T.B.M.M.
TUTANAK DERGİSİ
CİLT
: 20
53 üncü Birleşim
30
. 1 . 1997 Perşembe
İÇİNDEKİLER
I. GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. GELEN KÂĞITLAR
III. YOKLAMALAR
IV. BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. (9/10) esas numaralı Meclis soruşturması
açılmasına ilişkin önergenin açık oylaması sonucuna
yapılan itirazların Başkanlık Divanında
görüşülmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/663)
B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME,
MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ve 23
arkadaşının, EGO Genel Müdürlüğünce yapılan
doğalgaz sayacı ihalesinde usulsüzlük yapıldığı
iddialarını araştırmak amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/152)
2. Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci ve 24 arkadaşının,
Burdur İç Batı Anadoluda hayvancılığın
sorunlarının araştırılarak alınması gerekli
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/153)
3. Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan ve 24
arkadaşının, Devletin uyuşturucuyla mücadele konusunda
yetersiz kaldığı iddialarının
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/154)
V. USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1. Açık oylama sonucunda oluşan ihtilaf ve yanlışlığın
o birleşim içerisinde anlaşıldığı takdirde
yapılacak uygulamaya ilişkin usul tartışması
VI. ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU
ÖNERİLERİ
1. (10/8, 16, 20) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonunun 153 sıra sayılı ve (10/5) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonunun 167 sıra sayılı
raporlarının gündemdeki yeri, görüşme günü ve çalışma
süresine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
B) SİYASÎ PARTİ GRUBU
ÖNERİLERİ
1. Gündemdeki sıralamanın yeniden yapılmasına;
Genel Kurulun 30.1.1997 Perşembe, 4.2.1997 Salı, 5.2.1997
Çarşamba, 6.2.1997 Perşembe günkü birleşimlerin
çalışma saatleri ile 4.2.1997 Salı, 5.2.1997 Çarşamba
günleri sözlü soruların görüşülmemesi ve 4.2.1997 Salı günkü
Birleşimde 153 ve 167 sıra sayılı Meclis
araştırması komisyonları raporlarından sonra kanun
tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine ilişkin RP ve
DYPGruplarının müşterek önerisi
VII. KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
1. 926
Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici
Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/215) (S. Sayısı : 23)
2. Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanunu, Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun ve Bu Kanunlarda
Değişiklik Yapan 18.11.1992 Tarih ve 3842 Sayılı Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/543) (S. Sayısı : 175)
3. Emniyet Teşkilatı Kanununun Bir Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/217) (S.
Sayısı : 132)
4. Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin 492
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik
ve Spor Komisyonu Raporu (1/218) (S. Sayısı : 164)
5. 625 Sayılı Özel
Öğretim Kurumları Kanunu ile 222 Sayılı
İlköğretim ve Eğitim Kanununun Bazı Hükümlerinin
Değiştirilmesi Hakkında 254 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun
Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 326
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik
ve Spor Komisyonu Raporu (1/71, 1/111) (S. Sayısı : 168)
6. 9.7.1945 Tarih ve 4792 Sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu
Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Geçici Madde
Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
komisyonları raporları (1/528) (S. Sayısı : 163)
VIII. SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1. İçel Milletvekili Oya Araslının, Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelikin, konuşmasında,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2. İçel Milletvekili Oya Araslının, Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelikin, konuşmasında grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
IX. SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. Afyon Milletvekili Osman Hazerin, Afyondaki adli personel
açığına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Şevket
Kazanın yazılı cevabı (7/1787)
2. Afyon Milletvekili Yüksel Yalovanın;
Aydın İli,
Karpuzlu İlçesinde adliye teşkilatı kurulup
kurulmayacağına,
Görev yeri
değiştirilen hâkim ve savcılara,
İlişkin soruları
ve Adalet Bakanı Şevket Kazanın yazılı cevabı
(7/1830, 1837)
3. Aydın Milletvekili Yüksel Yalovanın, Aydın-Kuşadası
Asliye Hukuk Hâkiminin Edirneye tayin edilmesine ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Şevket Kazanın yazılı cevabı (7/1844)
4. Çankırı Milletvekili Ahmet Uyanıkın, Engin
Civanın mahkûmiyet cezasına ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Şevket Kazanın yazılı cevabı (7/1848)
5. Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altayın;
Ağrıda bir kayak tesisinin yapılıp
yapılmayacağına,
Ağrı İlinin bazı ilçelerine kapalı spor
salonu yapılıp yapılmayacağına,
Ağrı İline bir stadyum yapılıp
yapılmayacağına,
İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Bahattin
Şekerin yazılı cevabı (7/1849, 1850, 1851)
I. GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 13.30da açılarak üç oturum yaptı.
TBMMGenel Kurulunun 29.1.1997 Çarşamba günü yapılan 52 nci
Birleşiminde, saat 13.30da yapılan yoklamada salonda toplantı
yetersayısının bulunmadığının tespit
edildiğine; bu durumda İçtüzüğün 57 nci maddesine göre, oturumun
bir saatten fazla ertelenemeyeceğine; saat 14.05te kapatılan
oturumun, yeniden toplanmak üzere 18.30a ertelenmesinin Anayasaya, hukuka,
İçtüzüğe ve yerleşmiş uygulamalara aykırı
bulunduğuna; bu nedenle, yapılacak işlemin, birleşimin
kapatılması olduğuna ilişkin, CHP Grup Başkanvekilleri
Ankara Milletvekili Önder Sav ile İçel Milletvekili Oya
Araslının vermiş oldukları tezkere okundu;
Başkanlıkça, iki bölüm halinde yapılan çalışmalarda
uygulamanın aynı şekilde yapıldığı örnekler
verilerek belirtildi; Başkanlığın tutumunun
İçtüzüğe ve teamüllere uygun olduğu açıklandı.
İtalyaya gidecek olan Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Tansu Çillere, dönüşüne kadar;
Millî Savunma Bakanı Turhan Tayanın vekâlet etmesinin uygun
görülmüş olduğuna ilişkin Cumhurbaşkanlığı
tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
İzmir Milletvekili Veli Aksoy ve 21 arkadaşının,
İzmir Körfezinde yaşanan kirliliğin önlenmesi için
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi (10/147),
İçel Milletvekili M. İstemihan Talay ve 21
arkadaşının, yeni kurulan il ve ilçelerin sorunlarının
araştırılarak il ve ilçe kurulmasıyla ilgili daha objektif
kriterlerin belirlenmesi (10/148),
Samsun Milletvekili Biltekin Özdemir ve 41 arkadaşının,
kamu personel rejiminin bütün boyutlarıyla incelenerek alınması
gereken tedbirlerin belirlenmesi (10/149),
Zonguldak Milletvekili Tahsin Boray Baycık ve 22
arkadaşının, demir çelik üretimiyle ilgili sorunların ve
ERDEMİRdeki kamu hisselerinin blok satışı konusundaki
iddiaların araştırılması (10/150),
İstanbul Milletvekili Nami Çağan ve 20
arkadaşının, üniversitelerin sorunlarının
araştırılarak yeni üniversite açılmasıyla ilgili daha
objektif kriterlerin tespit edilmesi (10/151),
Amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişikin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemde
yerlerini alacağı ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmelerin,
sırasında yapılacağı açıklandı.
Hindistan Meclis Başkanından alınan davete icabet
edilmesine,
Türk Cumhuriyetleri arasında bir parlamentolararası birlik
kurulması ve bu konuda resmî girişimlere başlanmasına;
ayrıca, TBMMnin, Latin Amerika Parlamentosu ile gözlemci statüsü
çerçevesinde ilişki tesis etmesine ve bu kuruluş nezdinde akredite
edilmek üzere, tüm siyasî parti gruplarının temsil edileceği 6
milletvekilinden oluşan bir Latin Amerika Parlamentosu Türk Grubunun
kurulmasına,
İlişkin Başkanlık tezkereleri kabul edildi.
(10/90) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonunda boş bulunan ve Refah Partisine düşen üyeliğe,
Grubunca aday gösterilen Tokat Milletvekili Bekir Sobacı seçildi.
Gündemin Sözlü Sorular kısmına geçilerek;
1 inci sırada bulunan, Manisa Milletvekili Tevfik Dikerin (6/190),
5 inci sırada bulunan, Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbayın
(6/199),
Ordu Milletvekili Hüseyin Olgun Akının;
2 nci sırada bulunan (6/192),
3 üncü sırada bulunan (6/193),
4 üncü sırada bulunan (6/195),
Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altayın;
6 ncı sırada bulunan (6/203),
7 nci sırada bulunan (6/203),
Esas numaralı sözlü sorularının, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadıklarından, yazılı
soruya çevrildikleri ve gündemden çıkarıldıkları
bildirildi.
Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altayın;
8 inci sırada bulunan (6/205),
9 uncu sırada bulunan (6/206),
10 uncu sırada bulunan (6/207),
11 inci sırada bulunan (6/208),
12 nci sırada bulunan (6/209),
13 üncü sırada bulunan (6/210),
14 üncü sırada bulunan (6/211),
15 inci sırada bulunan (6/212),
16 ncı sırada bulunan (6/214),
Esas numaralı sözlü soruları, bakanlar Genel Kurulda
hazır bulunmadıklarından ertelendi.
Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altayın;
17 nci sırada bulunan, Doğu Anadolu Bölgesinde turizmi
geliştirmeye yönelik program ve projelere ilişkin sözlü sorusuna
(6/215) Turizm Bakanı M. Bahattin Yücel,
18 inci sırada bulunan, Ağrı Yatılı Bölge
Kuran Kursunun müdür ve öğretmen ihtiyacına ilişkin sözlü
sorusuna da (6/216) Devlet Bakanı Nevzat Ercan,
Cevap verdiler.
30 Ocak 1997 Perşembe günü saat 13.30da toplanmak üzere,
birleşime 21.03te son verildi.
Yasin
Hatiboğlu
Başkanvekili
Kâzım
Üstüner Ali
Günaydın
Burdur Konya
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
II. GELEN KÂĞITLAR
30 . 1 . 1997 PERŞEMBE
Raporlar
1. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Romanya Hükümeti
Arasında Kültür Merkezleri Kurulması ve Bu Merkezlerin Faaliyeti
Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor ve Dışişleri komisyonları raporları
(1/473) (S. Sayısı : 186) (Dağıtma tarihi : 30.1.1997)
(GÜNDEME)
2. Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı ve 18
Arkadaşı, KahramanmaraşMilletvekili Hasan Dikici ve 9
Arkadaşı ile İstanbulMilletvekili Algan Hacaloğlu ve 10
Arkadaşının, Yükseköğretimin Sorunlarının
Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Tespit
Edilmesi Amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105
inci Maddeleri Uyarınca Bir Meclis Araştırması
Açılmasına İlişkin Önergeleri ve
(10/8, 16, 20) Esas Numaralı Meclis Araştırması
Komisyonu Raporu (S. Sayısı : 153) (Dağıtma tarihi :
30.1.1997) (GÜNDEME)
3. İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 16
Arkadaşının, Petrol Ofisi Genel Müdürlüğünde Meydana Gelen
Yolsuzluk ve Usulsüzlük İddialarını Araştırmak ve Alınması
Gereken Tedbirleri Belirlemek
Amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
Maddeleri Uyarınca Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergesi ve (10/5) Esas Numaralı Meclis
Araştırma Komisyonu Raporu (S. Sayısı : 167)
(Dağıtma tarihi : 30.1.1997) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1. Bursa Milletvekili Feridun Pehlivanın, parti
il başkanlarının hastane denetimlerine
katıldığı iddiasına ilişkin Sağlık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/419) (Başkanlığa geliş
tarihi : 23.1.1997)
2. Bursa Milletvekili Feridun Pehlivanın,
hastane denetimlerine ilişkin Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/420)
(Başkanlığa geliş tarihi : 23.1.1997)
Yazılı Soru Önergeleri
1. Zonguldak Milletvekili Tahsin Boray
Baycıkın, doğal afete maruz kalan yöre belediyelerine ödenen
payın Zonguldak-Kozlu Belde Belediyesine de ödenip ödenmeyeceğine
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2002) (Başkanlığa geliş
tarihi : 24.1.1997)
2. Zonguldak Milletvekili Tahsin Boray
Baycıkın, Anadolu Liseleri giriş sınavındaki şehir
tercihi uygulamasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2003) (Başkanlığa geliş
tarihi : 24.1.1997)
3. Hatay Milletvekili Fuat Çayın, Halk
Bankasına devredilen Öğretmenler Bankasının hisse
senetlerine ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2004) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.1.1997)
4. İçel Milletvekili Dr. Fikri
Sağların, Akkuyu Nükleer Santral Projesine ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2005)
(Başkanlığa geliş tarihi : 27.1.1997)
5. İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz
Ketencinin, Susurluk Soruşturmasıyla ilgili olarak Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığına verdiği iddia edilen bir talimata
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2006)
(Başkanlığa geliş tarihi : 27.1.1997)
6. Sıvas Milletvekili Mahmut
Işıkın, SSKda usulsüz atamalar yapıldığı
iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/2007) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.1.1997)
7. Tokat Milletvekili Ahmet Feyzi İnceözün,
Mason derneklerinin faaliyetlerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2008)
(Başkanlığa geliş tarihi : 28.1.1997)
8. Hatay Milletvekili Fuat Çayın, bir
beyanına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/2009) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.1.1997)
9. Manisa Milletvekili Tevfik Dikerin, korucularda
bulunan ve menşei belli olmayan silahlara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2010)
(Başkanlığa geliş tarihi : 28.1.1997)
10. Rize Milletvekili Ahmet Kabilin, öğretmen
atamalarında usulsüzlük yapıldığı iddiasına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2011) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.1.1997)
11. Şırnak Milletvekili Mehmet Salih
Yıldırımın, Türk Telekom Başmüdürlüğünce usulsüz
personel alımı yapıldığı iddiasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2012)
(Başkanlığa geliş tarihi : 28.1.1997)
Meclis Araştırması Önergeleri
1. Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ve 23
arkadaşının, EGO Genel müdürlüğünce yapılan
doğalgaz sayacı ihalesinde usulsüzlük yapıldığı
iddialarını araştırmak amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/152)
(Başkanlığa geliş tarihi : 28.1.1997)
2. Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci ve 24 arkadaşının,
Burdur İç Batı Anadoluda hayvancılığın
sorunlarının araştırılarak alınması gerekli
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/153)
(Başkanlığa geliş tarihi : 28.1.1997)
3. Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan ve 24
arkadaşının, Devletin uyuşturucuyla mücadele konusunda
yetersiz kaldığı iddialarının
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve
105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırılması
açılmasına ilişkin önergesi (10/154) (Başkanlığa
geliş tarihi : 28.1.1997)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 13.30
30 Ocak 1997 Perşembe
BAŞKAN : Başkanvekili Yasin
HATİBOĞLU
KÂTİP ÜYELER : Kâzım ÜSTÜNER
(Burdur), Ali GÜNAYDIN (Konya)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53 üncü Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, ad okunmak suretiyle yoklama
yapılacaktır. (RP sıralarından çoğunluk var sesleri)
(Aksaray
Milletvekili Mehmet Altınsoya kadar yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır;
görüşmelere başlıyoruz.
Sayın
milletvekilleri, yine, gündemimizin yoğun olması nedeniyle,
gündemdışı söz talebinde bulunan çok değerli
arkadaşlarıma söz verme imkânım olmadı.
Sayın
milletvekilleri, gündemin Başkanlığın Genel Kurula
Sunuşları bölümüne geçiyoruz.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır; okutup, bilgilerinize sunacağım.
Tezkereyi
okutuyorum:
IV.
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. (9/10) esas numaralı Meclis
soruşturması açılmasına ilişkin önergenin açık
oylaması sonucuna yapılan itirazların Başkanlık
Divanında görüşülmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/663)
30 Ocak 1997
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Genel
Kurulun 28.1.1997 Salı günkü birleşiminde, (9/10) esas numaralı
Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergenin
açık oylaması sonuçlarına yapılan itirazlar
Başkanlık Divanında görüşülmüş, öncelikle, bir
inceleme yapılması için bir heyet oluşturulmuş ve bu
incelemelerin 4.2.1997 gününe kadar tamamlanması
kararlaştırılmıştır.
Başkanlık
Divanımız, inceleme sonucuna göre
kararlaştıracağı önerisini Genel Kurulun onayına
sunacaktır.
Yüce Heyetin
bilgilerine sunulur.
Mustafa
Kalemli
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
V. USUL
HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1. Açık oylama sonucunda
oluşan ihtilaf ve yanlışlığın o birleşim
içerisinde anlaşıldığı takdirde yapılacak
uygulamaya ilişkin usul tartışması
ALİ
RIZA GÖNÜL (Aydın) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Buyurun efendim.
ALİ
RIZA GÖNÜL (Aydın) Sayın Başkanım,
Başkanlığın sunuşu olarak ifade edilen bu karara
katılamadığımızı ifade etmek istiyorum.
Belirtilen
oylamada ihtilaf ve yanlışlık, birleşim içerisinde meydana
gelmiştir ve bir yanlışlığın olduğu, o günkü
birleşimde, grup başkanvekilleri tarafından
Başkanlığınıza arz edilmiştir. Eğer,
birleşimden sonra yanlışlığın
yapıldığı anlaşılsaydı, bu konuda karar
vermeye ve konuyu irdelemeye Başkanlık Divanı yetkiliydi.
İçtüzüğün
13 üncü maddesi gereğince, bu konuyu incelemek ve karar altına almak,
bir usul görüşmesi açmak suretiyle, sizin yetkinizdeydi.
Yapılmış
olan işlemde bir yanlışlığın olduğunu kabul
ediyoruz. Birleşim içerisinde, yanlışlığın
Başkanlığınıza iletildiği de bir gerçektir. O
nedenle, bu konuda bir usul tartışması açılması
talebinde bulunuyoruz.
BAŞKAN
Sayın Gönül, bu itirazların içerisinde -birleşimi yöneten
Başkan olarak ifade ediyorum- birleşim esnasında yapılan
itirazlar olduğu gibi, birleşimden sonra tespit edilip, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına yapılan itirazlar da var;
yani, birleşimden sonra yapılmış itirazlar da var.
Bundan
dolayı, birleşimi yöneten Başkan olarak, kanaatimce,
Başkanlık Divanının meseleyi tezekküründe ve inceleme
istikametinde bir karar almasında Tüzük engeli yoktur; ama, 63 üncü
maddeye göre usul tartışması açılmasında
ısrarlı iseniz, ben, usul tartışması
açacağım; ancak, Başkanlığın kanaati ve tutumu
şudur: Başkanlık Divanının toplanması, usullere
ve Tüzüğe uygundur; Başkanlık Divanının,
şikâyetleri, itirazları inceleme yolundaki karar alışı
Tüzüğe ve usullere uygundur; Başkanlığın görüşü
budur; ama, ille usul tartışması açalım diyorsanız,
ben, usul tartışması...
MURAT BAŞESGİOĞLU
(Kastamonu) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Buyurun.
MURAT
BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) Sayın Başkan, buna benzer
itirazı, biz, oylamanın hemen akabinde, birleşim devam ederken,
Yüksek Başkanlığa arz ettik, Sayın Ahmet Neidim
arkadaşımız da, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu yöneticileri de...
Bu yapılan başvuruyla ilgili olarak, o anda, Yüksek
Başkanlık herhangi bir usul tartışması
açılmasına gerek duymadı. Bunu saygıyla
karşılıyoruz. Artı, bugün toplanan Meclis
Başkanlık Divanı bu konuda bir karar almıştır.
Burada açılacak olan ikinci bir usul tartışması ve bunun
oylanması, Başkanlık Divanının yetkilerini, bir nevi,
burada tartışmaya açmak olacaktır. Oradaki usulün
tamamlanmasına kadar, artık, Başkanlık Divanına tevcih
edilmiş bu hadisenin sonucunu beklemekte yarar görüyoruz; bunu arz etmek
istiyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Ben,
Başkanlık olarak kanaatimi ifade ettim. Ben de diyorum ki,
Başkanlık Divanı meseleyi tezekküre yetkilidir; o yetkisi
içerisinde toplanmış, tezekkür etmiştir; ancak, bu konunun usule
aykırı olduğu yolunda iddiası var bir
arkadaşımızın...
ALİ
RIZA GÖNÜL (Aydın) Sayın Başkan, Sayın
Başesgioğlunun söylediği de, bizim, zaten, iddiamızı
ve talebimizi teyit eder mahiyettedir. Usul tartışması
açılmasında fayda gördüğümüzü arz ediyoruz.
BAŞKAN
Sayın Gönül, bu usul tartışmasında ısrar ediyor
musunuz?
ALİ
RIZA GÖNÜL (Aydın) Ediyorum efendim.
BAŞKAN
Peki, bu konuda usul tartışması açıyorum.
İBRAHİM
GÜRDAL (Antalya) Hangi usulsüzlük var burada?!
RÜŞTÜ
KÂZIM YÜCELEN (İçel) Usul tartışmasıyla neyi
değiştireceksiniz?!
BAŞKAN
iki lehte iki aleyhte söz vereceğim.
Söz
isteyenler?..
Sayın
Kamer Genç, Sayın Başesgioğlu, Sayın Uluğbay,
Sayın Öymen, Sayın Dumankaya.
Sayın
Genç, buyurun efendim.
Başkanlığın
tutumunun...
KAMER GENÇ
(Tunceli) Aleyhinde.
BAŞKAN
Başkanlığın tutumunun aleyhinde...
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri; daha önce yapılan, Meclis soruşturması
açılıp açılmamasına ilişkin bir oylamada, oylamada
birtakım usulsüzlükler yapıldığı konusunda,
oylamanın yapıldığı birleşimde, gruplardan
itirazlar geldi. O zaman, Yüce Genel Kurulumuzu yöneten Sayın
Başkanvekilimiz dedi ki: Bu konuda, Meclis
Başkanlığına da itirazlar var; biz, bu itirazları
Başkanlık Divanında inceleyeceğiz ve ona göre bir karar
vereceğiz. Bu, zabıtlara geçen sözler.
Şimdi,
ben, konuyla ilgili İçtüzük hükümlerini size okumak istiyorum.
İçtüzüğümüzün 13 üncü maddesinin ikinci fıkrasında Genel
Kuruldaki oylamalarda ve seçimlerde önemli bir yanlışlık
olduğu iddia edilirse, Başkan, usul görüşmesi açabilir ve
gerekirse oya başvurarak düzeltme yapar deniliyor. Gerekirse_ Çok
açık seçik.
AHMET
NEİDİM (Sakarya) İyi ki kürsüde yoktun o gün...
Anasını ağlatırdın...
KAMER GENÇ (Devamla)
Bir dakika_
Bakın
arkadaşlar, hukukçu arkadaşlarımızın iyi dinlemesini
istiyorum; fıkranın devamında, yanlışlık
birleşimden sonra anlaşılırsa, Meclis Başkanı,
Divanı toplayarak takip edilecek yolu kararlaştırır
deniliyor. Şimdi, burada, Meclis Başkanının, bu oylamayla
ilgili Başkanlık Divanını toplama yetkisi yok.
İçtüzüğümüz açık; diyor ki, eğer, yanlışlık,
birleşim devam ettiği zaman anlaşılırsa, Meclis
Başkanı bir usul tartışmasını açar, gerekirse
oylamaya başvurur ve bu konuyu düzeltir. Zaten, işin
mantığı da bu.
Yüce Genel
Kurulda yapılan bir oylamanın sonucunu başka bir kurumun
değiştirmesi mümkün değil; yani, Başkanlık Divanı
kalkıp da, Genel Kurulda alınan sonucu değiştiremez. (ANAP
ve CHP sıralarından gürültüler)
Efendim,
bakın, dinleyin de bir şeyler öğrenin... Rica ediyorum_
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, dinleyelim efendim.
KAMER GENÇ
(Devamla) Burada, açıkça, çok önemli bir şeyi vurguluyorum.
AHMET
NEİDİM (Sakarya) Sahte oylar varsa?..
KAMER GENÇ
(Devamla) Sayın Neidim, zatıâlinizden rica ediyorum, bir
dinleyin... Bir dinleyin de ondan sonra_
Şimdi,
İçtüzük hükümleri, uymamız gereken hükümlerdir. Oylamadaki
yanlışlıklar, birleşim devam ederken
anlaşılmıştır. O halde, o sırada yapılan bir
yanlışlık, yeni bir oylama yapılmak suretiyle düzeltilir.
SABRİ
ERGÜL (İzmir) O birleşim içerisinde...
KAMER GENÇ
(Devamla) Ancak, o yapılmadığına göre; şimdi, burada
ortaya bir İçtüzük eksikliği çıkıyor.
AHMET
NEİDİM (Sakarya) Sen yoktun...
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim, vardım ben; oylamaya da katıldım. Biraz
dinlerseniz, olup olmadığımı söylerim size.
Bence -ben,
bunu Başkanlık Divanında da söyledim- Başkanın, bu
konuda Başkanlık Divanını toplama yetkisi yoktur.
Arkadaşlar,
İçtüzük hükümleri açık; Anayasada da bağlayıcı bir
hüküm var. Yani, Meclisimizin, Meclisin kurumlarının kendisine göre
bağlı olduğu kurallar, bu kurallarda açık seçik hükümler
varsa, bu kuralları bir tarafa iterek, biz, keyfî birtakım yetkiler
kullanamayız. Anayasamızda diyor ki, hiçbir kurum ve kuruluş,
kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisini kullanamaz. O
halde, Meclis Başkanlık Divanının bugün toplanması
yanlıştır.
O zaman,
yapılması gereken şudur: O gün Meclisimizi yöneten Sayın
Başkanımız da, bu konuda Başkanlığa da itirazlar
var dedi. Bana göre, Başkanlığa yapılan o itirazların
bir önemi yok; çünkü, daha Meclis çalışıyor, birleşim devam
ediyor. İçtüzük bunu kurala bağlamış; burada, bir usul
tartışması açılarak, bu işin düzeltmesi gerekirdi.
Şimdi,
Başkanlık Divanı toplandı; bunu tahkik etmek üzere beş
kişilik bir komisyon kurdu.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, bazı arkadaşlarımız
diyor ki, bazı arkadaşlarımızın adına oy
kullanılmış. Şimdi, kendi adına oy kullanılan bir
milletvekilinin bunda bir günahı var mı; yok. O halde,
olmadığına göre, kullanan insanların hatası var.
MUSTAFA
GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) Sahtekârlar var, sahtekârlar!..
KAMER GENÇ
(Devamla) Bir dakika efendim; anlatacağım işte. (ANAP
sıralarından gürültüler)
Değerli
milletvekilleri... (ANAP sıralarından gürültüler)
Sayın
ANAPlılar, size dinlemesini öğretemedim. Bakın, kaç senedir
şu Meclisteyim, vallahi, ben size bir türlü dinlemeyi öğretemedim.
İRFAN
KÖKSALAN (Ankara) Doğru konuş, doğru!..
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, rica ediyorum...
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, olay hukukî bir meseledir...
MUSTAFA
CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) Sayın Başkan, ANAPlılar kürsüde
konuşan her hatibi dinler; lütfen ikaz edin!
BAŞKAN
Sayın Ersümer...
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın, bu
Mecliste, Türkiye Büyük Millet Meclisinin sayın üyeleri hakkında
hiçbir kimsenin muhakkiklik görevi yapmaya hakkı yoktur. Yani, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı da olsa, bir
milletvekilinin... (Gürültüler)
Arkadaşlar,
dinleyin; fikirlerimizi söylüyoruz, niye dinlemesini bilmiyorsunuz...
Dinleyin... Eğer, benim fikirlerime itimat etmezseniz, kürsü hepinize
açık, kürsüye çıkar, fikirlerinizi söylersiniz.
AHMET
KABİL (Rize) Niye sahtekârlık yapıyorsunuz?!.
KAMER GENÇ
(Devamla) Başkanlık Divanı şöyle bir karar aldı:
Efendim, 5 kişilik bir komisyon kuralım -hem de yetkisiz bir
toplantı ve yetkisiz bir komisyon- milletvekillerinin
kullandığı oyları tahkik edelim.
Sayın
milletvekilleri, bir milletvekilinin kullandığı oy tahkik
edilemez. Bu yol açıldığı zaman, bundan sonra
yapılacak olan kritik oylamalarda, her milletvekili efendim, biz bu oylamada yoktuk. Bu oylama
hatalı yapıldı diyecek; dolayısıyla hem Yüce
Meclisimizin değeri, itibarı zedelenecek ve hem de bu yol, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde şimdiye kadar seçilmemiş bir yoldur.
ZEKİ
ÇAKAN (Bartın) Bunlar ne, bunlar?!
KAMER GENÇ
(Devamla) Sayın Çakan, bakın...
AHMET
KABİL (Rize) Sahtekârlık yapılmış,
sahtekârlık!..
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim, kimin ne yaptığını bilemiyorum... Ben
şimdi sizlerden rica ediyorum... Ben fikirlerimi söyleyeyim
arkadaşlar...
Önemli olan, bir yanlışlık, yeni bir
düzeltmeyle düzeltilebilir. Yoksa, bir yanlışlığın
üzerine, yeni yeni araştırmalar yapılarak, o
araştırmaları derinleştirmek bu Meclisin çalışma
sistemine aykırı. Şimdi, farzedelim ki, Başkanlık Divanı
inceleme yaptı. Neyi inceleyecek; milletvekillerinin imzalarını
mı istiktaba sürükleyecek, istiktab mı edilecek?! Böyle bir sistem
yok. Milletvekilinin beyanı esastır; kullandıysa kullandım,
kullanmadıysa kullanmadım diyecek; ama, burada bir
yanlışlık varsa, bu yanlışlık yine Genel Kurulun
kararıyla giderilebilir.
O zamanki Sayın Başkanımız, o
birleşimde bu düzeltmeyi yapmadı, Meclis Başkanlık
Divanının da bir yetkisi yok; ortada bir İçtüzük
boşluğu doğuyor. O halde, bu İçtüzük boşluğunu,
biz burada doldurmak zorundayız; yani, bir karar alarak, teamülle bu
yanlışlığı düzeltmek zorundayız; ya o gün
yapılan oylamayı muteber addederiz yanlışlık yok
deriz, Genel Kurul buna karar verir veyahut da -bana göre, tabiî,
İçtüzükte ne aleyhinde ne de lehinde bir hüküm var- yeni bir oylama yapmak
suretiyle yapılan oylamanın meşruluğunu sağlarız;
başka çaresi yok; çünkü, Başkanlık Divanının yetkisi
yok. Başkanlık Divanının yetkisi, yanlışlık
birleşimden sonra anlaşılırsa; bunu özellikle vurgulamak
istiyorum ki, arkadaşlarımız bu inceliği anlasınlar.
Yani, bir insanın bir konuda karar verebilmesi için, ya Anayasada ya
İçtüzükte ya da kanunda bir yetkisi olması lazım. İçtüzükte
deniyor ki, eğer hata birleşimde anlaşılmışsa,
birleşimde halledilecek, Genel Kurul halledecek; birleşimden sonra
anlaşılırsa, Meclis Başkanlık Divanı toplanacak.
Olay birleşimde anlaşıldı. Nitekim, birleşimde
anlaşıldığı, burada verilen dilekçelerden
anlaşılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, onun için, Sayın
Başkanın, şurada, bu konuyu, şu şekilde Yüce Kurulun
takdirine sunması lazım: Birincisi, o birleşimde yapılan
oylamada hatanın var olduğu öne sürülüyor veyahut da tutanaklara
intikal eden şeylerde karar yetersayısı teşekkül
etmemiştir. Anayasanın 96 ncı maddesine göre toplantıya
katılanların salt çoğunluğuyla karar verilmesi lazım;
bu teşekkül etmemiştir. Ortada bir soruşturma önergesi de var.
Dolayısıyla, bugün Başkan, Başkanlık
Divanını yetkisiz toplamıştır. O halde ne yapmak
lazımdır; Başkanlık Divanının bu konuda
toplanıp karar verme yetkisi yoktur konusunun karara bağlanması
lazım.
İkincisi, orada yapılan bir eksikliği,
İçtüzükteki bu eksikliği burada yeni bir oylama yapmak suretiyle
-lehte, aleyhte- gidermek lazımdır. Ben bu konuyu belirtmek için
huzurlarınıza geldim.
Hepinize saygılar sunuyorum efendim.
BAŞKAN Sayın Genç, teşekkür ediyorum.
Sayın Başesgioğlu, lehinde, aleyhinde?..
MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) Lehinde.
BAŞKAN Yani, Başkandan yanasınız.
MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) Evet.
BAŞKAN Buyurun efendim. (ANAP
sıralarından alkışlar)
MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu)
Sayın Başkan, çok muhterem milletvekilleri; sözlerimin
başında Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Tabiî, bu
Parlamentonun bir üyesi olarak, böyle üzücü bir konunun
tartışılması münasebetiyle kürsüye çıkmış
olmaktan dolayı da son derece üzüntü duyduğumu sözlerimin
başında ifade etmeliyim.
Değerli üyeler, bir konuyu hemen
açıklığa kavuşturmak istiyorum. Doğru Yol Partili
Meclis Başkanvekili Sayın Kamer Genç, çıktı, buradan,
oylamalarla ilgili görüşünü ifade etti. Sayın Genç, Meclis Başkanlık
Divanı üyesidir; demin buradan yaptığı
konuşmalarıyla ihsası reyde bulunmuştur. Şimdi,
Sayın Kamer Gençten ricamız, bu konudaki teamüller gereği,
bundan sonraki Başkanlık Divanı toplantılarına
katılmamasıdır. (ANAP ve DSP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
Ayrıca, bir teşekkürümü de ifade etmek
istiyorum. Dün, çeşitli kanallarda, oylamaya katılmadıkları
halde adlarına oy çıkan değerli milletvekili
arkadaşlarımız, Genel Kurulda bulunmadıklarını ve
kimseye vekâlet vermediklerini çok açık bir şekilde ifade
etmişlerdir. Bu arkadaşlarıma da teşekkür ediyorum. (ANAP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, biz, 65 milyon
insanımızın, bu Parlamentodan çok şey beklediğini
bilen insanlarız. Özellikle, Türkiyenin yaşamış
olduğu konjonktür içerisinde, bütün çözümlerin Parlamentodan
geçeceğini bekleyen çok büyük bir kesim var. Böyle bir konjonktür
içerisinde, Parlamentonun kendi içerisinde şaibeli oylarla
halkımızın güvenini sarsmaya hakkı yoktur. Biz, 20 nci
Dönem milletvekilleri olarak, bu konuyu aydınlığa çıkarmak
zorundayız. Bu işin partisi, grubu olmaz. Sahtekârlığın,
samimiyetsizliğin savunabileceği, sığınabileceği
hiçbir yer yoktur. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar) Ve
şunu kabul etmemiz lazım: Eski Başbakan Sayın Çiller hakkında
Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergenin
oylanmasında, maalesef, birtakım gerçekdışı oylar
kullanılmıştır. (ANAP sıralarından şaibeli
sesleri) İmzalar taklit edilmek suretiyle, isimler taklit edilmek
suretiyle sahte oylar kullanılmıştır.
NABİ POYRAZ (Ordu) Sahte imza... Sahte imza...
MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla)
Şimdi, çeşitli tevil yollarına giderek bunun aksini savunmak
mümkün değildir. Hele, DYP Grubuna mensup
arkadaşlarımızın icat ettiği yeni bir husus var,
diyorlar ki: Bunu muhalefet yapmıştır.
Değerli milletvekilleri, muhalefet, ret oyunu
kullanmak suretiyle size niye katkı sağlasın; Sayın Tansu
Çillerin soruşturma komisyonuna gidip gitmemesi konusunda, niye
Sayın Çillerin de işine yarayacak oy kullansın; bunun bir
mantığı var mı?!
Yine, bu, Almanyada Sayın Çiller hakkında
uyuşturucu ticaretiyle ilgili konuda çeşitli beyanlarda bulunan Alman
hâkime ANAPlı diye ad taktınız. Yani, Alman hâkime
ANAPlı demek ne kadar gülünçse, bu işi muhalefetin üzerine fatura
etmek de o kadar gülünçtür. Lütfen... Bu konuda biraz daha ciddî olmamız
gerekiyor; çünkü, karşı karşıya bulunduğumuz durum
bundan ibarettir.
Değerli arkadaşlarım, şimdi,
Başkanın tutumuyla ilgili konudaki düşüncelerimi arz etmek
istiyorum. Buradan açıklanan oylama neticelerine göre, oylama neticesi 244
ret, 242 kabuldür. Burada bulunmadığını bütün Türk kamuoyuna
ilan eden 3 sayın milletvekilinin oyu düşüldükten sonra, önergenin
kabulü yönündeki oylar reddi yönündeki oylardan fazladır.
Dolayısıyla, burada konuşan Sayın Gençin
iddiasının kabulü gerekirse, Sayın Çiller hakkında Meclis
soruşturması açılması kabul edilmiş demektir. (ANAP ve
DSP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar )
ABBAS İNCEAYAN (Bolu) Doğrudur...
Doğrudur...
MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) Ama...
DEVLET BAKANI H. UFUK SÖYLEMEZ (İzmir)
Oylayalım... Bir daha oylayalım...
MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) Tabiî,
siz, bugün bu hadisenin oylanmasına çoktan taraftarsınız; yani,
bunu kabullendiniz; ama, Sayın Bakan, siz, Cumhuriyet Hükümetinin bir
bakanısınız, hem de önemli mevkilerde görev yapan bir bakansınız;
attığınız imzalarla trilyonlar yer değiştiriyor;
sizin bu konuda daha samimî, daha ciddî, daha duyarlı olmanız
lazım.
DEVLET BAKANI H. UFUK SÖYLEMEZ (İzmir)
Samimîyim.
AHMET NEİDİM (Sakarya) Ne samimîsi?! Ne
samimîsi?!
MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) Peki,
oylama yapılsın, oylama yapılsın da, bu 3 sahte oyun
hesabını kim verecek bu Mecliste?! (ANAP, DSP ve CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Bu Meclis, kanarya sevenler derneği değil,
kuş sevenler derneği değil; o dernekte yapılan hatalar bile
insanı mahkemelere götürür. Dolayısıyla, bu Mecliste, hem de
önemli bir soruşturma önergesinde yapılan
sahtekârlığın hesabını, neticesini Başkanlık
Divanı sonuna kadar götürmek zorundadır; Anavatan Partisi olarak
bunun sonuna kadar takipçisiyiz. Öyle, hemen, bugün oylama yaptırıp,
oldubittiyle bu işi kurtarmanız mümkün değil. (DYP
sıralarından biraz sakin ol sesleri)
Sayın Bakan laf attığı için, o
konuda, özür dilerim, sesimi yükseltmek zorunda kaldım; ama, konunun
ciddiyetini ve vahametini bütün parlamenterler olarak paylaşmak
zorundayız.
AHMET NEİDİM (Sakarya) Oy çalmak, bir
mabetten sakalı şerifi çalmak gibidir!
MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) Netice
olarak, Meclis Başkanlık Divanı, İçtüzüğümüzün 13 üncü
maddesine göre, duruma el koymuştur ve bugün yapmış olduğu
toplantıda, 5 kişilik bir komisyon kurulmasına karar
vermiştir; artık, bu noktadan itibaren, hadise, Meclis
Başkanlık Divanının yetkisi içerisindedir.
Sayın Kamer Gençin iddia ettiği gibi...
KAMER GENÇ (Tunceli) İyi oku...
MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) Ama, 13
üncü maddenin başlığı Başkanlık
Divanının Görevleri dir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Orayı oku...
MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) Ben çok
okudum Sayın Genç, size tekrar okumanızı tavsiye ederim.
BAŞKAN Sayın Başesgioğlu, siz,
kendi sürenizi kendiniz kullanın lütfen.
MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) Peki
Sayın Başkan, toparlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu konunun
soruşturulması lazım. Bu konunun
araştırılması lazım. Hemen oylama yapıp -oylama
neticesi ne olursa olsun, hiç önemli değil- bu hadiseyi geçiştirmemiz
mümkün değil; ama, bu Parlamentoda bir daha bu tür üzücü olayların
tekerrür etmemesi için, Başkanlık Divanının bu hadiseyi
sonuna kadar araştırmasında ve açığa
çıkarmasında sonsuz fayda vardır. Türk toplumu, Parlamentodan,
birtakım yolsuzlukların, usulsüzlüklerin ortaya çıkarılmasını
beklerken, Parlamento, kendi içinde kendi güvenini yitirecek bir tutum ve
davranış içerisine giremez.
Evet, Anavatan Partisi Grubu olarak görüşlerimizi
bu şekilde ifade ediyor, Başkanlık Divanının da bu
yolda bir karar alacağını umutla bekliyor, Yüce Meclise
saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Başesgioğlu,
teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan,
kişisel konuştu, grup adına konuşmadı.
BAŞKAN Sayın Genç, usul
tartışmaları grup adına olmaz, kişisel... Ben öyle mi
söyledim efendim?
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan,
kendisine hatırlatın.
BAŞKAN Sayın Başesgioğlu, grup
adına mı konuştunuz?
MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu)
Şahsım adına konuştum efendim.
BAŞKAN Efendim, grup adına olmaz zaten.
Usul tartışmasında dört sayın üyeye
söz verilir; iki lehte, iki aleyhte...
MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu)
Şahsım adına konuştum efendim; ama, grubumuzun genel
temayülünün de öyle olduğunu söyledim.
BAŞKAN Tamam efendim, kişisel
görüşmedir.
ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Buyurun Sayın Gönül.
ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) Kürsüden
konuşmak istiyorum efendim.
BAŞKAN Hayır efendim, yerinizden
konuşun.
ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) Sayın
Başkan, söz istemiştim.
BAŞKAN Efendim, siz konuştunuz...
ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) Konuşmadım
Sayın Başkan.
BAŞKAN Affedersiniz efendim.
Efendim, talep olarak biz, Sayın Gençi,
Sayın Uluğbayı, Sayın Öymeni ve Sayın
Başesgioğlunu tespit etmiştik; zaten dört üye var.
HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul)
Sayın Başkan, Sayın Uluğbayı tespit ettiniz; o, söz
hakkını Sayın Gürkana verdi.
ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) İki aleyhte,
iki lehte olduğuna göre, arkadaşlarımız da zaten
Başkanlığınızın tutumunun lehinde
konuşacaktır...
BAŞKAN Efendim, siz buyurun...
Konuşma sırası Sayın Gürkanda.
Buyurun. (DSP sıralarından
alkışlar)
Sayın Gürkan, Başkanlığın
tutumunun lehinde mi aleyhinde mi efendim?
ULUÇ GÜRKAN (Ankara) Lehinde efendim.
BAŞKAN Başkanlığın tutumunun
lehinde konuşacaksınız.
Buyurun.
ULUÇ GÜRKAN (Ankara) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; önümüzde, önemli ve mutlaka çözüme
kavuşturmamız gereken yalnızca bir sorun yok, iki sorun var. Bu
sorunlardan bir tanesi, hiç kuşkusuz, önceki gün yaptığımız
oylamanın sonucunu, Meclis kararı olarak bir biçimde şekillendirmek,
bir biçimde ilan edebilmek; ama, yaşadığımız olaylar
-birleşimden başlayarak, oylamanın bitiminden, birleşim
sonrasında gelişen olaylar- bizi, aynı zamanda, bu oylamayla
ilgili olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığı,
demokrasiye olan inanç ve güven bakımından da son derece önemli, son
derece ciddî olarak düşünüp karar vermemiz gereken bir noktaya
itmiştir.
