DÖNEM : 20                         CİLT : 19                          YASAMA YILI : 2

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

46 ncı Birleşim

15 . 1 . 1997  Çarşamba

 

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – YOKLAMALAR

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A)  GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara Büyükşehir Belediyesinin doğalgaz sayaçları ihalesine ilişkin gündemdışı konuşması

2. – Bursa Milletvekili Ali Rahmi Beyreli’nin, Türkiye Akreditasyon Konseyinin kurulmasına ilişkin gündemdışı konuşması

3. – Kars Milletvekili Yusuf Selahattin Beyribey’in, gönüllü korucu ve geçici köy korucularının mağduriyetlerine ilişkin gündemdışı konuşması

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Ağrı Milletvekili Mehmet Sıddık Altay’ın, (6/186) esas  numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi(4/127)

2. – Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller’in, Rusya Federasyonuna yaptığı resmî ziyarete katılması uygun görülen milletvekiline ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/650)

3. – Devlet Bakanı T.Rıza Güneri’nin, Sudan’a yaptığı resmî ziyarete katılması uygun görülen milletvekiline ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/651)

V. – ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. – Gündemdeki sıralamanın yeniden yapılması ile (8/6) esas numaralı genel görüşme önergesinin öngörüşmelerinin yapılacağı gün ve çalışma süresine ilişkin Danışma Kurulu Önerisi

B) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1. – Gündemdeki sıralamanın yeniden yapılmasına ilişkin DYPve RP Grupları müşterek önerisi

VI. – SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. – İçel Milletvekili Oya Araslı’nın, SıvasMilletvekili Temel Karamollaoğlu’nun, ileri sürmüş olduğu görüşten farklı görüşü kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması

2. – Trabzon Milletvekili Eyüp Aşık’ın, Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül’ün şahsına sataşması nedeniyle konuşması

VII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Ağrı’nın ilçelerine vakıf yurtları açılmasının planlanıp planlanmadığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/148)

2, – Van Milletvekili Fethullah Erbaş’ın, Emlakbank hesaplarının yabancı bir şirkete inceletildiği iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/149)

3. – Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu’nun çiftçilere tarım girdilerinde uygulanan sübvansiyon nedeniyle yapılması gereken ödemelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/184)

4. – Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Ağrı Havaalanına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/186)

5. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Harran Üniversitesinin kadro ihtiyacına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/187)

6. – Manisa Milletvekili Hasan Gülay’ın, tütün üreticilerine olan borçlarını ödemeyen tüccarlara karşı alınacak tedbirlere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/188)

7. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, hayvansal ürünlerin ithalatının durdurulması ile hayvancılık kredisi alan üreticilere ödemenin ne zaman yapılacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/189)

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş’ın, İstanbul-Güngören İlçesinin bazı sorunlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M. Recai Kutan’ın yazılı cevabı (7/1718)

2. – Bursa Milletvekili Ali Rahmi Beyreli’nin, Zonguldak ve Karadeniz Ereğlisi limanlarının özelleştirilmesi amacıyla açılan kira ihalesinin iptal edildiği iddialarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M. Recai Kutan’ın yazılı cevabı (7/1767)

VIII. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/215) (S. Sayısı : 23)

2. – Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 31.7.1996 Tarihli ve 4159 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/496, 3/444) (S. Sayısı : 133)

3. – Emniyet Teşkilatı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/217) (S. Sayısı : 132)

4. – Millî EğitimBakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin 492 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/218) (S. Sayısı : 164)

5. – 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ile 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında 254 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 326 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/71, 1/111) (S. Sayısı : 168)

6. – 5434 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 20 nci Maddesinin 2 nci Fıkrasının Değiştirilmesine ve Bu Maddeye 2 Fıkra Eklenmesine DairKanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/527) (S. Sayısı : 129)

 

 


I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMMGenel Kurulu saat 13.30’da açılarak iki oturum yaptı.

Millî Savunma Bakanı TurhanTayan, Güney Kıbrıs Rum yönetiminin, son günlerde, Rusya Federasyonundan füze temin ederek barış ortamını bozucu tutum ve davranışları münasebetiyle gündemdışı açıklamada bulundu; ANAP İstanbul Milletvekili BülentAkarcalı, DYPKilis Milletvekili Doğan Güreş, RPGaziantep Milletvekili Kahraman Emmioğlu, CHP İstanbul Milletvekili Altan Öymen ve DSP İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit grupları adına, Adana Milletvekili Orhan Kavuncu da şahsı adına aynı konuda görüşlerini belirttiler.

Macaristan’a gidecek olan Devlet Bakanı Ayfer Yılmaz’a dönüşüne kadar, Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez’in,

Amerika BirleşikDevletlerine gidecek olan :

DevletBakanı FehimAdak’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunç’un,

Devlet Bakanı Işılay Saygın’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Namık Kemal Zeybek’in,

Devlet Bakanı Gürcan Dağdaş’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün,

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gidecek olan Orman Bakanı Mehmet Halit Dağlı’ya, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Nevzat Ercan’ın,

Vekillik etmelerinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkereleri ile,

3167 sayılı Çek Ödemelerinin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanuna muhalefet ettiği iddia edilen İstanbul Milletvekili M. Bahattin Yücel hakkında Tanzim edilen dava dosyasının, Adalet Bakanlığına iade edilmek üzere, Başbakanlığa gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi;

GenelKurulun bilgisine sunuldu; Başkanlıkça, Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonda bulunan dosyanın geri verildiği açıklandı.

Sakarya Milletvekili Ersin Taranoğlu’nun, Sakarya İlinde Büyükşehir Belediyesi Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/4) ile,

Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in, 28.3.1983 Tarih ve 2809 Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne DairKanuna Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/244),

İçtüzüğün 37 nci maddesi uyarınca doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergeleri,

Yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmedi.

Malatya Milletvekili Ayhan Fırat ve 38 arkadaşının, SSK sınavında usulsüzlük ve iltimas yapılmasını önleyecek tedbirleri almadığı addiasıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesinin ((11/6) gündeme alınmasının, görüşmelerden sonra istem üzerine yapılan açık oylama sonucunda kabul edilmediği,

Denizli Milletvekili Adnan Keskin ve 28 arkadaşının, Uğur Mumcu cinayetinin açıklığa kavuşturulması amacıyla Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesinin (10/86) yapılan öngörüşmelerden sonra kabul edildiği,

Açıklandı.

Kurulacak komisyonun;

9 üyeden teşekkül etmesi,

Çalışma süresinin, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimi tarihinden itibaren 3 ay olması,

Gerektiğinde Ankara dışında da çalışması,

Kabul edildi.

Sözlü sorular ile kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için, 15 Ocak 1997 Çarşamba günü saat 13.30’da toplanmak üzere, 22.32’de birleşime son verildi.

Kamer Genç

Başkanvekili

                          Ünal Yaşar                                                Ahmet Dökülmez

                           Gaziantep                                                  Kahramanmaraş

                          Kâtip Üye                                                      Kâtip Üye

                         Mustafa Baş                                                     Fatih Atay

                            İstanbul                                                           Aydın

                          Kâtip Üye                                                      Kâtip Üye

 

 

II. – GELEN KÂĞITLAR

15 . 1 . 1997 ÇARŞAMBA

Tasarı

1. – Yurt  Dışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısı (1/569) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.1.1997)

Teklifler

1. – Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın; Yükseköğretim Kanununa Bir Madde Eklenmesine ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği Teşkilat Kanununun 15 inci Maddesine Bir Fıkra Eklenmesi Hakkında KanunTeklifi (2/650) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.1.1997)

2. – Çankırı Milletvekili Mete Bülgün’ün; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne DairKanun ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/651) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.1.1997)

Yazılı Soru Önergeleri

1. – Ordu Milletvekili Müjdat Koç’un, Sıvas-Koyulhisar mevkiinde bulunan bir firmanın atıklarını Melet Irmağına boşalttığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1887) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.1997)

2. – İzmir Milletvekili Zerrin Yeniceli’nin, kamu çalışanlarının ücretlerine ek zam yapılıp yapılmayacağına ilişkinMaliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1888) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.1997)

3. – Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, leblebi üretimine uygulanan KDV oranlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1889) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.1997)

4. – Artvin Milletvekili Süleyman Hatinoğlu’nun sağlık personeline ek zam verilip verilmeyeceğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1890) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.1997)

5. – Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner’in, TRT Genel Müdürlüğüne ne zaman atama yapılacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1891) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.1997)

6. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın, bir Turban personelinin İstanbul-Ankara uçak seyahatine ilişkin Başbakandan yazılı sorusu önergesi (7/1892) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.1997)

7. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın, bir Turbanpersonelinin İstanbul-Ankara-Van uçak seyahatine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1893) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.1997)

8. – İstanbul Milletvekili HalitDumankaya’nın, bazı Turban personelinin İstanbul-Adana uçak seyahatine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1894) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.1997)

9. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın, bir Turban personelinin İstanbul-Adana-İstanbul uçak seyahatine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1895) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.1997)

10. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın, bazı Turban personelinin Ankara-Gaziantep-Ankara uçak seyahatine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1896) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.1997)

11. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın, bir Turban personelinin Ankara-Gaziantep uçak seyahatine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1897) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.1997)

12. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın, bazı Turban personelinin İstanbul-Adana-İstanbul uçak seyahatlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1898) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.1997)

13. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın, bazı Turban personelinin uçak seyahatine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1899) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.1997)

14. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın, bir Turban personelinin Ankara-Erzurum-Ankara uçak seyahatine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1900) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.1997)

 

 

 


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.30

15 Ocak 1997 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER : Ünal YAŞAR (Gaziantep), Mustafa BAŞ (İstanbul)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 46 ncı Birleşimini açıyorum.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır. Yoklama esnasında Genel Kurul salonunda olan sayın milletvekillerinin, yüksek sesle, burada bulunduklarını belirtmelerini rica ederim.

(Yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız yoktur.

Ne kadar ara verelim sayın grup başkanvekilleri?

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) – 14.15'e kadar ara verelim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Peki efendim.

Saat 14.15'te toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 13.58

 


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 14.15

BAŞKAN : Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER : Ünal YAŞAR (Gaziantep), Mustafa BAŞ (İstanbul)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 46 ıncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birleşimin açılışında yaptığımız yoklamada toplantı yetersayısı olmadığı için birleşime 20 dakika ara vermiştim.

Şimdi, yeniden yoklama yapacağız. Yoklama sırasında salonda bulunan sayın milletvekilinin, salonda bulunduğunu yüksek sesle belirtmesini rica ederim.

(Yoklama yapıldı)

İBRAHİM GÜRDAL (Antalya) – Ben saydım 180 kişi var.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, balkondaki sayın üyeleri de saydınız mı?!

BAŞKAN – Arkadaşlar, bu aşamada engelleme olmamalı; çünkü, gündemdışı konuşmayı muhalefet yapıyor. Onun için, bence, birleşim açıldıktan sonra herhangi bir engelleme aşamasına gelindiğinde engelleme yapmak lazım.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Balkonda da 6 kişi var Sayın Başkan.

NECMİ HOŞVER (Bolu) – Saydınız mı Sayın Başkan.

BAŞKAN – Efendim, arkadaşlarımız sayıyorlar.

SAFFET KAYA (Ardahan) – Gerek yok efendim.

BAŞKAN – Sayın Gürdal, sizi de mevcut gösterelim mi?

İBRAHİM GÜRDAL (Antalya) – 183 kişi varsa, ben 184 üncü olurum.

BAŞKAN – Peki efendim.

Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır, çalışmalarımıza başlıyoruz.

Sayın Gürdal, zatı âlinize ihtiyaç kalmamıştır efendim!

Gündeme geçmeden önce, gündemdışı söz istekleri vardır, arkadaşlarıma söz vereceğim.

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara Büyükşehir Belediyesinin doğalgaz sayaçları ihalesine ilişkin gündemdışı konuşması

BAŞKAN – İlk gündemdışı söz, Ankara Anakent Belediyesinin son olarak gazetelere yansıyan doğalgaz uygulamalarıyla ilgili, doğalgaz sayaçları ihalesi üzerinde Ankara Milletvekili Sayın Yılmaz Ateş'e verilmiştir.

Buyurun Sayın Ateş.

Sayın Ateş, süreniz 5 dakikadır.

YILMAZ ATEŞ (Ankara) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Gündemdışı konuşmamın ana maddesine geçmeden önce, bugün gazetelerde de yer alan Metin Göktepe cinayeti faili, zanlısı polislerin, kamuoyu, bir yıldan bu yana -kamuoyunun dikkatleri doğrultusunda- yargının önüne çıkarılmasını beklerken, ben, bu suç zanlılarının göreve iade edilmelerini büyük bir üzüntüyle karşılamakta olduğumu belirtmek istiyorum.  

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bundan birkaç gün önce, Ankara'da, gazetelere de yansıyan, 210 bin adet, ön ödemeli elektronik sayaç alımı ihalesi yapıldı. Oysa, bu ihaleye Ankara'nın ihtiyacı yoktu. İhalenin de, önceden, danışıklı dövüşlü olarak, bir firmaya verileceği noter kanalıyla tespit edilmiş ve bu ihalenin, adı belirtilen Alfagas Firmasına verileceği belirtilmiş olmasına rağmen, idare, önce erteledi, ikinci kez de ihaleyi bu firmaya vermekte bir sakınca görmedi. Bu ihalenin yapılış amacı, kesinlikle, Ankaralıların bir doğalgaz sayacına olan ihtiyacından ötürü değil, söz konusu firmaya bir kıyak geçme olayıydı; çünkü, ihalenin şartnamesine konulan bir maddeyle, o firmadan başka bir firmanın ihaleye katılmasının mümkün olmayacağı önceden belirtilmişti. Ancak, maalesef, üzülerek söylemek gerekirse, ihale yapıldı, Noter tespiti doğrultusunda, ihale, Alfagas Firmasına verildi.

210 bin adet elektronik sayaca ihtiyaç yoktu; şu nedenle yoktu: Daha önce, yine, Ankara Anakent Belediyesi EGO Genel Müdürlüğü, 10 bin adet mekanik sayacın elektronik sayaca dönüştürülmesi konusunda, bir ihale sonucunda bu firmaya, 8 131 adedi verilmiş.

Ayrıca, yine, dördüncü ayda, EGO Genel Müdürlüğü encümenince 167 bin mekanik sayacın yeniden elektronik sayaca dönüştürme kararı alınmış olmasına rağmen, maalesef, 210 bin adet yeni sayaç alımı yoluna gidilmiştir.

Ayrıca, yine, EGO Genel Müdürlüğü -1997 bütçesinde de açıkça gösteriliyor- bu yıl için 117 bin tane mekanik sayacı elektronik sisteme dönüştürerek Ankaralılara dağıtacak. Sayın Melih Gökçek'in göreve geldiği günden bu yana; yani, üç yıla yakın bir süre içerisinde takılan bütün sayaçların adedi 100 bin dolayındadır. Ankara Anakent Belediyesinin doğalgaz uygulamalarına başladığı 1989 yılından bugüne kadar bağlanan toplam sayaç sayısı da 229 bindir; bunun 100 bin adedi yeni yönetim döneminde takılmış, geri kalan 129 bin tanesi de Sayın Altınsoy ve Sayın Karayalçın döneminde bağlanmış; ancak, bütün bunlara rağmen, 210 bin tane gibi çok yüksek bir sayıda sayaç Ankaralılara ihale edilerek getirilmiş.

Şimdi, Refah Partisinin yönetiminde olan iki büyük kentimiz var; biri, İstanbul, diğeri de Ankara. Oysa, İstanbul'da böyle bir sistem yok; İstanbul'daki belediye başkanı, serbest piyasa koşullarıyla bu...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ateş, süreniz bitti; lütfen toparlar mısınız...

YILMAZ ATEŞ (Devamla) – ... sayaçların serbest piyasadan alınmasını sağlarken, maalesef, Ankara'da ise, tamamen bir tekelleşmeye gidilerek, belirli bir firma kayrılmıştır.

Onun dışında, abonman ücreti adı altında 300 dolar alınıyor. Ankaralılardan büyük tepki gelince, EGO encümeni oturup yeni bir karar alıyor; kararda da aynen şöyle deniyor: "Abonelik ücretine abonelerden gelen tepkiler nedeniyle, abonelerden alınan 300 Amerikan Dolarlık abonelik ücretinin, bundan sonra 'Doğalgaz Abonelik Bağlantı Hizmet Bedeli' adı altında alınmasına karar verilmiştir." Böylece, vatandaşlar ve mahkeme, yanıltma yoluna gidiliyor.

Ayrıca, yine, bu doğalgaz konusunda, mülkiyeti belediyeye ait olan sosyal tesislerden yani, lokantalardan, eğlence yerlerinden alınan doğalgaz parası, evlerden alınandan daha ucuz; çünkü, konutlarda, 2 500 bir yıl içerisinde 2 500 metreküpten fazladoğalgaz tüketilirse, zamlı bir tarife uygulanıyor; oysa, bu tür eğlence yerlerinde bu artış da uygulanmıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yılmaz, rica ediyorum son cümlenizi söyler misiniz.

YILMAZ ATEŞ (Devamla) – Peki, Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Hükümet, bu konunun üzerine gideceğine, maalesef, bu 300 doları bir tarafa bırakın, "en fazla yüzde 30 zam yapabilir" genelgesini kaldırttı. Danıştaya gittik, Danıştaydan yürütmeyi durdurma kararı aldık. Hükümet, 1996 yılı bütçe yasasının bir maddesini gerekçe göstererek böyle bir uygulamaya gitmişti; Danıştay, verdiği kararda "bütçe yasası gerekçe yapılarak böyle bir karar alınamaz" şeklinde de bir tespit de yapıyor.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ateş.

Gündemdışı konuşmaya cevap verecek bir istek?.. Yok.

2. – Bursa Milletvekili Ali Rahmi Beyreli’nin, Türkiye Akreditasyon Konseyinin kurulmasına ilişkin gündemdışı konuşması

BAŞKAN – İkinci gündemdışı söz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu birleşiminde, Türkiye Akreditasyon Konseyi konusunda konuşma yapmak isteyen Bursa Milletvekili Sayın Ali Rahmi Beyreli'ye verilmiştir.

Buyurun Sayın Beyreli. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

ALİ RAHMİ BEYRELİ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükümetimizin Programında yer alan ve şu anda komisyonlarımızda da görüşülmeye başlanan, Türkiye Akreditasyon Konseyi kuruluş yasa teklifiyle ilgili görüşlerimi belirtmek istiyorum; konuşmama başlamadan önce, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği gibi, uluslararası ticaretin yaygınlaşması, son yıllarda, yeni düzenlemeleri de beraberinde getirmiştir. Bu çerçevede, dünyada gümrük vergileriyle sürdürülmüş olan, eski, klasik koruma yöntemlerinden, artık vazgeçilmektedir; ancak, korumacılık bağlamında, malın kalitesini göstermek bakımından önem taşıyan, "standart" ya da "teknik engel" denilen tarife dışı engeller gündeme gelmektedir. Bunun sonucunda, ticarete ve üretime konu olan belgelendirme işlemleri için, akreditasyon yöntemleri ve kurumları büyük önem kazanmıştır.

Gerek GATT gerekse Gümrük Birliği Antlaşmaları, Türkiye'de de, uluslararası nitelikte, teknik olarak yeterli, özerk ve kanunla kurulmuş bir akreditasyon sisteminin varlığını gerekli kılmaktadır.

Avrupa Birliğine mensup ülkeler, birer Ulusal Akreditasyon Konseyi oluşturmuşlardır. Bu çerçevede, ülkelerarası tanınma, hükümetler arasında olmayıp, ülkelerin akreditasyon kuruluşları arasında olmaktadır.

Hükümetler, ülkelerini temsille görevli akreditasyon kuruluşunu oluşturmak ve bunu Avrupa Birliğine bildirmekle yükümlüdürler. Konseyin bir kanunla oluşması veya Dışişleri Bakanlığının bu kuruluşu resmen bildirmesi yeterli olmamakta, mutlaka, Birlik üyesi diğer kuruluşlarca teknik ve idarî denetimden geçmesi gerekmektedir.

Bu denetimden beklenenler arasında, Akreditasyon Konseyinin özerk bir yapıya sahip olması, ülkenin tamamı için -askerî ve bilimsel kuruluşlar dahil- faaliyet göstermesi esası vardır.

1 Ocak 1996 tarihinde fiilî olarak Avrupa Birliği ile gümrük birliği ilişkisine giren Türkiye, Avrupa Birliğinin ticarette teknik engellerin kaldırılmasına ilişkin mevzuatını beş yıl içerisinde aşamalı olarak benimseme taahhüdünde bulunmuştur. Bu geçiş sürecinde, ancak, mevzuata uygun belgelendirilmiş ürünler serbest dolaşıma girebilmekte, bunun dışındaki ürünler ise, dolaşıma kapalı tutulmaktadır. TÜRKAK'ın oluşturulmaması, ihracatçı üreticilerimize büyük zarar vermektedir. Sanayicilerimiz, Türkiye'de, akreditasyon görevini yerine getirecek, Avrupa Birliği tarafından onaylanmış yerli bir kurumun olmayışı nedeniyle, yurtdışı kuruluşlardan çok uzun sürede ve maliyeti oldukça yüksek bir şekilde belge almak zorunda kalmaktadırlar. Bu da ihracatçılarımız için oldukça önemli sorunlar yaratan uygulamalara yol açmaktadır.

Netice olarak, gümrük birliğinin ilk yılında ihracatımız diğer bazı sorunlar nedeniyle beklenen düzeyde gerçekleşmemiş; gümrük birliği, ithalat yanı ağır basarak işler hale gelmiştir.

Refahyol Hükümetinin Programında yer alan TÜRKAK'ın, bir an önce kurulması ve faaliyete geçmesi yönündeki ifadeler, bizleri memnun etmiştir.

Bizi onurlandıran diğer bir husus da, Bursa milletvekili iki arkadaşımla birlikte, bu konuyla ilgili olarak hazırlayıp, dönem başında Meclis Başkanlığına sunduğumuz yasa teklifinin, mevcut Hükümet tarafından yapılan çalışmalara baz kabul edilmesidir. Bu çalışmalar, Türkiye genelinde, tüm ilgili kuruluşların katılımıyla yürütülerek, bürokrasimiz tarafından sonuçlandırılmış ve Başbakanlığa sunulmuştur.

Sayın Çiller, son Avrupa gezisi sonrasında, bu çalışmanın, bir an önce Meclise sevk edilmesi için gerekli talimatı vermiş ve nihayet, yasa teklifi Meclise sevk edilmiştir. Teklif, şu an, Sanayi, Teknoloji ve Ticaret Komisyonunda görüşülmektedir. Hükümet Programında yer alan bu husus, maalesef, iktidar partisi milletvekillerince yeterince savunulmamaktadır. Bu Hükümet kurulduğundan beri yaşamakta olduğumuz gibi, doğruları savunmak, yine Demokratik Sol Partiye düşmüştür. (DSP sıralarından alkışlar) Ne yazık ki, Hükümetimiz, kendi programında yer alan konulara dahi sahip çıkmamaktadır.

Şimdi, soruyorum: TÜRKAK yasası konusunda samimî değildiyseniz, neden bu konuda çalışma başlattınız? TÜRKAK konusunda inancınız ve kararlılığınız tam değildiyse, bu konuya iddialı bir şekilde neden Hükümet Programında yer verdiniz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Beyreli, süreniz bitti. Size eksüre veriyorum; lütfen tamamlayın efendim. Biraz acele etmenizi rica ediyorum.

ALİ RAHMİ BEYRELİ (Devamla) – Sağolun Sayın Başkan; bitiriyorum.

TÜRKAK ile ilgili sizi olumsuz etkileyen çevreler var mıdır? Bu çevreler kimlerdir? TÜRKAK'ın oluşturulamamasının Türk sanayine ve ekonomisine verdiği zararın, ülkemize kaybettirdiği zamanın hesabı kim tarafından, nasıl ve ne şekilde verilecektir?

Konuşmama son verirken, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Beyreli.

Gündemdışı konuşmaya cevap lüzum görülmedi.

3. – Kars Milletvekili Yusuf Selahattin Beyribey’in, gönüllü korucu ve geçici köy korucularının mağduriyetlerine ilişkin gündemdışı konuşması

BAŞKAN – Üçüncü gündemdışı konuşmaya geçiyorum.

Üçüncü gündemdışı konuşma, Köy Kanununun 74 üncü maddesine göre, mülkî amirlerce görevli korucu ve köy korucularının mağduriyetiyle ilgili olarak gündemdışı söz isteyen Kars Milletvekili Selahattin Beyribey'e verilmiştir.

Buyurun Sayın Beyribey. (ANAP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 442 sayılı Kanunun, 74 üncü maddesinin, geçici 9 uncu maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; devletin vazgeçilmez temel amaç ve görevi, vatandaşın mal ve can güvenliğini korumaktır. Ülkemizde bu görevi, gözbebeğimiz Silahlı Kuvvetler ve Emniyet Teşkilatımız yerine getirmektedir. Buna ilaveten, 442 sayılı Köy Kanunundaki 74 üncü maddeye ek ilave yapılarak, valinin teklifi ve İçişleri Bakanının onayıyla geçici köy korucusu görevlendirilmesi, 26 Mart 1985 yılında başlatılmıştır. Korucuların bir kısmı gönüllü korucu, diğer bir kısmı ise, geçici köy korucusu statüsüyle çalışmaktadırlar. Bu korucular, devletin bayrağı, toprağı ve dini için canıyla ve malıyla teröre karşı mücadele vermektedirler.

4 Eylül 1996 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanan 6136 sayılı Kanuna, 29.8.1996 tarihinde, 4178 sayılı Kanunla geçici 9 uncu madde eklenmiş ve bu maddeyle, Bakanlar Kurulunun tespit edeceği 442 sayılı Köy Kanununun 74 üncü maddesine göre, mülkî amirlerce gönüllü koruculara tespit edilen ve halen geçici korucu olarak görev yapanlara, Kanunun yürürlüğe girdiği 4 Eylül 1996 tarihinden itibaren 45 gün içerisinde, elinde bulundurdukları tabanca, makineli tüfek veya tüfek sınıfından birer adet olmak üzere, mülkî amirlere teslim etmeleri halinde harç alınmaksızın ve haklarında takibat yapılmaksızın ruhsat verilmesine karar verilmiştir.

Bu Kanunun, Resmî Gazetede yayımlanma tarihi olan 4 Eylül 1996 tarihi ile Bakanlar Kurulundan yürütmeye ilişkin çıkan karar tarihi olan 19.9.1996 arasındaki 15 günlük fark, yanlış yoruma, yanlış anlayışa sebebiyet vermiş ve bazı bölgelerde 19 Eylül 1996 artı 45 gün olarak değerlendirme yapılmış ve bunun neticesinde, canıyla, vatanını, bayrağını, toprağını, dinini koruyan bu korucular, ruhsatsız silahlarını teslim ettikleri için adlî mercilere sevk edilir duruma gelmişlerdir.

Halen, Kars'ta, 19 Eylül tarihi, artı 45 gün üzerinden değerlendirme yapılmak suretiyle 64 korucu adlî makamlara sevk edilir durumdadır ve mağdur olmuşlardır.

Bu konuda, vatandaşlarımızın, yetkililerin yanlış yorumları ve anlayışı ile mağduriyetlerinin ya bir kanun teklifiyle giderilmesini veya İçişleri Bakanlığının, bu konudaki mağduriyetlerin giderilmesiyle ilgili tedbirler alması konusunda duyarlılığını istiyorum.

Bu vesileyle, tüm milletimizin ramazanı şeriflerini kutluyor; Cenabı Hak'tan, ramazan ayının feyzinden herkesin nasibini almasını  temenni ediyor, Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Beyribey.

Gündemdışı konuşmaya cevap verme isteği görülmediğine göre, gündemdışı konuşmalar bitmiştir.

Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir önerge vardır; okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Ağrı Milletvekili Mehmet Sıddık Altay’ın, (6/186) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/127)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" bölümünün 4 üncü sırasındaki Ağrı Havaalanıyla ilgili sorumu geri çekiyorum.

Gereğini arz ederim.

                                                                                                      Mehmet Sıddık Altay

                                                                                                                   Ağrı

BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Başbakanlığın Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş tezkereleri vardır; okutup ayrı ayrı oylarınıza sunacağım:

2. – Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller’in, Rusya Federasyonuna yaptığı resmî ziyarete katılması uygun görülen milletvekiline ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/650)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Tansu Çiller'in, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 17-19 Aralık 1996 tarihlerinde Rusya Federasyonuna yaptığı resmî ziyarete Kastamonu Milletvekili Nurhan Tekinel'in de katılması uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararı ilişikte gönderilmiştir.

 Anayasamızın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                                                                                               Prof. Dr. Necmettin Erbakan

                                                                                                              Başbakan

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İkinci tezkereyi okutuyorum:

3. – Devlet Bakanı T. Rıza Güneri’nin, Sudan’a yaptığı resmî ziyarete katılması uygun görülen milletvekiline ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/651)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Devlet Bakanı Teoman Rıza Güneri'nin vaki davete icabetle, Sudan ile ekonomik, ticarî ve sınaî ilişkilerin geliştirilmesi, yeraltı ve yerüstü kaynaklarının değerlendirilmesinde işbirliğinin sağlanması ve ortak sınaî kalkınma projeleri konusunda görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 22-27 Aralık 1996 tarihleri arasında adı geçen ülkeye yaptığı resmî ziyarete Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın da iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararı ilişikte gönderilmiştir.

