T.B.M.M.
TUTANAK DERGİSİ
CİLT : 21
58 inci Birleşim
19 . 2 . 1997 Çarşamba
İÇİNDEKİLER
I. — GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. — GELEN KÂĞITLAR
III. — BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A)
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. — Ankara Milletvekili Hikmet
Uluğbay ve 20 arkadaşının, GEMSAN tersanesinde TPAO
adlı petrol tankerinde meydana gelen yangın faciasının
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/162)
B)ÇEŞİTLİ İŞLER
1.—Türkiye tarafından Hebron’a (El-Halil’e) askerî personel
gönderilmesi hususunda Hükümetin yetkili kılınması için izin
verilmesine dair Başbakanlık tezkeresi görüşmelerinin 20.2.1997
Perşembe günkü birleşime ertelendiğine ilişkin
Başkanlık açıklaması
IV.—GENSORU, GENEL GÖRÜŞME,
MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI
A) GÖRÜŞMELER
1.—Erzurum Milletvekili Lütfü Esengün ve 62 arkadaşının,
kanuna veya genel ahlaka aykırı şekilde mal edinmek suretiyle
görevini kötüye kullandığı ve bu eylemin Türk Ceza Kanununun 240
ve 3628 numaralı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve
Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 13, 14 ve 15 inci maddelerine uyduğu
iddiasıyla eski Başbakan Tansu Çiller hakkında Meclis
soruşturması açılmasına ilişkin önergesi ve (9/4) esas numaralı Meclis
Soruşturması Komisyonu Raporu (S. Sayısı :213 ve 213’e ek)
2. —Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük ve 57
arkadaşının, Emlak Bankası eski Genel Müdürü Engin
Civan’ın rüşvet karşılığı verdiği
krediler ve çıkar temin eden bazı tasarruflarına
karşın gerekli işlemleri yapmamak suretiyle görevini kötüye
kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ncı
maddesine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Mesut Yılmaz
hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin
önergesi ve (9/6) Esas Numaralı Meclis soruşturması Komisyonu
Raporu (S. Sayısı :214)
V. —SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. —Adana Milletvekili Orhan Kavuncu’nun, Millî Savunma
Bakanlığı ve T.S.K.’de çalışan sivil memurlara
ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Turhan Tayan’ın
yazılı cevabı (7/1903)
2.—Adana Milletvekili Erol
Çevikçe’nin, belediyelerin vergi borçlarına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif Şener’in yazılı
cevabı (7/1959)
3.—İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın, Telekom’un
yönetim kurulu kararlarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma
Bakanı Ömer Barutçu’nun yazılı cevabı (7/1982)
4.—Niğde Millevtekili Akın Gönen’in, bazı vali ve emniyet
müdürlerinin maaşlarına ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Meral Akşener’in yazılı cevabı (7/2031)
5.—Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, M.S.B.’da çalışan
sivil memurlara ek özel hizmet tazminatının ödenip ödenmediğine
ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Turhan Tayan’ın
yazılı cevabı (7/2034)
I.—GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açıldı.
İngiltere’ye gidecek olan Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez’e,
dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Nevzat Ercan’ın,
Almanya’ya giden Devlet Bakanı Gürcan Dağdaş’a,
dönüşüne kadar, Adalet Bakanı Şevket Kazan’ın,
Amerika Birleşik Devletlerine gidecek olan Tarım ve
Köyişleri Bakanı Musa Demirci’ye, dönüşüne kadar,
Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat Ayhan’ın,
Belçika’ya gidecek olan Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller’e, dönüşüne kadar,
Millî Savunma Bakanı Turhan Tayan’ın,
Vekâlet etmelerinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkereleri;
Japonya Meclis Başkanının vaki davetine istinaden bu
ülkeye gidecek olan TBMM Başkanının
başkanlığındaki 7 kişilik parlamento heyetinde yer
alacak milletvekillerine ilişkin TBMM Başkanlığı
tezkeresi;
Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Afyon Milletvekili Halil İbrahim Özsoy ve 21
arkadaşının, hastanelerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/161) okundu; önergenin gündemdeki yerini
alacağı ve öngörüşmelerinin, sırasında
yapılacağı açıklandı.
İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit ve 19
arkadaşının, Cumhuriyetin temel niteliklerini hedef alan ve rejimi tehdit eden faaliyetlere göz yumdukları
ve gerekli tedbirleri almadıkları iddiasıyla, Bakanlar Kurulu
üyeleri hakkında,
Ankara Milletvekili Eşref Erdem ve 35 arkadaşının,
Cumhuriyetin temel niteliklerini ve özellikle laikliğe karşı
saldırıları önlemekte isteksiz ve yetersiz kaldıkları
iddiasıyla, Başbakan Necmettin Erbakan ve Bakanlar Kurulu üyeleri
hakkında,
Samsun Milletvekili Biltekin Özdemir ve 36 arkadaşının,
4214 sayılı Yetki Kanununu kötüye kullanmak suretiyle kamu
personelinin ücret rejimiyle ilgili yanlış ve adaletsez politikalar izledikleri
iddiasıyla, Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında,
Gensoru açılmasına ilişkin önergeleri (11/7, 11/8, 11/9)
Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
17.2.1997 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan ve
bastırılıp dağıtılan, Bakanlar Kurulu üyeleri
hakkındaki (11/7) esas numaralı gensoru önergesi ile Başbakan
Necmettin Erbakan ve Bakanlar kurulu üyeleri hakkındaki (11/8) esas
numaralı gensoru önergesinin, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak
İşler” kısmında yer almasına ve Anayasanın 99
uncu maddesi gereğince gensoru önergelerinin gündeme alınıp
alınmayacağı konusundaki görüşmelerinin, birlikte ve Genel
Kurulun 25.2.1997 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.
Bakanlar Kurulu üyeleri hakkındaki (11/9) esas numaralı
gensoru önergesinin görüşme gününün Danışma Kurulunca daha sonra
belirleneceği ve Genel Kurulun onayına sunulacağı
açıklandı.
Gündemin “Meclis Soruşturması Raporları”
kısmının 4 üncü sırasında yer alan, eski Başbakan
Tansu Çiller’in mal varlığı konusundaki (9/4) esas numaralı
Meclis soruşturması Komisyonunun 213 ve 213’e ek sıra
sayılı raporu ile 5 inci sırasında yer alan, eski
Başbakan Mesut Yılmaz hakkındaki (9/6) esas numaralı Meclis
Soruşturması Komisyonunun 214 sıra sayılı raporunun
görüşmelerinin, Genel Kurulun 19.2.1997 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına, her iki raporun görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ve
bu birleşimde sözlü soruların görüşülmemesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi;
Devlet Bakanı Fehim Adak’ın, bir heyetle birlikte Amerika
Birleşik Devletlerine yaptığı resmî ziyarete, Batman
Milletvekili Alaattin Sever Aydın’ın da iştirak etmesinin uygun
görülmüş olduğuna,
Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunç’un, bir heyetle birlikte Almanya,
Hollanda, Belçika ve Fransa’ya yaptığı resmî ziyarete, Manisa
Milletvekili Bülent Arınç’ın da iştirak etmesinin uygun
görülmüş olduğuna,
İlişkin Başbakanlık tezkereleri;
Kabul edildi.
Başkanlıkça, doğal afetlerde meydana gelen can ve mal
kaybını en aza indirmek için alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla kurulan (10/58) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonunun, ilk toplantısında görev
bölümü yapamadığı için, başkan, başkanvekili, sözcü ve
kâtip üye seçimini yapmak üzere tekrar toplanacağı gün, yer ve saate
ilişkin duyuruda bulunuldu.
Zonguldak Milletvekili Mümtaz Soysal ve 59 arkadaşının,
Türkiye Elektrik Dağıtım A. Ş.’nin (TEDAŞ) bazı
ihalelerinde usulsüzlük ve yolsuzluk yapıldığının
TEDAŞTeftiş Kurulunca tespit edilmesine karşın ihaleleri
iptal etmemek suretiyle devleti zarara uğratarak görevini kötüye
kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240
ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla enerji ve Tabiî Kaynaklar
eski Bakanı Şinasî Altıner hakkında Anayasanın 100
üncü maddesi uyarınca bir Meclis soruşturması
açılmasına ilişkin önergesi ve (9/2) esas numaralı Meclis
Soruşturması Komisyonu Raporu (S. Sayısı :149) üzerindeki
görüşmeler tamamlandı.
Antalya Milletvekili Metin Şahin’in, Enerji ve Tabiî Kaynaklar eski
Bakanı Şinasi Altıner’in Türk Ceza Kanununun 230 uncu maddesi
uyarınca yargılanmak üzere Yüce Divana sevkine karar verilmesine
ilişkin önergesi okundu; yapılan açıkoylama sonucunda önergenin
kabul edilmediği ve Meclis soruşturması Komisyonu raporunun
kabul edilmiş olduğu açıklandı.
Kocaeli Milletvekili Şevket Kazan ve 75 arkadaşının,
Türkiye Elektrik Dağıtım A. Ş.’nin (TEDAŞ) bazı
ihalelerinde usulsüzlük ve yolsuzluk yapıldığının
tespit edilmesine karşın gerekli işlemleri yapmayarak ihalelerin
belli firmalara verilmesini sağlamak suretiyle devleti zarara
uğratarak görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk
Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla eski
Başbakan Tansu Çiller hakkında Anayasanın 100 üncü maddesi
uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına
ilişkin önergesi ve (9/1) esas numaralı Meclis Soruşturması
Komisyonu Raporu (S. Sayısı :173) üzerindeki görüşmeler
tamamlandı.
Eskişehir Milletvekili Mahmut Erdir ve,
Amasya Milletvekili Haydar Oymak’ın,
Eski Başbakan Tansu Çiller’in TürkCeza Kanununun 230 uncu maddesi
uyarınca yargılanmak üzere Yüce Divana sevkine karar verilmesine
ilişkin önergeleri okundu; birleştirilerek işleme konulan
önergeler için yapılan açık oylama sonucunda önergelerin kabul
edilmediği ve Meclis Soruşturması Komisyonu raporunun kabul edilmiş
olduğu açıklandı.
Kocaeli Milletvekili Şevket Kazan ve 56 arkadaşının,
Türk Otomobil Fabrikaları A. Ş. (TOFAŞ) ile TOFAŞOto
Ticaret A. Ş.’ndeki devlete ait hissenin satış yolu ile
özelleştirilmesi sırasında nüfuzunu kullanmak ve ihaleye fesat
karıştırmak suretiyle devleti zarara uğratarak görevini
kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ve 366
ncı maddelerine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Tansu
Çiller hakkında Anayasanın 100 üncü maddesi uyarınca bir Meclis
soruşturması açılmasına ilişkin önergesi ve (9/3) esas
numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Raporu (S.
Sayısı :196) üzerindeki görüşmeler tamamlandı.
Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz, İstanbul Milletvekili Refik
Aras’ın konuşmaları sırasında Refah Partisine
sataşmada bulunması nedeniyle bir konuşma yaptı.
Tunceli Milletvekili Orhan Veli Yıldırım
ve,
Van Milletvekili Şerif Bedirhanoğlu ve 60
arkadaşının,
Eski Başbakan Tansu Çiller’in Türk Ceza Kanununun
240 ve 336 ncı maddeleri uyarınca yargılanmak üzere Yüce Divana
sevkine karar verilmesine ilişkin önergeleri okundu; birleştirilerek
işleme konulan önergeler için yapılan açık oylama sonucunda
önergelerin kabul edilmediği ve Meclis Soruşturması Komisyonu
raporunun kabul edilmiş olduğu açıklandı.
19 Şubat 1997 Çarşamba günü saat 15.00’te
toplanmak üzere, birleşime 20.11’de son verildi.
Kamer Genç
Başkanvekili
Mustafa Baş Ünal
Yaşar
İstanbul Gaziantep
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
II. —GELEN KÂĞITLAR
19.2.1997 ÇARŞAMBA
Meclis Araştırması Önergesi
1. —Ankara Milletvekili Hikmet Uluğbay ve 20
arkadaşının, GEMSAN tersanesinde TPAO adlı petrol
tankerinde meydana gelen yangın faciasının nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve
105 inci amaddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/162) (Başkanlığa
geliş tarihi :17.2.1997)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 15.00
19 Şubat 1997 Çarşamba
BAŞKAN : Başkanvekili Kamer GENÇ
KÂTİP ÜYELER : Ünal YAŞAR (Gaziantep),
Mustafa BAŞ (İstanbul)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58 inci
Birleşimini açıyorum.
Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayımız vardır; çalışmalarımıza
başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri, bugün de
kararlaştırılan gündemin yoğun olması nedeniyle
gündemdışı söz vermedim; bu nedenle, gündemdışı
söz isteyen arkadaşlardan özür diliyorum.
Gündemin "Başkanlığın Genel
Kurula Sunuşları" bölümüne geçiyoruz.
Bir Meclis araştırması önergesi
vardır; okutuyorum:
III. —
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. — Ankara Milletvekili Hikmet Uluğbay ve 20
arkadaşının, GEMSAN tersanesinde TPAO adlı petrol
tankerinde meydana gelen yangın faciasının nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/162)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
13 Şubat 1997 tarihinde, TPAO isimli petrol
tankerinin Gemi Yan Sanayii A.Ş. (GEMSAN) tersanesinde bakım ve
onarımı yapılırken çıkan yangın, ülkemizdeki
kuruluşların deniz yangınlarıyla mücadeledeki
yetersizliğini tartışmaya yer bırakmayacak bir biçimde ortaya
koymuştur.
Bu olay, aynı zamanda, yangınla mücadelede
teknik donanım ve bilgi yetersizliği yanında, mevcut teknik
donanımların kullanılmasındaki
vurdumduymazlığın da can güvenliğini ne boyutta tehdit ettiğini
gözler önüne sermiştir. Ayrıca, bu kaza, hastanelerimizin, yanık
tedavisindeki yetersizliğini de açık bir biçimde sergilemiştir.
Bu olay, aynı zamanda, kamuya ait işlerde
politik kayırmacılığın,
vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini gözardı
edecek düzeylere tırmandırıldığını da ortaya
çıkarmıştır.
Bilindiği kadarıyla, İstanbul
Boğazında 1940 yılından bu yana, 40'tan fazla büyük boyutlu
kaza yer almıştır. Bu kazaların 20'den fazlası da gemi
yangınları şeklinde ortaya çıkmıştır. Bu
yangınlardan birçoğunda İstanbul Kenti, çok ciddî tehlikelerle karşı
karşıya gelmiştir. Her felaketten sonra, gerek hükümet gerek
yerel yönetimler, günü kurtaracak bazı açıklamalar
yapmışlarsa da, yeni felaketleri önleyecek yeterli önlemleri
almadıkları TPAO yangınıyla bir kez daha ortaya
çıkmıştır.
Tankerin, bakıma alınmadan önce "gaz
boşaltma" işleminin yapılmadığı ileri
sürülmektedir. Deniz itfaiyesinin çağdaş teknolojiyle
donatılmadığı saptanmıştır. Bu tür
yangınlarla mücadelede önemli katkısı olan helikopter
birimlerinin kurulmadığı da görülmüştür.
Tanker yangınında köpükle mücadele etmek
gerekirken, su sıkma yönteminin kullanıldığı tespit
edilmiştir.
Yangınla mücadele eden söndürme gemileri ile
itfaiyenin aynı haberleşme frekansını
kullanamadıkları ortaya çıkmıştır. Bu
haberleşme boşluğu, söndürme gemilerinin depolara su
sıkması sonucunu doğurmuş ve bu durum da patlamaların
yaygınlaşmasına yol açmıştır.
Yangın alanına, itfaiye erlerinin, ateşe
dayanıklı giysiyle gönderilmedikleri, bu tür giysilerin depolarda
bırakıldığı anlaşılmıştır.
Kaldı ki, depolardaki giysilerin de ne ölçüde amaca hizmet edecek kalitede
olduğu tartışma konusudur. Ayrıca, yanan geminin denize
çıkarılması konusunda gereken önlemlerin de
alınmadığı anlaşılmıştır.
İstanbul'u büyük bir facia ile karşı
karşıya getiren tanker yangınının, çeşitli kurum
ve kuruluşların ihmal, dikkatsizlik, bilgisizlik ve eğitimsizlik
gibi çok önemli eksikliklerinden kaynaklandığı ortaya
çıkmaktadır. Öte yandan, yanan tankerin bakım ve
onarımı için daha gelişmiş bir tesis olan Pendik Tersanesi
yerine, donanımsız bir tersane olduğu açıklanan GEMSAN
şirketinin tercih edilmesinde siyasal nüfuz ve ekonomik çıkar
ilişkilerinin söz konusu olduğu ileri sürülmektedir. Bu haberler de
kamuoyunda ciddî rahatsızlık ve tepkilere neden olmaktadır.
Sürekli tanker kazalarınn tehdidi altında
bulunan ve yaklaşık 12 milyonluk nüfusu barındıran
İstanbul'un, ciddî önlemler süratle alınmadığı
takdirde, her an böyle felaketlerle
karşılaşılabileceği görülmektedir. Bu koşullar
altında, deniz ve kara itfaiye teşkilatlarının teknik
donanım, araç, gereç, personel ve eğitim bakımlarından bir
an önce yeterli seviyeye getirilmesinin artık daha fazla
ertelenemeyeceği tartışılmayacak bir biçimde ortaya
çıkmıştır.
Demokratik Sol Parti olarak, tanker
faciasının nedenlerini; bu facianın meydana gelmesinde ihmal,
kusur ve sorumluluğu olan kişi ve kuruluşların
belirlenmesini; eğitimli, donanımlı ve etkin bir yangınla
mücadele teşkilatınn kara ve deniz itfaiyeleri olarak örgütlenmesinin
sağlanmasını; tankerden yayılan petrolün denizdeki
canlı yaşam üzerindeki olumsuz etkisi ile petrolün
yanmasının çevreye verdiği zararın saptanmasını
ve yangın sırasında kahramanca mücadele eden fedakâr itfaiye
görevlilerine yönelik tedavi hizmetlerinin ve yanık tedavi merkezlerinin
yeterliliğinin incelenmesini gerçekleştirmek ve alınacak
önlemleri belirlemek üzere, Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 104
ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1. Hikmet
Uluğbay (Ankara)
2. Hasan
Hüsamettin Özkan (İstanbul)
3. M.
İstemihan Talay (İçel)
4. Nami
Çağan (İstanbul)
5. Ayhan Gürel
(Samsun)
6. Fikret
Uzunhasan (Muğla)
7. M. Hadi
Dilekçi (Kastamonu)
8. Metin
Bostancıoğlu (Sinop)
9. Hikmet Sami
Türk (Trabzon)
10. İhsan Çabuk (Ordu)
11. Abdulbaki Gökçel (İçel)
12. Osman Kılıç (İstanbul)
13. Ali Günay (Hatay)
14. Aydın Tümen (Ankara)
15. Mehmet Büyükyılmaz (Adana)
16. Hasan Gülay (Manisa)
17. Arif Sezer (Adana)
18. Mustafa Güven Karahan (Balıkesir)
19. Mustafa İlimen (Edirne)
20. Şükrü Sina Gürel (İzmir)
21. Zekeriye Temizel (İstanbul)
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusunda
yapılacak öngörüşmeler sırasında bu husus karara
bağlanacaktır.
B)ÇEŞİTLİ İŞLER
1.—Türkiye tarafından Hebron’a
(El-Halil’e) askerî personel gönderilmesi hususunda Hükümetin yetkili
kılınması için izin verilmesine dair Başbakanlık
tezkeresinin 20.2.1997 Perşembe günkü birleşimde
yapılacağına ilişkin Başkanlık açıklaması
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
Başbakanlığın, Anayasanın 92 nci maddesine göre
verilmiş ve daha önce, bugün görüşüleceğini Başkanlık
olarak deklare ettiğimiz hususun bugün görüşülmeyerek, yarın
görüşülmesi konusunda, bugün toplanan Danışma Kurulunda mutabakat
sağlanmış ve Sayın Hükümet de bu konudaki uygun görüşünü
bugün bize bildirmiştir. Son anda öğrendiğimiz için, bu konuyu
bugün görüşmeyeceğiz, yarın görüşeceğiz.
SUHA TANIK (İzmir) – Anlaşılmadı
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Biliyorsunuz, daha önce
Başbakanlığın, Anayasanın 92 nci maddesine göre
verilmiş, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı bir ülkeye
gönderilmesine ilişkin bir tezkeresi vardı. Bu tezkereyi, biz, bugün
görüşecektik; ancak, bugün toplanan Danışma Kurulunda, bu
tezkerenin bugün görüşülmemesi, yarın görüşülmesi konusunda bir
fikir birliğine varılmış; Hükümet de, bu konudaki
mutabakatını şimdi bildirmiştir. Bu itibarla, bu tezkereyi
bugün değil, yarın görüşeceğiz; onu belirtmek istedim.
Zaten, bu tezkereyi göz önünde tuttuğum için,
bugün arkadaşlarımıza gündemdışı söz veremedim;
yani, benden kaynaklanan bir hata değil. Şu anda bana söylediler;
onun için de arkadaşlarımdan özür diliyorum.
Gündemin "Meclis Soruşturması
Raporları" kısmına geçiyoruz.
IV.—GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI
VE
MECLİS ARAŞTIRMASI
A) GÖRÜŞMELER
1.—Erzurum Milletvekili Lütfü Esengün ve
62 arkadaşının, kanuna veya genel ahlaka aykırı
şekilde mal edinmek suretiyle görevini kötüye kullandığı ve
bu eylemin Türk Ceza Kanununun 240 ve 3628 numaralı Mal Bildiriminde
Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 13, 14 ve 15
inci maddelerine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Tansu Çiller
hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin
önergesi ve (9/4) esas numaralı
Meclis Soruşturması Komisyonu Raporu (S. Sayısı :213 ve
213’e ek) (1)
BAŞKAN – Genel Kurulun 18.2.1997 tarihli 57 nci
Birleşiminde alınan karar uyarınca, bu kısımda yer
alan iki adet soruşturma komisyonu raporunu görüşeceğiz.
Şimdi, birinci sırada yer alan Erzurum
Milletvekili Lütfü Esengün ve 62 arkadaşının, kanuna ve genel
ahlaka aykırı şekilde mal edinmek suretiyle görevini kötüye
kullandığı ve bu eylemin Türk Ceza Kanununun 240 ve 3628
numaralı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla
Mücadele Kanununun 13, 14 ve 15 inci maddelerine uyduğu iddiasıyla,
eski Başbakan Tansu Çiller hakkında, Anayasanın 100 üncü maddesi
uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına
ilişkin önergesi ve (9/4) esas numaralı Meclis Soruşturması
Komisyonu Raporu üzerindeki görüşmelere başlıyoruz.
Komisyon?.. Burada.
Meclis Soruşturması Komisyonunun 213 ve 213'e
ek sıra sayılı raporu daha önce sayın üyelere
dağıtılmış ve ilgili eski Başbakana da
gönderilmiştir.
Rapor üzerindeki görüşme usulümüzü de
biliyorsunuz. Önce komisyona, sonra 6 milletvekiline söz veriyoruz.
Ayrıca, hakkında Meclis soruşturması açılması
istenen eski Başbakana da son sözü veriyoruz.
Hakkında soruşturma açılması
istenen eski Başbakanın konuşma süresi
sınırsızdır, istediği kadar konuşabilir.
Milletvekillerinin konuşma süresi 10'ar dakika; komisyonun konuşma
süresi de 20 dakikadır.
Söz alan milletvekillerinin isimlerini okumadan önce,
raporda ufak tefek hatalar var, onları düzeltelim.
213 sıra sayılı komisyon raporundaki
baskı hataları: Sıra No 1, rapor sayfa No 116; Bolu Milletvekili
Feti Görür'ün isminin altında yer alan "muhalefet şerhim
ektedir" ifadesi Manisa Milletvekili Ekrem Pakdemirli'nin ismi
altında yer alacaktır.
Yine, 2 inci sırada, raporun 131 inci
sayfasında, yedinci paragraf, ikinci satırda "4,5 milyar"
kelimesi "4,5 milyon" olarak doğru ifade edilmesi gerekiyor.
Yine, 3 üncü sırada, raporun 285 inci
sayfasında, son satırda "15.7.1997" ifadesi
"15.1.1997" olarak düzeltilmiştir efendim.
Yüce Kurulun bilgisine sunulur.
Bu rapor üzerinde söz isteyen sayın
milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Sayın Hasan Denizkurdu, Sayın
Ali Rıza Gönül, Sayın Sabri Ergül, Sayın Hikmet Uluğbay,
Sayın Yüksel Yalova, Sayın Yusuf Namoğlu, Sayın Emin Kul,
Sayın Murat Başesgioğlu, Sayın Mustafa Cumhur Ersümer,
Sayın Edip Safder Gaydalı, Sayın Zeki Çakan, Sayın Turhan
Güven, Sayın Saffet Arıkan Bedük, Sayın Ahmet Hamdi
Üçpınarlar, Sayın Yahya Şimşek.
Sayın milletvekilleri, biliyorsunuz, bu rapor
üzerinde de ancak 6 milletvekiline söz veriyoruz.
Komisyon bu safhada mı konuşmak istiyor
veyahut da konuşmak istiyor mu efendim?
