DÖNEM : 20 CİLT : 20 YASAMA YILI : 2
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
55 inci Birleşim
5. 2 . 1997 Çarşamba
İ Ç İ N D E K
İ L E R
I. — GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. — YOKLAMALAR
III. — BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.—Antalya Milletvekili Yusuf Öztop’un, öğretmenlerin ekonomik ve
sosyal sorunlarına ilişkin gündemdışı
konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın
cevabı
2. —Kocaeli Milletvekili Bekir Yurdagül’ün, Türkiye’de kâğıt
sanayii ve SEKA’nın sorunları ile alınması gereken
önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması
3.—Aydın Milletvekili Yüksel Yalova’nın, TURBAN’daki
yolsuzluklarla ilgili soruşturma komisyonu kurulmasına ilişkin
önergenin Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulundaki oylamasında
yaşanan sorunlara ilişkin gündemdışı
konuşması
B)TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.—Kâtip üye seçimine ilişkin Adalet Komisyonu
Başkanlığı tezkeresi (3/677)
2.— (9/10) esas numaralı Meclis soruşturması
açılmasına ilişkin önergenin açık oylamasının
tekrarlanmasının Genel Kurulun onayına sunulmasına
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/670)
IV. —USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.—(9/10) esas numaralı Meclis soruşturması
açılmasına ilişkin önergenin açık oylamasının
tekrarlanmasının Genel Kurulun onayına sunulması
hakkında
V.—OYLAMASI YAPILACAK İŞLER
1. —İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 58
arkadaşının, TURBAN İmkânlarını Kişisel ve
Siyasî Menfaatlerine Alet Ettiği ve Yolsuzlukların Üzerine Gitmeyerek
Görevini Kötüye Kullandığı ve Bu Eyleminin TCK’nun 240
ıncı Maddesine Uyduğu İddiasıyla Eski Başbakan
Tansu Çiller Hakkında Meclis Soruşturması Açılmasına
İlişkin Önergesi (9/10)
VI.—KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
1. —926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa
Bir Geçici Madde eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/215) (S.
Sayısı :23)
2.—Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, Devlet Güvenlik Mahkemelerinin
Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun ve Bu Kanunlarda
Değişiklik Yapan 18.11.1992 Tarih ve 3842 Sayılı Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/543) (S. Sayısı :175)
3. —9.7.1945 Tarih ve 4792 Sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu
Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Geçici Madde
Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
komisyonları raporları (1/528) (S. Sayısı :163)
4. —Emniyet Teşkilatı Kanununun Bir Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/217) (S.
Sayısı :132)
5. —Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik
Yapılmasına İlişkin 492 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu
(1/218) (S. Sayısı :164)
6.—625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ile 222
Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun Bazı
Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında 254 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ile 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları
Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 326
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik
ve Spor Komisyonu Raporu (1/71, 1/111) (S. Sayısı :168)
7.—Refah Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Salih
Kapusuz ile Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekili Denizli Milletvekili
Mehmet Gözlükaya’nın, Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü
Hakkında Kanunun Bir Maddesinin Değiştirilmesine ve Ek Bir Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm, İçişleri ve Plan ve Bütçe
komisyonları raporları (2/582) (S.Sayısı :183)
VII.—SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1. —İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın, Konya
Milletvekili Veysel Candan’ın, ileri sürmüş olduğu
görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle
konuşması
VIII.—SORULAR VE CEVAPLAR
A)YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. —Afyon Milletvekili Osman Hazer’in, amatör spor faaliyetlerine yapılacak
desteğe ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Bahattin Şeker’in
yazılı cevabı (7/1785)
2. —Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu’nun,
Bartın Amasra Belediyesi işçilerine bir yıldır ücret
ödenmediği iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Meral Akşener’in yazılı cevabı (7/1951)
I.—GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 13.30’da açılarak iki oturum yaptı.
Kastamonu Milletvekili M. Hadi Dilekçi, dövizzedeler olarak
adlandırılan insanların dertlerine çare bulmak için Meclisin
tekrar dikkatini çekmek üzere gündemdışı bir konuşma
yaptı.
Hatay Milletvekili Levent Mıstıkoğlu’nun, Hatay
İlinde meydana gelen deprem felaketine ilişkin
gündemdışı konuşmasına, Bayındırlık ve
İskân Bakanı Cevat Ayhan,
Ankara Milletvekili Nejat Arseven’in, Sincan Belediye
Başkanının düzenlediği gecede yapılan konuşmalara
ve sonrası olaylara ilişkin gündemdışı konuşmasına
da Adalet Bakanı Şevket Kazan,
Cevap verdi.
Almanya’ya gidecek olan Devlet Bakanı Gürcan Dağdaş’a,
dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün,
Kenya’ya gidecek olan Çevre Bakanı M. Ziyattin Tokar’a,
dönüşüne kadar, Tarım ve Köyişleri Bakanı Musa Demirci’nin,
Vekillik etmelerinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkereleri ile,
(10/86) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına
ilişkin tezkeresi,
Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Anayasaya uyum sağlanması amacına yönelik olarak;
Sendikalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
(2/405) ve (2/448) esas numaralı kanun teklifleri ile Devlet
Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair (2/408)
ve (2/451) esas numaralı kanun tekliflerinin, esas komisyon olarak Anayasa
Komisyonuna havale edilmesi gerektiğine ilişkin Anayasa Komisyonu
Başkanlığının tezkeresi okundu; Başkanlıkça,
Anayasa Komisyonunun bu taleplerinin, tekliflerin bulunduğu Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu ile Plan ve Bütçe
Komisyonunca da uygun bulunduğundan, bu istemlerin, içtüzüğün 34 üncü
maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca yerine getirildiği açıklandı.
İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 77
arkadaşının, eski Başbakan Tansu Çiller hakkındaki
Meclis soruşturması önergesinin oylanması sırasında
sahte oy kullanıldığı iddialarının
araştırılması,
İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen ve 22
arkadaşının, yetkililerin uyuşturucuyla mücadelede yetersiz
kaldığı iddialarının araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi,
Amacıyla birer Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri (10/155)(10/156) okundu;
önergelerin, gündemdeki yerlerini alacağı ve öngörüşmelerinin,
sırasında yapılacağı açıklandı.
12.2.1997 Çarşamba ve 13.2.1997 Perşembe günlerinde Türkiye
Büyük Millet Meclisinin çalışmalarına ara vermesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi ile,
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmının 67 nci sırasında
yer alan 183 sıra sayılı kanun teklifinin bu kısmın 7
nci sırasına, 76 ncı sırasında yer alan 209 sıra
sayılı kanun tasarısının 8 inci sırasına, 65
inci sırasında yer alan 181 sıra sayılı kanun
teklifinin 9 uncu sırasına, 11 inci sırasında yer alan 146
sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu
sırasına alınmasına ilişkin RP ve DYP
Gruplarının müşterek önerileri,
Kabul edildi.
Balıkesir Milletvekili Hüsnü Sıvalıoğlu’nun,
Sarıköy ve Edincik Adıyla İkiİlçe ve Bandırma
Adıyla Bir İl Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/471) ile,
Ankara Milletvekili İrfan Köksalan’ın, Ankara İline
Bağlı Olarak Batıkent Adıyla Bir İlçe Kurulması
Hakkında Kanun Teklifinin (2/153),
İçtüzüğün 37 nci maddesi uyarınca doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergeleri, yapılan görüşmelerden
sonra, kabul edilmedi.
Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı ve 18 arkadaşı,
Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 9 arkadaşı ile
İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu ve 10
arkadaşının, yükseköğretimin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla kurulan (10/8, 16, 20) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu raporu (S.Sayısı :153) ile,
İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 16
arkadaşının, Petrol Ofisi Genel Müdürlüğünde meydana gelen
yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarını araştırmak ve
alınması gereken tedbirleri belirlemek amacıyla kurulan (10/5)
esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu raporu
(S.Sayısı :167),
Üzerindeki görüşmeler tamamlandı.
(10/5) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
raporu üzerindeki görüşmeler sırasında; İstanbul
Milletvekili Halit Dumankaya ve Bartın Milletvekili Zeki Çakan, DYP Grubu
adına konuşan Sıvas Milletvekili Tahsin Irmak’ın,
şahıslarına; Kastamonu Milletvekili Murat Başesgioğlu
da partisine sataştığı iddiasıyla birer konuşma
yaptılar.
Bartın Milletvekili Zeki Çakan ve 19 arkadaşının,
(10/5) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu raporunun
sonuç kısmında belirtilen nedenlerle, İçtüzüğün 105 inci
maddesinin ikinci fıkrası da gözönünde bulundurularak, yeni bir
Meclis araştırması komisyonu kurulmasına ilişkin
önergelerinin kabul edildiği açıklandı.
Kurulacak komisyonun :
9 üyeden teşekkül etmesi,
Çalışma süresinin, başkan, başkanvekili, sözcü ve
kâtip üye seçimi tarihinden itibaren 3 ay olması,
Gerektiğinde Ankara dışında da
çalışması,
Kabul edildi.
Doğal afetlerde meydana gelen can ve mal kaybının en aza
indirmek için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla
kurulan (10/58) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
üyeliklerine, gruplarınca aday gösterilen milletvekilleri, seçildiler.
Başkanlıkça, (10/58) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonunun başkan, başkanvekili, sözcü
ve kâtip üye seçimini yapmak üzere toplanacakları gün, saat ve yere
ilişkin duyuruda bulunuldu.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmının;
1 inci sırasında bulunan 23,
5 inci sırasında bulunan 175,
Sıra sayılı kanun tasarılarının
müzakereleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadıklarından, ertelendi.
6 ncı sırada bulunan, 9.7.1945 Tarih ve 4792
Sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun Bir Maddesinin
Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında
Kanun Tasarısının (1/528) (S. Sayısı :163)
müzakerelerine devam edilerek, 2 nci maddesi üzerinde bir süre görüşüldü.
Kanun tasarısı ve tekliflerini görüşmek
için, 5 Şubat 1997 Çarşamba günü saat 13.30’da toplanmak üzere,
24.00’te birleşime son verildi.
Uluç Gürkan
Başkanvekili
Zeki Ergezen Kadir
Bozkurt
Bitlis Sinop
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 13.30
5 Şubat 1997 Çarşamba
BAŞKAN : Başkanvekili Uluç GÜRKAN
KÂTİP ÜYELER : Kadir BOZKURT (Sinop), Zeki ERGEZEN
(Bitlis)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55 inci Birleşimini
açıyorum.
II. — YOKLAMA
BAŞKAN – Ad okunmak suretiyle yoklama
yapılacaktır; sayın milletvekillerinin, salonda
bulunduklarını yüksek sesle belirtmelerini rica ediyorum.
(Yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma
gündemdışı söz vereceğim.
III. —
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. — Antalya Milletvekili Yusuf Öztop’un,
öğretmenlerin ekonomik ve sosyal sorunlarına ilişkin
gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı
Mehmet Sağlam’ın cevabı
BAŞKAN – Gündemdışı ilk söz,
Antalya Milletvekili Sayın Yusuf Öztop'un.
Sayın Öztop, öğretmenlerin durumu
hakkında konuşacak. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
Sayın Öztop, süreniz 5 dakikadır.
YUSUF ÖZTOP (Antalya) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemizde sayıları beşyüz bini
aşan eğitim emekçisi öğretmenlerin sorunlarını dile
getirmek üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Sincan'da, Belediye Başkanı ve
yandaşlarınca yaratılan şeriat yanlısı ve laiklik
karşıtı eylemleri ve bu eylemleri kamuoyuna yansıtmak üzere
Sincan'a gitmiş olan Işın Gürel'e yapılan çirkin
saldırıyı şiddetle, nefretle kınıyorum;
Işın Gürel'e de acil şifalar diliyorum. (CHP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Ümit ve
temenni ediyorum ki, bu eylemi gerçekleştiren saldırgan, Sayın
Başbakanın "palavracı basın" suçlamasından
etkilenmemiştir. (RP sıralarından gürültüler)
ÖMER EKİNCİ (Ankara) – Palavracı
sensin!..
BAŞKAN – Sayın Öztop, lütfen,
gündemdışı konuya gelin.
YUSUF ÖZTOP (Devamla) – Değerli milletvekilleri...
(RP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri...
ŞİNASİ YAVUZ (Erzurum) – Adam gibi
konuş!..
ÖMER EKİNCİ (Ankara) – Palavracı
sensin!..
Sayın Başkan, düzeltsin...
AHMET DOĞAN (Adıyaman) – Ne alakası
var!..
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri...
YUSUF ÖZTOP (Devamla) – Değerli milletvekilleri,
ben, burada, laik cumhuriyet için yemin etmiş bir milletvekili olarak,
elbette, laikliğe karşı saldırıda bulunanları
kınayacağım arkadaşlar. (RP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Öztop, lütfen
gündemdışı konuya geçin.
YUSUF ÖZTOP (Devamla) – Değerli milletvekilleri,
toplumumuzun eğitim ve öğretime verdiği değer,
öğretmenlere sağladıkları statü ve maddî, manevî
olanaklarla ölçülür. 500 bini aşkın öğretmen, Edirne'den
Ardahan'a, Sinop'tan İçel'e, Türkiye'nin her yerinde, her
coğrafyasında, köy demeden, kasaba demeden, mezra demeden çok zor
şartlar altında görev yapıyor. Öyle ki, öğretmen, bazı
köy ve kasabalarda günlerce, bir gazete, bir dergi bulup okuyamıyor;
hatta, zaman zaman sıcak bir çorba bile içemiyor; çoğu zaman da can
güvenliğinden yoksun.
Son olarak, Diyarbakır Hantepe Köyünde 4
öğretmenin katledilişi de dahil, 152 öğretmen şehit
edilmiş durumdadır. Şehirlerde yaşayan öğretmenlerin
durumu da köylerde yaşayanlardan farklı değildir;
aldıkları maaş ile kira mı ödesinler, çocuk mu okutsunlar,
yoksa karınlarını mı doyursunlar; ne
yapacaklarını bilemez durumdadırlar. Becerebilenlerin kimisi
ikinci iş olarak taksicilik yapıyor; kimi çarşıda, pazarda,
patates, soğan; kimi de evlerde, ne yazık ki, tencere, tava satmak
zorunda kalıyor.
Değerli milletvekilleri, oysa, biz, bu
öğretmenlerimizden, ülkeyi geri kalmışlıktan kurtarıp,
erdemi, bilgiyi ve demokrasiyi esas alan bir anlayışla
çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracak genç nesilleri
yetiştirmesini istiyoruz. Oysa, biz, bu öğretmenlerimizden,
Atatürk'ün emanet ettiği laik cumhuriyeti koruyacak, fikri hür,
vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirmesini istiyoruz. Bu
beklentiler içerisinde, insanlığa saygıyı, ülke ve ulusa
sevgiyi öğreten öğretmenlere, geleceğimizi, çocuklarımızı
emanet ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, kendilerinden bu kadar
çok şey beklediğimiz öğretmenler, önce, kendi hak
hukuklarını koruyabilmelidirler. Öğretmenler, ekonomik ve
demokratik haklarını elde edebilmek için, 1989'dan beri süregelen
uğraşları sonucunda sendikalarını
kurabilmişlerdir. ILO sözleşmelerinden, Avrupa Sosyal
Şartından, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinden gelen
haklarını siyasî iktidarlara kabul ettirebilmişlerdir. Nitekim,
geçen iktidar dönemleri ortaklarından Sosyaldemokrat Halkçı Partinin
ısrarlı takibi sonucu, Anayasanın 53 üncü maddesi, bu Meclis
tarafından 23.7.1995 tarihinde değiştirilerek, kamu
çalışanlarına sendika kurma bir hak olarak verilmiştir.
Aradan uzunca bir süre geçmesine rağmen, Anayasaya...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Öztop, lütfen sözünüzü
tamamlayınız.
YUSUF ÖZTOP (Devamla) – ...uyum yasaları
çıkartılamadığından, kamu çalışanları,
bu arada öğretmenlerimiz, anayasal haklarını
kullanamamaktadırlar. Doğaldır ki, öğretmenlerin talep
ettikleri sendika hakkı, toplugörüşmeli sendika değil, grevli,
toplusözleşmeli sendika hakkıdır. ILO sözleşmelerinden
Avrupa Sosyal Şartından ve Anayasadan doğan haklarını
kullanamayan öğretmenler, seslerini duyurabilmek için, zorunlu olarak,
basın toplantısından yasal yürüyüşe, vizite eyleminden bir
günlük işbırakma eylemlerine varıncaya kadar pek çok eylemi
gerçekleştirmek zorunda kalmışlardır. İktidarlar,
öğretmenleri dinleyip haklı taleplerini yerine getirecekleri yerde,
öğretmenleri, kendileri gibi emekçi olan polislere coplatmak durumunda
kalmışlardır. Bununla da kalınmamış, idarî
soruşturma için millî eğitim müdürlüklerine emir üzerine emir
yağdırılmıştır...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztop...
YUSUF ÖZTOP (Devamla) – Son olarak şunu söylemek
istiyorum: Öğretmenlere, öğretmenlerin yüzde 15'ine ceza
verilmiştir; bu cezalar kaldırılmalıdır. (CHP ve DSP
sıralarından alkışlar; RP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Öztop, teşekkür ediyorum.
Evet, Türkiye Büyük Millet Meclisinde özlediğimiz
bir manzara; sayın sözcü, hem iktidar hem muhalefet sıralarından
birlikte alkış aldı.
Gündemdışı konuşmayı
yanıtlamak üzere Milli Eğitim Bakanı Sayın Mehmet
Sağlam; buyurun. (RP sıralarından alkışlar)
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI MEHMET
SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli üyeler;
değerli arkadaşımızın, öğretmenlerimizin özlük
haklarına ve sendikal düzenlemeye ilişkin temennilerine
katılıyorum.
Ancak, öğretmenlerimizin yetiştirilmeleri
konusunda, 1991 yılına kadar, büyük ölçüde, üniversite mezunu
olması konusunda bir karar maalesef getirilememişken, bugün bütün
öğretmenlerimiz, diğer saygın bütün mesleklerde olduğu gibi
üniversite mezunları arasından seçilmektedir. Bu,
öğretmenlerimizin özlük haklarının -başlangıç
derecelerinden itibaren- kendilerine daha layık bir biçimde
düzenlenebilmesi için fevkalade önem arz eden bir konu idi. Bu aşamadan
sonra, öğretmenlerimizin, Anayasamızdaki yeni düzenlemeye uygun bir
biçimde sendikal haklarına kavuşmak üzere Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığında başlatılan çalışmalara
katılan öğretmenlerimizi, bakanlığımız izinli
saymak suretiyle kolaylık göstermektedir. Kendilerinin sendikal
haklarının düzenlenmesi ve kanunun bir an evvel
çıkarılması için de elimizden geleni yapıyoruz.
Bu arada, öğretmenlerimizin çalışma
esaslarıyla ilgili olarak, yani, mesleğe
başlayışlarından itibaren görev yapacakları bölgeler
itibariyle bir çalışmanın üzerindeyiz; giderek, özellikle, eğitim
yöneticilerinin de, bu yönetim kademelerine geliş ya da bu yönetim
kademelerinden ayrılma konusunda bir düzenlemenin içerisindeyiz.
Eğitim yöneticileri de, diğer yönetim mesleklerinde olduğu gibi
bu kademelere nasıl geleceklerini ve buradan nasıl ayrılacaklarını
objektif esaslara göre bilecekler ve buna göre hareket edeceklerdir.
Öğretmenlerimizin özlük haklarıyla ilgili
olarak, gerek ders ücretlerinin artırılması konusunda gerekse
başlangıçtan itibaren eğitim ve öğretim
tazminatlarıyla beraber, bilhassa 1 ve 4 üncü derecelerde uygulanan ekgöstergenin
öğretmenlerimize de uygulanması için, daha mesleğe
girişlerinden itibaren uygulanması için bir çalışma
üzerindeyiz. Burada, öğretmenlerimiz de, diğer bazı mesleklerde
olduğu gibi, başlangıç derecelerinden itibaren, ekgösterge
uygulamasına tabi tutulacaklardır. Bu da, öğretmenlerimizin
özlük hakları konusunda yeni bir uygulama olacaktır.
Buna ilave olarak, eğitim ve öğretim
tazminatının da artırılmasıyla, öğretmenlerimiz,
kamu personeli içerisinde, Silahlı Kuvvetlerde, hâkim
sınıfında, öğretim üyelerinde ve idare amirlikleri gibi
diğer bazı görevlerde bulunan ekgösterge uygulamasından ilk defa
yararlanacaklardır.
Dolayısıyla, kamu personeline yapılan
yüzde 30'luk genel zamma ilave olarak, öğretmenlerimizin gerek ders
ücretlerindeki yükselme gerekse mesleğe girişlerinden itibaren
ekgösterge uygulaması ve giderek eğitim ve öğretim
tazminatının artırılmasıyla, yüzde 30'un üzerinde bir
zam çalışması yapılmaktadır. Bir elimizle verdiğimizi
diğer elimizle almamak için, gayet dikkatli bir çalışmanın
içerisindeyiz. Bakanlar Kurulundan çıkmış olan
çalışma, Maliyeyle birlikte sürdürülmektedir. Öyle zannediyorum ki,
çok yakında öğretmenlerimizin özlük haklarıyla ilgili
düzenlemede bir müjde verecek hale geleceğiz.
Her şeyden önce, Yüksek Öğretim Kurulu ile
birlikte oluşturulan bir koordinasyon kurulu kanalıyla açılan 32
yeni eğitim fakültesinde, özellikle ihtiyaca cevap verebilecek nitelikte
öğretmen yetiştirilinceye kadar, bildiğiniz gibi üniversite
mezunlarından, öğretmenlik formasyonu bulunanlarla beraber, olmayanlar
da dahil, öğretmen alımı yaptık. Öğretmenlik
formasyonu olmayanların, öğretmenlik formasyonu için kurslara
alındığını hepimiz biliyoruz. Bunlar, ilave kadrolarla
desteklenecek, özellikle, önümüzdeki günlerde 12 bin -Maliye
Bakanlığından müsaade gelir gelmez- öğretmen
atamasıyla, büyük ölçüde, Türkiye'de, öğretmensiz okul ve okulsuz
öğrenci bırakmamanın planını yaptık. Özellikle,
Güneydoğu ve Doğu Anadolu'da öğretmensizlikten kapalı olan
844'e yakın okulun, mutlaka, önümüzdeki sömestr içerisinde ve gelecek ders
yılına kadar tamamını açmak ve Türkiye'de öğretmen
eksikliğini gidermek kararı ve azmindeyiz.
Bunun için, çalışmalarımız sürüyor,
öyle zannediyorum ki, bir taraftan öğretmenleri işe alırken,
diğer taraftan da, büyük ölçüde emekliliği önleyecek, mesleğin
cazibesini artırıcı tedbirleri de birlikte almak gerekiyor.
Bunun için de, öğretmenlerimizin, çalışma esasları ile
özlük haklarını objektif esaslara bağlayan bir
çalışmayı bitirmek üzereyiz.
Yüce Meclisin bilgisine arz ediyorum efendim. (DYP ve
RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
2. —Kocaeli Milletvekili Bekir
Yurdagül’ün, Türkiye’de kâğıt sanayii ve SEKA’nın sorunları
ile alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı
konuşması
BAŞKAN – Gündemdışı ikinci söz,
Kocaeli Milletvekili Sayın Bekir Yurdagül'ün.
Sayın Yurdagül, SEKA'nın sorunları
hakkında konuşacak. (DSP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
BEKİR YURDAGÜL (Kocaeli) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye'de kâğıt sanayii ve
SEKA'nın sorunlarını dile getirmek üzere
gündemdışı söz almış bulunuyorum; Yüce Heyeti
saygıyla selamlarım.
