T.B.M.M.

TUTANAK DERGİSİ

 

CİLT : 22

 

63 üncü Birleşim

4 . 3 . 1997  Salı

 

 

 

İÇİNDEKİLER

 

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A)  TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Sri Lanka, Pakistan ve Filipinler’e gidecek olan Devlet Bakanı Bekir Aksoy’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Nevzat Ercan’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/700)

2. – Azerbaycan Cumhuriyetine gidecek olan Millî EğitimBakanı MehmetSağlam’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Bahattin Şeker’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/701)

3. – Kuzey KıbrısTürk Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı IşılaySaygın’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Namık Kemal Zeybek’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/702)

4. – Tekirdağ Milletvekili EnisSülün’ün, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı KanunHükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne DairKanun ile 78 ve 190 Sayılı KanunHükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/536), doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/143)

5. – Amasya Milletvekili AslanAli Hatipoğlu’nun, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanuna Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/190), doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/144)

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – Afyon Milletvekili Halil İbrahim Özsoy ve 21 arkadaşının, mermerciliğin sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/170)

IV. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) ÖNGÖRÜŞMELER

1. – Samsun Milletvekili Biltekin Özdemir ve 41 arkadaşının, 4214 sayılı Yetki Kanununu kötüye kullanmak suretiyle kamu personelinin ücret rejimiyle ilgili yanlış ve adaletsiz politikalar izledikleri iddiasıyla Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/10)

2. – İzmir Milletvekili Metin Öney ve 60 arkadaşının, Anayasa, kanunlar ve cumhuriyetin temel ilkeleri ve gelenekleriyle bağdaşmayan tutum ve davranışlarıyla görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla Adalet Bakanı ŞevketKazan hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/11)

V. – SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. – SıvasMilletvekili TemelKaramollaoğlu’nun,Sakarya Milletvekili ErsinTaranoğlu’nun partilerine sataşması nedeniyle konuşması

2. – AydınMilletvekili Ali Rıza Gönül’ün, Sakarya Milletvekili Ersin Taranoğlu’nun partilerine sataşması nedeniyle konuşması

3. – Kastamonu Milletvekili Murat Başesgioğlu’nun, Sıvas Milletvekili Temel Karamollaoğlu’nun partilerine sataşması nedeniyle konuşması

VI. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, Manisa Emniyet Müdürlüğünce orta dereceli okul öğrencilerinin fişlendiği iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener’in yazılı cevabı (7/1920)

2. – Bursa Milletvekili Ali Rahmi Beyreli’nin, TEDAŞ’a bağlı dağıtım müesseselerinin işletme hakkının devrine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M. Recai Kutan’ın yazılı cevabı (7/1931)

3. – İzmir Milletvekili Hakan Tartan’ın, kooperatiflere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün yazılı cevabı (7/1932)

4. – İstanbul Milletvekili BülentAkarcalı’nın, Kazakistan’da inşa edilen bir otel için Eximbanktan kredi verilip verilmediğine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Ufuk Söylemez’in yazılı cevabı (7/1940)

5. – Niğde Milletvekili Akın Gönen’in, KOBİ kredilerine ilişkin sorusu ve DevletBakanı Ufuk Söylemez’in yazılı cevabı (7/1949)

6. – Hatay Milletvekili Fuat Çay’ın, Hawk füzesi alımına yönelik çalışma olup olmadığına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Turhan Tayan’ın yazılı cevabı (7/1958)

7. – Adana Milletvekili Erol Çevikçe’nin, Adana-Yüreğir Sofulu Belediyesinin eleman ihtiyacına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener’in yazılı cevabı (7/1961)

8. – Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, bazı itirafçıların polis olarak görevlendirildiği iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı MeralAkşener’in yazılı cevabı (7/1972)

9. – Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, GAP İdaresi yasa tasarısına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Fehim Adak’ın yazılı cevabı (7/1978)

10. – İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, Türkiye’de görev yapan polis, bekçi, korucu ve silahlandırılmış kişi sayısına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener’in yazılı cevabı (7/1985)

11. – TokatMilletvekili ŞahinUlusoy’un, bir TV programında yaptığı bir açıklamaya ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı ŞevketKazan’ın yazılı cevabı (7/1987)

12. – Hatay Milletvekili Fuat Çay’ın, faili meçhul cinayetlere karıştığı ileri sürülen bir kişiye ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Şevket Kazan’ın yazılı cevabı (7/1990)

13. – İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün kurs ve yurt sayısı ile burs alan öğrencilere ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın yazılı cevabı (7/1991)

14. – Niğde Milletvekili AkınGönen’in, çocuk suçlulara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı ŞevketKazan’ın, yazılı cevabı (7/1992)

15. – Bursa Milletvekili Ali Rahmi Beyreli’nin, Yedinci Beş YıllıkKalkınma Planının uygulanmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün yazılı cevabı (7/1993)

16. – Niğde Milletvekili Akın Gönen’in, Çocuk Hakları Sözleşmesi uyarınca yapılması gereken yasal değişikliklere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı ŞevketKazan’ın yazılı cevabı (7/1995)

17. – Zonguldak Milletvekili Tahsin Boray Baycık’ın, Anadolu Liseleri giriş sınavındaki şehir tercihi uygulamasına ilişkin sorusu ve Millî EğitimBakanı Mehmet Sağlam’ın yazılı cevabı (7/2003)

18. – Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım’ın, Şırnak Türk Telekom Başmüdürlüğünce usulsüz personel alımı yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Ulaştırma Bakanı Ömer Barutçu’nun yazılı cevabı (7/2012)

19. – Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, GAP Bölgesine yapılacak teşvik ve yatırımlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Fehim Adak’ın yazılı cevabı (7/2023)

20. – Kars Milletvekili Y. Selahattin Beyribey’in, köy korucularının elinde bulunan silahlarla ilgili Bakanlar Kurulu kararına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener’in yazılı cevabı (7/2030)

21. – Ankara Milletvekili Nejat Arseven’in, Sincan Belediye Başkanı tarafından tertiplenen Kudüs gecesine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener’in yazılı cevabı (7/2047)

22. – Ankara Milletvekili YılmazAteş’in, Sincan Belediye Başkanınca tertiplenen bir geceye ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener’in yazılı cevabı (7/2052)

23. – Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, T.S.K. bünyesinde çalışan sivil personelin maaşlarına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Turhan Tayan’ın yazılı cevabı (7/2063)

24. – Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın, orman tamirhanelerinin kapatılmasına ilişkin sorusu ve Orman Bakanı M. Halit Dağlı’nın yazılı cevabı (7/2083)

25. – İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in, Baştabiplikte görevli doktor hakkında ileri sürülen iddialara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanı Mustafa Kalemli’nin yazılı cevabı (7/2189)

 

 


1. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak iki oturum yaptı.

Malatya Milletvekili Miraç Akdoğan, pancar üreticisinin sorunlarına,

İstanbul Milletvekili AlganHacaloğlu, milletvekilliğiyle bağdaşmayan işler ve milletvekilliği ettiği konusuna,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Çorum Milletvekili Mehmet Aykaç’ın, Diyanet İşleri Başkanlığının hizmet ve personel açısından iyileştirilmesi ve geliştirilmesi hakkındaki gündemdışı konuşmasına Devlet Bakanı Nevzat Ercan cevap verdi.

İstanbul Milletvekili HalitDumankaya ve 27 arkadaşının, KİT’ler ve özel şahıslar tarafından kurulan bazı vakıfların gayeleri dışında faaliyet gösterdikleri,

İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 22 arkadaşının, sayısal loto oyununun ülke kaynaklarının yurt dışına aktarılmasına neden olduğu ve ihalelerinde yolsuzluk yapıldığı,

İddialarını araştırmak amacıyla birerMeclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri (10/168, 10/169) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırasında yapılacağı açıklandı.

(10/108) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının, komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi, GenelKurulun bilgisine sunuldu.

Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan Parlamentolarından alınan resmî davetlere, Türkiye BüyükMillet Meclisinden bir Parlamento heyetinin icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.

26.2.1997 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan ve GenelKurulun 26.2.1997 tarihli 61 inci Birleşiminde okunmuş bulunan BakanlarKurulu üyeleri hakkındaki (11/10) esas numaralı gensoru önergesinin, gündemin“Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmında yer almasının ve Anayasanın 99 uncu maddesi gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerinin, GenelKurulun 4.3.1997 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.

Gündemin “Genel Görüşme ve Meclis AraştırmasıYapılmasına Dair Öngörüşmeler” bölümünün 134 üncü sırasında yer alan, İstanbul Milletvekili Emin Kul ve arkadaşlarınca, TPAO adlı petrol tankerinde meydana gelen yangın faciasının nedenlerinin araştırılarak, alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilen (10/164) esas numaralı Meclis araştırma önergesinin, Genel Kurulun 11 Mart 1997 Salı günkü birleşiminde görüşülmesi; İzmir Milletvekili Metin Öney ve arkadaşlarınca verilen ve Genel Kurulun 20.2.1997 tarihli 59 uncu Birleşiminde okunmuş bulunan ve aynı tarihli “Gelen Kâğıtlar”da yayımlanan, Adalet Bakanı ŞevketKazan hakkındaki (9/11) esas numaralı soruşturma önergesinin, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmında yer alması ve Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince, soruşturma açılıp açılmayacağı hususundaki görüşmelerin, GenelKurulun 11 Mart 1997 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin Anavatan Partisi Grubu önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmediği,

Adalet Bakanı Şevket Kazan hakkındaki (9/11) esas numaralı soruşturma önergesinin gündemin “ÖzelGündemde Yer Alacak İşler” kısmına alınması, biraz önce, Genel Kurulca 4.3.1997 Salı günkü birleşimde görüşülmesi kabul edilen (11/10) esas numaralı gensoru önergesinden sonra, aynı birleşimde görüşülmesi ve çalışma süresinin, bu önergelerin görüşmelerinin bitimine kadar uzatılmasına ilişkin RefahPartisi ve Doğru Yol Partisinin müşterek önerilerinin ise kabul edildiği,

Açıklandı.

Gündemin “Kanun Tasarısı ve Komisyonlardan GelenDiğer İşler” kısmının;

1 inci sırasında bulunan     23

5 inci sırasında bulunan   175

Sıra sayılı kanun tasarılarının müzakereleri, komisyon yetkilileri GenelKurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.

Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının (1/569) (S. Sayısı : 209) 1 inci maddesi üzerindeki görüşmeler tamamlandı. Maddenin oylamasında karar yetersayısı bulunamadığı ve çalışma süresi de dolduğundan,

Bakanla Kurulu üyeleri hakkındaki (11/10) esas numaralı gensoru önergesi ile diğer denetim konularını görüşmek için, 4 Mart 1997 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 19.00’da son verildi.

Hasan Korkmazcan

Başkanvekili

                       Ahmet Dökülmez                                               Fatih Atay

                       Kahramanmaraş                                                   Aydın

                            Kâtip Üye                                                     Kâtip Üye

 

II. – GELEN KÂĞITLAR

28.2.1997 Cuma

Sözlü Soru Önergeleri

1. – İzmir Milletvekili Metin Öney’in, Tarım Satış Kooperatifleri Birliği’nin yönetim yapısına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/448) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.2.1997)

2. – BartınMilletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu’nun, anıt ağaçların korunmasına ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/449) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.2.1997)

3. – BurdurMilletvekili Yusuf Ekinci’nin, Burdur İline bağlı bazı ilçe sağlık ocaklarının sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/450) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.2.1997)

Yazılı Soru Önergesi

1. – Bursa Milletvekili Hayati Korkmaz’ın, Adalet Bakanı tarafından kullanılan yabancı menşeili otomobilin ülkeye girişine ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2179) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.1997)

2. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın, bazı kişilere usulsüz yeşil pasaport verildiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2180) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.2.1997)

3. – Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in, Rize İline yapılan yatırımlara ve bazı fonlardan yapılan yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2181) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.2.1997)

4. – Adana Milletvekili Tuncay Karaytuğ’un, Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı hakkında ileri sürülen iddialara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2182) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.2.1997)

5. – Bursa Milletvekili Ali Rahmi Beyreli’nin, bir Devlet Bakanının özel misafirlerine ait yemek bedellerinin Etibank tarafından karşılandığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2183) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.2.1997)

6. – Kırklareli Milletvekili İrfan Gürpınar’ın, tarımsal amaçlı kooperatiflerin merkez birliği kurmasına ilişkinTarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2184) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.2.1997)

7. – HatayMilletvekili FuatÇay’ın, Hatay-Yayladağ Müftüsünün yaptığı bir konuşma hakkında soruşturma başlatılıp başlatılmadığına ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2185) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.2.1997)

8. – Bursa Milletvekili Yahya Şimşek’in, yoksul yörelere yapılan yardımlara ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2186) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.2.1997)

9. – Giresun Milletvekili RasimZaimoğlu’nun, Almanya’nın çocuk vizesi uygulamasına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/2187) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.2.1997)

10. – Niğde Milletvekili Akın Gönen’in, Mülki İdare Amirlerinin maaşlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2188) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.2.1997)

11. – İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in, Baştabiplikte görevli bir doktor hakkında ileri sürülen iddialara ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/2189) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.1997)

 

3.3.1997 PAZARTESİ

Sözlü Soru Önergeleri

1. – Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci’nin, Burdur’a bağlı yerleşim birimlerindeki sağlıkevi ve ocaklarının personel açığına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/451) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.1997)

2. – BurdurMilletvekili Yusuf Ekinci’nin, Burdur’a bağlı bazı yerleşim birimlerindeki sağlıkevi ve ocaklarının personel açığına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/452) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.1997)

3. – Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci’nin, Burdur’a bağlı bazı yerleşim birimlerindeki sağlık kuruluşlarının personel açığına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/453) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.1997)

4. – Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, Erzincan Kapalı Yüzme Havuzu Projesine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/454) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.1997)

5. – Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, Erzincan Sporcu Kamp Eğitim Merkezi inşaatına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/455) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.1997)

6. – Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, Refahiye Antrenman ve Okul Spor Salonu Projesine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/456) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.1997)

Yazılı Soru Önergeleri

1. – Bursa Milletvekili Hayati Korkmaz’ın, Adalet Bakanı tarafından kullanılan yabancı marka arabanın sahibine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2191) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.1997)

2. – İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş’ın, Meslek Birlikleri Tüzüğünün ne zaman çıkarılacağına ilişkin Kültür Bakanından yazılı soru önergesi (7/2192) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.1997)

3. – Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, Uluslararası E 80 Karayolunun Sansa Boğazı Geçidinin ıslahına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2193) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.1997)

4. – Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, Erzincan Araştırma ve Uygulama Hastanesi inşaatına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2194) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.1997)

5. – İstanbul Milletvekili Necdet Menzir’in, Ahıska Türkleri ve Bulgaristan göçmenleri için yaptırılan konutların ödemesine ilişkin DevletBakanından yazılı soru önergesi (7/2195) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.1997)

6. – İstanbulMilletvekili NecdetMenzir’in, Ahıska Türkleri ve Bulgaristan’dan zorunlu göçle gelenlerden memuriyete alınanların önceki hizmetlerine ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2196) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.1997)

7. – Tekirdağ Milletvekili BayramFıratDayanıklı’nın, Çerkezköy-Kapaklı beldesindeki postanenin personel ihtiyacına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2197) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.1997)

8. – Rize Milletvekili Avni Kabakoğlu’nun, MKE’nin özel silah fabrikalarına namlu satışına izin verilip verilmeyeceğine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/2198) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.1997)

9. – Ankara Milletvekili Nejat Arseven’in; T.R.T. Genel Müdürlüğüne atanacağı ileri sürülen bir köşe yazarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2199) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.1997)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1. – Konya Milletvekili Ahmet Alkan’ın, Susurluk olayından sonra ortaya atılan listede yer aldığı iddia edilen bir şahsa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1867)

2. – İstanbulMilletvekili Halit Dumankaya’nın, Turban-Bolu Abant İşletmesinde soruşturma başlatılıp başlatılmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1869)

3. – İstanbulMilletvekili Halit Dumankaya’nın, Turban-İstanbul Bölge Müdürlüğünde soruşturma başlatılıp başlatılmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1870)

4. – İstanbulMilletvekili Halit Dumankaya’nın, Turban Sait HalimPaşa Yalısında soruşturma  başlatılıp başlatılmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1871)

5. – İstanbulMilletvekili Halit Dumankaya’nın, Turban-Kuşadası Marina İşletmesinde soruşturma başlatılıp başlatılmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1872)

6. – İstanbul Milletvekili HalitDumankaya’nın, bir Turban personelinin Ankara-Erzincan-Ankara uçak  seyahatine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1873)

7. – İstanbulMilletvekili Halit Dumankaya’nın, Turban-Bodrum Marina İşletmesinde soruşturma başlatılıp başlatılmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1874)

8. – İstanbulMilletvekili Halit Dumankaya’nın, Turban Antalya Kaleiçi Oetl İşletmesinde soruşturma başlatılıp başlatılmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1875)

9. – İstanbulMilletvekili Halit Dumankaya’nın, Turban-Yalova Termal Tesisleri İşletmesinde soruşturma başlatılıp başlatılmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1876)

10. – İstanbulMilletvekili Halit Dumankaya’nın, Turban-Marmaris Tatil Köyü işletmesinde soruşturma başlatılıp başlatılmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1877)

11. – İstanbulMilletvekili Halit Dumankaya’nın, Turban-Kilyos Tatil Köyünde soruşturma başlatılıp başlatılmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1878)

12. – İstanbulMilletvekili Halit Dumankaya’nın, Turban-İzmir Çeşme Otel İşletmesinde soruşturma başlatılıp başlatılmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1879)

13. – İstanbulMilletvekili Halit Dumankaya’nın,Turban-Antalya Beldibi İşletmesinde soruşturma başlatılıp başlatılmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1880)

14. –  İstanbulMilletvekili Halit Dumankaya’nın, Turban-Antalya Belek İşletmesinde soruşturma başlatılıp başlatılmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1881)

15. –  İstanbulMilletvekili Halit Dumankaya’nın, Turban-Elmadağ Dağevi İşletmesinde soruşturma başlatılıp başlatılmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1882)