(9/4) ESAS NUMARALI MECLİS SORUŞTURMASI
KOMİSYONU BAŞKANI NACİ TERZİ (Erzincan) – Hayır
konuşmak istemiyoruz.
BAŞKAN –
Komisyon konuşmak istemiyor.
Efendim, söz sırası Sayın Hasan
Denizkurdu'da.
Buyurun. (DYP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 10 dakika Sayın Denizkurdu.
HASAN DENİZKURDU (İzmir) – Teşekkürler.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Erzurum Milletvekili Sayın Lütfü Esengün ve 62 arkadaşı
tarafından verilen soruşturma önergesi ve bilahara kurulan
soruşturma komisyonu raporuyla ilgili şahsî görüşlerimi
bildirmek üzere söz almış bulunuyorum.
Değerli Meclis üyeleri, sözlerime 5.6.1996 günü,
yine, bu Mecliste yaptığım bir konuşmaya atıfla
başlamak istiyorum. O toplantıda, Refah Partisi Genel
Başkanı Sayın Erbakan'ın mal varlığıyla
ilgili soruşturma açılması konusu Parlamentonun gündemine
gelmiş ve ben, yine, şahsım adına söz
aldığımda, yaklaşık dört aydan beri Parlamentoda
olduğumu; ama, zaman zaman, kendimi Parlamentoda mı, yoksa
ağır ceza mahkemesinde mi olduğumu
anlayamadığımı; dış ülkelerde
yaptığım araştırmalarda dünyanın hiçbir ülkesinde
soruşturma konusunun bu kadar dejenere edilmediğini gördüğümü ve
de Parlamentonun yasama yetkisi içerisinde yargı niteliği
taşıyan bu işlevinden çekilmesi gerektiğini ve
dolayısıyla, eski bakanların, eski başbakanların
Meclis aritmetiğinin kritik ana geldiği anlarda sayısal adalete
mahkûm edilmemesi gerektiğini ifade etmiştim. Dolayısıyla,
daha 5.6.1996'da ifade ettiğim bu görüşleri bugün de, Doğru Yol
Partisi Genel Başkanı ve eski Başbakan hakkında verilen
önerge hakkında konuşurken, yine, tekrarlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu konuşmayı
hazırlamadan evvel, Meclis kütüphanesinde Yüce Divan konusuyla ilgili uzun
bir araştırma yaptım. Eski bahriye nazırından
başlayıp günümüze kadar gelen süre içerisinde yine gördüğüm odur
ki, bu soruşturma komisyonları Türk siyaset tarihinde, maalesef,
istenilen neticeyi verememiştir.
Değerli milletvekilleri, burada iki nokta var:
Birincisi, öncelikle, Parlamentonun "soruşturma komisyonu"
adı altında kurduğu komisyonlar, İçtüzüğümüze göre,
Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu tahtında araştırma yapan,
yargı niteliğindeki bir faaliyettir. Başka bir deyişle,
soruşturma komisyonu, yasama faaliyetinde değil, bir yargı
faaliyetinde bulunmaktadır. Oysa, kuvvetler ayrılığının
hâkim olduğu demokraside, yargıya ait olan bu yetkinin, parlamento
tarafından kullanılması, prensip itibariyle doğru
değildir. Nitekim, Fransa'da, bu iddialar ciddî görülürse, direkt olarak
yargıya götürülmektedir.
İkincisi, ben, şahsen, ister bakan ister
başbakan olsun, insanların tabiî olmayan mahkemelerde; yani,
kendileri için kurulmuş mahkemelerde yargılanmalarını,
anayasaya ve eşitlik ilkesine aykırı buluyorum. Neden;
araştırdım, bu yüce divan ilk defa İngiltere'de ortaya
çıkmış; yani, İngiltere'de bakan olan, İngiltere'de
başbakan olan kimse "ben niye normal vatandaşın
yargılandığı mahkemeye gideyim; beni Lordlar Kamarası
yargılasın" diye, sınıfsal bir yargılama sistemi
içerisinde, kendisine özgü bir yargılama imkânı yaratmış ve
bu, 1876 Anayasasıyla bize, 1924 ve günümüze kadar gelmiş.
Şimdi, sizlere soruyorum; bir bakanın, bir
başbakanın yargılanması için; önce meclise gelecek,
sayısal çoğunluk sağlanacak; soruşturma komisyonuna
gidecek, sayısal çoğunluk sağlanacak; yetmeyecek, meclise
gelecek; dolayısıyla, yüce divanda yargılanma konusunu hem
anayasaya hem eşitlik ilkesine aykırı buluyorum.
Gerek Sayın Erbakan'ın mal
varlığıyla ilgili yaptığım konuşmada gerek
bugün Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Sayın Tansu Çiller'le
ilgili yapacağım şahsî görüşümü ifade eden konuşmada
gerekse bunu müteakip Sayın Mesut Yılmaz'la ilgili yapılacak
olan görüşmelerde, bu kanaatimi izhar ediyor ve Anayasa
değişikliğinin gündeme geldiği,
dokunulmazlıkların kısıtlanmasının gündeme
geldiği bu tarihlerde, Sayın Tansu Çiller'in, nisan ayında
özellikle siyasî parti liderlerini ziyaret ederek "geliniz, Meclisi bu
siyasî iddialarla meşgul etmeyelim, bunları bağımsız
yargıya götürelim" dediği zaman, âdeta, konunun "Meclis
denetiminden mi kaçılmak isteniyor" denildiğini
hatırlatıyor; ama, bu geçirdiğimiz TEDAŞ, TOFAŞ,
diğer soruşturma önergeleriyle ilgili görüşmeler, maalesef, hem
Meclisimizi hem de soruşturma komisyonundaki arkadaşları
rahatsız etmiştir; iki türlü rahatsız etmiştir: Bunlardan
bir tanesi, 8'e 7 oranının tartışılması; ikincisi
de, İçtüzüğün 110 uncu maddesine göre gizli olması gereken
soruşturma komisyonu çalışmalarının, maalesef,
soruşturma komisyonu toplantısı bittikten hemen sonra,
dışarıda, bütün belgelerin açıklanması, kamuoyunu rahatsız
etmiştir.
Değerli milletvekilleri, bugün, Sayın Esengün
ve arkadaşlarının verdiği önergeyle, mal beyanında
bulunmayla ilgili 3628 sayılı Kanuna muhalefet dolayısıyla
Sayın Tansu Çiller hakkında soruşturma açılmasını
ve soruşturma komisyonu raporunu konuşuyoruz. Öncelikle şunu
ifade edeyim ki, değerli komisyon üyeleri, yaklaşık dört ay
boyunca çalışmışlar, istenilen her türlü belgeyi, tapudan,
yurtiçinden, yurtdışından, şirketlerden getirtmişler;
bununla da yetinmeyip, Sanayi ve Ticaret Bakanlığından 2, Maliye
Bakanlığından 2, Yüksek Denetleme Kurulundan da 2 kişi
olmak üzere, on yılı aşkın tecrübeye sahip bulunan 6
kişilik bir uzman kurulu oluşturmuşlar ve bu uzmanlara, gelen
dosya içerisindeki bilgileri tek tek inceletmişler ve uzmanlar da
yaklaşık 50 sayfalık bir rapor halinde bunu sayın komisyona
sunmuşlardır.
Şimdi, burada, Meclis soruşturmasıyla
incelenmesi gereken konu nedir; mal beyanıyla ilgili yasaya muhalefettir.
Bu yasaya göre, bir suç oluşabilmesi için, ya hiç beyanname verilmemesi ya
verilen beyannamelerde eksiklik olması ya da verilen beyannamelerdeki
servetin haksız kazançlarla sağlandığının
ispatı gerekir; ancak, Sayın Esengün -komisyona
çağırılmış- komisyon tarafından
dinlendiğinde "böyle bir iddiada bulundunuz ve iddalarınız
da Mecliste okundu, soruşturma açıldı, ne diyorsunuz"
denildiğinde, geçen dönem, Meclis araştırma komisyonunda bu
konuda görev alan ve onbeş ay Amerika dahil gidip incelemelerde bulunan
Sayın Esengün, komisyonda "elimizde, bugüne kadar, geçen dönem
yapılan araştırmanın dışında bir tek belge
ve bilgi yoktur -hatta, şunu da söylemiştir- belki, bizim önergemiz,
bu anlamda mübalağalı da olabilir; ama, bunu araştırmak
komisyona düşüyor" demiştir.
Komisyon, araştırmalarını
yapmış, Sayın Çiller'den, eşinden, ilgili yerlerden bütün
belgeleri getirtmiş; yapılan araştırma sonunda, 8 üye Yüce
Divana sevkine gerek olmadığı, 7 üye de sevkine gerek
olduğu konusunda karar vermiştir; dolayısıyla, bugün, bunu
görüşüyoruz.
Değerli arkadaşlar, dosyayı
incelediğiniz zaman, Sayın Tansu Çiller'in arka arkaya 5 defa mal
beyanında bulunduğunu ve bu mal beyanlarının; geçen dönem
15 ay, bu dönem de 4 ay olmak üzere, 19 ay boyunca, Meclis tarafından
tetkik edildiğini görüyoruz. Aslında, Meclis
soruşturmasıyla araştırılması gereken, Tansu
Çiller'in milletvekili seçildiği 1991'den sonraki dönemdir; çünkü, mal
beyanında bulunma mecburiyeti, mal beyanında bulunmayla ilgili yasaya
göre, milletvekilleri, gazete sahipleri, köşeyazarları vesaire
gibi...
BAŞKAN – Sayın Denizkurdu, 1 dakikanız
var efendim.
HASAN DENİZKURDU (Devamla) – Ama, maalesef, konu,
1991'den çok gerilere getirilerek, siyasî polemik konusu yapılmak
istenmiştir.
Değerli milletvekilleri, ben, sözlerimi -1
dakikalık sürem kaldı- bitirmeden evvel, şunu da söylemek
istiyorum: Özellikle, muhalefet şerhlerini, üyelerin
açıklamalarını, hepsini çok dikkatli inceledim; ama, bir üyenin,
özellikle, parlamenter deneyimi çok olan ve uzun yıllar bu Parlamentoda
görev yapan Sayın Ekrem Pakdemirli'nin muhalefet şerhini burada
okuyup zapta geçirmek lüzumunu hissediyorum.
Bakın, Sayın Pakdemirli ne diyor:
"Temelde, bu tür soruşturma komisyonları, parti
mülahazalarıyla, devrisabık yaratma düşüncesiyle, bir partiyi
halk nazarında küçük düşürmek, bu yolla oy kazanmak, meydanlarda;
işte, onların eski bakanları, Yüce Divanda yargılanmak için
kuruluyor..."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Denizkurdu, 1 dakika eksüre
veriyorum, fazla vermeyeceğim efendim.
HASAN DENİZKURDU (Devamla) –
"...komisyonların kuruluşunda da, konunun ehli yerine,
partilerin gösterdiği adaylar arasından kurayla seçiliyor. Milletvekillerinden
seçilen üyeler, Mecliste grubu bulunan partilerin sandalye sayısına
göre seçilmektedir. Geçmişte, Meclisin bu denetim aracı,
alabildiğine istismar edilmiş, meydanlarda bu konuda nutuklar
verilmiştir.
ABBAS İNCEAYAN (Bolu) – O tarafa söyle...
HASAN DENİZKURDU (Devamla) –
Yozlaştırılmış bu denetim müessesesinin
kaldırılmasında yarar görüyorum. Partizan
davranışlarla, konunun ehli olmayan milletvekillerinin
oylarıyla, bir eski başbakan veya bakanın Yüce Divana
gönderilmesini doğru bulmuyorum. "Bugün, âdeta 1980 öncesi
uygulamalar hortlatılmak istenilmektedir" denilerek, bence, en
doğru görüş ortaya konulmaktadır.
Benim kanaatim, ne bu önergede ne de bundan sonraki
önergede, bakanlık, başbakanlık yapmış kimselerin,
birtakım siyasî mülahazalarla Yüce Divana gönderilmesinin, sadece o
insanlara
ıstırap vermekle kalmadığını, aynı
zamanda Parlamentonun saygınlığı ve kamuoyunda da
yanlış anlamalara yol açtığını ifade ediyor,
herkesin, yapılacak oylamada, elini vicdanına koyarak gerekli
kararı vereceğini belirtiyor, hepinize sevgı ve
saygılarımı sunuyorum. (DYP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Denizkurdu.
İkinci konuşma sırası Sayın
Ali Rıza Gönül'e ait.
Buyurun efendim.
Sayın Gönül, süreniz 10 dakika.
ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum; soruşturma raporu üzerindeki görüşlerimi arz edeceğim.
Biraz geriye gidersek; o günlerde söyledik, ama, bugün
de tekrar etmekte fayda görüyorum "hedef, tamamen siyasidir; TEDAŞ,
TOFAŞ, TURBAN, mal varlığı gibi tümüyle mücerret
iddialardan oluşan bir dizi siyasî komplodur; Sayın Çiller ve DYP
aleyhine siyasî terör estirilmiştir" dedik.
Sayın milletvekilleri, öncelikle belli konularda
mutabık kalmamız gerekir. Eğer, devlet idare ediyorsak ve
eğer, Türkiye Cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğuna
inanıyorsak, siyasî kin ve hırslarımızı dizginleyip,
Anayasanın ve yasaların getirdiği kurallara saygılı
olmak zorundayız. Gelin görün ki, bağlayıcı olması
gereken kurallara rağmen, bazı komisyon üyeleri, Sayın Çiller'i
hedef alan ve Doğru Yol Partisini de siyasî hayattan silmek uğruna,
bazı değerleri yerle yeksan etmekte sakınca görmemişlerdir.
Bir komisyon üyesi, Yüce Heyetinizin yasa ve komisyonun
vermediği sıfat ve yetkisini kendisine yakıştırarak,
Amerika Birleşik Devletlerinde bir şirket aleyhine dava açmaya
kalkışmış, bir başka üye, İçtüzüğün
kendisine yüklediği sorumluluğu bir kenara atarak "suç
duyurusunda bulunacağım" diye adlî yetkililerle
tartışmış ve basına haber konusu olmuştur. Kimi
üyeler de, gizliliği olan bilgi ve belgeleri açıklamakta sakınca
görmemişlerdir. Hatta, daha da ileri giderek, 6 yeminli uzmanın
düşünce ve raporlarına, sırf "siyaset olsun"
mantığıyla itibar etmemişlerdir. Acaba hislerin bu denli
hâkim olduğu bir ülkede, kim alnının akıyla siyaset
yapabilir ve yine soruyorum; acaba, siyasete atılma gücü ve cesaretini kim
kendinde bulabilir?
Sayın milletvekilleri, Sayın Erbakan'ın
mal varlığı araştırılmıştır.
Kendileri, altınlarının edinme gerekçelerini de
açıklamış ve hesabını vermişlerdir. Sayın
Çiller de, her kuruşunun ve servetinin açıklamasını
yapmış, 5 yılda 5 kez mal bildiriminde bulunmuş, tüm
soruları da cevaplamıştır; ama, unutmayınız ki,
daha aile servetinin hesabını vermemiş ve soruşturması
da yapılamamış olanlar da bulunmaktadır!.. Hâlâ kalkıp
"şaibeli servet" diyerek toplumu yanıltmak doğru
mudur? Olay, Sayın Çiller'in şahsî meselesi ve onur kavgası
olmaktan çıkmış, Doğru Yol Partisinin, hatta, Türk
siyasetinin de onur meselesi haline gelmiştir.
Değerli arkadaşlarım, bir
başbakana, bakana, siyasî liderlere çamur atmak ne bu kadar ucuz ne de bu
kadar ölçüsüz olmamalıdır; hatta, bu kadar pervasız da
olmamalıdır.
Raporun 118 inci sayfasından itibaren yer alan
muhalefet şerhlerine bakarsak, soruşturmanın usulüne uygun
yapılmadığı, soruşturma işlemlerinin
sağlıksız yürütüldüğü, yeterli incelemenin
yapılamadığı gibi nedenlerle Sayın Çiller'in Yüce
Divana sevkini uygun bulduklarını görmekteyiz.
Ben, her şeyden evvel, tabiî ki, burada, bu
komisyonu oluşturan değerli arkadaşlarıma, dört aya
sığdırılan fedakâr çalışmalarından ve
gösterdikleri titizlikten dolayı teşekkür etmeyi de bir borç biliyorum.
Yalnız, birkısım arkadaşların ne denli
önyargılı oldukları şu cümlelerle de ne güzel ifade
edilmiştir: "Komisyonumuz, komisyonda çoğunluğu ellerinde
bulunduran 8 kişilik İktidar partilerine mensup blok tarafından
çalıştırılamamıştır" denilmekte, raporun
son bölümlerinde de "komisyon kararının 7'ye karşı 8
olacağı önceden ilan edilmiştir" denilmektedir. Soruyorum:
Acaba bu açıklamalara niçin gerek görülmüştür?
Size aynı mantıkla hareket eden daha
çarpıcı bir beyanı da raporun 269 uncu sayfasından itibaren
okumakta fayda görüyorum: "RP+DYP = 8 ve ANAP+DSP+CHP=7 üye
yapısı nedeniyle, komisyondaki 8 oyluk çoğunluk
sayısı, İktidara, daha komisyon başkanlık divanı
seçimlerinde kendini göstermiş ve komisyon yönetimine egemen
olmuşlardır" deniliyor. Bunu, bir İzmir Milletvekili
arkadaşımız, raporun muhteviyatına ve münderecatına
geçirmekte hiçbir sakınca görmemiştir.
Değerli milletvekilleri, burada, sadece anayasal
ve hukukî prensipleri konuşabiliriz. Üzerinde mutabık kalınan
konu, budur. Eğer mutabıksak, bu konuları hayata geçiren
sistemin işleyişinde de mutabık olmamız gerekir.
Yüce Heyetinizin huzurunda, iktidar-muhalefet -8/7-
oranına takılıp kalmış arkadaşlara sormak
istiyorum: Basın ve kamuoyu, açık ve net olarak bu soruların
cevaplarını almalıdır. Arkadaşlarımız, bu ve
bundan sonra soracak olduğum soruların cevaplarını, net
olarak, basına ve kamuoyuna açıklamakla yükümlüdürler.
Türkiye Büyük Millet Meclisi denetim mekanizması
siyasî amaçla mı çalışır, hukukî mülahazalarla mı
çalışır? Şayet, bir siyasetçi hakkında soruşturma
açan Meclis tasarrufu hukukî ve meşru ise, o soruşturmanın
sonucuyla ilgili Meclis tasarrufu da hukukî ve meşrudur. Ya bu Meclisten
çıkan bütün komisyon kararlarını meşru ve hukukî
sayacaksınız ya da bu mekanizmayı işletmeyeceksiniz,
doğru mudur?..
Meclis soruşturması komisyonlarına evet;
ama, benim istediğim gibi karar verirse demeye hakkınız ve
önceliğiniz var mıdır? Yoksa, kendi ellerinizle, iradenizle
işlettiğiniz anayasal bir mekanizma işlevini tamamladıktan
sonra, ben bunu beğenmedim, tekrar her şeyi başa gönderelim
diyemezsiniz; bu, keyfîlik olur; bırakın hukuk devletini, aşiret
düzeninde bile eşine rastlayamazsınız. Acaba, siz, başka
türlü mü düşünüyorsunuz?
Muhalefet şerhinde, İktidar partileri
milletvekillerini suçluyor ve "efendim, bu 8 milletvekili siyasîdir"
diyorsunuz. Peki, o zaman, bu 7 muhalefet milletvekili ne oluyor?
YÜKSEL YALOVA (Aydın) – Onlar da siyasî...
ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – 8 üye siyasî oluyor da
7 üye siyasî olmuyor mu? Bunun cevabını da vermeniz gerekir.
YÜKSEL YALOVA (Aydın) – O da siyasî.
ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Siz "İktidar
milletvekillerinin oylarında bir fark yok" derken, kendi
kanadınızdaki oylarda da farklılığın
olmadığını hangi gerekçeyle izah edeceksiniz ve siz,
eğer "komisyondaki iktidar milletvekilleri
anlaşmış" derseniz, buradan muhalefet milletvekillerinin de
anlaştığı sonucu çıkmaz mı?..
BAŞKAN – Sayın Gönül, 1 dakikanız var
efendim.
ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Muhalefet
şerhi yazan sizler, önce Yüce Parlamentonun önünde, milletin, basının
önünde, evvela bu soruların cevaplarını bu kürsüden
vermelisiniz, vermek de zorundasınız. (ANAP, DSP ve CHP
sıralarından gürültüler)
ABBAS İNCEAYAN (Bolu) – Önce o önergeyi verenler
versin.
ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Ha, bir şey daha
söyleyeyim: "Savcı benim, hâkim benim, kararı uygulayan da
benim" hiç diyemezsiniz.
ABBAS İNCEAYAN (Bolu) – O tarafa söyle sen.
ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Değerli
milletvekilleri, hepiniz biliyorsunuz ki, siyaset, sabır ve
soğukkanlılık isteyen bir iştir. Kimse, hesapsız ve
kitapsız iş yapmamalıdır. Buraya biraz sonra gelecek olan
bazı muhalefet partileri sözcüleri, ellerinde birtakım belgeleri bu
kürsüden gösterecekler, "imzasız, mühürsüz, sahte belgeler"
diyecekler.
AHMET KABİL (Rize) – Sadece sizin belgeleriniz
sahte.
ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Buna hiç gerek yok;
zaten, bunların hepsi dosyaların içerisinde vardır. (ANAP ve DSP
sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Gönül, 1 dakika eksüre
veriyorum, lütfen sözlerinizi tamamlayın.
Sayın arkadaşlar, lütfen müdahale etmeyin.
ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Değerli
milletvekilleri, o dosyaların içerisinde, istediğiniz bütün belgeler
toplanmış ve mevcuttur. Buradan halkı yanıltmaya gayret
etmek, abesle iştigaldir.
Son bir yılda, sadece "yolsuzluk"
kelimesine sarıldınız; size teşekkür ederiz; çünkü, bizi
kenetlediniz; ama, muhalefetin muhtevası sadece bu değildir,
halkımız sizden, sorunları için, problemleri için, projeler,
projeksiyonlar istemekte ve beklemektedir, haklıdır.
TUNCAY KARAYTUĞ (Adana) – Neymiş o
projeksiyonlar, söyle!
ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Bir yılda
sergilediğiniz muhalefet anlayışına bakalım. Biliyor
musunuz, bunu da tekrar, bu kürsüden, ben söyleyeceğim: "Hükümeti
kilitleyelim" derken, zihnî melekelerinizle birlikte, Türkiye'yi de
kilitlediniz.
Hepinize ve Yüce Heyetinize saygılar sunarım.
(DYP sıralarından alkışlar, ANAP, DSP ve CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gönül.
Sayın Sabri Ergül, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
İBRAHİM GÜRDAL (Antalya) – Ali Rıza,
anahtar burada, al anahtarı da aç... Ali Rıza, duymadın galiba,
anahtar var bende, al anahtarı...
BAŞKAN – Sayın Gürdal, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurul salonunda olduğunuzu unutmayın. Sizinle, 1987'den
1991'e kadar güzel muhalefet yaptık, biliyorsunuz.
İBRAHİM GÜRDAL (Antalya) – Sen de, Genel
Kurulu tarafsız idare edeceğini unutma... Tarafsız idare
edeceksin burayı...
BAŞKAN – Buyurun Sayın Ergül.
SABRİ ERGÜL (İzmir) – Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Selam olsun yolsuzluk iddiaları
karşısında kilitlenenlere; selam olsun yolsuzluk iddiaları
karşısında hakkını arayan halkımıza. (CHP
sıralarından alkışlar)
Refah Partisi muhalefetteyken, Lütfü Esengün ve 62
arkadaşı, eski Başbakan Çiller hakkında ağır
ithamlarda bulundular. İddia ediyoruz demekten de öte, yasaya ve genel
ahlaka aykırı, görevini suiistimal ederek muazzam bir serveti
haksız yolla edinmiştir, yapmıştır, etmiştir;
İstanbul Bankasını, dolayısıyla hazineyi zarara
sokmuştur; Amerika'ya para kaçırmıştır; yolsuz,
kanundışı mal edinmiştir, Yüce Divanda hesap vermelidir
dediler.
İBRAHİM GÜRDAL (Antalya) – Götürün
malı...
SABRİ ERGÜL (Devamla) – Biz, bu iddialara,
suçlamalara katıldık; Yüce Meclis de katıldı ve
soruşturma komisyonu kuruldu. Bu suçlamalarla, Yüce Divan tehditleriyle,
Refah Partisi, Tansu Hanımı teslim aldı ve iktidar oldu. O
noktadan sonradır ki, görüşleri değişti; şimdi tam
aksini söylüyorlar. Bu, siyasî ahlaka sığar mı?! Ya o zaman
Sayın Çiller'le ilgili olarak iftirada
bulunuyordunuz ve şimdi kalkınız özür dileyiniz, biz
yanlış söylemişiz deyiniz; eğer bunu
yapmıyorsanız, o zaman da söylediklerinizin,
yazdıklarınızın arkasında durunuz; dürüstlükle,
yazdıklarınızı, söylediklerinizi savununuz.
