DÖNEM : 20 CİLT : 21 YASAMA YILI : 2
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
62 nci Birleşim
27 . 2 . 1997 Perşembe
İ Ç İ N D E K
İ L E R
I. — GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. — GELEN KÂĞITLAR
III. — YOKLAMALAR
IV. — BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. — Çorum Milletvekili Mehmet Aykaç’ın, Diyanet İşleri
Başkanlığının hizmet ve personel açısından
iyileştirilmesi ve geliştirilmesine ilişkin
gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Nevzat
Ercan’ın cevabı
2. —Malatya Milletvekili Miraç Akdoğan’ın, pancar üreticisinin
sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması
3. —İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu’nun,
milletvekilliğiyle bağdaşmayan işler ve
milletvekilliği ettiğine ilişkin gündemdışı
konuşması
B) GENSORU GENEL GÖRÜŞME,
MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.—İstanbul Millevtekili Halit Dumankaya ve 27
arkadaşının, KİT’ler ve özel şahıslar
tarafından kurulan bazı vakıfların gayeleri
dışında faaliyet gösterdikleri iddialarını araştırmak
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/168)
2. —İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 22
arkadışının, sayısal loto oyununun ülke
kaynaklarının yurtdışına aktarılmasına neden
olduğu ve ihalelerinde yolsuzluk yapıldığı
iddialarını araştırmak amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/169)
C)TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.—(10/108) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun,
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/698)
2.—Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir Parlamento heyetinin,
Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkistan
Parlamentolarından alınan resmî davetlere icabet etmesine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/699)
V.—ÖNERİLER
A)DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1.—(11/10) esas numaralı Bakanlar Kurulu üyeleri hakkındaki
gensoru önergesinin gündemdeki yeri ve görüşme gününe ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
B)SİYASÎ PARTİ GRUBU
ÖNERİLERİ
1. —(10/164) esas numaralı Meclis araştırması ve
(9/11) esas numaralı Meclis soruşturma önergelerinin gündemdeki yeri
ve görüşme gününe ilişkin ANAPGrubu önerisi
2. —(9/11) esas numaralı Adalet Bakanı Şevket Kazan
hakkında Meclis soruşturma önergesinin gündemdeki yeri, görüşme
günü ve çalışma süresine ilişkin RPve DYPGruplarının
müşterek önerisi
VI.—KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
1.—926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa
Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/215) (S.
Sayısı :23)
2. —Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, Devlet Güvenlik Mahkemelerinin
Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun ve Bu Kanunlarda
Değişiklik Yapan 18.11.1992 tarih ve 3842 Sayılı Kanunda
Değişiklik Yapılmasına dair Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/543) (S. Sayısı :175)
3.—Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri
Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/569) (S.
Sayısı :209)
VII. —SORULAR VE CEVAPLAR
A)YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. —Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu’nun,
Erzurum -İspir -Çamlıkaya Beldesi Yavuz Mahallesi İlkokuluna
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın
yazılı cevabı (7/1944)
2.—Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz’in, Konya’da
kamulaştırılan bazı arazilerin bedellerine ilişkin
sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat
Ayhan’ın yazılı cevabı (7/1945)
3. —Sinop Milletvekili Metin Bostancıoğlu’nun, Sinop -Merkez
-Bostancılı Köyünün afet konutu sorununa ilişkin sorusu ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat Ayhan’ın
yazılı cevabı (7/2044)
I. —GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açıldı.
Siirt Milletvekili Nizamettin Sevgili’nin, Siirt Sosyal Sigortalar
hastanesindeki uygulamalara ilişkin gündemdışı
konuşmasına, Çalışma ve SosyalGüvenlik Bakanı Necati
Çelik,
İçel Milletvekili Abdulbaki Gökçel’in, İçel İlinde
meydana gelen doğal afetlere ve sınır ticareti nedeniyle
çiftçilerin uğramış oldukları haksızlığa
ilişkin gündemdışı konuşmasına da, Tarım ve
Köyişleri Bakanı Musa Demirci,
Cevap verdiler.
Adana Milletvekili Orhan Kavuncu, Doğu Türkistan’da meydana gelen
olaylara ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.
Hatay Milletvekili Fuat Çay ve 25 arkadaşının,
özelleştirme uygulamalarının yarattığı
sorunların tespiti ile alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi
(10/166),
Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan ve 33 arkadaşının,
Bulgaristan’dan yurdumuza göç eden soydaşlarımızın
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi (10/167),
Amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemde
yerini alacağı ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki öngörüşmelerin, sırasında
yapılacağı açıklandı.
Samsun Milletvekili Biltekin Özdemir ve 41 arkadaşının,
4214 sayılı Yetki Kanununu kötüye kullanmak suretiyle kamu
personelinin ücret rejimiyle ilgili yanlış ve adaletsiz politikalar
izledikleri iddiasıyla Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/10) Genel Kurulun bilgisine
sunuldu.
(10/108) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonuna, siyasî parti gruplarınca gösterilen adaylar seçildiler.
Başkanlıkça, (10/108) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonunun, başkan, başkanvekili, sözcü
ve kâtip üye seçimlerini yapmak için toplanacakları gün, saat ve yerlere
ilişkin duyuruda bulunuldu.
Gündemin “Sözlü Sorular” kısmına geçilerek;
Ağrı Milletvekili Mehmet Sıddık Altay’ın :
1 inci sırada bulunan (6/205),
2 nci sırada bulunan (6/206),
3 üncü sırada bulunan (6/207),
4 üncü sırada bulunan (6/208),
5 inci sırada bulunan (6/209),
6 ncı sırada bulunan (6/210),
7 nci sırada bulunan (6/211),
8 inci sırada bulunan (6/212),
9 uncu sırada bulunan (6/214),
Esas numaralı sözlü soruların, üç birleşim içerisinde
cevaplandırılmadıklarından, yazılı soruya
çevrildikleri ve gündemden çıkarıldıkları bildirildi.
Ağrı Milletvekili Mehmet Sıddık Altay’ın :
10 uncu sırada bulunan (6/219),
11 inci sırada bulunan (6/220),
12 nci sırada bulunan (6/221),
13 üncü sırada bulunan (6/222),
14 üncü sırada bulunan (6/223),
15 inci sırada bulunan (6/224),
16 ncı sırada bulunan (6/225),
17 nci sırada bulunan (6/226),
18 inci sırada bulunan (6/228),
19 uncu sırada bulunan (6/229),
20 nci sırada bulunan (6/230),
22 nci sırada bulunan (6/233),
23 üncü sırada bulunan (6/234),
24 üncü sırada bulunan (6/235),
25 inci sırada bulunan (6/236),
26 ncı sırada bulunan (6/237),
27 nci sırada bulunan (6/238),
28 inci sırada bulunan (6/239),
29 uncu sırada bulunan (6/240),
32 nci sırada bulunan (6/243),
39 uncu sırada bulunan (6/250),
43 üncü sırada bulunan (6/254),
44 üncü sırada bulunan (6/255),
45 inci sırada bulunan (6/256),
46 ncı sırada bulunan (6/257),
47 nci sırada bulunan (6/258),
48 inci sırada bulunan (6/259),
49 uncu sırada bulunan (6/260),
50 nci sırada bulunan (6/261),
54 üncü sırada bulunan (6/265),
30 uncu sırada bulunan, Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun
(6/241),
31 inci sırada bulunan, Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük’ün,
(6/242),
35 inci sırada bulunan, Adana Milletvekili Tuncay Karaytuğ’un,
(6/246),
37 nci sırada bulunan, Adıyaman Milletvekili Ahmet Çelik’in,
(6/248),
Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın;
38 inci sırada bulunan (6/249),
41 inci sırada bulunan (6/252),
42 nci sırada bulunan (6/253),
51 inci sırada bulunan (6/262),
53 üncü sırada bulunan, Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz’in,
(6/264),
55 inci sırada bulunan, Burdur Milletvekili Kâzım Üstüner’in,
(6/266),
Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin :
56 ncı sırada bulunan (6/269),
57 nci sırada bulunan (6/270),
Esas numaralı sözlü soruları, ilgili Bakanlar Genel Kurulda
hazır bulunmadıklarından ertelendi.
Ağrı Milletvekili Mehmet Sıddık Altay’ın;
21 inci sırada bulunan, E -80 Karayoluna ilişkin sözlü
sorusuna (6/232) Devlet Bakanı Lütfü Esengün,
33 üncü sırada bulunan, Ağrı SSK Hastanesinin
sağlık personeli ihtiyacına ilişkin sözlü sorusuna (6/244)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik,
34 üncü sırada bulunan, Ağrı’nın Hamur
İlçesinin bazı köylerinin imam ihtiyacına ilişkin sorusuna
(6/245) Devlet Bakanı Nevzat Ercan,
36 ncı sırada bulunan, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Çelik’in, Fırat Nehri üzerinde bir köprü yapılmasına
ilişkin sözlü sorusuna (6/247),
Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın;
40 ıncı sırada bulunan, Kuzey Kıbrıs
TürkCumhuriyeti Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın bir gazetede
yer alan bazı sözlerine ilişkin sözlü sorusu (6/251) ile,
52 nci sırada bulunan, BM Genel Sekreteri Butros Gali’nin Habitat
toplantılarında Türkiye ile ilgili beyanlarına ilişkin
sözlü sorusuna (6/263),
58 inci sırada bulunan, Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin,
Denizli İlinin karayolunun otoyola dönüştürülmesine ilişkin
sözlü sorusuna (6/271),
Devlet Bakanı Lütfü Esengün,
Cevap verdiler.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmının;
1 inci sırasında bulunan 23,
5 inci sırasında bulunan 175,
Sıra sayılı kanun tasarılarının
görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadıklarından, ertelendi.
6 ncı sırasında bulunan, Yurtdışında
Bulunanların SosyalGüvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu
Tasarısının (1/569) (S. Sayısı :209) tümü üzerindeki
görüşmelere bir süre devam edildi.
27 Şubat 1997 Perşembe günü saat 15.00’te toplanmak üzere
birleşime 19.07’de son verildi.
Hasan
Korkmazcan
Başkanvekili
Ahmet Dökülmez Fatih
Atay
Kahramanmaraş Aydın
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
II. —GELEN KÂĞITLAR
22.2.1997 PERŞEMBE
Teklif
1.—Sakarya Milletvekili Nezir Aydın ve 4
Arkadaşının; 26.10.1990 tarih ve 3671 Sayılı Kanunun
İki Maddesinin Değiştirilmesi ve İki Geçici Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi (2/710) (Plan ve Bütçe Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi :26.2.1997)
Rapor
1.—Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan
Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, Doğru
Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Tansu Çiller,
Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent
Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili
Deniz Baykal ile 292 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun
Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/676) (S. Sayısı :232)
(Dağıtma tarihi :26.2.1997) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1.—Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci’nin, Burdur Merkez
S.S.K. Hastanesinin kapasitesine ve doktor açığına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi
(6/443) (Başkanlığa geliş tarihi :25.2.1997)
2. —Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci’nin, Burdur’da
tarihî değeri bulunan sanat eserlerinin ziyarete açılıp
açılmayacağına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru
önergesi (6/444) (Başkanlığa geliş tarihi :25.2.1997)
3. —Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci’nin, Burdur
Eğitim Fakültesi ve Meslek Yüksekokulunda 2 nci öğretime ne zaman
başlanacağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
sözlü soru önergesi (6/445) (Başkanlığa geliş tarihi :25.2.1997)
4.—Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci’nin, Burdur’da pancar
ekim alanlarının genişletilip genişletilmeyeceğine
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/446)
(Başkanlığa geliş tarihi :25.2.1997)
5. —Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci’nin, Burdur
Sigorta Müdürlüğünün personel, hizmet aracı ve bilgisayar
ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/447) (Başkanlığa
geliş tarihi :25.2.1997)
Yazılı Soru Önergeleri
1.—Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, hakkında
tutuklama kararı bulunan iki emniyet görevlisinin yakalanamamasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2154) (Başkanlığa geliş tarihi :25.2.1997)
2.—Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, bir
beyanına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/2155) (Başkanlığa geliş tarihi :25.2.1997)
3. —Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci’nin, Burdur’da
bulunan bazı turizm merkezlerinin tanıtımı ve ziyarete
açılmaları için yapılan çalışmalara ilişkin
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/2156)
(Başkanlığa geliş tarihi :25.2.1997)
4.—Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci’nin, Isparta
-Burdur yolu projesine ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2157) (Başkanlığa geliş
tarihi :25.2.1997)
5. —Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci’nin, Burdur
BAĞ-KUR İl Müdürlüğünün bazı sorunlarına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2158) (Başkanlığa geliş tarihi :25.2.1997)
6. —İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı’nın, Avrupa seyahatine ilişkin Devlet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2159) (Başkanlığa geliş
tarihi :25.2.1997)
7.—İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı’nın, belediyelerce konutlara satılan doğalgaz
fiyatlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2160) (Başkanlığa geliş
tarihi :25.2.1997)
8.—İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın,
Tevrat ve İncil’in yasak yayın kapsamına
alındığı iddiasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2161)
(Başkanlığa geliş tarihi :25.2.1997)
9.—İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı’nın, Adalet Bakanı tarafından ihalelerin
R.P.’lilere verilmesi yönünde bazı bakanlara baskı
yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/2162) (Başkanlığa geliş
tarihi :25.2.1997)
10. —İzmir Milletvekili Metin Öney’in, Kaçkar
Dağı Millî Park alanının genişletilip
genişletilmeyeceğine ilişkin Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2163) (Başkanlığa geliş
tarihi :25.2.1997)
11.—İzmir Milletvekili Ahmet
Piriştina’nın, basında yer alan bazı beyanlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2164)
(Başkanlığa geliş tarihi :25.2.1997)
12.—Tekirdağ Milletvekili Fevzi Aytekin’in,
Türkiye’ye göçmen olarak gelen Bulgaristan Türklerinin geri gönderilme
nedenlerine ve bazı sorunlarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2165) (Başkanlığa
geliş tarihi :25.2.1997)
13.—Denizli Milletvekili M. Kemal Aykurt’un, Pamukkale
Kuzey ve Güney kapılarına ilişkin Kültür Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2166) (Başkanlığa geliş
tarihi :25.2.1997)
14.—Gaziantep Milletvekili Mustafa R.
Taşar’ın, günlük bir gazetede çıkan habere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2167)
(Başkanlığa geliş tarihi :25.2.1997)
15.—İstanbul Milletvekili Halit
Dumankaya’nın, Türk TELEKOM’da usulsüzlük yapıldığı
iddiasına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2168) (Başkanlığa geliş
tarihi :25.2.1997)
16. —Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in, 53 üncü
Hükümetin Rize’ye ayırdığı ödeneğin bir
kısmının Hükümetiniz tarafından geri
alındığı iddiasına ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2169) (Başkanlığa geliş
tarihi :25.2.1997)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.— İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 27
arkadaşının, K.İ.T.’ler ve özel şahıslar
tarafından kurulan bazı vakıfların gayeleri
dışında faaliyet gösterdikleri iddialarını
araştırarak alınması gereken tedbirleri belirlemek
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/168) (Başkanlığa
geliş tarihi :26.2.1997)
2.—İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 22
arkadaşının, Sayısal Loto oyununun ülke
kaynaklarının yurt dışına aktarılmasına
neden olduğu ve ihalelerinde yolsuzluk yapıldığı
iddialarının araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/169)
(Başkanlığa geliş tarihi :26.2.1997)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 15.00
Tarih : 27 Şubat 1997 Perşembe
BAŞKAN : Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN
KÂTİP ÜYELER : Ahmet DÖKÜLMEZ
(Kahramanmaraş), Fatih ATAY (Aydın)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 62 nci Birleşimini açıyorum.
III. —Y O K L A M A
BAŞKAN – Ad okunmak suretiyle yoklama
yapılacaktır; sayın milletvekillerinin, salonda
bulunduklarını yüksek sesle belirtmelerini rica ederim.
(Yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayımız bulunmamaktadır. Birleşime 15 dakika ara
veriyorum; saat 15.45'te tekrar toplanacağız.
Kapanma Saati : 15.30
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 15.45
BAŞKAN : Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN
KÂTİP ÜYELER : Ahmet DÖKÜLMEZ
(Kahramanmaraş), Fatih ATAY (Aydın)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 62 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III. —Y O K L A M A
BAŞKAN – Ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır;
sayın milletvekillerinin, salonda bulunduklarını yüksek sesle
belirtmelerini rica ederim.
(Yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayımız vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç milletvekili
arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.
IV. —
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. — Çorum Milletekili Mehmet
Aykaç’ın, Diyanet İşleri Başkanlığının
hizmet ve personel açısından iyileştirilmesi ve
geliştirilmesine ilişkin gündemdışı
konuşması ve Devlet Bakanı Nevzat Ercan’ın cevabı
BAŞKAN – Gündemdışı ilk
konuşmayı, Çorum Milletvekili Sayın Mehmet Aykaç yapacaklar.
Sayın Aykaç, Diyanet İşleri
Başkanlığının hizmet ve personel açısından
iyileştirilmesi ve geliştirilmesi hakkında
gündemdışı söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Aykaç. (RP sıralarından
alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
MEHMET AYKAÇ (Çorum) – Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; Diyanet İşleri
Başkanlığının hizmet ve personel açısından
iyileştirilmesi ve geliştirilmesi hakkında gündemdışı
söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
bu gündemdışı konuşmamda, din hizmetlerinin daha iyi ve
kaliteli bir şekilde ortaya konulması için, yapılması
gereken üç önemli hususu dile getireceğim.
İlk olarak, Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanuna
değinmek istiyorum. Diyanet İşleri
Başkanlığı, 3 Mart 1924 tarihinde 429 sayılı
Kanunla kurulmuş anayasal bir kurumdur. 1965'te 633 sayılı
Kanunla yeni bir kuruluş statüsü belirlenmiş, daha sonra 633
sayılı Kanunun pek çok maddesini değiştiren 26.4.1976 tarih
ve 1982 sayılı Kanun, Anayasa Mahkemesince iptal edilince, 21
yıldır, Diyanet İşleri Başkanlığı
sıhhatli bir kuruluş kanunundan mahrum olarak hizmet vermektedir. Bu
durumda, Diyanet İşleri Başkanlığının
elinde, halen uygulanabilir ve ihtiyaçlara cevap verecek bir teşkilat
kanunu yoktur.
Bu nedenle, Diyanetten sorumlu sayın
bakanımızın, bir an önce Diyanet kuruluş kanunu
tasarısını Meclis gündemine getirmesini bekliyoruz. Tabiîdir ki,
bu kanun tasarısından beklediğimiz, Diyanet İşleri Başkanlığını,
siyasetin kaygan zemininden çıkartarak, her çeşit dinî, ilmî ve idarî
iş ve işlemlerinde, günlük siyasetin müdahalesi olmadan, elindeki
yasa ve yönetmelikler çerçevesinde çalışabilir bir statüye
kavuşturmasıdır.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
ikinci olarak, Diyanet İşleri Başkanlığının
personel durumuna bir göz atmak istiyorum. Diyanet İşleri
Başkanlığına bağlı müftü, vaiz, Kur'an kursu
öğreticisi, imam-hatip ve müezzin kayyum görevlilerimizle ilgili boş
kadroların sayısı şudur: 3 il müftülüğü, 75 ilçe
müftülüğü, 879 il ve ilçe vaizliği, 542 Kur'an kursu öğreticisi,
6 517 imam-hatip, 800 müezzin kadrosu olduğu halde, münhaldir.
Ayrıca, Diyanet İşleri
Başkanlığına ihdası istenen 16 667 kadro, unvanlarına göre şöyledir: 1 500
Kur'an kursu öğreticisi, 8 367 imam-hatip, 6 000 müezzin, kayyım, 600
hizmetli, 50 kaloriferci, 50 bekçi, 50 aşçı, 50 eğitim merkezi
öğretmeni. Bu 16 667 adet yeni kadro ihdasına ihtiyaç vardır.
Muhterem Başkan, değerli arkadaşlar;
Diyanet İşleri Başkanlığının kanunî statüsünü
net bir şekilde ortaya koyar, acil ihtiyaç duyulan boş kadroları
doldurur ve yine, şiddetle gereksinim duyulan yeni kadroları bir an
önce ihdas eder, görevlilerini atarsak, ülkemizde daha seviyeli, daha
doğru bir din hizmeti verilmiş olacağını ümit ediyorum.
Halkımız ve onun evlatları, eğer,
ilkokuldan itibaren din öğretimi ve eğitimi alamamışlarsa,
işte, bugün olduğu gibi, ehil olmayan, ilimden ve irfandan yoksun
birtakım çevreler, Müslüman halkımızın temiz din
duygularını istismar ederler.
Ayrıca, en iyimser bir ifadeyle, dinî bilgilerinin
yetersiz olması sebebiyle, birkısım insanların,
İslamın aslı ve bizatihi kendisi olan bazı tabirlere
hakaret ederek karşı çıkmaları da, üzerinde önemli
düşünülmesi gereken bir husustur.
Muhterem Başkan, değerli milletvekilleri;
Diyanet İşleri Başkanlığının hizmet ve
personel yönünden geliştirilmesi ve iyileştirilmesi konusundaki bu
gündemdışı konuşmamda, üçüncü olarak da, Diyanet
personelinin maaş yönünden oldukça mağdur durumda bulunduğunu,
Hükümetimizin bu kesimi de düşünmesi gerektiğini, özellikle
vaizlerimizin ve murakıplarımızın, çok mühim bir görev
yaptıkları halde, buna karşın maaşlarının
oldukça düşük olduğunu burada ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Aykaç,
konuşmanızı tamamlayın efendim.