Bu olayı tartışırken, bugünkü
Başkanlık Divanı toplantısında bütün Divan üyeleriyle
hemfikir olduğumuz bir konuyu Genel Kurulun huzurunda sizinle
paylaşmak istiyorum. Bu olaya, başımızda siyasî
şapkalarımızla bakamayız. Eğer, bu olaya
başımızda siyasî şapkalarımızla bakarsak,
Türkiyede demokrasiye, Parlamentonun saygınlığına,
itibarına, peşinen, bireysel çıkarlarımız için, siyasî
anlayışlarımız için, gölge düşürmüş oluruz; ister
iktidar mensubu olalım ister muhalefet, bundan mutlaka
sıyrılmamız gerekir ve Başkanlık Divanı da -çok
büyük bir mutlulukla, güvenle, inançla burada ifade etmek istiyorum ki-
kararını bu anlayışla oluşturmuştur.
Şimdi, bu kararla başlayan sürecin, burada
tartışılması dahi -benim anlayışıma göre-
Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığını ve
demokrasimizin işleyişinde çok önemli bir yeri olan Türkiye Büyük
Millet Meclisindeki oylamalara güven konusunda yeniden başlayan olumlu bir
süreci, âdeta, kamuoyu önünde tartışmaya itmiştir, kamuoyu
önünde yeniden sorunlu hale getirebilme istikametine yöneltmiştir.
İçtüzüğümüzün 13 üncü maddesi gerçekten çok
açık; diyor ki: Genel Kuruldaki oylamalarda ve seçimlerde önemli bir
yanlışlık olduğu iddia edilirse, Başkan usul
görüşmesi açabilir ve gerekirse oya başvurarak düzeltme yapar.
Birleşim içerisinde, böylesi bir yanlışlık, Demokratik Sol
Parti Grup Başkanvekili Sayın Hikmet Uluğbay tarafından
ifade edilmiştir burada. Sayın Bülent Ecevitin, oy
kullandığı halde, oyunun sayımda
çıkmadığı, gereği Başkanlığa
sorulmuştur ve Başkanlık, o birleşimde, o oturumda, o
birleşimin içerisindeki oturumlarda gereğini yerine getirmiştir;
Başkanlık doğru işi yapmıştır. Bunun
dışında, diğer iddialar, bir kısmı, bütün
Başkanlık Divanı üyeleri tanıktır, Doğru Yol
Partisi Grup Başkanvekilleri tanık olacaktır...
AHMET NEİDİM (Sakarya) Ben de
tanığım, ben de...
ULUÇ GÜRKAN (Devamla) Hayır, o anlamda
söylemiyorum.
...Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri
tanık olacaktır, Anavatan Partisi Grup Başkanvekilleri
tanık olacaktır; ama, en önemlisi burada, Doğru Yol Partisi Grup
Başkanvekilinin tanıklığıdır; çünkü, iki Grup
Başkanvekili ortak imzalarıyla, bugün, biz, daha Başkanlık
Divanı toplantımıza başlarken, oylamayla ilgili
itirazlarını iletmişlerdir. Şimdi, kalkıp burada, 13
üncü madde gereğince bu itirazların gereği birleşimi
içerisinde yapılmalıdır demek, hangi mantığa, hangi
hukuk anlayışına, hangi düşünce anlayışına
sığar; olur mu böyle şey?!. (DSP, ANAP ve CHP
sıralarından alkışlar) Doğru Yol Partisi Grup
Başkanvekillerinin imzasıyla bugün Başkanlık
Divanımıza itiraz gelmiştir. Bizden, Doğru Yol Partisi Grubu,
bir itirazı incelememizi talep etmiştir; bunun gereğini
yaptığımız için kınanmamalıyız; yani, böyle
bir şey olmamalıdır.
ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) Sizi
kınamıyoruz biz Sayın Başkan.
ULUÇ GÜRKAN (Devamla) Bir şey anlatmak
istiyorum. İçtüzüğün 13
üncü maddesine sığınma, bir zorlama mantıktır, bu
Parlamento hukukuna uygun bir mantık değildir. Başkanlık,
bu bakımdan -Sayın Başkana teşekkür ediyorum- çok
doğru bir iş yapmıştır. Ben, kendi kendime
düşündüm; sizinle paylaşmak istiyorum; hepiniz bir gün aynı
durumda kalabilirsiniz. Bu kürsüde ben olsaydım, her oylamada olduğu
gibi, başkası yerine oy kullanıldı vesaire denilseydi
-yoklamada dahi biz aşağıdan bu tür tepkileri alıyoruz-
şimdi, orada, Sayın Başkan, kalkıp bunu ciddîye alıp
-daha doğrusu, elbette ciddîye alması lazım, ama- bunun
gereğini yapacağım; oylama sonuçlarını bu incelemenin
sonuna kadar ilan etmiyorum diyebilir miydi; böyle bir hakkı olabilir
miydi?! Böyle bir şey yapsaydı Sayın Hatiboğlu kürsüde,
acaba bu Meclisin saygınlığı ne olurdu?! Ama, şimdi,
ortada, birleşimden sonra televizyonlarda tartışmalara
çıkmış bazı arkadaşlarımızın -üç
arkadaşımızın- televizyonlarda açık beyanları
var; bunu görmezlikten gelemeyiz.
Bize ulaşmış 8 oyla ilgili, grup
başkanvekilleri imzalı, Demokratik Sol Parti, Doğru Yol Partisi,
Anavatan Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi grupları adına itiraz
var.
HASAN GÜLAY (Manisa) Refah Partisi yok mu Refah!..
ULUÇ GÜRKAN (Devamla) Bir oylamanın sonucunun
şöyle ya da böyle ilan edilmesi konusunda siyasî
kaygılarımız nedeniyle, bunu, şimdi, görmezlikten gelebilir
mi bu Türkiye Büyük Millet Meclisi. Şuna emin olun, beni, hiçbir
şekilde, Başkanlık Divanında o oyun sonucuyla ilgili
araştırmamda bir siyasî kaygı veya siyasî anlayış etki
altına alamaz; almamalıdır; ama, genel olarak, şu an
Türkiye Büyük Millet Meclisini de böyle bir kaygı almamalıdır.
Sayın milletvekilleri, Başkanlık
Divanı, tarihî bir sorumlulukla bu kararı almıştır ve
sizin de bunu paylaşmanız gerekmektedir. Eğer, biz,
şimdi... 8 itiraz var; 3 arkadaşımız, 8 itirazda
çıkmışlar ben oy kullanmadım demişler. Bunu görmezlikten
gelirsek, bunu gözardı edersek, bu konudaki iddialardan kaytarırsak,
yalnızca TURBAN olayıyla ilgili oylamayı değil, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin, kupaların sıraların arasında
dolaştırılarak yaptığı geçmişteki her
oylamayı ve bundan sonra, gelecekteki her oylamayı gölge altına
atmış oluruz, şaibeli kılmış oluruz. Eğer,
Türkiyede demokrasiye inancımız varsa, böyle bir talebi hiçbirimizin
hiçbirimizden istemeye hakkı yoktur diyorum.
Hepinizi, beni sabırla dinlediğiniz için
saygıyla selamlıyorum. Sağ olun. (DSP, ANAP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Gürkan, teşekkür
ediyorum.
MEHMET BATALLI (Gaziantep) Kamer Genç cevap versin
Başkan!
BAŞKAN Efendim, sırada Sayın Öymen
var; ancak, Sayın Öymen...
ALTAN ÖYMEN (İstanbul) Zatıâlinizin tutumu
aleyhinde...
BAŞKAN Tutumumun aleyhinde... Göreceğiz.
(Gülüşmeler)
Buyurun.
Sayın Öymen, görüyorsunuz, aleyhimde
konuşmaya, büyük bir tehalükle davette bulunuyorum.
ALTAN ÖYMEN (İstanbul) Çok teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın
arkadaşlarım; Sayın Başkanın tutumunun aleyhinde
söylenebilecek söz, tabiî, hayli fazladır. Bugün yaptığı
uygulamayla, dünkü uygulamayı karşılaştırırsak,
bu, bunlardan biridir.
Biz, dün gene burada -başka bir konuydu ama- 63
üncü maddeye dayanarak bir usul tartışması için aynı
şekilde söz istedik; 63 üncü maddenin amir hükmü olmasına rağmen
ona söz vermedi; çünkü, 63 üncü madde söz verir diyor. Burada ise başka
bir mütalaa üzerine söz verdi. Bu, bir kere aleyhteki bir durum.
BAŞKAN Evet, bundan sonra da aleyhte devam
etmeli Sayın Öymen; çünkü, konu o.
ALTAN ÖYMEN (Devamla) Eğer dinlemek lütfunda
bulunursanız devam edeceğim Sayın Başkan.
BAŞKAN Tabiî, tabiî... Konu o.
Buyurun.
ZEKİ ÇAKIROĞLU (Muğla) Sayın
Başkan, sayın hatibe sataşmayın.
ALTAN ÖYMEN (Devamla) Önümüzdeki konu, 13 üncü madde
burada uygulanmalı mıydı, uygulanmamalı mıydı.
Arkadaşlarım izah ettiler. Burada, gerçekten, o birleşim içinde
bir usulsüzlük, bir yanlışlık olduğu öne sürülürse, o
birleşim içinde bunun halledilmesi mümkündür. Biz de, zaten böyle bir
talepte bulunmuştuk; ama, şöyle bir durum ortaya çıktı,
hadiseler şöyle gelişti: Sayın Çiller hakkındaki
soruşturma önergesinin yapılan oylamasının sonucuyla
ilgili, burada, kürsüden yapılan ilk açıklama şöyle idi: 242ye
karşı 247yle önerge reddedilmişti; birleşim bir yandan
devam ediyordu; fakat, o sırada birkaç şey birden arka arkaya
çıkmaya başladı: Sayın Ecevit, oylamada bulunduğu ve
kabul oyu kullandığı halde, onun, tutanaklara geçmediği
tespit edildi. O tutanaklar incelenirken, yine başka bir şey tespit
edildi: 3 arkadaşımız tarafından mükerrer oy
kullanılmıştı; ilk açıklama sırasında bu
mükerrer oyları da dahil etmişlerdi. Yani, 247ye 242
açıklaması sırasında mükerrer oylar da
sayılmıştı; mükerrer oyların tabiî
sayılmaması lazım; dnun için, tutanaklardan ikinci bir şey
daha çıktı.
Özetle, Sayın Başkan burada bir açıklama
yaptı, 247ye 242. Sonra, tutanaklarda bir şey oldu -bu tutanaklar
burada- ondan iki saat sonra bu sonuç tutanaklarda değişti, 242 kabul,
244 ret oldu. Bir süre sonra, Ecevit hakkındaki müdahale
yapılınca, birleşim devam ederken, tutanaklar yine
değişti, 243e 244 oldu; yani, böyle borsa endeksleri vardır ya,
onun gibi mütemadiyen inip çıkan bir vaziyet karşısında
kaldık. O arada da, 3 arkadaşımızın burada
bulunmadıkları halde oy kullandıkları tespit edildi ve
bunun üzerine, Başkanlık Divanına bir müracaatta bulunuldu.
Yani, bu durumda, 13 üncü maddenin o fıkrasının uygulanmasına
da fiilen imkân kalmadı ve Başkanlık Divanına mesele havale
edildi.
Şimdi, burada yapılması gereken ne? Ben,
Meclis Başkanvekili Sayın Kamer Gençin buradaki
mütalaalarını hayretle izledim. Özetle, diyor ki:
Başkanlık Divanının bu konuda yetkisi yoktur. Halbuki, burada,
şöyle deniliyor: Meclis Başkanı, Divanı toplayarak takip
edilecek yolu kararlaştırır.
KAMER GENÇ (Tunceli) Başını oku.
ALTAN ÖYMEN (Devamla) Müsaade buyurun.
Meclis Başkanının bu yetkisi
olmadığına göre, ya daha önce yapılan oylama sonucunu,
burada ilan edilen oylama sonucunu yahut tutanaklardaki oylama sonucunu muteber
sayacağız ya da yeniden
oylayacağız diyor.
Şimdi, bir kere, burada muteber sayacaksanız,
hangisini muteber sayacaksınız; 247ye karşı 242yi mi,
242ye karşı 244ü mü, 242ye karşı 243ü mü; yoksa, son
yapılan müracaatta açıkça ortaya çıktığı ve
televizyonlara da yansıdığı üzere, o arkadaşların
oy kullanmadığını tespit edecek şekilde, 244e
karşı 241i mi?.. Hangisini yapacaksınız, belli değil.
İçtüzüğün 13 üncü maddesinde
belirtildiği halde, bu işi Başkanlık Divanı yapmayacak
da, kim yapacak? Kimse yapmayacak diyor, öyleyse, bir daha oylama
yaparız.
Şimdi, arkadaşlar, burada yapılan
şey bir usul hatası falan değil; bu, bir irade
ifsadıdır. Başkasının adına oy
kullanılmıştır ve bir kere bunların tespit edilmesi
lazımdır. Yani -televizyonlardaki bu kadar yayına rağmen-
bu böyle gitsin, bunu ortadan kaldıralım, hiçbir şey
olmamış gibi yeniden başlayalım... Buna imkân var
mıdır?! Meclis Başkanının da, Başkanlık
Divanının da yetkisi 13 üncü maddede açıkça tasrih edildiği
halde... Bu, burada her şey yapılabilir, bu mubahtır, bu
meşrudur demek anlamına gelir. Yarın bir daha açık oylama
yapılıp kupalar dolaştırılınca, aramızda,
aynı şey yeniden yapılabilir; buna kimsenin bir itirazı
olmaz; zaten, bunu tetkik edecek merci yok demek olur. Böyle bir şeyi
diyebilir miyiz?! Bu, açıkça, oylarda sahtekârlık yapmayı
teşvik etmek olur. Meclisimiz, böyle bir şeyi kabul edebilir mi?!
Şimdi, arkadaşlar, Meclis Başkanlık
Divanı bugün toplandı. Bu toplantının sonucu da buradan
açıklanmadı; sadece Sayın Kamer Genç, Meclis Başkanvekili
sıfatıyla -grup başkanvekili gibi konuşmasına
rağmen- burada açıkladı. Bunun dışında,
kararı da resmen bilmiyoruz. Bildiğimiz şudur:
Başkanlık Divanı, arasından bir grubu
görevlendirmiştir. Bu arkadaşlarımıza, oylamada
bulunmadıkları halde bulunmuş gibi gösterilen
arkadaşlarımıza bulundun mu, bulunmadın mı diye
sorulacaktır. Herhalde, o arkadaşlar da doğrusunu söyleyecektir.
Nitekim, bir kısmı, bunun doğrusunu, televizyonlarda zaten
söylemişlerdir; öteki arkadaşlara da sorulacaktır. Bu tespit
edildikten sonra da, elbette, o gün ortaya çıkan irade neyse,
Başkanlık Divanı, onun üzerine bir karar verecektir. Bu karar
daha oluşmadan bu karar oluşmasın demek, ya ilan edilen sonuçları
muteber saymak yoluna gidilmesini tavsiye etmek ya da yeni bir oylamayı
istemek demek, kaç tarafından mahzurludur... Başkanlık
Divanı başlamış, bu hadiseyi götürüyor; tam o sırada
siz araya giriyorsunuz bunu yapamaz diyorsunuz. Yani, burada çoğunluk
kimdeyse, o birdenbire vaziyete hâkim olur diyerek, çoğunluğa
güvenerek Meclisinin iradesinin ifsat edilmesi, hadisenin üzerine sünger çekmek
olur; bunun hesabını kimse veremez.
Burada bir başka tehlike daha var: 63 üncü maddede
-şimdi, Başkanın tutumundan asıl aleyhte olunup
olunmaması, tutumunun neresinin aleyhinde olunup olunmayacağı
burada belli olacak- bu müzakere sonunda başkan oylamayla durumu
halleder deniliyor. Yani, Kamer Beyin teklifi oylanırsa burada,
şimdiye kadar ilan edilen netice muteber olsun -hangisiyse o netice, bu üç
neticeden dört neticeden hangisiyse- o ilan edilsin yahut da Meclis
Başkanlık Divanının yetkisi yok denilsin, oylama
tekrarlansın. Bu, burada oylamayla tespit edilirse, o da bu Meclisin
esasına, hukukun genel ilkelerine, hepsinin esasına aykırı
olur. Sayın Başkana saygıyla öneriyorum; sakın böyle bir
oylamaya gitmesin.
Ayrıca, Mecliste yapılan oylamaların da
ne kadar tartışmalı olduğu meydanda. Nasıl
yapılacak bu oylama? El kaldırma usulüyle olduğu zaman, her
zaman burada yanlışlık olabilir tabiî; bir kişi görülmeyebilir,
el görülmeyebilir falan... Böyle başabaş durumlarda çok tehlikeli bir
durum ortaya çıkar, yanlışlık yapma tehlikesi ortaya
çıkar. Kupaları yeniden dolaştıralım. O da, oylamayla,
elle kararlaştırılacak .O yapılırsa, Sayın Kamer
Gençin mantığına göre ne olacak; atılırsa
atılır, yapanın yanına kâr kalır diyerek ya yeniden
böyle şeyler yapılırsa ne olacak? Böyle bir oylamaya, sakın
ola ki Sayın Başkan gitmesin.
Bu şekilde, Sayın Başkana da uyarma
görevini yerine getirerek şunu rica ediyorum: Bırakınız,
Başkanlık Divanı, bu araştırmasını
tamamlasın; araştırmasını tamamladıktan sonra,
karar buraya gelsin. Karar, nasıl olsa Meclisin oyuna sunulacak; o zaman
oylayalım ve bu tartışmayı o zaman yapalım.
Teşekkür ederim sayın arkadaşlar. (CHP
ve DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Öymen, teşekkür ediyorum
efendim.
Müçtehitler diyorlar ki: Vuku bulmamış
olaylar için fetva verilmez.
ALTAN ÖYMEN (İstanbul) Hayır, ben,
baştan itibaren yol göstermek için...
BAŞKAN Hayır, bu bir yol göstermeyse, Başkanlığın
buna ihtiyacı yok, takdirini kullanır; bir. İki..
ALTAN ÖYMEN (İstanbul) Benim burada her
şeyi söylemeye hakkım var Sayın Başkan.
BAŞKAN Hayır efendim... Ama, şöyle
yapın demeye hakkınız yok; siz görüşünüzü ifade edersiniz.
(CHP ve DSP sıralarından gürültüler)
Buyurun efendim.
AHMET NEİDİM (Sakarya)
Başkanlığın tutumuna teşekkür ediyorum. Burası
kutsal bir mabettir. Burada, sakalı şerif çalınmak üzeredir.
Sakalı şerif bir camiden nasıl çalınırsa, buradaki oy
çalma da aynı mahiyettedir. Ben, bu konuda... (RP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Sayın Neidim, anladım efendim.
AHMET NEİDİM (Sakarya) Ben, bu Yüce
Meclisin bir milletvekili olarak, bu konuda, yazanı gördüm,
tanıklık yapmaya da hazırım.
BAŞKAN Sayın Neidim, teşekkür ediyorum
efendim.
Sayın milletvekilleri...
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Öymen benim sözlerimi
çarpıttı; dedi ki, Sayın Kamer Gençin yönetiminde, her
kötülük, yapanın yanına kâr kalır mantığıyla...
Müsaade ederseniz, bir iki kelime, sataşmadan dolayı...
BAŞKAN Efendim, bu, usul
tartışmasıdır. Rica ediyorum... Şöyle buyurun,
zabıtlara geçsin efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Müsaade ederseniz kürsüye
geleyim.
BAŞKAN Efendim, kürsüye müsaade edemem.
SABRİ ERGÜL (İzmir) Sayın Başkan,
zaten anlaşılmıyor lisanından; çıksın, kürsüden
konuşsun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hem Sayın
Başesgioğlu da bana sataştı. Müsaade ederseniz kürsüye
geleyim. İki dakika... Rica ediyorum...
BAŞKAN Hayır efendim, oradan buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) İnsanların
okuduğunu anlamaları... (CHP sıralarından gürültüler)
Efendim, gürültü ediyorlar.
BAŞKAN Efendim, izin verin... İzin verin
lütfen...
KAMER GENÇ (Tunceli) İnsanların
okuduğunu anlamaları büyük bir fazilettir. O fazilete sahip olabilmek
için, insanlar, cümleleri yarı yarıya okumamalı.
İçtüzüğün 13 üncü maddesinde deniliyor ki eğer,
birleşimden sonra hata anlaşılırsa Başkanlık
Divanı toplanır... (Gürültüler)
Arkadaşlar, siz benim fikirlerimden korkuyorsunuz;
açıklıyorum fikirlerimi... (Gürültüler)
FATİH ATAY (Aydın) Fazileti senden mi
öğreneceğiz!..
BAŞKAN Sayın Genç, teşekkür ediyorum
efendim. Zaten... (Gürültüler)
KAMER GENÇ (Tunceli) Eğer bir suiistimal
yapılıyorsa, sonuna kadar üzerine gidilsin.
Ayrıca, gayet tabiî, hukuku
tartışıyoruz. Yani, bir Meclis Başkanvekili olarak
İçtüzüğe sahip çıkıyorum. (Gürültüler)
SABRİ ERGÜL (İzmir) Allah, akıl fikir
ihsan etsin...
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, efendim, lütfen sakin
olalım; telaşa hacet yoktur. Başkanlık... (Gürültüler)
Sayın Genç, buyurun efendim.
Sayın milletvekilleri, birleşimi yöneten
Başkanınız, görüşünü, müzakerelerden önce Yüce Kurula arz
etti .
Salı günkü soruşturma önergesinin
oylamasıyla ilgili, o gün, hemen her gruptan -Refah Partisi Grubu hariç,
onun dışında kalan her gruptan- şöyle veya böyle itirazlar
geldi; daha sonra da, Başkanlık Divanına itirazlar gelmeye devam
etti; bugün bile, Divan toplantısından önce yeni itirazlar geldi.
Öyle iddialar var ki, bunları, hemen, şuracıkta, bir usul
müzakeresiyle hal-ü-fasl etmemiz mümkün olmazdı.
Sayın Öymen, onun için, ben bir işlem
yapmadım, yapamadım ve zaten, Başkanımız, Divanı
bugün için toplantıya çağırdığını da
bildirmişti ve bugün de Divan toplandı.
Sayın milletvekilleri, bugün, usul
tartışmasına vesile sayılan belge, sadece, bilgiye sunuş
belgesidir, bir işlem değildir; Başkanlık Divanı,
aldığı kararla, bu iddiaları kısa bir süre içerisinde
inceleyecek. Muhtemeldir ki, yeni bir oylama yapılacak -muhtemeldir ki-
bilmiyorum. Muhtemeldir ki, bu iddiaların bir kısmı varit veya
vaki görülecek, dolayısıyla, yeniden sıhhatli katılım
tespit edilecek; buna göre karar yetersayısı yeniden oluşacak ve
belki de reddedilmiş olacak ya da kabul edilmiş olacak; bilemiyoruz.
Yani, Genel Kurulun bir karara bağlaması gereken, Divanın, bir
kararı yok, yaptığı işleri Yüce Kurula bilgi olarak
sunma tavrı vardır; bu, bilgiye sunuştur. Bütün bu usul
tartışmalarından sonra -ki, Başkanınız
görüşünü ta başında açıkladı, Divanda da açıkladı-
benim görüşümde herhangi bir değişiklik
olmamıştır.
Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri
Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları bölümüne
devam ediyoruz
Meclis araştırması önergeleri
vardır; değerli arkadaşım bu önergeleri
zatıâlilerinize takdim edeceklerdir.
Buyurun efendim:
IV.
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME,
MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. Ankara Milletvekili Yılmaz
Ateş ve 23 arkadaşının, EGO Genel Müdürlüğünce
yapılan doğalgaz sayacı ihalesinde usulsüzlük
yapıldığı iddialarını araştırmak
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/152)
27.1.1997
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ankara Anakent Belediye
Başkanlığına bağlı EGO Genel Müdürlüğünün
ihtiyacı olmadığı halde, 210 bin adet ön ödemeli
doğalgaz elektronik sayaç alımı için açtığı
ihaleye fesat karıştırarak belediyeyi ve dolayısıyla
Ankara halkını 7 trilyon lira zarara uğrattığı
son günlerde yoğun bir şekilde tartışılmaktadır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu olaya derhal el
koymalı ve bütün boyutlarıyla görüşmelidir.
1. Doğalgaz tüketim uygulamasına Ankarada
1989 yılında geçilmiş, 27 Mart 1994 yerel seçimlerine kadar,
yaklaşık 159 bin abone yapılırken, 27 Mart 1994ten bu yana
geçen yaklaşık üç yıllık sürede de 70 bin yeni abone eklenerek,
sekiz yıllık uygulamada toplam 229 bine
ulaşmıştır.
2. Buna karşın EGO İdare Encümeni,
17.4.1996 tarihinde 167 bin mekanik saatin, ön ödemeli elektronik kartlı
sayaca dönüştürülmesi için 25 885 000 USA Dolarlık muhammen bedelli
ihale açılması kararı almış, şu ana kadar hayata
geçirmemiştir.
3. EGO Genel Müdürlüğü 26.11.1996 tarihinde Alfagas şirketine 8
311 adet sanayi tipi sayacı, ön ödemeli elektronik kartlı sayaca
dönüştürmüştür.
4. EGO Genel Müdürlüğü, 1997 yılı için
88 361 adet yeni abone, 17 bin adet de eski sayaçları kullanmak
koşuluyla toplam 105 361 abone hedeflemiştir. Hedefini yüzde 100
gerçekleştirmesi halinde dahi beklediği gelir 4 trilyon 615 milyar
lira iken, 7 trilyonu sadece sayaca yatırmasını
işletmecilik kuralları ile de açıklamak olanağı
yoktur.
5. EGO Genel Müdürlüğü 95-96 yıllarında
Alfagas adlı şirketten iki ayrı ihale ile 50 bin adet yeni sayaç
almıştır.
6. Görüldüğü gibi, sekiz yılda 229 bin adet
doğalgaz abonesi sağlanırken, iki yıllık hizmet süresi
kalan bir belediye başkanının 167 bin adet sayacı
dönüştürme, 17 bin adetten de bu yıl için gelir beklerken, 210 bin
yeni sayaç almak ve Ankaralıları yaklaşık 7 trilyon
liralık bir ekyük altına sokmasını anlamak mümkün
değildir.
7. Kaldı ki, bu ihale de şikelidir.
a) Bu ihalenin Alfagas adlı şirkete
verileceği, ihale tarihinden günler öncesinden noter kanalıyla tespit
edilmiştir.
b) Bu ihale şartnamesine konan bir madde ile
(2/15- İhaleye giren firmalar teklif ettikleri sayacın en az 10 000
adet üretmiş olduklarını belgelemeleri gereklidir.
Belgelenmemiş sayaç teklifleri dikkate alınmayacaktır) bir
başka firmanın teklif vermesi engellenmiştir.
c) EGO Genel Müdürlüğü tarafından daha önce
açılan her iki ihalede de böyle bir maddeye yer verilmemiştir.
d) İstanbul Belediyesi, sağlıklı
bir rekabet ortamında vatandaşların daha ucuza sayaç
edinmelerini sağlamak amacıyla, vatandaşların,
sayaçları kendilerinin edinme sistemini benimserken, Ankara Belediyesinin
tekel oluşturma zihniyetini, yerel yönetimlerin hizmet
anlayışıyla bağdaştırma olanağı yoktur.
İhtiyaç olmadığı halde şaibeli
bir şekilde, 210 bini yeni olmak üzere 260 bin adet sayaca
karşılık rekabeti ortadan kaldırarak 10 trilyon gibi büyük
bir parayı Alfagas adlı, üç yıllık geçmişi olan, 250
milyon sermaye ile kurulan bir şirkete aktarması, kamu
vicdanını yaralamıştır.
Kaldı ki, bu şirketin, kapasite raporu,
garanti belgesi, test istasyon uygunluk belgesi, test istasyon ayar masası
yeterlilik belgesi, marka kaydı, marka tescil belgesi ve TSEK belgesini,
EGO Genel Müdürlüğünden iki ihale aldıktan sonra edindiği
belirtilmektedir.
Söz konusu şirketin, demokratik ve laik cumhuriyet
aleyhtarı vakıflarla iç içe olduğu, öteden beri Refah Partili
anakent belediyelerinin şirket-takirat-vakıf yoluyla partilerinin
kasalarına önemli miktarda para transfer ettikleri kamuoyunda
tartışılmaktadır.
Bu tartışmalara rağmen, şaibeli bir
şekilde bu şirketlere çok büyük miktarda ihaleler verilmesi,
iddiaları da aşan bir sonucu ortaya koymaktadır.
Yukarıda bir kısmını
sıraladığımız nedenler göz önünde bulundurularak,
Anayasanın 98 inci maddesi ile Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 104 üncü maddesi uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz.
Saygılarımızla.
1. Yılmaz Ateş (Ankara)
2. Mahmut Işık (Sıvas)
3. Ali Rıza Bodur (İzmir)
4. Metin Arifağaoğlu (Artvin)
5. Celal Topkan (Adıyaman)
6. Mustafa Yıldız (Erzincan)
7. Zeki Çakıroğlu (Muğla)
8. Bekir Kumbul (Antalya)
9. Ahmet Küçük (Çanakkale)
10. Nezir Büyükcengiz (Konya)
11. Ayhan Fırat (Malatya)
12. Ali Şahin (Kahramanmaraş)
13. Şahin Ulusoy (Tokat)
14. Aydın Güven Gürkan (İzmir)
15. Mehmet Sevigen (İstanbul)
16. Birgen Keleş (İzmir)
17. Atilâ Sav (Hatay)
18. Algan Hacaloğlu (İstanbul)
19. İrfan Gürpınar (Kırklareli)
20. Erol Çevikçe (Adana)
21. Mehmet Moğultay (İstanbul)
22. Yahya Şimşek (Bursa)
23. Hikmet Çetin (Gaziantep)
24. Murat Karayalçın (Samsun)
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak, Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
öngörüşme, sırasında yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, sükûnet avdet etmezse
-tabiî, evvelce vardıysa- sayın arkadaşım önergeyi
okumayacak. Efendim, ne bendeniz takip edebiliyorum ne sizler takip
edebiliyorsunuz.
Sayın milletvekilleri, diğer önergeyi
okutuyorum:
2. Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci ve
24 arkadaşının, Burdur İç Batı Anadoluda
hayvancılığın sorunlarının
araştırılarak alınması gerekli tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/153)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Burdur İli başta olmak üzere, İç
Batı Anadoluda hayvancılığın durumunun
araştırılması, geçimini bu sektörden temin eden
vatandaşlarımızın sorunlarının tespiti ve bu
bölgede hayvancılığın özel projelerle desteklenmesi için
alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılması için gereğini
saygılarımızla arz ederiz.
1. Yusuf Ekinci (Burdur)
2. Sadi Somuncuoğlu (Aksaray)
3. H. İbrahim Özsoy (Afyon)
4. Ali Doğan (Kahramanmaraş)
5. Ersin Taranoğlu (Sakarya)
6. Eyyüp Cenap Gülpınar (Şanlıurfa)
7. Eyüp Aşık (Trabzon)
8. Şükrü Yürür (Ordu)
9. Hüsnü Sıvalıoğlu (Balıkesir)
10. Cemal Özbilen (Kırklareli)
11. Y. Selahattin Beyribey (Kars)
12. Yusuf Pamuk (İstanbul)
13. Cemil Çiçek (Ankara)
14. Refik Aras (İstanbul)
15. Biltekin Özdemir (Samsun)
16. Ali Coşkun (İstanbul)
17. Mahmut Oltan Sungurlu (Gümüşhane)
18. Mehmet Sağdıç (Ankara)
19. Mehmet Ali Bilici (Adana)
20. Mustafa Küpeli (Adana)
21. Halit Dumankaya (İstanbul)
22. Abbas İnceayan (Bolu)
23. Işın Çelebi (İzmir)
24. İbrahim Yaşar Dedelek (Eskişehir)
25. Recep Mızrak (Kırıkkale)
Gerekçe:
Burdur İli başta olmak üzere, Batı
Akdeniz Bölgesinde hayvancılık önemli bir geçim
kaynağıdır. Bu bölgede hayvancılığın,
özellikle süt inekçiliğinin merkezi Burdur İlidir.
Burdurun merkezle beraber 11 ilçesi ve 208 köyü
vardır. Bu yerleşim birimlerinin tamamında hayvancılık
yapılmakta ve halkın büyük çoğunluğu geçimini bu sektörden
sağlamaktadır. Merkez İlçe ve Çavdır İlçesinde bölgeye
hitap eden büyük hayvan pazarları kurulmaktadır. Bu iki merkezde, bir
örnek teşkil etmesi bakımından, Tarım
Bakanlığınca modern bir hayvan pazarı yapılıp,
belediyelere devredilmelidir.
Vergi indirimi, düşük faizli kredi temini,
pazarlama, yeni pazarlar araştırma, mevcut mamullerin
geliştirilmesi, kaliteli ürün elde edilmesi, ihracat
imkânlarının araştırılması gibi konularda üreticiye
gereken teşvik ve destek sağlanmalıdır. Ayrıca, yeni
tür yem bitkilerinin ekimini özendirici tedbirler alınmalıdır.
Burdur İli, kalkınmada birinci derecede
öncelikli iller kapsamına alınmalıdır. Tarım ve
hayvancılık alanında bir master plan hazırlanmalı,
Burdur İli, ileri düzeydeki hayvancılığı ile İç
Batı Akdenizin Hollandası haline getirilebilir. Bu, bölgesel bazda
istihdamn sorununun çözümüne de büyük ölçüde katkıda bulunacaktır. Bu
sebeple, konuyu araştırmak üzere bir Meclis
araştırması komisyonu kurulmasında büyük yararlar
bulunmaktadır.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, önerge
bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması önergesi gündemde yerini alacak,
araştırma açılıp açılmaması konusundaki
öngörüşme, sırasında yapılacaktır.
Bu önergeyle ilgili olarak bir önerge vardır;
okuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığa
Burdur Milletvekili Sayın Yusuf Ekinci ve
arkadaşlarınca hazırlanan Meclis araştırması
önergesine ben de destek veriyorum.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Kâzım
Üstünel
Burdur
Yani, arkakadaşımız, bu önergeye
katılıyorum demek istiyorlar.
Bir başka önerge var; okutuyorum:
3. Yalova Milletvekili Yaşar
Okuyan ve 24 arkadaşının, Devletin uyuşturucuyla mücadele
konusunda yetersiz kaldığı iddialarının
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırılması
açılmasına ilişkin önergesi (10/154)
28.1.1997
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Son yıllarda Türkiye üzerinden artan
uyuşturucu trafiğinin boyutları kamuoyunca malumdur. Sadece,
Emniyet Genel Müdürlüğünün, 1996 yılı içerisinde
Özellikle, birçok Batılı ülkenin Türk Devletini
suçlayıcı ve âdeta ülkemizi Kolombiya imajına sürükleyecek
iddiaları, hem içte kamu düzeni açısından ve hem de
dışta Türkiyenin güvenirliği ve millî onuru açısından
çok önemli olduğunu açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
Özellikle, 1993-1996 yılları arasında büyük artış
gözlenen uyuşturucu olayının incelenmesi, eğer varit ise
konuyla ilgili ihmali veya işbirliği görülen kimselerin hangi yasal
boşluklardan faydalanarak bu işe bulaştıklarının
tespiti, uyuşturucuyla mücadelede eleman ve teknik donanım
bakımından mevcut olan eksikliklerin tespiti ve Türkiyenin
saygınlığının dış platformda yeniden
sağlanması açısından alınması lazım gelen
tedbirleri tespit için, Anayasamızın 98 inci ve Meclis
İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince, bir
araştırma yapılmasında zaruret vardır.
Gereğini arz ederiz.
1. Yaşar Okuyan (Yalova)
2. Uğur Aksöz (Adana)
3. Yusuf Sehalattin Beyribey (Kars)
4. İsmail Durak Ünlü (Yozgat)
5. Nejat Arseven (Ankara)
6. Halit Dumankaya (istanbul)
7. Mustafa Cumhur Ersümer (Çanakkale)
8. Ahmet Alkan (Konya)
9. Nabi Poyraz (Ordu)
11. Ahmet Kabil (Rize)
12. Zeki Çakan (Bartın)
13. Murat Başesgioğlu (Kastamonu)
14. Enis Sülün (Tekirdağ)
15. Mehmet Salih Yıldırım (Şırnak)
16. Ataullah Hamidi (Batman)
17. Recep Mızrak (Kırıkkale)
18. Aslan Ali Hatipoğlu (Amasya)
19. Metin Emiroğlu (Malatya)
20. Halil İbrahim Özsoy (Afyon)
21. Sadi Somuncuoğlu (Aksaray)
22. Ömer Ertaş (Mardin)
23. Yusuf Pamuk (İstanbul)
24. İbrahim Yılmaz (Kayseri)
25. Adil Aşırım (Iğdır)
BAŞKAN Araştırma önergesi
bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak, Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
öngörüşme, sırasında yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulu
önerileri vardır; okutup, ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım:
VI.
ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU
ÖNERİLERİ
1. (10/8, 16, 20) esas numaralı
Meclis Araştırması Komisyonunun 153 sıra sayılı
ve (10/5) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun 167
sıra sayılı raporlarının gündemdeki yeri, görüşme
günü ve çalışma süresine ilişkin Danışma Kurulu
önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No:50
Tarih: 30.1.1997
Danışma Kurulunca aşağıdaki
önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Mustafa
Kalemli
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Salih
Kapusuz Zeki
Çakan
RP
Grubu Başkanvekili ANAP
Grubu Başkanvekili
Mehmet
Gözlükaya Hikmet
Uluğbay
DYP
Grubu Başkanvekili DSP
Grubu Başkanvekili
Oya Araslı
CHP Grubu Başkanvekili
Öneriler:
1. 30.1.1997
tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan ve aynı tarihte
dağıtılan (10/8,16,20) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonunun 153 sıra sayılı
yükseköğretimin sorunları konusundaki raporunun, gündemin Özel
Gündemde Yer Alacak İşler kısmında yer alması ve
görüşmelerinin, Genel Kurulun 4.2.1997 Salı günkü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
2. 30.1.1997
tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan ve aynı tarihte
dağıtılan (10/5) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonunun 167 sıra sayılı Petrol Ofisi
Genel Müdürlüğünde meydana gelen yolsuzluk ve usulsüzlükler konusundaki
raporunun, gündemin Özel Gündemde Yer Alacak İşler
kısmının 2 nci sırasında yer alması ve
görüşmelerinin, Genel Kurulun 4.2.1997 Salı günkü birleşiminde
yapılması ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar
çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulunun önerilerini
dinlediniz. Önerileri ayrı ayrı okutup, oylarınıza
sunacağım.
Bu konuda
söz talebi?.. Yok.
1 inci
öneriyi okutuyorum:
1. 30.1.1997
tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan ve aynı tarihte
dağıtılan (10/8,16,20) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonunun 153 sıra sayılı
yükseköğretimin sorunları konusundaki raporunun, gündemin Özel
Gündemde Yer Alacak İşler kısmında yer alması ve görüşmelerinin,
Genel Kurulun 4.2.1997 Salı günkü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2 nci
öneriyi okutuyorum:
2.-
30.1.1997 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan ve aynı
tarihte dağıtılan (10/5) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonunun 167 sıra sayılı Petrol
Ofisi Genel Müdürlüğünde meydana gelen yolsuzluklar ve usulsüzlükler
konusundaki raporunun gündemin Özel Gündemde Yer Alacak İşler
kısmının 2 nci sırasında yer alması ve
görüşmelerinin Genel Kurulun 4.2.1997 Salı günkü birleşiminde
yapılması ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar
çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Bu öneri de kabul edilmiştir.
Şimdi,
grup önerileri vardır; okutacağım, söz talebi olursa müzakere
açacağım ve oylayacağım:
B) SİYASÎ PARTİ GRUBU
ÖNERİLERİ
1. Gündemdeki sıralamanın
yeniden yapılmasına; Genel Kurulun 30.1.1997 Perşembe, 4.2.1997
Salı, 5.2.1997 Çarşamba, 6.2.1997 Perşembe günkü
birleşimlerin çalışma saatleri ile 4.2.1997 Salı, 5.2.1997
Çarşamba günleri sözlü soruların görüşülmemesi ve 4.2.1997
Salı günkü Birleşimde 153 ve 167 sıra sayılı Meclis
araştırması komisyonları raporlarından sonra kanun tasarı
ve tekliflerinin görüşülmesine ilişkin RP ve DYPGruplarının
müşterek önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 30.1.1997 Perşembe günü yapılan toplantısında
siyasî parti grupları arasında oybirliği
sağlanamadığından, gruplarımızın
aşağıdaki müşterek önerilerinin Genel Kurulun onayına
sunulmasını saygılarımızla arz ederiz.
Salih
Kapusuz Saffet
Arıkan Bedük
RP
Grup Başkanvekili DYP
Grup Başkanvekili
Öneriler:
1. Gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmının 67 nci sırasında yer alan
183 sıra sayılı kanun teklifinin, bu kısmın 7 nci
sırasına; 76 ncı sırasında yer alan 209 sıra
sayılı kanun tasarısının, bu kısmın 8 inci
sırasına; 65 inci sırasında yer alan 181 sıra
sayılı kanun teklifinin, 9 uncu sırasına; 11 inci
sırasında yer alan 146 sıra sayılı kanun
tasarısının, 10 uncu sırasına alınması
önerilmiştir.
2. Genel
Kurulun, 30 Ocak 1997 Perşembe, 4 Şubat 1997 Salı, 5 Şubat
1997 Çarşamba, 6 Şubat 1997 Perşembe günleri
çalışmalarını 13.30-16.00 ve 19.00-24.00 saatleri
arasında sürdürmesi; 4 Şubat 1997 Salı, 5 Şubat 1997
Çarşamba günlerinde sözlü soruların görüşülmemesi; Genel Kurulun
4 Şubat 1997 Salı günkü birleşiminde 153 sıra sayılı
Yükseköğretimin Sorunları Konusundaki Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu ile 167 sıra sayılı
Petrol Ofisi Genel Müdürlüğünde Meydana Gelen Yolsuzluk ve Usulsüzlükler
Konusundaki Meclis Araştırması Komisyonu Raporunun
görüşmelerinin tamamlanmasından sonra kanun tasarı ve
tekliflerinin görüşülmesi önerilmiştir.
BAŞKAN
Grup önerilerini Yüce Heyete arz ve takdim ettik.
Bu konuda
söz talebi?.. Yok.
Önerileri
teker teker okutup, ayrı ayrı oylayacağım.
Birinci
öneriyi okutuyorum:
1. Gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmının 67 nci sırasında yer alan
183 sıra sayılı kanun teklifinin, bu kısmın 7 nci
sırasına; 76 ncı sırasında yer alan 209 sıra
sayılı kanun tasarısının, bu kısmın 8 inci
sırasına; 65 inci sırasında yer alan 181 sıra
sayılı kanun teklifinin, 9 uncu sırasına; 11 inci
sırasında yer alan 146 sıra sayılı kanun
tasarısının, 10 uncu sırasına alınması
önerilmiştir.
BAŞKAN
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
İBRAHİM
YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) Sayın Başkan,
boşlukları doldursunlar... Arkada yığılıyorlar.
Yine bir sahtekârlık olabilir...
BAŞKAN
Efendim, lütfen, sayabileceğimiz
biçimde oturun.
HASAN
HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) Sayın Başkan, bakanlar
sıralarına inmediler, yukarıdalar...
CENGİZ
ALTINKAYA (Aydın) Bakanlar yukarı çıkmış...
BAŞKAN
Sayın bakanları 37 kişi olarak sayabiliriz.
Sayın
bakanlar, oturabilir misiniz...
Parlamento
size koltuk verdi Sayın Ercan, buyurun oturun.
EYÜP
AŞIK (Trabzon) Sayın Başkan, Yalım Erez Bey
yukarıdan el kaldırıyor. Bu kadar da olmaz ki!..
ASLAN
ALİ HATİPOĞLU (Amasya) Yalım Erez yukarıda...
İnsaf artık!..