Bakın, ben, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili
olarak, şahsım adına konuşuyorum; ama, partim,
başından beri, bu tür iddialar karşısında milletvekili
dokunulmazlığının engel olmamasını, her türlü
iddia karşısında milletvekillerinin de yargı yoluna
gitmesini savundu ve bu konuda ilk anayasa değişikliği önerisini
Cumhuriyet Halk Partisi verdi.
Geliniz, bu tür iddialar karşısında,
Yüce Meclisteki soruşturmalara siyaseti katmadan yargı yolunu
açalım diyoruz. Niçin, yargıya gitmekten, Türk adliyesi önünde
yargılanmaktan ve hesap vermekten korkuyoruz? Hele, özellikle Yüce
Divanda, başında dürüstlük ve hukuk abidesi 11 altın
insanın ulus adına görev yaptığı o Yüce Divanda hesap
vermekten niçin çekiniyoruz?
Şimdi, eğer, siz, özür dilemiyor ve "biz,
Tansu Hanım'ı haklı olarak suçladık; biz, Tansu
Hanım'ın mal varlığı konusundaki iddiaları
biliyoruz, onun durumunu biliyoruz; ama, biz, bunları muhalefette
söyledik; bakmayın o söylediklerimize; bunları söyledikten sonra, o
muhterem hatun kişi, bizimle, siyasî, dinî nikâh kıydı; gelirken
de, yanında, önemli çeyiz getirdi; o çeyiz sayesindedir ki,
Hocamızın yirmiyedi yıllık hayali gerçekleşti ve
Başbakan oldu; o çeyizin hatırına biz buna katlanıyoruz"
diyorsanız, millet katlanmıyor; bunu bilmek durumundasınız.
(DYP sıralarından gürültüler)
İSMAİL YILMAZ (İzmir) – Seviyeli
konuş, seviyeli!.. Ayıp!..
BAŞKAN – Arkadaşlar, müdahale etmeyelim...
Rica ediyorum...
SABRİ ERGÜL (Devamla) – Siz
bağışlıyorsunuz; ama, biliniz ki, milletimiz
bağışlamıyor; komisyonda aklıyorsunuz; ama, biliniz
ki, milletimiz aklamıyor. Bu konu, daha, çok konuşulur; bu
şarkı bir ömür boyu sürer.
NURHAN TEKİNEL (Kastamonu) – İSKİ'ye
gel, İSKİ'ye!.. İSKİ'ci!.. Millet sizi sildi!
SABRİ ERGÜL (Devamla) – Benden önce konuşan
değerli arkadaşımın değindiği sözlerden bir
kısmı bana ait. Evet, komisyon, kurulduğu andan itibaren, bu
iddiaları soruşturmak yerine, örtbas eden bir tavır izledi, bir
tutum sergiledi. Kendi anlatımlarıyla, kendi yazılı
beyanlarıyla, yirmi yıl önce tek gözlü bir odada kola içecek 40
sentleri olmayanların, yirmi yıl sonra 40 trilyonluk bir servete
sahip olmalarını; bu değirmenin suyunun nereden geldiğini
soralım dedik; ama, komisyonun o meşhur 8'e 7 yapısıyla, o
sihirli formülle bütün bunlar engellendi. Bunlar gerçektir ve bu gerçekleri,
biz, muhalefet şerhimizde zikrettik.
Bu ailenin -Maliye Bakanlığından sorduk-
1987'den bu yana tek vergi kaydı yok; ne Sayın Özer Uçuran Çiller'in
ne Tansu Çiller'in ne de reşit oğulları Mert Çiller'in tek vergi
kaydı yok, tek kuruş vergi ödemiyorlar. Kurulmuş ve devam eden
17 şirketleri var; hepsi de zarar ediyor.
İBRAHİM GÜRDAL (Antalya) – Vay, vay, vay!..
SABRİ ERGÜL (Devamla) – Anadan babadan kalan yok.
Bir tek mebus maaşıyla hem bu lüks hayat sürdürülüyor hem de bu 40
trilyonluk servet nasıl meşru yoldan elde ediliyor; bunu bir
araştıralım dedik.
İstanbul Bankasını
hortumlamışlar; soralım dedik.
Amerika'da 5-6 milyon dolarlık malları ve
şirketleri var; hele bir soralım, ulus adına bir soralım
dedik.
Bolu'da, Kuşadası'nda, Boğaz'da, Sarıyer'de,
Kilyos'ta yüzbinlerce metrekare arsası var, gayrimenkulleri var;
katları, atları, yatları var; bunları bir soralım
dedik.
Değirmenin suyu nereden geliyor; tüyü bitmedik
yetimin hakkı olan bu paranın hesabını bir soralım
dedik.
Evsahibi tarafından icraya verilmiş merhume
anneleri nasıl oluyor da 670 bin dolar, 700 bin mark, 870 cumhuriyet
altını bırakıyor; onu bir soralım dedik; hem de
yastık altında nasıl bırakıyor; onu bir soralım
dedik.
İBRAHİM GÜRDAL (Antalya) – Damadına bile
inanmamış demek...
SABRİ ERGÜL (Devamla) – Gariban köylülerden,
emekli Niyazi Efendiden, imara açık olmadığı için, tarla
vasfında olduğu için ucuza kapatılan araziler kendi ellerine
geçtikten sonra, bir günde nasıl imara açılıyor, nasıl
inşaat izni alınıyor ve oralarda, yüzlerce lüks villa, süper
lüks konutlar -her biri 100'er milyar lira değerinde-bunlar nasıl
oluyor, bu nüfuz ticaretinin hesabını bir soralım dedik...
SÜLEYMAN HATİNOĞLU (Artvin) – Onlar cennet
villaları...
SABRİ ERGÜL (Devamla) – ...ama, hiçbirisini sorma
imkânına sahip olamadık. Muhalefet partileri milletvekili
arkadaşlarımın büyük çabalarıyla birtakım şeyleri
getirtmeye başladık; ama, icra ellerinde olduğu için, o gelen
belgeler de yalan yanlış belgelerdi.
Bakınız, burada ilk kez
açıklıyorum. Hazine Müsteşarlığından soruyoruz,
Amerika'ya bu dolarları ne zaman transfer ettiniz; "1992
yılında" diyor ve "transfer belgeleri de ekindedir"
diye bize gönderiyor; ama, bakıyorsunuz ki, Hazine Müstaşarlığının
resmî yazısında -22.10.1996 tarihli yazıda- "ekinde belgeler
var, 1992'de transfer yapılmış" dediği halde,
belgelere bir bakıyorsunuz ki -böyle, elimde büyüteç, baktım,
işte burada gözüküyor, görüyor musunuz... Bizde Mercümek parası
olmadığı için projeksiyon makinesi filan getiremedim, bu
büyüteci aldım; görüyorsunuz- burada diyor ki, "Marso AŞ, 6
Haziran 1995..." 1992'de yapılan transferin belgesi, 1995'te
Marso'dan geliyor ve devlet de diyor ki, "işte, buyurun belgesi,
1992'nin..." A mübarek, sen, 1992'de bu transferi yaptıysan, belgesi
nasıl 1995 tarihli oluyor?..
ALİ OĞUZ (İstanbul) – İSKİ'den
sana bir şey düşmedi mi?!.
SABRİ ERGÜL (Devamla) – Bunun gibi birçok örnek
verebilirim. Amerika'dan sorduk; noterden belgeler geldi; yine, böyle, büyüteç
elimde, gösterdim arkadaşlara noter sahtekârlığını...
O toplantı 12 dakika sürdü; Komisyon
Başkanı açtı, kapadı; çünkü, o, yoksulun parası olan,
Hazinenin parası olan o kirli yumağın ucundan bir ilmik
yakalamıştık, yürüyorduk... Olayı kapattılar...
Kapatırsınız; ama, ne burada ne milletin huzurunda ne de ruzi
mahşerde bunun hesabını veremezsiniz. (CHP ve DSP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
BAŞKAN – 1 dakikanız var efendim.
SABRİ ERGÜL (Devamla) – Değerli
arkadaşlarım, biraz sonra burada oylama yapacağız; ama, bu
Yüce Meclis, demokrasi içerisinde bu halkın özgür iradesiyle seçtiği
özgür temsilciler, yapanın yanına kalmadığını,
ondan hesap sorulabildiğini göstermek durumundadırlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Ergül, size son 1 dakika
veriyorum, lütfen bağlar mısınız efendim.
SABRİ ERGÜL (Devamla) – Bunu, hep birlikte
göstermek durumundayız. Susurluk'undan devlet içerisindeki çetelere kadar
bu şekildeki yolsuzluk iddiaları karşısında, Meclis,
görevini yapmak durumundadır. Bakınız, halkımız
şunu biliyor, 20 yılda, 40 sentten 40 trilyona... Vaktim olsa da
anlatsam; ama, bakın, aynen şekilde görüldüğü gibi... Muhterem
kardeşim, göster de 65 milyon pek aziz memleket evladı televizyonda
görsün. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar, DYP sıralarından
gürültüler)
NURHAN TEKİNEL (Kastamonu) – Şovmen,
şovmen!..
SABRİ ERGÜL (Devamla) – Bakın, 1974... 40
sentleri var. Şimdi, bakın, İstanbul Bankası
hortumlanıyor, biraz artıyor. Sonra yükseliyor, 1995'te 40 trilyon...
İBRAHİM GÜRDAL (Antalya) – Şaibe
hanım nerede?!..
SABRİ ERGÜL (Devamla) – Mercümek ve Bosna
parası yok bizde, ancak böyle gösterebiliyorum; olsa, projeksiyon makinesi
falan getirirdim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Ergül, tamam efendim, süreniz
bitti; saygılarınızı sunun tamam.
Buyurun efendim.
SABRİ ERGÜL (Devamla) – Ulus, bu iddiaların
araştırılmasını ve hesap sorulmasını
istiyor. Ben, Meclisi saygıyla selamlayarak, sözlerimi, büyük
İnönü'nün bir sözüyle bitirmek istiyorum: "Namus erbabı, en az
namussuzlar kadar cesur olmadıkça, bu ülke için kurtuluş
yoktur."
Teşekkür ederim, saygılar sunarım. (CHP
ve DSP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
İBRAHİM GÜRDAL (Antalya) – Böyle servet mi
olur mu!.. Bu nasıl servet!.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Ergül.
Sayın Hikmet Uluğbay, buyurun efendim. (DSP
sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır.
HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli üyeler; eski
Başbakan Prof. Dr. Tansu Çiller hakkında, Anayasanın 100 üncü
maddesi uyarınca açılan Meclis soruşturması
tamamlanmış ve komisyon raporu, muhalefet şerhleri de dahil
olmak üzere, sizlere dağıtılmıştır.
Komisyonun önüne getirilebilen bilgileri
değerlendirme sonucunda ulaştığım vicdanî kanaatlerimi
açıklamak ve sizlerle paylaşmak üzere söz almış
bulunuyorum. Sizlere ve televizyonlarının başında bizleri
izleyen vatandaşlarıma saygılarımı sunuyorum.
Raporun 160 ilâ 268 inci sayfaları arasında
yer alan muhalefet şerhim ve eklerinde, eski Başbakanın, Devlet
Bakanı ve Başbakan olarak görev yaptığı dönemde, mal
varlığında, kaynağını
açıklayamadığı -en mütevazı hesapla- 73,6 milyar
liralık bir artış yer aldığı, belgelere
dayanılarak kanıtlanmıştır. Bu 73,6 milyar
lirayı, mal bildirim dönemlerindeki kurlardan dolara çevirirsek,
kaynağı açıklanamayan mal varlığı en az 2,7
milyon dolardır. 2,7 milyon dolar da, doların bugünkü
değerinden, en az 323 milyar lira eder.
Ayrıca, bu süre zarfında, eski
Başbakanın, eşinin ve ailece sahip oldukları
şirketlerin, 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması,
Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu ile Türk Ceza Kanununun bazı
hükümlerini ihlal eden eylemleri de saptanmıştır. Eski
Başbakanın eşinin ve ortağı oldukları
şirketlerin 1991-1996 yılları arasındaki dört
yılı aşkın sürede sergiledikleri yasalara aykırı
işlemleri size 10 dakikada anlatmak bir yana, bunların bir listesini
bile verebilmek mümkün değildir; o nedenle, çarpıcı birkaç
örnekle, değinerek geçeceğim.
Eski Başbakanın, kaynağını
açıklayamadığı mal varlığı
artışı, bugünkü değerle en az 323 milyar liradır;
hatırlatırım, dolar cinsinden en az 2,7 milyon dolardır. En
az diyorum, zira, bu miktarın hesaplanmasında, eski
Başbakanın edindiği her taşınmaz mal, tapu idaresine
bildirilen değerden, elden çıkardığı her
taşınmaz malın değeri de, kendisinin komisyona beyan
ettiği kıymet üzerinden göz önüne alınmıştır.
Diğer taraftan, Ziraat Bankasından
alınan bilgiye göre, eski Başbakanın, bir yılı
aşkın bir süredir milletvekili maaşına el sürmediği
anlaşılmıştır. Buna rağmen, bu hesapta, eski
Başbakanın, İstanbul'daki yalısının, Ankara'daki
evlerinin ve Kuşadası'ndaki bağ evinin bakım, onarım
ve idame giderleri, ailenin her türlü giyim, kuşam, tatil ve tüketim
harcamaları, çocuklarının eğitim giderleri, eski
Başbakanın milletvekili maaşıyla
karşılandığı varsayılmıştır.
Diğer bir deyişle, bugünkü değerle 323 milyar liralık veya
2,7 milyon dolarlık kaynağı açıklanamayan mal
varlığının hesaplanmasında, her şey, eski
Başbakanın lehine yorumlanmıştır.
Satın alınan taşınmazların o
tarihteki rayiç bedelleri, tapudaki kayıtlı değerlerin çok
üzerindedir. Dolayısıyla, komisyon, satın alınan
taşınmazların rayiç bedellerini tespit etme veya ettirme yoluna
gidebilseydi, bugünkü değerle 323 milyar lira olarak hesaplanan
kaynağı açıklanmamış mal varlığı, çok
daha yüksek değerlere ulaşacaktı.
Eski Başbakan, biraz sonra bu kürsüye çıkacak
ve mal varlığında kaynağı açıklanmamış
hiçbir şey olmadığını iddia edecektir. Soruşturma
komisyonuna verdiği tüm bilgiler -ikisi hariç- yaptığım bu
hesaba dahil edilmiştir.
Dahil edilmeyenlerden birincisi, Marsan Şirketinin
sahip olduğu Marso Şirketine ait hisselerin satışından
elde edilen 9,8 milyar liradır. Bu para, önce, Marsan Şirketinin
sermaye artırımında ve sonra da Marsan tarafından Amerika
Birleşik Devletlerindeki şirkete borç olarak transfer
edilmiştir. Eski Başbakan, bu parayı, bir de diğer
giderlerini karşılamakta kaynak olarak göstermek istemektedir; bu
nedenle, kabul edilmemiştir. Dolayısıyla, eski Başbakan,
aynı parayı iki yerde kullanma ve kaynak gösterme çabasını
sergilemiştir; kabul edilebilecek bir şey değildir.
İkincisi ise, 25 milyar liraya
sattığını iddia ettiği, inşa edilmemiş
villadır. Bu satışa ilişkin noter senedinin
doğruluğundan ciddî biçimde şüpheyi davet edecek nedenler
vardır ve bunların ayrıntısı muhalefet şerhimde
açıklanmıştır.
Bu açıklananlar dışında, Bayan
Çiller ve eşinin komisyona bildirdiği her kaynak, mal bildiriminde
yer almasa dahi, hesaplara dahil edilmiş ve ona rağmen, bugünkü
değerle 323 milyar liralık kaynağı
açıklanmamış mal varlığı ortaya
çıkmıştır.
Sayın Başkan, değerli üyeler; eski
Başbakan, 30 Kasım 1991 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine
verdiği mal bildiriminde, Amerika'daki taşınmazını
gizlemiştir. Bu malı, daha sonra, 7 Mayıs 1992 tarihinde,
nasıl ve hangi yöntemlerle olduğu bilinmeyen, ancak, 3628
sayılı Kanuna kesinlikle aykırı bir biçimde mal bildirimi
dosyasına koydurtmuştur. Eski Başbakanın, eşinin
Marsan Anonim Şirketine verdiği ve 1994 sonunda 300 bin dolara kadar
yükselen alacaklarını mal bildiriminde göstermeyerek mal gizlediği
soruşturma sırasında ortaya çıkmıştır.
Antalya-Beldibi'nde bulunan kamu arazisinde turistik
tesis inşaatı için yapılan işlemlerde, eski
Başbakanın eşinin, neredeyse, tamamına sahip olduğu
şirket Turizm Bakanlığına gerçekdışı
bildirimlerde bulunarak haksız çıkar sağlamıştır.
Ayrıca, Beldibi'ndeki turistik tesise ait
hisselerin 10 milyon liradan daha düşük bir değere satın
alındığını sizin kabul etmeniz beklenmektedir. Burada
da, gerçeğe aykırı bildirimde bulunularak, mal gizleme fiili
işlenmiştir. Diğer taraftan, muhalefet şerhini
inceleyenlerin de anımsayacağı üzere, bu şirkete
ilişkin noter senedinin sıhhatini şüpheli kılan hususlar da
mevcuttur.
Eski Başbakan ve eşinin yüzde 99,9'una sahip
oldukları Marsan Şirketinin, Amerika'da satın
aldığı şirkete yaptığı 925 bin dolarlık
borç transferiyle ilgili olarak, Marsan Şirketi ve Bay Özer Uçuran Çiller,
bankalara, Hazine ve Dışticaret Müsteşarlığına ve
soruşturma komisyonuna sermaye transferi diyerek, gerçeğe
aykırı bilgi verme yanında, tahrif edilmiş belgeler
sunmuşlardır. Özellikle, Hazine ve Dışticaret
Müsteşarlığına gerçeğe aykırı bildirimlerde
bulunulan tarihlerde, Bayan Çiller'in, bu Müsteşarlığın
bağlı bulunduğu Devlet Bakanı olduğu
hatırlanırsa, durum, çok daha net anlaşılır. Bayan
Çiller, ortağı bulunduğu şirketin, başında
bulunduğu bakanlığa yalan beyanda bulunmasına seyirci
kalmıştır. Bu gerçek karşısında, komisyonun, bu
işlemlerin ayrıntısına girerek, Bayan Çiller ile ilgili
olarak, Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesindeki fiilin oluşup
oluşmadığını soruşturması gerekirdi; bu
yapılmamıştır.
Amerika'daki şirketlerden gönderilen belgelerin
tercümesinde ciddî tahrifatlar yapılmıştır. Eski
Başbakana annesinden miras kaldığı ileri sürülen 570 bin
dolar, 690 bin mark ve 880 adet cumhuriyet altınının, annesinin
evinde saklandığı ortaya çıkmıştır.
BAŞKAN – 1 dakikanız var Sayın
Uluğbay.
HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Teşekkürler.
Bu dövizlerin ve altınların bugünkü
değeri, yaklaşık 126 milyar liradır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
dünüşebiliyor musunuz, bir ekonomi profesörünün, eski Başbakanın
annesi ve eski bir banka genel müdürünün kayınvalidesi, 126 milyar
liralık bir serveti, bilinmeyen bir süreyle evinde muhafaza etmiş ve
bu açıklamayı ne akıl ne mantık ne de güvenlik kavramı
çerçevesinde kabul etmek mümkün değildir. (DSP sıralarından
alkışlar) Sizin böyle bir nakdiniz olsa ve tek
başınıza yaşasanız, uykunuz kaçmadan bir gece bile
evinizde muhafaza edebilir misiniz?!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Uluğbay, size son 1
dakika veriyorum; toparlayın.
Buyurun.
HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Teşekkür
ederim.
Sizin anneniz bu boyutta bir serveti evde tutmak
istese, siz izin verir misiniz? Elinizi vicdanınıza koyup,
cevabınızı kendinize veriniz. Bu mahiyeti şüpheli para da
göz önüne alındığında, eski Başbakanın,
kaynağını açıklayamadığı mal
varlığı artışı yarım trilyon liraya
ulaşmaktadır. Unutmayınız; hesaplayabildiğim bu
yarım trilyon liralık kaynağı açıklanamayan mal
varlığı, ulaşılabilen belgeler ve bilgilerle tespit
edilebilen boyuttur. Ulaşılamayan bilgilerin boyutu göz önüne
alınırsa, kaynağı açıklanamayan mal
varlığını varın siz hesap edin. (DSP
sıralarından alkışlar) Komisyon, diğer bilgileri ve
belgeleri derleyebilmiş olsaydı, eski Başbakanın
kaynağını açıklayamadığı mal
varlığı artışının yarım trilyondan çok
daha fazla olacağı açıktı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Uluğbay, efendim, süreniz
bitti; lütfen, son cümlenizi söyleyip, saygılarınızı sunar
mısınız.
HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Hay hay efendim.
Eski Başbakan, mal varlığındaki
artışları, 3628 sayılı Kanuna ve ahlaka uygun
yöntemlerle sağladığı konusunda kendisine ve aile
bireylerine güveniyorsa ve gerçekten, ifade ettiği gibi,
Uludağ'ın zirvesindeki kar kadar temiz olduğuna inanıyorsa,
biraz sonra bu kürsüye gelir ve ben hesabımı Yüce Divanda, yani,
tarafsız yargının önünde vermeye ve şaibelerden kurtulmaya
hazırım der.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP, ANAP ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Uluğbay.
Sayın Yüksel Yalova, buyurun efendim. (ANAP
sıralarından alkışlar)
Sayın Yalova, süreniz 10 dakika efendim.
YÜKSEL YALOVA (Aydın) – Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; yasama organı diliyle (9/4) esas numaralı
Meclis Soruşturması Komisyonu raporu üzerinde, kamuoyundaki
anılışıyla da Sayın Çiller Ailesinin mal
varlığı ile ilgili kurulan Komisyonun raporu üzerinde şahsî
görüşlerimi yüksek dikkatlerinize sunmak üzere huzurlarınıza
gelmiş bulunuyorum; hepinizi en üstün saygılarımla
selamlıyorum.
"Bakınız, şunu samimî olarak
söylüyorum; bugün istifa edin, yarın -farzımuhal- DYP–Refah Partisi
koalisyonu kurulsun; geçen hafta verdiğimiz mal varlığı
önergesinden vazgeçecek miyiz, üzerine gidecek miyiz, görürsünüz. (RP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Mahmut Nedim Bilgiç (Adıyaman) – Kurmayız
sizinle...
Hasan Ekinci (Artvin) – Hâşa!.. Allah
korusun!.."
Lütfü Esengün devam ediyor...
"Mehmet Gözlükaya (Denizli) – Ne münasebet!..
Lütfü Esengün (Devamla) – Siz, bu halinizle, ortak
bulamazsınız..."
Devam ediyor...
İSMET ATALAY (Ardahan) – Ramazandan önceydi!..
YÜKSEL YALOVA (Devamla) – İşte "Lütfü
Esengün ve 62 arkadaşı" deniliyor.
Zabıtlara geçsin: Sayın Lütfü Esengün ve 62
arkadaşının vermiş olduğu bu soruşturma
önergesinde, şu andaki Refahyol ortaklığında görev yapan 8
sayın bakanın ismi var: Lütfü Esengün, Musa Demirci, Şevket
Kazan, Cevat Ayhan, Necati Çelik, Ahmet Cemil Tunç, Recai Kutan, Sacit Günbey.
Yine, o önergede, Refah Partisi Genel Sekreteri
Sayın Oğuzhan Asiltürk, Ahmet Tekdal (Genel Başkan
Yardımcısı), Salih Kapusuz (Grup Başkanvekili), Temel Karamollaoğlu
(Grup Başkanvekili), Rıza Ulucak (Genel Başkan
Yardımcısı), Yasin Hatiboğlu (Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanvekili) Bir de anayasa profesörü var; Sayın Mustafa Kamalak
Hocamız ve diğer milletvekili arkadaşlarımız...
Refah Partisinin bu Komisyondaki üyelerinin isimlerini
zabıtlara geçirmem lazım: Naci Terzi (Erzincan), Suat Pamukçu
(Bayburt), Remzi Çetin (Konya), Feti Görür (Bolu), Sıddık Altay
(Ağrı).
Biraz önce dikkat ettim, ne hikmetse, Sayın
Çiller'i ve ailesini savunmak, hep, İzmir-Denizli-Aydın hattına
düşüyor. Doğru Yol Partisine mensup iki arkadaşım,
İzmir Milletvekili Hasan Denizkurdu arkadaşım ve hemşerim
Sayın Ali Rıza Gönül Beyefendi konuşmalarını yaptılar.
Ben saat tuttum, Sayın Hasan Denizkurdu 9 dakika 6 saniye geçtikten sonra,
Pakdemirli'nin muhalefet şerhini bitirdi; ama, Sayın Çiller'le
ilgili, Allah rızası için, "suçludur, doğrudur" ya da
"suçsuzdur, yanlıştır" gibi hiçbir söz söyleyemedi.
