DÖNEM : 20 CİLT : 13 YASAMA YILI : 2
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
16 ncı Birleşim
12 . 11 . 1996 Salı
İ Ç İ N D E K
İ L E R
I. — GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. — GELEN KÂĞITLAR
III. — BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. — Suriye’ye giden Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Recai
Kutan’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Fehim Adak’ın vekâlet
etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/554)
2. —İngiltere, Norveç ve Finlandiya’ya gidecek olan Devlet
Bakanı Gürcan Dağdaş’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı
Lütfü Esengün’ün vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/555)
3.—Suudi Arabistan’a gidecek olan Çevre Bakanı M. Ziyattin Tokar’a,
dönüşüne kadar, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati
Çelik’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/556)
4.—İngiltere ve Amerika Birleşik Devletlerine gidecek olan
Orman Bakanı Mehmet Halit Dağlı’ya, dönüşüne kadar, Millî
Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın vekâlet etmesinin uygun
görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi
(3/557)
5. —Ürdün ve Mısır’a gidecek olan Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanı Mehmet Recai Kutan’a dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Fehim
Adak’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/558)
6. —Ürdün’e gidecek olan Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım
Erez’e, dönüşüne kadar, Sağlık Bakanı
Yıldırım Aktuna’nın vekâlet etmesinin uygun
görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi
(3/559)
7. —Ürdün’e gidecek olan Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez’e,
dönüşüne kadar Devlet Bakanı Bekir Aksoy’un vekâlet etmesinin uygun
görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi
(3/560)
8. —Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gidecek olan Devlet
Bakanı Işılay Saygın’a, dönüşüne kadar,
Ulaştırma Bakanı Ömer Barutçu’nun vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne
ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/561)
9.—Ürdün’e gidecek olan Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller’e, dönüşüne kadar,
Millî Savunma Bakanı Turhan Tayan’ın vekâlet etmesinin uygun
görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi
(3/562)
10. —Birleşik Arap Emirliklerine gidecek olan Turizm Bakanı
Bahattin Yücel’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Bahattin
Şeker’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/563)
11. —İstifa eden ve istifası kabul edilen Mehmet
Ağar’dan boşalan İçişleri Bakanlığına,
İstanbul Milletvekili Meral Akşener’in atandığına
ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/564)
12. —Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun
Başkanvekili seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi
(3/565)
13.—(10/90) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/566)
B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME,
MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. —İzmir Milletvekili Işın Çelebi ve 25
arkadaşının, özelleştirme uygulamaları ve bu konudaki
sorunları araştırarak alınması gereken tedbirleri
belirlemek amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/127)
2. —Manisa Milletvekili Cihan Yazar ve 19 arkadaşının,
ilaç üretimindeki sorunların araştırılarak genel bir ilaç
politikası belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/128)
3. —Aydın Milletvekili Yüksel Yalova ve 22
arkadaşının, Kültür Bakanlığının Sanata ve
Sanatçılara uyguladığı politikalar ile devlet ve özel
tiyatroların sorunları konusunda genel görüşme
açılmasına ilişkin önergesi (8/7)
IV. —ÖNERİLER
A)DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1.—Günedemdeki sıralamanın yeniden yapılması ile
çalışma süresine ilişkin Danışma Kurulu Önerisi
B) SİYASÎ PARTİ GRUBU
ÖNERİLERİ
1. —Memurlar, Diğer Kamu Görevlileri ile Bunların
Emeklilerinin Malî ve Sosyal Haklarında Düzenlemer Yapılmasına
Dair Yetki Kanunu Tasarısının ilgili komisyondaki
görüşmelerine 48 saat geçmeden başlanması ile Genel Kurulun
çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ve 13.11.1996
Çarşamba günkü birleşimde sözlü soruların görüşülmemesine
ilişkin DYP ve RP grupları müşterek önerisi
V. –
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS ARAŞTIRMASI
A)ÖNGÖRÜŞMELER
1. —Ankara Milletvekili Eşref Erdem ve 23
arkadaşının, yasa dışı örgütlerin faaliyetlerinin
boyutlarını ve varlığı iddia edilen kamu
görevlileriyle olan ilişkilerini araştırmak amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/89)
2. —İstanbul Milletvekili Mehmet Cevdet Selvi ve 21
arkadaşının, yasa dışı suç örgütleri ile
bunların Devletle olan bağlantıları konusunda Meclis
araştırması açılmasına ilişin önergesi (10/126)
3. —Batman Milletvekili Ataullah Hamidi ve 22
arkadaşının, yasa dışı suç örgütlerinin devletle
olan bağlantıları ile güvenlik güçlerinin de
karıştığı iddia edilen olayların boyutlarını
tespit etmek amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/110)
4. —İçel Milletvekili Oya Araslı ve 20
arkadaşının, yasa dışı örgütlerin devlete olan
bağlantıları ile Susurluk’ta meydana gelen kaza
olayının ve arkasındaki ilişkilerin aydınlığa
kavuşturulması amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/124)
5. —İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 23
arkadaşının, yasa dışı örgütlerin devletle olan
bağlantıları ile Susurluk’ta meydana gelen kaza
olayının ve arkasındaki ilişkilerin
aydınlığa kavuşturulması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/125)
VI. —SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.—Adalet Bakanı Şevket Kazan’ın, Antalya Milletvekili
Deniz Baykal’ın, konuşmasında ileri sürmüş olduğu
görüşten farklı bir görüşü kendisine atfetmesi nedeniyle
konuşması.
2. —Elazığ Milletvekili Mehmet Ağar’ın, Adana
Milletvekili Uğur Aksöz’ün, konuşmasında kendisine
sataşması nedeniyle konuşması
VII. —USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1. —Başkanın, Genel Kurulu yönetme üslubu hakkında
VIII. —SORULAR VE CEVAPLAR
A)YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.—Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, Sıvas il,
ilçe ve belde belediye başkanlıklarına yapılan
yardımlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
Lütfü Esengün’ün yazılı cevabı (7/1164)
2. —Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, genelevlere
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün
yazılı cevabı (7/1173)
3.—Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, talih
oyunlarının kaldırılmasına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün yazılı
cevabı (7/1241)
4. —İstanbul Milletvekili Nami Çağan’ın, Başbakan
Yardımcısı ve Dışişleri Bakanının
İstanbul Yeniköy’de bulunan yalısının TURBAN Genel
Müdürlüğü tarafından boyatıldığı iddiasına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı H.Ufuk Söylemez’in
yazılı cevabı (7/1270)
5. —Afyon Milletvekili H. İbrahim Özsoy’un, Afyon İlinin
bazı ilçe ve belde yollarının asfaltlanma
çalışmalarına ilişkin sorusu ve Bayındırlık
ve İskân Bakanı Cevat Ayhan’ın yazılı cevabı
(7/1276)
6.—Hatay Milletvekili Fuat Çay’ın, yurt dışı gezisi
sırasında yaptığı bazı açıklamalara
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün
yazılı cevabı (7/1294)
7.—İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in, kamu personeliyle
ilgili tayinlere ve görevden almalara ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün yazılı cevabı (7/1306)
8. —Hatay Milletvekili Fuat Çay’ın, Türkiye-İran
münasebetlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
Lütfü Esengün’ün yazılı cevabı (7/1326)
9.—Denizli Milletekili Adnan Keskin’in, örtülü ödenekten
yapıldığı iddia edilen ödemelere ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün yazılı
cevabı (7/1356)
10.— Giresun Milletvekili Burhan Kara’nın, çiftçilerin Ziraat
Bankasına olan borç faizlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün yazılı cevabı (7/1411)
11. —Giresun Milletvekili Burhan Kara’nın, partisine mensup bir
milletvekilinin verdiği bir beyana ve Selçuk Üniversitesinin
açılış töreninde meydana gelen bir olaya ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün yazılı
cevabı (7/1412)
12. —İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, iş
sınavına gireceklerden daha düşük ve sabit bir sınav
masrafı alınmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün yazılı cevabı (7/1413)
13. —Bursa Milletvekili Ali Rahmi Beyreli’nin, Bursa Doğalgaz Proje
ve İşletme Müdürlüğündeki yolsuzluk dosyalarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün
yazılı cevabı (7/1421)
14. —Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, dış gezisinden sonra
basına yaptığı açıklamaya ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün yazılı
cevabı (7/1445)
15. —İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın,
Seyranbağları Kreşi ücretlerine yapılan zamma ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün yazılı
cevabı (7/1455)
16.—Sıvas Milletvekili Mahmut Işık’ın, 5 Nisan
kararlarından sonra kamu kuruluşlarına alınan personele ve
S.S.K.’ya bağlı bazı hastane ve sağlık birimlerinin
kadro ihtiyaçlarının karşılanmasına müsaade
edilmediği iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı Lütfü Esengün’ün yazılı cevabı (7/1456)
17.—İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın;
—Turban Ilıca Tesislerinde ücretsiz olarak kalan kişiler ile
personelin aldığı avanslara,
—Turban Kilyos Tesislerinde ücretsiz olarak kalan kişiler ile
personelin aldığı avanslara,
İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün
yazılı cevabı (7/1478, 1479)
(Aynı cevap içinde ek olarak cevaplanan 7/1457, 1458, 1459, 1460,
1461, 1462, 1465, 1469, 1470, 1471, 1472, 1473, 1474, 1475, 1476, 1477, 1480, 1481
ve 1482 nolu yazılı soruların aslı 5.11.1996 tarihli 13
üncü Birleşimde yayımlanmıştır)
18.—İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın, TRT Genel
Müdürüne ve bazı yöneticilere ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün yazılı cevabı (7/1488)
19.—Diyarbakır Milletvekili Abdülkadir Aksu’nun, hayvan
ithalatı ile ilgili olarak ileri sürülen iddialara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün yazılı
cevabı (7/1492)
20.—Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan’ın,
hayvancılığı teşvik kredilerine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün yazılı
cevabı (7/1493)
21. —Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, TÜGSAŞ ve
bağlı kuruluşlarının bazı harcamalarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün yazılı
cevabı (7/1496)
I. —GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak iki oturum yaptı.
İçel Milletvekili Ali Er’in, çiftçilerimizin ve besicilerimizin
sorunları konusuna ilişkin gündem dışı
konuşmasına Orman Bakanı Mehmet Halit Dağlı,
Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in, Rize’de meydana gelen sel felaketleri
ve Karadeniz’deki turistik altyapı eksiklikleri konusuna ilişkin
gündem dışı konuşmasına Devlet Bakanı Mehmet
Altınsoy,
Cevap verdi.
Denizli Milletvekili Hilmi Develi de, Hükümetin TÜBİTAKve Ar-Ge
konularındaki yeni düzenlemeleri konusuna ilişkin gündem
dışı bir konuşma yaptı.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin, Avrupa Parlamentosunun 23.10.1996
tarihli, Türkiye’de din özgürlüğü ihlalleri ve Kıbrıs’ta bir
Kıbrıslı Rum’un öldürülmesi konulu, haksız, insafsız,
tek yanlı ve önyargılı kararını üzüntüyle
karşıladığını, bu uluslararası parlamentoda,
temsilcisi bulunmayan bir ülke aleyhine karar alınmasının ve inciltici
ifadeler kullanılmasının demokratik ve parlamenter teamüllere
aykırı olduğunu, Avrupa Parlamentosuna, Türkiye ile ilgili
konuların tartışılacağı yerin Türkiye Büyük
Millet Meclisi ile Avrupa Parlamentosu arasında diyalog organı olarak
kurulmuş bulunan Karma Parlamento Komisyonu olduğunun
hatırlatılmasını, Avrupa Parlamentosu üyelerinin
Yunanistan’ın Batı Trakya Bölgesinde dış dünyadan tecrit
edilmiş durumda yaşayan Türk azınlığı ve bu
ülkede hapsedilmiş Türk müftüleri ziyaret etmesinin ve son elli yılda
Balkanlarda yok edilmiş, yıktırılmış Türk ve
İslam eserlerini tespit etmesinin çok daha anlamlı bir hareket
olacağının belirtilmesini ve Kıbrıs’la ilgili
gerçekleri Avrupalı parlamenterlere anlatması için Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Rauf
Denktaş’ın Avrupa Parlamentosu Genel Kurulunda konuşma yapmak
üzere davet edilmesini öneren siyasî parti gruplarının müşterek
önergeleri okundu; Başkanlıkça, gereğinin yerine
getirileceği bildirildi.
Portekiz Meclis Başkanı Antonia de Almeida Santos ve
beraberindeki Parlamento heyetinin, 1997 ilkbahar aylarında ülkemize davet
edilmelerine ilişkin Başkanlık tezkeresi;
İstanbul Milletvekili Mehmet Cevdet Selvi ve 18
arkadaşının, (8/5) esas numaralı, yasa dışı
suç örgütleri ile bunların devletle olan bağlantıları
konusunda verdikleri genel görüşme önergesinin Meclis araştırma
önergesi olarak işlem görmesi konusunda verdikleri önerge;
Genel Kurulun bilgisine sunuldu; Başkanlıkça, önerge
hakkında gereğinin yerine getirileceği bildirildi.
TBMM Başkanvekili Uluç Gürkan’ın, KKTC’nin kuruluş
yıldönümü kutlamalarına katılmak üzere, 14-16 Kasım 1996 tarihleri
arasında, KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın davetine
icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.
CHP Grubu adına Grup Başkanı ve Antalya Milletvekili
Deniz Baykal ile Grup Başkanvekilleri İçel Milletvekili Oya
Araslı, Ankara Milletvekili Önder Sav ve Hatay Milletvekili Nihat
Matkap’ın, devletimizin iç güvenlik bakımından zaafa
uğratıldığı iddiası ve Susurluk’ta meydana gelen
trafik kazasının sergilediği “Devlet-mafya-politikacı”
ilişkisi karşısındaki beyan ve tutumu nedeniyle,
İçişleri Bakanı Mehmet Ağar hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/5) Genel Kurulun bilgisine
sunuldu.
Gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler” kısmının 69 uncu sırasında
yer alan (10/89), 88 inci sırasında yer alan (10/126), 90
ıncı sırasında yer alan (10/110), 104 üncü
sırasında yer alan (10/124) ve 105 inci sırasında yer alan
(10/125) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin
görüşmelerinin, Genel Kurulun 12.11.1996 Salı günkü birleşiminde
ve birlikte yapılmasına; görüşmelerde, Hükümet adına
yapılacak konuşmanın 45 dakika, gruplar adına
yapılacak konuşmaların 30’ar dakika, şahıslar
adına yapılacak konuşmaların 15’er dakika olmasına ve
bu birleşimde sözlü soruların görüşülmemesine,
7.11.1996 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan ve
okunmuş bulunan, İçişleri Bakanı Mehmet Ağar
hakkında (11/5) esas numaralı gensoru önergesinin, gündemin “Özel
Gündemde Yer Alacak İşler” kısmında yer almasına ve
Anayasanın 99 uncu maddesi gereğince, gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelerin, Genel Kurulun
14.11.1996 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına,
İlişkin Danışma Kurulu önerileri ve;
RPve DYP Gruplarının, gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmının 26 ncı sırasında yer alan 104 sıra
sayılı, 375 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının, bu kısmın 3 üncü
sırasına, 4 üncü sırasında yer alan 17 sıra
sayılı Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair
Kanun Teklifinin, 4 üncü sırasına; 7.11.1996 tarihli Gelen
Kâğıtlarda yayımlanan ve bastırılıp
dağıtılan 124 sıra sayılı Karapara
Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanun Tasarısının 48
saat geçmeden, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler” kısmının 5 inci
sırasına alınmasına ve Genel Kurulun 7.11.1996
Perşembe günü saat 22.00’ye kadar çalışmalarını
sürdürmesine ilişkin önerileri;
Kabul edildi.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmının;
1 inci sırasında bulunan 23,
2 nci sırasında bulunan 101,
3 üncü sırasında bulunan 15,
S. Sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin görüşmeleri,
ilgili komisyon temsilcileri Genel Kurulda hazır
bulunmadıklarından ertelendi.
4 üncü sırasında bulunan, 375 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 28 inci Maddesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısı (1/498) (S. Sayısı :104)
ile,
5 inci sırasında bulunan, Tütün Mamullerinin
Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/70, 1/5) (S.
Sayısı :17),
Yapılan görüşmelerden sonra kabul edildikleri
ve kanunlaştıkları açıklandı.
12 Kasım 1996 Salı günü saat 15.00’te
toplanmak üzere, birleşime 21.08’de son verildi.
Hasan Korkmazcan
Başkanvekili
Ahmet Dökülmez Fatih
Atay
Kahramanmaraş
Aydın
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
II. —GELEN KÂĞITLAR
8.11.1996 CUMA
Tasarılar
1.—Türk Kanunu Medenisinin 153 üncü Maddesinin Birinci
Fıkrasının Değiştirilmesine Dair Kanun
Tasarısı (1/534) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi : 5.11.1996)
2. —Türkiye Cumhuriyeti ve Moldova Cumhuriyeti
Arasında Hukukî, Ticarî ve Cezaî Konularda Adlî Yardımlaşma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/535) (Adalet ve Dışişleri
komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.11.1996)
3.—Türkiye Cumhuriyeti ile Belarus Cumhuriyeti
Arasında Dostluk ve İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/536) (Dışişleri Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi : 5.11.1996)
4. —190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye
Ekli Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısı (1/537) (Plan ve Bütçe Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi :5.11.1996)
5. —Bölge İdare Mahkemeleri, İdare
Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı (1/538) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi :5.11.1996)
Teklifler
1.—Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz’in;
Kırıkkale’de Büyükşehir Belediyesi Kurulması Hakkında
Kanun Teklifi (2/530) (İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi :4.11.1996)
2.—Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin; Diyanet
İşleri Başkanlığının Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanuna Bir Ek Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi
(2/531) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi :5.11.1996)
3. —İzmir Milletvekili Metin Öney’in; Siyasî
Partiler Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna
Eklemeler Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/532) (Anayasa
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi :6.11.1996)
4. — Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner’in; 5434
Sayılı T. C. Emekli Sandığı Kanununa Bir Ek Geçici
Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/533) (Plan ve Bütçe Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi :6.11.1996)
5. —Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner’in; 28.5.1988
Tarihli ve 3466 Sayılı Uzman Jandarma Kanununun Bazı
Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi (2/534) (Millî
Savunma ve İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi :6.11.1996)
6. —Ağrı Milletvekili Yaşar
Eryılmaz’ın; Bir İl Kurulması Hakkında Kanun Teklifi
(2/535) (İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi :6.11.1996)
7.—Tekirdağ Milletvekili Enis Sülün ve 11
Arkadaşının; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanun ile 78 ve 190 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/536) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi :6.11.1996)
8. —Niğde Milletvekili Doğan Baran’ın;
Yeşilgölcük Adıyla Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun
Teklifi (2/537) (İçişleri ve Plan ve Bütçe
komisyonlarına)(Başkanlığa geliş tarihi :6.11.1996)
Tezkere
1.—İsmail Özdemir Hakkındaki Ölüm
Cezasının Yerine Getirilmesine Dair Başbakanlık Tezkeresi
(3/550) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi
:6.11.1996)
Raporlar
1. —Sakarya Milletvekili Ersin Taranoğlu’nun;
Sapanca Gölü ve Civarındaki Su Kaynaklarının Korunması ve
Kullanılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37
nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/20) (S.
Sayısı :125) (Dağıtma tarihi :8.11.1996) (GÜNDEME)
2. —Türk Ceza Kanununun Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/524) (S. Sayısı :126)
(Dağıtma tarihi :8.11.1996) (GÜNDEME)
3.—Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı :127) (Dağıtma
tarihi :8.11.1996) (GÜNDEME)
4. —Terörle Mücadele Kanununun Bir Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/525) (S. Sayısı :128) (Dağıtma
tarihi :8.11.1996) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1.—Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan’ın,
Ordunun ihtiyacı için et ithal edileceği iddiasına ilişkin
Millî Savunma Bakanından sözlü soru önergesi (6/355)
(Başkanlığa geliş tarihi : 5.11.1996)
2. —Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan’ın,
E-88 Karayolunun, Yozgat şehir merkezinden geçen bölümüne çevre yolu
geçişi yapılıp yapılamayacağına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/356)
(Başkanlığa geliş tarihi : 6.11.1996)
3. —İzmir Milletvekili Atilla Mutman’ın,
KOBİ’lere verilecek krediler için aranan şartlara ilişkin
Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/357) (Başkanlığa
geliş tarihi : 6.11.1996)
Yazılı Soru Önergeleri
1.—Hatay Milletvekili Atila Sav’ın, Ankara’da
Atatürk Kültür Merkezi alanı içinde bulunan yapı ve yerlerin
kullanımına ilişkin Kültür Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1591) (Başkanlığa geliş tarihi :5.11.1996)
2. —Gaziantep Milletvekili R. Mustafa
Taşar’ın, Toprak Mahsulleri Ofisinin kaldırılıp
kaldırılmayacağına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1592) (Başkanlığa geliş
tarihi :6.11.1996)
3. —Gaziantep Milletvekili R. Mustafa
Taşar’ın, çalışanların millî gelirden
aldıkları payı artırmak için alınacak tedbirlere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1593)
(Başkanlığa geliş tarihi :6.11.1996)
4. —Gaziantep Milletvekili R. Mustafa
Taşar’ın, din alanındaki sömürüyü önlemek için alınacak
tedbirlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1594) (Başkanlığa geliş tarihi :6.11.1996)
5. —Gaziantep Milletvekili R. Mustafa
Taşar’ın, insan hakları ihlalleri konusunda alınacak
tedbirlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1595) (Başkanlığa geliş tarihi :6.11.1996)
6. —Gaziantep Milletvekili R. Mustafa Taşar’ın, Gümrük
Birliği konusunda imzalanan Andlaşmanın iptal edilip
edilmeyeceğine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/1596) (Başkanlığa geliş tarihi :6.11.1996)
7. —Gaziantep Milletvekili R. Mustafa Taşar’ın, Bankacılık
Sisteminde bir değişiklik yapılıp
yapılmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/1597) (Başkanlığa geliş tarihi :6.11.1996)
8. —Gaziantep Milletvekili R. Mustafa Taşar’ın, Çekiç
Güç’ün görev süresinin uzatılma nedenlerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1598) (Başkanlığa geliş
tarihi :6.11.1996)
9. —Gaziantep Milletvekili R. Mustafa Taşar’ın, ahlak
dışı hizmetler nedeniyle turistik beş
yıldızlı otellerle tatil köylerinin kapatılacağı
iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1599) (Başkanlığa geliş tarihi :6.11.1996)
10. —Gaziantep Milletvekili R. Mustafa Taşar’ın, ahlak
dışı yayın yapan özel TV’lerin kapatılacağı
iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1600) (Başkanlığa geliş tarihi :6.11.1996)
11. —İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın, Türkiye
Kalkınma Bankasınca bir kişiye verilen krediye ilişkin
Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1601)
(Başkanlığa geliş tarihi :6.11.1996)
12. —Samsun Milletvekili Yalçın Gürtan’ın, 1993
yılında yapılan sınavın akibetine ilişkin Devlet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1602)
(Başkanlığa geliş tarihi :6.11.1996)
13. —Tekirdağ Milletvekili Fevzi Aytekin’in, Tekirdağ Gümrük
Muhafaza Müdürlüğündeki mesai ve yolluk uygulamasına ilişkin
Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1603)
(Başkanlığa geliş tarihi :6.11.1996)
14.—Balıkesir Milletvekili Tamer Kanber’in, katı
yakıtlı termosifonlardan alınan KDV oranının
azaltılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/1604) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.11.1996)
15. —Aydın Milletvekili Fatih Atay’ın, Özerk olan
TUBİTAK’ın siyasî denetim altına alınmaya
çalışıldığı iddiasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1605) (Başkanlığa
geliş tarihi : 6.11.1996)
16.—Aydın Milletvekili Fatih Atay’ın, hac kotalarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1606)
(Başkanlığa geliş tarihi : 6.11.1996)
17.—Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük’ün, TMO’nin ekmeklik buğday
stoğuna ve yeterli buğday alımları yapıp
yapmadığına ilişkin tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1607)
(Başkanlığa geliş tarihi : 6.11.1996)
11.11.1996
PAZARTESİ
Sözlü Soru
Önergeleri
1. —Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu’nun,
Anadolu ve Süper Liselerdeki yabancı dil öğretmenlerine ek bir ücret
ödenip ödenmediğine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü
soru önergesi (6/358) (Başkanlığa geliş tarihi :7.11.1996)
2. —Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan’ın, yönetim kurulu
üyeliklerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/359)
(Başkanlığa geliş tarihi :7.11.1996)
3. —Muğla Milletvekili Lale Aytaman’ın, Bodrum
Havaalanına gelecek yolcuların ulaşım
olanaklarının iyileştirilmesi için yapılan
çalışmalara ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi
(6/360) (Başkanlığa geliş tarihi :7.11.1996)
4. —Muğla Milletvekili Lale Aytaman’ın, Bodrum -Milas karayolu güzergâhı
üzerinde raylı bir sistemin kurulmasının düşünülüp
düşünülmediğine ilişkin Ulaştırma Bakanından
sözlü soru önergesi (6/361) (Başkanlığa geliş tarihi
:7.11.1996)
5. —Muğla Milletvekili Lale Aytaman’ın, Bodrum -Milas karayolunun
ıslahı için ayrılan ödeneğe ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi
(6/362) (Başkanlığa geliş tarihi :7.11.1996)
Yazılı
Soru Önergeleri
1.—Edirne Milletvekili Mustafa İlimen’in, Edirne İlindeki
öğretmen açığına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1613)
(Başkanlığa geliş tarihi :7.11.1996)
2.—Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu’nun,
Türkiye Kalkınma Bankası Genel Kuruluna ilişkin Devlet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1614)
(Başkanlığa geliş tarihi :7.11.1996)
3.— Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu’nun,
Almanca ve Fransızca öğretmenlerinin Türkçe dersi vermelerinin mümkün
olup olmadığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1615) (Başkanlığa geliş
tarihi :7.11.1996)
4.—Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan’ın, başka illerde
hizmet veren Yozgat Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü Makine Parkına
ait araçların Yozgat’a iadesine ilişkin Devlet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1616) (Başkanlığa geliş
tarihi :7.11.1996)
5.—Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan’ın, Yozgat İlindeki
Ağaçlandırma çalışmalarına ilişkin Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1617)
(Başkanlığa geliş tarihi :7.11.1996)
6.—Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu’nun, Memurin
Muhakemat Kanununun değiştirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1618) (Başkanlığa geliş
tarihi :7.11.1996)
7. —Adana Milletvekili Erol Çevikçe’nin, beldelerin ilçe, ilçelerin il
olmasının yasal kurallara bağlanmasına ve Osmaniye’ye
bağlanan Kadirli İlçesinin Adana veya Osmaniye’ye bağlanması
konusunda referandum yapılmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1619) (Başkanlığa geliş
tarihi :7.11.1996)
8. —Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan’ın, Yozgat -Şefaatli
Karayolunun durumuna ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1620)
(Başkanlığa geliş tarihi :7.11.1996)
9.—İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Bosna
-Hersek Hükümeti’ne yardım yapılıp
yapılmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/1621) (Başkanlığa geliş tarihi :7.11.1996)
10.—İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın,
karaparanın aklanmasının önlenmesi hususunda alınacak
tedbirlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1622) (Başkanlığa geliş tarihi :7.11.1996)
11.—İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, özel
okullarda alınan yemek bedellerine ve uygulamalara ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1623)
(Başkanlığa geliş tarihi :7.11.1996)
12. —İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın,
avukatların terlikle cezaevlerine girmeleri konusundaki karara
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1624)
(Başkanlığa geliş tarihi :7.11.1996)
13. —Manisa Milletvekili Abdullah Akarsu’nun belediyelere
yapılan yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/1625) (Başkanlığa geliş tarihi :7.11.1996)
12.11.1996
SALI
Tasarı
1.—Memurlar, Diğer Kamu Görevlileri ile Bunların Emeklilerinin
Malî ve Sosyal Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki
Kanunu Tasarısı (1/539) (Plan ve Bütçe Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi :12.11.1996)
Teklifler
1.—Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili
Saffet Arıkan Bedük, Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve
Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya’nın; 3402 Sayılı Kadastro
Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve İki Ek Madde
Eklenmesi ile 2644 Sayılı Tapu
Kanununa Bir Ek Madde Eklenmesi ve 190 Sayılı Genel Kadro ve
Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki (1) Sayılı
Cetvelin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/538) (Adalet
ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi :5.11.1996)
2.—Tunceli Milletvekili Orhan Veli Yıldırım ve 3
Arkadaşının; Erzincan, Tunceli, Kars, Ağrı, Van,
Muş, Hakkâri, Bitlis, Siirt, Mardin, Diyarbakır, Batman,
Şırnak, Bingöl, Adıyaman ve Sıvas İllerinde Terör veya
Güvenlik Nedeniyle Boşaltılan Yerleşim Birimlerinden Başka
Yerlere Gönderilen Yurtdaşlara Bazı İmkânlar
Sağlanmasına Dair Kanun Teklifi (2/539) (İçişleri ve Plan
ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi
:6.11.1996)
3. —İstanbul Milletvekili BülentAkarcalı ve Halit
Dumankaya’nın; İdarenin Malî Sorumluluğu Hakkında Kanun
Teklifi (2/540) (Plan ve Bütçe ve Adalet komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi :7.11.1996)
4.—İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın; 26.5.1927 Tarih
ve 1050 Numaralı Muhasebei Umumiye Kanununun 77 nci Maddesinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/541)
(Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi
:7.11.1996)
5.—İzmir Milletvekili Hasan Denizkurdu ve 5
arkadaşının; Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret
Odaları, Sanayi Odaları, Deniz Ticaret Odaları, Ticaret
Borsaları ve Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret Odaları ve
Ticaret Borsaları Birliği Kanununa Bir Ek Madde Eklenmesine Dair
Kanun Teklifi (2/542) (Sanayi, Ticaret,Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi :7.11.1996)
6. —Bolu Milletvekili Feti Görür ve 5 Arkadaşının;
Kaynaşlı ve Konuralp Adıyla İki İlçe ve Düzce
Adıyla Bir İl Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/543)
(İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi :7.11.1996)
7. —Şanlıurfa Milletvekili Abdülkadir Öncel ve 9
Arkadaşının; Yükseköğretim Kanununa Bir Geçici Madde
Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/544) (Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi :7.11.1996)
8. —Şırnak Milletvekili M. Salih Yıldırım ve 14
Arkadaşının; 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve
Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kurumu Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/545)
(Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi :8.11.1996)
9. —Adana Milletvekili İ. Cevher Cevheri ve 3
arkadaşının; Üç İlçe ve Bir İl Kurulması ile 190
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/546) (İçişleri Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi :8.11.1996)
10.—Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın; 2972
Sayılı Mahallî İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve
İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun ile 1580 Sayılı
Belediye Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi (2/547) (Anayasa ve İçişleri
komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi :10.11.1996)
11. —Burdur Milletvekili Kâzım Üstüner’in; Güvenlik
Soruşturması, Bazı Nedenlerle Görevlerine Son Verilen Kamu Personeli ile Kamu Görevine Alınmayanların
Haklarının Geri Verilmesini ve 1402 Numaralı
Sıkıyönetim Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/548) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi :11.11.1996)
Raporlar
1.—Türkiye Cumhuriyeti ve Kazakistan Cumhuriyeti Arasında
Konsolosluk Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/324) (S. Sayısı :117) (Dağıtma tarihi :12.11.1996)
(GÜNDEME)
2. —Türkiye Cumhuriyeti ve Özbekistan Cumhuriyeti Arasınada
Konsolosluk Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/328) (S.Sayısı :119) (Dağıtma tarihi :12.11.1996)
(GÜNDEME)
3. —Türkiye Cumhuriyeti ve Kırgız Cumhuriyeti Arasında
Konsolosluk Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/353) (S. Sayısı :121) (Dağıtma tarihi :12.11.1996)
(GÜNDEME)
4.—5434 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanununun 20 nci Maddesinin 2 nci
Fıkrasının Değiştirilmesine ve Bu Maddeye 2 Fıkra
Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/527) (S. Sayısı :129) (Dağıtma tarihi :12.11.1996)
(GÜNDEME)
5. —3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 41 inci
maddesinin 1 ve 4 üncü Fıkralarının Değiştirilmesi ile
60 ıncı Maddesine Bir Fıkra Eklenmesine Dair Kanun
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/512) (S.
Sayısı :130) (Dağıtma tarihi :12.11.1996) (GÜNDEME)
6. —Vesikasız Kıymetli Maden ve Ziynet Eşyası
Beyanı Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/513) (S. Sayısı :131) (Dağıtma tarihi
:12.11.1996) (GÜNDEME)
Sözlü Soru
Önergeleri
1.—Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük’ün, zeytin üreticilerinin
sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/363) (Başkanlığa geliş tarihi
:8.11.1996)
2.—Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan’ın, Kayseri Belediye
Başkanının bazı beyanlarına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/364) (Başkanlığa
geliş tarihi :11.11.1996)
3.—Manisa Milletvekili Cihan Yazar’ın, 2886 Sayılı Devlet
İhale Yasasının uygulanmasına ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/365) (Başkanlığa geliş tarihi
:8.11.1996)
Yazılı
Soru Önergeleri
1.—Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz’in, Susurluk’ta meydana gelen
bir trafik kazasında ölen bir şahsın suçlu olarak aranmakta olup
olmadığına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1626) (Başkanlığa geliş
tarihi :8.11.1996)
2.—Bilecik Milletvekili Şerif Çim’in, Bulgaristan’dan göç edenlerin
vatandaşlığa alınmama nedenine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1627)
(Başkanlığa geliş tarihi :11.11.1996)
3.—Bursa Milletvekili Ali Rahmi Beyreli’nin, TÜRKAK yasa teklifine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1628) (Başkanlığa
geliş tarihi :11.11.1996)
4.—İstanbul Milletvekili BülentAkarcalı’nın, Kayseri
Belediye Başkanının bazı beyanlarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1629)
(Başkanlığa geliş tarihi :11.11.1996)
5.—Adana Milletvekili İmren Aykut’un, Kayseri Belediye
Başkanının bazı beyanlarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1630)
(Başkanlığa geliş tarihi :11.11.1996)
Genel
Görüşme Önergesi
1.—Aydın Milletvekili Yüksel Yalova ve 22
arkadaşınına, Kültür Bakanlığının Sanata ve
Sanatçılara uyguladığı politikalar ile Devlet ve özel
tiyatroların sorunları konusunda Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 102 nci maddesi uyarınca bir genel görüşme
açılmasına ilişkin önergesi (8/7) (Başkanlığa
geliş tarihi :7.11.1996)
Meclis
Araştırması Önergeleri
1. —İzmir Milletvekili Işın Çelebi ve 25
arkadaşının, özelleştirme uygulamaları ve bu konudaki
sorunları araştırarak alınması gereken tedbirleri
belirlemek amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve
105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/127) (Başkanlığa geliş tarihi
:7.11.1996)
2. —Manisa Milletvekili Cihan Yazar ve 19
arkadaşının, ilaç üretimindeki sorunların
araştırılarak genel bir ilaç politikası belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/128) (Başkanlığa
geliş tarihi :11.11.1996)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 15.00
12 Kasım 1996 Salı
BAŞKAN : Başkanvekili Yasin
HATİBOĞLU
KÂTİP ÜYELER : Kâzım ÜSTÜNER (Burdur), Ali
GÜNAYDIN (Konya)
BAŞKAN – Çalışmalarımızın
hayırlara vesile olmasını Cenabı Allah'tan niyaz ederek,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16 ncı Birleşimini açıyorum.
Sayın milletvekilleri, çalışmaya, yani toplantıya
yetersayımızın var olduğu bilmüşahede
anlaşılmaktadır; bu sebeple, toplantı
yetersayımız vardır, çalışmalara başlıyoruz.
Bugün, araştırma önergelerinin müzakereleri
bahse konu; 5 araştırma önergesi görüşülecek. Bunu da dikkate
alarak, gündemdışı söz talebinde bulunan çok değerli
arkadaşlarıma söz verme imkânım olmadı; beni
anlayacaklarını umuyorum. Bu sebeple, gündemdışı
görüşmelerimiz olmayacak, doğrudan gündeme geçeceğiz. Bu
suretle, gündemin "Başkanlığın Genel Kurula
Sunuşları" bölümünden başlamış oluyoruz; ancak,
Yüce Heyetinize bir teklifim var; biraz sonra, müşahede
buyuracağınız üzere, sunuşlarımız epeyce
kabarık olduğundan, Sayın Divan Üyemizin oturduğu yerden
okuması hususunu oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir; sayın üyemiz oturduğu yerden
okuyacak.
Şimdi, Cumhurbaşkanlığı
tezkereleri vardır, ayrı ayrı okutup, bilgilerinize
sunacağım:
III. —
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. — Suriye’ye giden Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı Mehmet Recai Kutan’a, dönüşüne kadar, Devlet
Bakanı Fehim Adak’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne
ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/554)
7
Kasım 1996
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Beş Ülke Enterkonneksiyonu Projesi
Toplantısına katılmak üzere, 6 Kasım 1996 tarihinde
Suriye'ye giden Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M. Recai Kutan'ın
dönüşüne kadar; Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına,
Devlet Bakanı Fehim Adak'ın vekâlet etmesinin, Başbakanın
teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.
Süleyman
Demirel
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
2. —İngiltere, Norveç ve
Finlandiya’ya gidecek olan Devlet Bakanı Gürcan Dağdaş’a,
dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün vekâlet etmesinin
uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi
(3/555)
7
Kasım 1996
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
8 Kasım 1996 tarihinden itibaren İngiltere,
Norveç ve Finlandiya'ya gidecek olan Devlet Bakanı Gürcan
Dağdaş'ın dönüşüne kadar; Devlet
Bakanlığına, Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün vekâlet
etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu
bilgilerinize sunarım.
Süleyman
Demirel
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
3.—Suudi Arabistan’a gidecek olan Çevre
Bakanı M. Ziyattin Tokar’a, dönüşüne kadar, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik’in vekâlet etmesinin uygun
görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi
(3/556)
7
Kasım 1996
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmelerde bulunmak üzere, 8 Kasım 1996
tarihinde Suudi Arabistan'a gidecek olan Çevre Bakanı M. Ziyattin Tokar'ın
dönüşüne kadar; Çevre Bakanlığına, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik'in vekâlet etmesinin,
Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu
bilgilerinize sunarım.
Süleyman
Demirel
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
4.—İngiltere ve Amerika
Birleşik Devletlerine gidecek olan Orman Bakanı Mehmet Halit
Dağlı’ya, dönüşüne kadar, Millî Eğitim Bakanı Mehmet
Sağlam’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı
tezkeresi (3/557)
8
Kasım 1996
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
9 Kasım 1996 tarihinden itibaren ingiltere ve
Amerika Birleşik Devletleri'ne gidecek olan Orman Bakanı M. Halit
Dağlı'nın dönüşüne kadar; Orman Bakanlığına,
Millî Eğitim Bakanı Prof. Dr. Mehmet Sağlam'ın vekâlet
etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş
olduğunu bilgilerinize sunarım.
Süleyman
Demirel
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
5. —Ürdün ve Mısır’a gidecek
olan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Recai Kutan’a dönüşüne
kadar, Devlet Bakanı Fehim Adak’ın vekâlet etmesinin uygun
görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi
(3/558)
8
Kasım 1996
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmelerde bulunmak üzere, 11 Kasım 1996
tarihinden itibaren Ürdün ve Mısır'a gidecek olan Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı M. Recai Kutan'ın dönüşüne kadar; Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanlığına, Devlet Bakanı Fehim
Adak'ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun
görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.
Süleyman
Demirel
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
6. —Ürdün’e gidecek olan Sanayi ve
Ticaret Bakanı Yalım Erez’e, dönüşüne kadar, Sağlık
Bakanı Yıldırım Aktuna’nın vekâlet etmesinin uygun
görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi
(3/559)
8
Kasım 1996
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmelerde bulunmak üzere, 11 Kasım 1996
tarihinde Ürdün'e gidecek olan Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez'in
dönüşüne kadar; Sanayi ve Ticaret Bakanlığına,
Sağlık Bakanı Yıldırım Aktuna'nın vekâlet
etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine uygun görülmüş
olduğunu bilgilerinize sunarım.
Süleyman
Demirel
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
7. —Ürdün’e gidecek olan Devlet
Bakanı H. Ufuk Söylemez’e, dönüşüne kadar Devlet Bakanı Bekir
Aksoy’un vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/560)
8
Kasım 1996
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmelerde bulunmak üzere, 11 Kasım 1996
tarihinde Ürdün'e gidecek olan Devlet Bakanı H.Ufuk Söylemez'in
dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı
Bekir Aksoy'un vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş
olduğunu bilgilerinize sunarım.
Süleyman
Demirel
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
8. —Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı Işılay Saygın’a,
dönüşüne kadar, Ulaştırma Bakanı Ömer Barutçu’nun vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne
ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/561)
8
Kasım 1996
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Atatürk'ün ölümünün 58 inci yıldönümü sebebiyle
düzenlenen panale katılmak üzere, 11 Kasım 1996 tarihinde Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı
Işılay Saygın'ın dönüşüne kadar; Devlet
Bakanlığına, Ulaştırma Bakanı Ömer Barutçu'nun
vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş
olduğunu bilgilerinize sunarım.
Süleyman
Demirel
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
9.—Ürdün’e gidecek olan
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Tansu Çiller’e, dönüşüne kadar, Millî Savunma Bakanı Turhan
Tayan’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı
tezkeresi (3/562)
8
Kasım 1996
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmelerde bulunmak üzere, 11 Kasım 1996
tarihinde Ürdün'e gidecek olan Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Tansu Çiller'in dönüşüne
kadar; Dışişleri Bakanlığı ve Başbakan
Yardımcılığına, Millî Savunma Bakanı Turhan
Tayan'ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun
görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.
Süleyman
Demirel
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
10. —Birleşik Arap Emirliklerine
gidecek olan Turizm Bakanı Bahattin Yücel’e, dönüşüne kadar, Devlet
Bakanı Bahattin Şeker’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne
ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/563)
8
Kasım 1996
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
"Emirates International Forum"a katılmak
üzere, 9 Kasım 1996 tarihinde Birleşik Arap Emirlikleri'ne gidecek
olan Turizm Bakanı Bahattin Yücel'in dönüşüne kadar; Turizm
Bakanlığına, Devlet Bakanı Bahattin Şeker'in vekâlet
etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş
olduğunu bilgilerinize sunarım.
Süleyman
Demirel
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
11. —İstifa eden ve
istifası kabul edilen Mehmet Ağar’dan boşalan İçişleri
Bakanlığına, İstanbul Milletvekili Meral Akşener’in
atandığına ilişkin Cumhurbaşkanlığı
tezkeresi (3/564)
8
Kasım 1996
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : Başbakanlığın 8
Kasım 1996 tarihli ve B.02.0.PPG.0.12–1/1– 21158 sayılı
yazısı.
İstifa eden ve istifası kabul edilen Mehmet
Ağar'dan boşalan İçişleri Bakanlığına,
İstanbul Milletvekili Meral Akşener, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 109 ve 113 üncü maddeleri gereğince
atanmıştır.
Bilgilerinize sunarım.
Süleyman
Demirel
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, okunmuş
bulunan tezkereye göre, İçişleri Bakanı Sayın Mehmet
Ağar'ın istifa etmesi nedeniyle, gündemin "Özel Gündemde Yer
Alacak İşler" kısmında yer alan İçişleri
Bakanı Sayın Ağar hakkındaki (11/5) esas numaralı
gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı
hususundaki görüşmelere mahal kalmamıştır.
Bu nedenle, söz konusu (11/5) esas numaralı gensoru önergesi
işlemden kaldırılacak ve gündemden
çıkarılacaktır.
Sayın Akşener'e hayırlı,
uğurlu olsun.
Sayın Akşener'e Yüce Heyetin huzurunda
hayırlı, uğurlu olsun temennilerimi ifade ettikten sonra,
muhterem validesinin kendisine akşam yaptığı duanın
bir bölümünü hatırlatmak istiyorum. "Allah, nefsine uymaktan
korusun" diye valideleri dua ediyordu. (DSP ve CHP sıralarından
gürültüler) Gerçekten, çok kritik bir dönemde İçişleri Bakanlığı
sorumluluğunu yüklendi arkadaşımız. (RP
sıralarından alkışlar)
Herkesin...
AYHAN GÜREL (Samsun) – Gereksiz onlar, gereksiz!..
BAŞKAN – Çok affedersiniz; ama, herkesin pis
kokudan şikâyet ettiği bu dönemde, çok büyük görevlerin
düştüğünü, bütün kötülüklerin üzerine gitmesi lazım
geldiğini, bu konuda Parlamentonun kendisine destek olmaya devam
edeceğini ifade etmek ister ve başarılar dilerim. (RP ve DYP
sıralarından alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, Plan ve Bütçe Komisyonu
Başkanlığının, Başkanvekili seçimine dair bir
tezkeresi vardır; okutup, bilgilerinize sunacağım:
12. —Plan ve Bütçe Komisyonu
Başkanlığının, Komisyonun Başkanvekili seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/565)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Komisyonumuz Başkanvekili Kastamonu Milletvekili
Nurhan Tekinel'in bu görevinden istifası nedeniyle 7.11.1996 tarihinde
seçim yapılmış ve Burdur Milletvekili Mustafa Çiloğlu
Başkanvekilliğine seçilmiştir.
Saygılarımla arz ederim.
İ.
Ertan Yülek
Adana
Plan
ve Bütçe Komisyonu Başkanı
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Sayın milletvekilleri, yurt dışında
açılan temsilcilikler ve buralarda görevlendirilen personelle ilgili
olarak kurulan (10/90) esas numaralı Meclis Araştırma
Komisyonunun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimine dair bir
tezkeresi vardır; okutup, bilgilerinize sunacağım:
13.—(10/90) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına
ilişkin tezkeresi (3/566)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Komisyonumuz, Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve
Kâtip seçimi için 7.11.1996 Perşembe günü saat 14.00'te
toplanmış, toplantıya 6 üye katılmıştır.
Seçim, üye tamsayısının salt çoğunluk esasına göre
yapılmış, kullanılan oy pusulalarının tasnifi
sonucu, aşağıda adı, soyadı ve seçim çevresi
belirtilen üyeler, karşılarında gösterilen oyları alarak,
Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize sunulur.
Saygılarımla.
Kâmran
İnan
Bitlis
Komisyon
Geçici Başkanı
Başkan :
Kâmran İnan Bitlis Milletvekili (6 oy)
Başkanvekili :
Hüseyin Kansu İstanbul Milletvekili (6 oy)
Sözcü : Halil
Yıldız Isparta Milletvekili (6 oy)
Kâtip : Birgen
Keleş İzmir Milletvekili (6 oy)
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması önergeleri
vardır; ayrı ayrı okutuyorum:
B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME,
MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. —İzmir Milletvekili
Işın Çelebi ve 25 arkadaşının, özelleştirme
uygulamaları ve bu konudaki sorunları araştırarak
alınması gereken tedbirleri belirlemek amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/127)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Bilindiği gibi, özelleştirme konusu, öteden
beri pek çok ülkenin olduğu kadar Türkiye'nin de önde gelen meselelerinden
birini teşkil etmiştir. Geçen zaman içinde özelleştirme
konusunun birçok ülkenin gündeminden çıkmasına karşın,
Türkiye'nin gündeminin ilk sıralarında yer almaya devam etmesi, bu
konuda bir hayli gerilerde kaldığımızı göstermektedir.
Özelleştirme uygulamalarına altyapı
oluşturacak yasal düzenlemeler 1984 yılından itibaren
başlamış olmasına ve hükümetlerce önem ve öncelik verilen
bir politika olarak programlara alındığı halde, on
yıla yakın bir zaman geçmesine rağmen, henüz işin
başında oluşumuz, Türk Halkı ve ekonomisi için kabul
edilebilir bir durum değildir.
Özelleştirmeyle devletin ekonomideki
payının küçülmesi suretiyle ekonomiye pazar güçlerinin hâkim
kılınması hedeflenmekte, bu yoldan, sanayi verimlilikle beraber,
mal ve hizmetlerin kalite, miktar ve çeşitliliğinin
artırılması, iç ve dış yatırımların
çoğaltılması, devletin temel fonksiyonlarının daha
etkili bir biçimde yürütülmesi ve nihaî aşamada Avrupa Birliğine
entegrasyonun sağlanması amaçlanmaktadır.
Özelleştirmenin, bir devlet politikası olarak
benimsenmesiyle, Türkiye'nin, ekonomik ve diğer yapısal
sorunlarının daha da ağırlaşmadan çözülmesine önemli
katkılar sağlayacağına kuşku bulunmamaktadır.
Değinilen nedenlerle ve aradan on yılı
aşkın süre geçtiği de dikkate alınarak:
Özelleştirme, halkımıza yeterince
anlatılmış ve gerekli kamuoyu desteği
sağlanmış mıdır? Türkiye için ayrı önem arz eden
yöre halkının desteğinin yeterince sağlanabilmesi için
neler yapılmalıdır?
Özelleştirme konusunda işçi ve sendikalardan
ne ölçüde destek sağlanabilmiştir? Bu desteğin
sağlanabilmesi için neler yapılmalıdır?
Özelleştirme uygulamalarının istihdam,
işsizlik üzerindeki etkileri hangi yönde olmuştur? Bu konuda hangi
önlemler alınmalıdır?
Bugüne kadar özelleştirme uygulamaları ne
getirmiş, ne götürmüştür? Özelleştirilen önemli
kuruluşların, özelleştirme öncesi ve sonrası üretim,
satış, yatırım, istihdam, verimlilik, kârlılık
göstergeleri ne yönde gelişmiştir? Özelleştirmenin ekonomiye
sağladığı katmadeğer ne olmuştur?
Bu konuda ilgili kuruluşlar kendilerine düşen
görevini ne ölçüde yerine getirmiştir?
Özelleştirmenin sürat ve hacmini engelleyen
başlıca olumsuzluklar nelerdir? Bunları aşmak için hangi
önlemleri almak gerekir? Halkın desteğini almış
sağlıklı, güvenli, saydam, sürekli ve süratli bir
özelleştirmenin şartları neler olmalıdır?
Özelleştirmeye sürekli bir siyasî irade
desteği istikrarlı bir şekilde nasıl sağlanabilir?
Özelleştirmenin bir hükümet politikası
yerine, bir devlet politikası olarak benimsenmesi için siyasî partiler
arasında sağlanması gereken mutabakat temini nasıl
oluşturulabilir?
Özelleştirme uygulamalarının süreklilik
ve hukukî güvenliğinin sağlanması açısından Anayasa
Mahkemesi görüşleriyle uyum sağlanması için nasıl bir zemin
sağlanabilir?
Bankaların 4046 sayılı Kanunda
yazılı olduğu şekilde, süratle özelleştirilmesi için
hangi çalışmalar yapılmıştır? Yasa gereğinin
yerine getirilmesi için neler yapılmalıdır?
Konularını incelemek üzere, TC
Anayasasının 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz.
1.
Işın Çelebi (izmir)
2. Yüksel
Yalova (Aydın)
3. Y.
Selahattin Beyribey (Kars)
4. Ali
Coşkun (İstanbul)
5. Ahmet Alkan (Konya)
6. Ömer
Ertaş (Mardin)
7.Rasim
Zaimoğlu (Giresun)
8. Abdullah
Akarsu (Manisa)
9. Edip Safder
Gaydalı (Bitlis)
10. Cemal Alişan (Samsun)
11. Muzaffer Arslan (Diyarbakır)
12. Veysel Atasoy (Zonguldak)
13. Levent Mıstıkoğlu (Hatay)
14. İbrahim Gürdal (Antalya)
15. Süleyman Çelebi (Mardin)
16. Yusuf Pamuk (İstanbul)
17. İsmail Durak Ünlü (Yozgat)
18. Safa Giray (Balıkesir)
19. Şadan Tuzcu (İstanbul)
20. Metin Gürdere (Tokat)
21. Nizamettin Sevgili (Siirt)
22. Ekrem Pakdemirli (Manisa)
23. Mustafa Cumhur Ersümer(Çanakkale)
24. Erkan Mumcu (Isparta)
25. Yaşar Okuyan (Yalova)
26. Yücel Seçkiner (Ankara)
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
öngörüşme, sırasında yapılacaktır.
