinin elinde
olur; faydalıysa, zaten, kalması da faydalı olacaktır.
Öyleyse, millî menfaatlarımıza aykırı, bugünlerde...
Değerli milletvekilleri, dış politika, dinamik ve her gün
değişen şartlara sahiptir. Yani, yetmiş yıllık
cumhuriyet hükümetlerinin dış politikasını, bugün, uygulama
imkânınız yoktur. Belki, millî hedefleriniz aynı şekilde
devam edebilir; ama, hiçbir zaman aklımızdan geçmiyordu, 5 tane Türk
Cumhuriyetinin ortaya çıkacağı. İdealimizdi; ama, ortaya
çıktı...
Şimdi, Kafkaslarda, Balkanlarda, Ortadoğuda bakın neler
oluyor: Bir taraftan dinî işbirliği meydana getiriliyor; yani,
Ortodoks, Protestan düşüncesine dayalı bir dinî ittifak meydana
getiriliyor; diğer taraftan, petrole dayalı ekonomik bir gücü ele
geçirmek için, Almanyası, Amerikası, diğer devletleri bir politika
oluşturuyor. Peki, Türkiye ne yapacaktır? Türkiye, 2,5-3 milyara
yakın Müslüman milletlerin gözünün olduğu ve 300 milyona yakın
Müslüman Türk varlığının gözbebeği bir ülke. Türkiye
güçlü olacaktır; bulunduğu yerde güçlü olacaktır, lider
olacaktır ve dünyada da saygın bir devlet olmak mecburiyetindedir.
Şimdi, hiç kimsenin emrinde ve inisiyatifinde bir devlet ve millet
olmamız mümkün değildir. Bunu söylemeyi de, ben, âcizlik kabul
ediyorum. Bunu ne milletimizin ne devletimizin ne de siyasî partilerimizin
kabul etmesi mümkün değildir.
Şimdi, bir sıkıntı vardır, değişen
şartlar vardır; Türkiye, bazı şeyleri söylemiştir,
şu şekilde olacaktır denilmiştir. Hatta, burada önergeyle
değiştirildi, Sayın Ecevitin verdiği önergeye bizler de
iştirak ettik ve değiştirme istikametinde oy kullandık.
Demek ki, millî menfaatlarımız yönünden mahzurlu tarafların
giderilmesi konusunda siyasî parti farklılığı yoktur; orada
müttefikiz.
Şimdi, bizim taleplerimize karşı, ABD ve onu destekleyen
güç, onun stratejisi ve ortaya koyduğu hedefi nedir; onun, bu Yüce
Mecliste, bu televizyon ekranlarında, kamuoyuna açıklanması
mümkün değildir. İşte, o gizli bilgilerin ve belgelerin... Belki
de, Hükümet, böyle bir stratejiyi uygulamak suretiyle, gizli bir görüşmede
karşı tarafın talebini öğrenecektir ve belki de
hayrımıza olacaktır. Yüce Meclisimiz, inşallah, bir ittifak
halinde, menfaatlarımıza aykırı düşen böyle bir
hareketin karşısında olacaktır. Onun için, bırakın
incelensin. Gerçekten, millî mücadele şartlarını
yaşıyoruz. Benim, bunları anlatmam ayıp olur; Türkiyenin
hangi şartlarda olduğunu... Bakın, bir kalemde 30 milyon
dolar... 1 milyar doları bulmak için akla karayı seçiyoruz; 30 milyar
dolar... Irak Savaşından sonraki sıkıntımız...
Bir tarafta da 15-16 seneden bu yana kendi sınırlarımızdaki
sıkıntılarımız... Gelin, bunların hepsini
toparlayalım; bu, ekonomik ve dış politikadaki meselelerimizin
görüşülmesinde, hiç olmazsa bir ışık tutacaktır;
hatta, bu, böyle de kalmasın... Ben, bir milletvekili olarak, Kafkaslar ve
Balkanlar; hatta, dış politika... Dünyanın değişen
konjonktürü içerisinde nasıl bir dış politika izlenmelidir, o
da, Hükümet tarafından bu Meclise getirilmeli ve onun da gizli
görüşmesi yapılmalıdır.
Hepinize saygılar sunuyorum; Doğru Yol Partisi olarak buna
müspet oy kullanacağımızı arz ediyorum. (DYP ve RP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Doğru Yol Partisi Grubu adına konuşan
Sayın İsmail Köseye teşekkür ediyorum.
Şimdi, söz sırası Refah Partisi Grubunun; Refah Partisi
Grubu adına Sayın Bülent Arınç konuşacaklar. (RP
sıralarından alkışlar)
Sayın Arınç, konuşma süreniz 20 dakikadır efendim.
RP GRUBU ADINA BÜLENT ARINÇ (Manisa) Sayın Başkan, muhterem
milletvekilleri; hepinize hayırlı akşamlar diliyor,
saygıyla selamlıyorum.
Çekiç Güç konusunda, Hükümetin genel görüşme isteği, Refah
Partisi Grubumuz adına bendeniz tarafından konuşulacaktır.
Bu vesileyle, şahsım ve Grubum adına hepinizi saygıyla
tekrar selamlıyorum.
Gecenin bu ilerleyen saatinde, önce olağanüstü hal, daha sonra da,
halk arasında malum ve meşhur ifadesiyle Çekiç Güç konusunda
görüşme yapıyoruz. Öncelikle gündeme alınması
kararlaştırıldı, şimdi de, eğer, kabul
buyurursanız, gününü tayin etmek üzere, bu konuda bir genel görüşme
açılacaktır; daha sonra da, bu görüşmelerin gizli
yapılması konusunda sanıyorum bir talep olacaktır.
Değerli arkadaşlarım, bu konuda iki önemli meseleyi
dikkatlerinize sunmak istiyorum. Bugüne kadar, 1991den bu yana, Çekiç Güçle
ilgili, hatta, olağanüstü halle ilgili Meclis tezkereleri,
Başbakanlık tezkereleri, Millî Güvenlik Kurulunun tavsiye
kararlarına uygun olarak Meclise getirildi, üzerlerinde konuşmalar
yapıldı, kabul edildi.
Bugün, değişik bir uygulamayla karşı
karşıyayız. Aslında bundan hepimizin memnun olması
gerekir. Şimdi, Meclisimiz, hep birlikte, bu konuyu enine boyuna
tartışmak, hatta, mümkün olabilirse, bir kapalı oturumda
tartışmak, bu konu hakkında tam bilgi sahibi olmak ve sonucunda,
kendi vicdanî kanaatlerine göre, en doğru, en isabetli kararı vermek
durumundadır.
Elbette, genel görüşme isteği, Anayasamızın 98 inci
maddesine göre, -başlığına dikkat edilirse-Türkiye Büyük
Millet Meclisinin bilgi edinme ve denetim yollarından biridir; sadece
denetimle ilgili bir konu değildir. Elbette, bilgi edinmek de, Meclis için
fevkalade önemli yollardan biridir.
Kaldı ki, denetim kabul edilse dahi, bir Başbakanın,
hükümetin bu konuda bir talepte bulunmasına, Anayasa açısından
da bir yasaklama veya bu konuyu reddetme durumu mevzubahis değildir. O
bakımdan, genel görüşme isteği, bu ikincisi oluyor. Daha önce,
ülke kaynaklarımızın tespiti ve değerledirilmesi konusunda
bir genel görüşme yapılmış ve fevkalade yararlı
olmuştu. Bu taleplerin de, ülkemiz için, Meclisimiz için,
halkımız için hayırlı olacağına inanıyorum.
Hükümetimiz, daha Programını savunurken, bu Hükümetin icraata
yönelik değişim hükümeti olacağını ifade etmişti.
Bugün, bunu gösteren bir olayla karşı karşıyayız. Bu
değişim de, Meclisin, Hükümetin üstünde olması konusuna önem
verildiğini göstermektedir. Biz, Meclisimizin, her zaman hükümetlere yol
gösterici, onları ikaz edici, yanlışları varsa düzeltici,
bilgi eksikliği varsa bunları tamamlayıcı en önemli
kaynaklardan biri olduğuna inanıyoruz.
Bugüne kadar, maalesef, çok önemli bazı kararlar, Meclis
dışında; hatta, -bir gizli oturumu bile çok yadırgayan bir arkadaşımızın
ifadesiyle gizli oturumun arkasına saklanmayın
buyurmuşlardı- bugüne kadar, çok hayatî konuların, belki,
Meclisin gizli oturumlarında değil; ama, küçük odalarda, gizli bir
şekilde kararlaştırıldığı biliniyor ve
Meclise, bunu tasdik etmek kalıyordu. (RP sıralarından
alkışlar)
Elbette, çoğulcu demokrasi, 550 milletvekilinin, bu konuda bütün
bildiklerini çok açık bir biçimde ortaya koymasının bir
gereğidir. Biz, Hükümetin bu talebini fevkalade önemli buluyoruz,
Meclisimizi yücelten bir unsur olarak görüyoruz ve desteklediğimizi ifade
ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım, böyle bir konuda, kapalı
oturum yapılması da önemlidir. Hükümet, önemli bilgiler verecektir.
Esasen, bu konuda, son yapılan Meclis konuşmalarında, o zamanki
Grup Başkanvekilimiz -mart ayındaki Çekiç Güç le ilgili,
olağanüstü halle ilgili konuşmayı kastediyorum- ne hikmettir
ki, Çekiç Güç konusunda muhalefette kalan partiler, bazı şeyleri,
iktidardayken savunmuyorlar; bu Hükümet veya bu parti, niçin bu şekilde
davranıyor? Yani, muhalefetteyken gitsin diyen, eğer, iktidardayken
kalsın diye oy kullanıyorsa, bunda, bilemediğimiz bir hikmet mi
gizli? Lütfen, bu konuda bir genel görüşme yapılsın; hatta, bu
oturum gizli hale getirilsin de, bilinmeyenler ortaya konulsun, bu konuda, hep
beraber bilgi sahibi olalım buyurmuşlardı.
NİHAT MATKAP (Hatay) Tutanaklarda öyle bir şey yok...
BÜLENT ARINÇ (Devamla) Şimdi, böyle bir imkâna herhalde
kavuşacağız. Ancak, şunu başta ifade ediyorum: Genel
görüşme bir anayasal haktır; bu hakkı kısıtlayan hiçbir
noktayı da kabul etmiyoruz.