BAŞKAN
Efendim, oylamaya geçtim. Rica ediyorum... (ANAP, DSP ve CHP
sıralarından gürültüler)
MURAT
BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) Sayın Başkan, Sayın
Erez yukarıda...
BAŞKAN
Kim efendim?..
ASLAN ALİ
HATİPOĞLU (Amasya) Sayın Yalım Erez...
BAŞKAN
Kim?..
MURAT
BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) Sayın Yalım Erez
yukarıda...
BÜLENT
AKARCALI (İstanbul) Sayın Başkan, yukarıdan el
kaldırıyor.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, oylamaya geçtim efendim... Oylamaya geçtim...
(ANAP, DSP ve CHP sıralarından gürültüler)
Efendim,
itiraz edersiniz...
MURAT
BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Buyurun efendim.
MURAT
BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) Sayın Başkan, 30 kişi
sayıyorsunuz...
BAŞKAN
Neyi 30 kişi sayıyorum efendim?
MURAT
BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) Bakanları toplam olarak...
BAŞKAN
Efendim, 37 kişi...
MURAT
BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) Oradaki bakanları toplam olarak
sayıyorsunuz, yukarıdan bir bakan el kaldırıyor; burada iki
kez oy kullanıyor.
BAŞKAN
Efendim, saymıyoruz... Bakanları saymıyoruz efendim...
ASLAN
ALİ HATİPOĞLU (Amasya) Diğerlerinin yanına geçsin
efendim.
BÜLENT
AKARCALI (İstanbul) Yukarıdan el kaldırıyor.
BAŞKAN
Sayın Akarcalı, bakanları saymıyoruz; 37
sayıyoruz... (ANAP, DSP ve CHP sıralarından gürültüler)
Efendim,
sayın bakanlar el kaldırarak oylamaya iştirak etmesinler
lütfen... (ANAP, DSP ve CHP sıralarından gürültüler)
MURAT
BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) Milletvekillerinin arasında
sayın bakanlar da var efendim.
BAŞKAN
Sayın bakanlar, şöyle Bakanlar Kurulu sırasına gelin
lütfen...
OYA ARASLI
(İçel) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Tamam efendim...
Kabul
edenleri tekrar sayıyoruz... Kabul etmeyenler...
Efendim,
Divan Üyeleri arasında ihtilaf var; bir daha sayacağız.
Kabul
etmeyenler...
Efendim,
sonradan gelenler bir kenara otursunlar lütfen...
NECDET
MENZİR (İstanbul) Zaman kazanmaya çalışıyorsun; ama,
bulamayacaksın. Bir daha say...
BAŞKAN
Öneri kabul edilmemiştir. (ANAP, DSP, CHP, BBP ve DTP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Hayret!..
Efendim, çalışmaya alkışı anladık da,
çalışmamaya alkışı anlamak mümkün değil.
İkinci
öneriyi okutup, oylayacağım:
2- Genel
Kurulun, 30 Ocak 1997 Perşembe, 4 Şubat 1997 Salı, 5 Şubat
1997 Çarşamba, 6 Şubat 1997 Perşembe günleri
çalışmalarını 13.30-16.00 ve 19.00-24.00 saatleri
arasında sürdürmesi; 4 Şubat 1997 Salı, 5 Şubat 1997
Çarşamba günlerinde sözlü soruların görüşülmemesi; Genel Kurulun
4 Şubat 1997 Salı günkü birleşiminde, 153 sıra sayılı
Yüksek Öğretimin Sorunları konusundaki Meclis Araştırması
Komisyonu Raporu ile 167 sıra sayılı Petrol Ofisi Genel
Müdürlüğünde Meydana Gelen Yolsuzluk ve Usulsüzlükler konusundaki Meclis
Araştırması Komisyonu Raporunun görüşmelerinin
tamamlanmasından sonra kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi
önerilmiştir.
BAŞKAN
Efendim, sayın milletvekilleri lütfen yerlerine otursunlar, hareket
halinde olmasınlar.
MEHMET
SEVİGEN (İstanbul) Sayın Başkan, kimse Genel Kurula
girmedi de çıkmadı da...
BAŞKAN
Öneriyi okuttum efendim...
Sayın
bakanlar işaret buyurmasınlar; milletvekili sayısına 37
ilave edeceğiz.
Sayın
milletvekilleri, imkânı olanlar otursunlar lütfen; sayamıyoruz
efendim.
Sayın
milletvekilleri, ne olursunuz, 2 dakikalık sürede sabır buyurun.
ZEKİ
ÇAKIROĞLU (Muğla) Sayın Başkan, yeni katılan yok salona.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Divana yardımcı olun lütfen.
Bakın,
o sıraları, arka sıralar diye sevmiyorsanız, o arka
sıralara can atan o kadar çok insan var ki_
İBRAHİM
YILMAZ (Kayseri) Oylamaya başlayın_
SÜLEYMAN
HATİNOĞLU (Artvin) Oylamaya geçin artık.
BAŞKAN
Müsaade buyurun_ Meclisi ben yönetiyorum_ Müsaade buyurun_
Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler_
Efendim,
Sayın Divan Üyeleri arasında ihtilaf var; yeniden
sayacağız.
Öneriyi
tekrar oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler_ Kabul etmeyenler_
Efendim, iki
Sayın Divan Üyemizin tereddütü var. Başkan ve bir Divan Üyesi 1
farkla sayım yaptık; ama, diğer Sayın Üyeninki farklı;
yeniden sayacağız. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından
gürültüler)
Yeniden
sayacağız efendim, müsaade buyurun...
Kabul
etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir. (RP sıralarından
alkışlar, ANAP, DSP ve CHP sıralarından gürültüler)
FATİH
ATAY (Aydın) Sayın Başkan... Sayın Başkan...
MEHMET
SEVİGEN (İstanbul) Sayın Başkan... Sayın
Başkan...
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleriyle
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
Önce,
sırasıyla, yarım kalan işlerden...
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
OYA ARASLI
(İçel) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Buyurun efendim.
OYA ARASLI
(İçel) Sayın Başkan, 5 kişi ayağa kalkarak,
oylamanın sonucuna itiraz ediyoruz.
BAŞKAN
Efendim, 5 kişi ayağa kalkarak itiraz mı ediyorsunuz?
OYA ARASLI
(İçel) Evet.
BAŞKAN
Efendim, Sayın Araslı, siz hukukçu bir
arkadaşımızsınız, lütfen, İçtüzüğün o
hükmünü okuyunuz -bilmediğiniz anlamında söylemiyorum- o safhaya
gelmedik; yani...
FATİH
ATAY (Aydın) Geldik; niye gelmedik?!
BAŞKAN
Efendim, müsaade buyurun...
Tereddüt
zail olmasa, Genel Kurulu ayağa kaldırmak suretiyle ikiye
ayırmış olsaydık, o ikiye ayırma suretiyle
yapılacak oylamada bir tereddütünüz olsa ve 5 kişi ayağa kalksa,
itiraz etseydi, dikkate alırdım; usul o safhaya gelmedi efendim.
(Gürültüler)
OYA ARASLI
(İçel) Sayın Başkan... (ANAP ve CHP sıralarından
sıra kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN
Efendim, buyurun... (ANAP ve CHP sıralarından sıra
kapaklarına sürekli vurmalar)
Efendim,
müsaade buyurun ki dinleyeyim... (ANAP ve CHP sıralarından sıra
kapaklarına sürekli vurmalar)
OYA ARASLI
(İçel) Zatıâliniz de bu konuda Divan içinde tereddüte
düştünüz. Eğer, ikinci sayımı ayağa kaldırarak
yapsaydınız... (ANAP ve CHP sıralarından sıra
kapaklarına sürekli vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN
Sayın İdare Amirleri... Sayın İdare Amirleri, gününüzü
görelim efendim... Sayın İdare Amirleri, gününüzü görelim, buyurun.
(Gürültüler)
OYA ARASLI
(İçel) Sayın Başkan, aslında, usulü bilmeyen sizsiniz.
Tereddüt olduğu zaman ayağa kalkarak oylama yapılır, bunu
siz yerine getirmediniz. Biz, İçtüzüğün bize verdiği
oylamanın tekrarlanması talebimizi yerine getiriyoruz.
BAŞKAN
Efendim, ona ihtiyaç duymadım. Sayın Genel Kurulda reddedilen...
(ANAP ve CHP sıralarından sıra kapaklarına sürekli
vurmalar)
OYA ARASLI
(İçel) Biz itiraz ediyoruz...
BAŞKAN
Sayın Araslı, reddedilen öneri oldu, kabul edilen öneri oldu.
Önceki reddedilmişti, bu kabul edildi. Yapacak bir şey yok.
OYA ARASLI
(İçel) Efendim, biz itiraz ediyoruz ve buna karşı
İçtüzüğe göre neyin yapılması gerekiyorsa onun
yapılmasını talep ediyoruz. (ANAP ve CHP sıralarından
sıra kapaklarına sürekli vurmalar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleriyle
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
Önce,
sırasıyla, yarım kalan işlerden başlıyoruz. (ANAP
ve CHP sıralarından sıra kapaklarına sürekli vurmalar)
VII. KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
1. 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu
(1/215) (S. Sayısı : 23)
BAŞKAN
926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir
Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle ilgili kanun tasarısının müzakeresine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
hazır mı? Yok.
Müzakere
ertelenmiştir. (ANAP ve CHP sıralarından sıra
kapaklarına sürekli vurmalar)
(Genel Kurul salonunda elektriklerin büyük bir
kısmı kesildi)
BAŞKAN
Galiba karartma uygulanıyor. (ANAP ve CHP sıralarından Oo!..
sesleri, gürültüler, sıra kapaklarına sürekli vurmalar)
2. Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, Devlet Güvenlik
Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun ve
Bu Kanunlarda Değişiklik Yapan 18.11.1992 Tarih ve 3842
Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/543) (S. Sayısı :
175)
BAŞKAN
Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş
ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun ve Bu Kanunlarda
Değişiklik Yapan 18.11.1992 Tarih ve 3842 Sayılı Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu raporunun müzakeresine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. (ANAP ve CHP sıralarından gürültüler; RP ve DYP
sıralarından Yuh sesleri)
Sayın
milletvekilleri, sükûnet avdet etmezse ara vereceğim. (ANAP ve CHP
sıralarından sıra kapaklarına sürekli vurmalar, gürültüler)
Sayın
milletvekilleri, sükûnete davet ediyorum; yoksa ara vereceğim. (ANAP ve
CHP sıralarından Yuh sesleri, gürültüler)
Bu ifade
tarzlarını, sahiplerinin ölçüsü olarak alıyorum.
Saat 15.45te
toplanmak üzere, birleşime 15 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 15.28
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati : 15.45
BAŞKAN :
Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU
KÂTİP
ÜYELER : Kâzım ÜSTÜNER (Burdur), Ali GÜNAYDIN (Konya)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53 üncü Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Müzakerelere
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
OYA ARASLI
(İçel) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Buyurun efendim.
OYA ARASLI
(İçel) İçtüzüğün 63 üncü maddesi uyarınca, usul
hakkında konuşma yapmak için söz istiyorum.
BAŞKAN
Niçin efendim?
OYA ARASLI
(İçel) Bundan önce size arz etmiştim; oylama sonuçlarına
dayalı olarak tekraren bir sayım yapılması konusunu
söylemiştik, dikkate almadınız. Bu konuda göstermiş
olduğunuz tavrınızdan dolayı, tutumunuz hakkında usul
tartışması açılmasını istiyoruz.
Bundan önce
söz verdiniz efendim.
BAŞKAN
Sayın Araslı, o söz verdiğim konuyla talebiniz arasında
usule uyup uymama açısından fark var; zatı âliniz, beş
kişi ayağa kalktı itiraz ediyoruz buyurdunuz. Ben de, o
safhaya gelmeden ayağa kalkarak itirazda bulunma imkânı yoktur;
dolayısıyla, oylamalar geçerlidir, yapacağımız
başka bir işlem de yoktur dedim, mesele orada tamamlandı. (CHP
sıralarından gürültüler)
İRFAN
GÜRPINAR (Kırklareli) Tamamlanamaz!.. Oylamayı tekrar edeceksin!
OYA ARASLI
(İçel) Sayın Başkan, nasıl tamamlandı?.. Doğru
Yol Partisine olduğu zaman söz veriyorsunuz, muhalefete olduğu zaman
söz vermiyorsunuz; bu nasıl tamamlanma?..
BAŞKAN
Komisyon hazır mı?.. (CHP sıralarından gürültüler)
Beşinci
sıradaki tasarıyla ilgili komisyon hazır değil.
MEHMET
SEVİGEN (İstanbul) Sayın Başkan, grup başkanvekili
bir hanımefendi size hitap ediyor, siz, arkanızı dönüyorsunuz,
dinlemek istemiyorsunuz.
BAŞKAN
Ben kendilerini dinledim. (CHP sıralarından gürültüler)
MEHMET
SEVİGEN (İstanbul) Dinlemiyorsunuz...
BAŞKAN
Efendim, nasıl dinlemedim; siz yoktunuz, dinledim. (CHP
sıralarından gürültüler)
MEHMET
SEVİGEN (İstanbul) Şimdi konuşuyor, dinlemiyorsunuz.
BAŞKAN
Efendim, beyanını aldım, onunla vakit geçiremeyiz. (CHP
sıralarından gürültüler)
OYA ARASLI
(İçel) Sayın Başkan, eşit davranmıyorsunuz; buradaki
partilerin ve bütün arkadaşlarımızın gözleri önünde
Doğru Yol Partisinin 63 üncü maddeyle ilgili söz talebini kabul ettiniz,
söz verdiniz.
MEHMET GÖZLÜKAYA
(Denizli) Sayın Başkan, cevap vermeyin; değmez; bu konu
kapandı.
BAŞKAN
Benim, sayın üyelerin hepsine sonsuz saygım var, herkesin
beyanını alıp, kısa cevapla kendilerini tatmin etmek
isterim; ama, yapacak başka bir şey yok.
Sayın
Araslı, talebinizi aldım, kanaatimi ve kararımı ifade ettim
efendim.
İRFAN
GÜRPINAR (Kırklareli) Usul tartışması açmak
mecburiyetindesiniz.
OYA ARASLI
(İçel) Sayın Başkan, bu konuda bir içtihat birliği
olmalı...
VII. KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
3. Emniyet Teşkilatı
Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu
Raporu (1/217) (S. Sayısı : 132)
BAŞKAN
Emniyet Teşkilatı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik
Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle
ilgili tasarının müzakeresine başlayacağız. (CHP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
Komisyon
hazır mı efendim?
MEHMET
GÖZLÜKAYA (Denizli) Sırayı bozdunuz Sayın Başkan; 6ya
geldik.
SALİH
KAPUSUZ (Kayseri) 6 ncı sıradayız Sayın Başkan.
BAŞKAN
Efendim, onlar yarım işlerdir... Rica ediyorum...
ADNAN
KESKİN (Denizli) Sayın Başkan, Sayın Kapusuz sizinle yer
değiştirsin, oraya gelsin efendim (!)..
BAŞKAN
Efendim, Salih Kapusuz arkadaşımız haddini bilir. (CHP
sıralarından gürültüler)
ADNAN
KESKİN (Denizli) Nasıl bilir... Amma biliyor...
İRFAN
GÜRPINAR (Kırklareli) Kim haddini bilmez ki... Ne demek bu Sayın
Başkan?..
4. Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin 492
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik
ve Spor Komisyonu Raporu (1/218) (S. Sayısı : 164)
BAŞKAN
Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin 492 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili
tasarının müzakeresine başlayacağız.
Komisyon
hazır mı efendim? Komisyon hazır değil.
Müzakere
ertelenmiştir.
5. 625
Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ile 222
Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun Bazı
Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında 254 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ile 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları
Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 326
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik
ve Spor Komisyonu Raporu (1/71, 1/111) (S. Sayısı : 168)
BAŞKAN
625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ile 222
Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun Bazı
Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında 254 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının müzakeresine
başlayacağız.
Komisyon
hazır mı? Hazır değil.
Müzakare
ertelenmiştir.
5 inci
sıradaki 175 sıra sayılı tasarıyla ilgili komisyonu
biraz önce aradık.
6. 9.7.1945 Tarih ve 4792
Sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun Bir Maddesinin
Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında
Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler komisyonları raporları
(1/528) (S. Sayısı : 163) (1)
BAŞKAN
9.7.1945 Tarih ve 4792 Sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun
Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler komisyonları
raporlarının müzakeresine başlıyoruz.
Sayın
Hükümet?.. Hazır.
Sayın
Komisyon?.. Hazır.
Sayın
milletvekilleri, Komisyon raporu sayın üyelere
dağıtılmıştır.
Raporun
okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler...
Efendim,
tereddüt var; müsaade buyurun tekrar sayacağım. (CHP
sıralarından gürültüler)
AYHAN FIRAT
(Malatya) Hayır, hayır!
BAŞKAN
Kabul etmeyenler...
ZEKİ
ÇAKIROĞLU (Muğla) Sayın Başkan, 168e 162; biz de
sayıyoruz.
H.
AYSELİ GÖKSOY (Manisa) Sayın Başkan, çok
tarafsızsınız(!) (Bağımsızlar
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı.)
İBRAHİM
GÜRDAL (Antalya) Oylamaya itiraz edeceğiz 5 kişi ayağa
kalkıyoruz.
SABRİ
ERGÜL (İzmir) Sayın Başkan!.. Sayın Başkan!..
İBRAHİM
GÜRDAL (Antalya) Sayın Başkan, oylamaya itiraz edeceğiz;
başınızı önünüze eğmeyin!
OYA ARASLI
(İçel) Sayın Başkan...
SABRİ
ERGÜL (İzmir) Sayın Başkan!
OYA ARASLI
(İçel) Sayın Başkan, usul hakkında itirazım var.
SABRİ
ERGÜL (İzmir) Sayın Başkan!.. (CHP sıralarından
sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN
Raporun okunması kabul edilmemiştir. (RP ve DYP
sıralarından alkışlar; CHP sıralarından
gürültüler)
OYA ARASLI
(İçel) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Buyurun efendim.
OYA ARASLI
(İçel) Sayın Başkan, İçtüzüğün 141 inci maddesine
göre, Divanda, işaretle oylamada, sayılar hakkında bir tereddüt
hâsıl olduğu zaman, ayağa kaldırarak, ayağa kalkmaya
davet ederek ikinci bir sayım yapmanız lazım. Bunu
yapmıyorsunuz, sonra, itirazımız olduğu zaman da,
hakkımız kalmadığını söylüyorsunuz. Bu, aynı
birleşim içerisinde ikinci kez oldu. Sizi, usullere uymaya davet etmek
istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Araslı, bu çabanızı, biraz da engelleme olarak görüyorum. Rica
ediyorum... (CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar,
gürültüler)
(1) 163
S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
OYA ARASLI
(İçel) Sayın Başkan, bunun engellemeyle alakası yok. Ben,
sizi, usule uymaya davet ediyorum.
BÜLENT
AKARCALI (İstanbul) Arkadaşlar beş dakikadır orada,
ayakta.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, raporun okunması kabul edilmemiştir.
(CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
OYA ARASLI
(İçel) Bu, sizin, hukuk kurallarına ne kadar saygı
gösterdiğinizi gösteriyor.
BÜLENT
AKARCALI (İstanbul) Sayın Başkan, çok ayıp!..
Yakışmıyor size!..
BAŞKAN
Tasarının tümü üzerinde müzakere açacağım; ancak, zaman
dolduğu için, çalışma süremiz dolduğu için, bugün
alınan karar gereğince, saat 19.00da toplanmak üzere, birleşime
ara veriyorum
Kapanma
Saati: 16.00
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 19.00
BAŞKAN:
Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU
KÂTİP
ÜYELER: Kâzım ÜSTÜNER (Burdur), Ali GÜNAYDIN (Konya)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53 üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Sayın
milletvekilleri, görüşmelere kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
VII. KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
6. 9.7.1945 Tarih ve 4792
Sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun Bir Maddesinin
Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında
Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler komisyonları raporları
(1/528) (S. Sayısı : 163) (Devam)
BAŞKAN Hükümet ve Komisyon yerlerini aldılar.
Müzakereye konu tasarıyla ilgili komisyon raporunun okunmaması
kararlaştırılmıştı.
Şimdi,
tasarının tümü üzerinde müzakere açacağız; yalnız,
Sayın Pakdemirlinin dün, benden, daha doğrusu,
Başkanlıktan bir talebi olmuştu; bir milletvekilimizin,
kendilerinden önce bir yazıyla müracaat ederek, Sayın Pakdemirlinin,
burada bulunmadığı halde yerine oy
kullanıldığı iddiası, Başkanlığa
gelmişti. Ben, mecburen o tezkereyi okudum; ancak, Sayın Pakdemirli
ben, geldim, oyumu kullandım; bu şekilde deşifre edilmem de
doğru değildir, bunun tashihi gerekirdedi.
Ben, daha
önce, nasıl o gelen yazıyı okudumsa, sadece o yazıda öyle
ifade edildiği için, şimdi de, Sayın Pakdemirli öyle ifade
ettiği için tekrar ediyorum: Sayın Pakdemirli, kendi beyanına
göre Genel Kurulda imişler.
İBRAHİM
GÜRDAL (Antalya) Biz de gördük Sayın Başkan.
BAŞKAN
Efendim, şahit ihzarına başlarsak, iş uzar.
Efendim
tasarının tümü üzerinde; Cumhuriyet Halk Partisi Gurubu adına
Sayın Kumbul, Demokratik Sol Partisi Grubu adına Sayın
Uluğbay, Refah Partisi Grubu adına Sayın
Katırcıoğlu, Doğru Yol partisi Grubu adına
Sayın Baran, Anavatan Partisi Grubu
adına Sayın Balcılar söz istemişlerdir.
CHP Grubu
adına, Sayın Kumbul; buyurun.(CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın
Kumbul, süreniz 20 dakikadır.
CHP GRUBU
ADINA BEKİR KUMBUL (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 9.7.1945 Tarih ve 4792 Sayılı Sosyal Sigortalar
Kurumu Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir
Geçici Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Sosyal
Sigortalar Kurumunun mal varlığının satışına
olanak sağlayacak yasal düzenleme hakkında Cumhuriyet Halk Partisinin
görüşlerini sunmak üzere kürsüye çıkmış bulunuyorum; bu
vesileyle, sizleri ve bizleri televizyonları başında izleyen,
özellikle, bu yasal düzenlemeden etkilenecek olan işçi ve işçi
emeklisi vatandaşlarımıza da, buradan saygılar sunmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Sosyal Sigortalar Kurumu, başta da
belirttiğim gibi, bundan elli ellibir yıl önce, idarî ve malî yönden
özerk, özel hukuk statüsüyle kurulmuş, bugün, 4 milyon 370 bin aktif
sigortalısı, 2,5 milyona varan pasif sigortalısı, ülkenin
dört bir yanına dağılmış sağlık hizmetiyle,
sigorta kuruluşlarıyla, yine, ülkemizin 25 milyondan fazla
insanına hizmet veren devasa bir kuruluş. Şimdi, bu
kuruluşun mal varlığının satışıyla
ilgili yasal düzenlemeyi tartışacağız,
konuşacağız.
Değerli
arkadaşlarım, gerçekten, Sosyal Sigortalar Kurumunun mal
varlığı satılmalı mı; satılacaksa, kim
satmalı; niçin satılmalı ve bundan neler elde edeceğiz,
sonucu ne olacak; önce, bunların cevaplarını aramak
zorundayız; ondan sonra satışına karar verelim isterseniz
arkadaşlar.
Değerli
arkadaşlarım, Sosyal Sigortalar Kurumu, gerçekten, bugün, 1997
bütçesinde öngörüldüğü gibi, hakikaten 350 trilyon lira açık verir
duruma gelmiş ve mal varlığının
satışıyla da 50 trilyon lira elde edilebilecek.
Önce, Sosyal
Sigortalar Kurumu bu noktaya nasıl gelmiş, neden gelmiş, kimler
getirmiş; onu bilmekte yarar var. Eğer, biz, doğru tanı
koyamazsak, doğru reçete yazamayız, o hastalığı yine
tedavi edemeyiz.
Değerli
arkadaşlarım, her ne kadar, bu yasa tasarısında -her
seferinde, kamuoyu önünde Sayın
Bakanın milat gibi hep belirtip durduğu- 1992 yılı bir
başlangıç kabul ediliyorsa da, aslında, Sosyal Sigortalar
Kurumunun sıkıntıları 1992de falan başlamadı,
Sosyal Sigortalar Kurumunun sıkıntıları, 1969da
başladı. Kurum, 1945te özel hukuk statüsüyle kuruluyor, 1969da
yavaş yavaş sıkıntılar başlıyor. Neler
oluyor; değerli arkadaşlarım -adı üstünde, Sosyal
Sigortalar Kurumu- sosyal hukuk devleti, Sosyal Sigortalar Kurumuna, sosyal
güvenlik kuruluşlarına yardım etmek durumundadır. Günümüze
kadar bu tür bir yardım, ne yazıktır ki hiç
yapılmamıştır; ancak, 1994ten bu yana bu Kuruma, borcunu
ödeme anlamında, herhangi bir yasal dayanağı olmayan
yardımlar yapılmıştır. Oysaki, Batılı
ülkelere baktığımız zaman, sosyal güvenlik kuruluşlarına
yüzde 15ten, yüzde 85e varan yardımlar yapılmaktadır;
ortalama, yüzde 30, yüzde 40larda yardımlar yapılmaktadır.
Oysaki, bizim ülkemizde, yardım yapılmadığı gibi,
Sosyal Sigortalar Kurumunun mal varlığı yahut da birikimleri,
ucuz devlet tahvili olarak kullanılmıştır; o da
yetmiyormuş gibi, yine, 1969dan bu yana başlayan ve devam edip gelen
borçlanma yasaları çıkarılmıştır. Bugüne kadar
da, 11 kez borçlanma yasası çıkarılmıştır. O
yetmiyormuş gibi, belki, yine birkaç gün sonra, önümüze, Genel Kurula gelecek
yeni bir borçlanma yasasıyla karşı karşıyayız;
ama, hiçbir zaman, o borçlanma yasalarının Sosyal Sigortalar Kurumuna
faydası olmamış, zararı olmuştur. Her seferinde,
geriye dönük küçük ödemeler yaparak o borçlanma yasalarından yararlanan
kişiler, Sosyal Sigortalar Kurumunun üzerine bir kambur olmuştur; onu
bir tarafa bırakalım...
Yine,
geçmiş dönemde, kuruluş yasasında var olan emeklilik
yaşı sınırı, 1969dan itibaren
kaldırılmış, yerine çalışma süresi
getirilmiş; kadında 20 sene, erkekte 25 sene çalışma
şartı getirilerek, sonuçta, kadın 38 yaşında, erkek 43
yaşında emekli olur duruma gelmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, dünyanın hiçbir yerinde böylesi bir uygulama yok.
Üçüncü dünya ülkelerinde bile 50 yaşın altında emeklilik
yaşı yoktur. Geçmiş dönemlerde, bunu, sıklıkla gündeme
getirdik ve o zamanlar dedik ki, emeklilik yaşını belirli bir
seviyeye çekmek zorundayız; ama, bununla beraber, işsizlik
sigortası ve İş-Kur Yasası birlikte ele alınmalıdır;
ama, ona bir türlü yanaşılmıyor, borçlanma yasaları -sanki,
o bir hata değilmiş gibi- tekrar çıkarılmaya devam
ediliyor.
Bu da
yetmiyormuş gibi, yine, 1977lerde başlayan ve adı, yakacak
zammı olan; ama, bugün, adı üstünde sosyal yardım zammı,
bugün geldiği noktada, kişi başına 4 milyon 690 bin Türk
Liradan, Sosyal Sigortalar Kurumunun üzerine yıllık 110 trilyon lira
yük getirmektedir; oysa ki, bu yük, prim karşılığı
olmayan bir yüktür; bunu, devletin üstlenmesi gerekirdi, o da
yapılmadı. Onunla ilgili olarak da, Anayasa Mahkemesine daha önce
başvurmuştuk; ama, o zaman, her nedense yardımcı
olunmadı. Haa, yapılması gereken şeyler varsa, gelin,
bunları düzeltelim değerli arkadaşlarım; bunu da geçiyorum.
Bugün,
Sosyal Sigortalar Kurumunun, kamu kurum ve kuruluşlarından ve özel
sektörden, gecikme zammıyla birlikte 130 trilyon liraya varan
alacakları var. Buyurun, bunu bir an önce sigortaya mal etmeyle ilgili
çalışmalar yapalım, o konuda sizlere yardımcı
olalım. O yetmiyormuş gibi, o gecikme zammı da, Hükümet tarafından,
mevcut Hükümet tarafından ertelenmeye çalışılıyor; o
da sigortalıların sırtından gidiyor arkadaşlar; bunu
da bir tarafa geçiyorum.
Bugün,
hepinizin bildiği, kayıtaltı çalışan işçiler
kadar kaçak işçi vardır. Bugün, ülkemizde, 4,55 milyona yakın
kaçak işçi vardır; bunları kayıt altına alalım,
bu tür düzenlemeler yapalım; onunla ilgili düzenlemeler de
yapılmıyor. Yani, baktığımız zaman, Sosyal
Sigortalar Kurumunun, gerçekten ciddî sorunları var, köklü
değişim gerektiriyor; onları yapalım; ama, onlara
dokunmuyoruz, her nedense, o işçilerin, dişinden tırnağından
artırdığı üç kuruşluk mallarını satmaya
yöneliyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, onu da bir tarafa bırakıyorum. Bugün Sosyal
Sigortalar Kurumu, kuruluş yasasında bahsettiğimiz gibi, idarî
ve malî yönden özerk diyoruz. O zaman, yönetimi de, oraya prim yatıran
kurumların ağırlığında olması gerekir. Yani,
kimdir oraya prim yatıranlar: İşçilerdir, işçiler için prim
yatıran işverendir; devletin bir katkısı olmamıştır;
ama, yönetimine baktığımız zaman, 7 kişilik Yönetim
Kurulunda; 1 üye işçi temsilcisi, 1
üye işçi emeklisi temsilcisi, 1 üye de işverenden
temsilcisidir, geri kalan 4 üye devlet
ağırlıklıdır, hükümet ağırlıklıdır.
Değerli
arkadaşlarım, bunları şunun için anlatıyorum; Sosyal Sigortalar Kurumu, bugüne kadar,
gerçekten, birikimleri çarçur edilmiş, yani, batırılmak için,
kötüye gitmesi için birçok şeyler yapılmış; ama, 50-51
yıldır her nedense iyileştirmeye yönelik girişim
yapılmamış, yapılamamış. Yani, yapılacaksa,
ciddî, köklü reform niteliğinde bir şeyler yapalım. O zaman biz,
sizlerle birlikteyiz; ama, onları yapmıyoruz, ne yapıyoruz;
Sosyal Sigortalar Kurumunun gayrimenkullerini satalım diyoruz.
Değerli
arkadaşlar, sorunlar var, bu sorunların çözülmesi gerekiyor. Bu
sorunları da burada çözelim; evet, çözelim; ama, hemen mal
varlığını satarak bu işe başlamayalım. Yani,
kaynak arayışı içerisinde, her nedense hep dargelirlilerin
üzerine gidiyoruz, onların mal varlığını satmaya
çalışıyoruz. Kaldı ki, onlar devlet malı da
değil; işçilerin dişinden tırnağından
artırdıklarıyla edindikleri mallardır. Eğer,
bunların satılması gerekiyorsa, onlar satsın; onların
adına burada biz ahkâm kesmeyelim. Onların ağırlıkta
olduğu bir yönetimi oluşturalım, ondan sonra, satacaksa onlar
satsınlar, onlar o kararı versinler; biz onların adına
ahkâm kesmeyelim, mal onların malıdır.
Değerli
arkadaşlarım, yasa tasarısında dikkatimi çeken bazı
hususlar var, onu burada aynen okuyacağım. Gerekçenin en alt
paragrafında şöyle deniliyor: Son beş yıllık yönetim
sonucu, 1992 yılından başlayarak ve giderek büyüyen bir malî
krize sürüklenmiştir.
Değerli
arkadaşlar, son beş yıldır, kötü yönetimler sonucu krize
sürüklendiği söyleniyor. Şimdi yönetimi değiştirdi
Sayın Bakan, ipin ucu da kendisinde; o zaman, bir de yasal
değişiklik yapmaya gerek var mı? Mademki, kötü yönetimler sonucu
bu duruma geldi, düzeltsin o zaman; yasal değişikliğe gerek yok.
Bir
şeyi daha belirtmek istiyorum; bu, kendi içerisinde çelişkilerle dolu
bir tasarı. 1992den sonra, beş yıl içerisinde, giderek artan
kötü yönetimler sonucu... deniliyor. Son iki yılı, Sayın
Bakanın Bakanlığı dönemindedir, 1996da kendisi
vardır; açık 163 trilyon liradır. 1997de öngörülen açık
350 trilyon lira; 1992, 1993, 1994 ve 1995in toplamından daha da fazla. O
zaman, son yönetimler, daha da kötü yapıyor; yani, bu mantıkla
yaklaşırsak oraya geliyoruz.
Ben
şunu vurgulamak istiyorum arkadaşlar: Sosyal Sigortalar Kurumunun,
elbette sıkıntısı vardır; yapılması gereken
ciddî değişimler vardır; ama, siz, 1992yi milat gibi kabul eder
ve ondan önce gelenler iyidir, ondan sonra gelenler kötüdür diye, illâ birine
bir çamur atmak ister ve çamur at izi kalsın mantığıyla
yaklaşırsanız, sonuçta, doğru yere varamayız,
doğru tanı koyamayız, reçeteyi doğru yazamayız.
Sorunları vardır; o nedenle, zaten, daha önce, sosyal güvenlik
sistemlerinin ve özellikle, Sosyal Sigortalar Kurumunun son dönemlerde
içerisinde bulunduğu sıkıntı nasıl
aşılabilir diye, benim de içinde bulunduğum bir
araştırma komisyonu kurmuştuk; orada, o sıkıntıların
nasıl aşılacağı konusunda ciddî bir rapor
hazırlamıştık; ama, her nedense, o rapor gözardı
ediliyor ve Sosyal Sigortalar Kurumunun mal varlığı
satışa çıkarılıyor.
Değerli
arkadaşlarım, yine, burada, 1.12.1993 tarihli ve 3917
sayılı Kanunla eklenen geçici 7 nci maddeyle, Kurumun mülkiyetinde
bulunan gayrimenkullerden nitelikleri itibariyle satışa
elverişli olanların bir kamu bankasına devri
yapılmıştır; ancak, bundan, gerekli sonuç
alınamamıştır.
Arkadaşlar,
evet, o zaman, bir kamu bankasına devredilmiştir ve bugüne kadar,
oradan sağlanan gelir de 12,5 trilyon liradır. O zaman, şunu
sormak istiyorum: Şimdi, 60 trilyon liralık malını satmaya
kalkıyorsunuz; ne yapacağınız da belli değil.
Eğer, borcunu ödemek istiyorsanız, bu 50-60 trilyon lira, işçi
emeklilerinin iki aylık maaşıdır. Yani, bununla bir yere
gidemeyiz; sadece, elden çıkarıldığı kalır. O
nedenle, eğer, bu iş yapılacaksa, satılması da
gerekiyorsa, onu, sahibi satmalı değerli arkadaşlar; biz burada,
onlar adına ahkâm kesmeyelim. Geçmiş dönemlerde birçok
yanlışlıklar yapılmış, aynı
yanlışlıklara devam edilmesin; yani, kaygımız odur.
Bugün,
Sosyal Sigortalar Kurumunun sıkıntılarını hepimiz
biliyoruz, geçmişten bu yana tartışıp geliyoruz; ama, biz,
o işçiler adına, onların malını satmaya
kalkmayalım. Eğer, böylesi bir şey düşünülüyorsa bile,
gelin, hep birlikte onun yönetimini değiştirelim. Sayın Bakan
da, Parlamentoya gelmeden önce işçi liderliğinde zaman zaman
vurguladığı, yönetiminin özerk olmadığını
söyleyip geldiği o Yönetim Kurulunu değiştirelim, işçi ve
işveren ağırlıklı bir duruma getirelim; ondan sonra,
satılması gerekiyorsa da, onlar karar versinler.
Bu nedenle,
Yüce Meclisin bu konuyu tekrar değerlendirmesini istiyorum. Bu
şekliyle, yasa tasarısına menfi oy vereceğimizi belirtiyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Kumbul, teşekkür ediyorum efendim.
Demokratik
Sol Parti Grubu adına, Sayın Uluğbay; buyurun efendim. (DSP
sıralarından alkışlar)
DSP GRUBU
ADINA HİKMET ULUĞBAY (Ankara) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli üyeler; Sosyal Sigortalar Kurumunun taşınmazlarının
satışını amaçlayan bu kanun tasarısı üzerinde,
Demokratik Sol Parti Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere söz
almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce, sizleri ve bizleri
televizyonlarının başında izleyen tüm
vatandaşlarımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Bildiğiniz
üzere, sosyal güvenlik sistemleri, dünyanın her tarafında, genelde
iki modelden biri üzerine kurulurlar. Bunlar da sırasıyla, fon
değerlendirme veya kuşaklararası dayanışma
modelleridir.
Fon
değerlendirme sistemi, bildiğiniz üzere, her çalışanın
ve işverenin ödediği primlerin, sosyal sigortalar kurumlarınca,
ekonomide mevcut fon değerlendirme olanakları çerçevesinde
işletilerek; yani, sermaye piyasası, gayrimenkuller ve diğer
alanlarda işletilerek değerlendirilmesi suretiyle, bugün primini
ödeyen işçiler ile bugün çalışanlar adına
çalıştıranların ödedikleri primlerle, yarın bu
kişilerin emekli olduğu tarihte emekli maaşlarını
finanse edecek fonların oluşmasını hedefler.
Kuşaklararası
dayanışma modelinde ise, bugün çalışan işçiden kesilen
prim ile çalıştırandan kesilen primler, şu anda emekli
olanların maaşlarını ve diğer haklarını
ödemekte kullanılır.
Ülkemize
dönüp baktığımızda, Türkiye, Sosyal Sigortalar Kurumunu
kurduğunda, fon değerlendirme modelini seçmiştir, bu
şekilde uygulamıştır. Buna karşılık,
kuşaklararası dayanışma modelini tercih eden ülkelerde,
sosyal sigortalar primleri âdeta bir vergi gibi kesilir -gerek
çalışandan gerekse işverenden- bütçelere gelir
yazılır, emekli aidatları ve diğer yardımlar da,
bütçelerden maaşlar şeklinde ödenir.
Dünyanın
her tarafında, ülkeler bu iki modelden birini seçmiştir. Avrupa
ülkelerinin bir kısmıyla Amerika, kuşaklararası
dayanışma modeli çerçevesinde, bütçe kanalıyla yürütürler.
Onların vergi istatistiklerine baktığınızda da, sosyal
sigorta primlerini, bütçenin bir vergi geliri olarak görmeniz mümkündür.
Biraz evvel
de ifade ettiğim gibi, Türkiyenin bu konudaki tercihi fon
değerlendirme mekanizması olarak kurulmuştur ve biz, halen dahi,
uyguladığımız modelin fon değerlendirme esasına
dayandığını zannediyoruz. Aslında, SSKnın
bütçeden aldığı kaynaklara baktığımız
takdirde, SSKnın yapısı, 1992 yılından itibaren fon
değerlendirme sisteminden çıkıp, kuşaklararası
dayanışmaya dönmüştür.
Birkaç ay
önce, burada, 1997 bütçesini onayladık. Onayladığımız
zaman -gördüğünüz ve hatırlayacağınız üzere- SSKya
1997 bütçesinden aktarılacak miktar birkaç yüz trilyon liralık bir
boyuttaydı. Dolayısıyla, halktan, hem vergiler hem de primler
olarak kestiğimiz şeyler, şu anda, mevcut emeklilerin özlük
haklarını ödemekte kullanılıyor.
Peki, biz,
buraya nasıl geldik? Biz, buraya, sosyal güvenlik sistemi içerisinde,
kuruluş safhasında topladığımız fonları, fon
değerlendirme sisteminde değerlendirirken
yaptığımız fahiş hatalarla geldik.
Bunlardan
birincisi olarak ifade etmek istediğim husus şudur: Yıllarca
önce, SSKnın elindeki fon fazlaları -aynı şey Emekli
Sandığı için de yapılmıştır- Devlet
Yatırım Bankasının tahvillerine
yatırılmıştır. Biraz evvel ifade ettiğim gibi,
diğer uygar ülkelerde, nasıl sermaye piyasasında
değerlendiriliyorduysa bunlar, o tarihlerde, Türkiyede sermaye
piyasasının olmaması nedeniyle, iktisadi devlet
teşekküllerinin yatırımlarının finansmanı için
sağlıklı bir yöntem olarak düşünülmüş,
yaklaşık yüzde 9 faizle -o dönem için enflasyon
karşısında erimeyen faizlerdi bunlar-
toplanılmış, yatırılmış; yalnız, vade
olarak, minimum yirmi yıl, otuz yıl seçilmiş. Aradan geçen zaman
zarfında, enflasyonun iki hanelere çıkması paralelinde,
geçmişte hükümet eden arkadaşlarımız, bu yüzde 9 faizlere
dokunmamışlar; yani, Devlet Yatırım Bankasının,
iktisadi devlet teşekküllerine ucuz kredi vermesini sineye çekmişler
ve bunun karşılığında, işçiden kesilen primlerin
enflasyon karşısında erozyona uğramasına göz
yummuşlar; bu süreç devam etmiş; bunun sonucunda, siyasî iktidarlar,
işçi ve işverenin geleceği olan emekli maaşlarını
ve sistemin temeli olan şeyleri; yani, işçinin alınterini,
siyasî yatırımlarda, KİTlerde kullanmışlar. Siyasî
tercih doğru olabilir, KİTlerde kullanılabilir; ancak, onun kullanılacağı,
fonlandırılacağı bölüm işçinin primi değil,
bütçeden ayrılacak fonlardır. Burada, kaynak kullanımında
Türkiye çok fahiş bir hata yapmış durumda. Bütçeden bir siyasî
tercih olarak kullanılabilecek şey, bu konuda söz sahibi olmayan
işçilerin alınterinin tasarrufu şeklinde olmuş.
Yaptığımız birinci hata bu.
Diğer
bir boyut, yine bu primler kesilirken SSKya birtakım yatırım
hedefleri vermiş siyasî iktidarlar; şuraya hastane yap, fizibilitesi
yok; şuraya bilmem ne tesisi yap, fizibilitesi yok; kadrona şu kadar
eleman al, sosyal ve ekonomik fizibilitesi yok ve toplanan primler, yine, fon
değerlendirme yönteminde, emekli olacakların özlük
haklarını biriktirmek yerine, siyasî tercihler -ki, burada sosyal ve
ekonomik tercihler dahi gözardı edilmiş- kaynakların heder
edilmesine yol açmış.
Tabiatıyla,
bunu başka gaflar da izlemiş. Nedir o? Türkiyede yaygın bir
şekilde vergi ödememek, Sosyal Sigortalar Kurumuna prim ödememek bir
işveren için en ucuz finansman yoludur ve bu finansman yoluna siyasî iktidarlarımız,
yine, zaman zaman, bu Meclislerimiz de -maalesef, bu sözcüğü kullanmaktan
biraz üzülüyorum; ama, kullanmak zorundayım- göz yumduğu için, zaman
zaman çıkardığı vergi aflarına paralel olarak prim
afları çıkarmıştır. Yani, orada yapılan tercih
şu: Diyoruz ki işverene -bunlara KİTler de dahildir,
belediyeler de dahildir, sadece özel kesim değil- beyler, priminizi
ödemediğiniz takdirde, biz dört senede bir, beş senede bir af
çıkarırız ve prim cezalarınız affolunur; enflasyonla
erozyona uğramış ve yıllarca sıfır faizle
kullandığınız paraları da gerçek değerinin yüzde
10una, 5ine inmiş değerlerle SSKya ödersiniz; siz mutlu, biz
siyaseten mutlu, işçinin durumu da Allah kerim...