Bir başka Meclis araştırması
önergesi vardır; okutuyorum:
2. —Manisa Milletvekili Cihan Yazar ve 19
arkadaşının, ilaç üretimindeki sorunların
araştırılarak genel bir ilaç politikası belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/128)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
65 milyon ülkemiz insanının
sağlığını yakından ilgilendiren, ilaç üretimi,
imalat tekniği ve imalat şartları, ilaçların
ruhsatlandırılması, ilaçların
fiyatlandırılması, ithal ilaç konusu, ilaç promosyonu ve bir
bütün olarak ilaç politikası hakkında yasal düzenlemelerin
tespitiyle, sorunların araştırılarak ortaya
çıkarılması için, Anayasanın 98 inci, Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1. Cihan Yazar (Manisa)
2. Mustafa
Güven Karahan (Balıkesir)
3. Müjdat Koç (Ordu)
4. Emin Karaa (Kütahya)
5. Ali
Ilıksoy (Gaziantep)
6. Bekir
Yurdagül
7. Fikret Ünlü (Karaman)
8. Abdullah
Turan Bilge (Konya)
9. Aydın
Tümen (Ankara)
10. Erol Karan
(Karabük)
11. Cafer Tufan Yazıcıoğlu (Bartın)
12. Yalçın Gürtan
(Samsun)
13. Ziya Aktaş (İstanbul)
14. Sema Pişkinsüt (Aydın)
15. Atilla Mutman (İzmir)
16. Mehmet Yaşar Ünal (Uşak)
17. Mehmet Aydın (İstanbul)
18. Osman Kılıç (İstanbul)
19. Bülent Tanla
(İstanbul)
20. Hikmet Aydın (Çanakkale)
Gerekçe:
ilaç, yerine başka bir ürünün ikame
edilemeyeceği niteliğiyle, insan sağlığı
açısından son derece önemli, vazgeçilmez, sosyal yanı ticarî
yanından çok daha ağır basan ve hasta olan birey tarafından
zorunlu olarak karşılanması gereken bir ihtiyaçtır.
Hastalanan insanların
sağlığının, ilaç piyasasının oligopol
piyasası özelliklerini göstermesi nedeniyle, ticarî firmaların elinde
olduğu, önümüzde duran bir gerçektir. Ancak, devletimiz de, şimdiye
kadar, bu alana yatırım yapmamış ve ticarî firmalara rakip
olacak bir kuruluş teşekkül etme çabası içinde
olmamıştır.
Ülkemizde, çokuluslu yabancı firmalar
piyasanın yüzde 45'ini, lisanslı ve yerli firmalar ise yüzde 55'ini
kontrol etmekte olup, gelişmiş teknoloji ürünü bazı ilaçlar,
bazı kanser ilaçları, bazı aşı ve serumlar
dışında, hemen her tür ilacın üretimi mümkün
olmaktadır.
Ülkemizin, ilaç üretiminde dünya ülkeleri arasında
30-32 nci sıralarda yer almasına rağmen, ilaç etken maddesinin
ancak yüzde 20'si içkaynaklardan karşılanmakta, yüzde 80'i ise ithal
edilmekte; her yıl, etken ithal girdi için 400 milyon dolar, giderek artan
oranda yapılan mamul ilaç ithali için ise yıllık 150 milyon
dolar harcama yapılmaktadır. Çoğu, ülkemizde üretilmesi
olanaklı ilaçların ithaline izin verilmesi ve
ruhsatlandırılması ise, yerli üretimimizin geriletilmesine neden
olmaktadır.
Ülkemizde, ilaç imal tekniği ve
koşulları, dünya standartlarını
yakalamıştır. Sorun, standartlardan çok, kurulu fabrikalardaki
kullanılmayan (atıl) kapasitedir.
Ruhsatlandırmada, şeffaflık ve
katılımcılıktan uzak olunması, komisyonlarında
çalışanların sıklıkla değiştirilmesi,
ruhsatlandırmanın çok uzun sürmesi, ilaç fiyat kararnamesinin sonucu
olarak, aynı firmaya, aynı etken maddeli farklı fiyatlı iki
ayrı ruhsat verilmesi sorunları, ivedilikle çözüm bekleyen konulardır.
İlaç kalite kontrollerinin çağdaş
yöntemlerle yapılmakta olmasına rağmen, piyasa kontrollerinin,
daha sık ve kamuoyunu bilgilendirecek şekilde yapılması ve
insanımızın ilaca olan güveninin artırılması
gerekmektedir. İlaç etken maddesinin ülke menşei, reklam, promosyon
giderlerinin ilaç maliyetine ilave edilmesi, ilaç firmalarının yüksek
faizle kredi kullanmak zorunda kalmaları ve bunun ilaç maliyetine dahil
edilmesi, hastalığı vergilendirmek anlamına gelen ilaç
fiyatlarından yüzde 15 KDV alınması, imalatçı
firmaların patent hakkı kullanan ülkelerin lisansıyla
imalatı, kâr miktarlarındaki yükselme nedeniyle tercih etmeleri,
gene, firmaların az sürümü olan ilaçlardan az oranda, fazla sürümü olan
ilaçlardan fazla oranlarda kâr ederek ortalama kâr oranlarını denk
getirmeleri ve ithal edilen ilaçların küçük partiler halinde
getirilmesinden kaynaklanan yüksek ilaç fiyatları,
halkımızı büyük sıkıntılara sokmaktadır.
Toplum sağlığı, sosyal yönü ve
sektörün durumunu arz etmeye çalıştığımız, genel
olarak, ilaç imalat tekniği, imalat şartları,
ruhsatlandırma, promosyon, fiyatlandırma, ithal ilaç, denetim
hususlarında sorunlar, belirginleşen genel ilaç politikası
hakkında hukukî, malî ve yapısal konulardaki sorunları tespit
edecek, Anayasanın 56 ncı maddesi üç ve dördüncü
paragraflarındaki amir hükümleri doğrultusundaki
çalışmalara yön verecek, gerekli hukukî zeminin
oluşturulmasına katkı sağlayacak ilaç politikasındaki
aksaklıkları önlemeye yönelik bir çalışma
başlatılarak, bu konuda bir Meclis araştırması açılması
ülke menfaatlarımız bakımından faydalı olacaktır.
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini olacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
öngörüşme, sırasında yapılacaktır.
Şimdi, bir genel görüşme açılması
talebine dair bir önerge vardır; okutuyorum:
3. —Aydın
Milletvekili Yüksel Yalova ve 22 arkadaşının, Kültür
Bakanlığının Sanata ve Sanatçılara
uyguladığı politikalar ile devlet ve özel tiyatroların
sorunları konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin
önergesi (8/7)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 64 üncü
maddesi "Devlet, sanat faaliyetlerini ve sanatçıyı korur, sanat
eserlerinin ve sanatçının korunması, değerlendirilmesi,
desteklenmesi ve sanat sevgisinin yayılması için gereken tedbirleri
alır" hükmünü amirdir.
Bir ülkenin kalkınmasında, kültür ve sanat
kadar önemli hiçbir unsur olamaz. Kültür ve sanat, milletlerin var
olmasının temel kaynağıdır. Bundan dolayıdır
ki, gelişmiş ülkeler, kültür ve sanata verdikleri değer
ölçüsünde kalkınmalarını gerçekleştirmişlerdir.
Bugün, kültürler savaşının önplana
çıktığı dünya düzeni içerisinde, kültüre, sanata ve
sanatçıya verebildiğimiz değer ölçüsünde bütün forumlarda,
kimliğimiz ve şahsiyetimizle ağırlık sahibi
olabiliriz. Hal böyle iken, Kültür Bakanlığında bugün uygulanan
yanlış politikaları, sanata ve sanatçılara karşı
takınılan olumsuz tavrı anlamak ve tasvip etmek mümkün
değildir.
Kültür Bakanlığının Kuruluş
Kanununda da öngörüldüğü üzere, yönetmeliklerle her yıl özel
tiyatrolara yapılan devlet yardımı, bugüne kadar
yapılmamıştır. 1 Ekimde perdelerini açan tiyatrolara geçen
yıl bütçede belirlenen miktarda ödenmesi gereken yardımlar henüz
ödenmediği gibi, Sayın Bakan, kendisiyle görüşme talebinde
bulunan sanatçılara randevu vermek gereğini dahi
duymamıştır.
Devletten beklenilen desteği göremeyen pek çok
özel tiyatro, büyük sıkıntılar yaşamakta, hatta kapanma
noktasına gelmektedir.
Kültür Bakanlığının, sanata ve
sanatçılara karşı uyguladığı yanlış
politikaları tartışmak, devlet ve özel tiyatroların
sorunlarını geniş bir çerçevede ele alarak Yüce Mecliste
görüşmek üzere, Anayasanın 98, İçtüzüğün 102 nci maddesi
gereğince, bir Genel Görüşme açılmasını arz ve talep
ederiz.
Saygılarımızla.
1. Yüksel Yalova (Aydın)
2. Şadan
Tuzcu (İstanbul)
3. Yavuz Köymen
(Giresun)
4. Edip Safder
Gaydalı (Bitlis)
5. Lale Aytaman (Muğla)
6. Ersin
Taranoğlu (Sakarya)
7. Metin Öney (İzmir)
8. Rüşdü
Saracoğlu (İzmir)
9. Bülent
Akarcalı (İstanbul)
10. Ömer Ertaş
(Mardin)
11. Lutfullah Kayalar (Yozgat)
12. Zeki Çakan (Bartın)
13. Enis Sülün (Tekirdağ)
14. Ahmet Neidim (Sakarya)
15. Yılmaz Karakoyunlu (İstanbul)
16. İbrahim Yazıcı (Bursa)
17. A. Ahat Andican (İstanbul)
18. İrfan Köksalan (Ankara)
19. Miraç Akdoğan (Malatya)
20.Yusuf Ekinci (Burdur)
21. H. Avni Kabaoğlu (Rize)
22. Yaşar Okuyan (Yalova)
23. Abdulkadir Baş (Nevşehir)
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak, genel görüşme
açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme,
sırasında yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulunun
önerileri vardır; okutup, ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım:
IV.
—ÖNERİLER
A)DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1.—Gündemdeki sıralamanın
yeniden yapılması ile çalışma süresine ilişkin
Danışma Kurulu Önerisi
Danışma Kurulu
Önerisi
No:35 Tarih:12.11.1996
Danışma Kurulunun 12.11.1996 Salı günü
yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerilerin
Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Mustafa
Kalemli
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Temel
Karamollaoğlu Murat
Başesgioğlu
RP
Grubu Başkanvekili ANAP
Grubu Başkanvekili
Mehmet
Gözlükaya H.
Hüsamettin Özkan
DYP Grubu
Başkanvekili DSP
Grubu Başkanvekili
Nihat Matkap
CHP Grubu
Başkanvekili
Öneriler:
1. 12.11.1996
tarihli Gelen Kâğıtlarda yayımlanan ve bastırılıp
dağıtılan 131 sıra sayılı Vesikasız
Kıymetli Maden ve Ziynet Eşyası Beyanı Hakkında Kanun
Tasarısının, 48 saat geçmeden, gündemin 4 üncü
sırasına, 130 sıra sayılı 3065 Sayılı Katma
Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 5 inci sırasına, gündemin 33 üncü
sırasında yer alan 126 sıra sayılı Türk Ceza Kanununun
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 6 ncı sırasına, 34 üncü
sırasında yer alan 127 sıra sayılı Devlet Güvenlik
Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun
Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun
Tasarısının 7 nci sırasına, 35 inci
sırasında yer alan 128 sıra sayılı Terörle Mücadele
Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 8 inci sırasına, 27 nci
sırasında yer alan 111 sıra sayılı 237
sayılı Kanuna Bağlı (1) Sayılı Cetvelde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 9 uncu
sırasına alınması önerilmiştir.
2. Genel Kurulun
12.11.1996 Salı günkü birleşiminde görüşülecek olan
yasadışı suç örgütleri ve devletle olan ilişkileri
konusundaki Meclis araştırması önergelerinin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Efendim, Danışma Kurulumuzun
gruplar ittifakıyla getirdiği öneriyi dinlediniz.
Öneriyle ilgili söz talebi?.. Yok.
Önerileri, şimdi ayrı ayrı
okutacağım ve oylarınıza sunacağım.
1. 12.11.1996 tarihli Gelen Kâğıtlarda
yayımlanan ve bastırılıp dağıtılan 131
sıra sayılı Vesikasız Kıymetli Maden ve Ziynet
Eşyası Beyanı Hakkında Kanun Tasarısının, 48
saat geçmeden, gündemin 4 üncü sırasına, 130 sıra
sayılı 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 5 inci sırasına, gündemin 33 üncü
sırasında yer alan 126 sıra sayılı Türk Ceza Kanununun
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 6 ncı sırasına, 34 üncü
sırasında yer alan 127 sıra sayılı Devlet Güvenlik
Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun
Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun
Tasarısının 7 nci sırasına, 35 inci
sırasında yer alan 128 sıra sayılı Terörle Mücadele
Kanununun Bir Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 8 inci sırasına, 27 nci
sırasında yer alan 111 sıra sayılı 237
sayılı Kanuna Bağlı (1) Sayılı Cetvelde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 9 uncu
sırasına alınması önerilmiştir.
BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.
2 nci öneriyi okutuyorum:
2. Genel Kurulun 12.11.1996 Salı günkü
birleşiminde görüşülecek olan yasadışı suç örgütleri
ve devletle olan İlişkileri konusundaki Meclis
araştırması önergelerinin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması
önerilmiştir.
BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.
Şimdi, Doğru Yol Partisi Grubu ile Refah
Partisi Grubunun müşterek grup önerileri vardır; okutuyorum:
B) SİYASÎ PARTİ GRUBU
ÖNERİLERİ
1. —Memurlar, Diğer Kamu Görevlileri
ile Bunların Emeklilerinin Malî ve Sosyal Haklarında Düzenlemeler
Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının ilgili
komisyondaki görüşmelerine 48 saat geçmeden başlanması ile Genel
Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ve 13.11.1996
Çarşamba günkü birleşimde sözlü soruların görüşülmemesine
ilişkin DYP ve RP grupları müşterek önerisi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 12.11.1996 Salı günü
yaptığı toplantıda siyasî parti grupları arasında
oybirliği sağlanamadığından
gruplarımızın aşağıdaki önerisinin
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını saygılarımızla arz ederiz.
Mehmet
Gözlükaya Temel
Karamollaoğlu
DYP Grubu
Başkanvekili RP
Grubu Başkanvekili
Öneri:
1. "Memurlar, Diğer Kamu Görevlileri ile
Bunların Emeklilerinin Malî ve Sosyal Haklarında Düzenlemeler
Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısı"nın
Başkanlıkça havale edildiği Plan ve Bütçe Komisyonundaki
görüşmelerine 48 saat geçmeden başlanmasının
İçtüzüğün 36 ncı maddesi uyarınca komisyona tavsiye
edilmesi önerilmiştir.
2. Genel Kurulun 13.11.1996 Çarşamba ve 14.11.1996
Perşembe günlerinde çalışmalarını 14.00 - 22.00
saatleri arasında sürdürmesi ve 13.11.1996 Çarşamba günkü
birleşimde sözlü soruların görüşülmemesi önerilmiştir.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, müşterek
grup önerileri üzerinde müzakere açıyorum.
Söz talebi var mı? Yok.
Önerileri tekrar okutup oylarınıza
sunacağım.
1. "Memurlar, Diğer Kamu Görevlileri ile
Bunların Emeklilerinin Malî ve Sosyal Haklarında Düzenlemeler
Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısı"nın
Başkanlıkça havale edildiği Plan ve Bütçe Komisyonundaki
görüşmelerine 48 saat geçmeden başlanmasının
İçtüzüğün 36 ncı maddesi uyarınca komisyona tavsiye
edilmesi önerilmiştir.
BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir. (DSP ve CHP
sıralarından alkışlar)
2 nci öneriyi okutup, oylarınıza
sunacağım:
2- Genel Kurulun 13.11. 1996 Çarşamba ve
14.11.1996 Perşembe günlerinde çalışmalarını 14.00 -
22.00 saatleri arasında sürdürmesi ve 13.11.1996 Çarşamba günkü
birleşimde sözlü soruların görüşülmemesi önerilmiştir.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
şimdi okuttuğum 2 nci öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Bu öneri de kabul edilmemiştir. (ANAP, DSP
ve CHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, bir önerinin kabul
edilmesini alkışlamak iyi bir şey de, reddetmeyi
alkışlamak ne?!.
FATİH ATAY (Aydın) – Anlayana!.. Anlayana!..
BAŞKAN – Evet, kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
Sayın milletvekilleri, gündemin "Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler" kısmına geçiyoruz.
V. — GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI
VE
MECLİS ARAŞTIRMASI
A)ÖNGÖRÜŞMELER
1. —Ankara Milletvekili Eşref
Erdem ve 23 arkadaşının, yasa dışı örgütlerin
faaliyetlerinin boyutlarını ve varlığı iddia edilen
kamu görevlileriyle olan ilişkilerini araştırmak amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/89)
2. —İstanbul Milletvekili Mehmet
Cevdet Selvi ve 21 arkadaşının, yasa dışı suç
örgütleri ile bunların Devletle olan bağlantıları konusunda
Meclis araştırması açılmasına ilişin önergesi
(10/126)
3. —Batman Milletvekili Ataullah Hamidi
ve 22 arkadaşının, yasa dışı suç örgütlerinin
devletle olan bağlantıları ile güvenlik güçlerinin de
karıştığı iddia edilen olayların boyutlarını
tespit etmek amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/110)
4. —İçel Milletvekili Oya
Araslı ve 20 arkadaşının, yasa dışı
örgütlerin devletle olan bağlantıları ile Susurluk’ta meydana
gelen kaza olayının ve arkasındaki ilişkilerin
aydınlığa kavuşturulması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/124)
5. —İstanbul Milletvekili Halit
Dumankaya ve 23 arkadaşının, yasa dışı örgütlerin
devletle olan bağlantıları ile Susurluk’ta meydana gelen kaza
olayının ve arkasındaki ilişkilerin
aydınlığa kavuşturulması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/125)
BAŞKAN – Alınan karar gereğince, 69 uncu
sırada yer alan, Ankara Milletvekili Sayın Eşref Erdem ve 23
arkadaşının; 88 inci sırada yer alan, İstanbul
Milletvekili Sayın Mehmet Cevdet Selvi ve 21 arkadaşının;
90 ıncı sırada yer alan, Batman Milletvekili Sayın Ataullah
Hamidi ve 22 arkadaşının; 104 üncü sırada yer alan,
İçel Milletvekili Sayın Oya Araslı ve 20
arkadaşının ve 105 inci sırada yer alan, İstanbul
Milletvekili Sayın Halit Dumankaya ve 23 arkadaşının yasa
dışı suç örgütlerinin faaliyetleri ve devletle olan
ilişkileri konusunda, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve
105 inci maddeleri uyarınca birer Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergelerinin birlikte yapılacak
öngörüşmelerine başlıyoruz.
Önergeler, daha önce okunduğu için tekrar
okutmuyorum.
Hükümet hazır mı efendim? Hazır.
Sayın milletvekilleri, İçtüzüğümüze
göre, Meclis araştırması açılıp açılmaması
hususunda, sırasıyla, Hükümete, siyasî parti gruplarına ve
önergelerdeki birinci imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer
imza sahibine söz verilecektir.
Daha önce aldığınız bir karar
gereğince -İçtüzüğün 102, 104 ve 60 ıncı maddelerine
göre- konuşma süreleri: Hükümet için 45 dakika, gruplar için 30'ar dakika,
önerge sahipleri için de 15'er dakikadır.
Hükümet adına, Sayın Adalet Bakanı
mı konuşacaklar?
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Efendim,
Sayın İçişleri Bakanı ve bendeniz süreyi
paylaşacağız.
BAŞKAN – Efendim, gayet iyi biliyorsunuz; bu
süreyi ikinize paylaştırmam mümkün değil; daha önce
alınmış bir karar yok. Keşke, Danışma Kurulu bu
kararı isterken bu yolda talepte bulunsaydı olurdu; ama, Sayın
Adalet Bakanı, Hükümet adına zatı âlinizin konuşmasına
bir engel yok efendim.
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Sayın
Başkan, kabul edilen ve birlikte müzakeresi yapılacak olan dört tane
önergenin iki tanesinin muhtevası ve genişliği, Sayın
İçişleri Bakanımızın konuşmasını
gerektiriyor; ama, bu önergelerden iki tanesi, Susurluk'ta meydana gelen
olayın tahkikatıyla alakalıdır; dolayısıyla, o
yönü de bendenizi ilgilendiriyor. Bu bakımdan, müştereken söz alma
ihtiyacını duyduk; çünkü, burada bir Meclis araştırması
önergesi söz konusu. Bu Meclis araştırması önergesinin bu
şekilde kabul edilmiş olması, bizi de ister istemez bu talebi
yapmak mecburiyetinde bırakmıştır; mesele bu kadar
açık.
BAŞKAN – Efendim, ben, zatı âlinizi gayet iyi
anlıyorum. Çok da arzu ediyor olmama rağmen -İçtüzük gayet
açık- keşke, Danışma Kurulu önerileri bu istikamette
oluşarak gelmiş olsaydı -ki, geçmişte çok örnekleri var-
tabiî, ikiye bölmem mümkündü; ama, bu şartlarda, ikiye bölerek, iki
sayın Hükümet üyesine söz verme imkânım maalesef yok.
Hükümet adına, Adalet Bakanı Sayın
Kazan; buyurun efendim. (RP sıralarından alkışlar)
RİFAT SERDAROĞLU (İzmir) –
İçişleri Bakanı adına mı konuşuyor?
BAŞKAN – Efendim, Sayın Bakanı henüz
dinlemediniz; müsaade buyurun.
RİFAT SERDAROĞLU (İzmir) – Onun için
soruyorum...
BAŞKAN – Efendim, Hükümet adına... Rica
ediyorum...
Gerekirse Sanayi Bakanı konuşur, gerekirse
Tarım Bakanı konuşur; Hükümet adına yapılan bir
konuşma... Rica ederim... (DSP ve
CHP sıralarından gürültüler) Müsaade buyurun. Onu Hükümet... (DSP ve
CHP sıralarından gürültüler) Efendim, rica ederim... Konuştuk
olalım diye mi söylüyoruz...
MEHMET BATALLI (Gaziantep) – Rica edecek bir şey
yok Başkan.
BAŞKAN – Var tabiî... Sayın Hükümet takdir
eder onu. Sayın Hükümet, Adalet Bakanı konuşsun buyurmuş.
Buyurun Sayın Bakan.
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; bazı milletvekili
arkadaşlarımız tarafından, gerek son olarak 3 Kasım
günü Susurluk'ta meydana gelen olay sebebiyle ve gerekse daha geniş çapta
ülkemizde, mafyanın devlete etkinliği konusunda, meselenin
derinliğine incelenmesi için verilmiş bulunan dört tane Meclis
araştırma önergesi, Danışma Kurulunda birleştirilerek
ve biraz önce burada oylanarak, hep birlikte görüşülmesine karar
verilmiştir...
ÖNDER SAV (Ankara) – Daha önce oylandı, biraz önce
değil.
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Devamla) – ...Bu, Yüce
Meclisin takdiridir. Elbette, Meclis araştırmalarının
müzakeresinde nasıl bir usul takip edileceği, hem
İçtüzüğümüzde yazılı hem de değerli
milletvekillerimizin malumudur. Hükümet adına, herhangi bir bakan
arkadaşımız, Meclis araştırması önergeleri
üzerinde, genel görüşme önergeleri üzerinde, hatta kanun teklifleri
üzerinde, Hükümeti temsilen söz alabilir. Şu anda, bizim Adalet
Bakanı olarak, bu araştırmalarla ilgili, Hükümet adına söz
alışımızın iki temel sebebi vardır; bir tanesi,
Sayın İçişleri Bakanımızın, şu anda, Plan ve
Bütçe Komisyonunda bütçesi görüşülmektedir.
AYHAN FIRAT (Malatya) – Bakan burada oturmuyor!
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Kendisi
benim buraya gelip konuşma imkânına sahip
olamayacağımı düşünerek, her ihtimale karşı,
buraya gelmiştir; size karşı görevini yapmıştır;
protesto etmek yerine alkışlamanız gerekir. (RP ve DYP
sıralarından alkışlar) Ama, elbette, Plan ve Bütçe
Komisyonunda her bakanın bütçesini takip etmesi aslî vazifesidir.
Eğer, Değerli Bakan arkadaşımız orada değil,
burada bulunsa, kendisini bir başka bakan
arkadaşımızın Bütçe Komisyonunda temsili mümkün
değildir...
ALİ TOPUZ (İstanbul) – Nasıl
değildir?!
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Devamla) – ...ama,
burada, kendisi adına, Hükümetten bir başka
arkadaşımızın konuşması mümkündür; işte o
imkânı kullanıyoruz. (CHP sıralarından "Bakan orada
oturuyor" sesleri, gürültüler)
AYHAN FIRAT (Malatya) – Bakan orada oturuyor.
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Devamla) –
Değerli milletvekili arkadaşlarımın bu tepkilerini anlamak
mümkün değildir. Kaldı ki, bu, görüşülmesine karar verilen...
ALİ TOPUZ (İstanbul) – Komisyonda bir Bakan
var.
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Devamla) –
Değerli arkadaşlarım, ilkokula benzettiniz artık... Türkiye
Büyük Millet Meclisinde değerli üyelere bilgi veriyoruz. (RP ve DYP
sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlarım, eğer 3
Kasım günü Susurluk'ta bu olay meydana gelmemiş olsaydı -her ne
kadar, daha önce, bu konuda verilmiş Meclis araştırması
önergeleri mevcut olsa bile gündemde- belki, konu, bugün Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Genel Kurulunda görüşülmeyecekti; ama, Susurluk'taki olay, bu
Meclis araştırması önergelerinin Yüce Mecliste bir an önce
görüşülmesini ve bir karara bağlanmasını zorunlu
kılmıştır.
Şimdi, Susurluk'ta meydana gelen olayla ilgili ve
bu olayın tahkikat safahatıyla ilgili kısa bilgi arz etmek
istiyorum. Bildiğiniz gibi, 3 Kasım günü, Hüseyin Kocadağ
yönetimindeki 06 AC 600 plakalı ve Şanlıurfa Milletvekili Sedat
Bucak'a ait Mercedes marka araba...
HAYDAR OYMAK (Amasya) – 500 SEL mi?!.
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Devamla) –
...İzmir'den İstanbul'a müteveccihen hareket etmiş, Susurluk'ta,
Susurluk'u geçtikten sonra...
BAŞKAN – Sayın Bakan, ben, bir
dakikanızı rica edeyim.
Sayın milletvekilleri, bir meselesinin...
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) – Son aldığı
mazot şeylidi...
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın
Menzir, rica ediyorum...
NECDET MENZİR (İstanbul) – Ben bir şey
söylemedim...
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bir meselenin
vuzuha kavuşmasını istiyor değil miyiz.
NECDET MENZİR (İstanbul) – Sayın
Başkan, düzeltin, ben söylemedim, benim ağzımdan laf
çıkmadı; beni niye muhatap alıyorsunuz...
BAŞKAN – Sayın Menzir, efendim, peki, siz
söylemedinizse söylememişsinizdir.
(CHP sıralarından gülüşmeler)
Sayın milletvekilleri, rica ediyorum... Beş
önerge müzakere edilecektir; her sayın grubun 30'ar dakikalık ve
Sayın Hükümetin 45 dakikalık süresi vardır; 270 dakika burada
oturup müzakere yapacağız. Rica ediyorum... Önerge sahiplerinin 15'er
dakikalık görüşme süreleri vardır. Ben, rica ediyorum, sükûnetle
dinleyelim; her grubumuz ne düşünüyorsa, ne tavsiye ediyorsa, onu, rahatça
gelir, söyler. Men dakka dukka yöntemi var biliyorsunuz. Bakın, rahat
dinlemezseniz, rahat dinlenme imkânınız olmaz.
Buyurun Sayın Bakan.
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Evet, biraz
önce, aracın plakasını ve arabayı kullanan kişi
olarakHüseyin Kocadağ ismini verdim. İşte, Hüseyin Kocadağ
yönetimindeki araba, Susurluk'u geçtikten sonra, Bursa istikametine
seyrederken, benzinlikten çıkan bir kamyonun, birden bire, arkasına
vurması suretiyle, arabada bulunan dört kişiden İstanbul Emniyet
Müdürlerinden Hüseyin Kocadağ ve bilhassa bu olayla ilgili olarak ismi
büyük yankılar uyandıran, hüviyeti itibariyle Mehmet Özbay, ama,
gerçek kimliği itibariyle Abdullah Çatlı ve yine, arabada bulunan
Gonca Us isminde bir hanım hayatını kaybetmiştir. Arabada
bulunan dördüncü kişi Şanlıurfa Milletvekilimiz Sedat
Bucak'tır, yaralı olarak kurtulmuştur, tedavi edilmek üzere önce
Balıkesir Devlet Hastanesine, oradan da -bildiğiniz gibi-
İstanbul'a nakledilmiştir.
Şimdi, olay bir trafik kazasıdır basit
yönü itibariyle; önce birinci yönü...
CELAL TOPKAN (Adıyaman) – Yaptıkları
iş itibariyle?..
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Devamla) –
Dolayısıyla, Susurluk Savcısı, bu olayı bu yönüyle
araştırmış, tahkikatını yapmış,
bilirkişi raporlarını alarak kusur derecelerini tespit
etmiş ve onu takiben de, bugünkü tarihle, kamyonu kullanan ve bu kazaya
sebebiyet veren Hasan Gökçe'yi bir ölçüde kusurlu görerek, sanık sıfatıyla,
asliye ceza mahkemesinde, bu kişi hakkında, dikkatsizlik ve
tedbirsizlik sonucu birden fazla kişinin ölümüne ve bir kişinin de
yaralanmasına sebebiyet suçundan davasını
açmıştır; bu, açılması gereken birinci davadır,
yapılması gereken aslî görevdir.
AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (İstanbul) – Hasar
tespit raporu ne oldu?
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Ancak, bu
kazanın arkasından, kazada hayatını kaybeden
kişilerden Hüseyin Kocadağ'ın İstanbul Emniyet
Müdürlüğünde görev yapması, Abdullah Çatlı'nın 1980 öncesi
birtakım olaylardan dolayı aranan kişilerden olması...
TUNCAY KARAYTUĞ (Adana) – 1980 sonrası da...
Onu da söyleyin.
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Devamla) – ...
üzerinde Mehmet Özbay adıyla sahte bir kimlik çıkması ve yine,
olayın içinde Gonca Us adında bir hanımın bulunması,
bilindiği gibi, basında büyük yankılar uyandırmış
ve bu perdenin arkasının mutlaka açılması gerektiği
hususunda yoğun yayınlar yapılmıştır.
Tabiatıyla, Adalet Bakanlığı, basını dikkatle
takip etmek mecburiyetinde olan bir bakanlıktır. Adalet
Bakanlığının Ceza İşleri Genel Müdürlüğünde
ayrıca bir basın bürosu vardır ve ayrıca, Adalet
Bakanlığının Ceza İşleri Genel Müdürlüğünde bütün
televizyon kanallarını, özellikle haber saatinde, takip eden ve
önemli olan safahatı video kasetlere çeken bir servisi vardır. Bütün
bu yayınlar, Adalet Bakanı olarak, elbette, bizim, konu üzerine
eğilmemizi zorunlu kılmıştır.
Aslında
cumhuriyet savcılarımızın görevlerinin bilinci
içerisinde olduğunu söylemeye gerek yoktur. Türkiye Cumhuriyeti savcılarını
birtakım olayları örtbas etme gayretinde olan kişiler olarak
telakki etmek her şeyden önce adalete bühtandır. O nedenledir ki,
basında bazı köşe yazarları ve bazı ifadeler, bu olayın
örtbas edileceği istikametinde maksatlı yayınlar
yapmışlardır; ama, gerek İçişleri
Bakanlığı ve gerek Adalet Bakanlığı olarak konu
üzerinde büyük bir hassasiyetle durduk; şu ana kadar durduk, bundan sonra
da duracağız, taa ki perdenin arkasında varsa birtakım
kirli ilişkiler ortaya çıksın. Biz, Adalet
Bakanlığında olduğumuz sürece, kimse, perdenin
arkasına kirli iş gizleyemeyecektir; Hükümetimiz de bu
kararlılıktadır. (RP ve DYP sıralarından
alkışlar) O nedenle, bu Hükümet, her şeyden önce, Türkiye'de
cereyan eden olayların, hem kamuoyu tarafından bilinmesi hem de o
olayların perde arkasında birtakım insanlar varsa, kanun önünde
hesap vermesi bakımından gereken her zaman yapılacaktır.
Bütün ilçe
savcıları, aynı zamanda, bulundukları ağır ceza
merkezinin başsavcısına bağlıdırlar;
dolayısıyla, Susurluk Cumhuriyet Savcısı da, bir yönüyle,
Balıkesir ağır ceza merkezi hudutları içinde
olduğundan, Balıkesir Başsavcılığına
bağlıdır. Dolayısıyla, olayın hemen akabinde,
Balıkesir Başsavcılığına telefon edilerek, bu
olayla ilgili tahkikatın, özellikle trafik kazası yönünün değil,
bu trafik kazasının arkasında, arabanın içinde bulunan
kişiler arasında ne gibi bilinmeyen ilişkiler olduğu
hususunun tahkikatında Susurluk Cumhuriyet Savcısına müzahir
olması talimatı verilmiştir. Bununla da yetinilmemiş, bu
yönde yapılması gereken çalışmalar, aynı zamanda
Devlet Güvenlik Mahkemelerinin yetki alanına girebilecek bir suçu
oluşturabileceği ihtimaline binaen, Balıkesir'in İstanbul
Devlet Güvenlik Mahkemesinin yetki alanında olması
dolayısıyla, İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi
Başsavclığına da talimat verilmiştir. Bu talimat
üzerine, İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi
Başsavcılığı, Ceza İşleri Genel
Müdürlüğümüze 8.11.1996 tarihinde göndermiş olduğu
yazısında, aynen "Kamuoyunda, bu olayın siyaset–polis–mafya
ilişkisi olarak nitelendirildiği, Türk Ceza Kanununun 313 üncü
maddesi kapsamı içinde değerlendirilebilecek organize suç örgütünün
varlığının ortaya atılması üzerine, devletin
doğrudan doğruya iç güvenliğini ilgilendiren bu iddia nedeniyle,
Cumhuriyet Başsavcılığımızla, hazırlık
soruşturması başlatılmıştır"
denilmektedir. Demek oluyor ki, olayla ilgili olarak hem Susurluk Cumhuriyet
Savcılığımız hem Balıkesir Cumhuriyet
Başsavcılığımız hem de İstanbul Devlet
Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığımız
gerekli tahkikatlarını yürütmekte, çalışmalarını
yapmaktadırlar.
Trafik kazası yönünden dava
açılmıştır; bundan sonra, kararı, mahkeme verecektir;
ama, diğer yönü itibariyle, bugün, burada müzakere edeceğimiz Meclis
araştırmasına konu olabilecek yönü itibariyle, elbette,
araştırmayı ve tahkikatı İstanbul Devlet Güvenlik
Mahkemesi Başsavcısı yapacaktır.
Şimdi, olaya baktığımız zaman,
aynı arabanın içinde 4 kişinin bulunduğunu görüyoruz. Bu 4
kişiden 3'ü hayatını kaybetmiştir; dolayısıyla,
bunlar hakkında bir tahkikat yapmak, bir amme davası açmak
imkânı yoktur. Geriye 1 kişi kalmıştır;
Şanlıurfa Milletvekilimiz Sedat Edip Bucak Bey. Kendisi şu anda hastanededir ve tedavi
görmektedir; ama, takdir edersiniz ki, dokunulmazlığı
dolayısıyla, herhangi bir başsavcının veya
savcının kendisinin ifadesine başvurması veya
başvurduğu takdirde kendisinin ifade vermemiş olması,
vermemek istemesi, elbette, teşriî masuniyet açısından
doğal karşılanabilir. O nedenledir ki, bu konu ve bu konu etrafında
diğer konuların araştırılması hususunda Türkiye
Büyük Millet Meclisine önerge verilmiş olmasını, konunun Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından ele alınmış
olmasını ve kurulacak olan araştırma komisyonu
vasıtasıyla Milletvekilinin de ifadesine veya diğer bazı
kişilerin de ifadesine başvurulması imkânının mevcut
olması dolayısıyla bunu olumlu mütalaa ediyoruz ve Hükümet
olarak bu Meclis araştırması önergelerinin verilmesini
doğal buluyoruz. Yapılmakta olan tahkikata netice itibariyle
ışık tutabilecek birtakım verilerin ortaya çıkma
ihtimalini düşünüyoruz. Bu ihtimal az da olabilir çok da olabilir; ama, bu
çalışmalar neticesinde mutlaka bir şeyler ortaya
çıkacaktır.
O nedenle, bu olayla ve bu olay dışında
birtakım olaylarla ilgili verilmiş olan Meclis
araştırması önergelerine, Hükümet olarak olumlu
baktığımızı ifade ediyorum ve Yüce Heyete
saygılar sunuyorum. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum
efendim.
Efendim, şu ana kadar, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Sayın Baykal, Anavatan Partisi Grubu adına
Sayın Aksöz, önerge sahiplerinden de Sayın Suha Tanık söz
talebinde bulunmuşlardır.
M. CEVDET SELVİ (İstanbul) – Sayın
Başkan, bizim de talebimiz var.
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına,
Sayın Deniz Baykal; buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA DENİZ BAYKAL (Antalya) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Susurluk'ta yaşanan
trafik kazasının ortaya koyduğu durum karşısında,
çeşitli partilerimize mensup milletvekillerimizin, bir Meclis araştırması
komisyonu kurularak bu konunun incelenmesini sağlamaya dönük önergeleri
doğrultusunda açılan görüşme içinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, bir trafik
kazasının nasıl olup da Türkiye'nin siyasal
yaşamını, devlet yaşamını bu kadar derinden
etkileyebildiğini öncelikle düşünmemiz gerekir diye aklımdan
geçiriyorum. Bir trafik kazası yaşanmıştır -trafik
kazalarının çok yaşandığı bir ülkedeyiz- ve bu
kaza sonucunda bütün Türkiye ayağa kalkmıştır. Türkiye'nin
her yerinde, insanlarımız, bu konuyu konuşuyor; televizyonlarımız,
basınımız bu konuyla meşguldür. Birdenbire, 4 tane Meclis
araştırması önergesi Parlamentonun gündemine girmiştir, 1
gensoru verilmiştir. Bir İçişleri Bakanı, bu trafik kazası
sonrasında, üç günlük bir vicdan muhasebesi yaptıktan sonra,
görevinden ayrılma kararını almıştır. Sayın
Cumhurbaşkanı, bu trafik kazasından sonra bir açıklama
yaparak "nereye kadar giderse oraya kadar gidin; ama, devleti
koruyun" demiştir. Nedir bunların anlamı?! Niçin,
Türkiye'de hergün pek çoğu yaşanan türden bir trafik kazası,
bütün ülkeyi, siyasal yaşamımızı, devletimizi,
Parlamentomuzu, Hükümetimizi bu kadar derinden etkileyebiliyor, istifalar
ortaya çıkabiliyor; bütün Türkiye, geride
bıraktığımız dokuz gün boyunca, gece gündüz, bu konuyu
konuşuyor?! Niçin?.. Bu sorunun cevabını, öncelikle vermek
durumundayız.
Ondört ay önce, 20 Eylül 1995 günü, o zamanki
Sayın Başbakan Tansu
Çiller'le yaptığım bir konuşmadan
sonra "Türkiye'de devlet çok yönlü bir kuşatma
altındadır" dediğimi hatırlıyorum. ondört ay
geçti. Bu ondört ay içinde, hemen hemen her on günde bir, en azından her
ayda bir, birtakım çetelerin, toplumsal yaşamımızın
çeşitli alanlarında etkinlik sergilediğine dair haberler ve
gelişmeler ortaya çıktı. Kuzeyde, güneyde, doğuda,
batıda, yurdun dört bir köşesinde -pıtrak gibi- çetelerin var
olduğu kendisini gösterdi. Bu çetelerin, yer yer, çok önemli sorumluluklar
üstlenmiş kamu görevlileriyle işbirliği içinde olduğu; bu
çetelerin işbirliği içinde olduğu kamu görevlilerinin bir kısmının,
devletin güvenlik sorumluluğunu üzerinde taşıyan
üniformalı, silahlı kamu görevlileri olduğu kimsenin inkar
edemeyeceği bir biçimde ortaya çıktı. Öyle
anlaşılıyor ki, Türkiye'de devlet otoritesi çok büyük ölçüde
zaafa uğramıştır. Türkiye'de, hukukun üstünlüğünü,
yasaların etkinliğini gerçekleştirme konusunda ciddî
sıkıntılar ortaya çıkmaya başlamıştır.
Yer yer, toplumumuzun çeşitli alanları, hukukdışı,
yasadışı fiilî güç merkezlerinin etkisi altına girmeye
başlamıştır ve işin ilginç tarafı, bu
yasadışı fiilî güç merkezlerinin arasında, devleti temsil
eden, devlet yetkililerinin ve sorumlularının da bulunduğu
anlaşılmıştır.
Eğer, 3 Kasım günü Susurluk'taki sıradan
bir trafik kazası birdenbire bütün devleti ayağa
kaldırdıysa, bütün toplumu ayağa kaldırdıysa, herkes
"yeter artık" dediyse "nedir bu manzara" dediyse,
işte bunun altında, en azından son dönemde bu kadar
yoğunlukla ortaya çıkan bu çeteleşme gerçeği yatıyor.
Ama, olay sadece bundan ibaret değildir; bu Susurluk trafik kazasını
birdenbire siyasal yaşamımızın merkezine yerleştiren,
halkımızın uzun bir süreden beri yaşadığı bu
çeteleşme gerçeği değildir.
Trafik kazası 3 Kasımda ortaya
çıkmıştır. Eylül ayı içerisinde,
basınımıza, Millî İstihbarat Teşkilatı
kaynaklı olduğu ifade edilen bir rapor intikal etmiştir. Eylül
ayı içerisinde, bu rapor, kamuoyunun bilgisine sunulmuştur. Bu rapor,
esas itibariyle şu iddiaları dile getirmektedir:
"1.
Devletin güvenlik güçleri içerisinde oluşturulmuş bir özel
büro vardır.
Teşkilat şemasında gözükmeyen, yasal
çerçeve içerisinde mesnedi bulunmayan; ama, İçişleri
Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü çerçevesi içerisinde
işlemekte olan bir özel büro söz konusudur. Bu özel büro,
İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürünün yönetiminde
çalışmaktadır; ona bağlı olarak
çalışmaktadır. Emniyet Genel Müdür Müşaviri Korkut Eken
tarafından da sevk ve idare edilmektedir."
İddia budur. İddia, eylül ayı içinde
basında yayınlanmıştır ve bu özel büroyla ilgili
ayrıntılı bilgi verilmiştir.
"Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekât Daire
Başkanlığındaki görevli polis memurları Ayhan Akça,
Ziya ve Semih bu grupla birlikte çalışmakta" denilmekte ve
grubun başlıca isimleri olarak şunlar sıralanmaktadır:
Birinci sırada, Abdullah Çatlı: Ahmet Remzi
oğlu, 1956 Nevşehir doğumlu.
1977'de Ülkü Ocakları Derneği Ankara
Şubesi Başkanı,
1978'de Ülkü Ocakları İkinci
Başkanı,
1978'de Ankara Bahçelievler'de 7 TİP'linin
öldürülmesi olayı sanığı,
Mehmet Ali Ağca'nın kaçışına
yardım,
1982'de cinayetten aranma,
1984' de eroin ve silah ticaretinden aranma,
Papa suikastının planlayıcısı,
Uyuşturucu kaçakçısı.
İş telefonu, ev telefonu, yeni ev
numarası, cep telefonu.
İş adresi: Sultan Tekstil Küçükçekmece
Kanaryayolu.
Mehmet Özbay adına kimlik
taşımaktadır.
Polis kimliği ve yeşil pasaportu vardır.
Bordo Audı bir otomobil kullandığı
bilinmektedir.
İkinci sırada, Haluk Kırcı
vardır, Abdurahman Buğday vardır, Sami Hoşnav vardır,
Sedat Peker vardır, Mehmet Gözen vardır. Bu grubun "Drej
Ali" diye bilinen Ali Yasak'la ve Urfa Siverekli Bucak Aşireti
mensuplarıyla, yeraltı dünyasının tanınmış
kişileri ve muhtelif kademedeki polislerle yakın ilişki
içerisinde olduğu, eylül ayı içerisinde yayımlanan, MİT
kaynaklı olduğu tartışma götürmez raporda ifade
edilmiştir.
Şimdi, Türkiye, eylülde, bu raporu gördü. 3
Kasımda bir trafik kazası oldu. Bu trafik kazasında, bir araya
gelmesi doğal karşılanamayacak dört kişi bir arada görüldü
ve bu trafik kazası, birdenbire, halkımızın zaten
bilincine, bilinçaltına gelmekte olan bu mafyalaşma, çeteleşme
konusunun bir somut gösterisi olarak, çok çarpıcı bir biçimde ortaya
çıktı ve bütün Türkiye ayağa kalktı.
Şimdi, bu olay bir trafik kazasıdır;
elbette... Trafik kazası boyutuyla, devletimizin yetkili mercileri,
makamları yakından ilgilenmektedir; elbette... Sayın Bakan,
burada, bize, bütün ayrıntılarıyla, bu doğrultuda bilgi
verdi; ama, Türkiye'yi asıl ilgilendiren, bu trafik kazasının
ötesinde, bu kişiler arasındaki ilişki, bu kişilerin
niteliği ve Sayın Bakanın burada söylemeyi uygun görmediği
o arabada bulunan başka bazı eşyalar, malzemeler; silahlar...
Sayın Bakanın, bu trafik kazasında, fevkalade
şaşırtıcı olacak, Türkiye gibi silah seven bir
toplumun ölçüleriyle bakıldığı zaman dahi
anlaşılması kesinlikle mümkün olmayacak, güçlü bir silah,
cephanelik durumunun ortaya çıktığını ifade etmeyi
uygun görmemiş olmasının altını dikkatle çizmek
istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu silahların yanı sıra, yine,
Türkiye'de, silah taşıyan halkımızın hiçbir zaman
taşıma alışkanlığı anlayışı
içerisinde olmadığı susturucuların, aynı şekilde
bulunmuş olmasının anlamını, önemini vurgulama
gereğini duyuyorum.
Yine bu kazada -bence, belki bunlardan daha önemli olan
ve toplumumuzun, Parlamentomuzun dikkatini özellikle üzerine çekmek
istediğim- yeşil pasaport, kimlik kartı, silah ruhsatı,
bunlar çıkmıştır. Kimin üzerine çıkmıştır;
Abdullah Çatlı üzerine çıkmıştır, Mehmet Özbay
adına çıkmıştır. Mehmet Özbay kimliğini resmen
edindiği anlaşılan Abdullah Çatlı'nın, bu
kimliğe, yeşil hizmet pasaportuna ve silah ruhsatına sahip
olduğu görülmüştür.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de
mafyanın olduğu, tartışma götürmez bir gerçek.
Mafyanın hızla gelişmekte, güçlenmekte olduğu, yine,
tartışma götürmez bir gerçek. Bunlardan üzüntü duyuyoruz; ama, bugün
karşı karşıya bulunduğumuz tablo, bir mafya
görüntüsünün çok ötesinde. Bugün karşı karşıya
bulunduğumuz tabloyu bir mafyalaşma olarak izah etmek, bu durumu
kavramamak demektir. Mafya, dünyanın her yerinde var; İtalya'da da
var, Amerika'da da var, Avrupa'da da var, Türkiye'de de var; eskiden de
vardı. Mafya daima olur, olabilir. Mafya, iktidarın aczini kanıtlar;
iktidarın yetersizliğini, gücünün zaafa uğramaya
başladığını kanıtlar. Ama, bugün, bizim
karşı karşıya bulunduğumuz tablo, mafyalaşma
tablosunun ötesinde, iktidarın iğfal edildiğini, meşruiyet
konusunda tehlikeli bir istikamete doğru girmekte olduğunu gösteren
bir tablo. Mafya, devlete karşıdır, devlete karşı
olmak gerekir; bazı devlet ajanlarını satın alabilir,
bazı devlet ajanlarını kullanabilir, bazı devlet
ajanlarıyla işbirliği yapabilir. Bütün bunlar, mafyanın
devlete karşı olma gerçeğini ortadan kaldırmaz; ama,
Türkiye'de, öyle görülüyor ki, mafya, devlete karşı olmanın
ötesinde, devlet, mafyayı bir araç gibi benimsemiş, hazmetmiş,
sindirmiş, sisteminin içine entegre etmiş. Ortaya çıkan tablo bu
ve vahim olan, asıl araştırılması gereken, üzerinde
durulması gereken konu bu.
Bu trafik kazasında bulunan insanlara "niye
onlar bir arada bulundular" deyip kişisel sorumluluk yüklemek, konuyu
kavramamak demektir. Konu, orada, falan kişinin, filan kişinin
özelliği ya da bir arada bulunuşundan kaynaklanan durumla ilgili
değildir; önemli olan, orada yer alan insanların neyi temsil
ettiğidir, arkasında neyin olduğudur. Her ülkede, üzerinde en
yukarı düzeyde devlet sorumluluğu dahi bulunsa birtakım insanlar
yoldan çıkabilir, kendi bireysel hesapları ve çıkarları
için çeşitli ilişkilere, oluşumlara yönelebilir; ama, öyle
anlaşılıyor ki, bugün, Türkiye'de karşı
karşıya bulunduğumuz tablo, kişilerin kendi yararları
ve çıkarları doğrultusunda bir oluşuma yönelmeleri
manzarasının ötesindedir, resmî niteliği vardır; işte
araştırılması gereken de odur.
Bu kazanın trafik kazası boyutu
araştırılacak. Sayın Bakan diyor ki "3 kişi vefat
etti, onlar hakkında soruşturma yapılamayacak, o kapandı;
öbürünün de dokunulmazlığı var, bilmiyoruz ki ne
yapılacak."
Sayın Bakan, o hizmet pasaportunu
çıkaracaksınız, kamuoyuna göstereceksiniz; altında kimin
imzası var, kimin talimatıyla o hizmet pasaportu o şahsa
verilmiştir, Türkiye'ye söyleyeceksiniz. (CHP, DSP ve ANAP
sıralarından alkışlar) Bu hizmet pasaportu, bu konularda
uzman, gayrimeşru işler yapan, sahtekârlık yapan, sahtecilik
yapan birtakım profesyonel kişilerin hazırladıkları
sahte bir hizmet pasaportu mudur, patates mühürüyle mühürlenmiş, taklit
edilmiş uydurma bir hizmet pasaportu mudur; yoksa, Türkiye'de böyle bir
pasaportu vermeye yetkili resmî merciler tarafından imzalanmış,
verilmiş, geçerli, muteber bir hizmet pasaportu mudur?
YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Aynen öyle.
DENİZ BAYKAL (Devamla) – Evet, öyledir ve soru da
budur işte.
Eğer öyle ise bu nasıl olmuştur, kimin
talimatıyla olmuştur? Bunu "efendim, pasaport bürosundaki polis
memuru falan verdi" deyip örtbas etmek mümkün değildir. Bu,
hızla aydınlatılması gereken temel noktadır; 9 gün
oldu, hâlâ bu boyutuyla ilgili hiçbir ciddî açıklama yok. O silahlar
nerede, hâlâ belli değil. Bu silahların balistik incelemesi adlî
tıpta mı yapılacak, yoksa polis enstitüsünde mi yapılacak?