MEHMET AYKAÇ (Devamla) – Tamamlıyorum;
teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Personel durumunu değerlendirirken ifade
ettiğim gibi, 1 401 toplam vaiz kadrosunun 522'si dolu, 879'u münhaldir;
ancak, bu 522 atanmış olan vaizin yarısı da yurt
dışında görevli bulunduğundan, biz, Türkiye'deki
insanımıza, Türk insanına, 200 küsur vaizimizle dinî bilgiler
vermeye çalışıyoruz. Bu, çok az bir sayıdır. Benim
kendi ilim Çorum'da, hiçbir vaiz yoktur. Sadece İstanbul'da, 200 vaiz
kadrosuna ihtiyaç vardır; değerli milletvekilleri, Türkiye'nin
tamamında 200 vaiz vardır. Bunun için, vaizlerimizin maddî yönden
durumları düzeltildiği takdirde, kadrosu olduğu halde müracaat
etmeyen ilahiyat fakültesi mezunları müracaat edeceğinden, bu
kadrolar dolacaktır. Bu görevlilerin durumlarının
düzeltilmesini, Hükümetimizden talep ediyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
sözlerimi bitirirken, Diyanet İşleri
Başkanlığının tüm gayretli personelini tebrik
ediyorum. Ayrıca, bu yetişmiş kadro, son günlerde birkısım
medyanın marifetiyle gündemde tutulan dinî kavramlardaki
kargaşayı giderecek ve en doğru bilgiyi verecektir.
Bu duygularla, aziz milletimizi ve Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Gündemdışı konuşan
Çorum Milletvekili Sayın Mehmet Aykaç'a teşekkür ediyorum.
Gündemdışı konuşmayı
cevaplamak üzere, Devlet Bakanı Sayın Nevzat Ercan söz
istemişlerdir.
Buyurun Sayın Ercan.
DEVLET BAKANI NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Sayın
Başkan, muhterem milletvekilleri; Çorum Milletvekili Sayın Mehmet
Aykaç'ın, Diyanet İşleri Başkanlığının
hizmet ve personel açısından iyileştirilmesiyle ilgili
gündemdışı konuşmasına cevap vermek üzere huzurlarınızdayım;
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği gibi, Diyanet İşleri
Başkanlığı, 633 sayılı Teşkilât
Yasasının 1 inci maddesinde, Yüce İslam dininin inançları,
ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgil işleri yürütmek, din konusunda
toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek şeklinde ifade
edilen kanunî görevlerini, halen görevli 78 572 adet personeliyle yürütmeye
çalışmaktadır. Ancak, hizmetin daha etkin ve verimli bir
şekilde yürütülmesi için, ifade edildiği gibi, yetersiz olan personel
açığını gidermek maksadıyla, çeşitli unvanlarda
ihtiyacımız olan 16 667 adet kadronun ihdası gerekmektedir. Bu
noktada gerekli hazırlıklar tamamlanmış, çeşitli
unvanlarda 16 667 adet kadronun ihdasına ilişkin kanun
tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilmiş
bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, toplumu, elbette ki, din
konusunda aydınlatma ve din hizmeti sunma görevi, Anayasa ve kanunlarla
Diyanet İşleri Başkanlığına verilmiştir. Bu
görevleri üstlenen Başkanlık, kuruluşundan bugüne kadar gerek
yurt içinde gerekse Amerika, Avrupa ve Asya ülkeleriyle Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyetinde olmak üzere yurtdışındaki vatandaş ve
soydaşlarımıza din hizmeti vermekte ve bu hizmeti bir disiplin
içerisinde yürütmektedir. Bunu ifade ederken şunu söylemek istiyorum:
Bugün, din hizmeti noktasında, Başkanlığın hizmet
alanı oldukça genişlemiştir. Bu hizmetlerini hem yurtiçinde hem
de yurtdışında sunma görevi üstlenmiş bir kuruluşumuz
olarak, elbette ki, bu ihtiyacı karşılayacak değişik
unvanlarda kadrolara ihtiyacımız vardır.
Takdir edileceği üzere, bu kadar geniş bir
alana din hizmeti sunmak durumunda olan Başkanlığın,
hizmetlerini aksatmadan yürütebilmesi, kadro bakımından yeterli hale
gelmesiyle mümkün olabilecektir. Diyanet İşleri
Başkanlığının, şu andaki kadro sayısı
ise, mevcut ihtiyacı karşılamaktan uzak durumdadır.
Bakanlık ve Hükümet olarak olarak gerekli hazırlık
yapılmış ve tasarı, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sevk edildiğine göre, Yüce Meclisin
değerli üyeleri bu konudaki maruzatımızı
anlayışla karşılayarak, bu tasarının kısa
sürede Meclisten geçmesi yönünde olağanüstü müşterek bir çabayı
birlikte ortaya koyacaklardır; bu konuda İnancımız
tamdır.
Değerli milletvekilleri, bu meyanda, yine,
teşkilatımızda görev yapan personelimiz, bilgi, görgü ve
becerilerini artırmak maksadıyla, bir çalışma planı
dahilinde hizmetiçi eğitime de tabi tutulmaktadır. Eğitim
seviyesini yükseltmek maksadıyla, imam-hatip lisesi mezunu personelin, iki
yıllık ilahiyat meslek yüksekokullarına girmeleri
sağlanmış bulunmaktadır. Ancak, Diyanet İşleri Başkanlığı,
kuruluş tarzı bakımından, devam mecburiyeti olan iki yıllık
ilahiyat meslek yüksekokullarıyla personelin eğitim seviyesinin
yükseltilmesini yeterli bulmamış olup, açık eğitim yapan
sosyal bilimler yüksekokulu statüsünün, ilahiyat fakültelerindeki eğitime
benzer hale getirilmesi için gerekli çalışmalar da tarafımızdan
başlatılmış bulunmaktadır. Diyanet İşleri
Başkanlığı Teşkilat Yasasına bazı ek
maddeler eklenmesiyle ilgili kanun tasarıları
hazırlanmış ve bazı tasarı ve teklifler Meclis
gündemine intikal etmiş, bazı tasarılar ise, görüşleri
alınmak üzere ilgili bakanlık ve kuruluşlara
tarafımızca gönderilmiş bulunmaktadır.
Yine, gündemdışı konuşmada
değerli arkadaşımızın da değindiği bir
diğer önemli konu, Diyanet teşkilatımızda çalışan
personelin malî ve özlük haklarının iyileştirilmesine
ilişkindir.
Değerli milletvekilleri, Diyanet İşleri
Başkanlığı merkez ve taşra teşkilatında
çalışan personelin özlük ve malî haklarında -ki, özellikle vaiz ve murakıpların- gerekli düzenlemeleri yapmak üzere 24.10.1996
gün ve 963 sayılı yazıyla hazırlanan taslaklar, Maliye ve
Adalet Bakanlıklarıyla, Devlet Personel Dairesi
Başkanlığına gönderilmiştir. En kısa zamanda,
Diyanet teşkilatımızda çalışan bütün din
görevlilerinin malî ve özlük haklarının iyileştirilmesi mutlaka
sağlanacaktır.
Yine, Diyanet İşleri
Başkanlığı personelinin hizmetiçi eğitime tabi
tutularak bilgi ve görgüsünün yükseltilmesi amacıyla, mevcut eğitim
merkezlerinin sayısı da artırılmaktadır. Bu konuda
yoğun bir çalışma, tarafımızdan sürdürülmektedir. Bu
amaçla, mevcut sekiz eğitim merkezine ilaveten Erzurum, Bursa ve
Akçaabat'ta eğitim merkezi açma çalışmaları devam
etmektedir.
Nitelikli müftü atayabilmek için, Diyanet
İşleri Başkanlığı Sınav, Atama ve Nakil
Yönetmeliğinde gerekli değişiklik yapılarak, müftü
olabilmek için, ihtisas kursu tamamlama şartı getirilmiştir.
Diyanet İşleri Başkanlığında, iyi
yetişmiş eleman istihdam edebilmek ve mevcut personelin tahsil
seviyesini yükseltmek için Millî Eğitim Bakanlığı ve
Yükseköğretim Kurulu nezdinde müşterek çalışmalar yine
tarafımızca sürdürülmektedir.
Muhterem milletvekilleri, Diyanet İşleri
Başkanlığının genişleyen hizmet sahasında,
değişen ve gelişen ihtiyaçlara cevap verme bakımından
Teşkilat Yasasının yeniden hazırlanmasıyla ilgili
çalışmalar da başlatılmış bulunmaktadır. Bu
husustaki çalışmalar, memnuniyetle ifade edeyim ki, son
safhasına gelmiş olup, kısa zamanda tamamlanabilmesi gayreti
tarafımızca sürdürülmektedir. Bana, cevap verme fırsatı
verdiği için, gündemdışı konuşma yapan değerli
arkadaşım Sayın Aykaç'a teşekkür ediyorum.
Bu vesileyle, önümüzdeki günlerde Meclisin gündeminde
yer alacak olan ve öncelikle ele alınmasını isteyeceğimiz,
gerek teşkilat yasasıyla ilgili gerekse bu teşkilatta
çalışan personelin malî ve özlük haklarının iyileştirilmesine
ilişkin tasarıyla ilgili görüşme taleplerimizin de gündeme
alınması noktasında, zannediyorum ki, bugünkü
gündemdışı konuşma ve tarafımdan verilen cevap
yararlı olabilecektir.
Bu düşüncelerle ve bu umutla, hepinizi,
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (DYP ve RP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Gündemdışı konuşmayı
cevaplayan Devlet Bakanı Sayın Nevzat Ercan'a teşekkür ediyorum.
2. —Malatya Milletvekili Miraç
Akdoğan’ın, pancar üreticisinin sorunlarına ilişkin
gündemdışı konuşması
BAŞKAN – Gündemdışı ikinci söz,
Malatya Milletvekili Sayın Miraç Akdoğan'a verilmiştir.
Sayın Akdoğan, pancar üreticilerinin
sorunları hakkında söz istemiştir; buyurun. (ANAP
sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakikadır Sayın
Akdoğan.
MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; şekerpancarı üreticisi
vatandaşlarımızın sorunlarıyla ilgili
gündemdışı söz alarak huzurlarınıza
çıkmış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şekerpancarı üreticisi olan
vatandaşlarımız, maalesef, ilgisizlik ve
dışlanmışlık yüzünden kaderlerine terk
edilmiştir.
Ülkemizde, yaklaşık 500 bin çiftçi ailesi
pancar tarımıyla uğraşmaktadır. Ortalama, 5
kişilik aile hesabına göre 2,5 milyon insanımız bu yolla
geçimini sağlamakta ve yarınlara umutla bakmaya
çalışmaktadır; ama, görülen odur ki, şekerpancarı
üreticisi son beş yılda, kızgınlığını,
küsmüşlüğünü ifade edecek yer bulamadığı için pancar
üreticiliğinden vazgeçerek, derdini anlatamadığı
duyarsız Hükümete bir şeyler ifade etmek istemektedir.
1996 Mayısında açıklanan 4 400 Türk
Lirası taban fiyatı zamanında ödenseydi, çiftçimizin yaralarına
merhem olabilecekti; ama, ne yazıktır ki, 1997 yılının
şubat ayının sonuna geldiğimiz şu günlerde, hâlâ,
şekerpancarı üreticilerinin alacakları ödenememiştir.
Her ne kadar, Hükümetin Başbakanı
"tarımda devrim yaptık; tarım ürünlerinin bedellerini enflasyonun
üzerinde tuttuk" şeklinde gazetelere beyanat vermişse de, ortada
hiçbir icraat yoktur; çiftçi, üretici perişandır.
Üretici, bugün, maliyeti 4 500, 5 bin Türk
Lirasına ulaşan şekerpancarını, 1996
yılının eylül ayından itiraben fabrikalara teslim etmeye
başlamıştır. Devlet, satın aldığı; ama,
bir türlü parasını ödemeye yanaşmadığı pancardan
büyük miktarlarda paralar kazanmış; ama, üreticinin alınterinin
karşılığını ödememiştir. Bugün,
şekerpancarı üreticisine olan borcu yaklaşık 33 trilyon
Türk Lirasıdır. Enflasyon yüzde 100'lere ulaşmış;
işçilik, sulama, elektrik ve gübredeki artışlar yüzde 300'lere
varmışken, çiftçinin 33 trilyon lira parasını ödememek,
bana göre bir gasptır.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Malatya Milletvekili olarak, Yüce Meclis kürsüsünden belirtmek
istiyorum ki, yaklaşık 6 bin Malatyalı üretici, artık,
şekerpancarı ekmek istemiyor; çünkü, emeğinin
karşılığını alamamaktadır. Aylar önce teslim
ettiği pancarın bedeli halen ödenmemiştir. Mazot 61 bin Türk
Lirası olmuştur; elektriğe, suya, gübreye, işçiliğe
dayanılamayacak ölçülerde zam gelmiştir. Taban fiyatı
açıklandığı zaman 800 bin Türk Lirası olan DAP gübre,
bugün, 2 milyon 200 bin Türk Lirasıdır.
İç talebi dengelemeye yönelik politikalar iflas
etmiştir. Artık, trilyonlarca lira, şeker ithal etmek için
kullanılmakta; şekerpancarı üreticisi acımasızca,
âdeta, üretimden vazgeçmeye zorlanmaktadır.
1990 yılında 4 milyon dekar olan üretim
alanı, 3 milyon dekarlara düşmüştür. İlgisizlik devam
ederse, daha da düşeceği açıktır.
1996'da verilen 4 400 Türk Lirası taban fiyat,
polarite bahane edilerek 3 500 Türk Lirasına kadar çekilmiştir.
Bedelli yaş küspeden ton başına 250 bin
Türk Lirası kesilmektedir.
Bağ-Kur kesintileri yapılmakta, spor
faaliyetleri için para tahsil edilmektedir. Üstüne üstlük, geri kalan para da
ödenememektedir.
Çiftçi, traktörünü, tarlasını
satılığa çıkarmıştır; çünkü, borcunu ödemek
için başka bir yol bulamamıştır.
Sayın milletvekilleri, pancar üreticisi
sokağa dökülmek üzeredir. Hal böyle iken, televizyonlara çıkıp
"tarımda devrim yaptık" şeklinde beyanatlar verip,
ahkâm kesmek, ancak politikadan anlamayan, tabanın sesine kulak vermekten
uzak politikacıların yapabileceği bir iştir.
1997 yılı ekimlerinin yapılma
zamanı geldi. Çiftçi, ekimi neyle ve nasıl yapacak?! Daha önceki
malının parasını alamamış ki yatırım
yapsın!.. Yazıktır! Bu memleketin çiftçisine, köylüsüne;
yıl boyunca ekiminden sökümüne bütün ailesiyle alınteri akıtan
pancar üreticisine yazıktır.
Sayın Başbakan, Muş-Malazgirt
seyahatinde...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Akdoğan,
konuşmanızı tamamlayın efendim.
MİRAÇ AKDOĞAN (Devamla) – ... çiftçilerimizin
Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan
borçlarının faizlerinin affedileceği sözünü vermişti. Bu
Mecliste birçok yolsuzluğu, suiistimali affettiniz; ama, bugün mağdur
olan Türk çiftçisine Malazgirt'te verdiğiniz sözü tutmadınız.
Sayın milletvekilleri, devlet, bir gün geciken
alacağı için katmerli faizler alırken, aylardır
ödemediği ürün bedellerinin zararını nasıl tazmin
edecektir?! Üretici, bu kadar zamanda oluşan enflasyona dayalı
açıklarını nasıl kapatacaktır?!
Hükümet, bayramdan önce pancar üreticisine avans
verileceğini açıklamıştı; ama, Refahyol, sütten
çıkma ak kaşık formülüyle meşgulken, kararname
imzalanamamış ve avans ödemeleri suya düşmüş, bu uygulamadan
vazgeçilmiştir. Bu nasıl zihniyettir sayın milletvekilleri?!
Özel harcamalar ve tatiller için devlet imkânları
seferber edilip hiçbir masraftan kaçınılmazken, üreticiye ödenecek
para bulunamaması hayret vericidir. Hani bütçe fazla vermişti; hani 9
trilyon fazlamız vardı; hani paketler açıklanınca
parayı koyacak yer bulamıyordunuz?! Yoksa, pancar üreticisini üvey
evlat olarak mı görüyorsunuz?!
Batıda, sanayileşmiş ve zengin ülkeler,
kendi ülkelerindeki şekerpancarını tercih etmekte, çiftçilerini
desteklemektedirler. Bizde de yapılmalı; teşvik primi, yükselen
enflasyon göz önünde bulundurularak, 2 000 hatta 3 000'ler seviyesine
çıkarılmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Akdoğan, son cümlenizi
ifade edin efendim, süreniz tamamlandı.
MİRAÇ AKDOĞAN (Devamla) – Bitiriyorum
efendim.
Sayın milletvekilleri, 1997 yılı taban
fiyatları dövize endeksli olarak veya geç ödenen her ay için, Ziraat
Bankasının uyguladığı faiz oranının pancar
bedeline yansıtılacağı açıklanmalı, dönüm
başına verilen gübre miktarı artırılmalı,
avanslar zamanında ödenmeli, kaliteli pancara prim verilmeli, kesintiler
asgarîye indirilmelidir. Böylelikle, hem
üretici onore edilmeli hem de üretim artırılmalıdır; yoksa,
çok kısa bir zaman sonra, bütün şekerimizin ithal edilmesi
kaçınılmaz olacaktır.
Yüce Meclisimize saygılarımı sunuyorum.
(ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Gündemdışı konuşan
Malatya Milletvekili Sayın Miraç Akdoğan'a teşekkür ediyorum.
3. —İstanbul Milletvekili Algan
Hacaloğlu’nun, milletvekilliğiyle bağdaşmayan işler ve
milletvekilliği ettiğine ilişkin gündemdışı
konuşması
BAŞKAN – Bugünkü gündemdışı son
konuşmacı, İstanbul Milletvekili Sayın Algan
Hacaloğlu.
Sayın Hacaloğlu, milletvekilliğiyle
bağdaşmayan işler ve milletvekilliği ettiği konusunda
söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Hacaloğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; ülkemiz, çok yönlü sorunlarla
karşı karşıya. Ekonomimiz, demokrasimiz, sosyal dokumuz ve
insanlarımızın yaşam alanındaki genel
sıkıntıları, Türkiye'nin derhal aşılması
gereken sorunları olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminin
önünde; ancak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu sorunları
göğüslemekte yeterince etkin olabildiğini söyleyebilmek mümkün
değil.
Her zaman, her koşulda, çözüm, parlamenter
rejimdir, demokrasidir. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, her zeminde,
parlamenter sistemin savunucusu olmuş bir partiyiz. O nedenle, benim,
şimdi, bizler hakkında, parlamenterlerin
davranışlarına ilişkin söyleyeceğim sözlerin,
Parlamentoya yönelik bir eleştiri olarak alınmamasını rica
ediyorum; ama, kabul etmemiz gereken bir husus var: Bizler; yani,
parlamenterler, yeterince üretmiyoruz, ülkenin sorunlarına yeterince çözüm
oluşturmuyoruz, yolsuzluklarla yeterince etkin olarak mücadele edemiyoruz
ve çoğu kez, ya birbirimizle uğraşıyoruz ya da kendi
işlerimizi kovalıyoruz; doğal olarak, bu, bu Parlamentoya ve
bizlere yönelik bir temel güven sorununu gündeme getirmekte.
Maaş alma, kredi al; bakan ol, kendi kredini
ertelet; müteahhitlik karneni kirala; devlet ihalelerini kovala;
şirketlerden sınırsız hediye kabul et; Meclisi umursama,
özel işlerinle uğraş ve holdinglerin, devletten yoğun
destek alan holdinglerin yönetim kurullarında görev yap!..
Bunlar ne kadar geçerlidir,
tartışılması gerekir; ama, izlenim budur ve her alanda
yasal düzenlemeler yapan Meclisimiz, nedense, iki temel alanda, 12 Eylül
yasaklarının kaldırılması ve kendine yönelik
düzenlemelerde, biraz yavaş, biraz tedirgin, konudan uzak davranmakta;
ama, Batı bunu yapmış. Batı'dan demokrasiyi alıyoruz;
ama, Batının bu alandaki düzenlemelerinden uzak duruyoruz.
Amerika, 1989 yılında etik yasasını
çıkarmış; son derece kısıtlayıcı
düzenlemeler getirmiş. Örneğin; Amerika'da, yönetim kurullarında
ücret karşılığı görev yapamazsınız;
yıllık 250 doların üstünde herhangi bir hediye alamazsınız.
Amerika'da, meclis dışı geliriniz ikinci dereceden devlet
memurunun maaşının yüzde 15'ini geçemez. İsveç'te,
eğer bir ay dışarıda çalışırsanız, o
ayın maaşını milletvekili olarak alamazsınız.
İsrail'de toplam dış gelir, genel maaşınızın
yüzde 50'sini geçemez. Kısaca bu örnekleri artırmak mümkün.
Batı, temelinde beyan sistemini getirmiş. Bugün,
İngiltere'de, Almanya'da, Güney Kore'de, İsrail'de ve Fransa'da
meclis dışındaki bütün kazançlarınız beyana tabidir.
Herkes kimin ne yaptığını ayan beyan izler. Bizdeki
düzenlemeler yetersiz.
Zamanım kısıtlı; o nedenle, sadece
Anayasanın 82 nci maddesi ve 3069 sayılı Yasayla getirilmiş
olan düzenlemenin, kesinlikle, özel kesim ile milletvekillerinin
ilişkilerini bir denetim ve düzenleme altına
almadığının altını vurgulayarak geçiyorum.
Biz, Cumhuriyet Halk Partililer olarak, huzurunuza, bir
yasa teklifiyle geliyoruz ve 3069 sayılı Yasayı günümüzün
koşullarına uygun bir şekilde, devletle her türlü ilişki
içinde olan şirketlerde milletvekillerinin yönetim kurullarında görev
almaması; banka, finans ve menkul değerler alanında hizmet veren
şirketlerde milletvekillerinin herhangi bir şekilde görev
üstlenmemesi; milletvekillerinin, hiçbir şekilde, devletle mukaveleli,
akitli müteahhitlik hizmetleri içine girmemesi, karnesini devredememesi gibi
koşulları içeren kapsamlı bir tasarıyı huzurunuza
sunacağız. Böyle bir tasarıyla, inanıyoruz ki, açık
toplum, temiz siyaset ve ilişkilere açık...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu,
konuşmanızı tamamlayın efendim.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Tamamlıyorum
Sayın Başkan.
...Parlamento üyeleri olaraktan, Parlamentonun
saygınlığını yeni boyutlara
taşıyacağımıza inanıyorum.