Anayasamızın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                                                                                               Prof. Dr. Necmettin Erbakan

                                                                                                              Başbakan

BAŞKAN – Kabul edenler... (ANAP sıralarından "say... say..." sesleri)

Sayalım mı?.. Peki; sayalım arkadaşlar...

MAHMUT IŞIK (Sıvas) – Bekle bekle, daha gelecek var.

BAŞKAN – Herhalde makine değiliz, şu kadar insanı sayıyoruz, değil mi?  Yani, saymayalım mı?!. İlle istediğiniz mi olsun?!.

Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim.

 Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:

V. – ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. – Gündemdeki sıralamanın yeniden yapılması ile (8/6) esas numaralı genel görüşme önergesinin öngörüşmelerinin yapılacağı gün ve çalışma süresine ilişkin Danışma Kurulu Önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No: 48                                                                                                      Tarih: 15.1.1997

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 14 üncü sırasında yer alan 136 sıra sayılı Kanun Tasarısının, bu kısmın 9 uncu sırasına alınmasının ve gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler"  kısmının 87 nci sırasında yer alan 8/6 esas numaralı Genel Görüşme Önergesinin öngörüşmelerinin, Genel Kurulun 28.1.1997 Salı günkü Birleşiminde yapılmasının ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasının Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

                                                                                                Hasan Korkmazcan

                                                                              Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı V.

                  Salih Kapusuz                                     Cumhur Ersümer

   Refah Partisi Grubu Başkanvekili              ANAP GrubuBaşkanvekili

                             

                  Ali Rıza Gönül                                    Hüsamettin Özkan            

          DYP Grubu Başkanvekili                      DSP Grubu Başkanvekili

                                                     Oya Araslı

                                          CHP Grubu Başkanvekili

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum efendim: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Biraz önce oylarınıza sunarak saydığım konuda Sayın Lütfi Yalman, gönderdiği bir tezkerede "ben esasında Sudan'a gitmedim, imkânım olmadı" diyor. Başbakanın isteği daha önce geldiği ve biz de gidip gitmediğini bilmediğimiz için oylamış olduk. Yani gitmemiş, dolayısıyla...

YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yani gitmemiş adamı mı oyladık!

BAŞKAN – Efendim, siz, yani... Gitseydi tabiî harcırah alırdı, gitmediği için harcırah almadı; dolayısıyla önemli bir şey yok. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından gürültüler)

Doğru Yol Partisi ile Refah Partisi Gruplarının, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş müşterek bir önerisi vardır; okutup, işleme koyup, oylarınıza sunacağım.

B) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1. – Gündemdeki sıralamanın yeniden yapılmasına ilişkin DYP ve RP Grupları müşterek önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 15 Ocak 1997 Çarşamba günü yapılan toplantısında, siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, gruplarımızın aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederiz.

Saygılarımızla.

                        Ali Rıza Gönül                                       Salih Kapusuz

                DYP Grup Başkanvekili                  Refah Partisi Grup Başkanvekili

Öneri:

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 12 nci sırasında yer alan 146 sıra sayılı kanun tasarısının, bu kısmın 10 uncu sırasına; 69 uncu sırasında yer alan 183 sıra sayılı kanun teklifinin, 11 inci sırasına; 67 nci sırasında yer alan 181 sıra sayılı kanun teklifinin, 12 nci sırasına; 70 inci sırasında yer alan 184 sıra sayılı kanun teklifinin, 13 üncü sırasına alınması önerilmiştir.

AHMET KABİL (Rize) – Karar yetersayısının aranmasını istiyorum.

BAŞKAN – Karar yetersayısı, peki efendim...

OYA ARASLI (İçel) – Aleyhinde söz istiyorum.

BAŞKAN – Aleyhinde, başka söz isteyen var mı efendim?..

EYÜP AŞIK (Trabzon) – Aleyhinde söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Aşık bir de siz istiyorsunuz...

Lehinde, aleyhinde iki kişiye söz vereceğim.

Buyurun Sayın Araslı, süreniz 10 dakika.

OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son zamanlarda, Danışma Kurulunda üzerinde anlaşmaya varamadığımız gündem değişiklikleriyle ilgili birtakım hususların, aynı gün yine Genel Kurulda oylanması olayına sık sık şahit olmaya başladık ve Genel Kurulda yapılan bu oylamalar sonucunda da, gündem, yarım saat içerisinde, bir saat içerisinde tamamen değişik bir çehre kazanmaya başladı. Böyle bir alışkanlık, Meclis çalışmaları bakımından son derece yıkıcı birtakım sonuçlar doğuruyor; çünkü, Türkiye Büyük Millet Meclisi, yasaların, muhalefet ve iktidar tarafından tartışılması sonucunda çıkarılması amacına yönelik bir kurumdur; ama, burada, iktidarın, bir gün önceden, birkaç gün önceden görüşüleceğini bildiği yasaları, muhalefet, ancak bir saat önceden haber almak suretiyle tartışır hale gelmektedir ve muhalefet, yeteri kadar hazırlık yapma fırsatı bulamadığı bu yasalarla ilgili olarak sağlıklı bir katkıda bulunamamaktadır.

Muhalefet grupları olarak, bir gün öncesinden, hatta, Genel Kurul toplantısınının bir saat öncesinden Genel Kurulda hangi yasaları görüşeceğimizi milletvekili arkadaşlarımıza söyleyememek durumuyla yüz yüze kalmaktayız.

Bunu yapmaya, bunu, milletvekilerine ve Yüce Meclise yaşatmaya kimsenin hakkı yoktur; ama, ne yazık ki, bu kürsüden çeşitli kereler, defaatle ikazlarda bulunmamıza rağmen ve bütün amacımız, Mecliste daha sağlıklı çalışmalar yapılabilmesini, daha sağlıklı tartışmalar sonucunda yasalar çıkarılabilmesini sağlamak olmasına rağmen, bu ikazlarımıza iktidar partileri gruplarının, hiçbir şekilde kulak asmamakta olduklarını büyük bir üzüntüyle görmekteyiz.

Burada, hiç kimse, çalışmaktan kaçmak gibi bir amaç gütmemektedir. Hiç kimse, gereksiz yere birtakım engellemeler yaparak, Yüce Meclisin çalışmalarını durdurmak, yavaşlatmak gibi bir amaç istememektedir; böyle bir amacı yoktur; ama, amacımız, bu çatının altında, daha sağlıklı bir şekilde, iktidarın ve muhalefetin özenli bir çalışma sonucunda ortaya koyduğu görüşleri tartıştırmak ve bunun sonunda, kamuya yararlı olacak, ülkemize yararlı olacak yasaların çıkmasını sağlamaktır.

İktidar partisi gruplarından rica ediyoruz; yasaların sağlıklı bir biçimde çıkmasını engelleyecek bu tür girişimlerde bulunmasınlar. Yüce Meclisin gündemi çok önceden belli olsun, herkes, burada, hangi gün hangi çalışmayı yapacağını bilsin.

Eğer, muhalefete ihtiyacınız yoksa, muhalefetin ne söyleyeceği, hangi fikri getireceği bizi ilgilendirmiyor diyorsanız, o zaman, elbette ki, böyle bir tutumda ısrarlı olabilirsiniz; ama, yine şu kürsüden söylemek istiyorum ki, bu tür ısrarlar, bu tür tutumlar, kamunun yararına sonuçlar doğmasına yol açacak tutumlar değildir; toplumun zararına birtakım sonuçlar doğuracak tutumlardır.

Türkiye'de, orantılı temsil sistemini kabul ediyoruz. Bunun anlamı, her çeşit siyasî görüşü taşıyan partiden bu Yüce Meclise milletvekili gelmesi ve çeşitli görüşleri bu Mecliste dile getirerek, daha sağlıklı yasaların ortaya çıkmasını sağlamaktır; ama, iktidar partilerinin grupları, muhalefeti yok farz etmekle, muhalefetin sağlıklı katkılar yapmasını engelleyici birtakım yöntemlerle gündemi belirsiz hale getirmekle, muhalefin katkısını engellemektedirler, toplumun sesinin sağlıklı bir biçimde Yüce Meclise yansımasını önlemektedirler ve bunun sonucunda muhalef, bu olaya tepkisini göstermek için, İçtüzükte sağlanan bütün imkânlardan yararlanmak durumuna girmektedir; bir zorunluluk olarak bu imkânları kullanmaktadır ve bunun sonucunda da, Yüce Meclisin çalışmaları yavaşlamaktadır. Muhalefeti bunları yapmaya mecbur etmeyiniz. Çünkü, muhalefetin amacı, Meclisin çalışmalarını yavaşlatmak değildir; muhalefetin amacı, Yüce Mecliste daha sağlıklı tartışmalar yapabilmek imkânına kavuşmaktır.

Bu nedenle, geliniz, belli bir süre önce -onbeş gün önce, bir ay önce- Meclisin gündemini, bir daha değişmeyecek bir biçimde tespit edelim; hangi gün hangi konuşmanın, hangi gün hangi yasanın burada önümüze geleceğini bilelim ve daha sağlıklı birtakım tartışmalar sonucunda, çözümlere ulaşılabilsin; ama, iktidar partileri olarak, amacınız bu değilse, muhalefeti apansızın yakalayıp, istediğimiz doğrultuda yasalar çıkaralım gibi bir amaç güdüyorsanız, hemen söyleyeyim; bu, hiçbir şekilde, iktidar partilerinin lehine de değildir, Yüce Meclisin itibarını korumaya muvaffak olacak, katkıda bulunacak bir davranış da değildir. Görevimiz, Yüce Meclisin itibarını koruyacak bir çalışma düzeni içerisine girmektir. Hepimizin anlaşacağı, hepimizin gündeme gelmesi konusunda anlaşmaya varacağı yasaları buraya getirirseniz, hızla daha büyük mesafeler alırız, toplumun çözüm bekleyen sorunlarına daha sağlıklı bir biçimde ve büyük bir süratle çözüm bulabiliriz; ama, bunların hiçbirisi sizin için bir amaç, bir değer niteliği taşımıyorsa, "biz dediğimizi yaptırırız, muhalefetin ne söyleyeceği, hangi öneriyi getireceği bizi ilgilendirmiyor, biz Mecliste muhalefeti yok farz ediyoruz, çalışmalara katılmasını istemiyoruz, ihtiyacımız yok" diyorsanız, elbette ki bu tavrınıza söyleyecek herhangi bir sözümüz yok; ama, bir hatırlatma yapalım, muhalefeti yok farzedenler, er veya geç, bir gün yok olmaya mahkûm olurlar.

Saygılar sunarım. (CHP, ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Araslı.

Önerinin aleyhinde, Sayın Aşık; buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

Sayın Aşık, süreniz 10 dakika.

EYÜP AŞIK (Trabzon) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Danışma Kurulunda anlaşmaya varılamayan; ama, Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekillerince getirilen önerinin aleyhinde söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, kimsenin öneriyi dinlediğini zannetmiyorum; ama, izin verirseniz, kısaca iki cümlesini okuyup, size bir soru sormak istiyorum: Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 12 nci sırasında yer alan 146 sıra sayılı kanun tasarısının, bu kısmın 10 uncu sırasına (...) 184 sıra sayılı kanun teklifinin de, 13 üncü sırasına alınması önerilmiştir.

Sayın milletvekilleri, ne olduğunu anlayan var mı?!.. Allah aşkına, elinizi vicdanınıza koyun, ne yaptığımızı anlayan var mı?!. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından "yok" sesleri; RP ve DYP sıralarından "var" sesleri)

ALİ RIZA BODUR (İzimr) – İktidar sıralarına sor!..

EYÜP AŞIK (Devamla) – Bir saniye, söyleyeceğim şimdi...

LÜTFİ YALMAN (Konya) – Gündemi okuyacaksınız...

BAŞKAN – Arkadaşlar... Bir dakika... Bir dakika...

EYÜP AŞIK (Devamla) – Şimdi ne yaptık; 146 sıra sayılı kanun tasarısını 17'den 15'e, ötekini 12'den 11'e aldık; sonunda, bir karar veriyoruz. Şimdi, bakınız, bir saat evvel karar veriyorsunuz, 70 inci sıradaki kanun teklifini, 12 nci sıraya alıyorsunuz; yani, bugün görüşelim diyorsunuz. Ee, peki, bu konuyu burada tartışacak olanların, televizyondan millete sesini duyuracak olanların, Parlamentoyu ikna edecek olanların, doğrusunu yanlışını anlatacak olanların bu kanuna hazırlanması lazım değil mi?!

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – 23.12.1996'da gelmiş.

EYÜP AŞIK (Devamla) – Şimdi, bana cevap vermeyin, biraz sonra mahcup olacaksınız; bir örnek vereceğim size, biraz sonra mahcup olacaksınız. Bana cevap vermeyin.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Mahcup olmayız... Aralık ayında gelmiş.

EYÜP AŞIK (Devamla) – Bakınız, 70 inci sıradaki kanun teklifini muhtemelen, sırayla gitseniz, belki iki ay sonra sıra gelmeyecek olan bir kanun teklifini bir saat evvel karar veriyorsunuz ve hemen görüşeceğiz diyorsunuz. Bununla ilgili birisi çıkıp konuşma yapacak, önerge verecek.... Siz, kanunların sağlıklı olmasını istemez misiniz, kanunların tartışılarak, yanlışının anlatılarak, doğrusunun çıkarılmasını istemez misiniz?

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) – 12 nci ayda verilmiş bak.

EYÜP AŞIK (Devamla) – Şimdi, başımıza gelen bir işi anlatayım size. Geçen hafta yine böyle bir karar verdik, 67 nci sıradaki kanun tasarısını gündemin 7 nci sırasına aldık. Şöyle bir baktım -grup başkanvekili arkadaşımızla bir baktım- neydi bu acaba diye; Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda değişiklik yapıyoruz. Sayın Adalet Bakanının burada olmasına çok sevindim; kendisine de soracağım az sonra. Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun bir maddesinde değişiklik yapıyoruz ve Türk Ceza Kanununun 311, 312, 313, 314 üncü maddelerini, devlet güvenlik mahkemeleri yetki kapsamından çıkarıyoruz.

Şimdi, geçen hafta geldi, çok acelesi var bunun (!)

YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Acelesi var...

EYÜP AŞIK (Devamla) – Danışma Kurulunda karar alınamamış, buraya getirilmiş, kaldır parmakları, indir parmakları, acele görüşmeyi kabul ettik.

Şimdi, pazar günü akşam belki birçoğunuz izlemiştir, Kanal D'de bir tartışma programı vardı, bir savcıyla liderlerin tartışması vardı; Sayın Adalet Bakanımız da katıldı. Sayın Adalet Bakanımız, telefonda, 65 milyon insanın duyacağı şekilde dedi ki: "Bu Türk Ceza Kanununun 313, 314, 315 inci maddelerinin, başlığı 'Cürüm İşlemek İçin Teşekkül Meydana Getirenler' şeklindedir; bu başlık çete kurmayı tarif eder. Bu çete kurmayla ilgili, çetelerle ilgili yetki, devlet güvenlik mahkemelerinin kapsamındadır. Şu anda, devlet güvenlik mahkemesi, bu son Susurluk olayıyla ilgili çete bağlantılarını bu kanuna göre incelemektedir. Sizin yaptığınız tartışma doğru değil" dedi.

Anaa, ben bir baktım, biz bunu çıkarıyormuşuz, çok da acelesi varmış. Doğru Yol Grubu, Refah Grubu, acaba, Sayın Adalet Bakanının anlattığı manada, devlet güvenlik mahkemesi, çete bağlantılarını, Susurluk olayının çete bağlantılarını çözdüğü için mi, hemen bu hafta, görüşülmesini öne aldı, sormak istiyorum. Yoksa, Genel Kurul, iyiniyetle -tahmin ettiğim gibi, biraz evvel de size sorduğum gibi- farkında olmadan mı bu kararı verdi? Eğer, Genel Kurul, farkında olarak, bilerek -iddia ettiğiniz gibi, biraz evvel iddia eden arkadaşın dediği gibi- bu, çetelerle ilgili maddeyi, devlet güvenlik mahkemesinin kapsamının dışına çıkarıyorsa, bunu millete anlatamazsınız. Bunu millete anlatamazsınız... (ANAP, DSP ve CHP sıralarından "doğru, doğru" sesleri, alkışlar) Nasıl anlatacaksınız, ne diyeceksiniz?..

AHMET KABİL (Rize) – Onlar derler...

EYÜP AŞIK (Devamla) – Devlet güvenlik mahkemesi Susurluk olayındaki bağlantıları, çetelerle ilgili bağlantıları çözmesin diye, alelacele öne alarak, 67 nci sıradan 7 nci sıraya alarak hemen görüştük, devlet güvenlik mahkemelerinin yetki alanından çıkardık diyebilecek misiniz? Yoksa, gidip size sordukları zaman diyeceksiniz ki, canım zaten...

AHMET KABİL (Rize) – Onlar derler...

EYÜP AŞIK (Devamla) – Hayır, ben, diyemeyeceklerini kabul ediyorum. (RP sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlar, ben tekrar söylüyorum, inanıyorum, inanmak istiyorum ki, siz de, biz de, geçen hafta, buna bilmeden "evet" dedik. (RP sıralarından "Biz bilerek dedik" sesleri)

Bilerek "evet" demenin izahı yoktur. Bilerek mi "evet" dediniz; yani, çete bağlantılarını, devlet güvenlik mahkemesi çözmesin diye... Onun için mi?.. (RP sıralarından gürültüler)

ÖMER EKİNCİ (Ankara) – Alakası yok...

EYÜP AŞIK (Devamla) – Haa "alakası yok" diyorsun...

ÖMER EKİNCİ (Ankara) – Tabiî yok, ne alakası var...

EYÜP AŞIK (Devamla) – Sayın milletvekilim diyor ki; "Alakası yok."

O zaman, ben, Sayın Adalet Bakanına soruyorum; Sayın Adalet Bakanı, pazar günü Kanal D'de alakası olduğunu söyledi mi, söylemedi mi? "Türk Ceza Kanununun 313, 314 üncü maddeleri devlet güvenlik mahkemelerine çete bağlantılarını araştırma yetkisi vermiştir ve bu yetkiye dayanarak şu anda bu araştırma yapılmaktadır" dedi Adalet Bakanı. O zaman Adalet Bakanı bunu dedi, zaten kanunda da bu böyle yazıyor. Onun demesi bir şey değil, doğru söyledi, kanunda da böyle yazıyor. Eğer, kanunda böyle yazıyorsa, şu kritik durumda, şu araştırmaların yapıldığı, bütün milletin ne çıkacak diye merak ettiği durumda, siz bir bir öneri getiriyorsunuz, alelacele, bu hafta, "devlet güvenlik mahkemesinin yetkilerini alalım, çete bağlantısına devlet güvenlik mahkemesi bakmasın diyorsunuz. Bu doğru mudur; bu izah edilir mi? Ben, rica ediyorum, deyin ki, kabul edelim ki, bunun, geçen hafta oylarken farkında olmadık.

Şimdi, grup başkanvekillerinden rica ediyorum -ben de grup başkanvekilliği yaptım, aynı eleştirilerle de karşılaştım, biliyorum- böyle emrivakiyle bir saat evvelinden "70 nci sıradaki kanun teklifini 30 uncu sıraya, 60 ncı sıradakini 5 inci sıraya aldım, konuşacaksanız konuşun, konuşmayacaksınız verdik, geçtik gitti" yapmayın.  Şimdi, yapalım...

LÜTFİ YALMAN (Konya) – Sayın Aşık, şimdiye kadar hiç yapılmadı mı?

EYÜP AŞIK (Devamla) – Geçen hafta yaptığınız planı bozdunuz. Geçen hafta burada bir oylama yaptınız, 5 kanunu arka arkaya dizdiniz, dediniz ki, "biz, öncelikle bunları görüşeceğiz." O kanunları görüşmedik, o kanunlar görüşülmedi, bu hafta, yeni 5 kanun daha getirdiniz; ama, iddia ediyorum, ısrarla söylüyorum ki, orada, fahiş de bir hata yaptık.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) – Sayın Aşık, okumamışsınız, sıralama 8'den itibaren 9, 10, 11 diye gidiyor. Yanlış söylüyorsunuz. İyi dinlememişsiniz.

BAŞKAN – Efendim, müdahale etmeyin.

Sayın Aşık, süreniz de azaldı zaten; rica ediyorum.

EYÜP AŞIK (Devamla) – Değerli arkadaşlar, sayın grup başkanvekilleri; iki şeyi rica ediyorum: Bir; bir haftalık program yapın, 10 günlük program yapın, gruplara verin, gruplar buna hazırlansınlar; iki burada böyle numara vererek değil, hiç değilse, kanunun ismini yazın. Ben eminim ki, geçen hafta "çetelerle ilgili kanunu devlet güvenlik mahkemesi yetki alanından çıkarıyoruz" deseydiniz, sadece bu grup değil, burada da vicdanı sızlayan insanlar "hayır, bu durumda olmaz. Ne insan hakları, ne Avrupa Konseyi hiçbir gerekçeyle bunu, bu hafta yapamayız. Hiç değilse, şu mafya bağlantıları çözülünceye kadar bunu ertelememiz lazım; diyelim ki altı ay sonra yapalım" derlerdi; ama, kanun tasarısının ismini de söylemiyorsunuz, ne getirdiğini de söylemiyorsunuz; 7 tane rakam koyuyorsunuz, ondan sonra, kabul edenler, etmeyenler... Meclisin itibarını sarsacak hareketlerden, biraz kaçınalım. Vatandaşın bu Meclise itimadı olması lazım, güvenmesi lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Aşık, lütfen son cümlenizi söyler misiniz efendim; zamanınız bitti.

EYÜP AŞIK (Devamla) – Tekrar, rica ediyorum... Sayın milletvekilleri, eğer, Türk Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunundaki bu çete meselesi bugün gelecekse, rica ediyorum, gelmeden buna bir çözüm bulun; gelmeden bunu nasıl yapacaksanız, bunu hiç değilse... Geçen hafta öne aldığınız bu kanun tasarısını, lütfen, gündemden çıkarın.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (ANAP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aşık.

Lehte, Sayın Karamollaoğlu; buyurun efendim. (RP sıralarından alkışlar)

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; gündemde birtakım değişiklikler yapılmasıyla ilgili getirdiğimiz önerge üzerinde, arkadaşlarımız birtakım ifadelerde bulundular. Öncelikle, şunu hemen ifade etmek istiyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi, kanunları çoğunlukla yapar ve bu, demokrasinin de bir gereğidir. Hükümet de zaten, Parlamentonun çoğunluğuyla oluşur. Ancak, hükümet, icraatlarını yaparken, mutlaka, birtakım kanunlara öncelik verme ihtiyacını duyar, programının gereği budur.

ZEKİ ÇAKIROĞLU (Muğla) – Bir saat önce mi duyuyorsunuz!..

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) – Eğer, hükümetler herhangi bir şekilde kendi programlarını yürütmek için birtakım kanun tasarıları hazırlamaz ve bunları Büyük Millet Meclisine sevk etmezlerse, o zaman, kendilerinden önceki hükümetler gibi, icraat yapabilecek olan başka bir mekanizmaya sahip olamazlar. Bundan dolayı, İçtüzük, hükümetlerin veya Büyük Millet Meclisindeki grupların gündemde değişiklik yapabilme hakkını baştan vermiştir. Eğer, buradaki arkadaşlarımız, İçtüzükte böyle bir madde olmasın, komisyonlardan hangi kanun tasarı veya teklifleri aşağıya inmişse, hiç önceliğine bakılmadan bunlar tek tek müzakere edilsin denilirse, öyle zamanlar olur ki, büyük aciliyeti olan birtakım konuları, siz, iki sene sonra görüşürsünüz. O zaman, bu Meclisin verimliliği diye bir konu kesinlikle söz konusu olamaz. Bir defa, bizim, bu konunun üzerinde hassasiyetle durmamız gerektiğine inanıyorum. Bundan dolayı da, gerek Hükümetimiz gerekse bugün Hükümeti oluşturan partilerin grupları, zaman zaman, öncelikleri tespit etme ihtiyacını duymuşlar ve Büyük Millet Meclisinin gündeminde değişiklik taleplerinde bulunmuşlardır.

AHMET KABİL (Rize) – Bir hafta önce yapın.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) – Bu, bugüne mahsus bir iş değildir. Bundan önceki dönemlerde, ne zamandan ele alırsanız alın, Büyük Millet Meclisinin kuruluşundan beri -bakın, İçtüzükte yeni bir madde de değildir- daima hükümetlerin, grupların öncelik verdiği konular Yüce Meclisin onayına sunulmuş, gündem değiştirilmiş, öne alınmıştır. Bunu, bir defa arkadaşlarımızın...

AHMET KABİL (Rize) – Ama, aynı gün değil.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) – Yoo, bazen bir gün için de olur.

Bakın, muhterem arkadaşlarım... (ANAP ve DSP sıralarından gürültüler)

HASAN GÜLAY (Manisa) – Yanlış !... yanlış!..

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) –  O zaman İçtüzüğü değiştirin.

Bakın, çok açık hükümler var. Yeri geldiği zaman, bir kanun tasarı veya teklifi Büyük Millet Meclisine sevk edilir ve kırksekiz saat geçmeden konuşulması talep edilebilir. Bu, İçtüzüğün bir hükmü.

MUSTAFA BALCILAR (Eskişehir) – Hocam, her gün mü olur?!.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) – Büyük Millet Meclisi gündemine iner, yine Büyük Millet Meclisinin gündeminde öne alınması teklif edilebilir. Bu da İçtüzüğün hükmü.

HASAN GÜLAY (Manisa) – Her gün mü?..

İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – Her gün olmaz.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) – İçtüzüğü siz yaptınız, arkasından bu İçtüzüğü uygulamayalım diye bir mantık sergiliyorsunuz. Bu doğru değil; bu bir.

İkinci hususu müsaade ederseniz arz etmek istiyorum. Efendim, "biz hazırlıklı değiliz" diyorsunuz. Bir defa, şu anda öne almak için verdiğimiz öneriyle ilgili kanun tasarıları, siz de biliyorsunuz ki, en az bir aydır Büyük Millet Meclisinin gündeminde. Yeni değil. Biz, bunları getireceğimizi defaatle arz ettik; ancak, bazen, oturumun açılışında, herhangi bir şekilde... Demin, Sayın Araslı bir şey söyledi "efendim, muhalefetin yokluğuna denk getirip, bazı kanunları geçirmek..." gibi. Hiçbir zaman öyle bir niyetimiz olmadı; ancak, muhalefet, bazen, oturumun başlangıcında, denk getirip, önceliğini istediğimiz konuları reddedebildi. Bu da sizin hakkınız. Reddettiğiniz zaman hakkınız da, kabul edileceği zaman, bunun, Büyük Millet Meclisinin hakkı olmadığını iddia etmek, kesinlikle isabetli bir tutum olmaz.

Bir defa, şunu hemen belirtelim: Geçen hafta, Büyük Millet Meclisinin gündeminde değişiklik yapıldı; bu doğrudur. Ancak, bugün teklif edilen değişiklik, eskiyi arkaya atalım, bunları onların önüne alalım diye değil; o değişikliklerin arkasından bu tasarıları görüşelim diyedir. Yani, bizim, şu anda, gündemde, öne alınmasını arzu ettiğimiz, teklif ettiğimiz kanun tasarıları, zaten bugün görüşülmeyecek, yarın da görüşülemeyecek büyük ihtimalle. Sizin önünüzde zaman var, bu tasarıları tetkik edebilirsiniz. Bu tasarılar komisyonlardan geçmiş, komisyonlarda sizin sözcüleriniz, bu konular üzerinde fikir teatisinde bulunmuş.

Bunlara ilaveten, şunu, hemen ifade etmekte yarar görüyorum: Sayın Araslı, muhalefeti yok sayma gibi bir kanaatimizin veya tutumumuzun olduğunu belirtti. Sayın milletvekilleri, bu Hükümete bunu söyleyemezsiniz. Geçmişte, başka hükümetlere söylemiş olabilirsiniz; ama, bu Hükümete kesinlikle söyleyemezsiniz; çünkü, bu Hükümet, defalarca, çok mühim konuları, bağımsız bir tarzda, Büyük Millet Meclisinin gündemine getirmiş, görüşülmesini teklif etmiş; ancak, üzülerek ifade ediyorum ki, geçmişte, muhalefet, bazen, fikir beyan etmek lütfunda dahi bulunmamıştır. (RP sıralarından alkışlar) Bunu, çok açık ve net olarak görelim.

Sonra, kanunlar çıkarılırken, muhalefetin tekliflerini, bu Hükümet kadar dikkate alan, yeri geldiği zaman, kanun maddelerinde değişiklik yapan başka hangi grupları gördünüz Allah aşkına...

Şu anda teklif ettiğimiz, gündeme getirilen kanunlarda bile, komisyonlarda görüşülürken, sayın muhalefet sözcülerinin, milletvekillerinin, üyelerinin komisyonlarda yapmış oldukları olumlu tenkitlerin tamamı kabul görmüştür; ama, insaf edin,  elbette, İktidarın kendisinin bir politikası var; elbette, İktidarın icraya koymak mecburiyetinde kaldığı birtakım hususlar var; onunla ilgili kanun tasarı ve tekliflerinin de, icraatlarını yapabilmek, şu anda ülkemizin içinde bulunduğu problemleri çözebilmek için, öncelik sırasını değiştirsin, öne alsın ve yine, Yüce Meclisin katkılarıyla, muhalefetiyle iktidarıyla bu kanunlar yapılsın.