Bu silahlar nerede incelenecek, araştırılacak,
soruşturulacak?
Değerli arkadaşlarım, o kimlik
kartı -yani bir Maliye uzmanı olduğuna, bir malî yetkili olduğuna
ilişkin resmî kimlik kartı- nasıl oluşturulmuştur?
Yine sahte imza ile mi? Yine, birisinin, devleti aldatmak için
hazırladığı bir belge midir o, yoksa devletin bir belgesi
midir; yetkililerin verdiği, meşru mercilerin verdiği bir belge
midir? Eğer öyle ise, kim vermiştir, ne hakla vermiştir,
nasıl vermiştir?
Eğer, biz, devletin aradığı, katil
zanlısı, yurt dışında uyuşturucu
kaçakçılığından mahkûm olmuş, cezaevinden
kaçmış, kırmızı bültenle İnterpol tarafından
aranan, Türkiye'de aranan birtakım insanları resmî yetkili haline
getirerek devletin ulaşamayacağı bir noktaya,özel büronun içine
sokuyorsak, bunu kim yapıyor,
anlamamız lazım.
Değerli arkadaşlarım, bu özel bürodur
işte. Özel büronun içinde, eğer, yeraltında aranan insanlarla
devletin görevlileri bir arada bulunuyorlarsa, polis yöneticileri,
politikacılar bunlarla bir arada bulunuyorlarsa ve bunlar birtakım
karanlık işlerin içine giriyorlarsa, bu büronun
aydınlatılması bu büroyu kim kurdurmuştur, kim yetki
vermiştir, kim desteklemiştir, kim yönlendirmiştir, bunun ortaya
çıkarılması, Türkiye'de rejimin varlık-yokluk kavgasıdır.
Bu, bir demokrasi sorunu da değildir; bir cumhuriyet sorunudur, devlet
olup olmama sorunudur. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, önümüzdeki konu
budur. Konu, mafya konusu değildir. Mafya konusunun artık
cılkı çıktı; bunun, Türkiye için hiçbir önem
taşımadığı açık. Şimdi, devlet, mafyayla el
ele verdi mi vermedi mi bunu anlamaya çalışıyoruz; devlet
mafyayla işbirliği yapıyor mu yapmıyor mu, bunu görmeye,
bunu ortaya koymaya çalışıyoruz.
Bir süre önce Türkiye'de bir örtülü ödenek krizi
yaşandı. Başbakanlığın tasarrufundaki örtülü
ödeneğin çok şaşırtıcı bir hızla, birdenbire
kullanıldığı, kamuoyumuzun bilgisini çeken bir gelişme
olarak ortaya çıktı; çok değerlendirme yapıldı, konu
aydınlatılmadı. Şimdi ciddî bir iddia, bu örtülü
ödeneğin özel büro faaliyetleriyle
ilişkili olarak harcandığıdır. Eğer örtülü ödenek
özel büro faaliyetleri için harcanmışsa, örtülü ödeneğe tasarruf
eden kişilerin özel büroya yönelik bilgisizlik beyan etme
şansları yoktur. Bu konuların aydınlatılması
lazım.
Değerli arkadaşlarım özel büronun,
devlet içinde, hukuk sistemimizin dışında bir etkinlik
mihrakı olduğu anlaşılıyor.
MİT raporunda ciddî iddialar var. Bu iddialar,
doğru mudur değil midir bilemeyiz; ama, MİT raporunda ortaya
atılan bazı iddiaların en ayrıntı noktalarında
dahi doğru olduğunun bu trafik kazasıyla ortaya
çıkması, ortaya atılan diğer iddiaların da
önemsenmesi, ciddiye alınması, takip edilmesi gerektiğini ortaya
koymuştur.
MİT raporunda nasıl iddialar var. MİT
raporunda bu özel büro aracılığıyla cinayet
işlendiği ifade ediliyor; Tarık Ümit'in öldürülmesiyle bu büro
doğrudan irtibatlandırılıyor iki İranlı eroin
kaçakçısıyla ilgili olarak bu büro
irtibatlandırılıyor; Gaziantep'te şantaj yoluyla para
alınmasına yönelik bir uygulamayla bu büro
irtibatlandırılıyor ve bu MİT raporu, özel büronun bundan sonraki faaliyetlerinin siyasal cinayet işlemeye
yönelik olarak gelişebileceği konusunda bir uyarıyı da
ortaya koyuyor.
Değerli arkadaşlarım, bu, bir MİT
raporu mudur, değil midir, böyle bir rapor var mıdır, yok mudur;
eylül ayında kamuoyumuz, böyle bir raporun var olduğunu
görmüştür; iddialar ortaya atılmıştır ve yaşanan
olaylar da bu iddiayı çok büyük ölçüde kanıtlamıştır.
Şimdi, kanıtlanmamış olanlarla
ilgili "acaba" sorusu ortadadır. Doğru mudur o iddialar?
Bunun ciddiyetle araştırılması lazımdır.
İddialar, öyle kolay hazmedilir iddialar değil; cinayet
işlenmiştir, gasp yapılmıştır, şantaj
yapılmıştır ve bu özel büro
aracılığıyla yapılmıştır; öyle,
devletin âli menfaatları için falan da değil, eroin
zenginleşmesini paylaşma kavgasına bu özel büro doğrudan
katılmıştır.
Şimdi, böyle bir büro, yasaların
dışında, hukukun ötesinde, sistemin dışında
nasıl var olabilir, nasıl işleyebilir? Türkiye Büyük Millet
Meclisi, millî iradenin tecelli ettiği anayasa kuruluşu; egemenlik,
kayıtsız şartsız milletin. Anayasamızda Türkiye Büyük
Millet Meclisi var, Anayasamızda yürütme var, Anayasamızda yargı
var; bu Anayasada özel büro nerede?! Bu Anayasada özel büro var mı?!. (CHP
ve DSP sıralarından alkışlar) Bir özel büro var mı bu
Anayasada?. Yani, yasaların işletilmesini engelleme yetkisine sahip,
yargının üzerinde, Parlamentonun üzerinde, adam öldürme
lisansına sahip bir otorite var mı burada?!.
ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Yok.
DENİZ BAYKAL (Devamla) – Yok!.. Gerçekte var
mı; var. Araştıracağız, araştıralım, ne
olur araştıralım... Araştıralım....Yani, bu
araştırmalarla böyle, bu konu
çözülecek olsa, çok kolay tabiî; bu, büyük işi Türkiye'nin, çok büyük
işi. Bunu çözmeden de, ne demokrasi iddiasını ciddiye
aldırmak mümkün olur ne hukuk devleti iddiasını ciddiye
aldırmak mümkün olur. Bu, Türkiye'nin bir devlet olup
olmadığını böyle aklına esenin, hukuk bilmeyen,
otorite bilmeyen, devlet geleneğinden anlamayan birilerinin eline iktidar
olanaklarını geçirince, kafasına göre düzen kurmaya Türkiye'yi
alet edip edemeyeceklerinin kanıtlanacağı bir soruşturma
olmalıdır. (CHP, ANAP ve DSP sıralarından
alkışlar)
Bazıları zannediyorlar ki, iktidara
geldiklerinde istediklerini yapabilirler, her şey onların iki
dudağının arasındadır; bu anlayışla
bakıyorlar. Anayasa Mahkemesi karar alıyor "Anayasa Mahkemesi
bizi niye engelliyor" diyorlar; hukukun gereğini yapıyor, herkes
yetkisini kullanıyor, sorumluluğunun gereğini yapıyor.
Başbakan olmak, her şeyi yapmak anlamına gelmez, iktidar olmak,
her şeyi yapmak anlamına gelmez; yapmaya kalkarsanız, işte,
böyle sıkıntılar ortaya çıkar.
Şimdi, Türkiye, bununla
hesaplaşmalıdır. Bu, büyük konudur, büyük sorundur; bunun
altından mutlaka Türkiye kalkmalıdır.
Bundan önce, Meclis araştırma komisyonu
girişimlerimiz, ne yazık ki, bu konunun
aydınlatılacağı konusunda bize yüksek bir ümit vermiyor;
bunu üzüntüyle ifade etmeliyim. Daha önce, faili meçhul cinayetler konusunda
kurulmuş olan ve Doğru Yol Partili Sayın Sadık
Avundukluoğlu'nun başında bulunduğu Komisyon, ne yazık
ki, önemli, çarpıcı değerlendirmelerini bir zihnî egzersiz
düzeyinin ötesine geçirmeyi başaramamıştır. Bu raporu
hazırlayan komisyonun başındaki Sayın Avundukluoğlu,
bu çalışmayı yaparken gerekli bilgi ve belgeleri kamu
otoritelerinden alamadığını resmen ifade etmiştir.
Şimdi, bu konuyu bu komisyonumuz
araştıracak. İnşallah araştırırız!..
İnşallah sonucunu alırız!.. Ama, bunun sonucunun
alınması için, Türkiye'de, öncelikle, hukuk düzeninde, engelleri
ortadan kaldıracak yeni bir düzenlemeye ihtiyaç var. Önce, milletvekili
dokunulmazlığının kalkması lazım. (CHP, ANAP ve
DSP sıralarından alkışlar) Milletvekili
dokunulmazlığının, yolsuzluk, rüşvet iddiaları
karşısında ya da böyle, açıkça devlete karşı suç
işleme durumlarında işlemeyeceğini açıkça düzenlememiz
lazım. Dünyanın, en geniş, en mutlak, en kapsamlı
dokunulmazlığı Türkiye'de var. Türkiye'de de, siyaset,
yasadışı olaylarla diğer parlamentolardan çok daha fazla
içiçe; ama, dokunulmazlık da en geniş, en kapsamlı biçimde; bunu
ortadan kaldırmak lazım.
Yargıyı, gerçekten bağımsız
bir kuruluş haline getirecek değişiklikleri ciddiye almak ve
onları bir an önce gerçekleştirmek lazım.
Değerli arkadaşlarım, bu konu
-görevimizi yapacağız tabiî, hepimiz yapıyoruz, milletimiz de
izliyor- iktidarda, muhalefette tavır değiştirerek ele
alınacak konulardan değildir; yani, hatırlıyorum, 1989
yılındaki birinci MİT raporuyla ilgili olarak Parlamentoda
yapılan tartışmalar, o zamanki Doğru Yol Partisinin
desteğine sahipti, bunu takip edelim, araştıralım
diyorlardı; ama, o zaman araştıramamıştık, o
araştırma engellenmişti.
Şimdi, yeni bir araştırmayı bütün
Parlomentonun katkısıyla gerçekleştireceğimizi umut
ediyorum; ama, burada, komisyonun kurulmuş olması, bu konunun,
amacına ulaşacak bir biçimde araştırılması
anlamına getirilmelidir; kolayca gelmeyeceği de bilinmelidir. Biz,
oyalanarak, kamuoyunu meşgul ederek "işte, bu konuda, üzerimize
düşeni yaptık" diyerek, bu konuyu örtbas etmeye katkı
yapamayız, yapmamalıyız. Konu, ciddiyetle ele
alınmalıdır ve açık ifade edeyim, bunun ele
alınıp alınmayacağı da iktidar işidir; çünkü,
iktidarın katkısı, kararlılığı, sahiplenmesi
olmadan, böyle konuların çözümlenmesi mümkün değildir -Türkiye Büyük Millet Meclisi iktidar
çoğunluğunu yansıtır-
iktidardan bağımsız değerlendirilmesi gerçekçi
değildir ve iktidarın bir yeni siyasî irade içine girmesi
sağlanmadan, bu konunun çözülmesi, aydınlatılması da
kolayca mümkün değildir.
Elbette, bu konunun aydınlığa
kavuşturulması için hepimiz üzerimize düşeni
yapmalıyız; özellikle, elinde belge olanlar, bu konuda ağır
bir sorumluluk altındadırlar. Elinde belge olanlar, o belgeleri,
Topkapı Saray arşivine intikal ettirecek değillerdir. (CHP
sıralarından alkışlar) Komisyonun kuruluşundan hemen
sonra, derhal, o yeni belgeler ve iddialar ortaya atılmalıdır,
takip edilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – 1 dakikanızı rica edeyim
efendim...
Buyurun Sayın Baykal.
DENİZ BAYKAL (Devamla) – Bir ayrı nokta da
şu: Bu konunun çözülebilmesi için, yeni ifşaatlara, yeni bilgilere,
yeni bulgulara, yeni açılımlara ihtiyaç olduğu kanısında
değilim; eldeki veriler, sorumlulukla ve dikkatle izlenirse, bu konuyu
aydınlatmaya yeter. Yapılması gereken şey, yasa
tarafından aranan bir kişiyi, yeraltı dünyasının bir
etkili ismini kimlerin, ne zaman, nasıl, ne biçimde
meşrulaştırmaya teşebbüs ettikleridir. Bunun
aydınlığa kavuşturulması, bu konunun gerçek boyutunun
ortaya çıkmasını sağlamaya yetecektir diye
düşünüyorum.
O nedenle, tekrar, aynı noktaya getiriyorum; o
hizmet pasaportunun verilmesini sağlayanlar kimlerdir; o kimlik
kartının verilmesini sağlayanlar kimlerdir; o silah
ruhsatının verilmesini sağlayanlar kimlerdir; bunun
aydınlığa kavuşturulması lazım. Bunların
ortaya çıkması, öyle sanıyorum ki, bu özel büro gerçeğinin
aydınlanmasını sağlamaya büyük ölçüde yetecektir ve
Türkiye'yi, Anayasanın öngördüğü, hukukun işlediği bir
çağdaş devlet, bir demokratik hukuk devleti, bir çağdaş
cumhuriyet haline getirmenin yolu mutlaka bulunmalıdır.
Bu konudaki tartışmaları
değerlendirirken kimse, Anadolunun dört bir köşesinde, çok güç
koşullarda, ayda 40 milyon, 50 milyon maaş
karşılığı hizmet veren, canını tehlikeye
atan polislerin arkasına saklanmamalıdır. (CHP
sıralarından alkışlar) Kimse, bu konudaki iddiaları,
polislerimizin arkasına saklanarak örtbas etmeye
kalkışmamalıdır. Hepimiz biliyoruz, bu olaylar, polisimizi
ilzam etmez. Polis teşkilatımızda görev yapan, namusuyla,
cesaretiyle, ahlakıyla görev yapan onbinlerce insan vardır, onlar da
Türkiye'nin, büyük sorumluluk üstlenmiş, şerefle devlet görevi yapan
insanlarıdır. Onların arkasına bu tezgâhları kuranlar,
mafya ile işbirliği yapanlar, uyuşturucu parasını
paylaşma peşine düşenler ya da rakiplerini tasfiye etmek için
binbir türlü desiseye tevessül edenler, onların arkasına
saklanmamalıdırlar. Olay, polis olayı değildir, olay,
Emniyetin yetkilerini, hukukdışı, yasadışı
yöntemlerle kullanmaya teşebbüs etme olayıdır. Bu olayın
mutlaka aydınlatılması gerektiğine inanıyorum ve
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bu konudaki önergeyi
desdekleyeceğimizi bilgilerinize sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Baykal, teşekkür
ediyorum.
VI. —SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1. —Adalet
Bakanı Şevket Kazan’ın, Antalya Milletvekili Deniz
Baykal’ın, konuşmasında ileri sürmüş olduğu
görüşten farklı bir görüşü kendisine atfetmesi nedeniyle
konuşması
BAŞKAN – Sayın Bakan, efendim, ifade
buyurmadığınız bir hususu, zatı âlinize izafesi
yoluyla yanlış beyanda bulunulduğu şeklinde bir talebiniz
var; öyle mi efendim?
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Evet
efendim.
BAŞKAN – Çok kısa olmak üzere rica ediyorum;
buyurun. (CHP sıralarından gürültüler)
İSMET ATALAY (Ardahan) – Sayın Başkan,
böyle bir uygulama var mı?
BAŞKAN – Sayın Bakan, sadece, bir
açıklama fırsatı veriyorum; rica ediyorum, akşamın bu
saatinde çok kısa lütfen.
Buyurun.
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce, kürsüden Yüce Meclise
hitap eden Sayın Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz
Baykal deneyimli bir devlet adamımızdır; ama, ne yazık ki,
burada, konuşmalarını yaparken kullandığı
ifadeler ve seçtiği kelimeler itibariyle, sanki, böyle bir deneyim sahibi
değilmiş gibi konuşmuşlardır. (CHP
sıralarından gürültüler)
Bir defa, devlet–mafya ilişkisi denildiği
zaman, devlet kavramının içerisinde hem yasamanın hem yürütmenin
hem yargının girdiğini, girebileceğini düşünmesi
lazımdı. Devletin içinde bazı kişilerle mafya ilişkisi
iddia edilebilir; ama, devletin mafyayla ilişkisi iddia edilemez. (RP
sıralarından alkışlar)
İRFAN GÜRPINAR (Kırklareli) – Hepsini
ayırdı...
DENİZ BAYKAL (Antalya) – Sayın Başkan,
böyle bir usul var mı?
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Devamla) –
Bakınız, burada İstanbul Başsavcısı
"siyaset-mafya ilişkisi" demiştir "devlet"
kelimesini kullanmamıştır. "Devlet" kelimesi bu kadar
ucuz bir kavram değildir. (RP sıralarından alkışlar,
(CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
ERCAN KARAKAŞ (İstanbul) – Söz
verdiğiniz konuda mı konuşuyor?
BAŞKAN – Sayın Bakan...
AYHAN FIRAT (Malatya) – Sayın Başkan,
tarafsızlığınızı bozuyorsunuz.
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Devamla) –
İkincisi; bizim, bugüne kadar bir açıklama
yapmadığımız ifade ediliyor. Yapmadık; çünkü, biz,
devlet sorumluluğu taşıyan bir insanız da onun için
yapmadık. (RP sıralarından alkışlar)
İSMET ATALAY (Ardahan) – Sayın Başkan,
cevap mı veriyor, açıklamada mı bulunuyor?
ERCAN KARAKAŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan...
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Devamla) –
Bakınız, biraz önce "birtakım belgelerin
gizleneceğini" ifade buyurdular. Buyurun, hangi silahlar
bulunmuşsa; bu silahların listesi burada ve bu silahlar, Jandarma
Genel Komutanlığına teslim edilmiş. Bunları, burada,
bir bir saymanın manası yoktur.
AYHAN FIRAT (Malatya) – Var, var...
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Devamla) –
Tahkikatın gizliliği ve selamati açısından yoktur; isteyene
verilir. (RP sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
Ayrıca, birtakım belgelerden bahsettiler;
sürücü belgesi, banka kartı, ticaret odası üye kartı, silah
taşıma ruhsatı... Bunların hepsi, yetkisizlik kararı
verilerek Ankara Başsavcılığına gönderilmiştir;
ama, isteniyor ki ben burada konuşayım. (CHP sıralarından
gürültüler) Ben burada devlet sorumluluğu
taşıdığım için konuşmuyorum. Devlet bu kadar ucuz
değildir ve bir tahkikatta gazete sayfaları esas olacak
değildir. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Bakan, Sayın Bakan...
SABRİ ERGÜL (İzmir) – Başkan,
Başkan!..
BAŞKAN – Lütfen yerinize oturur musunuz efendim.
SABRİ ERGÜL (İzmir) –Neyi
cevaplandırıyor; böyle bir usul var mı?
BAŞKAN – Sayın Bakan, rica ediyorum efendim.
SABRİ ERGÜL (İzmir) – Saçmalıyor...
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Onun
içindir ki, kanunlar tahkikatın gizli yapılacağını
amirdir. Bir tahkikat gizlilik içinde yapılırken, onu, sizler gibi
birtakım şovlar yapacağız diye, orada bulunan birtakım
bilgileri kamuoyuna açıklamak, her şeyden önce yapılan
tahkikatın selametine aykırıdır, birtakım tedbirlerin
alınmasına imkân verir. (RP sıralarından
alkışlar) O nedenledir ki, biz devlet adamı ciddiyeti içerisinde
konuşuyoruz. (CHP sıralarından gürültüler)
BÜLENT AKARCALI (İstanbul) – Kınıyorum
sizi... Yazıklar olsun... Tuu, Tuu...
BAŞKAN – Sayın Bakan... Sayın Bakan...
AYHAN FIRAT (Malatya) – Devlet adamı
değilsin.
ERCAN KARAKAŞ (İstanbul) –
Haksızlık yapıyorsun.
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Ama, ne
yazık ki, siz devleti mafya ile ilişki kuracak kadar küçülttünüz...
BAŞKAN – Sayın Bakan, Sayın Bakan...
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Devamla) –
İşte, üzülünecek olan nokta budur.
Arz ederim. (RP sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar.)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, rica ediyorum
efendim.
MEHMET SEVİGEN (İstanbul) – Sayın
Başkan, usulsüzlük yapıyorsunuz. Olayları gizleyemezsiniz.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri... (CHP
sıralarından gürültüler)
Sayın milletvekilleri, bir dakikanızı
rica edeyim... Saat 16.55'te toplanmak üzere birleşime 10 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati : 16.45
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati : 16.58
BAŞKAN –
Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU
KÂTİP
ÜYELER – Kâzım ÜSTÜNER (Burdur), Ali GÜNAYDIN (Konya)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16 ncı
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
V. — GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI
VE
MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)
A)ÖNGÖRÜŞMELER(Devam)
1. —Ankara Milletvekili Eşref
Erdem ve 23 arkadaşının, yasa dışı örgütlerin
faaliyetlerinin boyutlarını ve varlığı iddia edilen
kamu görevlileriyle olan ilişkilerini araştırmak amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/89) (Devam)
2. —İstanbul Milletvekili Mehmet
Cevdet Selvi ve 21 arkadaşının, yasa dışı suç
örgütleri ile bunların Devletle olan bağlantıları konusunda
Meclis araştırması açılmasına ilişin önergesi
(10/126) (Devam)
3. —Batman Milletvekili Ataullah Hamidi
ve 22 arkadaşının, yasa dışı suç örgütlerinin
devletle olan bağlantıları ile güvenlik güçlerinin de
karıştığı iddia edilen olayların
boyutlarını tespit etmek amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/110)
(Devam)
4. —İçel Milletvekili Oya
Araslı ve 20 arkadaşının, yasa dışı
örgütlerin devletle olan bağlantıları ile Susurluk’ta meydana
gelen kaza olayının ve arkasındaki ilişkilerin
aydınlığa kavuşturulması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/124)(Devam)
5. —İstanbul Milletvekili Halit
Dumankaya ve 23 arkadaşının, yasa dışı örgütlerin
devletle olan bağlantıları ile Susurluk’ta meydana gelen kaza
olayının ve arkasındaki ilişkilerin
aydınlığa kavuşturulması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/125)
(Devam)
BAŞKAN – Müzakeresine başladığımız
araştırma önergeleriyle ilgili görüşmelere
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Sayın Hükümet?..
METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Sayın Başkan, Hükümet
gelecek mi?
BAŞKAN – Gelir efendim, gelir;
başladığımız bir iş, bekleyelim.
METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Bekleyelim diye bir usul var
mı?
BAŞKAN – Sayın Hükümet?..Ara vereceğim yoksa efendim.
RASİM ZAİMOĞLU (Giresun) – Ara verelim Başkan, böyle
Hükümet olmaz ki!
BAŞKAN – Efendim, ben, birleşime ara vermeyi dününüyorum; siz,
Hükümete ara vermeyi düşünüyorsunuz, ayrı şeyler bunlar.
Hükümet hazır.
Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın Uğur Aksöz; buyurun
efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)
DENİZ BAYKAL (Antalya) – Sayın Başkan, bir
başvurumuz vardı.
BAŞKAN – Şimdi aldım efendim.
Sayın Aksöz, bir dakikanızı rica edebilir miyim efendim;
siz istirahat buyurun.
Sayın Baykal, zatı âliniz, 69 uncu maddenin lafzını,
ruhunu ve yorumunu çok iyi bilirsiniz.
DENİZ BAYKAL (Antalya) – Siz de bilirsiniz Sayın Başkan.
BAŞKAN – İkinci Oturum içerisinde bu talebinizi yerine
getirmem, maalesef, mümkün değil efendim.
MUSTAFA KUL (Erzincan) – Arayı kim verdi?!.
BAŞKAN – Arayı ben verdim tabiî, kim verecek canım; tabiî
Başkan verir arayı.
MEHMET SEVİGEN (İstanbul) – Niye ara verdiniz?!.
BAŞKAN – Arayı tabiî Başkan verecek; yani, Meclisin
kararını almam ki ara verirken.
Sayın Aksöz, buyurun efendim. (CHP sıralarından
gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
MEHMET SEVİGEN (İstanbul) – Bu konuyu halletmeden söz
veremezsiniz.
BAŞKAN – Efendim_ (CHP sıralarından gürültüler, sıra
kapaklarına vurmalar) Sayın milletvekilleri_ (CHP sıralarından
gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
Sayın Aksöz, buyurun efendim.
ÖNDER SAV (Ankara) – Sayın Başkan, İçtüzüğün -ilgili
maddesi- 63 üncü maddesine göre, tutumunuz hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN – Efendim, müsaade buyurun.
ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Bir talep var Sayın Başkan.
BAŞKAN – Dikkate alacağım efendim.
Tutumum hakkında söz talebinde bulundunuz; çalışma
süresini dikkate alarak; buyurun Sayın Aksöz. (CHP sıralarından
gürültüler)
Grubunuz adına süreniz 30 dakika; buyurun.
ÖNDER SAV (Ankara) – Usul konuları, her şeyin önüne geçer.
BAŞKAN – Konuşmamcıyı kürsüye davet ettim Sayın
Sav. (CHP sıralarından gürültüler)
ADNAN KESKİN (Denizli) – Bu, yeni bir usul mü oluyor, Sayın
Başkan?!.
MEHMET SEVİGEN (İstanbul) – Bunu yapamazsınız
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Aksöz, buyurun siz. (CHP
sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
FUAT ÇAY (Hatay) – Çiftlik gibi yönetemezsiniz Sayın Başkan...
BAŞKAN – Efendim, ben, hatibi kürsüye davet ettim... Sonra dikkate
alacağım... (CHP sıralarından "Olur mu öyle
şey?" sesleri) Kürsüye davet ettim...(CHP sıralarından
gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
Buyurun Sayın Aksöz. (CHP sıralarından gürültüler,
sıra kapaklarına vurmalar) Efendim, kürsüye davet ettim...
Efendim, birleşime ara veririm... Eğer, sükûnet avdet etmezse,
birleşime ara veririm... (CHP sıralarından gürültüler, sıra
kapaklarına vurmalar)
Kürsüye davet ettim... Sayın hatibi kürsüden indirmem... (CHP
sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
Sayın hatibi davet ettim...
Efendim, siz buyurun. (CHP sıralarından gürültüler, sıra
kapaklarına vurmalar)
UĞUR AKSÖZ (Adana) – Ben inerim efendim...
BAŞKAN – Efendim, sizin inmeniz mesele değil...
Eğer, sükûnetin avdet etmediğini ben tespit edersem, usulü
çalıştırırım, İçtüzüğü
çalıştırırım; arayı ben veririm efendim... (CHP
sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
Sayın milletvekilleri, sükûnet avdet etmezse, Sayın Aksöz
konuşmasını yapamayacak demektir ve ben, birleşime ara
vermek zorunda kalacağım... (CHP sıralarından gürültüler,
sıra kapaklarına vurmalar)
MUSTAFA KUL (Erzincan) – Dinlemiyoruz...
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, ben, bir de, ayağa
kalkarak, İçtüzük gereği uyarayım; sükûnet avdet etmezse,
birleşime ara vereceğim. (CHP sıralarından gürültüler,
sıra kapaklarına vurmalar)
Pekala, saat 17.15'te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati
: 17.04
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati : 17.20
BAŞKAN :
Başkanvekili Yasin Hatiboğlu
KÂTİP
ÜYELER : Kazım Üstüner (Burdur), Ali Günaydın (Konya)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16 ncı
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Meclis araştırmalarıyla ilgili görüşmelere
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.—USUL
HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.—Başkanın, Genel Kurulu
yönetme üslubu hakkında
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, İkinci Oturum
esnasında Sayın Sav'ın ve şimdi muttali olduğum
şekilde Sayın Baykal'ın, tutumum hakkında söz talepleri
var.
SABRİ ERGÜL (İzmir) – Duyulmuyor, duyulmuyor!..
BAŞKAN – Efendim, fazla gür sesin de yanlış
yorumlanabileceği endişesini taşıdığım için,
mümkün mertebe yavaş konuşmaya çalışıyorum.
MEHMET SEVİGEN (İstanbul) – İşinizi yapın
yeter; başka bir şey istemiyoruz!..
BAŞKAN – İzharı güç, ızmarı güç; ne diyeyim.
Sayın miletvekilleri, bir şey söylüyorum: Sayın
Sav'ın, Sayın Baykal'ın tutumum hakkında söz talepleri var,
usul tartışması açacağım; yalnız, tutumumu
Sayın Genel Kurula arz edeyim; sonra, usul tartışması
açacağım Sayın Baykal.
Efendim, Birinci Oturumdan sonra, ikinci oturumu
açtığımda ve hatta Hükümeti arayıp müzakereye
başlayacağımız sırada, Sayın Baykal imzalı
bir tezkerenin geldiğini, bana, Divan üyesi arkadaşım haber
verdi. Sayın Baykal'ın,
Sayın Adalet Bakanının, konuşmaları
esnasında, kendi ifade etmediği hususları, kendilerine izafe
ettiğinden bilbahis, söz talep eder olduğunu gördüm. Ancak, bu
talebin dayanağı olan 69 uncu madde gayet açıktır;
sataşma veya yanlış izafelerde açıklama hakkını
kullanmak isteyen sayın üyenin, aynı oturumda bu hakkını
kullanma imkânı var.
NİHAT MATKAP (Hatay) – O şansı vermediniz Sayın
Başkan!..
BAŞKAN – Halbuki... (CHP sıralarından gürültüler)
Efendim, müsaade buyurun... Efendim, ben, İçtüzüğü ve tutumumu
arz ediyorum Yüce Kurula...
ADNAN KESKİN (Denizli) – Özrü kabahatinden büyük!..
BAŞKAN – Dolayısıyla, benim tutumumda, Tüzüğe ve
teamüllere aykırı bir husus yoktur...
ADNAN KESKİN (Denizli) – Nasıl yoktur?!
BAŞKAN – ... ama, Sayın Baykal, aykırı olduğu
iddiasındadırlar.
Şimdi, usul müzakeresi açıyorum.
Başkanlığın tutumu lehinde iki sayın üyeye ve
aleyhinde de iki sayın üyeye söz vereceğim.
Efendim, Sayın Baykal, zatı âliniz mi, Sayın Sav mı,
bir başka sayın üye mi söz almak isterler?
DENİZ BAYKAL (Antalya) – Ben konuşacağım.
BAŞKAN – Sayın Baykal konuşacaklar.
ALTAN ÖYMEN (İstanbul) – Sayın Başkan, ben de aleyhte söz
istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Öymen de, aleyhte söz istediler.
Sayın Baykal, sormak zait; ama, zabıtlara geçsin diye
soruyorum, tutumum aleyhinde konuşacaksınız değil mi;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
DENİZ BAYKAL (Antalya) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Sayın Meclis Başkanvekilinin, Meclisi yönetim
tutumuyla ilgili olarak söz aldım.
Bundan önceki oturumda yaşadığımız görüntüler,
Sayın Meclis Başkanvekilinin, şu andaki oturumun
Başkanının, Meclisi yönetme üslubunun, belki böyle bir
tartışmanın gerginliğinden de biraz çıkarak,
soğukkanlı bir şekilde görüşülmesini gerekli
kılıyor.
Sayın Başkan -önce ifade edeyim- nedense, bulunduğu
makamın gerektirdiği özen, sorumluluk ve dikkat içinde olmayı
bir kenara bırakarak, özel ilişkilerinde belki anlayışla
karşılanabilecek olan bir üslubu, bir şakalaşma üslubunu,
bir sohbet üslubunu, istediği anda, istediği kişiyle Başkanlık
makamından, doğrudan, espriye dayalı temas kurarak bir iletişim
sağlama anlayışını, çok tartışmaya açık
bir biçimde yürütüyor. Bu üslubun, Meclis Başkanlığına
uygun düşmediğini, bu Meclisin bir üyesi olarak ifade etmek
istiyorum. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar)
Meclis Başkanları, her lafa laf yetiştirmek ve laubali
değerlendirmeleri sık sık Meclis Başkanlığı
otoritesinden yararlanarak ortaya atmak durumunda olmamalıdırlar.
Bulunulan merciin bir önemi vardır, bir ağırlığı
vardır, bir sorumluluğu vardır; herkese, saygıyla
değer vermeyi gerektiren bir yönü vardır. Bunların, Meclis
Başkanı tarafından, öncelikle takdir edilmesi gerektiğine
inanıyorum. Orayı, bir laubali laf atma makamı gibi
kullanmayı, Meclis Başkanlığı makamının
nezahetine, seviyesine uygun görmüyorum. Bunu, bu vesileyle, burada, öncelikle
ifade etmek istiyorum; bir. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, daha önceki oturumda, Sayın Adalet
Bakanının, benim konuşmama cevap verme ihtiyacına yol
açabilmek için, Meclis Başkanlığının gerektirdiği
tarafsızlık anlayışını bir kenara bırakarak,
emrivakilerle, özel bir gayret sergilemiştir. Sayın Adalet
Bakanının, benim burada yaptığım, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına yaptığım konuşmaya cevap vermesini
usulî açıdan mümkün kılacak, hiçbir dayanak
bulunmadığı halde; yani, 69 uncu maddede söz konusu edilen
"sataşma" söz konusu olmadığı halde ya da
Sayın Bakanın ifade etmediği bir düşünceyi onun adına,
ona izafe ederek benim dile getirmem gibi bir durum söz konusu
olmadığı halde, sanki bunlardan birisi
varmışcasına, bu konuyu incelemeden, irdelemeden, bir olupbittiyle
kürsüye davet ederek, usulü ciddî şekilde ihlal etmiştir. Bunu tespit
ediyorum; iki. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar)
Üç; Sayın Başkan, bu manzara karşısında, biz,
sükûnetle Sayın Adalet Bakanını dinledikten, usulen konuşma
hakkı olmadığı halde, Sayın Başkanın
maharetle, bir olupbittiyle sağladığı
fırsatı, Sayın Adalet
Bakanının rahat rahat ve gereksiz bir biçimde, bize cevap sadedinde
kullanmasına göz yummasından sonra, biz de, çok doğal olarak,
buradan ifade edilen görüşleri yanıtlama ihtiyacı içine girdik
ve böyle bir arayışa teşebbüs etme hazırlığı
içindeyken, Sayın Başkanın, usul konusunda bir emrivaki yaparak,
derhal, böyle bir müracaatın değerlendirilmesi fırsatını
tanımadan, sadece böyle bir müracaat imkânını ortadan
kaldırmak için, aynı oturumda konuşma hakkımızı
elimizden almak için, hüsnüniyete dayanmayan, iyi niyete dayanmayan bir
emrivakiyle, bir tüzük tertibi içine girdiğini gördüğümüz için
yanlış yaptığına inanıyoruz.
Üç tane temel noktada, Sayın Başkan yanlış
davranmıştır; üslubu yanlıştır, laubalidir, o
makama yakışmayan bir laubalilik içindedir. Oradan, biz, vakar
bekliyoruz, tutarlılık bekliyoruz, saygı bekliyoruz, sevecenlik
bekliyoruz, sıcaklık bekliyoruz; ama, olgunluk bekliyoruz; bir.
İki; usulün ciddî şekilde ve adaletle, eşitlikle
uygulanmasını bekliyoruz.
Bunların dışında, baskıcı, tertipçi,
kapıp kaçırıcı, korumak istediği, himaye etmek
istediği gruba fırsat veren, söz hakkını kesmek
istediği çevreyi konuşamaz hale getirmek için, yine haksız
tertipler yapan bir Başkanlık hüviyetinde gördüğümüz için
tutumunun yanlış olduğuna inanıyoruz ve Sayın
Şevket Kazan'ı cevaplandırmak istiyoruz.
Sayın Şevket Kazan, cevaplandırılması gereken
şeyler söylemiştir; haksız olarak söylemiştir. Sayın
Şevket Kazan, o konuşmasında... (RP sıralarından
sıra kapaklarına vurmalar)
FİKRET KARABEKMEZ (Malatya) – Siz de başka şeyi
konuşamazsınız.
BAŞKAN – Efendim, müsaade eder misiniz... Lütfen...
DENİZ BAYKAL (Devamla) – Haklısınız,
haklısınız; ben, Başkanın tutumunu görmeye
çalışıyorum.
BAŞKAN – Efendim, lütfen... Müsaade eder misiniz...
Sayın Baykal, siz buyurun efendim. Bir usulî
tartışmadır; siz buyurun efendim.
DENİZ BAYKAL (Devamla) – Evet.
Haklısınız, tamamen katılıyorum. (CHP ve RP
sıralarından gürültüler)
ADNAN KESKİN (Denizli) – Otur yerine!.. Otur yerine!..
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, rica ediyorum...
Sayın Baykal, siz buyurun efendim. (RP sıralarından
gürültüler)
Sayın milletvekilleri...
DENİZ BAYKAL (Devamla) – Yok, ben değerli
arkadaşlarıma hak veriyorum; haklıdırlar ve ifade edeyim...
Şimdi, Sayın Şevket Kazan'ın, deminki
konuşmasında söylediklerine cevap verme ihtiyacı içinde, böyle
bir açılım yaparken vicdanen rahatsız olduğumu ifade
etmeliyim; çünkü, usule uygun değildir. Bir uygunsuzluğu ortadan
kaldırma arayışı içindeyim ve bu niyetimi ifade ettim,
hemen cevap vermeye kalkmadım mesela. Bunu, sizin bilginize intikal
ettirmek; sizin reaksiyonunuzu görmek, Sayın Başkanın
reaksiyonunu görmek istedim. Öyle anlaşılıyor ki, Sayın
Başkan, demin sorumlusu olduğu durumun bir ölçüde ezikliğinin
etkisi içinde "hadi sen de konuş da, dengeyi
sağlayalım" anlayışıyla ve usulü yine ihlal
ederek, sizin de işaret ettiğiniz gibi, bir tutum sergiliyor.
FİKRET KARABEKMEZ (Malatya) – Şimdi, siz de aynı
şeyi yapıyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın Baykal, bir usul
tartışmasıdır, zatıaliniz söz talep ettiniz, söz
verdik; buyurun efendim. Ben eziklik
hissetmiyorum size söz vermiş olmaktan dolayı.
DENİZ BAYKAL ( Devamla) – Anlıyorum. Sayın Şevket
Kazan'ın söylediklerine cevap vermeme izin veriyor musunuz?
BAŞKAN – Gayet tabiî, onun için söz aldınız efendim;
buyurun.
DENİZ BAYKAL (Devamla) – Tamam, teşekkür ederim, teşekkür
ederim.
Şimdi, Sayın Şevket Kazan, öyle
anlaşılıyor ki...
BAŞKAN – 3 dakika süreniz var Sayın Baykal, buyurun efendim.
DENİZ BAYKAL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
METİN EMİROĞLU (Malatya) – Efendim, usul
tartışmasında bu olmaz ki, bu hususta ayrıca karar
vereceksiniz.
BAŞKAN – Efendim, şimdi...
DENİZ BAYKAL (Devamla) – Sayın Başkan, süremi dikkate
alıyorsunuz değil mi?
BAŞKAN – Efendim, siz buyurun; siz buyurun efendim.
DENİZ BAYKAL (Devamla) – Değerli arkadaşlarım,
Sayın Şevket Kazan'ın, demin, benim yaptığım
konuşmadan çok ciddî şekilde rahatsız olduğunu
anlıyorum.
Niye rahatsız olmuştur: Ben, Sayın Şevket
Kazan'ın, olayın, bir trafik kazası çerçevesi içinde
değerlendirilmesine ağırlık veren
yaklaşımını eleştirdim ve olayın öbür boyutuyla
ilgili, burada vermediği bilgilerin önemine dikkati çekmeye
çalıştım ve saydım: Yeşil pasaporttan bahsetmediniz,
kimlik kartından bahsetmediniz, silahlardan bahsetmediniz, susturuculardan
bahsetmediniz dedim. Bunları söylerken, bunlar hakkında gereğini
yapmadınız demedim; bunları ortadan kaldırdınız
demedim; bunlardan burada bahsetmediniz, kamuoyunda konuyu örtbas etme, trafik
olayı çerçevesi içerisinde tutma arayışlarına
yardımcı olacak bir takdim yaptınız, bu da uygun
düşmedi, bu boyutu var olayın dedim. Bundan çok rahatsız olduğunu
anlıyorum; ama, bu rahatsızlık, tabiî, sorunun çözümünü
engellemeye yetmeyecektir.
Şunu ifade etmeliyim: Konuşmamda, ben, polislerin
arkasına saklanmayın demiştim, unutmuşum, şimdi,
unuttuğum bir şeyi daha söylemeliyim, lütfen, devletin arkasına
da saklanmayınız. (CHP sıralarından alkışlar)
Polislerin arkasına da saklanmayın, devletin arkasına da
saklanmayın...Devlete saygı anlayışını,
Cumhuriyet Halk Partisi, Refah Partisinden öğrenecek değildir. (CHP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Refah
Partisine devlet anlayışını, devlet
saygısını, gerekirse, öğretecek olan parti Cumhuriyet Halk
Partisidir. (RP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Baykal, lütfen toparlar mısınız;
usul hakkında söz söyleyecektiniz.
DENİZ BAYKAL (Devamla) – Devlete saygı konusu, mafyanın
etkisi altına girmiş olan bürokratlarla ilgili soruşturmadan
tedirginlik duyarak, devlet kavramını o soruşturmanın önüne
engel gibi çıkararak sağlanmaz; devlete saygının
gereği, mafyanın üzerine yürümektir; devlete saygının gereği
o yeşil pasaportu kimin verdiğini cesaretle çıkıp
söylemektir. Onu söylemekten kaçanların "devlete saygı..."
demeye hakları yoktur.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Baykal teşekkür ediyorum.
Sayın Öymen, usul hakkında talebiniz var mı efendim?
ALTAN ÖYMEN (İstanbul) – Maksat hasıl olmuştur, vazgeçtim
efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri...
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, lehinde
konuşmak istiyorum.
BAŞKAN – Lehinde konuşmak istiyorsunuz, peki, buyurun efendim.
(RP sıralarından alkışlar)
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Refah Partisi Grubu açısından
çok önem arz ettiğine inandığımız böyle ciddî bir
araştırma önergesi karşısında, İktidar Partisi
Grubu olarak, Gruplarından büyüğü olarak...
İRFAN GÜRPINAR (Kırklareli) - O ne demek o?!.
RİFAT SERDAROĞLU (İzmir) – Doğru Yol küçük mü?..
SALİH KAPUSUZ (Devamla) – ... biz, başından beri bu
önergeye açık ve net bir şekilde destek vereceğimizi ilan ettik.
(RP sıralarından alkışlar)
Maalesef, bu ortam içinde,
değerli arkadaşlarımız, âdeta, bir şov uslubu içinde,
gereksiz yere ortamı elektriklendirmek istediler; sebebini anlamak mümkün
değil. (CHP sıralarından gürültüler) Siz ne yapmak istiyorsunuz?
FATİH ATAY (Aydın) –
Bizi bırak da Başkanın tutumunu anlat.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) – Yani, burada...
BAŞKAN – Sayın Kapusuz, Başkanlığın
tutumunun usule uygun olduğunu ifade etmek üzere kürsüye
çıkmıştınız; yanlız o konuda, lütfen...
SALİH KAPUSUZ (Devamla) – Sayın Başkanım...
BAŞKAN – Başka zamanlar başka şeyler söylersiniz... Lütfen...
Usul tartışmasıdır bu.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) – Sayın Başkanım..
HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) – Sayın Baykal da riayet
etmemişti.
BAŞKAN – Sayın Korkutata, Sayın Baykal'ın
usulü ihlal etmiş olması size de ihlal hakkı vermez ki!.. Rica
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Kapusuz, buyurun.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) – Sayın Başkanım, ben daha
sözlerime giriş yapıyorum; yani, ben...
BAŞKAN – Lütfen... Sayın Kapusuz, lütfen...
SALİH KAPUSUZ (Devamla) – Lütfen, müsaade edin Sayın
Başkanım.
Değerli arkadaşlar, biz, Refah Partisi Grubu olarak, bu konuda
ciddî bir çalışma yapılmasının, her zaman için,
tarafı olduk, bu konuda açık
destek vereceğimizi ifade ettik. (RP sıralarından alkışlar)
YILMAZ ATEŞ (Ankara) – Sen Başkanı anlat.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) – Ancak, yine anlamakta güçlük
çektiğim sebeplerle, arkadaşlarımız, her nedense, ille,
ortamın elektriklenmesi gibi, âdeta bu işi sen-ben havasına
çekmek gibi, iyi niyet amacı olmayan bir tavır içerisinde görüyorum.
(CHP sıralarından gürültüler)
Bu yaklaşım içinde, karşılıklı
açıklamalara fırsat veren Değerli Başkanın,
görüşmelerin iyi bir ortam içinde devam etmesini arzu ettiğini,
açıklamalara fırsat verdiğini, değerli
arkadaşlarımız yine doğru anlamadılar.
Bize göre Sayın Başkanın tutumu yerindedir, açıklama
fırsatı vermiştir, bu konuda bir suiniyet söz konusu
değildir.
Elbette, Sayın Baykal'a yakışmayan dediğimiz
bazı hususları burada tekrar etmiş olmasına, yine üzüldük.
Kesinlikle, Refah Partisi devleti de bilir, devleti korumayı da bilir,
suçluyu da bilir, suçlunun cezalandırılmasını da en ciddî
şekilde isteyen tek siyasî partidir. (RP sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
Dolayısıyla...
FATİH ATAY (Aydın) – Kayseri'den bahset.
BAŞKAN – Sayın Kapusuz, size usulle ilgili söz verdim.
Araştırma önergesiyle ilgili Grubunuzun söz hakkı var efendim.
Usulle ilgili konuşun, rica ediyorum...
SALİH KAPUSUZ (Devamla) – Sayın Baykal'ın usul konusunda
söz alıp da, buraya çıkıp yaptığı biraz önceki
ithamları karşısında, müsaade edin bir cümlelik
açıklama yapayım.
Biz, devletin arkasına gizlenmeyiz, polisin de arkasına
gizlenmeyiz; ama, ne polisi ne devleti töhmet altında
bırakmanıza da fırsat vermeyiz. (RP sıralarından
alkışlar)
FATİH ATAY (Aydın) – Bu konuşma usul konusunda mı?
SALİH KAPUSUZ (Devamla) – Bu konularda yüzü ak olan, bütün
meselelerin üzerine en cesur bir şekilde giden, bugüne kadar gitmiş
olan, bundan sonra da gidecek olan tek siyasî parti Refah Partisidir. (RP
sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Reklamlara mı geçtik?!.
BAŞKAN – Sayın Kapusuz...
SALİH KAPUSUZ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın
Başkanım.
Sadece ve sadece bu konuları dile dolamak için, usul hakkında
söz alıp da, başka şeyleri burada ifade ettiğinizden
dolayıdır ki, bu konulara girmişimdir.
Bunun dışında, Sayın Başkanın tutumunu
destekliyor, uygun olmuştur diyor; hepinize saygılar sunuyorum. (RP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Kapusuz, teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, usulle ilgili görüşmeler
tamamlanmıştır.
Başkanlığın tutumunu izlemiştiniz.
Başkanlık olarak tutumumuzun ne olduğunu ifade etmiştim,
arz etmiştim. Sayın Baykal'ın, aleyhte yaptığı
konuşmayı dinledik; Sayın Kapusuz, lehte beyanda bulundular.
Başkanlığın tutumunun 69 uncu maddeye uygun olduğu
yolundaki kanaatimizde değişiklik olmamıştır.
Yüce Heyetin bilgilerine arz ederim. (CHP sıralarından
"oylayın" sesleri)
Efendim, müsaade buyurun; yetki devri yapmadım.
V. — GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI
VE MECLİS
ARAŞTIRMASI (Devam)
A)ÖNGÖRÜŞMELER(Devam)
1. —Ankara Milletvekili Eşref
Erdem ve 23 arkadaşının, yasa dışı örgütlerin
faaliyetlerinin boyutlarını ve varlığı iddia edilen
kamu görevlileriyle olan ilişkilerini araştırmak amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/89) (Devam)
2. —İstanbul Milletvekili Mehmet
Cevdet Selvi ve 21 arkadaşının, yasa dışı suç
örgütleri ile bunların Devletle olan bağlantıları konusunda
Meclis araştırması açılmasına ilişin önergesi
(10/126) (Devam)
3. —Batman Milletvekili Ataullah Hamidi
ve 22 arkadaşının, yasa dışı suç örgütlerinin
devletle olan bağlantıları ile güvenlik güçlerinin de
karıştığı iddia edilen olayların boyutlarını
tespit etmek amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/110) (Devam)
4. —İçel Milletvekili Oya
Araslı ve 20 arkadaşının, yasa dışı
örgütlerin devletle olan bağlantıları ile Susurluk’ta meydana
gelen kaza olayının ve arkasındaki ilişkilerin aydınlığa
kavuşturulması amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/124)(Devam)
5. —İstanbul Milletvekili Halit
Dumankaya ve 23 arkadaşının, yasa dışı örgütlerin
devletle olan bağlantıları ile Susurluk’ta meydana gelen kaza
olayının ve arkasındaki ilişkilerin
aydınlığa kavuşturulması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/125)
(Devam)
BAŞKAN – Sayın Hükümet hazır olduğuna göre,
araştırma önergelerinin öngörüşmeleriyle ilgili olarak
yaptığımız görüşmelere kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
Anavatan Partisi Grubu adına Sayın Aksöz'ü kürsüye davet ediyorum.
Buyurun efendim. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Aksöz, süreniz 30 dakikadır.
ANAP GRUBU ADINA UĞUR AKSÖZ (Adana) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Meclis
araştırması önergeleri üzerinde, Anavatan Partisi Grubunun
görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunmaktayım; bu
vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sizleri saygıyla selamlarken, şu anda, bizden, umutla çözüm
bekleyen aziz halkımızı, maalesef, kaygıyla
selamlıyorum. Neden kaygılıyım: biliyorsunuz, etin
kokmaması için eti tuzlarsınız; peki, ya tuz kokmuşsa ne
yapacaksınız? İşte bugün, tuz kokmuş, devlet
kokmuştur arkadaşlar. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından
alkışlar, RP sıralarından gürültüler)
Refah Partisi anlatıyor: "Devleti ezdirmem, mağdur ettirmem..."
Yahu, daha dün, senin Kayseri Belediye Reisi "bu devlet diktatör Musolini
devleti" demedi mi?.. (ANAP, DSP, CHP sıralarından
alkışlar, RP sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar) Onu niye konuşturuyorsunuz? O adamı, partinizden
attınız mı? (RP sıralarından gürültüler)
MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) – Ne alakası var...
UĞUR AKSÖZ (Devamla) – Hani devleti ezdirmeyecektiniz?.. (ANAP, DSP
ve CHP sıralarından alkışlar; RP sıralarından
gürültüler.)
BAŞKAN – Sayın Aksöz, rica ediyorum... Akşamın bu
saatinde... Rica ediyorum... Biz, bir komisyon kurmaya
çalışıyoruz. Rica ediyorum...
UĞUR AKSÖZ (Devamla) – Sayın Başkanım, Sayın
Kapusuz "devleti polise ezdirmem" dedi; ama, dün, kendi belediye
başkanları, bu devlete ağza alınmayacak sözler söylerken
neden onu disipline vermediler; neden?.. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar; RP sıralarından
gürültüler)
Başka bir şeye gelelim: Türkiye Cumhuriyetinin bu en önemli
araştırma önergesi görüşülürken, siz ciddiyseniz, nerede Genel
Başkanınız, nerede Başbakan, nerede Başbakan
Yardımcısı?! (ANAP, DSP ve CHP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar; RP sıralarından
gürültüler)
CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Sana ne!..
