DÖNEM : 20 CİLT : 32 YASAMA YILI : 2
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
127 nci Birleşim
29. 7. 1997 Salı
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. GELEN KÂĞITLAR
III. YOKLAMA
IV. BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) ÇEŞİTLİ İŞLER
1. Genel Kurulu ziyaret eden Bulgaristan Cumhurbaşkanı Petar Stoyanova Başkanlıkça Hoş geldiniz denilmesi
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürele, dönüşüne kadar, Dışişleri Bakanı İsmail Cemin vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/959)
2. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi TBMM Grubunda açık bulunan asıl ve yedek üyelikler için grubunca aday gösterilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/960)
3. Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenterler Asamblesinde açık bulunan üyelik için grubunca aday gösterilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/961)
4. Parlamenterlerarası Birlikte açık bulunan üyelik için grubunca aday gösterilen milletvekilline ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/962)
5. Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonunda açık bulunan üyelik için grubunca aday gösterilen milletvekiline ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/963)
6. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Parlamenterler Asamblesinde açık bulunan asıl ve yedek üyelikler için grubunca aday gösterilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/964)
7. Kuzey Atlantik Asamblesi Parlamenterler Meclisinde açık bulunan asıl ve yedek üyelikler için grubunca aday gösterilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/965)
8. Trabzon Milletvekili Yusuf Bahadırın, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/228)
9. İçel Milletvekili Halil Cinin, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/229)
10. Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönülün, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/230)
11. Niğde Milletvekili Akın Gönenin, Millî Savunma Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/231)
12. Bartın Milletvekili Zeki Çakanın, Plân ve Bütçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/232)
13. Kars Milletvekili Yusuf Beyribeyin, Plân ve Bütçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/233)
14. İstanbul Milletvekili Ahmet Tanın, TBMM Parlamentolararası Birlik Türk Grubu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/234)
15. Ankara Milletvekili Ünal Erkanın, Ankara İlinde Batıkent Adı İle Bir İlçe Kurulmasına Dair Kanun Teklifinin (2/265) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/235)
16. Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlunun, Bursa İli İnegöl İlçesinin İl Olmasıyla İlgili Kanun Teklifinin (2/691) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/236)
C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. Gaziantep Milletvekili Kahraman Emmioğlu ve 30 arkadaşının, YÖK tarafından yurtdışındaki üniversitelerden mezun olanlara denklik belgesi verilmesinde haksızlık yapıldığı iddialarını araştırarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/197)
2. Antalya Milletvekili Arif Ahmet Denizolgun ve 24 arkadaşının, Antalyada meydana gelen orman yangınında zarar görenlere yapılacak yardımın belirlenmesi ve yangınların söndürülmesinde alınacak tedbirlerin tespiti amacıyla Meclis araştırma açılmasına ilişkin önergesi (10/198)
V. SÖYLEVLER
1. Bulgaristan Cumhurbaşkanı Petar Stoyanovun, Genel Kurula hitaben konuşması
VI. SEÇİMLER
A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM
1. Anayasa Komisyonunda açık bulunan üyeliklere seçim
2. Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda açık bulunan üyeliklere seçim.
3. Adalet; Millî Savunma; İçişleri; Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor; Bayındırlık, İmâr, Ulaştırma ve Turizm; Çevre; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler; Tarım, Orman ve Köyişleri; Türkiye BüyükMillet Meclisi Hesaplarını İnceleme; Kamu İktisadî Teşebbüsleri komisyonlarında açık bulunan üyeliklere seçim
4. (10/25) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
VII. SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ VE SORULAR VE CEVAPLARI
1. Bursa Milletvekili Yahya Şimşekin, hakkında tutuklama kararı bulunan bir emniyet görevlisinin katıldığı TV programının yapımcısına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/461)
2. Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlunun, Tekel il dağıtım bayiliklerinin bakkal ve bayiler odalarında öncelikle verilip verilmeyeceğine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/462)
3. Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlunun, itfaiye, teşkilâtlarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/463)
B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. Bursa Milletvekili Feridun Pehlivanın, Ankara Büyükşehir Belediyesi EGO Genel Müdürlüğünce yapılan doğalgaz sayacı ihalesine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlunun yazılı cevabı (7/3030)
2. Sakarya Milletvekili Teoman Akgürün, İstanbul Taksim IV. Levent Metrosu vagon ihalesine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlunun yazılı cevabı (7/3057)
3. İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalının, SSKya borcu bulunan bir işadamına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağanın yazılı cevabı (7/3063)
4. Antalya Milletvekili Bekir Kumbulun, Antalya SSK Hastanesi inşaatının ne zaman tamamlanacağına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağanın yazılı cevabı (7/3071)
5. Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklının;
Tekirdağ Hayranbolu kapalı spor salonu inşaatına,
Tekirdağ-Marmara Ereğlisi kapalı spor salonu inşaatına,
İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Yücel Seçkinerin yazılı cevabı (7/3091, 3105)
6. Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanaklının;
Tekirdağ Muratlı İlçesinde yaşanan elektrik kesintilerine,
Tekirdağ-Çerkez köydeki elektrik kapasitesine,
İlişkin yazılı soru önergeleri ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Cumhur Ersümerin yazılı cevabı (7/3092, 3097)
7. Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklının, Tekirdağ Çerkezköydeki bazı sanayi kuruluşlarının elektrik enerjisi sorununa ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Cumhur Ersümerin yazılı cevabı (7/3104)
8. Kocaeli Milletvekili Bekir Yurdagülün, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevitin hükümetteki görevlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevitin yazılı cevabı (7/3119)
9. Konya Milletvekili Nezir Büyükcengizin, Devletin kurumları arasında ajanlık yapan bir istihbarat çetesine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlunun yazılı cevabı (7/3125)
10. İzmir Milletvekili Metin Öneyin, Tarım Satış Kooperatifleri Birliğinin yönetim yapısına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erezin yazılı cevabı (7/3143)
11. Bursa Milletvekili Yahya Şimşekin, Bursa-Orhaneli Kömür İşletmelerinde çalıştırılan işçilere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Cumhur Ersümerin yazılı cevabı (7/3144)
12. İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigenin, İstanbul Gazi Mahallesi olaylarıyla ilgili olarak basında yer alan demeçlerine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Necdet Menzirin yazılı cevabı (7/3162)
VIII. GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI
A) ÖNGÖRÜŞMELER
1. Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 37 arkadaşının, Türkiyenin Avrupa Birliği ile ilişkilerinin incelenerek uygulanacak yeni strateji ve politikaların tespit edilmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/21)
I. GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00te açıldı.
Erzurum Milletvekili Ömer Özyılmazın, imam-hatip liselerini kapatma ve engelleme girişimlerine,
Gümüşhane Milletvekili Lütfi Doğanın da, ülkemizdeki eğitim seviyesinin en ileri dereceye yükseltilmesine,
İlişkin gündemdışı konuşmalarına, Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay;
İstanbul Milletvekili Ali Coşkunun, 5 Temmuz 1993 tarihinde yapılan Erzincan İli, Kemaliye İlçesi, Başbağlar Köyündeki katliamdan sonra, söz verdiği halde, bu köy halkının yaralarının halen sarılmadığına ilişkin gündemdışı konuşmasına da İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu;
Cevap verdi.
Plân ve Bütçe Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişkin tezkeresi ile;
Kayseri Milletvekili Osman Çilsalın, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor,
Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoyun, (10/25) esas numaralı Meclis Araştırması,
Trabzon Milletvekili Hikmet Sami Türkün, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilâtı,
İstanbul Milletvekili Nami Çağanın, Avrupa Birliği-Türkiye Karma,
Komisyonu üyeliklerinden çekildiklerine ilişkin önergeleri,
Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
İçel Milletvekili Halil Cinin (6/497) esas numaralı sözlü sorusuna geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği bildirildi.
Açık bulunan ve Doğru Yol Partisi Grubuna düşen :
Anayasa Komisyonu üyeliğine, Adana Milletvekili İ. Cevher Cevheri;
Dışişleri Komisyonu üyeliklerine, İçel Milletvekili Ayfer Yılmaz ve Konya Milletvekili Necati Çetinkaya;
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu üyeliklerine, Afyon Milletvekili İsmet Attila ve Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül;
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu üyeliklerine, Adana Milletvekili M. Halit Dağlı ve Bolu Milletvekili Necmi Hoşver;
Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu üyeliğine, Ordu Milletvekili Müjdat Koç;
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyeliğine, Aksaray Milletvekili Nevzat Köse;
Seçildiler.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının :
1 inci sırasında bulunan 23,
2 nci sırasında bulunan 132,
3 üncü sırasında bulunan 164,
4 üncü sırasında bulunan 168,
5 inci sırasında bulunan 232,
6 ncı sırasında bulunan 332,
7 nci sırasında bulunan 40,
Sıra sayılı kanun tasarıları ve tekliflerinin görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi;
8 inci sırasında bulunan, Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevi İşyurtları Kurumunun Kuruluş ve İdaresine İlişkin Kanun Tasarısı ve Ankara Milletvekili M. Seyfi Oktayın Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifi ve Adalet ve Plân ve Bütçe Komisyonu raporlarının (1/576, 2/137) (S. Sayısı : 335) tümü üzerindeki görüşmelerden sonra, tasarının maddelerine geçilmesi kabul edildi.
Denetim konularını görüşmek için, 29 Temmuz 1997 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere, birleşime 18.55te son verildi.
Yasin Hatipoğlu
Başkanvekili
Zeki Ergezen Ali Günaydın
Bitlis Konya
Kâtip Üye Kâtip Üye
II. GELEN KÂĞITLAR
25.7.1997 CUMA No. : 174
Tasarılar
1. Türkiye Cumhuriyeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti Hong Kong Başkonsolosluğunun Yeni Hukukî Statüsünün Belirlenmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair KanunTasarısı (1/624) (Dışişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.7.1997)
2. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/625) (Plan ve Bütçe ve Dışişleri komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.7.1997)
3. Sakatların Meslekî Rehabilitasyonu ve İstihdamı Hakkında 159 Sayılı Uluslararası Çalışma Teşkilâtı (ILO) Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/626) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.7.1997)
Raporlar
1. Türkiye Cumhuriyeti ve Mısır Arap Cumhuriyeti Arasında Mahkeme Kararlarının Tanınması ve Tenfizi Hakkında Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Dışişleri komisyonları raporları (1/584) (S. Sayısı : 357) (Dağıtma tarihi : 25.7.1997) (GÜNDEME)
2. İstanbul Milletvekili Sedat Aloğlu ve 7 Arkadaşının, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu (2/81) (S. Sayısı : 358) (Dağıtma tarihi : 25.7.1997) (GÜNDEME)
3. Turizmi Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 5.6.1997 Tarihli ve 4266 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek ÜzereGeri Gönderme Tezkeresi ve Bayındırlık, İmâr, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/608, 3/875) (S. Sayısı : 360) (Dağıtma tarihi : 25.7.1997) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergesi
1. Konya Milletvekili Hüseyin Arının, Bodrum Kalesi Su Altı Arkeoloji Müzesinde sergilenen Doğu Roma Gemisinin bir maket olup olmadığına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/585) (Başkanlığa geliş tarihi : 23.7.1997)
Yazılı Soru Önergeleri
1. Zonguldak Milletvekili Tahsin Boray Baycıkın, yerel basının sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3179) (Başkanlığa geliş tarihi : 23.7.1997)
2. Balıkesir Milletvekili İsmail Özgünün, serbest muhasebeci, malî müşavirlik ve yeminli malî müşavirlik yeterlik sınavına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3180) (Başkanlığa geliş tarihi : 23.7.1997)
28.7.1997 PAZARTESİ
Tasarı No. : 175
1. 12.7.1997 tarihine kadar sorumlu Müdür sıfatı ile işlenen suçlara ilişkin dava ve cezaların ertelenmesine dair Kanun tasarısı (1/627) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 23.7.1997)
Teklifler
1. Ordu Milletvekili Müjdat Koçun; Tekkiraz Adıyla Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/892) (İçişleri ve Plân ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.7.1997)
2. Giresun Milletvekili Rasim Zaimoğlunun; 5434 Sayılı Emekli Sandığı Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi (2/893) (Plân ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.7.1997)
3. İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci ve 2 Arkadaşının; Çatalca-Silivri Yöresinde Aydınlar ve 9 Köyün Hazine Tapusunda Kalan Arazilerinin Bedelsiz Devri Tahakkuk Etmiş Ecrimisil Borçlarının Kaldırılmasına İlişkin Yasa Teklifi (2/894) (Adalet ve Plân ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.7.1997)
4. İstanbul Milletvekili Tayyar Altıkulaç ve 10 Arkadaşının; Millî Eğitim Temel Kanunu, İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/895) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plân ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.7.1997)
Raporlar
1. Türkiye Cumhuriyeti ile Romanya Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/611) (S. Sayısı : 359) (Dağıtma tarihi : 28.7.1997) (GÜNDEME)
2. Kuzey Atlantik Konseyine Taraf Devletler ve Barış İçin Ortaklık Programına Katılan Diğer Devletler Arasında Kuvvetlerin Statüsüne İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/589) (S. Sayısı : 361) (Dağıtma tarihi : 28.7.1997) (GÜNDEME)
3. Rize Milletvekili Avni Kabaoğlunun; Yüksek Öğretim Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/311) (S. Sayısı : 371) (Dağıtma tarihi : 28.7.1997) (GÜNDEME)
Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri
1. Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçükün, Zeytin Üreticilerinin sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2992)
2. Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, Kayseri Belediye Başkanının bazı beyanlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2993)
3. Manisa Milletvekili Cihan Yazarın, 2886 sayılı Devlet İhale Yasasının uygulamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2994)
4. Yozgat Milletvekili Kâzım Arslanın, Yozgat-Gelingüllü Barajından Osmanpaşa Beldesi arazilerinin sulanmasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2995)
5. Yozgat Milletvekili Kâzım Arslanın, Kızılırmak üzerinde kurulacak Yemliha Barajının son durumuna ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2996)
6. İzmir Milletvekili Metin Öneyin, İzmir Behçet Uz Çocuk Hastanesinin Ortopedi Servisinin akademik çalışmalara tahsisine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2997)
7. Bursa Milletvekili Feridun Pehlivanın, Millî Piyangonun sayısal loto oyununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2998)
8. Ankara Milletvekili Aydın Tümenin, Ankaradaki hava kirliliğini önlemek için alınacak tedbirlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3000)
9. Ankara Milletvekili Aydın Tümenin, kaçak kömürün Ankaraya girişinin önlenmesi için alınacak tedbirlere ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı hakkındaki bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3001)
10. Bursa Milletvekili Feridun Pehlivanın, hastanelerle ilgili verdiği bir demece ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3005)
11. Bursa Milletvekili Feridun Pehlivanın, belediye ve il özel idarelerine ait paraların kamu ortak hesabında toplanmasını öngören genelgeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3006)
12. Bursa Milletvekili Feridun Pehlivanın, belediye ve il özel idarelerine ait paraların kamu ortak hesabından toplanmasını öngören genelgeye ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3007)
13. Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbayın, yeni atanan özürlü öğretmen sayısına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3009)
14. Malatya Milletvekili Ayhan Fıratın, günlük bir gazetede yer alan beyana ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3012)
15. Bursa Milletvekili Feridun Pehlivanın, Tansu Çillerin ABD vatandaşı olup olmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3014)
16. Uşak Milletvekili Mehmet Yaşar Ünalın, ev hekimliği projesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3016)
17. Uşak Milletvekili Mehmet Yaşar Ünalın, Tıp Fakültelerine bağlı olmayan sağlık kurumlarında çalışan uzman hekimlerin doçentlik sınavına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3018)
18. Uşak Milletvekili Mehmet Yaşar Ünalın, sağlık kurulu raporlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3019)
19. Uşak Milletvekili Mehmet Yaşar Ünalın, iki yıllık Yüksek Hemşire Okulu mezunlarına ek gösterge verilip verilmeyeceğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3020)
20. Uşak Milletvekili Mehmet Yaşar Ünalın, hekimlerin ayrı bir ücret sistemiyle maaş almaları için çalışma olup olmadığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3021)
21. Iğdır Milletvekili Adil Aşırımın bina satışları ve ihalelerle ilgili yolsuzluk iddialarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3022)
22. UşakMilletvekili Mehmet Yaşar Ünalın, Devlet Hastanelerinde çalışan hekimlerin nöbetlerinin ücretlendirilmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3024)
23. UşakMilletvekili Mehmet Yaşar Ünalın, tıpta uzmanlık sınavının kaldırılıp kaldırılmayacağına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3025)
24. Uşak Milletvekili Mehmet Yaşar Ünalın, yeşil kart uygulamasının kapsamına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3026)
25. Bursa Milletvekili Feridun Pehlivanın, özel hastanelerin illere göre dağılımı ve sağlık personeline ek zam verilip verilmeyeceğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3027)
26. Bursa Milletvekili Feridun Pehlivanın, seracılık eğitimine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3028)
27. Uşak Milletvekili Mehmet Yaşar Ünalın, Açık Öğretim Sağlık Ön Lisans bölümü mezunlarına farklı ek gösterge verilip verilmeyeceğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3029)
28. Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlunun, bazı termik santrallerin devrine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3031)
29. Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlunun, Doğa tarihi müzesi kurulup kurulmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3032)
30. Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlunun, Karadeniz Bölgesinde kanser vakalarında artış görüldüğü iddiasına ilişkinSağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3031)
31. Artvin Milletvekili Süleyman Hatinoğlunun, Artvin-Hopa ve Borçka İlçelerinin spor salonu ihtiyacına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3035)
32. Bursa Milletvekili Feridun Pehlivanın, parti il başkanlarının hastane denetimlerine katıldığı iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3036)
33. Bursa Milletvekili Feridun Pehlivanın, Hastane denetimlerine ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3037)
34. Rize Milletvekili Avni Kabaoğlunun, Rize Devlet Hastanesinin hizmet binası ve doktor açığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3039)
35. İzmir Milletvekili Metin Öneyin emekli maaşlarının ödenmesinde yaşanan sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3040)
36. İzmir Milletvekili Metin Öneyin, Türk Cumhuriyetlerinden ve topluluklarından Türkiyeye gelen öğrencilerin bazı sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3041)
37. Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlunun, 1997 yılı yatırım programına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3043)
38. Burdur Milletvekili Kâzım Üstünerin, Tarımsal sulamada kullanılan elektrik enerjisi fiyatlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3044)
39. BurdurMilletvekili Kâzım Üstünerin, Burdur Devlet Hastanesinin tıbbî cihaz ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3045)
40. Bursa Milletvekili Feridun Pehlivanın, İnegölün İl yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3048)
41. Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklının, Çorlu, Çerkezköy ve Saray Belediyelerinin satışa sunduğu arazilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3052)
42. Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, Zonguldak İl Sağlık Müdürlüğünün açtığı sınavda usulsüzlük yapıldığı iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3054)
43. Ankara Milletvekili Yılmaz Ateşin, BOTAŞın EGOya sattığı doğalgazın fiyatına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3056)
44. Malatya Milletvekili Ayhan Fıratın, Malatya-Akçadağa bağlı bazı köylerinde meydana gelen dolu afetine karşı önlem alınıp alınmayacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3062)
45. Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlının SEKA Balıkesir Fabrikasının yönetiminde yapılan değişiklik ve atamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3067)
46. Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlının, İstanbul-Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı hakkında basında çıkan bazı haberlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3068)
47. Ankara Milletvekili Yılmaz Ateşin, belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3069)
29.7.1997 SALI
Yazılı Soru Önergeleri No. : 176
1. Konya Milletvekili Veysel Candanın, hazinece yapılan ödemeler enflasyon ve döviz kurları ile ilgili beyanlarına ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/3181) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.7.1997)
2. Konya Milletvekili Veysel Candanın, orman yangınlarında kullanılmak üzere kiralanan uçaklara ilişkin Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/3182) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.7.1997)
3. Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlının, Balıkesir İlinin bazı ilçelerinde afyon ekimine izin verilmeyiş nedenine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3183) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.7.1997)
4. Karaman Milletvekili Zeki Ünalın, yıllar itibariyle istihdam edilen memur sayısına ve maaş artışlarına ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/3184) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.7.1997)
5. Karaman Milletvekili Zeki Ünalın, kapalı olan ilkokul sayısına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3185) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.7.1997)
6. Karaman Milletvekili Zeki Ünalın, kamu bankalarının batık kredilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3186) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.7.1997)
7. Karaman Milletvekili Zeki Ünalın, Karaman Belediyesi ile Karaman ilçe ve belde belediyelerine verilen ödenek miktarlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3187) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.7.1997)
8. Afyon Milletvekili Osman Hazerin, Afyon Çevre Yolu geçişi için ayrılan ödeneğe ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3188) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.7.1997)
9. Tekirdağ Milletvekili Nihan İlgünün, yargılanması devam eden Marmara Ereğlisi Belediye Meclis üyesinin görevine iade ediliş nedenine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3189) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.7.1997)
10. Tekirdağ Milletvekili Nihan İlgünün, Trakya Milletvekillerinden birinin mafya ile ilişkisi olduğu iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3190) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.7.1997)
11. İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalının, illere gönderilen ilköğretim ders kitaplarının akıbetine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3191) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.7.1997)
12. İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalının, bir inşaat şirketinin ödediği vergi miktarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3192) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.7.1997)
13. Ankara Milletvekili Yılmaz Ateşin, Ankara Büyükşehir Belediyesine bağlı Meslek Edindirme Kurslarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3193) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.7.1997)
14. Ankara Milletvekili Yılmaz Ateşin, Ankara Büyükşehir Belediyesine bağlı Meslek Edindirme Kurslarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3194) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.7.1997)
15. İçel Milletvekili D. Fikri Sağların, bir tanığın, Susurluk davası ile ilgili olarak ileri sürdüğü iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3195) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.7.1997)
16. İçel Milletvekili D. Fikri Sağların, bir tanığın, Susurluk davası ile ilgili olarak ileri sürdüğü iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3196) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.7.1997)
Meclis Araştırma Önergeleri
1. Gaziantep Milletvekili Kahraman Emmioğlu ve 30 arkadaşının, YÖK tarafından yurtdışındaki üniversitelerden mezun olanlara denklik belgesi verilmesinde haksızlık yapıldığı iddialarını araştırarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/197) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.7.1997)
2. Antalya Milletvekili Arif Ahmet Denizolgun ve 24 arkadaşının, Antalyada meydana gelen orman yangınında zarar görenlere yapılacak yardımın belirlenmesi ve yangınların söndürülmesinde alınacak tedbirlerin tespiti amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/198) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.7.1997)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 15.00
29 Temmuz 1997 Salı
BAŞKAN : Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN
KÂTİP ÜYELER : Fatih ATAY (Aydın), Ali GÜNAYDIN (Konya)
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 127 nci Birleşimini açıyorum.
III. Y O K L A M A
BAŞKAN Ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır; sayın milletvekillerinin salonda bulunduklarını yüksek sesle belirtmelerini rica ediyorum.
(Antalya Milletvekili Bekir Kumbula kadar yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.
IV. BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) ÇEŞİTLİ İŞLER
1. Genel Kurulu ziyaret eden Bulgaristan Cumhurbaşkanı Petar Stoyanova Başkanlıkça Hoş geldiniz denilmesi
BAŞKAN Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirelin daveti üzerine, resmî bir ziyaret için ülkemizde bulunan Bulgaristan Cumhurbaşkanı Sayın Petar Stoyanov şu anda Meclisimizi teşrif etmişlerdir. Kendilerine Yüce Heyetiniz adına Hoş geldiniz diyorum. (Alkışlar)
V. SÖYLEVLER
1. Bulgaristan Cumhurbaşkanı Petar Stayanovun, Genel Kurula hitaben konuşması
BAŞKAN Bulgaristan Cumhurbaşkanı Sayın Petar Stoyanov Genel Kurula hitaben bir konuşma yapmak istemişlerdir; bu hususu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Buyurun Sayın Cumhurbaşkanı. (Ayakta alkışlar)
BULGARİSTAN CUMHURBAŞKANI PETAR STOYANOV Sayın Meclis Başkanı, sayın bayan ve bay milletvekilleri, ekselanslarınız; Sayın Meclis Başkanına ve milletvekillerine, bugün, Türkiye Cumhuriyeti Büyük Millet Meclisi kürsüsünden sizlere hitap etme imkânının bana sağlanmış olduğundan ötürü, şükranlarımı ifade etmek istiyorum.
Sizlere, sizler aracılığıyla da Türk dost halkına hitap etmek, Parlamentonuzu, halkınızın gönencine ve Türkiye Cumhuriyetinin kalkınmasına yönelik semereli yasama çalışmalarına en iyi içtenlikli dileklerimi ifade etmek onurunun bana verilmiş olmasından kıvanç duyuyorum.
Bundan iki yıl önce, Bulgar Parlamentosunda, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirelin, Bulgaristan Cumhuriyetini ziyareti sırasında dostça demecini büyük bir dikkatle dinledim. Bugün, iki komşu dost halkın temsilcileri olarak, Bulgar ve Türk siyasetçileri önünde, ortak bir amaç adına, Balkanlarda barış, iyi komşuluk ve işbirliği adına, devamlı çalışma ödevinin durduğuna dair sözlerini tekrarlamak isterdim.
Ülkelerimizde demokrasinin pekiştirilmesi ve geniş boyutlar alması koşullarında, parlamentoların rolü ve önemi giderek artmaktadır; onlar milletin hâkimiyetinin yüksek ifadesidir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında yer alan ve Parlamentonuzun toplantı salonunda slogan olarak yazılı olan Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir ilkesine sadakati doğrulamaktadır.
Ülkelerimiz arasında dostluk ve işbirliğinin temel sözleşmesinin imzalandığı sırada, hükümet heyeti üyesi olarak ülkenizde bulunduğumdan beş yıl sonra, bugün, Bulgaristan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı sıfatıyla sizin memleketinizde tekrar bulunmaktan çok sevinçliyim.
Bu sözleşme, ülkelerimiz arasında yeni bir ilişkinin temellerini attı. Bugün görüştüğüm bütün Türk siyasetçilerinin de, gelişmekte olan Bulgar-Türk ilişkilerine destek gösterdiklerini büyük bir sevinç duyarak kaydediyorum.
Bulgar-Türk ilişkileri tarihçesinde güçlük dolu, sorun dolu anları yansıtan sayfaların yanında, barış ve istikrar içinde yaşama ve işbirliği gerçekleştirme arzusunun ortaklaşa paylaşıldığını yansıtan sayfalar da vardır. Komünist rejim döneminde Türklerin adlarının değiştirilmesi, en yeni tarihimizin en utanç verici sayfalarından biriydi ve Bulgaristan Halkı bu utanç verici hareketi katiyen kabul etmedi. (Alkışlar) Tam aksine, sıradan Bulgar vatandaşları, zor durumdaki komşularının, hemşerilerinin en sadık dostlarıydı.
Örgütlenmesinin başından beri Bulgar antikomünist muhalefetinin etnik hoşgörüye önem vermesi bir rastlantı eseri değildir. Bugün, bu, artık, iyileşmekte olan bir yaradır. Günümüzde, Bulgaristan Türkleri, ülke yönetimine etkinlikle katılıyor. Bugün, Türkiyede bulunduğum sırada öğrendiğim çok güzel bir deyimi sizlere de Türkçe olarak söylemek istiyorum geçmiş olsun (Alkışlar)
Şahsen ben, özellikle benim açımdan önem taşıyan bir olguyu sizlerle paylaşmak istiyorum: Yüzyıllar boyunca, Bulgarların, Ermeni ve Türklerin; Rum, Yahudi ve Çingenelerin barış içinde birlikte yaşadıkları kadim Bulgar Kenti Plovdivde doğdum ve yetiştim. Bu Bulgar Babile hoşgörü kenti denmesi mübalağa olmaz ve sıradan kişiler arasındaki tam bir hoşgörü siyasetteki çalışmalarımda bana hep örnek olmaktadır. Çeşitli milliyetlere mensup kişiler, anlaşma içinde yaşamayı arzu etmektedir ve biz politikacılar, sık sık, onlara, bu hususta borçlu durumda kalıyoruz.
Sayın bayan ve baylar; son yıllarda, dünyanın birçok bölgesinde, hele Orta ve Doğu Avrupada dönüşümlere tanık olduk; soğuk savaş dönemine son verildi. Bugün, Balkanlarda ve Avrupada birlikte yeni bir güven kuruyoruz ve olumlu sonuçlarını beraber görmeyi istiyoruz; fakat, bu olumlu süreçler sonunda, esefle belirtmeliyim, Balkanlar da bu arada olmakla, belirli bölgelerde zaman zaman durumun gerginleştiğini gördük. Bizim savımız -ümit ediyorum sizler de paylaşıyorsunuz- Balkanların, kalıcı istikrarı, Avrupa ve Avrupa-Atlantik strüktürlerinin genişletilmesi, Doğu Avrupa ülkelerinin bunlara öncelikle katılımı sayesinde sağlanabilir. Bu anlamda, Bulgaristan ile Türkiye, dışpolitikalarında ortak amaçlar ve öncelikli yönler paylaşmaktadır.
Bulgaristanın barış içerisinde ortaklık girişimine ve bölgesel girişimlere katılımı, bölgesel güvenlik ve işbirliğini pekiştirme arzumuzu, bölgemizde istikrar sağlayıcı rol oynama arzumuzu ispat etmektedir. Bugün, ülkelerimizin Genelkurmay Başkanları, askerî işbirliği sözleşmesine imzalarını attılar ve NATO ile işbirliğimiz çerçevesinde karma Bulgar-Türk taburu oluşturulması doğrultusunda görüşmelerde bulundular. Bu, halklarımız arasında güven ve dostluk hislerinin pekişmesine doğru, bölgemizde güvenliğe doğru atılan yeni bir adımdır.
