DÖNEM : 20 CİLT : 13 YASAMA YILI : 2
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
18 inci Birleşim
14 . 11 . 1996 Perşembe
İ Ç İ N D E K
İ L E R
I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. – GELEN KAĞITLAR
III. – YOKLAMALAR
IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. – Mısır’a gidecek olan Devlet Bakanı Ayfer
Yılmaz’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Nafiz Kurt’un vekâlet
etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/567)
2. – İtalya’ya gidecek olan Tarım ve Köyişleri Bakanı
Musa Demirci’ye, dönüşüne kadar, Bayındırlık ve İskân
Bakanı Cevat Ayhan’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne
ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/568)
3. – (9/4) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu
Başkanlığının, Komisyonun görev süresinin
uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/569)
4. – (9/6) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu
Başkanlığının, Komisyonun görev süresinin
uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/570)
5. – Bulgaristan Meclisi Başkanının vaki davetine icabet
edecek Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu
Başkanı Sedat Aloğlu Başkanlığındaki
Parlamento heyetinde yer alacak milletvekillerine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/571)
V. – ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU
ÖNERİLERİ
1. – Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerine ilişkin RPGrubu
önerisi
VI. – KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
1. – 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa
Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/215) (S.
Sayısı : 23)
2. – Özürlüler İdaresi Başkanlığı
Kurulmasına ve Özürlülerin Durumları ile İlgili Çeşitli
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısı ve Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/438) (S.
Sayısı : 101)
3. – Vesikasız Kıymetli Maden ve Ziynet Eşyası
Beyanı Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/513) (S. Sayısı : 131)
VII. – SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLAR
1. – Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz’in, AÖF
mezunlarının diğer fakülte mezunları gibi öğretmen
olarak atanabilmelerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Mehmet Sağlam’ın yazılı cevabı (7/1328)
2. – İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in, AÖF
mezunlarının öğretmen olarak atanabilmelerine ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın
yazılı cevabı (7/1341)
3. – Kars Milletvekili Y. Selahattin Beyribey’in, Kars ilindeki
eğitim ve öğretime ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Mehmet Sağlam’ın yazılı cevabı (7/1364)
4. – Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, öğretmenliğe
atanacaklarda aranacak şartlara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Mehmet Sağlam’ın yazılı cevabı (7/1377)
5. – Aydın Milletvekili Fatih Atay’ın, üniversite
mezunlarının öğretmen olarak atanmalarına ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın
yazılı cevabı (7/1385)
6. – İzmir Milletvekili Hakan Tartan’ın, haklarında
soruşturma açılan öğretmenlere ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın yazılı cevabı
(7/1447)
7. – Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan’ın, Armutalan
Belediye sınırları içindeki orman alanının tahsis
edildiği derneğin özelliklerine ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın yazılı cevabı
(7/1524)
8. – Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan’ın, Armutalan
Belediye sınırları içindeki ormanlık alanın bir
derneğe tahsis edildiğine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Sacit Günbey’in yazılı cevabı (7/1525)
I. – GEÇEN TUTANAK
TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak üç oturum yaptı.
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Fevzi Şıhanlıoğlu’nun,
Anayasa; Adalet; Tarım, Orman ve Köyişleri komisyonları
üyeliklerinden çekildiğine ilişkin önergesi, Genel Kurulun bilgisine
sunuldu.
Ordu Milletvekili Hüseyin Olgun Akın’ın (6/110), (6/111),
(6/112),
Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu’nun
(6/331),
Numaralı sözlü sorularını geri aldıklarına
ilişkin önergeleri okundu; sözlü soruların geri verildiği
bildirildi.
İçel Milletvekili Durmuş Fikri Sağlar ve 43
arkadaşının, güvenlik güçlerinin toplumsal olaylar
karşısındaki şiddete varan tutum ve
uygulamalarının araştırılarak alınması
gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/129)
Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı
ve öngörüşmesinin, sırasında yapılacağı
açıklandı.
Genel Kurulun 13.11.1996 Çarşamba ve 14.11.1996 Perşembe
günleri 15.00-22.00 saatleri arasında çalışmalarını
sürdürmesine ve 13.11.1996 Çarşamba günkü birleşimde sözlü
soruların görüşülmemesine ilişkin Danışma Kurulu
önerisi kabul edildi.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” Kısmının:
1 inci sırada bulunan 23,
2 nci sırada bulunan 101,
4 üncü sırada bulunan 131,
5 inci sırada bulunan 130,
Sıra sayılı kanun tasarılarının
görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadıklarından, ertelendi;
3 üncü sırasında bulunan, Karaparanın
Aklanmasının Önlenmesine, 2313 Sayılı Uyuşturucu
Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanunda, 657 Sayılı Devlet Memurları
Kanununda ve 178 Sayılı Maliye Bakanlığı Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/413) (S.
Sayısı : 124) görüşmelerini müteakip yapılan
açıkoylaması sonucunda,
6 ncı sırasında bulunan,Türk Ceza Kanununun Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı (1/524) (S. Sayısı : 126),
7 nci sırasında bulunan, Devlet Güvenlik Mahkemelerinin
Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/523) (S. Sayısı : 127),
8 inci sırasında bulunan, Terörle Mücadele Kanununun Bir
Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/525) (S. Sayısı : 128) ile,
9 uncu sırada bulunan, 5.1.1996 tarihli ve 237 Sayılı
Taşıt Kanununa Bağlı (1) Sayılı Cetvelde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/322)
(S. Sayısı : 111)
Yapılan görüşmelerden sonra;
Kabul edildikleri ve kanunlaştıkları açıklandı.
14 Kasım 1996 Perşembe günü saat 15.00’te toplanmak üzere,
birleşime22.00’de son verildi.
Yasin Hatiboğlu Başkanvekili
Ali Günaydın Kâzım
Üstüner Konya Burdur Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Ünal Yaşar Gaziantep Kâtip
Üye
II. – GELEN
KÂĞITLAR
14.11.1996
PERŞEMBE
Raporlar
1. – Türkiye Cumhuriyeti ve Litvanya Cumhuriyeti Arasında
Konsolosluk Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/329) (S. Sayısı : 116) (Dağıtma tarihi
: 14.11.1996) (GÜNDEME)
2. – Türkiye Cumhuriyeti ile Bosna-Hersek Cumhuriyeti
Arasında Dostluk ve İşbirliği Antlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/332) (S. Sayısı :
118) (Dağıtma tarihi : 14.11.1996) (GÜNDEME)
3. – Türkiye Cumhuriyeti ile Hırvatistan
Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İşbirliği
Antlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/333) (S. Sayısı :120) (Dağıtma tarihi : 14.11.1996)
(GÜNDEME)
4. – Türkiye Cumhuriyeti ile Kazakistan Cumhuriyeti
Arasında Dostluk ve İşbirliği Antlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/351) (S. Sayısı :
122) (Dağıtma tarihi : 14.11.1996) (GÜNDEME)
5. – Türkiye Cumhuriyeti ile Makedonya Cumhuriyeti
Arasında Dostluk, İyi Komşuluk ve İşbirliği
Antlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/380) (S. Sayısı : 123) (Dağıtma tarihi : 14.11.1996)
(GÜNDEME)
6. – Emniyet Teşkilatı Kanununun Bir
Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/217) (S.
Sayısı : 132) (Dağıtma tarihi : 14.11.1996) (GÜNDEME)
7. – Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair
31.7.1996 Tarihli ve 4159 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu
Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek
Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/496, 3/444) (S.Sayısı : 133)
Sözlü Soru
Önergesi
1. – Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan’ın, Köy
Hizmetleri Teşkilatının yeniden yapılanmasına
ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/366)
(Başkanlığa geliş tarihi : 12.11.1996)
Yazılı
Soru Önergeleri
1. – Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan’ın,
Yozgat İline bağlı belediyelere yapılan yardımlara
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1632)
(Başkanlığa geliş tarihi : 12.11.1996)
2. – Eskişehir Milletvekili Necati
Albay’ın, Eskişehir’de Kırıka Boraks İşletmesine
alınacak işçiler için yapılan sınava ilişkin Devlet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1633)
(Başkanlığa geliş tarihi : 12.11.1996)
3. – İzmir Milletvekili Hakan
Tartan’ın, Hükümeti döneminde kurumlara yapılan atama, görevden alma
ve yer değiştirmelere ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/1634) (Başkanlığa geliş tarihi :
12.11.1996)
4. – İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün,
İzmir-Konak İlçesi Eski İzmir Bölgesindeki konutlara yüksek
ücretten TEDAŞ tarafından verilen elektriğe ilişkin Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1635)
(Başkanlığa geliş tarihi : 12.11.1996)
5. – Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in,
Devlet İstatistik Enstitüsünün Gelir Dağılımı Anketine
İlişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1636)
(Başkanlığa geliş tarihi : 13.11.1996)
Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı
Soru Önergeleri
1. – Gaziantep Milletvekili Ünal
Yaşar’ın, ihracatı artırmak için uygulanacak
teşviklere ve döviz deklare belgesi usulüne ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1124)
2. – Gaziantep Milletvekili Mustafa R.
Taşar’ın, Ayasofya Camiinin ibadete açılmasının
düşünülüp düşünülmediğine ilişkin Başbakadan
yazılı soru önergesi (7/1127)
3. – Gaziantep Milletvekili Mustafa R.
Taşar’ın, Hac ibadetiyle ilgili kotolara ve karayoluyla Hacca gitme
yasağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1130)
4. – Gaziantep Milletvekili Mustafa R.
Taşar’ın, partizanlık yaptığı gerekçesiyle
hakkında soruşturma açılan diyanet görevlilerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1131)
5. – Gaziantep Milletvekili Mustafa R.
Taşar’ın, Türkiye ile İsrail arasında yapılan Askerî
Eğitim İşbirliği Anlaşmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1133)
6. – Gaziantep Milletvekili Ünal
Yaşar’ın, tamamlama programı mezunlarının
atamalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1151)
7. – Gaziantep Milletvekili Mustafa R.
Taşar’ın, Bölgesel Kalkınma İşbirliği
Teşkilatına KKTC’nin üye olması için bir girişimde
bulunulup bulunulmadığına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/1154)
8. – Gaziantep Milletvekili Mustafa R.
Taşar’ın, Türk Cumhuriyetlerine yapılan matbaa yardımı
ihalesinde yolsuzluk yapıldığı iddiasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1165)
9. – Gaziantep Milletvekili Mustafa R.
Taşar’ın, Avrupa Birliğince Türkiye’ye yapılacak malî
yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1166)
10. – Gaziantep Milletvekili Mustafa R.
Taşar’ın, istimlak ve istihkak bedeli borçlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1172)
11. – Gaziantep Milletvekili Mustafa R.
Taşar’ın, Irak’a uygulanan ambargoya ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1174)
12. – Gaziantep
Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, kadro verilecek cami ve Kur’an
Kursları kadrolarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/1176)
13. – Gaziantep Milletvekili Ünal Yaşar’ın,
müteşebbislere hazırlanmış proje albümünden proje tatbik
imkânı sağlanıp sağlanmayacağına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1201)
14. – Gaziantep Milletvekili Mustafa R.
Taşar’ın, Sağlık Meslek Liselerinden mezun olanların
atamalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1213)
15. – Muğla Milletvekili Lale
Aytaman’ın, Bakanlıkça AİDS ve cinsel yolla bulaşan
hastalıklarla ilgili olarak alınan önlemlere ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1219)
16. – Ağrı Milletvekieli M. Sıddık
Altay’ın, Tutak-Çalabaş Köyünün Sağlık Ocağı
ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1235)
17. – Aydın Milletvekili Yüksel Yalova’nın,
Başbakan Yardımcısının işçi ve
işçi-işveren sendikalarına yönelik basına yansıyan
bazı sözlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/1244)
18. – İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı’nın, CNN Televizyonunun “Türkiye’nin dünya çapında
terörü finanse ettiğine” dair haberiyle ilgili olarak yapılan
işlemlere ilişkin Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi
(7/1255)
19. – Balıkesir Milletvekili İ. Önder
Kırlı’nın, kronik karaciğer rahatsızlıkları
ve siroz tedavisinde kullanılan bir ilaca ithal izninin verilmeyiş
nedenine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1257)
20. – Aydın Milletvekili Yüksel
Yalova’nın, Başbakanlık Tanıtma Fonuna ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1258)
21. – İstanbul Milletvekili Yusuf Pamuk’un,
Başbakanlık Tanıtma Fonuna ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1259)
22. – Balıkesir Milletvekili İ. Önder
Kırlı’nın, Başbakan Vekilinin tanıtma fonuna
bağlı olduğu Devlet Bakanıdan başka bir Devlet
Bakanına bağlanmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1262)
23. – Muğla Milletvekili Lale
Aytaman’ın, yataklı tedavi kurumlarının kan ve kan ürünleri
stoklarına ve bu stokların denetlenmesine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1263)
24. – Muğla Milletvekili Lale Aytaman’ın,
insan sağlığına zarar verdiği iddia edilen bit
ilacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1264)
25. – İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in,
Başbakan Vekilinin Tanıtma Fonu veya Başbakanlık İdarî
ve Malî İşler Daire Başkanlığı
kaynaklarından 65 milyar lirayı bir siyasî partiye aktardığı
iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1265)
26. – İzmir Milletvekili Hakan
Tartan’ın, Bedelsiz oto ithalatına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1268)
27. – İçel Milletvekili Oya Araslı’nın,
Malezya’da toplanan İkinci Müslüman Kadın Parlamenterler
Konferansına gönderilen delegasyonun yetkisiz olduğunun bir Devlet
Bakanı tarafından konferans yetkililerine bildirildiği
iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1273)
28. – Tunceli Milletvekili Orhan Veli
Yıldırım’ın, Tunceli Merkez Kocakoç Köyü Cerme Deresi
Mezrasında gerçekleştirilen operasyonda terörist
olmadığı halde bir kişinin öldürüldüğü iddiasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1274)
29. – Afyon Milletvekili H. İbrahim Özsoy’un,
Afyon İli Çay İlçesi Devlet Hastanesi ek inşaatına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1279)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.00
14 Kasım
1996 Perşembe
BAŞKAN:
Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU
KÂTİP
ÜYELER: Kâzım ÜSTÜNER (Burdur), Ali GÜNAYDIN (Konya)
BAŞKAN – Çalışmalarımızın hayırlara
vesile olmasını Cenabı Allah’tan niyaz ederek; Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 18 inci Birleşimini açıyorum.
Sayın milletvekilleri, sizlerin ve Yüce Milletimizin Regaip
Kandillerini de kutluyorum.
Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız
vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündemin, mutadı veçhile, yüklü olması hasebiyle, çok arzu
ediyor olmama rağmen, gündemdışı söz talebinde bulunan çok
değerli arkadaşlarımın taleplerini yerine getirme
imkânım olmadı; üzgünüm.
Gündemin “Başkanlığın Genel Kurula
Sunuşları” bölümüne geçiyoruz.
Cumhurbaşkanlığı tezkereleri vardır;
okutuyorum:
IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. – Mısır’a gidecek olan
Devlet Bakanı Ayfer Yılmaz’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı
Nafiz Kurt’un vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/567)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(ODEK) III üncü Orta Doğu-Kuzey Afrika Ekonomik
Zirve Toplantısına katılmak üzere, 11 Kasım 1996 tarihinde
Mısır’a gidecek olan Devlet Bakanı Ayfer Yılmaz’ın
dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı
Nafiz Kurt’un vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun
görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.
Süleyman
Demirel
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
2. – İtalya’ya gidecek olan
Tarım ve Köyişleri Bakanı Musa Demirci’ye, dönüşüne kadar,
Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat Ayhan’ın
vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı
tezkeresi (3/568)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
“Dünya Gıda Zirvesine katılmak üzere, 12 Kasım 1996
tarihinde İtalya’ya gidecek olan Tarım ve Köyişleri Bakanı
Musa Demirci’nin dönüşüne kadar; Tarım ve Köyişleri
Bakanlığına, Bayındırlık ve İskân
Bakanı Cevat Ayhan’ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi
üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.
Süleyman
Demirel
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
(9/4) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu
Başkanlığının, Komisyonun çalışma süresinin
uzatılmasına ilişkin bir tezkeresi vardır; okutuyorum:
3. – (9/4) esas numaralı Meclis
Soruşturması Komisyonu Başkanlığının,
Komisyonun görev süresinin uzatılmasına ilişkin tezkeresi
(3/569)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
25 Temmuz 1996 tarihinde teşekkül edip,
çalışmalarına başlayan Komisyonumuz; Anayasanın 100
üncü maddesinde belirtilen iki aylık süre içinde
çalışmalarını tamamlayamamıştır.
Soruşturmanın bitirilememesi nedeniyle, Komisyonumuz, Türkiye
Büyük Millet Meclisinden, Anayasanın 100 üncü maddesine göre, 20
Kasım 1996 tarihinden itibaren iki aylık eksüre istenmesine karar
vermiştir.
Gereğini arz ederim.
Naci
Terzi Erzincan Komisyon
Başkanı
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
(9/6) esas numaralı Soruşturma Komisyonu
Başkanlığının, Komisyonun çalışma süresinin
uzatılmasına ilişkin bir
tezkeresi vardır; okutuyorum.
4. – (9/6) esas numaralı Meclis
Soruşturması Komisyonu Başkanlığının,
Komisyonun görev süresinin uzatılmasına ilişkin tezkeresi
(3/570)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
25 Temmuz 1996 tarihinde teşekkül edip,
çalışmalarına başlayan Komisyonumuz; Anayasanın 100
üncü maddesinde belirtilen iki aylık süre içinde
çalışmalarını tamamlayamamıştır.
Soruşturmanın bitirilememesi nedeniyle, Komisyonumuz, Türkiye
Büyük Millet Meclisinden, Anayasanın 100 üncü maddesine göre, 20
Kasım 1996 tarihinden itibaren iki aylık eksüre istenmesine karar
vermiştir.
Gereğini arz ederim.
Mehmet
Ali Şahin İstanbul Komisyon
Başkanı
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup,
bilgilerinize sunacağım:
5. –
Bulgaristan Meclisi Başkanının vaki davetine icabet edecek
Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu
Başkanı Sedat Aloğlu Başkanlığındaki
Parlamento heyetinde yer alacak milletvekillerine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/571)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri
Komisyonu Başkanı Sayın Sedat Aloğlu
Başkanlığında 6 kişilik bir Parlamento heyetinin,
Bulgaristan Meclisi Başkanının resmî davetine icabet etmesi
hususu, Genel Kurulun 5 Kasım 1996 tarihli ve 13 üncü Birleşiminde
kararlaştırılmıştı.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı
Kanunun 2 nci maddesi uyarınca belirlenen Parlamento heyetimizin isim
listesi Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Doç.
Dr. Mustafa Kalemli
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
Sedat
Aloğlu Ali
Rahmi Beyreli İstanbul Bursa Dışişleri
Komisyonu Başkanı Dışişleri
Komisyonu Üyesi
Ercan
Karakaş Hüseyin
Kansu İstanbul İstanbul Dışişleri
Komisyonu Üyesi Dışişleri
Komisyonu Üyesi
Cemal
Özbilen Yaşar
Canbay Kırklareli Malatya Dışişleri
Komisyonu Üyesi Dışişleri
Komisyonu Üyesi
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Sayın milletvekilleri, Refah Partisi Grubunun,
İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır; önce okutup işleme koyacağım, sonra da
oylarınıza sunacağım:
V. –
ÖNERİLER
A) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.
– Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerine ilişkin RP Grubu
önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 14.11.1996 Perşembe günü
yaptığı toplantıda siyasî parti grupları arasında
oybirliği sağlanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Temel
Karamollaoğlu
Refah
Partisi Grup Başkanvekili
ÖNERİ :
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun, kanun
tasarı ve tekilflerini görüşmek üzere, 15.11.1996 Cuma ve 16.11.1996
Cumartesi günleri 15.00-19.00 saatleri arasında çalışması
önerilmiştir.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, öneriyle
ilgili olarak ve aleyhte olmak üzere, önce Sayın Nihat Matkap’ın,
sonra da Sayın Başesgioğlu’nun söz talepleri vardır.
NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, söz
talebimi geri alıyorum.
BAŞKAN – Siz geri alıyorsunuz...
MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Ben de
geri alıyorum efendim.
BAŞKAN – Siz de geri alıyorsunuz...
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan,
önerinin lehinde söz istiyorum efendim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Kapusuz.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Grubumuzun getirmiş
olduğu öneriyle ilgili görüşlerimi arz etmek üzere söz
almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Bugün, mübarek bir gecenin arifesi. Kandilimiz,
inşallah hayırlı çalışmalara vesile olur; hepinizin
kandillerini tebrik ediyorum.
Zaman zaman, kamuoyunda, Parlamentomuzla ilgili, birtakım
çevrelerin özellikle gayret ve çabaları var; “Parlamento yeterince gayret
etmiyor, çalışmıyor, görevini tam yapmıyor” anlamına
gelen ithamlarla da karşı karşıya kalabiliyoruz; ancak,
bugüne kadar, iktidarıyla, muhalefetiyle bütün Parlamento, birçok konuda
uzlaşarak, birçok hayırlı kanunu çıkarmıştır,
birçok faydalı çalışma yapmıştır. Yapılan
bütün bu çalışmaları, elbette, hepimiz -görevimiz gereği-
milletimize faydalı olmak için yapıyoruz.
Dolayısıyla, bu görevimizi yerine getirirken, zaman zaman,
İçtüzükten gelen birtakım düzenleme ihtiyacı, gündemin tespiti
konusu önem arz ediyor. Daha çok da, bu talepler, biliyoruz ki, İktidar
kanadı olarak bizden; yani, Refah Partisinden ve Doğru Yol
Partisinden geliyor. Değerli muhalefete mensup arkadaşlarım da,
bu konuyla ilgili olarak “gündemi sık sık değiştirmeyelim;
dolayısıyla, gündemimiz daha önceden belli olursa, bizler de ona göre
hazırlık yaparız; arkadaşlarımız da o
doğrultuda faydalı bilgiler aktarır” diye haklı
serzenişlerde bulunuyorlar, haklı birtakım
değerlendirmeleri oluyor; ancak, takdir edersiniz ki, hayat ve özellikle
siyasî hayat çok hareketli devam ediyor, günün ve şartların meydana
getirmiş olduğu ihtiyaçlara mebni olarak, bu gündemi
değiştirme ihtiyacını duyuyoruz. Değiştirme
derken, gündemin sıralamasını değiştirme
ihtiyacını duyuyoruz.
Bu noktada, bugünkü önerimizde, biz, Parlamentonun gündemindeki birtakım
teklif ve tasarıları çıkarabilmek arzusuyla, çalışma
süresini bu hafta sonu için birazcık daha uzatmayı talep ediyoruz.
Üstelik, önümüzdeki haftalarda Parlamentoda bütçemiz görüşülecek.
Kesintisiz ve aralıksız, Parlamentonun gündeminde sırf bütçe
görüşmeleri olacağından ve bütçe görüşmeleri
sürdürüleceğinden dolayı, öncelikli olarak birtakım
konuların görüşülmesini de arzu ediyoruz.
Buna istinaden sizlerden istirhamımız, bu
çalışmaları, özellikle bu hafta itibariyle, cuma ve cumartesi
günleri de sürdürmektir. Ümit ediyorum ki, değerli milletvekili
arkadaşlarımız, iktidar-muhalefet ayırımı
gözetmeksizin, önümüzdeki iki gün, yani cuma ve cumartesi günlerinde
hedeflemiş olduğumuz çalışmaları yerine getirmek için
bize yardımcı olurlar.
Özellikle, temmuz ayında Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine
gelip, şu anda da, üzülerek söyleyelim ki, Anayasa Mahkemesinden
dönmüş olan -ki, bu yetki yasasında hedefimiz, üniversitenin, polisin
ve özellikle de askerî cenahımızın maaşlarını
düzenlemektir- genelde de Anayasa Mahkemesinden geri dönen yetki
yasalarıyla ilgili bir yetki talebimiz söz konusudur. Bu konuda, birçok
görevde çalışan arkadaşlarımızın
maaşlarını, görev alanlarıyla ilgili olarak düzenleme ihtiyacı
vardır. Her iktidar döneminde olduğu gibi, bu iktidar döneminde de,
bir ihtiyaç olması hasebiyle, bu alanda bir yetki talep etmekteyiz.
Üniversitede görev yapan profesörlerimizin maaşını
tanzime yönelik; hayatı pahasına da olsa, terörle mücadele eden
polislerimizin ücretlerini, o alanda layık olan düzeye yükseltmeye yönelik
ve aynı zamanda, yine, güvenlik güçlerimizden askerlerimize yönelik olan
bu düzenlemelerle ilgili bu yetki yasasını bu hafta itibariyle
görüşmeyi hedeflemiş bulunuyoruz; ümit ederiz ki, değerli
milletvekili arkadaşlarımız bu konuda anlayış
gösterirler.
Şayet, bu hedeflediğimiz, programladığımız
bu haftalık çalışmayı, istenilen zaman süresi içerisinde
halledebilirsek, belki de cumartesi günü çalışmaya ihtiyaç bile
duyulmayabilir. O halde, bizim sizlerden istirhamımız şudur
değerli arkadaşlar: Bugün alacağımız kararda,
öncelikli kanun tasarılarını çıkarmakla birlikte, bu arada
yetki yasasını da çıkarmayı hedeflemiş bulunuyoruz.
Anlayışınıza inanıyoruz, yardımcı
olacağınızı bekliyoruz, Parlamentonun
çalışmasından memnunluk duyacağınızı da biliyoruz.
(DSP sıralarından “tamam, arkadaşlarınız geldiler,
konuşmanızı bitirebilirsiniz” sesleri)
O halde, siz değerli milletvekili arkadaşlarımızdan
istirhamımız, bu çalışma azmimize destek vermenizdir, bu
çalışma gayretimize sizlerin de katkı sağlamasıdır.
HAKAN TARTAN (İzmir) – Gelin, önce şu temiz toplumdan
başlayalım...
SALİH KAPUSUZ (Devamla)- Bu
doğrultudaki Grup önerimize yardımcı olmanızı istirham
ediyor; gösterdiğiniz ilgi ve alakaya teşekkür ediyor; hepinize
saygılar sunuyorum efendim. (RP sıralarından alkışlar,
DSP sıralarından alkışlar [!] )
BAŞKAN – Sayın Kapusuz, teşekkür ediyorum.
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Sayın Başkan, karar
yetersayısının aranmasını istiyoruz.
BAŞKAN – Efendim, henüz oylamaya geçmedim.
VELİ AKSOY (İzmir) – Sayın Başkan, notunuzu
aldı Sayın Asiltürk!
BAŞKAN – Hangi notu efendim?.. (DSP sıralarından
gürültüler)
HAKAN TARTAN (İzmir) – Biraz önce gönderdiğiniz notu.
BAŞKAN – Müsaade buyurun efendim... Müsaade buyurun...
VELİ AKSOY (İzmir) – Ama, tarafsız olun! Ayıp!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, işaret buyurduğunuz
milletvekilleri senelerdir Parlamentoda milletvekilliği yapan
insanlardır. Tüzüğün kime ne imkân verdiğini, en az benim kadar
ve zatı âliniz kadar onlar da bilir. Niye yani, Başkanlığa
mutlaka sataşmaya mecbur musunuz!.. Rica ediyorum...
Efendim, başka söz talebi?.. Yok.
Şimdi, oylamaya geçeceğim ve karar
yetersayısını dikkate alacağım.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Sayın milletvekilleri, karar yetersayımız yoktur;
saat 15.45’te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.21
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.45
BAŞKAN: Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU
KÂTİP ÜYELER: Kâzım ÜSTÜNER (Burdur), Ali GÜNAYDIN (Konya)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 18 inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
V. – ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)
1. – Genel
Kurulun çalışma gün ve saatlerine ilişkin RP Grubu Önerisi
(Devam)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Refah Partisi
Grubu önerisini oylarken karar yetersayısı talep edilmiş, bu
talep dikkate alınmış; yapılan oylamada ret veya kabule
yetersayı bulunamamıştı. Şimdi, grup önerisini tekrar
oylayacağım ve karar yetersayısının var olup
olmadığını arayacağım.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir. (ANAP, DSP ve CHP
sıralarından alkışlar) Karar yetersayısı
vardır.
Sayın milletvekilleri, gündemimizin “Kanun Tasarı ve
Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” bölümüne
geçiyoruz.
VI. – KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1. – 926 Sayılı Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine
İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî
Savunma Komisyonu Raporu (1/215) (S. Sayısı : 23)
BAŞKAN – 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu raporunun müzakeresine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon hazır mı? Hazır değil.
Müzakeresi ertelenmiştir.
2. – Özürlüler İdaresi
Başkanlığı Kurulmasına ve Özürlülerin Durumları
ile İlgili Çeşitli Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısı
ve Sağlık, Ali, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/438) (S. Sayısı : 101)
BAŞKAN – Özürlüler İdaresi Başkanlığı
Kurulmasına ve Özürlülerin Durumlarıyla İlgili Çeşitli
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısı ve Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu raporunun
müzakeresine başlayacağız.
Komisyon?.. Hazır değil.
Müzakeresi ertelenmiştir.
3. – Vesikasız Kıymetli Maden
ve Ziynet Eşyası Beyanı Hakkında Kanun Tasarısı
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/513) (S. Sayısı : 131) (1)
(1) 131 S. Sayılı Basmayazı tutanağa
eklidir.
BAŞKAN – Vesikasız Kıymetli Maden ve Ziynet
Eşyası Beyanı Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve
Bütçe Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.
Komisyon?.. Hazır.
Hükümet?.. Hazır.
Biraz önce başlığını zikrettiğim Plan ve
Bütçe Komisyonu raporu, daha önce, Yüce Heyete dağıtıldı.
Raporun okunup okunmaması hususunu oylarınıza
sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.
Ben, tasarının tümü üzerinde gruplar adına söz talebini
arz edeyim Yüce Heyete: Şu ana kadar, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, Sayın Algan Hacaloğlu söz talebinde bulundu.
ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Anavatan Partisi Grubu adına,
Sayın Işın Çelebi konuşacaklar.
BAŞKAN – Sayın Çelebi’yi yazalım.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Hacaloğlu;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) –Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri...
BAŞKAN – Bir dakikanızı rica edebilir miyim Sayın
Hacaloğlu.
Sayın milletvekilleri, bir tasarının tümünü görüşüyoruz
ve bir grup sözcümüz, o konudaki görüşlerini ifade buyuracaklar. Sükûnet
rica ediyorum. Lütfen...
Sayın Hacaloğlu, buyurun.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Vesikasız Kıymetli Maden ve Ziynet Eşyası
Beyanı Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisinin görüşlerini belirtmek üzere söz almış bulunuyorum;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Gelir ve Kurumlar Vergisine tabi
kuyumcular ve sarrafların envanterlerinde mevcut olan altın, diğer
kıymetli madenler, taşlar ve onlardan yapılan değerli
ziynet eşyalarının, hesap dönemleri sonunda, Vergi Usul Kanunu
hükümlerine göre, herhangi bir mal gibi kabul edilerek, maliyet bedeli
üzerinden değerlendirildiği bilinmektedir; ancak, altın ve benzeri
değerli eşyaların, maliyet faktörleri dışında,
ekonomimizde, ekonomilerde, kendine özgü bir fiyat yapısı
vardır. Özellikle, altın fiyatları, spekülatif ortamlarda,
kısa ve orta vadeli büyük değişiklikler göstermekte ve bu
özellikleri nedeniyle, kayıtdışı, belgesiz işlemlere
yoğun bir şekilde tabi olmakta ve bu boyutuyla da karaparaya sık
sık kaynaklık edebilmekteler.
Getirilmiş olan yasa tasarısıyla iki temel amaç
güdülmektedir: Bunlardan birincisi, Gelir ve Kurumlar Vergisine tabi olan
mükelleflerin, bu mükellefler arasında yer alan kuyumcu ve sarraf
esnafının, belgesi olmadığı için kanunî defterlerine
intikal ettiremediği altın ve değerli taşları, ziynet
eşyalarını, bir defaya mahsus olmak üzere, kayıtlara
geçirmesi ve bu unsurdan doğan kazançların, bir anlamda, ekonomiye
kazandırılması hedef alınmaktadır. İkinci boyut
ise, Gelir ve Kurumlar Vergisine tabi kuyumcu ve sarrafların, böyle bir
işlemle, stoklarında, envanterlerinde rayiç bedelle yer alan bu değerli
taş, maden ve ziynet eşyalarının, böyle bir işlemle,
envanterde bulunmaktan doğan, yüksek enflasyon koşullarında,
maliyet değişiminin, değer artışının
oluşturduğu koşullardan kaynaklanan sorunlarını bir
defalık çözmeyi hedef almaktadır.
Bu hususları, eğer, kuralları yerleşik olan, vergi
sistemi oturmuş olan, banka sistemi
şeffaflaştırılmış olan, bir anlamda
kayıtdışı ekonomisi geniş boyutta kontrol altına
alınmış olan ekonomilerde, ele alıp tartışacak olursanız,
belirli bir anlamı olabilir; yüksek enflasyon altında stokların,
envanterin, değerlendirilmesinin, enflasyon muhasebesine geçişin,
belirli anlamı ve nedeni olabilir. Ama, Türkiyemiz, özellikle son 15
yıldır, bir farklı ülke oldu. Türkiyemiz, son 15-20
yıldır yüzde 70’ler düzeyindeki enflasyon altında, ne yazık
ki, bir karapara cennetine dönüştü. Türkiye, son yılların
sıcakpara işlemlerinden de güç alan bir dinamikler süreci içinde, her
alanda kayıtdışı ekonominin özendirildiği, karapara
aklanmasının doğallığa dönüştüğü bir ülke
haline geldi.
