DÖNEM : 20 CİLT : 13 YASAMA YILI : 2
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
17 nci Birleşim
13 . 11 . 1996 Çarşamba
İ Ç İ N D E K
İ L E R
I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. – GELEN KÂĞITLAR
III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. – Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Fevzi
Şıhanlıoğlu’nun, Anayasa; Adalet;Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonları üyeliklerinden çekildiğine ilişkin
önergesi (4/97)
2. – Ordu Milletvekili Hüseyin Olgun Akın’ın, (6/10) esas
numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi
(4/98)
3. – Ordu Milletvekili Hüseyin Olgun Akın’ın, (6/111) esas
numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi
(4/99)
4. – Ordu Milletvekili Hüseyin Olgun Akın’ın, (6/112) esas
numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi
(4/100)
5. – Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu’nun,
(6/331) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına
ilişkin önergesi (4/101)
B)
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. – İçel Milletvekili Durmuş Fikri Sağlar ve 43
arkadaşının, güvenlik güçlerinin toplumsal olaylar
karşısındaki şiddete varan tutum ve
uygulamalarının araştırılarak alınması
gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/129)
IV. – ÖNERİLER
A)
DANIŞMA KURULU ÖNERİSİ
1. – Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesi
ile 13.11.1996 Çarşamba günkü birleşimde sözlü soruların
görüşülmemesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
V. – KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
1. – 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa
Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/215) (S.
Sayısı : 23)
2. – Özürlüler İdaresi Başkanlığı
Kurulmasına ve Özürlülerin Durumları ile İlgili Çeşitli
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısı ve Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/438) (S.
Sayısı : 101)
3. – Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığı
ile Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Kanun
Tasarısı ve Adalet, İçişleri ve Plan ve Bütçe
komisyonları raporları (1/413) (S. Sayısı : 124) (Dağıtma
tarihi : 7.11.1996)
4. – Vesikasız Kıymetli Maden ve Ziynet Eşyası
Beyanı Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/513) (S. Sayısı : 131)
5. – 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 41 inci
Maddesinin 1 ve 4 üncü Fıkralarının Değiştirilmesi ile
60 ıncı Maddesine Bir Fıkra Eklenmesine Dair Kanun
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/512) (S.
Sayısı : 130)
6. – Türk Ceza Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporu (1/524) (S. Sayısı : 126)
7. – Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/523) (S. Sayısı : 127)
8. – Terörle Mücadele Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/525) (S. Sayısı : 128)
9. – Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner ve 11
Arkadaşının, 5.1.1961 Tarihli ve 237 Sayılı
Taşıt Kanununa Bağlı (1) Sayılı Cetvelde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/322) (S. Sayısı : 111)
VI. – SORULAR VE CEVAPLAR
A)
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. – Gaziantep Milletvekili Ünal Yaşar’ın, GAPbölgesinde
İsrail firmalarına arazi tahsisi yapıldığı
iddiasına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Musa Demirci’nin yazılı cevabı (7/1143)
2. – Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın, Bayburt - Köse -
Şiran - Şebinkarahisar devlet yolunun 1997 yılı
yatırım programına alınmasına ilişkin sorusu ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat Ayhan’ın
yazılı cevabı (7/1290)
3. – Manisa Milletvekili Hasan Gülay’ın, Emlak Bankasından
döviz karşılığı ev alanların borçlarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez’in
yazılı cevabı (7/1293)
4. – İzmir Milletvekili Hasan Tartan’ın, eski
başbakanların korumalarına ilişkin Başbakandan sorusu
ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün yazılı cevabı (7/1315)
5. – Aydın Milletvekili Yüksel Yalova’nın,
Kuşadası’nda meydana gelen sel felaketinden zarar gören esnaf ve
sanatkârların vergi ve borç ödemelerine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün yazılı cevabı
(7/1333)
6. – Ankara Milletvekili Hikmet Uluğbay’ın, Para Kredi
Koordinasyon Kurulu kararıyla bazı firmalara sağlanan ihracat
kolaylığı nedeniyle yapılacak ödemelere ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez’in
yazılı cevabı (7/1342)
7. – Aydın Milletvekili İsmet Sezgin’in,
Kuşadası’nda meydana gelen sel felaketinden zarar görenlere
yapılacak yardımlara ve hasara uğrayan altyapı
yatırımlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı Lütfü Esengün’ün yazılı cevabı (7/1346)
8. – İstanbul Milletvekili Mehmet Cevdet Selvi’nin, personel
atamalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
Lütfü Esengün’ün yazılı cevabı (7/1349)
9. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın,
doğalgaz abone ücretlerine ve Alfagaz Şirketine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün yazılı
cevabı (7/1414)
10. – Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat
Dayanıklı’nın, Çerkezköy SSK Hastanesine bir anestezist doktor
atanmama nedenine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Necati Çelik’in yazılı cevabı (7/1423)
11. – Aydın Milletvekili Fatih Atay’ın, Kuşadası’nda
yaşanan tabiî afette zarar gören esnafın zararının
karşılanması için alınacak tedbirlere ilişkin
Başbakandan sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı
Cevat Ayhan’ın yazılı cevabı (7/1448)
12. – Manisa Milletvekili Hasan Gülay’ın, Manisa -Salihli
-Durasıllı Beldesinde meydana gelen dolu afetinden zarar gören
üreticilere ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Musa Demirci’nin yazılı cevabı (7/1502)
13. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın,
Yatırımları ve Döviz Kazandırıcı Hizmetleri
Teşvik Fonundan verilen kredilere ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün yazılı cevabı (7/1506)
I. , GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak üç oturum yaptı.
Suriye’ye giden Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Recai
Kutan’a, dönüşüne kadar; Devlet Bakanı Fehim Adak’ın,
İngiltere, Norveç ve Finlandiya’ya gidecek olan Devlet Bakanı
Gürcan Dağdaş’a, dönüşüne kadar; Devlet Bakanı Lütfü
Esengün’ün,
Suudi Arabistan’a gidecek olan Çevre Bakanı M. Ziyattin Tokar’a,
dönüşüne kadar; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati
Çelik’in,
İngiltere ve Amerika Birleşik Devletlerine gidecek olan Orman
Bakanı Mehmet Halit Dağlı’ya, dönüşüne kadar; Millî
Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın,
Ürdün ve Mısır’a gidecek olan Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanı Mehmet Recai Kutan’a, dönüşüne kadar; Devlet Bakanı Fehim
Adak’ın,
Ürdün’e gidecek olan :
Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Tansu Çiller’e, dönüşüne kadar; Millî Savunma
Bakanı Turhan Tayan’ın,
Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez’e, dönüşüne kadar;
Sağlık Bakanı Yıldırım Aktuna’nın,
Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez’e, dönüşüne kadar; Devlet
Bakanı Bekir Aksoy’un,
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gidecek olan Devlet
Bakanı Işılay Saygın’a, dönüşüne kadar;
Ulaştırma Bakanı Ömer Barutçu’nun,
Birleşik Arap Emirliklerine gidecek olan Turizm Bakanı
Bahattin Yücel’e, dönüşüne kadar; Devlet Bakanı Bahattin
Şeker’in,
Vekâlet etmelerinin uygun görülmüş olduğuna;
İstifa eden ve istifası kabul edilen Mehmet Ağar’dan
boşalan İçişleri Bakanlığına, İstanbul
Milletvekili Meral Akşener’in atandığına,
İlişkin Cumhurbaşkanlığı tezkereleri ile,
Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığının, Komisyon
Başkanvekilliğine Burdur Milletvekili Mustafa Çiloğlu’nun
seçildiğine,
(10/90) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
Geçici Başkanlığının, Komisyonunun Başkan,
Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip Üye seçimine,
İlişkin tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Başkanlıkça, İçişleri Bakanı Mehmet
Ağar’ın istifası nedeniyle, hakkında verilen (11/5) esas
numaralı gensoru önergesinin işlemden
kaldırıldığına ilişkin açıklamada bulunuldu.
İzmir Milletvekili Işın Çelebi ve 25
arkadaşının, özelleştirme uygulamaları ve bu konudaki
sorunları araştırarak alınması gereken tedbirleri
(10/127),
Manisa Milletvekili M. Cihan Yazar ve 19 arkadaşının,
ilaç üretimindeki sorunların araştırılarak genel bir ilaç
politikası tespiti (10/128),
Konularındaki Meclis araştırması önergeleri ve,
Aydın Milletvekili Yüksel Yalova ve 22 arkadaşının,
Kültür Bakanlığının sanata ve sanatçılara
uyguladığı politikalar ile devlet ve özel tiyatroların
sonunları konusunda bir genel görüşme (8/7) açılmasına
ilişkin önergesi,
Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Meclis araştırması önergeleriyle genel görüşme
önergesinin gündemdeki yerlerini alacakları ve öngörüşmelerinin
sırasında yapılacağı açıklandı.
12.11.1996 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan ve
bastırılıp dağıtılan 131 sıra
sayılı Vesikasız Kıymetli Maden ve Ziynet Eşyası
Beyanı Hakkında Kanun Tasarısının, 48 saat geçmeden,
gündemin 4 üncü sırasına; 130 sıra sayılı 3065
sayılı Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 5 inci
sırasına; gündemin 33 üncü sırasında yer alan 126 sıra
sayılı Türk Ceza Kanununun Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 6 ncı sırasına; 34 üncü sırada
yer alan 127 sıra sayılı Devlet Güvenlik Mahkemelerinin
Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun Bazı
Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısının 7
nci sırasına; 35 inci sırada yer alan 128 sıra
sıyılı Terörle Mücadele Kanununun Bir Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 8 inci sırasına; 27 nci
sırasında yer alan 111 sıra sayılı 237
Sayılı Kanuna Bağlı (1) Sayılı Cetvelde Değişiklik
Yapılmasına Dair KanunTeklifinin 9 uncu sırasına
alınmasına;
Genel Kurulun 12.11.1996 Salı günkü birleşiminde
görüşülecek yasadışı suç örgütleri ve devletle olan
ilişkileri konusunda Meclis araştırması
açılmasına dair önergelerin görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar çalışma süresinin uzatılmasına,
İlişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.
Memurlar, Diğer Kamu Görevlileri ile Bunların Emeklilerinin
Malî ve Sosyal Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki
Kanunu Tasarısının, Başkanlıkça havale edildiği
Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmelerine 48 saat geçmeden
başlanmasına,
Genel Kurulun 13.11.1996 Çarşamba günü ve 14.11.1996 Perşembe
günlerinde, çalışmalarını 14.00 - 22.00 saatleri
arasında sürdürmesine ve 13.11.1996 Çarşamba günkü birleşiminde
sözlü soruların görüşülmemesinin,
İlişkin DYP ve RPGrupları Müşterek önerileri kabul
edilmedi.
Ankara Milletvekili Eşref Erdem ve 23 arkadaşının,
yasadışı örgütlerin faaliyetlerinin boyutlarını ve
varlığı iddia edilen kamu görevlileriyle olan ilişkilerini
araştırmak (10/89),
İstanbul Milletvekili Mehmet Cevdet Selvi ve 21
arkadaşının, yasadışı suç örgütleri ile
bunların devletle olan bağlantıları konusnuda (10/126),
Batman Milletvekili Ataullah Hamidi ve 22 arkadaşının,
yasadışı suç örgütlerinin devletle olan
bağlantıları ile güvenlik güçlerinin de
karıştığı iddia edilen olayların
boyutlarını tespit etmek (10/110),
İçel Milletvekili Oya Araslı ve 20 arkadaşının,
yasadışı örgütlerin devletle olan bağlantıları
ile Susurluk’ta meydana gelen kaza olayının ve arkasındaki
ilişkilerin aydınlığa kavuşturulması (10/124) ve,
İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 23
arkadaşının, yasadışı örgütlerin devletle olan
bağlantıları ile Susurluk’ta meydana gelen kaza
olayının ve arkasındaki ilişkilerin aydınlığa
kavuşturulması (10/125),
Amacıyla birer Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergelerinin birleştirilerek
yapılan öngörüşmelerinden sonra kabul edildiği
açıklandı.
Kurulacak komisyonun 9 üyeden oluşması,
Komisyonun çalışma süresinin, üye seçimi tarihinden itibaren 3
ay olması,
Komisyonun, gerektiğinde Ankara dışında da
çalışması,
Kabul edildi.
Önergelerin öngörüşmeleri sırasında :
Adalet Bakanı Şevket Kazan, Antalya Milletvekili Deniz
Baykal’ın, konuşmasında, ileri sürmüş olduğu
görüşten farklı bir görüşü kendisine atfettiği,
Elazığ Milletvekili Mehmet Ağar da, Adana Milletvekili
Uğur Aksöz’ün, konuşmasında, kendisine
sataştığı,
İddiasıyla birer konuşma yaptılar.
Başkanın, Genel Kurulu yönetme üslubuna ilişkin usul
görüşmesi yapıldı.
13 Kasım 1996 Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere,
birleşime 20.45’te son verildi.
Yasin
Hatiboğlu
Başkanvekili
Kâzım Üstüner Ali
Günaydın
Burdur Konya
Kâtip Üye Kâtip
Üye
II. – GELEN
KÂĞITLAR
13 . 11 .
1996 ÇARŞAMBA
Yazılı
Soru Önergesi
1. – İçel Milletvekili D. Fikri Sağlar’ın, kamuoyuna
“Susurluk kazası” olarak yansıyan olaya ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1631) (Başkanlığa geliş
tarihi : 11.11.1996)
Meclis
Araştırması Önergesi
1. – İçel Milletvekili D. Fikri Sağlar ve 43
arkadaşının, güvenlik güçlerinin toplumsal olaylar
karşısındaki şiddete varan tutum ve
uygulamalarının araştırılarak alınması
gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/129)
(Başkanlığa geliş tarihi : 13.11.1996)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma
Saati : 15.00
Tarih: 13
Kasım 1996 Çarşamba
BAŞKAN :
Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU
KÂTİP
ÜYELER : Ali GÜNAYDIN (Konya), Kâzım ÜSTÜNER (Burdur)
BAŞKAN – Çalışmalarımızın hayırlara
vesile olmasını Cenabı Allah'tan niyaz ederek, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 17 nci Birleşimini açıyorum.
Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız
vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündemimizin yüklü olması hasebiyle, gündemdışı söz
talebinde bulunmuş çok değerli milletvekili arkadaşlarıma
söz verme imkânım olmadı; beni anlayacaklarını umuyorum.
Şimdi, buna göre, doğrudan gündeme geçiyoruz.
Gündemin "Başkanlığın Genel Kurula
Sunuşlar" bölümünden başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri, bir dakikanızı rica edeyim.
Efendim, sükûnet avdet etmezse, biz neyi okuduk, siz anlayamazsınız;
siz neyi dinlediniz, biz de onu anlayamayız. Arkasından oylamalar
olacak belki. Evet, tabiî, sayın milletvekilleri derken, milletvekilliği
görevi asıl olduğu için, sayın bakanlar da dahildir buna.
Komisyondan istifa önergesi vardır; okutuyorum:
Buyurun.
III. –
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. – Şanlıurfa Milletvekili
Mehmet Fevzi Şıhanlıoğlu’nun, Anayasa; Adalet;Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonları üyeliklerinden çekildiğine
ilişkin önergesi (4/97)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Üyesi olduğum Anayasa, Adalet ve Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonlarından sağlığım nedeniyle
ayrılmak istiyorum.
Gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.
Mehmet
Fevzi Şıhanlıoğlu
Şanlıurfa
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına dair önergeler
vardır; okutuyorum:
Buyurun.
2. – Ordu Milletvekili Hüseyin Olgun
Akın’ın, (6/110) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/98)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Tarım Bakanımıza yöneltmiş bulunduğum gündemin
10 uncu sırasında bulunan (6/110) esas numaralı sözlü sorumu
geri alıyorum.
Gereğini arz ederim. (11.11.1996)
Hüseyin
Olgun Akın
Ordu
BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.
Bir başka önerge var; okutuyorum:
3. – Ordu Milletvekili Hüseyin Olgun
Akın’ın, (6/111) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/99)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Tarım Bakanımıza yöneltmiş bulunduğum gündemin
11 inci sırasında bulunan (6/111) esas numaralı sözlü sorumu
geri alıyorum.
Gereğini arz ederim.
Hüseyin
Olgun Akın
Ordu
BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir; bilgilerinize sunulur.
Diğer önergeyi okutuyorum:
4. – Ordu Milletvekili Hüseyin Olgun
Akın’ın, (6/112) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/100)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Tarım Bakanımıza yöneltmiş bulunduğum gündemin
12 nci sırasında bulunan (6/112) esas numaralı sözlü sorumu geri
alıyorum.
Gereğini arz ederim.
Hüseyin
Olgun Akın
Ordu
BAŞKAN – Önerge gereği sözlü soru geri verilmiştir;
bilgilerinize sunulur.
Diğer önergeyi okutuyorum:
5. – Bartın Milletvekili Cafer Tufan
Yazıcıoğlu’nun, (6/331) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/101)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Gündemin 185 inci sırasında yer alan (6/331) esas
numaralı sözlü soru önergeme yazılı cevap gelmiştir.
Yazılı cevabı kabul ediyorum.
Soru önergemin geri çekilmesini saygılarımla arz ederim.
Cafer
Tufan Yazıcıoğlu
Bartın
BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir; bilgilerinize
sunulur.
Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması önergesi
vardır; okutuyorum:
B)
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. – İçel Milletvekili Durmuş
Fikri Sağlar ve 43 arkadaşının, güvenlik güçlerinin
toplumsal olaylar karşısındaki şiddete varan tutum ve
uygulamalarının araştırılarak alınması
gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/129)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Güvenlik güçlerinin, öğrenciler başta olmak üzere, işçi,
memur gibi dinamik toplumsal kesimlerin demokratik hak arama çabaları
karşısında, evrensel anlamda insan haklarını ve mevcut
yasaları hiçe sayarak şiddet uygulamaları, giderek tüm toplumu
tedirgin etmektedir.
Ayrıca, şiddet uygulayan polisin, farklı kesimlere
karşı, farklı davranışlar sergilemesi, devletin ve milletin
polisinin yanlı davrandığı ve tarafsız
olmadığı gibi çok ciddî kaygıları da
güçlendirmektedir.
Güvenlik güçleri, iktidarın ya da iktidara yakın
olanların değil, devletin ve tüm toplumun her türlü güvenliğini,
aynı duyarlılık, ciddiyet ve sorumluluk anlayışı
içerisinde güvence altına almakla yükümlüdür. Oysa, medyanın da net
bir biçimde gözler önüne serdiği gibi, güvenlik güçleri, cumhuriyetin
temel ilkelerini ve çeşitli yasaları alenen ihlal eden kimi kimseler
ve gruplara karşı büyük bir hoşgörüyle yaklaşırken,
demokratik yöntemlerle hak arayan ya da tepkilerini dile getirmeye
çalışan öğrenci, işçi ve memur kesimine, yasaları hiçe
sayarak vahşet boyutlarına ulaşan bir şiddet
uygulamaktadır.
Halbuki, güvenlik güçleri yasalardan doğan yetkilerini, toplumun
her kesimine karşı, tarafsız, insan haklarına ve hukuk
devleti ilkesine saygılı bir biçimde kullanmalıdır.
Son olarak; 6.11.1996 tarihinde Ankara ve İstanbul'da YÖK'e
karşı tepkilerini dile getirmek isteyen öğrencilere uygulanan
ölçüsüz şiddet, güvenlik güçlerinin toplumdaki konumunun ciddî biçimde
irdelenmesini zorunlu kılmaktadır. Zira, son olaylarda güvenlik
güçlerinin, öğrencilerin kafasına acımasızca cop
salladıkları ve kız öğrencilerin saçlarından tutarak
sürükledikleri, bunlarla da yetinmeyerek köpekleri öğrencilerin üzerine
saldırttıkları televizyon ekranlarından ibretle
izlenmiştir.
Bu koşullarda, başta öğrenciler ve aileleri olmak üzere,
toplumun geniş kesimlerinde güvenlik güçlerine karşı telafisi
güç, nefrete dönüşmeye hazır bir tepki oluşmaya
başladığı gözlemlenmektedir.
Güvenlik güçleri açısından münferit yaklaşımlar
olarak görülmek istenen bu tür baskı ve şiddet uygulamaları,
toplumda giderek bunların güvenlik güçlerinin genel tavrı olarak
algılanmasına yol açmaktadır. Bu da, tüm güvenlik
camiasını ve demokratik hukuk devletini töhmet altında
bırakmaktadır.
Son birkaç ay içerisinde üst düzey güvenlik gücü mensuplarının
da aralarında bulunduğu, çeşitli yasadışı
organize suç örgütlerinin ortaya çıkması, bir yandan güvenlik
güçlerini toplumdaki saygınlığını zedelerken, bir
yandan da demoralize olmasına neden olmaktadır. Tüm bu olgular,
toplumun her kesiminin her zaman yardımına gereksinim duyduğu
birçok önemli müesseseyi yıpratmaktadır.
Hiç kimsenin yasaları egemen kılmak, halkın
malını ve canını korumak gibi erdemli bir görevi üstlenen
güvenlik güçlerinin saygınlığını zedelemeye hakkı
yoktur.
Bu yaşamsal öneme sahip müessesenin toplumdaki saygınlık
ve güvenirliliğini yeniden kazanabilmesi amacıyla ;
1– Güvenlik güçleri görevlerini yaparken, ilgili yasa ve
mevzuatların dışında, siyasî baskı altında
kalıyorlar mı?
2 – Personel seçiminde, devletin Anayasa ve yasalarla belirlenmiş
temel ilkeleri dışında bazı ideolojiler etken midir?
3- Çok önemli toplumsal görevler üstlenmek üzere istihdam edilen
güvenlik güçlerinin, eğitimleri doğru ve yeterli midir?
4- Güvenlik güçlerinin şiddet kullanmaları, kendi bireysel
tercihlerinden mi, yoksa üst makamların baskılarından mı
kaynaklanmaktadır?
5- Güvenlik güçlerince şiddet kullanılarak gözaltına
alınanların çok büyük çoğunluğunun bağımsız
yargı tarafından serbest bırakılmasının, güvenlik
güçlerinin önyargılı davranmasından mı, bilgisizliklerinden
mi kaynaklanmaktadır?
6- Güvenlik güçleri kimi olaylarda gösterdiği hoşgörü ve
sağduyuyu, öğrenci, işçi ve memurlara neden göstermemektedir?
7- Son öğrenci olaylarında, güvenlik güçlerinin özellikle genç
kız öğrencilere karşı vahşete dönüşen bir
şiddet uygulamaları, psikolojik sorunlarından mı kaynaklanmaktadır?
8- Medya mensupları neden, bir süredir güvenlik güçlerinin
şiddet uyguladıkları gruplar arasında yer almaktadır?
9- Çocuk yaştaki öğrencilere karşı
acımasızca şiddet kullanırlarken, cuma
namazlarını rejim karşıtı bir gösteriye
dönüştüren ve ibadet eden yurttaşlarımızı huzursuz
ederken, güvenlik güçlerine de saldıran gruplara karşı, güvenlik
güçleri neden çekingen davranmaktadır?
10- Güvenlik teşkilatı içerisinde, intihar ve benzeri
vakaların artmasında, özlük haklarıyla ekonomik ve meslekî
tatminsizliğin yanı sıra, çalışma
koşullarından kaynaklanan psikolojik sorunlar ve baskıların
rolü var mıdır?
Soruların yanıtlarını araştırmak ve
güvenlik güçlerini toplumla kucaklaştıracak bir eğitim düzeyine
kavuşturmak üzere bir reorganizasyona gidilmesinin yararlı olup
olmayacağının belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98 ve
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca, bir Meclis
araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ve
teklif ederiz.
1- Durmuş Fikir Sağlar (İçel)
2- Yahya Şimşek (Bursa)
3- Bekir Kumbul (Antalya)
4- Yusuf Öztop (Antalya)
5- Celal Topkan (Adıyaman)
6- Atilâ Sav (Hatay)
7- Mustafa Kul (Erzincan)
8- Mustafa Yıldız (Erzincan)
9- Zeki Çakıroğlu (Muğla)
10- Ali Topuz (İstanbul)
11- Adnan Keskin (Denizli)
12- Sabri Ergül (İzmir)
13- Fuat Çay (Hatay)
14- Şahin Ulusoy (Tokat)
15- Birgen Keleş (İzmir)
16- Nihat Matkap (Hatay)
17- İsmet Önder Kırlı (Balıkesir)
18- Oya Araslı (İçel)
19- Önder Sav (Ankara)
20- Mahmut Işık (Sıvas)
21- Orhan Veli Yıldırım (Tunceli)
22- Nezir Büyükcengiz
(Konya)
23- Yılmaz Ateş (Ankara)
24- Eşref Erdem
(Ankara)
25- Ahmet Güryüz Ketenci (İstanbul)
26- Ali Rıza Bodur
(İzmir)
27- Onur Kumbaracıbaşı (Kocaeli)
28- Algan Hacaloğlu (İstanbul)
29- Fatih Atay
(Aydın)
30- Mehmet Moğultay (İstanbul)
31- Hikmet Çetin
(Gaziantep)
32- Erol Çevikçe
(Adana)
33- Mehmet Sevigen
(İstanbul)
34- İrfan Gürpınar (Kırklareli)
35- Ayhan Fırat
(Malatya)
36- Ercan Karakaş
(İstanbul)
37- İsmet Atalay
(Ardahan)
38- Ahmet Küçük
(Çanakkale)
39- Aydın Güven Gürkan (İzmir)
40- Ali Şahin
(Kahramanmaraş)
41- Ali Haydar Şahin (Çorum)
42- Altan Öymen
(İstanbul)
43- Haydar Oymak
(Amasya)
44- Murat Karayalçın (Samsun)
BAŞKAN – Önerge gündemde yerini alacak, Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
öngörüşme, sırasında yapılacaktır.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutuyorum:
IV. –
ÖNERİLER
A)
DANIŞMA KURULU ÖNERİSİ
1. – Genel Kurulun çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesi ile 13.11.1996 Çarşamba günkü
birleşimde sözlü soruların görüşülmemesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No: 36 Tarihi:
13.11.1996
Genel Kurulun 13.11.1996 Çarşamba ve 14.11.1996 Perşembe
günleri 15.00-22.00 saatleri arasında çalışmalarını
sürdürmesinin ve 13.11.1996 Çarşamba günkü Birleşimde sözlü
soruların görüşülmemesinin Genel Kurulun onayına sunulması
Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
Hasan
Korkmazcan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
V.
Temel Karamollaoğlu Murat Başesgioğlu
RP Grubu
Başkanvekili ANAP Grubu Başkanvekili
Saffet Arıkan Bedük H. Hüsamettin Özkan
DYP Grubu
Başkanvekili DSP Grubu Başkanvekili
Nihat Matkap
CHP Grubu Başkanvekili
BAŞKAN – Öneri üzerinde söz talebi?.. Yok.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi kabul buyurduğunuz öneri
muvacehesinde gündemin, doğrudan "Kanun Tasarı ve Teklifler ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" bölümüne geçmemiz
gerekiyor ve şimdi, biz, gündemin bu bölümünden
çalışmalarımızı devam ettireceğiz.
V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
1. – 926 Sayılı Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine
İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî
Savunma Komisyonu Raporu (1/215) (S. Sayısı : 23)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu raporunun
görüşülmesine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon hazır mı?.. Yok.
Hükümet?.. Hazır değil.
Görüşmeler ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri, beni duyabiliyor musunuz?..
Sayın milletvekilleri...Sayın milletvekilleri... Sayın
Bakanlar Kurulu sıraları... Rica ediyorum... Sayın milletvekillerinden
rica ediyorum, iş takiplerimizi Genel Kurul
çalışmalarının dışında yapalım...
Lütfen... Buradan biz takip edemiyoruz rica ediyorum... Sayın
milletvekilleri...
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan,
milletvekilleri iş takip eder mi?
BAŞKAN – Efendim, gayet tabiî, köye gidecek bir elektriğin,
köye gidecek bir PTT santralının, bir gölet yapımının,
bir barajın eksik kalan bölümünün yapılmasını
milletvekilleri takip eder, en tabiî görevidir. Bunları hepimiz
yapıyoruz zaman zaman.
Sayın milletvekilleri, rica ediyorum... Bakınız, bir
kanun müzakere edeceğiz.
2. – Özürlüler İdaresi
Başkanlığı Kurulmasına ve Özürlülerin Durumları
ile İlgili Çeşitli Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısı
ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (1/438) (S. Sayısı : 101)
BAŞKAN – Özürlüler İdaresi Başkanlığı
Kurulmasına ve Özürlülerin Durumları ile İlgili Çeşitli
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısı ve Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu raporunun
müzakeresine başlayacağız.
Komisyon hazır mı efendim? Komisyon hazır değil.
Müzakere ertelenmiştir.
3. – Uyuşturucu ve Psikotrop
Maddelerin Kaçakçılığı ile Karaparanın
Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Kanun Tasarısı
ve Adalet, İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları
(1/413) (S. Sayısı : 124) (1)
BAŞKAN – Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin
Kaçakçılığıyla Kara Paranın Aklanmasının
Önlenmesine İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet,
İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının
müzakeresine başlıyoruz.
Komisyon hazır mı? Hazır.
Hükümet?.. Hazır.
Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza
sunacağım: Komisyon raporunun okunmasını kabul edenler...
Etmeyenler... Komisyon raporunun okunması kabul edilmemiştir.
Efendim, tasarının tümü üzerinde, gruplar adına; CHP
Grubu adına Sayın Sav, DSP Grubu adına Sayın Temizel, ANAP
Grubu adına Sayın Özdemir; kişisel söz talebinde bulunan ve
ısrar eden Sayın Neidim söz istemişlerdir.
Sayın Sav, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ATİLÂ SAV (Hatay) – Sayın Başkan, Yüce
Meclisin sayın üyeleri; bugün, huzurunuzda bulunan kanun
tasarısı, son derece önemli ve yaşamsal bir konuyu düzenliyor.
Her suç, toplum düzenini bozar; ancak, kimi eylemler vardır ki,
yalnız toplumun iç düzenini değil, uluslararası toplumu ve tüm
insanlığı ilgilendirir. Uyuşturucu ve psikotrop maddeler
kaçakçılığı ve silah kaçakçılığı gibi
suçlar bu türdendir. Bunlar, ulusal sınırları aşarak, tüm
insanlığa yönelen bir tehdit oluşturmaktadır. Bu tür
suçların kazandırdığı çıkarların
büyüklüğü baştan çıkarıcıdır,
aşırı zenginleştiricidir; bu nedenle, çok emekle kazanılan
az kazancın yanında, son derece çekici olmaktadır. Bu tür
suçların, kamu düzeninin boşluklarından yararlanarak örgütlenen
ve suçu, giderek olağan bir düzen haline getiren türüne "mafya"
diyoruz.
Gerçekten, dün, burada, tüm Meclisin, Meclis gruplarının
desteklediği bir araştırma önergesi
tartışıldı ve bu araştırma önergesiyle
toplumumuzdaki mafyalaşmanın ne kadar yaygın bir hastalık
haline geldiği konusunda Meclisin araştırma yapması
isteği ve önerisi oybirliğiyle kabul edildi.
Toplum içerisinde yasalar ve yasal düzen zamanla aşınabilir ve
bazı yasaların, toplumun gelişmelerini yeterince izleyememesi
nedeniyle toplum içerisinde bir ikinci düzen oluşur. Toplumun, yasal ve
hukukî kamu düzeninin yanında oluşan bu ikinci düzen, son derece
tehlikeli boyutlara varmış bulunmaktadır.
Sayın Başkan!..
BAŞKAN – Sayın Sav, bir dakikanızı rica edeyim.
Uğultudan şikâyetçisiniz değil mi efendim?
ZEKİ ÇAKIROĞLU (Muğla) – Biz de şikâyetçiyiz.
BAŞKAN – Efendim, hepimiz şikâyetçiyiz; bu, biraz da salonun
şeklinden, akustiğinden kaynaklanıyor.
Sayın milletvekilleri, rica ediyorum, sayın hatibi dinleyelim;
çok önemli bir konu görüşülüyor.
Buyurun efendim.
ATİLÂ SAV (Devamla) – Mafya, aslında, 19 uncu Yüzyıl
Sicilyasında Fransız işgaline karşı bir milliyetçi
hareket gibi başlamış; zaten, mafya sözcüğü de onun
kısaltılması "bütün Fransızlara ölüm,
yaşasın İtalya" sözcüklerinden oluşuyor. Önce bir direnme hareketi olarak başlayan bu ör-
(1) 124 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
gütlenme,
giderek, kendi öz toplumunun üzerinde de baskı kuran bir harekete
dönüşmüş ve çok halisane niyetlerle başlatılan bu hareket,
yüz yılı aşkın süredir İtalyan toplumunu, özellikle
Sicilya toplumunu baskısı altında bulundurmuş.
Günümüzde de mafya, artık, uluslararası düzeyde
çalışan bir suç örgütü ya da örgütlü suçların bir gelişimi,
bir oluşumu, bir aşaması olmuş. Bunların, özellikle,
uyuşturucu kaçakçılığı, silah kaçakçılığı
gibi türleri, insan neslini ve uluslararası toplumu tehdit eden boyutta olduğu
için, uluslararası kuruluşlarca da bu örgütlenmeye karşı,
önlem alınması gereği gündeme gelmiş.
Yüce Meclisin huzurundaki yasa tasarısı, 1988 tarihli Viyana
Sözleşmesi diye anılan Birleşmiş Milletlerin
Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına
Karşı Sözleşmedir. Bunun yanı sıra, Karaparanın
Aklanması, Aranması, Zaptedilmesi ve Müsadere Edilmesi Hakkında
Avrupa Konseyi Sözleşmesi de, 1990 yılında kabul
edilmiştir. Türkiye, bunlardan birincisine, yani, 1988 tarihli Viyana
Sözleşmesine hazırlık aşamasında
katılmış ve imzalamış; ama, henüz bu sözleşme,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına ulaşmamıştır.
İkinci sözleşmeye ise, henüz katılmış bulunmuyoruz.
Bu nedenle, Yüce Meclisin huzurunda bulunan bu tasarı,
ululararası sözleşmelerden önce ulusal hukuk düzenimizin,
mevzuatımızın bir düzenlenmesi anlamına gelmektedir; bunun
önemi büyüktür ve hiç kuşkusuz, bu yasanın çıkmasından
sonra uluslararası sözleşmelerin de kabulü için gereken işlemler
önümüzdeki dönemde yapılacaktır, yapılmalıdır.
Tasarı, aslında, karaparayı suç haline getirmiyor. Çünkü,
karapara, zaten, bir suç işlenmesi sonucunda elde edilen
çıkardır, paradır, menfaattır ya da parayla ölçülebilen
evraktır, menkul ya da gayrimenkul değerlerdir. 1990 tarihli Avrupa
Konseyi Sözleşmesi de bu tanımı yapmaktadır. Burada önemli
olan, tasarıyla getirilen, aklama eyleminin suç haline getirilmesi ve
devletçe bu suçun izlenmesi, kovuşturulması ve karaparanın
müsadere edilmesi konusunda gerekli örgütü kurmak ve bunun için gereken
altyapıyı, hukukî kuralları tamamlamaktır.
Tasarının kodifikasyonu bakımından bazı
elverişli olmayan düzenlemeler var; onlarla ilgili görüşlerimizi ve
önerilerimizi tasarının maddeleri üzerinde görüşmeler
yapılırken sunacağız. Bunlardan bir tanesi,
karaparanın tanımı üzerindedir. Hükümet tasarısında
karaparanın tanımı, Viyana ve Avrupa Konseyi
Sözleşmesindeki tanımın aynı olarak düzenlenmiş ve
sunulmuştur; ancak, tasarının, İçişleri Komisyonu,
Adalet Komisyonu ve Plan ve Bütçe Komisyonundaki değişimleri
sırasında bu tanım değiştirilmiş ve tadadî bir
tanım yapılmış, saymaca yöntemiyle bir tanım
yapılmış, tüm suçlardan elde edilen çıkarlar yerine,
bazı suçlar sayılarak gösterilmiş; ki, bunu doğru bir
tanım olmadığını, bu yöntemin daha çok kapsam maddesi
olarak kullanıldığını
biliyoruz. Bu nedenle, tanımın yine uluslararası hukuk
düzeninde olduğu gibi, Avrupa Sözleşmesinde olduğu gibi,
bütünüyle "tüm suçlardan elde edilen çıkarlar" şeklinde
yazılmasını, düzenlenmesini öneriyoruz.
Buna mukabil, asıl önemli olan, karaparanın aklanması,
ki, suç odur; kanunun asıl hedefi, karaparanın kendisi değil,
karaparanın aklanmasıdır. Bu itibarla, aklamayı tanım
maddesine koymamış olan Hükümet tasarısındaki bu eksiklik,
daha sonra Plan ve Bütçe Komisyonundaki düzenlemede değiştirilmiş,
düzeltilmiş ve madde, bu bakımdan daha geniş kapsamlı bir
hale getirilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, hiç kuşkusuz, karaparanın
Türk toplumunu son derece rahatsız eden bir boyuta
ulaştığını dünkü müzakerelerde bütün sözcüler dile
getirdiler. Aynı şekilde, karaparanın toplum içerisinde çok
yaygınlaşması ve âdeta akparayı bastıran bir
yaşam düzeni haline gelmiş olması, toplumumuz için çok ciddî bir
tehlike sunmaktadır.
Karaparanın aklanması suçları, yalnız Türkiye'yi ve
iç hukukumuzu değil, uluslararası hukuku da ilgilendirmektedir;
çünkü, karapara aklamasıyla zenginlik elde eden Batı ülkeleri
vardır. Bunların, karapara aklanması işlemlerini
özendirmeleri, teşvik etmeleri sonucundadır ki, uluslararası
piyasada, karaparayla mücadele etmek daha da zor hale gelmiştir.
Yasa tasarısı "Malî Suçlar Araştırma
Kurulu" adıyla bir organ oluşturmaktadır. Bu organın,
Hükümet tasarısında, bağlı bulunduğu merkezî
örgütlenme Başbakanlıktır ve doğrusu da budur; çünkü,
devletin tüm para işlemleri, Başbakanlığa bağlı
Hazine Müsteşarlığı tarafından yönetilmektedir.
Karapara da karaparanın aklanması suçları da devletin para
işleriyle ve para düzeniyle ilgili olduğu için, bu organın
Başbakanlığa ve Hazine Müsteşarlığına bakan,
onunla görevli olan Devlet Bakanlığına bağlanması,
herhalde, Maliye Bakanlığına bağlı bir örgüt kurmaktan
daha uygun olacaktır. Bunları, maddelerine geçtiğimiz zaman,
yine, öneri olarak Yüce Kurulun huzuruna sunacağız.
Sözlerime son verirken, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak,
karaparanın aklanmasının önlenmesi ve uyuşturucu maddeler
ve psikotrop maddelerin kaçakçılığıyla mücadele edilmesi
için yapılmış olan bu düzenlemenin çok yararlı ve
doğru bir düzenleme olduğunu, bazı düzeltmeler yapılmak
koşuluyla, gelecek için toplumumuza çok verimli yararlar
sunacağı düşüncesiyle, yasa tasarısını
desteklediğimizi bilgilerinize sunuyor, hepinize en içten
saygılarımı sunuyorum efendim.
Teşekkür ederim. (CHP ve DSP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Sav, teşekkür ediyorum.
Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Temizel; buyurun. (DSP
sıralarından alkışlar)
DSP GRUBU ADINA ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi
komisyonlarının asgarî müştereklerde de olsa üzerinde mutabakat
sağladıkları, istisnasız tüm partilerin gerekliliğine
inandığı ve hazırlık aşamasında elinden
gelen her türlü gayreti sarf ettiği bir yasa tasarısı,
kısacası, karaparanın aklanmasının önlenmesine
ilişkin yasa tasarısı üzerinde, Demokratik Sol Partinin
görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; sözlerime
başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, yasa tasarısı, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin gündeminde çok uzun süredir beklemesine karşın,
komisyonlarda böyle bir yasa için oldukça kısa denilebilecek bir süre
içinde görüşüldü. Eğer, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu, bu
görüşmeleri çok dikkatli bir şekilde izlemez ve bu
çalışmalara katılamazsa, yasanın istenildiği gibi
sonuçlar vermeyeceğinden endişe ederiz. O nedenle, bu yasa
tasarısının ne gibi düzenlemeler getirdiğini, en
azından, Genel Kurulun, gerçek bir iradeyle ve olayın
ayrıntılarına inerek incelenmesinde büyük yarar görüyoruz.
Değerli milletvekilleri, hepinizin bildiği gibi, günümüzde
özellikle uyuşturucu ve silah kaçakçılığı başta
olmak üzere, terörizm, adam kaçırma, şantaj, çocuk ve kadın
ticareti gibi fiilleri genelde örgüt meydana getirerek işleyenler, bundan,
yüksek kazançlar elde etmektedirler. Bu şekilde işlenen suçların
önlenebilmesi, bu fiillerin faillerini cezalandırmanın yanı
sıra, bu tür eylemleri cazip hale getiren suçun doğurduğu
kazanca el konulması, suçları işleyip yakalanmayan
kişilerin ya da bunlardan yakalananların cezaî takibattan kurtulan
suç ortaklarının ekonomik yönden yasadışı yollarla
güçlenmeleri ve dolayısıyla, aynı türden suçları yeniden işleme
olanaklarının ortadan kaldırılması hükümlerine hukuk
sistemlerinin bağlı olmasıyla veya sahip olmasıyla
sağlanır ve gereklidir. İşte, bu tür hükümlere sahip
olmamak, diğer ülkelerde olduğu gibi, Türkiye'de de, hukuk sisteminde
oldukça önemli bir boşluk yaratıyor idi.
Değerli milletvekilleri, narkotik işlemlerden kaynaklanan
karaparaya karşı uluslararası çalışmalar, taa 1961
yılında, Birleşmiş Milletler nezdinde imzalanan bir
sözleşmeyle başlamış, daha sonra uygulamanın
kapsamı genişlemiş; 1971 yılında psikotrop maddeler de
eklenerek, sözleşme, günün sorunlarına yanıt verecek bir hale
getirilmeye çalışılmıştır. Birleşmiş
Milletler Örgütü, 1988 yılında, Viyana'da, Narkotik İlaçlar ve
Psikotrop Maddelerin Yasadışı Dolaşımına
Karşı Sözleşmeyi onaylamak suretiyle ve ülkemiz de bu
sözleşmeye 1995 yılında yine bu Parlamentonun onayıyla
katılmak suretiyle, bu konudaki ilerleme oldukça iyi bir aşamaya
getirilmiştir.
Değerli milletvekilleri, yine bu sözleşmenin
ışığında, 7 gelişmiş ülkenin, OECD
bünyesinde oluşturmuş oldukları Malî Eylem Grubu kurulmuş
ve Malî Eylem Grubunun temel görevi, karaparanın aklanmasının
önlenmesine ilişkin çalışmaları yapmak olarak
belirlenmiştir.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, görüyorum ki, Sayın
hatip, mecburen durup, ne konuşuyorlar diye sizi dinliyor; rica ediyorum.
Sayın miletvekilleri...
Efendim, buyurun.
ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Gerekliliğine gerçekten yürekten inandığımız
bir yasa çalışmasına tüm milletvekili
arkadaşlarımızın katkılarının olacağına
inandığımızdan dolayı, böyle bir ortamın
yaratılmasını gerekli bulduğumuzdan dolayı, haddimizi
aşarak, bazen böyle bir tavır sergiliyoruz,
bağışlayın.
Değerli milletvekilleri, Malî Eylem Grubu, bu
çalışmaları sırasında, karaparanın
tanımlanması ve karapara aklama suçlarının önlenmesiyle
ilgili olarak bir seri tavsiye kararı geliştirmiştir. Türkiye
1991 yılında bu tavsiye kararlarını imzalamış,
yani, bu kararları onaylayacağını kabul etmiştir. 1988
yılındaki Viyana Konvansiyonu, karaparanın aklanması
eyleminin suç olarak kabulünü önermiş, ancak, aradan geçen süre içerisinde
Türkiye bunu suç olarak ortaya koyamamıştır. Karaparanın
aklanması suçu, başlangıçta sadece uyuşturucu ve benzeri
maddelerin kaçakçılığından elde edilen kaynakların
aklanması şeklinde tanımlanmışken, daha sonra bu
kapsam genişletilmiş ve hangi cürümlerden elde edilen paraların
karapara ve nelerin de karapara aklamaya dayanak teşkil edeceği
konusunun belirlenmesi konusu ülkelere bırakılmıştır.
Bunun üzerine, ülkeler, kendi mevzuatlarına ve ekonomik durumlarına,
sosyal durumlarına göre hangi eylemlerin karapara sayılması
gerektiğini ve karapara aklama suçunun ne olması gerektiğini,
kendi hukukî mevzuatlarında düzeltmeler yapmak suretiyle, gereken hukukî
sisteme sahip olmuşlardır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, aradan geçen zamana
karşın, karaparanın aklanması suçunu suç olarak kabul
edememiştir. Peki, karapara aklama suçu, suç olarak kabul edilmeyince ne
olmuştur? Karapara aklama suçu, suç olarak kabul edilmeyince,
uluslararası dayanışma ve uluslararası
çalışmalardan, Türkiye, dışlanmıştır; çünkü,
bir ülkede bir fiilin suç olmaması, o fiilin o ülkede takibini
engellemektedir. Örnek vermek gerekirse, karapara aklama suçunu oluşturan
suçlardan kazanılan paraların aklanmak üzere Türkiye'ye gönderilmesi
halinde, diğer ülkelerin taleplerine karşın, Türkiye, bu
paralara el koyma olanağına sahip olamamıştır, el
koyamamıştır. Yine, aynı şekilde, Türkiye'de elde
edilen karaparanın başka ülkelerde aklanması halinde de,
Türkiye, bu ülkelerden bu paralara el konulması konusunda talepte
bulunamamıştır.
Yine, uluslararası dayanışmanın gereğinden
olarak, özellikle bu tür uluslarararası büyük kaçakçılık
faaliyetlerinde, kontrollü teslimatın da hukukumuzda yer almaması
nedeniyle, Türkiye, bu olaylardan da dışlanmak zorunda
kalmıştır.
Türkiye'de bu mücadeleler, bataklığı kurutmak yerine
sivrisinek mücadelesi şeklinde yürütülegelmiştir.
Değerli milletvekilleri, karaparayla mücadelenin ülkemiz
açısından çok büyük önemi vardır. Özellikle, 1980
sonrasında, karapara kazanma olanaklarının oldukça
artmış olması ve sermaye hareketlerinin
serbestleştirilmesi, bu alandaki faaliyetlerin niteliğini oldukça
genişletmiş ve yasadışı faaliyetlerin aşırı
gelişmesi sonucunu yaratmıştır. Devlet, neredeyse,
yurttaşlarının temel haklarını koruyamaz hale
gelmiştir. Bu durumda, vergisini düzenli olarak ödeyen kişilerin,
haksız rekabet ortamı içerisinde faaliyette bulunmalarına neden
olunmuştur.
Ayrıca, sermaye hareketleri serbestliği kararları
yanında, sıcakparanın Türkiye'ye akması konusunda getirilen
teşvikler, başka ülkelerde elde edilen karaparanın Türkiye'de
aklanması için oldukça büyük bir olanak yaratmış, zemin
hazırlamıştır.
Değerli milletvekilleri, bu koşullar altında Türkiye,
karapara aklama suçuyla ilgili yasal düzenlemesini yapmazsa ne olur? Bu
koşullar altında, Türkiye, uluslararası dayanışma ve
kurulan örgütlerden dışlanır. Türkiye'nin buralardan
dışlanmasının anlamı ne olur, onu takdirlerinize bırakıyorum,
ne kadar ilgilendiğiniz ölçüsünde.
Değerli milletvekilleri, karapara aklama suçu, Türk hukuk
sistemindeki oldukça önemli bir boşluğu dolduracaktır diyoruz.
Karapara aklama suçunun ne olduğu konusunun, ikili bir tanımlamayla,
yasa tasarısıyla yürürlüğe konulmaya çalışıldığını
burada sizlere ifade etmek istiyorum. Birinci düzenleme, karaparaya
kaynaklık edecek olan suçun ve hangi fiillerden elde edilen paranın
karapara sayılacağının tanımlanmasını
içermektedir. Karaparayı tanımlamadığınız zaman,
karapara aklama suçunu da tanımlayamazsınız. Şu anda
önünüzdeki yasa tasarısı, sizlere hangi faaliyetlerden ve hangi
suçlardan elde edilen paraların karapara sayılacağını,
bunların aklanması halinde ve sisteme sokulması halinde de hangi
cezaların getirileceğini içermektedir.
Karapara, bu tanımı itibariyle ülkeden ülkeye çok geniş
olarak tanımlanabileceği gibi, tadadî olarak sınırlı
tutulma olanağına da sahiptir; ancak, ülkelerin sosyoekonomik durumu,
bu tanımlamanın çok hassas olarak yapılmasını
gerektirmektedir.
Bizim, bu yasa tasarısı çalışmaları
sırasında gönlümüzden geçen konu, en azından cezaî alt
sınırı bir yılın üstündeki hürriyeti
bağlayıcı cezayı gerektiren cürümlerin ve suçlardan elde
edilen paraların karapara olarak sayılması şeklindeydi.
Değerli milletvekilleri, bu yasa tasarısının bir
uzlaşma yasa tasarısı olduğunun, dolayısıyla
kapsamın bu kadar geniş tutulmasının uygulamada sorunlar
yaratacığının ve uygulamanın başlangıçta ölü
doğacağının söylenmesi üzerine, bizler de, belirli
konularda, tadadî olarak suçların sayılması konusundaki
düzenlemeye rıza gösterdik ve bu konsensüs ortaya çıktı.