Önce, bir hususu belirtmek istiyorum: Bilindiği
gibi, 6772 sayılı Yasaya göre kamuda çalışan işçilere,
yılda iki maaş tutarında ikramiye ödeniyor. Bugüne kadarki
gelenekselleşen uygulamaya göre, bu iki ikramiyenin ilkinin birinci
taksiti Ramazan Bayramı arifesinde, ikinci taksiti ise Kurban Bayramı
arifesinde ödeniyordu; ancak, bayrama üç dört gün kalmasına karşın
ödemeyle ilgili Bakanlar Kurulu kararı henüz yayımlanmadı.
Kamuda çalışan 700 bin işçi, Bakanlar Kurulu kararının
bir an önce Resmî Gazetede yayımlanmasını ve bayramdan önce
ikramiyelerini almak istiyor. Refahyol İktidarını oluşturan
her iki partinin yetkililerine ve sayın bakanlara önemle duyurulur.
Değerli milletvekilleri, kâğıt, gerek
kültürel gerekse endüstriyel kullanımıyla insanlığın
en önemli gereksinimlerinden biridir ve bu açıdan, tüketim oranı, hem
endüstriyel hem de kültürel gelişmişliğin bir göstergesidir;
ancak, kâğıdı sadece tüketmek yetmez, üretmek de tüketmek kadar
önemlidir.
Bildiğiniz gibi, cumhuriyetimizin, sanayi
dallarında yaptığı ilk yatırımlardan biri
kâğıttır ve Türkiye'nin ilk kâğıt fabrikası da,
1936 yılında, İzmit'te kurulmuştur; geçen 60 yıl
içerisinde, İzmit, birikimi ve deneyimiyle, yanına 8 fabrika daha
eklemiştir; ama, 60 yılılk tarihine karşın,
Türkiye'nin, kâğıt sektöründe arzuladığı düzeye
ulaştığını söylemek, ne yazık ki mümkün
değildir; ama, bunun suçunu, kamu eliyle sanayileşme düşüncesine
bağlamak da doğru değildir; çünkü, Türkiye'de, kâğıt
sektöründe kamu kesimi ile özel kesimi
karşılaştırdığımız zaman, hem ürünler
hem ürünlerin nitelikleri hem de hammadde açısından büyük farklılıklar
göze çarpmaktadır. Özel kesimin tesisleri entegre değildir. Kapasite
oranları karşılaştırıldığında,
özel kesim kamu kesiminin yanında çok küçük kalmaktadır; ama, dünya
ile karşılaştırdığımızda, SEKA
fabrikalarının da dünya ölçeklerinin çok altında
kaldığını görmekteyiz. Bunun bir tek izahı
vardır; gerekli yatırımların yapılmaması,
kapasitelerin büyütülmemesi, teknolojinin getirilmemesi... Bunun suçu
kimlerindir; orada çalışanların mı, ülkeyi yönetenlerin mi?
Yıllarca yatırım yapmayacaksınız, sonra
"KİT'ler zarar ediyor, kapatalım, satalım"
diyeceksiniz; deniliyor da; ama, SEKA iki yıldır kâr ediyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
SEKA'da örgütlü Selüloz-İş Sendikasının, Kamu
İşletmeciliğini Geliştirme Merkezi (KİGEM) ile
birlikte bir araştırması var, Dünden Bugüne SEKA; bu raporda,
verimlilik karşılaştırması da yapılmış;
teknoloji olmadan verimlilik olmaz denilmiş; ileri teknolojilerle
çalışmayan bir işletmenin işçi verimliliği yüksek
olamaz; işçilerin verimsiz olduğundan şikâyet edenler, teknoloji
getirecek yatırımları yapmayarak işçileri verimsizliğe
mahkûm edenlerdir.
SEKA'nın bu hale düşmesinin nedeni, 1980'li
yılların başında uygulamaya konulan ve dışa
açılma diye yutturulan iktisat politikalarıdır. Gerekli
altyapı hazırlanmadan, KİT'ler ve o arada SEKA, dünya devleriyle
rekabet etmek zorunda bırakılmışlar, üstelik, bu düzeye
ulaşmaları için gerekli yatırımları yapmaları da
engellenmiştir.
Daha öncede belirttiği gibi, SEKA'nın
kapasitesi özel kesimden hayli büyük olsa da dünya ölçeklerinin altında
kalmıştır; teknolojilerini yenilemeleri de engellenmiştir.
Bu yetmemiş, 1994'te SEKA, kâğıdı maliyetinin altında
satmak zorunda bırakılmıştır; buna, 1994
yılı raporlarında Yüksek Denetleme Kurulu bile isyan
etmiştir. Bütün bunlara, hazırlıksız girilen gümrük
birliği eklenmiştir. SEKA, Türkiye'den çok daha kaliteli kâğıdı
büyük tesislerde daha ucuza mal eden Avrupa Birliği ülkeleriyle
haksız rekabete zorlanmıştır. Bir ara, ürünleri ucuza
sattırılan SEKA, şimdi de, pahalıya satmak zorunda
bırakılmıştır. SEKA Yönetim Kurulu, kâğıt
fiyatlarını dolara endekslemiş, kâğıt fiyatları
otomatik olarak arttığı için, SEKA, ürettiği
kâğıdı satamaz duruma getirilmiş; bu yüzden, fabrikalarda
üretim durma noktasına gelmiştir.
Sonuç olarak, SEKA, zarara mahkûm edilmiştir.
Peki, buna karşın, son iki yılda nasıl kâr etmiştir?
Çünkü, artık, SEKA da bir rantiyedir; kârı, üretim kârı
değil, menkul kıymet kârıdır; ama, bu ettiği kârı
yatırıma dönüştürmesine izin verilmemektedir. Şimdi, az
önce tartıştığımız noktaya geliyorum. Sizin için,
bazıları için kâr yeterli bir gösterge olabilir; ama, bizim için
değildir. Çünkü, aslolan üretimdir; üretim için de yatırım
gerekir; ama, yıllarca, ağır sanayinin
bayraktarlığını yapan Refah Partili Hükümet de
yatırımlara engel olmaktadır. Kâr yeterli değildir...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Yurdagül, lüften
toparlayınız...
BEKİR YURDAGÜL (Devamla) – Son olarak, Türkiye'de
kâğıt sanayiinin önderi İzmit SEKA'nın durumuna
değinmek istiyorum. SEKA İzmit müessesesi, kimileri için çok cazip
bir yerdir; çünkü, yeni yatırımlar için birçok avantajı
vardır. Altyapı yatırımları büyük ölçüde
tamamlanmış bir araziye sahiptir. Su, elektrik, ulaşım,
liman, atıksu gibi birçok altyapı yatırımı
hazırdır. Bu, bazılarının iştahını
kabartıyor. Söz konusu raporda, İzmit işletmesi için şu
çözümler önerilmiştir:
Yıllardır yapılmayan modernizasyon
yatırımları hızla gerçekleştirilerek, kâğıt
kalitesi yükseltilmelidir.
Eski kâğıt ve yıllık bitki
kullanımını hızla artıracak tesisler
yapılmalıdır.
Had safhaya varan personel ihtiyacı süratle
karşılanmalıdır. SEKA'da işçi fazlalığı
değil, işçi eksikliği vardır; resen emeklilikle
boşaltılan gelişmiş kadroların yeri
doldurulamamıştır.
Başta hammadde ve enerji giderleri olmak üzere,
tüm giderlerde tasarrufa azamî gayret gösterilmeli ve teknolojinin
iyileştirilmesine devam edilmelidir.
Bu kürsüden açıkça söylüyorum: İzmit
müessesesine SEKA'nın dışında bir çözüm aramayın.
İzmit işletmesini SEKA'ya bırakın, SEKA için
değerlendirin...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yurdagül.
BEKİR YURDAGÜL (Devamla) – Bu araziyi
başkalarına peşkeş çekmeye çalışmayın.
Sizleri ulusal çıkarları korumaya davet eder,
saygılar sunarım. (DSP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Yurdagül.
Gündemdışı konuşmayı yanıtlamak
üzere Hükümetin söz talebi var mı efendim? Yok.
3.—Aydın Milletvekili Yüksel
Yalova’nın, TURBAN’daki yolsuzluklarla ilgili soruşturma komisyonu
kurulmasına ilişkin önergenin Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulundaki oylamasında yaşanan sorunlara ilişkin
gündemdışı konuşması
BAŞKAN – Gündemdışı üçüncü sözü,
siyasî ahlak konusunda, Aydın Milletvekili Sayın Yüksel Yalova'ya
veriyorum.
Buyurun Sayın Yalova. (ANAP sıralarından
alkışlar)
YÜKSEL YALOVA (Aydın) – Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 9/10 esas numaralı Meclis
soruşturması önergesinin, kamuoyundaki bilinen ismiyle TURBAN'daki
yolsuzluklarla ilgili soruşturma komisyonu kurulmasına ilişkin
önergenin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulundaki oylamasında bir
sorun yaşadık. Ben, bu sorunun siyasal ahlak kavramı
karşısındaki durumu ve siyasal ahlakla, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin sorumluluğu ilişkisi üzerinde gündemdışı
söz almış bulunuyorum; yüksek huzurlarınızda hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Ayrıca, bana bu olanağı
tanıyan Sayın Başkanımıza da teşekkürlerimi
sunuyorum.
Sayın milletvekilleri, bildiğiniz gibi, geçen
gün, TURBAN oylaması sırasında, TURBAN'daki yolsuzluklarla
ilgili soruşturma komisyonu kurulmasına ilişkin oylama
sonrasında, tüm Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin rahatsız
olmasını gerektiren bir parlamenter rejim skandalı
yaşadık. İşte, önümde, Sayın Uluç Gürkan
Başkanlığında kurulan, Sayın Kamer Genç'in, Sayın
Zeki Ergezen'in, Sayın Yücel Seçkiner'in ve Sayın Önder
Kırlı'nın üyesi bulunduğu inceleme komisyonunun, 31 Ocak
1997 tarihinde yapmış olduğu toplantı tutanakları...
Ortada, birçok üyenin burada bulunmadığı halde oy
kullandığı iddiaları var. Daha sonrasında, bu
üyelerden bazılarının, inceleme komisyonu sayın
Başkanıyla, sayın üyeleriyle yaptığı
görüşmeler var. Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekillerinden
Sayın Nihat Matkap -ki, kendisini kutlamak istiyorum- o gün, burada
kendisi adına kullanılan oy nedeniyle, görevli bulunduğu
Hatay'dan arayarak, böylesi bir oy kullanma işleminde
bulunmadığını belirtmiş. Yine aynı şekilde,
Doğru Yol Partisi Milletvekili Sayın Şamil Ayrım; onu da
kutlamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, hepimizin tek tek
milletvekili kimliklerine etkisi olacak; ama, menfî etkisi olacak bir konuyu,
bir sorunu, burada, sizlerle paylaşmak istiyorum. Geçen hafta boyunca
basında izlediniz; o oylamaya ilişkin olarak, ne Sülün Osman
kaldı ne yüz kızartıcı suç kaldı ne şaibeli
oylama kaldı ne de buna benzer, burada telaffuz etmek istemediğim,
değerlendirme kaldı yapılmadık. Bakınız, burada,
özellikle Doğru Yol Partisinin milletvekillerine seslenmek istiyorum. 1946
yılında yapılan genel seçimlerde, hileli oy
sayısının doğru oy sayısına oranı nedir,
tartışmıyorum; ama, her halükârda, genel seçimin
sonuçlarına etkisi ne olursa olsun, 1946 yılından bu yana, o
genel seçimlerde yapılan bazı uygulamaların, hukuk
dışı uygulamaların o seçimlerin meşruiyetine gölge
düşürmesi, o günden bugüne hep konuşulagelen ve Türk siyasal
tarihinde kara leke olarak duran bir hadisedir. Kabul ediniz ki, Doğru Yol
Partisi -doğrudur yanlıştır- kendisine uydurduğu bir
siyasî söylem neticesi, Demokrat Partinin devamı olduğu söylemini
bugüne kadar savunagelme neticesi, o seçimlerde oy
hırsızlığına maruz kalan bir partinin, bugüne kadar
hep o haksızlığını dile getirmiştir. O zaman,
şimdi, 1946 yılında oy hırsızlığından
yakınan -haklı olarak yakınan- oy
sahtekârlığından yakınan -haklı olarak yakınan-
ve yıllardır bunu dile getiren Sayın Doğru Yol Partisi
Grubuna, grup başkanvekillerine özel bir görev düşmekte bu oylamaya
ilişkin. Niçin; şundan ötürü: Bu oylamada, burada
bulunmadığı -isimlerini vermiyorum, bir
arkadaşımızın Amerika'da, bir
arkadaşımızın başka yerde hasta olarak bulunduğu
kendi ifadeleriyle de burada tutanaklara geçmiş- bir ortamda,
hakkında oy verilmiş gibi gösterilen ve bu nedenle, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin manevî şahsiyetini haleldar eden bu oy
sahtekârlarının, bu oy hırsızlarının -hukukta,
başka, onu tarif edecek daha ne gibi değerlendirme var, tasnif var
bilemem; ama, bir tane iki tane, kimse onlar, hiç burada kimseyi
önyargıyla suçlamıyorum, o televizyonlardaki isimleri, konuşulan
kişileri de anmıyorum; ama, kimse, birse, ikiyse- o oy...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Yalova, lütfen,
toparlayınız.
YÜKSEL YALOVA (Devamla) – ... sahtekârı ve
hırsızının bulunup, burada, parlamenter demokrasiye
yaraşır bir şekilde Parlamento hukuku tarafından
cezalandırılmasının, Meclisin manevî şahsiyeti için
vazgeçilemez bir unsur olduğunu, özellikle Doğru Yol Partisi Grubuna
hatırlatıyor; hepinize teşekkürler ediyor, saygılar
sunuyorum. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yalova.
Sayın milletvekilleri, gündemdışı
konuşmalar tamamlanmıştır.
Adalet Komisyonu Başkanlığının
kâtip üye seçimine dair bir tezkeresi vardır; okutup bilgilerinize
sunacağım:
B)TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.—Kâtip üye seçimine ilişkin Adalet
Komisyonu Başkanlığı tezkeresi (3/677)
31.1.1997
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Komisyonumuzun 30.1.1997 tarihli 17 nci
Birleşiminde, boş bulunan kâtip üyeliği için yapılan seçim
sonucu, Adana Milletvekili İ. Cevher Cevheri, toplantıya katılan
19 üyenin oyunu alarak, oybirliğiyle, kâtip üye seçilmiştir.
Bilgilerinize sunulur.
Saygılarımla.
Ahmet
Tekdal
Ankara
Adalet
Komisyonu Başkanı
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının Genel Kurula bir sunuşu
vardır; okutup onayınıza sunacağım:
2.— (9/10) esas numaralı Meclis
soruşturması açılmasına ilişkin önergenin açık
oylamasının tekrarlanmasının Genel Kurulun onayına
sunulmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/670)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Meclis soruşturması açılmasına ilişkin
(9/10) esas numaralı önergenin Genel Kurulun 28.1.1997 tarihli
Birleşimindeki açık oylamasının sonuçlarına
yapılan itirazlar, İçtüzüğün 13 üncü maddesine göre
Başkanlık Divanında 30.1.1997 tarihinde görüşülmüş ve
oluşturulan inceleme komisyonu raporu da Başkanlık
Divanının 5.2.1997 Çarşamba günü yaptığı
toplantıda görüşülerek, her itiraz konusu üzerinde ayrı
ayrı yapılan değerlendirme ve oylamalar sonucunda ortaya
çıkan tabloya göre, söz konusu oylamada "kabul" veya
"ret" yönünde bir kararın oluşmadığı
görülmüştür.
Bu duruma göre, Genel Kurulun 28.1.1997 tarihli
Birleşiminde yapılan açık oylamanın tekrarlanması
hususunun Genel Kurula önerilmesi, Başkanlık Divanınca oy
çokluğuyla kabul edilmiştir.
Yüce Heyetin onayına sunulur.
Mustafa
Kalemli
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
IV. —USUL
HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.—(9/10) esas numaralı Meclis
soruşturması açılmasına ilişkin önergenin açık
oylamasının tekrarlanmasının Genel Kurulun onayına
sunulması hakkında
BAŞKAN – İçtüzüğün 63 üncü maddesi gereğince
usul görüşmesi açacağım.
Bu görüşme çerçevesinde, lehte ve aleyhte
ikişer milletvekiline söz vereceğim.
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Söz istiyorum Sayın
Başkan...
MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Aleyhte
söz talep ediyorum...
ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) – Sayın
Başkan, söz istiyorum.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan,
lehte, Mehmet Ali Şahin...
HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) –
Sayın Başkan, yazılı başvurduk...
BAŞKAN – Lehte, Sayın Ali Rıza Gönül,
Sayın Gözlükaya, Sayın Mehmet Ali Şahin...
Aleyhte Sayın Hikmet Sami Türk, Sayın Murat
Başesgioğlu, Sayın Önder Kırlı.
Sayın milletvekilleri, usul görüşmesine
başlamadan önce, Genel Kurulu doğru bir biçimde bilgilendirmek üzere,
tezkereyle ilgili matematiksel bir açıklama yapmak ihtiyacı içindeyim:
Tutanak Müdürlüğünün açıkladığı sonuçlara göre, itiraz
yapılan oylama, 492 kullanılan oy içermekteydi. Ancak, sayımda 3
mükerrer oy tespit edilmişti; dolayısıyla, karar
yetersayısına esas olan geçerli oy sayısı 489'a
düşmüştü. Bu karar yetersayısına esas 489 oyun 243'ü kabul,
244'ü ret, 2'si de geçersiz olarak belirlenmişti.
Bugün, Başkanlık Divanının
ayrı ayrı yaptığı değerlendirme sonucunda, 243
olan kabul oy sayısının 241'e düştüğü, 1 kabul oyunun
kullanılmış sayılamayacağı, 1 kabul oyunun ise,
İçtüzük uyarınca geçersiz, kullanılmış; ama, kabul
değil, geçersiz sayılması gerektiği yolunda bir karar
verildi. Ret oy sayısı 244'ten 240'a indi. Başkanlık
Divanı, 4 ret oyunun kullanılmış
sayılamayacağına -2'si için ittifakla, 2'si için oy
çokluğuyla- 1 geçersiz oyun kullanılmış
sayılamayacağına da oy çokluğuyla karar verdi. Böylece
ortaya çıkan tablo, karar yetersayısına esas olan oy
sayısının 483'e indiği, kabul oy sayısının
241'de, ret oy sayısının 240'da kaldığı, 2
geçersiz oy bulunduğu, bu durumda, 483 katılımda karar
yetersayısı için Anayasanın aradığı -Anayasa
Mahkemesi kararıyla da pekişen- salt çoğunluğa, 242 oya
ulaşılamadı. Şimdi, onayınıza sunduğumuz ve ondan
önce, usul tartışmasına açtığımız konudaki
tablo budur.
Sayın Gönül...
ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) – Sayın Gözlükaya
konuşacak efendim.
BAŞKAN – Sayın Mehmet Gözlükaya, tezkerenin
lehinde; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)
Sayın Gözlükaya, süreniz 10 dakikadır.
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerimin başında hepinize saygılarımı sunuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanı, 28.1.1997 günü yapılan oylamayla ilgili olarak bir
araştırma yapmış, bir karara varmış ve bu
kararı, oylamanın yeniden yapılması için Genel Kurulun
onayına, bir öneri olarak getirmiştir. Ben, şahsen bu öneriye
katılıyorum, Başkanlık Divanı, yerinde bir karar
vermiştir. Şöyle ki: Öncelikle, 28.1.1997 günü yapılan oylamada,
birleşimi yöneten Sayın Başkan, oylamanın sonucunu tespit
etmiş; yalnız, dikkat ederseniz, kabulü veya reddi yönünde bir karara
varılmıştır şeklinde bir açıklamada
bulunmamıştır. Bu bakımdan, Başkanlık
Divanının aldığı karar yerindedir.
Ayrıca, Başkanlık Divanının
kararının asıl gerekçesi, karar yetersayısının
bulunmadığı şeklindedir ki, biz, buna ihtirazi kayıtla
katılıyoruz. Şöyle ki: Bizim, Doğru Yol Partisine mensup
olup da, burada oy kullandığını bildiğimiz ve
kendilerinin de söyledikleri, Sayın Ergun Özkan ve Sayın Abdulkadir
Cenkçiler -ki, bu arkadaşlarımız, hasta olmalarına
rağmen- oy kullanmışlardır; ama, Sayın Divan, bu
oylamayı, bunların oylarını da geçersiz
saymıştır... (ANAP, DSP ve CHP sıralarından
gürültüler)
İSMET ATALAY (Ardahan) – Ayıp, ayıp!..
Yalan söylüyorsun!..
YÜCEL SEÇKİNER (Ankara) – İşiniz gücünüz
yalan!..
MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) – Saygı duyuyoruz...
BAŞKAN – Sayın Gözlükaya, bir saniye...
Sayın milletvekilleri, lehte ve aleyhte
konuşmalar yapılacak. Lehte ve aleyhteki
konuşmacıları, lütfen sükûnetle değerlendirelim. Siyasî
olarak gönlümüz ne istiyor olursa olsun, burada, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin oylamalarında, geçmişiyle, bugünü ve yarınıyla,
son derece önemli değerlendirmelere konu olacak bir karar vereceğiz.
Bu nedenle, lütfen, usul tartışmasında,
lehte ve aleyhte konuşan sayın sözcüleri sükûnetle dinleyelim. Burada,
sıralar arasında laf attığımız tepkilerimizle
değil; vicdanımıza göre, geleceği de bağlayacak bir
kararı verelim.
Onun için, lütfen, bu tartışmayı
sükûnetle yürütelim.
Buyurun Sayın Gözlükaya.
MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) – Sayın Başkan,
ben tartışma yaratmıyorum, fikrimi söylüyorum...
YÜCEL SEÇKİNER (Ankara) – Yalan söylüyorsun,
yalan!..
MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) – Burada, tecrübeli bir
parlamenter oradan yanlış laf atıyor. Sayın Seçkiner'e bunu
yakıştıramadığımı ifade ediyorum.
Söylediğinizi aynen size iade ediyorum... Ne söylediyseniz aynen iade
ediyorum... (ANAP sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlarım, ben,
Başkanlık Divanı kararına, bunlara rağmen
saygılı olduğumuzu söylüyorum. Bunlar kesin olarak böyledir diye
herhangi bir iddiamız olmadı; şimdi, bunun
tartışmasının da yeri yok.
HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Niye yok!..
Tartışılsın...
MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) – Şimdi, ayrıca,
Başkanlık Divanının bir kararı daha var; o da, bizim
itiraz ettiğimiz, Sayın Pakdemirli'nin oyunun, seçim çevresinin
belirtilmediği gerekçesiyle muteber addedilemeyeceği yönündeki
kararıdır ki, biz, buna iştirak ediyoruz. Zaten, oylama
sırasında, oylamanın sonuçları ilan edildiği
sırada da, itirazımızı açıkça, yazılı
olarak, burada, oturum kapanmadan belirtmiştik.
Şimdi, niye doğrudur bu karar: Bize göre,
İçtüzüğümüzün 139 ve 143 üncü maddelerinin son fıkralarına
göre, açık oylamalarda oy kullanan milletvekilinin, aynen, verilen
kâğıtlarda görüldüğü gibi, adı soyadı, seçim çevresi
ve imzasının bulunması aslî şartlardandır; yani, biri
olmazsa geçerlidir, bu tanınıyordur gibi bir iddayı ileri sürmek
mümkün değildir. İçtüzük, kamu düzenini tanzim eden, taalluk eden
hükümleri düzenleyen bir yasadır; hatta, tatbikatta "sessiz anayasa"
olarak tanımlanan bir içtüzüktür. İçtüzük hükümlerine göre, seçim
yeri yazılmadığı için geçersiz sayılan Sayın
Pakdemirli'nin oyu için verilen karara da iştirak ettiğimizi ifade
ediyoruz.
Son olarak şunu söylemek istiyorum:
Divanımızın aldığı karar, hukuken yerindedir ve
Parlamentomuz, şu veya bu şekilde, geçen oylamada bir şaibe
altına girmiştir.
HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Parlamento
değil... Biz değil...
MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) – Bir dakika Sayın
Dumankaya...
Parlamentonun itibarının korunması,
bugün, hepimiz ve gelecek için, buraya gelecek nesiller için de önemlidir,
demokrasi hepimiz için önemlidir, Meclis önemlidir. Bakın, geçmişte,
bütün gruplar, bu tip oylamalarda arkadaşlarının
oylarını kullanmışlardır; bunu hiç kimsenin inkâr etmesine
gerek yoktur; ama, bakın, Sayın Matkap'ın -burada
olmadığı halde- bile oyu kullanılmış; sonradan
"kullanmadım" demiştir. O bakımdan, şunu
söylüyorum: Biz, Doğru Yol Partisi olarak, bu oylamanın yeniden
yapılmasını, her bakımdan doğru ve yerinde görüyoruz.
Hatta, diyoruz ki, bu oylamanın ad okunarak yapılmasını da
zarurî görüyoruz. (Alkışlar)
Sayın Başkan ve Divan Üyeleri, hepinize
teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum; sağ olun. (DYP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Gözlükaya.
NECDET TEKİN (Kırklareli) – Sayın
Başkan, konuşmacı "bundan önceki oylamalarda da şaibe
vardır" demekle daha önceki oylamaları çok kötü bir şekilde
suçlamıştır. Böyle bir şaibe, diğer oylamalarda
yoktur. Kayda geçmesini istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Tekin, Sayın Gözlükaya
da, önceki oylamaları şaibe altına koyacak bir beyanda
bulunmadı.
Yalnız, benim bir düzeltme yapmam lazım.
Başkanlık Divanı, Sayın Ekrem Pakdemirli'nin oyuna
"muteber değildir" demedi, "geçersizdir" dedi. Muteber
olmamak, sayıdan düşmeyi gerektirir ki, o zaman, kabul yönünde bir
sonuç çıkabilir.
Başkanlık tezkeresinin aleyhinde
konuşmak üzere, Sayın Hikmet Sami Türk; buyurun efendim. (DSP
sıralarından alkışlar)
Sayın Türk, süreniz 10 dakikadır.
HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Parlamentonun
saygınlığını korumak hepimizin görevi, Parlamentonun
sağlıklı çalışmasını sağlamak da
hepimizin görevi. Bu bakımdan, üzerinde usul tartışması
açılan konu, son derece önemlidir. (9/10) esas numaralı Meclis
soruşturması önergesi hakkında yapılan oylamada kabul
oylarının, ret oylarından fazla çıkmasına rağmen,
Anayasanın 96 ncı ve İçtüzüğün 146 ncı maddesinde
öngörülen çoğunluğun oluşmadığı,
Başkanlık Divanının çoğunlukla aldığı
kararda ifade edilmektedir; ancak, burada, oylamanın sonucunu etkileyen
önemli bir nokta var; bu da, Sayın Ekrem Pakdemirli'nin oyudur.
Benden önce konuşan değerli hatip,
İçtüzüğün 143 üncü maddesinde öngörülen seçim çevresinin, oy
pusulasında belirtilmediğini ve bunun aslî unsur olduğu için oy
pusulasının geçersiz sayılması gerektiğini ifade
ettiler, Başkanlık Divanı kararı da bu yönde oluştu.
BAŞKAN – Sayın Türk, bir dakikanızı
rica edeceğim.
Sayın milletvekilleri, lütfen, usul
tartışmasını dinleyelim. Şu an sergilediğimiz
görüntü, bu konuda vereceğimiz oylarımız konusunda peşin
hükümlü olduğumuz görüntüsüdür; bu da, bu Parlamentoya
yakışmıyor. Önemli bir karar vereceğiz; lütfen,
sıralar arasında dolaşmayalım; lütfen, ayakta birbirimizle
konuşur bir durumda olmayalım. Çok önemli bir usul tartışması
yapıyoruz.
Buyurun Sayın Türk.
HİKMET SAMİ TÜRK (Devamla) – Sayın
Başkan, gerçekten, konuştuğumuz konu, Parlamento teammüllerinin
oluşması bakımından büyük önem taşıyan bir
konudur. Burada, İçtüzüğün yorumlanması, İçtüzük
hükümlerinin nasıl anlamlandırılması gerektiği,
sorunun çözümünde temel noktadır. İçtüzüğü doğru
yorumlamak, Parlamentonun sağlıklı
çalışmasını sağlayacak biçimde yorumlamak için
hukuktaki bir temel yorum kuralını hatırlamak gerekir. Bu yorum
kuralı, Medenî Kanunun 1 inci maddesinde ifade edilmiştir. Medenî
Kanunun 1 inci maddesine göre, kanun, lafzıyla ve ruhuyla temas
ettiği bütün meselelerde meridir. Eğer, bunu İçtüzüğe
uygulayacak olursak, İçtüzük, sözüyle ve özüyle değindiği bütün
sorunlarda geçerlidir.
Şimdi, İçtüzük hükümlerini bir bütün olarak
değerlendirmek gerekir. İçtüzüğümüz, çeşitli dönemlerde
düzeltmeler görmüş, yenileştirilmiş bir İçtüzüktür ve
maalesef, ifadeleri arasında tam bir tutarlılık yoktur.
Gerçekten, İçtüzük, açık oylamayla ilgili 139 uncu maddesinin üçüncü
fıkrasında, açık oylamanın üç türünü belirtmekte ve
bunlardan birini -oy pusulasıyla gerçekleşeni- şöyle ifade
etmektedir: "Açık oylama, üzerinde milletvekillerinin ad ve
soyadlarıyla seçim çevrelerinin yazılı olduğu oy
pusulalarının kutuya atılması... suretiyle olur."
Diğer biçimler üzerinde durmuyorum.
Şimdi, bu maddeye baktığınız
zaman, biçimsel unsur olarak, şeklî unsur olarak şunların oy
pusulasında yer alması gerektiğini görüyoruz: Milletvekilinin
adı, soyadı ve seçim çevresi. Bunun dışında imza
öngörülmüş değil, oyun rengi de öngörülmüş değil. Bu,
basılı oy bakımından öngörülen düzenleme. Eğer,
milletvekilinin oylama sırasında basılı oy pusulası
elinde değilse, herhangi bir kâğıt üzerine de oyunu yazabilir.
Nitekim, bu, İçtüzüğün 143 üncü maddesinin son fıkrasında
öngörülen bir yoldur. Buna göre "Açık oylama sırasında
basılı oy pusulası bulunmayan milletvekili bir beyaz
kâğıt üzerine adını ve seçim çevresini yazıp imzalamak
suretiyle oyunu kullanabilir." Burada belirtilen unsurlar, milletvekilinin
adı ve seçim çevresidir; ama, milletvekilinin soyadını
yazması öngörülmüş değildir; oyunun rengini belirtmesi de
öngörülmüş değildir; fakat, bildiğiniz gibi, uygulamada
kolaylık olmak üzere Başkanlık Divanı tarafından
basılan ve üzerinde milletvekilinin adı, soyadı, seçim bölgesi,
oyunun rengi ve imzası hanelerinin bulunduğu oy
pusulalarını kullanmaktayız; ancak, bu bir zorunluluk
değildir; çünkü, 143 üncü madde herhangi bir beyaz kâğıt üzerine
oyun yazılabileceğini öngörmektedir. Buna göre, 143 üncü maddenin
özüne uygun yorumu ne olabilir? Eğer, biz, 143 üncü maddenin sözüne
takılacak olursak, İçtüzüğün diğer maddelerini yorumlamakta
da güçlükle karşılaşırız. İçtüzüğün,
Parlamentonun sağlıklı çalışması
bakımından, Medenî Kanunun 1 inci maddesinde ifadesini bulan temel
yorum kuralı doğrultusunda uygulanması, yorumlanması durumunda,
bu maddede oy pusulası için öngörülen unsurları şöyle
sıralayabiliriz: Önce, aslî unsur, temel unsur; her durumda
milletvekilinin adı olması gerekir. 143 üncü maddede yazılı
olmamakla birlikte, milletvekilinin soyadının da yer alması
gerekir ve orada açıkça belirtildiği gibi, imzasının yer
alması gerekir; ama, bu oy pusulasının amacı, 143 üncü
maddede olmadığı halde, milletvekilinin
kullandığı oyu belirtmektir. Dolayısıyla, oyun
renginin de, bu oy pusulası üzerine yazılması gerekir. Öyleyse
bunlar, 143 üncü madde anlamında, oy pusulasının aslî
unsurlarıdır, temel unsurlarıdır. Bunun yanında seçim
çevresinin yazılması, bir tali unsur niteliğindedir, bir ikincil
unsur niteliğindedir.
Bu oylamada önemli olan iki nokta var: Birincisi, oy
kullanan milletvekilinin kimliği üzerinde tereddüt
uyanmamasıdır; hangi oy pusulasının, hangi milletvekiline
ait olduğunun belli olmasıdır; açık oylamanın
amacı da budur. Seçim çevresi ise, eğer aynı adı
taşıyan birden çok milletvekili varsa, o zaman önem taşır.
Örneğin, bu çatı altında iki Ekrem Pakdemirli olsaydı, o
zaman, bunun Manisa Milletvekili Ekrem Pakdemirli mi, yoksa başka bir
ilimizin milletvekili Ekrem Pakdemirli mi olduğu konusunda tereddüt uyanırdı. (DSP
ve ANAP sıralarından alkışlar) Oysa, böyle bir tereddüt yok
ve bu çatı altında bir tane Ekrem Pakdemirli var. Bu konuda herhangi
bir duraksamaya yer yoktur, herhangi bir tereddüte yer yoktur. Eğer, seçim
çevresi yazılmadı diye, bir oy pusulası geçersiz sayılacak
olursa, o zaman 143 üncü maddede öngörülmediği halde, fazladan
soyadını da içeren oy pusulalarını da geçersiz saymak
gerekir; çünkü, o da, orada öngörülmeyen bir şekil unsurunu ortaya
koymaktadır. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, yasaları, bu
arada Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünü, ancak, amacına
göre, özünü göre doğru yorumlayabiliriz. Katı biçim kurallarına,
katı şekil kurallarına takılıp kalacak olursak,
ileride, bu İçtüzüğün uygulamasında başka güçlüklerle
karşılaşırız. Bu oylamada önemli olan,
milletvekillinin kimliğinin ve kullandığı oyun tereddüte
yer bırakmayacak biçimde, açıkça belli olmasıdır.
Olayımızda bu gerçekleşmiştir; söz konusu olan oyun,
Sayın Ekrem Pakdemirli tarafından kullanıldığı
açıktır. Öyleyse, böyle bir oyu geçersiz saymak, iptal etmek,
İçtüzüğün amacına, ruhuna aykırı bir işlemdir.
A. TURAN BİLGE (Konya) – Doğru.
HİKMET SAMİ TÜRK (Devamla) – Özetle,
Anayasamızın ve İçtüzüğün, doğru, Parlamentonun
sağlıklı çalışmasını sağlayacak biçimde
yorumunda, kullanılan oyun -Sayın Ekrem Pakdemirli'ye ait olan oyun-
geçerli kabul edilmesi gerekir. Geçerli kabul edildiği takdirde, kabul
oylarının sayısı 242'ye yükselmektedir ve bu durumda,
Anayasının 96 ncı ve İçtüzüğün 146 ncı maddesine
göre (9/10) esas numaralı Meclis soruşturması önergesi kabul
edilmiş bulunmaktadır.
Burada, benden önce konuşan değerli hatibin
işaret ettiği bir noktaya da değinmek isterim. Bu, bundan
sonraki açık oylamalar bakımından önemli bir noktadır.
Değerli arkadaşlarım, vekâlet oyu, sadece bakanlar için
öngörülmüştür; milletvekillerinin birbirlerine vekâlet etmesi, bizim
Anayasamızda öngörülmüş değildir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
üzerinde tartıştığımız konuda, tereddüte yer
bırakmayacak açık bir durum vardır; bu da, Sayın Ekrem
Pakdemirli'nin oyunu geçerli bir biçimde kullandığıdır. Bu
çerçeve içerisinde, oylamanın tekrarına gerek yoktur.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (DSP,
ANAP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Türk.
Tezkerenin lehinde, Sayın Gönül siz mi
konuşacaksınız?
ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) – Hayır, ben
konuşmayacağım.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Mehmet Ali Şahin
konuşacak.
BAŞKAN – Tezkerenin lehinde, Sayın Mehmet Ali
Şahin; buyurun. (RP sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) –
Sayın Başkan, Meclisimizin saygıdeğer üyeleri; hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum.
Önce, bir oylamanın sonuçlarının bu
noktaya gelmiş olmasından büyük üzüntü duyduğumu belirtmek
istiyorum. Parlamentomuz, milletimizin nazargâhıdır;
milletvekillerimiz, en az hatalı, hatta, hiç hatasız olmak
durumundadır.
AHMET KABİL (Rize) – Göreceğiz...
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) –
Değerli arkadaşlarım, Başkanlık Divanının,
TURBAN'daki suiistimallerle ilgili verilmiş soruşturma önergesiyle
ilgili oylamaların sonucuna yapılan itiraz üzerine almış
olduğu kararın tezkereleri üzerine, Refah Partisi Grubu adına
görüşlerimi arz etmek üzere huzurunuzdayım.
Başkanlık Divanı, biraz önce,
değerli sözcülerin de ifade ettiği gibi, almış olduğu
kararda, o günkü oylamaya iştirak eden sayın milletvekili
sayısının 483 olduğunu ve salt çoğunluğun da 242
olduğunu kararlaştırmıştır ve yine,
Başkanlık Divanı, kararında, kabul oylarının 241,
ret oylarının da 240 olduğunu açıklamıştır.
Değerli arkadaşlarım, bu durumda, bizim
görüşümüze göre, kabul oluşmamış ve karar teşekkül
etmemiş olmaktadır. Bu durumda, soruşturma
açılmamış sayılmalıdır. Yine, bize göre, yeniden
oylamaya da gerek yoktur; çünkü, Başkanlık Divanının görevi
bir tespitten ibarettir; bu tespitini yapmış, şu anda, bu
tespitini Genel Kurula arz etmiştir ve Başkanlık
Divanının almış olduğu karar, İçtüzüğümüze
göre bu aşamada bitmektedir. Ancak, şu hususu da belirtmeden
huzurunuzdan ayrılmak istemiyorum. Biraz önce, hukukî yorumlarına ve
mütalaalarına gerçekten büyük değer verdiğim, Demokratik Sol
Parti Grubu adına konuşan Sayın Profesör Türk...
HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) –
Sayın Başkan, Grup adına konuşmadı bizim sözcümüz; bu
tartışmalarda grup adına konuşulmaz...
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Özür
dilerim efendim.
Kişisel görüşlerini arz eden...
HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – Siz de
grup adına konuşmuyorsunuz.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Çok
teşekkür ederim uyarınız için.
Biraz önce kişisel görüşlerini arz eden
Sayın Türk, Ekrem Pakdemirli Beyin kullanmış olduğu oyla
ilgili değerlendirmede bulundular -Başkanlık Divanında
bugün görüşülmüş, ben yoktum; ancak, ilgili arkadaştan
aldığım bilgiye göre- Ekrem Pakdemirli Beyin oyunda,
kullanmış olduğu yazılı oyda seçim çevresinin
yazılı olmadığı ifade edilmektedir. Acaba, seçim
çevresinin olmaması o oyun geçersizliği için yeterli midir?
EKREM PAKDEMİRLİ (Manisa) – Değil.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) –
Değerli arkadaşlarım, İçtüzüğümüzün 139 uncu
maddesinin üçüncü fıkrasında "Açık oylama, üzerinde
miletvekillerinin ad ve soyadlarıyla seçim çevrelerinin yazılı
olduğu oy pusulalarının kutuya atılması..." diye
ifade edilmektedir.
ABBAS İNCEAYAN (Bolu) – Rengi nerede?...
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Şimdi,
seçim çevrelerinin, kullanılan oyda bir şekil şartı
olduğu ifade ediliyor ve ayrıca, yine, İçtüzüğümüzün 143
üncü maddesinin son fıkrasında "Açık oylama
sırasında basılı oy pusulası bulunmayan milletvekili
bir beyaz kâğıt üzerine adını ve seçim çevresini yazıp
imzalamak suretiyle oyunu kullanabilir" denilmektedir. Demek ki, seçim
çevresi, İçtüzüğümüzün her iki maddesinde de mutlaka
yazılması gereken bir şekil şartıdır.
İBRAHİM GÜRDAL (Antalya) – Soyadı yok
orada...
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – 143 üncü
maddenin sonuncu fıkrasında soyadının olmamasını,
acaba bir eksiklik mi sayacağız? Ama, biz, İçtüzüğü bir
bütün olarak değerlendirmek zorundayız. Bu eksikliği, biraz önce
okumuş olduğum İçtüzüğümüzün 139 uncu maddesi
doldurmaktadır. O halde, kullanılan bir oyun geçerli olabilmesi için,
İçtüzüğümüzü bir bütün olarak kabul ettiğimizde, ad, soyad ve
seçim çevresinin mutlaka oy pusulasında yazılı olması
gerekmektedir.
Bu durumda, Başkanlık Divanının
almış olduğu kararın doğru olduğu kanaatindeyiz.
Kabulün oluşmadığı ve kararın teşekkül
etmediği kanaatimi burada belirtir, hepinize, sevgilerimi,
saygılarımı sunarım efendim. (RP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Bu sizi kurtarmaz.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Şahin.
Tezkerinin aleyhinde, Sayın Murat
Başesgioğlu; buyurun efendim. (ANAP sıralarından
alkışlar)
MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Başkanlıkça
okunmuş bulunan Başkanlık Divanı kararının
aleyhinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülke, iki haftadır,
ülke gündeminin çok yoğun yaşandığı ve diğer
gündem maddelerinin yanı sıra, maalesef, Meclis, yapılan bu
şaibeli oylamaya da gündeminin belli yerlerinde yer ayırmak zorunda
kalmıştır.
Değerli arkadaşlar, parlamenter rejimde
oylama, rejimin ve demokrasinin namusudur. Oylama, oy pusulasını,
sadece kupaya atmaktan ibaret bir işlem değildir; şu
tartıştığımız konuda görüldüğü üzere, 1 oyun
dahi nelere etkili olabileceğini göstermektedir. Şimdi, bu vesileyle
temennimiz odur ki, bundan sonraki oylamalarda, temsil edilen oyun manasına
uygun şekilde oy kullanılsın ve inşallah, bu Parlamentoda,
burada bulunmayan milletvekilleri yerine de, bir daha oylar
kullanılmasın.
Bu oyların kimler tarafından
kullanıldığı, kimin adına
kullanıldığı, hangi gruba izafe edildiği açık ve
seçik ortada. Bunu, hiç tartışmaya meydan vermeyecek şekilde,
Başkanlık Divanı görüşmeleri de ortaya koymuş
bulunmaktadır. Ama, Başkanlık Divanının şu
kararı karşısında, TURBAN'la ilgili Meclis
soruşturması önergesine muhatap olan Sayın Bakan, eski
Sayın Başbakan, kendi durumunu yeniden değerlendirmek
zorundadır. Parlamento âdeta ikiye bölünmüş, Başkanlık
Divanının son tespitlerine göre,
kabul oyları bir oy farkla
öne geçmiş olmakla, bu konuda, Meclis çoğunluğunun
iradesi ortaya çıkmıştır; yani, Parlamento "Sayın
Çiller hakkında Meclis soruşturma komisyonu kurulsun, Meclisin
çoğunluk iradesi budur" demiştir. (ANAP sıralarından
alkışlar)
NURHAN TEKİNEL (Kastamonu) – Karar
yetersayısı diyorsunuz...
MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Tabiî,
karar yetersayısı gibi, Sayın Pakdemirli'nin "Manisa"
yazmadığı gibi çeşitli sunî gerekçelere
sığınarak bundan kurtulmayı isteyebilirsiniz, burada oylama
yapmak isteyebilirsiniz; ama, arz etmek istediğim, Parlamento,
yapılan oylamada, çoğunluk kararını ortaya koymuştur.
Bu, bir oyla dahi fazla olsa, Sayın Çiller hakkında Meclis
soruşturması açılması kararıdır. Bu nedenle, biz,
Başkanlık Divanı kararına katılmıyoruz.
Kaldı ki, Sayın Pakdemirli'nin oyunun geçersiz sayılması
da, bize göre doğru değildir. Sayın Pakdemirli -ben biliyorum
ki- bundan önceki birtakım oylamalarda bile, seçim bölgesini
yazmamıştır; çünkü, oylamalar çok acele olarak
yapıldığı için, oyunu, seçim bölgesini yazmadan
kullanmıştır. Şu zabıtlar tetkik edilse, seçim bölgesi yazılmamış bunun
gibi yüzlerce oy çıkar.
ABBAS İNCEAYAN (Bolu ) – Doğru...
MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) –
Değerli milletvekilleri, Başkanlık Divanının bu
kararına katılmadığımız için, Yüce Genel Kurul,
bu konuda bir karar vermek durumundadır. Sayın Başkandan
istirhamımız, bu usul tartışması sonucunu oylamaya
sunmasıdır veyahut da bu konuyla ilgili vermiş olduğumuz bir önerge var, o
önergeyi de, yine Yüksek Kurulun takdirlerine sunmasıdır.
Değerli milletvekilleri, oy pusulasına seçim
bölgesinin yazılmaması aslî bir unsur değildir. Sayın
milletvekilinin sadece adını yazması dahi kâfidir;
adını, soyadını ve oyunun rengini yazması, iradesini
beyan için yeterlidir. Dolayısıyla, Başkanlık
Divanının bu konudaki kararı bizce doğru değildir.
Başkanlık Divanından beklediğimiz karar, bu oyu da hesaba
katarak, karar yetersayısının oluştuğu noktasında
ve eski Başbakan Sayın Çiller hakkında Meclis
soruşturması açılmasına ilişkin usulî prosedürün
tamamlanmasına ilişkin olması yolundaydı. Bu nedenle,
Başkanlık Divanı kararına muhalif olduğumu arz ediyor,
Sayın Başkandan da, arz ettiğim veçhile, önergemizin ve usul
tartışmalarının Yüce Genel Kurulun takdirine
sunulmasını arz ediyor, saygılar sunuyorum. (ANAP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Başesgioğlu.
Sayın milletvekilleri...
EKREM PAKDEMİRLİ (Manisa) – Sayın
Başkan...
BAŞKAN – Buyurun Sayın Pakdemirli.
EKREM PAKDEMİRLİ (Manisa) – Belki elli defa
"Sayın Pakdemirli" adı geçmiştir;
dolayısıyla, konuşma hakkı doğmuştur.
BAŞKAN – Sayın Pakdemirli, bu bir usul
tartışması; şahsınıza sataşma olmadı.
EKREM PAKDEMİRLİ (Manisa) – Var efendim...
(ANAP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Pakdemirli, yerinizden lütfen,
iradenizle ilgili... Lütfen... Şahsınıza bir sataşma
olmadığı için kürsüye çağıramayacağım sizi.
(ANAP sıralarından gürültüler)
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Sayın Başkan, kürsüden
konuşsun...
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen...
EKREM PAKDEMİRLİ (Manisa) – Parlamentonun
bilinen, hatırlanan tarihinde hiçbir zaman, oylamanın sonuçları
seçim çevresine göre tasnif edilmiş değil veya seçim çevresine göre
kabul edilmiş veya reddedilmiş değildir. Nitekim, on
yıldır, ben, kendi seçim çevremi yazmıyorum. Seçim çevremi
yazmadan oy kullandığım da muteberdir bugüne kadar.