UĞUR AKSÖZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, şimdi,
esasa gelelim: Bugün, burada, çok şeyler yaşanmış bu kutsal
çatı altında, aslında üzüntü verici bir şey
yapacağız; kendi canımızla, kendi kanımızla
kurduğumuz büyük Türk Devletini yargılıyoruz. Devletin neden
koktuğunu, neden kurumların birer birer çürüdüğünü
konuşacağız. (RP sıralarından "Sayenizde"
sesleri) Bu, belki, devlet adına üzüntü vericidir; ama, millet adına
ve demokrasi adına, hukukun üstünlüğü adına kıvanç
vericidir.
Şimdi laf atıyorlar Sayın Başkan; hemen cevap
veriyorum: "Sayenizde devlet koktu" diyorlar. Peki, ben size
soruyorum: Bu, MİT raporu eylülde yayımlandı; iki aydır,
hakkında ne yaptı sizin Hükümetiniz; araştırma mı
açtınız, soruşturma mı açtınız?!. kimin sayesinde
kokmuş bu devlet?! (RP sıralarından gürültüler)
ALİ OĞUZ (İstanbul) – Sizin sayenizde!..
UĞUR AKSÖZ (Devamla) – Efendim, sakin olun. Sizin bu
bağırmanızın, telaşınızın sebebini ben
biliyorum.
Bakınız...
BAŞKAN – Sayın Aksöz, diyalogla meseleyi götüremeyiz; rica
ediyorum... Siz konuşmanıza bakın efendim. (ANAP, DSP ve CHP
sıralarından gürültüler)
SABRİ ERGÜL (İzmir) – Sataşanları sustur,
sataşanları!..
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, yani, bu komisyonların...
(ANAP, DSP ve CHP sıralarından gürültüler)
UĞUR AKSÖZ (Devamla) – Sayın Başkan, benim vaktimden
çalıyorsunuz. Lütfen... Bırakın, konuşayım.
Türkiye'nin en önemli konusunu konuşuyoruz, devleti konuşuyoruz;
bundan önemli ne var Allahaşkına! (ANAP, DSP ve CHP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Bakınız, bundan iki gün önce, Türk insanı Anıtkabire
koştu; yüzbinler, milyonlar koştu; kimi isyan duygusuyla, kimi
ağlayarak koştu; ama, bizim, artık, parlamenterler olarak,
hepimizin, anlaması gereken bir şey var; İnsanlar
Anıtkabir'e sırf ağlamak için gitmiyorlar, bizi şikâyete
gidiyorlar... (ANAP, DSP ve CHP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar) Kötü gidişe dur diyemeyen, Atatürk ilkelerine
ve hukukun üstünlüğüne yapılan saldırılarda âciz kalan bu
Parlamentoyu şikâyete gidiyorlar. (RP sıralarından "Sözünü
geri al" sesleri) Bugün bunları konuşacağız.
Eskiden, Kurtuluş Harbi sırasında, hepiniz
hatırlarsınız "annem beni yetiştirdi, bu vatana
yolladı" derlerdi. Bu cümle, hepimizin aslî görevinin bu vatanı
korumak ve kollamak olduğunu ifade ediyor. Şimdi, biz, bu halkın
tertemiz oylarıyla buraya gelen parlamenterler, burada niçin bulunduğumuzu
artık anlamak zorundayız. Bu Yüce Meclis, bundan yıllarca önce,
kendi benliğini kaybetmiş dev gibi güçlü padişahlara kafa
tutmadı mı?!. Şimdi, bunca yıl sonra bu Yüce Meclis, birkaç
padişahlık heveslisine, birkaç sultan bozuntusuna, birkaç mafya
çapulcusuna engel olamayacak mı arkadaşlar?!. (ANAP, DSP ve CHP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
İBRAHİM HALİL ÇELİK (Şanlıurfa) –
Yavaş konuşsana...
UĞUR AKSÖZ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bakın
buradan söylüyorum, her şeyi bir tarafa bırakıp, ülkeyi bugün
içinde bulunduğu bataktan çıkarmaya yemin eden Anavatan Partisi Grubu
adına söylüyorum: Ne pahasına olursa olsun, bu
karanlığı yırtacak, bu zincirleri kıracağız;
bizimle gelen gelir, gelmeyenler için hükmü tarih verin, verecektir.
Biz, Anavatan Partisi Grubu olarak, bakın, sizin gibi tek tek
insanlarla uğraşmıyoruz; sivrisineklerle
uğraşmıyoruz; şu tetikçi ne yapmış, bu çapulcu ne
yapmış uğraşmıyoruz; çünkü, bunlar,
buzdağının görünen kısmıdır. Biz, asıl büyük
tehlikeyle, onları azdırıp azdırıp sokağa
dökenlerle, onları kullanıp kullanıp yola atanlarla
uğraşacağız. Biz, demokrasiyi ve hukuku kahreden,
öğüten dişlilere enerji veren anasantrallarla
uğraşacağız. Biliyoruz ki, biz, ana sigortayı yerinden
aldığımız anda ona bağlı bütün cüce ampuller
sönecektir.
İBRAHİM HALİL ÇELİK (Şanlıurfa)
– Sekiz sene ne yaptınız?.. Bu pislikler kimin zamanında
ortaya çıktı!..
UĞUR AKSÖZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, biz, burada,
kimseyi suçlamıyoruz; ama, devleti yöneten kişiler var, yetkili ve
sorumlu makamlarda olanlar var; onlar, ya bizim sorularımıza tatmin
edici cevap verirler ya da "ben, bu işi beceremiyorum" deyip,
çekip giderler.
İBRAHİM HALİL ÇELİK (Şanlıurfa) –
Diyecektiniz niye çekip gittiniz?
UĞUR AKSÖZ (Devamla) – İkisinden birini yapmak devlet
adamlığının gereğidir; aslında, Anayasanın
ve hukukun da gereğidir; ama, yetkili ve sorumlu makamdakiler
bunların hiçbirini yapmazsa, o zaman, bizim, onları suçlama ve
"siz, bunların ya yaratıcısısınız ya da
bunlarla ortak hareket ediyorsunuz" deme hakkımız doğar.
İşte, bu Meclis araştırması, bugün, bunun için gündeme
alınmıştır ve bu araştırmadan, inanıyorum
ki, çok hayırlı sonuçlar çıkacaktır.
Şimdi, madde madde soruyoruz devletin yetkililerine...
İBRAHİM HALİL ÇELİK (Şanlıurfa) – Belgeler
nerede?
UĞUR AKSÖZ (Devamla) – Ben sormuyorum; bir haftadır
televizyon, basın, Türkiye soruyor; ben de bu Meclis kürsüsünden soruyorum
ve bu araştırmayla, inşallah, bunların sonucu ortaya
çıkacaktır.
MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) – Belgeler nerede? Belgeleri görelim
belgeleri.
UĞUR AKSÖZ (Devamla) – Efendim, et kokmuş dedim; kokmuş
etten siz kebap yapar mısınız?..
İBRAHİM HALİL ÇELİK (Şanlıurfa) –
Yaparız.
UĞUR AKSÖZ (Devamla) – Kokmuş Hükümete biz belge verir miyiz
Allah aşkına?!. Our mu öyle şey?!. ( (ANAP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; RP
sıralarından gürültüler)
Şimdi, soruyorum; devlet adamları not alsınlar:
Interpol'ün kırmızı bültenle aradığı bir
kişiye polis kimliğini ya da maliyeci kimliğini veya yeşil
pasaportu kim verdi?
İBRAHİM HALİL ÇELİK (Şanlıurfa) – Siz
verdiniz.
UĞUR AKSÖZ (Devamla) – Kim bunun için emir verdi? O kişinin
görevi neydi?
Bir polis müdürü, aranan bir suçlu ve bir siyasetçi aynı otelde,
aynı arabada günlerce ne yaptı? Onları bir araya getiren ortak
payda neydi?
Bu arabada bunca silahl, susturucu ne arıyordu? Kimse savunma için
susturucu kullanmayacağına göre, bu susturucudan amaç neydi?
Günlerdir medyada söylendiği ve yazıldığı gibi,
Aydınlık Dergisinde yayımlandığı gibi
-bakın, orada yayımlandığı gibi diyorum- 700
kişilik bir özel suç örgütü var mı? Bunun başında Mehmet
Ağar ve Tansu Çiller var mı? Bu yayımlananlar için bir
araştırma yapıldı mı?
Bu arkadaşlarımızı kurtarmak için de soruyorum;
böyle bir şey yoksa da soruyorum; çünkü, bunu, Türkiye soruyor.
İBRAHİM HALİL ÇELİK (Şanlıurfa) –
Yavaş konuş, yavaş...
UĞUR AKSÖZ (Devamla) – Peki, Özer Çiller, MİT'e Mehmet Eymür
ile Tolga Atik'i özel olarak soktu mu? (RP sıralarından gürültüler)
SEBGETULLAH SEYDAOĞLU (Diyarbakır) – Dinle kardeşim
yahu!.. (RP sıralarından gürültüler)
AHMET DERİN (Kütahya) – Ne bağırıyorsun.
SEBGETULLAH SEYDAOĞLU (Diyarbakır) – Susun, dinleyin... (RP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri...
Sayın Aksöz, siz devam edin efendim.
UĞUR AKSÖZ (Devamla) – Arkadaşlar, bakın, biraz
evvel, Sayın Salih Kapusuz dedi ki -sevgili Refah Partililer, Grup
Başkanvekiliniz demin dedi ki- "biz, bu araştırmaya
peşinen destek vereceğiz."
Demedin mi kardeşim?..
LÜTFİ YALMAN (Konya) – Veriyoruz...
UĞUR AKSÖZ (Devamla) – Böyle mi destek veriyorsunuz?
Bağırarak mı?..
BAŞKAN – Sayın Aksöz...
ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Veriyoruz...
UĞUR AKSÖZ (Devamla) – Eee, lütfen dinleyin.
BAŞKAN – Sayın Aksöz... Sayın Aksöz... Siz...
UĞUR AKSÖZ (Devamla) – Özer Çiller, MİT'e, Mehmet Eymür ile
Tolga Atik'i özel olarak aldırdı mı? Müsteşar Sönmez
Köksal, bunlar için "gözümüz üstlerinde, yanlış yapamazlar"
dediğine göre, MİT bunlardan rahatsız mı; rahatsızsa,
neden işlerine son veremiyor?
İddia edildiği gibi, Özer Çiller'in, adı mafya
babasına çıkmış kişilerle çok yakın ilişkisi
var mı; onlarla resimleri, fotoğrafları, oturmuşluğu
kalkmışlığı var mı?
Sayın Çiller'in korumalarının Ağansoy'un
yanında ne işi vardı, ilişkileri ne idi, üzerlerinde
nasıl oldu bu kadar büyük paralar çıktı?
Sekiz sene önce yayımlanan MİT raporunda, Mehmet Eymür, tüm
suçların babası olarak Mehmet Ağar'ı göstermişti.
Bugün, yeni MİT raporunda ise, hem Mehmet Ağar hem Mehmet Eymür
birlikte suç ortağı gibi gösteriliyor. Bunun bir izahı var
mı? Neler oluyor bu ülkede?..
Özer Çiller, iddia edildiği
gibi -bakın, hep iddia edildiği gibi diyorum ve hep soru
şeklinde soruyorum- bir nükleer madde kaçakçılığı
işine bulaştı mı? Bu ne iştir?.. Böyle bir
kaçakçılık var mı, hangi ülkelerle ilgilidir?
Sayın Çiller Başbakan iken, Cumhurbaşkanına, Meclise
ve Bakanlar Kuruluna hiç sormadan İran'a sınırötesi harekât
emrini neden verdi? Bunları kimlere danışıp verdi?
Kumarhaneler kralı olarak bilinen Ömer Lütfü Topal'ı kimin
öldürdüğü belli mi? Sanık olarak yakalanan polisler "bizi
suçlamayın, eğer biz suçluysak, yukarıdakiler de suçlu"
dediler mi? Böyle bir ifade var mı? Bunlar ne anlama geliyor? Aynı
polisler, bundan sonra apar topar Ankara'ya getirildi mi? Olay örtbas
edildikten sonra, bu polisler, Sedat Edip Bucak'a koruma olarak verildi mi?
Faili meçhul cinayetlere kurban giden 3 binden fazla insanın
öldürülmesiyle, bu özel suç örgütünün ilgisi var mı;
araştırıldı mı, soruldu mu? Kayıplarla bu örgütün
bir ilgisi var mı?
Yurtdışında kullanılan eroinin büyük bir
çoğunluğunun Türkiye'den gittiği söyleniyor. Güneydoğuda
müthiş bir uyuşturucu trafiği var deniliyor. Orada yüzbinlerce
polis, asker, özel tim varken, bu uyuşturucular nasıl oluyor ele
geçirilemiyor? Bu tacirler neden yakalanamıyor; yoksa, iddia edildiği
gibi, bizzat, bu özel suç örgütü uyuşturucu işi mi yapıyor,
oradan gelir mi temin ediyor? Özel örgüt, çek-senet tahsilatı mı
yapıyor?
Yine, çok vahim bir iddia var: MİT ile diğer güvenlik
birimleri, birbirlerini zor durumda bırakmak için, tuzaklar kurup, birbiri
hakkında raporlar yayımlıyor ve bunları basına
sızdırıyorlar mı? Bunlar gerçek iddialar mı?
Daha önce, görülen lüzum üzerine, bütün polislerden mal beyanı istendiği
halde bunlar takip edildi mi; malı fazla görülenlere "sen nereden
buldun" diye soruldu mu?
Ve işin püf noktası olan, örtülü ödenekten,
geceyarısı bankalar açtırılarak alınan 500 milyar
nereye gitti; bu örgüte mi gitti? Eski ve usta MİT'çi Mahir Kaynak, neden
"bu 500 milyarı çözün Türkiye'yi çözersiniz" diyor; neden?
Uğur Mumcu olayı ne oldu; nereye vardı?
Güneydoğuda etkin ve köklü değişiklikler yapmaya
hazırlanan Eşref Bitlis Paşa olayı nedir; kaza
mıdır, başka bir şey midir?
Özer Çiller hakkında çok şey bildiği iddia edilen ve onun
kuryesi olduğu söylenen Mehmet Urhan, Manukyan'ın yanında,
tesadüfen mi ölüverdi?
Tarık Ümit kimdir? Onu kim öldürttü; neden öldürttü?
Söylemez çetesinde 2, Kocaeli çetesinde 1, Ankara çetesinde 8, Adana
çetesinde 5, Yüksekova çetesinde 2 emniyet mensubu ve bazı
üniformalılar var. İşin ilginç yanı, bu çeteler ya
çatışmayla ya da trafik kazasıyla ortaya çıkmış.
Peki, devletin istihbaratı nerede; hiç mi bir şeyden haberi yok?
Trafik kazası olmasa, silahlı çatışma olmasa bir tek çete
ortaya çıkmayacak mı bu ülkede? Ve bulunmayan pekçok çete olması
ihtimal dahilinde değil mi?
Devlet nerede? Soruyorum, devlet nerede? (ANAP sıralarından
alkışlar)
ALİ KEMAL BAŞARAN (Trabzon) – Hükümet nerede; onu da sor.
UĞUR AKSÖZ (Devamla) – Yine, bizi çok düşündüren bir şey
var: Sayın Çiller ve muhterem eşleri, kendilerine şu
kadarcık laf atıldığı zaman hemen tazminat davası
açıyorlardı. Peki, şimdi, ben size soruyorum: Şurada,
hanginize "kaçakçı, örgüt kurdu" deseler dava
açmazsınız? Neden, Sayın Tansu Çiller ve eşi,
Aydınlık Dergisine bir tek dava açamadılar; neden, neden? Çünkü,
şöyle iddia ediliyor -ben iddia etmiyorum- "Parlamentoda,
ortağıyla birlikte sayısı onu aklamaya yetebilir; ama,
mahkemede parmak yok, hukuk var, orada belgeler uçuşabilir; asla, bu
konuda hiçbiri dava açamaz" deniliyor. Doğru mu acaba bu? Doğru
mu acaba bu?!.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütün bu
olayların kilit noktası İçişleri
Bakanlığıdır. Sayın Çiller, Mehmet Ağar'ı,
önce Emniyet Genel Müdürü, sonra milletvekili, daha sonra da Adalet ve İçişleri Bakanı
yapmış, ona "sen partinin aslanısın"
demiştir. Sayın Ağar "Libya kararnamesini imzalamam" deyince
kıyamet kopmuş; Sayın Çiller, Ağar'a "istifa et"
demiştir, Sayın Ağar cevap vermiştir: "Biz
delikanlıyız, istifa etmeyiz, bizi azlet!.." Sonuçta ne
olmuştur; Sayın Çiller'in istediği olmuş, Ağar istifa
etmiştir. Peki, bu kadar büyük bir olaydan, bu kadar ağır
suçlamadan sonra istifa etmek ne manaya gelir? Tamam, ben suçluyum, çekiliyorum
manasına gelmez mi?!..Sayın Çiller, istifayı kamuoyuna
nasıl sundu; "evladı hastaydı, Libya işi de
vardı, onun için istifasını ben istedim" dedi ve
Ağar'ı bir kalemde sildi. Halbuki Çiller, Ağar'ı gerçekten
partinin aslanı gibi görseydi, onu istifa ettirmezdi; araştırma
komisyonunu, bu komisyonu tam bir açıklıkla
çalıştırır, sonuca ulaştırırdı;
eğer Ağar suçlu çıkarsa gereğini yapardı, suçsuz
çıkarsa da onu korumuş, kollamış, bir bürokratı çok
şeyden korumuş olurdu. Bunu yapmadı. Niye yapmadı; bir
iddiaya göre, Ağar, biraz haddini aşarak genel
başkanlığa oynuyormuş, onun için harcamış... Bu
da bir iddia.
Şimdi, Ağar'a düşen, eğer hiçbir suçu yoksa,
artık konuşmasıdır. İçişleri Bakanı çok
şey bilmektedir, tarihe karşı sorumluluğunu yerine
getirmelidir; ama, konuşmazsa, bilmelidir ki, bu kadar suç onun üstünde
kalacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İçişleri
Bakanlığına değinmişken şu bakan
değişikliğinden de bahsetmek istiyorum. Eğer Sayın
Çiller, gerçekten her şeyin meydana çıkmasını isteseydi, o
bakanlığa tam bir uzman getirir, "tüm olayları
açığa çıkarın" derdi; halbuki ne yaptı; tam
tersini yaptı, kendi partisinin, kendi bakanlarının bile
"yahu bu kadarı da olmaz" dedikleri bir kişiyi "ailenin
ikinci Suna ablası" denilen, basını tükürükle boğmaya
çalışan Çiller fanatiği Sayın Meral Akşener'i getirdi.
"Sayın Akşener, Özer Çiller'den talimat almadan bir satır
yazı yazmaz" denildiğine göre, bu atama acaba, olayların
aydınlatılması için mi yapıldı örtbası için mi
yapıldı; bunu Yüce Meclisin takdirine bırakıyorum.
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Yanlış.
UĞUR AKSÖZ (Devamla) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hukuka
bağlılığını her vesileyle göstermiş olan
Sayın Cumhurbaşkanımız, bu olayla ilgili iki şey
söyledi; dedi ki : 1– Meclis, olaya bütün
ağırlığını koysun, her memurun, her görevlinin
bağlı olduğu bir makam, bir yer mutlaka vardır; oraya
kadar, sonuna kadar götürün.
Bu işin sonu nereye kadar gider; ya Sayın Çiller'e gider ya da
onun da üstünde Başbakan olduğuna göre Sayın Başbakana
gider. Biz en son noktaya kadar götürelim, peki; ama, o en son nokta
işinde umudumuz yok; çünkü, Mal Varlığı Komisyonunda,
Mercümek olayında ve Yüce Divanlık pekçok olayda, Erbakan ile Çiller
ikilisinin, nasıl cansiparane birbirlerini koruduğunu ve ellerindeki
oy çokluğu ile önergeleri nasıl reddettirdiklerini biliyoruz.
Esasen, Refah Partisiyle Doğru Yol Partisi, bazı
yolsuzlukları örtmek için kurulmadı mı? Temeli böyle olan bir
Hükümetin, bundan sonraki yolsuzluklara daha farklı
yaklaşımlarını beklemek saflık olmayacak mı? Onun
için, artık, Sayın Çiller ve Sayın Erbakan'a işi
bırakamayız; bu işi daha üst makama, Cumhurbaşkanına
götürmeliyiz ya da hukuka ve adalete götürmeliyiz.
İşte tam bu noktada, Cumhurbaşkanımızın
çok haklı bulmadığımız ikinci beyanı var;
Cumhurbaşkanımız diyor ki: "Ne yapayım, elime sopa
alıp çete mi kovalayayım?" Hayır Sayın
Cumhurbaşkanım, sopa almanıza gerek yok; cebinizden hiç
ayırmadığınız o minik Anayasayı alın,
oradaki yetkilerinizi kullanın; nasıl, "Hükümet
bunalımı istemiyorum" deyip, bütün liderleri toplayıp
gerekeni yaptıysanız, "Devlet bunalımı
istemiyorum" deyip, liderleri toplayınız ve gerekeni
yapınız; Devlet Denetleme Kurulunu
çalıştırınız ve liderleri toplayınız. (ANAP,
DSP ve CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi gelelim
Sayın Başbakana: Sayın Erbakan, Hükümeti kurarken "Mafya
düzenine son vereceğim" demedi mi; haydi, buyursun son versin.
İşte, fırsat önünde...
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Verecek, verecek...
UĞUR AKSÖZ (Devamla) – Bakın "verecek" diyorsunuz;
ama, eylülde yayımlanmış bu rapor için bir satır yazı
yazmamış Sayın Başbakan; ne zaman verecek; gelecek seneye
mi?
Şimdi, bakın, fırsat önünde; bu araştırma
sonunda, Sayın Erbakan ya tarihe geçer ya da döner Tansu Çiller'e der ki:
"Sen bana rehine kal, ben seni kurtarırım." Sayın
Çiller'le ortaklığa devam ederek, Sayın Erbakan otuz yılda
elde ettiği Başbakanlığı, böyle giderse otuz günde
kaybedebilir; bizden uyarması. Aslında, Sayın
Başbakanın sorumluluğu bununla da bitmiyor...
Bakın, şimdi, size hitap ediyorum; İslamiyette bir söz
var: "Haksızlık karşısında susan, dilsiz
şeytandır." Şimdi, bunca haksızlık, çirkinlik,
hukuka aykırılık... Medya her gün bangır bangır
bağırıyor; Sayın Erbakan susuyor... Şimdi, Sayın
Erbakan -takdir kendisinin- şeytanlığı kabul mü ediyor;
neden konuşmuyor; neden açıklama yapmıyor? Devletin
Başbakanı konuşmaz mı arkadaşlar? (RP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Susmak da konuşmaktır.
UĞUR AKSÖZ (Devamla) – Sayın Erbakan'ın bunun
dışında düzeltmesi gereken başka şeyleri de var.
Bakın, söylüyorum; Sayın Erbakan'ın...
Arkadaşlar, masaya vurmakla bir şey yapamazsınız. 1
milyon insan Anıtkabir'e niye gitti, gece bunu düşünün; bu medya bir
haftadır neyi bağırıyor, bunu düşünün! Buraya vurmakla
ne olacak?.. Ben inerim; ama, o 1 milyon yarın bu Meclise yürür, o zaman
ne yapacaksınız? (RP sıralarından gürültüler)
KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) –
Ayırımcılık yapma!
UĞUR AKSÖZ (Devamla) – Evet, arkadaşlar dinleyin... Sözcünüz
cevap verir.
Şimdi, bakın, Kayseri Belediye Başkanını
görevden almadığınız sürece, bu, sırtınızda
kamburdur; bir. (RP sıralarından gürültüler)
AHMET DERİN (Kütahya) – Niye alacakmışız... Sana ne!
UĞUR AKSÖZ (Devamla) – İstanbul'da ordumuzun
yaptırdığı Atatürk heykeline, Sultanbeyli Belediye Reisiniz
dağbaşını yer olarak gösterdiği için, bu,
sırtınızda kamburdur; iki. (RP sıralarından
gürültüler)
ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) – Allah'tan kork, kuldan utanmıyorsan
Allah'tan kork!
UĞUR AKSÖZ (Devamla) – Efendim... Arkadaşlar...
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri... Sayın milletvekilleri,
rica ediyorum...
Sayın Aksöz, efendim, diyaloğa girmeyin lütfen.
Sayın milletvekilleri, rica ediyorum...
UĞUR AKSÖZ (Devamla) – İşte, bütün bunlar ortadayken,
Türkiye Cumhuriyetinin; yani, Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyetinin ve
Atatürk sayesinde orada oturan bir Sayın Başbakanın susmak
hakkı yoktur. Böyle bir hakkı yok; çıkacak, konuşacak,
açıklayacaktır...
Bakınız, üniversite öğrencilerinin, bizim
çocuklarımızın, polis dayağıyla kafası gözü
yarılırken; "Aczmendilere aman iyi davranın" diyen bir
Adalet Bakanı orada otururken; herkes pis kokulardan burnunu tutarken;
medya yolsuzluklardan, ülkede cirit atan suç örgütlerinden bahsederken,
Sayın Başbakanın susma hakkı yoktur arkadaşlar. (ANAP,
DSP ve CHP sıralarından alkışlar)
Efendim, bakınız, Türkiye'deki olayların bir türlü önünün
alınmamasının sebepleri bellidir; ama, vaktimiz az, o
bakımdan, çok hızlı ve özetleyerek anlatacağım:
Türkiye'de, olayların bir türlü önünün alınmamasının
birinci nedeni, işte, bu yukarıdaki yöneticilerin, kendi kişisel
yararlarını, devletin yararından önde tutmasıdır,
birinci neden budur.
İkinci neden; güneydoğuda uygulanan sakat sistemdir; çünkü,
güneydoğuda onbinlerce korucu maaş almaktadır.
İBRAHİM HALİL ÇELİK (Şanlıurfa) – Siz
başlattınız.
UĞUR AKSÖZ (Devamla) – Oradaki aşiret reisleri, devletin
maaşı olmazsa bu koruculara kendisi bakacaktır. Şimdi,
oradaki savaş biterse, bu korucular, bu aşiret reisleri parasız
kalacaktır.
İBRAHİM HALİL ÇELİK (Şanlıurfa) – Siz
başlattınız beyefendi.
UĞUR AKSÖZ (Devamla) – Efendim, bizim
başlattığımız çok güzel şeyler var, onları
da devam ettirin. Biz, on tane Atatürk kültür sitesi açtık, siz de
açın bakalım, onlara devam edin...
BAŞKAN – Sayın Çelik...
UĞUR AKSÖZ (Devamla) – Üçüncü sebep, güneydoğudaki adı
konulmamış savaştır...
ÖMER EKİNCİ (Ankara) – Osmaniye ne oldu?.. Osmaniye'ye gel!..
UĞUR AKSÖZ (Devamla) – Türkiye'de, dördüncü sebep sistemdir.
Sistem... Bunu iyi dinleyin.
Bakınız, Türkiye'de sistem nedir: Bir olay olduğu zaman
olaya ilk el koyan kimdir; polis, polis kime bağlı;
İçişleri Bakanına, İçişleri Bakanı kim; ya Mehmet
Ağar, ya Meral Akşener. Yani, MİT'le suçlanan Mehmet Ağar,
"Suna Abla" diye suçlanan Meral Akşener.
Peki, polisin tuttuğu raporlar... Polisin tuttuğu raporlar
nereye geliyor; savcıya, savcı kime bağlı; Adalet
Bakanına, Adalet Bakanı kim; Sıvas'ta yananları değil;
yakanları savunan bir Avukat. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar) (RP sıralarından
"Yuh" sesleri, sıra kapaklarına vurmalar)
Peki, hâkime geldik, hâkim nereye bağlı; Yüksek Hâkimler
Kuruluna, Yüksek Hâkimler Kurulunun Başkanı kim; yine Adalet
Bakanı. Şimdi, siz gelin, böyle bir sistemden sonuç
çıkarın... (RP sıralarından gürültüler)
Bakın arkadaşlar, bu iş nereye gider söyleyelim: Kimi der
"Bacımız devlet" , kimi der "Hocamız
devlet", kimi der, kimi der... Devlet yok olur, devlet gider.
ÖMER EKİNCİ (Ankara) – Çare Osmaniye'de!
UĞUR AKSÖZ (Devamla) – Görüyorsunuz ki, demokrasilerde asla
birbirinin sahasına girmemesi gereken kuvvetlerden yürütme, sistem
gereği, bir dev olmuş, yasamayı yutmuş, yargıyı
da yutmuş. Onun için, yürütmenin başı
padişahlaşmış. Yürütmenin başı
padişahlaşınca, yürütme, yargı ve yasamaya bu kadar
acımasızca girince ne olur bilir misiniz; önce ekmekler bozulur,
sonra düzen bozulur. Açın okuyun, tarihte hep böyle olmuştur.
Peki, çare yok mu arkadaşlar; çare var, hemen çareyi söylüyorum:
Önce Türk Milletine güveneceksiniz. Sonra, Yüksek Hâkimler ve Savcılar
Kurulunu tam bağımsız yapacaksınız; dolayısıyla
savcı ve hâkimleri tam bağımsız
kılacaksınız...
FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Bravo!
UĞUR AKSÖZ (Devamla) – Hâkim ve savcılar, polise hiç
bağımlı olmadan, yeni kurulacak, kendine bağlı adlî
zabıtayla tahkikatı yürütecek. Tüm ifadeleri, yalnız
savcılar alacak, polis ifade almayacak; sadece engelleyen, yakalayan bir
kolluk gücü olacak. Milletvekilliği dokunulmazlığı
-Meclisteki konuşmaları hariç- derhal kaldırılacak. Devlet
memurlarının yargılanması önündeki tüm engeller kalkacak;
savcılar, her memur için anında soruşturma açacak.
Cumhurbaşkanına bağlı Devlet Denetleme Kurulu, çok
işlevli, çok etkili ve çok yetkili olacak ve iktidarın elinde,
kendine taraftar bulmaktan başka bir işe yaramayan devlet
bankaları derhal özelleştirilecek.
İşte, hepsi bu kadar... Buyurun, bu hafta bunları
yapalım; o zaman bu memlekette hiçbir huzursuzluk kalmayacaktır
arkadaşlar.
Şimdi, diyeceksiniz ki: "Bu kokuşmuşluk içerisinde,
bu düzen tıkanıklığı içerisinde bunları
nasıl yapalım" Yaparız arkadaşlar. Bakın, yeter
ki, bize o ruh gelsin. Hangi ruh; "önce vatan sonra Anavatan" denilen
ruh. Hangi ruh; "halka hizmet, hakka hizmettir" denilen ruh. (ANAP
sıralarından alkışlar; RP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar [!]) O ruh gelirse
yaparsınız.
Bakın, sizin dünyadan haberiniz yok, tarihinizi de
unutmuşsunuz. Öyleyse ben size hatırlatayım. Atatürk'ün
Gençliğe Hitabesinden üç satır okuyayım, belki o ruh size gelir,
bu Meclise gelir, belki bu ülkeyi birlikte kurtarırız.
Bakın ne diyor Atatürk, İyi dinleyin:
"Ey Türk Milletinin vekili! Siyaseten veya hileyle, aziz
vatanın devlet kuruluşlarına sızılmış, bütün
devlet kurumları çürümeye yüz tutmuş, memleketin her tarafından
yolsuzluk kokuları çıkmaya başlamış olabilir. (RP
sıralarından "Sayenizde" sesleri) Bütün bu şeraitten
daha elim ve daha vahim olmak üzere, iktidardakiler, çetelerle
işbirliği gafleti ve dalâleti içinde bulunabilirler. Hatta, bu iktidar sahipleri, sahip
bulundukları oyçokluğuyla, birbirlerinin yolsuzluklarını
örtbas edebilirler. (RP sıralarından "Sayenizde" sesleri)
Millet, umutsuzluk ve çaresizlik içinde harap ve bitap düşmüş
olabilir. (RP sıralarından "Sayenizde" sesleri)
Ey Türk Milletinin vekili! İşte, bu ahval ve şerait
içinde dahi vazifen, Türkiye Cumhuriyetini, bu pislikten, bu
kokuşmuşluktan kurtarmaktır.
Muhtaç olduğun kudret, arkandaki millet desteğinde
mevcuttur."
Hepinize saygılar sunuyorum. (ANAP, DSP ve CHP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; RP ve DYP
sıralarından alkışlar!)
BAŞKAN – Sayın Aksöz, teşekkür ediyorum.
Doğru Yol Partisi Grubu adına, Niğde Milletvekili
Sayın Ergun Özkan; buyurun efendim.
DYP GRUBU ADINA ERGUN ÖZKAN (Niğde) – Muhterem Başkan, Yüce
Meclisin saygıdeğer üyeleri; bugün görüşmekte olduğumuz,
Meclis araştırma komisyonu kurulması için verilen önergelerin
müzakeresi zımnında, Doğru Yol Partisi Grubu adına
görüşlerimizi arza çalışacağım. Bu vesileyle, Yüce
Meclise engin saygılarımı sunuyorum.
Muhterem arkadaşlar, Yüce Meclise sunulan araştırma
önergelerini iki grupta incelemek mümkündür. Birisi, 3 Kasımda meydana
gelen bir trafik olayının üzerine bina ettirilen önergeler,
diğeri de, genel olarak, yasadışı kirli işlerle
vatandaşın infialine sebep olan olayların derinlemesine
incelenmesi ve bu olayların, kamu görevlileriyle muhtemel ilgilerinin olup
olmadığının tespiti mevzuundaki önergelerdir.
Araştırma komisyonu kurulmasına ilişken önergelerin
ana hedefi, suçluları, bir an önce, hiçbir gizliliğe mazhar
kılmadan, fiiller örtbas edilmeden, açık bir suretle tespit edilip,
adliyeye tevdi ve teslimini mümkün kılmaktır. Bu önergeler bunun için
verilmiştir.
Devletimiz, birinci grupta anılabilen kirli işlerle ilgili
mafya usulü birtakım olayları tespit edip, ortaya çıkarıp,
hepsini adliyeye teslim etmiştir. Bunların en önemlilerinden birisi,
11.6.1996 tarihinde, İstanbul, Adana, Ankara gibi illerimizde, adam
öldürmek, yaralamak, adam kaçırmak, zorla tahsilat yapma gibi suçlardan
ortaya çıkarılan ve adına "Söylemez çetesi" denilen
bir şebekenin yakalanmasıdır. Yakalanan 23 şebeke
elemanı adliyeye sevk edilmiş, bunlardan 11'i
tutuklanmıştır. Ayrıca, 2 emniyet müdürü ve 1 de emniyet
amiri, gıyabî tutuklama kararıyla aranmaktadır. Yani, devlet,
üzerine düşen görevi hassasiyetle yapmış bulunmaktadır.
Suçlular, bir taraftan adliyeye tevdi ve teslim edilirken diğer taraftan
da disiplin yönünden soruşturmaları tamamlanmış,
hazırlanan dosyalar, ya meslekten veyahut memuriyetten
uzaklaştırma talebiyle, yetkili disiplin kurullarına tevdi
edilmiştir.
Bunun gibi, Hakkâri Yüksekova'da, fidye almak için adam kaçıran ve
bir ihbar neticesinde jandarma tarafından ortaya çıkarılan bir
çete -maalesef, güvenlik güçlerimize mensup insanların da,
elemanların da bulunması suretiyle teşekkül ettirilmiş-
yakalanarak, adliyeye teslim edilmiştir. Bu çetede yer alan 1 polis
memuru, 1 komiser, 3 geçici köy korucusu ve 1 itirafçı, adliye
tarafından tutuklanmıştır.
Bunun gibi, Diyarbakır, İçel ve Hakkâri'de yapılan
operasyonlarda yakalanan çetede, 3'ü polis olmak üzere 7 kişi, yine,
adliyece takibata uğrayarak tevkif edilmiştir.
Tabiî, bunların adedini artırmak gayet basit; ancak,
kıymetli zamanlarınızı almamak için, göze batan,
basında yer etmiş olan birkaç olayı, devletin hassasiyetini
göstermesi bakımından arza çalıştım.
İkinci önerge mevzuu, 3 Kasım günü, Balıkesir-Bursa
karayolu üzerinde, Susurluk civarında meydana gelen kazadan
kaynaklanmaktadır. Kaza, elbette ki, daha önce konuşan gerek Bakan
gerekse milletvekili arkadaşlarımızın temas ettikleri gibi,
iki veçhelidir: Birincisi, adi hukuk kurallarına tabi bir cezaî
olaydır. Bu olay, Susurluk Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından takip edilmiş,
trafik kazası olarak adliyeye intikal etmiştir. Bu olayda, arabada
bulunan üç kişi, Emniyet Müdürü Hüseyin Kocadağ, Gonca Us isminde bir
hanımefendi ve Abdullah Çatlı adında, daha önce birtakım
olaylara karışmış, daha sonra, Interpol tarafından da
aranan kişinin aynı arabada bulunmasının, zihinlerde
meydana getirdiği teşevvüş, istifham üzerine araştırma
önergesine mevzu edilmiştir.
Bir kaza olmuştur, üç vatandaşımız ölmüştür. Bu
vesileyle, ölenlere, Cenabı Hak'tan rahmet dilerken, yaralı arkadaşımız
Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip Bucak'a da Cenabı Hak'tan acil
şifalar dilemekteyim. Bu, kazada elde edilen silahların hepsi,
Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kriminal laboratuvara
sevk edilmek suretiyle, tetkikat ve tahkikatları
yapılmıştır. Halen de adlî emanette muhafaza
altındadır.
METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Bakan yaptırmadı.
EMİN KARAA (Kütahya) – Bakan "Jandarma Genel
Komutanlığında yapıldı" dedi.
ERGUN ÖZKAN (Devamla) – Sayın milletvekilinin, inşallah,
sağlığına kavuşması neticesinde vereceği
bilgilerle olayın çok daha net bir şekilde
aydınlanacağını ümit ediyorum. Ancak, arabada bulunan
şahısların yan yana gelme sebepleri, birtakım zihinlerde
teşevvüşler meydana getirip sorular yarattığı için,
araştırma önergesine mevzu edilmesini destekliyoruz. Zaten, bugün,
Yüce Meclise geldiğimde, çok mutlu bir gün
yaşayacağımızı ümit ederek oturuma iştirak
etmiştim. Demokratik rejimin de, hukuk üstünlüğü ve hukuk devleti
prensibinin de, bir hakkın, bir ülkede tatbik edilebilmesi için, mutlak
suretle, her yapılan fiilin, sonuna kadar, örtbas edilmeksizin,
tarafsız bir şekilde araştırılması, incelenmesi
ve bunun sonucunda da suçlu bulunanların, tecziye edilmek üzere adliyeye
teslim edilmeleri gerekir.
İşte, bugün, kirli, pis işlerin, amme vicdanını
kanatan, milleti üzüntüye sevk eden birtakım olayların
araştırılması hususunda önerge veren
arkadaşlarımı kalben tebrik etmek için ve bütün partilerin
elbirliğiyle bu mutlu neticeye varma gayesine matuf, Meclisimizde, çok
daha olgun, seviyeli bir oturum akdedeceğimizi ümit etmekteydim; ama,
bazı arkadaşlarımızın, maalesef, bir Çiller fobisiyle
hareket etmeleri, konuşmalarını o istikamette tanzim etmeleri
yahut devletin MİT Genel Sekreterinin, böyle bir rapor verilmediğini,
bu raporun MİT tarafından tanzim edilmediğini bildirmiş
olmasına rağmen, Genel Sekreterin sözüne güven duymayarak,
Aydınlık Gazetesini kendisine rehber gibi seçip, oradaki sözlerle
birtakım düşünceler bina etmeleri, maalesef, kalben hüsrana uğramama
sebebiyet verdiği için onu da burada beyan etmeden geçemiyorum aziz
arkadaşlarım. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)
Muhterem arkadaşlar, bu önergelerle, gaye bakımından,
Doğru Yol Partisi olarak tamamen müttefikiz ve destekleyeceğiz;
ancak, kullanılan bazı tabirleri de
yadırgadığımızı ifade etmeden geçme
imkânını bulamıyorum.
Devleti, mafyayla el ele, kol kola gören; devleti, mafyanın
müdafiymiş gibi gösteren düşünceleri yadırgamaktayım. Hele
hele, devleti kokuşmuşlukla itham etmenin hiç doğru
olmadığına inanmaktayım. Bu ithamların, ne yapana ne
yüce millete ne de güçlü olmasını, adil olmasını, daim
olmasını istediğimiz ve buna inandığımız
devletimize fayda vereceğine inanmıyorum.
Biz, devletin zan altında kalmaması, devlete mensup olup,
doğru yolu şaşırmış kişiler, personel varsa,
devleti, bunların tasallutundan kurtarmak, arındırmak,
temizlemek için bu öneriye "evet" demek düşüncesindeyiz. Meclis
araştırmasını isteyen bu önergelere, bu şekilde
düşündüğümüz için, Doğru Yol Partisi olarak "evet"
diyeceğiz.
Yine, tereddütle karşıladığımız beyanlardan
bir tanesi de genellemedir. Şu anda, yakalanan, adliyeye sevk edilip
tutuklanan bu çetelerin, bu teşkilatların içerisinde, maalesef,
emniyet teşkilatımıza mensup 357 kamu görevlisi
bulunmaktadır. Bunların 294'ü polis, 6'sı emniyet müdürü ve
diğerleri de emniyet teşkilatımızın içerisinde yer
alan kişilerdir. Elbette ki, her camiada olduğu gibi, emniyet
teşkilatımızın içerisinde de, güvenliğimizi
sağlayan kolluk kuvvetleri içerisinde de yanlış hareket eden,
eksik hareket eden, avamî tabirle, şeytana uyan kişiler
bulunacaktır. Yalnız, 170 bin civarında emniyet görevlisinin
vazife başında olduğunu düşünürsek, 357 personel, rakam
olarak, yüzde yarımın da yarısını ancak teşkil
etmektedir...
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Onlar da meslekten ihraç edildiler.
ERGUN ÖZKAN (Devamla) – 350'si meslekten ihraç edilen...
Bu bakımdan, milletimizin huzuru için, gece gündüz demeden,
canı pahasına vazifesini bihakkın yapan bu büyük camiayı bu
vesileyle takdirle, tebrikle anmak istiyorum. Verdikleri şehitlere
Cenabı Hakk'ın rahmet etmesini diliyor ve bu camiayı böyle bir
genellemeden de uzak tutmanın faydasına inanıyorum aziz
arkadaşlarım.
Muhterem milletvekilleri, yapmakta olduğumuz müzakerede
peşinen ve müteaddit defalar, araştırma önergelerine, Doğru
Yol Partisi olarak "evet" diyeceğimizi; memleketimizin huzuruna,
güvenine, birliğine, bütünlüğüne kasteden şebekelerin ortaya
çıkarılması için, bir taraftan adliye, bir taraftan devletin
disiplin kurulları, kendi bünyesindeki teşkilatları gayret
gösterirken, diğer taraftan da, milletimizin gözbebeği Türkiye Büyük
Millet Meclisimizin, üzerine düşen hassasiyetle, bu araştırma
komisyonlarını kurup, neticede, memleketimize daha temiz, daha arzu
edilen günlerin gelmesini sağlamaya matuf alacağı kararın
hayırlı olmasını diliyor, hepinize şahsım ve
Grubum adına saygılarımı sunuyorum. (DYP, RP ve ANAP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Özkan, teşekkür ediyorum.
Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Talay; buyurun. (DSP
sıralarından alkışlar)
Efendim, kusura bakmayın; tebessümle davet ediyorum,
başkası elimden gelmiyor; yani, mahkeme duvarı olmaya gönlüm
razı değil; buyurun.
DSP GRUBU ADINA M. İSTEMİHAN TALAY (İçel) – Çok
teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Demokratik Sol
Parti Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu tartışmanın vatandaşlarımız ve
kamuoyumuz açısından yararlı sonuçlar verebilmesi için, sadece,
Susurluk'ta meydana gelen bir kazanın irdelenmesi değil; ama, şu
anda, maalesef, ortaya çıkmış, doğmuş olan bir mafya
düzenine karşı, bizlerin neler yapabileceğinin, neler
yaptığının, siyasal partilerin bu konularda ne gibi
öneriler getirdiğinin tartışılması ve
değerlendirilmesi gerekir inancını taşıyorum.
Bu çerçeve içerisinde, Türkiye'nin genel düzenine
baktığımız zaman, ülkemizin, son yıllarda, yoksullukla
yolsuzluğun, sefaletle sefahatin yarıştığı bir
ülke haline geldiğini görüyoruz. Karapara babalarının
itibarlı, dürüst, ahlaklı ve namuslu vatandaşların ise
enayi olarak görüldüğü bir düzen oluştu. Yıllardır devam
eden enflasyon, önce toplumda genel bir ahlak erozyonuna, ardından da,
devlet mekanizmasında yozlaşmalara yol açtı.
Terörle ve enflasyonla beslenen karapara, bir taraftan mafya
babalarının ve şiddet çetelerinin oluşmasını
sağlarken, diğer taraftan da, siyaset ve bürokrasi içine nüfuz
ederek, devleti kemirmeye başladı. Ne yazık ki, bu çürümeyi,
devletin güvenlik güçleri veya yasal organları değil, sadece,
tesadüfler ortaya çıkarabilmektedir. Basın ve medya da olayların
üzerine gitmese, iktidarların, bu kirli ve karanlık ilişkileri
aydınlatmak için fazla bir gayret içinde olmayacağı
anlaşılmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, biz, Parlamento olarak, herhangi
bir vatandaş veya kurum gibi şikâyet etme hakkına sahip
değiliz. Demokrasinin temel organı olan Meclis, bunlara çözüm üretmek
zorundadır.
Toplumumuzu ve tek tek bütün vatandaşlarımızı
zehirleyen bu hastalığa karşı, Meclis olarak ortak bir
tavır almak ve temiz bir toplum, temiz bir siyaset yaratmak için çaba
göstermek, hepimizin üzerine düşen bir sorumluluk haline gelmiştir.
Dolayısıyla, bu onurlu görevi başarabilmek için, Türkiye Büyük
Millet Meclisi, önce kendi içindeki yolsuzluk dosyalarını karara
bağlayarak görevini yerine getirmelidir. Başka kurumlarda ve genel
olarak toplumda temizlik ve dürüstlük kavramlarını yerleştirmek
için, önce Meclisin arındırılması şarttır.
Demokratik Sol Parti, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da,
sadece, sorunları teşhis eden ve tanımlayan bir
çalışma içinde değil; fakat, aynı zamanda, bu sorunlara
çözüm üreten bir parti olarak da görevini sürdürecektir.
Bu çerçevede değerlendirdiğimiz zaman, milletvekilliği
dokunulmazlığı, karşımıza gelen ve hemen
çözümlenmesi gereken bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır ve
Demokratik Sol Parti, bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisine verdiği
Anayasa değişikliği önergesiyle, milletvekili
dokunulmazlığının, fikir özgürlüğü ve kürsü
özgürlüğüyle sınırlı olmak kaydıyla, tamamen
kaldırılması noktasındadır.
İkinci olarak; bu özgürlüklerin, fikir özgürlüğünün
sağlanması ve korunması dışında,
milletvekillerinin, bütün suçlardan yargılanabilmesi ve
kovuşturulabilmesi, bu anayasa değişikliğiyle
gerçekleştirilmelidir.
Şu anda, karşımızdaki durum buna çok somut bir örnek
oluşturmaktadır. Susurluk'ta meydana gelen kazada, bir arabanın
içinde dört kişi bulunmaktaydı ve bunlardan üçü kaza sonucunda vefat
etmiştir. Geriye kalan tek görgü tanığı ve adalete bilgi
vermesi gereken kişi ise şu anda bir milletvekilidir ve toplumun gözü
bu kazanın üzerinde odaklaşmıştır; bu karanlık
ilişkilerin kaynağı öğrenilmek istenmektedir.
Bu dört kişinin birlikteliği hangi amaçlardan, hangi
nedenlerden kaynaklanmaktadır? Bunun çözümlenmesi gerekmektedir; ancak,
tek görgü ve bilgi tanığı olan kişi milletvekili
olduğu için ve yasama dokunulmazlığı nedeniyle kendisinin
soruşturulamamasından dolayı bu bilgilerin elde edilmesi de
şu anda mümkün olmamaktadır veya olamayacaktır. Bu, sadece,
Sayın Bucak'ın şahsıyla ilgili bir durum değildir; bu,
milletvekili dokunulmazlığının bu kadar abartılı
bir şekilde, şu anda uygulanmasının
yarattığı ve adalet sistemimizi felç eden bir durumu anlatmak
için burada ifade edilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, 1980
yılından sonra, hepinizin bildiği gibi, yargı erkinin
bağımsızlığı
kısıtlanmıştır ve yargı, iktidarların ağır
baskıları altında görevini sürdürmeye
çalışmaktadır. Siyaseti ve iktidarları sorgulayan
savcı ve yargıçlar, Adalet Bakanlarının
hışmına uğramaktadır. Bu, dün de böyle olmuştur,
bugün de böyle olmaktadır. Yine, Demokratik Sol Parti, bir Anayasa değişikliği
önergesiyle, yargının
bağımsızlığını teminat altına alacak
şekilde, yargıçların ve savcıların, Adalet
Bakanlığının etkisi ve baskısından
kurtulması için Anayasa değişikliği önergesini Türkiye
Büyük Millet Meclisine sunmuştur.
Tabiî, yargıda, bunun dışında, daha farklı,
daha yeni yaklaşımlara da ihtiyaç duyulmaktadır. Örneğin;
yargı usulünün hızlı çalıştırılması
veya çalışır hale getirilmesi veya Yargıtayın şu
anda üzerinde bulunan iş yükünün azaltılması konusunda bölgesel
istinaf mahkemelerinin kurulması gibi. Bütün bunlar, bir an evvel, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde ele alınması gereken düzenlemeler olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Özellikle, yargı reformunun belki de en önemli unsuru olan adlî
zabıtanın kurulması ve savcıların, olayları
doğrudan kendilerine bağlı bir kolluk gücüyle
soruşturmalarının sağlanması da bir zorunluluk olarak
karşımızda durmaktadır. Aynı, milletvekili
dokunulmazlığının, yargının
çalışmasını engellemesi gibi, Memurin Muhakemat Kanununun
da bu kadar geniş bir kapsam içinde düzenlenmiş olması,
yargının işlemesini, etkin bir şekilde
çalışmasını engelleyen bir yasa olarak
karşımızda durmaktadır ve yargıdaki bu sorunlar
nedeniyle, bugün, vatandaşın, yargıya güveni azalmış
ve maalesef, mafya örgütlenmeleri ve çeteler –bunu, Sayın Adalet
Bakanı da itiraf etmiştir–adaletin yapması gereken görevi yapar
hale gelmiştir.
Tabiî, bir suçun, bir yolsuzluğun objektif ve tarafsız bir
şekilde incelenip araştırılabilmesi için,
bağımsız denetim organlarına da ihtiyaç vardır.
Şu andaki teftiş kurulları, maalesef, siyasetin etkisi
altında, bu bağımsız çalışma imkânlarına
sahip değildir ve Demokratik Sol Parti, bundan birbuçuk yıl kadar
evvel, Türkiye Büyük Millet Meclisine verdiği bir önergeyle,
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun özerk bir yapıya kavuşturulmasını
ve bu şekilde, her türlü yolsuzluğun, bağımsız bir
şekilde bu kurum tarafından denetlenmesinin
sağlanmasını önermiştir. Ancak, şu ana kadar, bu
noktada da bir değişikliğin, yeni bir düzenlemenin
olmadığını, maalesef, üzülerek belirtmek istiyorum.