Oradan sonra gelen düzenleme, karaparanın aklaması suçudur.
Karapara nasıl aklanmaktadır?
Değerli milletvekilleri, karaparanın aklanmasıyla ilgili
olarak dünyada uygulanan belli başlı üç grup yöntem vardır, üç
grup içerisinde bunları özetleyebiliriz.
Karaparanın aklanmasıyla ilgili olarak birinci yöntem; nakdin,
fizikî olarak elden çıkartılmasına ilişkindir. Hepinizin
bildiği gibi, karapara, konusunda suç teşkil eden olaylardan
sağlanan para genellikle nakit olarak elde edilir, malî sistemin
içerisinde falan yer almaz. Dolayısıyla, karapara aklama suçundaki
birinci aşama, bu şekilde elde edilen paraların, nakitlerin
sistemin içerisine sokulmasıdır; örneğin, bir yabancı
bankaya yatırılmasıdır, bir Türk bankasına
yatırılmasıdır; bir Türk bankasından bir yabancı
bankaya gönderilmesidir; bir bankaya yatırılıp, kredi kartı
kullanımı suretiyle kullanılmasına olanak
tanımaktır. Böylece, para karşılığı cinayet
işleyen birisinin elde etmiş olduğu parayı götürüp de
bankaya yatırması veya kendisinin ortaya çıkmasından
kuşkulandığı için üçüncü bir kişiye, muteber bir
kişiye vererek "şu parayı götür, benim adıma bankaya
yatır" demesi, onun da bankaya yatırması, bu paranın
kaynağı cinayet karşılığı olduğundan
dolayı, karapara aklama suçudur.
Değerli milletvekilleri, karapara aklamada ikinci bir yöntem,
mevduat transferleri; mevduatın tahvil, hisse senedi gibi malî araçlara
dönüştürülmesi; pahalı lüks malların satın
alınması ve bunların tekrar elden çıkarılması;
gayrimenkule yatırım yapılması; bina satın
alınması; örneğin, Boğaz'da bir yalının
satın alınarak, belirli bir süre sonra, çok yüksek değerden
satışının gösterilmesi; eğlence ve turizm sektöründen,
özellikle kumardan büyük ölçüde para kazanıldığının
söylenmesi ve bununla ilgili olarak düzenlemelerin yapılmasıdır.
Karapara aklamasında en son aşama, üçüncü aşama da, yasal
olmayan kaynağa yasallık kazandırmak için, bunun servete
dönüştürülmesidir. Yasal olmayan kaynaklardan elde edilen paraların
servete dönüştürülmesi, genellikle, Türkiye'nin geçmiş yıllarda
yaşamış olduğu hayalî ihracata yasallık
kazandırmak için çok yüksek değerlerde faturalar alınması
ya da naylon faturalar alınması ve bu faturaların düzenlenmesi
yoluyla ve değişik teknikler kullanılarak, bu
kazançlarının meşruymuş gibi, yurtdışından
ihracat karşılığında gelir elde ediliyormuş gibi
gösterilmesidir.
Elbette ki, karapara aklama yöntemlerinin hepsini, bu üç grup içerisine
sığıyor, bundan başka yok diye bırakmak mümkün
değildir. O nedenle, karapara aklama suçu ve bundan sonra bu suçun ortaya
çıkarılmasıyla ilgili teknikler, bu amaçla kurulan örgütün çok
ciddî çalışmalar yapması, bu amaçla kurulan koordinasyon
kurulunun gerekli özveriyi göstermesi ve oradan gelecek önerilerin de
Parlamentoda kabul edilmesi suretiyle olanaklı olabilir. Biz, bu tür
çalışmaların, bu özveri içerisinde
gerçekleştirileceğine inanıyoruz.
Değerli milletvekilleri, size, Plan ve Bütçe Komisyonunda da
Sayın Adalet Bakanı tarafından kullanılan bir örnekle,
getirdiğiniz yasal düzenleme konusunda son bir açıklama yaparak
sözlerimi bitirmek istiyorum.
Karapara ve karaparanın kaynağı olarak belirtilen suçlar,
aslında, bu tasarıyla suç olarak ihdas edilmemektedir. Bunlar, Türk
hukuk sisteminde suç olarak var olan, yer alan suçlardır.
Dolayısıyla "karapara" adı altında burada hiçbir
yeni suç ihdas edilmemektedir. 1918 sayılı Yasa kapsamına giren
suçlar, 6136 sayılı Yasa kapsamına giren suçlar, 2863
sayılı Yasa kapsamına giren suçlar, Türk Ceza Kanununun burada
sayılan maddeleri... Bunların hepsi Türk hukuk sisteminde
vardır. Dolayısıyla, bu tasarı, hiçbir yeni suç, karapara
elde etme anlamında bir anlam ifade etmemektedir. Eğer, bu suçlardan
herhangi birini işlemek suretiyle bir para elde ediliyorsa, sadece bu
paranın kara olduğunu belirtmektedir yasa tasarısı. Yani,
cinayet, para karşılığında işleniyorsa, orada
elde edilen para karadır, silah kaçakçılığından elde
edilen para karadır, Türkiye'nin güvenliği aleyhine para
karşılığı casusluk yapılıyorsa, bir suç
işleniyorsa, casusun elde ettiği bu para karadır. Dolayısıyla,
karapara deyimiyle Türk hukuk sistemine hiçbir yeni suç getirilmemektedir.
Burada ihdas edilen yeni suç, işte bu karaparanın malî sisteme
sokulmak suretiyle, buna bir meşruiyet kazandırılması
çabasının suç olarak kabul edilmesidir. Eğer bu suçların hepsi
varsa, bundan elde edilen paranın da karapara olduğunu kabul
ediyorsak, buna meşruluk kazandıran insanların suç
işlediğini kabul etmek ve bu şekilde meşruiyet
kazandırmaya yönelik bütün eylemlerden elde edilen nemalar da dahil olmak
üzere, bunu müsadere etmek, işte bu yasanın temel hedeflerinden
biridir ve amacıdır.
Hepiniz bilirsiniz, bu, birçok Türk filmine konu olmuş bir konudur:
"Ben, adam öldüreyim para karşılığında da, hiç
değilse çocuklarım kurtulsun" derler.
Değerli arkadaşlar, işte olay bu. Yani, insanların
suç işleyip de herhangi bir bedel elde etmeleri halinde, bunun
yanlarına kâr kalmayacağının bu tasarıyla ortaya
konulmasıdır.
Suç karşılığında elde edilen miktarın veya
paranın müsaderesi, ilgili kanun hükümlerinde de vardır. Ancak, bu para,
eğer suçun ortaya çıkarılmasına ilişkin süreç uzunsa,
beş on yıl içerisinde 10 katına, 20 katına, bazen de
belirlenemeyecek kadar yüksek değerlere baliğ olmaktadır.
Dolayısıyla, ilgili yasa hükümlerine göre verilen müsadere
kararı veya ceza ödendikten sonra bile, ilgililerin elinde oldukça önemli
miktarda bir karapara kalma olasılığı vardır.
İşte bu tasarı "nemaları da" demek suretiyle,
bunların müsaderesine olanak tanımaktadır.
Değerli milletvekilleri, bu tasarıyla getirilen
tanımların, bu tasarıyla Türk hukuk sistemine sokulan
tanımların, Türk hukuk sisteminin çok önemli bir gereksinimini
karşılayacağına inandığımız için,
Demokratik Sol Parti olarak bu tasarıyı destekliyoruz ve elimizden gelen
katkıyı gösterdik.
Gönlümüz, kaynağı suç olan her türlü gelirin karapara olarak
tanımlanmasından ve bunların aklanmasına ilişkin
işlemlerin de, bu yasa çerçevesinde, cezaî takibata ve müsadereye tabi
olmasından yanadır; ancak, bu tür uzlaşmalarda, uzlaşma
ilkelerine sadık kalmanın gerekliliği nedeniyle, bu haliyle de,
tasarıya olumlu oy vereceğimizi belirtiyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Temizel, teşekkür ediyorum efendim.
Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın Biltekin Özdemir; buyurun
efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)
ANAP GRUBU ADINA BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Sayın
Başkan, Büyük Millet Meclisinin sayın üyeleri; bugün, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin saygınlığını doğrudan
doğruya etkileyecek bir yasal düzenlemeyle karşı
karşıyayız.
Sayın milletvekilleri, önceki hükümetler döneminde
hazırlanıp benim Plan ve Bütçe Komisyonu
Başkanlığım sırasında da Plan ve Bütçe
Komisyonunda, Anavatan Partisinden ve diğer partilerden arkadaşlarımızın
yoğun ilgi ve çalışmaları sonucunda değerlendirilerek
huzurunuza getirilmiş bulunan karaparanın aklanmasının
önlenmesine dair bu düzenlemenin, Büyük Millet Meclisi ve Türk toplumunun
geleceği açısından çok özel bir yeri olduğunu vurgulamak
isterim.
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi, halkın
egemenlik hakkının kullanıldığı en yüce
makamdır. Bu yüksek ve onurlu makamda bulunan biz milletvekillerine
düşen çeşitli görevler vardır. Biz, milletvekilleri olarak,
toplumumuzun ve halkımızın yararına her çabayı
göstermek durumundayız; Türkiye Büyük Millet Meclisinin
saygınlığı adına, her çabayı göstermek
durumundayız. Milletvekillerinin saygınlığı konusunda,
onların saygınlığını koruma konusunda,
davranışlarımızla, çalışmalarımızla ve
çabalarımızla, her türlü gayretin içerisinde olmalıyız.
Öte yandan, meclisleri çalıştırmak da hükümetlerin
görevidir. Hükümetler, gerekli yasal düzenlemeleri esas itibariyle
hazırlarlar, komisyonda o çalışmalara destek ve yön verirler ve
kanunların çıkışının birinci amili olurlar.
Kanunların çıkışında hükümetlerin görevi ne kadar
büyükse, uygulanışında ve uygulanışının
sonuçlarının Türk toplumunun hizmetine sunuluşunda da, hem
yetkileri o kadar yüksektir hem de, doğal olarak, sorumlulukları o
kadar yüksektir.
Sayın milletvekilleri, bugünlerde, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Hükümet ve ilgili
bakanlıklarımız, başta İçişleri
Bakanlığımız, Türk kamuoyu önünde büyük bir sınav
vermektedir. Türkiye'de, bugün, siyasî gücün, karapara gücünün ve silahlı
eylem gücünün, birleşerek, çıkar birliği yaparak, devleti teslim
alma gibi bir çaba içerisinde olduğunu üzülürek izliyoruz. Türkiye'de,
devletin otoritesi zaafa uğratılmaya
çalışılmaktadır; kısmen de
sağlanmıştır bu. Meşru olmayan menfaat tertipleri
devlete sirayet etmektedir, kamu görevlilerine sirayet etmektedir, belki de
siyasetçilere bulaşmıştır. Bu, bir kanser mikrobudur ve
kesinlikle, devletten, siyasetten uzaklaştırılması gerekir.
Bu konuda, şükranla ifade edeyim, Türk basını olayın
üzerindedir; duyarlılıkla değerlendirmektedir ve ümit ediyorum,
Türk basını, bu konudaki tutumunu, geçici bir manşet düzenleme
dönemiyle sınırlı tutmayacak ve olayların
aydınlığa kavuşmasına,
sonuçlandırılmasına kadar, titiz olarak, konu üzerinde ilgisini esirgemeyecektir.
Basınımızdan bazı kısa ibareler sunuyorum:
Bakınız, Milliyet Gazetesinde, Sayın Akbal "Türkiye Büyük
Millet Meclisi, siyasetin mafyalaşmasına karşı kesin ve
ısrarlı bir tavır almak durumundadır" diyor. Ne kadar
yerinde bir tespit.
Değerli arkadaşlarım, Hürriyet Gazetesinde, Anavatan
Partisi önergesinden, dünkü çalışmalarımızla ilgili bir
alıntı sunuyorum "Devletin karar mekanizmaları arasına
sızarak, her türlü yasadışı kirli ilişkilerini
sürdüren mafya, terör ve uyuşturucu örgütleri, bir yandan devleti zaafa
uğratırken, bir yandan da toplumsal çürümeye sebep olmakta ve
devletin bu odaklar tarafından kuşatıldığı
iddialarını pekiştirmektedir."
Zaman Gazetesinde, bir başka arkadaşımız, Sayın
İdris Gürsoy "Susurluk'taki kazadan yola çıkıp, Türkiye
Büyük Millet Meclisini hedef almak, demokrasinin kalbi olan Parlamentoyu
yıpratıcı yayınlar yapmak, kimseye yarar
sağlamaz" diyerek, bize, görevimizin özenle üzerinde
durmamızı tavsiye ediyor. Yine, bir başka gazetemizde,
Cumhuriyet Gazetesinde, Sayın Oral Çalışlar "Hâlâ Meclisten
umutlu ve cesur sözler duymayı bekliyorum" diyor.
Arkadaşlar, Yeni Şafak Gazetesinden de alıntı
sunuyorum...
BAŞKAN – Sayın Özdemir, efendim, o konuya, Genel Kurulumuz,
Parlamentomuz yeterli hassasiyeti gösterdi; bir de komisyon oluşturdu
efendim. Siz bugünkü...
BİLTEKİN ÖZDEMİR (Devamla) –
Bağlantısını kuracağım Sayın Başkan;
doğrudan bağlantılı bir konu çünkü.
ALİ OĞUZ (İstanbul) – Sayın Özdemir
hızını alamamış.
BAŞKAN – Sayın Özdemir, bu konuda bir komisyon kuruldu.
Buyurun efendim.
BİLTEKİN ÖZDEMİR (Devamla) – Sayın Başkan,
biraz sabır buyurursanız, ne kadar direkt bağlantısı
olduğunu arz edeceğim.
Yeni Şafak Gazetesinde, Sayın Ahmet Taşgetiren aynı
konuyu işliyor. Yine, Sabah Gazetesinde Sayın Hasan Cemal
"Karanlığı aydınlığa çevirecek siyasal irade
nerede?" diye soruyor.
Değerli arkadaşlarım, bütün bunların sonucunda
şuraya varıyoruz: Bütün bu faaliyetlerin sonunda maddî ve gayri
meşru bir çıkar hedeflenmektedir. İşte, bu maddî ve gayri
meşru menfaatların tümüne, toplamına karapara denilir;
bunların tamamına karapara denilir. Biz, bugün, bu karapara
belasının önlenmesine yardımcı olacak -ve dünkü olaylarla
da bağlantısı içerisinde- bunu engelleyecek bir
çalışmanın önünde ve içindeyiz.
Bu karapara belası nelere yol açar arkadaşlar; hepimiz
biliyoruz; ama, huzurunuzda tekrar arz edeceğim: Bir defa, siyasî irtikap
yaratır. Siyasî irtikap ne demektir; tek taraflı olarak,
karşı tarafı, vatandaşlarımızı cebren, icbar
ederek veyahut da ikna ederek menfaat teminine zorlamaya yol açmak. Bunu,
isterseniz, halk anlatımıyla "siyasî rüşvet" diye
tanımlayalım. Karapara, buna yol açar. Bu karapara,
vergidışı, kayıtdışı ekonomiyi yaratır.
Bugün bütün bilimadamlarının yaptığı bir hesaplamaya
göre, ülkemizde, 1997 rakamlarıyla, en az 6 ilâ 10 katrilyonluk bir kayıtdışı
ekonomi cereyan etmektedir. Bu paranın da gözesi karaparadır arkadaşlar.
Gözesi karaparadır, oradan kaynaklanmaktadır bu karapara belası.
Tabiî, bu kaynaklar yerli yerinde kullanılamadığı için
ülkemizin kalkınmasına engel olur. Ülkemizin saygınlığını
zedeler.
Arkadaşlar, ülkemizin finansman kurumları ve uluslararası
camiadaki yeri, sırf bu uyuşturucu madde
kaçakçılığı ve bu karapara belası yüzünden büyük kredi
kaybetmiştir ve etmeye de devam etmektedir. Bu itibarla, bugünkü
tasarı, bu olayların önlenmesiyle doğrudan, birinci derecede
önemli ve ilgili bir kanundur. Bu karapara, aynı zamanda, ülkemizin iç ve
dış güvenliğini zedeler, terörü besler.
Sayın Başkanın takdir edecekleri gibi, bunun dünkü
konularla da doğrudan ilgisi vardır. Bu karapara, devleti de
kirletir, kamu görevlilerini de kirletir; örtülü işleri cazip kılar,
örtülü işlere ilgiyi artırır, örtülüden medet umanların
keyfine göredir bu. Bu karaparayı önlememiz lazım. Bu
karaparanın aklanmasını da muhakkak önlememiz lazım.
Arkadaşlar, kişisel çıkar ile toplumsal çıkar
çatışdığı zaman, elbette, toplumsal çıkarın
yanında olmak zorundayız. Niçin; çünkü, o zaman, halkın
yararını, toplumun yararını gözetmiş oluruz.
İşte, bu karaparanın önlenmesi de, bazılarının
çıkarına taş koymak, çanına taş koymaktır; ama,
toplumun geleceğine, aydınlığına ışık
tutmak anlamına gelecektir.
Değerli arkadaşlarım, bütün bu işlemler,
uygulamalar, olaylar sadece ülkemiz için değil, tabiî, başka ülkeler
için de geçerli olmuştur; ama, ne yazık ki, bu konuda en çok ülkemiz
istismar edilmektedir, biraz da bulunduğu coğrafî konum itibariyle. O
yüzden, on yıl kadar önce, bu konuda, uyuşturucu maddelerin
kaçakçılığının ve buna benzer fiilerden doğan
menfaatların, yani, karaparanın önlenmesine ilişkin olmak üzere,
Birleşmiş Milletler sözleşmesi akdedilmiştir. Birçok ülkede
bu konular bir yasal dayanağa kavuşturulmuştur; sıra
ülkemize gelmiştir, geç bile kalınmıştır. Burada,
sadece kişisel çıkarla kalınmamakta, insanlık suçları
işlenmekte ve ülkemizin parçalanmasına kadar varan etkileri
olmaktadır.
Bu, bir kısır döngüdür arkadaşlar; karapara, çıkarları
kollar, o çıkarlar da karapara faaliyetlerini tekrar besler. Bu, öyle bir
kısır döngüdür ki, bir yerden bunun mutlak surette
kırılması gerekir. İşte, bu düzenleme, bunun
kırılacağı düzenlemelerden birisidir, bu karapara
kısır döngüsünün veya fasit dairesinin kırılacağı
unsurlardan birisidir; bu düzenleme, bunu kıracaktır.
Karapara belası nasıl cereyan ediyor, nasıl aklanma
istikametinde yol alıyor, bunu, arkadaşlarımız kısmen
izah ettiler. Bunun en büyük unsuru kıyı
bankacılığından geçmektedir. Aslında,
Kıbrıs'taki bankacılık da buna yardımcı
olmaktadır. Sırdaş hesaplardan döviz tevdiat hesaplarına
doğru kayışlar, karaparayı besler, yabancı sermaye
görüntülü yatırımlar besler; arkasında ne olduğunu
bilmiyorsunuz. Bizim dışarıdan sağlanan
dışborçlarımızı da burası besler. İşte,
o, sıcak para diye ifade edilen paraların içerisinde kara kaynaklar
vardır, meşru olmayan kaynaklar vardır. Türkiye'de,
teşvikli yatırımların, proforma fatura
şişkinliklerinin de karaparadan bir hayli beslendiği
bilinmektedir.
Arkadaşlar, Türkiye'de, nesebi gayrisahih servetler oluşuyor,
nesebi gayrisahih zenginlikler oluşuyor ve nesebi gayrisahih zenginler
oluşuyor, varlıklar oluşuyor, orta kademede görev alan zengin
kamu görevlileri oluşuyor; lüks tüketim artıyor, birdenbire
artıyor; kayıtdışı, vergidışı ekonomi
büyüyor, kamunun kaynakları kuruyor. Hükümet, işin başından
beri kaynak aramaya kalkışıyor; şu anda getirdiği
kaynak paketlerinin hiçbirisi, hepiniz de biliyorsunuz, sadra şifa bir
kaynak değildir. Sadece, devletin elindeki birikmiş mal
varlıklarının nakte çevrilmesinden başka hiçbir şey,
gerçekten, değildir; bunu göreceğiz. İşte, kaynak
buradadır arkadaşlar. Kaynağı, Hükümete sunuyorum:
Karaparanın ve kayıtdışı ekonominin önlenmesi, en iyi
kaynaktır, en tutarlı kaynaktır, en verimli kaynaktır.
Türkiye'de liberal ekonomiyi, serbest rekabet rejimini, özgür toplumu,
girişim özgürlüğünü destekleyecek yaklaşım buradadır.
Bunu, Hükümetin de bilgisine sunuyorum. Hiçbir suretle kara olaylara teslim
olmayalım, Büyük Millet Meclisi olmamalıdır;
olmadığını da, her vesileyle ispat etmeliyiz. Bunlardan
birisi de, bugün huzurumuzdadır.
Değerli arkadaşlarım, burada, arkadaşlarım izah
ettiler. Biz yeni bir suç tanımlaması ihdas etmiyoruz. Bugün, Türk
Ceza Kanununa göre veya çeşitli kanunlarımızla, suç düzenleyen
hükümlere aykırı fiilleri sonucu menfaat temin etmiş
olanların temin ettikleri bu menfaatların karapara olduğunu
tarif ediyoruz ve bu parayı, bizzat edinenlerin veya dolaylı
şekilde bu parayı sahiplenenlerin, kullananların, bu
parayı, bu kaynağı tasarruf edenlerin, bu kaynağı
aklamaya kalkışmalarının suç olduğunu belirtiyoruz ve
onun cezasını öngörüyoruz. Ayrıca, bunun hangi
kuruluşlarda, ne şekilde, nasıl izleneceğini,
inceleneceğini düzenliyoruz. Bu tasarının özünde getirmiş
olduğu olay budur.
Böylece, Türkiye'de uyuşturucu madde
kaçacılığına bu kanunun iyi uygulanması halinde darbe
indirilecektir; gümrük kaçacılığına önemli ölçüde darbe
indirilecektir; silah kaçakçılığına, kadın ticaretine
darbe indirilecektir; organ nakli kaçakçılığı aynı
şekilde önlenecektir; tarihî ve kültürel
varlıklarımızın kaçırılması önemli ölçüde
engellenecektir; naylon faturacılıkla benzeri hileli vergi
suçlarıyla gelir sağlayanların bu fiileri de bu kapsama
alınmak suretiyle ağır derecede
cezalandırılacaktır.
Değerli arkadaşlarım, netice itibariyle şunu arz
edelim: Madde metinleri geldikçe, maddelerin içeriği hakkında da,
sizlere, ayrıntılı bilgi sunmak üzere hazırız,
sunarız.
Plan ve Bütçe Komisyonumuz, ittifak halinde, dikkatli bir
çalışmayla, birlikte ve verimli bir şekilde, karaparanın
aklanmasının önlenmesine dair şu düzenlemeyi
hazırlamış ve huzurunuza getirmiştir. Türk toplumuna ve
Türk mevzuatına, bu düzenlemeyi kavuşturmanın onurunu, Büyük
Millet Meclisi üyeleri olarak, hepimiz birlikte tadacağız.
Bütün malî ve ekonomik düzenlemelerin önünde yer alan bir malî
düzenlemedir bu. Karaparanın aklanmasının önlenmesi,
kayıtdışı ekonominin, diğer vergi düzenlemelerinin,
diğer ekonomik düzenlemelerin, diğer malî düzenlemelerin, tümünün
önünde yer alması gereken ve hepsinden önce yürürlüğe konulması
gereken bir düzenlemedir; niçin; çünkü, bütün bunların amacı, bir
şekilde, meşru olmayan şekillerde elde edilen kazançları
önlemek veya cezalandırmaktır; bunun birinci unsuru da budur.
Aynı şekilde, bu düzenleme, siyasetin ve yönetimin
temizlenmesine de katkıda bulunacaktır. Meşru olmayan
kaynaklardan beslenen siyasî rekabeti Türk toplumunun yararına
düşünmek, hiçbirimizin haddi değildir; buna, Türk toplumu layık
değildir. Türk toplumunun, halkın önüne çıkarız,
açıklıkla görüş ve fikirlerimizi anlatırız, hizmet
tarzımızı anlatırız; ama, menfaat ilişkileriyle
Türk toplumunu etkileyerek alacağımız sonuçların, ne
alanlara ne de verenlere bir hayrı olmaz arkadaşlar.
Arkadaşlar, bu düzenlemeyle, serbest rekabet rejimini, kendi
kuralları içerisinde işlerliğe kavuşturarak,
kaynakların en verimli biçimde kullanımını ve en adil
biçimde dağılımını da sağlama imkânımız
olur.
Aynı şekilde, bu düzenlemenin, Türkiye'de, gerçekten, büyük
bir rahatsızlık unsuru olan kayıtdışı ekonominin
önlenmesinde de önemli katkıları olacağını; kamu
maliyesine, kamu yönetimine, Hükümete ve ülkemize yararlı sonuçlar
getireceğini düşünüyoruz ve Anavatan Partisi Grubu adına; bu
tasarının, başından beri olduğu gibi, bugün de, kabulü
için yanında olduğumuzu belirtiyor, bu tasarının kabulü
için, Büyük Millet Meclisinin ittifakla destek vermesini talep ediyor; Partim
ve şahsım adına, hepinize saygılarımı sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Özdemir, teşekkür ediyorum efendim.
Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Cevher Cevheri;
buyurun. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)
DYP GRUBU ADINA İ. CEVHER CEVHERİ (Adana) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin
Kaçakçılığı ve Karaparanın Aklanmasının
Önlenmesine İlişkin Kanun Tasarısı üzerinde Doğru Yol
Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere söz almış
bulunuyorum; Yüce Meclisi saygılarımla selamlarım.
Uyuşturucu ve karaparayla mücadele meselesi, birçok ülkede
olduğu gibi, bizim ülkemizin de, bizim Parlamentomuzun da en önemli gündem
maddelerinden birini teşkil etmektedir. Bu konuyla ilgili
Birleşmiş Milletler sözleşmesini onaylamakta ve gerekli yasal
düzenlemeyi yapmakta gecikmeyle bizi itham eden bazı Batılı
ülkeler, ne yazık ki, iş mücadeleye geldiğinde, bizim
gösterdiğimiz kararlılığı gösterememektedirler.
Uyuşturucu ve silah kaçakçılığı tescilli
birtakım kişi ve örgütleri himaye eden, barındıran ve
ekonomik olarak güçlenmelerine katkıda bulunan bazı Batı
ülkeleri, bu manada, bizi eleştirmektedirler. O ülkelerden
bazıları, birtakım insanların kendi halklarından
çaldıkları servetlere bekçilik yapmaktadırlar.
Bugünkü basında yer alan bir habere göre, birkısım üçüncü
dünya ülkeleri liderlerinin, bir Batı ülkesinin bankalarındaki
servetleri toplamının 150 milyar dolara ulaştığı
ifade edilmektedir. Banka sırdaşlığı ya da banka
ketumiyeti bahanesiyle, sır vermeden muhafaza ettikleri bu servetlerden,
faiz vermek bir yana, bekçilik ücreti kesmektedirler.
Uyuştucu kullanılması konusunda, bizim cemiyetimizin,
ahlakî değerleriyle, kanunlarımızdaki sert müeyyideler
sayesinde, birkısım Batı ülkelerine nazaran daha az bir tehdit altında
olduğunu söyleyebiliriz; ancak, buna rağmen, uyuşturucu ile
mücadeledeki gayret ve başarılarımız, her türlü takdirin
üzerindedir.
Bu tasarının gecikmesiyle, en basit olayları dahi
istismar ederek aleyhimizde kullanmayı kendine iş edinen bazı
çevreler, ellerine yeni bir koz geçirmiş olmanın adeta
heyecanını yaşamaktadırlar. Tasarının
kanunlaşmasıyla, hem dış taahhütlerimize
bağlılığımızı ortaya koymuş hem de
uyuşturucu ve karaparayla mücadelede, kanunî
dayanaklarımızı güçlendirmiş olacağız.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; uyuşturucu
madde ve silah kaçakçılığı başta olmak üzere,
şantaj, adam kaçırma, zorla alacak tahsili gibi organize suçlar
yoluyla, zaman zaman önemli gelir kaynakları elde edildiği bir
vakıadır. Bu gerçek hem bizim ülkemiz için hem de gelişmiş,
azgelişmiş bütün ülkeler için geçerlidir. Bu suretle elde edilen
gelirler, işlenecek aynı nitelikteki suçların failerine önemli
bir finans kaynağı oluşturduğu gibi, sisteme dahil edilerek
aklanmasıyla, piyasaların yozlaşmasına ve kirlenmesine yol
açmaktadır. Bu suçları işleyenler kimi zaman yakalanamamakta
veya cezaî takibattan kurtulabilmektedirler. Ellerinde oluşan büyük
fonlar, birçok ülkenin toplum düzenini tehdit eder haldedir. Suç kaynaklı
gelirlerin ülkelerin ekonomilerine girmeleri ve bu gelirleri oluşturan
cürümlerin önlenmesi maksadıyla beynelmilel platformlarda birçok
çalışma yapılmıştır ve yapılmaktadır.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin 27 Haziran 1980 tarihli toplantısında
kabul edilen tavsiye kararı, bu tehlikeye işaret edilen ilk
uluslararası belgedir.
Amerika Birleşik Devletleri, Japonya, Kanada, Almanya, Fransa ve
İngiltere başta olmak üzere, 12 ülkenin merkez bankası
başkanlarıyla, denetim otoritelerinden oluşan Basel Komitesi,
Aralık 1988'de yayımladığı ilkeler bildirisiyle, malî
kurumların, karapara aklayıcıları tarafından
kullanılmasını önlemek maksadıyla, almaları gereken
tedbirleri belirlemiştir.
1988 tarihli Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin
Kaçakçılığına Karşı Birleşmiş Milletler
Sözleşmesi, ülkemizce derhal imzalanmış ve 22.11.1995 tarih ve
4136 sayılı Kanun ile onaylanması uygun bulunmuştur; ekli
beyanla birlikte onaylanması ise, Bakanlar Kurulunca
kararlaştırıldıktan sonra, 11 Şubat 1996 tarihli Resmî
Gazetede yayımlanmıştır.
Sözleşmenin onaylanması, uluslararası zeminlerde
taahhütlerimize bağlılığımız bakımından
nispi bir rahatlama getirmiş ise de, iç hukukta paralel düzenlemelerin
yapılabilmesi bugüne kadar mümkün olamamıştır. Öte yandan,
G-7 ülkeleri Temmuz 1989 zirvesinde, uyuşturucu ticaretiyle
bağlantılı malî konuların, malî sorunların ele
alınması ve karaparanın aklanmasıyla mücadeleye yönelik
mevzuat arasında uyum sağlanması amacıyla, Malî Eylem Görev
Grubunu teşkil etmiştir. OECD üyesi ülkelerden oluşan bu grup,
40 adet tavsiye kararı alarak yayımlamıştır.
Malî Eylem Görev Grubu, Haziran 1995'te Lahey'de yaptığı
toplantı sonucu kabul ettiği raporunda, Türkiye'yi, tavsiyeleri
yerine getirmemekle ve gereken yasal düzenlemeleri yapmamakla
eleştirmiştir. Bu görev grubu, tavsiyelerine uymayan ülkelere
çeşitli müeyyideler uygulamaktadır. O ülkenin yakın takibe
alınması, o ülkenin bakanlarına uyarı yazıları
yazılması ve üst düzey bir heyetin, inceleme için o ülkeye
gönderilmesi şeklindeki müeyyideler Türkiye'ye
uygulanmıştır.
Malî Eylem Görev Grubu, bu müeyyidelerle de yetinmeyip, 25 Haziran 1996
tarihine kadar yasal düzenlemenin yapılmaması halinde, gruba üye
ülkelerin ticarî ve malî kuruluşlarına, ülkemizdeki kişi ve
kuruluşlarla olan ilişkilerine özel dikkat göstermelerini tavsiye
edeceğini ülkemize bildirmiştir. Ancak, içinde bulunduğumuz
siyasî durum, siyasî konjonktür dikkate alınarak, bu
yaptırımın uygulanması belli bir süre için
ertelenmiştir.
Yasal düzenlemelerin gecikmesi halinde, bu müeyyidelere ilaveten, en
ağır müeyyide olan, Malî Eylem Görev Grubu üyeliğimizin
askıya alınmasının gündeme geleceği de
aşikârdır. Ayrıca, ülkemizin, yabancı finans
kuruluşlarıyla olan ilişkileri de, mutlaka olumsuz
etkilenecektir. Kaldı ki, bizim ülkemizin, büyük fedakârlıklar
pahasına, uyuşturucu madde kaçakçılığını
önleme konusunda elde ettiği haklı başarılara da gölge
düşeceğinden, ya da bu başarının ikinci plana
itileceğinden endişe duymaktayız.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; önümüzdeki
tasarı, bütün bu mülahazalarla, içhukukumuzda yapılması gereken
değişiklik ve ilaveleri ihtiva etmektedir. Bu tasarı ile, suçtan
sağlanan gelirlere meşruiyet kazandırılması, hukuk
sistemimizde suç olarak tarif edilmekte ve bu tür gelirlerin müsadere
imkânı doğmaktadır. Ayrıca, bu tasarının
yasalaşmasıyla, Kontrollü Teslimat Kurumunun da yine
mevzuatımızda uygulanması imkânı, fırsatı
doğmuş olacaktır.
Karaparanın aklanmasının önlenmesi amacıyla, malî
hareketlerin, malî konuların, uzman kuruluşlar
aracılığıyla takibi, denetlenmesi ve bu tip
çalışmaların planlanması ve koordinasyonu mümkün
olacaktır. Yine, bu tasarıyla, uyuşturucu imalinde zorunlu olan
bazı maddelerin denetimi fırsatı da doğmuş
olacaktır.
Tasarı kanunlaştığı takdirde, 1988 tarihli
Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin tatbik imkânı, yolu
açılacağı gibi, Malî Eylem Grubunun, uymayı taahhüt
ettiğimiz 40 adet tavsiye kararı karşısında da
pozisyonumuz iyileşecektir. Ayrıca, terör örgütleri finans
kaynaklarının kurutulması yönünde de önemli bir adım
atılacağı inancındayız.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; özetle sunmaya çalıştığım
bu düşünceler çerçevesinde, Doğru Yol Partisi Grubu olarak,
tasarıyı desteklediğimizi beyan ediyor, ülkemizin
dışpolitikası bakımından, süratle
kanunlaşması lüzumuna işaret ederek, Yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Cevheri, teşekkür ediyorum efendim.
Refah Partisi Grubu adına Sayın Açba; buyurun efendim. (RP
sıralarından alkışlar)
RP GRUBU ADINA SAİT AÇBA (Afyon) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; karaparanın aklanmasının
önlenmesiyle ilgili kanun tasarısı üzerinde, Refah Partisinin
görüşlerini ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Karapara konusunda, bütün ülkeler için geçerli olan ortak bir
tanımı vermek mümkün değildir. Bazı ülkeler, suç
sayılan her türlü fiillerden elde edilen para ve her türlü menfaat ve
değeri karapara olarak sayarken, bazı ülkeler de, karaparayı,
uyuşturucu ile, bazı ülkeler de, uyuşturucu artı terörle ve
daha değişik biçimlerde tanımlamaktadırlar.
Meclise intikal eden yasa tasarısı çerçevesinde, karapara
tanımı içinde, 1918 sayılı Kaçakçılığın
Men ve Takibine Dair Kanun, 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve
Bıçaklar Hakkında Kanun, 2238 sayılı Organ ve Doku
Alınması, Saklanması, Aşılanması ve Nakli
Hakkında Kanun, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanunu, 765 sayılı Türk Ceza
Kanununun, devletin şahsiyetini ilgilendiren cürümlerle ilgili maddeleri,
yine, Vergi Usul Kanununun bazı maddelerinde sayılan suçların
işlenmesi sonucu ortaya çıkan para, her türlü menfaat ve değeri
kapsamaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu geniş
kapsam içerisinde, geniş çerçevede değerlendirme yapmak yerine,
bilhassa, ülkemiz açısından önemli olan uyuşturucu ve terör
boyutu üzerinde, toplumsal boyutu üzerinde meseleyi değerlendirmek istiyorum.
Bugün, gerek gelişmiş ülkeler açısından gerekse
gelişmekte olan ülkeler açısından uyuşturucu ve psikotrop
maddelere olan bağımlılık, üzerinde önemle durulması
ve çözülmesi gereken bir sorun olarak ortada durmaktadır.
Türkiye, jeostratejik ve jeopolitik konumu itibariyle, dünyada en
stratejik konuma sahip olan ülkelerden biridir. Bu konumu, Türkiye'ye, pek çok
avantajlar sağlar iken, uyuşturucu konusunda, pek çok
dezavantajları beraberinde getirmektedir.
Türkiye, dünya uyuşturucu trafiği üzerinde transit ülke
konumundadır. Uyuşturucu üretim merkezleri açısından, yine,
uyuşturucu tüketim merkezleri açısından Türkiye'nin konumu çok
net bir şekilde değerlendirildiğinde, gerçekten, bu kanunun
ülkemiz açısından ne kadar önemli olduğunu da anlamış
oluruz.
Dünya uyuşturucu üretim ve dağıtım merkezlerine
baktığımızda "altın hilal ülkeleri"
dediğimiz Afganistan, Pakistan ve İran; yine "altın üçgen
ülkeleri" dediğimiz Laos, Tayland, Burma ile Güney Amerika
ülkelerinden Peru, Guatemala, Kolombiya, Meksika; bilhassa, Sovyetler'in
dağılmasından sonra Kazakistan, Özbekistan ve
Türkmenistanın başlıca önemli üretim ve dağıtım
merkezleri haline gelmiş olduğunu açıkça belirtmek gerekir.
Bu çerçeve içerisinde, Türkiye, altın hilal ülkelerinden,
altın üçgen ülkelerinden ve Sovyetlerden gelen uyuşturucu
açısından transit ülke konumundadır.
Dünyanın başlıca tüketim merkezlerine
baktığımızda, bu merkezlerden en önemlileri Batı
Avrupa ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleridir. Bugün Batı Avrupa
ülkelerinde 1,5 milyon eroin bağımlısı vardır ve Batı Avrupa ülkelerinde bir yılda
95 ton eroin tüketilmektedir. Bu 95 ton eroinin yüzde 75'i altın hilal
ülkelerinden gelmektedir. Bilhassa Sovyetlerin Afganistan'dan çekilmesinden
sonra bu bölgede önemli ölçüde bir üretim patlaması olmuştur. 1979
yılında 200 ton olan üretimin, 1994 yılında 2 500 tona
çıkmış olduğu tahmin edilmektedir.
Altın hilal ülkelerinden ve Orta Asya'dan gelen uyuşturucu,
Türkiye'ye, bir taraftan karayoluyla, diğer taraftan denizyoluyla
girmektedir. Karayoluyla giriş, Afganistan, Pakistan, İran ve
sınır ülkelerinden yapılmakta; yine, bir başka yol da,
Sovyetlerin çökmesinden sonra Kafkaslar, Hazar Denizi, Ermenistan ve Gürcistan
şeklinde olmaktadır. Denizyoluyla giriş ise Afganistan,
Pakistan, Karaçi, Süveyş Kanalı, Akdeniz ve Lübnan'dan ve oradan da,
sınır ülkelerinden Türkiye'ye intikal etmektedir. Türkiye'ye intikal
eden bu uyuşturucu, Türkiye'den, önemli tüketim merkezleri olan Batı
Avrupa'ya ve Amerika Birleşik Devletlerine nakledilmektedir.
Tabiî, Türkiye'den çıkışta da hem karayolu
kullanılmakta hem de denizyolu kullanılmaktadır. Karayolu olarak
Kapıkule Sınır Kapısı kullanılmakta, denizyolu
olarak da ro-ro seferlerinden faydalanılmakta; bir taraftan
Haydarpaşa-Köstence ro-ro seferlerinden, diğer taraftan da
Derince-Trieste ro-ro seferlerinden faydalanılmak suretiyle,
uyuşturucu, Avrupa'ya ve oradan da Amerika Birleşik Devletlerine
aktarılmaktadır.
Uyuşturucu trafiğinin Türkiye'de, terörle çok yakından
ilişkisi vardır. Terörün finansman kaynağı uyuşturucuya
dayanmaktadır. PKK, uyuşturucu trafiğini iki şekilde
yürütmektedir: Birinci olarak, ana şebekeye taşeron olarak
aktarmakta, ikinci olarak da, çok küçük miktarda yapmış olduğu
üretimi yine bu pazarlarda pazarlamaktadır.
Türkiye üzerinden geçen uyuşturucu trafiğinin yüzde 30 ilâ
40'ı PKK tarafından kontrol edilmekte ve Avrupa'ya giren
uyuşturucunun ise yüzde 93'ü, yine, PKK tarafından kontrol
edilmektedir. PKK, bununla da yetinmeyerek, bilhassa, Güney Amerika merkezli kokain karteli olan
Medellin karteliyle işbirliği yapmakta ve yine, Avrupa'ya getirilen
kokainin taşeronluğunu yapmaktadır. Avrupa'ya gelen kokain, Çek
ve Slovak Cumhuriyetleri üzerinden PKK kanalıyla Almanya'ya
ulaştırılmakta, oradan da, Avrupa ülkelerine
dağıtılmaktadır.
Dünyada uyuşturucudan elde edilen karaparanın aklanma
merkezlerine baktığımızda, önemli merkezlerin
oluştuğunu görürüz. Bu merkezler içinde, Hong Kong, Bangkok, New
York, Panama, Cenevre, Monako, Karaçi ve İstanbul da yer almaktadır. Bilhassa, bu merkezler içinde İsviçre'nin
çok önemli bir yeri vardır. İstanbul da son yıllarda bu
merkezler arasına girmiştir ve
Güney Asya'dan gelen uyuşturucu açısından alıcılar ve
satıcılar açısından İstanbul çok önemli bir merkezdir.
Amerika Birleşik Devletlerine giden Güney Asya uyuşturcusunun yüzde
24'ü İstabul kanalından, Türkiye üzerinden gitmektedir.
Dünya uyuşturucu merkezleri açısından, İsviçre'nin,
yıllardır çok önemli bir yeri vardır; yine, karapara aklama
açısından çok önemli bir yeri vardır. İsviçre, âdeta bir
karapara aklama cennetidir. İsviçre bankalarında,
yıllardır, karapara aklanır; yeraltı dünyası,
uyuşturucu madde ve silah kaçakçılığından elde edilen
parayı çokuluslu kaçakçı örgütler aracılığıyla
İsviçre bankalarına yatırır. İsviçre bankaları
kaçakçıların, hayalî ihracatçıların, gözü doymaz
diktatörlerin, gözü doymaz üst düzey bürokratların, yine gözü doymaz
siyasetçilerin sırdaşıdır. Hayalî ihracat da bu yolla finanse edilir, hatta
karşılığında devletten vergi iadesi şeklinde
vurgunlar da bu şekilde vurulur.
Türkiye, terörürün ortadan kalkması açısından
uyuşturucuyla çok ciddî anlamda mücadele etmek zorundadır.
Uyuşturucu konusunda, bilhassa uyuşturucu tüketimi konusunda son on
yıla bakıldığında, Türkiye'de iyi şeylerin
geliştiğini, iyi gelişmelerin olduğunu söylemek mümkün
değildir. Bugün için Türkiye'de 50 bin civarında eroin
bağımlısı vardır. 1990 yılında esrar
kullanımı, binde 27 mertebesinde iken, 1994 yılında bu
oranın yüzde 4'e çıkmış olması; Ankara, İstanbul
ve İzmir 'de üniversite gençliği üzerinde yapılan
araştırmalar sonucuna baktığımızda, gerçekten,
hiç iç açıcı bir sonucun olmadığını da
açıkça görmüş oluruz. İstanbul'da ortaöğretim üzerinde
yapılan en son araştırmalarda, bu oranın yüzde 2,56'ya
çıkmış olduğunu görürüz.
Uyuşturucuyla ilgili olarak, yasal çerçevenin sağlanması,
polisiye tedbirlerin güçlü olması, meseleyi, hiçbir zaman için tek
başına çözemeyecektir. Esas çözüm, sağlam bir toplumsal
yapının sağlanmasıdır.
Sağlam bir toplumsal yapının sağlanması
yanında, bu bağlamda, uyuşturucu kültürünün alt unsurlarını
da çok iyi kavramamız gerekmektedir. Uyuşturucu kültürünün alt
unsurlarına baktığımızda, alkol gelmektedir,
fuhuş gelmektedir, kumar gelmektedir ve Türkiye'nin bu alandaki sosyal
göstergelerine baktığımızda, maalesef, bu alandaki sosyal
göstergeler de hiç iç açıcı değildir.
Altkültürler açısından alkolü değerlendirdiğimizde,
uyuşturucu altyapısının temel direği olan alkol
tüketimi ve alkol bağımlılığı, Türkiye'de, önemli
boyutlara ulaşmış bulunmaktadır. Dünya Sağlık
Örgütünün yapmış olduğu araştırma sonuçlarına
göre ülkemizde 4 milyon alkolik vardır, 13 milyon da alkol dostu
mevcuttur. 1970 yılında kişi başına alkol tüketimi 1,5
litreyken, 1980 yılında 6 litreye yükselmiştir, 1995
yılında da, maalesef, 15 litreye yükselmiştir. 1995
yılında alkole ödenen bedel ise 32 trilyon liradır.
Ülkeyi yönetenlerin, toplumsal yapıda nasıl çağ
atlattıkları ortadadır. Ülkemizin, uyuşturucu probleminin
ulusal felaket halini aldığı Batı Avrupa ülkelerinin
konumuna düşmemesi açısından, Türkiye'de, uyuşturucu
konusunda, yine, uyuşturucuya yönelten altkültür konusunda çok ciddî
çalışmaların gecikilmeden yapılması zorunluluğu
vardır.
Ülkemizin konumunu, farklı altkültürler açısından da
değerlendirmek mümkündür. Bilhassa, kültür emperyalizmi, manevî
boşluk, gösteri, zevk kültürü... Bütün bunlar, gençleri uyuşturucuya
yönelten diğer altkültürlerdir.
Uyuşturucu madde kullanımı genç yaşta başlar. O
halde, gençler, buluğ çağı dediğimiz,
karışık duyguların hâkim olduğu, kendine güven
ihtiyacının olduğu, kendini ispatlama, sosyal hayatta etkinlik
kazanma ihtiyacının ve karşı cinse istek duymanın
yoğun olduğu çağda kötü alışkanlıklara
karşı kolayca yönelebilir. Aile, okul ve toplum
işbirliğiyle, gençlerin, bu psikolojik alanlarda korunması
zorunluluğu vardır. O halde, uyuşturucuyla mücadelede en büyük
dayanak ailedir, okuldur ve toplumdur; yine, devlet kademelerindeki
yetkililerdir.
Millî ve manevî değerlere sahip, dinî inançları kuvvetli,
güçlü sosyal kurumlara sahip milletlerin gençleri, uyuşturucuya ve
diğer zararlı alışkanlıklara karşı kuvvetle
direnç gösterirler. O halde, uyuşturucunun panzehiri millî ve manevî
değerlerimiz ve nesilden nesile aktarılan geleneklerimizdir; yani,
toplum fertlerinin yüksek ideallerle ve mukaddes değerlerle donatılması
zorunluluğu vardır.
General Mc Arthur'un deyimiyle "insan ve toplumları vaktinden
önce tüketen, çürüten şey, yılların çokluğu değil,
ideal yokluğudur. Yıllar, cildi buruşturur; ancak, idealsizlik
ruhları öldürür."
Ben, Genel Kurula intikal eden bu yasa tasarısının en
kısa zamanda kanunlaşması açısından, bütün
değerli milletvekillerinin destek vereceği ümidiyle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Açba, teşekkür ediyorum efendim.
Tümü üzerinde, kişisel söz talebi?..
AHMET NEİDİM (Sakarya) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Sayın Neidim, buyurun efendim. (ANAP
sıralarından alkışlar)
AHMET NEİDİM (Sakarya) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; karaparanın aklanmasının önlenmesine
ilişkin, Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan Hükümet tasarısı
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyor, Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bundan iki yıl önce, geçen parlamento döneminde, bu kanun teklifini
arkadaşlarımla beraber Meclis Başkanlığına
vermiştik. O zamanki Hükümet, bu konunun önemli olduğunu,
kendilerinin de, bir tasarı şeklinde Meclise getireceklerini, zamana
ihtiyaçlarının olduğunu söylemişti. Bugün, bu
tasarının Meclise getirilmesinden son derece mutluyum. Dünden sonra
-çünkü, Meclisimiz, dün, burada çok güzel bir görüntü verdi halkımıza;
yapılan incelemelerde, dün, halkımız, en çok 3 üncü Kanalı
izlemiş- bu tasarının getirilmesi Meclis adına da
sevindirici bir olaydır.
Sayın milletvekilleri, bu tasarıyla, emek sarf etmeden,
insanların kaderleriyle oynayarak, kendi çıkarlarını
toplumun çıkarlarından ve ülkenin geleceğinden üstün tutan bir
grup insanla mücadele edilecektir. Günümüzde, bütün dünyayı rahatsız
eden, her yıl, binlerce insanın ölümüne neden olan uyuşturucu
madde kaçakçılığını önlemek maksadıyla, ülkelerin
kendi çapında aldıkları tedbirlerin yeterli
olmadığı zaman içerisinde ortaya çıkmış,
insanlık suçu olan uyuşturucu madde kaçakçılığına
karşı uluslararası tedbirler alınmaya
başlanmıştır. Sürdürülen mücadelede başarı oranının
giderek arttığı görülerek, Birleşmiş Milletlerce, bu
bağlamda, uyuşturucu ve psikotrop maddeler
kaçakçılığına karşı Birleşmiş Milletler
Sözleşmesi hazırlanmış ve üye ülkelerin
katılımı istenmiştir.