16. –  İstanbulMilletvekili Halit Dumankaya’nın, Turban-Erciyes Dağevi Oteli İşletmesinde soruşturma başlatılıp başlatılmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1883)

17. – İstanbulMilletvekili Halit Dumankaya’nın, Turban-Kuşadası Marina Müdürlüğünde soruşturma başlatılıp başlatılmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1884)

18. – Manisa Milletvekili Abdullah Akarsu’nun, Susurluk olayından sonra ortaya çıkan listede yer aldığı iddia edilen şahsa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1886)

19. – Ordu Milletvekili Müjdat Koç’un, Sıvas-Koyulhisar mevkiinde bulunan bir firmanın atıklarını Melet Irmağına boşalttığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1887)

20. – Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner’in, TRTGenel Müdürlüğüne ne zaman atama yapılacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1891)

21. – İstanbulMilletvekili Halit Dumankaya’nın, bir Turban personelinin İstanbul-Ankara uçak seyahatine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1892)

22. – İstanbulMilletvekili HalitDumankaya’nın, bir Turban personelinin İstanbul-Ankara-Van uçak seyahatine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1893)

23. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın, bazı Turban personelinin İstanbul-Adana uçak seyahatine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1894)

24. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın, bir Turban personelinin İstanbul-Adana-İstanbul uçak seyahatine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1895)

25. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın, bazı Turban personelinin Ankara-Gaziantep-Ankara uçak seyahatine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1896)

26. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın, bir Turban personelinin Ankara-Gaziantep uçak seyahatine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1897)

27. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın, bir Turban personelinin İstanbul-Adana-İstanbul uçak seyahatine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1898)

28. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın, bazı Turban personelinin uçak seyahatine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1899)

29. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın, bir Turban personelinin Ankara-Erzurum-Ankara uçak seyahatine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1900)

30. – Tekirdağ Milletvekili Fevzi Aytekin’in, Tekirdağ Belediye Meclisinin kanalizasyon ücret tarifesi kararına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1901)

31. – Konya Milletvekili Necati Çetinkaya’nın, Susurluk Olaylarıyla ilgil raporda ismi bulunduğu iddia edilen bir kişiye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1902)

32. – Bursa Milletvekili Ali Rahmi Beyreli’nin, liman işletmelerinin satışına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1914)

33. – Hatay Milletvekili Fuat Çay’ın, Başbakanlık konutunda verilen iftar yemeğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1915)

34. – Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, kapatılan İstanbul Bankasıyla ilgili olarak hazırlanan raporda adı geçen bir kişiye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1917)

35. – İstanbulMilletvekili BülentAkarcalı’nın, Şanlıurfa Devlet Hastanesinde bazı hükümlü ve tutuklu hastaların ölüme terk edildiği iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1923)

36. – İstanbulMilletvekili Bülent Akarcalı’nın, TRTGenel Müdürünün ne zaman atanacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1924)

37. – İstanbulMilletvekili Bülent Akarcalı’nın, Silivri-Çatalca’da yapımı planlanan Salkımkent Projesine ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/1939)

38. – Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcaoğlu’nun, lojmanlara ve memur maaşlarına yapılan zamma ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1943)

39. – Bursa Milletvekili Hayati Korkmaz’ın, hammadde ve enerji fiyatlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1948)

 

GELEN KÂĞITLAR

4 . 3 . 1997 SALI

Tasarılar

1. – Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumunun Kuruluş ve İdaresine İlişkin Kanun Tasarısı (1/576) (Adalet ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.2.1997)

2. – 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bağlı Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına DairKanun Tasarısı (1/577) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.2.1997)

3. – Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanuna Bir Ek Madde ve Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin KanunTasarısı (1/578) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.2.1997)

Teklifler

1. – Tekirdağ Milletvekili Fevzi Aytekin’in; İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatani Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına DairKanun Teklifi (2/711) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.2.1997)

2. – İzmirMilletvekili Metin Öney’in; Jeotermal Enerji, İçmeye ve Yıkanmaya Mahsus Sıcak ve Soğuk Madensuları ile Petrol Menşeli Olmayan Tabii Gaz Kaynakları Hakkında Kanun Teklifi (2/712) (Adalet ve Çevre ve Plan ve Bütçe ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar ve Bilgi ve Teknoloji komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.2.1997)

3. – Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci’nin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/713) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.2.1997)

4. – Artvin Milletvekili SüleymanHatinoğlu’nun; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında KanunTeklifi (2/714) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi :27.2.1997)

5. – Kırklareli Milletvekili Ahmet Sezal Özbek’in; İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatani HizmetTertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesine DairKanun Teklifi (2/715) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.1997)

6. – İstanbul Milletvekili AlganHacaloğlu ve 27 Arkadaşının; 3069 Sayılı Türkiye BüyükMillet Meclisi Üyeliği ile Bağdaşmayan İşler Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/716) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.1997)

Sözlü Soru Önergesi

1. – Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, Erzincan Bağ-Kur hizmet binası ihalesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/457) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.2.1997)

Yazılı Soru Önergeleri

1. – Bursa Milletvekili Ali Rahmi Beyreli’nin, İzmit-Kazandere’de yapılan operasyonlarda yakalanan örgüt mensuplarının Adalet Bakanının girişimleri sonucu serbest bırakıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2200) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.2.1997)

2. – Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz’in, Sağlık Meslek Lisesi mezunlarının atamalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2201) (Başkanlığa geliş tarihi 28.2.1997)

3. – Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, Erzincan Fen Lisesi ve Ulalar Çok Programlı Lisesi projelerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2202) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.2.1997)

4. – Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, Erzincan Çevreyolu yapım ihalesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2203) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.2.1997)

Meclis Araştırma Önergesi

1. – Afyon Milletvekili H. İbrahimÖzsoy ve 21 arkadaşının, mermerciliğin sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/170) (Başkanlığa geliş  tarihi : 27.2.1997)

 

 


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

Tarih :4 Mart 1997 Salı

BAŞKAN : Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Kâzım ÜSTÜNER (Burdur), Ali GÜNAYDIN (Konya)

 

BAŞKAN – Çalışmalarımızın hayırlara vesile olmasını Cenabı Allah'tan niyaz ederek; millî iradenin, şeksiz, ortaksız ve yegâne temsil yeri olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63 üncü Birleşimini açıyorum. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır; çalışmalara başlıyoruz.

ALİ DİNÇER (Ankara) – Sayın Başkan, temenniniz inşallah gerçek olur.

BAŞKAN – İnşallah efendim; hepimizin, hem temennisi hem gayreti hem çalışmasıdır. Demokratik parlamenter sistemin dışında hiçbir sistem, hiçbirimizin, hiç kimsenin işine yaramaz...

ALİ DİNÇER (Ankara) – İnşallah, bu söylediklerinizi duyanlar vardır.

BAŞKAN – ... inancımız budur, çabamız budur, tavrımız budur.

Sayın milletvekilleri, bugün, gündemimiz, sizlerin de takdir buyuracağı üzere, yüklü. O sebeple, gündemdışı söz talebinde bulunan değerli arkadaşlarıma bu imkânı veremedim, üzgünüm. İnşallah, çarşamba ve perşembe günleri telafi etmeye çalışacağım.

Şimdi, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Yüce Kurula sunuşları vardır.

Cumhurbaşkanlığı tezkerelerini okutuyorum:

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A)  TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Sri Lanka, Pakistan ve Filipinler’e gidecek olan Devlet Bakanı Bekir Aksoy’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Nevzat Ercan’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/700)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 28 Şubat 1997 tarihinden itibaren Sri Lanka, Pakistan ve Filipinler'e gidecek olan Devlet Bakanı Bekir Aksoy'un dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Nevzat Ercan'ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

                                                                                                       Süleyman Demirel

                                                                                                         Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

2. – Azerbaycan Cumhuriyetine gidecek olan Millî EğitimBakanı MehmetSağlam’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Bahattin Şeker’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/701)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 26 Şubat 1997 tarihinde Azerbaycan Cumhuriyetine gidecek olan Millî Eğitim Bakanı Prof. Dr. Mehmet Sağlam'ın dönüşüne kadar; Millî Eğitim Bakanlığına, Devlet Bakanı Bahattin Şeker'in vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

                                                                                                      Süleyman Demirel

                                                                                                        Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

3. – Kuzey KıbrısTürk Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı IşılaySaygın’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Namık Kemal Zeybek’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/702)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 28 Şubat 1997 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı Işılay Saygın'ın dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Namık Kemal Zeybek'in vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

                                                                                                      Süleyman Demirel

                                                                                                        Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – Afyon Milletvekili Halil İbrahimÖzsoy ve 21 arkadaşının, mermerciliğin sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/170)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Afyon ve İşçehisar İlçesi bugün ülke mermerciliğinin merkezidir. Mermercilik bir sanayi kolu olarak gelişmekte olup, buna paralel olarak Kocatepe Üniversitesinde Mermercilik Yüksekokulu da bu sanayi koluna personel yetiştirmektedir. Son ekonomik tedbirler, mermercilik sektörünün dış ve içpiyasasındaki konumda tıkanıklığa sebep olmuştur. Mermerciliğin gelişmesi ve yurt ekonomisine katkısının artması için mermerciliğin sorunlarının incelenmesi, teşvik, kredi ve vergi politikalarının yeniden gözden geçirilmesi ve gerekli tedbirlerin alınması amacıyla Yüce Meclisimizce bir araştırma komisyonu kurulmasını, Anayasamızın 98 ve İçtüzüğümüzün 104 ve 105 inci maddeleri gereği arz ederiz.

Halil İbrahim Özsoy              (Afyon)

Yusuf Ekinci                         (Burdur)

Biltekin Özdemir                   (Samsun)

Yaşar Okuyan                        (Yalova)

Enis Sülün                             (Tekirdağ)

Ünal Yaşar                             (Gaziantep)

Ömer Ertaş                            (Mardin)

İrfan Köksalan                       (Ankara)

Feridun Pehlivan                   (Bursa)

Bülent Atasayan                    (Kocaeli)

Uğur Aksöz                           (Adana)

Muzaffer Arslan                    (Diyarbakır)

İbrahim Çebi                         (Trabzon)

Emin Kul                               (İstanbul)

Aslan Ali Hatipoğlu              (Amasya)

Naim Geylani                        (Hakkâri)

Yusuf Selahattin Beyribey    (Kars)

Necati Güllülü                       (Erzurum)

Mahmut Oltan Sungurlu        (Gümüşhane)

Recep Mızrak                        (Kırıkkale)

Yüksel Yalova                       (Aydın)

Abbas İnceayan                     (Bolu)

Gerekçe :

Mermercilik ilk çağlardan beri bilinen bir sanayi koludur. Son on yılda Afyon ve İşçehisar İlçesinde gerek yapı malzemesi gerekse ev eşyası, mutfak dizaynı için bol miktarda kullanım sahası bulmakla beraber birçok sorunu da beraberinde getirmiştir.

Bu gelişmekte olan sektörün bir sanayi bölgesi dahi yoktur. Yurt ekonomisine katkılarını artırmak, mermer ocaklarının durumu ve yeri, modern konumu çerçevesinde üreticinin önünü tıkayan bürokratik engelleri azaltmak; bu işle iştigal eden kişi ve müesseselerin kredi ve teşvik, vergi iadesi konularını da yeniden gözden geçirerek gerekli tedbirlerin alınması inancıyla bu araştırma önergesinin verilmesi uygun görülmüştür. 

BAŞKAN – Önerge gündemde yerine alacak, Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırasında yapılacaktır.

Şimdi, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş, doğrudan gündeme alınma önergeleri vardır; ayrı ayrı okutacağım, işleme koyacağım ve oylarınıza arz edeceğim.

İlk önergeyi okutuyorum:

A) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

4. – Tekirdağ Milletvekili EnisSülün’ün, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı KanunHükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne DairKanun ile 78 ve 190 Sayılı KanunHükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/536), doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/143)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Tarafımca hazırlanarak 5.11.1996 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan Tekirdağ İli Namık Kemal Üniversitesinin kuruluşu ile ilgili 2/536 Esas Numaralı Kanun Teklifim 8.11.1996  tarihinde sevk edildiği Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşme yapılmadan bugüne kadar bekletilmektedir.

Teklifimizin İçtüzüğün 37 nci maddesinin ikinci fıkrasına göre doğrudan doğruya gündeme alınmasını Yüce Meclisin takdirlerine arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                                        Enis Sülün

                                                                                                                        Tekirdağ

BAŞKAN – Hükümet ve Komisyon söz talep ediyor mu? Yok.

Buyurun Sayın Sülün.

Konuşma süreniz 5 dakikadır efendim.

ENİS SÜLÜN (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tekirdağ İlimizde Namık Kemal Üniversitesinin kurulmasına ilişkin verdiğim kanun teklifinin doğrudan gündeme alınması için söz almış bulunuyorum.

Tekirdağ İlimiz, hem Avrupa toprakları üzerinde hem coğrafî konum olarak Karadeniz ve Marmara'ya kıyısı olan bir ilimizdir. Tekirdağ, Trakya'da merkezî konumda ve İstanbul'a yakınlığı nedeniyle, İstanbul'da yer alan üniversitelerin yükünü hafifletebilecek stratejik bir bölgede bulunmaktadır.

Tekirdağ, İstanbul ile E-5 ve E-25 karayolları üzerindeki yeni kurulan beldeler, yazlık evler ve turistik tesislerin yayılımıyla fizikî olarak birleşmiş durumdadır.

Ayrıca, İstanbul'daki sanayi kuruluşları Tekirdağ İl sınırları içerisine yayılmaya başlamıştır. Özellikle, çağımızda, sanayi-üniversite işbirliği ve bütünleşmesi, üretim-insangücü-eğitim unsurlarının dengeli şekilde yöreye dağılımını sağlayacak önemli bir faktördür.

Sadece Tekirdağ İli sınırları içerisinde 45 415 öğrenci ilkokullarda, 23 323 öğrenci ortaokullarda ve 18 056 öğrenci lise düzeyinde eğitim görmektedir. İlde okuma yazma oranı yüzde 98,3'tür. Yakın bir gelecekte üniversiteye girmeye çalışacak büyük bir öğrenci kitlesi sadece il sınırları içerisinde bulunmaktadır. Böylece, yörede, yükseköğretimde imkân ve fırsat eşitliği sağlayacak önlemler şimdiden alınmak zorundadır.

Tekirdağ, Avrupa'ya komşudur ve ekolojik koşulları Avrupa ülkelerindekine benzemektedir; üniversite yaşamına geçince, yurtdışı kurumlarla işbirliği ve evrensel gelişmeye katkıda bulunacak konumu mevcuttur; ulusal alanda ise, bilimsel toplantıların merkezi olmaya aday bir kent görünümündedir.

Kurulacak olan üniversiteye verilecek ismin Namık Kemal Üniversitesi olması uygundur; çünkü, Namık Kemal'in ismi Tekirdağ ile özdeştir. Tekirdağ, her Türkün kalbinde çok sıcak ve seçkin bir yer tutan Namık Kemal'in doğum yeri olmakla şeref duymaktadır. Aynı zamanda, Namık Kemal, vatan şairliği ve vatanı için idealist fikirleriyle, her Türk aydınıyla ayrılmaz bir kişiliğiyle tarihe geçmiştir.

İlin konumu: Tekirdağ, Türkiye'nin kuzeybatısında, Marmara Bölgesinin Trakya kesiminde yer almaktadır; yüzölçümü 621 788 hektar olup, Türkiye topraklarının yüzde 0,8'ini kaplamaktadır.

Tekirdağ'da, genellikle tarımla uğraşılmaktadır. İl toprakları, geniş düzlüklerle ve alçak tepelerden oluşmuş bir plato görünümündedir. Alan olarak yüzde 75,2'si platolarla kaplı olan il topraklarının yüzde 96,6'sı tarıma elverişlidir. Tekirdağ, genel olarak az engebeli bir yöredir. İlin güneyinde Ganos Dağları ve kuzeydoğusunda Istıranca Dağlarının uzantıları bulunmaktadır.

Tekirdağ'ın, güney sınırı boyunca Marmara Denizinde 133 kilometre kıyısı vardır. İl topraklarının kuzeydoğusunda Karadenizde de 2,5 kilometre kıyısı mevcuttur, az önce de ifade etmiştim.

Doğal Kaynakları: Tekirdağ İli yeraltı kaynakları bakımından oldukça zengindir; İlde çok yaygın linyit kaynakları vardır. Malkara ve Saray, linyit yataklarının en yoğun bölgeleridir. Şarköy'de asbest yatakları mevcuttur, bu ilçede demir yataklarına da rastlanmaktadır. Ayrıca, 1925 yılında sızıntı halinde petrol bulunmuştur. İlde, yeraltı kaynaklarının bir başkası da, Saray'a bağlı Sofualan Köyü yöresinde bulunan manganez yataklarıdır.

Ulaşım ve haberleşme: Tekirdağ, Trakya'nın tam ortasında bir çemberin merkezi konumundadır; İstanbul'a 138 kilometre, Kırklareli'ne 119 kilometre, Çanakkale'ye 199 kilometre uzaklıktadır.

Tekirdağ'da, ulaşım, E-5 ve E-25 karayollarıyla sağlanmaktadır; bu yollar, il sınırları dahilinden geçmektedir. TEM yollarına olan bağlantısı nedeniyle, hızlı ulaşıma olanak taşıyacak özelliktedir. Tekirdağ İli, Marmara Denizi kıyısında 133 kilometre sahil şeridine de sahiptir. Ayrıca, Çorlu-İstanbul, İstanbul-Çerkezköy elektrikli banliyö hattı döşenmiştir. Çerkezköy İlçesi de Türkiye'nin önemli ve sayılı sanayi bölgelerindendir. Son zamanlarda, Çorlu da, sanayi konumunda fabrikaların kurulması bakımından Çerkezköy'e eş değerde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Sülün, son cümlelerinizi ifade eder misiniz.

