DÖNEM : 20 CİLT : 18 YASAMA YILI : 2
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
41 inci Birleşim
26 . 12 . 1996 Perşembe
İ Ç İ N D E K
İ L E R
I.
– GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. – GELEN KÂĞITLAR
III. – YOKLAMALAR
IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. – Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan’ın, (6/371) esas
numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi
(4/121)
2. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, (6/385) esas
numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi
(4/122)
3. – Bazı milletvekillerine izin verilmesine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/630)
4. – Hastalığı nedeniyle bu yasama yılında
aralıksız olarak iki ay izin alan Ordu Milletvekili Nabi Poyraz’a
ödenek ve yolluklarının verilebilmesine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/631)
5. – Hastalığı nedeniyle bu yasama yılında
aralıksız olarak iki aydan fazla izin alan Şanlıurfa
Milletvekili Sedat Bucak’a ödenek ve yolluklarının verilebilmesine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/632)
B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME,
MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. – Tunceli Milletvekili Orhan Veli Yıldırım ve 21
arkadaşının, gümrüklerde meydana gelen karapara aklama
olaylarının araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/139)
V. – KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
1. – 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa
Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/215)
(S.Sayısı : 23)
2. – Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 31.7.1996 Tarihli
ve 4159 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi
Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri
Gönderme Tezkeresi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (1/496) (S. Sayısı : 133)
VI. – SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1. – İstanbul Milletvekili Altan Öymen’in, Sanayi ve Ticaret
Bakanı E. Yalım Erez’in şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
VII. – SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. – Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan’ın, Yozgat
İline bağlı belediyelere yapılan yardımlara
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif Şener’in
yazılı cevabı (7/1632)
2. – Artvin Milletvekili Süleyman Hatinoğlu’nun, kamu kurum ve
kuruluşlarının müteahhit firmalara olan borçlarına ve
hükümetin faizler ve diğer ekonomik kararlarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif Şener’in
yazılı cevabı (7/1640)
3. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, 1997
yılında araştırma-geliştirmeye ayrılacak
paranın kaynağına ve harcama kurallarına ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Sabri Tekir’in yazılı cevabı
(7/1667)
4. – Sıvas Milletvekili Mahmut Işık’ın, Sıvas
İlindeki doğal kaynaklara ilişkin Başbakandan sorusu ve
Çevre Bakanı ve Devlet Bakanı Vekili M. Ziyattin Tokar’ın
yazılı cevabı (7/1676)
5. – Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz’in, belediyelere yapılan
yardım miktarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif
Şener’in yazılı cevabı (7/1740)
6. – Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, kamu
kurumu ve kuruluşlarında kullanılan araç sayısına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif Şener’in
yazılı cevabı (7/1746)
I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açıldı.
Uşak Milletvekili Mehmet Yaşar Ünal, Şekerpancarı
üreticilerinin sorunlarına,
Hatay Milletvekili Mehmet Sılay, Suriye’de Türkmenlere yapılan
muamelelere,
İlişkin gündemdışı birer konuşma
yaptılar.
Malatya Milletvekili Ayhan Fırat’ın, Sosyal Sigortalar Kurumu
Genel Müdürlüğünce personel alımı için yapılan
sınavlara ilişkin gündemdışı konuşmasına
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik cevap verdi.
Hatay Milletvekili Nihat Matkap, Çalışma ve Sosyal
GüvenlikBakanı Necati Çelik’in konuşmasında partisine,
Çalışma ve SosyalGüvenlik Bakanı Necati Çelik de, Hatay
Milletvekili Nihat Matkap’ın konuşmasında şahsına,
Sataşıldığı iddiasıyla birer konuşma
yaptılar.
Cumhurbaşkanlığı 1995 Malî Yılı Kesinhesap
Cetvelinin Sunulduğuna İlişkin Cumhurbaşkanlığı
Genel Sekreterliği Tezkeresi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (3/446) (S.
Sayısı : 172)
GenelKurulun bilgisine sunuldu.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan
GelenDiğer İşler” kısmının 64 üncü
sırasında yer alan 175 sıra sayılı kanun
tasarısının bu kısmın 5 inci sırasına, 70
inci sırasında yer alan 183 sıra sayılı kanun
teklifinin 6 ncı sırasına, 68 inci sırasında yer alan
181 sıra sayılı kanun teklifinin 7 nci sırasına,
25.12.1996 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 193 sıra
sayılı kanun teklifinin 48 saat geçmeden 10 uncu sırasına,
194 sıra sayılı kanun teklifinin 11 inci sırasına
alınmasına; Genel Kurulun, 25.12.1996 Çarşamba günü gündemdeki
yarım kalan işlerin bitimine kadar, 26.12.1996 Perşembe günü de
saat 24.00’e kadar çalışmalarını sürdürmesine ve
25.12.1996 Çarşamba günü sözlü
soruların görüşülmesine ilişkin RP ve DYP Gruplarının
müşterek önerilerinin, yapılan oylamadan sonra kabul edilmediği
açıklandı.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17.1.1991 tarihli ve 126
sayılı kararına dayanılarak başlatılan Huzur
Harekâtının 31.12.1996 tarihi itibariyle sona erdirilmesine Hükümetçe
karar verildiğine ilişkin Başbakanlık tezkeresi
GenelKurulun bilgisine sunuldu.
Amerika BirleşikDevletleri ve İngiltere unsurlarının
katılımıyla, Türkiye tarafından belirlenecek ilke ve
kurallara bağlı olarak, keşif ve gerektiğinde önleme
uçuşlarıyla sınırlı hava harekâtında
bulunulmasına ilişkin Başbakanlık tezkeresi üzerindeki
görüşmeler tamamlandı, istem üzerine yapılan açıkoylama
sonucunda kabul edildiği açıklandı.
Sıvas Milletvekili Temel Karamollaoğlu, İstanbul
Milletvekili Ali Topuz’un konuşmasında partisine
sataştığı iddiasıyla bir konuşma yaptı.
26
Aralık 1996 Perşembe günü saat 15.00’te toplanmak üzere,
birleşime 19.30’da son verildi.
KamerGenç
Başkanvekili
Kâzım Üstüner Ali Günaydın
Burdur Konya
KâtipÜye KâtipÜye
II. – GELEN
KÂĞITLAR
26 . 12 .
1996 PERŞEMBE
Teklifler
1. – Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara
Milletvekili Saffet Arıkan Bedük, AydınMilletvekili Ali Rıza
Gönül, Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya ile RefahPartisi Grup
Başkanvekili Malatya Milletvekili Oğuzhan Asiltürk’ün; 2634
Sayılı Turizmi Teşvik Kanunu ve 1072 Sayılı Rulet,
Tilt, Langırt ve Benzeri Oyun Alet ve Makinaları Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/637)
(Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 23.12.1996)
2. – İçel Milletvekili Halil Cin’in; Seracılıkla
Uğraşan Topraksız ya da Az Topraklı Çiftçiye Toprak Tahsisi
Hakkında Kanun Teklifi (2/638) (Adalet ve Plan ve Bütçe ve Tarım,
Orman ve Köyişleri komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi : 24.12.1996)
3. – Mardin Milletvekili Süleyman Çelebi’nin; 2809 Sayılı
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında Kanuna
Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/639) (Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi : 24.12.1996)
4. – Nevşehir Milletvekili Esat Kıratlıoğlu’nun;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne
DairKanun ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/640)
(Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe
komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.12.1996)
5. – Giresun Milletvekili Yavuz Köymen’in; ŞebinkarahisarAdı
ile Yeni Bir İl Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/641)
(İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi : 25.12.1996)
Yazılı
Soru Önergeleri
1. – Bursa Milletvekili Ali Rahmi Beyreli’nin, Orhaneli Termik
Santralinin mahkeme kararına rağmen faaliyetlerine devam ettiği
iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1813) (Başkanlığa geliş tarihi : 23.12.1996)
2. – Afyon Milletvekili H.İbrahim Özsoy’un, Dinar depreminde hasar
gören camilerin onarımına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1814) (Başkanlığa geliş
tarihi : 24.12.1996)
3. – Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, talih oyunlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1815)
(Başkanlığa geliş tarihi : 24.12.1996)
4. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman Devlet
Hastanesi’nde yapılan bir ihaleye ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1816)
(Başkanlığa geliş tarihi : 24.12.1996)
5. – Kastamonu Milletvekili Fethi Acar’ın,
Cumhurbaşkanlığı personeline ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1817) (Başkanlığa geliş
tarihi : 24.12.1996)
Meclis
Araştırması Önergesi
1. – Tunceli Milletvekili OrhanVeli Yıldırım ve 21
arkadaşının, gümrüklerde meydana gelen karapara aklama olaylarının
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve
105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/139) (Başkanlığa
geliş tarihi : 25.12.1996)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.00
26
Aralık 1996 Perşembe
BAŞKAN:
Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU
KÂTİP ÜYELER: Ali GÜNAYDIN (Konya),
Kâzım ÜSTÜNER (Burdur)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 41 inci
Birleşimini açıyorum.
Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayımız vardır.
Gündemdışı söz talebinde bulunan
sayın milletvekillerine söz verme imkânım olmadığı
için, kendilerinden özür diliyorum.
Şimdi "Başkanlığın Genel
Kurula Sunuşları" bölümüne geçiyoruz. Sayın Divan Üyemiz
arz ve takdim edecekler.
Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına dair
önergeler vardır; okutuyorum:
IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) TEZKERELER
VE ÖNERGELER
1. – Yozgat
Milletvekili Kâzım Aslan’ın, (6/371) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/121)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul salonunun
yeniden düzenlenmesine ilişkin sözlü soru önergeme yazılı olarak
cevap aldığımdan, (6/371) esas numaralı sözlü soru önergemi
geri alıyorum.
Saygılarımla arz ederim.
Kâzım
Arslan
Yozgat
BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri
verilmiştir.
Sayın milletvekilleri, biraz sonra oylama
vardır; bütün Genel Kurula arz ediyorum.
Diğer önergeyi okutuyorum:
2. – Ankara
Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, (6/385) esas numaralı sözlü sorusunu
geri aldığına ilişkin önergesi (4/122)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisinde çalışan
özürlü personel sayısına ilişkin sözlü soru önergeme
yazılı cevap aldığımdan, (6/385) esas numaralı
sözlü soru önergemi geri alıyorum.
Saygılarımla arz ederim.
Ersönmez
Yarbay
Ankara
BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri
verilmiştir.
Bir Meclis araştırması önergesi
vardır; okutuyorum:
B) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS
ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. – Tunceli Milletvekili Orhan Veli
Yıldırım ve 21 arkadaşının, gümrüklerde meydana
gelen karapara aklama olaylarının araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/139)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1980'li yıllarda gümrüklerdeki hayalî ihracatlarla
aklanan trilyonlarca lira karaparanın, 1990'lı yıllarda
gümrüklerce düzenlenen sahte döviz beyan tutanaklarıyla aklanmakta
olduğu belirlenmiştir.
Hazine kontrolörlerinin 21.8.1992-32/07-52/16 ve
1.3.1995-48/03-63/05 tarih ve sayılı raporlarında,
Öncüpınar, Akçakale, İstanbul Atatürk Havalimanı ve Habur Gümrük
Müdürlüklerince 1988, 1989, 1993 ve 1994 yıllarında sahte olarak
düzenlenmiş toplam 44 döviz beyan tutanağıyla toplam 131 milyon
dolar karaparanın aklandığı; Esenler firmasının
hayalî hizmet ihracı karşılığı, işlem tarihi
itibariyle 218 milyar 545 milyon Türk Lirası KDV iadesi
aldığı saptanmıştır.
Gümrükler Genel Müdürü Ramazan Uludağ'ın
aldığı 6.1.1995 tarihli onay üzerine, gümrük müfettişlerince
düzenlenmiş 17.3.1995 tarih ve 01 sayılı fezlekede, Akçakale
Gümrük Müdürlüğünce 1994 yılında sahte olarak düzenlenmiş
68 döviz beyan tutanağıyla 60 milyon dolar karaparanın
aklandığı belirlenmiştir.
Gaziantep Gümrükler Başmüdürlüğünce Gümrükler
Genel Müdürlüğüne gönderilen 20.1.1995 tarihli gizli yazıda,
Gaziantep Gümrükler Başmüdürlüğü bağlantıları
kapılar ile diğer kapıların da denetim elemanlarınca
incelenmesi istenilmiş; Genel Müdür Ramazan Uludağ'ca uygun bulunan
istem 26.1.1995 tarihli yazıyla Teftiş Kuruluna bildirilmesine
karşın, Teftiş Kurulu Başkan Vekili Kemal Akşar
tarafından gümrük müfettişlerine gönderilen yazıda
"Gaziantep Gümrükler Başmüdürlüğü bağlantıları kapılar
ile diğer kapıları da kapsayacak şekilde" ibaresinin
hariç tutulması istenilmiştir.
Bu durum üzerine, Gümrükler Genel Müdürü Ramazan
Uludağ'ca alınan 8.2.1995 tarihli soruşturma onayının
14.2.1995 tarihli yazıyla Teftiş Kuruluna iletilmesine rağmen,
Başkan Vekili Kemal Akşar tarafından beş ay bekletildikten
sonra 1995 Temmuz ayında gümrük müfettişlerine gönderildiği ve
bu bekletme sırasında gümrüklerde trilyonlarca lira karapara
aklamasının sürdüğü belirlenmiştir.
2.8.1995 tarihli soruşturma onayının
Teftiş Kurulu Başkanvekilince beş ay bekletilmesinden sonra
gönderildiği Gümrük Müfettişi Aslan Günler'in 1995 Temmuz
ayında, Karkamış Gümrüğünce sahte olarak düzenlenmiş
döviz beyan tutanaklarına dayanılarak parasal ihracatı
teşvik tedbirlerinden ödeme yapılmaması için Merkez
Bankasına gönderilmesi amacıyla teftiş kuruluna ilettiği
yazı da Kemal Akşar tarafından geri çevrilmiş ve bu nedenle
de Aslan Günler önlem alınması içerikli yazısını 1995
Eylül ayında Merkez Bankasına gönderebilmiştir.
Gümrük Müfettişi Aslan Günler'in 31.5.1996 tarih
ve 2 sayılı fezlekesinde, hayalî ihracata
karışmış Tuncer Örücü'nün, gümrük müdür vekili
atandığı 6.9.1994 tarihinden ayrıldığı
24.3.1995 tarihine kadar Karkamış'ta sahte olarak düzenlenmiş
210 döviz beyan tutanağıyla 150 milyon dolar karaparanın
aklandığı belirlenmiştir.
Yaklaşık 350 milyon dolar/35 trilyon Türk
Lirası karaparanın, sadece beş gümrükte düzenlenmiş sahte
döviz beyan tutanaklarıyla aklanması, ülke ekonomisi ve düzeni
açısından olayın boyutlarının nerelere
vardığının tüm gümrüklerde
araştırılması gereğini de ortaya
çıkarmış bulunmaktadır.
Bu nedenle, tüm gümrüklerde sahte olarak
düzenlenmiş döviz alım belgeleri konusunu,
Hangi firmaların ihracatı teşvik
belgeleri ile ihracat hesaplarının
kapatıldığını ve parasal ihracat teşviklerinden
ne tutarda yararlandırıldıklarını,
Hangi firmalara ne kadar navlun primi, Katma Değer
Vergisi iadesi ve benzeri ödemeler yapıldığını;
Alınan soruşturma onayının
Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından neden 5 ay
bekletildiği, Gümrük Müfettişi Aslan Günler'in 1995 Temmuzunda önlem
alınmasını isteyen yazısının Merkez
Bankasına neden gönderilmediğini;
Önemli konumdaki gümrüklere müdür olarak hayali
ihracatlara karışmış görevlilerin neden
atandığını;
Bu süreçte, ilgili bakanlıkların hangi
işlemleri yaptığının, ihmalinin olup
olmadığını;
Karapara aklama olayının başta
gümrüklerdeki olmak üzere tüm yönlerini ortaya çıkarmak amacıyla
Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz.
1. Orhan Veli
Yıldırım (Tunceli)
2. Celal Topkan
(Adıyaman)
3. Ayhan
Fırat (Malatya)
4. Ali Dinçer
(Ankara)
5. Şahin
Ulusoy (Tokat)
6. Bekir Kumbul
(Antalya)
7. Yusuf Öztop
(Antalya)
8. Altan Öymen
(İstanbul)
9. Ahmet Küçük
(Çanakkale)
10. Mustafa Yıldız (Erzincan)
11. İrfan Gürpınar (Kırklareli)
12. Mustafa Kul (Erzincan)
13. İsmet Atalay (Ardahan)
14. Yahya Şimşek (Bursa)
15. Zeki Çakıroğlu (Muğla)
16. Metin Arifağaoğlu (Artvin)
17. Nihat Matkap (Hatay)
18. Ahmet Güryüz Ketenci (İstanbul)
19. Yılmaz Ateş (Ankara)
20. Algan Hacaloğlu (İstanbul)
21. Mahmut Işık (Sıvas)
22. Fuat Çay (Hatay)
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
öngörüşme, sırasında yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, bazı
milletvekillerinin izinli sayılmalarına dair Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının tezkeresi vardır; okutup
ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
A) TEZKERELER
VE ÖNERGELER (Devam)
3. – Bazı
milletvekillerine izin verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/630)
Türkiye Büyük
Mİllet Meclisi Genel Kuruluna
Aşağıda adları yazılı
sayın milletvekillerinin, hizalarında gösterilen süre ve nedenlerle
izinli sayılmaları, Başkanlık Divanının
25.12.1996 tarihli toplantısında uygun görülmüştür.
Genel Kurulun onayına sunulur.
Mustafa
Kalemli
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
"Adana Milletvekili İmren Aykut'un,
hastalığı nedeniyle, 25.11.1996 tarihinden geçerli olmak üzere
15 gün"
BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
"Afyon Milletvekili Kubilay Uygun'un,
hastalığı nedeniyle 9.12.1996 tarihinden geçerli olmak üzere 20
gün"
BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
"Antalya Milletvekili Sami
Küçükbaşkan'ın, hastalığı nedeniyle 15.11.1996
tarihinden geçerli olmak üzere 20
gün"
BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
"Bursa Milletvekili, Mehmet Altan
Karapaşaoğlu'nun, hastalığı nedeniyle 7.10.1996
tarihinden geçerli olmak üzere 17 gün"
BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
"Bursa Milletvekili Abdulkadir Cenkçiler'in,
hastalığı nedeniyle 12.11.1996 tarihinden geçerli olmak üzere 25
gün"
BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
"İstanbul Milletvekili Refik Aras'ın,
hastalığı nedeniyle 11.10.1996 tarihinden geçerli olmak üzere 25
gün"
BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
"İstanbul Milletvekili Necdet Menzir'in,
hastalığı nedeniyle 20.12.1996 tarihinden geçerli olmak üzere 15
gün"
BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
"İstanbul Milletvekili Mehmet
Moğultay'ın, hastalığı nedeniyle 1.10.1996 tarihinden
geçerli olmak üzere 45 gün, 18.11.1996 tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün ve
24.12.1996 tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün"
BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
"İstanbul Milletvekili Ahmet Tan'ın,
hastalığı nedeniyle 22.10.1996 tarihinden geçerli olmak üzere 30
gün"
BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
"İstanbul Milletvekili Zekeriya Temizel'in,
mazereti nedeniyle 21.12.1996 tarihinden geçerli olmak üzere 16 gün"
BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
"Ordu Milletvekili Nabi Poyraz'ın,
hastalığı nedeniyle 12.12.1996 tarihinden geçerli olmak üzere 60
gün"
BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
"İstanbul Milletvekili Mehmet Aydın'ın, hastalığı
nedeniyle 6.12.1996 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün"
BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
"Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip
Bucak'ın, hastalığı nedeniyle 3.11.1996 tarihinden geçerli
olmak üzere 93 gün"
BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
"Şanlıurfa Milletvekili M. Fevzi
Şıhanlıoğlu'nun, hastalığı nedeniyle
21.10.1996 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün"
BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, iki sayın
milletvekiline ödenek ve yolluklarının verilebilmesine dair Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının tezkereleri
vardır; ayrı ayrı okutup, oylarınıza
sunacağım.
4. – Hastalığı
nedeniyle bu yasama yılında aralıksız olarak iki ay izin
alan Ordu Milletvekili Nabi Poyraz’a ödenek ve yolluklarının
verilebilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/631)
26 Aralık 1996
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Hastalığı nedeniyle bu yasama
yılında aralıksız olarak iki ay izin alan Ordu Milletvekili
Nabi Poyraz'a İçtüzüğün 154 üncü maddesi gereğince ödenek ve
yolluğunun verilebilmesi, Başkanlık Divanının
25.12.1996 tarihli toplantısında uygun görülmüştür.
Genel Kurulun onayına sunulur.
Mustafa
Kalemli
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
5. –
Hastalığı nedeniyle bu yasama yılında
aralıksız olarak iki aydan fazla izin alan Şanlıurfa Milletvekili
SedatBucak’a ödenek ve yolluklarının verilmesine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/632)
26 Aralık 1996
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Hastalığı nedeniyle bu yasama
yılında aralıksız olarak iki aydan fazla izin alan
Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip Bucak'a İçtüzüğün 154
üncü maddesi gereğince ödenek ve yolluğunun verilebilmesi,
Başkanlık Divanının 25.12.1996 tarihli
toplantısında uygun görülmüştür.
Genel Kurulun onayına sunulur.
Mustafa
Kalemli
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" bölümüne geçiyoruz.
Şimdi, sırasıyla, yarım kalan
işlerden başlayacağız.
V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1. – 926
Sayılı Türk silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici
Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/215) (S. Sayısı : 23)
BAŞKAN – 926 Sayılı Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici...
(DSP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
METİN ŞAHİN (Antalya) – Yoklama
istiyoruz efendim.
BAŞKAN – Ne istiyorsunuz efendim?
METİN ŞAHİN (Antalya) – Yoklama
istiyoruz.
BAŞKAN – Grup başkanvekillerinden kimse yok
mu efendim?
METİN ŞAHİN (Antalya) – Biz varız
efendim... (RP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Efendim, siz oturur musunuz
lütfen...
Sayın milletvekilleri, ben bir hatırlatma
yapayım yüksek müsaadelerinizle...
HASAN GÜLAY (Manisa) – Yoklama...
BAŞKAN – O en tabiî haktır efendim; ama, onun
bir yeri var. İşaretle...
MUSTAFA BAHRİ KİBAR (Ordu) – Zaten usulsüz
açtınız Sayın Başkan.
BAŞKAN – Efendim, sayın üyeleri ayakta tutmak
istemiyorum.
Efendim, istirahat buyurur musunuz... Tekrar
kalkarsınız, ayakta kalmayın diye söylüyorum. Peki, efendim, siz
bilirsiniz, ısrar ediyorsanız.
Efendim, usul şu: İşaretle oylamaya
geçileceği sırada, sayın milletvekilleri daha önce gönderdikleri
bir yazılı taleple ya da ayağa kalkmak suretiyle yoklama
isteyebilirler; bu, en tabiî haktır; ama, ben, şu anda oylama falan
yapmıyorum, sadece...
HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – Tamam
Sayın Başkan, oylamaya geçerken yoklama isteyeceğim.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 926
Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici
Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle ilgili tasarının müzakaresine
kaldığımız yerden başlayacağız.