1988 Konvansiyonu olarak da zikredilen bu sözleşme, kontrollü
teslimat ve uyuşturucu maddeden elde edilen yasadışı
gelirlerin müsaderesine imkân verecek, karaparanın aklanmasını
önleyici çok önemli yeni mücadele metotları getirmektedir.
Mevzuatımızda ortaya çıkacak
uyuşmazlıkların ortadan kaldırılması, yargı
muhtariyeti ve yargının bağımsızlığı
prensiplerinin zedelenmemesi, sanık da olsa, yasalarımızla verilen
kişi hak ve hürriyetlerinin çiğnenmeyecek şekilde idame
ettirilmesi amacıyla bu kanun tasarısının
hazırlanmasına gerek duyulmuştur.
Sayın milletvekilleri, uyuşturucu
kaçakçılığı artı silah kaçakçılığı
eşittir terör denklemini 12 Eylül 1980 sonrası uluslararası
arenada duyuran Türkiye Cumhuriyeti oldu. Bu denklemin geçerliliğini,
faturasını ülkemiz çok pahalı ödedi; ama, bütün dünyaya bunu
ispat ettik.
Birleşmiş Milletlerde tartışılan bu konu, tüm
uluslar tarafından kabul gördü. Batı ülkeleri bu denklemi
geliştirerek, tek mücadele yolunun insanlık düşmanı
uyuşturucu tüccarlarını mal varlıklarından yoksun
bırakmak olduğunu gördüler.
Uyuşturucu maddelerin teröre kaynak
sağladığını dünyaya biz kabul ettirdik. Bazı
Avrupa ülkelerinde PKK'nın yasadışı ilan edilmesinin en
önemli nedeni, bulaşmış olduğu uyuşturucu
kaçakçılığıdır. Yasalardaki cezaî
yaptırımlar, bu insanlık düşmanlarına yetmemekte,
karşılarındaki kitleyi rüşvetle, terörle, baskı ve
korkuyla sindirme yoluna giderken, para karşılığı
hapse girecek fedaileri her zaman bulabilmekteydiler.
Dünya hukuk sistemi, bu kanayan yarayı yok etmenin yolunu, bu tür
kombinezonlara girenleri maddî olanaklarından mahkûm bırakmakta
bulmuştur. 100 kilogram eroini güvenlik güçlerine kaptıran
uyuşturucu tüccarı, zararını çıkarmak için ikinci
parti 500 kilogramlık mal sevk etmekte fayda mülahaza etmektedir.
Birleşmiş Milletlerin bahse konu sözleşmesine dayanarak
getirilen Karapara Aklama ve Kontrollü Teslimat Yasa Tasarısı,
uyuşturucu tüccarının malî kaynaklarını yok ediyor;
böylece, 50 kiloluk malını yakalatan eroinci, 500 kiloluk sevkiyat
yapma olanağı bulamayacak, huylu huyundan vazgeçmez hesabı,
aynı işe devam etse bile, 5 gramlık
dağıtımın üstüne çıkamayacaktır.
Karapara Aklama ve Kontrollü Teslimat Yasa Tasarısının
ana amacı, kişisel çıkarları için insanlık suçu
işleyen ve ülkemizi parçalamak için kaynak sağlayanların bu
olanaklarını ortadan kaldırmaktır. Aslında, güzel olan
tarafı, suç kaynaklı paraya müsadere gelmektedir. Eğer, genel
müsadere gelseydi, Anayasamızın 38 inci maddesi gereğince, bu
yasanın iptal edilmesi gerekecekti; ama, suç kaynaklı paraya müsadere
geldiği için, bu kanun tasarısı, bundan da
sıyırmıştır.
İnşallah, bu güzel kanun çıkacak, bundan sonra da, böyle
güzel kanunlarla, uyuşturucu belasından, karapara belasından
ülkemiz kurtulacaktır. Hepinize saygılarımı, sevgilerimi
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Neidim, teşekkür ediyorum.
Başka kişisel söz talebi yok; bu sebeple, tasarının
tümü üzerindeki müzakereler tamamlanmıştır.
Şimdi, maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza
sunuyorum...
ATİLÂ SAV (Hatay) – Sayın Başkan, kanun
tasarısının adıyla ilgili bir önerimiz var.
BAŞKAN – Efendim, tasarının maddelerine geçelim de...
ATİLÂ SAV (Hatay) – Başlığı hakkında...
BAŞKAN – Efendim, tasarının maddelerini belirleyelim,
belki, maddelerin düzenlenmesinde, zatı âlinizin düşündüğü veya
düşünemediği daha başka bir başlık da çıkabilir.
ATİLÂ SAV (Hatay) – Sayın Başkan, maddelere geçildikten
sonra başlığa dönülmez.
BAŞKAN – Sayın Sav, maddelerden sonra tümünü tekrar
oylayacağız ya efendim.
ATİLÂ SAV (Hatay) – Takdir Başkanlığın...
BAŞKAN – Efendim, tasarının maddelerine geçilmesi
hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Maddelere geçilmesi hususu kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, saat 17.00'de toplanmak üzere,
birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.49
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati : 17.08
BAŞKAN :
Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU
KÂTİP
ÜYELER : Ali GÜNAYDIN (Konya), Kâzım ÜSTÜNER (Burdur)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17 nci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
3. – Uyuşturucu Psikotrop Maddelerin
Kaçakçılığı ile Karaparanın Aklanmasının
Önlenmesine İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet,
İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonları raporu (1/413) (S.
Sayısı : 124) (Devam)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, kanun tasarısı
üzerindeki görüşmelerimize kaldığımız yerden devam
ediyoruz.
Komisyon ve Hükümet yerinde.
Zannediyorum, inşallah, mutabakat olduğu için biraz
hızlı gidecek ve maddeler de biraz uzun. O nedenle, Sayın Divan
Üyemizin maddeleri oturarak okuması hususunu oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
Karapara
Aklanmasının Önlenmesi ile 2313 Sayılı Uyuşturucu
Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanuna, 657 Sayılı Devlet
Memurları Kanununa ve 178 Sayılı Maliye
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnameye Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında
Kanun
Tasarısı
BİRİNCİ KISIM
KARAPARA AKLANMASININ ÖNLENMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam ve Tanımlar
Amaç ve Kapsam
MADDE 1. – Bu Kanunun amacı, karapara aklanmasının
önlenmesi konusunda uygulanacak esasları belirlemektir.
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi var mı?
Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
1 inci maddeyi okunduğu şekliyle oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
Tanımlar
MADDE 2. – Bu Kanunda geçen;
a) Karapara;
1. 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve
Takibine Dair Kanundaki,
2. 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar
Hakkında Kanundaki,
3. 2238 sayılı Organ ve Doku Alınması,
Saklanması ve Nakli Hakkında Kanundaki,
4. 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarının
Korunması Hakkında Kanundaki,
5. 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 344 üncü maddesinin 2 ve 3
numaralı bendlerindeki,
6. 765 sayılı Türk Ceza Kanunundaki Devletin Şahsiyetine
Karşı İşlenen Cürümler ve aynı Kanunun 179, 192, 264,
316, 317, 318, 319, 322, 325, 332, 333, 335, 339, 341, 342, 345, 350, 403, 404,
406, 435, 436, 495, 496, 497, 498, 499, 500, 504 ve 506 ncı
maddelerindeki,
Fiillerin işlenmesi suretiyle elde edilen para veya para yerine
geçen her türlü kıymetli evrakla, mal veya gelirleri veya bir para
biriminden diğer bir para birimine çevrilmesi de dahil, sözü edilen para,
evrak, mal veya gelirlerin birbirine dönüştürülmesinden elde edilen her
türlü maddî menfaat ve değeri,
b) Karapara Aklama Suçu :Türk Ceza Kanununun 296 ncı maddesinde
belirtilen haller haricinde, bu maddenin (a)bendinde sayılan fiillerin
işlenmesi suretiyle elde edilen karaparanın elde edenlerce
meşruiyet kazandırılması amacıyla
değerlendirilmesi, bu yolla elde edildiği bilinen karaparanın başkalarınca
iktisap edilmesi, bulundurulması, elde edenlerce veya başkaları
tarafından kullanılması, kaynak veya niteliğinin veya
zilyet ya da malikinin değiştirilmesi, gizlenmesi veya
sınır ötesi harekete tabi tutulması veya bu hareketin
gizlenmesi, yukarıda belirtilen suçların hukukî sonuçlarından
failin kaçmasına yardım etmek amacıyla kaynağının
veya yerinin değiştirilmesi veya transfer yoluyla aklanması veya
karaparanın tespitini engellemeye yönelik fiilleri,
c)Kontrollü Teslimat : Suç faillerinin belirlenmesi, her türlü delilin
tespiti, toplanması, kaçak veya kaçak olmasından şüphe edilen
mal veya fonların müsaderesi amacıyla, yurt içinde
dağıtılacak veya yurt dışından Türkiye’ye
getirilerek dağıtılacak veya Türkiye’de hazırlanarak yurtdışına
götürülecek veya Türkiye’den transit geçecek, uyuşturucu ve psikotrop
maddeler, 1988 tarihli Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin
Kaçakçılığına Karşı Birleşmiş Milletler
Sözleşmesinin Eki I ve II Numaralı Tablolar ile bu Tablo
değişikliklerinde yer alan maddelerin ve bunlara bağlı
fonlar veya karapara veya karaparaya kaynaklık edecek diğer hertürlü
kaçak veya kaçak olmasından şüphe edilen eşyanın yetkili
makamların bilgisi ve denetimi altında nakillerini,
d)Başkanlık :Malî Suçları Araştırma Kurulu
Başkanlığını,
e) Koordinasyon Kurulu :Malî Suçlarla Mücadele Koordinasyon Kurulunu,
İfade eder.
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi var mı?
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Atilâ Sav; buyurun.
CHP GRUBU ADINA ATİLÂ SAV (Hatay) – Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 2 nci madde tanımları içermektedir.
Yalnız, maddenin yazılışı, kodifikasyon ilkeleri
bakımından, bir tanımdan çok bir kapsam belirleme biçiminde
yapılmıştır. Bu tür tanımların son derece
sakıncalı olduğu bilinmektedir. Gerçekten, uygulamada böyle bir
sıralama ve saymaca hüküm, bir çeşit, kuralları bugünkü haliyle
dondurma sonucunu vermektedir.
"1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanun" deniliyor.
Kaçakçılık mevzuatı yarın değişirse ve kanunun
numarası değişirse, bu kanunun kapsamına giriyor mu,
girmiyor mu tereddütü çıkacaktır. Bunun gibi, diğer kanunlar da,
6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Hakkında
Kanun, 2238 sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması,
Aşılanması ve Nakli Hakkında Kanun gibi, tek tek, kanunlar,
bugünkü yürürlükteki biçimleriyle alınmaktadır.
Bu bakımdan, tarif, tanım maddesinin daha çok
kapsayıcı ve kucaklayıcı biçimde yazılması ve
eski bir deyimle "efradını cami ağyarını
mani" biçimde yazılması doğru olur; çünkü, yarın bu kanunlarda
bir değişiklik yapılır, suçlar aynı kalmak
kaydıyla kanun maddeleri değişirse, suçlar gösterilmediği
için, uygulamada büyük teredüttler ve sıkıntılar
çıkacaktır.
Biz, bu nedenle, bir tanım maddesi önerisinde bulunduk, Yüce
Meclisin takdirine sunacağız.
Bir başka nokta da şu sayın milletvekilleri: Bu kanun,
aynı zamanda, uluslararası bir sözleşmenin, hatta iki
sözleşmenin uygulanması ve iç mevzuatımıza, iç hukuk
kurallarına uygulanması amacıyla çıkarılmaktadır.
Bu arada, bir ufak bilgi eksikliğimi Yüce Meclisin bilgisine
sunarak tutanağa geçmesini istiyorum. Ben, ilk konuşmamda, bizim, Viyana
Sözleşmesinin mümzisi
bulunduğumuzu, taraf ülke olduğumuzu; fakat, henüz Mecliste
onaylanmadığını söylemiştim. Bu bilgiyi, kanunun
gerekçesinden edinmiştim; ama, gerekçenin yazılmasından sonra,
geçen dönemde, kanunun, Yüce Meclis tarafından da onaylandığını
öğrenmiş bulunuyorum. Bunu da, tutanağa geçmesi
bakımından, özür dileyerek Yüce Meclisin bilgisine sunuyorum.
Şimdi, sayın milletvekilleri, bu biçimiyle
yazılmış bir kural, uluslararası uygulama
bakımından da şu sakıncayı getirir: Biraz önce, konuşmacı
arkadaşlarımız da belirttiler, bizim bu konudaki mevzuat
düzenlemesi ihtiyacımız millî bir ihtiyaçtır; ama, aynı
zamanda da uluslararası bir ihtiyaçtır; çünkü, özellikle
kaçakçılık -silah kaçakçılığı, uyuşturucu
kaçakçılığı- gibi suçlar ve terör nedeniyle paranın
uluslar arasında gidip gelmesi, yabancı ülkelerde toplanmış
bir karaparanın Türkiye'de aklanması ihtiyacını bu haliyle
karşılayamayacaktır. Kaçakçılık suçu her ülkede suçtur;
ama, 1918 sayılı Kanuna göre şu suçu işleyenler
dendiği zaman, sadece bizim ulusal sınırlarımız
içirisinde ve ona göre işlenmiş suçlar kapsanır
düşüncesiyle yeterli bir yaptırım gücü getirmemesi söz
konusudur. Bunun giderilmesi, tabiî, uluslararası sözleşmelerin iç
mevzuat gibi tatbik edilmesi ilkesiyle, Anayasamızın buna
ilişkin 90 ıncı maddesiyle giderilebilecektir; fakat, her
halükârda, 2 nci maddenin, bu şekilde, tanım olarak
yazılmış olması sakıncalıdır. Bu
sakıncanın giderilmesi bakımından, tanım tarifine daha
uyan bir düzenlemenin yapılması uygun olur diye düşünüyoruz;
önerimizi de Yüce Meclisin takdirine sunacağız.
Saygılarımı sunarım efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Sav, teşekkür ediyorum.
Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın Aktürk; buyurun efendim.
ANAP GRUBU ADINA YILDIRIM AKTÜRK (Uşak) – Sayın Başkan,
muhterem milletvekilleri; karaparayla ilgili tasarının kapsam maddesi
olan 2 nci maddesindeki karapara tanımı üzerinde görüşlerimizi
açıklamak üzere söz almış bulunuyorum.
Aslında, Plan ve Bütçe Komisyonu çok yoğun bir
çalışma sergiledi ve partilerüstü bir gayretle, kurduğumuz alt
komisyonda, bilahara da komisyonun kendisinde, geniş bir
tartışma ortamında bu konuya en sıhhatli çözümü getirme
gayreti içinde olduk.
Başlangıçta, Hükümetin Meclise sevk ettiği metinde,
karapara, "kanunların suç saydığı fiillerin
işlenmesinden elde edilen para veya para yerine geçen evrak ve
senetler" şeklinde, çok geniş bir tanımla ele
alınıyordu. Bunun -başta İçişleri Komisyonumuzun
dikkatli incelemesi neticesinde verdikleri raporda- bu kadar geniş bir
tanımın çok ciddî sakıncaları olacağına
işaret edildi. Biz de, Plan ve Bütçe Komisyonumuzdaki
tartışmalarda bu görüşe şöyle katıldık:
Bilindiği üzere, ekonomimizin yarıya yakın bir bölümü,
kayıtdışı diyebileceğimiz, vergi
kurallarının dışında bir tarifle elde edilen
gelirlerden oluşuyor. Bu, gelişmekte olan bir ülke olan Türkiyemizin
bir hakikati, bir gerçeği. Millî gelir analizlerinde de bunu görüyoruz.
"Kayıtdışı kavranamayan gelir" diye bir
kavramın çok büyük rakamlara vardığını da biliyoruz.
Şimdi, herhangi bir şekilde, bir faturasız
satıştan elde edilen veya bir eksik beyandan elde edilen bir gelir
-kanun suç saydığı için bu fiili- eğer karapara
tanımına girerse, bu anlamda tarifleyeceğimiz mevzuatın,
maalesef, amacına hizmet etmeyeceğini çok net bir şekilde
görüyoruz. Hedef, milletlerarası yükümlülüklerimizle, tasarının
geneli üzerindeki konuşmacıların da işaret ettiği
gibi, esas olarak, yüksek kazanç sağlanan ve genelde uluslararası
örgütler eliyle meydana getirilen bir ticaretin önünün alınması, Türkiye'nin
de kendine düşen görevi bu çerçevede üstlenmesidir.
Bunun dışındaki bir geniş tanım, bir anlamda,
özellikle gelirler teşkilatımızın, biraz evvel işaret
ettiğim gri parayı, henüz kayıt altına
alınmamış olan gelirleri kavraması açısından, bir
girişimine yardımcı olacak diye düşünülebilir. Ancak, bu,
bizim iç meselemizdir. Burada, bir milletlerarası yükümlülüğümüzü göz
önünde tutarak bir tasarı getiriyoruz ve ağırlık
noktası, uyuşturucu kaçakçılığı, silah
kaçakçılığı, terör gibi milletlerarası mafya ve
organize suç örgütleri eliyle yürütülen fiillerden elde edilen
kazançlardır. Dolayısıyla, tanımın bu dar çerçevede
tutulması, bu tasarı yürürlüğe girdiğinde,
işleyişi açısından büyük bir rahatlık
sağlayacaktır.
Muhterem arkadaşlar, hepimiz biliyoruz, adalet sistemimizin,
yargı sistemimizin çok yüksek rakamlara varan dosya adedini bugünkü
mahkemelerimizle çözüme kavuşturmamız söz konusu değildir.
Burada da, daha geniş kapsamlı bir kanun çıkarırsak, en
başta dosya adedinden, bir nevi dosya enflasyonundan
bunalacağız, ehemmi mühimden ayıramaz noktaya geleceğiz. Bu
işin takibatı için yönlendireceğimiz elemanlar çok mahmul ve bir
noktada uygulanamayan kurallarla baş başa kalacaklar. Onun için,
Komisyonumuzda kuvvetli bir görüş olarak işaret ettiğimiz, en mühim
meselelerden elde edilen paranın aklanmasını önleyecek
tedbirlerin alınmasıdır. Bu yönüyle de
baktığımızda, milletlerarası kurallara da uyan bir
ülke haline geliyoruz.
Benden evvelki sayın konuşmacının kodifikasyon
açısından işaret ettiği, bir yönüyle doğru olan bir
kanun numarası verilerek zikredilirse bazı sakıncaların
olduğu da geniş tartışma konusu yapıldı; fakat,
sonunda, Komisyonumuzda, partilerüstü bir uzlaşma ortamına varmak için
bulabildiğimiz çözüm, önünüze getirip arz ettiğimiz bu şekli
oldu. Anavatan Partisi Grubu olarak, aslında, İçişleri
Komisyonumuzdan geçmiş olan, suçları daha net bir şekilde
sıralayan, "uyuşturucu madde, silah
kaçakçılığı, patlayıcı maddeler, stratejik
maddeler, çocuk ve kadın ticareti, adam kaçırma, şantaj ve terör
suçlarının işlenmesinden elde edilen paralar"
tanımının daha uygun olduğunu düşünüyoruz; ama,
burada, hukukçu lisanına mümkün olduğu kadar yaklaşmaya
çalıştık, çeşitli uzman görüşlerini bir arada
mezcetmeye gayret ettik. Sonunda, uzun emekler neticesi gelmiş olduğumuz
ve partilerüstü mutabakat sağlayarak arz ettiğimiz metin bu halini
aldı. Yoksa, ayrı ayrı partilerimiz ne düşünüyor diye
girersek, bizim de, daha saf, daha net, milletlerarası kurallara,
tanımlara uygun daha dar bir tanımdan yana olduğumuzu da arz
etmeden geçemeyeceğim.
Bu vesileyle, tasarının hayırlı olmasını
diliyor; saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Aktürk, teşekkür ediyorum efendim.
Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Bir değişiklik önergesi vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
124 sıra sayılı Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin
Kaçakçılığı ile Karaparanın Aklanmasının
Önlenmesine İlişkin Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin
(a) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Atilâ
Sav Oya
Araslı Önder
Sav
Hatay İçel Ankara
Ayhan
Fırat Nihat
Matkap Ali
Şahin
Malatya Hatay Kahramanmaraş
Metin
Arifağaoğlu
Artvin
NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, önerge sahipleri
olarak, tüm arkadaşlar önergemizi geri çekiyoruz.
BAŞKAN – Birlikte mi alıyorsunuz?
ALİ ŞAHİN (Kahramanmaraş) – Evet efendim.
BAŞKAN – Önerge, sahiplerinin talebi üzerine geri verilmiştir.
Madde üzerinde, başka önerge yok.
Madddeyi okunduğu şekliyle oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Görev, Yetki ve Sorumluluklar
Malî Suçları Araştırma Kurulunun Görev ve Yetkileri
MADDE 3. – Malî Suçları Araştırma Kurulu
Başkanlığı, doğrudan Maliye Bakanına
bağlı olarak çalışır. Başkanlığın
görevleri şunlardır :
1. Karapara aklanmasının önlenmesine yönelik
çalışmalar yapmak, bu konuda alınması gereken önlemleri
almak,
2. Karapara ile ilgili olarak ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlarla
görüş ve bilgi alış verişinde bulunmak, inceleme ve
araştırmalar yapmak,
3. Karapara aklanmasına ilişkin işlemlerle ilgili
her türlü bilgi ve belgeyi kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve
tüzel kişilerden istemek,
4. Cumhuriyet savcıları veya cumhuriyet
savcıları adına
zabıta makamlarınca intikal ettirilen konuları incelemek
ve bu makamların karaparanın aklanması suçunun tespitine
ilişkin taleplerini yerine getirmek,
5. Karaparanın aklanması suçunun işlenip
işlenmediği konusunda ön inceleme yapmak ve suçun
işlendiğine dair ciddî emarelerin varlığı halinde
zabıta makamları ile işbirliği yaparak, bu Kanuna ve Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanununun zapt ve aramaya ilişkin hükümlerine göre
işlem yapılmasını istemek,
6. Ön incelemeye ilişkin işlemler hakkında
Cumhuriyet Savcılığına bilgi vermek,
7. Araştırma ve incelemeler sırasında
karaparanın aklanmasına yönelik ciddî bulgu ve emarelerin
varlığının tespiti halinde, ilgilinin hak ve
alacaklarına tedbir konulması için durumu Cumhuriyet
Savcılığına intikal ettirmek,
8. Karapara aklanması suçunun işlendiğine dair bilgi
ve belgeleri Cumhuriyet Savcılığına intikal ettirmek,
9. Karapara aklanması suçlarının tespit ve önlenmesi
için alınacak tedbirlerle, bankalara ve diğer malî kurumlara ve
ilgili gerçek ve tüzel kişilere müşterilerinin kimliklerini tespit
zorunluluğu getirilmesi hususlarında Bakanlar Kurulunca karar
alınmak üzere teklifte bulunmak ve yapılan işlemler
hakkında Hazine Müsteşarlığına bilgi vermek,
10. Karapara aklanması suçlarına ilişkin istatistik
ve diğer bilgileri toplamak, değerlendirmek ve bu bilgileri
Türkiye’nin taraf olduğu ikili ve çok taraflı anlaşmalar
çerçevesinde ilgili taraf ve mercilere bildirmek,
11. Başkanlığın çalışma esas ve
usulleri ile kimlik tespiti ve karapara aklanması suçunun tespiti ve
önlenmesine ilişkin Bakanlar Kurulu Kararlarının
uygulanması hususunda ve bu Kanunun uygulanmasına dair hususlarda
gerekli düzenlemeleri yapmak.
Başkanlık, karapara aklama suçunun
araştırılması ve incelenmesi görevlerini Maliye
Müfettişleri, Hesap Uzmanları, Gelirler Kontrolörleri, Bankalar
Yeminli Murakıpları, Hazine Kontrolörleri ve Sermaye Piyasası
Kurulu Denetçileri vasıtası ile yerine getirir. Görevlendirilecek
Maliye Müfettişleri, Hesap Uzmanları, Bankalar Yeminli
Murakıpları, Gelirler Kontrolörleri, Hazine Kontrolörleri ve Sermaye
Piyasası Kurulu Denetçileri Başkanının talebi üzerine
ilgili birim amirinin teklifi ve bağlı bulundukları Bakanın
onayı ile belirlenir.
Başkanlığın talebi üzerine görevlendirilecek Maliye
Müfettişleri, Hesap Uzmanları, Bankalar Yeminli
Murakıpları, Gelirler Kontrolörleri, Hazine Kontrolörleri ve Sermaye
Piyasası Kurulu Denetçileri görevlendirme konusuna giren hususlarda bilgi
ve belge istemeye, araştırma ve inceleme yapmaya, uygulamayı
takip ve denetlemeye, bu maksatla her türlü evrakın tetkikine yetkilidir.
BAŞKAN – 3 üncü madde üzerinde, gruplar adına söz talebi var
mı?
Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın Aktürk; buyurun.
ANAP GRUBU ADINA YILDIRIM AKTÜRK (Uşak) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 3 üncü madde, Hükümetin sunduğu
şekliyle, Başbakanlığa bağlı bir kuruluş
olarak bu organizasyonu, Malî Suçları Araştırma Kurulu
Başkanlığını tarifliyordu. Yine, çeşitli tartışmalardan
sonra, bu kurumun Maliye Bakanlığına bağlanması
yönünde bir ortak görüş ortaya konuldu. Ancak, medyamıza da intikal
ettiği şekliyle, bir de, Koalisyon Hükümetimizin iki kanadı
arasında, bu sorumluluğun hangi adreste olması gerektiği
konusunda, zannediyorum, bir miktar görüş farklılığı
oldu. Hazinemizin bağlı olduğu bakanlık, bu iş için
uygun adresin Hazine Müsteşarlığı olacağını;
Maliye Bakanlığımız da, çeşitli dış
ülkelerde olduğu gibi, Maliye Bakanlığının doğru
adres olduğuna işaret ettiler.
Aslında, dış ülkelerde, maliye bakanlığına
bağlı konumda olduğunda bu organizasyon, aynı zamanda,
aynı teşkilatın içinde, malî sistemimizi denetleyen; yani, bugün
itibariyle, bizim Hazinemizle ele aldığımız bankalar
yeminli murakıplarının görevleri de yer alıyor. Diğer
bir tabirle, burada asıl olay, vergi kovuşturması değil,
kanun dışı yollarla elde edilmiş olan paranın, banka
sistemine, malî sistemimize girişi; dolayısıyla,
bankacılığımızı yakından ilgilendiriyor. Bu
yönüyle, bankalar yeminli murakıplarının bağlı
olduğu birimin, bu iş için, Türkiye açısından, bugünkü
organizasyon yapısı açısından, daha isabetli bir adres
olacağını düşünüyoruz; ancak, partilerüstü mutabakat Maliye
Bakanlığı yönünde olduğu için, bunda da, bankalar yeminli
murakıpları da uzman olarak kullanılacağı görüşüyle
"hayır" demedik; ancak, önümüze gelen son şeklinde,
başlangıçtaki görüşlerin ötesinde, hesap uzmanları,
gelirler kontrolörleri, bankalar yeminli murakıplarının
ötesinde, vergi kontrolörleri, Hazine kontrolörleri ve SPK uzmanları da bu
teşkilatın içine dahil edildiler. Bu, bir anlamda, bu müfettiş
ordusunu bir çırpıda çok fazla genişletiyor. Bizim, Grup olarak
görüşümüz, daha dar bir tanımda tutulması yönündeydi; çünkü,
hassas bir konudur, üst seviyede bir uzmanlık dalı gerektirir ve bu
konuda bir miktar tecrübe edindikten sonra, belki diğer teşkilat
kadrolarıyla genişleterek tatbikatında yarar vardı; ama,
önümüze gelen şeklinde, çok daha geniş bir müfettiş ordusunun bu
işe soyunmasında da, bugün, medyamızda da yer
aldığı şekliyle, maalesef, devlet personel rejimimizdeki
bir zafiyetin esas... Bir noktada, bu tasarının o zafiyeti giderici
bir adım olduğu, bir miktar ek ücret, ek maaş getirme yönünde
bir düzenleme yaptığı için, bir anlamda bu işi yapmaya
soyunan devlet personelinin de hevesinin arttığını
görüyoruz. Aslında, köklü bir şekilde, devlet personel rejimimizi düzgün
bir baza oturtmamız gerekli. Dolayısıyla, kanunun asıl
amacı, ciddî, kaliteli bir teftiş yapmaktır; devlet personelinin
bir kısmına ilave maaş vermek değildir. Maalesef, bu kapsam
içinde, bu kadar genişletilmiş bir uygulama başka
çağrışımlara da yol açabilir. Burada, bir nevi
imtiyazlı kadrolar oluşturuluyor. Bu araştırma ve tetkiki
yapmayacak olsa bile, unvanına bu sorumluluk takılarak ilave bir
ücret alma yönünde girişimlerin de olabileceği, bugüne kadar yaşadığımız
personel rejimi istismarlarına bir ilave kapı
aralandığına da işaret etmeden geçemeyeceğim.
Teşekkür ederim, saygılar sunarım. (ANAP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Aktürk, teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Sav; buyurun.
CHP GRUBU ADINA ATİLÂ SAV (Hatay) – Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; benden önce konuşan, ANAP sözcüsü Sayın
Aktürk'ün belirttiği gibi, bu hüküm, tasarıda, örgütün,
Başbakanlığa bağlı olarak ve Hazine
Müsteşarlığına bağlı bir kuruluş olarak
düzenlenmesi şeklinde önerilmişti. Komisyonda ise, bunun, Maliye
Bakanlığına bağlandığı görülmektedir. Bu,
bir çeşit iki başlılık yaratan bir düzenleme
olacaktır. Tasarının tümü üzerinde
yaptığımız görüşmelerde de belirttiğimiz gibi,
sistemin içine daha iyi oturması için bu örgütün, yine
Başbakanlığa ve Hazine Müsteşarlığına
bağlanması uygun olacaktır; çünkü, konuyla ilgili, parayla
ilgili tüm işlerin sorumlusu ve örgütü Hazine
Müsteşarlığıdır. Bu nedenle, Maliye Bakanlığı
yerine, Hazine Müsteşarlığına bağlanmasının,
Başbakanlığa bağlanmasının daha uygun
olacağı görüşünde bulunduğumuzu arz ederim;
saygılarımı sunarım efendim.
BAŞKAN – Sayın Sav, teşekkür ediyorum.
Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi?..
ORHAN VELİ YILDIRIM (Tunceli) – Söz istiyorum Sayın
Başkan.
BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Sayın Başkan, ben
de kişisel söz alabilir miyim?
BAŞKAN – Tabiî, efendim.
Sayın Yıldırım, buyurun.
ORHAN VELİ YILDIRIM (Tunceli) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Yüce Kurulunuzu saygıyla selamlıyorum.
Demin, Sayın Aktürk de, 124 sıra sayılı
tasarının görüşülmesinde "Tanımlar" bölümünde bir
müfettişler ordusundan oluşan bir murakabe ve denetleme kurulundan
bahsetti. Gerçekten "Tanımlar" bölümünde, bu konuda bütün ilgili
müfettişler ve kurumlardan bahsedildiği halde, gümrük
müfettişlerinden hiç bahsedilmemektedir. Oysa, gümrük müfettişleri ve
Gümrük Müsteşarlığı "Tanımlar" bölümünde
"Tanımlar" başlıklı 2 nci maddesinde, karaparayı
tanımlayan kanunlardan 1918 sayılı
Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanunun 3 üncü maddesi
ile Gümrük Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında 485 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 12 nci maddesi,
gümrük müfettişlerini, kaçakçılığın men, takip ve
tahkikiyle görevli ve yetkili kılıp, 6136 sayılı
Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Hakkında Kanun, yine, 2238
sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli
Hakkında Kanun ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat
Varlıklarının Korunması Hakkında Kanun ile
kaçakçılık suçuyla ilgili fiillerin inceleme ve
soruşturması, yine, gümrük müfettişlerinin görev ve yetki
alanlarına girmektedir.
Diğer yandan, 1996 yılı Mayıs ayında Brüksel'de
yapılan Dünya Gümrük Örgütü Toplantısında, üye ülkeler gümrük
teşkilatlarının, karaparanın aklanması konusunda,
diğer teşkilatlarla birlikte her türlü inceleme ve soruşturma
yapmakla yetkilendirilmeleri öngörülmüş ve karapara trafiğinin
önlenmesine yönelik çalışmalarda gümrük
teşkilatlarının da çok önemli rol oynadıkları kabul
edilmiştir. Bu durumda, ulusal ve uluslararası mevzuat, gümrük
teşkilatlarının ve tabiî olarak, gümrük müfettişlerinin,
karapara aklama suçlarını inceleme ve araştırmakla
görevlendirilmesini öngörmektedir.
Biz de, söz konusu, 124 sıra sayılı Uyuşturucu ve
Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığı ile Karaparanın
Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Kanun Tasarısının
3 üncü maddesinin 11 inci bendinin ikinci paragrafındaki "Hesap
Uzmanları" ibaresinden sonra gelmek üzere "Gümrük
Müfettişleri", üçüncü paragrafındaki "Hesap
Uzmanları" ibaresinden sonra gelmek üzere "Gümrük
Müfettişleri" ibaresinin eklenmesini Yüce Kuruldan arz ve talep
ediyoruz; Yüce Kurulun onayına arz ettik; buna dair değişiklik
önergesini de Sayın Başkanlığa sunduk.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Yıldırım, teşekkür
ediyorum.
Sayın Özdemir, kişisel söz talebinde bulundunuz; buyurun.
BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sayın milletvekilleri, kanun kapsamına giren olayların
izlenmesi, araştırılması, soruşturulması,
düzenlenmesi, uygulamaya konulması gibi hususları yerine getirmek
üzere teşkil olunan Malî Suçları Araştırma Kurulunun,
çeşitli kurumlarımızca kendi bünyelerinde
oluşturulmasına ilişkin talepleri takdirle karşılamak
gerekir. Tüm birimlerimiz bu önemli görevi kendilerinin üstlenmesini
yeğlemektedirler; bu, güzel bir istektir; bunu, ben, takdirle
karşılıyorum. Yalnız, Başbakanlığın,
bir defa, bugünkü yapısı itibariyle, Türk devlet idaresinin
hantallaşmasında birinci planda gereksiz fonksiyonları,
örgütlenmeleri, teşkilatlanmaları, hizmetleri üstlendiğini,
aşağı yukarı, Büyük Millet Meclisimizin tamamı kabul
etmektedir; çünkü, Başbakanlığa bağlı, bir
bakıma, şu anda, kırk civarında, otuzu aşkın
devlet bakanı vardır. Buna mukabil, adı, icra vekilleri heyeti
olan Bakanlar Kurulunda icradan sorumlu onbeş onaltı adet
bakanlık vardır. Şöyle, teşkilatlanmaya
baktığınızda, çok garip bir yapılaşma
olduğunu görürsünüz. Aslında, Başbakanlık bir emir ve
komuta yeridir, bir eşgüdüm yeridir ve öteki bakanlıkların
icraatını denetleme ve soru sorabilme mevkiidir. Bunu kazanabilmesi
için, kendisinde toplanmış olan gereksiz ünitelerin ait
oldukları bakanlıklara süratle intikal ettirilmesi gerekir.
Tabiatıyla bu mantık söz konusu olunca, bu birimin,
Başbakanlıkta olmayacağı izahtan varestedir. Diğer taraftan,
bu görevin mahiyeti itibariyle, teşkilatı olan, Türkiye'nin her
tarafında en ücra köşelere kadar teşkilatı olan ve her malî
ve ekonomik konunun denetim ve soruşturulmasında yetkili elemanlarla
teçhiz edilmiş olan Maliye Bakanlığı bünyesinde olması
da, ihtiyaçlara ve uygulamaların gereksinimlerine daha uygun
düşmektedir.
Bu konuları bilgilerinize saygılarımla arz ederim. (ANAP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Özdemir, teşekkür ediyorum.
TEOMAN AKGÜR (Sakarya) – Sayın Başkan, kişisel söz
talebim var.
BAŞKAN – Efendim, iki sayın üyeye söz verdim; imkânım
yok; keşke olsa. Tüzük imkân vermiyor efendim; yalnız iki sayın
üyeye söz verme imkânım var.
Madde üzerinde iki ayrı önerge var; geliş sırasına
göre okutacağım, sonra, işlemini birlikte düşüneceğiz.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 3 üncü
maddesinin değişiklik teklifi ve gerekçesi ilişikte
sunulmuştur.
Gereğini arz eder, saygılar sunarız.
İsmail
Özgün Kadir
Bozkurt Saffet
Benli
Balıkesir Sinop İçel
Nurettin
Kaldırımcı Bekir
Sobacı Feti
Görür
Kayseri Tokat Bolu
Mustafa
Yünlüoğlu Yaşar
Canbay Fikret
Karabekmez
Bolu Malatya Malatya
Ersönmez
Yarbay İlyas
Yılmazyıldız Sabahattin
Yıldız
Ankara Balıkesir Muş
Osman
Hazer Abdullah
Özbey Metin
Perli
Afyon Karaman Kütahya
Yakup
Budak Cevher
Cevheri Mustafa
Köylü
Adana Adana Isparta
Ahmet
Feyzi İnceöz Mehmet
Sılay Memet
Emin Aydın
Tokat Hatay Siirt
Hasan
Dikici
Kahramanmaraş
Öneri:
Tasarının "Malî Suçları Araştırma
Kurulunun Görev ve Yetkileri" başlıklı 3 üncü maddesinin 11
inci bendinin ikinci paragrafındaki "Hesap Uzmanları"
ibaresinden sonra gelmek üzere "Gümrük Müfettişleri" ibaresinin
eklenmesi.
Aynı maddenin aynı bendinin üçüncü paragrafında yer alan
"Hesap Uzmanları" ibaresinden sonra gelmek üzere "Gümrük
Müfettişleri" ibaresinin eklenmesi.
BAŞKAN – Bir başka önerge var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 124 sıra sayılı Uyuşturucu ve
Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığı ile Karaparanın
Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Kanun
Tasarısının 3 üncü maddesinin 11 inci bendinin ikinci
paragrafındaki "Hesap Uzmanları" ibaresinden sonra gelmek
üzere "Gümrük Müfettişleri", üçüncü paragraftaki "Hesap
Uzmanları" ibaresinden sonra gelmek üzere "Gümrük Müfettişleri"
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Orhan Veli
Yıldırım Eşref
Erdem Zeki
Çakıroğlu
Tunceli Ankara Muğla
Ahmet Güryüz
Ketenci Algan
Hacaloğlu Yahya
Şimşek
İstanbul İstanbul Bursa
Mahmut
Işık Ali
Rıza Bodur
Sıvas İzmir
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, takip buyurduğunuz
veçhile, iki önerge de birbirinin aynıdır; iki önergeyi
birleştirerek işleme koyacağım.
Önergeler, daha önce, gerekçeleriyle birlikte huzurlarınıza
gönderilmişti; hem Komisyonun hem Hükümetin hem de grupların.
Sayın Komisyon, önergelere ne buyurulur efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükümet?..
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Efendim, Sayın Komisyon ve Sayın Hükümet
önergelere katılmadı.
Önerge sahiplerine soruyorum: Söz mü isterler; 5 dakika buradan mı
konuşurlar, sadece gerekçelerini okutmakla mı yetinirler?
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Gerekçe... Gerekçe...
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Tasarının "Tanımlar"
başlıklı 2 nci maddesinde karaparayı tanımlayan
yasalardan 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve
Takibine Dair Kanunun 3 üncü maddesiyle 485 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 12 nci maddesi gümrük müfettişlerini,
kaçakçılığın men takip ve tahkikiyle görevli ve yetkili
kılmıştır.
Ayrıca, tasarının 2 nci maddesinde sayılan 6136
sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Hakkında Kanunun,
2238 sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve
Nakli Hakkında Kanun ile 2863 sayılı Kültür ve Tabiat
Varlıklarının Korunması Hakkında Kanunun
kaçakçılık suçuyla ilgili fiilerinin incelenmesi ve soruşturulması
da, gümrük müfettişlerinin görev ve yetkileri alanına girmektedir.
1996 yılı Mayıs ayında Brüksel'de yapılan Dünya
Gümrük Örgütü Toplantısında; üye ülkeler, gümrük
teşkilatlarının, karaparanın aklanması konusunda
diğer teşkilatlarla birlikte her türlü inceleme ve soruşturma
yapmakla yetkilendirilmeleri öngörülmüş ve karapara trafiğinin
önlenmesine yönelik çalışmalarda gümrük
teşkilatlarının çok önemli rol oynadıkları kabul
edilmiştir.
Açıklanan bu durum; ulusal ve uluslararası mevzuatın ve
kuruluşların, genelde gümrük teşkilatlarının ve özelde
ise gümrük müfettişlerinin, karapara aklama suçlarını inceleme
ve araştırmakla görevlendirilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu
nedenle, söz konusu tasarıya, önerilen değişikliklere uygun
biçimde gümrük müfettişlerinin de dahil edilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeye, Komisyon ve Hükümet katılmadı,
gerekçesi okundu. Birbirinin aynı olan iki önergeyi...
AKIN GÖNEN (Niğde) – Oturduğum yerden soru sormam mümkün mü
acaba?
BAŞKAN – Efendim, madde müzakeresinden sonra ancak mümkündü.
İki önergeyi birleştirerek işleme koymuştum,
önergeyi okunduğu şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler...Kabul etmeyenler...Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi okunduğu biçimiyle oylarınıza sunuyorum...
Efendim bir dakika... Affedersiniz...
Buyurun efendim.
AKIN GÖNEN (Niğde) – Karaparanın dış
bağlantılı olduğu muhakkak; dışticaret
uzmanlarının konulması neden düşünülmemiş; onu
öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN – Evet, Sayın Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) – Sayın
Başkan, sayfa 34'te redaksiyon teklifimiz var: "Sermaye Piyasası
Kurulu Denetçileri" ibaresinin "Sermaye Piyasası Kurulu
Uzmanları" şeklinde değiştirilmesi ve takip eden
"başkanının" kelimesinin de
"başkanın" olarak değiştirilmesi; yine aynı
satırın sonunda "bağlı" kelimesinden sonra
"veya ilgili" şeklinde değişiklik
yapılmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN – Efendim, sorunuzu Sayın Komisyon ve Hükümet takip
buyurdular ve bu suretle cevap verdiler.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Hükümet cevap verecek Sayın
Başkan, önceden talebi vardı zaten.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Hükümet.
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkan, madde
metninde Hazineyi temsilen denetim elemanlarına görev verilmiştir,
yine, Maliye Bakanlığının denetim elemanlarına görev
verilmiştir, ayrıca dışticaret uzmanlarına veya
dışticarette görevli diğer elemanlara görev verilmesine gerek
yoktur; o düşünceyle dışticaret bu maddede yer
almamıştır.
BAŞKAN – Hükümet soruyu cevapladı.
AKIN GÖNEN (Niğde) – Sayın Başkan, bu konu Hazine
konusundan ziyade, hayalî ihracatta olduğu gibi, dışticaretle
ilgili.
Arz ediyorum.
BAŞKAN – Efendim, tabiî, zatı âliniz öyle düşünüyorsunuz,
muhteremdir; ama, Hükümet de öyle düşünüyor, herhalde o da muhteremdir.
Sayın Komisyon, bir redaksiyon açıklaması, bir ibare düzeltmesinden söz ediyordunuz; bu maddede mi?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) – Evet
efendim.
BAŞKAN – Tekrar ifade eder misiniz, zabıtlara geçmesi ve
ileride redakte ederken yararlanılması için.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) – 34 üncü
sayfada, yani 11 inci fıkranın ikinci paragrafının üçüncü
satırındaki "Sermaye Piyasası Kurulu Denetçileri"
ibaresinin "Sermaye Piyasası Kurulu Uzmanları"
şeklinde, onu takip eden "Başkanının" kelimesinin
"Başkanın" şeklinde düzeltilmesi...
BAŞKAN – Sonuncu fıkra başlığı mı
efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) – Evet.
Yine, aynı satırda "bağlı" kelimesinden
sonra "veya ilgili" ibaresinin eklenmesi.
BAŞKAN – Düzeltelim efendim, bir dakika...
"...teklifi veya bağlı bulundukları Bakanın
onayı ile belirlenir" buyuruyorsunuz; öyle mi efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) –
"...bağlı veya ilgili bulundukları Bakanın."
BAŞKAN – Tamam.
Bu kadar mı efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) – Evet
efendim.
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkanım,
ben açıklayabilir miyim?
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – "Denetçi" ifadesi iki
üç yerde geçiyor.
BAŞKAN – Efendim, zatı âliniz değil, Komisyon ifade
buyursun.
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – İkaz ediyorum efendim.
BAŞKAN – Sayın Komisyon takip buyuruyor mu efendim?
Komisyonun işareti üzerine bir düzeltme yapıldı, onu
okuyacağım. 34 üncü sayfanın birinci satırından
itibaren: "...Sermaye Piyasası Kurulu Denetçileri vasıtası
ile yerine getirir...
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) –
"Uzmanları" efendim.
BAŞKAN – "Görevlendirilecek Maliye Müfettişleri, Hesap
Uzmanları, Bankalar Yeminli Murakıpları, Gelirler Kontrolörleri,
Hazine Kontrolörleri ve Sermaye Piyasası Kurulu Uzmanları
Başkanının talebi üzerine ilgili birim amirinin teklifi ve
bağlı veya ilgili bulundukları Bakanın onayı ile
belirlenir."
Böyle mi düşünülüyor efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) – Sayın
Başkan...
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkan, müsaade
ederseniz arz edeyim.
BAŞKAN – Efendim, onu yazılı verir misiniz lütfen.
Efendim, 3 üncü maddeyi oylamıyorum, 4 üncü maddenin müzakeresine
geçiyoruz. Komisyon 3 üncü maddeyi düzenlesin, düzenledikten sonra tekrar
okutur ve oylarız.
4 üncü maddeyi okutuyorum:
Malî Suçlarla Mücadele Koordinasyon Kurulunun Görev ve Yetkileri:
MADDE 4. – Koordinasyon Kurulu; Maliye Müsteşarının
başkanlığında, Maliye Teftiş Kurulu, Maliye Hesap
Uzmanları Kurulu, Malî Suçları Araştırma Kurulu, Hazine
Müsteşarlığı Bankalar Yeminli Murakıpları Kurulu,
Hazine Kontrolörleri Kurulu ve Sermaye Piyasası Kurulu
Başkanları ile Gelirler Genel Müdürü, Banka ve Kambiyo Genel Müdürü,
Adalet Bakanlığı Kanunlar Genel Müdürü, Dışişleri
Bakanlığı Ortadoğu, Afrika ve Uluslararası Siyasî
Kuruluşlar Genel Müdürü ve İçişleri Bakanlığı
Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele
Daire Başkanından meydana gelir. Koordinasyon Kuruluna
gerektiğinde Başhukuk Müşaviri ve Muhakemat Genel Müdürü, Gümrük
Müsteşarlığı Teftiş Kurulu Başkanı,
İçişleri Bakanlığı Kaçakçılık
İstihbarat Harekat ve Bilgi Toplama Dairesi Başkanı ile
Başbakanlık, Sağlık Bakanlığı ve T.C. Merkez
Bankasından en az genel müdür düzeyinde birer temsilci üye sıfatıyla
katılmak üzere davet olunur. Kurul, gerek duyduğunda diğer kamu
kurum ve kuruluşlarından da temsilci çağırabilir.
Koordinasyon Kurulu, karapara aklanmasının önlenmesine yönelik
çalışmalarda Malî Suçları Araştırma Kurulunun
yürüteceği faaliyetleri ilgili kurum ve kuruluşlarla birlikte
koordine etmek, uygulamaya ilişkin politikaları tespit etmek, mevzuat
düzenleme ve tekliflerini değerlendirmekle görevlidir.
BAŞKAN – 4 üncü maddeyle ilgili olarak, gruplar adına söz
talebi var mı? Yok.
Kişisel söz talebi?..
Buyurun Sayın Yıldırım.
HALİL CİN (İçel) – Kişisel söz istiyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kaydettim efendim.
AKIN GÖNEN (Niğde) – Sayın Başkan, benim de kişisel
söz talebim olacaktı...
ORHAN VELİ YILDIRIM (Tunceli) – Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; biz, görüşülmekte olan 124 sıra
sayılı tasarının 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasındaki "Maliye Hesap Uzmanları Kurulu"
ibaresinden sonra gelmek üzere "Gümrük Müsteşarlığı
Teftiş Kurulu" ibaresinin eklenmesi ve "Başhukuk
Müşaviri ve Muhakemat Genel Müdürü" ibaresinden sonra gelen
"Gümrük Müsteşarlığı Teftiş Kurulu
Başkanı" ibaresinin de metinden çıkarılmasına
dair Yüce Başkanlığa bir değişiklik önergesi verdik;
ancak, Sayın Komisyon ve Sayın Hükümet, 3 üncü maddedeki
değişiklik önergemizde, göstermiş olduğumuz gerekçelere bir
yanıt vermeden katılmadıklarını belirttiler.
Doğrusu, ben bunu anlamakta güçlük çektim. Sayılan diğer
kurumlardaki müfettiş arkadaşlarımız, acaba, gümrük müfettişliği
yapan kuruldaki arkadaşlarımızdan, bilgi, birikim, seviye bakımından
bir farklılık mı arz ediyorlar? Dolayısıyla, denetim
mekanizmasının daha geniş bir alana yayılması,
kanaatimce, sakıncadan ziyade fayda sağlamaktadır.