Anayasamızın 80 inci maddesine göre, ben Manisa'nın değil,
beni seçenlerin değil, Türkiye'nin milletvekiliyim ve Türkiye'yi temsil
ediyorum. Burada, irademi belli etmişim; Manisa'nın
yazılmaması aslî unsur değildir, benim oyumu geçerli
kılması veya kılmaması da düşünülemez. Eğer bunu
böyle düşünen biri varsa, Manisa'ya sığınıyor
demektir. Manisa milletvekilinin iradesi bellidir. Manisa'ya
sığınıp da bir oylamanın neticesini
değiştirmek fevkalade yanlıştır; reddediyorum,
protesto ediyorum efendim. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar )
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın
Pakdemirli, burada; maalesef, ben, bireysel bir karar verme durumunda
değilim; Başkanlık Divanının, İçtüzüğün 13
üncü maddesine göre almış olduğu "izlenecek yol"
bağlamındaki bir tezkereyle ilgili işlemleri yürütmek
zorundayım. Onun için, sizi anlıyorum; ama, yapılabilecek, bu
başlattığımız süreç dışında herhangi
bir işlemin olmadığını da anlayışla
karşılamanızı istiyorum.
Sayın milletvekilleri, şimdi, Şükrü
Yürür, Hüseyin Yayla, Safder Gaydalı, Korkut Özal, Oltan Sungurlu, Murat
Başesgioğlu, Selahattin Beyribey, Zeki Çakan, Seyit Eyyüpoğlu,
Mustafa Taşar, Mehmet Ali Bilici, Ali Hatipoğlu, Salih
Yıldırım, Ataullah Hamidi, Necati Güllülü, Yüksel Yalova, Recep
Mızrak, Abbas İnceayan, Ahmet Kabil, Şerif Bedirhanoğlu,
Yıldırım Aktürk imzasıyla
Başkanlığımıza ulaşmış bir önerge
vardır.
Önerge şöyle:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Başkanlık Divanı kararını
oylamadan önce, şu hususun ayrıca oylanması gerektiği
görüşündeyiz.
Sayın Pakdemirli'nin oyunda Manisa yazmaması
oyu geçersiz saymaya sebep olmuştur. Eğer birden fazla Ekrem
Pakdemirli olsa ve hangisinin oyu olduğu hususunda bir münakaşa
bulunsa, o takdirde geçersizliği düşünülebilirdi; bu oy geçerlidir. O
takdirde, karar yetersayısı oluşmaktadır. Bu sebeple, önce,
bu oyun geçersizliğinin Yüce Mecliste kaldırılması
gerekecektir.
Sayın Başkan, önce bu hususun gizli
oylanmasını ve buna göre işlem yapılmasını talep
etmekteyiz.
Saygılarımızla.
Gerekçe:
Oylamada milletvekilinin soyadının
yazılması, oy pusulasının sahibini tespit etmektedir. Oy
pusulasında oy veren milletvekilinin kimliği belli ve oyunun rengi
belliyse, artık, bu pusulanın sıhhatinden şüphe edilemez.
Oylama, Parlamentonun itibarıyla alakalı bir oylamadır ve her
açıdan sağlıklı olması için, İçtüzük 147 nci
madde gereği, gizli oylama talep edilmiştir.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, öncelikle
şunu belirteyim; birincisi, böylesi bir oylamada, önergeyi işleme
koysak bile, gizli oylama yapamayız.
İkincisi, ifade edilen konu, her iki yönüyle de,
Sayın Pakdemirli'nin, oyunun geçerli olup olmaması konusundaki
iddiası ve bunun genel karardan ayrıca oylanması, benim,
Başkanlık Divanında dile getirdiğim şahsî
görüşümdür; ancak, ben, burada, kendi görüşümü değil,
Başkanlık Divanının almış olduğu karar
uyarınca şekillendirdiği izlenecek yolu onayınıza
sunmak zorundayım. Bu oylamayı da, şu an, işaret oyuyla
yapmak durumundayım.
Bu nedenle, kendisi aynı zamanda partisinin Genel
Başkanı ve Grup Başkanı olan Sayın Başbakan
dışındaki bütün sayın bakanların, Bakanlar Kurulu
sıralarına gelmelerini öncelikle rica ediyorum; normal sıralarda
hiçbir sayın bakan kalmasın; sayın bakanların
sıralarında da hiçbir sayın milletvekili kalmasın.
Balkondaki arkadaşlardan rica ediyorum, lütfen,
Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi Gruplarında sayın
bakanların boşalttığı sıraları
dolduralım.
Sayın milletvekilleri, lütfen, bakanlara ait
sıralarda sayın milletvekili kalmasın. Bakanlar Kurulu
sırasındaki sayın milletvekillerinin oylarını
saymayacağım.
Sayın milletvekilleri, Doğru Yol Partisi
Grubunda iki boş sıramız, Refah Partisi sıralarında
boş sıralarımız var, lütfen dolduralım, sayıma
bir gölge düşürmeyelim, tartışma yaratmayalım. Lütfen...
Sayın milletvekilleri, oylamayı
yapacağız, lütfen ayakta sayın milletvekili kalmasın.
Sayın milletvekilleri, şimdi,
Başkanlık tezkeresini kabul edenlerin oylarını
sayacağım. Salonda 30 sayın bakan bulunmaktadır. Sayın
bakanlar, Sayın Başbakan dahil, lütfen, oylamada ellerini
kaldırmasınlar, 37 olarak mevcut sayıya ilave edileceklerdir.
Başkanlık tezkeresini kabul edenler
işaret buyursunlar...
YILDIRIM AKTÜRK (Uşak) – Sayın Başkan,
bakanlar burada vicdanen farklı oy kullanabilirler, 37'yi niye bir kefeye
koyuyorsunuz ki?!.
HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) –
Sayın Başkan, bir maruzatım var; oylamaya geçmeden önce,
zatıâlinize bir şey arz etmek istiyorum.
BAŞKAN – Şimdi, reddedenleri
oylayacağım; ama, Sayın Özkan'ın bir talebi var.
Buyurun.
HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) –
Sayın Başkan, burada Hükümet tasarısı oylamıyoruz.
Onun için, sayın bakanların oylarını da burada kendi
iradeleriyle tespit etmeniz gerektiğini savunuyorum; lütfen, onlar da
parmak kaldırsın ve sayınız.
BAŞKAN – Sayın bakanlardan kabul edenler
işaret buyururlar mı efendim... (ANAP ve DSP sıralarından
alkışlar [!])
Teşekkür ediyorum sayın bakanlar.
Sayın Menteşe, aramızda bir tereddüt
var; siz, oylama sırasında orada 4 kişi mi oturuyordunuz
efendim?
NAHİT MENTEŞE (Aydın) – Evet, 4
kişi oturuyorduk.
BAŞKAN – Tamam. (CHP sıralarından
"ad okuyarak yapın" sesleri")
Başkanlık tezkeresini kabul etmeyenler...
Sayın milletvekilleri, Başkanlık
tezkeresi kabul edilmiştir. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından
alkışlar[!])
V.—OYLAMASI
YAPILACAK İŞLER
1. —İstanbul Milletvekili Halit
Dumankaya ve 58 arkadaşının, TURBAN İmkânlarını
Kişisel ve Siyasî Menfaatlerine Alet Ettiği ve Yolsuzlukların
Üzerine Gitmeyerek Görevini Kötüye Kullandığı ve Bu Eyleminin
TCK’nun 240 ıncı Maddesine Uyduğu İddiasıyla Eski
Başbakan Tansu Çiller Hakkında Meclis Soruşturması
Açılmasına İlişkin Önergesi (9/10) (1)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi,
açık oylamanın tekrarını yapacağız.
Açık oylama, daha önce, kupaların
sıralar arasında dolaştırılması yoluyla
yapılmıştı; ancak, açık oylamanın ad okunarak
yapılması yolunda arkadaşlarımızın önergeleri
var.
Bu durumda, açık oylamanın şeklini
belirlemek üzere, Genel Kurulun oyuna başvuracağım.
Açık oylamanın ad okunarak
yapılmasını kabul edenler... (ANAP, DSP ve CHP
sıralarından "yuh" sesleri, gürültüler) Kabul etmeyenler...
(DSP ve CHP sıralarından "gulu, gulu" sesleri, gürültüler)
Elini kaldırmayan sayın milletvekilinin oyunu
saymayacağız efendim.
... Açık oylamanın ad okunarak
yapılması kabul edilmemiştir. (ANAP, DSP ve CHP
sıralarından gürültüler)
MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) –
Sayın Başkan, önerge sahiplerini de lütfeder misiniz... Ad okunarak
oylama yapılmasını isteyen kaç önerge var Sayın
Başkanım, onu bir açıklar mısınız...
BAŞKAN – Efendim?..
MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Ad okunarak
oylama yapılmasını isteyen kaç önerge var Sayın
Başkanım, onu bir açıklar mısınız... Önerge
sahiplerini de lütfedin... (Gürültüler)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri... Lütfen...
Açık oylamanın, adı okunan sayın
milletvekillerinin, kürsüye konulacak oy kutusuna oyunu atması suretiyle
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... (DSP ve CHP sıralarından "yuh" sesleri)
Açık oylama, kupaların sıralar arasında
dolaştırılması suretiyle yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, lütfen, mümkün olan
çoklukta matbu oy pusulalarınızı kullanın. Sayımda ve
tasnifte büyük güçlüklerle karşı karşıya kalıyoruz.
Lütfen, matbu oy pusulalarınızı kullanmaya gayret ediniz.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN – Oyunu kullanmayan sayın milletvekili
var mı?
Son kez uyarıyorum; oyunu kullanmayan sayın
milletvekili var mı? Yok.
Kupalar kaldırılsın.
(Oyların ayırımı yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, eski
Başbakan Sayın Tansu Çiller hakkında TURBAN konusunda
verilmiş olan (9/10) esas numaralı Meclis soruşturması
önergesinin, Genel Kurulun 5 Şubat 1997 tarihli 55 inci Birleşiminde
alınan karar uyarınca tekrarlanan açık oylamasıyla ilgili
olarak, Başkanlığımıza ulaşan sonuçları
açıklıyorum: (1)
Kullanılan oy sayısı : 529
Kabul : 259
Ret : 268
Çekimser : 1
Mükerrer : 1
HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Sayın
Başkan, sahte oy yok mudur?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, eğer bir
itirazınız varsa...
HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Öyle bir sütun
açılmış da; onun için sordum.
BAŞKAN – Biliyorsunuz, İçtüzüğümüzün
hükümleri açık, itiraz Başkanlığa yapılabilir. Şu
ana kadar, bu sonuçları açıklayana kadar, İçtüzüğün 13 üncü
maddesi uyarınca, bizi, herhangi bir durumda, oy sonuçlarıyla ilgili
herhangi bir görüşmeye yahut işleme yöneltecek bir başvuru
olmadı. O nedenle, herhangi bir itirazı olan
arkadaşımız itirazını Başkanlığa
ulaştırabilir.
Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin
dolmasına çok kısa bir süre kalmıştır. O nedenle, saat
19.00'da toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati : 15.51
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 19.05
BAŞKAN : Başkanvekili Uluç GÜRKAN
KÂTİP ÜYELER : Zeki ERGEZEN (Bitlis), Kadir
BOZKURT (Sinop)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 55 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
Önce, sırasıyla, yarım kalan
işlerden başlıyoruz.
VI.—KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
1. —926 Sayılı Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine
İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî
Savunma Komisyonu Raporu (1/215) (S. Sayısı :23)
BAŞKAN – 926 Sayılı Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporunun
müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
İlgili komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
2.—Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, Devlet
Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında
Kanun ve Bu Kanunlarda Değişiklik Yapan 18.11.1992 Tarih ve 3842
Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/543) (S. Sayısı
:175)
BAŞKAN – Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, Devlet
Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında
Kanun ve Bu Kanunlarda Değişiklik Yapan 18.11.1992 Tarih ve 3842
Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun müzakeresine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
İlgili komisyon?.. Yok.
Müzakeresi ertelenmiştir.
3. —9.7.1945 Tarih ve 4792
Sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun Bir Maddesinin
Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında
Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler komisyonları raporları
(1/528) (S. Sayısı :163) (1)
BAŞKAN – 9.7.1945 Tarih ve 4792 Sayılı
Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve
Bu Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve
Plan ve Bütçe ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonları raporlarının müzakeresine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükümet yerlerini
almışlardır.
Sayın milletvekilleri, geçen birleşimde,
tasarının 2 nci maddesi üzerindeki görüşmeler
tamamlanmış, maddeyle ilgili önergelerin işleminde
kalmıştık.
Şimdi, 2 nci maddeyle ilgili önergeleri, önce,
veriliş sırasına, sonra aykırılık derecesine göre
okutup, işleme koyacağım.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 9.7.1945 tarih ve 4792
Sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun Bir Maddesinin
Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında
Kanun Tasarısının 2 nci maddesiyle eklenen geçici 9 uncu
maddenin (a) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Sılay Mustafa
Köylü
Hatay Isparta
Süleyman
Metin Kalkan Fethi
Acar
Hatay Kastamonu
Mehmet Emin
Aydınbaş
İçel
"(a): Yukarıda belirtilen kapsam dahilinde,
nitelikleri itibariyle satışa uygun olan gayrimenkuller
Bakanlıkça tespit edilir."
Gerekçe: Önergeyle satışı yapılacak
gayrimenkullerin tespit yetkisinin Bakanlıkça tespit edilmesi teklif
edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 9.7.1945 tarih ve 4792
Sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun Bir Maddesinin
Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında
Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Sılay Mustafa
Köylü
Hatay Isparta
Süleyman
Metin Kalkan Fethi
Acar
Hatay Kastamonu
Mehmet Emin
Aydınbaş
İçel
Madde 2.- 4792 Sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
Gerekçe: Önerilen değişiklikle
tasarının 2 nci maddesi yeniden düzenlenmiştir.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 9.7.1945 tarih ve 4792
Sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun Bir Maddesinin
Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında
Kanun Tasarısının 2 nci maddesiyle eklenen geçici 9 uncu
maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Sılay Metin
Kalkan
Hatay Hatay
Mehmet
Emin Aydınbaş Fethi
Acar
İçel Kastamonu
Mustafa Köylü
Isparta
"Geçici Madde 9– Kurumun mülkiyetinde bulunan
gayrimenkuller, aşağıdaki usul ve esaslara göre satılarak
değerlendirilir."
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 163 sıra
sayılı 9.7.1945 tarih ve 4792 sayılı Sosyal Sigortalar
Kurumu Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir
Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci
maddesiyle bu kanuna eklenen geçici 9 uncu maddenin (e) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Salih
Kapusuz Cafer
Güneş
Kayseri Kırşehir
Refah
Partisi
Grup
Başkanvekili
Ali
Rıza Gönül Abdulkadir
Öncel
Aydın Şanlıurfa
Doğru Yol Partisi
Grup Başkanvekili
Maliki Ejder Arvas
Van
"e) Bu kanuna göre satılacak gayrimenkullerle
ilgili olarak, ifraz ve imar planı tadil işlemleri, 3194
sayılı İmar Kanunu ve uygulama yönetmeliklerindeki
kısıtlamalara bakılmaksızın, kat mülkiyetine
geçiş ve ifraz işlemleri, kurumun talebi üzerine, alakalı daire
ve belediyelerce en geç üç ay içinde sonuçlandırılır.
Kat mülkiyetine geçiş için, kadastro
müdürlüğünce, zemindeki fiilî durumu tespit eden plan, vaziyet planı
sayılır ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun 12 nci
maddesinin (b) bendinde yazılı fotoğrafın, kurum
temsilcisine tasdik edilerek, tapu müdürlüğüne talepte bulunması
halinde, başkaca bir belgeye gerek bulunmaksızın,
taşınmaz mal üzerinde kat mülkiyeti tesis edilir. "
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 163 sıra sayılı
4792 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun Bir Maddesinin
Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında
Kanun Tasarısının 2 nci maddesiyle yasaya eklenen geçici madde
9'un (c) bendi Anayasaya aykırıdır. Bu nedenle,
fıkranın madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Zekeriya
Temizel Hüsamettin
Özkan
İstanbul İstanbul
Ahmet
Tan Ayhan
Gürel
İstanbul Samsun
Hasan Gülay Fevzi
Aytekin
Manisa Tekirdağ
Arif Sezer
Adana
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, madde
üzerinde, Sayın Oya Araslı ve arkadaşları ile Sayın
Mustafa Karslıoğlu ve arkadaşlarının birer
değişiklik önergesi daha vardır; ancak, biliyorsunuz, dörtten
fazla önergeyi işleme koyamıyoruz.
OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan,
yalnız, bizim önergemiz, Anayasaya aykırılık önergesidir ve
bunu, öncelikle işleme koymanız gerekmektedir; bu hususu
bilgilerinize sunmak istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Araslı, bunu önceden
tartıştık. Maalesef, önergenizi, yazılış biçimi
bakımından -niyeti belki öyle, ama- Anayasaya aykırı diye
işleme koyamıyorum.
OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan,
gerekçesinde bile, Anayasaya aykırılığı açıkça
ifade edilmiştir...
BAŞKAN – İzin verir misiniz, ben
anlatayım gerekçemi: Anayasaya aykırı olduğunu açıkça
ifade eden bir önerge var, onu öncelikle oylayacağım; son okunan
önerge... Sizin önergeniz, maalesef, Anayasaya
aykırılığı, gerekçesinde bir ihtimal olarak dile
getiriyor.
OYA ARASLI (İçel) – İhtimal değil
efendim, açıkça...
BAŞKAN – Okuyacağım efendim... Aynen
okuyorum; diyorsunuz ki "163 sıra sayılı kanun
tasarısının 2 nci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz." Burada, Anayasaya
aykırılık iddianız yok.
Gerekçenizde aynen şunu diyorsunuz: "Bu
yetkiler, Anayasanın 6, 7 ve 8 inci maddelerine aykırı bir
görünüm taşımaktadır." Bir ihtimaliyet... Anayasaya
aykırılık önergelerini işleme koyabilmemiz için,
başında, çıkarılmayı değil, Anayasaya
aykırı olduğunu teklif etmeniz lazım; çünkü, Anayasaya
aykırılık önergeleri, beşinci önerge olarak işlem
görüyor benim anlayışıma göre; bazı sayın
başkanvekilleri farklı uyguladılar. Onun için, Anayasaya
aykırı olduğunun, mutlaka, teklifte arz edilmesini zorunlu
koşul sayıyorum efendim.
OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, özür
dileyerek bir dakikanızı istirham ediyorum.
BAŞKAN – Buyurun efendim.
OYA ARASLI (İçel) – Siz de ifade ettiniz. Bugüne
kadar, Anayasaya aykırılık önergelerini hep bu ifadeyle verdim
ve hepsi diğer başkanvekilleri tarafından öncelikle işleme
konuldu. Bu hususta, eğer, Divan, başkanvekilleri arasında bir
uygulama ve yorum birliği oluşturursa bizler de daha rahat davranma
imkânına kavuşacağız.
BAŞKAN – Sayın Araslı, ben, aynı
zamanda, bir milletvekili olarak da, bu Mecliste, Anayasaya
aykırılık önergelerini en çok hazırlayanlardan ve
işleme koyanlardanım. Bakın, şimdi, işleme
koyacağım Anayasaya aykırılık önergesini okuyorum:
"Görüşülmekte olan -devam ediyor- geçici madde 9'un (c) bendi Anayasaya
aykırıdır." Anayasaya aykırılık talebinde bu
iddiayı arıyorum. Siz, sadece, gerekçenizde,
çıkarılmanın gerekçesi olarak "Anayasaya
aykırılık görünümü taşıyor" diyorsunuz. Bunu,
Anayasaya aykırılık önergesi olarak, işleme,
sanıyorum, hiçbir başkanvekilimizin koymaya hakkı olmasa
gerektir.
OYA ARASLI (İçel) – Aynı ifadeyle pek çok
önergemiz işleme konuldu.
BAŞKAN – Yani, doğrudan söylemek gerekir.
Sayın milletvekilleri, şimdi, biraz önce
okuduğumuz Anayasaya aykırılık önergesini işleme
koyacağım.
Sayın Komisyon, bu önergeye katılıyor
musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NEVZAT KÖSE (Aksaray) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Hükümet?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ
ÇELİK (Kocaeli) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet Anayasaya
aykırılık önergesine katılmadı.
Önerge sahiplerine soruyorum: Gerekçesini mi
okuyalım; yoksa konuşacak mısınız efendim?
ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) –
Konuşmak istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun. (DSP sıralarından
alkışlar)
ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğunuz yasa
tasarısının bir maddesiyle ilgili olarak Anayasaya
aykırılık iddiasında bulunduk. Böyle bir düzenlemenin neden
Anayasaya aykırı olacağını tamamen teknik deyimlerle
sizlere sunmak istiyorum.
Hepinizin bildiği gibi, Sosyal Sigortalar Kurumu
tüzelkişiliği haiz bir devlet kurumudur. Yasanın ifadesi bu;
yasa aynen böyle diyor. "Sosyal Sigortalar Kurumu tüzelkişiliği
haiz bir devlet kurumudur." Yasanın 21 inci maddesine göre, kurumun
malları ceza hükümleri karşısında devlet malı
sayılır. Demek ki, yasanın 21 inci maddesi de kurumun
mallarını devlet malı saymış. Kurum devlet kurumu;
malları da devlet malı. Doğal olarak, kamu kurum ve
kuruluşlarının mülkiyetinde bulunan taşınmaz
malların satışı için ayrı bir yasaya gerek yoktur.
Bunun gerekli olmadığını, daha önceden kamu mülklerinin
satışıyla ilgili olarak, burada, düzenlediğiniz
yasanın da Anayasa Mahkemesinde iptal edilmesinden sonra, geçmiş
yıllarda olduğu gibi, şimdi de mülklerin
satışının devam etmesinden çok rahat bir şekilde
görebiliyorsunuz; çünkü, kamu malları, 2886 sayılı Devlet
İhale Yasasına göre, zaten satılmaktadır; ancak, Sosyal
Sigortalar Kurumu, 2886 sayılı Devlet İhale Yasasına tabi
değildir. Yalnız, burada bir "ancak" daha var; Sosyal
Sigortalar Kurumu Yasasına göre, Sosyal Sigortalar Kurumunun malları
da satılamazdı. Şimdi, Sosyal Sigortalar Kurumunun
mallarının satışıyla ilgili olarak, Yönetim Kuruluna
bir yetki veriyorsunuz. Buraya kadar herhangi bir şey yok; Anayasaya aykırılığı
da burada iddia etmiyoruz. Sosyal Sigortalar Kurumu Yönetim Kuruluna
taşınmaz malların satışı yetkisini veriyorsunuz;
ama, burada, Anayasaya aykırı düzenleme, hemen bunun arkasından
geliyor. Satış usul ve esaslarını belirleme yetkisini de
Yönetim Kuruluna veriyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, Anayasa Mahkemesi
çeşitli kararlarında, yasayla yetkilendirmenin, yasayla düzenleme
anlamına gelmeyeceğini söylüyor. İşte, olay burada; yani,
yasayla yetkilendirme ayrı bir olaydır, yasayla düzenleme ayrı
bir olaydır. Yönetim Kuruluna yasayla bir yetki verebilirsiniz ama,
düzenleme yetkisi veremezsiniz, vermemeniz gerekir. O zaman, yasanın
içerisinde, bu satışın ne şekilde
yapılacağını açıklama zorunluluğunuz var. Bizim
söylediğimiz olay bu.
Gerçi, Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonun kabul ettiği metinde, Plan ve Bütçe
Komisyonunda kabul edilen metinden farklı olarak "gayrimenkullerin
satışı açık artırma usulüyle yapılır"
deniliyor; ancak, hemen arkasından "gayrimenkullerin satışına
ait usul ve esaslar yönetmelikte belirlenir" deniliyor. Kamu mallarının
satışında tek usul, açık artırma usulü değildir.