Komisyon?.. Yok.
Müzakeresi ertelenmiştir.
2. – Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılmasına Dair 31.7.1996 Tarihli ve 4159 Sayılı Kanun ve
Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir
Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/496, 3/444) (S.
Sayısı : 133) (1)
BAŞKAN – Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılmasına Dair 31.7.1996 Tarihli ve 4159 Sayılı Kanunun
müzakeresine başlıyoruz.
Komisyon hazır mı? Hazır.
Hükümet?.. Hazır.
Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.
Sayın milletvekilleri, daha önce, bu kanunun tümü
üzerinde müzakereler yapılmış, tamamlanmış; maddelere
geçilmesi hususunun oylanmasında kalmıştık. Şimdi,
maddelere geçilmesi hususunu oylarınıza...
III. – YOKLAMA
(DSP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) –
Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Demokratik
Sol Parti Grubundan 20 arkadaşımız, oylamaya geçeceğim
sırada ayağa kalkmak suretiyle yoklama istediler; tabiî
haklarıdır.
Şimdi, yoklama talebinde bulunan milletvekilerinin
isimlerini sırayla okuyorum, salonda olup olmadıklarını
kontrol edeceğim; yoklama esnasında da, hazır olmazlarsa bu
talep düşer.
Sayın Özkan?.. Burada.
Sayın Gülay?... Burada.
Sayın Şahin?.. Burada.
Sayın Gürel?.. Burada.
Sayın Aydın?.. Burada.
Sayın Bilgir?.. Burada.
Sayın Bilge?.. Burada.
Sayın Karahan?.. Burada.
Sayın İlimen?.. Burada.
Sayın Karslıoğlu?.. Burada.
Sayın Çabuk?.. Burada.
Sayın Karaa?.. Burada.
Sayın Tanla?.. Burada.
Sayın Aytekin?.. Burada.
Sayın Toprak?.. Burada.
Sayın Gürtan?.. Burada.
Sayın Ünlü?.. Burada.
Sayın Tekin?.. Burada.
Sayın Yazar?.. Burada.
Sayın Dilekçi?.. Burada.
Efendim, İçtüzüğün aradığı
yetersayı vardır.
Ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır;
Genel Kurul salonunda hazır bulunan sayın üyelerin yüksek sesle
işaret buyurmalarını rica ediyorum.
(Yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, müzakereye
konu tasarının maddelerine geçilmesi hususunu işaretle
oylayacağım sırada, Demokratik Sol Parti Grubuna mensup yeteri
sayıda arkadaşım yoklama istedi. Yapılan yoklamada,
toplantı yetersayımız vardır; çalışmalara
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. – KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
2. – Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılmasına Dair 31.7.1996 Tarihli ve 4159 Sayılı Kanun ve
Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir
Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/496, 3/444) (S.
Sayısı : 133) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerinde.
Sayın milletvekilleri, tasarının
maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi, 1 inci maddeyi okutuyorum:
Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun
Kanun No. : 4159 Kabul Tarihi :
31.7.1996
MADDE 1. – 23.2.1995 tarihli ve 4077
sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanunun 11 inci maddesine
aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
Süreli yayın kuruluşlarınca düzenlenen
ve her ne amaç ve şekilde olursa olsun, bilet, kupon, iştirak
numarası, oyun, çekiliş ve benzeri yollarla süreli yayın
dışında ikinci bir ürün verilmesinin taahhüt edildiği
kampanyalarda; kitap, dergi, ansiklopedi, afiş, bayrak, poster, sözlü veya
görüntülü manyetik bant veya optik disk gibi süreli yayıncılık
amaçlarına aykırı olmayan kültürel ürünler
dışında hiçbir mal ya da hizmetin taahhüdü ve
dağıtımı yapılamaz. Her halukârda bu mal veya hizmetin
piyasa değeri, tüketicinin ilgili kampanya süresince süreli
yayını satın almak için ödediği toplam bedelin % 50'sini
aşamaz ve bu şekildeki kampanyaların süresi 60 günü geçemez.
Kampanya konusu mal veya hizmet bedelinin bir bölümünün tüketici
tarafından karşılanması, bu mal veya hizmetin ikinci ürün
sayılmasına engel değildir.
Kampanya süresince, süreli yayının
satış fiyatı, ikinci ürün olarak verilmesi taahhüt edilen mal
veya hizmetin yol açtığı maliyet artışı nedeniyle
artırılamaz. Kampanya konusu mal veya hizmet taahhüdü ve
dağıtımı bölünerek yapılamayacağı gibi, bu
mal veya hizmetin ayrılmaz ya da tamamlayıcı parçaları da
ayrı bir kampanya konusu haline getirilemez. Bu Kanunun
uygulamasında, ikinci ürün olarak verilmesi taahhüt edilen her bir mal
veya hizmete ilişkin işlemler bağımsız bir kampanya
olarak kabul edilir.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, biraz sonra
oylama yapacağız, sık sık oylama olacak; Genel Kurula
duyuruyorum. Ayrılmayın; vazifemiz çalışma yapmaktır,
onu ifade ediyorum.
Madde üzerinde gruplar adına söz taleplerini
okuyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Öymen, Demokratik
Sol Parti Grubu adına Sayın Aktaş, Anavatan Partisi Grubu
adına Sayın Köksalan.
Kişisel söz talebinde bulunanlar: Sayın
Yalman, Sayın Köylü, Sayın Cengil, Sayın Oğuz.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun sözcüsünü davet
ediyorum.
Buyurun Sayın Öymen. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Öymen, süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA ALTAN ÖYMEN (İstanbul) –
Sayın Başkan, sayın arkadaşlarım; bu yasanın
Cumhurbaşkanı tarafından geri döndürülmesinden önce,
içerisindeki bazı aksaklıklara işaret edildi. Ayrıca,
burada konuşan çeşitli hatipler, tasarının Anayasaya
aykırı olduğu konusunda da tespitlerini belirttiler.
Şimdi, özellikle bu 1 inci madde üzerinde teknik
aksaklıklar vardı. O zaman yapılan görüşmeler
sırasında bunu ifade etmiştik. Tasarıda deniliyordu ki;
gazeteler, tabak çanak gibi yahut başka araçlar gibi şeyleri promosyon
olarak dağıtmasınlar; ama, ansiklopedileri
dağıtsınlar, kültür hizmeti olarak bazı kitapları
dağıtsınlar.
Tasarıda bu benimsenmişti, bu amaçla
getirilmişti; fakat, 1 inci madde okunduğu sırada, burada herkes
gördü ki, bu maddeyle, tasarının bu amacının
gerçekleştirilmesi de mümkün değildir; yani, 60 gün içerisinde
ansiklopedinin verilmesi öngörülüyordu, bu ansiklopedilerin hepsinin birden
verilmesi öngörülüyordu, bir de maliyet fiyatı ölçüsü konuluyordu ki,
onunla ciddî bir ansiklopedinin verilmesine imkân yoktu.
Bunlar belirtildi; ayrıca, Anayasaya
aykırılıklar da belirtildi, kanun Cumhurbaşkanına
gitti ve tıpkı, Mecliste bu konuda konuşan
arkadaşlarımızın belirttiği gibi, Anayasanın iki maddesine
aykırı bulundu ve geri çevrildi.
Şimdi, bu geri çevrilme, bir fırsat
olabilirdi; bir; Anayasaya aykırılığın düzeltilmesi
için, giderilmesi için; iki, belirttiğimiz teknik aksaklıkların
düzeltilmesi için; fakat, bunun ikisi de yapılmadı. Sanayi Komisyonu,
bunu, en azından Anayasa Mahkemesinin görüşünü alarak veya Anayasa
Mahkemesinin yerine kendini koyup, kendisi bunu Anayasaya
aykırılık açısından inceleyerek, bu Anayasaya
aykırılığı giderme imkânını bulabilirdi;
ayrıca, o teknik aksaklıkları düzeltebilirdi; ama, Komisyon ne
yapmıştır; Komisyon, Cumhurbaşkanının geri
gönderme yazısını aynen almış ve sadece dört cümlelik
bir rapor yazmıştır; yani, ne Sayın
Cumhurbaşkanının gösterdiği hususların bir
tartışmasını yapmıştır ne teknik açıdan
yasanın üzerinde durmuştur; sadece demiştir ki Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına, işte "görüşüldü
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi; Kanun,
Cumhurbaşkanlığının gönderdiği tezkerede sunulan
gerekçelerle beraber incelendi. Komisyon üyeleri kanun üzerindeki
görüşlerini açıkladıktan sonra, kanunun maddelerine geçilmesi
kabul edildi.
1 inci, 2 nci, 3 üncü, 4 üncü ve 5 inci maddeleri aynen
kabul edildi."
Şimdi, bu kadar kısa bir raporun
yazılmasının amacı belli. Bu amaç, Sayın Sanayi
Bakanı tarafından bundan önceki oturumda da izah edildi. Sayın
Bakan demişti ki: "bu kanunu, biz, virgülüne dahi dokunmadan Meclise
sevk edeceğiz." Bunu izah ederken aynı husus üzerinde durdu.
Niye bu tasarı virgülüne dokunmadan sevk edilecek
Meclise ve Meclisten, komisyonlardan o şekilde geçecek; çünkü "aman,
olduğu gibi çıksın arkadaşlar bu, bir daha da
dönmesin." Yani, eğer, bir virgül değişirse
Cumhurbaşkanından dönecek. Dönse ne olacak? Düzeltilmiş olarak
gittiği takdirde, yeniden düzeltilip geçerse, bu gecikmeden, Türkiye,
büyük şeyler mi kaybedecek? Yani, bu promosyon meselesi bir ay sonra gerçekleşmiş,
bir ay önce gerçekleşmiş, bunun bir farkı mı olacak?
Hayır; ama, burada, bu tasarının geçen görüşülmesi
sırasında da belirtildiği gibi, bir inat bahis konusudur ve
bunun temelinde de basından öç alma, Sayın Erbakan'ın,
Sayın Başbakanın daha güvenoyu aldığı sırada
belirttiği gibi, basını yola getirmek için onun üzerinde
baskı unsurları ihdas etme hedefi vardır. Şimdi, bu hedef
istikametinde çalışmalar devam ediyor.
Gündemde başka maddeler var, öteki komisyonlar,
öteki bakanlar burada bulunmuyor, bir tutku halinde "bu tasarıya
gelsin sıra, bu tasarı bir an önce görüşülsün, buradan
çıksın" inadı var. Bu tutkunun ifadeleri, Sayın Sanayi
Bakanının bundan önceki görüşme sırasında, buradaki
ifadeleriyle ortaya çıktı. Kendisi, basın hakkında o kadar
önyargılı ki ve o kadar basın hakkında bilgiden mahrum ki,
burada gerçekle hiç alakası olmayan şeyler söyledi. Mesala
"Avrupa'nın hiçbir ülkesinde böyle bir şey yok" dedi. Bu
yanlış. Bazı ülkelerde, gerçekten, bu promosyonlara müsaade
edilmiyor, onun kuralları var; ama, bazı ülkelerde bir
sınırlama da yok, Türkiye'dekine benzer birçok promosyon da
yapılıyor; İngiltere'de yapılıyor, Yunanistan'da
yapılıyor... Yunanistan'da tıpkı bizdeki gibi yapılıyor;
nelerin verildiği liste halinde burada, herkesin önünde, benim de önümde
tabiî; isterse Sayın Bakana bunları veririm; ama "hiçbir yerde
yok" denilmez tabiî bu durumda "bazı yerlerde var, bazı
yerlerde yok" denilir.
Yine, Sayın Bakan, promosyonla ilgili olmadan da
-anlaşılan basına o kadar kızıyor ki- burada öyle polemikler
yaptı ki, işte "ikibuçuk gazetenin durumu" dedi
"patronları" dedi. Gayet ilginçtir "basında patronlar
ya da genel yayın müdürlerinin hoşuna gitmeyen hiçbir şeyi
hiçbir köşeyazarı yazamaz" dedi.
MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) –
Doğru...
ALTAN ÖYMEN (Devamla) – "Doğru"
diyorsunuz; ama, bunun da ne kadar gerçekdışı olduğunu
görmek için uzun boylu zahmete gerek yok. Herhangi bir gazeteyi alın, her
gün, içerisinde bir yazar (A) derken ötekinin (B) dediği, birinin
söylediğinin tam tersini ötekinin söylediği bir gerçektir.
LÜTFİ YALMAN (Konya) – Ayrı yollardan
aynı hedef...
ALTAN ÖYMEN (Devamla) – Genel yayın müdürleri
açısından da öyledir. Misal bile vereyim: Hürriyet'in Genel
Yayın Müdürüyle başyazarı, haftada bir, birbirlerine
karşı yazılar yazarlar, birbirlerinin düşüncesine
karşı düşünceleri ifade ederler. Bu, Milleyet'te de böyledir,
öteki birçok gazetede de böyledir. Yani, gazetelerde, öyle, bir genel
yayın müdürü düğmeye basar, patron düğmeye basar, herkes aynı
şekilde yazı yazar, herkes onun dediğini yerine getirir; böyle
bir durum yoktur. Bunu görmek için uzun boylu soruşturmaya gerek yok,
okumak yeterlidir; ama, Sayın Bakan, okumak yerine köşeyazarı
diye bildiği bir iki kişiyle -kiminle konuşmuşsa- dedikodu
şeklinde konuşmayı tercih etmiş anlaşılan; böyle
bir hükme varmış ve bunu, burada ifade ediyor.
Bir bakan için, önündeki metinle, önündeki
tasarıyla ilgili bilgileri, hiç olmazsa, buraya gelmeden önce alıp
biraz okumak, onlara bakmak daha doğru ve gerekli değil midir? Bunu
yapmıyor. Belki, kendisinin, kendi patronuyla arasındaki ilişki
ile gazete genel yayın müdürleriyle yazarlar arasındaki ilişkiyi
birbirine karıştırıyor. Gazetelerde, gerçekten dediği
şekilde bir şey yoktur. Ben, bu mesleği kırkaltı
yıldan beri yapıyorum. Patronlar ve genel yayın müdürleri
isteseler dahi, bir gazetenin yazarlarını aynı istikamette
yazı yazar hale getiremezler. Buna, gazete yazarlarının kendi
kişilikleri falan da müsait değildir, gazete çıkarmanın
tekniği de müsait değildir. Hele, bugün, gazeteler kompütürlerle, bilgisayarlarla
falan yönetilirken, gazetelerin genel yayın müdürleri, sayfaların
neresinde ne çıkmış, bütün ayrıntılarıyla
inceleme imkânından bile mahrumdurlar.
Şimdi, bunları, burada, bilerek konuşmak
lazım. Gazeteler üzerinde söz söylemeden önce de gazeteleri okumak
lazım. Dedikodularla falan yetinmekle bu iş olmaz. Bakan olunabilir;
ama, bakan olarak, doğru dürüst, sağlıklı bir tasarı
çıkarılamaz. Bunu böylece tespit ettikten sonra, şimdi, ben, işin
bu aşamasına gelindikten sonra, yine de yapılması gerekeni
anlatmaya çalışacağım.
Bu kanunun 1 inci maddesi, şimdi
görüştüğümüz 1 inci maddesi, demin belirttiğim gibi, kendi
koyduğu amaca aykırı hükümler içeriyor. Altmış günde
koca bir ansiklopedi verilmesini istemiş; işte yüzde 50 diye
sınır koymuş, gazete satış fiyatının yüzde
50'si falan hesaplanacak, onu aşamayacak gibi sınırlar
koymuş; ayrıca, bütün ansiklopedi ciltlerinin bir arada verilmesini
şart koymuş; yani, bir arada verilmesini, güya tüketiciyi korumak
açısından şart koymuş. Halbuki, asıl bir arada
verilmesi; yani, kampanyanın sonunda verilmesi tüketiciyi zarara
sokabilir. Tüketici iyi bir şey alacakmış ümidiyle, iki ay
süreyle o kuponları biriktirip sonunda bunu alırsa, asıl hayal
kırıklığına uğrayacağı zaman,
paraları verdikten sonraki zaman olur, kuponları biriktirdikten
sonraki zaman olur. Halbuki, eğer cilt cilt verilirse bir ansiklopedi,
daha birinci bölümünde bunu fark edip...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Öymen, toparlar
mısınız.
ALTAN ÖYMEN (Devamla) – ... gazetesini
değiştirebilir. Yani, zaten geçen celsede de bunlar
anlatıldı. Bunların giderilmesi için biz bir önerge verdik.
Hatta, geçen defaki görüşmeler sırasında şöyle bir şey
olmuştu: Refah Partili arkadaşlarım da bu mahzurları
görmüşlerdi; beraber bunları gidermeyi denedik, o zaman mümkün
olmadı; fakat, kısmen belki bir şeyler yapıldı; ama,
mümkün olmadı; bu, şimdi mümkün olabilir. Onun için, ben, Muhterem
Heyetinizden, önergelere sıra geldiği zaman bizim önergemizin
gerçekten ciddîye alınması ve bu değişikliğin
yapılması yolunda oy kullanılmasını rica ederim.
Saygılarımı sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Öymen, teşekkür ediyorum.
Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın
Aktaş; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)
DSP GRUBU ADINA A. ZİYA AKTAŞ (İstanbul)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, basın ve
medyanın değerli mensupları ve sayın konuklar; kamuoyunda
"Promosyon Yasası" olarak bilinen yasanın 1 inci maddesi hakkında
Demokratik Sol Parti Grubunun görüşlerini sunmak üzere huzurunuzdayım;
sözlerime başlarken, hepinizi sevgi ve saygılarla selamlıyorum.
Arkadaşlar, biliyorsunuz, söz konusu Yasa, Meclis
Genel Kurulunda tekrar görüşülmek üzere, Sayın
Cumhurbaşkanı tarafından, 12 Ağustos tarihli bir
yazıyla iade edilmişti. Bunun ardından, eylül ayı
başlarında, Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Erez'in
"Yasayı virgülüne dokunmadan Türkiye Büyük Millet Meclisinden
geçireceğiz" sözleriyle konu ilginç bir boyut kazandı. Aynı
günlerde, Doğru Yol Partisi Genel Başkan Yardımcısı
Sayın Meral Akşener ve aynı Partinin Kadın ve Gençlik
Kolları yöneticileri de, basına ve özellikle belirli bir medya
grubuna tehdit ve hakaretlere varan görüşlerini yazılı olarak
açıklayınca, basında, infiale varan tepkiler oluştu. Hatta,
kimi basın kuruluşları, bu konuda, gereği için yasal
yollara da başvurdular.
Biliyorsunuz, adı geçen milletvekili, kısa
süre önce Hükümette İçişleri Bakanı olarak görevlendirildi.
Bütün bu gelişmeler, cezalandırma yetkisinin özellikle kendisinde
olmasını ısrarla isteyen Sanayi ve Ticaret Bakanının
bu ısrarı, üyesi bulunduğu Refahyol Hükümetinin
Başbakanı Sayın Erbakan'ın, daha güvenoyu almadan bir gün
önce basınla ilgili olarak yaptıkları bir konuşmada bizzat
ifade buyurdukları "öde borcunu deyince muhalefetleri bitecek; 'aman,
bu Refah Partisi ne partiymiş' diyecekler ve yüzseksen derece
dönecekler" sözleriyle birleştirilince, bu Hükümetin, kendilerine
muhalefet etme cesareti bulabilen birkısım basın
mensuplarını nasıl susturacaklarının
hesabını yaptıklarını açıkça ortaya koymuş
bulunmaktadır. Bunun çok açık kanıtlarından biri, Hükümet
ortakları tarafından büyük bir telaş ve aceleyle
başlatılan sansür yasası hazırlıkları,
diğeri de, şimdi görüştüğümüz yasadır. Refah
Partililerin kendi sözcükleriyle, biriyle basının sesini kesmek,
diğeriyle de basının hortumunu kesmek amaçlanmakta ve Refah
Partisi ile DYP, el ele, büyük bir hırs içinde bu yasaları
çıkarmaya çabalamaktadırlar.
DSP (Demokratik Sol Parti) olarak, bu konuda özellikle
vurgulamak istediğimiz konu şudur: Halen sürdürülmekte olan ve gelecekte
de uygulanacak promosyonlar için yeni bir düzenleme getirebilmek amacıyla
bir yasanın çıkarılması, ülkemiz ve halkımız
açısından, hatta, basının kendisi açısından
gereklidir, yararlıdır, doğrudur; ama, bir kere daha, bu
Hükümet, doğru olan bir şeyi yanlış yapıyor; daha da
kötüsü, yanlışında ısrar ediyor.
Nedir bu yanlışlar derseniz, özellikle
şunları sıralamak istiyorum: Hükümet tarafından
getirilmiş bulunan ve Sayın Cumhurbaşkanı tarafından
tekrar görüşülmek üzere iade edilmiş bulunan yasa, kimi çevrelerin
intikam yasası tanımına uygun hükümler içermektedir. Bu hükümler
ayıklanmalıdır.
Daha fazla zaman yitirilmeden, halen sürdürülmekte olan
promosyon çalışmalarıyla ilgili müktesep haklara zarar vermeden,
belli bir itiraz merciini de belirleyen ceza takdir ve uygulama yetkisini,
Demoklesin kılıcı gibi tek bir kişinin, hele hele politik
bir kişiliği olan bir bakanın eline vermek yerine, bir adalet
makamına veren ve konuyla yakın ilgisi nedeniyle, Basın Konseyi,
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Gazete Sahipleri Birliği gibi
basın kuruluşlarının, Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliğinin, Sanayi Bakanlığı Tüketicinin ve Rekabetin
Korunması Genel Müdürlüğünün, Adalet Bakanlığının
ve Tüketici Haklarını Koruma Derneğinin temsilcilerinden
oluşturulacak bir kurulun hazırlayıp, yeni bir şekil ve
içerik vereceği bir yasanın ülkemize ve halkımıza daha çok
yararlı olacağı inancındayız. Yasa
çalışmalarında basın kuruluşlarının da
görüşü alındığı, Bakan tarafından ifade
edilmiştir; ancak, tüm ilgili kurum ve kuruluşların
görüşlerinin alınmadığı, görüş bildirenlerin de
görüşlerinin kale bile alınmayarak gözardı edildiği veya
çarpıtıldığı, daha sonra yapılan yasa tartışmaları
sırasında ilgili kişilerin ağızlarından ortaya
çıkmıştır. Bu saptanmıştır.
Kültürel ürün ve kültürel hizmet gibi kavramların
sadece Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca değerlendirmeye tabi
tutulması, gelecek açısından sakıncalar
taşımaktadır.
Sayın Erez'in, noktasına virgülüne dahi
dokunmadan yasayı tekrar Meclis Genel Kurulundan geçirecekleri beyanı,
Hükümetin elinde bulundurduğu çoğunluk nedeniyle mümkün olabilir;
ama, böylece, kendisini Meclis ilgili komisyonunun, hatta Genel Kurulun üstünde
görüyor olması bir demokrasi ayıbı olmayacak mı Sayın
Bakan? Demokrasinin kör bir inat değil, Hükümet üyelerinin Meclis içinde
ve dışındaki muhalif görüşleri dinlediği,
anladığı ve haklı bulduğu bazı noktaları göz
önüne alarak, görüş ve eylemlerinde gerekli düzeltme ve eklemeleri
yapabildiği bir erdemli sistem olduğunun burada altını
çizmek istiyoruz.