Bu arada, bir noktayı da belirtmek istiyorum:
Değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz,
Alman Hükümeti, 16 yaşına kadar olan yabancı çocuklarına,
vize ve oturma izni zorunluluğu getirdi. 15 Ocakta yürürlüğe giren bu
karardan 500 bin gencimiz ve çocuğumuz olumsuz olarak etkilenmektedir.
Türk aileleri, bu haksız kararı protesto etmek için, bugün,
çocuklarını okullara ve kreşlere göndermiyor; ayrıca,
çeşitli kentlerde gösteriler düzenliyor. Geçtiğimiz hafta, Avrupa
Parlamentosu, Almanya'nın bu kararı geri almasını talep
eden bir tasarıyı onaylamış bulunmaktadır; ancak,
Refahyol Hükümetinden, şu ana kadar, bu konuda hiçbir ses
çıkmamıştır.
Konuyu yerinde inceleyen ve Hükümete soru önergesi
yönelten arkadaşımız Ercan Karakaş'ın sorusuna da
bugüne değin bir yanıt verilmemiştir.
Bu çok önemli konuda da Hükümeti göreve
çağırıyorum.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Gündemdışı konuşan
İstanbul Milletvekili Sayın Algan Hacaloğlu'na teşekkür
ediyorum.
Gündemdışı konuşmayı Hükümet
cevaplandırmak istiyor mu efendim?
Son bölümüyle ilgili olarak Hükümetten bir cevap
gelebilirdi; zannediyorum, Hükümet, bu konuda dün yapılan
açıklamaları yeterli buluyor; ancak, Değerli Hacaloğlu'nun,
Meclisle ilgili eleştirileri konusunda bazı çalışmalar
hakkında açıklama yapma ihtiyacı duyuyorum:
20 nci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi, göreve
başladığından bu yana, öncelikle, 19 uncu Dönemde
yapılan ve demokratik alandaki yasakları kaldırma amacı
güden Anayasa değişikliklerinin kanunlara yansıması
konusuna öncelik vermiştir. Meclis Başkanlığının
başlattığı bu girişimle, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde temsil edilen bütün gruplarımızın
katılımıyla, partilerarası bir özel komisyon
oluşturulmuştur. Özel komisyon, bugün itibariyle, gündeminde bulunan
19 uyum yasasından 17'sini tamamlamış bulunmaktadır;
böylece, 1982 Anayasasıyla demokratik hayatımıza getirilen
birtakım kısıtlamalar ve birtakım katılım
eksiklikleri giderilmiş olacaktır.
Ayrıca, parlamenterlikle bağdaşmayan
işler konusunda öncü bir değişiklik olarak, Anayasanın 83
üncü maddesinde yapılacak değişiklik partilerarası
komisyonda kabul edilmiş, imzalanmış, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına sunulmuş ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Anayasa Komisyonunda da kabul edilmiş bulunmaktadır.
Şimdi, Sayın Hacaloğlu'nun ifadeleriyle,
bu alandaki eksik düzenlemeler konusunda, Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuzun
bir kanun teklifi hazırlamakta olduğunu memnuniyetle
öğrenmiş bulunuyoruz. Bu hazırlık, partilerarası
komisyona getirilirse, belki de, bütün gruplarımızın üzerinde
uzlaşmasıyla çok kısa sürede gerçekleştirilebilecektir.
Sayın milletvekilleri, gündemdışı
konuşmalar tamamlanmıştır.
İki adet Meclis araştırması
önergesi vardır; okutuyorum:
B) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS
ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.—İstanbul Millevtekili Halit
Dumankaya ve 27 arkadaşının, KİT’ler ve özel
şahıslar tarafından kurulan bazı vakıfların
gayeleri dışında faaliyet gösterdikleri iddialarını
araştırmak amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/168)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Kamu İktisadî Teşebbüslerince kurulan
vakıflarla, gerekse özel şahıslar tarafından kurulan
bazı vakıfların gayeleri dışında
çalıştıkları, kamu arazileri ve imkânlarından
sorumsuzca istifade etmek gayesiyle kuruldukları, bu yapıları
ile hem KİT'lere ve hem de kamuya yük oldukları nedeniyle, bu
konuların araştırılması, alınması gerekli
tedbirlerin neler olabileceğinin belirlenmesi amacıyla Yüce
Meclisimizce bir araştırma komisyonu kurulmasını,
Anayasamızın 98 ve İçtüzüğümüzün 104 ve 105 inci maddesi gereğince
arz ve teklif ederiz.
1. Halit Dumankaya (İstanbul)
2. Mustafa Cumhur Ersümer (Çanakkale)
3. Mehmet Cavit Kavak (İstanbul)
4. Levent Mıstıkoğlu (Hatay)
5. Esat Bütün (Kahramanmaraş)
6. Ömer Ertaş (Mardin)
7. Hüsnü Sıvalıoğlu (Balıkesir)
8. Ünal Yaşar (Gaziantep)
9. Yusuf Ekinci (Burdur)
10. Yavuz Köymen (Giresun)
11. Avni Kabaoğlu (Rize)
12. Refik Aras (İstanbul)
13. Abbas İnceayan (Bolu)
14. Emin Kul (İstanbul)
15. Halil İbrahim Özsoy (Afyon)
16. Halil Cin (İçel)
17. İbrahim Çebi (Trabzon)
18. Yılmaz Karakoyunlu (İstanbul)
19. Biltekin Özdemir (Samsun)
20. Şinasi Altıner (Karabük)
21. İsmail Durak Ünlü (Yozgat)
22. Mustafa Rüştü Taşar (Gaziantep)
23. Recep Mızrak (Kırıkkale)
24. Mehmet Keçeciler (Konya)
25. Rüştü Kâzım Yücelen (İçel)
26. Yusuf Namoğlu (İstanbul)
27. Abdullah Akarsu (Manisa)
28. Bülent Akarcalı (İstanbul)
Gerekçe:
Kamu İktisadî Teşebbüslerinde
(KİT'lerde) vakıf adı altında kurulan kuruluşlarda ve
bazı kişilerin kurdukları vakıflarda gayesini aşarak
çalışmalar yapıldığı, kamu kurum ve
kuruluşlarının malları bu vakıflar üzerine geçirilerek
âdeta talan edildiği bir gerçektir.
KİT'lerde öyle vakıflar oluşmuştur
ki, âdeta vakfın varlığı, kendi KİT'inin çok üzerinde
oluşmuştur.
KİT'lerdeki vakıfların birçoğuna,
ister zarar ister kâr etsin, kendi KİT'ince yüklü miktarda para
aktarılmaktadır. Aktarılan bu paralarla, vakfın
yöneticileri de KİT yöneticileri olduğundan, çok rahatça
istediği yerlerde harcamalar yapmaktadır.
Hükümet, ekonomik darboğaz nedeniyle
harcamaları kıstığında, tasarruf tedbirleri genelgesi
yayınlandığında; lüks harcamaları, araba
alımlarını, mobilya, mefruşat alımlarını
kestiğinde, bir vakıf devreye sokulup, yine, çifter çifter
Mercedesler alınmakta, vakıftan alındığından,
resmî plaka yerine beyaz plaka takılmakta, bu şekilde çok daha rahat
aracı kullanma ortamı doğmaktadır.
Bu vakıflar kanalıyla, kamu harcamaları
kontrolsüzce ve birçoğunda sorumsuzca yapılmaktadır.
Zarar eden bir KİT, milyarlarca lirayı
vakfına aktararak, KİT'in zararını daha da artırarak,
Yüksek Denetim Kurulu dışında kaldığından, sadece
vakıflar denetimiyle harcamalar yapılmaktadır.
Özel şahısların kurdukları
vakıfların birçoğu da, devlet arazilerini uhdelerine geçirmek,
devlet imkânlarını kullanmak gayesiyle kurulan vakıf senedine
öyle maddeler koymaktadırlar ki, vakıf yönetimi, babadan oğula,
anadan kızına geçmek suretiyle sülaleden sülaleye devam etmektedir.
Kurulan bu vakıflar, vakıf
istismarını doğurmakta, her ne kadar, vakfın senedinin
gayesi, maddesinde yaldızlı sözler iyi niyetle sergilense dahi,
vakıf, ticarî gaye ile ve olabildiğince devlet imkânlarından
yararlanmak için kurulmaktadır.
KİT'lerde bir kambur olan KİT'lerin
vakıfları, gayesi dışında çalışan diğer
vakıflar, bu vakıfların nasıl faydalı hale
getirilebilineceği, ne gibi düzenlemelerin yapılarak vakıf
sömürüsü ve yükünden kurtarılması için Anayasamızın 98 inci
ve İçtüzüğümüzün 104 ve 105 inci maddeleri gereği Yüce
Meclisimizce bir araştırma komisyonu vasıtasıyla tespitini
arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge, gündemde yerini alacak, Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
öngörüşme, sırasında yapılacaktır.
Meclis araştırması için verilmiş
ikinci önergeyi okutuyorum:
2. –
İstanbulMilletvekili Halit Dumankaya ve 22 arkadaşının,
sayısal loto oyununun ülke kaynaklarının yurt
dışına aktarılmasına neden olduğu ve ihalelerinde
yolsuzluk yapıldığı iddialarını
araştırmak amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/169)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Refahyol Hükümeti döneminde oynanmaya başlayan
sayısal loto oyunu ile beş sene zarfında yurt
dışına çıkacak olan yaklaşık 45 milyon dolarla
birlikte, okul çağındaki çocuklar kumara alıştırılmakta;
bir taraftan, ülkenin kıt kaynaklarıyla elde edilen dolarlar sorumsuzca
yurt dışına taşınırken, diğer taraftan
ülkemizin gençliği zehirlenmektedir.
Ayrıca, yapılan makine alımı
ihalesi ile ilgili olarak da gözardı edilemeyecek söylentiler vardır.
Bu konunun, Yüce Meclisimizce
araştırılması için Anayasamızın 98 ve İçtüzüğümüzün
104 ve 105 inci maddeleri gereği bir araştırma komisyonu
kurulmasını arz ederiz.
1. Halit Dumankaya (İstanbul)
2. Mustafa Cumhur Ersümer (Çanakkale)
3. Levent Mıstıkoğlu (Hatay)
4. Mehmet Cavit Kavak (İstanbul)
5. Hüsnü Sıvalıoğlu (Balıkesir)
6. Halil Cin (İçel)
7. Yusuf Ekinci (Burdur)
8. Abbas İnceayan (Bolu)
9. İbrahim Çebi (Trabzon)
10.Yılmaz Karakoyunlu (İstanbul)
11. Ünal Yaşar (Gaziantep)
12. Emin Kul (İstanbul)
13. Ömer Ertaş (Mardin)
14. Halil İbrahim Özsoy (Afyon)
15. Esat Bütün (Kahramanmaraş)
16. Avni Kabaoğlu (Rize)
17. Refik Aras (İstanbul)
18. Mehmet Keçeciler (Konya)
19. Mustafa Rüştü Taşar (Gaziantep)
20. Abdullah Akarsu (Manisa)
21. Rüştü Kâzım Yücelen (İçel)
22. İsmail Durak Ünlü (Yozgat)
23. Bülent Akarcalı (İstanbul)
Gerekçe :
Milli Piyango İdaresine bağlı
sayısal loto için uluslararası açılan bir ihale ile 4
yabancı firmaya davetiye çıkartılmış, ihalelerde
usulsüzlük yapıldığı, bu olayın KİT Komisyonunda
da tartışıldığı, Komisyon
toplantısının ertelenip yeniden incelendiği, yapılan
görüşmelerde ülke kaynaklarının sayısal loto oyunu ile yurt
dışına aktarıldığı tespit edilmiştir.
Refah Partili milletvekili
arkadaşlarımız Sayın Başbakanla yaptıkları
görüşmede, KİT Komisyonunda sayısal lotonun
kaldırılmasıyla ilgili bir tavsiye kararı
alınırsa bu anlaşmayı feshedeceğini komisyon üyelerine
bildirilmesi üzerine, komisyonun görevi olmamasına rağmen, bu tavsiye
kararı da alınmış ve Başbakanlığa bildirilmiştir.
Aradan geçen bunca zamana göre Hükümet tarafından
bir işlem yapılmadığı gibi, her geçen gün, bu oyunla,
bir taraftan ülkenin milyonlarca
doları dışarıyı giderken diğer taraftan, gençler,
kumar alışkanlığıyla
zehirlenmektedir.
Veliler, öğretmenler, idareciler, analar, babalar
feryat etmekte, şikâyetleri, gazete sütunlarında boy boy
yayınlanmaktadır.
Velilerin şikâyetleri üzerine birçok okulda
araştırma yapan öğretmenler, öğrencilerin yüzde
90'ının üzerinde sayısal loto kuponunun
çıktığı tespit etmişlerdir.
Her ne kadar 18 yaştan küçüklerin
oynamasının yasak olduğu kuponların arkasında yazsa
da, bunu kimse kale almamakta; gençlik, artık, kırtasiyeciye defter,
kalem almak için değil, sayısal loto oynamak için
koşmaktadır.
Bir öğretmen iki saat kırtasiyecide
bekleyerek kaç öğrencinin sayısal loto oynadığını
tespit etmek istemiş, gelen 30–40 öğrencinin tamamına
yakını ya sigara almak ya da sayısal loto oynamak için gelmekte
olduklarını tespit etmişlerdir. Belki bunun bir tesadüf
olduğunu varsaysak bile, annelerin, babaların gazetelere
yansıyan feryatları, evlerinden cüzdanlarından para çalmaya
kadar uzanmaktadır.
Avrupa'da bu tür oyunların
oynandığı yerlerde 18 yaşından küçükler giremezken,
bizde ekmek bayiine, kırtasiyelere, eczanelere, ayakkabıcılara,
konfeksiyonculara, emlakçılara bu sayısal lotonun bayiliğinin
verilmesiyle iş kontrolden, çığırından
çıkmıştır.
Gerek sayısal lotonun ihalesinde
yapıldığı iddia edilen yolsuzluklar ve gerekse sayısal
loto oyunu neticesinde yurt dışına çıkacak dövizin
miktarını tespit etmek, gençlik üzerindeki etkilerini araştırmak,
kaldırılması ile ne gibi zararla başbaşa
kalacağımızı tespit etmek için, Anayasamızın 98
ve İçtüzüğümüzün 104 ve 105 inci maddesi gereği Yüce
Meclisimizce bir araştırma komisyonu vasıtasıyla tespitini
arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
öngörüşmeler, sırasında yapılacaktır.
Polis tarafından dinlenen telefonlar
hakkındaki iddiaları araştırmak amacıyla kurulan
(10/108) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici
Başkanlığının, başkan, başkanvekili, sözcü
ve kâtip seçimine dair bir tezkeresi vardır; okutuyorum:
C) TEZKERELER
VE ÖNERGELER
1. – (10/108)
esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına
ilişkin tezkeresi(3/698)
27/2/1997
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Komisyonumuz, başkan, başkanvekili, sözcü ve
kâtip üyelerini seçmek üzere 27.2.1997 Perşembe günü saat 11.00'de 172
No'lu araştırma komisyonu salonunda 8 üye ile toplanmış ve
aşağıdaki isimleri yazılı sayın üyeler belirtilen
görevlere seçilmişlerdir.
Sabri
Ergül
İzmir
Komisyon
Geçici Başkanı
Adı
ve Soyadı Seçim
Bölgesi Aldığı Oy
Başkan: Suat
Pamukçu Bayburt 8
Başkanvekili: İlyas
Yılmazyıldız Balıkesir 8
Sözcü: İsmail
Durak Ünlü Yozgat 8
Kâtip: Çetin
Bilgir Kars 8
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır;
okutup, oylarınıza sunacağım:
2. – Türkiye
Büyük MilletMeclisinden bir Parlamento heyetinin, Azerbaycan, Kazakistan,
Kırgızistan, Özbekistan ve Türkistan Parlamentolarından
alınan resmî davetlere icabet etmesine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/699)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan,
Özbekistan ve Türkmenistan Parlamentolarından alınan resmî
davetlerde, Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir Parlamento Heyeti, adı
geçen ülkelere davet edilmektedir.
Söz konusu davetlere icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Dışilişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki
3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Mustafa
Kalemli
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır,
okutup oylarınıza sunacağım:
V. – ÖNERİLER
A)
DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1. – (11/10)
esas numaralı BakanlarKurulu üyeleri hakkındaki gensoru önergesinin
gündemdeki yeri ve görüşme gününe ilişkin Danışma Kurulu
önerisi
Danışma Kurulu
Önerisi
No : 55 Tarihi
: 27.2.1997
26.2.1997 tarihli gelen kâğıtlarda
yayımlanan ve Genel Kurulun 26.2.1997 tarihli 61 inci Birleşiminde
okunmuş bulunan, Bakanlar Kurulu üyeleri hakkındaki (11/10) esas
numaralı gensoru önergesinin, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak
İşler" kısmında yer almasının ve
Anayasanın 99 uncu maddesi gereğince, gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelerinin, Genel Kurulun
4.3.1997 Salı günkü birleşiminde yapılmasının Genel
Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun
görülmüştür.
Uluç
Gürkan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
V.
Temel
Karamollaoğlu Murat
Başesgioğlu
RP
Grubu Başkanvekili ANAP
Grubu Başkanvekili
Mehmet
Gözlükaya Hikmet
Uluğbay
DYP
Grubu Başkanvekili DSP
Grubu Başkanvekili
Nihat Matkap
CHP Grubu
Başkanvekili
BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Anavatan Partisi Grubunun ve Refah Partisi ile
Doğru Yol Partisi Gruplarının, İçtüzüğün 19 uncu maddesine
göre vermiş oldukları önerileri vardır; ayrı ayrı
okutup oylarınıza sunacağım.
Geliş sırasına göre, önce, Anavatan
Partisi Grubunun önerilerini okutuyorum:
B) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1. – (10/164)
esas numaralı Meclis araştırması ve (9/11) esas
numaralı Meclis soruşturması önergelerinin gündemdeki yeri ve
görüşme gününe ilişkin ANAP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 27 Ekim 1997 Perşembe
günü yaptığı toplantıda siyasî parti grupları
arasında görüşbirliği sağlanamadığından,
aşağıdaki önerilerimizin Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ve tekif ederiz.
Saygılarımızla.
Murat
Başesgioğlu
Grup
Başkanvekili
Öneriler:
1. Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis
Araştırmasına Dair Öngörüşmeler" bölümünün 134 üncü sırasında
yer alan, İstanbul Milletvekili Emin Kul ve arkadaşlarınca,
"TPAO adlı petrol tankerinde meydana gelen yangın
faciasının nedenlerinin araştırılarak,
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi" amacıyla verilen
(10/164) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun 11 Mart 1997 Salı günkü birleşiminde görüşülmesi
önerilmiştir.
2. İzmir Milletvekili Metin Öney ve
arkadaşlarınca verilen ve Genel Kurulun 20.2.1997 tarihli 59 uncu
Birleşiminde okunmuş bulunan ve aynı tarihli gelen
kâğıtlarda yayımlanan Adalet Bakanı Şevket Kazan
hakkındaki (9/11) esas numaralı soruşturma önergesinin, gündemin
"Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer
alması ve Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince, soruşturma
açılıp açılmayacağı hususundaki görüşmelerin,
Genel Kurulun 11 Mart 1997 Salı günkü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Anavatan Partisi Grubu önerisi üzerinde,
Anavatan Partisi Grubu Başkanvekili Sayın Murat Başesgioğlu
söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Başesgioğlu. (ANAP
sıralarından alkışlar)
Sayın Başesgioğlu, konuşma süreniz
10 dakikadır.
MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) –
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; grup önerisi üzerinde söz
almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Biraz evvel okunan grup önerisindeki talebimiz, 13
Şubat 1997 günü, Tuzla'da, Türkiye Petrolleri Anonim
Ortaklığı isimli gemide çıkan yangın ve bu
yangına vefakârane ve fedakârane bir şekilde müdahale edip,
hayatlarını kaybeden itfaiye personeliyle ilgili, hepimizi üzen bu
deniz kazası sebebiyle, Sayın Emin Kul ve Grubumuza mensup
arkadaşlarımızca verilen Meclis araştırması
önergesinin görüşme gününün tayinine ilişkindir. Maalesef, bugün,
Danışma Kurulunda, bu konuda bir mutabakat sağlayamadık.
Bizim talebimiz, 11 Mart 1997 günü, bu Meclis
araştırması önergesinin görüşülmesidir. Kaldı ki, bu
konuda, DSP ve Cumhuriyet Halk Partisi Grupları da, aynı mahiyette
Meclis araştırması önergesi vermiş bulunmaktadırlar.
Bu konuda, maalesef, bir mutabakat sağlanamadığı için,
Genel Kurulun hakemliğine müracaat edilmesi zarureti doğmuştur.
İkinci talebimiz, Adalet Bakanı Sayın
Şevket Kazan hakkında, Grubumuz tarafından verilmiş bulunan
Meclis soruşturması önergesinin görüşme gününün tespitine
dairdir. Biraz evvel, yine burada okunan ve bütün parti gruplarının
ittifakıyla kararlaştırılan gensoru önergesi, 4 Mart 1997
Salı günü görüşülecektir. Bugün, İktidar Partileri
Gruplarına mensup arkadaşlarımız, aynı günde,
Sayın Şevket Kazan'la ilgili soruşturma önergesinin
görüşülmesinde ısrarlı olmuşlardır; bu nedenle,
Danışma Kurulunda, yine mutabakat
sağlanamamıştır. Aramızda bir haftalık bir süre
söz konusudur; arkadaşlarımız 4 Mart demektedirler, biz de 11
Mart demekteyiz. Bunun da gerekçesi, gensoru gibi, Meclis
soruşturması gibi ağırlıklı iki denetim konusunun
aynı günde görüşülmesinin Meclis teamüllerimize uygun
olmadığı noktasındadır; ama, maalesef, üzülerek
belirteyim ki, İktidar Partileri Grupları, bu konuda bir esneklik
içerisinde değillerdir. Sadece bu hadisede değil, bundan evvelki
hadiselerde de aynı katılığı göstermişlerdir.