İkincisi, gizli oturum, şartları varsa ve elbette, Meclis
de kabul ederse, mutlaka yapılması gereken; bu da, yine,
Anayasamızın ve İçtüzüğümüzün kabul ettiği önemli
konulardan birisidir. Dolayısıyla, hükümet, genel görüşme
isteyemez diye bir hüküm yoktur; aksine iddialar, şahsî bir
görüşten, bir yorumdan ibarettir. Bu Meclis, süs için ihdas
edilmemiştir; milletvekilleri de kurşundan asker değildir.
Hepimiz, bildiklerimizi bu Mecliste birbirimize aktarmak, burada ortaya
çıkacak genel kanaate göre hükümetlere yön verme göreviyle vazifeliyiz.
Elbette, gizli görüşmenin de anayasal ve hukukî bir usul olduğunu,
ayrıca tekrar söylememe gerek olmadığına inanıyorum.
Biz, özellikle millî konularda ve İçtüzüğümüzün bahsettiği gibi,
toplumu ve devlet faaliyetlerini ilgilendiren konularda, hem genel
görüşmelerin açılmasından hem de bu görüşmelerin,
gerekiyorsa, gizli biçimde yapılmasından, elbette, hiçbir gocunma,
hiçbir yadırgama hissetmeyiz.
Değerli arkadaşlarım, sözlerime geçmeden önce, bir konuyu
da tekrar, Sayın Başkanımın müsamahasıyla arz etmek
istiyorum: Biraz evvel, sayın grup sözcüleri görüşlerini ifade
ettiler. Hatta, bir kısmı dedikler ki eğer bu genel
görüşme talebi kabul edilir de, pazartesi günü tekrar bu konuyu
görüşmek zorunda kalırsak, biz, Meclise grup olarak gelmeyiz. Bu
arkadaşlarımızın o konularda söyleyeceklerini merak
ediyoruz; gelip de bizleri aydınlatmalarından elbette memnuniyet
duyardık. Ancak, bu Hükümetin kurulmasından sonra, aslında, çok
garip bir tutum ortaya çıktı; Meclis toplantısı saat
15.00te açıldığında, muhalefet partilerinin hemen hemen
büyük bir kısmı Genel Kurulun dışında bulunuyorlar,
yoklama yapılıp da toplantı yetersayısı mevcut
olduğu anlaşılınca içeriye girmeye başlıyorlar.
HASAN HÜSEYİN CEYLAN (Ankara) Büyük kısmı değil,
tamamı...
BÜLENT ARINÇ (Devamla) Bu Mecliste bunlar konuşulmayacaksa,
arkadaşlarımız, gruplarının fikirlerini ortaya
koymayacaklarsa, bizleri izleyen milyonlarca insan, bu partilerin bugünkü
fikirlerinden istifade etmeyeceklerse, Meclisin fonksiyonları elbette
ihmal ediliyor demektir.
Biz, sayın muhalefet partisi mensubu
arkadaşlarımızın da, bu Meclisin
çalışmalarında çok önemli görevler üstlenmesini arzu ediyoruz;
Meclisin alacağı kararlarda, herkesin üzerine düşeni yapmasının
da bir vatanseverlik borcu olduğunu düşünüyorz.
Değerli arkadaşlarım, DSP sözcüsü Sayın Soysal,
burada, Çekiç Güçle ilgili olarak, olağanüstü hal konuşulurken
-Sayın Başkanımız uygun gördüler- bu konuya da girerek bir
cümle ifade etti: Neyi görüşeceğiz tekrar tekrar; hangi konularda
gizlilik kaldı ki, herkes her şeyi biliyor dediler ve
arkasından şunu eklediler evet, bunlar, bağımsız
Kürdistanı kurmak için bu eylemleri yapıyorlar; Türkiyeyi terör
belasıyla başbaşa bırakmak için bu eylemleri yapıyorlar
Ne kadar güzel... Bizim yıllardır savunduğumuz fikirleri bir
başka partinin sözcüsünden duymak, doğrusu insanı sevindiriyor;
ama, o zaman insana sormazlar mı, bu fikirlere sahiptiniz de, son
oylamalarda niye çekingen oylarınızla Çekiç Güçün Türkiyede
kalmasına kendiniz sebep oldunuz diye?!. (RP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) Bir daha uzatın
bakalım!..
HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) Üç gün sonra görürsünüz!..
BÜLENT ARINÇ (Devamla) Değerli arkadaşlarım, yine
Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü Sayın Savın tutanaklara geçmiş
bir ifadesini sizlere arz etmek istiyorum. Biraz evvel, Sayın Adalet
Bakanı, bu konuda kendisine sataşma olduğunu, bu konuda söz
istediğini ifade etti ve İçtüzüğün 69 uncu maddesine göre,
eğer Başkan söz vermemekte ısrar ederse, oylama
yapılmasında ısrar etti. Kanaatimize göre...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Arınç, o konuyu kapattık efendim.
Siz, şu anda önerge üzerinde konuşuyorsunuz, oraya tekrar dönmüyoruz.
Buyurun efendim.
ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) Hatibe müdahale ediyorsunuz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Ben müdahale ederim.. Hatibe ancak ben müdahale ederim.
ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) Her şeye müdahale edemezsiniz...
BÜLENT ARINÇ (Devamla) Sayın Başkan, size teşekkür
ediyorum.
Siz, bu Mecliste yirmi yıldan fazla bulunmuş çok tecrübeli bir
insansınız. Başkanlığınız
sırasındaki tutumlarınızdan ve uygulamalarınızdan
da bugüne kadar çok büyük boyutlarda şikâyetçi olmadık; ama, bütün
arkadaşlarımın -Refah Partili
olmayan arkadaşlar da dahil-
özellikle Meclisi yönetiminizde, Refah Partisine karşı bir
iğbirar içerisinde bulunduğunuzu zannediyorum. Dolayısıyla,
bu hareketleriniz o kadar ihsası rey haline geliyor ki, biz bundan
fevkalade üzüntü duyuyoruz. Ben, konuşmamı -nezaket kuralları içerisinde- yeni bir tartışma başlatmak
amacıyla yapmıyorum; sadece,
bir cümleyi ifade etmek için arz etmiştim. Bu konuda
kararınız verilmiştir, tekrar geriye dönüş de yoktur;
ancak, İçtüzüğün 69 uncu maddesini, bundan sonraki uygulamalarda
belki dikkat edilir ümidiyle, dikkatlerinize arz etmek istemiştim.
Asıl benim cevaplandırmak istediğim konu, Sayın
Savın, olayla hiç ilgisi olmayan konuları Meclise getirmiş
olmasıdır. Bakınız, sadece birkaç cümlesini okuyarak, bu
konuda ne kadar haksız ve yakışıksız bir tutum
içerisinde olduklarını sizlere de takdim etmek istiyorum: Toplum da,
Türkiye Büyük Millet Meclisi de, sizin hayalci program ve politikanıza
sonuna kadar direnecektir. Hükümet etmeye kararlıysanız gelin,
şapkadan tavşan çıkarma huyunuzdan vazgeçin.(CHP
sıralarından alkışlar) Üstelik, görüyorsunuz her zaman
şapkadan tavşan da çıkmıyor, bazen aslan çıkıyor,
adamı paralayıveriyor!..
Şimdi, bu cümleyi okuyunca epey düşündüm; aslan kim,
şapkadan çıkan tavşan kim?!.. Sayın Erdal İnönünün
aslan sosyaldemokratlar demesinden sonra, kendinizi aslan olarak
görüyorsunuz; ama, ben bu kanaatte değilim. (RP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar) Bana kalırsa, asıl, 24
Aralıkta sizin barajları nasıl geçtiğiniz konusundaki
kuşkulara bakarsak, şapkadan çıkan tavşan sizsiniz!.. (RP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, işte, bu
konuşmalarının sonunda -her zaman yaptıkları gibi-
şunu söylüyorlar Gelin, illa genel görüşme istiyorsanız, belli
konularda isteyin, yapmanız gerekenleri, genel görüşmeye getirmeden
yapın; gelin, görüşeceksek; aklın, bilimin öncülüğünde,
çağdaş, uygar, laik, özgür toplum olmanın sorunlarını
görüşelim; gelin, cezaevlerini, işkenceyi görüşelim; gelin,
Adalet Bakanlığındaki yargıç, hâkim kıyımını,
memur kıyımlarını konuşalım.
Sanıyorum, arkadaşımız, bu ifadesiyle, bugün birkaç
gazetede yer alan, Adalet Bakanlığında 1 600 hâkimi içerisine
alan bir kararname hazırlığından bahsedilen bir asparagas
haberden yola çıkarak, bu konuşmayı yapıyor.
Değerli arkadaşlarım, bakınız, Sayın
Bakan, Hükümetin kurulmasından bu yana, 15 gündür, Adalet
Bakanlığı makamındadır. Bu 15 gün içerisinde 1 600e
yakın hâkim ve savcının tayinlerinin kararnamelerinin
hazırlanması mümkün müdür, önce bunu düşünelim; birincisi bu.
İkincisi; hâkim ve savcıların atamaları, nakilleri
ve terfileri, Anayasanın 159 uncu maddesi gereğince, Hâkim ve
Savcılar Yüksek Kurulu tarafından yapılmaktadır. Burada da,
Bakan ve müsteşarın dışında, bağımsız
yargı organlarından seçilen yüksek hâkimler bulunmaktadır.
Bugüne kadar Sayın Bakanın söyleyemediklerini zapta geçmesi
açısından ben söylüyorum; 15 günden bu yana madem, memur
kıyımından bahsediyorsunuz; ispat ediniz bir tek memur tayini
bile yapılmamıştır.
Üçüncüsü; şu anda, hâkimler ve savcılar kararnamesi olarak
hazırlığı yapılıyor dediğiniz konu, bundan
önceki Hükümet döneminde, ANAP ve DYP döneminde periyodik olarak
yazılmış bir hazırlıktan ibarettir;
dolayısıyla, bunda da Sayın Bakanın bir şahsî tasarrufu
söz konusu değildir; ancak, Adalet Bakanlığında Sayın
Şevket Kazan Beyin işinin çok zor olduğunu da biliyorum.