Bu
yaklaşımlar, aslında, bir gasptır. Niye gasptır;
eğer o işçi, primini kendi özgür iradesiyle, işverenle birlikte
özel bir sigorta kurumuna vermiş olsaydı ve değerlendirseydi bu
sorunlarla karşılaşmayacaktı. Oysa, bir vergi kanunu dahi
çıkarmaksızın, bir vergi kanunu etkisi yaratacak şekilde,
bu primlerin, enflasyona karşı erozyona
uğratılmış değerlerinin, beş yılda bir
çıkarılan aflarla erozyona uğraması
sağlanmıştır.
Burada,
üzülerek, bir şeyin daha altını çiziyorum: Bu tür gasp en son
olarak 1992 yılında çıkarılan prim affıyla
yapılmıştır; aynı tarihte vergi affı da yapılmıştır
ve bu, maalesef, o kararı alan siyasî iktidarların, sosyal sigortalar
politikaları bakımından, tarihe, bir ibret vesikası olarak
da geçmiştir.
Diyeceksiniz
ki, bütün bunları niye anlatıyorsunuz; bu sorunla ilgisi ne? Bu
sorunun bugüne gelmesi, işte bunların ürünü ve Refahyol
İktidarının şu anda vergi affı gibi, sosyal sigortalar
primlerinin cezalarını affeden bir hazırlık içinde
olduğu basına yansımış durumda. Doğru mudur
değil midir bilmiyorum; fakat, basını izledim,
yalanlanmadı. Dolayısıyla, siyasî iktidar bir yandan da
SSKnın mallarını satmak için bize bu tasarıyı
getirdiği vakit, aynı zamanda, SSKya prim borcu olan
şirketlerin -buna belediyeler dahil, KİTler dahil ve özel
kuruluşlar dahildir- cezalarını affetmek veya
cezalarının yarısını almak suretiyle affetmek -o da
geldiğinde bu kürsüden, onun da nasıl sakıncalar
getirdiğini sizlere açıklayacağız- düşüncesini
üretiyor.
Şimdi,
bu, bağışlanacak bir tavır değildir. Neden? Niçin ben
biraz evvel bir gasp tabiri kullandım; işçinin alınteri, göznuru...
Bunların değerlendirilip,
emekliliğinde kullanılması gerekirken, biz, ekonomide
haksız rekabete de yol açacak şekilde; çünkü, işverenlerimizin
arasında namusuyla, her ay sonunda götürüp primini, vergisini ödeyenler
olduğu gibi, ödemeyenler de var. Namuslu işveren, kendi primini,
işçisinden kestiği primi 45 gün sonra götürüyor, ödüyor ve o
koşullar altında piyasada rekabet ediyor, ayakta kalma mücadelesi
veriyor; bir taraftan da, SSK ve vergi yüzsüzleri olarak artık literatüre
geçmiş birkısım insanlar da, kendi primini vermiyor birbuçuk ay
sonra, artı işçinin maaşından öderken kestiği primi de
götürüp vermiyor; onu da sıfır faizli bir kaynak olarak
kullanıyor; aradan iki yıl geçiyor, üç yıl geçiyor, beş
yıl geçiyor, SSK yüzsüzleri olarak gazetelerde çarşaf çarşaf
bunlar çıkıyor; idare, hiçbir takibatta bulunmuyor veya göstermelik
bazı takibatlar yapıyor; arkasından beşinci sene -ki,
Borçlar Kanununa göre beş senede bir zamanaşımı da söz konusu-
Kurumu da zamanaşımına uğratmış durumuna sokmamak
için, siyasî iktidarlar, Meclisin önüne af kanunlarıyla geliyor. Bu,
siyaseten savunulacak bir
yaklaşım değildir ve bir gasptır. Yani, şu boyutuyla
gasp: Her ay işçinin maaşından kesilen paranın gasp
edilmesi bu; işverenin kendi ödemesinden kesilen. Bu da tahribat
yapmıştır sisteme.
Bunun
ötesinde, SSKnın bugünkü boyuta gelmesinde kanunlara aykırı bir
uygulamanın da çok büyük bir etkisi var ve bu uygulama halen devam ediyor.
Nedir o uygulama? Duyduğunuz vakit
şaşıracaksınız; belediyeler prim borçlarını
ödeyemedikleri için -hiçbir yazılı kuralımızın içinde
mevcut olmamasına rağmen; yani, kanunlarda yazılı
olmamasına rağmen, birkaç yıl önce alınan bir kararla-
belediyelerin prim borcuna karşılık olarak, SSKya gayrimenkul
devretmeleri uygulamasına geçilmiş. Yani, parasal ekonomiye
geçmişiz diyoruz, pazar ekonomisi diyoruz; belediyelere de diyoruz ki,
prim borcunu sen arsanla ödeyebilirsin.
Şimdi,
belediye prim borcunu ödeyemiyorsa ve bunun ödenmesi için de bunların
satılması gerekiyorsa, belediye bunu satar, nakdini alır,
götürür SSKya yatırır. Şimdi, yapılan
gaddarlığın boyutunu düşünün; arsanın satım
yükümlülüğünü de SSKnın sırtına veriyorsunuz. SSK
mevzuatına göre bunları satmanız mümkün değil. SSKya ödeme
yapılmış görünüyor; SSK, birtakım işe yaramaz gayrimenkullerin
üzerine oturtuluyor; ondan sonra, efendim, bütçe açıklarımız
büyümüş, bütçeden yeteri kadar kaynak ayıramıyoruz; SSK
emeklisine dönüyoruz, diyoruz ki, kusura bakmayın, devletin imkânları
bu kadar, sizin emekli maaşlarınızda insancıl bir düzenleme
yapamayacağız... Bunları yapmaya hakkımız var mı,
beyler, hanımefendiler?!. Yıllardır, bunlar yapılıyor.
Şimdi,
sosyoekonomik zorlamalarla işçinin bütün alınterine, göznuruna el
konulmuş; bütün bu uygulamalar çerçevesinde SSKnın
kurtarabildiği bazı kaynaklar, fon değerlendirmek için -sermaye
piyasası olmadığı için- gayrimenkullere
yatırılmış. Kurtarabildiği bir para var; müdebbir bir
yönetici olarak, değerlendirip işçi maaşlarını ödemek
için, götürmüş gayrimenkule yatırmış. Yıllardır
iktidarların savurganlığı nedeniyle deniz bitti
noktasına gelindiği için, son olarak, işçinin
kurtarabildiği alınterini satacağız diyoruz... Bu, çok
büyük bir aymazlık ve çok büyük bir haksızlık. Yıllardır
gadr etmişiz, en son, ellerinde bir parça kalmış; ona da,
Refahyol İktidarı diyor ki, ben, bu yılki, gelecek yılki
bütçe yükünü ortadan kaldıracağım ve denk bütçe hayalimi bir
boyutuyla gerçekleştireceğim; ama, bunun bedelini,
yıllardır olduğu gibi, yine işçinin sırtına
yükleyeceğim... Bütün bunlar, toplumda, toplumsal barışı
olumsuz etkileyen davranışlardır. Eğer, 20 nci Dönem
Meclisi olarak, biz, geçmişte yapılan hataları tekrarlamak
istemiyorsak, işçinin sırtından, diğer emeklilerin
sırtından, onların alınteri, göznuruyla birikmiş
varlıkları haraç mezat satamayız, satmamamız gerekir.
Şimdi,
diyelim ki, bu İktidarın arzusuna, parmaklarınızı
kaldırdınız, onayladınız ve izin verdiniz; Sosyal
Sigortalar Kurumunun elindeki, bu sistemi yürütecek son varlıkları da
yok ettik. Peki, iki sene sonra ne yapacaksınız? İşte,
bugün aldığınız kararla, geçmişteki, kademe kademe
bugüne getirilmiş olan fon değerlendirme sisteminden,
kuşaklararası dayanışma modeline geçiyorsunuz; fakat, bu
yönde köklü hiçbir önlem üretmeden ve ciddî bir bunalıma neden olarak,
benden sonra tufan anlayışıyla, iki sene sonra kim iktidardaysa
onun önüne patlasın bu sorun diyorsunuz. Arkadaşlar, patlasın
dediğimiz şey, Türkiyenin sosyoekonomik sorunu... Bu sorunu bizler
çözeceğiz; iki sene sonra da bizler çözeceğiz bugün de bizler
çözeceğiz. Onun için, bugünden sorumlu olmak durumundayız.
Sorumsuzluk örneklerini sergilemeye hakkımız olmadığı
gibi, böyle bir lükse de sahip değiliz. (DSP sıralarından
alkışlar)
Bir süre
önce, Meclis, büyük şair Mehmet Akifi andı; İstiklal
Marşımızın yazarı; diğer şiirleriyle,
Çanakkale Şehitleri şiiriyle ünlü şairimiz. Doğrudur;
Mehmet Akif, İstiklal Marşımızı ve Çanakkale
Şehitleri gibi ulvî değerleri son derece yüksek şiirleri
yazmıştır bizim için; fakat, en az onlar kadar değerli bir
sözün de sahibidir: Tarihi tekerrür ediyor diyorlar; eğer ibret
alınsaydı tekürrür mü eder diyor. Yıllardır yapılan
hatalardan ibret almadığımız için, bugün, iktidarlar, yine
aynı kısır döngünün ürünlerini getiriyorlar önümüze. Artık,
bu söyleyişi kendi kendimize tekrarlamaktan kurtulmamız lazım,
çözüm üretmemiz lazım.
Şimdi,
alınan bu önlemlerle de SSKnın kurtulamayacağının
farkında olunduğu için, bir şey daha yapılıyor: Bir
süre sonra -İktidarın grup başkanvekilleri devamlı önümüze
getiriyor- 12 500 dolar karşılığında
yurtdışındaki işçilere emeklilik... Bu sistemin matematik
olarak hesabı, Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılmıştır
arkadaşlarımız tarafından. Sizin getirdiğiniz öneriye
göre, o para, yedi yıl içinde kendini itfa ediyor, sekizinci yıldan
itibaren bütçeye yük olmaya başlıyor ve o tasarı, Plan ve Bütçe
Komisyonunda görüşülmeden önümüze getirilmeye
çalışılıyor. Yani, bir de, yurt dışındaki
işçilerin alınterini, göznurunu heder etmek için bir oyun daha
sergileniyor.
Arkadaşlar,
bizler, sağlıklı, ekonomik ve sosyal politikaları
üretmediğimiz takdirde, Türkiyenin sosyal ve ekonomik
sorunlarını büyütmeye katkıda bulunuyoruz Meclis olarak... Bunu
yapmamamız lazım. Diyeceksiniz ki, çözüm önerin; hay hay, derhal
çözüm önerelim:
1-
SSKnın prim borçlarını affetmeyin;
hazırlığınız var, affetmeyin. Haksız rekabet
yapmayın; bu primler ödensin.
2-
Yatırımları hızlandırmak suretiyle Türkiyede yeniden
iş alanları yaratın. Her çalışan işçi, Türk
ekonomisine katkı yaptığı kadar SSKya katkı
yapacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Uluğbay, 2 dakika yeter mi zatıâlinize?..
HİKMET
ULUĞBAY (Devamla) Lütfedersiniz efendim...
BAŞKAN
Peki, buyurun efendim.
HİKMET
ULUĞBAY (Devamla) 3 SSKnın istatistiklerine bakarsanız, prim
ödeyen işçi sayısındaki artış ihmal edilecek boyuttadır.
Türk ekonomisinin büyüyen boyutu kayıtdışı alandadır.
Kayıtdışı, vergiyi nasıl etkiliyorsa, SSK primlerini
de etkiliyor. Dolayısıyla kayıtdışı
çalışmaları kayıtiçine alacak düzenlemeleri getiriniz.
Artı,
SSKnın mal varlıklarında, her biriniz, kiracı olmak
istersiniz. Niye?.. Bedavaya kiralanıyor. Bunları güncel
değerine getiriniz. Ama, benim önerdiğim bütün bu önlemler,
sabır, dirayet isteyen önlemlerdir. Maalesef,
İktidarımızın, bu kararlılığı gösterme
gibi bir anlayışı yoktur; satıp savalım, bugünü
kurtaralım... (DSP sıralarından alkışlar)
Arkadaşlar,
Türkiyede, her bugün kurtarışımız, yarına büyük bir
miras bırakışıdır. Bu gibi tasarılarda
parmaklarımızı kaldırırken, bizden sonraki
kuşağı demiyorum, Meclislere ne miras
bıraktığımızı düşünelim. Benim, bizden
önceki Meclisler için bu kürsüde yaptığım eleştirilerin,
bizim dönem için yapılmasını istiyorsanız,
parmaklarınızı bu tasarı için özgürce
kaldırabilirsiniz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (DSP, ANAP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Uluğbay, teşekkür ediyorum efendim.
Sayın
milletvekilleri, sırada Refah Partisi Grubu adına, Sayın
Katırcıoğlu var; buyurun efendim. (RP sıralarından
alkışlar)
RP GRUBU
ADINA M. SALİH KATIRCIOĞLU (Niğde) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 9.7.1945 Tarih ve 4792 Sayılı Sosyal
Sigortalar Kurumu Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bu
Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun
Tasarısının tümü üzerinde Refah Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bugün, Yüce
Meclisin gündemine, Hükümetimizin görev almasını takiben
yürürlüğe koyduğu kaynak paketleri çerçevesinde hazırlanan bir
yasa tasarısı gelmiştir. Bugüne kadar, Refah Partisi olarak hep
söyledik, ülkemizin büyük kaynakları vardır, kaynaklar tam
anlamıyla kullanılmalıdır. Halkımızın lehine
kaynakların değerlendirilmesi, bugünkü ekonomik
sıkıntıların aşılması demektir.
Refahyol
Hükümetinin ciddî siyaset anlayışıyla, devleti bilen
kadrolarıyla yaptığı altı aylık
icraatının sonunda ekonomik göstergeleri şöyle
sıralayabiliriz: Geçen yıl devlet, yüzde 136 faizle
borçlanmıştı; reel faiz yüzde 31,7 ile dünya rekoru
kırmıştı. Bugün, bonoların ortalama yıllık
faizi yüzde 95; reel faiz yüzde 8,4e kadar geriledi. Borsada endeks, dolar
bazında son onyedi ayın rekor seviyesinde. Şimdi yürürlüğe
konulmaya başlanılan yasalar, kararnameler ve projelerle ülkemizin
ekonomisi hızla düzelecektir. Amacımız faizleri
aşağıya çekmek ve sıfırlamaktır. Bu
düşünceyle, Refah Partisi Grubu olarak, olumlu gelen, Hükümetin
yaptığı her türlü yasal düzenlemeye destek vereceğimizi
belirtmek istiyorum.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; bu görüş çerçevesinde, Hükümetçe
hazırlanarak Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan 4792 sayılı
Sosyal Sigortalar Kanunu ile ilgili tasarı dolayısıyla,
ülkemizdeki sosyal güvenlik konusuna değinmek istiyorum. Sosyal güvenlik,
evrensel bir kavram olan sosyal devlet anlayışının bir
ürünüdür. Sosyal güvenlik, toplumun vazgeçilmez haklarından biridir.
Sosyal hukuk devleti tanımını şöyle yapabiliriz: Güçsüzleri
güçlüler karşısında koruyarak, gerçek eşitliği; yani,
sosyal adaleti ve toplumsal dengeyi sağlamakla yükümlü devlet demektir.
Anayasanın 60 ıncı maddesinde herkes için hak olarak belirlenen
sosyal güvenliği, hukuk devletinin amaç edindiği kişinin
korunması, sosyal güvenlik ve adaletin sağlanması ortaya
koymaktadır. Bu anlayış içinde, sosyal güvenliği herhangi
bir meslek veya sosyal risk yüzünden, geliri, kazancı azalmış kişilerin,
başkalarının yardımına gerek kalmaksızın,
yaşama ve geçinme ihtiyaçlarını karşılayan bir
sistemler bütünü olarak tanımlayabiliriz.
Sosyal
güvenlik, kişi için vazgeçilmez bir haktır. Devlet de sosyal
güvenliği sağlamak zorundadır. Anayasamızın 60
ıncı maddesi, devlete, sosyal güvenliği sağlayacak
tedbirleri alma ve teşkilatlarını kurma görevini vermiştir
Ülkemizin en büyük sosyal güvenlik kuruluşu Sosyal Sigortalar Kurumudur.
Sosyal Sigortalar Kurumu, anayasal görevini yerine getirmede çok önemli
görevler üstlenmiştir. Bu görevler, çalışanlara, eşi,
çocukları, ana ve babalarıyla, emeklilerine, bunların eşi,
çocukları, ana ve babalarıyla, dul ve yetimlerine, kısa vadeli
sigorta kolu içinde sağlık ve analık haklarını
sağlamak, uzun vadeli sigorta kolları içinde malullük,
yaşlılık ve ölüm aylıklarını sağlamaktır.
Bu görevin ana hedefi insanlarımızı mutlu etmek,
sağlıklı yaşamlarını sağlamaktır.
Sosyal
Sigortalar Kurumunun geçmiş yıllardaki yanlış
uygulamaları, idarî hataları, malî sıkıntıya sebep
olmuştur. Özellikle, son beş yılda, 1992 yılından
başlayarak gittikçe büyüyen malî sıkıntı, Sosyal Sigortalar
Kurumunu krize sürüklemiştir.
Sosyal
Sigortalar Kurumunun ekonomik sıkıntıya düşmesinin
sebeplerini şöyle sıralayabiliriz: Prim tahsilatının tam
yapılamaması. Kurumun yaklaşık 27 trilyon lirası kamu
kesiminden, 51 trilyon lirası da özel sektörden olmak üzere, 78 trilyon
liralık alacağı vardır.
Denetimsizlik.
Önceki
yönetimlerce yapılan prim affı ve erken emeklilik.
Aktif ve
pasif sigortalı dengesinin bozulması.
Sigortalının
bakmakla yükümlü sayısının artması. Dünya ortalamasına
göre bu katsayı 2dir; ülkemizde 5tir.
Bu malî
krizin sonucu olarak, 1992 yılında Sosyal Sigortalar Kurumunun,
gelir-gider dengesi 2 trilyon 500 milyar lira nakit açığı
vermiştir. İlk ekonomik sıkıntı 1992 yılında
başlamasına rağmen, o zamanki siyasî sorumluların ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının ciddî tedbirleri
ortaya koyamaması, nakit açığını, 1993
yılında 8 trilyona, 1994 yılında 19 trilyona, 1995 yılında
81 trilyona ulaştırmıştır. 1996 yılındaki
açık, resmî ağızlarca, 201 trilyon lira olarak
açıklanmıştır. Hükümetimizin göreve gelmesiyle, kısa
sürede, öncelikle sosyal güvenlik sorununa el atılmıştır;
ciddî, düzenleyici, kamu desteğini alan çalışmalara başlanmıştır.
Çeşitli
vesilelerle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımızın Yüce
Meclisimize arz ettiği gibi, Hükümet, Sosyal Sigortalar Kurumuna malî
destek sağlamak amacıyla, 506 sayılı Sosyal Sigortalar
Kanununda değişiklik öngören kanun tasarısını
hazırlamaktadır. Bu tasarının kısa sürede Yüce Meclise
sunulacağını umuyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sorunu, yalnız sosyal sigorta
hakları içinde düşünmek ve yasal tedbirlerin uygulamaya
konulması yeterli değildir; yeni kaynaklar bulunmalı, atıl
kaynaklar harekete geçirilmelidir. Bu görüşten hareketle, atıl
vaziyette bulunan Sosyal Sigortalar Kurumunun kaynaklarının harekete
geçirilmesi ve değerlendirilmesi zorunludur. Hükümetçe hazırlanan ve
Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan tasarı önemli bir kaynak tespitinin
göstergesidir.
Kurumun
gayrimenkullerini, alımına göre iki grup altında toplayabiliriz:
1- 4792
sayılı Kanunun 20 nci maddesi gereği olarak alınan
gayrimenkuller.
2-
Belediyeler ve resmî kurumların borçlarına karşılık
alınan gayrimenkuller.
Şu anda
Kurumun elinde bulunan gayrimenkullerin büyük bir kısmı, alacaklarına
karşılık edindiği gayrimenkullerdir. Elbette bunların
satışı, kaynak olarak Kuruma aktarılması
mantıklıdır. Yönetim Kurulu, bu tasarıyla serbestlik
kazanmaktadır. Kurumun menfaatına olan satış ve
alımları serbest iradesiyle yapacaktır.
Atıl durumda
olan gayrimenkullerin rayiç bedellerinin üstünde değerlendirilmesi, nakit
varlığa dönüştürülmesini düzenleyen yasayla, gayrimenkuller
ekonomiye kazandırılacaktır. Yıllardan beri değerinin
çok altında kiraya verilen ve kullanılmayan gayrimenkuller değerlendirilecektir.
Hükümetimiz, Türkiyenin diğer kurumlarında olduğu gibi, Sosyal
Sigortalar Kurumunun atıl olan ve gelir getirmeyen, verimliliği
olmayan gayrimenkullerini satarak kaynak sağlayacaktır. Yönetim
kurulu, daha önce yetkisinde bulunan satın almanın yanı
sıra, direkt satma yetkisiyle kurumun menfaatını
koruyacaktır.
Şimdi,
çalışanına, emeklisine, hak sahibi eş, çocuk, ana, baba,
dul ve yetimine daha iyi hizmet vermek amacıyla, bu kaynağın
harekete geçirilmesine karşı çıkmanın
anlaşılır tarafı yoktur. Başka bir ifadeyle, bu
davranış, statükocu bir yaklaşımdır. Bugün bu
çalışmayı eleştirenler, Sosyal Sigortalar Kurumunun
gayrimenkullerinin kaynak olarak değerlendirilmesini 1.12.1993 tarih ve
3917 sayılı Kanunla düzenlemiştir; ancak, söz konusu kanunda yer
alan gayrimenkullerin bir kamu bankasına devir suretiyle
satışı karşılığında Hazine tahvili
alınması şeklindeki yasal düzenlemede arzulanan sonuç elde
edilememiştir. 1993 yılında yapılan bu düzenleme
başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Şimdi,
bu tecrübeler ışığında yasa tasarısını
değerlendirirsek, getirilmek istenen sistem daha açık
anlaşılacaktır.
Yasa
tasarısında Sosyal Sigortalar Kurumunun gayrimenkullerinden, nitelik
itibariyle hizmet alanı dışında bulunanların
satılarak kuruma kaynak bulunması amaçlanmıştır. Yasa
tasarısında, bu yöndeki idarî işlemlerin Sosyal Sigortalar
Kurumunun en yetkili karar organı olan yönetim kurulunda
değerlendirilerek karara bağlanması öngörülmüştür.
İşçi, işveren, emekli ve devlet temsilcilerinden oluşan
yönetim kurulunda alınacak sosyal kararlarla, Sosyal Sigortalar Kurumu
bünyesinde, gerçek, katılımcı karar oluşumu meydana
gelecektir.
Muhalefet,
yönetim kurulunun bu yetkisine şüpheci, önyargıyla
yaklaşıyor. Yönetim kurulu, 4792 sayılı Yasanın 20 nci
maddesi gereği gayrimenkul alıyor; yasa tasarısıyla,
gayrimenkul satıyor. Yolsuzluk, yalnız satışta mı
olur? Gayrimenkul alırken yolsuzluk olmaz mı? Değerinin üstünde
alınmaz mı? Yönetim kuruluna güvenmeyeceksiniz, yöneticilere
şüpheyle bakacaksınız; peki, bu sosyal güvenlik kurumunu kiminle
idare edeceksiniz? Sizin iktidarınızdaki doğrular,
muhalefetinizde yanlış mı olacak? Şimdi, yasal bir
eksikliğin giderilmesiyle, kurum, kendi karar merciilerinde
değerlendirerek gayrimenkullerini satabilecek, malî kaynağa
kavuşacaktır.
Refah
Partisi Grubu olarak, yasa tasarısını destekleyeceğimizi
Yüce Meclise bildirir, saygılar sunarım. (RP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Katırcıoğlu, çok teşekkür ediyorum.
Doğru
Yol Partisi Grubu adına Sayın Baran; buyurun. (DYP
sıralarından alkışlar)
DYP GRUBU
ADINA DOĞAN BARAN (Niğde) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 9.7.1945 tarih ve 4792 sayılı Sosyal Sigortalar
Kurumu Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Geçici
Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, Doğru
Yol Partisinin görüşlerini ifade etmek üzere bulunduğum huzurunuzda,
Grubum adına Yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP
sıralarından alkışlar)
Bilindiği
gibi, sosyal güvenlik, sosyal sigorta, sosyal yardım ve sosyal hizmetlerin
birbirlerini optimal düzeyde tamamladığı bir sistemdir; sosyal
devletin, demokratik devletin ve toplumsal yaşamın vazgeçilmez bir
unsurudur; bir ülkede yaşayan insanların bugünlerinin ve
yarınlarının, sosyal ve ekonomik gereksinimlerini
karşılayacak şekilde güvence altına alınmasıdır.
Son
yıllarda, pek çok gelişmiş ülkede ekonomik hayattaki ciddî
durgunluk ve hatta gerileme, işsizlik oranının giderek
yükselmesine, üretimin azalmasına ve parasal politikalarda belirsizliklere
sebep olurken, gelişmekte olan ülkelerde ekonomik faaliyetlerdeki bu ciddî
gerileme daha da tehlikeli boyutlara varmıştır. Durum böyle
olunca, gündeme iki alternatif gelmiştir; bunlardan birincisi, sosyal
güvenlik hizmetlerini özel sigorta şirketlerine devretmek; yani,
doğrudan doğruya satmak, özelleştirmek. İkinci alternatif
ise, sosyal güvenlik kuruluşlarının, asgarî düzeyde sosyal
güvence hizmeti sunması, daha fazla güvence almak isteyenlerin ise, özel
sigorta şirketlerinden yararlanmasıdır.
Bize
gelince; bilindiği gibi, Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir devlettir. Herkes,
doğuştan sosyal güvenlik hakkına sahiptir ve sosyal güvenlik,
kişi için bir hak, devlet için aslî bir görevdir; ancak, ne var ki,
değerli arkadaşlarım, son yıllarda, bütün dünyada
olduğu gibi, Türkiyede de, sosyal güvenlik kuruluşlarının
gelirleri, giderlerini karşılayamaz hale gelmiştir. Özellikle,
ülkemizde, 1991 yılından sonra, sosyal güvenlik kuruluşları
ödemeler dengesi açık vermeye başlamıştır.
Bu
bağlamda, elliiki yıldan beri, aşağı yukarı 57
000 kadrosuyla, 25 milyon insanımıza, yedi ayrı dalda sigorta
hizmeti veren sosyal güvenlik kurumu da emekli maaşını ödeyemez
hale gelmiş ve bunun neticesi olarak, Hazineden, 1992 yılında
2,5 trilyon, 1993 yılında 8 trilyon, 1994 yılında 14,4
trilyon, 1995 yılında 59,2 trilyon, 1996 yılında da 144,3
trilyon lira yardım almıştır. 1997 yılına
baktığımızda, Sosyal Sigortalar Kurumunun,
aşağı yukarı 350 trilyon liralık bir açık
vereceği ve genel bütçeden de 280 trilyon liralık bir aktarma
yapılacağı öngörülmüştür. 1997 bütçesinde,
yatırımların 525 trilyon lira olduğunu düşünecek
olursak, sadece Sosyal Sigortalar Kurumu için, bunun 280 trilyon
lirasını aktarmak icap etmektedir ki, yatırımların
yarısından daha fazladır.
Değerli
arkadaşlarım, bu da gösteriyor ki, Sosyal Sigortalar Kurumu işçi-işveren sorunu olmaktan
çıkmış, Türkiyenin, ülkemizin sorunu haline gelmiştir.
Yapılacak
olan şey nedir? Yani, Sosyal Sigortalar Kurumunu satalım,
kurtulalım mı? Sosyal güvenlik hizmetlerini özel sektöre mi
aktaralım; bunu mu yapalım? Bunu yapmamız mümkün değildir.
O zaman, ne yapacağız; yani, ilânihaye, namütenahi, belki günün
birinde, yatırımlara ayırdığımız kaynak
kadar, belki de ondan daha fazla bir pay ayırma durumuyla karşı
karşıya gelecektir; böyle bir durum zaten mümkün değildir.
İşçinin malı olan, işverenin malı olan bir kurumun
özelleştirilmesi mümkün olmayacağı gibi, Anayasamız da
zaten buna müsait değildir; böyle bir şeyi Hükümet olarak
düşünmemiz, zaten mümkün değildir. Yapılacak şey nedir; yapılacak
şey, doğruları, yanlışları bir araya koymak
suretiyle, kurumun karşı karşıya bulunduğu finansman
darboğazına sağlıklı bir çözüm getirmektir.
Değerli
arkadaşlarım, burada, diğer siyasî partilerin grup sözcüleri çok
güzel konuşmalar yaptılar; sistemi bu hale getiren nedenleri bütün
teferruatıyla izah ettiler. Bunlar üzerinde tekrar konuşmak
istemiyorum; ama, şurası bir gerçek ki, geçmiş yönetim
zamanlarında uygulanan erken emeklilik, süper emeklilik ve geriye dönük
borçlanmalar, kurumun aktuaryel dengesini bozmuştur. Prim karşılığı
olmadan ödenen sosyal yardım zammı -ki, bunun yıllık
faturası 110 trilyon liradır- kurum tarafından
karşılanmıştır. Prime esas olan ücretin tavanı
çok düşüktür. Prim oranlarının yüksek olmasına rağmen,
prime esas olan ücret tavanının düşük olması, prim
gelirlerinin de düşük olmasına sebep olmuştur.
Kaçak
işçi çalıştırılmasını önleyecek etkin
tedbirlerin alınmamış olması ve 1991 yılına kadar
devletin sosyal güvenlik kurumlarına doğrudan bir katkıda
bulunmamış olması, kurumu bu hale getirmiştir.
Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, bu hızlı çöküşe,
kalıcı ve kapsamlı bir çözüm bulmak, aktuaryel dengeyi yeniden
kurmak, işçi, işveren, emekli temsilcileri ile kamu kurum ve
kuruluşlarının da desteğini almak suretiyle, 506 sayılı
Yasa ile 4792 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Yasası üzerinde
değişiklik yapan yasa tasarısı taslakları
hazırlamak suretiyle bakanlıkların görüşüne sunmuştur.
Bu yasa
tasarısı taslaklarının Bakanlar Kurulundan Genel Kurula
gelmesi halinde, burada öngörülen, alınması icap eden köklü tedbirler
şunlardır: Emeklilik yaş sınırı getirilmektedir;
yani, kadınlarda 20, erkeklerde 25 hizmet yılını dolduran
çalışanların emekli olması yerine, emeklilik yaş
sınırı getirilmekte ve bu yaş sınırı
kademeli olarak artırılmaktadır. Ayrıca, aktif
sigortalılarda staj süresi getirilmektedir; çünkü, kaçak olarak
çalışan bir işçi, hastalandığı zaman, hastaneye
gidip tedavi olduğu zaman, milyonları bulan tedavi ücretlerini
ödemesi mümkün olmadığı için, o anda SSKya kaydını yaptırması
halinde, bir gün önce kaydını yaptırması halinde bile, hastanenin
milyonları bulan tedavi ücretleri, kurum tarafından
karşılanmaktadır.
Avrupa
ülkelerinde 120, hatta 180 gün olan sağlık primi ödemesiyle ilgili
staj süresi, gelecek olan bu yasa tasarısında dikkate
alınmış ve kaçak işçilerin istihdamını önleyici etkin
bir tedbir olarak, inşallah o zaman huzurumuza gelecektir.
Bu
düzenlemede, prime esas olan ücretin üst sınırı, Bakanlar
Kurulunun kararıyla üç katına, hatta dört katına
çıkabilecektir.
Kaçak
işçi çalıştırılmasını önlemek amacıyla,
sigorta müdürlerine de denetleme yetkisi verilecek ve işe giren bir
işçinin, 30 gün içerisinde işe girmiş olduğunu kuruma
bildirme mecburiyeti getirilecektir.
Kurum
tarafından karşılanan sosyal yardım zammı Hazineye
aktarılacak ve zaman içerisinde tedricen kaldırılacaktır. İdarî
ve malî açıdan gerçek özerklik getirilecektir ve devletin, sosyal güvenlik
sistemindeki görevi, doğrudan doğruya denetleyen, kontrol eden bir
fonksiyon haline dönüşecektir.
Değerli
arkadaşlarım, bilhassa, bu yasa tasarısındaki en mühim
değişikliklerden birisi de şudur: Hastaneler, sağlık
işletmelerine dönüştürülecek, yani, özerk hale getirilecektir.
Böylece, kaçak istihdamın önlenmesi, primin tamamının tahsil
edilmesi ve sosyal yardım zammının Hazinece
karşılanması halinde bile, Kurumun aktuaryel dengesinde
fevkalade olumlu neticeler alınması mümkün olacaktır.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; finansman darboğazının
aşılması için, sadece, izah ettiğim 506 ve 4792
sayılı Yasalardaki değişikliklerin yeterli
olmayacağı aşikârdır. Bu nedenle, Sosyal Sigortalar
Kurumunun kaynaklarının harekete geçirilmesi gerekmektedir. Bu
kaynaklardan bir tanesi de, hizmet dışı kalmış olan
gayrimenkullerdir. Kurumun, Aralık 1996 tarihinde 7 sigorta dalındaki
hizmete karşılık ödediği maaş 37 trilyondur; kurumun
bir ayda -Aralık 1996da- ödemiş olduğu emekli maaşı
37 trilyondur. Biliyorsunuz, ocak ayında yüzde 30 zam
yapılmıştır, bu, 48 trilyona çıkmıştır;
ancak, kurumun, gayrimenkullerinin bir yılda getirmiş olduğu
kira, 952 milyardır; yani, 1 trilyon bile değildir. Düşünün ki,
bir ayda -1996 Aralık ayında- 37 trilyon lira emekli maaşı
ödüyor ve aralık ayında gayrimenkullerden sağlamış
olduğu gelir 80 milyar lirada kalıyor.
Müzakere
ettiğimiz yasa tasarısıyla, mülk alımlarında yetkili
olan yönetim kuruluna, Sosyal Sigortalar Kurumunun gayrimenkullerinden,
nitelikleri itibariyle hizmet alanı dışında kalanların
satılarak değerlendirilmesi için, satış yetkisi verilmesi
öngörülmektedir. Bu tasarı, 1993 yılında çıkarılan
3917 sayılı Yasada olduğu gibi, Sosyal Sigortalar Kurumunun
gayrimenkullerinin satışını dolaylı yollardan
yapmamaktadır; doğrudan doğruya yönetim kuruluna satış
yetkisi vermektedir ve yasa tasarısının en önemli, en olumlu
olan tarafı da budur.
Söz konusu
gayrimenkullerin rayiç bedelden aşağı olmamak kaydıyla açık
artırma usulüyle satılmasını düzenleyen yasa
tasarısının kanunlaşması halinde, kuruma, 50-60
trilyonluk bir kaynak sağlanmış olacaktır.
Biraz evvel
burada ifade edildi, eğer, bu gayrimenkullerin satılması icap
ediyorsa, bu gayrimenkuller, işçilerin ağırlıklı
olduğu bir yönetim kurulunun oluşması halinde
satılmalıdır denildi. Düşünün ki, bu yönetim kurulu,
yönetim kurulu başkanı hariç, 6 kişiden oluşmaktadır;
işçi temsilcisi, işveren temsilcisi ve emeklilerin temsilcisi olan 3
üye seçimle gelmektedir. Öbür 3 kişiden 1i Hazineden sorumlu Devlet
Bakanlığı tarafından, diğer 2si de, 1i genel müdür
olmak kayıt ve şartıyla, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı tarafından gösterilen ve müşterek
kararnameyle oraya getirilen kişilerdir.
Bugün Sosyal
Sigortalar Kurumunun 1997 yılı bütçesi 982 trilyondur. Böyle bir
yönetim kuruluna, 1 katrilyonu, onun yönetimini emanet ediyoruz. Bu
gayrimenkullerin satışıyla elde edilecek olan 55-60 trilyon için
şüpheye düşmemiz hiç de mümkün değildir.
Ben, bu
yaklaşım içinde, Doğru Yol Partisi Grubu olarak, tasarıya
olumlu baktığımızı ve kabul oyu vereceğimizi
ifade ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP ve RP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Baran, teşekkür ediyorum efendim.
Anavatan
Partisi Grubu adına Sayın Balcılar.
Buyurun
Sayın Balcılar. (ANAP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
BALCILAR (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 4792 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun bir
maddesinin değiştirilmesiyle ilgili, SSK Yönetim Kuruluna,
SSKnın mülklerinin satılması yetkisi değil, satma emri
vermek isteyen kanun tasarısı üzerinde, Anavatan Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce Heyetinizi saygılarla
selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, sosyal sigortalar veya sosyal güvenlik için değişik
tarifler yapmak mümkündür. Bu tariflerden bir tanesi de, bir kazana,
insanın aktif hayatında çalışırken kesilen primlerin
kaşık kaşık dolması ve kazanda aşağıdan
kaynatılması, pilavın nemalanması dediğimiz olay ve
daha sonra da kaşık kaşık, emekli olan kişilere
verilmesidir. Modern sigortacılıkta, aktuarya hesapları
dediğimiz hesaplarla bu fonlar yönlendiriliyor. Yani, ilgili Sosyal
Sigortalar kanunlarında ve sosyal güvenlik kuruluşlarının
kanunlarında ihtiyat akçesi denilen bir düzenleme vardır; o
yılki sosyal güvenlik kuruluşunun gelirlerinin bir kısmı,
ihtiyat akçesi olarak ayrılmak zorundadır ve bu ihtiyat akçesi olarak
ayrılan para, ileriye dönük, yirmi sene sonra, yirmibeş sene sonra
emekli olacak kişilerin emekliliklerini takviye etmek amacıyla
kullanılır. Bu, kâğıt alınarak kullanılır,
devlet tahvili alınır, mülk alınır vesaire
alınır.
Sosyal
Sigortaların mülklerinin büyük bir kısmı, 1992ye kadar olan
mülklerinin tamamı veya tamamına yakını, işte bu
ihtiyat akçesi olarak ayrılan, yirmi sene, otuz sene sonra emekli olacak
kişilerin emekliliklerini desteklemek gayesiyle ayrılan, matematik
karşılıklarla oluşturulan mülklerdir.
Değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; Sosyal Sigortalar Kurumu 1945
yılında kurulduğunda, tabiî, yeni kurulmuş bir sosyal
güvenlik kuruluşu, emekli olan yok; aktif pasif oranı 25e, 30a 1;
bugünkü gibi 1,8e 1 veya 2ye 1, 1,5e 1 şeklinde değil.
Dolayısıyla, gider az, gelir çok. Bu gelirlerin büyük bir
kısmıyla hastane alınmış, yeni mülkler
alınmış, hizmet binaları alınmış, rant
tesisleri alınmış. Niye alınmış; ileriye dönük,
yirmi sene, otuz sene sonrası düşünülerek alınmış;
kanun yapıcının, matematik karşılık olarak
koyduğu karşılıklar buralara harcanmış.
Bugün ne
yapıyoruz; bu emeklilerimizin, ileride daha iyi imkâna
kavuşmasını; yani, kazandan daha büyük kaşıkla aş
alabilmesini sağlayacak imkân ortadan kaldırılmak isteniyor,
Sosyal Sigortalar Kurumunun mülkleri satılmak isteniyor.
Prensip
olarak, Sosyal Sigortalar Kurumunun mülk almaya, mal almaya yetkili olan
Yönetim Kurulunun, mülk satma yetkisi de olması gerekir gibi, çok tabiî,
halisane bir düşünce içerisinde olabiliriz; ama, burada, Hükümet, Sosyal
Sigortalar Kurumu Yönetim Kuruluna yetki verme olayı değil,
aynı, Ağrı Üniversitesinin açılışında
olduğu gibi -davetiyeler basılıyor, hazırlıklar
yapılıyor- kanun arkadan gelsin düşüncesinde.
Sayın
Başbakan Erbakan Hocamız, birinci kaynak paketinde işte,
şuradan bu kadar, buradan bu kadar, Sosyal Sigortalar Kurumunun mülklerini
de satacağız; oradan da 60 trilyon elde edeceğiz diyor; bir ay
sonra da kanun tasarısı getiriliyor. Yani, halisane, Sosyal Sigorta
Kurumunun daha randımanlı, daha rantabl, daha özerk
çalışabilmesi için, Sosyal Sigortalar Kurumu Yönetim Kuruluna yetki
verme olayı değildir; olay, tamamen, bütçe açıklarını
kapatabilmek gayesiyle, Sosyal Sigortalar Kurumunun mallarını satma
konusunda yönetim kuruluna emir vermek gayesiyle oluşturulmuş bir
yasa tasarısı olarak önümüze gelmektedir.
Değerli
milletvekilleri, 4792 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda
devlet ağırlıklı bir yönetim söz konusudur. Gönül isterdi
ki, eğer Hükümet, halisane olarak, Sosyal Sigortalar Kurumu Yönetim
Kurulunun daha yetkili ve özerk hale getirilmesini arzu ediyor ise, 4792
sayılı Kanunda değiştirilmesi gereken sadece bir madde bu
değildir, onlarca değiştirilmesi gereken -Hükümetin de
muhalefetteyken telaffuz ettiği- maddeler vardır. Eğer, Hükümet
samimî ise, 4792 sayılı Kanundaki tüm değişikliklerle
birlikte bunu getirmesi ve yönetim kurulunu özerk hale getirdikten sonra bu
satış yetkisinin verilmesi tabiî ve doğru olurdu.
Kaldı
ki, Sosyal Sigortalar Kurumunun en büyük hak sahiplerinden olan işçi
temsilcisi Türk-İş, yasa tasarısına
karşıdır. Karşı olmasının sebebi de, bu
yönetim kurulunun tam olarak özerk hale getirildikten sonra yetkinin verilmeyişi,
Hükümetin bu konudaki inisiyatifi elinde tutarak, istediği şekilde
istediği malları satma arzusudur.
Olayın
bir başka boyutu daha var.1993 yılında, o tarihteki Koalisyon
Hükümeti, bir satış kanunu getirdi; birinci seferde, Anayasa
Mahkemesinde bozuldu, sonra tekrar getirildi ve Emlâk Bankası
aracılığıyla, Sosyal Sigortalar Kurumunun o gün için, yine
bugüne benzer aman, ben günü kurtarayım düşüncesi içerisinde ne
kadar fazla gelir temin edebilirsem, ne varsa satayım müflis tüccar
düşüncesiyle satma arzusu içerisinde olan o günkü Hükümet,
Sigortanın satılabilecek bütün
emtialarının listesini çıkardı ve sattı.
Şimdi,
düşünüyorum; 1992den bu yana Sosyal Sigortalar Kurumu bir kuruşluk
ihtiyat akçesi ayırmamış; yani, 1992den itibaren, ilave bir tek
mal edinmemiş ve 1993 yılında da, satılabilecek ne varsa
satılmış. Bugün neyi satacaksınız; Sosyal Sigortalar
Kurumunun genel müdürlük binasını mı satacaksınız? Bu
sorunun cevabını almak isteriz.
Yine, 1993
yılında bu satışlarda fevkalade şaibeli konular, soru
işareti olarak hafızalarımızda kalmıştır.
