DÖNEM : 20 CİLT : 19 YASAMA YILI : 2
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
46 ncı Birleşim
15 . 1 . 1997 Çarşamba
İ Ç İ N D E K
İ L E R
I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. – GELEN KÂĞITLAR
III. – YOKLAMALAR
IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. – Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara
Büyükşehir Belediyesinin doğalgaz sayaçları ihalesine
ilişkin gündemdışı konuşması
2. – Bursa Milletvekili Ali Rahmi Beyreli’nin, Türkiye Akreditasyon
Konseyinin kurulmasına ilişkin gündemdışı
konuşması
3. – Kars Milletvekili Yusuf Selahattin Beyribey’in, gönüllü korucu ve
geçici köy korucularının mağduriyetlerine ilişkin
gündemdışı konuşması
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. – Ağrı Milletvekili Mehmet Sıddık Altay’ın,
(6/186) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi(4/127)
2. – Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Tansu Çiller’in, Rusya Federasyonuna
yaptığı resmî ziyarete katılması uygun görülen
milletvekiline ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/650)
3. – Devlet Bakanı T.Rıza Güneri’nin, Sudan’a
yaptığı resmî ziyarete katılması uygun görülen
milletvekiline ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/651)
V. – ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU
ÖNERİLERİ
1. – Gündemdeki sıralamanın yeniden yapılması ile
(8/6) esas numaralı genel görüşme önergesinin öngörüşmelerinin
yapılacağı gün ve çalışma süresine ilişkin
Danışma Kurulu Önerisi
B) SİYASÎ PARTİ GRUBU
ÖNERİLERİ
1. – Gündemdeki sıralamanın yeniden yapılmasına
ilişkin DYPve RP Grupları müşterek önerisi
VI. – SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1. – İçel Milletvekili Oya Araslı’nın,
SıvasMilletvekili Temel Karamollaoğlu’nun, ileri sürmüş
olduğu görüşten farklı görüşü kendisine atfetmesi nedeniyle
konuşması
2. – Trabzon Milletvekili Eyüp Aşık’ın, Aydın
Milletvekili Ali Rıza Gönül’ün şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
VII. – SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1. – Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın,
Ağrı’nın ilçelerine vakıf yurtları
açılmasının planlanıp planlanmadığına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/148)
2, – Van Milletvekili Fethullah Erbaş’ın, Emlakbank
hesaplarının yabancı bir şirkete inceletildiği
iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/149)
3. – Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu’nun çiftçilere
tarım girdilerinde uygulanan sübvansiyon nedeniyle yapılması
gereken ödemelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/184)
4. – Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın,
Ağrı Havaalanına ilişkin Ulaştırma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/186)
5. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Harran
Üniversitesinin kadro ihtiyacına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/187)
6. – Manisa Milletvekili Hasan Gülay’ın, tütün üreticilerine olan
borçlarını ödemeyen tüccarlara karşı alınacak
tedbirlere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/188)
7. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, hayvansal
ürünlerin ithalatının durdurulması ile hayvancılık
kredisi alan üreticilere ödemenin ne zaman yapılacağına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/189)
B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. – İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş’ın,
İstanbul-Güngören İlçesinin bazı sorunlarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M. Recai
Kutan’ın yazılı cevabı (7/1718)
2. – Bursa Milletvekili Ali Rahmi Beyreli’nin, Zonguldak ve Karadeniz
Ereğlisi limanlarının özelleştirilmesi amacıyla
açılan kira ihalesinin iptal edildiği iddialarına ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M. Recai Kutan’ın
yazılı cevabı (7/1767)
VIII. – KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
1. – 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa
Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/215) (S.
Sayısı : 23)
2. – Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 31.7.1996 Tarihli
ve 4159 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi
Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri
Gönderme Tezkeresi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (1/496, 3/444) (S. Sayısı : 133)
3. – Emniyet Teşkilatı Kanununun Bir Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/217) (S.
Sayısı : 132)
4. – Millî EğitimBakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik
Yapılmasına İlişkin 492 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu
(1/218) (S. Sayısı : 164)
5. – 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ile
222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun Bazı
Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında 254 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ile 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları
Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 326
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik
ve Spor Komisyonu Raporu (1/71, 1/111) (S. Sayısı : 168)
6. – 5434 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanununun 20 nci Maddesinin 2 nci
Fıkrasının Değiştirilmesine ve Bu Maddeye 2 Fıkra
Eklenmesine DairKanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/527) (S. Sayısı : 129)
I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMMGenel Kurulu saat 13.30’da açılarak iki oturum yaptı.
Millî Savunma Bakanı TurhanTayan, Güney Kıbrıs Rum
yönetiminin, son günlerde, Rusya Federasyonundan füze temin ederek
barış ortamını bozucu tutum ve davranışları
münasebetiyle gündemdışı açıklamada bulundu; ANAP
İstanbul Milletvekili BülentAkarcalı, DYPKilis Milletvekili
Doğan Güreş, RPGaziantep Milletvekili Kahraman Emmioğlu, CHP
İstanbul Milletvekili Altan Öymen ve DSP İstanbul Milletvekili Bülent
Ecevit grupları adına, Adana Milletvekili Orhan Kavuncu da
şahsı adına aynı konuda görüşlerini belirttiler.
Macaristan’a gidecek olan Devlet Bakanı Ayfer Yılmaz’a
dönüşüne kadar, Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez’in,
Amerika BirleşikDevletlerine gidecek olan :
DevletBakanı FehimAdak’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı
Ahmet Cemil Tunç’un,
Devlet Bakanı Işılay Saygın’a, dönüşüne kadar,
Devlet Bakanı Namık Kemal Zeybek’in,
Devlet Bakanı Gürcan Dağdaş’a, dönüşüne kadar,
Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün,
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gidecek olan Orman Bakanı
Mehmet Halit Dağlı’ya, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Nevzat
Ercan’ın,
Vekillik etmelerinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkereleri ile,
3167 sayılı Çek Ödemelerinin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin
Korunması Hakkında Kanuna muhalefet ettiği iddia edilen
İstanbul Milletvekili M. Bahattin Yücel hakkında Tanzim edilen dava
dosyasının, Adalet Bakanlığına iade edilmek üzere, Başbakanlığa
gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi;
GenelKurulun bilgisine sunuldu; Başkanlıkça, Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonda bulunan dosyanın
geri verildiği açıklandı.
Sakarya Milletvekili Ersin Taranoğlu’nun, Sakarya İlinde
Büyükşehir Belediyesi Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/4)
ile,
Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in, 28.3.1983 Tarih ve 2809
Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulüne DairKanuna Bir Ek Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifinin (2/244),
İçtüzüğün 37 nci maddesi uyarınca doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergeleri,
Yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmedi.
Malatya Milletvekili Ayhan Fırat ve 38 arkadaşının,
SSK sınavında usulsüzlük ve iltimas yapılmasını
önleyecek tedbirleri almadığı addiasıyla Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesinin ((11/6) gündeme
alınmasının, görüşmelerden sonra istem üzerine yapılan
açık oylama sonucunda kabul edilmediği,
Denizli Milletvekili Adnan Keskin ve 28 arkadaşının,
Uğur Mumcu cinayetinin açıklığa kavuşturulması
amacıyla Meclis Araştırması açılmasına
ilişkin önergesinin (10/86) yapılan öngörüşmelerden sonra kabul
edildiği,
Açıklandı.
Kurulacak komisyonun;
9 üyeden teşekkül etmesi,
Çalışma süresinin, başkan, başkanvekili, sözcü ve
kâtip üye seçimi tarihinden itibaren 3 ay olması,
Gerektiğinde Ankara dışında da
çalışması,
Kabul edildi.
Sözlü sorular ile kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için,
15 Ocak 1997 Çarşamba günü saat 13.30’da toplanmak üzere, 22.32’de
birleşime son verildi.
Kamer Genç
Başkanvekili
Ünal Yaşar Ahmet
Dökülmez
Gaziantep Kahramanmaraş
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Mustafa Baş Fatih Atay
İstanbul Aydın
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
II. – GELEN KÂĞITLAR
15 . 1 . 1997 ÇARŞAMBA
Tasarı
1. – Yurt Dışında
Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu
Tasarısı (1/569) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi :
14.1.1997)
Teklifler
1. – Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın; Yükseköğretim
Kanununa Bir Madde Eklenmesine ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Sekreterliği Teşkilat Kanununun 15 inci Maddesine Bir Fıkra
Eklenmesi Hakkında KanunTeklifi (2/650) (Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi : 8.1.1997)
2. – Çankırı Milletvekili Mete Bülgün’ün; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne DairKanun ile 78 ve 190
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/651) (Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi : 8.1.1997)
Yazılı Soru Önergeleri
1. – Ordu Milletvekili Müjdat Koç’un, Sıvas-Koyulhisar mevkiinde
bulunan bir firmanın atıklarını Melet Irmağına
boşalttığı iddiasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1887)
(Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.1997)
2. – İzmir Milletvekili Zerrin Yeniceli’nin, kamu
çalışanlarının ücretlerine ek zam yapılıp
yapılmayacağına ilişkinMaliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1888) (Başkanlığa geliş
tarihi : 9.1.1997)
3. – Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, leblebi üretimine uygulanan
KDV oranlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1889) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.1997)
4. – Artvin Milletvekili Süleyman Hatinoğlu’nun sağlık
personeline ek zam verilip verilmeyeceğine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1890) (Başkanlığa geliş
tarihi : 9.1.1997)
5. – Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner’in, TRT Genel Müdürlüğüne
ne zaman atama yapılacağına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1891) (Başkanlığa geliş
tarihi : 9.1.1997)
6. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın, bir Turban
personelinin İstanbul-Ankara uçak seyahatine ilişkin Başbakandan
yazılı sorusu önergesi (7/1892) (Başkanlığa geliş
tarihi : 9.1.1997)
7. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın, bir
Turbanpersonelinin İstanbul-Ankara-Van uçak seyahatine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1893)
(Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.1997)
8. – İstanbul Milletvekili HalitDumankaya’nın, bazı
Turban personelinin İstanbul-Adana uçak seyahatine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1894)
(Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.1997)
9. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın, bir Turban
personelinin İstanbul-Adana-İstanbul uçak seyahatine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1895)
(Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.1997)
10. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın, bazı
Turban personelinin Ankara-Gaziantep-Ankara uçak seyahatine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1896)
(Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.1997)
11. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın, bir Turban
personelinin Ankara-Gaziantep uçak seyahatine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1897) (Başkanlığa geliş
tarihi : 9.1.1997)
12. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın, bazı
Turban personelinin İstanbul-Adana-İstanbul uçak seyahatlerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1898)
(Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.1997)
13. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın, bazı
Turban personelinin uçak seyahatine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1899) (Başkanlığa geliş
tarihi : 9.1.1997)
14. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın, bir Turban
personelinin Ankara-Erzurum-Ankara uçak seyahatine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1900)
(Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.1997)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.30
15 Ocak 1997 Çarşamba
BAŞKAN : Başkanvekili Kamer
GENÇ
KÂTİP ÜYELER : Ünal YAŞAR
(Gaziantep), Mustafa BAŞ (İstanbul)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 46 ncı
Birleşimini açıyorum.
III. – YOKLAMA
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, ad okunmak suretiyle yoklama
yapılacaktır. Yoklama esnasında Genel Kurul salonunda olan
sayın milletvekillerinin, yüksek sesle, burada bulunduklarını
belirtmelerini rica ederim.
(Yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayımız yoktur.
Ne kadar ara verelim sayın grup başkanvekilleri?
ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) – 14.15'e kadar ara verelim Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Peki efendim.
Saat 14.15'te toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 13.58
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 14.15
BAŞKAN : Başkanvekili Kamer
GENÇ
KÂTİP ÜYELER : Ünal YAŞAR
(Gaziantep), Mustafa BAŞ (İstanbul)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 46 ıncı Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
III. –
YOKLAMA
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birleşimin
açılışında yaptığımız yoklamada
toplantı yetersayısı olmadığı için birleşime
20 dakika ara vermiştim.
Şimdi, yeniden yoklama yapacağız. Yoklama
sırasında salonda bulunan sayın milletvekilinin, salonda
bulunduğunu yüksek sesle belirtmesini rica ederim.
(Yoklama yapıldı)
İBRAHİM GÜRDAL (Antalya) – Ben saydım 180 kişi var.
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, balkondaki
sayın üyeleri de saydınız mı?!
BAŞKAN – Arkadaşlar, bu aşamada engelleme olmamalı;
çünkü, gündemdışı konuşmayı muhalefet yapıyor.
Onun için, bence, birleşim açıldıktan sonra herhangi bir
engelleme aşamasına gelindiğinde engelleme yapmak lazım.
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Balkonda da 6 kişi var
Sayın Başkan.
NECMİ HOŞVER (Bolu) – Saydınız mı
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Efendim, arkadaşlarımız sayıyorlar.
SAFFET KAYA (Ardahan) – Gerek yok efendim.
BAŞKAN – Sayın Gürdal, sizi de mevcut gösterelim mi?
İBRAHİM GÜRDAL (Antalya) – 183 kişi varsa, ben 184 üncü
olurum.
BAŞKAN – Peki efendim.
Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız
vardır, çalışmalarımıza başlıyoruz.
Sayın Gürdal, zatı âlinize ihtiyaç kalmamıştır
efendim!
Gündeme geçmeden önce, gündemdışı söz istekleri
vardır, arkadaşlarıma söz vereceğim.
IV. –
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. – Ankara Milletvekili Yılmaz
Ateş’in, Ankara Büyükşehir Belediyesinin doğalgaz sayaçları
ihalesine ilişkin gündemdışı konuşması
BAŞKAN – İlk gündemdışı söz, Ankara Anakent
Belediyesinin son olarak gazetelere yansıyan doğalgaz
uygulamalarıyla ilgili, doğalgaz sayaçları ihalesi üzerinde
Ankara Milletvekili Sayın Yılmaz Ateş'e verilmiştir.
Buyurun Sayın Ateş.
Sayın Ateş, süreniz 5 dakikadır.
YILMAZ ATEŞ (Ankara) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Gündemdışı konuşmamın ana maddesine geçmeden
önce, bugün gazetelerde de yer alan Metin Göktepe cinayeti faili,
zanlısı polislerin, kamuoyu, bir yıldan bu yana -kamuoyunun
dikkatleri doğrultusunda- yargının önüne
çıkarılmasını beklerken, ben, bu suç
zanlılarının göreve iade edilmelerini büyük bir üzüntüyle
karşılamakta olduğumu belirtmek istiyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bundan birkaç gün
önce, Ankara'da, gazetelere de yansıyan, 210 bin adet, ön ödemeli
elektronik sayaç alımı ihalesi yapıldı. Oysa, bu ihaleye
Ankara'nın ihtiyacı yoktu. İhalenin de, önceden,
danışıklı dövüşlü olarak, bir firmaya verileceği
noter kanalıyla tespit edilmiş ve bu ihalenin, adı belirtilen
Alfagas Firmasına verileceği belirtilmiş olmasına
rağmen, idare, önce erteledi, ikinci kez de ihaleyi bu firmaya vermekte
bir sakınca görmedi. Bu ihalenin yapılış amacı,
kesinlikle, Ankaralıların bir doğalgaz sayacına olan
ihtiyacından ötürü değil, söz konusu firmaya bir kıyak geçme
olayıydı; çünkü, ihalenin şartnamesine konulan bir maddeyle, o
firmadan başka bir firmanın ihaleye katılmasının
mümkün olmayacağı önceden belirtilmişti. Ancak, maalesef,
üzülerek söylemek gerekirse, ihale yapıldı, Noter tespiti
doğrultusunda, ihale, Alfagas Firmasına verildi.
210 bin adet elektronik sayaca ihtiyaç yoktu; şu nedenle yoktu:
Daha önce, yine, Ankara Anakent Belediyesi EGO Genel Müdürlüğü, 10 bin
adet mekanik sayacın elektronik sayaca dönüştürülmesi konusunda, bir
ihale sonucunda bu firmaya, 8 131 adedi verilmiş.
Ayrıca, yine, dördüncü ayda, EGO Genel Müdürlüğü encümenince
167 bin mekanik sayacın yeniden elektronik sayaca dönüştürme
kararı alınmış olmasına rağmen, maalesef, 210 bin
adet yeni sayaç alımı yoluna gidilmiştir.
Ayrıca, yine, EGO Genel Müdürlüğü -1997 bütçesinde de
açıkça gösteriliyor- bu yıl için 117 bin tane mekanik sayacı
elektronik sisteme dönüştürerek Ankaralılara dağıtacak.
Sayın Melih Gökçek'in göreve geldiği günden bu yana; yani, üç
yıla yakın bir süre içerisinde takılan bütün sayaçların
adedi 100 bin dolayındadır. Ankara Anakent Belediyesinin
doğalgaz uygulamalarına başladığı 1989
yılından bugüne kadar bağlanan toplam sayaç sayısı da
229 bindir; bunun 100 bin adedi yeni yönetim döneminde takılmış,
geri kalan 129 bin tanesi de Sayın Altınsoy ve Sayın
Karayalçın döneminde bağlanmış; ancak, bütün bunlara
rağmen, 210 bin tane gibi çok yüksek bir sayıda sayaç
Ankaralılara ihale edilerek getirilmiş.
Şimdi, Refah Partisinin yönetiminde olan iki büyük kentimiz var;
biri, İstanbul, diğeri de Ankara. Oysa, İstanbul'da böyle bir
sistem yok; İstanbul'daki belediye başkanı, serbest piyasa
koşullarıyla bu...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Ateş, süreniz bitti; lütfen toparlar
mısınız...
YILMAZ ATEŞ (Devamla) – ... sayaçların serbest piyasadan
alınmasını sağlarken, maalesef, Ankara'da ise, tamamen bir
tekelleşmeye gidilerek, belirli bir firma
kayrılmıştır.
Onun dışında, abonman ücreti adı altında 300
dolar alınıyor. Ankaralılardan büyük tepki gelince, EGO encümeni
oturup yeni bir karar alıyor; kararda da aynen şöyle deniyor:
"Abonelik ücretine abonelerden gelen tepkiler nedeniyle, abonelerden
alınan 300 Amerikan Dolarlık abonelik ücretinin, bundan sonra
'Doğalgaz Abonelik Bağlantı Hizmet Bedeli' adı altında
alınmasına karar verilmiştir." Böylece, vatandaşlar ve
mahkeme, yanıltma yoluna gidiliyor.
Ayrıca, yine, bu doğalgaz konusunda, mülkiyeti belediyeye ait
olan sosyal tesislerden yani, lokantalardan, eğlence yerlerinden
alınan doğalgaz parası, evlerden alınandan daha ucuz;
çünkü, konutlarda, 2 500 bir yıl içerisinde 2 500 metreküpten
fazladoğalgaz tüketilirse, zamlı bir tarife uygulanıyor; oysa,
bu tür eğlence yerlerinde bu artış da uygulanmıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Yılmaz, rica ediyorum son cümlenizi söyler
misiniz.
YILMAZ ATEŞ (Devamla) – Peki, Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Hükümet, bu konunun üzerine gideceğine,
maalesef, bu 300 doları bir tarafa bırakın, "en fazla yüzde
30 zam yapabilir" genelgesini kaldırttı. Danıştaya
gittik, Danıştaydan yürütmeyi durdurma kararı aldık.
Hükümet, 1996 yılı bütçe yasasının bir maddesini gerekçe
göstererek böyle bir uygulamaya gitmişti; Danıştay, verdiği
kararda "bütçe yasası gerekçe yapılarak böyle bir karar
alınamaz" şeklinde de bir tespit de yapıyor.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ateş.
Gündemdışı konuşmaya cevap verecek bir istek?.. Yok.
2. – Bursa Milletvekili Ali Rahmi
Beyreli’nin, Türkiye Akreditasyon Konseyinin kurulmasına ilişkin
gündemdışı konuşması
BAŞKAN – İkinci gündemdışı söz, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin bu birleşiminde, Türkiye Akreditasyon Konseyi konusunda
konuşma yapmak isteyen Bursa Milletvekili Sayın Ali Rahmi Beyreli'ye
verilmiştir.
Buyurun Sayın Beyreli. (DSP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 5 dakikadır.
ALİ RAHMİ BEYRELİ (Bursa) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Hükümetimizin Programında yer alan ve
şu anda komisyonlarımızda da görüşülmeye başlanan,
Türkiye Akreditasyon Konseyi kuruluş yasa teklifiyle ilgili
görüşlerimi belirtmek istiyorum; konuşmama başlamadan önce,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği gibi, uluslararası ticaretin
yaygınlaşması, son yıllarda, yeni düzenlemeleri de
beraberinde getirmiştir. Bu çerçevede, dünyada gümrük vergileriyle
sürdürülmüş olan, eski, klasik koruma yöntemlerinden, artık
vazgeçilmektedir; ancak, korumacılık bağlamında, malın
kalitesini göstermek bakımından önem taşıyan, "standart"
ya da "teknik engel" denilen tarife dışı engeller gündeme
gelmektedir. Bunun sonucunda, ticarete ve üretime konu olan belgelendirme
işlemleri için, akreditasyon yöntemleri ve kurumları büyük önem
kazanmıştır.
Gerek GATT gerekse Gümrük Birliği Antlaşmaları,
Türkiye'de de, uluslararası nitelikte, teknik olarak yeterli, özerk ve
kanunla kurulmuş bir akreditasyon sisteminin varlığını
gerekli kılmaktadır.
Avrupa Birliğine mensup ülkeler, birer Ulusal Akreditasyon Konseyi
oluşturmuşlardır. Bu çerçevede, ülkelerarası tanınma,
hükümetler arasında olmayıp, ülkelerin akreditasyon
kuruluşları arasında olmaktadır.
Hükümetler, ülkelerini temsille görevli akreditasyon kuruluşunu
oluşturmak ve bunu Avrupa Birliğine bildirmekle yükümlüdürler.
Konseyin bir kanunla oluşması veya Dışişleri
Bakanlığının bu kuruluşu resmen bildirmesi yeterli
olmamakta, mutlaka, Birlik üyesi diğer kuruluşlarca teknik ve idarî
denetimden geçmesi gerekmektedir.
Bu denetimden beklenenler arasında, Akreditasyon Konseyinin özerk
bir yapıya sahip olması, ülkenin tamamı için -askerî ve bilimsel
kuruluşlar dahil- faaliyet göstermesi esası vardır.
1 Ocak 1996 tarihinde fiilî olarak Avrupa Birliği ile gümrük
birliği ilişkisine giren Türkiye, Avrupa Birliğinin ticarette
teknik engellerin kaldırılmasına ilişkin
mevzuatını beş yıl içerisinde aşamalı olarak benimseme
taahhüdünde bulunmuştur. Bu geçiş sürecinde, ancak, mevzuata uygun
belgelendirilmiş ürünler serbest dolaşıma girebilmekte, bunun
dışındaki ürünler ise, dolaşıma kapalı
tutulmaktadır. TÜRKAK'ın oluşturulmaması, ihracatçı
üreticilerimize büyük zarar vermektedir. Sanayicilerimiz, Türkiye'de,
akreditasyon görevini yerine getirecek, Avrupa Birliği tarafından
onaylanmış yerli bir kurumun olmayışı nedeniyle,
yurtdışı kuruluşlardan çok uzun sürede ve maliyeti oldukça
yüksek bir şekilde belge almak zorunda kalmaktadırlar. Bu da
ihracatçılarımız için oldukça önemli sorunlar yaratan
uygulamalara yol açmaktadır.
Netice olarak, gümrük birliğinin ilk yılında
ihracatımız diğer bazı sorunlar nedeniyle beklenen düzeyde
gerçekleşmemiş; gümrük birliği, ithalat yanı ağır
basarak işler hale gelmiştir.
Refahyol Hükümetinin Programında yer alan TÜRKAK'ın, bir an
önce kurulması ve faaliyete geçmesi yönündeki ifadeler, bizleri memnun
etmiştir.
Bizi onurlandıran diğer bir husus da, Bursa milletvekili iki
arkadaşımla birlikte, bu konuyla ilgili olarak hazırlayıp,
dönem başında Meclis Başkanlığına sunduğumuz
yasa teklifinin, mevcut Hükümet tarafından yapılan
çalışmalara baz kabul edilmesidir. Bu çalışmalar, Türkiye
genelinde, tüm ilgili kuruluşların katılımıyla
yürütülerek, bürokrasimiz tarafından sonuçlandırılmış
ve Başbakanlığa sunulmuştur.
Sayın Çiller, son Avrupa gezisi sonrasında, bu
çalışmanın, bir an önce Meclise sevk edilmesi için gerekli
talimatı vermiş ve nihayet, yasa teklifi Meclise sevk
edilmiştir. Teklif, şu an, Sanayi, Teknoloji ve Ticaret Komisyonunda
görüşülmektedir. Hükümet Programında yer alan bu husus, maalesef,
iktidar partisi milletvekillerince yeterince savunulmamaktadır. Bu Hükümet
kurulduğundan beri yaşamakta olduğumuz gibi, doğruları
savunmak, yine Demokratik Sol Partiye düşmüştür. (DSP
sıralarından alkışlar) Ne yazık ki, Hükümetimiz, kendi
programında yer alan konulara dahi sahip çıkmamaktadır.
Şimdi, soruyorum: TÜRKAK yasası konusunda samimî
değildiyseniz, neden bu konuda çalışma
başlattınız? TÜRKAK konusunda inancınız ve
kararlılığınız tam değildiyse, bu konuya
iddialı bir şekilde neden Hükümet Programında yer verdiniz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Beyreli, süreniz bitti. Size eksüre veriyorum;
lütfen tamamlayın efendim. Biraz acele etmenizi rica ediyorum.
ALİ RAHMİ BEYRELİ (Devamla) – Sağolun Sayın
Başkan; bitiriyorum.
TÜRKAK ile ilgili sizi olumsuz etkileyen çevreler var mıdır?
Bu çevreler kimlerdir? TÜRKAK'ın oluşturulamamasının Türk
sanayine ve ekonomisine verdiği zararın, ülkemize kaybettirdiği
zamanın hesabı kim tarafından, nasıl ve ne şekilde
verilecektir?
Konuşmama son verirken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Beyreli.
Gündemdışı konuşmaya cevap lüzum görülmedi.
3. – Kars Milletvekili Yusuf Selahattin
Beyribey’in, gönüllü korucu ve geçici köy korucularının
mağduriyetlerine ilişkin gündemdışı
konuşması
BAŞKAN – Üçüncü gündemdışı konuşmaya geçiyorum.
Üçüncü gündemdışı konuşma, Köy Kanununun 74 üncü
maddesine göre, mülkî amirlerce görevli korucu ve köy korucularının
mağduriyetiyle ilgili olarak gündemdışı söz isteyen Kars
Milletvekili Selahattin Beyribey'e verilmiştir.
Buyurun Sayın Beyribey. (ANAP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 5 dakika efendim.
YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 442 sayılı Kanunun, 74 üncü maddesinin,
geçici 9 uncu maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; devletin
vazgeçilmez temel amaç ve görevi, vatandaşın mal ve can
güvenliğini korumaktır. Ülkemizde bu görevi, gözbebeğimiz
Silahlı Kuvvetler ve Emniyet Teşkilatımız yerine
getirmektedir. Buna ilaveten, 442 sayılı Köy Kanunundaki 74 üncü
maddeye ek ilave yapılarak, valinin teklifi ve İçişleri
Bakanının onayıyla geçici köy korucusu görevlendirilmesi, 26
Mart 1985 yılında başlatılmıştır.
Korucuların bir kısmı gönüllü korucu, diğer bir
kısmı ise, geçici köy korucusu statüsüyle çalışmaktadırlar.
Bu korucular, devletin bayrağı, toprağı ve dini için
canıyla ve malıyla teröre karşı mücadele vermektedirler.
4 Eylül 1996 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanan 6136
sayılı Kanuna, 29.8.1996 tarihinde, 4178 sayılı Kanunla
geçici 9 uncu madde eklenmiş ve bu maddeyle, Bakanlar Kurulunun tespit
edeceği 442 sayılı Köy Kanununun 74 üncü maddesine göre, mülkî
amirlerce gönüllü koruculara tespit edilen ve halen geçici korucu olarak görev
yapanlara, Kanunun yürürlüğe girdiği 4 Eylül 1996 tarihinden itibaren
45 gün içerisinde, elinde bulundurdukları tabanca, makineli tüfek veya
tüfek sınıfından birer adet olmak üzere, mülkî amirlere teslim
etmeleri halinde harç alınmaksızın ve haklarında takibat
yapılmaksızın ruhsat verilmesine karar verilmiştir.
Bu Kanunun, Resmî Gazetede yayımlanma tarihi olan 4 Eylül 1996
tarihi ile Bakanlar Kurulundan yürütmeye ilişkin çıkan karar tarihi
olan 19.9.1996 arasındaki 15 günlük fark, yanlış yoruma,
yanlış anlayışa sebebiyet vermiş ve bazı
bölgelerde 19 Eylül 1996 artı 45 gün olarak değerlendirme
yapılmış ve bunun neticesinde, canıyla, vatanını,
bayrağını, toprağını, dinini koruyan bu
korucular, ruhsatsız silahlarını teslim ettikleri için adlî
mercilere sevk edilir duruma gelmişlerdir.
Halen, Kars'ta, 19 Eylül tarihi, artı 45 gün üzerinden
değerlendirme yapılmak suretiyle 64 korucu adlî makamlara sevk edilir
durumdadır ve mağdur olmuşlardır.
Bu konuda, vatandaşlarımızın, yetkililerin
yanlış yorumları ve anlayışı ile
mağduriyetlerinin ya bir kanun teklifiyle giderilmesini veya
İçişleri Bakanlığının, bu konudaki
mağduriyetlerin giderilmesiyle ilgili tedbirler alması konusunda
duyarlılığını istiyorum.
Bu vesileyle, tüm milletimizin ramazanı şeriflerini kutluyor;
Cenabı Hak'tan, ramazan ayının feyzinden herkesin nasibini
almasını temenni ediyor, Yüce
Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (ANAP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Beyribey.
Gündemdışı konuşmaya cevap verme isteği
görülmediğine göre, gündemdışı konuşmalar
bitmiştir.
Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir önerge
vardır; okutuyorum:
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. – Ağrı Milletvekili Mehmet
Sıddık Altay’ın, (6/186) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/127)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Gündemin "Sözlü Sorular" bölümünün 4 üncü
sırasındaki Ağrı Havaalanıyla ilgili sorumu geri
çekiyorum.
Gereğini arz ederim.
Mehmet
Sıddık Altay
Ağrı
BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.