Türkiye'deki karaparayı hatta mafya örgütlenmelerini destekleyen
önemli bir unsur olarak da, Türkiye'de, özellikle, güneydoğuda
yaşanmakta olan terör ve bu terör mücadelesinde yapılan
yanlışlar gelmektedir. Daha önce, feodal yapıdan kaynaklanan
sıkıntılar; bölge, ekonomik anlamda Türkiye ile bütünleştiği
zaman, bu feodal yapının giderek çözüleceği şeklinde
umutlar vaat ederken, terörle mücadele kavramı içerisinde koruculuk
sisteminin getirilmiş olması, bölgedeki feodalitenin,
ağalık ve şeyhlik rejiminin daha da kökleşmesine, daha da
güçlenmesine yol açmıştır.
Susurluk'ta meydana gelen kazanın ortaya
çıkardığı olayın içeriğinde, mafya, siyaset
ilişkisi; ama, onun yanında, feodal ilişkiler de vardır.
Bugün sayıları 60 bine ulaşan köy korucuları, feodalitenin
bölgede daha da güçlenmesinin teminatı olurken, devlet, trilyonları,
bu bölgeye, köy korucularına ücret olarak vererek akıtmakta; ancak,
ekonomik ve sosyal tedbirler sürekli olarak ihmal edilmektedir. Örneğin,
iki yıldan beri, bölgede yarım kalmış işlerin
bitirilmesi açısından 4,5 trilyon liralık bir ödenek verilmesine
ilişkin kararnamenin imzalanması hâlâ gerçekleştirilememiş
ve mevcut tesisler yarım halde, çalışmaz halde -bu 4,5 trilyon
lira buraya ulaştırılamadığı için- istihdam imkânları
yaratamadan atıl vaziyette beklemektedir.
Yine, trilyonları rahatlıkla harcayan devlet, bölge
yatılı okullarının açılmasını ve buralarda
çocuklarımızın eğitim yapmasını şu ana kadar
gerçekleştirememiştir.
Terörün ve bölgedeki bu ilişkilerin bir diğer sonucu da,
aynı, Başbakanlıkta, örtülü ödeneklerin, bütçe dışı
harcamalarda kullanılması gibi, bölgede, terör mücadelesi için
kullanılan kayıt dışı, bütçe dışı
paraların -aslında, bir anlamda denetimsiz paraların sonuç
itibariyle bazı güvenlik güçlerinin -kayıtdışı
ilişkiler nedeniyle- yozlaşmalarına da yol açmaktadır.
Bütün bunları dikkate alan Demokratik Sol Parti Grubu, özellikle
Diyarbakır'daki polis, özel harekât timi ve korucuların içinde yer
aldığı uyuşturucu ve silah kaçakçılığı
şebekesini, Tevfik Ağansoy ile Sayın Tansu Çiller'in
korumalarının ilişkisini, Adana'da silah ticareti yaparken
yakalanan bazı güvenlik mensuplarını, Hakkâri'deki organize suç
şebekesinin varlığını ve toplumda, her kesimde görülen
yozlaşmaları dikkate alarak 2 Ekim 1996 tarihinde -yani Türkiye Büyük
Millet Meclisinin açılışından bir gün sonra- bir genel
görüşme önergesini, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine
getirmiştir.
Aslında bu önergeyle, biz, güvenlik güçlerimizin
yıpratılmasını veya hırpalanmasını
değil, tam tersine, büyük bir fedakârlıkla görev yapan, terör
mücadelesi yapan bu vatan evlatlarının içindeki çok az ve çok
sınırlı sayıdaki bu gizli ve kirli ilişkilere
kapılmış kişilerin ortaya çıkarılarak
ayıklanıp, esas kurumların, ana kurumların ve
teşkilatların yıpratılmadan temize
çıkarılması amacına yöneliktir.
Aslında, bu konuda, güvenlik kuvvetlerimiz, bu örtülü
ilişkilerin ortaya çıkmasını nasıl istemekteyse,
vatandaşlarımız da -devletine olan güven duygularının
sarsılmaması için- devletinin bu ilişkileri açığa
çıkarmasını beklemektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Tansu
Çiller, yaklaşık beş yıldan beri, bu ülkede, bakan olarak,
Başbakan olarak ve Başbakan Yardımcısı olarak, en
sorumlu mevkilerde bulunmuş bir siyasetçidir ve Sayın Çiller, kısa
bir süre önce "devlet çökmüştür" demiştir. Beş
yıldan beri iktidarda olan bir siyasetçinin "devlet
çökmüştür" demesi, boş ve kolayca geçiştirilecek bir
kavram, bir sözcük olarak düşünülmemelidir.
Bu bir itiraf mıdır? Eğer devlet çökmüşse, bunun
sorumlusu, herhalde, en fazla, Sayın Tansu Çiller'in de içinde
bulunduğu iktidarlardır. (DSP sıralarından
alkışlar) Ama, hem devlet çökmüştür diyeceksiniz_
NECMETTİN CEVHERİ (Şanlıurfa) – Beraber bulunduk;
birlikteydik...
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Beraber bulunduk...
M. İSTEMİHAN TALAY (Devamla) – Ben, hiç sizinle birlikte bulunmadım.
Bulunanlara söyleyin... (DSP sıralarından alkışlar)
Beş yıllık bir görevden sonra, eğer bu bir itirafsa,
bunun gereği istifadır. Eğer, hem yönetip hem itiraf edip hem de
hâlâ yerinizde kalıyorsanız, bu bir duyarsızlıktır, bu
bir aymazlıktır. (DSP sıralarından alkışlar)
Sayın Çiller, acaba "devlet çöktü" derken, şu anda
karşımıza gelen mafya ilişkilerine, suç örgütlerinin
faaliyetlerine, bu karanlık ilişkilere bir gerekçe mi üretmek
istemektedir?!. Bu olaylar, bu karanlık ilişkiler, artık, normal
vakalar mı demek istemektedir?!.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepimiz biliyoruz
ki, bu Hükümet, bir yolsuzluklar dengesi üzerinde ve yolsuzlukların
soruşturulmaması kavramı üzerinde kurulmuştur.
Sırtında soruşturma baskısı ve gözünde Yüce Divan
korkusu olanların, bu devletin çökmesinde en büyük sorumluluğa sahip
olduklarını bilmek zorundayız. (DSP sıralarından
alkışlar)
Siyaset, güvenle ayakta kalır; siyasetçiye güven yoksa, siyasete
saygınlık da kalmaz. Şimdi, bir eski Başbakan
düşününüz ki, devletin imkânlarını, Turban'ın
imkânlarını kullanıyor, sonra, her şeyi inkâr ediyor ve
ardından, iki faturayla 100 bin markın üzerinde bir para Turban'a
ödeniyor.
Yine, siz, bir Başbakan düşünün ki, yabancı sermayeyi
Türkiye'ye davet ediyor; ama, kendi, milyonlarca dolarını götürüyor,
Amerika'da çeşitli yatırımlarda değerlendiriyor.
Değerli arkadaşlarım, Büyük Atatürk, ilk defa Yerli
Malı Haftasını başlatıp yerli sanayimizi desteklemeye
başladığı zaman, bir karar alıyor; gardırobundaki
İngiliz kumaşlarından yapılmış, yabancı
ülkelerden getirilmiş bütün elbiselerini dağıtıyor,
boşaltıyor ve Sümerbank'ın yaptığı kumaştan
elbiselerini diktiriyor. (DSP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar) Eğer, siyasetçi, vatandaşına güven
verecekse, söylediği gibi olmalıdır veya olduğu gibi
görünmelidir.
Değerli arkadaşlarım, bazı yeni konular gündeme
geliyor; Sayın Özer Çiller'in MİT'e kendi
danışmanını atadığı veya
yerleştirdiği konusunda. Bu, gerçekten soruşturulması gereken
bir konudur. Acaba, bunun arkasında ne gibi ilişkiler vardır, ne
gibi amaçlar vardır? Sayın Özer Çiller'in sivil bürokrasi üzerindeki
etkinliği bilinmektedir; ama, MİT'e yönelik bu ilişkileri de, bu
vesileyle burada dikkatinize sunmak istiyorum.
Bütün bunları, mevcut yönetimlerin, mevcut iktidarların, halka
iyi örnek olması veya halkın arzu ettiği nitelikte iktidar
olabilmesi için uygulamaları gereken örnekler şeklinde sizlere sunmak
istiyorum: Bakın, Sayın Çiler'in bir koruma filosu var. Ben,
Ümitköy'de oturuyorum, zaman zaman bu filo benim önümden de geçiyor ve
polislerin, korumaların haşin ve sert sesleriyle "sağa çek,
sola çek" şeklinde bağırmalarını duyuyorum,
rahatsız oluyorum.
MEHMET SEVİGEN (İstanbul) – Bunun bedeli olacak; çünkü, orada
oturuyorsun!
M. İSTEMİHAN TALAY (Devamla) – Benim rahatsız
olduğum gibi bütün vatandaşlar da rahatsız oluyor ve bir devlet
adamı, görevini yaparken, halkı inciterek, halkı rahatsız
ederek, etrafında 20-30 araçlık polis konvoylarıyla seyir
halinde oluyorsa, böyle yöneticilerin topluma iyi örnek olmasını
beklemek mümkün değil, böyle yöneticilerin haksızlıklarla
mücadele etmesini beklemek de mümkün değil. (DSP sıralarından
alkışlar ve "saltanat, saltanat" sesleri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Çiller,
bu olaylar nedeniyle Sayın Ağar'ın istifasını istedi
ve Sayın Ağar, istifa etti; ama, ben inanıyorum ki, hükümetteki
ortak sorumluluk nedeniyle, eğer ortada bir suç varsa ve bu suça
dayalı olarak Sayın Ağar istifa etmişse, bu Hükümetteki her
bakan -Başbakan Yardımcısı ve Başbakan da dahil olmak
üzere- aynı sorumluluğu paylaştığı için,
aynı kararı almak mecburiyeti içerisindedir. Sayın
Ağar'ın ayrılmasından sonra, İçişleri
Bakanlığına, Sayın Akşener getirildi.
Bugün, hepimiz biliyoruz ki, İçişleri
Bakanlığı, artık, en sorunlu; ama, en teknik
bakanlıklardan biri haline gelmiştir. Bu bakanlıkta, özellikle
emniyet kuvvetlerinin yeniden yapılandırılması,
eğitimi, organize edilmesi, yeni teknolojilerle desteklenmesi, terörle
mücadele gibi sorunların yanı sıra, Trafik Kanunun
getirdiği yeni yetkilerle yeni bir yapılanma düzeninin
gerçekleştirilmesi gibi hedefler var ve gerçekten çok teknik bir
bakanlık konumunda.
Sayın Akşener'in buraya niye getirildiğini henüz
bilmiyoruz; ama, kendisine, bu görevinde başarılar diliyoruz. Zaten,
kısa bir süre içerisinde, kendi icraatları, hangi amaçlar için bu
görevde bulunduğunu da ortaya koyacaktır. Yalnız, Sayın
Akşener'in önünde, şu anda, bizim gördüğümüz kadarıyla,
mevcut görevlerinin yanı sıra, bugün üzerinde konuştuğumuz
mafya ilişkilerinin açığa çıkarılmasıyla
birlikte, Kayseri'de bir 10 Kasım gününde, Büyük Atatürk'e dil uzatarak,
bütün vatandaşlarımızı rahatsız eden bir Belediye
Başkanıyla ilgili ne gibi işlem yapacağı konusunda da
beklentiler vardır. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Talay, 1 dakikanız var efendim; toparlar
mısınız lütfen.
M. İSTEMİHAN TALAY (Devamla) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Atatürk, hepimiz için bir ortak değerdir.
Atatürk, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusudur ve milletimizin çok büyük
çoğunluğunun saygı ve sevgi duyduğu ve
"Atamız" diye saydığı bir büyük insandır.
Milletin saygı ve sevgi gösterdiği Büyük Atatürk'e, en azından
"Gazi" sıfatını dikkate alarak saygı göstermek,
herkesin; ama, herkesin bir insanî görevidir. (DSP ve CHP
sıralarından alkışlar) Biz, bu görevi herkesten bekliyoruz
ve özellikle, Sayın İçişleri Bakanının ve değerli
Refah Partisi yönetiminin Kayseri Belediye Başkanıyla ilgili
alacağı kararı da, bu vesileyle, burada, bir kez daha
beklediğimizi belirtmek istiyoruz.
MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) – Atatürk'ü ağzına almadı.
ALİ OĞUZ (İstanbul) – Gazeteleri okumadın mı?..
Allah'tan kork.
M. İSTEMİHAN TALAY (Devamla) – Ben, Allah'tan korkuyorum.
Atatürk'e bu kötü lafları söyleyen kişi Allah'tan korksun. (DSP
sıralarından alkışlar, RP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri...
Sayın Talay süreniz bitti. Saygılarınızı sunun
ve lütfen inin efendim.
M. İSTEMİHAN TALAY (Devamla) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu araştırma önergelerini
destekliyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (DSP, CHP ve ANAP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Talay, teşekkür ediyorum.
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bedük.
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Parti sözcüleri, gerek Anavatan Partisi
sözcüsü Sayın Aksöz ve gerekse Sayın Talay, Doğru Yol Partisi
Sayın Genel Başkanıyla ilgili haksız ve mesnetsiz
iddialarda bulunmuşlardır; ancak, Doğru Yol Partisi Genel
Başkanı, aynı zamanda partimizi temsil etmektedir. Bu sebeple,
konuyla ilgili olarak açıklama yapmak zarureti duyuyorum. Dolayısıyla,
söz istiyorum.
BAŞKAN – Grubunuza yönelik bir sataşmanın var olduğu
iddiasındaysanız zabıtları getirteyim; ama, Sayın
Çiller ile ilgili bir sataşmadan söz ediyorsanız, o konuda, zatı
âlinizin talep ve konuşma hakkı İçtüzüğe göre yok; ama,
Grubunuza yönelikse onu incelettireyim. (DSP sıralarından "Bravo
Başkan" sesleri, alkışlar)
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Efendim, tutanakları
inceletirseniz...
BAŞKAN – Sayın Bedük, siz, Tüzüğü gayet iyi biliyorsunuz,
Tüzük buna imkân vermez efendim. Haa, Grubunuza yönelik sataşmadan söz
ediyorsanız, ben, tutanakları getirteyim.
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Gruba yönelik...
BAŞKAN – Hay hay efendim.
Sayın Aksöz ile Sayın Baykal'ın sözleri mi efendim,
iddianız ne?
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Özellikle Sayın Aksöz, en sonunda da
Sayın Talay'ın...
BAŞKAN – Getirteyim efendim.
ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Ben de istiyorum...
BAŞKAN – Sayın Aksöz ve Sayın Talay'ın, Doğru
Yol Partisi Grubuna yönelik sataşmalarını okuyun,
altını çizin, getirin.
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Teşekkür ederim efendim.
BAŞKAN – Ben incelettireceğim Sayın Bedük; Gruba yönelik
bir şey varsa, gayet tabiî...
Refah Partisi Grubu adına, Sayın Mehmet Ali Şahin;
buyurun. (RP sıralarından alkışlar)
RP GRUBU ADINA MEHMET ALİ ŞAHİN (istanbul) – Muhterem
Başkan, Meclisimizin değerli üyeleri; hepinizi, şahsım ve
Refah Partisi Grubu adına sevgiyle, saygıyla, muhabbetle
selamlıyorum efendim.
20 nci Dönem Parlamento çalışmalarına başlayalı
11 ayı geride bıraktık. Bu 11 aylık süre içerisinde, Genel Kurulda,
birçok araştırma önergesini, birçok soruşturma önergesini
görüştük; ama, hiçbir araştırma önergesi, gündeme gelmeden önce,
siyasî partilerin tümü tarafından "evet, biz bu araştırma
önergesini destekliyoruz" şeklinde bir olurla
karşılaşmamıştı.
Ben, bugün, bir arkadaşınız olarak, bunu bildiğim
için, buraya gelirken, fevkalade seviyeli, Millet Meclisimizin onuruna,
seviyesine yaraşır bir toplantı olacağı
düşüncesiyle geldim; ama itiraf edeyim ki, birazcık hayal
kırıklığına uğradım.
Gerçekten, Cumhuriyet Halk Partisinden Refah Partisine kadar tüm
partilerimiz, bu araştırma önergesinin kabulü istikametinde oy
kullanacaklarını Danışma Kurulunda ifade etmişlerdi. O
bakımdan, bugün, neden tansiyon bu kadar yükseldi, neden partilerin
sözcüleri birbirlerine bu denli sataştılar doğrusu
anlayamadım; çünkü, Cumhuriyet Halk Partisi ne diyorsa biz de onu
söylüyoruz, diğer partiler de onu söylüyor. Hatta, dolaylı veya
dolaysız şekilde bu araştırma önergesiyle ilgili bulunan
Doğru Yol Partisi sözcüsü arkadaşımız dahi, hem
Danışma Kurulunda hem burada...
AYVAZ GÖKDEMİR (Kayseri) – Sizin için neden "tabiî" de,
bizim için "dahi"?
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Dolaylı veya
dolaysız şekilde ilgisi bulunduğu iddia edilen -özür diliyorum
ve altını çizerek ifade ediyorum- Doğru Yol Partimizin sözcüsü
dahi buraya çıkarak açıkça "evet, biz bu araştırma
önergesinin kabulü istikametinde oy kullanacağız" demiştir.
Ben, bunu fevkalade önemsiyorum, Meclisimizin seviyesi açısından
önemsiyorum. O bakımdan, keşke -halkımız bizi seyrediyor-
bugünkü görüşmeler bu konsensüse uygun şekilde cereyan etseydi diye
konuşmama başlamak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bugün, gerçekten, Meclisimizde 3
Kasım akşamından beri ülke gündeminin başına
oturmuş olan çok önemli bir konuyu görüşüyoruz.
İlk konuşan CHP Genel Başkanı Sayın
Baykal'ın da ifade ettiği gibi, ülkemizde, maalesef, çok sık
trafik kazası oluyor. Her gün yirmi, otuz
vatandaşımızı bu trafik kazalarında kaybediyoruz. Hatta
Meclis olarak bu konuya o kadar duyarlı olduk ki, bundan birkaç gün önce,
Karayolları Trafik Kanununda değişiklik yapmak zorunda bile
kaldık.
Değerli arkadaşlarım, Susurluk yakınlarında
meydana gelen trafik kazasını diğerlerinden ayıran özellik
neydi? Bu kazanın önemi nereden geliyor? Objektif olarak
baktığımızda, bir kamyon, bir Mercedes otomobilin önüne
çıkmış, bir trafik kazası olmuş, üç kişi
ölmüş, bir kişi yaralanmış.
Değerli arkadaşlarım, bir gece, bir benzinciden
çıkan kamyonun aydınlattığı, sonra ebediyen
kararttığı Mercedes otomobildeki dört kişinin kimliği,
tüm dikkatleri bu olayın üzerine toplamıştır. Niçin; bir
sayın milletvekili, bir eski emniyet müdürüyle yolculuk yapamaz mı;
hiç şüphesiz ki, yapar; ama, tabiî, şu konular, kamuoyunun
kafasında ve vicdanında hâlâ büyük bir soru işareti olarak
duruyor ve durmaya devam ediyor: Peki, bu arabada, yıllardır içeride
ve dışarıda aranan bir kanun kaçağının işi
ne? Bu araçta bulunan çeşitli türdeki silahların işi ne;
susturucunun işi ne?
AYHAN GÜREL (Samsun) – Bize niye soruyorsun, İçişleri
Bakanına sorsana!..
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Sayın Baykal'ın
konuşmasında ifade ettiği, üzerinde hassasiyetle durduğu
konulara ben de aynen katılıyorum. Gerçekten, bu konuyla ilgili,
demin ifade ettiğim şekilde, bu silahlarla ilgili, balistik
raporlarıyla ilgili, susturucuyla ilgili mutlaka çok ciddî
araştırmalar yapılmalıdır.
Değerli arkadaşlarım, bu sorular ve bunun gibi sorular
kamu vicdanını rahatsız etmiştir, etmeye de devam
etmektedir; çünkü, uzun süredir kamuoyunda birtakım çetelerden
bahsediliyor, eylemlerden bahsediliyor, adam öldürülüyor, tehditler,
şantajlar... Hiç şüphesiz, birtakım çetelerin kendi
aralarındaki hesaplaşmaları Türkiye için olumsuz bir tablodur.
Ancak, bu ilişkilerin içerisinde, birtakım siyasîlerin, emniyet mensuplarının
da isimlerinin geçmesi, işte, asıl bu, vatandaşı ve bizi
rencide ediyor ve rahatsız ediyor.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye, bir kanun devletidir;
Anayasası, hukuk devleti olduğu ilkesini vazetmektedir. Türkiye,
kuvvetler ayrılığı sistemiyle yönetilen, kuvvetler
ayrılığı sisteminin cari olduğu bir cumhuriyettir. Bir
suçun araştırılması, suçluların tespiti,
cezalandırılması, yargının görevidir. Bu ve bunun gibi
olaylarla ilgili olarak yargı organlarımız görev başındadır.
Nitekim, bugün, burada konuşan Adalet Bakanımız -memnuniyetle
ifade etmeliyim ki- İstanbul Cumhuriyet
Savcılığının bu konuda araştırma
başlattığını, Ankara Cumhuriyet
Savcılığının bu konuyla ilgili çalışmalar
yaptığını ifade etmiştir. Yine, bugün gazetelerden
okuduğuma göre de, İçişleri Bakanlığı, bu
olayı araştırmak üzere üç müfettiş görevlendirmiştir.
Değerli arkadaşlarım, ilk tahkikat gizlidir. Bu
tahkikatları cumhuriyet savcıları yürütür; kamu davası
açılmaya gerek görürse, kamu davası açıldıktan sonra, bu
konuyla ilgili kamuoyuna açıklama yapılabilir. Bazı parti sözcüsü
arkadaşlarımız buraya çıktılar, "neden
Başbakan susuyor, neden Başbakan Yardımcısı susuyor,
neden Hükümetten bir ses çıkmıyor" diye sorular sordular; ama,
Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun bu kaidesini, herhalde, bu
arkadaşlarımızın, asgariden, biliyor olmaları gerekir.
Türkiye bir Teksas değil, Türkiye'nin Başbakanı da bir
şerif değil. Demin de ifade ettiğim gibi, Türkiye, bir hukuk
devleti, Türkiye'de nizamlar var, kanunlar var; bu kanunlara göre bir
olayın üzerine gidilir ve netice ortaya çıktıktan sonra, hiç
şüphesiz ki, ilgilisi, yetkilisi
kimse, bu konuda açıklama yapar; kural budur.
Değerli arkadaşlarım, bu tahkikatlar bir taraftan devam
ederken, kamu vicdanını fevkalade rahatsız eden bu konunun
Meclisimizce ele alınması ve bir araştırma komisyonunun,
inşallah, kurulacak olması, çok isabetli olacaktır. Hiçbir
şey karanlıkta kalmamalıdır değerli
arkadaşlarım. Eğer, kanundışı birtakım
ilişkiler varsa ve bu ilişkiler birtakım devlet
kuruluşlarına kadar uzanıyorsa, sonuna kadar takip etmek;
eğer sorumlular varsa bunları ortaya çıkarmak; devleti, siyaseti
ve emniyeti bu tahribattan kurtarmak, hepimizin görevidir, yargının
görevidir, idarenin görevidir, milletimizin iradesinin tecelligâhı olan bu
Meclisin görevidir.
Değerli arkadaşlarım, bu olaylar sebebiyle devlet töhmet
altındadır, emniyet teşkilatımız töhmet
altındadır, Hükümet töhmet altındadır, Meclisimiz
-maalesef- töhmet altındadır. Töhmetten kurtulmanın yolu, bu,
yasadışı olduğu iddia edilen ilişkileri ve arka
planlarını aydınlatmaktır.
Değerli arkadaşlarım, bütün bu olumsuzluklara rağmen
bizi sevindiren bir husus var. Çok şükür devlet çarkı
çalışıyor, Anayasal düzen çalışıyor, Hükümet
çalışıyor, Meclis çalışıyor ve demokratik rejim
işliyor. Dolayısıyla, bunlar olduktan sonra, inanıyorum ki
bu ülkede karanlık hiçbir şey kalmaz.
Değerli arkadaşlarım, biraz önce de belirttiğim
gibi, Meclisimizin tüm siyasî partilerinin, bu konuda elbirliği ederek bu
araştırma açılsın demesi de, ayrıca sevinilecek bir
husustur. Tekrar ediyorum ki, bütün bu kanundışı ilişkiler
mutlaka aydınlatılmalıdır ve inanıyorum ki
aydınlatılacaktır.
Kurulacak olan komisyon, şu ana kadar kurulmuş olan
komisyonların en önemlisi olacaktır, omuzlarında çok büyük bir
yük olacaktır, İçtüzüğe göre, siyasî partilerden güçleri
oranında oluşacak olan bu komisyon çok ciddî bir çalışma
yapacaktır.
Refah Partisi olarak beklentimiz şudur: Bu
araştırmanın, sonu nereye varırsa varsın, kime
dayanırsa dayansın, hangi noktaya giderse gitsin, sonuna kadar
araştırılmasını Refah Partisi Grubu olarak bekliyoruz.
(RP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, bu gibi hassas konuları,
üzerinde, ciddî, planlı, akıllı çalışma
yapılması gereken konular olarak görüyoruz.
Yalnız, tartışırken, bir hususa dikkat etmek
zorundayız. Henüz iddia safhasında olan bir olayda, bir veya birkaç
milletvekili arkadaşımızın ilgisi vardır diye tüm
Parlamentoyu sorumlu tutmak, suçluymuş gibi göstermek
yanlıştır, bindiğimiz dalı kesmektir. Bir veya birkaç
emniyet mensubunun ilgisi vardır diye, tüm emniyet
teşkilatımızı karalayamayız. Hepimiz, can ve mal
güvenliğinden sorumlu emniyet teşkilatımızı, gözümüzün
bebeği gibi görmek mecburiyetindeyiz ve hele hele, devletimizi asla
yıpratamayız, yıpranmasına yol açacak söz ve davranışlarda
bulunamayız.
Biraz önce buradan hitap eden; konuşurken, doğrusu, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına konuşuyor zannetmiştim; ama, Anavatan
Partisi sözcüsü olarak konuşmuş...(RP sıralarından
alkışlar, ANAP sıralarından gürültüler)
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Yakıştı mı
şimdi bu laf?!
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Sayın Uğur Aksöz
dediler ki: "Deri çürümesin diye tuzlanır; peki, tuz çürüyünce ne
olur?" Devam ettiler ve "devlet çürümüştür ve
batmıştır" dediler.
Değerli arkadaşlarım, devletimizi bu şekilde
yıpratmayalım, yazıktır; başka devletimiz yok; bir tek
devletimiz var, o da Türkiye Cumhuriyeti Devletidir. (ANAP
sıralarından gürültüler)
ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Sayın Çiller'in lafı o, bizim
lafımız değil!
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – İnşallah, bu
tespitleri yanlış yapmışımdır.
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Lafları
çarpıtıyorsun!
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Bakın, Hükümeti tenkit
edebilirsiniz, 54 üncü Cumhuriyet Hükümetini tenkit edebilirsiniz,
eleştirebilirsiniz; ama, lütfen, devlet ve hükümeti birbirinden
ayıralım; devlet başkadır, hükümet başkadır.
Hükümet, iki siyasî partinin bir koalisyonudur -ama, güvenoyu aldıktan
sonra, hiç şüphesiz ki, herkesin hükümeti gibi hareket edecektir- ama,
devletle hükümeti birbirine lütfen karıştırmayalım; Hükümeti
tenkit ediyoruz diye devleti yıpratmayalım. Bunu ifade etmek
istiyorum.
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – O sizin kanaatiniz.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Değerli
arkadaşlarım, kanundışı olayların, birtakım
suç örgütlerinin ortaya çıkarılması, Türkiye'de kanun
hakimiyetinin, sulh ve sükûnun sağlanması, takdir edelim ki, sadece
polisiye tedbirlerle, cezayla, Meclis araştırmasıyla ve Meclis
soruşturmasıyla mümkün olmaz. Başka tedbirlere de
ihtiyacımız vardır.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin uzun süredir içinde
bulunduğu sosyoekonomik durumu hepimiz biliyoruz. Maalesef, ekonomik
sıkıntılarımız var, sosyal problemlerimiz var.
Eğer, birtakım karanlık düşünceli insanlar ortaya
çıkmış, suç ve suçlu oranında birtakım artışlar
olmuşsa; Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal durumu da
düzeltmenin gayreti ve çabası içerisinde olmalıyız. 54 üncü
Cumhuriyet Hükümetinin bu doğrultuda yapılan
çalışmalarını takdirle
karşıladığımı belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, kamuoyunun mafya diye bildiği
birtakım çeteler türemiştir. Biraz önce de belirttiğim gibi, bu,
kamu vicdanında fevkalade rahatsızlık yaratmaktadır.
Bunların türemesinde kanun hâkimiyetinin tam olarak
sağlanamaması etken olduğu gibi, kötü ekonomik ve sosyal
şartlar da âdeta bunun tuzu ve biberi olmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, yarın Meclisimizde önemli bir
kanun tasarısını görüşeceğiz. Karaparanın
aklanmasının önlenmesi amacını taşıyan bu kanun
tasarısı, bundan takriben iki yılı aşkın bir süre
önce Meclisimize gelmiş; ancak, 19 uncu Dönemde imkân
bulunamamış, bu tasarıyı ele almak mümkün olmamış
ve kanunlaşamamış. Şimdi, çok şükür gündeme
alındı, yarın bu konuyu burada inşallah
görüşeceğiz. Memnuniyetle ifade edeyim ki, bu konuda da
partilerimizin bir konsensüsü var; yani, bu kanunun çıkması
konusunda, tasarının kanunlaşması konusunda siyasî
partilerimiz birlikte hareket edecekler.
CENGİZ ALTINKAYA (Aydın) – Hangi sırada bu kanun
tasarısı acaba?
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Yarın görüşülecek.
Zannediyorum, biraz önce, Meclis Başkanımız, bu konuyu Genel
Kurula da arz ettiler.
Değerli arkadaşlar, birtakım yasadışı
örgütlerin, kaçakçılıkla, uyuşturucuyla, tehditle, şantajla
elde ettikleri menfaatın, paranın, emtianın, meşru yoldan
kazanılmış bir para gibi piyasaya girmesinin önlenmesini
amaçlayan bu kanun tasarısı, inanıyorum ki, yarın buradan
kanunlaşarak çıkacaktır.
Değerli arkadaşlarım, hafta sonu
İstanbul'daydım. Böyle bir kanun tasarısından haberdar olan
bir vatandaş, "Yahu, siz, karaparanın aklanmasının
önlenmesiyle ilgili bir kanun tasarısının
görüşecekmişsiniz. Tabiî, güzel de...
MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Ne alakası var?!.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – ...siz, karaparanın
kazanılmasını, elde edilmesini önleyen çalışmalara
önem verseniz de, bunlar kazanılmasa da, bunların
aklanmasını önlemek için de çareler düşünmek zorunda
kalmasanız" diye, aklıyla bana bir beyanda bulundu. Şöyle
düşündüm; haklıdır dedim. Gerçekten, ülkemizde, son
yıllarda "karapara" diye ifade edilen, alınteri mahsulü
olmayan, göznuru mahsulü olmayan, birtakım yollarla
kazanılmış haksız paralar var; bunlara karapara diyoruz;
ancak, bu konuda kurulmuş olan birtakım teşekküller olmakla
birlikte, bunun önlenmesi için, bunlarla mücadele için birtakım yasalar
çıkmış olmasına rağmen -uyuşturucuyla mücadele
gibi, kaçakçılıkla mücadele gibi- şu ana kadar bu konuda
başarılı bir netice alınamadığı
görülmektedir. Mademki buna mâni olamıyoruz, hiç olmazsa, bunların
kazandıkları paraların aklanmasını önleyelim diye bir
kanun tasarısı önümüze gelmiş. Ben, bunu niye söylüyorum;
arkadaşlarımızdan biri oradan diyor ki "ne ilgisi
var?"
BAŞKAN – Sayın Şahin, ben de merak ediyordum essahtan;
yani, niye söylüyorsunuz diye...
MEHMET ALİ ŞAHİN ( Devamla) – Efendim, bakın,
mafyadan bahsediyoruz, birtakım çetelerden bahsediyoruz. Bu çeteler ne
yapıyorlar; bu çeteler, kanundışı yollarla birtakım
para ve mal elde ediyorlar. Yarınki kanun tasarısı ne;
bunların kanundışı yollarla kazanmış
oldukları bu paranın aklanmasının önlenmesi. Bu önerge ile
yarın çıkacak kanun arasında bir bağlantı yok mu? Bunu
ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, karapara kazananlara engel olmak,
devletin, hükümetin öncelikli görevidir hiç şüphesiz. Bu konuda, arzu
edildiği gibi başarılı olunamadığı
anlaşılmıştır ki, 1990 yılında bu
tasarı Meclisimize gelmiştir. Yasadışı örgütler,
çeteler, mafya, sadece bizim sorunumuz değildir değerli
arkadaşlarım, dünyanın bir sorunudur. Nitekim, uyuşturucu
kaçakçılığının önlenmesi için, 1988 yılında,
Birleşmiş Milletler Sözleşmesi imzalanmıştır.
Görülmektedir ki, bu karapara sorunu dünyanın bir sorundur,
Birleşmiş Milletlerin gündemine aldığı bir konudur.
Dolayısıyla, mafya türü bir örgütlenme bize özgü bir şey
değil, bizden önce Batı'nın tanıdığı,
Batı'nın içerisinden çıkmış olan bir olgudur. Bu
işin en çok acısını da Batılılar çekmiştir,
şimdi biz de çekmeye başladık.
Değerli arkadaşlarım, bunu, şunun için söylüyorum:
Bakın, Batılı düşünürler ve devlet adamları,
şimdi, dejenere olmuş olan toplum yapısını nasıl
düzeltiriz diye derin derin düşünmektedirler, çareler aramaktadırlar.
Bakınız, Fransız düşünürü Profesör Tony Anatrella,
1992 yılında "Bunalımlı Topluma Hayır" diye
bir kitap yazdı. Bu kitapta "Batı, bugün, amansız bir
hastalığa yakalanmıştır. Yalan, sahtekârlık,
ahlaksızlık ve hırsızlığın hâkimiyet
kurduğu bir toplumda yaşıyoruz. Günümüz insanı da ölüm
korkusuna kapılmıştır. İntihar ve uyuşturucu
müptelalarının artması bunun örneğidir. Bu
hastalığın adı imansızlıktır. (RP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Bunalımın kaynağı da budur. Hayatı yaşanır
hale getiren, ahlak ve ideolojidir. İdealsiz toplumların sunî bir
hayat yaşamakta olduklarını görüyoruz. Bugün, parçalanma ve yok
olma tehlikesiyle karşı karşıyayız. Gelecek nesillere
bırakacak hiçbir şeyimiz kalmamıştır" diyor
Fransız Profesör Tony Anatrella.
Şu andaki bunalım bir ahlak bunalımıdır.
Batı âlemini sarsan ahlak bozukluğunun temelinde, 60'lı
yıllarda başlayan dinsizlik ve inkârcılık cereyanı
yatmaktadır. Toplumları Allah'a yaklaştıracak yolun
bulunmasına devletlerin de yardımcı olmaması halinde, durum
daha da kötüleşecektir. Bunu niye söylüyorum, bununla ne ilgisi var?..
Değerli arkadaşlarım, her şeyi polisiye tedbirlerle
önleyemeyiz. Olayın manevî boyutunu, kültürel boyutunu inkâr edemeyiz.
Bugün, hem dünyada hem ülkemizde büyük bir sosyal buhran yaşıyoruz.
İnsanî değerlerin pervasızca çiğnendiği, sadece
kendini düşünen, kendi çıkarını düşünen, para ve
menfaat gelsin de nereden gelirse gelsin felsefesinin hâkim olduğu bir
dünyada yaşıyoruz. Bunun için, kanunsuzlukla, çetelerle, menfaat
odaklarıyla, meşru güvenlik güçlerimizle mücadeleye devam ederken bir
şeyi asla ihmal etmeyeceğiz; o da, iyi insan, iyi vatandaş
yetiştirmektir; helali haramı bilen insan yetiştirmek
mecburiyetindeyiz ve bir gün, yaptığı her şeyden
dolayı hesap vereceğine inanan insan tipini yetiştirmek
zorundayız. (RP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, biz, Refah Partisi Grubu olarak, bu
araştırma önergesinin kabulü istikametinde oy kullanacağız.
Biraz önce de belirttiğim gibi, bu araştırma komisyonunun
çalışmasını tam anlamıyla neticelendirebilmesi için,
Refah Partisi olarak elimizden gelen tüm desteği ve gayreti ortaya
koyacağız.
Hepinizi, sevgiyle, saygıyla, muhabbetle selamlıyorum efendim.
(RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Şahin, teşekkür ediyorum efendim.
Sayın milletvekilleri, gruplar adına görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, önerge sahiplerinden birinci imza sahibi olan sayın
üyeyi davet edeceğim; ama, birinci imza sahibi, bir başka imza
sahibine bu hakkını devredebilir.
Bu şartlarla, şimdi, birinci sırada bulunan, İzmir
Milletvekili Sayın Suha Tanık; (10/110) esas numaralı önergeyle
ilgili olarak; buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar)
Sayın Tanık, süreniz 15 dakikadır.
SUHA TANIK (İzmir) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; (10/110) esas numaralı, Batman Milletvekili
arkadaşımız, ben ve 21 arkadaşımızın verdiği,
yasadışı suç örgütlerinin devletle olan
bağlantıları ile güvenlik güçlerinin
karşılaştığı iddia edilen olayların
boyutlarını tespit etmek amacıyla, Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önerge üzerinde
fazla detaylı konuşup, bir şeyler anlatmaya ihtiyaç duymuyorum.
Açıkçası, saat 15.00'ten beri, Meclisimiz, bu konuyu, genel
şekilde, gayet güzel konuştu. Gruplar adına konuşma yapan
arkadaşlarımız, bu konunun hassasiyeti üzerinde gayet güzel
durdular, söylenecek her şeyi söylediler.
Zaten, Hükümet, konuşmasını yaptığı
sırada, bu konuda hemfikir olduklarını ve bu araştırma
önergesini destekleyeceklerini de beyan
ettiler. Biraz önce Hükümet kanadından söz alan
arkadaşlarımız da -hem Refah Partisi sözcüsü milletvekili
arkadaşımız, hem Doğru Yol Partisi sözcüsü milletvekili
arkadaşımız- Hükümetin görüşüne aynı şekilde
katıldılar. Önümüzdeki günlerde yahut bugün kurulacak olan bu Meclis
araştırma komisyonunda arkadaşlarımız faaliyet
gösterecekler.
Ama, ben, müsaade ederseniz, gecenin bu geç saatinde fazla vaktinizi
almadan, 15 dakikalık süremi de kullanmadan, bir iki noktaya
değinerek huzurunuzdan ayrılmak istiyorum.
Birçok vatandaşımız, televizyonlarının
başında, şimdi bizleri izliyorlar, bugün saat 15.00'ten beri
izliyorlar, bu konu çok önemli olduğu için izliyorlar. Bu konunun
açıklığa çıkması, şu Parlamentonun, 20 nci Dönem
Parlamentosunun yüzakı olacak arkadaşlar. İnanınız, 70
milyon Türk insanının gözü -ister Refahlı olsun, ister ANAP'lı,
ister başka partili olsun, hiç önemli değil- 550 milletvekilinin
üzerinde, yani şu anda Parlamentonun üzerinde...
Ben, her hafta seçim bölgesine giden bir
arkadaşınızım, siyasetin ta içinden gelen bir
arkadaşınızım; çarşıda, pazarda
dolaşıyorum. Geçen hafta pazar günü çarşıda, pazarda
dolaşırken insanlar kolumdan çekip "ne olacak bu işler;
nedir siyaset-polis-mafya üçgeni" diye soruyorlardı. Siyasetçinin
mafyanın yanında ne işi var diye kendi kendime sorar oldum...
Çocuklarım, bana, "siyasetçinin mafyanın yanında ne
işi olduğunu" sorar oldu. Devletin tepesinde, Sayın
Cumhurbaşkanı "nereye giderse gideceği yere kadar
araştırın" diyor. Şimdi, bizlere düşen vazife var
-biraz sonra, bizler burada, bu konuda, hepimiz beyaz oy kullanarak bu konuda
komisyon kurulmasına karar vereceğiz- altını çizmek
istediğim bir husus var: Bu Meclis, bugün burada bu kararı verecek;
ama, önümüzdeki günlerde bu görevi üstlenecek olan arkadaşlar, şöyle
veya böyle bunun üstünü örtme konusunda herhangi bir çalışmaya mahal
vermesinler, imkân vermesinler. Kim
kuradan çıkarsa, bu arkadaşlar, çok önemli görevler
yapacaklar. Yapacakları bu çok önemli görevde, bu 550 mebus
arkadaşımızın üzerinde fevkalade önemle durduğu konuyu
neticelendirecekler. Bu konuda hassasiyetimi dile getirerek, akşamın
bu vaktinde fazla vaktinizi almadan, hayırlı, uğurlu olsun
diyerek, bu kurulacak olan bu komisyonun çalışmalarında
şimdiden başarılar diliyorum.
Teşekkür ederim.
(Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tanık.
Sayın Önder Sav, (10/124) sıra sayılı önergeyle
ilgili olarak ve imza sahibi sıfatıyla; buyurun.
ÖNDER SAV (Ankara)– Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli
üyeleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi, 3 Kasımda Susurluk'ta meydana gelen
kaza nedeniyle verilen araştırma önergelerini ve daha önce verilmiş
olan benzer araştırma önergelerini birleştirip, bugün öncelikle
görüşme kararını almakla, çok isabetli
davranmıştır diye düşünüyorum.
Son zamanlarda, söylentileri de aşarak, somut görüntüleriyle ortaya
çıkan, kimi güvenlik güçleri görevlilerinin de içinde yer
aldığı silahlı soygun çeteleri gerçeğine, kararlı
biçimde el konulması zamanı gelmiş de geçmekteydi.
Acı gerçeklerin, Susurluk'ta tesadüfen meydana geldiği
sanılan trafik kazası nedeniyle ortaya dökülmesi, üzüntü ve
kaygı vericidir. Devletin kimi organları, özellikle kimi güvenlik
güçleri mensuplarının cinayet, uyuşturucu ve
kaçakçılık mafyalarıyla iç içe, bilerek, yan yana
çalıştığı,
çalıştırıldığı iddiaları, ne yazık
ki hep tesadüflerle ortaya çıkmaktadır.
Devlet, bir hukuk devleti sorumluluğuyla, hukukun üstünlüğüne
sahip çıkarak olayların üzerine gitmiyor. Susurluk'taki kazadan önce
ortaya çıkarılan Adana, Ankara, Kocaeli, Yüksekova çeteleri, devletin
organlarının en seri biçimde harekete geçmeleri için yeter, olumlu
uyarılardı.
Söylemez çetesiyle ilgili araştırma önergemize gereken önem
verilmedi; Yüksekova'daki bazı güvenlik güçleri mensuplarının,
mafya, cinayet ve uyuşturucu çeteleriyle ilişkisini belirleyen
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin düzenledikleri rapor tepkiyle
karşılandı; ama, orada, gerçek, bir zaman sonra ortaya
çıktı ve yalanlayanlar, yalanladıklarıyla kalarak mahcup
olmak durumunda kaldılar. Bir alay komutanı ve seyyar jandarma tabur
komutanının çabalarıyla çete mensupları yakalandı.
Nedense, kimse -devlet organları ve sorumlular- ortaya atılan
iddiaların üzerine gitmiyor; aksine, gerçekleri saptırmaya
çalışıyorlar; maalesef, Türkiye Büyük Millet Meclisi de üzerine
düşeni yapmıyor.
19 uncu Dönemde, Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu
çok somut değerlendirmeler yapmıştı. Komisyon raporundaki
şu cümleler gerçekten ibret vericidir: "Bir merkezden
yönetiliyormuşcasına gizli örgüt şeklinde örgütlenen
oluşumlar, devletin seçimle işbaşına gelmiş organlarınca
denetlenememektedir. Bu örgütler hakkında zaman zaman kamuoyunda haberler
çıkmaktaysa da, nedeni bilinmez bir şekilde, bunlar hakkındaki
iddialar hiçbir zaman soruşturmaya konu olamamaktadır. Devletin
seçimle işbaşına gelmiş organlarınca denetlenmeyen ve
yargı organlarınca da soru sorulmayan bu örgütler, istedikleri gibi
devlet idaresindeki organlara hâkim olmakta ve devleti her türlü emellerine
alet etmektedirler." Rapor şöyle devam ediyor: "Devlet,
içerisinde bulunduğu izlenimi Komisyonumuzca tespit edilen birtakım
odakların devlet içerisinden temizlenmesi ve hukuk kurallarının
hâkim kılınması için, otoriteyi eline almak
zorundadır."
Yasama organının iradesiyle oluşturulan Faili Meçhul
Cinayetleri Araştırma Komisyonu raporu, nedense, hiç iltifat görmedi,
rapordaki gerçekler araştırılmadı, üzerine de, bu zamana kadar,
maalesef, gidilmedi.
Başbakan Yardımcısı Sayın Çiller'in
"devlet-mafya ilişkisi yoktur" sözleri, yasama
organının, biraz önce tümcelerini aktardığım raporuyla
çelişki oluşturmaktadır. Devlet organları, Sayın
Çiller'in hayalî fetvalarıyla korunamaz. Gerçekleri görmeyen Sayın
Çiller gibi siyaset adamları yüzünden, devlet örselenir, yaralanır ve
maalesef çürümeye başlar.
Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin önünde bulunan Susurluk
olayında da, aynı umursamazlık, gerçekleri örtbas etme
gayretleri su yüzüne çıkmıştır. Daha önce kamuoyunca
duyulan, kuşkuyla, devlet organları adına da üzüntüyle izlenen
kimi hususlar, Sususluk'taki trafik kazasıyla somut ve acı bir gerçek
olarak ortaya çıkmıştır.
Kimi zaman söylenen ve basında da sık sık
yazılanlara, nedense, hiç iltifat edilmemiştir. Ne deniyordu o zaman;
Emniyet Genel Müdürlüğünce, PKK ve Dev-Sol'a karşı faaliyetler
içinde kullanılıyor görüntüsüyle, özel bir suç ekibi teşkil
edilmiştir. Tehdit, gasp, haraç, uyuşturucu
kaçakçılığı, cinayet gibi suçların içerisinde olan bu
grup, eski ülkücülerden teşekkül etmiştir. Grup üyelerine, Emniyet
Genel Müdürlüğünce polis hüviyeti ve yeşil pasaport verilmiştir.
Bahsi geçen grup, teröristlere karşı faaliyetlerde bulunma
görünümünde, Almanya, Hollanda, Belçika, Macaristan ve Azerbaycan'da
uyuşturucu kaçakçılığı yapmaktadır.
Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekât Daire
Başkanlığında görevli polis memurları Ayhan Akça, Ziya
ve Semih bu grupla birlikte çalışmakta ve aynı zamanda grubun
himayesini sağlamaktadır. Grubun başlıca isimleri
arasında Abdullah Çatlı da vardır. Abdullah Çatlı'nın,
Mehmet Özbay adına kimlik taşıdığı, polis
kimliği ve yeşil pasaportu olduğu da bilinmekte, iş ve ev
telefonlarına varıncaya kadar her şey saptanmış
bulunmaktadır. Abdullah Çatlı'nın içinde bulunduğu çetenin,
Urfa-Siverekli Bucak Aşireti mensupları, yeraltı
dünyasının tanınmış isimleri ve muhtelif kademelerdeki
polislerle de ilişki içerisinde olduğu, ayrıca kamuoyuna
duyurulmuştu.
Susurluk'taki kazada ortaya çıkan tablo,
şaşırtıcıdır, ilginçtir, bir o kadar da üzüntü
vericidir, kaygı vericidir.
Ülkücü mafya şefi Abdullah Çatlı, Milletvekili Sedat Edip
Bucak, Emniyet Müdür Yardımcısı Hüseyin Kocadağ... Hangi
neden, bu ilişkiyi bir gezide, bir arabada bir araya getirebiliyor?! Bu
insanların ortak paydaları nedir?! İpliği pazara
çıkmış, 1978 yılından beri cinayet işlediği,
uyuşturucu kaçakçılığı yaptığı, Abdi
İpekçi'nin katili Mehmet Ali Ağca'nın hapishaneden
kaçmasına yardımcı olduğu iddia edilen, üzerinde sahte
polis kimliği ve yeşil pasaport taşıyan ve İnterpol
tarafından kırmızı bültenle arandığı
söylenen Abdullah Çatlı, nasıl oluyor da, Hükümet ortağı
bir partinin bir milletvekili ve bir üst düzey görevliyle bir araya geliyor?!
Nedir ortaklıkları?.. İtalya'nın ünlü bir
savcısının dediği şey çok ilginç: "Doğrusu,
böylesi bizde bile görülmedi" diyor; mafyanın yatağı
İtalyanları bile şaşırtmış oluyoruz.
Bazı özel birimlerin bilgileri dahilinde, bazı özel görevlerde
kullanıldığı iddia edilen Abdullah Çatlı, acaba
arabada hangi bilinmeyen özel görevi ifa etmekte idi?! Acaba, gerçekten
İçişleri eski Bakanı Sayın Mehmet Ağar'ın
söylediği gibi, olayın bir özelliği yok mudur?! Ya da, Emniyet
Genel Müdürünün belirttiği gibi, kaza, normal olduğu söylenecek
kadar, hafife alınacak türden bir olay mıdır?! Ya da Sayın
Ağar'ın "Sedat Edip Bucak ile Hüseyin Kocadağ eskiden beri
tanışırlar. Bize gelen duyumlara göre, Kocadağ ile Bucak,
Abdullah Çatlı'yı İstanbul'a teslim etmeye götürüyorlardı"
şeklindeki beyanı gibi, olayı örtbas etme çabaları mı
söz konusudur?!
İşin ilginç yanı, bu vahim olay karşısında
devletin Başbakanı susuyor, devletin Başbakan
Yardımcısı, İçişleri Bakanları susuyor. Kim
konuşuyor; maalesef Drej Ali konuşuyor. Yetkililerin suskunluğu
ve kimilerinin olaya koydukları bu teşhisler, bir yandan, suçun ve
suçluların en seri şekilde ortaya çıkarılmasını
önlemiş, hemen kaza anında karartılan deliller olayı daha da karanlığa
itmiştir. Öte yandan da, çeşitli cinayetler, gasp, uyuşturucu
kaçakçılığına bulaşmış, devletin kimi
birimleri tarafından özel biçimde himaye edildiği iddia edilen,
önlenemediği takdirde bu ekip siyasal cinayetlere tevessül edebilir
denilen bir mafya çetesinin şefini, topluma, itibarlı bir
insanmış gibi sunma çarpıklığı sergilenegelmektedir.