Kaldı ki, bu açık artırma usulünün 2886 sayılı
Yasadaki açık artırma usulü olduğu konusunda da hiçbir belirleme
yoktur. O zaman, bu usuller 2886 sayılı Yasaya tabi olmayabilir; ama,
bunların ne şekilde yapılacağını,
gayrimenkullerin değerlendirilmesinin ne şekilde
yapılacağını, özellikle haddi layık olayının
-daha önceden de yine belirtmiştik burada, bazı bankalardan ekspertiz
raporları almak suretiyle belirlenecek olan haddi layık
olayının- ne şekilde olacağı konusunu kesinlikle
düzenleme zorunluluğunuz vardır. Eğer, bunlar olmazsa, bir kamu
malının istenildiği gibi satılacağı sonucu
doğar. Burada, kesin olarak, bu malları satacak olan Yönetim Kuruluna
veya bunları onaylayacak olan makamlara herhangi bir güvensizlik söz
konusu değildir; ancak, yasalar, mutlaka en iyi niyetliler için
çıkarılmaz. Bu yasanın kötü amaçla da
kullanılabileceğini, dolayısıyla, bu olayın kesilmesi
gerekliliğini mutlaka göz önüne almak zorundasınız. Eğer
almazsanız, yaptığınız düzenleme, kesin olarak
doğru bir düzenleme olmaz. Kaldı ki, gayrimenkullerin niteliğine
göre, taşınmaz malların niteliğine göre çok
değişik satış usullerini uygulama zorunda da
kalabilirsiniz. Mutlaka ve mutlaka bir tane satış usulüyle en iyi
sonuç alınır diye bir olayı bu yasayla
sınırlandıramazsınız. Belki de açık
artırmayla değil de, açık artırma sırasında
tehditler vesaireler, karşılıklı olarak ihaleye sokmama
gibi yöntemlerin önünü kesmek için, kapalı teklif usulüyle yapmanız
gerekebilir böyle bir satışı. Neden böyle bir satış
yöntemini yasada da üstelik bir defa daha kesiyorsunuz?.. Böyle bir yasaya veya
böyle bir usule gerek yoktur Sosyal Sigortalar Kurumunun mallarının
satışında diyebilir misiniz; diyemezsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Temizel; lütfen...
Toparlayınız...
ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Bitiriyorum
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar bir defa daha tekrar
ediyorum; yasayla yetkilendirmeyle yasayla düzenlemeyi birbirine
karıştırmak, Anayasaya aykırı bir düzenleme sonucu
ortaya çıkarılıyor. Eğer, Sosyal Sigortalar Kurumunun
mallarını satmak istiyorsanız, Anayasaya aykırı bir
düzenleme yapmak istemiyorsanız, satışla ilgili usul ve
esasları, buraya, ayrıntılı bir şekilde yazma
zorunluluğunuz ya da tüm devlet mallarının
satışına ilişkin usullerde olduğu gibi, Sosyal
Sigortalar Kurumu diğer işlemlerinde 2886 sayılı Yasaya
tabi olmaz; ama, sadece satışla ilgili olarak 2886 sayılı
Yasa hükümlerine tabi olur şeklindeki bir düzenleme, sizi, bu konuda,
Anayasaya aykırı düşmekten kurtarır.
Teşekkür eder, saygılar sunarım. (DSP ve
CHP sıralarından alkışlar)
MAHMUT IŞIK (Sıvas) – Sayın Başkan,
karar yetersayısının aranmasını istiyorum.
BAŞKAN – Arayacağız.
Sayın milletvekilleri, maddenin (c)
fıkrasının Anayasaya aykırı olduğu bir önergeyle
öne sürülmüştür.
Bu önergeyi oylarınıza sunacağım ve
karar yetersayısı arayacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı
yoktur; 19.35'te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati : 19.26
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati : 19.36
BAŞKAN : Başkanvekili Uluç GÜRKAN
KÂTİP ÜYELER : Zeki ERGEZEN (Bitlis), Kadir
BOZKURT (Sinop)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 55 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Çalışmalarımıza
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VI.—KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
3. —9.7.1945 Tarih ve 4792
Sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun Bir Maddesinin
Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında
Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler komisyonları raporları
(1/528) (S. Sayısı :163) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerinde.
Sayın milletvekilleri, 2 nci maddeyle getirilen
geçici 9 uncu maddenin (c) fıkrasının Anayasaya
aykırılığı yönünde verilmiş olan önergeyi yeniden
oylayacağım ve karar yetersayısını
arayacağım:
Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Anayasaya
aykırılık önergesi reddedilmiştir; karar
yetersayısı vardır.
Değişiklik önergelerini,
aykırılık derecelerine göre işleme koymaya devam ediyoruz.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 163 sıra
sayılı 9.7.1945 Tarih ve 4792 Sayılı Sosyal Sigortalar
Kurumu Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir
Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci
maddesiyle bu kanuna eklenen geçici 9 uncu maddenin (e) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz
(Kayseri) ve arkadaşları
(e) bendi: Bu kanuna göre, satılacak
gayrimenkullerle ilgili olarak ifraz ve imar planı tadil işlemleri
3194 sayılı İmar Kanunu ve uygulama yönetmeliklerindeki
kısıtlamalara bakılmaksızın, kat mülkiyetine geçiş
ve ifraz işlemleri, kurumun talebi üzerine, alakalı daire ve
belediyelerce en geç üç ay içinde sonuçlandırılır.
Kat mülkiyetine geçiş için, kadastro
müdürlüğünce, zemindeki fiilî durumu tespit eden plan vaziyet planı
sayılır ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun 12 nci
maddesinin (b) bendinde yazılı fotoğrafın, kurum
temsilcisine tasdik edilerek, tapu müdürlüğüne talepte bulunması
halinde, başkaca bir belgeye gerek bulunmaksızın,
taşınmaz mal üzerinde kat mülkiyeti tesis edilir.
BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye
katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NEVZAT KÖSE (Aksaray) – Efendim,
çoğunluğumuz olmadığı için katılamıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Hükümet, önergeye
katılıyor musunuz?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ
ÇELİK (Kocaeli) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Önergeye, Komisyon, çoğunluğu
olmadığı için katılamıyor, Hükümet
katılıyor.
Sayın Kapusuz, söz talebiniz var mı?
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Yok efendim.
II. — YOKLAMA
BAŞKAN – Önergeyi oylayacağım; ancak,
önergeyi oylamadan önce bir yoklama talebi vardır.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Çoğunluk var
Sayın Başkan...
BAŞKAN – Sayın Kapusuz, muhalefetin
hakları aleyhine bir teamül tesisi olmaması yolunda -beş
yıldır tanıdığım- en duyarlı
parlamenterlerden biri sizsiniz; lütfen...
Yoklama talebinde bulunan arkadaşları arayacağım:
Sayın Nihat Matkap?.. Burada.
Sayın Ayhan Fırat?.. Burada.
Sayın Ali Topuz?.. Burada.
Sayın Ercan Karakaş?.. Burada.
Sayın Mustafa Kul?.. Burada.
Sayın Bekir Kumbul?.. Burada.
Sayın Oya Araslı?.. Burada.
Sayın Birgen Keleş?.. Burada.
Sayın Mahmut Işık?.. Burada.
Sayın Ali Şahin?.. Burada.
Sayın Algan Hacaloğlu?.. Burada.
Sayın Celal Topkan?.. Burada.
Sayın Atilâ Sav?.. Burada.
Sayın Şahin Ulusoy?.. Burada.
Sayın Zeki Çakıroğlu?.. Burada.
Sayın Yahya Şimşek?.. Burada.
Sayın Nezir Büyükcengiz?..
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Yok Sayın
Başkan.
ALİ DİNÇER (Ankara) – Tekabbül ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Dinçer tekabbül ettiler.
Sayın Mehmet Moğultay?.. Burada.
Sayın Orhan Veli Yıldırım?..
Burada.
Sayın Ahmet Güryüz Ketenci?.. Burada.
20 sayın üye tamamdır; yoklama
yapılacaktır.
(Yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayımız vardır, görüşmelere devam ediyoruz.
VI.—KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
3. —9.7.1945 Tarih ve 4792
Sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun Bir Maddesinin
Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında
Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler komisyonları raporları
(1/528) (S. Sayısı :163) (Devam)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın
Salih Kapusuz ve arkadaşları tarafından hazırlanan önergeye
Sayın Komisyon çoğunluğu olmadığı için
katılamamıştı, Sayın Hükümet katılmıştı.
Şimdi, bu önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum...
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan,
arkadaşlar, bütün önergelerdeki imzalarını geri çekiyorlar.
BAŞKAN – Sayın Acar, bu ve müteakip
önergelerdeki imzanızı geri çekiyorsunuz, değil mi?
FETHİ ACAR (Kastamonu) – Evet Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, maddeyi kabul
edilen önerge doğrultusundaki değişmiş biçimiyle
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Mehmet Moğultay
konuşacak.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Sayın Mehmet Moğultay; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Moğultay, süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA MEHMET MOĞULTAY (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
4792 Sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun Bir Maddesinin
Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında
Kanun Tasarısının yürürlük maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.
Sayın Başkan, aslında, söz almak
istemiyordum; çünkü, demokrasi, yalnız bir yazılı yasalar rejimi
değildir; aynı zamanda, demokrasi bir gelenekler rejimidir. Bir;
Sayın Bakanla halef-selef olduğumuz için, aslında, bir, yasama
dönemi konuşmak istemiyordum.
İki; Sayın Bakanın, Hak-İş
Genel Başkanı olduğu dönemlerde benimle ilgili olarak
basında çıkan çok övücü sözleri vardır; bu vesileyle de
konuşmak istemiyordum; ama, Sayın Bakanı, hem gensoru
görüşmelerinde hem de bu yasa tasarısı görüşmelerinde
taammüden dinledim, zabıtları inceledim; konuşmalarına
bırakın katılmamı, gerçekle ilgisi olmayan kimi
beyanlarını çok yadırgadığımı ifade etmek
istiyorum. Eğer, Sayın Bakanın bu konuşmaları
kasıttan kaynaklanmıyorsa, tabirimi mazur görün, bilgisizlikten
kaynaklanıyor; çünkü, Sayın Bakan, hem 15 Ocak 1997 tarihindeki
gensoruda hem de...
ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Maddeye
gel!..
MEHMET MOĞULTAY (Devamla) – Geleceğim
efendim, maddeye de geleceğim.
... 30 Ocak 1997 tarihindeki bu yasa tasarısı
üzerindeki konuşmalarında "bana sataşmasınlar; aksi
takdirde pişman olurlar; suçluluk telaşı içerisindeler; sizin
bakanınız SSK'nın mallarını bankalara peşkeş
çekmiştir; perişanlık, bozgunluk; PKK'yla irtibatı olan
insanların başhekim yapıldığı; Dev-Yol üyesi,
Dev-Sol üyesi; ömür boyu kamu hizmetlerinden yoksun olanların göreve tayin
edildiği; eski hükümlüler" gibi, hiç de beğenmediğim bir
üslupla, tarzla, ezgiyle sözler ifade etmiştir. Bunlar, Sayın
Bakanın, gensorudaki ve yasa tasarısı görüşmelerindeki
resmî beyanlarıdır.
Bunun dışında, Sayın Bakanın,
Bakanlığıyla ilgili olan ve olmayan kimi beyanlarını
basında okudum; doğrusu çok üzüldüm; hele hele yüksek tirajlı
bir gazetemizde "Sayın Bakan Necati Çelik bakanlığı
hazmedemedi" diye okuyunca da çok üzülmüştüm. Oysaki, Refahyol
Hükümetini, özlenen, aydınlık, umut verici bulmamakla birlikte, bir
sendika başkanının Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
olmasını doğrusu çok olumlu bulmuştum.
Şimdi, Sayın Bakan, sizden beklenen, bütün
çalışanların haklarını korumak, sosyal güvenliklerini
sağlamaktır. Yedi ayı aşkın bir süredir hükümettesiniz
ve iktidarın da büyük partisisiniz; ciddî bir şey getirmediniz;
iktidarı, âdeta, ağlama duvarı, sataşma kulvarı
yaptınız. Şimdi, SSK'nın mallarını satıp
kaynak yaratıyorsunuz; bununla övünüyorsunuz; sağa sola çamur
atıyorsunuz; SSK'nın mallarını, kendi
iktidarımızda, bugünkü ortağınız DYP ile birlikte,
kamu bankalarına peşkeş çekmekle suçluyorsunuz...
Şimdi, beni çok iyi dinleyin. Bizim
zamanımızda, 1993 yılında çıkan 3917 sayılı
Yasa ile bu yasa tasarısının farklarını belirtmek
istiyorum. Birinci fark: Bizim çıkardığımız 3917
sayılı Yasayla, nitelikleri itibariyle satışa uygun
olanların, Sosyal Sigortalar Kurumu Yönetim Kurulu kararıyla, bir
kamu bankasına satılmak üzere devrine imkân sağlanıyordu.
Şimdi getirdiğiniz tasarıda, Sosyal Sigortalar Kurumu Yönetim Kuruluna,
tek tek veya topluca satma esasını getiriyorsunuz.
İkinci fark: Bizim
çıkardığımız Yasada, taşınmazların
satışına, Sosyal Sigortalar Kurumu ile Maliye
Bakanlığı Millî Emlak Genel Müdürlüğü birlikte karar
veriyorlardı. Sizin tasarıda yetki sadece Yönetim Kuruluna
bırakılmıştır.
Üçüncü fark: Bizim uygulamamızda, devredilen
taşınmazların listesi ve değerlendirmeleri, Sosyal
Sigortalar Kurumu Yönetim Kurulundan geçtikten sonra, dört genel müdür
tarafından protokole bağlanıyordu; Sosyal Sigortalar Kurumu
Genel Müdürü, Millî Emlak Genel Müdürü, Kamu Finansmanı Genel Müdürü,
Emlak Bankası Genel Müdürü tarafından. Ayrıca, bu
işlemlerin doğruluğu, üç bakan tarafından da
onanıyordu. Bu bakanlardan birincisi Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı, ikincisi Maliye Bakanı, üçüncüsü de Hazineden sorumlu Devlet
Bakanıydı. Sizin getirmiş olduğunuz tasarıda
bunların hiçbirisi yok.
Ayrıca, dördüncü önemli fark: Bizim
getirdiğimiz Yasada, Sosyal Sigortalar Kurumu
taşınmazlarının hemen devrine karar veriliyordu,
satışı daha sonra yapılıyordu.
Taşınmazların bedeli karşılığında 5 trilyon
lira para alındı o tarihte. Bu 5 trilyon lira
karşılığı Hazine tahvili aldık, bugüne kadar bu 5
trilyon liradan da 12,5 trilyon liralık faiz geliri elde edilmiştir.
5 trilyonumuz olduğu yerde duruyor, 12,5 trilyon lira gelir aldık.
Halbuki, sizin hazırladığınız tasarıda böyle bir
düzenleme yok. Taşınmazlar, açık artırma usulüyle
satılacak, büyük bir ihtimalle emekli maaşı ödemelerinde
kullanılacaktır.
MEHMET AYKAÇ (Çorum) – Sizin tasarı SSK'yı
batırdı.
MEHMET MOĞULTAY (Devamla) – Söyleyeceğim... O
sosyal güvenliği bir bilseniz var ya, onun erdemine bir
ulaşsanız, bir ulaşsanız...
MEHMET AYKAÇ (Çorum) –Niye kurtaramadınız?!
MEHMET MOĞULTAY (Devamla) – Söyleyeceğim, onu
söyleyeceğim...
BAŞKAN – Sayın Aykaç, Sayın Aykaç,
lütfen Sayın Hatibe müdahale etmeyelim.
MEHMET MOĞULTAY (Devamla)– Bakınız,
değerli milletvekilleri, çıkarmış olduğumuz Yasada,
kamu bankasına satılmak üzere devredilen taşınmazlar,
örneğin on yıl sonra bile satılsa -henüz bir kısmı
satılmadı, Emlak Bankasının uhdesinde duruyor- aradaki fark
yine Sosyal Sigortalar Kurumuna ödenecek; sizin tasarınızda böyle bir
düzenleme yok.
Ayrıca, bizim getirmiş olduğumuz,
çıkarmış olduğumuz Yasada, karar ve
uygulamalarımızın esası, Maliye Bakanlığı,
Hazine Müsteşarlığı, Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü,
ilgili banka genel müdürü tarafından belirleniyordu. Şimdi, siz,
yönetmeliğe bırakıyorsunuz; tamamen Anayasaya aykırı
bir usuldür.
Sayın Bakan, sizin bu Bakanlıkta ebediyen
kalmanız söz konusu değil, bu Bakanlık kimseye mülk de
değil, gelip geçici. Siz, bunu yönetmeliklere
bıraktığınız zaman, sizi bir an için, bilfarz
iyiniyetli olarak kabul etsem bile, bunu yönetmeliğe
bıraktığınız zaman, denetimini kim yapacak, hangi tarz
ve usulle yapılacak? Yani, yarın... Bu Sosyal Sigortalar Kurumu
Yönetim Kurulu, çoğunluğu atamayla gelen bir kuruldur. Şimdi,
siz, işçi kökenli bir Bakan olduğunuza göre, getirin burada
Hak–İş'i de temsil ettirin, DİSK'i de temsil ettirin, diğer
konfederasyonları da temsil ettirin; yani, oraya prim ödeyen işçi ve
işveren ağırlıklı bir kurul olduğu zaman, belki
bunların güvencesi olabilir; ama, siz, Sosyal Sigortalar Kurumu Yönetim
Kurulunun tümünü değiştirdiniz. Bu Yönetim Kurulunda, sizin
atadığınız Yönetim Kurulu üyesi Zekâi Özcan da var; ben
Bakan olduğum zaman Zekâi Özcan Yönetim Kurulu üyesiydi, Bakanlık
temsilcisiydi. Bana "Zekâi Özcan'ı görevden alın"
şeklinde çok çeşitli baskılar oldu. Ben "Zekâi Özcan'ı
görevden almayacağım; Zekâi Özcan burada kalacak ve buranın
sigortası olacak" dedim. Siz, bugün, Türk-İş kökenli bir Halil
Tunç'un orada kalmasına dahi tahammül edemiyorsunuz; yani, dikensiz gül
bahçesi yaratmaya çalışıyorsunuz. Bunlar, bizdeki
kuşkuları artırıyor.
Ben, o dönem, Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürünü
görevden almadım. Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürü, geçen iktidar
döneminde açılan bir soruşturma nedeniyle mahkemeye gittiği
için, kendisi istifa etmek zorunda kaldı. Siz, gerçeklere aykırı
olarak her şeyi saptırıyorsunuz. Bakın, burada, geçen toplantıda,
Türk-İş Malî Sekreterinin tarafımdan görevden
alındığını, hiçbir ceza almadığını
söylüyorsunuz. Sayın Bakan, bakınız, ben bu kararı size
takdim edeceğim; bahsettiğiniz kişi, Türk–İş'in
Yönetim Kurulu üyesi, Dernekler Kanununun 85 inci maddesinin ikinci
fıkrasına muhalefetten mahkûm olmuş bir kişidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Moğultay, lütfen sözünüzü
tamamlayınız.
MEHMET MOĞULTAY (Devamla) – Bitiriyorum Sayın
Başkan.
Bakınız, bu arkadaşımız,
Dernekler Kanununa muhalefetten, Ankara Beşinci Ağır Ceza
Mahkemesinde mahkûm olmuştur. Bu arkadaşımız aynı
zamanda Sosyal Sigortalar Kurumu Yönetim Kurulu üyesidir.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Sayın Bakan,
neredesiniz?!
MEHMET MOĞULTAY (Devamla) – Dernekler Kanununun 85
inci maddesinin ikinci fıkrasına göre, âdeta, kendisine devredilen,
kendisine teslim edilen bir malı kötü kullanmak... Suç nedir; ihtilasen
zimmet, resmî evrakta sahtekârlık, görevi kötüye kullanmak, bu suçlara
iştirak, görevi ihmalden yargılanan birisi.
HALİL ÇALIK (Kocaeli) – Sayın Moğultay,
kimdir o, adı ne?
MEHMET MOĞULTAY (Devamla) – Burada açık,
karar var; Sayın Bakanın, hiç ceza almadığını
iddia ettiği kişi.
Kimsenin şahsıyla ilgili bir şey
söylemek istemiyorum. Burada söylemek istediğim şudur: Sayın
Bakan, aslında ben sizden 10 yaş da büyüğüm; benim Bakan olduğum
dönemde, sevdiğimiz, bir sendikanın da genel
başkanıydınız. Aslında, çok yanlış bir
düzenleme çıkarıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Moğultay, teşekkür
ediyorum.
MEHMET MOĞULTAY (Devamla) – Bağlıyorum
efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
MEHMET MOĞULTAY (Devamla) – 1 dakika daha; konuyu
bağlayayım...
BAŞKAN – Mümkün değil efendim; hiçbir zaman
yapmadım. Kusura bakmayın. (RP sıralarından
alkışlar)
AYHAN FIRAT (Malatya) – Niye
alkışlıyorsunuz; bu kadar korkuyor musunuz, hakikati dinlemekten
bu kadar korkuyor musunuz?!
MEHMET MOĞULTAY (Devamla) – Sayın
Başkanım, hiç hakkımı kullanmadım; dört aydır bu
Meclise gelmiyorum ben.
BAŞKAN – Ben de, maalesef, hiç böyle bir uygulama
yapmadım. Çok teşekkür ediyorum.
MEHMET MOĞULTAY (Devamla) – Bir şey daha
söylüyorum; Sayın Bakan, burada "PKK ile bağlantılı
olan kişilerin işe alındığını... (RP
sıralarından alkışlar [!])
BAŞKAN – Sayın Moğultay, teşekkür
ediyorum.
MEHMET MOĞULTAY (Devamla) – ...eski
Dev-Genç'lilerin işe alındığını" söyledi.
Bakın, yüreği yetiyorsa, Sayın Bakan bu kürsüye gelsin, kimin
PKK'lı olduğunu açıklasın, kendisini takdirle
karşılayacağım. Bir tek isim versin, bir tek isim versin!
(CHP sıralarından alkışlar, RP sıralarından
gürültüler) Çünkü, burada isim veremeyecektir.
BAŞKAN – Sayın Moğultay, teşekkür
ediyorum.
Madde üzerinde, Demokratik Sol Parti adına,
Sayın Mustafa Karslıoğlu.
Buyurun Sayın Karslıoğlu. (DSP
sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır.
DSP GRUBU ADINA MUSTAFA KARSLIOĞLU (Bolu) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 9.7.1945 Tarih ve 4792
Sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun Bir Maddesinin
Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında
Kanun Tasarısı üzerinde söz almış bulmaktayım; Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Türkiye Büyük Millet Meclisi, 20 nci Dönemde, bazı olumlu
çalışmaları dışında, sürekli negatif enerji
harcıyor; günlerce tartışılıyor, çalışılıyor;
neticede, yapılan düzenleme ya Anayasa Mahkemesinden dönüyor ya da
toplumdaki adalet, hakkaniyet gibi değerleri yıpratmaktan öte hiçbir
sonuç doğurmuyor. Neredeyse, mevcut durumu koruduğumuza sevinir
olduk; halbuki, ülkenin karşı karşıya bulunduğu
bugünkü durumu benimsemek ve savunmak olanaklı değil. Ekonomik ve
sosyal sistemimizdeki çöküşün ve yozlaşmanın durdurulması;
idarî sistemimizin, yeniden kendine güvenilir bir yapıya
kavuşturulması, etkinleştirilmesi, eminim ki, bu Mecliste
herkesin ortak arzusu.
Sayın Başkan, çok büyük uğultu geliyor.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri... Lütfen...
Sayın hatibi dinleyecek bir durum yaratalım Genel Kurul salonunda.
MUSTAFA KARSLIOĞLU (Devamla) – Teşekkür
ederim Başkanım.