Bundan bir süre önce, sosyal güvenlik kuruluşlarının
sorunlarını incelemeyle ilgili bir Komisyon kuruldu. Hükümetin
temsilcilerinden, Sayın Refah Partisi temsilcisi Ahmet Feyzi
İnceözün de, orada, en fazla üzerinde durduğu nokta, 1993teki mülk
satışları olmuştur, mülk satışlarındaki
gereksizlik olmuştur; SSKnın mülklerinin
satışlarındaki şaibeli olayları, konuları,
komisyon raporuna geçirme konusunda ciddî talepleri olmuştur ve komisyon
raporuna da bunlar geçmiştir...
ABBAS
İNCEAYAN (Bolu) Muhalefet şerhi de koymuştu...
MUSTAFA
BALCILAR (Devamla) Muhalefet şerhi de koymuştur...
Tabiî,
bugün, yine, Partisi, oradaki mülk satışlarında, muhammen
bedellerin tespitinde, ihale sisteminde aynı şeyleri yapma
girişiminde bulunuyor. Çok enteresandır, çok büyük değerli
mülkler, onlarca mülk, muhammen bedelden, bir tek kişinin ihaleye girmesi
suretiyle satılmıştır; bir ikinci kişi yok!..
SSKnın mülklerine -en kötü mülküne dahi- hiç değilse iki tane
alıcının çıkması gerekmez mi?!. Dolayısıyla,
o tarihteki yönetim kurulu -kimseyi
suçlamıyorum, tenzih ederim- kafalarda soru işareti kalacak
şekilde... Şaibeli satışlar olduğu endişelerini
şu andaki İktidar temsilcileri tarafından da ifade
edilmiştir. Dolayısıyla, bu satışların, hiç
kimsenin kafasında soru işareti kalmayacak şekilde olması
da arzumuzdur.
Değerli
milletvekilleri, Hükümet tasarısının ilgili raporunda, defaatle,
değişik yerlerde 1992 yılından başlayarak, giderek
büyüyen malî bir krize sürüklenen SSK ifadeleri
kullanılmıştır. 1991in sonunda; yani, Anavatan Partisi
İktidarlarının devrettiği dönemde, Sosyal Sigortalar
Kurumunun o günkü TL bazında aktuaryası, 118 milyar lira
fazlalık veriyordu. 118 milyar lirayı dolara vurduğunuz zaman da
-zannediyorum, o günkü dolar kuru 9 bin lira filandı- oldukça yüksek bir
rakam çıkar.
1991den
itibaren, Sosyal Sigortalar Kurumu, TL bazında da, dolar bazında da
-hangisine göre hesaplarsanız- her yıl katlanarak, büyük bütçe
açıkları sebebiyle kaynak arama ihtiyacı durumuna
gelmiştir. Tabiî, burada ne yapılmıştır da, nasıl
bir icraat yapılmıştır, nasıl bir uygulama
yapılmıştır da 1991e kadar hiçbir açık vermeyen,
hatta aktuaryaları artı veren Sosyal Sigortalar Kurumu muanata muhtaç
duruma düşmüştür?.. Az önce konuşan Doğru Yol Partisi
sözcüsü Sayın Doğan Baran arkadaşımız Türkiyenin
yatırım bütçesine denk sosyal güvenlik açıkları söz konusu
olmuştur dediler. Peki 1991den itibaren ne
yapılmıştır da, bu açıklar, bu seviyeye
gelmiştir? Konuşmacılar ifade ettiler; ama, ben bazı
kısımlarını açarak... Çünkü, aynı hatalar yine bu
Refah-Doğru Yol Hükümeti tarafından tekrarlanma
aşamasındadır. Bu hatalarla ilgili tenkitlerimizi,
tasarılar geldikçe yapacağız; ama, bugün yapılan
hataları kısa olarak izah edersek; yaş sınırına
bakılmaksızın erken emeklilik olayı, maalesef,
getirilmiştir. Siyasî iktidar olarak, doğabilecek her türlü oy
kayıplarını da göze alarak, 1986 yılında Anavatan
İktidarı tarafından getirilen yaş kıstası, 1991den itibaren yumuşak geçişle
uygulamaya geçecekti. 1992de ilk uygulamalara başlayacakken, o günkü
hükümetin getirmiş olduğu bizim yapmayın, yanlış
yapıyorsunuz, sosyal güvenlik kuruluşlarını iflas
ettirirsiniz, ileride devletin gücü bile yetmez, ikinci KİT
açıkları haline getirirsiniz ifadelerimizi, Meclis
zabıtlarına baktığınız zaman, o günkü Anavatan
sözcülerinin ifade ettiğini, 1992deki yaş sınırına
bakılmaksızın erken emeklilik kanunu müzakerelerinde
göreceksiniz. Bütün çırpınışlarımıza rağmen,
bütün tenkitlerimize rağmen, işte, bu getirilmiştir ve yaş
sınırına bakılmaksızın getirilen erken emeklilik
kanunu, bugün, sosyal güvenlik kuruluşlarının
açıklarını artıran -biraz ağır olacak diye
düşünebirsiniz- ama, sosyal güvenlik kuruluşlarını
batıran uygulamanın başlangıcı olmuştur.
Bir
başka nokta, prim affı olayı; yine, Anavatan
İktidarları döneminde iki veya üç sefer getirilmiştir. Buradaki
espri şudur: Prim affı değil; primin aslının,
anasının ödenmesi halinde, faizlerinin ertelenmesiyle ilgili kanun
tasarıları üç sefer getirilmiştir. Bu tasarılar getirilirken,
biz aptal mıydık; seçmene selam olsun diye sizin getirdiğiniz bu
afları getiremez miydik?! Komisyonda ve Genel Kuruldaki müzakerelerde, af
getirilmesi halinde, vatandaş, ileriye dönük olarak, Sosyal Sigortalar
Kurumunun kaynaklarını, borçlarını banka kredisi gibi
düşünür ve ben bunları ödemeyeyim, nasıl olsa, ileride, seçmene
selam edecek bir iktidar gelir, bunların affını sağlar;
dolayısıyla, ben, sıfır faizli banka kredisi gibi bu
primleri kullanmış olurum zehabına kapılır;
dolayısıyla, Sosyal Sigortaların prim tahsilat oranları
düşer, batış, çöküş başlar ve ileride de işte
bugünkü duruma gelinir ifadelerini kullanmışız ve af
olayını reddetmişiz. 1992de ve 1993te, maalesef, yine, bütün
tenkitlerimize rağmen, bu af olayı getirilmiştir.
Bugün, niye
bunları söylüyorum; Sayın Hükümetimiz, RP-DYP Hükümeti, tarih
tekerrürden ibarettir gibi, o tarihte, Sosyal Sigortalar Kurumunun
çöküşüne vesile olan, sebep olan ana etkenlerden, prim affıyla ilgili
kanun tasarısını bugün tekrar getiriyor. Burada, tekrar ikaz
ediyoruz; günü kurtarmak amacıyla, bir yıl, altı ay,
bilemiyorum... Başbakanlık süresi ne zaman bitecek, devir teslimden
evvel o sırayı mı hedefliyorsunuz limit olarak, gününüzü
kurtarmaya çalışıp, Sosyal Sigortalar Kurumunu bir miktar
rahatlatmayı hedefliyorsanız; bu, Sosyal Sigortalar Kurumuna
yapılan en büyük hatadır, en büyük kazıktır ve ileriye
dönük de bunun vebalini hep beraber çekeriz, en fazla da siz ıstırap
çekersiniz. Burada, yine, borçlanmaların -her türlü borçlanmaların-
Sosyal Sigortalar Kurumunda, sosyal güvenlik sisteminde, Kuruma yük
getireceği ana prensibi vardır.
Yine,
Hükümetimiz, geçmiş dönemlerde yapılan hataların bir
tekrarı olarak yurtdışındaki
vatandaşlarımıza diye bir ibareyle bir kanun tasarısı
getirdi; Sağlık, Sosyal İşler Komisyonunda görüşüldü,
hatta, bugün de, öncelik ve ivedilikle görüşmeyle ilgili bir önerge
verildi ve reddedildi. Tabiî, gaye zannediyorum, bayramdan evvel böyle bir
kanunu çıkararak, başta Almanyadaki millî görüş teşkilatları
olarak seçmene selam etme gayesidir diye, endişelerimizi burada dile
getirmeyi bir görev addediyorum.
Burada,
kanun tasarısı geldiği zaman tenkitlerimizi yapacağız.
Sadece ve sadece, salt bütçe açıklarını kapatmak gayesiyle
getirilen bir kanun tasarısı olduğu, zaten, Sayın Başbakanın
basın toplantısında da net bir şekilde ifade ediliyor ve
Sayın Başbakan yaptığı basın
toplantısında diyor ki buradan biz yüzde 20 katkı payı
alacağız ve 5 milyar dolar para toplanacak; bunun 1 milyar
dolarını Hazineye gelir irat edeceğiz, 4 milyar dolarını
da devlet olarak, Hükümet olarak kullanacağız yani, gaye,
Anayasanın ilgili 62 nci maddesine göre, sosyal güvenlik
kuruluşlarını güçlendirmek değil; yine, Anayasanın 62
nci maddesine göre, Türkiyede, daha hâlâ yüzde 100e ulaşmamış
olan sosyal güvenlik hakkını tüm vatandaşa yaymak değil;
gaye sosyal güvenlik hakkı adı altında Hazineye para toplamak
sosyal güvenlik hakkı adı altında bütçe
açıklarını azaltacak bir gayedir. Dolayısıyla, bu
uygulamalar da sosyal güvenlik kuruluşlarının aleyhine olacaktır
ve geçmişte yapılan hatalardan dolayı batırılan sosyal
güvenlik kuruluşları, bundan sonra, tekrar, bu, ileriye dönük
yanlış düşüncelerinizle belini doğrultamaz bir hale
getirilecektir endişelerimizi
burada tekrar dile getirmek istiyorum.
Burada bekledikleri
rakam -Sayın Bakan da komisyonda ifade ettiler- 50-60 trilyon; Sosyal Sigortalar Kurumunun
sadece ve sadece bu yıl bütçe açığı 350 trilyon ve
satılacak mülk yok; 1993te hepsini satmışsınız.
Satılabilecek arsaların, sosyal tesislerin vesairelerin
satılması halinde, maksimum temin edilebilecek para 20 trilyon; hadi
50 trilyon olsun!.. Bu sene günü kurtardınız, açığın
yedide birini kapattınız; peki, önümüzdeki sene ne olacak? Önemli
olan, böyle müflis tüccar gibi mal satarak borç kapatma değil; önemli
olan, kalıcı, ileriye dönük, Sosyal Sigortalar Kurumunun
problemlerini halledebilecek düzenlemeler getirmektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA
BALCILAR (Devamla) Sayın Başkanım, son cümlemi söylüyorum.
BAŞKAN
Sayın Balcılar, 2 dakika yeter mi efendim?
MUSTAFA
BALCILAR (Devamla) Son cümlemi söylüyorum efendim.
BAŞKAN
Buyurun.
MUSTAFA
BALCILAR (Devamla) Sosyal Sigortalar Kurumu Yönetim Kuruluna yetki
verilmesine, prensipte halisane olarak katılmakla birlikte; Hükümetin,
Sosyal Sigortalar Kurumunun daha özerk bir şekilde yönetilmesinden ziyade,
kendilerine çok büyük yük teşkil eden bütçe açıklarını
kapatmak için -damlaya damlaya göl olur misali- devletin satılabilecek her
şeyini satmaya çalışırken; Sosyal Sigortalar Kurumunun da
mülklerini satarak, bütçe
açıklarını bir miktar kapatma gayesiyle bu kanun
tasarısını getirmesinden dolayı, bu tasarıya Anavatan
Partisi Grubu olarak karşı çıktığımızı
ifade eder, Yüce Heyetinize saygılar sunarım. (ANAP ve DSP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Balcılar, teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, gruplar adına yapılan konuşmalar
tamamlanmıştır.
Sayın
Hikmet Sami Türkün kişisel söz talebi var, şu ana kadar başka
kişisel söz talebi yok.
Kişisel
konuşmalardan sonra oylama yapacağım.
Sayın
Türke söz veriyorum; buyurun efendim. (DSP sıralarından
alkışlar)
HİKMET
SAMİ TÜRK (Trabzon) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, bugün, toplumumuzun çok büyük bir kesimini, en az 25 milyon
insanımızı ilgilendiren bir kanun tasarısını
görüşüyoruz.
Anayasamızın
60 ncı maddesi, herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olduğunu
ve devletin bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri
alacağını ve teşkilatı kuracağını
öngörmektedir.
Sosyal
Sigortalar Kurumu, Anayasanın 60 ıncı maddesinde öngörülen
kurumların başında gelmektedir. En az 25 milyon
insanımız, bu Kurum sayesinde geleceğe güvenle bakmak
durumundadır. Ne yazık ki, bu Kurum, son beş yıl
içerisinde, çeşitli yanlış uygulamalar nedeniyle ağır
bir malî krize sürüklenmiş bulunmaktadır. Öyle ki, Kurumun 1996 yılındaki
açıklarının 163 trilyon liraya varacağı tahmin edilmekteydi.
Bu durumun nedenleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurduğu bir
araştırma komisyonunun raporunda ayrıntılarıyla
belirtilmiştir. Bunlardan sadece bazılarını hatırlamak
için kısaca değinmek istiyorum: Özellikle erken emeklilik
uygulamaları, aktif-pasif sigortalı dengesini bozmuştur.
Aktif-pasif sigortalı oranı, 1980 yılından bu yana, dünya
standartlarına uygun asgarî düzeyin altına düşmüştür.
Böylelikle, Sosyal Sigortalar Kurumunun aktuarye dengesi altüst olmuştur.
Prim karşılığı olmayan sosyal yardım
zamları, Kurum alacaklarının tahsil edilememesi, Sosyal
Sigortalar Kurumunun içerisine düştüğü malî krizi daha da
derinleştirmiştir.
Araştırma
komisyonumuzun raporunda, bu çıkmazdan kurtulmak için alınması
gereken önlemler gösterilmiştir. Hükümetimiz, bu önlemleri uygulamak
yerine, kolay yolu seçmiştir; Hükümetimiz, getirdiği tasarıyla,
Sosyal Sigortalar Kurumunun taşınmazlarını satışa
çıkarmak istemektedir. Oysa, yapılması gereken bu değildir.
Nelerin yapılması gerektiği, araştırma komisyonunun
raporunda çok ayrıntılı bir biçimde
açıklandığı için, onlar üzerinde durmaya gerek görmüyorum;
ancak, satılmak istenen bu taşınmazlar, önemli ölçüde, Sosyal
Sigortalar Kurumu Kanununun 20 nci maddesinde, Kurumun yedek akçelerinin
yatırılması öngörülen değerler arasında yer
almaktadır. Bildiğiniz gibi, bu madde, Kurumun, her sigorta kolu için
ayıracağı yedek akçeleri hangi alanlara
yatıracağını tek tek göstermiştir. Genel olarak
şunu söyleyebiliriz: Bu değerler, Sosyal Sigortalar Kurumunun
sigortalılara karşı olan yükümlülüklerini yerine getirmesinin
güvencesidir. İşte, şimdi, satışa çıkarılmak
istenen, bu güvencelerin bir bölümüdür. Aslında, bu yol ilk kez
denenmiyor. Daha önce de, 1993 yılında, 3917 sayılı
Kanunla, yine, Sosyal Sigortalar Kurumunun taşınmazlarının satışına
olanak tanınmıştı; ancak, orada karmaşık bir
mekanizma öngörülmüştü ve bu mekanizmanın bekleneni
sağlamadığı, kanun tasarısının gerekçesinde
ifade edilmektedir. Gerçekten, 3917 sayılı Kanunda, Kurum
taşınmazlarının Emlak Bankasına devredilmesi ve bu
Bankanın da hazine tahvilleri karşılığında bu
taşınmazları satması öngörülmüştü. Öyle
anlaşılıyor ki, bundan beklenen yarar
sağlanamamıştır. Şimdi, yeni bir yöntem denenmektedir;
ancak, bu konuda, şimdiki kanun tasarısıyla yeni bir
yanlışlığa düşülmemesi için, Türkiye Büyük Millet
Meclisi araştırma komisyonunun raporundaki konuyla ilgili bölümü
izninizle okumak istiyorum. Komisyon raporunda şu satırlar dikkati
çekmektedir: Komisyonumuzun doğrudan görev alanına girmemekle birlikte,
satışı yapılmak üzere Sosyal Sigortalar Kurumu
tarafından Emlak Bankası Anonim Şirketi Genel Müdürlüğüne
devredilen taşınmazlar konusu incelenerek, özellikle
taşınmazların değerlendirilmesi aşamasıyla ilgili
endişe taşımaktayız. Bu endişemizi Genel Kurulun
bilgisine arz ederiz.
Acaba,
getirilen kanun tasarısı bu endişeleri gidermekte midir? Bizim
görüşümüze göre, kanun tasarısında bu satışlar için
öngörülen yöntem, bundan bir süre önce Emekli Sandığı
bakımından kabul edilen kanuna göre biraz daha
ayrıntılı olmakla birlikte, yetersizdir.
Bu hükümler,
Sosyal Sigortalar Kurumu taşınmazlarının keyfî bir biçimde
satılmasını tam olarak engelleyebilecek nitelikte değildir.
Bu hükümlerde, Meclis, konunun ayrıntılarının
düzenlenmesini bir yönetmeliğe bırakmaktadır. Bunun, Meclis
tarafından yapılması gereken bir düzenlemenin, hangi
bakanlık veya hangi kurum tarafından düzenleneceği dahi belli
olmayan bir yönetmeliğe bırakılması
yanlıştır.
Bildiğiniz
gibi, bir süre önce Meclisimizin kabul ettiği Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Taşınmaz Mallarının
Satışı Hakkında Kanun Anayasa Mahkemesine götürülmüş
ve Anayasa Mahkemesi, bu kanun hakkında yürürlüğü durdurma
kararı vermiştir. Şimdi, yeniden aynı durumla
karşılaşmamak gerekir. Meclisimiz, sürekli olarak, burada, sonuç
alınmayan yasalar yapmak durumunda kalmamalıdır.
Biz, Sosyal
Sigortalar Kurumunun taşınmaz mallarının, Sosyal Sigortalar
Kurumunun, sigortalılara karşı olan yükümlülüklerinin yerine
getirilmesi bakımından, en önemli güvence niteliğindeki
taşınmazların, gelişigüzel, haraç mezat satılmaması
için uyarı görevimizi yapıyoruz.
Burada,
muhalefet -zaman zaman- aslında istemeden, bazı engellemeler de
yapmaktadır; ama, vatandaşlarımızın şunu
bilmesinde yarar var. Bu engellemeler, Meclisin
çalıştırılmaması için değil, Meclisin daha
verimli bir biçimde çalışması bakımından, iktidar
partilerini, Hükümeti bir diyaloğa çekmek içindir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Türk, 2 dakika yeter mi efendim?..
HİKMET
SAMİ TÜRK (Devamla) Evet, Sayın Başkan.
Bu
engellemelerin, örneğin toplantıya katılmama ya da yoklama
istemenin amacı, kanunların daha iyi bir biçimde
çıkmasını sağlamaktır.
Burada
konuşuyoruz, görüşlerimizi savunuyoruz; ama, etkili olamıyoruz.
İşte Hükümeti, bir diyalog ortamına çekebilmek için, iktidar
partileriyle bir diyaloğu sağlayabilmek için bu yola gidilmektedir.
Eğer Hükümet, bu diyalog anlayışını gösterirse, zaten
bunlara gerek kalmaz.
Burada,
hepimizin görevi, kanunların en iyi biçimde yapılmasını
sağlamaktır. Bizim söylediklerimiz ve muhalefet olarak
yaptıklarımız, bu amaca dönüktür.
Bu
anlayışla, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (DSP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Türk, teşekkür ediyorum.
OYA ARASLI
(İçel) Sayın Başkan, şahsım adına söz talep
ediyorum.
BAŞKAN
Efendim, Sayın Oya Araslı, kişisel görüşlerini ifade
etmek üzere söz talebinde bulundular.
Sayın
Araslı, buyurun.
OYA ARASLI
(İçel) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 9.7.1945
tarih ve 4792 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun Bir
Maddesinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi
Hakkındaki Kanun Tasarısıyla ilgili olarak kişisel
görüşlerimi dile getirmek üzere söz almış bulunuyorum.
Çok
değerli milletvekilleri, elimizdeki bu kanun tasarısına
baktığımız zaman, Hükümetin, burada, tek bir amaç
doğrultusunda düzenlemeler yaptığını görüyoruz.
(Gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Araslı, sürenizi durduruyorum; bir dakikanızı rica
edeyim.
Sayın
milletvekilleri, bir sayın milletvekili görüş ifade ediyor, biraz
sonra oylamaya geçeceğiz; fikirlerin tebellürü için dinlememizde fayda var
diye düşünüyorum.
Buyurun
efendim.
OYA ARASLI
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu kanun
tasarısına baktığımız zaman, buradaki
düzenlemenin tek bir amaca yönelmiş bulunduğunu görüyoruz. Nedir bu
amaç; Sosyal Sigortalar Kurumunun elinde bulunan malların
satışına ilişkin esasları ortaya koymak.
Değerli
arkadaşlarım, bu kanun tasarısını elime
aldığım zaman, ister istemez yedi aydan beri, şu
çatının altında yapmış olduğumuz
çalışmaları ve çıkarmış olduğumuz
yasaları şöyle bir zihnimden geçirdim; ne yapıyoruz biz burada;
aylardan beri, biz burada, devletin elinde, kamu kurumlarının elinde
ne var ne yoksa onların satışı için birtakım imkânlar
hazırlıyoruz; birtakım arayışlar içerisindeyiz. Acaba,
başka gelir elde etme yolumuz yok mu değerli arkadaşlarım?
Zaman zaman, bu arayışı ben neye benzetiyorum biliyor musunuz;
iflas etmiş tüccarlar vardır; değerli eşyaları olan;
fakat, fakir düşmüş aileler vardır; manava borcunu ödeyebilmek
için evin koltuğunu satar, kasaba borcunu ödeyebilmek için değerli
bir aynayı satar, elektriğin borcunu ödeyebilmek için antika bir
koltuğu satar; tıpkı o gündeyiz. Acaba bugünü Türkiyeye
yaşatmaya kimin hakkı var?! (RP sıralarından
gülüşmeler)
Değerli
arkadaşlar, gülüyorsunuz; ama, ben, hiç gülünecek bir durum içerisinde
olduğumuzu düşünmüyorum. Acınacak ve hatta ağlayacak bir
durum içerisindeyiz halimize. (RP sıralarından gürültüler,
alkışlar [!]) Yapacak hiçbirşeyimiz yok, toplumun elindeki,
kamunun elindeki, şu cumhuriyet tarihinde yetmişdört yılda
biriktirdiklerimizi satarak, günümüzü geçirmeye çalışıyoruz.
Gülünecek ne var bunda?! (RP sıralarından gürültüler,
alkışlar [!]) Ben bunun hiçbir tarafında gülünecek hiçbir
şey görmüyorum ve buna gülen; buna, şu tavrı sergileyen
arkadaşları şu çatının altında görmekten çok
derin bir üzüntü duyuyorum. Bu millet bu hale düşmemeliydi; bu millet bu
hale düşürülmemeliydi! (RP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın İncetahtacı... Sayın milletvekilleri... Rica
ediyorum efendim... (RP sıralarından gürültüler) Efendim, rica
ediyorum... Görüşünüzü ifade edersiniz... (RP sıralarından
gürültüler, CHP sıralarından alkışlar)
OYA ARASLI
(Devamla) Arkadaşlarımız, dinleyiniz ve bir parça
yüreğiniz titresin. Şu tasarıya baktığınız
zaman, Sosyal Sigortalar Kurumu diye bir kurum var Türkiyede. Bu Kurumun tek
derdi, satmayı arzu ettiğiniz malları mıdır?! Sosyal
Sigortalar Kurumu ile ilgili olarak, şu Hükümetin,
karşımıza çıkarın diye getireceği tek düzenleme
bu mu olmalıdır?! Sosyal Sigortalar Kurumunun çok derdi var.
MEHMET AYKAÇ
(Çorum) Sayenizde...
OYA ARASLI
(Devamla) Toplayamadığı prim dertleri var.
MEHMET AYKAÇ
(Çorum) Sayenizde...
OYA ARASLI
(Devamla) Emeklilerin yaşlarıyla ilgili sorunları var.
MEHMET AYKAÇ
(Çorum) Sayenizde...
OYA ARASLI
(Devamla) Hiçbir zaman emeklilere yetmeyen Sosyal Sigortalar Kurumu
emekliliği sorunu var. Bunlara çözüm getireceğimize, biz,
insanlarımızın alınteriyle birikmiş olan,
yetmişdört yılda cumhuriyetin biriktirmiş olduğu malları
satmakla meşgulüz.
Bu
tasarı bir reform mu?.. Bunu öncelikle indirdiniz Genel Kurula; ama,
aceleniz vard... Anlıyorum; aceleniz, yıllardır kanayan bir
soruna çözüm getirmek değil, içinden çıkılmaz hale gelen
birtakım sorunları çözmek değil, sadece satmak, sadece satmak...
Elde ettiğiniz gelirle, günü gün etmek; bizden sonra da ne olursa olsun,
bizden sonra tufan zihniyetiyle, buna hiç aldırış etmemek. Bu
sorumsuzluğa, ne Türkiyenin tahammülü var, ne de böyle bir
sorumsuzluğu, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında
ve Bakanlar Kurulu bazında kimsenin göstermeye hakkı ve yetkisi var.
Bir parça özenli olalım; bir parça,
taşıdığımız sıfata saygılı
olalım; bir parça, şu fakir milletin çektiklerine duyarlı
olalım; bir parça, sorunlara çözüm getirmek sorumluluğuyla hareket
edelim. (RP ve DYP sıralarından gürültüler) Böyle yasa
tasarıları getirmeyiniz.
Değerli
milletvekilleri, ben, burada edebiyat yapmıyorum; ben, burada,
aldığım oyun sırtıma yüklediği sorumluluğu
yerine getirmeye çalışıyorum. (CHP sıralarından
Bravo sesleri ve alkışlar, DSP sıralarından alkışlar)
Ben, buraya, bu kürsüye, fakir insanlarımın, aldığı
aylıkla ayın sonunu nasıl getireceğini bilemeyen, bu
sıkıntıyı çeken insanların
sıkıntısına çare bulmak, onların haklarını
kimseye yedirtmemek için geldim. Satıp savacaksınız, satıp
savacaksınız... Mütemadiyen bunun peşindesiniz. Buraya,
öncelikli diye indirdiğiniz bütün yasalar, bu amaca yönelik. Peki, ben
size soruyorum; satacaksınız, satacaksınız,
satacaksınız; satacak bir
şey kalmadığı zaman ne yapacaksınız?.. Size, bu
kürsüden bunu defeatle sordum. Ben, sormaktan yoruldum; ama, sizler, aynı
felsefede ısrar etmekte yorulmadınız; aksine,
kararlılık kazandınız; ama, siz bunu getireceksiniz, biz de
Yüce Meclisin huzurunda, bize oy vermiş olan, ezilen kesimlerin, ayın
sonunu nasıl getireceğim endişesiyle kıvranan kesimlerin
haklarını, burada, size karşı savunacağız. Bu
lokmaları boğazınızdan geçirtmeyeceğiz ve biliyoruz,
bu lokmalar boğazınızda kalacak. Buna hakkınız yok.
(CHP sıralarından alkışlar) Bu paraların içerisinde
yetimin hakkı var, bu paraların içerisinde dulun hakkı var, bu
paraların içerisinde ayın sonunu nasıl getireceği
endişesi içerisinde kıvranan insanların hakkı var.
Onları düşünmeye mecbursunuz. Onların hakkını size yedirtmeyeceğiz.
Yazın
bir yasa tasarısı getirdiniz, kamu mallarının
satışı diye. Anayasa Mahkemesine gitti. Anayasaya
aykırıdır diye, burada, herkesi ikaz etmeye
çalıştık, uyarmaya çalıştık; dinlemediniz. Ne
oldu bu yasa; Anayasa Mahkemesinin önüne gitti ve çevrildi.
Şimdi,
Emekli Sandığının mallarının
satışıyla ilgili bir yasa çıkardınız. O,
yasanın, parçalanmış, yalnız Emekli
Sandığını kapsamına alan bir türüydü; şimdi, SSK
ile ilgilisini getiriyorsunuz. Anayasa Mahkemesinin bu, Anayasaya aykırıdır
dediği bir düzenlemeyi, bölerek karşımıza getirip, bizi
aldatıp, bunu çıkarabileceğinizi zannediyorsunuz.
Şunu
biliniz, bunları yapmanıza müsaade etmeyeceğiz. Şuradaki
parmak çoğunluğunuza güvenerek bunu yapsanız bile, Anayasa
Mahkemesinin kapılarına kadar, yetimin, dulun, emeklinin
hakkını savunmak için bunu götüreceğiz, sonuna kadar mücaadele
edeceğiz ve bunları sizin boğazınızda
bırakacağız. Bunu biliniz, buna göre adım atınız.
Saygılar
sunarım. (CHP ve DSP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar; RP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar [!])
BAŞKAN
Sayın Araslı, teşekkür ediyorum.
ALİ
RIZA GÖNÜL (Aydın) Sayın Başkan_
BAŞKAN
Buyurun efendim.
ALİ
RIZA GÖNÜL (Aydın) Sayın Başkan, konuşmacı,
konuşmasının içinde bu malları sattırıp, sizin
boğazınızdan geçirtmeyeceğiz dedi.
BAŞKAN
Efendim, ben takip ettim onu.
ALİ
RIZA GÖNÜL (Aydın) Parlamentonun değerli üyelerini hedef alan bu
sözlerinin tavzihini_
BAŞKAN
Evet, ben, kendisinden tavzihini rica edeceğim.
ALİ
RIZA GÖNÜL (Aydın) Evet, tavzihi gerekir efendim.
BAŞKAN
Efendim, ben takip ettim. Kendisinden_
SABRİ
ERGÜL (İzmir) Doğru söyledi, biz de söylüyoruz,
boğazınızdan geçirtmeyeceğiz.
MEHMET
SEVİGEN (İstanbul) Geçirtmeyeceğiz_
YAHYA
ŞİMŞEK (Bursa) Doğru söyledi.
BAŞKAN
Sayın Araslı_
SABRİ
ERGÜL (İzmir) Yetimin, dulun hakkını
boğazınızdan geçirtmeyeceğiz.
BAŞKAN
Sayın Araslı, konuşmanızda_
MEHMET
SEVİGEN (İstanbul) Zaten boğazlarından geçemeyecek.
BAŞKAN
Efendim, müsaade buyurun_
Sayın
Araslı, konuşmanızın bir yerinde bu malları
sattırmayacağız buyurdunuz. Bu, tabiî
hakkınızdır; yani, böyle bir savunma tabiî
hakkınızdır.
SABRİ
ERGÜL (İzmir) Burası ilk mektep mi! Yani, ne söyleyeceğimizi
bilmiyor muyuz!
BAŞKAN
Sayın Ergül, müsaade buyurun_ Ne diyeceğimi bilmiyorsunuz ki...
SABRİ
ERGÜL (İzmir) Ne diyeceğiniz belli; açıkladınız görüşünüzü!
Kürsüde bu kadar şeyi söyleyemeyecek mi?!
BAŞKAN
O talep yahut öyle bir savunma, tabiî hakkınızdır, her
milletvekilinin hakkıdır...
OYA ARASLI
(İçel) Tabiî efendim, söyleyeceğim.
BAŞKAN
...ama sizin boğazınızdan bu malları geçirtmeyeceğiz
sözü, şu anlama gelir: Sanki, bu mallar satılıp, işte,
buradaki milletvekillerine...
OYA ARASLI
(İçel) Hayır efendim...
BAŞKAN
Efendim, boğaz...
OYA ARASLI
(İçel) O zaman, tavzih edeyim; müsaade eder misiniz...
BAŞKAN
Onu bir düzeltirseniz; rica edeyim efendim.
OYA ARASLI
(İçel) Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Efendim, hemen, kısaca... (RP sıralarından gürültüler)
OYA ARASLI
(İçel) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin
neden yanlış anlaşıldığını
anlayamadım (RP sıralarından gürültüler) ama, yanlış
anlaşılmışsa, bu yanlışı, buradan, bir
açıklamayla düzeltmekte yarar var. Eğer, sözlerimin gelişi göz
önünde tutulursa, ben, burada, milletvekilleri bu parayı alacak da kendi
kişisel ihtiyaçları için harcayacak, biz de buna müsaade
etmeyeceğiz gibi bir şey söylemedim; ama, ben, bunu, Hükümetin
birtakım ihtiyaçlarını karşılamak için, gelir elde
etmek için bu parayı harcamasına müsaade etmeyeceğiz
anlamında söyledim.
ALİ
OĞUZ (İstanbul) Kendi boğazınızdan geçmedi...
OYA ARASLI
(Devamla) Eğer, zabıtları incelerseniz, bunun bu şekilde
söylendiğini bütün milletvekilleri de anlayacaktır, görecektir.
Teşekkür
ederim; saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Ben teşekkür ediyorum Sayın Araslı.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Kocaeli) Sayın
Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Hükümetin söz talebi var; buyurun efendim. (RP
sıralarından alkışlar)
Sayın
Bakan, sizi yakından tanıyoruz; alkışlardan çok, gerçekleri
dikkate alırsınız...
HÜSAMETTİN
KORKUTATA (Bingöl) Yediklerini kustur Sayın Bakan.
AYHAN FIRAT
(Malatya) SSKya aldığınız 2 500 kişinin
hesabını verin.
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
4792
Sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun Bir Maddesinin
Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında
Kanun Tasarısıyla ilgili olarak Hükümet adına söz
almış bulunuyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bütün konuşmacıları büyük bir dikkatle
dinledim ve huzurlarınızda, bütün parti grup sözcülerine,
yaptıkları katkılarından dolayı teşekkür
ediyorum. Sayın Hikmet Sami Türk ve Sayın Oya Araslı
Hanımefendi de kişisel söz haklarını kullandılar,
kendilerine de teşekkür ediyorum.
Ne var ki,
Sayın Oya Araslı, bildiğim kadarıyla, hem hukukçudur hem de
bir bilim kadınıdır; doğrusu, konuşmalarını
bir bilim adamına, bir bilim adamının seviyesine
yakıştıramadığımı, talihsiz bir konuşma
yaptıklarını ifade etmek istiyorum. (RP sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
AYHAN FIRAT
(Malatya) Sen kimsin ki yakıştıramayacaksın!
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) Konuşma,
ne yazık ki, baştan sona polemiklerle dolu olmuştur ve...
AYHAN FIRAT
(Malatya) Sahte imtihandan bahset!
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) ...
Sayın Oya Araslı, Yüce Meclisi, bir köy kahvesi
konuşmasına, ne yazık ki, dönüştürmüştür; üzüntülerimi
ifade etmek istiyorum. (RP sıralarından alkışlar)
Buna
karşılık...
SABRİ
ERGÜL (İzmir) Senin üslubun köy kahvesi üslubu...
FATİH
ATAY (Aydın) Bir bakana yakışmıyor bu konuşmalar.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) Buna
karşılık, Sayın Hikmet Sami Türk, gerçekten, çok
faydalı, yol gösterici bir konuşma yapmışlardır.
FATİH
ATAY (Aydın) Ayıp!.. Ayıp!.. Burada yaptığın
ayıp!
MEHMET
SEVİGEN (İstanbul) Sayın Başkan, bir bakana
yakışıyor mu böyle konuşmak; ama, kendisi
yakıştırıyorsa, tamam, mesele yok.
İRFAN
GÜRPINAR (Kırklareli) Sen kimsin ki onları eleştiriyorsun!
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) Ne var ki,
Sayın Hikmet Sami Türk de, getirdiğimiz tasarıyla, daha önce
gerçekleştirilen bir işlemi bir miktar birbirine
karıştırmışlardır.
Değerli
arkadaşlarım, daha önce, Sosyal Sigortalar Kurumunun
birkısım taşınmazları, yönetime sorulmadan, SSK yok
farz edilerek, Emlak Bankasına devredilmiştir. Bu işlemle, bizim
getirdiğimiz tasarının içeriğini bağdaştırmak
mümkün değildir.
Değerli
arkadaşlarım, biz, SSKnın taşınmazlarını
satmıyoruz. Ya ne yapıyoruz?.. SSK Yönetim Kurulunun gayrimenkul
almaya yetkisi var, ne var ki, satmaya
yetkisi yok. Bakınız, bunu, hiçbir işletme
mantığıyla, kamu yönetimi mantığıyla izah
edemezsiniz. Almaya yetkili olan kurum, esasen satmaya da yetkilidir. Ne var
ki, 4792 sayılı Kanun bunu tadat etmemiştir.
Dolayısıyla, biz, bir hukukî tartışmayı ortadan
kaldırmak için bu tasarıyı getirmiş bulunuyoruz.
SABRİ
ERGÜL (İzmir) Satmayacak mısınız?!.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) Yoksa,
kanunda Yönetim Kurulu satamaz diye bir hüküm de yoktur. Almaya yetkilidir,
bu, tadat edilmiş, ne var ki, kanunda, satması hususunda bir
açıklık öngörülmemiştir. Dolayısıyla, bir hukukî
tartışmayı ortadan kaldırmak için bu tasarı
getirilmiştir ve bu tasarıyla, SSKnın gayrimenkulleri mutlaka
satılacak gibi bir hükme varmak da mümkün değildir.
SABRİ
ERGÜL (İzmir) Satmayacak mısınız?..
Satmayacağız de...
MEHMET
SEVİGEN (İstanbul) Milleti kandırmayın... Mertçe söyle...
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, şunu gayet açıklıkla ifade ediyorum:
İşletmenin, kurumun gereği olarak, Yönetim Kurulu,
taşınmazlarını satmaya ihtiyaç hissederse, satabilecektir.
Bu da, işletmeciliğin gereğidir. Kurumu, bir işletme
olarak, bir özel sektör işletmesi olarak düşünürseniz,
yaptığımız çok doğrudur; tenkit edilmesi gereken bir
işlem değil, aksine alkışlanması gereken bir
işlemdir. (CHP sıralarından alkışlar [!])
HASAN GÜLAY
(Manisa) Sayın Bakan, 64 trilyon geliri bunun için mi koydunuz?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, bakınız, muhalefet sözcülerinin
beyanlarını ben yıllarca yaptım ve SSKya dönük
eleştirilerini de paylaşıyorum; SSK çökertilmiştir, bunu
kabul ediyorum; ama, bu Hükümetin, SSKnın çökertilmesinde hiç payı
yoktur ve özellikle de Sayın Araslının partisinin dört
yıllık yönetimi döneminde SSK ve kurum batmıştır,
batırılmıştır. (RP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
AYHAN FIRAT
(Malatya) Yalan!
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, 54 üncü Cumhuriyet Hükümeti...
ZEKİ
ÇAKIROĞLU (Muğla) Eleştirdiğin dönemin
Başbakanı şimdi senin ortağın!
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla)
Bakınız, ne yaptıklarımızı vicdanınıza
danışarak dinlerseniz, bize de hak vereceğinizi umuyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bakınız, bu çökertilen kurumu yeniden
ayağa kaldırmaya çalışıyoruz. Burada birkaç kere ifade
ettim; bu kurum 26 milyon insana hizmet vermektedir ve sağlık hizmeti
vermektedir. Bugün, bu insanlar hastane kapılarında çile çekmektedir.
Bütün bu olumsuz şartları ortadan kaldırmak için, sadece, sizin
huzurunuza, SSKnın taşınmazlarının satılmasına
dönük, Yönetim Kuruluna yetki veren bir tasarıyla gelmedik.
Bakınız, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununda reform
niteliğinde bir değişiklik tasarısı Yüce Meclise
sunulmuştur.
Yine,
bakınız, SKKnın, kamudan ve özel sektörden 270 trilyon Türk
Lirası alacağı bulunmaktadır. Dolayısıyla, prim
tahsilatının hızlandırılması için bir başka
tasarı, dün, Yüce Meclise sunulmuştur.
Değerli
arkadaşlarım, yine, hepinizin burada çok haklı olarak
işaret ettikleri gibi, kurumun tam özerkliği yönüyle, 4792
sayılı Yasa üzerindeki çalışmalarımız devam
etmektedir. Dolayısıyla, kurum, hangi açılardan
batırılmış, çökertilmişse, o aksaklıkları
ortadan kaldırarak, kurumu, yeniden, sigortalılara, eş ve
çocuklarına, insan onuruna yaraşır bir hizmet veren kurum haline
dönüştürmeye çalışıyoruz; yaptığımız
budur. Bunun neresine itiraz ediliyor, anlamam mümkün değil.
Değerli
arkadaşlarım, bakınız, aramızda bir fark var, ne
yazık ki, -üzülüyorum- siz laf üretiyorsunuz, biz hizmet üretiyoruz,
aramızdaki fark budur, sizi çileden çıkaran da budur. (RP
sıralarından alkışlar)
AHMET GÜRYÜZ
KETENCİ (İstanbul) Ne hizmet, ne hizmet!..
YAHYA
ŞİMŞEK (Bursa) Türkiyeyi dümdüz ettiniz Allaha şükür.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, 1997 yılında kurumun malî durumunun şu
şekilde olacağı tahmin edilmektedir: Emekli ödemeleri ile
diğer giderler toplamı 882.2 trilyon Türk Lirasına
ulaşacaktır. Buna karşılık, prim ve diğer
gelirler toplamı 566.9 trilyon Türk Lirası olarak
gerçekleşecektir. Bu durumda, kurumun 1997 yılı nakit
açığının 321.3 trilyon Türk Lirası olacağı
hesaplanmaktadır. Sosyal Sigortalar Kurumunun, yılların birikimi
olarak gelen ve geometrik bir şekilde gelişen açıklarına
karşı ciddî tedbirlerin alınması gerektiği inancı
içindeyiz. Şu anda görüşülmekte olan 4792 sayılı Kanunla
ilgili tasarı, bu genel anlayış çerçevesinde sürdürülen
çalışmalardan sadece bir tanesidir.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, kurum, prim kaynaklarından
oluşan fonların birkısmını 4792 sayılı
Kuruluş Kanununun 20 nci maddesi gereği gayrimenkullere yatırmak
suretiyle değerlendirmiştir. Sosyal Sigortalar Kurumunun, halen 79
hizmet, 116 hastane, 67 dispanser, 6 sağlık istasyonu, 31
işhanı, 1 huzurevi, 6 arşiv, 3 kreş, 2 sağlık
lisesi, 5 sosyal tesis binası ile konut olarak kullanılan 1 406
dairenin yer aldığı 53 binası bulunmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, kurumun, ayrıca, üzerinde devam eden
inşaatların yer aldığı 700 bin metrekare arsası
ile
Görüldüğü
üzere, Sosyal Sigortalar Kurumunun gayrimenkullerinin birkısmı
sigorta, birkısmı sağlık hizmetleri için
kullanılırken, diğer birkısmı rant tesisi olarak
değerlendirilmekte, arsalarından büyük bir bölümü ise boş
bulunmaktadır.
Genel Kurula
bilgi olarak sunmak istediğim diğer bir husus da, son altı
yılda, belediyelerden, prim borcu karşılığı
olarak
Sayın
Uluğbayın haklı olduğu yön vardır, ben de kendisinin
fikirlerini kısmen paylaşıyorum; ama, ne var ki, bunlar
geçmişin getirileridir. Bütün bu olup bitenlerden beni ve 54 üncü
Cumhuriyet Hükümetini sorumlu tutmak mümkün değildir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, bütün bu mal
varlığına karşılık, Sosyal Sigortalar Kurumu,
bugün, hepinizin bildiği gibi, büyük bir malî sıkıntı
içindedir. Kurumun elde ettiği kira geliri miktarı 1995
yılı için sadece 406 milyar Türk Lirasıdır. 321,3 trilyon
Türk Lirası açığı olan bir kuruma bu düzeydeki bir gelir
kaynağının hiçbir malî katkısının
olmadığı ortadadır.