Doğru Yol Partisi ve CHP Hükümet ortaklığında tam dörtbuçuk
sene elinizde bulundurduğunuz bu Adalet Bakanlığı, bugün
tanınamaz hale gelmiştir. (RP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) O bakımdan, eğer Adalet Bakanlığı,
gerçekten adalet bakanlığı olacaksa, Sayın Bakana hepimizin
yardımcı olması gerekir diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu akşam saatinde çok önemli
bir konuyu görüşüyoruz. Sayın Nihat Matkap Beyefendi buraya geldiler,
Hükümet Programı görüşülürken yaptıkları gibi; yani, eski
zabıtları açarak, siz, bunu söylemiştiniz, onlar da, size bunu
söylemişlerdi; şimdi, nasıl oluyor da bir araya geliyorsunuz
diye doldurdukları saatleri, bugün, bu akşam, burada da
yaptılar. Yani, siz, eskiden tutanaklarda Çekiç Güç için şöyle
demiştiniz, daha önce böyle demiştiniz; şimdi ise, bu Çekiç
Güçün süresini uzatacaksınız da, bir genel görüşme bahanesiyle,
bunu, milletin gözünden saklamak istiyorsunuz... (CHP sıralarından
Doğru sesleri) Bir Refah Partili olarak söylüyorum; siz ne kadar
doğru diyorsanız, benim sözüme de dikkat ediniz. Biz, Refah
Partililer, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tutanaklarına geçmiş her
sözün altına, ömrümüz oldukça imzamızı atıyoruz. (RP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, bu sebeple, tutanaklarda yer
almış -asparagas haberlerde değil, tutanaklarda yer
almış- her sözümüzün, yaptığımız her işin,
attığımız her adımın her zaman şerefle hesabını
verdik, yine vereceğiz. (RP sıralarından alkışlar) O
bakımdan, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir genel görüşme
açılarak, bu çok önemli konuda, millet için bir karar verilmesi
noktasında, devletimizin ulusal çıkarları konusunda,
dış politikası konusunda, uluslararası ilişkiler
konusunda; meselenin insanî boyutunu da düşünerek, ülkemizdeki,
çevremizdeki gelişmeleri de dikkate alarak, yeni bir karar verme
aşamasında, gelin, buna birlikte karar verelim, hele hele yeni bilgileri
ortaya koyalım, bilmediğimiz konuları bir genel görüşme
içerisinde ifade edelim, ifade ediliyorsa istifade edelim demek
alkışlanacak bir durumken, bundan gocunmanın ve bu genel
görüşmeyi istememenin mantığı olmasa gerektir.
Bakınız, Refah Partisi olarak, Çekiç Güç konusu nedir...Sürem
de bir hayli kısaldı hemen arz ediyorum... 1991den bu yana, yani,
Körfez Harbinden başlayarak, ülkemizde konuşlandırılan -bu
tabir söylendiği için ben de aynen tekrar ediyorum- Amerika,
İngiltere, Fransa -son kalan haliyle- askerlerinin bulunduğu çokuluslu
bir güçtür. Uçağıyla, silahıyla, az sayıdaki askeriyle
Türkiyede bulunmakta; gözetleme, keşif, istihbarat yapmakta; özellikle,
Kuzey Irakta, Saddamın Kuzey Iraklı Kürtlere karşı
yeniden yapabileceği bir olaya karşı bir baskı unsuru
olarak bulunmaktadır.
Beş yıldan beri defalarca süresi uzatılan bu Çekiç Güç
konusunda, biz, her defasında endişelerimizi dile getirdik,
Türkiyede ve çevremizde gelişen olaylara karşı dikkat çektik.
Bu konuların açıklanmasını; terörüyle, dış
politikadaki birtakım tehlikeleriyle, bu Çekiç Güçün, hem istihbarat hem
de lojistik destek sağlamak suretiyle, Türkiye için tehlikeli
olabileceğini her zaman söyledik ve bunu savunduk. Bunları desteksiz
atmadık, sadece Amerika içinde var diye veya sadece kuru bir
bağımsızlık kavgasıyla da konuşmadık;
akıl, mantık ve bilgi içerisinde, bu olaylara bir çözüm bulmaya
gayret ettik.
Bakınız, bu endişelerimizi, bu şüphelerimizi
kanıtlayan pek çok deliller var. Bunların çoğu da Mecliste
yaptığımız konuşmalarda tutanaklara geçti. Bir tanesi,
17 Ocakta başlayan Körfez Harbinden sonra, 2 Şubat 1991 tarihli,
yani, neredeyse 15 gün sonra, Riyadta Amerika kuvvetlerinin ordu
sözcülüğü merkezinde yapılmış, bir yarbay tarafından
dile getirilen bir konuşmadır. Sabah Gazetesinde, Güneri
Civaoğlu imzasıyla yer, mekân, zaman bildirilerek
yazılmıştır.
Bu Amerikalı yarbay -hepsini özetlemeye, okumaya imkânım yok-
bir Ortadoğu haritasının önünde, sağ elinin avuç içini
Musul-Kerkük vilayeti olan geniş bir alanda gezdiriyor ve kelimeleri tane
tane seçerek anlatıyor: İşte, Kürt devleti burada kurulur.
Savaş bitecek, Saddam çökmüş olacak, bu yörede devlet kalmayacak,
devlet otoritesinden yoksun bir boşluk doğacak, Kürtler bir devlet
kurarak buradaki boşluğu dolduracaklar. Belki, Türkiyeden de toprak
isterler... Ona hatırlatıyorum Türkiye, bunu kabul
etmeyeceğini açıklamış bulunuyor diye. Amerikalı yarbay o zaman
çarpışacaksınız diyor. Soruyorum, Türkiyenin düzenli
orduları, silahları, topları, zırhları, tankları,
uçakları, füzeleri var; böyle bir büyük güce nasıl karşı
koyarlar? Hem, gerek İran gerek Suriye, Irakın toprak bütünlüğü
için açık tavır koymuş bulunuyorlar...
Yazı, bir hayli devam ediyor. Burada özetle söylenen şudur:
Amerikanın hem ekonomik hem de siyasal çıkarları için Körfez
Harbinden edinebileceği menfaatların içerisinde, Türkiyenin toprak
bütünlüğü ve Türkiye dışarısında, Kuzey Irakta,
Türkiyenin güneydoğusunda yeni bir devletin ortaya
çıkarılması endişesi vardır.
Sürem ilerlediği için diğer belgelerden özetle arz etmek
istiyorum. Başında, eski Amerikan Büyükelçisi Morton Abromowitzin
bulunduğu Karneci Endoment isimli kuruluşta, bununla ilgili bir
senaryonun...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Arınç, konuşmanızı
tamamlayın efendim.
BÜLENT ARINÇ (Devamla) Bu bölgede uygulanan bir senaryoyla ilgili
yazıları ve raporları vardır.
Biz, bütün bu endişelerle, bugüne kadar Çekiç Güçe karşı
çıktık ve Çekiç Güçle ilgili olarak, bunun sayesinde Kürt devleti
kuruluyor gibi; bununla ilgili olarak, terörü destekliyor, teröristlere
birtakım istihbarat ve lojistik destek sağlıyor gibi; Kuzey
Iraktaki otorite boşluğunun Türkiyenin güvenlik sorunu
açısından fevkalade önemli olması gibi pek çok konular zaman
zaman Meclisimizde tartışıldı ve her zaman bir araya geldik.
Çekiç Güçün görevi ne zaman bitecek; nasıl bitecek? Bölgede
faaliyet gösteren pek çok sivil Batılı yardım kuruluşunun
amaçları nedir? Çekiç Güç PKK ilişkisi hangi düzeydedir; amacı,
bölgede bir Kürt devleti oluşturmak mıdır? Çekiç Güçün Kuzey
Iraktaki faaliyetleri konusunda neden Türkiye bilgi sahibi edilmiyor?
Türkiyenin bağımsızlığı açısından
Çekiç Güçün tahlili yapıldı mı gibi, toplayabildiğim
kadarıyla 20 tane sorunun cevabını, maalesef, beş
yıldan bu yana, Türkiyede bulamamış noktadayız; en azından,
bir vicdanî kanaat olarak müsterih olamamışız.
Şu anda -sözüm bittiği için ifade ediyorum- Kuzey Irakta
bulunan Zaho ve Etrüş Kamplarında, Türkiyenin güvenliği
açısından tehlike bulunduğu; özellikle Irak ambargosu sebebiyle,
güneydoğumuzda ve Kuzey Irakta, halkın, işsizlik ve açlık
sebebiyle teröre destek olduğu, bu ekonomik çöküntünün mutlaka
halledilmesi gerektiği; Birleşmiş Milletler Yasasının
50 nci maddesi gereğince, Türkiye ile Irak arasındaki ambargo
konusunun gözden geçirilerek kaldırılması konuları,
elbette, Türkiyenin fevkalade yararlanacağı özelliklerden birisidir
diye düşünüyoruz.
Çekiç Güç giderse, Saddam, Kuzey Iraktaki Kürtlere tekrar
saldırır, Türkiyeye yığılma olur; Çekiç Güç, Türkiye
dışarısına çıkarsa, Güney Kıbrıs veya bir başka
ülkeye gider de, onu kontrol etmek mümkün olmaz gibi karşı
görüşler de var. Bizim, genel görüşmede, şu anda ifade
edemediğim pek çok daha önemli konuyu, Refah Partisi Grubu adına
sizlere takdim edeceğimizden emin olabilirsiniz.
Bütün bu endişelerle, Hükümetin bir genel görüşme
isteğinin, özellikle bir kapalı oturumda ortaya konulması ve 550
milletvekilimizin, siyasî görüşleri ne olursa olsun, Türkiyeyi çok
yakından ilgilendiren, millî güvenliğimizle, millî menfaatlarımızla
çok yakından ilgili olan bu konuda en samimi düşünceleri ortaya
koyacağından eminiz.
Sayın Başkanın müsamahasını istismar etmiyorum;
hepinize hayırlı akşamlar diliyor, saygılar sunuyorum. (RP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Refah Partisi Grubu adına konuşan Sayın
Bülent Arınça teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, kişisel olarak değil;
ancak, bu Birleşimi yöneten
Başkan olarak, Sayın Arınçın konuşmasındaki bir
hususu cevaplama ihtiyacındayım. Ben, kapattım dedikten sonra,
Sayın Arınç sizin, Refah Partisi Grubuna iğbirarınız
var dedi; bir gerekçe de koydu. Onun için, bu sözleri ifade etme
ihtiyacını, kendiliğinden doğurdu.