HASAN GÜLAY (Manisa) – Her gün mü değişecek?!

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) – Hayır... Hayır... Yeri geldiği zaman.

Bir kanun, eğer, öncelik arz ediyorsa, elbette, Yüce Meclisin bilgisine sunulur, Yüce Mecliste görüşülür ve kanunlaşır.

Arkadaşlarımız, bir de, Meclisin itibarından bahsettiler. Muhterem arkadaşlarım, Yüce Meclis, itibarlı bir kurumdur; ancak, Yüce Meclis, aynı zamanda, çalışmalarındaki verimlilikle de itibarını kamuoyunda pekiştirir. Şu 54 üncü Hükümetin kurulduğu günden beri, Yüce Meclisin çalışma temposuna bir dikkat edin, çıkardığı kanun adedini geçmişle bir mukayese edin; üstelik, sizlerin de katkılarını -bazen muhalefet olarak arzu etmemenize rağmen- sağlayarak, birçok kanun çıkarılmıştır, çok yüklü maddeleri olan kanunlar çıkarılmıştır. Bundan dolayı, bu Meclisi, bu Meclisin üyesi olan bütün milletvekili arkadaşlarımızı tebrik etmeyi elbette bir vazife biliriz. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Muhterem arkadaşlarım, şunu hemen söylüyoruz: Şimdi gündem değişikliğiyle ilgili getirilen konular, bugün görüşülecek değil. Bu kanun tasarıları, zamanı geldiğinde, geçen hafta tespit edilen ve öne alınan tasarıların arkasından görüşülecek. Bu konuda, muhalefetteki arkadaşlarımızın katkılarını bekliyoruz, engellemelerini değil.

BAŞKAN – Süreniz dolmak üzere efendim; lütfen, buyurun.

ZEKİ ÇAKIROĞLU (Muğla) – Komisyonu buraya oturtmazsınız, getirirsiniz hemen gündeme.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) – Hayır. Tabiî, komisyonlarda da, arkadaşlarımızla ne kadar uyumlu çalıştığımızı komisyondaki üye arkadaşlarımızın hepsi biliyor.

Ben, Yüce Meclisin bu konuda göstermiş olduğu gayreti ve çabayı şimdiden takdir ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karamollaoğlu.

Önerinin lehinde konuşmak üzere, Sayın Ali Rıza Gönül; buyurun efendim.

OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkanım, sayın sözcü adımdan bahsederek sarf etmiş olduğum sözleri tamamen değiştirerek konuşmalar yapmıştır. İçtüzük gereği söz istiyorum.

BAŞKAN – Efendim, arkadaşımızı kürsüye çağırdım; ondan sonra müsaade ederseniz...

Buyurun Sayın Gönül.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Grup önerimizin lehinde görüşlerimizi arz etmek üzere söz almış bulunmaktayım.

Aleyhte konuşan arkadaşlarımızın buradan ifade ettikleri beyanları büyük bir ciddiyetle dinledim. Şüphesiz, muhalefet partisi grup başkanvekillerinden hocamız Sayın Araslı'nın söylemiş oldukları, dile getirmiş oldukları konulardaki sakıncalara -gayet açık yüreklilikle ifade ediyorum ki- Danışma Kurulu toplantısından sonra özel konuşmamız sırasında da katıldığımı ifade etmiştim. Gerçekten, Parlamentoda, yasaların, tasarıların, tekliflerin görüşülmesi sırasında gerek muhalefet partilerinin gerekse İktidar Partisi mensuplarının kişisel veya grup olarak katkılarının sağlanmasını temin etmek herkesin görevi olmalıdır. Hem kişisel hem de grup olarak katkıda bulunmak isteyen arkadaşlarımıza yeterli zamanın kazandırılması, gerekli sürenin tanınması yönünde anlayışlı davranmamız gerektiğine inandığımı ifade etmek istiyorum. Yalnız, bu sözlerin yeri, inanıyorum ki, bugün, bu konuda olmamalıydı; çünkü, biraz evvel, değerli sözcü arkadaşlarımızın ifadelerine katılmamızın mümkün olmadığını belirtirken bir yanlışlık ve bir haksızlık yapıldığını da belirtmek istiyorum. Neden; çünkü, biz, bugün, grup önerimizle getirmiş olduğumuz tasarıların görüşülmesini istemedik. Yazılı gündemin sırasının yeniden düzenlenmesi talebinde bulunduk.

Sayın Bakanım, şimdi, tabiî, sizin mantığınızla hareket edersek, bugün görüşülür; ama, benim ifade ettiğim şekilde meseleyi ele alırsak ve Parlamentomuzun çalışma süresini de dikkate alırsak, bugün, grup önerisiyle 9 uncu ve -ki, 9 uncu sıra oybirliğiyle, uzlaşmayla geldi buraya- 10 uncu sıradaki tasarıların burada görüşülmeye başlanacağı gün, öyle inanıyorum ki, haftaya perşembe günüdür.

Şimdi, bu kürsüden, "bu kanun tasarı ve teklifleri, bir aydan beri yazılı gündeme girmiştir; basılmıştır, bu teklifleri ve tasarıları niçin okumadınız, incelemediniz" gibi bir sözü ben sarf etmem; o, büyük haksızlık olur; ama, bugün, oylanacak grup önerimizle, kabul edildiğinde, gündemin 10 uncu, 11 inci, 12 nci sırasına gelen ve yerleşen kanun tasarı ve tekliflerini, belirttiğin gibi, haftaya perşembe gününden önce ele alıp görüşmemiz mümkün değil. Haa, şimdi, bunu hepimiz biliyoruz. Sayın Araslı da biliyor; Sayın Aşık da biliyor; Sayın Temel Karamollaoğlu da biliyor; hepimiz biliyoruz. Konuyu saptırmanın, bence hiçbir yeri ve gereği yoktur. Yoksa, biz, inanıyoruz ve inanmanızı da rica ediyoruz. Doğru Yol Partisi Grubu olarak, kanun teklif ve tasarılarının burada bir uzlaşı içinde görüşülmesinden yana olduğumuzu, muhalefet partilerinin değerli görüşlerini ve katkılarını beklediğimizi her zeminde ifade ettiğimiz gibi, bunu hayatiyete geçirmenin de gayreti içinde olduğumuzu belirtmek istiyorum. O nedenle, Sayın Araslı'nın ifade ettikleri gibi, buradan bir şeyleri böyle, gözle kaş arasında kaçırma gibi bir niyetimizin olmadığını, gayet samimî ve halisane duygularla, Parlamentonun tümünün ortak bir ürünü şeklinde yasa teklif ve tasarılarının kanunlaşmasından yana olduğumuzu da belirtmek istiyorum.

Şimdi, bu öneriyle, biz, hiçbir şeyi Yüce Parlamentonun gözünden, denetiminden ve katkısından kaçırma niyetinde değiliz. Bugün 6 ncı, 7 nci, 8 inci sıralardaki tasarı ve teklifler görüşülecek; 9 uncu, 10 uncu, 11 inci sıralardaki tasarı ve teklifler de önümüzdeki hafta, hatta ondan sonraki hafta gündeme gelecektir.

Yalnız, burada, bir üzüntümü açıklıkla belirtmek istiyorum, o da şudur: Bu öneriyle çete işinin ne alakası var? Yazılı gündemin...

İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) – Nasıl yok?

YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Çok alakası var.

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Beyler, dinler misiniz beni bir dakika... Bir dakika dinleyin de, ben meramımı önce bir anlatayım, ondan sonra siz söyleyeceğinizi gelir burada söylersiniz.

Şimdi, yazılı gündemin...

İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) – Fakat, siz meramınızı  anlatamıyorsunuz ki!..

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Müsaade edin de efendim, önce yanlış anlattıklarımızı düzeltelim. Halkı yanlış bilgilendirmedeki söz ve üslubunuzu düzeltelim burada.

7 nci sırada Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulü Hakkında Yasa Tasarısı...

MEHMET KEÇECİLER (Konya) – 7 nci sıraya siz almadınız mı?!

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Sayın Aşık, tabiî ki, ben sizin burada hassasiyetinize saygı duyuyorum. Hassasiyetinize saygı duyuyorum; çünkü, Türk Ceza Kanununun 312 nci maddesi... -313 üncü maddenin, 314, 384, 385 diye devam eder o fıkra- oradaki endişelerimizi ve görüşlerimizi, o kanun tasarısı burada görüşülmeye başlandığında, biz de çıkacağız, hassasiyetimizi ifade edeceğiz. O konuda...

EYYÜP CENAP GÜLPINAR (Şanlıurfa) – Bravo...

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Evet efendim... Yani, işinize gelince "Bravo" diyorsunuz; ama, biraz evvel itiraz ediyordunuz.

O konudaki hassasiyetinize katılıyorum; ama, katılmadığım sözleriniz var.

Değerli arkadaşlarım, bu yasa tasarısı incelendiği zaman görülecektir; 6.11.1996 tarihinde Bakanlar Kuruluna sevk edilmiş.

MEHMET KEÇECİLER (Konya) – 26.11 o tarih.

BAŞKAN – Efendim, bunun, aslında, konuyla ilgisi yok...

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Adalet Bakanlığınca hazırlanan ve Başkanlığınıza arzı, Bakanlar Kurulunca 6.11. 1996 tarihinde kararlaştırılan...

Sayın Bakanım, değerli arkadaşlarım; ben mi yanlış okuyorum, yanlış anlıyorum; yoksa siz mi?..

BAŞKAN – Efendim, galiba değişik kanunlardan bahsediyorsunuz.

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Şimdi, size soruyorum: Susurluk olayı 3 Kasımda olmuş; bu kanun tasarısının Adalet Bakanlığında hazırlanma çalışmaları, 3 Aralık değil, 3 Eylülden evvel başlamıştır. Siz, ne hakla buraya gelip, konuyu mecraından saptırıp, çetelerle, şu İktidar Partisi gruplarını, bir şeyi kaçırmak, bir şeyi saklamakla itham edebiliyorsunuz?.. Neyle itham edebiliyorsunuz?.. (ANAP sıralarından gürültüler, RP sıralarından alkışlar) Siz, artık, biraz, kendinizi bir şeylerin arkasına saklamaktan ve saklama duygusundan kurtarmalısınız. (ANAP sıralarından gürültüler) Evet, kurtarmalısınız... Eğer, bu yasa tasarısının eksiği ve yanlışı varsa, merak etmeyin, biz, size bırakmayız onu; biz, sizden evvel yaparız. (ANAP sıralarından gürültüler)

AHMET KABİL (Rize) – Komisyonlarda durumu görüyoruz!..

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Biz, sizden evvel yaparız. İnancımızla, görüşümüzle, elli yıllık çizgimizle, Türk Milletine biz bunu anlatmışızdır. (ANAP sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlarım, o nedenle, şurada...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Gönül, süreniz bitti. Lütfen, son cümlenizi söyler misiniz efendim.

Aslında, konunun dışına da taşıldı.

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Toparlayayım, 1 dakika daha süre...

Kamuoyunu yanlış bilgilendirmek suretiyle, çete meselesiyle, Susurluk olayıyla, şurada, "demokratikleşme" adı altında getirilen yasa tasarısıyla bağlantı kurmanızı fevkalade yanlış olarak niteliyorum.

YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Hiç alakası yok!..

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Gurup başkanvekili arkadaşlarım, gruplarının önünde oturan arkadaşlarım gayet iyi biliyorlar, ben, bunu getirdiğim zaman, grup başkanvekili arkadaşlarım olumlu olarak görüşlerini sundular; "hayır" diyeceklerini zannetmiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu öneriyle, Meclisin gündemini yeniden düzenliyoruz. İcraat için kurulmuş olan, vatandaşa hizmet için gayret eden bu Hükümetin, Programına, düşüncesine uygun olarak elbette gündemin maddelerinde değişiklik yapma hakkı vardır; bu hakkı da, yeri geldiğinde kullanacağız.

Bu görüşlerimi Yüce Kurulunuza arz eder, saygılarımı sunarım; sağ olun. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

AHMET ALKAN (Konya) – Hayırlı olsun!

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

Sayın Aşık, aslında siz, konunun dışına taştınız.

Geçen hafta, zatı âlinizin mensup olduğu Grubun da olumlu imzasını taşıyan, Danışma Kurulunca getirilip burada kabul edilen bir tasarıyı bu vesileyle dile getirdiniz. Ben, müdahale etmek istemiyorum. Müdahale ettiğim zaman, "konuya gelin" dediğimiz zaman, arkadaşlarımız isyan  ediyor, işte, etmediniz mi de böyle oluyor...

VI. – SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. – İçel Milletvekili Oya Araslı’nın, Sıvas Milletvekili Temel Karamollaoğlu’nun, ileri sürmüş olduğu görüşten farklı görüşü kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması

OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, benim bir sözüm yanlış ifade edildi.

BAŞKAN – Sayın Araslı, sizin hangi sözünüz yanlış ifade edildi? (CHP sıralarından gürültüler)

Arkadaşlar, rica ediyorum, bir dakika...

OYA ARASLI (İçel) – "Muhalefeti yok farz etmek" konusuyla ilgili olarak.

BAŞKAN – Ben, orada size bir sataşma görmedim efendim.

AHMET KABİL (Rize) – Dinleyelim efendim...

BAŞKAN – Gerçekten görmedim; ama, 2 dakika süreyle buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce, bu kürsüde sarf etmiş olduğum, bu tutumlarıyla, yoksa, muhalefeti yok mu farz ediyorlar sözleri üzerine, Sayın Karamollaoğlu'nun yaptığı yorumla ilgili olarak birkaç söz söylemek istiyorum.

Kendimi, bu kuşkular içerisinde olmakta çok haklı görüyorum. Neden mi; buyurunuz delilini: Şurada bir davetiye var, bu davetiye, 27 Aralık 1996 Cuma günü, Ağrı Üniversitesini ziyaretinde içerisinde bulunduğu, Sayın Profesör Doktor Necmettin Erbakan'ın katılacağı bir programa, bizleri davet etmek üzere, grup başkanvekilliklerine gönderildi. O tarihte, Ağrı'da bir üniversite var mıydı?!

Demek ki, İktidar Partisi Gruplarımız, burada, muhalefetin, getirdikleri herhangi bir tasarıya, teklife olumsuz oy vereceğini hiç hesaba katmaksızın, böyle bir davetiye bastırıp, sanki, üniversitenin kuruluşuyla ilgili kanun oylanmış gibi, bizleri böyle bir törene davet edebiliyorlar.

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) – Ne alakası var...

OYA ARASLI (Devamla) – Buna dayanarak, siz, sormaz mısınız "muhalefeti yok farz etmeye yönelik bir eğiliminiz mi var" diye size, bu sözleri söylemekte, kendinizi haklı görmez misiniz?

NİHAT MATKAP (Hatay) – Meclisi yok sayıyorlar.

OYA ARASLI (Devamla) – Onun için, ben, bir daha, bu gibi olayların tekrarlanmasını önlemek amacıyla, bu sözleri huzurunuzda dile getirmiş bulunuyorum ve bu hususu tekrar hatırlatmakta da yarar görüyorum. Devlet yönetiminde, biraz daha özen, biraz daha ciddiyet istiyoruz.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Araslı.

2. – Trabzon Milletvekili Eyüp Aşık’ın, Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül’ün şahsına sataşması nedeniyle konuşması

EYÜP AŞIK (Trabzon) – Sayın Başkan_

BAŞKAN – Buyurun Sayın Aşık; yerinizden_

EYÜP AŞIK (Trabzon) – Sayın Başkan, kürsüden ifade etsem.

BAŞKAN – Efendim, ne söyleyecekseniz bir bileyim.

EYÜP AŞIK (Trabzon) – Sayın Gönül "kamuoyunu yanıltmak maksadıyla, yanlış bilgi vererek" diyerek sataşmıştır; bu nedenle, 2 dakika müsaadenizi istiyorum.

BAŞKAN – Ben, orada bir sataşma görmedim Sayın Aşık. (ANAP sıralarından gürültüler)

Rica ediyorum_ (ANAP sıralarından gürültüler)

Bir dakika efendim... Siz yönetmiyorsunuz; ben yönetiyorum... Bir dakika_ Sayın Aşık, siz, zaten, konunun dışına taştınız. Bakın, biraz önce söyledim; burada, gündeme alınması gereken tasarılarla ilgili bir bilgi vermediniz ve konunun dışına taştınız. Dolayısıyla, konuyla ilgili bir şey yok...

EYÜP AŞIK (Trabzon) – 2 dakika Sayın Başkan...

AHMET KABİL (Rize) – 2 dakika...

BAŞKAN – Efendim, rica ediyorum... Yani, siz, herhalde, beni yönetmiyorsunuz değil mi?

EYÜP AŞIK (Trabzon) – Merak etmeyin... 2 dakika...

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Müsaade eder misiniz.

BAŞKAN – Hayır efendim, oturur musunuz Sayın Çakan.

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Müsaade eder misiniz.

BAŞKAN – Lütfen efendim...

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Doğru Yol Partisi sözcüsü...

BAŞKAN – Efendim, siz onun avukatı mısınız?

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Avukatıyım!..

BAŞKAN – Ben, avukatı olarak kabul etmiyorum; Meclisin Genel Kurulunda avukat olmaz.

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Ben, Grubum adına konuşuyorum.

BAŞKAN – Rica ediyorum...

EYÜP AŞIK (Trabzon) – Grup Başkanvekili...

AHMET KABİL (Rize) – Grup Başkanvekilimiz...

BAŞKAN – Efendim, rica ediyorum...

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Doğru Yol Partisi Sözcüsü...

BAŞKAN – Arkadaşlar, herkes, burada, kendisini savunma gücüne sahiptir. Lütfen, Sayın Aşık konuşsun efendim.

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Efendim, siz oturur musunuz...

EYÜP AŞIK (Trabzon) – Sayın Başkan, ben konuşabilir miyim?

BAŞKAN – Efendim, ne konuda konuşacaksınız?

EYÜP AŞIK (Trabzon) – Yeni bir sataşmaya meydan vermem; merak etmeyin.

BAŞKAN – Peki, buyurun bakalım. (ANAP sıralarından alkışlar)

Buyurun, 2 dakika...

EYÜP AŞIK (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, böyle, numaralar sayarak, filan kanunun filan numaraya alınmasının yanlışlığını anlattım ve geçen haftadan bir örnek verdim. "Tabiî ki, bugünün konusu değil; ama, bakın, insanlar, bazen, bilmeden bu yanlışlığı yapıyor" dedim. Ali Rıza Beyin söylediklerinden memnuniyetle anladım ki, görüşülürken, herhalde, o 2 nci madde -çetelerle ilgili madde- kanun tasarısından çıkarılacak; bundan memnun oldum. Gerçi, bizim ağzımız sütten yanmış, kusura bakmayın, bu Malvarlığı Komisyonunda, öteki komisyonlarda...

BAŞKAN – Konuyla ilgisi yok efendim; rica ediyorum...

EYÜP AŞIK (Devamla) – ...bunun çok kötü örneklerini gördük (RP sıralarından gürültüler) ama, yine de, ümit ediyorum ve teşekkür ediyorum; saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aşık.

V. – ÖNERİLER (Devam)

B) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)

1. – Gündemdeki sıralamanın yeniden yapılmasına ilişkin DYP ve RP Grupları müşterek önerisi (Devam)

BAŞKAN – Öneri üzerindeki müzakereler bitmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi, öneriyi oylarınıza sunuyorum efendim... (Gürültüler)

Arkadaşlar, gürültüyü keselim... (DSP ve CHP sıralarından "oyla, oyla" sesleri, gürültüler)

Ne oluyor efendim?!. (DSP ve CHP sıralarından "oyla, oyla" sesleri) 

Herhalde oyluyorum değil mi..

Kabul edenler...

Arkadaşlarımız arasında birlik yok efendim. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlarım, benim elimde makine yok ki, otomatikman... (Gürültüler)

Efendim, kabul etmeyenleri de sayalım, eğer, yine bir ihtilaf olursa, bir daha sayacağız...

ASLAN ALİ HATİPOĞLU (Amasya) – Ayıp!.. ayıp!..

BAŞKAN – Efendim, arkadaşlar arasında ihtilaf var...

Kabul etmeyenler...

Sayın arkadaşlarım, iki Divan üyesi arkadaşamız arasında ve bizim aramızda ihtilaf var. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından gürültüler)

MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkanım...

BAŞKAN – Sayın Başesgioğlu, lütfen... Bize yardımcı olun.

MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Efendim, kabul ve ret arasında fark nasıl?

BAŞKAN – Efendim, arkadaşlarımız arasında anlaşma yok. (Gürültüler)

EYÜP AŞIK (Trabzon) – Siz, kendiniz ne saydınız?

BAŞKAN – Efendim, saydım... Gerçekten, bana göre kabul görünüyor; ama, arkadaşlarımızın birisine göre kabul, birisine göre ret görünüyor. Onun için, rica ediyorum... Şu sıraları dolduralım arkadaşlar. (Gürültüler)

Efendim, yeniden oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

EYÜP AŞIK (Trabzon) – Sayın Başkan, oylama geçersiz; çalışma süresi  bitti.

İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – Sayın Başkan, saat 16.00...

EYÜP AŞIK (Trabzon) – Sayın Başkan, çalışma süresini uzatmış mıydınız?..

İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – Saat kaç?..

EYÜP AŞIK (Trabzon) – Sayın Başkan, saat 16.00'yı geçti...

İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – Çalışma saati geçti...

EYÜP AŞIK (Trabzon) – Çalışma süresini uzatmadınız...

BAŞKAN – Bir dakika efendim... Bir dakikanızı rica ederim...

EYÜP AŞIK (Trabzon) – Çalışma saati doldu...

BAŞKAN – Arkadaşlar, bu oylama sonucunu alıncaya kadar, çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... (Gürültüler)

İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – Çalışma saati geçtikten sonra oylayamazsınız!..

BAŞKAN – Arkadaşlar, fark etmez; çalışma süresi yeni doluyor. (Gürültüler)

... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – Çalışma süresi bitti...

BAŞKAN – Efendim, oylamayı sonuçlandırmadan gidemeyiz zaten. (Gürültüler)

Arkadaşlar, rica ediyorum... Biraz da bize acıyın...

... Kabul etmeyenler... (ANAP, DSP ve CHP sarılarından "Ret" sesleri, gürültüler)

Reddedilmiştir. efendim. (ANAP, DSP, CHP ve Bağımsızlar sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; RP sıralarından gürültüler)

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Efendim, bakın...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, müsaade eder misiniz... (ANAP, DSP ve CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kapusuz.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – İçtüzük gereği, oylamanın yenilenmesini istiyoruz efendim.

BAŞKAN – Efendim, oylamanın yenilenmesini gerektirecek...

EYÜP AŞIK (Trabzon) – Efendim, iki defa saydınız...

AHMET KABİL (Rize) – Oylama bitmiştir, karar verdiniz.

BAŞKAN – Sayın Kabil, yerinize oturur musunuz... Meclisi ben yönetiyorum... Yerinize oturur musunuz... Daha ben bir karar vermedim canım... Yerinize oturur musunuz...

ASLAN ALİ HATİPOĞLU (Amasya) – Kararını verdin ya, oyladın.

BAŞKAN – Beyler, bana burada, zorla, bir şey mi yaptıracaksınız...

Yerinize oturur musunuz!..

İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – Kararını verdin, ondan sonra da saat doldu...

BAŞKAN – Efendim, ben, oylama sonucunu alıncaya kadar oylama süresini uzattım... (ANAP sıralarından gürültüler)

Bir dakika... Otururur musunuz yerinize...

AHMET KABİL (Rize) – Tutanaklara geçti "reddedilmiştir" dediniz.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, rica ediyorum... Yerinize oturur musunuz...

Şimdi, sayın milletvekilleri...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Efendim, hayır...

Sayın milletvekilleri, biz, tereddüt ettik, sayım işlemini tekrarladık... İçtüzük "Başkan, eğer oylama sonucunda şüpheye düşerse, arkadaşları iki bölüme ayırır; o sırada ayağa kalkan 5 kişi oylamaya itiraz edebilir" diyor; ama, biz, birinci oylamayı geçtik... (ANAP, DSP ve CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Efendim, rica ediyorum... Bir dakika... Önemli de değil... Rica ediyorum...

Şimdi, oylamayı yaparken iki defa saydık, epey de farkla reddediliyor; onun için, çok tereddütümüz de yok.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan... Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Kapusuz, rica ediyorum... (ANAP, DSP  ve CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, müsaade eder misiniz.

BAŞKAN – Hayır efendim...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, beni bir dinler misiniz.

BAŞKAN – Efendim, rica ediyorum... Oylamayı tekrarlamıyorum.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Beni bir dinler misiniz efendim.

BAŞKAN – Peki, dinleyeyim, buyurun.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, sizin, kendi aranızda yapmış olduğunuz konuşma bizi ilgilendirmez. İçtüzüğe göre, 5 milletvekili ayağa kalktık, oylamanın yenilenmesini istedik.

BAŞKAN – Hayır, öyle bir usulümüz yok Sayın Kapusuz.

Efendim, ben konuyu izah ettim, oylamada bir yanlışlık yok. Sayımı yaptık, kabul edilmedi. Sonra, kıyamet de kopmadı, bir daha getirirsiniz efendim.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, saat 18.30'da toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 16.08

 


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 18.30

BAŞKAN : Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER : Ünal YAŞAR (Gaziantep), Mustafa BAŞ (İstanbul)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 46 ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, çalışmalarımıza devam ediyoruz.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz; bir saat süreyle sözlü soruları görüşeceğiz.

VII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Ağrı’nın ilçelerine vakıf yurtları açılmasının planlanıp planlanmadığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi(6/148)

BAŞKAN – 1 inci sırada, Ağrı Milletvekili Mehmet Sıddık Altay'ın, Ağrı'nın ilçelerine vakıf yurtları açılmasının planlanıp planlanmadığına ilişkin Başbakandan sorusu vardır.

Sayın Başbakan veya yerine cevap verecek Sayın Bakan var mı efendim? Yok.

Ertelenmiştir.

2. – Van Milletvekili Fethullah Erbaş’ın, Emlakbank hesaplarının yabancı bir şirkete inceletildiği iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/149)

BAŞKAN – 2 nci sırada, Van Milletvekili Fethullah Erbaş'ın, Emlakbank hesaplarının yabancı bir şirkete inceletildiği iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu vardır.

Sayın Başbakan veya yerine cevap verecek ilgili Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda olmadığı için, ertelenmiştir.

3. – Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu’nun çiftçilere tarım girdilerinde uygulanan sübvansiyon nedeniyle yapılması gereken ödemelere ilişkinTarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/184)

BAŞKAN – 3 üncü sırada, Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu'nun, çiftçilere tarım girdilerinde uygulanan sübvansiyon nedeniyle yapılması gereken ödemelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sorusu vardır.

Soruyu cevaplandıracak ilgili Sayın Bakan var mı? Yok.

Ertelenmiştir.

4. – Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Ağrı Havaalanına İlişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/186)

BAŞKAN – 4 üncü sıradaki soru, bugün geri alındı.

5. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, HarranÜniversitesinin kadro ihtiyacına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/187)

BAŞKAN – 5 inci sırada, Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol'un, Harran Üniversitesinin kadro ihtiyacına ilişkin Başbakandan sorusu vardır.

Sayın Başbakan veya yerine cevap verecek ilgili Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

6. – Manisa Milletvekili Hasan Gülay’ın, tütün üreticilerine olan borçlarını ödemeyen tüccarlara karşı alınacak tedbirlere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/188)

BAŞKAN – 6 ncı sırada, Manisa Milletvekili Hasan Gülay'ın, tütün üreticilerine olan borçlarını ödemeyen tüccarlara karşı alınacak tedbirlere ilişkin Devlet Bakanından sorusu vardır.

Soruyu cevaplandıracak ilgili Sayın Bakan var mı? Yok.

Ertelenmiştir.

REFİK ARAS (İstanbul) – Sayın Başkan, neyi cevaplayacaklarsa, onu söylesinler...

BAŞKAN – Yani, aslında, tabiî, İçtüzüğümüzün böyle bir düzenleme biçimi de bence mantıklı değil...

REFİK ARAS (İstanbul) – Oyun mu oynuyoruz!.. Ayıp oluyor!..

BAŞKAN – Tabiî, haklısınız; yani, böyle, işte "var mı, yok mu" diye...

Aslında, Genel Kurul salonunda bir tek Sayın Bakan var; yani, bilmiyorum, o da herhangi bir soruyu cevaplandıracak mı, cevaplandırmayacak mı; cevaplandırmayacaksa, boşuna zaman geçirmeyelim.

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Boşuna zaman geçirmeyin Sayın Başkan...

BAŞKAN – Ama, siz varsınız diye, biz de devam ediyoruz; bakıyorum da, sizden başka Sayın Bakan yok.

7. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, hayvansal ürünlerin ithalatının durdurulması ile hayvancılık kredisi alan üreticilere ödemenin ne zaman yapılacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/189)

BAŞKAN – 7 nci sırada, Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol'un, hayvansal ürünlerin ithalatının durdurulması ile hayvancılık kredisi alan üreticilere ödemenin ne zaman yapılacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sorusu vardır.