HİKMET
ULUĞBAY (Ankara) Peki, kiraları niçin yükseltmiyorsunuz?..
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) Sayın
Balcılar, zannediyorum, burada, bütün bu satışları, bütçe
açıklarını kapatmak için öngörüyorsunuz dediniz.
Değerli
arkadaşlarım, böyle bir şey doğru değildir, böyle bir
iddia doğru değildir. SSKnın, genel bütçe
açıklarını kapatma gibi bir sorumluluğu yoktur; ama, ne var
ki, kendi bütçe açıklarını kapatma gibi bir sorumluluğu
olmamalı mıdır Sayın Balcılar?! Onu yapıyoruz.
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) Hak-İş Başkanıyken de mi böyle
düşünüyordunuz?!
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) Aynen böyle
düşünüyordum... Aynen böyle düşünüyordum... Takipte
zorlanmışsınız...
Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; ayrıca, 4792 sayılı
Kuruluş Kanununa göre en üst karar organı olan Kurum Yönetim
Kurulunun, bu gayrimenkullerin satışı hususunda yetkisinin
bulunmaması da ayrı bir idarî eksiklik olarak görülmektedir; kanun
tasarısında bu kanunî eksikliğin giderilmesi amaçlanmıştır.
Ayrıca,
kanun tasarısında yer alan bir geçici maddeyle, mevcut
gayrimenkullerden nitelik itibariyle satışa uygun olduğuna karar
verilenlerin satışına ait usul ve esaslar düzenlenmiştir.
Bu gayrimenkullerin satın alınmasındaki amaç, şüphesiz,
sigorta primlerinin değerlendirilmesidir. Bu nedenle, satılacak
gayrimenkullerin belirlenmesi, satışına ait usul ve
esasların tespiti, rayiç bedellerinin bulunmasına ait işlemler
ve nihayet, satışına ait kararların, işçi,
işveren ve emekli kesimlerinin temsil edildiği Yönetim Kurulunca
alınması, kurumun aslî sahiplerinin bu konuda sorumluluk
almaları anlamını taşıyacaktır.
Şimdi,
burada, yine, SHP sözcüsü arkadaşlarım... (CHP sıralarından
SHP değil, CHP sesleri) Neyse, eskiden SHP idiniz; çok önemli
değil. CHP sözcüsü arkadaşlarım, kurumun, -paylaştığım-
özerkliğini haklı olarak vurguladılar. Sayın Araslı
da, bu konuda, belki amacı aşan beyanlarda bulundular.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, bakınız, birkaç kez sizleri
buradan ikaz ettim; siz, haksız saldırılarınıza devam
ederseniz, mahcup olursunuz. Bakınız, Cumhuriyet Halk Partisi,
geçmişte, SSK Yönetim Kuruluna işçi temsilcisi olarak seçimle gelen
arkadaşınızı, yargı kararı olmaksızın
görevden uzaklaştırdı.
M.
ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) İyi yapmış!
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) İyi mi
yaptı?..
AYHAN FIRAT
(Malatya) Yalandır!
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) Yalan
mı?..
AYHAN FIRAT
(Malatya) Yalandır.
M.
ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) Kim o, söyler misin!..
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla)
Bakınız, burada sendikacı arkadaşlarım var; yalan
mıdır, doğru mudur; onlar biliyor.
BAŞKAN
Sayın Bakan, diyaloğu bırakın efendim.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) Yine,
bakınız, biz, bu taşınmazların satılmasına
ilişkin, değerlendirilmesine ilişkin bir yetkiyi siyasî iradeye
değil, kurumu yöneten Yönetim Kuruluna veriyoruz. Halbuki, siz, daha önce,
Emlak Bankasına siyasî irade olarak, hem de çok ucuza kapattınız
bu kurumun taşınmazlarını; dolayısıyla,
Sayın Oya Araslının kulakları çınlasın...
AYHAN FIRAT
(Malatya) Devlet o, devlet...
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) Yetimin,
sabinin, fakirin, fukarının bu mallarını bizim Hükümetimiz
değil, sizin ortaklığınızda ve sizin
bakanınız, ne yazık ki, bir kısım bankalara
peşkeş çekmiştir. (RP sıralarından alkışlar,
CHP sıralarından gürültüler)
AYHAN FIRAT
(Malatya) Devlet o, devlet...
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; değerli
katkılarınızla kabul edileceğine inandığım
bu kanun tasarısıyla, Sosyal Sigortalar Kurumunun atıl vaziyette
duran bir kaynağının değerlendirilmesi ve sosyal sigorta
haklarının iyileştirilmesi bakımından önemli bir imkân
sağlanmış olacaktır. Bu çerçevede, 1997 yılında,
Sosyal Sigortalar Kurumunun 50 trilyon Türk Lirası ekgelir elde etmesi
beklenmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, şimdiden, Muhterem Heyetinizin, bu
tasarının müspet desteklerinizle yasalaşmasını
sağlayacağına inanıyor; bu inanç ve duygularla hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sağ
olun. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.
VIII.
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1. İçel Milletvekili Oya
Araslının, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati
Çelikin, konuşmasında, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
OYA ARASLI
(İçel) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Buyurun efendim.
OYA ARASLI
(İçel) Sataşma olması nedeniyle söz talep ediyorum.
BAŞKAN
Efendim, hangi sözlerle sataşma?..
OYA ARASLI
(İçel) Efendim, burayı köy kahvesine benzettiğimi, burayı
köy kahvesine benzeten bir üslupla konuştuğumu,
yaptığım konuşmanın bilim adamlığına
yaraşmadığını söylediler; ben, bir bilim adamı değilim,
bir bilim kadınıyım.
BAŞKAN
Sayın Araslı, yalnız,
yeni bir sataşmaya fırsat vermemenizi rica ederek, size 2 dakika
süreyle söz veriyorum.(CHP sıralarından alkışlar)
OYA ARASLI
(İçel) Gayet tabiî efendim.
BAŞKAN
Buyurun.
OYA ARASLI
(İçel) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çok
üzüntüyle dinlediğim konuşmasında, Sayın Bakan,
yaptığım konuşmada, burayı bir köy kahvesine
benzettiğimi, köy kahvesi üslubuyla konuştuğumu söyledi. (RP
sıralarından Doğru sesleri)
Değerli
arkadaşlar, ben, köy kahvelerini hiçbir zaman küçümsemedim ve size
şunu belirteyim ki, köy kahvelerinde, Sayın Bakanın hiç
değinmediği konulara çok ciddiyetle değinilir. Köy kahvelerinde,
Sayın Bakanın, daha önce -benim terbiyem devamını söylemeye
müsait değil; ama- ipin ucu şunların elinde dediği sözlere
benzer sözler sarf edilmez.
HÜSAMETTİN
KORKUTATA (Bingöl) Polemik yapıyorsunuz.
OYA ARASLI
(Devamla) Onun için, köy kahvelerini küçümsemesinler. Köy kahvelerinde,
şu anda, insanlarımız, televizyon ve radyo başında,
haklarımız, yakınlarımızın,
çocuklarımızın hakları ne oluyor diye, kendisinin, şu
tasarıda göstermediği büyük bir endişe içerisinde, buradan ne
sonuç çıkacağını bekliyorlar. Lütfen, bir daha, bir
konuşmacıyı ve bir konuşmayı küçümserken, köy
kahvesine benzetme gibi bir gaflet içerisine düşmesinler.
Yaptığım
konuşmanın, bilim adamlığına
yaraşmadığını söylediler. Kendisine tekrar
hatırlatayım, ben bir bilim kadınıyım. (CHP
sıralarından alkışlar) Kadınların da bilimde bir
yerlere gelebileceği fikrini, kafalarının arkalarına bir
yere yerleştirsinler. Bir daha, insanları nitelerken, bu tür
karıştırmalar yapmasınlar. Ben, burada, hem bir bilim
adamı mesuliyetiyle hem de bir milletvekili mesuliyetiyle
konuştuğumun bilinci içerisindeyim. Bilim adamı olmam,
birtakım hatalara dikkati çekmeme engel değil, toplumun birtakım
kesimlerinin ıstıraplarını burada dile getirmeme engel
değil.
Sayın
Bakan, SHP ile CHPyi ısrarla birbirine
karıştırdılar...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Araslı, toparlar mısınız efendim.
OYA ARASLI
(Devamla) Hiç değilse, Yüce Meclisin çatısı altında,
hangi siyasî parti gruplarının yer aldığını ifade
konusunda biraz özen göstersinler.
Cumhuriyet
Halk Partisini, Sosyal Sigortalar Kurumunu çökertmekle suçladılar. (RP
sıralarından Doğru, doğru sesleri) Ben, hemen kendisine
şunu ifade edeyim; bu memlekette sosyal güvenlik sistemini güçlendiren
parti, Cumhuriyet Halk Partisidir. (CHP sıralarından alkışlar)
Bir parça hafızalarını tazelesinler, bir parça tarih bilgisi
edinsinler.
Saygılar
sunarım efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Araslı, teşekkür ediyorum.
ORHAN
VELİ YILDIRIM (Tunceli) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Buyurun efendim.
ORHAN
VELİ YILDIRIM (Tunceli) Sayın Başkanım, Sayın Bakan,
o kürsüden, Cumhuriyet Halk Partili Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanları için bana sataşmasınlar, aksi takdirde pişman
ederim dedi. Kendisi yetkili koltukta, eğer bir şey biliyor da
söylemiyorsa, görevini kötüye kullanıyor demektir; bu da bir suçtur.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum efendim.
ORHAN
VELİ YILDIRIM (Tunceli) Yetkilidir; bir Cumhuriyet Halk Partilinin
herhangi bir şeyi varsa, çıksın, burada söylesin.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum efendim.
Sayın
milletvekilleri...
YAHYA
ŞİMŞEK (Bursa) Sayın Bakan, o dönemki CHPli bakanlarla
ilgili dosya bekliyoruz; yani, soruşturma önergesi bekliyoruz. CHPli
bakanlara yönelik dosya varsa, getirin, getirmezseniz sizi müfteri ilan
edeceğiz!
MEHMET
SEVİGEN (İstanbul) Getirin, anında araştıralım.
HİKMET
SAMİ TÜRK (Trabzon) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Sayın Türk, buyurun efendim, talebinizi alayım.
HİKMET
SAMİ TÜRK (Trabzon) Sayın Bakan cevap verirken, bundan önceki
kanunla şimdiki tasarıyı birbirine
karıştırdığımı ifade ettiler. Oysaki, ben,
konuşmamda, 3917 sayılı Kanunda öngörülen satış
yöntemini açıklamış ve o yöntemden beklenen sonucun
alınmaması nedeniyle şimdiki kanun tasarısının
getirildiğini ifade etmiştim. Şimdiki kanun tasarısında
yeni bir satış yöntemi öngörülmektedir; tutanaklara geçmesi
bakımından arz ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Türk, teşekkür ediyorum efendim; beyanınız
zabıtlara geçti, maksat hasıl oldu. Zaten, zatı âlinizden
sitayişle söz ettiler, istifade ettiklerini ifade buyurdular Sayın
Bakan.
Sayın
milletvekilleri, tasarı üzerindeki gruplar ve şahıslar
adına yapılan görüşmeler tamamlanmıştır; ancak
son söz milletvekilinindir kuralına göre, söz talepleri vardır.
Sayın
Araslının söz talebi vardır; ancak, Sayın Araslı,
İçtüzüğümüzün 72 nci maddesine
göre, bir milletvekili bir defa konuşma imkânına sahiptir; bu
sebeple, zatıâlinize söz verme imkânım yoktur.
İkinci
sırada Sayın Sıtkı Cengil (RP sıralarından
Vazgeçti sesleri) üçüncü sırada
Sayın Ayhan Fırat var. Eğer Sayın Cengil konuşmaz ise,
Sayın Fırata söz vereceğim.
Sayın
Cengil, konuşacak mısınız efendim?
SITKI
CENGİL (Adana) Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Cengil, size söz vereceğim; ama, size söz vermeden önce,
birleşime 15 dakika ara vereceğim efendim; kusura bakmayın.
Saat 21.45te
yeniden toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.30
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 21.45
BAŞKAN:
Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU
KÂTİP
ÜYELER: Kâzım ÜSTÜNER (Burdur), Ali GÜNAYDIN (Konya)
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53 üncü
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Çalışmalarımıza
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII. KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
6. 9.7.1945 Tarih ve 4792
Sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun Bir Maddesinin
Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında
Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler komisyonları raporları
(1/528) (S. Sayısı : 163) (Devam)
BAŞKAN Müzakereye konu tasarıyla ilgili
Sayın Hükümet ve Sayın Komisyon temsilcisini arıyorum.
Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.
Son söz milletvekilinindir kuralına göre,
Sayın Cengilin söz talebi var.
Sayın Cengil, buyurun efendim. (RP
sıralarından alkışlar)
SITKI CENGİL (Adana) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısı
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi
hürmetle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, benden önce konuşan
çok değerli arkadaşlarımız, konu hakkındaki
düşüncelerini, görüşlerini ortaya koydular. Özellikle, muhalefet
partilerine mensup milletvekili arkadaşlarımız daha köklü
tedbirler alınamaz mı; niye böyle bir tedbire başvuruldu ve
ikinci husus olarak da satış yetkisi verilirse, kurumun malları
peşkeş çekilecek şeklinde birtakım izahat ve
açıklamalarda bulundular.
Değerli
arkadaşlarım, ben, birkaç defa yine bu kürsüden ifade ettim.
Muhalefete mensup arkadaşlarımızın konuşurken her
zaman söyledikleri şey acelesi neydi; daha köklü tedbir yok muydu
şeklindedir. Elbette ki, daha köklü tedbirler de alınacak; ama, bugün
bu tedbirlerin alınması da mutlak şart haline gelmiştir.
Sayın Bakan da ifade ettiler; Sayın Bakanlık da bu konuda köklü
tedbirler hazırlıyor. İnşallah, o köklü tedbirler
geldiği zaman da, değerli arkadaşlarımızın
katkılarını bekliyoruz.
Ben burada
şöyle düşünüyorum: Sigorta hastaneleri köşelerinde doktor
bekleyen, ilaç bekleyen o biçarelere, halk adına siz, SSKnın bu
malları böyle dursun, böyle atıl vaziyette beklesin mi istiyorsunuz;
yoksa, bir an önce bunları değerlendirelim, sizlerin bu
yaralarınıza, sizlerin bu dertlerinize derman mı edelim diye
bir soru sorsanız, acaba size hangi cevabı verirler? O sigorta
hastanelerinin köşelerinde bekleyen, o kuyruklarda bekleyen
vatandaşlarımız... Bu soruyu kendimize sormamız lazım.
Başka
bir husus: Değerli arkadaşlarımız şunu söylediler:
Peşkeş çekilecek. Ben şurada şunu ifade etmek istiyorum:
Bu Hükümet için, 54 üncü Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti için, zannediyorum hiç
kimsenin bu sözü söyleme hakkı yoktur. Neden yoktur; son zamanlarda
yapılan özelleştirme uygulamalarını hep beraber görüyoruz;
naklen yayınla yapılıyor, herkese açık şekilde
yapılıyor. Durum bu olunca, bu konuda hiç kimsenin endişesinin
olmaması gerekir.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) Kapalı yapılanlar ne olacak peki?
SITKI
CENGİL (Devamla) Diğer bir husus şu: Cumhuriyet Halk Partisi
adına konuşan çok değerli arkadaşımız, müteaddit
defa, buraya çıktığında, Sayın Bakanın ipin ucu
bilmem kimin elinde dediğini söyledi; defaatle bunu ifade ettiler.
Değerli
arkadaşlar, Sayın Bakan bu sözü eminim ki şunun için söyledi:
Sistemin içerisinde bulunmuş olduğu kopukluk, çürümüşlük,
Sayın Bakanı da çileden çıkarmıştır. O
insanlarımızın hastane köşelerinde çekmiş olduğu
ıstırapların, çekmiş olduğu çilelerin bir neticesidir
bu ifade. Bu, hiç kimseye yönelik bir ifade değildir; hiçbir kuruma,
hiçbir şahsa yönelik bir ifade değildir.
Yine,
başka bir ifade: CHP adına konuşan arkadaşımız,
Sayın Bakanın köy kahvesi... ifadesini
kullandığını söyledi. Sayın Bakan, köy kahvesini
küçümser mahiyette söylemedi; ama, sizler de bilirsiniz ki, bu kış
mevsiminde, köy kahvelerinde, özellikle zaman geçirmek için belli herhangi bir
konu olmaz; zaman geçirmek için, zaman geçirmeye matuf sohbetler yapılır,
konuşmalar yapılır. Zannediyorum,
arkadaşımızın yapmış olduğu
konuşmalarla illiyet bağından dolayı, Sayın Bakan
böyle bir şey söyledi; yoksa, ne köy kahvesini ne köylüyü ne de orada
oturan değerli vatandaşlarımızı küçümser mahiyette
kullanmamıştır bu ifadeyi. (RP sıralarından
alkışlar)
Bu
yasanın hayırlı olmasını diliyor, saygılar
sunuyorum. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Cengil, size sadece teşekkür değil, çok teşekkür
ediyorum.
OYA ARASLI
(İçel) Sayın Başkan... (RP sıralarından gürültüler)
MEHMET
SEVİGEN (İstanbul) Sabırlı olun!.. Ramazan günü biraz
sabırlı olun... Sabretmeyi öğrenin bir kere!
BAŞKAN
Buyurun.
OYA ARASLI
(İçel) Söylediklerim yanlış bir bağlam içerisinde burada
yansıtıldığı için ve ben, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına değil, şahsım adına konuşma
yaptığım için birtakım hususları açıklamak üzere
söz almak istiyorum; sözlerim yanlış
yansıtılmıştır.
BAŞKAN
Hangi hususta efendim?
OYA ARASLI
(İçel) Efendim, ben bu kürsüde, CHP Grubu adına değil,
şahsım adına söz aldım. Arkadaşımız, burada
CHP Grubu adına konuşan arkadaşımız dedi ve benim
söylemiş olduğum sözlerden bahsetti. İpin ucuyla ilgili burada
ben konuştum CHP Grubu adına söz alan diye, burada bir başka
şekilde yansıtıldı. Durumu tavzih etmek üzere, bana,
İçtüzüğe göre söz vermenizi istiyorum; önemlidir efendim.
BAŞKAN
Aman Sayın Araslı, ifade buyurdunuz, zabıtlara geçti efendim.
Rica ediyorum...
OYA ARASLI
(İçel) Önemlidir efendim. Lütfen, İçtüzüğün bana
sağlamış olduğu imkânı kullanın.
BAŞKAN
Sayın Araslı, rica ediyorum efendim.
OYA ARASLI
(İçel) O zaman, oylama rica ediyorum.
BAŞKAN
Efendim, sizinle ilgili değil.
OYA ARASLI
(İçel) Talebimde ısrarlıyım.
BAŞKAN
Efendim, hiç gerek olmadığı halde Sayın Bakanın ne
maksatla söylediğini ifade etti.
OYA ARASLI
(İçel) Talebimde ısrarlıyım efendim; sözlerim
çarpıtılarak verilmiştir. Eğer bana söz vermiyorsanız,
oya sunmanızı istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Araslı, size bu noktada...
OYA ARASLI
(İçel) İçtüzük, ısrar ettiğim takdirde oya
sunmanızı emreder. Oya sunmanızı istiyorum.
BAŞKAN
Efendim, şimdiye kadar böyle bir şeyi kullanmadım, kullanmak
da istemiyorum.
OYA ARASLI
(İçel) Efendim, ben talep ediyorum; o, sizin takdirinize bağlı
bir şey değildir.
BAŞKAN
Direniyor musunuz efendim?
OYA ARASLI
(İçel) Evet, oylayın.
BAŞKAN
Efendim, Sayın Araslı söz istemekte direniyor. Başkanlık,
söz verme kanaatinde değildir.
MEHMET
SEVİGEN (İstanbul) Hangi konuda söz istediğini de
açıklayın.
OYA ARASLI
(İçel) Sayın Başkan, hangi konuda söz istediğimi de
söyleyin.
BAŞKAN
Efendim, bu hususu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
MEHMET
SEVİGEN (İstanbul) Nedenini açıklar mısınız...
OYA ARASLI
(İçel) Nedenini açıklayınız efendim.
BAŞKAN
Açıkladım efendim.
Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Buyurun
Sayın Araslı.
Efendim,
bunu ilk defa kullanıyorum ve üzülerek ifade ediyorum, hiç
kullanmadım.
OYA ARASLI
(İçel) İlk defa kullanmadınız efendim.
BAŞKAN
Keşke de, bu yöntemi kullanmasaydım.
OYA ARASLI
(İçel) İlk defa kullanmadınız, Sayın Genel
Başkanımız için de kullandınız.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki müzakereler
tamamlanmıştır.
III.
YOKLAMA
BAŞKAN
Şimdi, tasarının maddelerine geçilmesi hususunu
oylarınıza sunacağım; ancak, bir yoklama talebi
vardır; okutuyorum. (RP sıralarından Kaçmayın,
kaçmayın sesleri)
MUSTAFA
BAŞ (İstanbul) Sayın Başkan, burada çoğunluk var.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 163 sıra sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun Bir
Maddesinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Tasarısının tümü üzerindeki görüşmeler
sırasında Genel Kurul Salonunda yeterli çoğunluk
bulunmamaktadır.
Bu nedenle,
tasarının maddelerine geçilmesiyle ilgili oylamadan önce yoklama
yapılmasını, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
57 nci maddesi uyarınca arz ve talep ederiz.
BAŞKAN
Şimdi, önergede imzası bulunanların burada bulunup
bulunmadıklarını arayacağım.
Zekeriya
Temizel?.. Burada.
Metin
Bostancıoğlu?.. Burada.
Hikmet
Uluğbay?.. Burada.
Emin
Karaa?.. Burada.
Hasan
Gemici?.. Burada.
Çetin
Bilgir?.. Burada.
Mehmet
Büyükyılmaz?.. Burada.
Abdulbaki
Gökçel?.. Burada.
Fevzi
Aytekin?.. Burada.
Ziya
Aktaş?.. Burada.
Hasan
Gülay?.. Burada.
Mahmut
Erdir?.. Burada.
Turan
Bilge?.. Burada.
Ali Günay?..
Burada.
Mustafa Güven
Karahan?.. Burada.
Hilmi
Develi?.. Burada.
Cafer Tufan
Yazıcıoğlu?.. Burada.
Mustafa
Karslıoğlu?.. Burada.
Müjdat
Koç?.. Burada.
Ahmet Tan?..
Burada.
Bekir
Yurdagül?.. Burada.
Yeterli
sayıda milletvekili vardır ve salondadır.
Ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır;
salonda hazır bulunan sayın milletvekillerinin yüksek sesle
işaret buyurmalarını rica ediyorum.
(Yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, rakam açıklama usulden
olmadığı için açıklamıyorum; toplantı
yetersayımız vardır; görüşmelere devam ediyoruz.
VII. KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
6. 9.7.1945 Tarih ve 4792
Sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun Bir Maddesinin
Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında
Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler komisyonları raporları
(1/528) (S. Sayısı : 163) (Devam)
BAŞKAN
Tasarının maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tasarının maddelerine
geçilmesi kabul edilmiştir.
1 inci
maddeyi okutuyorum:
Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun Bir
Maddesinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Geçici
Madde Eklenmesi Hakkında
Kanun Tasarısı
MADDE 1. 9.7.1945 tarih ve 4792
sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun 11 inci maddesinin (F)
bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
F) Kurum adına gayrimenkul
alınması, satılması ve idare edilmesi hakkında
kararlar vermek,
BAŞKAN
Madde üzerinde, Demokratik Sol Parti Grubu adına Sayın Mustafa
Güven Karahan, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Ayhan
Fırat, Anavatan Partisi Grubu adına Sayın Mustafa Balcılar
söz istemişlerdir.
Demokratik
Sol Parti Grubu adına, Sayın Karahan; buyurun efendim. (DSP
sıralarından alkışlar)
Süreniz 10
dakikadır.
DSP GRUBU
ADINA MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; birey açısından bir hak olan sosyal
güvenlik, devlet yönünden bir kamu görevidir.
Sosyal
güvenlik, çalışan ile birlikte, devlet veya işverenlerin
katkılarıyla oluşan bir hizmetler bütünüdür. Ülkemizdeki en
büyük sosyal güvenlik kuruluşu olan SSK, 1990lı yıllardan sonra
malî çöküntü içerisine sokulmuştur. Bunun nedeni, siyasî otoriteyi eline
geçiren siyasî partilerdir.
BAŞKAN
Sayın Karahan, size yardımcı olmak açısından sürenizi
durdurdum; bir dakikanızı rica edeyim.
Sayın
milletvekilleri, bir grup sözcümüz, kürsüde, görüşlerini ifade ediyor.
Sayın Bakanın bunu dikkatle takip edebilmesi için, sükûnetin
sağlanmış olması lazım. Arkasından da oylama
yapılacaktır. Lütfen sükûnetle dinleyelim...
Buyurun
efendim.
MUSTAFA
GÜVEN KARAHAN (Devamla) Bu malî çöküntü yıllar geçtikçe daha da
artmaktadır. SSKnın sorunları ve çözüm yolları hepimizce
bilinmektedir. Senaryosu liberal ekonomiye geçiş döneminde
hazırlanmış olan SSKnın malî kriz içine girmesi ve
sokulması son beş yıldır gittikçe büyük boyutlara
doğru son sürat yol almaktadır. Özerk bir sosyal güvenlik kurumu
olduğu yasalarla belirlenmiş olan SSK, siyasîlerin elinde bugünlere
getirilmiştir.
SSKnın
sorunlarını kısaca özetlersek: Emeklilik yaşıyla
sürekli oynanması; kayıtdışı ekonominin kayıt
içine alınamaması; primlerin zamanında toplanamaması;
sık sık yapılan prim cezası afları; kurum gelirlerinin
düşük faizli ve uzun vadeli menkul devlet değerlerine
yatırılması; sürekli borçlanma kanunları
çıkarılması; SSK sistemine dahil edilmeyen kaçak istihdam; SSK
bünyesindeki yönetim ve organizasyon bozuklukları; 1977 yılından
beri sosyal yardım zamlarının prim karşılığı
olmaksızın devlet yerine SSKya ödettirilmesi; iflas eden
bankaların yardım sandıkları yükümlülüklerinin SSKnın
üzerine yıkılması; SSKnın kadro şişkinliği;
süper emeklilik; sosyal güvenlik kurumlarına devlet
yardımının yapılmaması gibi nedenlerle karşı
karşıya olduğumuzu görürüz.
Refahyol
Koalisyon Hükümeti, biraz önce saydığımız nedenleri ortadan
kaldıracak uygulamalarla karşımıza gelmesi gerekirken, SSK
çalışanlarının ve bir yerde işverenlerin olan SSK
gayrimenkullerini satmak gibi kolaycı bir yola başvurmaktadır.
Özerk olduğu yasalarla belirlenmiş olan SSKnın mallarını
haraç mezat satma hakkını Sayın Çalışma Bakanına
ve Hükümete, işçi ve işverenler mi vermiştir? Acaba, Sayın
Bakan, SSKnın gerçek sahiplerinden bu konuda izin almışlar
mıdır; bu konuda işçi ve işveren temsilcileriyle
görüşme ve mutabakat sağlanmış mıdır?
Değerli
arkadaşlarım, iyi evlat katar yer, kötü evlat satar yer
atasözümüzde olduğu gibi mal mülk satarak sorunlar çözümlenemez. (DSP ve
CHP sıralarından alkışlar) SSKnın Koalisyon
Hükümetince satılması düşünülen gayrimenkullerinin değeri,
yaklaşık olarak 60 trilyondur. Şu anda SSKnın aylık
ödemesi gereken emekli maaşları, 48 trilyon Türk Lirası
tutmaktadır. Bu malların tamamını satsanız
-satamazsınız ya- elde edeceğiniz para, Kurumun ancak bir
aylık gereksinmesini karşılar; sonra ne yapacaksınız;
300 trilyonluk geride kalan yıllık açığı nasıl
kapatacaksınız?.. Siz, bu parayla SSKnın acaba hangi sorununu
çözeceksiniz?.. Bunu açıklarsanız, memnun oluruz.
Sendikacı
Sayın Bakan lütfen hayal âleminden çıksın da, gerçekleri
görüversin artık. Sayın Bakan gerçek çözüm önerileriyle gelsin.
Elbirliğiyle, ülkemizin bu önemli sorununu birlikte çözelim;
başarı yine onlara ait olsun.
Değerli
arkadaşlarım, siyasî otorite, atıl durduğunu ileri
sürdüğü SSK kaynaklarından gayrimenkullerin
satışını öne alarak karşımızdadır.
Özelleştirme türküsünü ağızlarında sakız edenler,
önce, SSKnın gerçekten özerkleştirilmesini sağlayacak
düzenlemelerle karşımıza gelsinler. SSK özerkleştirildikten
sonra, Kurum isterse bu gayrimenkullerin satışına karar
verebilmelidir.
Değerli
milletvekilleri, Refahyol Hükümeti, teşhisi konmuş bir
hastalığı olan SSKnın hastalığını
tedavi edecek ilaçlarla karşımıza geleceğine,
semptomların tedavisiyle uğraşmayı yeğlemektedir. Bu,
SSKnın iflasına yardım etmekten başka bir sonuç getirmez.
Siz Hükümet olarak, önce, SSKnın üzerindeki en büyük yük olan sosyal
yardımları kaldıracak düzenlemeleri lütfen getirin. Günü
kurtarmaktan vazgeçin; bu yanlıştır; rejimimizin sistemlerinden
birinin yok edilmesine Hükümet olarak yardım etmektir; ancak, devlet
güvencesi altında kalan bu kurumumuzu sonunda yine kurtaracak olan devlet
olacaktır. Kısır döngü içinde, SSKnın gayrimenkullerini satarak çözüm
bulacağınız düşüncesinden vazgeçin. Tekrar istirham
ediyoruz, SSKnın sorunlarını tamamen çözecek, SSKnın
hastalıklarını tedavi edecek önerilerle gelin. Demokratik Sol
Parti olarak bu konuda çözüm önerilerimizle birlikte, SSKyı gelecekte
hepimize örnek alınacak bir kurum haline getirelim. Gelin,
uzlaşmacı demokrasi örneği vererek, bu önemli yurt sorununu
elbirliğiyle çözüme kavuşturalım.
Değerli
arkadaşlarım, SSKnın içine düşürüldüğü durum,
toplumun tüm kesimlerinde gelecek kaygıları
uyandırmaktadır. Demokratik Sol Parti, sosyal güvenlik
kurumlarının içine düşürüldüğü bu durumdan
kurtarılması için öngördüğü önlemleri seçim bildirgesinde
açıklamıştır. Demokratik Sol Parti, sosyal güvenlik
kurumlarının idarî ve malî özerkliklerinin sağlanarak, birikecek
fonlarını, endekslenmiş emekliliğe dönüştürmeye olanak
sağlayacak düzenlemeler yapılmasını savunmaktadır.
Demokratik Sol Parti, sosyal güvenlik sistemini sosyal ve malî açıdan
sağlamlaştıracak malî ve yapısal reformların
gerekliliğine inanmaktadır. Ulusal sosyal korunma sisteminin
başlıca harcamalarını gerçekleştiren üç emeklilik
sisteminin malî tutarsızlıklarından kurtarılarak norm ve
standart birliğine kavuşturulmasını, kurumlar
tarafından sunulacak hizmetlerde farklılık ve adaletsizliklerin
giderilmesini amaçlamaktadır.
Demokratik
Sol Parti, seçim bildirgesinde, ekonomik ve sosyal sorunların
çözümlenmesinde toplumsal uzlaşmayı gerekli gördüğünü her zaman
belirtmiştir.
Sosyal
güvenlik kurumlarının sorunlarının çözümü için getirilecek
öneriler, ilk planda çalışanları, yani, bu kurumların
gerçek sahiplerini, daha sonra da, devlet ile işverenler gibi, sorumluluk
paylaşımında yer alanları ilgilendirmektedir. Bu nedenle,
Sosyal Sigortalar Kurumunun sorunlarının çözümü için, tam bir
toplumsal uzlaşma gerekmektedir.
Bizler, bu
çerçevede bir düzenleme beklerken, önümüze, hem de ivedi olarak görüşülmek
üzere, bu tasarı getirilmiştir. SSKnın malları daha önce
satılamıyor muydu; elbette satılabiliyordu; getirilen
tasarıyla, bu usul kolaylaştırılıyor; yani, davul,
Yönetim Kurulunun boynuna asılıyor.
Yapılan
nedir; Yönetim Kuruluna, daha önce yaratılan fonları
değerlendirme yetkisi verilmiştir. Şimdi, bu tasarıyla
yapılan şudur: Fon değerlendirmek için alınan
gayrimenkulleri satma yetkisi de, bu tasarıyla, Yönetim Kuruluna
veriliyor. İşte reform_ reform_ diye satmak istedikleri tasarı
bu. (DSP sıralarından alkışlar)
Tasarı,
sosyal güvenlik sisteminde hiçbir değişiklik içermemektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Karahan, 1 dakika veriyorum efendim; lütfen, son cümlenizi ifade
buyurun.
MUSTAFA
GÜVEN KARAHAN (Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Bu tasarının
Genel Kurulda kabul edilmemesi gerektiğini belirtir, hepinize
saygılar sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Karahan, teşekkür ediyorum efendim.
Konuşma
sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Ayhan
Fıratta.
Sayın
Fırat, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU
ADINA AYHAN FIRAT (Malatya) Sayın Başkan, Yüce Meclisin sayın
üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ben, söz almayacaktım;
ancak, Sayın Bakanın, bu kürsüye çıkıp, tahrik edici
mahiyette konuşması üzerine, söz alma mecburiyetinde kaldım.
Sayın
Bakan, bir ay önce bu Meclisten nasıl zorlukla kurtulduğunu
unutmuşa benziyor.(CHP sıralarından alkışlar) Halen,
Sayın Bakan hakkında, bir hukuk kurumunun resmî evrakını
tahrip etmesinden dolayı suç duyurusu vardır. Hangi bakan
hakkında böyle bir suç duyurusu var?! (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın
Bakan kahve ağzıyla konuşuluyor diyor. Kahvelerde öyle güzel
şeyler konuşuluyor ki bazen... Bakın, bugün, Anadoluyu gezin;
kahvelerde SSK imtihanı konuşuluyor; SSK imtihanı nasıl
yapıldı, onu konuşuyorlar; kaç tane Refah Partili ilçe
başkanı işe girdi, onu konuşuyorlar.
CAFER
GÜNEŞ (Kırşehir) Biz hiç duymadık...
AYHAN FIRAT
(Devamla) Elazığda, eski bir hükümlünün, nasıl, on gün önce
müracaat ettirilip, İş ve İşçi Bulma Kurumuna Refah
Partisinden adamların alındığı konuşuluyor.
Bunları dinleyin de, kendinize bir pay çıkarın; tarafsız
olmayı öğrenin. (RP sıralarından gürültüler)
Sayın
Bakan biz bu kararı alıyoruz; bu Kanunun bir maddesini
değiştireceğiz; ancak, bu, SSKnın mallarını
satıyoruz anlamına gelmez diyor. Sayın Bakan, galiba, kendi
Genel Başkanını burada kulağı kapalı
dinlemiş; Sayın Genel Başkanları, birbuçuk ay önce, bu
kürsüden, SSKnın mallarını satacaklarını söylediler .
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) Kendisi de söyledi canım...
AYHAN FIRAT
(Devamla) Sayın Bakanın bundan haberi yok mu?!.
Şimdi,
Sayın Bakan, SSKnın mallarının satışı için,
Yönetim Kurulunu ayarlamaya çalışıyor. Yönetim Kurulu içerisinde
diken gibi olacaklar varsa... Üç defadır, eski bir sendikacının
kararnamesini köşke gönderiyor; değiştirip, orayı dikensiz
bir gül bahçesine çevirmeye çalışıyor.
OSMAN HAZER
(Afyon) Orası çiftlik değil...
AYHAN FIRAT
(Devamla) Neden bu yasayla hazırlıyor; yarın, oradaki
malları, buraya atadıkları Yönetim Kurulu üyelerine rahatça,
diledikleri gibi sattırabilmek için. İşte, CHP olarak, sosyal
demokratlar olarak, bunun için karşıyız. (CHP
sıralarından alkışlar, RP sıralarından
gürültüler)
ŞEREF
MALKOÇ (Trabzon) Dedikodu yapma!
AYHAN FIRAT
(Devamla) Şimdi, bir de, PTTnin satışı var.
İşte, satışlar meydanda; size misal verdim. Burada bütçe
kanunu konuşulurken söyledim; PTTnin, bugün 15 milyon telefonu var. Her
posta, 3 milyon dolardır, 45 milyar eder; 5 milyar da mal
varlığını koyun, 50 milyar. Siz, PTTyi 15 milyar dolar
karşılığında satmaya kalkıyorsunuz ve 4 milyar
doları ilk gelir olarak düşünüyorsunuz. PTT, yılda 4,5 milyar
dolarlık girdi yapıyor, para kazanıyor; bunun 2,5 milyar doları
kârdır. Siz kime anlatmak istiyorsunuz; 50 milyarlık bir müesseseyi
15 milyar dolara satmaya kalkıyorsunuz. Burada, SSKnın
mallarını da aynı şekilde peşkeş çekeceksiniz
dememizin nedeni odur; çünkü, 2 nci maddede diyorsunuz ki:
Satışların peşin veya taksitle yapılması hususu
Yönetim Kurulunca karara bağlanır. Böyle şey olur mu?!
LÜTFİ
YALMAN (Konya) Televizyonlarda 65 milyonun huzurunda
satılışı mı?!. Bu nasıl peşkeş?!.
AYHAN FIRAT
(Devamla) Sayın Bakan diyor ki: Siz konuşuyorsunuz; biz iş
yapıyoruz.
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) Sayın Bakan at binenin, kılıç
kuşananın diyor.
AYHAN FIRAT
(Devamla) Ben, bu Meclise geldiğimde, 1475 sayılı Kanunla
ilgili bir teklif verdim; eski hükümlü ve sakatlarla ilgili, onların
iş imkânlarını artırıcı bir teklif; daha
bekliyor, tozlanıyor raflarda. Sayın Bakan iş yapacaksa, Türkiyede
eski hükümlü ve sakatların iş bulmasını
kolaylaştıran, verdiğim o teklifi getirsin de, bu Mecliste bir
an önce görüşelim.
OSMAN HAZER
(Afyon) Senin aklına ihtiyacımız yok.
AYHAN FIRAT
(Devamla) Bakın -bir ay önce, ben aynı şeyi bu kürsüden söyledim-
Sayın Bakan şeffaf imtihan yapacağız dedi, yapmadı;
yani, itimadımız kalmadı. Neden; çünkü, Müsteşarı bile
imtihanın şeffaf olduğunu söyleyemem dedi.
İkincisi,
Sayın Bakan dedi ki: Benden önceki hükümet nasıl yaptıysa
imtihanı, ben de öyle yaptım. 1993 yılında yapılan
imtihanı illerde yaptılar, kâğıtlar kapalı olarak
Ankaraya geldi, bilgisayar okudu. Üniversitelerden birer eleman
çağırdılar, Ankara 20 nci Noterinin huzurunda kâğıtlar
açıldı, kimin ne not aldığı belirlendi. Sizin
yaptığınız imtihan böyle mi yapıldı?..
İkinci yalan budur.
Üçüncüsü,
ANAPlı bir arkadaşım, fındık paralarının
ödenmemesinden dolayı burada bir konuşma yaptı. Sayın
Sanayi Bakanımız yoktu. Sayın Bakan kürsüye fırladı
biz, aldığımız fındığın
parasını on gün, azamî onbeş gün içinde ödedik dedi.
ALİ
KEMAL BAŞARAN (Trabzon) Yalan!..
AYHAN FIRAT
(Devamla) Şimdi, iddia ediyorum, daha 6 trilyon borcunuz var, daha eylül
sonunu bile kapatamadınız. Sayın Sanayi Bakanı şimdi
kürsüye çıksın, Ayhan Fıratın söyledikleri yalandır
desin, özür dileyeceğim, bir daha da karşınıza
çıkmayacağım. Aksi halde, Sayın Bakan, o koltuğu
boşaltsın, bu kürsüde yalan söylemesin. (CHP sıralarından
alkışlar)
Yine,
Sayın Bakan itham ettiği zaman, bizim eski bakan
arkadaşlarımızdan biri bu kürsüden eğer, bizim
hakkımızda ne varsa bu kürsüye getirmezseniz, namertsiniz dedi. Niye
bugüne kadar getirmediler?.. Yedi ay geçti, bekliyoruz, getirsinler.
MUSTAFA
BAŞ (İstanbul) Sayın Başkan, kanun tasarısıyla
ilgili konuşmuyor.
AYHAN FIRAT
(Devamla) Kanun, bu da kanun!..
BAŞKAN
Sayın Fırat, lütfen konuya gelir misiniz... İçtüzük gayet
açık... Rica ediyorum... Gecenin bu saatinde...
AYHAN FIRAT
(Devamla) Efendim...
BAŞKAN
Sayın Fırat, buyurun efendim.
MUSTAFA
BAŞ (İstanbul) Kanun tasarısıyla ilgili konuşacak
birikiminiz yok mu?
AYHAN FIRAT
(Devamla) Sayın Başkan, burada, İçtüzükte madde hakkında
konuşulur der; ama, benim nasıl konuşacağımı da
tayin etmeye hiç kimsenin yetkisi yoktur; kendi konuşmamı kendim
tayin ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Fırat, maddeyle ilgili konuşursunuz efendim.
AYHAN FIRAT
(Devamla) Sonra, burada bir eski Yönetim Kurulu üyesini görevden
aldınız dedi. İsim istedik, söylemedi, veremedi. Neticesiyle
birlikte o ismi vermeli; ne oldu onun neticesi?..
CAFER
GÜNEŞ (Kırşehir) Ne olur verirse?!.
AYHAN FIRAT (Devamla)
Böyle ucuz kahramanlıklarla bir yere gitmek mümkün değil.
Sayın
Bakan bunu âdet edindi; bir demeç veriyor, Türkiyenin medarı
iftiharı bir kuruma sataşıyor bunu buraya diktirenler diyor
-Atatürk heykelinden bahsediyor- üç gün sonra medyayı topluyor ben böyle
demedim diye özür diliyor. (RP sıralarından gürültüler)
LÜTFİ
YALMAN (Konya) Ne alakası var?!.
BAŞKAN
Sayın Fırat, bunun, konuyla ne alakası var? Rica ediyorum...
AYHAN FIRAT
(Devamla) Var efendim, var...
Ve yine
diyor ki burada, benden önceki hükümetin bir bakanı, Emlak Bankasına
SSKnın bir mülkünü verdi, malını verdi. Vermiş olabilir,
o da hatadır; ama, bu verdiği kuruluş Emlak Bankası,
devletin bankası, dikkat edin, Muradiye Vakfı değil.
MUSTAFA
BAŞ (İstanbul) Yüzde 9a indiniz, barajı
aşamıyorsunuz, mahvoldunuz, perişan oldunuz; halinize
acıyoruz.
AYHAN FIRAT
(Devamla) Bizim öyle bir kuşkumuz yok; cesaretiniz varsa, gidin de
Anadoluda sizin hakkınızda söylenenleri dinleyin. (Gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, rica ediyorum...
Sayın
Fırat, lütfen, siz konunuzu toparlayın. 1 dakikanız kaldı
efendim, lütfen...