Dün, bu Yüce Mecliste, karaparanın aklanmasını suç kabul
eden bir yasa tasarısını kabul ettik. Bu, yıllarca evvel
atılması gereken bir adımdı, doğru bir
adımdı. Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu kararıyla büyük bir
iş başarmıştır. Ancak, bir gün sonra, bu yasa
tasarısı –bir anlamda, karaparadan kaynaklanan gelirlerin
affedilmesini öngören, yani karaparayı aklayan bir yasa
tasarısı– Yüce Meclisin huzuruna getirilmektedir. Bu, Hükümeti
oluşturan Refahyolun, siyasette izlemekte olduğu takıyyeyi
ekonomiye yansıtması ve ekonomide takıyye yapması
anlamını taşımaktadır.
1997 yılı bütçesi olarak, denk bütçe anlayışı
içinde, ama, özünde, temelinde asgarî 2 katrilyon, muhtemelen 2,5 katrilyon
açık verecek olan bir bütçeyle huzurumuza gelmiş olan Koalisyon
Hükümetinin, bütçesinin muhtemel gelir kalemleri içinde önemli bir yer tutan bu
karaparadan kaynaklanan geliri affeden anlayışını
Cumhuriyet Halk Partisi olarak doğru kabul etmemiz, onay vermemiz, geçit
vermemiz söz konusu değildir değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
Türkiye, son yıllarda, birçok alanda, gayrimeşru,
kayıtdışı faaliyetlerle, illegal, Batılı
gelişmiş ülkelerde doğal kabul edilmeyen zenginliklerin
oluştuğu bir ülkeye dönüşmüştür. Ülkemizdeki haksız
servet birikiminin temel alanları arasında, kaçakçılık
vardır, kent rantları vardır, kamusal kaynakların
yağmalanması vardır ve bunların iç içe
yaşandığı mafyalaşma vardır. Son günlerde ortaya
çıkan devlet, servet ve şiddet ilişkisine yeni boyutlar getiren,
polis, mafya ve aşiret işbirliğinden güç alan karapara
haraketlerinin bir ayağının da altın, değerli taş
ve bunlardan üretilen ziynet eşyalarından güç
aldığını, yani, bu alandaki kaçakçılıktan,
kayıtdışılıktan ve vergilendirilmeyen haksız
kazançlardan oluştuğunu bilmemiz gerekiyor. Bu yozlaşmanın,
karaparanın ülkemizde güç kazanmasının, haksız
kazancın geniş alanlar edinebilmesinin temelinde yatan, bu
yozlaşma sürecine güç katan alanlardan biri de, ne yazık ki,
altın ve kıymetli taş kaçakçılığıdır.
Bu, bugünün olayı değildir, yıllardır
yapılmaktadır. Şimdi “buna, geliniz –işte bütçemizde açık
var veyahut da bütçemizdeki giderleri karşılayabilmek için kaynak
paketleri oluşturalım; adını vergi koymayalım,
adını yarınların gelirini bugünden tahsil etmek olarak
koymayalım, adını zam koymayalım– kaynak paketi diyelim,
bunu böyle sunalım halkımıza... Ama, işin gerçeği o
değil. Kaynak paketlerini şöyle bir deşifre ettiğimiz,
açtığımız zaman önümüze çıkan haksız kazanç
alanlarından önemli bir konuyu, işte bugün, bu yasa tasarısıyla,
hep beraber tartışır hale gelmiş bulunuyoruz.
Bu yasa tasarısıyla getirilmek istenen düzenleme haksız,
hukuksuz ve Anayasaya aykırı bir düzenlemedir değerli
arkadaşlarım. Bu yasa tasarısı, Anayasaya
aykırıdır; çünkü, bu yasa tasarısıyla vergi
mükelleflerinin bir bölümüne, yurttaşlarımızın bir bölümüne
haksız bir kazanç –bir anlamda, vermekle yükümlü oldukları verginin
bir bölümünü vermeme gibi bir kolaylık– getirmekteyiz.
Anayasamızın 10 uncu maddesi, hiçbir kişiye, aileye,
zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınmamasını
öngörmektedir. Siz, toplumun bütününe yönelik, eşit olanaklar
tanıyan, herkesin o hukuktan, o getirilen müeyyideden veya yasa
tasarısından eşit olarak yararlanmasını sağlayan
bir mevzuat düzenlemesi getirmezseniz, zaten son derece bozulmuş olan
eşitsizliği, dengesizliği, haksızlığı yeni
boyutlara taşırsınız ve ülkemizde, gelir
adaletsizliğini ve hukuksuzluğu yeni zirvelere
taşırsınız.
Bu tasarı, bunu getiren Hükümetimizi oluşturan partilerin veya
Hükümetimizin bir önyargılı kararı olmasa dahi, bunu böyle
düşünerek getirmemiş olduklarını kabul etsek dahi, sonucu itibariyle,
Anayasamızın 10 uncu maddesi açısından açıkça bir
Anayasaya aykırılık içerdiği için ve ona ilaveten,
Anayasamızın vergi ödevini, vergi görevini çerçeleveyen 73 üncü
maddesine göre de, bireyler ve mükellefler arasında hakça, eşitçe
vergi verme anlayışını bozan bir çerçevesi nedeniyle, yine
Anayasaya aykırı olacaktır.
Bu nedenlerle, herhangi bir şekilde Cumhuriyet Halk Partisinin
desteği olmamasına rağmen -inanıyorum ki- diğer
muhalefet partisi mensubu arkadaşlarımızın da desteği
olmamasına rağmen, eğer bu yasa tasarısı bu Yüce
Meclisin çatısı altında kabul edilecek olursa, biliniz ki, bu
yasa Anayasa Mahkemesine götürülecektir ve bu yasa inanıyorum ki, iptal
edilecektir. (CHP sıralarından alkışlar)
MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) – Yine Anayasa Mahkemesini konuşuyorsunuz.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Ve bu yasanın iptal
edileceğini, iptal edilebileceğini, tabiatıyla, Anayasayı
okuyan her siyasetçinin, her aydının düşünebileceği
şekilde, her milletvekilinin düşünebileceği şekilde, özgür
irademle burada beyan ediyorum.
Bu tasarının, sadece Anayasaya aykırı olmak
özelliği değil, haksız olmak, haksız kazanç sağlamak
gibi bir boyutu da var. Bir kere, bu tasarı yasalaşırsa, bir
defa uygulanacak bir yasa olacak. Bu tasarı, bir kesime, stoklarda
enflasyon nedeniyle doğan dengesizlikleri bir defada çözümleyerek -o
kesime- haksız bir düzenleme olanağı açmakta. Oysa, yüzde 70’ler
gibi yüksek enflasyon koşulları altında, ekonominin 15
yıllık enflasyon süreci altında gerçekten bozulmuş bulunan
muhasebe düzenini, böyle, bir kesime yönelik, sadece bir alt kesime yönelik,
sadece muhtemelen belirli ilişkilerin sağlanmış olduğu
ve yıllardır kaçakçılığa kucak açtığı
bilinen bir kesime yönelik bir düzenlemeyle aşmanız mümkün
değildir. Bu, yeni haksızlık demektir, yeni hukuksuzluk
demektir.
Değerli arkadaşlarım, eğer Türkiye’de
bütçelerinizin, 1997 bütçesinin açığını kapatmak
istiyorsanız, eğer gerçekten insanlarımıza hizmet götürmek
istiyorsanız, eğer gerçekten yıllardır ihmal edilen
yatırımları yapmak, gelir dağılımındaki
bozukluğu gidermek, ülkenin çökertilmiş bulunan sosyal devlet
dokusunu, kurumlarını, sektörlerini ayağa kaldırmak, ülkede
bozulmuş bulunan ekonomik dengeleri istikrara kavuşturmak
istiyorsanız, o zaman, yapmanız gereken karaparanın
aklanması değil, yapmanız gereken yeni haksızlıklar
yaratmak değil; yapmanız gereken, adil bir vergi reformunu derhal bu
Meclis çatısı altına getirip, buradan, bu yüce çatıdan, her
birimizin desteğiyle geçirmektir. Bunu yaptığınız gün
arkanızda bizi bulacaksınız, bundan emin olabilirsiniz; ama, bir
vergi affı niteliğinde olan, kaçakçılığın
affı niteliğinde olan, karaparanın aklanması
niteliğinde olan bu yasa tasarısı hiçbirinizi
aklamayacaktır; bunu, tabanınıza anlatamayacaksınız.
MEHMET AYKAÇ (Çorum) –3 Kasımı unuttunuz mu?
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Hele hele, bu iktidara “faize
karşıyız” diyerek “rantiyeye karşıyız” diyerek
“vergi affına karşıyız “ diyerek gelen Refah Partili
milletvekillerinin, bundan dört yıl evvel vergi affına
karşı çıkan Refah Partili milletvekillerinin, bugün, bu yasa
tasarısını nasıl içlerine sindirebildiklerini gerçekten
anlayamıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
O nedenle, yol yakınken şapkanızı önünüze koyun ve
düşünün diyorum. Zaten bugüne kadar yaptığınız
takıyyeyle tabanınız kayıyor. (RP sıralarından “nereye, nereye” sesleri) Asıl
kimliğiniz ortaya çıkıyor, tabanınızın güvenini
yitirmektesiniz...(CHP sıralarından alkışlar, RP
sıralarından gürültüler)
MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) – Evet, aynen öyle!
MEHMET AYKAÇ (Çorum) – Senin tabanın nerede?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, rica ediyorum...
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Ama, yol yakındır...
BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu, siz de konuya gelin lütfen
efendim.
Sayın milletvekilleri, rica ediyorum...
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Efendim, konuya ilişkin
görüşüyorum, tamamen konuyla ilgili.
BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu, buyurun efendim.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Evet, yol yakınken yeni
haksızlıklara neden olacak bu yasa tasarısına destekten
vazgeçin, bu tasarıyı gündemden çekin ve önümüze, gerçekten
insanlarımız için, emekçilerimiz için, esnafımız için,
üreticilerimiz için, çalışanlarımız için, sosyal adalet
için yararlı olacak yasalar getirin; getirin, destekleyelim. (CHP ve RP
[!] sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
O nedenle, biz, Anayasaya aykırı olan bu yasa tasarısına
karşıyız, buna destek vermeyeceğiz. Bu yüce çatı
altında, bu tasarının çıkarılacağına ve bir
gün evvel, karaparanın aklanmasını yasak olarak kabullenen,
karaparanın aklanmasının önünü tıkamayı hedef alan bir
yasayı kabul etmiş bu Meclisin, bugün, karaparayı aklayan bir
yasa tasarısını kabul edeceğine inanmak istemiyorum.
Bu duygularla, Grubum adına, bu düşüncelerimi size iletiyorum;
hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP ve ANAP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu, teşekkür ediyorum.
Anavatan Partisi Grubu adına Sayın Çelebi; buyurun. (ANAP
sıralarından alkışlar)
ANAP GRUBU ADINA IŞIN ÇELEBİ (İzmir) – Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; çok önemli bir yasa
tasarısıyla karşı karşıyayız. Önümüzde, çok
ciddî ve üzerinde çok düşünülmesi gereken, ciddî sorunlar yaratacak ve
karaparayı aklayacak bir yasa tasarısı var. Bunu, lütfen
okuyunuz. Bu tartışmayı, bu olayı, tam bir
tarafsızlıkla -size doğru bilgiler vermeye gayret ederek, hiçbir
parti endişesiyle değil- Türkiye Büyük Millet Meclisinin
saygınlığının korunması açısından
değerlendirmenizi rica ediyorum.
Bu yasa tasarısı, vesikasız kıymetli madenlerin
(altın, platin, gümüş) ziynet eşyasının (elmas,
pırlanta, yakut, zümrüt gibi) stokta kalmış, beyan
edilmemiş veya kaçak gelmiş, kayıtdışı olan,
vergisi ödenmemiş stokların beyan edilmesi halinde, yüzde 6-7 gibi
bir vergi ödenerek yasallaştırılması anlamını
getiriyor. Bu yasa tasarısı, son derece ciddî tehlikeler içeren bir
yasa tasarısı.
Değerli arkadaşlarım, bu yasa tasarısının
ne anlama geldiğini, biraz, rakamlarla anlatayım. İkinci kaynak
paketinde, bu yasa tasarısından 64 trilyon lira gelir elde
edileceği söylendi. 64 trilyon lira geliri yüzde 6 vergiyle elde etmek
için, yaklaşık 1 katrilyonluk kaçak, kayıtdışı
stokları affa tabi tutacaksınız. 10 milyar dolarlık bir
affı buraya getiriyorsunuz. İnanılmaz, ciddî, karaparanın
aklanma operasyonu!
Biraz sonra, size, bu rakamı, bir başka yerden gelerek tekrar
temin edeceğim, ispat edeceğim. Amacım, burada, hiç kimseyi
yermek, Hükümeti yermek veya Anavatan Partisini göklere çıkarmak
değil. Türkiye sevdasıyla dolu bir insan olarak, amacım
şudur: Türkiye’nin sorunlarının çözümünde, doğru
teşhisler koyup doğru uygulamalar yapalım. Bu, son derece ciddî
ve yanlış bir uygulamadır.
Türkiye’nin, temiz toplum, şeffaflık gibi çok temel meselelere
ihtiyacı varken, bu yasa tasarısıyla neyi aklıyorsunuz
–arkadaşlar, size soruyorum– 10 milyar dolara yakın bir kaçak,
kayıtdışı, vergisi ödenmemiş metaı, altını,
gümüşü, yakutu, zümrütü aklıyorsunuz. Yani, küçük tasarruf sahibi,
bakkal, kasap normal vergisini öderken, köylü, esnaf Bağ-Kur’a primini
ödemedi diye hapsedilirken, milyarlarca değil, 1 katrilyondan fazla
değeri olan emtianın vergisi ödenmeden, stokta bulunan malların
beyana tabi tutulmasıyla, devleti inanılmaz zarara sokuyorsunuz.
Yani, o vatandaşın köyündeki okulunu, suyunu, memurun çocuğunu
ve geleceğini düşünmüyorsunuz; işçinin, köylünün cebinden alıp,
emeklinin cebinden alıp, beş on tane altın kaçakçısının
cebine koyuyorsunuz.
Neyi affediyorsunuz arkadaşlar?! Terörle karaparanın iç içe
girdiği bir dönemde, ekonomide açıklığı, rekabeti,
verimliliği savunmamız gerekirken, siz, karaparayı,
yasadışı işlemleri affediyorsunuz.
Sayın Hükümet üyelerinden ricam, bu tasarıyı
çekmeleridir. Bu tasarıyı çekmezlerse, yapılan işlerle,
söylenen sözler arasında ciddî çelişkiler ve tutarsızlıklar
olduğunu, ben, her yerde ilan ederim.
Hiç merak etmeyin, bunu halk... Sizin, o İstanbul’da, o Kayseri’de,
kuyumcuları, milyar liraları değil milyar dolarları
nasıl affettiğinizi, burada, biraz sonra, ben size
anlatacağım. (RP sıralarından gürültüler)
KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – ANAP zamanında ne
alıyordunuz onlardan?
IŞIN ÇELEBİ (Devamla) – Burada, altın stoklarının...
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri... Sayın Çelebi...
Sayın Çelebi, bir dakikanızı rica edebilir miyim...
Sayın milletvekilleri... Rica ediyorum...
Efendim, gruplarımızın görüşlerini, grup sözcüleri,
gelir, ifade buyururlar. Sayın Çelebi’yi dinleyelim.
Buyurun Sayın Çelebi.
IŞIN ÇELEBİ (Devamla) – Ben, burada, parti meselesi olarak
görmüyorum, bir doğruyu anlatmaya çalışıyorum.
Altın stoklarının beyan edilmediği ve beyan edilmesi
halinde de yüzde 6-7 vergi alınarak 64 trilyon lira gelir elde
edileceği, kaynak paketinde, ikinci kaynak paketinde gösterilmiş.
Yani, bu aftan 64 trilyon lira bekliyorsanız, yaklaşık 10 milyar
dolarlık altını, yakutu, zümrütü affediyorsunuz.
Bu altını, yakutu, zümrütü kim kullanıyor; memur mu
kullanıyor, işçi mi kullanıyor, köylü mü kullanıyor, esnaf
mı kullanıyor; kim kullanıyor arkadaşlar, kimi
affediyorsunuz?!
Şimdi, burada, çok açık bir şey var. İki
yıldır, kurulan bir altın borsası var; altın
borsası devre dışı kalmış, bir altın stoku
birikmiş. Bu neden borsadan geçmemiş; çünkü, yasal olmayan
işlemlerle gelen bir altın var. Yasal olmayan,
kayıtdışı işlemler nasıl oluştu?
Değerli arkadaşlarım, bu, basit bir yasa değil; bu,
terörü finanse eden kayıtdışı parayı aklama
operasyonu. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)
Eğer, Türkiye’de terörü önlemek istiyorsanız, bu yasayı
durdurursunuz, bu yasayı çekersiniz. Çok açıkça iddia ediyorum.
FİKRET KARABEKMEZ (Malatya) – Ne alakası var?..
IŞIN ÇELEBİ (Devamla) – Ne alakası olduğunu
şimdi anlatacağım, biraz sonra anlatacağım.
Hiç kızmayın, hiç sinirlenmeyin...
KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Sinirlenen yok, siz devam
edin.
IŞIN ÇELEBİ (Devamla) – Ben, bu Parlamentoda herkese, bütün
siyasî kurumlara büyük saygısı olan bir insanım.
Şimdi, örnek vereyim: Ambarda altın kalmış; 1 milyon
liradan veya 10 milyon liradan giriş yapılmış, bugün
satılsa 100 milyon liraya satılacak; ama, aradaki 90 milyon lira
yüzde 50 Gelir Vergisine tabi, 45 milyon lirası vergiye gidecek. Ama, siz,
“bu 90 milyon liranın 45 milyon lirasını öde” demiyorsunuz,
“yüzde 5’ini öde, yani 4,5 milyon lirayı, 5 milyon lirayı öde, bu
değerleme farkını affediyorum” diyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, kimin parasını kimden
affediyorsunuz? Zamanında vergisini ödeyen vatandaşa, zamanında
borcunu ödeyen insanlara, devlete inanarak görevini yerine getiren insanlara
karşı büyük haksızlık değil mi bu?
Şimdi, stoklar bugünkü rakama gelecek. Ayrıca, bunu
isterseniz... Altın faturası bugün kesilmiyor, günlük fiyattan fatura
kesiliyor ve her değer artışını bu biçimde affediyorsunuz. “Yüzde 5
alınacak” diye, devletin, yani vatandaşın yüzde 300-400
zararına -yüzde 300-400, bu kadar açık iddia ediyorum- bir işlem
yapılıyor.
İsterseniz bu hesabı bir daha yapayım size: 1992
yılında, altını 1 milyon lira girişle gösterdiniz.
Bugün altının kilosu 1 milyar liradan fazla. Şu anda, o
altının diyelim, 150 milyon lira tutarı var. Bugünkü mevzuata
göre, bunun 149 milyon lirası kâr gösterilip, o değer
artışının yüzde 50’si vergiye tabi tutulup 74 milyon liranın
devlete ödenmesi gerekirken, siz, o 1 milyondan 150 milyona çıkan
değerde, 149 milyonun yüzde 5’ini, 5 milyon lira vergisini alıp, bunu
sermayesine katıp, yasal bir operasyon haline getiriyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, bugün Türkiye’de asgari ücret 17 milyon
lira. 17 milyon lira alan bir adam, bir insan, bir işçi, bir memur,
yaklaşık yüzde 20 vergi öder; sigortası, stopajı vesairesi
düşerse, yüzde 17 civarında vergi öder. Bir asgari ücretliden, bu
devlet, yüzde 17 - 18 vergi alacak, altın kaçakçısından yüzde 5
vergi alacak. Bu hangi hakka sığar? (ANAP, DSP ve CHP
sıralarından alkışlar)
Benim, DYP’li arkadaşlarımdan, Refah Partili
arkadaşlarımdan ricam; terörü finanse eden bu karapara operasyonunu
lütfen inceleyin, bunu Komisyona çekelim. Bu, çok ciddî bir problem
yaratır toplumda...
NİHAT MATKAP (Hatay) – Bu, adil düzen!..
IŞIN ÇELEBİ (Devamla) – Değerli arkadaşlarım,
bunu bilerek söylüyorum. Bakın, biraz önce, o 64 trilyondan giderek, 10
milyar dolarlık bir stok affından söz etmiştim. Şimdi,
size, yaptığım incelemeler sonucunda elde ettiğim sonuçları
anlatmak istiyorum. Yanlış söylüyorsam, burada, gelir,
yanlışımı anlatırsınız. Bugün, karapara
operasyonunda, en ufak firmanın stokunda 1 ton altın var. 1 kilo
altının değeri 1 milyar 150 milyon lira. Şu anda, 800
tondan fazla stok altının affa tabi olacağı söyleniyor. Bin
ton civarında altın olduğunu varsayarsanız, 10
milyarlık bir stok affına bu noktadan da gelirsiniz.
Değerli arkadaşlarım, 1989’da 500 ton civarında stok
altın vardı, bugün 800 tonun üzerinde olduğu söyleniyor.
Şimdi, değerli arkadaşlarım... (RP
sıralarından “10 milyon, 10 milyar değil” sesleri)
10 milyar dolar diyorum.
FİKRET KARABEKMEZ (Malatya) – Ne yaptınız o zaman o
stokları?..
IŞIN ÇELEBİ (Devamla) – Şimdi, bunun affedilmesi...
1989’da Türkiye’ye giriş yapan altın Gelir Vergisine tabidir, siz
affediyorsunuz. Burada, bu affın yanlış olduğunu
söylüyorum. Biz hata yaptıysak... Bir örnek vereyim... Ben, hiç, öyle,
lafla falan iş götürmeye çalışmıyorum. Biz hata mı
yaptık; yaptık arkadaş. O zaman, bu hatayı düzeltelim;
gelin, bu kanun tasarısını çekelim. Bu, büyük hata.
KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Bu kanun tasarısı o
hatayı...
IŞIN ÇELEBİ (Devamla) – Bu, hata. Bunu çekelim. Sen ben
meselesi değil bu; bu, ülke meselesi.
Bu getirdiğiniz yasa tasarısı, ne memura ne işçiye
ne emekliye ne köylüye ne gence ne kadına ne doğuda, güneydoğuda
gazi olan, şehit olan insanların ailelerine, hiç kimseye
yaramıyor. Kime yarıyor; o 10 milyar doları stokta tutan
altın kaçakçısına, o terörü besleyen karapara
aklayıcılarına yarıyor.
Bu kanun tasarısını çekin arkadaşlar, bu kanun
tasarısını çekin. Bu kanun tasarısını
çekmezseniz, vergi ödeyen vatandaş, size, vergi kaçırıp onu
stokunda tutan insanlara gösterilen bu
muamele karşısında, itiraz eder; o bakkal da, o taksici de, o
kasap da buna itiraz eder.
Kaçak yoldan yapılmış servetin affı
yanlıştır. Bu derme çatma yasa tasarısıyla, ciddî
olmayan bu öneriyle ve gayri kanunî servetlere af getirme politikasıyla,
biz –çok açık söylüyorum– Türkiye’de çok ciddî problemlere yol
açarız.
Bakın, bunu birinci kaynak paketinin değil, ikinci kaynak
paketinin gelir hanesinde gösterdiniz.
Türkiye’de enflasyon, bu laf arasında, yüzde 100’ün üzerine
çıkıyor; gelir dağılımı ciddî olarak bozuldu;
faiz oranları, dün değil evvelki gün, 17 puan birden arttı. Bugün, bu kaynak paketlerinden elde edilecek
gelirler bu tür zayıf noktalar üzerine oturtulursa, zaten 3 katrilyonu
bulması mümkün olan 1997 yılı bütçe açığı
enflasyonun yüzde 150’nin üzerine çıkmasına yol açar ve bu da toplumda
ciddî problemlere neden olur.
Değerli arkadaşlarım, ben, kaynak paketinin, böyle
birtakım varsayımlar üzerine oturtulan bu tür aflara
dayandırılarak gelir elde etme mantığına
oturtulmasının ekonomide ciddî sorunlara yol açacağını,
burada, dostça söylemek istiyorum.
Ben, 1992 yılında –rahmetli Kahveci’yle– erken emeklilik yasa
tasarısı Meclise getirildiğinde, bu kürsüde, sosyal sigortalar
sisteminin iflas edeceğini çok açık ve net biçimde söyledim. Birçok
konuda benzer uyarılar yaptım ve zaman, ne yazık ki, benim
doğru söylediğimi gösterdi. Bu anlamda, tam bir teknisyen
tarafsızlığıyla bu uyarıyı yapıyorum.
Türkiye’de enflasyon yüzde 100’ün üzerine çıkarken, gelir
dağılımı bu kadar ciddî bozulurken, ekmek fiyatı geçen
yıl 6-7 bin lirayken bu yıl 18 bin liraya fırlamışken,
bu altın affının ciddî sorunlara yol açacağını
söylüyorum. Eğer ekmek fiyatı bir yılda 3 kat artmışsa
ve gelirler aynı ölçüde artmamışsa; burada, 10 milyar
dolarlık -Türkiye ihracatının yarısı kadar, Türkiye
gayri safî millî hâsılasının yüzde 10’una yakın bir
miktarı- stok affı getiriyorsanız; o memura yüzde 30 zam
veriyorsanız; akaryakıt, mazot fiyatlarının
alabildiğine artması dolayısıyla, eskiden 1 kilo pamukla 3
kilo mazot alan köylü, bugün, 1 kilo pamukla 1 kilo mazot alır hale
gelmişse, bu af karşısında, herhalde, bu Parlamento için,
bu Hükümet için iyi şeyler düşünmez.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, gelir ve kurumlar
vergisi mükelleflerine, esas faaliyetleriyle ilgili olarak işletmelerinde
yer alan ve kayıtlarında bulunmayan altın, zümrüt, yakut, elmas
gibi daima bir zenginlik aracı olan bu metaların zamanında
ödenmemiş vergileri için yüzde 6 vergi ödeyenlere af getirmek, o
Bağ-Kur primini ödemeyip hapse mahkûm olan esnafın, çiftçinin son
derece ağrına gidecektir; o Ziraat Bankasına borcunu
zamanında ödemeyip o faize faiz ödeyen çiftçinin ağrına
gidecektir; o çocuğuna ayakkabı almakta zorlanan, o okul ücretlerini,
o defter parasını ödemekte zorlanan memurun zoruna gidecektir; o
ekmeği 18 bin liraya çıkaran mantığın uygulandığı
bir dönemde, burada, kaçakçıya af getiren bu tasarı vatandaşın
zoruna gidecektir.
Değerli arkadaşlarım, 17 milyon lira asgarî ücret alan
bir işçiden, bir memurdan, bu devlet yüzde 17-18 vergi alırken; yüzde
6-7 gibi bir vergiyle 10 milyar dolarlık -1 katrilyon liradan fazla-
altını affederek; altın kaçakçısının, o terörü
besleyen karapara aklayıcısının parasını yasal
hale getiriyorsak, Türkiye’de ciddî sorunlar çıkar. İnsanların
ödemediği vergileri affediyorsunuz, yasadışı paraları
affediyorsunuz. Çıkarılacak olan bu yasa, neresinden tutarsanız
tutun, yanlış bir yasa olacaktır. Bu “adil düzen”
mantığına yakışmıyor arkadaşlar; bu, DYP’nin
programına yakışmıyor. Benim ricam, bu tasarıyı
çekin; bu tasarıyı komisyona çekelim, en azından komisyona
çekelim.
Ben, geçen dönem, özelleştirme yasa tasarısına çok olumlu
katkıda bulunmuş bir insanım; Merkez Bankasıyla ilgili
kanun tasarısında bazı hatalar görüp, komisyona geri çekip,
yeniden düzeltip, kanunun çıkmasını temin etmiş bir
insanım. Burada, bir eleştiri, ucuz bir eleştiri uğruna
falan da konuşmuyorum. Zaten, bir ucuz eleştiri uğruna falan
çıkıp bu kürsüden konuşmam; öyle, sık sık söz
alıp bu kürsüden konuşan bir insan da değilim. Size
yardımcı olmaya çalışıyorum.
Bakın, bu Hükümet, sosyal güvenlik reformunu acil olarak
yapmalıdır; eğer, bu Hükümet, sosyal güvenlik reformunu bu
Meclise getirmezse acil olarak, 1997’de çok büyük sorunlarla
karşılaşacağız. Gerçekçi biçimde, 1992
yılında erken emekliliğin kabul edilmesiyle, Sosyal Sigortalar
Kurumu battı. Ben, bu Meclis kürsüsünden, bunun yanlış
olduğunu -rahmetli Kahveci’yle-
söyledim; çıkarılacak olan bu yasanın da yanlış
olduğunu söylüyorum. İtimat edersiniz etmezsiniz, karar sizin; ama,
ben, tarih önünde görevimi yapayım. Kararı siz vereceksiniz,
Parlamentonun bütünü verecek.
Gerçekçi biçimde, gelirlerdeki artışı sağlamak
zorundayız. Hayalî kaynak paketleriyle, böyle, tasarruflardaki
artışı sağlayamayız. Bakın arkadaşlar,
burada, ekonomiyi yöneten arkadaşları uyarmak istiyorum, Hazinenin,
Merkez Bankasından kaynak kullanmayacağını, 1997
yılı için, kesin olarak açıklamak zorundadırlar;
değilse, faiz oranları, bir günde 17 puan birden fırlar gider.
Çok ciddî bir sıkıntıyla karşılaşabiliriz. Piyasa
mekanizması ve faizlere karışılmamalıdır. Bu
vesileyle söylüyorum; özelleştirmeyi, sadece bütçe açıklarına
gelir temin eden bir mekanizma olarak değil, verimliliği
artırıcı ve piyasaları geliştirici bir işlem
olarak görmek gerekir.
Ben, burada, sözlerime son verirken, sizden 65 milyon adına rica
ediyorum, bu tasarıyı komisyona çekelim ve bir daha görüşelim.
Yanlış bir iş yapıyoruz.
Hepinize saygılar sunarım. (ANAP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Çelebi, teşekkür ediyorum.
MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz
yerimden bir şey söylemek istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun efendim.
MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) – Sayın Çelebi, Kayseri
esnafını rencide edecek sözler sarf etmiştir...
IŞIN ÇELEBİ (İzmir) – Sözümü geri alıyorum.
MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) – Kayseri esnafı, kendilerine...
BAŞKAN – Efendim... Sayın Büyükkılıç... Sayın
Büyükkılıç...
MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) – Kayseri esnafı namusludur, vergisini
verir... Bu sözleri söylemesine müsaade etmiyorum. (RP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Büyükkılıç, beni bir dinleyin
lütfen... Rica ediyorum...
MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) – Dinliyorum...
BAŞKAN – Ama, sözünüz bittikten sonra dinlemiş oluyorsunuz.
Rica ediyorum...
Bakın, Sayın Işın Çelebi “ben sözümü geri
alıyorum” dediler.
MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) – Geri alacağı sözü söylemesin;
Türkiye’ye teşhir ettikten sonra... Ben kalkmasam sözünü geri
almıyordu.
BAŞKAN – Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Temizel;
buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)
DSP GRUBU ADINA ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; dün bu kürsüye çıkarken ne kadar
istekliysek, bugün de bu kürsüye çıkarken, aksine, o kadar gönülsüz ve
sıkıntılı çıkıyoruz.
Dün gerçekten çok istekliydik; çünkü, bu Genel Kurul, karaparanın
aklanmasının önlenmesiyle ilgili yasa tasarısının
kabulune ilişkin görüşmelerini yapıyordu ve bunu kabul etti. Bu,
Türk hukuk sisteminde oldukça önemli bir boşluğu doldurdu. Karapara
elde edenlerin, bu paralarını değerlendirerek,
nemalandırarak daha büyük bir güç elde etmelerinin ya da yakalanmayan suç
ortaklarının bu paraları kullanarak şer odakları
oluşturmalarının önüne geçildi. Bu konuda, özellikle de
uluslararası uyuşturucu ve silah
kaçakçılığının önlenmesi konusunda, uluslararası
dayanışma ve işbirliğinde ülkemizin de yerini almasına
olanak sağlandı. Kısacası, karapara elde edenin, bu
paranın yanına kâr kalmayacağını anlaması
konusunda oldukça önemli bir aşamaydı bu. Peki, bugün, bizi bu kadar
sıkıntılı konuşmaya iten yasa tasarısı ne!..
Dün yapılan bu hayırlı çalışmadan sonra, sanki bugün,
dünkü çalışmaların rövanşı alınıyor;
vesikasız kıymetli maden ve ziynet eşyasını
bulunduranlara stok affı getiren yasa tasarısının
görüşmeleri, alelacele, ertesi gün yapılmaya başlanıyor.
Değerli milletvekilleri, şundan kesin olarak emin
olmanızı istiyorum ki, hiç bir polemiğe girmeden, büyük bir
samimiyetle birtakım değerlendirmeler yapacağız. Bu
değerlendirmelerimizin, gerçekten, iyi niyetli değerlendirmeler ve
ülke yararını düşünen insanların değerlendirmeleri
olduğunu kabul edin. Özellikle, bu yasa tasarısının maddesi
üzerindeki konuşmalar ve açıklamaların, tüm milletvekili
arkadaşlarımın, özellikle, verdikleri kararın neye mal
olacağını ve kimleri nasıl etkileyeceğini, kimleri
rencide edeceğini iyi bilerek karar alması için, bu görüşmelerin
büyük bir dikkatle yapılmasının gerekliliğini bildiriyorum.
Önce, şunu belirtelim; bu düzenleme neden yapılıyor: Bu
düzenlemenin yapılmasının temel olarak birkaç nedeni var; bunu
iki grup altında sıralayabiliriz. Öncelikle, enflasyon nedeniyle
değerleri artan stoklardan ötürü doğan zahirî kârdan vergi ödenmesi
nedeniyle, bunu haksız bulup da vergi ödemeyen, dolayısıyla
vergi kaçakçısı durumuna düşen kuyumculara stok affı
getiriliyor.