Müsaadenizle, Balkanlarda, Avrupa ve dünyada gerçekliklere değer vererek, Bulgaristanın NATOya entegre olmasının dış siyasette başlıca öncelikli yönümüz olduğunu bir kez daha doğruluyoruz. NATOya Bulgaristanın katılımının, Romanyanın katılımıyla birlikte, örgütün güney ve Karadeniz kanadını ve Karadeniz unsurunu pekiştireceği, bir bütün olarak Balkanların istikrarına katkıda bulunacağı görüşündeyiz. Fırsattan istifade ederek, Türk dostlarımıza Bulgaristanın adaylığına gösterdikleri destekten ötürü teşekkür etmeyi kendime bir borç sayıyorum. Bu desteğe ileride de bel bağlayacağız.
Bölgesel işbirliği konularında da ülkelerimiz arasında şimdiye kadar görülen mükemmel karşılıklı işbirliğini belirtmekten memnunluk duyuyorum. Güneydoğu Avrupada iyi komşuluk, istikrar, güvenlik ve işbirliği girişimlerini ve Karadeniz Ekonomik İşbirliği çerçevesindeki işbirliğini göz önünde bulunduruyorum.
Arzumuz ve borcumuz, ilişkilerimizi ikili planda daha da öte geliştirmek, çok yönlü diplomasi çizgisinde de işbirliğini geliştirmek ve böylece, bölgemizde ve dünyada, barışın, karşılıklı güvenin ve istikrarın pekişmesine katkıda bulunmaktır. 1992 yılında imzalanmış olan Dostluk İyi Komşuluk İşbirliği ve Güvenlik Antlaşması, buna sağlam bir temeldir. Dışişleri Bakanları arasında olduğu gibi, başka bakanlarımız arasındaki sistemli görüşmeler sonucunda, hükümetlerimiz, işbirliğini çeşitli alanlarda düzenleyici bir dizi belge imzaladılar.
Savunma ve Dışişleri Bakanlıkları arasındaki ilişkilerimiz yoğun bir gelişme içerisindedir. Bunun, bölgemizde güven ilişkilerinin kurulması açısından; organize suçlarla, uyuşturucu trafiği ve terörizmle ortak mücadele açısından önemi büyüktür.
Terörizm konusunda şunu kaydetmek isterdim: Bulgar tarafı, 1992 yılında imzalanmış olan Dostluk Antlaşmasının 1 inci maddesine sıkı sıkıya riayet ediyor; Türkiye Cumhuriyetine yönelik yıkıcı veya bölücü eylemlerde topraklarından istifade edilmesine kesinlikle imkân vermiyor, bundan böyle de vermeyecektir. (Alkışlar)
Ticarî ekonomik işbirliğimizin bundan böyle geliştirilmesinin önemi büyüktür. Bölgemizde modern ulaşım, telekomünikasyon ve enerji altyapısının meydana getirilmesi çabalarında ülkelerimiz başarıyla işbirliği yapabilir.
Bulgaristan, Türkiye, Makedonya Cumhuriyeti ve Arnavutluk üzerinden, Adriyatik Denizinden Karadenize kadar 8 sayılı Ulaşım Koridoru Tasarısının gerçekleştirilmesi ilgi çekicidir.
Lesovo-Hamzabey Sınır Kapısının yeniden açılması da, sınır ötesi işbirliğinin geliştirilmesi de önemlidir; dün, bu hususta önemli bir sözleşme imzalandı. Doğal olarak, Balkanlarda da sınırların öneminin, bugünkünden farklı olacağı ve ancak coğrafî kavramlar olacakları zaman birlikte karşılaşacağımızı da umut ediyorum.
Tamamen pragmatik planda önümüzdeki ufuklar hakkında ne söylenebilir. Ziyaretimin, işadamlarını harekete geçirmesini isterdim. Yarın, Bulgar-Türk İş Forumuna katılanları bir demeçle selamlayacak ve kendilerine karşılıklı yarara dayalı işe başlayın. Ben, Bulgaristan Cumhurbaşkanı, reformların yeni hükümeti ve Bulgar milletvekilleri ve ülkemizdeki yatırımlarınızın garantörleri olacağız diyeceğim.
Bir süre önce Bulgaristan ile Türkiye arasında Transbalkan Anahattı Projesinin bir kısmı olan optik kablo hattı açıldı; ülkelerimizin ve genelde bölgemizin kalkınmasındaki yararını şimdiden sonra değerlendirme imkânımız olacak.
Buradan sizlere şunu da söylemek istiyorum: Karşılıklı finans ve emlak iddialarına çözüm bulunması konusunda, sosyal ve insanî sorunlar konusunda diyaloğu ivedi olarak yenilemeliyiz. Bulgar tarafı, bölünmüş ailelerin birleştirilmesi sorununa global olarak çözüm getirilmesinden yanadır ve somut bir adım olarak, çocukların, terk edilmiş yaşlıların ailelerine kavuşması için azamî kolaylıklar gösterilmesini, imkân verilmesini öneriyoruz. Dün, şahsen, Sayın Cumhurbaşkanına, önce küçük çocuklarla bu işe başlamanın önemli olacağını söyledim, kendileri de kabul ettiler. (Alkışlar)
Bazı sınır sorunlarına, kıta sahanlığı ve karasularının delimitasyonu sorunlarına çözüm getirilmesi ve Serbest Ticaret Sözleşmesiyle ilgili yapılması gereken daha birçok adım var.
Bölgede barışı korumak, özellikle Balkanlarda iki halk arasında ve bütün Balkan halkları arasında iyi komşuluk ilişkilerini desteklemek bizim borcumuzdur.
Burada, Türk Halkının büyük evladı, modern Türkiyenin kurucusu Kemal Atatürkün şu değerli sözlerini tekrar hatırlatmak istiyorum -biliyorsunuz, kendisi, Sofyada da uzun yıllar bulundu- Türkiye ve Bulgaristan dost olmalıdır; Bulgaristana karşı olan, Türkiyeye de karşıdır. Kemal Atatürkün bu kesin görüşü, beni, her zaman çok heyecanlandırdı. (Alkışlar)
Sayın Meclis Başkanı, sayın bayanlar ve baylar; bu demeci Sofyada hazırlarken, buraya geldikten sonra, her konuda sizler tarafından anlayış göreceğimize inanıyordum; fakat, burada, beklediklerimin dışında bir hüsnükabul ve anlayış gördüm ve burada yazılanlar, artık, az kaldı. Ümit ediyorum, ülkenizde yürüttüğümüz görüşmelerden sonra, bizler, yalnız iki devlet arasında mevcut olan ufak tefek sorunların çözümünü aramak dışında, bütün sorunlara çözüm getirecek olan sözcüğü bulduk -bu, kilit sözcüktür- güven sözcüğü. (Alkışlar)
Bir Bulgar atasözü var: Güven, çok güç kazanılır; onu bölmek, parçalamak, kaybetmek ise kolay olur. Bundan böyle bütün gayretimizi sarf edelim, devletlerimiz ve halklarımız arasında kurulmakta olan bu güveni koruyalım ve bu güvenin günden güne artmasında elimizden gelen gayreti sarf edelim; kimsenin onu bozmasına müsaade etmeyelim. (Alkışlar)
Hepinize, Türk Halkının iyiliği, gönenci adına üstün başarılar dilerim; dikkatinize teşekkürler. (Ayakta alkışlar)
BAŞKAN Komşu Bulgaristanın Cumhurbaşkanı Sayın Stoyanova teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, bir Cumhurbaşkanlığı tezkeresi vardır; okutuyorum:
IV. BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürele, dönüşüne kadar, Dışişleri Bakanı İsmail Cemin vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/959) 24 Temmuz 1997
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmelerde bulunmak üzere, 25 Temmuz 1997 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı Prof. Dr. Şükrü Sina Gürelin dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Dışişleri Bakanı İsmail Cemin vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.
Süleyman Demirel
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 6 adet tezkeresi bulunmaktadır; ayrı ayrı okutup bilgilerinize sunacağım:
2. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi TBMM Grubunda açık bulunan asıl ve yedek üyelikler için grubunca aday gösterilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/960)
29 Temmuz1997
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinde boş bulunan üyelikler için, Demokratik Sol Parti Grubunca, asıl üyeliklere İzmir Milletvekili Atilla Mutman ve İstanbul Milletvekili Ahmet Tan, yedek üyeliklere Adana Milletvekili Tuncay Karaytuğ ve Bursa Milletvekili Ali Rahmi Beyreli aday gösterilmişlerdir.
Siyasî Parti Grubunca aday gösterilen asıl ve yedek üyelerin isimleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 2 nci maddesi uyarınca Genel Kurulun bilgisine sunulur.
Doç. Dr. Mustafa Kalemli Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
3. Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenterler Asamblesinde açık bulunan üyelik için grubunca aday gösterilen milletvekiline ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/961) 29 Temmuz 1997
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenterler Asamblesinde boş bulunan üyelik için, Demokratik Sol Parti Grubunca, Aydın Milletvekili Sema Pişkinsüt aday gösterilmiştir.
Siyasî Parti Grubunca aday gösterilen üyenin ismi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 2 nci maddesi uyarınca Genel Kurulun bilgisine sunulur.
Doç. Dr. Mustafa Kalemli Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
4. Parlamentolararası Birlikte açık bulunan üyelik için grubunca aday gösterilen milletvekiline ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/962) 29 Temmuz 1997
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Parlamentolararası Birlikte boş bulunan üyelik için, Demokratik Sol Parti Grubunca, İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş aday gösterilmiştir.
Siyasî Parti Grubunca aday gösterilen üyenin ismi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 2 nci maddesi uyarınca Genel Kurulun bilgisine sunulur.
Doç. Dr. Mustafa Kalemli Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
5. Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonunda açık bulunan üyelik için grubunca aday gösterilen milletvekiline ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/963) 29 Temmuz 1997
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonunda boş bulunan üyelik için, Demokratik Sol Parti Grubunca, Sakarya Milletvekili Teoman Akgür aday gösterilmiştir.
Siyasî Parti Grubunca aday gösterilen üyenin ismi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 2 nci maddesi uyarınca Genel Kurulun bilgisine sunulur.
Doç. Dr. Mustafa Kalemli Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
6. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Parlamenterler Asamblesinde açık bulunan asıl ve yedek üyelikler için grubunca aday gösterilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/964)
29 Temmuz 1997
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Parlamenter Asamlesinde boş bulunan üyelikler için, Demokratik Sol Parti Grubunca, asıl üyeliğe Bursa Milletvekili Hayati Korkmaz, yedek üyeliğe Kırklareli Milletvekili Necdet Tekin aday gösterilmişlerdir.
Siyasî Parti Grubunca aday gösterilen asıl ve yedek üyelerin isimleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış ilişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 2 nci maddesi uyarınca Genel Kurulun bilgisine sunulur.
Doç. Dr. Mustafa Kalemli Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Son tezkereyi okutuyorum:
7. Kuzey Atlantik Asamblesi Parlamenterler Meclisinde açık bulunan asıl ve yedek üyelikler için grubunca aday gösterilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/965)
29 Temmuz 1997
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Kuzey Atlantik Asamblesi Parlamenter Meclisinde boş bulunan üyelikler için, Demokratik Sol Parti Grubunca, asıl üyeliğe Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı, yedek üyeliğe Kocaeli Milletvekili Halil Çalık aday gösterilmişlerdir.
Siyasî Parti Grubunca aday gösterilen asıl ve yedek üyelerin isimleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış ilişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 2 nci maddesi uyarınca Genel Kurulun bilgisine sunulur.
Doç. Dr. Mustafa Kalemli Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Komisyonlardan istifa önergeleri vardır; ayrı ayrı okutup bilgilerinize sunacağım:
8. Trabzon Milletvekili Yusuf Bahadırın, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/228)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Değişen oranlar karşısında, üyesi bulunduğum Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonundan çekiliyorum.
Gereğini arz ederim.
Saygılarımla. 28.7.1997
Yusuf Bahadır Trabzon
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer istifa önergesini okutuyorum:
9. İçel Milletvekili Halil Cinin, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/229)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Başka bir komisyonda görev aldığımdan, üyesi bulunduğum Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyon üyeliğinden istifa ediyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim. 7.7.1997
Halil Cin İçel
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer bir istifa önergesini okutuyorum:
10. Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönülün, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/230)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Üyesi bulunduğum Sanayi ve Teknoloji ve Ticaret Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.
Gereğini arz ederim.
Saygılarımla. 29.7.1997
Ali Rıza Gönül Aydın
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer bir istifa önergesini okutuyorum:
11. Niğde Milletvekili Akın Gönenin, Millî Savunma Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/231)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Üyesi olduğum Millî Savunma Komisyonu üyeliğimden istifa ediyorum.
Arz ederim. 29.7.1997
Akın Gönen Niğde
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer bir istifa önergesini okutuyorum:
12. Bartın Milletvekili Zeki Çakanın, Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/232)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Üyesi bulunduğum Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.
Bilgi ve gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Zeki Çakan Bartın
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer bir istifa önergesini okutuyorum:
13. Kars Milletvekili Yusuf Beyribeyin, Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/233)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Üyesi bulunduğum Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.
Bilgi ve gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.Selahattin Beyribey Kars
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Son istifa önergesini okutuyorum:
14. İstanbul Milletvekili Ahmet Tanın, TBMM Parlamentolararası Birlik Türk Grubu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/234)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
TBMM Parlamentolararası Birlik Türk Grubundaki üyelik (Grup Başkan Yardımcılığı) görevimden istifa ediyorum.
Gereğini saygıyla arz ederim. 23 Temmuz 1997
Ahmet Tan İstanbul
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması önergeleri vardır; ayrı ayrı okutup bilgilerinize sunacağım:
C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. Gaziantep Milletvekili Kahraman Emmioğlu ve 30 arkadaşının, YÖK tarafından yurtdışındaki üniversitelerden mezun olanlara denklik belgesi verilmesinde haksızlık yapıldığı iddialarını araştırarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/197)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Yüksek Öğrenim Kurumunun muhtelif ülkelerde yükseköğrenim görmüş, öğrencilikleri, Millî Eğitim Bakanlığı ve bulundukları ülkelerdeki elçilikler veya konsolosluklarca tanınmış olan ve YÖKün denklik listesinde bulunan üniversitelerden mezun olmuş öğrencilerin denklik belgelerinin YÖK tarafından verilmeyip mağdur edilmeleri konusunda, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını talep ediyoruz.
Gereğinin yapılmasını arz ederiz. 23.07.1997
1. Kahraman Emmioğlu (Gaziantep)
2. M. Sıddık Altay (Ağrı)
3. Mehmet Bedri İncetahtacı (Gaziantep)
4. Hasan Belhan (Elazığ)
5. Muhammet Polat (Aydın)
6. Şaban Şevli (Van)
7. Ömer Özyılmaz (Erzurum)
8. Zülfikar Gazi (Çorum)
9. Veysel Candan (Konya)
10. Suat Pamukçu (Bayburt)
11. Ramazan Yenidede (Denizli)
12. Metin Perli (Kütahya)
13. Ahmet Dökülmez (Kahramanmaraş)
14. Avni Doğan (Kahramanmaraş)
15. Abdullah Özbey (Karaman)
16. Nurettin Aktaş (Gaziantep)
17. Ahmet Çelik (Adıyaman)
18. Şinasi Yavuz (Erzurum)
19. Cemaletin Lafçı (Amasya)
20. Abdullah Örnek (Yozgat)
21. Süleyman Metin Kalkan (Hatay)
22. Mehmet Sılay (Hatay)
23. Cemal Külahlı (Bursa)
24. Necati Çelik (Kocaeli)
25. Zeki Ünal (Karaman)
26. Mustafa Hasan Öz (Ordu)
27. Kâzım Arslan (Yozgat)
28. Hanifi Demirkol (Eskişehir)
29. İbrahim Ertan Yülek (Adana)
30. Mehmet Emin Aydınbaş (İçel)
31. Ekrem Erdem (İstanbul)
Gerekçe:
Muhtelif ülkelerle yapılan kültür ve öğrenci değişimi anlaşmalarının gereği olarak yurt dışında yükseköğrenim gören öğrenciler, son zamanlarda, YÖKün sergilediği anlaşılmaz ve haksız tutumlarla mağdur edilmeye başlanmıştır. Öğrenimlerine başladıkları ilk seneden itibaren, öğrencilikleri Millî Eğitim Bakanlığı tarafından onaylanmış ve bağlı bulundukları konsolosluk ve elçiliklere bildirilmiş olmasına, öğrencilerin öğrenim süreleri boyunca işlemlerini resmî bir şekilde elçilik veya konsolosluklarla yürütmelerine ve Millî Eğitim Bakanlığını, her yıl, öğrenci durum bildirim formlarıyla resmî kanallarla bilgilendirmelerine rağmen, bulundukları üniversitelerden mezun olan bu öğrenciler, YÖKün anlaşılmaz tutum ve haksız davranışlarıyla denklik belgeleri verilmeyerek maddî ve manevî olarak haksızlığa uğratılmaktadırlar. Bu öğrencilerin kazanmış oldukları öğrenim haklarının ve bulundukları üniversitelerin öğrenimleri süresince tanınıp, öğrenim sonrası hiçbir gerekçe göstermeden müktesep haklarının reddedilmesi ve tanınmaması, hiçbir adalet anlayışıyla bağdaşmamaktadır. Yapılan haksızlıkların sınırlarını aşması, bu konuda bir Meclis araştırması gereğini zorunlu kılmıştır.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması önergesi gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırasında yapılacaktır.
Şimdi, ikinci Meclis araştırması önergesini okutuyorum:
2. Antalya Milletvekili Arif Ahmet Denizolgun ve 24 arkadaşının, Antalyada meydana gelen orman yangınında zarar görenlere yapılacak yardımın belirlenmesi ve yangınların söndürülmesinde alınacak tedbirlerin tespiti amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/198)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Bölgemizin oksijen ve gelir kaynağı olan Antalya Düzlerçamı mevkii ve civarındaki ormanlarımızda 21 Temmuz 1997 günü çıkan yangınla ilgili olarak herhangi bir kasıt ve kusur olup olmadığı, gerekli önlemlerin alınıp alınmadığı ve meydana gelen zararın tespit edilerek, yapılacak yardımları araştırmak ve çok yönlü tedbirleri ortaya koymak için Anayasanın 98 inci maddesi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 üncü maddesi gereğince bir komisyon kurularak Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1. Arif Ahmet Denizolgun (Antalya)
2. Süleyman Metin Kalkan (Hatay)
3. Mehmet Sılay (Hatay)
4. Ahmet Feyzi İnceöz (Tokat)
5. Hayrettin Dilekcan (Karabük)
6. İlyas Arslan (Yozgat)
7. Fikret Karabekmez (Malatya)
8. Recep Kırış (Kayseri)
9. Kâzım Arslan (Yozgat)
10. Abdullah Örnek (Yozgat)
11. Mikail Korkmaz (Kırıkkale)
12. Hasan Belhan (Elazığ)
13. Zülfükar İzol (Şanlıurfa)
14. Yakup Budak (Adana)
15. Mukadder Başeğmez (İstanbul)
16. Saffet Benli (İçel)
17. Sıtkı Cengil (Adana)
18. Nedim İlci (Muş)
19. Ömer Özyılmaz (Erzurum)
20. Metin Perli (Kütahya)
21. Ahmet Karavar (Şanlıurfa)
22. Bahattin Yücel (İstanbul)
23. Lütfü Esengen (Erzurum)
24. İbrahim Ertan Yülek (Adana)
25. Muhammet Polat (Aydın)
Gerekçe:
Anayasamızın 169 uncu maddesi: Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir. Bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi devlete aittir.
Ancak, 21 Temmuz 1997 tarihinde Antalyada çıkan orman yangınında cevaplandırılması gereken bazı hususlar dikkati çekmektedir. Bunlardan ilk akla gelenler:
1 - Orman yangınlarını söndürmek için eski teknolojiye sahip, Kanada yapımı CL-125 tipi uçakların seçilme sebebi,
2 - Bu uçakların neden çok yüksek fiyatlarla kiralandığı,
3 - Bu uçakların Antalyada çıkan yangında kullanılmama sebepleri,
4 - Kiralanan bu uçaklara ait yedek parça ithalinin neden zamanında yapılmadığı,
5 - İleri teknolojiye sahip, doğal afetlerle mücadelede ve aynı zamanda sahil güvenliğinin de kullanabileceği bir uçak modelinin tercih edilmeme sebepleri,
6 - Yangında zarar gören Aşağı Karamanlar ve Durali Köylerinin neden zamanında tedbir alınarak boşaltılmadığı,
7 - Yangın söndürme çalışmaları sırasında görevi başında şehit olan iki vatandaşımızın ailelerine ne gibi bir yardım yapıldığı,
8 - Yangında zarar gören köylülerimizin zararlarının nasıl giderileceği,
9 - Olayda sabotaj ihtimalinin araştırılıp araştırılmadığı.
Yukarıda belirtilen bu ve buna benzer soruların araştırılıp cevaplandırılması, kusuru bulunan idareciler hakkında soruşturma açılması, bu yangının Antalya halkına ve ülkemize vermiş olduğu zararın tespit edilmesi için Anayasanın 98 inci maddesi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 üncü maddesi gereğince Meclis araştırmasının son derece yararlı olacağı kanaatindeyiz.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırasında yapılacaktır.
İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş doğrudan gündeme alınma önergeleri vardır. Ayrı ayrı okutup işleme koyacağım ve oylarınıza sunacağım.
BAŞKAN İlk önergeyi okutuyorum :
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
15. Ankara Milletvekili Ünal Erkanın, Ankara İlinde Batıkent Adı İle Bir İlçe Kurulmasına Dair Kanun Teklifinin (2/265) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/235)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ankara İlinde Batıkent adıyla bir ilçe kurulmasına dair (2/265) esas numaralı kanun teklifimiz, 22 Nisan 1996 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuş olup, havale edildiği Plan ve Bütçe Komisyonunda bugüne kadar görüşmeleri yapılamamıştır.
İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince, teklifimizin doğrudan Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündemine alınması hususunda gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Ünal Erkan Ankara
BAŞKAN İçtüzüğün 37 nci maddesine göre, doğrudan gündeme alınma önergesi hakkında, önerge sahibi Ankara Milletvekili Sayın Ünal Erkan söz istemiştir.
Buyurun Sayın Erkan.
Konuşma süreniz 5 dakikadır Sayın Erkan.
ÜNAL ERKAN (Ankara) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; konuşmamda, Ankara İli Yenimahalle İlçesine bağlı Batıkentin ilçe statüsüne kavuşturulması gereğini bir kez daha dile getireceğim.
Batıkentin ilçe yapılması amacıyla, 22.4.1996 tarihinde bir kanun teklifi hazırlamış ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına arkadaşlarımla birlikte arz etmiştik; ancak, biraz evvel de belirtildiği gibi, bu teklif, şu ana kadar yasalaşma imkânı bulamadı. Bu sebeple, bu önerge, teklifimizin doğrudan Yüce Parlamentonun gündemine getirilmesi amacını kapsamaktadır.
Bantıkentin ilçe yapılması, sadece, teklif sahipleri olarak bizim isteğimiz değildir. İnanıyorum ki, bu istek, Batıkenti bilen her vatandaşımızın ve Parlamentoda grubu bulunan siyasî partilerimizin ve tüm parlamenterlerimizin isteğidir. Çünkü, Batıkent, ülkemizde, nüfusu 250 bini aşmış, köy statüsünde tek yerleşim alanıdır ve Batıkent, her yönüyle, ilçe için gerekli olan her hususu bünyesinde toplamış bulunmaktadır.
Batıkentin 250 bini aşkın bir nüfusa sahip olmakla birlikte, köy statüsünde olduğu için, 8 muhtarlığı vardır. Çarpık kentleşmeyi semtine uğratmayan Batıkentin, yeni imara açılan bölgesiyle, birkaç yıl içerisinde nüfusu, şimdiki nüfusun 2 katına yaklaşacak diye değerlendirilmektedir.
Batıkent, yaygın bir sanayi ve küçük sanayi yapısına sahip olup, onbinleri aşkın esnaf ve sanatkârı bünyesinde barındırmaktadır. Batıkentte, onbinlerce motorlu taşıt trafiğe çıkmaktadır.
Tapu, vergi, pasaport, kayıt tescil, nüfus, ruhsat işlemleri gibi kamu hizmetleri, günümüzde, otoritenin merkezden muhite doğru gönderilmesi hususunun tartışıldığı şu dönemlerde, Batıkent için merkezde hiçbir amme hizmeti yerinde görülmemekte ve tüm hizmetler, bağlı olduğu ilçe veya ilde görülmektedir.
250 bin nüfuslu bu yerleşim alanının belediye hizmetleri de, yine, bağlı olduğu Yenimahalle Belediyesi ve Anakent Belediyesi tarafından yürütülmektedir.
Batıkentte, güvenlik hizmetlerini yürütmek üzere hiçbir güvenlik birimi kurulu değildir. Sadece, bağlı olduğu Yenimahalle İlçesi Jandarma Komutanlığı tarafından, zaman zaman, motorize devriye ekipleriyle, İlçenin anaarterlerinde, çok kısıtlı, kontrol hizmetleri, güvenlik hizmetleri verilmeye çalışılmaktadır.
Bu ve benzeri eksiklikleri, elbette, çoğaltmak mümkündür; ancak, bu kadarı bile, Batıkentin içinde bulunduğu sıkıntıları ve Batıkentlinin hizmete susamışlığını, bulunduğu yerde hizmet alma arzusunu dile getirmeye kâfi olur kanaatindeyim.
Son yıllarda il ve ilçe sayılarında muhtelif nedenlerle artışlar olmuştur; ama, gerçekten, ilçe olması için her şartı haiz, her imkânı haiz, Türkiyenin birçok ilinden büyük, ilçelerin hemen hemen tamamından büyük ve modern bir şehir görünümünde olan, gelişmeye açık Batıkent, maalesef bu değerlendirmelerin bugüne kadar dışında kalmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Erkan, konuşmanızı tamamlayın efendim.
ÜNAL ERKAN (Devamla) Türkiyenin, 250 bin nüfuslu, 8 muhtarı olan tek köyü Batıkent, artık ilçe olmalıdır. Bu, Batıkentin ve Batıkentlilerin hakkıdır. Bu gecikmiş hakkın tesliminde, Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu olan tüm siyasî partilerimizin ve tüm parlamenterlerin desteğini bekliyorum; Batıkent artık ilçe olmalıdır.
Bu dilekle, Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifimizin doğrudan gündeme alınmasını Yüce Parlamentodan arz ediyor; bu vesileyle, sözlerime son verirken hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN Önerge sahibi, Ankara Milletvekili Sayın Ünal Erkana teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, İçtüzüğe göre, bu konuda, bir milletvekiline söz verebiliyorum. Değişik arkadaşlarımızın söz istemleri var; ama, ilk sırada söz istemiş bulunan Ankara Milletvekili Sayın Saffet Arıkan Bedüke söz veriyorum.
Buyurun Sayın Bedük. (DYP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakikadır Sayın Bedük.
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Ankara Milletvekili Sayın Ünal Erkanla birlikte, Ankaranın Batıkent bölgesinin ilçe yapılmasıyla ilgili verilmiş olan önergenin, İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması konusunda söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Türkiyede büyük bir gelişme ve değişmeyi yaşamaktayız. Büyük kente göç sonucu, yeni bir idarî taksimatın ve devlet teşkilatında yeniden oluşumun özellikle gerçekleşmesi zaruretiyle karşı karşıya bulunmaktayız.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 21 inci Asra girerken dünya devleti olma durumundadır; yani, sürekli başkalarına karşı özenen değil, başkalarının ona özendiği bir Türkiye; tarihini ve kültürünü paylaştığı bölgelerle dostluk ilişkilerini geliştiren bir Türkiye; bilim ve teknolojiyi arayan değil, bilim ve teknolojinin arandığı bir Türkiye ve bütün bunların ötesinde, kendisini yenileyen, kendisine dünya devletleri arasında yepyeni yer bulan bir Türkiye... Bunun içindir ki, bir taraftan hukuk sisteminde, bir taraftan sosyal, ekonomik ve bir taraftan da idarî taksimatında yeniliği uygulayan bir Türkiye... İşte, bu şartlar içerisinde, gelişen dünyada ve Türkiyedeki gelişen şartlar çerçevesinde göç alan bir Türkiye, göç alan bir Ankara...
Sizlere, eski bir Ankara Valisi olarak seslenmek istiyorum: Ankara Valisiyken, Batıkentin altyapısının sosyal, ekonomik ve kültürel ihtiyaçlarına dönük çalışmaların, özellikle idarî taksimatın yetersiz olduğu kanaatine varmış ve bu sebeple de vatandaşın dert ve problemleriyle yeteri kadar ilgilenememiş ve vatandaşların şikâyetlerine maruz kalmış olan bir idareciydim. Bu sebepledir ki, Batıkent gibi bir bölgenin ilçe olması gerektiği kanaatini, özellikle taşıyorum.
Değerli arkadaşlarım, nüfus, 1990 şartlarına göre 46-50 bin civarında; ama, bugün, 1997de Batıkentin nüfusu 300 bin, 350 bin ve özellikle, eğer bu bölgedeki insanları dikkate alırsak, Ankara merkezinde ve Ankaranın sanayi bölgelerinde çalışan insanlarımızın, ortadireğin ikamet ettiği bir beldedir Batıkent ve bu beldede yaşayan insanlarımızın birkısım altyapı ihtiyaçlarının ve devletle ilişkilerinin hiçbir zaman gözden ırak tutulmaması lâzım.