Oysa, değerli milletvekilleri, Meclis soruşturması ve gensoru,
ağırlıklı denetim faaliyetleridir. Dolayısıyla,
gerek muhteva açısından gerekse zamanlama açısından takdir
hakkı, muhalefet partilerine ait olan bir husustur; ama, İktidar
Partileri, maalesef, bu konuda, muhalefete, bu esnekliği, bu
yumuşaklığı göstermemektedirler. Bu kadar küçük bir konuda,
yani bir haftalık bir zamanlama açısından bile muhalefetle bir
diyaloğa girmeyi, bir kabullenmeyi içine sindirememek, ülkemizin içinden
geçmekte olduğu şu konjonktür içerisinde gerçekten
düşündürücüdür.
Refahyol Hükümeti işbaşına
geldiğinden bugüne, maalesef, muhalefeti yok saymış, ülkenin
önemli konularında dahi muhalefetle, muhalefet liderleriyle görüş
alışverişinde bulunmaya yanaşmamıştır. Bu
demokrasiyi, bu Parlamentoyu, iktidarıyla muhalefetiyle birlikte
yaşatacağız; ama, bu konuda da hassasiyet ve sorumluluk, ilk
önce İktidar Partileri Gruplarına düşmektedir.
Bu vesileyle, bu konuyu bir kez daha dile getiriyor,
önerilerimizin kabulünü Yüce Genel Kuruldan saygıyla arz ediyorum.
Sağ olun. (ANAP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Öneri üzerinde konuşan Sayın
Murat Başesgioğlu'na teşekkür ediyorum.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan,
önerinin aleyhinde söz istiyorum.
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Önerinin aleyhinde söz
istiyorum.
BAŞKAN – Önerinin aleyhinde, önce, Sayın
Salih Kapusuz.
Buyurun Sayın Kapusuz. (RP sıralarından
alkışlar)
Sayın Kapusuz, konuşma süreniz 10
dakikadır.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hepinizin bildiği gibi, kamuoyunun da yakinen
takip ettiği gibi, İçtüzük gereği, Danışma Kurulu
olarak, gündem tespiti konusunda, grupların teklifiyle toplantı
yapılır. Bütün grupları temsilen, kıymetli
arkadaşlarımız, yapılan bu toplantıda bulunurlar. Bu
toplantıda mutabakat sağlanırsa, konu, Danışma Kurulu
önerisi olarak, müşterek bir karar şeklinde gelir; sağlanamaz
ise, münferiden, ilgili gruplar, bu konularla ilgili önerilerini getirirler.
Getirilmiş olan öneriler de Genel Kurulun hakemliğine
başvurularak sonuçlandırılır. Dolayısıyla, böyle
bir uygulama, böyle bir teamül, kıymetli arkadaşım, değerli
kardeşim Murat Beyin takdim ettiği şekliyle hiç alakası
olmayan bir takdim şekli oldu. Beni bağışlasın; çünkü,
bu diyalog, öyle bir diyalog ki, elbette, farklı düşünceler,
grupların farklı yaklaşımları olacaktır ve
doğaldır, tabiîdir. Bu, kesinlikle bir diyalogsuzluk değildir.
19 uncu Dönemde de beraber bulunduk... Şu anda, 20 nci Dönem
Parlamentosundaki diyalog, mutabakat, muhalefetle İktidarın birçok
konudaki müşterekliği, herkesin gözü önünde cereyan etmektedir.
Çıkarılan kanunlar itibariyle bakınız, yapılan denetim
konuları itibariyle bakınız; bugüne kadar, özellikle Refahyol
Hükümeti kurulduktan sonra, özellikle muhalefetin getirdiği denetim
konularına, İktidar cenahı olarak öncelik verdik, taleplerinizin
birçoğunu kabul ettik ve müştereken burada onları da kabul edip,
araştırmalarla ilgili olarak, beraberce komisyonlar kurduk. Kurulan
bu komisyonların raporlarını da en kısa zamanda
sonuçlandırmak için Genel Kurulda görüşmeye açtık,
birçoğunu da sonuçlandırdık. Dolayısıyla, kati surette
bir diyalogsuzluk söz konusu değildir; aksine, mutabakat -eğer
rakamsal olarak bir takibe tabi tutulacak olursa-
ağırlıktadır.
Muhalefeti yok saymak... Kesinlikle arkadaşlar.
Şayet demokratik bir yapıdan bahsediyorsak, demokratik bir sistemden
bahsediyorsak, elbette, iktidar kadar muhalefet de vardır. Zaten, her ikisinin var olduğu sistemin
adı demokrasidir. Onun için, bizim, bugüne kadar, hiçbir
uygulamamızda, muhalefeti yok saymak gibi bir uygulama
olmamıştır. Kesinlikle, biz, muhalefetten istifade etmeyi her zaman bilmişizdir ve
gerekeni de gerektiği şekliyle yerine getirmişizdir.
Değerli arkadaşlar, şimdi, ihtilaf
sayılan konu nedir? Birincisi, Tuzla'da, hepimizin de üzüldüğü bir
yangın faciası yaşadık; zaman zaman da, bu, tekerrür
etmektedir. Dolayısıyla, birtakım gruplarımız,
özellikle muhalefete mensup siyasî parti grupları, bu konuyla ilgili
Meclis araştırması önergesi verdiler; çok doğru
yaptılar.
Aynı şekilde, İktidar Grupları da,
daha detaylı, boğazları topyekûn,
sıkıntılarıyla içerisine alan, yangın ve sair
konularnı da muhtevi bir Meclis araştırması önergesi hazırlığı
içerisindeler. Bu, kendilerine de ifade edilmiştir. Bunlar Yüce
Parlamentoya verilecek. Bunların hepsi bir. Topyekûn, beş grubun
vermiş olduğu Meclis araştırması önergesi, beraberce,
Yüce Kurulca incelensin, komisyon kurulsun, karara bağlansın ve dünya
ve Türk kamuoyuna, bu, ilan edilsin; bu konuda hemfikiriz; ancak, bunu, bir
hafta önce yapmak yerine bir hafta sonra yapmak, beş grubun Meclis
araştırması önergesini birleştirmek, bizce, Genel Kurulu
daha isabetli çalıştırmak açısından uygun olur
kanaatindeyiz. Ümit ederiz ki, bu düşünceye siz de
katılacaksınız.
Değerli arkadaşlar, gelelim diğer
konuya: Sayın Şevket Kazan'la ilgili bir Meclis
soruşturması önergesi verildi. Takdir edersiniz ki, Yüce
Parlamentonun çalışma takvimine göre, salı günleri denetim
konularının, çarşamba ve perşembe günleri de kanun
tasarı ve tekliflerinin görüşmeleri yapılıyor. Meclis
soruşturmalarının da, İçtüzük ve Anayasa gereği,
Meclise verildikten sonra bir aylık süre içerisinde görüşülmesi
zarureti var; ancak, biz, çok kısa bir zaman önce verilmiş olan bu
Meclis soruşturması önergesinin -özellikle Sayın Kazan'la
ilgili- hemen görüşülmesi talebine sıcak baktık. Değil mi
ki, siz, bunu önce görüşmek istiyorsunuz; o zaman, denetim günü olan 4
Mart 1997 Salı günü, Parlamento bir denetim konusunu görüşecek -nedir
o; geçen hafta reddedilmiş olan bir gensorudan sonra ikinci bir gensoru
verildi; bu gensoru görüşülecek;
bunda mutabakat sağladık- bu Meclis soruşturması da bir
denetim konusu olduğu için aynı gün görüşülür; Yüce
Parlamentonun bu konuyla ilgili kararı gündemde yerini alır. Ancak,
bir hafta böyle bir konu, ikinci hafta bir başka konu, bir başka
hafta bir başka konu şeklinde Parlamentoda bu konuların
değişik şekillerde takdim edilmesi, şu anda sunî olarak
gündeme getirilen birçok şeye ilave yük getirecektir.
Dolayısıyla, Parlamentoyu rahat
çalıştırmak, kamuoyunu rahatlatmak açısından, bu
konuda, rahatlıkla, Parlamento, neye karar verecekse, o kararı verir;
verilen karara göre de, bu, sonuçlandırılır.
Onun için, Yüce Parlamentodan istediğimiz şey
şudur: 4 Mart günü, gensoru görüşülsün -mutabakatımız var-
Sayın Şevket Kazan'la ilgili olan Meclis soruşturması
önergesi de görüşülsün, aynı gün bunlar karara bağlansın.
Bir hafta sonra Meclis soruşturması önergesi, bir hafta sonra
yangınla ilgili diğer konular; peş peşe, bunların,
böyle, dağıtılarak görüşülmesi yerine, topluca
görüşülmesinde ayrıca fayda vardır.
Bildiğiniz gibi, Sayın Şevket Kazan'la
ilgili verilmiş olan soruşturma önergesinde 3 kıymetli
milletvekilimiz konuşacak; 10'ar dakikalık konuşmalardır.
Dolayısıyla, aynı günün gündemine bunu yerleştirmek
mümkündür.
Biraz önce söylediğim gibi, boğazlarla ilgili
olan konunun da bir günde görüşülmesi, Parlamentonun zamanını
iyi kullanmak açısından, ayrıca katkılı ve
faydalı olacaktır. Yüce Kurulun, bu konuda, herhalde, makul olan,
söylediğimiz bu doğrultuda karar vereceğini ümit ediyor;
hepinize saygılar sunuyorum. (RP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Önerinin aleyhinde konuşan
Sayın Kapusuz'a teşekkür ediyorum.
Önerinin aleyhinde ikinci konuşma, Sayın
Mehmet Gözlükaya tarafından yapılacaktır.
Buyurun Sayın Gözlükaya.
Konuşma süreniz 10 dakikadır.
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün, Anavatan Partisi Sayın Grup
Başkanvekilleri tarafından verilen önerge üzerine toplanan
Danışma Kurulunda, Hükümet hakkındaki gensoru önergesinin,
Adalet Bakanı Sayın Şevket Kazan hakkındaki soruşturma
önergesinin ve bir de, İstanbul'da meydana gelen yangınla ilgili Meclis
araştırması önergesinin görüşülmesi gündeme getirilmiştir.
Burada, gensoru önergesinin ve Meclis
soruşturması önergesinin aynı günde görüşülmesi, bu öneriye
karşı, tarafımızdan teklif edilmiştir. DSP'nin ve
CHP'nin sayın grup başkanvekilleri bu öneriye katılmışlar;
yani, ikisinin de aynı günde görüşülmesini ve 11'inde de
yangınla ilgili Meclis araştırması önergesinin
görüşülmesini, istişarî görüşmemizde kabul etmişlerdir.
Ancak, her nedense, Anavatan Partisinin Grup Başkanvekili, aziz dostum
Sayın Başesgioğlu, ikisinin ayrı ayrı görüşülmesi
gerektiğini söylemiştir. Tabiî, saygı duyuyoruz, doğal
hakkıdır.
Üzerinde ittifak ettiğimiz, 4 Martta gensorunun
görüşülmesi hususu, sonradan, Danışma Kurulu kararı haline
gelmiş; diğerleri de, bugün, bildiğiniz üzere, grup önerileri
olarak Meclise intikal etmiştir.
Değerli arkadaşlarım, biz, Meclis
soruşturmasından veya gensorudan kaçtığımız için
beraber görüşülsün diye bir şey söylemiyoruz. Şunu belirtmek
istiyoruz: Türkiye'de, son günlerde, maalesef, birtakım iddialarla gergin
bir ortam yaratılmıştır. Demokrasidışı
birtakım sözlerin, fısıltıların
dolaştığı bir ortamda, Türkiye'yi, Türk insanını
devamlı gerginlik içinde tutmaya kimsenin hakkı
olmadığı kanaatindeyiz. (DYP ve RP sıralarından
alkışlar)
İBRAHİM GÜRDAL (Antalya) – O tarafa bak...
Sincan'da geceyi biz mi yaptık?..
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – O tarafa bakarak
konuş.
MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) – Oraya da bakıyorum.
Onun için diyoruz ki, her ne olursa olsun, sonucu ne
olursa olsun, bu Yüce Meclisin verdiği karara, Doğru Yol Partisi
Grubu olarak saygı duyarız; ama, her hafta, bir gensoru, bir Meclis
soruşturmasıyla toplumun gerginlik içerisinde tutulmasına da
taraftar değiliz. Onun için, dedik ki geliniz, soruşturma ve gensoru
önergelerini aynı gün görüşelim... Biz de, bundan sonra gelecek bir
grup önerisiyle, bunun ikisinin aynı gün görüşülmesi yönünde bir
talepte bulunuyoruz; onu ayrıca görüşeceğiz; onun üzerinde de
konuşmaya gerek görmediğim için, ben o konuda da biraz bilgi
veriyorum. İki önergenin aynı günde görüşülmesinde fayda
mülahaza ediyoruz, gerek Meclis çalışmaları açısından,
gerek bekleyen 100'ü aşkın
araştırma önergesinin gündeme girmesi açısından, yani
konuşulabilmesi açısından, gerek toplumun bu gibi meselelerle
uğraşmasının sona ermesi açısından...
Ayrıca, hepimizi üzen, İstanbul'daki
yangın olayı sebebiyle getirilen Meclis araştırması
önergesi üzerinde de görüşümüz şu: Biz de bir an önce
görüşülmesini istiyoruz. Gerçekten, bu kaza, elim bir kazadır. Burada
vefat eden kardeşlerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına da
sabır diliyorum. Ancak, bu konuda, boğazların geleceğine
dönük, bugün ve yarın için de, geniş şümullü bir görüşmenin
yapılmasında, araştırmanın yapılmasında
fayda görüyoruz. Sayın Uluğbay da buna katıldılar.
Biz, bu bakımdan, İktidar milletvekilleri
olarak şunu düşündük ve hazırlığa başladık:
Bizim de vereceğimiz araştırma önergeleriyle, beş grubun
araştırma önergesi üzerine araştırma yapılsın ve
sağlıklı bir sonuca varılsın düşüncesini izhar
ediyoruz. Bu sebeple, Sayın Anavatan Partisi Grubu tarafından verilen
önerilere katılmadığımızı ifade ediyoruz.
Yüce Meclise bu vesileyle saygılar sunarken
şunu da belirtmek istiyorum: Sayın Başesgioğlu
"muhalefeti hiçe sayıyor İktidar" gibi bir söz söylediler.
Biz, Doğru Yol Partisi olarak, muhalefetsiz bir Meclis düşünmeyiz;
Türkiye'de hiç kimsenin de düşünmemesi gerekir. Demokrasiye her
şeyiyle bağlıyız. Muhalefet, bu Meclisin önemli bir
parçasıdır, demokrasinin önemli bir parçasıdır. Tek parti
iktidarlarıyla mücadele ede ede bugünlere geldik. Demokrasiyi hiçbir
şekilde zedeletmeme gayreti içerisindeyiz. Muhalefete de büyük
saygımız vardır; önerilerine katılırız,
katılmayız, ayrı bir konudur; ama, muhalefetiyle
iktidarıyla Meclisi bir bütün olarak kabul ediyoruz. Bugüne kadar, gelen
bütün araştırma ve soruşturma önergeleri... Bize göre, bu
Meclis, 10'u geçen soruşturma, gensoru ve genel görüşme önergelerini
görüştü; ayrıca, en az 30-40 tane araştırma önergesini
görüştü. Bu bakımdan, muhalefeti hiçe sayma gibi bir
düşüncemizin olmadığını ve Türkiye'de, tek bir iktidar
partisi olma hayallerinin bir tarafa bırakılması
gerektiğini de burada belirtiyor; hepinize saygılar sunuyorum. (DYP
ve RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Öneri üzerinde konuşan Sayın
Mehmet Gözlükaya'ya teşekkür ediyorum.
EMİN KUL (İstanbul) – Sayın Başkan,
biraz sonra, öneriler hakkında oylama yapacaksınız belki.
BAŞKAN – Evet efendim.
EMİN KUL (İstanbul) – Ama, oy kullanan
arkadaşlarımın oylarına tesir edecek bir açıklama
yapıldı. Bu konuda, önerge sahibi olarak şunu söylemek
istiyorum: Sayın Grup Başkanvekillerinin söylediklerine
katılıyorum; ama, bizim verdiğimiz önerge, boğazlardaki
kazaları da kapsıyor...
BAŞKAN – Sayın Kul, öneri üzerinde
konuşabilirsiniz efendim; size söz verebilirim. Öneri üzerinde,
İçtüzüğümüze göre, iki aleyhte, iki lehte konuşma yapma
imkânı vardır...
EMİN KUL (İstanbul) – Söz istiyorum.
HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Sayın
Başkan...
BAŞKAN – Sayın Uluğbay, buyurun efendim.
HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Sayın
Başkan, Danışma Kurulundaki görüşmeler sırasında
arkadaşlarımıza şunu ifade ettim. (Gürültüler)
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım,
biraz sükûnet rica ediyorum. Sayın Grup Başkanvekilinin bir istemi
var; tespit etmekte zorluk çekiyorum.
Buyurun Sayın Uluğbay.
HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Danışma
Kurulunda konu görüşülürken, üç muhalefet partisinin verdiği araştırma
önergesinin içeriğinin, boğazlardaki kazanın mevcut durumunu
analiz etmek olduğu kadar, boğazlarda bundan sonra oluşacak
kazaları da önleyecek önlemleri üretecek bir araştırma
olduğu ifade edildi. Onun için, İktidar taraflarının,
ayrıca bir önerge hazırlamasına gerek yok. Zaten, bu önergeler,
bugünkü kazaları oluşturan nedenler nedir, gelecekte bu
kazaların önlenmesi için ne önlemler alınması gerekir;
bunları kapsıyor. Bunlar, hem İstanbul Boğazının
hem Çanakkale Boğazının bütününü kapsayacak önergelerdir. O
nedenle, ben, bunları, orada ifade ettim ve bu hususları dile
getirdikten sonra, arkadaşlarımız, şimdi, bunun üzerine
"biz, önerge hazırlıyoruz" diyorlar.
Hazırlamalarına gerek yok, zaten, bu, bizim önergelerimizin içinde
mevcuttur.
O nedenle, hem zabıtların düzeltilebilmesi
hem de konunun doğru, anlaşılabilmesi için bu müdahaleyi yapma
ihtiyacını duydum.
BAŞKAN – Anlaşıldı ve
görüşleriniz tutanağa geçti efendim.
Genel Kurulda bulunup da Sayın
Uluğbay'ın açıklamasını takip edemeyen
arkadaşlarım için özetle tekrarlıyorum; Sayın Uluğbay
diyorlar ki: "Üç muhalefet partisinin, İstanbul'daki deniz
yangınıyla ilgili olarak verdikleri araştırma önergeler,
bugün, İktidar partileri sözcülerinin ifade ettiği
genişliktedir; sadece İstanbul Boğazını değil, Çanakkale
Boğazını da kapsamaktadır. Bu konuda önerge verilmesine
ihtiyaç olmadan da bu araştırma kapsamlı bir şekilde
yapılabilir."
Şimdi, Anavatan Partisi Grubunun önerileri
üzerinde, lehte, İstanbul Milletvekili Sayın Emin Kul söz
istemişlerdir.
Buyurun Sayın Kul. (ANAP sıralarından
alkışlar)
Konuşma süreniz 10 dakikadır.
EMİN KUL (İstanbul) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, 13 Şubat 1997 tarihinde,
gerek İstanbul Tuzla'da meydana gelen tanker yangını gerekse bu
tanker yangını dolayısıyla karşımıza
çıkan birtakım olumsuzluklar, yalnız bu tanker
yangınıyla sınırlı olarak değil, Çanakkale ve
İstanbul Boğazlari ile Marmara Bölgesindeki bütün deniz kazaları
ve yangınlarına karşı hangi önlemlerin alınması
lazım geldiğine dair bir araştırmanın yapılmasını
da ortaya çıkarmıştır. Dolayısıyla, Grubumuzun
verdiği önerge, İktidar partileri gruplarının sayın
sözcülerinin bahsettiği konuları da kapsayacak niteliktedir. Ben,
kendilerine aynen iştirak ediyorum. Yapılacak araştırma,
sadece bu yangınla sınırlı kalmamalıdır; ancak,
verilen araştırma önergeleriyle ilgili çalışmaların
müzakeresi müstakil bir günde yapılırsa, başka konularla
karıştırılmamış olur. Grubumuz, bunu öngörerek
öneride bulunmuştur.
Bakınız, verdiğimiz araştırma
önergesinin tanker yangınından sonraki
kısımlarını okuyorum:
"Özellikle Çanakkale ve İstanbul
Boğazları ile Marmara Bölgesini kapsayan Türk boğazlar
bölgesinde geçmiş yıllarda cereyan eden akaryakıt
taşıyan gemilerdeki yangın olaylarına rağmen gerekli
önlemlerin alınmamış olması, geleceğe doğru
faciaya dönüşebilecek bu tür olayların yaşanacağı
hususunda endişeleri kesinleştirmiştir.
Boğaz geçişleriyle ilgili olarak ülkemizce
yürürlüğe konulan Boğazlar ve Marmara Bölgesi Deniz Trafik
Ayırımı Hakkındaki Tüzük hükümlerinin ihlalini tespit
etmek, izlemek ve sonuçlarını yaptırıma tabi tutmak ile
buna rağmen, çatma, çatışma, karaya oturma gibi haller ve bu
hallerden doğacak yangınlar dahil mal ve can kaybının
önlenebilmesi bakımından, gerek radar kontrollü gemi trafik hizmet
sisteminin ve gerekse denizden yangın söndürme ve çevre güvenliği
yönlerinden sağlanması gerekli yangın gemisi, kurtarma gemisi
gibi çeşitli araç ve gereç ihtiyacının tespit ve temini, hem
çevrede yaşayan 12 milyon insanımızın güvenliğini ve
hem de ülkemizin bir yükümlülüğü olarak görülmek zorundadır.
Boğazlar bölgesindeki güvenli geçiş ve
doğabilecek kazalar yönünden;
Kılavuzluk, römorkaj, can ve mal
kurtarılmasıyla çevre güvenliği konusunda alınabilecek
önlemlerin,
Radar kontrollü gemi trafik sistemi hizmetinin
oluşturulmasındaki gecikme nedenleri ile bu konuda alınabilecek
önlemlerin,
Kıyılarımızda, denizlerimizde,
limanlarımız ve tersanelerimizde doğabilecek deniz kazaları
ve yangınlarıyla ilgili olarak alınabilecek önlemlerin,
Yüce Meclisçe yapılacak bir araştırmaya
konu edilmesi için araştırma komisyonu kurulmasını arz ve
teklif ederiz."