Soruyu cevaplandıracak ilgili Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir. (RP sıralarından "hiç bakan yok" sesleri)

Şimdi, arkadaşlarımızın bir isteği var; Genel Kurul salonunda, şu anda, herhangi bir bakan yok. Bizde -yani, biliyorsunuz- her çalışmaya hâkim olan temel ilke akıldır, mantıktır, izandır; dolayısıyla, akılsızlıklarla uğraşmanın da bir anlamı yok.

O zaman, arkadaşlarımızın bir itirazı yoksa -şu anda, zaten Genel Kurul salonunda soruları cevaplandıracak herhangi bir bakan olmadığına göre- gündemin bu bölümünü geçelim; yani, sorularla ilgili bir saati böyle "yok, yok" deyip geçirmektense, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma zamanını en randımanlı şekilde değerlendirebilmemiz için, "Kanun tasarı ve teklifleri" bölümüne geçelim...

İtiraz olmadığına göre "Sözlü Sorular" bölümünü geçiyorum; gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

REFİK ARAS (İstanbul) – Bunda da Hükümet yok, komisyon yok.

BAŞKAN – Efendim, şu anda yok; ama, belki biraz sonra gelirler.

VIII. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. – 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/215) (S. Sayısı : 23)

BAŞKAN – 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin kanun tasarısının görüşmelerine başlayacağız.

Komisyon var mı efendim? Yok.

Ertelenmiştir.

Şimdi yarım kalan işlere geçiyoruz.

2. – Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 31.7.1996 Tarihli ve 4159 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/496, 3/444) (S. Sayısı : 133)(1)

BAŞKAN – Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 31.7.1996 Tarihli ve 4159 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporunun müzakerelerine başlıyoruz.

Komisyon var mı efendim? Var.

Hükümet?.. Var.

Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.

Daha önce, kanunun 3 üncü maddesi üzerinde müzakerelere başlamıştık. Bu madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşma tamamlanmıştı.

Şimdi, kanunun 3 üncü maddesi üzerinde söz alan diğer üyelerin isimlerini okuyorum... Sadece şahıslar adına talep var, Sayın Atilâ Sav var; gruplar adına başka söz talebi yok.

HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – DSP Grubu adına Sayın Necdet Tekin konuşacak.

BAŞKAN – Peki, DSP Grubu adına Sayın Necdet Tekin Beyi hemen kürsüye davet ediyoruz.

Buyurun Sayın Tekin. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

DSP GRUBU ADINA NECDET TEKİN (Kırklareli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3 üncü maddesi üzerinde DSP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi en derin saygılarımla selamlarım.

3 üncü maddeyle, 4077 sayılı Kanunun 26 ncı maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi "cezalar Bakanlık tarafından verilir" şeklinde değiştirilmek istenmektedir.

Şimdi, öncelikle şunu belirtmek istiyorum: Demokratik Sol Parti, basının, tava, tencere, çatal, kaşık gibi bazı malları ve değişik ürünleri vererek promosyon yapmasına kesinlikle karşıdır. Bu olay, hemen ve vakit geçirilmeden bitirilmelidir. Basın, tirajını, haberiyle, yorumuyla, kültür ürünleriyle yükseltmelidir; basının temel işlevi de, esasen budur.

Ne yazık ki, bugün, Türkiye'de, salt gazeteler tarafından verilen televizyonları, müzik setlerini, tencereleri alabilmek; yani, sadece kupon biriktirmek için gazete satın alan ve kuponunu kestikten sonra gazeteyi bir kenara atan bir zümre oluşmuştur. Bundan, Demokratik Sol Parti de şikâyetçidir.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Yok, yok..

NECDET TEKİN (Devamla) – Yok değil... Geleceğiz oraya.

Şimdi, bu temel saptamalardan sonra, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 16 ncı maddesinin (b) bendine hep beraber bir bakalım; bakalım, bu 16 ncı maddenin (b) bendi ne diyor... 25 inci maddenin 3 üncü fıkrasında gösterilen cezalara göre, 16 ncı maddeye aykırı hareket edenler hakkında 200 milyon Türk Lirası para cezası uygulanır; eğer, bu kuruluş, ülke düzeyinde yayın yapıyorsa, bu ceza 10 katına kadar; yani, 2 milyar Türk Lirasına kadar çıkarılabilir.Şu anda geçerli olan kanunun temel hükmü budur.

Şimdi, bu tespitten sonra, 16 ncı madde neymiş; bir de onu gözden geçirelim: "Ticarî reklam ve ilanların yasalara ve genel ahlaka uygun, dürüst ve doğru olmaları esastır" diyor. Yasaları anladık; peki, genel ahlak ve dürüstlük kavramlarının yorumunu kim yapacak?.. Sizlerin de takdir edeceği gibi, bunlar, son derece sübjektif kavramlardır. Bu, hiçbir şekilde ayakları yere basmayan ve isteyenlerin, karşısındakilere, çok büyük zararları keyfiyetle uygulayacağı bir maddeden ibarettir.

Şimdi, bu yetmiyormuş gibi, bu maddeye bir ek yapılıyor, -ki bu ek, beş inci fıkra olarak geçiyor- bu kuruluşlardan hırsını alamayanları daha da ileri götürüyor. Bakınız, burada, temel olarak ne isteniyor: "Yapılan promosyonda verilmesi taahüt edilen ikinci ürün, süreli yayıncılık amaçlarına aykırı olmayan, kültürel ürünler dışında hiçbir şey olamaz. Bu ürün -özellikle buraya dikkatinizi çekmek istiyorum- genel ahlak ve dürüstlük kurallarına aykırı olamaz" deniliyor.

Şimdi, varsayalım ki, bir gazete çıksa, "Erbakan ve Mercümek, Erbakan ve Bosna paraları, Çiller ve çiftlik, Çiller ve kamu bankaları" adıyla bir ek vereceğini açıklasa -beraberce düşünelim- ve bu eki kültürel bir ürün olarak vermeye başlasa, bu ürünün, genel ahlak ve dürüstlük kurallarına aykırı olacağını kim saptayacak? Önce, bunu ortaya koymamız lazım.

Bunun dışında, TEDAŞ ve TOFAŞ yolsuzlukluklarının dosyalarını ve önergelerini Refah Partisinin verdiğini, sonra, kendi önergesine kendisi ret oyu vererek Sayın Çiller'i akladığını yazsa ve bunu tefrika olarak yayınlamaya başlasa, bunun, genel ahlak kurallarına aykırı olduğunu kim saptayacak?.. (DSP sıralarından alkışlar)

Şimdi, hemen cevap verelim, kim saptayacak; Sayın Bakan saptayacak. Bugün bu Bakan saptayacak, yarın iktidar değişecek başka bir bakan saptayacak.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Ne alakası var!..

NECDET TEKİN (Devamla) – Çok alakası var efendim.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Hiç alakası yok!.. Ayıp!..Ayıp!..

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Saptırma...

BAŞKAN – Müdahale etmeyin efendim.

NECDET TEKİN (Devamla) – Şimdi, sonuçta, bu kararın genel ahlak ilkelerine ve teamüllere aykırı olduğuna bugünkü Sayın Bakan karar verecek ve ona göre ceza verme yoluna gidecek. Bugün bu partinin bakanı, yarın başka bir partinin bakanı... Böyle sübjektiflik olur mu?.. Niçin, kişilerin eline bu kadar yüksek bir para cezası verme yetkisini tanıyoruz.. Hiç olmazsa bunu bir kurula tanıyalım.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu mal, sözünü ettiğimiz, kültüre ilişkin mal, tüketici tarafından istense ve bir bölümü karşılansa bile, bu, kabul edilemez deniliyor. Eğer buna uymazsanız, 10 milyar Türk Lirası, Sayın Bakan tarafından -ki, tekrar edildiğinde artmak kaydıyla- kesilebilir deniliyor.

Bugün, basına, promosyon yasasıyla ceza vermeye çalışan bu Hükümet, bir önceki iktidarlarında, kanuna aykırı olarak, Bakanlık tebliğiyle, basında promosyona tabi ürünlerin KDV'sini -ki, hiçbir malın KDV'si, bir iki sağlık ürünü hariç düşürülmemiştir- haksız olarak yüzde 15'ten yüzde 1'e indirmişti. Böylece, o zaman, basına bir gül demeti sunma gibi bir yöntemi denemişti.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Evet!.. Evet!..

NECDET TEKİN (Devamla) – Evet, doğru... Ne yazık ki, bugün, DYP'li Sanayi Bakanı, bu defa basını susturmak için, para cezalarını artırmak istiyor. 2 milyar liralık ceza yetmiyor mu da 10 milyar liralık cezaya hüküm verilmeye çalışılıyor?.. Hem de, bu cezanın, Bakan olarak bizzat kendisi tarafından uygulanacağını bilerek ayrıca heyecanlanıyor olmalı.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sanayi Komisyonunun bir üyesi olarak, bu, Komisyona birinci kez geldiğinde inceledik. Birtakım promosyon ürünlerinin verilmesine biz de karşıyız; ama, bir ceza sopası olarak Bakanın eline bu imkânların verilmesini asla istemiyoruz. Komisyona ikinci kez geldiğinde, enine boyuna bunu tekrar inceledik ve Demokratik Sol Parti olarak bunun sakıncalarını söyledik.

BAŞKAN – Sayın Tekin, 1 dakika süreniz kaldı efendim.

NECDET TEKİN (Devamla) – Teşekkür ederim.

Ancak, hiç kimse dinlemedi, hatta, Sayın Bakanın "bu yasanın virgülüne dahi dokundurmam" mesajı Komisyona geldiğinde, biz, son derece üzüldük. Hiçbir kimsenin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin üzerinde söz söylemeye, yetki kullanmaya veya kararları etkileyecek şekilde fikir serdetmeye hakkı yoktur. (DSP sıralarından alkışlar)

Sayın Cumhurbaşkanımız, iade yazısında şunları söylüyor: "Gerek Anayasanın 28 inci maddesinde gerekse Basın Kanununun 1 inci maddesinde 'basın hürdür, sansür edilemez' hükmü yer almaktadır..."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tekin, süreniz bitti; zamanımız da epey ilerledi; lütfen son cümlenizi söyleyiniz. Rica ediyorum...

NECDET TEKİN (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bütün bu uyarılardan sonra şunu söylemek istiyoruz. Yapmayın, basına karşı son günlerde gösterdiğiniz bu kindar tavrınızdan vazgeçin. Hazır bu kanun veto edilmişken, bunu bir fırsat bilin ve geri çekin.

Tarafların tümünün komisyonlarda dinlendiği geniş bir katılımla, irdelenip, doğrular bulunarak bu kanun buradan geçsin. İşte, o zaman, biz de sizin adil olduğunuza inanalım.

Hepinize saygılar sunarım. (DSP, CHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tekin.

Sayın Tekin, aslında, tabiî, basın,  toplumu aydınlatan bir ışıktır; ancak,   toplumun iyi aydınlanması için önüne kara perdelerin çekilmemesi lazım. (DYP ve RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Bir dakika efendim... Rica ediyorum...

Dün, ben, Meclis Başkanlığı kürsüsünde oturuyordum. Sayın Mehmet Moğultay benden söz istedi; ben yerinden konuşmak üzere söz verdim. Bugün, birçok gazetede "Kamer Genç, Mehmet Moğultay'a söz vermedi" deniliyor...

İSMET ATALAY (Ardahan) – Yalan mı?!.

BAŞKAN – Rica ediyorum... Söz verdim efendim; tutanak burada... (CHP sıralarından gürültüler)

İSMET ATALAY (Ardahan) – Sayın Başkan, bu, usulde var mı?!. Bu şekilde izahat verme hakkına sahip değilsiniz!.. Görevini kötüye kullanıyorsun.

BAŞKAN – Efendim, rica ediyorum... Bir dakika... Bir dakika efendim, ben size söz vermedim...

Bakın, söz verdiğim halde... Bizim İçtüzüğümüze göre kürsüden de söz verilebilir, yerinden de açıklama yapılabilir...

SABRİ ERGÜL (İzmir) – Meftunum sana!.. Meftun!.. Hayranım sana!..

BAŞKAN – ...ama, bakın bütün gazetelere, aşağı yukarı çoğunda "Kamer Genç, Mehmet Moğultay'a söz vermedi" deniliyor... (CHP sıralarından "doğru" sesleri)

Benim söz vermemem söz konusu değil; arkadaşımız, burada, Çalışma Bakanının, işe alınan bir kişinin mahkûmiyeti olduğunu, bu nedenle işe alındığını ileri sürmesi üzerine...

SABRİ ERGÜL (İzmir) – Ne anlatıyorsun Sayın Başkan?!. Şahsî kürsün mü orası?!.

BAŞKAN – Bir dakika efendim... Dinlemeyi de öğrenin yani...

Dedi ki, ben bu konuya bir açıklık getirmek istiyorum; ben de dedim ki, buyurun, yerinizden getirin... (CHP sıralarından gürültüler)

SABRİ ERGÜL (İzmir) – Şahsî kürsün mü orası Sayın Başkan?!.

BAŞKAN – Efendim, dinlemesini öğrenin; bu bir terbiye ve adap meselesidir. Rica ediyorum... Bir dinleyin efendim...

SABRİ ERGÜL (İzmir) – Ne alakası var!.. Şahsî kürsün mü orası senin?!. İlgisi var mı?!.

BAŞKAN – Bir dinlesene!.. Dinlemeyi öğren!.. Dinlemeyi öğren!.. Yani, ben burada susacak mıyım hep!..

Ben, burada bir açıklık getirmesi için kendisine yerinden söz verdim.  Sayın arkadaşımız da bir eski bakan olarak dedi ki, bu arkadaş, eski hükümlü olarak göreve alınmıştır. Maksat hâsıl oldu; ama, hâlâ, bu basın mensuplarımız diyorlar ki, Kamer Genç, buna söz vermedi. Ben, bunlardan rica ediyorum... Basın mensuplarına çok büyük saygı duyuyorum; kalemlerinin doğru haber yazmasını önleyen bazı kirlilikler var ya, o kirlilikleri traş etmeleri için ben kendilerine birer jilet göndereyim, lütfen, bu kirlilikleri kazısınlar, doğru haber yazsınlar; benim istediğim bu efendim. (DYP ve RP sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler))

Efendim, ANAP Grubu adına Sayın Recep Mızrak; buyurun efendim...

ORHAN VELİ YILDIRIM (Tunceli) – Sayın Başkan, söz istiyorum...

İSMET ATALAY (Ardahan) – Sayın Başkan, usul hakkında söz istiyorum...

BAŞKAN – Efendim, usulsüzlük yok.

Buyurun Sayın Mızrak.

İSMET ATALAY (Ardahan) – Tutumunuz hakkında...

OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, tutumunuz hakkında söz istiyorum.

BAŞKAN – Efendim, sizinle ilgili bir şey söylemedim ki ben.

OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, usul hakkında... Benimle ilgili değil...

BAŞKAN – Ne usulü hakkında efendim ?..

OYA ARASLI (İçel) – Genel Kurulu yönetme usulünüz hakkında söz istiyorum.

BAŞKAN – Efendim, basında benim şahsımı hedef alan yazılar çıktı, bundan dolayı bunları söylüyorum.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) – O zaman basına tekzip gönderseydiniz.

SABRİ ERGÜL (İzmir) – Sayın Başkan, size hayranım, meftunum!..

BAŞKAN – Buyurun Sayın Mızrak,  süreniz 10 dakika.

ANAP GRUBU ADINA RECEP MIZRAK (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunmaktayım; sözlerime başlarken, Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu zamana kadar olduğu gibi, bu kanun tasarısında da, meselenin birazcık aceleye getirildiğini görmekteyiz. Mesela, kanunda nelerin promosyon olarak verilebileceği ve promosyonların da değeri, bedeli konusunda ve yine verilecek olan yine bu ikinci ürünlerin vasıfları konusunda gerek değer olarak gerek mütemmim cüzü ve teferruat olarak bu konuda birtakım hükümler yer almıştır.

Tasarının 1 inci maddesine baktığınız zaman, bir kampanya süresince satın almak için ödediği toplam bedelin, bu ikinci ürünlerin, esas, gazete için, süreli yayın için ödenecek olan bedelin yüzde 50'sini geçemeyeceği ifade edilmektedir. Bugün itibariyle, buradan hareketle, bir gazetenin verebileceği, bir süreli yayının verebileceği ikinci ürünün fiyatına baktığınız zaman, bugün bir gazete 70 bin liraysa ve bir kampanya süresi de 60 gün sürdüğüne göre, 60 günlük bir kampanya süresi içerisinde 4 milyon 200 bin liradır ve bunun yüzde 50'sini geçemeyeceğine göre, demek ki, 60 günlük kampanya süresi içerisinde verilecek olan, promosyon dediğimiz ikinci ürünün bedeli 2 milyon 100 bin lirayı geçemeyecektir. Bu, 50 bin lira değerinde olan bir gazete olacak olursa, yine, verilecek olan ikinci ürünün bedeli 1,5 milyon lirayı geçemeyecektir. Günümüzün ekonomik şartlarında, her şeyin çok pahalı olduğu bir dönemde, iki aylık bir kampanya süresi içerisinde verilebilecek olan, özellikle kültür yönü ağırlıklı, bantmış, optik diskmiş ve buna benzer, afiş, bayrak, poster, sözlü veya görüntülü diğer ikinci ürünlerin değerinin 1,5 milyon lira civarında olması mümkün değil veya 1,5 milyon lirayla verilebilecek olan bir ikinci ürün, olsa olsa ancak bir çocuk hikâye kitabı olabilecektir.

Yine, 1 inci maddenin ikinci paragrafında ise, "kampanya konusu mal veya hizmet dağıtımı bölünerek yapılamayacağı gibi, bu mal veya hizmetin ayrılmaz ya da tamamlayıcı parçaları da ayrı bir kampanya konusu haline getirilemez" denilmekle, bir gazetenin, değeri 1,5 milyon lira, 2 milyon lira, 3 milyon liranın üzerinde olan bir ansiklopediyi vermesi, neredeyse mümkün değildir.

Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, ansiklopediler cilt cilttir ve bunlar bir seri şeklinde devam eder. Bunlar da birbirinin devamı niteliğinde mütala edilip, ikinci cildinin üçüncü cildinin ve takip eden ciltlerinin verilmesi mümkün görülemediğine göre, bu tasarıya göre, biraz önce de arz etmeye çalıştığım gibi, verilebilecek olan ikinci ürün, olsa olsa, ancak bir çocuk kitabı olabilecektir.

Biraz önce, yine arz etmeye çalıştığım gibi, aslında, meselelerde, acele etmek, hızlı çalışmak doğru bir metot olabilir; ancak, Hükümetimizin, geçen haftalardan beri, birkaç kanun tasarısında da görüldüğü, hepimizin de şahit olduğu gibi, meseleyi, acele etmeden ziyade aceleye getirme gibi bir hazırlıksız çalışma üslubu ve tutumu içerisinde olduğunu, maalesef görmekteyiz.

Geçen haftalar, yine, Katma Değer Vergisiyle ilgili bir kanun tasarısı getirildi. Öyle ki, daha önceden, yine, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunla ilgili tasarıda da belirtildiği gibi, ne komisyon ne de Hükümet, bunun neticelerini çok iyi bilerek, hesap ederek, anlayarak, maalesef, buraya getirmiş değildir. Katma Değer Vergisiyle ilgili kanun tasarısının müzakeresinde, bir grup başkanvekili arkadaşımız, bunun beş gün geri çekilmesiyle, maliyenin, Hazinenin, aşağı yukarı 100 trilyon lira civarında bir kazancının olacağını ifade etmişken, yapılan hesaplamalarda, kazanç 100 trilyon lira değil, olsa olsa, 16-17 trilyon lira, bilemediniz 20 trilyon lira mertebesinde...

Yine, daha önceden, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunla ilgili yapılan bir hesaplamada, ayda yüzde 5, yüzde 6 civarındaki bir ıskontoyla, bir sene sonra 100 lira olarak alınacak olan bir verginin, bugün 28 lira gibi bir para olarak tahsil edileceğinin farkına varılamadan, üstelik komisyon olarak da farkına varılamadan, Plan ve Bütçe Komisyonu olarak bile farkına varılamadan buraya getirildiğine hep beraber şahit olduk ve açıklama getirmek mecburiyetinde kaldık.

Değerli arkadaşlar, burada, başka bir husus üzerinde de Hükümetin dikkatini çekmek istemekteyiz. Bugünlerde alınan bir karar, zannediyorum ki, yakında uygulama safhasına konulacaktır; bu da, gübrelerdeki iade konusudur. Bilindiği gibi, 1994 yılına kadar, gübredeki iade, direkt üretici fabrikalara yapılmaktaydı. Zannediyorum...

HASAN DENİZKURDU (İzmir) – Ne alakası var!..

RECEP MIZRAK (Devamla) – Efendim, aceleye getiriliyor. Ben, bu kararda da dikkatinizi çekiyorum. Elbette, dikkatinizi çektikten sonra, bunu dikkate alıp almamak, onun ötesinde, yapmayı düşündüğünüz uygulamayı bir daha düşünüp düşünmemek sizin iradeniz dahilindedir; ama, muhalefet olarak, bize göre yanlış olduğunu düşündüğümüz hususları, yine bize göre doğru olduğu biçimiyle sizlere arz etmeyi ve dikkatlerinize sunmayı da, ben bir görev addetmekteyim.

Burada, çok değerli bir sayın bakanımız vardır. Zamanında fabrikalara bu iadeler yapılmaktaydı; ancak, iadelerin fabrikalara zamanında yapılamaması dolayısıyla, fabrikaların, satış fiyatlarını, Hazine tarafından yapılacak olan bu iadeler hiç yapılmayacakmışcasına, bu şekilde tespit edip, tüketicilere, yani çiftçilere bu şekilde sunmaları üzerine, 1994 yılında değişiklik yapılmak suretiyle, başlangıçta yüzde 20, daha sonra da yüzde 50 oranında, çiftçilere iade yolu benimsenmiştir.

Bugün itibariyle, yine, eskiden mahzurları görülen, mahzurlu bir uygulama olarak mütalaa edilen ve bundan dolayı da dönülen eski uygulamaya dönme gibi bir karar verildiği ve yukarıda, KİT Komisyonunda da, bu kararın ısrarla alındığının, sormamıza rağmen ısrarla alındığının ifade edilmesi üzerine, bu hususta dikkatlerinizi çekmeyi bir görev addettim.

Değerli arkadaşlar, bir sene içerisinde ülkemizde tüketilen gübre miktarı, yaklaşık olarak 4 milyon 200 bin ton civarındadır. Bunu 30 bin lirayla çarpacak olursanız, 120 trilyon civarında bir rakam eder ve yüzde 50 iade, 60 trilyon liradır. Türkiye'de, gübreyi üreten, dağıtımını yapan 9 kuruluş bulunmaktadır. 60'ı 9'a bölecek olursak, aşağı yukarı, ortalama olarak, her bir kuruluşa düşen külfet 7 trilyona tekabül etmektedir. Siz, bu 7 trilyonu, bugün, çiftçiye olduğu gibi, üç ay içerisinde, beş ay içerisinde üretici kuruluşlara da ödeyemeyecek olursanız; işte, üretici kuruluşlar, bunun ödenemeyeceğini de düşünmek suretiyle, bunları hiç almayacakmışcasına, çiftçiye bu fiyattan satacaktır.

BAŞKAN – Sayın Mızrak, maddeye bağlı konuşun... Bunun gübreyle ne ilgisi var?!. Burada "ceza kesme yetkisi idareye aittir" deniliyor... Rica ediyorum...

RECEP MIZRAK (Devamla) – Sayın Başkan, zaten benim hiçbir konuşmam da, özellikle, çiftçiyle, köylüyle ilgili konuşmamı anlayamadınız ki, bunu anlayabilesiniz.

BAŞKAN – Efendim, ne ilgisi var!..

RECEP MIZRAK (Devamla) – Burada, aceleye getirilen bir karara dikkati çekmek istiyorum, dikkatlerine sunmak istiyorum.

BAŞKAN – Efendim, o konuda gündemdışı söz isteyin, vereyim.

RECEP MIZRAK (Devamla) – Oradaki kürsüye ne derece layık olduğunuzu tartışmaya açıyorsunuz. Bu zamana kadar benim soyismimi bile doğru öğrenemediniz Sayın Başkan.

Aceleye getirilerek alınan bir karar hakkında, 60 milyonu direkt ilgilendiren, 35 milyon çiftçiyi de yine direkt ilgilendiren bir hususta, ben, malumat arz etmeye çalışıyorum. Bırakın oraya...

BAŞKAN – Efendim, konuyla ilgisi yok Sayın Mızrak.

RECEP MIZRAK (Devamla) – Gayet de ilgilidir.

BAŞKAN – Sayın Mızrak, bakın, konuya gelin!..

RECEP MIZRAK (Devamla) – Sayın arkadaşlar, yine, buğday konusunda da, Toprak Mahsulleri Ofisine satış fiyatları konusunda da, bir yanlışlığa düşüldü.

BAŞKAN – Efendim, rica ediyorum, konuya gelir misiniz... Sayın Mızrak, konuya gelir misiniz...

RECEP MIZRAK (Devamla) – Promosyon konusunda da bu yanlışlıkları, elbette, basının düzgün bir şekilde dile getirmesini önlemek, basının denetim görevini haklı bir şekilde yerine getirmesini, layıkıyla yerine getirmesini önlemek için, promosyanda, geneli üzerindeki konuşmacı arkadaşımızın da ifade ettiği gibi, yargı yoluna gidilmesine hiç gerek kalmaksızın birtakım cezalar, birtakım müeyyideler getirmek suretiyle önlenilmeye çalışılmıştır.

Sayın Başkan, ne alakası olduğunu şimdi anladınız mı? Biraz daha düşünecek olursanız bundan sonraki meselelerle konuşmalar arasındaki rabıtayı daha iyi anlarsınız diye düşünüyorum.

Bu vesileyle, buğday konusunda da bir iki cümle söylemek istiyorum: Toprak Mahsulleri Ofisinin 27 bin küsur lira civarında satılan buğdayının fiyatı, acele bir kararla, 22 bin liraya indirilmiş, buna rağmen ekmek fiyatlarında maksada ulaşılamamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Efendim, süreniz bitti, teşekkür ederim.

RECEP MIZRAK (Devamla) – Hayır, 1 dakika daha...

BAŞKAN – Efendim vermiyorum.

Rica ediyorum... Süreniz bitti. Konuya bağlı olarak konuşmadınız ki...

RECEP MIZRAK (Devamla) – Peki...

BAŞKAN – Sayın Mızrak, bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsü çok kutsal bir kürsüdür.

RECEP MIZRAK (Devamla) – Doğru efendim.

BAŞKAN – Burada bu kürsünün kutsallığını korumak için herkes kürsüye çıktığı konuda konuşmak zorunda, aksi takdirde burada bir şey çıkarmamız mümkün değil. Buraya her çıkan arkadaşımız...

RECEP MIZRAK (Devamla) – Sayın Başkan, peki, 30 saniye...

BAŞKAN – Efendim, iner misiniz kürsüden, rica ediyorum.(ANAP ve CHP sıralarından gürültüler)

İSMET ATALAY (Ardahan) – Sayın Başkan, bırakın konuşsun.

RECEP MIZRAK (Devamla) – Sayın Başkan, ben Meclisin buradaki bütün üyelerine anlattım; ama, bir kere bu Başkana anlatamadım diyor, hepinizi saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Değerli milletvekilleri, bakın, biz, burada müştereken çalışmak zorundayız, birbirimize yardım etmek zorundayız. Bu kürsünün bir kutsallığı var, bu kutsallığa herkesin riayet etmesi lazım.

İçtüzüğümüz açık, konuya bağlı olarak konuşmak zorundayız, aksi takdirde... Yani, şurada söz konusu olan nedir, "ceza kesme yetkisi idareye aittir" diyor...

RECEP MIZRAK (Kırıkkale) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Efendim, bir dakika... Rica ediyorum...

RECEP MIZRAK (Kırıkkale) – ... ben kürsüden indikten sonra hakkımda konuşamazsınız, siz beni tenkit ediyorsunuz. Siz denetim elemanı değilsiniz.

BAŞKAN – Efendim, ben Meclis Başkanvekiliyim ve burayı ben yönetiyorum ve buranın düzen ve intizamını ben sağlıyorum.

RECEP MIZRAK (Kırıkkale) – O zaman bana söz verirsiniz, ben de çıkar cevap veririm.

BAŞKAN – Efendim, rica ediyorum... Ben genel konuşuyorum, zatı âlinizi kastetmiyorum.

RECEP MIZRAK (Kırıkkale) – Siz o kürsüye layık mısınız acaba, onu tartışmaya açsak?! (DYP sıralarından "Ooo" sesleri, gürültüler)

BAŞKAN – Onu bu Büyük Meclis şey etmiş. Yani, benim layık olup olmadığımı siz ve başkaları tayin etmez. Yani, benim buraya layık olup olmadığımı bu Meclis tayin etmiştir, beni seçmiştir; sizin beni takdir etmenize gerek yok; ama, ben burada hakka, adalete, İçtüzüğe ve Anayasaya uygun bir yönetim tarzı göstermek istiyorum. Benim yerimde siz otursanız aynı yönetimi göstermek zorundasınız; aksi takdirde buradan kanun çıkmaz.