ENİS SÜLÜN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, ilimizde, bir ziraat fakültesi, Çorlu'da mühendislik fakültesi, ayrıca, ilçelerinde Malkara Meslek Yüksekokulu, Hayrabolu Meslek Yüksekokulu, Marmara Ereğlisi Meslek Yüksekokulu, Çerkezköy Meslek Yüksekokulu, Muratlı Meslek Yüksekokulu, Saray Meslek Yüksekokulu ve bunların da çeşitli bölümleri mevcuttur. Bu bakımdan, ilimizde, bu üniversitenin kurulması şahsımca uygun olacaktır; siz değerli milletvekillerimizin de desteklerini bekliyorum.

Sözlerime son verirken hepinize saygılarımı sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Sülün, teşekkür ediyorum efendim.

Başka söz talebi?.. Yok.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kanun teklifinin doğrudan gündeme alınması kabul edilmiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

5. – Amasya Milletvekili AslanAli Hatipoğlu’nun, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanuna Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/190), doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/144)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Tarafımca hazırlanarak 2.4.1996 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanuna bir ek madde eklenmesi hakkında (2/190) esas numaralı kanun teklifim, 5.6.1996 tarihinde, sevk edildiği Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşme yapılmadan bugüne kadar bekletilmektedir.

Teklifimin, İçtüzüğün 37 nci maddesinin ikinci fıkrasına göre, doğrudan doğruya gündeme alınmasını Yüce Meclisin takdirlerine arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                      Aslan Ali Hatipoğlu

                                                                                                                Amasya

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet adına söz talebi?.. Yok.

Sayın Hatipoğlu; buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

ASLAN ALİ HATİPOĞLU (Amasya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Amasya İlimizde "Yeşilırmak Üniversitesi" adı altında bir üniversite kurulması için verdiğimiz kanun teklifinin gündeme alınması hususunda söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.

Konuya geçmeden önce, 28 Şubat 1997 tarihinde, 02.00 sularında yöremizde meydana gelen 4,8 şiddetindeki deprem nedeniyle, tüm hemşerilerimize geçmiş olsun dileklerimi sunuyor, bu tür tabiî afetlerin hiçbir zaman tekerrür etmemesini Cenabı Hak'tan temenni ediyorum.

Değerli milletvekilleri, bir millete çağdaş toplum vasfı veren ve onu medeniyetle bütünleştiren en önemli unsur ilimdir, irfandır. Bugün, 21 inci Yüzyılın arifesinde ve uzay çağının da eşiğinde bulunmaktayız. Ülkemizi aydınlık geleceğe taşımak ise bilgi toplumuyla mümkündür. Bilginin adresiyse, eğitim ve öğretim kurumlarıdır. Bir milletin bilgi toplumu olabilmesi için, eğitim ve öğretim kurumlarının yurdun her köşesine adil bir şekilde yayılması gerekir.

Değerli milletvekilleri, yıllar önce kurulması gerektiği halde bir türlü kurulamayan Yeşilırmak üniversitesinin bir an önce kurulmasının birçok haklı nedeni vardır.

Amasya İlimiz, binlerce yıllık bir tarihî sürece sahiptir. Kuruluşundan bugüne kadar değişik medeniyetlere kültür merkezliği, kimi devletlere de başkentlik yapmış, tarihin her döneminde sayısız devlet ve ilim adamı yetiştirmiş olan şehzadeler diyarı ilimiz, tam anlamıyla, medeniyet ve uygarlıklar beşiğidir. Ulaşım açısından, doğudan batıya, kuzeyden güneye uzanan karayollarının kesiştiği yerde, Orta Anadolu'yu ve dolayısıyla da yurdun diğer  yörelerini Karadenize bağlayan demiryollarının üzerinde bulunmaktadır.

Halen, 101 öğretim üyemiz, 4 260 öğrencimiz vardır. İlimizde, Kredi ve Yurtlar Kurumuna bağlı yurtlarda 2 800 civarında öğrenci barınma imkânına sahiptir. Bağlı bulunduğumuz Ondokuz Mayıs Üniversitesi de yeterince büyüdüğünden, diğer kampuslarla ilgilenmesi güçleşmektedir. Ayrıca, ilimizde üniversite açılmasına dair Yükseköğretim Kurulu Başkanlığının 9.4.1991 tarih ve 91.16.492 sayılı Kararı da bulunmasına rağmen, 1992 yılının siyasî iktidarı, üniversite kurma tercihlerini, maalesef, başka illere kaydırmıştır. Bugün Türkiye'nin her ilinde bir üniversite açılırken, ne yazık ki, Amasyamızın bütün bu zenginliklerinin ve tarihî ihtişamının âdeta gözardı edilmesi ve dün seçim meydanlarında, bu konuda yöre halkımıza taahhütte bulundukları halde sözünü tutmayan siyasî parti liderlerinin, siyasî ortakların tavırları, aziz hemşerilerimizi derinden üzmektedir.

İşte, bugün, bir tarihî fırsatla karşı karşıyasınız. Eğer, Amasya'yı kazanmak istiyorsanız, Yeşilırmak üniversitesi teklifimizi destekleyerek, yöre halkımızın şükranlarını kazanabilirsiniz.

Değerli milletvekilleri, Amasya gerçeği, hiçbir zaman gözardı edilemeyecek kadar önemlidir. "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir" diyen Gazi Mustafa Kemal'in, ülkemizin kurtuluş seferberliğini Amasya'dan başlatması tesadüfî değildir; Türkiye Cumhuriyetimizin temel harcı olan millî irade esasına dayanan hükümet fikrinin ilimizde apaçık beyan edilmesi de tesadüf olamaz. Bugünün Türkiyesinde, Amasya'nın çok özel bir yeri, anlamı olduğu dikkatlerden kaçmamalıdır.

Bu vesileyle, önergeme destek vermenizi Yüce Heyetinizden diliyor ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Hatipoğlu, teşekkür ediyorum.

Başka söz talebi?.. Yok.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına geçiyoruz.

Genel Kurulun 27.2.1997 tarihli 62 nci Birleşiminde alınan kararlar uyarınca, bu kısımda yer alan Bakanlar Kurulu üyeleri hakkındaki gensoru önergesi ile Adalet Bakanı Sayın Kazan hakkındaki Meclis soruşturması önergesini görüşeceğiz.

IV. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI

VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) ÖNGÖRÜŞMELER

1. – Samsun Milletvekili Biltekin Özdemir ve 41 arkadaşının, 4214 sayılı Yetki Kanununu kötüye kullanmak suretiyle kamu personelinin ücret rejimiyle ilgili yanlış ve adaletsiz politikalar izledikleri iddiasıyla Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/10)

BAŞKAN – Şimdi, birinci sırada yer alan, Samsun Milletvekili Sayın Biltekin Özdemir ve 41 arkadaşının, 4214 sayılı Yetki Kanununu kötüye kullanmak suretiyle kamu personelinin ücret rejimiyle ilgili yanlış ve adaletsiz politikalar izledikleri iddiasıyla, Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında (11/10) esas numaralı gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelere başlıyoruz.

Hükümet?.. Hazır.

Gensoru önergesi, Genel Kurulun 26.2.1997 tarihli 61 inci Birleşiminde okunmuş ve bastırılarak sayın üyelere dağıtılmıştır. Bu nedenle, önergeyi tekrar okutmuyorum.

Sayın milletvekilleri, Anayasanın 99 uncu maddesine göre, bu görüşmede, önerge sahiplerinden bir sayın üyeye, siyasî parti grupları adına birer sayın üyeye, Bakanlar Kurulu adına Başbakana veya bir sayın bakana söz verilecektir. Konuşma süreleri, önerge sahibi için 10 dakika, gruplar ve hükümet için ise 20'şer dakikadır.

Önerge sahibi sıfatıyla Sayın Özdemir; buyurun efendim.

Sayın Özdemir, süreniz 10 dakikadır.

BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Sayın Başkan, Büyük Millet Meclisinin sayın üyeleri; konuşmamın başında hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, 54 üncü Cumhuriyet Hükümeti, özellikle 1997 yılı bütçesinin hazırlık aşamasından başlayarak, Türkiye'de, kamu çalışanları ve onların emekli, dul ve yetimleri için çok olumsuz bir yaklaşım içerisinde çalışmalarını sürdürmüştür. Bu konudaki en son düzenlemeleri, yetki kanununun getirdiği yanlışlıklar üzerinde olmuştur.

Önergemiz, Hükümetin, kamu çalışanları ile emeklileri konusundaki tutumu üzerine huzurunuza getirilmiştir.

Sayın milletvekilleri, hükümetlerin başarısında, devletin, halkına etkili ve verimli hizmet sunmasında, ehliyetli, liyakatli kamu çalışanlarının başka bir yeri vardır. Aynı şekilde, hükümetlerin, kamu çalışanlarının emeklilerine bakış açısı, onların, ülkenin bütün sorunlarına bakış açısının da bir göstergesidir. Bu açıdan, Sayın Erbakan Hükümetinin, hem kamu çalışanlarına hem onların emekli, dul ve yetimlerine, soğuk, gayri adil, eşitsiz, kayırımcı ve ayırımcı bir yaklaşımla baktığını değerlendiriyoruz.

Sayın milletvekilleri, Anavatan döneminde -1984-1991 döneminde- kamu çalışanları ve emeklileri ile ilgili olarak tam 25 değişik konuda -kamu çalışanlarının durumlarını iyileştirecek, emeklilerin durumlarını iyileştirecek- düzenlemeler yürürlüğe konulmuştur.

Bunların ayrıntıları, sizlere sunulan raporda belirtilmiştir. Bu çalışmalarla ilgili olarak 1992 sonrasında -1992-1995 döneminde- yapılmış olan önceki iyileştirmelerin tamamı neredeyse bozulmuş ve kamu personel rejimi, bütünüyle yozlaştırılmıştır.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Doğru söylemiyorsunuz Sayın Özdemir!..

BİLTEKİN ÖZDEMİR (Devamla) – Ancak, 1996 yılı ortalarında işbaşına gelmiş olan bugünkü Hükümet, kamu çalışanları üzerindeki tasarruflarıyla, bundan önceki hükümetlerin yapmış oldukları olumsuzluklara, âdeta rahmet okutmuştur.

Sayın milletvekilleri, 1997 yılı bütçesinin, gerek Plan ve Bütçe Komisyonundaki çalışmaları sırasında gerek Büyük Millet Meclisi Genel Kurulundaki çalışmaları sırasında, hatırlayacağınız gibi, enflasyonun yüzde 90'lar düzeyinde seyrettiğini, bu itibarla, malî yılın hiç olmazsa birinci yarısı için, kamu çalışanlarına, genelde yüzde 50 düzeyinde bir iyileştirmenin yapılmasının hakça olacağını, burada, sizlere de uzun uzun sunduk. Ancak, 54 üncü Hükümetin -bugünkü Hükümetin- bu konulardaki hazırlıksız ve peşin yargılı tavrı yüzünden, Anavatan Partisi ve diğer muhalefet partileri üyeleri tarafından yapılmış olan teklifler reddedilmiştir. O arada, Hükümet, Büyük Millet Meclisinden bir yetki almak suretiyle, kamu çalışanlarından bazılarının durumlarına özel iyileştirmeler getireceğini ileri sürmüştür.

Sayın milletvekilleri, -tekrar altını vurguluyorum- Hükümet üyeleri, Hükümet yetkilileri, başta Sayın Başbakan, buradan, sizden bu yetkiyi alırken, bazı hizmet sınıflarındaki bazı kamu görevlileri için özel iyileştirmeler yapacağını ileri sürerek yetki talebinde bulunmuştur. Fakat, uygulamada ne yapmıştır; şimdi, bu adil düzen yaklaşımının uygulamada neler getirdiğine genel hatlarıyla değinmek istiyorum.

Sayın milletvekilleri, bir defa, şunu ifade edeyim; bütçe çalışmaları sırasında, kamu personeli için öngörülen ödeneklerin, 1997 yılında toplam yüzde 50'ler dolayında bir iyileştirme getirdiğini, yapılabileceğini anlattık. Ancak, daha sonra, Hükümet, yatırımlardan da keserek, diğer hizmet kalemlerinden de keserek, 50 trilyonluk bir ilave kaynak yarattı aktarmalar suretiyle; ancak, bu aktarmaları, tamamen bir veya iki hizmet sınıfı için -o da, kendi aralarında ayırım yaratarak- yapmış olduğu artımlara harcadı. Bir hizmet sınıfımızda, hepinizin bildiği gibi, yüzde 75'lere varan artışlar sağlarken, daha sonra kamuoyu baskısıyla, bir başka hizmet sınıfında da yüzde 50'ler dolayında iyileştirmeler yaptı; diğer bütün çalışanlar için iyileştirmeler -emekliler dahil- yüzde 30'lar düzeyinde kaldı.

Şimdi, öğreniyoruz ki, Hükümet, kamuoyunun beklentilerini dikkate alarak ve yapmış olduğu büyük adaletsizliği de belki fark ederek, bu defa geriye kalanlara da bir miktar daha -belki emeklileri de kapsayacak şekilde- iyileştirme yapma hazırlığı içerisindedir. Oysa, sözlerimizin başında da arz ettik, bunun bütçe kanunlarıyla yapılması gerekirdi. Hükümet, yapmış olduğu yetki kanunu düzenlemeleriyle; yani, kanun hükmündeki kararnamelerle, kuruluş içerisindeki dikey dengeleri bütünüyle bozmuştur; hizmet sınıfları arasındaki yatay dengeleri bütünüyle bozmuştur; hizmet sınıfları arasındaki bu ayırımcılık dışında emeklileri tümüyle gözardı etmiştir; enflasyonun, her kesimi ilgilendirdiğini hiç kale almamıştır. Hükümet, âdeta, gelişigüzel beyanlarla nüfuz suiistimalinde bulunmuştur. Maliye Bakanı "iyileştirme yapacağız" demiştir; akşam, Başbakan tekzip etmiştir. Millî Eğitim Bakanı "öğretmenlere zam yapıyoruz, tamamdır" demiştir; akşam, IMF ile bütçe gerekçeleriyle Başbakandan aldığı talimat dolayısıyla vazgeçmiştir. Başbakanın kendisi "çalışmalar yapıyoruz; nisan ayında gelir artıracağız, o zaman zam yapacağız" demiştir; ondan da şu güne kadar ciddî bir netice elde edilememiştir. Şu günlerde de bir devlet bakanımız, kamu çalışanlarının maaşlarıyla ilgili beyanlarda bulunmaktadır.

Sayın milletvekilleri, yapılan düzenlemelerle, kamu çalışanları arasında kurulmuş olan duyarlı dengeler tamamıyla bozulurken, öbür yandan da emeklilerimiz bütünüyle ihmal edilmiştir.

Ayrıca, sözleşmeli personelle ilgili içler acısı uygulamalar yapılmıştır. Bir defa, sözleşmeliler arasında farklılıklar gözetilmiştir. İkincisi, bugün, devlette kadro karşılığı çalışan 5 bin dolayında sözleşmeli personelden hizmete yeni giren 3 bini lehine,  bu işin onbeş yıldır, yirmi yıldır, otuz yıldır kahrını çeken uzman personele nazaran çok daha yüksek düzeyde düzenlemeler yaparak, orada da bir büyük keşmekeş yaratılmıştır; geriye teşmil edilemeyecek bir düzenlemeyle adaletsizliği perçinlemiştir; hizmet sınıfları arasında ayrımcılık gözetmiştir; emekliler ve çalışanlar arasındaki dengeler tümüyle bozulmuştur.

Sayın milletvekilleri, Hükümet ne yaptığının farkında değildir; ne söylediğinin de...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BİLTEKİN ÖZDEMİR (Devamla) – Toparlayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Özdemir, efendim, size 2 dakika eksüre veriyorum; lütfen toparlayın.

Buyurun efendim.

BİLTEKİN ÖZDEMİR (Devamla) – Sayın milletvekilleri, Hükümetin, hakikaten, kamu yönetimine ve ekonomiye ilişkin olarak sizleri ve Türk kamuoyunu bilgilendirmesi, tamamen çelişkilerle dolu, gelişigüzel, ilkesiz ve gerçekleri yansıtmayan boyuttadır. Bakınız, huzurunuzda tekrar sunuyoruz:  Sayın Başbakan tarafından "Ocak ayı bütçe gelirleri 9 trilyon lira fazla verdi" diye beyan edilmiştir; oysa, gerçek, 129 trilyon lira açıktır... Şubat ayı rakamları henüz deklare edilmemiştir; ama, 200 trilyon lira dolayında açık verdiği, yaptığımız öndeğerlendirmelerden anlaşılmaktadır. Bütçe açığını, Maliye Bakanı, sırf Sayın Başbakanın yanlışlarını veya gerçekdışı beyanlarını ortaya dökmemek için, daha, vermemektedir. Hazineden sorumlu bakan, hâlâ, daha 1996 yılı yılsonu içborç stok rakamlarını vermemektedir. Aynı şekilde -fiyatlar üzerindeki gelişmeleri daha bugün müşahede ettik- fiyat eğrisi yukarıya doğru tekrar hızlanmıştır, çıkışa geçmiştir ve son altı yedi yılın en yüksek düzeylerine gelmiştir.

Sayın milletvekilleri, Hükümetin, kamu yönetiminde, kamu ekonomisinin yönetiminde ve kamu çalışanlarıyla kamu emeklilerine yaklaşımında büyük adaletsizlikler vardır, yanlışlıklar vardır. Hükümetin kaynak politikaları gerçekdışıdır, beyanlar gerçeği -arz ettim- yansıtmamaktadır, gerçekdışıdır. Bu çalışmaların...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BİLTEKİN ÖZDEMİR (Devamla) – Son cümlelerimi toparlayabilir miyim Sayın Başkan?

BAŞKAN – Efendim, lütfen son cümlenizi ifade buyurun.