Sayın Ali Rıza Gönül, suç duyurusundan bahsetti; onda da,
baktım, siyasî midir, adlî midir teorik tartışması ki,
benim de yanıtlamakla -gerçekten doğru söylüyorsunuz- yükümlü
olduğum... Ben de size, şimdi bir yükümlülüğü burada
hatırlatıyorum: "Bu dünyada halkın divanında, öteki
dünyada Hakkın divanında" demiştim. Aydın'da,
Türkiye'nin başka yerlerinde, dünyanın başka hangi
köşesinde olursa olsun, bu belgeleri... Ama, ben, bir de şart
söyleyeceğim: Mesela, Soruşturma Komisyonundaki şahsın ismi
Sayın Tansu Çiller diye, ben, bir önyargının esiri hiç
olmadım; bu, bir başka sayın lider de olabilirdi. Sayın
Mesut Yılmaz hakkında olsaydı, bu Komisyon çerçevesinde
aynı çalışmayı yaptıktan sonra, ben, aynı oyumu
izhar ederdim. Sayın Erbakan'ın 148 küsur kilo altınıyla
ilgili önerge verildiği zaman, nasıl "hukuka
aykırıdır, zaman aşımı vardır"
demişsem, TEDAŞ'la ilgili olarak, nasıl "bu önergeye
karşıyım" demişsem ve dün de, o şekilde, o
doğrultuda oy kullanmışsam; niye; şundan ötürü: Hüseyin
Cahit, istiklal mahkemesinde yargılanırken, Savcı Necip Âli'ye,
"sizin için, Sayın Savcı, çoluğunuzun çocuğunuzun,
eşinizin durumu probleminiz olabilir; ama, bu memleketin problemi adalet
namusudur" diyor, "adaletin namusunu kanıtlamaktır"
diyor.
Bakınız sayın milletvekilleri, Danton
ile Robespierre'i herkes duydu; beraber Fransız İhtilalini yapan iki
arkadaş, iki ortak diyelim siyaseten. Danton'un Robespierre'e
söylediğini bilir misiniz "Tarih, belki senin cinayetlerini
affedecektir; ama, hırsızlıklarını asla" (ANAP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Biz,
Komisyonda ne yaptık; bazen, dil sürçmesi nedeniyle, diğer
arkadaşlarımız "sanık" sözünü
kullandıklarında, ben itiraz ettim. Niçin; çünkü, Anayasada
"suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimseye suçlu muamelesi
yapılmaz, o tanım öngörülmez" deniliyor.
Ben, şimdi, Sayın Ali Rıza Gönül
arkadaşıma, hukukî mi siyasî mi meselesine gelmeden önce, izin verin,
kendi bölgemizden -kaderin cilvesi- Yemezzade Süleyman Rüşdî vardır,
bizim Aydın'ın Karacasu İlçesinde 19 uncu Yüzyılda
yaşamış bir din âlimidir, bir tasavvuf üstadıdır:
"Bir eser ko cihanda, nâsını hoş
andıra
Şol amelden geç ki, ukbada seni
utandıra" diyor.
Yani "dünyada insanlarını,
halkını iyiliklerle andıracak bir eser bırak; yarın
seni Allah'ın huzurunda utandıracak işlerden, niyetlerden de
vazgeç" diyor.
Sayın milletvekilleri, bakınız, biz,
bugün sadece Sayın Çiller'i yargılayan konumunda değiliz,
sakın öyle bir yanılgıya kapılmayın. O
yanılgıya ben kapılmadığım için de hiç kimsenin
vicdanına filan hitap etmeyeceğim. Aslında, burada
yargılayan biz gibi görünüyoruz oylarımızla; ama, esas
yargılanan biziz. Kim mi bizi yargılıyor; söyleyeyim:
"Allah devlete zeval vermesin" diyen, namuslu, haysiyetli, belki 60
küsur milyon insan bizi burada ibretle izliyor. (ANAP, DSP ve CHP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Ama,
aynı şekilde "devletin malı deniz, yemeyen
-affınıza sığınırım- domuz" diyen bir
avuç soysuz ve kansız da bizi burada ümitle izliyor. (ANAP, DSP ve CHP
sıralarından alkışlar)
O zaman, bizim bu yargılama sırasında,
hem bu salonda hem bu salon dışında; ama, daha önemlisi
-yaşadığımız süre içinde de demiyorum- o sizin
inandığınız, öteki büyük kavram olan ilahî adalet
karşısındaki yargılanmamızda kişiliğimiz,
şahsiyetimiz...
MUSTAFA YÜNLÜOĞLU (Bolu) – Sadece bize söyleme.
YÜKSEL YALOVA (Devamla) – Herkese söylüyorum,
dilerseniz kendime söylüyorum, hareket tarzım için söylüyorum; ben, hiç
öyle şahsiyetlerle filan uğraşmam, hiç öyle bir şeyim yok.
Zaten, sabretseydiniz ona gelecektim; biz burada sadece bir oylama
yapmıyoruz; biz burada bir zihniyetin tartışmasını
yapıyoruz, bir ahlak anlayışının sorgulamasını
yapıyoruz. Niye; söyleyeyim, sebep gayet basit: Siz, bir iddianame
getirdiniz, işte, yazılı; "(9/4) esas numaralı
Komisyon raporunun önergesi." Başta yazılı; ne diyorsunuz:
"Kanuna ve genel ahlaka aykırı mal edinmek." Doğrudur,
yanlıştır.
Sayın milletvekilleri, bu iddia ya doğrudur
ya da değildir. Eğer, bu önergedeki iddialar doğru ise, o zaman
size sorarlar; neden siyasî ortaklık kurdunuz?!. Sayın Ali Rıza
Gönül, bana değil, kendinize ve arkadaşlarınıza
soracaksınız; siyasî mi, adlî mi?..
Ben, söylüyorum, Komisyonda da söyledim; siyasî
çalışıyor dedim. Niçin: "Koalisyon ortaklarına
düşen 8 üyelik var; başkan bizden olacak, başkanvekili bizden
olacak, şu bu bizden olacak" dediler. Dedim ki, hukukîdir. Eğer
formel hukuk, biçimsel hukuk anlamında anlıyorsanız, hukukîdir;
ama, demokratik değildir dedim. Niçin: Bu soruşturma
komisyonlarında adlî yetkiler kullanılıyor. DYP'li sayın
üyelerin verdikleri raporlarda, Sayın Özer Çiller'in ve Sayın Tansu
Çiller'in gönderdiği tüm raporlarda ve Çiller Ailesinin avukatı
sıfatıyla orada yetkili olarak görüş bildiren tüm
avukatların raporlarında, baştan sonra kadar, komisyonun
yetkileri tartışıldı. Oysa, İçtüzüğün 111 inci
maddesinde, bu komisyonun, Meclis soruşturma komisyonunun yetkileri belli;
"bütün kamusal, özel kurumlardan bilgi, belge isteyebilir; el
koyabilir" deniliyor. Sayın Hasan Denizkurdu arkadaşıma
sormak gerekir; öyle gündemdışı konuşma konusu gibi, böyle
olmalıymış soruşturma komisyonları... Olsa iyi mi
olur; olur...
BAŞKAN – 1 dakikanız var Sayın Yalova.
YÜKSEL YALOVA (Devamla) – Peki, efendim, ben, hepsini
10 dakikaya sığdırabilecek maharette değilim; ama
Sayın Hikmet Uluğbay ve Sayın Sabri Ergül
arkadaşlarımı da bir şeyde uyaracağım: Haksızlık
ediyorsunuz; öyle 40 trilyon falan diyerek haksızlık etmeyin.
Ayrıca, bir şeyi biliniz ki, bunlar, aysberkin üstte kalan
kısmı; aysberkin üstte kalan kısmıyla
uğraşıyoruz.
Ben, şimdi, diyorum ki burada, bu devletin, bu
toplumun geçmişinde, Hazreti Ömer'in en büyük komutanlarından olan
Halid bin Velid, Hakkın rahmetine kavuştuğu vakit, geride, bir
kılıç...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Yalova, süreniz bitti; 1
dakika eksüre veriyorum, tamamlayın.
YÜKSEL YALOVA (Devamla) – Teşekkür ediyorum.
...ve bir at bırakmış; öyle,
dolardır, yattır, kattır filan bırakmamış; bir
kılıç ve bir at... Bu toplumun geçmişinde bu adalet duygusu var.
Sayın milletvekilleri, seçin; kendinizi
yargılatırken, bu millete yargılatırken, adalet
kavramı karşısında yargılatmanızı yaparken,
seçin; haysiyetinize, şahsiyetinize hangisi uyuyorsa, seçin; siyaset
diyorsanız, siyaseti seçin; adaletin onuru büyüktür, faziletlidir
diyorsanız, onu seçin ve kendinizi tarih önünde, bu millet önünde
yargılatın.
Dilerim ki, bu adalet sınavından, bu haysiyet
ve şahsiyet sınavından, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki
milletvekili olma onuruna ermiş üyelerin büyük bir çoğunluğu
-keşke mümkün olsa hepsi- başarıyla çıksın, alnı
ak çıksın, başı dik çıksın.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (ANAP, DSP ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yalova.
Sayın Yusuf Namoğlu, buyurun.
Süreniz 10 dakika efendim.
YUSUF NAMOĞLU (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; (9/4) esas numaralı
Komisyonun raporu üzerinde şahsım adına görüşlerimi
belirteceğim; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, biraz evvel
arkadaşlarım da ifade ettiler, benim de biraz sonra açıklayacağım
rakamlar, bir buz dağının tepesinde olan tepeciğidir.
Yine, bir bankanın yapmış olduğu
araştırmada, Türkiye'nin zenginler sıralamasında, 40
trilyon ile 60 trilyon lira arasında mal varlığı olanlar
sıralamasında Sayın Çillerler olduğunu hepiniz
bilmektesiniz.
Değerli arkadaşlarım, ben, biraz evvelki
ifademde, sizlere somut ve net bilgiler vereceğim dedim; hatta, öyle ki,
sizlere, bu ne kadar kırmızıysa, bu kırmızıyla,
bu ne kadar beyaz ise, bu beyaz arasındaki kırmızı-beyaz
farkı kadar net rakamlar vereceğim.
Değerli arkadaşlarım, Komisyonumuzun
yaptığı çalışmalarda, 30.11.1991 ve 28.2.1996
annelerinin ölümünden kalan dövizlerin repo gelirlerinden yararlanmaya
başladığı tarihe kadar; yani, Çillerlerin gelirlerini somut
olarak söylüyorum. Bu somut rakamlarıma Sayın Komisyon
Başkanının ve Komisyon üyelerinin itirazları varsa, lütfen
çıksınlar, burada söylesinler.
Değerli arkadaşlar, 13.9.1992 tarihinde
Metaş AŞ'den alınan 2,5 milyar lira, o günün döviz
karşılığı 277 bin dolar. Bu, noter tespitli olan.
13.9.1993'te Marso AŞ satışından 2
199 990 000 lira; yani, döviz karşılığı 151 750 dolar.
Bu da satış sözleşmesinde bellidir.
Yine, Aralık 1995'te Bodrum'da satmış
oldukları dairenin geliri 210 milyon lira.
Bunların toplam gelir değeri döviz bazı
üzerinden 432 250 dolardır.
Şimdi, bu tarihler arasındaki somut, net
giderleri söylüyorum:
31.12.1992'de Marso AŞ'ye 1 383 384 000 lira;
yani, 162 350 dolar. Muhasebe kayıtlarında mevcut.
31.12.1992'de yine Marso AŞ'ye 12 600 dolar. Yine,
muhasebe kayıtlarında mevcut.
28.12.1993'te Bilger Duruman'a 170 500 dolar. Kendi
beyanlarıdır.
30.4.1993'te Bilkent konutlarına 3 milyar 932
milyon lira; yani, 357 454 dolar. Banka açıklaması.
22.2.1993'te 18 inci Dönem Yapı Kooperatifine
toplam 11 bin dolar.
31.12.1995'te Marsan AŞ'ye 13 619 692 076 lira; bu
da 226 600 dolar...
14.4.1995'te Suna Pelister'e 2 milyar
karşılığı 46 500 dolar.
30.1.1996'da Yeniköy'de bina ve arsa alımına
10 milyar 500 milyon karşılığı 169 355 dolar.
29.5.1995'te Bolu-Tatarlar'da arsa alımına 3
milyar 239 milyon lira karşılığı 73 613 dolar; bu da
tapu kaydı.
Bütün bunların toplamı 1 230 450 dolar.
Gelir-gider farkını
aldığınızda, 798 200 dolar; yani, bugünkü değerle 96,5
milyar lira. Bu, karşılığı olmayan -yani, 3628
sayılı Yasanın 4 üncü maddesine göre kaynağı belli
olmayan- servet artışıdır, ispat edilemeyen servet
artışıdır.
Değerli arkadaşlarım, yine, mal
beyanlarında bildirilmeyen, Mal Bildirim Yasasının ihlal
edildiği, 1992'de Metaş'a verilen 2,5 milyar,. Marsan'a verilen,
Marso'ya verilen.. Ayrıca, bunların toplamları 599 823 dolar;
yani, karşılığı 72 milyar. Ayrıca, 28.8.1996'da
Aytaş AŞ' ye 11 milyar; 1.11.1996'da Aytaş'a 10 milyar;
Yeniköy'de alınan arsa ve bina 10,5 milyar; yine,
Sarıyer-Uskumruköy'da noter satışıyla satılan bir
villa, 25 milyar... Bunlar, Mal Bildirimi Yasasına göre bildirimi yapılmayan
konulardır.
Ayrıca, repo gelirleri var; bir iki örnek vermek
istiyorum: 28.2.1996'da 25 milyar 287 milyon; 14.5.1996'da 9 milyar;
10.7.1996'da 10 milyar; 27.8.1996'da 20 milyar; 1.10.1996'da 20 milyar...
Bunlar, mal bildiriminde verilmemiş; 3628 sayılı Yasa ihlal
edilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, tabiî, bunlar,
ülkemizde olan konuları. Gelelim, bir de GCD'nin ve Çillerlerin Amerika'da
sahip olduğu mallara.
Değerli arkadaşlarım, bunların
toplam değeri 4 milyon 678 bin dolardır. 4 milyon 678 bin dolardan
1988'de almış oldukları ev ve "925 bin dolar
gönderdik" dedikleri meblağı düştüğümüzde 3 milyon 578
bin dolarlık; bugünkü değerle 403 milyar liralık,
kaynağı açıklanmayan, bir servet Amerika'dadır.
Bununla ilgili çeşitli sorular sorduk.
Örneğin, GCD Şirketinin Amerika'daki sermayesi 100 bin dolardır.
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Sayın
Başkan, şuraya bakın...
BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen gürültü etmeyelim
efendim... Rica ediyorum...
Buyurun.
YUSUF NAMOĞLU (Devamla) – Bilançoda, hissedarlara
borç olarak 925 bin dolar gözükmektedir. Aradaki 925 bin dolar sermaye
transferi değil, borç gönderilmiştir. Çillerler sermaye transferi
diye borç transferi yaparak, devletin kurumlarını kandırarak suç
işlemiştir.
Yasaya göre bilgisi olması gereken Merkez
Bankasının bilgisi yoktur, kayıtlarında da yoktur. IRS 1120
formlarında, 1994 malî yılında hissedarlara 400 bin dolar
risturn verildiği gösterilmiştir. Marsan AŞ
kayıtlarında böyle bir meblağın kaydı yoktur.
Türkiye'ye transferi gözüken bu dövizler nerededir?
IRS formlarında banka kredisi 2 milyon 825 bin
dolar gözüküyor. GCD veya Salem Oteli üzerinde hiçbir ipotek yoktur. Bu soru,
25.12.1996'da GCD sahibi ve Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Özer
Uçuran Çiller'e soruldu ve İçtüzüğün 111 inci maddesine göre,
belgelenmesi istendi; belgelenmedi. Krediyi veren kim? Hangi tarihte,
şartları nedir? Bunlar bilinmiyor. Bizler komisyon üyeleri olarak
bilmediğimiz gibi, Komisyon Başkanı Sayın Terzi'de
bilmiyor.
ABD'deki malların bu değerlerinin
araştırılması için neler yapılmıştır?
Maalesef, doğru dürüst bir araştırma
yapılmamıştır.
Buna bir örnek daha vermek istiyorum. Yine, ABD'de,
yalnız Salem Oteli yoktur. Bizlere sunulmaya çalışılan,
Salem Otelin IRS formlarıdır...
BAŞKAN – Sayın Namoğlu, 1 dakikanız
var efendim.
YUSUF NAMOĞLU (Devamla) – Oysa, GCD'nin, biri
Hocksett New Hampshire'da Granite Hills iş merkezi, diğeri New
Hampshire'daki 18 daireli apartman olmak üzere, iki mülkü daha vardır.
HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) – Sayın
Başkan, şuraya bak, şuraya!...
BAŞKAN – Orada bir şey yok...
YUSUF NAMOĞLU (Devamla) – Değerli
arkadaşlarım, şimdi, Komisyon Başkanı Sayın
Terzi'ye söylüyorum. Biraz evvel de bahsettikleri gibi, sizlerin bana
vermiş olduğunuz yetkiyle, bu Meclis ve halk adına gerçekleri
ortaya çıkarmak için araştırma yapmak üzere Amerika'da
girişimlerde bulundum; ama, maalesef, Sayın Terzi, kendi ifadelerinde
-ki, araştırma ve soruşturma komisyonları diye geçen
komisyonları "komite" diye isimlendiriyor elimdeki belgelerde-
böyle bir suçun olmadığını, böyle bir yetkinin
olmadığını, komite komite diyerek...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Size 1 dakika eksüre veriyorum Sayın
Namoğlu; lütfen toparlayın.
YUSUF NAMOĞLU (Devamla) – Değerli
arkadaşlarım, inanıyorum ki, Sayın Terzi, bunu kendisi
yazmadı; çünkü, kendisi yazsa "komite" ifadesini kullanmaz
"soruşturma komisyonu" ifadesini kullanır. Önüne
konulmuş, imzalanmış, oralara gönderilmiştir.
Bu bakımdan, 63 imzayla önergeyi veren sayın
Refah Partililere söylüyorum: Bu önergeyi verdiniz. Konuşmamın
başından beri kırmızı ve beyaz kadar net olan
olayları sıralıyorum ve biraz sonra da oylarınızı
göreceğiz; kamuoyu ve Türk halkı da görecektir. Hep beraber
değerlendireceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlarım. (ANAP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Namoğlu.
Sayın Komisyon konuşmayacağını
bildirmişti. (ANAP sıralarından "Komisyon
konuşsun" sesleri) Arkadaşlar, bir susun bakalım
canım!..
Sayın milletvekilleri, önerge üzerinde
milletvekillerinin yaptıkları kişisel konuşmalar
bitmiştir; Komisyon da konuşmayacağını
bildirmiştir.
Hakkında soruşturma istenen Sayın eski
Başbakan da, konuşmak istediğine dair bize bir bilgi
ulaşmadığına göre, konuşmayacak demektir.
SABRİ ERGÜL (İzmir) – Şaibe Hanım
nerede?!
BAŞKAN – Bu itibarla, soruşturma raporu
üzerindeki konuşmalar bitmiştir.
Malumunuz olduğu üzere, Soruşturma
Komisyonunda, Yüce Divana sevk etmeme yönünde bir rapor düzenlenmiştir;
yani, soruşturma önergesinin reddi yönünde verilmiştir. Biliyorsunuz,
İçtüzüğümüzün 112 nci maddesinde "Komisyonun Yüce Divana sevk
etmeme yönündeki raporlarının reddi, ancak, Yüce Divana sevke dair
verilen ve sevk kararının hangi ceza hükmüne
dayanacağını gösteren bir önergenin kabulüyle mümkün olur"
hükmü vardır. Bu konuda iki tane önerge vardır. Dolayısıyla,
bu önergeler, İçtüzüğün 112 nci maddesinde...
SABRİ ERGÜL (İzmir) – Şaibe Hanım
geliyor mu?!
BAŞKAN –
Efendim?..
SABRİ ERGÜL (İzmir) – Konuşacaklar
mı?
BAŞKAN – Efendim, önergeleri
okuyacağız...
Böyle bir önerge verildiği zaman, bu önergeleri
-raporu değil de- İçtüzüğün 112 nci maddesine göre oylayacağız.
Bu önergelerin oylanması sırasında, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde toplantı yetersayısının olması ve 276 kabul
oyunu bulmaması halinde rapor kabul edilmiş olur ve Yüce Divana sevk
istemi reddedilmiş olur. Eğer, önerge, 276 veya daha fazla açık
oy alırsa, o zaman, ilgili, Yüce Divana sevk edilmiş olur; ancak,
kabul oyunun 276'nın altında olması ve toplantı
yetersayısının bulunması halinde, oylama, muteber
addedilecek; toplantı yetersayısına
ulaşılmadığı takdirde, bu oylama,
tekrarlanacaktır.
Şimdi, bu önergeleri okutup,
oylatacağım:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
213 sıra sayılı ve (9/4) esas
numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu raporunda, eski
Başbakan Tansu Çiller'in, yeterli delil elde edilmediği ve suçun
unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle Yüce Divana
sevkine gerek olmadığına oy çokluğuyla karar verildiği
belirtilmiştir.
Komisyon raporunda yer alan muhalefet şerhlerinde
de ifade edildiği gibi:
a) 3628 sayılı Mal Bildirimi Kanununun 4 üncü
maddesi "Kanuna ve genel ahlaka uygun olarak
sağlandığı ispat edilemeyen mallar bu Kanunun
uygulanmasında haksız mal edinme sayılır" demek
suretiyle ispat mükellefiyetinin, hakkında soruşturma yürütülene ait
olduğunu açıkça hükme bağlamıştır.
Hakkında soruşturma yürütülen eski
Başbakan Tansu Çiller ve eşi, sahip oldukları mal
varlıklarının önemli bir bölümünü kanuna ve genel ahlaka uygun
olarak sağladıklarını ispat edememişlerdir. Mal
varlıklarında meydana gelen bu artış, 3628 sayılı
Kanunun 11, 12 ve 13 üncü maddelerine muhalefet suçunu oluşturmakta,
aynı zamanda, Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesindeki
"görevi kötüye kullanma" kapsamında mütalaa edilmektedir.
b) Yine, aynı Kanunun 6 ncı maddesinde
öngörülen süre içerisinde mal bildiriminde bulunmamışlardır.
c) Aynı kanunun 5 nci maddesinde öngörülen
düzenlemeye aykırı olarak eksik mal bildiriminde bulunmuşlar,
daha sonra bu eksikliği yasaya aykırı olarak düzeltmeye
kalkmışlardır.
d) Soruşturma, eksik ve hukuka aykırı
olarak yapılmıştır.
Suç teşkil eden bu sebeplerden dolayı, eski
Başbakan Tansu Çiller'in, 3628 sayılı Kanunun 11, 12, 13, 14 ve
15 inci maddelerine, ayrıca Türk Ceza Kanununun 240 ıncı
maddesine göre cezalandırılması istemiyle Yüce Divana sevkine
karar verilmesi hususunun Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
112 nci maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1. Eyyüp Cenap Gülpınar (Şanlıurfa)
2. Mehmet Salih Yıldırım
(Şırnak)
3. İrfan Demiralp (Samsun)
4. Murat Başesgioğlu (Kastamonu)
5. Halit Dumankaya (İstanbul)
6. Ahmet Alkan (Konya)
7. Emin Kul (İstanbul)
8. Halil İbrahim Özsoy (Afyon)
9. Yusuf Pamuk (İstanbul)
10. Ömer Ertaş (Mardin)
11. İbrahim Yaşar Dedelek (Eskişehir)
12. Süleyman Hatinoğlu (Artvin)
13. Yaşar Eryılmaz (Ağrı)
14. Ahmet Kabil (Rize)
15. Enis Sülün (Tekirdağ)
16. Metin Öney (İzmir)
17. Yusuf Ekinci (Burdur)
18. Nabi Poyraz (Ordu)
19. Mustafa Cumhur Ersümer (Çanakkale)
20. Yaşar Okuyan (Yalova)
21. Necati Güllülü (Erzurum)
22. Zeki Çakan (Bartın)
23. Recep Mızrak (Kırıkkale)
24. Aslan Ali Hatipoğlu (Amasya)
25. Levent Mıstıkoğlu (Hatay)
26. Şükrü Yürür (Ordu)
27. Sami Küçükbaşkan (Antalya)
28. Mehmet Keçeciler (Konya)
29. Mehmet Sağdıç (Ankara)
30. Abbas İnceayan (Bolu)
31. Biltekin Özdemir (Samsun)
32. Mahmut Oltan Sungurlu (Gümüşhane)
33. İrfan Köksalan (Ankara)
34. Refik Aras (istanbul)
35. Ülkü Güney (Bayburt)
36. İbrahim Çebi (Trabzon)
37. Hüsnü Doğan (İstanbul)
38. Rüşdü Saracoğlu (İzmir)
39. A. Ahat Andican (İstanbul)
40. Adil Aşırım (Iğdır)
41. Esat Bütün (Kahramanmaraş)
42. Edip Safder Gaydalı (Bitlis)
43. Mete Bülgün (Çankırı)
44. Ali Talip Özdemir (İstanbul)
45. Işın Çelebi (İzmir)
46. Cemal Alişan (Samsun)
47. Abdulkadir Baş (Nevşehir)
48. Nizamettin Sevgili (Siirt)
49. Ataullah Hamidi (Batman)
50. Ali Doğan (Kahramanmaraş)
51. Seyit Eyyüpoğlu (Şanlıurfa)
52. Nejat Arseven (Ankara)
53. Miraç Akdoğan (Malatya)
54. Adem Yıldız (Samsun)
55. Naim Geylani (Hakkâri)
56. Suha Tanık (İzmir)
57. Sümer Oral (Manisa)
58. Feridun Pehlivan (Bursa)
59. Abdullah Akarsu (Manisa)
60. Yılmaz Karakoyunlu (İstanbul)
61. Eyüp Aşık (Trabzon)
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergede de ifade edildiği gibi (9/4) esas
numaralı Meclis Soruşturma Komisyonu Raporunda eski Başbakan
Tansu Çiller'in yeterli delil elde edilmediği ve suçun
unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle Yüce Divana
sevkine gerek olmadığına oy çokluğuyla karar verildiği
belirtilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 112
nci maddesinin beşinci fıkrası "Komisyonun Yüce Divana sevk
etmeme yönündeki raporlarının reddi, ancak, Yüce Divana sevke dair
verilen ve sevk kararının hangi ceza hükmüne
dayanacağını gösteren bir önergenin kabulüyle mümkün"
hükmünü amirdir. Bu hüküm gereğince, Tansu Çiller'in Yüce Divana sevkini
öngören bu önergemiz Sayın Başkanlığa verilmiştir.