MUSTAFA TAŞAR (Gaziantep) – Sayın Başkan, 1 dakikadan fazla siz konuştunuz!..

BAŞKAN – Burada en az konuşan benim canım.(Alkışlar)

RECEP MIZRAK (Kırıkkale) – Şu zamanı bana verseydiniz ben konuşmamı tamamlayacaktım.

BAŞKAN –Şahsı adına, Sayın Atilâ Sav; buyurun efendim.

Süreniz 5 dakikadır.

ATİLÂ SAV (Hatay) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 3 üncü maddesiyle ilgili, kişisel görüşlerimi arz etmek üzere huzurunuzdayım.

Değerli arkadaşlarım, bu kanunun 3 üncü maddesi, bir yargısız infaz hükmüdür. Bunu ben söylemiyorum; bunu, Cumhurbaşkanı, kanunun ikinci kez gözden geçirilmesi ve görüşülmesi için, geri gönderme tezkeresinde ileri sürüyor. Cumhurbaşkanı, Tüketicinin Korunması Yasasında yapılacak değişiklikle ilgili bu yasayı, ikinci kez görüşülmesi için geri çevirirken, çok önemli bazı gerekçelere dayanmıştır. Bu gerekçeleri ciddî olarak incelememiz gerekir. Çünkü, Cumhurbaşkanının, Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edilmiş bir yasayı ikinci kez görüşülmek üzere geri gönderme yetkisi, öyle çok sık kullanılan bir yetki değildir. Özellikle, bugün görev yapmakta olan Sayın Cumhurbaşkanı da bu yetkisini dikkatle ve teenniyle kullanmış bulunmaktadır. Olay, bir Anayasa kurumu olarak dikkat çekicidir, ciddîdir; olay, tüketicinin korunmasına ilişkin kanun bakımından da son derece ciddîdir, üzerinde dikkatle durulması gerekmektedir.

Cumhurbaşkanlığı tezkeresinde deniyor ki: "Bu yasa Anayasaya iki bakımdan aykırıdır. Bunlardan bir tanesi, Anayasanın 9 uncu maddesinde yer alan erklerin ayrılığı ilkesidir. İkincisi de, yine Anayasanın 28 inci maddesinde yer alan basın özgürlüğüne aykırılık bulunduğudur."

Değerli arkadaşlarım, erklerin ayrılığı ilkesine aykırıdır ve özellikle 3 üncü maddesi bakımından aykırıdır. Çünkü, 3 üncü madde, bakana; yani, yönetime ve bir siyaset adamına, yargıya tanınmış yetkinin üstünde, yargı yetkisinden de daha güçlü bir yetki tanımaktadır. Burada, Bakan, hem savcı hem yargıç durumundadır. Bunları, yine ben söylemiyorum; bunları, Cumhurbaşkanı, geri çevirme yazısında söylüyor ve Cumhurbaşkanlığı, bunu böyle saptamakta haklıdır; çünkü, bu maddeyle, Bakana, bir basın organına 40 milyar liraya kadar ceza verme yetkisi tanınmaktadır. Bugün, Türkiye'de, yargıçların 40 milyar lira ceza verme yetkisi yoktur. Türk Ceza Kanununun 19 uncu maddesine göre, ağır para cezalarının üst sınırı 100 milyon liradır ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde bulunan, sıra sayısı 146 olan, Türk Ceza Kanunu ile ilgili bir değişiklik yapılması hakkındaki kanun tasarısıyla bu madde değiştirilmektedir ve ağır para cezalarının üst sınırı, en çok 3 milyar liraya çıkarılmaktadır. Demek ki, Sayın Bakan, bu yargı yetkisinin kat kat üstünde bir yetkiye haiz olmaktadır, ulaşmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, basın özgürlüğü tehlikededir; çünkü, kanun koyucunun her suç için öngördüğü cezaya, suçun topluma verdiği zarara bakılarak karar verilir. Zararın topluma veya kişiye yönelik ağırlığı, suç işleyenin iradesi, kasıt ve kusur durumuyla değerlendirilir; ihlal edilen hakkın önemine ve sonucun ağırlığının vahametine bakılır. Suçun ağırlığı oranında da cezanın ağırlığı gözetilir. Bir basın kuruluşunun temel göreviyle değil, dağıttığı armağanlarla ilgili bir ihlal varsa, bunun cezası, gazeteyi taşıyamayacağı kadar ağır bir yükle karşı karşıya bırakmak ve onu ortadan kaldırmak olmamalıdır.

BAŞKAN – Sayın Sav, 1 dakikanızı rica ediyorum.

Sayın arkadaşlar, salonda çok gürültü oluyor; rica ediyorum.

Buyurun efendim.

ATİLÂ SAV (Devamla) – Bu cezalar, basın özgürlüğünü geniş çapta tehdit altına almaktadır.

Değerli arkadaşlar, ayrıca, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, çalışmamızdaki bir aksaklığı ve eksikliği de sergilemek zorundayım. Cumhurbaşkanlığı, uzun, ayrıntılı, gerekçeli olarak, Anayasaya aykırılık görüşlerini de belirterek bir tezkere gönderiyor...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Sav, süreniz bitti; lütfen toparlar mısınız efendim.

ATİLÂ SAV (Devamla) – Bitiriyorum efendim.

... Buna karşılık Meclis komisyonu, yarım sayfa bile tutmayan bir raporla, bu iddiaların, bu görüşlerin karşılamasını yapmamış, bu görüşlerin eksikliğini ya da Meclisi inandıracak bir şekilde, yerinde olmadığını belirtmemiştir. Bu itibarla, bu maddenin ya metinden çıkarılması ya da değiştirilerek bu yetkinin bir yargı organına verilmesi yerinde olacaktır.

Bu görüşlerimle, Yüce Meclisi en derin saygılarımla selamlıyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sav.

Madde üzerindeki konuşmalar bitmiştir.

Maddeyle ilgili önergeler var; yalnız önergelere geçmeden önce, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Sayın Oya Araslı, Başkanlığa gönderdiği bir pusulada diyor ki: "Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanları Meclisi yönetirken, Mecliste görüşülmekte olan konunun tartışmasına giremezler." Ancak, 64 üncü maddenin ikinci fıkrasını okursanız, orada diyor ki: "Şahsî savunma hakları saklıdır."

OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, neye karşı savunma hakkı?..

BAŞKAN – Bir dakika efendim... Bugünkü basını açıp okursanız "Meclis Başkanvekili Kamer Genç, Mehmet Moğultay'a söz vermedi" diyor. Ben söz verdim... (CHP sıralarından gürültüler) Arkadaşlar, tartışmıyorum... Ben burada bu savunma hakkımı kullandım; yani, burada İçtüzüğü ihlal eden bir davranışım olmadı.

OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, aslında, cevabınızı verdiniz, savunmadınız.

BAŞKAN – Hanımefendi, rica ediyorum... Saygı duyuyorum size.

OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, savunma hakkınızı, millete ait zamanı harcayarak burada kullanmayınız. O madde, o yetkiyi size vermiyor.

BAŞKAN – Efendim, kullanıyorum. Meclis Başkanı olarak bazı şeylere müdahale etme hakkına sahibim.

OYA ARASLI (İçel) – Size o yetkiyi vermiyor.

BAŞKAN – Peki, önergeleri okutuyorum efendim...

OYA ARASLI (İçel) – Söz vermeniz lazım bana. Sayın Başkan, burada, sizin takdirinize kalan bir husus yok, İçtüzüğün hükmü amir.

BAŞKAN – O zaman, benim takdirimi siz tayin edin; benim ne zaman, nerede, nasıl hareket edeceğimi siz oradan bana işaret edin, ben burada hareket edeyim.

OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, siz usule uymazsanız, elbette ki işaret ederim.

BAŞKAN – Geliş sırasına göre önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sıra sayısı 133 olan 4159 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3 üncü maddesi Anayasaya aykırıdır. Cumhurbaşkanlığının konunun bir daha görüşülmesi için gösterilen gerekçede de belirtildiği üzere, yargının görevine müdahale niteliğindedir.

İçtüzüğün 84 üncü maddesine uygun olarak, bu konudaki 3 üncü maddenin metinden çıkarılmasını öneririz.

Saygılarımızla.

                             Atilâ Sav                    Mahmut Işık               Ali Rıza Bodur

                               Hatay                             Sıvas                             İzmir

                                             Ayhan Fırat                  Yılmaz Ateş

                                                 Malatya                         Ankara

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

4159 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun (sıra sayısı: 133) yeniden görüşülmesinde, yasanın 3 üncü maddesinin (b) bendinin aşağıdaki biçimde değiştirilmesini saygıyla öneririz.

"b) Üçüncü ve beşinci fıkralarında gösterilen cezalar yetkili tüketici mahkemesince verilir."

                            Önder Sav                      Atilâ Sav                    Yusuf Öztop

                               Ankara                           Hatay                           Antalya

                         Nihat Matkap               Yahya Şimşek                  Ali Dinçer

                                Hatay                            Bursa                           Ankara

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 4159 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin "gösterilen cezalar" cümlesinden sonra gelen "bakanlık" kelimesinin yerine "bir kurul" kelimelerinin, devamına ise "kurulun oluşması, ilgili bakanlıktan bir üye, Yargıtaydan bir üye, Basın Yayın Genel Müdürlüğünden bir üye, Türkiye Gazeteciler Cemiyetinden bir üye, Basın Konseyinden bir üyeden ibarettir.

Kurul, kendisine intikal eden şikâyetleri bir ay içinde sonuçlandırmazsa, bu cezalar ilgili bakanlıkça resen uygulanır.

Kurulun oluşması, çalışması, usul ve esasları ile diğer hususlar bakanlıkça çıkarılacak bir yönetmelikte düzenlenir" ilavelerinin yapılmasını arz ve teklif ederiz.

                          Mustafa Kul                    Atilâ Sav                     Ayhan Fırat              

                             Erzincan                          Hatay                           Malatya 

                          Yılmaz Ateş                 Mahmut Işık                Ali Rıza Bodur

                              Ankara                           Sıvas                              İzmir

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 133 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                    Aslan Ali Hatipoğlu       Mehmet Keçeciler           İrfan Köksalan

                              Amasya                          Konya                          Ankara

                        Abdulkadir Baş              Naim Geylani              Mustafa Küpeli

                             Nevşehir                        Hakkâri                          Adana

                            Refik Aras                    Sümer Oral                  Yusuf Ekinci

                              İstanbul                          Manisa                          Burdur

BAŞKAN – Şimdi önergeleri aykırılık sırasına göre işleme koyacağım.

Madde metninin tasarıdan çıkarılmasına dair aynı mahiyette iki önerge var; bu önergeleri okutup birlikte işleme koyacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sıra sayısı 133 olan 4159 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3 üncü maddesi Anayasaya aykırıdır. Cumhurbaşkanlığının konunun bir daha görüşülmesi için gösterilen gerekçede de belirtildiği üzere yargının görevine müdahale niteliğindedir.

İçtüzüğün 84 üncü maddesine uygun olarak bu konudaki 3 üncü maddenin metinden çıkarılmasını öneririz.

Saygılarımızla.

                                                                                                               Atilâ Sav

                                                                                                                 (Hatay)

                                                                                                           ve arkadaşları

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 133 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                                              Sümer Oral

                                                                                                                (Manisa)

                                                                                                            ve arkadaşları

BAŞKAN – Bu iki önerge de madde metninin tasarıdan çıkarılmasına ilişkin olduğu için ikisini birlikte işleme koyuyorum:

Komisyon önergelere katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.HALÛK MÜFTÜLER (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Muğla) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet ve Komisyon önergelere katılmıyor.

Sayın Sav, gerekçeyi mi okuyalım?

ATİLÂ SAV (Hatay) – Demin de arz ettim; gerekçeyi okuyalım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Anılan madde, ceza verme yetkisini Bakanlığa vermektedir. Anayasanın 9 uncu maddesi yargı yetkisini bağımsız yargıya vermiştir. Nitekim, Kanunun diğer hükümlerinde yargılama görevi ve yetkisi, bu Kanunla kurulan tüketici mahkemelerine verilmiştir; yalnızca, basınla ilgili bu değişiklikle ceza yetkisi yürütme organına bırakılmıştır.

Cumhurbaşkanlığı gerekçesinde de belirtildiği üzere, bunlar idarî nitelikte para cezası sayılsa bile, bu yetki Türk Ceza Kanununun sistematiği içinde, ancak sınırlı haller için söz konusu olabilir. Milyarlarca lirayı bulan bu para cezalarının idareye bırakılması kabul edilemez.

Bu kapsam ve ağırlıkta bir para cezası, basını ezecek, basının özgürlüğünü sınırlayarak, ağır biçimde zedeleyecektir.

Öte yandan, bu düzenlemeyle, idare, hem savcı hem de yargıç işlevini bir makamda birleştirmektedir; üstelik bu makam bir yargı organı değildir.

Belirtildiği üzere Anayasaya aykırı olan hükmün Kanun metninden çıkarılması zorunludur.

BAŞKAN – Gerekçeyi okuduk.

Komisyon ve Hükümet  önergelere katılmadı.

İki önergeyi birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.

İkinci önergeyi işleme koyuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 4159 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin "gösterilen cezalar" cümlesinden sonra gelen "bakanlık" kelimesinin yerine "bir kurul" kelimelerinin, devamına ise "kurulun oluşması, ilgili bakanlıktan bir üye, Yargıtaydan bir üye, Basın Yayın Genel Müdürlüğünden bir üye, Türkiye Gazeteciler Cemiyetinden bir üye, Basın Konseyinden bir üyeden ibarettir.

Kurul, kendisine intikal eden şikayetleri bir ay içinde sonuçlandırmazsa, bu cezalar ilgili bakanlıkça resen uygulanır.

Kurulun oluşması, çalışması, usul ve esaslarıyla diğer hususlar, bakanlıkça çıkarılacak bir yönetmelikte düzenlenir" ilavelerinin yapılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                                             Mustafa Kul

                                                                                                               (Erzincan)

                                                                                                            ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye efendim?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M. HALÛK MÜFTÜLER (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Muğla) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergeye Komisyon ve Hükümet katılmıyor.

Sayın Kul?..

MAHMUT IŞIK (Sıvas) – Onun yerine, önerge sahiplerinden biri olarak ben konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Peki, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

MAHMUT IŞIK (Sıvas) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Sayın Cumhurbaşkanının geri gönderme tezkeresinde, iki sayfanın üzerindeki yazıda, Anayasanın 28, 9, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Yasa ve 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Yasasına aykırıdır diye bir yığın gerekçeler var, uzun uzun burada tartışıldı.

Tabiî, ben, buradan şuraya gelmek istiyorum: Sayın Demirel'in, bir zamanlar, Doğru Yol Partisi Genel Başkanıyken, Büyük Türkiye Partisinin kuruluşunu yaptığı zamanlarda, buradaki DYP'li arkadaşlarıma bir şeyi hatırlatmak isteyerek, Köşk'e de bu vesileyle bir mesaj göndermek istiyorum.

Şimdi, biliyorsunuz, Sayın Demirel Çanakkale'deyken, Büyük Türkiye Partisi kuruldu, kapatıldı. Sonradan Sayın Demirel, burada olan bazı büyüklerimizle birlikte "ne yapalım bu parti kapatıldı" diyor, oturup konuşurken "Demirel'in yardımcıları burada işte" diyor.

Doğru Yol Partisi, Demirel'in yardımcıları adında oradan çıkıyor. Daha sonra, bu değerli abilerimiz, bu büyüklerimiz "bir bilenden haber geldi, Demirel'in yardımcılarının partisi Doğru Yol Partisidir" diye Türkiye'ye yayılıyorlar ve bugünkü Doğru Yol Partisi doğuyor. Bugün de siz, Doğru Yol Partisinin, yani Sayın Demirel'in, Sayın Cumhurbaşkanının yardımcısının partisinin postunda oturuyorsunuz, o mirasın üzerinde oturuyorsunuz. (DYP sıralarından gürültüler)

Sayın Demirel, ısrarla, bu yasayı, şu şu şu gerekçelerle Anayasaya aykırı bulurken -iki şey sorarak sözlerimi bitirmek istiyorum- ya siz "Bir Bilen" in, Demirel'in yardımcılarının partisi diye milleti ve bizi yanılttınız ya da Sayın Demirel bir şey bilmiyor öyleyse!.. Sayın Demirel "Bir Bilen" olarak, ta oraya kadar, bizim de katkılarımızla çıkmıştır -pişman da değiliz, oy vererek oraya çıkardığımız için- ama "bir noktasını ve virgülünü değiştirmeyiz" demekle, Sayın Demirel'in "bir bilmediği" mi ortaya çıkıyor?

Bakınız, bu önergeyle bizim önerimiz ne: Diyoruz ki: "Promosyon, aynen, bu şekliyle geçsin; ancak, gelin, burada bir kurul oluşturalım." Komisyonda konu görüşülürken, bakanlık yetkilileri "Tüketicinin Korunması Yasasında bu kurullar var, çalışmıyor, aylarca toplanamıyor" dediler. Biz, ona da bir hüküm getirdik, dedik ki: "Bu kurul, 15 gün içerisinde konuyu görüşürse ceza yazılmış olur; görüşmezse, doğrudan doğruya, resen, yine, yasada olduğu gibi Sayın Bakan bu cezayı versin." Buna da "hayır" dediniz.

O durumda, burada, sizin "Sayın Bilen"e karşı bir direnmeniz var; eski patronunuza "Bir Bilen"e karşı, yardımcıları olan sizlerin bir direnmeniz var. Bunu söylemeyi bir görev bildim.

Saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

NECMİ HOŞVER (Bolu) – Sayın Başka, bizim patronumuz değildi; o, bizim Genel Başkanımızdı. Biz, putperest değiliz; biz, bir misyonun adamıyız. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Efendim, tabiî, tabiî...

Öteki önergeyi işleme koyuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Sayın Başkanlığına

4159 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun (sıra sayısı: 133) yeniden görüşülmesinde, yasanın 3 üncü maddesinin (b) bendinin aşağıdaki biçimde değiştirilmesini saygıyla öneririz.

"b) Üçüncü ve beşinci fıkralarında gösterilen cezalar yetkili tüketici mahkemesince verilir."

                                                                                                              Önder Sav

                                                                                                               (Ankara)

                                                                                                           ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye efendim?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M. HALÛK MÜFTÜLER (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Muğla) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet önergeye katılmıyor.

Sayın Atilâ Sav, buyurun, önergenizi açıklayın efendim.

ATİLÂ SAV (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu maddeyle yasaya eklenen hükümde, bir ceza verme yetkisi Bakana verilmiştir. Bakan, yargıya ilişkin bir yetkiyi kullanmak durumundadır ve bu yetki, Türk Ceza Kanununda belirtilen ağır para cezalarının üst sınırının birkaç kat üstündedir.

Böyle bir yetkinin bir siyaset adamına verilmesi hem basın için tehlikelidir hem o siyaset adamı için tehlikelidir. Bakanı kendisine karşı korumak Türkiye Büyük Millet Meclisinin vazifesidir. Bu nedenle, biz, kanunun genel sistematiği içerisinde, Tüketiciyi Koruma Kanununu ihlal eden tüm kişilerin, tüm sanıkların yargılandığı mahkemede, basın mensuplarının ve basın kuruluşlarının da yargılanmasını sağlamak için bu değişiklik önergesini veriyoruz. Cezaları yargı vermelidir. Bu Kanunun 3 üncü maddesiyle getirilmiş olan cezaların da bir yargı organınca -tüketici mahkemesince- verilmesi hem hukuk sistemimize hem Anayasamıza uygun olacaktır.

Yüce Meclisin, bu öneriyi kabul ederek, siyaseti ve hukuku korumasını diliyoruz.

Saygılarımızı sunuyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sav.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. (CHP sıralarından "say, say" sesleri)

Arkadaşlar, bizde de bir göz var, bir kanaat var. Rica ediyorum...

Önergeler bitti.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

4 üncü maddeye geçmeden önce, geçici madde eklenmesine ilişkin iki tane önerge var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

133 sıra sayılı kanun tasarısına aşağıdaki geçici madde 1'in eklenmesini saygıyla arz ve teklif ederiz.

                      Hikmet Sami Türk            Necdet Tekin              Sema Pişkinsüt

                              Trabzon                       Kırklareli                        Aydın

                            Ahmet Tan                 Yalçın Gürtan                 Emin Karaa

                              İstanbul                         Samsun                         Kütahya

                            Ziya Aktaş                   İhsan Çabuk                   Ali Günay

                              İstanbul                           Ordu                            Hatay

                                                                Hilmi Develi

                                                                     Denizli

"Geçici Madde 1.-

Bu kanunun yayımından önce başlamış bulunan kampanyalar, başladıkları tarihteki mevzuat hükümleri çerçevesinde ve bu kanunun yayımı tarihinden itibaren en geç altı ay içinde tamamlanır. Ancak, kampanya konusu mal veya hizmet bedelinin bir bölümünün katkı payı olarak tüketici tarafından karşılanması esasına göre yürütülen kampanyalarda bu süre aranmaz."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu ?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M. HALÛK MÜFTÜLER (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Muğla) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet ve Komisyon katılmıyor.

Önerge sahibi olarak Sayın Türk; buyurun.

NECMİ HOŞVER (Bolu) – Komisyonun salt çoğunluğu yok.

BAŞKAN – Efendim, bu konuyla ilgili geçici madde ekleyebilir, isteyebilir; bu konuda uygulamalarımız çok.

Sayın Türk, süreniz 5 dakika.

HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önerdiğimiz geçici madde, görüşülmekte olan tasarının önemli bir eksikliğiyle ilgilidir. Halen, çeşitli yayın kuruluşları değişik promosyon kampanyalarını yürütmektedirler; bu kampanyalar dolayısıyla, promosyon konusu ürünlerin üreticisi işletmelerle sözleşmeler yapmışlardır, okuyucularına çeşitli ürünleri vaat etmişlerdir. Okuyucular, bir başka deyişle tüketiciler, günlerdir, aylardır kupon biriktirmekte ve kampanya süresi dolduğunda vaat edilen ürünü almayı beklemektedirler.

Şimdi, bu kanun, 4 üncü maddesine göre yayımı tarihinde yürürlüğe girecektir ve kanunun daha önce kabul edilen hükümleri hüküm ifade edecektir. Buna göre, artık, süreli yayın kuruluşlarınca düzenlenen ve her ne amaç ve şekilde olursa olsun, süreli yayın dışında ikinci bir ürün verilmesinin taahhüt edildiği kampanyalarda, kültürel ürünler dışında hiçbir mal ya da hizmetin taahhüdü ve dağıtımı yapılamayacaktır. Sadece taahhüt değil, artık dağıtımı da yapılamayacaktır. Her durumda, bu mal veya hizmetin piyasa değeri, tüketicinin ilgili kampanya süresince, süreli yayını satın almak için ödediği toplam bedelin yüzde 50'sini aşamayacaktır ve bu şekildeki kampanyaların süresi 60 günü geçemeyecektir. Oysa, şu anda devam etmekte olan kampanyalar mevcut duruma göre planlanmıştır ve şimdiki durum birçok kampanya bakımından bu hükme uygun düşmeyecektir. Hatta bu hükümler, kampanya konusu mal veya hizmet bedelinin bir bölümünün tüketici tarafından karşılanması durumunda dahi uygulanmaya devam edecektir. Öbür yandan, kanunda öngörülen cezalar da bu hükümlere aykırılık durumunda uygulanabilecektir. Bu cezaların Anayasaya aykırı olduğu daha önce burada açıklandı. Şimdi, Anayasanın 28 inci maddesiyle güvence altına alınan basın özgürlüğünü zedeleyen ağır para cezaları, idarî nitelikte de olsalar, bir siyasî kişiliğin elinde uygulamaya konulacaktır. Bunun sakıncaları açıktır. Mevcut kampanyaların devamı bakımından, bir geçiş dönemi düzenlemesine ihtiyaç vardır. Bu düzenleme, altı aylık bir süreyi kapsayabilir. Bizim önerimiz buna yöneliktir; mevcut sözleşmelerin, mevcut kampanyaların altı aylık bir süre içerisinde tasfiyesini öngörmektedir. Okuyuculardan katkı payı alınan kampanyalar bakımından ise, böyle bir süreye dahi gerek yoktur. Eğer bu yapılmazsa, var olan kampanyalar bakımından, sözleşme özgürlüğüne de ciddî bir müdahale yapılmış olacaktır; çünkü, kanunun demin özetlediğim hükümleri, emredici hükümlerdir. Bu hükümler kamu düzenindendir; bunlara aykırı hiçbir harekette bulunulamayacaktır, hiçbir dağıtım yapılamayacaktır. Bu bakımdan, bir yandan, sizin korumak istediğiniz tüketiciler, halen, şimdiye kadar devam ettikleri, kupon biriktirdikleri kampanyalar bakımından elleri boş olarak çıkacaklardır, öbür yandan, kanunun yürürlüğe girdiği andan itibaren, bu ceza hükümleri, bir giyotin gibi işlemeye başlayacaktır.

O nedenle, bu sakıncaların giderilmesi bakımından, tasarıdaki bu boşluğun mutlaka doldurulması gerekmektedir. Bizim önerimiz, bunu sağlamaya yöneliktir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Türk, süreniz bitti. Lütfen toparlar mısınız efendim. Rica ediyorum.

HİKMET SAMİ TÜRK (Devamla) – Değerli milletvekilleri, burada, kampanyaların kültürel ürünlerle sınırlanması konusunda, sanıyorum ki, bütün partiler arasında bir mutabakat vardı; ancak, böyle bir düşüncenin, hukuka, Anayasaya en uygun biçimde çıkacak bir yasayla gerçekleşmesi bizim arzumuzdur; ama, ne yazık ki, Hükümetin kanunun virgülünü dahi değiştirmeme anlayışı, muhalefet ile İktidar arasında bir işbirliği yapılmasını engellemiştir. Biz, muhalefetin de katkısıyla, bu yasanın hukuka uygun bir duruma gelmesi için önerdiğimiz bu düzenlemenin kabulünü Yüce Meclisten diliyoruz.

Bu anlayış içerisinde, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Türk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Geçici madde eklenmesine ilişkin diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Sayın Başkanlığına

133 sıra sayılı (1/496, 3/444) Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısına bir geçici madde eklenmesini saygılarımızla öneririz.

Geçici Madde 1.- Bu kanunun yayımlanmasından önce başlamış kampanyaların konusu olan ürünler için, kampanya başlamadan önce yapılmış sözleşmelerin tamamlanmasına veya oluşmuş stokların eritilmesine yönelik kampanyalar, ilk başladıkları tarihteki mevzuat hükümleri çerçevesinde ve bu kanunun yürürlüğe girmesinden önce başlamış ve kampanya konusu mal veya hizmet bedelinin bir bölümünün tüketici tarafından karşılanması -katkı payı- esasına göre yürütülen kampanyaların tamamlanmasında süre şartı aranmaz.

                         Nihat Matkap                  Oya Araslı                  Mahmut Işık

                                Hatay                              İçel                              Sıvas

                         Bekir Kumbul                Mustafa Kul                Altan Öymen

                              Antalya                         Erzincan                       İstanbul

                          Yusuf Öztop                 Celal Topkan                   Atilâ Sav

                              Antalya                       Adıyaman                        Hatay

                                                               Ahmet Küçük

                                                                  Çanakkale

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M. HALÛK MÜFTÜLER (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Muğla) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet ve Komisyon önergeye katılmıyor.

Sayın Matkap, gerekçeyi mi okuyalım efendim?

NİHAT MATKAP (Hatay) – Gerekçeyi okuyalım efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Yasa, tüketicinin korunması amacıyla haksız rekabetin önlenmesini amaçlamaktadır. Oysa, bu haliyle tüketiciyi zarara sokmaktadır; çünkü, tüketici, istikrar güvencesiyle bir gazeteyi satın alarak, armağan kampanyasına başlamıştır. Bu kampanyayı yasayla birden kesersek, tüketici, güveninin zararını görecektir. Yurttaşların, yürürlükteki yasalara güvenmek hakkıdır. Bu güvenden doğan "muntazar hakların" da korunması, hukuk devletinin görevidir. Bu nedenle, yasanın, bu anlamda, tüketiciyi koruması gerekir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.

Böylece, geçici madde eklenmesine ilişkin olan iki önerge reddedilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4. – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde, CHP Grubu adına, Sayın Yılmaz Ateş. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Ateş, maddeye bağlı konuşursanız memnun olurum efendim.

CHP GRUBU ADINA YILMAZ ATEŞ (Ankara) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yüce Meclisi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Anayasanın 89 uncu maddesi gereğince, Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderilen Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 4 üncü maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini açıklamak üzere huzurunuzdayım.

Sayın milletvekilleri, bu yasanın yayımı tarihinde yürürlüğe girmesi konusundaki Sayın Hükümetin ve Komisyonun ısrarını anlamamıza olanak yoktur. Bununla ne yapılmak isteniyor, doğrusu çok merak ediyoruz. Şimdi, zaman zaman, Hükümet sözcüleri, Hükümete mensup siyasî partilerin sözcüleri, muhalefet partilerini gazete patronlarına, gazete işverenlerine yaranmakla suçlamaktadırlar. Oysa, şimdi, başlamış ve devam eden kampanyalar var. Şimdi, eğer, siz, o kampanyaları sona erdirmeden bu yasayı yürürlüğe koyarsanız, şu anda başlamış ve maliyeti trilyonları bulan bir kampanya bedelinin işverenlerin kesesinde kalmasına neden olacaksınız, bir; milyonlarca tüketiciyi mağdur edeceksiniz; iki.