Daha çalışmalarının ilk günlerinde
kendisini bir "garson hükümet" olarak ilan edip, halka hizmet
aşkıyla dolu olduğunu açıklayan bir hükümetin bugüne kadar
halka sunduğu tepsiden, ne yazık ki, şimdiye kadar, sadece
boş laflar, şovlar, bazı gaflar ve tehditler çıkmıştır;
çıkmaktadır. İnsana hiç sormazlar mı, bu nasıl
garsonluktur ki, hizmeti sadece ve sadece kendisine yapıyor? Bir
Başbakan ki, devletin dışişlerini, kendi evinde veya
yazlığında, sadece konuklarla başbaşa, özel olarak
yürütmeye kalkıyor; böylece, Genel Başkanımız Sayın
Ecevit'in bir süre önce yaptığı basın
toplantısında söylediği gibi, âdeta devlete güvenmediğini
kanıtlıyor...
Hükümette, adına bazı yazarların
"Düşişleri Bakanı" yakıştırması
yaptıkları Dışişleri Bakanı ise,
yıllardır yapılmakta olan benzer görev seyahatlerinin en az 10
misli gibi birtakım ölçüdışı oranlardaki harcamalarla
Amerika'ya gitmeye hazırlık yapmakta, şov yapmakta, gittiği
zaman da özel işlerini görevinin üstünde tutmakta bir sakınca
görmüyor. Halbuki, bu Hükümetten, halkımız iş bekliyor, aş
bekliyor, hizmet bekliyor...
YUSUF BAHADIR (Trabzon) – Çok ayıp, çok!
A. ZİYA AKTAŞ (Devamla) – Ayıp var,
doğru; ama, bu ayıbı yapanlar maalesef sizin genel
başkanlarınız.
"Şovlar, gaflar ve boş laflar
bitsin" diyor halkımız. (DSP sıralarından
alkışlar)
Arkadaşlar, öyle bir Hükümet, öyle bir hizmet ki,
evlere şenlik. Beş yıldır bu devletin üst yönetiminde söz
sahibi, yetki sahibi bulunan bugünün Başbakan Yardımcısı
Sayın Çiller çıkıp "bu devlet çökmüştür"
buyurdular; ama, aynı devletin parasıyla kendi evinin
halısını, boyasını, badanasını dahi
yaptırmaktan çekinmediler; olayı yazan gazeteleri, basın
mensuplarını tehdit etmeye çalıştılar... (DSP
sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) –
Yakışıyor mu yani?!
A. ZİYA AKTAŞ (Devamla) – ...Tehdit etmeye
çalıştılar, susturmaya çalıştılar. İşte
görüştüğümüz yasa bunun için burada, işte bunun için...
ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) –
Utanmıyorsunuz!..
BAŞKAN – Sayın Aktaş... Sayın
Aktaş...
A. ZİYA AKTAŞ (Devamla) – Aynı Hükümetin
Başbakanı ise, Susurluk'taki kazayla ortaya çıkan ve maalesef,
devlet kurumlarını da çok ciddî bir şekilde ilgilendiren
ilişkileri, günlerce süren suskunluğun arkasından, "fasa
fiso" diyerek devlet adamlığını gösterdiler. (DSP ve
CHP sıralarından alkışlar) Aynı Başbakan,
ortağının, çöktüğünü ilan ettiği, söylediği
devletin özel uçağı ve helikopteriyle, geçtiğimiz yaz
aylarında her hafta sonu tatile gitmekte de bir sakınca görmediler. O
günlerde ormanlarımız ve içimiz yanıyordu arkadaşlar.
BAŞKAN – Sayın Aktaş...
ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) – Kesin şunun
sesini Sayın Başkan, madde
üzerinde konuşmuyor...
A. ZİYA AKTAŞ (Devamla) – O günlerde...
BAŞKAN – Müsaade buyurun efendim.
Bitirin efendim sözünüzü lütfen...
A. ZİYA AKTAŞ (Devamla) – Bakınız,
işte, sizin mantığınız!.. Bana "kesin"
dediğiniz gibi, basına da "kesin" diyorsunuz. Bu nedenle bu
yasayı getiriyorsunuz buraya. (DSP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Aktaş...
A. ZİYA AKTAŞ (Devamla) – Buyurun Sayın
Başkan.
Bana söyleyecekseniz, önce karşıdaki
arkadaşlarıma uyarıda bulunun.
BAŞKAN – Sayın Aktaş, siz sözünüzü
bitirin efendim.
Buyurun.
A. ZİYA AKTAŞ (Devamla) – O günlerde,
ormanlarımız -tekrarlıyorum- yanıyordu ve bu nedenle
bağrımız yanıyordu; ama, uçak ve helikopter
yokluğundan dem vuruluyordu Hükümet tarafından...
İş bununla bitmiyor.
METİN PERLİ (Kütahya) – Halk bitirdi zaten...
A. ZİYA AKTAŞ (Devamla) – Bir zaman çok
sorguladıkları...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Efendim, lütfen, son cümlenizi, Genel
Kurula saygılarınızı sununuz.
Son cümle efendim; buyurun.
A. ZİYA AKTAŞ (Devamla) – 1 dakika verir
misiniz Sayın Başkan?..
BAŞKAN – Efendim, verdim.
Selamlarınızı sunun efendim Genel Kurula.
A. ZİYA AKTAŞ (Devamla) – Tamam,
teşekkür ediyorum.
METİN PERLİ (Kütahya) – Biraz
mantıklı konuşmanız lazım...
A.ZİYA AKTAŞ (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, işte, bütün bunları dile getiren, ancak bir
kısmına değinebildiğim bu konuları dile getiren,
vatandaşın gözleri önüne bu konuları büyük bir cesaret ve
özveriyle seren ve sermeye çalışan basınımızla ve
medyamızla beraber, onlarla omuz omuza, haksızlıklara,
yolsuzluklara savaş açmayı da biz önemli bir görev sayıyoruz.
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) -
Yapamazsınız!..
A.ZİYA AKTAŞ (Devamla) - Bu nedenle onlarla
beraberiz, beraber olacağız. Keser döner, sap döner; gün gelir hesap
döner diyen halkımızın sağduyusuna ve memleket sevgisine,
gerçek inancına ve insanlığına inanır ve güveniriz. O
nedenle de, biz DSP'liler "bize güven Türkiye" diye
halkımıza sesleniriz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (DSP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Aktaş, teşekkür
ediyorum.
Sayın milletvekilleri, Anavatan Partisi Grubu
adına, Sayın İrfan Köksalan; buyurun. (ANAP
sıralarından alkışlar)
Sayın Köksalan, efendim, siz, tecrübeli bir
parlamentersiniz; konumuz promosyon; yani, basının susturulması,
basının haberciliği, basının yorumu değil;
basında promosyon.
Buyurun efendim.
ALİ DİNÇER (Ankara) – Sayın Başkan,
siz niye kendinizi yoruyorsunuz?!
ALİ TOPUZ (İstanbul) – Herkes nasıl
konuşacağını bilir!
BAŞKAN – İstirham ederim efendim... Gayet
tabiî... Gayet tabiî... (CHP sıralarından gürültüler)
Sayın Topuz, rica ediyorum.
Sayın Köksalan, buyurun efendim.
İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – Sayın
Başkan, sayacı tekrar çalıştırır
mısınız lütfen.
BAŞKAN – Gerekirse, ben, sürenize sonra ilave
ederim.
Buyurun efendim.
ANAP GRUBU ADINA İRFAN KÖKSALAN (Ankara) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
Sayın Başkan, çok affedersiniz ama, bir
ikazı yapmakta kendimi artık
haklı görüyorum. Bundan evvel, yasanın tümü üzerinde
konuşurken de birkaç kez bu tarzda müdahale ettiniz. Siz, Yüce Parlamentoda
bu görüşmeleri yönetmekle mükellefsiniz, yönlendirmekle değil (ANAP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) ve
görüyorum ki, Grubunuzdan gelen ikazlar üzerine, o istikamette yönlendirme
içerisindesiniz. Siz bu Parlamentoda seçildiniz, her ne kadar Grubunuz teklif
ettiyse de.
BAŞKAN – Sayın Köksalan, siz
görüşmelerinize devam edin efendim.
İRFAN KÖKSALAN (Devamla) – Ama, ben, daha söze
başlamadan yönlendirme içerisine girdiniz. Buna, hiç, ama hiç
hakkınız yok ve sizden başka da hiç kimse bunu yapmıyor.
BAŞKAN – Zamanınızı konunuza
kullanın efendim.
Buyurun.
İRFAN KÖKSALAN (Devamla) – Dersimiz, tüketicinin
korunması adı altındaki bir yasa.
BAŞKAN – İşte bu... İşte bu...
AHMET NEİDİM (Sakarya) – Ders mi?!.
İRFAN KÖKSALAN (Devamla) – Bilhassa söylüyorum
dersimiz diye; çünkü, havanda su dövüyoruz. 31 Temmuzda buraya geldi,
Cumhurbaşkanı tarafından iade edildi ve geçen günkü
konuşmamda Cumhurbaşkanının gönderdiği metni burada da
okudum; ama, tekrar, burada, havanda su dövmeye devam ettiğimiz için,
bunu, bu şekilde ifade ettim; bu ikazın geleceğini de biliyordum
zaten.
Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, Sayın
Başbakan "aspirini çikolatayla yutturacaksınız" diyor.
İşte, bu, tüketincinin korunması adı altında; ama,
içinde keşke aspirin olsaydı, aspirin de değil, bir başka
şeyler var bunun içerisinde. Tüketiciyi korumakla ilgili de hiç; ama,
hiçbir şey yok.
Bakın, şuradan, 31 Temmuz tarihinde
çıkardıkları gerekçeden, birkaç cümleyi okuyacağım; ne
diyor bakın: "Sisteme, daha açık deyişle devlete
güvensizlik de doğacaktır." Yani devlete güven getirmek için,
tüketicinin korunması adı altındaki yasa tasarısı;
yani, kamuoyumuza "promosyon" adıyla mâl olan yasa
tasarısı, önümüze gelmiş.
Değerli arkadaşlarım, devlete
güvensizlik_ Devlete güveni, eğer, bu Hükümet bu kadar çok
düşünüyorsa, şu Susurluk yumağına bir bakın; neler
çıkıyor ve o Susurluk yumağıyla ilgili, bir tarif
yapılıyor. "Nereye kadar giderse, oraya kadar gidin."
Talimatlar bu istikamette. Yine, bir yazı yazılıyor, yazıda
şöyle bir resim çiziliyor; resim nedir; çok ünlü bir siyasetçinin
eşi_ Tarif de, bu.
Dün, bakıyoruz, o ünlü siyasetçinin eşi
çıkıyor "ülkemi çok seviyorum_ Ülkemi çok seviyorum_"
diyor; ama, hatırlar mısınız, bundan onbeş yirmi gün
evvel, Almanya'daki bir gazetede, 1974 tarihinde, o ünlü siyasetçi ve eşinin,
195 numaralı bir pasaportu, United States'ten (Amerika'dan)
aldığı yazılıydı. Bugüne kadar da en ufak bir
tekzip gelmedi.
Şimdi, ben, burada açıkça soruyorum: Ülkemi
derken, o ülke, çoluk çocuğunun geleceğini temin etmek için mal
varlığı edindiği Amerika mı, yoksa Türkiye mi?..
İşte, asıl, bunun açıklığa kavuşması
lazım. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar)
Yine, çok enteresandır, bakın bu gerekçede ne
diyor biliyor musunuz; "söz konusu ürünleri üreten sanayicimiz_"
deniliyor. Yani, Tüketicinin Korunması Yasası adı altında
yutturulmaya çalışılan Promosyon Yasasında, sanayiciyi
koruma gayreti varmış! Beyler, eğer, siz sanayiciyi
koruyacaksanız, evvela, şu otomotiv sektörünü getirdiğiniz hale
bakın... Çiftçinin, köylünün elemeğini, göznurunu koruması icap
eden Ziraat Bankası, trilyonlar harcayarak bir ilan veriyor; ilanda da
Mercedes fotoğrafını basıyor. Ee, o kararname, sadece
Mercedes için değil ki... Siz, Mercedes'in ortağı
mısınız?! Makine, teçhizat da gelecek... Köylünün, çiftçinin
paraları, bu reklam uğrun, Ziraat Bankası tarafından
harcanıyor. Hiç, böyle, sanayici korunur mu? İşte,
yutturmacanın bir başka şekli...
Üçüncüsü de, efendim, tekelci zihniyeti kırmak
içinmiş! Asıl, bu yasa tasarısıyla tekellere imkân
veriliyor. Şimdi, diyelim ki, televizyonu olmayan, radyosu olmayan bir
basın kuruluşu, eğer, bu Promosyon Yasasındaki kurallar
yerine getirilirse reklam yapabilir mi? Altmış günlük ürününü satacak
ve onun yüzde 50'si kadar da, kültür yayınlarını hediye
edecek... Peki, hangi parayla reklam yapacak; hangi televizyonda yapacak; hangi
radyoda yapacak? İşte, tekelci zihniyet... Yani, radyosu ve
televizyonu olan basın kuruluşlarına, asıl siz
çalışıyorsunuz. Binaenaleyh, bu gerekçe de, muhteva itibariyle,
tümüyle yalan, yanlış ve haksız.
Değerli milletvekilleri, şimdi, biz, size
burada teklif ediyoruz: Bakın, halk aldatılmamalı, biz bundan
yanayız; taahhütlerin, sözlerin yerine getirilmesi temin edilmeli, bundan
da yanayız. Asıl, rekabet ortamı ortadan
kaldırılmalı ve tabiî, tekellere ve kartellere, bu suretle yer
verilmemeli.
Değerli milletvekilleri, bakın, burada
basın mensupları var. Basın, bir amme kuruluşudur, amme
müessesesidir. Basın mensupları da bu amme müessesesinin
çalışanlarıdır ve o nedenle, bu basın
mensuplarına sarı kart verilmiştir; çünkü, amme görevi ifa
etmekteler. Onlar, o sarı kartın getirdiği birtakım
imkânlarla teçhiz edilmek istenmiştir; dünyanın her yerinde de
böyledir; çünkü, basın, demokrasinin de dördüncü temel taşıdır
denetim yapabilmek için.
Nasıl denetim yapacak: Dünyanın her yerinde,
demokrasinin layıkıyla yaşandığı her ülkesinde,
bu denetim görevini yapanlara, denetlenenler, iktisadî imkân
getirmişlerdir, iktisaden onları teçhiz etmişlerdir; ama, bu
yasanın özünde, tam bir ekonomik abluka içine alma gayreti var,
-keşke, sadece ekonomik abluka içerisine alınsa- ceza tehdidi var.
Demokles'in kılıcı gibi, bir bakan, tepelerinde bunu estirecek
de estirecek... Olur mu böyle mantık? Olur mu böyle basın hürriyeti?
Buna hakkınız var mı?
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Olur mu
canım?!.
İRFAN KÖKSALAN (Devamla) – "Olur mu
canım" diyen arkadaşıma da soruyorum: Bakın, burada,
tabiî, birazcık, yasanın maddesinin dışına
çıktığınız zaman itiraz ediyorlar. Ee, peki,
şimdi TEDAŞ, TOFAŞ, mal varlığı, arkasından
Turban... Hep sordum size, "vicdanınız rahat mı; içinize sindirebiliyor musunuz" diye.
Geçen gün, burada "içimiz rahat" diyebilme cesaretini gösterdiler ve
ben de, buradan, tüm Türk Milletine, bakın, Refah Partililer "içimiz
rahat" diyor dedim. Bunu, buradan tekrar etmek gereğini duydum.
MEHMET AYKAÇ (Çorum) – Size düşmez ki, onu
söylemek!..
İRFAN KÖKSALAN (Devamla) – Değerli
milletvekilleri, bakın, çok enteresandır; Yargıtayın
onbeş gün evvel çıkan bir kararından birtakım
pasajları buradan sizlere okumak istiyorum. Bir köşe
yazarının davasıyla ilgili, Yargıtay, kararında
şöyle diyor: "Basın özgürlüğü de, demokrasi için
vazgeçilmez bir öğe ve rejim için bir güvencedir. Bu özgürlük, o meslek
mensuplarına imtiyaz sağlamak için değil, toplum ve kamu
yararınadır. O halde, bu özgürlük alanı, kamu yararı ile
insan haklarının oluşturduğu alanla doğrudan
orantılı artmalı, gereksiz sınırlama ve
baskılardan kaçınılmalıdır. Yoksa, suskun
basın... Bunun korkunç sonuçları ortaya çıkar."
Şimdi, soruyorum Doğru Yol Partili
arkadaşlarıma: 1991 senesinde iktidara gelirken, siz
"Konuşan Türkiye" diye diye geldiniz; ne oldu "Konuşan
Türkiye" sloganı? Bunu soruyorum sizlere...
TAHSİN IRMAK (Sıvas) – Bize sorma, oraya
sor...
İRFAN KÖKSALAN (Devamla) – Yine, bu Yargıtay
kararında, bakın ne diyor, yerleşen ve bilimsel yönden de
desteklenen görüşüne göre: "haber,yazı, gerçeklik, güncellik,
kamu yararı, toplumsal ilgi öğelerini taşıyor ve
anlatımda özle biçim dengesi de kurulmuşsa, kişilik haklarına
saldırı bile olsa, hukuka uygundur." Demek ki, siyasete
atılan kişi, kişilik haklarının peşinde
olmayacak, özel haklarının peşinde olmayacak; çünkü; amme görevi
yapmaktadır. Amme görevi yapanın kişilik hakları olmaz.
Bineanaleyh, basını susturarak da hiçbir yere varmanız mümkün
değildir.
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli)– Bunların,
görüştüğümüz yasayla ne ilgisi var?
İRFAN KÖKSALAN (Devamla) – Değerli
milletvekilleri, bakınız, bu Promosyon Yasası öncesi tirajlar
5,5 milyona çıkmış; ondan evvel, 1,5 milyonmuş,. 5,5 milyon
tiraj demek, en az 15-20 milyon Türk insanının gazete okuyabilme
imkânı demektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İRFAN KÖKSALAN (Devamla) – Sayın Başkan,
1 dakika lütfedersiniz herhalde?
BAŞKAN – Tabiî, efendim, buyurun.
İRFAN KÖKSALAN (Devamla) – Niye, milletin, haber
alma özgürlüğünü kısıtlamak istiyorsunuz, korkunuz ne? Ben, son
olarak size şunu söyleyeyim: Korkunun ecele faydası yoktur. Bu,
meşhur misaldir.
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Ne alakası
var...
İRFAN KÖKSALAN (Devamla) – Hepinize sevgi ve
saygılarımı sunuyor, teşekkür ediyorum. (ANAP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Köksalan, teşekkür
ediyorum.
Sayın milletvekilleri, hiçbir sayın
arkadaşımı özel muhatap almadan, Genel Kurula bir hususu arz
etmek istiyorum: Tabiî, burası, masun kürsüdür, herkes, her şeyi
konuşabilmelidir; ama, İçtüzüğe uyarak, İçtüzük
hudutları içerisinde. O, ne demektir; bugün gündemimizde ne var, neyi
konuşuyoruz, konumuz ne, onu konuşmak zorundayız.
Bakınız, İçtüzüğümüz diyor ki:
"Madde 66.- Kürsüdeki üyenin sözü ancak
Başkan tarafından, kendisini İçtüzüğe uymaya ve konudan
ayrılmamaya davet etmek için kesilebilir...
SÜLEYMAN HATİNOĞLU (Artvin) – Daha söze
başlamamış ki...
BAŞKAN – Sayın Hatinoğlu, müsaade
buyurun efendim, ben, sadece Sayın
Köksalan'ı kastetmediğimi açıkça ifade ettim. Bu, her gün
yaşadığımız olay.
"İki defa yapılan davete rağmen,
konuya gelmeyen milletvekilinin aynı birleşimde o konu hakkında
konuşmaktan men edilmesi, Başkan tarafından Genel Kurula teklif
olunabilir.
Genel Kurul, görüşmesiz, işaret oyu ile karar
verir."
Bu, benim arzum, isteğim değil, İçtüzük
böyle diyor; konuyu konuşun diyor.
ZEKİ ÇAKIROĞLU (Muğla) – Sayın
Başkan...
BAŞKAN – Buyurun efendim.
ZEKİ ÇAKIROĞLU (Muğla) – Sayın
Başkan, beyanınızda, sayın hatibin tecrübeli bir
parlamenter olduğunu anlattınız; bu Meclis çatısı
altında tecrübeli olmayan veya acemi parlamenter mi var?.. (Gürültüler)
BAŞKAN – Efendim, müsaade buyurun...
Sataşma mı oldu efendim?
ZEKİ ÇAKIROĞLU (Muğla) –
Uyarınızı daha düzgün cümlelerle yapın.
ALİ TOPUZ (İstanbul) – Sayın
Başkan...
BAŞKAN – Sayın Topuz, buyurun efendim.
ALİ TOPUZ (İstanbul) – Sayın
Başkan, İçtüzüğün 64 üncü maddesinin ikinci paragrafında
"Başkan veya Başkanvekilleri, görevlerinin yerine getirilmesinin
gerektirdiği haller dışında tartışmalara
katılamazlar; kişisel savunma hakları saklıdır"
denilmektedir.
BAŞKAN – Tartışmaya
katılmıyorum...
ALİ TOPUZ (İstanbul) – Tartışmaya
katıldığınızın farkında değil
misiniz?..
BAŞKAN – Hayır; siz, böyle bir iddia içinde
misiniz?.. Ben, tartışmalara katılmıyorum; ama,
çekiyorsunuz...
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Sayın
Başkan, izniniz olursa, bir hususu belirtmek istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Ersümer.
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Siz, mutlaka,
İçtüzükteki dar kalıpları uyguluyorsunuz.
BAŞKAN – Ben, dar kalıpları
uygulamıyorum efendim; İçtüzük bu.
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Biz şunu ümit
ediyoruz ve sizden bekliyoruz; o kürsünün size yüklediği görevlerden biri
de budur: Bir parlamenter bu kürsüde konuşurken, konuyla
bağlantılı gördüğü hususlara değinirken müdahale etmemeniz
gerekir. Bizim sayın milletvekilimizin, konuyla ilgili fikrini, belki
geniş; ama, neticede, yine konunun içinde kalarak izah etme imkânına
kavuşturmak da sizin göreviniz zannedersem.
BAŞKAN – Sayın Ersümer, tartışmaya
girmiyorum, girmemeye gayret ediyorum; ama, bu genişlik çerçevesini kim,
nasıl çizecek? Eğer, öyle bir şey olsaydı; yani, layüsel
amma yefal olsaydı, bu hüküm olmazdı.
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – O, sizin
vicdanınıza kalmış.
BAŞKAN – Sayın Ersümer, zatıâlinizi
anladım efendim.
Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebinde bulunan...
SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ
(Muğla) – Sayın Başkan, Hükümet adına söz istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Bakan, maddeyle ilgili olarak,
buyurun. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)
Sayın Bakan, konu, promosyon...
SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ
(Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime
başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, konu, promosyon olduğu
için promosyonu konuşacağım. Yalnız, şunu söylememe
müsaade edin: Bazen, kendi kendime şaşıyorum ve Allah şu
kamyon şoföründen razı olsun diyorum; (ANAP ve DSP
sıralarından "Amin" sesleri) eğer, bu şoför
olmasaydı, bu muhalefet ne yapacaktı?! (DYP ve RP
sıralarından alkışlar; ANAP, DSP ve CHP sıralarından
gürültüler)
ALİ TOPUZ (İstanbul) – Sayın
Başkan, promosyonu mu konuşuyor?..