Gazetelere verilen ilanlarla, Abdullah Çatlı, ülkesi ve ülküsü uğruna
mücadele vermiş, milliyetçiliğiyle her zaman övünmüş
değerli insan mertebesine yükseltilmiştir. Anlı şanlı
cenaze töreniyle gömülmüş, tabutu omuzlarda, Türk bayrağına
sarılı olarak mezara götürülmüştür. Allah gecinden versin, bir
gün öldüğümüzde, bu yüce çatının altında bulunan hepimizin
sarılarak gömülme onuruna ereceğimiz ay yıldızlı
bayrağın, bir ülkücü mafya çetesi reisinin tabutuna örtülmesini, önce
kendimize saygısızlık sanıyorum, bu çirkin görüntüyü
engelleyemeyen yetkili ve sorumluları da, bu kürsüden kınıyorum,
ayıplıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Bir yıl önce, devletin
kuşatılmışlığını söylediğimiz
zaman herkes şaşırdı, öfkelendi. Susurluk'taki kaza,
devletin nasıl kuşatılmaya çalışıldığının
somut örneğidir. Bu kazadan, burnumuza -kimi sözcülerin burada
değindiği gibi- pis kokular geliyor. Kazanın ortaya serdiği
gerçekler, devlet-mafya-siyasetçi ilişkisi diye tanımlanınca
kimileri gocunuyor, devlet hamiliğine soyunuyorlar. Bu devletin
oluşumunda, Yüce Atatürk'ün öncülüğünde, emeği, alınteri,
kanı olan insanların kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi, elbette,
dürüst devletin üstüne titremiştir, titreyecektir de; ama, biz, hukukun
üstünlüğüne dayanan, demokratik, laik, hukuk devletinin üstünlüğüne
inanan, bu anlayışta olan devletin üstüne titriyoruz. Atatürk devrim
ve ilkelerine, cumhuriyetin temel niteliklerine bağlı devletin üstüne
titriyoruz. Bu devletin, polis devletine; bu devletin, mafya ile iç içe bürünüp
çürütülmesine; devletin, halkın görevlilerinin ve onun adına görev
yapanların devleti olmasına; güvenlik güçlerinin, kimi yerde kimi
zaman mafyanın emrine verilmemesine özenle gayret gösterilmesi için bu
devletin üstüne titriyoruz.
Doğuda ve güneydoğuda olduğu gibi, koruculardan medet
umarak, aşiretlere devlet otoritesini tanıyarak, devlet kendisini
koruyamaz. Hele hele, Susurluk'taki kazanın ortaya
çıkardığı gibi, güvenlik güçlerinin işlerini ülkücü
mafya çetelerine ihale ederek, hiç ama hiç itibarlı devlet olunamaz. Bu
kafayla, bu anlayışla gidilirse, korkarım ki, daha uzun süre,
yargısız infazların, gözaltında kayıpların, faili
meçhul cinayetlerin, hapishanelerinden ve emniyet saraylarından
işkence çığlıkları duyulan ülke olmanın ayıbından
daha uzun süre kurtulamayacağız.
Artık, devletin, yasama, yürütme ve yargı organları,
üzerlerine düşen görevleri duraksamasız yapmalıdır.
Yargının geç işlediği, yürütme organının
olayların üstesinden gelemediği, etkisizleşmeye
başladığı bir ortamda, egemenliğin kayıtsız
şartsız tek sahibi Yüce Ulusun temsilcilerinden oluşan
Meclisimiz, Susurluk'taki kazanın öncesinde, altında, sonrasında
yatan olaylara el koymalıdır. Hastalık, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin içerisindeyse, bir milletvekili arkadaşımız mafyayla
ilişki içerisindeyse, süratle olayı açığa
çıkarmalı, değilse, şaibeden kurtulmasına
yardımcı olmalıdır.
Güvenlik güçlerinin en üst düzeyinde görev yapan kişi ya da
kişilerin, ülkücü mafyayla ilişkilerinin olup olmadığı
süratle aydınlığa kavuşturulmalıdır. Devletin
gücünden üstün gücün olmadığı,devletin güvenlik güçleri yerine,
taşeron ajanlar, kiralık çeteler kullanıp
kullanmadığı açıklık kazanmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Sav, toparlar mısınız.
ÖNDER SAV (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Ucu zaman zaman siyaset adamlarımıza, bakanlara kadar uzanan
yolsuzluk, rüşvet, usulsüzlük, mafya ilişkileri masaya
yatırılıp, didik didik edilmelidir. Kimlerin ülkücü mafya
şebekelerine polis kimliği ve hatta yeşil pasaport verdiği,
kimlerin devletin güvenliğini hayâsızca ayak altına
attığı, şaibelere
karıştırdığı artık ortaya
çıkmalıdır. Olay, Susurluk'taki savcının
omuzlarında bırakılmayacak kadar vahim ve endişe vericidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, bugünden itibaren, olaya, araştırma
önergeleri nedeniyle el koymalı, gerekiyorsa, kuracağı komisyona
özel bir işlem uygulayıp, üye sayısını artırarak,
komisyonun daha sağlıklı çalışması yolunu da
aramalıdır.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kendi saygınlığına,
yasama görevine, demokratik hukuk devleti anlayışına asla gölge
düşürmeyeceğine, her çeşit mafya şebekelerinin üzerine
kararlılıkla gidileceğinin vurgulanacağına inanarak,
Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (CHP ve DSP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Sav, teşekkür ediyorum.
Sayın Bedük, efendim, Grubunuza yönelik sataşma
olduğundan bilbahis bir talepte bulunmuştunuz. Bendeniz,
tutanakları getirttim, inceledim, sataşmadan dolayı söz verme
imkânını bulamadım. Bu hususu, Genel Kurula duyurmuş
olayım. Maalesef, söz verme imkânım yok.
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Öymen, efendim, zatı âlinizin "acaba,
komisyon kurulacağı zaman, üye sayısı 9 değil de, 15,
18, 24 olabilir mi" diye bir talebi var. Biliyorsunuz, bu gibi komisyonlarda,
sürat çok önemlidir. Tabiî, nitelik önemlidir; ama, sürat de önemlidir.
Sayı ne kadar aşağıda tutulursa, o komisyonun daha
kıvrak çalışması, daha hızlı
çalışması sağlanmış olur. Nitekim, daha çok
sayılı komisyonlarda, işi süratlendirebilmek için, siz de takdir
buyurursunuz, zaman zaman, alt komisyonlara müracaat edilir. Bundan
dolayı, bu komisyonun sırası geldiği zaman, ben bir
teklifte bulunacağım; onu birlikte izleyeceğiz. Ancak, ben,
bilgilenesiniz diye bu...
ALTAN ÖYMEN (İstanbul) – Tabiî efendim, yalnız, tersine
mütalaalar da var; ben, zatı âlinize arz etmiştim. Eğer bu
konuya gelindiği zaman; yani, sayı tespit edileceği zaman,
konuyu müzakereye açarsanız bu gerekçeler izah edilebilir.
BAŞKAN – Efendim, o konuda, maalesef, müzakere açma imkânım
yok. Ben, zatı âlinize, bilgi olsun diye arz ettim. Teşekkür
ediyorum.
Sayın milletvekilleri, üçüncü sırada, Sayın Dumankaya,
(10/125) sıra sayılı önergeyle ilgili olarak konuşacaklar.
Buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar)
Sayın Dumankaya, süreniz 15 dakikadır.
HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, muhterem
milletvekilleri, bizi, televizyonunun başında izleyen değerli
vatandaşlarım; bugün, burada, çok önemli bir konuyu
tartışıyoruz. Demin, bu önergeler görüşüleceği zaman,
burada, çok garip bir manzara yaşadık. Nedir bu garip manzara:
Şu anda, önümüzde olanlar, İçişleri
Bakanlığının üst düzey bürokratlarıdır
-zannediyorum, Adalet Bakanlığının bürokratı yok
burada- demek ki, konuşacak bakanın da İçişleri Bakanı
olmaklığı lazım.
HACI FİLİZ ( Kırıkkale) – Yukarıda bütçe
görüşülüyor, bütçe...
HALİT DUMANKAYA (Devamla) –Bütçeye gireceğim diye, burada
konuşmayı, Refah Partili Adalet Bakanına devretti; ama, ben,
buradan takip ettirdim, Sayın Bakan buradan inince, ancak, ondan sonra
oraya çıktı; demek, burada konuşabilirdi. Bunu niçin söylüyorum
-buna itiraz etmeyin değerli arkadaşlarım- 170 bin personeli var
buranın ve bu seçilen Bakan... Türkiye'nin büyük problemleri var
-öğrenci olaylarıydı, mafyaydı, kara paraydı, terör
olaylarıydı- bunları İçişleri Bakanı organize
edecek değerli arkadaşlarım. Şimdi, İçişleri
Bakanına...
HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) – Bakan organize etmeyecek.
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Beyefendi, Bakan organize etmez.
HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Burada umur görmüş insanlar
vardır; valilik yapmış insanlar vardır; bürokraside
çalışmış olanlar vardır; DYP'de vardır bunlar
-görüyorum burada- emniyet müdürlüğü yapmış insanlar
vardır. Ömründe hiçbir gün devlet memurluğu yapmayan bir kişiye,
burada, geliyorsun, 170 bin kişilik bir orduyu teslim ediyorsun.
Değerli arkadaşlarım, bunun manası şudur;
basın bunu yazdı, televizyonlar bunu söyledi: Bu, sadece, tetik
çekmek için, Sayın Özer Çiller'in bu aileye
yakınlığından dolayı bu Bakanlığa
atanmıştır. Bir başka bakanlık olabilirdi, bir Turizm
Bakanlığı olabilirdi; ama, önümüzdeki bazı olayları,
acaba, kapatmak için mi bu aile efradından bu kişi buraya
atanmıştır?!
Değerli arkadaşlarım, adamın biri idama giderken
"Allah beterinden saklasın, Allah beterinden saklasın"
diyor. "Bunun beteri nedir, idama gidiyorsun" diye soruyorlar.
"Ya kazığa vursalardı beni" diyor. Şimdi ben de
diyorum ki, bunu değil de Suna Pelister'i bakan yapsalardı, işte
bunun da beteri oydu.
Değerli arkadaşlarım, bir ikinci konuya geçiyorum. Bir
değerli arkadaşım, sevdiğim bir kardeşim "Türkiye
Teksas değil, Türkiye'nin Başbakanı da şerif
değil" dedi, doğrudur; ama, beş altı gündür
televizyonları izlediniz mi bilmiyorum. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin
hastanesinin kapısında seyyar bir karakol kurulmuştur, bir
gecekondu yapılmıştır. Devletin emniyet güçleri dururken,
oradaki kontrolü, değerli milletvekilinin korucuları, değerli
milletvekilinin adamları yapıyor.
Değerli arkadaşlarım, o milletvekilinin eşine o
hastanede verilecek bir oda yok mudur?! Ayrıca, oraya seyyar bir lokanta da
kurulmuştur.
Değerli arkadaşlarım, bu olay Teksas'ta olur. (ANAP ve
DSP sıralarından alkışlar) Olay vahimdir; olay, bu olay
kadar vahimdir; olay, bu olay kadar ürkütücüdür. Nedir bu olay; orada
çıkıyor bir görevli, sayın milletvekilinin bir adamı, milletvekillerine
"Siverek'in gücünü gördünüz ya şimdi de Siverek'i il
yapacaksınız" diyor.
Değerli arkadaşlarım, ben, o arkadaşlara bir
şey söylemiyorum. İşte, devlet böyle çürür; devleti biz
çürütürüz!..
Anavatan Partisi olarak, devletin dürüst memurlarına, gece gündüz
çalışan emniyet güçlerine, gözbebeğimiz orduya bizim hiçbir
şey demeye hakkımız yoktur. Şuna
baktığınız zaman -şunu bir kalıp peynir olarak
düşünün- bunun tümünün tadı neyse -içinden bir parça kes
milletvekilleri, bir parça kes polis, bir parça kes askeriye, bir parça kes
öğretmen- bunun içindeki bozukluk neyse, onların oranı neyse,
bunun da, o parçanın da oranı odur. Elbette, 170 bin kişilik bir
teşkilatta bunlar olacaktır; ama, bizim görevimiz, bu Meclisin
görevi, Hükümetin görevi bunlara müsaade etmeden, bunlara müsamaha etmeden
üzerlerine gitmektir değerli arkadaşlarım. Şimdi, eğer
düşünürseniz, bu kadar öğrenci olayının olduğu,
milletin yine kamplara bölündüğü bir dönemde, bacımız, kardeşimiz
gelecek bu teşkilata... Dalga geçerler onunla -size samimî söylüyorum- bu
teşkilat, onunla dalga geçer, şey edemez. Çünkü bilmiyor ki, bunun
bildiklerini. Bu yanlıştır; bundan bir an evvel geri dönmek
lazımdır. Çürüme, çok daha kötü boyutlara varır. Sayın
Başbakanın engel olması lazımdı bu olaya, Sayın
Cumhurbaşkanın engel olması lazımdı bu olaya;
maalesef, bu
yapılmamıştır, daha kötüye doğru gidiyoruz. Bazı
şeyleri kapatacağımız şu anda görünüyor.
Değerli arkadaşlarım, bu olaylar...
İBRAHİM GÜRDAL (Antalya) – Görünüyor gibi...
HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Görünüyor gibi tabiî. Bizim, kimseye
suç izafe etmemiz diye bir şey yoktur.
Bakınız, bir bina nasıl çöker; öyle, birden, hemen
çökmez; önce çatlar, ondan sonra, bel verir ve çöker... Şimdi, nedir bu
değerli arkadaşlarım... Şimdi, gidiyorsun PKK'nın
karşısına bir güç koyuyorsun, ondan sonra, PKK ne yapıyor;
terör yapıyor, ne yapıyor uyuşturucu
kaçakçılığı yapıyor. Siz, onun
karşısına bir güç koyuyorsunuz "yahu, sen de
karşı terör yap" diyorsunuz; o da uyuşturucu
kaçakçılığı yapıyor. Bu uyuşturucu
kaçakçılığı yapanı, devletin gücüyle koruyorsun.
Şimdi, orada büyük bir para dönüyor, iştahlarını
açıyor; o koyduğun korucu, devletin gücü de, ondan sonra onlarla
ortak olmaya başlıyor. Ne
oluyor o zaman; devlette bir boşluk meydana geliyor ve bu boşluktan
da bu olaylar ortaya çıkıyor.
HACI FİLİZ (Kırıkkale) – Koruculuğu kim
başlattı?
HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Değerli
arkadaşlarım, koruculuk doğru başlamıştır;
ama, günün şartlarına göre değiştirilmesi lazım.
Artık, şu anda koruculuk, gerekli işlevini yapmıyor. Onun
için, günün koşullarına göre bunlar yeniden revize edilmelidir.
Olağanüstü hal valiliğini biz koyduk; ama, gerekli şeyi
olmadığı için... Öyeyse,
bunun kaldırılması lazım.
Değerli arkadaşlarım,
bunları yaparken olay nedir: Yolsuzluklar başlıyor,
yolsuzlukları korumaya başlıyorsunuz. Yolsuzluğu yapan kim
olursa olsun, hangi kurumda olursa olsun, hangi partide olursa olsun
bunların üzerine şiddetle, kararlılıkla gitmedikçe bir yere
varmamız mümkün değildir.
Bakın, ben, Meclis kürsüsünden size "eğer, TURBAN'da
yolsuzluk yoksa istifa edeceğim" dedim. Bu, Anayasada, İçtüzükte
yoktu ; ama, kararlılıkla 150 bin evrakı inceledik, 109 tane
dosya gönderdik, 308 sayfa rapor hazırladık. Haydi bakayım -size
soruyorum- bir taneniz buraya çıksın
"o raporda bir tane kelime noksan var" desin... Bugün
gazeteleri okuyorsunuz; öyle 80 bin mark değil, 130 bin markı Özer
Çiller yatırdı.
Değerli arkadaşlarım, evet, komisyonu
kuracağız. Biz, üç ayda TURBAN'la ilgili Komisyonda evrakı çok
rahat aldık; ama, nasıl ki yönetim değişti, bu iş öyle
bıçakla kesilir gibi kesildi. Evrak akışı olmadıktan
sonra hiçbir yere varamayız. Ne olacaktır: Bu işler, çileli, zor
işlerdir; bunların üzerine giderken çok zorluk çekileceğini biliyorum.
TURBAN Komisyonu kurulduğu zaman, burada, üst düzey bir bürokrat
"buradan, bu araştırma komisyonlarından hiçbir şey
çıkmaz" dedi. Nereden biliyorsun dedim, "yirmi senedir
buradayım" dedi. Demek ki, yirmi senedir bu komisyonlar iyi
çalışmamış. Ondan sonra, raporu gönderdim ona;
"çıktı mı, çıkmadı mı bir bak
bakayım" dedim.
Demek ki, bu olayda da parti ceketlerini bir tarafa bırakıp,
parti rozetlerini bir tarafa bırakıp, demokrasiyi kurtarmak için,
Türkiye'yi kurtarmak için, dürüst emniyet güçlerini kurtarmak için, dürüst
askerî güçleri kurtarmak için, bu Meclisi kurtarmak için, bu komisyon, kelleyi
koltuğa alarak çalışacaktır. Eğer, öyle
çalışırsa, buradaki devletin dürüst memurları, haysiyetli
memurları, kendi haysiyetlerini kurtarmak, çocuklarının geleceğini
kurtarmak için de, o evrakları birer birer o komisyona vermelidirler;
vermelidirler ki, orası, kendilerinin yemedikleri haramı -fakirin
fukaranın, yetimin hakkını- ortaya çıkaracak hem de
kendisini temizleyecektir, o camiayı temizleyecektir, Türkiye'yi
temizleyecektir; biz bunları yaptığımız zaman...
Şunları hemen yapmalıyız: Öncelikle bize düşen
bir görev vardır; bakınız, Anavatan Partisinin 125 imzası
hazır, DSP biz hazırız diyor, CHP biz hazırız diyor;
milletvekillerinin dokunulmazlığını sınırlamalıyız.
Eğer, bunu sınırlamazsak, o zaman, bu çatıda, her zaman
için şaibe altında kalacağız.
Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu değiştirmeliyiz,
kaldırmalıyız, o da kalkmalıdır. Bunun
dışında, yüz kızartıcı suçlarda derhal
müruruzamanı kaldırmalıyız. Ne demek,
hırsızlık yapacaksın, yolsuzluk yapacaksın; ondan
sonra da, müruruzamana uğrayacak!.. Hadi bakalım, ben şimdi
geziyorum...
Değerli arkadaşlarım, en kısa zamanda, bir adalet
reformu da yapmalıyız. Bu adalet reformunu
yaptığımızda, hâkimler, savcılar üzerindeki
baskıyı kaldırırsak, o zaman göreceksiniz ki, bu millet
rahatlayacak; o zaman göreceksiniz ki, millet bu Meclise bir daha bir şey
diyemeyecek; çünkü, bu Meclise seçilen insanlar, öyle dedikleri gibi alelusul
değil, başarılı olmuş, bazı nosyonları olan
insanlardır. Bunları da bu kadar suçlamanın... Ancak, işe,
öncelikle kendi kapımızın önünü süpürmekle
başlayacağız.
Değerli arkadaşlarım, şunu belirtmek istiyorum:
İster kendi lideriniz olsun ister milletvekiliniz olsun ister benim
liderim olsun, kim olursa olsun, yolsuzluk yaptıysa bunun
hesabını sormalı, bunu temizlemeliyiz. Dışarıdan
gazel okunarak, yapılan o yolsuzluklar, hırsızlıklar
örtülmüyor; ondan sonra da vebalini tertemiz insanlar çekiyor.
Tabiî, bu önergenin bütün partiler tarafından kabul edilmesinden
biz de mutluluk duyuyoruz. Biz, bunu kabul ediyoruz; ama, o komisyona gelince
-ben komisyonda çok sıkıntı çektim- komisyonun üye
sayısı fazla olmamalı, ne kadar az olursa o kadar çabuk
çalışır. Oraya gelinip, öküzün altında buzağı
aranırsa, işte o zaman sıkıntı olur, işte o zaman
bu komisyon çalışamaz ve ortaya da hiçbir şey çıkaramaz.
Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Dumankaya, teşekkür ediyorum.
Sayın Dumankaya, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı
altında bulunan her sayın üyenin, Türk Milletinin çok büyük önem
verdiği bu konuda aynı hassasiyeti göstereceğinden kimsenin
şüphesi olmamalıdır. Bunu ifade etme zorunluluğu duyduğum
için de üzgünüm.
Sayın Eşref Erdem, (10/89) sıra sayılı önergeyle
ilgili olarak ve önerge sahibi sıfatıyla; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
EŞREF ERDEM (Ankara) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; sözlerime başlarken Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum
Değerli arkadaşlarım, isimlendirmeyle ilgili olarak çok
somut şeyler söylendi. Ben, bir başka pencereden bakmaya
çalışacağım, olayı daha makro düzeyde bir açıdan
irdelemeye çalışacağım.
Son aylarda, kamuoyu, her seferinde, biri diğerinden daha vahim,
daha korkunç olaylar zinciriyle derinden sarsılmaktadır.
Yazılı ve görsel yayın organlarında yer alan haber ve
görüntüler, teşhir edilen silahlar, işlenen cinayetler,
planlandığı iddia edilen eylemler, olaylara adı
karışan kamu görevlileri ve siyasetçilerin adları bir bir ortaya
döküldükçe, olayların boyutu ve korkunçluğu biraz daha
netleşmekte, netleştikçe de kamuoyunun şaşkınlık
ve hayreti daha da büyümektedir. Mafya, çek-senet tahsilatı,
uyuşturucu bağlantıları, adam öldürmeler, faili meçhul
cinayetler, ülkücü -üniformalı kamu görevlisi- siyasetçi ilişkilerine
bakıldığında, sözü edilen suç odağının
boyutlarının çok daha büyük ve örgütlü olduğu açıkça
görülmektedir; ortaya çıkan tablo, tüyler ürperticidir.
Kocaeli'de, Yüksekova'da, Ankara'da ve daha birçok yerde ortaya
çıkarılan veya bir trafik kazasıyla tesadüfen ortaya çıkan
olaylar, birbirinden bağımsız gibi gözükse de, makro ölçekte
bakıldığında, her birinin, mozaiğin birer parçası
olduğu izlenimi kamuoyunda ağırlık kazanmaktadır. Bir
aysbergle karşı karşıyayız, ortaya çıkan ve
görülebilen, sadece, aysbergin suyun üstünde kalan kısmıdır;
asıl ortaya çıkarılması gereken ise, suyun altında
kalan kısmıdır.
Son olay, yani Susurluk kazası olduğunda neler oluyor diye bir
kez daha geriye dönüp olayları gözden geçirdiğimizde, ilk
ipuçlarının haziran ayı içerisinde ortaya çıkmış
olduğunu görürüz. Söylemez çetesi olarak adlandırılan bu olaydan
hemen sonra, 24 Haziranda, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, önemli bir organize
suç odağıyla karşı karşıya olduğumuzu ve
bunun hemen araştırılması gerektiği konusunda, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Meclis
araştırma önergesi verdik. O tarihteki önergemizin bir bölümünde de
şöyle demişiz: "Bugün ortaya çıkan olay, devletin benzer
odaklarca kuşatıldığı, daha da ileri gidilerek,
devletin kadrolarında yuvalanıldığı iddialarını
pekiştirecek ipuçlarıyla doludur.
Demokrasi, kaba tanımıyla, halkın kendisini yönetmesidir.
Temsilî demokrasilerde bunu, seçilen, Parlamento yoluyla yapar. Üzülerek ifade
etmek gerekir ki, son yıllarda, demokrasinin temel kurumlarına,
siyasete ve siyaset adamlarına güven zedelenmiştir. Bu nedenle,
neredeyse bütün siyasî partiler ve siyaset adamları elbirliği
etmişçesine ülkemizde, bir "temiz eller" operasyonu
gerekliliğini ifade etmişlerdir. Bu, bir anlamda, kamuoyu önünde
hepimizin ortak taahhüdüdür.
Öyle anlaşılıyor ki, karşı karşıya
olduğumuz olay, İtalya'da ortaya çıkarılan Gladio
örneğinde olduğu gibi, karmaşık ve karanlık
ilişkiler yumağını akla getirmektedir.
Bu önergemiz, yaklaşık beş aydır sırasında
bekliyordu, daha da bekleyecekti; Susurluk'ta meydana gelen trafik kazası,
olayın ciddiyet ve vahamet boyutlarını görmemize
yardımcı olmuş olacak ki, bugün, bu olayı burada
görüşüyoruz.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye, durup
dururken bu noktaya gelmedi. Sorunun ekonomik, siyasal ve idelojik temeli
vardır. 1980 öncesinde, demokrasiyi
kurumlaştırma, erginleştirme, sanayileşme, üretme ve
üretileni adil paylaşma çabaları, sivil toplum olma girişimleri,
ne yazık ki, ulusal ve uluslararası bazı çevreleri rahatsız
etmiştir. 24 Ocak kararları, bu çevrelerin ilk kazanımı
olmuştur. Ancak, bu kararların, sandıktan çıkan bir iktidar
eliyle hayata geçirilemeyeceği anlaşıldı ve 12 Eylül askerî
müdahalesi gerçekleştirildi.
Bugün yaşadığımız
sıkıntıların temeli, 12 Eylüldür. Bu müdahale, çeşitli
alanlarda çok büyük tahribatlar yapmıştır. Bunları tek tek
sıralamak istemiyorum; bunları herkes biliyor. Bütün siyasî partiler
kapatıldı; deneyimli siyaset adamlarına siyasî yasaklar
getirildi; demokrasi, insan hakları, temel hak ve özgürlükler rafa
kaldırıldı; yoksullar daha yoksul oldu, varsıllar daha da
zenginleşti; köşeyi dönme marifet sayıldı; güdümlü bir
demokrasi anlayışı devreye sokuldu; siyaset
ticarîleştirildi, siyaset kirletildi. Sonuç olarak, örgütsüz, gevşek,
kaderci, nemelazımcı ve bireyci bir topluluk oluşturulmaya
çalışıldı; bir toplumu ayakta tutacak, diri tutacak,
dinamik tutacak bütün değer yargıları tahrip edildi, ahlakî
sistem dejenere edildi.
12 Eylülden sonra, dünyada bir başka gelişme oldu, Sovyetler
blokunda sosyalizmin çöküşüyle birlikte küreselleşme, yeni dünya
düzeni, Friedmancılık gibi sesler yükselmeye başladı;
"sağ ile sol arasında fark yoktur, ideolojiler arasında
fark kalmadı" şeklinde bir rüzgâr estirildi ve biz de, ne
yazık ki, ülke olarak, kendimizi bu rüzgâra kaptırdık.
12 Eylülde, bütün demokrasi güçlerine karşı olduğu gibi,
solun da üzerinden silindir geçirildi. Oysa, insanlık tarihi boyunca sol,
ezileni, emeğiyle geçineni, sağ ise, sermayeyi temsil ediyordu. Bu
çelişki varlığını sürdürdüğüne göre, bu, bügün için
de doğrudur.
Küreselleşme, gerçek anlamıyla küresel değildir. Uluslar
ötesi işler, sanayileşmiş dünyada ve kalkınmakta olan
ülkelerin belirli bölgelerinde yoğunlaşmıştır.
Çoğu insan bu sistemin dışındadır ve vitrini
seyredenler ile işsizlerden oluşan ordu, iş sahibi olanlardan
çok daha hızlı büyümektedir. Bu sisteminin en rahatsız edici
yönü, dünya çapındaki şirketlerin, hükümetlerin kendi
halklarının yararına olan politikaları yürütmelerine engel
olma gücü ve olanağıdır. İnsanların sık sık
dediği gibi, dünya küçülmekte; ama, bütünleşmemektedir. Ekonomiler
birbirine yaklaştıkça, uluslar, kentler, bölgeler birbirinden
ayrılmaktadır. Küresel ekonomik bütünleşme süreci, politik ve
sosyal dağılmayı da beraberinde getirmiştir; aile
bağları kopmakta, yerleşik otoriteler sarsılmakta, yerel
toplum bağları zorlanmaktadır.
Yeni doğan küresel düzenin öncülüğünü, çoğu bazı
bağımsız uluslardan da büyük olan birkaç yüz dev şirket
yapıyor. Örnek vermek gerekirse; Ford'un ekonomisi, Suudi Arabistan ve
Norveç'inkinden büyüktür; Philp Morris'in yıllık
satışları, Yeni Zelanda'nın gayri safî millî gelirinden
fazladır; Türkiye'de bir holding, 12 Eylülü izleyen on yılda 148 kat
büyümüş, kârını ise 236 kat artırmıştır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; işte
sıkıntı buradadır. Yoksulluğun, işsizliğin
arttığı böyle bir tabloda huzur bulmak zordur; çünkü, burada
düzenin yerini düzensizlik, kuralın yerini kuralsızlık
alır, sistemin yerine anarşi egemen olur. İşte, bugün,
sineklerin rüşvet, yolsuzluk, işsizlik, Ortaçağ özlemleri, köşe
dönme, mafya ve terör adı atında ürediği bataklık, 12 Eylül
ve onu izleyen sağ politikaların eseridir. Bir yıl önce, Genel
Başkanımız, televizyonlardan, Türkiye kamuoyuna "devlet
kuşatılmıştır" derken, buna dikkati çekmek istemişti.
Bugün, sağ partilerin hiçbirinin diğerinden farkı
kalmamıştır. "Faizi kaldıracağım"
iddialarını unutan ve IMF'nin önünde diz çöken Refah Partisinin de
diğer sağ politikalardan, uygulamalarından hiçbir farkı
kalmamıştır.
Karşı karşıya olduğumuz olaylar, işte
böyle bir çürümüşlüğün sonucudur. Bu bataklığın
kurutulması için çözüm sosyaldemokrasi, seçenek Cumhuriyet Halk
Partisidir.
Değerli arkadaşlarım, sağ partilerin değil,
sağ politikaların iktidar olduğunu söylüyorum
Dilerim Susurluk bu işin sonuncusu olur. Önce biz üstümüze
düşeni yapmalıyız; siyaseti
saydamlaştırmalıyız, sivil toplumu özendirmeliyiz, siyaset
ve demokrasinin temel kurumlarına saygınlık
kazandırmalıyız.
Cumhuriyet Halk Partisi, bu amaçla, geçen Parlamento döneminde,
milletvekili dokunulmazlığının kürsü ile
sınırlandırılması, milletvekillerinin
yapamayacağı işler ve siyasî ahlak yasası konularında
Türkiye Büyük Millet Meclisine önergeler vermişti. Ne yazık ki, geçen
dönem bunun gereği yapılamadı. Bu dönemde de, bu önerilerimizi,
yargı bağımsızlığı ve Memurin
Muhakematı Yasasında değişiklik yapılması da
dahil, yeniledik. Bugün sevinçle görüyorum ki, diğer partiler de bunu
telaffuz etmeye başladılar. Umarım ki, sadece telaffuz etmekle
yetinmezler, gereğini yaparlar.
Bugün karşı karşıya bulunduğumuz olayın
üzerine çok kararlı bir şekilde gidilmeli ve kamuoyu en kısa
sürede bilgilendirilmelidir. Devletin başı "bunun üzerine
gidilmeli; nereye ve kime kadar gidiyorsa, gidilmeli" diyor. Buna
karşılık, ne hazindir ki, Hükümetin başı, Sayın
Başbakan, suskunluğunu sürdürmektedir. Niye sürdürüyor merak
ediyorum; çünkü, bir tarafta altınlar, diğer tarafta Teksas'tan
Antalya'ya uzanan mal varlığı karşılıklı
ipotek altındadır. Asıl neden ve sebep de bence budur.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; beş ay önce
verdiğimiz önergemiz, bu konuda verilen benzer önergelerle birleştirilerek
Yüce Meclisin huzuruna getirilmiştir. Susurluk kazasından sonra hemen
girişimde bulunarak sorunun Yüce Meclise taşınmasına
öncülük eden Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Mustafa
Kalemli'ye ve bütün grupların temsilcilerine teşekkür ediyorum.
Konunun üzerine kararlılıkla gidilmesi, ülkemizin bu kirli
ilişkilerden ve suç odaklarından arındırılması,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin yüzakı olacaktır.
Bu duygularla, önergemizin kabulünü diler, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlarım. (CHP, ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Erdem, teşekkür ediyorum.
Son önerge sahibi sıfatıyla, söz, Sayın Selvi'nin; ancak,
Sayın Ağar'ın, tutanaklarla ilgili olarak yazılı bir
talebi var. Ben, tutanakları getirttim; muhtelif yerlerinde rencide edici
nitelikte gördüğüm sözler var. Dolayısıyla, Sayın Selvi'nin
de görüşlerini aldıktan sonra Sayın Ağar'a söz
vereceğim.
Sayın Selvi, (10/126) sıra sayılı önergenin ilk imza
sahibi sıfatıyla, buyurun. (DSP sıralarından
alkışlar)
M.CEVDET SELVİ (İstanbul) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ilkönce, hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlarım.
Bugün, mafya, organize suç örgütleri ve devletle olan ilişkileri
konusundaki Meclis araştırması önergesinin ilk imza sahibi
olarak görüşlerimizi sunmak üzere huzurunuzda bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri, sabahtan beri, dikkatle, bu çok önemli
konunun tartışıldığı Meclisi, herkes gibi izleme
imkânı buldum ve bundan, beklediğimin
karşılığını aldığım söylenemez;
çünkü, tek tek milletvekilleri ve gruplar olarak, âdeta, devletin, devlet
kavramının ucuzlatıldığı ifade edildiği
halde, yapılması gerekenler tek tek söylendiği halde, gereken
ilgi ve hassasiyetin gösterilmediği kanaatindeyim.
Sayın Başbakanın, değerli bakanların, özellikle
Başbakan Yardımcısının, bu toplantıda mutlak
burada olabileceği kanaatindeydim; çünkü, hergün, medyada
izlediğimiz, tüm insanlarımızın vicdanını
sızlatan olaylar karşısında söyleyemediklerini belki
bekletiyorlar, Yüce Mecliste tek tek açıklayacaklar diye düşündüm;
ama, ne yazık ki, olmadı.
Değerli milletvekilleri, hergün, hepimizi, tüm
vatandaşları rahatsız eden, ülkenin, devletin geleceğinden
kaygı duyuran olaylar devam ederken, diğer taraftan da, yolsuzluk,
rüşvet, usulsüzlük, mafya, çete ve bunların devletle veya devlet
kurumlarıyla olan ilişkileri ortalığa dökülürken, biz, daha
Susurluk kazası meydana gelmeden, 20 nci Dönemin İkinci Yasama
Yılının ilk günü, bir genel görüşme önergesi verdik.
Amacımız, tek tek olaylarla, araştırma ve soruşturma
suretiyle vakit geçirmemekti, yüzeysel kalmasını önlemekti ve o
ağaçları görürken ormanın yanmasına göz yummamaktı.
Genel görüşme önergesi verdik; mesajımız ve söylemek
istediğimiz şuydu: Biz, tek tek olaylarla uğraşmanın
-ki, onlar, Meclisin aslî görevleridir- ötesinde, 550 milletvekili, hep beraber,
hepimizi üzen ve ülkeyi karanlığa götüren olayda birlikte çözüm
arayalım; nasıl bu Türkiye'nin kaynak arayışı için
genel görüşme açılıyorsa -bu yarayı sarmak- ayrık kökü
gibi devleti, milleti, ülkeyi saran olayı gelin beraber
değerlendirelim, kaynağına inelim, hepsini birden bir çözüme
ulaştıralım. Bu düşünceyle genel görüşme
açılmasını istedik; ama, ne yazık ki, bu noktada da
-diliyorum, ben yanılmış olayım- arzu ettiğimizi
bulamadığımızın samimî ifadesini vermek istiyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin onurunu beraber kurtaralım dedik, onun
için genel görüşme önergesi verdik; yoksa, kişilerle, olaylarla
uğraşmak için değil.
Demokratik Sol Parti, yargı
bağımsızlığının gerçekleştirilebilmesi
için, Anayasada değişiklik önergesi verdi -159 uncu maddeyi- 7 Nisan
1995 tarihinde, devletin denetim sistemini daha sağlıklı hale
getirebilmek, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun özerkliğini
sağlamak amacıyla yasa teklifi verdi. Hepimizin ve tüm
milletvekillerinin her kahvede ve meydanda söylediği milletvekili dokunulmazlığının
kaldırılması için, diğer partiler gibi Demokratik Sol Parti
de anayasa değişikliği önergesi verdi. Hepimiz, medyada,
halkın önünde, bu değişikliklerin vazgeçilmeyeceğini ilave
ederek Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkatın da
değiştiştirilmesi gibi ilaveler de
yaptığımız halde, burada bunu gerçekleştiremedik.
Genel görüşme önergesi verdik; Başkanlık Divanı,
danışma kurulları bir araya gelsin, bunları bırakalım,
kaynağından çözebilelim diye.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti çok önemli iç
ve dış sorunların yaşandığı, maalesef,
hepimizin gördüğü bir kriz ortamında bulunmaktadır. Ülkemizin
bugünü ve geleceği ile ilgili gelişmeler, ortaya çıkan tehlikeli
olaylar karşısında Hükümetin duyarsız ve ilgisiz
kalması, önemsemez bir tavır takınması tüm
yurttaşlarımızın umutlarını kırmakta, bu
belirsizlik, toplumdaki karamsarlığı artırmaktadır.
İşte bu nedenle, ülkeyi kanser gibi saran, yaşamın her alanına
yayılan ve kalıcı olmaya başlayan mafya, organize suç
örgütleri, terör ve devlet kurumlarıyla olan ilişkileri hakkında
bu genel görüşme önergesini vermiştik.
Yıllardan beri, her gün diyebileceğimiz sıklıkta
yolsuzluk, rüşvet, devlet soygunu ve benzeri olaylar meydana gelmiş;
mafya organize suç örgütleri ortaya çıkar, içinden de kamu görevlileri
belirir hale gelmiştir. İşte, Söylemez çetesi, 7 asker, 2 polis;
Ankara çetesi, 4 asker, 8 polis; Kocaeli çetesi, 1 emekli asker, 1 polis; Adana
çetesi, 1 asker, 5 polis; Hakkari Yüksekova çetesi, 4 polis, 6 korucu, 1 de
itirafçı; Batman çetesi, 1 asker; İstanbul'da porno kasetli
şantajcılar, 1 polis, 1 itirafçı; Boğazdaki mafya
hesaplaşmasında 2 polis; diğeri de -Allah rahmet eylesin, bütün
şehitlere Allah rahmet eylesin, yakınlarına sabır versin-
başka yerde görev başında ölmüştü, diğeri de
başka mafyanın yanında bulundu. Bunlar, sadece ortaya çıkan
birkaç tanesi ve ilk anda tespit edilenler. Bilonço: 45 devlet görevlisi, 14
asker, 23 polis, 6 korucu, 2 itirafçı. Bu, İzmir çetesi ve
diğerleri dahil olmayan şeklidir, görünen küçük bir bölümüdür.
Bütün bunlar yaşanırken, bilinirken, yeni bir cinayet, yeni
bir çatışma, yeni bir kaza beklemeye gerek
olmadığını söylemek için bu kadar olayı saydım.
Bütün bu gerçekler biliniyordu; uluslararası raporlarda da
geniş yer almıştı. Bunlar, Amerika Dışişleri
Bakanlığının 1996 yılı uluslararası narkotik
-veya uyuşturucu- ve strateji raporunda vardı, bütün dünyada
biliniyordu, Uluslararası Af Örgütünün raporlarında yer
almıştı ve ayrıca, 24 ülkenin üye olduğu Malî Eylem
Grubunun uyuşturcu, silah kaçakçılığı ve benzeri
rüşvet konusundaki raporları ortalıkta dolaşıyordu.
Bunların hepsi çok iyi biliniyordu.
Çok önemli olmakla beraber, Susurluk kazası, bardağı
taşıran son damla olarak görülemez, bilinmeyenlerin ortaya
çıktığı şeklinde değerlendirilemez; sadece, inkâr
edilemeyecek noktaya ulaştığını göstermesi
bakımından önemlidir, inkâr edilemeyecek şekle geldiği için
önem taşımaktadır; yoksa, hepsini bilmek mümkündür, her
şeyin bilindiği, görüldüğü bellidir.
Geçmişte ortaya çıkan olaylar da, bu gerçekleri açıkça
göstermekteydi. Sadece birkaç tanesini hatırlamak yeterli olacak
kanaatindeyim. Engin Civan olayı, bir iç hesaplaşma sonucu
çıkmıştır; mafya-bürokrat ilişkisi ortaya
çıkmış, yüksek siyasetçilerin aileleri de orada
bulunmuştur. Sonuç ne olmuştur: Engin Civan kaçmıştır
ve hâlâ daha tartışmalar, hesaplaşmalar mafyada görülmektedir;
ama, Hükümet, bundan hiç de etkilenmemiştir. Bezmen, Edes gibi pek çok
kişiler suçlu bulunmuş; ama, yurtdışına çıkarak...
Hiç de halkı tatmin edecek bir sonuç alınamamıştır ve
onlar yurtdışına çıktıktan sonra da gıyabî
kararlar alınmıştır. Zanlı olarak aranan polis
şefleri, müdürleri bulunamaz hale gelmiştir. Mafya, medyadan
kamuoyuna ahkâm kesmekte, fetva vermekte, birtakım tehditler
yöneltmektedir ve polis şeflerini bile tehdit eder hale gelmiştir;
ama, ülkeyi yönettiğini iddia eden iktidarlar, hiç de bundan ders
almamışlardır. Her gün, medyada, halkı üzen, huzursuz eden,
görevlileri, yetkilileri utandıracak olaylar sergilenmiş; ancak,
Hükümet, olayı ciddiye almamış, pişkinlikle geçiştirmeye,
gündem değiştirmeye çalışmıştır. Susurluk
kazasından önce, sadece son aylarda medyada ayrıntılı
olarak sergilenen olaylar, devlet-mafya ilişkisi hakkında bilgi
vermeye yetecek, acil çözüm alınmasını gerektirecek
boyuttadır.
Sayın milletvekilleri, işin diğer yönü de, bazı
siyasî parti üst düzey yöneticileri ve milletvekillerinin kamuoyuna
yaptığı açıklamalardır. Örneğin, Doğru Yol
Partili Sayın İsmail Köse'nin bir gazetede çıkan açıklamasında
"mafya, hem ticaret hem bürokrasi hem siyaset hem de güvenliğin içine
girmiştir; Türkiye, hırsızlık şebekesinin içine
düşmüştür" deyip mafyanın gümrük teşkilatında
ihaleyle üst düzey atama yaptığı yönünde bilgiler
aldığını belirtirken mafyanın PKK kadar önemli
olduğunu söylemiş, devletin ayakta kalabilmesi için derhal
"temiz eller" operasyonunun gerektiğini savunmuştur. DYP'li
Sayın Köse, adliyede dahi bazı mafya unsurlarının
oluştuğuna dikkati çekerek, Hürriyet Gazetesine şunları
söylemiştir: "İstanbul'un göbeğinde kurşunlara hedef
olup, yaşamımızı yitirmemiz an meselesidir. Mafyanın
bütün bakanlıklara yerleştiği iddiaları ayyuka
çıktı. Devletin müesseseleri tahrip edilmiş durumdadır.
Doğru Yol Partisi-Refah Partisi Hükümetinin bunları ortaya
çıkarmak mecburiyeti vardır."
Refah Partisi milletvekili Sayın Hatipoğlu, 2 Ekim 1996
tarihli Milliyet Gazetesinde, doğu ve güneydoğuda terör sektörü
oluştuğunu, bazı devlet ve askerî yetkililerin de içinde
bulunarak sürekli rantlar elde ettiğini öne sürmüş; "nasıl
ki, enflasyon lobisinden söz ediliyor, bana göre de bir terör lobisi var;
açıkça söylemeseler de, Türkiye'de terörün bitmesini istemeyenler
bulunuyor" açıklamasını yayımlamıştır.
Koalisyonun ortağı olan partilerin -büyüğü, küçüğü-
milletvekilleri bunları söylerken, Başbakan Yardımcısı
Sayın Tansu Çiller de, veciz bir şekilde "devlet
çökmüştür" diye Türkiye'ye, dünyaya ilan ederek bu gerçekleri
söylemiştir.
İşte, biz de buna inandığımız için, bu
arkadaşlarımızın söylediklerine
katıldığımız için, Meclise taşıyalım,
beraberce bu sorunu çözelim diye bu önergeyi verdik.
Bütün samimiyetimle söyleyeyim. Ben, bu olayı -bu Mecliste, iktidar
partisi milletvekili, muhalefet partisi milletvekili, başka parti
gruplarının milletvekilleri birbiriyle tartışacak, kavga
edecek değil- görülen bu çirkinlikleri, karanlıkları Meclis
olarak beraberce çözmek amacında olduğumuzu belirtirken, böyle de
olacağını ummaktaydım. Yine aynı kanaatteyim; çünkü,
giden devlettir, giden ülkedir; altında, hiçbirimizin kalmaya niyeti
yoktur; birlikte çözeceğimiz inancındayım.
Yaşamımızın her alanına nüfuz etmiş,
herkesin bildiği, ibretle, kaygıyla izlediği ve huzursuz
olduğu olumsuzlukların üstüne gidilmesi,
aydınlatılması, çözümlenmesi istendiğinde, devletin kurum
ve kuruluşlarını yıpratmamak gerekçesi
karşımıza çıkmaktadır; ancak, bu gerekçe
anlamını yitirmiştir. Tam tersine, bu olayları
tartışmak, açığa çıkarmak, kaynağına inmek
gerekmektedir. Kısmen görünen, her gün yaşanan olayları kamufle
etmek, saptırmak, gereksiz savunma ve inandırıcı olmayan
gerekçelerle örtbas etmek, devletin kurum ve kuruluşlarını daha
fazla yıpratmakta, güvensizlik ortamını geliştirmektedir.
"Kol kırılır yen içinde kalır" sözü burada
geçerli değildir, kangren olmaya başlamıştır. Her
yerde tartışılan olay, mutlaka, Büyük Millet Meclisinde,
sorumluluk içinde ve çözüm üretmek amacıyla tartışılmalıdır,
araştırılmalıdır ve bundan rahatsız
olunmamalıdır. Ayrıca, bütün bunlar, devletine
bağlı...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Selvi, ayrıca, tabiî bir süre
ihtiyacınız var; vereyim mi efendim?
M. CEVDET SELVİ (Devamla) – Sağ olun.
BAŞKAN – Peki, 2 dakika daha söz hakkı veriyorum.
M. CEVDET SELVİ (Devamla) – Hemen özetleyeceğim.
Değerli arkadaşlarım, devleti yıpratmayalım
diye yapılan davranışlar, çok ciddî haksızlıkları
da beraberinde getirmektedir; çünkü, dürüstçe, yaptığı işin
bilincinde olan, sorumluluk duygusu gelişmiş asker, polis, sivil, tüm
insanlarımızın diğerleriyle aynı şekilde
tutulması büyük haksızlıktır. Bu konuda, o haksızlığı
yapmamak için de araştırılmalıdır,
ayıklanmalıdır, farklı hale getirilmelidir. Vatanı
için ölen, görevi için göğüs gerenler ile para kazanmak için mücadele
verenler bir tutulduğu takdirde haksızlığın en
büyüğünü biz yapmış oluruz.
Değerli milletvekilleri, bu mafya, bu yolsuzluklar nasıl
gelişiyor, nasıl besleniyor; tabiî, Meclis, bunu, bu derinlikte
incelemelidir. Eğer, bu ülkeyi yöneten kişiler "bal tutan
parmağını yalar", "benim memurum işini
bilir" düşüncesiyle... (RP sıralarından "o tarafa
söyle" sesleri)
Aman efendim, kimseyle uğraşmayacağım; beraberce.
BAŞKAN – Efendim, siz sürenizi kullanın lütfen.
M. CEVDET SELVİ (Devamla) – ...hareket etmeye başlarsa,
namuslu insanlar ezilir; ama, yasadışı kazanç sahibi olanlar üst
düzeyde bulunan siyasetçilerle aynı masada oturursa, onlara haksız
itibar verilmiş olur ve diğer insanları, hem ekonomik yönden hem
psikolojik yönden kenara sokmuş oluruz. İşte bunlar
yaşandı. Artık, bu politika değiştirilmelidir,
namusuyla, sorumlu davranan tüm insanların itibarı iade edilmelidir
ki, Türkiye'yi birlikte ayağa kaldıralım. Diğer yönüne de,
Meclis, tabiî ki sokaktaki vatandaştan daha derinlemesine inmek
zorundadır.
Demokratik ülkelerde, hukuka aykırı uygulamalar, dün, bugün
değil, geçmişte yapılmıştır. Devlet, terörün her
türüne eşit muamele etmemiş, taraf olmuştur. Şimdi,
bedelini verememektedir, ödeyememektedir. O nedenle, ben...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Selvi, süreniz ikinci kez bitti efendim.
M. CEVDET SELVİ (Devamla) – Bu anlayışlarla, mutlak buna
birlikte çözüm bulacağımız inancıyla, bu
araştırmaya "evet" oyu vereceğimize inanır,
hepinize saygılar sunarım. (DSP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Selvi, efendim, bir dakikanızı rica edeyim. Refah
Partisi Grubunda, soy ismi Hatipoğlu olan üç üye var. Siz, bir söz izafe
ettiniz. Şu bakımdan açıklamakta yarar var: Olabilir ki, izafe
olunan bu söze karşı cevap hakkını kullanmak isteyebilir. O
bakımdan, tavzihinde zaruret vardır.
Buyurun efendim.
M.CEVDET SELVİ (Devamla) – Sayın Başkan,
konuşmamı kısaltabilmek için her şeyi yarım yarım
bıraktım, sayın milletvekilimizin ismini de yarım söyledim;
Ömer Vehbi Hatipoğlu'dur.
Sayın Köse'yle de aynı kanaati paylaşıyorum.
Teşekkür ediyorum. (DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum efendim.
Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması önergeleri
üzerindeki öngörüşmeler tamamlanmıştır.
VI.
—SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.—Elazığ Milletvekili Mehmet
Ağar’ın, Adana Milletvekili Uğur Aksöz’ün,
konuşmasında kendisine sataşması nedeniyle
konuşması
BAŞKAN – Evet, Sayın Ağar'a bir sözümüz vardı.
Sayın Ağar, biraz önce de ifade ettiğim gibi,
tutanakların 108,110,111 ve 115 inci sayfalarında, her
muhatabını, kim olursa olsun, rencide edebilecek beyanların
bulunduğunu tespit ettim. Beyanlar Sayın Uğur Aksöz'e ait ve
muhatap siz görünüyorsunuz. Zaten, sizi, bu soruları cevaplamaya da davet
ediyor bu konuşmasında.
Bu sebeplerle, İçtüzüğün 69 uncu maddesine göre ve o maddenin
bir daha kullanılmasına fırsat vermemek şartıyla size
söz veriyorum.
Buyurun Sayın Ağar. (DYP sıralarından alkışlar)
MEHMET AĞAR (Elazığ) – Sayın Başkanım,
muhterem milletvekilleri; görüşmeleri tamamıyla izledim. Konu Meclis
gündemine gelmeden evvel, Sayın Grup Başkanvekillerimizle, Sayın
Parti Genel Başkanımızla ve parti yöneticilerimizle daha önceden
görüştüğümüzde bu genel görüşmeye, şahsen talebim oldu ve
olumlu oy kullanacağımız konusunda bir karar mekanizması
oluşturmuştuk; zaten, istifamın altında yatan temel neden
de budur.
Olayın vukuundan sonra, gerçekten, iki günlük bir muhasebenin
sonucunda, olayla ilgili herhangi bir
talimatım, hiçbir makam ve mercie olmadı. Bu tür adlî vakalarda,
hukuk düzeni içerisinde temel yapı, mahallî savcılığın
el koyması ve varılan sonuca göre olayın şekillenmesidir. Olayda
süratle bir spekülatif ortam yaratılınca, gerek Bakanlığımdan
gerekse Emniyet Genel Müdürlüğünden müfettiş gönderme konusunda
tereddütte kaldım. Savcılık el koyduğu için, orada, zaten,
deliller zapt ve tespit edilmişti.
Daha sonra, parti yönetimi içerisinde yaptığımız
görüşmeler sonucu, gerek mevcut Meclis araştırması
önergelerinde oy kullanmak gerekse bakan
sıfatına haiz olmaksızın, böyle bir zırha ihtiyaç olmaksızın, her türlü
araştırmanın selametle yapılabilmesi bakımından
bu karar alındı ve tarafımdan istifa takdim edilmiştir.