AYHAN FIRAT
(Devamla) Yine, Sayın Bakanın bir sözüyle bitirmek istiyorum. Sizin
Partiniz ve siz yılbaşı haramdır dersiniz, gider
Kartalkayada yılbaşı geçirirsiniz, bunları
yaparsınız. Onun için, size itimadımız yok, bu Bakana
itimadımız yok. Bu Bakan, devamlı, bu kürsüden, millet huzurunda
yanlış beyanatlarda bulunuyor. Onun için, size itimat etmiyoruz; bu
hakkı da kötü kullanacağınız besbelli. Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, sosyal demokratlar olarak, milletin malına en küçük halel
gelmesini istemediğimiz için bu tasarıya karşıyız.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Fırat, teşekkür ediyorum.
Anavatan
Partisi Grubu adına, Sayın Balcılar.
Buyurun
Sayın Balcılar. (ANAP sıralarından alkışlar)
ANAP GRUBU
ADINA MUSTAFA BALCILAR (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 4792 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun bir
maddesinde değişiklik yapılarak, SSK Yönetim Kuruluna, SSK
çalışanlarının, başta işçiler olmak üzere,
mülkiyetinde olan ve hakları olan mülkler için satış yetkisi
verilmek isteniyor.
Tasarının
getiriliş gerekçesi okunduğunda, çok halisane, makul, almaya yetkisi
olan bir kurula satma yetkisi de verilmek istenir gibi gözükmesine rağmen,
tasarının getiriliş şekli ve tümü üzerinde
yaptığım konuşmada da ifade ettiğim gibi, Hükümetin
başı Başbakan Sayın Erbakan Hocanın kaynak paketleri
adı altında, değişik tarihlerde basın
toplantılarıyla kamuoyuna ifade ettiği, birinci kaynak
paketinde, daha ortada fol yok, yumurta yok, kanun yokken, Sayın
Hocamız Başbakanımız SSKdan da elli altmış
tirilyon lira civarında bir gelir temin etmeye çalışacağız,
edeceğiz... dediler.
Ben ilgili
arkadaşlara soruyorum; ne komisyonlara ne Meclise ne de Genel Kurul
gündemine böyle bir tasarı gelmemiş; aradan zaman geçiyor,
Hocanın emirleri doğrultusunda, yani bütçe açıklarını
kapatmak gayesiyle, SSKnın açıklarını hafifletmek
gayesiyle, Hazineden SSKya verilecek parayı azaltmak gayesiyle bir
tasarı getiriliyor.
Bence,
sosyal güvenlikle ilgili olarak cumhuriyet hükümetlerinin getirecekleri
tasarılarda birinci hedefin, sosyal güvenliğin
yaygınlaştırılması olması gerekir.
Anayasamızın 62 nci maddesi, bu yükümlülüğü, Türkiye Cumhuriyeti
hükümetlerine anayasal görev olarak vermektedir. Ülkemizde, şu anda,
sosyal güvenlik açısından, tüm vatandaşların, sosyal
güvenlik şemsiyesi altına, kapsam içine alınması
gerekmesine rağmen, maalesef, bu, yüzde 70lerde kalmıştır
ve sosyal güvenlik kuruluşları arasında da, ILOnun, ilgili yedi
sigorta kolunun tamamı maalesef uygulanamamaktadır.
Bazılarında sağlık sigortası vardır,
bazılarında yoktur; uzun vadeli sigorta kollarında yoktur. Yine,
ILOnun, işsizlikle aile yardımı adı altındaki
diğer dokuz sigorta kolundan ikisi, hiçbir sosyal güvenlik
kuruluşumuzda uygulanamamıştır.
Durum böyle
iken; Hükümet, sosyal güvenliği yalgınlaştırma görevini
yerine getiremezken, sosyal güvenliğin ana kıstasları sosyal
güvenlik kuruluşları arasında farklılık arz ederken;
bunları yapacağına; sosyal güvenlik konusunda
vatandaşıma yardımcı oluyorum, olacağım
imajını vererek; ama, esas gaye olarak da Hazine
açıklarını hafifletmek gayesiyle para toplamanın
arzusundadır. Sayın Başbakanımızın bu kanun
tasarısı gelmeden evvel yapmış olduğu basın
toplantısında bunu ifade etmesi, niyetinin göstergesidir.
Bir
başka nokta, SSK Yönetim Kurulu şu anda devlet
ağırlıklıdır. Tabiî ki almaya yetkili olan
kuruluşun satmaya da yetkisi olabilir; ama, özerk bir şekilde,
kimsenin kendisine müdahale etme imkânı olmayacak ve objektif
düşünebilecek bir yönetim kurulu olursa bu düşünülebilir. Şu
andaki Sosyal Sigortalar Kurumunda, maalesef, geçmiş dönemlerden itibaren
yapılagelen hatalardan bir tanesi -değişik tarihler için bunu
söyleyebilmek mümkündür- (x) kişi bakan oluyor, bürokratlar geliyorlar
diyorlar ki sayın bakanım, seçmene selam edelim, programa, sizin
seçim bölgenize bir hastane koyalım. Devlet Planlamanın
kıstasları vardır, 10 bin kişiye 26 yatak
kıstası; o vilayette de kamunun diğer hastaneleri var, 10 bin
kişiye 26 yatak kıstası doldurulmuş, SSKnın
hastanesiyle bu oran Türkiye ortalamasının üzerine çıkacak,
gereksiz yatırım olacak; Devlet Planlama Teşkilatı diyor ki
hayır, buraya yatırım yapamazsın! Niye? Lâyüsel bir
şekilde, yönetim kurulunun devlet ağırlıklı
olması dolayısıyla, yönetim kuruluna hükümetin ilgili
bakanının emredici tavırlarıyla kaynak israfını
önlemek amacıyla. İşte, mal satılmasıyla ilgili
yetkide de bu eksiklik giderilmediği takdirde, yani yönetim kurulu tam
özerk, objektif hareket edebilecek hale getirilmeden ve devlet
ağırlıklı halden kurtarılmadan böyle bir yetki
verilmesi halinde -ben, şu andaki mevcut Bakanı tenzih ederim- bir
(x) bakan gelir bu tür lâyüsel hareketler içerisinde bulunabilir.
Bundan evvelki,
1993 yılında çıkarılan Sosyal Sigortalar Kurumunun
mülklerinin satışıyla ilgili kanunda, hâlâ, şaibeli
durumlar kafalarımızda soru işareti olarak bulunmaktadır.
Yine,
tasarının tümü üzerinde yaptığım konuşmada ifade
ettiğim gibi, bu konuyla ilgili, sosyal güvenlikle ilgili konular
görüşülürken, bu konuda en fazla rahatsız olduklarını ifade
edenler, Refah Partisinin temsilcileriydi. Durum böyle ortadayken, yani, devlet
ağırlıklı yönetim varken, Bakanın emrederek
istediği şekilde karar aldırabileceği bir merci
yönetimdeyken, böyle bir satış yetkisinin verilmesi, daha evvelden
tenkit ettikleri 1993 yılı içerisinde yapılmış olan
satışlardaki şaibeli duruma kendilerini getirebilir
düşüncesi içerisinde olmaları gerekir.
Yine, 1993
yılı içerisinde yapılmış olan, Emlak Bankası
aracılığıyla yapılmış olan
satışlarda muhammen bedel tespit ediliyor, ihaleye
çıkılıyor, onlarca mülkün ihalesine tek kişi giriyor ve
muhammen bedel üzerinden alıyor. Bu tür endişelerin tekrar
yaşanmaması için, SSK Yönetim Kurulunda Kurumun gerçek sahipleri olan
işçilerin ve işverenlerin ağırlıklı olduğu
ve onların görüşleri doğrultusunda satışların
yapılabileceği bir kanun tasarısına, biz, prensipte karşı
çıkmayız; ama, ilgili kanun tasarısı komisyonda
görüşülürken, ben, Anavatan Partisi Grubu adına söz almadan evvel,
ilgili kesimlerin görüşlerini dinlemek istediğimi ifade ettim;
şu anda Sosyal Sigortalar Kurumu açısından en fazla hak sahibi
olan Türk-İş yetkilisi, buna kesinlikle karşı
olduklarını ve karşı oluş gerekçeleri olarak da, SSK
Yönetim Kurulunun devlet ağırlıklı olduğunu, bunun
tamamen özerk hale getirildikten sonra bu satış yetkisinin
verilmesinin uygun olacağı görüşünü ifade ettiler.
Değerli
milletvekilleri, burada endişemiz odur ki, sosyal güvenliği
yaygınlaştırmak aslî gayesi ve görevi olması gereken
Hükümet, bu tasarıda da, bu tasarıya paralel getirecekleri ve
getirdikleri ve kamuoyuna deklare ettikleri, hem de, basın
toplantısıyla, aynı, bu tasarıda olduğu gibi, Ağrı
Üniversitesi misali, daha evvelden deklare edilip, ondan sonra bürokratlara
talimat verilerek yeniden hazırlatılan, bir başka sosyal
güvenliği tehdit edici tasarıda bunun örneğini görüyoruz;
yurtdışındaki işçilerimizin sosyal güvenliği adı
altında getirilen kanun tasarısıyla ilgili, Başbakan
Sayın Erbakanın yapmış olduğu basın
toplantısında, esas gayenin ne olduğunu net bir şekilde
görüyoruz. Sayın Hocamız diyor ki: Bu borçlanmanın
yapılması halinde, Hazineye, ortalama 1 milyar dolarlık ek bir
kaynağın gireceğini tahmin etmekteyiz. Ayrıca, bu kasadan
yararlanma, üç yıl sonra başlayacağından... Yani, şu
andaki Hükümet, o tarihe kadar gününü kurtaracak, gidecek, ondan sonra gelen ne
yaparsa yapacak düşüncesini de burada tespit ediyoruz.
Yine,
sadece, salt para için, Hazinenin açıklarını hafifletmek
gayesiyle bu tasarıların getirildiğinin bir örneği de,
cümle olarak ayrıca, 5 milyar dolar daha, biz, Hükümet olarak kullanma
imkânı elde edeceğiz gibi ifadelerdir. Hükümetin, bu tür, sosyal
güvenlikle ilgili kanun tasarılarını getirişindeki aslî
kanaatlerinin, düşüncelerinin, arzularının sadece kaynak
yaratmak, kaynak paketlerine fon sağlamak olmasıdır.
Vatandaşımızın sosyal güvenliğini genişletme,
şemsiyeyi genişletme ve sosyal güvenlikle ilgili problemleri
hafifletme gayesi, maalesef yoktur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika yeter mi Sayın Balcılar?
MUSTAFA
BALCILAR (Devamla) Evet efendim.
Değerli
milletvekilleri, dolayısıyla, bu kanun tasarısının
sosyal güvenliğe katkısı bulunmak gayesinden ziyade, Hükümetin,
Hazinenin bütçe açıklarını kapatmaya katkıda bulunmak
gayesiyle getirmesinden dolayı, bu kanun tasarısına, Anavatan
Grubu olarak -ilgili madde de dahil olmak üzere- karşı
çıktığımızı ifade eder, Yüce Heyetinize
saygılar sunarım. (ANAP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Balcılar, teşekkür ediyorum.
Gruplar
adına başka söz talebi?.. Yok.
Kişisel
söz talebinde bulunan arkadaşların isimlerini okuyorum: Sayın
Muhammet Polat, Sayın...
Efendim,
pusulayla tekrar yoklama talebinde bulunuluyor; insaf ediniz! Rica ediyorum
efendim...
İRFAN
GÜRPINAR (Kırklareli) Ne demek efendim?!
BAŞKAN
Efendim, biraz önce yoklama yaptım.
İRFAN
GÜRPINAR (Kırklareli) Ama salon boşaldı.
MEHMET
SEVİGEN (İstanbul) Sayın Başkan, siz doğru
bildiğinizi yapıyorsunuz, biz doğru bildiğimizi
yapıyoruz.
BAŞKAN
Yapmayın efendim, çalışacağız burada... Rica
ediyorum... Şimdi yoklama yaptık.
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) Boş sıralarla çalışma mı
olur; burası sanki medrese!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Sayın Muhammet Polat, Sayın Suat
Pamukçu, Sayın Mehmet Aykaç, Sayın Cemalettin Lafçı, Sayın
Yılmaz Ateş ve Sayın Mahmut Işık söz talebinde
bulunmuşlardır; sırasıyla kendilerine söz vereceğim.
Sayın
Muhammet Polatı kürsüye davet ediyorum. (RP sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
Sayın
Polat, süreniz 5 dakikadır.
MUHAMMET
POLAT (Aydın) Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; 4792
sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun Bir Maddesinin
Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında
Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi
saygıyla selamlarım.
Sosyal
devlet anlayışının gereği, sosyal güvenlik
müessesesiyle toplumda sosyal güvenliğin ve sosyal adaletin
sağlanması gerçekleştirilmektedir. Ülkemizin en büyük sosyal
güvenlik kuruluşu olan Sosyal Sigortalar Kurumu bu görevi
üstlenmiştir. Bu kurum, 25 milyon insanımıza hizmet vermektedir.
Ne yazık ki, SSK, bugüne kadar yapılan hatalar yüzünden, 1992
yılından bu yana, giderek büyüyen bir malî kriz içerisine düşmüştür.
1992
yılı itibariyle 2 trilyon 556 milyar lira açık veren bu
müessese, 1993 yılında 8 trilyon 85 milyar, 1994 yılında 19
trilyon 339 milyar, 1995 yılında 81 trilyon 835 milyar, 1996
yılında 163 trilyon lira açık vermiştir; 1997
yılında ise, 350 trilyon liraya varan bir açık öngörülmektedir.
Bunun önüne
geçmek ve bu çıkmazdan kurtarmak için, 506 sayılı SSK Kanununda
değişiklik tasarısı hazırlanmıştır. Bu
da yeterli görülmeyerek, buna ek olarak, atıl vaziyette bulunan Sosyal
Sigortalar Kurumunun kaynaklarının harekete geçirilmesi ve değerlendirilmesi
zarureti hasıl olmuştur. Dolayısıyla, SSKya ait
gayrimenkullerin hizmet alanı dışındakilerinin
satılarak, kurumun, hizmet ve yükümlülüklerini yerine getirmesinde
sağlam bir malî kaynağa kavuşturulması amacı
taşınmıştır. Bu satış, ne haraç mezat bir
satıştır ne de değerinin altında keyfî bir
satış olacaktır. Bunun örneklerini geçtiğimiz günlerde
Hükümetimiz kamuoyuna göstermiştir; üç bankanın
satışında televizyonlar huzurunda, noterler huzurunda
satışlar yapılmıştır. Ben, muhalefetteki arkadaşlarımızın
bu konudaki endişelerinin yanlış olduğunu, bu konuda
endişeye kapılmamalarını belirtmek istiyorum. Kamuoyu, bu
Hükümetin satışları nasıl yaptığını çok
iyi bilmektedir.
İnşallah,
çıkacak bu kanunun, sosyal hizmet konusunda, kurumumuza ve ülkemize
hayırlar getirmesini niyaz ediyor, saygılar sunuyorum. (RP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Polat, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakan, söz talebiniz olacak mı efendim?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Kocaeli) Evet efendim.
BAŞKAN
Buyurun efendim.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; esasen, söz almak niyetinde
değildim; ne var ki, Malatya Milletvekili Sayın Ayhan
Fıratın, yine, ipe sapa gelmez konuşmasını
dinleyince, kendimi söz almak mecburiyetinde hissettim... (CHP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler; RP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Yani, Sayın Bakan...
AYHAN FIRAT
(Malatya) Sayın Başkan...
ALİ
TOPUZ (İstanbul) Neyi alkışlıyorsunuz?!
AYHAN FIRAT
(Malatya) Sayın Başkan, bu ağzı bıraksın...
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) Sayın
Fıratın yaptığı konuşmayı... (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Müsaade buyurun; konuşuyor efendim...
OYA ARASLI
(İçel) Sayın Başkan, böyle konuşma olmaz...
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) Değerli
milletvekilleri... (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Bakan, bir dakikanızı rica edeyim; sürenizi durdurdum.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) Yakışmıyor bu Meclise!..
ALİ
TOPUZ (İstanbul) Bakanı niye uyarmıyorsunuz; edep dahilinde
konuşsun...
OYA ARASLI
(İçel) Böyle yapılmaz Sayın Başkan...
MEHMET
SEVİGEN (İstanbul) Sayın Başkan ipe sapa gelmez ne
demek?!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, bir sayın üyenin, bir sayın
bakanın ne konuşacağını sizin önceden keşfetme
kabiliyetiniz var mı?
MEHMET
SEVİGEN (İstanbul) Özür dilemesi lazım...
BAŞKAN
Sayın Bakan, sözünüzü düzeltir misiniz.
Sürenizi
başlattım.
OYA ARASLI
(İçel) Ne demek ipe sapa gelmez...
BAŞKAN
Efendim, müsaade buyurun... Sayın Bakanı uyarıyorum...
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) Sayın
Başkan, Sayın Ayhan Fırat, Yüce Meclisi yanıltan yalan
beyanlarda bulunmuştur...
MEHMET
SEVİGEN (İstanbul) Hah, aferin, böyle söyle; böyle terbiyeli
konuş, insan gibi konuş...
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla)
Bakınız, Cumhuriyet Halk Partisi, bu kürsüye her
çıkışta perişan olmaktadır ve grup
başkanvekillerinden rica ediyorum; her çıkışta bozguna
uğruyorsunuz; şimdi söyleyeceklerimle yine bozguna
uğrayacaksınız...
FATİH
ATAY (Aydın) Sen bizim için üzülme, kendine bak.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) Şimdi,
bakınız, SSK sınavlarını burada tekrar gündeme
getirdiniz, Yüce Meclisten bir tokat yediniz; ikinci tokatı da, Ankara
mahkemelerinden yediniz.
OYA ARASLI
(İçel) Öyle mi!
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) Uyduruk
insanları kurarak açtığınız yürütmeyi durdurma
davaları, Ankara idare mahkemelerince reddedilmiştir; ikinci
tokatı da, yargıdan yediniz. (RP sıralarından
alkışlar)
AYHAN FIRAT
(Malatya) Acele etme, daha devam ediyor.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla)
İşçiyi temsilen SSK Yönetim Kuruluna seçimle gelen arkadaşı
görevden aldınız dedim, burada şahsîleşmemek için isim
vermedim. Ne var ki, bu arkadaş, Türk-İşin şu anki malî
sekreteri Enver Toçoğludur ve sizin hukuk anlayışınız
budur. İşçi temsilcisi olarak işçilerin seçtiği
arkadaşı yargı kararı olmaksızın görevden
aldınız ve bu arkadaşı suçladınız. Bu
arkadaş, Danıştay tarafından da aklanmıştır.
Suçlamalarınızı Danıştay kabul etmemiştir.
Aldın mı cevabını Sayın Fırat! (RP
sıralarından alkışlar)
AYHAN FIRAT
(Malatya) Mahkemeyi söyle.
SABRİ
ERGÜL (İzmir) Ceza aldı mı almadı mı; onu söyle.
AYHAN FIRAT
(Malatya) Ceza aldı mı almadı mı; söylesene.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) Ceza
almadı ve Danıştayca aklandı.
AYHAN FIRAT
(Malatya) Yalan söylüyorsun.
BAŞKAN
Sayın Bakan, siz konuyla ilgili görüşün lütfen.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) Laf
atmasınlar. Siz onları susturacaksınız Sayın
Başkan, beni değil. Ben hatibim, laf atanları
susturacaksınız.
Değerli
arkadaşlarım, geçen de söyledim; Cumhuriyet Halk Partisi suçluluk
telaşı içerisindedir, intikam duygusuyla hareket etmektedir. Ne var
ki, beni sindiremeyeceksiniz.
MEHMET
SEVİGEN (İstanbul) Bir dosya bulup da getirmeyen namerttir.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla)
Bakınız, Yüce Millete, Yüce Meclise sesleniyorum: PKKyla açık
irtibatı olan insanları baştabip tayin ettiniz.
AYHAN FIRAT
(Malatya) Getirmezsen namertsin...
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) Bakınız, sizlere hitap ediyorum,
kamu vicdanına hitap ediyorum: Dev-Yol üyesi, Dev-Sol üyesi, ömür boyu
kamu hizmetlerinden mahkeme kararıyla mahkûm edilmiş insanları,
mahrum edilmiş insanları siz göreve tayin ettiniz.
AYHAN FIRAT
(Malatya) Getirmezsen namertsin...
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) Ben bunlar
hakkında soruşturma açtım; kuyruk acınız
buradandır.
AYHAN FIRAT
(Malatya) Yalan!.. Yalan!..
ALİ
ŞAHİN (Kahramanmaraş) Sen Bakanlığa layık
değilsin!
YAHYA
ŞİMŞEK (Bursa) Dosya getir, dosya!.. Aksi takdirde,
müfterisin.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) Resmî
evrakları, devletin evraklarını burada okudum.
YAHYA
ŞİMŞEK (Bursa) Sürekli konuşuyorsunuz; boş
konuşuyorsunuz.
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) Belge getir, belge!...
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) Şimdi,
değerli arkadaşlarım, Yüce Meclise bir taahhütte bulunuyorum.
Bakınız, Sayın Fırat, geldi, burada bir iddiada bulundu.
Eski hükümlü, gayet tabiî, tayin edilir; ama, eski hükümlü, Dev-Yol üyesi,
Dev-Sol üyesi, PKK irtibatlı bir adam, benim dönemimde hiçbir zaman tayin
edilmez, edilmeyecektir; bir taahhüt olarak ifade ediyorum.
YAHYA
ŞİMŞEK (Bursa) Şeriatçı İslamî örgüt üyesi mi
olacak?!
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla)
Dahasını söyleyeyim o zaman, Cumhuriyetin temel niteliklerine
hakaretten dava görmüş bir kişiyi -sonunda beraat da etse- tayin
etmeyeceğimi, yine, huzurlarınızda ifade ediyorum. Ben, bu kadar
net ve açık bir bakanım.
YAHYA
ŞİMŞEK (Bursa) Meclis doktorundan da bahset!
AYHAN FIRAT
(Malatya) Senin orada oturmaman lazım!
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) Değerli
milletvekilleri, müsaade ederseniz, Sayın Balcıların
işaret ettikleri hususlara açıklık getirmek istiyorum; daha
öncede burada ifade edildi.
Değerli
milletvekilleri, SSK prim affı diye bir şey söz konusu değildir;
bir. Yeni bir borçlanma söz konusu değildir; iki. Konumuz
olmadığı için bunlara ilk konuşmamda girmedim; ama, böyle
bir şey yok. Siz, kendiniz bir senaryo yazıyorsunuz, bunu kabul edip,
gelip burada konuşuyorsunuz; ne af var ne borçlanma var ve
bakınız, bu tasarı, işçi, işveren, emekli
kuruluşlarıyla birlikte, onların onayı alınarak hazırlanmıştır,
onların onayları vardır. Hatta, dahasını söyleyeyim,
Sayın Halil Tunç -Sayın Genel Müdür ve diğer
arkadaşlarım şahittir- yüzüme yapmak istediğiniz buysa,
bu, ancak alkışlanır demiştir. Dolayısıyla,
nedir sizin bu telaşınız; anlamak mümkün değil. Nedir bu
hırçınlığınız?!.
MEHMET
SEVİGEN (İstanbul) Vatandaş adına
telaşlanıyoruz.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla)
Bakınız, ben, millet adına, Yüce Meclis adına üzülüyorum;
ama, sizin düştüğünüz perişanlığa daha fazla
üzülüyorum.
MEHMET
SEVİGEN (İstanbul) Sen kendi adına üzül.
ALİ RIZA
BODUR (İzmir) Siz üzülmüyorsunuz, milleti üzüyorsunuz.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, son olarak şunu söylüyorum: Sayın Ayhan
Fıratın bütün konuşmalarını,
yaşlılığına veriyorum. (CHP sıralarından,
sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
Saygılar
sunuyorum. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) Sayın Başkan, hoş bir şey
değil; yaşlılığa vermek ne demek!
VIII.
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
2. İçel Milletvekili Oya
Araslının, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati
Çelikin, konuşmasında grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
OYA ARASLI
(İçel) Sayın Başkan, Sayın Bakanın
konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna yapılan
sataşma nedeniyle, Grup Başkanvekili sıfatıyla söz talep
ediyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
M.
ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) Sen, Başbakana hakaret mi ediyorsun?!
Başbakana yaşlı diye hakaret mi ediyorsun?! Başbakanınız daha
yaşlı değil mi?!.
BAŞKAN
Sayın Araslı, buyurun, nedir talebiniz?
OYA ARASLI
(İçel) Yapılan konuşmada, Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna,
partimizin hükmî şahsiyetine sataşma yapılmıştır.
İçtüzük gereğince söz talep ediyorum.
BAŞKAN
Efendim, buyurun.
Rica
ediyorum, bir sataşmaya fırsat vermeyelim.
OYA ARASLI
(İçel) Sayın Başkan, siz de önleyebilirdiniz bunların
olmasını.
BAŞKAN
Efendim, ne buyurdunuz, anlamadım.
OYA ARASLI
(İçel) Sayın Başkan, burada konuşulunca, cevap verme
hakkımız doğuyor gayet tabiî; ama, dikkat edeceğim efendim.
BAŞKAN
Efendim, yeni bir sataşmaya fırsat vermeyelim.
OYA ARASLI
(İçel) Dikkat edeceğim efendim.
BAŞKAN
Ben, bu ikazı yapmaya mecburum.
OYA ARASLI
(İçel) Sağ olunuz; dikkat edeceğim efendim.
BAŞKAN
Buyurun.
OYA ARASLI
(İçel) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce
kürsüye çıkan Sayın Bakan, benim burada kullandığım
sözlerin nezaket çerçevesine sığmadığından söz
etmişlerdi. (RP sıralarından Doğru sesleri) Ama, Sayın
Bakanın bu konuşmasını dinleyince, doğrusu, ikaz eden
insan ile kürsüde konuşan insanın aynı kimseler olup
olmadığı konusunda tereddüte düştüm. Sayın Bakan,
önümüzdeki bir yasa tasarısının geneli hakkında, bir bakan
sıfatıyla görüşlerini dile getirecekken, tamamen, Cumhuriyet
Halk Partisiyle kavgasını, burada sahneledi. Doğrusu, bunu da
şu Yüce Mecliste çok özenle kullanmamız gereken vakte saygı
anlayışına sığdıramadım.
Sayın
Bakan Cumhuriyet Halk Partisi Grubu gensoru önergesi verdi, perişan oldu
dedi. Ne demek Sayın Bakan, perişan olmak?!.. Elbette ki, bu
çatı altında, her siyasî parti grubu ve her milletvekili,
Anayasanın kendisine vermiş olduğu denetim imkânlarını
kullanacak; bu önerileri kabul görecek veya görmeyecek. Bu, ne demektir?..
Yani, kıl payıyla kurtarılan bir oylama sırasında ve
Meclis soruşturması önergesinin oylanmasında
yaşadığımız olaylardan sonra, her soruşturma için
içimizde birtakım kuşkular doğan bir oylamada, çok az bir
farkla, gensoru önergesini Meclisin önüne gelmesinden kurtardınız.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Kocaeli) Çok az mı
görüyorsunuz?.. Çok mu az?..
OYA ARASLI
(Devamla) Bu perişan olmak demek mi?!.. Bu perişan olmak demek
mi?!.. (RP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Araslı...
OYA ARASLI
(Devamla) Bunu, bu şekilde tavsif etmenizi anlayamıyorum.
BAŞKAN
Sayın Araslı...
OYA ARASLI
(Devamla) Grubumuzu, hükümetlerimizi, bakanlarımızı, PKKyla
işbirliği yapan kimseleri birtakım görevlere getirmekle itham
ettiniz. Doğrusu, elinizde bir
delil olmadan, bunu, burada, dile getirmenizi
yakıştıramadım.
SSK
sınavları nedeniyle... (RP sıralarından gürültüler)
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Kocaeli) Resmî
evraktır o hanımefendi, resmî evrak!..
SABRİ
ERGÜL (İzmir) Terbiyeni takın!..
AYHAN FIRAT
(Malatya) Önüne dön!..
SABRİ
ERGÜL (İzmir) Sendika ağası!.. Sendika genel kurulu değil
burası!..
OYA ARASLI
(Devamla) Gerekeni yapınız efendim... Gerekeni yapınız efendim...
BAŞKAN
Sayın Araslı... Sayın Araslı, lütfen efendim...
Ben, sizi
açıklama yapın diye çağırdım.
OYA ARASLI
(Devamla) Burada Mahkeme kapılarından döndünüz; birtakım
insanları doldurarak mahkemeye başvurmalarını
sağladınız dediniz. Elinizde, böyle bir şey için delil
yok. Hakkını arayan insanları da doldurulmuş kimseler
olarak tavsif etmenizi hiçbir şekilde size
yakıştıramıyorum. Bizleri nezakete davet eden bir
bakanın kullandığı üslubu fevkalade uygunsuz bulduğumu
da söylemeliyim. Kendisi, bir kere daha, bu kürsülere yakışmayan bir
üslup kullanma merakı olduğunu göstermiştir. Geçen defa ipin
ucu... -benim burada tekrarlamaya nezaketim yetişmeyen sıfatı
taşıyan kimselerin- elindedir demişti; o zaman da, bu tür bir
üslup kullanmamasını dile getirdik; şimdi de aynı üslupta
devam ediyor. Şiddetle kınıyoruz kendisini.
Vaktimiz
yetmediği için daha fazla devam edemiyorum. Zaten, konuşmaları
takip edenler değerlendirmeyi yaptılar.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Araslı, teşekkür ediyorum.
AYHAN FIRAT
(Malatya) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Buyurun efendim.
AYHAN FIRAT
(Malatya) Sayın Başkan sataşma var, Sayın Bakanın
konuşmalarında şahsıma sataşma var.
BAŞKAN
Efendim, zatıâlinizin konuşmalarına karşı beyanda
bulundu. (CHP sıralarından gürültüler)
AYHAN FIRAT
(Malatya) Hayır... Hayır...
Sayın
Başkan saçma sapan dedi; bir. İkincisi
yaşlılığına veriyorum dedi. Söz talep ediyorum;
vermeye mecbursunuz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Efendim, zatıâlinizin konuşmalarına karşı beyanda
bulundu, açıklama yaptı. Ben takip ettim efendim.
Sayın
Suat Pamukçu, buyurun efendim. (RP sıralarından alkışlar)
AYHAN FIRAT
(Malatya) Sayın Başkan, taraflı davranmayın. Ayıp
size, ayıp!..
SABRİ
ERGÜL (İzmir) Yaşlılığına veriyorum ne
demek?..
BAŞKAN
Efendim, taraflı davranmıyorum. (CHP sıralarından
gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
AYHAN FIRAT
(Malatya) Yaptığınız ayıp!.. Ayıp!..
Taraflı davranıyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın Fırat, aşağı iner misiniz... Sayın
Fırat, aşağı iner misiniz efendim...
SABRİ
ERGÜL (İzmir) Yaşlılığına veriyorum demek, ne
demek?..
AYHAN FIRAT
(Malatya) O kürsüyü terk et!.. Ayıptır!..
VII. KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
6. 9.7.1945 Tarih ve 4792
Sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun Bir Maddesinin
Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında
Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler komisyonları raporları
(1/528) (S. Sayısı : 163) (Devam)
BAŞKAN
Sayın Pamukçu, buyurun efendim.
SUAT PAMUKÇU
(Bayburt) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan, Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun bir maddesinde
değişiklik yapan kanun tasarısı üzerinde şahsî
görüşlerimi arz etmek üzere huzurlarınıza geldim. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Burada,
biraz önce, görüşlerini beyan eden Demokratik Sol Parti sayın
sözcüsüne teşekkür ederek sözlerime başlamak istiyorum. Gerçekten de,
kendileri son derece makul ve herkesin dikkatle takip ettikleri bir noktaya
parmak basmışlardır. Bizzat, kendileri son beş yılda
kurum kötü yönetilmiştir, çıkmaza sokulmuştur şeklinde
beyanda bulunmuşlardır; bu görüşlerine bizler de
katılıyoruz ve bu kanun tasarısını Yüce Meclisin
huzuruna getiren Hükümeti de tebrik ediyoruz. Çünkü, bu kanun
tasarısıyla, çıkmaza sokulan Sosyal Sigortalar Kurumunun, bu
düştüğü durumdan çıkması için çok önemli bir adım
atılmaktadır. Bu vesileyle, Hükümeti tebrik ediyoruz. Bu kanunun yüce
milletimize hayırlı olmasını diliyorum; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Pamukçu, teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, madde üzerindeki müzakereler tamamlanmıştır;
ancak, önergeler vardır, geliş sırasına göre
okutacağım, sonra da aykırılıklarına göre
işleme koyacağım.
Efendim,
müzakereye konu madde bir fıkradan ibarettir; ancak, beş önerge
gelmiştir; geliş sırasına göre beşini de
okutacağım, ancak dördünü işleme koyacağım.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 9.7.1945 tarih ve 4792 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu
Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Geçici Madde
Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısının birinci maddesiyle
değiştirilen (f) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Sılay Mustafa
Köylü Süleyman Metin Kalkan
Hatay Isparta Hatay
Fethi
Acar Mehmet
Emin Aydınbaş
Kastamonu İçel
f) Kurumca
gayrimenkul satılması hakkında kararlar vermek,
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 9.7.1945 Tarih ve 4792 Sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu
Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Geçici Madde
Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesiyle
değiştirilen (f) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Sılay Mustafa
Köylü Süleyman Metin Kalkan
Hatay Isparta Hatay
Fethi
Acar Mehmet
Emin Aydınbaş
Kastamonu İçel
f) Kurumca gayri menkul alınması
hakkında kararlar vermek,
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 9.7.1945 Tarih ve 4792 Sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu
Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Geçici Madde
Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesiyle
değiştirilen (f) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Sılay Mustafa
Köylü Süleyman Metin Kalkan
Hatay Isparta Hatay
Fethi
Acar Mehmet
Emin Aydınbaş
Kastamonu İçel
f) Kurumca
gayri menkul alınması ve işletilmesi hakkında kararlar
vermek,
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 9.7.1945 Tarih ve 4792 Sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu
Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Geçici Madde
Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesiyle
değiştirilen (f) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Sılay Süleyman
Metin Kalkan Mehmet Emin
Aydınbaş
Hatay Hatay İçel
Fethi
Acar Mustafa
Köylü
Kastamonu Isparta
f) Kurumca
gayri menkul işletilmesi hakkında kararlar vermek,
BAŞKAN
Efendim şimdi aykırılıklarına göre işleme
koyacağım.
MUSTAFA
KÖYLÜ (Isparta) Sayın Başkan, önergelerdeki imzamı geri
çekiyorum.
BAŞKAN
Geri çekiyorsunuz...
Hepsinde var
mı efendim?..
MUSTAFA
KÖYLÜ (Isparta) Var efendim.
BAŞKAN
Önergelerde imzalar çekilip yeterli sayıda imza
kalmadığından önergeler işlemden
kaldırılmıştır.
Efendim
maddeyi oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler....
OYA ARASLI
(İçel) Sayın Başkan, yoklama yapılmasına dair
önergemiz var.
BAŞKAN
Müsaade buyurun!.. Müsaade buyurun efendim. (CHP sıralarından
gürültüler)
Sayın
milletvekilleri, Sayın Araslı ve arkadaşlarının bir
yoklama talebi var. Şimdi, şu Genel Kurula bakıyorum...
SABRİ
ERGÜL (İzmir) Takdir hakkınız yok!..
BAŞKAN
Müsaade buyurun efendim, müsaade buyurun!.. (CHP sıralarından
gürültüler)
SABRİ
ERGÜL (İzmir) Takdir hakkınız yok!..
BAŞKAN
Hakkın suiistimaline izin vermem. (CHP sıralarından
gürültüler) Müsaade buyurun!..
SABRİ
ERGÜL (İzmir) Takdir hakkınız yok!..
BAŞKAN
Müsaade buyurun!..
SABRİ
ERGÜL (İzmir) Takdir hakkınız yok!.. (Gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Ergül....
SABRİ
ERGÜL (İzmir) Takdir hakkınız yok!..
BAŞKAN
Sayın Ergül, 290 sayın üye var şimdi burada.
SABRİ
ERGÜL (İzmir) Takdir hakkınız yok!..
BAŞKAN
Bir hakkın suiistimaline izin vermem. Kameralar, rica ediyorum...
OYA ARASLI
(İçel) Takdir hakkınız yok Sayın Başkan.
BAŞKAN
Meclis Televizyonuna rica ediyorum, kameraları Genel Kurulun üzerinde
gezdirin.
SABRİ
ERGÜL (İzmir) Takdir hakkınız yok!..
BAŞKAN
Bu Meclisi çalıştırmaya mecburuz.
Evet,
işleme koymuyorum bunu. (CHP sıralarından gürültüler)
SABRİ
ERGÜL (İzmir) Takdir hakkınız yok!..
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... (Gürültüler)
SABRİ
ERGÜL (İzmir) Takdir hakkınız yok!..
MURAT
BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Efendim, oylamaya geçtim, alacağım talebinizi. (CHP
sıralarından, sıra kapaklarına vurmalar)
SABRİ
ERGÜL (İzmir) Takdir hakkınız yok!..
BAŞKAN
Efendim, ben, talebinizi alacağım; oylamaya geçtim. (CHP
sıralarından gürültüler)
Efendim,
lütfen, herkes yerine otursun. Rica ediyorum...
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) Mazbataları iptal ediyorsunuz Sayın
Başkan!.. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Efendim, ya bu milletvekilliğini yapın ya da bırakın
gidin lütfen. Rica ediyorum, oturun yerinize!..(Gürültüler)
Efendim, ben
oylamaya geçtim. (CHP sıralarından oylamaya geçemezsiniz sesleri,
gürültüler) Efendim, oylamaya geçtim ben...
SABRİ
ERGÜL (İzmir) Satamazsınız bu milletin
malını!.. Yetimin hakkı
da var onda!.. Usulsüzlük
yapıyorsunuz Sayın Başkan; Anayasayı çiğniyorsunuz,
İçtüzüğü çiğniyorsunuz!..
BAŞKAN
Kabul etmeyenler... (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) Doğru say!..
OYA ARASLI
(İçel) Bu oylamayı yapamazsınız.
BAŞKAN
Efendim oylamayı bitireceğim.
Kabul
etmeyenler... Efendim madde kabul edilmiştir; buyurun... (CHP
sıralarından, sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
MURAT
BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) Sayın Başkan, bir hususu arz
edeceğim.
BAŞKAN
Buyurun efendim, şimdi alacağım efendim. Buyurun... Buyurun,
şimdi alacağım buyurun. (CHP sıralarından, sıra
kapaklarına vurmalar, gürültüler)
Buyurun
efendim...
MURAT
BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) Sayın Başkan, bu oylama,
maalesef, usulsüz bir oylama.
BAŞKAN
Neden?..
MURAT
BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) 57 nci madde çok açık Sayın
Başkan. 57 nci madde, 20 milletvekilinin yoklama talebi halinde,
Başkanlığın, bu yoklamayı yapmak zaruretini
işaret etmektedir.
BAŞKAN
Tabiî, doğru efendim.
MURAT BAŞESGİOĞLU
(Kastamonu) Hakkın suiistimali olup olmadığı
noktasında sizin takdir hakkınız, yetkiniz yok!
BAŞKAN
Var efendim.
SABRİ
ERGÜL (İzmir) Yapamazsınız, hakkınız yok buna!.. Bu
takdir hakkınızı kullanamazsınız, yok öyle bir
hakkınız; sayım yapmadan böyle bir takdir hakkınız
yok!
AYHAN FIRAT
(Malatya) Siz yönlendiremezsiniz!
OYA ARASLI
(İçel) Yok efendim.
MURAT
BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) Eğer böyle bir yorum...
OYA ARASLI
(İçel) Öyle bir hak...
BAŞKAN
Şu anda, gerek olmadığı halde ifade ediyorum, 190 burada
saydık.
MURAT
BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) Sizin bunu yorumlamaya
hakkınız yok Sayın Başkanım.
BAŞKAN
150 de bu tarafta var, 350 civarında sayın üye Genel Kurul
salonunda var. Ben yoklamayı yapmadım; hakkın suiistimali
telakki ettim; oylamayı yaptım, maddeyi oyladım. (RP
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
2 nci
maddeyi okutuyorum, buyurun.
MURAT
BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) Sayın Başkan, müsaade
ederseniz bitmedi talebim.
BAŞKAN
Efendim aldım talebinizi!
MURAT
BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) Başka bir talep var efendim,
oylamayla ilgili.
BAŞKAN
Buyurun efendim.
MURAT
BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) Şimdi Sayın Başkan,
oylamalarda sayın bakanların oylarının sayılması
her zaman bu Genel Kurulda ihtilaflara neden oluyor. (RP sıralarından
Olmaz sesleri, gürültüler)
BAŞKAN
Efendim müsaade buyurun, bir dinleyelim...
MURAT
BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) Anayasanın 113 üncü maddesine
göre, ancak, bir bakana diğer bir bakan vekalet verebilir; yani, vekalet
müessesesi bir kişi içindir.
BAŞKAN
Tabiî...
MURAT
BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) Şimdi, burada, Genel Kurulda
Sayın Başbakan yok, Sayın Başbakanın vekili kim,
artı, bir bakan bir bakana vekillik ettiğine göre, ancak mevcut
bulunan bakan sayısı kadar oy kabul etmeniz gerekir.
BAŞKAN
Tabiî...
MURAT
BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) Ama, siz uygulamalarınızda
toplam 37 oy kabul ediyorsunuz.
BAŞKAN
Gayet tabiî, yani...
MURAT
BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) Yapamazsınız Sayın
Başkanım. (CHP sıralarından, sıra kapaklarına
vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN
Yaparız efendim. Efendim, sayın bakanları saymıyoruz, 37
ilave ediyoruz.
MURAT
BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) Yapamazsınız...
Hakkınız yok...
BAŞKAN
Kaldı ki, bu oylamada o yöntemi kullanmadım, ayrı ayrı
saydım; bu oylamada ayrı ayrı saydım.
MURAT
BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) Bir bakanı, bir bakan, ancak
vekâletle temsil etmiş olur...
BAŞKAN
Tabiî efendim... Tabiî efendim...
MURAT
BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) ...ama, toplam 37 kişi olarak
kabul ediyorsunuz; yanlış bir uygulama.
BAŞKAN
Efendim, bu oylamada o yöntemi kullanmadık, geçen oylamalarda
kullandık ve bakanları saymadık.
SABRİ
ERGÜL (İzmir) Yöntemleri tayin edemezsiniz!..
MURAT
BAŞESGİOĞLU (Kastamonu)
Sayın Başkan, tekrar ediyorum, 57 nci maddeye göre takdir
hakkınız yok; emsal olmaması için tutanaklara geçirilmesini istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Başesgioğlu.
Maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2. 4792 sayılı Kanuna 1.12.1993 tarih
ve 3918 sayılı Kanunla eklenen Geçici Madde
GEÇİCİ MADDE 9. Kurumun mülkiyetinde
bulunan gayrimenkuller sosyal tesisler ve konutlar dahil
aşağıdaki usul ve esaslara göre satılarak
değerlendirilir.
a)Yukarıda belirtilen kapsam dahilinde,
nitelikleri itibariyle satışa uygun olan gayrimenkuller Yönetim
Kurulunca tespit edilir.
b)Nitelikleri itibariyle satışına karar
verilen gayrimenkuller rayiç bedelden daha düşük fiyatla satılamaz.
Yönetim Kurulu bu gayrimenkullere ait rayiç değer tespitini kamu
bankalarına veya bu bankaların iştiraki olan uzman kuruluşlara
yaptırabilir.
c)Gayrimenkullerin satışı açık
artırma usulüyle yapılır. Gayrimenkullerin
satışına ait usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.
d)Satışların peşin veya taksitle
yapılması hususu Yönetim Kurulunca ihaleden önce karara
bağlanır.
e)Satışı yapılacak gayrimenkulle
ilgili olarak bağımsız bölümlerin ve kat mülkiyetinin tesisi
konusunda, Kurumun talebi üzerine ilgili tapu daireleri gerekli işlemleri
yapar ve tapu kayıtları düzeltir.
f)Satış yapılan gayrimenkullerle ilgili
olarak ferağ, devir, alım-satım vesair tüm işlemler
bakımından Kurum her türlü vergi, resim ve harç ile belediyelerde
yürütülecek her türlü hizmet karşılığı alınan
ücretlerden muaftır.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, gruplar adına söz talebi var mı?