BİLTEKİN ÖZDEMİR (Devamla) – Sayın milletvekilleri, bu anlayış ve yaklaşımlarda bir hükümetin ülkenin yönetiminde artık daha uzun süre tutulmaması gerektiği hususunu takdir edeceğinize inanıyor, önergemizin kabulü istikametinde destek vermenizi arz ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (ANAP, DSP ve CHP  sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özdemir, teşekkür ediyorum.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın İsmet Attila; buyurun. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA İSMET ATTİLA (Afyon) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Anavatan Partisine mensup milletvekili arkadaşlarımızın 54 üncü Cumhuriyet Hükümeti hakkında, 4214 sayılı Yetki Kanununu kötüye kullanmak suretiyle kamu personelinin ücret rejimiyle ilgili  yanlış ve adaletsiz politikalar izlediği iddiasıyla verilen ve Anayasanın 99 uncu, İçtüzüğün ise 106 ncı maddeleri uyarınca bir gensoru açılması talep edilen önerge üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına konuşmak üzere huzurunuza gelmiş bulunuyorum; Yüce Meclisimizin Sayın Başkanını ve Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; huzurlarınıza getirilen söz konusu gensoru önergesi, haksız ve insafsız iddialarla dolu olduğu gibi, kendi içinde barındırdığı çelişkiler nedeniyle de maluldür. Hükümetimizin, Yüce Heyetinizden aldığı yetkinin süresi henüz dolmamış ve yine, Heyetinizce, yetki kanunu ile belirlenen amaç ve ilkeler kapsamında yapılan çalışmalar titizlikle sürdürülmekteyken, verilen bu gensoru önergesinin amacı, eğer, Yüce Meclisimizin değerli zamanını israf etmek değilse, Anavatan Partisinin iktidarda bulunduğu yıllardaki icraatının tanıtımını yeniden yapmak olmalıdır; çünkü, önergede, Hükümetimizin, yetki kanununu yanlış kullandığı iddia edilirken, buna dair açıklamaların, önergeye ekli raporda sunulduğu ifade edilmekte; ancak, rapora baktığımızda ise, Anavatan Partisinin iktidarda bulunduğu 1984-1991 döneminde gerçekleştirildiği iddia edilen düzenlemelerin yer aldığı görülmektedir. Anlaşılan, son yıllarda moda olan bir deyimle, nostaljik bir yaklaşım içinde, artık, bir daha geri gelmeyeceği kendilerince de idrak edilen iktidarlarını hatırlama ve avunma amaçlanmıştır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; personel rejimimizdeki bugünkü dağınıklığın, kurumlar ve hizmet sınıfları arasındaki dengesizliklerin mimarının, Anavatan Partisi iktidarları olduğunu herkes bilmektedir. Bu nedenle, ben, kısıtlı süremi bu dönemin eleştirisine ayırmak yerine, sizlere, kısaca, Hükümetimizin, sizlerden aldığı yetkiyi kullanırken, bugüne kadar neler yaptığını ve bundan sonra neler yapmayı planladığını arz etmek istiyorum.

4214 sayılı Yetki Kanununun süresi dört ay olup, bu süre, 3 Nisan 1997 tarihinde dolacaktır. Kanunun verdiği yetki çerçevesinde, birden fazla kanun hükmünde kararname çıkarılması mümkündür; bu nedenle, bugüne kadar çıkarılmış olan ve Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet personelinin maaşlarında iyileştirmeler yapan iki adet kanun hükmünde kararname delil gösterilmek suretiyle, kamu personeli arasında eşitsizlik yaratıldığını iddia etmek doğru değildir. Hükümetimiz, Kanunun öngördüğü süre içerisinde yeni kanun hükmünde kararnameler çıkarmak suretiyle, diğer kamu personelinin maaşlarında da ek iyileştirmeler yapacaktır; bu konuda hiçbir tereddüt söz konusu olmayıp, bu husus, çeşitli vesilelerle, Hükümetimizin farklı üyeleri tarafından açıklanmıştır. Hükümetimizin farklı üyeleri tarafından verilen beyanlar da, esasen, bu kararlılığın bir ifadesi olup, bunun eleştiri konusu yapılması, tarafımızdan haklı ve anlaşılır bulunamamıştır. Çalışmalarımız henüz sonuçlanmadığına ve alınan yetki henüz tamamıyla kullanılmış olmadığına göre, kamu personeli arasındaki yatay ve dikey dengelerin bozulduğunu iddia etmek insaflı bir yaklaşım olarak değerlendirilemez kanaatindeyiz.

Önerge sahibi arkadaşlarımızın iddialarının tam aksine, Hükümetimiz, yetki, sorumluluk, uzmanlık ve hizmetin özelliği gibi unsurları dikkate almak suretiyle, yatay ve dikey dengeleri bozmadan ve hatta geçmişte bozulmalar meydana gelmiş ise, onları da düzeltmeyi görev bilerek ek iyileştirmeler yapmayı amaçlamıştır. Değerli milletvekillerimizce de hatırlanacağı üzere, 4214 sayılı Yetki Kanununun "İlkeler" başlıklı 3 üncü maddesine göre, memurlar ve diğer kamu görevlileriyle bunların emeklilerinin geçmiş yıllardaki kayıplarını gidermek ve onlara yeterli ve adil bir ücret seviyesi sağlamak amacıyla malî haklarında hizmetin özellik ve gereklerine uygun iyileştirmeler yapılması öngörülmüştür.

Görüldüğü üzere, burada çok önemli bir husus vardır; o da, yapılacak iyileştirmelerin, hizmetin özellik ve gereklerine uygun olmasıdır; kamu görevinin verimlilik ve etkinlik içinde yerine getirilmesi amaçtır. Bu amacın gerçekleştirilebilmesi için de, görevi özellik arz eden personelin kamu hizmetinde tutulması ve yetişmiş nitelikli personelin kamudan ayrılmasının önlenmesi gerekir.

Sayın Başkan, sayın millevekilleri; işte, bu amaç ve ilkelere uygun bir düzenleme yapılabilmesi için hem adalet ve hakkaniyet ölçülerine uygun hem de kamu hizmetlerinde etkinliği ve verimliliği artıran bir maaşın kamu personeline sağlanabilmesi için, gerek kuruluşların gerekse bunların personelinin yapı ve niteliklerinin net ve ayrıntılı bir şekilde tespit edilmesi gerekmektedir. Bu çalışmaların ise zaman alacağı tabiîdir. Teşkilat yapılarının özellikleri itibariyle çalışmaları daha kısa sürede tamamlanarak, terörle mücadelede canla başla çalışan Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet personeli için ilk kanun hükmünde kararnamelerin çıkarılmış olması, diğer hizmet sınıfları için düzenleme yapılmayacağı anlamında yorumlanamaz. Diğer hizmet sınıfları için yürütülen çalışmalar da son aşamaya gelmiş olup, yakında kanun hükmünde kararnameler neşredilmek suretiyle yürürlüğe girecektir. Böylece, hem yatay hem de dikey dengelerin korunmuş olduğu ve bugüne kadar geçen sürenin, bu dengeleri sağlamak için gerekli çalışmaların yapılmış olması için kullandığı ortaya çıkacaktır. Bu nedenle, söz konusu düzenlemeler basit olduğu halde konunun istismar edildiği ve çalışanlar üzerinde nüfuz kullanıldığı yolundaki iddiayı ciddî bulmak mümkün değildir. Ayrıca, şimdiye kadar çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle, aynı hizmet sınıfları içinde dengelerin bozulduğu yolundaki iddianın da ne kadar dayanaksız olduğu, az önceki açıklamalar ve çalışmalar sürdürülürken benimsenen ilkeler ışığında açıkça görülmektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şimdi de, bundan sonra, diğer hizmet sınıflarına zam yapılsa bile, kanun hükmünde kararnamelerin geriye doğru yürümemesi nedeniyle, telafi edilemeyecek bir  eşitsizliğin ortaya çıkacağı yolundaki görüşe değinmek istiyorum. Çalışmalar sonuçlanınca, tüm personelimiz, ekzammı, Ocak 1997 tarihinden itibaren alacaklardır. Kanun hükmünde kararnamelerin geriye doğru yürümediği doğrudur; ancak, personelimizin kayıplarının, toplu bir ödeme yapmak suretiyle giderilmesi mümkün olup, kanun hükmünde kararnamelerin yayımlanmasından sonraki bir tarihte yapılacak ödemelerle bu kayıplar telafi edilecektir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yapılan ve yapılacak düzenlemelerin karşılığı ödenek, bütçemizde mevcuttur. İç ve dış dengelerin sağlanması için, 5 Nisan 1994'te ekonomik önlemler uygulama planı çerçevesinde alınan kararlar ve vergi kanunlarında yapılan düzenlemeler sonucunda, vergi gelirlerinde ve vergi dışı gelirlerde sağlanan artışlar sayesinde, bilindiği üzere, 1997 malî yılı bütçesi denk olarak bağlanmıştır. Hükümetimiz, bu hususa özel bir önem vermektedir. Bütçenin denkliği içinde ve denkliği bozmadan, daha önce ilan edilen kaynak paketleriyle ilave kaynak paketlerinin sağlayacağı gelir artışlarının bir bölümü, personelimizin yaşama şartlarının iyileştirilmesine tahsis edilecektir. Hükümetimiz, işbaşına geldikten sonra, memur maaşlarında, önce yüzde 50 oranında, sonra da yüzde 30 oranında artışlar sağlamıştır. Bu demektir ki, geçen sekiz aylık dönemde, maaşlarda yüzde 95 oranında iyileştirme yapılmıştır. Bu oran, aynı dönemde gerçekleşen yüzde 40 civarındaki enflasyon oranının çok üzerinde olmasına rağmen, Hükümetimiz, memurumuzun daha fazlasına layık olduğunun bilinci içerisinde, yıl içerisinde sağlanacak gelir artışlarını da, memurumuzun ve emeklimizin malî durumunu daha da iyileştirmek için kullanacaktır; bunun yakın takipçisi de DYP olacaktır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Hükümetimiz, çalışanlanlarla emekli kamu personeli arasındaki dengeleri de gözetmektedir. Nitekim, kamu personelinin maaşlarında, daha önce, Hükümetimiz döneminde, iki kez artış yapılmıştır. Yapılan artış, emeklilerimize de aynı oranda yansıtılmıştır. Bağ-Kur emeklilerine bu oranların çok daha üzerinde artış sağlanarak, maaşları üçe katlanmıştır. Yapılan ek iyileştirmeler kapsamında, emeklilerin malî haklarında da düzenlemeler yapılacaktır. Ancak, yetki kanununun sözlerimin başında arz ettiğim ilkeleri hatırlanırsa, tüm kamu personelinin maaşlarında aynı oranda artış yapılmasının öngörülmediği de hatırlanacaktır. Aynı şekilde, emeklilerin maaşlarında da, tek bir oranda ve çalışan personele yapılan oranda zam yapılması gereği iddia edilemez; çünkü, yetki kanunu, herkese aynı oranda zam yapılmasını öngörmemektedir. Esasen, tüm kamu personeline aynı oranda zam yapılması için bir yetki kanunu da gerekmezdi.

Yetki kanunu, hizmeti özellik arz eden kamu personelini hizmette tutmaya ve personelin etkinlik ve verimliliğini artırmaya yönelik düzenlemeler yapılmasını amaçlamaktadır. Bu bakımdan, çıkarılacak kanun hükmünde kararnamelerde bu hususun gözetilmesi kadar tabiî bir şey olamaz. Bu nedenle, gensoru önergesinin, yetki kanununun amacını kavramadığı ve bu kanunda öngörülen ilkeleri gözardı ettiği tüm açıklığıyla görülmektedir. Ayrıca, bir yandan emeklilere de aynı oranda zam yapılmasını eleştiri konusu yaparken, bir yandan da "ortalama ücret artışı" adı altında, konunun, sadece basit bir aylık artış olarak değerlendirildiğini iddia etmek ve böyle bir yaklaşımı eleştirmek çelişki değil midir?

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; buraya kadar arz ettiğim açıklamalardan, konuya "ortalama ücret artışı" adı altında basit bir yaklaşımda bulunulmadığı anlaşılmıştır sanıyorum. 1994 ve 1995 yıllarında, düşük dereceli memurlara daha yüksek maaş artışı sağlayan politikalar uygulanmıştır. Gensoruda, siyasî kaygılar nedeniyle açık bir şekilde ifade etmeden "ortalama ücret artışı" ifadesiyle eleştirilen, bu uygulamadır. Malumları olduğu üzere, geçmiş hükümetlerin yanlış ekonomik politikaları nedeniyle ekonomide büyük bir kriz yaşanmış ve toplumun her kesimi üzerine düşen fedakârlığı yapmıştır. En büyük fedakârlık ise, az maaş alan düşük dereceli memurlara düşmüştür. Öncelikle, geçim sıkıntısı çeken düşük dereceli memurlara bir parça nefes aldıran bir yaklaşımla bu kesime daha yüksek oranda zam yapılması eleştiri değil, takdir konusu yapılmalıdır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Hükümetimizi böyle bir yaklaşım içerisinde olmakla suçlayan önerge sahiplerinin, bütçe görüşmeleri sırasında, partilerinin, malî yılın ilk yarısı için yüzde 30 yerine yüzde 50 artış yapılmasını önerdiklerinden bahisle, bu önerileri dikkate alınmayıp, yetki kanununun öngördüğü şekilde yatay ve dikey dengeleri de gözeten bir iyileştirme yapılmasını öngören bir yaklaşımı eleştiri konusu yapmaları da başka bir çelişki değil midir?

İşte, bütün bu nedenlerle, huzurunuza getirilen, bu haksız ve insafsız olduğu kadar, tutarsız da olan gensoru önergesinin gündeme alınmaması gerekir diyoruz.

DYP Grubu olarak bu önergeye ret oyu vereceğiz.

Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

SÜLEYMAN HATİNOĞLU (Artvin) – Sizden, başka bir şey beklemiyorduk.

İSMET ATTİLA (Afyon) – Gerisi  arkada.

BAŞKAN – Sayın Attila, teşekkür ediyorum efendim.

Efendim, gruplar adına başka söz talebi?.. Yok mu efendim gruplar adına söz talebi?.. Yani, Hükümeti kürsüye davet edersem, sonra, İçtüzük gereği, tekrar gruplara dönemem...

HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – DSP Grubu adına Sayın İsmail Cem konuşacaklar.

BAŞKAN – DSP Grubu adına, Sayın Cem...

Efendim, gruplar adına söz talebi olursa, kaydını yaptıralım.

Sayın Cem, buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA İSMAİL CEM (Kayseri) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi, Demokratik Sol Parti Grubu adına selamlarken, bir güven ve bunalım çerçevesinde sekiz ayı incelemek istiyorum ve sekiz ay sonunda, memur maaşlarına dönük şu gensoru önergesi dahil, bu noktaya nasıl vardığımızı irdelemek ve bugünden sonrası için, bu güven bunalımına son vermek açısından ne yapabiriz; bu konularda bazı düşünceler sunmak istiyorum.

Şimdi, olaya, önce şöyle bakabiliriz:

Şu sekiz ay, bütün sorunlar dahil, bir güvensizlik ve güven bunalımı süreci olarak yaşandı; memur maaşları dahil -birazdan değineceğim- son Millî Güvenlik Kurulu kararı dahil, bir güvensizlik süreci olarak yaşandı.

Nereden başladı bu güvensizlik; neden birbirimize güvenmemekteyiz? Açık söyleyeyim, ilk adımda, bir koalisyon beraberliğinin, bir çeşit kaynaktaki günah üzerine bina edilmesinden kaynaklandı. (DSP sıralarından alkışlar) Eğer bir koalisyon birlikteliği, benim yaptığımı sen gözardı et ve kolla, senin yaptığını ben gözardı edeceğim ve kollayacağım anlayışı üzerine bina edilirse, o takdirde, önce vatandaşın güvenini kaybetmek kaçınılmazdır. İlk güven bunalımı orada başlamıştır ve daha sonra, bu güvensizlik tırmanmaya yönelmiştir; günahın çoğalmasıyla, çeşitlenmesiyle, devletin müesseseleri içinde bir güvensizliğe dönüşmüştür. Olay, giderek, Türkiye'de, Hükümet ile Anayasa arasında, Hükümet ile devleti arasında bir ciddî çelişki, bir ciddî zıtlaşmaya ulaşmıştır.

Memur konusuna değinerek geliştirmek istiyorum. Şimdi, memurumuzun hangi kesitine yüzde 70 zam verdik, hangisine yüzde 30 zam verdik, ondan sonra yüzde 10-15 daha mı vereceğiz tartışması, bir yerde fevkalade soyut gözüküyor ve aldatıcı, yanıltıcı gözüküyor; yani, biz, bu zammı yüzde 5-10 farklılaştıracağız da, memurun geçmiş yıllardaki kaybını mı telafi edeceğiz?

Şu pahalılık ortamında -yüzde 90 enflasyon denilmekte, daha da yükseğe çıkacağa benziyor- memura vereceğimiz yüzde 10, yüzde 15 fazla zamla, biz, memurumuzun, çoluk çocuğunun geçimini mi sağlayacağız, ya da -hepimiz öylelerini tanımaktayız- devlet dairesinden çıktığında işportacılık yapan, simit satan ve evinin geçimini ancak böyle sağlayan memurun derdine deva mı olacağız?!. Kendi kendimizi aldatmayalım. Bu, yüzde 5, 10, 15, 25 zamla, memurun sendika hakkını mı sağlamaktayız?

Anayasayı değiştirdik, o kadar da yeterli olmasa bile, aylar geçti, yıl oldu, uyum yasalarını çıkaramadık dahi. Bu zamla mı memurumuzu çağdaş memurun hakkına, hukukuna kavuşturacağız, ya da, artık dünyada eşi benzeri kalmamış -bu noktayı sayın milletvekillerinin dikkatine sunmak istiyorum- bir tayin ve nakil sistemiyle?.. Dünyada yok bu. Çok zorunlu görevlerin dışında, memurun kendi isteği dışında, terfiini kolaylaştırma talebi dışında "Sen, üç yıl şurada öğretmenlik yapacaksın, sonra ben seni alacağım buraya yollayacağım; sen, beş yıl şu ilimizde, şu kentimizde çalışacaksın, sonra ben seni alacağım, ailenle, okuldaki çocuğuna okulunu bıraktıracağım ve bambaşka bir yöremize göndereceğim" diyeceğiz... Bizde olduğu gibi dünyada yok. Böyle bir anlayışla yönetmekte olduğumuz, hâlâ çağdışı anlayışla yönetmekte olduğumuz memurun, hele hele iktidarsak, hoşumuza gitmedi diye, efendim, onun yerine kendi adamımız geçecek diye, alıp, çoluğuyla çocuğuyla, yaprak misali, koparıp, oradan oraya gönderdiğimiz memurun sıkıntısını bu zamlar mı önleyecek; bunu mu düşünmekteyiz? Ya da, özellikle, maalesef, bugünkü iktidarın halen sergilediği, valinin iyisi benden olandır, polis müdürünün hası partimize hizmet edendir, genel müdürün muteberi ihaleyi şu tarafa veyahut bu tarafa verendir, genel müdürün iyisi benim partizanımı alıp, kollayıp, işe yerleştirendir zihniyetiyle ve bu zihniyet devam ettiği sürece, bizim, öyle zamla, insanların ağzına bir tutam bal çalmakla, üstelik şu pahalılık ortamında iki üç ayda yok olacak bir gelişmeyle, memurun sıkıntısını hafifletmemiz söz konusu bile değildir.