Sayın Uğur Aksöz'ün, her zaman bildiğimiz medenî
üslubunun dışındaki konuşmalarını biraz
yadırgadığımı ifade etmek istiyorum. Bütün Meclisin
saygıdeğer üyeleri, gerçekten, olayı gayet sakin, soğukkanlı
ve serinkanlılıkla ortaya koydular. Gerek bu olay gerek öncesinde
veya daha sonrasında olabilecek muhtemel ihtimalleri göz önüne almak
suretiyle, Türk Milletinin en büyük güvencesi olan Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bu meseleye el koyması, bütün grupların da son derece
halisane niyetlerle ve mutlaka ki, konuya vukufiyeti en fazla olacak üyelerini
de araştırma komisyonuna seçmek suretiyle, meseleyi enine boyuna
araştıracakları tabiîdir.
Kendilerinin bahsettiği gazete konusunda -çıkar çıkmaz-
Sayın MİT Müsteşarını telefonla aradım "bu
konudaki görüşünüzü almak istiyorum, ona göre kanunî gereğini
yapacağım" dedim "bizim açımızdan böyle bir rapor
söz konusu değildir, biz muhatap alıp cevap vermiyoruz" dediler.
Devletin bu makamına gelmiş bir kişinin şifahî beyanı
benim için yeterlidir. Daha sonra, olayın temadi etmesi üzerine, kendisiyle
tekrar görüştüğümde "ben, bu konuda bir açıklama
yapacağım, sizin herhangi bir açıklamada bulunmanız
gerekmez" beyanı üzerine, kendileri teşkilat olarak resmen bir
açıklama yaptılar.
Bizim, devletin çeşitli güvenlik kurumları arasında,
geçmiş tarihlerde büyük sıkıntılar yaratan büyük
olayları, kavgaları yaratmak gibi bir gayretin içerisinde veya bir
polemiğin içerisinde olabilmemiz de hiçbir zaman mümkün değildir.
Onaltı senedir veya daha uzun senelerdir, devlette, bir terör
mücadelesi yürütülüyor. Yine bütün parti sözcülerimizin veya değerli
milletvekillerimizin de ifade ettikleri gibi, bu konuda görevde bulunan, gerek
asker gerek polis, hiçbir kesimi rencide etmeksizin, varsa bunların
içerisinde yanlış yapan adamlar, ayıklanmalıdır.
Bu teşkilatlar gözümüzün bebeği gibi korunmalıdır,
devlet gelenekleri korunmalıdır; devlet, kendisine vuku bulmuş
tecavüzü defetmek konusunda, elbette ki demokratik hukuk devleti içerisinde her
türlü tedbiri almalıdır gibi ortak görüşlerinden de şahsen
büyük memnuniyet duyuyorum.
Elbette ki, bütün bu saydığımız büyük
teşkilatların tamamındaki insanlar namuslu, haysiyetli,
şerefli insanlardır; elbette ki, burada yanlış yapan
insanlardan en fazla rahatsızlık duyanlar kendileridir.
Şimdi, burada, birtakım somut örnekler gösterildi. Söylemezler
olayı, Sayın Ülkü Güney'in İçişleri
Bakanlığı zamanında ortaya çıkarılmış
bir olay. Ben göreve geldikten sonra, bu konudaki müfettişlerin
hiçbirisini değiştirmedim, en ufak bir müdahalem olmadı; verilen
o rapor üzerine, olay, disiplin kuruluna geldi, müfettiş
raporlarının isteği doğrultusunda karar alındı ve
ben de, bunun altına imzamı attım.
Sayın Ülkü Güney'in Teftiş Kurulu
Başkanlığına vekil olarak getirdiği zatı, ben,
asaleten atadım. Devlette bir devamlılık vardır;
dürüstlüğü, temizliği, yeteneği tespit edilmiş hiçbir
şahıs değiştirilmez.
Kendileri, yine, görevden ayrılmadan kısa bir müddet evvel,
emniyet teşkilatının önemli birimlerinde bazı
değişiklikler yaptılar; hepsini aynen muhafaza ettiğim
gibi, hiçbir karar mekanizmasında da hiçbir değişiklik
yapmadım.
Kocaeli çetesi bizim zamanımızda yakalandı; ne Kocaeli
Valisine ne emniyet müdürüne ne cumhuriyet savcısına en ufak bir
telefonum yok. Adana diyorsunuz; bizim zamanımızda yakalandı; aynı
şey. Ankara diyorsunuz; bizim zamanımızda yakalandı;
aynı şey. Yüksekova diyorsunuz; bizim zamanımızda
yakalandı; aynı şey. Peki -buraların valileri sağ,
emniyet müdürleri sağ, cumhuriyet savcıları sağ, ilgili
komutanları sağ- kime ne telefon etmişiz de baskı
yapmışız? Ne yapmışız yani?! Hangi
tahkikatın ters yönde oluşumunu ortaya koymuşuz? Yok böyle bir
şey.
Ben, kimsenin lütfuyla veya kimsenin ulufesiyle bir makama gelmedim.
Genç yaşta girdik bu mesleğe biz; ter döke döke, emek sarf ede ede,
gayret sarf ede ede -askerî yönetimler dahil, birçok siyasî partinin
iktidarlarının değiştiği dönemlerde- çeşitli
makamlara geldik.
Ben, Emniyet Genel Müdürü olduğumda, Sayın Tansu Çiller'i hiç
tanımıyordum; yüz yüze bile gelmişliğimiz yoktu. Burada, bu
Parlamento içerisinde şu an görev yapan, benim
bakanlığımı yapmış çok değerli insanlar var;
bunların hepsi, bizi bilirler, tanırlar; hepsi, bizi, görevlerde
muhafaza etmişlerdir. Sonra, biz, yüzlerce, binlerce, milyonlarca insanlar
beraber olduk. Geçen gün de sordular "servetiniz var mı" diye;
var tabiî, çok büyük servetim var; eşsiz bir dost servetim var benim;
Anadolu'nun her tarafında, Türkiye'nin her tarafında... Bu
Parlamentonun içerisindeki birçok insan bilir; hangi birisi, bir telefon
açmış, kapımıza gelmiş de -şu mudur, bu mudur,
gayrimeşru bir işin sahibi olmuşuz- kime yardım
etmemişiz; bizden mağdur olan, hangi erbabı namus adam var?
Varsa, bir örneğini, bana, hemen göstersinler.
O bakımdan, böyle bir soruşturmanın
açılmasını, elbette, herkes gibi ben de yararlı görüyorum.
Meclis her şeyin üzerindedir; Türkiye'de her şeyin üzerinde,
halkın yüce iradesiyle seçilmiş Türkiye Büyük Millet Meclisi
vardır. Hiç kimsenin karamsar olmasına gerek yok; bu kürsülerde,
rejimi rahatsız edici ihbarlarda bulunmaya falan da gerek yok. Rejimin
sahibi burada oturan insanlar; rejimde bir sıkıntı varsa, bu
gölgeyi kaldırmak onların görevidir.
Ben, boğazımdan geçmeyen her şeyin hesabını
veririm; erkekçe söylüyorum, her şeyin hesabını veririm ve
boğazımdan da geçen hiçbir şey yoktur. Biz, burada mücadele
yaptık, başka bir şey yapmadık. Beraber
çalıştığımız bütün arkadaşlarımız
da bilir; kimsenin de iddia ettiği gibi...
Devlet yüce bir kavramdır, kutsal bir kavramdır; elbette ki,
devlete kimse hücum edemez. Devlette yanlışlık yapan ayıklanır.
Kim olursa olsun -Sayın Cumhurbaşkanımızın dediği
gibi- gittiği yere kadar da gider; kim olursa olsun, ayıklanır.
Boğazından bir şey geçen varsa o korksun, benim hiç korkacağım
bir şey yok; açıkça söylüyorum, bunu net olarak da söylüyorum.
Herkes, dilediğini söylemekte de serbest değildir. Bir açar,
muhatabıyla bir konuşur "yahu, ne diyorsun bu işlere; biz
dostuz, arkadaşız; gel bakalım, bir konuşalım..."
Şimdi, belli mihraklar var yıllardan beri. Adalet Bakanı
olduk, maketlerimiz yakıldı; akşama kadar küfürler;
İçişleri Bakanıyken öyle, Emniyet Müdürüyken öyle... Olacak
bunlar; yani, bunları biz göğüsleyeceğiz; bunlarla bizim bir
problemimiz her zaman olacak, sonuna kadar da bu problemleri biz yaşamak
durumundayız. Ancak, Türkiye'de hiç kimse, bu Meclis çatısı
altında, bu demokrasiden, bu rejimden, bu ülkenin geleceğinden
karamsar olma hakkına sahip değildir; halka da bu
karamsarlığı aşılamaya gerek yok. Bu Meclis,
kapasitesiyle, varlığıyla, işte, bugün oluşan büyük
konsensüsüyle, her türlü meselenin altından çıkacak büyüklüğe
sahiptir; bundan hiç şüphe yoktur.
Burada gayet faydalı öneriler olmuştur, zaman zaman bizim de
önerdiğimiz... Yargı bağımsızlığında
daha başka türlü adımlar atılabilir; milletvekilliği
dokunulmazlığı belli ölçüler içerisinde sınırlandırılabilir.
İşte, ben görevdeyken, yazımla gönderdiğim, organize
suçlarla mücadele yasa tasarısı var; buyurun, hep beraber
çıkaralım. Avrupa örnekleri ayarında, son derece güçlü mekanizmaların
olduğu, organize suç şebekelerinin çok rahatlıkla ortaya
çıkarılmasına imkân sağlayacak hukukî mekanizmalar var.
Eksik varsa tartışılır, daha iyisi bulunur, daha güzeli
bulunur. İşte Karapara Yasa Tasarısı, yarın gelecek
gündeme. Bunun hazırlığını da karınca
kararınca bütün arkadaşlarımızla biz yaptık geçen yıl,
diğer bürokrat arkadaşlarımızla. Kumarhaneler trilyonluk
rantları bir anda yok edecek kararın altına imza attık biz,
öyle kolay bir iş değil, bunlar, attık onun altına imza.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Ağar, toparlar mısınız
lütfen.
MEHMET AĞAR (Devamla) – Tam tersine, bütün dünyadaki resmî
raporlarda PKK'nın uyuşturucu madde kaçakçılığı
yaptığı ve karapara akladığı konusunda, bütün
çalışma dönemimizde, bütün değerli arkadaşlarımın
büyük yardımlarıyla dokümante ettik ve en son Avrupa Parlamentosu alt
komisyon raporunda bu netleşti. Şimdi, PKK böyle bir çerçevenin içine
sarılmışken, efendim, devlet uyuşturucu madde
kaçakçılığı... El insaf, iki üç tane adamın yaptığı
yanlışı devlet gibi yüce bir organizasyonun sırtına
sarmanın kime ne faydası vardır; kime ne faydası var
bunların? Tam tersi yapılmış, son üç dört seneden bu yana,
Türkiye'de bu Parlamentoda da bulunan arkadaşlarımızın da
büyük katkılarıyla, en büyük uyuşturucu operasyonları
yapılmış. Herkesin bunda çok büyük katkıları var. En
önemli uyuşturucu aileleri bu faaliyetin dışına
çıkarılmış ve bunların hepsi de uluslararası
planda bu işlerle mücadele eden bütün teşkilatlar tarafından
gayet büyük bir şekilde takdirle karşılanmıştır.
Bizin hiçbir art niyetimiz yok, hesabımız yok; kitabımız
yok, hiçbir şeyden de korkumuz yok Allahın izniyle. Bütün meselelerde
bugüne kadar cesaretle ve yürekle mücadele ettik.
Dediğim gibi, şahsî bir menfaat ve çıkar gözetmedim;
bilerek hiçbir hata yapmış değilim. Devleti kutsal bildim, mukaddes
bildim, o ekmekle büyüdüm ben. Devleti küçük düşürecek hiçbir hareketin
içinde olmam. Varsa hatam onun da ceremesini de çekerim ben. İstifa
etmemim sebebi de, bütün bu araştırmaların istenilen ölçülerde
rahat yapılmasını temin içindir.
Yüce Meclise en içten saygılarımı sunuyorum. (DYP ve RP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Ağar, teşekkür ediyorum.
V. — GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI
VE
MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)
A)ÖNGÖRÜŞMELER(Devam)
1. —Ankara Milletvekili Eşref
Erdem ve 23 arkadaşının, yasa dışı örgütlerin
faaliyetlerinin boyutlarını ve varlığı iddia edilen
kamu görevlileriyle olan ilişkilerini araştırmak amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/89) (Devam)
2. —İstanbul Milletvekili Mehmet
Cevdet Selvi ve 21 arkadaşının, yasa dışı suç
örgütleri ile bunların Devletle olan bağlantıları konusunda
Meclis araştırması açılmasına ilişin önergesi
(10/126) (Devam)
3. —Batman Milletvekili Ataullah Hamidi
ve 22 arkadaşının, yasa dışı suç örgütlerinin
devletle olan bağlantıları ile güvenlik güçlerinin de
karıştığı iddia edilen olayların
boyutlarını tespit etmek amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/110)
(Devam)
4. —İçel Milletvekili Oya
Araslı ve 20 arkadaşının, yasa dışı
örgütlerin devletle olan bağlantıları ile Susurluk’ta meydana
gelen kaza olayının ve arkasındaki ilişkilerin
aydınlığa kavuşturulması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/124)(Devam)
5. —İstanbul Milletvekili Halit
Dumankaya ve 23 arkadaşının, yasa dışı örgütlerin
devletle olan bağlantıları ile Susurluk’ta meydana gelen kaza
olayının ve arkasındaki ilişkilerin
aydınlığa kavuşturulması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/125)
(Devam)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Meclis
araştırması önergeleri üzerindeki öngörüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, Meclis araştırması açılıp
açılmaması hususunu oylarınıza sunuyorum: Meclis
araştırması açılması hususunu kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, alınan bu kararla Meclisimiz hukuk
devletinin prensiplerinin hayata geçirilmesini öngörmüştür. Demokrasimizin
gelişmesinde, siyasî partilerimizin gösterdikleri bu uzlaşmacı
tutum, ayrıca takdire şayandır. Bu itibarla, yapılacak araştırma
neticesinde, milletimizin arzu ettiği şekilde konuların
aydınlığa kavuşacağına; bu neticenin adaletin
tecellisine ışık tutacağına inanıyor; Yüce
Meclisinize saygılar sunuyor ve grupları tebrik ediyorum. (RP ve DYP
sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması yapacak komisyonun
9 üyeden oluşması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Komisyonun çalışma süresinin, başkan, başkanvekili,
sözcü ve kâtip üyenin seçimi tarihinden başlamak üzere, 3 ay olması
hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Komisyonun gerektiğinde Ankara dışında da
çalışabilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler.. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, sözlü sorular ile kanun tasarı ve
tekliflerini görüşmek için, 13 Kasım 1996 Çarşamba günü, saat
15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati
: 20.45
VIII.
– SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. – Gaziantep Milletvekili Mustafa
R. Taşar'ın, Sıvas il, ilçe ve belde belediye
başkanlıklarına yapılan yardımlara ilişkin
Başbakandan sorusu ve DevletBakanı Lütfü Esengün'ün yazılı
cevabı (7/1164)
Türkiye BüyükMilletMeclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Başbakan SayınNecmettin
Erbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması
hususunda delaletlerinizi arz ederim.
Mustafa
Taşar
Gaziantep
Hükümetinizin göreve başladığı
günden bu yana Sıvas İli sınırları içindeki il, ilçe
ve belde belediye başkanlıklarından hangilerine hükümetinizdeki
hangi bakanlıklarca ne kadar yardım yapılmıştır?
Bu yardımları yaparken hangi kriterleri esas
aldınız?
T.C.
DevletBakanlığı 11.11.1996
Sayı
: B.02.0.0010/01015
Türkiye BüyükMilletMeclisi
Başkanlığına
İlgi : a) TBMM
Başkanlığının 13.8.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1164-2996/8031
sayılı yazısı.
b) Başbakanlık Kan ve Kar. Gen. Müd.'nün
16.8.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-371/3547 sayılı yazısı.
Gaziantep Milletvekili SayınMustafa R.
Taşar'ın; Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği
ve SayınBaşbakanımızın da kendileri adına
Bakanlığım koordinatörlüğünde
cevaplandırılması istenilen ilgi (b) yazı ekindeki
yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
Lütfü
Esengün
DevletBakanı
T.C.
Maliye
Bakanlığı 5.11.1996
Bütçe
ve Malî Kontrol
Genel
Müdürlüğü
Sayı :
B.07.0BMK.0.11013-600/23105
Konu : Yazılı Soru Önergesi
DevletBakanlığına
(Sayın Lütfü Esengün)
İlgi : 22.8.1996 tarih ve B.02.0.0010/00311
sayılı yazıları.
Gaziantep Milletvekili Sayın Mustafa R.
Taşar'ın 7/1164 Esas No.lu yazılı soru önergesiyle ilgili
cevaplar aşağıda sunulmuştur.
Hükümetimizin göreve başladığı
tarihten itibaren, mahallî idarelere sağlanan kaynaklarda önemli
artışlar olmuştur. 2380 ve 3030 sayılı Kanun hükümleri
gereğince vergi gelirlerinden, mahallî idarelere aktarılan miktar
haziran ayında toplam 20 552 milyar lira iken, temmuz ayında 28 798
milyar lira, ağustos ayında ise 27 403 milyar liraya
yükselmiştir.
Öte yandan Bakanlığımız bütçesinin
"Mahallî İdarelere Yapılacak Yardım ve Ödemeler" tertibinden
1996 yılı içerisinde Sıvas İlindeki belediyelere 97 milyar
lira yardım yapılmıştır.
Bilgilerine arz olunur.
Doç.
Dr. Abdüllatif Şener
Maliye
Bakanı
T.C.
Bayındırlık
ve İskân Bakanlığı 13.9.1996
Basın
ve Halkla İlişkiler Müşavirliği
Sayı : B.09.0.BHİ.0.00.00.25/2-A-7114
Konu : Gaziantep Milletvekili Mustafa
Taşar'ın
Yazılı Soru Önergesi.
Sayın Lütfü Esengün
DevletBakanı
İlgi : a) T.B.M.M.'nin 13.8.1996 gün ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1164-2996/8031 sayılı yazısı.
b) Başbakanlığın 16.8.1996 gün ve
B.02.0.KKG/106-371/3547 sayılı yazısı.
c) 22.8.1996 gün ve B.02.0.0010/00311
sayılı yazınız.
İlgi (a) ve (b) yazılar gereğince; ilgi
(c) yazınız ilişiğinde alınan, GaziantepMilletvekili
Mustafa Taşar'ın Başbakana yönelttiği yazılı soru
önergesi incelenmiştir.
Hükümetin işbaşına geldiği süre
içerisinde (28.6.1996 -2.9.1996 tarihleri arasında)
Bakanlığımız Teknik Araştırma ve Uygulama
GenelMüdürlüğünce imar uygulamaları nedeni ile yapacakları
düzenleme ve kamulaştırma işlerinde kullanılmak üzere
Sıvas İli belediyelerinden 2 belediyeye 450 000 000 TL. tahsis
edilerek gönderilmiştir.
Ayrıca; İllerBankası GenelMüdürlüğü
kaynaklarının tamamı belediyelerin yatırım
programında yer alan alt ve üst yapı tesislerinin finansmanında
kullanılmakta olup, belediyelere yardım adı altında bir fon
da bulunmamaktadır.
Bilgi ve gereğini arz eder, saygılar
sunarım.
Cevat
Ayhan
Bayındırlık
ve İskân Bakanı
T.C.
İçişleri
Bakanlığı 16.9.1996
Mahallî
İdareler GenelMüdürlüğü
Sayı :
B.0.50.MAH.0.65.00.02/(80-84) 96/80727
Konu : Yazılı Soru Önergesi.
Sayın Lütfü Esengün
DevletBakanı
İlgi : 22.8.1996 tarih ve B.02.0.0010/00311
sayılı yazınız.
İlgi yazınız ekinde bir örneği
gönderilen Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar'ın
SayınBaşbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın
Başbakanımızın da kendileri adına
Bakanlığınız koordinatörlüğünde
cevaplandırılmasını tensip buyurdukları
"Sıvas İli sınırları içindeki belediyelere
yapılan yardımlara ilişkin" yazılı soru
önergesine cevap teşkil edecek bilgiler aşağıya
çıkarılmıştır.
Hükümetin göreve başladığı tarihten
bu güne kadar Bakanlığımız bünyesinde bulunan fonlardan,
Sıvas İli sınırları içindeki belediyelere yardım
yapılmamıştır.
Bilgilerinize arz ederim.
Mehmet
Ağar
İçişleri
Bakanı
T.C.
Çevre
Bakanlığı 29.8.1996
Sayı :
B.19.0.FDB.0.15.00.04-8821/1788-5741
Konu : Soru Önergesi.
Sayın Lütfü Esengün
DevletBakanı
İlgi : 22.8.1996 tarih ve B.0.20.00.10/00311
sayılı yazınız.
İlgide kayıtlı yazınız ekinde
Bakanlığımıza intikal ettirilen, Gaziantep Milletvekili
SayınMustafa R. Taşar'ın cevaplandırılmak üzere
SayınBaşbakanımıza tevcih etmiş olduğu soru
önergesine ilişkin olarak;
Soru : Hükümetimizin göreve
başladığı günden bu yana Sıvas İli
sınırları içinde il, ilçe ve belde belediye
başkanlıklarından hangilerine hükümetinizdeki hangi
bakanlıklarca ne kadar yardım yapılmıştır?
Bu yardımları yaparken hangi kriterleri esas
aldınız?
Cevap : Bakanlığımız faaliyetleri
dahilinde Hükümetinizin göreve başladığı günden bugüne
kadar sadece Sıvas İli Şarkışla İlçesi
Gürçayır Belediye Başkanlığına bir adet traktör
tahsisi yapılmıştır. Bunun dışında
Sıvas İl, ilçe ve belde belediye başkanlıklarından
herhangi birine Bakanlığımızca yardım sağlanmamıştır.
Bilgilerinizi arz ederim.
M.
Ziyaattin Tokar
Çevre
Bakanı
2. – Gaziantep
Milletvekili Mustafa R. Taşar'ın, genelevlere ilişkin
Başbakandan sorusu ve DevletBakanı Lütfü Esengün'ün yazılı
cevabı (7/1173)
Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun
BaşbakanSayınNecmettin Erbakan tarafından yazılı
olarak cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi arz ederim.
Mustafa
Taşar
Gaziantep
Türkiye'de kaç tane genelev vardır?
Çalışanların sayısı nedir? Genelevlerin
kapatılması düşünülmekte midir? Düşünülmüyorsa niçin?
T.C.
DevletBakanlığı 6.11.1996
Sayı
: B.02.0.0010/00303
Türkiye Büyük
MilletMeclisi Başkanlığına
İlgi : a) TBMM
Başkanlığının 13.8.1996 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1173-3005/8040 sayılı yazısı.
b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen.
Müd.'nün 16.8.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-371-9/3539 sayılı
yazısı.
Gaziantep Milletvekili SayınMustafa R.
Taşar'ın; SayınBaşbakanımıza tevcih ettiği
ve Sayın Başbakanımızın da kendileri adına
Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması
istenilen ilgi (b) yazı ekindeki yazılı soru önergesi
cevabı ekte sunulmuştur.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
Lütfü
Esengün
DevletBakanı
GaziantepMilletvekili
SayınMustafa R. Taşar'ın SayınBaşbakanımıza
Tevcih Ettiği
7/1173-3005 Esas No.lu
Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır.
TBMM İçtüzüğünün 97 nci maddesinin a bendine
göre "başka bir kaynaktan kolayca öğrenilmesi mümkün olan
konular"da soru sorulamaz.
Sayınsoru sahibinin soru önergesine konu
ettiği hususlardan yeterli bilgi sahibi olması gerektiğinden
ayrıca cevap verilmesine gerek bulunmamaktadır.
Bilgilerinizi rica ederim.
3. –
Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar'ın, talih
oyunlarının kaldırılmasına ilişkin
Başbakandan sorusu ve DevletBakanı Lütfü Esengün'ün yazılı
cevabı (7/1241)
Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorumunBaşbakanSayınNecmettin Erbakan tarafından
yazılı olarak cevaplandırılması hususunda
delaletlerinizi arz ederim.
Mustafa
Taşar
Gaziantep
Kumar diye nitelendirdiğiniz Spor Toto ve Loto,
Millî Piyango, at yarışları gibi oyunları ve
çekilişleri kaldırmayı ve yasaklamayı düşünüyor
musunuz?
T.C.
DevletBakanlığı 7.11.1996
Sayı
: B.02.0.0010/00312
Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına
İlgi : A) TBMM
Başkanlığının 13.8.1996 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1241-3109/8202 sayılı yazısı.
b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen.
Müd.'nün 16.8.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-370-43/3548 sayılı
yazısı.
Gaziantep Milletvekili Sayın Mustafa R.
Taşar'ın; SayınBaşbakanımıza tevcih ettiği
ve Sayın Başbakanımızın da kendileri adına
Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması
istenilen ilgi (b) yazı ekindeki yazılı soru önergesi
cevabı ekte sunulmuştur.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
Lütfü
Esengün
DevletBakanı
Gaziantep Milletvekili
Sayın Mustafa R. Taşar'ın Sayın
Başbakanımıza Tevcih Ettiği
7/1241-3109 Esas No.lu Yazılı Soru
Önergesinin Cevabıdır.(İçtüzüğün 98 inci maddesi başka
bir kaynaktan kolayca öğrenilebilecek hususların sözlü veya
yazılı soruya konu edilemeyeceğini amirdir.)
Hükümetimizin Spor Toto - Loto - Millî Piyango - at
yarışlarının kaldırılması veya
yasaklanması yolunda bir düşüncesinin olup olmadığı
koalisyon protokolü ve hükümet programının tetkikinden
anlaşılabilecektir.
Bilgilerinizi rica ederim.
4. –
İstanbulMilletvekili Nami Çağan'ın, Başbakan
Yardımcısı ve Dışişleri Bakanının
İstanbul Yeniköy'de bulunan yalısının TURBAN Genel
Müdürlüğü tarafından boyatıldığı iddiasına
ilişkinBaşbakandan sorusu ve DevletBakanı H. Ufuk Söylemez'in
yazılı cevabı (7/1270)
Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına
Anayasanın 98 inci, Millet Meclisi
İçtüzüğünün 94 üncü maddeleri uyarınca aşağıdaki
sorularımın Başbakan tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
27.8.1996
Prof.
Dr.Nami Çağan
İstanbul
26 ve 27 Ağustos 1996 tarihli Cumhuriyet
Gazetesinin 1 inci sayfasında Başbakan Yardımcısı ve
Dışişleri Bakanı SayınTansu Çiller'in İstanbul
Yeniköy'de bulunan yalısının TURBAN Genel Müdürlüğüne
bağlı Sait Halim Paşa Yalısı için tutulan
boyacılara boyattığı ve izolosyonunun bu kişilere
yaptırdığı haberi yer almaktadır.Bu habere
bağlı olarak;
1. Bu haberin doğruluğu konusunda idarî
- malî soruşturma başlatılmış mıdır?
2. Müfettiş raporuna bağlı olarak
yalının boyanması ve izolasyonu için ödemelere muhatap bulunan
TURBAN İstanbul Bölge Müdürü Metin Karaaltın hakkında
soruşturma açılmış mıdır?
T.C.
Başbakanlık 11.11.1996
Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı
Sayı
: B.02.1.ÖİB.0.65.00.00/6804
Konu : Önerge.
Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına
İstanbulMilletvekili SayınProf. Dr.Nami
Çağan tarafından Sayın Başbakana tevcih edilen 7/1270-3283
esas sayılı soru önergesine verilen cevaplar aşağıdadır.
Soru 1. Söz konusu önergede yer alan bu haberin
doğruluğu konusunda idarî - malî soruşturma
başlatılmış mıdır?
Cevap 1. TURBAN Müfettişleri tarafından
1996 yılı mayıs ayında TURBAN İstanbul Bölge
Müdürlüğü muhasebe kayıtları üzerinde yapılan denetim çalışmaları
sırasında Sait Halim Paşa Yalısının boya
işini yapan şahısların müracaatı üzerine ifadeleri
alınmış ancak gerek adı geçenler tarafından beyanlarını
kanıtlayan veya doğrulayan herhangi bir belge ibraz edilmemesi
gerekse bu ifadeye istinaden T.B.M.M. Araştırma Komisyonu
tarafından soruşturma başlatılması nedenleriyle,
TURBAN TeftişKurulu Başkanlığınca konu hakkında
bir rapor düzenlenmemiştir.
Soru 2. Müfettiş raporuna bağlı
olarak yalının boyanması ve izolasyonu için ödemelere muhatap
bulunan TURBAN İstanbul Bölge Müdürü Metin Karaaltın hakkında
soruşturma açılmış mıdır?
Cevap 2. Dönemin TURBAN İstanbul Bölge Müdürü
Metin Riyaz Karaaltın'ın İstanbul Bölge Müdürlüğü ve
Antalya Bölge Müdürlüğü görevleri sırasında
yaptığı işlemler hakkında isnat edilen hususlarla
ilgili olarak adı geçenin iş akdi feshedilerek ilgili Cumhuriyet
savcılıklarına suç duyurusunda bulunulmuştur.
Bilgilerinize arz ederim.
H.
Ufuk Söylemez
DevletBakanı
5. —
Afyon Milletvekili H. İbrahim Özsoy'un, Afyon İlinin bazı ilçe
ve belde yollarının asfaltlanma çalışmalarına
ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı
Cevat Ayhan'ın yazılı cevabı (7/1276)
Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Cevat Ayhan
tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına
delaletlerinizi arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
H. İbrahim Özsoy
Afyon
1996 yılı içerisinde Karayolları ile
sözleşmesi yapılan ve devlet yolu üzerinde bulunan;
a) Çay İlçesi giriş ve
çıkış yollarının asfaltlanması,
b) Bayat İlçesi giriş yolu düzenlemesi
ve asfaltlanması,
c) İscehisar İlçesi giriş
düzenlemesi ve asfaltlanması,
d) Bolvadin - Özburun beldesi giriş
düzenlemesi ve asfaltlaması,
e) Sincanlı Akören beldesi E 24 karayolunda
alt geçit yapılması konularının açıklığa
kavuşması için;
1. Bu yöre belediyeleri ile yapılan
sözleşmeler ne zaman hayata geçirilecektir?
2. Bu yörelerdeki asfaltlama için ne kadar ödenek
aktarılmıştır?
T.C.
Bayındırlık
ve İskân Bakanlığı 11.11.1996
Basın
ve Halkla İlişkiler Müşavirliği
Sayı :
B.09.0.BHİ.0.00.00.25/2-A/7730
Konu : Afyon Milletvekili H. İbrahim Özsoy'un
Yazılı Soru Önergesi.
Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına
İlgi : T.B.M.M.'nin 2.10.1996 gün ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-3552 sayılı yazısı. (7/1276)
İlgi yazı ekinde alınan, Afyon
Milletvekili H. İbrahim Özsoy'un Bakanlığımıza
yönelttiği yazılı soru önergesi incelenmiştir.
Soru : 1996 yılı içerisinde Karayolları
ile sözleşmesi yapılan ve devlet yolu üzerinde bulunan;
a) Çay İlçesi giriş ve
çıkış yollarının asfaltlanması,
b) Bayat İlçesi giriş yolu düzenlemesi
ve asfaltlanması,
c) İscehisar İlçesi giriş
düzenlemesi ve asfaltlanması,
d) Bolvadin - Özburun beldesi giriş
düzenlemesi ve asfaltlaması,
e) Sincanlı Akören beldesi E 24 karayolunda
alt geçit yapılması konularının açıklığa
kavuşması için;
1. Bu yöre belediyeleri ile yapılan
sözleşmeler ne zaman hayata geçirilecektir?
2. Bu yörelerdeki asfaltlama için ne kadar ödenek
aktarılmıştır?
Cevap : Afyon İlinin bazı ilçe ve belde
yollarının asfaltlama çalışmaları :
a) Çay İlçesi giriş ve
çıkış yolu asfalt yapım-onarım için 21 623 000 000 TL.
keşif bedeli protokol yapılmış, bedeli
yatırılmadığından asfalt çalışmalarına
başlanamamıştır.
b) Bayat İlçesi giriş yolunun asfalt
yapımı için 3 936 500 000 TL. keşif bedeli protokol
yapılmış ve 9.10.1996 tarihinde yapım
çalışmaları tamamlanmıştır.
c) İscehisar İlçesi giriş ve
çıkış yolları için 9 385 500 000 TL. keşif bedeli
protokol tanzim edilmiş, bedeli yatırılmadığından
asfalt çalışmalarına başlanmamıştır. Ancak,
karayolları ağımızdaki yolların onarımı
yapılmış, belediye yollarının asfaltı ise
protokol ile başka kurumlarca yapılmıştır.
d) Bolvadin (Özburun) Beldesi giriş
düzenlemesi ile asfalt yapımı için 22 162 500 000 TL. keşif
bedelli protokol yapılmış, bedeli
yatırılmadığından ise başlanamamıştır.
e) Sincanlı (Akören) Beldesi karayolunda alt
geçit yapılması işi, Afyon - Sandıklı Devlet Yolu
programında olup, proje çalışmaları devam etmektedir.
Bu yörelerde 1996 yılında 82 Km. sathi
kaplama yapılmış ve karşılığında 27 805
milyar TL. harcanmıştır. İki adet BSK (Bitümlü Sıcak
Karışım) projesinde 854 milyar TL. harcanarak 27 Km. binder
(Bitümlü temel karışımdan sonraki işlem) seviyesinde
iş tamamlanmıştır.
Bilgi ve gereğini arz ederim.
Cevat
Ayhan
Bayındırlık
ve İskân Bakanı
6. – HatayMilletvekili
Fuat Çay'ın, yurt dışı gezisi sırasında
yaptığı bazı açıklamalara ilişkin
Başbakandan sorusu ve DevletBakanı Lütfü Esengün'ün yazılı
cevabı (7/1294)
Türkiye Büyük
MilletMeclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Başbakan SayınProf. Dr.Necmettin Erbakan tarafından
yazılı olarak cevaplandırılması hususunu
saygılarımla arz ederim. 21.8.1996
Fuat
Çay
Hatay
İlk yurt dışı geziniz
sırasında yaptığınız açıklamalar nedeniyle
aşağıdaki soruları şahsınıza yöneltme
zorunluluğu duyuyorum.
1. Neden Türkiye'nin koşulları,
kurumları, insanları hakkında olumsuz açıklamalarda
bulundunuz?
2. Ülkemiz hakkındaki bu tür
değerlendirmeler, yabancı sermayenin ülkemize gelmesini engellemez
mi?
3. Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanının, uluslararası kuruluşlar, ülkemiz ve yabancı
ülke güvenlik birimlerince, uluslararası hukuka aykırı eylemler
içinde bulunduğu belirtilen ülkeleri aklamak gibi bir görevi, yetkisi veya
sorumluluğu var mıdır?
4. Daha önce Çekiç Güç konusundaki bilgiler için
itibar ettiğiniz kuruluşlarımıza, İran'ı
uluslararası hukuka aykırı ve teröre destek veren eylemleri
konusunda itibar etmediniz mi? İtibar etmeme nedeniniz, ilgili
kuruluşlarımızdan bu konuda size bilgi sunulmaması
mıdır?
5. Ülkemizde beyin olmadığı
yönündeki açıklamanız nedeniyle, ülkemizdeki yetişmiş insan
gücünden, teknik elemanlarımızdan, üniversitelerimizden ve ilgili
kuruluşlarda görev yapan yurttaşlarımızdan özür dilemeyi
düşünüyor musunuz?
T.C.
DevletBakanlığı 6.11.1996
Sayı
: B.02.0.0010/00736
Türkiye BüyükMillet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : a) TBMM
Başkanlığınının 7.10.1996 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1294-3350/9117 sayılı yazısı.
b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen.
Müd.'nün 11.10.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-377-12/4105 sayılı
yazısı.
Hatay Milletvekili Sayın Fuat Çay'ın;
Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın
Başbakanımızın da kendileri adına
Bakanlığım koordinatörlüğünde
cevaplandırılması istenilen ilgi (b) yazı ekindeki
yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
Lütfü
Esengün
DevletBakanı
HatayMilletvekili Sayın Fuat Çay'ın
Sayın Başbakanımıza Tevcih Ettiği 7/1294-3350
EsasNo.lu Yazılı Soru Önergesinin
Cevabıdır.
SayınBaşbakanımız tarafından
yapılan ilk yurtdışı gezisi başarı ile
sonuçlanmış ve hedefine ulaşmıştır.
Gezi boyunca Türkiye'nin
koşulları, kurumları, insanları hakkında hiçbir
şekilde olumsuz ifadeler kullanılmamış, aksine Türkiye'nin
önemi vurgulanmıştır. Soru önergesinde ileri sürülen hususlar
bir kısım medyanın yapmaya gayret ettiği
saptırmaların ve karalamaların etkisinin sonucudur. Ancak bu
konularda gereken açıklamalar yapılmış, kamuoyu
doğrudan öğrenmiş ve önergedeki iddiaların gerçek
dışı olduğu anlaşılmıştır.
Bilgilerinizi rica ederim.
7. –
İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen'in, kamu personeliyle ilgili tayinlere
ve görevden almalara ilişkinBaşbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1306)
Türkiye Büyük
MilletMeclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Başbakan SayınNecmettin Erbakan tarafından yazılı
olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz
ederim.
MehmetSevigen
İstanbul
1. Son günlerde Hükümetinizin kamu personeliyle
ilgili tayinler ve kıyım haberleri çıkmıştır.
Bunlar doğru mudur?
2. Başta İstanbul olmak üzere üst
düzeyde görev yapan 100'ü aşkın kamu görevlilerinin sürgün
edildiği doğru mudur?
3. Süresi dolmadığı halde
başta bayanlar olmak üzere İstanbul'da 40, Ankara'da 20 ve diğer
şehirlerde çeşitli tayinler yapılmıştır, bunlar
doğru mudur?
4. Süresi dolan ve aynı yönetmeliğe tabi
olan 200'ü aşkın görevli aynı durumdadır, bunlara ne gibi
işlem yapmayı düşünüyorsunuz?
5. Yukarıdaki personeli hangi ölçüye
dayanarak tayinlerini gerçekleştirdiniz?
6. Süresi dolup tayinlerini
yapmadığınız personeli hangi ölçüye dayanarak tutuyorsunuz?
7. Tayinlerin yapıldığı eylül
ayı kamu görevlilerimizin kömürlerini aldıklarını ve
çocuklarını okula yazdırdıkları dönemdir.Bu tayinlerin
bu ayda yapılması sizce doğru mudur?
8. Bu tayinlerin yapılması bir daha ki
dönem okullar açılmadan yapılması daha uygun olmaz mı?
9. İşin enterasan tarafı kamu
personeli tayinlerinin Refah Partisi genel merkezinde oluşturulan bir
komisyon tarafından yapıldığı iddia edilmektedir. Bu
doğru mudur?
10. Bugüne kadar bakanlıklarınızda
kaç tane üst düzey yönetici görevden alınmıştır. Görevden
alınan yöneticiler hakkında yürütmeyi durdurma kararları niçin
uygulanmıyor?
T.C.
DevletBakanlığı 6.11.1996
Sayı
: B.02.0.0010/00742
Türkiye Büyük
MilletMeclisi Başkanlığına
İlgi : a) TBMM
Başkanlığının 7.10.1996 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1306-3382/9228 sayılı yazısı.
b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen.
Müd.'nün 11.10.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-377-24/4111 sayılı
yazısı.
İstanbul Milletvekili SayınMehmetSevigen'in;
Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın
Başbakanımızın da kendileri adına
Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması
istenilen ilgi (b) yazı ekindeki yazılı soru önergesi
cevabı ekte sunulmuştur.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
Lütfü
Esengün
DevletBakanı
İstanbulMilletvekili
Sayın Mehmet Sevigen'in Sayın Başbakanımıza Tevcih
Ettiği
7/1306-3382 Esas No.lu
Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır.
1. Bu haberler doğru değildir.
2. Doğru değildir.
3. Doğru değildir.
4. Bahsedilen 200'ü aşkın görevliden
kimlerin kastedildiğini anlamak mümkün olmamıştır.
5. "Yukarıdaki persenilen kim
olduğu anlaşılamamaktadır. Ancak tayin ve nakillerde tek
ölçü hizmetin daha süratli ve verimli yapılmasıdır.
6. Bunların kim olduğu da
anlaşılamamaktadır.
7., 8. Tayinler mevzuata uygun olarak
zamanında yapılmaktadır.
9. Tayinlerin RP Genel Merkezinde oluşturulan
bir komisyon tarafından yapıldığı iddiası gerçek
dışıdır.
10. Bugüne kadar bakanlıklarda kaç tane üst
düzey yöneticinin görevden alındığını Resmî Gazeteyi
takiple öğrenmek mümkündür. Mahkeme kararları yasa gereği
uygulanmaktadır.
Bilgilerinizi rica ederim.
8.
– Hatay Milletvekili Fuat Çay'ın, Türkiye-İran münasebetlerine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün
yazılı cevabı (7/1326)
Türkiye Büyük
MilletMeclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Başbakan SayınProf. Dr. Necmettin Erbakan tarafından yazılı
olarak cevaplandırılması hususunu saygılarımla arz
ederim. 6.9.1996
Fuat
Çay
Hatay
İran'lı yetkililerle törer örgütü PKK
mensupları arasında yapılan görüşmelerin tespit
edildiği basına yansımıştır. Bu bağlamda;
1. Böyle bir konuşma bandı size dinletilmiş
midir?
2. Şayet dinletilmiş ise, bu bant
kayıtları ile size daha önce sunulan İran - PKK
ilişkilerine dair bilgiler arasında bir çelişki var
mıdır?
3. Şayet böyle bir çelişki yoksa, daha
önceki istihbarat birimlerinin raporlarından kuşku duyduğunuzu ima
eden açıklamalarınızın nedeni ve maksadı nedir?
4. Basına yansıyan haberler doğru
ise, İran'a dönük ne tür tedbirler almayı düşünüyorsunuz?
5. Bu gelişmeler karşısında
İran'ın terör örgütüyle ilişkileri konusunda ikna oldunuz mu?
İranlı yetkililerin sizi yanlış bilgilendirdiklerini
düşünüyor musunuz?
6. İran'ın samimiyeti ve teröre destek
olmadığı, olmayacağı yönünde
yaptığınız açıklamalar gibi, teröre destek
olduğuyla ilgili de kamuoyuna açıklama yapacak mısınız?
T.C.
Devlet
Bakanlığı 6.11.1996
Sayı
: B.02.0.0010/00717
Türkiye Büyük
MilletMeclisi Başkanlığına
İlgi : a) TBMM
Başkanlığının 7.10.1996 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1326/9342 sayılı yazısı.
b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen.
Müd.'nün 11.10.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-376-1/4086 sayılı
yazısı.
Hatay Milletvekili Sayın Fuat Çay'ın;
Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın
Başbakanımızın da kendileri adına
Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması
istenilen ilgi (b) yazı ekindeki yazılı soru önergesi
cevabı ekte sunulmuştur.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
Lütfü
Esengün
DevletBakanı
HatayMilletvekili
Sayın Fuat Çay'ın SayınBaşbakanımıza Tevcih
Ettiği 7/1326-3395
Esas No.lu
Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır.
İçtüzüğün 105 inci maddesine göre devlet
sırları araştırma konusu yapılamaz,
dolayısıyla araştırma gibi bir bilgi alma yolu olan soru
önergelerine de konu edilemez.
Soru önergesindeki konuların bir kısmı
devletin güvenliğini yakından alakadar eden ve açıklamada
bulunulmasında sakınca bulunan hususlar olup, diğer konularda
hükümet adına ve Sayın Başbakanımız tarafından
yeterli açıklamalar yapılmış ve kamuoyuna gereken bilgiler
verilmiştir.
Ayrıca yapılacak bir açıklamaya ihtiyaç
duyulmamaktadır.
Bilgilerinizi rica ederim.
9.
– Denizli Milletvekili Adnan Keskin'in, örtülü ödenekten
yapıldığı iddia edilen ödemelere ilişkin
Başbakandan sorusu ve DevletBakanı Lütfü Esengün'ün yazılı
cevabı (7/1356)
Türkiye Büyük
MilletMeclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Başbakan SayınNecmettin Erbakan tarafından yazılı
olarak yanıtlanması için gerekli işlemin
yapılmasını dilerim.
Adnan
Keskin
Denizli
1. Partiniz milletvekilleri eski Başbakan
Tansu Çiller'in görev döneminde örtülü ödenekten yasa dışı
ödemeler yaptığını ileri sürmüşlerdir.Söz konusu
iddialarla ilgili Başbakanlığınız döneminde bu
araştırma ya da soruşturma yaptırılmış
mıdır?
2. Yapılmış ise iddiaların
konumu nedir?
3. İddialar doğrultusunda ödemeler
yapılmış ise yasalara uygun mudur?
4. Yasaya aykırı ödeme
saptanmış ise herhangi bir işlem yapılmış
mıdır?
5. Başbakanlığınız
döneminde Tunuslu Reşit El Gannuşi isimli rejim muhalifi kişiye
örtülü ödenekten para verilmiş midir?
6. Yapılmış ise miktarı nedir?
7. Kuzey Iraklı Şeyh Osman'ın
kardeşi Sıddık Aziz Muhammed ile görüşmeler
yaptığınız ulusal basının haberleri içerisinde
yer aldı. Şeyh Osman isimli kişiye de örtülü ödenekten para
aktarılmış mıdır?
8. Her iki şahsa örtülü ödenekten ödeme
yapılmış ise hangi amaçla yapılmıştır?
Bu ödemeler Türkiye'nin ulusal çıkarları ile
ilişkisi nedir?
T.C.
DevletBakanlığı 6.11.1996
Sayı
: B.02.0.0010/00726
Türkiye Büyük
MilletMeclisi Başkanlığına
İlgi : a) TBMM
Başkanlığının 7.10.1996 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1356-3466/9623 sayılı yazısı.
b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen.
Müd.'nün 11.10.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-376-31/4095 sayılı
yazısı.
Denizli Milletvekili Sayın AdnanKeskin'in;
Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın
Başbakanımızın da kendileri adına
Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması
istenilen ilgi (b) yazı ekindeki yazılı soru önergesi
cevabı ekte sunulmuştur.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
Lütfü
Esengün
Devlet
Bakanı
Denizli Milletvekili
Sayın Adnan Keskin'in Sayın Başbakanımıza Tevcih
Ettiği
7/1356-3466 Esas No.lu
Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır.
Örtülü ödenek konusunda açıklama yapmak yasal
olarak mümkün değildir, Hükümetimiz döneminde devletin her kuruşu
büyük bir ihtimam ile yerinde sarfedilmektedir. İsrafla mücadele temel
prensibimizdir.
Önergede adı geçen şahıslara herhangi
bir ödeme yapılması söz konusu değildir.
Bilgilerinizi rica ederim.
10. –
Giresun Milletvekili Burhan Kara'nın, çiftçilerin Ziraat Bankasına
olan borç faizlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve DevletBakanı
Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1411)
Türkiye Büyük
MilletMeclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Başbakan
SayınNecmettin Erbakan tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Burhan Kara
Giresun
Hükümet programını açıklarken
milletimize garsonluk yapacağınızı, zam yerine her hafta
bir müjde vereceğinizi ve çiftçilerimizin Ziraat Bankasına olan borç
faizlerini affedeceğinizi ifade etmiştiniz. Oysa 3 aylık
hükümetimizin icraatlarına bakıldığında
vatandaşlarımıza müjde yerine her hafta bir kaç temel ürünün zam
haberini verdiniz.
PTT ve elektrik zamlarını otomatiğe
bağladınız, akaryakıta 3 kez demir çelik ve tekel
ürünlerinede defalarca zam yaptınız.
Soru 1. Vatandaşlarımıza vaad
ettiğiniz müjdelere ne zaman başlayacaksınız?
Soru 2. Faizlerin silineceği vaadiniz üzerine
çiftçilerimiz Ziraat Bankasına olan borçlarını ödemediler.
Ödemedikleri borçlarının faizleri katlanarak devam etmektedir. Çok
müşkül duruma düşen çiftçilerimizin faizlerini ne zaman sileceksiniz?
T.C.
DevletBakanlığı 6.11.1996
Sayı
: B.02.0.00.10/00791
Türkiye Büyük
MilletMeclisi Başkanlığına
İlgi : a) TBMM
Başkanlığının 10.10.1996 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1411-3585/10119 sayılı yazısı.
b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen.
Müd.'nün 15.10.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-380-6/4157 sayılı
yazısı.
Giresun Milletvekili SayınBurhan Kara'nın;
SayınBaşbakanımıza tevcih ettiği ve SayınBaşbakanımızın
da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde
cevaplandırılması istenilen ilgi (b) yazı ekindeki
yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
Lütfü
Esengün
DevletBakanı
Giresun Milletvekili SayınBurhanKara'nın
Sayın Başbakanımıza Tevcih Ettiği
7/1411-3585 Esas No.lu
Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır.
Hükümetimiz göreve başladığından
beri ülke sorunlarını halletmek için büyük bir gayretle
çalışmaktadır.
Vaad ettiğimiz müjdeler işbaşına
geldiğimiz günden beri başlamış ve devam etmektedir.
Bilgilerinizi rica ederim.
11. –
Giresun Milletvekili BurhanKara'nın, partisine mensup bir milletvekilinin
verdiği bir beyana ve Selçuk Üniversitesinin açılış
töreninde meydana gelen bir olaya ilişkin Başbakandan sorusu ve
DevletBakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1412)
Türkiye Büyük
MilletMeclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.BurhanKara
Giresun
Selçuk Üniversitesinin yeni öğretim yılı
açılış töreninde İstiklal Marşı söylenirken
ayağa kalkmayan Ebu Gudde ile tören sonrası aynı protokol
masasında yemek yediğiniz basında yer almış
bulunmaktadır.
Sorular
1. Ebu Gudde'nin İstiklal Marşı
okunurken ayağa kalkmamasını nasıl izah ediyorsunuz?
2. Yerli ve yabancı kim olursa olsun bir
ülkenin Millî Marşı söylenirken gerekli saygıyı göstermesi
gerekmez mi?
3. Rize Milletvekilimiz Şevki
Yılmaz'ın Batman'daki bir konferansta yaptığı
konuşmada "Ben Hizbullahım" demesini nasıl
karşılıyorsunuz? Her fırsatta Cumhuriyet ve Atatürk
ilkelerine aykırı düşünceler sergileyen bu milletvekiliniz
hakkında herhangi bir işlem yapmayı düşünüyor musunuz?
T.C.
DevletBakanlığı 6.11.1996
Sayı
: B.02.0.0010/00792
Türkiye Büyük MilletMeclisi
Başkanlığına
İlgi : a) TBMM
Başkanlığının 10.10.1996 tarih ve
A.01.0GNS.0.10.00.02-7/1412-3586/10120 sayılı yazısı.
b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen.
Müd.'nün 15.10.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-380-7/4158 sayılı
yazısı.
Giresun Milletvekili Sayın Burhan Kara'nın;
SayınBaşbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın
Başbakanımızın da kendileri adına
Bakanlığım koordinatörlüğünde
cevaplandırılması istenilen ilgi (b) yazı ekindeki
yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
Lütfü
Esengün
DevletBakanı
Giresun Milletvekili
Sayın BurhanKara'nın Sayın Başbakanımıza Tevcih
Ettiği
7/1421 - 3586 EsasNo.lu
Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır.
1. Selçuk Üniversitesinin açılış
töreninde İstiklal Marşı okunurken ayağa kalkmadığı
ifade edilen şahsın bu davranışının
izahının ancak kendisi tarafından yapılması mümkündür.
2. Yerli ve yabancı herkesin Millî Marşa
saygı göstermesi gerekir.