Böyle bir anlayış içerisinde yapılan değerlendirmede, askerî bakımdan jeopolitik özelliği olmayan bir beldedir Batıkent; arazi, ova niteliğinde olup, tarım ve yerleşim alanıdır; belediye teşkilatı yoktur, mahalle muhtarlıklarıyla idare edilmektedir; elektrik, su, doğalgaz, şehir şebekesine bağlıdır; altyapı oldukça iyidir; ekonomik ve kültürel yönden gelişmeye müsaittir. Batıkentte, sağlık ocağı, ana ve çocuk sağlığı, ASKİ ve özellikle bu bölgede banka şubeleri, PTT şubeleri mevcuttur ve en iyi şekilde hizmet etme gayreti içerisindedirler; ilk, orta ve meslek liseleri oldukça mevcuttur; turizm bakımından fazla bir özelliği yoktur; ama, merkezde yaşayan birkısım kamu kurum ve kuruluşlarındaki memur ve işçiler ve yine ticaret erbabı ve ticaret erbabının ticarî işletmeleri içerisinde hizmet yapan, hizmet sektöründeki insanlar ve yine sanayide çalışan işçi ve yine hizmet erbabı hep Batıkentte yaşamaktadır; o halde, Batıkentte yaşayan insanların devletle olan ilişkisini biraz daha güçlendirmek, onlara bu yörede daha fazla hizmet etmek, artık, devletin aslî görevleri arasında sayılmalıdır. Bu sebepledir ki, Batıkentte çalışan, yaşayan insanlarımızın daha da fazla devletten pay alabilmeleri, hizmetten pay alabilmeleri için, özellikle bu bölgede ilçe teşkilatının kurulması zarureti artık ortadadır; geri kalmamamız lazım, devleti milletin hizmetine sunmak lazım; millet, devletten hizmet bekliyor; hizmetleri gerçekleştirmek lâzım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bedük, konuşmanızı tamamlayın efendim.
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) Sanayi, ticaret ve şehir olarak gelişmeye müsait, aynı zamanda modern şehircilik anlayışının en güzel örneklerinin verildiği bir yerdir Batıkent ve bugün dünya çapında, artık, şehir planlarının uygulandığı, modern şehircilik anlayışının gerçekleştirildiği yerdir Batıkent. Dolayısıyla, böyle bir anlayış içerisinde yerleşmiş, yerleşme düzenini gerçekleştirmiş olan Batıkentte ilçe kurulması bir zarurettir, bir atıfet değildir; bu bölgenin insanlarına daha fazla hizmet götürmek olduğu gibi, Ankaranın gelişme alanı olması itibariyle de ilçe kurulması, artık, bir ihtiyaç olarak karşımızdadır.
Bu sebepledir ki -diğer partilerimizin de özen gösterdiğini, hatta bir kısmının da önerge verdiğini bildiğimiz- Batıkentin ilçe olması hususundaki bu önergenin gündeme alınması konusunda diğer partilerin de destek vereceği inancını taşıyorum ve bu duygular içerisinde hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Önerge üzerinde konuşan Ankara Milletvekili Sayın Saffet Arıkan Bedüke teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
YILMAZ ATEŞ (Ankara) Sayın Başkan, söz istemiştim.
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım, bu konuda, ancak bir milletvekiline söz verebilme imkânım var. Ankara milletvekili arkadaşlarımın hemen tümünden bu konuda söz istemi geldi; ben, birinci sıradaki arkadaşın söz hakkını tanımak durumundayım. Zaten, oylarınızla önergeyi desteklediğinizi ortaya koydunuz; teşekkür ediyorum sizlere de.
Değerli arkadaşlarım, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre işlem yapılması gereken ikinci bir önerge bulunmaktadır; okutup, işleme koyacağım:
16. Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlunun, Bursa İli İnegöl İlçesinin İl Olmasıyla İlgili Kanun Teklifinin (2/691) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/236)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Bursa İli İnegöl İlçesinin il olmasıyla ilgili olarak vermiş olduğum (2/691) esas numaralı Kanun Teklifim, 31 Ocak 1997 tarihinden bu yana İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmemektedir.
İçtüzüğün 37 nci maddesi uyarınca doğrudan Genel Kurulun gündemine alınması hususunda gereğini arz ederim.
Mehmet Altan Karapaşaoğlu Bursa
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım, önerge üzerinde, önerge sahibi Bursa Milletvekili Altan Karapaşaoğlu söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Karapaşaoğlu. (RP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri, Bursa İli İnegöl İlçesinin il olmasıyla ilgili olarak, 31.1.1997 tarihinde 14751 sayıyla vermiş olduğum kanun teklifi bugüne kadar İçişleri Komisyonunda görüşülememiş bulunuyor; İçtüzüğümüzün 37 nci maddesine istinaden Genel Kurulumuzun gündemine alınması için huzurlarınızda bulunuyorum.
Bursa İline ait İnegöl İlçemiz coğrafî, ekonomik nedenlerle ve kamu hizmetlerinin gerekleri bakımından il olmaya namzet bulunmaktadır. İnegöl, Uludağın eteklerinde, çok verimli bir ova üzerinde M.Ö 3000 yıllarında kurulmuş bir şehirdir. İnegöl İlçesi Bursaya 45 kilometre mesafededir. Coğrafî konum itibariyle İnegöl-Bursa arasında 2 vadi, 2 tepe yer almaktadır. İnegöl, 1997 yılı sonunda uluslararası bir havaalanına kavuşacak olan Yenişehir Havaalanına 27 kilometre uzaklıktadır, yeni yapılacak olan ekspres yolla bu mesafe yaklaşık 20 kilometreye düşecektir.
1831 yılında ilçe statüsüne kavuşan İnegöl, 93 köy, 1 merkez ve 5 belde belediyesinden oluşmaktadır. 1990 nüfus sayımına göre 71 bin olan ilçe nüfusunun şu anda 150 bini aştığı tahmin edilmektedir; köy ve beldeleriyle birlikte nüfusu 200 bini geçmiş bulunmaktadır; doğu ve güneydoğu illeri ağırlıkta olmak üzere tüm illerden yoğun bir göç nedeniyle, altı yılda nüfusu yüzde 100ün üzerinde artış kaydetmiştir.
Yoğun nüfus artışının tek nedeni, sanayideki yatırımların kısa sürede yapılmasıdır. Birinci Organize Sanayi Bölgesinin ihtiyaca cevap verememesi nedeniyle, İkinci Organize Sanayi Bölgesi Yenice Beldesinde kurulmaktadır. İnegöl Organize Sanayi Bölgesi alan itibariyle 3 milyon kilometrekaredir; üretimde bulunan fabrika sayısı 96dır; sermaye toplamı ise 1 katrilyon liranın üzerindedir; çalışan işçi sayısı 16 bin civarındadır; ihracat potansiyeli ise, 300 milyon doların üzerindedir. Organize sanayi bölgesi, doğalgaz kullanımına geçmiş bulunmaktadır. Atıksu arıtma tesisinin ihalesi yapılmış olup, ağustos ayı içerisinde inşaat çalışmalarına başlanacaktır; 1997 yılı maliyetiyle 1 trilyon lira civarındadır. Organize sanayi bölgesinin ihracat potansiyeli fazla olduğundan, gümrüğe ihtiyaç duyulmuştur; gümrükle ilgili bina, depo ve sair inşaatlar, idarece tamamlanmış olup, hizmete hazır hale getirilmiştir.
Ayrıca, bugün, İnegölde, üretim halinde 3 bine yakın mobilya imalathanesi bulunmaktadır. Üretilen bu mobilyaları teşhir eden ve bütün yurda ve dünyaya satan 550 civarında ticarethane mevcuttur.
Yenişehir İlçesinde bitmekte olan uluslararası havaalanıyla, İnegölün sanayi ve tarımsal potansiyeli dünyaya açılacaktır. İnegölde şu andaki potansiyel katlanarak artacak; bu durum, diğer illerden göçü daha da artıracaktır. Büyük gelişmenin getirdiği sorunların ilçe teşkilatıyla çözümünün mümkün olmayacağı görülmektedir. 1990 nüfus sayımına göre 31 ilden, bugünkü nüfusa göre 50ye yakın ilden büyük olan İnegölün, yukarıda belirtildiği gibi, 5 kasaba belediyesi, 93 köyü ve toplam 200 binin üzerinde nüfusunun yanı sıra, organize sanayi bölgeleri ve mobilya sanayiiyle ekonomideki büyük gelişmesinin getirdiği sorunların ilçe teşkilatıyla çözümünü gerçekleştirmenin mümkün olmayacağı görülmüştür.
Yüzde 98i okuma-yazma bilir durumda olan İnegölde, kültür düzeyi yüksek olup; halkın gelir durumunun iyi olması, modern konut anlayışını getirmiştir. Orman ve doğa güzelliği içinde, modern yapılı, planlı bir İnegöl oluşmuştur; gecekondu, yok denecek kadar azdır. İnegölde, halen 6 852 üyeli, 105 adet yapı kooperatifi, daha önceden belirlenen toplukonut alanlarında faaliyelerini sürdürmektedir.
İnegölün köylerinin tamamında otomatik telefon, elektrik mevcuttur. İlçe merkezinin ve 65 köyün içmesuyu sağlıklı bir şekilde sağlanmaktadır. 46 köyün yolu asfalt olup, diğerleri stabilizedir.
1996-1997 öğretim yılında, ilk ve ortaöğretimde, İnegölde, 27 188 öğrenci 103 okulda öğrenim görmüştür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Karapaşaoğlu, konuşmanızı tamamlayın efendim.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) Ayrıca, İnegölde, Uludağ Üniversitesine bağlı meslek yüksekokulunda, 8 bölümde 317 öğrenci öğrenim görmektedir ve ilk mezunlarını da vermeye başlamıştır. Halk eğitim merkezi, akşam sanat okulu, halk kütüphanesi gibi eğitime yönelik faaliyetler ülke standartlarının üzerinde hizmet vermektedir.
Yukarıdaki ilkeler ışığında bakıldığında, Bursa İli İnegöl İlçesinin il olması büyük önem taşımaktadır. İlçenin bugünkü gerek belediye yapısı gerek teçhizatı gerekse fizikî teşkilatı bir ilin ihtiyaçlarını karşılayacak niteliktedir. Sanayi kuruluşlarımızın önemli bir kısmı bu bölgemizde bulunmaktadır. Turistik kaynaklara da sahip olan İnegölün bu kaynaklarının değerlendirilmesi, il teşkilatlanması yoluyla mümkün olabilecektir.
Dünyaya sesini, mobilyasıyla, kaplıcasıyla ve ünlü köftesiyle duyuran İnegöl, 81 numaralı il olma hakkını çoktan elde etmiş bulunuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) Bitiriyorum efendim.
İl olmaya hak kazanma durumunda olan ilçelerimizi il yapmak demek, aynı zamanda, genel yönetimlerden yerel yönetimlere doğru imkân ve yetki aktarmak anlamı taşıyacaktır. Bu anlayış ve davranışa, siz değerli milletvekillerimizi davet ediyor ve İnegöl İlçemizin il olmasıyla ilgili kanun teklifimizin Parlamento gündemine doğrudan alınması talebimizi desteklemenizi saygıyla arz ediyorum.
Sayın Başkanımıza ve siz değerli milletvekillerimize saygılarımı sunuyorum efendim. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önerge sahibi olarak konuşan Bursa Milletvekili Sayın Altan Karapaşaoğluna teşekkür ediyorum.
Yalnız, konuşmada, İnegöl Organize Sanayi Bölgesinin 3 milyon kilometrekare olduğu şeklinde bir ibare geçti; metrekare olacak değil mi efendim?
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) Evet, metrekare...
BAŞKAN Tutanakta onu düzeltmiş olduk.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
VI. SEÇİMLER
A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM
1. Anayasa Komisyonunda açık bulunan üyeliklere seçim
BAŞKAN Anayasa Komisyonunda boş bulunan ve Anavatan Partisi Grubuna düşen 2 üyelik için, Çankırı Milletvekili Mete Bülgün ile Isparta Milletvekili Erkan Mumcu ve Demokratik Sol Parti Grubuna düşen bir üyelik için, Samsun Milletvekili Yalçın Gürtan aday gösterilmişlerdir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Komisyona seçilen arkadaşlarıma, çalışmalarında başarılar diliyorum.
2. Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda açık bulunan üyeliklere seçim
BAŞKAN Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda boş bulunan ve Anavatan Partisi Grubuna düşen 2 üyelik için, Adıyaman Milletvekili Mahmut Bozkurt ile Denizli Milletvekili M. Halûk Müftüler ve Doğru Yol Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için, Şırnak Milletvekili Bayar Ökten aday gösterilmişlerdir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Komisyona seçilen değerli arkadaşlarıma, çalışmalarında başarılar diliyorum.
3. Adalet; Millî Savunma; İçişleri; Dışişleri; Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor; Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Çevre; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler; Tarım, Orman ve Köyişleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme; Kamu İktisadî Teşebbüsleri komisyonlarında açık bulunan üyeliklere seçim
BAŞKAN Şimdi, diğer komisyonlarda boş bulunan ve Anavatan Partisi Grubuna düşen üyelikler için gösterilen adayları oylarınıza sunacağım.
a) Adalet Komisyonuna, Ankara Milletvekili İlhan Aküzüm, İstanbul Milletvekili Ali Talip Özdemir, Konya Milletvekili Mehmet Keçeciler ve Manisa Milletvekili Ekrem Pakdemirli aday gösterilmişlerdir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Arkadaşlarımıza, seçildikleri komisyonda başarılar diliyorum.
b) Millî Savunma Komisyonuna, Balıkesir Millekvekili İsmail Safa Giray, Bursa Milletvekili İbrahim Yazıcı ve Zonguldak Milletvekili Veysel Atasoy aday gösterilmişlerdir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Millî Savunma Komisyonuna seçilen değerli arkadaşlarıma, komisyon çalışmalarında başarılar diliyorum.
c) İçişleri Komisyonuna, Bingöl Milletvekili Mahmut Sönmez, Iğdır Milletvekili Adil Aşırım ve Ordu Milletvekili Nabi Poyraz aday gösterilmişlerdir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İçişleri Komisyonuna seçilen değerli arkadaşlarıma, çalışmalarında başarılar diliyorum.
d) Dışişleri Komisyonuna, Adana Milletvekili Mehmet Ali Bilici aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın Biliciye, komisyon çalışmalarında başarılar diliyorum.
e) Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna, Bolu Milletvekili Avni Akyol, İçel Milletvekili Halil Cin ve Rize Milletvekili Ahmet Kabil aday gösterilmişlerdir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Komisyona seçilen değerli arkadaşlarıma, çalışmalarında başarılar diliyorum.
f) Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonuna, Samsun Milletvekili İrfan Demiralp aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın Demiralpe, komisyon çalışmalarında başarılar diliyorum.
g) Çevre Komisyonuna, Çanakkale Milletvekili Hikmet Aydın, İzmir Milletvekili Suha Tanık ve Muş Milletvekili Erkan Kemaloğlu aday gösterilmişlerdir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Çevre Komisyonuna seçilen değerli arkadaşlarıma, komisyon çalışmalarında başarılar diliyorum.
h) Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna, Artvin Milletvekili Süleyman Hatinoğlu, Balıkesir Milletvekili Hüsnü Sıvalıoğlu, Hatay Milletvekili Ali Uyar ve Kars Milletvekili Yusuf Selahattin Beyribey aday gösterilmişlerdir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Komisyona seçilen arkadaşlarıma, çalışmalarında başarılar diliyorum.
ı) Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonuna, Edirne Milletvekili Evren Bulut, Kırıkkale Milletvekili Recep Mızrak ve Şanlıurfa Milletvekili Eyyüp Cenap Gülpınar aday gösterilmişlerdir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonuna seçilen değerli arkadaşlarıma, komisyon çalışmalarında başarılar diliyorum.
i) Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonuna, Ağrı Milletvekili Yaşar Eryılmaz aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın Eryılmaza, komisyon çalışmalarında başarılar diliyorum.
j) Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonuna, İstanbul Milletvekili Yusuf Pamuk aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın Pamuka, komisyon çalışmalarında başarılar diliyorum.
4. (10/25) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
4) Doğu ve Güneydoğu Anadoluda boşaltılan yerleşim birimleri nedeniyle göç eden yurttaşlarımızın sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin tespit edilmesi amacıyla kurulan (10/25) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunda boş bulunan ve Demokratik Sol Parti Grubuna düşen bir üyelik için, Manisa Milletvekili Cihan Yazar aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın Yazara, komisyon çalışmalarında başarılar diliyorum.
Sayın milletvekilleri, gündemin Sözlü Sorular kısmına geçiyoruz.
VII. SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1. Bursa Milletvekili Yahya Şimşekin, hakkında tutuklama kararı bulunan bir Emniyet görevlisinin katıldığı T.V. programının yapımcısına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/461)
BAŞKAN 1 inci sırada yer alan, Bursa Milletvekili Yahya Şimşekin, hakkında tutuklama kararı bulunan bir emniyet görevlisinin katıldığı, TV programının yapımcısına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.
Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda hazır bulunmuyor.
Sayın milletvekilleri, bu önerge üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir.
Önerge gündemden çıkarılmıştır.
Önerge sahibinin söz istemi?.. Yok.
2. Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlunun, Tekel İl dağıtım bayiliklerinin Bakkal ve Bayiler Odalarına öncelikle verilip verilmeyeceğine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/462)
BAŞKAN 2 nci sırada yer alan, Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlunun, Tekel il dağıtım bayiliklerinin Bakkal ve Bayiler Odalarına öncelikle verilip verilmeyeceğine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.
Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda hazır bulunmuyor.
Bu önerge de üç birleşim içinde cevaplandırılamamış olmaktadır; İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir.
Önerge gündemden çıkarılmıştır.
3. Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlunun, itfaiye teşkilâtlarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/463)
BAŞKAN 3 üncü sırada yer alan, Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlunun, itfaiye teşkilatlarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine geçiyoruz.
Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda bulunmamaktadır.
Bu önerge de üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir.
Önerge, gündemden çıkarılmıştır.
Sayın Grup Başkanvekilleri, önergeleri cevaplayacak bakanlardan herhangi birisi Genel Kurul salonunda hazır olmadığına göre, acaba, gündemin öbür maddesine geçmeme muvafakat verir misiniz?
ÖNDER SAV (Ankara) Hiçbir bakan yok; öbür konulara geçelim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sözlü Sorular kısmından, gündemin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmına geçiyoruz.
VIII. GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI
A) ÖNGÖRÜŞMELER
1. Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 37 arkadaşının, Türkiyenin Avrupa Birliği ile ilişkilerinin incelenerek uygulanacak yeni strateji ve politikaların tespit edilmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/21)
BAŞKAN Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 37 arkadaşının, Türkiyenin Avrupa Birliği ile ilişkilerinin incelenerek uygulanacak yeni strateji ve politikaların tespit edilmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin öngörüşmelerine başlıyoruz.
Hükümet, Genel Kurul salonunda temsil edilmiyor mu efendim?
Bu konuyu ertelemeden önce, mümkünse, sayın bakanlardan birisini Genel Kurul salonuna davet edelim; önergeyi görüşelim.
TURHAN GÜVEN (İçel) Avrupa Birliğine girmek istemiyorlar ki Sayın Başkan... Avrupa Birliğine sıcak bakmıyorlar; onun için gelmiyorlar.
BAŞKAN Sayın Bakanlar yoksa, görevlendirdikleri bir Hükümet temsilcisi de bulunabilir efendim.
TURHAN GÜVEN (İçel) O da yok Sayın Başkan.
Zaten, geçen haftaki söylemlerine uygun Sayın Başkan; yeniden gözden geçireceğiz dediklerine göre...
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz, programımıza göre bugün, 1 saat süreyle sözlü soruların cevaplandırılmasına zaman ayrılmıştı. Bu sebeple, Sayın Bakanlar, bu 1 saatlik sürede Meclis Genel Kurulunda bulunmayabiliriz diye düşünmüş olabilirler.
Sayın Hükümet geliyor.
Bu arada, biz, önerge üzerinde konuşacak sözcülerin tespitine başlayalım.
Gruplardan sözcülerini bildirmelerini rica ediyorum.
LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) Sayın Başkan, sözlü soruları görüşmeyecek miyiz?
BAŞKAN Çalışmayı biraz çabuklaştıralım diye, grupların da muvafakatlarını alarak, sözlü soruları görüşmeme kararı verdik
Sayın Bakan, Hükümet kürsüsünde yerinizi alın lütfen.
Değerli milletvekilleri, önerge daha önce okunduğu için tekrar okutmuyorum.
İçtüzüğümüze göre, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunda, sırasıyla, Hükümete, siyasî parti gruplarına ve önergedeki birinci imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer imza sahibine söz verilecektir.
Konuşma süreleri, Hükümet ve gruplar için 20şer dakika, önerge sahibi için 10 dakikadır.
Şimdi, söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum: Doğru Yol Partisi Grubu adına, Elazığ Milletvekili Sayın Cihan Paçacı; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Birgen Keleş; Refah Partisi Grubu adına, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Hasan Dikici; Anavatan Partisi Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Sümer Oral; Demokratik Sol Parti Grubu adına, Tekirdağ Milletvekili Sayın Bayram Fırat Dayanıklı söz istemiş bulunmaktadırlar.
Değerli arkadaşlarım, Hükümetin ilk sırada söz alma hakkı var.
Sayın Bakan, bu hakkı kullanacak mısınız?
ORMAN BAKANI ERSİN TARANOĞLU (Sakarya) En son kullanacağız efendim.
BAŞKAN Sayın Bakan, bu araştırma önergelerinde, Hükümet, ilk sırada söz alıyor; ama, ilgili Bakan arkadaşımız bulunamadığına göre, bu söz hakkı kullanılmayabilir.
Hükümetle ilgili cevaplandırılması gereken herhangi bir husus çıkarsa, tabiî, ayrıca değerlendiririm.
Şimdi, ilk sözü Doğru Yol Partisi Grubu adına, Elazığ Milletvekili Sayın Cihan Paçacıya veriyorum.
Buyurun Sayın Paçacı.
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
DYP GRUBU ADINA MUSTAFA CİHAN PAÇACI (Elazığ) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiyenin Avrupa Birliği ile ilişkileri konusundaki Meclis araştırması önergesiyle ilgili olarak, Doğru Yol Partisi Grubu adına, söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, 20 nci Yüzyılın son dönemlerini yaşadığımız bu yıllarda, dünyada önem kazanan kavramlardan biri de globalleşmedir. Dünyada ülkelerarası işbirliği ve bütünleşme olarak tanımlayabileceğimiz globalleşmenin bir yansıması da, bölgeler itibariyle ülkelerin çeşitli şekillerde işbirliği ve entegrasyona girmeleridir. Amerikada, Uzakdoğuda ve Avrupada ülkelerarası sıkı bağlantılar kurulması yönünde, sürekli olarak adımlar atılmaktadır. Dünyadaki bu gidişe uyum sağlayamayan ve uzak kalan ülkeler ise, önümüzdeki dönemde yalnız kalmaya mahkûm olacaklardır.
Bu yönde yapılan çalışmalar ve örgütlenmeler içinde bizi en çok ilgilendiren ise, Avrupa Birliğidir. Avrupa Birliği, hem coğrafya olarak bize yakınlığı hem cumhuriyetimizin kuruluşundan bu yana temel dışpolitika hedefinin Batıya yönelme olması ve hem de çağdaş gelişmiş dünyayı temsil etmesi nedeniyle, ülkemizin temel hedef noktalarından biri durumundadır. Bu doğrultuda, Birliğe, ilk kurulduğu yıllarda üyelik başvurusu yapılmış ve Avrupa Birliğinin de başvuruyu uygun görmesiyle, bugüne kadar belirli bir mesafe katedilmiştir.
Bu noktada, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin tarihçesine bir göz atmak ve ilişkilerimizi tarihî bir perspektif içine oturtmak suretiyle, bugün bulunduğumuz noktanın bir değerlendirmesini yapmak istiyorum: 6 Batı Avrupa ülkesinin aralarında imzaladığı Roma Antlaşmasının 1 Ocak 1958 tarihinde yürürlüğe girmesinin ardından, 1959 yılı haziran ayında Yunanistan, temmuz ayında da Türkiye, Avrupa Ekonomik Topluluğuna katılmak için müracaat etmişlerdir. Türkiye ile AET arasında görüşmeler dört yıl sürmüş ve taraflar arasında bir ortaklık kurmuş olan Ankara Antlaşması, 12 Eylül 1963 tarihinde imzalanarak, 1 Aralık 1964 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiştir.
Ankara Antlaşmasının amacı, 2 nci maddesinde açıkça ortaya konulmuştur; Antlaşmanın amacı, Türkiye ekonomisinin hızlandırılmış kalkınmasını ve Türk Halkının istihdam seviyesinin ve yaşama şartlarının yükseltilmesini sağlama ereğini tümüyle göz önünde bulundurarak, taraflar arasında ticarî, ekonomik ilişkileri aralıksız ve dengeli olarak güçlendirmeyi teşvik etmektir. Antlaşmanın giriş bölümünde açıklanan ilkelerini ise, şöyle sıralamak mümkündür:
1- Hızlandırılmış bir ekonomik kalkınma ve uyumlu bir ticaret artırılmasıyla Türkiye ekonomisi ve Topluluk üyesi devletlerin ekonomileri arasında açığı kapatmak,
2 - Türk Halkıyla AET üyesi ülke vatandaşları arasında sıkı bağlar kurmak,
3- Türkiye ekonomisinin kalkınmasına yardımcı olmak üzere, Topluluğun, belli bir sürede, Türkiyeye ekonomik yardımda bulunmasının gerekliliği,
4- Roma Antlaşmasının esinlediği ülküyü birlikte izleyerek, barış ve hürriyet güvencesini pekiştirmek.
Ankara Antlaşması, Türkiyenin Topluluğa tam üye sıfatıyla katılması yolunu açık tutmakta ve yürürlük süresine ilişkin bir hüküm taşımamaktadır. Diğer bir ifadeyle, Antlaşmanın fesih hükmü yoktur. Bu nedenle, Antlaşma, amaçları gerçekleşene kadar yürürlükte kalacaktır.
Ankara Antlaşması, Türkiye ile Topluluk arasında üç kademede tamamlanacak bir ortaklık ilişkisi kurmuştur. Bunlar, hazırlık, geçiş ve son dönemlerdir. Hazırlık ilişkilerinin geliştirilmesi bakımından Türkiyenin herhangi bir yükümlülük üstlenmesi öngörülmemiş, geçiş dönemi ve son dönem boyunca üstleneceği yükümlülükleri yerine getirebilmesi için, Topluluğun yardımıyla ekonomisini güçlendirmesi öngörülmüştür. Bu dönem içinde kullanılmak üzere Türkiyeye, Birinci Malî Protokolle, 175 milyon ECU kredi de sağlanmıştır.
Hazırlık dönemi içerisinde, Türkiyenin isteği üzerine, bir sonraki dönemin -yani, geçiş döneminin- usul ve şartlarını belirlemek üzere Toplulukla yeniden müzakerelere başlanmış ve 23 Kasım 1970te Katma Protokol imzalanmıştır. 1 Eylül 1971 tarihinde yürürlüğe giren Katma Protokol ile hazırlık dönemi sona ermiş ve geçiş dönemi fiilen başlamıştır; ancak, geçiş döneminin hukuken başlaması, Katma Protokolün 1 Ocak 1973 tarihinde yürürlüğe girmesiyle olmuştur. Bir diğer ifadeyle, gümrük indirimlerinin gerçekleştirilmesi amacına yönelik Topluluk yükümlülükleri 1971de, Türkiyenin bu alandaki yükümlülükleri ise 1973te başlamıştır. Ankara Antlaşmasının Katma Protokolde düzenlenen geçiş döneminin yirmiiki yıl sonunda tamamlanmasıyla birlikte son dönemin başlaması öngörülmüştür. Bu dönemde, tarafların ekonomik politikaları arasında eşgüdümün güçlendirilmesinin sağlanması hedeflenmektedir.
Ankara Antlaşmasının 28 inci maddesi de Antlaşmanın işleyişi, Topluluğu kuran Antlaşmadan doğan yükümlülüklerin tümünün Türkiye tarafından üstlenilebileceğini gösterdiğinde, akit taraflar, Türkiyenin Topluluğa katılma olanağını inceleyeceklerdir demek suretiyle antlaşmanın nihaî hedefini belirlemiştir.
Türkiye, 14 Nisan 1987de Avrupa Ekonomik Topluluğunu kuran Roma Antlaşmasının 237 nci maddesine istinaden, Topluluğa tam üyelik müracaatında bulunmuştur. Müracaata karşılık yapılan incelemeler sonucu komisyon tarafından hazırlanan rapor, Aralık 1989da Konseye sunulmuş ve Şubat 1990da Konsey tarafından onaylanmıştır. Böylece, Nisan 1987de başlayan ve Şubat 1990da bir aşaması sonuçlanan Türkiyenin Avrupa Topluluğuna katılma başvurusuyla, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde yepyeni bir dönem başlamıştır.
Komisyon görüşü ve işbirliği programı, Topluluğun, orta vadede Türkiyeyle olan ilişkilerini oturtmayı planladığı çerçeveyi ve Türkiyeye bakış açısını yansıtan iki önemli resmi de ortaya çıkarmıştır.
Avrupa Komisyonunun, Türkiyenin tam üyelik müracaatı konusunda vermiş olduğu görüşte, özellikle şu hususların altını çizdiği görülmektedir:
1- Topluluk, tek pazar, ekonomik ve malî birlik ile Avrupa siyasî birliği yönünde ilerlemektedir. Genişleme, bu süreç açısından zararlar doğuracağından, komisyon, olağanüstü durumlar dışında yeni katılma müzakerelerine başlanmasını yerinde bulmamaktadır.
2- Topluluk açısından Türkiyenin katılma başvurusu, Topluluğa üye bütün ülkelerden daha geniş bir alana ve daha büyük bir nüfusa sahip olmasının yanı sıra, genel gelişmişlik düzeyinin Topluluk ortalamasından büyük ölçüde düşük olması dolayısıyla, daha da önem kazanmaktadır.
3- Türkiye ekonomisinin 1980 yılından bu yana kaydettiği ihracatın artışı, altyapının iyileştirilmiş olması, modernleşme ve dünya ekonomisiyle giderek daha fazla bir bütünleşme gibi konulardaki gelişmenin altı çizilmiştir.