OYA ARASLI
(İçel) Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Bekir Kumbul
konuşacaklar.
BAŞKAN
Demokratik Sol Parti adına var mı efendim?
HİKMET
ULUĞBAY (Ankara) Demokratik Sol Parti adına, Bekir Yurdagül,
efendim.
BAŞKAN
Anavatan Partisi Grubu adına var mı?
MURAT
BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) Anavatan Partisi Grubu adına,
Mustafa Balcılar.
BAŞKAN
Doğru Yol Partisi adına var mı efendim?.. Yok.
Refah
Partisi adına?.. Yok.
Kişisel
söz taleplerini okuyacağım birazdan.
Cumhuriyet
Halk Partisi adına, Sayın Kumbul; buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın
Kumbul, süreniz 10 dakikadır efendim.
CHP GRUBU
ADINA BEKİR KUMBUL (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 9.7.1945 Tarih ve 4792 Sayılı Sosyal Sigortalar
Kurumu Kanununun bir maddesinin değiştirilmesi ve yerine ek geçici
madde eklenerek Sosyal Sigortalar Kurumunun mal varlığının
satışıyla ilgili olarak, Cumhuriyet Halk Partisinin
görüşünü sunmak üzere, kürsüye çıkmış bulunuyorum; bu
vesileyle, sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, sözlerime başlamadan önce, aslında ben, bu
kürsüden, hiç kimseye sataşmayı sevmiyorum; şimdiye kadarki
konuşmalarımın hiçbirisinde bunu yapmadım; işin özü,
tüm arkadaşlarımın da buna dikkat etmesini isterim. Sayın
Bakan hakkında da her zaman saygıyla bahsederim; ancak, kendisinin
burada partimize sataşmış olması, bir iki şeyi
söylemimi gerektirdi, onu da söylemeden edemeyeceğim; kusura
bakmayın.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, SSKya alınan personelle ilgili olarak
-evet, burada aklandınız, ama- Genel Müdürlükte görevli bazı kişilerin
baldızlarının veya çocuklarının
alındığını biliyoruz; bunlar hakkıyla girmiş
olabilirler; ama, bunda şaibeler vardır; yani, diğer insanlar
nasıl kazanamadı da onlar kazandı? Buna da bir şey
demiyorum; ama, keşke, açıkça söyleseniz de, herkes rahatlasa. Burada
aklandınız; ama, sanırım, kamu vicdanında o konuda
aklanamadığınız kanısındayım; bunu da
söylemeden edemeyeceğim.
Değerli
arkadaşlarım, bunu belirttikten sonra, Sosyal Sigortalar Kurumunda yıllarca
çalışan bir arkadaşınız olarak, Sosyal Sigortalar
Kurumunun mal varlığının satışıyla ilgili
olarak yasal düzenleme yapılırken,
bu konudaki düşüncelerimi belirtmeyi kendime bir görev
sayıyorum. Çünkü, geçmiş dönemde Sosyal Sigortalar Kurumunda
çalışırken, bunun sıkıntılarını -Sosyal
Sigortalar Kurumundaki hizmeti verenlerin de, hizmeti satın alanların
da ciddî şekilde sıkıntı çektiğini- yaşayarak
gördüm. Zaman oldu, idarecilik yaptım, zaman oldu uzman olarak
çalıştım. Özellikle, idarecilik dönemimde,
yazdığım resmî yazılarda, bir poliklinik açılması
için bina kiralanması gerektiğini bildirdiğim zaman, bana,
Başbakanlık tasarruf tedbirleri nedeniyle, bir kiralama işlemini
dahi yapamayacağım belirtildi. Bunun
sıkıntılarını çektim, kendime göre çözümler aramaya
çalıştım.
Arkadaşlar,
bunu, şunun için söylüyorum; Sosyal Sigortalar Kurumu özerk değil.
Sadece bir poliklinik binasını kiralamak için bile
-Başbakanlığa kadar uzanan- izinler alınması
gerekiyor. Deminden beri -geneli üzerinde konuşurken de- söyleyegeldiğim
şey; önce, Kurumu gerçekten özerk duruma getirelim, Yönetim Kurulunu
meselenin sahibi haline getirelim. Eğer, finansmanını
sağlamada devlet de üçüncü ayağı oluşturuyorsa, Yönetim
Kurulunda devlet de bulunsun. O zaman, Yönetim Kurulu kendisi karar versin; ama,
şimdi öyle değil; tek işçi temsilcisi var.
Değerli
arkadaşlar, bu yasa tasarısı, Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna geldiği zaman,
Yönetim Kurulunun tek işçi temsilcisini davet etmiş ve
düşüncesini almıştık. Yönetim Kurulundaki o tek işçi
temsilcisi, bize, satılmaması gerektiği yönünde bilgi
sunmuştu; ama, ona rağmen, Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler Komisyonunda satılması yönünde karar
aldık. Gerçi, biz, aksi yönde oy kullandık; ama, o yönde karar alındı
ve Genel Kurula indi.
Değerli
arkadaşlar, nereleri satacağız: Sosyal tesisleri
satacağız, konutları satacağız.
Değerli
arkadaşlarım, 1997 bütçesinde, kamuda çalışanlara
verdiğimiz ek zam belli; enflasyon yüzde 85lerdeyken, yüzde 30 zam
vererek, o memuru, zaten enflasyon altında ezdirdik...
LÜTFİ
YALMAN (Konya) Efendim, yüzde 50 de var, yüzde 85 de...
BEKİR
KUMBUL (Devamla) Neyse, siz öyle kabul ediyorsunuz. Bunu dinleyen kamu
personeli, sizin dediğinizi doğru alıyorsa da alıyor, benim
dediğimi doğru alıyorsa da alıyor; onlara
bırakalım isterseniz.
Hiç olmazsa,
konutlarda kalabiliyorlardı, o yönden biraz rahatlayabiliyorlardı;
ama, şimdi, konutları da satıyoruz...
CAFER
GÜNEŞ (Kırşehir) Konut kirası normalden daha fazla
Sayın Kumbul.
BEKİR
KUMBUL (Devamla) İnşallah öyledir; onu da göreceğiz.
Bırakalım onu...
Sosyal
tesis... Hemen Kavaklıderede bir sosyal tesisiniz var. Orada kim
kalıyor; Sosyal Sigortalar Kurumunda çalışan personeliniz,
Ankarada bir işi varsa, orada kalabiliyor. Şimdi, onu
sattığınız zaman, Türkiyenin değişik yerlerinden
gelen personelinizin cebinde otel parası olmayacaktır. Zaten,
enflasyonun altında ezdirmişsiniz; şimdi, bunları da
satarak, onları tamamen sıkıntıya sokmanın anlamı
var mı değerli arkadaşlar?! Gelin, bunları tekrar
değerlendirelim, hep birlikte değerlendirelim; hemen acele etmeyin.
Kaldı ki, deminden beri söyleyip geliyoruz, hepsini hemen
satıverseniz -ki, hemen satıvermeniz mümkün değil- 50 trilyon
lira kadar bir gelir sağlayacaksınız; oysa ki, o, bize yetmiyor
zaten. 1997 yılındaki açığı 350 trilyon, 1998de,
eğer, köklü tedbirler almazsak, bu katlanacaktır, 700 trilyonu
bulacaktır. Peki, o zaman neyi satacağız? Satmakla bir şey
elde edemeyiz, yeter ki, köklü çözümler alalım, o şekilde belki çözüm
bulabiliriz.
Değerli
arkadaşlarım, ben, burada, tekrar Yüce Meclisin bunu değerlendirmesini
istiyorum, satarak hiçbir yere varamayız; ama, köklü
değişimlerini, bu masaya getirin, her zaman size destek
olacağız. Bunu, buradan ifade etmek istiyorum. Bu vesileyle, Yüce
Meclisin tekrar bu konuyu değerlendirmesini bekliyor, sizlere
saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Kumbul, çok teşekkür ediyorum.
Demokratik
Sol Parti Grubu adına, Sayın Yurdagül; buyurun efendim. (DSP
sıralarından alkışlar)
DSP GRUBU
ADINA BEKİR YURDAGÜL (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 9.7.1945 tarih ve 4792 sayılı Sosyal Sigortalar
Kurumu Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir
Geçici Madde Eklenmesi Hakkındaki Kanun Tasarısının 2 nci
maddesiyle ilgili, Demokratik Sol Parti Grubu adına söz almış
bulunuyorum; şahsım ve Demokratik Sol Parti Grubu adına,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Önce,
işçi arkadaşlarımın benden Sayın Bakana iletmemi
istedikleri bir ricaları var, onu söylemek istiyorum: Bilindiği gibi,
6772 sayılı Yasaya göre kamuda çalışan işçiler iki
ikramiye alırlar. Bugüne kadar gelenekselleşen uygulamaya göre, ilk
ikramiyenin yarısı ramazan bayramı arifesinde, diğer
yarısı ise kurban bayramı arifesinde alınıyordu. Bu
konuda, şu ana kadar bir çalışma olmadığını
öğrenmiş bulunuyorum. Bilindiği gibi, bu yıl kamuda
çalışan 700 bin işçinin toplusözleşme yılı;
bazıları başladı, bazıları yeni başlayacak.
Bu anlamda da, kamu işçilerinin satın alma güçlerinin minimum
seviyede olduğu bir dönemi geçiriyoruz. Özellikle, bayram öncesi, 6772
sayılı Yasaya göre, ikramiyenin ilk diliminin ödenmesi için,
Sayın Bakanın, bu konuda girişimde bulunmasını ve
bayram arifesinde bu ikramiyenin ödenmesini istiyoruz.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; söz konusu Sosyal Sigortalar Kurumunun
ilgili maddesinde yapılması öngörülen değişikliğe
safiyane duygularla yaklaştığımızda, tasarıyla
bir eksiklik gideriliyor; gayrimenkul alma yetkisi olan SSK Yönetim Kuruluna,
bunları satabilme yetkisi de veriliyor. Bu yasa tasarısıyla bu
amaçlanıyor olsa, söylenecek hiçbir şey yok. Gerektiğinde, Yönetim
Kurulu, yetkisini kullanarak, bazı gayrimenkulleri satarak
değerlendirebilir.
Tasarının
gerekçesinde de belirtildiği gibi, gerçek amaç, SSK gayrimenkullerini en
kısa zamanda haraç mezat satarak elden çıkarmaktır. Aynen
gerekçeden de okuduğumuzda, bu görüşten hareketle, atıl
vaziyette bulunan Sosyal Sigortalar Kurumunun kaynaklarının harekete
geçirilmesi ve değerlendirilmesinde zorunluluk vardır deniliyor
gerekçede.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) Nereye gidiyorsunuz?!
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) Gidenleri uyarın Sayın Başkan, bu da
sizin göreviniz. Demin 190 kişi diyordunuz...
BAŞKAN
Haklısınız... Haklısınız... Çevirme yetkim var
mı...
BEKİR
YURDAGÜL (Devamla) Bu konuda, 14 Ocak 1997 tarihinde, Sayın Çillere,
SSK ilgilileri tarafından verilen brifingte de, bu yasa
değişikliğiyle beraber SSK gayrimenkullerinin en kısa
zamanda elden çıkarılmasının
amaçlandığını öğreniyoruz.
Yine,
gerekçeye baktığımızda, bu şekilde, Kurum, sağlam
bir malî kaynağa kavuşturulmuş olacaktır deniliyor. Sosyal
Sigortalar Kurumu bünyesinde işletilmek üzere, önemli ölçüde nakit fonu
oluşturacak olan kanun tasarısıyla, Kurumun hizmet ve
yükümlülüklerini yerine getirmesinde sağlam bir malî kaynağa
kavuşturulması amaçlanmaktadır. Nedir bu kaynağın
miktarı; açıklandığına göre 50-60 trilyon lira. Son
zamlardan sonra, SSKnın bir aylık emekli maaşı ödemesinin
48 trilyon lira olduğunu az önce öğrendik. Demek ki, bu, gerçekten
sağlam bir malî kaynak değil. Bu konuda, bu gerekçeniz
inandırıcı değil; bu işin bir yönü.
Bir de
diğer yönü var; nedir o; gerekçeden okuyorum; işçi, işveren,
emekli ve devlet temsilcilerinden oluşan Yönetim Kurulunda alınacak
kararlarla, Sosyal Sigortalar Kurumu bünyesinde gerçek bir bir
katılımcı karar oluşumunun meydana geleceği
şüphesizdir deniliyor. Gerçekten, bu böyle mi? SSKnın 7
kişilik Yönetim Kurulunun 4ünü siyasî iktidar atıyor ve böyle bir
oluşumun, katılımcı bir anlayışla karar
alabileceği söyleniliyor; bu, inandırıcılıktan
uzaktır.
Bilindiği
gibi, SSK Yönetim Kurulu üyelerinden 3ü, işçi, işveren temsilcisi ve
emekli işçi temsilcisinden oluşuyor, 4ünü hükümet atıyor;
sadece 1 kişi, Hazineyi temsilen SSK Yönetim Kurulunda bulunuyor.
Sayın Bakanın da şu anda değiştiremediği, bir tek
Hazineyi temsilen SSK Yönetim Kurulunda bulunan eski sendikacı
ağabeyimiz, büyüğümüz Halil Tunç.
Bununla
ilgili kararname, iki kez Sayın Cumhurbaşkanından döndü, üçüncü
kez hazırlanıp gönderildiğini duyuyoruz. Gerçekten, bir kinin,
bir hırsın sonucu olduğunu, Sayın Bakanın çeşitli
söylemlerinden de öğreniyoruz.
Halil Tunç,
Türk sendikal hareketinin simge isimlerinden, önderlerinden biri ve
yaşamının kırk yılını işçiye hizmetle
geçirmiş bir büyüğümüz. Herkesten önce Sayın Bakanın sahip
çıkması gereken bir sendika lideri; ama, ne yazık ki, onun,
kamuoyu önünde küçük düşürüldüğünü duymak bizi üzüyor. Tahsilinin öne
çıkarılması da ayrı bir üzüntü kaynağı. Bir
işçi önderinin kontenjan senatörü olması, milletvekili, bakan
olması işçileri nasıl memnun ediyor, onunla gurur
duyulmasını beraberinde getiriyorsa, bu davranış da, o
kadar üzüntüyle karşılanıyor.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; iktidarın dümen suyunda, onunla
beraber gideceği bizzat Sayın Bakan tarafından ifade edilen
üyelerin çoğunlukta olduğu SSK Yönetim Kuruluna, gayrimenkul
satış yetkisinin verilmesine, işçiler ve onların örgütlü
sendikaları karşı çıkıyorlar; bu düşüncelerini,
komisyonda ve çeşitli platformlarda sürekli dile getiriyorlar.
İktidarların, SSKya müdahil olmasını istemiyorlar.
Esasında, Sayın Bakan da, bırakın Hak-İş Genel
Başkanı olduğu dönemi, milletvekili olduğu, Grup
Başkanvekili olduğu dönemde de, siyasî iktidarların SSKya
müdahil olmasına karşı çıkıyordu. Bu konuda,
basında ve bu Meclis kürsüsünde birçok açıklamaları
olmuştu.
Değerli
milletvekilleri, bir diyaliz cihazı, bir röntgen cihazı, ambulans,
müfettişleri taşıyacak, denetlemelerde kullanılacak minibüs
almaya tek başına karar verme yetkisi olmayan Sosyal Sigortalar
Kurumu Yönetim Kuruluna, gayrimenkul satış yetkisi vererek,
onları da zan altında bırakmayalım. Buradan sesleniyorum,
SSK malları üzerinde siyasî iktidarların tasarruf yetkisi yoktur;
çünkü, Sosyal Sigortalar Kurumunun bu oluşumunda, bugüne kadar, devletin
bir katkısı yoktur. Sadece, son yıllarda, SSK
açığını karşılayabilmek amacıyla Hazineden
bir yardım alınmaktadır. Bu anlamda, siyasî iktidarların
SSK üzerinde bir tasarruf yetkisi yoktur. Gelin, 4792 sayılı Yasada
yapacağımız değişiklikle, Kurumu, gerçek sahiplerinin
yönetmesine olanak sağlayalım. Kurumu, gerçekten özerk bir
yapıya kavuşturalım; satacaklarına, alacaklarına
kendileri karar versinler.
Değerli
milletvekilleri, 506 sayılı Yasada değişiklik öngören bir
yasa tasarısı, Hükümet tarafından, zannediyorum dün veya bugün,
Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edildi; ama, ne yazık ki, SSKnın
acil gereksinimi olan, SSKnın özerk bir yapıya
kavuşturulmasıyla ilgili düzenleme, bu yasa teklifinde yer
almıyor. Sayın Bakan, bunu da kamuoyuna, iki işçi konfederasyonu
arasındaki uzlaşmayı öne sürerek, bir başka bahara
bıraktığını açıklıyor.
Gerçekten,
SSK, bugün, Türkiye nüfusunun yüzde 35ine sağlık hizmeti götüren dev
bir kurum; 25 milyon kişiye sağlık hizmeti veriyor.
Bırakın, onu gerçek sahipleri yönetsinler. Elbette ki, devlet o
kurumda temsil edilsin; ama, çoğunluk işçiler ve işçiler
adına prim ödeyen işverenler ve emeklilerin temsilcilerinden
oluşan bir kurul haline getirelim SSK Yönetim Kurulunu. Yine, SSKnın
Genel Kurulunu, her yıl toplanan ve gerçekten ibra yetkisi olan bir organ
haline getirelim ve ondan sonra, alım yetkisi olan SSK Yönetim Kuruluna
gayrimenkul satış yetkisini de verelim.
Burada
söylenildi, gerçekten, 1993te bu konuda çok kötü bir tecrübe edindik. SSK
gayrimenkullerinin Emlak Bankası aracılığıyla
satılması gerçekten, kötü bir deneyim oldu; ama, bunu, bu kötü
deneyimi göre göre aynısını sürdürmek, gerçekten,
yanlışta ısrar etmek anlamına gelir. Gelin, bundan
vazgeçelim. Az önce de söyledim; 48 trilyon aylık emekli maaşı
ödemesi olan bir Kurumun, 50-60 trilyonluk gayrimenkul satışında
elde edeceği bir gelire ihtiyacı yoktur. Bu, zaman içerisinde
olabilir; ama, siz, bu gayrimenkulleri bugünden yarına elden
çıkarmaya çalıştığınızda, bunlar,
geçmişte olduğu gibi gerçek değerlerinin çok altında
satılır ve gerçekten, bugüne kadar Kuruma prim ödeyen işçilerin,
bu birikimlerini heba etmiş olursunuz.
O nedenle,
ben, buradan, Sayın Bakana yeniden sesleniyorum; geçmişte bu konudaki
söylemlerinize sahip çıkınız ve özellikle, yeniden belirtiyorum;
siz...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Yurdagül, efendim size 2 dakika yeter mi?
BEKİR
YURDAGÜL (Devamla) Artar efendim...
BAŞKAN
Peki, artanı biz geri alırız.
Buyurun.
BEKİR
YURDAGÜL (Devamla) Tekrarlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu ısrardan vazgeçilmeli.
Yarın, bu, başta Sayın Bakan olmak üzere, SSK Genel Müdürünü ve
SSK Yönetim Kurulu üyelerini zan altında bırakacak, zorda
bırakacak ve hesap vermekte zorlanacakları bir tasarının
Meclisten geçmesini engelleyelim. Çok acelesi yok; iki ay sonra olur, üç ay
sonra, altı ay sonra olur. SSKyı özerk bir yapıya
kavuşturduktan sonra, SSKnın gerçek sahipleri, ne satacaklar ne
alacaklar kendileri karar versinler. Biz, Demokratik Sol Parti olarak, bu tasarıya
esastan karşıyız.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Yurdagül, teşekkür ediyorum.
Sayın
Balcılar, bir 3 dakikamız var. Eğer Genel Kurul süre verirse,
ben, tabiî, dinlemek isterim.
MURAT
BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) Sayın Başkan,
konuşmasında bütünlük kalmaz efendim.
MEHMET
SEVİGEN (İstanbul) Sayın Başkan, talimat verin de,
kameralar dolaşsın...
BAŞKAN
Sayın Balcılar, anlaşılıyor ki, tereddütlü olacak
efendim.
Çalışma
süremiz tamamlanmıştır.
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) Kameralar bir dolaşsın, millet görsün!..
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri ve tabiî, bizi izleyen milletimize, önümüzdeki
ramazan bayramının hayırlara vesile olmasını temenni
ediyorum.
ALİ
RIZA BODUR (İzmir) Sayın Başkan, talimat verin de kameralar
dolaşsın efendim.
BAŞKAN
Yükseköğretimin sorunları konusundaki 153 sıra
sayılı ve Petrol Ofisi Genel Müdürlüğünde meydana gelen
yolsuzluklar ve usulsüzlükler konusundaki 167 sıra sayılı Meclis
araştırması komisyonları raporlarını ve kanun
tasarı ve tekliflerini görüşmek için, 4 Şubat 1997 Salı
günü saat 13.30da toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati
: 23.59
IX. SORULAR
VE CEVAPLAR
A)
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. Afyon Milletvekili Osman Hazerin,
Afyondaki adlî personel açığına ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Şevket Kazanın yazılı cevabı (7/1787)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı
Sayın Şevket Kazan tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasına delaletlerinizi saygı ile arz ederim.
12.12.1996
Osman
Hazer
Afyon
1. Afyon İlinin icra, ceza ve tetkik hâkimine,
Sincanlı, İhsaniye, İscehisar, Şuhut ilçelerin icra
müdürüne ihtiyaç olduğu görülmektedir. 1997 yılında bu kadrolara
atama yapılacak mı?
2. İscehisar adliyesinde derdest, dosya
sayısı Çobanlar, İhsaniye, Sincanlı Adliyelerindeki derdest
dosya sayısından fazla olduğu görülmektedir. Bu sebeple
İscehisar Adliyesine ilave kâtip kadrosu ve kâtip ataması
yapılacak mı?
3. Afyon Karayolu kavşağında olduğu
için sık sık trafik kazaları meydana gelmektedir. Adlî Tıp
Kurumu tek olduğu için kazalara müdahalede yetersiz kalmaktadır. Bu
sebeple Afyona Adlî Tıp Kurumu Şubesi açılması
düşünülüyor mu?
4. Afyon Adliye Sarayı yetersiz olduğu yeni
Adliye binası için arsa tahsisi yapıldığı ve
projesinin hazır olduğu bilinmektedir. 1997 yılı için yeni
Adliye binası inşaatına başlanması düşünülüyor
mu?
T.C.
Adalet
Bakanlığı 29.1.1997
Bakan
: 830
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi :Kanunlar ve Kararlar
Dairesi Başkanlığı ifadeli, 26.12.1996 tarihli ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1787-4691/12991 sayılı yazınız.
İlgi yazınız ekinde alınan ve Afyon
Milletvekili Osman Hazer tarafından verilen ve yazılı olarak
cevaplandırılması istenen 7/1787 Esas Nolu soru önergesine
verilen cevap iki nüsha halinde ekte sunulmuştur.
Bilgilerinize arz ederim.
Şevket
Kazan
Adalet
Bakanı
Sayın Osman Hazer
Afyon Milletvekili
TBMM
Bakanlığıma yönelttiğiniz ve
yazılı olarak cevaplandırılmasını istediğiniz
7/1787 esas nolu soru önergesinin cevabı aşağıda
belirtilmiştir.
Soru önergesine konu olan Afyonda müstakil icra tetkik
merciinin kurulması ve 1997 yılı içinde hâkim ataması
yapılması hususları, 1996 yılı iş cetvellerinin
Bakanlığıma intikal etmesini müteakip hâkim kadroları da
gözönünde bulundurularak değerlendirmeye alınacaktır.
Bakanlığımda münhal bulunan İcra
Müdürlüğü ve İcra Müdür Yardımcılığı
kadroları için, yapılan sınavda başarılı olan
adaylar arasından Afyon İli Sincanlı, İhsaniye,
İsçehisar, Şuhut, Çobanlar, Başmakçı, Hocalar,
Dazkırı ve Bayat ilçeleri İcra Müdürlüklerine 25.12.1996
tarihinde ad çekme suretiyle atanacaklar tespit edilmiş olup,
işlemler devam etmektedir.
İsçehisar İlçesinde Adlî Teşkilatın
kuruluşunda 1 Yazı İşleri Müdürü, 2 Zabıt Kâtibi, 1
Mübaşir, 1 Hizmetli kadrosu verilmiştir. 1996 yılı iş
cetvellerinin Bakanlığıma intikal etmesinden sonra, toplam
iş ve mevcut kadro durumu gözönüne alınarak ilave Zabıt Kâtibi
kadrosunun verilmesi hususu değerlendirmeye alınacaktır.
2659 sayılı Adlî Tıp Kurumu Kanununun 1,
10 ve 26 ncı maddeleri ile Adlî Tıp Kurumu Kanununun Uygulama
Yönetmeliğinin 16 ncı maddesinde adlî tıp şube
müdürlüklerinin kuruluş usul ve esasları düzenlenmiştir. Bu
hükümler çerçevesinde Adlî Tıp Kurumu
Başkanlığının teklif ve görüşü ile mevcut yer ve
kadro durumu nazara alınarak Afyonda adlî tıp şube
müdürlüğü kurulması hususu değerlendirmeye
alınacaktır.
Bilindiği üzere mevcut arsa üzerinde bina
yapımı, il merkezlerinde ve ağır ceza teşkilatı
bulunan ilçelerde, Bakanlığımın teklifi ve Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığının onaylaması
ile bir sonraki yılın
yatırım programına alınabilmektedir. Yatırım
programına alınması teklif edilecek adliye binalarının
seçiminde, Devlet bütçesinden bu iş için ayrılan ödenek durumu, bina
yapımının zorunluluğu, aciliyeti ve Başbakanlık
tarafından çıkarılan Tasarruf Genelgeleri gözönünde
tutulmaktadır. Afyon adliye
sarayı için Maliye Bakanlığınca arsa tahsisi
yapılmışsa da, bu arsa ile ilgili olarak sürdürülen
kamulaştırma işlemleri tamamlanarak arsanın müstakil tapu
senedi, 1/1000 ölçekli imar durumu ve plankotesinin sağlanması
halinde mevcut arsa üzerine bina yapılabilmesi hususu 1998 Yılı
Yatırım Programı teklifi olarak Devlet Planlama
Teşkilatına sunulacaktır.
Bilgilerinize arz ederim.
Şevket
Kazan
Adalet
Bakanı
2. Afyon
Milletvekili Yüksel Yalovanın;
Aydın
İli Karpuzlu İlçesinde adliye teşkilatı kurulup
kurulmayacağına,
Görev yeri
değiştirilen hâkim ve savcılara,
İlişkin
soruları ve Adalet Bakanı Şevket Kazanın yazılı
cevabı (7/1830, 1837)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı
Aşağıdaki sorularımın Adalet
Bakanı Sayın Şevket Kazan tarafından yazılı
olarak cevaplandırılmasını tensiplerinize arz ederim.
Saygılarımla, 25.12.1996 Dr.
Yüksel Yalova
Aydın
1990 yılında İlçe statüsüne
kavuşturulan Aydın İlimiz Karpuzlu İlçesi, sahip
bulunduğu tarımsal ve küçük sanayi işletmeleri
potansiyeline ve yoğun taleplere rağmen hakettiği Adliye
Teşkilatından mahrum bırakılmıştır.
1. En yakın ilçe konumundaki ÇİNE ile
arasında
2. Konuya ilişkin sunabileceğimiz Belediye
imkânlarımızı değerlendirmeyi uygun görür müsünüz?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Adalet
Bakanı Sayın Şevket Kazan tarafından yazılı
olarak cevaplandırılmasını tensiplerinize arz ederim.
27.12.1996
Saygılarımla, Dr.
Yüksel Yalova
Aydın
1. Adalet Bakanlığı görevini
üstlendiğiniz tarihten bugüne kadar görev yeri değiştirilen
hâkim ve savcı sayısı nedir?
2. Yine, görev sürenizde değiştirilen İl
Adalet Komisyonu Başkanı sayısı nedir?
T.C.
Adalet
Bakanlığı 29.1.1997
Bakan
: 827
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi :Kanunlar ve Kararlar
Dairesi Başkanlığı ifadeli, 10.1.1997 tarihli ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-4938-13323 sayılı yazınız.
İlgi yazınız ekinde alınan ve
Aydın Milletvekili Yüksel Yalova tarafından verilen ve
yazılı olarak cevaplandırılması istenen 7/1830 ve
7/1837 Esas Nolu soru önergesine verilen cevaplar ikişer nüsha halinde
ekte sunulmuştur.
Bilgilerinize arz ederim.
Şevket
Kazan
Adalet
Bakanı
Sayın Yüksel Yalova
Aydın Milletvekili
TBMM
Bakanlığıma yönelttiğiniz ve
yazılı olarak cevaplandırılmasını
istediğiniz. 7/1830 Esas Nolu soru önergesinin cevabı
aşağıda belirtilmiştir.
Soru önergesine konu olan Aydın İli Karpuzlu
İlçesinde tek hâkimli asliye mahkemesi 15.10.1996 tarihi itibariyle
kurulmuş olup adlî teşkilat ise, Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun 23.12.1996 gün ve 48 sayılı Kararıyla hâkim ve
Cumhuriyet savcısının atamalarının yapılması
suretiyle faaliyete geçmiştir.
Bilgilerinize arz ederim.
Şevket
Kazan
Adalet
Bakanı
Sayın Yüksel Yalova
Aydın Milletvekili
TBMM
Bakanlığıma yönelttiğiniz ve
yazılı olarak cevaplandırılmasını
istediğiniz 7/1837 Esas Nolu soru önergesinin cevabı
aşağıda belirtilmiştir.
1.7.1996 - 31.12.1996 tarihleri arasında Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulunca çıkartılan kararnamelerle adlî
yargıda görev yapan 1699, idarî yargıda görev yapan 87 hâkim ve
savcının naklen atamaları yapılmış, 4 ilin adalet
komisyonu başkanları değiştirilmiştir.
Bilgilerinize arz ederim.
Şevket
Kazan
Adalet
Bakanı
3.
Aydın Milletvekili Yüksel Yalovanın, Aydın-Kuşadası
Asliye Hukuk Hâkiminin Edirneye tayin edilmesine ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Şevket Kazanın yazılı cevabı (7/1844)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Adalet
Bakanı Sayın Şevket Kazan tarafından yazılı
olarak cevaplandırılmasını tensiplerinize arz ederim.
2.1.1996
Saygılarımla,
Dr.
Yüksel Yalova
Aydın
Aydın-Kuşadası Asliye Hukuk
Hâkimliği görevini yürüten Sayın Gülay Berkayın,
asılsız iddialarla hazırlanan düzmece bir raporla, Edirneye
sürüldüğü ve böylelikle menfaatleri haleldar olan bazı çevrelerin
siyasî baskılarına boyun eğildiği şeklinde mahallî ve
bölgesel basın ve televizyonlarda yer alan haberler, İlçede ve
bölgede büyük infial ve tepkiye sebebiyet vermiş, gönüllü kuruluşlar
ve halk imza kampanyası düzenlemiş, binlerce
vatandaşımız hâkime sahip çıkmıştır.
1. Sayın Hâkimin, henüz görev süresi belli iken ve
hakkında menfi müfettiş raporu tanzim edilmemiş olduğu
halde, başarılı siciline rağmen, teamül ve uygulama
dışı bir yaklaşımla Edirneye tayin edilmesinin hukukî
sebepleri nelerdir?
2. Çağdaş, Atatürk Türkiyesinin simgesi bir
hukuk insanı olması hangi çevreleri, neden rahatsız
etmiştir ve kararınızı hangi bakımdan
etkileyebilmiştir?
3. Türbanlı hukukçular için gösterdiğiniz
özel çaba ve hassasiyetlerin böylesi bir yaşam biçimini tercih etmeyen
hâkim-savcı ve avukatlar hakkında cezalandırılma tehdidi
olarak değerlendirilmesi, Bakanlık Teşkilat Kanununa ve
Anayasaya aykırılık değil midir?
T.C.
Adalet
Bakanlığı
Bakan
: 824 29.1.1997
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İlgi : Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı
ifadeli, 10.1.1997 tarihli ve A.01.0.GNS. 0.10.00.02-7/1844-4847/13698
sayılı yazınız.
İlgi yazınız ekinde alınan ve Aydın
Milletvekili Yüksel Yalova tarafından verilen ve yazılı olarak
cevaplandırılması istenen 7/1844 esas no.lu soru önergesine
verilen cevap iki nüsha halinde ekte sunulmuştur.
Bilgilerinize arz ederim.
Şevket
Kazan
Adalet
Bakanı
Sayın Yüksel Yalova
Aydın Milletvekili
Bakanlığıma yönelttiğiniz ve
yazılı olarak cevaplandırılmasını
istediğiniz 7/1844 esas no.lu soru önergesinin cevabı
aşağıda belirtilmiştir.
Bilindiği gibi, hâkim ve savcıları atama
ve nakletme görevi 2461 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu Kanununun 4 üncü maddesinin (3) numaralı bendinin (b) alt bendine
göre Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna ait olup, hâkim ve savcıların
tayinleri anılan Kanunun 19 uncu maddesine göre, ilgililerin tayin
talepleri, adalet müfettişlerince düzenlenen hal kağıtları,
inceleme ve soruşturma raporlarında belirtilen zaruretler ile
hizmetin gerekleri göz önünde tutularak yapılmaktadır.
Soru önergesine konu olan Kuşadası Asliye
Hukuk hâkiminin ataması Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca
müfettiş hal kağıtları, meslek kıdemi ve birinci bölge
hizmet yerlerindeki hâkim ihtiyacı dikkate alınarak mevcut sistemde
ikinci bölge olarak hizmet veren Kuşadasından, birinci bölge
statüsündeki Edirne hâkimliğine yapılmıştır.
Bilgilerinize arz ederim.
Şevket
Kazan
Adalet
Bakanı
4.
Çankırı Milletvekili Ahmet Uyanıkın, Engin Civanın
mahkûmiyet cezasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Şevket
Kazanın yazılı cevabı (7/1848)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Adalet
Bakanı Sayın Mehmet Ağar tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasına yardımlarınızı
saygılarımla arz ederim.
Ahmet
Uyanık
Çankırı
1. Bir kamu bankasının Genel Müdürü iken
devletin milyarlarını gasbeden ve şahsî çıkarı için
görevini kötüye kullandığı bütün kamuoyunca bilinen; bu konuda
medyada yoğun ve sürekli şekilde yayınlara hedef olan ve
gayrimeşru yoldan trilyonluk servetler edindiği yaygın
söylentisi bulunan Engin Civanın yargılanması sonucunda mahkum
edilmiş olmakla birlikte, cezasının 1/2 sini bile tamamlamadan
şartla tahliye edilmesinde infaz hukukunun takdir hakkı doğru
kullanılmış mıdır?
2. Suistimalin yoğunluğu
karşısında, verilen cezanın azlığı kamuoyunun
adalet hislerini rencide etmektedir. Engin Civanın yargılanması
sırasında adı geçenin himaye gördüğü yolunda ciddî
söylentiler mevcuttur. Yargılanması objektif şekilde
yapılmış mıdır? Hükmolunan ceza hangi kıstaslara
göre takdir ve tayin edilmiştir?
T.C.
Adalet
Bakanlığı
Bakan
: 821 29.1.1997
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İlgi : a) Kanunlar ve Kararlar Dairesi
Başkanlığı ifadeli, 15.5.1996 tarihli A.01.0.GNS.
0.10.00.02-6/120-1595/4287 sayılı yazınız.
b) Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı
ifadeli, 10.1.1997 tarihli ve A.01.0.GNS. 0.10.00.02-7/1848-1595/4287
sayılı yazınız.
İlgi (a) yazınız ekinde alınan ve
sözlü olarak cevaplandırılması istenilen, ancak üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 98 inci maddesi uyarınca
yazılı soruya çevrildiği ilgi (b) yazınız ile
bildirilen Çankırı Milletvekili Ahmet Uyanıkın 7/1848 Esas
no.lu soru önergesine verilen cevap iki nüsha halinde ekte sunulmuştur.
Bilgilerinize arz ederim.
Şevket
Kazan
Adalet
Bakanı
Sayın Ahmet Uyanık
Çankırı Milletvekili
Bakanlığıma yöneltilen ve sözlü olarak
cevaplandırılması istenilen ancak, üç birleşim içinde
cevaplandırılmadığından Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 98 inci maddesi uyarınca yazılıya çevrilen
7/1848 esas no.lu soru önergesine verilen cevap aşağıda
belirtilmiştir.
Bakanlığımda mevcut bilgilerden;
Emlâk Bankası eski Genel Müdürü olan
İbrahim Engin Civanın rüşvet aldığı
iddiasıyla, 3.10.1994 tarihinde gözaltına
alındığı, 4.10.1994 tarihinde Şişli 3 üncü Sulh
Ceza Mahkemesince tutuklandığı ve hakkında İstanbul 2
nci Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası
açıldığı,
İstanbul 2 nci Ağır Ceza Mahkemesince
yapılan yargılaması sonucunda; Türk Ceza Kanununun 212/1, 212/4,
219/1 ve 59 uncu maddeleri gereğince 7 yıl 6 ay ağır hapis,
62 500 000 000 TL. ağır para cezası ile
cezalandırılmasına karar verildiği, kararın
Yargıtay 1 inci Ceza Dairesinin 20.9.1995 gün ve 1995/2389-2481
sayılı ilamıyla onanarak kesinleştiği,
İbrahim Engin Civanın işlediği
suçun tarihinin, 8.4.1991 tarihinden öncesine rastlamış olması
nedeniyle, şartla tahliyesinin 3713 sayılı Terörle Mücadele
Kanununun geçici 1 inci maddesi hükümlerine tabi bulunduğu, sözü edilen
yasanın geçici 1 inci maddesinin birinci fıkrasının (c)
bendinde ise, ölüm ve müebbet ağır hapis cezaları
dışında kalan diğer şahsî hürriyeti
bağlayıcı cezaya mahkûm olanların hükümlülük süresinin
beşte birini çektikleri takdirde iyi halli olup olmadıklarına
bakılmaksızın ve talepleri olmaksızın şartla
salıverilmeleri öngörüldüğünden, Bakırköy 3 üncü Ağır
Ceza Mahkemesince 2.4.1996 tarih ve 1996/15-11 sayı ile bu hükme göre
şartla tahliyesine karar verilerek salıverildiği,
Adı geçen hakkında hükmolunan ve 20
eşit taksitte ödenmesi istenilen 62 500 000 000 liralık
ağır para cezasının ilk iki takdisinin 5.2.1996 ve 4.3.1996
tarihlerinde 3 125 000 000 TL. olarak ayrı ayrı Bakırköy Mal
Müdürlüğüne yatırıldığı,
anlaşılmıştır.
Bilgilerinize arz ederim.
Şevket
Kazan
Adalet
Bakanı
5.
Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altayın;
Ağrıda
bir kayak tesisinin yapılıp yapılmayacağına,
Ağrı İlinin bazı ilçelerine kapalı spor salonu
yapılıp yapılmayacağına,
Ağrı İline bir stadyum yapılıp
yapılmayacağına,
İlişkin
soruları ve Devlet Bakanı Bahattin Şekerin yazılı
cevabı (7/1849, 1850, 1851)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Spordan Sorumlu Devlet
Bakanı tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
M.
Sıddık Altay
Ağrı
Soru :
1. 12 kişilik Kayak Milli Takımında 9
Ağrılı kayakçı yer almaktadır. Buna rağmen
Ağrıda kayak tesisleri bulunmamaktadır. 1996 programında
Ağrıya kayak tesisleri yapılacak mıdır? Yoksa
Ağrılı kayakçılar kaderleriyle başbaşamı
bırakılacaktır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Spordan Sorumlu Devlet
Bakanı tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla. M.
Sıddık Altay
Ağrı
Soru :
1. Ağrının Hamur, Tutak,
Taşlıçay, Diyadin ve Eleşkirt kazalarında kapalı spor
salonu yoktur. Bu kazalara kapalı spor salonu yapmak için
programınız var mıdır? Bu kazalara ne zaman kapalı
spor salonu yapmayı planlıyorsunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Spordan Sorumlu Devlet
Bakanı tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
M.
Sıddık Altay
Ağrı
Soru :
1. Ağrı stadyumunun kapasitesi 750
kişiliktir. Ağrının merkezinin nüfusu 80 000 dir. Bu
nüfusa bu stadyum kafi gelmemektedir.
Yeni stadyum yapımı için bir
planınız ve programınız var mıdır? Varsa ne zaman
yapılacak?
T.C.
Devlet
Bakanlığı
Sayı
: B.02.0.019-0.00.00.00-00227 29.1.1997
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : 10.1.1997 tarih,
A.01.0.GNS.0.10.00.02-4930-1608 sayılı yazınız.
İlgi yazı ile tarafından
cevaplandırılması istenilen 7/1849, 7/1850, 7/1851 esas sayılı
yazılı soru önergelerine verilen cevaplar ekte sunulmaktadır.
Bilgilerinize arz ederim.
Bahattin
Şeker
Devlet
Bakanı
7/1849 Esas No.lu Yazılı Soru Önergesi
Cevabı :
Soru : 12 kişilik Kayak Milli Takımında
9 Ağrılı kayakçı yer almaktadır. Buna rağmen
Ağrıda kayak tesisleri bulunmamaktadır. 1996 programında
Ağrıya kayak tesisleri yapılacak mıdır? Yoksa
Ağrılı kayakçılar kaderleriyle başbaşa mı
bırakılacaktır.
Cevap : Ağrı ilimize kayak tesisleri
yapımı 1996 yılı yatırım programında yer almadığından
dolayı gerçekleştirilmesi mümkün görülmemektedir.
7/1850 Esas No.lu Yazılı Soru Önergesi
Cevabı :
Soru : Ağrının Hamur, Tutak,
Taşlıçay, Diyadin ve Eleşkirt kazalarında kapalı spor
salonu yoktur. Bu kazalara kapalı spor salonu yapmak için programınız
var mıdır? Bu kazalara ne zaman kapalı spor salonu yapmayı
planlıyorsunuz?
Cevap : Ağrının Hamur, Tutak,
Taşlıcay, Diyadin ve Eleşkirt ilçelerine spor salonu
yapımı 1996 yılı yatırım programında yer
almamaktadır. 1996 yılı Malî Yılı bütçesinde Genel
Müdürlüğümüze ayrılan ödeneğin yetersiz oluşu ve bu
ödeneğinde önceki yıllar programa alınan ve devam eden
yatırımların bitirilebilmesi esasına göre düzenlemesi
yapıldığından, bu gibi yeni taleplere bu şartlarda
ödenek tahsisi mümkün bulunmamaktadır. Ancak yıl içinde
alınabilecek yeni ve iç bünyede yapılacak ödenek dengelemeleri
sonrası taleplerin yeniden değerlendirilmesi yoluna gidilecektir.
7/1851 Esas No.lu Yazılı Soru Önergesi
Cevabı :
Soru : Ağrı stadyumunun kapasitesi 750
kişiliktir. Ağrının merkezinin nüfusu 80 000 dir. Bu
nüfusa bu stadyum kafi gelmemektedir.
Yeni stadyum yapımı için bir
planınız ve programınız var mıdır? Varsa ne zaman
yapılacak?
Cevap : Ağrı ilimize yeni bir stadyum
yapımı 1996 yılı yatırım programında yer
almamaktadır. Ancak konu ileriki yıllar yatırım
programlarında dikkate alınacaktır.