Şimdi, bu yanlışta bu kadar ısrar etmenizi, doğrusu, çok merak ediyoruz. Siz, bu yasayla promosyonu önleyeceğinizi iddia ediyorsunuz, basın özgürlüğüyle yakından uzaktan ilgisinin olmadığını söylüyorsunuz; ama, biz de,  sizin burada tüketiciyi korumak, promosyonu önlemek gibi bir amacınızın olmadığını söylüyoruz.

Şimdi, bakın, diğer gazeteler yazarsa "efendim, Refah Partisine, zaten diğer medya kuruluşları düşman; onun için, yalan yanlış yazıyorlar" diye hemen saldırıya geçiyorsunuz.

Bakın, bugünkü Zaman Gazetesinde bir haber var. Özellikle araştırdım, diğer gazetelerin hiçbirinde böyle bir haber yok. Haberin başlığı: "Erbakan: Basın yasasını çıkarın." Sayın Erbakan, grubuna böyle talimat vermiş." Haber şöyle: "Başbakan Necmettin Erbakan, dün, basına kapalı olarak yapılan partisinin grup toplantısında, Refah Partisi milletvekillerinden, Basın Yasasının bir an önce çıkarılmasını istedi. Son zamanlarda Hükümet ile medya arasındaki ilişkilerin yumuşadığı görülürken, Başbakan Erbakan'ın, Başbakanlık konutunda, ülkede sevilen ve sayılan din adamlarına verdiği iftar yemeğiyle, Hükümet-medya ilişkisi tekrar bozuldu. Erbakan -bu, Zaman Gazetesinin iddiası, haberi; ben, hiçbir şey katmıyorum, burada- bu iftar yemeğini, hükümeti yıpratmak için kullandığı için gündemden düşen medyayla ilgili yalan haber yasasının tekrar Meclis gündemine getirilerek yasalaşmasını istedi. Başbakan Erbakan, her fırsatta yalan haberlerden rahatsız olduğunu ifade ediyor ve bu konuda bir yasa çıkarılmasını istiyordu. Hükümetin küçük ortağı olan DYP Genel Başkanı Tansu Çiller de, mal varlığıyla ilgili medyada çıkan haberlerden oldukça rahatsız oluyordu. -Bundan sonra olmasın, oylarınızla o da aklandı- Refah Partisi ile DYP'nin bu rahatsızlığı, medyaya bir düzenleme getirilmesi konusunda görüş birliği içerisinde olmalarını sağladı ve bu yalan haber yasasının çıkması için yapılan girişimleri hızlandırdı. Bu konuda, önümüzdeki hafta içerisinde, Hükümet ile medya arasında tekrar çatışma çıkması bekleniyor." Haber sona eriyor.

Sayın milletvekilleri, eğer, sizin amacınız, promosyonu önlemeye yönelik olsa... Muhalefet, günlerdir çok yapıcı önerilerde bulunuyor; ama, maalesef, komisyon bir kelime ezberlemiş "katılmıyoruz" diye, Hükümet bir kelime ezberlemiş "katılmıyoruz" diye. Şimdi, sayın milletvekilleri, Hükümet, ona katılmıyor buna katılmıyor, şu yapıcı öneriye katılmıyor bu yapıcı öneriye katılmıyor; söyler misiniz, bu yasayı nasıl uygulayacaksınız? Yasa açık. Sayın Cumhurbaşkanı da bunun bir yargısız infaz olduğunu belirtiyor; bunun, Anayasanın ilgili maddelerine aykırı olduğunu söylüyor.

Şimdi, siz, günlerce, burada, Meclisin, sayın milletvekillerinin zamanını alıyorsunuz. Anayasaya açıkça aykırı olan hükümleri, muhalefetin de katkılarını, desteklerini alarak, bir konsensüs sağlayarak, bu yasayı, gerçekten, Anayasaya aykırı olmaktan kurtarsanız, zararınız ne olur; ama, sizin amacınız, iktidar partilerinin amacı, burada, basına duyduğu kini, eline geçirdiği bu fırsatla hayata geçirmektir. Bir öç alma duygusuyla hareket ediyorsunuz. İktidar, hükümet, Meclis, öç alma duygusuyla hareket edemez.

Eğer, Yüce Meclis, eline geçirdiği bu olanağı, Hükümet kanalıyla, birilerinden öç alma, intikam alma duygularıyla hareket eder de bir infaza dönüştürürse, sokaklar yargısız infazdan geçilemez. Oysa, Hükümet ve Meclisin yapacağı çalışmalar, topluma da örnek olacaktır. O nedenle, iktidar partilerinin, Hükümetin, bir kez daha düşünmesini öneriyoruz. Böyle, kin alma duygularıyla, öç alma duygularıyla bir yere varamazsınız. Eğer, siz, buradaki sayısal üstünlüğünüzü, parmak üstünlüğünüzü, hukukun üstünlüğü ilkesi yerine koyarsanız...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Maddeye gel...

BAŞKAN – Sayın Ateş, biraz maddeyle bağlı konuşursanız...

YILMAZ ATEŞ (Devamla) – ...bunu, çıkaracağınız yasayı uygulayamazsınız.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Madde üzerinde mi konuşuyorsunuz?

YILMAZ ATEŞ (Devamla) – Bu tasarının yasalaşması halinde, uygulanma olanağı yoktur; devam eden promosyonlar var, milyonlarca vatandaş kupon kesmiş... Şimdi, bu cezayı uygularsanız, gazetelerin bu kampanyaları sürdürme olanağı da kalmaz. Dolayısıyla, burada mağdur olacak olan, sizin koruma iddiasında olduğunuz vatandaştır. Eğer, sizin amacınız, vatandaşı cezalandırmak, gazete işletmelerini, gazete işverenlerini ödüllendirmekse, bunu açık söyleyin, bunu konuşalım.

MEHMET SILAY (Hatay) – Demagoji yapma.

YILMAZ ATEŞ (Devamla) – İki geçici madde eklenmesi konusunda, iki önerge verildi, iki değişik öneri getirildi; bunların hiçbirisine katılmadınız. O nedenle, Yüce Meclisin, özellikle İktidar kanadı milletvekillerinin, çok soğukkanlı düşünmesinde büyük yarar var. Bu maddedeki yasanın yürürlüğe girme tarihi, ileriye -bu, en azından, bir üç ay olabilir, altı ay olabilir, bir yıl olabilir- alınmalıdır. O nedenle, bu konuda, iktidar partilerine, bu katı ısrarlarından vazgeçmelerini öneririz. Bununla bir yere varılmaz; didişerek, kavga ederek, her üzerinize geleni, eleştireni sindirmeye kalkarsanız, getirmek istediğiniz rejimin adına da demokrasi denilmez.

Bu duygularla, Yüce Meclisi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ateş.

DSP Grubu adına, Sayın Hikmet Uluğbay; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

Sayın Uluğbay, süreniz 10 dakika efendim.

DSP GRUBU ADINA HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli üyeler; yürürlük maddesi üzerinde DSP Grubu adına söz almamın nedeni, bu kanunun nasıl bir zihniyetle yürütüleceği konusunu dikkatlerinize sunmaktır.

Promosyon Yasası üzerindeki görüşlerini açıklarken, Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Yalım Erez, bu kürsüden, 26 Aralık günü şu ifadeleri kullanmıştır; aynen tutanaklardan okuyorum: "Bu kanun, 1996 yılı bütçesi hazırlanırken, Plan ve Bütçe Komisyonunda DSP'li milletvekillerinin önerisiyle, Bakanlığım tarafından hazırlanmış bir kanundur. Doğru mu?" Sayın Bakanın bu açıklamalarına DSP sıralarından itiraz edilmesi üzerine, Sayın Erez sözlerine devamla "aç, Plan ve Bütçe Komisyonu zabıtlarını oku" yanıtını vermiştir.

Sayın Başkan, değerli üyeler; Sayın Bakanın bu açıklamaları hiçbir yönüyle gerçekleri yansıtmamaktadır.

Sayın Erez, ben, o Komisyonun da bir üyesi olarak, Plan ve Bütçe Komisyonunun, Bakanlığınızın 1996 bütçesiyle ilgili tutanaklarını yeniden ve çok dikkatli bir biçimde okudum. Plan ve Bütçe Komisyonunda konuşan dört DSP üyesinin ve beş milletvekilinin, ne konuşmalarında ne de size yönelttikleri sorularında, size, promosyon yasası hazırlamayı uzaktan bile olsa ilham edecek tek bir kelimeleri yoktur.

Plan ve Bütçe Komisyonunda 30 Mart 1996 günü görüşlerini açıklayan DSP'li üyelerden Sayın Gökhan Çapoğlu'nun Bakanlığınız bütçesine ilişkin konuşmasında "medya" kelimesi bir defa, şu şekilde geçmektedir; tutanaklardan aynen okuyorum: "Rekabet Kurulunun bir an önce yaşama geçirilmesi gerekiyor ve burada rekabetten bahsederken, Türkiye'de çok hızlı bir tekelleşme olgusunun ortaya çıktığı ve çok tehlikeli bir tekelleşme, yani, siyaset -medya- ticaret arasında bir tekelleşme var."

Sayın Bakan, bu ifadedeki "medya" sözcüğü, size, Promosyon Yasası hazırlamayı ilham ettiyse, sizin bu anlayış yeteneğinizden korkmak gerekir.

Sayın Bakan, Sayın Çapoğlu veya diğer bir DSP'li milletvekili, iyi ki, o konuşmalarının hiçbir yerinde hava bulutlu dememişler; yoksa, sizin bu anlayışınızla, başları cidden belaya girerdi.

BAŞKAN – Sayın Uluğbay, yürürlük maddesi üzerinde konuşursanız memnun olurum. (DSP sıralarından "Maddeyle ilgili konuşuyor" sesleri)

HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Çok teşekkürler.

BAŞKAN – Efendim, bu, geneli üzerinde yapılması gereken bir konuşma. Burada, artık, birbirimizi biraz iteceğiz.

HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Sayın Başkanım, bunu, niye bugün yapmak durumunda olduğumu, biraz sonra siz de fark edeceksiniz.

Sayın Bakan, Sayın Çapoğlu, fikirlerini takip eden değerli bir arkadaşımızdır. Bakın, yine, sizin Bakanlığınızın bütçesi üzerinde, Plan ve Bütçe Komisyonunda 20 Kasım 1996 tarihinde ne demiş; aynen tutanaklardan okuyorum: "Rekabet Kurulunun hayata geçirilmesi konusu; daha henüz üyeleri atanmamış durumda. Tabiî, sadece Rekabet Kurulunun hayata geçirilmesi değil, hayata geçirildiği zaman, uygulamada neler yapacağı çok önemli. Burada, Türkiye'nin çok dikkat etmesi gerekiyor; çünkü, geçmiş dönemde, son aylarda tartıştığımız konular, aslında, Rekabet Kurulunun iyi çalışmasıyla düzeltilebilecek konulardır. Örneğin, Promosyon Yasası -gazetelerin, basının kendi alanında bir rekabete girmesi, zaten, Rekabet Kanununa göre yasak olması gerekir- ve dağıtımla ilgili konular. Zaten, bunlar... Rekabet Kurulu iyi çalışsaydı, böyle bir yasaya gerek kalmayacaktı ve toplumda da herhangi bir kutuplaşma veya gerginliğe de gerek kalmayacaktı diye düşünüyorum."

Sayın Başkan, değerli üyeler ve Sayın Bakan; görüldüğü üzere, arkadaşımız, size, Promosyon Yasası ilham edecek şeyler söylemeyi bırakın, böyle bir yasa hazırlamaya gerek olmadığının altını çize çize belirtmiştir. Bu durumda, Sayın Erez'in, 26 Aralık 1996 tarihinde, bu kürsüden "Promosyon Yasası, DSP'li milletvekillerinin önerisi üzerine hazırlanmıştır" beyanını nasıl değerlendirmek gerekecektir?

Üzülerek belirtmek gerekir ki, bu tarz politika yapış, çamur at, tutmasa da izi kalır anlayışının tipik bir örneği olmuştur. Dilimizin güzel özdeyişleri içerisinde, bu tür kirliliği özendirici deyişler olduğu kadar "yalancının mumu yatsıya kadar yanar" gibi yürekleri ferahlatan özdeyişler de vardır. (DSP sıralarından alkışlar)

Meclis, 26 Aralık 1996 tarihinde, 2 nci madde üzerinde konuşan DSP sözcüsünün konuşması bitene değin çalışma saatlerini uzatma kararı alsaydı, bu özdeyiş bir kez daha doğrulanmış olacaktı.

Sayın Başkan, değerli üyeler; Demokratik Sol Parti, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, nadiren de olsa sergilenen çirkin politika örneklerinden, halkımız gibi rahatsızdır. O tür davranışlardan ve sahnelerden, kendisine sataşılsa dahi, uzak durmaya titizlik ve özen göstermektedir.

Bakanlık görevini üstlenmiş arkadaşlarımız...

BAŞKAN – Sayın Uluğbay, maddeye bağlı konuşur musunuz; rica ediyorum sizden, maddeye bağlı konuşur musunuz efendim.

HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Hay hay, geliyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Ama, siz, maddeyle ilgisi olmayan, Bakanla özel ilişkilerden bahsediyorsunuz. Rica ediyorum... Burada, bu Meclis kürsüsünde, artık herkesin bir sorumluluk taşımasını rica ediyorum.

HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Sayın Başkanım, Sayın Bakan, buradan, DSP'yi itham eden bir konuşma yapmıştır...

BAŞKAN – Efendim, ona, bir başka vesileyle cevap verirsiniz; gündemdışı konuşursunuz, tümü üzerinde konuşursunuz...

HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Konuşma, bu kanun üzerinde yapılmıştır Sayın Başkan ve o gün, bize, konuşma fırsatı verilmemiştir. O konuşma fırsatını, bugün kullanmak zorundayım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Canım, 4 üncü madde üzerinde konuştunuz, 3 üncü madde üzerinde konuştunuz...

HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Bu maddede konuşulmasının nedeni şudur Sayın Başkan: Hangi zihniyetin bu kanunu yürüteceğini anlatıyorum; nasıl bir zihniyet yürütecek!.. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

Ne şekilde ifadeler kullanarak, ne şekilde DSP'li milletvekillerinin konuşmalarını çarpıtan bir zihniyet bu kanunu uygulayacaktır; bunun altını çiziyorum. (DSP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Bakanlık görevi üstlenmiş arkadaşlarımızdan küçük bir dileğimiz var: DSP'li sözcülerin konuşmalarını dikkatle dinlemeleri, dinleme fırsatını bulamadıklarında da okumalarıdır. Eğer, bunu samimi olarak yaparsanız, DSP milletvekillerine, söylemediklerini yakıştırma hatasına düşmeyeceğiniz gibi, ürettikleri çözüm önerilerinden yararlanarak, hizmette başarılı olma olanağını da bulabilirsiniz. Ayrıca, DSP milletvekillerinin konuşmaları, size, çamur atmadan temiz politikanın nasıl yapılacağına ilişkin sayısız örnek de oluşturacaktır. (DSP sıralarından alkışlar)

Hepinize saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uluğbay.

Sayın milletvekilleri, tabiî, hepimiz bu Meclisin birer üyesiyiz ve eşit statüde insanlarız. Ben İçtüzüğü uygulamak zorundayım. İçtüzükte açık hüküm var; kürsüye çıkan sayın milletvekilinin konuya bağlı olarak konuşması lazım. Konu nedir; bir kanun yayımı tarihinde mi yürürlüğe girsin, üç ay sonra mı yürürlüğe girsin, beş ay sonra mı yürürlüğe girsin veya yayımından önce mi yürürlüğe girsin... Bunun faydasını ve zararını söylemek gerekirken, genel politikalara girmenin takdirini size bırakıyorum.

Söz sırası, Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın İrfan Köksalan'ın.

Buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

Sayın Köksalan, süreniz 10 dakika efendim.

ANAP GRUBU ADINA İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, çok eski bir söz vardır, hepiniz bilirsiniz. "Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur." Bu kanun da aynen böyle oldu. 31 Temmuz gününden bu yana, takriben yedi ayı mütecaviz zamandır, dönüyoruz, dönüyoruz, aynı şeyi okuyoruz; ama, niye?.. Cumhurbaşkanlığından geri dönmüş; niye?.. Anayasaya aykırılığı nedeniyle iki sayfa anayasa dersi veriliyor; ama, burada, Sayın Bakan geliyor "bunun virgülüne dahi dokundurmam" diyerek, ısrar ve inatla, katılmıyoruz, katılmıyoruz, katılmıyoruz... Yine, Sayın Bakanın ve Bakanın Partisi, bundan bir hafta evvel, parti parti geziyor "uzlaşalım" diyor. Ee, uzlaşalım; nasıl uzlaşacağız? Hiçbir değişiklik yok oraya gelince. Demek ki, bir kandırmaca.

Değerli millletvekilleri, yanlıştan ve hatadan dönmek fazilettir. Bakın, burada, on gün evvel, yine bir yasa tasarısı getirdiniz; Katma Değer Vergisi, stopaj ve muhtasarla ilgili. O tasarı ki,       Bakanlar Kurulundan geçmiş. Komik değil mi?.. Plan ve Bütçe Komisyonundan, parmaklarını kaldırmışlar, geçirmişler; ama, buraya getirilince kafayı duvara vurdular, büyük yanlışı gördüler. Gördüler ki, o yasayı çıkaranlar, vergi hukukunu, vergiyi biliyordu; geri çektiler.

Değerli milletvekilleri, gelin, açıkça Anayasaya aykırı olan, basın hürriyetini yok eden bu yasayı geri çekin. Çekmezseniz, virgülüne dahi dokundurmadan Cumhurbaşkanlığına götürürseniz, Anayasa Mahkemesi, hakikaten bunu iptal edecek. Yazık değil mi bu Meclisin mesaisine, milyarlara mal oluyor her gün ve sizin yaptığınız hükümet etme şekli, tam bir deneme yanılma metodu; ama, devlet idaresi tecrübe tahtası değil ki... Geliyorsunuz, ha olmadı, geri çekelim ve Cumhurbaşkanlığından dönüyor, Anayasa Mahkemesinden dönüyor. Böyle ülke yönetimi olmaz. Yazık bu ülkeye.

Bakınız,  İslamı da ne hale getirdiniz. Şu televizyonlarda, her akşam, görün, kaç tane Fadime'ler çıkıyor, Aczmendiler çıkıyor. Yazık değil mi bu ülkeye? Yazık değil  mi? (RP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)

BAŞKAN – Bir dakika...

Sayın Köksalan, bu maddenin pek İslamla ilgisi yok. Sizden rica ediyorum, biraz da maddeye bağlı olarak konuşursanız memnun olurum.

RAMAZAN YENİDEDE (Denizli) – Maddeyle ne alakası var... Yaşından başından utan.

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bu Hükümet Haziran ayında kurulduğu zaman dedik ki: "Bu Hükümetteki mutabakat, ahlakî temeller üzerine oturmuyor. Bunu söylediğimiz zaman, 65 milyon vatandaşımızdan, hakikaten, bu ahlaksız nedir diye düşünenler olmuştu. Bakınız, TEDAŞ, TOFAŞ ve bugün mal varlığı; 8'e 7. Peki, o mal varlığı soruşturma önergesini kim vermişti? Refah Partililer vermişti değil mi? Vermişti. Geçen gün buradan sordum: Vicdanınız rahat mı? İçinize sindirebiliyor musunuz? Oradan ses geldi: "Evet, içimize sindiriyoruz ve vicdanımız rahat." Bugün, artık, vicdanınız rahat mı diye sormuyorum; suç ortağı oldunuz, suç ortağı, boynunuza halka gibi geçti, o suç sizin. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Köksalan, sizden, maddeye bağlı olarak konuşmanızı rica ediyorum.

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, basın hürriyeti yalnız basın mensuplarına değil, vatandaşa, insanımıza lazım ve en çok da Refah Partili milletvekillerine lazım olacak. Gelin bu basın hürriyetini zedelemeyin, gelin basını ekonomik abluka içerisine almayın, gelin basının üzerinden bu ceza tehdidini kaldıralım, gelin bu yasayı geri çekin; ama, hiçbir şey bilmiyorsanız, buna üç dört aylık bir zaman tanıyalım. Bu gazetelerin dağıtacağı promosyon nedeniyle milyonlarca insan bir sözleşmeyle bir protokolle bağlı. Acaba aceleniz ne, telaşınız ne; yangından mal mı kaçırıyorsunuz ? Bunun cevabını verin bakalım siz.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Altı ay oldu, altı ay...

CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Sen kimin avukatlığını yapıyorsun? 

BAŞKAN – Müdahale etmeyelim arkadaşlar... Rica ediyorum... Müdahale etmeyin efendim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Ben, birkaç defa ikaz ettim. Herkesin bir vicdanı var...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Kesersiniz.

BAŞKAN – Olur mu canım!..

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) – Ben, Sevgili Salih Kapusuz kardeşime biraz evvel dedim ki, iktidar olmak hoşgörüyü icap ettirir, dinlemeyi icap ettirir; çünkü, iktidarlar güç odağıdır; ama, görüyorum ki, o kadar güçsüzler ki, isyan halindeler; ama, iktidara yakışan bu değil. Tabiî, otuz sene muhalefette kaldıktan sonra da böyle bir tahammülsüzlük... (RP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Köksalan, kimseye yüzsüz deme hakkınız yok. Burada, bir milletvekilinin ağırlığı içinde konuşun... Rica ediyorum...

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) – Sayın Başkan, müdahale etmesinler. (RP sıralarından gürültüler)

RAMAZAN YENİDEDE (Denizli) – Burası Tophane değil... Ahlaksız herif!..

BAŞKAN – Kimseye hakaret etme hakkınız yok. (ANAP sıralarından "Oo" sesleri)

Bir dakika... Bir dakika...

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Osmaniye'de seçime girmediniz mi?.. Osmaniye'de gücün kimde olduğunu görmediniz mi?..

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Sözünü geri alsın Sayın Başkan.

BAŞKAN – Müdahale ettim diyorum... Oturun yerinize... Rica ediyorum arkadaşlar...

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, basın bir amme müessesesidir, basın mensupları da amme görevi görürler. O nedenledir ki, basın mensuplarına birer sarı kart verilmiştir. İşte, bu basın hürriyeti de zaten onlara lazım değil; onun için, size lazım olacak diyorum. Nasıl, sizin dokunulmazlığınız var, işte onların da sarı kartları var; birtakım imkânlarla teçhiz edilmişler; denetim görevini yaparlar; medenî ülkelerde, demokrasinin hakkıyla işlediği ülkelerde, denetim görevi yapan basına, denetlenenler, ekonomik imkân verirler, onları iktisadî yönden güçlendirirler. Siz, iktisadî yönden onları güçlendirmek, onları finanse etmek bir tarafa, onları ceza tehdidi altına alıyorsunuz, ekonomik abluka içerisine alıyorsunuz. Böyle basın hürriyeti olur mu? Böyle demokrasi olur mu? Ama, bunu söylediğimiz zaman da isyan ediyorsunuz. Buna hakkınız yok ki.

Bunları hatırlatmak, buradan milletimizin hakkı olan, milletimize layık olan bir yasanın çıkarılması konusunda, tabiî, birtakım girişimlerimiz olacak. Nedir bu tahammülsüzlüğünüz?! Evvela tahammül etmeyi öğreneceksiniz... (RP sıralarından gürültüler)

CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Önce konuşmayı öğrenirsen, biz de tahammül etmeyi öğreniriz...

BAŞKAN – Bir dakika arkadaşlar... Bir dakika...

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) – Ama, Susurluk'tan da bahsetmiyorum. Bakın, ağzıma Susurluk alıyor muyum?.. (RP sıralarından "Al, al" sesleri) Ağzıma Susurluk da almıyorum; ama, size diyorum ki, şaibenin suç ortağı oldunuz ve sizin boynunuza halka gibi geçti, bunu da hayatınız boyunca taşıyacaksınız diyorum. (RP sıralarından gürültüler)

Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köksalan.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, sözünü geri alsın...

BAŞKAN – Tamam efendim...

Efendim, benim amacım, benim davranışım, Meclisi çalıştırmak; Meclisi çalıştırmak için her şeye tahammül ediyorum.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Rica ediyorum... Sayın Kapusuz, oturur musunuz... Rica ediyorum...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, efendim, dikkat edin sözlerime...

BAŞKAN – Buyurun.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Bir arkadaşımız, konuşmasında "yüzsüzler" diye bir ifade kullanmıştır; kınıyorum, kendisine iade ediyorum. (RP sırlarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Peki efendim.

Şahsı adına Sayın Altan Öymen; buyurun.

Sayın Öymen, konuşma süreniz 5 dakika.

ALTAN ÖYMEN (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın arkadaşlarım; bu tasarı, bilinen şekilde bu noktaya kadar geldi, şimdi, yürürlük maddesindeyiz; fakat, şimdi, benden önce konuşan arkadaşların konuşmaları açıkça belli ediyor ki, burada bir soru işareti var, bir boşluk var kanunda; bu, nasıl dolacak yürürlüğe geldikten sonra?

Kanun diyor ki: "Artık, böyle, kampanya yoluyla dağıtılacağı bildirilen şeyler dağıtılamaz." Kampanya yapılamaz değil, dağıtılamaz... Yani, yarından itibaren, kupon biriktirmiş olan tüketiciler ne yapacak, gazeteler ne yapacak? Bu soruya bir cevap verilmiş değil. Demokratik Sol Partiden Sayın Hikmet Sami Türk'ün, Cumhuriyet Halk Partisinden Yılmaz Ateş'in, burada, verdikleri önergeyle ilgili olarak yaptıkları konuşmalarda bu soru ortaya atıldı. "Eğer, bizim geçici madde önergemizi kabul ederseniz, bu iş düzelir" denildi, o da reddedildi. Şimdi, yürürlük maddesiyle ilgili önergeler var, onlar da reddedilirse, bu boşluk ortada kalacak ve bu akşam, eğer, şu sırada Meclis müzakerelerini izleyen gazete okuyucuları varsa, yarın, biriktirdikleri kuponların karşılığının ne olacağı konusunda tereddütler içerisinde olacak. Gazeteler ne yapacak; onlar da biliyor mu bilmiyor mu, ben de bilmiyorum.

Şimdi, normal ahvalde, yani, bir kanunun normal bir şekilde  çıkması halinde, bu soruya Komisyon adına bir cevap verilir. Kanun tasarısı diye önümüze gelen metin, Komisyonun sorumluluğu altındadır. Komisyon diyebilir ki, bundan bu mana çıkmaz, şöyle olur, böyle olur; bir tefsiri varsa, bir fikri varsa bunu söyler.

Geçen müzakereler sırasında, tasarı Cumhurbaşkanından geri gelmeden önceki müzakereler sırasında da -şimdi baktım- yine böyle bir açıklama yok; bu boşluk o zaman da belirtilmiş, hiçbir cevap yok. Sadece, Komisyon Başkanından veya Komisyon Sözcüsünden verilen cevap: Kabul etmiyoruz efendim... Bundan ibaret. Peki, ortada komisyon raporu diye bir şey de yok -arkadaşlarımız belirttiler- dört cümlelik bir şey: Kanun, Cumhurbaşkanından döndükten sonra tetkik edilmiştir, uygun görülmüştür, kabul edilmiştir... Bu kadar. Peki, bu kadar soru işareti ortada bırakıldığı halde, komisyon da hiçbir açıklama yapmadığı zaman, biz bu yürürlük maddesini de aynen kabul edecek miyiz? Yani, Refah Partili ve Doğru Yol Partili arkadaşlarım da, Komisyon ne düşünüyor, ne olacak, bu boşluk nasıl dolacak diye bir ihtiyaç duymuyorlar mı. Ben, sadece bunu belirtmek istedim.

Artık otomatik hale gelmiş; eller kalkıyor, iniyor; burada ne söylenirse söylensin, bir mana ifade etmiyor, bir işe yaramıyor; fakat, hiç olmazsa, son olarak, Komisyon Başkanını bu kürsüye davet etmek istiyorum. Davet etme hakkı bende değil ama, ondan böyle bir ricada bulunmak istiyorum, bizi aydınlatsın. Ne olacak bu kanun bu haliyle?.. Bu Kanun yürürlüğe girdikten sonra tüketicinin durumu ne olacak, gazetenin durumu ne olacak? Bunun hakkında bir fikri varsa, o fikri burada açıklasın. Bunu öğrenirsek memnun oluruz.

Teşekkür eder, saygılarımı sunarım. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öymen.

Madde üzerindeki konuşmalar bitmiştir.

Maddeyle ilgili verilmiş bir önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Sayın Başkanlığına

Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapan 4159 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin aşağıdaki biçimde değiştirilmesini öneririz.

Saygılarımızla.

Madde 4. – Bu Kanun, 1 Mart 1997 günü yürürlüğe girer.

                             Atilâ Sav                    Mahmut Işık               Ali Rıza Bodur

                                Hatay                             Sıvas                             İzmir

                                             Yılmaz Ateş                   Ayhan Fırat

                                                 Ankara                          Malatya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M. HALÛK MÜFTÜLER (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Muğla) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergeye Komisyon ve Hükümet katılmıyor.