4- Türkiyenin olası uyum sorunlarını aşabilmesi açısından, tarım ve sanayi alanındaki yapısal farklılıklar, giderek daha belirgin hale gelen makro ekonomik dengesizlikler, sanayiin yüksek ölçüde korunması, sosyal güvenlik düzeyinin düşüklüğü gibi unsurların üstesinden gelinmesinin gerekliliği vurgulanmıştır.
Görüşte, ayrıca:
1- Kişi başına düşen millî gelirin, satın alma paritesi itibariyle, Topluluktaki ortalamanın üçte biri düzeyinde bulunması,
2- Hızlı bir nüfus artışı, işgücünün yüzde 50den fazlasının tarımda istihdam edilmesi ve sosyal güvenlik alanındaki normların yetersizliği,
3- Dış borçları istikrara kavuşturmuş ve ödemeler dengesi sorunlarını çözümlemiş olmasına rağmen yüksek enflasyonun varlığı gibi hususların, Türkiyenin Topluluğa katılması halindeki yükümlülüklerini üstlenebilmesini güçleştireceği belirtilmiştir.
Yukarıda sayılan ekonomik ve sosyal problemlerin yanı sıra, siyasal alanda 1980 yılı eylülünden itibaren, Anayasanın kabulü, serbest seçimler ve referandumlar yoluyla Topluluk normlarına benzer bir parlamenter rejimin oluşturulmasına rağmen, insan hakları, azınlıkların kimliği, tüm siyasî oluşumların ve sendikaların kamu yaşamına dahil edilmesine ilişkin kuralların henüz bütünüyle tesis edilmemiş olması gibi etkenlere de yer verilen raporda, Topluluk üyesi bir ülke -Yunanistan- ile Türkiyenin aralarındaki soruna da değinilerek Kıbrıs konusu gündeme getirilmiş ve Kıbrısın birliği, bağımsızlığı, egemenliği ve toprak bütünlüğü üzerinde durulmuştur.
Komisyon görüşünde, Türkiyeye, iki tarafın karşılıklı bağımlılık ve entegrasyonun güçlündirilmesi imkânını sağlayacak bir dizi özlü önlemler önerilmesi de tavsiye edilmiştir. Bu önlemler, kısaca, gümrük birliğinin tamamlanması, malî işbirliğinin ihyası ve yoğunlaştırılması, sınaî ve teknolojik işbirliğinin geliştirilmesi, siyasî ve kültürel bağların derinleştirilmesi konularında toplanmıştır.
Görüşte, Türkiye ile Avrupa Topluluğunun geleceklerini beraber inşa etmek üzere ortak çalışmalarının gerekliliği ve bu çerçevede, karşılıklı bağımlılık ve entegrasyon sürecinin geliştirilmesinin sağlanması hususları vurgulanırken, bunun için siyasî iradenin Ankara Antlaşmasında bulunduğu belirtilmiştir.
Değerli milletvekilleri, 1 Ocak 1996 tarihinde yürürlüğe giren gümrük birliği, Avrupa Birliğiyle ilişkilerimizde önemli bir sıçrama teşkil etmektedir. Gümrük birliği sayesinde Türkiye, ortak pazar anlamında, Avrupa Birliğinin 16 ncı üyesi olarak kabul edilebilecek bir ortağı durumuna gelmiş ve Avrupa Birliğiyle ticaretimiz büyük gelişme kaydetmiştir.
Gümrük birliği kararının ayrılmaz bir parçası olan malî işbirliğinin Yunanistanın vetosu nedeniyle yürürlüğe konulamamasına rağmen, gümrük birliğinin önemli bir sorunla karşılaşmaksızın işlemekte olması, Türkiye ekonomisinin gücünün ve dinamizminin önemli bir göstergesini oluşturmaktadır.
Tam üyelik, Avrupa Birliğiyle ilişkilerimizin nihaî hedefini oluşturmaya devam etmektedir. Bu çerçevede, Avrupa Birliği üyeliğine aday diğer ülkelerle kıyaslandığında, NATO üyesi olması, gümrük birliği yoluyla Avrupa Birliğiyle gelişmiş bir ekonomik ilişki tesis etmiş olması, tam üyelik hedeflerinin ortaklık anlaşmasında açıkça zikredilmiş bulunması ve en eski ortak konumunda bulunması nedeniyle, Türkiyenin, tam üyeliği hak eden ülkeler arasında öncelikli bir yeri bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin tarihçesi üzerinde bu kadar uzun uzadıya durmamın nedeni, bu ilişkilerin hiçbir aşamasında kültür ve din unsurunun herhangi bir şekilde öne sürülmemiş olduğunun altını çizmek içindir.
Hıristiyan demokrat bazı yetkililer tarafından ileri sürülen görüşleri ise, çağdışı olarak nitelendiriyoruz. Avrupa Birliğinin bu kabil ilkel görüşler üzerinde inşa edilmediğini hepimiz biliyoruz. Kültürel ve dinî ayırımcılığa dayanan bu dışlayıcı yaklaşım, bazı çevreler tarafından savunulmaktadır. Partimizin iktidarda olduğu dönemlerde tam üyelik hedefine yönelik olarak harcadığı yoğun çabaların Türkiyenin Avrupanın gündemine girmesi sonucunu doğurması, bu çevrelerin görüşlerini açığa vurmasını sağlamıştır; ancak, memnuniyetle müşahede ediyoruz ki, bu görüşleri, üye ülkelerin ne hükümetleri ne de kamuoyları benimsememektedir.
Bu noktadan hareketle, Avrupa Birliğini bir Hıristiyan birliği olarak nitelendirmek mümkün olmadığı gibi, sadece bunu dikkate alarak tam üyelik hedefinden vazgeçmek, ülkemiz menfaatlarına ve temel dışpolitika stratejilerine de aykırı düşmektedir.
Konuşmamın başlangıcında da belirtiğim üzere, giderek ülkelerarası bütünleşmenin hız kazandığı dünyamızda ülkemiz için en uygun seçenek olan Avrupa Birliği içerisinde yer almaktan vazgeçmemiz, düşünülmesi imkânsız bir durumdur. Jeopolitik konumumuz, hem bizim Avrupadan kopmamızı engellemekte hem de Türkiyeyi Avrupa için vazgeçilmez hale getirmektedir. Bu durumun avantajlarını Türkiyenin yasama organı olarak bizler kullanmayarak geri itersek, gelecek nesillere bunun hesabını veremeyiz.
Bunların yanı sıra, Avrupa Birliğinin, ekonomik bütünleşmeyle birlikte giderek bir savunma boyutu kazanmakta olduğu dikkate alındığında, NATOnun en güçlü ordularından birine sahip olan ve gerek tüm Avrupayı gerek Ortadoğu, Balkanlar, Kafkasya ve Orta Asyayı kapsayan coğrafyada bir istikrar ve güvenlik unsuru olan Türkiyenin katılımı olmaksızın global sorumluluk yüklenebilecek hale gelebileceğini düşünmek de mümkün değildir.
Bugün, Türkiye, NATO içinde yer alan ilk ve tek Müslüman ülkedir; Müslüman bir ülke olması nedeniyle de hiçbir zaman ayırıma tabi tutulmamış, aksine, diğer ülkelerle eşit haklara sahip olmuştur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Avrupa Birliğiyle ilişkilerimizde ülkemiz açısından olumsuzluk doğuracağı sürekli olarak gündeme getirilen bir konu da, bu oluşumun, ekonomimize ve özellikle de sanayimize olan etkileri üzerindedir. Bu çerçevede, sanayimizin, Avrupa Birliği üye ülke sanayileriyle rekabet edemeyeceği ve çökeceği sürekli gündeme getirilmektedir; ancak, bunun, gerçek olmadığını son birbuçuk yıllık dönemdeki gelişmeler göstermiş olmakla birlikte, hâlâ gündeme getirilmesinin nedenini anlamak da mümkün değildir.
Bilindiği üzere, Avrupa Birliğiyle 1996 yılında gümrük birliğini başlatmış bulunuyoruz. Gümrük birliği kapsamında -istisna ürünler dışında- sanayi mallarımız, Avrupa Birliği ürünleriyle rekabet halinde bulunmaktadır. Aradan geçen birbuçuk yılda ve en çok etkilenmemiz gereken bu dönemde, acaba, rekabet edemediğimizden dolayı kaç firma iflas etmiştir; tam tersine, firmalarımız Avrupalı rakipleriyle rekabet edebilmektedir ve pek çok sanayi ürünümüz Birlik üyesi ülkelerde de kullanılmaktadır. Gümrük Birliğinden en çok etkileneceği düşünülen küçük ve orta ölçekli işletmelerimiz bile, Partimizin hükümet olduğu dönemlerde konuya verilen önem ve sağlanan büyük destekle, bugün, sağlam bir şekilde ayakta durmaktadır.
Son günlerde, 55 inci Hükümetin gümrük birliğini yeniden müzakereye açacağı yolundaki girişimleri yanlış bulduğumuzu da belirtmek istiyorum.
Sonuç olarak, Türk sanayii, bugün, kendini kanıtlamış durumdadır; Avrupa Birliğine daha önce katılmış olan Portekiz ve Yunanistan gibi ülkelerin sanayilerinin gümrük birliği sonucunda etkilendiği kadar Türk sanayii etkilenmemiştir. Bu nedenle, hiçbirimizin, sanayimizin rekabet gücü konusunda endişesi olmamalıdır.
Bunların yanısıra, bugün, enflasyon gibi bazı ekonomik göstergelerimizin Avrupa Birliğince belirlenmiş kriterlere uymadığı bir gerçektir. Bir ülke ekonomisinin istikrarı için önemli olan bu kriterler hedef alınmalı ve uygulama sonucunda o ülke ekonomisine sağlayacağı yarar gözardı edilmemelidir. Avrupa Birliğine tam üye olmuş bir Türkiyenin bu istikrarı ve göstergeleri çok daha kolay yakalayabileceği de inkâr edilmez bir gerçektir.
Avrupa Birliği, son birkaç yıldır, nihaî sınırlarına ulaşmanın sancısını çekmektedir. 16-17 Haziranda tamamlanan Amsterdam zirvesinde, Avrupa Birliğinin yeni genişleme sürecinin başlama vuruşu yapılmıştır. Bu kez genişlemeye Avrupanın yeniden bütünleşmesi denilmektedir. Yani, soğuk savaşın böldüğü Avrupa, yeniden bir araya gelmektedir.
Türkiye, bu genişlemenin içinde yer alabilecek mi; yoksa, kaderimiz, bizi, Avrupanın gölgesinde, bu oluşumdan etkilenen ancak onu etkilemeyen, bir anlamda bağımlı ancak eşit ve egemen olmayan bir statüde mi bırakacaktır?
Doğru Yol Partisi olarak biz, son yıllardaki çalışmalarımızla, hep Türkiyenin genişlemenin içinde yer alması yönünde çaba gösterdik.
Nitekim, 1996 yılı aralık ayında katıldığımız Dublin Avrupa Birliği Zirvesi marjındaki toplantıyı takip eden dönemden itibaren, ülkemizin adaylar arasında layık olduğu yere kavuşturulması amacıyla, yoğun bir faaliyete girişilmiştir. Bu çerçevede, öncelikle, Avrupa Birliğinin önümüzdeki dönemde genişlemenin adayları arasında ülkemizin olmadığı yolundaki iddiasını dayandırdığı Türkiyenin 1987 yılında yaptığı müracaatla ilgili komisyonun 1989 yılında yayınlamış olduğu olumsuz görüşün neden güncelliğini ve geçerliliğini yitirdiği, üye ülkeler, Avrupa Birliği Komisyonu ve komuoyu nezdinde ortaya konulmuştur.
Yapılan çalışmalar ilk meyvesini, 29 Ocak 1997 tarihinde Romada, Türkiye ile İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya ve İspanya Dışişleri Bakanlarının katılımıyla gerçekleştirilen Altılı İstişare Toplantısında vermiştir. Bu toplantıda, Türkiyenin diğer adaylarla aynı kıstaslara göre, eşit şartlar altında değerlendirilmesi gerektiği hususunda görüş birliğine varılmıştır. Girişimlerimiz, Avrupa Birliğinin büyük üyelerinin kabul ettikleri söz konusu anlayışın diğer üyeleri de kapsaması hedefine yönelik olarak sürdürülmüştür. Türkiyenin adaylığının böylece Avrupa gündemine yeniden girmesi, Avrupa Birliği içerisinde çeşitli odaklardan menfî sesler yükselmesine de yol açmıştır.
Nitekim, Avrupa Hıristiyan Demokrat Partileri Birliği, 4 Mart 1997 tarihinde Brükselde yaptığı toplantının sonunda Avrupa Birliğinin bir medeniyet projesi olduğu ve bu projede Türkiyenin yerinin bulunmadığı şeklinde, kültürel ve dinî mülahazaları önplana çıkaran, menfî ifadeler kullanılmıştır. Bunun üzerine, yapılan girişimler neticesinde, bu toplantıya katılan bazı siyasî şahsiyetler, söz konusu ifadelerin ülkelerinin resmî tutumunu aksettirmediğini bildirmişler ve hükümetlerini söz konusu ifadelerden soyutlamışlardır. Bu çerçevede, üye ülkelerin hükümetleri ve kamuoyları nezdinde yapılan yoğun girişimler üzerine, Avrupalı çevrelerde Hıristiyan demokratların bu ayırımcı yaklaşımına zıt görüşler oluşmuş ve bu görüşler Avrupa Parlamentosunda da geniş yankı bulmuştur.
Avrupa Hıristiyan Demokrat Partiler Birliği toplantısından onbir gün sonra, 15-16 Mart tarihlerinde, Hollandanın Apeldoorn Şehrinde Avrupa Birliği Dışişleri Bakanları Konseyi gayriresmî toplantısı gerçekleştirilmiştir. Apeldoorn toplantısı, Avrupa Birliği Konseyi Dönem Başkanı Hollandayla yapılan yoğun istişareler sayesinde, Türkiye için olumlu sonuçlar vermiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Paçacı, konuşmanızı tamamlayın efendim.
MUSTAFA CİHAN PAÇACI (Devamla) Toplantıda Türkiyenin Avrupa kimliği teyit edilmiş, Avrupa Birliğine tam üyelik ehliyeti Avrupadaki yeni ortama uygun bir şekilde tekrar tescil edilmiş, Türkiyenin adaylığının da diğer adaylarla aynı kriter ve objektif standartlara göre değerlendirileceği karara bağlanmış ve son olarak, komisyondan Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin geliştirilmesine dönük bir çalışma hazırlaması talep edilerek, bu çalışmanın hiçbir şekilde Türkiyenin tam üyelik perspektifine alternatif teşkil etmemesi gerektiği vurgulanmıştır.
Apeldoorn toplantısını takiben, Türkiye-Avrupa Birliği Ortaklık Konseyi, gümrük birliğinin yürürlüğe girişinden sonra, ilk kez, 29 Nisan 1997 tarihinde Lüksemburgda bir araya gelmiştir. Ortaklık Konseyi hazırlıkları meyanında, Gümrük Birliğinin karşı karşıya bulunduğu teknik sorunlarla ilgili beklentilerimiz hakkında bir muhtıra hazırlanmış ve bu muhtıra esas alınarak, gerek komisyon gerekse üye ülkeler nezdinde girişimlerde bulunulmuştur. Ortaklık Konseyinde Türkiyenin tam üyelik ehliyeti bir kez daha teyit edilirken, Türkiyenin diğer adaylarla aynı objektif kıstaslara göre değerlendirileceği, Avrupa Birliği tarafından, resmen bildirilmiştir. Ortaklık Konseyi, ayrıca, ilişkilerde karşılaşılan söz konusu teknik sorunlara ilişkin bir de tavsiye kararı kabul ederek, Türkiyeye yeni avantajlar verilmesinin önünü açmıştır.
Türkiyenin adaylığının diğer adaylarla aynı objektif kıstaslara göre değerlendirilmesi ilkesinin Ortaklık Konseyinde resmen kabulünün sağlanmasını takiben, Türkiyenin Merkezî ve Doğu Avrupa ülkelerinden ileride olduğunu ortaya koymaya matuf mukayeseli çalışmalar hazırlanarak, bunlar, Avrupa Birliğinin karar organlarının bilgisine sunulmuştur.
Nihayet, bütün bu çalışmalar sonucu, 16-17 Haziran 1997 tarihlerinde Amsterdamda aktedilen Avrupa Birliği Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi Başkanlık Sonuçları belgesinin genişlemeye ilişkin bölümünün, Türkiye ile diğer adaylar arasında herhangi bir ayırıma yer vermeyecek şekilde kaleme alınmış olduğu görülmüştür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürünüzü sunun Sayın Paçacı.
Buyurun.
MUSTAFA CİHAN PAÇACI (Devamla) Sayın Başkan, 2 dakika süre verebilir misiniz efendim?
BAŞKAN Benim süre verme imkânım yok efendim; ben, sadece, hatiplere, sürenin sonuna geldiğini hatırlatıyorum. Bu süreler İçtüzükçe düzenlenmiştir.
Buyurun, konuşmanızı tamamlayın efendim.
MUSTAFA CİHAN PAÇACI (Devamla) Değerli milletvekilleri, Avrupa Birliğine tam üyelik, ülkemiz, için bir hükümet politikası değil, bir devlet politikasıdır, bir ulusal davadır. Artık, Avrupa Birliğine tam üye olalım mı, olmayalım mı tartışmalarını bir kenara bırakıp, tam üyelik yönünde yapmamız gerekenleri ortaya koymamız ve ulusal çıkarlarımıza en uygun koşulları sağlamaya çalışmamız gerekmektedir. Kurulan yeni Hükümetin temel hedefleri arasında öncelik, bu yöndeki çabaların sürdürülmesi olmalıdır.
Yüce Meclise saygılar sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN Doğru Yol Partisi Grubu adına konuşan Elazığ Milletvekili Sayın Cihan Paçacıya teşekkür ederim.
İkinci söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Birgen Keleşin.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA BİRGEN KELEŞ (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Benden önce konuşan arkadaşım, sanıyorum, son raporu görmedi; çünkü, son raporu görmüş olsaydı, Hükümetinin başarısından değil, olsa olsa, başarısızlığından söz etmesi gerektiğini görürdü.
MUSTAFA CİHAN PAÇACI (Elazığ) Vardı da, konuşma imkânım olmadı.
BİRGEN KELEŞ (Devamla) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Meclis araştırması önergesi konusunda Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum ve Yüce Meclise saygılar sunuyorum.
Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri, uzun süredir gündemde olan, ama yeterince incelemediğimiz, objektif olarak değerlendirmediğimiz ve Türkiyede yapılması gerekenler açısından da gereğini yerine getirmediğimiz bir konudur. Bu konu konuşulduğunda, genelde, geçiş dönemi koşullarını belirleyen Katma Protokolün Türkiye ve Avrupa Birliği açısından dengeli hükümler içerdiği sık sık ifade edilmektedir; ama, bu hükümler incelendiğinde, bu değerlendirmenin doğru olmadığı görülmektedir. Çünkü, gümrüklerin indirilmesi, miktar kısıtlamalarının kaldırılması ve üçüncü ülkelere karşı ortak bir tarifenin uygulanması, Türkiye açısından, mevcut sistemden büyük ölçüde ayrılmayı gerektiriyordu; oysa, Topluluk açısından böyle bir şey söz konusu değildi.
Ayrıca, Türkiye, özellikle o tarihlerde, sanayi sektörü nispeten zayıf olan bir ülkedir. Oysa, Topluluk, kendi, zayıf olan sektörünü, tarım sektörünü gümrük birliğinin dışında tutmuş ve üreticisini etkin bir şekilde koruma olanağını sonuna kadar sürdürmüştür. Türkiye ise, nispeten zayıf olduğu bir sektörde rekabet etmek zorunda kalmıştır. O bakımdan, yükümlülükler açısından dengeli olduğunu söylemek, gerçekten, fevkalade güçtür.
Üçüncü bir neden de şudur: Topluluk, Türkiye pazarlarında protokolle elde etmiş olduğu avantajların korunmasını, yine, protokolün bir maddesiyle garanti altına almıştır. Protokolün 19 uncu maddesi, Topluluğun, üçüncü ülkelere karşı olan avantajını -bir başka deyişle, avantaj marjını- Türkiyenin sonuna kadar koruyacağını öngörmüştür. Benzer bir hüküm Türkiye için olmadığından, Türkiyeye Topluluk tarafından tanınmış olan tavizler, bir süre sonra taviz olma niteliğini yitirmiştir; çünkü, Topluluk, aynı tavizleri, gelişmekte olan ülkelere, Akdeniz ülkelerine ve pek çok diğer ülkeye tanımıştır.
Tarafların yükümlülükleri arasındaki bu dengesizliği gidermek için serbest dolaşım hükmü getirilmiş; ama, 1976-1986 yılları arasında serbest dolaşımın gerçekleştirilmesi öngörüldüğü halde, bu, yaşama geçirilmemiştir. Yine, dengesizliği biraz hafifletmek için malî protokoller oluşturulmuş; ama, 1980den sonra malî protokoller de uygulanmamıştır.
Gümrük birliğinin tamamlanması aşamasında Türkiye ile Avrupa Birliği arasında imzalanmış olan anlaşmanın da dengeli hükümler içerdiğini söylemek, ne yazık ki, mümkün değildir. Örneğin, Türkiye, Topluluğun bütün mevzuatını -tüzüklerini, yönetmeliğini, hepsini- uygulama yükümlülüğü altındadır; Topluluk ise, yaşamına devam edecektir, ek bir yükümlülük üstlenmiş değildir.
Yardımlar konusunda farklılıklar vardır. Almanyanın, Doğu Almanyaya yapacağı yardımlar herhangi bir kısıtlamaya tabi değilken ve Gümrük Birliğinin koşullarına uygun sayılırken, Türkiyenin gelişmekte olan yörelerine yapacağı yardımlar, beş yıl süreyle ve Gümrük Birliğinin işleyişini olumsuz yönde etkilememe koşuluyla sınırlandırılmıştır.
Türkiyenin, ayrıca, ortak gümrük tarifesini uygulama yanında, ortak tarım politikasına uyma yükümlülüğü de vardır ve tarım ürünleri dışalımını da serbestleştirecektir. Bu da, yine, Topluluğun yaşamının devamı, Türkiyede ise, büyük değişikliklerin sağlanması demektir.
Türkiye, mevcut mevzuatı kabul ettiği gibi, geleceğe dönük fevkalade önemli bir yükümlülük altına da girmiştir. Sadece bugünkü mevzuatı değil, Topluluğun ileride kabul edeceği mevzuatı da -Gümrük Birliğiyle ilgili olmak koşuluyla- kabul etme, benimseme ve ona uyum sağlama yükümlülüğünü üstlenmiştir. Gerçi, böyle bir durumda, anlaşmazlık söz konusu olduğunda, bir hakem kurulu oluşturulacaktır; ama, bu kurul, çoğunlukla karar alacaktır ve Türkiyeye, mevzuat oluşturulurken haber verme yükümlülüğünün de gerçekleşmeme olasılığı çok fazladır.
Bu nedenlerle, keşke, Türkiye, geçiş dönemini çok daha anlamlı bir şekilde kullanmış, ekonomik ve sosyal sorunlarını çözmüş, ekonomik yapısını Avrupa ülkelerinin ekonomik yapısına yaklaştırmış olsaydı diyorum; çünkü, uygulanan politikalar ve gelecekte benimsenecek olan politikalar, sanayileşmiş ülkeler tarafından oluşturulan, bu ülkelerin yararına çalışacak olan politikalardır. Türkiyenin politikaları da, bu bakımdan, fevkalade yetersiz kalmıştır. O nedenledir ki, 1980 sonrasında uygulanan politikalar, Türkiye -Avrupa Birliği ilişkileri söz konusu olduğunda, ciddî olarak ele alınmalıdır. Üretimi, yatırımı dışlayan, sanayileşmeyi gündem dışına çıkaran bu politikaların, Türkiye- Avrupa Birliği ilişkileri açısından talihsiz bir gelişme olduğunu kabul etmek zorundayız.
Dünyanın üçüncü sanayi devrimini yaşadığı ve teknolojik devrimlerin birbirini izlediği bir dönemde -yani, 1980 sonrasında ve 1990lı yılların başlarında- Türkiye, ne yazık ki, sanayileşmeyi bir hedef olmaktan çıkarmıştır ve ters yönde bir adım atmıştır. Oysa, ister Gümrük Birliğiyle yetinelim ister tam üyelik hedefini gerçekleştirelim, önemli olan, malların belli standartta ve maliyette üretilebilmesidir; çünkü, ancak bu şekilde, dünyanın en gelişmiş ülkeleriyle rekabet etme olanağı mümkün olacaktır.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede dışpolitika, sık sık içpolitika malzemesi olarak kullanılmaktadır. 54 üncü Hükümet döneminde bunun son örneklerinden birini izlemiş bulunuyoruz. Eşit kriter-eşit muamele ilkesinin çok önemli olduğu, bunun Türkiye tarafından önerildiği, Topluluk tarafından da kabul edildiği, o dönemin Dışişleri Bakanı tarafından sık sık ifade edilmiştir. Oysa, Türkiye, otuzbeş yıldır ortak üye olan bir ülkedir; büyük bir özveriyle ortak üyeliğin koşullarını yerine getirmiştir. Son dakikada ortaya çıkan adaylara nazaran, bir ayrıcalığı, avantaj marjı, özelliği olması gerekirdi. 1973ten beri, hem Topluluğa hem de üçüncü ülkelere karşı gümrüklerini indirmiş, miktar kısıtlamalarını kaldırmıştır; ama, bunu yaparken, biraz önce bahsettiğim madde nedeniyle, sürekli olarak, Avrupanın ayrıcalığını, avantaj marjını korumuştur. Tam üyelik söz konusu olduğunda, Topluluğun da, otuzbeş yıldır ortak üye olan Türkiyenin ayrıcalığını, avantaj marjını koruması beklenirdi; ama, bu gerçekleşmemiştir.
Sayın milletvekilleri, Türkiye, bütün özveriyi göstermiş ve gümrük birliğinin tamamlanması için gerekli yükü tek başına taşımıştır; gümrük birliğini tamamlamıştır ve dışticaret kanalıyla da Topluluğa ciddî katkı yapmaktadır. 1996 yılında Türkiyenin dışsatımı içerisinde Topluluğun payı yüzde 49,8dir, dışalımı içindeki payı ise yüzde 52,6dır ve bir yıl içerisinde bu oranlar önemli değişiklik göstermiştir; çünkü, Topluluğun dışsatım içerisindeki payı yüzde 512den yüzde 49lara inmiş, dışalım içerisindeki payı da yüzde 47,2lerden yüzde 52,6lara yükselmiştir. Türkiyenin dışsatımı yüzde 3,5 oranında artarken, Topluluktan yaptığı dışalım, bir yılda yüzde 32,5 oranında artmıştır. Bu, çok dehşet verici bir artıştır ve eğer başka bir ülkede söz konusu olsaydı derhal önlem alınırdı. Türkiyede ise, önlem alınmadığı gibi, geçen iktidar döneminde, gerek bürokratlar gerek politikacılar, dışalımdaki bu hızlı artıştan ürkmemek gerektiğini, çünkü, yatırımlarda artış olduğunu ve bunun da iyi bir şey olduğunu söylemişlerdir; ama, hemen, sabit fiyatlarla yatırım artışına baktığımızda, hiçbir zaman, dışalımdaki bu artışı haklı çıkaracak bir oranda artış olmadığını görmekteyiz; yatırımlardaki artış yüzde 11 iken, Avrupadan yapılan yatırım malı ithalatındaki artış yüzde 71dir. Bu demektir ki, yurt içinde yapılmakta olan makineler ve yatırım malları ithal mallarla ikame edilmektedir. Bunun da sanayileşme açısından ne derece yararlı olduğunu takdirlerinize sunuyorum.
Bazı çevreler tarafından Türkiye, din, kültür ve medeniyet nedeniyle tam üye olamaz savı ifade edilmiştir; ama, bunun, Türkiyeyi dışlamak için bu çağda kullanılması mümkün değildir; çünkü, bu konularda objektif bir kriter oluşturulamaz.
Kıbrıs konusu da Türkiyeyi dışlamak için kullanılamaz, kullanılmamalıdır; çünkü, Türkiyenin, Yunanistanın tam üyeliği sırasında olumlu davranmasına karşılık -oy hakkı yoktu; ama, bütün toplantılarda olumlu davrandı- Topluluğun, Türk-Yunan ilişkilerinin, kendisinin Türkiyeyle olan ilişkilerini etkilemeyeceği yönünde verdiği sözü bir kenara bıraksak bile, Türkiyenin Kıbrısla ilgili tezi, uygulamaları, tamamıyla uluslararası antlaşmalara uygundur. Dolayısıyla, şimdi Topluluk karar vermek durumundadır; hukuk devletinden yana mıdır değil midir, hukukun üstünlüğüne inanmakta mıdır inanmamakta mıdır? Eğer, Türkiyeye sık sık söylediği gibi ve önerdiği gibi, hukuk devletinin erdemine inanıyorsa, o zaman, hukuk devletinin gerektirdiği davranış biçimleri, sadece yurtiçine inhisar etmemektedir, uluslararası ilişkilerde de hukuk devleti olmanın gerektirdiği davranış biçimi vardır; bu, uluslararası antlaşmalara saygı göstermektir ve taraf olunan uluslararası antlaşmalarda yükümlülüğün eksiksiz yerine getirilmesidir.
Bu konuda Topluluğun çifte standart uyguladığını söyleyebiliriz; çünkü, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin ayrı bir devlet olmasını tanımayan, kabul etmeyen ve buna itiraz ederken, Kıbrısla ilgili Zürih ve Londra Antlaşmalarına atıfta bulunan Topluluk, Kıbrısla ilgili tam üyelik söz konusu olduğunda, bu antlaşmaların varlığını tümüyle unutmuş gibidir, gözardı etmektedir, gündeme bile getirmemektedir. Oysa, söz konusu antlaşmalarda, Kıbrısın bir topluluğa bir bütün olarak üye olabilmesi için, mutlaka Türk tarafının onayının gerektiği yazılıdır. Yine söz konusu antlaşmalar eğer Türkiye Yunanistanla birlikte bir topluluğa üye değilse, Kıbrıs da o topluluğa üye olamaz demektedir.