Başbakanlığın Anayasanın 82 nci maddesine göre
verilmiş tezkereleri vardır; okutup ayrı ayrı
oylarınıza sunacağım:
2. – Dışişleri Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller’in, Rusya Federasyonuna
yaptığı resmî ziyarete katılması uygun görülen
milletvekiline ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/650)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Prof. Dr. Tansu Çiller'in, görüşmelerde bulunmak
üzere bir heyetle birlikte 17-19 Aralık 1996 tarihlerinde Rusya
Federasyonuna yaptığı resmî ziyarete Kastamonu Milletvekili
Nurhan Tekinel'in de katılması uygun görülmüş ve bu konudaki
Bakanlar Kurulu kararı ilişikte gönderilmiştir.
Anayasamızın 82 nci
maddesine göre gereğini arz ederim.
Prof.
Dr. Necmettin Erbakan
Başbakan
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İkinci tezkereyi okutuyorum:
3. – Devlet
Bakanı T. Rıza Güneri’nin, Sudan’a yaptığı resmî
ziyarete katılması uygun görülen milletvekiline ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/651)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Devlet Bakanı Teoman Rıza Güneri'nin vaki davete icabetle,
Sudan ile ekonomik, ticarî ve sınaî ilişkilerin geliştirilmesi,
yeraltı ve yerüstü kaynaklarının değerlendirilmesinde
işbirliğinin sağlanması ve ortak sınaî kalkınma
projeleri konusunda görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 22-27
Aralık 1996 tarihleri arasında adı geçen ülkeye
yaptığı resmî ziyarete Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın
da iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu
kararı ilişikte gönderilmiştir.
Anayasamızın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.
Prof.
Dr. Necmettin Erbakan
Başbakan
BAŞKAN – Kabul edenler... (ANAP sıralarından "say...
say..." sesleri)
Sayalım mı?.. Peki; sayalım arkadaşlar...
MAHMUT IŞIK (Sıvas) – Bekle bekle, daha gelecek var.
BAŞKAN – Herhalde makine değiliz, şu kadar insanı
sayıyoruz, değil mi? Yani,
saymayalım mı?!. İlle istediğiniz mi olsun?!.
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim.
Danışma Kurulunun bir
önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:
V. –
ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU
ÖNERİLERİ
1. – Gündemdeki sıralamanın
yeniden yapılması ile (8/6) esas numaralı genel görüşme
önergesinin öngörüşmelerinin yapılacağı gün ve
çalışma süresine ilişkin Danışma Kurulu Önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No: 48 Tarih: 15.1.1997
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmının 14 üncü
sırasında yer alan 136 sıra sayılı Kanun Tasarısının,
bu kısmın 9 uncu sırasına alınmasının ve
gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 87 nci
sırasında yer alan 8/6 esas numaralı Genel Görüşme
Önergesinin öngörüşmelerinin, Genel Kurulun 28.1.1997 Salı günkü
Birleşiminde yapılmasının ve görüşmelerin
tamamlanmasına kadar çalışma süresinin
uzatılmasının Genel Kurulun onayına sunulması
Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
Hasan
Korkmazcan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı V.
Salih
Kapusuz Cumhur
Ersümer
Refah Partisi
Grubu Başkanvekili ANAP
GrubuBaşkanvekili
Ali
Rıza Gönül Hüsamettin
Özkan
DYP
Grubu Başkanvekili DSP
Grubu Başkanvekili
Oya
Araslı
CHP
Grubu Başkanvekili
BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum efendim: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Biraz önce oylarınıza sunarak saydığım konuda
Sayın Lütfi Yalman, gönderdiği bir tezkerede "ben esasında
Sudan'a gitmedim, imkânım olmadı" diyor. Başbakanın
isteği daha önce geldiği ve biz de gidip gitmediğini
bilmediğimiz için oylamış olduk. Yani gitmemiş,
dolayısıyla...
YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yani gitmemiş adamı mı
oyladık!
BAŞKAN – Efendim, siz, yani... Gitseydi tabiî harcırah
alırdı, gitmediği için harcırah almadı;
dolayısıyla önemli bir şey yok. (ANAP, DSP ve CHP
sıralarından gürültüler)
Doğru Yol Partisi ile Refah Partisi Gruplarının,
İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş müşterek bir
önerisi vardır; okutup, işleme koyup, oylarınıza
sunacağım.
B) SİYASÎ PARTİ GRUBU
ÖNERİLERİ
1. – Gündemdeki sıralamanın
yeniden yapılmasına ilişkin DYP ve RP Grupları
müşterek önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 15 Ocak 1997 Çarşamba günü yapılan
toplantısında, siyasî parti grupları arasında
oybirliği sağlanamadığından,
gruplarımızın aşağıdaki önerisinin,
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ali
Rıza Gönül Salih
Kapusuz
DYP
Grup Başkanvekili Refah
Partisi Grup Başkanvekili
Öneri:
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmının 12 nci
sırasında yer alan 146 sıra sayılı kanun
tasarısının, bu kısmın 10 uncu sırasına; 69
uncu sırasında yer alan 183 sıra sayılı kanun
teklifinin, 11 inci sırasına; 67 nci sırasında yer alan 181
sıra sayılı kanun teklifinin, 12 nci sırasına; 70 inci
sırasında yer alan 184 sıra sayılı kanun teklifinin,
13 üncü sırasına alınması önerilmiştir.
AHMET KABİL (Rize) – Karar yetersayısının
aranmasını istiyorum.
BAŞKAN – Karar yetersayısı, peki efendim...
OYA ARASLI (İçel) – Aleyhinde söz istiyorum.
BAŞKAN – Aleyhinde, başka söz isteyen var mı efendim?..
EYÜP AŞIK (Trabzon) – Aleyhinde söz istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Aşık bir de siz istiyorsunuz...
Lehinde, aleyhinde iki kişiye söz vereceğim.
Buyurun Sayın Araslı, süreniz 10 dakika.
OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; son zamanlarda, Danışma Kurulunda üzerinde
anlaşmaya varamadığımız gündem
değişiklikleriyle ilgili birtakım hususların, aynı gün
yine Genel Kurulda oylanması olayına sık sık şahit
olmaya başladık ve Genel Kurulda yapılan bu oylamalar sonucunda
da, gündem, yarım saat içerisinde, bir saat içerisinde tamamen
değişik bir çehre kazanmaya başladı. Böyle bir
alışkanlık, Meclis çalışmaları
bakımından son derece yıkıcı birtakım sonuçlar
doğuruyor; çünkü, Türkiye Büyük Millet Meclisi, yasaların, muhalefet
ve iktidar tarafından tartışılması sonucunda
çıkarılması amacına yönelik bir kurumdur; ama, burada,
iktidarın, bir gün önceden, birkaç gün önceden görüşüleceğini
bildiği yasaları, muhalefet, ancak bir saat önceden haber almak
suretiyle tartışır hale gelmektedir ve muhalefet, yeteri kadar
hazırlık yapma fırsatı bulamadığı bu
yasalarla ilgili olarak sağlıklı bir katkıda
bulunamamaktadır.
Muhalefet grupları olarak, bir gün öncesinden, hatta, Genel Kurul
toplantısınının bir saat öncesinden Genel Kurulda hangi
yasaları görüşeceğimizi milletvekili
arkadaşlarımıza söyleyememek durumuyla yüz yüze
kalmaktayız.
Bunu yapmaya, bunu, milletvekilerine ve Yüce Meclise yaşatmaya
kimsenin hakkı yoktur; ama, ne yazık ki, bu kürsüden çeşitli
kereler, defaatle ikazlarda bulunmamıza rağmen ve bütün
amacımız, Mecliste daha sağlıklı çalışmalar
yapılabilmesini, daha sağlıklı tartışmalar
sonucunda yasalar çıkarılabilmesini sağlamak olmasına
rağmen, bu ikazlarımıza iktidar partileri gruplarının,
hiçbir şekilde kulak asmamakta olduklarını büyük bir üzüntüyle
görmekteyiz.
Burada, hiç kimse, çalışmaktan kaçmak gibi bir amaç
gütmemektedir. Hiç kimse, gereksiz yere birtakım engellemeler yaparak,
Yüce Meclisin çalışmalarını durdurmak, yavaşlatmak
gibi bir amaç istememektedir; böyle bir amacı yoktur; ama,
amacımız, bu çatının altında, daha
sağlıklı bir şekilde, iktidarın ve muhalefetin özenli
bir çalışma sonucunda ortaya koyduğu görüşleri tartıştırmak
ve bunun sonunda, kamuya yararlı olacak, ülkemize yararlı olacak
yasaların çıkmasını sağlamaktır.
İktidar partisi gruplarından rica ediyoruz; yasaların
sağlıklı bir biçimde çıkmasını engelleyecek bu
tür girişimlerde bulunmasınlar. Yüce Meclisin gündemi çok önceden
belli olsun, herkes, burada, hangi gün hangi çalışmayı
yapacağını bilsin.
Eğer, muhalefete ihtiyacınız yoksa, muhalefetin ne
söyleyeceği, hangi fikri getireceği bizi ilgilendirmiyor
diyorsanız, o zaman, elbette ki, böyle bir tutumda ısrarlı
olabilirsiniz; ama, yine şu kürsüden söylemek istiyorum ki, bu tür
ısrarlar, bu tür tutumlar, kamunun yararına sonuçlar
doğmasına yol açacak tutumlar değildir; toplumun zararına
birtakım sonuçlar doğuracak tutumlardır.
Türkiye'de, orantılı temsil sistemini kabul ediyoruz. Bunun
anlamı, her çeşit siyasî görüşü taşıyan partiden bu Yüce
Meclise milletvekili gelmesi ve çeşitli görüşleri bu Mecliste dile
getirerek, daha sağlıklı yasaların ortaya
çıkmasını sağlamaktır; ama, iktidar partilerinin
grupları, muhalefeti yok farz etmekle, muhalefetin sağlıklı
katkılar yapmasını engelleyici birtakım yöntemlerle gündemi
belirsiz hale getirmekle, muhalefin katkısını
engellemektedirler, toplumun sesinin sağlıklı bir biçimde Yüce
Meclise yansımasını önlemektedirler ve bunun sonucunda muhalef,
bu olaya tepkisini göstermek için, İçtüzükte sağlanan bütün
imkânlardan yararlanmak durumuna girmektedir; bir zorunluluk olarak bu
imkânları kullanmaktadır ve bunun sonucunda da, Yüce Meclisin
çalışmaları yavaşlamaktadır. Muhalefeti bunları
yapmaya mecbur etmeyiniz. Çünkü, muhalefetin amacı, Meclisin
çalışmalarını yavaşlatmak değildir; muhalefetin
amacı, Yüce Mecliste daha sağlıklı tartışmalar
yapabilmek imkânına kavuşmaktır.
Bu nedenle, geliniz, belli bir süre önce -onbeş gün önce, bir ay
önce- Meclisin gündemini, bir daha değişmeyecek bir biçimde tespit
edelim; hangi gün hangi konuşmanın, hangi gün hangi yasanın
burada önümüze geleceğini bilelim ve daha sağlıklı
birtakım tartışmalar sonucunda, çözümlere
ulaşılabilsin; ama, iktidar partileri olarak, amacınız bu
değilse, muhalefeti apansızın yakalayıp, istediğimiz
doğrultuda yasalar çıkaralım gibi bir amaç güdüyorsanız,
hemen söyleyeyim; bu, hiçbir şekilde, iktidar partilerinin lehine de
değildir, Yüce Meclisin itibarını korumaya muvaffak olacak,
katkıda bulunacak bir davranış da değildir. Görevimiz, Yüce
Meclisin itibarını koruyacak bir çalışma düzeni içerisine
girmektir. Hepimizin anlaşacağı, hepimizin gündeme gelmesi
konusunda anlaşmaya varacağı yasaları buraya getirirseniz,
hızla daha büyük mesafeler alırız, toplumun çözüm bekleyen
sorunlarına daha sağlıklı bir biçimde ve büyük bir süratle
çözüm bulabiliriz; ama, bunların hiçbirisi sizin için bir amaç, bir
değer niteliği taşımıyorsa, "biz dediğimizi
yaptırırız, muhalefetin ne söyleyeceği, hangi öneriyi
getireceği bizi ilgilendirmiyor, biz Mecliste muhalefeti yok farz
ediyoruz, çalışmalara katılmasını istemiyoruz,
ihtiyacımız yok" diyorsanız, elbette ki bu
tavrınıza söyleyecek herhangi bir sözümüz yok; ama, bir
hatırlatma yapalım, muhalefeti yok farzedenler, er veya geç, bir gün
yok olmaya mahkûm olurlar.
Saygılar sunarım. (CHP, ANAP ve DSP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Araslı.
Önerinin aleyhinde, Sayın Aşık; buyurun efendim. (ANAP
sıralarından alkışlar)
Sayın Aşık, süreniz 10 dakika.
EYÜP AŞIK (Trabzon) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Danışma Kurulunda anlaşmaya varılamayan;
ama, Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekillerince
getirilen önerinin aleyhinde söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, kimsenin öneriyi dinlediğini zannetmiyorum;
ama, izin verirseniz, kısaca iki cümlesini okuyup, size bir soru sormak
istiyorum: Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının 12 nci
sırasında yer alan 146 sıra sayılı kanun
tasarısının, bu kısmın 10 uncu sırasına
(...) 184 sıra sayılı kanun teklifinin de, 13 üncü
sırasına alınması önerilmiştir.
Sayın milletvekilleri, ne olduğunu anlayan var mı?!..
Allah aşkına, elinizi vicdanınıza koyun, ne
yaptığımızı anlayan var mı?!. (ANAP, DSP ve CHP
sıralarından "yok" sesleri; RP ve DYP
sıralarından "var" sesleri)
ALİ RIZA BODUR (İzimr) – İktidar sıralarına
sor!..
EYÜP AŞIK (Devamla) – Bir saniye, söyleyeceğim şimdi...
LÜTFİ YALMAN (Konya) – Gündemi okuyacaksınız...
BAŞKAN – Arkadaşlar... Bir dakika... Bir dakika...
EYÜP AŞIK (Devamla) – Şimdi ne yaptık; 146 sıra
sayılı kanun tasarısını 17'den 15'e, ötekini 12'den
11'e aldık; sonunda, bir karar veriyoruz. Şimdi, bakınız,
bir saat evvel karar veriyorsunuz, 70 inci sıradaki kanun teklifini, 12
nci sıraya alıyorsunuz; yani, bugün görüşelim diyorsunuz. Ee,
peki, bu konuyu burada tartışacak olanların, televizyondan
millete sesini duyuracak olanların, Parlamentoyu ikna edecek
olanların, doğrusunu yanlışını anlatacak olanların
bu kanuna hazırlanması lazım değil mi?!
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – 23.12.1996'da gelmiş.
EYÜP AŞIK (Devamla) – Şimdi, bana cevap vermeyin, biraz sonra
mahcup olacaksınız; bir örnek vereceğim size, biraz sonra mahcup
olacaksınız. Bana cevap vermeyin.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Mahcup olmayız...
Aralık ayında gelmiş.
EYÜP AŞIK (Devamla) – Bakınız, 70 inci sıradaki
kanun teklifini muhtemelen, sırayla gitseniz, belki iki ay sonra sıra
gelmeyecek olan bir kanun teklifini bir saat evvel karar veriyorsunuz ve hemen
görüşeceğiz diyorsunuz. Bununla ilgili birisi çıkıp
konuşma yapacak, önerge verecek.... Siz, kanunların
sağlıklı olmasını istemez misiniz, kanunların
tartışılarak, yanlışının anlatılarak,
doğrusunun çıkarılmasını istemez misiniz?
MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) – 12 nci ayda verilmiş bak.
EYÜP AŞIK (Devamla) – Şimdi, başımıza gelen bir
işi anlatayım size. Geçen hafta yine böyle bir karar verdik, 67 nci
sıradaki kanun tasarısını gündemin 7 nci sırasına
aldık. Şöyle bir baktım -grup başkanvekili
arkadaşımızla bir baktım- neydi bu acaba diye; Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanununda değişiklik yapıyoruz. Sayın
Adalet Bakanının burada olmasına çok sevindim; kendisine de
soracağım az sonra. Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun bir maddesinde
değişiklik yapıyoruz ve Türk Ceza Kanununun 311, 312, 313, 314
üncü maddelerini, devlet güvenlik mahkemeleri yetki kapsamından
çıkarıyoruz.
Şimdi, geçen hafta geldi, çok acelesi var bunun (!)
YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Acelesi var...
EYÜP AŞIK (Devamla) – Danışma Kurulunda karar
alınamamış, buraya getirilmiş, kaldır parmakları,
indir parmakları, acele görüşmeyi kabul ettik.
Şimdi, pazar günü akşam belki birçoğunuz izlemiştir,
Kanal D'de bir tartışma programı vardı, bir savcıyla
liderlerin tartışması vardı; Sayın Adalet
Bakanımız da katıldı. Sayın Adalet
Bakanımız, telefonda, 65 milyon insanın duyacağı
şekilde dedi ki: "Bu Türk Ceza Kanununun 313, 314, 315 inci
maddelerinin, başlığı 'Cürüm İşlemek İçin
Teşekkül Meydana Getirenler' şeklindedir; bu başlık çete
kurmayı tarif eder. Bu çete kurmayla ilgili, çetelerle ilgili yetki,
devlet güvenlik mahkemelerinin kapsamındadır. Şu anda, devlet
güvenlik mahkemesi, bu son Susurluk olayıyla ilgili çete
bağlantılarını bu kanuna göre incelemektedir. Sizin
yaptığınız tartışma doğru değil"
dedi.
Anaa, ben bir baktım, biz bunu çıkarıyormuşuz, çok
da acelesi varmış. Doğru Yol Grubu, Refah Grubu, acaba,
Sayın Adalet Bakanının anlattığı manada, devlet
güvenlik mahkemesi, çete bağlantılarını, Susurluk
olayının çete bağlantılarını çözdüğü için
mi, hemen bu hafta, görüşülmesini öne aldı, sormak istiyorum. Yoksa,
Genel Kurul, iyiniyetle -tahmin ettiğim gibi, biraz evvel de size
sorduğum gibi- farkında olmadan mı bu kararı verdi?
Eğer, Genel Kurul, farkında olarak, bilerek -iddia ettiğiniz
gibi, biraz evvel iddia eden arkadaşın dediği gibi- bu, çetelerle
ilgili maddeyi, devlet güvenlik mahkemesinin kapsamının
dışına çıkarıyorsa, bunu millete
anlatamazsınız. Bunu millete anlatamazsınız... (ANAP, DSP
ve CHP sıralarından "doğru, doğru" sesleri,
alkışlar) Nasıl anlatacaksınız, ne diyeceksiniz?..
AHMET KABİL (Rize) – Onlar derler...
EYÜP AŞIK (Devamla) – Devlet güvenlik mahkemesi Susurluk
olayındaki bağlantıları, çetelerle ilgili
bağlantıları çözmesin diye, alelacele öne alarak, 67 nci
sıradan 7 nci sıraya alarak hemen görüştük, devlet güvenlik
mahkemelerinin yetki alanından çıkardık diyebilecek misiniz?
Yoksa, gidip size sordukları zaman diyeceksiniz ki, canım zaten...
AHMET KABİL (Rize) – Onlar derler...
EYÜP AŞIK (Devamla) – Hayır, ben, diyemeyeceklerini kabul
ediyorum. (RP sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlar, ben tekrar söylüyorum, inanıyorum,
inanmak istiyorum ki, siz de, biz de, geçen hafta, buna bilmeden
"evet" dedik. (RP sıralarından "Biz bilerek
dedik" sesleri)
Bilerek "evet" demenin izahı yoktur. Bilerek mi
"evet" dediniz; yani, çete bağlantılarını, devlet
güvenlik mahkemesi çözmesin diye... Onun için mi?.. (RP sıralarından
gürültüler)
ÖMER EKİNCİ (Ankara) – Alakası yok...
EYÜP AŞIK (Devamla) – Haa "alakası yok" diyorsun...
ÖMER EKİNCİ (Ankara) – Tabiî yok, ne alakası var...
EYÜP AŞIK (Devamla) – Sayın milletvekilim diyor ki;
"Alakası yok."
O zaman, ben, Sayın Adalet Bakanına soruyorum; Sayın
Adalet Bakanı, pazar günü Kanal D'de alakası olduğunu söyledi
mi, söylemedi mi? "Türk Ceza Kanununun 313, 314 üncü maddeleri devlet
güvenlik mahkemelerine çete bağlantılarını
araştırma yetkisi vermiştir ve bu yetkiye dayanarak şu anda
bu araştırma yapılmaktadır" dedi Adalet Bakanı. O
zaman Adalet Bakanı bunu dedi, zaten kanunda da bu böyle yazıyor.
Onun demesi bir şey değil, doğru söyledi, kanunda da böyle
yazıyor. Eğer, kanunda böyle yazıyorsa, şu kritik durumda,
şu araştırmaların yapıldığı, bütün
milletin ne çıkacak diye merak ettiği durumda, siz bir bir öneri
getiriyorsunuz, alelacele, bu hafta, "devlet güvenlik mahkemesinin
yetkilerini alalım, çete bağlantısına devlet güvenlik
mahkemesi bakmasın diyorsunuz. Bu doğru mudur; bu izah edilir mi?
Ben, rica ediyorum, deyin ki, kabul edelim ki, bunun, geçen hafta oylarken
farkında olmadık.
Şimdi, grup başkanvekillerinden rica ediyorum -ben de grup
başkanvekilliği yaptım, aynı eleştirilerle de
karşılaştım, biliyorum- böyle emrivakiyle bir saat
evvelinden "70 nci sıradaki kanun teklifini 30 uncu sıraya, 60
ncı sıradakini 5 inci sıraya aldım,
konuşacaksanız konuşun, konuşmayacaksınız verdik,
geçtik gitti" yapmayın.
Şimdi, yapalım...
LÜTFİ YALMAN (Konya) – Sayın Aşık, şimdiye
kadar hiç yapılmadı mı?
EYÜP AŞIK (Devamla) – Geçen hafta yaptığınız
planı bozdunuz. Geçen hafta burada bir oylama yaptınız, 5 kanunu
arka arkaya dizdiniz, dediniz ki, "biz, öncelikle bunları
görüşeceğiz." O kanunları görüşmedik, o kanunlar
görüşülmedi, bu hafta, yeni 5 kanun daha getirdiniz; ama, iddia ediyorum,
ısrarla söylüyorum ki, orada, fahiş de bir hata yaptık.
ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) – Sayın Aşık,
okumamışsınız, sıralama 8'den itibaren 9, 10, 11 diye
gidiyor. Yanlış söylüyorsunuz. İyi dinlememişsiniz.
BAŞKAN – Efendim, müdahale etmeyin.
Sayın Aşık, süreniz de azaldı zaten; rica ediyorum.
EYÜP AŞIK (Devamla) – Değerli arkadaşlar, sayın grup
başkanvekilleri; iki şeyi rica ediyorum: Bir; bir haftalık
program yapın, 10 günlük program yapın, gruplara verin, gruplar buna
hazırlansınlar; iki burada böyle numara vererek değil, hiç
değilse, kanunun ismini yazın. Ben eminim ki, geçen hafta "çetelerle
ilgili kanunu devlet güvenlik mahkemesi yetki alanından
çıkarıyoruz" deseydiniz, sadece bu grup değil, burada da
vicdanı sızlayan insanlar "hayır, bu durumda olmaz. Ne
insan hakları, ne Avrupa Konseyi hiçbir gerekçeyle bunu, bu hafta yapamayız.
Hiç değilse, şu mafya bağlantıları çözülünceye kadar
bunu ertelememiz lazım; diyelim ki altı ay sonra yapalım"
derlerdi; ama, kanun tasarısının ismini de söylemiyorsunuz, ne
getirdiğini de söylemiyorsunuz; 7 tane rakam koyuyorsunuz, ondan sonra,
kabul edenler, etmeyenler... Meclisin itibarını sarsacak
hareketlerden, biraz kaçınalım. Vatandaşın bu Meclise
itimadı olması lazım, güvenmesi lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Aşık, lütfen son cümlenizi söyler
misiniz efendim; zamanınız bitti.
EYÜP AŞIK (Devamla) – Tekrar, rica ediyorum... Sayın
milletvekilleri, eğer, Türk Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunundaki bu çete
meselesi bugün gelecekse, rica ediyorum, gelmeden buna bir çözüm bulun;
gelmeden bunu nasıl yapacaksanız, bunu hiç değilse... Geçen
hafta öne aldığınız bu kanun tasarısını,
lütfen, gündemden çıkarın.
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (ANAP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aşık.
Lehte, Sayın Karamollaoğlu; buyurun efendim. (RP
sıralarından alkışlar)
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Sayın Başkan,
kıymetli milletvekilleri; gündemde birtakım değişiklikler
yapılmasıyla ilgili getirdiğimiz önerge üzerinde,
arkadaşlarımız birtakım ifadelerde bulundular. Öncelikle, şunu
hemen ifade etmek istiyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi, kanunları
çoğunlukla yapar ve bu, demokrasinin de bir gereğidir. Hükümet de
zaten, Parlamentonun çoğunluğuyla oluşur. Ancak, hükümet,
icraatlarını yaparken, mutlaka, birtakım kanunlara öncelik verme
ihtiyacını duyar, programının gereği budur.
ZEKİ ÇAKIROĞLU (Muğla) – Bir saat önce mi duyuyorsunuz!..
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) – Eğer, hükümetler herhangi bir
şekilde kendi programlarını yürütmek için birtakım kanun
tasarıları hazırlamaz ve bunları Büyük Millet Meclisine
sevk etmezlerse, o zaman, kendilerinden önceki hükümetler gibi, icraat
yapabilecek olan başka bir mekanizmaya sahip olamazlar. Bundan
dolayı, İçtüzük, hükümetlerin veya Büyük Millet Meclisindeki
grupların gündemde değişiklik yapabilme hakkını
baştan vermiştir. Eğer, buradaki arkadaşlarımız,
İçtüzükte böyle bir madde olmasın, komisyonlardan hangi kanun
tasarı veya teklifleri aşağıya inmişse, hiç
önceliğine bakılmadan bunlar tek tek müzakere edilsin denilirse, öyle
zamanlar olur ki, büyük aciliyeti olan birtakım konuları, siz, iki
sene sonra görüşürsünüz. O zaman, bu Meclisin verimliliği diye bir
konu kesinlikle söz konusu olamaz. Bir defa, bizim, bu konunun üzerinde
hassasiyetle durmamız gerektiğine inanıyorum. Bundan dolayı
da, gerek Hükümetimiz gerekse bugün Hükümeti oluşturan partilerin
grupları, zaman zaman, öncelikleri tespit etme ihtiyacını
duymuşlar ve Büyük Millet Meclisinin gündeminde değişiklik
taleplerinde bulunmuşlardır.
AHMET KABİL (Rize) – Bir hafta önce yapın.
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) – Bu, bugüne mahsus bir iş
değildir. Bundan önceki dönemlerde, ne zamandan ele alırsanız
alın, Büyük Millet Meclisinin kuruluşundan beri -bakın,
İçtüzükte yeni bir madde de değildir- daima hükümetlerin,
grupların öncelik verdiği konular Yüce Meclisin onayına
sunulmuş, gündem değiştirilmiş, öne alınmıştır.
Bunu, bir defa arkadaşlarımızın...
AHMET KABİL (Rize) – Ama, aynı gün değil.
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) – Yoo, bazen bir gün için de olur.
Bakın, muhterem arkadaşlarım... (ANAP ve DSP
sıralarından gürültüler)
HASAN GÜLAY (Manisa) – Yanlış !... yanlış!..
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) –
O zaman İçtüzüğü değiştirin.
Bakın, çok açık hükümler var. Yeri geldiği zaman, bir
kanun tasarı veya teklifi Büyük Millet Meclisine sevk edilir ve
kırksekiz saat geçmeden konuşulması talep edilebilir. Bu,
İçtüzüğün bir hükmü.
MUSTAFA BALCILAR (Eskişehir) – Hocam, her gün mü olur?!.
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) – Büyük Millet Meclisi gündemine
iner, yine Büyük Millet Meclisinin gündeminde öne alınması teklif
edilebilir. Bu da İçtüzüğün hükmü.
HASAN GÜLAY (Manisa) – Her gün mü?..
İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – Her gün olmaz.
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) – İçtüzüğü siz
yaptınız, arkasından bu İçtüzüğü uygulamayalım
diye bir mantık sergiliyorsunuz. Bu doğru değil; bu bir.
İkinci hususu müsaade ederseniz arz etmek istiyorum. Efendim,
"biz hazırlıklı değiliz" diyorsunuz. Bir defa,
şu anda öne almak için verdiğimiz öneriyle ilgili kanun
tasarıları, siz de biliyorsunuz ki, en az bir aydır Büyük Millet
Meclisinin gündeminde. Yeni değil. Biz, bunları getireceğimizi
defaatle arz ettik; ancak, bazen, oturumun açılışında,
herhangi bir şekilde... Demin, Sayın Araslı bir şey söyledi
"efendim, muhalefetin yokluğuna denk getirip, bazı
kanunları geçirmek..." gibi. Hiçbir zaman öyle bir niyetimiz
olmadı; ancak, muhalefet, bazen, oturumun başlangıcında,
denk getirip, önceliğini istediğimiz konuları reddedebildi. Bu
da sizin hakkınız. Reddettiğiniz zaman hakkınız da,
kabul edileceği zaman, bunun, Büyük Millet Meclisinin hakkı
olmadığını iddia etmek, kesinlikle isabetli bir tutum
olmaz.
Bir defa, şunu hemen belirtelim: Geçen hafta, Büyük Millet
Meclisinin gündeminde değişiklik yapıldı; bu doğrudur.
Ancak, bugün teklif edilen değişiklik, eskiyi arkaya atalım,
bunları onların önüne alalım diye değil; o
değişikliklerin arkasından bu tasarıları
görüşelim diyedir. Yani, bizim, şu anda, gündemde, öne
alınmasını arzu ettiğimiz, teklif ettiğimiz kanun
tasarıları, zaten bugün görüşülmeyecek, yarın da
görüşülemeyecek büyük ihtimalle. Sizin önünüzde zaman var, bu
tasarıları tetkik edebilirsiniz. Bu tasarılar komisyonlardan
geçmiş, komisyonlarda sizin sözcüleriniz, bu konular üzerinde fikir
teatisinde bulunmuş.
Bunlara ilaveten, şunu, hemen ifade etmekte yarar görüyorum:
Sayın Araslı, muhalefeti yok sayma gibi bir kanaatimizin veya
tutumumuzun olduğunu belirtti. Sayın milletvekilleri, bu Hükümete
bunu söyleyemezsiniz. Geçmişte, başka hükümetlere söylemiş
olabilirsiniz; ama, bu Hükümete kesinlikle söyleyemezsiniz; çünkü, bu Hükümet,
defalarca, çok mühim konuları, bağımsız bir tarzda, Büyük
Millet Meclisinin gündemine getirmiş, görüşülmesini teklif
etmiş; ancak, üzülerek ifade ediyorum ki, geçmişte, muhalefet, bazen,
fikir beyan etmek lütfunda dahi bulunmamıştır. (RP
sıralarından alkışlar) Bunu, çok açık ve net olarak
görelim.