3. Rize Milletvekili Şevki
Yılmaz'ın konferansta söylediği sözlerin kül olarak
değerlendirilmesi gerekir, her fırsatta Cumhuriyet ve Atatürk
İlkelerine aykırı hareket ettiğine dair iddia ise
yanlış bir değerlendirmedir ve gerçek
dışıdır.
Bilgilerinizi rica ederim.
12. –
İstanbulMilletvekili Bülent Akarcalı'nın, iş
sınavına gireceklerden daha düşük ve sabit bir sınav
masrafı alınmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve
DevletBakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1413)
Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Başbakan Sayın Necmettin Erbakan tarafından yazılı
olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Bülent
Akarcalı
İstanbul
Kamu kurum ve kuruluşlarının özellikle
meslek memuru yetiştirmeye yönelik açtığı sınavlarda
son dönemde yüksek sınav ücretleri alınmaktadır.
1. İşsiz durumda olan gençlerimizin
girdiği bu sınavlarda, onları ekonomik olarak zorlayacak, hatta
caydıracak derecede yüksek bir sınav giriş ücreti
alınması doğru mudur?
2. Arka arkaya 3 -4 iş sınavına
girmek durumunda olan gençlerimize, bir kolaylık olmak üzere; bütün
sınavlarda geçerli olacak daha düşük ve sabit bir sınav
masrafı alınması düşünülemez mi?
T.C.
DevletBakanlığı 6.11.1996
Sayı
: B.02.0.0010/00793
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : a) TBMM
Başkanlığının 10.10.1996 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1413-3587/10121 sayılı yazısı.
b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen.
Müd.'nün 15.10.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-380-8/4159 sayılı
yazısı.
İstanbul Milletvekili Sayın Bülent
Akarcalı'nın; Sayın Başbakanımıza tevcih
ettiği ve SayınBaşbakanımızın da kendileri
adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması
istenilen ilgi (b) yazı ekindeki yazılı soru önergesi
cevabı ekte sunulmuştur.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
Lütfü
Esengün
Devlet
Bakanı
İstanbul
Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı'nın Sayın
Başbakanımıza Tevcih Ettiği
7/1413 -3587 Esas No.lu
Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır.
Kamu kurum ve kuruluşlarının
açtığı imtihanlar için alınan ücretler, yapılan
imtihan giderlerini karşılayacak seviyede tutulmakta, ilave bir ücret
alınmamaktadır. Her imtihanın giderleri ayrı ayrı
yapıldığından bütün imtihanlar için müşterek bir ücret
alınması mümkün olmamaktadır.
Bilgilerinizi rica ederim.
13. –
Bursa Milletvekili Ali Rahmi Beyreli'nin, Bursa Doğalgaz Proje ve
İşletme Müdürlüğündeki yolsuzluk dosyalarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve DevletBakanı Lütfü Esengün'ün yazılı
cevabı (7/1421)
Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına
Aşağıdaki soruların, Başbakan
SayınNecmettin Erbakan tarafından yazılı olarak
yanıtlanmasını, İçtüzüğün 94 üncü maddesi
gereğince arz ederim.
Ali
Rahmi Beyreli
Bursa
Son günlerde, basında yer alan bazı
haberlerde, 1994 yılı içinde, Bursa Doğalgaz proje ve
işletme müdürlüğünün işlem ve faaliyetleri ile ilgili,
Botaş'taki, 10 milyon dolara yaklaşan, usulsüz uygulamaları
içeren dosyanın, TBMM KİT Komisyonunun RP'li üyelerine aktarıldığı
ve bu kapsamlı dosyanın RP milletvekillerinin elinde olduğu
iddia edilmektedir.
1. Bu iddia ne denli doğrudur?
2. Bu milletvekillerinin isimleri nelerdir?
3. Bu yolsuzluk dosyaları, partinize mensup
milletvekilleri tarafından neden hasıraltı edilip, gündeme
getirilmemiştir?
T.C.
DevletBakanlığı 6.11.1996
Sayı
: B.02.0.0010/00798
Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına
İlgi : a) TBMM
Başkanlığının 10.10.1996 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1421-3598/10157 sayılı yazısı.
b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen.
Müd.'nün 15.10.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-380-16/4162 sayılı
yazısı.
Bursa Milletvekili Sayın Ali Rahmi Beyreli'nin;
Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın
Başbakanımızın da kendileri adına
Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması
istenilen ilgi (b) yazı ekindeki yazılı soru önergesi
cevabı ekte sunulmuştur.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
Lütfü
Esengün
DevletBakanı
Bursa Milletvekili
Sayın Ali Rahmi Beyreli'nin Sayın Başbakanımıza Tevcih
Ettiği
7/1421-3598 Esas No.lu
Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır.
Soru önergesindeki iddiaların gerçekle
alakası yoktur.
Bilgilerinizi rica ederim.
14. –
Manisa Milletvekili Tevfik Diker'in, dış gezisinden sonra basına
yaptığı açıklamaya ilişkin Başbakandan sorusu ve
DevletBakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1445)
Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımınBaşbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan tarafından
TBMM İçtüzüğünün 96 ncı maddesine göre yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. 9.10.1996
Tevfik
Diker
Manisa
Sorular :
1. Mısır, Libya ve Nijerya'ya
yaptığınız dış geziden dönüşünüzde 9.10.1996
günü saat 00.40 sıralarında Ankara Esenboğa Havaalanında
basına yaptığınız açıklamada kendi sesinizden
"Muzaffer Roma Komutanları" gibi benzetmenizle Türk tarihinin
Fatih Sultan Mehmet, Yıldırım Beyazıt, M. Kemal Atatürk,
İsmet İnönü, Gazi Osman Paşa, Kâzım Karabekir gibi bir çok
bilinen ve bilinmeyen rahmetli büyük komutan ve
padişahlarımızın kemiklerini sızlattığını
düşündünüz mü? Benzetmenizde Türk komutanlarınızı niçin
örnek almadınız?
2. Dünya tarihinde başka ülkelere (ki
bunların içinde gezi yaptığınız Afrika ülkeleri de
dahil) işgal maksadıyla gidip kendi ülkesine muzaffer komutan
edasıyla dönen sözünü ettiğiniz Roma komutanlarına Türk
Başbakanı olarak kendinizi neden benzettiğinizin nedenlerini
yüce Türk kamuoyuna açıklamayı düşünüyor musunuz?
T.C.
DevletBakanlığı 6.11.1996
Sayı
: B.02.0.0010/00884
Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına
İlgi : a) TBMM
Başkanlığının 16.10.1996 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1445-3670/10307 sayılı yazısı.
b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen.
Müd.'nün 23.10.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-384/4221 sayılı
yazısı.
Manisa Milletvekili Sayın Tevfik Diker'in;
Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın
Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım
koordinatörlüğünde cevaplandırılması istenilen ilgi (b)
yazı ekindeki yazılı soru önergesi cevabı ekte
sunulmuştur.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
Lütfü
Esengün
DevletBakanı
Manisa Milletvekili
Sayın Tevfik Diker'in Sayın Başbakanımıza Tevcih
Ettiği
7/1445 - 3670 Esas No.lu
Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır.
Sayın Başbakanın Mısır, Libya
ve Nijerya'ya yaptığı geziler ve bu gezilerdeki
açıklamaları bir bütün olarak değerlendirildiğinde
amacına ulaşmış, başarılı bir ziyaret
olduğu anlaşılmaktadır. Ancak kamuoyunu yanıltmak ve
yanlış yönlendirmek isteyen bir kısım medya, gezi ile
ilgili bir karalama kampanyasına tevessül etmiş, ancak
Cumhurbaşkanımızın açıklamaları ile bu plan geri
tepmiştir.
Sayın soru sahibi de önergedeki soruları
medyanın taraflı ve gerçek dışı
yayınlarının etkisi altında sormuş veya Sayın
Başbakanımızın maksadını
kavrayamamıştır. Bu konularda yeterli açıklamalar
yapılmış ve saptırmalar önlenmiştir. Ayrıca
açıklama yapmaya gerek bulunmamaktadır.
Bilgilerinizi rica ederim.
15. –
İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın,
Seyranbağları Kreşi ücretlerine yapılan zamma
ilişkinBaşbakandan sorusu ve DevletBakanı Lütfü Esengün'ün
yazılı cevabı (7/1455)
Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Başbakan
SayınTansu Çiller tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
Bülent
Akarcalı
İstanbul
Konu : Kreş ücretine aşırı zam (1
620 000'den 6 400 000 TL.'ye çıkarılması)
Seyranbağları Kreşinde aylık ödeme
1 620 000 TL.'den 6 400 000 TL.'ye çıkarılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir seferde bu kadar çok zamma
rastlanmamıştır. Yapılan % 400'lük bu zammı velilerin
ödemesi imkânsızdır.Bu kreşe çocuklarını gönderenlerin
tümü dar gelirli insanlardır. Çalışmak zorunda
kaldıkları ve çocuklarına bakacak kimseleri
olmadığı için kreşe çocuklarını
göndermektedirler.
Böylesine yüksek, insaf sınırlarını
aşan, sosyal adalet ilkelerine tamamen ters düşen, sosyal devlet
anlayışını zedeleyen bu zammın makul bir düzey olan 3
milyon TL.'ye indirilmesi için ne gibi girişimlerde bulunmayı
düşünüyorsunuz?
T.C.
DevletBakanlığı 6.11.1996
Sayı
: B.02.0.0010/001023
Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına
İlgi : a) TBMM
Başkanlığının 16.10.1996 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-3789 sayılı yazısı.
b) Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar
GenelMüdürlüğünün 23.10.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-2-1/4227
sayılı yazısı.
İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı'nın; dönemin Başbakanı Sayın Tansu Çiller'e
tevcih ettiği, Seyranbağları Kreşi ücretlerine yapılan
zamma ilişkin 6/60-49/163 Esas ve Evrak Kayıt No.lu ve 7/1455 Esas
No.lu yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
Lütfü
Esengün
DevletBakanı
T.C.
Başbakanlık 27.3.1996
Sosyal
Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme
Kurumu
Genel
Müdürlüğü
Sayı :
B.02.1.SÇE.0.10.00.02/Ç.3.1.96.345
Konu : Kreş ve Gündüz Bakımevi Ücretleri.
Başbakanlık
Kanunlar ve Kararlar
GenelMüdürlüğüne
İlgi : 18.3.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106.88/884
sayılı yazınız.
İstanbul Milletvekili SayınBülent
Akarcalı'nın SayınBaşbakanımıza tevcih
ettiği ilgi yazı ekinde bulunan soru önergesine cevap
yazımız ekindedir.
Bilgilerinizi rica ederim.
Dr.
İmren Aykut
DevletBakanı
Soru : Seyranbağları Kreşinde aylık
ödeme 1 620 000 TL.'den 6 400 000 TL.'ye
çıkarılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir
seferde bu kadar çok zamma rastlanmamıştır. Yapılan %
400'lük bu zammı velilerin ödemesi imkânsızdır.Bu kreşe
çocuklarını gönderenlerin tümü dar gelirli insanlardır.
Çalışmak zorunda kaldıkları ve çocuklarına bakacak
kimseleri olmadığı için kreşe çocuklarını
göndermektedirler.
Böylesine yüksek, insaf sınırlarını
aşan, sosyal adalet ilkelerine tamamen ters düşen, sosyal devlet
anlayışını zedeleyen bu zammın makul bir düzey olan 3
milyon TL.'ye indirilmesi için ne gibi girişimlerde bulunmayı
düşünüyorsunuz?
Cevap : Kreş ve Gündüz Bakımevlerinde,
Bakanlık Makamının 29.12.1995 tarih ve
B.02.1.SÇE.0.10.00.02/Ç.3.1.195.86 sayılı Oluru ile kabul edilen ve
15.1.1996 tarihinden itibaren uygulanması düşünülen söz konusu ücretler
yine Bakanlık Makamının 24.1.1996 tarih ve B.02.1.SÇE.0.10.00.02
Ç.3.1.03 sayılı Oluru ile iptal edilerek I. Grup Kreş ve Gündüz
Bakımevlerinde 3 500 000 TL. + KDV II. Grup Kreş ve Gündüz
Bakımevlerinde 2 000 000 TL. + KDV olarak belirlenmiş ve 15.1.1996
tarihinden itibaren uygulanmaya başlamıştır.
16. –
SıvasMilletvekili Mahmut Işık'ın, 5 Nisan
kararlarından sonra kamu kuruluşlarına alınan personele ve
S.S.K.'ya bağlı bazı hastane ve sağlık birimlerinin
kadro ihtiyaçlarının karşılanmasına müsaade
edilmediği iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve
DevletBakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1456)
Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Başbakan tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını saygıyla dilerim.
Mahmut
Işık
Sıvas
Sayın Başbakan tarafından uzun bir
süreden beri (5 Nisan 1995 kararları ile birlikte) devletin ihtiyacı
da olsa tüm kurumlarına memur alınması durdurulmuştur.
Ancak buna rağmen kollanan bazı bakanlık ve kurumlara, bankalara
bu yasak delinerek memur ve görevli alındığı Sayın
Başbakanın bunlara müsaade verdiği bilinmektedir ve
söylenmektedir.
Oysa ihtiyacı olan bazı
bakanlıkların bu konuda sınavlarının dahi
durdurulduğu görülmüştür.
Yine bazı bakanlık ve kurumların
ihtiyaçlarına binaen gerekçeli istemlerine karşın Sayın
Başbakan bu istekleri ya yanıtlamamış ya da geri
çevirmiştir. Bu nedenlerle;
1. 5 Nisan 1995 kararlarından bu yana kamu
kurumlarına, bakanlıklara, taşra örgütlerine, başta Ziraat
Bankası olmak üzere kaç adet kadrolu ve sözleşmeli memur
alınmıştır? (Ayrı ayrı ifade edilmek üzere)
2. Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı Sosyal SigortalarKurumuna bağlı çeşitli
hastane ve sağlık birimlerine acil ihtiyaçları olduğu halde
sağlık personeli, yardımcı sağlık personeli (ebe,
hemşire, laborant, teknisyen v.s.) bir kısım açıkların
kapanması ve bir kısım yeni gereksinmelerin ortaya
çıkması açısından, iki yıldan beri istek ve duyumda
bulunulmasına rağmen personel alınması için
Başbakanlıkça müsaade verilmemiştir. Bunun sebebi nedir?
3. Dışkapı SSK Hastanesinin
bazı sağlık birimleri Etlik'teki yeni yerlerine
kaldırılmıştır. Şu var ki, burada bugün büyük
ölçüde sağlık personeli sıkıntısı görülmektedir.
Bu nakledilen birimlerin rasyonel, verimli ve hastaların ihtiyaçlarını
karşılayacak bir şekilde çalışabilmesi için personel
ve diğer ihtiyaçları ne zaman ve nasıl
karşılanacaktır?
4. Başbakanlık, ihtiyaçları olan
bakanlık ve kurumların personel alımına ne zaman
gerçeğe, adalete ve hakkaniyete uygun bir şekilde müsaade edecektir?
T.C.
DevletBakanlığı 6.11.1996
Sayı
: B.02.0.0010/001028
Türkiye Büyük
MilletMeclisi Başkanlığına
İlgi : a) TBMM
Başkanlığının 16.10.1996 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-3789 sayılı yazısı.
b) Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar
GenelMüdürlüğünün 23.10.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-2-1/4227
sayılı yazısı.
Sıvas Milletvekili Mahmut Işık'ın;
dönemin Başbakanına tevcih ettiği, 5 Nisan kararlarından
sonra kamu kuruluşlarına alınan personele ve SSK'ya
bağlı bazı hastane ve sağlık birimlerinin kadro
ihtiyaçlarının karşılanmasına müsaade edilmediği
iddiasına ilişkin 6/64-266/488 Esas ve Evrak Kayıt No.lu ve
7/1456 Esas No.lu yazılı soru önergesi cevabı ekte
sunulmuştur.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
Lütfü
Esengün
DevletBakanı
T.C.
Başbakanlık 28.3.1996
Personel ve
Prensipler Genel Müdürlüğü
Sayı
: B.02.0.PPG.0.12.305-1/4941
Kanunlar ve Kararlar
GenelMüdürlüğüne
İlgi : 19.3.1996 gün ve B.02.0.KKG/106-270/1014
sayılı yazınız.
Sıvas Milletvekili Mahmut Işık'ın
Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği yazılı
soru önergesinde yer alan hususlara hazırlanan cevaplar ekte gönderilmiştir.
Bilgilerine arz ederim.
M.
Bahattin Şahin
Personel
ve Prensipler
Genel
Müdürü
Sıvas Milletvekili
Mahmut Işık'ın Soru Önergesinde Yer Alan Hususlara
Hazırlanan Cevaplar
Aşağıda Sıralanmıştır.
1. 1.1.1995 ile 31.12.1995 tarihleri
arasında; kamu kurum ve kuruluşlarınca
Başbakanlığa gönderilen açıktan atama taleplerinden
gerekçeleri uygun görülenler (1995/4) sayılı genelgede belirtilen
usul ve esaslar çerçevesinde değerlendirilerek belli oranda karşılanmıştır.
Verilen açıktan atama izinlerinin % 70 oranındaki kısmı
Eğitim Öğretim Hizmetleri, Sağlık Hizmetleri
Sınıfı personeli içindir.
2. Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı bağlı kuruluşu SosyalSigortalar Kurumu
Genel Müdürlüğüne Başbakanlıkça verilen açıktan ve naklen
atama izinlerinin 5 Nisan 1995 tarihinden 15 Mart 1996 tarihine kadar
sınıflar itibariyle sayısal icmali aşağıda
gösterilmiş olup, anılan kurumun personel ihtiyacı ile ilgili
taleplerinin hemen hemen tamamı karşılanmıştır.
Açıktan Naklen
S.H.S. : 1
790 S.H.S. : 89
G.İ.H. :
33 G.İ.H.
: 14
A.H.S. :
7 A.H.S.
: 2
T.H.S. :
6 T.H.S.
: 4
E.Ö.S.
: 1
Y.H.S. :
1
TOPLAM :
1836
TOPLAM : 233
3. Dışkapı SSK Hastanesinin
bazı birimlerinin Etlik'teki yeni yerine taşınması sonucu
meydana geldiği ileri sürülen personel
sıkıntısının yukarıda ifade edilen rakamlar çerçevesinde
anılan Genel Müdürlükçe karşılanmış olması
gerekir.
4. Başbakanlık personel ihtiyacı
olan kamu kurum ve kuruluşlarının taleplerine, gerekçeleri
çerçevesinde ve 1995/4 sayılı genelge doğrultusunda izin verme
cihetine gitmiştir.
17. –
İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya'nın;
— Turban
Ilıca Tesislerinde ücretsiz olarak kalan kişiler ile personelin
aldığı avanslara,
— Turban
Kilyos Tesislerinde ücretsiz olarak kalan kişiler ile personelin
aldığı avanslara,
İlişkin
soruları ve DevletBakanı Lütfü Esengün'ün yazılı
cevabı (7/1478, 1479)
(Aynı
cevap içinde ek olarak cevaplanan 7/1457, 1458, 1459, 1460, 1461, 1462, 1465,
1469, 1470, 1471, 1472, 1473, 1474, 1475, 1476, 1477, 1480, 1481 ve 1482 No.lu
yazılı soruların aslı 5.11.1996 tarihli 13 üncü Birleşimde
yayımlanmıştır)(1)
Türkiye BüyükMilletMeclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Başbakan SayınTansu Çiller tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasına delaletlerinizi arz ederim.
Saygılarımla. 18.1.1996
Halit
Dumankaya
İstanbul
Turban Ilıca tesislerinde;
1992 ocak ayından, 1995 aralık ayı
sonuna kadar;
Soru 1. Bu tesiste, free yani ücretsiz olarak
hangi tarihlerde, kimler kalmıştır?
Soru 2. Personelin aldığı avanslar
ne kadardır? Bu avansları alan kişilerin isimleri ve görevleri
nedir? Aldıkları avans miktarları ne kadardır? Ne zaman
kapatmışlardır?
Soru 3. Avansın
kapatıldığı işlerin faturalarının
miktarları, ne için alındığı ve faturaların
fotokopileri ile tarihleri nedir?
(1) Eki
hacimli olduğundan bastırılmamıştır.Kan. Kar.
Md.'de dosyasındadır.
Türkiye BüyükMilletMeclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Başbakan SayınTansu Çiller tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasına delaletlerinizi arz ederim.
Saygılarımla. 18.1.1996
Halit
Dumankaya
İstanbul
Turban Kilyos tesislerinde;
1992 ocak ayından, 1995 aralık ayı
sonuna kadar;
Soru 1. Bu tesiste, free yani ücretsiz olarak
hangi tarihlerde, kimler kalmıştır?
Soru 2. Personelin aldığı avanslar
ne kadardır? Bu avansları alan kişilerin isimleri ve görevleri
nedir? Aldıkları avans miktarları ne kadardır? Ne zaman
kapatmışlardır?
Soru 3. Avansın
kapatıldığı işlerin faturalarının
miktarları, ne için alındığı ve faturaların
fotokopileri ile tarihleri nedir?
T.C.
DevletBakanlığı 7.11.1996
Sayı
: B.02.0.0010/01040
Türkiye Büyük MilletMeclisi
Başkanlığına
İlgi : a) TBMM
Başkanlığının 16.10.1996 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-3789 sayılı yazısı.
b) Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar
Genel Müdürlüğünün 23.10.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-2-1/4227
sayılı yazısı.
İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya'nın;
dönemin Başbakanı Sayın Tansu Çiller'e tevcih ettiği,
6/65-284/512, 6/66-285/513, 6/67-286/514, 6/68-287/515, 6/69-288/516,
6/70-289/517, 6/73-293/521, 6/77-297/525, 6/78-298/526,6/79-299/527,
6/80-300/528, 6/81-301/529, 6/82-302/530, 6/83-303/531, 6/84-304/532,
6/85-305/533, 6/86-306/534, 6/87-307/535, 6/88-308/536, 6/89-309/537,
6/90-310/538 Esas ve Evrak Kayıt No.lu ve 7/1457, 7/1458, 7/1459, 7/1460,
7/1461, 7/1462, 7/1465, 7/1469, 7/1470, 7/1471, 7/1472, 7/1473, 7/1474, 7/1475,
7/1476, 7/1477, 7/1478, 7/1479, 7/1480, 7/1481, 7/1482 Esas No.lu
yazılı soru önergeleri cevapları ekte sunulmuştur.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
Lütfü
Esengün
DevletBakanı
İlgi : 18.1.1996 tarih ve 7/202-284, 203-285,
204-286, 205-287, 206-288, 207-289, 211-293, 215-297, 216-298, 217-299,
218-300, 219-301, 220-302, 221-303, 222-304, 223-305, 224-306, 225-307,
228-310, 226-308, 227-309 sayılı yazılarınız.
Şirketimiz faaliyetlerinin incelenmesi hususunda
T.B.M.M. Başkanlığınca 10/2 sayılı
Araştırma Komisyonu kurulduğu ve önerge sahibi İstanbul
Milletvekili Sayın Halit Dumankaya'nın bu komisyonun
başkanlığını yürüttüğü malumlarıdır.
Söz konusu soru önergelerinde istenilen bilgi ve
belgeler gerek işletmelerimiz gerekse genel müdürlük yetkilileri
tarafından komisyon görevlilerine teslim edilmiş bulunmaktadır.
Ancak, önerge ile istenilen iş avanslarına
ilişkin belgeler ekte sunulmuştur.
Free (Bedelsiz) konaklamaların her bir
işletme bazında ayrı ayrı ve tüm belgeler üzerinde
yapılacak çalışma sonucunda tespite yönelik incelemeler uzun ve
teknik bir çalışmayı gerektirdiğinden, bu
çalışmalar sürdürülmektedir.
Bilgilerinize arz ederiz.
T.
Aydın Ünal Ayhan
Özer
Genel
Müd. Yard. V. Genel
Müdür V.
18. –
İstanbulMilletvekili Halit Dumankaya'nın, TRT Genel Müdürüne ve
bazı yöneticilere ilişkin Başbakandan sorusu ve
DevletBakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1488)
Türkiye BüyükMilletMeclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Başbakan Sayın Tansu Çiller tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasına delaletlerinizi arz ederim.
Saygılarımla.
Halit
Dumankaya
İstanbul
TRT ile ilgili birçok yolsuzluk oldu olalı
basında yer almıştır. TRT birçok soruşturma
geçirdiği Radyo Üst Kurulunda yayın ilkelerini müteaddit defalar
ihlal eden sayın genel müdürü görevden almış ilgili genel müdür
de mahkemeye başvurarak yürütmeyi durdurmuştur.
Soru 1. TRT Genel Müdürü Sayın Tayfun Akgüner
hakkında Devlet Denetleme Kurulu, Maliye Bakanlığı
Teftiş Kurulu ve Başbakanlık Teftiş Kurulunca
hazırlanan üç rapor vardır. Bu raporlarda sayın genel müdür
hangi işleri yüzünden suçlanmaktadır. Tek tek açıklar
mısınız?
Soru 2. Diğer yöneticiler hangi
işlemlerinden dolayı suçlanmaktadır?
Soru 3. Bu üç raporla ilgili ne gibi bir
işlem yaptınız?
Soru 4. Sayın genelmüdüre yürütmeyi durdurma
kararı ile geri dönünce hiçbir işlem yapmadan makamına
oturmuş, sizin adınıza müsteşarınız 29 Ocak 1996
tarihinde ilgiliye bir yazı yazarak uygulamasının
yanlış olduğunu ve kendisine eski genel müdür diye hitap
etmiş, hal böyle iken sorumsuz bir genel müdür durumuna düşen bu
kişinin bu zaman zarfında yaptığı işler
imzaladığı evraklar geçersiz olmuyor mu?
Soru 5. İlgili genel müdürle ilgili bu ve
bundan önceki işlemleri için ne gibi bir işlem yapmayı
düşünüyorsunuz?
T.C. Devlet
Bakanlığı 6.11.1996 Sayı
: B.02.0.0010/001024
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : a) TBMM
Başkanlığının 16.10.1996 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-3789 sayılı yazısı.
b)Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel
Müdürlüğünün 23.10.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-2-1/4227 sayılı yazısı.
İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın
dönemin Başbakanı Sayın Tansu Çiller’e tevcih ettiği, TRT
Genel Müdürüne ve bazı yöneticilere ilişkin 6/103-454/889 Esas ve
Evrak Kayıt No.lu ve 7/1488 Esas No.luyazılı soru önergesi
cevabı ekte sunulmuştur.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
Lütfü
Esengün Devlet
Bakanı
T.C. Türkiye
Radyo-Televizyon Kurumu 26.3.1996 Genel
Müdürlüğü Sayı : B.02.2.TRT.0.61.00.00/501
Devlet
Bakanlığına
(Sayın Ali Talip
Özdemir)
İlgi : 20.3.1996 tarih ve 012/2.02.0183
sayılı yazıları.
İstanbul Milletvekili Sayın Halit Dumankaya
tarafından Sayın Başbakana tevcih edilen 7/295-454
sayılı yazılı soru önergesine verilecek cevaba esas olmak
üzere Kurumumuz düşünceleri aşağıda arz edilmektedir.
1. Devlet Denetleme Kurulunun (Maliye Teftiş
Kurulunca görevlendirilen üyelerin de katılımı ile)
yaptığı araştırma üzerine Başbakanlık
Teftiş Kurulunca, TRTGenel Müdürü ve yöneticileri hakkında
yapılan inceleme ve soruşturma sonucunda, Başbakanlık
Teftiş Kurulu Başkanlığının 24.10.1995 tarihli ve
Sor. Rap 16/95-9 sayılı raporu ile, TRT Genel Müdürü
açısından “...adlî yönden yapılacak bir işlem
bulunmadığı...”nakarar verilmiştir.
2. Başbakanlık Teftiş Kurulu
Başkanlığı tarafından hazırlanan Raporda yasa
gereği özel elektrik üretim ve dağıtım işi yapan
Çukurova, Kepez, Aktaş şirketlerinden alınması gereken TRT
paylarını almayarak Kurum gelirlerinin düşmesine sebebiyet
verdiği iddia edilen TRTeski Genel Müdür Mali Yardımcısı
Nevzat Avcı, eski Hasılat Dairesi Başkanları Ahmet
Sağ, Ali Kalıpçı ile Hasılat Dairesi
Başkanlığı görevlilerinden Abdil Nizam Bilen, Süleyman
Bozdağ, Fevzi Bayraktaroğlu ve İzzet Kurban haklarında
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına 12.2.1996 tarih ve
96/3775 sayı ile hazırlanan iddianame üzerine Ankara 14 üncü Asliye
Ceza Mahkemesinde bir dava açılmış bulunmaktadır.
3. Sözedilen raporlarla ilgili olarak yapılan
işlem yukarıda ifade edilmiştir.
4. 2954 sayılı Yasanın 11 ve 13
üncü maddelerinde TRTGenel Müdürü ile Yönetim Kurulu üyelerinin atanma ve
görevlerinden alınmalarına ilişkin yasal esaslar
düzenlenmiştir. Bu esaslara göre, Genel Müdür ve Yönetim Kurulu üyeleri
Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile görevlerine atanmakta ve yasada öngörülen
koşulların oluşması halinde de yine bir Bakanlar Kurulu
Kararnamesi ile görevden alınabilmektedirler. Oysa, Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu 3984 sayılı Yasanın 35 inci maddesinin son
fıkrası hükmünü yanlış yorumlayarak TRT Genel Müdürü ve
Yönetim Kurulu görevlerinin düşürülmüş olduğuna karar
vermiş ve bu karar üzerine Genel Müdür ve Yönetim Kurulu üyeleri Ankara
İdare Mahkemesinde yürütmeyi durdurma istemli bir iptal davası ikame
etmişlerdir.
Ankara 2 nci
İdare Mahkemesince verilen yürütmeyi durdurma kararı ile Üst Kurul
tarafından yapılan itirazın reddine ilişkin Ankara Bölge
İdare Mahkemesinin iki yargı kararı üzerine Genel Müdür ve
Yönetim Kurulu üyeleri, Danıştay Dava Daireleri Kurulunun
İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ve Kurum Hukuk
Müşavirliğinin 2.2.1996 tarihli Müşavirler Kurulunca “Dava
konusu işlem yargı kararlarında öngörüldüğü üzere, yetki
gaspı derecesinde yoklukla malul bulunduğuna göre, Genel Müdür ve
Yönetim Kurulu üyelerinin göreve başlamalarının zorunlu
olduğu” hususunda verilen karar göz önünde bulundurularak ilgililer
TRTKurumundaki görevlerine başlamışlardır.
Bu durum üzerine Başbakanlık, Mahkeme
kararına dayanılarak fiili durum yaratılmasının hukuka
uygun bulunmadığı ve göreve başlamak için idarece bir
işlem tesis edilmesinin zarurî bulunduğunu, aksi takdirde ilgililer
hakkında kanun yollarına başvurulması zorunluluğunun
doğacağını Kurumumuza bildirmiştir.
Başbakanlık düşüncesi, Kurumumuz Hukuk
Müşavirliğince tetkik edilmiş ve 12.2.1996 günlü Müşavirler
Kurulu Kararı ile “Üst Kurul tarafından tesis edilen görevden
düşürme işleminin yürütülmesi durdurulmuş olduğuna göre, bu
işlemin fiilen icra olunabilme imkânı ve kuvveti
bulunmamaktadır. Bunun sonucu olarak, yürütülmesi durdurulan idarî
işleme riayet zorunluğu da ortadan kalkmış ve idarî
işleme riayet edilmemesi halinde kanunların öngördüğü
müeyyidelerin uygulanabilmesi imkânının kalmadığı
(Danıştay 5. D., 10.10.1990 T. ve 211/256 sayılı K.;
Ragıp Sarıca, Danıştay Kararları ve Yürütmenin
Durdurulması, sh.33)” şeklinde bir görüş ve yargı
kararında da aynı görüş ifade edilmiş olmakla birlikte,
Ankara Bölge İdare Mahkemesinin 5.2.1996 tarihli Kararında Kurum
Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu üyelerinin göreve iade işlemlerinin,
işlemi tesis eden RTÜK Başkanlığınca görevden
düşürme işleminin kaldırılması suretiyle
gerekeceği yolunda bir karar vermesi sonucunda Radyo ve Televizyon Üst
Kurulunun 13.2.1996 tarihinde Kuruma gönderdiği bir yazı ile Genel
Müdür ve Yönetim Kurulu üyelerinin görevlerine iade işlemlerinin ikmal
edilmesi üzerine ilgililer görevlerini sürdürmüşlerdir.
Genel Müdür ve Yönetim Kurulu üyelerinin Bakanlar Kurulu
Kararnamesi ile görevlerine atanmış oldukları ve
dolayısıyla görevden alınma işleminin de sadece 2954
sayılı Kanunda belirtilen nedenlere dayanılarak behemahal
Bakanlar Kurulu Kararnamesi gerektirdiği aşikâr bulunmasına ve
RTÜK tarafından tesis edilen görevden alma işleminin yargı
kararları üzerine keenlemyekun (yoklukla malul) addedilmesi zorunlu
olmasına rağmen, ilgililerin yürüttükleri görev icaplarının
gereksiz tartışmalara yol açmasına mani olmak üzere Genel Müdür
ve Yönetim Kurulu üyelerinin göreve başlamalarından sonra alınan
bilcümle karar ve uygulanan işlemlerin onaylanması Yönetim Kurulunun
29.2.1996 tarih ve 96/52 sayılı kararı ile
onaylanmıştır. Bu durum karşısında, yapılan
iş ve işlemlerin geçersizliğini düşünebilmek mümkün
değildir.
5. Son soru ile ilgili olarak herhangi bir
düşünce serdedilememektedir.
Arz ederim.
Prof.
Dr. Tayfun Akgüner Genel
Müdür
19. –
Diyarbakır Milletvekili Abdülkadir Aksu’nun, hayvan ithalatı ile
ilgili olarak ileri sürülen iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün yazılı cevabı (7/1492)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Abdülkadir
Aksu Diyarbakır
Bakanlar Kurulunun Eylül ayında
aldığı bir kararla 2 trilyonluk kredi
dağıtılmasına ve bu kredinin ithal edilecek canlı
hayvan alımı ile Güneydoğu Anadolu Bölgesinde
kullandırılmasına, üreticilere dağıtılmasına
karar vermiş, ancak bu işi ilgili Bakanlıkların yapması
gerekirken hayvancılıktan hiç anlamayan vali, vali
yardımcıları ve kaymakamlarca yapıldığı
basına haber teşkil etmiş ve ithal edilen hayvanların da
vebalı oldukları ayrıca basında yer
almıştır. Yine son yıllarda uygulanan hayvancılık
politikasının yanlışlığı ortaya çok önemli
sorunlar çıkarmıştır.
Sorular :
1. Neden ilgili Bakanlık görevlileri
değil de hayvan alımlarına vali ve diğer yöneticiler
gönderilmişlerdir?
2. İl ve ilçe yöneticilerinin alımlar
için yurt dışına çıkışları Devlete fazladan
ne kadar maddî yük getirmiştir?
3. Özellikle Güneydoğu bölgemizdeki
hayvancılığın gelişmesi için bir umut olarak sunulan
ve umutları suya düşüren ve vebalı hayvanların sağlam
raporlarıyla ülkeye girişlerini sağlayan görevliler
hakkında yasal bir işlem yapılmış mıdır?
4. Bu yolla devletin parasını, har vurup
harman savuran, ülke ekonomisine trilyonlarca zarar veren, menfaat düşkünü
kişi veya kuruluşların isimlerini açıklar
mısınız?
5. Yetkililerce bu durumların rapor halinde
ilgili yerlere iletildiği halde halen bir çalışma
yapılmamasının izahı var mıdır?
Alımları yapanların yabancı hayvan
satıcılarından bazı menfaatler elde ettikleri
ihbarları gerek İçişleri gerekse Tarım
Bakanlığına intikal ettirilmektedir. Bu hususta ihmal ve kusurlu
olanlar hakkında araştırma başlatılmış
mıdır?
6. Özellikle son yıllarda gebe hayvanlara
zamansız ve süresi geçmiş aşı yapılması sebebiyle
erken ve sakat doğumlar olduğu, ölü doğumlara sebebiyet
verilmesi neticesinde üreticilerin mağdur edildikleri aşikârdır.
Meydana gelen zararlar Devletçe karşılanacak mıdır?
7. Bazı çevrelerce ileri sürülen hayalî inek
ithalatı iddiaları doğru mudur?
8. Seçimlerden önce yapılan bu alımlar
seçime yatırım maksadıyla mı
yapılmıştır? Bu yolla kaç trilyon seçim
yatırımı olarak heba edilmiştir?Bu bir vurgun değil
midir? Bunlardan bir rahatsızlık duyuyor musunuz?
T.C. Devlet
Bakanlığı 6.11.1996 Sayı
: B.02.0.0010/001026
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : a)TBMM
Başkanlığının 16.10.1996 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-3789 sayılı yazısı.
b) Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel
Müdürlüğünün 23.10.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-2-1/4227 sayılı
yazısı.
Diyarbakır Milletvekili Abdülkadir Aksu’nun
dönemin Başbakanına tevcih ettiği, Hayvan İthalatı ile
ilgili olarak ileri sürülen iddialara ilişkin 6/108-510/1045 Esas ve Evrak
Kayıt No.lu ve 7/1492 Esas No.lu yazılı soru önergesi
cevabı ekte sunulmuştur.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
Lütfü
Esengün Devlet
Bakanı
T.C. Tarım
ve Köyişleri Bakanlığı 9.4.1996 Tarımsal
Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü Şube
: HÜGD/BBH-4393/2322/19510
Konu : Soru Önergesi.
Başbakanlığa
İlgi : 19.3.1996 tarih ve
B.02.0.KKG/106-275-6/1050 sayılı yazınız.
Diyarbakır Milletvekili Sayın Abdülkadir
Aksu’nun Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ilgi
yazınız ekinde Bakanlığımıza ulaşan soru
önergesi incelenmiştir. Buna göre;
Hayvan seçimi için yurt dışına
Bakanlık görevlileri dışında Vali ve diğer yöneticiler
resmî olarak görevlendirilmemiş olup, seçim; kasaplık ve besi
hayvanları için gümrüklerde Veteriner hekimlerden oluşan heyetler
tarafından, damızlık hayvanlar için ise
Bakanlığımız tarafından görevlendirilen 1 Ziraat
Yüksek Mühendisi (Zooteknist) ile 1 Veteriner Hekim tarafından
yapılmaktadır. Bunlar dışında herhangi bir
görevlendirme yapılmamıştır.
Yurt dışından yapılan hayvan
ithalatına Uluslararası Salgın Hastalıklar Ofisi (OIE)
bültenlerindeki durum incelendikten sonra Kontrol Belgeleri verilmektedir.
Ayrıca, kasaplık ve besi hayvanları 3285 sayılı Hayvan
Sağlık Zabıtası Kanunu gereğince yurt içine girişi
yapılmadan Gümrüklerde, Damızlık hayvanlar ise
Bakanlığımızca hazırlanmış olan
Sağlık Şartları çerçevesinde ihracatçı ülkede
Bakanlığımızca görevlendirilen Veteriner Hekim ve Ziraat
Yüksek Mühendisinin kontrolünde o ülke Veteriner Teşkilatının
onaylamış olduğu Sağlık Sertifikası alınarak
ithalatı yapılmaktadır. Hayvanların yurda
girişlerinden sonra karantina uygulaması sırasında
Sığır Vebası ve Şap Hastalığı yönünden
aşılanmaktadır.
Bu itibarla, yapılan canlı hayvan
ithalatları sırasında ülkemize yukarıda açıklanan
kontroller nedeni ile hastalıklı hayvanların girmesi mümkün
değildir. Diğer yandan hayvanlara süresi geçmiş aşı
yapılmamış ve bu sebepten dolayı da herhangi bir ölüm
vakası görülmemiştir. Ayrıca, konu ile ilgili olarak hiçbir
görevli hakkında soruşturma veya inceleme yapılmamış
olup, önergede sözü edilen konular hakkında
Bakanlığımıza herhangi bir bilgi veya belge
ulaştırıldığında gerekli inceleme
yapılacaktır.
Bilgilerinize arz ederim.
İsmet
Attila Tarım
ve Köyişleri Bakanı
20. – Yalova Milletvekili
Yaşar Okuyan’ın, hayvancılığı teşvik
kredilerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü
Esengün’ün yazılı cevabı (7/1493)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Başbakan Sayın Tansu Çiller tarafından yazılı olarak
cevaplandırılması için tavassutunuzu arz ederim.
Saygılarımla.
Yaşar
Okuyan Yalova
1. Bakanlar Kurulunun Eylül ayında
hayvancılığı teşvik etmek için almış
olduğu 2 trilyonluk kredi dağıtımı konusundaki
kararından sonra ortaya çıkan uygulamalarda ciddî problemler meydana
gelmiştir. Bu kredilerin büyük bir çoğunluğu seçim
yatırımı olarak özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesinde
DYP’lilere
dağıtıldığı ileri sürülmektedir. Sözkonusu
krediyi alanlar kimlerdir? Bunların içinde DYP’ye kayıtlı
olanlar hangileridir?
2. Güneydoğu Anadolu Bölgesinde bu krediye
göre, yurtdışından hayvan ithal edilip üreticiye
dağıtılması da amaçlanmıştı. Bu sebeple
yurtdışına hayvan alımına vali vekili, vali
yardımcısı ve bazı kaymakamların gittiği ve
hayvandan anlamadığı için, bu kişilerin anlaşma
yaptığı ve yurda getirttiği hayvanların çoğunun
hastalıklı ve özellikle vebalı çıktığı ifade
edilmektedir. Bu doğru mudur? Bu doğru ise hangi vali vekilleri, vali
yardımcıları ve kaymakamlar bu amaçla gitmişlerdir. Kaç gün
kalmışlardır? Bunlara ne kadar seyahat ve harcırah olarak
devlet para ödemiştir.
3. Bu bölgeden yurt dışına hayvan
almaya giden Türk ekiplerin yabancı hayvan satıcılardan
bazı maddî menfaatler elde ettikleri ve bunun
karşılığında da kontrol etmeden, çelimsiz ve hastalıklı
hayvanlar aldıkları iddia edilmektedir. Bunlar doğru mudur?
Bunlar doğru ise, bir soruşturma başlatılmış
mıdır? Ve hangi safhadadır.
4. Yaklaşık 2 trilyonluk kredinin DYP
yandaşlarına peşkeş çekildiği, Türk
hayvancılığına katkı sağlamak yerine, DYP’ye
seçimlerde bu bölgeden oy alarak katkı sağladığı
iddialarına cevabınız nedir? Özellikle vebalı çıkan
ithal ineklerden dolayı, Türkiye’nin bir çok bölgesinde çok ciddî,
hayvanlarda veba salgınına sebep olduğu söylenmektedir. Bu husus
doğru mudur?
T.C. Devlet Bakanlığı 6.11.1996 Sayı
: B.02.0.0010/001025
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İlgi :
a)TBMMBaşkanlığının 16.10.1996 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-3789 sayılı yazısı.
b)Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel
Müdürlüğünün 23.10.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-2-1/4227 sayılı
yazısı.
Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan’ın dönemin
Başbakanı Sayın Tansu Çiller’e tevcih ettiği,
Hayvancılığı teşvik kredilerine ilişkin
6/109-511/1046 Esas ve Evrak Kayıt No.lu 7/1493 Esas No.lu yazılı
soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
Lütfü
Esengün Devlet
Bakanı
T.C. Tarım
ve Köyişleri Bakanlığı 9.4.1996 Tarımsal
Üretim ve Geliştirme Genel
Müdürlüğü Şube
: HÜGD/BBH-4391/19508/2320
Başbakanlığa
İlgi : 19.3.1996 tarih ve
B.02.0.KKG/106-275-7/1051 sayılı yazınız.
Yalova Milletvekili Sayın Yaşar
Okuyan’ın, hayvancılıkla ilgili olarak Sayın
Başbakanımıza tevcih ettiği ilgi yazınız ekinde
Bakanlığımıza ulaşan soru önergesi incelenmiştir.
Buna göre;
Bakanlar Kurulunun 95/7225 ve 95/7418 sayılı
Kararları ile uygulamaya konulan % 20 faizli hayvancılık kredisi
kapsamında krediden yararlanan yetiştirciler, Vali
yardımcısı, Tarım İl Müdürü, T.C. Ziraat Bankası
Müdürü ve Ziraat Odası Başkanından oluşan bir Komisyon
tarafından müracaat sırasına ve krediye ehil (tesis ve arazi
durumuna bakılarak) olup olamadığına bakılarak
seçilmektedir. Bu itibarla hiçbir üreticiye kredilendirmede herhangi bir
öncelik tanınması söz konusu değildir.
Hayvan seçimi çin yurt dışına
Bakanlık görevlileri dışında vali ve diğer yöneticiler
resmî olarak görevlendirilmemiş olup, seçim; kasaplık ve besi
hayvanları için gümrüklerde veteriner hekimlerden oluşan heyetler
tarafından, damızlık hayvanlar için ise
Bakanlığımız tarafından görevlendirilen 1 Ziraat Yüksek
Mühendisi (Zooteknist) ile 1 Veteriner Hekim tarafından
yapılmaktadır. Bunlar dışında herhangi bir
görevlendirme yapılmamıştır.
Yurt dışından yapılan hayvan
ithalatına Uluslararası Salgın Hastalıklar Ofisi (OIE)
bültenlerindeki durum incelendikten sonra Kontrol Belgeleri verilmektedir.
Ayrıca, kasaplık ve besi hayvanları 3285 sayılı Hayvan
Sağlık Zabıtası Kanunu gereğince yurt içine
girişi yapılmadan Gümrüklerde, damızlık hayvanlar ise
Bakanlığımızca hazırlanmış olan
sağlık şartları çerçevesinde ihracatçı ülkede
Bakanlığımızca görevlendirilen veteriner hekim ve ziraat
yüksek mühendisinin kontrolünde o ülke veteriner teşkilatının
onaylamış olduğu sağlık sertifikası alınarak
ithalatı yapılmaktadır. Hayvanların yurda
girişlerinden sonra karantina uygulaması sırasında
sığır vebası ve şap hastalığı yönünden
aşılanmaktadır.
Bu itibarla, yapılan canlı hayvan
ithalatları sırasında ülkemize yukarıda açıklanan
kontroller nedeni ile hastalıklı hayvanların girmesi mümkün
değildir. Diğer yandan hayvanlara süresi geçmiş aşı
yapılmamış ve bu sebepten dolayı da herhangi bir ölüm
vakası görülmemiştir. Ayrıca, konu ile ilgili olarak hiçbir
görevli hakkında soruşturma veya inceleme yapılmamış
olup, önergede sözü edilen konular hakkında
Bakanlığımıza herhangi bir bilgi veya belge
ulaştırıldığında gerekli inceleme
yapılacaktır.
Bilgilerinize arz ederim.
İsmet
Attila Tarım
ve Köyişleri Bakanı
21. –
Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, TÜGSAŞ ve
bağlı kuruluşlarının bazı harcamalarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün
yazılı cevabı (7/1496)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasına delaletinizi saygılarımla arz
ederim.
Ahmet
Cemil Tunç Elazığ
Sorular :
1. Türkiye Gübre Sanayii A.Ş. ve
bağlı kuruluşlarında 1994-1995 yıllarında reklam
gideri olarak ne kadar harcama yapılmıştır?
2. Türkiye Gübre Sanayii A.Ş. ve
bağlı kuruluşlarında 1994-1995 yıllarında temsil
ve ağırlama gideri olarak ne kadar harcama yapılmıştır?
3. Türkiye Gübre Sanayii A.Ş. ve
bağlı kuruluşlarında 1994-1995 yıllarında ne
kadar demirbaş eşya alımı yapılmıştır?
4. Türkiye Gübre Sanayii A.Ş. ve
bağlı kuruluşlarında 1994-1995 yıllarında binek
aracı olarak ne kadar taşıt satın alınmış,
ne kadar ödeme yapılmıştır?
5. Türkiye Gübre Sanayii A.Ş. ve
bağlı kuruluşlarında 1994-1995 yıllarında Yönetim
ve Denetim Kurulu üyelerine ödenen ücret ve harcırah ne kadardır?
T.C. Devlet
Bakanlığı 6.11.1996 Sayı
:B.02.0.0010/001027
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İlgi :
a)TBMMBaşkanlığının 16.10.1996 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-3789 sayılı yazısı.
b) Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel
Müdürlüğünün 23.10.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-2-1/4227 sayılı
yazısı.
Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un;
dönemin Başbakanına tevcih ettiği, TÜGSAŞ ve
bağlı kuruluşlarının bazı harcamalarına
ilişkin 6/156-625/1389 Esas ve Evrak Kayıt No.lu ve 7/1496 Esas No.lu
yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
Lütfü
Esengün Devlet
Bakanı
T.C. Sanayi
ve Ticaret Bakanlığı 17.6.1996 Basın
ve Halkla İlişkiler Müşavirliği Sayı
: B.140.BHİ.01-164
Konu : Yazılı soru önergesi.
Başbakanlığa
İlgi : T.B.M.M.
Başkanlığının 15.3.1996 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/364-625/1389 sayılı yazısı.
Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel
Müdürlüğünün 29.3.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-279-13/1147
sayılı yazınız.
Devlet Bakanlığının 10.5.1996 tarih
ve B.02.0.12/2.02.525 sayılı yazısı.
Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un,
Başbakana tevcih ettiği ancak tarafımdan
cevaplandırılması istenen yazılı soru önergesiyle
ilgili cevabımız ekte takdim edilmiştir.
Bilgilerinize arz ederim.
Yalım
Erez Sanayi
ve Ticaret Bakanı
TÜRKİYE GÜBRE
SANAYİ A.Ş. GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1994 YILI
Teşekkül
Merkezi Kütahya Samsun Elazığ Gemlik Toplam
1. Reklam ve Tanıtma Giderleri 453 866 000 72 267 302 3
309 782 14 507 089 127 077 288 671 027 461
2. Temsil ve Ağırlama Giderleri 561 384 860 37 533 750 102
276 717 25 588 000 289 386 435 1 016 169 762
3. İdame Yatırım Harcamaları 187 625 000 130 292 000 179 265 000 34
650 000 2 331 930 146 2 863 762 146
4. BİMYatırım Harcamaları 827 237 515 – – – – 827 237 515
5. Taşıt Yatırım Harc.
(Ambulans) – – – – – –
6. Yönetim ve Denetim Kurulu
Üyelerine ödenen ücret ve
harcırah 699 322 448 615 120 885 1 020 486 679 631
887 890 921 747 131 3 888 565 033
TOPLAM 2 729 435 823 855 213 937 1 305 338 178 706
632 979 3 670 141 000 9 266 761 917
1995 YILI
Teşekkül
Merkezi Kütahya Samsun Elazığ Gemlik Toplam
1. Reklam ve Tanıtma Giderleri 169 010 000 218 405 581 21
219 565 33 692 392 16 921 739 459 249 277
2. Temsil ve Ağırlama Giderleri 1 028 827 728 82 205 500 249
361 000 56 856 567 612 415 594 2 029 666 389
3. İdame Yatırım Harcamaları 109 102 134 758 737 320 64 874 000 – 2 788 262 095 3 720 975 549
4. BİM Yatırım Harcamaları 1 999 169 510 – – – – 1 999 169 510
5. Taşıt Yatırım Harc.
(Ambulans) – – 1 787 425 550 1 713 014 800 – 3 500 440 350
6. Yönetim ve Denetim Kurulu
Üyelerine ödenen ücret ve
harcırah 860 980 013 1 062 523 327 1 245 288 100 771
673 615 1 101 566 158 5 042 031 213
TOPLAM 4 167 089 385 2 121 871 728 3 368 168 215 2
575 237 374 4 519 165 586 16 751 532 288
NOT : 1994
yılı Temsil ve Ağırlama giderlerinin 996 032 197 TL. si
Kurum içinde kalan giderlerdir.
1995 Yılı Temsil ve Ağırlama giderlerinin 1 332 657 419 TL.
si Kurum içinde kalan giderlerdir.
TUTANAĞIN
SONU