Efendim, önergenin gerekçesini mi okuyalım, yoksa...

ALTAN ÖYMEN (İstanbul) – Gerekçesi okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum efendim.

Gerekçe:

Hukuk kuralları, toplumsal gelişmeyi sağlayıcı değişiklikleri getirirken, oluşmuş ve oturmuş bazı durumları koruması gerekir. Bu, hukuk devletinin bir gereğidir.

Yasa, basında oturmuş bir duruma yeni yasaklar ve sınırlamalar getirmektedir. Bu yasaklar, yalnız promosyon dağıtan basın kuruluşlarını değil, okurlarını da ilgilendirir. Bu okurların sayısı milyonla ifade edilmektedir. Bir gazetenin sürekli okuyucusu olup promosyondan yararlanan bu milyonlarca insanın kazanılmış ve yerleşmiş haklarını göz önüne almadan, bir kalemde hepsini silip atamayız. Böyle bir tutum, hukuk devletiyle bağdaşmaz.

Bu nedenle, bir geçiş dönemine yetecek süreyi tanımak, hem basın kuruluşlarının taahhütlerini tamamlamalarını hem de okuyucuların belli bir yatırım ve biriktirimle bekledikleri haklarını korumuş olacaktır.

Madde, bu anlayışla düzenlenmiştir.

BAŞKAN – Efendim, bu önergeye, Komisyon ve Hükümet katılmamıştı; gerekçeyi de okuduk, dinlediniz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

(ANAP sıralarından 5 milletvekili ayağa kalktı)

LEVENT MISTIKOĞLU (Hatay) – Oylamaya itiraz ediyoruz. (ANAP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

LEVENT MISTIKOĞLU (Hatay) – Oylamaya itiraz ediyoruz.

BAŞKAN – Anlamadım?.. Efendim?..

ASLAN ALİ HATİPOĞLU (Amasya) – Oylamaya itiraz ediyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Yahu, oylamanın nesine itiraz ediyorsunuz; Divan üyeleri olarak üçümüzün arasında bir ihtilaf yok ki!..

LEVENT MISTIKOĞLU (Hatay) – Yeniden sayılmasını istiyoruz...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Oylamaya geçtik...

BAŞKAN – Bir ihtilafımız yok; arkadaşımız burada, söylesin...

MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Olsun efendim...

BAŞKAN – Sayın Başesgioğlu, çok farkla reddedildi... Rica ediyorum...

MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Ama, arkadaşların tereddütü var Sayın Başkan...

BAŞKAN – Efendim, rica ediyorum... Hayır, saydık yani; saymasak...

ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Bir daha say...

BAŞKAN – Efendim, saydık, hepsini saydık; çok fark var...

MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Bir daha sayın...

BAŞKAN – Sayın Başesgioğlu, rica ediyorum... Yani, ufak bir tereddütümüz olsa -bakın, arkadaşımız burada; sizin de arkadaşınız- ben, bunu nazara alırım...

LEVENT MISTIKOĞLU (Hatay) – Bizim tereddütümüz var...

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. (ANAP sıralarından gürültüler)

5 inci maddeyi okutuyorum...

YAŞAR OKUYAN (Yalova) – İtirazı niye dinlemiyorsunuz Sayın Başkan?!

BAŞKAN – Efendim, itirazı dinliyorum...

YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Efendim, itiraz ediyorlar; niye dinlemiyorsunuz?!

BAŞKAN – Efendim, İçtüzüğü okuyun; ondan sonra konuşun...

METE BÜLGÜN (Çankırı) – 5 kişi ayağa kalktı; itiraz etti...

BAŞKAN – Bizim tereddütümüz yok ki!..

Efendim, itiraz hakkınız yok... (ANAP sıralarından "var" sesleri)

YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Efendim, niye yok?!

BAŞKAN – Bizim içimizde bir tereddüt yok...

5 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5. – Bu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde, DSP Grubu adına, Sayın Mümtaz Soysal; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

DSP GRUBU ADINA MÜMTAZ SOYSAL (Zonguldak) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; son madde, bu yasayı Bakanlar Kurulunun yürüteceğini söylüyor; fakat, ben size bazı şeyler söyleyeceğim, sadede geliyorum. Bu çeşit hükümler kabul ettikten sonra, bu çeşit hükümleri kabul ede ede, sonuçta, bunları yürüteceğini zannettiğiniz Bakanlar Kurulu, bu çeşit kabuller dolayısıyla kendisi yürür!.. (DSP, ANAP ve CHP sıralarından alkışlar) Niçin?!. Niçin?!. Biraz önce, DSP sözcüsü "hangi zihniyet bunu yürütecek" dedi. Bu zihniyetin temsil ettiği Bakanlar Kurulu yürüteceği için konuştu.

Bakın, aynı zihniyet, sizin çoğunluğunuz, geçen yaz ortalarında bu Meclisi topladı. Gece yarılarına  kadar konuşuldu. Gece yarılarına kadar konuşulduğu zaman, bazı yasalar geçerken, ben, bu kürsü değil ama yandaki salonun kürsüsünden dedim ki: Öyle bir görüntü veriyorsunuz ki, gece yarıları bazı hükümleri geçirmeye çalışırken, sanki, memleket işgal altında da, düşmana karşı bir Meclis toplantısı yapmışız, sanki çok acil bir durum varmış gibi bizleri gece yarılarından sonra çalıştırıyorsunuz; oysa, çıkardığınız yasalar Anayasaya aykırıdır, Anayasa Mahkemesinden döner, boşuna çaba göstermeyin demiştim.

Hani, Karadenizlinin mezar taşı üzerine yazılmış... "Ne oldi!" demiş ya; "hastayım dedim dinlemediniz, şöyle dedim dinlemediniz; sonuçta ne oldi!" demiş. İşte, biz de, yapmayın, etmeyin diyoruz; sonuçta bütün bunlar Anayasa Mahkemesinden dönüyor. (DSP sıralarından alkışlar) Niçin döner?..

Bakın, bu yasada önemli olan hükümlerden biriyle, bir bakana -Sanayi ve Ticaret Bakanına- ceza hükümleri uygulama, para cezası verme yetkisini tanıyorsunuz. Bu, bizim hukukumuzda olmayacak bir şey değil; vaktiyle, Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu dolayısıyla da böyle yetkiler verilmişti.  Anayasa Mahkemesi bunların Anayasaya uygun olduğunu kabul etti, ben de kabul ediyorum; ama, o yetki ile bu yetki arasında büyük fark var. Bu yetki, yalnız miktarın, para cezasının büyüklüğü dolayısıyla değil, para cezasının uygulandığı organlar dolayısıyla, basın dolayısıyla, böyle bir kanun hükmüne konu olamaz; çünkü, bu yetki, para cezası vermek yoluyla, basına sansür uygulamak, basına ceza uygulamak yoluna girecektir. Bunun, bir trafik polisinin verdiği cezayla ya da bir vergi dairesinin vereceği cezayla benzer tarafı yok. Bu, doğrudan doğruya konunun ve hem de özgürlükle ilgili olan bir konunun özüne dokunuyor; bu çeşit bir cezadır bu. Onun için, dönecek.

Bakın, bunları defa defa söylüyoruz ve her defasında da dönüyor. Ben herkesin inandırıcı olmak için sakal bıraktığını iddia etmiyorum; ama, inandırıcı olabilmem için ben de mi sakal bırakayım?! (DSP  sıralarından alkışlar; RP sıralarından "sakal bırak" sesleri) Sakalım olmadığı için inanmıyorsunuz. Hadi, benim sakalım yok, beni dinlemiyorsunuz; ama, Cumhurbaşkanı geri çeviriyor, Cumhurbaşkanı diyor ki "ben Cumhurbaşkanı olarak geri çeviriyorum." (RP sıralarından "Onun da sakalı yok" sesleri) Hadi, sakalı yok diye ona da inanmasanız bile, Cumhurbaşkanıdır; Cumhurbaşkanına da mı saygınız yok? Cumhurbaşkanı niye geri çeviriyor; çünkü, Cumhurbaşkanının elinde yetki var, Anayasa Mahkemesine o da başvurabilir; ama, başvurmadan önce, Meclisin haysiyetini korumak için, bu Meclis herhalde bunu düzeltir diyerek geri çeviriyor...

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) – Ne demek haysiyet...

MÜMTAZ SOYSAL (Devamla) – ... ama, siz, yine, geri çevirmiyorsunuz. Onun için, bunları yapa yapa rejimi, rejimin bütün organlarını; yalnız Anayasa Mahkemesinin verdiği kararları dinlemediğiniz için değil, yalnız Cumhurbaşkanının geri çevirdiği bir yasayı aynen kabul ettiğiniz için değil; ama, her şeyinizle, her davranışınızla, rejimin bütün organlarını tahrip ediyorsunuz.

Onun için, gidiş tehlikelidir. Bu tehlikeli gidişi yürütecek olan Bakanlar Kurulu da, bu çeşit hükümler dolayısıyla yürür.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Ne demek istiyorsunuz?!

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Ne demek?

MÜMTAZ SOYSAL (Devamla) – Saygılar sunarım efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Soysal.

Madde üzerindeki müzakereler bitmiştir.

İRFETTİN AKAR (Muğla) – Sayın Başkan, nereye gidiyor bu arkadaşlar?

BAŞKAN – Maddenin oylamasından önce, bir yoklama isteği var; ama, arkadaşlar, şu anda, salonda 300 milletvekili var. (RP ve DYP sıralarından alkışlar; ANAP sıralarından gürültüler)

MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Başesgioğlu, Sayın Divan Üyesi sizin arkadaşınız.

Şimdi, bakın, 57 nci maddede "Başkan tereddüte düşerse yoklama yapabilir" deniliyor.

Ayrıca "görüşmeler sırasında işaretle oylamaya geçerken, 20 milletvekili, salonda çoğunluğun bulunmadığını ileri sürerek yoklama yapılmasını isteyebilir" deniliyor. İsteyebilir; ama, yoklama yapılır diye bir hüküm yok; bu, başkanın takdirine bağlıdır. (RP ve DYP sıralarından alkışlar) Onun için, ben, çoğunluğun olduğu inacındayım. (RP ve DYP sıralarından "Oyla" sesleri)

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Tasarı üzerindeki müzakereler bitmiştir.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Tasarının tümü kabul edilmiştir; hayırlı uğurlu olsun. (RP ve DYP sıralarından alkışlar; ANAP sıralarından gürültüler)

Teşekkür konuşmasını yapmak üzere, buyurun Sayın Bakan. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, benim, Kanunla ilgili, Bakana sözlü sorum var.

BAŞKAN – Söylemediniz efendim.

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Hayır... Bakana sözlü sorularım var.

BAŞKAN – Efendim, işaret etmediniz.

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Olur mu?!. Olur mu?!.

BAŞKAN – Efendim, kanunun tümü üzerinde...

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Hayır... Sözlü sorularım var. Bakın, 10 tane sözlü sorum var.

BAŞKAN – Sayın Dumankaya, neyse... İşaret etmediniz efendim.

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Hayır... 10 tane sözlü sorum var!

BAŞKAN – Efendim, geçti... Rica ediyorum...

Buyurun Sayın Bakan.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri... (ANAP sıralarından gürültüler)

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Böyle bir usul var mı?! Yapamazsınız!

BAŞKAN – Sayın Ersümer, rica ediyorum...

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Sözlü soruyu nasıl sordurmazsınız?!

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) – ...Tüketicinin Korunmasına Dair Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapan Kanun...

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Böyle bir yetkin var mı?!. Böyle bir yetkin yok!

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Bakana 8 tane sözlü sorum var...

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Yazıklar olsun!

BAŞKAN – Şimdi Sayın Bakan konuşuyor. Ondan sonra konuşun.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) – ...oylarınızla kabul edilmiştir.

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – 8 tane sözlü sorum var.

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Nasıl yaparsınız böyle bir şeyi!

BAŞKAN – Efendim, bize bir istek gelmedi.

BÜLENT AKARCALI (İstanbul) – Hatırlatmak mı lazım...

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) – Hükümetim ve Bakanlığım adına hepinize teşekkür ediyorum. (DYP ve RP sıralarından alkışlar; ANAP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, oturur musunuz... Sayın Bakanın konuşmasından sonra konuşun.

Buyurun efendim.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) – Bu yasa tasarısı üzerinde çok konuşuldu...

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Benim, 8 tane sözlü sorum vardır Sayın Bakandan...

BAŞKAN – Efendim, bana iletilmeden...

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Böyle bir şey yapamazsınız!..

BAŞKAN – Sayın Ersümer, niye?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) –... gübrenin tarıma öneminden, Susurluk'a... (ANAP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Efendim, bana iletilmeden...

Sayın Bakan, bir dakikanızı rica ediyorum...

Şimdi, sayın arkadaşlarım, yoklama istemini yerinde bulmadım. Kaldı ki, tasarının tümünden sonra soru sorulacağına dair, maddelerde bize bildirmedi arkadaşımız.

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Ne münasebet Başkan!..

BAŞKAN – Bildirmedi canım!..

Arkadaşlar, işaret ettiler mi bize; sorumuz var dediler mi?..

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Ben, yerimden soracağım o zaman...

BAŞKAN – Efendim, bize soru soracağına dair bir bilgi gelmezse, ben nasıl sorayım?..

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – 8 tane sözlü sorum vardı...

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Sayın Başkan, yanlış yapıyorsunuz... Yazıklar olsun!..

MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Bu, milletvekillerinin en tabiî hakkı...

BAŞKAN – Sayın Başesgioğlu, rica ediyorum sizden...

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Ben yerimden soracağım...

MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Niye oldubittiye getiriyorsun!..

BAŞKAN – Sayın Başesgioğlu, rica ediyorum sizden... Yani, o zaman bu Meclis çalışmaz ki...

Efendim, rica ediyorum sizden...

Buyurun Sayın Bakan, siz devam edin lütfen.

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Bu Meclisi bu duruma düşürdünüz...

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bu kanunun görüşülmesi sırasında, hakikaten kanunun üzerinde... (ANAP sıralarından sıra kapaklarına sürekli vurmalar)

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkkale) – Bu Meclisi bu duruma düşürmeye hakkınız yok... Yazıklar olsun!..

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Sözlü sorularım var...

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) – ... değerli görüşler serdeden arkadaşlarım oldu... (ANAP sıralarından sıra kapaklarına sürekli vurmalar)

MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Yazıklar olsun size...

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Sen nasıl mani olursun!...

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) – ... yine kanun üzerinde, hiç ilgisi olmamasına rağmen, gübrenin tarım sektöründe öneminden, Susurluk'a ve Fadime'ye kadar konuşanlar oldu.

Değerli arkadaşlarım, söylenen iki tane önemli şey vardı; bu yasanın basın özgürlüğünü engelleyici olduğu ve Anayasaya aykırı olduğu. Huzurlarınızda bir kere daha ifade ediyorum ki, bu yasa, ne basın özgürlüğünü engellemektedir ne de Anayasaya aykırıdır. Peki, bu yasayla ne sağlanmıştır? (ANAP sıralarından sıra kapaklarına sürekli vurmalar) Siz, bizi susturamazsınız; yani, bunu bırakın; ben konuşayım, ondan sonra vurun.

Şimdi, değerli arkadaşlarım... (ANAP sıralarından sıra kapaklarına sürekli vurmalar)

Hiç merak etmeyin, bizi bugüne kadar kimse susturamadı, kimse susturamaz... (ANAP sıralarından sıra kapaklarına sürekli vurmalar)

BAŞKAN – Arkadaşlar, rica ediyorum...

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bu yasayla, Türk basını aslî görevine geri dönmüştür.  (DYP ve RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Türk basını, bundan sonra, tencere tava ticareti yapamayacaktır. Bu yasayla, tüketicinin aldatılması ve istismarı önlenmiştir. (ANAP sıralarından sıra kapaklarına sürekli vurmalar)

BAŞKAN – Sayın Bakan, bir dakikanızı rica ediyorum...

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) – Bu yasayla, esnaf, tüketici ve sanayici, haksız rekabete karşı korunmuştur. (DYP ve RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; ANAP ve CHP sıralarından sıra kapaklarına sürekli vurmalar, gürültüler)

Şimdi, değerli arkadaşlarım, Sayın Altan Öymen, benim kendisi hakkında söylediğim bir söz dolayısıyla bu kürsüye geldi "Sanayi ve Ticaret Bakanı kimi savunuyor" dedi. (ANAP ve CHP sıralarından sıra kapaklarına sürekli vurmalar) Sanayi ve Ticaret Bakanı, Türk Halkını ve millî sanayii savunuyor. (DYP ve RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Türk Halkını ve millî sanayii bugüne kadar savunmaktan onur ve gurur duydum, bundan sonra da millî sanayii savunmaya devam edeceğim. (DYP ve RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; ANAP ve CHP sıralarından sıra kapaklarına sürekli vurmalar)

Değerli arkadaşlarım, huzurlarınızda, DSP Grubundan özür diliyorum; geçen haftaki konuşmamda, bazı sözcülerin, bu tasarının, Refahyol Hükümeti tarafından, basından öç almak için getirildiğini ifade etmeleri üzerine... (ANAP ve CHP sıralarından sıra kapaklarına sürekli vurmalar, gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, yoruldunuz, yazık... Ellerinize yazık... Rica ediyorum... (DYP ve RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; ANAP ve CHP sıralarından sıra kapaklarına sürekli vurmalar, gürültüler)

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) – ...bu kürsüde, bu yasanın, 54 üncü Hükümet zamanında değil, 53 üncü Hükümet zamanında hazırlandığını ve hatta, Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan toplantılarda, bu teklifin, muhalefet milletvekillerinden ve DSP'li milletvekillerinden geldiğini ifade ettim. (ANAP ve CHP sıralarından sıra kapaklarına sürekli vurmalar)

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Düzelt onu...

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) – Kendileri haklılar; DSP'den değil, aynı menşeden olan Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerinden gelmiştir. (DYP ve RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; ANAP ve CHP sıralarından sıra kapaklarına sürekli vurmalar, gürültüler)

Değerli arkadaşlarım, Türkiye, sorunlarına, demokratik parlamenter rejim içerisinde ve bu çatı altında çare bulacaktır. Zaman zaman, demokratik parlamenter rejim dışında çare bulma arayışları, sonunda, Türkiye'nin sorunlarını halletmemiş, daha büyük sorunlar ilave etmiştir. (ANAP ve CHP sıralarından sıra kapaklarına sürekli vurmalar)

ASLAN ALİ HATİPOĞLU (Amasya) – Belli oluyor!..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) – Demokratik parlamenter rejimin en önemli ve en kutsal bireyi, siyasetçi ve parlamenterlerdir. (DYP ve RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; ANAP ve CHP sıralarından sıra kapaklarına sürekli vurmalar)

Demokratik parlamenter rejime karşı olanlar, bu rejimi ortadan kaldırmak için daima siyasetçiyi kötüleyerek işe başlamışlardır. (ANAP ve CHP sıralarından sıra kapaklarına sürekli vurmalar, gürültüler) Acı olan, siyasetçiyi kötülemenin, siyasetçi tarafından bu kürsüden yapılmış olmasıdır. Bunu, demokratik parlamenter rejim için bir talihsizlik olarak görüyorum.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin hiçbir bakanı, ne benden evvelkiler, ne ben ve bugünkü bakan arkadaşlarım, ne de bundan sonra bakan olacak arkadaşlarım tetikçi olamazlar. (ANAP ve CHP sıralarından sıra kapaklarına sürekli vurmalar, gürültüler)

Bir arkadaşım, burada kalktı dedi ki: "Sanayi ve Ticaret Bakanı, sabah gazeteyi eline alacak, aleyhine kim yazı yazmışsa hemen ceza uygulayacak." Buna kargalar bile güler, kargalar... (DYP ve RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; ANAP ve CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Sayın Başkan, kaç dakika oldu?!

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E.YALIM EREZ (Devamla) – Sanayi ve Ticaret Bakanı, habere göre değil, bu kanunun yasakladığı promosyona aykırı davranışta bir durumu varsa, buna bulunur...

BAŞKAN – Sayın Bakan, kısa bir konuşma yapacaktınız... Toparlayın efendim. Rica ediyorum...

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Kaç dakika oldu?!.

BAŞKAN – Tamam efendim.

MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Kaç dakikadır konuşuyor?!.

BAŞKAN – Sayın Bakan teşekkür konuşmasını yapıyor.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E.YALIM EREZ (Devamla) – Anadolu'da bir laf vardır; adama sormuşlar: "Karşındakini nasıl bilirsin?" "Kendim gibi." Onlar, bizi kendileri gibi bilmesinler; biz onlara benzemiyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; ANAP sıralarından "Yuh" sesleri, sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisi çok yüce bir kurumdur. Bu kurumda görev yapıyoruz. (ANAP, CHP ve DSP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

Bir dakika efendim... Arkadaşlar, bir konuşalım...

Elbette ki, muhalefetle iktidar uzlaşma içinde görev yapacaklar. Tabiî, iktidar çoğunluğuna istinaden kanun çıkacak; ben bir şey demiyorum; ama, muhalefet de gelsin engelleme yapsın; en doğal hakları.

LEVENT MISTIKOĞLU (Hatay) – Siz, Meclisi, kendi istediğiniz gibi yönetemezsiniz; İçtüzüğe göre yönetmek zorundasınız.

BAŞKAN – Ama, engelleme yaparken, Başkanlık Divanı olarak biz, bu engellemelere alet olamayız; doğrusu neyse onu yaparız. (ANAP sıralarından gürültüler)

Sayın Başesgioğlu, bir şey mi söyleyeceksiniz?

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Benim soru sorma hakkımı nasıl engellersiniz?! Bakınız, sorularım burada, daha önceden hazırlamıştım. Benim soru sorma hakkımı nasıl engellersin?

BAŞKAN – Sayın Dumankaya, siz, soru soracağım diye bana bildirseydiniz, ben, sizin sorularınızın hepsini sordururdum.

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Benim, bu soruları sorma hakkım var.

BAŞKAN – Ben, sizin kafanızın içinden geçen bilgileri okuyamam ki; çünkü, öyle bir alet icat edilmedi, daha doğrusu bulunmadı.

LEVENT MISTIKOĞLU (Hatay) – Siz, yeter ki, İçtüzüğe uygun davranın!

BAŞKAN – İsterseniz bir buluş yapalım, benim gözlerime takalım, bütün milletvekillerinin kafasından geçeni okuyayım! Ama böyle bir icat yok; ne yapayım arkadaşlar!..

Teşekkür ederim.

Çalışmalarımıza devam ediyoruz.

3. – Emniyet Teşkilatı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/217) (S. Sayısı : 132)

BAŞKAN – Gündemin 2 nci sırasında yer alan, Emniyet Teşkilat Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının müzakeresine başlayacağız.

Komisyon var mı efendim? Yok.

Ertelenmiştir.

4. – Millî EğitimBakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin 492 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/218) (S. Sayısı : 164)

BAŞKAN – Gündemin 3 üncü sırasında yer alan, Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin 492 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının müzakeresine başlayacağız.

Komisyon var mı efendim? Yok.

Ertelenmiştir.

5. – 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ile 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında 254 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 326 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/71, 1/111) (S. Sayısı : 168)

BAŞKAN – Gündemin 4 üncü sırasında yer alan, 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ile 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında 254 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 326 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının müzakeresine başlayacağız.

Komisyon var mı efendim? Yok.

Ertelenmiştir.

6. – 5434 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 20 nci Maddesinin 2 nci Fıkrasının Değiştirilmesine ve Bu Maddeye 2 Fıkra Eklenmesine DairKanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/527) (S. Sayısı : 129) (1)

BAŞKAN – Gündemin 6 ncı sırasında yer alan, 5434 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 20 nci maddesinin İkinci Fıkrasının Değiştirilmesine ve Bu Maddeye 2 Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Tasarısının müzakeresine başlıyoruz

Komisyon var mı efendim? Var.

Hükümet de var.

Peki efendim, müzakerelere başlıyoruz.

Komisyon raporunun okunup okunmamasını oylarınıza sunacağım: Komisyon raporunun okunmasını kabul edenler... (ANAP, DSP ve CHP sıralarından "Sayalım" sesleri)

Peki, sayalım arkadaşlar.  (Gürültüler)

Efendim, sayalım tabiî; niye saymayalım?! Arkadaşlar istiyorlar, sayacağız. (Gürültüler)

Yahu, şurada güzel güzel çalışıyoruz arkadaşlar, niye huzuru bozuyorsunuz!.. Allah Allah!

ASLAN ALİ HATİPOĞLU (Amasya) – Okumaya da gerek yok, maddelere de gerek yok, bırakın gitsin!..

BAŞKAN – Çok kanunî çalışıyorum, çok anayasal çalışıyorum.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Çok güzel çalışıyorsunuz, tarih yazacak bunu!..

BAŞKAN – Tabiî, tabiî,  çok güzel yazar.

Kabul etmeyenler... Efendim, raporun okunması kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen var mı?

OYA ARASLI (İçel) –Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Mustafa Kul konuşacak.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Mustafa Kul; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Kul, süreniz 20 dakikadır.(Gürültüler)

Sayın milletvekilleri, rica ediyorum, gürültüyü keselim.

Buyurun Sayın Kul.

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA KUL (Erzincan) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 5434 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 20 nci Maddesinin İkinci Fıkrasının Değiştirilmesi ve Bu Maddeye 2 Fıkra  Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere huzurlarınızdayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu yasanın şu andaki mevcut durumuna göre,  5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununun 20 nci maddesinin ikinci fıkrasında, Sandığın her çeşit menkul ve gayrimenkul malları ile geliri ve alacaklarının, emanet hesaplarında kayıtlı olanlar hariç olmak üzere, haciz ve temlik edilemeyeceği hükmü yer almaktadır. Hükümetin getirdiği bu tasarıyla, Sandığın menkul ve gayrimenkullerinin temlikini sağlamak amacıyla 20 nci maddenin ikinci fıkrasındaki "temlik edilemezler" ibaresi çıkarılmakta, yine 20 nci maddeye bir fıkra eklenmek suretiyle, 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunundaki şartlar aranmaksızın, Emekli Sandığının taşınmazlarının, varsa diğer maliklerinin de onayını alarak, tapuda kat mülkiyeti kütüğüne bağımsız bölümler halinde tescil edilmesi olanağını getirmektedir.

Sayın Başkan, sükuneti sağlar mısınız.

BAŞKAN – Efendim rica ediyorum arkadaşlar, gürültü etmeyelim.

REFİK ARAS (İstanbul) – Sayın Kul, bekle biraz.

BAŞKAN – Hareket de kalksın efendim; herkes yerine otursun veya kulislere çıkan arkadaşlar çıksın efendim.

Buyurun...

MUSTAFA KUL (Devamla) – Ayrıca, 20 nci maddenin ikinci fıkrasında yapılan değişikliğe paralel olarak maddeye bir fıkra eklenmekte ve bu fıkrayla sandığın mallarının satış usul ve esaslarının nasıl yapılacağı tarif edilmektedir.

Değerli arkadaşlarım, bu yasa tasarısının çıkarılmasının gerekçesi olarak da, sandığın mülkiyetinde bulunan gayrimenkullerin devredilmesinde veya üzerinde ortaklıklar halinde inşaat yapılmasında birtakım zorluklarla karşılaşıldığından, hatta, bazen, bu gibi tasarruflarda bulunmanın imkânsız olması nedeniyle, böylesine bir düzenleme getirildiği ifade edilmektedir.

Sayın milletvekilleri, Emekli Sandığı bir sosyal güvenlik kuruluşudur, bu kurum kâr getirecek bir kurum olarak kesinlikle değerlendirilmemelidir. Yeni düzenlemeyle, Emekli Sandığının her çeşit menkul ve gayrimenkul mallarıyla, gelir ve alacaklarına temlik koyulabilecek, Emekli Sandığının malları haciz edilebilecektir. Gerçi, sandıktan aylık alanların borçları için hiçbir suretle haciz konulamayacağı hükmü muhafaza edilmekteyse de, ancak, Emekli Sandığının her çeşit mallarıyla, gelir ve alacakları üzerine temlik koyma imkânını bu yasa tasarısıyla getirmektedir. Bu yasa tasarısıyla, Emekli Sandığının, içerisinde bulunduğu sorunların, sıkıntıların giderilmesi değil, tam tersine mevcut sorunların daha da büyüyerek, daha sonra çözümlenemez bir noktaya ulaşmasına neden olacak bir düzenlemeyle karşı karşıyayız. Yine, bu yasa tasarısıyla -eğerki yasa çıkarsa- Emekli Sandığının mal varlıklarının haraç mezat satılması amaçlanmıştır. Bazı siyasetçilerin bir türlü bastıramadığı bu özelleştirme hastalığı, özelleştirme tutkusu, burada da kendisini göstermektedir. Özelleştirme mantığını, diğer KİT'lerin özelleştirilmesinde iyi kötü ifade edebiliyorlar; KİT'ler zarar ediyor, devlet bu zararı karşılamak durumunda kalıyorsa, diğer taraftan, işçiye memura ödenmesi gereken aylıkları, maaşları ödemekte zorluk çekiyor diyorlar. Bu nedenle, KİT'lerin bu zararlarını karşılama amacıyla, zarar etmemesi için, KİT'leri satıp bunlardan kurtulmak istiyoruz mantığıyla KİT'ler satılmakta.