ALİ OĞUZ (İstanbul) – Ne yapsak yaranamıyoruz.

İSMAİL CEM (Devamla) – Yaranamazsınız... Tabiî ki, yaranamazsınız...

Sayın milletvekilleri, ben, burada, kısaca, halka verdiğiniz sözlere değineceğim. Bu Hükümetin -muhalefetteyken değil- ilk günlerinde, ilk aylarında anlatılan şu masallar, memur maaşının dolara endeksli olarak ödeneceği vaadi ne oldu; memur maaşının, pahalılığın artışı oranında, devamlı yükseltileceği, o zamanki çok moda deyimiyle eşelmobil -yani, oynak merdiven- sistemi getirileceği vaadi ne oldu; bütün bunlar unutuldu.

Ben, burada, şu sınırlı zaman kesitinde, bugünkü Refah Partisi–Doğru Yol Partisi Hükümetinin yaptıklarından çok, özetle, bazı yapmadıklarından söz etmek istiyorum; çünkü, memur zammını konuştuğumuz vakit, asıl dikkat edilmesi gereken budur.

Memura zam denildiğinde, işçiye ücret artışı denildiğinde, yatırım denildiğinde, esnafa teşvik denildiğinde cevap hazır: "Paramız yok, kaynağımız yok, memurumuza daha fazla nasıl zam yaparız?" Acaba, hakikaten bu kaynak yok mu ya da bu kaynağı ortaya çıkarmamak hükümetlerin uyguladığı bir politika mı?!.

Bakınız, biz, Demokratik Sol Parti olarak, bu konularda çok hassasız. Türkiye'yi, bugünkü çok iddialı Hükümet Koalisyonu, bir vergi kaçakçılığı, vergi kaçakçıları cenneti olarak korumaya inat ederse, ne memura verecek para buluruz ne işçiye ne esnafa ne köylüye ne emekliye. (DSP sıralarından alkışlar)

Son araştırma, çok saygı duyduğum, liberal, hatta muhafazakâr eğilimli bir iktisatçı Profesör Osman Altuğ'un yaptığı araştırma. Türkiye'de toplanan Gelir Vergisi miktarı kadar Gelir Vergisi kaçırılmakta; yani, 100 toplamaktaysak; ihtiyacımız olan hastane, okul, ordu, memur, işçi, zam, üretim, yatırım için 100 toplamaktaysak, 100 kaçırılıyor.

Ee, peki, biz, bir yandan bunun kaçırılmasına imkân tanıyacağız, mâni olmayacağız, öte yandan da diyeceğiz ki, kusura bakma köylü kardeşim, kusura bakma işçi arkadaşım, yatırımcım, esnafım, emeklim, benim param yok... Böyle şey olmaz.

Biz, bir yandan ahlaksızlığı, hırsızlığı, yolsuzluğu gözardı etmeyi umur-i adiyyeden sayabileceğiz; bir yandan vergi kaçıranları, işçiden kestiği sigorta primini, fukara işçiye para öderken, devlete vermek üzere onun ücretinden kestiği sigorta primini cebine atanı ve vergi kaçakçısını affedeceğiz, dönüp dönüp yine affedeceğiz; ondan sonra da, ekmek çalan garibanı hapisaneye yollayacağız ve ardından da, "biz, memurumuza, işçimize, köylümüze destek çıkacağız" diyeceğiz!.. Tabiî ki çıkamazsınız İktidarımızın sayın yöneticileri; çünkü, siz, o kaynağı genişletmediğiniz sürece; siz, namusluyu, bir bakıma cezalandırıp, namussuzu kollamaya dönük bir sistemi, kaçakçıyı affetmeyi devam ettirdiğiniz sürece, elbette, köylüyü de, işçiyi de, memuru da perişan etmeye devam edeceksiniz.

Biz, Demokratik Sol Parti olarak, namussuzların değil, namuslu, çalışkan insanlarımızın, memurun, öğretmenin, işçinin kollanmaya, desteklenmeye layık oldukları inancındayız. Demokratik Sol Parti, sürekli ve sonsuz bir adalet arayışı içindedir. Demokratik Sol Parti olarak, imtiyazları, fırsatları, kültürü, eğitimi, zenginlikleri, mutluluğu, mümkün olan en geniş kitleye yaymanın, ulaştırmanın bayrağını taşımaktayız. Bunun için kabul etmiyoruz sizin bu yaklaşımınızı. (DSP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, güvenden söz ettim, bunalımdan söz ettim. İlk baştaki, başlangıçtaki o günah nedeniyle, toplumun size olan güvenini, Hükümete olan güvenini ilk adımda, bugünkü Koalisyon sarsmıştır; fakat, olay bununla bitmedi, güvensizlik tırmanmaya başladı. Güvensizlik, bir noktada, Refah Partisi-Doğru Yol Partisi Hükümetinin, cumhuriyet ve Anayasa ilkelerini zorlayan politikalarından ve zaafından güç aldı. Koalisyon, isteyerek ya da istemeyerek, bazen kendi niyetinin, bazen kendi aczinin sonucunda, maalesef, yıkıcı, kavgacı güçlere ön vermiştir; yıkıcı, kavgacı güçleri özendirmiştir. Bu güçlerin, meydanı boş bularak, her gün biraz daha saldırgan olmaları, saldırganlıklarını artırmaları, toplumun büyük çoğunluğunda kaygı ve korku yaratmıştır. Millî Güvenlik Kurulunun açıklaması, aslında, bu kaygının ve bu korkunun ifadesidir ve hemen söyleyeyim, bu açıklama, özellikle bizim için, Demokratik Sol Parti için, maalesef, şaşırtıcı değildir.

Biz, DSP olarak, cumhuriyetimizin inançlara saygılı laiklik anlayışını demokrasimizin bir güvencesi olarak nitelemekteyiz. Bu nedenle de, bu hassasiyetimizin, bu sorumluluğumuzun bir sonucu olarak, Hükümet oluşurken -daha hemen seçim sonrasında- dedik ki: Bu dönemde kurulacak hükümet, inançlara saygılı, cumhuriyetimize yakışan laiklik anlayışının, bu hassasiyeti yüksek olan partiler tarafından savunulduğu bir hükümet olsun... Bu nedenle, biz, destek vereceğimizi, bu hassasiyetleri savunan oluşumlara arka çıkacağımızı söyledik ve gereğinde, bazen, yetersiz anlaşılmayı göze alarak, bu desteğimizi devam ettirdik; çünkü, bu Koalisyonun, buna benzer koalisyonların, Türkiye'yi bir güven bunalımına sürükleyebileceğini o günden gördük.

Sayın milletvekilleri, 28 Şubat tarihli Millî Güvenlik Kurulu kararından sonra, bağışlayın ama, bu Hükümet, artık, hükümet olma vasfını kaybetmiştir, hükümet etme yeteneğinden yoksun kalmıştır. Biz, burada, muhalefet olarak -MGK'nin açıkladığı laiklik konusuna dönmek istemiyorum; burada hepimiz birbirimizin düşüncesini biliyoruz- daha bir hafta önce, laiklik konusunda, Demokratik Sol Partinin verdiği önergeyi tartışırken bazı düşüncelerimizi ifade ettik; Hükümetten anlayış beklediğimizi söyledik. Siz, eğer, o anlayışlara, o gün, biz muhalefet olarak konuyu getirdiğimizde dudak bükerseniz, ardından da, bir Millî Güvenlik Kurulu toplantısında, bizim, en nazik şekliyle, en efendice, en uyuma dönük biçimde getirdiğimiz düşünceler, karşınıza en katı biçimde çıkarıldığında, eğer, siz, o MGK'den çıkışınızda "aman, efendim, ne kadar güzel -Başbakanınızla, Başbakan Yardımcınızla- ne kadar yerinde, ne kadar doğru söylenmiş; elbette, hepimiz aynı düşüncedeyiz, hepimiz bu uyumun içindeyiz; sağ olsunlar, var olsunlar" deyip, çıkarsanız, o zaman, kusura bakmayınız ama, bu Hükümetin, bu Koalisyonun ve belki de bu iki partinin inanılırlığını, güvenilirliğini, işte, o MGK kapısında yere bırakıp, oradan çıkmış olursunuz; benim söylediğim budur. (DSP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, bir mesele karşısındayız. Kimse kimseyi yanıltmasın. Keşke çıkmasaydı, keşke bu duruma biz düşmeseydik, keşke bu konular konuşulmasaydı, keşke bu MGK toplantısı yapılmasaydı; ayrı mevzu; ama, bugün, somut bir mesele karşısındayız. Bu meseleyi -görülmektedir ki- bu Hükümet çözemeyecektir. Hükümet, çözümü kolaylaştıran değil, çözümü engelleyen bir etken görünümündedir. Bu meseleyi Büyük Millet Meclisi çözecektir. Türkiye, kendi iç barışına, Meclis sayesinde ve Meclis tarafından kavuşturulacaktır. Devlet kurumları arasındaki barışı, hükümetlerle Anayasa, hükümetlerle cumhuriyetin ilkeleri arasındaki barışı Meclis gerçekleştirecektir, milletvekilleri sağlayacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak ciddî bir meseleyle, bir rejim sıkıntısıyla, hatta bunalımıyla karşı karşıyayız. Hükümet, kendi içinde farklılaşmıştır, bırakın bizimle olan farklılaşmasını ve partiler olarak, ne olursa olsun, bu çözümü kolaylaştırmak hepimizin görevidir; ortaklaşa bu çözümü bulmak zorundayız.

Tartışmakta olduğumuz gensoru önergesi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne konulmuş bir imkândır. DSP olarak, biz, bu önergeyi desteklemekteyiz ve tüm milletvekillerine Demokratik Sol Parti olarak, şu çağrıyı yapmaktayız: Geliniz, siyasetin gidişine, siyasetin ve demokrasinin kaderine, millet adına sahip çıkalım; aksi halde, yarın çok geç olabilecektir.

Saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Cem, teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Önder Kırlı; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA İSMET ÖNDER KIRLI (Balıkesir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan gensoru önergesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini sunmak üzere söz aldım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Kamu personelinin ücret rejimiyle ilgili yanlış ve adaletsiz politikaların tartışılacağı bu gensoru görüşmelerini, son dört günden beri içine sokulduğumuz çok önemli bir aşamada yapıyoruz. Türkiye, gerçekten, siyasal açıdan kritik bir noktaya getirildi. Üzülerek belirtmeliyim ki, geldiğimiz bu noktada, Hükümetin büyük ortağı, hangi akla hizmet etmekte olduğunu anlamakta güçlük çektiğimiz davranışlarının bir sonucu olarak siyasal havayı gerginleştirdi, sorumsuz ve ciddiyetsiz bir siyaset üslubuyla olayları tırmandırdı. Türkiye'de çözüm bekleyen temel sorunlar önümüzdeyken, neden Türkiye'nin gündemine din, laiklik, şeriat ve siyaset tartışması gelip oturdu? Oysa, Türkiye, bu sorunları çok önceden çözmüş ve aşmış bir ülkedir. Türkiye Cumhuriyetinin tarihi, Millî Kurtuluş Savaşımız ve ondan sonra yaşanan olaylar, bu kritik kavramlar arasındaki ilişkileri en uygar ve çağdaş biçimde çözmüş bir toplumun tarihidir. İçine sokulduğumuz bu dönemde, bu konuların, tekrar, yakıcı, bölücü, toplumu kamplaştırıcı sorunlar haline dönüştürülmesi ve darbe söylentilerine varan bir tartışma zeminine çekilmesi gerçekten üzücüdür. Karşı karşıya kaldığımız sorun, sıradan bir hükümet sorunu değil, maalesef, bir rejim sorunudur ve bu noktaya gelişte muhalefetin hiçbir kusuru yoktur. Bunu, halkımız talep etmedi, toplumumuz talep etmedi, siyasetin İktidar kanadı bilinçli olarak ortaya koydu.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak, böyle bir gidişin sakıncalarını, Refahyol İktidarının kuruluşu aşamasında ortaya koymuştuk. Genel Başkanımız, daha o zaman, Sayın Erbakan'a, kuracağı Hükümetin Türkiye'yi böyle bir tartışmaya sürükleyebileceğini; cumhuriyetin temel değerlerini kemirmeye yönelik uygulamalar içine girilmemesini, ülkeyi İran çizgisine, orduyu ve eğitimi din istismarına dayalı bir anlayışın etkisi altına sokmaya kalkışılmamasını önemle vurgulamıştı. Bugün vardığımız nokta, ne yazık ki budur ve bu oluşum karşısında toplumsal bir duyarlılık her kesime yayılmıştır.

Siz "Taksim'e cami yaparak İstanbul'u yeniden fethedeceğiz" diye vahim bir tahrik içinde bulunacaksınız; Anayasanın, devletin değişmez niteliklerini belirten maddelerine karşı çıkacak, "faşist laiklik maddesi" ya da "Anayasanın istisna maddesi" sıfatlarını yakıştıracaksınız; sizin belediye başkanınız, Humeyni'nin Paris'ten İran İslam Devletini kurmak üzere yola çıktığı tarihi, Kudüs gecesi gibi, İslam dünyası için saygın bir konuda hayasızca kullanacak, orada, köktendinci Hamas, Hizbullah liderlerinin posterleri altında laikleri şırıngalama gibi barbarlık gösterileri yapacak; bir başka belediye başkanı, Atatürk için yapılan törene içi kan ağlayarak gittiğini söyleyecek ve Parti olarak tepki göstermeyeceksiniz...

Tövbe Suresini öğrenen mahkûmun cezasından indirim yapılması uygulamasının Türkiye'de de yapılabileceğini söyleyen Adalet Bakanı, kalkıp, Humeyni rejimine övgü yağdıran belediye başkanını cezaevinde ziyaret edecek; bir yandan da, yandaş basın "Atatürk Türkiye'yi maymunlaştırdı" diyecek, laikliğin dine karşı olduğunu söyleyecek, toplumun ve rejimin temel unsurlarını ağır ithamların, iftira ve suçlamaların hedefi haline getireceksiniz ve toplum duyarlılık gösterip tepkilerini ortaya koyunca "ne oluyoruz; demokrasi tehlikeye mi gidiyor; darbe çağrısı mı yapılıyor" diye soracaksınız.

"Ne oluyoruz" diye sorulacak an, Türkiye'nin siyasal sisteminin yetmiş yıldır paylaşılan temellerinin açıkça tahrip edilmek istendiği an olmalıdır. O anda karşı çıkmayıp, onu doğal karşılıyarak, toplumun bunu hazmetmesini beklemek, kabul edilebilir bir yaklaşım olamaz; çünkü, Türkiye Halkı, insan haklarına dayalı, demokratik, laik bir hukuk devleti olarak cumhuriyeti yolda bulmadı. Bugün, Türkiye Cumhuriyeti, 50'yi aşkın İslam ülkesi içinde en demokrat, en çağdaş, en gelişmiş ve -açıkça belirtiyorum- Müslümanlığı en iyi özümsemiş bir ülkeyse, bunu cumhuriyete borçludur.

Şimdi, Sayın Erbakan, sunî tedirginlikler yaratıldığını, medya abartmalarıyla karşı karşıya kaldıklarını, toplumun tahrik edildiğini söyleyebiliyor. Gerçekte, bu kürsüde korunacağına andiçilen Anayasanın cumhuriyetin temel niteliklerini içeren maddelerine cihat açılmıştır. Kemirilmek istenen, engel görülen, bu Anayasa maddeleridir. Konunun özü budur. Bu özü görebilirseniz çözüm bulabilirsiniz. O çözümü bulamazsanız, toplum, yeni sıkıntılara gebedir. Hükümetler, toplumu tehlikeli noktalara sürüklemekten dikkatle sakınmalıdır; çünkü, bu, bir girdaptır; ona yakalanmamak gerek. Tezyif ederek, yok sayarak, suçlayarak bir yere varılamaz.

Sayın milletvekilleri, muhalefetteyken adil düzen teraneleriyle her fırsatta bu ekonomik sisteme karşı çıkan Refah İktidarında da aynı politikalar ısrarla sürdürülmekte ve memuru, işçisi, köylüsü, esnafı, emeklisiyle toplum daha da insafsızlaşan bir cenderenin dişlileri arasında ezilmektedir.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Geçen haftada konuştuk bunları.

İSMET ÖNDER KIRLI (Devamla) – Türkiye, Refahyol Hükümetiyle, rantiyeye daha da prim veren bir kapkaççı ekonomi terörünü yaşıyor. Onbeş yıldır "vergi alma borç al, zam yap" politikalarıyla gelinen nokta budur. Dış ilişkilerde sorunların kimin tarafından yüklenildiği belli olmadığı gibi, ekonomide de sorunları kim yüklenmiş, işin sahibi belli değil.