Ayrıca, 2 nci maddede, "Tanımlar" bölümünde
sayılan 1918, 6136, 2238 ve 2863 sayılı yasalarla ilgili,
otomatikman, görev ve yetki alanını ilgilendirmektedir.
Bu nedenle, değişiklik önergemizin nazara alınarak, Yüce
Kurulca kabul edilmesini arz ve talep ediyoruz.
Yüce Kurula saygı sunuyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Yıldırım, teşekkür
ediyorum.
Sayın Cin, buyurun.
HALİL CİN (İçel) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan kanunun 3 üncü ve 4 üncü maddeleri
kaleme alınırken, maddelerin konuluş amacı
bakımından, bence, bir karışıklık var gibi
geliyor.
Bir kere, Malî Suçları Araştırma Kurulunun görev ve
yetkileri 3 üncü maddede belirtilmiş, Malî Suçlarla Mücadele Koordinasyon
Kurulunun görev ve yetkileri 4 üncü maddede ifade edilmiş ve
"Koordinasyon Kurulu, karapara aklanmasının önlenmesine yönelik
çalışmalarda Malî Suçları Araştırma Kurulunun
yürüteceği faaliyetleri ilgili kurum ve kuruluşlarla birlikte
koordine etmek, uygulamaya ilişkin politikaları tespit etmek, mevzuat
düzenleme ve tekliflerini değerlendirmekle görevlidir" denmiş.
Şimdi, görevi Malî Suçları Araştırma Kuruluna
veriyorsunuz, yetkiyi oraya veriyorsunuz; bir başka kurul teşkil
ediyorsunuz -Koordinasyon Kurulu- ve Araştırma Kurulunun görevlerini
koordine etme görevini bu Kurula veriyorsunuz. O zaman, Araştırma
Kurulunun, görev ve yetkilerini bizzat kendisinin koordine etme yetkisi ve
görevi olmalıdır.
Öbür taraftan, 4 üncü maddede, bu Koordinasyon Kurulunun teşkili o
kadar geniş kuruluşların iştirakiyle düzenlenmiş ki,
13 tane müstakil kuruluş var. Ondan
başka "Koordinasyon Kuruluna gerektiğinde Başhukuk
Müşaviri ve Muhakemat Genel Müdürü, Gümrük
Müsteşarlığı Teftiş Kurulu Başkanı,
İçişleri Bakanlığı Kaçakçılık
İstihbarat Harekât ve Bilgi Toplama Dairesi Başkanı ile
Başbakanlık, Sağlık Bakanlığı ve T.C. Merkez
Bankasından en az genel müdür düzeyinde birer temsilci üye
sıfatıyla davet olunur" deniliyor. 4 üncü maddeye öyle bir hüküm
konulmuş ki, âdeta "bu Koordinasyon Kurulu görevini
yapmasın" demek istenmiş. Bu kadar kalabalık bir kurulla
bir koordinasyon görevi yapmak mümkün olmadığı gibi, bu Kurulun
çalışması için bir başka koordinatörün, koordinasyon
kurulunun görevlendirilmesi lazım.
Bu açıdan, iki maddenin birlikte değerlendirilmesini arz
ederim.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Cin, teşekkür ediyorum.
Sayın Gönen, maalesef size söz verme imkânım yok; iki arkadaşımız
konuştu. İnşallah bir başka maddede...
AKIN GÖNEN (Niğde) – Sayın Bakana soru olarak arzımı
yapmıştım; dışticaret uzmanlarıyla ilgiliydi.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Efendim, ifade buyuracağınız başka bir
husus varsa, size bulunduğunuz yerden, o fırsatı vereyim;
kürsüye davet imkânım yok.
AKIN GÖNEN (Niğde) – Arz ettim efendim.
BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.
Efendim, şimdi iki önergemiz var, geliş sırasına
göre okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 4 üncü
maddesiyle ilgili değişiklik teklifi ve gerekçesi ilişikte
sunulmuştur.
Gereğini arz eder, saygılar sunarız.
Saffet
Benli Zülfükar
İzol Mehmet Emin
Aydın
İçel Şanlıurfa Siirt
Zülfikar
Gazi Hasan Hüseyin
Öz Hasan Dikici
Çorum Konya Kahramanmaraş
Öneri:
Tasarının “Malî Suçlarla Mücadele Koordinasyon Kurulunun Görev
ve Yetkileri“ başlığını taşıyan 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasında "Maliye Hesap Uzmanları
Kurulu" ibaresinden sonra gelmek üzere "Gümrük
Müsteşarlığı Teftiş Kurulu" ibaresinin
eklenmesiyle, aynı maddenin aynı fıkrasında yer alan
"Başhukuk Müşaviri ve Muhakemat Genel Müdürü" ibaresinden
sonra gelen "Gümrük Müsteşarlığı Teftiş Kurulu
Başkanı" ibaresinin çıkarılması.
BAŞKAN — İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 124 sıra sayılı Uyuşturucu ve
Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığı ile Karaparanın
Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Kanun
Tasarısının 4 üncü maddesinin birinci fıkrasındaki
"Maliye Hesap Uzmanları Kurulu" ibaresinden sonra gelmek üzere
"Gümrük Müsteşarlığı Teftiş Kurulu"
ibaresinin eklenmesini ve "Başhukuk Müşaviri ve Muhakemat Genel
Müdürü" ibaresinden sonra gelen "Gümrük
Müsteşarlığı Teftiş Kurulu Başkanı"
ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Orhan Veli Yıldırım Eşref Erdem Zeki
Çakıroğlu
Tunceli Ankara
Muğla
Ahmet Güryüz
Ketenci Algan
Hacaloğlu Yahya
Şimşek
İstanbul İstanbul Bursa
Mahmut
Işık Ali
Rıza Bodur
Sıvas İzmir
BAŞKAN – Efendim, takip buyrulduğu üzere, iki önerge de
birbirinin benzeri. Önergeler, gerekçeleriyle birlikte Hükümette ve Sayın
Komisyonda var, gruplara gönderildi.
Bu önergelere Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Hükümet?..
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge sahipleri söz mü isterler, gerekçenin
okunmasını mı isterler?..
SAFFET BENLİ (İçel) – Gerekçe...
BAŞKAN – Gerekçenin okunmasını istiyorsunuz.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının "Tanımlar" başlıklı 2
nci maddesinde karaparayı tanımlayan yasalardan 1918 sayılı
Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanunun 3 üncü maddesiyle
485 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 12 nci maddesi, gümrük
müfettişlerini, kaçakçılığın men, takip ve tahkikiyle
görevli ve yetkili kılınmıştır. Ayrıca,
tasarının 2 nci maddesinde sayılan 6136 sayılı
Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Hakkında Kanun, 2238
sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli
Hakkındaki Kanun ile 2863 sayılı Kültür ve Tabiat
Varlıklarının Korunması Hakkında Kanunun
kaçakçılık suçuyla ilgili fiillerin inceleme ve
soruşturması da gümrük müfettişlerinin görev ve yetkileri
alanına girmektedir.
1996 yılı Mayıs ayında Brüksel'de yapılan Dünya
Gümrük Örgütü Toplantısında;
üye ülkeler, gümrük teşkilatlarının karaparanın
aklanması konusunda diğer teşkilatlarla birlikte her türlü
inceleme ve soruşturma yapmakla yetkilendirilmeleri öngörülmüş ve
karapara trafiğinin önlenmesine yönelik çalışmalarda gümrük
teşkilatlarının çok önemli rol oynadıkları kabul
edilmiştir.
Açıklanan bu durum, ulusal ve uluslararası mevzuatın ve
kuruluşların genelde gümrük teşkilatlarının ve özelde
ise gümrük müfettişlerinin karapara aklama suçlarını inceleme ve
araştırmakla görevlendirilmesini de zorunlu kılmaktadır.
Bu nedenle, söz konusu tasarıya önerilen değişikliklere
uygun biçimde gümrük müfettişlerinin de dahil edilmesi
gerekmektedir."
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önergeye, Komisyon ve Hükümet
katılmadı; gerekçe Genel Kurula arz edildi.
Önergeyi bu haliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi, 4 üncü maddeyi oylamadan önce, sıralamayı da takip
etmiş olmak için, 3 üncü maddenin son iki fıkrasını yeni
bir redakte sebebiyle tekrar okuyorum, zabıtlara geçecek ve maddeyi böyle
oylamış olacağız :
"Başkanlık, karapara aklama suçunun
araştırılması ve incelenmesi görevlerini Maliye
Müfettişleri, Hesap Uzmanları, Gelirler Kontrolörleri, Bankalar
Yeminli Murakıpları, Hazine Kontrolörleri ve Sermaye
Piyasası Kurulu Uzmanları
vasıtasıyla yerine getirir. Görevlendirilecek Maliye
Müfettişleri, Hesap Uzmanları, Bankalar Yeminli
Murakıpları, Gelirler Kontrolörleri, Hazine Kontrolörleri ve Sermaye
Piyasası Kurulu Uzmanları Başkanının talebi üzerine ilgili
birim amirinin teklifi ve bağlı veya ilgili bulundukları
Bakanın onayı ile belirlenir.
Başkanlığın talebi üzerine görevlendirilecek Maliye
Müfettişleri, Hesap Uzmanları, Bankalar Yeminli
Murakıpları, Gelirler Kontrolörleri, Hazine Kontrolörleri ve Sermaye
Piyasası Kurulu Uzmanları görevlendirme konusuna giren hususlarda
bilgi ve belge istemeye, araştırma ve inceleme yapmaya,
uygulamayı takip ve denetlemeye, bu maksatla her türlü evrakın
tetkikine yetkilidir."
Sayın Komisyon, bu düzenleme doğru mu efendim?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) – Doğru
efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükümet?..
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkanım,
yalnız, zatı âliniz okurken "Başkanının"
dediyseniz, metin öyle ise "Başkanın" olması
lazım; üçüncü fıkranın...
BAŞKAN – Yani, son fıkranın birinci kelimesini ifade
buyuruyorsunuz.
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Hayır, üçüncü
fıkranın son cümlesinde "Sermaye Piyasası Kurulu..."
BAŞKAN – Efendim "Başkanın" diye okudum ben...
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) –
Ben "Başkanının" gibi anladım.
BAŞKAN – "Başkanın... onayı ile
belirlenir."
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Tamam Sayın Başkan.
BAŞKAN – Efendim, o kelimenin siyak ve sibakı onu gerektiriyor
zaten...
Efendim, bu okunduğu şekliyle Komisyonun görüşünü
aldım, Hükümetin görüşünü aldım; düzenlemeyi, redaksiyonu, daha
doğrusu düzeltmeleri okudum.
Bu okunmuş biçimiyle, 3 üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4 üncü madde üzerindeki görüşmeler de tamamlanmıştı.
Şimdi, 4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi okutuyorum:
Bilgi ve Belge Verme Yükümlülüğü
MADDE 5. – Kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel
kişiler, Başkanlık ile bu Kanunun 3 üncü maddesinde belirtilen
diğer yetkililerce istenilecek bilgi ve belgeleri vermek ve gerekli
kolaylığı sağlamakla yükümlüdürler.
Kurul ve diğer yetkililerce kendilerinden bilgi ve belge istenilen
gerçek ve tüzel kişiler, savunma hakkına ilişkin hükümler
saklı kalmak kaydıyla, özel
kanunlarda yazılı hükümleri ileri sürerek bilgi ve belge vermekten
imtina edemezler.
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?..
ATİLÂ SAV (Hatay) – Var Sayın Başkan...
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Atilâ
Sav; buyurun.
CHP GRUBU ADINA ATİLÂ SAV (Hatay) – Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Anayasanın 38 inci maddesinin 5 inci
fıkrası "Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen
yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil
göstermeye zorlanamaz" hükmünü getirmektedir.
Madde, bu yazılışıyla, kişinin kendisinin
savunma hakkını göz önünde tutmak suretiyle 38 inci maddeyi dikkate
almıştır; fakat "kanunda gösterilen
yakınları" deyimini içeren bir düzenleme olmadığı
için, madde bu haliyle Anyasaya aykırı olma tehlikesine
düşmektedir.
Başkanlığa bir öneri sunduk -hangi
yakınlarının kanun kapsamında ve Anayasa çerçevesi
içerisinde olması gerektiğini gösteriyoruz- dedik ki: İkinci
dereceye kadar kan, birinci derece sıhrî hısımlarını
kapsamak üzere... Delil göstermeye zorlanamaz.
Eğer, Yüce Meclis bu önerimizi kabul buyurursa, maddenin Anayasaya
aykırı olma tehlikesi ortadan kalkacaktır.
Teşekkür ederim.
Saygılarımla.
BAŞKAN – Sayın Sav, teşekkür ediyorum.
Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Madde üzerinde bir önerge var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
124 sıra sayılı Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin
Kaçakçılığı ile Karaparanın Aklanmasının
Önlenmesine İlişkin Kanun Tasarısının 5 inci
maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki biçimde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Önder
Sav Oya
Araslı Atilâ
Sav
Ankara İçel Hatay
Ayhan
Fırat Nihat
Matkap Ali
Şahin
Malatya Hatay Kahramanmaraş
Metin
Arifağaoğlu
Artvin
"Kurul ve diğer yetkililerce, kendilerinden bilgi ve belge
istenen gerçek ve tüzelkişiler, savunma hakkına ilişkin hükümler
saklı kalmak ve ikinci derece kan hısımlarıyla, birinci
derecede sıhrî hısımları hariç olmak üzere, özel kanunlarda
yazılı hükümleri ileri sürerek bilgi ve belge vermekten kaçınamazlar."
BAŞKAN – Evet, bir tek önerge vardı;
okuttuk. Önerge gerekçeleri Komisyonda ve Hükümette...
Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükümet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge sahibi Sayın Sav...
ATİLÂ SAV (Hatay) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Gerekçe okunsun; peki.
Gerekçe:
Anayasanın 38 inci maddesinin beşinci fıkrası
"Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını
suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz"
kuralını koymaktadır.
Fıkrada yapılan değişiklikle, yasanın hangi
"yakınları" içerdiği belirlenmekte ve hükümde
Anayasaya aykırı olabilecek bir düzenlemenin yer alması
önlenmektedir.
BAŞKAN – Önergeye Sayın Komisyon ve Sayın Hükümet
katılmadı; gerekçesi Yüce Kurula arz edildi.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi, okunduğu şekliyle, oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
Sır Saklama Yükümlülüğü
MADDE 6. – Aşağıda yazılı kimseler, görevleri
dolayısıyla kişilerin ve bu kişilerle ilgili kimselerin
şahıslarına, muamele ve hesap durumlarına, işlerine,
işletmelerine, servetlerine veya mesleklerine ilişkin olarak
öğrendikleri sırları veya gizli kalması lazım gelen
diğer hususları ifşa edemezler ve kendilerinin veya üçüncü
şahısların yararına kullanamazlar.
a) Malî Suçları Araştırma Kurulu Başkanı,
Başkan Yardımcıları, Malî Suçları Araştırma
Uzman ve uzman yardımcıları ile kurul hizmetinde
çalışan görevliler,
b) Malî Suçlarla Mücadele Koordinasyon Kurulu Başkan ve üyeleri,
c) Bu Kanun hükümleri uyarınca yetki kullanan diğer kamu
görevlileri,
d) Karaparanın aklanması işlemleri ile ilgili olarak
bilgilerine ve ihtisaslarına başvurulan gerçek ve tüzel kişiler,
e) Karaparanın aklanması işlemleri ile ilgili olarak
bilirkişilik görevi ifa edenler.
Bu yükümlülük, yukarıda yazılı kimseler bu görevlerinden
ayrılsalar dahi devam eder.
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Ceza ve Usul Hükümleri
Karapara Aklanması Suçu
MADDE 7. – Karapara aklama suçu fiillerini işleyenler iki seneden
beş seneye kadar hapis ve aklanan karaparanın bir katı
ağır para cezasıyla cezalandırılır ve
nemaları da dahil olmak üzere karapara kapsamındaki mal ve
değerler ile bunların ele geçirilememesi halinde bunlara tekabül eden
mal varlığının müsaderesine de hükmolunur.
Karapara, terör suçlarından veya Türkiye’ye ithali veya Türkiye’den
ihracı kanunla yasaklanmış herhangi bir madde ve eşya
kaçakçılığından elde edilmiş veya suç yukarıda
belirtilen terör suçlarına kaynak sağlamak amacıyla
işlenmiş ise birinci fıkra hükmüne göre faile verilecek hapis
cezası dört seneden az olamaz.
Suçun;
a) Karaparanın aklanması maksadıyla teşekkül vücuda
getirenler ile idare edenler veya teşekküle mensup olanlar
tarafından,
b) Görevi sebebiyle memur ve kamu görevlileri ile 3182 sayılı
Bankalar Kanununa, 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanununa, 3226
sayılı Finansal Kiralama Kanununa, 1567 sayılı Türk Parasının
Kıymetini Koruma Hakkında Kanuna, 2499 sayılı Sermaye
Piyasası Kanununa, Ödünç Para Verme İşleri ile Özel Finans
Kurumlarının Kurulması, Faaliyetleri ve Tasfiyelerine
İlişkin Esas ve Usulleri düzenleyen mevzuata göre faaliyet gösteren
kurumlarda çalışanlar tarafından,
c) Şiddet veya tehditle veya silah kullanarak,
İşlenmesi halinde hükmolunacak cezalar, ayrıca bir misli
artırılır.
Bu suçların tüzel kişilik bünyesinde işlenmesi halinde,
üçüncü fıkranın (a)bendi hükmünün uygulanamadığı
durumlarda, fiili gerçekleştiren yöneticiler hakkında da aynı
cezalara hükmolunmakla birlikte, tüzel kişiler de beşyüzmilyon
liradan beşmilyar liraya kadar para cezası ile
cezalandırılır.
Karapara aklama suçunun, usul veya füruu veya karı-koca veya
kardeşlerinden biri tarafından karaparanın
kaynaklandığı suçları gizlemek amacıyla işlenmesi
halinde bu ceza, yarısından üçte ikisine kadar indirilir.
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi okutuyorum:
Zamanaşımı
MADDE 8.– Karapara aklama suçlarının
kovuşturulmasında zamanaşımı süresi on
yıldır. Dava açılması zamanaşımını
keser.
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?..
ATİLÂ SAV (Hatay) – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
istiyorum.
ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Grup adına değil,
kişisel söz istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Sav'ın, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz talebi var; Sayın Zekeriya Temizel de, kişisel söz
talebinde bulunmuştur.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Sav; buyurun.
CHP GRUBU ADINA ATİLÂ SAV (Hatay) – Sayın Başkan, Yüce
Meclisin sayın üyeleri; kanun koyucu, bu maddeyle, karapara kapsamına
giren eylemlerin çoğunun zamanaşımını uzatma
amacını gütmüştür; çünkü, bunlardan bir bölümü, beş
yıllık zamanaşımına tabi suçlardandır. Yani, özel
önem verilmiş ve karapara aklanmasıyla ilgili yöntemin
zamanaşımıyla kesilmemesi, ortadan kalkmaması amacına
yönelinmiştir.
Ancak, zamanaşımının kesilmesiyle ilgili ikinci
fıkra, genel hükümlere ve Türk Ceza Kanununun 104 üncü maddesinde yer alan
diğer zamanaşımını kesen nedenlere uymamaktadır.
Bilindiği üzere, Türk Ceza Kanununun 104 üncü maddesinde, birçok sebeple
zamanaşımı kesilir; her usul işlemi, zamanaşımını
kesmektedir. Bu itibarla, sadece dava açılmasıyla ilgili bir
zamanaşımını kesme sebebi, hem genel hükümlere ve Türk Ceza
Kanununun 104 üncü maddesine uygun olmaz hem de yasanın öngördüğü
amaca aykırı düşer.
Bu itibarla, bu fıkradaki ikinci cümlenin
çıkarılması ve zamanaşımını kesen sebeplerin
Türk Ceza Kanununun genel hükümlerine bırakılmasının daha
uygun olacağını düşünüyoruz. Bu nedenle bir önerge sunduk,
Yüce Meclisin takdirine sunuyoruz.
Saygılarımla efendim.
BAŞKAN – Sayın Sav, teşekkür ediyorum.
Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebinde bulunan Sayın Temizel; buyurun.
ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, konuyla ilgili olarak verilen önergeleri
gördükten sonra kişisel söz talebinde bulunma gereğini duydum.
Türk Ceza Kanununun 102 nci maddesinde, cezalarla ilgili olarak, genel
zamanaşımı hükümlerinin bulunduğu bir gerçektir. Nitekim, 4
üncü maddesinde, 5 seneden ziyade olmamak üzere, ağır hapis veya
hapsi gerektiren cezalar için, bu, 5 sene olarak belirtilmiştir.
Karaparayı aklama suçu yeni bir suçtur; yani, eğer kabul
buyurursanız, bu tasarının yasalaşmasıyla sizler ihdas
edeceksiniz. Eğer, burada böyle bir düzenleme yapılmazsa, bu
takdirde, 5 senelik zamanaşımına tabi olacaktır. Ancak,
karapara aklama suçu, bir karaparanın nemalandırılması
olayıdır. Kesin olarak, karaparanın elde edilmesiyle ilgili
işlenen suçlarda herhangi bir zamanaşımı düzenlemesi söz
konusu değildir. Onlar, kendi hükümleri içerisinde... Adam öldürerek karapara
elde ediliyorsa -adam öldürme suçuyla ilgili zamanaşımı 20
yıl- zaten, diğer hükümler çerçevesinde işlem görecektir. Ancak,
buradan elde edilen para, alınmış, bir yerlere
yatırılmış, malî sistemin içerisine sokulmuş,
meşrulaştırılmış, aradan beş sene
geçmiş, altı sene geçmiş ve yedi sene geçmiş...
İşte, burada getirilen zamanaşımı olayı, sadece
bu olaya özgüdür. Zaten, 102 nci madde, "Kanunlarında başka
türlü yazılmış olan ahvalin ma'dasında" denilmek
suretiyle, buralarda özel olarak bir zamanaşımının
belirlenmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Değerli arkadaşlarım, ikinci fıkrasındaki
"keser" ibaresinin konulmasının nedenine gelince: Şu
anda hepiniz biliyorsunuz ki, yargılama sırasında,
zamanaşımı nedeniyle bazı davalar düşmektedir.
Yargılama sırasında zamanaşımının
işlemesi nedeniyle davaların düşmesinin, hiç değilse bu
karapara aklama suçlarında önlenmesinin gerekliliğine
inandığımızdan dolayı, alt komisyon olarak ve Plan ve
Bütçe Komisyonu olarak bu konunun üzerinde hassasiyetle durduk. Böyle bir olay,
ancak, bu tür hükümlerle desteklenebilirse
işlerlik kazanır; aksi takdirde, dört sene içerisinde veya
beş sene içerisinde bu kadar karmaşık işlemlerden
geçmiş olan karapara aklama suçlarının ortaya
çıkarılması, yargılanması ve
sonuçlandırılması olanaksızdır.
O nedenle, burada getirilen özel zamanaşımı süresinin ve
yargılama sırasında bunun kesilmesine ilişkin getirilen
düzenlemenin çok gerekli, bu yasa için hayatî önemi haiz olduğunu
düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Efendim, teşekkür ediyorum.
Maddeyle ilgili başka söz talebi?..Yok.
Maddeyle ilgili verilmiş 3 önerge var; geliş
sırasına göre okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan tasarının 8 inci maddesinin ikinci
cümlesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
İlhan
Sungur Mehmet
Elkatmış Fethullah
Erbaş
Trabzon Nevşehir Van
Şaban
Şevli Ömer
Vehbi Hatipoğlu
Van Diyarbakır
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
124 sıra sayılı Kanunun 8 inci maddesindeki "dava
açılması zamanaşımını keser" ibaresinin
metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Atilâ
Sav Eşref
Erdem Orhan Veli
Yıldırım
Hatay Ankara Tunceli
Ali
Şahin Birgen
Keleş
Kahramanmaraş İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının
"zamanaşımı" başlıklı 8 inci maddesinin
tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İlhan
Sungur Mehmet
Elkatmış Ömer
Vehbi Hatipoğlu
Trabzon
Nevzehir
Diyarbakır
Fethullah
Erbaş Şaban
Şevli
Van
Van
BAŞKAN – Efendim, önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme koyacağım. Onun için, en son
önergeyi işleme koyuyorum.
Önergeye Sayın Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükümet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Maddenin tamamen
çıkarılmasına dair önerge mi Sayın Başkanım?
BAŞKAN – Evet efendim.
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Katılmıyorsunuz.
Sayın Sungur, önerge sahibi olarak söz mü istiyorsunuz, gerekçenin
okunmasını mı?..
İSMAİL İLHAN SUNGUR (Trabzon) – Sayın Başkan,
gerekçenin okunmasını istiyorum.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Türk Ceza Kanununun 102 nci maddesinde, suç için kanunda öngörülen
cezaya göre zamanaşımı belirlenmiş, 104 ve daha sonraki
maddelerinde ise, zamanaşımını kesen ve durduran sebepler
ile neticeleri ayrı ayrı belirtilmiştir. Bu hükümler, Türk Ceza
Kanunu ile ceza hükmü ihtiva eden kanunların genel hükümleridir. Bu
sebeple, suç ihdas eden kanunlarda şimdiye kadar ayrı bir
zamanaşımı belirlenmesi yoluna gidilmemiştir.
Tasarıya Plan ve Bütçe Komisyonunda eklenen bu hüküm, uygulama
sırasında gözden kaçırılabileceği gibi tereddütlere de
sebep olabilecektir. Nitekim, yeni getirilen bu hüküm, özel hüküm olduğu
için, Türk Ceza Kanununun yukarıda sözü edilen genel hükümlerinin
uygulanmaması durumu ortaya çıkacaktır. Bu durumda,
zamanaşımını kesen diğer hallere ilişkin hükümler
uygulanamayacağı gibi, kamu davasının açılması
neticesi kesilen zamanaşımı süresinin işlemeye
başlayacağı süre ile zamanaşımı süresinin kesilme
sebebiyle ilave olunması gerekecek süre konusunda bir boşluk ortaya
çıkacaktır.
Suç kavramı zaman içerisinde değişen bir kavramdır.
Bugün için son derece önemli addedilen bir suç, toplumun gösterdiği gelişmeye
göre önemini yitirebileceği için, zamanaşımı süresinin,
suçun nevine değil de suç için tayin olunanan cezaya göre belirlenmesi
gerekeceği düşüncesinden de hareketle, düzenlemenin tasarıdan
çıkartılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergenin gerekçesi okundu. Sayın Hükümet ve
Sayın Komisyon önergeye katılmadı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer iki önerge, muhteva itibariyle birbirinin benzeri olduğu
için, bir tanesini okutup, işleme koyuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan tasarının 8 inci maddesinin ikinci
cümlesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
İlhan
Sungur (Trabzon)
ve
arkadaşları
BAŞKAN – Sayın Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükümet?..
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkanım,
burada yapılan düzenlemeyle, eğer, dava açılmasından sonra,
zamanaşımı yeniden işlemeye başlayacaksa, şu
andaki Türk Ceza Kanununun genel hükümlerinde bu yolda düzenleme var, kâfi
düzenleme var; eğer, kastedilen, dava açıldıktan sonra, dava
sonuna kadar zamanaşımı hiç işlemeyecekse, bu da, ceza
hukukunun temel prensiplerine aykırı olur. Dolayısıyla,
önergeye katılıyoruz. Bu ikinci cümlenin metinden
çıkarılması gerektiği kanaatindeyiz.
BAŞKAN – Sayın Genel Kurul Sayın Hükümetin gerekçesini
takip buyurdular.
Önergeyi bu haliyle oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
8 inci maddeyi okunduğu şekliyle oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde, okunduğu
şekliyle kabul edilmiştir.
9 uncu maddeyi okutuyorum:
Tedbir Konulması
MADDE 9. – Karaparanın aklanmasına yönelik ciddî emarelerin
varlığı halinde, bankalar ve banka dışı malî
kurumlar ile diğer gerçek ve tüzelkişiler nezdindeki kiralık
kasa mevcutları da dahil olmak üzere hak ve alacakların
dondurulmasına, tasarruf yetkisinin tamamen veya kısmen
kaldırılmasına; mal, kıymetli evrak, nakit ve diğer
değerlerin zaptına, bunların bir tevdi mahalline
yatırılmasına ve hak ve alacaklar üzerinde diğer
tedbirlerin konulmasına hazırlık tahkikatı
sırasında sulh ceza hâkimi; yargılama sırasında ise
mahkeme tarafından karar verilebilir.
Tedbire ilişkin talepler, evrak üzerinden yapılacak inceleme
sonucu derhal ve nihayet 24 saat içerisinde sonuçlandırılır.
Gecikmesinde sakınca görülen hallerde cumhuriyet
savcıları da hak ve alacakların dondurulmasına karar
verebilir. Cumhuriyet savcılığı bu kararı en geç 24
saat içinde sulh ceza hâkimine bildirir. Hâkim en geç 24 saat içinde
onaylanıp onaylanmamasına karar verir, onaylanmama halinde,
cumhuriyet savcılığının kararı hükümsüz
kalır.
BAŞKAN – Maddeyle ilgili gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
10 uncu maddeyi okutuyorum:
Kontrollü Teslimatın Şartları
MADDE 10. – Kontrollü teslimatın uygulanabilmesi için;
a) Kontrollü teslimat kapsamına giren
kaçakçılık faaliyetinin çok ciddî organize edilmiş olması,
b) Organizatörlerin, sermayedarların ve şebeke
elemanlarının ortaya çıkarılması ve bunlar
hakkında bütün delillerin tespiti için başka bir imkân
bulunmaması,
c) Mal veya fonların gideceği son yere kadar herhangi bir
boşluğa meydan vermeyecek şekilde denetimin sağlanabilmesi,
d) Kontrollü teslimat uygulamaya yeterli zamanın bulunması,
e) Türkiye’de hazırlanarak yurtdışına götürülecek
veya transit geçecek her türlü kaçak mal veya fonlar için ayrıca;
1. Kontrollü teslimat yönteminin boşluksuz işleyeceği ve
failler hakkında kovuşturma ve soruşturma
açılacağının talep eden devlet tarafından garanti
edilmesi,
2. Kontrollü teslimat uygulamasının sona erdiği, Türk
vatandaşlarının yakalandığı ülke devleti
tarafından Türk vatandaşları ile kontrollü teslimata konu mal
veya fonlar ile bunların naklinde kullanılan araçlar ile
karaparanın iadesi hususunun taahhüt edilmiş olması,
Zorunludur.
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Şimdi, Sayın Komisyon, bu 10 uncu maddede bir numaralı
bende bakar mısınız efendim "Kontrollü teslimat yönteminin
boşluksuz işleyeceği ve failler hakkında kovuşturma ve
soruşturma açılacağının talep eden devlet
tarafından garanti edilmesi" biçiminde yazılmış.
Halbuki "açılacağının" değil,
"soruşturma açılacağını talep eden
devlet..." Daha doğrusu "açılacağını"
değil, "açılmasını..." Bir istek var orada; uygun
olanı "açılmasını talep eden devlet..."
ATİLÂ SAV (Hatay) – Gerçi iyi yazılmamış; ama, böyle
olması lazım...
BAŞKAN – Yani, bir ihbarda mı bulunuyor efendim, dava
açılacak diye?..
ATİLÂ SAV (Hatay) – Hangi devlet talep ediyorsa, o şeyin
tamamlanmasını garanti edecektir, demek istiyor.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) – Sayın
Başkan yazılan şekli
doğrudur.
ATİLÂ SAV (Hatay) – Bu şekliyle doğrudur, öyle
anlaşılıyor. Biraz dolaşık yazılmış
ama...
BAŞKAN – Anladım
efendim.
Maddeyi okunduğu biçimiyle oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
11 inci maddeyi okutuyorum:
Kontrollü Teslimat Kararı ve Usulleri
MADDE 11. – Kontrollü teslimata, 10 uncu maddede belirtilen
şartların varlığı halinde, Ankara Devlet Güvenlik
Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
karar verilir.
İzleme ve gözleme işleminin tehlikeye düşmesi veya
kontrollü teslimat uygulamasına devam edilmesi halinde, delillerin
kaybolması ve/veya sanıkların elden kaçırılma
ihtimalinin ortaya çıkması durumunda, karar gerekmeksizin kontrollü teslimat
uygulamasına derhal son verilir.
Kontrollü teslimat uygulamasında yetki, kontrollü teslimat
uygulamasına son verilen yer mahkemesine aittir. Kontrollü teslimat
uygulaması Türk mahkemelerinin yargı yetkisini ortadan
kaldırmaz.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Sayın Sav...
ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Ben de kişisel söz
istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Temizel kişisel söz talebinde
bulundu.
Sayın Sav, buyurun.
CHP GRUBU ADINA ATİLÂ SAV (Hatay) – Sayın Başkan, Yüce
Meclisin sayın üyeleri; bundan önce yapılan komisyon
çalışmaları ve Hükümetin hazırladığı
tasarı üzerinde çok uzun süre çalışıldığı
bizce de biliniyor, elimizdeki metin bunu gösteriyor; ama, ne yazık ki,
sonuçta, sunuş yapılan metin, bazı gedikleri,
boşlukları ve özensizlikleri kapsamaktadır. Önümüzdeki madde de
bunlardan bir tanesidir. Biz, Yüce Meclisin dikkatine çok haklı öneriler
sunuyoruz; nedense, ısrarla, galiba, teklifi yapmakta becerili ve
başarılı olmadığımız için, Anayasaya
açıkça aykırı bazı hususlar da inatla kabul ediliyor. Özür
dileyerek bu ufak sitemi tutanağa geçiriyorum.
Şimdi ikinci fıkrayı okuyalım: "İzleme ve
gözleme işleminin tehlikeye düşmesi veya kontrollü teslimat
uygulamasına devam edilmesi halinde, delillerin kaybolması ve/veya
sanıkların elden kaçırılma ihtimalinin ortaya
çıkması durumunda, karar gerekmeksizin kontrollü teslimat
uygulamasına derhal son verilir."
"Ve/veya" ikilemi yahut ikili bağlacı, Türk yasama
geleneğinde ve hukuk dilinde bulunmamaktadır. Zaman zaman,
yabancı şirketlerle iş yapan bazı kuruluşların,
bazı şirketlerin, sözleşmelerde ya da yazışmalarda,
İngilizceden geldiği anlaşılan bu çift bağlacı
kullandıklarını görüyoruz; ama, bir tasarıya böyle çifte
bağlaç koyma hakkımız yok. Kendimizi hâkimin yerine
koyalım; nasıl, hangisini seçecek? Çünkü, hâkim, iki farklı
şeyi ya bir arada arayacak ya tek tek arayacak. Hâkime, hem bir arada hem
ayrı ayrı arayabilirsiniz, diye görev vermek, hâkimin görevini
doğru yapamaması ya da kovuşturulmakta olan kişinin bir
hakkının ihlal edilmesi sonucunu ortaya çıkarır.
Şimdi, delillerin kaybolması halinde veya sanıkların
elden kaçırılması ihtimalinin bulunması halinde mi -yani,
ya birisi var ya öteki var- kontrollü teslimat ve tedbir kararı verilecek?
Yahut da, hayır bir tanesi yetmez, hem delillerin kaybolması
tehlikesi hem de sanığın elden kaçması tehlikesi birlikte
olursa, ancak bu takdirde kontrollü teslimat kararı verebilirsiniz, diye mi
yazıyoruz?
Özellikle ceza ve usulle, ceza usulüyle ilgili düzenlemelerde bu türlü
ikircikli beyanlar son derece sakıncalıdır, uygulamada da
yanlış ve sakıncalı sonuçlar getirir. Lütfen, Komisyon ve
Hükümet, bu konuda bir birlikteliğe varsınlar, bizim
uyarımıza uygun olarak, bu metni, Türk hukuk mevzuatının
geçmişine uygun hale getirsinler.
Saygılar sunuyorum efendim.
BAŞKAN – Sayın Sav, teşekkür ediyorum.
Sayın Temizel, buyurun efendim.
ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; aslında konuşmam
çok kısa. Sizlerin zamanını işgal ettiğim için özür
diliyorum. Aslında, Sayın Sav'ın savladığı
konuların hepsine tamamen karşı çıkmak için buraya
çıkmadım.
Değerli milletvekilleri, kontrollü teslimat, Türk hukukunda
olmayan, bu nedenle de, izlenmesi halinde, bütün suçları, suç
delilleriyle... Kısacası, bataklığın
tamamının kurutulmasına olanak tanıyacak bir
uygulamayı yapmak dururken, yakalandığı yerde
sivrisineğin öldürülmesiyle yetinen Türk hukuk sistemine, oldukça önemli
bir düzenleme getiriyor; yani, Türkiye'yi transit geçen birisini, Türkiye
içerisinde, üzerinde suç delili yakaladığınız anda
yargılıyorsunuz. Halbuki, diğer ülkeler ve uluslararası
dayanışma, bunun -Türkiye'den geçmesini, diğer ülkelerde temas
ettiği insanları, malın nereye gittiğini, ne şekilde
kullanıldığını- tamamının izlenmesini ve
belirli koşulları -biraz önce oyladığımız
koşulları- sağlaması halinde de, buna ilgili ülkelerin izin
vermesini sağlıyor.
Yalnız, ülkeler açısından, kontrollü teslimatın,
belirli koşullarda tehlikeye düşme ihtimali her zaman vardır.
Yargı kararıyla, kontrollü teslimata izin veriyorsunuz, ilgilileri
izliyorsunuz; fakat, izleyenler, belirli aşamaya gelindiğinde, bir de
bakıyorlar ki, bu suçlunun elden kaçması ihtimali var, suç
delillerinin ortadan kaybolması ihtimali var; bu durum
karşısında, kontrollü teslimata son verip, suç delillerine el
koymak istiyorlar.
EKREM PAKDEMİRLİ (Manisa) – Ayrı ayrı mı;
yoksa, birlikte mi?
ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Onu arz ediyorum.
Suç delillerinin ortadan kaybolması veya sanıkların elden
kaçırılması ihtimali, yani -"ve/veya" ibaresi
olabilir; hukuk açısından pek fazla itirazım yok- bu iki
koşulun birlikte veya ayrı ayrı olma ihtimali, bu tasarı
metninde, özellikle uygulayıcıların talebi üzerine düzenlendi.
Bu iki koşulun -delillerin kaybolması, sanıkların elden
kaçırılması ihtimali- ikisinin birlikte ya da ayrı
ayrı olması halinde, kontrollü teslimata son verilmesini
amaçlıyor bu madde.
"Ve/veya" ifadesi amacı karşılamıyorsa, o
zaman "delillerin kaybolması, sanıkların elden
kaçırılma ihtimalinin birlikte veya ayrı ayrı ortaya
çıkması durumunda" diyerek bu olayı çözebiliriz. Amaçlanan
budur.
Komisyondaki tartışmaların hepsine
ayrıntısıyla katıldığım için ve bürokrat
arkadaşların direkt muhatap olmaması nedeniyle bu açıklamaya
gerek duydum. Amaçlanan konu ve kararlaştırılan konu buydu.
Oraya virgül koyup "birlikte veya ayrı ayrı ortaya
çıkması durumunda" şeklindeki bir düzenleme de amaca hizmet
edecektir.
Arz ederim efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Temizel.
Madde üzerinde başka bir söz talebi yok.
Bir önerge var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Sıra sayısı 124 olan Karaparanın Aklanması
Hakkındaki Kanunun 11 inci maddesinin ikinci fıkrasının
ikinci satırında yer alan "ve/veya" sözcüklerinden
"veya" sözcüğünün metinden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Atilâ
Sav Fatih
Atay Ali
Rıza Bodur
Hatay Aydın İzmir
Ali
Şahin Birgen
Keleş
Kahramanmaraş İzmir
BAŞKAN – Efendim, şimdi, burada
Başkanlığın da bir tereddütü var. Maksat, hem delillerin
kaybolmasını önleme hem de kaçırılma veya kaçma ihtimalini
ortadan kaldırmaksa, o zaman "veya" sözcüğünün
kullanılmasında isabet vardır; yok, ikisini birbirine
bağlayıp tek unsur haline getirmek istiyorsak, o zaman "ve"
bağlantısının yapılması lazım. Buradaki
maksat nedir acaba Sayın Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) – Sayın
Başkan "ve" sözcüğünün kaldırılması,
"veya" sözcüğünün kalması uygundur Komisyonumuzca.
BAŞKAN – Evet... Tabiî, önerge o istikamette değil; ancak...
ATİLÂ SAV (Hatay) – Sayın Başkan, biz, önergemizi o
şekilde değiştirebiliriz; amacımız, uygun olan
şeyi yazmaktı.
BAŞKAN – Sayın Sav, önerge sahibi olarak buyuruyorsunuz ki
"veya" sözcüğünün değil, "ve" sözcüğünün...
EKREM PAKDEMİRLİ (Manisa) – "Ve" kalksın,
"veya" kalsın.
BAŞKAN – Onu söylüyorum efendim. "Ve" sözcüğünün
kaldırılmasını istiyorsunuz, onu söyleyeceğim...
Sayın Pakdemirli, müsaade buyurmuyorsunuz ki... Yani, tekliflerinde
buyuruyorlar ki "veya" sözcüğü kalksın...
Şimdi, mutabakat sağlandı ve kendileri de muvafakat
buyurdular; ben, zabıtlara geçsin diye, beyanını almak üzere...
"Ve" sözcüğünün kalkmasını istiyorsunuz... Tamam
efendim, anlaşıldı.
Bu şekliyle bir kere daha önergeyi okuyalım efendim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Sıra sayısı 124 olan karaparanın aklanması
hakkındaki kanunun 11 inci maddesinin ikinci fıkrasının
ikinci satırında yer alan "ve/veya" sözcüklerinden
"ve" sözcüğünün metinden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Atilâ
Sav (Hatay)
ve
arkadaşları
BAŞKAN – Önergeye, Sayın Komisyon, bu şekliyle...
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) – Bu
şekliyle katılıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Hükümet?..
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Hükümet de
katılıyor.
BAŞKAN – Önergeyi bu şekliyle oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Maddeyi, kabul edilen önerge istikametindeki değişik
şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde, önergedeki değişik şekliyle kabul
edilmiştir.
12 nci maddeyi okutuyorum:
Yükümlülüklere Aykırı Davranış
MADDE 12. – Bu Kanunun 6 ncı maddesinde sayılan kişiler,
gizli kalması lazım gelen hususları ifşa etmeleri halinde,
bir seneden üç seneye kadar hapis cezası ile
cezalandırılırlar. Bu sırların maddî menfaat
karşılığında ifşa edildiğinin belirlenmesi
halinde, elde edilen menfaat ve nemaları da müsadere olunur.
Başkanlık ve diğer yetkililerin istediği bilgi ve
belgeleri vermeyenler, belirlenen esaslar çerçevesinde kimlik tespiti
yapmayanlar ve kimlik tespitine ilişkin belgeleri beş sene süreyle
saklamayanlar, karaparanın aklanması suçunun tespiti ve önlenmesine
ilişkin diğer Bakanlar Kurulu Kararları ile bunların uygulanmasına dair
tebliğlere aykırı davrananlar altı
aydan bir seneye kadar hapis ve onikimilyon liradan yüzyirmimilyon
liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılır.
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
Sayın grup temsilcilerimiz, ara vermeyi düşünüyor musunuz?
Yani, şu anda demiyorum tabiî, saat 19.00 ilâ 19.30 arası...
MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Olabilir; ancak,
yarım saat.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Saat 22.00'ye kadar
çalışacağımız için uygun olur Sayın Başkan.
BAŞKAN – Evet.
13 üncü maddeyi okutuyorum:
Yetkili Mahkeme
MADDE 13. – Karaparanın aklanması suçuna ilişkin
talepler, 3005 sayılı Meşhut Suçların Muhakeme Usulü
Hakkında Kanun hükümleri çerçevesinde, karaparanın bulunduğu yer
mahkemesince karara bağlanır.
Yabancı ülkelerin 7 nci maddeye uygun müsadere talepleri ve
karaparanın kontrollü teslimatı hakkında karar vermeye Ankara
Sulh Ceza Mahkemesi yetkilidir.
Müsadere kararı için talebin, Türkiye Cumhuriyetinin taraf
olduğu anlaşmalara uygun şekilde yapılması gerekir.
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde okunduğu şekliyle kabul edilmiştir.
14 üncü maddeyi okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Çeşitli Hükümler
Ek Ödemeler
MADDE 14. – Koordinasyon Kurulunun başkan ve üyelerine her
toplantı için (2 000) gösterge rakamının memur aylık
katsayısıyla çarpımı sonucunda bulunan miktar üzerinden
toplantı ücreti ödenir.
Karapara aklanmasının önlenmesine yönelik olarak Malî
Suçları Araştırma Kurulunda,
a) Araştırma ve inceleme görevlerinde çalışan
denetim elemanlarına (10 000),
b) Malî Suçları Araştırma Kurulu Başkanı ve
Yardımcılarına (5 000),
c) Veri toplama, izleme ve değerlendirme işlerinde
çalışan uzmanlara (4 000), uzman yardımcılarına (3
000),
d) Yönetim ve büro hizmetlerinde çalışan personele (2 000),
Gösterge rakamının memur aylık katsayısıyla
çarpımı sonucunda bulunan miktarı geçmemek üzere bakan
onayı ile aylık ek ücret ödenir.
Görevlendirmelerde otuz günden kısa süreler için kıst
hesaplama yapılır.
Bu ödemeler damga vergisi hariç hiçbir vergi ve kesintiye tabi tutulmaz.
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Maddeyle ilgili önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
15 inci maddeyi okutuyorum:
Yönetmelikler
MADDE 15. – Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin olarak bilgi
verme, kimlik tespiti, araştırma ve inceleme yöntemleri, şüpheli
işlemler, aklamaya konu menfaat ve değerlerin belirlenmesine dair
gerekli düzenlemelerin yapılması; Koordinasyon Kurulunun yönetim,
toplanma ve çalışma esas ve usulleri, toplantı ve karar
nisabına ilişkin hususlar, Bakanlar Kurulunca bu Kanunun yayım
tarihini izleyen altı ay içinde çıkarılacak yönetmeliklerle
düzenlenir.
Kontrollü teslimat uygulama esas ve usulleri, Adalet ve Maliye
Bakanlıkları ile Hazine ve Gümrük
Müsteşarlıklarının bağlı olduğu
Bakanlıkların görüşleri alınarak İçişleri Bakanlığınca
çıkarılacak bir yönetmelikte gösterilir. Bu yönetmelik çerçevesinde
yapılacak kontrollü teslimat işlemleri İçişleri
Bakanlığınca yürütülür.
Malî Suçlar Araştırma uzman ve
yardımcılarının göreve alınmaları, meslekte
yükselmeleri ve çalışma esas ve usulleri Maliye
Bakanlığınca çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?..
Sayın Sav, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına; buyurun.
Sayın Temizel, zatı âlinizin talebi var mı efendim?
ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Hayır efendim.
BAŞKAN – Yok... Peki...
Buyurun Sayın Sav.
CHP GRUBU ADINA ATİLÂ SAV (Hatay) – Sayın Başkan, Yüce
Meclisin sayın üyeleri; 15 inci maddenin son fıkrasında
"uzman ve yardımcılarının göreve alınmaları,
meslekte yükselmeleri ve çalışma esas ve usulleri bir yönetmelikle
düzenlenir" denilmektedir. Bu hüküm, Anayasanın 128 inci maddesinde
düzenlenen kamu hizmeti görevlileriyle ilgili hükme uygun düşmemektedir.
Bilindiği üzere, Anayasanın 128 inci maddesinin ikinci
fıkrası "memurların ve diğer kamu görevlilerinin
nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve
yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri
kanunla düzenlenir" demektedir. Gerçi, madde yazılırken, özenle,
Anayasada gösterilen ve belirtilen terimler kullanılmamış; ama,
açıkça belli olan, uzman ve yardımcılarının göreve
alınmaları, meslekte yükselmeleri, çalışma usul ve
esasları olmasa bile, özlük haklarının bir yönetmelikle
düzenleneceği belirlenmek suretiyle, yasayla yapılması gereken
iş, Maliye Bakanlığınca hazırlanacak bir
yönetmeliğe devredilmiş, bırakılmış
olmaktadır. Bu haliyle, anılan madde ve hüküm Anayasaya
aykırı gözükmektedir; bunu takdirlerinize sunuyoruz.
Önergemiz var; değerlendirilmesini arz ediyorum.
Teşekkür ederim efendim.
BAŞKAN – Sayın Sav, teşekkür ediyorum.
Başka söz talebi?.. Yok.
Maddeyle ilgili bir değişiklik önergesi vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
124 sıra sayılı Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin
Kaçakçılığı ile Karaparanın Aklanmasının
Önlenmesine İlişkin Kanun Tasarısının 15 inci
maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "Malî Suçlar
Araştırma uzman ve yardımcılarının göreve
alınmaları, meslekte yükselmeleri ve çalışma esas ve
usulleri, Maliye Bakanlığınca çıkarılacak bir
yönetmelikle düzenlenir" hükmünün metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Oya
Araslı Atilâ
Sav Fatih
Atay
İçel Hatay Aydın
Ali
Rıza Bodur Ali
Şahin Birgen
Keleş
İzmir Kahramanmaraş İzmir
BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Hükümet?..
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkanım,
Anayasanın 128 inci maddesinde zikredilen hususlar ile şu andaki
maddenin son fıkrasında öngörülen, düzenlenen hususlar birbirinin
aynısı değil. Anayasada, kamu görevlilerinin görev ve yetkileri,
hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve özlük
haklarının kanunla düzenleneceğinden bahsediliyor; bizim bu
maddenin son fıkrasında ise, göreve alınma, meslekte yükselme,
çalışma esas ve usullerinin yönetmelikle düzenleneceğinden bahis
var ki, her ikisi ayrı ayrı konu. Dolayısıyla, burada,
Anayasaya aykırılıktan da söz etmek mümkün değil.