Değerli arkadaşlarım, önce, benim de bir siyasetçi olarak
şu veya bu partiye sempatim, antipatim, hatta iğbirarım
olabilir; insan olarak, böyle, bazı duyguların sahibi olabiliriz;
hatta, aynı partinin içindeki insanlar hakkında da değişik
değerlendirmelerim olabilir; bunlar doğaldır; ama, bu kürsüde
görev yaparken ve bu kürsünün dışında, İçtüzüğün ve
Anayasanın bana verdiği görevleri yaparken, o duygularımı, düşüncelerimi,
değerlendirmelerimi, görev anlayışıma
karıştırmayacağımdan, Yüce Genel Kurulun emin
olmasını isterim. Bu, benim, sadece kendimle ilgili değil, bu
makamlarda görev yapan bütün arkadaşlarımla ilgili
önyargısız görüşümdür; istisnalar olabilir yapılan
çalışmalarda; ama, Genel Kurulun bu konudan emin olması
lazımdır.
Bakınız, Sayın Kazan ile yaptığımız
tartışmadan sonra, hemen sıcağı
sıcağına, tartışmayı uzatmamak için, bir
yazılı metin hazırlamıştım; kendisine burada
takdim etme fırsatı bulamadım. Acaba, Sayın Kazan -oradan
tutanakları gösterdi bana- kendisiyle ilgili, Adalet Bakanı ile
ilgili bir beyan mı geçti ki, bu kadar ısrar ediyor, bir tetkik
edeyim dedim; tutanağı da getirttim. Tutanağı okuduktan
sonra, Sayın Kazana hitaben dört maddelik bir yazı yazdım; ama,
kendisi burada olmadığı için takdim edemedim.
Bir kere, Sayın Kazanın, sataşma talebini, aynı
oturumda yapması lazımdı; halbuki, Sayın Kazan -Cumhuriyet
Halk Partisi sözcüsünün yaptığı konuşmadan sonra ara
verdik- ikinci oturumda talepte bulundu.
OĞUZHAN ASİLTÜRK (Malatya) Sayın
Başkan, kapatmıştınız hani!.. Ne lüzum vardı
buna...
BAŞKAN İkincisi, İçtüzüğün 69 uncu maddesi yerine,
bir başka maddeyi zikrederek girdi.
Üçüncüsü, Başkanın konuyu kapatmasından sonra, ben,
başka bir öneriye geçiyoruz, bu mesele bitmiştir dedikten sonra
ısrar etme yoluna gitti. Geriye dönme imkânı... Buradaki
Başkanlara, hele sıra kapaklarına vurmak suretiyle ısrar
edilmez; yönetim inisiyatifi tanınır.
Dördüncüsü de, tutanakta, asla Bakanla ilgili hiçbir şey yoktur;
Bakanlıkla ilgili vardır. Bakanlıkta yapılan işlemler,
bakanın şahsına sataşma sayılmaz.
LÜTFİ YALMAN (Konya) Atamalar, Bakanla alakalı değil mi
Sayın Başkan?..
BAŞKAN Nitekim, bu beyanın gerçeği, şu anda,
Sayın Arınç tarafından cevaplandırılmaya
çalışıldı; yani, Meclis İçtüzüğüne uygun bir
tarzda, bir parti sözcüsü, herhangi bir konuda, eğer bir başka
partinin politikalarını eleştiriyorsa -ki eleştiri
hakkı vardır; Sayın Sav da eleştiri hakkını
kullanmıştır- onu, diğer partinin sözcüsü de usulü
dairesinde cevaplandırmıştır. Eğer, Sayın
Arınç, Kazanla ilgili tartışmaya girmeden bu
konuşmayı yapsaydı, kendi konuşmasına da asla müdahale
etme ihtiyacı duymazdım.
Sabrınız için teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, söz sırası,
Demokratik Sol Parti Grubunda.
Demokratik Sol Parti Grubu adına, İzmir Milletvekili
Sayın Şükrü Sina Gürel; buyurun efendim. (DSP sıralarından
alkışlar)
DSP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ SİNA GÜREL (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; huzurunuza, Demokratik Sol Parti
Grubunun, Çokuluslu Güçün süresinin uzatılmasıyla ilgili
açılmak istenen genel görüşme üzerindeki düşüncelerini,
görüşlerini sunmak üzere geldim; hepinize, Demokratik Sol Parti Grubu
adına saygılarımı sunarım.
Huzur Operasyonu diye adlandırılan; ama, kamuoyunda genel
olarak Çekiç Güç diye bilinen Çokuluslu Güç, Türkiye açısından,
Körfez bunalımından bu yana ortaya çıkan güvenlik
sorunlarını daha da ağırlaştırmış ve
bir yandan da Iraka uygulanan ambargoyla birleşerek, Türkiyenin üzerinde
ayrıca ekonomik ve toplumsal sorunların da
ağırlaşmasına yol açmıştır. Âdeta, bu,
Çokuluslu Güç, dışarıdan Türkiyenin bir göç baskısı
altına girmesini engellemek için kurulmuş, konuşlandırılmış
gibi olsa da, bu, Çokuluslu Güçün çok önemli bir unsurunu
oluşturduğu yeni koşullar -bölgede oluşan yeni
koşullar- Türkiyeyi, hem bir iç göç sorunuyla karşı
karşıya bırakmış hem de ekonomik ve toplumsal
sorunlarımızın ağırlaşmasına yol
açmıştır.
Bu bakımdan, Demokratik Sol Parti, işin başından
beri, Çokuluslu Güçün, burada konuşlandırılan Çokuluslu Güçün;
yani, bütünüyle Huzur Operasyonunun statüsünde ve bizi kaygılandıran,
çok derinden kaygılandıran fiilî koşullarında radikal
değişiklikler yapılmasını istemiş ve bunlar
yapılmadıkça da, Çokuluslu Güçün, bu biçimiyle, bu Huzur
Operasyonunun bugünkü biçimiyle uzatılmasına karşı
çıkmıştır. Yalnız, son olarak, 28 Martta, bu, Çokuluslu
Güçün görev süresinin haziran sonuna kadar uzatılmasını isteyen
Sayın Yılmaz Başbakanlığındaki Hükümet,
Demokratik Sol Partinin, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu sürenin haziran
ayının sonuna kadar uzatılması konusunda çekimser oyla
destek vermesini sağlamıştır. Nasıl
sağlamıştır; Sayın Yılmaz
Başbakanlığındaki Hükümet, Demokratik Sol Parti Grubu
olarak, Çokulusu Güçle ya da Huzur Operasyonuyla ya da Çekiç Güçle -hangi
adı verirseniz verin- burada, bölgede, bizi kaygılandıran
koşullar yaratan bu Güçle ilgili olarak duyduğumuz derin kaygıları
paylaştıklarına bizi inandırmışlardır ve bu
Güçün statüsüyle ve koşullarıyla ilgili değişiklikler
yapmak için ellerinden gelen çabayı gösterecekleri konusunda bizi ikna
etmişlerdir ve biz, o yüzden, 28 Martta, Demokratik Sol Parti Grubu
olarak, bu sürenin haziran sonuna kadar uzatılmasını, çekimser
oylarımızla Türkiye Büyük Millet Meclisinin kabul etmesine olanak
sağlayarak, Hükümete, böyle bir iyileştirme fırsatı vermeyi
uygun bulmuştuk. Daha sonra da, zaten, bir uzatma daha gerçekleşti; o
da, değerli milletvekillerinin bildikleri gibi, Anayasa Mahkemesinin, belirli Türkiye Büyük Millet Meclisi
kararlarını iptal etmesi dolayısıyla ortaya çıkan
hukuk boşluğunun giderilebilmesi için, bu süre, temmuz sonuna kadar
uzatıldı.
Bu arada, Demokratik Sol Parti Grubu olarak boş mu durduk; hayır.
Demokratik Sol Parti Grubu olarak, biz, Çokuluslu Güçün ya da Huzur
Operasyonunun ya da Çekiç Güçün -kamuoyunda genel olarak bilindiği gibi
Çekiç Güçün, Huzur Operasyonunun- koşullarının nasıl
değiştirilerek, bizim, ulusal kaygılarımızı
ortadan kaldıracak, bölgeye, barış, güvenlik ve huzur
getirebilecek yeni bir düzenlemeye nasıl kavuşturulabileceği
konusunda bir çalışma yaptık ve bu
çalışmamızı da, ilgililerle ve yetkililerle görüşerek
yaptık; Genelkurmay Başkanlığının
görüşlerini aldık, Dışişleri
Bakanlığımızın görüşlerini aldık ve Huzur
Operasyonunun yerine geçmek üzere, bir bölgesel güvenlik planı
hazırladık.
Bu bölgesel güvenlik planına göre, Demokratik Sol Parti, bir kere,
başlangıçta, sınır güvenliğimizin sağlanması
için neler yapılması gerektiğini ortaya koydu.
İkincisi, Türkiyenin, bir yandan tırmanan PKK teröründen, bir
yandan da Iraka uygulanan ambargodan çok yönlü zararlar gördüğünü
saptayarak, bu çok yönlü zararların nasıl giderilebileceği
konusunda bir dış politika stratejisi saptanmasını istedi
ve bu stratejinin ana hatlarını oluşturdu.
Üçüncüsü, Ortadoğuda huzur, güvenlik ve barışı
sağlayabilmek için ve demokratikleşme sürecine katkıda
bulunabilmek için somut öneriler ortaya koydu.