Sonra, kanunlar çıkarılırken, muhalefetin tekliflerini,
bu Hükümet kadar dikkate alan, yeri geldiği zaman, kanun maddelerinde
değişiklik yapan başka hangi grupları gördünüz Allah
aşkına...
Şu anda teklif ettiğimiz, gündeme getirilen kanunlarda bile,
komisyonlarda görüşülürken, sayın muhalefet sözcülerinin,
milletvekillerinin, üyelerinin komisyonlarda yapmış oldukları
olumlu tenkitlerin tamamı kabul görmüştür; ama, insaf edin, elbette, İktidarın kendisinin bir
politikası var; elbette, İktidarın icraya koymak mecburiyetinde
kaldığı birtakım hususlar var; onunla ilgili kanun
tasarı ve tekliflerinin de, icraatlarını yapabilmek, şu
anda ülkemizin içinde bulunduğu problemleri çözebilmek için, öncelik
sırasını değiştirsin, öne alsın ve yine, Yüce
Meclisin katkılarıyla, muhalefetiyle iktidarıyla bu kanunlar
yapılsın.
HASAN GÜLAY (Manisa) – Her gün mü değişecek?!
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) – Hayır... Hayır... Yeri
geldiği zaman.
Bir kanun, eğer, öncelik arz ediyorsa, elbette, Yüce Meclisin
bilgisine sunulur, Yüce Mecliste görüşülür ve kanunlaşır.
Arkadaşlarımız, bir de, Meclisin itibarından
bahsettiler. Muhterem arkadaşlarım, Yüce Meclis, itibarlı bir
kurumdur; ancak, Yüce Meclis, aynı zamanda,
çalışmalarındaki verimlilikle de itibarını kamuoyunda
pekiştirir. Şu 54 üncü Hükümetin kurulduğu günden beri, Yüce
Meclisin çalışma temposuna bir dikkat edin,
çıkardığı kanun adedini geçmişle bir mukayese edin;
üstelik, sizlerin de katkılarını -bazen muhalefet olarak arzu
etmemenize rağmen- sağlayarak, birçok kanun
çıkarılmıştır, çok yüklü maddeleri olan kanunlar
çıkarılmıştır. Bundan dolayı, bu Meclisi, bu
Meclisin üyesi olan bütün milletvekili arkadaşlarımızı
tebrik etmeyi elbette bir vazife biliriz. (RP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
Muhterem arkadaşlarım, şunu hemen söylüyoruz: Şimdi
gündem değişikliğiyle ilgili getirilen konular, bugün
görüşülecek değil. Bu kanun tasarıları, zamanı
geldiğinde, geçen hafta tespit edilen ve öne alınan
tasarıların arkasından görüşülecek. Bu konuda,
muhalefetteki arkadaşlarımızın katkılarını
bekliyoruz, engellemelerini değil.
BAŞKAN – Süreniz dolmak üzere efendim; lütfen, buyurun.
ZEKİ ÇAKIROĞLU (Muğla) – Komisyonu buraya
oturtmazsınız, getirirsiniz hemen gündeme.
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) – Hayır. Tabiî, komisyonlarda
da, arkadaşlarımızla ne kadar uyumlu çalıştığımızı
komisyondaki üye arkadaşlarımızın hepsi biliyor.
Ben, Yüce Meclisin bu konuda göstermiş olduğu gayreti ve
çabayı şimdiden takdir ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (RP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karamollaoğlu.
Önerinin lehinde konuşmak üzere, Sayın Ali Rıza Gönül;
buyurun efendim.
OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkanım, sayın sözcü
adımdan bahsederek sarf etmiş olduğum sözleri tamamen
değiştirerek konuşmalar yapmıştır. İçtüzük
gereği söz istiyorum.
BAŞKAN – Efendim, arkadaşımızı kürsüye
çağırdım; ondan sonra müsaade ederseniz...
Buyurun Sayın Gönül.
ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Grup
önerimizin lehinde görüşlerimizi arz etmek üzere söz almış
bulunmaktayım.
Aleyhte konuşan arkadaşlarımızın buradan ifade
ettikleri beyanları büyük bir ciddiyetle dinledim. Şüphesiz,
muhalefet partisi grup başkanvekillerinden hocamız Sayın
Araslı'nın söylemiş oldukları, dile getirmiş
oldukları konulardaki sakıncalara -gayet açık yüreklilikle ifade
ediyorum ki- Danışma Kurulu toplantısından sonra özel
konuşmamız sırasında da
katıldığımı ifade etmiştim. Gerçekten,
Parlamentoda, yasaların, tasarıların, tekliflerin
görüşülmesi sırasında gerek muhalefet partilerinin gerekse
İktidar Partisi mensuplarının kişisel veya grup olarak
katkılarının sağlanmasını temin etmek herkesin
görevi olmalıdır. Hem kişisel hem de grup olarak katkıda
bulunmak isteyen arkadaşlarımıza yeterli zamanın
kazandırılması, gerekli sürenin tanınması yönünde anlayışlı
davranmamız gerektiğine inandığımı ifade etmek
istiyorum. Yalnız, bu sözlerin yeri, inanıyorum ki, bugün, bu konuda
olmamalıydı; çünkü, biraz evvel, değerli sözcü arkadaşlarımızın
ifadelerine katılmamızın mümkün olmadığını
belirtirken bir yanlışlık ve bir haksızlık
yapıldığını da belirtmek istiyorum. Neden; çünkü, biz,
bugün, grup önerimizle getirmiş olduğumuz tasarıların
görüşülmesini istemedik. Yazılı gündemin sırasının
yeniden düzenlenmesi talebinde bulunduk.
Sayın Bakanım, şimdi, tabiî, sizin mantığınızla
hareket edersek, bugün görüşülür; ama, benim ifade ettiğim
şekilde meseleyi ele alırsak ve Parlamentomuzun çalışma
süresini de dikkate alırsak, bugün, grup önerisiyle 9 uncu ve -ki, 9 uncu
sıra oybirliğiyle, uzlaşmayla geldi buraya- 10 uncu sıradaki
tasarıların burada görüşülmeye başlanacağı gün,
öyle inanıyorum ki, haftaya perşembe günüdür.
Şimdi, bu kürsüden, "bu kanun tasarı ve teklifleri, bir
aydan beri yazılı gündeme girmiştir;
basılmıştır, bu teklifleri ve tasarıları niçin
okumadınız, incelemediniz" gibi bir sözü ben sarf etmem; o,
büyük haksızlık olur; ama, bugün, oylanacak grup önerimizle, kabul
edildiğinde, gündemin 10 uncu, 11 inci, 12 nci sırasına gelen ve
yerleşen kanun tasarı ve tekliflerini, belirttiğin gibi, haftaya
perşembe gününden önce ele alıp görüşmemiz mümkün değil.
Haa, şimdi, bunu hepimiz biliyoruz. Sayın Araslı da biliyor;
Sayın Aşık da biliyor; Sayın Temel Karamollaoğlu da
biliyor; hepimiz biliyoruz. Konuyu saptırmanın, bence hiçbir yeri ve
gereği yoktur. Yoksa, biz, inanıyoruz ve inanmanızı da rica
ediyoruz. Doğru Yol Partisi Grubu olarak, kanun teklif ve
tasarılarının burada bir uzlaşı içinde
görüşülmesinden yana olduğumuzu, muhalefet partilerinin değerli
görüşlerini ve katkılarını beklediğimizi her zeminde
ifade ettiğimiz gibi, bunu hayatiyete geçirmenin de gayreti içinde
olduğumuzu belirtmek istiyorum. O nedenle, Sayın Araslı'nın
ifade ettikleri gibi, buradan bir şeyleri böyle, gözle kaş
arasında kaçırma gibi bir niyetimizin olmadığını,
gayet samimî ve halisane duygularla, Parlamentonun tümünün ortak bir ürünü
şeklinde yasa teklif ve tasarılarının
kanunlaşmasından yana olduğumuzu da belirtmek istiyorum.
Şimdi, bu öneriyle, biz, hiçbir şeyi Yüce Parlamentonun
gözünden, denetiminden ve katkısından kaçırma niyetinde
değiliz. Bugün 6 ncı, 7 nci, 8 inci sıralardaki tasarı ve
teklifler görüşülecek; 9 uncu, 10 uncu, 11 inci sıralardaki
tasarı ve teklifler de önümüzdeki hafta, hatta ondan sonraki hafta gündeme
gelecektir.
Yalnız, burada, bir üzüntümü açıklıkla belirtmek istiyorum,
o da şudur: Bu öneriyle çete işinin ne alakası var?
Yazılı gündemin...
İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) – Nasıl yok?
YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Çok alakası var.
ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Beyler, dinler misiniz beni bir
dakika... Bir dakika dinleyin de, ben meramımı önce bir
anlatayım, ondan sonra siz söyleyeceğinizi gelir burada söylersiniz.
Şimdi, yazılı gündemin...
İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) – Fakat, siz
meramınızı
anlatamıyorsunuz ki!..
ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Müsaade edin de efendim, önce
yanlış anlattıklarımızı düzeltelim. Halkı
yanlış bilgilendirmedeki söz ve üslubunuzu düzeltelim burada.
7 nci sırada Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, Devlet Güvenlik
Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulü Hakkında Yasa
Tasarısı...
MEHMET KEÇECİLER (Konya) – 7 nci sıraya siz
almadınız mı?!
ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Sayın Aşık, tabiî ki, ben
sizin burada hassasiyetinize saygı duyuyorum. Hassasiyetinize saygı
duyuyorum; çünkü, Türk Ceza Kanununun 312 nci maddesi... -313 üncü maddenin,
314, 384, 385 diye devam eder o fıkra- oradaki endişelerimizi ve
görüşlerimizi, o kanun tasarısı burada görüşülmeye
başlandığında, biz de çıkacağız,
hassasiyetimizi ifade edeceğiz. O konuda...
EYYÜP CENAP GÜLPINAR (Şanlıurfa) – Bravo...
ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Evet efendim... Yani, işinize
gelince "Bravo" diyorsunuz; ama, biraz evvel itiraz ediyordunuz.
O konudaki hassasiyetinize katılıyorum; ama,
katılmadığım sözleriniz var.
Değerli arkadaşlarım, bu yasa tasarısı
incelendiği zaman görülecektir; 6.11.1996 tarihinde Bakanlar Kuruluna sevk
edilmiş.
MEHMET KEÇECİLER (Konya) – 26.11 o tarih.
BAŞKAN – Efendim, bunun, aslında, konuyla ilgisi yok...
ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Adalet Bakanlığınca
hazırlanan ve Başkanlığınıza arzı, Bakanlar
Kurulunca 6.11. 1996 tarihinde kararlaştırılan...
Sayın Bakanım, değerli arkadaşlarım; ben mi
yanlış okuyorum, yanlış anlıyorum; yoksa siz mi?..
BAŞKAN – Efendim, galiba değişik kanunlardan
bahsediyorsunuz.
ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Şimdi, size soruyorum: Susurluk
olayı 3 Kasımda olmuş; bu kanun tasarısının
Adalet Bakanlığında hazırlanma çalışmaları,
3 Aralık değil, 3 Eylülden evvel başlamıştır.
Siz, ne hakla buraya gelip, konuyu mecraından saptırıp, çetelerle,
şu İktidar Partisi gruplarını, bir şeyi kaçırmak,
bir şeyi saklamakla itham edebiliyorsunuz?.. Neyle itham
edebiliyorsunuz?.. (ANAP sıralarından gürültüler, RP
sıralarından alkışlar) Siz, artık, biraz, kendinizi
bir şeylerin arkasına saklamaktan ve saklama duygusundan
kurtarmalısınız. (ANAP sıralarından gürültüler) Evet,
kurtarmalısınız... Eğer, bu yasa tasarısının
eksiği ve yanlışı varsa, merak etmeyin, biz, size
bırakmayız onu; biz, sizden evvel yaparız. (ANAP
sıralarından gürültüler)
AHMET KABİL (Rize) – Komisyonlarda durumu görüyoruz!..
ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Biz, sizden evvel yaparız.
İnancımızla, görüşümüzle, elli yıllık çizgimizle,
Türk Milletine biz bunu anlatmışızdır. (ANAP
sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlarım, o nedenle, şurada...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Gönül, süreniz bitti. Lütfen, son cümlenizi
söyler misiniz efendim.
Aslında, konunun dışına da taşıldı.
ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Toparlayayım, 1 dakika daha süre...
Kamuoyunu yanlış bilgilendirmek suretiyle, çete meselesiyle,
Susurluk olayıyla, şurada, "demokratikleşme" adı
altında getirilen yasa tasarısıyla bağlantı
kurmanızı fevkalade yanlış olarak niteliyorum.
YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Hiç alakası yok!..
ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Gurup başkanvekili
arkadaşlarım, gruplarının önünde oturan
arkadaşlarım gayet iyi biliyorlar, ben, bunu getirdiğim zaman,
grup başkanvekili arkadaşlarım olumlu olarak görüşlerini
sundular; "hayır" diyeceklerini zannetmiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu öneriyle, Meclisin gündemini
yeniden düzenliyoruz. İcraat için kurulmuş olan, vatandaşa
hizmet için gayret eden bu Hükümetin, Programına, düşüncesine uygun
olarak elbette gündemin maddelerinde değişiklik yapma hakkı
vardır; bu hakkı da, yeri geldiğinde kullanacağız.
Bu görüşlerimi Yüce Kurulunuza arz eder, saygılarımı
sunarım; sağ olun. (DYP ve RP sıralarından
alkışlar)
AHMET ALKAN (Konya) – Hayırlı olsun!
BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.
Sayın Aşık, aslında siz, konunun
dışına taştınız.
Geçen hafta, zatı âlinizin mensup olduğu Grubun da olumlu
imzasını taşıyan, Danışma Kurulunca getirilip
burada kabul edilen bir tasarıyı bu vesileyle dile getirdiniz. Ben,
müdahale etmek istemiyorum. Müdahale ettiğim zaman, "konuya
gelin" dediğimiz zaman, arkadaşlarımız isyan ediyor, işte, etmediniz mi de böyle
oluyor...
VI. –
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1. – İçel Milletvekili Oya
Araslı’nın, Sıvas Milletvekili Temel Karamollaoğlu’nun,
ileri sürmüş olduğu görüşten farklı görüşü kendisine
atfetmesi nedeniyle konuşması
OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, benim bir sözüm
yanlış ifade edildi.
BAŞKAN – Sayın Araslı, sizin hangi sözünüz
yanlış ifade edildi? (CHP sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar, rica ediyorum, bir dakika...
OYA ARASLI (İçel) – "Muhalefeti yok farz etmek" konusuyla
ilgili olarak.
BAŞKAN – Ben, orada size bir sataşma görmedim efendim.
AHMET KABİL (Rize) – Dinleyelim efendim...
BAŞKAN – Gerçekten görmedim; ama, 2 dakika süreyle buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz önce, bu kürsüde sarf etmiş olduğum, bu
tutumlarıyla, yoksa, muhalefeti yok mu farz ediyorlar sözleri üzerine,
Sayın Karamollaoğlu'nun yaptığı yorumla ilgili olarak
birkaç söz söylemek istiyorum.
Kendimi, bu kuşkular içerisinde olmakta çok haklı görüyorum.
Neden mi; buyurunuz delilini: Şurada bir davetiye var, bu davetiye, 27
Aralık 1996 Cuma günü, Ağrı Üniversitesini ziyaretinde
içerisinde bulunduğu, Sayın Profesör Doktor Necmettin Erbakan'ın
katılacağı bir programa, bizleri davet etmek üzere, grup
başkanvekilliklerine gönderildi. O tarihte, Ağrı'da bir
üniversite var mıydı?!
Demek ki, İktidar Partisi Gruplarımız, burada,
muhalefetin, getirdikleri herhangi bir tasarıya, teklife olumsuz oy
vereceğini hiç hesaba katmaksızın, böyle bir davetiye
bastırıp, sanki, üniversitenin kuruluşuyla ilgili kanun
oylanmış gibi, bizleri böyle bir törene davet edebiliyorlar.
MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) – Ne alakası var...
OYA ARASLI (Devamla) – Buna dayanarak, siz, sormaz
mısınız "muhalefeti yok farz etmeye yönelik bir
eğiliminiz mi var" diye size, bu sözleri söylemekte, kendinizi
haklı görmez misiniz?
NİHAT MATKAP (Hatay) – Meclisi yok sayıyorlar.
OYA ARASLI (Devamla) – Onun için, ben, bir daha, bu gibi olayların
tekrarlanmasını önlemek amacıyla, bu sözleri huzurunuzda dile
getirmiş bulunuyorum ve bu hususu tekrar hatırlatmakta da yarar görüyorum.
Devlet yönetiminde, biraz daha özen, biraz daha ciddiyet istiyoruz.
Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Araslı.
2. – Trabzon Milletvekili Eyüp
Aşık’ın, Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül’ün
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
EYÜP AŞIK (Trabzon) – Sayın Başkan_
BAŞKAN – Buyurun Sayın Aşık; yerinizden_
EYÜP AŞIK (Trabzon) – Sayın Başkan, kürsüden ifade etsem.
BAŞKAN – Efendim, ne söyleyecekseniz bir bileyim.
EYÜP AŞIK (Trabzon) – Sayın Gönül "kamuoyunu
yanıltmak maksadıyla, yanlış bilgi vererek" diyerek
sataşmıştır; bu nedenle, 2 dakika müsaadenizi istiyorum.
BAŞKAN – Ben, orada bir sataşma görmedim Sayın
Aşık. (ANAP sıralarından gürültüler)
Rica ediyorum_ (ANAP sıralarından gürültüler)
Bir dakika efendim... Siz yönetmiyorsunuz; ben yönetiyorum... Bir
dakika_ Sayın Aşık, siz, zaten, konunun dışına
taştınız. Bakın, biraz önce söyledim; burada, gündeme
alınması gereken tasarılarla ilgili bir bilgi vermediniz ve
konunun dışına taştınız. Dolayısıyla,
konuyla ilgili bir şey yok...
EYÜP AŞIK (Trabzon) – 2 dakika Sayın Başkan...
AHMET KABİL (Rize) – 2 dakika...
BAŞKAN – Efendim, rica ediyorum... Yani, siz, herhalde, beni
yönetmiyorsunuz değil mi?
EYÜP AŞIK (Trabzon) – Merak etmeyin... 2 dakika...
ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Müsaade eder misiniz.
BAŞKAN – Hayır efendim, oturur musunuz Sayın Çakan.
ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Müsaade eder misiniz.
BAŞKAN – Lütfen efendim...
ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Doğru Yol Partisi sözcüsü...
BAŞKAN – Efendim, siz onun avukatı mısınız?
ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Avukatıyım!..
BAŞKAN – Ben, avukatı olarak kabul etmiyorum; Meclisin Genel
Kurulunda avukat olmaz.
ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Ben, Grubum adına konuşuyorum.
BAŞKAN – Rica ediyorum...
EYÜP AŞIK (Trabzon) – Grup Başkanvekili...
AHMET KABİL (Rize) – Grup Başkanvekilimiz...
BAŞKAN – Efendim, rica ediyorum...
ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Doğru Yol Partisi Sözcüsü...
BAŞKAN – Arkadaşlar, herkes, burada, kendisini savunma gücüne
sahiptir. Lütfen, Sayın Aşık konuşsun efendim.
ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Efendim, siz oturur musunuz...
EYÜP AŞIK (Trabzon) – Sayın Başkan, ben konuşabilir
miyim?
BAŞKAN – Efendim, ne konuda konuşacaksınız?
EYÜP AŞIK (Trabzon) – Yeni bir sataşmaya meydan vermem; merak
etmeyin.
BAŞKAN – Peki, buyurun bakalım. (ANAP sıralarından
alkışlar)
Buyurun, 2 dakika...
EYÜP AŞIK (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben, böyle, numaralar sayarak, filan kanunun filan numaraya
alınmasının yanlışlığını
anlattım ve geçen haftadan bir örnek verdim. "Tabiî ki, bugünün
konusu değil; ama, bakın, insanlar, bazen, bilmeden bu
yanlışlığı yapıyor" dedim. Ali Rıza
Beyin söylediklerinden memnuniyetle anladım ki, görüşülürken,
herhalde, o 2 nci madde -çetelerle ilgili madde- kanun tasarısından
çıkarılacak; bundan memnun oldum. Gerçi, bizim ağzımız
sütten yanmış, kusura bakmayın, bu Malvarlığı
Komisyonunda, öteki komisyonlarda...
BAŞKAN – Konuyla ilgisi yok efendim; rica ediyorum...
EYÜP AŞIK (Devamla) – ...bunun çok kötü örneklerini gördük (RP
sıralarından gürültüler) ama, yine de, ümit ediyorum ve teşekkür
ediyorum; saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aşık.
V. –
ÖNERİLER (Devam)
B) SİYASÎ PARTİ GRUBU
ÖNERİLERİ (Devam)
1. – Gündemdeki sıralamanın
yeniden yapılmasına ilişkin DYP ve RP Grupları müşterek
önerisi (Devam)
BAŞKAN – Öneri üzerindeki müzakereler bitmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi, öneriyi oylarınıza
sunuyorum efendim... (Gürültüler)
Arkadaşlar, gürültüyü keselim... (DSP ve CHP sıralarından
"oyla, oyla" sesleri, gürültüler)
Ne oluyor efendim?!. (DSP ve CHP sıralarından "oyla,
oyla" sesleri)
Herhalde oyluyorum değil mi..
Kabul edenler...
Arkadaşlarımız arasında birlik yok efendim. (ANAP,
DSP ve CHP sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlarım, benim elimde makine yok ki,
otomatikman... (Gürültüler)
Efendim, kabul etmeyenleri de sayalım, eğer, yine bir ihtilaf
olursa, bir daha sayacağız...
ASLAN ALİ HATİPOĞLU (Amasya) – Ayıp!.. ayıp!..
BAŞKAN – Efendim, arkadaşlar arasında ihtilaf var...
Kabul etmeyenler...
Sayın arkadaşlarım, iki Divan üyesi arkadaşamız
arasında ve bizim aramızda ihtilaf var. (ANAP, DSP ve CHP
sıralarından gürültüler)
MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Sayın
Başkanım...
BAŞKAN – Sayın Başesgioğlu, lütfen... Bize
yardımcı olun.
MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Efendim, kabul ve ret
arasında fark nasıl?
BAŞKAN – Efendim, arkadaşlarımız arasında
anlaşma yok. (Gürültüler)
EYÜP AŞIK (Trabzon) – Siz, kendiniz ne saydınız?
BAŞKAN – Efendim, saydım... Gerçekten, bana göre kabul
görünüyor; ama, arkadaşlarımızın birisine göre kabul,
birisine göre ret görünüyor. Onun için, rica ediyorum... Şu
sıraları dolduralım arkadaşlar. (Gürültüler)
Efendim, yeniden oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
EYÜP AŞIK (Trabzon) – Sayın Başkan, oylama geçersiz;
çalışma süresi bitti.
İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – Sayın Başkan, saat 16.00...
EYÜP AŞIK (Trabzon) – Sayın Başkan, çalışma
süresini uzatmış mıydınız?..
İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – Saat kaç?..
EYÜP AŞIK (Trabzon) – Sayın Başkan, saat 16.00'yı
geçti...
İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – Çalışma saati geçti...
EYÜP AŞIK (Trabzon) – Çalışma süresini
uzatmadınız...
BAŞKAN – Bir dakika efendim... Bir dakikanızı rica
ederim...
EYÜP AŞIK (Trabzon) – Çalışma saati doldu...
BAŞKAN – Arkadaşlar, bu oylama sonucunu alıncaya kadar,
çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... (Gürültüler)
İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – Çalışma saati geçtikten sonra
oylayamazsınız!..
BAŞKAN – Arkadaşlar, fark etmez; çalışma süresi yeni
doluyor. (Gürültüler)
... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – Çalışma süresi bitti...
BAŞKAN – Efendim, oylamayı sonuçlandırmadan gidemeyiz
zaten. (Gürültüler)
Arkadaşlar, rica ediyorum... Biraz da bize acıyın...
... Kabul etmeyenler... (ANAP, DSP ve CHP sarılarından
"Ret" sesleri, gürültüler)
Reddedilmiştir. efendim. (ANAP, DSP, CHP ve
Bağımsızlar sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar; RP sıralarından gürültüler)
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Efendim, bakın...
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, müsaade eder
misiniz... (ANAP, DSP ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Kapusuz.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – İçtüzük gereği, oylamanın
yenilenmesini istiyoruz efendim.
BAŞKAN – Efendim, oylamanın yenilenmesini gerektirecek...
EYÜP AŞIK (Trabzon) – Efendim, iki defa saydınız...
AHMET KABİL (Rize) – Oylama bitmiştir, karar verdiniz.
BAŞKAN – Sayın Kabil, yerinize oturur musunuz... Meclisi ben
yönetiyorum... Yerinize oturur musunuz... Daha ben bir karar vermedim
canım... Yerinize oturur musunuz...
ASLAN ALİ HATİPOĞLU (Amasya) – Kararını verdin
ya, oyladın.
BAŞKAN – Beyler, bana burada, zorla, bir şey mi
yaptıracaksınız...
Yerinize oturur musunuz!..
İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – Kararını verdin, ondan sonra da
saat doldu...
BAŞKAN – Efendim, ben, oylama sonucunu alıncaya kadar oylama
süresini uzattım... (ANAP sıralarından gürültüler)
Bir dakika... Otururur musunuz yerinize...
AHMET KABİL (Rize) – Tutanaklara geçti
"reddedilmiştir" dediniz.
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, rica ediyorum... Yerinize
oturur musunuz...
Şimdi, sayın milletvekilleri...
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Efendim, hayır...
Sayın milletvekilleri, biz, tereddüt ettik, sayım
işlemini tekrarladık... İçtüzük "Başkan, eğer
oylama sonucunda şüpheye düşerse, arkadaşları iki bölüme
ayırır; o sırada ayağa kalkan 5 kişi oylamaya itiraz
edebilir" diyor; ama, biz, birinci oylamayı geçtik... (ANAP, DSP ve
CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Efendim, rica ediyorum... Bir dakika... Önemli de değil... Rica
ediyorum...
Şimdi, oylamayı yaparken iki defa saydık, epey de farkla
reddediliyor; onun için, çok tereddütümüz de yok.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan... Sayın
Başkan...
BAŞKAN – Sayın Kapusuz, rica ediyorum... (ANAP, DSP ve CHP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, müsaade eder
misiniz.
BAŞKAN – Hayır efendim...
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, beni bir dinler
misiniz.
BAŞKAN – Efendim, rica ediyorum... Oylamayı tekrarlamıyorum.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Beni bir dinler misiniz efendim.
BAŞKAN – Peki, dinleyeyim, buyurun.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, sizin, kendi
aranızda yapmış olduğunuz konuşma bizi ilgilendirmez.
İçtüzüğe göre, 5 milletvekili ayağa kalktık, oylamanın
yenilenmesini istedik.
BAŞKAN – Hayır, öyle bir usulümüz yok Sayın Kapusuz.
Efendim, ben konuyu izah ettim, oylamada bir yanlışlık
yok. Sayımı yaptık, kabul edilmedi. Sonra, kıyamet de
kopmadı, bir daha getirirsiniz efendim.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, saat
18.30'da toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 16.08
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati : 18.30
BAŞKAN : Başkanvekili Kamer
GENÇ
KÂTİP ÜYELER : Ünal YAŞAR
(Gaziantep), Mustafa BAŞ (İstanbul)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 46 ncı
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince,
çalışmalarımıza devam ediyoruz.
Gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz; bir saat
süreyle sözlü soruları görüşeceğiz.
VII. –
SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1. – Ağrı Milletvekili M.
Sıddık Altay’ın, Ağrı’nın ilçelerine vakıf
yurtları açılmasının planlanıp
planlanmadığına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi(6/148)
BAŞKAN – 1 inci sırada, Ağrı Milletvekili Mehmet
Sıddık Altay'ın, Ağrı'nın ilçelerine vakıf
yurtları açılmasının planlanıp
planlanmadığına ilişkin Başbakandan sorusu
vardır.
Sayın Başbakan veya yerine cevap verecek Sayın Bakan var
mı efendim? Yok.
Ertelenmiştir.
2. – Van Milletvekili Fethullah
Erbaş’ın, Emlakbank hesaplarının yabancı bir
şirkete inceletildiği iddialarına ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/149)
BAŞKAN – 2 nci sırada, Van Milletvekili Fethullah
Erbaş'ın, Emlakbank hesaplarının yabancı bir
şirkete inceletildiği iddialarına ilişkin Başbakandan
sorusu vardır.
Sayın Başbakan veya yerine cevap verecek ilgili Sayın
Bakan?.. Genel Kurul salonunda olmadığı için,
ertelenmiştir.
3. – Muğla Milletvekili Zeki
Çakıroğlu’nun çiftçilere tarım girdilerinde uygulanan
sübvansiyon nedeniyle yapılması gereken ödemelere
ilişkinTarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/184)
BAŞKAN – 3 üncü sırada, Muğla Milletvekili Zeki
Çakıroğlu'nun, çiftçilere tarım girdilerinde uygulanan
sübvansiyon nedeniyle yapılması gereken ödemelere ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından sorusu vardır.
Soruyu cevaplandıracak ilgili Sayın Bakan var mı? Yok.
Ertelenmiştir.
4. – Ağrı Milletvekili M.
Sıddık Altay’ın, Ağrı Havaalanına
İlişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi
(6/186)
BAŞKAN – 4 üncü sıradaki soru, bugün geri alındı.
5. – Şanlıurfa Milletvekili
Zülfükar İzol’un, HarranÜniversitesinin kadro ihtiyacına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/187)
BAŞKAN – 5 inci sırada, Şanlıurfa Milletvekili
Zülfükar İzol'un, Harran Üniversitesinin kadro ihtiyacına
ilişkin Başbakandan sorusu vardır.
Sayın Başbakan veya yerine cevap verecek ilgili Sayın
Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
6. – Manisa Milletvekili Hasan
Gülay’ın, tütün üreticilerine olan borçlarını ödemeyen
tüccarlara karşı alınacak tedbirlere ilişkin Devlet
Bakanından sözlü soru önergesi (6/188)
BAŞKAN – 6 ncı sırada, Manisa Milletvekili Hasan
Gülay'ın, tütün üreticilerine olan borçlarını ödemeyen
tüccarlara karşı alınacak tedbirlere ilişkin Devlet
Bakanından sorusu vardır.
Soruyu cevaplandıracak ilgili Sayın Bakan var mı? Yok.
Ertelenmiştir.
REFİK ARAS (İstanbul) – Sayın Başkan, neyi
cevaplayacaklarsa, onu söylesinler...
BAŞKAN – Yani, aslında, tabiî, İçtüzüğümüzün böyle
bir düzenleme biçimi de bence mantıklı değil...