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Kanuna veya genel ahlaka aykırı şekilde
mal edinmek suretiyle görevini kötüye kullandığı iddiasıyla
eski Başbakan Tansu Çiller hakkında açılmış bulunan
Meclis soruşturması sonucunda, 213 sıra sayılı ve (9/4)
esas numaralı Meclis Soruşturma Komisyonu raporuyla eski
Başbakan Tansu Çiller'in Yüce Divana sevkine gerek
olmadığına karar verilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 112
nci maddesinin beşinci fıkrası hükmü gereğince, Yüce Divana
sevk etmeme yönündeki raporun reddinin ve Tansu Çiller'in görevini kötüye
kullanma suçunu işlemesi nedeniyle Türk Ceza Kanununun 240 ıncı,
mal varlığını kanuna ve genel ahlaka uygun şekilde
elde etmemesi ve kanuna uygun bir biçimde mal bildiriminde bulunmaması nedeniyle
3628 numaralı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve
Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 13, 14 ve 15 inci maddelerini
çiğnediği gerekçesiyle Yüce Divana sevkinin Genel Kurulca karara
bağlanmasını saygılarımla dilerim.
Sabri
Ergül
İzmir
Gerekçe:
Önergede de ifade edildiği gibi, (9/4) esas
numaralı ve 213 sıra sayılı Meclis Soruşturması
Komisyonunun raporunda, eski Başbakan Tansu Çiller'in Yüce Divana sevkine
gerek olmadığına oy çokluğuyla karar verilmiştir;
ancak, raporun muhalefet şerhlerinden, Tansu Çiller'in görevini kötüye
kullanarak, kanuna ve genel ahlaka aykırı biçimde mal edinmek suçunu
işlediğine ilişkin kuşkuların giderilememiş
olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle, Soruşturma
Komisyonu raporunun reddi ve eski Başbakan Tansu Çiller'in Yüce Divana
sevkine karar verilmesi gereği duyulmuş ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 112 nci maddesinin beşinci fıkrası
gereğince bu önergemiz Sayın Başkanlığa
verilmiştir.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bu verilen
iki önerge de aynı mahiyettedir. Dün de aynı işlemleri
yaptık. İkisini birleştirerek işleme koyacağım.
Bu iki önergeyi, şimdi, açık oyunuza
sunacağım.
Biraz önce de belirttiğim üzere, eğer
açık oylama sonucunda bu önergeler 276 veya daha fazla oy alırsa,
eski Başbakan Sayın Tansu Çiller'in Yüce Divana sevki kabul
edilmiş olur ve soruşturma raporu reddedilmiş olur; eğer
276'nın altında bir oy alır ve toplantı
yetersayısını aşarsa, bu oylama muteber olur, ama, ilgili,
Yüce Divana sevk edilmemiş olur; eğer oylamaya katılan
milletvekili sayısı toplantı yetersayısı olan 184
kişinin altındaysa, oylama tekrarlanır.
Şimdi, malumunuz olduğu üzere, açık
oylamanın biçimi üç tanedir. Biz bu oylamanın açık oylama
biçimini, şimdi, Yüce Kurulun kararıyla tespit edeceğiz.
Açık oylamanın, kupaların sıralar
arasında dolaştırılmak suretiyle yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler_
HALİL ÇALIK (Kocaeli) – Allah rızası
için say, Allah rızası için!..
BAŞKAN – Biz kendi rızamız için
sayıyoruz, başkasının rızası için
saymıyoruz. (ANAP sıralarından "Olur mu, Allah
rızası için say" sesleri) Her şeyi Allah'a havale etmenin
bir anlamı var mı?!.
Açık oylamanın, kupaların sıralar
arasında dolaştırılması suretiyle yapılması
hususu kabul edilmiştir. (RP ve DYP sıralarından
alkışlar)
Oylanan husus önergedir. Önergeye kabul -beyaz- oyu
verirseniz, ilgilinin Yüce Divana sevki yönünde oy kullanmış
olursunuz; önergeye ret -kırmızı- oyu verirseniz, ilgilinin Yüce
Divana sevkine mahal yoktur anlamındadır.
Yanında basılı oy pusulası
bulunmayan sayın milletvekilleri, adını, soyadını,
seçim çevresini ve oyunun rengini beyaz bir kâğıda yazıp,
imzalamak suretiyle oylarını kullanabilirler. Herhangi biri eksik
olursa, oy, geçersiz olur efendim.
Kupalar, sıralar arasında
dolaştırılsın.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN – Salonda bulunup da oyunu kullanmayan
sayın üye var mı? Bulunmadığına göre, oylama
işlemi bitmiştir.
Kupalar kaldırılsın.
(Oyların ayırımına
başlandı)
2. —Ankara Milletvekili Saffet
Arıkan Bedük ve 57 arkadaşının, Emlak Bankası eski
Genel Müdürü Engin Civan’ın rüşvet karşılığı
verdiği krediler ve çıkar temin eden bazı tasarruflarına
karşın gerekli işlemleri yapmamak suretiyle görevini kötüye
kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ncı
maddesine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Mesut Yılmaz
hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin
önergesi ve (9/6) Esas Numaralı Meclis soruşturması Komisyonu
Raporu (S. Sayısı :214) (1)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 2 nci
sırada yer alan, Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük ve 57
arkadaşının, Emlak Bankası eski Genel Müdürü Engin
Civan'ın rüşvet karşılığı verdiği
krediler ve çıkar temin eden bazı tasarruflarına
karşın gerekli işlemleri yapmamak suretiyle görevini kötüye
kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240
ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Mesut
Yılmaz hakkında Anayasanın 100 üncü maddesi uyarınca bir
Meclis soruşturması açılmasına ilişkin (9/6) esas
numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu raporu üzerindeki görüşmelere
başlıyoruz.
Komisyon?.. Yerinde.
Meclis Soruşturması Komisyonunun 214
sıra sayılı raporu daha önce sayın üyelere
dağıtılmış ve ilgili eski Başbakana
gönderilmiştir.
Rapor üzerinde komisyona, altı milletvekiline ve
bir de hakkında soruşturma istenen eski Başbakana söz
verilecektir. Milletvekillerinin konuşma süresi 10'ar dakika, komisyonun
konuşma süresi 20 dakika ve hakkında soruşturma
açılması istenen eski Başbakanın yapacağı
konuşma herhangi bir süre sınırlamasına tabi değildir.
Rapor üzerinde söz alan sayın üyelerin isimlerini
okuyorum: Sayın Ertuğrul Eryılmaz, Sayın İlyas
Yılmazyıldız, Sayın Erkan Mumcu, Sayın Nejat Arseven,
Sayın İbrahim Yılmaz, Sayın Sami Küçükbaşkan,
Sayın Abdullah Akarsu, Sayın Zeki Çakan, Sayın Ersin
Taranoğlu, Sayın Saffet Arıkan Bedük, Sayın Turhan Güven.
Malumunuz olduğu üzere, sıradan, altı
kişiye söz veriyoruz.
Efendim, Komisyon konuşma yapmak istiyor mu?
(9/6) ESAS NUMARALI MECLİS SORUŞTURMASI
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) –
Hayır efendim.
BAŞKAN – Komisyon konuşma yapmak istemiyor.
Birinci sırada Sayın Ertuğrul
Eryılmaz'a söz veriyorum.
Sayın Eryılmaz, süreniz 10 dakikadır.
Buyurun efendim.
ERTUĞRUL ERYILMAZ (Sakarya) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Ankara Milletvekili Saffet Arıkan
Bedük ve 57 arkadaşının, Emlâk Bankası eski Genel Müdürü
Engin Civan'ın rüşvet karşılığı verdiği
krediler ve çıkar temin eden bazı tasarruflarına
karşın gerekli işlemleri yapmamak suretiyle görevini kötüye
kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı
maddesine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Mesut Yılmaz
hakkında Anayasanın 100 üncü maddesi uyarınca bir Meclis
soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/6) esas
numaralı Meclis Soruşturma Komisyonu raporu üzerinde söz
almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, her toplum
yaşamında, o toplumu derinden sarsan ve unutulmayan olaylar
vardır. Bu olaylar, üzülerek belirtmek gerekir ki, her zaman övünülecek
olaylar olmaz. Emlak Bankası Genel Müdürlüğünde rüşvet
karşılığı yapılan işlemler dolayısıyla
patlayan Civangate skandalı da bunlardan birisidir. Hatta, o kadar ki,
buna, Türkiye'nin en büyük skandallarından biri denilebilir. Bir devlet
bankasının kaynakları rüşvet
karşılığı bazı insanlara peşkeş
çekilmiştir.
Ancak, bu kadar büyük bir skandalın bir günde
yaratılması mümkün müdür? Böyle bir skandalın kokusunun daha
önce hissedilmemesi ve bir ülkeyi yönetenlerin bu kadar büyük bir
yolsuzluğu hissetmemelerinin mazereti olabilir mi? Bu mümkün
olamayacağı için, Sayın Arıkan Bedük ve
arkadaşları, şu iddiaları dile getirerek, zamanın
Başbakanı hakkında bir soruşturma önergesi
vermişlerdir.
Ne idi bu iddialar: Birinci olarak, 35 milyon DM
tutarındaki döviz kredisinin malî durumu fevkalade bozuk olan, hatta,
batık durumda olan Selim Edes'in bir şirketine verilmesi; ikinci
olarak, Sayın Selim Edes'e ait ESKA Grubunun Anatepe projelerindeki
payının yüzde 100 artırılmasındaki usulsüzlük; üçüncü
olarak, Mang şirketine usulsüz olarak kaynak aktarılarak
bankanın zarara uğratılması.
Değerli milletvekilleri, bu kadar önemli
yolsuzluklar bir günde ortaya çıkamayacağına göre, daha önce
hissedilmemesi mümkün değildir. Bankayı kendisine
bağlamış olan Başbakanın, bunları hiç
duymamış olması düşünülebilir mi? Bu durumda, bu
duyumları edinmesi mutlak olan Başbakanın, Emlak Bankası
yöneticileri hakkında gereken işlemleri yapması gerekmez miydi?
Benim vicdanî kanaatim, eski Başbakan Sayın Mesut Yılmaz'ın
bu olaylardan haberinin olduğu şeklinde oluştu.
Değerli milletvekilleri, eski Başbakan
Sayın Mesut Yılmaz, bu olaylara karıştı demiyorum ya
da eski Başbakan Sayın Mesut Yılmaz, bu işleri yapsın
diye Engin Civan'a talimat verdi de demiyorum. Benim vicdanen
inandığım konu, Başbakanın bu olaylardan haberi olduğudur.
Nitekim, zamanın Devlet Bakanı Sayın
Pakdemirli de, bazı duyumlar üzerine Başbakana giderek, Emlak
Bankası Genel Müdürü Engin Civan'ın yaramaz birisi olduğunu ve
görevden almak istediğini söylemiştir. Bu, Sayın Pakdemirli'nin
kendi ifadesidir; ancak, Sayın eski Başbakan, bir bakanına
"git Sayın Cumhurbaşkanına sor, o kabul ediyorsa görevden
alalım" diyebilmiştir.
Değerli milletvekileri, eğer bir
başbakan, bazı hareketlerinden kuşkulandığı bir
genel müdürün görevden alınmasının kararını vermez ve
uygulatmazsa, görevini ihmal etmiş olur. Engin Civan'ın görevden
alınması girişiminin Cumhurbaşkanınca onaylanmama
ihtimalinin olması, bu kişi hakkında başka bir işlem
yapılmamasını da gerektirmez. Önce, kararnamenin
hazırlanıp Cumhurbaşkanına gönderilmesi gerekir. Bunun
yanında, banka genel müdürünün işlemleri üzerine yoğun bir
denetim başlatılması gerekir. Gerekirse, o kişinin
açığa alınması söz konusu olabilir. Alacaktık; ama,
alamadık gibi... Bir günde 50 bürokratı görevden alan bir iktidar,
Engin Civan'ı niçin görevden almadı?
Emlak Bankasında belirttiğimiz yolsuzluklar
olurken, bu işlemlerden hiçbirine başvurulmamıştır. Bu
durum karşısında, eski Başbakanın görevini ihmal
ettiği şeklindeki görüş güç kazanmaktadır. Kaldı ki,
Sayın Başbakanın, Emlak Bankasında olup bitenleri
öğrenmesi için sadece devletten gelecek bilgilere de ihtiyacı yoktur.
Eski Başbakanın kardeşi, iş dünyasının
tanınmış bir simasıdır ve bankacılık
sektöründe olup bitenlerden haberdardır. Zaten, eski Başbakan da,
Emlak Bankasıyla ilgili duyumları alınca, kardeşini
çağırarak bilgi almıştır. Demek ki, eski
Başbakanın Emlak Bankasındaki yolsuzluklardan haberdar olma
ihtimali çok yüksektir. Kardeşini çağırarak, Emlak Bankası
Genel Müdürü nasıl birisidir diye sorabilen bir Başbakan ya da
kardeşini göndererek, Engin Civan'la konuşturan eski Sayın
Başbakan, Emlak Bankasındaki yolsuzluklardan haberdar değilim
diyemez.
Bir daha tekrar ediyorum ki, işte bu nedenlerle,
eski Başbakan Sayın Mesut Yılmaz, yolsuzluklar yapan ve bu
yolsuzluklarına kendi Başbakanlığı döneminde de devam
eden Emlak Bankası eski Genel Müdürü Engin Civan'ı görevden
almayarak, görevini ihmal etmiştir. Soruşturma komisyonu
tarafından dinlenen eski Sayın Bakan ve eski Sayın
Başbakanın beyanları -Engin Civan'ı görevden almak için
hiçbir gayret göstermemekle beraber, Emlak Konutu, Emlak Bankasından
ayırarak, hiç değilse, buradaki yolsuzlukların önüne geçme
gayreti- bu konudaki kanaatimizi güçlendirmektedir.
Emlakbanka bağlı Emlak Konutun Genel Müdürü
görevden alınıp da, hakkındaki bazı konular Sayın
Başbakana bizzat Sayın Pakdemirli tarafından iletildiği
halde Emlak Bankası Genel Müdürünün niçin görevden
alınmadığı hususunu takdirlerinize sunuyorum.
Bu nedenle, eski Başbakan Sayın Mesut
Yılmaz'ın, Başbakanlığı döneminde yolsuzluklar
yapan Emlak Bankası eski Genel Müdürü Engin Civan'ı görevden veya
açığa almayarak veyahut diğer vesayet yetkilerini kullanmayarak
görevini ihmal suçunun unsurları oluşmuştur. Sayın Mesut
Yılmaz, Türk Ceza Kanununun 230 uncu maddesinde tanımlanan görevini
ihmal suçunun, aslî ve müşterek faili durumundadır.
Çok değerli milletvekilleri, burada Genel
Başkanımız Profesör Sayın Tansu Çiller hakkında mal
varlığıyla ilgili soruşturma komisyonu raporu üzerinde
yapılan konuşmalarda ağır ithamlarda bulunuldu. Ben,
buradan bir şeyi ifade etmek istiyorum. Bu konularda "benim memurum
işini bilir" türünden birçok beyanların verildiği devir
hangi iktidar dönemine aittir?! Bunu takdirlerinize arz ediyor, Meclise
saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Eryılmaz.
1.—Erzurum Milletvekili Lütfü Esengün ve
62 arkadaşının, kanuna veya genel ahlaka aykırı
şekilde mal edinmek suretiyle görevini kötüye kullandığı ve
bu eylemin Türk Ceza Kanununun 240 ve 3628 numaralı Mal Bildiriminde
Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 13, 14 ve 15
inci maddelerine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Tansu Çiller
hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin
önergesi ve (9/4) esas numaralı
Meclis Soruşturması Komisyonu Raporu (S. Sayısı :213 ve
213’e ek) (Devam) (1)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, eski Başbakan
Tansu Çiller'in Yüce Divana sevkine dair verilen önergelerin yapılan
açık oylamasına 534 sayın milletvekili katılmış;
262 kabul, 271(x) ret, 1 de çekimser oy verilmek suretiyle bu
birleştirilen önergeler reddedilmiştir. Böylece, eski Başbakan
Sayın Tansu Çiller'in Yüce Divana sevkine gerek
kalmamıştır; yani, bu konuda düzenlenen soruşturma
komisyonu raporu benimsenmiştir. (DYP sıralarından
alkışlar)
A. HAMDİ ÜÇPINARLAR (Çanakkale) –
Alkışla, alkışla!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurul Salonunda oturduğumuzu unutmayalım.
Karşılıklı söz atmaya gerek yok, Genel Kurulun takdiri
efendim.
A. HAMDİ ÜÇPINARLAR (Çanakkale) – Nerede
oturduğumuzu biliyoruz.
İBRAHİM GÜRDAL (Antalya) – Kararlara
saygılı oluruz Sayın Başkan.
NURHAN TEKİNEL (Kastamonu) – Muhalefet size
kaldı! (BTP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Efendim, rica ediyorum... Burası
sohbet yeri değil.
2. —Ankara Milletvekili Saffet
Arıkan Bedük ve 57 arkadaşının, Emlak Bankası eski
Genel Müdürü Engin Civan’ın rüşvet karşılığı
verdiği krediler ve çıkar temin eden bazı tasarruflarına
karşın gerekli işlemleri yapmamak suretiyle görevini kötüye
kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı
maddesine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Mesut Yılmaz
hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin
önergesi ve (9/6) Esas Numaralı Meclis soruşturması Komisyonu
Raporu (S. Sayısı :214) (Devam)
BAŞKAN – İkinci konuşmacı,
Sayın İlyas Yılmazyıldız.
Sayın Yılmazyıldız, süreniz 10
dakikadır.
İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce,
hepinize en içten saygılarımı sunarım.
Emlak Bankası eski Genel Müdürü Engin
Civan'ın rüşvet karşılığı verdiği
krediler ve çıkar temin eden bazı tasarruflarına
karşın gerekli işlemleri yapmamak suretiyle görevini kötüye
kullandığı gerekçesiyle eski Başbakan Mesut Yılmaz
hakkındaki (9/6) esas numaralı Meclis Soruşturması
Komisyonu raporu hakkında kişisel görüşlerimi açıklamak
üzere söz almış bulunmaktayım.
Kurulan soruşturma komisyonunun bir üyesi olarak
dört ay süreyle görev yaptım. Teklifi verenleri dinledik; ayrıca,
komisyon çalışmaları sırasında, eski Başbakan
Mesut Yılmaz ve eski Bakan Ekrem Pakdemirli'yi de dinledik. Engin Civan,
Amerika'dan getirilerek, Emlak Bankasını, milletin parasını
hortumlamak üzere, dönemin iktidarı tarafından, 11 Ocak 1989-3 Ocak
1992 tarihleri arasında, Emlak Bankasının başına genel
müdür olarak atanmıştır.
TAHSİN IRMAK (Sıvas) – Prens... Prens.
İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – Engin Civan, Emlak
Bankasının başına getirildiğinde, Sayın Mesut
Yılmaz, Dışişleri Bakanıdır, o zamanki hükümetin
bir üyesidir. Engin Civan'ın mahkûmiyetle neticelenen rüşvet alma
suçunu işlediği Ocak-Şubat 1991 tarihlerinde, eski Başbakan
Mesut Yılmaz, yine aynı hükümetin üyesidir. Dahası, rüşvetle
işlem yapan Engin Civan, genel müdür olarak çalmaya devam ederken,
23.6.1991-20.11.1991 tarihleri arasında Mesut Yılmaz
Başbakanlık yapmış, Engin Civan da, rahat rahat,
rüşvetle usulsüz işlem yapmaya devam etmiştir.
Yine, eski Başbakan, komisyona verdiği
ifadede "bana göre, 1989'da yapılan tasarruf, benim
benimsediğim, benim desteklediğim bir tasarruf değildi. Bana
göre, Emlak Bankası gibi büyük bir kurumun, kendi bünyesinde genel müdür
çıkarması daha doğru olurdu; ama, bu, benden önceki Sayın
Başbakanın ve Hükümetin bir takdiriydi" derken, yine komisyonda
verdiği ifadesinde "ben, o tarihte Dışişleri
Bakanıydım" diye itirafta bulunduğu halde, o zamanki
hükümet üyesi olduğunu unutarak, sorumluluğundan kaçmak istiyor.
Desteklemediği bir tasarruf olduğunu
söylediği halde, eski Başbakan Mesut Yılmaz,
Başbakanlığa atandığı zaman, bu düşüncesini
unutuyor. Neden; Engin Civan ve şürekâsı çalmaya devam etsin diye,
"çamur üzerinde oturmam" diyen eski Başbakan koltuğunu
korusun diye...
Ona buna, ağzını doldurarak,
hırsız diyerek başkasını itham edenler, önce
"benim memurum işini bilir" diyerek
hırsızlığı yasallaştırmalarının
hesabını vermelidirler. (DYP sıralarından
alkışlar) Eski Başbakan Mesut Yılmaz'ın hükümet üyesi
olduğu dönemde, bu toplumda her türlü ahlakî çöküntüyü "bir defa
çiğnenmekle bir şey olmaz" diyerek kanunsuzluğu, fakir
halkın parasının batık bankerlere hortumlanmasına göz
yumarak hırsızlığı öğretenlerin, başkalarına
hırsız demeye hakkı olmasa gerektir.
Öncelikle, şu kadarını söylemek
istiyorum: Komisyonda Sayın eski Bakanı, Sayın Pakdemirli'yi
dinledik; Sayın eski Bakan "bana, Engin Civan hakkında bazı
duyumlar geldi; birazcık da sordum; bana güven vermedi; biraz çoluk çocuk
buldum, genç buldum, tecrübesiz buldum" diyor; ancak "genç,
tecrübesiz buldum" dediği dönemde, Engin Civan ikibuçuk
yıllık genel müdürdü. Yani, kısacası -tabiî, itiraf etmek
kolay değil- yaptığı yolsuzluklarla ilgili duyumlar mutlaka
geldi -bende oluşan kanaat bu-
ancak, o günkü siyasal konjonktürde, o günkü Cumhurbaşkanını aşamayacaklarını
anladıkları için, bunu sineye çekmeyi; yani, koltuklarına
sıkı sıkıya sarılmayı ve bırakmamayı
tercih etmişlerdir; dolayısıyla, görevlerini ihmal etmişlerdir;
bu, bizim kanaatimizdir.
Ben, bunu, her şeyden önce, siyasî bir kişi
olarak söylüyorum; bugüne kadar bu Parlamentoda kurulan bütün soruşturma
komisyonlarındaki, bütün araştırma komisyonlarındaki
milletvekilleri siyasîdir, taraflıdır.
HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Hayır!..
İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – Eğer
"ben, siyasî değilim, tarafsızım" diyorsa,
doğruyu söylemiyordur. (DYP sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla, bizim, Doğru Yol Partisi
olarak başından beri savunduğumuz, Genel
Başkanımız Sayın Çiller'in de başından beri
savunduğu, bu tür işler, eğer bir yolsuzluk varsa, usulsüzlük
varsa, doğrudan yargıda, yargının denetiminde
olmalıdır; yani, siyasî kaygılarla...
HASAN GÜLAY (Manisa) – Siyasîde vicdan yok mudur?!
İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – Siyasîde vicdan
olabilir; ama, siyasîler insandır...
BAŞKAN – Efendim, müdahale etmeyelim... Rica
ediyorum...
İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – Siyasîler kendi
geleceklerini de düşünürler. Dolayısıyla, ben, hiçbir siyasîyi
muhalefette görmedim ki... Örneğin, TOFAŞ'ta veya diğerlerinde,
özel sohbetlerimizde, çok bariz bir şekilde "kesinlikle bir şey
yoktur" dedikleri halde, sadece, buraya gelip, parmaklarını,
vicdanlarının sesine doğru değil, siyasî istikamete
doğru kaldırmaktadırlar.
Dolayısıyla, burada Meclisin
yapacağı bir şey vardır: Halk adına, millet adına
görev yapan bu tür parlamenterler...
HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – 9 müdür
tutuklandı TURBAN'da, 9 müdür!..
BAŞKAN – Sayın Dumankaya, lütfen, susar
mısınız...
İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – ...bu şekilde,
soruşturma komisyonlarıyla, Parlamentoyu halkın gözünde olumsuz
hale düşürmemek için, doğrudan yargıya intikal ettirilmelidir;
bunlara yargı karar vermelidir; bu, bizim kanaatimizdir. Ama, benim
komisyondan edindiğim izlenim şudur: Az önce bahsettiğim
bilgiler olduğu halde, göz yummuşlardır.
Nitekim, en azından, hangi iktidarın
bürokratları mahkeme kapılarında
cezalandırılmaktadır, mahkûm olmaktadır; bunu
halkımız görmektedir. Halka, her şeyden önce, bizim geleneksel
değerlerimizi, millî değerlerimizi yıkan bir
anlayışı, köşe dönme anlayışını hangi
iktidarın yerleştirdiği ortadadır. Dolayısıyla,
benim, bu konuda söyleyeceklerim bunlardır.
Halk adına, millet adına görev yapan bu
milletvekillerinin, bakanların veyahut başbakanların, siyasî
amaçlı komisyonlardan ziyade, yargıyla, doğrudan yargı
tarafından yargılanmaları temennimizdir; bu anlamda
denetlemek... Meclisin görevi yasa yapmaktır; Meclisin görevi, örneğin,
halkın ihtiyaç duyduğu, milletin ihtiyaç duyduğu, meraların
ıslahıdır, vergi reformudur, sağlık reformudur, yani,
bunlarla ilgili yasaları yapmaktır. Bakınız, en pahalı
olan şey zamandır. Halkın bize verdiği bu zamanı, bu şekilde,
Meclisi tıkayarak, Meclisin çalışmasını
tıkayarak, verimsiz değerlendirerek kullanamayız; buna
hakkımız yoktur.
A. HAMDİ ÜÇPINARLAR (Çanakkale) – Önergeyi kim
verdi!
HASAN GÜLAY (Manisa) – Mercümek için önergeyi veren
kim?!.
İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) –
Dolayısıyla, bu tür konuşmaları, bu tür durumları,
daha önce, Doğru Yol Partisi olarak açıkladığımız
üzere...
HASAN GÜLAY (Manisa) – Mercümek için niye önerge
verdiniz!
A. HAMDİ ÜÇPINARLAR (Çanakkale) – Önergenin sahibi
kim!
BAŞKAN – Efendim, rica ediyorum.
İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – Önergenin sahibi,
biziz...
BAŞKAN – Sayın Yılmazyıldız...
İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – ... siz de o zaman
bunu kabul etmiştiniz. Şimdi oyunuzu göreceğiz Sayın
Üçpınarlar.
Burada bizim kanaatimiz, eski Başbakan Sayın
Yılmaz görevini ihmal etmiştir; ancak, bu konudaki yargıyı,
bağımsız yargı vermelidir siyasîler değil. Ben
kanaatimi ortaya koyuyorum; ancak, bağımsız yargının
vereceği karar daha doğru olacaktır. Bu yöndeki yasa
değişikliğinin bir an önce gerçekleştirilmesi görüşündeyim.
Hepinize en içten saygılarımı sunuyorum;
sağ olun, var olun. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Yılmazyıldız.
HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Sayın
Başkan...
BAŞKAN – Buyurun.
HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Sayın
Başkan, konuşmacı Sayın İlyas
Yılmazyıldız şunu söyledi: "Bu Mecliste kurulan bütün
komisyonlar, araştırma ve soruşturma komisyonları
siyasîdir; hiçbiri doğru karar vermemektedir" dedi.
BAŞKAN – Efendim, o, kendi düşüncesi...
HALİT DUMANKAYA (İstanbul) –
Dolayısıyla, TURBAN Komisyonu Başkanı olarak siyasî bir
karar vermemişiz. TURBAN Komisyonu olarak bizim bulunduğumuz suç
duyurusuyla, 9 müdür tutuklanmıştır.
BAŞKAN – Efendim, tamam, söylediniz; burada her
milletvekili çıkar bir karar söyler...
HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – İşte,
siyasî kararı, onları aklayanlar vermiştir. Biz, Komisyon olarak
siyasî karar vermemişizdir.
BAŞKAN – Sayın Dumankaya, lütfen yerinize
oturur musunuz...
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Sayın
Başkan, burada Meclise yöneltilen bir suçlama var.
Sayın Başkan, Meclise bir suçlama
yöneltiliyor; siz, oradan, kürsüden "hayır efendim, Meclis
komisyonlarında siyasî karar verilmiyor" diyemiyorsunuz.
BAŞKAN – Efendim, ben hiçbir
konuşmacının sesini kesmiyorum, sözünü de kesmiyorum;
kestiğimiz zaman, bu defa da... Şimdi, Sayın Ersümer,
bakın, bir grup başkanvekilisiniz; ikide bir, benim Meclis
Başkanlık görevimi yerine getirmeme çok büyük engeller koyuyorsunuz;
rica ediyorum, yapmayın bunu. Ben, burada konuşan hatiplere müdahale
etmiyorum. Arkadaşlar fikirlerini özgürce söylesinler; ama, birisi
çıkıp da, bana sataşma var derse, ben de sataşma
olduğu kanaatine varırsam, kendisine açıklama hakkını
veriyorum; bunun dışında ne yapabilirim...
İBRAHİM GÜRDAL (Antalya) – Nefes al, nefessiz
kaldın yine!..
BAŞKAN – Benim nefesim kuvvetli, merak etmeyin.
İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – Sen işini bilirsin
Kamer, devam et!..
BAŞKAN – Buyurun Sayın Erkan Mumcu.
Süreniz 10 dakika efendim.
ERKAN MUMCU (Isparta) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; (9/6) esas numaralı Soruşturma
Komisyonu raporu hakkında görüşlerimi ifade etmek üzere, şahsım
adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
aynı zamanda, komisyon üyesi bir milletvekili arkadaşınız
olarak burada söz almış olmam, komisyon raporunu savunma sadedinde
sözler söyleme ihtiyacından kaynaklanmıyor; tam tersine, önerge
sahiplerinin önergede zikrettikleri ve parantez içerisine
aldığım bir cümleyi burada dikkatlerinize sunmak ve bu
vesileyle, kamuoyunun çok büyük bir hassasiyet gösterdiği konu
hakkında belki zihinlerinizde, belki de vicdanlarınızda bir
hatırlatma, bir titreşim yaratma kastını
taşıyorum.
Efendim, hemen, Doğru Yol Partisi Grup
Başkanvekilleri tarafından verilen soruşturma önergesinde yer
alan bir cümleyi okumak istiyorum, cümle aynen şöyledir: "Yolsuzluk,
politik yozlaşma olgusunun bir türevidir. Politik yozlaşmanın
önlenmesi için, politik süreçlerin, yeniden, sağlıklı
yapılanması; bunun yanı sıra, devletin bütün
kurumlarının yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Son yıllarda
halkımızın büyük ilgisini çeken yolsuzluk iddiaları, Türk
Halkının nefretini kazanmıştır." Önergede yer
alan ve umuyorum ki bütün milletvekillerinin tereddüt etmeden
katılacakları cümleler bunlardır.
Önergede yer alan, soruşturmaya konu iddialar
hakkında, burada bir şey söylemenin gereğini zaten duymuyorum;
çünkü, bizzat önerge sahibi olan, önergeye imza koyan Doğru Yol Partisinin
Grup Başkanvekilleri, Komisyon birleşimlerinde, birbirini takip eden
haftalarda, iddialarından sarfınazar ettiklerini açık seçik bir
şekilde beyan etmişlerdir. Hatta, o kadar ki, Sayın Ali
Rıza Gönül, bizzat "Sayın Mesut Yılmaz'ın bu konuda
bir suiistimali olduğunu söyleyemem, kendimde bu hakkı
görmüyorum" demiştir.
Bu sözlerden sonra, Komisyon raporunun teşekkül
etmesi esnasında arkadaşlarımızın gösterdikleri
anlayış, hukukî ciddiyet ve titizliğe de teşekkür etmek
istiyorum. Beni şaşırtan, Komisyon çalışmaları
esnasında, son derece titiz bir şekilde, hukuk titizliğine,
hukuk ciddiyetine yakışır bir tarzda çalışan ve bütün
kararları, nihaî karara gelene kadar bütün kararları oybirliği
içinde alan arkadaşlarımızın, burada, Genel Kurul
salonunda, belki seçmene selam babını tercih ederek, oradaki
davranışlarının tam aksine, tam tersine davranışlar
sergilemiş olmalarıdır.
İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Doğru
değil. Bir kere, muhalefet şerhi var.
ERKAN MUMCU (Devamla) – Efendim, muhalefet şerhi
olduğunu söylüyor arkadaşlar. Muhalefet şerhlerini
dayandırdıkları husus şudur: Evet, bu konuda vicdanî
kanaatimiz...
İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Bizim
ifademizi çarpıtmayın lütfen. Kendi adınıza konuşun.
ERKAN MUMCU (Devamla) – Sayın milletvekilleri,
eğer, Sayın Başkan izin verirse...
BAŞKAN – Efendim, buyurun, açıklayın.
ERKAN MUMCU (Devamla) – Komisyon raporları,
Komisyon tutanakları sonuna kadar, elimdedir; ancak, çok zaman
alacağını düşünüyorum; bizzat önerge sahiplerinin
ifadelerini buradan satır satır okuyabilirim. Dolayısıyla,
daha ilk birleşimlerde, konu hakkındaki gayriciddî
yaklaşımlarını itiraf etmişlerdir. Buraya gelip,
başka türden ifadelerde bulunmalarını, ben, millete
karşı dürüstlük prensibiyle bağdaşır bir tutum olarak
görmediğimi de huzurlarınızda arz etmek istiyorum. Ancak, biraz
evvel okuduğum cümlenin altını çizmek istiyorum; bunun
hatırlanmasında ve hatırlatılmasında yarar
vardır. Önergenin ve komisyonun bir yararı bu olsa gerek diye
düşünüyorum. Evet, yolsuzluk -aynen, Doğru Yol Partisi milletvekili
arkadaşlarımın önergelerinde zikrettikleri gibi- politik
yozlaşma olgusunun bir türevidir ve bunun çözümü de, kendilerinin de
söylediği gibi, önce politik süreçlerde sağlıklı bir
yeniden yapılanma, sonra devletin tüm kurumlarıyla bir yeniden
yapılanmaya götürülmesidir.
Değerli milletvekilleri, sadece bunları bir
önerge çerçevesinde ifade ediyor olmak, zannediyorum yeterli olmasa gerek.
Burada milleti temsil etme yükümlülüğü bulunan milletvekilleri olarak,
bunu sadece ifade etmenin ötesinde, yerine getirme, gerçekleştirme gibi
bir yükümlülüğümüzün olduğunu da hatırlamamız gerekiyor.
Politik süreçlerden kastettiğimiz şey nedir;
sağlıksız politik süreçlerden kastettiğimiz şey,
eğer, bugün siyasî menfaatlara göre birtakım iddialarda bulunup,
yarın konjonktürdeki değişmeler başka menfaatları
gündemi getirdiği için bunlardan geri çekilmek, bunlardan sarfınazar
etmekse, evet, haklısınız, bu süreç değişmeli,
sağlıklı biçimde yeniden yapılanmalıdır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, iki günden beri,
milletimizin bütün dikkatlerinin yoğunlaştığı bir yer
haline gelmiştir; çünkü, yaklaşık on yıldan beri Türkiye'de
politika, yozlaşma ve kokuşma kavramlarıyla iç içedir;
suiistimal, yolsuzluk, rüşvet kavramlarıyla iç içedir ve milletimiz,
bugünkü Parlamentodan bu konuda bir çözüm beklemektedir.
Peki, bu çözümü, bu politik süreçlerdeki yeniden
sağlıklı yapılanmayı sağlayacak irade, şu
iki günde gördüğümüz şekilde ortaya konulan irade midir?! Böyle mi
olmak icap ederdi?!
İddia sahiplerinin, burada ağza
alınmayacak bir şekilde ortaya koyduğu iddialarından
sarfınazar etmeleri ve bunları ifade etmek, bu konudaki
düşüncelerini ifade etmek, bu konudaki dönüşümlerini izah etmek
yerine, toplumda birtakım gerginlikleri kışkırtmak
suretiyle, kamuoyunun dikkatini başka noktalara çekmek midir Türkiye Büyük
Millet Meclisinin değerli üyelerinin ya da bu iddiaları seslendiren,
bu iddiaları kamuoyunun gündemine, Parlamentonun gündemine getiren
değerli milletvekillerinden beklenen; tabiî ki, bu olmasa gerek, elbette,
toplumumuzun bizden beklediği şey bu değil.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
eğer, biz, devletin rant üreten ve rant dağıtan bir siyasal
mekanizma olan yapısını gözden geçirmezsek, bunu
değiştirmezsek, bu anlamda bir yeniden yapılanmaya gitmezsek,
Türkiye siyaseti de, rantiyeci siyaset olmaya mahkûm kalacaktır. Her ne
kadar, adalet kelimesinin sihriyle, adil düzen vaat ederek, birtakım
siyasal iktidarlar, bu yapıyı değiştirmek vaadiyle
işbaşına gelseler de, yine de, devletin bu rant
dağıtan, rant paylaşımını belirleyen
yapılanması sürdüğü müddetçe, o siyasî partilerin kendileri de,
o iktidarların kendileri de bizatihi rantiyeci iktidarlar ve rantiyeci
siyasîler olmaktan kurtulamayacaktır. Siz, hangi söylemlerinizle
gelirseniz gelin, paylaşımda,
dün, o "...SİAD"ların bu
"...SİAD"ların, bugün, şu "...SİAD"ların,
MÜSİAD'ların baskısı altında kalmaktan
kurtulamayacaksınız. Onun için, kamuoyunun dikkatini, hiç hak
etmediğiniz ve ihanet denilebilecek kadar, bu toplumun kutsallarıyla
oynamaktan, bu toplumun bilinçaltıyla oynamaktan vazgeçip, gelin, hizmete,
yeniden yapılanmaya, sağlıklı yapılanmaya, temiz
siyasete, temiz yönetime yoğunlaştıralım. Kamuoyunun bizden
beklediği budur ve inanıyorum ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısı altında bulunan bütün milletvekilleri, İktidardan
gelebilecek bu yöndeki bir adıma hiçbir şekilde karşı
durmayacaklar, canıyürekten katılacaklardır. Türkiye, bunu
bekliyor; Türkiye'nin özlediği şey bu...
BAŞKAN – 1 dakikanız var.
ERKAN MUMCU (Devamla) – Değerli
arkadaşlarım, konuşmamın sonunda, Anavatan Partisi Genel
Başkanı Sayın Mesut Yılmaz'ın, hakkında verilen
soruşturma önergesi karşısındaki tavrını
dikkatlerinize sunmak istiyorum. Komisyonun tüm davetlerine icabet etmiş
olması, kendisine sorulan tüm sorulara, kendisine sorulan sorunun içinde
yer almadığı düzeyde ayrıntılarla cevap vermiş
olması, bir siyasînin, bir milletvekilinin, bir politikacının
topluma söz söyleyebilmek için, önce, Türkiye Büyük Millet Meclisinin önünde
hesap vermesi, gocunmadan, çekinmeden hesap vermesi demek olduğunu, bugün,
Türk siyasetine göstermiştir, Türk siyasetine öğretmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Mumcu, lütfen toparlar
mısınız efendim.
ERKAN MUMCU (Devamla) – Kaldı ki, Sayın Mesut
Yılmaz'ın bu davranışı, iki gündür, burada,
TEDAŞ, TOFAŞ, mal varlığı adı altında
görüşülen soruşturma komisyonu raporlarında, haklarındaki
iddialara, gelip, Türkiye Büyük Millet Meclisinde cevap vermek lütfunda
bulunmayan, bu sorumluluğundan kaçan, ama, hiçbir vakit, ezan, bayrak
edebiyatını, tüyü bitmedik yetim edebiyatını
bırakmayan siyasîlere ibret olmalıdır.
Saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (ANAP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Mumcu.
Sayın Nejat Arseven; buyurun efendim.
Sayın Arseven, süreniz 10 dakika.
NEJAT ARSEVEN (Ankara) – Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri, çok değerli arkadaşlarım; dünden
beri, Yüce Heyetiniz, bundan yedi sekiz ay kadar önce verilmiş bulunan
birtakım soruşturma önergelerini -ki, bunların sayısı
4'tür; biliyorsunuz, 3 tanesi, TOFAŞ, TEDAŞ ve mal
varlığı önergeleri bundan önce görüşüldü- görüştü,
netice itibariyle bir karara vardı.
Çok değerli arkadaşlarım, burada, bu iki
olayı, yani, bu soruşturma önergelerini önce ikiye ayırmak
lazım: Bundan önce görüşülen, TOFAŞ, TEDAŞ ve mal
varlığıyla ilgili önergeler, zamanları itibariyle, bizim
dönemimizden, yani, seçilmiş olduğumuz dönemden hemen az önce başlamış
olan, kamuoyunda tartışılır olan, üzerlerinde birçok
spekülasyonlar, değerlendirmeler yapılmış olan
olaylardı. Gündeme gelişleri itibariyle de, belki zamanlama
itibariyle de, bu konudan, bu önergeler değerlendirilebilir; ama, burada,
bu üç önerge hakkında ifadelerde bulunan değerli Doğru Yol
Partisi temsilcisi arkadaşlarımın hemen tamamı da, benim bu
ifadelerime uygun olarak, bu önergelerin, kamuoyu tarafından
"TEDAŞ", "TOFAŞ" ve "mal
varlığı" olarak kabullenilmiş olduğunu ifade
ederek sözlerine başladılar; ama, şimdi burada, diğer bir
ikinci konuda verilmiş bulunan, yani, Sayın Yılmaz'la ilgili
olarak, dönemin genel müdürü Engin Civan'la olan irtibatı münasebetiyle,
Doğru Yol Partisinin o günkü yönetimi tarafından verilmiş olan,
altında birçok imzanın bulunduğu, özellikle grup
başkanvekilleri tarafından imzalanmış olan bu ikinci
önergenin veriliş saiki, bence, çok önemli.
Aslında, Yüce Heyetiniz, burada, bu konunun önemi
üzerinde durmalı, bunu değerlendirmeli; yani, bu hadiselerin, bu
olayların oluşu, nasıl gelişiyor, nasıl veriliyor,
olaylara nasıl yaklaşılıyor... Eğer bu Heyet, bu
soruşturma komisyonlarının, hem kurulmasını hem
çalışmasını hem de bu çalışmalar sonunda
alınacak olan kararları hafife alır ve bunları, bundan
önceki üç komisyonun çalışması neticesinde almış
olduğu kararlar gibi değerlendirirse, vatandaşın da Yüce
Meclise olan saygısı o ölçüde azalır kanaatindeyim.
Değerli milletvekilleri, şimdi burada benden
önce konuşan değerli Doğru Yol Partisi temsilcisi
arkadaşlarım ifadelerde bulundular; dediler ki...
BAŞKAN – Parti temsilcisi değil,
şahısları adına konuştular.
NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Şahısları
adına konuşan arkadaşlarım, özür dilerim Sayın
Başkanım.
Engin Civan yolsuzluğuyla ilgili kokunun Mesut
Yılmaz tarafından duyulmamasının mümkün
olmadığını ve bu kadar geç ortaya çıkması
sebebiyle de, Sayın Mesut Yılmaz'ın bundan sorumlu olduğunu
ifade ettiler. Peki, burada, acaba sormak gerekmez mi değerli
arkadaşlarıma ve mensubu oldukları siyasî partiye; 1991
yılında hükümeti Sayın Yılmaz'dan devraldıktan ve
ülkede hemen hemen dört sene, beş sene iktidar olduktan sonra,
hakkınızda üç tane soruşturma önergesinin Mecliste kabulünden
sonra mı acaba, bu pis kokular tarafınızdan duyuldu?!.
Doğru Yol Partisi, bu kokuları, Sayın Çiller ile ilgili
soruşturmalar açıldıktan sonra mı hissetmeye yahut yönünün
ne taraftan geldiğini anlamaya başladı?! Şimdi, bu konuyu
çok iyi değerlendirmek lazım.
Şahsı adına konuşan bir diğer
arkadaşım da, Sayın Yılmaz'ın, koltuğunu
kaybetmemek için Engin Civan'ı görevden almama yoluna gittiğini ifade
etti. Bakın, huzurunuzda bir kere daha ifade ediyorum; eğer,
Sayın Yılmaz, Sayın Çiller gibi delege oyuyla seçilmeyi, delege
oyuyla başbakan olmayı içine sindiren bir kimse olsaydı, en az
birbuçuk iki sene daha bu ülkeye başbakan olarak hizmet edebilirdi; ama,
Sayın Yılmaz, delege oyuyla değil milletin oyuyla başbakan
olmanın hakiki meziyet olduğu bilinciyle ülkeyi seçime götürmeyi en
doğru yol olarak gördü. Değerli arkadaşlarım, ama, siz
-yani, Doğru Yol Partisinden bahsediyorum- delege oyuyla başbakan
olarak seçilmenin, önünüze gelen ilk seçimde akıbetin başbakan
yardımcılığı olduğunu görerek, bir kere daha
anladınız.
Değerli arkadaşlarım, bu
soruşturmanın açılmasının ve önerge verilmesinin
haksızlığını ve
yanlışlığını ifade edegeldim. Bir kere,
Sayın Yılmaz hakkında, soruşturma açılan bir insan
olarak, bugün çok açık söylüyorum, bu işi bir de
soruşturmanın açılması ve sonrası olarak
değerlendirmek lazım; yani, hakkında soruşturma açılan
kişinin ve o kişiyle ilgili olarak kurulan komisyonun
çalışmalarını ve hakkında soruşturma açılan
kişinin bu işe bakış açısını da çok iyi
değerlendirmek lazım. Sayın Yılmaz, demin de ifade
ettiğim gibi, aslında ne saikle açıldığı belli
olan ve haksız olarak açılmış olduğu ilk başta,
ilk açılışta belli olan soruşturma komisyonuna sade bir
milletvekili olarak, üzerinde bulunan Anamuhalefet Lideri sıfatıyla
değil, eski başbakanlık yapmış bir kişi olarak da
değil, Meclisin sade bir milletvekili sıfatıyla gereken özeni ve
ihtimamı gösterdi. Kendisine vaki, komisyona ifade verme
gerekliliğinin duyurulmasından sonra, demin de ifade etmiş
olduğum gibi, Meclisin bu çok değerli yetkisine, yani,
soruşturma yetkisine olan saygısı dolayısıyla,
soruşturma komisyonunun huzuruna geldi. Burada, bu komisyonda görev yapan,
her partiden, Refah Partisinden, Doğru Yol Partisinden, Cumhuriyet Halk
Partisinden ve Demokratik Sol Partiden değerli arkadaşlarım var;
bunların hepsi, olayın canlı şahididir. Sayın
Yılmaz, Komisyonun önünde, hemen her parti temsilcisinin kendisine sormuş
olduğu bütün sorulara, bütün dürüstlüğüyle, bütün
açıklığıyla cevabını verdi ve bu konuya
vermiş olduğu önemi de, gerek Türkiye Büyük Millet Meclisine gerekse
soruşturma komisyonuna duyduğu saygıyı da, milletin önünde
tescil etmiş oldu.
Şimdi, ben bu tavrın, aslında, bu gibi
yollarla hakkında soruşturma açılan bütün değerli
milletvekillerine, sıfatlı, sıfatsız bütün milletvekili
arkadaşlarıma da bir örnek olmasını rica ediyorum ve
hakkında soruşturma açılan her milletvekilinin, Sayın
Yılmaz'ın davranış biçimini seçerek, o komisyona gidip,
ifade vermesinin en doğru yol olduğunu burada ifade ediyorum.
Çok değerli arkadaşlarım, dün, burada,
Doğru Yol Partisine mensup olan ve şahsı adına konuşan
bir değerli arkadaşım, soruşturma komisyonlarının
siyasî olarak çalıştığını ve siyasî olarak
çalışan bu komisyonlardan hakikî netice almanın da fevkalade zor
olduğunu ifade etti; bu ifadesine yüzde 100 katılıyorum; ama,
maalesef, burada, hem kendisinin hem de Doğru Yol Partili üyelerin bu
komisyondaki çalışmalarının neticesinde, rapor
safhasındaki ifadelerinin ve beyanlarının, bu ifadeleriyle
çeliştiğini de huzurunuzda ifade etmeden geçemeyeceğim.
Bakın, şunu da söyleyeyim: Biz, bu komisyonda, Anavatan Partililer
olarak, hiç siyaset yapmamayı kendimize bir yol olarak seçtik. Eğer,
biz, diğer komisyonlardaki gibi, birtakım spekülasyonlar yaratmak
veya o komisyon çalışmaları sırasında lehimize
gelişen birtakım olayları kamuoyuna mal etmek isteseydik,
çıkıp, basının önünde bütün bunları açıklığıyla
ifade etmek durumunda olurduk; ama, bir komisyon üyesi, hele, bir soruşturma
komisyonu üyesi olmanın kendimize verdiği sıfatı yerinde
taşımanın gereğiyle, hiçbir zaman, hiçbirimiz ve hiçbir
arkadaşımız, her partiye mensup arkadaşlarımız
hiçbirisi, bu konuda çıkıp en ufak bir açıklamada
bulunmadı; ama, Doğru Yol Partisine mensup değerli
arkadaşlarım -hazırlanan bir alt komisyon raporunda, hadiselerin
nasıl ve ne şekilde geliştiğini beraber incelemiş
olduğumuz halde- tamamen bir siyasî mülahazayla nihaî karara muhalefet
şerhi koymak durumunda kaldılar.