SÜLEYMAN HATİNOĞLU (Artvin) – Bu kanun, onun
için mi Sayın Bakan?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ
(Devamla) – Değerli milletvekilleri, buraya çıkan muhalefet partisine
mensup değerli milletvekili arkadaşlarım, bu kanunun, Refahyol
Hükümeti tarafından, basından öç almak için
hazırlanmış bir kanun olduğunu söylediler. (ANAP, DSP ve
CHP sıralarından "Doğru" sesleri.
Doğru mu?.. Doğru mu?.. (ANAP, DSP ve CHP
sıralarından "Doğru" sesleri)
İyi... Şimdi söyleyeceğim,
doğruysa... Doğru değil mi?.. (ANAP, DSP ve CHP
sıralarından "doğru" sesleri) Tamam... Hangisi
doğru şimdi söyleyeceğim.
Bu kanun, 1996 yılı bütçesi
hazırlanırken, Plan ve Bütçe Komisyonunda DSP'li milletvekillerinin
önerisiyle, Bakanlığım tarafından
hazırlanmış bir kanundur. Doğru mu?.. (DSP
sıralarından gürültüler) Doğru mu?.. Doğru mu?.. (DSP
sıralarından gürültüler) Doğru mu ha?.. Doğru mu?..
Doğru mu?..
HASAN GÜLAY (Manisa) – Yalan!..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ
(Devamla) – Doğru mu?..
HASAN GÜLAY (Manisa) – Yalan!.. Yalan!..
YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Sizin doğrunuz yok ki...
SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ
(Devamla) – Aç Plan ve Bütçe Komisyonunun zabıtlarını oku.
HASAN GÜLAY (Manisa) – Adam gibi oku, adam gibi!.. (DYP
ve RP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri...
SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ
(Devamla) – Bu Meclise gelen herkes, siz de dahil, adamdır. (DYP ve RP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Bakan, siz, buyurun efendim.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ
(Devamla) – Ve, daha sonra, yine, Meclis zabıtlarını açıp
okursa arkadaşlarımız, Bakanlığımın 1996
yılı bütçe görüşmelerinde, Meclis kürsüsünde, bir
çalışma başlattığımızı ve yakın
zamanda promosyon konusunda bir yasa tasarısını Meclise
sunacağımızı ifade ettğimizi görecekler. Hatta, gayet
iyi hatırlıyorum, o tarihlerde Sayın Kahraman Emmioğlu,
oturduğu yerden, bana şunu sormuştu: "Böyle bir cesarete
sahip misin" Ben de kendisine kürsüden şöyle cevap verdim: "Bu
cesaret bende var ama, siz de oy vereceksiniz değil mi?"
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Veriyoruz
Sayın Bakan.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ
(Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bakın, kanun
tasarısı çalışmaları -dikkat edin- 8 Mayıs 1996
tarihinde, yani Sayın Mesut Yılmaz'ın Başbakan olduğu
53 üncü Hükümet zamanında, basın kuruluşlarından, Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliğinden, TESK'ten, büyük illerin ticaret ve sanayi
odalarından ve tüketici derneklerinden konuya ilişkin
görüşlerini sormakla başlamıştır.
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – O görüşlere
uymak...
SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ
(Devamla) – Müsaade edin, müsaade edin...
Kimlerden görüş sorulmuş; Milliyet Gazetesi,
Hürriyet Gazetesi, Sabah Gazetesi, Akşam Gazetesi, Cumhuriyet Gazetesi,
Yeniyüzyıl Gazetesi, Türkiye Gazetesi, Ateş Gazetesi, Meydan
Gazetesi, Takvim Gazetesi, Millî Gazete, Posta Gazetesi, Global Gazetesi, Yeni
Günaydın Gazetesi, Son Havadis Gazetesi ve Zaman Gazetesi...
ÖMER DEMİR (Kırşehir) –
Aydınlık yok mu?!
SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ
(Devamla) – Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Türkiye Esnaf ve
Sanatkârlar Konfederasyonu, Ankara Ticaret Odası, İstanbul Ticaret
Odası, İzmir Ticaret Odası, Ankara Sanayi Odası,
İstanbul Sanayi Odası, İzmir Sanayi Odası, Bursa Sanayi ve
Ticaret Odası, Adana Ticaret Odası, Gaziantep Ticaret Odası,
İstanbul Tüketicileri Koruma Derneği ve Tüketici Hakları
Derneği Ankara Şubesi.
Bakanlığımıza cevap veren kurum ve
kuruluşlar da şunlar: Basın Konseyi, Milliyet Gazetesi, Hürriyet
Gazetesi, Akşam Gazetesi, Türkiye Gazetesi, Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği, Ankara Ticaret Odası, İstanbul Ticaret Odası,
İzmir Ticaret Odası, Ankara Sanayi Odası, Bursa Sanayi ve
Ticaret Odası, Adana Ticaret Odası ve Tüketici Hakları
Derneği Ankara Şubesi. Bu konudaki görüşlerini, bu
kuruluşlar Bakanlığımıza bildirmişlerdir.
Bunun üzerine, bu görüşler dikkate alınarak
hazırlanan yasa tasarısı, 3 Haziran 1996 tarihinde, Adalet
Bakanlığı, Maliye Bakanlığı,
Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü
ve Devlet Planlama Teşkilatına görüşleri alınmak üzere
yollanmıştır. 3 Haziran 1996'da... Yani, 53 üncü Hükümet
görevdeyken; 54 üncü Hükümet daha yok. Bu kurum ve kuruluşlardan gelen
eleştiri ve önerilerle son şekli verilen Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, 12 Temmuz 1996 tarihinde
Başbakanlığa sunulmuştur.
Bu açıklamamdan da anlaşılacağı
gibi, bu, Refah Partisi ile Doğru Yol Partisinin kurduğu 54 üncü
Hükümetin, basından öç alma kanunu değil; bence, 53 üncü Hükümetin
yaptığı icraatların en güzelidir; Türk Halkını ve
tüketicisini istismardan koruma konusunda yapılmış en güzel
çalışmadır. (DYP ve RP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, şimdi, kimse
kalkıp, burada, geçen seferki dokuz saatlik görüşmelerden sonra, bu
kanunun Anayasaya aykırı olduğunu pek ifade edemedi. Hakikaten,
bu kanun, Anayasaya aykırı değil. Geçen haftaki konuşmalarımda
da, 31 Temmuzdaki konuşmalarımda da Avrupa'dan örnekler vererek,
bunun, basın özgürlüğüyle bir ilişkisi
olmadığını; bunun, basının tencere, tava
özgürlüğünü kısıtladığını ifade ettim. Bu
kanunun basın özgürlüğüyle hiçbir alakası yoktur. Burada Anayasaya
aykırı olduğunu iddia eden arkadaşlarımın,
kulislerde "ne yapalım; belli gazeteler bizi çok
sıkıştırdı; bunu böyle söyledik" dediklerini
duydum. (CHP ve DSP sıralarından gürültüler)
YILMAZ ATEŞ (Ankara) – Sayın Bakan,
isimlerini açıkla...
SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ
(Devamla) – Değerli arkadaşlarım, Sayın Altan Öymen'i
dinledim...
YILMAZ ATEŞ (Ankara) – Sayın Başkan,
isimlerini açıklasın...
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri...
SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ
(Devamla) – Yalnız, Sayın Altan Öymen'i dinlerken, Sayın Öymen,
acaba, burada milletin vekili olarak mı konuştu, yoksa gazete
patronunun vekili olarak mı konuştu; doğrusu
şaşırdım... (DYP ve RP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar; CHP sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar, gürültüler)
ALTAN ÖYMEN (İstanbul) – Sayın Başkan...
SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ
(Devamla) – Sayın Öymen'in, basın özgürlüğü konusundaki bu
hassasiyetini, ben, Akşam Gazetesinin dağıtımına
konulan engelle basın özgürlüğü kısıtlanırken de
göstermesini isterdim. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)
Sayın Öymen, benim, geçen hafta buradaki
konuşmamda "basında hakikaten özgürlük yoktur; çünkü, basın
patronları ve genel yayın yönetmenlerinin izni olmadan yazı
yazamazdınız" dediğimi ileri alarak "Sayın Bakan
okumuyor" diyor. Hayır, ben, onu, sizin
meslektaşlarınızın yazısını okuyarak
söyledim. Zaman Gazetesinden Fehmi Koru'yu okursanız, Fehmi Koru, orada
açıklıkla, Hürriyet Gazetesinin iki yazarının
yazılarının gazeteye konulmadığını söylüyor.
Eğer öyle bir şey yok idiyse, siz, Fehmi Koru'nun dikkatini
çekseydiniz.
AHMET PİRİŞTİNA (İzmir) –
Senin için de, Özer Çiller'in vekili diyorlar.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ
(Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bu kanun, Refah Partisinin ve
Doğru Yol Partisinin basından öç alma yasası değildir
-bakın, açıklıkla ifade ediyorum- basını, aslî
görevine yöneltme yasasıdır. Hükümet olarak, basın
özgürlüğünün sağlanması için gerekenlerin hepsi yapılacaktır.
Bugün, gazeteciler arasında, bir gazeteden diğerine geçme, patron
tarafından kısıtlanmıştır. Bugün, gazeteciler,
özgürce gazete değiştiremiyorlar. Yine, gazetelerde
toplusözleşme yapılamamaktadır. Refah Partisi olarak, bu
promosyon yasasından sonra, herhalde, Çalışma Bakanı
arkadaşımın yapacağı ikinci şey, basında toplusözleşme
teşmilini getirerek, basın özgürlüğünü sağlamak
olacaktır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP ve RP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.
Sayın Lütfi Yalman, kişisel...
ALTAN ÖYMEN (İstanbul) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Sayın Öymen, buyurun efendim.
ALTAN ÖYMEN (İstanbul) – Sayın Bakan bana
açıkça sataştı burada; söz istiyorum.
BAŞKAN – Efendim, şöyle buyurun. Ben,
Sayın Yalman'ı davet ettim. Ben, sizi...
ALTAN ÖYMEN (İstanbul) – Beni görseydiniz daha
önce, daha iyi olurdu...
ALİ DİNÇER (Ankara) – Sayın Başkan,
hatip daha konuşmaya başlamadı.
BAŞKAN – Sayın Öymen, rica ediyorum;
istirahat buyurur musunuz.
Sayın Yalman, süreniz 5 dakikadır.
LÜTFİ YALMAN (Konya) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 133 sıra sayılı yasanın 1
inci maddesi üzerinde şahsî görüşlerimi açıklamak üzere
huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
bazı arkadaşlarımız, konumuz, basının, mutfak
eşyası ya da çanak çömlek dağıtması mı; yoksa
doğru haber vermesi mi; yasa tasarısını tam
okumamış olduklarından, zannedersem, henüz
anlayamamışlar ve bir türlü konuya gelemediler. Susurluk'tan,
yolsuzluktan, kamyonlardan, seçim konuşmalarından, bir türlü, Basın
ve Promosyon Yasasına veya çanak çömleğe gelemediler.
Değerli arkadaşlar,
arkadaşlarımızın konuşmalarının hepsini
buraya getirdim. Sayın Hikmet Sami Türk Bey ve bugün konuşma yapan
Altan Öymen Bey, tabiî ki, genelde konuya bağlı kalarak konuştular;
ama, bunun dışındaki arkadaşlarımız, maalesef,
konuya çok az değindiler.
Gerek Anayasamızın 28 inci maddesinde gerekse
Basın Kanununun 1 inci maddesinde "Basın hürdür, sansür
edilemez." deniliyor. Elbette, insanların düşüncelerini
açıklaması, bilhassa, kitlelere mesaj vermek isteyen kişilerin
ve kurumların, bu düşüncelerini ve mesajlarını
aktarabilmeleri, mutlak manada, en tabiî haklarıdır. Bu kanunda
basın özgürlüğü kısıtlanmıyor ki; yazdıkları
yalanlarla ve hatta yaptıkları iftiralarla ilgili bir madde bile yok.
Haksız rekabet önleniyor, küçük esnaf korunuyor, basın, seviyeye,
kaliteye ve kültüre çekilmeye çalışılıyor; çanak çömlek
pazarlamacılığına değil...
Değerli arkadaşlarım, hepimizin
bildiği gibi, basının temel işlevi, haber vermektir; evet,
basının işlevi, mutfak eşyası veya diğer
dayanıklı tüketim malları pazarlayıcılığı
değildir. Bu kanunun manası budur.
Sayın Altan Öymen, konuşmasının bir
yerinde, basında, köşe yazarlığı yapan
arkadaşlarımız veya haberci olarak çalışan
arkadaşlarımız, basın patronlarının ya da genel
yayın yönetmenlerinin isteği doğrultusunda haber veriyor ya da
yazı yazıyor şeklindeki ifadelere "böyle bir şey
yok" diye itirazda bulundular.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Emin
Çölaşan'ın, yaklaşık bir birbuçuk ay kadar önce
yazdığı bir yazıyı, burada fotokopisini de temin
ederek, yine Sayın Bakanın ifade ettiği gibi, Zaman Gazetesinden
Sayın Fehmi Koru da aynı şeyi ifade ettiler, ele aldılar.
Bakınız, bir dergide yayınlanmış olan,
değişik basın patronlarına verilen krediyle ilgili listeyi
yayınlıyor. Ancak, bu listenin içerisinde, dergide veya diğer
gazetelerde yayınlanan listenin tamamı yok; hangisi yok; kendi
patronuna verilen krediyle ilgili bilgiler yok; ama, diğer basına
verilen bilgiler var.
Değerli arkadaşlarım, ayrıca, bir
şeyi daha ifade etmek istiyorum: Bir zamanlar, iki ayrı gazete kartelinin
gazetelerinde ve köşe yazılarında birbirleri hakkında neler
yazdığı hepinizin malumu. Kimin Ermeni olduğunu, kimin Rum
olduğunu o zaman öğrenmiş idik. Şimdi, bu patronlar
anlaştı ve birleştiler; kendilerinin dışındaki
basını yok etmek istiyorlar. Sayın Köksalan da,
konuşmasında "kartel olmamalı" dedi; elbette ki
doğru.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Ne demek Ermeni,
Rum filan; Türkiye vatandaşları arasında?..
LÜTFİ YALMAN (Devamla) – Sayın
Hacaloğlu, basında çıkan şeyi ifade ediyorum. Ben söylemiyorum
bunu.
AHMET PİRİŞTİNA (İzmir) –
Ayıp... Ayıp... İşinize geldi mi iyi vatandaş,
işinize gelmedi mi kötü vatandaş...
LÜTFİ YALMAN (Devamla) – Ben söylemiyorum,
basında çıkan şeyi ifade ediyorum.
Eskiden kötü olanların hepsi şimdi mi iyi
oldu?.. Hani, patron ve genel yayın yönetmenlerinin düşüncelerine
aykırı yazılar yazılabiliyordu?!.
Bir şeyi daha ifade etmek istiyorum: Değerli
arkadaşlarım, Anavatan Partisi ve Sabah Gazetesinin mücadelesini de
unutmadık. Sayın Yılmaz, bir zamanlar, Sabah Gazetesine
"şantajcı" diyordu -bunların fotokopileri de
zannedersem sizlerde de vardır- gazetenin hep aleyhindeydi, gazete de
onların aleyhindeydi; köşe yazarları da hep aleyhte
yazıyordu; ama, şimdi birleştiler, anlaştılar, tam
tersi oldu bu işin. Demek ki, Türkiye'de...
AHMET ALKAN (Konya) – Nerede birleşmişler?..
Neye göre birleşmişler?..
BAŞKAN – Sayın Yalman, efendim, son 1 dakika;
lütfen...
LÜTFİ YALMAN (Devamla) – Değerli
arkadaşlarım, demek ki, Türkiye'de şu bir gerçek ki ve bunu
hepimiz kabul etmemiz lazım ki, basındaki köşe yazarları ve
basın muhabirleri maalesef, basın patronlarının ve genel
yayın yönetmenlerinin dışında hareket edemiyor; asıl
sansür olayı budur. Bu kanunda, ne sansürle ilgili bir madde var ne
benzeri bir şey var; sadece çanak çömlek pazarlamacılığının
ortadan kaldırılması olayı vardır. Bunun, dikkatle
okunması ve ona göre değerlendirilmesi gerektiğine
inanıyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (RP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Yalman, teşekkür ederim.
VI. – SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1. –
İstanbul Milletvekili Altan Öymen’in, Sanayi ve Ticaret Bakanı E.
Yalım Erez’in şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ALTAN ÖYMEN (İstanbul) – İzninizle Sayın
Bakan.
BAŞKAN – Sayın Öymen, buyurun efendim.
HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Sayın
Başkan, bir hususu arz etmek istiyorum.
BAŞKAN – Efendim, ben, Sayın Öymeni davet
ettim; siz buyurun oturun, sizi dinleyeceğim
Sayın Öymen, bir dakikanızı rica edeyim.
Efendim,
sayın bakan konuşurken,
çalıştığınız gazetenin temsilcisi mi milletin
temsilcisi mi olduğununuz yolunda bir sual tevcih ederek,
temsilciliğiniz konusunda tereddüt ve teşevvüşlere sebebiyet
verdiği kanaatına vardığım için size, o hususu
açıklamak üzere söz veriyorum; çok kısa olarak ifade etmenizi rica
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
ALTAN ÖYMEN (İstanbul) – Sayın Başkan,
sayın arkadaşlarım; ben, daha önce de belirttim, 46 yıl
önce gazeteciliğe başladım ve bu 46 yıl içinde bu Meclis
binasının içerisinde üç defa görev yaptım; o sıralarda da
yazı yazmaya devam ediyordum; çünkü, bu, benim mesleğim ve bütün bu
süre içinde, hiçbir kimse -partimin de başkanvekilliğini yaptım;
yani, her gün sık sık kürsüye çıkıyordum- bana sayın
bakanın söylediği şekilde bir soru tevcih etmedi.
Şimdi, bana
"Milliyet'in temsilcisi misin yoksa milletin temsilcisi misin?" diyor. Bunu neye
dayanarak söylüyor?.. Bir kere, ben, burada sadece 1 inci maddenin sınırları içinde bir
teknik konuda gördüğüm yanlışlığın düzeltilmesi
için konuştum, verdiğimiz bir önergeyi izah etmeye
çalıştım ve bunun ne Milliyetle bir alakası vardı ne
birşeyle alakası vardı; Zaman Gazetesiyle de aynı derecede
alakalıydı, Cumhuriyet Gazetesiyle de aynı derecede
alakalıydı; buna dayanarak bana "Milliyet'in temsilcisi misin,
milletin temsilcisi misin?" diyor. Bu, bir kere, ayıptır. (CHP
ve DSP sıralarından
alkışlar) İkincisi; bir bakanın, kürsüden
konuşan bir hatibin sözlerini doğru dürüst dinleyemediğini veya
anlayamadığını göstermektedir.
İSMET ATALAY (Ardahan) – Bir Bakana
yakışmaz...
ALTAN ÖYMEN (Devamla) – Böyle bir ayıbı
işleyecek olsa bile, bunun bir dayanağı bulunsa, yine, bir
mantıkî tarafı olur. Bu mantıkî taraftan da mahrum, oradan,
durup dururken, sadece bana, bir çamur atma içgüdüsüyle bu sözü
söylemiştir; bunu reddederim. Ben, kendisine, burada, gazetelerle
işte bu tabak çanak denilen eşyanın satılması
arasındaki çelişki dolayısıyla, kendisi, acaba, eski ticarî
ilişkilerinin temsilcisi midir demiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın
Başkan, duyulmadı, tekrar etsin.
BAŞKAN – Toparlayın lütfen Sayın Öymen.
ALTAN ÖYMEN (Devamla) – Ben, burada, kendisine, eski
ticarî ilişkilerinin mi mümessilisin burada demiyorum. (CHP ve DSP
sıralarından alkışlar) Tabak çanak meselesi
dolayısıyla, bu kürsüde, o gibi eşyayı ve gazetenin promosyon
olarak verdiği eşyayı satanların zararı oluyor diye bu
tasarıyı müdafaa ederken bile, kendisinin, o tabak
çanakçıların menfaatını savunduğunu düşünmedim
bile; ama, kendisi, bana, böyle bir ayıp işlemiştir. Kendisini,
Yüce Heyetinizin takdirlerine bırakıyorum. Kendi
anlayışını, daha doğrusu
anlayışsızlığını ve bu kürsüde bakan gibi
konuşması gerekirken, bakan gibi konuşmaktan çok uzak
olduğunu tespit ederek, bunun takdirini yine size bırakıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP ve DSP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Öymen, teşekkür ederim.
HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Sayın
Başkan...
BAŞKAN – Sayın Uluğbay, buyurun efendim;
dinliyorum.
HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Sayın
Başkan, İçtüzüğün 69 uncu maddesine göre söz istiyorum.
Sayın Bakan konuşmaları
sırasında "Promosyon Yasasına ilişkin düzenlemelerde,
Demokratik Sol Partinin, Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmelerinin
lehinde olduğunu" ifade etmiştir; bu, gerçekleri
yansıtmıyor. Kürsüden...
BAŞKAN – Efendim, şimdi, 2 nci maddeye
geçiyoruz; ihtiyaç duyarsanız, orada açıklarsınız.
HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Efendim,
sataşma yapılmıştır. (DSP ve CHP
sıralarından "olur mu Sayın Başkan" sesleri,
sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
V. – KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
2. – Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılmasına Dair 31.7.1996 Tarihli ve 4159 Sayılı Kanun ve
Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir
Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/496, 3/444) (S.
Sayısı : 133) (Devam)
BAŞKAN – Sayın Mustafa Köylü; buyurun
efendim.
MUSTAFA KÖYLÜ (Isparta) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan, Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanunun 1 inci maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Konuşmamın hemen başında,
Sayın Öymen'in "Avrupa ülkelerinde de promosyon var" dedikten
sonra, örnek olarak Yunanistan'ı göstermesine temas etmek istiyorum. Bu
tip bir meselede, Yunanistan'ın, Türkiye Cumhuriyeti Devletine ne oranda
örnek teşkil edebileceğini Yüce Heyetinizin takdirlerine arz
ediyorum. (CHP sıralarından gürültüler; RP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar, Türkiye Esnaf ve
Sanatkârlar Konfederasyonu kayıtlarına göre, Türkiye'de 3,5 milyon
esnaf ve sanatkârın var olduğunu bilmekteyiz. Bu promosyon
olayıyla ilgili, esnaf ve sanatkârımızın büyük bir
sıkıntısı olduğunu, bu kürsüde, örneklendirerek
anlatmak istiyorum.
Aslında, bugün, vergi yükünün büyük bir
kısmını üzerinde taşıyan esnaf ve
sanatkârımız dörtlü bir çemberin içerisinde
kısılmış vaziyettedir. Bunlardan biri, hepinizce malum,
enflasyondur ki, Hükümet enflasyonu durdurmak için bu yıl ilk defa denk
bütçeyi Meclisten geçirmiştir. İkincisi, hipermarketler zinciridir.