REFİK ARAS (İstanbul) – Oyun mu oynuyoruz!.. Ayıp
oluyor!..
BAŞKAN – Tabiî, haklısınız; yani, böyle, işte
"var mı, yok mu" diye...
Aslında, Genel Kurul salonunda bir tek Sayın Bakan var; yani,
bilmiyorum, o da herhangi bir soruyu cevaplandıracak mı,
cevaplandırmayacak mı; cevaplandırmayacaksa, boşuna zaman
geçirmeyelim.
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Boşuna zaman geçirmeyin
Sayın Başkan...
BAŞKAN – Ama, siz varsınız diye, biz de devam ediyoruz;
bakıyorum da, sizden başka Sayın Bakan yok.
7. – Şanlıurfa Milletvekili
Zülfükar İzol’un, hayvansal ürünlerin ithalatının
durdurulması ile hayvancılık kredisi alan üreticilere ödemenin
ne zaman yapılacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/189)
BAŞKAN – 7 nci sırada, Şanlıurfa Milletvekili
Zülfükar İzol'un, hayvansal ürünlerin ithalatının
durdurulması ile hayvancılık kredisi alan üreticilere ödemenin
ne zaman yapılacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sorusu vardır.
Soruyu cevaplandıracak ilgili Sayın Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir. (RP sıralarından "hiç bakan yok"
sesleri)
Şimdi, arkadaşlarımızın bir isteği var;
Genel Kurul salonunda, şu anda, herhangi bir bakan yok. Bizde -yani,
biliyorsunuz- her çalışmaya hâkim olan temel ilke akıldır,
mantıktır, izandır; dolayısıyla,
akılsızlıklarla uğraşmanın da bir anlamı
yok.
O zaman, arkadaşlarımızın bir itirazı yoksa
-şu anda, zaten Genel Kurul salonunda soruları cevaplandıracak
herhangi bir bakan olmadığına göre- gündemin bu bölümünü
geçelim; yani, sorularla ilgili bir saati böyle "yok, yok" deyip
geçirmektense, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma
zamanını en randımanlı şekilde
değerlendirebilmemiz için, "Kanun tasarı ve teklifleri"
bölümüne geçelim...
İtiraz olmadığına göre "Sözlü Sorular"
bölümünü geçiyorum; gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
REFİK ARAS (İstanbul) – Bunda da Hükümet yok, komisyon yok.
BAŞKAN – Efendim, şu anda yok; ama, belki biraz sonra
gelirler.
VIII. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
1. – 926 Sayılı Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine
İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî
Savunma Komisyonu Raporu (1/215) (S. Sayısı : 23)
BAŞKAN – 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin kanun tasarısının
görüşmelerine başlayacağız.
Komisyon var mı efendim? Yok.
Ertelenmiştir.
Şimdi yarım kalan işlere geçiyoruz.
2. – Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılmasına Dair 31.7.1996 Tarihli ve 4159 Sayılı Kanun ve
Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir
Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/496, 3/444) (S.
Sayısı : 133)(1)
BAŞKAN – Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 31.7.1996 Tarihli
ve 4159 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi
Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri
Gönderme Tezkeresi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu raporunun müzakerelerine başlıyoruz.
Komisyon var mı efendim? Var.
Hükümet?.. Var.
Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.
Daha önce, kanunun 3 üncü maddesi üzerinde müzakerelere
başlamıştık. Bu madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına konuşma tamamlanmıştı.
Şimdi, kanunun 3 üncü maddesi üzerinde söz alan diğer üyelerin
isimlerini okuyorum... Sadece şahıslar adına talep var,
Sayın Atilâ Sav var; gruplar adına başka söz talebi yok.
HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – DSP Grubu adına
Sayın Necdet Tekin konuşacak.
BAŞKAN – Peki, DSP Grubu adına Sayın Necdet Tekin Beyi
hemen kürsüye davet ediyoruz.
Buyurun Sayın Tekin. (DSP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
DSP GRUBU ADINA NECDET TEKİN (Kırklareli) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanunun 3 üncü maddesi üzerinde DSP Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi en derin saygılarımla
selamlarım.
3 üncü maddeyle, 4077 sayılı Kanunun 26 ncı maddesinin
birinci fıkrasının (b) bendi "cezalar Bakanlık
tarafından verilir" şeklinde değiştirilmek
istenmektedir.
Şimdi, öncelikle şunu belirtmek istiyorum: Demokratik Sol
Parti, basının, tava, tencere, çatal, kaşık gibi bazı
malları ve değişik ürünleri vererek promosyon yapmasına
kesinlikle karşıdır. Bu olay, hemen ve vakit geçirilmeden
bitirilmelidir. Basın, tirajını, haberiyle, yorumuyla, kültür
ürünleriyle yükseltmelidir; basının temel işlevi de, esasen
budur.
Ne yazık ki, bugün, Türkiye'de, salt gazeteler tarafından
verilen televizyonları, müzik setlerini, tencereleri alabilmek; yani,
sadece kupon biriktirmek için gazete satın alan ve kuponunu kestikten
sonra gazeteyi bir kenara atan bir zümre oluşmuştur. Bundan, Demokratik
Sol Parti de şikâyetçidir.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Yok, yok..
NECDET TEKİN (Devamla) – Yok değil... Geleceğiz oraya.
Şimdi, bu temel saptamalardan sonra, Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanunun 16 ncı maddesinin (b) bendine hep beraber bir
bakalım; bakalım, bu 16 ncı maddenin (b) bendi ne diyor... 25
inci maddenin 3 üncü fıkrasında gösterilen cezalara göre, 16 ncı
maddeye aykırı hareket edenler hakkında 200 milyon Türk
Lirası para cezası uygulanır; eğer, bu kuruluş, ülke
düzeyinde yayın yapıyorsa, bu ceza 10 katına kadar; yani, 2
milyar Türk Lirasına kadar çıkarılabilir.Şu anda geçerli
olan kanunun temel hükmü budur.
Şimdi, bu tespitten sonra, 16 ncı madde neymiş; bir de
onu gözden geçirelim: "Ticarî reklam ve ilanların yasalara ve genel
ahlaka uygun, dürüst ve doğru olmaları esastır" diyor.
Yasaları anladık; peki, genel ahlak ve dürüstlük
kavramlarının yorumunu kim yapacak?.. Sizlerin de takdir edeceği
gibi, bunlar, son derece sübjektif kavramlardır. Bu, hiçbir şekilde
ayakları yere basmayan ve isteyenlerin, karşısındakilere,
çok büyük zararları keyfiyetle uygulayacağı bir maddeden
ibarettir.
Şimdi, bu yetmiyormuş gibi, bu maddeye bir ek
yapılıyor, -ki bu ek, beş inci fıkra olarak geçiyor- bu
kuruluşlardan hırsını alamayanları daha da ileri
götürüyor. Bakınız, burada, temel olarak ne isteniyor:
"Yapılan promosyonda verilmesi taahüt edilen ikinci ürün, süreli
yayıncılık amaçlarına aykırı olmayan, kültürel
ürünler dışında hiçbir şey olamaz. Bu ürün -özellikle
buraya dikkatinizi çekmek istiyorum- genel ahlak ve dürüstlük kurallarına
aykırı olamaz" deniliyor.
Şimdi, varsayalım ki, bir gazete çıksa, "Erbakan ve
Mercümek, Erbakan ve Bosna paraları, Çiller ve çiftlik, Çiller ve kamu
bankaları" adıyla bir ek vereceğini açıklasa
-beraberce düşünelim- ve bu eki kültürel bir ürün olarak vermeye
başlasa, bu ürünün, genel ahlak ve dürüstlük kurallarına
aykırı olacağını kim saptayacak? Önce, bunu ortaya
koymamız lazım.
Bunun dışında, TEDAŞ ve TOFAŞ
yolsuzlukluklarının dosyalarını ve önergelerini Refah
Partisinin verdiğini, sonra, kendi önergesine kendisi ret oyu vererek
Sayın Çiller'i akladığını yazsa ve bunu tefrika olarak
yayınlamaya başlasa, bunun, genel ahlak kurallarına
aykırı olduğunu kim saptayacak?.. (DSP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, hemen cevap verelim, kim saptayacak; Sayın Bakan
saptayacak. Bugün bu Bakan saptayacak, yarın iktidar değişecek
başka bir bakan saptayacak.
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Ne alakası var!..
NECDET TEKİN (Devamla) – Çok alakası var efendim.
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Hiç alakası yok!..
Ayıp!..Ayıp!..
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Saptırma...
BAŞKAN – Müdahale etmeyin efendim.
NECDET TEKİN (Devamla) – Şimdi, sonuçta, bu kararın genel
ahlak ilkelerine ve teamüllere aykırı olduğuna bugünkü
Sayın Bakan karar verecek ve ona göre ceza verme yoluna gidecek. Bugün bu
partinin bakanı, yarın başka bir partinin bakanı... Böyle
sübjektiflik olur mu?.. Niçin, kişilerin eline bu kadar yüksek bir para
cezası verme yetkisini tanıyoruz.. Hiç olmazsa bunu bir kurula
tanıyalım.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu mal, sözünü
ettiğimiz, kültüre ilişkin mal, tüketici tarafından istense ve
bir bölümü karşılansa bile, bu, kabul edilemez deniliyor. Eğer
buna uymazsanız, 10 milyar Türk Lirası, Sayın Bakan
tarafından -ki, tekrar edildiğinde artmak kaydıyla- kesilebilir
deniliyor.
Bugün, basına, promosyon yasasıyla ceza vermeye
çalışan bu Hükümet, bir önceki iktidarlarında, kanuna
aykırı olarak, Bakanlık tebliğiyle, basında promosyona
tabi ürünlerin KDV'sini -ki, hiçbir malın KDV'si, bir iki sağlık
ürünü hariç düşürülmemiştir- haksız olarak yüzde 15'ten yüzde
1'e indirmişti. Böylece, o zaman, basına bir gül demeti sunma gibi
bir yöntemi denemişti.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Evet!.. Evet!..
NECDET TEKİN (Devamla) – Evet, doğru... Ne yazık ki,
bugün, DYP'li Sanayi Bakanı, bu defa basını susturmak için, para
cezalarını artırmak istiyor. 2 milyar liralık ceza yetmiyor
mu da 10 milyar liralık cezaya hüküm verilmeye
çalışılıyor?.. Hem de, bu cezanın, Bakan olarak bizzat
kendisi tarafından uygulanacağını bilerek ayrıca
heyecanlanıyor olmalı.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sanayi Komisyonunun
bir üyesi olarak, bu, Komisyona birinci kez geldiğinde inceledik.
Birtakım promosyon ürünlerinin verilmesine biz de karşıyız;
ama, bir ceza sopası olarak Bakanın eline bu imkânların
verilmesini asla istemiyoruz. Komisyona ikinci kez geldiğinde, enine
boyuna bunu tekrar inceledik ve Demokratik Sol Parti olarak bunun
sakıncalarını söyledik.
BAŞKAN – Sayın Tekin, 1 dakika süreniz kaldı efendim.
NECDET TEKİN (Devamla) – Teşekkür ederim.
Ancak, hiç kimse dinlemedi, hatta, Sayın Bakanın "bu
yasanın virgülüne dahi dokundurmam" mesajı Komisyona
geldiğinde, biz, son derece üzüldük. Hiçbir kimsenin, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin üzerinde söz söylemeye, yetki kullanmaya veya kararları
etkileyecek şekilde fikir serdetmeye hakkı yoktur. (DSP
sıralarından alkışlar)
Sayın Cumhurbaşkanımız, iade yazısında
şunları söylüyor: "Gerek Anayasanın 28 inci maddesinde
gerekse Basın Kanununun 1 inci maddesinde 'basın hürdür, sansür
edilemez' hükmü yer almaktadır..."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Tekin, süreniz bitti; zamanımız da
epey ilerledi; lütfen son cümlenizi söyleyiniz. Rica ediyorum...
NECDET TEKİN (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bütün
bu uyarılardan sonra şunu söylemek istiyoruz. Yapmayın,
basına karşı son günlerde gösterdiğiniz bu kindar
tavrınızdan vazgeçin. Hazır bu kanun veto edilmişken, bunu
bir fırsat bilin ve geri çekin.
Tarafların tümünün komisyonlarda dinlendiği geniş bir
katılımla, irdelenip, doğrular bulunarak bu kanun buradan
geçsin. İşte, o zaman, biz de sizin adil olduğunuza
inanalım.
Hepinize saygılar sunarım. (DSP, CHP ve ANAP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tekin.
Sayın Tekin, aslında, tabiî, basın, toplumu aydınlatan bir
ışıktır; ancak, toplumun iyi aydınlanması için
önüne kara perdelerin çekilmemesi lazım. (DYP ve RP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
Bir dakika efendim... Rica ediyorum...
Dün, ben, Meclis Başkanlığı kürsüsünde oturuyordum.
Sayın Mehmet Moğultay benden söz istedi; ben yerinden konuşmak
üzere söz verdim. Bugün, birçok gazetede "Kamer Genç, Mehmet
Moğultay'a söz vermedi" deniliyor...
İSMET ATALAY (Ardahan) – Yalan mı?!.
BAŞKAN – Rica ediyorum... Söz verdim efendim; tutanak burada...
(CHP sıralarından gürültüler)
İSMET ATALAY (Ardahan) – Sayın Başkan, bu, usulde var
mı?!. Bu şekilde izahat verme hakkına sahip değilsiniz!..
Görevini kötüye kullanıyorsun.
BAŞKAN – Efendim, rica ediyorum... Bir dakika... Bir dakika
efendim, ben size söz vermedim...
Bakın, söz verdiğim halde... Bizim İçtüzüğümüze göre
kürsüden de söz verilebilir, yerinden de açıklama yapılabilir...
SABRİ ERGÜL (İzmir) – Meftunum sana!.. Meftun!.. Hayranım
sana!..
BAŞKAN – ...ama, bakın bütün gazetelere, aşağı
yukarı çoğunda "Kamer Genç, Mehmet Moğultay'a söz
vermedi" deniliyor... (CHP sıralarından "doğru"
sesleri)
Benim söz vermemem söz konusu değil; arkadaşımız,
burada, Çalışma Bakanının, işe alınan bir
kişinin mahkûmiyeti olduğunu, bu nedenle işe
alındığını ileri sürmesi üzerine...
SABRİ ERGÜL (İzmir) – Ne anlatıyorsun Sayın
Başkan?!. Şahsî kürsün mü orası?!.
BAŞKAN – Bir dakika efendim... Dinlemeyi de öğrenin yani...
Dedi ki, ben bu konuya bir açıklık getirmek istiyorum; ben de
dedim ki, buyurun, yerinizden getirin... (CHP sıralarından
gürültüler)
SABRİ ERGÜL (İzmir) – Şahsî kürsün mü orası
Sayın Başkan?!.
BAŞKAN – Efendim, dinlemesini öğrenin; bu bir terbiye ve adap
meselesidir. Rica ediyorum... Bir dinleyin efendim...
SABRİ ERGÜL (İzmir) – Ne alakası var!.. Şahsî kürsün
mü orası senin?!. İlgisi var mı?!.
BAŞKAN – Bir dinlesene!.. Dinlemeyi öğren!.. Dinlemeyi
öğren!.. Yani, ben burada susacak mıyım hep!..
Ben, burada bir açıklık getirmesi için kendisine yerinden söz
verdim. Sayın
arkadaşımız da bir eski bakan olarak dedi ki, bu arkadaş,
eski hükümlü olarak göreve alınmıştır. Maksat hâsıl
oldu; ama, hâlâ, bu basın mensuplarımız diyorlar ki, Kamer Genç,
buna söz vermedi. Ben, bunlardan rica ediyorum... Basın mensuplarına
çok büyük saygı duyuyorum; kalemlerinin doğru haber
yazmasını önleyen bazı kirlilikler var ya, o kirlilikleri
traş etmeleri için ben kendilerine birer jilet göndereyim, lütfen, bu
kirlilikleri kazısınlar, doğru haber yazsınlar; benim
istediğim bu efendim. (DYP ve RP sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler))
Efendim, ANAP Grubu adına Sayın Recep Mızrak; buyurun
efendim...
ORHAN VELİ YILDIRIM (Tunceli) – Sayın Başkan, söz
istiyorum...
İSMET ATALAY (Ardahan) – Sayın Başkan, usul hakkında
söz istiyorum...
BAŞKAN – Efendim, usulsüzlük yok.
Buyurun Sayın Mızrak.
İSMET ATALAY (Ardahan) – Tutumunuz hakkında...
OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, tutumunuz hakkında
söz istiyorum.
BAŞKAN – Efendim, sizinle ilgili bir şey söylemedim ki ben.
OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, usul hakkında...
Benimle ilgili değil...
BAŞKAN – Ne usulü hakkında efendim ?..
OYA ARASLI (İçel) – Genel Kurulu yönetme usulünüz hakkında söz
istiyorum.
BAŞKAN – Efendim, basında benim şahsımı hedef
alan yazılar çıktı, bundan dolayı bunları söylüyorum.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – O zaman basına tekzip
gönderseydiniz.
SABRİ ERGÜL (İzmir) – Sayın Başkan, size
hayranım, meftunum!..
BAŞKAN – Buyurun Sayın Mızrak, süreniz 10 dakika.
ANAP GRUBU ADINA RECEP MIZRAK (Kırıkkale) – Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 3 üncü maddesi
üzerinde Grubum adına söz almış bulunmaktayım; sözlerime
başlarken, Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu zamana kadar olduğu gibi, bu kanun
tasarısında da, meselenin birazcık aceleye getirildiğini
görmekteyiz. Mesela, kanunda nelerin promosyon olarak verilebileceği ve promosyonların
da değeri, bedeli konusunda ve yine verilecek olan yine bu ikinci
ürünlerin vasıfları konusunda gerek değer olarak gerek mütemmim
cüzü ve teferruat olarak bu konuda birtakım hükümler yer
almıştır.
Tasarının 1 inci maddesine baktığınız
zaman, bir kampanya süresince satın almak için ödediği toplam
bedelin, bu ikinci ürünlerin, esas, gazete için, süreli yayın için
ödenecek olan bedelin yüzde 50'sini geçemeyeceği ifade edilmektedir. Bugün
itibariyle, buradan hareketle, bir gazetenin verebileceği, bir süreli
yayının verebileceği ikinci ürünün fiyatına
baktığınız zaman, bugün bir gazete 70 bin liraysa ve bir
kampanya süresi de 60 gün sürdüğüne göre, 60 günlük bir kampanya süresi
içerisinde 4 milyon 200 bin liradır ve bunun yüzde 50'sini
geçemeyeceğine göre, demek ki, 60 günlük kampanya süresi içerisinde
verilecek olan, promosyon dediğimiz ikinci ürünün bedeli 2 milyon 100 bin
lirayı geçemeyecektir. Bu, 50 bin lira değerinde olan bir gazete
olacak olursa, yine, verilecek olan ikinci ürünün bedeli 1,5 milyon lirayı
geçemeyecektir. Günümüzün ekonomik şartlarında, her şeyin çok
pahalı olduğu bir dönemde, iki aylık bir kampanya süresi
içerisinde verilebilecek olan, özellikle kültür yönü
ağırlıklı, bantmış, optik diskmiş ve buna
benzer, afiş, bayrak, poster, sözlü veya görüntülü diğer ikinci
ürünlerin değerinin 1,5 milyon lira civarında olması mümkün
değil veya 1,5 milyon lirayla verilebilecek olan bir ikinci ürün, olsa
olsa ancak bir çocuk hikâye kitabı olabilecektir.
Yine, 1 inci maddenin ikinci paragrafında ise, "kampanya
konusu mal veya hizmet dağıtımı bölünerek
yapılamayacağı gibi, bu mal veya hizmetin ayrılmaz ya da
tamamlayıcı parçaları da ayrı bir kampanya konusu haline
getirilemez" denilmekle, bir gazetenin, değeri 1,5 milyon lira, 2
milyon lira, 3 milyon liranın üzerinde olan bir ansiklopediyi vermesi,
neredeyse mümkün değildir.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, ansiklopediler cilt cilttir
ve bunlar bir seri şeklinde devam eder. Bunlar da birbirinin devamı
niteliğinde mütala edilip, ikinci cildinin üçüncü cildinin ve takip eden
ciltlerinin verilmesi mümkün görülemediğine göre, bu tasarıya göre,
biraz önce de arz etmeye çalıştığım gibi,
verilebilecek olan ikinci ürün, olsa olsa, ancak bir çocuk kitabı
olabilecektir.
Biraz önce, yine arz etmeye çalıştığım gibi,
aslında, meselelerde, acele etmek, hızlı çalışmak
doğru bir metot olabilir; ancak, Hükümetimizin, geçen haftalardan beri,
birkaç kanun tasarısında da görüldüğü, hepimizin de şahit
olduğu gibi, meseleyi, acele etmeden ziyade aceleye getirme gibi bir
hazırlıksız çalışma üslubu ve tutumu içerisinde
olduğunu, maalesef görmekteyiz.
Geçen haftalar, yine, Katma Değer Vergisiyle ilgili bir kanun
tasarısı getirildi. Öyle ki, daha önceden, yine, Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunla ilgili tasarıda
da belirtildiği gibi, ne komisyon ne de Hükümet, bunun neticelerini çok
iyi bilerek, hesap ederek, anlayarak, maalesef, buraya getirmiş
değildir. Katma Değer Vergisiyle ilgili kanun
tasarısının müzakeresinde, bir grup başkanvekili
arkadaşımız, bunun beş gün geri çekilmesiyle, maliyenin,
Hazinenin, aşağı yukarı 100 trilyon lira civarında bir
kazancının olacağını ifade etmişken, yapılan
hesaplamalarda, kazanç 100 trilyon lira değil, olsa olsa, 16-17 trilyon
lira, bilemediniz 20 trilyon lira mertebesinde...
Yine, daha önceden, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanunla ilgili yapılan bir hesaplamada, ayda yüzde 5, yüzde
6 civarındaki bir ıskontoyla, bir sene sonra 100 lira olarak
alınacak olan bir verginin, bugün 28 lira gibi bir para olarak tahsil edileceğinin
farkına varılamadan, üstelik komisyon olarak da farkına
varılamadan, Plan ve Bütçe Komisyonu olarak bile farkına
varılamadan buraya getirildiğine hep beraber şahit olduk ve
açıklama getirmek mecburiyetinde kaldık.
Değerli arkadaşlar, burada, başka bir husus üzerinde de
Hükümetin dikkatini çekmek istemekteyiz. Bugünlerde alınan bir karar,
zannediyorum ki, yakında uygulama safhasına konulacaktır; bu da,
gübrelerdeki iade konusudur. Bilindiği gibi, 1994 yılına kadar,
gübredeki iade, direkt üretici fabrikalara yapılmaktaydı.
Zannediyorum...
HASAN DENİZKURDU (İzmir) – Ne alakası var!..
RECEP MIZRAK (Devamla) – Efendim, aceleye getiriliyor. Ben, bu kararda
da dikkatinizi çekiyorum. Elbette, dikkatinizi çektikten sonra, bunu dikkate
alıp almamak, onun ötesinde, yapmayı düşündüğünüz
uygulamayı bir daha düşünüp düşünmemek sizin iradeniz
dahilindedir; ama, muhalefet olarak, bize göre yanlış olduğunu
düşündüğümüz hususları, yine bize göre doğru olduğu
biçimiyle sizlere arz etmeyi ve dikkatlerinize sunmayı da, ben bir görev
addetmekteyim.
Burada, çok değerli bir sayın bakanımız vardır.
Zamanında fabrikalara bu iadeler yapılmaktaydı; ancak, iadelerin
fabrikalara zamanında yapılamaması dolayısıyla,
fabrikaların, satış fiyatlarını, Hazine
tarafından yapılacak olan bu iadeler hiç
yapılmayacakmışcasına, bu şekilde tespit edip,
tüketicilere, yani çiftçilere bu şekilde sunmaları üzerine, 1994
yılında değişiklik yapılmak suretiyle,
başlangıçta yüzde 20, daha sonra da yüzde 50 oranında,
çiftçilere iade yolu benimsenmiştir.
Bugün itibariyle, yine, eskiden mahzurları görülen, mahzurlu bir
uygulama olarak mütalaa edilen ve bundan dolayı da dönülen eski uygulamaya
dönme gibi bir karar verildiği ve yukarıda, KİT Komisyonunda da,
bu kararın ısrarla alındığının,
sormamıza rağmen ısrarla alındığının
ifade edilmesi üzerine, bu hususta dikkatlerinizi çekmeyi bir görev addettim.
Değerli arkadaşlar, bir sene içerisinde ülkemizde tüketilen
gübre miktarı, yaklaşık olarak 4 milyon 200 bin ton
civarındadır. Bunu 30 bin lirayla çarpacak olursanız, 120
trilyon civarında bir rakam eder ve yüzde 50 iade, 60 trilyon
liradır. Türkiye'de, gübreyi üreten, dağıtımını
yapan 9 kuruluş bulunmaktadır. 60'ı 9'a bölecek olursak,
aşağı yukarı, ortalama olarak, her bir kuruluşa
düşen külfet 7 trilyona tekabül etmektedir. Siz, bu 7 trilyonu, bugün,
çiftçiye olduğu gibi, üç ay içerisinde, beş ay içerisinde üretici
kuruluşlara da ödeyemeyecek olursanız; işte, üretici
kuruluşlar, bunun ödenemeyeceğini de düşünmek suretiyle,
bunları hiç almayacakmışcasına, çiftçiye bu fiyattan
satacaktır.
BAŞKAN – Sayın Mızrak, maddeye bağlı
konuşun... Bunun gübreyle ne ilgisi var?!. Burada "ceza kesme yetkisi
idareye aittir" deniliyor... Rica ediyorum...
RECEP MIZRAK (Devamla) – Sayın Başkan, zaten benim hiçbir
konuşmam da, özellikle, çiftçiyle, köylüyle ilgili konuşmamı
anlayamadınız ki, bunu anlayabilesiniz.
BAŞKAN – Efendim, ne ilgisi var!..
RECEP MIZRAK (Devamla) – Burada, aceleye getirilen bir karara dikkati
çekmek istiyorum, dikkatlerine sunmak istiyorum.
BAŞKAN – Efendim, o konuda gündemdışı söz isteyin,
vereyim.
RECEP MIZRAK (Devamla) – Oradaki kürsüye ne derece layık
olduğunuzu tartışmaya açıyorsunuz. Bu zamana kadar benim
soyismimi bile doğru öğrenemediniz Sayın Başkan.
Aceleye getirilerek alınan bir karar hakkında, 60 milyonu
direkt ilgilendiren, 35 milyon çiftçiyi de yine direkt ilgilendiren bir
hususta, ben, malumat arz etmeye çalışıyorum. Bırakın
oraya...
BAŞKAN – Efendim, konuyla ilgisi yok Sayın Mızrak.
RECEP MIZRAK (Devamla) – Gayet de ilgilidir.
BAŞKAN – Sayın Mızrak, bakın, konuya gelin!..
RECEP MIZRAK (Devamla) – Sayın arkadaşlar, yine, buğday
konusunda da, Toprak Mahsulleri Ofisine satış fiyatları
konusunda da, bir yanlışlığa düşüldü.
BAŞKAN – Efendim, rica ediyorum, konuya gelir misiniz... Sayın
Mızrak, konuya gelir misiniz...
RECEP MIZRAK (Devamla) – Promosyon konusunda da bu
yanlışlıkları, elbette, basının düzgün bir
şekilde dile getirmesini önlemek, basının denetim görevini
haklı bir şekilde yerine getirmesini, layıkıyla yerine
getirmesini önlemek için, promosyanda, geneli üzerindeki konuşmacı
arkadaşımızın da ifade ettiği gibi, yargı yoluna
gidilmesine hiç gerek kalmaksızın birtakım cezalar,
birtakım müeyyideler getirmek suretiyle önlenilmeye
çalışılmıştır.
Sayın Başkan, ne alakası olduğunu şimdi anladınız
mı? Biraz daha düşünecek olursanız bundan sonraki meselelerle
konuşmalar arasındaki rabıtayı daha iyi
anlarsınız diye düşünüyorum.
Bu vesileyle, buğday konusunda da bir iki cümle söylemek istiyorum:
Toprak Mahsulleri Ofisinin 27 bin küsur lira civarında satılan
buğdayının fiyatı, acele bir kararla, 22 bin liraya
indirilmiş, buna rağmen ekmek fiyatlarında maksada
ulaşılamamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Efendim, süreniz bitti, teşekkür ederim.
RECEP MIZRAK (Devamla) – Hayır, 1 dakika daha...
BAŞKAN – Efendim vermiyorum.
Rica ediyorum... Süreniz bitti. Konuya bağlı olarak
konuşmadınız ki...
RECEP MIZRAK (Devamla) – Peki...
BAŞKAN – Sayın Mızrak, bakın, Türkiye Büyük Millet
Meclisi kürsüsü çok kutsal bir kürsüdür.
RECEP MIZRAK (Devamla) – Doğru efendim.
BAŞKAN – Burada bu kürsünün kutsallığını
korumak için herkes kürsüye çıktığı konuda konuşmak
zorunda, aksi takdirde burada bir şey çıkarmamız mümkün
değil. Buraya her çıkan arkadaşımız...
RECEP MIZRAK (Devamla) – Sayın Başkan, peki, 30 saniye...
BAŞKAN – Efendim, iner misiniz kürsüden, rica ediyorum.(ANAP ve CHP
sıralarından gürültüler)
İSMET ATALAY (Ardahan) – Sayın Başkan, bırakın
konuşsun.
RECEP MIZRAK (Devamla) – Sayın Başkan, ben Meclisin buradaki
bütün üyelerine anlattım; ama, bir kere bu Başkana anlatamadım
diyor, hepinizi saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, bakın, biz, burada müştereken
çalışmak zorundayız, birbirimize yardım etmek
zorundayız. Bu kürsünün bir kutsallığı var, bu
kutsallığa herkesin riayet etmesi lazım.
İçtüzüğümüz açık, konuya bağlı olarak
konuşmak zorundayız, aksi takdirde... Yani, şurada söz konusu
olan nedir, "ceza kesme yetkisi idareye aittir" diyor...
RECEP MIZRAK (Kırıkkale) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Efendim, bir dakika... Rica ediyorum...
RECEP MIZRAK (Kırıkkale) – ... ben kürsüden indikten sonra
hakkımda konuşamazsınız, siz beni tenkit ediyorsunuz. Siz
denetim elemanı değilsiniz.
BAŞKAN – Efendim, ben Meclis Başkanvekiliyim ve burayı ben
yönetiyorum ve buranın düzen ve intizamını ben
sağlıyorum.
RECEP MIZRAK (Kırıkkale) – O zaman bana söz verirsiniz, ben de
çıkar cevap veririm.
BAŞKAN – Efendim, rica ediyorum... Ben genel konuşuyorum,
zatı âlinizi kastetmiyorum.