Dördüncüsü, Irakta ortaya çıkabilecek ve Türkiye için kaygı
ve tehdit oluşturabilecek yeni oluşumların engellenebilmesi için
neler yapılması gerektiğini ortaya koydu ve Demokratik Sol Parti
Meclis Grubu, böyle bir çalışmayı ortaya koyan tek siyasal parti
grubu oldu. (DSP sıralarından alkışlar)
Demokratik Sol Parti Grubu olarak, biz, böyle bir somut
çalışmayı herkesin bilgisine ve tabiî, değerli
milletvekillerinin bilgisine de sunduk. Onun için, benim, şimdi, biraz
önce Refah Partisi Grubu adına konuşan Sayın Arınça
sormaya hakkım var. Ben şunu sorabilirim, diyebilirim ki, biz, böyle
somut öneriler, böyle somut çalışmalar yaptık Sayın
Arınç, acaba, siz, Refah Partisi Grubu olarak, şimdiye kadar, sadece
söz üretmekten başka ve bu Huzur Operasyonunu, tartışmaksızın,
kategorik olarak reddetmekten başka ne yaptınız?! (DSP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Demokratik Sol Parti olarak, bizim, Huzur Operasyonundan duyduğumuz
kaygıları ve bu kaygıları gidermek için
yaptığımız somut önerileri kamuoyumuz biliyor,
halkımız biliyor ve eğer okudularsa değerli milletvekillerimiz
de biliyor. Dolayısıyla, bugün, acaba bu konuda bir genel
görüşme yapmanın koşulları var mı; ben, bu kısa
konuşma çerçevesinde, daha çok ona değinerek bu konuşmayı
tamamlamak istiyorum.
Demokratik Sol Parti Grubunun görüşü odur ki, bu konuda bir genel
görüşmeye gerek yoktur; çünkü, Türkiye Büyük Millet Meclisi bir
meşveret meclisi değildir; çünkü, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Hükümetin bir danışma kurulu, bir danışma organı hiç
değildir; çünkü, böyle konularda, Hükümet önce bir karar verir, bir
politika saptar, Meclisin önüne getirir; biz, işte o zaman bu konuyu enine
boyuna, belki, Sayın Soysalın daha önce de söylediği gibi,
süreleri de uzatarak tartışırız ve ondan sonra, Meclis
olarak bu konuda bir karar veririz; ama, bu konuda öncelikle karar vermesi
gereken ve bir politika oluşturması gereken Hükümettir ve Hükümet bu
sorumluluktan kaçamaz.
Bu konuda genel görüşmenin koşulları yoktur da, gizli
görüşmenin, gizli bir görüşme yapmanın koşulları var
mıdır?.. Demokratik Sol Parti Grubu olarak bu konuda da
düşüncemiz şu: Gizli görüşmenin de koşulları yoktur.
Neden yoktur; bir kere, bu konunun gizlisi saklısı yoktur. Biz, Grup
olarak, bu konuda, somut, kapsamlı bir çalışma yaparken,
Genelkurmay Başkanlığıyla da konuşurken,
Dışişleri Bakanlığıyla da konuşurken; hatta,
bizim bu bölgesel barış planımızı, bölgesel güvenlik
planımızı bizlerle görüşmeye gelen yabancı devlet
temsilcileriyle de görüşürken, gördük ki, bu işin bir gizlisi
saklısı yoktur; çünkü, bizim derin kaygılara
kapılmamıza yol açan koşullar apaçık ortadadır,
hepimizin bildiği koşullardır ve bu koşulları ya
değiştirmeyi göze alarak bir adım atacağız ya da
bazı sorumluluklardan kaçarak ve işi oluruna bırakarak, yine
eskisi gibi bu işin devam etmesine karar vereceğiz.
Biz, Demokratik Sol Parti olarak, böyle bir konunun, zaten kamuoyuna mal
olmuş kaygıları içeren, kaygılarla çevrilmiş bulunan
bu konunun böyle gizli görüşmelerle ele alınacak esrarengiz bir yönü
olmadığı kanısındayız.
İkincisi, biz, zaten, görüşlerimizi, şimdiye kadar, hep
kamuoyunun önünde açıkladık, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
açıkladık; bundan sonra da açıklarız. Somut öneriler
oluşturduk, somut bir güvenlik planı oluşturduk, bunu da
kamuoyuna mal ettik; herkes de bundan yararlanabilir.
Şimdi, bu konu, bir gizli görüşme konusu yapılırsa,
aslında, oradaki gizlilik ve oradaki esrarengiz hava, belki kırk elli
yıl sürmek üzere bu Meclisin üzerine bir sis gibi çökecektir; çünkü,
eğer, bu konu gizli görüşme konusu yapılırsa, o zaman, bu
konuda, o gizli görüşmede söylenenler dışarıda
söylenemeyeceği için, pek çok şey uzun süre gizli,
dolayısıyla kamuoyunun denetiminden uzak olarak kalacaktır ve bu
da ciddî bir sakıncadır.
Üçüncüsü, Demokratik Sol Parti olarak bizim, kamuoyundan gizleyecek
hiçbir şeyimiz yok. Eğer, başkalarının gizleyecek
bazı şeyleri varsa, o konuda da kendilerine yardımcı olmak
niyetinde değiliz. (DSP sıralarından alkışlar)
Sayın Arınç, Sayın Soysalın sözlerinden örnek
göstererek Demokratik Sol Partinin, bizim savunduğumuz fikirleri
savunuyor olmasından çok memnunuz dedi. Ben de şimdi şunu
söylüyorum: Keşke, bu Pazartesi günü yapılacak olan oturum gizli bir
oturum olmasa da, daha önce Refah Partisi sözcülerinin kamuoyu önünde
açıkladıkları görüşler, acaba şimdi de
paylaştıkları görüşler mi, yoksa bu görüşleri
değişti mi; onu hep beraber görsek. (DSP sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım;
siyasette (u) dönüşleri olabilir. Aslında, siyasetteki (u)
dönüşleri, karayollarındaki (u) dönüşleri gibidir; yol
tıkandığı zaman (u) dönüşü yapılır ve
sanırım Refahyol, ekonomide olduğu gibi, dış
politikada da tıkanmışa benziyor. (DSP sıralarından
alkışlar)
Hükümetin, neyi gizlemek, neyi gizli görüşmek istediğini
anlayabilmiş değiliz; çünkü, Demokratik Sol Parti Grubu olarak, biz,
göründüğümüz gibi olan ve olduğumuz gibi görünen insanlarız ve
herkese de bunu tavsiye ederiz.
Saygılar sunarım. (DSP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Demokratik Sol Parti Grubu adına konuşan
Sayın Şükrü Sina Gürele teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, grupların konuşmaları
tamamlanmıştır.
Önerge sahibi olarak Hükümet konuşacak mı? Hükümet söz
istemiyor.
Genel görüşme önergesinin öngörüşmeleri bu suretle
tamamlanmıştır.
Şimdi, genel görüşme açılıp açılmaması
hususunu oylarınıza sunacağım: Genel görüşme
açılmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Genel
görüşme açılması kabul edilmiştir. (RP ve DYP
sıralarından alkışlar)
Genel görüşme günü, İçtüzüğün 103 üncü maddesi
uyarınca, genel görüşme açılmasına karar verilmesinden
itibaren kırksekiz saatten önce ve yedi tam günden sonra olmamak üzere,
bir özel gündem halinde, Danışma Kurulunca tespit edilerek Genel
Kurulun onayına sunulacaktır.
(9/4) ve (9/6) esas numaralı Meclis Soruşturması
Komisyonlarına üye seçimi yapmak ve kanun tasarı ve tekliflerini
görüşmek için, 18 Temmuz 1996 Perşembe günü saat 15.00te toplanmak
üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 22.20
VIII. SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. Erzincan Milletvekili Mustafa
Kulun, 1992de Erzincan ve köylerinde meydana gelen depremde zarar gören
bazı vatandaşların konutlarına ve sağlanan kredilere
ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı
Cevat Ayhanın yazılı cevabı (7/958)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Bayındırlık ve İskân Bakanı tarafından
yazılı olarak cevaplandırılmasını saygıyla
arz ederim.
Mustafa
Kul Erzincan
13 Mart 1992 tarihinde Erzincanda meydana gelen
depremden zarar gören vatandaşlarımızın depremden
dolayı zararlarının tazmin edilmesi konusunda çok kısa
sürede çok büyük çalışmalar yapılmış, depremde evleri
yıkılan vatandaşlarımızın evlerinin tamamı 6
ay gibi kısa sürede yapılmış ve hak sahiplerine teslim
edilmiş, iş yerleri onarılmış veya yeniden
yapılmıştır. Ahır ve samanlıklar
yapılmış, depremde zayi olan hayvanlar aynî olarak
karşılanmıştır.
Depremde hayatını kaybeden
vatandaşlarımızın yakınlarına ve depremde
yaralanan ve sakat kalan vatandaşlarımıza maddî tazminat
ödenmiştir. Tarımsal kredilerden, ticarî kredilerin ertelenmesine
kadar ve yeni kredi olanakları sağlanmasına kadar birçok konuda
vatandaşlarımızın yaralarının
sarılmasına çalışılmıştır.
Bütün bu çalışmalar için; Avrupa İskân
Fonundantemin edilen 285 milyon dolarla, Dünya Bankasından temin edilen
190 milyon dolar dış kredi kullanılmıştır.
Bunca çalışmanın yanında daha sonra
hak sahibi olan 272 konut hak sahibinin konutları
yapılmamış, yine daha sonra heyelan, deprem ve yeraltı su
yükselmesi nedeniyle yerlerinin değiştirilmesine veya yeni konutlar
yapılmasına karar verilen, başlatılan ve yarım kalan;
Erzincan merkez Ağılözü Köyü, Erzincan Merkez Ahmetli Köyü, Üzümlü
İlçesi Çardaklı Köyü, Üzümlü İlçesi Demirpınar Köyü ve
Çayırlı İlçesi Bozağa Köyü konutları bugüne kadar
bitirilememiş, hatta başlanmış olmasına ve belli bir
seviyeye gelmesine karşın yarım
bırakılmıştır.
1. Avrupa İskan Fonundan ve Dünya
Bankasından temin edilen kredilerin ne kadarı
kullanılmıştır? Bu paralardan kullanılmayan var
mıdır?
2. Kullanılmayan para var ise, bu para hangi
amaçla kullanılacaktır?
3. Erzincan Merkez İlçe ve çeşitli
köylerde daha sonra mahkeme kararıyla hak sahibi olan 272 hak sahibine
konut yapılacak mıdır?
4. Ağılözü, Ahmetli, Çardaklı,
Demirpınar ve Bozağa köylerinin konutları devam ettirilecek
midir? Bu konutlar ne zaman tamamlanacaktır? Bu konutların
yapımı için 1996 Yatırım Programında ne kadar ödenek
ayrılmıştır?
5. Bu köylerin konutları yapılamayacak
ise; borçlanması yapılan hak sahiplerinin durumu ne olacaktır?