Ancak, Türk ekonomik ve sosyal sistemine etkinlik
kazandıracak bir çalışma yapılamıyor. Neden
yapılamıyor; çünkü, bu Hükümet, toplumsal uzlaşma
arayışında değil; sorunlara toplumsal uzlaşma
içerisinde köklü çözüm aramak yerine, nereden kaynaklandığı
belli olmayan, tutarsız, palyatif, sistemi etkinleştirmek yerine
birtakım kuruluşlara olanak yaratan bazı düzenlemeleri Meclisin
önüne getiriyor ve parmak hesabına dayanarak bunları çıkarmaya
çalışıyor; Mecliste gündeme hâkim değil; neredeyse, her
hafta bir Danışma Kurulu toplantısıyla o haftaki
çalışma programını belirliyor; milletvekilleri,
görüşülecek konuları görüşmelerin yapılacağı gün
öğrenebilmekte, dolayısıyla, gerekli katkıyı
sağlayamamaktadır ve görüştüğümüz yasa tasarısı
da bunlardan -objektif- birisidir.
Sosyal Sigortalar Kurumumuzun içerisinde bulunduğu
durum, bugün, tüm Meclis üyeleri tarafından çok yakinen bilinmektedir.
Yapılan ve bir süre önce de sizlerin bilgisine sunulan bir Meclis
araştırmasıyla, Sosyal Sigortalar Kurumunun durumu gözler önüne
serilmiş bulunmaktadır. Buna rağmen, ayrıntıya
girmeden, bazı konuları sizlere yeniden hatırlatmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, hepinizin bildiği
gibi, sosyal güvenlik sistemimiz, fon biriktirme esasına göre
kurulmuştur. Çalışanlardan, çalışabildikleri süre
boyunca bir kesinti yapılacak, bu kesintilerle oluşturulan fonlar
değerlendirilecek, bu kişilerin çalışamaz hale
gelmelerinden itibaren, kendilerine, gereksinmelerini karşılayacak
şekilde ödenecektir. Ancak, emekli sayısındaki
artışlar ve emeklilerin sağlık yardımı
hizmetlerini de üstlenmesi nedeniyle, fon biriktirme ilkesi, neredeyse terk
edilerek, nesillerarası dayanışma esasına dayanan
dağıtım sistemine dönmüştür; ancak, borçlanma
yasalarıyla fona gerekli katkıyı sağlayamayan
insanların emekli sistemine katılması, isteğe bağlı
erken emeklilik uygulamalarıyla da genç emeklilerin yaratılması
nesillerarası dayanışmayı da bozmuş, sosyal güvenlik
kurumlarının aktif pasif sigortalı oranı bozulmuş ve
Sosyal Sigortalar Kurumunda aktif pasif sigortalı oranı 1970'li
yılların başında 9 iken, 1995 yılında 1,8'e
düşmüştür; yani, 1970'li yılların başında 9
çalışan 1 emekliyi finanse ederken, 1995 yılında 1,8
çalışan 1 emekliyi finanse eder duruma gelmiştir.
Bağımlılar dikkate
alındığında bu oran daha da bozulmakta,
bağımlılık oranı 4'e çıkmaktadır; yani, 1
çalışanın prim ödemesine karşılık, Sosyal
Sigortalar Kurumu, yaklaşık 4 kişiye hizmet götürmektedir.
Sosyal Sigortalar Kurumunun bu duruma
düşürülmesinin temel nedeni, demagojik seçim vaatleri
yarışından oldukça önemli bir pay alması ve aktuarya
hesaplarıyla ilgilendirilmeksizin gerçekleştirilen erken
emekliliklerle, fon yaratılmadan bağlanan ödemelerle kurumun malî
yapısının bozulmasıdır.
Örneğin, 1969 yılından beri, 11 kez
borçlanma yasası çıkarılmıştır ve bu yasalardan
yararlanarak yüzbinlerce sigortalı zamanından önce emekli
olmuştur. Böylece, yıllardır düzenli prim ödeyenlerin aleyhine,
yeni emekli orduları, Sosyal Sigortalar Kurumunun sırtına
yıkılmıştır.
Bunun yanında, 506 sayılı Yasanın
çıkmasından beri, emeklilik yaşının belirlenmesiyle
ilgili 4 ayrı yasal düzenleme yapılmış, bu alanda çok büyük
bir gereksinim olan istikrar, bir türlü sağlanamamıştır.
Sosyal Sigortalar Kurumunun içine düşürüldüğü
durum, toplumun tüm kesimlerinde, gelecek kaygıları
uyandırmaktadır.
Daha önce arkadaşlarımız da belirtti;
ama, ben bir daha belirteyim. Demokratik Sol Parti, sosyal güvenlik
kurumlarının içine düşürüldüğü bu durumdan
kurtarılması için öngördüğü önlemleri seçim bildirgesinde
açıklamıştır.
Demokratik Sol Parti, sosyal güvenlik
kurumlarının idarî ve malî özerkliklerinin sağlanarak, birikecek
fonları endekslenmiş emekliliğe dönüştürmeye olanak
sağlayacak düzenlemeler yapılmasını savunmaktadır.
Demokratik Sol Parti, sosyal güvenlik sistemini sosyal
ve malî açıdan sağlamlaştıracak malî ve yapısal reform
gerektiğine inanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, gerçekten, bugün sosyal
güvenlik kuruluşlarının içerisine düştüğü durum
hepimiz tarafından bilinmektedir ve bu, devamlı kanayan bir yara
haline gelmiştir. Biz diyoruz ki, gelin, bu kanayan yarayı pansuman
tedbirlerle tedavi etmeyelim; bunu, reform yasalarıyla düzeltelim. Gün geçtikçe, bu yara, daha da
iyileşemeyecek duruma dönüşmektedir.
Demokratik Sol Parti programında, ulusal sosyal
korunma sisteminin başlıca harcamalarını
gerçekleştiren üç emeklilik sisteminin, malî
tutarsızlıklarından kurtarılarak norm ve standart birliğine
kavuşturulması, kurumlar tarafından sunulacak hizmetlerde
farklılık ve adaletsizliklerin giderilmesi amaçlanmaktadır.
Demokratik Sol Parti, seçim bildirgesinde, ekonomik ve
sosyal sorunların çözümünde toplumsal uzlaşmayı gerekli
gördüğünü de belirtmiştir.
Ayrıca, Demokratik Sol Parti, sorun yaratan
değil, çözüm üreten partidir; her konuda toplumsal uzlaşmaya
açık bir partidir. Bunun da böyle bilinmesini istiyorum. (DSP
sıralarından alkışlar)
Bu nedenle, Sosyal Sigortalar Kurumunun
sorunlarının çözümü, tam bir toplumsal uzlaşmayı
gerektirmektedir. Burada da, tam bir toplumsal uzlaşma içerisinde, bu
konuları aşacağımızı umuyorum; yalnız, gelen
konular dayatmacı olmasın.
Bizler, bu çerçevede bir düzenleme beklerken, önümüze,
hem de ivedi olarak görüşülmek üzere bir tasarı getirilmiştir.
Tasarı, sosyal güvenilk sisteminde hiçbir değişiklik
içermemektedir; sadece, gayrimenkulleri satmayı, günü kurtarmayı
amaçlayan, kaynak paketinden tipik bir
ünitedir. Onun için, yürütülmesi ve yürürlüğe girmesinin ülkeye hiçbir
yararı yoktur.
Teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına
başka söz talebi?.. Yok.
Şahısları adına söz talebi?.. Yok.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Sayın
Başkan, 15 dakika oldu; ne yoklaması?..
BAŞKAN –
Sayın milletvekili, lütfen susar mısınız...
Başkanlık, sizin inisiyatifinizle bir karar vermeyecektir.
Sayın milletvekilleri, şimdi, maddenin
oylamasına geçmek durumundayız. 21 sayın milletvekilinin
imzasıyla bir yoklama talebi vardır. (RP ve DYP
sıralarından "Ooo" sesleri)
Sayın milletvekilleri, lütfen...
Kararımı, sizin "Ooo" deyişiniz veya başka bir
tepkinizle verecek değilim.
AHMET İYİMAYA (Amasya) – Aynı oturumda
olur mu Sayın Başkan?
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan,
bir oturumda iki tane yoklama olur mu? Acaba her yarım saatte böyle bir
yoklama talebini kabul edecek misiniz? Takdirlerinize bırakıyorum.
BAŞKAN – Sayın Bedük, bir oturumda,
gerekirse, dört beş yoklama da yapabiliriz. İçtüzüğümüzün 57 nci
maddesi gayet açık; ancak, başkanın tereddüte düşmesi yahut
gerek görmesi gibi hükümler var. Ben, şu an, yoklama talep eden 20
sayın milletvekilinin, bu arada, muhalefet sıralarında
başka sayın milletvekillerinin de salonda bulunduğunu, biraz
önce de, 215 dolayında bir sayımla yoklama
yaptığımızı dikkate alarak, Başkanlık
olarak, bu yoklamaya, salonda çoğunluğun bulunduğu yolundaki
görüşüm nedeniyle başvurmayacağım; yoksa, biraz önce
yoklama yapıldığı için değil. (RP ve DYP sıralarından
alkışlar) Salonda en ufak bir boşluk, en ufak bir tereddüt
olsaydı, yoklamayı 5 dakika arayla da olsa yapardım.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum:
Madde 4.- Bu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan,
grup adına, Sayın Moğultay konuşacak.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Sayın Mehmet Moğultay; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar; RP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar [!])
Sayın Moğultay, süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA MEHMET MOĞULTAY (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
Sosyal Sigortalar Kurumunun çok ciddî sorunları olduğunu biliyorum,
bu sorunların birdenbire ortaya çıkmadığını da
biliyorum; bunun tarihsel bir geçmişi var.
Sizler ve Sayın Bakan çok iyi biliyor ki, 1980 ile
birlikte, Türkiye'de, iş ve çalışma yaşamında,
sigortasızlaştırma ve sendikasızlaştırma sistemi
hâkim olmaya başladı. Bugünkü sigortacılık sisteminin...
YILDIRIM AKTÜRK (Uşak) – Bu hale getirenlere
plaket veriliyor.
MEHMET MOĞULTAY (Devamla) – Bu hale getirenlere
veriyoruz, evet.
Bugünkü sigortacılık sistemi de
kayıtdışı ekonomiye prim vermekte,
kayıtdışı ekonomiyi özendirmektedir; çünkü, bugünkü bu
sistemde, işçi, sigortasız çalışma koşullarına
boyun eğmektedir; çünkü, işçinin iş güvencesi yoktur,
işçinin işsizlik sigortası yoktur; çünkü, bu sistem,
işçiye, işverene, sigortalı çalışma yönünden
baskı yapmaya elverişli değildir. Bu sistem, sendika kurma ve
üye olmak için, işçiye, hak değil, bir risk olmaya
başlamıştır. İşveren açısından da,
sorun, tümüyle ekonomiktir. Ücretler üzerinde yapılan kesintilerin
ücretlerin yüzde 50'sine ulaşması nedeniyle, kaçak işçi
çalıştırmaya işveren zorlanmaktadır. İşçi,
bu durumda, sigortalı çalıştığında daha az,
sigortasız çalıştığında daha fazla ücret
teklifiyle karşılaşmaktadır. Bu durumda, kaçak işçi
ile iyi niyetli olmayan işveren çıkarları birleşmekte ve
kayıtdışı ekonomi büyümektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
prim ödeme gün sayısı eksik bildirilen işçilerin
sayısı, toplam işçilerin yüzde 51,39'una tekabül etmektedir.
Bunu ortadan kaldırmanın yolu da, iş güvencesi ve işsizlik
sigortasıdır. Bugün, bildiğiniz gibi, işçinin, keyfî olarak
işine son verilmekte, Türkiye gibi bir ülkede,
çalışanlarımızın yüzde 20'si işsiz
bulunmaktadır. İşçinin işine keyfîce son verilince,
tabiatıyla, bu, sigortasızlaşmayı da beraberinde getirmektedir.
Sayın Bakanın, sendikanın genel
başkanı olduğu zaman "iş güvencesini
çıkarmazlarsa gök kubbeyi başlarına indiririz"
şeklindeki beyanları var. Şimdi, Sayın Başkan,
Sayın Bakan böyle bir yasayı getireceğine, bu sistemi
değiştirmeye yönelik iş güvencesi ve işsizlik
sigortasını getirseydi, biz, parti grubu olarak, kendilerine, sonuna
kadar destek olurduk; çünkü, bir ülkede işçinin, güvencesi yoksa,
sigortasız çalışmaya zorlanıyorsa, sigortasız
çalışma koşullarında her an keyfî olarak işveren
tarafından işine son veriliyorsa, orada, siz, sigortasız
işçi çalıştırmanın önüne geçemezsiniz. Onun içindir
ki, bugün, Türkiye'deki bu aktuaryel denge bozulmuş.
Sosyal Sigortalar Kurumunun aktuaryel dengesi: 1950'li
yıllarda 110 kişi çalışıp 1 kişi emekli
maaşı alırken, 1960'lı yıllarda 25 kişi
çalışıp 1 kişi emekli maaşı alıyordu. Bu
oran, 1970'li yıllarda 9,3, 1980'de 3,47, 1985'te 2,44, 1990'da 2,16,
bizim Bakanlığı devraldığımız tarihte de
2,05'ti. Uluslararası norm ve standartlarda, bir ülkede, bu tür bir sosyal
güvenlik kurumunun ayakta kalabilmesi için, aktuaryel dengenin 4 ve 7
arasında olması lazım. Demek ki, bir tespit yapmak gerekirse,
Bakanlığı biz devraldığımız zaman,
uluslararası norm ve standartların çok altındaydı, 2
kişi çalışıp 1 kişi emekli maaşı
alıyordu.
Ayrıca, 1977 yılında yakacak
yardımı olarak çıkarılan 750 lira da, bugün, oldukça
büyümüştür. Sosyal yardım zammı
karşılığında prim alamamaktayız.
Dolayısıyla, sosyal yardım zammının da ödemeler
içerisindeki payı, yüzde 73'e ulaşmıştır. Şimdi,
global bir hesapla, Sosyal Sigortalar Kurumunun bu yılki
açığının 350 trilyon olduğu düşünülürse, 350x73
olduğu zaman, bunun 210 trilyonu, karşılığında
primi alınamayan sosyal yardım zammı içindir.
Dolayısıyla, bu sistemi değiştirmek lazım.
Sosyal Sigortalar Kurumunun 2 926 birimi var. Kendi
dönemimizde akar getiren bir tek yeri satmadık. Bizim
sattığımız yerler, belediyeler tarafından işgal
altına alınan, yeşil sahaya dönüştürülen, kullanma
imkânımız olmayan, yararlanamadığımız yerlerdi.
Bakınız, diyorum ki, maddeyle ilgili olarak
"Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütmez" diye hüküm koyun.
"Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür" deniliyor "Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütmez" diye hüküm koyun. Onu hemen
getiriyorum; çünkü, Sosyal Sigortalar Kurumunun bugün gelir getiren yerlerini
satarsanız... Ben Bakan olduğum zaman, 25 milyar lira aylık kira
alıyorduk. Bu kirayı, biz, birdenbire 210 milyara çıkardık.
Bizim Bakan olduğumuz dönemde, sırf Sosyal Sigortalar Kurumunun
gelirlerinden elde ettiğimiz repo 1 trilyon liraydı. Biz, Sosyal
Sigortalar Kurumuna gözümüzün nuru gibi baktık. Sistem bozulmuş.
Sistemi değiştirmenin yolu da... Gelin, iş güvencesi ile
işsizlik sigortasını getirin.
Ben, o tarihte, bu Hükümetin küçük
ortağıydım; 158 sayılı Uluslararası
Çalışma Örgütünün Sözleşmesini çıkardık, 135
sayılı Sözleşmeyi çıkardık, altyapısını
hazırladık. Kanun tasarıları hazır, bakanların
arşivlerinde bekliyor.
Sayın Bakan, bakın, bu kürsüden söz
veriyorum; siz, iş güvencesi yasası ile işsizlik sigortası
yasasını getirin, Sosyal Sigortalar Kurumunu kurtarırız.
Biz, 49 kişilik Grup olarak, hiçbir kayıt ve koşul ileri
sürmeden bu yasanın çıkması için büyük gayret sarf ederiz,
yardımcı oluruz size; biz istiyoruz. Ayrıca, siz çok iyi
biliyorsunuz ki, Sosyal Sigortalar Kurumunun aktuaryel dengesi bozulduğu
zaman, 1971 yılında, Türkiye'ye gelen Zelenka isimli bir kişi,
sosyal güvenlik kurumlarının birkaç yıl sonra çökeceğini
söylüyordu.
Şimdi, herkesin öğrendiği bir şey
var. Bu kürsüye gelen diyor ki: "Bu Sosyal Sigortalar Kurumunu siz
çökerttiniz." Bakınız, ben size bir şey söyleyeyim. Ben
kimseyi suçlamıyorum. Sistem yanlış kurulmuş, sistem. Bu
sistemi benim değiştirmeye gücüm yetmedi. Şimdi, gelin, siz
değiştirmeye çalışın, ben size yardımcı olacağım
diyorum. (RP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar)
Onun için, bu kürsüye her gelişimde, burada
diyorsunuz ki "PKK ile irtibatı olanı işe
aldınız." Bakın, burada bir şey söylüyorum.
Şurada, Antalya Milletvekilimiz Bekir Kumbul var, en arka sırada
oturuyor. Benim zamanımda atanmış olan Antalya Hastanesinin
Başhekimi. Şu anda, görüyorsunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
milletvekili. Bunun dışında, benim bilmediğim, PKK ile
irtibatı olan bir tek başhekim varsa, Sayın Bakan buradan,
kürsüden söylesin ki, onlar da, Türk Halkı da öğrensin bunu.
Şimdi, diyorsunuz ki "sakat ve eski
hükümlüleri işe almış." Aranızda hukukçular var,
İş Yasasının 25 inci maddesini açın; 50 ve daha fazla
işçi çalıştıran yerlerde yüzde 2 oranında eski hükümlü
ve sakat çalıştırma zorunluluğu var. Sayın Bakan çok
iyi bilir ki, Sosyal Sigortalar Kurumu sakat ve eski hükümlü
çalıştırmadığı için, müfettiş raporuyla
Sosyal Sigortalar Kurumuna ceza kesildi. Şimdi, o hükümlünün cezası
üç seneymiş, beş seneymiş, on seneymiş fark etmez. İlk
defa benim bakanlığım döneminde, yirmi yıldan beri
kullanılmayan işçi kadrosunu biz kullanabildik, bizim
zamanımızda kullanıldı; çünkü, Sosyal Sigortalar Kurumu
olarak, çalışan personelimizin hepsi, prim ödediğimiz halde,
657'ye tabidir.
BAŞKAN – Sayın Moğultay...
MEHMET MOĞULTAY (Devamla) – O tarihte Bakanlar
Kurulunda mücadele ettim; dedim ki: Hem biz Sosyal Sigortalar Kurumu
olacağız, çalışanın hakkını
koruyacağız hem bizim personelimiz 657'ye tabi olacak;
yanlıştır bu uygulama. Kullanılmayan bin tane kadroyu
aldık, bunların bir kısmını kullanmadan
bakanlıktan ayrıldık, gittik; şimdi bunları
kullanmışsınız. İşte isim veriyorsunuz burada,
tasdik ediyorsunuz. Bilmeyenleri aldatabilirsiniz; ama, bilen kişiler için
bir haksızlık oluyor. Eski hükümlüyü işe almış...
Tabiî, alacağız eski hükümlüyü. Ben bilemem onu.
Şimdi, Okmeydanı Hastanesinde şizofreni
birinin alındığını söylüyorsunuz.
Alınmış; ama, bu kişi, iki sefer tedavi görmesine
rağmen, devlet hastanesinden sağlam raporu getirmiştir. Bunun
hesabını niye soruyorsunuz Sosyal Sigortalar Kurumuna? Devlet
hastanesinden onun sağlam olduğuna dair rapor veren insana sorun.
Bakansınız, hakkında soruşturma açın. (CHP
sıralarından alkışlar) Eğer, memuriyete atanması,
yasalara, mümkün olmayan sebeplere sıkışmışsa, ben
rica ediyorum sizden, bunların da işine son verin. Niye bekletiyorsunuz
bunları?.. O zaman görevinizi yapmamış olursunuz.
Değerli arkadaşlarım, ayrıca, bizim
zamanımızda, biz, böyle Kurumla falan pek oynamadık, Kurumun
mallarıyla pek oynamadık. Şimdi, bizim, Kurumun mallarıyla
ilgili çıkarmış olduğumuz yasa belli.
Sayın Bakan, size dostça söylüyorum; bu yasa,
size, siyasî geleceğiniz bakımından büyük
sıkıntılar yaratır. Refah Partisine söylüyorum; size de
büyük sıkıntılar yaratır. Sosyal Sigortalar Kurumunun gelir
getiren bir tek yerini satarsanız, vebal altında kalırsınız.
Bakınız, o dönem bana, İstanbul'daki
defterdarlık binası için -Sosyal Sigortalar Kurumunundur- Maliye
Bakanlığı ısrar etti, "burayı bana sat"
dedi, "satmayız, gelir getiren bir tek yeri satmayız"
dedik. Biz Ankara otogarını sattık, İzmir
otogarını sattık. Zaten bunlarla ihtilaflıydık,
bunlardan para alamıyorduk; bunları belediye işgal etmişti,
bunları verdik biz.
İstanbul Havaalanının yanında 150
dönüm bir yerimiz vardı; imarını vermediler.
"Veriyoruz" dedik Emlak Bankasına "ne yaparsanız
yapın; ama, bizim yakamız sizin elinizde..." Çünkü,
sigortası var bunun.
Şimdi, gelir getirici, Ankara'daki Piknik
İşhanını satacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Moğultay, 1 dakika içinde
lütfen bağlayın...
MEHMET MOĞULTAY (Devamla) – Piknik
İşhanını satacaksınız... Kızılay
Meydanında Pikniğin bulunduğu yerde -eski yeri
hatırlayanlar bilir- fevkalade güzel bir bina yaptık. Sosyal
Sigortaların bu binasında Maliye Bakanlığı
kontrolörleri duruyor; dediler ki "bunu bize satın",
"satmayacağız, bunu da size satmayacağız" dedik.
Şimdi, Sosyal Sigortalar Kurumunun
malını satarsanız, vebal altına girersiniz. Onu
satacaksanız, satmak gibi bir düşünceniz varsa, bunda ısrar
ediyorsanız, bari yönetim kurulunu değiştirin. Bakınız,
ben işçi emeklilerini yönetim kurulunda temsil ettirdim. O yasa da benim
zamanımda çıktı. İşçi emeklileri şu anda
yönetimde temsil ediliyor. Size söylüyorum. O yönetim kurulunda
Hak-İş'i de temsil ettirin, o yönetim kurulunda DİSK'i de temsil
ettirin; çünkü, güç, gücü dengeler, frenler. O yönetim kuruluna, siz, atamayla
gelen Maliye Bakanlığı temsilcisini, bakanlık temsilcisini,
Hazine temsilcisini getirirseniz, onlar arasındaki ihtilafı
yarın önleyemezsiniz, başınız ağrır. Ben,
buradan, zabıtlara geçsin diye söylüyorum. Bunlar birbirini
frenlemediği sürece, Sosyal Sigortalar Kurumunun Kızılay'daki
işhanı satılacak. Korkunç bir olay! Ne çıkacak; bir
yönetmelik çıkacak. Kim çıkaracak o yönetmeliği; Yönetim Kurulu
çıkaracak. Yönetmeliği kim çıkaracak; atamayla gelenler
çıkaracak. Fevkalade tehlikeli olur.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Gruplar adına başka söz
talebi?..
HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – DSP Grubu
adına, Nami Çağan.
BAŞKAN – Sayın Nami Çağan; buyurun. (DSP
sıralarından alkışlar)
DSP GRUBU ADINA NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) –
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri, Demokratik Sol
Parti ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Görüştüğümüz yasa tasarısı, Sosyal Sigortalar Kurumu
Yasasında değişiklik yapmaktadır. Bu tasarı, Hükümetin
izlediği "sat, sat, ye" politikasının
uzantısı olan bir tasarıdır; böyle bir politika var, bu da
o politikanın uzantılarından biridir.