Önergeye katılamıyoruz.
BAŞKAN – Binnetice, önergeye Hükümet katılmıyor.
Sayın Araslı, konuşacak mısınız, gerekçeyi
mi okuyalım?
OYA ARASLI (İçel) – Gerekçeyi okuyalım.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Anayasanın 128 inci maddesi, kamu görevlilerinin görev ve
yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve her
türlü özlük işlerinin kanunla düzenleneceğini öngörmektedir. Bu
haliyle, kanunun anılan hükmü Anayasaya aykırı duruma
düşmektedir.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, gerekçeyi arz ettik.
Önergeye Hükümet katılmadı, Komisyon katılmadı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi okunduğu şekliyle oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde okunduğu şekliyle kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, saat 22.00'ye kadar
çalışmalarımız devam edecek inşallah.
Şimdi, uygun görürseniz, saat 19.40'ta toplanmak üzere, 40 dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati
: 18.59
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 19.49
BAŞKAN:
Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU
KÂTİP
ÜYELER: Ali GÜNAYDIN (Konya), Ünal YAŞAR (Gaziantep)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17 nci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Değerli arkadaşlarım saatlerine bakıyorlar,
haklıdırlar, biraz geç kaldım, özür diliyorum.
Müzakereye konu kanun tasarısının müzakerelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
3. – Uyuşturucu ve Psikotrop
Maddelerin Kaçakçılığı ile Karaparanın
Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Kanun Tasarısı
ve Adalet, İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları
(1/413) (S. Sayısı : 124) (Devam)
BAŞKAN – Sayın Komisyon ve Sayın Hükümet yerlerini
aldılar.
16 ncı maddeyi okutuyorum
İKİNCİ KISIM
Diğer Kanunlarda Değiştirilen Hükümler
BİRİNCİ BÖLÜM
2313 Sayılı Uyuşturucu Maddelerin
Murakabesi Hakkında Kanuna Eklenen Hüküm
MADDE 16. – 2313 sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi
Hakkında Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
Uyuşturucu ve Psikotrop Madde Üretim ve
Dağıtımının Önlenmesi
EK MADDE 1. – 1988 tarihli Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin
Kaçakçılığına Karşı Birleşmiş Milletler
Sözleşmesine Ek I ve II Numaralı Tablolar ile bu Tabloların
değişikliklerinde yer alan maddelerin imali, ithali ve ihracı,
nakli, bulundurulması, alımı ve satımı
Sağlık Bakanlığının iznine
bağlıdır.
Yukarıdaki fıkraya göre izin verilirken ilgili
kuruluşlardan görüş alınması ve izin verme esas ve
usullerinin Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak
yönetmelikte gösterilmesi gerekir.
Birinci fıkrada belirtilen maddelerden herhangi birini izinsiz
imal, ithal ve ihraç edenler, nakledenler veya bulunduranlar, alanlar veya
satanlar, eylemleri daha ağır bir cezayı gerektiren suçu
oluşturmadığı takdirde, üçyüzmilyon liradan birmilyar
liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılır
ve bu maddelerin müsaderesine de hükmolunur.
Üçüncü fıkrada belirtilen suçların, uyuşturucu veya
psikotrop maddelerin imalatında kullanılmak amacıyla veya
kullanılacağını bilerek işlenmesi halinde faile,
eylemleri daha ağır bir cezayı gerektiren suçu
oluşturmadığı takdirde, iki seneden dört seneye kadar
ağır hapis cezası verilir. Uyuşturucu ve psikotrop
maddelerin imalinde kullanmak amacıyla veya
kullanılacağını bilerek gerekli teçhizat ve sair malzemeyi
imal, ithal ve ihraç edenler, nakledenler veya bulunduranlar, alanlar veya
satanlar hakkında da aynı cezaya hükmolunur.
3298 sayılı Uyuşturucu Maddelerle İlgili Kanun
hükümleri saklıdır.
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi okunduğu şekliyle oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
17 nci maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
178 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye Eklenen
ve Değiştirilen Hükümler
MADDE 17. – 178 sayılı Maliye Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci
maddesine aşağıdaki (r) bendi eklenmiştir.
“r) Karapara aklanmasının önlenmesi konusunda gerekli
araştırma ve incelemeleri yapmak ve bu konuya ilişkin
uygulanacak esas ve usulleri belirlemek.”
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Değişiklik önergesi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
18 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 18. – 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 8 inci
maddesinin 2.7.1993 tarihli ve 484 sayılı Kanun Hükmünde Kararname
ile mülga (f) bendi aşağıdaki şekilde yeniden
düzenlenmiştir.
“f) Malî Suçları Araştırma Kurulu
Başkanlığı”
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Maddeyle ilgili değişiklik önergesi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
19 uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 19. – 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2.7.1993
tarihli ve 484 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile mülga 14 üncü
maddesi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.
“Madde 14. – Malî Suçları Araştırma Kurulu,
Karaparanın Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanunun 3 üncü
maddesinde sayılan görevler ile çeşitli kanunlarla kendisine verilen
görevleri yerine getirir.”
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Değişiklik önergesi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
20 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 20. – 207 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 9 uncu
maddesiyle kaldırılan Tarife Politikası Yüksek Kuruluna
ilişkin 33 üncü maddesi bölüm başlığı ile birlikte
aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.
“BEŞİNCİ BÖLÜM
Sürekli Kurul
Malî Suçlarla Mücadele Koordinasyon Kurulu
MADDE 33. – Malî Suçlarla Mücadele Koordinasyon Kurulu, Karaparanın
Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinde
belirtilen şekilde oluşturulur ve aynı maddede verilen görevleri
yerine getirir.”
BAŞKAN – Maddeyle ilgili gruplar adına söz talebi?... Yok.
Kişisel söz talebi?... Yok.
Değişiklik önergesi yok.
Maddeyi okunduğu biçimiyle oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
21 inci maddeyi okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda
Yapılan Değişiklikler
MADDE 21. – 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun;
a) 36 ncı maddesinin “Ortak
Hükümler” başlıklı bölümünün (A)bendinin 11 inci
fıkrasına “Devlet Bütçe Uzman Yardımcıları”
ibaresinden sonra gelmek üzere “Malî Suçları Araştırma Uzman
Yardımcıları" ibaresi "Devlet Bütçe
Uzmanlığına" ibaresinden sonra gelmek üzere "Mali
Suçları Araştırma Uzmanlığına" ibaresi,
b) Aynı Kanunun 213 üncü maddesinden sonra gelen ek maddenin (II)
nci bölümünün (A)bendinin (i) fıkrasına "Devlet Bütçe
Uzmanları" ibaresinden sonra gelmek üzere "Mali Suçları
Araştırma Uzmanları" ibaresi,
c) Aynı Kanuna ekli I sayılı ek gösterge cetvelinin
"1-Genel İdare Hizmetleri Sınıfı" bölümünün (h)
fıkrasına "Devlet Bütçe Uzmanları" ibaresinden sonra
gelmek üzere "Mali Suçları Araştırma Uzmanları"
ibaresi,
d) Aynı Kanuna ekli II sayılı ek gösterge cetvelinin
"1-Başbakanlık ve Bakanlıklarda" bölümüne "Millî
Kütaphane Başkanı" ibaresinden sonra gelmek üzere "Mali
Suçları Araştırma Kurulu Başkan
Yardımcısı" ibaresi,
e) Aynı Kanuna ekli IV sayılı makam tazminatı
cetvelinin 5 inci sırasının (d) bendine "Mali Suçlar
Araştırma Kurulu Başkan Yardımcıları"
ibaresi,
eklenmiştir.
BAŞKAN – Madde üzerinde grupları adına söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Değişiklik önergesi yok.
Sayın Komisyon, 21 inci maddenin başında "657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun" denildikten sonra (b) bendinde "Aynı
Kanunun", (c) bendinde "Aynı Kanuna", (d) bendinde
"Aynı Kanuna" denilmesine gerek var mı? Acaba, kanun
tekniği açısından böyle bir zaruret mi var; bana haşiv gibi
geliyor. Zaten o kanundur, "657 sayılı Kanunun 36 ncı
maddesi... 213 üncü maddesi... Ekli I sayılı gösterge... II
sayılı gösterge..." şeklinde olması gerekir; yani,
kanun yapımında genellikle çok sözden kaçınılır.
Sayın Komisyon, ne buyuruyorsunuz efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) – Sayın
Başkan, evet, haşiv; kaldırılabilir.
BAŞKAN – O zaman şu şekilde olacak:
"657 sayılı Devlet Memurları Kanununun;
a) 36 ncı maddesinin ...
b) 213 üncü maddesinin...
c) Ekli I sayılı ek gösterge...
d) Ekli II sayılı ek gösterge...
e) Ekli IV sayılı makam tazminatı cetvelinin..."
ATİLÂ SAV (Hatay) – (c), (d) ve (e) bentlerdeki "ekli"
sözcüğü de gereksiz; çünkü "kanununun ekli" olmuyor
"kanununun" denildikten sonra "şu cetvel, bu cetvel"
denilirse daha uygun olur.
BAŞKAN – (i) halini kullanarak "657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun şu cetveli, şu cetveli..."
BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Sayın Başkan,
Sayın Sav'ın dediği doğru gibi görünmekle birlikte, kanunun
yapılış tarzı itibariyle, söz konusu cetveller, kanunun
cetvelleri değil; çünkü, kanunda ekgösterge cetveli gibi metninde de yer
alan bazı cetveller var; bunlar ekinde yer alan cetvellerdir. O yüzden
müsaade ederseniz bu "ekli" deyimi kalsın.
BAŞKAN – Peki efendim.
Sayın Komisyon, bu şekilde mi oylayalım efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) – Bu
şekilde oylayalım.
BAŞKAN – Peki.
Değişiklik olmadığına göre, benim, biraz önce
okuduğum şekliyle, oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde okunduğu şekliyle kabul edilmiştir.
Geçici maddeleri okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ KISIM
Geçici Maddeler, Yürürlük,
Yürütme
GEÇİCİ MADDE 1. - Ekli (1) sayılı cetvelde yer alan
kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki I
sayılı cetvele Malî Suçları Araştırma Kurulu
Başkanlığı bölümü olarak eklenmiştir.
BAŞKAN – Efendim, biraz önce oyladığımız maddeye
bağlı cetvelde bir daktilo hatası var. Mesela, 19 uncu
sırada "3" yazılı; halbuki, "2" olması
lazım;. Yine, 20 nci sırada "3" yazılı,
"2" olması lazım; 24 üncü sırada "4"
yazılmış, "3" olması lazım. Cetvelin bu
şekilde düzeltilmesi, bu suretle, zabıtlara da geçmesi için beyanda
bulundum.
Maddeyi cetvelle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde, okunan şekliyle kabul
edilmiştir.
2 inci maddeyi okutuyorum :
GEÇİCİ MADDE 2.– Bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihte
Maliye Bakanlığının 657 sayılı Kanunun 213 üncü
maddesinden sonra gelen ek maddenin ikinci bölümünün (A) bendinde sayılan
uzman ve denetmen kadrolarında en az beş yıl görev
yapmış olanlar, Bakan onayı ile oluşturulacak sınav
kurulu tarafından yapılacak sınavda başarılı
olmak kaydıyla en geç altı ay içinde Mali Suçları
Araştırma Uzmanı olarak atanabilirler.
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?..Yok.
Kişisel söz talebi?..Yok.
Değişiklik önergesi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
22 nci maddeyi okutuyorum :
"MADDE 22.– Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer."
BAŞKAN – 22 inci maddeyle ilgili gruplar adına söz
talebi?..Yok.
Kişisel söz talebi?..Yok.
Değişiklik önergesi yok.
Maddeyi okunduğu şekliyle oylarınıza sunuyorum :
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
23 üncü maddeyi okutuyorum:
" MADDE 23.– Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür."
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?..Yok.
Kişisel söz talebi?..Yok.
Değişiklik önergesi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, bir düzeltme zarureti hâsıl oldu,
arkadaşlar tespit ettiler; 19 uncu maddeden sonra "Mali Suçları Araştırma
Kurulunun Görevleri" biçiminde bir matlab konulması lazım
geliyor.
Sayın Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon)–
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükümet?..
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet katılıyor.
Matlabın bu şekilde düzenlenmesi hususunu oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
20 nci maddede de, bir düzenleme zarureti hâsıl oldu. Madde 20
şöyle başlayacak: "178 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin, 207 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin..."
Ayrı ayrı, iki kanun hükmünde kararname var, demek ki, "178
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin, 207 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin 9 uncu maddesiyle kaldırılan Tarife
Politikası Yüksek Kuruluna ilişkin 33 üncü maddesi bölüm
başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde
yeniden düzenlenmiştir" diyoruz. Bu madde, bu şekilde
düzenlenmiş olacak.
Komisyon bu düzenlemeye ne diyor efendim?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) –
Katılıyoruz bu şekliyle.
BAŞKAN – Hükümet?..
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Evet, katılıyoruz.
BAŞKAN – Hükümet katılıyor.
Bu şekilde düzenlemeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Efendim, kanunun başlığıyla ilgili...
ATİLÂ SAV (Hatay) – Sayın Başkan, 7 inci maddenin
matlabının da değiştirilmesi uygun olur; çünkü, artık,
orada suç değil, suçun cezası açıklanıyor. Suç, 2 nci
maddenin (b) bendinde tanımlandı.
BAŞKAN – Yani, "Karapara Aklanması Suçu"
başlığının üstüne "Ceza ve Usul Hükümleri"
deniliyor, oraya mı efendim...
ATİLÂ SAV (Hatay) – "Ceza ve Usul Hükümleri"nden sonraki
maddenin başlığı, "Suçu" değil, "Suçun
Cezası" olması lazım; çünkü, o madde de, artık, suçu
tanımlamıyor. Suçun tanımı, 2 nci maddede (b) bendinde
yapılıyor. İlk hazırlanırken, belki, burada suçu da
anlatıyorlardı, onun için başlık böyle...
BAŞKAN – "Karapara aklanmasına verilecek ceza"
mı, "Karapara aklanması cezası" mı, o
şekilde mi...
Sayın Komisyon, suç değil, suçun tanımı
yapılmıştır, burada, artık cezalar
tartışılıyor; dolayısıyla, matlab
"Ceza" olmalıdır, diye Sayın Sav'ın bir talebi
var; ne dersiniz?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) – Uygundur
Sayın Başkan.
"Cezası" ibaresinin eklenmesi uygundur.
BAŞKAN – Uygundur.
ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Bizim
notlarımızda o, "Karapara Aklama Suçunda Ceza"
başlığını taşıyor; zannediyorum, buraya
eksik girmiş.
BAŞKAN – Tamam... Doğru...
ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – "Karapara Aklama
Suçunda Ceza" şeklinde olacak Sayın Başkan.
BAŞKAN – Yani, o zaman, bir eksik yazım söz konusudur.
Şöyle olacak efendim: Karapara Aklanması Suçunda Ceza; bu
şekilde mi efendim?
ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Evet efendim.
BAŞKAN – Sayın Komisyon, böyle düzeltilmesine ne buyurulur?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) – Uygundur.
BAŞKAN – "Karapara Aklanması Suçunda Ceza"
şeklinde düzeltilmiş oldu.
Bu tasarının başlığıyla ilgili bir önerge
var; okutuyorum:
Sayın Başkanlığa
Sıra sayısı 124 olan Kanunun adının,
kısaca "Karaparanın Aklanmasının Önlenmesi
Hakkında Kanun" olarak kısaltılmasını arz ve
teklif ederiz.
Atilâ
Sav Orhan Veli
Yıldırım Birgen
Keleş
Hatay Tunceli İzmir
Eşref
Erdem Nihat
Matkap
Ankara Hatay
BAŞKAN – Sayın Sav, zatı âliniz buyuruyorsunuz ki,
tasarının adı "Karaparanın Aklanmasının
Önlenmesi Hakkında Kanun" olarak düzenlensin; ancak, takdir
buyurulacağı üzere, bu tasarı, sadece karaparanın
aklanmasıyla ilgili değil, daha değişik, başka
kanunları da, o kanunların başka maddelerini de
değiştirerek oluşan bir kanun tasarısıdır. Onun
için, başlık, belki biraz daha mufassaldır ; ama, o daha rahat
ifade eder diye düşünülüyor.
ATİLÂ SAV (Hatay) – Bu kadar uzun bir isim, isim olmuyor; o, bir
başka kapsam dahilinde oluyor. Yani, kanun gereğince, 657
sayılı Devlet Memurları Kanununa bazı maddeler ekleniyorsa,
Maliye Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda bazı değişiklikler yapılıyorsa, bunların,
kanunun başlığında gösterilmesine gerek yok. Belki, uyuşturucu
ve psikotrop maddelerle ilgili de bir ibare konulabilir; ama, önemli olan
kanunun, kolayca anılan bir isminin olması.
BAŞKAN – Efendim, zaten, uygulayıcılar,
tatbikatçılar ona bir isim bulur, kestirmeden kullanırlar.
ATİLÂ SAV (Hatay) – Biz, buradan, gönderelim o ismi.
Sayın Başkan, İçtüzükte bir engel yoksa...
BAŞKAN – Efendim, biraz da onu düşünüyoruz; yani, belli bir
yere geldikten sonra, bir de onu düşünüyoruz.
Sayın Komisyon, takip buyurursanız; kanunun
başlığı için şöyle bir düzenleme de var ayrıca:
"Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine, 2313
sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanunda,
657 sayılı Devlet Memurları Kanununda ve 178 sayılı
Maliye Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı" diye böyle bir başlık var; ki, bu, Kanunun
içeriğini tamamen yansıtıyor.
Bir böyle düzenleme var; bir de, Sayın Sav'ın -biraz önce okuduğum- bir düzenleme talebi var; ne buyuruluyor
Sayın Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) – Sayın
Başkan, Sav'ın önerdiği düzenlemeye katılmıyoruz, kapsamı
tam olarak karşılamıyor; ancak, sizin en son okuduğunuz
şekle katılıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Sav'ın önergesini işleme
koyacağım.
Sayın Komisyon önergeye katılmadı.
Önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Yasaların başlığının bu denli uzun
olması, uygulamada sakıncalar doğurmaktadır. Önemli olan
kanunun amaç ve kapsamının belli edilmesidir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Efendim, biraz önce okuduğum öneriyi dinlediniz, Sayın Komisyon
buna katılıyor mu, bir kere daha ifade buyurur musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) –
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükümet?..
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Tasarının başlığı, Başkanlıkça bu şekilde tanzim
olunacaktır.
Sayın milletvekilleri, bu tasarının oylaması
açık oylamaya tabidir.
Biliyorsunuz, açık oylamanın, adı okunan sayın
milletvekillerinin, ayağa kalkarak kabul, ret veya çekimser şeklinde
oyunun rengini bildirme yöntemi var; bu bir.
Bir de, adı okunan sayın milletvekilinin kürsüye konulacak oy
kupasına, oy atmak suretiyle oyunun rengini bildirme yöntemi var.
Ben şimdi, açık
oylamanın, adı okunan sayın milletvekilinin ayağa kalkarak
kabul, ret, çekimser ifadesini kullanarak yapılması hususunu
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Açık oylamanın, adı okunan sayın milletvekilinin
kürsüye konulacak oy kupasına oy atmak suretiyle
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Açık oylama, oy kupası sıralar arasında
dolaştırılmak suretiyle yapılacaktır.
Yanında basılı oy pusulası olan sayın üyelerin,
tasnifte de fayda olduğundan, basılı oy pusulalarını
kullanmalarını rica ediyoruz.
Basılı oy pusulası bulunmayan sayın üyelerin, beyaz
bir kâğıda adını, soyadını, seçim çevresini ve
oyunun rengini yazıp imzalamak suretiyle oylarını kupalara
atmasını rica ediyorum.
Oy kupaları sıralar arasında
dolaştırılsın.
(Oyların toplanmasına başlandı)
4. – Vesikasız Kıymetli Maden
ve Ziynet Eşyası Beyanı Hakkında Kanun Tasarısı
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/513) (S. Sayısı : 131)
BAŞKAN – Vesikasız
Kıymetli Maden ve Ziynet Eşyası Beyanı Hakkında
Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun müzakeresine
başlayacağız.
Sayın Komisyon?..Yok.
Tasarının müzakereleri ertelenmiştir.
5. – 3065 Sayılı Katma
Değer Vergisi Kanununun 41 inci Maddesinin 1 ve 4 üncü
Fıkralarının Değiştirilmesi ile 60 ıncı
Maddesine Bir Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/512) (S. Sayısı : 130)
BAŞKAN – 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun
41 inci Maddesinin 1 ve 4 üncü Fıkralarının
Değiştirilmesi ile 60 ıncı Maddesine Bir Fıkra
Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun
müzakeresine başlayacağız.
Sayın Komisyon?..Yok.
Tasarının müzakereleri ertelenmiştir.
6. – Türk Ceza Kanununun Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/524) (S. Sayısı :
126) (1)
BAŞKAN – Türk Ceza Kanununun Bazı maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporunun müzakeresine başlıyoruz.
Sayın Komisyon?..Hazır.
Sayın Hükümet?..Hazır.
Komisyon raporu daha önce sayın üyelere
dağıtılmıştı.
Raporun okunup okunmaması hususunu oylarınıza
sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Raporun okunması hususu kabul edilmemiştir.
Tasarının tümü üzerinde grupları adına; CHP Grubu
adına Sayın Şahin, DSP Grubu adına Sayın Gürel söz
istemişlerdir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Şahin;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ ŞAHİN (Kahramanmaraş) –
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşülmekte
olan yasa tasarısı üzerinde, CHP Grubu adına söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.
Türk Ceza Kanununun 536, 537 nci maddeleri ve buna mümas suçlarda, yasa
konurken erteleme getirilmemiştir; yani, cezanın tecili kabul
edilmemiştir. Bu, Anayasanın eşitlik ilkesine
aykırıdır. Diğer birçok suçlarda, örneğin, bir hırsızlık
suçunda, dolandırıcılık suçunda verilen cezanın
ertelenmesi mümkün olmadığı halde, Türk Ceza Kanununun 536
ncı maddesinin temas ettiği, resmî kişiler tarafından izin
alınmadan muhtelif yerlere afiş, ilan, el yazısı
asılmasına yönelik suç ve yine Türk Ceza Kanununun 537 nci
maddesinde, kamu kuruluşları tarafından asılmış
olan el ilanları ve panoları yırtanlara verilen cezaya
yöneliktir bu madde. Bu maddenin altıncı fıkrası, bu suçtan
ceza alanların cezasının ertelenmeyeceğini ve paraya
çevrilmeyeceğini hükme bağlamıştır. Bu,
yanlış bir uygulamadır.
Bakanlar Kurulunun getirmiş olduğu bu kanun
tasarısı, bu maddedeki, yani, Türk Ceza Kanununun 536 ncı
maddesindeki ertelemeyi ortadan kaldıran bu tasarı yerindedir; çünkü,
tecil hakkı, vatandaşa, yasanın getirdiği en tabiî
haklardan biridir. Kanun vazıı, tecil etmekle, vatandaşı,
yani, sanığı, cezaevine girmeden topluma kazandırmak ve
kendisinin, cezanın teciliyle, ileride suç işlemekten çekineceği
hususunda duruşmadaki hal ve tavrı da nazarı itibara alınarak,
cezanın tecili imkânını vermiştir. Bu tecil, esasta, az bir
şey değildir. Örneğin, ağır hapis cezasında 6 aya
kadar, hapis cezalarında 1 yıla kadar mahkûm olanların
cezası... Hatta, 18 yaşından küçük olanlar için bu 1 sene, 2
sene; 15 yaşından küçük olanlar için de 2 sene, 3 senedir.
Yaşı 70 ve daha fazla olanlar için de ağır hapiste 2, hapis
cezasında 3 seneye kadar cezanın tecili öngörülmüştür; fakat, bu
suçta, maatteessüf bu getirilmemiştir. Bu nedenle, bu maddenin
değiştirilmesi, bu suçtan ceza alanların da
cezalarının tecili isabetli olur. Keza, 647 sayılı
Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun 5 inci maddesine göre de
paraya çevrilmesi gerekir.
Ayrıca, bu kanun tasarısıyla, bu suçtan ceza alan veya
ceza almasa dahi mahkemesi devam eden, ceza alıp da, hükümleri infaz
edilmemiş olanlara dahi bir hak verilmiş; tekrar, mahkûmiyeti veren
mahkemeye başvurmak suretiyle, bu tecil hakkından yararlanması
imkânı getirilmiştir.
Bu maddenin değiştirilmesi bizce isabetlidir. Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak katılıyor, bu madde değişikliğine
olumlu oy vereceğimizi ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
(1) 126 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir
BAŞKAN – Sayın Şahin, teşekkür ediyorum.
Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Gürel; buyurun
efendim. (DSP sıralarından alkışlar)
DSP GRUBU ADINA AYHAN GÜREL (Samsun) – Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri, 1.3.1926 tarih ve 765 sayılı Türk Ceza
Kanununun 536 ve 537 nci maddelerinde değişiklik öngören kanun tasarısının
görüşülmesinde Demokratik Sol Parti Grubu adına söz almış
bulunuyorum; bu nedenle, Yüce Heyetinizi, Grubum ve şahsım adına
içtenlikle, saygıyla selamlıyorum.
Kanun tasarısı, Adalet Komisyonuna geldiğinde, tüm
gruplar, ittifakla bu iki maddenin yani 536 ve 537 nci maddelerin
altıncı fıkralarının değiştirilmesinde
ittifak sağladılar ve bu kanun tasarısı Adalet
Komisyonundan bir değişiklik yapılarak, geçmişte mahkûm
olup da, bu 6 ncı fıkranın gadrine uğramış olan
hükümlüler, iki ay içerisinde kararı, hükmü veren mahkemeye başvurur
hükmü, komisyonda "6 ay" olarak değiştirilmiştir.
Ceza hukukunun genel özelliklerinden birisi, cezaların
ferdîleştirilmesidir. Cezaların ferdîleştirilmesi,
cezaların, paraya çevrilme ve erteleme durumunun söz konusu olduğu
hallerdir. Eğer, cezaları ferdîleştirmezseniz, o zaman, hukukun
amacının dışında ve adalet ilkelerine aykırı
neticeleri elde etmiş olursunuz. Bu nedenle, bu cezaların
ferdîleştirilmesi, hukukun en önemli özelliklerinden birisidir.
Örneğin, bu erteleme de -ki tecil olarak bugün adlî hukukta yer
almaktadır- kesinlikle cezanın ortadan kaldırılması
değil; erteleme, hükümlünün, sanığın mahkemedeki
davranışları ve gelecekte suç işlemeyeceğini mahkemeye
kanıtlaması neticesinde, bu cezanın infazının belirli
bir müddet askıya alınma durumudur. Zaten, mahkeme, bu cezanın
ertelenmesine karar verdiğinde, sanığa, duruşma salonunda
açıkça "beş yıl içerisinde suç işleme, beş
yıl içerisinde suç işlediğin takdirde, bu askıya
alınmış olan ceza ile birlikte çektirilir" der. İşte,
bu erteleme, para cezası; yani, 647 sayılı Cezaların
İnfazı Hakkında Kanunun bu maddeleri en ağır
cürümlerde kullanıldığı halde, maalesef, kabahat
niteliğinde olan -ki, hafif hapistir- bu hafif hapis niteliğindeki
suçlarda uygulanmaması hukukla bağdaşmamaktadır. Kaldı
ki, demokratik bir hukuk sisteminde bunun yeri yoktur. İşte, 536 ve
537 nci maddelerde... Ki, bunları kısaca açıklamakta yarar
görüyorum bilgi edinilmesi açısından; örneğin, 536 ncı
maddeye göre -kısaca anlatayım, zamanınızı almak
istemiyorum- elyazısı yapıştırılmış,
afiş asılmış, pankart asılmış, yazılar
yazılmış; bunlarla ilgili ceza, altı aydan bir yıla
kadar hürriyeti bağlayıcı bir ceza. Yine, 537'de de, belge,
resim, elyazısını; yani, resmî yerlerdeki belgeleri
alıyorlar, tahrif edip değiştiriyorlar, kullanılmaz hale
getiriyorlar; bunun cezası da üç aydan altı aya kadar hapis.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, şimdi, siz, Ceza
Kanununun içerisinde, en ağır cürümleri tecil edeceksiniz, paraya
çevireceksiniz, bunun yanında, kabahat, hafif hapis niteliğindeki
suçları -647 sayılı İnfaz Yasasının 4 üncü
maddesi paraya çevirmedir, 6 ncı maddesi tecil- bundan
yararlandırmayacaksınız.
Örneğin, Türk Ceza Kanununun 455 inci maddesi, tedbirsizlik ve
dikkatsizlik sebebiyle ölüme sebebiyet vermek. Bu suçu işleyen sanık,
iki yıldan beş yıla kadar cezalandırılıyor.
TCK 440, zina suçu, altı aydan üç yıla kadar hapis; TCK 191,
tehdit, altı aya kadar hapis; 193, mesken masuniyetini ihlal, birinci
fıkrasında bir aydan altı aya kadar hapis, ikinci
fıkrasındaysa altı aydan üç seneye kadar hapis ve 6136
sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Hakkında Yasa; bu
yasadan da bir yıl hapis cezası veriyorsunuz ve bu cürümlere
ilişkin cezalar, şayet şartları varsa, mahkeme
tarafından tecil ediliyor, bu cezalar, mahkeme tarafından para cezasına
çevriliyor; ama, tasarıda değişikliği öngörülen 536 ve 537
nci maddelerdeki o kabahati, hafif hapis niteliğindeki suçları ise,
bu 647 sayılı Yasadan, İnfaz Yasasından istifade
ettirmiyorsunuz. Gerçekten, adaletsiz bir durum ve bu nedenle, komisyonda
birliktelik sağlandı ve oybirliğiyle bu maddelerin
altıncı fıkraları kanun metninden çıkarıldı.
Mademki, tasarıda, 536 ve 537 nci maddelerin altıncı
fıkraları çıkarılmıştır, şimdi, burada,
yargılanarak mahkûm olmuş ve 647 sayılı Yasadan istifade
edememiş hükümlülerin altı ay içinde, hükmü veren mahkemeye
başvurarak, bu 647 sayılı Yasanın 4 üncü ve 6 ncı
maddelerinden karar vermesini istemeleri durumunda, bu yasa
tasarısına göre, mahkeme, dosyayı yeniden ele alacak, yeniden
esasa kaydedecek, yapacağı
duruşma ile bu hükmü kaldırarak para cezasına çevirecek
veyahut da 647 sayılı Yasanın 6 ncı maddesine göre
ertelenmesine karar verecek.
Komisyon olarak iyi bir karar aldığımıza
inanıyorum; çünkü, gerçekten haksız, adaletsiz bir uygulamaya, bugün,
oylarımızla son vereceğiz.
Bu tasarının ülkemize hayırlı olmasını
diliyorum.
Teşekkür ediyorum. (DSP sıralarından alkışlar)
Saygılarımla...
BAŞKAN – Sayın Gürel, teşekkür ediyorum efendim.
Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın Sungurlu; buyurun efendim.
ANAP GRUBU ADINA MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Gümüşhane) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Gelen kâğıtlardan, sevk edilen kanun tasarısına
baktığımızda, ne kaldırıldığı
belli değil. Arkadaşlar burada açıklamamış olsalar,
böylesine küçük suçlar için neden tecil hükümleri konulmamış, neden
bu imkân tanınmamış diyeceğiz; ama,
arkadaşlarımız açıkladılar; bunlar, afiş
yapıştırmak vesaire gibi öğrenci hareketleriyle gündeme
gelen ve hakikaten de Ceza Kanununun sistematiği içinde, ertelenmeye
mümkün olan, paraya çevrilmesi tabi olan hükümler.
O zaman için bu tedbir uygun görülmüş; yani, bu suçları
önleriz diye bu tedbir uygun görülmüş; ama, bugün, olaya farklı bir
taraftan bakıyoruz, ben öyle bakıyorum. Bu çocuklar cezaevine
girince, cezaevlerinde diğer teröristler tarafından
eğitilmişler. Maalesef, biz cezaevlerine hâkim olamayınca ve
yine bu çocuklar "nasıl olsa sen sabıkalandın, senin
istikbalin karardı" diye başkaları tarafından da zaman
zaman; zaman zaman değil, ekseriyetle kullanılmışlar.
O halde cezada asıl fayda, tabiî, ıslahın ötesinde, suçu
önlemekse, suçu önlemenin yolu, şu anda, zannediyorum ki, bu
çocukları cezaevine atıp, sabıkalı yapmamaktır.
Hadiseye bu açıdan bakıyorum ve tasarıyı bu yönüyle
desteklediğimizi ifade ediyor, saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Sungurlu, teşekkür ediyorum.
Başka söz talebi?.. Yok.
Tasarının maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
Türk Ceza Kanununun Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
MADDE 1.- 1.3.1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza Kanununun
536 ncı maddesinin altıncı fıkrası ile 537 nci
maddesinin altıncı fıkrası yürürlükten
kaldırılmıştır.
BAŞKAN – Madde üzerinde, gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Değişiklik önergesi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Gecici maddeyi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE - Türk Ceza Kanununun 536 ve 537 nci maddelerinin
altıncı fıkralarının yürürlükten kaldırılması
sebebiyle, 13.3.1965 tarihli ve 647 sayılı Kanunun 4 ve 6 ncı
maddelerinden yararlanacak olanlar, bu Kanunun yayımı tarihinden
itibaren 6 ay içinde hükmü veren mahkemeye başvurarak cezanın ertelenmesini
paraya veya maddede öngörülen tedbirlerden birine çevrilmesini isteyebilir. Bu
takdirde mahkemece dosya ele alınarak bu hususta karar verilir.
BAŞKAN – Geçici madde üzerinde, gruplar adına söz talebi?..
Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Değişiklik önergesi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Madde üzerinde, gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Değişiklik önergesi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Madde üzerinde, gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Değişiklik önergesi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 124 sıra sayılı kanun
tasarısının açıkoylamasında oyunu kullanmayan
sayın üye var mı? Yok.
Oylama işlemi tamamlanmıştır.
Oy kupaları kaldırılsın.
(Oyların ayırımına başlandı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, tasnif yapıladursun;
müzakeresini yaptığımız, Türk Ceza Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir; hayırlı olsun.
Suçsuz ve cezasız bir ülkeye inşallah...
7. – Devlet Güvenlik Mahkemelerinin
Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı :
127) (1)
BAŞKAN – Efendim, bir başka işimizi daha,
hayırlısıyla götürelim.
Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu raporunun
müzakeresine başlıyoruz.
(1) 127 S. Sayılı Basmayazı
Tutanağa eklidir.
Sayın Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.
Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza
sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.
Tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın
Ketenci'nin söz talebi var; buyurun Sayın Ketenci.
CHP GRUBU ADINA AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Getirilen, Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısıyla, maddenin genel
gerekçesinde açıklandığı gibi, Erzincan, Kayseri, Konya
Devlet Güvenlik Mahkemeleri kaldırılmakta; Adana, Erzurum, Van il
merkezlerinde, bu illerin adıyla anılacak, yeni devlet güvenlik
mahkemeleri kurulmaktadır.
Sorun, sadece 3 mahkemenin kapatılıp, yeni 3 mahkemenin
kurulması sorunu değildir. Sorun, sadece, genel gerekçede
anlatıldığı gibi, Erzincan Kapalı Cezaevinin depremden
yıkılıp, cezaevi içindeki tutuklu ve hükümlülerin Erzurum
Kapalı Cezaevine nakledilmiş olmaları da değildir veyahut
sorun, kapatılmak istenilen mahkemelerde dosya sayısının
giderek azalması, kurulmak istenilen yerlerde, devlet güvenlik mahkemesi
kapsamına giren suç ve eylemlerin daha yoğun olarak işlenmesi
veya yaşanması da hiç değildir. Bize göre sorun, bir
anlayış sorunudur; yargıya nasıl ve hangi gözle bakma
sorunudur. Türk insanı, demokratik, çağdaş hukuk devletlerinde
var olan yargı normlarına müstahak mıdır, ona uygun
yargı kurumlarına müstahak mıdır; mesele bu kadar basit;
basit ama, basit olduğu kadar da anlamlıdır.
Öncelikle bir konuda, özellikle yargı konusunda, herkes,
düşünce birliğine varmalıdır. Olağan mahkeme
dışında bir mahkeme, bizim yargılama düzenimizin merkezinde
oturacak mı; yoksa, bu mahkemeler giderek kaldırılacak
mıdır? "Kaldırılacaktır" diyenler, her koşulda
bu olağandışı yargılama düzenine karşı
çıkmalıdır. Genel olarak bu davranış, sadece
olağandışı mahkemenin kuruluş ve
yargılamasının tartışıldığı
ortamda, platformlarda ve meclislerde değil, her yerde, her koşulda
-örneğin, bugün olduğu gibi, yargı çevresinin saptanmasına
ilişkin yapılacak birkaç madde değişikliğinde
görüldüğü gibi, bu noktada bile- olağandışı mahkemenin
bir an önce yargı düzenimizden kaldırılması için gerekli
çaba harcanmalıdır; çünkü, olağandışı yargı,
hiç kimsenin işine yaramaz. Bugün bana, yarın sana. O nedenle,
dünyada birkaç cılız örneği vardır diye,
olağandışı mahkeme konumunda olan devlet güvenlik
mahkemesinde ısrarlı olmak, ne tabiî yargı ne yargı
birliği gibi yargı hukukunun evrensel ilkeleriyle
bağdaşır ne de her kesimce düşünülmekte olan Türkiye'de
yargı reformunun kaçınılmaz olduğu yolundaki
anlayışla bağdaşır. O nedenle, biz diyoruz ki, bizim
mahkemelerimiz deneyim kazanmış mahkemelerdir; yargıçları,
üstün yetenekleri haiz yargıçlardan oluşmuştur. Devlet güvenlik
mahkemelerinin kurulmasından önce de, devlet güvenlik kapsamına giren
suçlar konusunda uzun yılları kapsayan uygulamaları
olmuştur. Bu nedenle, çağın ve teknolojinin değişim ve
gelişmesi karşısında suçlar da daha çok karmaşık
ve teknik özellikler taşıyan bir aşamaya gelmiştir. Bu
bakımdan "olağandışı da olsa, bir nevi ihtisas
mahkemesi niteliğinde bulunan devlet güvenlik mahkemelerinde bu
özellikteki suçluların yargılanması sürdürülmelidir"
yolundaki iddianın tutarlılığı olamaz. O nedenle, her
fırsatta, devlet güvenlik mahkemelerinin, bir an önce yargı
dünyamızdan uzaklaştırılmalarının temel bir hedef
kabul edilmesini diliyor ve istiyoruz. (RP sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, devlet güvenlik mahkemelerinin, hem yargılama birliği
ilkesi hem de olağan yargılama dışında ve ötesinde
istisnaî bir yargılama biçimi ve şekli olması
bakımından, yeniden açılmasına karşıyız. Bu
nedenle, tasarının Adalet Komisyonunda görüşülmesi
sırasında, tasarıya karşı düşüncelerimizi ifade
etmiştik. Şimdi, bir kez daha bu düşüncelerimizi Yüksek
Meclisimize aktararak sözlerimi tamamlamak istiyorum.
Sayın milletvekilleri, aslolan, öncelikle devlet güvenlik mahkemesi
sayılarını azaltmak, giderek devlet güvenlik mahkemelerini
ortadan kaldırmaktır; bu yapılmıyor. Van'da yeniden devlet
güvenlik mahkemesi açılmaktadır.
Güvenlik mahkemelerinin ihtisas mahkemesi olma özelliği bir temel
gerekçe olarak ileri sürülüyorsa, birden ziyade ağır ceza mahkemesi
olan yerlerde, 1 No'lu mahkemenin devlet aleyhindeki cürümlere ve özellikle
terör suçlarına bakabileceği belirtilir. Böylece, askerî
yargıçların güvenlik mahkemelerinde yer alması gibi,
yargılamanın temel ilkelerini altüst eden yapı da ortadan
kaldırılmış olurdu.
Getirilen yasa tasarısıyla, Kayseri, Erzincan ve Konya'daki
devlet güvenlik mahkemelerinin kapatılmasını olumlu bulmakla
birlikte, Erzurum'da, Van'da yeniden açılmalarını,
Konya'nın ise, Adana kapsamı içine alınmasını ve bu
gerekçeleriyle tasarıya karşı olduğumuzu ve karşı
oy vereceğimizi ifadeyle, hepinize saygılar sunuyorum, sevgiler
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Ketenci, teşekkür ediyorum.
Sayın Gürel, Demokratik Sol Parti Grubu adına; buyurun. (DSP
sıralarından alkışlar)
DSP GRUBU ADINA AYHAN GÜREL (Samsun) – Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; 16.6.1983 tarihli 2845 sayılı
Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesindeki
değişikliğe ilişkin, Demokratik Sol Parti Grubu adına
söz almış bulunuyorum ve görüşlerimizi sunmak için
huzurunuzdayım; bu nedenle, Yüce Heyetinizi, Grubum ve şahsım
adına içtenlikle selamlıyorum.
Biz, Demokratik Sol Parti olarak, Adalet Komisyonunda, bu yasa
tasarısına karşı olumsuz oy kullandık ve muhalefet
şerhi verdik. Bu kanun tasarısının, ülke hukuk sistemine
bir yarar getireceğine inanmıyorum; çünkü, devlet güvenlik
mahkemeleri, olağanüstü dönemlerde kurulmuş mahkemelerdir. Biz de
ülkemizdeki terör örgütlerinin ve bu terörün artık son bulması için
hukuk sistemi içerisinde çözüm bularak bunları sonlandırmak
istiyoruz. Yanlış anlaşılmasın, altını
çiziyorum; devlet güvenlik mahkemelerinin kuruluş ve yargılama
usullerine karşı olmak, ülkemizdeki terörün devamını
istemek değildir. Biz, hukuk sisteminin içerisinde kalarak çözüm
bulalım ve bulduğumuz çözümü uygulamak suretiyle teröre son verelim
istiyoruz.
Şu anda görüşülmekte olan yasa tasarısının 1
inci maddesinde 3 tane devlet güvenlik mahkemesi kaldırılıyor;
yerine, 3 tane devlet güvenlik mahkemesi kuruluyor; bunun nedeni, yerlerinin değişik
olması. Örneğin, Erzincan, Kayseri ve Konya'da devlet güvenlik
mahkemeleri kapatılıyor; çok doğru, yerinde bir karar;
saygıyla karşılıyorum; ama, bunun yanında, Adana,
Erzurum ve Van'da yeniden bu mahkemeler kuruluyor. Şimdi, genel gerekçeye
baktığımız zaman, efendim, Erzincan'ın tutukevi,
cezaevi depremde yıkılmış, buradaki tutuklular Erzurum'a
taşınmışlar. Gayet tabiî, yargılama
yapıldığında sanığın duruşmada
hazır bulunması, kendisini savunması gerekiyor. Geliş
gidiş, güvenlik, masraf, bu, gerekçe olarak gösteriliyor. Peki, diğer
mahkemelere bakıyorum, dosya sayılarının çok az olması
nedeniyle bunların kapatıldığı genel gerekçede
belirtilmiş. Peki, biz, adlî yargıya güvenmiyor muyuz? Oradaki
hâkimler bizim hâkimlerimiz değil mi? Bu terör suçlarıyla ilgili kamu
davalarının ağır ceza mahkemelerinde, başka bir
deyimle, asliye ceza mahkemelerinde görülmesi mümkün değil mi;
görülebilir, orada da görülebilir.
Şimdi, gerekçeler gerçekten yerinde değil,
sağlıklı değil, inandırıcı değil.
Bunlar, bir yerde de askerî mahkemelerdir; mademki, olağanüstü dönemlerde
kurulmuştur; olağanüstü dönem şartları
kalkmıştır. O zaman, mahkemelerin de kapatılması
gerekir ve kapatıldığında da bunlardaki dosyalar
ağır ceza mahkemelerine devredilebilir. Bu da mümkün. Şimdi
-avukatlık yapan arkadaşlarımız bilirler- ben bu
mahkemelerden içeri girdiğim anda dahi mahkemelerin adlî yargıyı
temsil edeceğine inanamadım, bir türlü kendimi
inandıramadım. Her yönüyle, rahat bir savunma yapamıyorsunuz.
SABRİ ERGÜL (İzmir) – Polis mahkemesi onlar, polis
mahkemesi...
AYHAN GÜREL (Devamla) – Onları ben, şu anda, polis mahkemesi
olarak kabul etmiyorum; mademki, Anayasa kapsamındadır ve yasal
olarak kurulmuştur... Tabiî, onlar, şu anda, eleştiri konusu
değil. Biz, bu mahkemelerin artık zamanını doldurduğuna
inanıyoruz (DSP ve CHP sıralarından alkışlar) Yoksa,
Anayasanın 143 üncü maddesinde düzenlenmiş ve yasası da
çıkarılmış. Ee, o zaman, bu mahkemelerin görev alanına
giren ceza davalarının ağır ceza mahkemelerinde görülmesini
sağlayalım; orası da toplu mahkeme sistemi, 1 başkan, 2 üye
hâkim...
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
zamanınızı fazla almak istemiyorum. Olağanüstü
şartlarda gerekliydi, kuruldu; ama, şu anda, olağanüstü
şartlar dönemi kapandı. Bu nedenle, Demokratik Sol Parti olarak, biz,
devlet güvenlik mahkemelerinin artık zamanını doldurduğunu
düşünüyor, bu mahkemelerde görülmekte olan davaların adlî
yargıdaki ağır ceza mahkemelerine, tabiî, işlenmiş
olan suça göre de asliye ceza mahkemelerine devredilmek üzere düzenleme
getirilmesini istiyoruz.
Demokratik Sol Parti Grubu ve şahsım adına, sizleri,
tekrar, saygıyla selamlıyorum ve ulusumuza, bu mahkemelerin yarar
getirmediğine inanıyorum.
Teşekkür ederim. (DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Gürel, teşekkür ediyorum.
3. – Uyuşturucu ve Psikotrop
Maddelerin Kaçakçılığı ile Karaparanın
Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Kanun Tasarısı
ve Adalet, İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları
(1/413) (S. Sayısı : 124) (Devam)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Uyuşturucu ve Psikotrop
Maddelerin Kaçakçılığı ile Karaparanın
Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Kanun
Tasarısının yapılan açık oylamasına 250
sayın üye iştirak etmiş ve 247 kabul, 1 çekimser ve 2 mükerrer
oy çıkmıştır. Bu suretle tasarı
yasalaşmıştır; hayırlı, uğurlu olsun.
(Alkışlar)
7. – Devlet Güvenlik Mahkemelerinin
Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı :
127) (Devam)
BAŞKAN – Sayın Sungurlu, buyurun efendim. (ANAP sıralarından
alkışlar)
ANAP GRUBU ADINA MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Gümüşhane) – Sayın
Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Devlet güvenlik mahkemeleri, ülkemizde terör ve anarşinin
başladığı yıllardan sonra gündeme gelmiş ve hukuk
sistemimize, hukuk sistemi
tatbikatımıza girmiştir. Devlet Güvenlik Mahkemeleri
üzerinde yıllarca, uzun münakaşalar yapıldı, hukuk
açısından tartışmalar yapıldı;
arkadaşlarımız bugün de tartıştılar; ancak, bu
tartışmaları yapan siyasî partiler de iktidar oldular, onlar da
aynı mahkemeleri devam ettirdiler.
Devlet güvenlik mahkemelerinin kuruluş gerekçesinin, ülkemizdeki
huzur, güven, terör ve anarşi olduğunu ifade etmiştim ve bunlar,
bizi, 1980'e getiren hadiselerdi. 1980'den sonra, hamdolsun, ülkemize uzun bir
müddet huzur geldi. Huzur geldi derken, terör kalktı demek istemiyorum,
bilhassa 1984'ten sonra PKK terörünü inkâr etmemiz mümkün değil, terör,
1980-1984 arasında da kalkmamıştı; ama, evlerimizde
komşularımızla birlikte, sokakta, işyerinde birbirimizle
münakaşa etmekten kaçınmıştık; yani, insanlar
birbirleriyle görüşüyorlardı, memleket meselelerini
konuşuyorlardı ve günlük ideolojik kavgalarla zamanımız
geçmiyordu. Bunda, Anavatan Partisinin getirdiği huzur dönemini inkâr
etmek mümkün değil. Ama, lütfen, sayın milletvekilleri, şimdi,
bir de bugüne bakınız, bugün içinde bulunduğumuz şartlara
bakınız, bugün ülkenin her tarafında konuşulan meselelere
bakınız, bugün, ülkenin her tarafında olduğu gibi bu
kürsüde konuşulan meselelere bakınız: Şimdi, yine bir
komşunuza rahat gidemez oldunuz, bir ahbabınızla meseleleri rahat görüşemez hale geldiniz
ve meseleler gittikçe tırmanmaya başladı, üniversitelerde
yeniden talebe hareketleri başladı.
Bütün bu meselelerin tırmanmasında, İktidar Partileri son
derece iddialı geldiler, ancak benim kanaatim,
davranışlarıyla, bu işlerin başlamasında etkili
oldular; sebep oldular.
Şunu söyleyebilirsiniz; Sayın Sungurlu, bu işlerin
müsebbibi biz miyiz, karşımızdaki rahat duruyor mu,
diyebilirsiniz. Eğer başkalarını suçlayacaksanız, o
suçladıklarınız dün de vardı evvelsi gün de vardı.