Bakanlığın bugüne kadar bu köylerdeki konutların
yapımı için yaptığı harcamalar ne olacaktır?
6. Bu köylerdeki konutların
yapımına ne zaman başlanacak? Ne zaman bitirilecektir?
7. Dünya Bankasından sağlanan
dış krediyle ilgili yapılan harcamalardan ne kadarı
müşavir firmalara ödenmiş, ne kadarı hizmetlerin
karşılanması için harcanmıştır?
T.C. Bayındırlık
ve İskân Bakanlığı 17.7.1996 Basın
ve Halkla İlişkiler Müşavirliği Ankara Sayı
: B.09.0.BHİ.0.00.00.25/2-A/5218
Konu : Erzincan Milletvekili Mustafa Kulun
yazılı soru önergesi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : T.B.M.M.nin 20.6.1996 gün ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7958-2254/6007 sayılı yazısı (7/958)
1992 yılında Erzincan İli ve köylerinde
meydana gelen depremden zarar gören vatandaşlara yapılması
planlanan konutlara ve sağlanan kredilere dair Erzincan Milletvekili
Mustafa Kulun Bakanlığımıza yönelttiği
yazılı soru önergesinde yer alan hususlar ilgi yazı
gereğince incelenmiş olup, sorular itibariyle cevaplarımız
aşağıda sunulmuştur.
Soru 1. Avrupa İskân Fonundan ve Dünya
Bankasından temin edilen kredilerin ne kadarı
kullanılmıştır? Bu paralardan kullanılmayan var
mıdır?
Cevap 1. 13.3.1992 tarihinde meydana gelen
Erzincan-Tunceli ve Gümüşhane illerindeki deprem nedeniyle, Avrupa Konseyi
Sosyal Kalkınma Fonundan temin edilen ve Hazine
Müsteşarlığınca Bakanlığımıza tahsisi
yapılan yaklaşık 200 milyon $
karşılığı, 150 milyon ECU krediyle yani 1992 ve 1993
yıllarındaki döviz kuru üzerinden, 1.517.2 milyar tutarındaki
ödeneğin,
1.370,5 milyar TL. si Afet İşleri Genel
Müdürlüğümüzce, 1992-1993-1994 yıllarında yapılan yeni afet
konutları ve onarımları için kullanılmıştır.
146,7 milyar TL. si de Yapı İşleri
Genel Müdürlüğümüzce Erzincan Merkezde,
28 Kamu Binasındaki hasarın tespiti,
onarımı ve güçlendirilmesi gerekenlerin projelerinin
hazırlanması ve yapım işleri için de Ortadoğu Teknik
Üniversitesi işbirliğiyle 21 kamu binasının onarım ve
güçlendirilmesine yönelik çalışmalar yapılmıştır.
Dolayısıyle, söz konusu Avrupa İskân
Para Fonundan kullanılmayan bakiye miktarı kalmadığı
gibi, Dünya Bankasından Bakanlığımızca kredi
kullanılmamıştır.
Ayrıca, orta hasarlı durumda bulunan toplam 2
064 kooperatif konutunun onarım ve güçlendirilmeleri için düzenlenen bir
protokol çerçevesinde İstanbul Teknik Üniversitesince 2 049 özel
kooperatif konutunun takviye, onarım, proje kontrolluk ve müşavirlik
hizmetleri tamamlanmıştır.
Soru 2. Kullanılmayan para var ise, bu para
hangi amaçla kullanılacaktır?
Cevap 2. Avrupa Konseyi Sosyal Kalkınma
Fonundan temin edilen krediden
harcanmayan para kalmamıştır. Halen programda devam eden
işler ile etüt proje kapsamındaki işlere ilişkin
çalışmalar ise öz kaynaklardan karşılanmaktadır.
Soru 3. Erzincan Merkez İlçe ve çeşitli
köylerinde daha sonra mahkeme kararıyla hak sahibi olan 272 hak sahibine
konut yapılacak mıdır?
Cevap 3. Sonradan hak sahibi olduğu
belirtilen 272 vatandaşımızın hangi yerleşim yerine
ait oldukları bilinmediğinden, bu konuda Erzincan Valiliği ile
(Bayındırlık ve İskân Müdürlüğü) yapılan
görüşme sonucunda da böyle bir rakamdan bilgilerinin olmadığı
öğrenilmiştir.
Gerek 7269 Sayılı Kanuna göre Kanunî
süresinde müracaat edemeyip, sonradan gerekli belgeleri ile birlikte müracaat
edip hak sahibi kabul edilenlerin gerekseİdare Mahkemesi kararına
göre çeşitli yerleşim yerlerinde sonradan hak sahibi kabul
edilenlerden isteyenlere Erzincan Merkezde İçtaş Firmasınca yapılan
588 konuttan artan 32 konutla birlikte merkez Çukurkuyu beldesinde artan 129
konut verilmiştir.
Ayrıca 1996 yılı programında 91
adet konutun inşaatı yer almakta olup, 31 konutta da 1996
yılı etüt proje programında bulunmaktadır. Bunların
dışında hak sahibi olup kendilerine konut verilmeyen aile
bulunmamaktadır.
Soru 4. Ağılözü, Ahmetli, Çardaklı,
Demirpınar ve Bozağa köylerinin konutları devam ettirilecek
midir? Bu konutlar ne zaman tamamlanacaktır? Bu konutların
yapımı için 1996 Yatırım Programında ne kadar ödenek
ayrılmıştır?
Cevap 4. Erzincan-Merkez-Ağılözü köyünde
115 konut 1996 yılı yatırım programında 131,838 milyar
TL. proje tutarı, 30 milyar TL. 1996 yılı ödeneği ve ihale
yöntemiyle yer almakta olup, program gereği konutlar 1997
yılında bitirilecektir. -Çayırlı-Bozağa Köyünde 63
konut 1996 yılı yatırım programında 61,114 milyar TL.,
proje tutarı, 47,5 milyar TL. yıl içi ödeneği ve ihale
yöntemiyle, -Üzümlü-Çardaklı Köyünde 20 konut 1996 yılı
yatırım programında 10,311 milyar TL. proje tutarı, 9,835
milyar TL. yıl içi ödeneği ve E.Y.Y. yöntemiyle,
-Üzümlü-Demirpınar Köyünde 55 konut (47 konutu 1995 yılı
öncesinde bitirilmiştir.) 1996 yılı yatırım
programında 9,845 milyar TL., proje tutarı, 6,6 milyar TL. yıl
içi ödeneği ve E.Y.Y. yöntemiyle yer almakta olup, söz konusu
konutların programları gereği 1996 yılı sonuna kadar
bitirilmesine çalışılacaktır.
Diğer taraftan Merkez-Ahmetli Köyünde 1990
yılı muhtemel yer kaymasından etkilenen ve 1996 yılı
etüt proje programında bulunan 13 konut da bütçe imkânlarına göre
yatırım programına alınacaktır.
Soru 5., 6. Bu köylerin konutları
yapılmayacak ise; borçlanması yapılan hak sahiperinin durumu ne
olacaktır?Bakanlığın bugüne kadar bu köylerdeki
konutların yapımı için yaptığı harcamalar ne
olacaktır?
Bu köylerdeki konutların yapımına ne
zaman başlanacak? Ne zaman bitirilecektir?
Cevap 5., 6. Anılan köylerin
konutlarının yapılmaması ve hak sahiperinin durumunun ne
olacağı gibi endişeler yersiz olmakla birlikte, 4 cevapta da
açıklandığı üzere tüm çalışmalar planlandığı
gibi aksatılmadan sürdürülecektir.
Soru 7. Dünya Bankasından sağlanan
dış krediyle ilgili yapılan harcamalardan ne kadarı
müşavir firmalara ödenmiş, ne kadarı hizmetlerin
karşılanması için harcanmıştır?
Cevap 7. Dünya Bankası kredisinin
kullanım yetkisi tamamen Başbakanlık Toplu Konut İdaresi
Başkanlığına ait olup, bu kredi Erzincan Depremi
Rehabilitasyon ve Yeniden Yapılandırma Projesi kapsamında
anılan İdarece kullanıldığından, Müşavir
Firmalara sağlanan finansman veya ödemeler konusunda bir bilgi verilmesi
Bakanlığımızca mümkün olamamaktadır.
Bilgi ve gereğini arz ederim.
Cevat
Ayhan Bayındırlık
ve İskân Bakanı
2.
Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklının,
Tekirdağ İline bir karayolları bölge müdürlüğü
kurulmasına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Cevat Ayhanın yazılı cevabı (7/973)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
yazılı olarak Bayındırlık ve İskân Bakanı
Sayın Mehmet Keçeciler tarafından yanıtlanmasını
saygılarımla arz ederim.
Dr.
B. Fırat Dayanıklı Tekirdağ
Tekirdağ, Edirne, Kırklareli, İstanbul
ve Çanakkalenin Trakya kesiminde kalan karayollarının yapım,
bakım ve onarımları İstanbulda bulunan Karayolları 1
inci Bölge Müdürlüğünce yürütülmektedir. Karayolları 1 inci Bölge
Müdürlüğünün yoğun trafik akışının bulunduğu
Tekirdağ İlimize uzak oluşu, hizmet etkinliğinin yeteri
kadar yerine getirilememesi sonucunu doğurmaktadır. Bu nedenle;
Tekirdağ ilinde, Trakyada bulunan illeri de
sorumluluk sahası içine alacak bir Karayolları Bölge Müdürlüğünün
kurulması düşünülmekte midir?
T.C. Bayındırlık
ve İskân Bakanlığı 17.7.1996 Basın
ve Halkla İlişkiler Müşavirliği Ankara Sayı
: B.09.0.BHİ.0.00.00.25/2-A/5220
Konu : Tekirdağ Milletvekili Fırat
Dayanıklının yazılı soru önergesi.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : T.B.M.M.nin 26.6.1996 gün ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-2466 sayılı yazısı (7/973)
Tekirdağ Milletvekili Fırat
Dayanıklının Bakanlığımıza yönelttiği
yazılı soru önergesi, ilgi yazı gereğince
incelenmiştir.
Soru 1. Tekirdağ, Edirne, Kırklareli,
İstanbul ve Çanakkalenin Trakya kesiminde kalan karayollarının
yapım, bakım ve onarımları İstanbulda bulunan
Karayolları 1 inci Bölge Müdürlüğünce yürütülmektedir.