Değerli milletvekilleri, yani, bu uygulamayla,
kayıtdışı altın stokları vergi kaçırmak
nedeniyle çok artmış olanların mağduriyeti af getirilerek
önlenmeye çalışılıyor. Önce, bunun doğru bir
mantık olup olmadığını beraberce bir irdeleyelim.
Hepiniz çok iyi bilirsiniz ki, özellikle, esnaflık yapmış veya
bu alandan gelen milletvekili arkadaşlarımız çok iyi bilir ki,
eğer, bir ülkede, üç yıl üst üste belirli bir oranın üzerinde
enflasyon hüküm sürüyorsa, artık, orada enflasyon muhasebesinin uygulanma
zorunluluğu vardır. Bunun da anlamı, stokların belirli bir
miktara ulaşan değerleri –enflasyon oranı kadar– maliyete ilave
edilmek suretiyle, maliyet bedeli üzerinden, kısacası sermaye
üzerinden vergi ödenmesinin önüne geçilir. Temeli budur enflasyon
muhasebesinin.
Peki, değerli arkadaşlar, enflasyon nedeniyle değeri
artan stoklardan ötürü doğan zahirî kârdan vergi ödeyen sadece kuyumcular
mıdır? Gerçekten sadece kuyumcular mıdır? Şu anda,
inşaatçılık yapan veya çimento stoku bulunduran bir kişiyi
ele alın; çimento stoku bulundurmak nedeniyle enflasyondan dolayı
çimento stoklarının değerindeki artışla
altının değerindeki artış arasında bir
farklılık var mıdır?..
KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Çimento stoku olmaz.
ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Değerli milletvekili,
çimento stok olur; olduğunu siz de biliyorsunuz.
KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Uzun ömürlü olmaz.
ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Beyaz eşya
bulunduranları ele alın değerli milletvekilleri. Yıl sonu
itibariyle aralık ayında aldığınız takdirde, öbür
yıl aksar. Beyaz eşya bulunduranları düşünün; beyaz
eşya bulunduranların veya satanların yıl sonu
stoklarının üç ay içerisindeki değerlemesinin, kuyumcunun
stokunda bulunan altın değerlemesinden herhangi bir farkı var
mıdır? Çok daha basite indirgiyorum: Bir torba çay şekeri; bir
torba çay şekerini alıp sattıktan sonra, bunun üzerinden
gerçekten vergisini ödemiş birisinin aynı torba şekeri alacağına
ihtimal veriyor musunuz? Veremezsiniz. Gerçekli olalım; veremezsiniz.
Yani, bir torba şeker alın, bütün yıllık faaliyetiniz ondan
ibaret olsun, şekeri bir yıl boyunca satın, bunun üzerinden
gerçekten verginizi ödeyin, vergi çıktıktan sonra geri kalan para
üzerinden bir torba şekeri alamazsınız. Kısacası,
buradaki şeker stokuyla altın stoku arasında hiçbir
farklılık yoktur vergi mükellefleri açısından.
Peki, bir mükellef grubunu enflasyona karşı böyle bir koruma
ihtiyacını duyup da, diğerlerini koruma ihtiyacı
duymamanın nedeni nedir?! Böyle bir mantık olur mu değerli
arkadaşlar?!. Böyle bir şey olmaz.
Yıllardan beri ülkeyi yüksek enflasyona mahkûm edenlerin, enflasyon
muhasebesine olanak tanımamak suretiyle, sadece kuyumcuları
değil, bir malı alıp satan, sattığı malı da
yerine koymak zorunda olan her taciri vergi kaçakçısı durumuna
düşürdükten sonra, sadece bir kesim için af getirilmesi, adalet
ilkeleriyle bağdaşmaz. Bunu değerlendirin; enflasyon muhasebesi
kesinlikle bir kesime ait değildir, bunu gerçekten değerlendirin.
Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi,
Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşlarının hepsini temsil eder.
Değerli arkadaşlar, bir ülkede vergi yasaları herkes için
geçerlidir; yürürlükte olduğu sürece de herkesin uyma zorunluluğu
vardır. Yıllarca iktidarda bulunup, defalarca vergi
değişikliği gerçekleştirmiş partilerden birisinin bu
gerçeği fark etmemesi ve sonra, birdenbire, sadece bir kesim için fark
etmesi gerçekten düşündürücüdür. O nedenle, bunun, getirilen bu uygulamanın
çok adaletsiz bir uygulama olduğunu... Bakın, getirilmez diye bir
şey söylemiyorum, getirilebilir, böyle bir uygulama yapılabilir
-nitekim, daha önce çıkarılan 2801 sayılı Yasa da aynen bu
yasanın bir kopyasıydı veya bu yasa onun bir kopyası- ama,
bunun sadece bir kesim için getirilmesinin, insanlar açısından,
adalet açısından ne kadar rencide edici bir olay olduğunu kesin
olarak bir daha düşünmenizi istiyoruz.
Değerli milletvekilleri, düşüncelerimizin, Meclis iradesinin
oluşturulmasında katkıda bulunması umuduyla, sıra
buraya gelmişken, bir konuyu açmak istiyorum. Bu tasarının Plan
ve Bütçe Komisyonuna sevk edilmiş halinde, yani Hükümet
tasarısında, bundan yararlanmak üzere tüm gelir ve kurumlar vergisi
mükellefleri sayılıyor idi; yani, isterseniz, sevk edilen maddesinden
hemen okuyayım: “Gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri, bir defaya mahsus
olmak üzere, işletmelerinde mevcut olduğu halde
kayıtlarında yer alamayan kıymetli maden” diye
başlıyor idi. Bu ne demektir biliyor musunuz değerli
arkadaşlar; bunun faaliyetinin kuyumculuk olup olmaması kesin olarak
önemli değil, her türlü gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin,
eğer, işletmelerinde kayıtlı olmayan altın
bulundurduklarını ifade etmeleri ve beyanname vermeleri halinde, bu
af yasasından yararlanmaları anlamına geliyor idi.
Dolayısıyla, yıllardan beri vergi kaçırarak, alanı ne
olursa olsun, oldukça önemli miktarlarda kazanç elde etmiş veya karapara
elde etmiş olan insanların, bunu altın stokuna dönüştürmek
suretiyle beyan edip, bütün bunların hepsinden de kurtulma
olanağı vardı. Değerli arkadaşlarımız, Plan
ve Bütçe Komisyonunda, bu konuyu içlerine sindiremediler ve verdikleri
değişiklik önergesiyle “hiç değilse esas faaliyetleriyle ilgili
işletme” deyimini getirirek, bunu, kuyumculara inhisar ettirmeye
çalıştılar. Fakat bu, tasarının getirilme
amacıyla, daha sonradan aldığı şekil itibariyle de
olsa, pek iyi bir niyet taşımadığının ve Türk
hukuk sistemine pek de o kadar parlak bir yasa olarak girmeyeceğinin bir
habercisi idi.
Değerli milletvekilleri, yine Plan ve Bütçe Komisyonuna sevk edilen
Hükümet tasarısının bir son fıkrası vardı; onu da
olduğu gibi okuyorum: “ Bu madde hükmünden yararlanarak beyanda bulunacak
mükellefler hakkında, bu Kanunun yayımı tarihinden önce kanunî
takibe alınmış işlemler hariç olmak üzere, beyan edilen
emtia dolayısıyla 1918 sayılı
Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanun ile 1567
sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında
Kanun ve bu kanunların ek ve tadilleri hükümlerine göre cezaî takibat
yapılmaz” hükmü vardı; yani, Hükümetin Türkiye Büyük Millet Meclisine
sevk etmiş olduğu tasarının son fıkrası bu idi.
Bunun da ne anlama geldiğinin kesin olarak burada
tartışılması gerektiğini zannediyorum.
Biliyorsunuz, dün kabul ettiğimiz yasanın -artık
yasalaştı- 1 inci maddesinde karaparayı tanımladık ve
hemen birinci fıkrasında “1918 sayılı
Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanundaki fiilerin
işlenmesi suretiyle elde edilen para karaparadır” dedik. Şimdi,
bir yasayla “1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve
Takibine Dair Kanundaki fiilerin işlenmesi suretiyle elde edilen para
karaparadır” diyeceksiniz, hemen arkasından getirdiğiniz bir
tasarıyla da “bunlarla ilgili olarak 1918 sayılı Yasa hükümleri
uygulanmaz” diyeceksiniz. Yani, şu yasanın onurunu taşıyan
bir Meclise, şu tasarının utancını
taşıttırmaya kimsenin hakkının olmadığını
düşünüyoruz. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Komisyon gerçekten bu konuda titiz bir
çalışma yapmaya çalıştı; ama, tasarıyı, ne
yaparsa yapsın, düzenleme imkânı gerçekten yok.
Bakın, bu değişiklikten sonra ne oldu; bunu, özellikle
bütün milletvekili arkadaşlarımın büyük bir dikkatle izlemesini
istiyorum: Kıymetli madenler ve kıymetli taşlarla bunlardan
mamul ve bunları muhtevi her nevi eşyanın, dışticaret
rejimi ve Gümrük Kanunu hükümlerine uyulmak kaydıyla, ithalatı ve ihracatı
serbesttir; ancak, dışticaret rejimi ve Gümrük Kanunu hükümlerine
uyulmaksızın, kıymetli maden ve taşlarla bunlardan mamul ve
bunları muhtevi her nevi eşyanın yurda kaçak olarak
sokulması veya buna teşebbüs edilmesi halinde, 1567 sayılı
Kanunun 3 üncü maddesiyle 1918 sayılı
Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanun hükümleri
uyarınca kaçakçılık takibatı yapılır.
Şimdi, bu yasa tasarısı “bu hükümler uygulanmaz” demek
suretiyle, stok beyanında bulunacak olan insanları, bu yasaların
takibatından kurtarıyordu; Plan ve Bütçe Komisyonu, biraz önce
söylediğim nedenle, bu fıkrayı hükümden çıkartdı.
Değerli arkadaşlar, yaptığınız yasayla, bu
hükmün çıkarılması nedeniyle, stok beyanında bulunan
herkes, 1918 sayılı Yasa ya da 1567 sayılı Yasa
uyarınca, ceza takibatına maruz kalacak potansiyel bir suçludur;
işte, yaptığınız yasa... Yani, stok beyan edecek
herkesin, 1918 sayılı Yasaya göre, takibatının mutlaka ve
mutlaka yapılması, 1918 sayılı Yasanın gereğidir
ve bu da mutlaka uygulanacaktır. İşte, getirilen bir yasayla,
binlerce takibata yol açacak bir düzenleme yapıyorsunuz. Bu bizim iyi
niyetli uyarımızdır; yasaları ben size olduğu gibi
okudum, değiştirilen hükümleri okudum; takdir, elbette Türkiye Büyük
Millet Meclisinindir; ama, burada bulunan insanlardan hiç kimsenin, iyi bir
şey yapma amacıyla yola çıkıp da, bu kadar ters bir sonuca
ulaşacağına, gerçekten ihtimal vermek istemiyoruz.
Değerli milletvekilleri, bu yasayla uygulaması durdurulan bir
hüküm daha var, o da, Katma Değer Vergisi Kanunumuzun 9 uncu maddesinin
ikinci fıkrası; onu da okuyorum: “Fiilî ya da kaydî envanter
sırasında belgesiz mal bulundurduğu veya belgesiz hizmet
satın aldığının tespiti halinde, bu alışlar
nedeniyle zıyaa uğratılan Katma Değer Vergisi, belgesiz mal
bulunduran veya hizmet satın alan mükelleften aranır.” Bu hüküm,
bundan önce çıkarılan 1408 sayılı Yasayla Türk vergi
sistemine girmiş ve vergi denetimi açısından çok önemli olan bir
hükümdür; işletmesinde belgesiz, kayıtsız bir mal bulunduğu
takdirde, bunun vergilerinin o işletmeden aranacağını
söylüyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, işletmesinde belgesiz mal
bulunduran herhangi bir bakkalımız, herhangi bir esnafımız
şu yasaya tabiyken, işletmesinde belgesiz mal bulunduran şu yasa
kapsamındaki insanların bu hükme tabi olmamasını adalet
duygularıyla bağdaştıramazsınız; yani, burada
basit bir stok affından yola çıkıyorsunuz ve rencide
ettiğiniz insanların sayısını veya direkt olarak size
bel bağlamış insanların sayısını
düşünmüyorsunuz; böyle bir olay olmaz. Meclisin bu olaya gerçekten alet
olmaması gerekir diye düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlar, vermeye
çalıştığım örnekler, getirilen bu yasa
tasarısının adalete aykırı olduğunu, hakkaniyete
aykırı olduğunu, dolayısıyla da, getirdiği düzenleme
itibariyle Anayasaya aykırı olduğunu ortaya koyuyor; yani, bu
basit bir mantık olayı; bunu ortaya koymaya çalıştık.
Hakkaniyete ve adalete aykırı olması nedeniyle Anayasaya
aykırı olan bu düzenlemenin getirilmesindeki diğer amaç,
hepinizin bildiği gibi kamuya gelir sağlama endişesi.
Değerli arkadaşlar, ben bu hesapları,
aşağı yukarı Sayın Çelebi gibi
yapmıştım; ama, söylendiği için, söylemiyorum; çünkü,
hesaplarımız aşağı yukarı aynen tutuyor; ancak,
size şunu temin ederim ki, 25 yıllık kamu görevi -üstelik de
malî idarede- yapmış birisi olarak size şunu söylüyorum ki, bu
yasa tasarısı, kesin olarak, tahmin ettiğiniz geliri getirmez,
tahmin ettiğiniz gelirin yarısını da getirmez, tahmin
ettiğiniz gelirin üçte birinin altında bir gelir getirir taş
çatlasa; o da, işte, biraz önce belirttiğim risklerin hepsini alan
gözükara insanların, ne pahasına olursa olsun, artık başka
çıkacak noktaları kalmamıştır, yasalar
açısından sıkışmışlardır; özellikle,
önümüzdeki günlerde buradan beyan ettikleri altınları, yeniden
parayla değiştirerek, özelleştirme vesaire alanlarında
kullanacaklardır; bu riskleri göze alarak getirirler ve oradan, belki üçte
birin altında bir gelir sağlarsınız; ama, onun ötesinde,
gerçekten, bir gelir sağlamaz. Bunu, size, 25 yıllık deneyimimin
bir sonucu olarak söylüyorum. Dolayısıyla, sağlayacağınız
gelir, yarattığınız tedirginlik ve adalet
dışı uygulamalara kesinlikle bir haklılık
kazandırmaz.
Bu, benim kişisel ricam değil; bunu, Demokratik Sol Parti
olarak temsil ettiğimiz bütün insanların ricası olarak
söylüyorum. Karaparanın aklanmasının önlenmesi
yasasının onurunu kazanmış olan bu Meclise böyle bir
şaibe yüklemenin gereksiz olduğunu düşünüyor ve sizlerden bu
tasarıyı biz de geri çekmenizi istiyoruz. Bunu tüm iyi niyetimizle ve
ülke yararına söylediğimizden emin olmanız dileğiyle,
hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Temizel, teşekkür ediyorum.
Refah Partisi Grubu adına, Sayın Tevhit Karakaya; buyurun
efendim.
RP GRUBU ADINA TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) – Muhterem Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 131 sıra
sayılı Vesikasız Kıymetli Maden ve Ziynet Eşyası
Beyanı Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Grubum adına
söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.
Bu münasebetle, tasarıda muhatap olarak alınan kuyumculuk
sekötürünü tanımak ve problemlerini ifade etmek gerektiği
kanaatindeyim.
Kuyumculuk sektörünün temel direği olan altın, insanın
toplumsal gelişimi sürecinde, iktisadî hayatın vazgeçilmez bir unsuru
olarak günümüze kadar gelmiştir. Ekonomide uzunca bir süre altın para
şeklinde mübadele aracı olarak kullanılan altın, aynı
zamanda, tarihin her döneminde, takı ve ziynet eşyası olarak da
talep edilegelmektedir.
Günümüzde de altın, gerek ulusal gerekse uluslararası
ekonomide, hem ekonomilerin sıhhatliliği hem de zenginliği
yönünden önemli bir karine teşkil etmektedir ve bir mübadele aracı
olarak işlerliğini korumaktadır.
Yukarıda saydığım özelliklerinden dolayı,
altına olan yoğun talep, kuyumculuk mesleğini
doğurmuştur. Kuyumculuk, kısaca, altın işleme,
takı ve süs eşyası üretme sanatıdır. Kuyumculuk tabiri
genel bir tanım olup, sektör, faaliyet konuları itibariyle, atölyeci,
toptancı, perakendeci şeklinde dallara ayrılmaktadır.
Bu sektörde toplam 250 bin kişi -yaklaşık olarak,
Türkiye’nin çalışan nüfusunun yüzde 1,5’i- istihdam edilmektedir.
Sektördekilerin büyük çoğunluğu gerçek kişi olup, Gelir
Vergisi mükellefidirler. Kurumlar Vergisi mükellefi olanların sektörde
oranı yüzde 10 civarındadır. Sektörde faaliyet gösteren Gelir
Vergisi mükelleflerinin büyük çoğunluğu ikinci sınıf defter
tutmakta ve yüzde 95’i hayat standardı üzerinden vergi vermektedir; ancak,
bunun nedeni, vergi mevzuatındaki birtakım
sıkıntılardan kaynaklanmaktadır.
Sektörde, bir yılda, yaklaşık 200 ton altın
işlenmekte olup, bu rakam, dünya altın üretiminin yüzde 5’ini
teşkil etmektedir.
Yine, bir yılda, yaklaşık 10 ton işlenmiş
altın ihraç edilmekte ve karşılığında, 10 milyon
doları sadece işçilik olmak üzere, yaklaşık 900 milyon
dolar ihracat geliri sağlanmaktadır. Bu da, Türkiye’nin ihracat
gelirinin yüzde 5’idir.
Ayrıca, bu döviz gelirlerinin iki özelliği vardır:
Birincisi, tamamen elemeği ve göznuruna dayanan işçilik
ihracatından kaynaklanması; ikincisi ise, bu dövizlerin, herhangi bir
teşvik tedbirinden yararlanılmaksızın bu seviyelere
geliştirilmiş olmasıdır.
Şüphesiz, sektörün, vergi mevzuatından kaynaklanan problemleri
vardır; şöyle ki: 213 sayılı Vergi Usul Kanununun
“İktisadî İşletmelere Dahil Kıymetleri Değerleme”
bölümünde altın için özel bir hüküm bulunmadığından,
altın, herhangi bir emtia gibi değerlenmek zorundadır.
Emtianın değerlenmesine ilişkin, 274 üncü maddenin “satın
alınan veya imal edilen emtia maliyet bedeliyle değerlenir” hükmü
gereği, kuyumcunun stokunda yıl sonunda bulunan altın, maliyet
bedeliyle değerlenmek durumundadır. Tabiîdir ki, varsa, altın
üzerindeki işçilik de, maliyet bedeli içinde yer alacaktır.
Değerli milletvekilleri, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun
274 üncü maddesine 4008 sayılı Kanunun 8 inci maddesiyle getirilen
değişiklikte “mükellefler, satın aldıkları veya imal
ettikleri emtianın maliyet bedelini, son giren ilk çıkar, yöntemini
uygulamak suretiyle de tespit edebilirler. Bu yöntemi seçenler, en az beş
yıl süreyle bu yöntemden vazgeçemezler “ denilmektedir.
Yukarıda belirttiğim madde hükmü ile son giren ilk çıkar
yöntemi, 1996 yılının sonundan itibaren
kullanılabilecektir; ancak, bu yöntem, sektörde var olan problemleri
kökünden çözmekten çok uzaktır. Faaliyet süreci içerisinde kısmî bir
rahatlık sağlamakla beraber, işletmenin faaliyetine son vermesi
durumunda, bu yöntemin hiçbir faydası olmayacaktır.
Muhterem milletvekilleri, maliyet tanımı ise, aynı
kanunun 262 nci maddesinde yapılmıştır. Buna göre, maliyet
bedeli iktisadî bir kıymetin iktisap edilmesi veyahut değerinin
artırılması münasebetiyle yapılan ödemelerle, bunlara
müteferrik bilumum giderlerin toplamını ifade eder.
Yukarıda belirttiğim madde hükümleri gereği, kuyumculuk
sektöründe faaliyet gösteren herhangi bir mükellef, işletmesine satın
aldığı altınları, altının satın
alındığı günde geçerli olan bedelden değerlendirmek zorundadır.
Ülkemizde yüksek fiyat artışlarının kronik hale
geldiği düşünüldüğünde, işletme stoğunda birkaç
yıl kalan altının maliyet bedeli ile piyasa rayiç bedeli
arasında korkunç farklar oluşmakta olduğu aşikârdır.
Özellikle sektörün kazancının işçilik gelirlerine
dayandığı düşünüldüğünde, perakendecilik hariç
diğer faaliyet konularında; yani, imalat ve toptancı
aşamasında kendi stoklarının devir hızı çok
düşüktür. Bunlar, genelde, kendilerine getirilen altını fason
olarak işleyip kuyumcuya geri verdikleri için, kendi altın
stokları genelde hep aynı kalmaktadır; yani, yıllarca
maliyet bedeliyle değerlenen altının bugün satışı
yapıldığında fiktif bir mal satış kârı
doğmakta ve bu kâr üzerinden vergi verme zorunluluğu
bulunmaktadır. Hatta, son birkaç yılda olduğu gibi, yüksek
enflasyonist dönemlerde yüksek fiktif kazancın meydana gelmesi için,
altının stokta birkaç yıl beklemesine bile gerek yoktur. Birkaç
ay, hatta birkaç hafta beklemesi, fiktif kazanca neden olmakta, bu da, zaten,
gerek sektörde faaliyet gösteren mükelleflerin gerekse tüketicilerin belge
düzenleme ve alma alışkanlığını
kazanamadığı düşünüldüğünde, sektörde belge düzeninin
oturmasını büsbütün zorlaştırmaktadır; çünkü, fiktif
kazanç üzerinden vergilendirme, sonuç itibariyle sermayenin vergilendirilmesi
anlamına gelmektedir.
Bu durumun tabiî sonucu olarak, bir taraftan devlet, bu sektörden ancak
hayat standardı esasına göre vergi alabilmekte, diğer taraftan,
sektörde faaliyet gösteren onbinlerce insan, belge düzenine uyamamanın
meydana getirdiği çok büyük bir ekonomik riski üstlenmek zorunda kalmakta;
aynı zamanda, bunun manevî ıstırabını hissetmekte ve
her an kanunlar ve toplum karşısında suçlu duruma
düşebileceği düşüncesiyle yarınlarından endişe
duymaktadır.
Tüm bu sebeplerden dolayı, sektöre yatırım yapmak, çok
büyük riski de beraberinde getirdiği için, sektöre ilave yatırım
ve teşebbüsler pek mümkün olmamaktadır. Halbuki, sektörün, gerek
meydana getirdiği istihdam -ki, sektör, emek yoğun bir sektördür-
gerekse özellikle, son yıllarda önemli ölçüde artan ihracat gelirleri
düşünüldüğünde, ülke ekonomisi için ayrıcalıklı bir
yere sahip olması gerektiği aşikârdır.
Yukarıda bahsettiğim ayrıcalıktan kasıt,
sektöre birtakım teşvik tedbirleri uygulanmaktan ziyade, sektörün
daha güvenli ve rahat çalışmasını sağlayacak yasal
düzenlemelerin yapılması; bir başka ifadeyle, ekonomik
gelişmelere ve gerçeklere uymayan yasaların gözden geçirilerek günün
şartlarına uyar hale getirilmesidir. Böylece, hem devlet bu sektörden
belge düzenine uyulacağı için daha fazla vergi toplayacak hem de
sektör, yasal zemine oturmanın güvencesiyle gücüne güç katacaktır.
Muhterem milletvekilleri, Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi, kazanç
üzerinden alınan vergilerdir. Sermayenin vergilendirilmesi, vergicilik
prensiplerine uymamaktadır. Servet üzerinden vergi
alınabileceği, ancak, ticarî servet olan sermaye üzerinden vergi alınmasının
uygun olmayacağı, genel kabul görmüş prensipler gereğidir.
Sermayenin vergilendirilmesi ifadesini bir örnekle açıklarsak, konu
daha iyi anlaşılacaktır.
Düşünün, bay (A) tasarruf amacıyla, 1988 yılında 3
kilogram altın almıştır. Bay (B) de aynı tarihte, 3
kilogram altını, kuyumculuk yapmak üzere satın almış
ve kanunî defterlerine kaydetmiştir. Altının gramı 18 bin
liradır. Ayrıca, bay (B) kuyumculuk yapabilmek için bir işyeri
kiralamış ve beş kişiyi ücretli olarak yanına
almış ve faaliyetlerine başlamıştır. Bay (B)
altı yıl faaliyetine devam etmiş olup, vergilerini düzenli
olarak ödemiştir. Altıncı yıl sonunda bay (B)
dükkânını kapatarak faaliyetine son vermiştir. 1993
yılının sonunda altının gramı 94 bin
liradır. Bu durumda, bay (B) defterlerinde gramı 18 bin liradan
kayıtlı olan altınını 94 bin liradan satış
yapmak zorundadır. Bay (B)’nin kâr zarar durumu ve altı
yıllık faaliyeti sonucunda elde kalan altını şu
şekilde olacaktır. 3 bin gram, 1993 yılının
hitamında, 94 bin liradan değerlendirildiği zaman 282 milyon lira satış bedeli
tutacaktır. 3 bin gram, 1988 yılında gramı 18 bin lira
olduğuna göre, 54 milyon lira maliyet bedeli vardı. 282 milyon
liradan 54 milyon lirayı çıkardığımız zaman 228
milyon liralık bir satış kârı söz konusu olacaktır.
102 milyon 600 bin lira yüzde 45 Gelir Vergisi ve fonu, 10 milyon 500
bin lira da KDV, vesaire; toplam 113 milyon lira eder.
282 milyon liradan 113 milyon lira
çıkarıldığında da 169 milyon lira bay (B) nin elinde
kalan tutardır; yani, bay (B) nin altı yıllık ticarî
faaliyeti sonunda elinde kalan sermayenin -altın olarak- miktarı ise,
1 796 gram altın olmaktadır. Bay (B) nin sermayesi, 3 000 gram eksi 1
796 gram, yani, 1 204 gram azalmıştır. Başka bir ifadeyle,
sermayesi yüzde 40 oranında değer kaybetmiştir.
Kısacası, sermayesinin üzerinden vergi ödemiştir. Halbuki, bay
(A), tasarruf amaçlı aldığı altınını
yastık altında saklamış olmasına rağmen, hiçbir
kayba uğramamıştır.
Sayın milletvekilleri, Heyetinize kuyumculuğun tarifi
yapılmış ve sektörün asıl faaliyet konusunun
altının işlenmesi, yeni birtakım ürünler meydana
getirilmesi olduğu vurgulanmıştır. Bu durum, sadece ülkemiz
için değil, tüm dünya ülkeleri için aynıdır. Yani, altın,
tüm dünyada, aynı amaçla alınıp satılmakta ve sektörün
temel direği, işçilik olmaktadır.
Hal böyle iken, yani, sektörün asıl faaliyet konusu, işçilik
ve temel gider-gelir kalemleri de işçilik iken, vergi matrahının
büyük birkısmını da işçilik gelirlerinin
oluşturması gerektiği tabiîdir. Ancak, ülkemizdeki duruma
baktığımızda, yılda birkaç kez kesilen altın
satış faturasından doğan kârın, yılda yüzlerce
kez kesilen işçilik gelirlerinin oluşturduğu kârdan çok daha
fazla olduğu görülmektedir.
Sayın milletvekilleri, bize göre, mükelleflerin genelinin
beyanı araştırıldığında, görülecektir ki,
matrahlarının büyük bir kısmı, arızî olarak kesilen
altın satış faturalarından kaynaklanmaktadır. Bu durum
da, var olan çelişkiyi, bir başka açıdan
doğrulamaktadır. Yani, geçmiş dönemlerde, satış
bedeliyle maliyet bedeli arasındaki büyük fark, olduğu gibi
satış kârına dönüşmekte ve bu tutar üzerinden
vergilendirilmektedir. Haliyle, bu da, haksız bir vergilendirme olup,
olmayan bir kazancın vergilendirilmesidir; çünkü, altınını
satan kişi, aynı miktardaki altını birkaç gün sonra
satın alsa, büyük bir ihtimalle, daha yüksek bir fiyattan alacaktır.
Kısaca, altını alıp satmaktan dolayı bir kazancı
olmamaktadır; söz konusu kazanç, reel bir kazanç değildir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Karakaya, süreniz doldu efendim.
TEVHİT KARAKAYA (Devamla) – Müsaade ederseniz, toparlayayım.
BAŞKAN – Lütfen...
TEVHİT KARAKAYA (Devamla) – Sayın milletvekilleri, sektördeki
stok sıkıntısının yansımalarına
baktığımızda, yukarıda belirttiğim nedenlerden
ötürü, sektörde faaliyet gösteren işletmeler, ihtiyaç duydukları
gerçek miktarlardaki altın alışı yapamamaktadırlar.
Stoklarında yüksek miktarlarda altın bulunduran işletmeler de,
altın satışı yapamamaktadırlar. İşletmeler,
bu sıkıntılar karşısında, ya büyük riskleri göz
önüne alarak, birkısım altınlarını stoklara dahil
etmeyecekler; yani, faturasız altın satın alacaklardır -ki,
bu çözüm, hem mükellef açısından hem devlet açısından,
sonuçları bakımından en kötü bir çözümdür- ya da bir
şekilde resmî altın alışı yapacaklardır. Bu
durumda işletmeler, stok ihtiyaçlarını en güvenilir yoldan
nasıl çözebilirler sorusunun cevabını, kısmen bankalarda
bulmuşlardır. Bu çözüm yolu, mükellefler açısından daha
güvenilir; ancak, gereksiz yere maliyet unsuru içermektedir.
Konuyu biraz açarsak; işletme stok ihtiyacını, ekonomik
gücü olduğu halde altın satın almak yerine, bankadan ya
altın kredisi kullanarak stok ihtiyacını çözüp, aynı
zamanda, hem fiyat artışlarını hem de verdiği faizi
defterlerine gider olarak yazma imkânına kavuşmakta ya da döviz
kredisi kullanarak, döviz kurundaki yükselişle altın
fiyatlarındaki yükselişi dengeleme yolunu seçmek zorunda
kalmaktadırlar. Halbuki, işletmeler, altın satış
fiyatlarını, defterlerine rahatlıkla yazabilseler, bu yollardan
hiçbirine başvurmadan, gerçek kazançları üzerinden vergi
ödeyeceklerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Karakaya...
TEVHİT KARAKAYA (Devamla) – Bir dakika müsaade ederseniz
bitiriyorum efendim.
BAŞKAN - Buyurun efendim.
TEVHİT KARAKAYA (Devamla) – Bütün bu problemleri ortadan
kaldırmak amacıyla, Vesikasız Kıymetli Maden ve Ziynet
Eşyası Beyanı Hakkında Kanun Tasarısı huzurunuza
gelmiş bulunmaktardır.
Değerli milletvekilleri, daha önce söz alan değerli
sözcülerin, bu 47 bin mükellefi direkt ilgilendiren, bu sektörden ekmek yiyen
250 bin insanı, kaçakçılıkla, teröristlikle itham etmeleri,
cidden bizi son derece müteessir etmiştir. (RP sıralarından
alkışlar)
Biliyorsunuz ki, bu manadaki bir kanun tasarısı, 1983
yılında da bu Meclisin gündemine gelmiş ve bu şartlarla
çıkarılmıştı.
Şimdi, sayın konuşmacı, 10 milyar dolarlık bir
stok altının olduğundan bahsediyorsa, bu oluşturulmuş
stok, ne zaman, kimin zamanında yapılmıştı?
Şimdiye kadar niye buna mani olunmadı?
Bizim arzumuz, 54 üncü Cumhuriyet Hükümetinin, şimdiye kadar ihmal
edilmiş, aksatılmış, insanımıza zulüm derecesine
varan bu haksızlıkları, sektörler bazında,
taşları yerine oturtmak hem ülke insanımızın
problemlerine çözüm bulmak hem de devletimize kaynak temin etmektir.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlarım.
(RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Karakaya, teşekkür ediyorum efendim.
Sayın milletvekilleri, 17.30’da toplanmak üzere, birleşime 12
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.18
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati : 17.30
BAŞKAN : Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU
KÂTİP ÜYELER : Kâzım ÜSTÜNER (Burdur), Ali GÜNAYDIN (Konya)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 18
inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
VI. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
3. –
Vesikasız Kıymetli Maden ve Ziynet Eşyası Beyanı
Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/513) (S. Sayısı : 131) (Devam)
BAŞKAN – Tasarının müzakerelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Sayın Komisyon ve Sayın Hükümet hazır.
Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.
Hükümetin bir söz talebi var.
Maliye Bakanı Abdüllatif Şener; buyurun.
MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 131
sıra sayılı kanun tasarısı üzerinde, siyasî
partilerimizin grup sözcüleri, konuya ilişkin görüşlerini ifade
ettiler. Bu tasarıyla, hemen belirtmek istiyorum, kuyumculuk ve
sarraflık sektöründe faaliyet gösteren mükelleflerin kayıt
dışında bulunan stoklarının kayıtlı
ekonomiye çekilmesi amaçlanmaktadır. Yapılan düzenlemelerle, bir
taraftan, bu sektörde faaliyet gösteren mükelleflerimizin sahip olduğu
potansiyelin daha iyi değerlendirilmesini sağlamak amaçlanırken,
diğer taraftan da kayıt dışında bulunan kıymetli
maden ve kıymetli taşların kayıt içine alınması
ve gelecek yıllarda bu sektörde oluşacak kazançların
vergilendirilmesi amaçlanmaktadır. Bu çerçeve dışında
yapılan yorumların sağlıklı
olmadığını buradan belirtmek istiyorum.