Değerli arkadaşlarım, iğneden
otomobil lastiğine kadar bütün malları bünyesinde satışa
arz eden hipermarketler, hakikaten cüzî bir sermayeyle çalışan
esnafımızı büyük sıkıntılara sokmaktadır.
Bir diğer husus; resmî kurumların kantin ve pazarlarıdır.
Çalıştırıcıları kurumdan, vergisi kurumdan, bütün
cari giderleri kurumdan olduğu için, maalesef, haksız bir rekabet
ortamı oluşturmaktadır ve en büyük musibet de, bu promosyondur;
serseri mayın gibi, kime çarpacağı belli olmayan, hangi esnaf
kesimini perişan edeceği belli olmayan bir hastalık. Bakınız,
size bir misal vereyim: Bir çantacı esnafı, mayıs ayında,
yazın satacağı seyahat çantasını, okul sezonunda
satacağı okul çantasını alır. Haziran ayı
gelince, gazeteler kampanya düzenler ve milyonlarca adet seyahat
çantasını topluma dağıtır; bu çantalar, esnafın
elinde kalır. Okul sezonunda yine, gazeteler 5-6 milyon okul çantası
dağıtır; okul çantası da esnafın elinde kalır.
Peki, bu esnaf neyle geçinecek, vergisini neyle ödeyecek?!
Değerli arkadaşlarım, 3 milyon 600 bin
civarındaki esnafın aileleriyle birlikte nüfusu, 20 milyonun
üzerindedir; yani, nüfusumuzun üçte biri oranındadır ve bu üçte bir
nüfusumuzun tümü de tüketicidir. Eğer, esnaf ve sanatkâr, bu promosyon
illetinden kurtulmaz ise, bu 20 milyon insan, bu promosyondan zarar görüyor
demektir. İşte, bu, tüketicinin zarar görmesi demektir.
Değerli arkadaşlar, burada, demokrasiden
bahsediliyor; demokrasi, ille ki, birkaç kişinin menfaatını
koruma hürriyeti değildir. Eğer, demokrasiden bahsedeceksek, bu 20
milyon insanın zararını önlemekten bahsetmek durumundayız.
(RP sıralarından alkışlar) Zararı, sadece esnaf ve
sanatkâra olsa; hayır değerli arkadaşlarım; bakın,
burada, nazarlardan kaçan çok gizli tehlikeler var. Bir kere, bu promosyon
salgını, toplumda sunî talepler oluşturuyor. Vatandaşımız,
aslında, kendisine hiç de lazım olmayan; aklının, hayalinin
ucundan hiç de geçirmediği bazı malzemeleri almak ve kullanmak
durumunda kalıyor. Bu da, psikolojik açıdan, bizim
insanımızda irade beyan etme ve inisiyatif koyma gücünü
azaltıyor, köreltiyor...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Köylü; lütfen, son
cümlelerinizi ifade eder misiniz.
MUSTAFA KÖYLÜ (Devamla) – Bu reklamlar ve bu
kampanyalar, insanı, düşünmeden, mekanik olarak harekete sevk ediyor.
Bir diğer husus, sosyolojik açıdan bize zarar
veriyor. Japon mucizesi, Alman harikası, İtalyan bilmem neyi!.. Peki
beyler, bizim hiçbir şeyimiz yok mu? Biz, çadır devleti miyiz
affedersiniz? İşte, bu, bizim insanımızda kompleks meydana
getiriyor.
Değerli arkadaşlarım, bu kampanyalar
ithalatı körüklüyor ve vatandaşımız aldatılıyor.
Reklam çekerken çok büyük bir müzik seti; ama, dağıtırken
-affınıza sığınarak söylüyorum- fare kapanı gibi
bir müzik seti!.. insanımız aldatılıyor...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Köylü...
MUSTAFA KÖYLÜ (Devamla) – Selam vereyim Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Selamlayın efendim, buyurun.
MUSTAFA KÖYLÜ (Devamla) – Değerli
arkadaşlarım, vakit müsait olmadığı için sözümü
noktalarken, burada, birkaç insana veya topluma zarar verdi diye,
milletvekillerinin dokunulmazlıklarının sınırlandırılması
kampanyasını muhalefet mensubu arkadaşlarımız
yoğun bir şekilde sürdürüyorlar. Peki, Türkiye'nin tümüne zarar veren
bu promosyon kampanyasının sınırlandırılmasına
niçin karşı çıkıyorlar?
Hepinize saygılar sunuyorum efendim. (RP ve DYP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Köylü, teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki
müzakereler tamamlandı; ancak, maddeyle ilgili önergeler var; önce
geliş, sonra aykırılık sırasına göre okutup
işleme koyacağım:
Efendim, 1 inci maddenin birinci fıkrasıyla
ilgili olarak verilmiş 6 önerge var; geliş sırasına göre
5'ini işleme koyuyoruz, 6 ncıyı işleme koyamıyoruz.
Sayın milletvekilleri, elimizdeki önergelerin
gerekçeleri de epeyçe uzun, yüksek müsaadelerinizle Sayın Divan Üyemizin,
önergeleri oturarak okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
133 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 1 inci maddesiyle 4077 sayılı Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanunun 11 inci maddesine eklenen ilk
fıkranın aşağıdaki biçimde değiştirilmesini
saygıyla arz ve teklif ederiz.
Hikmet
Sami Türk Necdet Tekin Ahmet Tan
Trabzon
Kırklareli İstanbul
Sema
Pişkinsüt İhsan
Çabuk Yalçın
Gürtan
Aydın Ordu Samsun
Ali
Günay Emin Karaa Ziya Aktaş
Hatay Kütahya İstanbul
"Süreli yayın kuruluşlarınca
düzenlenen ve her ne amaç ve şekilde olursa olsun, bilet, kupon,
iştirak numarası, oyun, çekiliş ve benzeri yollarla süreli
yayın dışında ikinci bir ürün verilmesinin taahhüt
edildiği kampanyalarda; kitap, dergi, ansiklopedi, afiş, bayrak,
poster, sözlü veya görüntülü manyetik bant veya optik disk gibi süreli
yayıncılık amaçlarına aykırı olmayan kültürel
ürünler dışında hiçbir mal ya da hizmetin taahhüdü ve
dağıtımı yapılamaz.
Kampanya konusu mal ve hizmetin bedelinin bir bölümünün
tüketici tarafından karşılanması, bu mal veya hizmetin
ikinci ürün sayılmasına engel değildir."
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
133 sıra sayılı Kanun
tasarısının 1 inci maddesiyle 4077 sayılı Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanunun 11 inci maddesine eklenen fıkralardan
sonra aşağıdaki fıkranın eklenmesini saygıyla arz
ve teklif ederiz.
Hikmet
Sami Türk Necdet Tekin Hilmi Develi
Trabzon Kırklareli Denizli
Sema
Pişkinsüt Ahmet Tan Yalçın Gürtan
Aydın İstanbul Samsun
İhsan
Çabuk Ziya Aktaş Emin Karaa
Ordu İstanbul Kütahya
"Süreli yayın kuruluşlarının
yukarıdaki esaslar dahilinde yapacakları kampanyalarda, kampanya
konusu mal ya da hizmet karşılığında teminat
gösterilmesi zorunludur. Bu teminat miktarı, kampanya
başlangıcında Bakanlıkça belirlenecek usuller dairesinde
saptanır; ancak, bu teminat tutarı, ilgili süreli yayın
kuruluşunun kampanyaya başlamadan önce son bir haftalık resmî
tiraj ortalamasıyla kampanyaya başladıktan sonraki haftanın
tiraj ortalaması arasındaki farkın, kampanya konusu mal ve
hizmet bedelinin çarpımı sonucu bulunacak miktarı
aşamaz."
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Sıra sayısı 133 olan 4159
sayılı Kanunun 1 inci maddesi ile 4077 sayılı Kanunun 11
inci maddesine eklenen ilk fıkranın ikinci cümlesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Mahmut
Işık Atilâ
Sav Yılmaz
Ateş
Sıvas Hatay Ankara
Ali
Rıza Bodur Ayhan
Fırat Yusuf
Öztop
İzmir Malatya Antalya
"Her halükârda bu mal veya hizmetin piyasa
değeri, tüketicinin ilgili kampanya süresince süreli yayını
satın almak için ödediği toplam bedelin yüzde 75'ini aşamaz ve
bu şekildeki kampanyanın süresi 120 günü geçemez. Kampanya konusu mal
ve hizmet bedelinin bir bölümünün tüketici tarafından
karşılanması, bu mal veya hizmetin ikinci ürün
sayılmasına engel değildir."
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sıra sayısı 133 olan (1/496, 3/444)
Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Tasarının 1 inci maddesiyle, Yasanın 11 inci maddesine eklenen
fıkranın "her halükârda bu mal veya hizmetin piyasa
değeri" diye başlayan ikinci cümlesinin ve aynı maddenin
son fıkrasının madde metninden çıkarılmasını
öneriyoruz.
Saygılarımızla
Önder
Sav Oya Araslı Nihat Matkap
Ankara İçel Hatay
Atilâ
Sav Altan Öymen Yusuf Öztop
Hatay
İstanbul Antalya
Mustafa
Kul Bekir Kumbul Ahmet Küçük
Erzincan Antalya Çanakkale
Celal
Topkan Mahmut
Işık
Adıyaman
Sıvas
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Sıra Sayısı 133 olan Tüketicinin
Korunması Hakkında 4159 sayılı Kanunun Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 1 inci
maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Yılmaz
Ateş Ayhan
Fırat Ali Rıza
Bodur
Ankara Malatya İzmir
Mahmut
Işık Atilâ
Sav
Sıvas
Hatay
"Kampanya konusu mal veya hizmetin ayrılmaz
ya da tamamlayıcı parçaları ayrı bir kampanya konusu haline
getirilemez."
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 133 sıra sayılı
Kanun Tasarısının çerçeve 1 inci maddesiyle, 23.2.1995 tarihli
ve 4077 sayılı Kanunun 11 inci maddesine eklenen yeni fıkradan
geçen "60 günü" ibaresinin "90 günü" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Aslan
Ali Hatipoğlu Mehmet
Keçeciler Refik Aras
Amasya
Konya İstanbul
Abdulkadir
Baş Mustafa Küpeli Yusuf Ekinci
Nevşehir
Adana Burdur
İrfan
Köksalan Sümer Oral
Ankara
Manisa
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi,
önergeleri aykırılık derecesine göre okutup işleme
koyacağım.
Buyurun efendim.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının
1 inci maddesiyle, Yasanın 11 inci maddesine eklenen fıkranın
"Her halükârda bu mal veya hizmetin piyasa değeri" diye
başlayan ikinci cümlesinin ve aynı maddenin son
fıkrasının madde metninden çıkarılmasını
öneriyoruz.
Saygılarımızla.
Önder
Sav
(Ankara)
ve
arkadaşları
BAŞKAN – Sayın Komisyon?..
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİî
KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI M.HALÛK MÜFTÜLER (Denizli) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI E.YALIM EREZ
(Muğla) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükümet de katılmadı.
Sayın Sav, gerekçeyi mi okutayım, söz mü
istersiniz?
ÖNDER SAV (Ankara) – Gerekçeyi okutun efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Yasa, basın sektöründe haksız
rekabeti önlemek amacıyla getirilmektedir. Bu önleme yapılırken
basın özgürlüğünün kısılmaması ve özünün zedelenmemesi
gerekir; aksi davranış, Anayasaya aykırı olur.
Promosyonun haksız rekabete dönüşmemesi için
gazetelerin yapacakları dağıtımın, kitap ve dergi gibi
yayıncılık amaçlarına ya da kültürce kalkınmaya hizmet
etmesi gerekli sayılmaktadır. Bunun dışında konulan
yasakların veya sınırlamaların basın özgürlüğünü
sınırlayacağı açıktır; tersine
davranışın, basın özgürlüğüne, dolaşık
yollardan yasak koyacağı düşüncesiyle önerge
hazırlanmıştır.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önergeye Komisyon
ve Hükümet katılmadı; önerge sahibinin talebi üzerine gerekçe okundu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum:
Hatay
Milletvekili Atilâ Sav ve arkadaşlarının önergesi:
11 maddesine eklenen ilk fıkranın ikinci
cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
"Her halükârda bu mal ve hizmetin piyasa
değeri tüketicinin ilgili kampanya süresince süreli yayını
satın almak için ödediği toplam bedelin yüzde 75'ini aşamaz ve
bu şekildeki kampanyanın süresi 120 günü geçemez. Kampanya konusu mal
ve hizmet bedelinin bir bölümünün tüketici tarafından
karşılanması, bu mal veya hizmetin ikinci ürün sayılmasına
engel değildir."
BAŞKAN – Sayın Komisyon ne buyurur efendim?..
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ
KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
HALÛK MÜFTÜLER (Denizli) – Önergeye katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ
(Muğla) – Sayın Başkan, katılmıyoruz.
Önerge sahibi, gerekçe yi mi okutayım;
konuşmak mı istersiniz efendim?..
ATİLÂ SAV (Hatay) – Söz alacağım
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın önerge sahibi, gerekçesini
kürsüden ifade edecek.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
ATİLÂ SAV (Hatay) – Sayın Başkan, Yüce
Meclisin sayın üyeleri; söz konusu olan yasa, tüketiciyi korumak
amacıyla getirilmiş olup, basının tirajını
artırmak amacıyla vermiş olduğu bazı hediyelerin -ki,
onun adına yaygın bir deyişle "promosyon" diyoruz- sınırlanması
amacıyla öngörülmüştü.
Hiç kuşkusuz, basınımızın
promosyonla ilgili tutumu, zaman içerisinde ciddî eleştirilere yol
açmış ve âdeta, basının gerçek amacı ortadan
kalkmış, herkes bir hediye almak amacıyla gazete
alıcısı haline dönüşmüştür. Uygulamada, sadece
gazetenin kuponunu; hatta, aynı günlük gazeteden birkaç tane alıp
kuponunu keserek, gazetenin kalan kısmını satıcıda
bırakan kişilere bile
rastlanmıştır.
Kuşkusuz, bu, tüketiciyi zarara sokan bir
durumdur. Bunun düzeltilmesi gerekir. Elbette ki, yasanın asıl
amacı bu olduğu sürece, buna bizim de karşı
çıkmamız mümkün olmaz; ancak, yasa getirilirken alınan önlemler
ve özellikle bazı ceza tedbirleri, ceza önlemleri o derece
ağırlaştırılmıştır ki -yeri
geldiğinde, 2 nci maddede, 3 üncü maddede ve diğer hususlarda
belirtmeye çalışacağımız üzere- yasa, basın
özgürlüğünü tehdit eder bir duruma gelmiş ve Anayasaya
aykırı bazı düzenlemeler getirmiştir.
Şu noktada, hiç kimsenin kuşkusu yok.
Sanıyorum ki, Mecliste bir uzlaşma var; o da bazı konulardaki
yayımların ya da bazı eşyaların, nesnelerin
armağan olarak; yani, promosyon olarak verilmesine hiç kimse karşı
değildir. Sözgelişi ansiklopedi gibi kültür malzemesi ya da
diğer öğretici, kültürü zenginleştirici armağanlar
verildiği takdirde, sanıyorum, yasayı hazırlayanlar ve
muhalefet partileri de bu promosyona katılacaklardır.
Bunu düzenleyen madde, son derece dar bir
anlayışla düzenlenmiştir. Promosyonun konusu olan malzemelerin,
nesnelerin piyasa değerinin, o süreli yayın için ödenen toplam
bedelin yüzde 50'sini aşamaz olması ve kampanyanın süresinin de
60 günü geçmemesi gerektiği yolundaki bu düzenleme, aslında,
hoşgörülen, hatta, amaç gibi gösterilen bir promosyonu da engellemektedir.
Bizim önerimiz, bunun önünü açmak için yapılmıştır.
Deniliyor ki "ansiklopedi hediye etsinler,
ansiklopedi hoşgörülebilen bir promosyondur." Yalnız, hep
biliyoruz ki, ansiklopedi, bir ay içerisinde yahut 60 gün içerisinde
dağıtılabilecek kadar küçük bir hediye, bir armağan
değildir. Öyle olunca, bunun gerçekten istenildiğini anlatmak
bakımından yapılacak şey, bu süreyi ve bedel
sınırlamasını genişletmek olmalıdır. Süre 60
günden 120 güne çıkarılmalıdır; çünkü, biliyoruz ki, gerçek
bir ansiklopedi birkaç ciltten oluşmaktadır ve yine, gerçek bir
ansiklopedinin değeri, hiçbir zaman, bir günlük gazetenin iki aylık
kampanya süresinin yüzde 50'sinin altında olamaz. O takdirde, verilecek
promosyon veya verilecek armağanların son derece göstermelik hale
gelmesi söz konusu olacaktır. Eğer, sahiden böyle bir düzenlemeyi,
böyle bir sınırlamayı istiyorsak, yapılacak şey, onun,
gerçekten uygulanabilir olmasını da sağlamaktır. Bugünkü
haliyle, madde, bunun gerçekten uygulanabilir olmasını
sağlamamaktadır. Bizim önergemiz, böyle bir düşünceye, böyle bir
anlayışa olanak hazırlamak, zemin hazırlamak için
verilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Sav, son cümlenizi ifade
buyurun.
ATİLÂ SAV (Devamla) – Bitiriyorum Sayın
Başkan.
Bu nedenle, Sayın Hükümet ve Komisyonun, bu
öneriyi neden kabul etmediğini anlamakta sıkıntı çekiyoruz;
çünkü, mademki, onlar da, içtenlikle, promosyonun bu şekilde
anlaşılmasını ve uygulanmasını istiyorlar, bizim
bu konudaki önerimizi desteklemelerini beklerdik.
Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Sav, teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, önergeye Sayın Hükümet
katılmadı, Komisyon katılmadı, önerge sahibi gerekçesini
arz ve ifade buyurdu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Bir önerge daha var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Kanunun 11 inci maddesine eklenen fıkralardan
sonra aşağıdaki fıkranın eklenmesini saygıyla arz
ederiz.
Hikmet
Sami Türk
(Trabzon)
ve
arkadaşları
"Süreli yayın kuruluşlarının
yukarıdaki esaslar dahilinde yapacakları kampanyalarda, kampanya
konusu mal ya da hizmet karşılığında teminat
gösterilmesi zorunludur. Bu teminat miktarı, kampanya
başlangıcında Bakanlıkça belirlenecek usuller dairesinde
saptanır; ancak, bu teminat tutarı, ilgili süreli yayın
kuruluşunun kampanyaya başlamadan önceki son bir haftalık resmî
tiraj ortalaması ile kampanyaya başladıktan sonraki
haftanın tiraj ortalaması arasındaki farkın kampanya konusu
mal veya hizmet bedelinin çarpımı sonucu bulunacak miktarı
aşamaz."
BAŞKAN – Sayın Komisyon ne buyurur?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ
KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
HALÛK MÜFTÜLER (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ
(Muğla) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önergeye, Komisyon ve Hükümet
katılmadı.
Sayın Türk, gerekçeyi mi okutalım; yoksa,
kürsüden mi konuşacaksınız?
HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) – Kürsüden
konuşacağım.
BAŞKAN – Buyurun. (DSP sıralarından
alkışlar)
HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılmasına Dair 31.7.1996 tarihli Kanun burada görüşülürken de
çeşitli önergeler verilmiş, fakat, bunların hepsi
reddedilmişti. Komisyon ve Hükümet, bu konudaki tutumunu sürdürmektedir.
Sayın Bakan, geçen hafta burada
yaptığı konuşmada, daha önce söyledikleri "virgülüne
dahi dokunmadan Meclise getireceğiz" sözünü şöyle
açıklamaktadır: "Bu kanunun ne basın özgürlüğünü
kısıtlamaya ne de Anayasaya aykırı hiçbir yönü yoktur.
Benim, Cumhurbaşkanı tarafından geri yollandıktan sonra
söylediğim virgülüne dahi dokunmadan Meclise getireceğiz sözüm,
Meclise olan saygımın gereğidir; o saygımı hiç
kaybetmeyeceğim."
Sayın milletvekilleri,
Cumhurbaşkanının, Millet Meclisince kabul edilen kanunları
geri gönderme yetkisi, anayasal bir kurumdur. Birçok ülkenin anayasasında
olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında da bu düzenleme
vardır. Bu, Meclise saygısızlığı ifade eden bir
düzenleme değildir. Cumhurbaşkanının geri gönderdiği
yasaları, Mecliste yeniden yapılacak görüşmeler
ışığında bir kez daha değerlendirmek, kanunun
daha güzel, daha iyi çıkması yolunda bir fırsattır. Bu
fırsat kullanılmamaktadır.
Meclise
saygı, yalnız, oradan geçen yasayı, Cumhurbaşkanınca
bir daha veto edilmesin diye, bir daha geri gönderilmesin diye aynen kabul
etmek değildir. Meclise olan saygı, burada ortaya atılan
düşüncelere de bir değer vermekte ifadesini bulabilir. (DSP
sıralarından alkışlar) Yoksa, konu, henüz Meclisin önüne
bile gelmeden "virgülünü dahi değiştirtmeden aynı kanunu
Meclise sunacağız" demek, bir anlamda, Meclisin iradesine ipotek
koymaktır. Bu tutum doğru değildir. Bunu söyledikten sonra
yasanın önemli bir eksikliğine değinmek istiyorum.
Promosyon yapan basın organları, verdikleri
sözü yerine getirme konusunda herhangi bir güvence göstermek zorunda
değildir. Oysa, böyle bir güvencenin gerekliliği, şu anda
yürürlükte olan, Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca
çıkarılmış olan tebliğde zaten gösterilmiş ve
ifadesini bulmuştur. Bundan önce, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının çıkardığı iki
tebliğde, kefaletname veya banka teminatı temelinde bir güvence
gösterilmesi öngörülmüştür. Oysa, yeni yasada bu yoktur. Amaç, tüketicinin
korunması değil midir; eğer, amaç tüketicinin korunmasıysa,
basın organlarının verdikleri sözleri, taahhüt ettikleri
edimleri yerine getireceklerine dair bir güvence olması gerekmez mi? Bizim verdiğimiz önerge bu güvenceyi
sağlamaya yöneliktir. O nedenle, Yüce Meclisin bu düşünceyi
değerlendirmesini ve bugün ihtiyaç duyulmuş, doğrudan
doğruya Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca
çıkarılmış tebliğlerde dahi düzenlenmiş olan bir
konunun yasada geçiştirilmemesini ve yasada "promosyonda
güvence" konusunun da düzenlenmesini istiyoruz. Aksi takdirde, tüketici
korunmuş olmayacaktır. Eğer, bu yasanın temel amacı
tüketiciyi korumaksa, verilen sözlerin, yapılan taahhütlerin mutlaka
yerine getirileceğinin güvence altına alınması
gerekmektedir. Bizim önergemiz bunu sağlamaya yöneliktir; Yüce Meclisten
önergemizin kabulünü diliyorum.
Bu düşüncelerle Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Türk, teşekkür ediyorum
efendim.