RECEP MIZRAK (Kırıkkale) – Siz o kürsüye layık
mısınız acaba, onu tartışmaya açsak?! (DYP
sıralarından "Ooo" sesleri, gürültüler)
BAŞKAN – Onu bu Büyük Meclis şey etmiş. Yani, benim
layık olup olmadığımı siz ve başkaları tayin
etmez. Yani, benim buraya layık olup olmadığımı bu Meclis
tayin etmiştir, beni seçmiştir; sizin beni takdir etmenize gerek yok;
ama, ben burada hakka, adalete, İçtüzüğe ve Anayasaya uygun bir
yönetim tarzı göstermek istiyorum. Benim yerimde siz otursanız
aynı yönetimi göstermek zorundasınız; aksi takdirde buradan
kanun çıkmaz.
MUSTAFA TAŞAR (Gaziantep) – Sayın Başkan, 1 dakikadan
fazla siz konuştunuz!..
BAŞKAN – Burada en az konuşan benim
canım.(Alkışlar)
RECEP MIZRAK (Kırıkkale) – Şu zamanı bana
verseydiniz ben konuşmamı tamamlayacaktım.
BAŞKAN –Şahsı adına, Sayın Atilâ Sav; buyurun
efendim.
Süreniz 5 dakikadır.
ATİLÂ SAV (Hatay) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 3 üncü
maddesiyle ilgili, kişisel görüşlerimi arz etmek üzere
huzurunuzdayım.
Değerli arkadaşlarım, bu kanunun 3 üncü maddesi, bir
yargısız infaz hükmüdür. Bunu ben söylemiyorum; bunu,
Cumhurbaşkanı, kanunun ikinci kez gözden geçirilmesi ve
görüşülmesi için, geri gönderme tezkeresinde ileri sürüyor. Cumhurbaşkanı,
Tüketicinin Korunması Yasasında yapılacak değişiklikle
ilgili bu yasayı, ikinci kez görüşülmesi için geri çevirirken, çok
önemli bazı gerekçelere dayanmıştır. Bu gerekçeleri ciddî
olarak incelememiz gerekir. Çünkü, Cumhurbaşkanının, Türkiye
Büyük Millet Meclisince kabul edilmiş bir yasayı ikinci kez
görüşülmek üzere geri gönderme yetkisi, öyle çok sık kullanılan
bir yetki değildir. Özellikle, bugün görev yapmakta olan Sayın
Cumhurbaşkanı da bu yetkisini dikkatle ve teenniyle
kullanmış bulunmaktadır. Olay, bir Anayasa kurumu olarak dikkat
çekicidir, ciddîdir; olay, tüketicinin korunmasına ilişkin kanun
bakımından da son derece ciddîdir, üzerinde dikkatle durulması
gerekmektedir.
Cumhurbaşkanlığı tezkeresinde deniyor ki: "Bu
yasa Anayasaya iki bakımdan aykırıdır. Bunlardan bir
tanesi, Anayasanın 9 uncu maddesinde yer alan erklerin
ayrılığı ilkesidir. İkincisi de, yine Anayasanın
28 inci maddesinde yer alan basın özgürlüğüne aykırılık
bulunduğudur."
Değerli arkadaşlarım, erklerin
ayrılığı ilkesine aykırıdır ve özellikle 3
üncü maddesi bakımından aykırıdır. Çünkü, 3 üncü
madde, bakana; yani, yönetime ve bir siyaset adamına, yargıya
tanınmış yetkinin üstünde, yargı yetkisinden de daha güçlü
bir yetki tanımaktadır. Burada, Bakan, hem savcı hem yargıç
durumundadır. Bunları, yine ben söylemiyorum; bunları,
Cumhurbaşkanı, geri çevirme yazısında söylüyor ve
Cumhurbaşkanlığı, bunu böyle saptamakta haklıdır;
çünkü, bu maddeyle, Bakana, bir basın organına 40 milyar liraya kadar
ceza verme yetkisi tanınmaktadır. Bugün, Türkiye'de,
yargıçların 40 milyar lira ceza verme yetkisi yoktur. Türk Ceza
Kanununun 19 uncu maddesine göre, ağır para cezalarının üst
sınırı 100 milyon liradır ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündeminde bulunan, sıra sayısı 146 olan, Türk Ceza Kanunu
ile ilgili bir değişiklik yapılması hakkındaki kanun
tasarısıyla bu madde değiştirilmektedir ve ağır
para cezalarının üst sınırı, en çok 3 milyar liraya
çıkarılmaktadır. Demek ki, Sayın Bakan, bu yargı
yetkisinin kat kat üstünde bir yetkiye haiz olmaktadır,
ulaşmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, basın özgürlüğü
tehlikededir; çünkü, kanun koyucunun her suç için öngördüğü cezaya, suçun
topluma verdiği zarara bakılarak karar verilir. Zararın topluma
veya kişiye yönelik ağırlığı, suç işleyenin
iradesi, kasıt ve kusur durumuyla değerlendirilir; ihlal edilen
hakkın önemine ve sonucun ağırlığının
vahametine bakılır. Suçun ağırlığı
oranında da cezanın ağırlığı gözetilir. Bir
basın kuruluşunun temel göreviyle değil,
dağıttığı armağanlarla ilgili bir ihlal varsa, bunun
cezası, gazeteyi taşıyamayacağı kadar ağır
bir yükle karşı karşıya bırakmak ve onu ortadan
kaldırmak olmamalıdır.
BAŞKAN – Sayın Sav, 1 dakikanızı rica ediyorum.
Sayın arkadaşlar, salonda çok gürültü oluyor; rica ediyorum.
Buyurun efendim.
ATİLÂ SAV (Devamla) – Bu cezalar, basın özgürlüğünü
geniş çapta tehdit altına almaktadır.
Değerli arkadaşlar, ayrıca, burada, Türkiye Büyük Millet
Meclisi olarak, çalışmamızdaki bir aksaklığı ve
eksikliği de sergilemek zorundayım.
Cumhurbaşkanlığı, uzun, ayrıntılı, gerekçeli
olarak, Anayasaya aykırılık görüşlerini de belirterek bir
tezkere gönderiyor...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Sav, süreniz bitti; lütfen toparlar
mısınız efendim.
ATİLÂ SAV (Devamla) – Bitiriyorum efendim.
... Buna karşılık Meclis komisyonu, yarım sayfa bile
tutmayan bir raporla, bu iddiaların, bu görüşlerin
karşılamasını yapmamış, bu görüşlerin
eksikliğini ya da Meclisi inandıracak bir şekilde, yerinde
olmadığını belirtmemiştir. Bu itibarla, bu maddenin ya
metinden çıkarılması ya da değiştirilerek bu yetkinin
bir yargı organına verilmesi yerinde olacaktır.
Bu görüşlerimle, Yüce Meclisi en derin saygılarımla
selamlıyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sav.
Madde üzerindeki konuşmalar bitmiştir.
Maddeyle ilgili önergeler var; yalnız önergelere geçmeden önce,
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Sayın Oya Araslı,
Başkanlığa gönderdiği bir pusulada diyor ki: "Türkiye
Büyük Millet Meclisi başkanları Meclisi yönetirken, Mecliste
görüşülmekte olan konunun tartışmasına giremezler."
Ancak, 64 üncü maddenin ikinci fıkrasını okursanız, orada
diyor ki: "Şahsî savunma hakları saklıdır."
OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, neye karşı
savunma hakkı?..
BAŞKAN – Bir dakika efendim... Bugünkü basını açıp
okursanız "Meclis Başkanvekili Kamer Genç, Mehmet
Moğultay'a söz vermedi" diyor. Ben söz verdim... (CHP
sıralarından gürültüler) Arkadaşlar,
tartışmıyorum... Ben burada bu savunma hakkımı
kullandım; yani, burada İçtüzüğü ihlal eden bir
davranışım olmadı.
OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, aslında,
cevabınızı verdiniz, savunmadınız.
BAŞKAN – Hanımefendi, rica ediyorum... Saygı duyuyorum
size.
OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, savunma
hakkınızı, millete ait zamanı harcayarak burada kullanmayınız.
O madde, o yetkiyi size vermiyor.
BAŞKAN – Efendim, kullanıyorum. Meclis Başkanı
olarak bazı şeylere müdahale etme hakkına sahibim.
OYA ARASLI (İçel) – Size o yetkiyi vermiyor.
BAŞKAN – Peki, önergeleri okutuyorum efendim...
OYA ARASLI (İçel) – Söz vermeniz lazım bana. Sayın
Başkan, burada, sizin takdirinize kalan bir husus yok, İçtüzüğün
hükmü amir.
BAŞKAN – O zaman, benim takdirimi siz tayin edin; benim ne zaman,
nerede, nasıl hareket edeceğimi siz oradan bana işaret edin, ben
burada hareket edeyim.
OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, siz usule
uymazsanız, elbette ki işaret ederim.
BAŞKAN – Geliş sırasına göre önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Sıra sayısı 133 olan 4159 sayılı Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanunun 3 üncü maddesi Anayasaya
aykırıdır. Cumhurbaşkanlığının konunun
bir daha görüşülmesi için gösterilen gerekçede de belirtildiği üzere,
yargının görevine müdahale niteliğindedir.
İçtüzüğün 84 üncü maddesine uygun olarak, bu konudaki 3 üncü
maddenin metinden çıkarılmasını öneririz.
Saygılarımızla.
Atilâ
Sav Mahmut
Işık Ali Rıza
Bodur
Hatay Sıvas İzmir
Ayhan
Fırat Yılmaz
Ateş
Malatya Ankara
BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
4159 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun
(sıra sayısı: 133) yeniden görüşülmesinde, yasanın 3
üncü maddesinin (b) bendinin aşağıdaki biçimde
değiştirilmesini saygıyla öneririz.
"b) Üçüncü ve beşinci fıkralarında gösterilen
cezalar yetkili tüketici mahkemesince verilir."
Önder
Sav Atilâ Sav Yusuf Öztop
Ankara Hatay Antalya
Nihat
Matkap Yahya
Şimşek Ali
Dinçer
Hatay Bursa Ankara
BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 4159 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin
"gösterilen cezalar" cümlesinden sonra gelen
"bakanlık" kelimesinin yerine "bir kurul"
kelimelerinin, devamına ise "kurulun oluşması, ilgili
bakanlıktan bir üye, Yargıtaydan bir üye, Basın Yayın Genel
Müdürlüğünden bir üye, Türkiye Gazeteciler Cemiyetinden bir üye,
Basın Konseyinden bir üyeden ibarettir.
Kurul, kendisine intikal eden şikâyetleri bir ay içinde
sonuçlandırmazsa, bu cezalar ilgili bakanlıkça resen uygulanır.
Kurulun oluşması, çalışması, usul ve
esasları ile diğer hususlar bakanlıkça çıkarılacak bir
yönetmelikte düzenlenir" ilavelerinin yapılmasını arz ve
teklif ederiz.
Mustafa
Kul Atilâ Sav Ayhan Fırat
Erzincan Hatay Malatya
Yılmaz
Ateş Mahmut
Işık Ali
Rıza Bodur
Ankara
Sıvas İzmir
BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 133 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 3 üncü maddesinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Aslan
Ali Hatipoğlu Mehmet Keçeciler İrfan Köksalan
Amasya
Konya Ankara
Abdulkadir
Baş Naim Geylani Mustafa Küpeli
Nevşehir Hakkâri Adana
Refik
Aras Sümer Oral Yusuf Ekinci
İstanbul
Manisa Burdur
BAŞKAN – Şimdi önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme koyacağım.
Madde metninin tasarıdan çıkarılmasına dair
aynı mahiyette iki önerge var; bu önergeleri okutup birlikte işleme
koyacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Sıra sayısı 133 olan 4159 Sayılı Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanunun 3 üncü maddesi Anayasaya
aykırıdır. Cumhurbaşkanlığının konunun
bir daha görüşülmesi için gösterilen gerekçede de belirtildiği üzere
yargının görevine müdahale niteliğindedir.
İçtüzüğün 84 üncü maddesine uygun olarak bu konudaki 3 üncü
maddenin metinden çıkarılmasını öneririz.
Saygılarımızla.
Atilâ
Sav
(Hatay)
ve
arkadaşları
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 133 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 3 üncü maddesinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Sümer
Oral
(Manisa)
ve
arkadaşları
BAŞKAN – Bu iki önerge de madde metninin tasarıdan
çıkarılmasına ilişkin olduğu için ikisini birlikte
işleme koyuyorum:
Komisyon önergelere katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR,
BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.HALÛK MÜFTÜLER
(Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Muğla) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet ve Komisyon önergelere katılmıyor.
Sayın Sav, gerekçeyi mi okuyalım?
ATİLÂ SAV (Hatay) – Demin de arz ettim; gerekçeyi okuyalım
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anılan madde, ceza verme yetkisini Bakanlığa vermektedir.
Anayasanın 9 uncu maddesi yargı yetkisini bağımsız
yargıya vermiştir. Nitekim, Kanunun diğer hükümlerinde
yargılama görevi ve yetkisi, bu Kanunla kurulan tüketici mahkemelerine
verilmiştir; yalnızca, basınla ilgili bu değişiklikle
ceza yetkisi yürütme organına bırakılmıştır.
Cumhurbaşkanlığı gerekçesinde de belirtildiği
üzere, bunlar idarî nitelikte para cezası sayılsa bile, bu yetki Türk
Ceza Kanununun sistematiği içinde, ancak sınırlı haller
için söz konusu olabilir. Milyarlarca lirayı bulan bu para
cezalarının idareye bırakılması kabul edilemez.
Bu kapsam ve ağırlıkta bir para cezası,
basını ezecek, basının özgürlüğünü
sınırlayarak, ağır biçimde zedeleyecektir.
Öte yandan, bu düzenlemeyle, idare, hem savcı hem de yargıç
işlevini bir makamda birleştirmektedir; üstelik bu makam bir
yargı organı değildir.
Belirtildiği üzere Anayasaya aykırı olan hükmün Kanun
metninden çıkarılması zorunludur.
BAŞKAN – Gerekçeyi okuduk.
Komisyon ve Hükümet önergelere
katılmadı.
İki önergeyi birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.
İkinci önergeyi işleme koyuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 4159 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin
"gösterilen cezalar" cümlesinden sonra gelen
"bakanlık" kelimesinin yerine "bir kurul"
kelimelerinin, devamına ise "kurulun oluşması, ilgili
bakanlıktan bir üye, Yargıtaydan bir üye, Basın Yayın Genel
Müdürlüğünden bir üye, Türkiye Gazeteciler Cemiyetinden bir üye,
Basın Konseyinden bir üyeden ibarettir.
Kurul, kendisine intikal eden şikayetleri bir ay içinde
sonuçlandırmazsa, bu cezalar ilgili bakanlıkça resen uygulanır.
Kurulun oluşması, çalışması, usul ve
esaslarıyla diğer hususlar, bakanlıkça çıkarılacak bir
yönetmelikte düzenlenir" ilavelerinin yapılmasını arz ve
teklif ederiz.
Mustafa
Kul
(Erzincan)
ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye efendim?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR,
BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M. HALÛK MÜFTÜLER
(Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Muğla) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önergeye Komisyon ve Hükümet katılmıyor.
Sayın Kul?..
MAHMUT IŞIK (Sıvas) – Onun yerine, önerge sahiplerinden biri
olarak ben konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN – Peki, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 5 dakikadır.
MAHMUT IŞIK (Sıvas) – Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; Sayın Cumhurbaşkanının geri
gönderme tezkeresinde, iki sayfanın üzerindeki yazıda,
Anayasanın 28, 9, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması
Hakkında Yasa ve 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü
Yasasına aykırıdır diye bir yığın gerekçeler
var, uzun uzun burada tartışıldı.
Tabiî, ben, buradan şuraya gelmek istiyorum: Sayın Demirel'in,
bir zamanlar, Doğru Yol Partisi Genel Başkanıyken, Büyük Türkiye
Partisinin kuruluşunu yaptığı zamanlarda, buradaki DYP'li
arkadaşlarıma bir şeyi hatırlatmak isteyerek, Köşk'e
de bu vesileyle bir mesaj göndermek istiyorum.
Şimdi, biliyorsunuz, Sayın Demirel Çanakkale'deyken, Büyük
Türkiye Partisi kuruldu, kapatıldı. Sonradan Sayın Demirel,
burada olan bazı büyüklerimizle birlikte "ne yapalım bu parti
kapatıldı" diyor, oturup konuşurken "Demirel'in
yardımcıları burada işte" diyor.
Doğru Yol Partisi, Demirel'in yardımcıları
adında oradan çıkıyor. Daha sonra, bu değerli abilerimiz,
bu büyüklerimiz "bir bilenden haber geldi, Demirel'in
yardımcılarının partisi Doğru Yol Partisidir" diye
Türkiye'ye yayılıyorlar ve bugünkü Doğru Yol Partisi
doğuyor. Bugün de siz, Doğru Yol Partisinin, yani Sayın
Demirel'in, Sayın Cumhurbaşkanının
yardımcısının partisinin postunda oturuyorsunuz, o
mirasın üzerinde oturuyorsunuz. (DYP sıralarından gürültüler)
Sayın Demirel, ısrarla, bu yasayı, şu şu
şu gerekçelerle Anayasaya aykırı bulurken -iki şey sorarak
sözlerimi bitirmek istiyorum- ya siz "Bir Bilen" in, Demirel'in
yardımcılarının partisi diye milleti ve bizi
yanılttınız ya da Sayın Demirel bir şey bilmiyor
öyleyse!.. Sayın Demirel "Bir Bilen" olarak, ta oraya kadar,
bizim de katkılarımızla çıkmıştır
-pişman da değiliz, oy vererek oraya
çıkardığımız için- ama "bir noktasını
ve virgülünü değiştirmeyiz" demekle, Sayın Demirel'in
"bir bilmediği" mi ortaya çıkıyor?
Bakınız, bu önergeyle bizim önerimiz ne: Diyoruz ki:
"Promosyon, aynen, bu şekliyle geçsin; ancak, gelin, burada bir kurul
oluşturalım." Komisyonda konu görüşülürken, bakanlık
yetkilileri "Tüketicinin Korunması Yasasında bu kurullar var,
çalışmıyor, aylarca toplanamıyor" dediler. Biz, ona da
bir hüküm getirdik, dedik ki: "Bu kurul, 15 gün içerisinde konuyu
görüşürse ceza yazılmış olur; görüşmezse,
doğrudan doğruya, resen, yine, yasada olduğu gibi Sayın
Bakan bu cezayı versin." Buna da "hayır" dediniz.
O durumda, burada, sizin "Sayın Bilen"e karşı
bir direnmeniz var; eski patronunuza "Bir Bilen"e karşı,
yardımcıları olan sizlerin bir direnmeniz var. Bunu söylemeyi
bir görev bildim.
Saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
NECMİ HOŞVER (Bolu) – Sayın Başka, bizim patronumuz
değildi; o, bizim Genel Başkanımızdı. Biz, putperest
değiliz; biz, bir misyonun adamıyız. (DYP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Efendim, tabiî, tabiî...
Öteki önergeyi işleme koyuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Sayın
Başkanlığına
4159 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun
(sıra sayısı: 133) yeniden görüşülmesinde, yasanın 3
üncü maddesinin (b) bendinin aşağıdaki biçimde
değiştirilmesini saygıyla öneririz.
"b) Üçüncü ve beşinci fıkralarında gösterilen
cezalar yetkili tüketici mahkemesince verilir."
Önder
Sav
(Ankara)
ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye efendim?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR,
BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M. HALÛK MÜFTÜLER
(Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Muğla) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet önergeye katılmıyor.
Sayın Atilâ Sav, buyurun, önergenizi açıklayın efendim.
ATİLÂ SAV (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu maddeyle yasaya
eklenen hükümde, bir ceza verme yetkisi Bakana verilmiştir. Bakan,
yargıya ilişkin bir yetkiyi kullanmak durumundadır ve bu yetki,
Türk Ceza Kanununda belirtilen ağır para cezalarının üst
sınırının birkaç kat üstündedir.
Böyle bir yetkinin bir siyaset adamına verilmesi hem basın
için tehlikelidir hem o siyaset adamı için tehlikelidir. Bakanı
kendisine karşı korumak Türkiye Büyük Millet Meclisinin vazifesidir.
Bu nedenle, biz, kanunun genel sistematiği içerisinde, Tüketiciyi Koruma
Kanununu ihlal eden tüm kişilerin, tüm sanıkların
yargılandığı mahkemede, basın mensuplarının
ve basın kuruluşlarının da yargılanmasını
sağlamak için bu değişiklik önergesini veriyoruz. Cezaları
yargı vermelidir. Bu Kanunun 3 üncü maddesiyle getirilmiş olan
cezaların da bir yargı organınca -tüketici mahkemesince-
verilmesi hem hukuk sistemimize hem Anayasamıza uygun olacaktır.
Yüce Meclisin, bu öneriyi kabul ederek, siyaseti ve hukuku
korumasını diliyoruz.
Saygılarımızı sunuyorum efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sav.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. (CHP sıralarından
"say, say" sesleri)
Arkadaşlar, bizde de bir göz var, bir kanaat var. Rica ediyorum...
Önergeler bitti.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
4 üncü maddeye geçmeden önce, geçici madde eklenmesine ilişkin iki
tane önerge var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
133 sıra sayılı kanun tasarısına
aşağıdaki geçici madde 1'in eklenmesini saygıyla arz ve
teklif ederiz.
Hikmet
Sami Türk Necdet Tekin Sema Pişkinsüt
Trabzon Kırklareli Aydın
Ahmet
Tan Yalçın Gürtan Emin Karaa
İstanbul Samsun Kütahya
Ziya
Aktaş İhsan
Çabuk Ali Günay
İstanbul Ordu Hatay
Hilmi
Develi
Denizli
"Geçici Madde 1.-
Bu kanunun yayımından önce başlamış bulunan
kampanyalar, başladıkları tarihteki mevzuat hükümleri
çerçevesinde ve bu kanunun yayımı tarihinden itibaren en geç
altı ay içinde tamamlanır. Ancak, kampanya konusu mal veya hizmet
bedelinin bir bölümünün katkı payı olarak tüketici tarafından
karşılanması esasına göre yürütülen kampanyalarda bu süre
aranmaz."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu ?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR,
BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M. HALÛK MÜFTÜLER
(Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Muğla) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet ve Komisyon katılmıyor.
Önerge sahibi olarak Sayın Türk; buyurun.
NECMİ HOŞVER (Bolu) – Komisyonun salt çoğunluğu yok.
BAŞKAN – Efendim, bu konuyla ilgili geçici madde ekleyebilir,
isteyebilir; bu konuda uygulamalarımız çok.
Sayın Türk, süreniz 5 dakika.
HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; önerdiğimiz geçici madde, görüşülmekte
olan tasarının önemli bir eksikliğiyle ilgilidir. Halen,
çeşitli yayın kuruluşları değişik promosyon
kampanyalarını yürütmektedirler; bu kampanyalar
dolayısıyla, promosyon konusu ürünlerin üreticisi işletmelerle
sözleşmeler yapmışlardır, okuyucularına çeşitli
ürünleri vaat etmişlerdir. Okuyucular, bir başka deyişle
tüketiciler, günlerdir, aylardır kupon biriktirmekte ve kampanya süresi
dolduğunda vaat edilen ürünü almayı beklemektedirler.
Şimdi, bu kanun, 4 üncü maddesine göre yayımı tarihinde
yürürlüğe girecektir ve kanunun daha önce kabul edilen hükümleri hüküm
ifade edecektir. Buna göre, artık, süreli yayın
kuruluşlarınca düzenlenen ve her ne amaç ve şekilde olursa
olsun, süreli yayın dışında ikinci bir ürün verilmesinin
taahhüt edildiği kampanyalarda, kültürel ürünler dışında
hiçbir mal ya da hizmetin taahhüdü ve dağıtımı
yapılamayacaktır. Sadece taahhüt değil, artık
dağıtımı da yapılamayacaktır. Her durumda, bu mal
veya hizmetin piyasa değeri, tüketicinin ilgili kampanya süresince, süreli
yayını satın almak için ödediği toplam bedelin yüzde
50'sini aşamayacaktır ve bu şekildeki kampanyaların süresi
60 günü geçemeyecektir. Oysa, şu anda devam etmekte olan kampanyalar
mevcut duruma göre planlanmıştır ve şimdiki durum birçok
kampanya bakımından bu hükme uygun düşmeyecektir. Hatta bu
hükümler, kampanya konusu mal veya hizmet bedelinin bir bölümünün tüketici
tarafından karşılanması durumunda dahi uygulanmaya devam
edecektir. Öbür yandan, kanunda öngörülen cezalar da bu hükümlere aykırılık
durumunda uygulanabilecektir. Bu cezaların Anayasaya aykırı
olduğu daha önce burada açıklandı. Şimdi, Anayasanın
28 inci maddesiyle güvence altına alınan basın özgürlüğünü
zedeleyen ağır para cezaları, idarî nitelikte de olsalar, bir
siyasî kişiliğin elinde uygulamaya konulacaktır. Bunun
sakıncaları açıktır. Mevcut kampanyaların devamı
bakımından, bir geçiş dönemi düzenlemesine ihtiyaç vardır.
Bu düzenleme, altı aylık bir süreyi kapsayabilir. Bizim önerimiz buna
yöneliktir; mevcut sözleşmelerin, mevcut kampanyaların altı
aylık bir süre içerisinde tasfiyesini öngörmektedir. Okuyuculardan
katkı payı alınan kampanyalar bakımından ise, böyle
bir süreye dahi gerek yoktur. Eğer bu yapılmazsa, var olan
kampanyalar bakımından, sözleşme özgürlüğüne de ciddî bir
müdahale yapılmış olacaktır; çünkü, kanunun demin
özetlediğim hükümleri, emredici hükümlerdir. Bu hükümler kamu
düzenindendir; bunlara aykırı hiçbir harekette
bulunulamayacaktır, hiçbir dağıtım
yapılamayacaktır. Bu bakımdan, bir yandan, sizin korumak
istediğiniz tüketiciler, halen, şimdiye kadar devam ettikleri, kupon
biriktirdikleri kampanyalar bakımından elleri boş olarak
çıkacaklardır, öbür yandan, kanunun yürürlüğe girdiği andan
itibaren, bu ceza hükümleri, bir giyotin gibi işlemeye
başlayacaktır.
O nedenle, bu sakıncaların giderilmesi bakımından,
tasarıdaki bu boşluğun mutlaka doldurulması gerekmektedir.
Bizim önerimiz, bunu sağlamaya yöneliktir...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Türk, süreniz bitti. Lütfen toparlar
mısınız efendim. Rica ediyorum.
HİKMET SAMİ TÜRK (Devamla) – Değerli milletvekilleri,
burada, kampanyaların kültürel ürünlerle sınırlanması
konusunda, sanıyorum ki, bütün partiler arasında bir mutabakat
vardı; ancak, böyle bir düşüncenin, hukuka, Anayasaya en uygun
biçimde çıkacak bir yasayla gerçekleşmesi bizim arzumuzdur; ama, ne
yazık ki, Hükümetin kanunun virgülünü dahi değiştirmeme
anlayışı, muhalefet ile İktidar arasında bir
işbirliği yapılmasını engellemiştir. Biz,
muhalefetin de katkısıyla, bu yasanın hukuka uygun bir duruma
gelmesi için önerdiğimiz bu düzenlemenin kabulünü Yüce Meclisten
diliyoruz.
Bu anlayış içerisinde, Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Türk.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Geçici madde eklenmesine ilişkin diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Sayın
Başkanlığına
133 sıra sayılı (1/496, 3/444) Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanun Tasarısına bir geçici madde eklenmesini saygılarımızla
öneririz.
Geçici Madde 1.- Bu kanunun yayımlanmasından önce
başlamış kampanyaların konusu olan ürünler için, kampanya
başlamadan önce yapılmış sözleşmelerin
tamamlanmasına veya oluşmuş stokların eritilmesine yönelik
kampanyalar, ilk başladıkları tarihteki mevzuat hükümleri
çerçevesinde ve bu kanunun yürürlüğe girmesinden önce
başlamış ve kampanya konusu mal veya hizmet bedelinin bir
bölümünün tüketici tarafından karşılanması -katkı
payı- esasına göre yürütülen kampanyaların tamamlanmasında
süre şartı aranmaz.
Nihat
Matkap Oya Araslı Mahmut Işık
Hatay İçel Sıvas
Bekir
Kumbul Mustafa Kul Altan Öymen
Antalya Erzincan İstanbul
Yusuf
Öztop Celal Topkan Atilâ Sav
Antalya Adıyaman Hatay
Ahmet
Küçük
Çanakkale
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR,
BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M. HALÛK MÜFTÜLER
(Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Muğla) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet ve Komisyon önergeye katılmıyor.
Sayın Matkap, gerekçeyi mi okuyalım efendim?
NİHAT MATKAP (Hatay) – Gerekçeyi okuyalım efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Yasa, tüketicinin korunması amacıyla haksız
rekabetin önlenmesini amaçlamaktadır. Oysa, bu haliyle tüketiciyi zarara
sokmaktadır; çünkü, tüketici, istikrar güvencesiyle bir gazeteyi
satın alarak, armağan kampanyasına
başlamıştır. Bu kampanyayı yasayla birden kesersek,
tüketici, güveninin zararını görecektir. Yurttaşların,
yürürlükteki yasalara güvenmek hakkıdır. Bu güvenden doğan
"muntazar hakların" da korunması, hukuk devletinin
görevidir. Bu nedenle, yasanın, bu anlamda, tüketiciyi koruması
gerekir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.
Böylece, geçici madde eklenmesine ilişkin olan iki önerge
reddedilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4. – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Madde üzerinde, CHP Grubu adına, Sayın
Yılmaz Ateş. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Ateş, maddeye bağlı konuşursanız
memnun olurum efendim.
CHP GRUBU ADINA YILMAZ ATEŞ (Ankara) – Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Yüce Meclisi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
Anayasanın 89 uncu maddesi gereğince,
Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderilen
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 4 üncü maddesi
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini açıklamak üzere
huzurunuzdayım.
Sayın milletvekilleri, bu yasanın yayımı tarihinde
yürürlüğe girmesi konusundaki Sayın Hükümetin ve Komisyonun
ısrarını anlamamıza olanak yoktur. Bununla ne yapılmak
isteniyor, doğrusu çok merak ediyoruz. Şimdi, zaman zaman, Hükümet
sözcüleri, Hükümete mensup siyasî partilerin sözcüleri, muhalefet partilerini
gazete patronlarına, gazete işverenlerine yaranmakla
suçlamaktadırlar. Oysa, şimdi, başlamış ve devam eden
kampanyalar var. Şimdi, eğer, siz, o kampanyaları sona
erdirmeden bu yasayı yürürlüğe koyarsanız, şu anda
başlamış ve maliyeti trilyonları bulan bir kampanya
bedelinin işverenlerin kesesinde kalmasına neden
olacaksınız, bir; milyonlarca tüketiciyi mağdur edeceksiniz;
iki.