Eğer, meseleleri, onları suçlamakla halledeceğinizi
zannediyorsanız, halledemezsiniz; çünkü, ona rağmen Türkiye'de bir
dönem huzur vardı ve siz şu anda iktidar olarak bundan sorumlusunuz;
ülkedeki huzurun sorumlusu sizsiniz. Bu söylediklerimi iyi düşünmenizi
diliyorum; ülkenin bugün gittiği noktaların hangi boyutlara
geldiğine iyi dikkat etmenizi istiyorum. Devlet güvenlik mahkemeleri bu
ülkede tesadüfen kurulmadı; devlet güvenlik mahkemeleri ve buralara giden
suçlular bizim evlatlarımız. Onların üzüntüsünü hep beraber
yaşıyoruz; ama, ülke bu günlere tesadüfen gelmedi, bu günlere yeniden
gelmemesi için gayret sarf etmemiz lazım geldiğine inanıyorum.
Bakınız, 10 Kasımı bile ülkede tartışma
konusu yapar hale geldik. Bütün evlerde barklarda ideolojik meselelerin
münakaşası önplana geçti;
ülkenin bütün zamanını, bütün fikriyatını, bütün
üretimini bu meselelerle zayi eder hale geldik. İktidara gelirken birçok
iyi duygularla, iyi düşüncelerle geldiğinizi biliyorum; ama,
herkes kendi yumruğunu değil,
karşısındakinin yumruğunu da hesap etmek zorundadır ve
iktidar olmanın özelliği, koalisyonların dışında,
ülkedeki herkesle uyuşmaktır, uzlaşmaktır.
ANAP'ın getirdiği sükun havasına bakınız... Bu
havanın bugün kalıp kalmadığını sizin takdirinize
bırakıyorum. Bugün bu hava yoksa, bundaki sorumluluğumuzu ve
mesuliyetimizi hep birlikte
düşünmeye davet ediyorum.
KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Sağlam temel
atılmamış.
MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) – Muhterem arkadaşlarım,
sağlam temel atılamamış deyip kendimizi ferahlatabiliriz;
ama, sonunda, bugün olduğu gibi, bir ton sopa yer, siner otururuz...
Bunları da düşünmek lazım. Bu memlekette muhafazakârların
ve bu memleketin birçok değerinin, şu anda ülkede fevkalade hırpalandığını
hep birlikte görüyoruz. Ülkenin değerlerinin hırpalanmasından
hiç kimsenin mutlu olduğunu zannetmiyorum. Ülkenin değerlerini
hırpalatmaya ve ülkeyi kötü günlere götürmeye hiçbirimizin hakkı
yoktur.
Ben şunu söylemek istiyorum: Biraz önce, öğrencilerimizi
affeden bir kanun geçirdik. Bu günlerde, öğrencilerimizin ve bütün
ülkemizin bu kötü istikamete çekilme istidadı var. Buradan
öğrencilerimize de sesleniyorum; elbette ki, bütün hepimiz ve herkes,
ülkemizin geleceği olan öğrenciler için endişe etmektedir,
titremektedir. Onlar için hiç kimsenin üzülmediğini düşünmek mümkün
değildir; ama, düşünsünler ki, ağabeyleri bu hadiselerde
kullanılmışlar, hem onlar büyük çileler çekmiş hem de bu
ülke büyük yaralar almıştır.
Şimdi, bu Meclis çatısı altında, o günlerin
ıstırabını yaşayan birçok arkadaşımız
var; kol kola geziyorlar ve o ıstırabı
yaşadıkları için, birlikte, barış havasını
hepimizden daha iyi teneffüs etmeyi
istiyorlar. Bu itibarla, o gençlere de söylüyorum; 1968 kuşağı,
bugün, sağ-sol kavgasını niye yaptığını,
geriye bakıp izah edemiyor. 1968 kuşağı, kavga ettikleri
birçok meselenin bugün izahını yapamaz haldedirler. Yarın da bu
gençlerimiz, geriye bakıp, kavgasını yaptıkları
şeyin izahını yapamayacaklardır.
Elbette ki, bu ülke, bu millet, gençlerimizin istediği her
şeyi verememektedir, verme şansına sahip değildir; ama, bu,
vermek istemediğinden de değildir; mutlaka vermek istemektedir.
Birçok eksikleri olduğu, birçok noksanları olduğu ve birçok
ıstırapla birlikte yaşadıkları muhakkaktır; ama, yeni
ıstıraplar, yeni gözyaşları buna sebep olmasın.
Bizim, Parlamento olarak da, bu çekişmelerin ülkemize hiçbir
şey getirmeyeceğini, tecrübesini yaşamış insanlar
olarak daha dikkatli olmak zorunda olduğumuzu ifade ediyor, Yüce Meclise
saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Sungurlu, teşekkür ediyorum.
Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Sayın Başkan,
Hükümet adına söz istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan. (RP sıralarından
alkışlar)
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Devlet Güvenlik Mahkemeleri Kanununun bazı
maddelerinde değişikliğe mütedair tasarımız üzerinde,
Genel Kuruldaki değerli arkadaşlarıma kısaca bilgiler arz
etmek istiyorum.
Bilindiği gibi, devlet güvenlik mahkemeleri, 1982 Anayasası
gereği, anayasal bir kuruluş olarak 16.6.1983 tarih ve 2845
sayılı Kanunla kurulmuş olan mahkemelerdir. Kurulduğu
tarihlerde ülkemizde 8 merkez öngörülmüştür, Ankara, İstanbul,
İzmir, Konya, Kayseri, Malatya, Erzincan ve Diyarbakır. Halen bu 8
merkezde devlet güvenlik mahkemeleri faaliyet halindedir. Her bir merkezin
yetki alanları bütün illerimizi kapsayacak şekilde
belirlenmiştir.
Bu mahkemelerimiz, kuruluşta, her ilimizde tek bir mahkeme olarak kuruldu.
1984 yılında tamamına müteallik dava dosyalarının
sayısı 227 idi. 1985 yıllarında ise bu rakam,
yıllık dosya yükü olarak, bütün mahkemelerde 500'e doğru
çıkmıştır. Bugünkü dosya yüküne
baktığımız zaman, halen bütün mahkemelerdeki iş yükü 7
142 dosyadır, tablo budur. Tabiî, bu yük arttıkça, devlet güvenlik
mahkemelerinin bulunduğu her ilde, yeni mahkemeler ihdasına
gidilmiştir. Şu anda Ankara'da 2, İstanbul'da yeni açılanla
6, İzmir'de 1, Konya'da 1, Kayseri'de 1, Malatya'da 2, Erzincan'da 2 ve
Diyarbakır'da yeni açtığımız mahkemeyle 5 mahkeme
faaliyet halindedir.
Bu kanun tasarısını huzurunuza getirmemizin amacı,
yeni mahkemeler kurmak değil; mahkemeler arasında ve mahkemelerin
yüküne göre, bazılarında yer değişikliği yapmak,
bazılarında birleştirmektir. Sayı yine aynı
sayıdır; 8 merkezde devlet güvenlik mahkemesinin
varlığı ilkesi -ki, buna ilke demek mümkün değil-
kanunlarımızda kabul edilmiş olan bu hüküm aynen muhafaza
edilmektedir; ama, bazı zaruretler, yeni düzenlemeleri
gerektirmiştir.
Nedir bu zaruretler; her şeyden önce mahkemelerin dosya yüküdür.
Bugün Ankara'daki 2 devlet güvenlik mahkemesinde toplam dosya yükü
yıllık 208'dir; yani, şu anda 1 inci ve 2 nci Devlet Güvenlik
Mahkemesinde 208 dosya vardır. Konya'da 1 mahkemede 222 dosya, Kayseri'de
1 mahkemede 115 dosya, Malatya'da 2 mahkemede 293 dosya, Erzincan'da 2
mahkemede 400 dosya; fakat, özellikle İstanbul ve Diyarbakır'a
baktığımız zaman sayı yükseliyor. Mesela,
İstanbul'da 5 mahkemede 3 297 dosya vardır; yani, 5 mahkemeye
böldüğümüz zaman, aşağı yukarı, her bir mahkemeye 650
civarında dosya düşmektedir. Diyarbakır'da 5 devlet güvenlik
mahkemesinde ise, toplam 2 173 dosya var ve burada da her bir mahkemeye,
derdest davalar itibariyle, 500 dosya düşmektedir.
Tabiî, bu iş yükü adaletsizliği, yeni mahkemeler kurulmakla
çözümlenebilir; ama, mesele bundan ibaret değildir.
Diğer birtakım sıkıntılar da söz konusudur.
Nedir bu sıkıntılar; Erzincan Devlet Güvenlik Mahkemesi,
Erzincan'da faaliyet gösterirken, Erzincan'ın maruz kaldığı
deprem felaketi neticesinde cezaevi yıkılmış ve bu
cezaevinde bulunan DGM hükümlü ve tutukluları Erzurum'a
nakledilmişti. Şimdi, Erzincan Devlet Güvenlik Mahkemesinde bu
davalar görülürken, tutuklular, ring arabalarla, Erzurum'dan devamlı
götürülüp getirilmekte ve bu, büyük sıkıntılar tevlit etmektedir.
İşte, biz, bu düşünceyle, bu yüke bakarak, Erzincan Devlet
Güvenlik Mahkemesini, bu kanun değişikliğiyle Erzurum'a
alıyoruz ve yetki alanını da ona göre tanzim ediyoruz.
Konya'da bir Devlet Güvenlik Mahkemesi kurmuşuz; ama, bu Mahkemeye,
Konya'dan, Afyon'dan, Kütahya'dan, Uşak'tan dava gelmiyor; bu Mahkemeye,
davalar, Adana'dan ve İçel'den geliyor. Dolayısıyla, Adana ve
İçel'de meydana gelen olayların davası Konya'daki mahkemede
görülüyor. Bu, bizim, mahkeme tesisi anlayışımıza uygun
düşmemiştir. O nedenle, mademki yük buradan geliyor, tutukluları
oradan mahkemeye götürüp getireceğimize, mahkemeyi oraya götürelim
noktasından hareketle, bu kanun değişikliğiyle, Konya
Devlet Güvenlik Mahkemesinin de Adana'ya nakli öngörülmüştür.
Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesinin yükü, biraz önce arz
ettiğim gibi, korkunçtur ve bir dosya bir sanıktan ibaret
değildir; sanık sayısı çok geniştir. Diyarbakır
Devlet Güvenlik Mahkemesi, bir olağanüstü hal bölgesinin mahkemesidir.
Sadece Diyarbakır'da mahkeme kurmakla da bu iş yürümemektedir. Bu
durumda yapılması lazım gelen, Kayseri'deki Devlet Güvenlik
Mahkemesini kaldırıp, bu illerle ilgili davaların Ankara'daki
mahkemede görülmesini sağlarken, burada
kaldırdığımız mahkeme yerine Van'da bir mahkeme kurmak
ve böylece, Van, Hakkâri, Muş, Bitlis İllerinde DGM'yle ilgili
davaları Van'da görmek... Bu şekilde, hem dava yükünü, dosyalar
itibariyle, mahkemelerdeki iş yükünü hafifletmek hem de olay yerine
yakın yerlerde muhakemeyi sağlamak suretiyle, davaların bir an
önce neticesini alabilmek...
Bu nedenledir ki, çok kısa bir tadil teklifi şeklinde
huzurunuza bu tasarıyı getirdik. Yüce Heyetin, bizim bu teklifimize
olumlu yaklaşacağına inanıyorum. Devlet güvenlik
mahkemelerinin kaldırılıp kaldırılmaması
meselesini, bizim, bugünkü anayasal hükümler karşısında
münakaşa etmememiz gerektiğine inanıyorum. O nedenle, ben, bu
konuda, davaların bir an önce neticelenmesi amacıyla, yeni mahkeme
kurulması değil, mahkemelerin yerlerinin kaydırılması
mahiyetinde olan bu tasarıya, bütün arkadaşlarımızın
müspet oy vereceğine inanıyorum. Çünkü, bu, yeni bir mahkeme kurmak
değil, bir an önce devlet güvenlik mahkemelerindeki dava yükünü
hafifletmektir.
Bakınız, Diyarbakır'a gittiğim zaman tutuklularla
görüştüğüm esnada karşılaştığım bir
manzara: İki seneden beri tutuklu olan insanlar var. Bir ülkede
tutukluluğun iki sene devam etmesi, gerçekten, adalet adına çok
üzücüdür. Bunu ortadan kaldırmak bizim hepimizin vazifesi... (RP
sıralarından alkışlar)
Burada yapılan işi, arkadaşarımız, lütfen,
yanlış anlamasınlar. Devlet güvenlik mahkemelerinin
kaldırılması, anayasa değişikliği
sırasında görüşmemiz lazım gelen bir konudur. O gün
geldiği zaman, bütün siyasî partiler görüşlerini burada ortaya
koyarlar; ama, bugün için yapılmak istenen, cezaevinde bulunan
tutukluların duruşmalarını bir an önce tamamlamak suretiyle
cezaevlerini mümkün olduğu kadar boşaltmak ve böylece, ülkede terörün
âdeta ilk karargâhı haline getirilmek istenen cezaevlerini
rahatlatabilmek, ülkenin genel huzuruna yardımcı olmaktır. O
nedenle, bu kanun değişikliğini, yeni bir devlet güvenlik
mahkemesi kurmak şeklinde olmadığından dolayı, bütün
arkadaşlarımın destekleyeceğine inanıyorum.
Yüce Meclise saygılar
sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın Komisyonun söz talebi var mı?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET TEKDAL (Ankara) – Hayır
efendim.
BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyorum.
Tasarının maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum :
Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
MADDE 1. – 16.6.1983 tarihli ve 2845 sayılı Devlet Güvenlik
Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 1
inci maddesinde yazılı olan Erzincan, Kayseri ve Konya Devlet
Güvenlik Mahkemeleri kaldırılarak madde metninden
çıkartılmış; Adana, Erzurum ve Van il merkezlerinde, bu
illerin adlarıyla anılan Devlet güvenlik mahkemeleri kurularak
alfabetik sıralamasına göre madde metnine dahil edilmiştir.
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?..yok.
Kişisel söz talebi?.Yok.
Değişiklik önergesi yok.
Maddeyi okunduğu şekliyle oylarınıza sunuyorum :
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum :
MADDE 2. – 2845 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin birinci
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“Adana Devlet Güvenlik Mahkemesinin yargı çevresi : Adana, Aksaray,
Gaziantep, Hatay, İçel, Karaman, Kilis, Konya, Niğde, Osmaniye;
Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesinin yargı çevresi : Ankara, Afyon,
Amasya, Bartın, Bolu, Çankırı, Çorum, Eskişehir, Karabük,
Kastamonu, Kayseri, Kırıkkale, Kırşehir, Kütahya,
Nevşehir, Samsun, Sinop, Tokat, Yozgat, Zonguldak;
Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesinin yargı çevresi :
Diyarbakır, Batman, Bingöl, Mardin, Siirt, Şırnak,
Şanlıurfa;
Erzurum Devlet Güvenlik Mahkemesinin yargı çevresi : Erzurum,
Ağrı, Ardahan, Artvin, Bayburt, Erzincan, Giresun, Gümüşhane,
Iğdır, Kars, Ordu, Rize, Sıvas, Trabzon;
İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesinin yargı çevresi :
İstanbul, Balıkesir, Bilecik, Bursa, Çanakkale, Edirne,
Kırklareli, Kocaeli, Sakarya, Tekirdağ, Yalova;
İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesinin yargı çevresi : İzmir,
Antalya, Aydın, Burdur, Denizli, Isparta, Manisa, Muğla, Uşak;
Malatya Devlet Güvenlik Mahkemesinin yargı çevresi : Malatya,
Adıyaman, Elazığ, Kahramanmaraş, Tunceli;
Van Devlet Güvenlik Mahkemesinin
yargı çevresi : Van, Bitlis, Hakkâri, Muş;
İllerini kapsar.”
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Değişiklik önergesi yok.
Sayın Komisyon, bir hususu sorabilir miyim efendim: "Tabiî
hâkim" kavramı, bir hukuk kavramıdır. Buradaki düzenleme,
kanunî düzenlemedir. Bu kanunî düzenlemeyle birlikte, hukukun temel prensibi
olan, ilkesi olan "tabiî hâkim" kavramına bir zıtlık
oluşur mu, oluşmaz mı?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET TEKDAL (Ankara) – Kanaatimizce
oluşmaz efendim.
BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyorum.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde okunduğu şekliyle kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. —Bu Kanun yayımı tarihinden itibaren altı ay
sonra yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Değişiklik önergesi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4. —Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Değişiklik önergesi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Tasarının tümü kabul edilmiştir.
Hayırlı uğurlu olsun, suçsuz ve cezasız bir ülke
temennisiyle.
Sayın Kapusuz, gündemin 8 inci sırasındaki kanun
tasarısını da görüşmeye alalım mı efendim?
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Evet Sayın Başkan.
8. – Terörle Mücadele Kanununun Bir
Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/525) (S. Sayısı :
128) (1)
BAŞKAN – Gündemin 8 inci sırasında bulunan Terörle
Mücadele Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu raporunun müzakeresine
başlıyoruz.
Adalet Komisyonu yerinde.
Hükümet yerinde.
Tasarıyla ilgili komisyon raporu sayın üyelere daha önceden
dağıtılmıştı.
Raporun okunup okunmaması hususunu oylayacağım: Raporun
okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Raporun okunması
kabul edilmemiştir.
(1) 128 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, Sayın Ahmet Güryüz Ketenci söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Ketenci. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Terörle Mücadele Kanununun Bir
Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı nedeniyle yeniden huzurlarınızdayım; hepinizi
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Terörle Mücadele Yasası
istisnaî bir yasadır. Ana, temel ceza yasası Türk Ceza Kanunudur.
Amaç, istisnaî yasalarda tarif edilen suçların hepsini ana ceza
yasası içine almak olmalıdır. Çağdaş ceza hukukunun ve
ceza yasalarının temel hedefi budur. Burada tam aksi
yapılmaktadır. Ceza Kanununun 384 üncü maddesindeki suç, Terörle
Mücadele Yasası kapsamına alınmaktadır. 3713
sayılı Terörle Mücadele Yasası, pek çok bakımdan
antidemokratik bir yasadır; pek çok maddesi, 1961 Anayasasına göre
çok daha geri bir anayasa olan 1982 Anayasasına bile
aykırıdır. Örneğin, çağdaş ceza hukukunun
evrensel ilkesi "kanunsuz suç ve kanunsuz ceza olmaz" ilkesidir.
Terörle Mücadele Yasasının 1 inci maddesinde yapılan terör suçu
tanımıyla, her türlü siyasî eylem, en masum demokratik eylem suç
kapsamına alınmaktadır. Söz konusu terör suçu
tanımında belirtilen "devlet otoritesini zaafa uğratmak,
kamu düzenini ve genel sağlığı bozmak amacıyla
girişilecek her türlü eylem..." tanımı içine girmeyecek
hiçbir eylem yoktur. Son derece müphem ve son derece belirsiz bir terör suçu
tanımı yapılmaktadır.
3713 sayılı Terörle Mücadele Yasasının
antidemokratik yapısını belirleyen bir 2 nci madde söz
konusudur. Diyelim, bir dernekle ilgili terör suçundan ötürü dava
açıldı; o suçla hiç alakası olmayan dernek mensubu üye de
tutuklanabilecek ve mahkûm olabilecektir. Anılan suçun işlenmesinde,
dernek mensubu üye, böylece, terör suçlusu olacaktır. Oysa, ceza
sorumluluğu kişiseldir. Bunun, bir anayasa hükmü olmasına,
evrensel bir ilke olmasına rağmen, Terörle Mücadele Yasasıyla,
bunlar gözardı edilmiştir. Hele, Geçici 15 inci madde,
Anayasanın 9 uncu ve 138 inci maddelerine kesenkes
aykırıdır.
Şimdi, yapılmak istenen, ana ceza yasası olan Türk Ceza
Kanununun 384 üncü maddesinin, bu kanun kapsamından
çıkarılıp, böyle, antidemokratik ve istisnaî olan bir yasa
kapsamına alınmasıdır. Buna "evet" demek, benim
hukuk anlayışımla bağdaşmaz, ayrıca,
vicdanımı sızlatır.
Hani, Refahyol, demokratikleşmeye giden yolları açacaktı!..
İfade ve düşünce hürriyetinin kökleşmesi için her türlü tedbiri
alacaktı!.. Peki, ne oldu?.. Bize göre, bunun yolu, uygulama
yasalarını tek tek önümüze getirmek değildir.
Türkiye'nin bir demokratikleşme sorunu vardır, bu doğru.
Bunun yolu, Anayasadan başlayarak, soruna çözüm getirmektir. Biz, 1982
Anayasasıyla birlikte yaşamak zorundaysak, yeni bir Anayasa yapma
konusunda ortak bir yargı, ülkede genel bir uzlaşma şimdilik görülmüyorsa,
öyleyse, taahhüt ettiğiniz demokratikleşmeye giden yolda, hiç
değilse, düşünce özgürlüğü konusunda, düşüncenin
örgütlenmesi özgürlüğü konusunda, gerekli Anayasal ve yasal
değişikliği, 1982 Anayasasında yaparak, kısmî bir
demokratikleşmeyi sağlayalım ki, Türkiye biraz daha nefes
alsın; sağlayalım ki, Türk insanı biraz daha özgür olsun,
bizim cezalandırdığımız insanlara, Batılılar
ödül vermesin. Bu, ayıp değil mi? Bu ayıp, bize yetmiyor mu?
Öyleyse, hukuk ve yargı konusunda doğruyu yapalım. Temel ceza
yasasındaki bir hükmü oradan çıkarıp özel bir yasaya,
antidemokratikliği herkesçe kabul edilen bir yasa içine
taşımayalım.
Bu nedenle, getirilen yasa değişikliği
tasarısına karşıyız. Bu doğrultuda
karşı oy vereceğimizi ifade ediyor; hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Ketenci, teşekkür ediyorum.
Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın Sungurlu; buyurun.
ANAP GRUBU ADINA MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Gümüşhane) – Sayın
Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Terörle Mücadele Kanunu, Anavatan Partisinin getirdiği bir kanun.
Adı, Terörle Mücadele. Adı, ürkütücü... Terör, zaten ürkütücü.
Terörle Mücadele Kanununda birçok suç ihdas edildi, cezalar ihdas edildi; öyle
bir hava var ve Terörle Mücadele Kanununa, aşağı yukarı
siyasî partilerin tamamı karşı çıktılar, devamlı
tenkit ettiler. Terörle Mücadele Kanununda kaldırılan hükümler için
bile birçok şey söylendi. Bu itibarla, bu Terörle Mücadele Kanunu,
Anavatan Partisinin, her gün, her zaman hesabını verdiği ve
anlaşılan uzun müddet daha hesabını vereceği bir
kanundur.
SABRİ ERGÜL (İzmir) – Veremiyorsunuz... Veremiyorsunuz...
MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) – Hesabını veremediğimizi
söyleyen Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımız da iktidar
oldular ve bu kanunla icraat yaptılar. Bu itibarla, bu kanuna, iktidar
olan herkes sarıldı.
Bakınız arkadaşlar, bu kanun üzerinde birkaç şey
söylemek istiyorum; çünkü, o tarihlerde Adalet Bakanıydım. Terörün
tarifi yapılıyor bu kanunda. Yine, bu kanunda, "terör
suçları, Türk Ceza Kanununun şu şu şu fiillerindeki suçlar,
ne surette işlenirse işlensin terör suçudur; Türk Ceza Kanununun
şu şu şu maddelerindeki suçlar da, terör maksadıyla
işlenirse, cezaları şu kadar artırılır"
deniliyor. Bir 8 inci madde var, çok malum bu madde; orada, o 8 inci maddede
yeni bir suç ihdas ediliyor. Bu kanunda, teröre karşı
çalışanlara, teröre karşı yapılan faaliyetlere
iştirak eden güvenlik görevlilerine, ölenlere, yaralananlara devletin
yapacağı yardımlar sıralanıyor ve birçok defa
yapılan değişikliklerle, bizden sonraki iktidarlar da bu
yardımları artırdılar ve bugün olduğu gibi,
devamlı bu kanunu takviye ettiler.
Şimdi bakınız; neydi tenkit edilen fiiller? "Terörün
tarifi bu kanunda iyi yapılmamıştır..." Peki, hepiniz
iktidar oldunuz, terörün tarifini yapsaydınız -kanunu
kaldırmadınız- bu şikâyet ettiklerinizi düzeltseydiniz!..
Peki, terörün tarifi nedir, nasıl yaparsınız; yani, nasıl
yaparsanız doğru olur?
Bakınız, bu kanun çıkarken de çok münakaşa konusu
oldu. Mesela, ben, bir görüş sordum; dünyanın bazı ülkelerinde
"terör suçu" diyor, hiç başka tarif yapmıyor; terör suçu!..
Hâkim, önüne gelen davada, terörü kendisi tanımlıyor. "Olur mu
efendim, tarifsiz suç olur mu?" İşte, o zaman tarif oldu, tarif
olunca da, dışarıda hiçbir şey kalmasın diye,
ülkemizdeki bütün terör tiplerini içine alacak bir tarif konuldu. Şimdi,
bu tarifin ne zararı var; evvela onu sormak lazım. Nerede zarar
görülüyor? Hiç kimse bunu da söylemiyor. "Efendim, bu tarif hukukî
değil." Hukukî olanı yapınız!.. Onu da yapmıyoruz.
Zaten kanuna karşısınız tabiî, ona da "kaşın
kara gözün ela" deniliyor.
Biz, bu kanunla ne yaptık arkadaşlar; Türk Ceza Kanununun
meşhur 141, 142 ve 163 üncü maddelerini kaldırdık. Bu kanunla ne
yaptık; Türkçeden başka dillerle konuşma yasağını
kaldırdık. Bu kanunla ne yaptık; 1920'nin şartlarında,
dinî propaganda yapan herhangi bir kimse hakkında ölüm cezası
verilmesine taalluk eden kanunları kaldırdık ve buna benzer daha
birçok kanunu kaldırdık. Şimdi onların hepsi, şimdiki
İktidar Partisi Refah tarafından dahi inkâr edilmiştir ve
"hiçbir hürriyet getirilmedi" denilmiştir. 141, 142'nin
kaldırıldığı sol taraftan, 163'ün
kaldırıldığı sağ taraftan kabul edilmemiş; 8
inci maddeyle bunların hepsinin konulduğu söylenmiştir.
Şimdi, hepinize soruyorum; hepiniz iktidar oldunuz, Anavatan
dönemindeki hürriyeti bugün yaşayabiliyor musunuz? Bugün size soruyorum
İktidar; Türk Ceza Kanununun 163 üncü maddesi, kalkmış olan
maddesi, Türkiye'de kalkmış gibi mi tatbik ediliyor? Bugün, resmî
ağızlar bile 163 üncü madde var gibi konuşuyor. (ANAP
sıralarından alkışlar)
Size soruyorum sol taraf; 141 ve 142 nci maddeler kalkmış gibi
mi konuşuluyor? Devletin resmî görevlileri bile 141 ve 142 nci maddeler
var gibi konuşuyor.
AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (İstanbul) – 163'e
karşılık getirdin sen onu...
MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) – İşte, Anavatan Partisinin
getirdiği ve sizin inkâr ettiğiniz hürriyeti, bugün, kanunları
tatbik etmek suretiyle bile yerine getirme imkânına sahip değilsiniz.
Bugün, ülkedeki huzursuzluğun sebebi budur. Bugün, ülkede, kanunlar
hâkim değildir. Bugün, ülkedeki hâkim olan güçler, kanunlara rağmen,
Anavatan Partisinin getirdiği hürriyeti ortadan
kaldırmışlardır. Bizi dün yargılayanları, bizim
dün yaptıklarımızı inkâr edenleri tarih huzurunda ve kendi
vicdanlarında sorguya çekiyorum ve çekmelerini istiyorum.
Şimdi, bakınız, size bir iki şey daha
soracağım. Hepiniz "8 inci maddeyle bütün hürriyetler iptal
edildi" diyorsunuz. 8 inci maddeyi kaldıralım, birlikte
kaldıralım; ama, bilerek kaldıralım, doğruyu söyleyerek
kaldıralım. Ne diyor 8 inci madde: "Türkiye Cumhuriyetinin
devleti ve ülkesiyle bölünmez bütünlüğü aleyhine propaganda yapmak
suçtur" Dikkat edin "propaganda" diyor. Propagandanın ne
olduğu, hukuk literatüründe bellidir; ilmî çalışma
değildir, akademik çalışma değildir, düşünce
değildir. Propaganda, belirli bir fikri, bir eylemi hâkim kılmak için
taraftar kılmak, onu başarılı kılmak için yapılan
yazılı veya sözlü türlerdeki değişik eylemlerdir.
Şimdi, bu, serbest olsun diyorsunuz; olsun, olsun...
Türkiye Cumhuriyetinin bölünmesi için propaganda yapılmasına,
Türk münevverinin birçoğunun bu kadar hevesli olması beni
şaşırtıyor. Kanunun kalkmasından korkmuyorum; çünkü,
hiçbir ülkenin kanunlarla korunmayacağından eminim. Ülkeyi, insanlar
ve fikirler korur; ama, bu ülkenin insanları ne kadar meraklı bu
ülkenin bölünmesi için propaganda yapılmasına.
Şimdi, bakınız, komşumuz Yunanistan var...
SABRİ ERGÜL (İzmir) – Kim istiyor?.. Ne alakası var?..
MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) – Dinleyin, sabredin, sabredin...
Komşumuz Yunanistan var. Bir sağlık bakanımız
Yunanistan'a gitti, ne dedi "Türk'e Türk" dedi. Söylediği söz
"Türk'e Türk." Yunan devletinin, Yunan münevverinin, Yunan
basınının, Yunan televizyonlarının tepkisi "Yunan
vatandaşına Türk diyemezsin." Bakanımızın maruz
kaldığı hakaretlerden sonra Yunan devleti özür dilemedi. Yunan
Başbakanı "o bakan -Türk bakan- yaptığı fiille
bunu hak etti" dedi. Şimdi, onlar münevver değil, biz
münevveriz; bir bakıma doğrudur; ama, biz, hep Batı'yı
örnek alıyoruz. Batı, böyle istiyor diye biz bu kanunları
getiriyoruz, bu kanunları getirmeye çalışıyoruz.
Şimdi, Refah Partili arkadaşlara da soruyorum. 8 inci madde
hakkındaki tavrınız nedir? Türkiye'de bölücülük
propagandası serbest olsun diyorsanız, açıkça söyleyin. "8
inci maddeyle hürriyetler kaldırılıyor" sözünü kabul
etmiyorum. Bir daha söylüyorum, 8 inci maddenin -partim ne düşünür ne
düşünmez bilmiyorum-
kaldırılmasında, belki, ben de sizinle beraber oy
veririm. Bunu, söz olarak kabul etmeyin, bir düşünce olarak söylüyorum;
ama, bizim münevverlerimizin bu meseledeki hassasiyetini veya
hassasiyetsizliğini endişeyle izliyorum. Ülkemizin... Bütün dünya
ülkelerinde ve bütün dünya hukuk sistemlerinde hiç kimse, bir başka
ülkenin bölünmesini hiç kimseden isteyemez. Hiçbir dünya hukuk sisteminde böyle
bir şey yoktur. Türkiye için...
SABRİ ERGÜL (İzmir) – Genel Başkanınız da
Yaşar Kemal için konuşuyor; siz de burada böyle konuşuyorsunuz.
MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) – Benim Genel Başkanım da 8
inci maddeyi müdafaa ediyor. (ANAP sıralarından alkışlar)
Genel Başkanın Yaşar Kemal'le olan
arkadaşlığı parti meselesi değildir.
SABRİ ERGÜL (İzmir) – Samimî olun biraz, samimî olun.
MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) – Şimdi bakınız, biz, bu
kürsülerde, 8 inci maddeyi devamlı müdafaa ettik.
SABRİ ERGÜL (İzmir) – Kimse vatanın bölünmesini
istemiyor.
MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) – Şimdi, 8 inci madde neden fikir
suçu değildir...
SABRİ ERGÜL (İzmir) – 8 inci maddeyi niye anlatıyorsun?
MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) – Hukuk sisteminde, bir suçu, bir
tehlikeyi kışkırtan fiil suçtur; dünya hukuk literatüründe,
suçtur. Türkiye'de, eğer, bölücülük bir tehlike değilse, Türkiye'de,
eğer, askerimiz bölücülerle çarpışmıyorsa, Türkiye'de,
eğer, günde birçok insanımız ölmüyorsa, o takdirde, böyle bir
fiili, belki, suç olmaktan çıkarabilirsiniz; ama, bu kadar yakın
tehlike, bu kadar kışkırtıcı yakın tehlike
varken, bunu bir fikir olarak kabul etmek hukuk literatüründe mümkün
değildir. Her ülkenin özel şartları vardır.
Ayrıca, bakınız -birçoğunuzun bilmediğini
zannediyorum- mahkeme kararlarını buyurun okuyun, orada söylenen
sözlere bakın; o fikir adamı dediğiniz insanlar, acaba, bu
meselenin çözümü için bir fikir mi üretmişler, yoksa, direkt, en adi
şekilde propaganda mı yapmışlar ve çok koruduğunuz o
insanlar, Atatürk'ü, faşist, İngiliz sömürge uşağı,
emperyalistlerin işbirlikçisi olarak her biri göstermiş mi,
göstermemiş mi?! Oraya gelince, Atatürk hassasiyetiniz niye kayboluyor?
Hayır, kaybolmuyor, kaybolmuyor... Dikkat etmiyorsunuz, okumuyorsunuz,
bakmıyorsunuz. Bir başka propagandaya siz de kanıyorsunuz.
SABRİ ERGÜL (İzmir) – Sayın Başkan,
görüştüğümüz 384'le ne ilgisi
var bunun?.. 8 inci maddeyle ne ilgisi var?..
MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) – Bunu söylerken, bu söylediklerimi,
muhataplarına söylüyorum...
SABRİ ERGÜL (İzmir) – Sayın Başkan, konuya gelsin...
Ne ilgisi var görüştüğümüz maddeyle, 384'le onun?..
REFİK ARAS (İstanbul) – Başkan ne
yapacağını bilir herhalde, sizin müdahalenize gerek yok.
BAŞKAN – Sayın Sungurlu... Efendim toparlayalım...
MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) – Bu arkadaşımız niye bu
kadar çok rahatsız oluyor?..
SABRİ ERGÜL (İzmir) – Yanlış söylüyorsun...
MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) – Biz, bunları, bugüne kadar, bu
kürsüden de, her kürsüden de söyledik...
SABRİ ERGÜL (İzmir) –Yanlış söylüyorsun...
MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) – Yine söylemeye devam edeceğiz.
SABRİ ERGÜL (İzmir) – Ne ilgisi var...
BAŞKAN – Sayın Sungurlu, toparlar mısınız
efendim...
MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) – Sayın Başkan, baştan
beri, o arkadaşlarımız oradan rahatsız oluyorlar.
Onları teskin edici birkaç söz söyleyin de, biz sözümüzü bitirelim!..
(ANAP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Efendim, galiba, en etkili müsekkin, zatı âlinizin
sözünün bir an önce bitmesi...
SABRİ ERGÜL (İzmir) – Konuyu dağıtıyor
Sayın Başkan...
BAŞKAN – Efendim, buyurun.
MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) – Sayın Başkan, süremi
doldurdum mu?..
SABRİ ERGÜL (İzmir) – Ne ilgisi var bunun...
MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) – Sayın Başkan, süremi
doldurdum mu?..
Sizinle usul tartışması açarım. Bu
yanlışlığı devamlı yapıyorsunuz.
Sayın Başkan, ben, eğer, yanlış bir şey
yapıyorsam, sözümü kesersiniz. Ben konuşurken, benim daha 9 dakikam
varken "sürenizi bitirin" demek, bir Meclis Başkanvekilinin
yapacağı şey değildir.
BAŞKAN – Sayın Sungurlu, asabî konuşmanın âlemi yok.
Rica ediyorum...
MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) – Çok rica ediyorum... Yüce Meclise
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Rica ediyorum... Siz Başkanlığa
saygılı olun... Rica ediyorum...
MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) – Sayın Başkan, size de
saygılar sunuyorum; çünkü, ben, bu Meclis kürsüsünde, sizden gördüğüm
muameleyi hiç kimseden görmedim.
BAŞKAN – Sayın Sungurlu...
MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) – Sizin yaptığınız
muamele bana değildir...
BAŞKAN – Sayın Sungurlu...
MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) – Bakınız, devamlı, ben
sizi izliyorum. Benim daha 9 dakikam varken...
BAŞKAN – Efendim "süreniz bitti" demedim ben.
"Toparlar mısınız" dedim.
MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) – Efendim, "sözünüzü bitirin"
diyorsunuz. Beni buradan kovmaya, beni buradan sizin yolculamaya
hakkınız var mı?
BAŞKAN – Sayın Sungurlu, sizi kovan yok; süreniz önünüzde, ben
de görüyorum, siz de görüyorsunuz. "Süreniz bitti" de demedim ben
size...
MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) – Sayın Başkan, siz susun ben
konuşayım, ben susayım siz konuşun.
Sayın Başkan, benim sürem bitmeden "sizin sözünüzü
bitirmeniz lazımdır" demek ne demektir? Size soruyorum, böyle
bir hakkınız...
BAŞKAN – Size "sözünüzü bitirin" diyen olmadı
"toparlar mısınız" dedim efendim.
MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) – Sayın Başkan, sizi...
BAŞKAN – Müzakeresini yaptığımız
tasarının ilgili maddesine henüz gelmediniz, onun için "toparlar
mısınız" dedim.
MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) – Ben, ilgili madde üzerinde
konuşmuyorum, kanunun tümü üzerinde konuşuyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Efendim, o görüştüğümüz...
MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) – Şimdi, bakınız, ben,
eğer, kanun üzerinde konuşmuyorsam, ikaz ederdiniz...
BAŞKAN – Efendim, tasarının tümü üzerinde
görüşeceksiniz.
MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) – Efendim, ben, tasarının tümü
üzerinde konuşmuyorsam ikaz ederdiniz. Şimdi, sizin, biraz evvel bana
söylediğiniz söze gelelim...
BAŞKAN – Efendim, şimdi, buyurun...
MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) – Susun, beni dinleyin, ben susar sizi
dinlerim Sayın Başkan. Sözümü kestiğiniz zaman, kestiğinizi
bileyim. Ben konuşurken konuşmayın; rica ederim.
Bana deyiniz ki, Sungurlu sözünüzü kestim; ben susar sizi dinlerim...
BAŞKAN – Efendim, siz buyurun... Sözünüzü niye keseyim ben?
Sözünüzü keseceğim yeri bilirim ve keserim.
Siz, buyurun.
MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) – Muhterem arkadaşlar, ben,
Sayın Başkanı seyrediyorum. Ben, bu kürsülere ne kadar
saygı gösterilmesi lazım geldiğini bilirim, burayı idare
eden zata da saygı gösteririm; ama, onun, bana karşı
yaptığı muamele, bu Meclise hangi ölçüde saygı
gösterdiğinin ölçüsüdür.
Yüce Meclise saygılar sunarım. (ANAP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Sungurlu.
HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – Sayın Başkan,
söz istemimiz var.
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Sayın Başkan,
Hükümetin söz talebi var.
BAŞKAN – Sayın Bakan, bir başka grup daha var, o da
konuşsun...
Demokratik Sol Parti Grubu adına Sayın Gürel; buyurun. (DSP
sıralarından alkışlar)
DSP GRUBU ADINA AYHAN GÜREL (Samsun) – Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; şu anda
görüşülmekte olan 3713 sayılı Terörle Mücadele
Yasasının bazı maddelerini de değiştiren tasarı
üzerinde, Demokratik Sol Partinin görüşlerini açıklamak üzere söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi Grubum ve şahsım adına
saygıyla selamlıyorum.
Şu anda, hiç gerek yokken, atmosfer
birden gerginleşti. Seçilerek geldik buraya, herkes bizi izliyor
burada. Onların, bize yönelik umutlarını kırmayalım
arkadaşlar; buna hakkımız yok bizim. Birbirimize saygı
duyalım... (DSP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar)
Biz, yeni girdik Meclise, tecrübelilerden bizim bir şeyler
öğrenmemiz gerekir. Bize, bu Parlamentoda, üç dönem, dört dönem
milletvekilliği yapmış büyüklerimizin önder olmaları
gerekir.
Burada, bazı yasalarda karşıt görüşleri
savunacağız, çok doğaldır, demokratik toplumun
gereğidir. O nedenle, burada birbirimize kırıcı davranmak
bize bir şey kazandırmaz, kaybettirir. (DSP sıralarından
alkışlar) O nedenle, mümkün mertebe, hiç olmazsa asgarî
müştereklerde birleşelim; kaybetmeyiz, kazanırız.
Adalet Komisyonunda, biz, bu yasa tasarısının
karşısındaydık; hatta -Grubumuz adına- muhalefet
şerhi koyduk. Gerekçemiz şu: 384 üncü madde TCK'nın
içerisindeydi; buradan alınıyor ve Terörle Mücadele
Yasasının 4 üncü maddesine ekleniyor.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, şu anda, elimde,
Terörle Mücadele Yasası var ve bu yasayı incelediğimde, Türk
Ceza Kanununun içerisindeki çoğu madde oradan buraya
aktarılmış; yani, ülkemizde, neredeyse iki tane ceza yasası oluşturuyoruz!..
Bakın, 125, 150, 146, 147, 148, 149, 156 ve altında, yine, Türk Ceza
Yasasındaki çok sayıda madde buraya aktarılmış.
İşin ilginç yanı, Terörle Mücadele Yasasına eklenen, buraya
taşınan bu maddeler, Anayasa Mahkemesine gitmiş, hepsi iptal
olmuş. Yani, oraya gidip de reddedilen bir dava durumu söz konusu
değildir. Şu halde, yapılan bu uygulamaları Anayasa Mahkemesi
reddediyorsa, Ceza Kanunundan buraya yaptığımız aktarmalar
hukuka uygun değil.
Bu nedenle, biz, bu
tasarıyı, Demokratik Sol Parti olarak olumlu görmüyoruz ve az önce,
üzerinde durmuş olduğumuz Türk Ceza Kanununun 536 ve 537 nci
maddelerinde; o maddelerinde altıncı fıkranın
kaldırılmasına ilişkin olarak şunu söylemiştim:
"Cezaların ferdileştirilmesi hukukun gereğidir."
İşte, Terörle Mücadele Yasasında cezaların
ferdileştirilmesi durumu söz konusu değil. Bunun anlamı nedir?
647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun 4
üncü ve 6 ncı maddeleri burada
uygulanmıyor. Bu, gayet tabiî, hukuk açısından, gerçekten üzücü
ve demokratik hukuk ilkeleriyle de bağdaşmaz.
Bakın, burada -aynı kanundan aldım- 12 nci madde... Kamu
görevlisi olarak ifade alıyorsunuz; ifadeleri alan, tespit
tutanağı düzenleyen zabıta amiri memurlar, zaruret görülürse,
duruşmalarda tanık olarak dinlenebilir. Onun bir maddesini Anayasa
Mahkemesi iptal etmiş. Bununla uğraşmayalım... 384 üncü
maddeyi -eğer düzenlenecekse- Türk Ceza Yasasının içerisinde
düzenleyelim. Gerekçe nedir; 384 üncü maddede yer alan kara, deniz, hava
ulaşım araçlarının
kaçırılması, hareketlerinin engellenmesine yönelik
suçların terör amacıyla işlenmesi halinde, Terörle Mücadele
Kanunu kapsamına alınmasıdır. Burada, bir cezanın
artırılması durumu var. Peki, Türk Ceza Kanunu içerisinde bu
artırma yapılamaz mı; yani, Türk Ceza Kanunu içerisinde bu
artırma yapılırsa, aynı mahkemelerde bu cezalar verilemez
mi? Şunu belirtmek istiyorum; biz, eğer, cezalarla bir yere varmış
olsaydık, ülkemiz bu duruma gelmezdi. (DSP sıralarından
alkışlar)
Geçmişi anımsayalım. Biz ülke olarak,
Başbakanları da idam sehpasına taşıdık,
askerlerimizi de kurşuna dizdik, gençlerimizi de idam sehpasına...
Şu anda cezaevinde infazını bekleyen idam mahkûmları var;
ama, yine suçlar işleniyor, devam ediyor... Ha, şu anda
cezaların artırılması çözüm değil. O zaman ne
yapacağız; ülkemizde hakkaniyete uygun gelir
dağılımını ve ilk emirde, ülkemizde eğitim
sistemini geliştireceğiz. Temel budur.
Arkadaşlar, bunu yapmadığımız müddetçe çözüm
bulamayız; ama, karamsar değilim. Bulmak zorundayız, bulmak
mecburiyetindeyiz. Yoksa, biz, buraya seçilerek geldik; bizi seçtiler, bizden
bir şeyler bekliyorlar ve bizim onlara bir şeyler vermemiz,
onları insanca yaşayacak düzeyde yönetmemiz gerekiyor.
Saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Gürel, teşekkür ediyorum.
Gruplar adına başka söz talebi yok.
Sayın Bakan, buyurun. (RP sıralarından
alkışlar)
Efendim, Sayın Hükümetin 20 dakika konuşma süresi var; ancak,
bu önümüzdeki ve elimizdeki süre yetmeyebilir.
Sayın Bakanın konuşmasının hitamına kadar
süre uzatımını teklif ediyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; fazla uzun
konuşacak değilim.
Gruplar adına konuşan arkadaşlarımız, Terörle
Mücadele Kanununun bazı maddelerinin değişikliğine mütedair
bir kanun tasarısı olması münasebetiyle, aslında, son
konuşan arkadaşımızın ifade ettikleri fevkalade dar
çerçeveli konuyu çok genişletti. Bu değişikliğin konusu,
Terörle Mücadele Kanununun 8 inci maddesi değil.
Burada yapılan nedir: Esasen, 4 üncü maddede -terör amacıyla
işlenen suçlar- 145, 150, 151, 152, 153, 154, 155, 156, 169 uncu maddeler
var; bunlar mevcut. Biz, bunları yeni getiriyor değiliz. Burada,
Kanunun 4 üncü maddesinde yapılan değişiklikle, bu maddelere,
384 üncü madde ilave ediliyor ve biraz önce arkadaşımızın
ifade ettiği gibi, kara ulaşım araçlarını, deniz
ulaşım araçlarını ve uçakları terör amacıyla
kaçırmak suçunu, Türk Ceza Kanununun 384 üncü maddesinde belirlenen bu
suçu, terör amacıyla işlemiş olmak hükmü getiriliyor; yani, bu
da terör sayılıyor. Yapılan, sadece bundan ibarettir; bundan
başka bir değişiklik söz konusu değildir.
Bütün kara ulaşım araçlarının, bütün deniz
ulaşım araçlarının, bütün uçak kaçırma
olaylarının terör amacıyla gerçekleştirilmesi mümkün
olduğu gibi, başka amaçlarla da gerçekleştirilmesi mümkündür.
Hatırlayacaksınız -gecenin bu saatinde, espri olsun diye
söylüyorum- ülkemizden bir delikanlı, Almanya'daki sevgilisine
ulaşabilmek için uçak kaçırmıştı. Buna, terör suçu
işledi diyebilir miyiz; hayır; ama, terör amacıyla bunu
yaptığı takdirde, bu -384 üncü maddenin buraya ilavesiyle- terör
amacıyla işlenen suçlar grubuna girer.
Yüce Meclisin değerli üyelerini şu konuda bilgilendirmek
istiyorum: Şu anda, Hükümetimiz -belki 384 üncü maddeyi dahil etmemiz
itibariyle yine kapsam içinde kalacak; ama- devlet güvenlik mahkemelerinin
görev alanlarını, sadece devletin aleyhine işlenen cürümlere
inhisar ettirici bir çalışma içerisindedir; bunu da, değerli
arkadaşlarımıza, gecenin bu geç saatinde, bir müjde olarak arz
ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (RP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.
Başka söz talebi yok.
Tasarının maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Maddelere geçilmesi hususu
kabul edilmiştir.
Şimdi, 7 dakikalık süremiz var...
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, gruplar olarak
biz ittifak ettik...
BAŞKAN – Efendim, sizin, gruplar olarak ittifak etmeniz yetmez
ki...
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Bakan 1 madde; bitmek üzere
zaten.
BAŞKAN – Efendim, maddeler üzerinde söz talebi... (RP ve DYP
sıralarından "Yok" sesleri)
1 inci maddeyi okutuyorum:
Terörle Mücadele Kanununun Bir Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
MADDE 1. – 12.4.1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele
Kanununun 4 üncü maddesinin (a) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“a) Türk Ceza Kanununun 145, 150, 151, 152, 153, 154, 155, 157, 169 ve
384 üncü maddeleri ile 499 uncu maddesinin ikinci fıkrasında
yazılı suçlar.”
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Değişiklik önergesi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. —Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Değişiklik önergesi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. —Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?..
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bedük.
Bakın, oylama kalır sonra... Oylama için Genel Kurulun iznini
istemem.
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gerek şimdiki kanun ve gerekse biraz evvel Devlet
Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkındaki
Kanun değişiklikleri sırasında konuşulanlarla ilgili
olarak da görüşümü özellikle sunmak istiyorum.
Devlet Güvenlik Mahkemeleri ve terörle mücadele kanunu, bugün ülkemizde
var olan terörle ilgili olarak birkısım olayların önlenmesi
yönelik büyük hizmetler yapmaktadırlar ve bu kanun maddesindeki
değişiklikle, doğrudan doğruya terör maksatlı olarak
kara, hava ve denizyolu araçlarıyla yapılan birkısım
eylemleri önlemeye yöneliktir. Bu sebeple de, isabetli olmuştur.
Ayrıca, Devlet Güvenlik Mahkemeleri anayasal bir kuruluştur,
hâkimleri bağımsızdır ve Anayasa itibariyle de teminat
altına alınmıştır. Bugüne kadar terörle mücadelede
başarılı olunmuşsa, Devlet Güvenlik Mahkemesinde görev alan
savcı ve hâkimlerin bunda çok büyük rolü vardır;
huzurlarınızda, onlara teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.