Değerli arkadaşlarım, tam üyelik Türkiye açısından önem taşımaktadır; çünkü, gümrük birliğini büyük özveriyle yürüten ve tamamlayan Türkiye, tam üyeliğin getirdiği bütün olanaklardan mahrum olmuştur. Oysa, bütün diğer ülkeler, gümrük birliği koşullarını, tam üye olduktan sonra tamamlamışlardır, yerine getirmişlerdir ve bu koşulları, tam üyeliğin getirdiği olanaklar olmadan sürdürmek de fevkalade güçtür. Oysa, Türkiye, tam üyelik olanaklarından mahrum kaldığı gibi, ortaklık ilişkisinin getirdiği olanakları da tam olarak kullanmadan gümrük birliğini tamamlamış olan bir ülkedir.
İkincisi, ortak tarım politikası fevkalade pahalı bir politikadır ve bu politikanın sürdürülmesi, yine bazı fonlardan, kaynaklardan yararlanmasını gerektirir; tam üye olmayan bir Türkiye, bu fonlardan, kaynaklardan yararlanmayacak demektir.
Biraz önce bahsetmiş olduğum mevzuatın uygulanması, yönetmeliklerin, tüzüklerin uygulanması, yine pahalı ve ekkaynak gerektiren yöntemlerdir; ama, asıl önemlisi, geleceğe dönük olarak yapmış olduğumuz taahhüttür. Eğer Türkiye tam üye olmazsa, o zaman oluşumuna katkıda bulunmadığı politikaları uygulamak zorunda kalacaktır; hem kaynaklardan yararlanmayacak hem de Parlamentoda olmadığı için, Konseyde, Komisyonda temsil edilmediği için, oluşumuna hiçbir şekilde katkıda bulunmadığı politikaları uygulamak durumunda kalacaktır; bu, büyük sakıncalar içermektedir ve o nedenle, tam üyeliğin sağlanması, Türkiye açısından yaşamsal önemdedir.
Şimdi geldiğimiz noktada, Hükümetlerarası Konferans tamamlanmış ve Komisyon bir rapor hazırlamıştır; bu raporda, başvuru yapmış olan ülkelerle ilgili görüşlerini, katılma öncesindeki strateji konusundaki değerlendirmelerini ve 2000li yıllardan sonraki malî durumu incelemiş ve bazı önerilerde bulunmuştur. Komisyonun hazırladığı raporda, Kıbrıs dışında biliyorsunuz, Kıbrısın Hükümetlerarası Konferansın bitiminden altı ay sonra müzakerelere başlayabileceği daha önce Topluluk tarafından kararlaştırılmıştı ve ona ilave olarak, Slavonyanın, Estonyanın, Çek Cumhuriyetinin, Macaristanın ve Polonyanın tam üyelik müzakerelerinin başlayabileceği belirtilmiştir; Slovakyanın, Litvanyanın, Letonyanın, Romanyanın ve Bulgaristanın da, bir süre sonra tam üyelik müzakerelerine başlayabileceği ifade edilmiştir. Türkiye ise, bu 11 üyeden ayrı bir şekilde ele alınmıştır ve bugün Avrupa Parlamentosunda müzakerelerin bazı ülkelerle bu şekilde mi başlaması, diğerleriyle daha sonra mı başlaması, yoksa hepsiyle birden mi başlaması, bazı milletvekilleri tarafından tartışılıyor; ama, Avrupa Parlamentosunda o müzakereleri izlemiş bir arkadaşınız olarak şunu söyleyebilirim ki, bu iki halde de Türkiyeyle müzakerelere başlanmasını Komisyon önermediği gibi, hiçbir Parlamenter de önermiyor, 11 adaydan farklı bir konumda görüyorlar.
Türkiyeyle ilgili bir bölümde, 1964 yılındaki ortaklık antlaşmasına, 1987 yılında yaptığımız tam üyelik başvurusuna Topluluk tarafından verilmiş olan yanıta ve Nisan 1997 yılında yapılan Ortaklık Konseyine atıfta bulunulmaktadır; Türkiyenin tam üyeliğe ehil olduğu, gümrük birliğini büyük bir dinamizmle yürüttüğü belirtilmekte, ama, makro istikrarsızlıklar nedeniyle, insan hakları ve demokratikleşme eksiklikleri nedeniyle güneydoğu sorunu ve Kıbrıs nedeniyle Türkiyenin tam üyeliğinin düşünülemeyeceği ifade edilmektedir. Bu, Türkiyeye karşı yapılmış büyük bir haksızlıktır. Türkiye, ekonomik ve sosyal kriterler ve demokrasi geleneği açısından, aday olan ülkelerin hiçbirinden geri değildir, tam tersine, pek çok noktada daha ileri bir konumdadır.
İnsan hakları ve demokratikleşme konusunda eksikliklerimiz olduğu bir gerçektir ve bunların da bir an önce telafi edilmesi gerekir. Ama, değerli arkadaşlarım, Türkiyede toplum bu konularda duyarlıdır ve insan hakları ve demokratikleşme konusundaki eksiklikleri telafi etmek için Türkiye çaba göstermektedir ve bunu hızlandırma yönünde çeşitli kesimler büyük gayret içindedirler.
Kıbrıs konusunda Türkiyenin savundukları, sadece uluslararası antlaşmaların koşulları ve uluslararası antlaşmaların getirdiği olanakların kullanılmasıdır.
Türkiyenin diğer bütün aday ülkelere nazaran üstün durumu da, gümrük birliğini tamamlamış olması, ekonomisindeki dinamizmi ve kapasitesini böylece sergilemiş olmasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı.)
BAŞKAN Konuşmanızı tamamlayın efendim.
BİRGEN KELEŞ (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Komisyonun hazırladığı ek bir notta, bazı işbirliği alanları vardır; fakat, hiçbir kıymeti yoktur; çünkü, bu işbirliği alanları, daha önce de, hem 1989 belgesinde hem de gümrük birliğinin tamamlanmasıyla imzalanan belgede yer almaktadır; ama, Türkiyenin bütün ısrarına rağmen gerçekleştirilmemiştir.
Değerli arkadaşlarım, kısa bir süre önce burada bir genel görüşme önergesi vardı; tartışılmaması yazık olmuştur diye düşünüyorum; çünkü, buradaki sorunlar ve onların önerileri tartışılmalıydı.
Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin bugün içerisinde bulunduğu durum, kuşkusuz, hiçbir hükümete doğrudan atfedilemez; ama, geçen hükümet döneminde, taraflardan biri, Toplulukla ilgili üst düzey yetkililere verdiği sözleri tutmazken, diğer taraf da, her vesileyle, buna karşı olduğunu, Türkiye-AT ilişkilerinin gelişmesine karşı olduğunu açıkça söylemiştir. Asya ve Afrika seyahatleri yapan bir Başbakanın da, Avrupa ülkelerinden hiçbirine uğramadığı düşünülürse, çok olumlu katkıda bulunmadığı söylenebilir.
Bu Meclis araştırması, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri konusundaki sorunların saptanmasına ve çözüm önerilerine katkıda bulunabileceği gibi, Komisyon raporunun değerlendirmesine ve bu raporun varlığı karşısında neler yapılabileceğinin araştırılmasına da katkıda bulunacaktır diye düşünüyoruz. O bakımdan da, araştırma önergesine, Cumhuriyet Halk Partisi olarak olumlu oy veriyoruz.
Bu durumu bilgilerinize sunuyor ve saygılarımı iletiyorum. (CHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan İzmir Milletvekili Sayın Birgen Keleşe teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, şimdi, gruplar adına üçüncü sırada, Refah Partisi Grubu adına Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Hasan Dikici konuşacaktır.
Buyurun Sayın Dikici. (RP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
RP GRUBU ADINA HASAN DİKİCİ (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 12.2.1996 tarihinde verdiğim Meclis araştırması önergemiz bugün görüşülmektedir. Bu vesileyle, Grubum ve şahsım adına Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Avrupanın 6 ülkesi (Almanya, Belçika, Fransa, İtalya, Lüksemburg, Hollanda) bir araya gelerek, tarihi Roma Antlaşmasını 25 Mart 1957de imzaladılar. 1 Ocak 1958de yürürlüğe giren Roma Antlaşması, 10 Şubat 1953te Avrupa Kömür Çelik Topluluğunu oluşturan ülkeleri bir araya getirmiş oluyordu. Topluluğun açıklanan ve görülen amacı, bir ortak pazar kurmaktı; üye devletleri birbirine yaklaştırmak, Topluluğun bütünü içinde iktisadî etkinlikleri uyumlu bir biçimde geliştirmek, sürekli ve dengeli bir büyüme sağlamak, istikrarı artırmak, yaşama düzeyini hızla yükseltmek, üye devletler arasında daha sıkı ilişkiler kurmak diye özetleniyordu.
Avrupa Birliğinin gerçek amacıysa, Avrupa Birleşik Devletleri hedefine doğru adım adım ilerleyen ve temelinde Hıristiyan Batı kültürünün bulunduğu, oldukça iddialı ve bu iddiasını da her gün biraz daha gerçekleştiren siyasî bir birliktir; bir Avrupa devletinin teşekkülü yolunda çalışmalardır. Ortak Pazar, bir Hıristiyan ideolojisine göre kurulmuş Katolik Avrupa Birliğidir.
Topluluğun temelleri; üye devletler arasında gümrük tarifelerinin ve kontenjanlarının kaldırılması, üye olmayan devletlere karşı ortak tarife uygulanması yoluyla malların serbest dolaşımı, ortak bir tarım politikası izlenmesi, kişilerin serbest dolaşımı, işçilere uygulanan ve ulus esaslarına dayanan ayırımcı işlemlerin kaldırılması, yerleşme özgürlüğü, hizmetlerin serbest dolaşımı, ortak bir ulaşım politikasının tespiti...
1973 yılında, İngiltere, İrlanda, Danimarkanın katılmasıyla büyüyen Topluluğa, 1981 yılında Yunanistan, 1986 yılında İspanya ve Portekizin de katılmasıyla, Avrupa Ekonomik Topluluğu 12 üyeli bir kuruluş oluyordu.
Peki, Türkiye; Türkiye, üye olmak için 1959 yılında Ortak Pazara başvurmuştur; dört yıl süren görüşmelerden sonra, Türkiyeyle Topluluk arasında, 12 Eylül 1963te Ankara Antlaşması imzalandı. Türkiye, bu Antlaşmayla, Topluluğa tam üye olarak değil, ortak üye olarak katılıyordu. Ortak üyeliğin üç aşaması vardı:
1- Hazırlık dönemi,
2- Geçiş dönemi,
3- Son dönem.
Buna göre, geçiş döneminin tamamlanacağı Katma Protokolün yürürlüğe girişinin 22 nci yılından itibaren -yani 1995- son dönem başlıyordu.
Topluluğun temellerine baktığımız zaman, bu temellerden hiçbirisinin gerçekleşmediğini görmekteyiz. Bazılarına göre, Roma Antlaşması, bir anlamda, büyüyen pastadan herkesin daha fazla pay almasını amaçlar. Oysa, Türkiyenin, bırakın büyüyen pastadan daha fazla pay almasını, elimizdeki kuru ekmeğimizi bile zaman zaman kaybetmişizdir.
Sanayicilerimizin görevi, belli üretim girdilerini bir araya getirerek, müteşebbis gücüyle idareyi en iyi şekilde birleştirerek, en ucuz, en kaliteli ürünü yapmaktır. Bunların birincisi elbette hammaddedir. Ülkemizin deniz ve kara ulaşım ağının yeterli ve iyi olduğunu hiç kimse söyleyemez. Öyleyse, Türkiyenin, hammadde konusunda hiçbir avantajı olmadığı gibi dezavantajları da vardır; özellikle, yarış yapacağımız ülkelere göre daha iyi olduğunu söylememiz hiç de mümkün değildir.
Ya para maliyetimiz; para maliyetimizi biz de çok iyi bilmekteyiz, Avrupa Birliği de, bütün dünya da çok iyi bilmektedir. Çok geri ülkeler dışında en yüksek faizi Türkiye ödemektedir. Öyleyse, para maliyeti yönünden de Avrupa Birliğiyle rekabet etmemiz söz konusu olamaz.
Peki, enerji sorunu; Avrupa Birliği içerisinde en pahalı enerjiyi biz tüketmekteyiz. Yapılan zamlarla ve kur ayarlamalarıyla, Birliğe dahil ülkeler içerisinde ya birinciyiz veya ikinci durumdayız. Öyleyse, enerji bakımından da yarışmamız söz konusu değildir.
İşgücü maliyeti ne durumda; işgücü maliyetimiz de Avrupa Birliği ülkelerinin bazılarıyla eşitlenmiş durumdadır. İşçi ücretleri bakımından bizim avantajımız da yoktur.
Peki, teknolojik altyapımız nasıldır; hammaddede, para maliyetinde, enerjide, insangücünde dezavantajlı durumda olabiliriz; ancak teknolojik altyapımız çok iyidir, Avrupa Birliği üyelerine fark atarız diyebiliyor muyuz; kesinlikle hayır. Teknolojik altyapı bakımından da Birlik ülkeleriyle yarışmamız kesinlikle söz konusu değlidir.
Makro ekonomik dengeler düzelmeden,Türkiyenin, Avrupa Birliğine ve gümrük birliğine girmesi ve girdiği zaman da bu yükün altından kalkması, kesinlikle mümkün değildir.
İstikrarsız ekonomik ve siyasî ortam... Türk sanayicisi, Avrupa Birliğine göre istikrarsız ekonomik bir ortamda üretim yapmaktadır. Döviz dengesi dahil olmak üzere, istikrarsız ekonomik ortam ile Türkiyedeki siyasî istikrarsızlık, hayatî önemi haiz yatırımları bile kaçırmaktadır; bu da başka bir dezavantajımızdır.
Soğuk savaşla birlikte, Avrupa, sürekli olarak Türkiyeyi dışlamaya devam etmektedir. Ülkemiz, ekonomik ve siyasî manada gelişmiş olmasına rağmen, Doğu ve Orta Avrupa ülkelerinin çok gerisinde kalmıştır. Avrupa Birliği, ülkemizin üyeliğine soğuk bakarken, Doğu ve Orta Avrupa ülkelerinin üyeliğine ise sıcak bakmaktadır; bu ülkeleri aday üye olarak toplantılara davet etmektedir. Bunun altında yatan gerçek -ben burada arkadaşlarımdan farklı düşünüyorum- din ve kültür etkenidir.
Avrupa Birliği, bugüne kadar, yardım sözlerini yerine getirmemiştir. Türkiyenin tam üyeliği konusundaki belirsizlik hâlâ devam etmektedir. Bu belirsizliğin altında yatan gerçek, yine, kültür farklılığıdır. Avrupa Birliğinin MEDA-Akdeniz Programlarından, Türkiye hariç, birçok Avrupa Birliği dışı ülkeler faydalanmaktadır. Avrupa Parlamentosu, ülkemize MEDA kredilerinin bir bölümünü dondurmuş bulunmaktadır. Bunun sebebi olarak da, Türkiyedeki insan hakları veya demokratikleşme gibi siyasî şartlar ileri sürülürken, diğer ülkelere MEDA için bu tip siyasî şartlara hiç bakılmamaktadır; bu da çifte bir standarttır. Gaye, insan hakları, demokratikleşme olmayıp, daha çok taviz koparmaktır. Türkiye, âdeta, Yunanistanın eline bırakılmıştır.
Gümrük birliği de, Türkiye ile Avrupa Birliği arasında tarım ürünleri ticaretinin artırılmasını istemektedir; ancak, Yunanistanın engel olması sonucu bu anlaşmalar maalesef bir türlü imzalanamıyor. Avrupa Birliğine girme pahasına bir Yunanistanın başını beklemek, ülkemiz adına büyük bir ayıp ve kayıptır.
Avrupada TIRlarımızın çalışması hususundaki kota problemleri, geçici sözleşmelerle çözülmektedir. Avrupa Birliği, bugüne kadar Türkiyeyi, ortak transit, ulaşım ve taşımacılık sistemine bile dahil etmemiştir.
Avrupa Birliğinin gümrük birliğiyle kabul edilen belgelere göre, ülkemiz ile Avrupa Birliği arasında her alanda kurumsal işbirliğinin artırılması öngörülmektedir; belgelerde yer alan, uzlaşılan bu toplantılara bugüne kadar başlanılmamıştır bile. Avrupa Birliği, Doğu ve Orta Avrupa ülkeleriyle uyum toplantıları için özel programları başlatalı çok olmuştur. Bu programlar, ulaşım, turizm, sağlık, tüketicinin korunması gibi konuları içermektedir. Ülkemiz, diğer konularda olduğu gibi, bu programlar konusunda da bugüne kadar dışlanmaya devam edilmektedir.
Bütün bunların altında yatan gerçek, inanç ve kültür farkıdır dedim; Avrupa Birliği yetkilileri, bunu da çok açık ve net olarak ortaya koymaktadır. Buna rağmen Avrupa Birliği kapısında beklemenin bir manası yoktur. Milletimiz menfaatının nerede olduğunu bilmektedir. Buna göre de politikalarımızı yeniden tespit etmeliyiz.
Diğer yandan, Güney Kıbrıs Rum yönetiminin, Avrupa Birliğine üyelik girişiminin nedeni elbette ekonomik değildir. Çeşitli organizasyonlardan ve devletlerden dünya kadar yardım alan ve kişi başına düşen millî geliri yüksek olan Rum kesiminin, ekonomisini geliştirmek için Avrupa Birliğine üye olmaya ihtiyacının olmadığını, bütün dünya gibi, biz de çok iyi bilmekteyiz, Rumlar da bilmektedir. Buradaki amaç, tamamen siyasîdir; hedef, dolaylı yoldan Enosistir; bunu da, Avrupa Birliğiyle yapmak istemektedirler, Türkiyeyi güneyden kuşatmak istemektedirler. Türkiyenin ve Kıbrıs Türk Halkının, böylesine bir kuşatma planının Avrupa Birliği kılıfı altında gerçekleşmesine onay vermesi beklenemez. Avrupa Birliğinin bu tutumu devam ettiği sürece, görüşmeler, Birleşmiş Milletler zemininden, Yunanistanın etkili olduğu Avrupa Birliği zeminine kayacak ve Kıbrıs Türkleri, haklı oldukları ulusal Kıbrıs davasını kaybedecektir. Avrupa Birliğinin tek yanlı ve haksız aldığı kararlar, bunun en açık ve net delilidir.
Bütün bunları, Türkiyenin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin, Avrupa Birliğine girmesi için söylemiyorum; tam tersine, Türkiyenin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin, Avrupa Birliğine girmemesi için söylüyorum. Rum yönetimi, tek yanlı ve gayri yasal, Avrupa Birliğine alınırsa, Kıbrıs Türk Halkı da seçeneksiz değildir elbet.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclisinin 29 Ağustos 1994 tarihinde aldığı karar uyarınca, Türkiye ile ekonomik, güvenlik ve dışişleri konularında yeni ikili anlaşmalar gündeme gelecektir. Türkiye ile tam ekonomik entegrasyona gidilmesi ekonomik sıkıntılarımızı halledeceği gibi, otuzdört yıldır süren insanlık dışı ambargolar da kırılarak, Türkiye üzerinden dünyaya açılmamız mümkün olacaktır diye, bir karar alınmıştır. Böylece, iki ayrı Kıbrıs tescil edilmiş olacaktır: Avrupa Birliğine üye Güney Kıbrıs Rum Devleti, Türkiye ile entegrasyona girmiş olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti. Tercih, Avrupa Birliğinin ve Rumlarındır.
Almanyadaki Türk-İslam düşmanlığı son aylarda patlama göstermiştir; bunun için, serbest dolaşım hiçbir zaman gerçekleşmeyecektir.
Endüstrimiz ciddî bir rekabetle karşı karşıya kalacaktır. Finansman, pahalı girdi, teknoloji eksikliği, kalitesiz üretim, kalifiye eleman gibi problemler maliyeti artıracaktır; bunların sonucunda endüstrimiz, çok ciddî bir rekabetle karşı karşıya kalacaktır. Topluluğun tam üyelik kapılarını sürekli çaldık, bugüne kadar sağladığı, toplam, yaklaşık, 750 milyon dolarlık malî yardım ile, hukuken daha ileri düzeyde ilişkilerimizin bulunduğu Mısır, Yugoslavya ve İsrailin daha gerisindeyiz.
Bir grup sözcümüzün açıkladığı gibi, eğer, araştırma önergemiz kabul edilir ve bu araştırma enine boyuna yapıldığı zaman göreceğiz ki, Avrupa Topluluğu Türkiyeye bir şey getirmeyecektir.
Bu vesileyle Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Refah Partisi Grubu adına konuşan Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Hasan Dikiciye teşekkür ediyorum.
Şimdi söz sırası, Anavatan Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Sümer Oralda. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 20 dakikadır Sayın Oral; buyurun.
ANAP GRUBU ADINA SÜMER ORAL (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyenin Avrupa Birliği ile ilişkilerinin her yönüyle incelenerek, stratejilerinin ve politikalarının tespiti amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Hasan Dikici ve 37 arkadaşının vermiş bulunduğu önerge üzerinde Grubumun görüşlerini sunmak için huzurunuzdayım; bu vesileyle, Sayın Başkan sizi ve kıymetli milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Sayın Hasan Dikici ve 37 arkadaşının vermiş bulunduğu araştırma önergesinde ortaya konulan unsurlar dikkate alındığında, değerli milletvekillerinin, küreselleşen dünyadaki üç entegrasyondan en büyüğü olan Avrupa Birliğine karşı temel yaklaşımları ve değerlendirmelerini, ileri sürdükleri görüşleri, tepe noktaları itibariyle şöyle özetlemek mümkündür.
Arkadaşlarımız önergelerinde diyorlarki:
1. Avrupa Birliği, Hıristiyan ideolojisine göre kurulmuş bir katolik Avrupa birliğidir.
Türkiye, Müslüman bir ülkedir. Buraya girilmesi demek, siyasî, sosyal ve kültürel değerlerimizin bir kenara itilerek, milletimizin maddeten ve manen yok olması demektir.
2. Türkiyenin Avrupa Birliğine girmesi halinde, hükümranlık hakkımız katolik Avrupa birliğine teslim edilecektir.
3. Türkler, Avrupa Birliğinde, Avrupanın zencisi muamelesine muhatap olacaklardır.
Bunların dışında, ayrıca, sanayimizin rekabet gücü, finansman modelleri ve malî yardım mekanizmalarına hafif biçimde değinilmişse de, bu konular, önergede, esasen ayrıntıdan öteye geçmemektedir. Önergenin can alıcı temel boyutu, esprisi, gerçekte yukarıda üç noktada belirlenen görüşler ve konulardır.
Değerli milletvekilleri, Türk kültürü, geleneği ve değer hükümlerinin bütünleşmeyle eriyeceği görüşü, sadece gerçekçi değil, aynı zamanda fevkalade yanlıştır. Bunlar, zaman zaman dile getiriliyor. Türk halkının kültürü ve değer hükümleri o kadar güçlü, köklü ve sağlam bir yapıya sahiptir ki, onların kaybolması, erimesi mümkün değildir; bu, herşeyden önce, Türk Milletine reva görülen çok büyük bir haksızlıktır. Hükümranlık hakkının kaybolacağı iddiası ise, yeni bir yüzyıla girerken, bütünleşme döneminde dünya gerçekleriyle bağdaşmayan, sağlıklı olmayan bir yaklaşımdır. Türk Milleti, 38 yıldır bu hedefin arkasında koşmuştur; söyledikleriniz gerçek olsa idi, Türk halkı, o hedefin peşinde bu kadar uzun süre koşmazdı.
Refah Partisi, bir yıl süreyle hükümetin büyük ortağı oldu; ne ölçüde gönülden idi onu bilemem; ama, Avrupa Birliği ile ilişkileri hükümet olarak sürdürdü; bu görüşler, acaba, o zaman ne oldu?!
Bu tespitlerden de açıkça görüleceği üzere, önerge, Avrupa Birliği ve Avrupa Birliği ile bütünleşme sürecinde önemli bir aşama olan, bir kilometre taşı olan gümrük birliğine karşı tamamen olumsuz bir yaklaşımla ele alınmıştır; önergede, siyasî ve ekonomik birçok olay birbiriyle karıştırılmıştır. Ayrıca, değerlendirmelerin önemli bir bölümü, bütünleşme sürecinin gerçekleri ve gelişmeleriyle de büyük ölçüde çelişmektedir.
Değerli milletvekilleri, altını çizmek istediğim bir nokta da şudur: Refah Partisine mensup 38 arkadaşımızın vermiş bulundukları önergenin altında -benim tespit edebildiğim kadarıyla- son hükümette görev yapan 3 bakanın imzaları bulunmaktadır; ayrıca, bir Meclis araştırması önergesi, grup yönetiminin bilgisi ve rızası dışında işlem görmeyeceği, Meclis Başkanlığına sunulmayacağı da dikkate alınırsa, önergede yer alan görüşleri Refah Partisinden bağımsız görüşler olarak düşünmek de pek mümkün değildir. Avrupa Birliğine bu derece olumsuz yaklaşım içerisinde bulunan bir siyasî partinin, Avrupa Birliği açısından hayatî öneme sahip bir dönemde iktidarda olması, herhalde Türkiye ile Avrupa Birliği ilişkileri açısından şanslı bir gelişme olmamıştır.
Değerli milletvekilleri, dünyadaki gerçekleri ve önemli gelişmeleri gözardı edemeyiz; edilirse, ülke yararına olmaz. Ülkelerin tek başına yaşama dönemi çoktan gerilerde kalmıştır. Her alanda çok süratli değişim ve gelişmelerin cereyan ettiği, yaşandığı bir konjonktürde, ortam ve dünyada bulunuyoruz. Yeni bir yüzyıla girerken, hatta yeni bir bin yılın eşiğinde, dünyamız, globalleşme ve küreselleşme dediğimiz son derece önemli bir süreci yaşamaktadır.
Bu gelişmelerin somut bir sonucu olarak, uluslararası ticarette bugün, üç kutuplu bir bloklaşma olayı ile karşı karşıya bulunmaktayız. Bir yanda Avrupa Birliği; 15 üye, 370 milyon nüfus ve ortalama 20 bin dolar fert başına gayri safî millî hâsıla. Diğer yanda, Amerika Birleşik Devletlerinin önderliğinde NAFTA. Öbür yanda ise, Japonya ile çevresinde oluşan Asya Pasifik Ekonomik Birliği; 15 üye.
Bu üç blokun, yukarıda da belirttiğim gibi, ekonomik bakımdan en güçlüsü ve en büyüğü Avrupa Birliğidir. 15 ülkeden oluşan bu blok, 370 milyonun üzerinde bir nüfusa ve -biraz evvel de ifade ettiğim gibi- ortalama 20 bin dolara ulaşan fert başına gayri safî millî hâsılaya sahiptir. Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin Birliğe kabul edilmesiyle nüfus çok daha artacak ve muhtemelen 480 milyon nüfusa ulaşacaktır.
Son derece yüksek bir bilim ve teknoloji düzeyi kullanılabilecek ve ülkemize çekilebilecek yabancı sermaye imkânı... Ayrıca, bölgesel bütünleşme hareketi, uluslararası ticaret düzenini ciddî ölçüde etkilemiştir. Uluslararası ticaret, serbest rekabet ve korumacılıktan uzaklaşarak, karşılıklılık ilkesine dayalı bir yapıya geçmiştir. Bu yeni sistemde bloklar kendi aralarında karşılıklılık ilkesini uygularken, bloklar dışında kalan ülkelere karşı çok sert ve katı bir korumacılık politikası izlemektedirler. Böyle bir gelişme ve tablo karşısında, ülkelerin bölgesel bütünleşmeler dışında kalarak, pazar hacimlerini koruması, hele hele büyütmesi son derece zordur. Türkiyenin toplam dışticaret hacminin yarısını Avrupa Birliği ile gerçekleştirdiği, yabancı sermaye girişimlerinin yüzde 70ini de Avrupa Birliği ülkelerinden aldığı hepimizce bilinmektedir.
Bütün bu veriler, bölgesel bütünleşme olarak Avrupa Birliğinin Türkiye açısından ne boyutta önem taşıdığını gözler önüne sermektedir. Bugün Avrupanın yeni mimarisi oluşmaktadır, yeni Avrupa mozaiği ortaya çıkmaktadır. 15 üyeli Avrupa Birliğinin kapısında, Birliğe tam üye olmak için 11 ülke beklemektdir. Fransız İhtilalinin 200 üncü yılında ortaya çıkan serbestiyetçilik ve bağımsızlık rüzgâr ve hareketleriyle birlikte dağılan eski Doğu Bloku ülkeleri, Orta ve Doğu Avrupa memleketleri, bugün Avrupa Birliğinin müstakbel üyeleri olarak karşımızdadır. Unutmamak gerekir ki, eski Doğu Blokuna dahil bu Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri, Balkan memleketleriyle birlikte, Türkiyenin ciddî ticarî rakipleridir.
Avrupa Birliği ile bütünleşme, ülkemizin 1959 yılından bu yana 38 yıllık bir önemli hedefidir, milletimizce de benimsenmiştir, siyasî irade ortaya konmuştur; gerçekten uzun ve ince bir yoldur. Bu uzun süre içerisinde, çeşitli hükümetler ve Başbakanların bu yolda gayret ve çabaları büyük olmuştur, farklı dozajlarda da olsa ciddî hizmetleri olmuştur. Bizim bir millî davamızdır; bu vesileyle hepsine şükranlarımı sunmayı önemli bir görev kabul ediyorum.