Acaba, İktidar Grublarının sözcüleri
arkadaşlarım, bu konunun dışında neyi
araştırmak istiyorlar; ben, onu tam anlamış değilim.
Zannederim, araştırılmasını istedikleri hususlar,
önergemizde yer almış olan hususlardır. Eğer, yeni bir
önerge hazırlama ihtiyacını duyuyorlarsa, elbette ki, saygı
duyarım; ama, sadece önergemize iştirak ettiklerini beyan etmeleri
de, bir konunun araştırılması noktasında bir an önce
harekete geçmeyi temin edecekse, bu iştiraki yapmalarını
istirham ederim.
Önergemiz, İktidar Gruplarının
görüşlerinin dışında bir araştırmayı
istihdaf etmekten ziyade, aynı görüşleri kapsayan şekilde bir
araştırmayı hedeflemektedir.
Arz eder, teşekkür ederim. (ANAP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önerge üzerinde konuşan Sayın
Emin Kul'a teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, şimdi,
Anavatan Partisi Grubu önerilerini tekrar okutup, ayrı ayrı
oylarınıza sunacağım.
Birinci öneriyi tekrar okutuyorum:
Öneriler:
1. Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis
Araştırmasına Dair Öngörüşmeler" bölümünün 134 üncü
sırasında yer alan, İstanbul Milletvekili Emin Kul ve
arkadaşlarınca TPAO adlı petrol tankerinde meydana gelen
yangın faciasının nedenlerinin araştırılarak,
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilen
(10/164) esas numaralı Meclis araştırma önergesinin, Genel
Kurulun 11 Mart 1997 Salı günkü birleşiminde görüşülmesi
önerilmiştir.
BAŞKAN – Öneriyi kabul edenler... Kabul
etmeyenler... (CHP sıralarından "bakanlar el
kaldırmasınlar" sesleri)
Bu aşamada, Sayın Bakanlar Kurulu üyeleri el
kaldırmasınlar.
EYÜP AŞIK (Trabzon) – Sayın Başkan, 11
bakan var!
BAŞKAN – Öneri kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, Refah Partisi ile
Doğru Yol Partisince...
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan,
ikinci öneri vardı.
BAŞKAN – Affedersiniz... Anavatan Partisi Grubunun
ikinci önerisi vardı.
İkinci öneriyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Refah Partisi ile Doğru Yol Partisince
İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş olan müşterek
öneriyi okutuyorum:
2. – (9/11)
esas numaralı, Adalet Bakanı Şevket Kazan hakkındaki Meclis
soruşturması önergesinin gündemdeki yeri, görüşme günü ve
çalışma süresine ilişkin RP ve DYP Gruplarının
müşterek önerisi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 27.2.1997 Perşembe
günü yapılan toplantısında, siyasî parti grupları
arasında oybirliği sağlanamadığından,
gruplarımızın aşağıdaki müşterek
önerilerinin Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımızla arz ederiz.
Temel
Karamollaoğlu Mehmet
Gözlükaya
RP
Grup Başkanvekili DYP
Grup Başkanvekili
Öneriler:
1. Adalet Bakanı Şevket Kazan hakkındaki
(9/11) esas numaralı soruşturma önergesinin gündemin "Özel
Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına alınması,
biraz önce Genel Kurulca 4.3.1997 Salı günkü birleşimde
görüşülmesi kabul edilen (11/10) esas numaralı gensoru önergesinden
sonra aynı birleşimde görüşülmesi ve çalışma süresinin
bu önergelerin görüşmelerinin bitimine kadar uzatılması
önerilmiştir.
BAŞKAN – Öneri üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler_
Kabul etmeyenler_ Öneri kabul edilmiştir.
YUSUF ÖZTOP(Antalya) – Sayın Başkanım
söz istiyoruz.
OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkanım,
önergeyle ilgili söz istiyorum.
SABRİ ERGÜL (İzmir) – Sayın
Başkanım_
BAŞKAN – Oylamaya geçtikten sonra söz talebinizi_
(RP sıralarından "Geçti_ Geçti_" sesleri)
OYA ARASLI (İçel) – Soruşturma önergesiyle
ilgili olarak_
YUSUF ÖZTOP (Antalya) – Adalet Bakanı
hakkındaki soruşturma önergesiyle ilgili olarak söz istiyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Tamam efendim; kaydediyoruz...
Ben, öneri üzerinde söz istediğinizi zannettim;
görüşmeyle ilgili söz taleplerinde bulunuyorsunuz. Sırayla tespit yapıyoruz
efendim.
NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın
Başkanım ilk olarak biz söz istedik. İlk olarak Sayın
Araslı...
BAŞKAN – Tamam efendim sırayla tespit
ediyorum, öncelikle buradan başlıyorum.
Sayın Oya Araslı'dan başlıyoruz.
Tespit yapın...
NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Yusuf Öztop,
Sayın Ergül_
BAŞKAN – Tamam efendim, kaydediyoruz.
ABDULLAH AKARSU (Manisa) – Sayın
Başkanım_
BAŞKAN – Sayın Sav...
SABRİ ERGÜL (İzmir) – Sayın
Başkanım, benim de söz talebim var.
BAŞKAN – Sayın Ergül, kaydettik efendim.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın
Başkanım, siz bir tarafa baktığınız için, biz de
buradan işaret ettik; ama, farketmediniz; oraya teksif olduğunuz için
görmediniz.
BAŞKAN – Efendim, ben farkettim.
Arkadaşlarımızın söz talebi o kadar erken intikal etti ki,
ben oylama yaptığımız konuda söz istediklerini zannettim.
Ondan sonra da buraya döndüm ve buradan da Sayın Gözlükaya, Sayın
Bedük, Sayın Kapusuz, Sayın Başesgioğlu_ Böyle intikal
etti.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Kurayla mı tespit
edeceksiniz efendim? Herkes aynı anda söz istedi.
BAŞKAN – Tespitleri tamamlıyoruz.
METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Sayın
Başkanım_
BAŞKAN – Sayın Bostancıoğlu, siz,
en son söz istemiş oldunuz; yazdık efendim.
YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Sayın
Bostancıoğlu ilk önce söz istemişti Sayın
Başkanım.
HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Sayın
Başkanım, başlangıçta beni tespit ettiniz mi?
BAŞKAN – Sayın Uluğbay, yeni görüyorum
efendim sizin talebinizi.
HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Az önce benim de
söz talebim vardı Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Yeni görüyorum.
HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Ayağa
kalktım Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kaydedeceğiz efendim.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) –
Arkadaşlarımızı kaydedin, kura çekelim.
YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) – Sayın
Başkan...
ABDULLAH AKARSU (Manisa) – Sayın
Başkanım... Sayın Başkanım...
BAŞKAN – Sayın Akarsu...
ABDULLAH AKARSU (Manisa) – Sayın Salih Kapusuz'dan
önce burada ayağa kalktık, söz istedik. Lütfen...
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Hayır efendim...
Olur mu öyle şey?!
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım,
şimdi...
ABDULLAH AKARSU (Manisa) – Beyefendi bizden sonra
müracaat ettiler; lütfen efendim...
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Hayır efendim, olur
mu öyle şey?! Ne alakası var?!
BAŞKAN – Sayın Akarsu, sıra konusunda
anlaşma sağlamakta güçlük olacak bu kadar çok talep olduğuna
göre. Talep eden arkadaşlarımız arasında, muhalefet-iktidar
dengesi içerisinde kura çekeceğiz.
Tamam arkadaşlar, kayıtları
yapıyoruz. Bir iktidar, bir muhalefet tarzında kura çekeceğiz.
Şimdi tespit ediyoruz; el kaldıran
arkadaşlarımızın hepsini yazdırıyorum.
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan,
Sayın İsmail Köse söz istiyor. İstiyor; Sayın İsmail
Köse yazılmadı.
BAŞKAN – Efendim, ayağa kalkan
arkadaşların tamamının isimlerini kaydettiriyorum buraya.
SABRİ ERGÜL (İzmir) – Sayın
Başkan...
NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan...
Sayın Başkan...
HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Sayın
Başkan...
BAŞKAN – Sayın Uluğbay,
arkadaşlarımızın sayısının çok
olmasının fazla anlamı yok; şunun için: Kurayı
iktidar-muhalefet dengesi içerisinde çekeceğiz, sırayı buna göre
ayarlayacağız.
ABDULLAH AKARSU (Manisa) – 8'e 7 mi olacak efendim?!
8'e 7 olacaksa, yandı Meclis!..
NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan bu
durumda bizim Grubumuza haksızlık edilmiş olmayacak mı?
Sayın Başkan, bizim Grubun hakkı mahfuz kalmalıdır.
SABRİ ERGÜL (İzmir) – Bu tarafın
hakkı mahfuz kalsın.
MUSTAFA KUL (Erzincan) – Sayın Başkan, beni
de yazın.
BAŞKAN – Tamam efendim; tamam Sayın Kul;
yazdı arkadaşlarımız.
Divan Kâtibi arkadaşlarımızdan birisi bu
tarafı görüyor, sol tarafı tamamıyla, diğer
arkadaşımız da bu taraftakileri tespit ediyor; ikisini
birleştireceğiz ve iktidar-muhalefet dengesi içerisinde kuranın
sonuçları belirlenecek.
ESAT BÜTÜN (Kahramanmaraş) – Sayın
Başkan...
BAŞKAN – Tamam Sayın Bütün...
ESAT BÜTÜN (Kahramanmaraş) – Sayın
Başkan, söz hakkı geliş sırasına göreyse, önce benim
yazılı müracaatım var.
BAŞKAN – Önceden başvuru yapmanız mümkün
değil; görüşme günü yeni belirlendi.
ESAT BÜTÜN (Kahramanmaraş) – Tespitten hemen önce
yazılı olarak gönderdim.
BAŞKAN – Buraya, Başkanlığa intikal
etmedi efendim.
Var mı yazılı bir şey?..
Sayın Bütün, tespit edilmiş efendim; sizin...
ESAT BÜTÜN (Kahramanmaraş) – Geliş
sırasının dikkate alınmasını istiyorum.
BAŞKAN – Şimdi, tespitimizi...
SABRİ ERGÜL (İzmir) – Sayın
Başkan... Sayın Başkan... Sayın Başkan...
BAŞKAN – Buyurun...
SABRİ ERGÜL (İzmir) – Sayın Başkan,
iktidar-muhalefet dengesi soruşturma önergesinde olamaz. İstirham
ediyorum... Sıraya uymak zorundasınız. Kimin lehte kimin aleyhte
konuşacağı soruşturma önergelerinde söz konusu olamaz ki...
Rica ederim...
BAŞKAN – Sayın Ergül, gruplara göre efendim;
grupların, neredeyse hemen hemen tümü söz istemiş oldu.
SABRİ ERGÜL (İzmir) – Grup adına da
konuşulamaz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Grup adına değil efendim.
Buradaki sözcülerin adedini tayin ederken... Yoksa, filanca gruptan söz alan
arkadaşımızın grubunun temsilcisi olarak kürsüde görüş
belirtmesi mümkün değil elbette.
SABRİ ERGÜL (İzmir) – Siz dikkatli bir
başkansınız; lütfen düzeltin orayı efendim.
BAŞKAN – Sadece,
arkadaşlarımızın topluca ayağa kalkmaları
dolayısıyla sağlıklı bir sıralama
yapamadığımız için bunu yapıyoruz.
SABRİ ERGÜL (İzmir) – Sonradan talepte
bulunanlara bir öncelik veriyorsunuz.
BAŞKAN – Arkadaşlarımız başka
bir iddiada bulunuyorlar "aynı anda biz de ayaktaydık"
diyorlar...
SABRİ ERGÜL (İzmir) - Siz görmüyor musunuz
efendim.
ABDULLAH AKARSU (Manisa) – Muhalefetten çok sonra
kalktılar.
ESAT BÜTÜN (Kahramanmaraş) – Ben yazılı
olarak gönderdim Sayın Başkan.
BAŞKAN – ...bunu çözmekte zorluğumuz var.
SABRİ ERGÜL (İzmir) – Sayın Başkan,
zatıâliniz görüyor...
NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan,
kameralar tespit ediyor zaten.
SABRİ ERGÜL (İzmir) –
Hakkımızı teslim edin lütfen... İktidar-muhalefet dengesi
olamaz.
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım,
şimdi...
ABDULLAH AKARSU (Manisa) – İktidar-muhalefet
dengesi 8'e 7 olacaksa, lütfen olmasın. İktidar her zaman
konuşuyor; bırakın, biz konuşalım.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan,
devam edin lütfen; zaman geçiyor...
SABRİ ERGÜL ( İzmir) – Sayın
Başkan, zarafetinizle düzeltin bunu...
BAŞKAN – Söz isteyen
arkadaşlarımızın isimleri Divandaki
arkadaşlarımız tarafından şu şekilde tespit
edilmiştir: Sayın Oya Araslı, Sayın Sabri Ergül, Sayın
Yusuf Öztop, Sayın Atilâ Sav, Sayın Mehmet Gözlükaya, Sayın
Bedük, Sayın Kapusuz, Sayın Başesgioğlu, Sayın
Bostancıoğlu, Sayın Esat Bütün, Sayın İsmail Köse,
Sayın Mustafa Kamalak, Sayın Memduh Büyükkılıç, Sayın
Mehmet Aykaç, Sayın Bedri İncetahtacı, Sayın Ali Oğuz,
Sayın Sıddık Altay, Sayın İsmail Yıldız,
Sayın Ersönmez Yarbay, Sayın Kemal Aykurt.
Burada, benim tespit ettiğim bazı isimlere
yer verilmemiş. Sayın Metin Öney...
ASLAN ALİ HATİPOĞLU (Amasya) –
Sayın Başkan, isimleri yazan arkadaşlar, yalnızca öbür
tarafa mı bakıyorlar acaba?! Olmaz böyle şey!
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım,
biraz önce söz isteyip, şu anda salonda göremediğim
arkadaşların isimlerini de tespit edip Divana bildirin;
tamamlamış olacağız. (DSP sıralarından "Sayın
Türk ve Sayın Bostancıoğlu da söz istemişti" sesleri)
Sayın Türk'ü de ben tespit etmiştim.
Sayın Bostancıoğlu'nun ismi zaten listede var efendim.
YILMAZ ATEŞ (Ankara) – Sayın Başkan,
benim de söz talebim oldu.
MUSTAFA KUL (Erzincan) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Arkadaşlar, bu söz taleplerinde
dikkat rica ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
Önce, sırasıyla yarım kalan
işlerden başlıyoruz.
VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.—926 Sayılı Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu
(1/215) (S. Sayısı :23)
BAŞKAN – 926 Sayılı Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili kanun
tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
2. —Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu,
Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun ve Bu Kanunlarda Değişiklik Yapan 18.11.1992
tarih ve 3842 Sayılı Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/543) (S. Sayısı :175)
BAŞKAN – Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, Devlet
Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında
Kanun ve Bu Kanunlarda Değişiklik Yapan 18.11.1992 Tarih ve 3842
Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon?..
Yok.
Bu kanun tasarısının görüşülmesi de
ertelenmiştir.
3.—Yurtdışında
Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu
Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı :209) (1)
BAŞKAN – Yurtdışında
Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu
Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu raporunun müzakeresine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.
Bu kanun tasarısının görüşülmesi
sırasında, gruplar adına yapılan konuşmalar
tamamlanmış; kişisel konuşmalarda, ikinci
konuşmacının konuşma yapmasına sıra
gelmişti.
Elimdeki söz istem listesine göre, söz
sırası, Hatay Milletvekili Sayın Nihat Matkap'ta.
Buyurun Sayın Matkap. (CHP sıralarından
alkışlar)
Kanun tasarısının tümü üzerindeki bu
konuşmada, Sayın Matkap'ın konuşma süresi 10
dakikadır.
NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Yurtdışında Bulunanların
Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısına
ilişkin kişisel düşüncelerimi açıklamak üzere söz
almış bulunmaktayım; sözlerime başlarken sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte
olduğumuz kanun tasarısı, çalışma
yaşamını çok yakından ilgilendiren bir düzenlemedir.
Bildiğiniz gibi, çalışma yaşamının devlet, işveren
kesimi ve işçi kesimi olmak üzere üç tarafı vardır.
Çalışma yaşamını ilgilendiren düzenlemelerde, bu üç
tarafın uzlaşmaya varması veya asgarî müştereklerde
birleşmesi, olmazsa olmaz koşuldur. Taraflardan birinin dahi
muhalefeti, mutabakat vermemesi, o düzenlemenin başarı şansını
önemli ölçüde azaltır; Sayın Çalışma Bakanı, bu
gerçeği en iyi bilenlerdendir; çünkü, kendisi uzun süre bir tarafın
temsilcisi konumunda idi. Tasarıyı bu açıdan değerlendirmek
istiyorum.
Değerli milletvekilleri, tasarıya
ilişkin şu ana kadar yapılan tüm görüşmeleri dikkatle
izledim. Tasarının tümü üzerinde söz alan Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu, Anavatan Partisi Grubu ve Demokratik Sol Parti Grubu, bu
tasarının kanunlaşması ve uygulamaya geçmesi halinde, bu
düzenlemenin, yalnız sosyal güvenlik sistemimiz için değil, ilerideki
yıllarda, bütçemiz için de çok büyük bir tehdit unsuru
oluşturacağını; ayrıca, tasarının birçok
açıdan Anayasaya aykırılığını, çok net,
berrak bir biçimde açıkladılar. Hatta, bu sakıncalar üzerine,
Sayın Bakandan bu tasarıyı yeniden görüşülmek üzere geri
çekmesini de istediler. Kendi adına söz alan önceki Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Emin Kul da benzer görüşleri
sergiledi.
Değerli arkadaşlarım, Doğru Yol
Partisi Grubu ve Refah Partisi Grubu adına konuşan değerli
milletvekili arkadaşlarımı da dikkatle dinledim; iki
arkadaşımız da, tasarı metnini tekrar etmekle yetindiler;
tasarının ne getireceği, götüreceği konusunda hiçbir
görüş belirtmediler.
Dikkatimi çeken bir diğer husus, İktidar
Grupları sözcülerinin "yurt dışında bulunanlar"
deyiminden, yurt dışında çalışan vatandaşlarımızı
algılamaları oldu. Halbuki, bu tasarıda "yurt
dışında bulunanlar" diye bir deyim var; ancak, bu deyim çok
açık değil; bu deyimden yurt dışında çalışan
vatandaşlarımızı kasteden veyahut da onları göz önünde
bulunduran bir işarete de rastlamak mümkün değil.
Değerli milletvekilleri, sanıyorum
arkadaşlarımız tasarıyı yeterince incelememişler.
Şimdi, Meclisteki tablo böyle. Peki, çalışma
yaşamının iki tarafı, diğer sosyal taraflar ne
düşünüyor; bu hususları sizlere aktarmak istiyorum.
İşveren kesimi ve işçi kesimi, bu
tasarı hakkındaki düşüncelerini tüm siyasal parti
gruplarına yazılı olarak bildirdiler. Önce işveren
kesiminin düşüncelerini sizlere aktarıyorum; şöyle diyorlar:
"Kısa vadede gelir kaynağı gibi
görünen düzenleme, üç yıl sonra emekli aylığı ödemelerinin
başlamasıyla açık verebilecektir. Zira, 5 bin gün
karşılığı, günlüğü 2,5 dolardan, toplam 12 500
dolar ödeyen bir kişiye ömür boyu emekli aylığı ödenmesi
söz konusudur. Ortalama 200 dolarlık emekli aylığı
bağlanmasından hareket edilirse, yatırılan 12 500
doların beş yılda amorti edileceği sonucuna
ulaşılabilmektedir. Geri kalan süre için yük, oluşturulan Sosyal
Güvenlik Kasasının üzerine kalacaktır. Dolayısıyla,
nimet-külfet dengesi gözardı edilmektedir. Bu takdirde, Hazineye, mevcut
sosyal güvenlik kuruluşlarının finansman açıklarına ek
olarak ilave bir yük getirecektir. Diğer bir ifadeyle, öngörülen sistem,
orta vadede gider kaynağına dönüşecektir. Oysa,
sigortacılık aktuaryel hesaplara dayanması gereken bir
sistemdir.
Temel sigortacılık kurallarına uymayan
bu sistem uygulamaya girdiği takdirde, aylık bağlananlara
tanıyacağı haklarla da dikkat çekmektedir. Aylık
bağlananlar ile bunların hak sahipleri, Sosyal Sigortalar Kurumuna
hiç prim ödememelerine rağmen, Türkiye'de bulundukları sürece 506
sayılı Kanunun hastalık ve analık sigortası
yardımlarından yararlanacaklardır. Her ne kadar, komisyonda,
sağlık yardımlarının giderlerinin Kasa tarafından
karşılanacağına ilişkin bir hüküm tasarıya
eklenmiş ise de, işçi ve işverenlerin ödediği primlerle
ayakta durmaya çalışan ve özellikle verdiği sağlık
hizmetleri kendi sigortalılarının ihtiyaçlarına dahi cevap
veremeyen Sosyal Sigortalar Kurumunun, bir de dövizle borçlananlara
sağlık hizmeti vermek zorunda bırakılması yerinde
değildir.
Sosyal Sigortalar Kurumunun asıl sırtlanmak
zorunda kalacağı yük, sıkıntıya düşen özel
sandıkların Sosyal Sigortalar Kurumuna devrinde olduğu gibi, bu
Kasanın da ileride Kuruma devredilmesi halinde ortaya çıkacaktır.
Burada vurgulamak istediğimiz ve hükümetlerce her
zaman gözardı edilen nokta, sosyal güvenlikte süper emeklilik, erken
emeklilik, hizmet birleştirmesi, borçlanma gibi standart
dışı ve temel sigortacılık ilkeleriyle
bağdaşmayan, imtiyazlı gruplar yaratan bu tür uygulamaların
her zaman sisteme zarar verdiği ve sigortalılar arasında
haksızlığa yol açtığıdır." Bunlar,
işveren kesiminin düşünceleri.