Hepinizi sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum. (DYP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Bedük, teşekkür ediyorum.
3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Tasarı, aynen kabul edilmiştir;
hayırlı uğurlu olsun.
Sayın milletvekilleri...
SALİH KAPUSUZ ( Kayseri) – Daha 5 dakika var Sayın
Başkan, bir tasarı daha var, anlaştık, kimse
konuşmayacak ...
BAŞKAN – Şimdi, peşin taahhüdü nasıl
alacağım ben; bir hevesli çıkar konuşur.
Şimdi, gereksiz yere...
ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Kimse konuşmaz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Var efendim; bazen gereksiz konuşan oluyor. Hiç
alakası olmadığı halde, burada 4 üncü maddeyi
konuşuyoruz, Türk Ceza Kanunu tartışılıyor, Ticaret
Kanunu tartışılıyor. Bu gerekli mi? Rica ediyorum...
Sayın milletvekilleri, oturur musunuz; lütfen...
9. – Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner
ve 11 Arkadaşının, 5.1.1961 Tarihli ve 237 Sayılı
Taşıt Kanununa Bağlı (1) Sayılı Cetvelde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (2/322) (S. Sayısı : 111) (1)
BAŞKAN – Ankara Milletvekili Sayın Seçkiner ve 11
Arkadaşının, 5.1.1961 Tarihli ve 237 Sayılı
Taşıt Kanununa Bağlı (1) Sayılı Cetvelde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
(1) 111 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.
Raporun okunup okunmaması hususunu oylarınıza
sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.
Teklifin tümü üzerinde görüşme açıyorum.
Tümü üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
5.1.1961 Tarihli ve 237 Sayılı Taşıt Kanununa
Bağlı (1) Sayılı Cetvelde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi
MADDE 1. – 5.1.1961 tarihli ve 237 sayılı Taşıt
Kanununa bağlı (1) sayılı cetvelden (Birisi Senato
Başkanı için) ibaresi kaldırılmış ve cetvele
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından sonra gelmek üzere
aşağıdaki ibare eklenmiştir.
En
az kullanma
Adet Cinsi Süresi
TBMM Başkanlık Divanı üyeleri,
Komisyon Başkanları ve
Grup Başkanvekilleri
50 Binek 5 yıl
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Değişiklik önergesi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Geçici madde 1'i maddeyi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 1. – Bu Kanunla tahsis edilen araçların
plakalarına ilişkin esaslar Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanınca tespit edilir.
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Değişiklik önergesi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Değişiklik önergesi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Değişiklik önergesi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
Kanun teklifinin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Teklif kabul edilmiştir; hayırlı,
uğurlu olsun.
1 dakikamız var, başka bir tasarı daha
çıkarabiliriz; var mı?!.. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)
Haydi bakalım, yine gönlümü aldınız...
Sayın milletvekilleri, kanun tasarı ve tekliflerini
görüşmek için, 14 Kasım 1996 Perşembe günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 21.59
VI. –
SORULAR VE CEVAPLAR
A)
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. – Gaziantep Milletvekili Ünal
Yaşar’ın, GAP bölgesinde İsrail firmalarına arazi tahsisi
yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Tarım
ve Köyişleri Bakanı Musa Demirci’nin yazılı cevabı
(7/1143)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Tarım ve Köyişleri
Bakanı tarafından yazılı olarak
cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi arz ederim.
Ünal
Yaşar
Gaziantep
GAP Bölgesinde İsrail Firmalarına arazi
tahsisi yapılmış mıdır? Yapılan tahsisleri geri
almayı düşünüyor musunuz? Yoksa aynı ülke firmalarına GAP
Bölgesinden arazi tahsisine devam edecek misiniz?
T.C.
Tarım
ve Köyişleri Bakanlığı
Araştırma
Planlama ve Koordinasyon
Kurulu
Başkanlığı
Sayı
: KDD-BŞV.2.01/2775-75129 12.11.1996
Konu : Soru önergesi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : 30.10.1996 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1143-2955/7902 sayılı yazınız.
İlgide kayıtlı yazınızda
Gaziantep Milletvekili Sayın Ünal Yaşar’a ait yazılı soru
önergesinin süresi içinde cevaplandırılmadığı belirtilmektedir.
Söz konusu yazınıza, ekte fotokopileri
gönderilen 23.8.1996 tarih ve KDD.BŞV.2.01.2041 sayılı
yazımızla cevap verilmiştir.
Bilgilerinize arz ederim.
Musa
Demirci
Tarım
ve Köyişleri Bakanı
T.C.
Tarım
ve Köyişleri Bakanlığı
Araştırma
Planlama ve Koordinasyon
Kurulu
Başkanlığı
Sayı
: KDD-BŞV.2.01/2041 23.8.1996
Konu : Soru önergesi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : 2.8.1996 gün ve KAN. KAR. MD.
A.01.GNS.010.00-3144 sayılı yazınız.
İlgide kayıtlı yazınız ekinde
gönderilen Gaziantep Milletvekili Sayın Ünal Yaşar’ın
yazılı olarak cevaplandırmamı istediği soru önergeleri
incelenmiş olup;
– 1993-1995 tarihleri arasında
Bakanlığımız aracılığı ile yurt
dışından ithal edilen kasaplık, besilik ve
damızlık büyükbaş hayvanlardan herhangi birinde hastalık
belirtisi görülmemiş olup, Bakanlığımız
aracılığı ile ithal edilecek hayvanların seçiminde
Bakanlığımızca oluşturulan seçim heyetlerince,
menşeinde bulaşıcı hayvan hastalığı olmayan
ülkelerden sağlık ve teknik şartlar dahilinde belirlenmektedir.
24 Mayıs 1996 tarihinde yayımlanan Bakanlığımız
tebliği ile de ithal olunacak kasaplık ve besilik hayvanlar orijin
ülkede seçildikten sonra kulak küpesi ile işaretlenmektedir. Bu
hayvanların gümrük kapılarında Gümrük Veteriner Hekimi
tarafından yapılan son muayenesinde de hastalık
bulunmadığı anlaşıldıktan sonra ithaline izin
verilmektedir.
Bakanlığımızca hastalıklı
hayvanların ithali mümkün olmayıp, hastalığın
bulaşması ithalattan sonra ülkemiz içerisinde olmuştur.
Bulaşmanın olduğu Mersin Gümrüğündeki
teşkilatımız personeli hakkında soruşturma
açılmış ve haklarında yasal işlem
yapılmıştır.
– Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kamu tüzel
kişiliğine sahip kuruluşları hariç, hiçbir yerli ve
yabancı özel, tüzel veya gerçek kişilerine arazi tahsisi yapması
3083 sayılı yasaya göre mümkün değildir. Dolayısıyla
GAP bölgesinde İsrail Firmalarına da arazi tahisisi
yapılması söz konusu olamaz.
Bilgilerinize arz ederim.
Musa
Demirci
Tarım
ve Köyişleri Bakanı
2. – Erzurum
Milletvekili Aslan Polat’ın, Bayburt-Köse-Şiran-Şebinkarahisar
devlet yolunun 1997 yılı yatırım programına
alınmasına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Cevat Ayhan’ın yazılı cevabı (7/1290)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Cevat Ayhan
tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim.
Aslan
Polat
Erzurum
1. Bayındırlık eski Bakanı
Sayın Mehmet Keçeciler’in yazılı olarak
cevaplandırmasını istediğimiz Karadeniz sahil yoluna
paralel olan ve onun alternatifi olarak kabul edilen Artvin-Yusufeli-İspir
Bayburt-Köse-Şiran-Şebinkarahisar Devlet yolunun akibeti
hakkında Bayındırlık Bakanlığınca 7.6.1996
gün ve B.09.0BHİ.0.00.00.25-2-A/1768 sayılı yazı da bu
yolun iki etapta ele alındığı Şebinkarahisar-Alucra-Şiran
yolunun 1996 yılı yatırım proğramında devam
ettiği (Artvin-Tortum) Ayr.-Yusufeli-İspir-Bayburt yolunun ise 1996
yılı yatırım proğramına yeni iş olarak
teklif edildiği ancak DPT Müsteşarlığınca
yapımı uygun görülmeyerek programdan
çıkarıldığı belirtilmiştir.
Son derece güvenli ve yörenin ekonomik can damarı
olan bu yol yeni Hükümetçe 1997 yılı yatırım
programına alınarak uygulamaya konulacak mıdır?
2.
Erzurum-Tortum-Pehlivanlı-Başbaşı-Devedağı-İspir
yolunun Karayolları ağına alınması düşünülmekte
midir? Düşünülüyorsa ne zaman karayolları ağına
alınacaktır.
T.C.
Bayındırlık
ve İskân Bakanlığı
Basın
ve Halkla İlişkiler Müşavirliği
Sayı :
B09.0.BHİ.0.00.00.25/2-A/7728 11.11.1996
Konu : Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın
yazılı soru önergesi.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : T.B.M.M.’nin 7.10.1996 gün ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-3633 sayılı yazısı (7/1290).
İlgi yazı ilişiğinde alınan,
Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın Bakanlığımıza
yönelttiği yazılı soru önergesi incelenmiştir.
Soru : 1. Bayındırlık eski Bakanı
Sayın Mehmet Keçeciler’in yazılı olarak
cevaplandırmasını istediğimiz Karadeniz sahil yoluna
paralel olan ve onun alternatifi olarak kabul edilen Artvin-Yusufeli-İspir-Bayburt-Köse-Şiran-Şebinkarahisar
Devlet yolunun akibeti hakkında Bayındırlık
Bakanlığınca 7.6.1996 gün ve B.09.0.BHİ.0.00.00.25/2-A/1768
sayılı yazıda bu yolun iki etapta ele
alındığı Şebinkarahisar-Alucra-Şiran yolunun 1996
yılı yatırım programında devam ettiği
(Artvin-Tortum) Ayr.-Yusufeli-İspir-Bayburt yolunun ise 1996
yılı yatırım proğramına yeni iş olarak
teklif edildiği ancak DPT Müsteşarlığınca
yapımı uygun görülmeyerek programdan
çıkarıldığı belirtilmiştir.
Son derece güvenli ve yörenin ekonomik can damarı
olan bu yol yeni Hükümetçe 1997 yılı yatırım proğramına
alınarak uygulamaya konulacak mıdır?
Cevap : 1. (Artvin-Tortum) Ayr.
Yusufeli-İspir-Bayburt yolu, henüz kesinlik kazanmayan 1997 yılı
Yatırım Proğramına 2 milyar TL. ödenekle yeni iş
olarak teklif edilmiştir.
Soru : 2. Erzurum-Tortum-Pehlivanlı-Bağbaşı-Devebaşı-İspir
yolunun Karayolları ağına alınması düşünülmekte
midir? Düşünülüyorsa ne zaman karayolları ağına
alınacaktır?
Cevap : 2.
Erzurum-Tortum-Pehlivanlı-Bağbaşı-Devedağı-İspir
yolunun Erzurum-Tortum kesimi Karayolları Genel Müdürlüğünün, Pehlivanlı-Bağbaşı-Devedağı-İspir
kesimi de Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün yol ağında yer
almakta olup; ödenek yetersizliğinden Karayolları Ağına
alınması şimdilik mümkün görülmemektedir.
Bilgi ve gereğini arz ederim.
Cevat
Ayhan
Bayındırlık
ve İskân Bakanı
3. – Manisa
Milletvekili Hasan Gülay’ın, Emlâk Bankasından döviz
karşılığı ev alanların borçlarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez’in
yazılı cevabı (7/1293)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Emlâk Bankasından döviz
karşılığı ev alan, halen bu borçlarını
dövizin aşırı yükselmesi sebebiyle ödeyemeyen kefilleri ile
birlikte yaklaşık 40 000 (Kırkbin) aileyi ilgilendiren, şu
anda ölüm orucuna da başlayan dövizzedeler ile ilgili
aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan tarafından
yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla. 29.8.1996
Hasan
Gülay
Manisa
Sorular :
1. Bu konunun çözümü için Yüksek Planlama Kurulundan
(YPK) dövizzedeler lehine karar çıkartmayı düşünüyor musunuz?
2. Başlangıç
borçlarına halen uygulanan % 54 yıllık basit faizi
uygulamayı düşünüyor musunuz?
3. Borç ödemeyi sabit bir yıla yaymayı
düşünüyor musunuz?
T.C.
Devlet
Bakanlığı
Sayı
: B.02.0.015 (018) 565 8.11.1996
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : Devlet Bakanlığının (Sayın
Lütfü Esengün) 18.10.1996 tarih ve 735 sayılı yazısı.
Manisa Milletvekili Sayın Hasan Gülay’ın
Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği 7/1293-3316
sayılı yazılı soru önergesine hazırlanan cevap ekte
sunulmuştur.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
H.
Ufuk Söylemez
Devlet
Bakanı
Manisa Milletvekili Sayın Hasan Gülay’ın
7/1293-3316 sayılı yazılı soru önergesine cevap
Emlâk Bankası Dövize endeksli kredi kullanarak
konut satın alanlara bugüne kadar çeşitli iyileştirmelerde
bulunmuştur. Bunlar;
1. Ocak ve Nisan 1994 aylarında iki defa TL.’ye
dönüşüm,
2. Ara ödeme veya defaten ödeme yapılması
hallerinde % 5 ile % 45 oranları arasında değişen
indirimler,
3. Konutların 3 üncü kişilere
devredilebilmesi,
4. Mevcut kredi faiz oranı olan % 8,5’un % 5.5’a
indirilmesi,
5. 29.2.1996 tarihine kadar başvurulması
halinde gayrimenkul’un ekspertiz değeri üzerinden bankaca satın
alınarak borcun tasfiyesi ve son olarak,
6. 31.12.1996 tarihine kadar başvurulması
halinde aldıkları konutun kredi borçlarına
karşılık bankaya devredilmesi olarak özetlenebilir.
Yukarıda ifade edilen muhtelif
iyileştirmelerle bugüne kadar 12 766 kişi kredisini
kapatmıştır. Bankanın söz konusu iyileştirmelerden
dolayı gelir kaybı yaklaşık olarak 8 Trilyon TL.’ye ulaşmıştır.
Diğer taraftan, kalan 7475 kişiden yalnız 1918 kişinin
riski 1 milyar TL.’nin üzerinde olup, kanunî takibe alınanların
sayısı ise sadece 571 kişidir. Görüldüğü gibi, Emlâk
Bankasından Dövize Endeksli Kredi kullananların çok büyük bir
kısmı ya kredilerini kapatmış ya da kredi riskini
ödenebilir seviyelere indirmişlerdir. Diğer bir ifadeyle, T. Emlâk
Bankası açısından yaklaşık 2 500 kişi ile
sınırlı olan problem esasen kredi tutarında veya döviz
kurlarında indirim yapmayan özel bankalarda çok daha büyüktür.
Bugüne kadar yapılan bütün iyileştirmelere ve
bu konuda banka imkânlarının sonuna kadar kullanılmış
olmasına rağmen, mağdur durumda olanların
durumlarının daha da iyileştirilebilmesi amacıyla
çalışmalara devam edilmektedir.
4. –
İzmir Milletvekili Hakan Tartan’ın, eski başbakanların
korumalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
Lütfü Esengün’ün yazılı cevabı (7/1315)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıda yazılı soruların,
Başbakan Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak
yanıtlanması için, İç Tüzüğün 96 ncı maddesince
gereğini arz ederim.
Hakan
Tartan
İzmir
1. Şu anda hayatta bulunan eski Başbakanlara
devlet tarafından kaç koruma verilmektedir?
2. DYP Genel Başkanı Tansu Çiller’e eski
Başbakan sıfatı ile kaç koruma verilmiştir?
3. Sayın Tansu Çiller’in Kuşadasındaki
çiftliğinde kaç, İstanbul Yeniköy’deki yalısında kaç,
Antalya’daki yazlık evinde kaç ve Ankara Bilkent’teki villasında kaç
koruma görev yapmaktadır?
4. 1991-1995 yılları arasında
Başbakan Yardımcılığı görevlerinde bulunan
Sayın Erdal İnönü, Sayın Murat Karayalçın, Sayın
Hikmet Çetin ve Sayın Deniz Baykal’a yurt dışı
ziyaretlerinde kaç koruma görevlisi tahsis edilmiştir? Bunların
gezi-gezi dökümü nedir?
5. Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller’e RP-DYP Koalisyon
hükümeti döneminde dış gezilerinde kaç koruma görevlisi
verilmiştir? Bunlara yapılan ödemeler ne kadardır?
6. Tansu Çiller’e ABD gezisi öncesinde 30 kişilik
bir koruma ordusunun eşlik edeceği ifade edilmektedir?
Büyükelçiliklerimizde yeterli koruma kadrosu yok mudur? Diğer Başbakanlara
gösterilmeyen bu koruma yoğunluğunun gerekçesi nedir?
T.C.
Devlet
Bakanlığı
Sayı
: B.02.0.0020/00959 11.11.1996
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : a) TBMM
Başkanlığının 7.10.1996 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1315-3422/9479 sayılı yazısı.
b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.nün
11.10.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-377-33/4114 sayılı
yazısı.
İzmir Milletvekili Sayın Hakan
Tartan’ın; Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği
Sayın Başbakanımızın da kendileri adına
Bakanlığım koordinatörlüğünde
cevaplandırılmasını istediği 7/1315 Esas nolu
yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.
İçişleri Bakanlığından cevap
alındığında ayrıca gönderilecektir.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
Lütfü
Esengün
Devlet
Bakanı
İzmir Milletvekili Sayın Hakan Tartan’ın
Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği sorulara ait
müdürlüğümüzü ilgilendiren bilgiler
1. Eski Başbakanların koruma görevleri
Müdürlüğümüz görev alanı dışında
kaldığından sorunun İçişleri Bakanlığı
Emniyet Genel Müdürlüğünce cevaplandırılması gerekmektedir.
2. Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Sayın Tansu Çiller’in (DYP Genel
Başkanı Eski Başbakan) kendi yakın koruma hizmetleri, (3)
ayrı aile fertleri ile Ankara Bilkentteki ikametlerini korumak üzere (4)
Başkomiser (1) Komiser, (52) Polis memuru görev yapmaktadır.
4. 1991-1995 yılları arasında
Başbakan Yardımcılığı görevlerinde bulunan
Sayın Erdal İnönü, Sayın Murat Karayalçın, Sayın
Hikmet Çetin ve Deniz Baykal’a yurt dışı ziyaretlerinde koruma
görevlilerinin işlemleri Müdürlüğümüzce yapılmadığından,
bu nedenle kaç koruma görevlisi yurt dışı ziyaretlerinde
görevlendirildiği ilgili Başbakan
Yardımcılığı Özel Kalem Müdürlüğünce
yapıldığından cevabî yazılarının bu makamdan
alınması gerekmektedir.
3, 5 ve 6 ncı şıklarda belirtilen
hususlar ilgili Koruma Müdürünün yazımıza istinaden vermiş
oldukları cevabî yazılarında belirtilmiştir.
Başbakanlık
Koruma Müdürlüğüne
İlgi : 23.10.1996 gün B.05.0.EGM.0.36.04/2991
sayılı yazınız.
İzmir Milletvekili Hakan Tartan tarafından
verilen soru önergesi ile ilgili olarak tarafımızdan istenilen
hususlarla ilgili bilgiler aşağıda yer almaktadır.
3. Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Tansu Çiller’in
korumasında görevli 57 personelden;
Kuşadası çiftliği ve Antalya’daki
yazlığında koruma görevlisi yoktur. İstanbul’da da daimî
görevli bir polis memuru bulunmaktadır.
Ankara Bilkent’teki ikametgâhının
güvenliğinde ise 10 polis memuru 24 saat nöbetleşe görev
yapmaktadır.
5. DYP-RPKoalisyon hükümeti döneminde
gerçekleştirilen iki dış temastan 17-18 Temmuz tarihlerinde
İrlanda ziyaretlerinde; Koruma Müdürü Resul Kalkan, Başkomiser
İlhan Bayrak, Komiser Fatih Ünlü, Polis memurları Öznur Akgül, Nusret
Düzel, Yüksel Gündüz, İlker Durmaz, Üzeyir Taş görevlendirilmiş
olup adıgeçenlerin harcırah toplamı 16 724 000 X 8 = 133 792 000
TL.’dır.
22-30 Eylül 1996 tarihindeki A.B.D. ziyaretinde, Koruma
Müdürü Resul Kalkan, Başkomiser Hayati Yılmaz, R. Ufuk Önder ve polis
memuru Sabiha Sönmez görevlendirilmiş olup adı geçenlerin
harcırah tutarları, Resul Kalkan 107 684 000, Hayati Yılmaz 138
735 000, Rafet Ufuk Önder 104 051 000, Sabiha sönmez 90 747 000 TL. dir.
6. ABD gezisi 22-30 Eylül 1996 tarihinde
yapılmış, yukarıda belirtildiği üzere 4 koruma
görevlisi katılmıştır.
Büyükelçiliklerde ülkenin hassasiyetine göre 2 ile 5
koruma görevlisi tesis koruması ile görevli bulunmaktadır.
Bilgi ve gereğini arz ederim. 30.10.1996
Resul
Kalkan
1
inci Sınıf Emniyet Müdürü
Dışişleri
Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı
Koruma Müdürü
5. –
Aydın Milletvekili Yüksel Yalova’nın, Kuşadası’nda meydana
gelen sel felaketinden zarar gören esnaf ve sanatkârların vergi ve borç
ödemelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü
Esengün’ün yazılı cevabı (7/1333)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Başbakan Sayın Necmettin Erbakan tarafından yazılı
olarak cevaplandırılmasını tensiplerinize arz ederim.
Saygılarımla. 13.9.1996
Dr.
Yüksel Yalova
Aydın
7-8-9 Eylül tarihlerinde Aydın ilimizin
değişik yörelerinde özellikle Kuşadası ilçemizde meydana
gelen sel felaketinde büyük maddî hasarlar meydana gelmiştir. Buna göre :
1. Kuşadası’nda faaliyet gösteren vergi
mükelleflerinin, özellikle esnaf ve sanatkârlarımızın Eylül;
Ekim; Kasım aylarına ilişkin vergi ödemelerinin
dondurulmasını düşünür müsünüz?
2. Büyük maddî hasara uğrayan işyeri ve
otellerin kamu bankalarına olan borçlarının faiz yükü
getirilmeden ertelenmesini düşünür müsünüz?
3. Kuşadalı esnaf, sanatkâr ve küçük
işletmecilerimize kamu bankalarından düşük faizli kredi
sağlamayı düşünür müsünüz?
4. İlçemizin tamamen tahrip olan alt
yapısı; yol-kanalizasyon şebekelerinin,
Kuşadası’nın ülke turizmindeki öncü konumu gözönünde
bulundurularak gelecek sezona yetiştirilmesini düşünür müsünüz?
5. 6-10 Ekim 1996 tarihleri arası ilçemizde 103
ülkenin katılacağı Dünya Enerji Kongresi
yapılacağından anılan işlemlere başlanması
için bir an önce talimat verebilir misiniz?
6. Tüm bu konuların bir bütünlük içerisinde
yürütülmesini temin amacıyla Kuşadası ilçemizi ve yöresini tabiî
afet bölgesi ilan etmeyi düşünür müsünüz?
T.C.
Devlet
Bakanlığı
Sayı
: B.02.0.0010/00999
11.11.1996
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : a) TBMM
Başkanlığının 7.10.1996 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/133-3406/9440 sayılı yazısı.
b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.’nün
11.10.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-376-8/4089 sayılı
yazısı.
Aydın Milletvekili Sayın Yüksel
Yalova’nın Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği,
Sayın Başbakanımızın da kendileri adına
Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılmasını
istediği 7/1333 Esas No.’lu yazılı soru önergesi ile ilgili
olarak, Maliye Bakanlığından ve Bayındırlık
İskân Bakanlığından alınan cevabî yazılar ekte
sunulmuştur.
Diğer ilgili Bakanlıklardan cevap
alındığında ayrıca gönderilecektir.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
Lütfü
Esengün
Devlet
Bakanı
T.C.
Bayındırlık
ve İskân Bakanlığı
Basın
ve Halkla İlişkiler Müşavirliği
Sayı :
B.09.0.BHİ.0.00.00.25/2-A/7658 4.11.1996
Konu :Aydın Milletvekili Yüksel Yalova’nın
yazılı soru önergesi
Sayın Lütfü Esengün
Devlet Bakanı
İlgi : a) T.B.M.M.’nin 7.10.1996 gün ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/9440 sayılı yazısı.
b) Başbakanlığın 11.10.1996 gün ve
B.02.0.KKG/106-376-8/4087 sayılı yazısı.
c) 18.10.1996 gün ve B.02.0.0020/00720 sayılı
yazınız.
İlgi (a) ve (b) yazılar gereğince, ilgi
(c) yazınız ekinde alınan, Aydın Milletvekili Yüksel
Yalova’nın Başbakan’a yönelttiği yazılı soru önergesi
incelenmiş ve Bakanlığımızla ilgili hususlar
aşağıda belirtilmiştir.
Aydın İli Kuşadası ilçesinde
meydana gelen su baskını genel hayata etkili
olmadığından, 7269 sayılı Kanun kapsamına
girmemektedir.
Konunun 4123-4133 sayılı Kanunlar gereği
incelenmesi için İller Bankası Genel Müdürlüğüne talimat
verilmiş ve Bankadan gelen cevaba göre;
6-7-8 Eylül 1996 tarihlerinde meydana gelen rüzgâr ve
yağıştan sonra, İller Bankası 3 üncü bölge
(İzmir) Müdürlüğü ile Kuşadası Belediyesi temsilcilerinin
iştirakiyle 9 Eylül 1996 tarihinde yapılan hasar tespit
tutanağında kanalizasyon ve diğer alt yapıların hasar
görmediği belirtilmiş olup, Belediyesinin 1996 yılı gelir
payı 74 800 000 000 TL. dir.
Bilgi ve gereğini arz eder, saygılar
sunarım.
Cevat
Ayhan
Bayındırlık
ve İskân Bakanı
T.C.
Maliye
Bakanlığı
Gelirler
Genel Müdürlüğü
Sayı :
B.07.0.GEL.0.28/2810-13-567/51883 5.11.1996
Konu : Yazılı soru önergesi
Devlet
Bakanlığına
(Sayın Lütfü
Esengün)
İlgi : 18.10.1996 gün ve B.02.0.0010/00720
sayılı yazınız.
İlgi yazınız ekinde
Bakanlığıma intikal eden, Aydın Milletvekili Yüksel
Yalova’nın Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve
tarafınızca cevaplandırılması tensip edilen 7/1333-3406
nolu yazılı soru önergesinde yer alan,
“1. Kuşadası’nda faaliyet gösteren vergi
mükelleflerinin, özellikle esnaf ve sanatkârlarımızın Eylül;
Ekim; Kasım aylarına ilişkin vergi ödemelerinin
dondurulmasını düşünür müsünüz?”
Sorusu ile ilgili görüşümüz aşağıda
belirtilmiştir.
Kuşadasında faaliyet gösteren ve sel
afetinden zarar gören vergi mükelleflerinin Eylül ayında vermeleri gereken
beyannamelere ilişkin beyanname verme süreleri 213 sayılı Vergi
Usul Kanununun mücbir sebep hükümleri uyarınca bir ay
uzatılmıştır.
Yine sel felaketinden zarar gören mükelleflerin 6183
sayılı Kanunun 48 inci maddesine göre tecil talebinde
bulunmaları halinde taleplerinin değerlendirilmesine imkân
tanınmıştır.
Yukarıda belirtilen hususları
ayrıntılı olarak açıklayan ve Aydın Valiliğine
(Defterdarlık : Gelir Müdürlüğü) yazılan
yazılarımızın birer örneği ilişikte
gönderilmiştir.
Bilgi edinilmesini arz ederim.
Doç.
Dr. Abdüllatif Şener
Maliye
Bakanı
T.C.
Maliye
Bakanlığı
Gelirler
Genel Müdürlüğü
Sayı :
B.07.0.GEL.0.28/2810-13-567/49113 17.10.1996
Aydın Valiliği
(Defterdarlık Gelir
Müdürlüğüne)
İlgi : a) 13.9.1996 gün ve
B.07.4.DEF.0.09.10/3.996.303/5432-10412 sayılı yazınız.
b) 11.10.1996 gün ve B.07.0.GEL.0.28/2810-13-567/48332
sayılı yazımız.
İliniz
Kuşadası İlçesinde 7-8 Eylül 1996 tarihlerinde meydana
gelen sel felaketi nedeniyle ortaya çıkan ve ilgi (a) da kayıtlı
yazınızla Bakanlığımıza iletilen sorunlara
ilişkin olarak yapılması gereken işlemler ilgi (b) de
kayıtlı yazımızla Defterdarlığınıza
bildirilmişti.
Kuşadası Ticaret Odası,
Kuşadası Esnaf ve Sanatkârlar Odası, Turizm ve Tanıtma
Derneği ile Kuşadası Umum Otomobilciler ve Şoförler
Odası tarafından Bakanlığımıza gönderilen
dilekçelerde yer alan vergi borçlarının tecil ve taksitlendirilmesine
dair talepleri hakkında yapılacak işlem ise
aşağıda belirtilmiştir.
6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesinde “Amme
borcunun vadesinde ödenmesi veya haczin tatbiki veyahut haczolunmuş
malların paraya çevrilmesi amme borçlusunu çok zor duruma düşürecekse
borçlu tarafından yazı ile istenmiş ve teminat gösterilmiş
olmak şartıyla alacaklı amme idaresince veya yetkili
kılacağı makamlarca; vergi, resim, harç, ceza tahkik ve
takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası ve
gecikme zammı alacakları iki yılı, bu alacaklar
dışında kalan amme alacakları ise beş yılı
geçmemek üzere ve faiz alınarak tecil olanabilir.” denilmektedir.
Topluca bir il, ilçe veya bölgedeki mükellefler veya
mükelleflerin bağlı oldukları dernekler tarafından
mükellefler adına yapılan tecil talepleri hakkında anılan
kanun gereğince karar verilmesine imkân bulunmamaktadır.
Ancak, çok zor durumda olmaları nedeniyle
borçlarını defaten ödeyemeyecek durumda olan mükelleflerin ayrı
ayrı dilekçeyle yazılı olarak Maliye Bakanlığına
(Gelirler Genel Müdürlüğüne) veya ilgili defterdarlıklara ya da
borçlu oldukları vergi dairelerine müracaatta bulunarak vergi
borçlarının tecilini talep etmeleri halinde bu konudaki talepleri
6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesi gereğince
değerlendirilebilecektir.
Diğer taraftan, 6183 sayılı Kanunun bu
hükmü gereğince tecil talepleri kabul edilen mükelleflerin tecil edilen
borçlarına karşılık olarak cari oranda tecil faizi
ödemeleri gerekmekte olup, ödemesiz bir devre ve uygulanmakta olan faiz
oranından farklı bir oran uygulanmak suretiyle yada faizsiz olarak
yapılacak bir tecil 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre mümkün
görülmemektedir.
Bilgi edinilmesini ve gereğini rica ederim.
Ertürk
Barlas
Gelirler
Genel Müdürlüğü
Daire
Başkanı
T.C.
Maliye
Bakanlığı
Gelirler
Genel Müdürlüğü
Sayı :
B.07.0.GEL.0.28/2810-13-567/48332 11.10.1996
Aydın Valiliği
(Defterdarlık :
Gelir Müdürlüğüne)
İlgi : 13.9.1996 gün ve
B.07.4.DEF.0.09.10/3.996.303/5432-10412 sayılı yazınız.
İliniz Kuşadası ilçesinde 7-8 Eylül 1996
tarihlerinde meydana gelen sel felaketi nedeniyle ortaya çıkan ve ilgide
kayıtlı yazınızla Bakanlığımıza
iletilen sorunlara ilişkin olarak yapılması gereken
işlemler aşağıda belirtilmiştir.
1. Bilindiği üzere 213 sayılı Vergi Usul
Kanununun 13 üncü maddesinin 2 numaralı bendinde “Vergi ödevlerinin yerine
getirilmesine engel olacak yangın, yer sarsıntısı ve su
basması gibi afetler” mücbir sebep hali olarak kabul edilmiştir.
Aynı Kanunun 15 inci maddesinde “13 üncü maddede
yazılı mücbir sebeplerden herhangi birinin bulunması halinde bu
sebep ortadan kalkıncaya kadar süreler işlemez. Bu takdirde tarh
zamanaşımı işlemiyen süreler kadar uzar...” hükmü,
14 üncü maddesinde ise “Vergi muamelelerinde süreler
vergi kanunları ile belli edilir.
Kanunda açıkça yazılı olmayan hallerde
15 günden aşağı olmamak şartıyla bu süreyi,
tebliğ yapacak olan idare belirler ve ilgiliye tebliğ eder.” hükmü
yer almaktadır.
Mücbir sebep hallerinde mücbir sebebin
başladığı tarih ile ortadan kalktığı tarih
arasında geçen süreler işlememektedir. Ancak, belli bir bölge veya
bölgenin bir kısmını etkileyen yangın, deprem, su
basması gibi genel karakter taşıyan tabiî afetlerde vergi
ödevlerinin yerine getirilmesi bakımından mücbir sebep halinin
başlangıç tarihi bilinmekte ise de sona erdiği tarihin tespiti
mükellefler yönünden güçlük arz etmektedir. Bu gibi hallerde mücbir sebep
halinin ortadan kalktığı tarihin, diğer bir ifade ile
işlemeyen mücbir sebep süresinin 213 sayılı Vergi Usul Kanununun
14 üncü maddesi hükmü uyarınca idarece tespit edilmesi gerekmektedir.
Buna göre, sel afetinin mükellefler üzerinde
yapacağı etkinin afetin vuku bulduğu 7.9.1996 tarihinden
itibaren bir ay devam edeceği dolayısıyla bu tarihler
arasına rastlayan sürenin mücbir sebep hali nedeniyle işlemeyen süre
olarak kabulü uygun bulunmuştur. Diğer bir anlatım ile
7.9.1996-7.10.1996 tarihleri arasına rastlayan beyanname verme sürelerine
8.10.1996 tarihinden itibaren işlemeyen süreler ilave edilmek suretiyle
bulunacak tarihler beyanname verme sürelerinin son günü olacaktır. Buna
göre;
– Ağustos 1996 dönemine ait olup, 20.9.1996
tarihine kadar verilmesi gereken muhtasar beyannamenin işlemeyen 14 günlük
süre dikkate alındığında 21.10.1996 tarihi mesai saati
bitimine kadar,
– Ağustos 1996 dönemine ait olup, 25.9.1996
tarihine kadar verilmesi gereken katma değer vergisi beyannamesinin ise
işlemeyen 19 günlük süre dikkate alındığında
26.10.1996 tarihi mesai saati bitimine kadar verilmesi icap etmektedir.
2. Aynı Kanunun ‘Tasdik zamanı”
başlıklı 221 inci maddesinin 4 numaralı bendinde “Tastike
tabi defterlerin dolması dolayısıyla veya sair sebeplerle
yıl içinde yeni defter kullanmaya mecbur olanlar bunları
kullanmıya başlamadan önce” hükmü, “Kayıt zamanı”
başlıklı 219 uncu maddesinin (a) bendinde ise “Muamelelerin
işin hacmine ve icabına uygun olarak muhasebenin intizam ve vuzuhunu
bozmayacak bir zaman zarfında kaydedilmesi şarttır. Bu gibi
kayıtların on günden fazla geciktirilmesi caiz değildir.” hükmü
yer almış bulunmaktadır.
Sel felaketine maruz kalan mükelleflerin mücbir sebep
halinin 7 Ekim 1996 tarihi mesai saati bitimine kadar devam edeceği uygun
görüldüğüne göre mükelleflerin söz konusu defterlere
kayıtlarını en geç 10 günlük süre içinde yapabilecekleri hususu
da gözönüne alınarak defterlerin en geç 17 Ekim 1996 tarihine kadar tasdik
ettirilmesi icap etmektedir.
3. 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 278 inci
maddesinde; yangın, deprem ve su basması gibi afetler yüzünden
değeri düşen emtianın emsal bedeli ile değerleneceği
hükme bağlanmıştır.
Bu hüküm gereğince, sel felaketi sebebiyle
değer kaybeden emtia için, aynı kanunun 267 nci maddesindeki emsal
bedeli esaslarından (üçüncü sıra) takdir esasına göre
değerleme yapılacağı tabiidir.
Öte yandan, işletme aktifinde kayıtlı
amortismana tabi iktisadî kıymetlerin yangın, deprem, su basması
gibi afetler neticesinde değerini tamamen veya kısmen kaybetmeleri
halinde, meydana gelen kayıpların 213 sayılı Vergi Usul
Kanununun 317 nci maddesi hükmü gereğince fevkalade ekonomik ve teknik
amortisman uygulanması yoluyla yok edilmesi mümkün bulunmaktadır.
Yukarıda sözü edilen fevkalade ekonomik ve teknik
amortisman nispetinin tayini için mükelleflerin
Bakanlığımıza müracaatta bulunmaları gerekmektedir.
4. Sel felaketi nedeniyle mükelleflerin sigorta
şirketinden tazminat alması halinde alınan bedelin hasılat
olarak kayıtlara yansıtılacağı tabiidir.
5. Sel felaketinde defter ve belgelerinin zayi
olması (mükelleflerce ispat edilmesi kaydıyla) nedeniyle katma
değer vergisi beyannamelerinin tanzimi bakımından felaket
tarihine rastlayan döneme ait katma değer vergisi dönem matrahlarının
tespiti için vergi dairesine müracaat eden mükelleflerin;
– Aynı takvim yılı içinde verilen katma
değer vergisi beyannamelerinin “matrahın oranlara göre
dağılımı” bölümünde (38-43 satırlar) yer alan tutarlar
farklı katma değer vergisi oranları dikkate alınmak
şartıyla” done olarak dikkate alınmak suretiyle ilgili dönem
matrahlarının takdir komisyonlarınca takdiri ile bu matrahlar
üzerinden hesaplanan katma değer vergisi tutarlarının belirlenmesi,
– Belirlenen matrahlar ve faaliyetin özelliği gözönünde
tutulmak suretiyle indirilecek katma değer vergisinin de takdir
komisyonlarınca tespiti gerekmektedir.
– Bu şekilde verilen takdir komisyonu
kararlarının tebliğine ilişkin olarak vergi dairesince
mükellefe yazılacak yazıda, kendisinin bir önceki dönem
beyannamesinde, “sonraki döneme devreden katma değer vergisi”
beyanında bulunduğunu vergi dairesinden aldığı
tahakkuk fişi ile belgelediği takdirde, düzenleyeceği
beyannamede bu vergiyi de indirim olarak dikkate almak suretiyle ödemesi
gereken katma değer vergisini hesaplayacağı hususu mükellefe
hatırlatılacaktır.
Bilgi edinilmesini ve gereğini rica ederim.
Ertürk
Barlas
Gelirler
Genel Müdürlüğü
Daire
Başkanı
6. – Ankara
Milletvekili Hikmet Uluğbay’ın, Para Kredi Koordinasyon Kurulu
kararıyla bazı firmalara sağlanan ihracat
kolaylığı nedeniyle yapılacak ödemelere ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez’in
yazılı cevabı (7/1342)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Başbakan Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak
yanıtlanması için gereğini dilerim.
Saygılarımla.
Hikmet
Uluğbay
Ankara
Konu : 4 Ekim 1992 günlü Resmî Gazetede yayınlanan
92/7 sayılı bir Para-Kredi Koordinasyon Kurulu kararıyla,
bazı firmalara 70 milyon dolarlık bir “ihracat
kolaylığı” sağlanması öngörülmüştü. Ancak, bu
karar ve “belirli ihracat koşullarında bazı firmalara
ayrıcalık tanıdığı” gerekçesiyle basında
yoğun biçimde tartışılmış ve TBMM’nde çok
sayıda soru önergesine konu olmuştu.
Merkez Bankası ile Hazine ve Dış Ticaret
müsteşarlıkları yetkililerinin de zaman zaman konuyla ilgili
olarak dile getirdiği endişeler nedeniyle öngörülen ödeme bugüne
kadar yapılamamıştır.
Olay halen yargı aşamasındadır.
Buna rağmen, 13 Eylül 1996 günü Başbakanlık Hazine
Müsteşarlığı tarafından Merkez Bankasına
gönderilen bir talimatla bu tartışmalı ödemenin
yapılması istenmiştir.
Sorular : 1. Olayla ilgili açılmış
bulunan davalar sonuçlanmış mıdır? Sonuçlanan herhangi bir
dava varsa, karar için davalı Hazine temyiz hakkını
kullanmış mıdır, yoksa bu hakkını kullanmayarak
aleyhindeki bir kararın kesinleşmesine göz yummuş mudur?
2. Kaynak sıkıntısının had
safhada olduğu bir sırada böylesi bir ödeme için kaynak nereden
bulunmuştur?
3. Bürokraside hiç rastlanmayan bir biçimde, Merkez
Bankasının bu konuda “bu parayı ancak aksine bir görüş
yoksa ödeyeceğini” yazılı olarak açıklaması normal
midir? Değilse, Merkez Bankası bu yazılı
açıklamayı doğru olmayan haksız bir ödemeyi yapmak zorunda
bırakıldığını belgelemek için mi yazılı
hale getirmiştir?
4. Ödemenin her şeye rağmen
yapılması halinde bu ödemeden hangi firmalar hangi
koşulları gerçekleştirdikleri için yararlanmış
olacaklardır?
T.C.
Başbakanlık
Hazine
Müsteşarlığı
Sayı :
B.02.I.HM.0.KİT-2-1-52310/48971 8.11.1996
Konu : Soru önergesi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : 7.10.1996 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02/7/1342-3440/9517 sayılı yazıları.
Ankara Milletvekili Sayın Hikmet
Uluğbay’ın Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği
soru önergeleri ile ilgili olarak ayrı ayrı cevaplara geçmeden önce
Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu (DFİF)ndan ihracatı
teşvik amacıyla Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulu Kararları
çerçevesinde Hazine Müsteşarlığınca yapılan ödemelere
ilişkin olarak genel bir bilgi verilmesinin konuya açıklık
getireceği düşünülmektedir.
Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu
kaynağından karşılanmak üzere ihracatı teşvik
amaçlı çıkarılan Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulu
Kararlarının sevkedilmesi ve bu Kararlara ilişkin usul ve esasların
belirlenmesi Dış Ticaret Müsteşarlığının
tasarrufunda bulunmaktadır. Sözkonusu Müsteşarlık
tarafından belirlenen usul ve esaslar DFİF ödemelerinde aracı
banka olarak görev yapan T.C. Merkez Bankasına iletilmektedir. Banka
ihracatçıların taleplerini bu çerçevede değerlendirmeye tabi
tutarak karar (tebliğ) ile usul ve esaslara uygun olduğu tespit
edilenlere ilişkin provizyon taleplerini DFİF idaresinden sorumlu
Hazine Müsteşarlığına karar bazında iletmektedir.
Banka tarafından iletilen provizyon taleplerinin Dış Ticaret
Müsteşarlığının belirlediği usul ve esaslara
uygun olduğu kabul edilmekte ve DFİF’nun imkânları ölçüsünde
karşılanmasına çalışılmaktadır.
92/7 sayılı P-KKK Kararı ile ilgili
olarak T.C. Merkez Bankasının “aksine bir görüş
olmadığı takdirde tediyeyi teminen” kaydıyla provizyon
talebi üzerine yukarıda belirtilen uygulama dışında
kayıtlı provizyon istenmesi üzerine Dış Ticaret
Müsteşarlığından görüş alınması yoluna
gidilmiştir. Ayrıca tereddütlerin giderilmesi ve ödemelerde Hazine
Müsteşarlığının aradığı
koşulların netleştirilmesi amacıyla Devlet
Bakanlığı Makamından 29.8.1996 tarihli Onay
alınmıştır. Sözkonusu Onayda, yukarıda da
açıkladığımız ödemede aranılan koşullara
uygun olarak, 92/7 sayılı Karar ve bu kapsamda belirlenmiş esaslara
göre mevcut ve muhtemel müracaat belgelerinin değerlendirilmesini müteakip
kayıtsız provizyon istenmesi halinde ödemede bulunulacağı
ve ödemenin birikmiş navlun ve diğer teşvik ödemelerini gerçekleştirirken
uyguladığımız ödeme koşulları dikkate
alınarak, provizyon taleplerinin ne şekilde ve hangi şartlarla
karşılanacağı belirlenmiştir. Sözkonusu Onay 2.9.1996
tarihli yazımızla Bankaya iletilmiş olmakla birlikte bu bir
ödeme talimatı olmayıp Hazine
Müsteşarlığının ödemede aradığı
koşullar ve ödeme şartlarına ilişkindir.
Bu konuda, T.C. Merkez Bankasına iletilen ödeme
şartlarına uygun olarak 92/7 sayılı Karara ilişkin
kayıtsız olarak provizyon talebi
Müsteşarlığımıza iletilmemiş olup bu konuda
Bankaya ödeme talimatı verilmemiştir. Bu çerçevede, anılan
Kararla ilgili olarak herhangi bir ödeme yapılmamıştır.
Yukarıdaki gelişmeler paralelinde soru
önergelerinin cevapları aşağıda sunulmaktadır.
1. Söz konusu Kararla ilgili olarak ortaya çıkan
tereddütler nedeniyle bugüne kadar ödeme yapılmamıştır.
Kararla ilgili açılan davalar Kararın esasına yönelik
olmayıp, prim alacaklarının henüz ödenmediği gerekçesiyle
açılmış bulunmaktadır. Sözkonusu davalar henüz
sonuçlanmamıştır.
2. 92/7 Sayılı Kararla ilgili olarak
DFİF’ndan herhangi bir ödeme yapılmamış bu konuda ödeme
talimatı verilmemiştir. Sözkonusu Onay çerçevesinde
kayıtsız provizyon istenmesi halinde imkânlar çerçevesinde ödeme
yoluna gidilecektir.
3. Yukarıda açıklandığı gibi
DFİF’ndan yapılan ödemelerde Bankanın provizyon taleplerinin
hiçbir tereddüde meydan vermeyecek şekilde yapılması
gerekmektedir. Bu çerçevede Bankanın kayıtlı olarak provizyon
talep etmesi üzerine bu konuda usul ve esasları belirleyen Dış
Ticaret Müsteşarlığından görüş sorulmuş ve
Müsteşarlığımızın hangi esaslara göre ödemede
bulunacağı (Dış Ticaret
Müsteşarlığının belirlediği usul ve esaslara
uygun kayıtsız provizyon istenmesi) sözkonusu Bakanlık Makam
Onayı ile belirlenerek Bankaya iletilmiştir. Kararla ilgili usul ve
esasların belirlenmesi Müsteşarlığımız faaliyet
alanı dışında olduğundan Bankanın bu
yazısı ile ilgili olarak görüş oluşturulamamaktadır.
4. Sözkonusu ödemeler ancak Bakanlık Makam
onayında belirtilen şartların gerçekleşmiş olması
ve DFİF imkânlarının uygun bulunması halinde
yapılabilecektir. T.C. Merkez Bankası 92/7 sayılı Kararla
ilgili olarak hangi firmalara ne kadar ödemede bulunacağını
henüz kesin olarak bildirmemiştir. Bu husus, mevcut ve muhtemel müracaat
belgelerinin değerlendirilmesini müteakip kesinlik kazanacaktır. Bu
konudaki kayıtlar Banka nezdinde bulunmaktadır.
Bilgilerine arz ederim.
H.
Ufuk Söylemez
Devlet
Bakanı
7. –
Aydın Milletvekili İsmet Sezgin’in, Kuşadasında meydana
gelen sel felaketinden zarar görenlere yapılacak yardımlara ve hasara
uğrayan altyapı yatırımlarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün yazılı
cevabı (7/1346)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Başbakan tarafından yazılı olarak
cevaplandırılması için gereğini arz ederim.
İsmet
Sezgin
Aydın
Sorular :
1. 6-7-8 Eylül 1996 günlerinde Kuşadasında
meydana gelen sel felaketi nedeniyle zarar gören vatandaşlarımıza
ne gibi yardımlar yapılacaktır?
2. Bu beldemizin Turizm sektörüne olan
katkısı ve 6-10 Ekim tarihleri arasında 103 ülkeden en az bin
konuğun katılım ve Sayın
Cumhurbaşkanımızın Huzuruyla bu beldemizde yapılacak
olan Dünya Enerji Konferansı Toplantısı dikkate alınarak,
Kuşadasında sel felaketi nedeniyle kullanılamaz hale gelen
yollar, kanalizasyon ve elektrik şebekelerinin bir an önce faal hale
getirilmesi için ne gibi tedbirler alınacaktır.? Ayrıca, bu
konuda yapılacak çalışma ve yardımlar nelerdir?
3. Kuşadasında meydana gelen sel felaketi
nedeniyle esnafımız büyük maddî kayıplara
uğramıştır. Esnafımızın bu maddî
kayıplarını önlemek ve ticaretin yeniden canlanmasını
sağlamak için neler yapılacaktır?
4. Bu beldemizin afet bölgesi kapsamına
alınması için çeşitli kanunlarda değişiklik
yapmayı ve Kuşadasını da afet bölgesi olarak ilan etmeyi
düşünüyor musunuz?
5. Çevre yollarının refüjlerinin tamamlanarak
ışıklandırılması çalışmalarına
hız verilecek midir? Kuşadası Belediyesine, faaliyetlerini
sürdürebilmesi için ek yardımlar yapılacak mıdır?
T.C.
Devlet
Bakanlığı
Sayı
: B.02.0.0010/00962 11.11.1996
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İlgi : a) TBMM
Başkanlığının 7.10.1996 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1346-3448/9563 sayılı yazısı.
b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.nün
11.10.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-376-21/4093 sayılı
yazısı.