İçerisinde bulunduğumuz 1997 senesi, dünya ve Avrupanın yeni yapısı ve stratejileri açısından fevkalade önemli bir yıldır. NATO olsun, Avrupa Birliği olsun, BAB -yani, Batı Avrupa Birliği- olsun, hepsinde fevkalade önemli gelişmeler cereyan etmektedir. Özellikle, NATO, fevkalade dikkat çekici gelişmelere sahne olmuştur. Avrupa Birliğinde uzunca bir süredir devam eden hükümetlerarası konferans, büyük bir ihtimalle bu yılın sonunda gerçekleştirilecek Lüksemburg Zirvesiyle son bulacaktır. Aralık ayında yapılacak Lüksemburg Zirvesinde, Avrupa Birliğinin genişleme politikası kesin bir tarzla şekillenecektir; önümüzdeki yıllarda, Birliğe dahil edilecek ülkeler belirlenecektir. Bu nedenle, 1997 yılı, ülkemiz açısından da son derece önemlidir.
Avrupa Birliğinde komisyonca hazırlanan raporun muhtevası ve Türkiye ile ilgili bölümleri, bizim için fevkalade dikkat çekici ve önemlidir. Haklı olarak büyük üzüntü yaratan bu gelişme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetince titizlikle değerlendirilmekte, gerekli girişim ve temaslar sürdürülmektedir.
Gümrük birliği, Avrupa Birliği ile bütünleşmede önemli bir kilometre taşı olduğu için benimsenmiştir. Avrupa Birliği-Türkiye ilişkilerinin hukukî altyapısı sayılan Ankara Antlaşması, Katma Protokolün hükümleri gereği kabul edilmiştir; Avrupa Birliğinin kapısını açmada zorunlu, fakat geçici bir mekanizma olduğu için önemsenmiştir. Hiç kuşku yok ki, gümrük birliğinin birbuçuk yılı aşan uygulaması çeşitli boyutlarıyla ele alınabilir, tartışılabilir; ithalat, ihracat, yabancı sermaye, teknoloji transferi, bunların hepsi tartışılabilir; Ortaklık Konseyi kararı hükümleri gözden geçirilebilir; bugüne kadar bir türlü işlemeyen malî programlar veya yeniden düşünülebilecek, yeniden ortaya çıkarılabilecek malî yardım mekanizmaları tartışılabilir, bunlar ele alınabilir, esasen tartışılmalıdır da; ancak, bugün, üzerinde durulacak temel konu, Aralık 1997deki Lüksemburg Zirvesi ve ülkemizin tam üyelik statüsü olmalıdır. Aksi takdirde, kalkacak treni bir daha yakalamak fevkalade güç olacaktır. Önümüzdeki pek de uzun olmayan günlerin çok iyi değerlendirilmesi gerekir. İşimizin kolay olmadığını söylemek mümkündür; ancak, durumu imkânsız olarak görmek de doğru bir teşhis olmaz.
Keşke, gümrük birliğine girerken, pazarlık gücümüz yeterince kullanabilinseydi; keşke, gümrük birliğinin içpolitika boyutu gereğinden fazla öne çıkarılmasaydı; bugün, hiç kuşku yok ki, 5 Mart 1995 tarihli ortaklık konseyi kararında, bugüne kıyasla çok daha avantajlı noktada olurduk.
Meclis, Avrupa Birliğiyle ilgili gelişmeleri çeşitli nedenlerle ele almalı, hatta, değerlendirmelidir. Bu durum, Avrupa Birliğiyle de sınırlı kalmamalı, diğer uluslararası ve dışpolitika sorunlarını da kapsamalıdır. Ancak, önerge sahibi arkadaşlarımızın mensubu olduğu parti, bir yıllık hükümetleri süresince, bir defa olsun, Avrupa Birliği konusunda Yüce Meclise bir bilgi sunmamış ve bu tür bir girişimde bulunmamıştır. Arkadaşlarımızdan, o dönemde de bu hassasiyeti göstermelerini beklemek, herhalde tabiî bir hakkımızdır. İşbaşındaki hükümetin bu konularda duyarlı davranacağından da hiç kuşkumuz yoktur.
Türkiye, çağdaş dünyanın onurlu bir üyesidir. Türkiye, ekonomisini güçlendirecektir ve malî dengelerini kalıcı bir biçimde kurma gayreti içerisindedir; buna, imkânı da elvermektedir. Türkiye, demokratik normlarını daha ileri düzeye çekecektir. Türkiye, tarihine, geleneğine, kültürüne, diline, dinine ve tüm manevî değerlerine bağlı olarak ve bu özellikleriyle, güçlükleri olsa da Avrupa Birliğine tam üye statüsüyle aday bir ülkedir.
Değerli Başkan, kıymetli milletvekilleri; önergede ileri sürülen, araştırılması için öne sürülen gerekçelerin önemli bir bölümüne katılmamakla beraber, Meclisimizin, her alanda bilgi alma tercihine saygılı olduğumuzu ifade eder; Sayın Başkan, başta size ve değerli milletvekili arkadaşlarıma saygılar sunarım. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Anavatan Partisi Grubu adına konuşan Manisa Milletvekili Sayın Sümer Orala teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, söz sırası, Demokratik Sol Parti Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Sayın Bayram Fırat Dayanıklıda.
Buyurun Sayın Dayanıklı. (DSP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
DSP GRUBU ADINA BAYRAM FIRAT DAYANIKLI (Tekirdağ) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiyenin Avrupa Birliği ile ilişkilerinin incelenerek, uygulanacak yeni strateji ve politikalarının tespit edilmesi amacıyla verilen Meclis araştırması konusunda, Demokratik Sol Parti adına söz almış bulunuyorum; öncelikle, sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Avrupa Birliği ile ilişkilerimiz, bu yüce çatı altında, son olarak 24 Nisan 1997 tarihinde, bir genel görüşme istemi nedeniyle gündeme gelmişti. O tarihten bu yana, Türkiye Cumhuriyeti, içerisine düştüğü rejim ve hükümet bunalımından başarıyla çıkmış; ulusumuzun laik, demokratik cumhuriyete sahip çıkışı olan yeni Hükümetimiz işbaşına gelmiştir. Yeni Hükümetimizin, çetin koşullar altında yüklendiği görevini, uyum içerisinde yerine getireceğini görüyor ve kendilerine bir kez daha başarılar diliyoruz.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biz, Demokratik Sol Parti olarak, başından beri, Avrupa Birliği ve gümrük birliği çerçevesindeki ilişkilerimizin içpolitika malzemesi yapılmasına; bunun, bir oy toplama aracı olarak değerlendirilmesine karşı çıktık. Tam üyelik konusunda kendimizi kandırmak niyetinde değiliz. Tam üyelik konusu, hiçbir zaman, bir içpolitika malzemesi olmamalıdır.
Değerli milletvekilleri, maalesef, geçtiğimiz dönemde, Refahyol Hükümeti, Türk kamuoyuna genelde yanlış, daha doğrusu hayali bilgiler sundular. Oldu olacak denildikçe, Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Birliği ile olan ortaklığına doğru aldığı yol meçhule doğru gitti.
Sayın Çiller, iç politikadan zaman bulup, son dış görevi olan Amsterdam Zirvesine gitti. Dönüşte toplantıyı öyle anlattı ki, Türkiye Cumhuriyeti, âdeta Avrupa Birliğine kabul edilecek ülkeler arasında yerini almış gibi mesajlar verdi; ama, Alman Dışişleri Bakanı dahi, sanki Sayın Çillere yanıt verirmiş gibi Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Birliğine şu anda kabul edilmesi mümkün değildir. Avrupa Birliğine üyelik milyonlarca Türkün amacı, hedefi, vazgeçilmez tutkusu; ama, buraya girmek gerçekçi insanların, gerçekçi politikacıların çabasıyla mümkün olacak dedi. Yani, Sayın Çillerin ortaya koyduğu hayali tablolarla amaca ulaşmak mümkün değil, Türkiye Cumhuriyetine bu şekilde hizmet etmek mümkün değil.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; o tarihte kamuoyunun gözünden kaçmış olabilecek önemli bir nokta da, Haziran sonunda Amsterdamdaki zirveden önceleri, davet edilecek ülkeler candidate yani aday diye ifade ediliyordu. Onun yerine, bu zirveden hemen önce applicants yani başvuranlar terimi kullanıldı. Ayrıca, başvuran ülkelerden hiçbirinin de adı geçmedi. Bu, ülkemiz açısından önemli bir noktaydı. Avrupa Birliği, böylece, başvuruda bulunanların arasında bir fark gözetmediğini ortaya koymuş oldu, onları aynı sepet içerisinde saydığını belirtmiş oldu.
Daha açık bir ifadeyle, Avrupa Birliği, bu aşamada, en azından, başvuruda bulunanların hangisine adaylık statüsünün verileceğini açıklamıyordu; ancak, 16 Temmuz 1997de açıklanan Ajanda 2000 Raporunda, Avrupa Birliği Komisyonu, 6 ülkeyle tam üyelik görüşmelerinin başlatılması yönünde bir tavsiye kararı aldı. Bu ülkeler arasında, ülkemizin adı dahi geçmiyor.
Raporun en önemli ikinci yönü ise, tam üyelik görüşmelerine başlanması önerilen ülkeler arasında Kıbrıs da -yani, Kıbrıs Rum Yönetimi de- var; oysa, Avrupa Birliğine üyelik kriterleri, Haziran 1993te, Kopenhagta belirlenmişti. Bunlara göre, demokrasi ve hukuk devletini, azınlık ve insan haklarını güvence altına alan kurumsal istikrarın sağlanması; ekonomi ve savunma alanlarında bütünleşmeye hazır olunması; serbest piyasa ekonomisinin işlemesi; Avrupa Birliğinin, yeni üyeler kabul edecek duruma gelmesi belirtilmişti. Bunların dışında, Kıbrıs-Türk-Yunan sorunları ve insan hakları sorunlarının da hallinin şart olduğu ifade edilmişti. Bu kriterlerin çoğunluğuna itirazımız yok; ancak, bizim itirazımız, bu ölçütlerin, siyasî kulp takılarak bize dayatılmasıdır. Özellikle Yunanistan ile ilişkiler ve Kıbrıs konusu, bu ölçütlerin içerisinde yer almamalıdır.
Değerli milletvekilleri, Kıbrıs Rum Yönetiminin -Adanın bütünlüğünü temsil ederek- Avrupa Birliğine tam üyelik için davet edilmesi, Kıbrıs Cumhuriyetini kuran anlaşmalarda yer alan açık hükümlere aykırıdır. Kıbrısın, 1959, 1960 Londra ve Zürih Anlaşmalarına göre, hem Türkiye Cumhuriyetinin hem de Yunanistanın üye olmadıkları bir örgüte üye olması mümkün değildir. Bunun yanı sıra, Avrupa Birliği Komisyonunun, Kıbrıs Cumhuriyeti ile üyelik müzakerelerinin 1998de başlatılmasına yeşil ışık yakması, Ajanda 2000 Raporunda belirtilenin aksine, Kıbrısta çözümü hızlandırmayacak, aksine, engelleyecektir. New Yorkta Denktaş ve Kleridesin görüşmeleri başlamışken, Madridte, Türkiye Cumhuriyeti ile Yunanistan arasında yeni bir hava yaratılmışken, Türkiye Cumhuriyetinin ve KKTCnin bu konuyla ilgili hassasiyeti bilinirken, Komisyonun, Kıbrıs Rum Yönetimine buyurun demesi vahim sonuçlar yaratabilecek hatalı bir harekettir. Türkiye 20 Temmuz 1974 günü ne kadar kararlı idiyse, bundan sonra da, Kıbrıs konusunda o kadar kararlı olacağını, bütün Kıbrıslı kardeşlerimiz ve bütün dünya bilmelidir.
Değerli milletvekilleri, önümüzdeki, Refah Partili arkadaşlarımızın kaleme aldığı araştırma önergesi metni, maalesef, çok çalakalem ve özensiz hazırlanmıştır. Bu metinde Türkiye Müslüman bir ülkedir; milletimizin, böyle bir sosyopolitik birlik içerisinde yeri olmamalıdır. Türkiye, ATye girmesi halinde, Avrupanın zencisi muamelesi görecektir gibi ifadeler kullanılmış. Oysa, Dışişleri Komisyonunda yapılan görüşmelerde, Refah Partili arkadaşlarımız, Refahyol Hükümeti süresince, defalarca Avrupa Birliğine üyelik konusunda hiçbir itirazımız yoktur; Türkiye Cumhuriyeti, Avrupa Birliğine tam üyelik için yoluna devam etmelidir demişlerdir. Herhalde, bu metni hazırlayan arkadaşlar, diğer partili arkadaşlarıyla ya konuşmamışlardır ya da onlardan farklı düşünmektedirler. Refah Partisinin öncülüğünü yaptığı Avrupanın sömürgesi oluyoruz söylemi Refahyol döneminde rafa kaldırılmış, şimdi, muhalefette, tekrar raftan indirilecek gibi görünmektedir.
Değerli milletvekilleri, Avrupa Birliğine tam üye olmak, sadece Türkiye Cumhuriyetinin bir siyasal hedefi değil, bunun ötesinde, 1964 Ankara Antlaşmalarından doğan bir haktır. Avrupa Birliği ile ilişkilerimizde, karşılıklı yarar dengesinin sağlanması amaçlanmalıdır.
Avrupa Birliği üyelerinin, aday ülkeler için kriterler oluşturmasına bir itirazımız yoktur. Bu kriterlerin ekonomik ve toplumsal ölçütleri olması doğaldır; ancak, zaten, biz, bu kriterleri, kendimiz, yani, ulusumuz için hedef almışızdır. Avrupa Birliğine tam üyelik hedefi, çoğulcu demokrasimizi güçlendirme, kurumlarımızı, mevzuatımızı ve uygulamalarımızı modern toplumun gerekleriyle uyumlu hale getirmedeki çabamız için önemli bir teşvik kaynağı olmaktadır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Demokratik Sol Parti, öteden beri, Avrupa Birliği ile, 22 Aralık 1995 tarihinde Avrupa Parlamentosunda onaylanarak 1 Ocak 1996 tarihi itibariyle yürürlüğe giren gümrük birliği ilişkisinde, Türkiye Cumhuriyetinin, pazarlık gücünü iyi kullanmadığını, KOBİlerin, yeni girilecek düzene uyum sağlayabilmeleri için yeterli yapısal uyum yardımı almadığını, bu koşullar altında, işsizliğin büsbütün artacağını savunmuştu. Aradan onsekiz ay geçmesine rağmen, gümrük birliği çerçevesinde bize vaat edilen yetersiz malî yardımlar, hâlâ, alınamamıştır. Türk ekonomisinin, Avrupa Birliği üyesi ülkeler ekonomileriyle rekabet edebilir duruma gelebilmesine hiçbir katkı sağlanmamıştır. Düşünün ki, nüfusu, bizim nüfusumuzun ancak yedide veya sekizde biri olan Yunanistana, Avrupa bağlamında, yılda 7-8 milyar dolar destek yardımları sağlandığı halde, Türkiyeye ancak 5 yılda 3,5 milyar dolarlık bir kredi olanağı sağlama sözü verilmişti; bunun da hibe kısmı, ancak 450 milyon dolardan ibarettir. Bu konularda, Avrupa Birliği, kesin söz vermiş, taahhütte bulunmuş olduğu halde, o sözlerini dahi yerine getirmemektedir.
Sonuç olarak, Türkiyenin, Avrupa Birliği ile ekonomik ilişkileri, hızla Türkiyenin aleyhine işlemeye başlamıştır. Düşünün ki, bir yıl içerisinde, bu ülkelerle dışticaret açığımız, yaklaşık 6 milyar dolardan 11 milyar dolara yükselmiştir ve bu açık, maalesef, giderek artmaktadır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tabiî ki, Avrupa Birliği üyeliği konusunda bizim de yapmamız gereken bazı ev ödevleri vardır. Birtakım yasal düzenlemeler -örneğin, Gümrük Kanununun değiştirilmesi, sınaî mülkiyet hakkı değişikliği, Millî Akreditasyon Kanununun işlerlik kazanması, birtakım ekonomik düzenlemeler ki, bunların içinde Rekabet Kurulunun kurulmasına karşın, yönetmeliklerinin çıkarılmaması, bunların işlerlik kazanması için çalışmaların yapılması, üçüncü ülkelerle serbest ticaret antlaşmalarının onaylanması ve insan hakları bağlamında 55 inci Hükümetimizin, görevlerini olabildiğince geniş ölçüde yerine getirme arzusunda ve kararlılığında olduğunu memnuniyetle karşılıyoruz. Bizim, Avrupa Birliğine tam üyelik konusunda hedefimizden asla şaşma niyetinde olmadığımızı cümle âlem bilmelidir; yani, bu niyetimizde herhangi bir şaşma yoktur; Avrupa Birliğine girme konusundaki niyetimiz, kararlılığımız tamdır; fakat, bunu yalvarıp yakararak elde edemeyeceğimizin bilincinde olmalıyız. Yalvarıp yakarma yerine, Avrupa Birliği ülkelerinin ölçütlerine hazır duruma gelmek için çaba sarf etmeliyiz; ama, bir yandan da, dünyanın, Avrupa Birliği ülkelerinden ibaret olmadığını, dünyanın başka bazı ülkelerinin de çok büyük ekonomik potansiyelleri olduğunu göz önüne alarak, Türkiye Cumhuriyetinin, dünya ölçüsünde ekonomik ve siyasî ilişkilerini daha etkili bir duruma getirmek için çaba sarf etmeliyiz; daha gerçekçi çözümler üzerinde durmalıyız.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) Mesela...
BAYRAM FIRAT DAYANIKLI (Devamla) Oraya da geleceğiz.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bü kürsüden daha önceleri de belirtildiği gibi, gümrük birliği ilişkisi, kendine özgü bir ilişkidir. Öyle bir ilişkidir ki, herhangi bir gümrük birliğinde bulunması gerekli aslî koşullar bu ilişkide bulunmamaktadır. Örneğin, tarımsal ürünlerin serbest dolaşımı ile ortaklık anlaşmalarında bulunan hizmetlerin serbest dolaşımı bu ilişkide yer almamaktadır. Aynı şekilde, işgücünün serbest dolaşımı da gümrük birliği uygulamasında yer almamaktadır. Bu özgün ilişkide, Türkiye Cumhuriyeti -biraz önce, Cumhuriyet Halk Partisi Sözcüsünün de belirtiği gibi- karar alma mekanizmalarının dışında bırakılmıştır; ancak, buna rağmen, Avrupa Birliğince belirlenen ortak ticaret politikalarına uyacaktır. Bu nedenle, Avrupa Birliği ile ilişkilerimiz, gümrük birliği çerçevesinde gerçekçi olmalıdır; işin manzarası, bu prensipler çerçevesinde ortaya konulmalıdır. Biz, yükümlülüklerimizi yerine getirirken, Avrupa Birliğinin de yükümlülüklerini yerine getirmesini bekliyoruz. Kısacası, Avrupa Birliği ile ilişkilerimiz, eşitlikçi ve gerçekçi temeller üzerine inşa edilmelidir. Gümrük birliğinin iyi müzakere edilmemiş hükümleri olabilir, bunların yeniden gözden geçirilmesi düşünülebilir. Biz, Avrupa Birliğinin, yerine getirmediği hükümleri gerçekleştirmesini istemeliyiz.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti, Batı için, İslam köktenciliğine karşı evrensel değerlerin, demokrasinin kalesi, huzursuz bir bölgede istikrar faktörü olarak büyük önem taşımaktadır.
Onun ötesinde, Türkiye Cumhuriyetinin tam üyeliği için birçok neden daha mevcuttur. Öncelikle, Almanyada yaşayan 2,3 milyon Türkün, anavatanlarıyla aynı siyasî gruba ait olması sağlanabilir. Bu, iki taraf arasında bir yakınlık doğuracağı gibi, yabancı düşmanlığının beslendiği zeminin ortadan kalkmasına da katkı sağlar.
İkinci olarak, Alman Cumhurbaşkanının da dediği gibi, Avrupa, Hıristiyan kulübü değildir. Vatikan dışında kalan ülkeler laiktir. Bu nedenle de, laik bir Türkiye, Avrupadaki yerini bulacaktır. Avrupalılar, bunun yerine, Hıristiyan köktenciliği yaparlarsa, bunun, Türk aşırı dincilerinin işine yarayacağını bilmelidirler.
Üçüncü olarak, Avrupa, Türkiyeye sırtını döndüğünde, ülkesini gerçekten uygarlaştırmak, demokratikleştirmek isteyenlerin cesaretini kırmaktadır. Türkiyenin dışlanması, kültürel çatışmaların Avrupaya da yansımasına neden olabilir.
En son olarak, Türkiyenin stratejik önemi, bugün, soğuk savaş döneminde olduğundan daha az değildir. Ülkemiz, bölgenin bir istikrar unsuru olarak, Avrupa Birliği içinde, Avrupanın güvenilir bir dostu olmakla, hem Batıya hem Doğuya daha çok güven sağlayacaktır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime son verirken, yinelemekte yarar görüyorum; Avrupa Birliğiyle ilişkilerimiz, gümrük birliği çerçevesinde mutlaka ve mutlaka gerçekçi olmalıdır, işin manzarası bu prensipler çerçevesinde ortaya konulmalıdır. Biz kendimize düşen yükümlülükleri yerine getirirken, Avrupa Birliğinin de yükümlülüklerini yerine getirmesini bekliyoruz. Kısacası, Avrupa Birliğiyle ilişkilerimiz eşitlikçi ve gerçekçi temeller üzerine inşa edilmelidir.
Hükümetimizin bu konuda her türlü gelişmeyi Yüce Meclisin gündemine getireceğini umuyor, bekliyor ve bu konudaki araştırma önergesine olumlu oy kullanacağımızı belirtirken, sizleri saygıyla selamlıyorum. (DSP, ANAP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Demokratik Sol Parti Grubu adına konuşan Tekirdağ Milletvekili Sayın Bayram Fırat Dayanıklıya teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, gruplar adına söz istemleri böylece karşılanmıştır.
Şimdi, önerge sahiplerinin konuşmasına sıra geldi. Birinci imza sahibinin gösterdiği Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Ayhan. (RP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz önerge sahibi -birinci imza sahibi- için tanınan 10 dakikalık süredir.
CEVAT AYHAN (Sakarya) Teşekkür ederim.
Muhterem Başkan, muhterem üyeler; Türkiyenin Avrupa Topluluğuyla münasebetlerinin Meclis tarafından araştırılmasıyla ilgili vermiş olduğumuz bir önerge üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Muhterem üyeler, benden önce gruplar adına konuşan değerli hatipler Türkiye-Avrupa Topluluğu münasebetlerini, gerek tarihî gelişimi içinde gerek anlaşmaların değerlendirilmesi çerçevesinde ve muhtelif zaviyelerden enine boyuna burada gündeme getirdiler. Ben, tekrar, o detaylara girmeyeceğim; başka birkaç noktaya dikkati çekip, muhterem Genel Kurulun bilgilerine arz etmek istediğim hususlar var.
Muhterem arkadaşlar, gümrük birliği noktasındayız; ancak, 1959da da başlayan ortaklık münasebetlerimiz var. Bu ortaklık münasebetlerimiz çerçevesinde taraflar birbirlerine pazarlarını açtılar; Topluluk bizden önce açtı 1970te sınaî mallar için pazarlar açıldı, Türkiye de açtı; ancak, Topluluk, devamlı, Türkiyenin Topluluğa ihracatında çeşitli tahditler uyguladı, antidamping soruşturmaları açtı, kotalar uyguladı. Hatırlarsanız, salçadan makine halılarına kadar çeşitli alt sektörlerde, alt mamüllerde Türkiyenin ihracatına zaman zaman zorluk çıkarmıştır kendine göre birtakım gerekçeler ortaya koyarak. Malî protokoller, dördüncü protokolden itibaren çalışmadı; serbest dolaşımın 1986da başlaması lazımdı, başlamadı.
Geliyoruz Türkiyenin Toplulukla olan ticaretine... Tabiî, Türkiyenin Avrupa Topluluğuna üye olmak istemesi, çeşitli siyasî ve iktisadî sebeplerdendi ve bu teşebbüs yapıldı, devam ediyor; ama, bu teşebbüsün veya bu münasebetlerin en göz alıcı, en önde dikkat edilmesi gereken noktası da ticaretin gelişme seyridir. 1964te başlayan ortaklık münasebetlerinde -1997 Temmuz ayı içerisindeyiz- bu dönemde Türkiyenin Toplulukla ticareti devamlı açık vermiştir. Bir ara oturup hesaplamıştım, otuzüç otuzdört yılda 90 küsur milyar dolar ithalatımız, 60 küsur milyar dolar ihracatımız ve 30 küsur milyar dolar mertebesinde de ticaret açığımız var. Son yılların rakamlarına bakıyorum: Toplulukla ticaret açığımız 1990lı yılların başında 2 milyar dolar mertebesinde; 1993te 5,6 milyar dolar olmuş; 1994te -büyük bir devalüasyon oldu; 5 Nisan kararları hatırlarsanız, dolar, mark fevkalede pahalılanınca ithalat geriledi- 2 milyar dolar, 1995te yine 5,7 milyar dolar ve 1996da 10 milyar dolar mertebesinde. Genelinde de Türkiyenin 1996da 19 milyar dolar ticaret açığı var. Bu, Türkiyenin, Toplulukla münasebetlerinin sıhhatli gelişmediğini göstermektedir. Devamlı biz zarar ediyoruz, açık veriyoruz ve açıklar 10 milyar dolar mertebesine de ulaşmış bulunuyor. Bu 5,7 milyar ve 10 milyar dolar mertebesinde açıkların arkasında, 1995te gümrüklerin, gümrük birliğine yaklaşım sebebiyle düşürülmesi, ortak gümrük tarifelerinin düşürülmesi ve 1996da da Topluluğa gümrüklerin sıfırlanması, fonların kaldırılması ve üçüncü ülkelere de ortak gümrük tarifesinin belli bir takvimle yüzde 10un altında yüzde 6, 7, 8 mertebesine takriben düşürülmüş olmasıdır; yani, bütün bunlar, Türkiyenin ithalatını hızlandırmakta, Topluluktan da ithalatı hızlandırmakta ve açıklarını büyütmektedir.
İnşallah bu araştırma önergesi kabul edilir de bir komisyon teşekkül ederse, herhalde öncelikle üzerinde durulması gereken husus; gerek Topluluk çerçevesinde gerekse genelde, Türkiyenin dışticaret açıklarının hem Toplulukla hem dünyayla bu seyrini dikkatle müşahede edip bununla ilgili tedbirleri hükümetlerin önüne koymaktır. Tabiî, Toplulukla ticaret açıklarının hemen arkasına baktığınız zaman, antidamping soruşturmaları halen ham bez için başlatılmıştır. Türkiye için bilhassa Kahramanmaraşta, Denizlide ve diğer illerde de yaygın bir istihdam ve üretim sahası olan tekstilde, ham bezde antidamping soruşturması kaldırılmıştı, tekrar başlatıldı. Benzeri diğer mallarda da antidamping soruşturmaları Türkiyenin ihracatını engellemekte, tarife dışı diğer engeller ortaya koyulmaktadır. Tabiî, biraz evvel ifade ettiğim gibi malî protokol de uygulanmamaktadır.
Topluluk tarafına baktığınız zaman, bunun gerekçesi olarak, Gümrük Kanununun değiştirilmemiş olması, Türkiye akreditasyon konseyinin kurulup -ki kanunla kurulacak- çalıştırılmamış olması, sigortasız işçiler olması -ki, rekabet kurallarını ihlal ettiği gerekçesiyle Topluluk bu iddiları ortaya koymaktadır- çocuk işçilerin olması ve insan haklarıyla ilgili birtakım meseleler, Türkiyenin Toplulukla olan münasebetlerini giderek zorlaştırmaktadır.
Yine, Toplulukla olan ticaretimize baktığımız zaman, tek pazar-tek sektör istikametinde -hem genelinde hem Toplulukta- bir gelişme olduğunu görüyoruz. Tek pazar_ Hakikaten Türkiye ihracatının yüzde 50si Topluluğadır, yüzde 70i de OECD ülkelerinedir. Bu, sıhatsiz bir gelişmedir, dünyanın diğer pazarlarına da -Karadeniz Ekonomik İşbirliği olur, ASEAN ülkeleri olur, İslam ülkeleri olur- dengeli bir dağılımın olması lazım. Hatırlarsanız, 1980li yıllarda Türkiyenin İslam ülkeleriyle olan ticareti yüzde 8, 10, 15ten yüzde 40, 45 hatta 48e kadar ulaşmıştı; bugün, yüzde 15 mertebesine düşmüş bulunmaktadır. Genel olarak, dışticaretin değişik pazarlar arasında dengeli yayılması, Türkiyenin ekonomik büyümesi bakımından da bir emniyettir, hem siyasî hem de iktisadî bakımdan bir güven çizgisidir; bunun korunması ve geliştirilmesi gerekir.
Bugün geldiğimiz nokta itibariyle, yeni Hükümetin -55 inci Hükümetin- gümrük birliğini tekrar müzakereye açmak istediğini görüyoruz, kendilerini tebrik ederiz. Biz, daha önceki dönemde de, çeşitli platformlarda gümrük birliği müzakerelerinin öncesinde -1994te, 1995te- bu işleri çok konuşmuştuk ve gümrük birliği buna rağmen imzalandı, Türkiye, gümrük birliğinin içindedir; ama, gümrük birliğinin zararlarını da şimdi bu Hükümet açıklıkla ifade ediyor, onun için tebrik ediyorum.
Ayrıca, Sayın Birgen Keleş Hanımefendiyi de tebrik ediyorum; gümrük birliğini CHP/SHP hükümetleri imzalamasına rağmen -kendisi konuyu çok iyi bilen bir parlamenter arkadaşımızdır- gümrük birliğinin dengesiz olduğunu, burada gayret vukufla ve açıklıkla ortaya koydular.