Karayolları 1 inci Bölge Müdürlüğünün yoğun trafik
akışının bulunduğu Tekirdağ İlimize uzak
oluşu, hizmet etkinliğinin yeteri kadar yerine getirilmemesi sonucunu
doğurmaktadır. Bu nedenle;
Tekirdağ İlinde, Trakyada bulunan illeri de
sorumluluk sahası içine alacak bir Karayolları Bölge
Müdürlüğünün kurulması düşünülmekte midir?
Cevap 1. Karayolları Bölge
Teşkilatları kurulması konusunda detaylı
araştırmalar yapılmakta ve bu araştırmalardan elde
edilen sonuçlara göre konu hakkında görüş belirlenebilmektedir. Teşkilatın
çeşitli birimlerinde, yol ağı tespiti, makine parkı,
dengeleme planı, bakım ve onarım planlaması,
erişebilirlik yönetim zorluğu tespiti gibi başlıklar
altında yapılan çalışmalar daha sonra bütçe ve
yatırım imkânları perspektifi içerisinde sentezlenerek
değerlendirme yapılmaktadır. Türkiye genelinde yapılan bu
çalışmalar sonucunda mevcut Bölge Müdürlükleri belirlenerek
teşkilatlanmaları tamamlanmıştır. Değişen
şartlara ve ihtiyaca göre Bölge Müdürlükleri sınırlarında
düzeltmeler yapılabilmektedir. Gerekli altyapı, yatırım
tahsisleri ve talep yoğunluğu gerçekleşmeden yeni Bölge
Teşkilatlarının kurulması, ülkemizin şartları
dikkate alındığında ekonomik bulunmamaktadır.
Tekirdağ il sınırları içerisindeki
Devlet ve İl Yollarımızdaki bakım hizmetleri 11 inci
(Lüleburgaz), 12 nci (Topkapı), 13 üncü (Gelibolu), 15 inci
(Kırklareli) şubeleri tarafından yürütülmektedir. 670 km. yol
ağına sahip Tekirdağ ilinde hizmetlerin yürütülmesi
sırasında da herhangi bir zorlukla
karşılaşılmamaktadır.
Bilgi ve gereğini arz ederim.
Cevat
Ayhan Bayındırlık
ve İskân Bakanı
3. Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, doğalgaza yapılan zam
nedeniyle Ankara Anakent Belediye Başkanı hakkında yapılan
işleme ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Mehmet
Ağarın yazılı cevabı (7/984)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
İçişleri Bakanı tarafından yazılı olarak
aracılığınızla yanıtlanmasını arz
ederim.
Yılmaz
Ateş Ankara
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı, 397
sayılı Doğalgaz Kullanımı Hakkındaki Kanun
Hükmündeki Kararnamedeki yetkisini kullanarak 1.1.1995 tarihinden itibaren;
Belediye ve Büyükşehir Belediyelerinin, Doğalgazı Botaştan
aldıkları fiyata en fazla % 30 fiyat farkı yansıtarak,
tüketicilere satabileceklerini kararlaştırmıştı.
Bu nedenle;
1. Mahkeme kararı ile de tespit edildiği
gibi yasaya aykırı olarak Ankaralılara % 30un üzerinde, % 300e
varan zamla doğalgazı satan Ankara Anakent Belediye Başkanı
hakkında bir işlem yapılmış mıdır?
Yapılmışsa, yapılan işlem nedir?
2. Bir işlem yapılmamışsa
nedenini açıklar mısınız?
3. Ankara halkından haksız ve yasaya
aykırı olarak tahsil edilen paranın, mahkemeye
başvurulmadan iade edilmesi sağlanabilir mi?
T.C. İçişleri
Bakanlığı 17.7.1996 Mahallî
İdareler Genel Müdürlüğü Sayı
: B.0.50.MAH.0650002/(80-84)96-80612
Konu : Ankara Milletvekili Sayın Yılmaz
Ateşin yazılı soru önergesi.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMMBaşkanlığının
2.7.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02.2523-7/984-2415 sayılı
yazısı.
İlgi yazı ekinde alınan ve
tarafımdan cevaplandırılması istenilen Ankara Milletvekili
Sayın Yılmaz Ateşin, Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanlığınca yapılan doğalgaz
satışına ilişkin yazılı soru önergesine cevap
teşkil edecek bilgiler aşağıya
çıkarılmıştır.
31.1.1995 tarih ve 22188 sayılı Resmî
Gazetede yayımlanan Doğalgaz Satış Fiyatının
Tespitine İlişkin Tebliğ hükümlerine Ankara Büyükşehir
Belediye Başkanlığınca uyulmadığı yönündeki
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının bildirimi üzerine, konunun
incelenmesi ve soruşturulması için mülkiye müfettişi
görevlendirilmiştir.
Soruşturma neticesinde EGO Genel Müdürlüğü
İdare Encümeni Başkan ve üyeleri hakkında düzenlenen rapor,
gereği ifa olunmak üzere Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığına tevdi edilmiş ve anılan
Başsavcılıkça ilgililerin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı
maddesi uyarınca cezalandırılmaları talebine ilişkin
olarak iddianame hazırlanmış ve kamu davası
açılmıştır.
Bilgilerinize arz ederim.
Mehmet
Ağar İçişleri
Bakanı
4.
İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalının, İstanbul
Emniyet Müdürlüğünce hizmet karşılığı
alındığı iddia edilen bağışlara ilişkin
sorusu ve İçişleri Bakanı Mehmet Ağarın
yazılı cevabı (7/987)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
İçişleri Bakanı Sayın Ülkü Güney tarafından
yazılı olarak cevaplandırılmasını rica ederim.
Bülent
Akarcalı İstanbul
1. İstanbul Valisinin onayıyla,
İstanbul Emniyet Müdürlüğünün vatandaşlara vereceği
hizmetler karşılığı, 100 bin TLden 50 milyon TLye
kadar varan bağışın bir derneğe yapılmasını
zorlayan bir karar aldığı doğru mudur?
2. Kamu hizmetlerinin bağış
karşılığı yapılması, Devlete olan güveni
sarsmaz mı?
T.C. İçişleri
Bakanlığı 17.7.1996 Emniyet
Genel Müdürlüğü Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01/157261
Konu : Yazılı soru önergesi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM Başkanlığının
2.7.1996 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/987-2462/2523 sayılı
yazısı.
İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı
tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve
tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması
istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü bünyesinde
31.10.1990 tarihinde bir grup iş adamının önderliğinde,
2908 sayılı Dernekler Kanununa uygun olarak kurulan İstanbul
Emniyet Müdürlüğü Polis Binalarını Karakollarını
Yaptırma Yaşatma ve Yardım Derneği kurulmuş ve kurulduğu
tarihten bu yana teşkilata yeni binalar yapmak, mevcut binaların
bakım-onarımını yapmak, Emniyet Teşkilatının
hizmete yönelik ihtiyaçlarını karşılamak, şehit olan
mensuplarımızın ailelerine maddî yardımlarda bulunmak gibi
bir çok alanda
teşkilatımıza yönelik hizmetlerde bulunmaya devam
etmektedir.
Derneğin yukarıda belirtilen hususları
yerine getirebilmesi amacıyla İstanbul Valiliğinin onayı
ile 2860 sayılı Yardım Toplama Kanununa uygun olarak
vatandaşlarımızın kendi rızaları ile
yaptıkları bağışları kabul edilmektedir.
Bu bağışlar esnasında,
vatandaşın bağış yapmaya zorlanması veya devlete
olan güveni sarsıcı herhangi bir davranışta
bulunulması sözkonusu değildir.
Bilgilerinize arz ederim.
Mehmet
Ağar İçişleri
Bakanı
5.
İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalının, Aksaray Belediye
Başkanlığının İddia edilen bir uygulamasına
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Mehmet Ağarın
yazılı cevabı (7/988)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
İçişleri Bakanı Sayın Ülkü Güney tarafından
yazılı olarak cevaplandırılmasını rica ederim.
Bülent
Akarcalı İstanbul
Aksarayın RPlı Belediye
Başkanlığı her Cuma günü yapılan Türk
Bayrağının göndere çekilme merasimini iptal etmiştir.
1. Bu iptal doğru mudur?
2. Doğruysa, Belediye hakkında ne gibi
bir işlem yapmayı düşünmektesiniz?
T.C. İçişleri
Bakanı Mahallî
İdareler Genel Müdürlüğü Sayı
: B.0.50.MAH.0650002/(80-84)96-80613
Konu : İstanbul Milletvekili Sayın Bülent
Akarcalının yazılı soru önergesi.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM
Başkanlığının 2.7.1996 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-2523-7/988-2463 sayılı yazısı.
İlgi yazı ekinde alınan ve
tarafımdan cevaplandırılması istenilen İstanbul
Milletvekili Bülent Akarcalının Aksaray Belediye
Başkanlığınca Türk Bayrağının göndere
çekilme merasiminin iptal edildiği iddiasına ilişkin
yazılı soru önergesi hakkında Aksaray Valiliğinden
alınan 9.7.1996 tarih ve B.054VLK4680400-01/101 sayılı yazıda;
Aksaray Belediyesi hizmet binası önündeki göndere
her hafta Cuma günü mesai bitiminde belediye bandosunun
katıldığı törenle bayrak çekildiği halde, 19.5.1996
tarihinden sonra sadece belediye zabıta memurlarının
katıldığı törenle bayrak çekilme uygulamasına
geçildiğinin tespit edildiği,
Bandonun bayrak törenine katılmaması
konusunda yazılı ve sözlü bir emir bulunmamakla birlikte, belediye
bandosu çalışanlarının Belediye Park ve Bahçeler
Müdürlüğü emrine verilmesi ve bando görevlilerinin bu görevin ifası
için sevkedilmemelerinin sonuçta etkili olduğunun düşünüldüğü,
Olayın yerel bir gazetede haber konusu
yapılması üzerine Belediye Başkanlığından
21.6.1996 günü bilgi istenildiği, bu yazı üzerine her cuma bayrak
çekme töreninin bandonun katılımıyla yapılması
uygulamasına yeniden başlanıldığı,
Ayrıca, olaya sebebiyet veren Belediye Basın
Yayın ve Kültür Müdürü Erdoğan Kaya hakkında yasal
soruşturma açıldığı ve adı geçenin görevden
uzaklaştırıldığı, soruşturmanın
sonucuna göre gereğinin yapılacağı, ifade edilmektedir.