Şimdi, işçi kesimi ne düşünüyor -yine,
grubumuza ve diğer gruplara da yazılı olarak gönderdiler- onu
size aktarmak istiyorum:
"Bu tasarı, sosyal güvenlik
alanının genişletilmesini değil, dövizli borçlanmayı
getirmektedir. Hükümet, Kasa gelirlerinin üç yıl süreyle devlet borçlanma
senetlerine yatırılmasını zorunlu tutmaktadır. Kaynak
sorununu çözmek için başvurulan tehlikeli yol ve yöntemlerden birisidir
bu. Kasa gelirlerinin belli bir süre, üç yıl, devlet borçlanma senetlerine
yatırılması zorunluluğu getirilmesi ve bu süre içinde
Kasadan ödeme yapılmayacak olması, Hükümetin niyetini net bir biçimde
ortaya koymaktadır. Hükümet, görevde kalmayı umduğu süre içinde,
Kasada toplanan dövizleri içborçları ödemekte kullanacaktır; ancak,
özünde bir borçlanma olan bu uygulama, üç yıl sonra, geriye ödeme
başlayınca, büyük hacimli kamu açıklarına yol
açacaktır. Emeklilik işlemleri SSK tarafından yürütüleceği
için, Kasa açık verdiği zaman, finansmanı Sosyal Sigortalar
Kurumu kaynaklarıyla karşılanacaktır. Böylece, Sosyal
Sigortalar Kurumunun 'batırılarak' özelleştirilmesi için zemin
hazırlanmış olacaktır. Bulunduğu ülkede ya da 2147 ve
3201 sayılı Yasalardan yararlanarak Türkiye'de sosyal güvenlik
kapsamına alınmış bir kişinin ikinci kez sosyal
güvenlik kapsamına alınması, iyi niyetli ve sosyal güvenlik
ihtiyacının karşılanmasına dönük bir uygulama
değildir. Bu, Hükümetin, kısa yoldan para bulmak için 'banker'
zihniyetiyle başvurduğu bir yoldur.
Hükümet, kısa sürede toplayacağı
kaynakları üç yıl boyunca istediği gibi kullanacaktır;
çünkü, Kasada biriken fonlardan üç yıl boyunca -ölenlerin hak sahipleri
hariç- hem ödeme yapılmayacak hem de ilk üç yıl boyunca biriken fon,
devlet borçlanma senetlerine yatırılacaktır. Hükümet, bu
planın gerçekleşmesiyle, yani, beklediği miktarda paranın
Kasada birikmesiyle, belki, bu yıl için kaynak sorununu çözebilir; ama, üç
yıl sonra binlerce insan için kişi başına ayda
yaklaşık 200-250 dolar
civarında maaş ve sağlık hizmetleri gideri yapmaya
başlanması halinde, her kişinin ödediği miktar üç dört
yıllık harcamasını ancak
karşılayabilecektir." Zamanım yetmediği için
kısaltarak geçeceğim. İşçi kesimi şöyle devam ediyor:
"Bugün, Türkiye'de, sosyal sigorta kapsamında çalışan bir
işçi "işveren kesintisiyle birlikte" ayda
yaklaşık 100, yılda 1 200 ve 25 yılda 30 bin dolar prim
ödeyerek...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NİHAT MATKAP (Devamla) – Sayın Başkan,
eğer izin verirseniz, bir iki dakikada toparlarım .
BAŞKAN – Sayın Matkap,
konuşmanızı tamamlayın efendim.
NİHAT MATKAP (Devamla) – Değerli
arkadaşlarım, işçi kesiminin bu açıklaması özellikle
önemli, bunu size tekrar okuyacağım. Şöyle diyorlar:
"İşçi, işveren kesintisiyle birlikte -bugün, Türkiye'deki
uygulamadan söz ediyorlar- ayda yaklaşık 100, yılda 1 200 ve 25
yılda 30 bin dolar prim ödeyerek emeklilik hakkı
kazanılabilmektedir. Oysa, tasarıyla, yurt dışında
bulunmuş bir kişi, bu hakka 12 500 dolar ödeyerek sahip
olabilmektedir"
İşçi kesiminin de, eşitsizlik
açısından, Anayasaya aykırılık üzerinde görüşleri
vardır.
Yine, önemli bir aykırılık da
şudur: Yurt dışında çalışan Türk
vatandaşlarının sosyal güvenliklerinin sağlanması,
Anayasamızca, devletin görevleri arasında sayılmıştır;
halbuki, tasarıda, bundan kimlerin yararlanacağı belli
değildir.
Bir diğer aykırılık: Anayasaya
göre, sosyal güvenlik için toplanan primler başka amaçla
kullanılamaz; halbuki, tasarıda, primlerin beşte birinin
hazineye irat kaydedilmesi düşünülüyor. Bu konuda Anayasa Mahkemesinin
1971/19 esas ve 1971/61 sayılı kararı da, benzer bir
uygulamanın iptaliyle ilgilidir.
Tabiî, bu arada, Anayasaya aykırı olan
diğer bölümleri de maddelere geçince açıklayacağız.
Değerli milletvekilleri, sonuç şekillendi;
Meclisin mutabakatı yok, işverenlerin mutabakatı yok,
işçilerin mutabakatı yok. Sayın Bakan, acaba direnmekten
vazgeçip tasarıyı geri çekebilir mi? Benim önerim, geriye çekmesidir.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinize yeniden
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Tasarının tümü üzerinde son
konuşmayı yapan Hatay Milletvekili Sayın Nihat Matkap'a
teşekkür ediyorum.
Böylece, tasarının tümü üzerindeki
müzakereler tamamlanmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum...
HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul)
– Karar yetersayısının aranmasını istiyoruz.
BAŞKAN – Karar yetersayısı
aranacaktır.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar
yetersayısı vardır; tasarının maddelerine geçilmesi
kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
Yurtdışında Bulunanların Sosyal
Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısı
Amaç
MADDE 1.- Bu Kanunun amacı bu Kanun
esaslarına göre borçlanılan günlerin sosyal güvenlik
bakımından değerlendirilmesidir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?..
HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – Grup
adına, Hikmet Sami Türk konuşacaklar efendim.
BAŞKAN – Demokratik Sol Parti Grubu adına,
Sayın Hikmet Sami Türk; buyurun. (DSP sıralarından
alkışlar)
Sayın Türk, konuşma süreniz 10
dakikadır.
DSP GRUBU ADINA HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz tasarı, genel gerekçesindeki açıklamaya göre,
Anayasanın 62 nci maddesine dayandırılmıştır.
Gerçekten, Anayasanın 62 nci maddesi, yabancı ülkelerde
çalışan Türk vatandaşlarının sosyal güvenliklerinin
sağlanması için gereken tedbirleri alma görevini devlete
yüklemektedir; ancak, aynı maddeye göre, devlet, yabancı ülkelerde
çalışan Türk vatandaşlarının aile birliğinin
sağlanması için gereken tedbirleri de alacaktır. O nedenle,
öncelikle, konunun bu yönünü ilgilendiren bir uygulama üzerinde durmak
istiyorum.
Federal Almanya İçişleri
Bakanlığı, 15 Ocak 1997'den itibaren, Türkiye, Tunus, Fas ve
eski Yugoslavya topraklarında kurulan devletlerden gelen ailelerin 16
yaşından küçük çocuklarının Almanya'ya girişlerinde
vize aranması zorunluğunu getiren bir uygulamayı
başlatmış bulunmaktadır. Almanya'ya yasadışı
girişleri önleme gerekçesine dayandırılan bu uygulama,
özellikle, Almanya'da çalışan Türk ailelerinin çocuklarını
etkilemektedir. Yeni uygulama, Almanya'daki Türk ailelerinin 16
yaşından küçük çocuklarını yanlarına
almalarını, hatta, onlarla tatillerde bir araya gelmelerini dahi
büyük ölçüde engelleyecektir. Yıllardır Alman ekonomisine büyük
katkılarda bulunan Türk vatandaşları için, bir bakıma,
yaşam boyu vize zorunluğu anlamına gelen ve ailelerin bölünmesi
sonucunu doğuran bu uygulamayı çağdaş insan hakları
anlayışıyla bağdaştırmak olanağı
yoktur.
Gerçekten, Birleşmiş Milletler Çocuk
Hakları Bildirgesi, çocuğun, olabildiğince, ana ve
babasının sorumluluğu altında ve her durumda, şefkat,
ahlakî ve maddî güvenlik ortamında yetişmesini öngörmektedir. Daha
erken yaşta reşit kabul edilme dışında, 18
yaşına kadar her insanı çocuk sayan Birleşmiş
Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesine taraf devletler ise,
çocuğun, ana ve babasından, onların rızası
dışında ayrılmamasını güvence altına
almayı taahhüt etmişlerdir. Kaldı ki, yeni uygulama, evlilik ve
ailenin devlet düzeninin özel koruması altında olduğunu ve
bazı istisnalar dışında, çocukların, eğitim
hakkı sahiplerinin rızası dışında ailelerinden
ayrılamayacağını öngören Federal Alman
Anayasasının 6 ncı maddesine de aykırıdır.
Bu uygulama, son yıllarda Almanya'da özellikle
Türk vatandaşlarını hedef alan üzücü olayların ve
ırkçı akımların temelindeki yabancı
düşmanlığını da körükleyecektir. Nitekim, Avrupa
Parlamentosu, geçen hafta içerisinde verdiği 19 Şubat 1997 tarihli
kararında, söz konusu vize zorunluğunun binlerce çocuğu
etkilediğine işaret ederek, Avrupa Birliğine üye ülkeler hükümetlerinin
ırkçı nefreti ve yabancı düşmanlığını
güçlendirecek politikalardan vazgeçmeleri, bu arada, Alman Hükümetinin,
reşit olmayan küçükler hakkında vize zorunluğunu
kaldırması çağrısında bulunmuştur. Söz konusu
hatalı uygulamayı protesto etmek üzere, Federal Almanya'daki Türk
vatandaşları, bugün, Almanya'nın çeşitli kentlerinde
gösteri yürüyüşleri düzenlemişler; ayrıca,
çocuklarının bir gün okula gitmemesi kararını
almışlardır.
Bütün bu nedenlerle, Federal Almanya İçişleri
Bakanlığının, 16 yaşından küçük çocuklar için
vize zorunluğu getiren ve aile birliği kavramına ters düşen
yeni uygulamayı en kısa zamanda gözden geçirmesi, yalnız Türk
ailelerinin mağdur olmaması bakımından değil,
aynı zamanda, Federal Almanya'nın insan onurunun
dokunulmazlığına dayalı anayasal düzeni
bakımından da son derece yararlı olacaktır. Hükümetimizin
Alman Hükümeti nezdinde bu yolda girişimde bulunması, Federal
Almanya'daki vatandaşlarımızın ve onların anavatandaki
kardeşlerinin ortak beklentisidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Anayasanın 62 nci maddesi doğrultusundaki düzenlemeler, henüz bu
madde Türk anayasalarında yer almadan, daha 1978 yılında
başlamıştır. Önce, 2147 sayılı Kanun
çıkarılmış, sonra da, 1982 Anayasası döneminde, 1985
yılında, 2147 sayılı Kanunu yürürlükten kaldıran 3201
sayılı Kanun kabul edilmiştir. Her iki kanunda, yurt
dışında çalışan veya bulunan Türk
vatandaşlarının yurt dışında geçen ve belgelenen
çalışma sürelerinin değerlendirilmesi öngörülmüştür.
3201 sayılı Kanun, ayrıca, Türk
vatandaşlarının, çalışma süreleri arasında veya sonunda,
bir yıla kadar işsizlik süreleri ile yurt dışında ev
kadını olarak geçen sürelerinin değerlendirilmesi
olanağını da getirmiştir. Gerek 2147 sayılı
Kanun, gerek 3201 sayılı Kanun "yurt dışında
geçen sürelerin, primler döviz olarak ödenmek kaydıyla borçlanılması"
ilkesine dayanmaktadır. 3201 sayılı Kanun, halen yürürlüktedir.
Nitekim, bu kanunun 9 uncu maddesiyle verilen yetkiye dayanılarak, sosyal
güvenlik kuruluşlarınca, dövizle değerlendirilecek sürelerin her
bir günü için tahakkuk ettirilecek prim, kesenek ve karşılık
borcu tutarının 1 dolardan 2,5 dolara yükseltilmesi, Bakanlar
Kurulunun 16.1.1997 tarih ve 97/9064 sayılı kararıyla kabul
edilmiştir. Bu bakımdan, Anayasanın 62 nci maddesi anlamında,
yabancı ülkelerde çalışan Türk vatandaşlarının
sosyal güvenliklerinin sağlanması için yeni bir yasa çıkarmaya
gerek yoktur.
Yeni tasarı, gerekçesinde belirtilenin
dışında bir amacı izlemektedir. Bu amaç, 12 500 dolar
karşılığında sosyal güvenlik hakkı vaadiyle
kısa vadeli döviz kaynağı yaratmaktır. Sigortasız
hizmet veya sürelerin borçlanılması yoluyla sosyal güvenlik
sağlanması, son yıllarda, Türkiye'de, çeşitli yasalarla
getirilen yaygın bir uygulama alanı bulmuştur. Görüşmekte
olduğumuz kanun tasarısı da, gerek adından gerek 1 inci
maddesi ve diğer maddelerinden anlaşılacağı gibi, bir
borçlanma kanunu niteliğindedir. Oysa, vatandaşlara bu yöntemle
sosyal güvenlik hizmeti sunulması, ilgili sosyal güvenlik
kurumlarının aktuaryal dengelerini bozduğu, böylece malî
yapılarını olumsuz yönde etkilediği, üstelik, çoğu kez
sigortalı veya hak sahipleri için beklentilerini karşılamayan
sonuçlar getirdiği, hatta hayal kırıklığına yol
açtığı için, sakıncalı bir yöntemdir.
Bu bakımdan, 1996-2000 yıllarını
kapsayan Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planında yer alan
şu satırlar dikkat çekicidir: "Sosyal güvenlik kurumlarında
plasmanlar verimli şekilde değerlendirilememiş, aktuaryel
dengelere bakılmaksızın kurumların mevzuatlarında
değişikliklere gidilmiştir. Sosyal Sigortalar Kurumu ve
Bağ-Kur'da ödenmeyen prim borçları için gecikme zammı affı
ile sigortasız hizmetlerin borçlanılması gibi uygulamalar
kurumları olumsuz etkilemektedir." O nedenle, Yedinci Beş
Yıllık Kalkınma Planında "amaçlar, ilkeler ve politikalar
arasında şu ilke benimsenmiştir: "Ödenmeyen primler için
gecikme zammı affı, sigortasız hizmetlerin borçlanma yoluyla
sigortalanması gibi uygulamalara gidilmeyecektir." Aynı saptama
ve ilkeler, 1997 yılı programında da yer
almıştır.
Bu bakımdan, getirilen tasarı...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Türk,
konuşmanızı tamamlayın efendim.
HİKMET SAMİ TÜRK (Devamla) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
...Anayasanın 166 ncı maddesinde ifadesini
bulan planlı kalkınma ilkesine aykırıdır. Yeni
tasarı, Anayasanın 62 nci maddesiyle çizilen çerçeveyi aşan,
2147 ve 3201 sayılı Kanunların kapsamı
dışına çıkan bir genişliktedir. Sadece sosyal güvenlik
vaadiyle döviz kaynağı yaratmak düşüncesine dayanan tasarı,
kendisi veya yakınları yurt dışına çıkma
olanağı bulabilen vatandaşlarla bulamayanlar arasında,
ikinci grubun aleyhine bir ayırım getirmektedir. Bu, Anayasanın
10 uncu maddesinde ifadesini bulan eşitlik ilkesine
aykırıdır.
Tasarı, hiçbir ciddî aktuarya hesabına
dayanmamaktadır. Böyle bir tasarının yasalaşması,
sosyal güvenlik arayışı içerisindeki birçok
insanımızı hayal kırıklığına uğratmak
ve yeni bir süper emeklilik faciası yaratmaktan başka bir sonuç
doğurmayacaktır. Bu nedenlerle, tasarının bu çerçeve
içerisinde değerlendirileceği inancındayız.
Bu anlayışla, Demokratik Sol Parti Grubu ve
şahsım adına, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (DSP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Demokratik Sol Parti Grubu adına konuşan
Trabzon Milletvekili Sayın Hikmet Sami Türk'e teşekkür ederim.
Grupları adına ikinci söz istemi, Anavatan
Partisi Grubundan gelmiştir. Anavatan Partisi Grubu adına,
Kırıkkale Milletvekili Sayın Recep Mızrak
konuşacaklardır. (ANAP sıralarından alkışlar)
Sayın Mızrak, konuşma süreniz 10
dakikadır.
ANAP GRUBU ADINA RECEP MIZRAK (Kırıkkale) –
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında
Borçlanma Kanunu Tasarısının 1 nci maddesi görüşülürken,
madde üzerinde ve kanun tasarısı üzerinde Anavatan Partisi Grubunun
görüşlerini arz etmek üzere huzurlarınıza gelmiş
bulunmaktayım. Bu vesileyle, şahsım ve Partim adına,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, dün de ifade
ettiğimiz gibi, 30 Kasım 1960 tarihinde Almanya ile imzalanan
İşgücü Anlaşması uyarınca, ilk partileri o tarihlerde
olmak üzere, uzun yıllar yurt dışına işçi
göndermiş olup da bugün itibariyle yurt dışındaki
vatandaşlarımızın sayısı 3 milyon 370 bine
ulaşmıştır ve nüfusumuzun da yüzde 5'ine ulaşan, bu
miktarlarda teşekkül eden bir yurtdışı vatandaş
varlığına, o tarihten bu zamana kadar yapılan göçlerle
ulaşmış bulunmaktayız.
Elbette ki, bu yurt dışındaki
vatandaşlarımızın birtakım beklentileri, birtakım
ihtiyaçları kanunlarımızla düzenlenmiştir. Bu konuda
Anayasamızın 62 nci maddesiyle düzenlemeler emredilmiştir ve 62
nci madde uyarınca birtakım kanunlarla düzenlemeler
yapılmış ve yapılmaya da devam edilecektir. Hatta
"yurt dışında bulunan soydaşlarımız,
vatandaşlarımız" derken, 62 nci maddede belirtildiği
üzere, yurt dışında çalışan
vatandaşlarımızın ötesinde, tüm dünya ülkelerinde bulunan,
soyumuzdan olan ve kalbi anavatan için, Türkiye için atan tüm insanlar, tüm
vatandaşlar, tüm kişiler için de, aynı şekilde,
birtakım düzenlemeler yapmak ve onları düşünüp, onlar
hakkında birtakım kararlar, elbette ki, almak mecburiyetindeyiz.
Öyle ki, bu vesileyle şunu da ifade etmeden
geçemeyeceğim: Bir zamanlar, Adriyatik'ten Çin Seddine, Kerkük'ten Sibirya
düzlüklerine kadar uzanan engin Türk dünyasına istiklal ümidi verirken,
diğer taraftan, Azerbaycan'ın Ermeniler tarafından işgal
edilmesine nasıl seyirci kaldıysak ve Çeçenistan Devlet
Başkanının resmî cenaze merasimine nasıl cesaret edip
katılmadıysak, bundan korktuysak, şu günlerde Doğu
Türkistan'da yaşanan mezalimi, zulmü, yine, görmezlikten gelmeyi de
teessüfle izliyor ve bunu da eksiklik olarak huzurlarınıza
getiriyorum. Bugün, Doğu Türkistan'da, 88 bölgede isyan devam etmektedir.
Yalnız Kulca bölgesinde, 196 mücahit öldürülmüş bulunmaktadır.
Onun ötesinde, 3 500 kişi temerküz kamplarında ve bunun yanında,
70 bin kişi de hapishanelerde bulunmaktadır.
Yine, dün, kısaca arz etmeye
çalıştığım gibi, 30 civarında Kerkük Türkümüz,
orada, kendileri hakkında idam kararı verilmiş olmasına
rağmen ve çocukları da, burada, anadolu liselerini, başka
okulları kazanmış olmasına rağmen,
çocuklarının kaydını yaptırma ortamı bile
sağlanamayıp, kendilerinin Irak'a iadesi konusunda ısrarlı
olmamızı da anlayamadığımı, yine,
huzurlarınızda arz etmek, ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, birazcık
irtibatı olması münasebetiyle, bunları huzurlarınıza
getirip arz ettikten sonra, kanun tasarısının 1 inci maddesi,
amaç maddesi. Bir kere, her şeyden önce, amaç maddesi, cümle olarak,
düzenleme olarak, bana göre, son derece eksik, muğlak ve neredeyse
maksadı anlatamayacak bir biçimde kaleme alınmıştır.
"Bu Kanunun amacı bu Kanun esaslarına göre borçlanılan
günlerin sosyal güvenlik bakımından değerlendirilmesidir"
derken, öyle ki, kullanılan cümle, konuyla uzaktan yakından hiç alakası
olmayan insanların bu düzenlemeleri ellerine geçirdikleri ve okuma
fırsatı buldukları zaman kendilerine bir fikir verecek bir
kelimeler dizisi şeklinde düzenlenmesi icap ederken, böyle olması
gerekirken, maalesef, iyi hazırlanmamış -cümle bile iyi kurulamamış-
bir kanun tasarısı olarak, bir amaç maddesi olarak, yine
karşımıza gelmiş bulunmaktadır.
Her şeyden önce, bu kanun
tasarısının gerekçesinde, biraz önce de arz etmeye
çalıştığım gibi, Anayasamızın 62 nci
maddesine dayandırılarak yurt dışında bulunanlara
sosyal güvenlik sağlanmasına yönelik bir tasarı olarak takdim
edilmesi, zaten, yanlışlığın başında
gelmektedir.