Muhterem arkadaşlar, biz, bunları, geçmişte, devamlı da söyledik; ama, her ne hal ise, biz söylediğimiz zaman, karşımızda âdeta bir blok oluşmakta; ama, biz sükût ettiğimiz zaman, bazı hakikatleri, değerli arkadaşlarımız açıklıkla ortaya koyuyorlar; bu da, memnuniyet verici bir husustur.
Refahyol Koalisyonuyla ilgili ifade edilen hususu şu noktada açıklamak istiyorum: Tabiî, Refahyol bir koalisyon hükümetiydi. Koalisyonu teşkil eden iki parti de, kendi önceliklerini tamamen hükümet protokolüne koyma imkânına sahip değillerdi. Bir asgarî müşterekte birleşip memlekete güzel hizmet etmek meselesiydi. Her iki taraf da, kendi önceliklerini bir tarafa bırakıp Türkiyenin bugün içerisinde bulunduğu şartlarda yapılabilecek olan, pratik olan şeylerde birleştiler.
Nitekim, Refahyol Hükümeti zamanında -daha bir hafta önce İhracatçılar Birliğinin Meclisinden aldığım bilgilere göre- ihracatımızın da iyi geliştiğini görüyoruz. İhracatta, son altı ayda, yüzde 15 artış var; bu, memnuniyet verici bir husustur. Haziran ayına baktığımız zaman, 1996 yılının haziran ayına göre 1997 yılının haziran ayında -ki, Hükümeti terk ettiğimiz, son aydır- ihracatın, genel olarak yüzde 23 arttığını, tekstil sektöründe yüzde 30 arttığını görüyoruz ve ihracat sektörü de Refahyol Hükümetinden memnundur; bunu açıklıkla ifade ediyorlar. Ortaya koyduğumuz projeler, kendi projelerine verdiğimiz destekler, mühim gelişme sağlamıştır. 55 inci Hükümetin de, sektörle yakın işbirliği yaparak, Türkiye ihracatının biraz evvel ifade ettiğim zorluklardan kurtarılması istikametinde gayret etmesini temenni ederiz ve kendilerine başarılar dileriz.
Muhterem arkadaşlar, tabiî, burada, Başbakanın seyahati gündeme getirildi. Başbakanın seyahati -hatırlanırsa- hükümet olduktan hemen sonra, Asya ülkelerine -Endonezyaya, Malezyaya, Pakistana, İrana, Singapura, birtakım ülkelere- öbür taraftan da hemen akabinde Afrika ülkelerine oldu. Bunun gerekçesi, esasında, Türkiyenin pazarını genişletmektir. Biraz evvel ifade ettiğim, Türkiyenin büyük...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ayhan, konuşmanızı tamamlayın efendim.
CEVAT AYHAN (Devamla) ... ticaret açıklarını kapatabilmek, azaltabilmek meselesiydi ve başarılı olduğunu biraz evvel ifade ettim.
Burada, tabiî -müsaade ederseniz- şunu da söylemeden geçemeyeceğim: 2000 yılı gündeminde de ifade edildiği gibi, Türkiyedeki insan hakları meselesi, Türkiyenin Toplulukla olan münasabetlerini zorlaştırmaktadır. Bakınız, burada, Topluluğun Türkiyedeki Büyükelçisi Michael Lakein, bundan birkaç gün önce bir gazetede yazmış olduğu makaleden bir cümleyi okuyayım:
Türkiye-Topluluk münasebetlerinin önündeki engel: Millî Güvenlik Kuruluna özel bir rol veriyor Türkiyenin Anayasası ve hukukî yapısı ve Bakanlar Kurulunun, Millî Güvenlik Kurulu kararlarına öncelik vermesini öngörüyor. Türk hukuk sisteminde, Silahlı Kuvvetlerin sivil siyasî denetimi konusunda muğlaklıklar var; bu muğlaklıklar, başvuran öteki ülkelerde görülmüyor. Türkiyenin önündeki, insan haklarıyla ilgili, muhtelif meselelerden bir tanesi de budur.
Yine -siz değerli üyeler yakından takip etmişsinizdir şüphesiz- bundan bir süre önce Economistte bir makale çıktı -uzun bir makale, mutatdışı, üç sayfa- başlığı şu: Generaller ve Politika ve Türkiyenin Artan Yalnızlığı burada da aynı şeyler gündeme getiriliyor. Yani, Türkiyenin, demokratikleşme ve hukukun hâkimiyeti istikametinde kendini yenilemesi lazım, önündeki meseleleri aşması lazım. Herhalde, bu Meclis, bunları da, inşallah, önümüzdeki dönemlerde aşacaktır.
Türkiye, Topluluğa tam üye olur mu olmaz mı; o ayrı bir mesele. Topluluğun en üst seviyedeki yöneticileri tarafından, zaman zaman tam üye olamazsınız diye çeşitli deklarasyonlarda bulunuluyor, Türkiye de üye olmak için gayret ediyor, nereye kadar gider bu gayret; ama, şunu ifade etmek istiyorum: Üye oluruz, olamayız...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CEVAT AYHAN (Devamla) Son cümlemi söylüyorum.
BAŞKAN Buyurun.
CEVAT AYHAN (Devamla) ... ama, asıl yapmamız gereken husus, Türkiyenin ekonomisini dünya pazarlarında rekabet edebilecek şekilde güçlendirmek, sanayileşmek; hakikaten, Anadoludaki canlı teşebbüs gücünü, azmini, kararlılığını, sanayileşme hamlesini desteklemektir.
Hepinize teşekkür eder, hürmetlerimi arz ederim. (Alkışlar)
BAŞKAN Önerge sahiplerinden Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhana, teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, Meclis araştırması önergesi üzerindeki öngörüşmeler tamamlanmıştır.
Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunuyorum: Meclis araştırması açılmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Meclis araştırması yapacak komisyonun, 13 üyeden kurulmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Komisyonun çalışma süresinin, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üyenin seçimi tarihinden başlamak üzere, 3 ay olmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Komisyonun, gerektiğinde Ankara dışında da çalışabilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Seçilecek olan Meclis araştırması komisyonuna başarılar diliyorum.
Değerli arkadaşlarım, sözlü sorular ile kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için, 30 Temmuz 1997 Çarşamba günü saat 15.00te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 18.22
VII. SORULAR VE CEVAPLAR (Devam)
B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. Bursa Milletvekili Feridun Pehlivanın, Ankara Büyükşehir Belediyesi EGO Genel Müdürlüğünce yapılan doğalgaz sayacı ihalesine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlunun yazılı cevabı (7/3030)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki soru önergemin İçişleri Bakanı Sayın Meral Akşener tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla. 8.1.1997
Feridun Pehlivan Bursa Çevre Komisyonu Başkanı
Hürriyet Gazetesinde ve özellikle değerli köşe yazarı Sayın Emin Çölaşanın aylardır Ankara Büyükşehir Belediyesi EGO Genel Müdürlüğünce yapılacak doğalgaz sayacı ihalesini ALFAGAS adlı firmanın kazanacağına dair yayınları malumdur. İhalenin bu yayınlar doğrultusunda ALFAGAS adlı şirket lehine sonuçlandığını öğrenmiş bulunuyorum. Bu çerçevede;
1. Bu şaibe ihtimali yüksek ihale için Büyükşehir Belediyesi, EGO Genel Müdürlüğü yetkilileri hakkında inceleme ve soruşturma açmayı düşünüyor musunuz?
2. Aylardır köşe yazarının uyarılarına rağmen adı geçen firmaya bu ihalenin verilmesi büyük tesadüf sonucu mudur?
T.C. İçişleri Bakanlığı 24.7.1997 Mahallî İdareler Genel Müdürlüğü Sayı : B.050.MAH.065.0002/80606
Konu : Yazılı soru önergesi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMMBaşkanlığının 23.6.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7465-7/3030 sayılı yazısı.
Bursa Milletvekili Feridun Pehlivanın sözlü olarak cevaplandırılmak üzere verdiği, ancak İlgi yazıda yazılı soruya çevrildiği belirtilen Ankara Büyükşehir Belediyesi EGO Genel Müdürlüğünce yapılan doğalgaz sayacı ihalesine ilişkin yazılı soru önergesi hakkında Ankara Valiliğinden alınan 15.7.1997 tarih ve 2679 sayılı yazıda;
Önergede bahsedilen ihale işinin Valilikçe incelettirilmesi neticesinde düzenlenen raporda;
EGO Genel Müdürlüğünce; 4325 sayılı Kuruluş Kanununun 1 inci, 4768 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi ile 1 Temmuz 1947 tarihinde Bayındırlık Bakanlığınca çıkarılan ve yürürlüğekonulan Alım Satım Yönetmeliğine uygun olarak 210 000 adet kartlı sayaç ihalesi açıldığı ve ihaleye katılan 7 firma arasından uygun teklifi veren ALFAGAS firmasından toplam 47 092 500 $ bedelle satın alınmasına karar verildiği, kararın da Belediye Başkanınca onaylandığı,
İhalenin başlangıç, yürütülme ve sonuçlandırma aşamalarında mevzuatın öngördüğü işlemlerin eksiksiz yapıldığı, rekabetin sağlanması için her türlü tedbirin alındığı, ihalede usulsüzlük ve idare aleyhine bir işlem bulunmadığı, bu nedenle ilgililer hakkında soruşturma açmayı gerektirir hiç bir işlem bulunmadığı,
Ölçüler Kanunu gereğince, sayaçların tip onaylarının Sanayi ve Ticaret Bakanlığının 5.4.1996 tarih ve A20.86, 17.7.1996 tarih A2100 genelgeleri ile alınıp onaylatıldığı,
İhalenin ALFAGAS firmasında kalmasında yasal olmayan bir hususun bulunmadığı,
Sonuç ve kanaatine varıldığı,
Ayrıca, EGO Genel Müdürlüğünce 7 Ocak 1997 tarihinde 210 000 adet Ön Ödemeli Elektronik Kartlı Doğalgaz Sayaç ihalesi yapıldığı, ihale sonucu ihale dosyalarının Teklif Değerlendirme Teknik Komisyonuna havale edildiği ve Komisyonca Encümene sunulmak üzere Teklif Değerlendirme Raporu hazırlandığı, ancak ihale öncesinde bazı medya kuruluşlarında ihale konusunda iddialar ortaya atılması üzerine 30.1.1997 tarihinde konunun incelenmesi için Bakanlık onayı ile Mülkiye Müfettişi görevlendirilmiş olup, Mülkiye Müfettişleri tarafından düzenlenen inceleme raporunda, ihaleyi kurum menfaatine uygun olarak yapma konusunda EGO Genel Müdürlüğünün geniş yetkilere haiz olduğu, sadece ihale bedelinin yüksekliği ve ihale hakkındaki çeşitli eleştiriler sebebiyle teftiş birimlerince önceden görüş bildirilmesinin mevcut mevzuata göre uygun olmadığı,
Belirtilmektedir.
Bilgilerinize arz ederim.
Murat Başesgioğlu İçişleri Bakanı
2. Sakarya Milletvekili Teoman Akgürün, İstanbul Taksim IV. Levent Metrosu vagon ihalesine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlunun yazılı cevabı (7/3057)
17 Haziran 1997
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın yazılı olarak İçişleri Bakanı tarafından yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.
Teoman Akgür Sakarya
Yapım aşamasında olan Taksim-IV. Levent Metrosu için yüze yakın vagon ihtiyacı olduğu bilinmektedir. Bu vagonların ihalesi için İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı Ulaşım A.Ş.nin sınırlı davet usulünü uygulayacağı söylenmektedir.
1. Hangi firmalara davetiye yollanmıştır?
2. Bu davetiyeler hangi tarihte gönderilmiştir?
3. Teklif için ne kadar süre tanınmıştır? Bu süre ne zaman başlamaktadır ve ne zaman bitmektedir?
T.C. İçişleri Bakanlığı 24.7.1997 Mahallî İdareler Genel Müdürlüğü Sayı : B050MAH0650002/80607
Konu :Yazılı soru önergesi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi :TBMMBaşkanlığının 25.6.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7491 sayılı yazısı.
İlgi yazı ekinde alınan ve tarafımdan cevaplandırılması istenilen, Sakarya Milletvekili Teoman Akgürün İstanbul Taksim-IV üncü Levent Metrosu Vagon ihalesine ilişkin yazılı soru önergesi hakkında İstanbul Valiliğinden alınan bilgilerden;
18ay içinde işletmeye alınması planlanan İstanbul Taksim IV üncü Levent Metrosunun araç ihtiyacını karşılamak üzere; İstanbul Büyükşehir Belediyesinin kuruluşu olan İstanbul Ulaşım A.Ş. tarafından açılan ihalenin 2 aşamalı olduğu, 1 inci aşamanın 32 metro aracının 12 aydan başlayarak, 19 aya kadar tamamının anahtar teslimini, 2 nci aşamanın ise 64 aracın yerli katkı ile imalatını ve teknoloji transferini kapsadığı,
1. İhaleye;
Bombardier Inc.
Transportation Systems Division
Ahmet Refik Sok. No: 13 06170 Yenimahalle/ANKARA
Adtranz ABBDaimler Benz Transportation Overseasmarketing
GMBH
Kasap Sokak No.2 Özden Konak İşhanı Kat: 9 80280
Esentepe/İSTANBUL
GEC ALSTHOM TRANSPORT S.A.
Groupe Passagers
48 ruc Albert Dhalenne 93482 Saint Quuen Cedex
FRANCE
Firmalarının davet edildiği,
2. Şartnamenin firmalara 13 Haziran 1997 Cuma günü verildiği,
3. Teklif için verilen sürenin 13 Haziran 1997 tarihinde başlayıp 7.7.1997 tarihinde bittiği,
anlaşılmıştır.
Bilgilerinize arz ederim.
Murat Başesgioğlu İçişleri Bakanı
3. İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalının, SSKya borcu bulunan bir işadamına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağanın yazılı cevabı (7/3063)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sn. Necati Çelik tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Bülent Akarcalı
İstanbul
1. SSKnın vergi yüzsüzleri listesinde yeralan üzüm ihracatçısı ve tekstilci Osman Akçanın 10 milyar TL. harcayarak Denizli Colossae Otelde2 torununa sünnet düğünü yapması nasıl mümkün olmaktadır?
2. Basına da yansıyan bu düğünde, torunlarına 100er dönüm üzüm bağı ile 500er milyon TL, ayrıca Kenan Evren Vakfına da 500 milyon TL. bağışta bulunabilen bir vergi kaçakçısından SSK nasıl vergi borcunu tahsil edememektedir?
3. SSKnın çok sayıda bu durumda olan vergi borçlusu kişiden alacaklarını tahsil etmesinde, mal müsaderesi, haciz vb. kanunî yaptırımları yok mudur?
4. Bu tür suiistimallerin önüne geçilmesi ve batmakta olan SSKnın malî krizden çıkmasına yardımcı olması açısından, TBMMye getirdiğiniz veya Bakanlık olarak idarî yönden aldığınız önlemler var mıdır?
T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 25.7.1997 Sosyal Güvenlik Kuruluşları Genel Müdürlüğü Sayı : B.13.0.SGK: 0.13.00.01/5330/020003
Konu :Yazılı soru önergesi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : 26.6.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/3063-7451/19980 sayılı yazınız.
İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı tarafından hazırlanan Sosyal Sigortalar Kurumuna borcu bulunan bir işadamına ilişkin 7/3063 Esas No.lu yazılı soru önergesi Bakanlığımca incelenmiştir.
Önergede bahsi geçen Osman Akça adlı işverenin, Sosyal Sigortalar Kurumunun İzmir, Aydın ve Kırklareli Sigorta Müdürlüklerinde kayıtlı işyerleri dolayısiyle Kuruma herhangi bir prim borcu bulunmamaktadır.
Bakırköy Sigorta Müdürlüğünde işlem gören Mensucat Santral T.A.Ş.ne ait işyerinin 6.12.1993 tarihi itibariyle Akçasaraylı Tekstil Sanayi Ticaret Limited Şirketine (Osman Akça) devrolunması üzerine sözkonusu şirketin mevcut prim borçları için Sosyal Sigortalar Kurumunca icra takibine geçilmiştir. Ancak adıgeçen Şirket, yürütülen icra takibine Bakırköy İş Mahkemesi nezdinde açtığı dava ile itirazda bulunmuş olup, dava halen devam etmektedir. Ayrıca, Edirne Sigorta Müdürlüğünde işlem gören Mensucat Santral T.A.Ş.nin 1.2.1994 tarihi itibariyle Akça Tarım ve Sanayi Ürün. Tekstil-İhracat Limited Şirketine devredilmesi üzerine, devredilen işyerinin Sosyal Sigortalar Kurumuna olan ve icra takibi başlatılan prim borçlarına karşılık (yapılan devir işlemi için) Ankara 7 nci İş Mahkemesi nezdinde dava açılmak suretiyle itirazda bulunulmuş, sözkonusu dava henüz sonuçlanmamıştır.
Diğer taraftan; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 80 inci maddesinde 1.12.1993 tarih ve 3917 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, Kurum alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerinin tamamının uygulanması esası getirilmiştir. Ayrıca bu Kanunla, 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname Eki Cetvellerin Sosyal Sigortalar Kurumuna ait bölümüne (1 000) adet icra memurluğu kadrosu ihdas edilerek eklenmiştir. İhdas edilen bu kadrolara atamalar gerçekleştirilerek süresi içerisinde ödenmeyen Kurum alacaklarının tahsili konusunda 6183 sayılı Kanunun 54 ve takip eden maddelerindeki usul ve esaslar dairesinde (icra takibi, haciz ve satış işlemleri vb.) yetkilerin kullanılması yoluna gidilmektedir.
Bilgilerinize arz ederim.
Prof. Dr. Nami Çağan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
4. Antalya Milletvekili Bekir Kumbulun, Antalya SSK Hastanesi inşaatının ne zaman tamamlanacağına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağanın yazılı cevabı (7/3071)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanıtarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygıyla dilerim.
Bekir Kumbul Antalya
Bugün için Antalyada aktif 120 bin ve pasiff ile birlikte 500 bin kişiye sağlık hizmeti veren Antalya SSKHastanesinin tevsi inşaatı Haziran 1987 tarihinde başlamış ve hâlâ devam etmektedir. Oysa Ispartada ortalama 15 bin aktif sigortalıysıyla toplam 60 bin kişiye hizmet veren ek inşaatın 1993 tarihinde başlamasına rağmen bugün açılma hazırlıkları yapılmaktadır.
1. Aynı primi ödeyen Antalya sigortalılarının poliklinik ve hastane kuyrukları ne zaman bitecek? Ve Antalyalı sigortalılar bu ızdıraptan ne zaman kurtulacaktır?
2. Isparta ek inşaatı Antalyadan 6 yıl sonra başlamasına rağmen şu anda bitirilmiş durumda ve açılma hazırlıkları yapılmaktadır. Bu bir haksızlık değil midir? Bu haksızlığın önlenmesi için ne gibi düşünceleriniz var?
T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 25.7.1997 Sosyal Güvenlik Kuruluşları Genel Müdürlüğü Sayı : B.13.0.SGK:0.13.00.01/5329/020004
Konu : Yazılı soru önergesi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : 1.7.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/3071-7498/20080 sayılı yazınız.
Antalya Milletvekili Bekir Kumbul tarafından hazırlanan Sosyal Sigortalar Kurumu Antalya Hastanesi inşaatının ne zaman tamamlanacağına ilişkin 7/3071 Esas No.lu yazılı soru önergesi Bakanlığımca incelenmiştir.
Sosyal Sigortalar Kurumu Antalya Hastanesi Tevsii inşaatına, 13.5.1987 tarihli sözleşme gereğince yüklenici Hakkı Elbirlik ve Halefleri İnşaat Kollektif Şirketine % 14.90 tenzilatla 1986 yılı birim fiyatları ile 1 500 000 000 TL. bedelle, 1 inci keşif özeti dahilinde ve sözleşmesine göre 1730 takvim günü içerisinde ikmal edilmek üzere, 23.5.1987 tarihinde başlanmıştır. Sözleşmesine göre işin bitim tarihi 18.2.1992dir.
Devlet Planlama Teşkilatınca sözkonusu inşaata tahsis edilen ödenek miktarları (ilk yıl hariç) yüklenici tarafından harcanmış, bu sebeple Devlet Planlama Teşkilatı tarafından tahsis olunan miktarı aşan sözleşme ödeneği ise yasal olarak işin sonuna aktarılmıştır. Bunun dışında Hastane Baştabipliğinin zorunlu ihtiyaç talepleri ve inşaatın seyri sırasında meydana gelen imalat artışları ile gelişen teknoloji sonucu, inşaatın ilk keşfinde bulunmayan ilave işlerin de eklenmesi ile keşif miktarı 1 inci keşife oranla % 162,51 artışla 1986 yılı birim fiyatları ile 3 937 637 795 TLye yükselmiştir.
Gerek Devlet Planlama Teşkilatınca onaylanan ödeneklerin harcanması dolayısıyla, sözleşme ödeneklerinden harcanamayan ödeneğin işin sonuna aktarılması, gerekse mukayeseli keşifler dolayısıyla iş miktarının artmasına bağlı olarak verilen yasal süreler ile işin bitim tarihi 29.10.1997 olarak belirlenmiş olup, işin bu tarihte bitmesi beklenilmektedir.
Ayrıca, Antalya Hastanesi Tevsii İnşaatı devam ederken, diğer yandan mevcut hastanenin gerek poliklinik, gerekse yatan hastaya yönelik sağlık hizmetlerinin de kesintisiz devam ettirilmesi zorunluluğu bulunduğundan, bu hizmetlerde kesintiye yol açılmamasıamacıyla işin tekniği gereği, sıfır inşaatlara oranla daha yavaş bir tempo ile çalışma zarureti ortaya çıkmaktadır.
Öte yandan, Sosyal Sigortalar Kurumu Isparta Hastanesinde ise, 19.1.1993 tarihli sözleşme gereğince yüklenici Feza İnşaat Sanayii ve Ticaret Anonim Şirketine %10.01 tenzilatla 1991 yılı birim fiyatlarıyla 26 500 000 000 TL. ye 1 inci keşif özeti dahilinde ve sözleşmesine göre 950 takvim günü içerisinde ikmal edilmek üzere 1.5.1993 tarihinde yer teslimi yapılarak işe başlanmıştır. Sözleşmesine göre işin bitim tarihi 7.12.1995 ise de iş miktarında meydana gelen artışlardan dolayı yasal süre uzatımları sonucu iş 7.5.1997 tarihinde ikmal edilmiştir.
Bilgilerinize arz ederim.
Prof. Dr. Nami Çağan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
5. Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklının;
Tekirdağ Hayranbolu kapalı spor salonu inşaatına,
Tekirdağ-Marmara Ereğlisi kapalı spor salonu inşaatına,
İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Yücel Seçkinerin yazılı cevabı (7/3091, 3105)
26.6.1997
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın yazılı olarak ilgili Devlet Bakanı tarafından yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.
Dr. B. Fırat Dayanaklı Tekirdağ
Tekirdağ İlinin Hayranbolu ilçesinde yapımı uzun bir süredir devam eden 500 kişilik kapalı spor salonu bir türlü bitirilememektedir. 1997 yatırım programında da yer almasına rağmen inşaatının çok yavaş ilerlediği bilinmektedir. Bu durumun bölge halkının tepkisini çektiği bilinmektedir.
1. Spor salonunun inşaatı neden geciktirilmektedir?
2. Çalışmalar şu an hangi aşamadadır?
3. Çalışmaların ne zaman bitirilmesi planlanmaktadır?
2.7.1997
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın yazılı olarak ilgili Devlet Bakanı tarafından yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.
Dr. B. Fırat Dayanaklı Tekirdağ
Tekirdağ İlinin Marmara Ereğlisi ilçesinde yapımı uzun bir süredir devam eden 500 kişilik kapalı spor salonu bir türlü bitirilememektedir. 1997 yatırım programında da yer almasına rağmen inşaatının çok yavaş ilerlediği bilinmektedir. Bu durumun bölge halkının tepkisini çektiği bilinmektedir.
1. Spor salonunun inşaatı neden geciktirilmektedir?
2. Çalışmalar şu an hangi aşamadadır?
3. Çalışmaların ne zaman bitirilmesi planlanmaktadır?
T.C. Başbakanlık 16.7.1997 Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Sayı : B.02.1.GSM.0.65.00.00/MZ.02/461
Konu : Soru Önergesi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : a) T.B.M.M. Başkanlığı Genel Sekreterliğinin 7.7.1997 tarih ve 3105.7616/20317 sayılı yazısı.
b) T.B.M.M. Başkanlığı Genel Sekreterliğinin 7.7.1997 tarih ve 3091.7547/20160 sayılı yazısı.
İlgi (a) ve (b)de kayıtlı yazınız ekinde alınan Tekirdağ Milletvekili Sayın Bayram Fırat Dayanıklıya ait soru önergesi incelenmiştir.
Tekirdağ/Marmara Ereğlisi ve Hayranbolu antrenman spor salonu inşaatlarının 1994 yılında ihalesi yapılmış olup, 1996 yılında Başbakanlığın 1996/27 sayılı genelgesi uyarınca fiziki gerçekleşmesi % 70in altında kalan projelere ödenek ayrılmadığından inşaatlarına devam edilememiştir.
Söz konusu projeler için 1998 yılı yatırım programına ödenek teklif edilecektir.
Bilgilerinize arz ederim. Yücel Seçkiner Devlet Bakanı
6. Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklının;
Tekirdağ Muratlı İlçesinde yaşanan elektrik kesintilerine,
Tekirdağ-Çerkez köydeki elektrik kapasitesine,
İlişkin yazılı soru önergeleri ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Cumhur Ersümerin yazılı cevabı (7/3092, 3097)
26.6.1997
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın yazılı olarak Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı tarafından yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.
Dr. B. Fırat Dayanıklı Tekirdağ
Tekirdağ İlinin muratlı ilçesinde sürekli elektrik kesintileri ve voltaj düşüklüğü olmaktadır. Bu nedenle hem elektrikli cihazlar sık sık arızalanmakta hem de sanayi üretimi aksamaktadır. Bu durum bölge halkının şikâyetlerine neden olmaktadır.
1. TREDAŞın sorumluluğu altındaki bu bölgede alt yapı, çalışmaları hangi aşamadadır?
2. Çorlu ve Çerkezköydeki gerilim sistemlerindeki yetersizlikler için TREDAŞ hangi çalışmaları yapmıştır, yapmayı planlamaktadır?
2.7.1997
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın yazılı olarak Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı tarafından yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.
Dr. B. Fırat Dayanıklı Tekirdağ
Trakya bölgesinde, özellikle Tekirdağ İlinin Çerkezköy ilçesindeki sanayi tesislerinin sayısı hızla artmaktadır. Yeni açılan tesislerin yanısıra kapasite artırımı ve ilave ünitelerin üretime alınması elektrik enerjisi ihtiyacını artırmaktadır. Yalnızca Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesinin elektrik enerjisi ihtiyacı kullanılan 26 000 megawata ilave 20 000 megawattır. Üretimin durmaması, istihdamı ve ihracaatı artırabilmek için enerji açığının mutlaka kapatılması gerekmektedir.
1. Yukarıda belirtilen enerji açığının Çerkezköydeki Karaağaç Trafosundan karşılanması düşünülmekte midir?
2. Çerkezköydeki gerilim sistemlerindeki yetersizlikler için TREDAŞ hangi çalışmaları yapmıştır, yapmayı planlamaktadır ve bu çalışmalar ne zaman tamamlanacaktır?
T.C. Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı 25.7.1997 Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : B.15.0.APK.0.23.300/115111489
Konu : Yazılı Soru Önergesi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : a) TBMM Başkanlığının 3.7.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/3092-7548/20161 sayılı yazısı.
b) TBMM Başkanlığının 7.7.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7682 sayılı yazısı.
Tekirdağ Milletvekili Sayın Bayram Fırat Dayanıklının Sayın Bakanımıza tevcih ettiği 7/3092 ve 7/3097 esas no.lu yazılı soru önergeleri ile ilgili bilgiler hazırlanarak ekte sunulmuştur.
Bilgilerinize arz ederim. M. Cumhur Ersümer Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı
Tekirdağ Milletvekili Sayın Bayram Fırat Dayanıklının
Yazılı Soru Önergeleri ve Cevapları
(7/3092, 7/3097 esas no.lu)
7/3092 esas no.lu soru önergesi
Tekirdağ İlinin Muratlı İlçesinde sürekli elektrik kesintileri ve voltaj düşüklüğü olmaktadır. Bu nedenle hem elektrikli cihazlar sık sık arızalanmakta hem de sanayi üretimi aksamaktadır. Bu durum bölge halkının şikâyetlerine neden olmaktadır.
Soru 1.
1. TREDAŞın sorumluluğu altındaki bu bölgede alt yapı, çalışmaları hangi aşamadadır?
Soru 2.
2. Çorlu ve Çerkezköydeki gerilim sistemlerinin yetersizlikleri için TREDAŞ hangi çalışmaları yapmıştır, yapmayı planlamaktadır?
Cevap 1, 2 :
Muratlı şehir şebekesi projesi kapsamında yaptırılan 3 adet trafo merkezinin işletmeye girmesi ile şehrin büyük bölümünde gerilim düşümü önlenmiş olup, kompanzasyon tesislerinin ihaleleri de hazırlanmaktadır. Bu tesislerin yapımından sonra gerilim düşüklüğü tamamen ortadan kalkacaktır.
7/3097 esas no.lu soru önergesi
Trakya bölgesinde, özellikle Tekirdağ İlinin Çerkezköy ilçesindeki sanayi tesislerinin sayısı hızla artmaktadır. Yeni açılan tesislerin yanısıra kapasite artırımı ve ilave ünitelerin üretime alınması elektrik enerjisi ihtiyacını artırmaktadır. Yalnızca Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesinin elektrik enerjisi ihtiyacı kullanılan 26 000 megawata ilave 20 000 megawattır. Üretimin durmaması, istihdamı ve ihracaatı artırabilmek için enerji açığının mutlaka kapatılması gerekmektedir.
Soru 1.