Şimdi, bu yanlışta bu kadar ısrar etmenizi,
doğrusu, çok merak ediyoruz. Siz, bu yasayla promosyonu
önleyeceğinizi iddia ediyorsunuz, basın özgürlüğüyle
yakından uzaktan ilgisinin olmadığını söylüyorsunuz;
ama, biz de, sizin burada tüketiciyi
korumak, promosyonu önlemek gibi bir amacınızın
olmadığını söylüyoruz.
Şimdi, bakın, diğer gazeteler yazarsa "efendim,
Refah Partisine, zaten diğer medya kuruluşları düşman; onun
için, yalan yanlış yazıyorlar" diye hemen
saldırıya geçiyorsunuz.
Bakın, bugünkü Zaman Gazetesinde bir haber var. Özellikle
araştırdım, diğer gazetelerin hiçbirinde böyle bir haber
yok. Haberin başlığı: "Erbakan: Basın
yasasını çıkarın." Sayın Erbakan, grubuna böyle
talimat vermiş." Haber şöyle: "Başbakan Necmettin
Erbakan, dün, basına kapalı olarak yapılan partisinin grup
toplantısında, Refah Partisi milletvekillerinden, Basın
Yasasının bir an önce çıkarılmasını istedi. Son
zamanlarda Hükümet ile medya arasındaki ilişkilerin
yumuşadığı görülürken, Başbakan Erbakan'ın,
Başbakanlık konutunda, ülkede sevilen ve sayılan din
adamlarına verdiği iftar yemeğiyle, Hükümet-medya ilişkisi
tekrar bozuldu. Erbakan -bu, Zaman Gazetesinin iddiası, haberi; ben,
hiçbir şey katmıyorum, burada- bu iftar yemeğini, hükümeti
yıpratmak için kullandığı için gündemden düşen
medyayla ilgili yalan haber yasasının tekrar Meclis gündemine getirilerek
yasalaşmasını istedi. Başbakan Erbakan, her fırsatta
yalan haberlerden rahatsız olduğunu ifade ediyor ve bu konuda bir
yasa çıkarılmasını istiyordu. Hükümetin küçük
ortağı olan DYP Genel Başkanı Tansu Çiller de, mal
varlığıyla ilgili medyada çıkan haberlerden oldukça
rahatsız oluyordu. -Bundan sonra olmasın, oylarınızla o da
aklandı- Refah Partisi ile DYP'nin bu rahatsızlığı,
medyaya bir düzenleme getirilmesi konusunda görüş birliği içerisinde
olmalarını sağladı ve bu yalan haber yasasının
çıkması için yapılan girişimleri
hızlandırdı. Bu konuda, önümüzdeki hafta içerisinde, Hükümet ile
medya arasında tekrar çatışma çıkması
bekleniyor." Haber sona eriyor.
Sayın milletvekilleri, eğer, sizin amacınız,
promosyonu önlemeye yönelik olsa... Muhalefet, günlerdir çok yapıcı
önerilerde bulunuyor; ama, maalesef, komisyon bir kelime ezberlemiş
"katılmıyoruz" diye, Hükümet bir kelime ezberlemiş
"katılmıyoruz" diye. Şimdi, sayın
milletvekilleri, Hükümet, ona katılmıyor buna katılmıyor,
şu yapıcı öneriye katılmıyor bu yapıcı
öneriye katılmıyor; söyler misiniz, bu yasayı nasıl
uygulayacaksınız? Yasa açık. Sayın Cumhurbaşkanı
da bunun bir yargısız infaz olduğunu belirtiyor; bunun,
Anayasanın ilgili maddelerine aykırı olduğunu söylüyor.
Şimdi, siz, günlerce, burada, Meclisin, sayın
milletvekillerinin zamanını alıyorsunuz. Anayasaya açıkça
aykırı olan hükümleri, muhalefetin de katkılarını,
desteklerini alarak, bir konsensüs sağlayarak, bu yasayı, gerçekten,
Anayasaya aykırı olmaktan kurtarsanız, zararınız ne
olur; ama, sizin amacınız, iktidar partilerinin amacı, burada,
basına duyduğu kini, eline geçirdiği bu fırsatla hayata
geçirmektir. Bir öç alma duygusuyla hareket ediyorsunuz. İktidar, hükümet,
Meclis, öç alma duygusuyla hareket edemez.
Eğer, Yüce Meclis, eline geçirdiği bu olanağı,
Hükümet kanalıyla, birilerinden öç alma, intikam alma duygularıyla
hareket eder de bir infaza dönüştürürse, sokaklar yargısız
infazdan geçilemez. Oysa, Hükümet ve Meclisin yapacağı çalışmalar,
topluma da örnek olacaktır. O nedenle, iktidar partilerinin, Hükümetin,
bir kez daha düşünmesini öneriyoruz. Böyle, kin alma duygularıyla, öç
alma duygularıyla bir yere varamazsınız. Eğer, siz,
buradaki sayısal üstünlüğünüzü, parmak üstünlüğünüzü, hukukun üstünlüğü
ilkesi yerine koyarsanız...
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Maddeye gel...
BAŞKAN – Sayın Ateş, biraz maddeyle bağlı
konuşursanız...
YILMAZ ATEŞ (Devamla) – ...bunu, çıkaracağınız
yasayı uygulayamazsınız.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Madde üzerinde mi konuşuyorsunuz?
YILMAZ ATEŞ (Devamla) – Bu tasarının
yasalaşması halinde, uygulanma olanağı yoktur; devam eden
promosyonlar var, milyonlarca vatandaş kupon kesmiş... Şimdi, bu
cezayı uygularsanız, gazetelerin bu kampanyaları sürdürme
olanağı da kalmaz. Dolayısıyla, burada mağdur olacak
olan, sizin koruma iddiasında olduğunuz vatandaştır.
Eğer, sizin amacınız, vatandaşı cezalandırmak,
gazete işletmelerini, gazete işverenlerini ödüllendirmekse, bunu
açık söyleyin, bunu konuşalım.
MEHMET SILAY (Hatay) – Demagoji yapma.
YILMAZ ATEŞ (Devamla) – İki geçici madde eklenmesi konusunda,
iki önerge verildi, iki değişik öneri getirildi; bunların
hiçbirisine katılmadınız. O nedenle, Yüce Meclisin, özellikle
İktidar kanadı milletvekillerinin, çok soğukkanlı
düşünmesinde büyük yarar var. Bu maddedeki yasanın yürürlüğe
girme tarihi, ileriye -bu, en azından, bir üç ay olabilir, altı ay
olabilir, bir yıl olabilir- alınmalıdır. O nedenle, bu
konuda, iktidar partilerine, bu katı ısrarlarından
vazgeçmelerini öneririz. Bununla bir yere varılmaz; didişerek, kavga
ederek, her üzerinize geleni, eleştireni sindirmeye kalkarsanız,
getirmek istediğiniz rejimin adına da demokrasi denilmez.
Bu duygularla, Yüce Meclisi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ateş.
DSP Grubu adına, Sayın Hikmet Uluğbay; buyurun. (DSP
sıralarından alkışlar)
Sayın Uluğbay, süreniz 10 dakika efendim.
DSP GRUBU ADINA HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Sayın
Başkan, değerli üyeler; yürürlük maddesi üzerinde DSP Grubu
adına söz almamın nedeni, bu kanunun nasıl bir zihniyetle yürütüleceği
konusunu dikkatlerinize sunmaktır.
Promosyon Yasası üzerindeki görüşlerini açıklarken,
Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Yalım Erez, bu kürsüden, 26
Aralık günü şu ifadeleri kullanmıştır; aynen
tutanaklardan okuyorum: "Bu kanun, 1996 yılı bütçesi
hazırlanırken, Plan ve Bütçe Komisyonunda DSP'li milletvekillerinin
önerisiyle, Bakanlığım tarafından
hazırlanmış bir kanundur. Doğru mu?" Sayın
Bakanın bu açıklamalarına DSP sıralarından itiraz
edilmesi üzerine, Sayın Erez sözlerine devamla "aç, Plan ve Bütçe
Komisyonu zabıtlarını oku" yanıtını
vermiştir.
Sayın Başkan, değerli üyeler; Sayın Bakanın bu
açıklamaları hiçbir yönüyle gerçekleri yansıtmamaktadır.
Sayın Erez, ben, o Komisyonun da bir üyesi olarak, Plan ve Bütçe
Komisyonunun, Bakanlığınızın 1996 bütçesiyle ilgili
tutanaklarını yeniden ve çok dikkatli bir biçimde okudum. Plan ve
Bütçe Komisyonunda konuşan dört DSP üyesinin ve beş milletvekilinin,
ne konuşmalarında ne de size yönelttikleri sorularında, size,
promosyon yasası hazırlamayı uzaktan bile olsa ilham edecek tek
bir kelimeleri yoktur.
Plan ve Bütçe Komisyonunda 30 Mart 1996 günü görüşlerini
açıklayan DSP'li üyelerden Sayın Gökhan Çapoğlu'nun
Bakanlığınız bütçesine ilişkin konuşmasında
"medya" kelimesi bir defa, şu şekilde geçmektedir; tutanaklardan
aynen okuyorum: "Rekabet Kurulunun bir an önce yaşama geçirilmesi
gerekiyor ve burada rekabetten bahsederken, Türkiye'de çok hızlı bir
tekelleşme olgusunun ortaya çıktığı ve çok tehlikeli
bir tekelleşme, yani, siyaset -medya- ticaret arasında bir
tekelleşme var."
Sayın Bakan, bu ifadedeki "medya" sözcüğü, size,
Promosyon Yasası hazırlamayı ilham ettiyse, sizin bu
anlayış yeteneğinizden korkmak gerekir.
Sayın Bakan, Sayın Çapoğlu veya diğer bir DSP'li
milletvekili, iyi ki, o konuşmalarının hiçbir yerinde hava
bulutlu dememişler; yoksa, sizin bu anlayışınızla,
başları cidden belaya girerdi.
BAŞKAN – Sayın Uluğbay, yürürlük maddesi üzerinde
konuşursanız memnun olurum. (DSP sıralarından
"Maddeyle ilgili konuşuyor" sesleri)
HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Çok teşekkürler.
BAŞKAN – Efendim, bu, geneli üzerinde yapılması gereken
bir konuşma. Burada, artık, birbirimizi biraz iteceğiz.
HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Sayın Başkanım,
bunu, niye bugün yapmak durumunda olduğumu, biraz sonra siz de fark
edeceksiniz.
Sayın Bakan, Sayın Çapoğlu, fikirlerini takip eden
değerli bir arkadaşımızdır. Bakın, yine, sizin
Bakanlığınızın bütçesi üzerinde, Plan ve Bütçe
Komisyonunda 20 Kasım 1996 tarihinde ne demiş; aynen tutanaklardan
okuyorum: "Rekabet Kurulunun hayata geçirilmesi konusu; daha henüz üyeleri
atanmamış durumda. Tabiî, sadece Rekabet Kurulunun hayata geçirilmesi
değil, hayata geçirildiği zaman, uygulamada neler yapacağı
çok önemli. Burada, Türkiye'nin çok dikkat etmesi gerekiyor; çünkü, geçmiş
dönemde, son aylarda tartıştığımız konular,
aslında, Rekabet Kurulunun iyi çalışmasıyla
düzeltilebilecek konulardır. Örneğin, Promosyon Yasası
-gazetelerin, basının kendi alanında bir rekabete girmesi,
zaten, Rekabet Kanununa göre yasak olması gerekir- ve
dağıtımla ilgili konular. Zaten, bunlar... Rekabet Kurulu iyi
çalışsaydı, böyle bir yasaya gerek kalmayacaktı ve toplumda
da herhangi bir kutuplaşma veya gerginliğe de gerek kalmayacaktı
diye düşünüyorum."
Sayın Başkan, değerli üyeler ve Sayın Bakan;
görüldüğü üzere, arkadaşımız, size, Promosyon Yasası
ilham edecek şeyler söylemeyi bırakın, böyle bir yasa
hazırlamaya gerek olmadığının altını çize
çize belirtmiştir. Bu durumda, Sayın Erez'in, 26 Aralık 1996
tarihinde, bu kürsüden "Promosyon Yasası, DSP'li milletvekillerinin
önerisi üzerine hazırlanmıştır" beyanını
nasıl değerlendirmek gerekecektir?
Üzülerek belirtmek gerekir ki, bu tarz politika yapış, çamur
at, tutmasa da izi kalır anlayışının tipik bir
örneği olmuştur. Dilimizin güzel özdeyişleri içerisinde, bu tür
kirliliği özendirici deyişler olduğu kadar
"yalancının mumu yatsıya kadar yanar" gibi yürekleri ferahlatan
özdeyişler de vardır. (DSP sıralarından alkışlar)
Meclis, 26 Aralık 1996 tarihinde, 2 nci madde üzerinde konuşan
DSP sözcüsünün konuşması bitene değin çalışma
saatlerini uzatma kararı alsaydı, bu özdeyiş bir kez daha
doğrulanmış olacaktı.
Sayın Başkan, değerli üyeler; Demokratik Sol Parti,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde, nadiren de olsa sergilenen çirkin politika
örneklerinden, halkımız gibi rahatsızdır. O tür
davranışlardan ve sahnelerden, kendisine sataşılsa dahi,
uzak durmaya titizlik ve özen göstermektedir.
Bakanlık görevini üstlenmiş arkadaşlarımız...
BAŞKAN – Sayın Uluğbay, maddeye bağlı
konuşur musunuz; rica ediyorum sizden, maddeye bağlı
konuşur musunuz efendim.
HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Hay hay, geliyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Ama, siz, maddeyle ilgisi olmayan, Bakanla özel
ilişkilerden bahsediyorsunuz. Rica ediyorum... Burada, bu Meclis
kürsüsünde, artık herkesin bir sorumluluk taşımasını
rica ediyorum.
HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Sayın Başkanım,
Sayın Bakan, buradan, DSP'yi itham eden bir konuşma
yapmıştır...
BAŞKAN – Efendim, ona, bir başka vesileyle cevap verirsiniz;
gündemdışı konuşursunuz, tümü üzerinde konuşursunuz...
HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Konuşma, bu kanun üzerinde
yapılmıştır Sayın Başkan ve o gün, bize,
konuşma fırsatı verilmemiştir. O konuşma
fırsatını, bugün kullanmak zorundayım. (DSP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Canım, 4 üncü madde üzerinde konuştunuz, 3 üncü
madde üzerinde konuştunuz...
HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Bu maddede
konuşulmasının nedeni şudur Sayın Başkan: Hangi
zihniyetin bu kanunu yürüteceğini anlatıyorum; nasıl bir
zihniyet yürütecek!.. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)
Ne şekilde ifadeler kullanarak, ne şekilde DSP'li
milletvekillerinin konuşmalarını çarpıtan bir zihniyet bu
kanunu uygulayacaktır; bunun altını çiziyorum. (DSP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Bakanlık görevi üstlenmiş arkadaşlarımızdan
küçük bir dileğimiz var: DSP'li sözcülerin konuşmalarını
dikkatle dinlemeleri, dinleme fırsatını
bulamadıklarında da okumalarıdır. Eğer, bunu samimi
olarak yaparsanız, DSP milletvekillerine, söylemediklerini
yakıştırma hatasına düşmeyeceğiniz gibi,
ürettikleri çözüm önerilerinden yararlanarak, hizmette başarılı
olma olanağını da bulabilirsiniz. Ayrıca, DSP
milletvekillerinin konuşmaları, size, çamur atmadan temiz
politikanın nasıl yapılacağına ilişkin
sayısız örnek de oluşturacaktır. (DSP
sıralarından alkışlar)
Hepinize saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uluğbay.
Sayın milletvekilleri, tabiî, hepimiz bu Meclisin birer üyesiyiz ve
eşit statüde insanlarız. Ben İçtüzüğü uygulamak
zorundayım. İçtüzükte açık hüküm var; kürsüye çıkan
sayın milletvekilinin konuya bağlı olarak konuşması
lazım. Konu nedir; bir kanun yayımı tarihinde mi yürürlüğe
girsin, üç ay sonra mı yürürlüğe girsin, beş ay sonra mı
yürürlüğe girsin veya yayımından önce mi yürürlüğe
girsin... Bunun faydasını ve zararını söylemek gerekirken,
genel politikalara girmenin takdirini size bırakıyorum.
Söz sırası, Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın
İrfan Köksalan'ın.
Buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)
Sayın Köksalan, süreniz 10 dakika efendim.
ANAP GRUBU ADINA İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, çok eski bir söz vardır, hepiniz
bilirsiniz. "Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur." Bu
kanun da aynen böyle oldu. 31 Temmuz gününden bu yana, takriben yedi ayı
mütecaviz zamandır, dönüyoruz, dönüyoruz, aynı şeyi okuyoruz;
ama, niye?.. Cumhurbaşkanlığından geri dönmüş; niye?..
Anayasaya aykırılığı nedeniyle iki sayfa anayasa dersi
veriliyor; ama, burada, Sayın Bakan geliyor "bunun virgülüne dahi
dokundurmam" diyerek, ısrar ve inatla, katılmıyoruz,
katılmıyoruz, katılmıyoruz... Yine, Sayın Bakanın
ve Bakanın Partisi, bundan bir hafta evvel, parti parti geziyor
"uzlaşalım" diyor. Ee, uzlaşalım; nasıl
uzlaşacağız? Hiçbir değişiklik yok oraya gelince.
Demek ki, bir kandırmaca.
Değerli millletvekilleri, yanlıştan ve hatadan dönmek
fazilettir. Bakın, burada, on gün evvel, yine bir yasa tasarısı
getirdiniz; Katma Değer Vergisi, stopaj ve muhtasarla ilgili. O
tasarı ki, Bakanlar Kurulundan
geçmiş. Komik değil mi?.. Plan ve Bütçe Komisyonundan,
parmaklarını kaldırmışlar, geçirmişler; ama, buraya
getirilince kafayı duvara vurdular, büyük yanlışı gördüler.
Gördüler ki, o yasayı çıkaranlar, vergi hukukunu, vergiyi biliyordu;
geri çektiler.
Değerli milletvekilleri, gelin, açıkça Anayasaya
aykırı olan, basın hürriyetini yok eden bu yasayı geri
çekin. Çekmezseniz, virgülüne dahi dokundurmadan
Cumhurbaşkanlığına götürürseniz, Anayasa Mahkemesi,
hakikaten bunu iptal edecek. Yazık değil mi bu Meclisin mesaisine,
milyarlara mal oluyor her gün ve sizin yaptığınız hükümet
etme şekli, tam bir deneme yanılma metodu; ama, devlet idaresi
tecrübe tahtası değil ki... Geliyorsunuz, ha olmadı, geri
çekelim ve Cumhurbaşkanlığından dönüyor, Anayasa
Mahkemesinden dönüyor. Böyle ülke yönetimi olmaz. Yazık bu ülkeye.
Bakınız,
İslamı da ne hale getirdiniz. Şu televizyonlarda, her
akşam, görün, kaç tane Fadime'ler çıkıyor, Aczmendiler
çıkıyor. Yazık değil mi bu ülkeye? Yazık
değil mi? (RP
sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN – Bir dakika...
Sayın Köksalan, bu maddenin pek İslamla ilgisi yok. Sizden
rica ediyorum, biraz da maddeye bağlı olarak konuşursanız
memnun olurum.
RAMAZAN YENİDEDE (Denizli) – Maddeyle ne alakası var...
Yaşından başından utan.
İRFAN KÖKSALAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bu Hükümet
Haziran ayında kurulduğu zaman dedik ki: "Bu Hükümetteki
mutabakat, ahlakî temeller üzerine oturmuyor. Bunu söylediğimiz zaman, 65
milyon vatandaşımızdan, hakikaten, bu ahlaksız nedir diye
düşünenler olmuştu. Bakınız, TEDAŞ, TOFAŞ ve
bugün mal varlığı; 8'e 7. Peki, o mal varlığı
soruşturma önergesini kim vermişti? Refah Partililer vermişti
değil mi? Vermişti. Geçen gün buradan sordum: Vicdanınız
rahat mı? İçinize sindirebiliyor musunuz? Oradan ses geldi:
"Evet, içimize sindiriyoruz ve vicdanımız rahat." Bugün,
artık, vicdanınız rahat mı diye sormuyorum; suç ortağı
oldunuz, suç ortağı, boynunuza halka gibi geçti, o suç sizin. (ANAP
ve DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Köksalan, sizden, maddeye bağlı
olarak konuşmanızı rica ediyorum.
İRFAN KÖKSALAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, basın
hürriyeti yalnız basın mensuplarına değil, vatandaşa,
insanımıza lazım ve en çok da Refah Partili milletvekillerine
lazım olacak. Gelin bu basın hürriyetini zedelemeyin, gelin
basını ekonomik abluka içerisine almayın, gelin
basının üzerinden bu ceza tehdidini kaldıralım, gelin bu
yasayı geri çekin; ama, hiçbir şey bilmiyorsanız, buna üç dört
aylık bir zaman tanıyalım. Bu gazetelerin
dağıtacağı promosyon nedeniyle milyonlarca insan bir
sözleşmeyle bir protokolle bağlı. Acaba aceleniz ne,
telaşınız ne; yangından mal mı
kaçırıyorsunuz ? Bunun cevabını verin bakalım siz.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Altı ay oldu, altı ay...
CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Sen kimin
avukatlığını yapıyorsun?
BAŞKAN – Müdahale etmeyelim arkadaşlar... Rica ediyorum...
Müdahale etmeyin efendim.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Ben, birkaç defa ikaz ettim. Herkesin bir vicdanı
var...
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Kesersiniz.
BAŞKAN – Olur mu canım!..
İRFAN KÖKSALAN (Devamla) – Ben, Sevgili Salih Kapusuz
kardeşime biraz evvel dedim ki, iktidar olmak hoşgörüyü icap ettirir,
dinlemeyi icap ettirir; çünkü, iktidarlar güç odağıdır; ama,
görüyorum ki, o kadar güçsüzler ki, isyan halindeler; ama, iktidara
yakışan bu değil. Tabiî, otuz sene muhalefette kaldıktan
sonra da böyle bir tahammülsüzlük... (RP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Köksalan, kimseye yüzsüz deme
hakkınız yok. Burada, bir milletvekilinin
ağırlığı içinde konuşun... Rica ediyorum...
İRFAN KÖKSALAN (Devamla) – Sayın Başkan, müdahale
etmesinler. (RP sıralarından gürültüler)
RAMAZAN YENİDEDE (Denizli) – Burası Tophane değil...
Ahlaksız herif!..
BAŞKAN – Kimseye hakaret etme hakkınız yok. (ANAP
sıralarından "Oo" sesleri)
Bir dakika... Bir dakika...
MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Osmaniye'de seçime
girmediniz mi?.. Osmaniye'de gücün kimde olduğunu görmediniz mi?..
MUHAMMET POLAT (Aydın) – Sözünü geri alsın Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Müdahale ettim diyorum... Oturun yerinize... Rica ediyorum
arkadaşlar...
İRFAN KÖKSALAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, basın
bir amme müessesesidir, basın mensupları da amme görevi görürler. O
nedenledir ki, basın mensuplarına birer sarı kart
verilmiştir. İşte, bu basın hürriyeti de zaten onlara
lazım değil; onun için, size lazım olacak diyorum. Nasıl,
sizin dokunulmazlığınız var, işte onların da
sarı kartları var; birtakım imkânlarla teçhiz edilmişler;
denetim görevini yaparlar; medenî ülkelerde, demokrasinin hakkıyla
işlediği ülkelerde, denetim görevi yapan basına, denetlenenler,
ekonomik imkân verirler, onları iktisadî yönden güçlendirirler. Siz,
iktisadî yönden onları güçlendirmek, onları finanse etmek bir tarafa,
onları ceza tehdidi altına alıyorsunuz, ekonomik abluka
içerisine alıyorsunuz. Böyle basın hürriyeti olur mu? Böyle demokrasi
olur mu? Ama, bunu söylediğimiz zaman da isyan ediyorsunuz. Buna
hakkınız yok ki.
Bunları hatırlatmak, buradan milletimizin hakkı olan,
milletimize layık olan bir yasanın çıkarılması
konusunda, tabiî, birtakım girişimlerimiz olacak. Nedir bu
tahammülsüzlüğünüz?! Evvela tahammül etmeyi öğreneceksiniz... (RP
sıralarından gürültüler)
CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Önce konuşmayı
öğrenirsen, biz de tahammül etmeyi öğreniriz...
BAŞKAN – Bir dakika arkadaşlar... Bir dakika...
İRFAN KÖKSALAN (Devamla) – Ama, Susurluk'tan da bahsetmiyorum.
Bakın, ağzıma Susurluk alıyor muyum?.. (RP
sıralarından "Al, al" sesleri) Ağzıma Susurluk da
almıyorum; ama, size diyorum ki, şaibenin suç ortağı
oldunuz ve sizin boynunuza halka gibi geçti, bunu da hayatınız
boyunca taşıyacaksınız diyorum. (RP sıralarından
gürültüler)
Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (ANAP, DSP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köksalan.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, sözünü geri
alsın...
BAŞKAN – Tamam efendim...
Efendim, benim amacım, benim davranışım, Meclisi
çalıştırmak; Meclisi çalıştırmak için her
şeye tahammül ediyorum.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Rica ediyorum... Sayın Kapusuz, oturur musunuz...
Rica ediyorum...
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, efendim, dikkat
edin sözlerime...
BAŞKAN – Buyurun.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Bir arkadaşımız,
konuşmasında "yüzsüzler" diye bir ifade
kullanmıştır; kınıyorum, kendisine iade ediyorum. (RP
sırlarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
BAŞKAN – Peki efendim.
Şahsı adına Sayın Altan Öymen; buyurun.
Sayın Öymen, konuşma süreniz 5 dakika.
ALTAN ÖYMEN (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın
arkadaşlarım; bu tasarı, bilinen şekilde bu noktaya kadar
geldi, şimdi, yürürlük maddesindeyiz; fakat, şimdi, benden önce
konuşan arkadaşların konuşmaları açıkça belli
ediyor ki, burada bir soru işareti var, bir boşluk var kanunda; bu,
nasıl dolacak yürürlüğe geldikten sonra?
Kanun diyor ki: "Artık, böyle, kampanya yoluyla
dağıtılacağı bildirilen şeyler
dağıtılamaz." Kampanya yapılamaz değil,
dağıtılamaz... Yani, yarından itibaren, kupon
biriktirmiş olan tüketiciler ne yapacak, gazeteler ne yapacak? Bu soruya
bir cevap verilmiş değil. Demokratik Sol Partiden Sayın Hikmet
Sami Türk'ün, Cumhuriyet Halk Partisinden Yılmaz Ateş'in, burada,
verdikleri önergeyle ilgili olarak yaptıkları konuşmalarda bu
soru ortaya atıldı. "Eğer, bizim geçici madde önergemizi
kabul ederseniz, bu iş düzelir" denildi, o da reddedildi. Şimdi,
yürürlük maddesiyle ilgili önergeler var, onlar da reddedilirse, bu boşluk
ortada kalacak ve bu akşam, eğer, şu sırada Meclis
müzakerelerini izleyen gazete okuyucuları varsa, yarın,
biriktirdikleri kuponların karşılığının ne
olacağı konusunda tereddütler içerisinde olacak. Gazeteler ne
yapacak; onlar da biliyor mu bilmiyor mu, ben de bilmiyorum.
Şimdi, normal ahvalde, yani, bir kanunun normal bir
şekilde çıkması halinde,
bu soruya Komisyon adına bir cevap verilir. Kanun tasarısı diye
önümüze gelen metin, Komisyonun sorumluluğu altındadır. Komisyon
diyebilir ki, bundan bu mana çıkmaz, şöyle olur, böyle olur; bir
tefsiri varsa, bir fikri varsa bunu söyler.
Geçen müzakereler sırasında, tasarı
Cumhurbaşkanından geri gelmeden önceki müzakereler
sırasında da -şimdi baktım- yine böyle bir açıklama
yok; bu boşluk o zaman da belirtilmiş, hiçbir cevap yok. Sadece,
Komisyon Başkanından veya Komisyon Sözcüsünden verilen cevap: Kabul
etmiyoruz efendim... Bundan ibaret. Peki, ortada komisyon raporu diye bir
şey de yok -arkadaşlarımız belirttiler- dört cümlelik bir
şey: Kanun, Cumhurbaşkanından döndükten sonra tetkik
edilmiştir, uygun görülmüştür, kabul edilmiştir... Bu kadar.
Peki, bu kadar soru işareti ortada bırakıldığı
halde, komisyon da hiçbir açıklama yapmadığı zaman, biz bu
yürürlük maddesini de aynen kabul edecek miyiz? Yani, Refah Partili ve
Doğru Yol Partili arkadaşlarım da, Komisyon ne düşünüyor,
ne olacak, bu boşluk nasıl dolacak diye bir ihtiyaç duymuyorlar
mı. Ben, sadece bunu belirtmek istedim.
Artık otomatik hale gelmiş; eller kalkıyor, iniyor;
burada ne söylenirse söylensin, bir mana ifade etmiyor, bir işe
yaramıyor; fakat, hiç olmazsa, son olarak, Komisyon
Başkanını bu kürsüye davet etmek istiyorum. Davet etme
hakkı bende değil ama, ondan böyle bir ricada bulunmak istiyorum,
bizi aydınlatsın. Ne olacak bu kanun bu haliyle?.. Bu Kanun
yürürlüğe girdikten sonra tüketicinin durumu ne olacak, gazetenin durumu
ne olacak? Bunun hakkında bir fikri varsa, o fikri burada
açıklasın. Bunu öğrenirsek memnun oluruz.
Teşekkür eder, saygılarımı sunarım. (CHP ve DSP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öymen.
Madde üzerindeki konuşmalar bitmiştir.
Maddeyle ilgili verilmiş bir önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Sayın
Başkanlığına
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapan 4159 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin aşağıdaki
biçimde değiştirilmesini öneririz.
Saygılarımızla.
Madde 4. – Bu Kanun, 1 Mart 1997 günü yürürlüğe girer.
Atilâ
Sav Mahmut
Işık Ali Rıza
Bodur
Hatay Sıvas İzmir
Yılmaz
Ateş Ayhan
Fırat
Ankara Malatya
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR,
BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M. HALÛK MÜFTÜLER
(Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Muğla) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önergeye Komisyon ve Hükümet katılmıyor.
Efendim, önergenin gerekçesini mi okuyalım, yoksa...
ALTAN ÖYMEN (İstanbul) – Gerekçesi okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum efendim.
Gerekçe:
Hukuk kuralları, toplumsal gelişmeyi sağlayıcı
değişiklikleri getirirken, oluşmuş ve oturmuş
bazı durumları koruması gerekir. Bu, hukuk devletinin bir
gereğidir.