Sayın milletvekilleri, önergeye, Sayın
Hükümet katılmadı, Sayın Komisyon katılmadı; önerge
sahibi görüşlerini ifade buyurdu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Bir başka önerge var; okutuyorum:
Trabzon Milletvekili Hikmet Sami Türk ve
Arkadaşlarının Önergesi:
Kanunun 11 inci maddesine eklenen ilk
fıkranın aşağıdaki biçimde değiştirilmesini
saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
"Süreli yayın kuruluşlarınca
düzenlenen ve her ne amaç ve şekilde olursa olursun bilet, kupon,
iştirak numarası, oyun, çekiliş ve benzeri yollarla süreli
yayın dışında ikinci bir ürün verilmesinin taahhüt
edildiği kampanyalarda kitap, dergi, ansiklopedi, afiş, bayrak,
poster, sözlü ve görüntülü manyetik bant veya optik disk gibi süreli
yayıncılık amaçlarına aykırı olmayan kültürel
ürünler dışında hiçbir mal ya da hizmetin taahhütü ve
dağıtımı yapılamaz. Kampanya konusu mal veya hizmetin
bedelinin bir bölümünün tüketici tarafından karşılanması,
bu mal veya hizmetin ikinci ürün sayılmasına engel
değildir."
BAŞKAN – Sayın Komisyon?..
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ
KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.
HALÛK MÜFTÜLER (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ
(Muğla) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önergeye Sayın Komisyon ve
Sayın Hükümet katılmadı.
Sayın Türk, konuşmak istiyor musunuz?
HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) – Evet Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Buyurun efendim. (DSP
sıralarından alkışlar)
HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Komisyon ve Hükümet,
yasanın virgülüne dokundurtmama düşüncesini ve tutumunu
sürdürmektedir; ancak, biz de, doğru bildiğimizi burada sürdürmek
konusundaki kararlılığımızı göstermek
durumundayız. (DSP sıralarından alkışlar) Çünkü,
eğer Hükümet bu düzenlemeyi doğru buluyorsa, bunun yanlış
olduğunu söylemek ve doğrusunu göstermek de bizim görevimizdir.
Değerli milletvekilleri, kanunun başlıca
amaçlarından biri, haksız rekabeti önlemektir. Bu haksız
rekabetin çeşitli boyutlarda olduğunu, kanunun tümü üzerinde, Grup
adına yaptığım konuşmamda ifade etmiştim. Bir
yandan, basın kuruluşlarının kendi arasında bir
haksız rekabet vardır; bir yandan, promosyon olarak piyasaya sürülen
malların asıl üretici ve satıcılarıyla bir haksız
rekabet vardır; bir yandan da, doğrudan doğruya tüketiciye
karşı bir haksız rekabet vardır ve bu haksız rekabet,
basının asıl işleviyle bağdaşmayacak boyutlara
ulaşmış bulunmaktadır.
Başlangıçta, kültürel ürün verilmesi
biçiminde yararlı olan ve Türkiye'de basının tirajlarının
artması yanında, okuyucu kitlesinin genişlemesine ve okuma
zevkinin yayılmasına katkıda bulunan bu haksız rekabetin
düzeltilmesi ve promosyon işinin yeniden kültürel boyutlarına
indirgenmesi, bu yasanın temelinde, bizim de doğru bulduğumuz
bir düşüncedir; ancak, bunun için, gerçekten, tüketiciye değerli
kültürel hizmetlerin sunulabilmesine olanak tanımak gerekir. Oysa, kabul
edilen metin, buna olanak vermemektedir.
Bir taraftan, bu promosyon kampanyalarında kitap,
dergi, ansiklopedi gibi ya da manyetik bant ve optik disk gibi değerli
birtakım kültürel ürünlerin verilmesine olanak tanınmakta, bir
taraftan da, âdeta, bunları fiilen değersiz birtakım ürünlere
indirgeyen bir kısıtlama getirilmektedir. Çünkü, kanunda, her
halükârda, bu mal veya hizmetin piyasa değerinin, tüketicinin ilgili
kampanya süresince, süreli yayını satın almak için ödediği
toplam bedelin yüzde 50'sini aşamayacağı ve bu şekildeki
kampanyaların süresinin 60 günü geçemeyeceği hükme
bağlanmaktadır. Bu durumda, gerçekten, değerli bir kültürel
hizmetin sunulmasına, kültürel ürünün sunulmasına olanak yoktur.
Bildiğiniz gibi, geçmişte, Türkiye'de, otuz
cildi aşan ansiklopediler dağıtılmıştır ve
bunlar birçok evin kitaplığının başköşesini
süslemektedir. Buna olanak vermek gerekir. Eğer, bu olanağı
tanımazsanız, verilecek olan kültürel ürünlerin değeri son
derece zayıf olacaktır, son derece düşük olacaktır,
değersiz birtakım ürünler, vatandaşa promosyon olarak
sunulacaktır. Biz, bunun önüne geçmek ve vatandaşa, gerçekten
değerli kültürel ürünler sunulmasına fırsat vermek üzere, kanun
maddesindeki demin okuduğum ikinci cümlenin
kaldırılmasını önermekteyiz. Bizim önerimiz, sadece bu
cümlenin kaldırılmasından ibarettir; yoksa, birinci ve üçüncü cümleler
aynen korunmaktadır. Eğer, bu yapılacak olursa, gereksiz bir
kısıtlama ortadan kalkmış olacaktır. Amaç, haksız
rekabeti önlemek ve promosyon işini yeniden kültürel ürün boyutuna
indirgemek olduğuna göre, önerimizin kabul edilmesi gerektiği
düşüncesindeyiz. Böyle gereksiz bir kısıtlamanın yasada
yeri olmamalıdır. Yüce Meclisin önerimizi kabul edeceğini
umuyorum.
Bu düşüncelerle, Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Türk, teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, önergeye, Sayın
Komisyon ve Sayın Hükümet katılmadı; önerge sahibi gerekçesini
arz ve ifade buyurdu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, iki önerge daha var.
Sayın Keçeciler, bir önergeniz var;
okutacağım; ama, bir şey öğrenmek istiyorum: Gerekçeyle
yetinecek misiniz, söz mü alacaksınız?
MEHMET KEÇECİLER (Konya) – Söz alacağım
efendim.
BAŞKAN – Peki efendim.
Sayın milletvekilleri, iki önergemiz var. Zaten, 1
inci maddenin oylanmasında da yoklama talebi var.
Yeniden toplanmak üzere...
İSMET ATALAY (Ardahan) – Çoğunluğu mu
sağlayacaksınız Sayın Başkan?
BAŞKAN – Ne alakası var efendim!
...birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati
: 17.37
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 17.48
BAŞKAN : Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU
KÂTİP ÜYELER : Ali GÜNAYDIN (Konya) , Kâzım ÜSTÜNER (Burdur)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 41 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
2. – Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 31.7.1996 Tarihli ve 4159 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/496, 3/444) (S. Sayısı : 133) (Devam)
BAŞKAN – Müzakereye kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Sayın Komisyon?.. Burada.
Sayın Hükümet?.. Burada.
Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.
Önergeyi okutuyorum:
Konya Milletvekili Mehmet Keçeciler ve Arkadaşlarının Önergesi:
"... Kanun tasarısının çerçeve 1 inci maddesiyle, 23.2.1995 tarihli ve 4077 sayılı Kanunun 11 inci maddesine eklenen yeni fıkrada geçen "60 günü" ibaresinin "90 günü" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Sayın Komisyon?..
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Muğla) – Katılmıyoruz efendim.
Sayın Keçeciler, söz istemiştiniz; buyurun.
MEHMET KEÇECİLER (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergemiz üzerinde söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, verdiğimiz önerge, kanun metnindeki bir çelişkiyi ortadan kaldırmak içindir. Şimdi, kanun metninde deniliyor ki, süreli yayın kuruluşları, kültürel ürünleri promosyon olarak verebilir, ikinci ürün olarak verebilir. Nedir bu ürünler; kitap, dergi, ansiklopedi, afiş, bayrak, poster, sözlü veya görüntülü manyetik bant veya optik disk gibi kültürüler ürünler. Birinci maddede kanunun amacı bu; ama, altına koyduğunuz hüküm, bunları vermeye mâni. Diyorsunuz ki, bunu 60 günden fazla veremez. İkinci fıkrada da zaten yasaklamışsınız; bölmek filan da mümkün değil; bölerek vermek, bir kampanya yapmak da mümkün değil.
Şimdi, bir gazetenin aylık bedelini 3 milyon lira olarak düşünün; iki aylık bedeli 6 milyon lira; bu, yüzde 50'yi geçemez; yani, iki ayda, ancak 3 milyon liralık bir kültürel ürün verebilir bir gazete. O zaman, bu, ansiklopedi olmaz, optik disk olmaz; yani, ya Meclis olarak hesap bilmiyoruz ya piyasadan haberimiz yok, fiyatları kaç liradır, bir ansiklopedinin bedeli ne kadardır, hiç haberimiz yok.
Bu kanunu böyle çıkarırsak, çelişkili çıkarırız; yani, kanun, mantık hatasıyla, hesap hatasıyla birlikte çıkmış olur. Bari, bunu 90 gün yapın, şu yüzde 50'yi de -önerge verdik- üç katına çıkartın; ki, bir gazete, 18 milyon liralık filan bir kültürel ürün verebilsin.
Şimdi "kanunun bir tek noktasını değiştirmem, bir cümlesini değiştirmem, her şeye, Komisyon olarak 'hayır' derim, Bakanlık olarak 'hayır' derim" deyip reddetmeniz, bu kanunun çelişki ifadelerle çıkmasına yol açar. Bu kanunu okuyanlar veya tatbik edenler "yahu, bu koskoca Mecliste, hiç piyasadan haberi olan adam yokmuş, hesap kitap bilen adam yokmuş; yani, iki ayda, 3 milyon liralık bedelle bir ansiklopedi nasıl verilecek, hiç düşünmemiş bu kanunu yapanlar" derler adama. Hiç değilse, böyle bir töhmet altında kalmamak için, biz bu önergeyi verdik ki "bu Mecliste, bunları düşünenler de, bunları hesaplayanlar da varmış" desinler. Bize söylerlerse, biz önerge verdik, İktidar partileri kabul etmediler, ne yapalım diyebilelim manasınadır; yoksa...
Arkadaşlar, hakikaten, kanun bu haliyle çıkarsa, kanunun metni, hesap hatasıyla muallel, mantık hatasıyla muallel bir metin olur; bu, kanun metnine de yakışmaz.
Gerçekten, kanunlar iyi düşünülerek çıkarılmalıdır, hesabı kitabı doğru yapılarak çıkarılmalıdır. Burada yazdığınız ansiklopedi lafının, manyetik bant lafının, optik disk lafının hiçbir geçerliliği yoktur. Eğer, böyle, altındaki maddeyi aynen kabul ederseniz; bu önergeye, şimdi verilen bu önergelere "hayır" derseniz; bu kültürel ürünleri verebilir diye buraya yazdığınız lafları hiç yazmayın o zaman canım, yazmayın!.. Ansiklopedi demeyin, optik disk demeyin, ancak şu kadar bedelli kültür ürünü verir deyin. Bunları yazmışsınız; ama, altına da öyle bir hüküm koymuşsunuz ki, fiilen bunu imkânsız hale getirmişsiniz; hesap bakımından imkânsız. Dolayısıyla, kanun bu şekilde çıkarsa yazık olacak...
Milletin en önemli metinlerinden biri olması icap eden, kanun dediğimiz, üzerinde iyice düşünülüp taşınılıp çıkarılmış, 550 aklın birleştiği süzme bir metin olması gereken metinde böylesine bir hatanın bulunması, gerçekten bir eksikliktir, bir yanlışlıktır. Bu önergeyi, bu yanlışlığa mâni olabilir miyiz diye verdim.
Yüce Heyetinize saygılar sunarım. (ANAP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Keçeciler, teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, önergeye Komisyon ve Hükümet katılmadı; önerge sahibi gerekçesini arz ve ifade buyurdu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Malatya Milletvekili Ayhan Fırat ve Arkadaşlarının Önergesi:
Kanunun 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Kampanya konusu mal veya hizmetin ayrılmaz ya da tamamlayıcı parçaları ayrı bir kampanya konusu haline getirilemez."
BAŞKAN – Sayın Komisyon?..
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Muğla) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Fırat?.. Yok. (CHP sıralarından "diğer imzalayanlar kim" sesleri)
Sayın Fırat olmadığı için gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanunun şimdiki metninde, kampanya konusu mal ve hizmet taahhüdünün bölünerek yapılması önlenmektedir; ki, bu, Kanunun serbest bırakıldığı ansiklopedi yayınlarının yapısına aykırıdır. Birden çok cildi olan bir ansiklopedinin cilt cilt verilmesi çok daha doğaldır; ayrıca, tüketicinin de çıkarınadır; çünkü, bölünmeden verilme, tüketicinin kampanyanın sonuna kadar bekletilmesini gerektirir. Önerge, Kanundaki bu sakıncaları giderme amacıyla sunulmuştur.
BAŞKAN – Efendim, yanlış anlaşılmasın diye arz ve ifade ediyorum: Söz, birinci imza sahibinindir ya da birinci imza sahibinin görevlendireceği diğer imza sahibinindir; o bakımdan gerekçeyi okuttum.
Önergeye, Sayın Komisyon ve Sayın Hükümet katılmadı; önerge sahibinin gerekçesi arz ve ifade olundu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
III. – YOKLAMA
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, maddeyi oylayacağım; ancak, yazılı bir yoklama talebi vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 133 sıra sayılı Kanunun 1 nci maddesi hakkında, oylamaya geçilmeden önce, İçtüzüğün 57 nci maddesi uyarınca yoklama talebimizi saygıyla bilgilerinize arz ederiz.
BAŞKAN – Yoklama isteyen arkadaşlarımın burada olup olmadıklarını arayacağım.
Sayın Nihat Matkap?.. Burada.
Sayın Oya Araslı?.. Burada.
Sayın Altan Öymen?.. Burada.
Sayın Algan Hacaloğlu?.. Burada.
Sayın Birgen Keleş?.. Burada.
Sayın Ali Dinçer?.. Burada.
Sayın Fatih Atay?.. Burada.
Sayın Bekir Kumbul?.. Burada.
Sayın Yusuf Öztop?.. Burada.
Sayın Atilâ Sav?.. Burada.
Sayın Metin Arifağaoğlu?.. Burada.
Sayın Nezir Büyükcengiz?.. Burada.
Sayın Haydar Oymak?.. Burada.
Sayın Ayhan Fırat?.. Burada.
Sayın Mahmut ışık?.. Burada.
Sayın Celal Topkan?.. Burada.
Sayın Ahmet Küçük?.. Burada.
Sayın Önder Sav?.. Burada.
Sayın Şahin Ulusoy?.. Burada.
Sayın Zeki Çakıroğlu?.. Burada.
Sayın Murat Karayalçın?.. Burada.
Yoklama istemeye yetersayı mevcut ve salonda.
Ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır; yüksek sesle işaret buyurmanızı rica ediyorum.
(Yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yetersayımız vardır.
V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
2. – Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 31.7.1996 Tarihli ve 4159 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/496, 3/444) (S. Sayısı : 133) (Devam)
BAŞKAN –Sayın milletvekilleri, Sayın Matkap'ın bir talebi var; "gelen pusulaları bir defa daha okuyarak, yoklayın" buyuruyorlar.
NİHAT MATKAP (Hatay) – Tamam Sayın Başkan, gerek yok.
BAŞKAN – 19 uncu Dönemde, aynı şeyi yapalım dediğimiz zaman, gruplar buna karşı çıktılar ve dediler ki: "Aslolan, her milletvekiline güvenmektir." Ben o tavsiyeye uyarak, o talebi işleme koymuyorum. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)
Sayın miletvekilleri, 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1 inci madde okunduğu şekliyle kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. – 4077 sayılı Kanunun 25 inci maddesine dördüncü fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra, beşinci fıkra olarak eklenmiştir.
11 inci maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarına aykırı hareket edenler hakkında 500 000 000 lira para cezası uygulanır. Aykırılık, ülke düzeyinde yayım yapan süreli yayın ile gerçekleşmişse cezanın 20 katı uygulanır. Bakanlık, ayrıca süreli yayın kuruluşundan kampanyanın ve kampanyaya ilişkin her türlü reklam ve ilanın durdurulmasını ister. Bu isteğe rağmen aykırılığın devamı halinde, reklam ve ilanın durdurma zorunluluğunun doğduğu tarihten itibaren her sayı için 1 000 000 000 lira para cezası uygulanır ve Bakanlık kampanyanın ve kampanyaya ilişkin her türlü reklam ve ilanın durdurulması talebi ile tüketici mahkemesine başvurur.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 2 nci maddeyle ilgili olarak, şu ana kadar, Grupları ve şahısları adına söz talep eden milletvekillerini okuyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Mahmut Işık; kişisel söz talebinde bulunanlar, Sayın Muhammet Polat, Sayın Sıtkı Cengil, Sayın Mehmet Aykaç, Sayın Yusuf Öztop, Sayın Turhan Güven, Sayın Yakup Budak.
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Sayın Başkan, Anavatan Partisi Grubu adına Sayın Keçeciler konuşacak efendim.
HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Demokratik Sol Parti Grubu adına Sayın Hilmi Develi konuşacak Sayın Başkan.
BAŞKAN – Peki efendim.
Gruplar adına ve kişisel başka söz talebi varsa, alalım.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Mahmut Işık'ı kürsüye davet ediyorum.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MAHMUT IŞIK (Sıvas) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; 4159 sayılı Yasayla ilgili olarak, 2 nci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüşlerimi arz etmek için huzurlarınızdayım; saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu yasanın, komisyonda görüşülmesi sırasında, Sayın Cumhurbaşkanının geri iadesiyle ilgili Anayasanın 28 inci, 9 uncu maddelerine, 4077 sayılı Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanuna ve Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa aykırılığı konusundaki dört görüşünü ısrarla arkadaşlarımıza belirttik.
Burada, Sayın Bakanın değindiği şekliyle, Promosyon Yasasına biz karşıymışız gibi bir görüş ortaya çıktı. Biz, bu yasanın özüne karşı değiliz. Sayın Cumhurbaşkanı da, zaten, bu yasanın esasına karşı çıkmadığını, geri gönderme tezkeresinde belirtiyor. Bu yasada bizim karşı çıktığımız husus -komisyonda da arz ettiğimiz gibi- şudur: Yasadaki cezaları Tüketicinin Korunması Yasasındaki kurulların ve tüketici mahkemelerinin vermesi gerekirken, bu yasada, bu yetkinin sadece Sayın Bakana verilmesine karşı çıktık. Bununla ilgili olarak da, gelin, bir önerge hazırlayalım ve -bu önergeyle ilgili olarak, biz de düşüncelerimizi anlattık- bunu, aynen 4077 sayılı Yasada olduğu gibi, bir kurul versin dedik. Bakanlıktan gelen temsilci arkadaşlarımız "hayır, bu kurullar çalışmıyor" dediler. Onun üzerine, biz, tekrar bir teklifle geldik; dedik ki: Şayet bu kurullar çalışmıyor ise, o zaman bu kurulların da süresini netleştirelim; diyelim ki "bir ay içerisinde kurullar eğer karar almazlarsa, bakanlık bu cezaları resen uygular."
İkinci karşı çıktığımız husus da -yine, konuşmacı arkadaşlarımın değindiği gibi- gazete fiyatları ile dağıtılacak promosyonun fiyatları arasındaki farktı. Bu duruma göre de, siz, hiçbir promosyonu -kültürel anlamda- dağıtamazsınız -Sayın Keçeciler'in dediğine de aynen katılıyorum- o durumda, gelin, bunu kaldırın dedik; fakat, arkadaşlarımız, bu konuya da, maalesef, anlayış göstermediler. Dolayısıyla, yasa, huzurlarınıza bu şekliyle gelmiş oldu. Üzülerek ifade ediyorum ki -tabiî Anayasa Mahkemesi nasıl takdir edecek- herhalde, siyasî partilerimiz -mutlaka- itiraz haklarını kullanacaklardır; ama, burada iki hususu belirtmek istiyorum.
Beni değerli Doğru Yol Partili arkadaşlarımız bağışlasın. Bırakınız Sayın Cumhurbaşkanına olan yakınlığı; bazen, ben de Sayın Cumhurbaşkanının gittiği törenlere, incelik gösterip -onu karşılamaya- gidiyorum, orada ön sıraları hiçbirimize bırakmıyorlar; ama, burada da "Sayın Cumhurbaşkanının sayfalar dolusu -iki Anayasa maddesi ve iki yasada- belirttiği geri gönderme gerekçelerinin hiçbir noktasını, virgülünü bile dikkate almayız" diye bir katılık içerisindeler. Bunu çok anlayabilmiş değilim.
Ben, yasayı hazırlayan değerli bürokrat arkadaşlarıma ve Sayın Bakanlığımıza şunu söylüyorum: Bu yasa, çok kötü bir dönemde hazırlanmıştır. Çok iyi niyetlerle hazırlamış olsanız bile, bu yasayla ilgili, hem bakanlığı hem de Sayın Bakanı mahkûm edeceksiniz.
Bakınız, ben, bu yasayla ilgili olarak -yani Basın Yasasıyla ilgili olarak- bugüne kadar Mecliste yapılan görüşmelerin tutanaklarını irdeledim. 6.6.1956 tarihinde, Basın Yasasıyla ilgili değişiklikler Yüce Mecliste çok tartışılmış. O zamanlar, milletvekilleri, bakanlar, bürokratlar hakkında yapılacak yayınlarla ilgili olarak üç aydan altı aya kadar kısıtlama var iken, bunu, bir yıldan beş yıla kadara çıkarmak istemişler. Tahkikat komisyonları kurulmuş. Sırf, tahkikat komisyonlarının kuruluşuyla ilgili yazılabilecek -karşısındaki insanların- yazıları engellemek için bunlar yapılmış. O tarihteki bu görüşmelerde, bakınız, Sayın Osman Bölükbaşı'nın konuşması var, rahmetli İnönü'nün konuşması var... İnönü şunu söylüyor: "Kapalı ve karanlık bir rejime kati olarak dönme kararının en kuvvetli delili olan tasarılar elinizde bulunuyor. İktisadî bakanın ıstıraplarına ve içtimaî sefaletin her gün artmalarına çare bulamayan idare, basının yazılarından dehşet duyar olmuştur. Halbuki, basının yazması, derdin zehirlerini boşaltıyor ve vatandaşın çare arayan şaşkın bakışlarına donuk bir ümit pırıltısı veriyor."
Değerli arkadaşlarım, Sayın İnönü'nün dediği gibi, siz, basının, yazmadan ya da gerçekleri yazarak bu zehrini akıtmasını sağlayamazsanız -ki, bunu yanlış anlamayınız lütfen, her türlü ara rejime kesinlikle karşı olan arkadaşlarınızdan biriyim- 1956'nın arkasından ne gelmişse, bu tür baskıların arkasından bunlar gelir. O nedenle, baskıyla ilgili yasalar, maalesef, üzülerek geçmişte görüyoruz ki, arkasından hoş olmayan şeyler getirmiştir.
O nedenle, biz, bu yasanın özüne karşı değiliz; ama, bu yasanın, esasta, Sayın Bakanı da belki ileride sıkıntıya sokabilecek, bakanlığın bürokratlarını da sıkıntıya sokabilecek resen hareketine karşıyız. Biz, komisyonda önerdik, sırası geldiğinde söz alıp onu da izah edeceğiz.