Bilgilerinize arz ederim.
Mehmet
Ağar İçişleri
Bakanı
Kütahya
Milletvekili Emin Karaa ve 22 arkadaşının, Kütahya Manyezit
İşletmeleri A.Ş. (KÜMAŞ)ın özelleştirilmesi
sırasında yapıldığı iddia edilen usulsüzlük ve
yolsuzluk iddialarını araştırarak meydana gelen devlet
kayıplarını belirlemek amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve
105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis
araştırması
açılmasına ilişkin önergesi
(10/98)
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
BAŞKANLIĞINA
İlişikte sunulu, Kütahya Manyezit
İşletmeleri A.Ş.nin özelleştirilmesi aşamasında
yapılan bazı uygulamaların hukuka aykırı olduğu,
bu suretle devletin zarara uğratıldığı
iddialarının araştırılması amacıyla,
Anayasanın 98 inci, TBMMİçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri
gereğince bir Meclis Araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz. 3.7.1996
Emin
Karaa Kütahya ve
22 arkadaşı
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
BAŞKANLIĞINA
Refrakter (ateşe dayanıklı) malzemeler,
ağır sanayiinin temel girdilerinden olup, stratejik önem
taşımaktadır. Refrakter malzemelerin önemli bir bölümünü bazik
karekterli türler oluşturur. Bazik karakterli refrakter malzemelerin
hammaddesi ise manyezit ve krom cevherleridir. Kaliteli ham manyezit cevheri
yeryüzünde çok sınırlı bulunmaktadır.
Türkiye 1969 yılına kadar, demir çelik ve
diğer sanayii kollarında kullanılan sinter manyezitten üretilen
malzemelerin tümünü ithal etmekte, ürettiği ham manyezit cevherinin tümünü
ise ihraç etmekteydi.
Gerek yurt içindeki refrakter malzemelere olan talebin
karşılanması, gerekse ülkede üretilen ham manyezit cevherinin
yurt içinde değerlendirilmesi için 1969 yılında Konya Krom
Magnezit Tuğla Sanayii kurularak tuğla ve monolitik harç üretimine
başlanmıştır.
Manyezitin ham cevher olarak ihraç edilmesinden
doğan kayıpları önlemek ve reflakter malzemede ithal ikamesi
sağlamak amacıyla 24.10.1972 tarihinde Etibankın
öncülüğünde 54 girişimci ortak tarafından Kütahya Manyezit
İşletmeleri A.Ş. adıyla bir şirket kurulmuştur.
Şirketin yatırımları Temmuz 1976 tarihinde tamamlanarak,
31.7.1976da sinter manyezit üretimine başlanmıştır.
1983 yılına kadar Etibankın
iştiraki olarak faaliyetlerine devam eden şirket, 1983
yılında 2929sayılı kanunla Türkiye Çimento ve Toprak Sanayi
T.A.Ş.nin bağlı ortaklığı haline
getirilmiş, 233 sayılı KHK ile de bu statüsünü korumuştur.
3291 sayılı Kanunun 13 ve 14 üncü maddeleri
uyarınca Yüksek Planlama Kurulunun 20.5.1992 tarih ve 92/3
sayılı kararı ile şirketin % 98,28 oranındaki kamu
hissesi özelleştirilmek üzere Kamu Ortaklığı İdaresine
devredilmiştir. Daha sonra Yüksek Planlama Kurulunun 3.6.1994 tarih ve
94/18sayılı kararıyla özelleştirme kapsamından
çıkarılarak yeniden ÇİTESONın bağlı
ortaklığı haline getirilmiş ve sermayesi 945 milyar liraya
çıkartılmıştır. Sermaye artırımı ile
ilgili işlemlerin tamamlanmasını müteakip KÜMAŞtaki
ÇİTESONa ait hisseler, artırılan sermaye miktarı
ÇİTOSANın şirketten olan alacağına mahsup edilerek,
23.1.1995 tarihinde Özelleştirme İdaresi
Başkanlığına devredilmiştir. KÜMAŞ, 5.9.1995
tarihinde de araştırma önergemize konu olan bir takım
şüpheli işlemlerle özelleştirilmiştir.
KÜMAŞ, demir çelik, çimento, şeker, kireç vb.
sanayiinin temel girdilerinden olan bazik karakterli (manyezit esaslı)
refrakter malzeme (tuğla ve harç) üretmektedir. Bu malzemeler
arasında; manyezit, krom-manyezit, kimyevi bağlı ve saç
bağlı tuğlalar ile zift veya grafitli (karbon) tuğlalar ile
çeşitli tipte harçlar bulunmaktadır.
1976 yılında 72 000 ton/yıl olarak
işletmeye açılan tesis, artan talep karşısında tevsii
edilmiş ve 1982 yılında 144 000 ton/yıl olarak faaliyetini
sürdürmüştür. Ayrıca 1989 yılında 40 000 ton/yıl olan
manyezit esaslı tuğla tesisleri de işletmeye
açılmıştır.
KÜMAŞ 1994 yılında 835 497 084 lira kâr
etmiş, yine 1994 yılında alıcı fiyatlarıyla
GSMHya katkısı 840 133 000 000 lira olmuştur. Bu haliye
KÜMAŞ İstanbul Sanayi Odasının 1994 yılı
Türkiyenin 500 büyük sanayi kuruluşu araştırmasında 273
üncü sırada yer almıştır.
Şirkette üretim ve malî yapı
bakımından olumlu gelişmeler gözlenmesine, bilançonun kâr ile
kapanmasına rağmen, özelleştirme kapsamına
alındığı 1992 yılından 1994 yılına kadar
hiç bir yatırım yapılmamış; ancak her nedense
özelleştirilmesinden bir yıl önce hızlı bir
yatırım faaliyetine girilmiş ve Yüksek Planlama Kurulunun
3.6.1994 tarih ve 94/18sayılı kararı gereğince şirkete
50 milyon ABD Doları tutarında (sermaye artırımı
nedeniyle) kaynak aktarılmıştır.
KÜMAŞ dahil, ülkemizdeki özelleştirme
uygulamalarında dikkat çeken nokta; özelleştirmenin amacı olarak
gösterilen, zarar eden KİTlerin satılması hiçbir şekilde
gerçekleştirilmemiştir. Uygulamada yapılan zarar eden KİTlerin
önce devlet olanaklarıyla kâra geçirilip daha sonra
satılmasıdır.
Meclis Araştırma önergemizin esası da,
KÜMAŞın özelleştirilmesi aşamasında yapılan
bazı işlemlerle devletin zarara uğratıldığı,
hukuka aykırı uygulamalar yapıldığı yolunda ciddî
bulgulara dayanan tespitlerimizdir.
KÜMAŞın özelleştirilmesinden önce
yapılan değer tespitinde, tesislerin değeri, yine KÜMAŞa
ait olan fakat çoğu, müteahhitler tarafından işletilen 12
maddenin işletme hakları hariç, 99 531 000 milyon dolar olarak
belirlenmiştir. Üstelik değer tespiti yapan firma, tespit edilen
değere dahil olmayan maden işletme haklarının ayrıca
pazarlık konusu yapılması gerektiğini belirtmiştir.
Oysa ihale, bu madenlerin işletme
haklarını da kapsayacak biçimde ve belirtilen hususlar dikkate
alınmadan 108 milyon dolara yapılarak devlet zarara
uğratılmıştır. Kural olarak özelleştirme rayiç
bedel bu bulunamazsa gerçeğe en yakın bedel üzerinden
yapılmalıdır, aksi takdirde satışın
yapılmaması gerekirdi.
5.9.1995 tarihinde yapılan ihaleyi ESBANKın
sahibi olan Zeytinoğlu Grubu aldı ve KÜMAŞ 108 milyon dolara bu
gruba satıldı. İhale şartnamesine göre ihale bedelinin (108
m.USD) yarısı peşin (54 m.USD) diğer yarısı ise
bir yıl sonra ödenecekti.
Özelleştirildiği günlerde KÜMAŞın
kamu bankalarında yaklaşık 40 milyon dolara yakın nakit
parası vardı. Bu para, ihale bedelinin peşinatı olan 54
milyon doların Özelleştirme
İdaresine ödeneceği 28.9.1995ten bir gün önce, yani 27.9.1995
tarihinde KÜMAŞ Genel Müdürü Burhanettin Özdemirin emriyle kamu bankalarından
çekilerek, KÜMAŞın yeni sahibi Zeytinoğlu grubuna ait ESBANKa
yatırılıyor. Ertesi gün ihale bedelinin ilk taksidi 54 m. USD
Zeytinoğlu Grubu tarafından Özelleştirme İdaresine
ödeniyor.
Burada açıkça görülüyor ki KÜMAŞ; devlet
parasıyla özelleştirilmiştir. Bu şekilde hem devlet zarara
uğratılmış, hem de açıkça bir görev suiistimali
gerçekleşmiştir.
Kütahya Manyezit İşletmeleri A.Ş.nin
özelleştirilmesi aşamasında, yukarıda ortaya konan
bulguların araştırılması amacıyla;
Anayasanın 98, TBMM İçtüzüğünün 104 ve
105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz. 3.7.1996
Emin
Karaa Bekir
Yurdagül Kütahya Kocaeli
Mehmet
Cevdet Selvi Hasan
Gülay İstanbul Manisa
Hikmet
Uluğbay Mustafa
Güven Karahan Ankara Balıkesir
Veli
Aksoy Yüksel
Aksu İzmir Bursa
Nami
Çağan Fevzi
Aytekin İstanbul Tekirdağ
Hadi
Dilekçi Ziya
Aktaş Kastamonu İstanbul
Necati
Albay Abdullah
Turan Bilge Eskişehir Konya
Mehmet
Büyükyılmaz Bayram
Fırat Dayanıklı Adana Tekirdağ
Mustafa
İlimen Ahmet
Piriştina Edirne İzmir
Mehmet
Tahir Köse Şükrü
Sina Gürel İstanbul İzmir
Mustafa
Yılmaz Halil
Çalık Gaziantep Kocaeli
Müjdat
Koç Ordu
TUTANAĞIN SONU