Yasa, basında oturmuş bir duruma yeni yasaklar ve
sınırlamalar getirmektedir. Bu yasaklar, yalnız promosyon
dağıtan basın kuruluşlarını değil,
okurlarını da ilgilendirir. Bu okurların sayısı
milyonla ifade edilmektedir. Bir gazetenin sürekli okuyucusu olup promosyondan
yararlanan bu milyonlarca insanın kazanılmış ve
yerleşmiş haklarını göz önüne almadan, bir kalemde hepsini
silip atamayız. Böyle bir tutum, hukuk devletiyle bağdaşmaz.
Bu nedenle, bir geçiş dönemine yetecek süreyi tanımak, hem
basın kuruluşlarının taahhütlerini
tamamlamalarını hem de okuyucuların belli bir yatırım
ve biriktirimle bekledikleri haklarını korumuş olacaktır.
Madde, bu anlayışla düzenlenmiştir.
BAŞKAN – Efendim, bu önergeye, Komisyon ve Hükümet
katılmamıştı; gerekçeyi de okuduk, dinlediniz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
(ANAP sıralarından 5 milletvekili ayağa kalktı)
LEVENT MISTIKOĞLU (Hatay) – Oylamaya itiraz ediyoruz. (ANAP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
LEVENT MISTIKOĞLU (Hatay) – Oylamaya itiraz ediyoruz.
BAŞKAN – Anlamadım?.. Efendim?..
ASLAN ALİ HATİPOĞLU (Amasya) – Oylamaya itiraz ediyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Yahu, oylamanın nesine itiraz ediyorsunuz; Divan
üyeleri olarak üçümüzün arasında bir ihtilaf yok ki!..
LEVENT MISTIKOĞLU (Hatay) – Yeniden sayılmasını
istiyoruz...
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Oylamaya geçtik...
BAŞKAN – Bir ihtilafımız yok; arkadaşımız
burada, söylesin...
MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Olsun efendim...
BAŞKAN – Sayın Başesgioğlu, çok farkla reddedildi...
Rica ediyorum...
MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Ama,
arkadaşların tereddütü var Sayın Başkan...
BAŞKAN – Efendim, rica ediyorum... Hayır, saydık yani;
saymasak...
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Bir daha say...
BAŞKAN – Efendim, saydık, hepsini saydık; çok fark var...
MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Bir daha sayın...
BAŞKAN – Sayın Başesgioğlu, rica ediyorum... Yani,
ufak bir tereddütümüz olsa -bakın, arkadaşımız burada;
sizin de arkadaşınız- ben, bunu nazara alırım...
LEVENT MISTIKOĞLU (Hatay) – Bizim tereddütümüz var...
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. (ANAP sıralarından
gürültüler)
5 inci maddeyi okutuyorum...
YAŞAR OKUYAN (Yalova) – İtirazı niye dinlemiyorsunuz
Sayın Başkan?!
BAŞKAN – Efendim, itirazı dinliyorum...
YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Efendim, itiraz ediyorlar; niye
dinlemiyorsunuz?!
BAŞKAN – Efendim, İçtüzüğü okuyun; ondan sonra
konuşun...
METE BÜLGÜN (Çankırı) – 5 kişi ayağa kalktı;
itiraz etti...
BAŞKAN – Bizim tereddütümüz yok ki!..
Efendim, itiraz hakkınız yok... (ANAP sıralarından
"var" sesleri)
YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Efendim, niye yok?!
BAŞKAN – Bizim içimizde bir tereddüt yok...
5 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5. – Bu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Madde üzerinde, DSP Grubu adına, Sayın Mümtaz
Soysal; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır.
DSP GRUBU ADINA MÜMTAZ SOYSAL (Zonguldak) – Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; son madde, bu yasayı Bakanlar Kurulunun
yürüteceğini söylüyor; fakat, ben size bazı şeyler
söyleyeceğim, sadede geliyorum. Bu çeşit hükümler kabul ettikten
sonra, bu çeşit hükümleri kabul ede ede, sonuçta, bunları
yürüteceğini zannettiğiniz Bakanlar Kurulu, bu çeşit kabuller
dolayısıyla kendisi yürür!.. (DSP, ANAP ve CHP sıralarından
alkışlar) Niçin?!. Niçin?!. Biraz önce, DSP sözcüsü "hangi
zihniyet bunu yürütecek" dedi. Bu zihniyetin temsil ettiği Bakanlar
Kurulu yürüteceği için konuştu.
Bakın, aynı zihniyet, sizin çoğunluğunuz, geçen yaz
ortalarında bu Meclisi topladı. Gece yarılarına kadar konuşuldu. Gece
yarılarına kadar konuşulduğu zaman, bazı yasalar
geçerken, ben, bu kürsü değil ama yandaki salonun kürsüsünden dedim ki:
Öyle bir görüntü veriyorsunuz ki, gece yarıları bazı hükümleri
geçirmeye çalışırken, sanki, memleket işgal altında
da, düşmana karşı bir Meclis toplantısı
yapmışız, sanki çok acil bir durum varmış gibi bizleri
gece yarılarından sonra çalıştırıyorsunuz; oysa,
çıkardığınız yasalar Anayasaya
aykırıdır, Anayasa Mahkemesinden döner, boşuna çaba göstermeyin
demiştim.
Hani, Karadenizlinin mezar taşı üzerine
yazılmış... "Ne oldi!" demiş ya;
"hastayım dedim dinlemediniz, şöyle dedim dinlemediniz; sonuçta
ne oldi!" demiş. İşte, biz de, yapmayın, etmeyin
diyoruz; sonuçta bütün bunlar Anayasa Mahkemesinden dönüyor. (DSP
sıralarından alkışlar) Niçin döner?..
Bakın, bu yasada önemli olan hükümlerden biriyle, bir bakana
-Sanayi ve Ticaret Bakanına- ceza hükümleri uygulama, para cezası
verme yetkisini tanıyorsunuz. Bu, bizim hukukumuzda olmayacak bir şey
değil; vaktiyle, Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu
dolayısıyla da böyle yetkiler verilmişti. Anayasa Mahkemesi bunların Anayasaya
uygun olduğunu kabul etti, ben de kabul ediyorum; ama, o yetki ile bu
yetki arasında büyük fark var. Bu yetki, yalnız miktarın, para
cezasının büyüklüğü dolayısıyla değil, para
cezasının uygulandığı organlar dolayısıyla,
basın dolayısıyla, böyle bir kanun hükmüne konu olamaz; çünkü,
bu yetki, para cezası vermek yoluyla, basına sansür uygulamak,
basına ceza uygulamak yoluna girecektir. Bunun, bir trafik polisinin
verdiği cezayla ya da bir vergi dairesinin vereceği cezayla benzer
tarafı yok. Bu, doğrudan doğruya konunun ve hem de özgürlükle
ilgili olan bir konunun özüne dokunuyor; bu çeşit bir cezadır bu.
Onun için, dönecek.
Bakın, bunları defa defa söylüyoruz ve her defasında da
dönüyor. Ben herkesin inandırıcı olmak için sakal
bıraktığını iddia etmiyorum; ama,
inandırıcı olabilmem için ben de mi sakal bırakayım?!
(DSP sıralarından
alkışlar; RP sıralarından "sakal bırak"
sesleri) Sakalım olmadığı için inanmıyorsunuz. Hadi,
benim sakalım yok, beni dinlemiyorsunuz; ama, Cumhurbaşkanı geri
çeviriyor, Cumhurbaşkanı diyor ki "ben Cumhurbaşkanı
olarak geri çeviriyorum." (RP sıralarından "Onun da
sakalı yok" sesleri) Hadi, sakalı yok diye ona da
inanmasanız bile, Cumhurbaşkanıdır;
Cumhurbaşkanına da mı saygınız yok?
Cumhurbaşkanı niye geri çeviriyor; çünkü,
Cumhurbaşkanının elinde yetki var, Anayasa Mahkemesine o da başvurabilir;
ama, başvurmadan önce, Meclisin haysiyetini korumak için, bu Meclis
herhalde bunu düzeltir diyerek geri çeviriyor...
ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) – Ne demek
haysiyet...
MÜMTAZ SOYSAL (Devamla) – ... ama, siz, yine, geri çevirmiyorsunuz. Onun
için, bunları yapa yapa rejimi, rejimin bütün organlarını;
yalnız Anayasa Mahkemesinin verdiği kararları
dinlemediğiniz için değil, yalnız
Cumhurbaşkanının geri çevirdiği bir yasayı aynen kabul
ettiğiniz için değil; ama, her şeyinizle, her davranışınızla,
rejimin bütün organlarını tahrip ediyorsunuz.
Onun için, gidiş tehlikelidir. Bu tehlikeli gidişi yürütecek
olan Bakanlar Kurulu da, bu çeşit hükümler dolayısıyla yürür.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Ne demek istiyorsunuz?!
MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Ne demek?
MÜMTAZ SOYSAL (Devamla) – Saygılar sunarım efendim. (DSP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Soysal.
Madde üzerindeki müzakereler bitmiştir.
İRFETTİN AKAR (Muğla) – Sayın Başkan, nereye
gidiyor bu arkadaşlar?
BAŞKAN – Maddenin oylamasından önce, bir yoklama isteği
var; ama, arkadaşlar, şu anda, salonda 300 milletvekili var. (RP ve
DYP sıralarından alkışlar; ANAP sıralarından
gürültüler)
MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Sayın Başesgioğlu, Sayın Divan Üyesi
sizin arkadaşınız.
Şimdi, bakın, 57 nci maddede "Başkan tereddüte
düşerse yoklama yapabilir" deniliyor.
Ayrıca "görüşmeler sırasında işaretle
oylamaya geçerken, 20 milletvekili, salonda çoğunluğun
bulunmadığını ileri sürerek yoklama
yapılmasını isteyebilir" deniliyor. İsteyebilir; ama,
yoklama yapılır diye bir hüküm yok; bu, başkanın takdirine
bağlıdır. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)
Onun için, ben, çoğunluğun olduğu inacındayım. (RP ve
DYP sıralarından "Oyla" sesleri)
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
Tasarı üzerindeki müzakereler bitmiştir.
Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Tasarının tümü kabul edilmiştir;
hayırlı uğurlu olsun. (RP ve DYP sıralarından
alkışlar; ANAP sıralarından gürültüler)
Teşekkür konuşmasını yapmak üzere, buyurun
Sayın Bakan. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)
HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, benim,
Kanunla ilgili, Bakana sözlü sorum var.
BAŞKAN – Söylemediniz efendim.
HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Hayır... Bakana sözlü
sorularım var.
BAŞKAN – Efendim, işaret etmediniz.
HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Olur mu?!. Olur mu?!.
BAŞKAN – Efendim, kanunun tümü üzerinde...
HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Hayır... Sözlü
sorularım var. Bakın, 10 tane sözlü sorum var.
BAŞKAN – Sayın Dumankaya, neyse... İşaret etmediniz
efendim.
HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Hayır... 10 tane sözlü sorum
var!
BAŞKAN – Efendim, geçti... Rica ediyorum...
Buyurun Sayın Bakan.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Muğla) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri... (ANAP
sıralarından gürültüler)
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Böyle bir usul var mı?!
Yapamazsınız!
BAŞKAN – Sayın Ersümer, rica ediyorum...
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Sözlü soruyu nasıl
sordurmazsınız?!
SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) – ...Tüketicinin
Korunmasına Dair Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapan
Kanun...
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Böyle bir yetkin var mı?!.
Böyle bir yetkin yok!
HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Bakana 8 tane sözlü sorum var...
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Yazıklar olsun!
BAŞKAN – Şimdi Sayın Bakan konuşuyor. Ondan sonra
konuşun.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) –
...oylarınızla kabul edilmiştir.
HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – 8 tane sözlü sorum var.
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Nasıl yaparsınız
böyle bir şeyi!
BAŞKAN – Efendim, bize bir istek gelmedi.
BÜLENT AKARCALI (İstanbul) – Hatırlatmak mı lazım...
SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) – Hükümetim
ve Bakanlığım adına hepinize teşekkür ediyorum. (DYP
ve RP sıralarından alkışlar; ANAP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Arkadaşlar, oturur musunuz... Sayın Bakanın
konuşmasından sonra konuşun.
Buyurun efendim.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) – Bu yasa
tasarısı üzerinde çok konuşuldu...
HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Benim, 8 tane sözlü sorum
vardır Sayın Bakandan...
BAŞKAN – Efendim, bana iletilmeden...
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Böyle bir şey
yapamazsınız!..
BAŞKAN – Sayın Ersümer, niye?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) –... gübrenin
tarıma öneminden, Susurluk'a... (ANAP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Efendim, bana iletilmeden...
Sayın Bakan, bir dakikanızı rica ediyorum...
Şimdi, sayın arkadaşlarım, yoklama istemini yerinde
bulmadım. Kaldı ki, tasarının tümünden sonra soru
sorulacağına dair, maddelerde bize bildirmedi
arkadaşımız.
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Ne münasebet Başkan!..
BAŞKAN – Bildirmedi canım!..
Arkadaşlar, işaret ettiler mi bize; sorumuz var dediler mi?..
HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Ben, yerimden soracağım
o zaman...
BAŞKAN – Efendim, bize soru soracağına dair bir bilgi
gelmezse, ben nasıl sorayım?..
HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – 8 tane sözlü sorum vardı...
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Sayın Başkan,
yanlış yapıyorsunuz... Yazıklar olsun!..
MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Bu,
milletvekillerinin en tabiî hakkı...
BAŞKAN – Sayın Başesgioğlu, rica ediyorum sizden...
HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Ben yerimden
soracağım...
MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Niye oldubittiye
getiriyorsun!..
BAŞKAN – Sayın Başesgioğlu, rica ediyorum sizden...
Yani, o zaman bu Meclis çalışmaz ki...
Efendim, rica ediyorum sizden...
Buyurun Sayın Bakan, siz devam edin lütfen.
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Bu Meclisi bu duruma
düşürdünüz...
SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) –
Değerli arkadaşlarım, bu kanunun görüşülmesi
sırasında, hakikaten kanunun üzerinde... (ANAP sıralarından
sıra kapaklarına sürekli vurmalar)
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkkale) – Bu Meclisi bu duruma
düşürmeye hakkınız yok... Yazıklar olsun!..
HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Sözlü sorularım var...
SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) – ...
değerli görüşler serdeden arkadaşlarım oldu... (ANAP
sıralarından sıra kapaklarına sürekli vurmalar)
MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Yazıklar olsun
size...
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Sen nasıl mani olursun!...
SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) – ... yine
kanun üzerinde, hiç ilgisi olmamasına rağmen, gübrenin tarım
sektöründe öneminden, Susurluk'a ve Fadime'ye kadar konuşanlar oldu.
Değerli arkadaşlarım, söylenen iki tane önemli şey
vardı; bu yasanın basın özgürlüğünü engelleyici olduğu
ve Anayasaya aykırı olduğu. Huzurlarınızda bir kere
daha ifade ediyorum ki, bu yasa, ne basın özgürlüğünü engellemektedir
ne de Anayasaya aykırıdır. Peki, bu yasayla ne
sağlanmıştır? (ANAP sıralarından sıra
kapaklarına sürekli vurmalar) Siz, bizi susturamazsınız; yani,
bunu bırakın; ben konuşayım, ondan sonra vurun.
Şimdi, değerli arkadaşlarım... (ANAP
sıralarından sıra kapaklarına sürekli vurmalar)
Hiç merak etmeyin, bizi bugüne kadar kimse susturamadı, kimse
susturamaz... (ANAP sıralarından sıra kapaklarına sürekli
vurmalar)
BAŞKAN – Arkadaşlar, rica ediyorum...
SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) –
Değerli arkadaşlarım, bu yasayla, Türk basını aslî
görevine geri dönmüştür. (DYP ve RP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Türk
basını, bundan sonra, tencere tava ticareti yapamayacaktır. Bu
yasayla, tüketicinin aldatılması ve istismarı önlenmiştir.
(ANAP sıralarından sıra kapaklarına sürekli vurmalar)
BAŞKAN – Sayın Bakan, bir dakikanızı rica
ediyorum...
SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) – Bu yasayla,
esnaf, tüketici ve sanayici, haksız rekabete karşı
korunmuştur. (DYP ve RP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar; ANAP ve CHP sıralarından sıra
kapaklarına sürekli vurmalar, gürültüler)
Şimdi, değerli arkadaşlarım, Sayın Altan Öymen,
benim kendisi hakkında söylediğim bir söz dolayısıyla bu
kürsüye geldi "Sanayi ve Ticaret Bakanı kimi savunuyor" dedi.
(ANAP ve CHP sıralarından sıra kapaklarına sürekli
vurmalar) Sanayi ve Ticaret Bakanı, Türk Halkını ve millî
sanayii savunuyor. (DYP ve RP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar) Türk Halkını ve millî sanayii bugüne kadar
savunmaktan onur ve gurur duydum, bundan sonra da millî sanayii savunmaya devam
edeceğim. (DYP ve RP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar; ANAP ve CHP sıralarından sıra
kapaklarına sürekli vurmalar)
Değerli arkadaşlarım, huzurlarınızda, DSP
Grubundan özür diliyorum; geçen haftaki konuşmamda, bazı sözcülerin,
bu tasarının, Refahyol Hükümeti tarafından, basından öç
almak için getirildiğini ifade etmeleri üzerine... (ANAP ve CHP
sıralarından sıra kapaklarına sürekli vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN – Arkadaşlar, yoruldunuz, yazık... Ellerinize
yazık... Rica ediyorum... (DYP ve RP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar; ANAP ve CHP
sıralarından sıra kapaklarına sürekli vurmalar, gürültüler)
SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) – ...bu
kürsüde, bu yasanın, 54 üncü Hükümet zamanında değil, 53 üncü
Hükümet zamanında hazırlandığını ve hatta, Plan
ve Bütçe Komisyonunda yapılan toplantılarda, bu teklifin, muhalefet
milletvekillerinden ve DSP'li milletvekillerinden geldiğini ifade ettim. (ANAP
ve CHP sıralarından sıra kapaklarına sürekli vurmalar)
METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Düzelt onu...
SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) – Kendileri
haklılar; DSP'den değil, aynı menşeden olan Cumhuriyet Halk
Partili milletvekillerinden gelmiştir. (DYP ve RP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar; ANAP ve CHP
sıralarından sıra kapaklarına sürekli vurmalar, gürültüler)
Değerli arkadaşlarım, Türkiye, sorunlarına,
demokratik parlamenter rejim içerisinde ve bu çatı altında çare
bulacaktır. Zaman zaman, demokratik parlamenter rejim
dışında çare bulma arayışları, sonunda,
Türkiye'nin sorunlarını halletmemiş, daha büyük sorunlar ilave
etmiştir. (ANAP ve CHP sıralarından sıra kapaklarına
sürekli vurmalar)
ASLAN ALİ HATİPOĞLU (Amasya) – Belli oluyor!..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) – Demokratik
parlamenter rejimin en önemli ve en kutsal bireyi, siyasetçi ve
parlamenterlerdir. (DYP ve RP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar; ANAP ve CHP sıralarından sıra
kapaklarına sürekli vurmalar)
Demokratik parlamenter rejime karşı olanlar, bu rejimi ortadan
kaldırmak için daima siyasetçiyi kötüleyerek işe
başlamışlardır. (ANAP ve CHP sıralarından
sıra kapaklarına sürekli vurmalar, gürültüler) Acı olan,
siyasetçiyi kötülemenin, siyasetçi tarafından bu kürsüden
yapılmış olmasıdır. Bunu, demokratik parlamenter rejim
için bir talihsizlik olarak görüyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin hiçbir bakanı, ne benden
evvelkiler, ne ben ve bugünkü bakan arkadaşlarım, ne de bundan sonra
bakan olacak arkadaşlarım tetikçi olamazlar. (ANAP ve CHP
sıralarından sıra kapaklarına sürekli vurmalar, gürültüler)
Bir arkadaşım, burada kalktı dedi ki: "Sanayi ve
Ticaret Bakanı, sabah gazeteyi eline alacak, aleyhine kim yazı
yazmışsa hemen ceza uygulayacak." Buna kargalar bile güler,
kargalar... (DYP ve RP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar; ANAP ve CHP sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar, gürültüler)
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Sayın Başkan, kaç dakika
oldu?!
SANAYİ VE TİCARET BAKANI E.YALIM EREZ (Devamla) – Sanayi ve
Ticaret Bakanı, habere göre değil, bu kanunun
yasakladığı promosyona aykırı davranışta bir
durumu varsa, buna bulunur...
BAŞKAN – Sayın Bakan, kısa bir konuşma
yapacaktınız... Toparlayın efendim. Rica ediyorum...
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Kaç dakika oldu?!.
BAŞKAN – Tamam efendim.
MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Kaç dakikadır
konuşuyor?!.
BAŞKAN – Sayın Bakan teşekkür konuşmasını
yapıyor.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI E.YALIM EREZ (Devamla) – Anadolu'da
bir laf vardır; adama sormuşlar: "Karşındakini
nasıl bilirsin?" "Kendim gibi." Onlar, bizi kendileri gibi
bilmesinler; biz onlara benzemiyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve RP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; ANAP
sıralarından "Yuh" sesleri, sıra kapaklarına
vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisi çok
yüce bir kurumdur. Bu kurumda görev yapıyoruz. (ANAP, CHP ve DSP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
Bir dakika efendim... Arkadaşlar, bir konuşalım...
Elbette ki, muhalefetle iktidar uzlaşma içinde görev yapacaklar.
Tabiî, iktidar çoğunluğuna istinaden kanun çıkacak; ben bir
şey demiyorum; ama, muhalefet de gelsin engelleme yapsın; en
doğal hakları.
LEVENT MISTIKOĞLU (Hatay) – Siz, Meclisi, kendi istediğiniz
gibi yönetemezsiniz; İçtüzüğe göre yönetmek zorundasınız.
BAŞKAN – Ama, engelleme yaparken, Başkanlık Divanı
olarak biz, bu engellemelere alet olamayız; doğrusu neyse onu
yaparız. (ANAP sıralarından gürültüler)
Sayın Başesgioğlu, bir şey mi söyleyeceksiniz?
HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Benim soru sorma
hakkımı nasıl engellersiniz?! Bakınız, sorularım
burada, daha önceden hazırlamıştım. Benim soru sorma
hakkımı nasıl engellersin?
BAŞKAN – Sayın Dumankaya, siz, soru soracağım diye
bana bildirseydiniz, ben, sizin sorularınızın hepsini
sordururdum.
HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Benim, bu soruları sorma
hakkım var.
BAŞKAN – Ben, sizin kafanızın içinden geçen bilgileri
okuyamam ki; çünkü, öyle bir alet icat edilmedi, daha doğrusu
bulunmadı.
LEVENT MISTIKOĞLU (Hatay) – Siz, yeter ki, İçtüzüğe uygun
davranın!
BAŞKAN – İsterseniz bir buluş yapalım, benim
gözlerime takalım, bütün milletvekillerinin kafasından geçeni
okuyayım! Ama böyle bir icat yok; ne yapayım arkadaşlar!..
Teşekkür ederim.
Çalışmalarımıza devam ediyoruz.
3. – Emniyet Teşkilatı
Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu
Raporu (1/217) (S. Sayısı : 132)
BAŞKAN – Gündemin 2 nci sırasında yer alan, Emniyet
Teşkilat Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik
Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle
ilgili tasarının müzakeresine başlayacağız.
Komisyon var mı efendim? Yok.
Ertelenmiştir.
4. – Millî
EğitimBakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin 492 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/218) (S.
Sayısı : 164)
BAŞKAN – Gündemin 3 üncü sırasında yer alan, Millî
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin 492 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili
tasarının müzakeresine başlayacağız.
Komisyon var mı efendim? Yok.
Ertelenmiştir.
5. – 625 Sayılı Özel
Öğretim Kurumları Kanunu ile 222 Sayılı
İlköğretim ve Eğitim Kanununun Bazı Hükümlerinin
Değiştirilmesi Hakkında 254 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun
Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 326
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik
ve Spor Komisyonu Raporu (1/71, 1/111) (S. Sayısı : 168)
BAŞKAN – Gündemin 4 üncü sırasında yer alan, 625
sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ile 222
Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun Bazı
Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında 254 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ile 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları
Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 326
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının
müzakeresine başlayacağız.
Komisyon var mı efendim? Yok.
Ertelenmiştir.
6. – 5434 Sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 20 nci Maddesinin 2 nci
Fıkrasının Değiştirilmesine ve Bu Maddeye 2 Fıkra
Eklenmesine DairKanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/527) (S. Sayısı : 129) (1)
BAŞKAN – Gündemin 6 ncı sırasında yer alan, 5434
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 20
nci maddesinin İkinci Fıkrasının Değiştirilmesine
ve Bu Maddeye 2 Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Tasarısının
müzakeresine başlıyoruz
Komisyon var mı efendim? Var.
Hükümet de var.
Peki efendim, müzakerelere başlıyoruz.
Komisyon raporunun okunup okunmamasını oylarınıza
sunacağım: Komisyon raporunun okunmasını kabul edenler...
(ANAP, DSP ve CHP sıralarından "Sayalım" sesleri)
Peki, sayalım arkadaşlar.
(Gürültüler)
Efendim, sayalım tabiî; niye saymayalım?! Arkadaşlar
istiyorlar, sayacağız. (Gürültüler)
Yahu, şurada güzel güzel çalışıyoruz
arkadaşlar, niye huzuru bozuyorsunuz!.. Allah Allah!
ASLAN ALİ HATİPOĞLU (Amasya) – Okumaya da gerek yok,
maddelere de gerek yok, bırakın gitsin!..
BAŞKAN – Çok kanunî çalışıyorum, çok anayasal
çalışıyorum.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Çok güzel
çalışıyorsunuz, tarih yazacak bunu!..
BAŞKAN – Tabiî, tabiî, çok
güzel yazar.
Kabul etmeyenler... Efendim, raporun okunması kabul
edilmemiştir.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen var mı?
OYA ARASLI (İçel) –Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Sayın Mustafa Kul konuşacak.
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın
Mustafa Kul; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Kul, süreniz 20 dakikadır.(Gürültüler)
Sayın milletvekilleri, rica ediyorum, gürültüyü keselim.
Buyurun Sayın Kul.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA KUL (Erzincan) – Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; 5434 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanununun 20 nci Maddesinin İkinci
Fıkrasının Değiştirilmesi ve Bu Maddeye 2
Fıkra Eklenmesine Dair Kanun
Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini
ifade etmek üzere huzurlarınızdayım; bu vesileyle, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu yasanın şu andaki
mevcut durumuna göre, 5434
sayılı Emekli Sandığı Kanununun 20 nci maddesinin
ikinci fıkrasında, Sandığın her çeşit menkul ve
gayrimenkul malları ile geliri ve alacaklarının, emanet
hesaplarında kayıtlı olanlar hariç olmak üzere, haciz ve temlik
edilemeyeceği hükmü yer almaktadır. Hükümetin getirdiği bu
tasarıyla, Sandığın menkul ve gayrimenkullerinin temlikini
sağlamak amacıyla 20 nci maddenin ikinci fıkrasındaki
"temlik edilemezler" ibaresi çıkarılmakta, yine 20 nci
maddeye bir fıkra eklenmek suretiyle, 634 sayılı Kat Mülkiyeti
Kanunundaki şartlar aranmaksızın, Emekli
Sandığının taşınmazlarının, varsa
diğer maliklerinin de onayını alarak, tapuda kat mülkiyeti
kütüğüne bağımsız bölümler halinde tescil edilmesi
olanağını getirmektedir.
Sayın Başkan, sükuneti sağlar mısınız.
BAŞKAN – Efendim rica ediyorum arkadaşlar, gürültü etmeyelim.
REFİK ARAS (İstanbul) – Sayın Kul, bekle biraz.
BAŞKAN – Hareket de kalksın efendim; herkes yerine otursun
veya kulislere çıkan arkadaşlar çıksın efendim.
Buyurun...
MUSTAFA KUL (Devamla) – Ayrıca, 20 nci maddenin ikinci
fıkrasında yapılan değişikliğe paralel olarak
maddeye bir fıkra eklenmekte ve bu fıkrayla sandığın
mallarının satış usul ve esaslarının nasıl
yapılacağı tarif edilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, bu yasa tasarısının
çıkarılmasının gerekçesi olarak da, sandığın
mülkiyetinde bulunan gayrimenkullerin devredilmesinde veya üzerinde
ortaklıklar halinde inşaat yapılmasında birtakım
zorluklarla karşılaşıldığından, hatta,
bazen, bu gibi tasarruflarda bulunmanın imkânsız olması nedeniyle,
böylesine bir düzenleme getirildiği ifade edilmektedir.
Sayın milletvekilleri, Emekli Sandığı bir sosyal
güvenlik kuruluşudur, bu kurum kâr getirecek bir kurum olarak kesinlikle
değerlendirilmemelidir. Yeni düzenlemeyle, Emekli
Sandığının her çeşit menkul ve gayrimenkul mallarıyla,
gelir ve alacaklarına temlik koyulabilecek, Emekli
Sandığının malları haciz edilebilecektir. Gerçi,
sandıktan aylık alanların borçları için hiçbir suretle
haciz konulamayacağı hükmü muhafaza edilmekteyse de, ancak, Emekli
Sandığının her çeşit mallarıyla, gelir ve
alacakları üzerine temlik koyma imkânını bu yasa
tasarısıyla getirmektedir. Bu yasa tasarısıyla, Emekli
Sandığının, içerisinde bulunduğu sorunların,
sıkıntıların giderilmesi değil, tam tersine mevcut sorunların
daha da büyüyerek, daha sonra çözümlenemez bir noktaya ulaşmasına
neden olacak bir düzenlemeyle karşı karşıyayız. Yine,
bu yasa tasarısıyla -eğerki yasa çıkarsa- Emekli
Sandığının mal varlıklarının haraç mezat
satılması amaçlanmıştır. Bazı siyasetçilerin bir
türlü bastıramadığı bu özelleştirme
hastalığı, özelleştirme tutkusu, burada da kendisini
göstermektedir. Özelleştirme mantığını, diğer
KİT'lerin özelleştirilmesinde iyi kötü ifade edebiliyorlar;
KİT'ler zarar ediyor, devlet bu zararı karşılamak durumunda
kalıyorsa, diğer taraftan, işçiye memura ödenmesi gereken
aylıkları, maaşları ödemekte zorluk çekiyor diyorlar. Bu
nedenle, KİT'lerin bu zararlarını karşılama
amacıyla, zarar etmemesi için, KİT'leri satıp bunlardan
kurtulmak istiyoruz mantığıyla KİT'ler satılmakta.
Devlet, yine, özel sektör bu işletmeleri daha rantabl
çalıştırabilir, daha rasyonel ve daha iyi işletir gibi bir
anlayışla KİT'leri satmaktadır; ama, Emekli
Sandığında böyle bir durum yok, Emekli Sandığına
bu gerekçeler uymamaktadır.