Anayasamızın 62 nci maddesi, daha ziyade,
yurt dışında çalışmakta olan Türk işçileri için
"aile birliğinin çocuklarının eğitiminin, kültür
ihtiyaçlarının ve sosyal güvenliklerinin sağlanması,
anavatanla bağlarının korunması ve yurda dönüşlerinde
yardımcı olunması için gerekli tedbirleri alır" derken
ve bunu emrederken, yurt dışında -bu şekilde değil de-
daha önce başka bir ülkenin vatandaşı olarak bulunmuş olup
şu anda Türkiye'de bulunanların da bu kanun kapsamı içerisine
alınmış olması, 62 nci maddeyle hadisenin izahını
güçleştirmektedir.
Yine, Anayasanın 62 nci maddesinin ruhundan, yurt
dışında uzun bir süre bulunmuş olması,
çalışmış olması gibi bir anlam
anlaşılması gerekirken, burada, geçmişte yurt
dışında bulunanların yanında, bir gün bile yurt
dışına çıkış ve giriş yapanların bu
kanundan istifade ettirilmiş olmaları da, yine, Anayasanın 62
nci maddesi maksadıyla değil, başka maskatla bu düzenlemenin
yapıldığının işareti sayılmalıdır.
Bir diğer husus ise şudur: Yurt
dışına bir gün bile gidip gelmiş olan -hangi maksatla gidip
gelmiş olursa olsun- bu kanun tasarısından istifade edecekse,
yani, yurt dışında işçi olarak çalışanlara,
bunların ailelerine ve çocuklarına yönelik -münhasıran bunlara
yönelik- bir düzenleme değil de, kaynak sağlamaya yönelik bir
düzenleme olacaksa, o zaman -aynen bedelsiz ithalatta olduğu gibi- bu
dövizi -12 500 doları- veren ve kanunun diğer hükümlerine uygun hareket
eden Türk vatandaşlarının da bu kanundan istifade etmesi gerekir
diye düşünüyorum. Bu, bir sosyal güvenlik kanunu değil de, bir kaynak
temini kanunu olacağına göre, burada bir eşitsizlik, bir
adaletsizlik yaratıldığını ifade ediyor ve yine,
burada da bir düzenlemenin yapılmasında, bir adaletin getirilmesinde
fayda olduğunu, huzurlarınızda arz etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, her şeyden önce,
bunun, Anayasamızın 62 nci maddesine uygun bir düzenleme
olmadığını ifade ettik. Her ne kadar tasarının
gerekçesinde, yurt dışında bulunanlara sosyal güvenlik
sağlanmasına yönelik bir düzenleme olduğu ifade edilmekteyse de,
Sayın Başbakanımız ve Sayın Başbakan
Yardımcımızın 25 Kasım 1996 tarihinde müştereken
düzenledikleri basın toplantısında -Üçüncü Kaynak Paketini
kamuoyuna tanıtırken, bu tanıtım içerisinde- bunun böyle
olmadığı görülmektedir. Buradan da
anlaşılmaktadır ki, bu, sosyal güvenliğe yönelik, yurt
dışında bulunanlara sosyal güvenlik sağlamaya yönelik
değil, kaynak teminine yönelik bir düzenlemedir.
Dün de ifade ettiğimiz gibi, kaynak teminine
yönelik olan bu tasarının yürürlüğe girmesi halinde,
sağlık yardımları da dikkate alınmaksızın,
yapılan hesaplamayla, en fazla altı yedi sene sonra, bunu da
diğer sosyal güvenlik kuruluşlarının bugün içinde bulunduğu
duruma düşürecek, ondan farksız bir ortam yaratacak bir kanun
tasarısıyla karşı karşıya bulunmaktayız. Bu
tasarı da, aktuaryel dengesi, başka bir ifadeyle tahsilat ve ödemeler
-tediyeler- dengesi iyi hesap edilememiş, acele edilmenin ötesinde,
birazcık aceleye getirilmiş bir kanun tasarısı olarak
görülmekte ve düşünülmektedir.
Elbette ki, tüm ülkelerde olduğu gibi, ülkemizin
sosyal ve ekonomik kalkınması ve faaliyetleri için birtakım
kaynaklara ihtiyaç vardır. Kaynaklar yetişebildiği
kadarıyla özkaynaklar; onun ötesinde, ihtiyaç duyulan ile
sağlanabilenin arasındaki fark ise, elbette, yabancı kaynaklarla
sağlanacaktır. Yabancı kaynakların başka ülkelerden ve
başka ülkelerin kuruluşlarından sağlanmasının,
millî dışpolitikamıza...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Mızrak,
konuşmanızı tamamlayın efendim.
RECEP MIZRAK (Devamla) – Hay hay efendim.
...hatta içpolitikamıza bile, ne derece etki
ettiğini, ne derece ipotek altına aldığını,
elbette, hepimiz bilmekteyiz. Bu bakımdan, kendi
vatandaşlarımızdan bu kaynağı temin etmek, kendi
vatandaşlarımızın imkânlarından istifade etmek tercih
edilen bir yol olmakla beraber, burada, bunun hesabının iyi
yapılması ve gelecekte sıkıntıya düşülmemesi
gerekir diye düşünüyorum.
Bu vesileyle, Yüce Heyetinizi, yeniden, saygıyla
selamlıyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Anavatan Partisi Grubu adına
konuşan Kırıkkale Milletvekili Sayın Recep Mızrak'a
teşekkür ediyorum.
Gruplar adına üçüncü söz, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Yılmaz Ateş'in.
Buyurun Sayın Ateş. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Ateş, konuşma süreniz 10
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA YILMAZ ATEŞ (Ankara) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Yüce Meclisi, şahsım ve
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
Yurtdışında Bulunanların Sosyal
Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 1 inci
maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşünü Yüce Meclise
arz etmek istiyorum.
Sayın milletvekilleri, bu Hükümet, kamuoyunda
kutsal olarak bilinen, saygın olarak bilinen birtakım
kavramların arkasına gizlenerek başka amaçlarını
hayata geçirme konusunda, kurulduğu günden bu yana çok üstün
başarılar göstermektedir. Şimdi, tasarının
başlığına baktığınız zaman, zannedersiniz
ki, uzun yıllardır yurt dışında emek sarf eden, emek
tüketen ve ailelerinden uzak duran yurt dışındaki
vatandaşlarımızın çocuklarına bir sağlık
sigortası ve kendilerinin geleceğini de garantiye alan bir sigorta,
bir sosyal güvenlik sigorta tasarısı kanunlaşacak. Ama,
maalesef, baktığımız zaman, hazırlanan tasarı
bunların hepsinden uzaktır.
Sayın Grup Başkanvekilimiz değindi,
işçi kuruluşları bu tasarıya karşı; bu
tasarının, beklenilen ihtiyacı
karşılayamadığını, karşılamaktan uzak
olduğunu belirtmektedir. İşveren kuruluşları, bunun,
önümüzdeki on yıl gibi çok kısa bir süre sonunda yine Sosyal
Sigortalar Kurumuna veya devlete yük getireceğini belirtmektedir.
Sendikacılık yaptığı dönemde
uzlaşmayı öneren, işçi ve işveren
kuruluşlarının görüşlerinin yasal düzenlemelerde mutlaka
yaşama aktarılmasını savunan Sayın Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı, ne yazık ki, bu tasarıda, toplumu
oluşturan sosyal kesimlerin görüşlerini dikkate almak yerine, Hükümetin
kendi önüne koyduğu bütçe açığına kaynak bulma mantığını
burada önplana geçirmiştir.
Hükümetin denk bir bütçe sunması konusundaki
çalışmalarına, ama gerçek çalışmalarına
yardımcı olacağımızı belirtmek istiyorum; ama
"sosyal güvenlik" gibi kutsal bir cümlenin arkasına saklanarak
vatandaşlarımızın bu konudaki umutlarını
boşa çıkaracak girişimlerine de karşı olduğumuzu
belirtmek istiyorum.
Türkiye'de öteden beri "üç tane sosyal güvenlik
kuruluşuna ihtiyaç yoktur, ayrı ayrı statülerde olmasına
gerek yoktur; birinin bir bakanlığa, diğer ikisinin bir
bakanlığa bağlanması Türkiye koşullarında
gerçekçi olmaz" görüşü, bildiğiniz gibi, toplumun bütün
kesimleri tarafından benimsenmektedir; ama, ne yazık ki, şimdi,
bu kanun tasarısının yasalaşması halinde, bu üç tane
sosyal güvenlik kurumunu birleştirmek yerine, bir de, "Kasa"
adı altında, "yurtdışında bulunanların
kasası" adı altında yeni bir kasa
oluşturulmaktadır.
Sayın milletvekilleri, bu Kasa, yönetim
şeklinden tutun, işleyiş şekline kadar, sosyal güvenlik
kurumuyla bağdaşmamaktadır. Bu Kasanın yönetimi,
Çalışma Bakanlığı Müsteşarının
başkanlığında, SSK Genel Müdürü, Maliye
Bakanlığı görevlisi ve Hazine temsilcisinden
oluşmaktadır.
Şimdi, Komisyonda görüşülmesi
sırasında, Sayın Çalışma Bakanı, bu Kasa
yönetiminin çok özerk olduğunu ısrarla vurguladı. Birtakım
terimleri değiştirerek, birtakım terimlerin arkasına
saklanarak gerçekleri yok edemeyiz. Şimdi, devlet memurlarından
oluşan, siyasî hükümetin emrinde çalışan bürokratlardan
oluşan bir yönetimin "özerktir" şeklinde takdim edilmesi,
sanırım, özerklik kelimesinin de içeriğini boşaltmak
demektir.
Yine, bu kurumun, Kasanın gelirlerinin çok
sağlıklı değerlendirileceği konusunda da herhangi bir
güvence yoktur. Bildiğiniz gibi, Sosyal Sigortalar Kurumunun hep devlete
yük olduğu söylenir; ama, yıllar yılı, kurulduğu 1946
yılından, 1970'li yılların sonuna kadar, hatta 1980'li
yılların ortalarına kadar, devletin açığını
kapatmak için, devlet tarafından ucuz kullanılan krediler olarak
kullanıldığı gerçeği de hiçbir zaman dile getirilmez.
Şimdi, yeni oluşturulan Kasanın gelirlerinin de, yine iç
borçlanmaya kaynak olması açısından, hazine
kâğıtlarına, devlet kâğıtlarına
yatırılması, bize, SSK'yı bekleyen akıbete bu
kasanın da uğrayacağını göstermektedir.
Sayın milletvekilleri, bir diğer konu,
eğer, bunun adına sosyal güvenlik deniyorsa, bugün, millî geliri
Türkiye'ye göre daha ileride olan ülkelerde dahi devletin, mutlaka, sosyal
güvenlik kurumlarına bir katkısı vardır; ama, şimdi,
bu tasarıya baktığımız zaman, bırakın
devletin yeni bir katkı koymasını, sanki, devlet komisyonculuğa
başlamış gibi, güvence parası adı altında,
toplanan paranın yüzde 20'si kadarına da devlet el koymaktadır.
Bu yönetime, işveren tarafından kimse alınmıyor, işçi
kesiminden kimse alınmıyor; Kasa, devletin bürokratlarına teslim
ediliyor; ama, her ne hikmetse, bununla da yetinilmeyerek, yüzde 20 gibi bir
oran da, o kasadan, devlete gelir kaydediliyor; böylesine çelişkilerle
dolu.
Sayın milletvekilleri, bir diğer çelişki
şu : Tasarı, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonunda görüşülürken Sayın Bakana dedik ki
"Sayın Bakan, bugün Ocağın 21'i; siz, 3 üncü maddenizde
diyorsunuz ki, 15 Mart tarihine kadar başvuru halinde bu yasadan
yararlanılabilir; gelin, burada şöyle bir düzenleme yapalım:
Mecliste kabul edildiği tarihten itibaren üç ay denebilir, iki ay
denebilir, 45 gün denebilir, neyse, bu koyduğunuz süreyi, gelin, burada
şu metne aldıralım, böyle çok komik bir duruma
düşülmesin." Sayın Bakanın bize yanıtı
"hayır; biz, bunu, bu hafta Meclisten geçireceğiz, yeteri kadar
süre vardır" oldu. Sayın milletvekilleri, bugün 27 Şubat;
daha, ne zaman yasalaşacağını da, ne zaman Yüce Meclisin
genel tasvibini alacağını da bilemiyoruz. Bu da, öteden beri,
hep, Hükümetin "biz çok iyi niyetliyiz; ama, muhalefet yardımcı
olmuyor" sözlerinin hiç de gerçekçi olmadığının;
Hükümetin, muhalefetle bir uzlaşma yerine sürekli çatışma
içerisine girmesinin, muhalefetten gelen çok yerinde önerileri dahi hep elinin
tersiyle ittiğinin de bir diğer işaretidir.
Şimdi, bu, sosyal güvenlik kurumu olmaktan uzak,
özel sigorta deseniz özel sigortaya benzemiyor; kuş deseniz kuş
değil, deve deseniz deve değil. Komisyonda Sayın Bakana sorduk:
"Siz, şimdi, 12 500 doları üç taksitle alıyorsunuz. Peki,
bu, mutlaka dolar mı olacak; o günkü döviz kuru üzerinden, dolar kuru
üzerinden, bu vatandaşlarımız, size borçlarını TL
olarak ödeseler kabul eder misiniz?" dedik, "hayır, olmaz,
mümkün değil; biz bunu ille da Amerikan Doları olarak
alırız" dedi.
Tabiî, Doğru Yol Partisinin dolara
düşkünlüğünü biliyoruz da, Refah Partisinin bu dolar düşkünlüğünü,
bu dolar sevdasını da, doğrusu, halen anlamakta zorluk
çekiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, bir diğer konu,
şimdi, bunun sekreterya görevi Sosyal Sigortalar Kurumu Genel
Müdürlüğüne veriliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Ateş,
konuşmanızı tamamlayın efendim.
YILMAZ ATEŞ (Devamla) – Sayın
milletvekilleri, zaten yükü çok ağır olan, hantal bir yapıda
olan Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğüne bu yükü vermek, gerçekten,
o kurumu, giderek uçurumun kenarına itmeye katkı koymaktır.
Gelen paranın yüzde 20'sine Hazine el koyacak. On
yıldan sonra, yaş haddini doldurduktan sonra üç yıl geçecek;
yani, akıbeti de belli değil. Sekreteryasını da Sosyal
Sigortalar Kurumu yapacak. Onun getireceği yükü kim
karşılayacak; Sosyal Sigortalar Kurumu.
Son bir nokta: Sevgili arkadaşlar, yurt
dışında kaç gün kalınacağı belli değil;
yani, bir vatandaş, kaçak olarak yurtdışına gidecek, bir
hafta, on gün kalacak, gelecek ve bu haktan yararlanacak. Böylece,
yasadışı ve genel ahlak kurallarına aykırı olan
bir uygulamaya toplumu teşvik edeceksiniz. Bu da doğru değil.
Bu duygu ve düşüncelerle, tasarıya
karşı olduğumuzu belirtiyor, Yüce Meclisi tekrar saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
konuşan, Ankara Milletvekili Sayın Yılmaz Ateş'e
teşekkür ediyorum.
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Sayın Gözlükaya, grup adına söz
mü talep ediyorsunuz?
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Bir hususu belirtmek için
söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun.
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın
konuşmacı konuşması sırasında "Doğru
Yol Partisinin dolara düşkünlüğünü biliyoruz; ama..." dedi.
Bizim, Doğru Yol Partisi olarak, dolara düşkünlüğümüz falan yoktur.
Kendileri ne kadar düşkünse, biz de o kadar düşkünüz.
Onun için, bu sözlerini kabul etmediğimizi ve
Doğru Yol Partisinin, Türk Lirasını güçlendirmek için gerekli
gayretin içerisinde olduğunu da bilmelerini istiham ediyorum.
BAŞKAN – İtirazınız tutanaklara
geçmiştir.
Aslında, sözcü, zannediyorum, Refah Partisine bir
sataşma yaparken, Doğru Yol Partisine de değinmiş oldu.
YILMAZ ATEŞ (Ankara) – Sayın Başkan,
ortak oldukları için...
V. – ÖNERİLER (Devam)
B) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)
2. – (9/11)
esas numaralı Adalet Bakanı Şevket Kazan hakkındaki Meclis
soruşturma önergesinin gündemdeki yeri, görüşme günü ve
çalışma süresine ilişkin RP ve DYP Gruplarının
müşterek önerisi (Devam)
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım,
biraz önce, 4 Mart 1997 Salı günkü birleşimde görüşülecek olan
Adalet Bakanı Şevket Kazan hakkındaki Meclis
soruşturması önergesi üzerinde -bir zorunluluktan dolayı- söz
talep eden üyeler arasında kura çekmek suretiyle söz sıralamasını
tespit edeceğimizi ifade etmiştim.
Önerge üzerinde 41 sayın üye söz talebinde
bulunmuş; ancak, İçtüzüğümüze göre, önerge sahibi
dışında, üç üyeye söz verme imkânı vardır. Bu nedenle,
ilk altı üyeyi, kura çekerek, huzurunuzda tespit edeceğim. Yani, üç sözcü,
üç de yedek kalmış olacak.
Şimdi, kurayla ilgili evrakları Divandaki
arkadaşlarımız hazırladılar; ben, huzurunuzda çekimi
yapıyorum.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – İktidar-muhalefet
dengesine göre, değil mi Sayın Başkan?
BAŞKAN – Efendim, o konuya da
arkadaşlarımızın haklı bir itirazı oldu. Konu,
İktidar-muhalefet ve gruplar tarafından değerlendirilemeyen
soruşturma önergesiyle ilgili olduğu için, ben,
arkadaşlarımızın itirazını da dikkate aldım.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan,
bir eksiklik oldu, onu da arz edeyim: Birkısım
arkadaşlarımızı tespit ettik; ancak, zatı âlinizin bir
ikazı oldu: "Çok arkadaşımızın müracaat etmesi
sonucu değiştirmeyecek, biz bir dengeye göre bunu
ayarlayacağız" dediniz; onun için, bizim birkısım
arkadaşımız yazılmaktan imtina ettiler. Ondan dolayı,
oradaki sayı belki değişken olabilirdi, belki farklı sonuç
da çıkabilirdi.
Arz ederim.
BAŞKAN – Olabilir... Olabilir... Bu tür
aksaklıklar olabilir; ama, işin fiilî zorluğunu ifade edeyim:
Ben, eğer sadece kendi tespitlerime göre hareket etseydim, bu konudaki üç
sözcünün üçünün de Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan olması gerekirdi;
ama, diğer gruplardan gelen itirazları dikkate alarak, Divandaki
arkadaşlarımın uyarılarını da dikkate alarak bu
konuya geldik. Bunun üzerinde daha fazla tartışmayalım.
Sayın Matkap, sizin bir talebiniz mi var? Buyurun
efendim.
NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan,
içinde bulunduğunuz güçlüğü ben anlıyorum; objektif davranmak
istiyorsunuz, bunu da anlayışla karşılıyorum; ancak,
bir gerçek var, siz de gördünüz, diğer arkadaşlarımız da
tanık oldu. Aslında, üç söz talebi de -biraz önce
açıkladığınız gibi- bizim olmalı; ancak, şu
an, bütün bunlara karşı, torbada diğer arkadaşlarla
eşit tutulmamız bence çok adil gibi değil. Bilemiyorum, takdiriniz
ne olacak... Yani, en azından, bize bu konuda bir avantaj
sağlamanız lazım. Diğer iki arkadaşın kurada
belirlenmesi lazım gibi geliyor bana. Takdiri size bırakıyorum.
BAŞKAN – Sayın Matkap, ben de, buradaki
sıkıntıyı gidermek bakımından, gruplar bir kura
çekimi usulü üzerinde anlaşma sağlayabilirler mi diye
arkadaşlarımı görevlendirdim; maalesef, onu da
sağlayamadık. Bu konu, gerçekten, gruplarımızı birinci
derecede ilgilendirmeyen, doğrudan doğruya milletvekili
arkadaşlarımızın konuşacakları bir konudur; Anayasa
tarafından düzenlenmiş bir denetim yoludur. En uygununun, kuradan
çıkan sonuç olacağını zannediyorum; yani, kuralları
uygulamakta müşkülat varsa, sorunu kurayla çözüyoruz.
NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın
Başkanım, peki, şimdi, madem, biz ilk dört sözü aldık;
birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü söz bizim arkadaşların. O zaman,
hak yerini bulsun diye, en azından, bizim bir arkadaşımıza
söz verilmesi lazım. Değerli arkadaşlarım bu konuda ne
düşünür? Hakkanî bir çözüm öneriyorum.
BAŞKAN – Şimdi, biz, kura çekiminde altı
üyeyi belirledikten sonra, bunların arasında Cumhuriyet Halk Partisi
sözcüsü olmazsa çekime devam edeceğim. O sıralama içinde sonra
çözebilirsiniz. Sözcülerin feragatları ile bu çözülebilir. 10'a kadar kura
çekeceğim efendim.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan,
bir şeyi arz edeyim. Arkadaşlarımızın sesli ve birden
ayakta olmaları dikkatinizi o tarafa celbettiği için o tarafa
baktınız; bense hiç oturmadım.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Doğru
değil.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Evet, hiç oturmadım
ve ayaktaydım; çünkü, meseleyi takip ediyorum.
BAŞKAN – Bu konuda, Sayın Esat Bütün de
"yazılı olarak söz isteminde bulundum, Divana
ulaştırdım" diyor. O anda bana o da intikal etmemişti.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – O zaman, kura
çekersiniz; hiç fark etmez Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Şimdi, kura çekimi konusunu, biraz
önce belirttiğim usuller içerisinde çözüyoruz.
Salih Kapusuz (Kayseri), Veysel Atasoy (Zonguldak),
Esat Bütün (Kahramanmaraş), Avni Akyol (Bolu), Mehmet Aykaç (Çorum), Fatih
Atay (Aydın), Oya Araslı (İçel), Abdullah Akarsu (Manisa),
Mustafa Kul (Erzincan), Yusuf Öztop (Antalya)
Böylece, 10 arkadaşımızın ismini
kurayla sıraladık. Arkadaşlarımız, tabiatıyla,
söz haklarını daha arka sıralarda bulunanlara verebilirler.
VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3. –
Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında
Borçlanma Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyalİşler Komisyonu Raporu(1/569) (S.