Değerli arkadaşlarım, biz, bu komisyonda
bir şey daha yaptık; bu soruşturma önergesinin altında
imzası bulunan ve bu önergeyi veren partinin iki değerli görevlisini
-ki her ikisi de grup başkanvekilidir- komisyonumuza davet etmek
suretiyle, Sayın Yılmaz ile Engin Civan arasında nasıl bir
irtibat kurduklarını, bu irtibatı niye bu kadar geç
kurduklarını, böyle bir irtibat konusunda ellerinde ciddî bilgi ve
belgeler varsa bunları -soruşturma önergelerine ekleyememiş
olmaları halinde- bize verip veremeyeceklerini sorduk ve bunların
yazılı veya sözlü de -dinlenebilecek şahıslarla ilgil
olarak- olabileceğini ifade ettik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Arseven, size 1 dakika eksüre
veriyorum, lütfen toparlar mısınız...
NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Toparlıyorum Sayın
Başkan.
Fakat, burada huzurunuzda ifade ediyorum ki, her iki
arkadaşımız da, daha önce
ellerinde böyle bir delilleri bulunmadığını, bunları
sadece ve sadece gazete havadislerinden ve kupürlerinden derlediklerini ve
ayrıca benim ve diğer arkadaşlarımızın
kendilerine vaki soruları üzerine İçtüzük gereği, sevk maddesi
olarak yazmak zorunda bulundukları Ceza Kanunu maddesini; yani, Türk Ceza
Kanununun 240 ıncı maddesini de zuhulen yazmış
olduklarını, aslında hadisenin Türk Ceza Kanununun 240
ıncı maddesini oluşturmadığını, belki, 230
uncu maddeye girebileceğini, aslında onun dahi tam
olmadığını ifade ettiler.
Bu beyanları dahi, Doğru Yol Partisinin,
Sayın Yılmaz hakkında, o gün vermiş olduğu
soruşturma önergesinin ne saikle verildiğini göstermektedir. Yüce
Meclisin bunu çok iyi değerlendirmesi gerektiğine inanıyorum ve
bunun bu Yüce Mecliste artık bir daha tekrarlanmaması gereken bir yol
olduğuna yürekten inandığımı burada ifade ediyorum.
(DYP sıralarından "Bravo" sesleri, akışlar[!]
Eğer, bütün arkadaşlarımız bu bilinçle hareket eder ve
soruşturma komisyonlarının çalışmalarına ciddî
bir şekilde yön verirse ki, biraz önce konuşan değerli
arkadaşımın ifadesine de şiddetle katılmadığımı
burada ifade ediyorum; Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı
altında kurulmuş bulunan her soruşturma komisyonu kendi üzerine
düşen görevi layıkıyla yapmaktadır. Buna Doğru Yol
Partili üyeler uymamış olabilirler, bunu âdet haline de getirmiş
olabilirler; ama, tenzih ediyorum ki, Refah Partili, CHP'li, DSP'li bütün
arkadaşlarım, komisyon üyesi olmanın kendilerine vermiş
olduğu ağırlıkla, bu komisyondaki görevlerini ciddî bir
şekilde yerine getirmektedirler.
Çok değerli arkadaşlarım, huzurunuzda
ifade etmiş olduğum...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun efendim...
NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Teşekkür edeceğim.
BAŞKAN – Peki, teşekkür edin.
NEJAT ARSEVEN (Devamla) – ...Sayın Yılmaz
hakkında -huzurunuza gelmiş olan- komisyon raporuyla ilgili olarak,
Yüce Meclisin en doğru kararı vereceğine inanıyorum,
hepinize en içten sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (ANAP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arseven.
Sayın arkadaşımız şahsı
adına konuştu, onun kanaatini bütün Doğru Yol Partili
milletvekillerine atfettiniz. Şahsı adına konuşan bir
arkadaşın düşüncesini, gruba mensup bütün milletvekillerine
teşmil etmek yerinde bir düşünce değil.
Sayın İbrahim Yılmaz?.. Yok.
Sayın Sami Küçükbaşkan?.. Yok.
Sayın Abdullah Akarsu?.. Yok.
Sayın Zeki Çakan?..
ZEKİ ÇAKAN (Bartın) –
Konuşmayacağım.
BAŞKAN – Konuşmayacaksınız.
Sayın Ersin Taranoğlu?..
Konuşmayacaklar.
Sayın Saffet Arıkan Bedük?.. Yok.
Sayın Turhan Güven?.. Konuşmayacaklar.
Sayın Komisyon da
konuşmayacağını belirtti.
Böylece, Soruşturma Komisyonu raporu üzerindeki
kişisel konuşmalar bitmiştir.
Şu ana kadar, bize, hakkında soruşturma
istenen eski Başbakanın konuşma isteği
ulaşmadığına göre, kendisi de konuşmayacaktır.
Malumunuz olduğu üzere, raporda, soruşturma
açılmaması istenilmektedir; yani, soruşturma önergesinin reddi
yolundadır. Komisyon raporu, Yüce Divana sevk etmeme yönündedir;
İçtüzüğümüzün 112 nci maddesinin beşinci fıkrasında
yer alan "komisyonun Yüce Divana sevk etmeme yönündeki
raporlarının reddi, ancak, Yüce Divana sevke dair verilen ve sevk
kararının hangi ceza hükmüne dayanacağını gösteren bir
önergenin kabulüyle mümkündür. Bu hükme göre, Başkanlığımıza,
Yüce Divana sevke dair bir önerge verilmemiştir. Böyle bir önerge
verilmeden soruşturma raporunun reddedilmesi mümkün
olmadığı için, raporun oylamasına mahal
bulunmadığı yolunda bir kanaat var. Eğer, Yüce Genel
Kurulda bunun aksine bir düşünce varsa, bu konuda da bir usul
tartışması açabilirim; çünkü, farz edelim ki, burada, raporu
oyladık ve rapor, salt çoğunluğu aşan bir oyla reddedildi;
o zaman ne olacak; İçtüzükte bir şey belirtilmemiş. Ayrıca,
raporda, hakkında soruşturma istenen Sayın eski
Başbakanın fiilinin hangi ceza kanununun hangi maddesine
aykırı olduğuna dair bir açıklık da yok. Bu itibarla,
böyle bir sonuç, bir netice de hâsıl etmeyeceğine göre, ben, bu
müzakere sonucunun oylanmaması gerektiği düşüncesindeyim. Yüce
Genel Kurulda aksi yönde bir önerge verilseydi, mesele halledilmişti; ama,
böyle bir önerge verilmediğine göre, ben, bu düşüncedeyim; ama,
sayın milletvekili arkadaşlarımızda, bu yönde, aksi bir
düşünce varsa, ben, usul müzakeresi açar ve bunu, Yüce Genel Kurulun oyuna
sunarım.
Bütün gruplar da, aşağı yukarı
hemfikirlerdir. Bu itibarla, oylamaya gerek yoktur; rapor benimsenmiştir.
Teşekkür ederim.
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Sayın
Başkan, bu uygulamanız, değişen İçtüzükle ilgili ilk
oylama olmuştur; yani, değerlendirme ve karar
oluşturmuştur.
BAŞKAN – Evet, yalnız daha önce bir uygulama
yaptık.
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Bundan sonraki
uygulamalarda...
BAŞKAN – Evet, bundan sonra gelecek uygulamalara
emsal olur efendim.
Komisyona teşekkür ederiz.
Sayın milletvekilleri, daha çalışma
süremiz bitmedi.
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Kapatalım Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Çalışmayacak mıyız?..
Sayın grup başkanvekilleri, tabiî, gündem
gereği kanunlara devam etmemiz lazım; ama, eğer, gruplar
hemfikirlerse, birleşimi kapatabilirim.
ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Tamam...
BAŞKAN – Şu anda, müzakeresini
yapacağımız kanunlarla ilgili komisyon başkanları veya
temsilcilerinin Genel Kurul salonunda olmaması ve grupların da bu
saatten sonra çalışma konusunda bir istek içerisinde
bulunmamaları nedeniyle...
METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Bugün temizlik
günüydü zaten!..
BAŞKAN – ... Anayasanın 92 nci maddesine göre
Hükümetin yetkili kılınmasına dair Başbakanlık
tezkeresi ile kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için, 20
Şubat 1997 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere,
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati : 17.44
V. – SORULAR
VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. – Adana Milletvekili Orhan
Kavuncu’nun, Millî Savunma Bakanlığı ve T.S.K.’de
çalışan sivil memurlara ilişkin sorusu ve Millî Savunma
Bakanı Turhan Tayan’ın yazılı cevabı (7/1903)
10.1.1997
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki soruların Millî Savunma Bakanı
Sayın Turan Tayan tarafından yazılı olarak
cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz
ederim.
Prof.
Dr. Orhan Kavuncu Adana
1. Millî Savunma Bakanlığı ve
bağlı Türk Silahlı Kuvvetleri kurumlarında
çalışan sivil memur sayısı nedir?
2. Bu sivil memurların ne kadarı “Ek
Özel Hizmet Tazminatı” almaktadır?
3. Bu tazminattan Genel Kurmay
Başkanlığı, Millî Savunma Bakanlığı, Kuvvet
Komutanlıkları, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığı Merkez karargâhlarında görev yapan
sivil memurların yararlandığı
anlaşılmaktadır. 1993, 1995, 1996 yıllarında
çıkarılan KHK’ler ile memurlar ve çalıştıkları
kurumlar devamlı artırılmıştır.
3a. – Merkez Karargâh kavramı nedir?
3b. – “Yönetim işlevlerini kolaylaştıran
Ankara’daki bazı birlikler ve kurumlar” ibaresi ile, Ankara
dışındaki bütün, Ankara’daki bazı birlik ve kurumların
yönetim işlevlerini kolaylaştırıcı hizmetler
yapmadığı istidlal edilmektedir. Bunun mantıklı
tarafı var mıdır?
3c. – Aynı önemde görev yapan, hatta görevi merkez
karargâhında çalışan kimi memurlardan daha önemli birçok memur,
yalnızca merkez karargâhında çalışmadığı
gerekçesiyle bu tazminattan yararlandırılmamaktadır. Bu bir
haksızlık değil midir?
T.C. Millî
Savunma Bakanlığı 17.2.1997 Ankara Kanun
: 1997/99-TÖ
Konu : Soru önergesi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İlgi : TBMM Bşk. lığının
24 Ocak 1996 tarihli ve Kan. Kar. Md. A.01.0.GNS.0.10.02-7-1903-4946/13894 sayılı
yazısı.
Adana Milletvekili Orhan Kavuncu tarafından
verilen ve İlgi Ekinde gönderilerek cevaplandırılması
istenen “Millî Savunma Bakanlığı ve Türk Silahlı
Kuvvetlerinde Çalışan Sivil Memurlara İlişkin”
yazılı soru önergesinin cevabı Ek’tedir.
Arz ederim.
Turhan
Tayan Millî
Savunma Bakanı
Adana Milletvekili Orhan Kavuncu’nun 7/1903
Sayılı Yazılı Soru Önergesinin Cevabı
1. Türk Silahlı Kuvvetlerinde 657
sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi olarak çalışan
sivil memurların mevcudu 22 831’dir.
2. Türk Silahlı Kuvvetlerinde
çalışan sivil memurlardan 926 sayılı Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanununun Ek-17 nci madesi kapsamında “Ek Özel Hizmet
Tazminatı” alan personel ise 3 250 kişidir.
3. 926 sayılı Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanununun Ek-17 nci maddesinde, Merkez Karargâh olarak
belirtilen karargâhlar, Millî Savunma Bakanlığı, Genelkurmay
Başkanlığı, Kuvvet Komutanlıkları, Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı ile bu
karargâhların yönetim işlerini kolaylaştıran Ankara’daki bazı
birlik ve kurumları kapsamaktadır.
4. 1993 yılında yapılan maaş
iyileştirme çalışmalarında Türk Silahlı Kuvvetlerinde
görevli 657 sayılı Kanuna tabi sivil memurların
çalışma saatleri, disiplin ve yargılanmaları, nöbet
hizmetine alınmaları gibi hususlar bakımından, aynı
Kanuna tabi emsallerinden farklı olmaları nedeniyle, bunların
tamamının ilave bir tazminattan istifade ettirilmeleri teklif
edilmiştir.
5. Teklif, prensip olarak benimsenmesine
rağmen 15 Temmuz 1993tarihinde yürürlüğe giren 486 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ile sadece Genelkurmay Başkanlığı,
Millî Savunma Bakanlığı, Kuvvet Komutanlıkları,
Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik
Komutanlığının merkez karargâhlarında görevli Genel
İdare Hizmetleri sınıfına mensup memurların bu tazminattan
yararlandırılması kabul edilmiş ve bu durum, uygulamada
şu sorunlara neden olmuştur;
a) Maliye Bakanlığınca yasaya ilave
edilen “Merkez Karargâhı” ifadesi nedeniyle bu kapsama giren birliklerin
tespitinde güçlüklerle karşılaşılmış ve halen
merkezdeki bazı birlik ve karargâhlar bu kapsamın
dışında bırakılmıştır.
b)Kapsama giren birliklerdeki Genel İdare
Hizmetleri sınıfı dışındaki sivil memurlar (705
personel) tazminattan istifade edememişlerdir. Bu sorun, ancak 21
Aralık 1996 tarihinde yürürlüğe giren 568 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ile çözümlenmiştir.
c)Taşradaki birlik ve kurumlara mensup 20 bin
civarındaki sivil memurun mağduriyetleri devam etmektedir.
6. Belirtilen sorunların çözümlenmesine
yönelik olarak, 28.11.1996 tarihli ve 4124 sayılı Yetki Kanunu
kapsamında, Maliye Bakanlığı nezdinde gerekli
girişimlerde bulunulmakta olup, konuya ilişkin olarak bir
kısım milletvekillerince verilmiş bulunan Kanun Tekliflerinin de
halen Türkiye Büyük Millet Meclisi ihtisas komisyonlarının gündeminde
bulunduğunu bilgilerine arz ederim.
Turhan
Tayan Millî
Savunma Bakanı
2.
– Adana Milletvekili Erol Çevikçe’nin, belediyelerin vergi borçlarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif
Şener’in yazılı cevabı (7/1959)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Kamu yönetiminin halka en yakın, halkla içiçe olan
kesimi belediyelerdir. Belediyelerin gelir kaynakları yeterli
olmadığından, faizleri ile birlikte vergi borçlarına
dayalı icra takibi altındadırlar. Halka hiçbir konuda hizmet
yapamamaktadırlar. Bu nedenle; aşağıdaki
sorularımın Başbakan Sayın Necmettin Erbakan
tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını
saygı ile arz ederim.
Erol
Çevikçe Adana
Sorular :
1. Türkiye çapında vergi borcu olan
belediyelerin dökümü nasıldır?
2. RP’li belediyelerin vergi borçları ne
kadardır?
3. Belediyelerin vergi borçlarının
faizleriyle birlikte bir defaya mahsus affı konusunda bir
çalışma yapılıyor mu?
T.C. Maliye
Bakanlığı 19.2.1997 Gelirler
Genel Müdürlüğü Sayı : B.07.0.GEL.0.82/8211-13/05788
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İlgi : Kanunlar ve Kararlar Dairesi
Başkanlığı Kanunlar Kararlar Müdürlüğünün 3.2.1997
tarih ve B.02.0.KKG/106-455-7/565 sayılı yazısı.
Adana Milletvekili Sayın Erol Çevikçe’nin
Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızın
da Devlet Bakanı Sayın Lütfü Esengün’ün koordinatörlüğünde
cevaplandırılmasını istediği ilgi yazı eki
7/1959-5060 esas no.lu yazılı soru önergesinde belirtilen sorulara
ilişkin cevabımız Devlet Bakanı Sayın Lütfü Esengün’ün
örneğe ekli yazısı üzerine aşağıda
açıklanmıştır.
Bilindiği üzere, modern vergi sistemlerinde “vergi
mahremiyeti” önemli bir yer teşkil etmektedir. Vergi mahremiyeti her ne
suretle olursa olsun vergi uygulamaları dolayısıyla
öğrenilen sırların mutlaka gizli kalmasına yönelik bir
düzenlemedir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununda hali
hazırda “Vergi mahremiyeti” hükmü mevcuttur. Kanunun 5 inci maddesi ile
düzenlenen bu hükme göre, mükellefin ve mükellefle ilgili kimselerin
şahıslarına, muamele ve hesap durumlarına, işlerine,
işletmelerine, servetlerine veya mesleklerine ilişkin sırlar,
gizli kalması gereken diğer hususlar ifşa edilemez.
Bu hüküm vergi ile ilgili işlemlerde
sağlanacak açıklığın hiçbir zaman mükellef aleyhine
kötüye kullanılmasına imkân vermeyecek mahiyette olduğundan
borçlu belediyeler hakkında herhangi bir bilgi verilememektedir.
Diğer taraftan, af konusunda çeşitli
sebeplerle borcunu süresinde ödememiş olan tüm borçlu mükelleflerin bu
borçlarını ödeyebilmelerine yönelik olarak
Bakanlığımızca hazırlanan “6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna Bir Geçici Madde
Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı” Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunulmak üzere Başbakanlığa
gönderilmiş bulunmaktadır.
Bilgilerine arz ederim.
Doç.
Dr. Abdullatif Şener Maliye
Bakanı
T.C. Devlet
Bakanlığı 6.2.1997 Sayı
: B.02.0.0010/01917
Maliye
Bakanlığına
İlgi : Başbakanlık Kan. Kar. Gen.
Müd.’nün 3.2.1997 tarih ve B.02.0.KKG/106-455-7/565 sayılı
yazısı.
Adana Milletvekili Erol Çevikçe’nin; Sayın
Başbakanımıza tevcih ettiği
SayınBaşbakanımızın da kendileri adına
Bakanlığım koordinatörlüğünde
cevaplandırılmasını istediği ilgi yazı ve eki,
yazılı soru önergesi ekte sunulmuştur.
Sözkonusu yazılı soru önergesinin
cevabının Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmesini, Başbakanlığa ve
Bakanlığıma da bir örneğinin gönderilmesini arz ederim.
Lütfü
Esengün Devlet
Bakanı
3. –
İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın, Telekom’un yönetim kurulu
kararlarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Ömer
Barutçu’nun yazılı cevabı (7/1982)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Ulaştırma Bakanı Sayın Ömer Barutçu tarafından
yazılı olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 20.1.1997
Halit
Dumankaya İstanbul
Soru 1. Telekom’un 1996 yılının
içerisinde alınan yönetim kurulu kararlarının birer suretini
tarafıma verir misiniz?
Soru 2. Uydu ile ilgili yabancılarla ortak
bir şirket kurulmuş mudur? Kurulmuşsa kuruluş sermayesi
nedir, yüzde kaçı yerli kaçı yabancılara aittir?
T.C. Ulaştırma
Bakanlığı 14.2.1997 Araştırma
Planlama ve Koordinasyon Kurulu
Başkanlığı Sayı
: B.11.0.APK.0.10.01.21.EA/204-3852
Konu : İstanbul Milletvekili Halit
Dumankaya’nın yazılı soru önergesi.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM’nin 31 Ocak 1997 gün ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1982-5079/14311 sayılı yazısı.
İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın
Bakanlığıma yönelttiği 7/1982-5079 sayılı
yazılı soru önergesinin cevabı ekte gönderilmiştir.
Bilgilerinize arz ederim.
Ömer
Barutçu Ulaştırma Bakanı
İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın
7/1982-5079 Sayılı Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı
Sorular :
1. Telekom’un
1996 yılının içerisinde alınan Yönetim Kurulu
Kararının birer suretini tarafıma verir misiniz?
2. Uydu ile ilgili yabancılarla ortak bir
şirket kurulmuş mudur? Kurulmuşsa kuruluş sermayesi nedir,
yüzde kaçı yabancılara aittir?
Cevaplar :
Ülkemiz için hayati öneme haiz TÜRKSAT Projesinin
geleceğinin garanti edilmesi, pazarlamasının günün
koşullarına ve uluslararası piyasa şartlarına uygun
olarak yapılması, bu proje kapsamında yeni nesil uyduların
imal ettirilerek fırlatılması ve bu iş için gerekli
finansmanın TÜRK TELEKOM’a doğrudan malî bir külfet getirmeden
sağlanması amacıyla; 27.11.1995 tarih ve 95/7526
sayılı Bakanlar Kurulu Kararı gereğince
yurtdışında Fransız Aerospatiale Firması ile TÜRK
TELEKOM arasında bir “Joint Venture” şirketinin kurulmasına
karar verilmiştir.
Bu karar paralelinde “Eurasiasat” adı altında
merkezi Monako’da bulunan 20 milyon $’lık sermayeli bir şirket
kurulmuş olup, şirket sermayesinin % 51’i TÜRK TELEKOM’a % 49’u
Fransız Aerospatiale Firmasina ait bulunmaktadır.
Konuya ilişkin 95/7528 Sayılı Bakanlar
Kurulu Kararının bir örneği ekte gönderilmiştir.
15 Aralık 1995-Sayı: 22494 RESMİ GAZETE Sayfa : 3
Karar Sayısı : 95/7526
Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi ile
Fransız Aerospatiale Firması arasında yurtdışında
kurulacak 20 milyon ABD Doları sermayeli şirkete Türk
Telekomünikasyon Anonim Şirketi’nin % 51 oranında iştirak etmesi
ve şirket merkezinin tarafların mutabakatı ile belirlenmesi
konusunda Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi’nin yetkili
kılınması; Devlet Bakanlığının 24/11/1995
tarihli ve 50912 sayılı yazısı üzerine, 233
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 58 inci maddesine göre, Bakanlar
Kurulunca 27/11/1995 tarihinde
kararlaştırılmıştır.
Süleyman
Demirel CUMHURBAŞKANI
Prof. Dr. Tansu
ÇİLLER Başbakan
A.
ATEŞ N.
CEVHERİ C.
ÇAĞLAR B. S. DAÇE Dışişleri
Bak. ve Başb. Yrd. V. Devlet
Bakanı Devlet Bakanı Devlet Bakanı
A.
ATEŞ A. A.
DOĞAN A. DİNÇER A. GÖKDEMİR Devlet Bakanı Devlet Bakanı Devlet Bakanı Devlet Bakanı
A. M.
İSLAMOĞLU M. A.
EKMEN A. C. KIRCA Ö. BARUTÇU Devlet Bakanı Devlet Bakanı Devlet Bakanı Devlet Bakanı
M.
SEVİGEN I. SAYGIN M. ALP M. S. ENSARİOĞLU Devlet Bakanı Devlet Bakanı Devlet Bakanı Devlet Bakanı
F.
ÇİLİNGİROĞLU V.
TANIR T. ÜNÜSAN İ. ATTİLA Adalet
Bakanı Millî Savunma
Bakanı İçişleri Bakanı Maliye Bakanı
T.
TAYAN A. KESKİN D. BARAN O. TEZMEN Millî
Eğitim Bakanı Bayındırlık
ve İskân Bakanı Sağlık
Bakanı Ulaştırma
Bakanı
N.
KURT M. KUL F. ÇAY Ş. ALTINER Tarım ve
Köyişleri Bakanı Çalışma
ve Sos. Güv. Bak. Sanayi
ve Ticaret Bakanı Enerji ve Tab. Kay.
Bakanı
D. F.
SAĞLAR İ.
GÜRPINAR H.
EKİNCİ A. H.
ÜÇPINARLAR Kültür
Bakanı Turizm Bakanı Orman Bakanı Çevre Bakanı
Yürütme ve İdare Bölümü Sayfa : 3
4.
– Niğde Milletvekili Akın Gönen’in, bazı vali ve emniyet
müdürlerinin maaşlarına ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Meral Akşener’in yazılı cevabı (7/2031)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Son yapılan zamlara rağmen, yıllık
enflasyon oranı artışının altında kalan memur
maaş artışı oranlarına göre, aşağıdaki
sorularımın Sayın İçişleri Bakanı tarafından
yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla, 29.1.1997
Akın
Gönen Niğde
1. Diyarbakır Olağanüstü Hal Bölge
Valisinin, Olağanüstü Halde görev yapan Asayiş Komutanının,
İl Jandarma Alay Komutanının, İl Emniyet Müdürünün ve
Diyarbakır İl Valisinin maaş dereceleri nedir? Tüm yan ödeme ve
diğer ek ödemeler dahil aylık ellerine geçen net miktar nedir?
2. İstanbul, İzmir, Ankara Vali, Emniyet
Müdürü ve İl Jandarma Alay Komutanlarının maaş dereceleri
nedir?Ellerine geçen maaş ve diğer ödemeler dahil aylık net
miktar nedir?
3. Bu meblağlar arasında
hiyerarşiye ters düşen, mevzuattan kaynaklanan bir uygulama görüyor
musunuz? Şayet hiyerarşi ve hizmet gereklerine uygun olmayan bir
uygulama görüyorsanız bu uygulamayı düzeltme yönünde bugüne kadar
nasıl bir gayret sarfettiniz ve bundan sonra ne yapmayı
düşünüyorsunuz?