Eğer, 2 nci maddedeki "bakanlık" sözcüğünü "kurul" sözcüğüyle değiştirirsek ve 3 üncü maddede de, en azından, Basın Konseyini, Türkiye Gazeteler Cemiyetini, Bakanlığı, Yargıtayı ve Basın Yayın Genel Müdürlüğünü kurulacak bu kurulun içerisine dahil ederek yasayı olumlu bir hale getirirsek, öyle inanıyorum ki, buna basın camiası da karşı çıkmayacak -kaldı ki, burada basın camiasının haklarını savunabilecek iki tane de basın kuruluşu olacak- ve hem bakan bir töhmet altında bırakılmayacak hem de o kurul kanalıyla, yasanın, gerçekten arzulanan sonucu verir hale gelmesine katkıda bulunacağız.
Bu nedenle, bu şekliyle yasanın çıkabileceği çok mümkün görünmüyor. Kaldı ki, söylediğim gibi, çıksa bile, Anayasa Mahkemesinin bu yasaya karşı çıkacağı kanısını taşıyorum; çünkü, Sayın Bakanın söylediği gibi, Cumhurbaşkanının itirazları yasanın esasına değildir, yasadaki cezaların bir kurul tarafından verilmesinedir. Bu kurulda, yine bakanlık olacak, yine en son merci Sayın Bakan olacak ve üç de kamu kurumu olacak. O nedenle, ben, yasanın özünün, 4077 sayılı Yasayla arasındaki çelişkisini de düzelteceğine inanıyorum.
Şimdi, bakınız, 4077 sayılı Yasada kurullar koymuşuz. Reklam Kurulu koymuşuz; bununla ilgili kuruluşları çağrıyoruz ve "bu kurul cezayı verecek, ilgili mahkeme onaylayacak, Bakan onaylayacak ve mahkeme kararıyla yürürlüğe girecek" diyoruz. Yine, 4077 sayılı Yasada, Tüketici Konseyi kuruyoruz, yani ceza yetkisini öyle bir konseye veriyoruz; ama, maalesef, burada, yetkinin tamamını bir Sayın Bakana veriyoruz. Aynı şey 1956 yılında olmuş değerli arkadaşlarım. Kaldı ki, bugün, basınla ilgili eğer şahsî bir hakaret varsa, Basın Yasasının 19 uncu maddesinin birinci fıkrasına göre, siz, tekzip hakkınızı ve diğer ceza yasalarına göre de ceza haklarınızı kullanıyorsunuz. Burada, Bakanlığı bir töhmet altında bırakarak, Sayın Bakanı bir töhmet altında bırakarak ve gerçekten basın ile İktidarın -ki, kötü de bir döneme geldiği için söylüyorum- bir kavgasının var olduğu izlenimini vermemiz de son derece yanlıştır.
Bu nedenle, gelin, bu yasada ısrar etmeyin ve Sayın Bakanın "bir noktasına, virgülüne kadar dokundurtmayacağız" demesi, tavrı, hoş bir tavır değildir. Yani, doğrudan doğruya, Cumhurbaşkanlığının çok gerekçeli ve güzel bir şekilde hazırlanmış, hukukçu arkadaşlarımızın da aynı şeyi söyledikleri hükümleri de en azından biz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Işık, 2 dakika daha veriyorum efendim.
Buyurun.
MAHMUT IŞIK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlarım, dolayısıyla, biz, eğer, bu şekliyle yasayı çıkarırsak, bu yasa, ne "noktasını, virgülünü değiştirmeyeceğiz" diyenlere bir artı getirecektir ne gerçekten "basını susturacağız" diyenlere bir artı getirecektir -ki, fikirleri de öyledir herhalde; Sayın Başbakanın Hükümetin ilk kurulma dönemlerinde söylediklerini de anımsıyoruz; arkadaşlarımız söylediler- ama, eğer, biz, bu yasayı, verilen önergeler doğrultusunda gerçekten izale edersek, hem bu yasadaki çelişkiler kaldırılmış olacaktır hem Sayın Cumhurbaşkanının görüşleri dikkate alınmış olacaktır hem de Parlamento doğru dürüst bir yasa yapmış olacaktır.
Ben, bu duygularla, hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Işık, teşekkür ediyorum.
İkinci sırada, Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın Keçeciler; buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar)
ANAP GRUBU ADINA MEHMET KEÇECİLER (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 133 sıra sayılı kanunun 2 nci maddesi üzerinde Grubumuzun görüşlerini arz ve ifade etmek üzere söz aldım. Bu vesileyle, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, görüşmekte olduğumuz 2 nci madde, 1 inci maddeyle getirdiğimiz hükümlere aykırılık halinde ne yapılacağını müeyyideye bağlamaktadır. Aslında, burada, fevkalade önemli anayasal hususlar vardır; evvela, ona temas edeceğim. Sayın Cumhurbaşkanı, gayet açık ve net bir şekilde konuyu ortaya koymuş. Bu 2 nci maddede getirilen müeyyideler, basın hürriyetini kısıtlar niteliktedir, yargının görevine müdahale eder niteliktedir.
Gayet açık Sayın Cevheri, hiç öyle şey yapmayın.
Bakın, çeşitli kanunlarda idareye ceza yetkisi verilmiştir; ama, bu, daha ziyade, kabahat türünden hafif cezalardır. Şimdi, sizin bu getirdiğiniz 2 nci maddede, kafadan, bir 500 milyon lira ceza veriyorsunuz. Bunu kim veriyor; idarî bir makam, Sanayi Bakanı veriyor. Ayrıca, eğer uymuyorsa, Türkiye genelinde ise, bu 20 katıyla çarpılıyor ve 10 milyar liralık bir cezayı baştan uyguluyorsunuz. Eğer "yasakla" dediği şeyi durdurmaz ise, her gün 1 milyar lira olmak üzere ayda 30 milyar lira da o. Yani, bir ayda, bir basın kuruluşuna, Sanayi Bakanlığı, 40 milyar lira cezayı uyguladım diyor. Ondan sonra, efendim, itirazın varsa git mahkemeye, mahkemede hakkını ara diyor. Yani, ben seni bir idam edeyim, cezayı bir vereyim, evvela bir vurayım, ondan sonra, sen git, derdini mahkemede anlat diyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, onu önlemenin başka yolları vardır. Eğer basından rahatsızsanız, basının tavrından, tutumundan rahatsızsanız...
OĞUZHAN ASİLTÜRK (Malatya) – Hiç rahatsız değiliz.
MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – ...bununla ilgili genel hukuk kuralları çerçevesinde kalmaya mecbursunuz, şu Anayasaya sadık kalmaya mecbursunuz. Bakın, 9 uncu madde ne diyor: "Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır."
Şimdi, sizin burada aldığınız, idarî bir yetki değil, doğrudan doğruya bir yargı yetkisi. Bir adama veya bir basın kuruluşuna 40 milyar lira ceza vereceksiniz; diyeceksiniz ki, efendim, bu idarî bir tasarruftur, ben evvela bu idarî tasarrufu uygulayayım; yanlış uyguladıysam, basın kuruluşu gitsin mahkemelerde hakkını arasın. Buna hakkınız var mı? Böyle şey olmaz.
Sayın Cumhurbaşkanının dikkat çektiği bir diğer husus... "Basın hürriyetini kısıtlar niteliktedir" diyor; elhak, doğrudur.
Bakın, Anayasanın 28 inci maddesinin tamamını şöyle bir okuyun. Tamamını okuduğunuz zaman göreceksiniz ki, Anayasanın burada hükme bağladığı çok önemli konular var. Deniliyor ki: "Basın hürdür, sansür edilemez." Güzel... Arkasını da okuyun. "Basımevi kurmak izin alma ve malî teminat yatırma şartına bağlanamaz." Kısaca; eğer bir basın kuruluşu, devletin, milleti ve ülkesiyle bölünmez bütünlüğü aleyhine yayın yaparsa, kanunla gösterilen yetkili merci bunu toplatır; ama, en geç yirmidört saat içerisinde mahkemeye gider ve eğer mahkeme bu kararını kırksekiz saat içerisinde onaylamazsa, bu karar yürürlükten kalkar deniliyor. Yani, bu, 28 inci maddede basınla ilgili olarak getirilen her şeyin, her hükmün, yani, yasaklayıcı nitelikteki hükümler bile...
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – 38... 38...
MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Lütfen... Rica ederim... Yani, basın hürriyetinin sınırları 28 inci maddede gösterilmiştir; 138'e niye gidiyorsunuz...
AHMET İYİMAYA (Amasya) – 38'e son...
MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Efendim, 38'in sonu da olabilir; ama, sınırlar burada gösterilmiştir. Burada gayet açıktır; diyor ki: Basınla ilgili alacağınız tedbirleri yargıyla beraber alacaksınız; idarî tedbir bile alsanız, en geç yirmidört saat içerisinde bunu yargıya götüreceksiniz, onun tasdikinden geçireceksiniz. Hal böyleyken, siz, basınla ilgili promosyon savaşından rahatsız oluşunuzu dermeyan ederek çıkıyorsunuz; diyorsunuz ki: Ben basına ceza vereceğim; ama, bu cezayı yargı mercii vasıtasıyla vermeyeceğim, idarî makam vasıtasıyla vereceğim, siyasî bir otorite marifetiyle vereceğim; Sanayi Bakanı uygulayacak bu cezayı.
Vatandaşlar şikâyetini nereye yapacak; Sanayi Bakanlığına. Araştırmayı kim yapacak; Sanayi Bakanlığı. Kararı kim verecek; Sanayi Bakanlığı. Yani, Sanayi Bakanlığı, hem savcı hem hâkim olacak. Bunun genel hukuk kurallarına uygun olduğunu iddia edemez hiç kimse; bana ispat edemezsiniz. (ANAP sıralarından alkışlar) Böyle şey olur mu?! Bu, her bakımdan yanlış; genel hukuk kurallarına aykırı. Cumhurbaşkanı yazıyor, "aman, böyle şey yapmayın; bu, Anayasaya aykırı olur" diyor.
Bakın, burada açıkça ifade ediyorum. Bu kanunu bu haliyle çıkarırsanız Anamuhalefet Partisi olarak Anayasa Mahkemesine götüreceğiz. (RP sıralarından "Götürün" sesleri) Götüreceğiz. Daha evvelki kanunlarınızda olduğu gibi, size ikaz etmemize rağmen, bu kürsüden söylememize rağmen, inatla yaptığınız kanunlar nasıl geri döndü, geldi, tekrar mecbur kaldınız o kanunları düzeltmeye, bunu da düzeltmeye mecbur kalacaksınız; ama, gelin, bir konsensüs sağlayalım. Bu promosyona biz de karşıyız.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Siz karşı değilsiniz; konuşmanız onu gösteriyor.
MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Benim para vererek satın aldığım gazetenin bir sayfasını, efendim benim gazetemi alırsanız size müzik seti vereceğim, yok efendim televizyon vereceğim, çanak çömlek vereceğim diye dolduruyorlar. Bu işe biz karşıyız, biz bu işi arzu etmiyoruz; toplumumuz rahatsız; ama, şu işi usulüne uygun yapın. Geçen defa da söyledim.
Şimdi, bakın, siz bu kanunu çıkardıktan sonra ne olacak... Çıkardığınız kanunda eşitlik ilkesine aykırılık var, Anayasanın 10 uncu maddesine aykırılık var; gayet açık. Nereden çıkardın bunu diyebilirsiniz; bakın, söyleyeyim. Diyorsunuz ki, basın kuruluşları, kültür ürünlerinden başka hiçbir şey veremez. Bu kanunu çıkardınız. A markalı televizyon şirketi veyahut da televizyon üreten firma veya bisiklet üreten firma, televizyonlara reklam verecek, çıkacak, diyecek ki: Ey üreticiler, benim bisikletimden bir tane alanı ben filanca gazeteye bir yıllığına abone ediyorum. Diyebileceğiniz bir şey var mı? Hayır, bu kanuna göre yok.
OĞUZHAN ASİLTÜRK (Malatya) – Olması da gerekmez zaten.
MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Diyemezsiniz zaten; ama, gazete sahibi çıkıp, benim gazetemden bir yıl alana bu bisikleti bedava vereceğim derse...
OĞUZHAN ASİLTÜRK (Malatya) – Diyemez.
MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – ... ona o yasak.
OĞUZHAN ASİLTÜRK (Malatya) – Gayet tabiî...
MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – O ne oluyor biliyor musunuz; o, eşitlik ilkesine aykırı oluyor.
OĞUZHAN ASİLTÜRK (Malatya) – Eşitlikle ilgisi yok.
MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Efendim, bir dakika...
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Anlamadılar; bir daha anlat.
MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Tekrar anlatayım; isim vererek anlatayım.
OĞUZHAN ASİLTÜRK (Malatya) – Gazete kültür ürünüdür.
MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Bakın, bisiklet firması derse ki, benim bisikletimden bir tane satın alana -fiyatı şudur, gazetelerle anlaşmış- A gazetesini bir yıllığına bedava abone ediyorum...
OĞUZHAN ASİLTÜRK (Malatya) – Bisiklet firması kültür ürünü değil.
MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – İyi efendim, ha Ali Mehmet ha Mehmet Ali; ne değişir? Siz, şimdi... (RP sıralarından "Ooo" sesleri)
Hayır efendim, farklı değil... Dinleyin...
BAŞKAN – Sayın Keçeciler, siz sürenizi kullanın efendim.
MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Aynı kişi... Şimdi, dinleyin arkadaşlar...
OĞUZHAN ASİLTÜRK (Malatya) – Dinliyoruz da yanlış şeyler söylüyorsunuz.
MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Bakın, gazete sahibini suçlu addediyorsunuz siz, görüldüğü yerde vurulması gereken adam gibi görüyorsunuz; çünkü, gazete, bisiklet verirse suç, bisiklet firması sahibi gazete verirse serbest. (ANAP ve CHP sıralarından alkışlar) Evet, gazeteci gelir bisiklet firmasıyla anlaşır. Bisiklet firması yapmaz bunu, gazeteci gider bisiklet firmasıyla anlaşır. Yine, bugün verdiği gibi, yine bugün yaptığı gibi tersinden yapar işi.
Şimdi, ne diyor 10 uncu madde; "Herkes kanun önünde eşittir." Siz, gazeteciye düşmansınız, diyorsunuz ki, gazete sahibi olursan kötü kişisin...
OĞUZHAN ASİLTÜRK (Malatya) – Hayır, kötü kişi değil.
MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Eğer, benim iktidarımın kötülüklerini yazarsan kötü kişisin, o zaman ben seni cezalandırırım. Burada niyetiniz gayet açık. Yalnız, söylemek istediğim bir husus var, Sayın Erez'e cevap vereceğim bir husus var. Vaktim sınırlı.
Bir dakika Sayın Başkan, hemen 2 dakikada toparlıyorum.
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Süre bitti...
BAŞKAN – Vaktiniz bitiyor ve de bitti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – 2 dakikada toparlıyorum Sayın Başkan. 2 dakika verdiniz ya Mahmut Beye..
BAŞKAN – Lütfen... Başkasını örnek vermeyin bana.
MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Sayın Erez biraz evvelki konuşmasında dedi ki: "Bu kanun, 8 Mayısta, Sayın Mesut Yılmaz'ın Başbakanlığı döneminde hazırlandı." Bunu dinleyenler de Sayın Erez, Mesut Yılmaz'ın her türlü emir ve direktiflerine uyan bir bakan gibi telakki eder. Kendileri o zaman da Sanayi Bakanıydı; Sanayi Bakanlığının bünyesi içerisinde çeşitli sivil kuruluşlara sormuş, gazetelere sormuş... Aslolan, oradan gelen cevaplara uymuş mu, oradan gelen cevapları nazarı itibara almış mı; hayır efendim. Bu kanun, Anavatan Partisi İktidarı kalsaydı, Mesut Yılmaz Başbakan olsaydı, bu şekliyle buraya gelemezdi, gelmesi de mümkün değildi efendim. (ANAP sıralarından alkışlar) Onu, ben özellikle ifade etmek istiyorum.
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Etme yahu, birbirimizi tanıyoruz!
MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Hiç mümkün değildi, muhakkak düzeltilirdi. Yasalara, Anayasaya, temel hukuk...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – 2 dakika dediniz 1 dakika verdiniz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Efendim, öyle bir... Sayın Keçeciler, rica ediyorum...
MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Selam veriyorum.
BAŞKAN – Lütfen toparlar mısınız... Saygı sunun.
MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Tüm yasalara, temel hukuk kurallarına uygun hale getirilir ve Yüce Meclisin huzuruna öyle gelirdi. Ben, bu itibarla, Sayın Erez'in bu ifadesini uygun görmüyorum. O günkü hükümetin bir tasarısı, bir hazırlığı söz konusu değil; bakanlıklardan alınmış, Başbakanlıktan alınmış bir mutabakat söz konusu değil. Dolayısıyla, bizim Partimizi ve 53 üncü Hükümeti katiyen ilzam etmez. Onu özellikle ifade edeyim.
Bu vesileyle Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Keçeciler, teşekkür ediyorum.
Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Hilmi Develi; buyurun efendim.
HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Hilmi Beyin yerine ben çıkıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)
Efendim, müsaade buyurunuz.
Süremiz dolmak üzere; sayın sözcünün konuşmasının bitimine kadar süre uzatımını teklif ediyorum: Kabul...
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Görüşmeler bitinceye kadar.
HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – Hayır efendim. (ANAP ve DSP sıralarından "Hayır, hayır" sesleri)
BAŞKAN – İstirham ederim efendim... 55 inci madde gayet açık.
Gruplar mutabakat sağlarsa, biz itiraz etmeyiz.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Evet, evet. Çıksın bu kanun Sayın Başkan.
BAŞKAN – Evet, bu maddenin bitimine kadar... Gruplar mutabakat sağlarsa...
HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – Hayır, sözcünün konuşmasının bitimine kadar...
BAŞKAN – Efendim, bu maddenin bitimine kadar çalışmayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... (DSP ve CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – Hayır efendim.
Sayın Başkan, böyle bir usul yok; sadece sözcü için...
OYA ARASLI (İçel) – Oylayamayazsınız...
BAŞKAN – Efendim, bitmek üzere olan bir iş bu. Rica ederim...
HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – Hayır, yapamazsınız!
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Siz ne yapıyorsunuz Sayın Başkan?.. Yazıklar olsun! Ayıp yahu!
BAŞKAN – Efendim, müsaade buyurun...
HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – Sayın Başkan, bakın, siz, biraz evvel, doğru olan şeyi oylamak istediniz. Bunun dışında bir hareketi yapmanız doğru değildir.
BAŞKAN – Efendim, müsaade buyurun.
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Kararınızdan utanacaksınız!
BAŞKAN – Karara yetersayıyı görmüyorum zaten. Müsaade buyurun efendim...
NİHAT MATKAP (Hatay) – Hayır, hayır, Sayın Başkan...
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Böyle bir şeyi yapamazsınız.
BAŞKAN – Sayın Ersümer, müsaade buyurun.
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Siz, bu uygulamanızdan utanacaksınız. Bunu yapamazsınız!
BAŞKAN – Edep dışı davranıyorsunuz. Sayın Ersümer...
HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – Sayın Başkan, tutumunuz için çok güzel bir noktaya temas edeceğim. Zatıâliniz oyladınız; ama, bu taraftan, kendi tarafınızdan bir sayın sözcü çıkıp size söylerse, tutumuzunu değiştirirseniz yanlış olur. Lütfen, ilk başta yaptığınız şekilde oylayın.
MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Buyurun efendim.
MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Şimdi, efendim, arkadaşlarımızın ifade ettiği gibi, Başkanlık olarak görüşünüzü açıkladınız. Sayın konuşmacının konuşma süresi bitene kadar süreyi uzattınız.
BAŞKAN – Efendim, Sayın Uluğbay'ın konuşma süresinin bitimine kadar oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan bir şey söyleyeceğim...
BAŞKAN – Efendim, müsaade buyurun.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Buyurun efendim.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Arkadaşlarımızı dinlediniz, lütfen, bizi de dinleyin.
BAŞKAN – Buyurun, sizi de dinleyelim Sayın Kapusuz.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Efendim, şu anda, gruplardan bir tanesi... İki grup konuştu, son konuşma gruba ait. Bir madde bitmek üzere ve yarım kalan iş pozisyonundadır. Bunun tamamlanması mümkündür.
Arz ederim.
BAŞKAN – Efendim, müsaade buyurun, sizi dinledim ben... Sizi dinledim efendim...
OYA ARASLI (İçel) – Daha bizi dinlemediniz efendim...
NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, iki de bir geri adım atmayın...
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Buyurun Sayın Gözlükaya.
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Arkadaşlarımız sizin iyi niyetinizi istismar ederek, hakaretâmiz laflar ettiler.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri....
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Bir dakika efendim...
BAŞKAN – Dinledim efendim ben sizi...
Buyurun.
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Şimdi, efendim, amacımız burada kanun çıkarmak olduğuna göre, bizim istirham ettiğimiz 20 dakika. 20 dakikada bu arkadaşlarımız ezilecekler mi; niye müsaade etmiyorlar? Onu arz ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Gözlükaya, ben sizi dinledim efendim.
YUSUF ÖZTOP (Antalya) – Biz Anayasaya uygun kanun çıkarmak istiyoruz.
BAŞKAN – Efendim, müsaade buyurun.
Efendim, şu anda üçüncü grup sözcüsü konuşuyor; bunun arkasından gruplar var, Hükümet var, kişisel görüşmeler var ve bir yığın da önerge var. Bu sebeple, Sayın Uluğbay'ın konuşmasının hitamına kadar oylarınıza sunuyorum: Süre uzatımını kabul edenler... (Gürültüler)
Efendim, müsaade buyurun... Sayacağım... Ben oyluyorum...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Başkanlığın burada bir suitaksiri yoktur. Efendim, maalesef, Genel Kurul süreyi uzatmadı. O nedenle, daha sonra konuşmak üzere, buyurun Sayın Uluğbay.
Sayın milletvekilleri, inşallah, yeni yılımız, size, milletimize hayırlı hizmetlere vesile olsun; dayanışma, anlaşma ve kaynaşmalar nasip etsin.
Alınan karar gereğince, denetim konularını görüşmek için, 7 Ocak 1997 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati : 19.02
VII. – SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. – Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan’ın, Yozgat İline bağlı belediyelere yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif Şener’in yazılı cevabı (7/1632)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Maliye Bakanı Sayın Abdüllatif Şener tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını talep etmekteyim.
Gereğini saygılarımla arz ederim. 12.11.1996
Dr. Kâzım Arslan
Yozgat
1. 7/1007 esas nolu önergeme Bakanlığınızca verilen 21.8.1996 tarih ve 16859 sayılı cevapta 1 Mart - 28 Haziran 1996 tarihleri arasında Yozgat İlindeki Belediyelere yapılan toplam yardım miktarı bildirilmişti.
Anılan yardımlar hangi tarihlerde, hangi belediyelere ve hangi miktarlarda yapılmıştır?
T.C.
Maliye Bakanlığı
Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü 26.12.1996
Sayı : B.07.0.BMK.0.11.013/600/32281
Konu : Yazılı Soru Önergesi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığının 20.11.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1632-4179/11491 sayılı yazıları.
Yozgat Milletvekili Sayın Kâzım Arslan’ın 7/1632 esas nolu yazılı soru önergesinde yer alan sorulara ait cevaplar aşağıda sunulmuştur.