Böyle bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmasının temel sebebi,
enflasyon olayıdır. Özellikle, Türkiye’de yıllardır seyreden
yüksek enflasyonun, işletmelerin bilançolarında, kârlarında ve
matrahlarında doğrudan etkiler yaptığı bilinmektedir.
Bu olumsuz etkilerden belki de en önemlisi, enflasyonun, işletmelerde
fiktif; yani, gerçekte olmayan zahiri kazançlar meydana getirerek,
mükelleflerin, gerçekte olmayan kazançlar üzerinden vergi ödemeleri sonucunu
doğurmasıdır. Bununla beraber, etkinin büyüklüğü, çok
yabancı kaynak kullanan, stok devir
hızı yüksek işletmelerde daha fazla olmakta, daha çok özkaynak
kullanan stok devir hızı düşük işletmeler enflasyondan daha
fazla etkilenmektedirler.
Konu, bu açıdan değerlendirildiğinde, kuyumculuk ve
sarraflık sektöründe faaliyet gösteren mükellefler, bu etkilere; yani, enflasyonun olumsuz
etkilerine en fazla muhatap olan, maruz kalan kesim haline gelmektedirler.
Bu sektörde, yabancı kaynak
kullanımının ihmal edilecek kadar az olduğu,
hepimizin bildiği bir gerçektir. Sektörün kazancı ise, daha ziyade,
işçilik gelirlerine dayanmakta olup, özellikle imalat ve toptancı
aşamalarda stokların devir hızı oldukça düşük
seyretmektedir. İmalatçı ve toptancılar, genelde, kendilerine
getirilen altını, fason olarak işleyip kuyumcuya geri verdikleri
için, kendi stokları aynı seviyede kalmaktadır. Bunun sonucunda,
işletmede uzun yıllar kalan stokların maliyet bedeli ile rayiç
değerleri arasında büyük farklar oluşmaktadır.
Öte yandan, işin mahiyeti icabı, bu işletmelerde sabit
kıymetlerin önemli bir yer tutmaması nedeniyle, vergi
kanunlarında yer alan mükellefleri, enflasyona karşı koruyan
hükümlerden istifade etmeleri de, ancak, sınırlı bir düzeyde
olmaktadır. Bu nedenler, mükellefleri, her türlü riski alarak,
kayıtdışı stok bulundurmaya ve vesikasız
alım–satım yapmaya sevk etmektedir; bu da, hem sektörün
gelişmesine mani olmakta hem de devletin vergi gelirlerinde azalmalara yol
açmaktadır.
İşte, bu hususlar gözönüne alınarak hazırlanan bu
tasarıda, esas faaliyetleriyle ilgili olarak altın, platin,
gümüş ve kıymetli taşlarla, bunlardan yapılmış
ziynet eşyasının alım–satım ve imaliyle
uğraşan Gelir ve Kurumlar vergisi mükelleflerinin stoklarından
belli oranda vergi alınması öngörülmektedir ve temel amaç, temel
düşünce olarak bu maksatla, bir yandan, bu sektörde enflasyonun ortaya
çıkardığı olumsuzluklar giderilirken, diğer yandan da,
Hazineye ek gelir temini amacı temel prensip olarak alınmış
ve tasarı ona göre hazırlanmıştır.
Söz alan değerli grup sözcülerimiz değişik görüşler
serdetmişlerdir. Bu görüşler arasında “neden, her türlü emtia
alım satımı ve imaliyle uğraşan mükellefler kapsama
alınmamaktadır” şeklinde eleştiriler de var; fakat, bu
sektörle diğerleri arasında piyasa mekanizmasının
işleyişi içerisinde bazı önemli farklılıklar
olduğu için, öncelik bu sektöre yönelik olarak belirlenmiştir.
Konuşmalarım arasında da belirttiğim gibi, stok devir
hızının, enflasyon etkisini, bu sektörde –kuyumculuk ve
sarraflıkla uğraşanlar üzerinde– daha fazla meydana
getirmiş olmasının bunda payı vardır.
Diğer taraftan, bu kıymetli taşlar ve madenler, zaman zaman, doğrudan doğruya
mübadele aracı olarak da kullanıldığı için, bu da
dikkate alınmak suretiyle, bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur.
Bu yasa tasarısıyla tahmin edilen gelirler tahsil edilebilir
mi tereddütleri var. Sağlanacak gelir, sadece beyan edilen stok ve
değer artışlarından elde edilen vergi gelirleri
olmayacaktır; bu beyanlar dolayısıyla, söz konusu değerli
madenlerin kayıtlara girmiş olmasından dolayı gelecek
ekgelirleri de kapsamakta oluşu, bunun kalıcı bir düzenleme
olduğunu göstermektedir.
Diğer taraftan, bu tasarının, daha önce Meclisten geçen karaparanın
önlenmesiyle ilgili yasayla bir çelişki teşkil edip etmediği
hususunda arkadaşlarımızın görüşleri, beyanları
oldu. Hemen belirtmek istiyorum, o yasayla bu tasarı arasında hiçbir
çelişki yoktur. O yasa -yasalaşma aşaması tamamlanıp
Resmî Gazetede yayımlandıktan sonra- yürürlükte olduğu sürece,
onunla ilgili uygulamalar, zaten, genel, geçerli uygulamalardır. Bu
tasarıda, o uygulamaları ortadan kaldıran bir madde, bir hüküm
yoktur. Dolayısıyla, karaparaya ilişkin olarak ortaya konulan
görüşlerin bu tasarıyla ortadan
kaldırıldığını düşünmek mümkün
değildir; çünkü, o da yürürlükte olan bir yasadır. O yasa
çerçevesinde ortaya çıkan, çıkmış olan veya çıkacak
olan olumsuzlukları takip etmek, ona göre işlemde bulunmak,
işlem yapmak her zaman mümkün olacağına göre, bu tasarıyla
onun bir arada değerlendirilmesinin sağlıklı
olmadığı kanaatimi belirtmek istiyorum.
Bu tasarıda, bir taraftan defter kayıtlarında yer alan
yasal stokların rayiç değere yükseltilmesi var, diğer taraftan
belgesiz olarak girmiş olan malların beyan edilmesiyle defter
kayıtlarına intikali var. Ayrıca, şunu da belirtmek
lazım; sadece kıymetli maden ve kıymetli taşların
alım-satımıyla uğraşan kuyumcular ve sarraflar gibi
kimselerin yararlanacağı bir düzenleme olduğu için, kapsamı
da geniş değildir.
Bilgilerinize sunuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (RP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.
Kişisel söz talebinde bulunan Sayın Veysel Candan; buyurun.
(RP sıralarından alkışlar)
VEYSEL CANDAN (Konya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Vesikasız Kıymetli Maden ve Ziynet Eşyası
Beyanı Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu üzerinde söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinize saygılar
sunuyorum.
Konuşmaları baştan beri takip ediyorum. Gerek grup sözcülerinin
gerekse Maliye Bakanımızın açıklamaları istikametinde,
Meclisin ortak bir görüşü olarak, adil bir vergi reformu paketinde
anlaşma sağlanmıştır. Ayrılık
noktalarına geldiğimiz zaman, bu tasarının karaparayı
akladığı ve esnaf arasında eşitsizlik getirdiği
gibi iddialar da ortaya konulmuştur; ancak, gözden kaçan bir nokta, bu
meta ile uğraşan, yani kıymetli madenler ve eşyalarla
uğraşan insanların, şu andaki mevcut
durumlarının, hiç gözönüne alınmayışıdır.
Şu anda, bu işle uğraşan insanlar, Maliye ile
karşılıklı ters düşmüş durumdadırlar ve
kendi ticaretleriyle, yasal zorlamalar nedeniyle, vergi kaçakçısı
durumuna düşmüşlerdir.
Şimdi, aslında, kanun tasarısının mahiyetine
baktığımız zaman, kıymetli taşlar ve ziynet
eşyaları imalatı ve ticareti yapan kişilere, bir defaya
mahsus olmak üzere, kayıt dışında bulunan
stoklarını bildirme imkânını getiriyor.
Burada, bir grup sözcümüzün dediği gibi, altının
gramı 100 liradan 1000 liraya çıkarsa, aradaki 900 liradan yüzde 40
gibi bir vergi alma mantığı çok yanlış olur; adil bir
vergi reformunda da zaten bu böyle olmayacaktır. Sizin, kazançtan yüzde
40, yüzde 50 veya yüzde 60’lara varan bir vergi aldığınız
bir ülkede ve birçok masrafın resmî kayıtlara işlenmediği
bir ülkede, bunu yapmanız mümkün değildir. O bakımdan, vergi
reformu yapılması doğrudur; ancak, Türkiye’nin genel
şartlarına bakmak lazımdır.
Şimdi, bu tasarının amacı -birçok sözcünün de ifade
ettiği gibi- belge düzeninin tesisi ve devlete gelir
sağlanmasıdır. Zannediyorum ki, stokların
resmîleştirilmesi ve evraklara kaydedilmesi, 1998 yılında vergi
geliri demektir. Yani, eğer, sayın sözcünün dediği gibi, 800
ton... Ben, bu rakamların biraz da tahmini olduğunu düşünüyorum,
kendileri de ifade ettiler. Şimdi, siz, bir hesaplama yaparken, tahminler
üzerine rakamlar verir, yine tahminî rakamlarla çarparsanız, çıkacak
rakamlar, tabiî afakî ve korkutucu olur. Yani, burada, 10 milyar dolarlık
bir kaçaktan bahsetmek, bu mesleği icra eden, şu anda bizi dinleyen
binlerce meslek erbabını da recide eder.
Türkiye’de, bütün mesleklerde bir vergi kaçağı vardır,
kesindir; ama, bu sistem içerisinde, belki de, esnafın kendine göre
söyleyecekleri vardır, birtakım iddiaları vardır,
ispatları vardır. Şimdi, mevcut manzarada, şu anda, sarraf,
esnaf, sattığı malın faturasını doğru dürüst
kesememektedir; yani, fatura vermemektedir. Vermediği zaman da, hem
KDV’den kaybı...
NİHAT MATKAP (Hatay) – Niye vermiyor?!.
VEYSEL CANDAN (Devamla) – Niye vermediğini, Bakanımız,
sözcüler anlattılar; ben, tekrar oraya girmiyorum. Veremez; verdiği
zaman, rakamlar çok yükselir.
NİHAT MATKAP (Hatay) – Verenlerin ne günahı var!..
VEYSEL CANDAN (Devamla) – Refah sözcüsünün de ifade ettiği gibi, 3
ton altın, bir yıl sonra 1,5 ton altına iner. Türkiye’deki
enflasyon şartları bunu getirmektedir.
Şimdi, bakınız, burada yapılan, külçe altın
için yüzde 5 ve diğerleri için de getirilen yüzde 6 rakamları,
aslında stokların resmî kayıtlara geçmesini sağlamak, cazip
hale getirmek içindir. Eğer, siz, bir mevzuata, her şeye
şüpheyle bakar, bu para, kaçan para, stoklardaki bu para, mutlaka
karaparaya gider, teröre gider diye yaklaşırsanız, o
anlayışı değiştirmek mümkün değildir.
Şimdi, burada, bazı notlar aldım. Sayın sözcünün bir
tanesi, efendim, siyasî takıyyeden sonra ekonomik takıyye... Muhterem
arkadaşlar, burada, bir siyasî partinin sözcüsünün diğer bir partiyi
suçlaması gayet basit. Buraya, öneri getirmek lazım. Şimdi,
hasta apandisit, acil müdahale servisine gelmiş; diyorsunuz ki, kalbini
değiştirmek lazım. Halbuki, hasta, kalp değişimine
kadar ölecek. Şu anda, günde yapılan, satılan -sözcülerin de
ifade ettiği gibi- altın milyarlarla ifade edilmektedir. İki
yıl, üç yıl sonra alacağınız yüzde 20’ler, yüzde
30’lar yerine, yüzde 5’leri, yüzde 6’ları peşin almak daha
akılcı gibidir. Kanun tasarısının metninden anladığımıza
göre, değeri üzerinden
beyannamesini veren esnaf, bir ay içerisinde, önce peşin birinci
taksidi, daha sonra ikinci taksidi, yani, ortalama 45 gün içerisinde Maliyeye
farkını ödemiş olacaktır.
Şimdi, burada, bütün partilerin iştirakiyle, adil bir vergi
reformunun çıkış süresini bir veya iki yıl
hesaplarsanız, bu alınan rakamları da iki yıllık
enflasyonla çarparsanız, burada, Hükümetin, devletimizin, fazlaca bir
kaybı olduğunu söylemek mümkün değil. Kayıp vardır ve
gerçektir, doğrudur; ancak, akıllı olan yolu tercih etmek ve
acil durumlarda devletin ihtiyacını karşılamak
mecburiyetindeyiz. Bu parayı, bu şekliyle, arzu edilen rakamda ve
toplam aldığınız zaman... İşte, şimdiye
kadar hep ekonomiden bahseden, sekiz yıl hükümeti idare edenler, daha sonra
da beş yıl ülkeyi idare eden hükümet ortakları, neden adil bir
vergi reformu getirmedi, hazırlamadı da, bugünkü esnaf zor durumda
kaldı? Tabiî ki, bunun cevabını, muhatap olan
arkadaşlarımız gayet iyi bileceklerdir.
ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Tansu Hanıma sor.
VEYSEL CANDAN (Devamla) – Şimdi, burada, Türkiye’nin gerçeklerini
konuşmamız lazım. Yani, şu anda, İstanbul’da,
Kapalıçarşıda faturasız altın satılıyor mu,
satılmıyor mu; satılıyor. Birtakım taşlar
satılıyor mu; satılıyor. Vergi kaçağı var
mı; var. Bunun acil önlemi nedir; bunu konuşuyoruz burada. Tabiî ki,
adil bir vergi reformunu da düşünmek hepimizin görevidir.
Şimdi, sayın sözcüler geldi, burada, ekmek fiyatlarından,
asgarî ücretten, diğer mesleklerden, hepsinden; yani, dinleyiciyi
bayağı acındıracak konulardan bahsettiler. Tamam da,
şu anda bu yüzde 5-6’larla toplanan vergiler kim için harcanacak?..
ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Tansu’ya!..
VEYSEL CANDAN (Devamla) – Yani, ben, yaptığın o
müdahaleye cevap vermek istemiyorum; o yakışmaz, bir yere de varmaz.
ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Ver... Ver... Vermen iyi olur...
VEYSEL CANDAN (Devamla) – Şimdi, şunu söylemek istiyorum
muhterem arkadaşlar: Türkiye’de, tabiî ki, asgarî ücret azdır,
düşüktür, iyileştirilmesi lazımdır; Türkiye’nin ekonomik
problemleri ve sıkıntıları vardır. Yalnız,
şunu açık ve net ifade etmek istiyorum: Kitabî bilgiler, kitapta
yazan ekonomik bilgiler ayrı, yani teoriler ayrı, Türkiye’deki
gerçekler ayrıdır.
AYHAN GÜREL (Samsun) – Biz biliyoruz onları...
VEYSEL CANDAN (Devamla) – Bu yasa tasarısı, Türkiye’deki yanlış yapılan bir vergi
kaçağına müdahale anlamı taşır; yani, bu müdahale
kısmî bir müdahaledir, bir ön çözümdür, daha sonra gelecek esas vergi
reformuna bir adım teşkil edecektir. Yani, rahatsız
olmanıza gerek yok ki; bu yüzde 5’lerle, 40 trilyon lira toplansa, 50
trilyon lira toplansa, o da asgarî ücrete; yani, Çalışma
Bakanlığına gidecektir, SSK’ya gidecektir, Bağ-Kur’a
gidecektir. Bunu böyle düşünmek mecburiyetindeyiz.
Muhterem arkadaşlar, Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlar,
kürsüye çıkıp hamasî nutuk çekmemeyi; yani, milletvekili
arkadaşlarımızın seçim meydanlarındaki gibi
konuşmamalarını gerektirir; daha ciddî olmalarını,
meseleleri daha ciddî ortaya koymalarını gerektirir. (RP
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
Şimdi, Türkiye’de, bu kanunun getirilmesiyle olacakları,
faydalarını kısa ve öz olarak ifade etmek istiyorum:
Birinci madde olarak, stoklar -mutlaka eksik tarafları vardır-
kayıtlara geçeceği için, 1998 tarihi itibariyle, artık, bunlar,
yasal bir sermaye olacağından, Maliyemiz bundan hesap sorma
imkânına sahip olacaktır; yani 1998 yılında artık bu
bildirilen rakamlar üzerinden vergilendirileceklerdir; mevcut vergi
kaçağı, süratle devam eden vergi kaçağı
durdurulacaktır. Demin verdiğim hesaplamaya göre, sözcünün
yaptığı hesabı kabul etmek mümkün değildir.
Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir hesap yaparak “100 lira olan
altının gramı, 1 000 liraya çıktı, 900’ ünün vergisini
ver bakalım” demek mümkün değil. Kaldı ki, sarraflık
mesleğinin, kuyumculuk mesleğinin diğer mesleklere göre kendine
has, fazla cereyan etmeyen bir stoğu vardır; yani, her ay muntazaman
devam etmeyen bir stoğu vardır. Bazı mesleklerde, ilaçtır
miadı geçer, bazı mesleklerde bozulur; vergi mevzuatımıza
göre belli zabıtlarla vergilerden düşülmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Size 2 dakika efendim; buyurun.
İsterseniz bir paragraf bile oluşturabilirsiniz, buyurun.
VEYSEL CANDAN (Devamla) - Şimdi, netice itibariyle bir
yıllık Parlamento tecrübemiz şunu gösterdi: Gelen yasa
tasarısı ya metin itibariyle ya
hızlandırılmış bir tasarı olarak niteleniyor;
yani çok acele... Ne acelemiz var; gece demiyor çalışıyoruz,
gece çıkan kanun gibi niteleniyor. Bu tarafa geldiğimiz zaman, parti
başkanları çıkıyorlar, gruplarda konuşmalarını
takip ediyorum, çıkarılan kanun sayısı 10 tanedir, 6 tanesi
geri dönmüştür... İyi de, milletvekili arkadaşlarımız
niye kapılarda bekliyorlar, niye çoğunluk sağlanmaması için
ellerinden geleni yapıyorlar? Biraz önceki uygulamada, niye Meclisimiz 45
dakika kaybetti? 45’i 550 ile çarpmış olsak, milletvekili mesaisi
nereyi bulur; onu hesaplamak lazım.
ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Onu Meclis Başkanına söyle.
VEYSEL CANDAN (Devamla) – Muhterem arkadaşlar, ben şunu ifade
etmek istiyorum...
YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Doğruyu anlat.
VEYSEL CANDAN (Devamla) – Müsaade edin. Bakın, ben bir
yıldır burada, hiçbir milletvekili arkadaşım
konuşurken ne oturduğum yerde, ne ayakta bir tek kelime müdahale
etmedim, bir tek kelime müdahale etmedim... (RP sıralarından
alkışlar)
Fikriniz varsa buraya gelir, söylersiniz. Ben, sizin birçok gerçek
dışı şeylerinizi ciddî gibi dinledim, sanki yeni duyuyor
gibi dinledim; ne acele ediyorsunuz? (RP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, sözcünün biri ekmek fiyatlarından bahsetti; ekmek
fiyatlarını bilmiyor kendisi, kaç paraya
satıldığını bilmez...
HİKMET AYDIN (Çanakkale) – Konuya gel.
VEYSEL CANDAN (Devamla) – Yani, konuya geliyorum işte, siz konuyu
değiştiriyorsunuz kardeşim.
Netice itibariyle söylemek gerekirse, acil yapılabilecek, Maliyenin
acil yapabileceği önlemlerden bir tanesi de, bu yasa
tasarısını hemen işleme koyup, Hazineye
aktaracağı parayı, tekrar –arkadaşlarımın ifade
ettiği– dargelirli insanlara aktarmasıdır diye düşünüyor,
Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (RP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Candan, teşekkür ediyorum.
Sayın Kul, kişisel söz talebinde bulundunuz; buyurun.
MUSTAFA KUL (Erzincan) – Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; Vesikasız Kıymetli Maden ve Ziynet Eşyası
Beyanı Hakkındaki Kanun Tasarısı üzerinde kişisel
olarak söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, kanun tasarısıyla ilgili
söyleyeceklerime geçmeden önce, bu tür tasarıları getiren Hükümeti
oluşturan partilerin milletvekili sayısı ne olursa olsun, Meclisten
yasaları çok kısa sürede geçirmenin pek kolay
olmadığını bilmenizi isterim. Geçmiş dönemlerde, o
günkü Refah Partisini oluşturan milletvekili
arkadaşlarımız, vatandaşlarımızın bekleyen
sorunlarının çözümü için, çok acilen, ivedilikle
kanunlaşmasını bekledikleri yasa tasarılarını
dahi, karar yetersayısı isteyerek, önerge vererek, her önerge
üzerinde konuşarak engellemeye çalışıyorlardı.
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Yalan söyleme, yalan
söylüyorsun!..
MUSTAFA KUL (Devamla) – Bizim, bugün getirilen bu yasayla ilgili, bu
kadar direnmemizin, bu kadar konuşmamızın -ki önerge veremiyoruz
bu yasa tasarısının Anayasaya aykırı olduğunu
bildiğimizden dolayı, Anayasa Mahkemesine götüreceğimizden
dolayı önerge vermiyoruz- bu kadar uzun uzun konuşmamızın
nedeni, bu yasa tasarısını yanlış
bulmamızdır; herhangi bir engelleme niyetiyle yapmıyoruz.
Geçtiğimiz günlerde gazetelerde, bu dönem içerisinde çok sayıda yasanın, Meclisten
çıktığı yazıldı, bütün kamuoyu bunları
duydu. Biz, eğer, Refah Partisi anlayışıyla hareket
etmiş olsaydık; getirilen bütün yasalar üzerinde, bu şekilde
yoğun tartışmalar yapmış olsaydık, önerge
vermiş olsaydık, her önerge üzerinde konuşmuş olsaydık,
bilin ki, o yasalar çıkmayacaktı. Dün getirilen ve kabul edilen
Uyuşturucu Kaçakçılığının Önlenmesi ve Karapara
Aklanmasının Önüne Geçilmesiyle İlgili Yasanın
müzakerelerinde hiçbir engellememiz, hiçbir konuşmamız olmadı; o
yasanın çıkmasına, hepimiz, bu Mecliste bulunan bütün
milletvekilleri –hangi partiden olursa olsun– katkı verdik. Ama, bugünkü
bu tasarıya aynı rahatlıkla oy veremiyoruz; aynı
rahatlıkla, bu tasarının çıkması konusunda içimizden
gelerek destek olamıyoruz. Nedenine gelince, yasanın amacında ne
deniliyor: Bu Kanunla vesikasız alış ve satışlar ile
kayıtdışı stokların yaygın olduğu
kıymetli maden (altın, platin, gümüş) ve kıymetli
taşlar (elmas, pırlanta, yakut, safir, zümrüt, topaz, zebercet ve
inci) ile bunlardan yapılmış ziynet eşyalarının
alım-satım veya imaliyle iştigal eden gelir ve kurumlar vergisi
mükelleflerinin, kayıt dışında bulunan
stoklarının, belli oranda bir vergiye bağlanması suretiyle
devlete gelir kaydetmek, devlete gelir sağlamak, aynı zamanda belge
düzeninin tesisi amaçlanmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, belge düzeninin tesisi için yeni
bir yasa çıkarmanıza gerek yok. Vergi Usul Kanununda ve Kurumlar
Vergisi Kanununda, zaten, belgelerin düzenlenmesiyle ilgili hükümler yer
almıştır. Tekrar, vatandaşlarımıza belge
düzenleme konusunda alışkanlık edindirmek için böyle
yasaların çıkarılmasına gerek yok; mevcut yasaların
uygulanması, o yasaların uygulanmasıyla ilgili kontroller, zaten, bu belgelerin
düzenlenmesi için yeteri kadar olanak sağlamıştır.
Devlete gelir sağlamak için deniliyorsa eğer, biraz önce Refah
Partisi Grubu adına konuşan
arkadaşlarımız “sizin döneminizde, geçmişteki hükümetler
döneminde, bu 1 katrilyonluk veya 10 milyar dolarlık stok birikti, o zaman
bunlar için bir şey
yapılmadı; biz, şimdi geldik, yapıyoruz” diyorlar.
Değerli arkadaşlarım, eğer bugünkü Hükümet, 10
milyar dolarlık; yani, Türk parasına çevirdiğimiz zaman
yaklaşık 1 katrilyon liralık altın stokunun veya
kıymetli madenî eşya stokunun var olduğunu tespit etmişse
ve bunların vergilendirilmediğini tespit etmişse, yapılması
gereken olay, bunların affedilmesi veya bunlardan, özellikle külçe
altınla ilgili yüzde 6, diğerleriyle ilgili yüzde 7 oranında
yeni bir vergi alarak affetmek değil; bunların üzerine gitmek,
bunlarla ilgili alınması gereken vergileri cezasıyla birlikte
almak olmalıdır. (RP sıralarından “sen yanlış
anlamışsın, anlayamamışsın” sesleri)
Şimdi, işçi vergisini öderken kendi inisiyatifine
bırakmıyoruz; daha ücreti eline geçmeden vergisini kesiyoruz, ona net
parasını ödüyoruz. Memur aynı şekilde; bordroyla
çalışan memurlarımızın da aynı şekilde, daha
maaşı kendi eline geçmeden vergisini kesiyoruz. Küçük
esnafımızın her müşterisi bir vergi kontrol memuru gibi,
fişini almadan alışveriş yapmıyor; onun da vergi
kaçırması mümkün değil. Birçok esnafımız götürü
vergiye tabi olduğu halde, küçük bir berber dükkânı, küçük bir manav
dükkânı, küçük bir bakkal dükkânı, özellikle hayat standardı
üzerinden Gelir Vergisi mükellefi olan esnafımız, kazansa da
kazanmasa da, zarar da etse, iflas da etse, her yıl hayat standardı
üzerinden vergisini öderken ve yine nüfusumuzun büyük bir bölümü, haksız
bir vergi olan Katma Değer Vergisini, tüketim vergisi olan Katma
Değer Vergisini hiç itiraz edemeden, günü gününe, her
alışveriş yaptığında öderken, onlarla ilgili bir
kolaylık sağlamıyoruz; ama, burada, sadece, altın, ziynet
eşyası gibi kıymetli eşyaların alım-satım ve
imalini yapan insanların elinde bulundurduğu stokları, yüzde 6
vergi almak kaydıyla meşrulaştırmış
olacağız.
Değerli arkadaşlarım, bunun bir de tersi var. Tabiî,
kuyumcular, elindeki stok malları stokta göstermediğinden dolayı
vergiden kaçağa neden olmakta, vergi kaçırmakta. Bugün, onu
meşrulaştırmaya kalkışıyoruz; ama,
düşünelim, bir beyaz eşya satıcısı,
mağazasında mal olmadığı halde, satmış
olduğu malı, belgesiyle çıkışını
yapmadığından dolayı, stokta göstererek vergi
kaçağına neden olabilir. Yine, herhangi bir gıda
toptancısı, sattığı malın belgeyle
çıkışını yapmadığından dolayı,
sadece vergi kaçırmak için, belgelendirmediği malı, yıl
sonunda, vergi beyannamesini doldurduğu zaman stokta gösterebilir. Biz bu
tasarıyı yasalaştırdığımız zaman,
yarın, bu tür tüccar, bu tür esnaf, vergi beyannamesini doldurmuş
olan esnaf, dükkânında olmayan malı stokmuş gibi göstererek
“bana da bir olanak sağlayın; benim stokumda şu anda 3 trilyon
liralık, 5 trilyon liralık mal bulunmakta, bu malın çıkışını
bir sefere mahsus yapayım; ama, bunun için benden yüzde 25 Gelir Vergisi
veya yüzde 46 Katma Değer Vergisi almayın, yüzde 6 oranında bir
vergi alın ve ben, stokumda görülen bu malları bir seferde çıkarayım”
dediği zaman, onu yapabilecek miyiz acaba? Bunu yapmamız mümkün
olmayacak tabiî. Bu nedenle, bu tasarı, haksız bir af -tabir
doğruysa- haksız bir vergi affı getirmektedir.
Tasarının, sadece altın ve kıymetli madenlerle
sınırlı olması, vergide eşitlik ve adalet ilkelerine
ve dolayısıyla Anayasaya aykırılık
taşımaktadır. Haksız sağlanan kazançların ve
karaparanın aklanmasına yönelik olması nedeniyle de,
çıkarılacak böyle bir yasayı kabul etmek mümkün değil. Bunu
yaptığımız zaman, stokta mal tutmayan, her
alışverişinde belgesini kesip veren ve vergi dairelerine
vergisini ödeyen dürüst esnafımız, o zaman ne duruma düşecektir?
O zaman, onlar, günü gününe vergisini ödeyen insanlar “ben
kandırıldım; her üç yılda, beş yılda bir böyle
yasalar çıkacaksa, ben bundan sonra niye vergi ödeyeyim” diyecek ve o da, belgeyle
satış yapmayacaktır.
Değerli arkadaşlarım, yaklaşık 60 trilyon lira
kadar gelir beklenmektedir. Türkiye’de bu tespit yapılmışsa...
Biraz önce konuşan arkadaşlarımızdan birisi kuyumcu
dükkânı sahibiydi; kendileri ve konuşan bir başka
arkadaşımız “belki bu kadar olmaz; ama, bunun üçte biri
olabilir” diye ifade ettiler.
Bana göre, çıkarılacak olan bu yasa, sadece altın ve
ziynet eşyası alım satımı, imali yapanlar için
değildir. Aslında, Anayasa Mahkemesi bunu bozacaktır; biz,
Anayasa Mahkemesine gideceğiz; ama, siz, bir eksik
bırakmışsınız. Eksiğiniz şurada: Eğer,
148 kilo altını olan Sayın Başbakanın
altınlarını aklamayla ilgili bir madde de eklenmiş olsaydı,
belki, amacınıza ulaşmış olacaktınız.
Öncelikle, Sayın Başbakanın, nereden, hangi parayla aldığı
belli olmayan 148 kilo altınının hesabını vermesini
diliyorum ve bekliyorum.
Bu yasanın çıkmaması konusunda da elimizden gelen gayreti
göstereceğimizi ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
Sıralarından alkışlar; RP sıralarından
“İSKİ’ye... İSKİ’ye...” sesleri, gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Kul, teşekkür ediyorum.
III. – Y O K L A M A
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
üzerindeki müzakereler tamamlanmıştır; maddelerine geçilmesi
hususunu...
MUSTAFA KUL (Erzincan) – Karar yetersayısının
aranmasını istiyorum.
ALİ OĞUZ (İstanbul) – Hızını alamadın
mı...
BAŞKAN – Maddelere geçilmesi hususunu oylayacağım; ancak,
her ne kadar, Sayın Kul karar yetersayısının aranması
talebinde bulunduysa da, daha önce verilmiş yazılı bir yoklama
talebi olduğundan, yoklama yapacağım...
HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) – Kul’unki pul oldu...
BAŞKAN – Karar yetersayısı vardır, yoktur; netice
anlaşılacaktır Sayın Kul.
MUSTAFA KUL (Erzincan) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
NECMİ HOŞVER (Bolu) – Sayın Kul, dışarı
çıkın, yoklama başlayacak.
BAŞKAN – Evvela, yazılı yoklama talebini okutup,
imzası olan sayın milletvekillerinin salonda bulunup
bulunmadıklarını arayacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurul salonunda toplantı yetersayısı için gerekli çoğunluk
yoktur. İçtüzüğün 57 nci maddesinin ikinci fıkrası
uyarınca yoklama yapılması için gereğini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Hüsamettin Özkan?.. Burada.
Zekeriya Temizel?.. Burada.
Hikmet Uluğbay?.. Burada.
Necati Albay?.. Burada.
Hasan Gemici?.. Burada.
Hikmet Sami Türk?.. Burada.
(RP sıralarından “Nereye kaçıyorsun!.. Kaçma!..” sesleri)
Sayın milletvekilleri, rica ediyorum efendim.
Fikret Uzunhasan?.. Burada.
Ziya Aktaş?.. Burada.
Mustafa Güven Karahan?.. Burada.
Mehmet Büyükyılmaz?.. Burada.
Nami Çağan?.. Burada.
Ali Ilıksoy?.. Burada.
Yalçın Gürtan?.. Burada.
Mustafa Karslıoğlu?.. Burada.
Abdulbaki Gökçel?.. Burada.
Necdet Tekin?.. Burada.
Fikret Ünlü?.. Burada.
Mehmet Aydın?.. Burada.
Teoman Akgür?.. Burada.
Cihan Yazar?.. Burada.
Sayın milletvekilleri, alfabetik sıraya göre, ad okunmak
suretiyle yoklama yapılacaktır; salonda hazır bulunan sayın
üyelerin yüksek sesle işaret buyurmalarını rica ediyorum.
(Yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayımız vardır; çalışmalarımıza devam
ediyoruz. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)
RAMAZAN YENİDEDE (Denizli) – Mustafa Kul namaza gitti, gelsin de
başlayalım!