Devlet, yine, özel sektör bu işletmeleri daha rantabl çalıştırabilir, daha rasyonel ve daha iyi işletir gibi bir anlayışla KİT'leri satmaktadır; ama, Emekli Sandığında böyle bir durum yok, Emekli Sandığına bu gerekçeler uymamaktadır.

Değerli arkadaşlarım, Anafartalar Çarşısındaki dükkânların mülkiyet sahibinin Emekli Sandığı olması veya şahıslar veya bazı şirketlerin olması ne fark edecektir?

Yine, Ankara Otelinin mülkiyetinin Emekli Sandığına ait olması veya kiraya verilmesiyle, yine, şahıslara devredilerek, şahısların kiraya vermesi veya çalıştırması Emekli Sandığına hangi kolaylıkları getirecektir, Emekli Sandığının içerisinde bulunduğu sorunlardan, sıkıntılardan hangisini hafifletecektir?

Eğer, Emekli Sandığının elinde bulundurduğu gayrimenkullerin bugünkü kiraları düşükse, bunları yeniden değerlendirmek, yükseltmek, günün  mevcut koşullarına göre uyarlamak mümkündür. Kiralar yükseltilebilir; ancak, tümünü satarak bunlardan kurtulmak pek kabul edilebilir bir yaklaşım olarak görülmemektedir.

Özelleştirme için ileri sürülen gerekçeler, Emekli Sandığının sahip olduğu gayrimenkullerin satılması için yeterli görülmemektedir. Kaldı ki, kimin malını kime satıyoruz?! Emekli Sandığının malları, Emekli Sandığına prim ödemiş olan sandık mensuplarının malıdır. Bunları satmaya, Hükümet olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, bunların satışı konusunda karar almaya hiçbir hakkımızın olmadığını zannediyorum.

Sadece Emekli Sandığı değil -bugünkü gazetelerde var- Sayın Başbakan, yine, Sosyal Sigortalar Kurumunun özelleştirileceğini, üç sosyal güvenlik kuruluşunun birleştirileceğini ifade etmektedir. Gerek Sosyal Sigortalar Kurumu gerek Bağ-Kur gerekse Emekli Sandığının mal varlığı, tamamen, o sosyal güvenlik kuruluşlarına prim ödeyen, o sandık mensubu insanların olmasına rağmen, biz, onlar adına, bu üç sosyal güvenlik kuruluşunun mallarını haraç mezat satmayı, Hükümetin birtakım finans sıkıntısını, acil para ihtiyacını karşılamak amacıyla, kısa vadede çözüm olarak görmekteyiz.

Değerli arkadaşlarım, özelleştirilecek olan KİT'ler tabiî ki, hepimizin malı. 65 milyon Türkiye insanının malı olduğundan dolayı, belki, bunları satmanın mümkün olabileceğini, belki Meclisin veya hükümetlerin bunları satma yetkisine sahip olduğunu düşünmek mümkün; ama, Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur ve Emekli Sandığının mal varlıkları tamamen bu sandık veya sosyal güvenlik kuruluşlarına prim ödeyen mensuplarının malı olduğundan dolayı, bunları satmaya bizim hakkımızın ve yetkimizin olmadığını zannediyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu tür yaklaşımları daha önce de görmüştük. Zaman zaman, paraya ihtiyaç olduğu takdirde, süper emeklilik gibi, sertifikalı arsa satışları gibi, köprü ve barajların kâr payı senetlerinin satışı gibi birçok yöntem bugüne kadar denendi; ama, bu yöntemlerle sıkıntıyı aşmanın mümkün olamayacağı artık görülmektedir.

Mevcut ekonomik sıkıntılara daha kalıcı çözümler bulmamız gerekmektedir. Kamu finansman ihtiyacını vergiyle karşılamamız gerekmektedir. İlerisi için SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığının birleştirilmesi düşünülüyor ise, zaten, şu anda, bütün sendikalarımız SSK'nın diğer iki sosyal güvenlik kuruluşuyla birleştirilmesine karşı çıkmaktadır. Onlar "bunca mal varlığımız var. Bu mal varlığımızı neden Bağ-Kur'la veya Emekli Sandığıyla paylaşalım" diye Sosyal Sigortalar Kurumunun diğer sosyal güvenlik kuruluşlarıyla birleştirilmesine karşı çıkmaktadırlar.

Sosyal Sigortalar Kurumunun zor durumda olduğunu biliyoruz, sıkıntılarını biliyoruz, Bağ-Kur'un da zor durumda olduğunu biliyoruz; ama, şu andaki mevcut durumuyla Emekli Sandığının onlardan -iki sosyal güvenlik kuruluşundan- daha iyi durumda olduğunu da biliyoruz. Bu nedenle, eğer, ileride Emekli Sandığının daha büyük sıkıntılarla, sorunlarla karşılaşmasını istemiyorsak, o zaman bu yasa tasarısının çıkmaması gerekmektedir. Bizim, Hükümetten dileğimiz, bu yasa tasarısını geri çekmesidir.

Değerli arkadaşlarım, Mecliste, Sülün Osman'ı tanımayan hemen hemen yoktur; onun şöhretini, hemen hemen hepimiz, daha önceki yıllarda basından, televizyonlardan öğrenmişizdir. Sülün Osman, Türkiye'de meydan saati, kule, tramvay, köprü gibi kamuya ait tesis ve hizmet alanlarını pazarlayan ve onları uyanık müteşebbislere satarak Türkiye'de özelleştirmeyi başlatan ilk adamdır. Sülün Osman, bu kıvrak zekası ve üstün ikna kabiliyetiyle kendisinden sonraki nesillere de ilham kaynağı olmuştur.

Sülün Osman, özelleştirme hareketini başlatırken Türkiye'nin kalkınmasının ancak ve ancak kâr eden kuruluşların pazarlanmasıyla mümkün olabileceğini o zamandan görmüş ve bu hareketi başlatmıştır. Ancak, ne yazık ki, Sülün Osman'ın başı, özelleştirme tutkusu yüzünden, yasalarla sık sık derde girmiştir ve hayatının büyük bir bölümünü de cezaevlerinde geçirmiştir. Neden ceza almış; kendisine ait olmayan şeyleri üçüncü şahıslara satmaktan dolayı ceza almış. Peki, şu anda bizim yaptığımız veya yapmak istediğimizin, Emekli Sandığının, Sosyal Sigortalar Kurumunun ve Bağ-Kur'un mallarını satmamızın, Sülün Osman'ın o günkü uygulamalarından ne farkı var değerli arkadaşlarım?

Emekli Sandığı kimin; mensuplarının; Sosyal Sigortalar Kurumunun mal varlığı kimin; o da SSK mensuplarının.O zaman bunları satmaya bizim hakkımız yok. Eğer, bunları satacak olursak, öncelikle Sülün Osman'ın itibarının iade edilmesi gerektiğine inanıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Hükümetin, bir an önce bu yanlıştan vazgeçmesi gerekir. Daha önce, bu konuyla ilgili yasa tasarısı komisyonlarda görüşüldüğü zaman, Emekli Sandığının sahip olduğu gayrimenkullerde kiracı olarak oturan insanların büyük bölümü Parlamentoya gelmişler, komisyon başkanlarını, partilerin grup başkanvekillerini ziyaret etmişlerdi ve bu konuyla ilgili sıkıntılarını anlatmışlardı. Bu arkadaşlarımız "eğer, bugünkü koşullarda, bizim kirada oturduğumuz bu gayrimenkullerin kiraları düşükse, bunları yükseltmeye hazırız; bizimle aynı bölgede olan ve şahıslara ait dükkânlarla aynı seviyede kira ödemeye hazırız" demişlerdi; ama, Hükümet, bu çağrılara, kiracıların o günkü tekliflerine kulaklarını tıkayarak, kesinlikle, Emekli Sandığının mal varlıklarını satma konusundaki bu tasarıyı Meclise getirdi ve komisyonda da, bununla ilgili geniş tartışmalar olmuştu. Bu tasarı kanunlaştığı zaman, gerçekten, Emekli Sandığının bugünkü durumundan daha kötü duruma düşeceğini bugünden görmemiz gerektiğini ifade ediyorum.

Bu vesileyle, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Emekli Sandığının mallarının haraç mezat satılmasına karşı olduğumuzu ve bu nedenle tasarıya karşı oy kullanacağımızı ifade ediyor, hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kul.

DYP Grubu adına, Sayın İsmet Attila; buyurun efendim.

Süreniz 20 dakika, zaten, 20 dakikamız var; tam zamanında bitiriyoruz.

DYP GRUBU ADINA İSMET ATTİLA (Afyon) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 20 nci Maddesinin İkinci Fıkrasının Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı hakkında Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

5434 sayılı Kanunun 20 nci maddesinin ikinci fıkrasında, Sandığın her çeşit menkul ve gayrimenkul mallarıyla gelir ve alacaklarının, emanet hesaplarında kayıtlı olanlar hariç, haciz ve temlik edilemeyeceği hükmü yer almıştır. Sandık mülkiyetinde bulunan gayrimenkullerin devredilmesinde veya üzerine ortaklıklar halinde inşaat yapılmasında zaman zaman zorluklarla karşılaşılmakta; hatta, bazen, bu imkânsız hale gelmektedir. İşte, bu nedenle, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 20 nci maddesinde değişiklik yapan kanun tasarısı huzurunuza getirilmiş bulunmaktadır. Bu kanun değişikliğiyle, Sandık, hizmetleriyle doğrudan ilgili olmayan gayrimenkullerini satabilecek ve satıştan sağlayacağı gelirleri, günümüz ekonomilerinin gerektirdiği seyyaliyet ve esneknik şartlarında değerlendirilebilecektir.

Bilindiği üzere, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı, 1950 yılında 5434 sayılı Yasayla kurulmuştur. Sandığın kurulmasıyla, 1950 öncesi her kamu kuruluşunun kurmuş olduğu emekli sandıkları, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığına devredilmiş; böylece, kamu personeli emeklilik sisteminde bir bütünlük sağlanmıştır. 1950 yılında, Sandık kurulurken, Sandığa kesenek ödeyen iştirakçi sayısı 200 bin civarındadır. Sandığın, aylık ödediği emekli, dul, yetim sayısı ise 9 300'dür. Bu şartlar altında, Sandığın ilk kuruluş yıllarında önemli miktarlarda gelir fazlası vermeye başlanılmış; Sandık da sağladığı bu fon fazlalarını, o yıllardaki ekonomide mevcut yatırım araçlarının sınırlılığı nedeniyle ve öncülük etmek gayesiyle, turizm ve ticaret sektörlerinin gelişmesi için kullanmış, büyük oteller ve iş merkezleri inşa ettirmiştir. Sandığın, bugün, iştirakçi sayısı 1 milyon 950 bin; aylık ödediği emekli, dul, yetim sayısı 1 048 211'dir. Sandığın, iştirakçilerinden sağladığı gelirlerle, aylık ve diğer ödemelerini karşılayamaz duruma düştüğü de bir gerçektir. Sandığın, 1997 yılında 65 trilyon lira civarında açık vereceği tahmin edilmektedir. Bu açık, Hazine tarafından karşılanmaktadır. Sandığın sahip olduğu gayrimenkullerden dolayı 1997 yılında sağlayacağı gelir ise, ancak 2 trilyon 250 milyar lira civarında olacaktır. Bu durum, Sandık aktiflerini teşkil eden gayrimenkullerin daha rasyonel ve daha yüksek getirili alanlarda kullanılmasını gerektirmektedir. Yapılacak kanun değişikliğiyle, Sandık gayrimenkullerinin satılması suretiyle değerlendirilip daha yüksek verimli alanlarda nemalandırılması ve böylece Sandığın gelir gider dengesinin sağlanması amaçlanmaktadır.

Getirilen kanun değişikliğiyle hangi hususlar düzenlenmektedir; şimdi, bunlara kısaca değinelim. 5434 sayılı Kanunun 20 nci maddesinin ikinci fıkrasında "Sandığın her çeşit menkul ve gayrimenkul malları ile gelir ve alacaklarının, emanet hesaplarında kayıtlı olanlar hariç, haciz ve temlik edilemeyeceği" hükmü yer almıştır. Tasarıda getirilen değişikliklerle, Sandık mallarının, Sandığın veya Sandık iştirakçileri ile Sandıktan aylık bağlananların borçları için haczedilemeyeceği ve bunlar hakkında iştirakçiler ile aylık bağlananların temlikî tasarrufta bulunamayacağı hükme bağlanmıştır. Diğer bir deyişle -tasarının gerekçesinde de belirtildiği gibi- Sandık, bir taraftan sosyal güvenlik kurumu olduğundan ve bir çeşit kâr getiren işletme niteliğini taşımadığından, Sandığın her çeşit menkul ve gayrimenkul mallarıyla, gelir ve alacaklarına, emanet hesaplarında kayıtlı olanlar hariç, gerek Sandığın gerekse Sandık iştirakçileri ile Sandıktan aylık alanların borçları için hiçbir surette haciz konulamayacağı hükmü muhafaza edilmiştir.

Ayrıca, sözü edilen mal ve alacaklar ile gelirler üzerinde, iştirakçiler ile Sandıktan emekli, adi malullük, vazife malullüğü, harp malullüğü aylığı alanlar ile dul ve yetim aylığı alanlar tarafından temlikî tasarrufta bulunulamayacağı vurgulanmıştır. Böylece, Sandığın veya Sandık tüzelkişiliğinin, Sandık varlıklarının daha iyi değerlendirilmesi için temlikî tasarrufta bulunabilme imkânı getirilmektedir.

Sandığın iştiraki bulunan Emek İnşaat ve İşletme Anonim Şirketi tarafından işletilen veya kiraya verilen gayrimenkuller 1 500 civarında üniteden oluşmakta ve bir o kadar da kiracı bulunmaktadır. Kiracılarla, idarî ve hukukî yönden zaman zaman anlaşmazlıklar ortaya çıkmaktadır. Bazen, bu anlaşmazlıklar büyük boyutlara ulaşmakta ve işletici şirketi veya Sandığı veyahut her ikisini de zor durumda bırakmaktadır.

Sandık gayrimenkullerinin daha iyi bir şekilde değerlendirilebilmesi için, 20 nci maddeye bir fıkra eklenmek suretiyle 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunundaki şartlar aranmaksızın, Sandık gayrimenkullerinin, varsa diğer maliklerle de anlaşarak, tapuda, kat mülkiyeti kütüğüne bağımsız bölümler halinde tescil edilmesinin sağlanması imkânı getirilmiştir. Bu hükümle, Sandığın sahip olduğu iş alanında bağımsız bölümler şeklinde mevcut üniteler ayrı ayrı değerlendirilecek ve ihale yoluyla satılabilecektir.

Yine, bu kanun değişikliğiyle, 5434 sayılı Kanunun 20 nci maddesinin ikinci fıkrasında yapılan değişikliğe paralel olarak aynı maddeye bir fıkra eklenmektedir. Bu fıkra, Sandık gayrimenkullerinin satış usul ve esaslarının belirlenmesi hususunu düzenlemektedir.

Sandığın doğrudan hizmetleriyle ilgili olmayan gayrimenkulleri, yönetim kurulunun kararı, Maliye Bakanlığının teklifi üzerine, Bakanlar Kurulunca belirlenecek usul ve esaslara göre satılabilecektir.

Burada, gerek mevcut Sandık Kanunundaki "Sandık mallarının devlet malı gibi korunacağı" hükmünden hareketle, gerek 4182 sayılı Kanunda da öngörülen gayrimenkul satışı usul ve esaslarının belirlenmesinde Bakanlar Kurulu yetkili kılınmaktadır.

Ayrıca, bu fıkrada, Sandığın, satışlarından elde edeceği gelirleri, bilançosunda özel bir hesaba kaydedeceği ve bu gelirlerin, ancak, 5434 sayılı Kanunun 22 nci maddesinde belirtilen esaslara göre değerlendirilebileceği hüküm altına alınmaktadır. Bu hükümle, Sandığın satışlardan sağlayacağı gelirin hangi surette sarfedileceği şeklinde duyulabilecek endişeler önlenmiş olmaktadır. Satışlardan elde edilebilecek gelir doğrudan Sandığa intikal edecek, özel bir hesapta izlenecek ve günün ekonomik koşulları da göz önüne alınarak daha verimli bir şekilde değerlendirilmesi sağlanacaktır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sandığın gayrimenkullerinin satışında kapalı zarfla teklif alma usulü uygulanacaktır.

Ayrıca, Sandığın mevcut gayrimenkulleri otel, tatil köyü, işhanı ve otogar şeklinde işletilmektedir. Bunlar, şehirlerimizin en mutena ve kıymetli yerlerinde bulunmaktadır. Bu nedenle, maddî  değerlerinin tespiti yanında, iktisadî değerlerinin de göz önünde bulundurularak değerlerinin tespit edilmesi gerekmekte ve bu, özel bir önem arz etmektedir.

Satışa çıkarılacak gayrimenkullerin, satıştan sonra da aynı şekilde işletileceği düşünüldüğü takdirde, değer tespiti sırasında, arsa, üzerindeki binanın değeri ve iktisadî hayattaki veya turizm alanındaki gelişmeler de önemli bir rol oynayacağı gibi, bu yerlerin ileride imara açılması halinde getireceği büyük rantın da göz önüne alınması gerektiğinden, değer tespitlerinin bu yönde profesyonel deneyimi olan Emlak Bankasına veya Vakıflar Bankasına yaptırılması en uygun ve zarurî bir yol olarak görünmektedir.

Günümüzün ekonomik şartları ve Sandığın kuruluşundan bu yana geldiği son nokta itibariyle, Sandığın aylık ödediği emekli, dul ve yetimlerin sayılarıyla Sandığın gelir sağladığı iştirakçi sayıları dikkate alınarak, Sandık taşınmazlarının daha iyi bir şekilde değerlendirilmesi düşüncesiyle, Doğru Yol Partisi Grubu olarak, hazırlanmış bu tasarıya olumlu oy vereceğimizi ifade eder; Yüce Meclisi tekrar saygıyla selamlarım. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Attila.

Sayın miletvekilleri, çalışma süremizin bitmesine çok az bir zaman var; bu itibarla, kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için, 16 Ocak 1997 Perşembe günü saat 13.30'da toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 20.53

 

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş’ın, İstanbul-Güngören İlçesinin bazı sorunlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M. Recai Kutan’ın yazılı cevabı (7/1718)

Türkiye BüyükMillet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda yer alan sorularımın Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını arz     ederim.

                                                                                                          Ercan Karakaş

                                                                                                               İstanbul

İstanbul’da 4 yıl önce kurulan Güngören İlçesinin temel sorunları halen çözüm beklemektedir. Güngören’in gerçek anlamda ilçe olabilmesi için altyapı, eğitim, sağlık, elektrik şebekesi ve benzer sorunlarının bir an önce çözülmesi gerekmektedir.

İlçenin elektrik şebekeleri eskimiş ve ihtiyacı karşılayamaz hale gelmiştir. Tekstil üretimi ve ihtacatına çok önemli bir yer tutan Merter’in de Güngören ilçe sınırları içerisinde olduğu düşünülürse sık sık elektrik kesintisinin yaşandığı Güngören ilçesinde elektrik şebekesinin yenilenmesinin ne kadar önemli olduğu anlaşılır. Diğer yandan aradan 4 yıl geçmesine rağmen Güngören ilçesi henüz Adliyeye, Tapu Müdürlüğüne ve Askerlik Şubesine sahip değildir.

Eğitim alanındaki eksiklikler de bir türlü giderilmemektedir. Tüm bu eksikler Güngören halkını tedirgin etmekte ve umutsuzluğa sevketmektedir.

Sorular :

1. İlçenin elektrik şebekelerinin yenilenmesi, toprak altına alınması için bir çalışma yapılmakta mıdır?

2. İlçede hibe yoluyla bir Ticaret Meslek Lisesi yapılmıştır. Ancak 1 000 öğrencisi olan bu okulda bilgisayar yoktur. Ayrıca 100 daktiloya ihtiyaç vardır. Bu eksikler ne zaman tamamlanacaktır?

3. 1996 yatıım programına alınmış olan ve işlemleri tamamlanan Halk Eğitim Merkezi binasının ihalesi ne zaman yapılacaktır?

4. Adliye, Tapu Müdürlüğü ve Askerlik Şubesi ilçe sınırları içerisinde ne zaman faaliyete geçirilecektir?

                          T.C.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

               Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.15.0.APK.0.23-300-68-757                                                                          15.1.1997

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Devlet Bakanlığı’nın 18.12.1996 tarih ve B.02.0.0010/01437 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili Sayın ErcanKarakaş’ın Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Devlet Bakanı Sayın Lütfü Esengün’ün koordinatörlüğünde cevaplandırılması tensip edilen 7/1718 esas no.lu yazılı soru önergesi ile ilgili bilgiler hazırlanarak ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

                                                                                                         M. Recai Kutan

                                                                                                                 Bakan

İstanbul Milletvekili Sayın Ercan Karakaş’ın Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı (7/1718-4465)

İstanbul’da 4 yıl önce kurulan Güngören İlçesinin temel sorunları halen çözüm beklemektedir. Güngören’in gerçek anlamda ilçe olabilmesi için altyapı, eğitim, sağlık elektrik şebekesi ve benzer sorunlarının biran önce çözülmesi gerekmektedir.

İlçenin elektrik şebekeleri eskimiş ve ihtiyacı karşılayamaz hale gelmiştir. Tekstil üretimi ve ihracatında çok önemli bir yer tutan Merter’in Güngören ilçe sınırları içerisinde olduğu düşünülürse sık  sık elektrik kesintisinin yaşandığı Güngören İlçesinde elektrik şebekesinin yenilenmesinin ne kadar önemli olduğu anlaşılır. Diğer yandan aradan 4 yıl geçmesine rağmen Güngören İlçesi henüz Adliyeye, Tapu Müdürlüğüne ve Askerlik Şubesine sahip değildir.

Eğitim alanındaki eksiklikler de bir türlü giderilmemektedir. Tüm bu eksikler Güngören halkını tedirgin etmekte ve umutsuzluğa sevketmektedir.

Soru : İlçenin elektrik şebekelerinin yenilenmesi, toprak altına alınması için bir çalışma yapılmakta mıdır?

Cevap : 1050 no.’lu Güngören İndirici Transformatör merkezinin ömrünü tamamlamış bulunan 10 kV ve 35 kV şalt cihazları ihale edilmiş, 12.12.1996 tarihinde devreye girerek bölgedeki enerji kesintileri minimum seviyeye çekilmiştir.

Haznedar kavşağı ile Davutpaşa askerî kışlası arasındaki ana caddedeki yeraltına dönüşüm çalışmaları Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş. GenelMüdürlüğü ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Alt Yapı Koordinasyon Kurulu ile birlikte sürdürülmektedir.

2. – Bursa Milletvekili Ali Rahmi Beyreli’nin, Zonguldak ve Karadeniz Ereğlisi limanlarının özelleştirilmesi amacıyla açılan kira ihalesinin iptal edildiği iddialarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M. Recai Kutan’ın yazılı cevabı (7/1767)

Türkiye BüyükMillet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki soruların, Enerji ve Tabiî KaynaklarBakanı SayınRecai Kutan tarafından, yazılı olarak yanıtlanmasını iç tüzüğün 99 ve 100 üncü maddeleri gereğince arz ederim. Saygılarımla.

                                                                                                       Ali Rahmi Beyreli               

                                                                                                                 Bursa

Basında yer alan haberlerde, Zonguldak ve Karadeniz Ereğli limanlarının özelleştirilmesi amacıyla açılan, kira ihalesinin iptal edildiği ifade edilmektedir. Bu iptal talebinin, yetkili kurullarında çok sayıda Refah Partisi üyesi ile il ve ilçe başkanlarının bulunduğu, bir şirket tarafından yapıldığı öne sürülmektedir.

1. Yeterlilik belgesi verilen 6 şirket arasında en iyi teklifi veren kardeşler A.Ş. adlı şirketin ihaleyi kazandığı doğru mudur? Bu ihale sonradan iptal edilmiş midir?

2. İhalenin iptal gerekçesi nedir? İhalenin iptaline gerekçe gösterilen konular nelerdir? Bu hususlar, ihale şartnamesinde yer almış mıdır?

3. İhaleyi iptal ettirdiği iddia edilen, Batı Karadeniz adlı şirket, 17 Eylül 1996 tarihine kadar yeterlilik belgesi almak üzere TTK’ya başvurmuş mudur? Başvuru nasıl sonuçlanmıştır?

4. İddia edildiği gibi, batı Karadeniz adlı şirketin, bu ihalenin iptalinde rolü olmuş mudur? Bu şirket ya da yöneticilerin Refa Partisi ile herhangi bir ilişkisi var mıdır?

                          T.C.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

               Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.15.0.APK.0.23-300-69-758                                                                          15.1.1997

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 24 Aralık 1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1767-3637/12837 sayılı yazınız.

Bursa Milletvekili Sayın Ali Rahmi Beyreli’nin tarafıma tevcih etmiş olduğu ve T.B.M.M. İç Tüzüğü’nün 99 uncu maddesi gereğince cevaplandırılması istenen 7/1767 esas no.lu yazılı soru önergesi ile ilgili bilgiler hazırlanarak ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

                                                                                                         M. Recai Kutan

                                                                                           Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı

Bursa  Milletvekili Sayın Ali Rahmi Beyreli’nin Yazılı Soru Önergesi ve Cevapları    (7/1767-4637 Esas No.’lu)

Basında yer alan haberlerde, Zonguldak ve Karadeniz Ereğli Limanlarının özelleştirilmesi amacıyla açılan, kira ihalesinin iptal edildiği ifade edilmektedir.bu iptal talebinin, yetkili kurullarında çok sayıda RefahPartisi üyesi ile il ve ilçe başkanlarının bulunduğu, bir şirket tarafından yapıldığı öne sürülmektedir.

Soru 1. : Yeterlik Belgesi verilen 6 şirket arasında en iyi teklifi veren Kardeşler A.Ş. adlı şirketin ihaleyi kazandığı doğru mudur? Bu ihale sonradan iptal edilmiş midir?

Cevap 1. : TTKGenelMüdürlüğüne ait Zonguldak ve Karadeniz Ereğli limanlarının işletme hakkının 3. şahıslara devredilmesi konusundaki ihale şartnamesinin “İdare’nin Yetkisi, Onayı ve İhalenin Kesinleşmesi”ne dair 17. Madde 2. Bendinde “Yetkili organ veya makam komisyon kararını kabul veya reddedebilir. Kabul ve red kararı ihale tarihinden itibaren 60 (altmış) gün içinde  istekliye bildirilir. Bu suretle ihale sonucu kesinleşmiş olur.” denilmektedir.

Bu maddeye bağlı olarak sözleşmenin yapılması için şartnamenin 20. maddesi gereğince firmaya yazılı olarak yapılacak duyurunun tebellüğ edildiği anda ihale kesinleşmiş sayılacaktır.

TTK Genel Müdürlüğünün ihale yönetmeliğine göre firmaların teklif dosyalarının açılması ihalenin kesinleşmesi değildir. Dolayısıyle Kardeşler A.Ş. adlı şirketin ihaleyi kazanmış olması sözkonusu değildir.

Soru 2. : İhalenin iptal gerekçesi nedir? İhalenin iptaline gerekçe gösterilen konular nelerdir? Bu hususlar, ihale şartnamesinde yer almış mıdır?

Cevap 2. : Anılan firma sözleşmenin 13. maddesinde öngörülen TTK Liman Hizmet Tarifesi gereğince elde edilecek brüt ücretlerden TTK hissesi olarak % 100 ücret vermeyi teklif etmiş, ayrıca 200 000 ton/yıl işlem hacmini garanti etmiştir. Karadeniz Ereğli Limanının Kurumca işletildiği son 5 yıllık liman gelirlerinin ortalamasının alınmasıyla ortaya çıkan rakam, Limanın Kurum marifetiyle işletilmesi halinde daha kârlı olduğunu göstermektedir. Yapılan değerlendirmede, ihale şartnamesinde yıllık işlem hacmi ile ilgili bir limit belirtilmemiş olması nedeniyle, en azından Kurumca elde edilen gelir düzeyinin gerçekleşmesini sağlayacak bir işlem hacminin şartnameye konulması Kurum menfaatleri açısından zorunlu görülmüş ve bu nedenle değerlendirme aşamasında ihale iptal edilmiştir.

Soru 3. : İhaleyi iptal ettirdiği iddia edilen, Batı Karadeniz adlı şirket, 17 Eylül 1996 tarihine kadar yeterlilik belgesi almak üzere TTK’ya başvurmuş mudur? Başvuru nasıl sonuçlanmıştır?

Cevap 3. : Batı Karadeniz adlı şirket ihaleye katılmak için yeterlilik belgesi almak üzere Kuruma herhangi bir başvuruda bulunmamıştır.

Soru 4. : İddia edildiği gibi, batı Karadeniz adlı şirketin, bu ihalenin iptalinde rolü olmuş mudur? Bu şirket ya da yöneticilerin Refa Partisi ile herhangi bir ilişkisi var mıdır?

Cevap 4. : İhale aşamasında şartname ve sözleşmede eksiklikleri görülerek, ileride bazı ihtilaflara neden olabilecek ve kamu vicdanını rencide etmesi mümkün uygulamaları önlemek amacıyla iptal edilen ihaleyle ilgili tüm kararların alınmasında Kurum menfaatleri göz önünde tutulmuştur.

 

 

 

 

 

SIRA SAYISININ SONU