Bakanlığımız Bütçesinin “Mahallî İdarelere Yapılacak Yardım ve Ödemeler” tertibinden 1 Mart 1996 - 28 Haziran 1996 tarihleri arasında Yozgat İlindeki belediyelere; Merkez Belediyesine 4 milyar lira, 13 ilçe belediyesine 70 milyar 750 milyon lira, 33 belde belediyesine ise 103 milyar 575 milyon lira olmak üzere toplam 178 milyar 325 milyon lira yardım yapılmıştır.
Bilgilerinize arz olunur.
Doç. Dr. Abdüllatif Şener
Maliye Bakanı
2. – Artvin Milletvekili Süleyman Hatinoğlu’nun, kamu kurum ve kuruluşlarının müteahhit firmalara olan borçlarına ve hükümetin faizler ve diğer ekonomik kararlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif Şener’in yazılı cevabı (7/1640)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi arz ederim.
Süleyman Hatinoğlu
Artvin
13.11.1996 tarihli yazılı ve görsel basınımızda yer aldığı gibi 10 Milyar Dolar (yaklaşık 850 Trilyon)’ın alınan ilk paket tedbirler gereği hükümetin kasasına girdiğini açıkladınız.
Yapmış olduğunuz bu açıklamalar gerçekleri yansıttığına inanmıyorum.
Bu nedenle sorularım:
1. Kamu kurum ve kuruluşlarının müteahhit firmalara ne kadar borcu vardır? Devlet kasasında bu kadar para olduğuna göre bu müteahhit borçlarını nasıl bir takvimle ve ne zaman ödemeyi düşünüyorsunuz?
2. Bu kadar parayı devletin kasasında tutmakla ve devlet kendi borçlarını da ödemeyi düşünmezken, acaba faizciliği mi düşünüyor? Neden para piyasaya arz edilip toplumu rahatlatacak yatırımları yapmayı düşünmüyor? Bu konuda ne düşünüyor sunuz?
3. a) Her zaman yapmış olduğunuz açıklamalarda, faizlerin ineceğini söylüyorsunuz ama, aksine faizler hep yükseliyor. Hükümet gerçekten faizlerin yükselmesi karşısında mıdır? Eğer gerçekten faizlerin karşısında ise yükselen faizler karşısındaki düşüncelerinizi açıklarmısınız?
b) Ortağınız DYP’de aynı fikirde midir? Faizler ve diğer ekonomik kararlarda da sizin gibi mi düşünüyor? Yoksa farklılıkları ve anlaşamadığınız noktalar var mıdır? Açıklar mısınız?
4. En büyük kalkınma Türkiye’de olacak diyorsunuz. Para piyasaya arz edilip, yatırımlar yapılmadıkça nasıl bir kalkınma gerçekleştirecek ve istihdam sorununun çözümünü nasıl sağlayacaksınız? Açıklar mısınız?
5. Bahsettiğiniz paralar, kâğıt üzerindeki hayalî paketlerdeki tahmini rakamlar mıdır? Şayet değilse, yaklaşık 850 Trilyon devletin kasasına girdiğine göre bu kaynaklar nereden gelmiştir. Açıklar mısınız?
6. Özelleştirmenin ana prensibi itibarıyla yeni istihdam alanı düşünmüyordunuz. Ve devlette çok fazla memur olduğunu ifade ediyordunuz. 1.1.1997’den itibaren kamuya memur alımı yapılacağını açıkladınız.
a) Özelleştirme hükümlerine,
b) Ortaklar arasında yapılan protokola,
c) Hükümet programına aykırı olmasına rağmen
hangi illere, kurum ve kuruluşlar bazında ne kadar memur almayı düşünüyorsunuz. Açıklar mısınız?
7. Her ay periyodik olarak, hükümet olduğunuz günden bugüne kadar; hangi il, ilçe ve belde belediye başkanlıklarına;
a) Hazine yardımı olarak,
b) İller Bankası yardımı olarak,
c) Çevre Bakanlığı yardımı olarak ne miktarda yardım yapılmıştır. Açıklar mısınız?
8. Libya seyahatinizin asıl amacının müteahhit alacakları olduğunu ifade etmiştiniz ve seyahatiniz dönüşü havaalanında yaptığınız açıklamaya göre, müteahhit alacaklarının bir bölümünün gelmeye başladığını ifade etmiştiniz. Acaba bu güne kadar müteahhit alacakları olarak Libya’dan ne kadar döviz geldi, geliş tarihlerini ve miktarlarını açıklar mısınız?
T.C.
Maliye Bakanlığı
Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü 26.12.1996
Sayı : B.07.0.BMK.011.013/600/32284
Konu : Yazılı Soru Önergesi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : T.B.M.M. Başkanlığının 22.11.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02/7/1640-4233/11652 sayılı yazıları.
Artvin Milletvekili Sayın Süleyman Hatinoğlu’nun 7/1640 esas nolu yazılı soru önergesinde yer alan sorulara ait cevaplar aşağıda sunulmuştur.
1. Sayın Başbakanımız tarafından 31 Temmuz 1996 tarihinde açıklanan Birinci Kaynak Paketindeki 10 milyar dolarlık gelir hedefine ulaşılmış, hatta bu hedefler aşılmıştır. Sözkonusu kaynak paketinden beklenen gelirler ve buna mukabil gerçekleşen gelirler Sayın Başbakanımız tarafından kamu oyuna ayrıntılarıyla açıklanmış bulunmaktadır. Bu itibarla, kaynak paketlerinin veya kaynak paketindeki gelirlerin hayalî olduğunun ileri sürülmesi mümkün bulunmamaktadır. Ayrıca ikinci ve üçüncü kaynak paketlerindeki hedeflere ulaşmak için de çalışmalar yoğun bir şekilde devam ettirilmektedir.
Müteahhitlerin istihkak alacakları ise, genel bütçeye dahil dairelerce Hazine Tek Hesap Sistemi içerisinde ödenmektedir. Katma bütçeli idareler de, mevcut nakit imkânları çerçevesinde sözkonusu borçları ödemekte olup, müteahhit alacaklarının ödenmesi konusunda bir sıkışıklık bulunmamaktadır.
4. 1997 yılı bütçesinin en önemli özelliklerinden biri faiz harcamalarının azaltılarak, buradan yapılan tasarrufların yatırımlara ve Devletin aslî hizmetlerine tahsis edilmesidir. 1996 yılında 18.5 milyar dolar olarak gerçekleşmesi beklenen faiz harcamaları, 1997 yılı bütçesinde 13.8 milyar dolara çekilmiştir. Buna mukabil yatırım harcamaları 2.8 milyar dolardan 3.7 milyar dolara yükseltilmiştir. Bu gelişmeler, faiz harcamalarının azaltıldığını, faizlerin kırıldığını göstermektedir. Dolayısıyla faiz oranları mutlaka daha aşağı seviyelere çekilecek ve buralardan yapılacak tasarruflar yatırımlara aktarılarak, üretim, istihdam ve ihracat büyük oranda artırılacaktır.
6. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/A maddesi ile Devletin aslî ve sürekli hizmetlerinin memurlar eliyle yerine getirileceği hüküm altına alınmıştır. Bu nedenle, Devlet hizmetlerinin aksamadan yürütülebilmesini teminen kamu kurum ve kuruluşlarının talepleri doğrultusunda ve Bakanlığımızca yapılacak değerlendirmelere göre memur alımına devam olunacaktır.
Hangi kurumlara ne kadar memur alınacağı önceden belli olmayıp, sözkonusu sayılar yıl içinde kurum ihtiyacına göre gerçekleşmektedir. Ancak, Bakanlığımız açıktan atama izni verirken kurumlardan çeşitli nedenlerle ayrılanların sayısını da dikkate almakta ve yıl içinde ayrılan ile atanan memur sayıları arasında denge sağlanmaya çalışılmaktadır.
7. Bakanlığımız bütçesinin “Mahallî İdarelere Yapılacak Yardım ve Ödemeler” tertibinden belediyelere Temmuz-Kasım döneminde toplam 5.8 trilyon liralık yardım yapılmıştır.
Bilgilerinize arz olunur.
Doç. Dr. Abdüllatif Şener
Maliye Bakanı
3. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, 1997 yılında araştırma-geliştirmeye ayrılacak paranın kaynağına ve harcama kurallarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Sabri Tekir’in yazılı cevabı (7/1667)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Sabri Tekir tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Bülent Akarcalı
İstanbul
1. 1997 yılında Araştırma-Geliştirme’ye ayrılacağını ifade ettiğiniz 450 milyon $’ın kaynağı nerededir?
2. Bu paranın harcanması, tahsisi ne gibi ölçülere, kurallara bağlı olacaktır?
3. Bu paranın dağıtım ve tahsisinde kim yetkili olacaktır?
4. Bu para ile Başbakanlık’ta kurulan Stratejik Araştırma Geliştirme ve Teknoloji Başmüşavirliği arasında bağ var mıdır?
5. Bu paradan TÜBİTAK’a tahsis yapılacak mıdır?
6. Bu paradan Üniversiteler yararlandırılacak mıdır?
T.C.
Devlet Bakanlığı
Sayı : B.02.0.006/01123 23.12.1996
Sayın,
Mustafa Kalemli
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İlgi : 2.12.1996 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1667-4302/11905 sayılı yazınız.
İlgi yazınızla Bakanlığıma intikal eden, İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı’nın yazılı soru önergesine ilişkin cevaplar ekte gönderilmiştir.
Bilgilerinize saygılarımla arz ederim.
Prof. Dr. Sabri Tekir
Devlet Bakanı
İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı’nın Soru Önergesinin cevapları
Cevap 1. Ülkemizde AR-GE faaliyetlerine GSMH’dan ayrılan pay yetersiz olup, VI. 5 yıllık planda öngörülen yüzde 1 hedefi yakalanamamıştır. 1995 yılında DİE verilerine göre 0.36 olmuştur. VII. Plan sonucunda AR-GE harcamalarına GSMH’dan ayrılan payın yüzde 1.5’a yükseltilmesi hedeflenmiştir. Tablo 1’de görüldüğü gibi gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında Türkiye’de AR-GE faaliyetler içerisinde sanayi kesiminin harcama payıda % 20 gibi çok düşüktür.
Bir an önce plan hedeflerini yakalamak ve sanayinin AR-GE harcamalarını teşvik etmek üzere, Ülkemizin teknoloji ve ürün geliştirmesi doğrultusunda 1997 yılında bir hamle başlatılacaktır. Öncelikle Üniversitelerimizin bilim ve teknoloji alt yapısı güçlendirilecek, AR-GE kapisiteleri artırılacak, inşaatları başlamış olan Teknoparklar tamamlanacaktır. Bu araçla, 1996 yılında üniversitelerimize tahsis edilen 640 milyarlık teknolojik araştırma ödenekleri, 1997 yılında 1900 milyar TL’ye yükseltilmiştir.
Bu sebeple öncelikli, AR-GE yatırımları ve teknoloji geliştirmeye matuf 1997 ödenekleri ortalama % 200 oranında artırılmış, ayrıca KOBİ’ler ve Savunma Sanayine yönelik AR-GE faaliyetlerini hızlandırmak amacıyla yeni yatırımların başlatılması planlanmıştır. Buna göre, 1997 yılında GSMH’nın % 1’i oranında AR-GE yatırım harcaması yapılması planlanmıştır.
1997 yılı AR-GE yatırım harcamaları için 1878 milyon dolarlık yatırım ödeneği öngörülmektedir. Üniversiteler, kamu kurumları ve özel kesim sanayi kuruluşlarımız, ülkenin rekabet gücünü artırmak üzere, üniversite-sanayi işbirliği çerçevesinde çalışarak, üretim ve ihracatın artmasında elbirliği içerisinde bulunmalarını teşvik etmek, kaynak çeşitliliği oluşturmak maksadıyla ödenek tahsis ve dağıtımları Tablo 3’deki şekilde planlanmıştır.
Bu durumda, AR-GE harcamalarına ayrılan kaynak soru önergesinde belirtildiği şekilde 450 milyon dolar yerine cari harcamalarla birlikte 1878 milyon dolar olacaktır.
Cevap 2. Sözkonusu ödeneklerin paranın tahsisi ekli tablo’da gösterildiği şekilde planlanmış ve bütçe ile birlikte TBMM’ne sunulmuştur.
Cevap 3. Ödenek tahsisinde tablo-3’de de gösterilen ve TBMM’ne intikal eden kurumlar yetkili olacak, devletin AR-GE tahsisinde nihai sözü Başbakanlık ve Yüksek Planlama Kurulu ile Para Kredi ve Koordinasyon Kurulu’nun kararları etkili olacaktır.
Cevap 4. 450 milyon dolar karşılığı olarak bütçede tefrik edilen 63 trilyon TL. dir. Bunun 50 trilyon TL. si Millî Savunma Bakanlığı AR-GE dairesi içerisinde 13 trilyon TL. si Maliye Bakanlığı Transfer bütçesinde gösterilmiştir. Ödenek tahsisinde Stratejik Araştırma ve Teknoloji Geliştirme Başmüşavirliğinin etkisi, önerilerin hazırlanması usul ve formatların geliştirilmesi, Türkiye’nin ekonomik önceliklerinin tespiti doğrultusunda olacaktır. Bu konuda yapılan çalışmaların sonunda oluşturulacak kurumlarla birlikte yeni bir yapılanma da oluşturulacaktır.
Cevap 5. Tablolarda gösterildiği şekilde cari ödenekler hariç TÜBİTAK’a 1 733 milyon TL. yatırım ödeneği tahsis edilmiştir. Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulu’nun alacağı kararlar doğrultusunda ayrıca sanayinin projelerini desteklemek üzere 2 700 milyar TL. AR-GE teşvik tahsisi yapılacaktır.
Cevap 6. 450 milyon dolar karşılığı 63 trilyon TL. nin dağıtımı Cevap-4’de verilmiştir. Bu ödenekle tahsis edilen kaynakların kullanılmasında üniversitelerin bilimsel projeleri bulunmamaktadır. Ancak yürütülecek AR-GE projelerinde üniversite sanayi işbirliği çerçevesinde üniversitelerde katılabileceklerdir. Böylece teknoloji geliştirmede üniversitelerin de katılımları alınacaktır.
Tablo - 1
Bazı ülkelerde AR-GE harcamalarına GSMH’dan pay (1991)
Ülkeler Pay (%) Devlet Katkısı (%) Sanayi Katkısı (%)
ABD 2,7 50 50
Japonya 3,1 30 70
Almanya 2,7 35 65
İspanya 0,9 40 60
Singapur 2,0 42 58
Kore 2,7 40 60
Türkiye 0,4 80 20
Not : Kore 2000’li yıllarda % 5’e ulaşmayı hedeflemiştir.
Tablo - 2
Türkiye’nin son yıllardaki AR-GE harcamaları ve GSMH’dan ayrılan pay
1993 413 Milyon $ 0,44
1994 344 Milyon $ 0,38
1995 474 Milyon $ 0,36
1996 (1) 500 Milyon $ —
1997 (2) 1.878 Milyon $ 1.0
(1) Tahmin, (2) Program
GSMH’nın % 1’i olarak kamu + sanayi kuruluşları birlikte 1997 yılında 1 878 milyon dolar AR-GE harcaması yapılacaktır. (personel harcamaları ve sanayi kuruluşlarının yapacağı araştırmalar hariç) tutulduğu zaman fonlardan ve DPT Yatırım Programında ayrılacak AR-GE ödenekleri Tablo-3’de verilmiştir.
Tablo - 3
1997 yılı yatırım programı ve fonlardan ayrılan AR-GE ödenekleri programı kaynak dağılımı
Kaynak Dağılımı
Kamu Kuruluşları (Milyon $)* Kaynak Yeri
1. Kamu Kurumları (TÜBİTAK+
TAEK ve Bakanlıkları 25 DPT Tek. Araş.
2. Üniversiteler 15 DPT Tek. Araş.
3. SSM 10 Fon
4. KOSGEB 5 Fon
ARA TOPLAM 55
1. TÜBİTAK+TTGV 30
2. SATEG 450 Bütçe
ARA TOPLAM 480
KAMU GENEL TOPLAM 535
Özel Kesim
AR-GE harcamaları (hede) 497
(*) 1 Dolar = 135 000 TL. kabul edilmiştir.
4. – Sıvas Milletvekili Mahmut Işık’ın, Sıvas İlindeki doğal kaynaklara ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre Bakanı ve Devlet Bakanı Vekili M. Ziyattin Tokar’ın yazılı cevabı (7/1676)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına aracılığınızı saygıyla arz ederim.
Mahmut Işık
Sıvas
Malumunuz olduğu üzere; Sıvas-Divriği’de demir, bakır ve altın madenleri; Zara-Gürlevik dağında talk ve yine Zara Celalli nahiyesinde de petrol yatakları olduğu bilinmektedir.
Bu nedenlerle olsa gerek ki; her olağanüstü dönemlerde Sıvas İli birileri tarafından karıştırılmak istenmektedir.
Bunlara bağlı olarak;
1. Sıvas-Divriği’deki demir, bakır ve altın madenleri rezervleri ne kadardır?
2. Divriği İlçesinde yerli ve yabancı hangi firmalara ruhsat verilmiştir?
3. Zara-Gürlevik dağlarında olduğu bilinen talk madenlerinin rezervi nedir?
4. Gürlevik dağlarındaki talk madenlerinin ruhsatları yerli-yabancı kimlere verilmiştir?
5. Fransa eski Devlet Başkanının eşi Bayan Mitterand’ın kardeşleri dünyanın talk tüccarı olduğu ve buradaki ruhsatların da, bunlara yakın yerli ve yabancı firmalara verildiği söylenmektedir. Bu doğru mudur?
6. Zara İlçesi Celalli nahiyesinde petrol yatakları var mıdır? Rezervi nedir? Yerli ve yabancı firmalara ruhsat verilmiş midir?
7. Zara-Celalli’deki petrol rezervlerinin saklandığı söylenmektedir. Bu doğru mudur?
8. Sıvas-Divriği, Zara ve İmranlı ilçelerindeki terör olayları ile yukarıda sayılan doğal kaynakların sizce ilişkisi var mıdır?
9. Yukarıda sayılanların dışında Sıvas’ta doğal başka ne gibi kaynak vardır?
T.C.
Devlet Bakanlığı
Sayı : B.02.0.016/01493 26.12.1996
Konu : Soru önergesi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : a) T.B.M.M. Başkanlığı’nın 2.12.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1676-4348/ 12019 sayılı yazısı.
b) Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğü’nün 9.12.1996 tarih ve B.02.0.KKG/ 106-415-1/4745 sayılı yazısı.
c) Devlet Bakanlığı (Sayın Lütfü Esengün)nın 11.12.1996 tarih ve B.02.0.0010/01369 sayılı yazısı.
Sıvas Milletvekili Sayın Mahmut Işık’ın Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Devlet Bakanlığı (Sayın Lütfü Esengün) koordinatörlüğünde cevaplandırılması istenilen ilgi (b) yazı ekindeki yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
M. Ziyattin Tokar
Çevre Bakanı
Devlet Bakanı V.
Sıvas Milletvekili Mahmut Işık’ın Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı (7/1676-4348)
Soru 9 :
Yukarıda sayılanların dışında Sıvas’ta doğal başka ne gibi kaynak vardır?
Cevap : Sıvas İli sınırları içinde, Etibank Genel Müdürlüğü uhdesinde,
– 3 adet Krom Sahası
– 3 adet Bortuzu Sahası
– 2 adet Sodyumtuzu Sahası
olmak üzere toplam 8 adet ruhsatlı saha mevcut olup, krom sahaları özel şirketlerce rödovans karşılığı işletilmektedir. Bortuzu ve Sodyumtuzu sahaları ruhsata esas maden cinsinden olumsuz olup herhangi bir işlem yapılmamaktadır. Bu sahalar diğer madenler cinsinden olumlu olabilir. Bu durum da ancak araştırma sonucu bilinebilir. MTA’nın talebi üzerine Sıvas İlindeki Etibank sahaları araştırma yapılabilmesi için MTA’ya bildirilmiştir.
5. – Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz’in, belediyelere yapılan yardım miktarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif Şener’in yazılı cevabı (7/1740)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Maliye Bakanı Sayın Abdullatif Şener tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına aracılığınızı saygılarımla arz ederim. 5.12.1996
Nezir Büyükcengiz
Konya
Soru : Bakanlık görevine başladığınızdan bu güne kadar Bakanlığınızca ülkemiz genelindeki Belediyelerden hangisine ne miktarda para yardımı yapılmıştır?
T.C.
Maliye Bakanlığı
Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü 26.12.1996
Sayı : B.07.0.BMK.0.11.013/600/32279
Konu : Yazılı Soru Önergesi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığının 12.12.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0. 10.00.02-4613-12493 sayılı yazıları.
Konya Milletvekili Sayın Nezir Büyükcengiz’in 7/1740 esas nolu yazılı soru önergesinde yer alan sorulara ait cevaplar aşağıda sunulmuştur.
Bakanlığımız bütçesinin “Mahallî İdarelerle Yapılacak Yardım ve Ödemeler” tertibinden belediyelere Temmuz-Ekim 1996 döneminde toplam 5.3 trilyon liralık yardım yapılmıştır.
Bilgilerinize arz olunur.
Doç. Dr. Abdüllatif Şener
Maliye Bakanı
6. – Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, kamu kurumu ve kuruluşlarında kullanılan araç sayısına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif Şener’in yazılı cevabı (7/1746)
6.12.1996
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Maliye Bakanı Sayın Abdüllatif Şener tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını tensiplerinize arz ederim.
Kemal Albayrak
Kırıkkale
Soru : 1996 yılı itibariyle Türkiye genelinde kamu kurum ve kuruluşlarında kullanılan,
a) Araç sayısı ne kadardır?
b) Kullanılan araçların kaç tanesi makam aracı, kaç tanesi hizmet aracı olarak kullanılmaktadır.
c) Bir yıl içerisinde toplam resmî araçlarda kullanılan yakıt miktarı ne kadardır?
T.C.
Maliye Bakanlığı
Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü 26.12.1996
Sayı : B.07.0.BMK.0.11.013/600/32282
Konu : Yazılı Soru Önergesi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığının 12.12.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0. 10.00.02-4613-12493 sayılı yazıları.
Kırıkkale Milletvekili Sayın Kemal Albayrak’ın 7/1746 esas nolu yazılı soru önergesinde yer alan sorulara ait cevaplar aşağıda sunulmuştur.
Genel bütçeli daireler ile katma bütçeli idarelerin toplam taşıt sayıları 81 070’dir. Bu taşıtların 18 746’sı binek otomobil, 8 357’si station-wagon, 5 276’sı arazi binek, 10 166’sı minibüs, 11 741’i pick-up, 4 327’si otobüs ve 22 457’si diğer cins taşıtlara ait bulunmaktadır. Öte yandan, binek otomobillerin makam taşıtı olarak kullanılmasının yanında hizmet aracı olarak da kullanılması nedeneyle, makam aracı sayısının kesin olarak belirlenmesi mümkün bulunmamaktadır.
Genel ve katma bütçeli dairelerin akaryakıt ve yağ giderleri ise, 1995 yılında 12.4 trilyon lira, 1996 yılı Ekim ayı sonu itibarıyla 19 trilyon lira olarak gerçekleşmiştir.
Bilgilerinize arz olunur.
Doç. Dr. Abdüllatif Şener
Maliye Bakanı
TUTANAĞIN SONU