1. Yukarıda belirtilen enerji açığının Çerkezköydeki Karaağaç Trafosundan karşılanması düşünülmekte midir?
Soru 2.
2. Çerkezköydeki gerilim sistemlerindeki yetersizlikler için TREDAŞ hangi çalışmaları yapmıştır, yapmayı planlamaktadır ve bu çalışmalar ne zaman tamamlanacaktır?
Cevap 1, 2 :
Enerji açığının kapatılması hususunda, Trakya Elektrik Dağıtım A.Ş.ce 154/34,5 kV. 2X50 MWAlık Çerkezköy Trafo Merkezindeki 50 MWAlık trafolardan biri 100 MWA gücündeki trafo ile değiştirilmiştir. Dolayısıyla Çorlu ve Çerkezköy ilçeleri ile yakın çevresindeki güç yetmezliği sorunu ortadan kaldırılmıştır.
7. Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklının, Tekirdağ-Çerkezköydeki bazı sanayi kuruluşlarının elektrik enerjisi sorununa ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Cumhur Ersümerin yazılı cevabı (7/3104)
2.7.1997
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın yazılı olarak Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı tarafından yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.
Dr. B. Fırat Dayanıklı Tekirdağ
Tekirdağ İli Çerkezköy İlçesindeki organize sanayi bölgesindeki sanayi tesisleri doğrudan TREDAŞa abone olmadıklarından dolayı elektrik enerjilerini Organize Sanayi Bölgesi Müdürlüğünden almaktadır. Bölgedeki bazı işletmeler elektrik enerjisi üretimi yapan Akenerjinin ortağı olduğu ancak TREDAŞın ferdi abonesi olmadığından Akenerjiden yeterli elektrik ihtiyaçlarını karşılayamamakta ve bu durum üretimin durmasına neden olmaktadır.
1. Bu konu ile ilgili olarak Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı hangi çalışmaları yapmıştır, yapmayı planlamaktadır ve bu çalışmalar ne zaman tamamlanacaktır?
T.C. Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı 24.7.1997 Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : B.15.0.APK.0.23.300/1134-11360
Konu : Yazılı Soru Önergesi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : a) TBMM Başkanlığının 7.7.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7682 sayılı yazısı.
Tekirdağ Milletvekili Sayın Dr. Bayram Fırat Dayanıklının tarafıma tevcih ettiği 7/3104-7615 esas no.lu yazılı soru önergesi T.B.M.M. İç Tüzüğünün 99. maddesi gereği cevaplandırılarak ekte gönderilmiştir.
Bilgilerinize arz ederim. M. Cumhur Ersümer Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı
Tekirdağ Milletvekili Sayın Dr. Bayram Fırat Dayanıklının
Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı
(7/3104-7615)
Tekirdağ İli Çerkezköy İlçesindeki organize sanayi bölgesindeki sanayi tesisleri doğrudan TREDAŞa abone olmadıklarından dolayı elektrik enerjilerini Organize Sanayi Bölgesi Müdürlüğünden almaktadır. Bölgedeki bazı işletmeler elektrik enerjisi üretimi yapan Akenerjinin ortağı olduğu ancak TREDAŞın ferdi abonesi olmadığından Akenerjiden yeterli elektrik ihtiyaçlarını karşılayamamakta ve bu durum üretimin durmasına neden olmaktadır.
Soru :
Bu konu ile ilgili olarak Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı hangi çalışmaları yapmıştır, yapmayı planlamaktadır ve bu çalışmalar ne zaman tamamlanacaktır?
Cevap :
Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesine, 3096 Sayılı Yasa yürürlüğe girmeden önce toptan elektrik satışı öngörülmüş olup, TREDAŞın müşterisi sadece Organize Sanayi Bölgesi Müdürlüğüdür. Dolayısıyla organize sanayi bölgesi içinde yer alan sanayicilerle, TREDAŞın herhangi bir irtibatı bulunmamaktadır.
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun 1991 Yılı Raporunda, toptan elektrik satışının Organize Sanayi Bölgesi Müdürlüğü lehine elektrik ticaretinden kaynaklanan kâr payı oluşturması nedeniyle 3096 Sayılı Yasaya aykırı olduğu, bu duruma son verilerek organize sanayi bölgesi şebekesinin devralınması, sanayicilerinde ferdi abone yapılması temenni edilmiştir.
Yüksek Denetleme Kurulunun bu temennisinin TREDAŞa yazılı olarak iletilmesi ve gereğinin istenmesi üzerine, Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi Müdürlüğüne ferdi abonelik için yazılı bildirimde bulunulmuş ve henüz olumlu bir cevap alınamamıştır.
Ayrıca, Akenerjinin ürettiği elektrik enerjisinin, mülkiyeti TEAŞa ait olan Çerkezköy TMde 33 kVluk baraya verilmesi öngörülmüştür. Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi içinde yer alan sanayiciler TREDAŞın müşterisi olmadığından, Akenerjiden enerji alamamaları da dahil tüm enerji sorunları konusunda, TREDAŞ tarafından herhangi bir işlem yapılamamaktadır.
Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesinde yer alan sanayicilerin, TREDAŞa ferdi abone olabilmeleri halinde, konunun 3096 Sayılı Yasa kapsamında değerlendirilmesi mümkün olacak ve konuya ilişkin sorunların çözülmesi sağlanabilecektir.
8. Kocaeli Milletvekili Bekir Yurdagülün, DevletBakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevitin hükümetteki görevlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevitin yazılı cevabı (7/3119)
Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Mesut Yılmaz tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim.
Saygılarımla. 3.7.1997
Bekir Yurdagül
Kocaeli
Başbakanlığın 2.7.1997 tarih ve B.02.0.PPG.0.12.383.14000 sayılı genelgesi ile Devlet Bakanlıklarına verilen görevler ile Başbakana doğrudan bağlı ve ilgili kuruluşlardan hangilerinin Devlet Bakanları tarafından yönetilecekleri belirtilmiştir.
Burada Başbakan Yardımcısı ve DevletBakanı Sayın Bülent Ecevitin üstlendiği görevler ve kendisine bağlı kuruluşlarla ilgili bir husus söz konusu değildir.
Hem 1980 öncesi, hem de 1980 sonrası tüm Cumhuriyet hükümetlerinde görev alan Başbakan yardımcılarının üstlendiği görevler belirtilir hem de kendilerine bağlı kuruluşlar olurdu. Ayrıca Başbakan yardımcılarının bu görevleri dışında Dışişleri veya Millî Savunma Bakanlığı görevlerini üstlendikleri görülmüştür. Ancak 55 inci Hükümette Başbakan Yardımcısı ve DevletBakanı olan Sayın Bülent Ecevite ilgili hiç bir görevlendirme yapılmadığı gibi kendilerine de hiç bir kuruluş bağlı değildir.
Bu durumda ilk bakışta şu sorular akla gelebilir;
1. Böyle bir görevlendirmede Başbakan Yardımcısı ve DevletBakanı Sayın Bülent Ecevit unutulmuş mudur?
2. Unutulmamış ise Başbakan Yardımcısı ve DevletBakanı Sayın Bülent Ecevite bu görevlendirmede belirtilmeyen gizli ve önemli başka görevler mi verilmiştir?Verilmişse bunlar nelerdir?
3. Bunların hiçbirisi değilse Sayın Bülent Ecevitin 55 inci Hükümetteki görevi Başbakanın yurt dışında bulunacağı zamanlarda Başbakanlığa vekâlet etmenin dışında ne olacaktır?
Sayın Ecevitin kabinedeki işlevi nedir?
Hükümet üyesi olarak görevleri nelerdir?
T.C.
Başbakan Yardımcılığı 24.7.1997
DevletBakanlığı
Sayı : B.02.0.001/00041
Konu : Yazılı Soru Önergesi.
Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına
İlgi :a) Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığının 9.7.1997 tarihli ve A.01.0.GNS. 0.10.00.02-7/3119-7662/20387 sayılı yazısı.
b) Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğünün 14.7.1997 tarihli ve B.02.0.KKG/106-569/3052 sayılı yazısı.
c) DevletBakanlığı (Sayın Yücel Seçkiner)nın 21.7.1997 tarihli ve B.02.0.019.0. 00.00.00/00056 sayılı yazısı.
Kocaeli Milletvekili Sayın Bekir Yurdagülün Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızın da kendileri adına tarafımdan cevaplandırılmasını uygun gördükleri ilgi yazılar eki yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
Bülent Ecevit
Başbakan Yardımcısı
Devlet Bakanı
Kocaeli Milletvekili SayınBekir Yurdagülün
SayınBaşbakanımıza Tevcih Ettiği 7/3119-7662
Sayılı Yazılı Soru Önergesi Cevabı
Başbakan Yardımcısı ve DevletBakanı Bülent Ecevitin Bakanlar Kurulunda üstlendiği görevler aşağıda belirtilmiştir.
1. Doğu ve Güneydoğu İllerinde Uygulanacak Kalkınma Programlarının ve Yerleşme Hareketlerinin Takibi ve Koordinasyonu Kurulunda Başkan.
2. Terörle Mücadele YüksekKurulunda Başkan.
3. Doğal AfetlerKoordinasyon Kurulunda Başkan.
4. Haberleşme Yüksek Kurulunda Başkan.
5. Millî Güvenlik Kurulunda Üye.
6. Yüksek Planlama Kurulunda Üye.
7. Savunma Sanayii YüksekKurulunda Üye.
Başbakan Yardımcısı ve DevletBakanı Bülent Ecevit, ayrıca, Dış İlişkilerin Koordinasyonu ile de görevlidir.
Herhangi bir gizli görev sözkonusu değildir.
9. Konya Milletvekili Nezir Büyükcengizin, Devletin kurumları arasında ajanlık yapan bir istihbarat çetesine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı MuratBaşesgioğlunun yazılı cevabı (7/3125)
Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına aracılığınızı saygılarımla arz ederim. 4.7.1997
NezirBüyükcengiz
Konya
Sorular :
Devletin içinde gizli istihbarat çalışması yürüten bir köstebek çetesinin ortaya çıkarıldığı haberleri kamu vicdanını derinden yaralamıştır. Bu bağlamda;
1. Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbaratDairesi eski Başkan Vekili Bülent Orakoğlunun Devletin Kurumları arasında ajanlık yapmakla görevlendirildiği ve bu işi yapmak için kadrolaştığı iddiaları doğru mudur?
2. Doğru ise bu kişi ve yardımcıları ne gibi yasa dışı eylemler yapmışlardır?
3. Bakanlığınızca bu kişilere görev verenler ve bu kişiler hakkında ne gibi yaptırımlar uygulanmıştır veya uygulanacaktır.
T.C.
İçişleri Bakanlığı 25.7.1997
Emniyet GenelMüdürlüğü
Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01157138
Konu : Yazılı Soru Önergesi.
Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM Başkanlığının 11.7.1997 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-7/3125-7686/20455 sayılı yazısı.
Konya Milletvekili NezirBüyükcengiz tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.
Eski İstihbaratDaire Başkan Vekili Bülent Orakoğlunun, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Daire Başkanlığı emrinde askerlik görevini ifa eden Polis Memuru M.Kadir Sarmusak kanalıyla Türk Silahlı Kuvvetleri aleyhine istihbarî bilgi ve belge toplamaya çalıştığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığına ait gizlilik dereceli ve askerî hizmete ilişkin yazıları, İstihbarat Daire Başkanlığına sızdırdığının Genelkurmay Başkanlığınca bildirilmesi üzerine, 1.7.1997 tarihli onayımla hakkında soruşturma yapmak üzere Mülkiye Müfettişleri görevlendirilmiştir.
657 sayılı DevletMemurları Kanununun 137 nci maddesine istinaden 138 inci maddesinin (a) fıkrası gereğince adı geçen 7.7.1997 tarihli onayımla görevden uzaklaştırılmış, 7.7.1997 tarihinde vermiş olduğu emeklilik dilekçesi de 9.7.1997 tarihinde onayımdan geçerek 16.7.1997 tarihinde ilişiği kesilmiş olup, hakkında yapılan soruşturma halen devam etmektedir.
Bilgilerinize arz ederim.
Murat Başesgioğlu
İçişleri Bakanı
10. İzmir Milletvekili Metin Öneyin, Tarım Satış Kooperatifleri Birliğinin yönetim yapısına ilişkin sorusu ve Sanayi ve TicaretBakanı Yalım Erezin yazılı cevabı (7/3143)
Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın SayınSanayi ve TicaretBakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunu arz ederim.
Saygılarımla.
Metin Öney
İzmir
Tarım sektöründe, üretici ile doğrudan ilişkisi olan kurumların başında Tarım Satış Kooperatifleri Birliği gelmektedir. Birliğin yönetim şekli 2.11.1935 tarihli ve 3146 sayılı Kanun ile düzenlenmiştir.Bugün gelinen nokta, Tarım Satış Kooperatifleri Birliği, ToprakMahsulleri Ofisi gibi yönetiminde tamamen devletin hâkim olduğu bir yapılanmadır.
Soru 1. Üreticilerin yönetimde etkin olduğu, genel müdürün atamayla değil, seçimle geleceği demokratik bir yapılanma Tarım Satış Kooperatifleri Birliği için düşünülüyor mu? Bu yönde kanunda değişikliğe gidilmesi için herhangi bir çalışma yapılıyor mu?
Soru 2. Birliğin ekonomiye rantabl katkı sağlanması için yapısal bir değişikliğe gidilmesi düşünülüyor mu? Bu konuda herhangi bir çalışma başlatıldı mı?
T.C.
Sanayi ve TicaretBakanlığı 25.7.1997
Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği
Sayı : B.140.BHİ.01-313
Konu : Yazılı Soru Önergesi.
Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına
İlgi : a) 6.3.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6/448-5560/15718 sayılı yazınız.
b) 14.7.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7764 sayılı yazınız.
İzmir Milletvekili Metin Öneyin, Tarım Satış Kooperatifleri Birliğinin yönetim yapısına ilişkin olarak tarafımdan cevaplandırılmasını istediği sözlü soru önergesi ilgi (b)de kayıtlı yazınızla bu kez yazılı önergeye dönüştürülmüş olup, sözkonusu soru önergesiyle ilgili cevabımız ekte takdim edilmiştir.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
Yalım Erez
Sanayi ve Ticaret
Bakanı
İzmirMilletvekili Metin Öneyin Yazılı Sorularına Cevaplarımız
Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri 2.11.1935 tarihinde yürürlüğe giren 2834 sayılı Kanunla kurulmuştur.Daha sonra 8.4.1984 tarih 238 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile bu Kanun değiştirilmiş ve 8.5.1985 tarih ve 3186 sayılı Kanunla, 238 sayılı K.H.K. değiştirilerek kabul edilmiştir.Halen Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri 3186 sayılı Kanuna göre faaliyet göstermektedir. Bu birliklerin yapılanması hiç bir zaman Toprak Mahsulleri Ofisi gibi tamamen Devletin hâkim olduğu bir yapı olmamıştır.Birlik yönetim kurullarında 4 üye seçimle gelmekte, genel müdür ise atanmaktadır. Devlet adına destekleme ile ilgili işleri yürütmek üzere üç kamu temsilcisi bulunmakta, destekleme ürünü kalmadığı zaman yönetim kurullarında genel müdür dışında atama ile gelen üye bulunmamaktadır. 1994/1995 iş yılından bu yana, Devlet destekleme alımları da yapılmamaktadır.
TSKBler de; bugün çok büyük ölçüde, bilinen kooperatif ve birlikleri gibi çalışmakta; yani kendi organlarının karar ve uygulamalarıyla, bir ekonomik kuruluş gibi faaliyet göstermektedir. Mevcut mevzuatla öngörülen idarî vesayet yetkileri ise, Bakanlığımızca asgarî düzeyde kullanılmaktadır.
Öte yandan; bu yetkilere de son verilmes,i TSKBlerde tam bir demokratik yapılanmanın sağlanması için, Bakanlığımızca yasa çalışması yapılarak, ilgili tasarı 5.2.1997 tarihinde ilgili bakanlıkların görüşüne sunulmuş ve sağlanan görüşler 16.6.1997 tarihinde Başbakanlığa sunulmuştur.
TSKBler; bugün de, geçmişte de, bütün eleştirilere karşın ülke sanayi ve ticaretinde, çiftçilerimizin hak ettikleri gelir düzeylerinin korunmasında zaten çok önemli katkılar sağlamakta, 16 birliğimizden 8inin ülkemizdeki ilk 500 firma arasında yer aldığı da bilinmektedir. Ayrıca birliklerimiz; yılların bilgi, deneyim, yetişmiş personel ve örgütlenme zenginliğine de sahiptir.
Birlik ve kooperatiflerimiz, Devlet destekleme alımlarının kaldırıldığı 1994/1995 işyılından bu yana, yeni bir yapılanmaya da hızla geçmişler, özkaynaklarını, yaratıcı güçlerini ve kooperatifçilik ruhunu hızla canlandırmaya başlamışlardır. Özerkleşme Yasası kabul edildiğinde de, bu başarılarını daha da artıracakları beklenmektedir.
11. Bursa Milletvekili Yahya Şimşekin, Bursa-Orhaneli Kömür İşletmelerinde çalıştırılan işçilere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Cumhur Ersümerin yazılı cevabı (7/3144)
Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Recai Kutan tarafından sözlü olarak yanıtlanması için gereğini saygıyla arz ederim. 6.3.1997
Av. Yahya Şimşek
Bursa
1. Bursa-Orhaneli Kömür İşletmelerinde sigortasız işçi çalıştırılmakta mıdır?
2. Bu işletmede çalışan işçilerden iş kazası geçirenlere yasal hakları ödenmiş midir?
3. İş kazalarını önlemek üzere bu işyerinde çalışmaya uygun yasal önlemler alınmış, işçilere yeterli donanım ve eğitim verilmiş midir?
4. Bu işyerinde yasal çalışma sürelerine ve işin gereği beslenme koşullarına uyulmakta mıdır?
T.C.
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı 25.7.1997
Araştırma, Planlama ve Koordinasyon
Kurulu Başkanlığı
Sayı : B.15.0.APK.0.23.300-1150/11488
Konu : Yazılı Soru Önergesi.
Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına
İlgi : a) TBMM Başkanlığının 12.3.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6/458/5690/16080 sayılı yazısı.
b) TBMM Başkanlığının 14.7.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7765 sayılı yazısı.
Bursa Milletvekili SayınYahya Şimşekin Bakanlığıma tevcih ettiği ve ilgi ada kayıtlı yazı ile Bakanlığıma gönderilen 6/458 Esas No.lu sözlü soru önergesi cevabı 25.3.1997 tarih ve B.15.0.APK.0.23.300.427-4539 sayılı yazımız ile Parlamento ile ilişkilerden sorumlu DevletBakanlığına gönderilmiştir.
TBMM Başkanlığından alınan ilgi bde kayıtlı yazıda ise, sözkonusu sözlü soru önergesinin TBMM İçtüzüğünün 98 inci maddesi gereğince üç birleşim içinde cevaplandırılmadığı gerekçesiyle 7/3144 Esas No.lu yazılı soru önergesine çevrildiği Bakanlığımıza bildirilmiştir.
Bahse konu soru önergesi ile ilgili bilgiler güncelleştirilerek ekte sunulmuştur.
Bilgilerinize arz ederim.
M. Cumhur Ersümer
Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı
Bursa Milletvekili Sayın Yahya Şimşekin Sözlü Soru Önergesi ve Cevabı (6/458-5690)
Soru 1. Bursa -Orhaneli Kömür İşletmelerinde sigortasız işçi çalıştırılmakta mıdır?
Cevap 1. Bursa -Orhaneli Kömür İşletmelerinde sigortasız işçi çalıştırılmamaktadır.
Soru 2. Bu işletmelerde çalışan işçilerden iş kazası geçirenlere yasal hakları ödenmiş midir?
Cevap 2. Bu işletmemizde çalışan işçilerden iş kazası geçirenlerin yargı kararına bağlanan yasal haklarının ödenmemesi sözkonusu değildir.
Soru 3. İş kazalarını önlemek üzere bu işyerinde çalışmaya uygun yasal önlemler alınmış, işçilere yeterli donanım ve eğitim verilmiş midir?
Cevap 3. Bursa Linyit İşletmeleri Bölge Müdürlüğünde, işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından, diğer tüm işletmelerde olduğu gibi, 13.8.1984 tarih ve 84/8428 sayılı Maden ve Taşocakları İşletmelerinde ve Tünel Yapımında Alınacak İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Önlemlerine İlişkin Tüzük, yine bu tüzük maddeleri gereği hazırlanan yönergeler ile diğer yasa ve mevzuatlar çalışmaların temelini oluşturmaktadır.
14 Eylül 1990 tarih ve 20635 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Maden ve Taş Ocakları İşletmelerinde ve Tünel Yapımında Tozla Mücadele ile ilgili yönetmelik kapsamında; BLİ Bölge Müdürlüğünde toz örnekleri alınmakta, Orta Anadolu Linyitleri İşletmesi Bölge Müdürlüğünde değerlendirilmekte, sonuçlarına göre anılan yönetmelik çerçevesinde tedbirler yürürlüğe konulmaktadır.
14 Aralık 1986 tarih ve 19308 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Gürültü Kontrol Yönetmeliği kapsamında; BLİ Bölge Müdürlüğünde gürültü ölçümleri yapılmakta, anılan yönetmelik içeriğine göre sonuçlar değerlendirilerek, gerekli tedbirler alınmaktadır.
Türkiye Maden İşçileri Sendikası ile Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Genel Müdürlüğü işyerleri için bağıtlanan VI. Dönem İşletme Toplu İş Sözleşmesi (01-01-1997-31.12.1998) içeriğindeki İşçilere Verilecek Giyim Eşyası ve Koruyucu Malzeme Yönetmeliği esasları doğrultusunda tüm işçilere, yine bu Toplu İş Sözleşme ekindeki listelerde yeralan koruyucu malzemeler dağıtılmaktadır.
Yukarıda bahsedilen tüm bu yönetmeliklerin gerekleri ile, işçilerin koruyucu malzeme kullanmaları titizlikle takip edilmekte olup, TKİ Genel Müdürlüğü genelinde sayısal olarak düşmekte olan iş kazaları, sözkonusu bölge müdürlüğünde de düşüş göstermektedir. Örneğin 1993 yılında; biri ölümle sonuçlanan toplam 45 adet iş kazası 1996 yılında da, tümü yaralanma ile sonuçlanan toplam 14 adet iş kazası olmuştur. 1997 yılı ilk altı ayında (Ocak-Haziran) ise, anılan bölge müdürlüğünde hafif yaralanma ile sonuçlanan 1 adet iş kazası meydana gelmiştir.
1996 yılında BLİ Bölge Müdürlüğünde; toplam 698 işçiden 80i işçi sağlığı ve iş güvenliği, 50si ilk yardım, 95i yangın söndürme, 25i değişik sanatlardaki yetiştirme, 216sı değişik sanatlarda düzenlenen geliştirme eğitimlerine alınmışlardır. 1997 eğitim programında da 80 işçiye, işçi sağlığı ve iş güvenliği, 75 işçiye ilk yardım, 60 işçiye yangın söndürme, 176 işçiye de yetiştirme ve geliştirme eğitimleri verilmesi programlanmış olup, 1997 yılı ilk altı aylık dönemde; 60 işçiye işçi sağlığı ve iş güvenliği, 45 işçiye ilk yardım, 20 işçiye yangın söndürme ve 29 işçiye de yetiştirme ve geliştirme eğitimleri verilmiştir.
Soru 4. Bu işyerinde yasal çalışma sürelerine ve işin gereği beslenme koşullarına uyulmakta mıdır?
Cevap 4. Bu işyerinde Toplu İş Sözleşmesinde düzenlenen çalışma sürelerine uyulmakta olup, yasal mevzuatın gerekleri de aynen yerine getirilmektedir. Ayrıca Toplu İş Sözleşmesinde düzenlenen biçimde iaşeleri temin edilmekte, iaşe temin edilmeyenlere de ücreti ödenmektedir.
12. İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigenin, İstanbul Gazi Mahallesi olaylarıyla ilgili olarak basında yer alan demeçlerine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Necdet Menzirin yazılı cevabı (7/3162)
Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Necdet Menzir tarafından yazılı cevaplandırılması için gerekli işlemlerin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 16.7.1997
Mehmet Sevigen
İstanbul
Emniyet İstihbarat Daire eski Başkan Yardımcısı Hanefi Avcının açıklamalarından sonra, 12 Mart 1995 tarihinde İstanbul Gazi Mahallesinde meydana gelen olayların Yeşil kod adlı kişi tarafından çıkarıldığını duyum aldığınız, fakat bu kişiye ulaşamadığınıza ilişkin demeçleriniz gazetelerde yer almıştır.
1. İstanbul EmniyetMüdürü olarak, Yeşil kod adlı bu kişiye ulaşmanıza ne engel olmuştur?
2. Pek çok olayda adı geçen ve bir dönem devletin koruması altında bulunan bu kişinin bulunamamasında herhangi bir kamu makamının, siyasî çevrenin veya kişinin etkisi var mıdır?
3. O dönem elde ettiğiniz bilgiler ışığında, Yeşil kod adlı kişinin kimlik bilgileri ve gerçekleştirdiği olaylar nelerdi? Bu kişi herhangi bir kamu makamı tarafından kullanılmış mıydı? Kullanılmakta mıydı?
4. O dönemde Gazi olaylarıyla ilgili kurulan komisyona, şimdi kamuoyuna açıkladığınız bilgileri neden vermediniz? Meclisin olayı aydınlatmasına neden yardımcı olmadınız? Bu bilgileri hangi makamlara ulaştırdınız?
5. Bu bilgiler ışığında o tarihlerde herhangi bir soruşturma başlattınız mı? Suç duyurusunda bulundunuz mu?
T.C.
Ulaştırma Bakanlığı 28.7.1997
Bakan
Sayın
Hasan Korkmazcan
TBMM Başkanvekili
İlgi : 22 Temmuz 1997 tarih ve KAN.KAR.MD:
Sayı : A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/3162-7811/20771
İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigenin, 12 Mart 1995 tarihinde İstanbul Gazi Mahallesinde meydana gelen olaylarla ilgili olarak yönelttikleri soruların cevapları aşağıda arz edilmiştir.
Gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Necdet Menzir
Ulaştırma Bakanı
İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigenin Sorularının Cevapları
Önce, hemen belirteyim ki, bazı basın-yayın organlarında çıkan haberlerde 12 Mart 1995 tarihinde meydana gelen; İstanbul İli Gaziosmanpaşa İlçesi Gazi Mahallesindeki olaylara geç müdahale ettiğim, ayrıca yine aynı gazetelerde (Yeşil) kod adlı Mahmut Yıldırımın bu olaylarla ilgili ilişkisi konusundaki açıklamaları benimsediğim yolundaki haberler tamamen asılsız ve maksatlıdır.
Gazi olaylarının başlangıcı olan kahvehanelerin tarandığı ve bir şahsın öldüğü yolundaki haberler anında tarafıma bildirilmiştir. Akşam saat 21.00 sıralarında olayı öğrenir öğrenmez, Yeşilköydeki lojmanımdan çıkarak 40 dakika sonra Gaziosmanpaşa İlçe Emniyet Müdürlüğüne geldiğim devletin arşivlerinde mevcuttur. Yol boyunca 40 dakikalık süre içerisinde gerek telsizle ve gerekse mobil telefonlarla ilgililere, tedbirler konusunda bütün emirler verilmiştir.
Ayrıca, bu konu üç mülkiye müfettişi tarafından incelenmiş, olaylarda kusurlu olmadığım ortaya çıkmıştır.
Diğer yandan, TBMM Araştırma Komisyonu raporları ortadadır.
Büyük bir özveriyle tatil günü (Pazar) akşamı olmasına rağmen görevimin başında bulunmam gözardı edilerek, belli çevreler tarafından bu kabil haberler yayılmak istenmektedir.
Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırımın bu olayların faili olduğu yolunda beyanım olmamıştır. Ancak, kahvehanelerin taranması olayında kullanılan, daha önceden gasp edilmiş ticarî taksi bulunduğunda şoförünün öldürülmüş olması ve otonun yakılmaya teşebbüs edilmesi, o ana kadar yasa dışı terör örgütlerinin yöntemlerine benzemiyordu.
Öte yandan, bir çok olayın belirtilen terör örgütleri tarafından üstlenilmesine rağmen, bu olayı ciddî olarak sahiplenen olmamıştır.
Ümit ediyor ve bekliyorum ki, bu olaylar aydınlandığında gerçekler ortaya çıkacaktır.
1. İstanbul Emniyet Müdürü olarak, yasa ve yönetmeliklerin tanıdığı yetki ve sorumluluklar çerçevesinde görev yapılmıştır. Bu bağlamda, Müdüriyetimize intikal eden ve yasal yollarla kendisinin bulunması istenen kişiye ulaşmamıza şu veya bu sebeple herhangi bir engel olmamıştır.
2. Sorunuzda adı geçen Yeşil kod adlı bir kişinin bulunmamasında herhangi bir kamu makamının, siyasî çevrenin veya kişinin etkisi yoktur.Bu konuda yetkili makam ve yargı organlarından polise herhangi bir başvuru intikal etmemiştir.
3. Yukarıda cevabımın giriş bölümünde belirttiğim gibi, Yeşil kod adlı kişinin kimlik bilgileri ve gerçekleştirdiği olaylar konusunda herhangi bir bilgi intikal etmemiştir. Bu nedenle, bu kişinin herhangi bir kamu makamı tarafından kullanılıp kullanılmadığı konusundaki sorunuza cevap vermem mümkün değildir.
4. Kurulan Komisyona, bilgim dahilinde olan her şey anlatılmıştır. TBMM Araştırma Komisyonu raporları ortadadır.
5. Polis, yukarıda da ifade ettiğim gibi, yasal yollardan intikal eden konu ve kişilerle ilgili olarak soruşturma başlatabilir. Böyle bir durum olmadığı için, elbette suç duyurusunda bulunmamız da söz konusu olamaz.
BİRLEŞİM 127NİN SONU