Ancak, bu tasarı, yıllardır, büyük bir
malî sıkıntı içinde bulunan Sosyal Sigortalar Kurumunun herhangi
bir temel sorununa çözüm getirmek iddiasını da
taşımamaktadır. Tasarı, Kurumun mülkiyetinde bulunan
taşınmazların satışının
kolaylaştırılmasıyla ilgilidir.
1993 yılı sonunda, çıkarılan bir
yasayla, Sosyal Sigortalar Kurumunun mülkiyetinde olan
taşınmazların bir kamu bankasına devredilerek
satılması ve karşılığında devlet tahvili
ödenmesi öngörülmüştü. Dönemin hükümeti, bu yasayla,
amaçladığı sonuca ulaşamamıştı.
Görüştüğümüz tasarı, Sosyal Sigortalar
Kurumunun mülkiyetinde bulunan ve kurumun hizmetleri için gerekli olmayan
taşınmazların satılabilmesi için, Sosyal Sigortalar
Kurumuna yetki vermektedir. 1997 yılında, Sosyal Sigortalar Kurumunun
nakit açığının 350 trilyon liraya ulaşacağı
tahmin edilmektedir. Taşınmaz satışından tahmin edilen
gelir ise, 50 ilâ 60 trilyon liradır. Bu durumda, bu tasarıyla,
Sosyal Sigortalar Kurumunun malî sıkıntısına
karşı alınan önlem, Refah Partisinin muhalefetteyken çok
sevdiği bir deyimle "pansuman tedbir" niteliğini bile
taşımamaktadır.
Tasarının başka bir gerekçesi olarak da,
Sosyal Sigortalar Kurumunun, prim karşılığı
olmaksızın sosyal yardım zammı olarak 110 trilyon
liralık ödeme yapmış olması ve bu yükün hazineye
aktarılmış olması gösterilmektedir. Sosyal Sigortalar
Kurumunun taşınmazlarının satılmasıyla, hazinenin
yükünün biraz olsun hafifleyeceği düşünülmektedir.
Sosyal Sigortalar Kurumunun tahsil edemediği prim
alacağının toplam tutarı, taşınmazların
satışından beklenen gelirlerden fazladır. Beklenen 50 ilâ
60 trilyon liraya karşılık, Kurumun 77 trilyon lirayı
aşan bir prim alacağı vardır; bunun 50 trilyonu özel
sektördendir, yaklaşık olarak 27 trilyonu da kamu kesimindendir;
fakat, çok yoğun olarak yazılan, çizilen, söylenen, bu konuda bir af
çıkarılacağıdır. Alacağa yönelmek, mal varlığını
tasfiye etmekten daha akılcı olsa gerektir.
Sosyal Sigortalar Kurumu, her sigorta kolu için
ayırdığı yedek akçeleri, diğer yatırım
araçlarının yanı sıra, taşınmazlara da
yatırarak değerlendirebilmektedir. Bu, çok olağandır;
ancak, olağan olmayan, hukuka da uygun olmayan, belediyelerden, prim
borçlarına karşılık olarak, nakit yerine taşınmaz
devralınmış olmasıdır. Bu çeşit bir takas
anlayışını, 506 sayılı Yasaya ve genel olarak,
hukuka da aykırı bulmaktayız.
Sosyal Sigortalar Kurumu, yıllardır, son
derece sorumsuz bir anlayışla yönetilmiştir. Sosyal Sigortalar
Kurumunun işçilerden ve işverenlerden tahsil ettiği primler,
Devlet Yatırım Bankasının ve diğer kamu
kuruluşlarının, enflasyonun çok altında faiz veren
tahvillerine yatırılmıştır.
Öte yandan, Sosyal Sigortalar Kurumu, gerçi bir devlet
kurumudur; ancak, Devlet İhale Yasası hükümlerine tabi değildir.
Sosyal Sigortalar Kurumuna ait taşınmaz malların
satışında, Devlet İhale Yasası hükümleri
uygulanmamaktadır; ancak, Sosyal Sigortalar Kurumunun mallarının
satışı da, yürürlükteki yasal düzenlemeler gereği mümkün
olamamaktadır. Yani, yeni bir yasal düzenlemeye ihtiyaç, kendisini
açık olarak hissettirmektedir; eğer satılacaksa, böyle bir
siyasî karar verilecekse.
Şimdi, bu tasarıyla, Sosyal Sigortalar Kurumu
Yönetim Kuruluna taşınmaz malları satış yetkisi verilmektedir;
ancak, bu yetki verilirken, satışın hangi yöntemle ve nasıl
yapılacağının da mutlaka belirlenmesi gerekir. Yani,
satışa ilişkin bir yasal düzenlemeye hâlâ ihtiyaç vardır;
bu, bu şekliyle yasalaşsa bile.
Anayasa Mahkemesi, çeşitli emsal kararlarında,
yasayla yetkilendirme ile yasayla düzenleme arasında farklılık
gözettiğini, açık olarak ortaya koymaktadır. Bu emsal kararlar
çerçevesinde de, getirilen bu yasal düzenleme, Anayasaya aykırılıkla
malul olarak ortaya çıkıyor. O halde, Sosyal Sigortalar Kurumu
Yönetim Kuruluna satış konusunda yetki verilebilir; ama,
satış koşullarını düzenleme yetkisini vermek,
Anayasaya -emsal kararlar karşısında- aykırılık
oluşturmaktadır. Bu bakımdan, çok uzun ömürlü olacağa
benzemiyor bu tasarı.
Öte yandan, bundan önceki dönemde, Sosyal Sigortalar
Kurumunun yeniden yapılandırılmasından,
özelleştirilmesinden söz ediliyordu. Çeşitli uluslararası
kuruluşlar, bu konuda çeşitli modeller geliştirmişlerdi;
fakat, hiçbir model içerisinde, özelleştirme ya da özerkleştirme
çerçevesinde, bu sisteme ilişkin devlet kontrolünden ve devlet
güvencesinden söz edilmemekteydi. Yani, sistemin özüne ilişkin pek çok
model geliştirilmişti; ama, asıl ana noktalar da -yani, devlet
kontrolü ve devlet güvencesi- bu modellerin hiçbirisinin içerisinde yer
almamıştı. Bu durumda, tabiî, ne sosyal devletten ne de sosyal
güvenlikten hiçbir biçimde söz edemiyorduk. Refah Partisi-Doğru Yol
Partisi Hükümeti, hiç değilse, bu çeşit fantezilerden
kaçınmış görünüyor. Yani, bir önceki hükümet döneminde
geliştirilen modeller, daha ayağı havada olan modellerdi. Bu
özelliği bile toplum ve devlet adına kâr sayıyoruz; ancak, bu
izlenen "sat sat ye" politikasının da, bu topluma bir yarar
getirmeyeceği kanısını taşımaktayız.
Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Çağan.
Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.
Şahsı adına, Sayın Atilâ Sav;
buyurun efendim.
Sayın Sav, süreniz 5 dakikadır.
ATİLÂ SAV (Hatay) – Sayın Başkan, Yüce
Meclisin sayın üyeleri; önümüzdeki yasa tasarısının 4 üncü
maddesi, çok bilinen, geleneksel bir hükmü kapsıyor: "Bu kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür."
Belki, bazı arkadaşlarımız, bu
madde üzerinde konuşma gereğinin nereden
çıktığını da düşünübilirler; söyleyeyim: 30 Ocak
1997 günü yapılan oturumda, Sayın Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanının yaptıkları konuşmayı
dinledikten sonra, Bakanlar Kuruluna verilmiş olan bu görevi -bir süre
için de olsa- yapacak olan Sayın Bakanı ve Bakanlar Kurulunu, bir kez
daha uyarmayı bir görev bildim.
Sayın Bakan, 30 Ocak 1997 günkü toplantıda,
bu kanun tasarısını açıklayarak Parlamentoyu ikna etmek,
kendisine ve kanun tasarısına güven sağlamak gerekirken, nedense
bir saldırı üslubunu tercih etti ve Grubumuzun bir bayan
başkanvekiline, yakışmayacak şekilde "bir köy kahvesi
konuşmasına dönüştürmüştür" gibi bir ifadeyle, bir
bilim adamının seviyesine
yakıştıramadığı talihsiz bir konuşma
yaptığını söyledi.
Bir başka değerli milletvekili
arkadaşımıza, söylediklerini
yaşlılığına verdiğini belirterek -ne demek
istiyorsa- güzel olmayan, Meclis kürsüsüne yakışmayan, hele bir
bakanın ağzına hiç yakışmayan bir beyanla, hitapla
saldırdı.
Son olarak da, Partimizi, Cumhuriyet Halk Partisini
hedef alarak "Cumhuriyet Halk Partisi suçluluk telaşı
içerisindedir, intikam duygusuyla hareket etmektedir. Ne var ki, beni
sindiremeyeceksiniz. Ben bunlar hakkında soruşturma açtım da,
kuyruk acınız bundandır" gibi, bir bakanın sorumluluk
duygusuna ve Meclis kürsüsünden kullanılması gereken üsluba uygun
olmayan sözler söyledi.
Bunların söylenilmiş olması, tek
başına önemlidir, vahimdir, sakıncalıdır; ama,
bunların arkasındaki zihniyet daha da sakıncalıdır
değerli arkadaşlarım. Salt bunlar için, bir kez daha uyarmak
için söz almış bulunuyorum. Bu sözleri söyleyen bir bakanın,
bakanlık sorumluluğuyla, bu tür bir tasarıda, acaba, Sosyal
Sigortalar Kurumunun malları... Çünkü, konuşmacıların
hepsi, özellikle muhalefet partilerine mensup konuşmacılar, Sosyal
Sigortalar Kurumunun mallarının satılması yetkisini veren
bu tasarının kanunlaşması halinde, Kurumun
mallarının çarçur edilebileceği, bazı özel çıkarlar
için peşkeş çekilebileceği kaygısını ifade
ettiler. Bu kaygı, son derece doğaldır; bir de, bir muhalefet
partisinin belirtmesi gereken, bir muhalefet partisinin görevi olan bir
ikazdır. Sayın Bakanın, bu ikazları anlayışla ve
saygıyla telakki edip, Meclisin bu konudaki tereddütlerini gidermesi
gerekirken, tersine bir saldırı üslubu tercih etmiş
olmasını anlamak, kabul etmek ve hoşgörmek mümkün değildir
değerli arkadaşlarım.
Bir kere, bu Bakanlar Kurulu bugün için var; ama, bu
yasa geleceğe yönelik olarak çıkıyor. Bugünkü Bakanlar
Kurulunun, sanki bu kanun kendi kanunuymuş, onunla kaimmiş gibi bir
tavır takınmış olması, bir bakanın bunu böyle sunması
son derece sakıncalıdır, yanlıştır.
Ayrıca, Sayın Bakan, ikide bir, kendi selefi
olan, geçen dönemlerde aynı sorumluluğu taşımış
olan bakan arkadaşlarımıza son derece ağır sözler
söyleyerek suçladı. Bu konuda eğer bir suç varsa, hukuka aykırılık
varsa, bunları ortaya çıkarmak, bunları, eğer Meclisin
yetkisi ve görevi içindeyse, Meclise getirmek, değilse, yetkili yargı
organlarına göndermek birinci görevidir; bunu yapması gerekiyor.
Nitekim, o gün, arkadaşlarımız, Sayın Bakana bu konuda
gerekli uyarıları yaptılar.
Bir noktayı hatırlatacağım.
Sayın Bakan, Cumhuriyet Halk Partisini, özellikle Sosyal Sigortalar Kurumu
konusunda suçlamaya nasıl yelteniyor, nasıl
kalkışıyor?! O Sosyal Sigortalar Kurumu, bir Cumhuriyet Halk
Partisi İktidarı döneminde kurulmuştur; 1945 yılında.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Sav, lütfen, sözünüzü
toparlayınız.
ATİLÂ SAV (Devamla) – Bitiriyorum Sayın
Başkan.
CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Bunları
söylemene hiç gerek yok; millet bunları zaten biliyor.
ATİLÂ SAV (Devamla) – Bildiğiniz şüpheli
efendim. Siz bilebilirsiniz; Sayın Bakanın tavrı onu öyle
göstermedi.
1945 yılında, Cumhuriyet Halk Partisi
Hükümeti döneminde kurulmuştur. Biz, bu Kurumu herkese karşı
savunmakta birinci derecede yetkili ve sorumlu sayıyoruz kendimizi;
kaygımız bununla ilgilidir. Bu kaygıları gidermek,
Hükümetin görevidir, Bakanın görevidir.
Lütfen, Sayın Bakanın, Meclis kürsüsünde,
bundan sonra, bir bakana yaraşacak biçimde konuşmasını rica
ediyoruz ve cümle Meclis üyelerini en derin saygılarımla
selamlıyorum efendim.
Saygılarımla. (Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Sav.
4 üncü madde üzerinde şahsı adına,
Sayın Oya Araslı; buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Araslı, süreniz 5 dakikadır.
OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum. 4 üncü
madde üzerinde kişisel görüşlerimi dile getirmek üzere söz
almış bulunuyorum.
Aslında, yasaların görüşülmesi
sırasında, yürürlük ve yürütmeyle ilgili maddelerde hemen hemen hiç
söz alınmaz; ama, önümüze getirilen bu tasarıda, öylesine,
dayandığı felsefe bakımından sakat yanlar ve
getirdiği düzenlemede Anayasaya aykırılıklar var ki, bu
madde üzerinde söz almaktan kendimi alıkoyamadım.
Bu madde, dayandığı felsefe
bakımından katılamayacağımız bir madde; çünkü,
biz, üretmeden tüketmek felsefesinin, bir toplumu istenilen uygun noktalara
götüremeyeceğine inanmaktayız; bu yasa tasarısı, bu
felsefeye dayalı; Sosyal Sigortalar Kurumunun mallarını
satalım, birtakım ihtiyaçlarımızı
karşılayalım, mallar bittiği zaman ne olursa olsun, bizden
sonra tufan felsefesine dayalı olarak kaleme alınmış bir
yasa tasarısıdır. Buna katılamıyoruz; bu görüşlerimizi
defaatle dile getirdik. Bir ülkede, üreterek tüketme yoluna gidilmelidir. Bu
tür yasalarla, emeklinin, dulun, yetimin yegâne garantisini oluşturacak
olan malların satılması hiç kimsenin aklına gelmemelidir,
getirilmemelidir.
Bu husus dışında, bu tasarının
karşı olduğumuz bir başka yanı da, Anayasaya
aykırı birtakım hükümler taşımasıdır. Bu
tasarıda, yürütmeye, idareye, satışla ilgili olarak öyle
yetkiler verilmektedir ki, bunların hiçbir kurala bağlanmış
olması söz konusu değildir, hiçbir kurala bağlanmadan satış
yetkisi verilmektedir. Satışın esasları, kim
tarafından, nasıl, hangi doğrultularda
çıkarılacağı gösterilmemiş bir yönetmeliğe
bırakılmaktadır. Hangi gayrimenkulün
satılacağının tespiti hangi ilkelere göre yapılacak,
bu belirtilmemektedir. Yine, satışta rayiç bedel hangi esaslara göre
tespit edilecek, buna ilişkin bir hüküm ortaya konulmamaktadır.
Bunların hepsinin üzerinde, çok az dikkati çeken
bir husus vardır bu tasarıda. Bu tasarı, Sosyal Sigortalar
Kurumunu, elindeki bütün malları satmaya mecbur bırakmaktadır,
böyle bir görev yüklemektedir. Yani, bu tasarı, Bakanlar Kurulu
tarafından bu şekliyle yürütüldüğü anda, Sosyal Sigortalar
Kurumu, şu anda hizmetlerini yürüttüğü binalarını dahi
-neredeyse- satmak göreviyle karşı karşıya getirilmektedir.
Bunun, bu Kuruma ne kadar büyük külfetler yükleyeceği, Kurumun
varlığını ne kadar büyük tehlikelere atacağı, çok
dikkatle tartışılması gereken bir husustur. Bu husus
üzerine bütün dikkatlerimizi yoğunlaştırmamız ve kendimizi
böyle bir tehlikeden uzağa düşürebilmek için, yol yakınken, son
imkânlarımızı kullanarak, bu yasanın yürürlüğe
girmesine engel olmak için elimizdeki bütün anayasal imkânları
kullanmamız gerekmektedir.
Bu yasanın, özellikle Anayasaya aykırı
düzenlemeleri, bizim için çok tanıdık olan düzenlemelerdir. Bu
düzenlemelerle ilgili olarak defaatle görüşlerimizi dile getirdik; Anayasa
Mahkemesinin iptal kararıyla karşılaşma tehlikesi
olduğu konusunda uyarılarda bulunmaya gayret ettik. Bunu, çok
bilimsel düzeylerde de buraya getirdik, halkın
ıstırabının bir yansıması olarak da dile
getirmeye gayret ettik, belki dikkati çeker diye; ama, Sayın Bakan,
bunlara eğilmek yerine, buraya gelip, bu tasarıyı savunma
babında, tamamen Cumhuriyet Halk Partisini eleştiriyi hedef
almış konuşmalar yaptı; Cumhuriyet Halk Partisi sözcülerinin
yaşlarıyla meşgul oldu, bilimsel düzeyleriyle meşgul olmaya
kalkıştı; bu düzeyi, acaba hangi akademik sıfatıyla
tartabilecekti, onu da bilemiyorum...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Araslı, lütfen, sözünüzü
toparlayınız.
OYA ARASLI (Devamla) – ... Ama, bunları
değerlendirmeye kalkıştı ve bizi ikna edebilecek -bu
getirdiği yasa tasarısını savunma babında- herhangi
bir söz söylemedi; onun için, tatmin olmuş değilim.
Bu tasarıya bütünüyle karşıyım ve
olumsuz oy vereceğimi bu vesileyle bir kere daha dile getirerek
saygılar sunmak istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar,
RP sıralarından alkışlar [!])
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Araslı.
Madde üzerinde görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi,
tasarının tümünü oylayacağım; ancak, tasarının
tümünü oylamadan önce, İçtüzüğümüzün 86 ncı maddesine göre,
lehte ve aleyhte birer sayın milletvekiline son söz hakkını kullandıracağız.
Lehte söz talebi yoktur. Aleyhte, Sayın Ayhan
Fırat ve Sayın Emin Kul başvurmuşlardır.
Sayın Ayhan Fırat; buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AYKAÇ (Çorum) – Lehte söz talebimiz var
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Aykaç, sizin başvurunuz
lehte değil, 4 üncü madde üzerindeydi; üçüncü sırada olduğunuz
için size söz veremedik.
İSMET ÖNDER KIRLI (Balıkesir) – Glu glu
yapıyor, farkında değil.
BAŞKAN – Sayın Fırat, bu
konuşmanın kısa ve gerekçeli olması gerekiyor, size 5
dakika süre veriyorum.
AYHAN FIRAT (Malatya) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın milletvekilleri, hepinize saygılar
sunuyorum.
Görüşülmekte olan 4792 Sayılı Sosyal
Sigortalar Kurumu Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bu
Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı,
hepinizin de bildiği gibi, geçen hafta perşembe günü burada
görüşüldü. Biz de orada dedik ki, Yönetim Kuruluna satış yetkisi
vererek, SSK'nın mallarını haraç mezat satacaksınız.
Yine demiştik ki "Yönetim Kurulu -geçici
maddeyle- rayiç bedel tespitini, bankalardan da temin edeceği uzmanlarla
saptayacak" ifadesi fazla bir mana teşkil etmez.
Yine demiştik ki, Yönetim Kuruluna taksitle satma
yetkisi veriyorsunuz; bu çok tehlikeli bir şeydir.
Yine demiştik ki, Yönetim Kurulu Üyesi eski bir
sendikacıyı alıp, buraya kendi adamlarınızı
yerleştirip, dikensiz gül bahçesine çevireceksiniz ve bu Yönetim Kurulu
da, bu şekliyle, büyük bir vebalin altında kalacak. Sayın Bakan
çıktı, bu kürsüden bize cevap verdi; bakınız ne dedi -ipe
sapa gelmez konuşmalarımız varmış- "Sayın
Fırat'ın partisi, daha önce bu Yönetim Kuruluna seçilmiş bir
işçi temsilcisini, hiçbir yargı organı kararı olmadan
görevinden aldı; onların tayin ettikleri kişi hakkında ben araştırma
açtırdım; onun için kuyruk acıları var."
Arkadaşlarım, o gün, yerimizden, İzmir
milletvekili arkadaşımla dedik ki, böyle bir yönetim kurulu üyesinin
görevden alınması için muhakkak bir sebep gerekir ve bir mahkemeden
bahsettik. Sayın Bakan burada aynen şunu söyledi: "Ceza
almadı; aklandı; aldın mı şimdi cevabını
Sayın Fırat!" Allahtan, o gün yasa tasarısı
bitirilemedi; ben de, ertesi gün cuma ve pazartesi günleri bu işe kendimi
hasrettim.
Bakın, arkadaşlar, işin hakikati
şu: Şahsın ismini vermiyorum; Sayın Bakan verdi; bu
şahıs, Dernekler Yasasının 85 inci maddesine göre, Ankara
Beşinci Asliye Ceza Mahkemesinde muhakeme olmuş ve 167/83
sayılı kararla beraat etmiş.
MUSTAFA BAŞ (İstanbul) – Oyunun rengiyle
ilgili konuş!
AYHAN FIRAT (Devamla) – Dava temyiz edilmiş ve
Yargıtay Beşinci Dairesi, 15.11.1994 günü bu beraat
kararını bozmuş; mahkeme, tekrar 9.2.1995 gün ve 270/21
sayılı kararla, beraatta ısrar etmiş. Konu, bu defa,
16.9.1995 gün ve 5/35986 sayılı Başsavcılık
tebliğiyle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunda görüşülmüş ve
beraat kararı, oybirliğiyle -24.10.1995 tarihinde- bozulmuş.
Beşinci Ağır Cezada yeniden görülen dava sonucunda, 27.6.1996
tarihinde, ismi geçen zat, 7 ay hapse ve 70 bin Türk Lirası ağır
para cezasına mahkûm olmuş. Aldın mı şimdi doğru
cevabı Sayın Çelik! (CHP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görülüyor ki, Sayın Çelik, birbuçuk ay içerisinde, bu kürsüde,
beşinci defa hilafi hakikat beyanla Yüce Meclisin karşısına
çıktı, devamlı surette hilafi hakikat beyanlarda bulundu. (CHP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Bir
televizyon kanalında "İner misin Çıkar
mısın" diye bir program var; Sayın Çelik, bu kürsüden
konuştuğu sürece, hep aşağı indi, dibe vurdu,
şimdi yalnız başı gözüküyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
Ayrıca, Sayın Bakan sayesinde, Meclis
literatürüne de epeyce kelime girdi. Hele bir kelimesi var ki, ben
utanıyorum, nokta nokta olarak da söylemek istemiyorum.
Ayrıca "ipe sapa gelmez",
"aldın mı cevabını", "kuyruk
acısı" gibi bütün bu ifadeler, Sayın Bakan sayesinde Meclis
literatürüne girmiş oldu.
Sayın Bakan, kürsüden inerlerken de dediler ki
"Sayın Fırat'ın konuşmalarını
yaşına veriyorum." Ben, Anadolu çocuğuyum; büyüklerimiz,
bize, büyüklerimize karşı saygılı davranmayı
öğretti. Teknik Üniversiteye gittiğim zaman, Refah Partisinin
Sayın Genel Başkanı, çoktan mezun olmuştu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Fırat, lütfen,
sözlerinizi toparlayınız.
AYHAN FIRAT (Devamla) – Bitiriyorum Sayın
Başkan; 1 dakika süre rica ediyorum.
MUSTAFA BAŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, oyunun rengini söylesin; daha söylemedi.
AYHAN FIRAT (Devamla) – Bakın, sizin partinizde,
benden daha önce dünyaya gelmiş birçok sayın milletvekili var;
Mecliste de var. Farklı görüşlerimiz olduğu halde, ben,
onları gördüğüm zaman, ceketimi ilikliyorum.