T.C. İçişleri
Bakanlığı 18.2.1997 Personel
Genel Müdürlüğü Sayı : B.050.PGM.0730001/354
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Niğde Milletvekili Akın Gönen’in
tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılmasını
istediği soru önergesine (7/2031) ait cevaplar aşağıya
çıkarılmıştır.
Arz ederim.
Dr.
Meral Akşener İçişleri
Bakanı
Unvanı Ele
geçen maaş Görev yeri
OHAL Bölge Valisi 164
513 000 TL. Diyarbakır
İl Valisi 139
992 000 TL. Diyarbakır
Jandarma Asayiş Komutanı 196 860 000 TL. Diyarbakır
İl Jandarma Alay Komutanı 143 972 000 TL. Diyarbakır
İl Emniyet Müdürü 123
991 000 TL. Diyarbakır
İl Valisi 116
794 000 TL. Ankara-İstanbul-İzmir
İl Jandarma Alay Komutanı 144 210 000 TL. Ankara-İstanbul-İzmir
İl Emniyet Müdürü 106
942 000 TL. Ankara-İstanbul-İzmir
Mülki İdare Amirleri devlet
teşkilatımızın taşradaki temel ve vazgeçilmez
unsurlarındandır. Mülki İdare Amirlerimize emsal görevlilerde
nazara alınarak taşıdıkları sorumluluğa uygun bir
şekilde maaş ödenmesi Bakanlığımızın
dikkatle takip ettiği ücret politikalarımızdandır.
Kamu personeli maaşlarında yapılacak
yeni düzenleme çalışmalarında bu politikamıza uygun
düşecek şekilde Bakanlığımızca
hazırlıklar yapılmış ve Maliye Bakanlığına
Bakanlık teklifimiz olarak sunulmuştur.
Konu tarafımdan bizzat takip edilmekte olup,
gerekli hassasiyet gösterilmektedir.
5.
– Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, M.S.B.’da çalışan sivil
memurlara ek özel hizmet tazminatının ödenip ödenmediğine
ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Turhan Tayan’ın
yazılı cevabı (7/2034)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
TBMM İçtüzüğünün 96 ncı maddesi
gereğince aşağıdaki sorularımın Millî Savunma
Bakanı Sayın Turhan Tayan tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla. 30.1.1997
Tevfik
Diker Manisa
Sorular :
1. Millî Savunma Bakanlığına
bağlı karargâhlarda (Genelkurmay Başkanlığı,
Kara, Deniz, Hava Kuvvetleri Komutanlığı) çalışmakta
olan sivil memurlara ek özel hizmet tazminatı ödenmekte midir?
2. Aynı tazminat taşra
teşkilatlarında çalışan sivil memurlara da ödenmekte midir?
3. Taşra teşkilatlarında
çalışan sivil memurlara ek özel hizmet tazminatı ödenmiyor ise
gerekçesi nedir?
4. Sivil memurları merkez ve taşrada
çalışanlar diye ayırmak Anayasanın eşitlik ilkesine
aykırı değil midir?
5. 6-12 milyon TL. zarar ettiği belirtilen
taşra teşkilatlarındaki sivil memurların bu
mağduriyetlerinin giderilmesi için herhangi bir önlem almayı
düşünüyor musunuz?
T.C. Millî
Savunma Bakanlığı 17.2.1997 Kanun
: 1997/142-TÖ
Konu : Soru önergesi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İlgi : TBMM Bşk.lığının 5
Şubat 1997 tarihli ve Kan. Kar. Md.
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2034-5210/14686 sayılı yazısı.
Manisa Milletvekili Tevfik Diker tarafından
verilen ve İlgi Ek’inde gönderilerek cevaplandırılması
istenen “Millî Savunma Bakanlığında çalışan sivil
memurlara ek özel hizmet tazminatının ödenip ödenmediğine”
ilişkin yazılı soru önergesinin cevabı Ek’tedir.
Arz ederim.
Turhan
Tayan Millî
Savunma Bakanı
Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in 7/2034
Sayılı Yazılı Soru Önergesinin Cevabı
1. Türk Silahlı Kuvvetlerinde 657
sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi olarak çalışan
sivil memurların mevcudu 22 831’dir.
2. Türk Silahlı Kuvvetlerinde
çalışan sivil memurlardan 926 sayılı Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanununun Ek-17 inci maddesi kapsamında “Ek Özel
Hizmet Tazminatı” alan personel ise 3250 kişidir.
3. 926 sayılı Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanununun Ek-17 inci maddesinde, Merkez Karargâh olarak
belirtilen karargâhlar; Millî Savunma Bakanlığı, Genelkurmay
Başkanlığı, Kuvvet Komutanlıkları, Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı ile bu
karargâhların yönetim işlerini kolaylaştıran Ankara’daki
bazı birlik ve kurumları kapsamaktadır.
4. 1993 yılında yapılan maaş
iyileştirme çalışmalarında Türk Silahlı Kuvvetlerinde
görevli 657 sayılı Kanuna tabi sivil memurların
çalışma saatleri, disiplin ve yargılanmaları, nöbet
hizmetine alınmaları gibi hususlar bakımından, aynı
Kanuna tabi emsallerinden farklı olmaları nedeniyle, bunların
tamamının ilave bir tazminattan istifade ettirilmeleri teklif
edilmiştir.
5. Teklif, prensip olarak benimsenmesine
rağmen 15 Temmuz 1993 tarihinde yürürlüğe giren 486 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ile sadece Genelkurmay Başkanlığı,
Millî Savunma Bakanlığı, Kuvvet Komutanlıkları,
Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik
Komutanlığının merkez karargâhlarında görevli Genel
İdare Hizmetleri sınıfına mensup memurların bu
tazminattan yararlandırılması kabul edilmiş ve bu durum,
uygulamada şu sorunlara neden olmuştur;
a)Maliye Bakanlığınca yasaya ilave
edilen “Merkez Karargâhı” ifadesi nedeniyle bu kapsama giren birliklerin
tespitinde güçlüklerle karşılaşılmış ve halen
merkezdeki bazı birlik ve karargâhlar bu kapsamın
dışında bırakılmıştır.
b)Kapsama giren birliklerdeki Genel İdare
Hizmetleri sınıfı dışındaki sivil memurlar (705
personel) tazminattan istifade edememişlerdir. Bu sorun, ancak 21
Aralık 1996 tarihinde yürürlüğe giren 568 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ile çözümlenmiştir.
c)Taşradaki birlik ve kurumlara mensup 20 bin
civarındaki sivil memurun mağduriyetleri devam etmektedir.
6. Belirtilen sorunların çözümlenmesine
yönelik olarak, 28.11.1996 tarihli ve 4124 sayılı Yetki Kanunu
kapsamında, Maliye Bakanlığı nezdinde gerekli
girişimlerde bulunulmakta olup, konuya ilişkin olarak bir
kısım milletvekillerince verilmiş bulunan Kanun tekliflerinin de
halen Türkiye Büyük Millet Meclisi ihtisas komisyonlarının gündeminde
bulunduğunu bilgilerine arz ederim.
Turhan
Tayan Millî
Savunma Bakanı
Eski Başbakan Tansu Çiller’in, 3628
sayılı Kanunun 11, 12, 13, 14 ve 15 inci maddelerine, ayrıca
Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine göre
cezalandırılması istemiyle Yüce Diva-
na sevkine
karar verilmesine ilişkin önergelere verilen oyların sonucu:
Kabul edilmemiştir.
Üye
Sayısı : 549
Kullanılan
Oy : 534
Kabul
: 262
Ret : 271
Çekimser : 1
Mükerrer : —
Geçersiz : —
Oya
Katılmayanlar : 15
Açık
Üyelik : 1
(Kabul
Edenler)
ADANA
Uğur Aksöz
İmren Aykut
İbrahim Yavuz Bildik
M. Ali Bilici
Mehmet Büyükyılmaz
Erol Çevikçe
Tuncay Karaytuğ
Orhan Kavuncu
Mustafa Küpeli
Arif Sezer
ADIYAMAN
MahmutBozkurt
Celal Topkan
AFYON
H. İbrahim Özsoy
AĞRI
Yaşar Eryılmaz
AKSARAY
Sadi Somuncuoğlu
AMASYA
Aslan Ali Hatipoğlu
Haydar Oymak
ANKARA
Nejat Arseven
Yılmaz Ateş
Gökhan Çapoğlu
Cemil Çiçek
Ali Dinçer
Mehmet Ekici
Eşref Erdem
Agah Oktay Güner
Halis Uluç Gürkan
Şaban Karataş
İrfan Köksalan
M. Seyfi Oktay
MehmetSağdıç
Önder Sav
Yücel Seçkiner
İlker Tuncay
Aydın Tümen
Hikmet Uluğbay
ANTALYA
Deniz Baykal
İbrahim Gürdal
Bekir Kumbul
Sami Küçükbaşkan
Yusuf Öztop
Metin Şahin
ARDAHAN
İsmet Atalay
ARTVİN
Metin Arifağaoğlu
Süleyman Hatinoğlu
AYDIN
Cengiz Altınkaya
M. Fatih Atay
Sema Pişkinsüt
İsmet Sezgin
Yüksel Yalova
BALIKESİR
Safa Giray
Tamer Kanber
Mustafa Güven Karahan
İ. Önder Kırlı
Hüsnü Sıvalıoğlu
BARTIN
Zeki Çakan
Cafer Tufan Yazıcıoğlu
BATMAN
Ataullah Hamidi
BAYBURT
Ülkü Güney
BİLECİK
Şerif Çim
BİTLİS
Edip Safder Gaydalı
Kamran İnan
BOLU
Avni Akyol
Abbas İnceayan
Mustafa Karslıoğlu
BURDUR
Yusuf Ekinci
Kazım Üstüner
BURSA
Yüksel Aksu
Ali Rahmi Beyreli
İlhan Kesici
Hayati Korkmaz
Feridun Pehlivan
Yahya Şimşek
Ertuğrul Yalçınbayır
İbrahim Yazıcı
ÇANAKKALE
Hikmet Aydın
Mustafa Cumhur Ersümer
AhmetKüçük
A. Hamdi Üçpınarlar
ÇANKIRI
Mete Bülgün
ÇORUM
Ali Haydar Şahin
DENİZLİ
Hilmi Develi
Adnan Keskin
Hasan Korkmazcan
DİYARBAKIR
Muzaffer Arslan
Sebgetullah Seydaoğlu
EDİRNE
Mustafa İlimen
Erdal Kesebir
ERZİNCAN
Mustafa Kul
Mustafa Yıldız
ERZURUM
Necati Güllülü
ESKİŞEHİR
Necati Albay
Mustafa Balcılar
İbrahim Yaşar Dedelek
Mahmut Erdir
GAZİANTEP
Mehmet Batallı
Hikmet Çetin
Ali Ilıksoy
Mustafa R. Taşar
Ünal Yaşar
Mustafa Yılmaz
GİRESUN
Burhan Kara
Yavuz Köymen
Rasim Zaimoğlu
GÜMÜŞHANE
Mahmut Oltan Sungurlu
HAKKÂRİ
Naim Geylani
HATAY
Fuat Çay
Ali Günay
Nihat Matkap
Levent Mıstıkoğlu
Atilla Sav
Hüseyin Yayla
IĞDIR
AdilAşırım
ISPARTA
Erkan Mumcu
İÇEL
Oya Araslı
Halil Cin
Ali Er
Abdülbaki Gökçel
D. Fikri Sağlar
Mustafa İstemihan Talay
Rüştü Kazım Yücelen
İSTANBUL
BülentAkarcalı
Ziya Aktaş
Ahat Andican
Refik Aras
Mehmet Aydın
Ali Coşkun
Nami Çağan
H. Hüsnü Doğan
Halit Dumankaya
Bülent Ecevit
Algan Hacaloğlu
Ercan Karakaş
Yılmaz Karakoyunlu
M. Cavit Kavak
Ahmet Güryüz Ketenci
Osman Kılıç
Mehmet Tahir Köse
Emin Kul
Necdet Menzir
Mehmet Moğultay
Yusuf Namoğlu
Altan Öymen
Korkut Özal
Ali Talip Özdemir
H. Hüsamettin Özkan
Yusuf Pamuk
Mehmet Cevdet Selvi
Mehmet Sevigen
Ahmet Tan
Güneş Taner
Bülent Tanla
Zekeriya Temizel
Erdoğan Toprak
Ali Topuz
Şadan Tuzcu
İZMİR
Veli Aksoy
Ali Rıza Bodur
Işın Çelebi
İ. Kaya Erdem
Sabri Ergül
Aydın Güven Gürkan
Birgen Keleş
Atilla Mutman
Metin Öney
Ahmet Piriştina
Rüşdü Saracoglu
Süha Tanık
Hakan Tartan
Zerrin Yeniceli
KAHRAMANMARAŞ
Esat Bütün
Ali Doğan
Ali Şahin
KARABÜK
Şinasi Altıner
Erol Karan
KARAMAN
Fikret Ünlü
KARS
Y. Selahattin Beyribey
Çetin Bilgir
KASTAMONU
Murat Başesgioğlu
Hadi Dilekçi
KAYSERİ
İsmail Cem
Recep Kırış
İbrahim Yılmaz
KIRIKKALE
Recep Mızrak
KIRKLARELİ
İrfan Gürpınar
Cemal Özbilen
Necdet Tekin
KOCAELİ
Bülent Atasayan
Halil Çalık
Onur Kumbaracıbaşı
Hayrettin Uzun
Bekir Yurdagül
KONYA
Ahmet Alkan
Abdullah Turan Bilge
Nezir Büyükcengiz
Mehmet Keçeciler
KÜTAHYA
Emin Karaa
MALATYA
Miraç Akdoğan
Metin Emiroğlu
Ayhan Fırat
MANİSA
Abdullah Akarsu
Tevfik Diker
Hasan Gülay
Sümer Oral
Ekrem Pakdemirli
Cihan Yazar
Erdoğan Yetenç
MARDİN
Süleyman Çelebi
Ömer Ertaş
MUĞLA
Lale Aytaman
Zeki Çakıroğlu
Fikret Uzunhasan
NEVŞEHİR
Abdülkadir Baş
NİĞDE
Akın Gönen
ORDU
İhsan Çabuk
Mustafa Bahri Kibar
Müjdat Koç
Nabi Poyraz
Refaiddin Şahin
Şükrü Yürür
RİZE
Avni Kabaoğlu
Ahmet Kabil
Ahmet Mesut Yılmaz
SAKARYA
Teoman Akgür
Ahmet Neidim
Ersin Taranoğlu
SAMSUN
Cemal Alişan
İrfan Demiralp
Ayhan Gürel
Yalçın Gürtan
Murat Karayalçın
Biltekin Özdemir
Adem Yıldız
SİİRT
Nizamettin Sevgili
SİNOP
Metin Bostancıoğlu
Yaşar Topçu
SIVAS
Mahmut Işık
Nevzat Yanmaz
Muhsin Yazıcıoğlu
ŞANLIURFA
Seyit Eyyüpoğlu
Eyyüp Cenap Gülpınar
ŞIRNAK
Mehmet Salih Yıldırım
TEKİRDAĞ
Fevzi Aytekin
Bayram Fırat Dayanıklı
Enis Sülün
TOKAT
Hanefi Çelik
Metin Gürdere
Şahin Ulusoy
TRABZON
Eyüp Aşık
Ali Kemal Başaran
İbrahim Çebi
Hikmet Sami Türk
TUNCELİ
Orhan Veli Yıldırım
UŞAK
Yıldırım Aktürk
Mehmet Yaşar Ünal
VAN
Şerif Bedirhanoğlu
YALOVA
Yaşar Okuyan
YOZGAT
Lütfullah Kayalar
İsmail Durak Ünlü
ZONGULDAK
VeyselAtasoy
Tahsin Boray Baycık
Hasan Gemici
Osman Mümtaz Soysal
(Reddedenler)
ADANA
Cevdet Akçalı
Yakup Budak
Sıtkı Cengil
İ. Cevher Cevheri
M. Halit Dağlı
Veli Andaç Durak
İbrahim Ertan Yülek
ADIYAMAN
Mahmut Nedim Bilgiç
Ahmet Çelik
Ahmet Doğan
AFYON
Sait Açba
İsmet Attila
Osman Hazer
Yaman Törüner
Kubilay Uygun
Nuri Yabuz
AĞRI
M. Sıddık Altay
Cemil Erhan
Celal Esin
M. Ziyattin Tokar
AKSARAY
Mehmet Altınsoy
Nevzat Köse
Murtaza Özkanlı
AMASYA
Ahmet İyimaya
Cemalettin Lafcı
ANKARA
İlhan Aküzüm
Saffet Arıkan Bedük
Ahmet Bilge
Hasan Hüseyin Ceylan
Ömer Ekinci
Ünal Erkan
Mehmet Gölhan
Ahmet Tekdal
Rıza Ulucak
Ersönmez Yarbay
ANTALYA
Osman Berberoğlu
Arif Ahmet Denizolgun
Hayri Doğan
ARDAHAN
Saffet Kaya
ARTVİN
Hasan Ekinci
AYDIN
Ali Rıza Gönül
Nahit Menteşe
Muhammet Polat
BALIKESİR
Abdülbaki Ataç
Ahmet Bilgiç
İsmail Özgün
İlyas Yılmazyıldız
BATMAN
Alaattin Sever Aydın
Musa Okçu
Faris Özdemir
BAYBURT
Suat Pamukçu
BİLECİK
Bahattin Şeker
BİNGÖL
Kazım Ataoğlu
Hüsamettin Korkutata
BİTLİS
Zeki Ergezen
Abdulhaluk Mutlu
BOLU
Feti Görür
Necmi Hoşver
Mustafa Yünlüoğlu
BURDUR
Mustafa Çiloğlu
BURSA
Abdülkadir Cenkçiler
Mehmet Altan Karapaşaoğlu
Cemal Külahlı
Ali Osman Sönmez
Turhan Tayan
ÇANAKKALE
Nevfel Şahin
ÇANKIRI
İsmail Coşar
Ahmet Uyanık
ÇORUM
Bekir Aksoy
Mehmet Aykaç
Zülfikar Gazi
Yasin Hatiboğlu
DENİZLİ
M. Kemal Aykurt
Mehmet Gözlükaya
Haluk Müftüler
Ramazan Yenidede
DİYARBAKIR
Abdülkadir Aksu
Ferit Bora
M. Salim Ensarioğlu
Sacit Günbey
Seyyit Haşim Haşimi
Ömer Vehbi Hatipoğlu
Yakup Hatipoğlu
Salih Sümer
EDİRNE
Ümran Akkan
Evren Bulut
ELAZIĞ
Mehmet Ağar
Ömer Naimi Barım
Hasan Belhan
Cihan Paçacı
Ahmet Cemil Tunç
ERZİNCAN
Tevhit Karakaya
Naci Terzi
ERZURUM
Zeki Ertugay
Lütfü Esengün
Abdulilah Fırat
İsmail Köse
Ömer Özyılmaz
Aslan Polat
Şinasi Yavuz
ESKİŞEHİR
Demir Berberoğlu
Hanifi Demirkol
GAZİANTEP
Nurettin Aktaş
Kahraman Emmioğlu
Mehmet Bedri İncetahtacı
GİRESUN
Turhan Alçelik
Ergun Özdemir
GÜMÜŞHANE
Lütfi Doğan
HAKKÂRİ
Mustafa Zeydan
HATAY
Abdulkadir Akgöl
Süleyman Metin Kalkan
Mehmet Sılay
Ali Uyar
IĞDIR
Şamil Ayrım
ISPARTA
Ömer Bilgin
A. Aykon Doğan
Mustafa Köylü
Halil Yıldız
İÇEL
Fevzi Arıcı
Mehmet Emin Aydınbaş
Saffet Benli
Turhan Güven
Ayfer Yılmaz
İSTANBUL
Meral Akşener
Yıldırım Aktuna
Sedat Aloğlu
Tayyar Altıkulaç
Azmi Ateş
Mustafa Baş
Mukadder Başeğmez
Tansu Çiller
Gürcan Dağdaş
Süleyman Arif Emre
Hasan Tekin Enerem
Ekrem Erdem
Mehmet Fuat Fırat
Metin Işık
İsmail Kahraman
Cefi Jozef Kamhi
Hüseyin Kansu
Hayri Kozakçıoğlu
Göksal Küçükali
Ali Oğuz
Mehmet Ali Şahin
Osman Yumakoğulları
Bahattin Yücel
Bahri Zengin
Namık Kemal Zeybek
İZMİR
Turhan Arınç
Hasan Denizkurdu
Işılay Saygın
Ufuk Söylemez
Sabri Tekir
İsmail Yılmaz
KAHRAMANMARAŞ
Hasan Dikici
Avni Doğan
Ahmet Dökülmez
Mustafa Kamalak
Mehmet Sağlam
KARABÜK
Hayrettin Dilekcan
KARAMAN
Abdullah Özbey
Zeki Ünal
KARS
Sabri Güner
Zeki Karabayır
KASTAMONU
Fethi Acar
Nurhan Tekinel
Haluk Yıldız
KAYSERİ
Memduh Büyükkılıç
Osman Çilsal
Ayvaz Gökdemir
Abdullah Gül
Nurettin Kaldırımcı
Salih Kapusuz
KIRIKKALE
Kemal Albayrak
Hacı Filiz
Mikail Korkmaz
KIRKLARELİ
A. Sezal Özbek
KIRŞEHİR
Ömer Demir
Cafer Güneş
KİLİS
Mustafa Kemal Ateş
Doğan Güreş
KOCAELİ
Necati Çelik
İsmail Kalkandelen
Şevket Kazan
Osman Pepe
KONYA
Hüseyin Arı
Veysel Candan
Remzi Çetin
Necati Çetinkaya
Necmettin Erbakan
Abdullah Gencer
Ali Günaydın
Teoman Rıza Güneri
Hasan Hüseyin Öz
Lütfi Yalman
Mehmet Ali Yavuz
KÜTAHYA
Ahmet Derin
İsmail Karakuyu
Metin Perli
MALATYA
Oğuzhan
Asiltürk
Yaşar Canbay
Fikret Karabekmez
M. Recai Kutan
MANİSA
Rıza Akçalı
Bülent Arınç
Yahya Uslu
MARDİN
Fehim Adak
Muzaffer Arıkan
Mahmut Duyan
Hüseyin Yıldız
MUĞLA
İrfettin Akar
Mustafa Dedeoğlu
Enis Yalım Erez
MUŞ
Necmettin Dede
Nedim İlci
Erkan Kemaloğlu
Sabahattin Yıldız
NEVŞEHİR
Mehmet Elkatmış
Esat Kıratlıoğlu
NİĞDE
Doğan Baran
Mehmet Salih Katırcıoğlu
Ergun Özkan
ORDU
Hüseyin Olgun Akın
Mustafa Hasan Öz
RİZE
Şevki Yılmaz
SAKARYA
Nezir Aydın
Cevat Ayhan
Nevzat Ercan
Ertuğrul Eryılmaz
SAMSUN
Ahmet Demircan
Nafiz Kurt
Latif Öztek
Musa Uzunkaya
SİİRT
Ahmet Nurettin Aydın
Mehmet Emin Aydın
SİNOP
Kadir Bozkurt
SIVAS
Musa Demirci
Tahsin Irmak
Temel Karamollaoğlu
Abdüllatif Şener
ŞANLIURFA
Sedat Edip Bucak
Necmettin Cevheri
İbrahim Halil Çelik
Zülfükar İzol
Ahmet Karavar
Abdülkadir Öncel
M. Fevzi Şıhanlıoğlu
ŞIRNAK
Bayar Ökten
Mehmet Tatar
TEKİRDAĞ
Nihan İlgün
TOKAT
Abdullah Arslan
Ali Şevki Erek
Ahmet Fevzi İnceöz
Bekir Sobacı
TRABZON
Yusuf Bahadır
Kemalettin Göktaş
Şeref Malkoç
İsmail İlhan Sungur
UŞAK
Hasan Karakaya
VAN
Maliki Ejder Arvas
Mustafa Bayram
Fethullah Erbaş
Şaban Şevli
Mahmut Yılbaş
YALOVA
Cevdet Aydın
YOZGAT
İlyas Arslan
Kazım Arslan
Yusuf Bacanlı
Abdullah Örnek
ZONGULDAK
Necmettin Aydın
Ömer Barutçu
(Çekimser)
MANİSA
Ayseli Göksoy
(Oya
Katılmayanlar)
ANTALYA
Emre Gönensay
BARTIN
Köksal Toptan
BİNGÖL
Mahmut Sönmez
BURSA
Cavit Çağlar
ÇORUM
Hasan Çağlayan
İSTANBUL
Aydın Menderes
İZMİR
Şükrü Sina Gürel
Gencay Gürün
Mehmet Köstepen
Rıfat Serdaroğlu
KONYA
Mustafa Ünaldı
KÜTAHYA
Mustafa Kalemli (Başkan)
Mehmet Korkmaz
TEKİRDAĞ
Hasan Peker
TUNCELİ
Kamer Genç (Bşk. Vekili)
(Açık
Üyelik)
KIRŞEHİR 1
TUTANAĞIN
SONU