Aydın Milletvekili Sayın İsmet
Sezgin’in; Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği
Sayın Başbakanımızın da kendileri adına
Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılmasını
istediği 7/1346 esas nolu yazılı soru önergesi ile ilgili
olarak, İçişleri Bakanlığından alınan cevabî
yazı ekte sunulmuştur.
Diğer ilgili Bakanlıklardan cevap
alındığında ayrıca gönderilecektir.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
Lütfü
Esengün
Devlet
Bakanı
T.C.
İçişleri
Bakanlığı
Mahallî
İdareler Genel Müdürlüğü
Sayı :
B050MAH0650002(80-84) 96-80374 1.11.1996
Konu : Aydın Milletvekili Sayın İsmet
Sezgin’in yazılı soru önergesi
Devlet
Bakanlığına
(Sayın Lütfü
Esengün)
İlgi : 18.10.1996 tarih ve B.02.0.00.10/00724
sayılı yazınız.
Aydın Milletvekili İsmet Sezgin’in Sayın
Başbakan’a tevcih ettiği, Sayın Başbakanın da
kendileri adına Bakanlığınız koordinatörlüğünde
cevaplandırılmasını tensip buyurdukları
“Kuşadasında meydana gelen sel felaketine ilişkin”
yazılı soru önergesi incelenmiştir.
Doğal afete maruz kalan belediyelerin hangi ölçüde
hasar gördüğünün tespiti
Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca
yapılmaktadır.
Bu afetler neticesinde gelir kaybı ve alt
yapı hasarına uğrayan belediyelerin 2380 sayılı Kanun
ve Bütçe Kanunu hükümlerine göre tahakkuk edecek paylarının
artırılması konusunda 23.7.1995 tarihli ve 4123 sayılı
Kanun hükümlerince Bakanlar Kurulu Kararı alındığı
takdirde, Bakanlığımca belediyelere nüfus esasına göre
gönderilmekte olan payları artırılmaktadır.
Halen Kuşadası Belediyesinde meydana gelen
sel felaketi nedeniyle, belediye paylarının
artırılması konusunda bir karar
alınmadığından payları normal olarak gönderilmektedir.
Bilgilerinize arz ederim.
Mehmet
Ağar
İçişleri
Bakanı
8. –
İstanbul Milletvekili Mehmet Cevdet Selvi'nin, personel atamalarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün
yazılı cevabı (7/1349)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Başbakan Sayın Necmettin Erbakan tarafından yazılı
olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 19.9.1996
Cevdet
Selvi
İstanbul
Refah–Yol iktidarının yargıdan,
S.S.K.'ya Denizcilik Müsteşarlığından KİT'lere kadar
personel kıyımı çalışmaları tüm bürokrasiyi
tedirgin etmektir.
Kamu hizmetinin etkinliği, devletin
sürekliliği dikkate alınmadığı gibi özel
uzmanlık, teknik bilgi, deneyim ve yeterlilik isteyen alanlara bile el
atılması dürüst, başarılı yönetici ve personeli
huzursuz etmekte verimsiz hale getirmektedir.
1. Kamu hizmeti, devletin işleyişi Hükümetin
özel siyasetine alet edilmeye mi çalışılmaktadır?
2. Türkiye'nin boğazlardan geçecek Rus Petrol
Tankerlerine sınırlama getiren "Boğazlar
Tüzüğü"nü hazırlayan Denizcilik Müsteşar
Yardımcısı Altan Köseoğlu, İTÜ Denizcilik Fakültesi Öğretim
Üyesi, Deniz Ticaret Odası eski Genel Sekreteri Reşat Özkan'ın
istifaya zorlanmasıyla bu teknik kadroların hizmetini nasıl
telâfi etmeyi düşünüyorsunuz?
3. Teknik bilgi ve uzmanlık gerektiren Gemi
İnşaa Dairesi Başkanlığına kadrosuz
Sağlık Bakanlığında ihtisası Almanca
Öğretmenliği olan bir kişinin getirildiği doğru mudur?
İlgili kişinin görevi taşıyacak bilgi ve
uzmanlığı var mıdır?
4. S.S.K. Genel Müdürlüğü Personel Dairesi
Başkanlığına daha önce vaizlik yeterliliği
olmadığı için büyük camilerde görev alması uygun görülmeyen
bir kişinin getirileceği doğru mudur? Bu kişi 60 000 kişilik S.S.K.
personelini yönetmesi için gerekli formasyon ve deneyime sahip midir?
5. S.S.K. Yönetim Kurulu Üyeliğini görev süresi
dolmadan değiştirmek isterken hangi hukuki gerekçeye dayanıyorsunuz?
İşleminiz doğru mudur?
6. Adalet Bakanlığının
Uluslararası Hukuk konusunda uzman, Ülkemizi Uluslararası
toplantılarda başarıyla temsil etmiş en az iki yabancı
dil bilen Hukukçuların görev yerlerinin değiştirilmesi sonucu
Ülkemizi Avrupa Topluluğu ve diğer Uluslararası kuruluş ve
toplantılarda nasıl temsil etmeyi düşünüyorsunuz?
7. Uluslararası
saygınlığımız, güvenliğimiz ve
sorumluluklarımız açısından önemli konularda, Taşrada
bile uzun süre görev yapmamış Hâkimlik kıdemi dahi az, 1–2
yıllık Hâkimlerin atanmasının hesaplandığı
doğru mudur?
T.C.
Devlet
Bakanlığı
Sayı
: B. 02. 0. 0010/0/1044 11.11.1996
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İlgi : a) TBMM
Başkanlığının 10.10.1996 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02/7/1349–3455/9582 sayılı yazısı.
b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.'nün
11.10.1996 tarih ve B. 02. 0. KKG/106-376-24/4094 sayılı
yazısı.
İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Cevdet
Selvi'nin, Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği
Sayın Başbakanımızın da kendileri adına
Bakanlığım koordinatörlüğünde
cevaplandırılmasını istediği 7/1349 Esas No.lu
yazılı soru önergesi ile ilgili olarak, Adalet
Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığından alınan cevabî yazılar ekte
sunulmuştur.
Denizcilik Müsteşarlığı ile ilgili
soruya cevap alındığında ayrıca gönderilecektir.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
Lütfü
Esengün
Devlet
Bakanı
T.C.
Adalet
Bakanlığı 7.11.1996
Bakan
1303
Devlet Bakanlığına
(Sn. Lütfü Esengün)
İlgi: 18/10/1996 tarihli ve B.02.0.0010/00725
sayılı yazınız.
İlgi yazınız ve ekinde alınan
İstanbul Milletvekili Mehmet Cevdet Selvi'nin Sayın Başbakan'a
yönelttiği ve Bakanlığınız koordinatörlüğünde
cevaplandırılması tensip olunan 7/1349 Esas nolu
yazılı soru önergesi incelendi.
Soru önergesine konu olan Uluslararası Hukuk ve
Dış İlişkiler Genel Müdürü ve Genel Müdür
Yardımcılığına vekalet edenler, Uluslararası
Hukuk konusunda uzman, çok iyi derecede yabancı dil bilen ve daha önce
yurt dışında mesleki araştırma yapmak üzere
Bakanlıkça görevlendirilmiş olup, Genel Müdür İsviçre'de doktora
yaparak Hukuk Doktoru unvanı almıştır.
Genel Müdür ve Yardımcıları Ülkemizi ve
Bakanlığımızı Avrupa Topluluğu ve diğer
uluslararası kuruluş ve toplantılarda temsil edecek bilgi ve
mesleki tecrübeye sahip personeldir.
Bakanlığım Merkez Teşkilatına
tetkik hâkimi ataması, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar
Kanununun 37 nci maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre Bakanlık
tetkik hâkimliğine, hâkimlik ve savcılık mesleğinde fiilen
en az 5 yıl görev yapmış ve üstün başarısı ile
Bakanlık hizmetlerinde yararlı olacağı
anlaşılmış bulunanlar arasından muvafakatları
alınanların atamaları yapılmakta, 5 yıldan az hizmeti
olanlar ise yetkili olarak görevlendirilmektedir.
Bilgilerinize arz ederim.
Şevket
Kazan
Adalet
Bakan
T.C.
Çalışma
Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
Sosyal Güvenlik
Kuruluşları Genel Müdürlüğü
Sayı : B.13.0.SGK-0-13-00-01/6579-27998 4.11.1996
Konu : Yazılı Soru Önergesi
Devlet Bakanlığına
(Sn. Lütfü Esengün)
İlgi : 18.10.1996 tarih ve B.02.0.0010/00725
sayılı yazınız.
İstanbul Milletvekili Mehmet Cevdet Selvi
tarafından Sayın Başbakanımıza tevcih edilen 7/1349
Esas No'lu yazılı soru önergesinde yer alan
Bakanlığımıza ilişkin hususlar incelenmiştir.
Bugün Hükümette bulunmamız sebebiyle, Sosyal
Sigortalar Kurumunun akılcı, isabetli, etkili ve verimli bir
şekilde yönetilebilmesi, maalesef yoğun mağduriyetlere ve
şikâyetlere sebep olan Kurum hizmetlerinin iyileştirilmesi ve
halkımızın ihtiyaçlarına en iyi biçimde cevap verilebilmesi
sorumluluğunu taşımaktayız.
Bu sorumluluğun gereği olan bir takım
tasarruflarda bulunmak, Anayasa, kanun, tüzük ve yönetmeliklerin idaremize
tanıdığı bir yetki olduğu gibi, aynı zamanda
ihmal edilmemesi gereken bir görevdir.
Takdir edilir ki, yönetim kademesinde bulunan
kişilerin başarısı, verilen hizmetlerin niteliği ile
ölçülmelidir. Sosyal Sigortalar Kurumunun hizmetlerinden
sigortalılarımız ve aile fertlerinin ne ölçüde memnun
olduğu ise tüm kamuoyunun malumudur. Dolayısıyla, görevden
alınmak istenen yöneticilerin başarısından da söz etmek
mümkün değildir.
Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü Personel
Dairesi Başkanlığı görevine getirilen Naci Ünal, dört
yıllık yüksekokul mezunu olup, 1980 yılından bu yana Kurum
bünyesinde görev yapmaktadır. Sözkonusu tarihte Sosyal Sigortalar Kurumu
Genel Müdürlüğü Personel Dairesi Başkanlığına memur
olarak atanan Naci Ünal, aynı Dairede şef yardımcısı,
şef, şube müdürü olarak görev yapmış bulunmaktadır.
Adıgeçen 1992 yılından itibaren Sosyal Sigortalar Kurumu Ankara
Sigorta Müdürlüğünde müdür yardımcısı olarak
çalışmıştır.
Bu itibarla, Personel Dairesi
Başkanlığı gibi bir görev için her türlü kanuni
şartları, bilgi ve deneyimi taşımaktadır.
Diğer taraftan; Sosyal Sigortalar Kurumu Yönetim
Kurulu'na geçmişte atanmış bulunan iki üye, ilgili Kanunda
öngörülen şartları taşımaktadır. Nitekim, 4792
sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu'nun 19 uncu maddesinde,
"Çalışma ve Sosyal Güvenlik ile Devlet Bakanlıklarınca
atanacak üyelerin sigorta, hukuk, tıp, sağlık idaresi,
mühendislik, maliye veya ekonomi konularından birinde yetkili kimseler
olması şarttır." hükmü yer almaktadır. Geçmişte
sendikacılık yapmış olmalarının, bu alanlarda
yetkili olmaları anlamına gelmeyeceği açık olan söz konusu
iki Yönetim Kurulu üyesinin, bu göreve atanmaları tamamen Kanuna
aykırı bulunmaktadır.
Ayrıca, bahsi geçen Yönetim Kurulu üyeleri seçimle
göreve gelmiş olmayıp, yine bir siyasi iktidar tarafından
atanmışlardır. Yakın geçmişte ise, bir sosyal demokrat
partinin iktidar ortaklığında, Sosyal Sigortalar Kurumu Yönetim
Kurulu'nda seçimle işbaşına gelmiş bir üye görevden
uzaklaştırılarak, açıkça özerklik anlayışı
ihlal edilmiştir.
Açıklandığı üzere; konuyla ilgili
Bakanlığımız tasarrufları hukuka uygun olup, aynı
zamanda kanunların yüklediği sorumluluk ve görevlerin tabii bir
gereğidir.
Bilgilerinize arz ederim.
Necati
Çelik
Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakan
9. –
İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, doğalgaz abone
ücretlerine ve Alfagaz Şirketine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1414)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Başbakan Sayın Necmettin Erbakan tarafından yazılı
olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Bülent
Akarcalı
İstanbul
Ankaralı vatandaşlarımız 1990'da 30
bin TL ödedikleri doğalgaz aboneliği için bugün 300$ ödemek durumunda
bırakılmaktadırlar.
1) Abonelik ücreti 30 bin TL'den 300$'a hangi nedenle
yükseltilmiştir?
2) TL'nın resmi para olduğu bir ülkede $
üzerinden fiyat belirlemek doğru mudur?
3) Bu hayat koşullarında zaten doğalgaz
sayacı olan vatandaşlarımız da 300 $ ödeyerek
sayaçlarını değiştirmeye neden zorlanmaktadırlar?
4) Sayaçları üreten tekel konumundaki ALFAGAZ
şirketinin yerel seçimlerden sonra kurulmasıyla, Büyükşehir
Belediyesi'nin kartlı sayaç uygulamasını 1.5 yıl önce
başlatması arasında bir bağlantı var mıdır?
T.C.
Devlet
Bakanlığı
Sayı
: B.02.0.0010/01047 11.11.1996
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İlgi a) TBMM
Başkanlığının 10.10.1996 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1414-3588/10122 sayılı yazısı.
b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.'nün 15.10.1996
tarih ve B.02.0.KKG/106-380-9/4160 sayılı yazısı.
İstanbul Milletvekili Sayın Bülent
Akarcalı'nın; Sayın Başbakanımıza tevcih
ettiği ve Sayın Başbakanımızın da kendileri
adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması
istenilen ilgi (b) yazı ekindeki yazılı soru önergesi
cevabı ekte sunulmuştur.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
Lütfü
Esengün
Devlet
Bakanı
T.C.
Ankara
Büyükşehir Belediyesi
Yazı
İşleri Ve Kararlar Daire Başkanlığı 4.11.1996
Kısım
: 06.BBB.13.02/6878
Devlet
Bakanlığına
İlgi : 21.10.1996 gün ve B.02.0.0010/00796
sayılı yazınız.
İlgi yazınız ekindeki İstanbul
Milletvekili Bülent Akarcalı'nın soru önergesine ilişkin
cevaplarımız ekte gönderilmektedir.
Gereğini arz ederim.
İ.Melih
Gökçek
Büyükşehir
Belediye Başkanı
Cevaplar :
1. Ankara Doğalgazın
kullandığı ilk şehir olduğundan Doğalgazı
teşvik mahiyetinde abonelik ücreti sembolik alınmaktaydı.
İstanbul ve Bursa illeri daha sonraki
yıllarda doğalgaz kullanmaya başladıklarından abonelik
ücretleri başından beri alımaktadır. Ankara'nın yeni
fiyatları İstanbul ve Bursa'ya göre daha düşük tutulmuştur.
300 $ uygulamasına yeni geçilmiştir. Bu 300 $ bağlantı ve
kartlı sayaç bedelidir.
2. Rusya'dan dolarla temin edilen doğalgazın
fiyatlarının dolarla belirlenmesi doğrudur.
3. Sayaç değiştirme diye bir husus söz konusu
değildir.
Sadece yeni abonelere Elektronik kartlı ön ödemeli
sayaçlar takılmaktadır. Eski abonelerin kendi müracatları
olduğu taktirde takılmaktadır.
4. Herhangi bir bağlantı yoktur. Ankara'da ön
ödemeli elektronik kartlı sayaçlara geçiş
hazırlığı 1993 yılında Sayın Karayalçın
döneminde başlamıştır. Bu konuda 18.8.1993 tarihinde
TESTAŞ tarafından bir rapor hazırlanmıştır.
EGO Genel Müdürlüğünce 27.9.1994 tarihinde 10 000
adetlik sayaç ihalesine gazete ilanı verilerek
çıkılmıştır. İhaleye;
1. Reysan Elk. Müh. ve Tic.A.Ş.
2. Alfagaz Elk.Ölç.Alt.veSan.Tic.Ltd.Şti.
3. Valf Sanayi A.Ş.
4. Betagaz
5. Gazal firmaları teklif vermişlerdir.
Yapılan ihalelere katılan firma
sayılarıda göstermektedir ki bu konuda Alfagaz tekel değildir.
10. –
Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı’nın,
Çerkezköy SSK Hastanesine bir anestezist doktor atanmama nedenine ilişkin
sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik’in
yazılı cevabı (7/1423) 2.10.1996
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Necati Çelik
tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını
saygılarımla arz ederim.
Çerkezköy SSK hastanesinde “narkoz teknisyeni”
olmadığı için son iki ayda ameliyat
yapılamadığı konusunda şikâyetler gelmektedir. SSK
primlerini düzenli ödeyen vatandaşlarımız maalesef hizmet
alamamaktadırlar.
Bu konunun çözümü için ne yapılmaktadır?
Bu sağlık kuruluşuna bir anestezist
doktor ataması neden yapılmamaktadır?
Dr.
B. Fırat Dayanıklı
Tekirdağ
T.C.
Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
Sosyal
Güvenlik Kuruluşları Genel
Müdürlüğü 8.11.1996
Sayı :
B.13.0.SGK-0-13-00-01/6751-28923
Konu : Yazılı soru önergesi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : 10.10.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-3698
sayılı yazısı.
Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat
Dayanıklı tarafından hazırlanan Sosyal Sigortalar Kurumu
Çerkezköy Hastanesine bir anestezist doktor atanmama nedenine ilişkin
yazılı soru önergesi Bakanlığımca incelenmiştir.
Sosyal Sigortalar Kurumu Lüleburgaz Hastanesinde
sağlık teknisyeni (anestezi) kadrosunda görev yapan Adem Kaya
anılan hastanede geçici olarak 3 ay süre ile görevlendirilmiştir.
Ayrıca Sosyal Sigortalar Kurumu idarî ve sağlık tesislerinin bu tür personel ihtiyacının karşılanmasını
teminen Başbakanlık nezdinde girişimlere
başlanılmış olup, sonuç alındığında
gerekli atama yapılacağı gibi, Kurum içi personelden de uygun
talep olması halinde sağlık teknisyeni ve uzman tabip
ihtiyacının giderilmesine çalışılacaktır.
Bilgilerinize arz ederim.
Necati
Çelik
Çalışma
ve Sosyal Güvenlik
Bakanı
11. –
Aydın Milletvekili Fatih Atay’ın, Kuşadası’nda yaşanan
tabiî afette zarar gören esnafın zararının
karşılanması için alınacak tedbirlere ilişkin
Başbakandan sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı
Cevat Ayhan’ın yazılı cevabı (7/1448)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Başbakan tarafından yazılı olarak
yanıtlanmasının sağlanmasını
saygılarımla arz ederim.
Fatih
Atay
Aydın
1. Kuşadası’nda geçtiğimiz ay meydana
gelen sel felaketinde yurttaşlarımız mağdur durumda
kalmıştır. Sel felaketi özellikle Kuşadası’nda çok
sayıda iş yerini tahrip etmiştir. Bundan dolayı yoğun
bir tamir ve bakım masrafı ile karşılaşan esnaf zor
durumda kalmıştır.
Buradaki esnafın bu durumu gözönüne alınarak
bunların banka borçlarının bir süre için ertelenmesi ekonomik
rasyonalite gereğidir. Eğer esnafın durumunu tekrar
düzelteceği bir zamana kadar banka borçları ertelenmezse iflaslar görülebilir
ya da tefecilere bulunmaz fırsat doğar. Devletin
vatandaşını bu sonuçtan, önceden koruması ve banka
borçlarının ertelenmesi gerekmez mi? Bu konuda hükümetin
aldığı tedbirler nelerdir?
2. Vergi toplamadaki birincil amaç devletin,
vatandaşın ihtiyaçlarını
karşılamasıdır. Kuşadası esnafının geçici
bir süre, zararlarını giderinceye kadar, vergi ödemelerinin
geciktirilmesi onların ihtiyacının
karşılanmasının en iyi yolu değil midir? Bu konuda
hükümetin aldığı tedbirler nelerdir?
3. Kuşadası gibi dünyaca bilinen bir turizm
cennetinin böyle bir doğal afete karşı tümüyle tedbirsiz
olduğunu gördük. Bu tip yerlerin, benzer doğal afetlere ve
yangınlara karşı önceden koruma altına alınması
gerekmez mi?
T.C.
Bayındırlık
ve İskân Bakanlığı
Basın
ve Halkla İlişkiler Müşavirliği
Sayı :
B.09.BHİ.0.00.00.25/2-A/7724 11.11.1996
Konu : Aydın Milletvekili Fatih Atay’ın
yazılı soru önergesi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İlgi : a) T.B.M.M.’nin 16.10.1996 gün ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1448-3673/10322 sayılı yazısı.
b) Başbakanlığın 23.10.1996 gün ve B.02.0.KKG/106-384-3/4222
sayılı yazısı.
c) Devlet Bakanlığının 4.11.1996
gün ve B.02.0.0010/00885 sayılı yazısı.
İlgi (a) ve (b) yazılar gereğince; ilgi
(c) yazı ekinde alınan, Aydın Milletvekili Fatih Atay’ın
Başbakan’a yönelttiği yazılı soru önergesi incelenmiş
ve Bakanlığımızla ilgili hususlar aşağıda
belirtilmiştir.
Aydın İli ve çevresinde meydana gelen, ancak
Kuşadası İlçesinde daha hissedilir şekilde yaşanan su
baskını olayı konut ve işyerlerinde herhangi bir hasara
neden olmamıştır.
Söz konusu olay genel hayata da etkili
olmadığından, 7269 sayılı Kanun kapsamına
girmemektedir.
Konunun 4123-4133 sayılı Kanunlar gereği
incelenmesi için İller Bankası Genel Müdürlüğüne talimat
verilmiş ve Bankadan gelen cevaba göre;
6-7-8 Eylül 1996 tarihlerinde meydana gelen rüzgâr ve
yağıştan sonra, İller Bankası 3 üncü Bölge
(İzmir) Müdürlüğü ile Kuşadası Belediyesi temsilcilerinin
iştirakiyle 9 Eylül 1996 tarihinde yapılan hasar tespit
tutanağında kanalizasyon ve diğer alt yapıların hasar
görmediği belirtilmiş olup, Belediyesinin 1996 yılı gelir
payı 74 800 000 000 TL. dir.
Bilgi ve gereğini arz ederim.
Cevat
Ayhan
Bayındırlık
ve İskân Bakanı
12. – Manisa
Milletvekili Hasan Gülay’ın, Manisa-Salihli-Durasıllı Beldesinde
meydana gelen dolu afetinden zarar gören üreticilere ilişkin sorusu ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Musa Demirci’nin yazılı
cevabı (7/1502)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Tarım ve Köyişleri Bakanı tarafından yazılı
olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla. 10.10.1996
Hasan
Gülay
Manisa
Manisa İli-Salihli İlçesine bağlı
Durasıllı beldesinde 3 Ağustos 1996 tarihinde
aşırı yağmur ve dolu şeklinde tabiî afet olmuş,
tarım ürünleri de aşırı zarar görmüştür. Üretici çok
zor durumdadır.
Sorular :
1. Zarar tespit çalışması
yapılmış mıdır? Yaptırılmış
mıdır?
2. Üreticinin 1996 yılı bankalara olan
borçlarını ertelemeyi düşünüyor musunuz?
3. Üreticiye ekonomik olarak yardım etmeyi
düşünüyor musunuz?
T.C.
Tarım
ve Köyişleri Bakanlığı
Araştırma
Planlama ve Koordinasyon
Kurulu
Başkanlığı 12.11.1996
Sayı
: KDD,BŞV.2.01-2778/75132
Konu : Soru önergesi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İlgi : 17.10.1996 tarih ve 7/1502-3715/10383
sayılı yazınız.
İlgide kayıtlı yazınız
ekindeki Manisa Milletvekili Sayın Hasan Gülay’a ait yazılı soru
önergesi incelenmiş olup konu ile ilgili Bakanlığımız
görüşü aşağıda belirtilmiştir.
Manisa İli, Salihli İlçesine bağlı
Durasıllı Beldesinde hasar mahallinde gerekli incelemeler
yapılmış olup, hasarın % 40’ın altında
olması nedeniyle herhangi bir işlem
yapılamamıştır. Durum çiftçilere izah edilmiş ve bunun
üzerine çiftçiler müracaatlarından vazgeçmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
Musa
Demirci
Tarım
ve Köyişleri Bakanı
13. –
Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın,
Yatırımları ve Döviz Kazandırıcı Hizmetleri
Teşvik Fonundan verilen kredilere ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün yazılı cevabı (7/1506)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması
için gereğini saygı ile arz ederim. 5.3.1996
Mehmet
Elkatmış
Nevşehir
Sorular :
1. Yatırımları ve Döviz
kazandırıcı Hizmetleri Teşvik Fonundan 1992-1993-1994 ve
1995 yıllarında hangi hakiki ve tüzelkişi, kurum ve
kuruluşlara ne miktar kredi verilmiştir?
2. Bu fonun KİT Komisyonundaki denetimi
sırasında ve denetimden sonra KİT Komisyonu üyesi olarak
defalarca yukarıda 1’deki soruları sorduğum halde bugüne kadar
maalesef cevap alamadım. Fon yöneticilerinin bu saygısız
hareketleri demokrasi ile parlamento geleneklerine uygunmudur? Acaba fon
yöneticileri neden bu bilgileri kendilerini denetleyen bir KİT komisyonu
üyesine dahi vermemekte direnmektedir?Bu beyanımı bir ihbar kabul
ederek fon yöneticileri hakkında soruşturma açtırmayı
düşünüyor musunuz? Şayet düşünmüyorsanız bir kamu
görevlisinin bir milletvekilinin usulüne uygun ve resmen istediği bir
bilgiyi vermeyen veya KİT Komisyonu denetiminde komisyon üyesinin denetim
sırasında sorduğu suallere “bilahare yazılı cevap
vereceğim” deyipde yıllardır bu cevabı vermeyen kamu
görevlisinin bu hareketi doğru mudur?
T.C.
Devlet
Bakanlığı
Sayı
: B.02.0.0010/01053 11.11.1996
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İlgi : a) TBMM 21.10.1996 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-3865 sayılı yazısı.
b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.’nün
23.10.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-4226 sayılı yazısı.
Nevşehir Milletvekili Sayın Mehmet
Elkatmış’ın; dönemin Başbakanına tevcih ettiği,
Yatırımların ve Döviz Kazandırıcı Hizmetleri
Teşvik Fonundan verilen kredilere ilişkin, 6/172-721/1660 Esas ve
Evrak kayıt nolu ve 7/1506 Esas nolu soru önergesi cevabı ekte
sunulmuştur.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
Lütfü
Esengün
Devlet
Bakanı
T.C.
Başbakanlık
Hazine
Müsteşarlığı
Sayı
: TUGM/30782 7.11.1996
Konu : Nevşehir Milletvekili Mehmet
Elkatmış’ın soru önergesi.
Sayın Lütfü Esengün
Devlet Bakanı
İlgi : Devlet Bakanlığı
Makamının 25.10.1996 tarih ve 00913 sayılı
yazısı.
Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu Üyesi
Nevşehir Milletvekili Sayın Mehmet Elkatmış’ın Müsteşarlığımızca
cevaplandırılmasını istediği soruları içeren
açıklamalar aşağıda maddeler halinde
cevaplandırılmıştır.
Soru : 1. Fondan 1992-1993-1994 ve 1995
yılları içerisinde hangi özel ve tüzelkişilere ne miktar ödeme
yapıldığının ayrı ayrı kişi ve firma
isimleri de belirtilerek verilmesi,
Cevap : 1. Yatırımları ve Döviz
Kazandırıcı Hizmetleri Teşvik Fonu kayıtlarındaki
verilere göre; 1992 yılında toplam 2 839 milyar TL. 1993
yılında toplam 5 731 milyar TL. 1994 yılında toplam 8 164
milyar TL., 1995 yılında 12 233 milyar TL., 1996 yılında da
yazımız tarihi itibariyle 12 201 Milyar TL. ödeme
yapılmıştır. Bu ödemeler ilgili Kararnameler gereği
tamamen aracı bankaların talepleri doğrultusunda
yapıldığından ödemelerle ilgili listelerin ise aracı
bankalardan temini ve bunların tedvini uzun zaman almaktadır.
Soru 2. Fon ödemeleri hangi kriterlere göre
yapılmaktadır?
Cevap 2. : Fon ödemeleri; Yatırımları ve
Döviz Kazandırıcı Hizmetleri Teşvik Fonu’na ait usul ve
esasları belirleyen 92/2805, 93/4000 ve 94/6411 sayılı Bakanlar
Kurulu Kararları doğrultusunda aracı bankaların talepleri
dikkate alınarak, Müsteşarlık Makamınca belirlenen sektörel
ve bölgesel öncelikler doğrultusunda, ilgili Bakan’ın Onayı ile
yapılmaktadır.
Soru : 3. Fondan yapılan ödemelerin şartları
nedir?
Cevap : 3. Fon ödeme şartları ise
yukarıda belirtilen Karar’lara uygunluğu ve aracı
bankaların inceleme raporları doğrultusunda
Müsteşarlığımız Onayı ve ilgili Bakan’ın
Olur’u gerekmektedir.
Soru : 4. Fondan alınan kredilerin ne kadar
miktarı geri dönmüştür? Karşılıksız, hibe
şeklinde kredi veya ödeme yapılmış mıdır?
Cevap : 4. Fon Kaynaklı kredi geri dönüşleri,
aracı bankanın riski içerisinde ve mevzuatla öngörülen vadelerde
gerçekleşmektedir. Buna göre, 1996 yılında yazımız
tarihi itibariyle ödenen kredilerin 2 003 milyar TL.’sı fon hesabına
geri dönmüştür.
Bilgilerinize arz olunur.
Ufuk
Söylemez
Devlet
Bakanı
1994 Yılı
1995 Yılı 1996Yılı
Total
Total Total
DERM 107
035 000 000 DERM 152 807 288 000 DERM 4
000 000 000
DERT 101
530 000 000 DERT 315 596 939 488 DERT 263
118 046 063
FKK 3
643 895 142 562 FKK 5 811 780 336 216 FKK 4
318 203 998 440
KÜSA 92
888 470 000 KÜSA 118 541 970 000 KÜSA 5
750 000 000
KDFK 294
946 964 895 KDFK 335 301 864 684 KDFK 114
636 075 335
KKDP 2
015 627 262 250 KKDP 3 481 376 157 758 KKDP 4
192 368 403 415
KOBİ 91
216 706 255 KOBİ 70 393 637 341 KOBİ –
MÜT 8
090 504 755 MÜT – MÜT 75
319 085 496
SA – SA – SA 13
700 000 000
TP 103
457 403 194 TP 490 383 498 733 TP 2
573 473 636 696
YKOBİ – YKOBİ – YKOBİ 5 190 250 000
YKT 570
293 190 800 YKT 727 688 649 700 YKT 567
756 823 200
ZKDP 615
972 644 879 ZKDP 729 932 407 987 ZKDP 67
889 728 529
Grand T 7
644 953 289 590 Gran 12 233 802 749 907 Grand 12
201 406 047 173
DERM Dericiler Menemen
DERT Dericiler Tuzla
FKK Fon kaynaklı
kredi
KÜSA Kültür ve sanat
projeleri
KDFK Kaynak
Kullanımını Destekleme Fonu kaynaklı kredi
KKDP Kaynak
kullanımını destekleme primi
KOBİ Küçük ve orta
ölçekli işletmeler
TP Teşvik primi
YKT Yarım
kalmış turizm yatırımları
ZKDP T.C. Ziraat
Bankası kaynak kullanımını destekleme primi
Karapara Aklanmasının Önlenmesi
ile Uyuşturucu Maddelerin Murakebesi Hakkında Kanuna, Devlet
Memurları Kanununa ve Maliye Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bazı
Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısına Verilen
Oyların Sonucu :
Kabul edilmiştir.
Üye
Sayısı : 550
Kullanılan
Oy : 250
Kabul
Edenler : 247
Reddedenler : –
Çekinser : 1
Mükerrer : 2
Geçersiz
Oylar : –
Oya
Katılmayanlar : 302
Açık
Üyelikler : –
(Kabul Edenler)
ADANA
Yakup Budak
Mehmet Büyükyılmaz
Sıtkı Cengil
İ. Cevher Cevheri
M. Halit Dağlı
Tuncay Karaytuğ
Mustafa Küpeli
İbrahim Ertan Yülek
ADIYAMAN
Ahmet Çelik
AFYON
İsmet Attila
Osman Hazer
AKSARAY
Murtaza Özkanlı
Sadi Somuncuoğlu
AMASYA
Cemallettin Lafcı
ANKARA
İlhan Aküzüm
Saffet Arıkan Bedük
Gökhan Çapoğlu
Cemil Çiçek
Ömer Ekinci
Mehmet Gölhan
Önder Sav
Ahmet Tekdal
Aydın Tümen
Rıza Ulucak
Ersönmez Yarbay
ANTALYA
Osman Berberoğlu
Bekir Kumbul
Yusuf Öztop
Metin Şahin
ARDAHAN
Saffet Kaya
AYDIN
M. Fatih Atay
Ali Rıza Gönül
Nahit Menteşe
Sema Pişkinsüt
Muhammet Polat
İsmet Sezgin
BALIKESİR
Abdülbaki Ataç
Ahmet Bilgiç
Tamer Kanber
Mustafa Güven Karahan
İ. Önder Kırlı
İsmail Özgün
BARTIN
Zeki Çakan
Cafer Tufan Yazıcıoğlu
BATMAN
Musa Okçu
BAYBURT
Suat Pamukçu
BİLECİK
Bahattin Şeker
BİNGÖL
Hüsamettin Korkutata
BİTLİS
Zeki Engezen
BOLU
Avni Akyol
Feti Görür
Necmi Hoşver
Mustafa Karslıoğlu
Mustafa Yünlüoğlu
BURDUR
Kazım Üstüner
BURSA
Yüksel Aksu
Cavit Çağlar
Hayati Korkmaz
Cemal Külahlı
Turhan Tayan
ÇANAKKALE
Hikmet Aydın
Mustafa Cumhur Ersümer
A. Hamdi Üçpınarlar
ÇANKIRI
Mete Bülgün
ÇORUM
Bekir Aksoy
Mehmet Aykaç
DENİZLİ
M. Kemal Aykurt
Hilmi Develi
Ramazan Yenidede
DİYARBAKIR
M. Salim Ensarioğlu
Sacit Günbey
Ömer Vehbi Hatipoğlu
Yakup Hatipoğlu
EDİRNE
Mustafa İlimen
ELAZIĞ
Ömer Naimi Barım
Hasan Belhan
Ahmet Cemil Tunç
ERZİNCAN
Tevhit Karakaya
Naci Terzi
ERZURUM
Lütfü Esengün
İsmail Köse
Aslan Polat
Şinasi Yavuz
ESKİŞEHİR
Necati Albay
Mustafa Balcılar
Demir Berberoğlu
İbrahim Yaşar Dedelek
Hanifi Demirkol
Mahmut Erdir
GAZİANTEP
Nurettin Aktaş
Kahraman Emmioğlu
Mehmet Bedri İncetahtacı
Ünal Yaşar
Mustafa Yılmaz
GİRESUN
Turhan Alçelik
GÜMÜŞHANE
Mahmut Oltan Sungurlu
HATAY
Süleyman Metin Kalkan
Nihat Matkap
Atilla Sav
Mehmet Sılay
IĞDIR
Adil Aşırım
Şamil Ayrım
ISPARTA
A. Aykon Doğan
Mustafa Köylü
Halil Yıldız
İÇEL
Oya Araslı
Mehmet Emin Aydınbaş
Saffet Benli
Abdülbaki Gökçel
Ayfer Yılmaz
İSTANBUL
Ziya Aktaş
Yıldırım Aktuna
Tayyar Altıkulaç
Ahat Andican
Refik Aras
Azmi Ateş
Mehmet Aydın
Gürcan Dağdaş
Halit Dumankaya
Süleyman Arif Emre
Ekrem Erdem
Algan Hacaloğlu
İsmail Kahraman
Hüseyin Kansu
M. Cavit Kavak
Ahmet Güryüz Ketenci
Göksal Küçükali
Ali Oğuz
H. Hüsamettin Özkan
Mehmet Ali Şahin
Zekeriya Temizel
Ali Topuz
Osman Yumakoğulları
Bahattin Yücel
Namık Kemal Zeybek
İZMİR
Işın Çelebi
Hasan Denizkurdu
Sabri Ergül
Aydın Güven Gürkan
Birgen Keleş
Atilla Mutman
Işılay Saygın
Ufuk Söylemez
Sabri Tekir
Zerrin Yeniceli
İsmail Yılmaz
KAHRAMANMARAŞ
Avni Doğan
Ahmet Dökülmez
Mustafa Kamalak
Mehmet Sağlam
Ali Şahin
KARABÜK
Hayrettin Dilekcan
KARAMAN
Abdullah Özbey
KARS
Sabri Güner
Zeki Karabayır
KASTAMONU
Fethi Acar
Haluk Yıldız
KAYSERİ
Memduh Büyükılıç
Abdullah Gül
Nurettin Kaldırımcı
Salih Kapusuz
İbrahim Yılmaz
KIRIKKALE
Kemal Albayrak
Hacı Filiz
Mikail Korkmaz
KIRŞEHİR
Cafer Güneş
KOCAELİ
Bülent Atasayan
Necati Çelik
İsmail Kalkandelen
Şevket Kazan
KONYA
Hüseyin Arı
Nezir Büyükcengiz
Remzi Çetin
Abdullah Gencer
Ali Günaydın
Teoman Rıza Güneri
Hasan Hüseyin Öz
Mustafa Ünaldı
Lütfi Yalman
Mehmet Ali Yavuz
KÜTAHYA
Ahmet Derin
Metin Perli
MALATYA
Oğuzhan Asiltürk
Yaşarn Canbay
Fikret Karabekmez
M. Recai Kutan
MANİSA
Bülent Arınç
Hasan Gülay
Yahya Uslu
Cihan Yazar
MARDİN
Fehim Adak
Ömer Ertaş
Hüseyin Yıldız
MUĞLA
Zeki Çakıroğlu
Enis Yalım Erez
MUŞ
Nedim İlci
Sabahattin Yıldız
NİĞDE
Doğan Baran
Akın Gönen
Mehmet Salih Katırcıoğlu
ORDU
Hüseyin Olgun Akın
İhsan Çabuk
RİZE
Ahmet Kabil
Şevki Yılmaz
SAKARYA
Teoman Akgür
Nezir Aydın
Cevat Ayhan
Nevzat Ercan
SAMSUN
Ahmet Demircan
Ayhan Gürel
Yalçın Gürtan
Nafiz Kurt
Biltekin Özdemir
Latif Öztek
SİİRT
Ahmet Nurettin Aydın
Mehmet Emin Aydın
SİVAS
Musa Demirci
Temel Karamollaoğlu
Abdüllatif Şener
ŞANLIURFA
Necmettin Cevheri
İbrahim Halil Çelik
Ahmet Karavar
Abdülkadir Öncel
M. Fevzi Şıhanlıoğlu
ŞIRNAK
Mehmet Salih Yıldırım
TEKİRDAĞ
Bayram Fırat Dayanıklı
TOKAT
Abdullah Arslan
Ali Şevki Erek
Bekir Sobacı
Şahin Ulusoy
TRABZON
Yusuf Bahadır
Kemalettin Göktaş
Şeref Malkoç
İsmail İlhan Sungur
UŞAK
Mehmet Yaşar Ünal
VAN
Maliki Ejder Arvas
Mustafa Bayram
Ferhullah Erbaş
Şaban Şevli
YALOVA
Cevdet Aydın
YOZGAT
İlyas Arslan
Yusuf Bacanlı
Abdullah Örnek
ZONGULDAK
Veysel Atasoy
Necmettin Aydın
Ömer Barutçu
Tahsin Boray Baycık
ADANA
Cevdet Akçalı
Uğur Aksöz
İmren Aykut
İbrahim Yavuz Bildik
M. Ali Bilici
Erol Çevikçe
Veli Andaç Durak (İ.A.)
Orhan Kavuncu
Arif Sezer
ADIYAMAN
Mahmut Nedim Bilgiç
Mahmut Bozkurt
(Çekimser)
İSTANBUL
Emin Kul
(Oya Katılmayanlar)
Ahmet Doğan
Celal Topkan
AFYON
Sait Açba
H. İbrahim Özsoy
Yaman Törüner
Kubilay Uygun
Nuri Yabuz
AĞRI
M. Sıddık Altay
Cemil Erhan
Yaşar Eryılmaz
Celal Esin
M. Ziyattin Tokar (B.)
AKSARAY
Mehmet Altınsoy (B.)
Nevzat Köse
AMASYA
Aslan Ali Hatipoğlu
Ahmet İyimaya
Haydar Oymak
ANKARA
Nejat Arseven
Yılmaz Ateş
Ahmet Bilge
Hasan Hüseyin Ceylan
Ali Dinçer
Mehmet Ekici
Eşref Erdem
Ünal Erkan
Agah Oktay Güner
Halis Uluç Gürkan (Bşk. V.)
Şaban Karataş
İrfan Köksalan
M. Seyfi Oktay
Mehmet Sağdıç
Yücel Seçkiner (İ. A.)
İlker Tuncay
Hikmet Uluğbay
ANTALYA
Deniz Baykal
Arif Ahmet Denizolgun
Hayri Doğan
Emre Gönensay
İbrahim Gürdal
Sami Küçükbaşkan
ARDAHAN
İsmet Atalay
ARTVİN
Metin Arifağaoğlu
Hasan Ekinci
Süleyman Hatinoğlu
AYDIN
Cengiz Altınkaya
Yüksel Yalova
BALIKESİR
Safa Giray
Hüsnü Sıvalıoğlu
İlyas Yılmazyıldız
BARTIN
Köksal Toptan
BATMAN
Alaattin Sever Aydın
Ataullah Hamidi
Faris Özdemir
BAYBURT
Ülkü Güney
BİLECİK
Şerif Çim
BİNGÖL
Kazım Ataoğlu
Mahmut Sönmez
BİTLİS
Edip Safder Gaydalı
Kâmran İnan
Abdulhaluk Mutlu
BOLU
Abbas İnceayan
BURDUR
Mustafa Çiloğlu
Yusuf Ekinci
BURSA
Ali Rahmi Beyreli
Abdülkadir Cenkçiler
Mehmet Altan Karapaşaoğlu
İlhan Kesici
Feridun Pehlivan
Ali Osman Sönmez
Yahya Şimşek
Ertuğrul Yalçınbayır
İbrahim Yazıcı
ÇANAKKALE
Ahmet Küçük
Nevfel Şahin
ÇANKIRI
İsmail Coşar
Ahmet Uyanık
ÇORUM
Hasan Çağlayan
Zülfikar Gazi
Yasin Hatiboğlu (Bşk. V.)
Ali Haydar Şahin
DENİZLİ
Mehmet Gözlükaya
Adnan Keskin
Hasan Korkmazcan (Bşk. V.)
Haluk Müftüler
DİYARBAKIR
Abdülkadir Aksu
Muzaffer Arslan
Ferit Bora
Seyyit Haşim Haşimi
Sebgetullah Seydaoğlu
Salih Sümer
EDİRNE
Ümran Akkan
Evren Bulut
Erdal Kesebir
ELAZIĞ
Mehmet Ağar
Cihan Paçacı
ERZİNCAN
Mustafa Kul
Mustafa Yıldız
ERZURUM
Zeki Ertugay
Abdulilah Fırat
Necati Güllülü
Ömer Özyılmaz
GAZİANTEP
Mehmet Batallı
Hikmet Çetin
Ali Ilıksoy
Mustafa R. Taşar
GİRESUN
Burhan Kara
Yavuz Köymen
Ergun Özdemir
Rasim Zaimoğlu
GÜMÜŞHANE
Lütfi Doğan
HAKKÂRİ
Naim Geylani
Mustafa Zeydan
HATAY
Abdulkadir Akgöl
Fuat Çay
Ali Günay
Levent Mıstıkoğlu
Ali Uyar
Hüseyin Yayla
ISPARTA
Ömer Bilgin
Erkan Mumcu
İÇEL
Fevzi Arıcı
Halil Cin
Ali Er
Turhan Güven
D. Fikri Sağlar
Mustafa İstemihan Talay
Rüştü Kazım Yücelen
İSTANBUL
Bülent Akarcalı
Meral Akşener (B.)
Sedat Aloğlu
Mustafa Baş
Mukadder Başeğmez
Ali Coşkun
Nami Çağan
Tansu Çiller (B.)
H. Hüsnü Doğan
Büent Ecevit
Hasan Tekin Enerem
Mehmet Fuat Fırat
Metin Işık
Cefi Jozef Kamhi
Ercan Karakaş
Yılmaz Karakoyunlu
Osman Kılıç
Hayri Kozakçıoğlu
Mehmet Tahir Köse
Aydın Menderes
Necdet Menzir
Mehmet Moğultay
Yusuf Namoğlu
Altan Öymen
Korkut Özal
Ali Talip Özdemir
Yusuf Pamuk
Mehmet Cevdet Selvi
Mehmet Sevigen
Ahmet Tan
Güneş Taner
Bülent Tanla
Erdoğan Toprak
Şadan Tuzcu
Bahri Zengin
İZMİR
Veli Aksoy
Turhan Arınç
Ali Rıza Bodur
İ. Kaya Erdem
Şükrü Sina Gürel
Gencay Gürün
Mehmet Köstepen
Metin Öney
Ahmet Piriştina
Rüştü Saracoglu
Rıfat Serdaroğlu
Süha Tanık
Hakan Tartan
KAHRAMANMARAŞ
Esat Bütün
Hasan Dikici
Ali Doğan
KARABÜK
Şinasi Altıner
Erol Karan
KARAMAN
Zeki Ünal
Fikret Ünlü
KARS
Y. Selahattin Beyribey
Çetin Bilgir
KASTAMONU
Murat Başesgioğlu
Hadi Dilekçi
Nurhan Tekinel
KAYSERİ
İsmail Cem
Osman Çilsal
Ayvaz Gökdemir
Recep Kırış
KIRIKKALE
Recep Mızrak
KIRKLARELİ
İrfan Gürpınar
A. Sezal Özbek
Cemal Özbilen
Necdet Tekin
KIRŞEHİR
Mehmet Ali Altın
Ömer Demir
KİLİS
Mustafa Kemal Ateş
Doğan Güreş
KOCAELİ
Halil Çalık
Onur Kumbaracıbaşı
Osman Pepe
Hayrettin Uzun
Bekir Yurdagül
KONYA
Ahmet Alkan
Abdullah Turan Bilge
Veysel Candan
Necati Cetinkaya
Necmettin Erbakan (Başbakan)
Mehmet Keçeciler
KÜTAHYA
Mustafa Kalemli (Başkan)
Emin Karaa
İsmail Karakuyu
Mehmet Korkmaz
MALATYA
Miraç Akdoğan
Metin Emiroğlu
Ayhan Fırat
MANİSA
Abdullah Akarsu
Rıza Akçalı
Tevfik Diker
Ayseli Göksoy
Sümer Oral
Ekrem Pakdemirli
Erdoğan Yetenç
MARDİN
Muzaffer Arıkan
Süleyman Çelebi
Mahmut Duyan
MUĞLA
İrfettin Akar
Lale Aytaman
Mustafa Dedeoğlu
Fikret Uzunhasan
MUŞ
Necmettin Dede
Erkan Kemaloğlu
NEVŞEHİR
Abdülkadir Baş
Mehmet Elkatmış
Esat Kıratlıoğlu
NİĞDE
Ergun Özkan
ORDU
Mustafa Bahri Kibar
Nüjdat Koç
Mustafa Hasan Öz
Nabi Poyraz
Refaiddin Şahin
Şükrü Yürür
RİZE
Avni Kabaoğlu
Ahmet Mesut Yılmaz
SAKARYA
Ertuğrul Eryılmaz
Ahmet Neidim
Ersin Taranoğlu
SAMSUN
Cemal Alişan
İrfan Demiralp
Murat Karayalçın
Musa Uzunkaya
Adem Yıldız
SİİRT
Nizamettin Sevgili
SİNOP
Metin Bostancıoğlu
Kadir Bozkurt
Yaşar Topçu
SIVAS
Tahsin Irmak
Mahmut Işık
Nevzat Yanmaz
Muhsin Yazıcıoğlu
ŞANLIURFA
Sedat Edip Bucak
Seyit Eyyüpoğlu
Eyyüp Cenap Gülpınar
Zülfükar İzol
ŞIRNAK
Bayar Ökten
Mehmet Tatar
TEKİRDAĞ
Fevzi Aytekin
Nihan İlgün
Hasan Peker
Enis Sülün
TOKAT
Hanefi Çelik
Metin Gürdere
Ahmet Fevzi İnceöz
TRABZON
Eyüp Aşık
Ali Kemal Başaran
İbrahim Çebi
Hikmet Sami Türk
TUNCELİ
Kamer Genç (Bşk. V.)
Orhan Veli Yıldırım
UŞAK
Yıldırım Aktürk
Hasan Karakaya
VAN
Şerif Bedirhanoğlu
Mahmut Yılbaş
YALOVA
Yaşar Okuyan
YOZGAT
Kazım Arslan
Lutfullah Kayalar
İsmail Durak Ünlü
ZONGULDAK
Hasan Gemici
Osman Mümtaz Soysal
DİYARBAKIR
M. Salim Ensarioğlu (Kabul)
(Mükerrer Oylar)
ŞANLIURFA
Necmettin Cevheri (Kabul)
SIRA SAYISININ SONU