Değerli arkadaşlarım, Anafartalar
Çarşısındaki dükkânların mülkiyet sahibinin Emekli Sandığı
olması veya şahıslar veya bazı şirketlerin olması
ne fark edecektir?
Yine, Ankara Otelinin mülkiyetinin Emekli Sandığına ait
olması veya kiraya verilmesiyle, yine, şahıslara devredilerek,
şahısların kiraya vermesi veya çalıştırması
Emekli Sandığına hangi kolaylıkları getirecektir,
Emekli Sandığının içerisinde bulunduğu sorunlardan,
sıkıntılardan hangisini hafifletecektir?
Eğer, Emekli Sandığının elinde
bulundurduğu gayrimenkullerin bugünkü kiraları düşükse,
bunları yeniden değerlendirmek, yükseltmek, günün mevcut koşullarına göre uyarlamak
mümkündür. Kiralar yükseltilebilir; ancak, tümünü satarak bunlardan kurtulmak
pek kabul edilebilir bir yaklaşım olarak görülmemektedir.
Özelleştirme için ileri sürülen gerekçeler, Emekli
Sandığının sahip olduğu gayrimenkullerin
satılması için yeterli görülmemektedir. Kaldı ki, kimin
malını kime satıyoruz?! Emekli Sandığının
malları, Emekli Sandığına prim ödemiş olan sandık
mensuplarının malıdır. Bunları satmaya, Hükümet
olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, bunların
satışı konusunda karar almaya hiçbir hakkımızın
olmadığını zannediyorum.
Sadece Emekli Sandığı değil -bugünkü gazetelerde
var- Sayın Başbakan, yine, Sosyal Sigortalar Kurumunun
özelleştirileceğini, üç sosyal güvenlik kuruluşunun
birleştirileceğini ifade etmektedir. Gerek Sosyal Sigortalar Kurumu
gerek Bağ-Kur gerekse Emekli Sandığının mal
varlığı, tamamen, o sosyal güvenlik kuruluşlarına prim
ödeyen, o sandık mensubu insanların olmasına rağmen, biz,
onlar adına, bu üç sosyal güvenlik kuruluşunun mallarını
haraç mezat satmayı, Hükümetin birtakım finans
sıkıntısını, acil para ihtiyacını
karşılamak amacıyla, kısa vadede çözüm olarak görmekteyiz.
Değerli arkadaşlarım, özelleştirilecek olan
KİT'ler tabiî ki, hepimizin malı. 65 milyon Türkiye
insanının malı olduğundan dolayı, belki, bunları
satmanın mümkün olabileceğini, belki Meclisin veya hükümetlerin
bunları satma yetkisine sahip olduğunu düşünmek mümkün; ama,
Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur ve Emekli Sandığının
mal varlıkları tamamen bu sandık veya sosyal güvenlik
kuruluşlarına prim ödeyen mensuplarının malı
olduğundan dolayı, bunları satmaya bizim
hakkımızın ve yetkimizin olmadığını
zannediyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu tür yaklaşımları
daha önce de görmüştük. Zaman zaman, paraya ihtiyaç olduğu takdirde,
süper emeklilik gibi, sertifikalı arsa satışları gibi,
köprü ve barajların kâr payı senetlerinin satışı gibi
birçok yöntem bugüne kadar denendi; ama, bu yöntemlerle
sıkıntıyı aşmanın mümkün olamayacağı
artık görülmektedir.
Mevcut ekonomik sıkıntılara daha kalıcı
çözümler bulmamız gerekmektedir. Kamu finansman ihtiyacını
vergiyle karşılamamız gerekmektedir. İlerisi için SSK,
Bağ-Kur ve Emekli Sandığının birleştirilmesi
düşünülüyor ise, zaten, şu anda, bütün sendikalarımız
SSK'nın diğer iki sosyal güvenlik kuruluşuyla
birleştirilmesine karşı çıkmaktadır. Onlar "bunca
mal varlığımız var. Bu mal
varlığımızı neden Bağ-Kur'la veya Emekli
Sandığıyla paylaşalım" diye Sosyal Sigortalar
Kurumunun diğer sosyal güvenlik kuruluşlarıyla
birleştirilmesine karşı çıkmaktadırlar.
Sosyal Sigortalar Kurumunun zor durumda olduğunu biliyoruz,
sıkıntılarını biliyoruz, Bağ-Kur'un da zor
durumda olduğunu biliyoruz; ama, şu andaki mevcut durumuyla Emekli
Sandığının onlardan -iki sosyal güvenlik kuruluşundan-
daha iyi durumda olduğunu da biliyoruz. Bu nedenle, eğer, ileride
Emekli Sandığının daha büyük sıkıntılarla,
sorunlarla karşılaşmasını istemiyorsak, o zaman bu
yasa tasarısının çıkmaması gerekmektedir. Bizim,
Hükümetten dileğimiz, bu yasa tasarısını geri çekmesidir.
Değerli arkadaşlarım, Mecliste, Sülün Osman'ı
tanımayan hemen hemen yoktur; onun şöhretini, hemen hemen hepimiz,
daha önceki yıllarda basından, televizyonlardan
öğrenmişizdir. Sülün Osman, Türkiye'de meydan saati, kule, tramvay,
köprü gibi kamuya ait tesis ve hizmet alanlarını pazarlayan ve
onları uyanık müteşebbislere satarak Türkiye'de
özelleştirmeyi başlatan ilk adamdır. Sülün Osman, bu kıvrak
zekası ve üstün ikna kabiliyetiyle kendisinden sonraki nesillere de ilham
kaynağı olmuştur.
Sülün Osman, özelleştirme hareketini başlatırken
Türkiye'nin kalkınmasının ancak ve ancak kâr eden
kuruluşların pazarlanmasıyla mümkün olabileceğini o
zamandan görmüş ve bu hareketi başlatmıştır. Ancak, ne
yazık ki, Sülün Osman'ın başı, özelleştirme tutkusu
yüzünden, yasalarla sık sık derde girmiştir ve
hayatının büyük bir bölümünü de cezaevlerinde geçirmiştir. Neden
ceza almış; kendisine ait olmayan şeyleri üçüncü
şahıslara satmaktan dolayı ceza almış. Peki, şu
anda bizim yaptığımız veya yapmak istediğimizin,
Emekli Sandığının, Sosyal Sigortalar Kurumunun ve
Bağ-Kur'un mallarını satmamızın, Sülün Osman'ın o
günkü uygulamalarından ne farkı var değerli
arkadaşlarım?
Emekli Sandığı kimin; mensuplarının; Sosyal
Sigortalar Kurumunun mal varlığı kimin; o da SSK
mensuplarının.O zaman bunları satmaya bizim hakkımız
yok. Eğer, bunları satacak olursak, öncelikle Sülün Osman'ın
itibarının iade edilmesi gerektiğine inanıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Hükümetin, bir an önce bu
yanlıştan vazgeçmesi gerekir. Daha önce, bu konuyla ilgili yasa
tasarısı komisyonlarda görüşüldüğü zaman, Emekli
Sandığının sahip olduğu gayrimenkullerde kiracı
olarak oturan insanların büyük bölümü Parlamentoya gelmişler,
komisyon başkanlarını, partilerin grup başkanvekillerini
ziyaret etmişlerdi ve bu konuyla ilgili sıkıntılarını
anlatmışlardı. Bu arkadaşlarımız "eğer,
bugünkü koşullarda, bizim kirada oturduğumuz bu gayrimenkullerin
kiraları düşükse, bunları yükseltmeye hazırız; bizimle
aynı bölgede olan ve şahıslara ait dükkânlarla aynı
seviyede kira ödemeye hazırız" demişlerdi; ama, Hükümet, bu
çağrılara, kiracıların o günkü tekliflerine
kulaklarını tıkayarak, kesinlikle, Emekli
Sandığının mal varlıklarını satma
konusundaki bu tasarıyı Meclise getirdi ve komisyonda da, bununla
ilgili geniş tartışmalar olmuştu. Bu tasarı kanunlaştığı
zaman, gerçekten, Emekli Sandığının bugünkü durumundan daha
kötü duruma düşeceğini bugünden görmemiz gerektiğini ifade
ediyorum.
Bu vesileyle, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Emekli
Sandığının mallarının haraç mezat
satılmasına karşı olduğumuzu ve bu nedenle
tasarıya karşı oy kullanacağımızı ifade
ediyor, hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kul.
DYP Grubu adına, Sayın İsmet Attila; buyurun efendim.
Süreniz 20 dakika, zaten, 20 dakikamız var; tam zamanında
bitiriyoruz.
DYP GRUBU ADINA İSMET ATTİLA (Afyon) – Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanununun 20 nci Maddesinin İkinci
Fıkrasının Değiştirilmesine Dair Kanun
Tasarısı hakkında Doğru Yol Partisi Grubunun
görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi
saygıyla selamlarım.
5434 sayılı Kanunun 20 nci maddesinin ikinci
fıkrasında, Sandığın her çeşit menkul ve
gayrimenkul mallarıyla gelir ve alacaklarının, emanet hesaplarında
kayıtlı olanlar hariç, haciz ve temlik edilemeyeceği hükmü yer
almıştır. Sandık mülkiyetinde bulunan gayrimenkullerin
devredilmesinde veya üzerine ortaklıklar halinde inşaat
yapılmasında zaman zaman zorluklarla
karşılaşılmakta; hatta, bazen, bu imkânsız hale
gelmektedir. İşte, bu nedenle, Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanununun 20 nci maddesinde değişiklik yapan
kanun tasarısı huzurunuza getirilmiş bulunmaktadır. Bu
kanun değişikliğiyle, Sandık, hizmetleriyle doğrudan
ilgili olmayan gayrimenkullerini satabilecek ve satıştan
sağlayacağı gelirleri, günümüz ekonomilerinin gerektirdiği
seyyaliyet ve esneknik şartlarında değerlendirilebilecektir.
Bilindiği üzere, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı,
1950 yılında 5434 sayılı Yasayla kurulmuştur. Sandığın
kurulmasıyla, 1950 öncesi her kamu kuruluşunun kurmuş
olduğu emekli sandıkları, Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığına devredilmiş; böylece, kamu personeli emeklilik
sisteminde bir bütünlük sağlanmıştır. 1950
yılında, Sandık kurulurken, Sandığa kesenek ödeyen
iştirakçi sayısı 200 bin civarındadır.
Sandığın, aylık ödediği emekli, dul, yetim
sayısı ise 9 300'dür. Bu şartlar altında,
Sandığın ilk kuruluş yıllarında önemli
miktarlarda gelir fazlası vermeye başlanılmış;
Sandık da sağladığı bu fon fazlalarını, o
yıllardaki ekonomide mevcut yatırım araçlarının
sınırlılığı nedeniyle ve öncülük etmek gayesiyle,
turizm ve ticaret sektörlerinin gelişmesi için kullanmış, büyük
oteller ve iş merkezleri inşa ettirmiştir.
Sandığın, bugün, iştirakçi sayısı 1 milyon 950
bin; aylık ödediği emekli, dul, yetim sayısı 1 048 211'dir.
Sandığın, iştirakçilerinden sağladığı
gelirlerle, aylık ve diğer ödemelerini karşılayamaz duruma
düştüğü de bir gerçektir. Sandığın, 1997
yılında 65 trilyon lira civarında açık vereceği tahmin
edilmektedir. Bu açık, Hazine tarafından
karşılanmaktadır. Sandığın sahip olduğu
gayrimenkullerden dolayı 1997 yılında sağlayacağı
gelir ise, ancak 2 trilyon 250 milyar lira civarında olacaktır. Bu
durum, Sandık aktiflerini teşkil eden gayrimenkullerin daha rasyonel
ve daha yüksek getirili alanlarda kullanılmasını
gerektirmektedir. Yapılacak kanun değişikliğiyle,
Sandık gayrimenkullerinin satılması suretiyle
değerlendirilip daha yüksek verimli alanlarda
nemalandırılması ve böylece Sandığın gelir gider
dengesinin sağlanması amaçlanmaktadır.
Getirilen kanun değişikliğiyle hangi hususlar
düzenlenmektedir; şimdi, bunlara kısaca değinelim. 5434
sayılı Kanunun 20 nci maddesinin ikinci fıkrasında
"Sandığın her çeşit menkul ve gayrimenkul malları
ile gelir ve alacaklarının, emanet hesaplarında
kayıtlı olanlar hariç, haciz ve temlik edilemeyeceği" hükmü
yer almıştır. Tasarıda getirilen değişikliklerle,
Sandık mallarının, Sandığın veya Sandık
iştirakçileri ile Sandıktan aylık bağlananların
borçları için haczedilemeyeceği ve bunlar hakkında
iştirakçiler ile aylık bağlananların temlikî tasarrufta
bulunamayacağı hükme bağlanmıştır. Diğer bir
deyişle -tasarının gerekçesinde de belirtildiği gibi-
Sandık, bir taraftan sosyal güvenlik kurumu olduğundan ve bir
çeşit kâr getiren işletme niteliğini
taşımadığından, Sandığın her çeşit
menkul ve gayrimenkul mallarıyla, gelir ve alacaklarına, emanet
hesaplarında kayıtlı olanlar hariç, gerek Sandığın
gerekse Sandık iştirakçileri ile Sandıktan aylık
alanların borçları için hiçbir surette haciz konulamayacağı
hükmü muhafaza edilmiştir.
Ayrıca, sözü edilen mal ve alacaklar ile gelirler üzerinde,
iştirakçiler ile Sandıktan emekli, adi malullük, vazife
malullüğü, harp malullüğü aylığı alanlar ile dul ve
yetim aylığı alanlar tarafından temlikî tasarrufta
bulunulamayacağı vurgulanmıştır. Böylece,
Sandığın veya Sandık tüzelkişiliğinin,
Sandık varlıklarının daha iyi değerlendirilmesi için
temlikî tasarrufta bulunabilme imkânı getirilmektedir.
Sandığın iştiraki bulunan Emek İnşaat ve
İşletme Anonim Şirketi tarafından işletilen veya
kiraya verilen gayrimenkuller 1 500 civarında üniteden oluşmakta ve
bir o kadar da kiracı bulunmaktadır. Kiracılarla, idarî ve
hukukî yönden zaman zaman anlaşmazlıklar ortaya
çıkmaktadır. Bazen, bu anlaşmazlıklar büyük boyutlara
ulaşmakta ve işletici şirketi veya Sandığı
veyahut her ikisini de zor durumda bırakmaktadır.
Sandık gayrimenkullerinin daha iyi bir şekilde
değerlendirilebilmesi için, 20 nci maddeye bir fıkra eklenmek
suretiyle 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunundaki şartlar
aranmaksızın, Sandık gayrimenkullerinin, varsa diğer
maliklerle de anlaşarak, tapuda, kat mülkiyeti kütüğüne
bağımsız bölümler halinde tescil edilmesinin
sağlanması imkânı getirilmiştir. Bu hükümle,
Sandığın sahip olduğu iş alanında
bağımsız bölümler şeklinde mevcut üniteler ayrı
ayrı değerlendirilecek ve ihale yoluyla satılabilecektir.
Yine, bu kanun değişikliğiyle, 5434 sayılı
Kanunun 20 nci maddesinin ikinci fıkrasında yapılan
değişikliğe paralel olarak aynı maddeye bir fıkra
eklenmektedir. Bu fıkra, Sandık gayrimenkullerinin satış
usul ve esaslarının belirlenmesi hususunu düzenlemektedir.
Sandığın doğrudan hizmetleriyle ilgili olmayan
gayrimenkulleri, yönetim kurulunun kararı, Maliye
Bakanlığının teklifi üzerine, Bakanlar Kurulunca
belirlenecek usul ve esaslara göre satılabilecektir.
Burada, gerek mevcut Sandık Kanunundaki "Sandık
mallarının devlet malı gibi korunacağı" hükmünden
hareketle, gerek 4182 sayılı Kanunda da öngörülen gayrimenkul
satışı usul ve esaslarının belirlenmesinde Bakanlar Kurulu
yetkili kılınmaktadır.
Ayrıca, bu fıkrada, Sandığın,
satışlarından elde edeceği gelirleri, bilançosunda özel bir
hesaba kaydedeceği ve bu gelirlerin, ancak, 5434 sayılı Kanunun
22 nci maddesinde belirtilen esaslara göre değerlendirilebileceği
hüküm altına alınmaktadır. Bu hükümle, Sandığın
satışlardan sağlayacağı gelirin hangi surette
sarfedileceği şeklinde duyulabilecek endişeler önlenmiş
olmaktadır. Satışlardan elde edilebilecek gelir doğrudan
Sandığa intikal edecek, özel bir hesapta izlenecek ve günün ekonomik
koşulları da göz önüne alınarak daha verimli bir şekilde
değerlendirilmesi sağlanacaktır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Sandığın gayrimenkullerinin satışında kapalı
zarfla teklif alma usulü uygulanacaktır.
Ayrıca, Sandığın mevcut gayrimenkulleri otel, tatil
köyü, işhanı ve otogar şeklinde işletilmektedir. Bunlar,
şehirlerimizin en mutena ve kıymetli yerlerinde bulunmaktadır.
Bu nedenle, maddî değerlerinin tespiti
yanında, iktisadî değerlerinin de göz önünde bulundurularak
değerlerinin tespit edilmesi gerekmekte ve bu, özel bir önem arz
etmektedir.
Satışa çıkarılacak gayrimenkullerin,
satıştan sonra da aynı şekilde işletileceği
düşünüldüğü takdirde, değer tespiti sırasında, arsa,
üzerindeki binanın değeri ve iktisadî hayattaki veya turizm
alanındaki gelişmeler de önemli bir rol oynayacağı gibi, bu
yerlerin ileride imara açılması halinde getireceği büyük
rantın da göz önüne alınması gerektiğinden, değer
tespitlerinin bu yönde profesyonel deneyimi olan Emlak Bankasına veya
Vakıflar Bankasına yaptırılması en uygun ve zarurî bir
yol olarak görünmektedir.
Günümüzün ekonomik şartları ve Sandığın
kuruluşundan bu yana geldiği son nokta itibariyle,
Sandığın aylık ödediği emekli, dul ve yetimlerin
sayılarıyla Sandığın gelir sağladığı
iştirakçi sayıları dikkate alınarak, Sandık
taşınmazlarının daha iyi bir şekilde
değerlendirilmesi düşüncesiyle, Doğru Yol Partisi Grubu olarak,
hazırlanmış bu tasarıya olumlu oy vereceğimizi ifade
eder; Yüce Meclisi tekrar saygıyla selamlarım. (DYP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Attila.
Sayın miletvekilleri, çalışma süremizin bitmesine çok az
bir zaman var; bu itibarla, kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek
için, 16 Ocak 1997 Perşembe günü saat 13.30'da toplanmak üzere,
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.53
B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. – İstanbul Milletvekili Ercan
Karakaş’ın, İstanbul-Güngören İlçesinin bazı
sorunlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı M. Recai Kutan’ın yazılı cevabı
(7/1718)
Türkiye BüyükMillet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıda yer alan sorularımın Sayın
Başbakan tarafından yazılı olarak
yanıtlanmasını arz
ederim.
Ercan
Karakaş
İstanbul
İstanbul’da 4 yıl önce kurulan Güngören
İlçesinin temel sorunları halen çözüm beklemektedir. Güngören’in
gerçek anlamda ilçe olabilmesi için altyapı, eğitim,
sağlık, elektrik şebekesi ve benzer sorunlarının bir
an önce çözülmesi gerekmektedir.
İlçenin elektrik şebekeleri eskimiş ve
ihtiyacı karşılayamaz hale gelmiştir. Tekstil üretimi ve
ihtacatına çok önemli bir yer tutan Merter’in de Güngören ilçe
sınırları içerisinde olduğu düşünülürse sık
sık elektrik kesintisinin yaşandığı Güngören ilçesinde
elektrik şebekesinin yenilenmesinin ne kadar önemli olduğu
anlaşılır. Diğer yandan aradan 4 yıl geçmesine rağmen
Güngören ilçesi henüz Adliyeye, Tapu Müdürlüğüne ve Askerlik Şubesine
sahip değildir.
Eğitim alanındaki eksiklikler de bir türlü
giderilmemektedir. Tüm bu eksikler Güngören halkını tedirgin etmekte
ve umutsuzluğa sevketmektedir.
Sorular :
1. İlçenin elektrik şebekelerinin
yenilenmesi, toprak altına alınması için bir çalışma
yapılmakta mıdır?
2. İlçede hibe yoluyla bir Ticaret Meslek Lisesi
yapılmıştır. Ancak 1 000 öğrencisi olan bu okulda
bilgisayar yoktur. Ayrıca 100 daktiloya ihtiyaç vardır. Bu eksikler
ne zaman tamamlanacaktır?
3. 1996 yatıım programına
alınmış olan ve işlemleri tamamlanan Halk Eğitim
Merkezi binasının ihalesi ne zaman yapılacaktır?
4. Adliye, Tapu Müdürlüğü ve Askerlik Şubesi
ilçe sınırları içerisinde ne zaman faaliyete geçirilecektir?
T.C.
Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanlığı
Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon
Kurulu
Başkanlığı
Sayı :
B.15.0.APK.0.23-300-68-757 15.1.1997
Konu : Yazılı Soru Önergesi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : Devlet Bakanlığı’nın 18.12.1996
tarih ve B.02.0.0010/01437 sayılı yazısı.
İstanbul Milletvekili Sayın
ErcanKarakaş’ın Sayın Başbakanımıza tevcih
ettiği ve Devlet Bakanı Sayın Lütfü Esengün’ün
koordinatörlüğünde cevaplandırılması tensip edilen 7/1718
esas no.lu yazılı soru önergesi ile ilgili bilgiler hazırlanarak
ekte sunulmuştur.
Bilgilerinize arz ederim.
M.
Recai Kutan
Bakan
İstanbul Milletvekili Sayın Ercan
Karakaş’ın Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı
(7/1718-4465)
İstanbul’da 4 yıl önce kurulan Güngören
İlçesinin temel sorunları halen çözüm beklemektedir. Güngören’in
gerçek anlamda ilçe olabilmesi için altyapı, eğitim, sağlık
elektrik şebekesi ve benzer sorunlarının biran önce çözülmesi
gerekmektedir.
İlçenin elektrik şebekeleri eskimiş ve
ihtiyacı karşılayamaz hale gelmiştir. Tekstil üretimi ve
ihracatında çok önemli bir yer tutan Merter’in Güngören ilçe
sınırları içerisinde olduğu düşünülürse sık sık elektrik kesintisinin
yaşandığı Güngören İlçesinde elektrik şebekesinin
yenilenmesinin ne kadar önemli olduğu anlaşılır. Diğer
yandan aradan 4 yıl geçmesine rağmen Güngören İlçesi henüz
Adliyeye, Tapu Müdürlüğüne ve Askerlik Şubesine sahip değildir.
Eğitim alanındaki eksiklikler de bir türlü
giderilmemektedir. Tüm bu eksikler Güngören halkını tedirgin etmekte
ve umutsuzluğa sevketmektedir.
Soru : İlçenin elektrik şebekelerinin
yenilenmesi, toprak altına alınması için bir çalışma
yapılmakta mıdır?
Cevap : 1050 no.’lu Güngören İndirici
Transformatör merkezinin ömrünü tamamlamış bulunan 10 kV ve 35 kV
şalt cihazları ihale edilmiş, 12.12.1996 tarihinde devreye
girerek bölgedeki enerji kesintileri minimum seviyeye çekilmiştir.
Haznedar kavşağı ile Davutpaşa
askerî kışlası arasındaki ana caddedeki yeraltına
dönüşüm çalışmaları Boğaziçi Elektrik
Dağıtım A.Ş. GenelMüdürlüğü ve İstanbul Büyükşehir
Belediyesi Alt Yapı Koordinasyon Kurulu ile birlikte sürdürülmektedir.
2. –
Bursa Milletvekili Ali Rahmi Beyreli’nin, Zonguldak ve Karadeniz Ereğlisi
limanlarının özelleştirilmesi amacıyla açılan kira
ihalesinin iptal edildiği iddialarına ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M. Recai Kutan’ın yazılı
cevabı (7/1767)
Türkiye BüyükMillet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki soruların, Enerji ve Tabiî
KaynaklarBakanı SayınRecai Kutan tarafından, yazılı
olarak yanıtlanmasını iç tüzüğün 99 ve 100 üncü maddeleri
gereğince arz ederim. Saygılarımla.
Ali
Rahmi Beyreli
Bursa
Basında yer alan haberlerde, Zonguldak ve
Karadeniz Ereğli limanlarının özelleştirilmesi
amacıyla açılan, kira ihalesinin iptal edildiği ifade
edilmektedir. Bu iptal talebinin, yetkili kurullarında çok sayıda
Refah Partisi üyesi ile il ve ilçe başkanlarının bulunduğu,
bir şirket tarafından yapıldığı öne
sürülmektedir.
1. Yeterlilik belgesi verilen 6 şirket
arasında en iyi teklifi veren kardeşler A.Ş. adlı
şirketin ihaleyi kazandığı doğru mudur? Bu ihale
sonradan iptal edilmiş midir?
2. İhalenin iptal gerekçesi nedir? İhalenin
iptaline gerekçe gösterilen konular nelerdir? Bu hususlar, ihale
şartnamesinde yer almış mıdır?
3. İhaleyi iptal ettirdiği iddia edilen,
Batı Karadeniz adlı şirket, 17 Eylül 1996 tarihine kadar
yeterlilik belgesi almak üzere TTK’ya başvurmuş mudur? Başvuru
nasıl sonuçlanmıştır?
4. İddia edildiği gibi, batı Karadeniz
adlı şirketin, bu ihalenin iptalinde rolü olmuş mudur? Bu
şirket ya da yöneticilerin Refa Partisi ile herhangi bir ilişkisi var
mıdır?
T.C.
Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanlığı
Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon
Kurulu
Başkanlığı
Sayı :
B.15.0.APK.0.23-300-69-758 15.1.1997
Konu : Yazılı Soru Önergesi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : 24 Aralık 1996 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1767-3637/12837 sayılı yazınız.
Bursa Milletvekili Sayın Ali Rahmi Beyreli’nin
tarafıma tevcih etmiş olduğu ve T.B.M.M. İç Tüzüğü’nün
99 uncu maddesi gereğince cevaplandırılması istenen 7/1767
esas no.lu yazılı soru önergesi ile ilgili bilgiler hazırlanarak
ekte sunulmuştur.
Bilgilerinize arz ederim.
M.
Recai Kutan
Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanı
Bursa Milletvekili Sayın Ali Rahmi Beyreli’nin
Yazılı Soru Önergesi ve Cevapları (7/1767-4637 Esas No.’lu)
Basında yer alan haberlerde, Zonguldak ve
Karadeniz Ereğli Limanlarının özelleştirilmesi
amacıyla açılan, kira ihalesinin iptal edildiği ifade
edilmektedir.bu iptal talebinin, yetkili kurullarında çok sayıda
RefahPartisi üyesi ile il ve ilçe başkanlarının bulunduğu,
bir şirket tarafından yapıldığı öne
sürülmektedir.
Soru 1. : Yeterlik Belgesi verilen 6 şirket
arasında en iyi teklifi veren Kardeşler A.Ş. adlı
şirketin ihaleyi kazandığı doğru mudur? Bu ihale
sonradan iptal edilmiş midir?
Cevap 1. : TTKGenelMüdürlüğüne ait Zonguldak ve
Karadeniz Ereğli limanlarının işletme hakkının 3.
şahıslara devredilmesi konusundaki ihale şartnamesinin
“İdare’nin Yetkisi, Onayı ve İhalenin Kesinleşmesi”ne dair
17. Madde 2. Bendinde “Yetkili organ veya makam komisyon kararını
kabul veya reddedebilir. Kabul ve red kararı ihale tarihinden itibaren 60
(altmış) gün içinde istekliye
bildirilir. Bu suretle ihale sonucu kesinleşmiş olur.” denilmektedir.
Bu maddeye bağlı olarak sözleşmenin
yapılması için şartnamenin 20. maddesi gereğince firmaya
yazılı olarak yapılacak duyurunun tebellüğ edildiği
anda ihale kesinleşmiş sayılacaktır.
TTK Genel Müdürlüğünün ihale yönetmeliğine
göre firmaların teklif dosyalarının açılması ihalenin
kesinleşmesi değildir. Dolayısıyle Kardeşler A.Ş.
adlı şirketin ihaleyi kazanmış olması sözkonusu
değildir.
Soru 2. : İhalenin iptal gerekçesi nedir?
İhalenin iptaline gerekçe gösterilen konular nelerdir? Bu hususlar, ihale
şartnamesinde yer almış mıdır?
Cevap 2. : Anılan firma sözleşmenin 13.
maddesinde öngörülen TTK Liman Hizmet Tarifesi gereğince elde edilecek
brüt ücretlerden TTK hissesi olarak % 100 ücret vermeyi teklif etmiş,
ayrıca 200 000 ton/yıl işlem hacmini garanti etmiştir.
Karadeniz Ereğli Limanının Kurumca işletildiği son 5
yıllık liman gelirlerinin ortalamasının
alınmasıyla ortaya çıkan rakam, Limanın Kurum marifetiyle
işletilmesi halinde daha kârlı olduğunu göstermektedir.
Yapılan değerlendirmede, ihale şartnamesinde yıllık
işlem hacmi ile ilgili bir limit belirtilmemiş olması nedeniyle,
en azından Kurumca elde edilen gelir düzeyinin gerçekleşmesini
sağlayacak bir işlem hacminin şartnameye konulması Kurum
menfaatleri açısından zorunlu görülmüş ve bu nedenle
değerlendirme aşamasında ihale iptal edilmiştir.
Soru 3. : İhaleyi iptal ettirdiği iddia
edilen, Batı Karadeniz adlı şirket, 17 Eylül 1996 tarihine kadar
yeterlilik belgesi almak üzere TTK’ya başvurmuş mudur? Başvuru
nasıl sonuçlanmıştır?
Cevap 3. : Batı Karadeniz adlı şirket
ihaleye katılmak için yeterlilik belgesi almak üzere Kuruma herhangi bir
başvuruda bulunmamıştır.
Soru 4. : İddia edildiği gibi, batı
Karadeniz adlı şirketin, bu ihalenin iptalinde rolü olmuş mudur?
Bu şirket ya da yöneticilerin Refa Partisi ile herhangi bir ilişkisi
var mıdır?
Cevap 4. : İhale aşamasında şartname
ve sözleşmede eksiklikleri görülerek, ileride bazı ihtilaflara neden
olabilecek ve kamu vicdanını rencide etmesi mümkün uygulamaları
önlemek amacıyla iptal edilen ihaleyle ilgili tüm kararların
alınmasında Kurum menfaatleri göz önünde tutulmuştur.
SIRA SAYISININ SONU