VI. – KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
3. – Vesikasız Kıymetli Maden
ve Ziynet Eşyası Beyanı Hakkında Kanun Tasarısı
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/513) (S. Sayısı : 131) (Devam)
BAŞKAN – Tasarının maddelerine geçilmesi hususunu
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
Kıymetli Maden ve Ziynet Eşyası
Beyanı Hakkında Kanun Tasarısı
MADDE 1.– Gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri, bir
defaya mahsus olmak üzere esas faaliyetleri ile ilgili olarak
işletmelerinde mevcut olduğu halde kayıtlarında yer almayan
kıymetli maden (altın, platin ve gümüş) ve kıymetli
taşlar (elmas, pırlanta, yakut, zümrüt, topaz, safir, zebercet ve
inci) ile bunlardan yapılmış ziynet eşyasını
cins, vasıf ve miktarlarını belirten bir beyanname ile bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi izleyen ay içerisinde
bağlı oldukları vergi dairelerine bildirmek kaydıyle
kanunun yürürlüğe girdiği tarihteki borsa rayici, borsa rayici
olmayanlarda emsal bedeli üzerinden defterlerine intikal ettirebilirler. Emsal
bedelinin, Vergi Usul Kanununun 267 nci maddesi uyarınca tespitinde
maliyet bedeli esası uygulanmaz. Ayrıca mükellefler, bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihte kayıtlarında yer alan aynı
neviden emtia stoklarını yukarıda belirtilen değerleme ölçülerine
göre aynı tarih itibariyle değerlemek suretiyle hesaplayacakları
değerleme farklarını da beyan ederek, maliyet bedeline ilave
edebilirler. Beyannamenin; ihtiva edeceği bilgiler ile verileceği
yeri ve beyana ilişkin diğer hususları belirlemeye Maliye
Bakanlığı yetkilidir.
Yukarıdaki fıkra hükmüne göre beyan edilecek
emtiadan külçe altın % 6, diğerleri % 7 ve değerleme
farkları % 6 oranında vergiye tabi tutulur. Bu suretle tahakkuk
ettirilen vergi, ilk taksiti beyanname verme süresi içinde, ikinci ve üçüncü
taksitler de beyanname verme süresini izleyen birinci ve ikinci aylar içinde
olmak üzere üç eşit taksitte ödenir. Ödenen bu vergiler, gelir ve kurumlar
vergisinden mahsup edilemez, gelir ve kurumlar vergisi matrahının
tespitinde gider addolunmaz.
Bilanço esasına göre defter tutan mükellefler, bu
Kanun hükümleri uyarınca aktiflerine kaydettikleri emtia ile
değerleme farkları karşılığında pasifte özel
bir karşılık hesabı açarlar. Bu hesapta izlenen tutarlar,
kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde
sermaye hesabına ilave edilir. İşletme hesabı esasına
göre defter tutan mükellefler ise söz konusu emtiayı ve değerleme
farklarını defterlerinin gider kısmına satın
alınan mal olarak kaydederler.
İdarenin bu beyanların doğruluğunu
tespit ve değerleme hakkı saklıdır.Beyan edilen
değerin, bu maddede öngörülen değerleme ölçüsüne göre incelemeler
sonucu tespit edilen değere nazaran düşük veya fazla olması
halinde, cins ve vasıfları itibariyle ayrı ayrı olmak
üzere, oluşan değerleme farkları üzerinden % 3 oranında
özel usulsüzlük cezası kesilir. Ancak, beyan edilen emtianın
miktarına ilişkin farklar hakkında bu madde hükmü uygulanmaz ve
vergilendirmeye ilişkin genel hükümler uyarınca işlem
yapılır.
Bu Kanuna göre beyan edilen emtia hakkında 3065
sayılı Kanunun 4008 sayılı Kanunun 30 uncu maddesiyle
değişik 9 uncu maddesinin 2 numaralı bent hükmü uygulanmaz ve
ödenecek katma değer vergisinden indirim yapılamaz.
BAŞKAN – 1 inci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Algan Hacaloğlu; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz yasa
tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun görüşlerini dile getirmek üzere söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, şu son birkaç hafta içerisinde, son
bir iki ay içerisinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, tüm partilerin
iştirakiyle, hemen hemen tüm milletvekillerinin desteğiyle, bazı
yasa tasarılarını, bazı yasa tekliferini, bu yüce çatı
altında tartıştık, değerlendirdik, omuzladık ve
yasalaştırdık. İttifakla, ittifaka yakın bir
anlayış içerisinde bir araya geldik ve son birkaç hafta içerisinde,
bu yüce çatı altında, Trafik Yasasını geçirdik. Yine,
burada, son birkaç hafta içerisinde, çocuklarımızın
sağlığıyla ilgili, gençlerimizin
sağlığıyla ilgili önemli bir yasayı, tütün
mamullerine, sigaraya ilişkin bir yasayı geçirdik. Yine, teröre
karşı mücadele vermekte olan güvenlik güçlerimizin, Silahlı
Kuvvetlerimizin özlük haklarına ilişkin,
çalışmalarını kolaylaştıracak bazı yasal
düzenlemeleri ittifakla buradan geçirdik. Dün de burada, karaparanın
aklanmasını suç olarak belirleyen ve her alanda bu konudaki
haksız servet birikiminin, bu konudaki yozlaşmanın önünü alacak
olan son derece önemli bir düzenlemeyi ittifakla karar altına aldık.
Yani, güzel şeyler yaparken, bu çatı altında parti farkı
gözetmeksizin bir araya geldik, her birimiz kendi irademizle, kendi
vicdanımızla konuyu içimize sindirerek destek verdik. Ancak, bu
olumlu tabloyu, bu güzel birlikteliği, çok sık görmemizde yarar olan
bu dayanışmayı, ne yazık ki, şu anda
tartışmakta olduğumuz yasa tasarısı etrafında
yapamıyoruz.
Bu tasarı, 1 maddelik bir
tasarıdır ve tasarının geneli üzerinde
yaptığımız değerlendirmeler, özü itibariyle 1 inci
maddeyi de kapsamakta. Muhalefet partilerine mensup grup sözcüleri ve muhalefet
partilerine mensup şahsı adına söz alan milletvekili
arkadaşlarımız, farklı boyutlarıyla, ama bir ortak
noktada konuyu değerlendirdiler ve bir ortak noktada
birleştiler. Her birimiz
farklı bir üslupla dedik ki “bu tasarı haksızdır,
haksızlığı azaltmayacaktır, artıracaktır; bu
tasarı, Anayasaya aykırıdır; bu tasarı,
Anayasanın eşitlik ilkesini öngören 10 uncu maddesine
aykırıdır; bu tasarı, Anayasanın vergi ödevi maddesini
kapsayan 73 üncü maddesine aykırıdır; bu tasarı, bir
anlamda -dün, Sayın Bakanın
buradaki değerlendirmesine rağmen, Sayın Bakanın “evet, bu
yasa, diğer yasanın işlemesine engel
oluşturmayacaktır. İkisi de bağımsız
yasalardır” demesine rağmen-
bir sektörde, bir kesimde birikmiş olan bir değerin,
şöyle veya böyle birikmiş olan bir değerin kayıt içine
alınırken aklanmasını sağlayacaktır.
Şimdi, niye, biz, muhalefet partileri olarak buna
karşıyız? Biz, emeğiyle geçinmekte olan, altın
üzerinde, gümüş üzerinde, ülkemizin, yıllardır,
yüzyıllardır önemli sanat dallarından, sanatkârlık
alanlarından birini oluşturan esnaflık dalında, sanat
dalında uğraş veren o emekçilerimize karşı
mıyız? Biz, siyasetçiler olarak, siyasî partiler olarak kuyumcumuza
karşı mıyız? Böyle bir şey düşünülebilir mi? Ama,
bir ülkede, hukuk varsa; bir ülkede, hukuk önünde eşitlik varsa,
yasaları, herkes için eşitlik anlayışı içinde getirmek
zorunluluğu vardır.
Çarpıklıklar çok. Bu ülkede, gerçekten, onbeş
yıldır, ondan da uzun bir dönemdir, yüzde 70’ler düzeyindeki
enflasyonun açmış olduğu tahribatı, öyle, siz, bir dar
alanda, önemli bir alanda, enflasyonun, envanterde, stokta yaratmış
olduğu tahribatı gidermek, onu kayıtiçine almak
anlayışı içinde,
gözardı edilebilecek cüzî bir vergilendirme ile sektöre yaklaşırsanız eğer, olayın bütününü
kapsamazsanız, yeni tahribatlar açarsınız. Ülkede, zaten,
oldukça zedelenmiş olan vergi verme görevini,
alışkanlığını, disiplinini tahrip edersiniz.
Ülkemizde, zaten oldukça düşük olan vergi yükünü, sadece, işte, bir
bölüm mükelleflerin sırtında; ama, ağırlıklı
olarak çalışanların, emekçilerin omuzlarında olan vergi
yükünü, eğer, siz, sağlıklı, adil sistemler, modeller
çerçevesinde bir yapıya oturtmazsanız, o zaman, mevcut sistemi de
aksatırsınız.
Ekonomide düzeltilmesi gereken çok şey var. Ekonomideki
istikrarsızlık, enflasyon canavarı, öncelikle, tüm siyasî
partilerin, Hükümetin en öncelikli hedefidir ve en öncelikli olarak alt etmesi
gereken konulardır.
Bugün, ülkemizde içbarıştaki kanamanın dahi ardında,
ekonomideki kanama vardır desek belki, abartmamış oluruz; ama,
lütfen, enflasyonun altında, gerçekten, büyük tahribata uğrayan bu
ekonomiyi düzlüğe çıkarabilmek için, olaya geniş bakalım.
Olaya, sadece, işte “vergini iki gün evvel ödersen, ben şundan
vazgeçeceğim, sana erken ödeme primi vereceğim... Bu alanı
gözüme kestirdim, bu alanda bir düzenleme yapacağım derseniz -bir
grup başkanı arkadaşımın haklı olarak
yaptığı bir değerlendirmeye, evet, ben de
katılıyorum; çünkü, rakamın temeli sizden kaynaklanıyor- 1
katrilyonluk; yani, 10 milyar dolarlık bir servet birikimini
aklamış olursunuz. Bu ülkede, hangi düzeye
çıktığını kestiremediğimiz; ama, dünya
ölçeğinde yüksek düzeylere çıktığını bildiğimiz,
sıcakpara süreciyle de ayrı bir etkinlik kazanmakta olan
karaparanın, eğer önünü alacaksak; onu, sadece, dün geçirdiğimiz
yasayla yapmayacağız; aynı zamanda, karapara oluşumunun
alanlarını da kapatacağız; fakat, bu tür yasalarla
değil...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayın lütfen Sayın Hacaloğlu.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Evet değerli
arkadaşlarım, konuşmamı toparlıyorum.
Bu ülkede, bankalarda kimin ne kadar hesabı var bilebiliyor muyuz?
Bankalar şeffaf mı? Banka hesaplarının bu durumda
olması, pazar ekonomisinin bir gereği midir? Niye, bunu içimize
sindiriyoruz? Niye, gizli hesapları açığa
çıkarmıyoruz? Niye, Batılı ekonomilerde olduğu gibi,
belirli büyüklüğün üstündeki banka hesaplarına şeffaflık
getirmiyoruz? Bu ülkede servet beyanı var mı? Bir zamanlar
vardı; niye yok şimdi? Niye, servet beyanı getirmiyoruz?
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) –
İktidarınızda niye çıkarmadınız?
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – “Niye çıkarmadınız” diye
sorgulamayın. Biz, bunların bedelini sandıkta ödedik. (CHP
sıralarından alkışlar) Şunu söylemek istiyorum: Kabul
ediyorum, biz, Koalisyonda olduğumuz dört yıllık dönemde,
ekonomide, içgüvenlikte ve millî eğitimde, genel anlamda, sosyaldemokrat
irademizi, düşüncemizi, ilkelerimizi, maalesef, Koalisyona
taşıyamadık; ama, görüyorum ki, “faize karşıyız”
diyen “rantiyeye karşıyız” diyen Refah Partisi de, artık, o
kimliğini yitirmiştir. (CHP sıralarından
alkışlar) Biliniz ki, bu tür yasalarla, sizler, ülkenin
çıkarlarından, insanlarımızın esenliğinden ve
ekonomiyi düzlüğe çıkarma anlayışından giderek
uzaklaşacaksınız.
Ben “sağduyu” diyorum. Burada, bu Yüce Meclisteki bütün
arkadaşlarımızın, bütün partilerin bu tasarıya
“hayır” demesini diliyorum, hepinize saygılarımı sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu, teşekkür ediyorum.
1 inci maddeyle ilgili olarak, Anavatan Partisi Grubu adına
Sayın Özdemir. (ANAP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır; buyurun.
ANAP GRUBU ADINA BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın milletvekilleri; bugün huzurunuzda, Hükümetin, Türkiye’de
ekonomi yönetimine, maliye yönetimine nasıl olumsuz
yaklaştığının bir başka örneğini daha
birlikte değerlendiriyoruz.
Her konuşmamızda ayrıntılı bir biçimde
sunuyoruz: Hükümet, Türkiye’de kamu dengelerini oluşturma, kaynak yaratma
ve ülke sorunlarına çare bulmada, malî yönden, ekonomik yönden ne tür
önlemler alınması gerektiği konusunda, gerçekten ne kadar
hazırlıksız ve çaresiz olduğunun bir örneğini de, bu
düzenlemeyle huzurunuza getirmiştir. Daha, Meclisin olağanüstü
toplantıya çağrıldığı günden beri Hükümetin
bilgilerine sunuyoruz; Türkiye’de, bu yöntemlerle kamu dengelerini
kurmanız mümkün değildir. Türkiye’de kamunun genelini kavrayan, genel
ilkelerden hareketle, eşitliği esas alan düzenlemeler yapmadan,
önerdiğiniz çareler, hiçbir surette çıkış
olmayacaktır.
Bugün de, Hükümet, kendi hesaplarına göre, yaklaşık 1,3
katrilyon olarak belirlediği, kayıtdışı kıymetli
metal ve madenlerin, devlete beyanı halinde, onların şimdiye
kadar kayıtdışı kalması nedeniyle
vergilendirilmemiş unsurlarına -yine kendi hesaplarıyla yüzde
5-6 dolaylarında- hesaplarına göre 60-65 trilyon lira
karşılığında af getirmektedir.
Değerli arkadaşlarım, Hükümetin, şu ana kadarki
politikalarına baktığımızda, yüksek gelirlilerden,
kayıtdışı gelir elde edenlerden ve emlak ve servet
zenginlerinden vergi almaktan hiç hoşlanmadığını
görüyoruz. Hükümetin ve Sayın Başbakanın, sürekli olarak “vergi
yok, zam yok” diye beyanları oluyor. Zammın olup
olmadığını, halk, yapılan günlük zamlarla
yaşıyor. Şimdi de “vergi yok”un ne anlama geldiğini
görüyoruz. Hakikaten, mevcut vergiler, bu kanun tasarısıyla
affedilerek, yarın “vergi yok” denilecek. Verginin yok olduğunun
anlamı buymuş; buradan, bu sonuca varıyoruz!..
Sayın milletvekilleri, vergi affedilemez. Anayasamıza göre,
tahakkuk etmiş veya tahakkuku muhtemel vergilerin affı, Anayasaya
aykırıdır. Niçin? Çünkü, Anayasamızın iki amir hükmü
vardır. Bunlardan bir tanesi, herkes malî gücüne göre, kamu
harcamalarına, vergi biçiminde katkıda bulunmak zorundadır.
Eğer, siz, birilerinin vergisini, malî gücüne göre ödemesi gereken
vergisini affederseniz, Anayasanın bu hükmüne düpedüz aykırı
davranmış olursunuz.
İkinci nedeniniz, Anayasada eşitlik ilkesi vardır. Hiçbir
kişiye, zümreye, faaliyet grubuna, meslek teşekkülüne
ayrıcalıklı işlem yapamazsınız. Şu
düzenlemeyle, tarifi muğlak olan, tarifi belirsiz olan; size göre,
sarraflar ve kıymetli mücevherat ve maden ticaretiyle iştigal
edenler; ama, yazdığınız metne göre, bunu dahi yeterince
anlatamayan bir meslek grubuna, bir çalışma grubuna vergi getiriyor
ve eşitliği zedeliyorsunuz.
Bu yönü itibariyle de, bu yasa, Anayasanın açık hükümlerine,
belirtilen hükümlerine aykırıdır.
Esasen, bu düzenleme, Maliye Bakanlığı tarafından da
hazırlanmış değildir. Bu düzenleme, Maliye
Bakanlığına -benim izlenimim budur- bir not biçiminde gelmiştir;
o notun altı imzalanıp Hükümet tasarısı diye, Hükümete
sunulmuş, oradan da buraya getirilmiştir. Peki, bunu niçin
söylüyorum? Bunun nedenleri var sayın milletvekilleri. Şimdi,
tasarının, komisyondaki metniyle; yani, Hükümetten gelen metinle
buradaki metni bir karşılaştırınız. Hükümet, bir
taraftan, karaparanın aklanmasının önlenmesine ilişkin bir
kanunu getiriyor; öbür taraftan, bu düzenlemenin hemen altında -Hükümet
tasarısında- bu kanun tasarısının kapsamına giren
bu gibi olaylarda, karaparanın aklanmasının önlenmesine
ilişkin kanunun uygulanmayacağına ilişkin, âdeta açık
hükümler öngörüyor. Şimdi, bunun Hükümet tarafından
hazırlanması halinde, aralarında bu kadar çelişki olan bu
iki düzenlemenin Meclise sunulması söz konusu olabilir mi; olamaz; çünkü,
bu, yetkili mercilerin, uzmanların incelemesinden geçirilmeden, alelusul
hazırlanmış tasarıdan ibaret bir düzenlemedir.
Sayın milletvekilleri, Gelir Vergisi Kanununda, Kurumlar Vergisi
Kanununda, gelir unsurları, faaliyetler, meslekler açık açık
yazılır. Bakınız, Gelir Vergisi Kanununun 51 inci
maddesinde, götürü usulden yararlanamayacaklar sayılırken, bu meslek
gruplarını kastederek, şu ifade ve ibare
kullanılmaktadır: “Sarraflar ve kıymetli maden ve mücevherat
alım satımıyla uğraşanlar...” Tasarıda kastettiğiniz
budur. Bu ifade metinde yer almamaktadır; ama, istihdaf edilen, amaçlanan
grup budur.
Şimdi, Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi mükelleflerinden, esas
faaliyetleri bu işleri yapmakla ilgili olanlar... Böyle bir şey
olamaz. Bunun, nesebi belli değildir, kimleri kavradığı
belli değildir. Uygulamada son derece yanlışlıklara yol
açabilecek bir düzenlemedir. Bu itibarla, bu düzenleme, uzmanlar
tarafından hazırlanmış bir düzenleme değildir.
Bu düzenleme, tabiî, kişiler arasında, meslek grupları
arasında, Anayasanın eşitlik ilkelerine ve malî güce göre vergi
ödeme yükümlülüklerine aykırılık yanında, Türkiye’de
serbest rekabet rejimini de olumsuz yönde etkileyen bir düzenlemedir.
Kayıtdışı kalmış unsurların, bir gün,
vergilerini affedeceksiniz ve serbest rekabet rejiminde, dürüstçe,
zamanında vergilerini ödemiş veya ödemek mecburiyetinde
kalmış insanlarla, bu ayrıcalığı
yaratacaksınız, sonra da serbest rekabet ve özgür rejimden
bahsedeceksiniz!.. Bu, kesinlikle söz konusu değildir.
Sayın milletvekilleri, Sayın Maliye Bakanı biraz önceki
açıklamalarında, bu düzenlemeye iki tane amaç daha izafe ettiler.
Bunlardan bir tanesi, enflasyon karşısında gelişen
olumsuzlukları gidermek, diğeri de kayıtdışı
ekonomiyi önlemek.
Sayın milletvekilleri, her iki izah tarzı da
yanlıştır. Sayın Maliye Bakanının ileri
sürdüğü izahların her ikisi de gerçeği
yansıtmamaktadır. Niçin? Çünkü, eğer siz enflasyonla mücadele
etmeyi düşünüyorsanız, evvela, ekonomide sağlanan
varlıkları, gelirleri, kaynakları genel ilkeler içerisinde,
birlikte dikkate almak durumundasınız. Sadece ve öncelikle belli bir
gruba, âdeta böyle bir imtiyaz sağlamanız ve vergi affı
sağlamanız, kesinlikle, enflasyonu dikkate
aldığınız anlamına gelmez.
İkinci bir yanlışlığınız
“kayıtdışılığı önlüyorum” diyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, kayıtdışı ekonominin
önlenmesi, kayıt dışında kalanların affıyla
önlenebilir mi; söz konusu olabilir mi? Sayın Maliye Bakanı,
“kayıt dışındaydılar, hiç para alamıyordum, vergi
alamıyordum, bunlara, bir miktar sus payı verdireyim ve bunları
affedeyim” diyorlar. Böyle bir kayıtdışı ekonomiyi
kayıt içine alma ve vergidışı kalmış
unsurları vergilendirme öngörülebilir mi bir Maliye Bakanı
tarafından; söz konusu olamaz.
Kayıtdışı ekonomiyi nasıl önleyeceğini arz
ediyorum: Kayıtdışı ekonomiyi önlerken, tüm vergi
kanunlarını, Ticaret Kanununun ilgili hükümlerini, özellikle
kıymetli evrak hukukuna ilişkin hükümlerini, Tapu Kanununu, Noterlik
Kanununu, Bankalar Kanununu ve ekonomik ve ticarî faaliyetlere vasıta olan
diğer ilgili mevzuatın tümünü, varlıkların,
harcamaların ve gelirlerin akımını kontrol edecek biçimde
yeniden düzenleyecek bir genel düzenleme getirirsiniz, o zaman, biz, Anavatan
Partisi olarak, size, hem deneyimlerimizi hem düşüncelerimizi olumlu
istikamette sunarız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BİLTEKİN ÖZDEMİR (Devamla) – 1 dakika izniniz olur mu
Sayın Başkanım?
BAŞKAN – Tabiî, artı 1 dakika daha...
Buyurun.
BİLTEKİN ÖZDEMİR (Devamla) – Sayın milletvekilleri,
şu getirilen düzenlemeyle bir af öngörülüyor; ama, neyin affedildiği
de belli değil; yani, Gelir Vergisi mi alacaksınız
affettiklerinizden; belli değil, Kurumlar Vergisi mi; belli değil.
Nedir?.. Kaçırılmış vergilerin affına ilişkin
vergi alma kanunu!.. Maliye literatüründe hiç olmayan bir düzenlemedir.
Sonuç olarak şunu ifade ediyorum: Bu yaklaşım ve
yöntemlerle, ülke ekonomisi ve maliyesine hiçbir şey getiremezsiniz.
Öngördüğünüz hedeflerin gerçekleşmeyeceğini de, zaman
içerisinde, birlikte, yine buradan değerlendireceğiz.
Bu tasarıya, Büyük Millet Meclisinin olumlu oy vermemesi
gerektiği hususundaki düşüncelerimi saygılarımla arz
ediyorum. (ANAP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Özdemir, teşekkür ediyorum.
Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Temizel; buyurun. (DSP
sıralarından alkışlar)
DSP GRUBU ADINA ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yasa tasarısı tek madde
olunca, hem geneli üzerinde hem de madde üzerindeki konuşmanın
birbirinden çok farklı tutulması olanağı yok. Yalnız,
geneli üzerindeki konuşmalarımızdan sonra, yeniden aynı
şeyleri tekrar ederek sizleri sıkmamak için, özellikle, teknik olarak
bu maddenin düzenlenmesinde ne gibi hatalar var, sayın Hükümetin
açıklamalarından sonra veya daha sonra yapılan
açıklamalardan sonra bu tereddütlerimiz ortadan kaldırıldı
mı kaldırılmadı mı bunların size kısa
açıklamalarını yapmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, öncelikle enflasyon nedeniyle stokla
çalışan vergi mükelleflerinin, stok değerlemesi nedeniyle zahiri
kazançlar üzerinden vergi ödedikleri konusunun, sadece kuyumcu esnafıyla
olduğu gibi, tüm vergi mükellefleri açısından geçerli
olduğu konusunu değiştirecek herhangi bir ifadede
bulunulmadı. Demek ki, kuyumcuların sorunu ne ise beyaz eşya
ticaretiyle uğraşanların da sorunu o, hatta bir adım ileri
gittiğimiz takdirde tüketim malı satıcılarının da
sorunu o.
Bizim ısrarla üzerinde durduğumuz konu; eğer tüm vergi
mükelleflerinin enflasyonla böyle bir sorunu varsa, enflasyon muhasebesinin
uygulanmaması nedeniyle zahiri kazançlar üzerinden vergi ödüyorlarsa,
ısrarımız ve sorumuz, neden, bunun sadece ve sadece belirli bir
gruba getirildiği konusudur; buna yanıt verilmediği sürece, bu
yasanın adalet ilkeleri açısından, eşitlik ilkeleri
açısından Anayasaya aykırılığı devam
edecektir.
Varsayın ki, bu yasayı kuyumcu esnafı için değil de,
aynı düzenlemeyi beyaz eşya ticaretiyle uğraşanlar
getirtmiş olsalardı; yani, böyle bir hesap daha önceden Hükümete
getirilseydi -çünkü, daha önceki kaynak paketinin açıklanması
sırasında “bu konu, kuyumcu esnafı tarafından bizim önümüze
getirilmiş, yaptığımız hesaplamalarda da bunun
doğru olduğu kanaatine varılınca, böyle bir düzenlemenin
yapılması yoluna gidilmiştir” denilmiştir- o zaman,
kayıtdışı olarak stok bulunduran; altın, gümüş
veya kıymetli madenlerin ticaretiyle uğraşanlar yerine,
kayıtdışı stok bulunduran beyaz eşya ticaretiyle
uğraşanların stoklarına ilişkin bir düzenlemeyle
uğraşıyor olacaktınız.
Değerli milletvekilleri, konu gerçekten önemli; yani, neye karar
verdiğiniz konusunu ısrarla ve ısrarla, onun için burada dile
getirmeye çalışıyoruz. Bu nedenle, daha önceki ve sonraki
açıklamalar da, bu yasa tasarısının Anayasaya
aykırılığını kesin olarak ortadan
kaldırmamaktadır.
Sizlere, özellikle altını çizerek açıklamak
istediğim bir konu daha var.
Değerli milletvekilleri, hepiniz, enflasyon nedeniyle, stok
değerlerinin arttığını, dolayısıyla,
doğan zahirî kazançlardan ödenen vergilerin haksız olduğunu,
Maliye Bakanının ağzından, burada dinlediniz. Bir Maliye Bakanının,
kendi vergi sistemiyle ilgili olarak bu beyanlarda bulunması elbette
acıdır. Ancak, bu vergi sistemiyle ilgili olarak, hiçbir düzenleme
yapmadan, bir defaya mahsus olmak üzere yapmış olduğu bu stok
affının neye mal olacağı konusunu, gerçekten düşünmenizi
özellikle istirham ediyoruz.
Uygulamaya yönelik herhangi bir düzenleme yapılıyor mu;
hayır. Enflasyon muhasebesine yönelik olarak, kuyumcular için getirilen
yeni bir düzenleme var mı; hayır. Peki, 1.1.1997 tarihi itibariyle,
herkes stok beyanında bulundu ve işe başladı. 1997
yılının sonunda, yüzde 80 enflasyon gerçekleştiği
zaman, kuyumcu esnafı, şu anda bulunduğu durumla karşı
karşıya kalmayacak mı; kalacak. Madem ki, aynı durumla
karşı karşıya kalacak, bir sene sonra, yine vergi
kaçakçısı durumuna gelmeyecek mi; Maliye Bakanlığı
şimdi acz içerisindeyse, bir sene sonra niye acz içerisinde olmayacak?
Değerli arkadaşlar, gerçekten, doğru konuşmak
gerekiyor. Eğer, siz, sistemi kokuşturan, sistemde bu
aksaklığa neden olan konuda herhangi bir düzenleme yapmadan, sadece
bir defaya mahsus olarak af getirirseniz, bu, vergi sistemiyle ilgili olarak
bir düzenleme sayılmaz, sayılamaz; bunu yapmamanız gerekir.
Eğer, bir şey yapmak istiyorsanız, enflasyon muhasebesiyle
ilgili olarak, hiç değilse maliyet bedellerinin yıl içerisinde
belirli bir oranda artırılmasını ve maliyetin bu
şekilde hesaplanmasını içeren bir yasa düzenlemesinde bulunun,
biz size yardımcı olalım bu konuda; çünkü, tüm vergi
mükellefleri bunu bekliyor. Yoksa, kalkıp da, kuyumcu esnafına
karşı olmak falan filan gibi herhangi bir amaç yok burada.
Dediğim gibi, bunu, beyaz eşyacılar getirse, beyaz
eşyacılara da karşı olurduk; demirciler getirse,
demircilere de karşı olurduk. Sadece bir sınıfa getirilen
bu düzenlemenin doğru olmadığını ifade ediyoruz.
Değerli arkadaşlar, uygulama değiştirilmiyor,
uygulama değiştirilmediği için de bu tasarının
getirdiği herhangi bir şey yok; bunda ısrar ediyoruz.
Burada, birtakım hesaplamalar yapıldı. Özellikle,
katıldığımız hesaplamalar konusu, bizim
yaptığımız hesaplamalar değildi; tersinden giderek
ortaya koymaya çalıştığımız bir olaydı. O
nedenle, zaten, gelirine katılmadık dikkat ettiyseniz. 64 trilyon
lira gelir beklenirse, yüzde 5’i 64 trilyon lira olan değerin yüzde
100’ünün ne olduğunu bulduk. Bu çok basit bir aritmetiktir.
İşte, bu, 1 katrilyona yakın bir şey yapıyor; ama,
ben, buna ihtimal vermiyorum. O nedenle, zaten, ısrarla dedik ki “buradan
beklediğiniz miktarda gelir de gelmez.” Yani, yapılan hesap büyük
ölçüde bu. Yüzde 5’i 64 trilyon lira olan bir rakamın yüzde 100’ü nedir;
bu hesabın hepsini kendiniz yapın. Demek ki, burada, tahmin
ettiğiniz gibi bir gelir yok.
Değerli milletvekilleri, madde düzenlemesiyle ilgili olarak, size,
biraz önce söylediğim konuyu bir defa daha getiriyorum. Hükümet, bu tasarıyı
sevk ettiği zaman, tasarı, Plan ve Bütçe Komisyonundaki çok önemli
iki değişikliğe uğradı. Bunlardan bir tanesi
şuydu: Hükümetin getirdiği tasarı, sadece ve sadece altın
işiyle uğraşanları kapsamıyordu, her türlü gelir ve
kurumlar vergisi mükellefini kapsıyordu. Plan ve Bütçe Komisyonu bunu
değiştirdi. Ancak, bu, gerçekten, sadece kuyumcu esnafını
ve altınla uğraşanları kapsayan bir düzenleme olmadı,
bu bir.
İkincisi, Sayın Maliye Bakanı, bu yasanın düzenli
olduğu konusunda sizleri ikna etmek için -25 yıllık vergici
olarak söylüyorum- oldukça önemli, bana göre hatalı olan, bir cümle sarf
etti: Kuyumculuk ve sarraflık sektöründe faaliyet gösteren mükelleflerin
kayıt dışında bulunan stoklarının -bunu talihsiz
bir beyan olarak kabul ediyorum- kayıtlı ekonomiye geçirilmesiyle
ilgili olarak yapılan bu çalışmada, gerçekte olmayan kazançlar
üzerinden vergi ödemeleri sonucunu doğuran bir olayın ortadan
kaldırıldığını söyledi ve özellikle dedi ki
“kuyumculuk sektöründe bu etki büyüktür. Niye büyüktür; çünkü, kuyumculuk
sektöründe stok devir hızı fazladır.”
Değerli arkadaşlar, stok devir hızının yüksek
olduğu işletmeler, enflasyondan en az etkilenen işletmelerdir.
Bir daha tekrar ediyorum; stok devir hızının yüksek olduğu
işletmeler, enflasyondan en az etkilenen işletmelerdir. Yıl
içerisinde, 12 ayda, eğer 20 defa stokunuzu devrediyorsanız, demek ki
her ay içerisinde almışsınız
satmışsınız, almışsınız
satmışsınız... Dolayısıyla, orada ortaya
çıkan enflasyonu ve maliyet artışlarını
karşılamışsınız.
Vergi sisteminiz de, size “son giren ilk çıkar” gibi bir maliyet
değerlendirme yöntemi getiriyor ise demek ki enflasyondan en az
şekilde etkilenmişsiniz.
Şimdi, aynen, Maliye Bakanının ifadesiyle okuyorum
“...hem kuyumculuk sektöründe, stok devir hızı yüksek işletmelerden
olmakta olduğundan dolayı, bu sektörde bu olay çok daha vahim bir
durumdadır.”
Değerli arkadaşlar, stok devir hızı yüksekse,
gerçekten bu olayda vahim bir şey yoktur. Yılbaşında
aldığı stokun yılsonuna kadar sadece üçte birini
kullanmış veya çok az bir kısmını kullanmış,
geri kalan kısmını devrediyorsa, yılbaşındaki
maliyet bedeliyle yıl sonundaki maliyet bedeli arasındaki farktan
dolayı, stok devir hızı çok düşük olanlar enflasyondan
etkilenir. Demek ki, Maliye Bakanı size doğru bilgi vermiyor; yani,
bu gerekçeyle bu tasarıyı getiriyorsanız, bu gerekçe gerçekten
yanlış. Burada bir terslik var, bunun olmaması gerekir.
O nedenle, özellikle stok devir hızı yüksek olanlar
açısından böyle bir gerekçeyle bunun getirilmesi doğru
değil, tüm mükellefler açısından da bu gerekçelerin hiçbiri
doğru değil.
Özellikle de -son bir defa daha tekrar ediyorum- tasarı metninden,
Hükümetin sevk ettiği şekliyle, tasarı metninin sonunda yer alan
1567 sayılı Yasa ve 1918 sayılı
Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanun hükümlerinin, bu
şekilde stok bildirenlerde uygulanmayacak olmasına ilişkin
fıkranın çıkması nedeniyle, stok beyanında bulunan her
mükellef, kesin olarak 1918 sayılı Yasaya göre takibata
uğrayacaktır; kesinlikle uğrayacaktır. Eğer bu ülkenin
bazı kurumları hâlâ yasaları uygulayacaksa, bu şekilde stok
bildirenlere “sen bunu nereden elde ettin, yurtdışından kaçak
olarak mı getirdin, getirmedin mi” diye kesin olarak sormak
zorundadır. Bunun sorulmamasını, Hükümetin sevk ettiği
tasarıdaki en son paragraf sağlıyordu. 2801 sayılı
Yasada bu hüküm vardı ve o nedenle olmadı.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Orada olsaydı daha iyi olurdu.
ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Olabilir... Sonuç olarak, o,
sizin kendi fikriniz.
Çıkarıldığı için -o nedenle
“çıkarıldığı için” diyorum, bakın- kesin olarak,
stok bildiriminde bulunan her kuyumcu, 1918 sayılı Yasa ya da 1567
sayılı Yasa uyarınca takibata uğrayacaktır;
yapmış olduğunuz düzenleme budur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Temizel, 2 dakika yeter mi?
ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Zaten bitiriyorum efendim; fazla
süreye ihtiyacım yok.
BAŞKAN – Buyurun.
ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Değerli milletvekilleri,
amacım, gerçekten, polemik yapmak değil. Demokratik Sol Parti Grubu
olarak, çıkarılacak olan bu yasanın, Türk toplumuna hayır
getirmeyeceğini, özellikle vergi mükellefleri arasında
ayırımcılık yapmak suretiyle çok önemli sakıncalar ve
yaralar açacağını sizlere ifade etmeye çalıştık;
artı, tasarının, teknik olarak düzenlenmesinin de doğru
olmadığını ifade ettik.
Bu şekilde çıkacak olan bir yasa, sizleri de
yıpratır, Türkiye Büyük Millet Meclisini de yıpratır; ama,
takdir sizlerindir.
Hiç değilse, bu Meclisin, bu tasarıyı, düzelterek, vergi
mükelleflerine en az zarar verecek şekilde
yasalaştıracağını umuyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (DSP, ANAP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Temizel, teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde, gruplar adına başka söz talebi var mı?
Yok.
Sayın Hükümet, söz talebinde bulunuyor mu? (CHP
sıralarından “yok, yok” sesleri)
Efendim, Hükümetin ağzı dili var elhamdülillah; o söyler.
Hükümetin söz talebi yok.
IŞIN ÇELEBİ (İzmir) – Şahsım adına söz
alabilir miyim Sayın Başkan?
BAŞKAN – Efendim, Sayın Cengil ile Sayın
Yıldırım’ın söz talepleri oldu daha önce. 2 nci maddede söz
imkânı kaldı mı bilmiyorum; talepler var...
IŞIN ÇELEBİ (İzmir) – 2 nci madde yok.
BAŞKAN – Tasarının 2 nci maddesi var efendim.
Sayın milletvekilleri, izninizle, saat 20.10’da toplanmak üzere
birleşime ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.22
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati : 20.10
BAŞKAN :
Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU
KÂTİP
ÜYELER : Kâzım ÜSTÜNER (Burdur), Ali GÜNAYDIN (Konya)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 18 inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
VI. – KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
3. – Vesikasız Kıymetli Maden
ve Ziynet Eşyası Beyanı Hakkında Kanun Tasarısı
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/513) (S. Sayısı : 131)(Devam)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, müzakereye konu
tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.
Gruplar adına başka söz talebi yoktu.
Sayın Hükümetin söz talebi var mı efendim?
MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Var
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan. (RP sıralarından
alkışlar)
MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun
tasarısı üzerinde, değerli grup sözcüleri ve şahsı
adına konuşan arkadaşlarımız, düşüncelerini,
görüşlerini ifade ettiler; ama, özellikle muhalefete mensup sayın
milletvekilleri, zaman zaman, bu tasarının maksadını,
yöneldiği alanı ve ortaya çıkaracağı pratikleri
aşacak yorumlara yer verdiler. Bunların abartılı yorumlar
olduğunu ve bu tasarının maksadını da
içermediğini belirtmek isterim. Önce, bu tasarıyla beklenilen gelir
tahmininin burada ifade edildiği rakamlarla bağlantılı
olmadığını belirtmek istiyorum.
İkincisi, zaman zaman bazı arkadaşlarımız,
şahsî altın, gümüş veya kıymetli maden stokunun da bu
kapsam içerisinde bulunduğu şeklinde yorumlar
yapmışlardır veya böylesi yorumlara yönelmişlerdir. Hemen
belirteyim; kanun tasarısının kapsamı ortadadır; bu
tasarı, sadece bu tür malların, altın, gümüş veya
kıymetli madenlerin ticaretini yapanlar, imalat işiyle
uğraşanlar ile bu faaliyetleri sebebiyle gelir ve kurumlar vergisi
mükellefi olanları kapsamaktadır; yani, gelir vergisi mükellefi
olarak, kurumlar vergisi mükellefi olarak vergi dairesine kayıtlı
bulunan, her yıl yıllık beyannamesini veren ve bu
faaliyetlerinden dolayı vergilendirilen mükellefleri ilgilendirmektedir.
Dolayısıyla, bu tür faaliyetleri nedeniyle gelir ve kurumlar vergisi
mükellefi olmayan şahıslar, bu kanun tasarısının
tamamıyla kapsamı dışında bulunmaktadırlar.
Hemen ifade etmek isterim; burada, eleştiriler anlamında yer
alan ifadelerden, genellikle, kanun tasarısının gerekçelerine
arkadaşlarımızın katıldığını
tespit ettim. Her ne kadar, bu gerekçelerle bu tasarının
halledilemeyeceği şeklinde yorumlar ve bu yorumlar üzerinde
ağırlıklı vurgular dile getirilmiş ise de, temelde,
özde, bu tasarı hazırlanırken ortaya konulan gerekçeler,
muhalefete mensup arkadaşlarımız tarafından da kabul
görmüştür.
Enflasyonun ortaya çıkardığı bütün olumsuz sonuçlar,
değerli arkadaşlarımız tarafından kabul
edilmiştir. Bu enflasyon ortamının fiktif, gerçekleşmeyen
kârlar ortaya çıkardığını, bu fiktif kârlar yüzünden
mükelleflerin matrahlarında artış meydana geldiğini ve
kazanmadıkları değerlerin vergisini ödediklerini arkadaşlarımız
ifade etmişlerdir; fakat, konuşan arkadaşlarımız
“enflasyonun ortaya çıkardığı bir olumsuzluğu bu
tasarı tamamıyla telafi etmez, gideremez” demişlerdir.
Aslında, bu noktaya biz de katılıyoruz. Bu tasarı,
enflasyonla ortaya çıkan, işletmeler bünyesinde meydana gelen
olumsuzlukları tamamıyla telafi etmeye yönelik bir tasarı
değildir; ama, bu olumsuzlukları, kısmen de olsa ortadan
kaldırmaya, ekonominin işleyişinde olumlu bir mesafe almaya
yönelik bir tedbirdir.
Hemen belirteyim; enflasyon, bu Hükümetin ortaya
çıkardığı bir olgu değil, bir olay değil;
yılların birikimiyle, ekonominin, bugüne kadar, her yıl,
ortalama yüzde 70-80’e varan enflasyonlarla geldiği bir ortamda,
enflasyonun sorumlusu olarak kimse bizi gösteremez; ama, bu enflasyonun ortaya
çıkışıyla meydana gelen olumsuzlukları hep birlikte
kabul ediyorsak, evet, bu olumsuzluklar var diyorsak; evet, bu
olumsuzlukları çözelim diyorsak; kısmî bir çözüm de olsa, bu
tasarının gerekçesini kabul alamına gelir.
Ancak, burada şunu da belirtmek isterim: Son yıllarda,
muhasebe sistemimize girmiş olan “son giren ilk çıkar” yöntemi
gereği, bir kere, aktif stokların değeri gerçek değere
ulaştırıldıktan sonra -bu söz konusu olan
işletmelerde- bundan sonraki yıllarda enflasyonun etkisi daha
azalmış olacaktır; bu da, kısmen de olsa, kalıcı
bir çözümü bu işletmeler açısından getirmiş olacaktır.
Değerli bir sayın arkadaşımız, konuşmam
sırasında “stok devir hızı fazla bu işletmelerde” diye
ifade ettiğimi belirtmişlerdir konuşmasının ana
vurgusunu da bu şekilde belirlemiştir. Tam aksine, stok devir
hızı düşüktür bu işletmelerde; bu sebeple, enflasyonun
olumsuz etkisi bu işletmeler üzerinde daha fazladır demişizdir
ve dolayısıyla, konuşmaları, bizim ifadelerimizi teyit eder
niteliğe dönüşmüştür.
Diğer taraftan “bu tasarıyla, kayıtdışı
ekonomik işlemleri kayıt altına alma gerekçesi
yanlıştır” denilmiştir. Ama, hemen belirtmek isterim, bu
tasarı neyi getiriyor... Altın, gümüş ve diğer
kıymetli madenlerin ticaretiyle veya imalatıyla uğraşan
işletmelerimizin stoklarında bulunan, yani belgeli malları bulunduğu halde, stok değerleri
itibariyle gerçek değerin altında bulunan malları var mı;
var, bunu, bütün arkadaşlarımız kabul ediyor.
Yine bu işletmelerde, belgesiz mal girişleri var mı; var;
bunu da bütün arkadaşlarımız kabul ediyor. Ama, bu belgesiz mal
girişlerinin, bu işletmelerin bünyesinde bulunuşunun sorumlusu
kim?.. Sorumlusu -aramak gerekirse- yılların birikimiyle ancak izah
edilebilir. Yıllardır, ekonominin işleyişi içerisinde
belgesiz mal giriş ve çıkışı birçok işletmede
yerleşmiştir, vardır; herkesin kabul ettiği, ifade
ettiği, telaffuz ettiği bir gerçek haline dönüşmüştür. O
halde, özellikleri sebebiyle de, bu işletmeler bünyesinde, değeri
düşen stokların değerini gerçek değere yükseltmek ve belgesiz
mal girişlerini belgeli hale dönüştürmek gereği var mı; bu
gereklilik de var. O halde, bu tasarının yapmaya
çalıştığı şey budur. Dolayısıyla,
belgeli olmayan malların, işletmelerin bünyesine girmesini
sağlama amacı, bu tasarıda var demektir. Dolayısıyla,
arkadaşlarımızın, eleştirel nitelikte, tenkit
niteliğinde ifade etmiş olduğu bu cümleler, belirlemeler,
aslında tarasının amacıyla da paralellik arz etmektedir.
Ama, şu var: Bu tasarı, tüm belgesiz girişleri, bütün
işletmelerdeki belgesiz girişleri düzene sokuyor mu?.. Böyle bir
genel, hem enflasyonun etkisini iyileştirici hem de tüm
kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına almaya yönelik
bir niteliğinin olmadığını kabul ediyoruz; ama, bu
köklü tedbirlerin alınmasından önce de, kısmî
iyileştirmelere gitmenin sakıncalı bir şey olduğunu
düşünmenin doğru olmadığı kanaatinde
bulunduğumuzu ifade etmek istiyorum.
AHMET PİRİŞTİNA (İzmir) – Sizin tahmininiz ne
kadar, onu söyler misiniz Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Burada,
özellikle bu sektörün özellikleri sebebiyle, altın ve kıymetli
madenlerin ticaretiyle uğraşan gelir ve kurumlar vergisi
mükelleflerine yönelik bir düzenleme yaptığımızın,
tekrar altını çizmek ve vurgulamak istiyorum.
Diğer taraftan, karaparaya
ilişkin olarak bazı arkadaşlarımızın
beyanları ve ifadeleriyle ilgili olarak, bu konuda herhangi bir tereddüt
hâsıl olmaması gerektiğini belirterek ifade etmek istiyorum;
çünkü, bu kanun tasarısı gereğince yapılacak işlemler
farklı işlemlerdir, ama karaparaya ilişkin olarak yapılacak
işlemlerle ilgili yasal mevzuat yürürlüktedir ve yürürlükte bulunan
yasalar çerçevesinde, karapara bağlantısıyla ilgili
işlemler her zaman yapılabilir. Bu tasarının, daha önce
Meclisten geçen tasarıyla çelişir hiçbir tarafı da yoktur, o
tasarının uygulamasını güçleştirir niteliği de
yoktur, engeller niteliği de yoktur.
Hepinize saygılar sunarım. (RP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.
ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın Başkan,
Sayın Bakan, benim kullandığım bir cümleye atfen, ikimizin
aynı görüşte olduğunu söylediler. Halbuki, ben, orada
kurduğum cümleleri, Sayın Bakanın konuşma
tutanağından okumuştum.
Sayın Bakan aynen şu şekilde ifade buyurmaktadır:
“Bununla beraber, etkinin büyüklüğü, işletmelerde çok yabancı
kaynak kullanan, stok devir hızı yüksek işletmelerde daha fazla
olmakta, daha çok özkaynak kullanan, stok devir hızı düşük
işletmeler enflasyondan daha fazla etkilenmektedir. Konu bu açıdan
değerlendirildiğinde, kuyumculuk ve sarraflık sektöründe
faaliyet gösteren mükellefler, bu etkilere; yani, enflasyonun olumsuz
etkilerine en fazla muhatap olan, maruz kalan kesim haline gelmektedir...”
BAŞKAN – Sayın Temizel, bu ifade ettikleriniz Bakanın
sözleri mi?
ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Evet efendim, aynen...
BAŞKAN – Mesele yok, zabıtlara geçmiştir efendim.
ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Dolayısıyla, ben,
bu ifadeler üzerine değerlendirdim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum; sizin açınızdan maksat
hasıl olmuştur.
MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın
Başkan, müsaade ederseniz, devir hızı yüksek olmayı,
yavaş olmayı, o konuşmanın içerisinde üç beş kez
tekrarladım. Oradaki cümlede bir ifade yanlışlığı
olabilir; ama, konuşmanın bütünü içerisinde değerlendirirseniz
-çünkü, defalarca tekrar ettim- kasıtlarımız aynıdır.
ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Onu bilemem.
BAŞKAN – Peki; teşekkür ediyorum.
Kişisel söz talebinde bulunan, Sayın Sıtkı Cengil;
buyurun efendim.
SITKI CENGİL (Adana) – Sayın Başkan, muhterem
arkadaşlar; sözlerime başlarken, hepinizi, hürmetle, muhabbetle
selamlıyorum; milletimizin mübarek Regaip Kandillerini de tebrik ediyorum.
Değerli arkadaşlar, mümkün mertebe, sözlerimi çok kısa
toparlayacağım.
Benden önce konuşan arkadaşlarımız, bu yasa
tasarısı üzerinde düşüncelerini gündeme getirirken üç fikir
etrafında dolaştılar. Biri, sanki, karapara
aklanıyormuş imajı vermeye çalıştılar;
diğeri, kayıtdışı kalmışlık ve bir
diğeri de vergi affı. Yani, sanki, bu tasarıyla bu üç işlem
gerçekleşiyormuş gibi ifade etmeye çalıştılar.
Sözlerimin başında hemen ifade edeyim ki, bu tespitlerin üçü
de kesinlikle yanlıştır. Bir kere, karaparanın
aklanması diye bir olay kesinlikle yoktur. Dün bu Meclis, karaparanın
aklanmaması hususunda bir kanun çıkardı ve çok muhterem bir
hocam, çıktı, burada, bir elinde dünkü kanun ve bir elinde de bugünkü
tasarıyı göstererek, birincisine “gurur” ikincisine de
“ayıbımız” dedi.
Değerli arkadaşlar, bir kere, bu konuyu şöyle
düşünmek lazım. Karaparanın aklanmasının önlenmesi
için bir kanun çıkarılmıştır ve Türkiye’de de bir
gerçek var; maalesef, bu stoklar bugüne kadar vergi dışı
kalmıştır, vergi dışı
bırakılmıştır. Bu konuyu, maalesef, aynı
şekilde, Sayın Işın Çelebi de Sayın Algan
Hacaloğlu da dile getirdi. Peki; bunları dinleyen bir
vatandaş, dönüp de size “bu kadar
stok vergi dışı kalmış da, bunlar kimlerin döneminde
kaldı, bunlarda kimin hatası var” diye sormaz mı? (RP
sıralarından alkışlar)
Bakınız, elimizi vicdanımıza koyup
düşündüğümüz zaman, eğer, burada bir hata varsa, bu konuda, en
az hata payı olan veyahut da doğru tabirle, hiç hatası olmayan, günahı
olmayan parti, Refah Partisidir. Bunu burada altını çizerek söylemek
istiyorum. (RP sıralarından alkışlar)
Peki, karaparayı aklıyoruz... “Buna vergi getirmemeliydik”
diyen arkadaşlarıma şunu sormak istiyorum: Sizin dönemlerinizden
beri devam eden usul devam edip gitsin mi? Bunu mu istiyorsunuz? Ortaya
herhangi bir alternatif koyabildiniz mi, bu konuda herhangi bir şey
söyleyebildiniz mi?.. Bunu sormak lazım.
AHMET PİRİŞTİNA (İzmir) – Şimdiye kadar ne
stok afları, ne vergi afları yapıldı bu memlekette.
SITKI CENGİL (Devamla) – Değerli arkadaşlar, Algan
Hacaloğlu arkadaşımız çıktı dedi ki, “Refah
Partisi, her zaman yaptığı gibi, takıyye yapıyor.”
(CHP sıralarından “Doğru söyledi” sesleri) Doğru
söylemiş; peki, peki... Doğruysa, bir doğru daha söylüyorum:
Sayın Algan Hacaloğlu eğer Osmaniye seçimlerine gittiyse,
“ilahiyatçı aday” pankartı altında, inanıyorum ki, seçim
çalışması yapmıştır. (RP sıralarından
alkışlar) Sayın Algan Hacaloğlu’na soruyorum: Bu, acaba,
bir takıyye mi, yoksa kimlik sapması mı; Cumhuriyet Halk Partisi
takıyye mi yapıyor, kimlik sapmasında mı
bulunmuştur?!. (RP sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
Takıyyeyse de, kimlik sapmasıysa da, biz, bunu memnuniyetle
müşahede ediyoruz ve memnuniyetimizi ifade ediyoruz; ama, başka bir
şeyden daha bahsettiler; işçiden bahsettiler, asgarî ücretliden
bahsettiler; Sayın Işın Çelebi de aynı şeyi söyledi...
BAŞKAN – Sayın Cengil, efendim, madde, bir sayfalık
madde; çok şey söylenebilir...
SITKI CENGİL (Devamla) – Sayın Başkan, bu söylediklerimin
hepsi, bu maddenin görüşülmesi esnasında söylendi. (RP
sıralarından alkışlar)
Sayın Işın Çelebi ve Sayın Algan Hacaloğlu,
işçiden, asgarî ücretliden bahsettiler. Yine, benim seçim bölgem olan
Adana’dan, Osmaniye’den taze bir örnek veriyorum: En fazla işçinin
olduğu ilimiz, Osmaniye İlimizdir. On gün önce gittik işte. Bu
Hükümet de işçiye ne verdiğini...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Cengil, makine de razı olmadı... Rica
ediyorum... Lütfen...
SITKI CENGİL (Devamla) – 2 dakika...
BAŞKAN – Lütfen toparlar mısınız... Gecenin bu
saatinde... Rica ediyorum...
SITKI CENGİL (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.
Bu işçinin size verdiği vizeyi de, asgarî ücretlinin size
verdiği vizeyi de gördük, bu Hükümete verdiği vizeyi de gördük; bunu
burada açıkça söylemeye gerek yok ki!.. (RP sıralarından
alkışlar)
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Burası Türkiye Büyük Millet
Meclisi, Osmaniye değil; siz, hâlâ Osmaniye’desiniz...
SITKI CENGİL (Devamla) – Yine, Sayın Işın Çelebi’den
-çok değerli bir arkadaşımız- üstat Necip
Fazıl’ın ifadesiyle, bu kadar çaplı bir
arkadaşımızdan çapına uygun olmayan sözü duymak, beni büyük
bir umutsuzluğa, büyük bir üzüntüye sevk etmiştir. (CHP
sıralarından “ayıp, ayıp” sesleri) Nedir o;
bakınız -gecenin bu saatinde altını çiziyorum- bu
arkadaşımız, bir partinin genel başkanlığına
soyunan bir arkadaşımız; şunu söyledi: “Sanki, bu
altın stoku bulunduran insanlar, PKK’ya para karşılıyor”
Evet, bu, tutanaklarda var.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Yalan değil.
SITKI CENGİL (Devamla) – Ben, ümit ediyor ve öyle temenni ediyorum
ki, bu, bir sürçülisandı, öyle temenni etmek istiyorum ve Sayın
Çelebi’ye de sürçülisan olması yakışır, diğerini
yakıştıramıyorum.
AHMET PİRİŞTİNA (İzmir) – Onun adı
karapara, nereye gittiği belli olmaz.
SITKI CENGİL (Devamla) – Gecenin bu saatinde, Başkanın da
sabrını daha fazla istismar etmemek için, hepinizi, hürmetle,
muhabbetle selamlıyorum.
Bu tasarının milletimize, memleketimize hayırlı
olmasını Cenabı Allah’tan niyaz ediyorum. (RP
sıralarından alkışlar)
IŞIN ÇELEBİ (İzmir) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Sayın Çelebi, buyurun efendim.
IŞIN ÇELEBİ (İzmir) – Kürsüde konuşabilir miyim
Sayın Başkan?
BAŞKAN – Efendim, hayır; yerinizden, ne ise, bir iki satır bir şey söyleyin.
(ANAP, DSP ve CHP sıralarından “kürsüden konuşsun” sesleri)
IŞIN ÇELEBİ (İzmir) – Sayın Başkan,
sataşma var...
BAŞKAN – Sayın Çelebi, rica ediyorum...
MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) –Sataşma var
Sayın Başkanım, bir izah etsin.
BAŞKAN – Efendim, müsaade buyurun.
Efendim, yanlış anlaşılan bir şey varsa, iki
cümleyle... Lütfen, oradan... Zabıtlara geçsin.
IŞIN ÇELEBİ (İzmir) – Sayın Başkan, kürsüden
bir iki şey söyleyeceğim.
BAŞKAN – Efendim, çapınızı takdir etti zaten!.. (RP
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
IŞIN ÇELEBİ (İzmir) –
Arkadaşlarımızın bu kadar sinirlenmesine hiç gerek yok,
endişe etmelerine de gerek yok; bu yasanın kara mı ak mı
olduğunu zaman gösterecek.
Ben dedim ki, terörü finanse eden karaparayı aklıyorsunuz; hiç
kimseyi suçlayarak falan değil. 2 nci maddede grup adına söz
alacağım, arkadaşlara, ne demek istediğimi daha açık
anlatacağım .
Bu tasarı çok ciddî hatalarla dolu bir tasarıdır. Biraz
sonra teknik olarak konuşacağım, arkadaşlara da cevap
vermek için değil; ama, terörü aklayan bir karapara operasyonudur dedim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum efendim.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Hayrola Sayın Hacaloğlu, buyurun efendim.
(CHP sıralarından “sataşma var, kürsüden konuşsun”
sesleri)
SABRİ ERGÜL (İzmir) – Sayın Başkan, dinlerken
lisanı halinizden belli. Yaptığın şeye bak; böyle
tavırlar ne... Karşınızdaki bir milletvekili, ne oluyor
yani... Bir Başkan olarak dinlesene...(CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Efendim, Sayın Hacaloğlu’nun, zannediyorum,
güçlü ifade kabiliyeti vardır, zatı âlinizin savunmasına
ihtiyacı yoktur. (RP sıralarından alkışlar)
Sayın Hacaloğlu, buyurun efendim. (CHP sıralarından
gürültüler)
SABRİ ERGÜL (İzmir) – Hâlâ o tavrınızı
bırakmıyorsunuz.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Orada oturmak size o hakkı
vermiyor.
BAŞKAN – Lütfen yerinize oturur musunuz.
Parlamenterliğin belli kuralları vardır, edep ölçüleri
vardır. (CHP sıralarından gürültüler)
Sayın Hacaloğlu, buyurun efendim.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Meclis Başkanlığı
görevini yürütmenin de belli kuralları vardır Sayın Başkan;
lütfen o kürsüde oturduğunuz zaman Refah Partili olduğunuzu unutun.
BAŞKAN – Efendim, ben şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Başkanvekiliyim. Alkışladığınız zaman size
hatırlatırım efendim.
Sayın Hacaloğlu, buyurun efendim.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Biraz evvel söz alan Refah
Partili sayın konuşmacı, benim adımı iki veya üç kere
anarak, son yerel seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisinin adayını, onun
onurlu kişiliğini gözardı ederek, inançlı
kişiliğini gözardı ederek, âdeta, Cumhuriyet Halk Partililerin
inançsız ve dine karşı... (RP sıralarından “Laik”
sesi, gülüşmeler, CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, rica ediyorum...
SABRİ ERGÜL (İzmir) – Biz laikiz, şeriatçı
değiliz.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)
– Biz laikiz, bundan da onur duyarız.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, rica ediyorum... Müsaade
buyurun efendim.
Buyurun Sayın Hacaloğlu.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – ...olduğu kanaatini veren
imada bulundu. Cumhuriyet Halk Partisi laik, demokratik cumhuriyetin kurucusu
olan bir partidir. (CHP sıralarından alkışlar)
Adayları da, üyeleri de ona gönül verenler de,, hem inanç sahibidirler hem
de laikliğin sonsuza dek sahibirler.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar, RP sıralarından “Bravo” sesleri,
alkışlar [!])
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum efendim.
Sayın Yıldırım, kişisel söz talebinde
bulundunuz; buyurun efendim.
MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın
Başkan, müsaade ederseniz, Sayın Çelebi’nin...
BAŞKAN – Efendim, Sayın Yıldırım’ı kürsüye
davet ettim; daha sonra size söz vereyim Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Peki
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Yıldırım.
ORHAN VELİ YILDIRIM (Tunceli) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Yüce Kurulunuzu saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama geçmeden önce, Refah Partisinin sayın sözcüsü,
demin, bu kürsüden, Partim olan Cumhuriyet Halk Partisinin, Osmaniye’deki
adayının ilahiyat fakültesi mezunu olduğunu ileri sürerek,
Partime karşı bir ithamda bulundu...
SITKI CENGİL (Adana) – Hayır, partine değil, tam tersine,
tam tersine...
BAŞKAN – Sayın Yıldırım, lütfen maddeyle ilgili
beyanda bulunun efendim.
AYHAN FIRAT (Malatya) – Sayın Başkan, ona niye söylemediniz...
ORHAN VELİ YILDIRIM (Devamla) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Efendim, Sayın Hacaloğlu
açıkladılar... Rica ediyorum...
ORHAN VELİ YILDIRIM (Devamla) – Efendim, ben bu Partinin
mensubuyum... Sayın Başkanım, müsaade edin...
BAŞKAN – Sayın Yıldırım, Sayın Hacaloğlu
açıkladılar...
ORHAN VELİ YILDIRIM (Devamla) – Sayın Başkan, müsaade
edin... Partime bir ithamda bulunuyor... (RP sıralarından gürültüler)
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Osmaniye’deki laik, demokrat,
cumhuriyetçi adayımızla övünüyoruz. (RP sıralarından
“Bravo” sesleri, alkışlar[!]) Cumhuriyet Halk Partisi... Hiç
endişe buyurmayın, Kayseri Belediye Başkanının, 10
Kasımda, içi kan ağlasa da, Atatürk’ün, Ulu Önderin huzuruna
çıkarken ıstırap da duysa, Sayın Meclis
Başkanvekilimiz, şimdi kürsüde bulunan Sayın Başkan... (RP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, izin verir misiniz...
ORHAN VELİ YILDIRIM (Devamla) – ... röportajda “efendim belki
Atatürk’ün elli kez huzuruna gitmemiştir, onun için, içi kan
ağlıyordur” diye latifeli şeyde de bulunsa, Türkiye, laiktir,
demokratiktir ve cumhuriyetle idare edilir; hiçbir zaman mollaların ülkesi
olmayacaktır. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri,
alkışlar)
Sultanbeyli’de Atatürk’ün heykeli, gün gelecek özgürce... (RP
sıralarından gürültüler)
ALİ OĞUZ (İstanbul) – Ne alakası var?!.
BAŞKAN – Sayın Yıldırım... Sayın
Yıldırım... Sadede gelmezseniz sözünüzü keserim. Rica ederim...
ORHAN VELİ YILDIRIM (Devamla) – Peki Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen...
Buyurun efendim.
ORHAN VELİ YILDIRIM (Devamla) – Sayın milletvekilleri, dün,
yine oy birliğiyle, bu Mecliste oybirliğiyle, vicdan huzuruyla,
övünçle kabul ettiğimiz karaparanın aklanmasının
önlenmesine dair yasaya nasıl vicdan huzuru içerisinde oy verdiysek, bu
yasa tasarısıyla da bir miktar kara servetin aklanmasını
huzurumuza getirmiş bulunuyorsunuz.
Özellikle, Refah Partisine mensup sayın milletvekillerimize
sesleniyorum. 24 Aralık 1995 seçimlerinden sonra, Başbakan Sayın
Necmettin Erbakan, doğu ve güneydoğudaki haritanın yeşile
boyandığını, orada Refah Partisinin zafere
ulaştığını belirterek övünüyordu...
MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) – Maddeye gel maddeye...
ORHAN VELİ YILDIRIM (Devamla) – Kıymetli maden ve
mücevheratı, bu yasa tasarısıyla, yüzde 5, yüzde 6, yüzde 7
oranında aklıyorsunuz. Bunlar Türkiye nüfusunun kaçta
kaçını teşkil ediyor; yüzde 5’ine taalluk ediyor. Oysa, size, o
bölgede oy veren, Hakkâri’de, Batman’da, Şırnak’ta oy veren insanlar,
hâlâ çöplükten ekmek topluyorlar...
CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – İnsaf... İnsaf...
ORHAN VELİ YILDIRIM (Devamla) – Hâlâ, karda kışta,
köyünden, evinden barkından yoksun bırakmışsınız,
hukuk devletiyle bağdaşmayacak bir şekilde onlara tazminat
ödememişsiniz. (RP sıralarından gürültüler) Tunceli’de
yurttaşlarımız, hâlâ, bir ilden bir ilçeye gidemez haldeler.
Hâlâ gelir dağılımındaki bozukluk, çarpık sistem
alabildiğine devam ediyor...
CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – O, size istinaden...
ORHAN VELİ YILDIRIM (Devamla) – Hani, nerede sizin adil
düzeniniz?!. (RP sıralarından gürültüler) Gecekondudan, adil düzen
diye oy istediniz; ama, geldiniz, bir avuç sermaye sahibine, bir avuç zengine
hizmet ediyorsunuz. (RP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, rica ediyorum... Gecenin bu
saatinde... Yapmayın...
ORHAN VELİ YILDIRIM (Devamla) – Sayın Başkan, bu yasayla
ilgili görüşlerimizi dile getiriyorum.
BAŞKAN – Sizi değil efendim, milletvekillerini
uyarıyorum. Siz buyurun.
ORHAN VELİ YILDIRIM (Devamla) – Getirin buraya adaletli bir vergi
yasa paketini, hep birlikte destekleyelim.
CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Gelecek... Gelecek...
ORHAN VELİ YILDIRIM (Devamla) – 193 sayılı Gelir Vergisi
Kanununa tabi, alnının akıyla Gelir Vergisi ödeyen mükelleften
yüzde 25, yüzde 60’a varan bir nispette vergi alıyorsunuz, ondan sonra,
dönüyorsunuz, karapara sahiplerine, yüzde 5, yüzde 6, yüzde 7 gibi çok sembolik
değerlerle af getiriyorsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Siz, bir kez takıyye yaptınız, seçmeni
aldattınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORHAN VELİ YILDIRIM (Devamla) – Ben, şahsen, sizin iktidara
gelmenizi istiyordum; biliyor musunuz neden: Millet, gerçek yüzünüzü
anlasın diye, bu tatbikatınızı görsün diye istiyordum.
BAŞKAN – Sayın Yıldırım, süreniz bitti efendim.
ORHAN VELİ YILDIRIM (Devamla) – Sayın Başkan, bitiriyorum
efendim.
BAŞKAN – Sayın Yıldırım, lütfen, saygı
sunar mısınız Genel Kurula.
ORHAN VELİ YILDIRIM (Devamla) – İşçinin alınteri
olan, yarım katrilyona yaklaşan nemalarını ödemiyorsunuz;
ama, bir avuç zenginin affını getiriyorsunuz buraya. (RP
sıralarından “siz niye ödemediniz” sesleri) Dilerim, çok
sevdiğim Sayın Maliye Bakanımız bu yasa
tasarısını geri çeker, siz saygıdeğer, Refah Partisi
ve Doğru Yol Partisine mensup, milletvekilleri bu tasarıya ret oyu
verirsiniz, daha adaletli bir tasarıyla huzurumuza gelirsiniz, el
birliğiyle destekleriz.
Hepinize saygılar sunuyorum efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Yıldırım, teşekkür
ediyorum.
MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER(Sıvas) – Sayın
Başkan, bir noktayı açıklamama müsaade eder misiniz?..
BAŞKAN – Sayın Bakan, kusura bakmayın; önerge var mı
diye soruyordum.
Buyurun, ben Komisyon mikrofonunu açtım efendim.
MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER(Sıvas) – Sayın
Başkan, biraz önce, Sayın Çelebi’nin “karaparayı aklayan ve
terörü destekleyen bir kanundur bu” şeklindeki ifadesinin
maksadını aşan bir ifade olduğunu zannediyorum. Bu
vesileyle, bu tasarı ile dün Meclisten geçen tasarı arasında
sanki bir çelişki varmış gibi bir anlayış hâlâ devam
etmektedir. Müsaade ederseniz, bir açıklama yapmak istiyorum.