Sayısı : 209) (Devam)
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, 1
inci madde üzerinde diğer grupların söz talebi var mı? Yok.
Hükümetin söz talebi?.. Yok
Komisyonun?.. Yok
Kişisel konuşmalara geçiyoruz.
İlk sırada, İstanbul Milletvekili
Sayın Emin Kul.
Buyurun Sayın Kul. (ANAP sıralarından
alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakikadır Sayın Kul.
EMİN KUL (İstanbul) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 209
sıra sayılı kanun tasarısının "Amaç"
başlıklı 1 inci maddesi üzerinde görüşlerimi arz etmek
üzere huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Maddenin matlabı "Amaç" olup, madde
metni, kanunun amacını tanımlamaktadır. Maddede amaç,
borçlanılan günlerin sosyal güvenlik bakımından
değerlendirilmesi olarak gösterilmiştir; fakat, kanun
tasarısının diğer maddelerinin hükümlerini okuduğumuz
zaman, bu maddede belirtilen amacın gerçekleşmesine hizmet etmekten
uzak bir tasarıyla karşı karşıya
kaldığımız meydana çıkmaktadır. Zira, eksik kalan
herhangi bir hizmetin veya gün sayısının
borçlanmasının yapılması bu tasarıyla söz konusu
değildir. Bu tasarı, doğrudan bir salma
tasarısıdır, sadece bir para toplama tasarısıdır.
Sayın milletvekilleri, geliniz, özellikle, 1992
yılı sonrasının ekonomik gelişmelerini kısaca bir
hatırlayalım ve niçin bu tasarının huzurumuza gelmiş
olduğu konusunda, böylece sağlıklı ve gerçek bir
bağlantı kurabilelim. Her yıl bir önceki yılda önerilen
önlemlerin tutarsızlığını yansıtan UDİDEM
programlarından başlayıp açılan Sayın Çiller
paketleri, sonunda 5 Nisan 1994 kararlarıyla patlamış; 1994'e
kıyasen 1995 bütçe açığı yüzde 109 oranında
artmıştır ve nihayet "Ekonomi Prof'u..." damgalı
paketlere dayalı programlar sonucunda, 1991 yılında 33 trilyon
lirada tutulan bütçe açığı, 1996 yılında 39 kat
artarak 1,5 katrilyona ulaşmıştır. 1991 yılında
90 trilyon lira olan içborç, 1996 yılında 3,6 katrilyona; 50,5 milyar
dolar olan dışborç ise 76 milyar dolara
ulaşmıştır.
Bugün, çeşitli illüzyonlarla halkımıza
denk olarak gösterilmek istenen 1997 bütçesinin asgarî 2,2 katrilyonluk bir
açıkla karşılaşacağı bu gidişten
anlaşılmaktadır. Basit bir örnekle açıklamak gerekirse,
sizin yıllık gerçek geliriniz 100 lirayken, evinizin, ailenizin
yıllık giderleri eğer 200 lira ise, siz de, denk bütçe
yaptım diye, gelirinizi 100 lira yerine, hayalen 200 lira diye
yazarsanız, işte, bütçeniz kâğıt üzerinde denk olur.
Aslında, kabul edeceksiniz ki, 100 lira açık verir. Bu durumda,
değil hane halkını bir yıl öncesine göre daha refah içinde
yaşatmak, hane halkına ve konu komşuya denk olarak
gösterdiğiniz bu bütçenin, esasen, hayalî olan, açık olan 100
lirasını bulmak için çırpınmaya başlarsınız.
İşte, o zaman, Hoca-Bacı, çifte Prof. damgalı paketler
gelir ortaya ve bu paketlerin sonucu da, bu tasarı Genel Kurula
gelmiş olur. Hele bu açığı kapatmak için bankalardan kredi
alma hakkınız da tükenmişse, yani, bugünkü Hükümetimizin yaptığı
gibi, Merkez Bankasından alınacak kredi limiti daha yılın
başında dolmak üzere ise ve hele bu açığa kaynak bulmak
için, Muhterem Başbakanımızın deyimiyle bu işin delileri, paketler halinde tasarılar hazırlamışsa,
işte, bu paketlerin üçüncüsünün bir kenarından böyle bir tasarı
düşer ve önümüze gelir.
1 milyar doları Hazineye devredilmek üzere, üç
yıl 5 milyar dolar kullanma amacını hedefleyen bu tasarı,
sosyal güvenlikle ilgili bir tasarı değildir.
Yurtdışında çalışmakta olan işçi kardeşlerim,
ne bu kanun tasarısının adına baksın ve ne de bu
tasarının amacının, ödeme yaparak borçlanacağı
günlerin sadece sosyal güvenlik bakımından
değerlendirileceği amacını
taşıdığı kanaatine varsın. Eğer, aksine
hareket ederlerse, yanılacaklar ve gelecekte sukutu hayale
uğrayacaklardır.
Yurt dışında çalışanlar için bir
sosyal güvenlik borçlanması yapılacaksa, bu konudaki 3201
sayılı Kanun yürürlüktedir. Bunun üzerinde yapılacak
çalışmalarla doğan birtakım sakıncalar varsa
giderilebilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kul, toparlar mısınız...
EMİN KUL (Devamla) – Ama, böylesine bir ekonomik
paketin arasından sızarak önümüze düşmüş olan bu
tasarı, sosyal güvenlikle ve hele yurt dışında
çalışanların sosyal güvenliğiyle hiçbir ilişkisi
olmayan bir tasarıdır. İşin özü sosyal güvenlikle ilgili
olmadığı için, sonuçları da sosyal güvenlik
açısından değerlendirilecek sonuçlar değildir. Sadece,
hemen herkesten sosyal güvenlik vaadiyle 12 500 dolar toplamak amacına
dayalı olan bu tasarının amaç maddesini bu amaca uygun olarak
eğer düzenleselerdi, bu madde üzerinde konuşmaya hiç gerek yoktu;
ama, borçlanılacak günlere atıf yaparak amaç maddesi düzenlemek,
borçlanılacak gün olmadığı için, yalnızca toplam 12
500 doların ödenmesi öngörüldüğü için, sosyal güvenlikle ilgili bir
düzenleme katiyen olamaz.
Bu nedenle, amaç maddesinin reddine oy vereceğimi
arz eder; saygılar sunarım. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – İstanbul Milletvekili Sayın
Emin Kul'a teşekkür ediyorum.
Kişisel söz talepleri içinde ikinci sırada,
Çorum Milletvekili Sayın Mehmet Aykaç; buyurun. (RP ve DYP
sıralarından alkışlar)
Sayın Aykaç, konuşma süreniz 5
dakikadır.
MEHMET AYKAÇ (Çorum) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
bu tasarıyla, yurt dışında bulunan
vatandaşlarımızın sosyal güvenceleri hakkında önemli
bir adım atılmaktadır. Yıllardır yurt
dışında çalışan, fakat, birtakım haklardan mahrum
bulunan milyonlarca memleket evladına hakları verilmektedir. Bu
iş, başarılı hükümetlerin yapabileceği bir iştir
ve bu, isteğe dayalı, isteğe bağlı da bir
tasarıdır. İşçi vatandaşlarımız, bunu,
kârlı bulurlarsa buraya dahil olacaklar, kârlı bulmazlarsa zaten para
yatırmayacaklar.
Bu tasarı, böyle yararlı bir
tasarıdır; hayırlı olsun diyorum. (RP ve DYP
sıralarından alkışlar)
YUSUF ÖZTOP (Antalya) – İşçi
kardeşleriniz mi?!.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Kâr meselesinden
çok iyi anlıyorsunuz!..
BAŞKAN – Çorum Milletvekili Sayın Mehmet
Aykaç'a teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, 1 inci maddeyi...
HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Sayın
Başkan, karar yetersayısının aranmasını
istiyoruz.
BAŞKAN – Karar yetersayısı
aranacaktır.
1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Karar
yetersayısı bulunmamaktadır.
Birleşime ara versek dahi yeterli süre
kalmadığı için, bugünkü çalışmalarımızı
tamamlıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, Bakanlar Kurulu
üyeleri hakkındaki (11/10) esas numaralı gensoru önergesi ile
diğer denetim konularını görüşmek için, 4 Mart 1997
Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati : 19.00
VII. – SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1. –
Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu’nun,
Erzurum-İspir-Çamlıkaya Beldesi Yavuz Mahallesi İlkokuluna
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın
yazılı cevabı (7/1944)
Türkiye Büyük
MilletMeclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumunMillî
EğitimBakanı tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ve talep
ederim.
15.1.1997
Cafer
Tufan Yazıcıoğlu
Bartın
Soru —Erzurum İli İspir İlçesi
Çamlıkaya beldesi Yavuz Mahallesindeki ilkokulun öğretmen
gönderilmediği için ahır haline getirildiği doğru mudur?
T.
C.
Millî
Eğitim Bakanlığı
Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon
Kurulu
Başkanlığı 27.2.1997
Sayı
:B.08.0.APK.0.03.01.00-022/531
Konu :Soru Önergesi.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi :T.B.M.M.
Başkanlığının 28.1.1997 tarih ve
A.01.0.00.02-7/1944-5023 sayılı yazısı.
Bartın Milletvekili Sayın Cafer Tufan
Yazıcıoğlu’nun “Erzurum İli İspir İlçesi
Çamlıkaya Beldesi Yavuz Mahallesi İlkokuluna ilişkin”
yazılı soru önergesi incelenmiştir.
Erzurum İli İspir İlçesi Çamlıkaya
Beldesi Yavuz Mahallesi İlkokulunda yeterli öğrenci
olmadığı için okul öğrenime kapatılmış olup,
öğrenciler Yavuz Selim İlköğretim Okuluna yerleştirilmiştir.
Ayrıca, adı geçen mahallede bulunan okul
binası köy muhtarlığınca temin edilmiş geçici bina
olduğundan köy muhtarlığı uhdesindedir.
Arz ederim.
Prof.
Dr. Mehmet Sağlam
Millî
Eğitim Bakanı
2. —Konya
Milletvekili Nezir Büyükcengiz’in, Konya’da kamulaştırılan
bazı arazilerin bedellerine ilişkin sorusu ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat Ayhan’ın
yazılı cevabı (7/1945)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Cevat Ayhan
tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına
aracılığınızı saygılarımla arz ederim. 16.1.1997
Nezir
Büyükcengiz
Konya
Bakanlığınıza bağlı
Karayolları GenelMüdürlüğünce 1995 yılında yapım
çalışmaları başlatılan Konya-Karaman Devlet yolu
ayırımı, Belören-Hadim Devlet yolu ayırımı,
Gürağaç arasındaki kısma ait yaklaşık 150 hak
sahibinin alacağı kamulaştırma bedeli 21 Milyar TL. olarak
tespit edilmiştir.
Sorular :
1. Arazileri kamulaştırılan bu bölgedeki
yurttaşlarımızın alacaklarının ödenmesi için ne
gibi çalışmalar yapmaktasınız?
2. 1996 birim fiyatlarıyla kamulaştırma
yapılmış olması ve bugüne kadar kamulaştırma
bedellerinin ödenmemesi nedeniyle yüksek enflasyondan mağdur olan bu
yurttaşlarımıza 1997 fiyatlarıyla mukayeseli ek ödeme
yapmayı düşünüyor musunuz?
3. Bölgenin geri kalmış yöre, hak
sahiplerinin de fakir ve ihtiyaç sahibi kimseler olması nedeniyle özel bir
işlem yapılarak ödemelerde öncelik yapmayı düşünür müsünüz?
4. Ödemeler hangi tarihte yapılacaktır?
T.
C.
Bayındırlık
ve İskân Bakanlığı
Basın ve
Halkla İlişkiler Müşavirliği 27.2.1997
Sayı
:B.09.0.BHİ.0.00.00.25/2-A/360
Konu :Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz’in
Yazılı Soru Önergesi.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi :T.B.M.M.’nin 28.1.1997 gün ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-5169-14174 sayılı yazısı (7/1945)
İlgi yazı ekinde alınan, Konya Milletvekili
Nezir Büyükcengiz’in Bakanlığımıza yönelttiği
yazılı soru önergesi incelenmiştir.
Soru 1. Bakanlığınıza
bağlı Karayolları Genel Müdürlüğünce 1995 yılında
yapım çalışmaları başlatılan Konya-Karaman Devlet
yolu ayırımı, Belören-Hadim Devlet yolu ayırımı,
Gürağaç arasındaki kısma ait yaklaşık 150 hak
sahibinin alacağı kamulaştırma bedeli 21 Milyar TL. olarak
tespit edilmiştir.
Arazileri kamulaştırılan bu bölgedeki
yurttaşlarımızın alacaklarının ödenmesi için ne
gibi çalışmalar yapmaktasınız?
Soru 2. 1996 birim fiyatlarıyla
kamulaştırma yapılmış olması ve bugüne kadar
kamulaştırma bedellerinin ödenmemesi nedeniyle yüksek enflasyondan
mağdur olan bu yurttaşlarımıza 1997 fiyatlarıyla
mukayeseli ek ödeme yapmayı düşünüyor musunuz?
Soru 3. Bölgenin geri kalmış yöre, hak
sahiplerinin de fakir ve ihtiyaç sahibi kimseler olması nedeniyle özel bir
işlem yapılarak ödemelerde öncelik yapmayı düşünür müsünüz?
Cevap 1, 2, 3. Kamulaştırılan
taşınmaz mallar için 23.8.1996 gün ve 1996/96 sayı ile kamu
yararı kararı, 23.8.1996 gün ve 1996/42 sayılı
kamulaştırma İşlemine Başlama Kararı
alınmıştır.
Kamulaştırılan taşınmaz mallar
için 6.9.1996 -24.9.1996 tarihlerinde kıymet takdiri
yaptırılmıştır.
1996 yılında Bütçe kanunu ile verilen
kamulaştırma ödenekleri İdaremiz ihtiyacını
karşılayamadığından, söz konusu taşınmaz
mallara ödeme yapılamamıştır.
Kamulaştırma Kanununa göre
kamulaştırılan taşınmaz mal sahibinin
kamulaştırma ile ilgili dava açma hakları saklı
bulunmaktadır.
Kamulaştırılan taşınmaz mallar
için takdir komisyonunun koyduğu bedelin dışında herhangi
bir bedel değişikliği yapmamız kanunen mümkün
değildir.
Soru 4. Ödemeler hangi tarihte yapılacaktır?
Cevap 4. Anılan yolda yapım
çalışmaları devam ettiğinden, gerekli
kamulaştırma ödeneğinin 1997 yılı içerisinde karşılanmasına
çalışılacaktır.
Bilgilerinize arz ederim.
Cevat
Ayhan
Bayındırlık
ve İskân Bakanı
3.—Sinop
Milletvekili Metin Bostancıoğlu’nun, Sinop-Merkez
-Bostancılı Köyünün afet konutu sorununa ilişkin sorusu ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat Ayhan’ın
yazılı cevabı (7/2044)
30.1.1997
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun, Sayın
Bayındırlık ve İskân Bakanı tarafından
yazılı olarak cevaplandırılmasını,
Anayasanın 98 ve TBMM İçtüzüğünün 96 ve devamı maddelerine
dayanarak saygı ile arz ederim.
Metin
Bostancıoğlu
Sinop
Sinop’un Merkez İlçe, Bostancılı Köyünde
1994 yılında meydana gelen heyelanda, 70 vatandaşımız,
evlerini kaybetmiş ve 7268 sayılı Doğal Afetlerle ilgili
yasaya göre konuta hak kazanmışlar, hak sahipliği işlemleri
tamamlanmıştır. Bu 70 aile için aynı köyde Tepeküme mevkii
yeni yerleşme yeri olarak seçilmiş, durum istimlak
aşamasında olmasına rağmen, bugüne kadar istimlak
işlemlerine başlanmamıştır.
Soru;
1. Başka il ve ilçelerde binlerce “Afet Konutu”
yapılıp, hak sahibi vatandaşlara çok kısa çamanlarda
dağıtıldığı halde, Anayasanın “Kanun Önünde
Eşitlik” ilkesine rağmen Sinop’un Merkez İlçe
Bostancılı Köyü’nde yaşayan vatandaşlarımızın
konutları neden yapılmamıştır?
2. İstimlakın yapılması kararı
alındığı halde, istimlak neden
gerçekleştirilmemiştir? ANAPve DYP/SHP Hükümetleri “Ödenek
Yokluğu” gerekçesi ile Sinop’lulara haksızlık
etmişlerdir.bakanlığınız döneminde bu
haksızlık devam edecek midir? Bu konutlar ne zaman yapılıp,
Sinop’lu hak sahiplerine teslim edilecektir?
3. Daha önce, ikinci ve üçüncü dereceli afet bölgesinde
gösterilen diğer ailelerin evleri ve arazileri, zaman içerisinde birinci
dereceden afet bölgesine girdiği halde, Bostancılı Köyü
sakinlerinin taleplerine rağmen, neden jeolog gönderilip tespit yapılmamıştır?
T.
C.
Bayındırlık
ve İskân Bakanlığı
Basın ve
Halkla İlişkiler Müşavirliği 27.2.1997
Sayı
:B.09.0.BHİ.0.00.00.25/2-A/362
Konu :Sinop Milletvekili Metin
Bostancıoğlu’nun Yazılı Soru Önergesi.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi :T.B.M.M.’nin 30.1.1997 gün ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2044-5229/14720 sayılı yazısı.
İlgi yazı ekinde alınan, Sinop
Milletvekili Metin Bostancıoğlu’nun Bakanlığımıza
yönelttiği yazılı soru önergesi incelenmiştir.
Soru 1. Sinop’un Merkez İlçe, Bostancılı
Köyünde 1994 yılında meydana gelen heyelanda, 70
vatandaşımız, evlerini kaybetmiş ve 7268 sayılı
Doğal Afetle ilgili yasaya göre konuta hak kazanmışlar, hak
sahipliği işlemleri tamamlanmıştır. Bu 70 aile için
aynı köyde Tepeküme mevkii yeni yerleşme yeri olarak seçilmiş,
durum istimlak aşamasında olmasına rağmen, bugüne kadar
istimlak işlemlerine başlanmamıştır.
Başka il ve ilçelerde binlerce “Afet Konutu”
yapılıp, hak sahibi vatandaşlara çok kısa zamanlarda
dağıtıldığı halde, Anayasanın “Kanun Önünde
Eşitlik” ilkesine rağmen Sinop’un Merkez İlçe
Bostancılı Köyünde yaşayan vatandaşlarımızın
konutları neden yapılmamıştır?
Cevap 1. Sinop’un Merkez İlçesi
Bostancılı Köyünde 1985 yılı heyelan afeti nedeniyle
1985-1986 yıllarında 15 konut E.Y.Y. (Evini yapana yardım)
yöntemiyle yapılmıştır.
Daha sonra 1989-1995 yıllarından
Bostancılı Köyünde yapılan etütler sonucu 72 konutun daha
nakline karar verilmiştir. Bu ailelerden 2’sine Sinop merkez Gelincik
mahallesinde artan 2 konut verilmiştir. Geriye kalan 70 hak sahibi ise
1997 yılı etüt proje programında bulunmakta olup, bütçe
imkânlarına göre programa alınıp hak sahiplerine gerekli
yardımlar yapılacaktır.
Bilindiği gibi; Afet İşleri Genel
Müdürlüğümüzce programa alınıp, yapılması gereken
yaklaşık 32 000 konut bulunmakta olup, bunların arasında
eski depremlerden (1996 Varto depremi dahil) dahi yapılamayan
yaklaşık 9 000 konut da yer almaktadır.
1997 programı hazırlanırken;
—Yangın afetlerine,
—Geçici iskân kira yardımı yapılanlara,
—Etüt raporlarında durumlarının acil olduğu
belirtilen işlere,
öncelik verilmiş, bunun dışında da
her ilde bekleyen işlerin oluş veya etüt tarihi dikkate alınmak
üzere o ilin en eski afetlerine öncelik verilmek suretiyle 32 000 konuttan, 80
ilimizden programa yaklaşık 6 000 konut
alınmıştır. Halen programa alınacak yaklaşık
26 000 konut daha bulunmaktadır.
Ancak, bütçe imkânlarının yetersizliği
nedeniyle bu işlerin proje bedellerinin yaklaşık %40’ı 1997
ödeneği olarak ayrılabilmiş ve konutların 1998
yılında bitirilmesi hedeflenmiştir. Buna göre Sinop
İlinden;
—Yangın afetinden 2 yerde 36 konut,
—Diğer afetlerden de 1985 yılından beri
programa alınmayı bekleyen 4 yerde 33 konut olmak üzere toplam 6
yerde 69 konut 1997 programına yeni iş olarak alınmış,
Bostancılı Köyündeki afet konutlarının 1989 ve 1994
yılları etütlerine göre nakli gerektiğinden, programa
alınma önceliği verilememiştir.
Soru 2. İstimlakın yapılması
kararı alındığı halde, istimlak neden
gerçekleştirilmemiştir? ANAPve DYP/SHP Hükümetleri “Ödenek
Yokluğu” gerekçesi ile Sinop’lulara haksızlık etmişlerdir.
Bakanlığınız döneminde bu haksızlık devam edecek
midir? Bu konutlar ne zaman yapılıp, Sinop’lu hak sahiplerine teslim
edilecektir?
Cevap 2. Yukarıda belirtilen bu konutların
birden programa alınıp, yapılması mümkün
olmadığından kamulaştırmalar da programa alınan
yerlerde yapılabilmektedir. Bu nedenle, Bostancılı Köyü Programa
alındığında kamulaştırmalar da
yapılacaktır.
Soru 3. Daha önce, ikinci ve üçüncü dereceli afet
bölgesi gösterilen diğer aileleri evleri ve arazileri, zaman içerisinde
birinci dereceden afet bölgesine girdiği halde, Bostancılı Köyü
sakinlerinin taleplerine rağmen, neden jeolog gönderilip tespit
yapılmamıştır?
Cevap 3. Bostancılı köyünde yapılan
incelemeler sonucunda nakli gereken konutlar belirlendiğinden, yeniden
incelemeye gerek görülmemektedir.
Bilgilerinize arz ederim.
Cevat
Ayhan
Bayındırlık
ve İskân Bakanı
TUTANAĞIN SONU