Ekonomik düzenlemeler, kimi zaman, Anayasa Mahkemesi duvarlarına çarpsa da, özelleştirmenin amaç ve ruhundan saptırılarak, sadece var olan zenginlikleri satıp savma aşamasına varmış. Enerji Bakanlığı, Danıştay kararlarına inat, ihaleler yapıyor. Nerede kaldı hukuk devleti?!. Türkiye'nin enerji kuruluşlarının yandaş işadamlarına peşkeş çekileceği iddiaları gazete manşetlerinde. Hayalî kaynak paketleriyle toplum uyutulmaya çalışılıyor. Yurtdışı emekliliğiyle günü kurtarma, yarını batırma operasyonları, SSK'nın, Emekli Sandığının mallarını tezgâhlama pazarlıkları, basın ve medyayı susturmaya çalışarak, onlara "geveze", eleştirilere "fasa fiso" diyerek günü kurtarma çabaları sürüyor.

Değerli arkadaşlarım, ne yazık ki Refahyol Hükümeti, küçük ortağın tutsaklığı ve iktidar hırsı sonucu sorun üreten bir iktidar haline gelmiştir. Bunun en çarpıcı örneklerinden biri de görüşülmekte olan gensorudur.

Türkiye'de bordro mahkûmu diye adlandırılan kamu çalışanlarının ekonomik ve sosyal hakları ne yazık ki hükümetlerin iki dudağı arasındadır. Devleti ayakta tutan bu özverili insanlar, yıllardır, ülkeyi bir ahtapot gibi saran zam ve enflasyon altında, onurla, özveriyle çalışıyorlar.

1996'da enflasyon oranı yüzde 90'lardadır. Fiyatlar tırmanırken, maaşlar kaplumbağa hızıyla bile artmıyor. Yılbaşı, yılsonu itibariyle maaş katsayısı 1995'te yüzde 54,1; 1996'da yüzde 54 oranında arttı; 1995 enflasyonuna göre artış bu miktarın 25 puan altındadır. 1996'da ise, maaş-eflasyon makası 1995'e göre daha da açılarak 35 puana yükselmiştir. Görülüyor ki, kamu çalışanları sadece yoksullaşmıyor; yoksullukları derinleşiyor. Enflasyon sonucu, sadece 1996'da, memurun ekmeğinin en az dörtte biri çalınmıştır.

Yüce Meclisin sayın üyeleri, bütçe görüşmeleri sırasında, sorunu ayrıntılı olarak ortaya koymamıza rağmen, savrukluk, çarpıklık, ne yapacağını bilmezlik ve sorumsuz siyaset anlayışı hemen ortaya çıktı. Sayın Başbakan kalktı "kamu çalışanları dolara endeksli maaş alacak; enflasyona kimseyi ezdirmeyeceğiz" buyurdu. Derken, Devlet Bakanı Sayın Söylemez "hayır; maaşları Türk Lirasına endeksleyeceğiz, her ayın enflasyonunu aylık fark olarak ödeyeceğiz" dedi. Sayın Maliye Bakanı durur mu; ilk altı ay için yüzde 30'u öngören bir katsayı artışı yapılacağını söyledi.

SABRİ ERGÜL (İzmir) – Yalandan kim ölmüş!..

İSMET ÖNDER KIRLI (Devamla) – O zaman, Cumhuriyet Halk Partisi olarak "kamu çalışanlarına öngörülen yüzde 30'luk zam yetersizdir; enflasyonu dikkate alırsak bu oran yüzde 70 olmalıdır" dedik, bu yolda önergeler verdik; reddedildi. Bütçe böyle geçti.

Tüm kamu çalışanları, aralarında Silahlı Kuvvetler mensupları da olmak üzere, seslerini yükselttiler ve bütçesinde kamu çalışanlarına yüzde 30 zam öngören Hükümet, kamu çalışanlarının personel rejiminde düzenleme için Yüce Meclisten yetki istedi ve kanun hükmünde kararnamelerle, Türk Silahlı Kuvvetleri ve emniyet hizmetleri mensuplarına yeni düzenlemelerle ek zamlar yaptı. Ya diğer kamu çalışanları?.. Onlar beklemede.

Değerli arkadaşlarım, devlet olmanın "olmazsa olmaz" ilkelerinin başında, aynı durumda olan yurttaşlarına eşit davranmak gelir. Kendi çalışanlarına eşit davranmayan bir devlet, sosyal hukuk devleti olamaz. Türkiye yüzde 90'lara varan enflasyon içindeyken, Hükümet olarak, kamu çalışanlarına yüzde 30 zam vereceksin, sonra onları kendi aralarında ayıracaksın, daha bütçenin yayımlandığı günlerde Silahlı Kuvvetler mensupları için zammı yüzde 72'ye çıkaracaksın, sonra emniyet mensuplarının zammını yüzde 48'e ulaştıracaksın; ya geriye kalanlar?.. Onların yaptırım ve baskı gücü yok mu diyeceğiz. Böyle adil düzen olur mu? Şimdilerde, Hükümet, diğer kamu çalışanlarına, bütçe imkânları elverdiğinde uygulanmak üzere, ek zam düşünüldüğünü söylüyor; ya emekliler?.. Onlardan haber yok, onlara hiçbir şey yok... Emekliler aydan mı geldi? Onlar, bu ülkeye hiç mi katkı yapmadılar? Neden bu farklı uygulama? Daha az oranda zam yapılan kamu görevlileri, daha az enflasyon tehdidinde mi? Yoksa, denk bütçe ve IMF kılıcının utanç verici gerekçelerine mi sığınıyorsunuz? Silahlı Kuvvetler ve emniyet mensuplarına zam yaparken, denk bütçe yok mu? Yoksa, Silahlı Kuvvetler personeline iyi maaş ödeyerek, onların duyarlılıklarını törpüleriz diye mi düşünüyorsunuz? Eğer, böyle düşünüyorsanız, siz, Türkiye'yi de, Silahlı Kuvvetlerimizi de gerçekten tanımıyorsunuz. Bu uygulama, adil düzen farfarasının iflasıdır, Hükümet eliyle yapılmış bir ayırımcılık ve bölücülüktür. Bölücülük, yalnız haritalar üzerinde olmaz; kamu görevlileri arasında ayırımcılık yapmanın adı, bölücülükten başka ne olabilir?

Değerli üyeler, Refahyol Hükümeti, kamu çalışanları arasında haksız, insafsız, açık bir bölücülük yapacağına, aldığı Yetki Kanununa dayanarak, personel rejimini yeniden düzenlemelidir; Yetki Kanununun amacı da budur.

Bugün, ülkemizde, kamu çalışanlarının morali sıfırdır. Devlette verimlilik istiyorsak, personel rejimini süratle ele almalıyız ve bu düzenleme içinde, Türkiye'de "benim memurum işini bilir" tekerlemesiyle başlayan ve bugün, onları haklı bir isyana sürükleyen tablo süratle değiştirilmelidir. Memurun meslek onuru ve sosyal konumu, devletimizin büyüklüğüyle orantılı olarak, kendilerine iade edilmelidir. Türkiye'nin memurları, çoğu haksız suçlamalarla çizilmiş olumsuz bir imajdan mutlaka kurtarılmalıdır. Memurlar, kendi görevleri ve sosyal konumlarıyla uyumlu bir hayat düzeyine ulaştırılmalıdır. Memuruyla kavgalı bir devletten hiçbir başarı beklenemez. Eskimiş, çağın ihtiyaçlarını ve anlayışlarını karşılamaktan uzaklaşmış personel rejimi derhal değiştirilmeli; kamu çalışanlarının bağlı oldukları kurallar, usuller, maaş dengeleri, terfileri, ölçüleri, atanmaları yeniden düzenlenmelidir.

Çağdaş kamu çalışanı, klasik memur konumundan, devletten ömürboyu alınmış bir değişmezlik güvencesi karşılığında örgütlenme ve hak arama özgürlüğünü devlete terk etmiş olmaktan hızla uzaklaşmakta, meslekî konumu, giderek işçi statüsüne yaklaşmaktadır. Bu nedenle, çağdaş kamu çalışanı, demokrasilerde bu cesur adımı atmış, daha iyi çalışma ve yaşam koşullarına ulaşmıştır. Türkiye'nin kamu çalışanları da, bu anlayış doğrultusunda, sendikal örgütlenme, toplusözleşme ve grev haklarından mutlaka yararlanmalıdırlar.

Bu konuda, 19 uncu Dönemde, Anayasa değişiklikleri sırasında yapılan mücadelede, Refah Partisinin ve diğer partilerin, Cumhuriyet Halk Partisine yeterli desteği vermemiş olmalarını, bu açıdan bir talihsizlik olarak belirtmek istiyorum. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, kamu çalışanlarının grevli, toplusözleşmeli sendikal hakları için mücadelemizi sürdüreceğimizden kimsenin kuşku duymamasını istiyoruz.

Ancak, Anayasadaki yetersiz değişikliğe rağmen, kamu çalışanlarının örgütlenmelerinin bugün de engellendiği bir gerçektir. Tüm Belediye Memurları Sendikasının pek çok il ve ilçemizde olduğu gibi, son olarak Bandırma örgütlenmesinin engellenmesi, bunun yeni bir örneğidir. Örgütlenmeden korkmak demokrasiyi özümsememektir; çünkü, gerçek demokrasi, ancak örgütlü toplumda kurumlaşabilir. Hükümetten, bu konuda, duyarlı olmasını diliyoruz.

Değerli milletvekilleri, son Sosyal Sigortalar Kurumu sınavlarında yaşanılan bozukluklar, kayırmalar ve gensoru görüşmesinde yapılan uyarılara rağmen, sonradan ortaya çıkan çirkin ve utanç verici uygulama tabloları göstermiştir ki, devlet dairelerine ve kamu kuruluşlarına memur istihdamı, merkezî bir sınav sisteminin sonuçlarına göre belirlenmelidir. İşe girmek, objektif kıstaslar ve hakkaniyet ölçüleriyle gerçekleştirilmelidir.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye, istikrar istiyor; siyasette, ekonomide, sosyal alanda, kültür yaşamında istikrar istiyor. Bu istikrarın sağlanması, ülkenin öncelikli sorunlarına sahip çıkmak, Türkiye'de -Sayın Başbakanın dediği gibi- suni tedirginlikleri ve gerilimleri ortadan kaldırmakla mümkündür; ama, bu gerilimleri ve suni olduğu söylenen tedirginlikleri bizzat Refahyol Hükümeti yapıyorsa, sorun, Hükümetten kaynaklanıyor demektir. Ancak, burada, fatura sadece Refahyol'a çıkmıyor; demokrasimiz yara alıyor, Türkiye Büyük Millet Meclisinin manevî kişiliği zedeleniyor, Parlamentonun işlevi tartışılıyor; sonuçta, Anayasal bir kuruluş olarak Millî Güvenlik Kurulunda yapılan uyarıların muhatabı bulunmuyor. Hükümet eden sizsiniz; cumhuriyetin, Anayasada değiştirilemeyeceği belirlenmiş temellerini kemirip, gündemi, rejim sorununun tartışıldığı bir arenaya çeviren sizsiniz; toplumsal gerilimi artıran sizsiniz; ama, tepkilerin muhatabı siz olmuyorsunuz; böyle garabet olur mu?!.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak, hiçbir dönemde, demokratik kurallar içerisinde parlamenter sistemi işleterek çözüm aranması dışında hiçbir çözüme ilgi duymadık, yakın olmadık; aksine, hep karşı çıktık, aynı anlayışımızı bugün de içtenlikle koruyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Başbakanın dün akşam son konuşmasında, Anayasayla ilgili bir taleplerinin ve iddialarının olmadığını, bu konuda Koalisyon Protokolünde de herhangi bir hususun bulunmadığını söylemesi güzeldir; ama, yeterli değildir. Rejimle ilgili temel değerlere saygı duyulması, onların uygulanması, tahrip edilmemesi, korunması, asıl önemli olan noktadır ve bütün bunlar da, en başta, Hükümetin görevidir.

Bunca olan biten içerisinde, büyük ortakça âdeta rehin alınmış küçük ortağın çaresizlik ve yarım iktidar tutkunluğu içinde, ikide bir "teminat biziz" diye ortaya çıkması, inandırıcılıktan uzaktır. Refahyol böyle Hükümet etme anlayışını bırakmalı; yemin ettiği Anayasanın, cumhuriyetin temel değerlerine yönelik maddeleriyle kavgadan ve kavgayı tahrikten kaçınmalıdır. Ancak, görülen, bu Hükümetin, bu açık vahameti kavrayamadığı, gereksiz bir güç gösterisine kendisini kaptırdığıdır. "Benim oğlum bina okur, döner döner bir daha okur" yaklaşımı içinde olan Hükümetin yeni sıkıntılar yaratacağından kuşku duyuyoruz. Üç gün daha iktidarda kalacağım diyerek, iç huzuru, güvenliği, demokrasiyi tehlikeye atmaya kimsenin hakkı yoktur. Hükümet, bir huzursuzluk sorunu olmaktan çıkarılmalıdır; çünkü, hiçbir rejim ve ülke, kendi kendisiyle kavga edemez.

İşte, bugün, bu gensoru görüşmelerinde böyle bir dönemeçteyiz. İnanıyoruz ki, Parlamento ve onu oluşturan milletvekilleri, ülkenin içine sürüklenmek istendiği bu rejim bunalımına dur diyebilecek duyarlılık ve kararlılığı gösterme cesaretine sahiptir. Çözüm buradadır, çözüm Türkiye Büyük Millet Meclisindedir, çözüm bu Mecliste bulunan sayın milletvekillerinin duyarlılığındadır.

Geçen hafta yapılan görüşmelerde, vicdanlara yapılan baskılar olmasaydı, özgürce davranabilseydik, Türkiye'de, son bir hafta içinde yaşanan sıkıntıları yaşamayacaktık. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, kendi Anayasası ve anayasal organlarıyla çatışmayacak bir hükümeti bu Parlamentodan çıkarabileceğine inanıyoruz ve yine inanıyoruz ki, bu Mecliste yer alan her milletvekili, bağımsız değerlendirmelerini, iktidar hesabı, parti çıkarını bir yana itebilecek bir duyarlılık ve yurtseverlilikle yapabilecek güçtedir. Türkiye'de, demokratik sistemin içine düşürülmek istendiği garabetten kurtulmanın şansı da buradadır.

Bu nedenle, bu gensoruya, Cumhuriyet Halk Partisi olarak olumlu oy vereceğiz. Grubum ve şahsım adına Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kırlı, teşekkür ediyorum.

Refah Partisi Grubu adına Sayın Sait Açba, buyurun. (RP sıralarından alkışlar)

BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Sayın Açba, siz de katılacaksınız herhalde; teşekkür ederiz.

RP GRUBU ADINA SAİT AÇBA (Afyon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4214 sayılı Yetki Kanununun kötüye kullanıldığı ve kamu personel rejimiyle ilgili olarak yanlış ve adaletsiz politikalar izlendiği iddiasıyla açılması istenilen gensoru önergesiyle ilgili olarak, Refah Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Her devletin ekonomik amacı, kendi toplumunun iktisadî refahını maksimize etmektir. Bir taraftan, bölüşümle ilgili olarak; diğer taraftan, üretim yönü olan iktisadî refahın sağlanmasında hükümetlerin üzerine düşen çok büyük görevler vardır. Hükümetler, iktisadî refah fonksiyonunu gerçekleştirirken, bir taraftan iktisadî istikrarın sağlanması yönünde, diğer taraftan iktisadî kalkınmanın sağlanması yönünde, bir diğer taraftan da gelir dağılımı ve gelir yaşam düzeylerinin sağlanması, iyileştirilmesi yönünde fonksiyonlar icra ederler

Ekonomik ve sosyal nitelikli olan bu fonksiyonları birbirinden ayırmak mümkün değildir. Birindeki olumsuzluk, diğerlerini derinden etkileyebilecektir. Bu nedenle, kamu personelinin ücret rejimiyle ilgili olarak verilen gensoru, hem ekonomik boyutuyla hem sosyal boyutuyla; hem makro düzeyde ve hem de mikro düzeyde irdelenmesi gereken bir konudur.

Toplumların en kıymetli sermayesi, iktisadî literatürdeki ifadesiyle, beşerî sermayedir; yani, insandır. Her şey insan içindir, hem maddî hem de manevî alanda onun mutluluğu içindir.

Şayet, bir toplumda, servetler belli ellerde dolaşıyor ise, o toplumda geniş kitlelerin mutlu olması imkânı yoktur. Şayet, bir toplumda, işsizlik yaygın ise, çalışanlar da mevcut yaşam standardının altında bir ücret alıyor ise ve millî gelirin dağılımı, emek faktörü aleyhine, diğer üretim faktörlerinin lehine ise, böyle bir toplumda da, yine, adaletin, sosyal barışın sağlanması mümkün değildir. Yine, bir toplumda, çalışan kesimler arasında ücret farklılıkları varsa, dengesizlikler varsa, yine, adaletin, sosyal barışın ve iktisadî verimliliğin sağlanması mümkün değildir. O halde, hükümetlere, bu fonksiyonların yerine getirilmesinde çok büyük görevler düşmektedir.

Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin ekonomik politikalarının temeline bakıldığında, işleyiş mekanizmasının, zengini, daha zengin ve fakiri, daha fakir şeklinde dizayn edildiğini açıkça görmek mümkündür; çünkü, cumhuriyet dönemi boyunca izlenen ekonomi politikaları sonucu, bir taraftan, kamu kesiminde sanayi mülkiyetinin temerküzleştiğini, sanayi mülkiyetinin kamu kesiminde yüzde 50'leri aştığını, yüzde 60'lara ulaştığını; diğer taraftan, özel kesimde de, sanayi mülkiyetinin belli ellerde, belli zümrelerde, açık bir ifadeyle, bankası olan holdinglerde temerküzleştiğini ve böylece, toplumun mülkiyet alanının daraltıldığını açıkça görmek mümkündür.

Kamu kesiminde temerküzleşen sanayi mülkiyeti, siyasetçiler için, yıllardır bir güç kaynağı olmuştur ve kamu kesiminin verimsizliğinde etken olmuştur. Özel kesimde temerküzleşen sanayi mülkiyeti ise, servet sahiplerinin siyasete egemen olmaları ve kaynakları kendi kontrolleri altında tutmaları için bir araç haline gelmiştir.