Dün, bu Meclisten geçen tasarıda karaparanın tanımı
vardır; 2 nci maddede bu tanım yapılıyor, tanım gayet
net ve açıktır:
“Karapara;
1- 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve
Takibine Dair Kanundaki,
2- 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar
Hakkında Kanundaki,
3- 2238 sayılı Organ ve Doku Alınması,
Saklanması ve Nakli Hakkında Kanundaki,
4- 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Korunması Hakkında Kanundaki,
5- 213 sayılı Vergi Usul Kanunun 344 üncü maddesinin 2 ve 3
numaralı bendlerindeki (bu bentler sahte belge tanzimiyle ilgilidir),
6- 765 sayılı Türk Ceza Kanunundaki Devletin Şahsiyetine
Karşı İşlenen Cürümler ve aynı Kanunun
değişik maddelerindeki fiillerin işlenmesi suretiyle elde edilen
parayı ifade eder.”
Dolayısıyla, dün Meclisten
geçen kanun tasarısında, karaparanın ne olduğu tam
ve net bir şekilde tasarı metninde belirlenmiştir ve
açıklanmıştır. Dolayısıyla, bu tasarı ile
dünkü tasarı arasında herhangi bir ilişki kurmak mümkün
değildir. Bunu, Genel Kurulun bilgilerine ve takdirlerine tekrar arz ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, maddeyle ilgili önergeler vardır.
Yalnız, 32 önerge gönderilmiştir; takdir olunacağı üzere
-madde, beş fıkradan ibarettir- ancak, geliş sırasına
göre 20 önergeyi işleme koyma imkânımız vardır.
Yalnız, bu önergeler için, sayın üyenin oturarak okuması
imkânını rica ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir
Önergeleri geliş sırasına göre okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 131 sıra sayılı
kanun tasarısının 1 inci maddesinin birinci
fıkrasının tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Oya
Araslı Nihat
Matkap Önder Sav
İçel Hatay Ankara
Fatih
Atay Algan
Hacaloğlu Atilâ
Sav
Aydın İstanbul Hatay
Mahmut
Işık
Sıvas
BAŞKAN – Bir başka önerge var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 131 sıra sayılı kanun
tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasının
beşinci satırındaki “bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihi izleyen” ibaresinden sonra gelmek üzere “üç ay” ibaresinin ilave
edilmesini arz ve teklif ederiz.
Fethullah
Erbaş Şinasi
Yavuz İsmail
Coşar
Van Erzurum Çankırı
Tevhit
Karakaya Latif
Öztek
Erzincan Samsun
BAŞKAN – Bir başka önerge var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 131 sıra sayılı kanun
tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasının
son satırındaki “verileceği yeri” ibaresinden sonra gelmek üzere
“kayıtlı olduğu yer vergi dairesine” ibaresinin ilavesini arz ve
talep ederiz.
Fethullah
Erbaş Şinasi
Yavuz İsmail
Coşar
Van Erzurum Çankırı
Latif
Öztek Murtaza
Özkanlı Ali
Oğuz
Samsun Aksaray İstanbul
BAŞKAN – Bir başka önerge daha var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 131 sıra sayılı yasa tasarısının
1 inci maddesinin birinci fıkrasının sekizinci
satırındaki “maliyet bedeli esası” ibaresinden sonra gelmek
üzere “uygulanır” ibaresinin ilavesini arz ve teklif ederiz.
Fethullah
Erbaş Şinasi
Yavuz Ali Oğuz
Van Erzurum İstanbul
Latif
Öztek İsmail
Coşar Murtaza
Özkanlı
Samsun Çankırı Aksaray
BAŞKAN – Bir başka önerge daha var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan tasarının 1 inci maddesinde yer alan
“yüzde 6, yüzde 7 ve yüzde 6” oranlarının, sırasıyla “yüzde
10, yüzde 11 ve yüzde 10” olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Halil
Cin Biltekin Özdemir Sadi Somuncuoğlu
İçel Samsun Aksaray
İbrahim
Yılmaz H. Avni
Kabaoğlu Halit Dumankaya
Kayseri Rize İstanbul
BAŞKAN – Bir başka önerge daha var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan, 131 sıra sayılı yasa
tasarısının 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının
üçüncü satırındaki “ikinci ve üçüncü” ibaresinden sonra gelmek üzere
“dördüncü” ibaresinin, “ ikinci aylar” ibaresinden sonra gelmek üzere “üçüncü
aylar” ibarelerinin ilave edilmesini arz ve teklif ederiz.
Fethullah
Erbaş Ali
Oğuz Şinasi
Yavuz
Van İstanbul Erzurum
İsmail
Coşar Maliki Ejder
Arvas
Çankırı Van
BAŞKAN – Bir başka önerge daha var; okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 131 sıra sayılı kanun
tasarısının 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının
“külçe altın yüzde 10, diğerleri yüzde 12” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Fethullah
Erbaş İsmail
Coşar Abdullah Arslan
Van Çankırı Tokat
Fuat
Fırat Mehmet
Aykaç İstanbul Çorum
BAŞKAN – Bir başka önerge daha var; okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 131 sıra sayılı kanun
tasarısının 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının
“ve değerleme farkları” ibaresinden sonra gelmek üzere “yüzde 6”
oranın “yüzde 8” olarak düzeltilmesini arz
ve teklif ederiz.
Fethullah
Erbaş İsmail
Coşar Abdullah Arslan
Van Çankırı Tokat
Fuat
Fırat Mehmet
Aykaç İstanbul Çorum
BAŞKAN – Bir başka önerge daha var; okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 131 sıra sayılı kanun
tasarısının 1 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer
alan “uyarınca aktiflerine kaydettikleri emtia” ibaresinin “göre
aktiflerine kaydettikleri emtia” şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Muhammet
Polat Kemalettin Göktaş Lütfi Yalman
Aydın Trabzon Konya
Şeref
Malkoç Necmettin Aydın Tevhit Karakaya
Trabzon Zonguldak Erzincan
BAŞKAN – Bir başka önerge daha var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 131 sıra sayılı kanun
tasarısının 1 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer
alan “kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren” ibaresinin
“kanunun yayımını izleyen ayın sonundan başlamak
üzere” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muhammet
Polat Kemalettin Göktaş Lütfi Yalman
Aydın Trabzon Konya
Kâzım
Arslan M.Salih
Katırcıoğlu Şeref
Malkoç
Yozgat Niğde Trabzon
BAŞKAN – Bir başka önerge daha var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 131 sıra sayılı kanun
tasarısının 1 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer
alan “tarihten itibaren bir yıl içinde” ibaresinin “tarihten itibaren
altı ay içinde” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Muhammet
Polat Kemalettin Göktaş Lütfi Yalman
Aydın Trabzon Konya
Kâzım
Arslan M.Salih
Katırcıoğlu Şeref
Malkoç
Yozgat Niğde Trabzon
BAŞKAN – Bir başka önerge daha var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 131 sıra sayılı kanun
tasarısının 1 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer
alan “esasına göre defter tutan mükellefler ise söz konusu emtiayı”
ibaresinin “esası uyarınca defter tutmakta olan mükellefler ise
belirtilen emtiayı” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Muhammet
Polat Tevhit Karakaya Kemalettin Göktaş Aydın Erzincan Trabzon
M.Salih
Katırcıoğlu İsmail
Özgün Niğde Balıkesir
BAŞKAN – Bir başka önerge daha var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 131 sıra sayılı kanun
tasarısının 1 inci maddesinin dördüncü fıkrasında yer
alan “vergilendirmeye ilişkin genel hükümler uyarınca işlem
yapılır” ibaresinin “Vergi Usul Kanununun ilgili hükümleri
uyarınca işlem yapılır” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muhammet
Polat Tevhit Karakaya Lütfi Yalman
Aydın Erzincan Konya
Kemalettin
Göktaş Necmettin
Aydın Trabzon Zonguldak
BAŞKAN – Bir başka önerge daha var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 131 sıra sayılı kanun
tasarısının 1 inci maddesinin dördüncü fıkrasında yer
alan “vergilendirmeye ilişkin genel hükümler uyarınca işlem
yapılır” ibaresinin “vergilendirmeye ait genel hükümlere göre
işlem yapılır” şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Muhammet
Polat Tevhit Karakaya Lütfi Yalman
Aydın Erzincan Konya
Kemalettin
Göktaş İsmail
Özgün
Trabzon Balıkesir
BAŞKAN – Bir başka önerge daha var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 131 sıra sayılı kanun
tasarısının 1 inci maddesinin dördüncü fıkrasında yer
alan “yüzde 3” oranının, “yüzde 1” olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Muhammet
Polat Tevhit Karakaya Lütfi Yalman
Aydın Erzincan Konya
Ömer
Özyılmaz Mehmet
Aykaç
Erzurum Çorum
BAŞKAN – Bir başka önerge daha var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 131 sıra sayılı kanun
tasarısının 1 inci maddesinin dördüncü fıkrasında yer
alan “incelemeler sonucu tespit edilen” ibaresinin “yapılacak incelemeyle
bulunan” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muhammet Polat Lütfi Yalman Tevhit Karakaya
Aydın Konya Erzincan
Kemalettin Göktaş İsmail
Özgün
Trabzon Balıkesir
BAŞKAN – Bir başka önerge daha var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 131 sıra sayılı kanun
tasarısının 1 inci maddesinin beşinci fıkrasında
yer alan “beyan edilen emtia hakkında” ibaresinin “beyan edilen
kayıtdışı emtia hakkında” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muhammet
Polat Tevhit Karakaya Lütfi Yalman
Aydın Erzincan Konya
Kemalettin
Göktaş İsmail
Özgün
Trabzon Balıkesir
BAŞKAN – Bir başka önerge daha var; okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 131 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 1 inci maddesinin beşinci fıkrasında
yer alan “emtia hakkında” ibaresinin “emtiaya ilişkin” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muhammet
Polat Tevhit Karakaya Lütfi Yalman
Aydın Erzincan Konya
Kemalettin
Göktaş İsmail
Özgün Trabzon Balıkesir
BAŞKAN – Bir başka önerge daha var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 131 sıra sayılı kanun
tasarısının 1 inci maddesinin beşinci fıkrasında
yer alan “emtia” kelimesinin, “bu maddenin 1 inci maddesinde sayılan
emtia” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muhammet
Polat Kemalettin Göktaş Lütfi Yalman
Aydın Trabzon Konya
Tevhit
Karakaya Necmettin Aydın Erzincan Zonguldak
BAŞKAN – Bir başka önerge daha var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 131 sıra sayılı kanun
tasarısının 1 inci maddesinin beşinci
fıkrasının sonuna
“indirim yapılması halinde zıyaa uğratılan
Katma Değer Vergisi için kusur cezası kesilir” şeklinde arz ve
talep ederiz.
Muhammet
Polat Kemalettin Göktaş Lütfi Yalman
Aydın Trabzon Konya
Tevhit
Karakaya Ömer Özyılmaz Mehmet Aykaç
Erzincan Erzurum Çorum
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önergeleri
aykırılık sırasına göre işleme tabi tutuyorum.
En aykırı önergeyi okutuyorum...
MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan,
önergelerin tamamı gruplarımıza intikal etmiyor. 20’ye
yakın önerge okundu; ama, bize ulaşan 4 veya 5 tane önerge;
dolayısıyla, okunan önergeleri takip etme imkânımız yok.
Gerçi, son anda verildi önergelerin pek çoğu ama...
BAŞKAN – Efendim, siz de müşahede buyurdunuz. Madde bittikten
sonra önergeler geldi; yetiştirebildiğimizi yetiştirdik.
Keşke “önergeleri işleme koyacağım” sözünü söylemeden önce
Başkanlığı uyarsaydınız, belki, bir ara vererek
yahut bekleterek, önergelerin fotokopilerini temin eder, gruplara ve Komisyona
gönderirdik; ama, bu imkânımız da olmadı.
AHMET PRİŞTİNA (İzmir) – Oyalama önergeleri
değil, gerçek önergeler...
BAŞKAN – Efendim, gerçek önerge tabiî.
En aykırı önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 131 sıra sayılı
kanun tasarısının 1 inci maddesinin birinci
fıkrasının tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Oya
Araslı İçel ve
arkadaşları
BAŞKAN – Sayın Komisyon bu önergeyi takip
buyurdu mu efendim?
PLAN ve BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA
(Afyon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükümet katılıyor mu
efendim?
MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER
(Sıvas) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Araslı gerekçesi mi
okunsun, söz mü istiyorsunuz?
OYA ARASLI (İçel) – Sayın Matkap
konuşacak.
BAŞKAN – İmzanız var mı Sayın
Matkap?
NİHAT MATKAP (Hatay) – Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Matkap. (CHP sıralarından
alkışlar)
NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 131 sıra sayılı
kanun tasarısının uygulamaya geçmesi halinde oluşacak
ekonomik ve sosyal dengesizlikleri, tahribatları, muhalefet partilerine
mensup sözcüler, çok ciddî ve anlamlı bir şekilde bu kürsüden
anlattılar. Arkadaşlarımız, konuyu, hem teknik hem yasal
hem anayasal boyutlarıyla anlatmaya çalıştılar. Bu sözcü
arkadaşlarımız ekonomi, vergi ve maliye alanında da uzman
olan arkadaşlarımız. Dikkatle onları dinledim; muhalef etme
anlayışıyla da hiç konuşmadılar; burada gerçekleri
dile getirdiler; ama, anlaşılıyor ki, ne Sayın Hükümetimiz
ne Hükümetimizi oluşturan siyasal partilerimizin değerli üyeleri
halen ikna olmadılar. Bu nedenle, ben, değerli
arkadaşlarıma, uygulamada doğacak sakıncaları,
haksızlıkları, eşitsizlikleri rakamlı bir örnek
vererek anlatmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, yıl sonu stok envanteri,
işletme kârını belirleyen temel hesaptır. İşletme
esasına tabi mükellefler -ki çoğu milletvekili arkadaşlarım
bilir- yıl sonu emtia stok tutarını, işletme hesabı
hulasasına kaydederler. Bilanço esasına tabi mükellefler ise,
yıl sonu stok tutarlarını bilançolarında gösterirler ve o
yılki artışları da kâr-zarar cetvelinde gösterirler. Bu,
hazırlanan işletme hesabı hulasası sonucundaki envanter
tutarı, bilanço esasına göre vergi dairesine bildirilen stok
tutarı, her zaman, Maliye Bakanlığımızın denetim
elemanlarının denetimine tabidir. Şimdi düşünün; vergi denetim
elemanlarımız, 1996 yılı sonu itibariyle yapılan bir
beyan sonucu denetime çıksa, 100 milyon liralık bir fark bulsa -yani,
düşünün; beyan edilen envanter miktarı 100 milyon lira, yapılan
denetim sonucu tespit edilen miktar 200 milyon lira olsun- 100 milyon
liralık bir fark tespit etse, uygulamaya göre, halen
mevzuatımıza göre, o 100 milyon lira direkt vergi matrahını
ilgilendirdiğinden, oradan yaklaşık 40 milyon liralık bir
vergi tarh etmesi söz konusu; ayrıca, bu tahakkuk eden verginin 3
katını da kaçakçılık cezası olarak tarh etmesi söz
konusu. Yani, bu durumda, vergi denetim elemanı bir tespite gitse -hiç bu
kanun çıkmasa- herhangi bir mükellefe gitse, 80 milyon liralık vergi,
artı, ceza alınması söz konusu.
Şimdi, biz, bu tasarıyla uygulamaya geçtiğimiz zaman, bu
80 milyon lira yerine, kıymetli maden, altın, mücevher satanlar 6
milyon lirayla kurtulacak. Eğer, bütün mükelleflere bunu uygularsak, tümü,
bu tür eksik beyanlarını 6 milyon lirayla kurtarabilecek; ama,
şimdi, bir bölümü -yani kıymetli maden, ziynet eşyası
satanlar- 6 milyon lirayla kurtulacak, diğer mükellefler -tuhafiyecisi,
konfeksiyoncusu, beyaz eşya satanı, demir ticaretiyle
uğraşanı- 80 milyon lirayla muhatap olacak.
Yine, bir diğer örneği vereyim: Yıl sonu itibariyle 100
milyon liralık malı bulunan bir mükellef, enflasyon sonucunda,
şu an malını 200 milyon liraya satarsa 100 milyon liralık
kâr elde ediyor demektir. Bunun vergisi, gene 40 milyon lira
dolayındadır.
Şimdi, bu kanun tasarısıyla getirmek istediğimiz
kıymetli maden ve ziynet eşyası satanların
mallarındaki bu değer artışını, biz, yüzde 6 ile
kurtarıyoruz. Yani, kıymetli maden ve ziynet eşyaları
satanların dışında kalan mükellefler, bu enflasyon
oranından oluşan fiyat farkı nedeniyle 40 milyon lira vergi
verirken...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NİHAT MATKAP (Devamla) – İki dakikanızı rica
edebilir miyim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Tabiî efendim, niye olmasın; buyurun.
NİHAT MATKAP (Devamla) – Şimdi, mükellefin birisi 40 milyon
liralık vergiye muhatap; ama, kıymetli maden ve ziynet
eşyası ticaretiyle veya imalatıyla meşgul olan, bu
yasanın uygulamaya geçmesiyle beraber 6 milyon liraya muhatap olacak.
Şimdi, bakınız, Anayasamızın 10 uncu maddesi ne
diyor: “ Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz
tanınamaz. “Yine, bu konuyla ilgili olarak 73 üncü madde “Vergi yükünün
adaletli ve dengeli dağılımı, maliye
politikasının sosyal amacıdır” diyor.
Şimdi, biraz önce, Grup sözcümüz Sayın Hacaloğlu
“nasıl olsa bunu Anayasa Mahkemesi iptal eder” diye bir açıklamada
bulunurken, bu çok açık hükümler karşısında bunu söyledi.
Değerli arkadaşlarım, dolayısıyla, bu
haksızlığın yasal, anayasal boyutuyla, ben de rakamlarla
bir defa daha sizlere arz etmeye çalıştım. Şimdi,
değerli arkadaşlarım, bu verdiğim örnekten sonra, haydi yasaları
bir kenara bırakın, Anayasayı bir kenara bırakın,
sizin inandığınız, yirmi yıldır savunduğunuz
adil düzenle de bağdaşır mı bu?!
Takdirinize arz ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Matkap, teşekkür ediyorum.
III. – Y O K L A M A
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, değişiklik
önergesine, Sayın Komisyon ve Sayın Hükümet katılmadı.
Sayın önerge sahibi, gerekçesini ifade buyurdu. Önergeyi
oylarınıza sunacağım; ancak, birinci önergenin
oylamasından önce bir yoklama talebi vardır.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, biraz önce
yapıldı.
BAŞKAN – Efendim, müsaade buyurun.
Benim, yoklama isteyen arkadaşlardan bir ricam var: Bu yoklama
talebinin arkasından bir de açık oylama talebi var. Açık oylama,
zaten kaç iştirakin olduğunu, bu iştirakin toplanmaya yeter
bulunup bulunmadığını tespit edecektir. Eğer, uygun
görürseniz, yoklama yapmayalım. (CHP sıralarından “yapalım,
yapalım” sesleri) Açık oylamada... İlerideki işlemlerde,
zannediyorum, Demokratik Sol Parti Grubundan açık oylama talebi var...
OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Sayın Araslı, buyurun efendim.
OYA ARASLI (İçel) – Efendim, yoklama yapılmasını
diliyoruz.
BAŞKAN – Peki, efendim. Ben, sadece bir ricada bulundum.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, biraz önce, Genel
Kurulda dikkatli bir yoklama yapıldı; sonuçları da orta yerde
belli. Çalışma saatimizin bitmesine de sadece 45 dakikalık bir
süre kaldı. Şu bir maddelik kanun tasarısının bitirilmesi
konusunda, arkadaşlarımızın bu talebini kabul etmenizi
gereksiz buluyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Kapusuz... Sayın Kapusuz...
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Her zaman yoklama yapılmaz ki!..
BAŞKAN – Sayın Kapusuz...
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Efendim, buyurun.
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Yoklama talep etmek
arkadaşlarımızın hakkı...
BAŞKAN – Ben de onun için rica ettim Sayın Gözlükaya.
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – ... ama, bu hakkı suiistimal
ediyorlar. Daha bir saat önce yoklama yapılmış ve ekseriyetin
var olduğu meydana çıkmıştır. Salona şöyle bir
baktığınız zaman da, yeterli sayının var
olduğunu görüyorsunuz. Bu bakımdan, yoklama talebini lütfen kabul
etmeyiniz.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Cebinizde bir İçtüzük
taşıyın.
BAŞKAN – 57 nci madde gayet açık Sayın Gözlükaya;
keşke yapabilecek bir şeyim olsaydı.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
131 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci
maddesine ait Anayasaya aykırılık önergemiz oylanmadan önce,
İçtüzüğün 57 nci maddesi gereğince yoklama yapılmasını
arz ederiz.
Saygılarımızla.
BAŞKAN – Yoklama talebinde bulunan arkadaşların salonda
olup olmadığını arayacağım:
Nihat Matkap?.. Burada.
Önder Sav?.. Burada.
Oya Araslı?.. Burada.
Algan Hacaloğlu?.. Burada.
Metin Şahin?.. Burada.
Ayhan Gürel?.. Burada.
Emin Karaa?.. Burada.
Turan Bilge?.. Burada.
Mahmut Işık?.. Burada.
Orhan Veli Yıldırım?.. Burada.
Ali Haydar Şahin?.. Burada.
Yahya Şimşek?.. Burada.
Ahmet Küçük?.. Burada.
Necati Albay?.. Burada.
Zeki Çakıroğlu?.. Burada.
Şahin Ulusoy?.. Burada.
Celal Topkan?.. Burada.
Fatih Atay?.. Burada.
Ali Rıza Bodur?.. Burada.
Nezir Büyükcengiz?.. Burada.
Ayhan Fırat?.. Burada.
Atilâ Sav?.. Burada.
Yusuf Öztop?.. Burada.
Sabri Ergül?.. Burada.
Ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır; salonda bulunan
sayın milletvekillerinin yüksek sesle işaret buyurmalarını
rica ediyorum.
(Yoklama yapıldı)
MAHMUT IŞIK (Sıvas) – Sayın Başkan, Sayın Ali
Rıza Gönül burada yok; ama, siz “burada” dediniz.
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Ali Rıza Gönül biraz önce
dışarı çıktı.
MAHMUT IŞIK (Sıvas) – Hayır efendim yok.
BAŞKAN – Ali Rıza Gönül’e bakalım efendim; eğer
yoksa, defterde çizeriz.
NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Gönül salonda yoklar ve
ayrıca da 10 eksik var. (DYP sıralarından “fazla var” sesleri)
BAŞKAN – Bir saysınlar efendim.
NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan,
Başkanlığa gönderilmiş pusulaları okuyarak tespit
edin.
BAŞKAN – Sayın Matkap, 19 uncu Dönemde, bu aciz
Başkanınız...
NİHAT MATKAP (Hatay) – Estağfurullah efendim.
BAŞKAN – ...o yolu denemeyi çok arzu etti; ama, hep siz
karşı çıktınız. Onun için, o yola gitmeyeceğim.
Efendim, 19 uncu Dönemde çok arzu ettim, çok gayret ettim yeniden
yoklama yapalım diye, arkadaşlarımız karşı
geldiler. Anlaşılıyor ki, doğru yöntem odur. Ben şimdi
o doğru yöntemi uygulayacağım, sayıyı ilan
edeceğim.
Efendim, Genel Kurul salonunu teşrif eden sayın üyeler
Başkanlığa pusula göndersinler lütfen.
HACI FİLİZ (Kırıkkale) – 3 kişi geldi
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Efendim, pusula göndersinler dedik; ne yapalım yani,
kapıya zaptiye koyamam ki ben Sayın Filiz; insaf buyurun.
Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız
vardır, çalışmalara devam ediyoruz. (RP ve DYP
sıralarından alkışlar)
ZEKİ ÇAKIROĞLU (Muğla) Sayın Başkan, sayı
171...
METİN ŞAHİN (Antalya) – Burada biz de not tuttuk.
SABRİ ERGÜL (İzmir) – Pusula gönderenleri okuyun.
BAŞKAN – Onları saymadık efendim, onları
saymadık.
VI. – KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
3. – Vesikasız Kıymetli
Maden ve Ziynet Eşyası Beyanı Hakkında Kanun
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/513) (S.
Sayısı : 131) (Devam)
BAŞKAN – Efendim, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler...Kabul etmeyenler...
NİHAT MATKAP (Hatay) –Efendim, bizim önergemiz kabul edildi,
oylayamazsınız.
BAŞKAN – Efendim, müsaade buyurun ki... Hangi önergeyi
oyladığımızı aslında benim izah etmem lazım.
NİHAT MATKAP (Hatay) – Önerge kabul edildi.
BAŞKAN – Efendim, Sayın Araslı’nın işleme tabi
tuttuğumuz bir numaralı önergesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
NİHAT MATKAP (Hatay)- Sayın Başkan, önerge kabul edildi.
SABRİ ERGÜL (İzmir)- Önerge kabul edildi Sayın
Başkan.
METİN ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkan, kabul
edilen önergeyi değiştiriyorsunuz, baştan aşağı
yanlış yapıyorsunuz. Olmaz böyle şey!
BAŞKAN – Siz düzeltirsiniz efendim!
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 131 sıra sayılı
kanun tasarısının 1 inci maddesinin birinci
fıkrasının beşinci...
NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan,
bizim önergemiz kabul edildi.
BAŞKAN – Efendim, önergeyi işleme
koyayım, bir müsaade buyurun... Ne yaptığımızı...
Siz okumaya devam edin efendim:
...beşinci satırındaki “bu kanunun
yürürlüğe girdiği tarihi izleyen ibaresinden sonra gelmek üzere “3
ay” ibaresinin ilave edilmesini arz ve teklif ederiz.
Fethullah
Erbaş Van ve
arkadaşları
ALİ OĞUZ (İstanbul) – Sayın
Başkan...
NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan,
yerimden bir şey söyleyebilir miyim.
BAŞKAN – Bir talebiniz var galiba Sayın
Oğuz, buyurun.
ALİ OĞUZ (İstanbul) – İmzamız
olan önergelerin hepsini geri çekiyoruz.
BAŞKAN – İmzalarınızı geri
alıyorsunuz. Sayın Oğuz, Sayın Gencer, Sayın
Erbaş, önergelerini geri alıyorlar efendim; imzaları geri
çekince, önergeler düşer.
ALİ OĞUZ (İstanbul) – Sayın
Başkan...
BAŞKAN – Efendim, müsaade buyurun... Başka
önergeler var, işleme koyacağım.
NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Evet, dinliyorum sizi.
NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın
Başkanım, Oya Araslı ve arkadaşları tarafından
verilmiş bulunan Anayasaya aykırılık önergesini oylamadan
önce, CHP Grubu, yani bizim Grup yoklama istedi. Yoklama yaptınız ve
toplantı yetersayısını tespit ettiniz. Ardından, siz,
Genel Kurula hitaben “önergeyi oylarınıza sunuyorum” dediniz. Genel
Kurul, önergeyi oybirliğiyle kabul etmiş olmasına rağmen,
siz, daha sonra... (RP sıralarından gürültüler)
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Oylamadı ki... Yok
öyle bir şey...
NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan,
siz, sağduyulu bir yöneticisiniz; bu tespitinizin yanlış
olduğunu bu mikrofondan söyleyebilir misiniz...
BAŞKAN – Efendim, müsaade buyurun... Araya bir
yoklama girdi. Hangi önergenin oylanıyor olduğunu benim izah etmem
lazım idi. Başkanlığın bu kusurunu Başkanlık
fark etti oylamayı tamamlamadan yeniden oyladı.
YUSUF ÖZTOP (Antalya) – Zabıtlara bak...
NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan,
oylamayı yaptınız, inkâr etmeyin, kabul ettiniz...
SABRİ ERGÜL (İzmir) – Zabıtlara bak
Sayın Başkan.
NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan,
oylama yaptınız...
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, müsaade buyurun.
Sayın Halil Cin ve arkadaşlarının
önergesi var, işleme koyuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan tasarının 1 inci
maddesinde yer alan “yüzde 6, yüzde 7 ve yüzde 6” oranlarının,
sırasıyla “yüzde 10, yüzde 11 ve yüzde 10” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Biltekin
Özdemir Samsun ve
arkadaşları
BAŞKAN – Sayın Komisyon ne diyor bu önergeye?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) – Sayın
Başkan, katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Hükümet?..
MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Özdemir, gerekçe mi?..
HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, ben
konuşacağım.
BAŞKAN – Sayın Dumankaya, zatı âlinizin imzası var
mı?
HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Dumankaya. (ANAP, DSP ve CHP
sıralarından alkışlar)
Efendim, Sayın Dumankaya’nın ne söyleyeceğini daha
bilmiyoruz...
HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, muhterem
milletvekilleri, bizi televizyonu başında izleyen muhterem seyirciler
(ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar) sizlerin mübarek
kandilini kutluyorum. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, ara verdiğimizde
zabıtları inceledim, Hükümet Programınızı ve Koalisyon
Protokolünüzü de inceledim; acaba, bu altın
kaçakçılığı yapan, altın stoku yapanlarla ilgili bir
af var mıdır, diye düşündüm, araştırdım; ne Hükümet
Programınızda ne Koalisyon Protokolünüzde böyle bir madde yok.
Şimdi, yine, DYP ve SHP Koalisyonu kurulduğunda, parası
olduğu halde vergisini ödemeyen ve kamuoyunda “vergi yüzsüzleri” denen
kişilere bir af çıkarmıştınız. Bu affa, Refah
Partisi sözcüleri ve Anavatan Partisi karşı
çıkmıştı ve bu af öyle bir aftı ki, bu aftan, 1 milyon
568 bin kişi, toplam 5,5 trilyon lira istifade ederken....
HACI FİLİZ (Kırıkkale) – SHP ne yaptı?!
HALİT DUMANKAYA (Devamla) – 1 047 kişi, 9,5 trilyon lira
istifade etmişti. O zaman, şu anda önümde duran ve bakan olan
Sayın Abdüllatif Şener bakın ne diyordu...(ANAP, DSP ve CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA BAŞ (İstanbul) – Bugünkü gündemi konuş yahu!
HALİT DUMANKAYA (Devamla) – “Hükümet Programında vergi
affı diye bir şey yok, vergi reformu var, vergilerle ilgili
birtakım düzenlemeler var, asgarî ücretin vergidışı
kalacağına dair ifadeler var, çiftçinin, esnafın vergi yükünün
hafifletileceğine ilişkin maddeler var; ama, Hükümet Programında
olmayan bir vergi affıyla neden işe başlanıyor? Bunu,
iktidar kanadına mensup, gerek Doğru Yol Partisine mensup gerek
Sosyaldemokrat Halkçı Partisine mensup -tabiî, ben şimdi bunu
değiştiriyorum, Refah Partisine mensup- milletvekillerinin düşünmeleri
ve bunun buraya niçin geldiği üzerinde şöyle bir tefekkür etmeleri
gerektiğine inanıyorum.”
Refah Partisinin Grup Başkanvekili Muhterem Oğuzhan Asiltürk
ne diyordu; o da diyordu ki...
ŞEVKİ YILMAZ (Rize) – Konuyla ne ilgisi var?!
HALİT DUMANKAYA (Devamla) – “İşte, bu kanunu geçirmek
için buradasınız. (ANAP ve RP sıralarından
alkışlar) Bunu ben değerlendirme olarak yapmıyorum, bu bir
yorum değil; işte, kanunun şu maddesi...
Kaçakçılığı savunmak için, kaçakçılığı
meşru hale getirmek için, kaçakçı hakkında takibat
yaptırmamak için gelen bir kanun. Bunun söylenmesi gücünüze gidiyor da,
bunu kanun haline getirmek için verdiğiniz mücadeleki bu direnciniz
nedir?!.” İşte, o gün diyordunuz... Keser döner, sap döner; bir gün
geli,r hesap döner. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)
Değerli Refah Partili arkadaşlarım...
BAŞKAN – Sayın Dumankaya, önergeye gelecek misiniz efendim?
HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Tabiî efendim.
BAŞKAN – Hadi, buyurun bakalım...
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Sayın Başkan, müsaade edin
de konuşsun.
HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Şimdi, buraya getirdiğiniz bu
af nedir? İki kuyumcu düşünün; bu iki kuyumcudan birisi vergilerini
düzgün olarak ödüyor, vergisini veriyor, diğeri ise vergisini vermiyor ve
cebine atıyor. İşte, rantiyeci dediğiniz bu kesimi burada
affediyorsunuz; ama, vergisini dürüst ödeyen adamlara da ceza veriyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Dumankaya, süreniz bitti efendim.
Lüften... Saygınızı sunun ve inin...
HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Sayın Başkan, iki dakika...
Değerli Refah Partili...
BAŞKAN – Efendim, 1 dakika eksüre verdim size;
saygınızı sunun, inin...
HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Şimdi size soruyorum: Siz
tabanınızdan oy isterken, biz rantiyecileri affedeceğiz, diye mi
oy istediniz? Acaba bunu nasıl izah edeceksiniz?! Bu konuda, geliniz,
pansuman tedbirlerini bırakınız...
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Geliniz, adil düzeni
yaratınız!..
HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Geliniz, sayın teknik
kişilerin dediği gibi, bir enflasyon muhasebesi çıkaralım.
O küçük esnaf, o çiftçi, o bakkal, o nalbur, onları da bu kategoriye
sokalım ve affı öyle çıkaralım. İşte, o zaman
köklü bir tedbir getirmiş olursunuz. Yoksa, bununla bir yere
varamayız. Bunu tabanınıza izah edemezsiniz ve göreceksiniz ki,
burada sıkıntıya düşeceksiniz... (ANAP
sıralarından “Bitirmedi” sesleri, RP sıralarından
gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Evet Sayın Dumankaya, saygı sunun efendim...
Lütfen...
HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Hepinize saygılar sunuyorum.
(ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Dumankaya, teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, önerge üzerinde...
MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın
Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın
Başkan... (ANAP, DSP ve CHP sıralarından sürekli
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, hiç yakışık
almıyor. Rica ediyorum... Alkışladınız, tamam;
çıkınca, sırtınızda taşıyın efendim!..
Sayın Bakan, buyurun efendim.
MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın
Başkan, biraz önce Sayın Dumankaya arkadaşımızın
bahsettiği konuşmalar bana aittir; tutanaklarda da var...
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Hayırlı olsun...
MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Fakat, o
günkü konuyla bugünkü konu aynı değildir; çünkü, o
konuşmaları, 3787 sayılı Bazı Kamu
Alacaklarının Tahsilatının
Hızlandırılması ve Matrah Artırımı
Hakkında Kanunla ilgili olarak yapmıştım. Orada,
kesinleşmiş kamu alacaklarının affı vardı;
ihtilaflı kamu alacaklarının affı vardı...
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Kamudan mı veriyorsun?!.
MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Gecikme
zammı, gecikme faizlerinin affı vardı; inceleme, tarhiyat
safhasında bulunan alacakların affı vardı; götürü
mükelleflerle ilgili, pişmanlıkla ilgili, matrah
artırımıyla ilgili, Katma Değer Vergisiyle ilgili aflar
vardı. Bugün görüştüğümüz tasarı ve o gün görüşülen ve
kanunlaşan tasarı arasında hiçbir benzerlik yoktur. O, bir vergi
affıydı; bu tasarıyı da vergi affı olarak
değerlendirmek sağlıklı ve doğru değildir.
Arz ederim. (RP sıralarından alkışlar)
HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan,
sataşma vardır; söz istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Dumankaya...
Sayın milletvekilleri, önerge üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Önergeye Komisyon ve Hükümet katılmadı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... (ANAP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
IŞIN ÇELEBİ (İzmir) – Sayın Başkan, izin verir
misiniz...
METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, bir başka önerge vardır...
METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Efendim.
METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Ses düzeninin bozuk olması
nedeniyle, Sayın Bakanın konuşması
anlaşılmamıştır.
BAŞKAN – Tekrar mı etsin efendim?
METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Bu konuşmanın, kürsüden
yapılmasını istiyoruz. (DSP, ANAP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 131 sıra sayılı kanun
tasarısının 1 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer
alan “uyarınca aktiflerine kaydettikleri emtia” ibaresinin “göre
aktiflerine kaydettikleri emtia” şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Kemalettin
Göktaş Trabzon ve arkadaşları
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan,
bir talebim var.
BAŞKAN – Buyurun efendim.
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Bu madde
tamamlanıncaya kadar sürenin uzatılmasını talep
etmiştim. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından “olmaz” sesleri)
BAŞKAN – Tüzük elvermez ona efendim. (ANAP, DSP ve
CHP sıralarından “Bravo” sesleri)
Müsaade buyurun efendim... Bravonuza ihtiyacım yok
efendim... Saklayın, lazım
olur... (RP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, çalışma süremiz
doldu; ancak, elimizde bir önerge var. Bu önergenin bitimine kadar süre
uzatımını teklif ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Önergeye, Hükümet katılıyor mu efendim?
MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER
(Sıvas) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN
YÜLEK (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Göktaş, önergenizi geri
çekmediğinize göre, söz mü istiyorsunuz, gerekçeyi mi okutalım?
Sayın Göktaş?.. Yok.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Buyurun efendim.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Şimdiye kadar, Genel Kurulda,
önergeler bittiği halde, bir maddenin oylanmaması diye bir uygulama
olmamıştır. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından
“olmuştur” sesleri) Önergeler bitmiştir, maddenin oylama safhasına
gelinmiştir. Bu tamamlanıncaya kadar sürenin uzatılması
gerekir.
BAŞKAN – Sayın Kapusuz, 11 önerge var burada. (ANAP, DSP ve
CHP sıralarından “Bravo Başkan” sesleri, alkışlar)
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Çektik biz...
BAŞKAN – Efendim çekmediniz.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Çekiyoruz...
BAŞKAN – Efendim, çekilenlerin dışında 11 önerge
var.
LÜTFİ YALMAN (Konya) – Sayın Başkan, önergede ikimizin de
imzası var.
BAŞKAN – Efendim, yalnız sizinle sınırlı
değil ki, verilmiş başka önergeler var.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Hayır efendim.
BAŞKAN – Daha hâlâ “hayır efendim” diyor. Burada verilmiş
ve zabıtlara da geçmiş 11 önerge var. (DSP ve CHP
sıralarından “Bravo Başkan” sesleri, alkışlar)
Tamam... İhtiyaç yok ona. Siz, onu saklayın, lazım olur.
Sayın milletvekilleri, birleşimi kapatmadan önce bir
açıklama yapmak istiyorum.
Sayın Yıldırım’ın bir beyanı oldu
-zabıtları düzeltmek bakımından söylüyorum, Sayın
Yıldırım’a cevap verme ihtiyacından falan değil,
sakın öyle algılamayın, ancak zabıtlar düzelsin diye-
Sayın Yıldırım, Kayseri Belediye Başkanından
bahsederek, bana atıfta bulunup
“Sayın Meclis Başkanvekilimizin, şimdi kürsüde bulunan
Sayın Başkanın, röportajda ‘efendim, belki elli kez Atatürk’ün
huzuruna gitmemiştir, onun için” dedi diyorlar; sözü söyleyen benim. (DSP
sıralarından “Doğrudur” sesleri)
ALİ RIZA BODUR (İzmir)– Siz kaç kere gittiniz Sayın
Başkan! (RP sıralarından “sana ne” sesleri)
BAŞKAN – Bırakın onu şimdi.. Müsaade buyurun, ben
bir şeyi düzeltmek istiyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
Müsaade buyurur musunuz...
Sayın Belediye Başkanının Kayseri’deki
beyanlarıyla ilgili bir televizyon kuruluşu bana soru sordu: “Ne
diyorsunuz, Sayın Kayseri Belediye Başkanı ‘içim kan
ağlıyor demiş.” “Ben konuşmaları izlemedim, ne
dediğini siz söyleyin” dedim. “10 Kasımda içim kan ağlıyor
demiş” deyince, dedim ki: “Gayet tabiî, hepimizin içi kan
ağlıyor, siz bayram mı ediyorsunuz yoksa.” (RP
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Şimdi böyle,
mesele bu; anlatabildim mi? (DSP ve CHP sıralarından gürültüler)
YAHYA ŞİMŞEK (Bursa) – Atatürk geliyor!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, denetim konularını
görüşmek için, 19 Kasım 1996 Salı günü saat 15.00’te toplanmak
üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 22.05
VII. –
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. – Konya Milletvekili Nezir
Büyükcengiz’in, AÖF mezunlarının diğer fakülte mezunları
gibi öğretmen olarak atanabilmelerine ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın yazılı cevabı
(7/1328)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Millî
EğitimBakanı Sayın Mehmet Sağlam tarafından
yazılı olarak cevaplandırılmasına
aracılığınızı saygılarımla arz ederim.
11.9.1996
Nezir
Büyükcengiz
Konya
Bakanlığınızca 4 yıllık
fakülte mezunu öğrencilerimizin müracaatlarında öğretmenliğe
başlatılacakları açıklaması yapıldı.
Eğitim yönetmeliğimiz uyarınca AçıkÖğretim Fakülteleri
de diğer fakültelere eşit olmasına rağmen bu uygulama kapsamı
dışında tutuldu.
Sorular :
1. Açık Öğretim Fakültesi
mezunlarının uygulama kapsamına alınılması
düşünülmekte midir?
2. Düşünülüyorsa bu uygulama ne zaman başlatılacaktır?
3. Düşünülmüyorsa Açık ÖğretimFakültesi
mezunlarına yapılan bu haksızlığın giderilmesi
için başka ne gibi bir uygulama yapılması düşünülmektedir?
T.C.
Millî
Eğitim Bakanlığı
Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon
Kurulu
Başkanlığı
Sayı :
B.08.0.APK.0.03.01.00-022/3097 13.11.1996
Konu : Soru önergesi.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : T.B.M.M.
Başkanlığının 7.10.1996 tarih ve
A.01.GNS.0.10.00.02.3637-7/1328-3397 sayılı yazısı.
Konya Milletvekili Sayın Nezir Büyükcengiz’in in
“AÖF mezunlarının diğer fakülte mezunları gibi
öğretmen olarak atanabilmelerine ilişkin” yazılı soru
önergesi incelenmiştir.
1996 yılı atama döneminde sınıf
öğretmeni ihtiyacının karşılanması amacıyla
Üniversite Seçme Sınavı puanı ile öğrenci alan fakülte ve
yüksekokullar dışındaki örgün yükseköğretim
kurumlarından lisans düzeyinde öğrenim görmüş olanların
başvuruları kabul edilmiştir.
Bu nedenle, Anadolu Üniversitesinin yaygın
eğitim yapan Açıköğretim Fakültesi mezunlarının
öğretmenlik mesleğine alınmaları mümkün olmamaktadır.
Bilgilerinize arz ederim.
Prof.
Dr. MehmetSağlam
Millî
Eğitim Bakanı
2. –
İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in, A.Ö.F. mezunlarının
öğretmen olarak atanabilmelerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Mehmet Sağlam’ın yazılı cevabı (7/1341)
Türkiye
BüyükMillet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Millî
Eğitim Bakanı SayınMehmet Sağlam tarafından
yazılı olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim.
Mehmet
Sevigen
İstanbul
1. Bakanlık olarak öğretmen
açığını kapatmak için Pedagojik Formasyon
aranmaksızın öğretmen alımı
kararlaştırılmış mıdır?
2. Bu kararlar doğrultusunda AçıkÖğretim
mezunlarının öğretmen olarak alınmalarına engel var
mıdır?
3. Varsa Başbakanlığın
B.02.0.P.PG.0.12-383-17141, 3.3.1987 gün ve 19-383-06089 (1987/5)
sayılı genelgelerinde belirtilen ve 2547 sayılı Y.Ö.K.
Kanununun 43 üncü maddesinin (b) ve (c) fıkralarında Açık Öğretim
Fakülte mezunlarının diğer fakülte mezunlarıyla aynı
haklara sahip olduğu düzenlemesi ile bu karar uyum sağlamakta
mıdır?
4. AçıkÖğretim İktisat ve
İşletme Fakültesi mezunlarının öğretmenlik
başvurularının kabul edilmemesi Anayasa’nın eşitlik
ilkesine uygun mudur?
5. AçıkÖğretimFakültesi İşletme ve
İktisat bölümü mezunlarından öğretmen olmak isteyenler
hakkında ne düşünüyorsunuz? Bakanlığınızın
bu konuda bir çalışması var mı?
6. Açık Öğretim mezunları
Anayasa’nın 10 uncu maddesi ve 2547 sayılı Y.Ö.K. Kanunundan
yararlanmak için ne yapmalıdır?
T.C.
Millî
Eğitim Bakanlığı
Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon
Kurulu
Başkanlığı
Sayı :
B.08.0.APK.0.03.01.00-022/3094 13.11.1996
Konu : Soru önergesi.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : T.B.M.M.
Başkanlığının 7.10.1996 tarih ve A.01.GNS.0.10.00.02.3637-7/1341-3439
sayılı yazısı.
İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Sevigen’in
“A.Ö.F. mezunlarının öğretmen olarak atanabilmelerine
ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.
1. 1996 yılı ikinci atama döneminde
ihtiyacın karşılanamadığı alanlarda bu yıla
mahsus olmak üzere 1739 sayılı Kanunun 45 ini maddesi gereğince
pedagojik formasyon belgesi aranmaksızın öğretmen
alımı kararlaştırılmıştır.
2. Sınıf öğretmenliği için ÖSS
puanı ile öğrenci kayıt eden fakülte ve yüksekokullar
dışındaki örgün yükseköğretim kurumlarından lisans
düzeyinde öğrenim görmüş olanların müracaatları kabul
edilmiş, Açıköğretim Fakültesi mezunlarına yer
verilmemiştir.
3. 657 sayılı Kanunun değişik 41
inci maddesinde de belirtildiği üzere belli görevlere atanabilmek için
özel şartlar konulabileceği ilkesinden hareketle 1739
sayılı Kanunun değişik 45 inci maddesi dayanak
alınarak örgün yüksek öğretim kurumlarından lisans düzeyinde
öğrenim görmüş olanların öğretmenliğe
başvuruları kabul edilmiştir.
4. Anadolu Üniversitesi Açıköğretim
İktisat ve İşletme Fakültesi mezunlarının
öğretmenlik için müracaatlarının kabul edilmeyişinde
Anayasanın eşitlik ilkesine aykırılık
bulunmamaktadır.
5. Yaygın eğitim yapan Açıköğretim
Fakültesi mezunlarının öğretmen olarak istahdam edilmesi mümkün
bulunmamaktadır.
6. Bu uygulama 1996 atama dönemine mahsus olup normal
şartlarda öğretmen ihtiyacı 1739 sayılı Millî
Eğitim Temel Kanunu doğrultusunda öğretmen yetiştiren
yüksek öğretim kurumu mezunlarından yararlanılmak suretiyle
karşılanacaktır.
Arz ederim.
Prof.
Dr. Mehmet Sağlam
Millî
Eğitim Bakanı
3. – Kars
Milletvekili Y. Selahattin Beyribey’in, Kars İlindeki eğitim ve
öğretime ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet
Sağlam’ın yazılı cevabı (7/1364)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Millî EğitimBakanı Sayın
MehmetSağlam’ın aşağıda belirttiğim sorulara
yazılı olarak cevap vermesini saygılarımla arz ederim.
Dr.
Selahattin Beyribey
Kars
1. 1996-1997 Eğitim ve Öğretim yılı
16 Eylül 1996 tarihinde başlamıştır. Eğitim ve öğretimin
başlamasıyla birlikte Kars İlinde eğitim ve öğretime
kapalı okul var mıdır?
2. Kars İlinde eğitim ve öğretime
kapalı okul varsa nedeni nedir?
3. Bina yokluğu veya öğretmen
yetersizliği nedeniyle kapalı okulların açılması için
yeni bina yapımı veya yeni öğretmen atamalarının
yapılıp yapılmayacağı,
4. Kars’da belirli yerlerde öğrenciyi toplamak
amaçlı yatılı ilköğretim bölge okulu uygulamasına
geçilip geçilmeyeceği,
5. Kars İlinin bulunduğu bölgenin (özellikle
eğitim ve öğretimin yapıldığı Eylül-Mayıs
aylarında) havaların soğuk ve kış mevsiminin uzun
sürmesi nedeniyle bu bölgede görev yapan öğretmenlere yakacak parası
yardımı yapılıp yapılmayacağı,
yapılacaksa miktarı ne kadar olacaktır?
6. Kars Kafkas Üniversitesi’nin personel, bina,
araç-gereç ve diğer donanımlar yönünden Kafkas Üniversitesi ile
eş zamanlı kurulan diğer üniversitelerden oldukça geri
kalmış durumdadır. Bu eksiklikleri gidermek amacıyla
yapılan çalışmalar var mıdır? Varsa nelerdir?
T.C.
Millî
Eğitim Bakanlığı
Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon
Kurulu
Başkanlığı
Sayı :
B.08.0.APK.0.03.01.00-022/3090 13.11.1996
Konu : Soru önergesi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İlgi : T.B.M.M. Başkanlığının 7.10.1996
tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02.3637-7/1364-3483 sayılı
yazısı.
Kars Milletvekili Sayın Y. Selahattin Beyribey’in “Kars
İlindeki eğitim öğretime ilişkin” yazılı soru
önergesi incelenmiştir.
1. Kars İlinde eğitim ve öğretime kapalı okul
vardır.
2. Bu okullar; öğrenci azlığı, köy
boşalması, okul binasının yıkılması,
güvenlik ve öğretmensizlik sebebiyle kapalıdır.
3. Karsİlindeki okullarımızın yapımı,
bakımı ve onarımı için Genel Bütçeden tahsis edilen 35
Milyar TL. ödeneğine ilaveten 10 Milyar TL. revizeden, 5 Milyar TL. fondan
olmak üzere toplam 15 Milyar Tl. ilave ödenek tahsisi
yapılmıştır.
4. Yatılı İlköğretim Okulu yapımı bir
programa bağlı olarak gerçekleştirilmektedir. Önümüzdeki
yıllarda Kars’da da Yatılı İlköğretim Bölge Okulu
yapımı düşünülmektedir.
5. Kars’da görev yapan öğretmenlere yakacak yardımı
yapılması yasal olarak mümkün olamamaktadır.
6. Yükseköğretim kurumlarının yıllık ödenek
ihtiyaçları üniversitelerin talebi, Yükseköğretim Kurulunun uygun
görüşü ve Maliye Bakanlığı ile Devlet Planlama
Teşkilatının o yıl Bütçeden ayırabileceği
kaynaklar doğrultusunda hesaplanmaktadır.
Konu ile ilgili olarak 1996 Malî Yılında Kars
Kafkas Üniversitesine 540 300 000 000 lira ödenek tahsis edilmiş olup, bu
miktar 1997 Malî Yılında %100’ün üzerinde artırılarak 1 102
900 000 000 liraya çıkarılmıştır. Bütün
yükseköğretim kurumlarının olduğu, gibi, ilgili
üniversitenin ödeneğinin istenilen düzeyde olmadığı
Bakanlığımızca da bilinmektedir. Bu hususta,
Yükseköğretim Kurulu Başkanlığınca ilgili kuruluşlar
nezdinde, bütün çabaların gösterilmesine rağmen bu yıl için
tahsis edilen ödeneğin dışında, yeni kaynak bulmak mümkün
olamamaktadır.
Arz ederim.
Prof.
Dr. Mehmet Sağlam
Millî
Eğitim Bakanı
4. – Denizli
Milletvekili Hilmi Develi’nin, öğretmenliğe atanacaklarda aranacak
şartlara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
MehmetSağlam’ın yazılı cevabı (7/1377)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Sayın Millî EğitimBakanı tarafından yazılı olarak
yanıtlanmasını arz ederim. Saygılarımla.
Hilmi
Develi
Denizli
Konu : Millî Eğitim Bakanlığı’nda
öğretmen alımları hakkında.
Soru 1. Bakanlığınızın,
öğretmen açığını kapatmak için pedagojik formasyonu
olmayan yurtiçi ve yurtdışı üniversite mezunlarını da
öğretmenliğe kabul edeceği doğru mudur?
Soru 2. Şeriat eğitimi verdiği bilinen
Mısır El-Ezher, Suriye ve Pakistan Üniversitelerinin
mezunlarının da başvurularını kabul ederek,
şeriatçı olduğu bilinen bu okul mezunlarını nasıl
ilkokul öğretmenliğine atayacak ve Türkiye Cumhuriyeti’nin
çocuklarını bu kimselere nasıl eğittireceksiniz?
Soru 3. Bu üniversitelerin yetersiz olduğu ve
şeriat eğitimi verdiği gerekçesiyle YÖK’ün daha önce
denkliklerini kabul etmediği, devlet raporlarında da, adı geçen
üniversitelerin Türkiye için büyük tehlike oluşturduğunun
belirtildiği bilinmektedir. Tüm bunlar, Bakanlığınızca
niçin dikkate alınmamaktadır?
Soru 4. Konuyla ilgili olarak hükümetin devreye
girdiği ve baskı uyguladığı konusunda bir bilginiz var
mıdır? Var ise böylesi bir baskıya nasıl göz yumuyorsunuz
ve Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanı olarak
yapılanları içinize sindirebiliyor musunuz?
Soru 5. Bakanlıkta yaptığınız
kadro operasyonu ile daha önce çeşitli nedenlerle görevlerinden
uzaklaştırılmış ve bu görevlere layık olmayan
kişilerin tekrar önemli mevkilere getirildiği doğru mudur?
Soru 6. Tüm bu tehlikeli gelişmelerin bir an önce
farkına varılarak, yalnış kararların düzeltilmesi ve
Millî Eğitim Bakanlığı’nın, Cumhuriyet ilkelerine
bağlı ve Atarükçü çizgisine yeniden kavuşturulması için
girişimleriniz olacak mıdır?
T.C.
Millî
Eğitim Bakanlığı
Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon
Kurulu
Başkanlığı
Sayı :
B.08.0.APK.0.03.01.00-022/3096 13.11.1996
Konu : Soru önergesi.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : T.B.M.M.
Başkanlığının 7.10.1996 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02.3637-7/77-3507 sayılı yazısı.
Denizli Milletvekili Sayın Hilmi Develi’nin
“Öğretmenliğe atanacaklarda aranacak şartlara ilişkin”
yazılı soru önergesi incelenmiştir.
1. 1996 yılı ikinci atama döneminde
sınıf öğretmenliği için örgün öğretim yapan fakülte ve
yüksek öğretim kurumlarından mezun olanlar ile denkliği
Yükseköğretim Kurulu Başkanlığınca kabul edilen
yurtdışı mezunlarının pedagojik formasyon belgesi
aranmaksızın müracatta bulunabileceklerine, bunlardan ataması
yapılanların daha sonra hizmetiçi eğitim yoluyla formasyon
kazandırılarak öğretmenliğe başlatılmalarına
karar verilmiştir.
2. Lisans öğrenimlerini yurtdışında
görüp öğretmen olmak isteyenler için; 1739 sayılı Millî
Eğitim Temel Kanununun 45 inci maddesinin “Öğretmenler, öğretmen
yetiştiren yükseköğretim kurumlarından mezun olanlar
arasından, Millî Eğitim Bakanlığınca seçilirler.”
hükmü çerçevesinde uygulama yapılmaktadır.
3. Lisans öğrenimlerini yurtdışında
tamamlayanlardan denkliği Yükseköğretim Kurulu
Başkanlığınca uygun görülmeyenlerin öğretmenliğe
atanmaları mümkün değildir.
4. Bu uygulama öğretmen
açığının giderilmesi için bu yıla mahsus olmak üzere
yapılmaktadır.
5. Değişen çağın
şartlarına uygun olarak, zaman içerisinde dinamizmi artırmak
amacıyla yöneticiler arasında görev değişikliği
yapılması zaruri görülmektedir.
6. Bakanlığımızın hiçbir
tehlikeli girişimi olmamıştır ve olamaz. Cumhuriyetin temel
ilkeleri ile Atatürkçü düşünce sisteminden
uzaklaşıldığı iddiası tümüyle subjektiftir ve
gerçeklerle hiçbir ilgisi yoktur.
Arz ederim.
Prof.
Dr. Mehmet Sağlam
Millî
Eğitim Bakanı
5. – Aydın
Milletvekili Fatih Atay’ın, üniversite mezunlarının
öğretmen olarak atanmalarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Mehmet Sağlam’ın yazılı cevabı (7/1385)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Millî
EğitimBakanı Sayın Mehmet Sağlam tarafından
yazılı olarak yanıtlanmasının
sağlanmasını saygılarımla arz ederim.
Fatih
Atay
Aydın
1. Eğer üniversite bitiren öğretmen olma
hakları varsa öğretim birliği yasasından alınan
kuvvetle, açık öğretimin de sonuçta bir üniversite olduğunu
düşünerek uygulamanın çifte standart olduğunu tespit ederiz.
Size göre açık öğretimin uygulama dışında kalması
haksızlık değil midir?
2. Öğretmen açığını kapatmak
için yapısal tedbirlerden kaçınarak üniversite mezunlarına
öğretmenlik hakkı verilerek düzenlemeye gidilmiştir.
Oysa öğretmenlik mesleği bir uzmanlık
işidir. Sabırlı ve insan ilişkileri iyi olan, çocuk
psikolojisinden anlayan kişilerin bu özelliklerine özel uzmanlık
eklenir. Her üniversite bitirenin altından kalkamayacağı bu yükü
böylesi düzenlemeyle çözmek doğru mudur?
3. Üniversite bitirenlerin uzmanlıklarından
apayrı olan ve özel uzmanlık gerektiren öğretmenlik
mesleğine kavuşması ile işsizlik oranının
küçültülmesi çabası görülüyor. Ne var ki gizli işsizlik belirli olan
işsizlikten daha tehlikelidir. Ülkedeki işsizleri daha önceki
dönemlerde açılan, profösörü bile olmayan üniversitelere koyup
“öğrenci” ilan etmiştir. Şimdi de “öğretmen” yapıp
işsizliği küçük göstermeye mi çalışıyorsunuz?
T.C.
Millî
Eğitim Bakanlığı
Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon
Kurulu
Başkanlığı
Sayı :
B.08.0.APK.0.03.01.00-022/3092 13.11.1996
Konu : Soru önergesi.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : T.B.M.M.
Başkanlığının 10.10.1996 tarih ve
A.01.GNS.0.10.00.02.3695-7/77-1385-3529 sayılı yazısı.
Aydın Milletvekili Sayın Fatih Atay’ın
“Üniversite mezunlarının öğretmen olarak atanmalarına
ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.
1. 1996 yılı ikinci atama döneminde
sınıf öğretmenliği için örgün öğretim yapan fakülte ve
yükseköğretim kurumlarından mezun olanların müracaatları
kabul edilmiş olup, yaygın eğitim yapan Anadolu Üniversitesi
Açıköğretim İktisat ve İşletme Fakültesi
mezunlarına yer verilmemiştir.
2. Bilindiği üzere 1739 sayılı Millî
Eğitim Temel Kanunu’nun 45 inci maddesinde “Öğretmenler Öğretmen
Yetiştiren Yükseköğretim kurumlarında ve bunlara denkliği
kabul edilen yurtdışı yükseköğretim kurumlarından
mezun olanlar arasından seçilirler.” hükmüne yer verilmiş olup, 1996
yılı birinci atama döneminde ihtiyaç duyulan branşlarda
öğretmen alımı yapılmış ancak, sınıf
öğretmenliği ihtiyacı sınıf öğretmeni
yetiştiren yükseköğretim kurumu mezunlarından
karşılanamamıştır. Bu
durumda 1996-1997 öğretim yılının
başlamış olması karşısında, acil
sınıf öğretmeni ihtiyacını karşılamak
amacıyla yukarıda belirtilen uygulama yoluna gidilmiştir.
3. Yapılan uygulama sadece öğretmen
açığının kapatılamamasından kaynaklanan ve
zorunlu olarak başvurulan geçici bir tedbirden ibarettir.
Arz ederim.
Prof.
Dr. Mehmet Sağlam
Millî
Eğitim Bakanı
6. –
İzmir Milletvekili Hakan Tartan’ın, haklarında soruşturma
açılan öğretmenlere ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Mehmet Sağlam’ın yazılı cevabı (7/1447)
Türkiye
BüyükMillet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki yazılı
soruların Millî EğitimBakanı Mehmet Sağlam tarafından
yazılı olarak yanıtlanması için İçtüzüğün 96
ncı maddesince gereğini arz ederim.
Hakan
Tartan
İzmir
1. Türkiye çapında kaç öğretmen ve
eğitimci hakkında hangi nedenlerle soruşturma
açılmıştır? Bu soruşturmaların konulara göre
dağılımı nasıldır?
2. Haklı demokratik istemlerini dile getiren
eğitimci ve öğretmenler hakkında başlatılan ve
“haksız” ve “taraflı” olarak nitelenen bu soruşturmaları
geri aldırmayı düşünüyor musunuz?
3. Öğretmenlere yönelik uygulanan sürgün ve
soruşturmaların arkasında Atatürkçü, laik ve demokrat kesimlere
verilen bir gözdağı mı sözkonusu? Bu sorunu ortadan
kaldırıcı bir girişiminiz olacak mı?
T.C.
Millî
Eğitim Bakanlığı
Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon
Kurulu
Başkanlığı
Sayı :
B.08.0.APK.0.03.01.00-022/3093 13.11.1996
Konu : Soru önergesi.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : T.B.M.M.
Başkanlığının 7.10.1996 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/77-1447-3672/10320 sayılı yazısı.
İzmir Milletvekili SayınHakan Tartan’ın
“Haklarında soruşturma açılan öğretmenlere ilişkin” yazılı
soru önergesi incelenmiştir.
1. Ülke genelinde görev yapan öğretmenler ve
yöneticiler hakkında siyasi ve ideolojik yönden 96, ahlâka
aykırı davranışta bulunmaktan 72, diğer konulardan
(yolsuzluk, öğrenci dövmek, bir günlük işi bırakma eylemine
katılmak, kumar oynamak vb.) 1095 olmak üzere toplam 1263 inceleme ve
soruşturma yapılmıştır.
2. Soruşturmalar, mevcut yasalar ve yönetmelikler
çerçevesinde suç sayılan konulardan dolayı
açılmıştır. “Haksız” ve “Taraflı” olarak herhangi
bir soruşturma açılmamıştır.
3. Öğretmenler ve yöneticiler hakkında
yapılan soruşturmalar sonucu sübut bulan fiillerden dolayı görev
yeri değişikliği, Valilik görüşü de alındıktan
sonra yasalara uygun olarak öğretmenin daha verimli
çalışmasını sağlamak amacıyla
yapılmaktadır.
Arz ederim.
Prof.
Dr. MehmetSağlam
Millî
Eğitim Bakanı
7. – Muğla Milletvekili Fikret
Uzunhasan’ın, Armutalan Belediye sınırları içindeki orman
alanının tahsis edildiği derneğin özelliklerine
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın
yazılı cevabı (7/1524)
Türkiye
BüyükMillet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki soruların Sayın
Millî Eğitim Bakanı tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla. 15.10.1996
Fikret
Uzunhasan
Muğla
Marmaris ve çevresi turizm alanı kapsamında
kalan, Armutalan Belediye sınırları içinde “Denizli Fakir ve
Muhtaçlara YardımDerneği” tarafından, “Yetiştirme Yurdu”
yapılması bahanesiyle 10 000 m2’lik ormanlık alanın, Orman
Bakanlığınca ön izinle söz konusu derneğe tahsis
edildiği ve Turizm Bakanlığı’nın 1 Ağustos 1996
tarih, 480 710 172 sayılı Armutalan Belediyesine
yazdığı yazısıyla da yapımın uygun
görüldüğü bilinmektedir.
Sorular :
1. Bu yerin tahsisi için girişimde bulunan
derneğin özelliği nedir?
2. Tahsisin yapıldığı derneğin
Laik Cumhuriyetin gerektirdiği temel eğitim düzenine uygun
davranmayan derneklerden olup olmadığı gereğince
incelenmiş midir?
3. Orman alanı içerisine gizlenme tercihi sizi
tedirgin etmiyor mu?
T.C.
Millî
Eğitim Bakanlığı
Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon
Kurulu
Başkanlığı
Sayı :
B.08.0.APK.0.03.01.00-022/3095 13.11.1996
Konu : Soru önergesi.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : T.B.M.M.
Başkanlığının 30.10.1996 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02.3985/10569 sayılı yazısı. (Önerge
-7/1524-3812)
Muğla Milletvekili Sayın Fikret
Uzunhasan’ın, “Armutalan Belediye sınırları içindeki orman
alanının tahsis edildiği derneğin özelliklerine
ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.
Söz konusu önergede yer alan yetiştirme yurdu
binası yapımı Sosyal Hizmetler ve ÇocukEsirgeme Kurumu Genel
Müdürlüğü ile ilgilidir.
Arz ederim.
Prof.
Dr. Mehmet Sağlam
Millî
EğitimBakanı
8. –
Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan’ın, Armutalan Belediye
sınırları içindeki ormanlık alanın bir derneğe
tahsis edildiğine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Sacit
Günbey’in yazılı cevabı (7/1525)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki soruların Devlet
Bakanı Sayın Prof.Dr. Sacit Günbey tarafından yazılı
olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla. 15.10.1996
Fikret
Uzunhasan
Muğla
Marmaris ve çevresi turizm alanı kapsamında
kalan, Armutalan Belediye sınırları içinde “Denizli Fakir ve
Muhtaçlara YardımDerneği” tarafından “Yetiştirme Yurdu”
yapılması bahanesiyle 10 000 m2’lik ormanlık alanın, Orman
Bakanlığınca ön izinle söz konusu derneğe tahsis
ettiği ve Turizm Bakanlığı’nın 1 Ağustos 1996
tarih, 480710172 sayılı Armutalan Belediyesi’ne
yazdığı yazısıyla da yapımın uygun
olduğu bilinmektedir.
Sorular :
1. Bu yer, tahsis edildiği derneğin
amaçları ile bağdaşmakta mıdır?
2. “Denizli” merkezli olmasına rağmen,
Muğla-Marmaris turistik yöresini tercih etmesinin sebebi nedir?
3. Orman alanı içine gizlenme tercihi sizi
tedirgin etmiyor mu?
T.C.
Devlet
Bakanlığı
Sayı
: B.02.0.018/01757 13.11.1996
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : 30.10.1996 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1525-3814/10571 sayılı yazınız.
Muğla İli, Marmaris İlçesi, Armutalan
Kasabası sınırları içerisinde yetiştirme yurdu
yapılmak üzere Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu
GenelMüdürlüğü adına OrmanBakanlığınca bir tahsis
yapılıp, yapılmadığı hususunda bilgi verilmesi
isteğine ilişkin ilgi yazı ve ekleri incelenmiştir.
Sosyal Hizmetler Muğla İl Müdürlüğü
kanalı ile konu araştırılmış, bu konudaki
işlemler Fakir ve Muhtaçlara Yardım Derneği ile ilgili olup,
Fakir ve Muhtaçlara Yardım Derneği yöre halkının
katkıları ile kurulmuş ve 3.3.1969 tarihli BakanlarKurulu
Kararı ile kamu yararına çalışan Dernek statüsüne
kavuştuğu SosyalHizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel
Müdürlüğü ile yakından ve uzaktan herhangi bir bağı
olmadığı gibi yardım ve katkılar da
bulunmamıştır. Ayrıca söz konusu taşınmazın
mülkiyeti ve tahsis olayı ile de Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nun
bir ilişkisi yoktur.
Bilgilerinize arz ederim.
Prof.
Dr. Sacit Günbey
Devlet
Bakanı
SIRA
SAYISININ SONU