Sayın Bakan, siz, bu, benden daha büyük
milletvekillerini ve Sayın Genel Başkanınızı görmüyor
musunuz?!. Sayın Bakan, anlaşıyor ki, bu konuda da
eğitiminiz yetersiz kalmış. (CHP sıralarından
alkışlar) Bu şekilde konuşmak,
saygınlığı olması gereken bir makamdaki sorumlu
kişiye yakışmıyor.
Sayın Bakan, siz, bu tutumunuzla, hem kendinize
hem de partinize zarar veriyorsunuz. Ben, sizin o koltukta
oturmanızı, çalışanlar adına, bir talihsizlik olarak
algılıyorum.
Yüce Meclise en derin saygılarımı
sunuyorum. (CHP, ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi,
tasarının tümünü oylarınıza sunacağım.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şeklini belirlemek üzere,
Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın, adı okunan sayın
milletvekilinin, oy pusulasını, kürsüye konulacak oy kutusuna
atması suretiyle yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Açık oylamanın, adı okunan sayın
milletvekilinin, ayağa kalkarak "kabul", "ret" veya
"çekimser " şeklinde oyunu belirtmesi suretiyle
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
ALİ DİNÇER (Ankara) – Böyle olsun da,
sahtekârlık olmasın; açık oylama yapılsın.
BAŞKAN – Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Açık oylama, oy kutusunun sıralar
arasında dolaştırılması suretiyle
yapılacaktır.
Kupalar, sıralar arasında
dolaştırılsın.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN – Oyunu kullanmayan sayın
milletvekili var mı? Yok.
Kupalar kaldırılsın.
(Oyların ayırımına
başlandı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, sayıma
başladık; ancak, görüşmelere devam edeceğiz. Lütfen, Genel
Kurul salonunda görüşmelere devam edeceğimiz normal bir duruma
geçelim.
4. —Emniyet Teşkilatı Kanununun
Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu
Raporu (1/217) (S. Sayısı :132)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Emniyet
Teşkilatı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik
Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye
ilişkin kanun tasarısının müzakeresine başlayacağız.
Komisyon ?..Yok.
Müzakeresi ertelenmiştir.
5. —Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin 492 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/218) (S.
Sayısı :164)
BAŞKAN – Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin 492 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin
kanun tasarısının müzakeresine başlayacağız.
Komisyon?..Yok.
Müzakeresi ertelenmiştir.
6.—625 Sayılı Özel Öğretim
Kurumları Kanunu ile 222 Sayılı İlköğretim ve
Eğitim Kanununun Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi
Hakkında 254 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 625 Sayılı
Özel Öğretim Kurumları Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik
Yapılmasına Dair 326 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/71, 1/111) (S.
Sayısı :168)
BAŞKAN – 625 Sayılı Özel Öğretim
Kurumları Kanunu ile 222 Sayılı İlköğretim ve
Eğitim Kanununun Bazı
Hükümlerinin
Değiştirilmesi Hakkında 254 Sayılı Kanunun
Hükmünde Kararnameye ilişkin kanun tasarısının müzakeresine
başlayacağız.
Komisyon?..Yok.
Müzakeresi ertelenmiştir.
7.—Refah Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz ile Doğru Yol Partisi Grup
Başkanvekili Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya’nın,
Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bir
Maddesinin Değiştirilmesine ve Ek Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm, İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları
(2/582) (S.Sayısı :183) (1)
BAŞKAN – Refah Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz ile Doğru Yol Partisi Grup
Başkanvekili Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya'nın,
Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bir
Madesinin Değiştirilmesine ve Ek Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm, İçişleri ve Plan ve Bütçe
komisyonları raporlarının görüşmesine
başlıyoruz.
Komisyon ?..Burada.
Hükümet ?..Burada.
Sayın milletvekilleri, Komisyon raporunun okunup
okunmaması hususunu oylarınıza...
MUSTAFA KUL (Erzincan) – Sayın Başkan, karar
yetersayısının aranmasını istiyoruz.
BAŞKAN – Arayacağım efendim.
Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu
oylarınıza sunacağım: Raporun okunmasını kabul
edenler... Kabul etmeyenler...
NİHAT MATKAP (Hatay) – İsterseniz, 10 dakika
bekleyin Sayın Başkan(!) Olur mu?.. Varsa var, yoksa yok!...
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri...
NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, çok
açık gözüküyor...
MUSTAFA KUL (Erzincan) – Sayın Başkan, kimi
bekliyoruz?!.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Oylama sonucu var
Sayın Başkan... Açık oylama sonucu, karar
yetersayısının varlığını da gösterir. Keyfî
değil ki bu; İçtüzüğe bakın...
MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Sen,
şimdi, buraya bak... O ayrı iş, bu ayrı iş....
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Açık oylama...
İçtüzüğe birazcık bakın...
MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Akşama
kadar bakıyoruz.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Taşar,
İçtüzüğe bir bak bakalım... Oylama sonuçları daha...
NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, bu
talebi karşılamanız, görüşmelere devam etmemeniz gerekir.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Açık hüküm var orta
yerde...
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar
yetersayısı yoktur. Oturuma... (RP sıralarından gürültüler)
Sayın milletvekilleri, lütfen, her şeyi kendi
arzunuza göre eğip bükme alışkanlığından
vazgeçin. Ben, sayın milletvekillerinin, İçtüzükte öngörülen yoklama
istemini, çıplak gözümle "Genel Kurulda toplantı
yetersayısı var" diyerek reddettim; şimdi karar
yetersayısının olmadığı da çıplak gözle
görülüyor.
VELİ ANDAÇ DURAK (Adana) – 3 dakika... 3 dakika...
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – 10 dakika Sayın
Başkan...
BAŞKAN – Saat 21.50'de toplanmak üzere,
birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati : 21.35
Sıra Sayısı : 564 Birleşim Tarihi : 5.2.1997
TURBAN İmkânlarını Kişisel ve Siyasi
Menfaatlerine Alet Ettiği ve Görevini Kötüye Kullandığı
İddiasıyla Eski Başbakan Tansu Çiller Hakkında Meclis
Soruşturması Önergesine Verilen Oyların Sonucu :
Reddedilmiştir
Üye Sayısı :
549
Kullanılan Oy
: 529
Kabul
: 259
Ret
: 268
Çekimser
: 1
Mükerrer
: 1
Geçersiz
: 0
Katılmayan
: 21
Açık Üyelik
: 1KABUL EDENLER
ADANA
Uğur Aksöz
İmren Aykut
İbrahim Yavuz Bildik
M. Ali Bilici
Mehmet Büyükyılmaz
Erol Çevikçe
Tuncay Karaytuğ
Orhan Kavuncu
Mustafa Küpeli
Arif Sezer
ADIYAMAN
Mahmut Bozkurt
Celal Topkan
AFYON
H. İbrahim Özsoy
AĞRI
Yaşar Eryılmaz
AMASYA
Aslan Ali Hatipoğlu
Haydar Oymak
ANKARA
Nejat Arseven
Yılmaz Ateş
Gökhan Çapoğlu
Cemil Çiçek
Ali Dinçer
Mehmet Ekici
Eşref Erdem
Agah Oktay Güner
İrfan Köksalan
M. Seyfi Oktay
Mehmet Sağdıç
Önder Sav
Yücel Seçkiner
İlker Tuncay
Aydın Tümen
Hikmet Uluğbay
ANTALYA
Deniz Baykal
İbrahim Gürdal
Bekir Kumbul
Sami Küçükbaşkan
Yusuf Öztop
Metin Şahin
ARDAHAN
İsmet Atalay
ARTVİN
Metin Arifağaoğlu
Süleyman Hatinoğlu
AYDIN
Cengiz Altınkaya
M. Fatih Atay
Sema Pişkinsüt
İsmet Sezgin
Yüksel Yalova
BALIKESİR
Safa Giray
Tamer Kanber
Mustafa Güven Karahan
İ. Önder Kırlı
Hüsnü Sıvalıoğlu
BARTIN
Zeki Çakan
Köksal Toptan
Cafer Tufan Yazıcıoğlu
BATMAN
Ataullah Hamidi
BAYBURT
Ülkü Güney
BİLECİK
Şerif Çim
BİTLİS
Edip Safder Gaydalı
Kamran İnan
BOLU
Avni Akyol
Abbas İnceayan
Mustafa Karslıoğlu
BURDUR
Yusuf Ekinci
Kazım Üstüner
BURSA
Yüksel Aksu
Ali Rahmi Beyreli
İlhan Kesici
Hayati Korkmazcan
Feridun Pehlivan
Yahya Şimşek
İbrahim Yazıcı
ÇANAKKALE
Hikmet Aydın
Mustafa Cumhur Ersümer
Ahmet Küçük
A. Hamdi Üçpınarlar
ÇANKIRI
Mete Bülgün
ÇORUM
Hasan Çağlayan
Ali Haydar Şahin
DENİZLİ
Hilmi Develi
Adnan Keskin
Hasan Korkmazcan
DİYARBAKIR
Muzaffer Arslan
Sebgetullah Seydaoğlu
EDİRNE
Mustafa Dilmen
Erdal Kesebir
ERZİNCAN
Mustafa Kul
Mustafa Yıldız
ERZURUM
Necati Güllülü
ESKİŞEHİR
Necati Albay
Mustafa Balcılar
İbrahim Yaşar Dedelek
Mahmut Erdir
GAZİANTEP
Hikmet Çetin
Ali Ilıksoy
Mustafa R. Taşar
Ünal Yaşar
Mustafa Yılmaz
GİRESUN
Burhan Kara
Yavuz Köymen
Rasim Zaimoğlu
GÜMÜŞHANE
Mahmut Oltan Sungurlu
HAKKARİ
Naim Geylani
HATAY
Fuat Çay
Ali Günay
Nihat Matkap
Levent Mıstıkoğlu
Atilla Sav
Hüseyin Yayla
IĞDIR
Adil Aşırım
ISPARTA
Erkan Mumcu
İÇEL
Oya Araslı
Halil Cin
Ali Er
Abdülbaki Gökçel
D. Fikri Sağlar
Mustafa İstemihan Talay
Rüştü Kazım Yücelen
İSTANBUL
Bülent Akarcalı
Ziya Aktaş
Ahat Andican
Refik Aras
Mehmet Aydın
Ali Çoşkun
Nami Çağan
H. Hüsnü Doğan
Halit Dumankaya
Bülent Ecevit
Algan Hacaloğlu
Ercan Karakaş
Yılmaz Karakoyunlu
M. Cavit Kavak
Ahmet Güryüz Ketenci
Osman Kılıç
Mehmet Tahir Köse
Emin Kul
Necdet Menzir
Mehmet Moğultay
Yusuf Namoğlu
Altan Öymen
Korkut Özal
Ali Talip Özdemir
H. Hüsamettin Özkan
Yusuf Pamuk
Mehmet Cevdet Selvi
Mehmet Sevigen
Ahmet Tan
Güneş Taner
Bülent Tanla
Zekeriya Temizel
Erdoğan Toprak
Ali Toprak
Ali Topuz
Şadan Tuzcu
İZMİR
Veli Aksoy
Ali Rıza Bodur
Işın Çelebi
İ. Kaya Erdem
Sabri Ergül
Şükrü Sina Gürel
Aydın Güven Gürkan
Birgen Keleş
Mehmet Köstepen
Atilla Mutman
Metin Öney
Ahmet Piriştina
Rüştü Saraçoğlu
Rıfat Serdaroğlu
Süha Tanık
Hakan Tartan
Zerrin Yeniceli
KAHRAMANMARAŞ
Esat Bütün
Ali Doğan
Ali Şahin
KARABÜK
Şinasi Altıner
Erol Karan
KARAMAN
Fikret Ünlü
KARS
Y. Selahattin Beyribey
Çetin Bilgir
KASTAMONU
Murat Başesgioğlu
Hadi Dilekçi
KAYSERİ
İsmail Cem
Recep Kırış
İbrahim Yılmaz
KIRIKKALE
Recep Mızrak
KIRKLARELİ
İrfan Gürpınar
Cemal Özbilen
Necdet Tekin
KOCAELİ
Bülent Atasayan
Halil Çalık
Onur Kumbaracıbaşı
Hayrettin Uzun
Bekir Yurdagül
KONYA
Ahmet Alkan
Abdullah Turan Bilge
Nezir Büyükcengiz
Mehmet Keçeciler
KÜTAHYA
Emin Karaa
MALATYA
Miraç Akdoğan
Metin Emiroğlu
Ayhan Fırat
MANİSA
Abdullah Akarsu
Tevfik Diker
Ayseli Göksoy
Hasan Gülay
Sümer Oral
Ekrem Pakdemirli
Cihan Yazar
Erdoğan Yetenç
MARDİN
Süleyman Çelebi
Ömer Ertaş
MUĞLA
Lale Aytaman
Zeki Çakıroğlu
Fikret Uzunhasan
NEVŞEHİR
Abdülkadir Baş
NİĞDE
Akın Gönen
ORDU
İhsan Çabuk
Mustafa Bahri Kibar
Müjdat Koç
Nabi Poyraz
Refaiddin Şahin
Şükrü Yürür
RİZE
Avni Kabaoğlu
Ahmet Kabil
Ahmet Mesut Yılmaz
SAKARYA
Teoman Akgür
Ahmet Neidim
Ersin Taranoğlu
SAMSUN
Cemal Alişan
İrfan Demiralp
Ayhan Gürel
Yalçın Gürtan
Biltekin Özdemir
Adem Yıldız
SİNOP
Metin Bostancıoğlu
Yaşar Topçu
SİVAS
Mahmut Işık
Muhsin Yazıcıoğlu
ŞANLIURFA
Seyit Eyyüpoğlu
Eyyüp Cenap Gülpınar
ŞIRNAK
Mehmet Salih Yıldırım
TEKİRDAĞ
Fevzi Aytekin
Bayram Fırat Dayanıklı
Enis Sülün
TOKAT
Metin Gürdere
Şahin Ulusoy
TRABZON
Eyüp Aşık
Ali Kemal Başaran
İbrahim Çebi
Hikmet Sami Türk
TUNCELİ
Orhan Veli Yıldırım
UŞAK
Yıldırım Aktürk
Mehmet Yaşar Ünal
VAN
Şerif Bedirhanoğlu
YALOVA
Yaşar Okuyan
YOZGAT
Lütfullah Kayalar
İsmail Durak Ünlü
ZONGULDAK
Veysel Atasoy
Tahsin Boray Baycık
Hasan Gemici
Osman Mümtaz Sosyal
REDDEDENLER
ADANA
Cevdet Akçalı
Yakup Budak
Sıtkı Cengil
İ. Cevher Cevheri
M. Halit Dağlı
Veli Andaç Durak
İbrahim Ertan Yülek
ADIYAMAN
Mahmut Nedim Bilgiç
Ahmet Çelik
Ahmet Doğan
AFYON
İsmet Attila
Osman Hazer
Yaman Törüner
Kubilay Uygun
Nuri Yabuz
AĞRI
M. Sıddık Altay
Cemil Erhan
Celal Esin
M. Ziyattin Tokar
AKSARAY
Mehmet Altınsoy
Nevzat Özkanlı
Murtaza Özkanlı
Sadi Somuncuoğlu
AMASYA
Ahmet İyimaya
Cemalettin Lafcı
ANKARA
İlhan Aküzüm
Saffet Arıkan Bedük
Ahmet Bilge
Ömer Ekinci
Ünal Erkan
Mehmet Gölhan
Ahmet Tekdal
Rıza Ulucak
Ersönmez Yarbay
ANTALYA
Osman Berberoğlu
Arif Ahmet Denizolgun
Hayri Doğan
ARDAHAN
Saffet Kaya
ARTVİN
Hasan Ekinci
AYDIN
Ali Rıza Gönül
Nahit Menteşe
Muhammet Polat
BALIKESİR
Abdülbaki Ataç
Ahmet Bilgiç
İsmail Özgün
İlyas Yılmazyıldız
BATMAN
Alaattin Sever Aydın
Musa Okçu
Faris Özdemir
BAYBURT
Suat Pamukçu
BİLECİK
Bahattin Şeker
BİNGÖL
Kazım Ataoğlu
Mahmut Sönmez
BİTLİS
Zeki Ergezen
Abdulhaluk Mutlu
BOLU
Feti Görür
Necmi Hoşver
Mustafa Yünlüoğlu
BURDUR
Mustafa Ciloğlu
BURSA
Abdülkadir Cenkçiler
Mehmet Altan Karapaşaoğlu
Cemal Külahlı
Turhan Tayan
ÇANAKKALE
Nevfel Şahin
ÇANKIRI
İsmail Coşar
Ahmet Uyanık
ÇORUM
Bekir Aksoy
Mehmet Aykaç
Zülfikar Gazi
Yasin Hatiboğlu
DENİZLİ
M. Kemal Aykurt
Mehmet Gözlükaya
Haluk Müftüler
Ramazan Yenidede
DİYARBAKIR
Abdülkadir Aksu
Ferit Bora
M. Salim Ensarioğlu
Sacit Günbey
Ömer Vehbi Hatipoğlu
Yakup Hatipoğlu
Salih Sümer
EDİRNE
Ümran Akkan
Evren Bulut
ELAZIĞ
Mehmet Ağar
Ömer Naimi Barım
Hasan Belhan
Cihan Paçacı
Ahmet Cemil Tunç
ERZİNCAN
Tevhit Karakaya
Naci Terzi
ERZURUM
Zeki Ertugay
Lütfü Esengün
Abdulilah Farat
İsmail Köse
Ömer Özyılmaz
Aslan Polat
Şinasi Yavuz
ESKİŞEHİR
Demir Berberoğlu
Hanifi Demirkol
GAZİANTEP
Nurettin Aktaş
Kahraman Emmioğlu
Mehmet Bedri İncetahtacı
GİRESUN
Turhan Alçelik
Ergun Özdemir
GÜMÜŞHANE
Lütfi Doğan
HAKKARİ
Mustafa Zeydan
HATAY
Abdulkadir Akgöl
Süleyman Metin Kalkan
Mehmet Sılay
Ali Uyar
IĞDIR
Şamil Ayrım
ISPARTA
Ömer Bilgin
A. Aykon Doğan
Mustafa Köylü
Halil Yıldız
İÇEL
Fevzi Arıcı
Mehmet Emin Aydınbaş
Saffet Benli
Turhan Güven
Ayfer Yılmaz
İSTANBUL
Meral Akşener
Yıldırım Aktuna
Sedat Aloğlu
Tayyar Aytıkulaç
Azmi Ateş
Mustafa Baş
Mukadder Başeğmez
Tansu Çiller
Gürcan Dağdaş
Süleyman Arif Emre
Hasan Tekin Enerem
Ekrem Erdem
Mehmet Fuat Fırat
Metin Işık
İsmail Kahraman
Cefi Jozef Kamhi
Hüseyin Kansu
Hayri Kozakçıoğlu
Ali Oğuz
Mehmet Ali Şahin
Osman Yumakoğulları
Bahattin Yücel
Bahri Zengin
Namık Kemal Zeybek
İZMİR
Turhan Arınç
Hasan Denizkurdu
Işılay Saygın
Ufuk Söylemez
Sabri Tekir
İsmail Yılmaz
KAHRAMANMARAŞ
Hasan Dikici
Avni Doğan
Ahmet Dökülmez
Mustafa Kamalak
Mehmet Sağlam
KARABÜK
Hayrettin Dilekcan
KARAMAN
Abdullah Özbey
Zeki Ünal
KARS
Sabri Güner
Zeki Karabayır
KASTAMONU
Fethi Acar
Nurhan Tekinel
Haluk Yıldız
KAYSERİ
Memduh Büyükılıç
Osman Çilsal
Ayvaz Gökdemir
Abdullah Gül
Nurettin Kaldırımcı
Salih Kapusuz
KIRIKKALE
Kemal Albayrak
Mikail Korkmaz
KIRKLARELİ
A. Sezal Özbek
KIRŞEHİR
Ömer Demir
Cafer Güneş
KİLİS
Mustafa Kemal Ateş
Doğan Güreş
KOCAELİ
Necati Çelik
İsmail Kalkandelen
Şevket Kazan
Osman Pepe
KONYA
Hüseyin Arı
Veysel Candan
Remzi Çetin
Necati Çetinkaya
Necmettin Erbakan
Abdullah Gencer
Ali Günaydın
Teoman Rıza Güneri
Hasan Hüseyin Öz
Mustafa Ünaldı
Lütfi Yalman
Mehmet Ali Yavuz
KÜTAHYA
Ahmet Derin
İsmail Karakuyu
Mehmet Korkmaz
Metin Perli
MALATYA
Oğuzhan Asiltürk
Yaşar Canbay
Fikret Karabekmez
M. Recai Kutan
MANİSA
Rıza Akçalı
Bülent Arınç
Yahya Uslu
MARDİN
Fehim Adak
Muzaffer Arıkan
Mahmut Duyan
Hüseyin Yıldız
MUĞLA
İrfettin Akar
Mustafa Dedeoğlu
Enis Yalım Erez
MUŞ
Necmettin Dede
Nedim İlci
Erkan Kemaloğlu
Sabahattin Yıldız
NEVŞEHİR
Mehmet Elkatmış
Esat Kıratlıoğlu
NİĞDE
Doğan Baran
Mehmet Salih Katırcıoğlu
Ergun Özkan
ORDU
Hüseyin Olgun Akın
Mustafa Hasan Öz
RİZE
Şevki Yılmaz
SAKARYA
Nezir Aydın
Cevat Ayhan
Nevzat Ercan
Ertuğrul Eryılmaz
SAMSUN
Ahmet Demircan
Nafiz Kurt
Latif Öztek
Musa Uzunkaya
SİİRT
Ahmet Nurettin Aydın
Mehmet Emin Aydın
SİNOP
Kadir Bozkurt
SİVAS
Musa Demirci
Tahsin Irmak
Abdüllatif Şener
ŞANLIURFA
Sedat Edif Bucak
Necmettin Cevheri
İbrahim Halil Çelik
Zülfükar İzol
Ahmet Karavar
Abdülkadir Öncel
M. Fevzi Şıhanlıoğlu
ŞIRNAK
Bayar Ökten
Mehmet Tatar
TEKİRDAĞ
Nihan İlgün
TOKAT
Abdullah Arslan
Ali Şevki Erek
Ahmet Fevzi İnceöz
Bekir Sobacı
TRABZON
Yusuf Bahadır
Kemalettin Göktaş
Şeref Malkoç
İsmail İlhan Sungur
TUNCELİ
Kamer Genç
UŞAK
Hasan Karakaya
VAN
Maliki Ejder Arvas
Mustafa Bayram
Fethullah Erbaş
Şaban Şevli
Mahmut Yılbaş
YALOVA
Cevdet Aydın
YOZGAT
İlyas Arslan
Kazım Arslan
Yusuf Bacanlı
Abdullah Örnek
ZONGULDAK
Necmettin Aydın
Ömer Barutçu
ÇEKİMSER
SAMSUN
Murat Karayalçın
MÜKERRER OY
AYDIN
Ali Rıza Gönül (RED)
KATILMAYANLAR
AFYON
Sait Açba
ANKARA
Hasan Hüseyin Ceylan
Halis Uluç Gürkan (Bşk. V.)
Şaban Karataş
ANTALYA
Emre Gönensay
BİNGÖL
Hüsamettin Korkutata
BURSA
Cavit Çağlar
Ali Osman Sönmez
Ertuğrul Yalçınbayır
DİYARBAKIR
Seyyit Haşim Haşimi
GAZİANTEP
Mehmet Batallı
İSTANBUL
Göksal Küçükali
Aydın Menderes
İZMİR
Gencay Gürün
KIRIKKALE
Hacı Filiz
KÜTAHYA
Mustafa Kalemli (Bşk.)
SİİRT
Nizamettin Sevgili
SİVAS
Temel Karamollaoğlu
Nevzat Yanmaz
TEKİRDAĞ
Hasan Peker
TOKAT
Hanefi Çelik
TUTANAĞIN SONU