Ekonomi politikalarının temeline bakıldığında, üretim değil, rant ekonomisi hâkimdir. Bugün, toplumun hemen hemen her kesimi, çoğu çevreler, rant ekonomisinden bahsetmektedirler ve rahatsızdırlar. Ekonomide, sermaye piyasası değil, para piyasası hâkimdir. Para, acımasız bir şekilde alınıp satılmaktadır ve rantlarıyla geçinen zümreler yaygınlaştırılmış bulunmaktadır.

Kamu kesimi, en büyük rant alanı haline getirilmiştir. Bugün, KİT'lerin zararlarına bakıldığında, verimsizliğin yanı sıra, onların yüksek faizlerle borçlanmaları etken olduğu gibi, diğer taraftan, devlet maliyesinde de borç ve faiz batağı egemen olmuş,  malî sistem, yüksek faizlerle çökertilmiştir.

Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; yüksek faizin bedelini, yıllardır, tüm toplum ödemektedir; hem enflasyonla ödemektedir hem vergilerle ödemektedir. Kamu kesiminden transfer edilen faizlere bakıldığında, son beş yıl dikkate alındığı takdirde, yüzde 85 oranında, banka holdinglerinin kasasına indiği ve yine, sıcak para sahiplerinin kasasına indiği açıkça görülmektedir.

Türkiye'de, son on yılda, bankacılığımız, maalesef, Galata bankerliğine dönüşmüş bulunmaktadır. Dünyanın en çok kâr eden bankaları Türkiye'dedir. 1995 yılı kârlarına bakıldığında, önde gelen beş bankayı dikkate aldığımızda, 1994'e göre artış oranı yüzde 105 ilâ yüzde 465 arasında değişmektedir.

1984 sonrası konsolide bütçelere bakınız; şunu, açıkça görürsünüz: Transfer ödemeleri içerisinde yer alan faizleri konsolide bütçeden çıkardığınız takdirde, bütçelerin fazla verdiğini görürsünüz. Dolayısıyla, bu bağlamda, bütçede faizin payı nedir; bütçede memurun payı nedir; bunun net olarak belirlenmesi zorunluluğu vardır.

1993-1997 dönemini dikkate aldığımızda, bütçede faizin ve memurun payı, elimdeki şu grafikte görüldüğü üzere, turuncu renk, faizin payını; sarı renk ise memurun payını göstermektedir. 1993 yılında faizin payı yüzde 24'tür, memurun payı yüzde 38,4'tür; 1994 yılına gelindiğinde faizin payı yüzde 33'e çıkmıştır, memurun payı yüzde 32,9'dur; 1995'te faizin payı yüzde 33,7'dir, memurun payı ise yüzde 29,4'tür; 1996'da faizin payı yüzde 32,2'ye çıkmıştır ve memurun payı yüzde 24,7'ye inmiştir. 1997 yılına gelindiğinde Hükümetin hedefi, faizin payını yüzde 29,8'le sınırlamaktır. Hükümet, başlangıç ödenekleri itibariyle, memurun payını da yüzde 26,8'le belirlemiştir ve yapmış olduğu ek iyileştirmeler çerçevesinde bu payı, yıl içerisinde daha yüksek boyutlara ulaştırabilecektir.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Dürüst bir açıklama!..

SAİT AÇBA (Devamla) – Aynı mevzuu grafikte de görebiliriz. Grafikteki turuncu renk, bize, faizin payının sürekli olarak yükselme eğilimi içerisine girdiğini, memurun payının da, bütçe içerisinde sürekli düşmekte olduğunu açıkça göstermektedir.

Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; örneğin, 1996 yılı bütçesine baktığımızda, memurun payı -rakamsal bir ifadeyle- 910 trilyon liradır, faizin payı ise 1 katrilyon 295 trilyon liradır; vergi gelirlerinin yüzde 76'sına tekabül etmektedir. 1997 yılı bütçesine de baktığımızda, faizin payı 1 katrilyon 864 trilyon lira, memurun payı ise 1 katrilyon 675 trilyon liradır.

Gensoru metninde belirtildiği gibi, kamu personel rejimindeki yozlaşma, 1990'lı yıllara rastlamamaktadır; kamu personeli rejimindeki yozlaşmanın, çok daha gerilerden değerlendirilmesi gerekir. Bir defa, sistemi tıkayan ekonomik politikalar da, yine, son beş yılın ürünü değildir. Gerek ekonomide gerekse kamu personel rejimindeki yozlaşmayı 1980'li yılların ortalarına kadar götürmek mümkündür. 1980'li yılların ortasında, bütçelerin gelir ve gideri arasındaki farkın gittikçe büyümekte olduğunu görürüz; içborç enstrümanlarının da, bir tarafta, buna paralel olarak hızla geliştirildiğini görürüz.

1985-1987 döneminde, monetizasyonun azalmış olduğunu, ancak, başka bir şeylerin birikmiş olduğunu görürüz: Dönem içerisindeki büyümeler, hep içborçlanmayla sağlanmıştır. Bir taraftan faiz yükleri, diğer taraftan bütçe açıkları büyümüştür. Faiz dışı bütçe dengesi hep fazla vermiştir; politikacılar, "faiz dışı bütçe dengesi fazla veriyorsa, gidişat iyidir" demişler; ama, gidişatın ne şekilde olduğu, daha sonraki yıllarda açıkça görülmüştür.

1983-1989 dönemi baz alınarak bir karşılaştırma yapıldığında, tüketici fiyatları ortalama endeksinin, dönem içerisinde 11 kat arttığı görülür. Bu artış, nispi olarak, nominal aylıklara da yansımıştır. Oysa, gerçek aylıkların, artma yönünde değil, gerçek anlamda, dönem içerisinde yüzde 15 civarında düşmüş olduğu açıktır. 1983 yılına göre bakıldığında, memur ve emeklilerinin dönem içerisinde yoksullaştığı açıkça görülmektedir. 1979 yılı baz alındığı takdirde, yoksullaşmanın sınırlarının ne kadar artmış olduğu açıkça görülebilmektedir. 1983-1989 dönemi, gensoru metninde, sağlıklı dengenin tesis edildiği dönem olarak nitelendirilmesine rağmen, biraz önce yapmış olduğum açıklamalar çerçevesinde hiç de öyle olmadığı açıkça görülmektedir. 1989 yılında yapılan zamla önemli bir reel ücret artışı sağlanmışsa da, sonraki yıllar, yine enflasyon, vergi, faiz kıskacında, durum, memur aleyhine gelişmiştir.

54 üncü Hükümetin kurulmasını müteakıben ilk önemli icraat, Temmuz 1996'da 7,5 milyon kamu personelinin ve bunların emeklileriyle dul ve yetimlerinin maaşlarında yüzde 50 oranında artış yapılması olmuş ve yaklaşık olarak nüfusumuzun yüzde 50'sini teşkil eden 30 milyon vatandaşımız rahat bir nefes almıştır. 1996 yılınının ilk yarısı da dikkate alındığında, yıl içerisindeki ortalama maaş artışı yüzde 94'e çıkmaktadır; 1970 yılından beri, yani 657 sayılı Yasanın çıkarılmasından beri yapılan ikinci önemli artış olduğunu açıkça söyleyebiliriz.

Hükümetin kurulmasıyla birlikte yapılan ilk zamlara, pek çok köşe yazarımız ve muhalefet cephesi "popülist politikaların ürünüdür, kaynağı yok, kaynağını açıklasınlar" şeklinde hep tepki göstermişler; Refahyol Hükümeti seçime gidecek diye, bir taraftan da seçim senaryoları yazmışlardır. Her şeyden önce bir noktaya değinmek gerekir; memura, emeklisine; işçi ve  emeklisine yapılan zam, kendi başına popülist bir politikanın ürünü olarak kabul edilebilir mi?.. Edilebilir; niçin edilebilir; geçmişten beri, bilhassa seçim dönemlerinde, popülizme endeksli siyaset yapıldığından, yeni Hükümet de, popülizmle pekala suçlanabilir. Ancak, insaflı olmak gerek; devletin namusunu teslim ettiğimiz memura, aldığı maaşla sürünme imkânı bile tanımadığımız memura verilen ücretleri, aman popülizme kaymayalım diye sürdürmek, ne vicdana ne de akla uygundur.

1997 yılı için yüzde 30 zam yapılmıştır. Tepki nedir "zam oranı düşüktür, memur ezilmektedir." Şayet, bu zam daha yüksek boyutlarda yapılmış olsaydı tepki ne olacaktı "kaynağı yok" denecekti "Hükümet popülist politika izliyor" denecekti ve seçim senaryoları yazılacaktı.

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) – Yüzde 80 verdiklerinizi söyleyin!..

SAİT AÇBA (Devamla) – Hükümet, Yetki Kanunu çerçevesinde, Bütçe Kanununun yürürlüğe girmesinden itibaren, ek iyileştirmeler yönünde yaptığı çalışmalarla birlikte, ekkaynak çalışmalarını da sürdürmüştür. Malumunuz olduğu üzere, 568 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle, Türk Silahlı Kuvvetlerinin maaşlarında ek iyileştirmeler yapmış, bunu müteakıben, yine 569 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle, emniyet personelinin maaşlarında ek iyileştirmeleri gerçekleştirmiştir. Şimdi, diğer kamu personeli ve bunların emeklilerinin maaşlarında ek iyileştirmeler yapılması yönünde geceli gündüzlü yapılan çalışmalar tamamlanmış bulunmaktadır; kamuoyuna bildirimi de kısa bir süre sonra gerçekleştirilebilecektir.

Şunu açıkça belirlemek lazım: Ekzamlar ocak ayı başından itibaren geçerli olacaktır. Gensoru metninde, kanun hükmünde kararnamelerin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren geçerli olacağı ve yürürlük öncesini kapsayan hüküm konulamayacağı şeklinde, haklı olarak bir belirleme yapılmış; bu konu da Hükümetimiz tarafından çözüme kavuşturulmuş bulunmaktadır; yani, Anayasa hükmüne aykırı olmayan çözüm yolu bulunmuştur.

Eğer bu İktidar, hedeflediği gibi, Türkiye'yi rantiye cenneti olmaktan çıkarırsa, rantı değil, üretimi bayraklaştırırsa; kuvvetliyi değil, hakkı üstün tutan ortamı oluşturursa, işte o zaman, çalışanlar, memurlar, emekliler daha çok iyileştirmeler görecektir. Yedi aylık dönemde bunun ciddî işaretleri ortaya çıktığından, sunî gündemlerle, maalesef, kamuoyu meşgul edilmeye, kaos çıkarılmaya gayret sarf edilmektedir. Bütün çabalar boşunadır. Hakkı ve haklıyı üstün tutan Refahyol İktidarı, inşallah, 2000 yılını da devirecektir. (CHP sıralarından "hayal, hayal" sesleri)

Buraya kadar yapılan açıklamaların, konuyu berrak hale getirdiği inancındayım. Refahyol Hükümetinin niyetinin ne olduğu açıktır; temenniden çok icraata yönelmiştir, söylediklerini teker teker gerçekleştirmektedir ve gerçekleştirmeye devam edecektir. Yaptığımız açıklamalar, Hükümet aleyhine verilen gensoru önergesinin ne kadar mesnetsiz olduğunun, gerçeklere uymadığının bir cevabıdır.

Ayrıca, gensoru önergesinin veriliş zamanı da yanlıştır. Tüm olumlu gelişmelere, icraata rağmen, gensoru sahiplerinin, Hükümetimiz hakkında önyargılı oldukları izlenimini vermektedir. Ancak, milletimizin, bu yönde Hükümetimize karşı önyargısının olmadığını bilmek ve Hükümetimize verilen millet desteğinin gün geçtikçe artması tek tesellimizdir. Aynı zamanda bu durum, bizi, milletimiz için daha çok çalışmaya sevk etmektedir.

Takdir edersiniz ki, yaptığımız bu açıklamalar, gensoru önergesindeki iddiaların ne kadar gerçekdışı olduğunu açıkça ortaya koymakta, gensorunun siyasî amaçla verildiğini göstermektedir.

Bu nedenle, Refah Grubu adına, gensoru önergesinin gündeme alınmamasını talep ediyor ve Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Açba, teşekkür ediyorum.

Anavatan Partisi Grubu adına Sayın Taranoğlu; buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar)

ANAP GRUBU ADINA ERSİN TARANOĞLU (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Anavatan Partimiz Samsun Milletvekili Biltekin Özdemir ve 41 arkadaşımızca, 4214 sayılı Yetki Kanununu kötüye kullanmak suretiyle, kamu personelinin ücret rejimiyle ilgili yanlış ve adaletsiz politikalar izledikleri iddiasıyla, Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında Anayasanın 99 uncu ve İçtüzüğün 106 ncı maddeleri uyarınca bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi üzerinde, Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere huzurunuzdayım; bu vesileyle, şahsım ve Grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, önergenin giriş bölümünde de ifade edildiği gibi, Anayasanın 99 uncu maddesi uyarınca verdiğimiz bir önerge, anayasal bir hak olup, Grubumuzca da kullanılmıştır. Doğru Yol Partisi Sözcüsü Sayın Attila'nın, Grubunun görüşlerini ifade ederken, önergemiz hakkında "haksız ve vicdansız" tabirini kullanmasını şiddetle reddediyoruz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında, Anayasanın 99 uncu maddesine dayanılarak verilen bir hakkı, burada haksızlıkla tarif etmek Anayasaya saygısızlıktır, muhalefete saygısızlıktır, demokrasiyi kavrayamamazlıktır. (ANAP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, Sayın Attila'nın "vicdansızlık" tabirine de cevap vermek suretiyle sözlerime devam edeceğim.

Nerede görülmüş ki, bir milletin meclisinde, memura yapılan zulüm üzerine anamuhalefet partisinin milletvekillerinin kalkıp, onların anayasadan gelen hakkını korumak için gensoru verdikten sonra, onun "vicdansızlık" diye tarif edildiğini?!. Asıl vicdansızlık "Yetki Kanununu herkese uygulayacağım" deyip de, yalnız bir kısmına uygulayıp, öbürlerine üvey muamelesi yapmaktır.

Refah Partisi Grubu adına konuşan arkadaşıma diyorum ki; rüyadan uyanın, burası Türkiye; burası, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Genel Kurul salonu. Burada biz, 10 milyon insanı, memuru, emekliyi ilgilendiren bir konu hakkında konuşuyoruz. Kendisi şöyle bir ifade kullandı: "Bu Hükümet için verilen gensoru siyasîdir; öyle, rüya görmesinler, bu Hükümet 2000 yılını da  devirecek."

Değerli Refah Partililer, bu kafayla giderseniz, bırakın 2000 yılını; siz, daha bu ay çıkmadan bu arabayı devireceksiniz; aklınızı başınıza toplayın!.. (ANAP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, Anavatan Partisi olarak, Anamuhalefet Partisi olarak İçtüzüğün denetim yollarından biri olan, yani,  İçtüzüğün 106 ncı maddesine göre, Tüzükten gelen bu hakla, aynı zamanda, Hükümeti denetlemek istiyoruz. Derdini anlatamadıkları için sokaklara dökülen, meydanlarda coplanan, köpeklere ısırtılarak insanlıkdışı muameleye maruz kalan memurlarımızın ve  emeklilerimizin, bu çatı altında, dertlerini ifade etmek; alamadığı haklarını almak ve vermediğiniz takdirde de bu Hükümeti düşürmek için, bugün, bu gensoruyu vermiş bulunuyoruz. Bu İktidarı düşüreceğiz, geldiğiniz gibi gideceksiniz...

CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Üç ay bile Hükümette kalamadınız.

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Bugüne kadar, Meclisimize, çeşitli konularda gensorular verilmişti; ama, nüfusu itibariyle, tabanı itibariyle, bu kadar geniş kesimleri ilgilendiren bir gensoru ilk defa verilmiştir.

Bugünkü gensoru 2 milyon memur, 1 milyon memur emeklisi ve onlara bağlı 7 milyon kişiyle beraber 10 milyon kişiyi ilgilendirmektedir. Bu kadar kişi, şimdi televizyonlarının başında bizi izlemektedir; kendilerine sahip çıkanlarla, hakkına sahip çıkanlar ile gasp edenlerin mukayesesini yapacaktır.

CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Üç aylık hükümet istemiyorlar...

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Refah Partisi-Doğru Yol Partisi Hükümetini açıkça itham ediyorum; siz, bölücülük yapıyorsunuz; bir elinizde Yetki Yasası, bir elinizde Türk Bayrağı; memurun elindeki silahın ateş gücüne göre, bir kısmına zam veriyorsunuz, bir kısmına zam vermiyorsunuz!.. (ANAP sıralarından alkışlar) Aslında, sizi, gensoruyla değil, DGM'ye göndermek suretiyle düşürmek lazım!.. (RP sıralarından alkışlar[!] gürültüler; "Gücün yetiyorsa yap, niye yapmıyorsun?" sesleri)

Yapacağız, merak etmeyin... (RP sıralarından "Nasıl yapacaksın" sesleri, gürültüler)

CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Üç ay hükümette kalamadınız!

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bakın, buralarda kroki filan gösteriyorsunuz; demokrasiyle idare edilen ülkelerde, bir ülkenin iyiye gittiğinin işareti grafikler filan değildir, burada, herkes, kendine göre bir grafik çizer. (RP sıralarından gürültüler)

CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Yüzde 5'e düştünüz...

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Bakın, demokrasilerde gösterge neresidir onu söyleyeceğim; demokrasiyle idare edilen ileri Batı ülkelerinin hepsinde cadde ve sokaklar araçlar içindir; kaldırımlar ve parklar insanlar içindir. Bir ülke düşünün ki, insanları kaldırımlarda değil, sokaklarda, caddelerde yürüyorlarsa; park alanları ve meydanlar, mitingler için kullanılıyor ve insanlar orada tatil yapamıyorlarsa; oralarda, polis, insanları copluyor, köpeklere ısırtıyorsa, o ülkede birşeyler oluyor demektir. İnsanlar niçin yürürler; demek ki, bir dertleri var; yöneticiler, dertlerini dinlemiyor. Bu insanların bir sıkıntısı var, anlatamayınca, sokakları çare yeri olarak görüyorlar. Sokaklar çare yeri olunca, Başbakanlık ve bakanlık koltuklarında rahat oturamazsınız; oturmakta ısrar ederseniz, koltukların demir yayları sizi rahatsız eder.

CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Üç ay dayanamadınız, üç ay!...

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Bakın değerli arkadaşlarım, ben diyorum ki, Adalet Bakanı olarak, yandaşınızı hapishanede ziyarete gidene kadar, memurlarımızın ayağına gitseydiniz...

CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Budapeşte'ye mi?!.

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Binlerce kilometre uzakta, çöl bedevisinin çadırına gidene kadar memurun yanına gidebilseydiniz; Saddam'ın ayağına gidene kadar, memurların ayağına gidebilseydiniz. (ANAP sıralarından alkışlar) Önce, yolsuzlukla itham edip, gelip, bu Mecliste "bağrınıza taş basın; ama, bunları affedin" deyip, Erbakan Hocanın emrini yerine getirinceye kadar, memurlara hoşgörüyle davransaydınız; koltuklarda bir dakika daha fazla oturabilmek için gösterdiğiniz hoşgörüyü memura gösterseydiniz; Hamas ve Hizbullah için verdiğiniz kavgayı keşke memurlar için verebilseydiniz!.. (ANAP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Biz verdik onlara...

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – İsrail ile iki tane anlaşma yaptınız; hem de "yapmayacağız" diye diye; keşke memurla bir tane anlaşma yapsaydınız da, biz de sizi destekleseydik!..

Aç, açıkta, sefalet içerisinde, evine et götüremeyen memur, her hafta Kızılay Meydanında birşeyler söylüyor; ama, siz, kuştüyü yataklarınızda rahat uyuyorsunuz. Hani, komşusu açken tok yatan bizden değildi; uyumak yoktu, uyuyan bizden değildi; öyleyse, siz bizden değilsiniz!.. (ANAP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar, RP sıralarından "siz bizdensiniz" sesleri)

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) – Siz kimdensiniz; komşuyu aç bırakan kimler?!..

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, iktidara gelmeden önce "faiz kalkacak" diyen sizsiniz "mazota zam olmayacak" diyen sizsiniz "Çekiç Güç gidecek" diyen sizsiniz "gümrük birliği anlaşması sona erecek" diyen sizsiniz "vergi kalkacak" diyen sizsiniz...

METİN PERLİ (Kütahya) – Memurla ne alakası var bunların?!.

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – "Özelleştirmeye karşıyız" diyen sizsiniz "para basma dönemi bitecek" deyip de, ocak ve şubat ayında Erbakan'ın Merkez Bankasına 200 trilyon lira para bastırdığı devir sizin devriniz. "Asgarî ücret vergidışı kalacak" diyen sizsiniz "yolsuzlukların hesabı sorulacak" deyip, bu Mecliste affeden sizsiniz; Atatürk'e karşı çıkıp, iktidara geldikten sonra Atatürkçü kesilen sizsiniz; İsrail'e karşı çıkıp anlaşma imzalayan sizsiniz. Çok enteresandır; biz iktidarda, siz muhalefette iken, turizm yatırımlarına "fuhuş yuvası" deyip de, mübarek Ramazan Bayramında gidip o fuhuş yuvalarında tatil yapan yine sizsiniz!.. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından "Bravo" sesleri alkışlar, RP sıralarından gürültüler)

Ya İktidarda ne yaptınız; aralık ayında Meclisten yetki aldınız ve "memur ve emekliye, geçmiş yıllara ait kayıplarını ödeyeceğiz" dediniz; ama, aldığınız bu yetkinin tersini yaptınız!..

CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Gelin, Hükümet kuralım.

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Siyasete yalanı ve yalancılığı siz soktunuz; çünkü, siz, her zaman, yapamayacağınız işe tevessül ederek, nifaka sebep oluyorsunuz; siz, siyasî munafıksınız... (RP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – O lafını geri al.

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Terbiyesiz!..

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bakın, Türk siyasî hayatında sağcı-solcu ayırımını yapan siz... (RP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Taranoğlu...

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Lafını geri al, terbiyesiz adam!..

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Türk-Kürt ayırımını yapan siz... (Bir grup RP milletvekili kürsü önüne toplandı)

BAŞKAN –Sayın Taranoğlu... Sayın Taranoğlu...

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Sözünü geri al, terbiyesiz!..

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Lafını geri al!..

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Hiç burada bağırmayın; ben burada konuşacağım, siz dinleyeceksiniz; çünkü, siz, siyasî munafıksınız...(RP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Taranoğlu, bir dakikanızı rica ediyorum...

RAMAZAN YENİDEDE (Denizli) – Utanmaz, terbiyeni takın...

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Sözünü geri al, terbiyesiz... Terbiyeli ol... (Gürültüler)

BAŞKAN – Efendim, bir dakikanızı rica edeyim...

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Sözünü geri alsın.

VEYSEL CANDAN (Konya) – Sayın Başkan, sözünü geri alsın.

BAŞKAN – Efendim, müsaade buyurun...

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Terbiyesiz adam! Terbiyeli ol!..

BAŞKAN – Sayın Öncel, bana müsaade buyurun...

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – O sözü geri al...

BAŞKAN – Sayın Karamollaoğlu, bana müsaade buyurun efendim ...

RAMAZAN YENİDEDE (Denizli) – Terbiyeni takın...

BAŞKAN – Sayın Yenidede...

MUHAMMET POLAT (Aydın) – O sözü geri al, terbiyeli ol...

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri... (Gürültüler)

MUHAMMET POLAT (Aydın) –Sözünü geri alsın.

VEYSEL CANDAN (Konya) – Sözünü geri alsın.

BAŞKAN – Efendim, ne söyleyeceğimi bilmiyorsunuz ki...

CEMALLETTİN LAFÇI (Amasya) – Asıl siyasî munafık sizsiniz.

BAŞKAN – Efendim, müsaade buyurun...

NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep) – Provokatörlük yapıyorsunuz... Provokatör olma...

BAŞKAN – Efendim, bana müsaade buyurun... (RP sıralarından gürlütüler)

Sayın Taranoğlu...

CEMALETTİN LAFÇI (Amasya) – Her zaman böyle yapıyorsunuz; asıl siyasî munafık sizsiniz.

BAŞKAN – Efendim, müsaade buyurun... Sayın hatibe uyarım var.

Sürenizi durdurdum efendim, süreniz çalışmıyor.

Sayın milletvekilleri, yerlerinize oturur musunuz...  Sayın milletvekilleri, lütfen... Yerlerinize oturunuz. (RP sıralarından gürültüler)

Sayın milletvekilleri... Sayın Aktaş, müsaade buyurun efendim...

Sayın Taranoğlu, kürsünün masuniyeti vardır; her sayın üye, bir başkasını yaralamadan, incitmeden, ülke yararına her sözü söyleyebilir. Siz, daha konuşmanızın başında, 2 sayın grubun adını da zikrederek -Doğru Yol Partisi Grubu ve Refah Partisi Grubu adlarını zikrederek- ve sözden belki tam anlaşılmaz diye açıkça da "itham ediyorum" diyerek, bölücülükle suçladınız; buna hakkınız yok. Bu yetmedi; şimdi "siyasî munafık" sözünü kullandınız. Bu sözlerinizi lütfen geri alın Sayın Taranoğlu. (ANAP sıralarından gürültüler)

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan...

Bir dakika, sayın arkadaşlarım, ben kendi hakkımı savunurum; merak etmeyin.

BAŞKAN – Buyurun efendim, süreniz başladı.

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Yalnız, cevapta süremi çalıştırmayın.

BAŞKAN – Tabiî, çalışıyor efendim; siz buyurun.

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Cevapta süremi çalıştırmayın, sataşmaya cevap vereceğim.

BAŞKAN – Efendim, sebep sizsiniz; buyurun...

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, munafıklığın iki tane alameti vardır... (RP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Siz bana munafıklığı anlatmayın; bu sözlerinizi geri alın.

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Yorum yapma, sözünü geri al.

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Bir dakika efendim, ben derdimi anlatacağım.

BAŞKAN – Sözünüzü geri alın, sözünüzü keserim.

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Siz, sözümü kesmeyin.

Sayın Başkan, benim süremi durdurun; ben, sataşmayla ilgili cevap hakkımı kullanacağım ve arkadaşları aydınlatacağım. Benim süremi kullanamazsınız. (RP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Taranoğlu, beş yıldır yapmadığım işlemi yapmaya zorlamayın beni; sözünüzü keserim.

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, süremi durdurun.

BAŞKAN – Lütfen; düzeltin... (ANAP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

Siz lütfen; sözünüzü düzeltin efendim.

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, bakın 1,5 dakikamı bu gürültüyle harcadınız. (RP sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlarım, söyleyeceğim şudur; bakın, böyle, bağırarak çağırarak bir yere gelemezsiniz. Biz, Anamuhalefet Partisiyiz, bizi dinleyeceksiniz; burada bağıramazsınız!.. (ANAP sıralarından alkışlar; RP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)

BAŞKAN – Sayın Taranoğlu... Sayın Taranoğlu...

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Demokrasi, kavga değildir; demokrasi, hoşgörüdür. Benden sonra, Hükümetiniz, çıkar, cevap verir... (RP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Taranoğlu... Sayın Taranoğlu...

CEMALETTİN LAFÇI (Amasya) – Hiç kimseye munafık diyemezsin!..

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Bakın, şimdi yerinize oturursanız niye dediğimi anlatacağım...

BAŞKAN – Sayın Taranoğlu... Sayın Taranoğlu...

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Yerlerine otursunlar!..

BAŞKAN – Efendim, şu bölücülük lafınızı geri alın. Lütfen...

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, siz, görevinizi yapın; Genel Kurulda sükûneti temin edin, ben konuşacağım... (RP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Efendim, benim görevim sükûneti sağlamak, temiz bir üslupla konuşmayı sağlamaktır; bu benim görevim...

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Arkadaşları oturtun... Ben söyleyeceğim şimdi derdimi...

BAŞKAN – Efendim, söyleyin; buyurun...

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlarım...

BAŞKAN – Lütfen; sözünüzü geri alınız...

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun efendim.

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Lütfen... Burada, taraflı bir tutum izlemeyin...

BAŞKAN – İnsaf ediniz!..

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Açık söylüyorum...

BAŞKAN – İnsaf ediniz!..

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Hayır, hayır; siz, sadece ikaz edersiniz...

BAŞKAN – Neyi efendim?!

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Şu, biraz önce...

BAŞKAN – Temiz üslupla konuşmayı nasıl sağlayacağım ben?!

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Hayır, siz, sözcüye baskı yapıyorsunuz...

BAŞKAN – Efendim, nasıl sağlayacağım ben temiz üslupla konuşmayı?!

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Baskı yapıyorsunuz; baskı yapamazsınız!

BAŞKAN – Hayır efendim, ben...

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Baskı yapmaya hakkınız yok...

BAŞKAN – Efendim, Tüzüğü okuyun; lütfen...

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Sadece ikaz edersiniz.

BAŞKAN – Siz, Grup Başkanvekilisiniz, Tüzüğü okuyun...

Sayın Taranoğlu; lütfen... Sözünüzü düzeltin efendim.

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Efendim, ben, muradımı anlatacağım; ama, müsaade etmiyorsunuz ki!..

BAŞKAN – Buyurun söyleyin...

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Bir taraftan Grubunuz, arka taraftan da siz; iki ateş arasında, beni böyle taciz ediyorsunuz!..

BAŞKAN – Efendim, söyleyin... Söyleyin efendim...

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Söyleyeceğim.

Değerli arkadaşlarım...

ÖMER EKİNCİ (Ankara) – Terbiyeli konuş!..

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Müsaade buyurun...

BAŞKAN – Müsaade buyurun...

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Bakın, ben kimseye hakaret etmedim. (RP sıralarından gürültüler) Hakaret etmedim; hayır...

Halk, bugün, siyaset üzerinde iki şeyden şikâyet etmektedir: Biri, siyasetçinin yalancılığından; biri de, siyaset üzerindeki menfaat gölgesindendir. (ANAP sıralarından alkışlar; RP sıralarından gürültüler) İşte, siyasetten yalanı ve haramı kaldırmak, parti farkı gözetmeksizin, hepimizin görevidir.

Munafıklığa gelince... Bakın, üzerinize niye alınıyorsunuz; başka munafıklar da var; ben, sizi mi kastettim?! Munafıklığın alameti iki; biri, yalan söylemek; öbürü de, yapamayacağı işi vaat etmektir. (ANAP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

MURTAZA ÖZKANLI (Aksaray) – Bu, size yakışmıyor!

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, benim kullandığım "siz, yapamayacağız işe tevessül ederek nifaka sebep oluyorsunuz" cümlesi Hekimoğlu İsmail'in sözüdür; bu söz bana ait değildir. Kaynak istiyorsanız da, Zaman Gazetesine gider, bakarsınız. Dolayısıyla, bölücülük konusunda da açık söylüyorum; siz, memurları, silahı olanlar, silahı olmayanlar, tankı olanlar, olmayanlar, coplananlar coplanmayanlar diye ayırdınız. Zaten, gensoruyu da bunun için verdik. (ANAP, DSP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bir şeye daha geleceğim. Sabredeceksiniz, demokrasinin özü sabırdır. Biz, sekiz sene burada iktidar olduk; siz, muhalefetteydiniz ortağınızla beraber, ne davulcu bıraktınız ne Asım bıraktınız ne Zeynep bıraktınız ne Jaguarcı bıraktınız ve Türkiye'yi bu hale getirdiniz!.. 1991'in Türkiyesini verin bize...

ABDULLAH ÖRNEK (Yozgat) – Doğruyu söyle, doğruyu!..

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – O iş o kadar ucuz değil; sizin yaptığınız yanlışları biz söyleyeceğiz; hem, ensenizde boza pişire pişire söyleyeceğiz. Öyle kolay değil... (RP sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bakın, Sayın Erbakan ne diyor...

METİN PERLİ (Kütahya) – Ensede boza pişirmek ne demek?!.

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bakın, ne diyor Sayın Erbakan; esas, gidin, ona çıkışın... 17 Nisan 1996 tarihinde "kimse alınmasın, gerçeği ifade etmek için söylüyorum; aslında, Türkiye'de iki tane meclis var; biri, bu Meclis, paryalar meclisi; bir de, hiç..."

CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Ne meclisi?..

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Paryalar meclisi, paryalar... (RP sıralarından "doğru" sesleri) Doğru mu?!. Bu Meclisten hemen istifa etmeniz lazım. Bu Meclis parya meclisi değil... Bana, doğru diyemezsiniz. (ANAP sıralarından alkışlar) "İkinci Meclis de lordlar meclisi" diyor.

Şimdi, bakın, bu konuyu gündeme niye getirdim onu söyleyeceğim: Bir kere, bu Meclis parya meclisi değil; bu Meclis, Türkiye Büyük Millet Meclisi. Ben ve Partim, büyük Türk Milletinin mensubuyuz ve büyük Türk Milletinin mensubu olmaktan da, bu Meclisin üyesi olmaktan da gurur duyuyoruz. (ANAP sıralarından alkışlar) Paryanın lügat manasına bakın, lügat manası şudur: Hindistan'da kast dışında olanlar; yani, her türlü haklardan yoksun olanlar... İşte, biz, bu meseleyi niye getirdik?!. Bakın, siz, memuru ikiye böldünüz; kast içinde olanlar, kast dışında olanlar diye.

Değerli arkadaşlarım, Meclisi parya meclisi gören bu zihniyeti ikaz etmek için bu gensoruyu verdik. Onun, bu konuda duyarlı ortağını da sorumlu davranışa davet ediyoruz. Bu ayırımı biz kabul edemeyiz; çünkü, bizim, ne devlet geleneğimizde ne Anayasamızda ne de Osmanlıda böyle bir ayırım yoktur; çünkü, biz, insanlarımızı, bir gözün diğerinden farkı olmadığı gibi, bir ve beraber kabul ederiz. İran'da, mollalar, Ayetullah ve halk ayırımı olabilir; Libya'da, Kaddafi adamları ve halk ayırımı olabilir; Suudi Arabistan'da, Kral ailesi ve halk ayırımı olabilir, komünist Rusya'da, Politbüro üyeleri ve yoldaşlar ayırımı olabilir; ama, Türkiye Cumhuriyeti hudutlarında hiçbir kimse arasında ayırım olamaz.

Değerli arkadaşlarım, Hükümet, 28 Aralık günü bu yetkiyi almıştır. İki şey söylemiştir "memur ve emeklilerin geçmiş yıllardaki kayıplarını gidermek; malî ve sosyal haklarında iyileştirme..." Meclis, buna yetki vermiştir; ama, uygulamayı yanlış yaptınız. Bunlardan bir tanesi, askerlere yüzde 42 ilave zam verdiniz. Emniyet mensuplarının maaşlarını değil, tazminatlarını yüzde 18 artırdınız; yani, maaşlarına yüzde 10 gibi bir ilave yaptınız. Buraya çıkıp da "efendim, daha zamanımız var" diye savunamazsınız. O zaman ben size sorarım; askerin maaşı hesaplanırken onbeş gün yetiyor da, gariban, diğer, silahsız memurun maaşı hesaplanırken üçbuçuk ay niye yetmedi diye... (ANAP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, bakın, Sayın Millî Savunma Bakanı bu kanun üzerinde konuşmuş "biz, bunu bütün memura vereceğiz. Biz, Hükümet olarak kendimizi bağlamış durumdayız. Bizim, bunun dışında bir tasarruf yapmamız mümkün değil" demiş. Şimdi, bağırıp çağıracağınıza, benden sonra gelecek olan Hükümet temsilcisi burada şunu diyecek; ben de, bütün laflarımı geri alacağım: "Buradan, devletin başı veya bakanı olarak ilan ediyorum; evet, 3 Nisan tarihine kadar 2 milyon memura, kanunda söylediği gibi, 1 milyon emeklisine, askere verdiğimiz gibi yüzde 42 zam vereceğimize, emniyet mensuplarının zamlarını yüzde 42'ye kadar iblağ edeceğimize" diye söz verirler, biz gensorumuzda hayır oyu vermeye hazırız; bu kadar açık söylüyoruz. Bizim derdimiz üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil. (RP sıralarından gürültüler)

CENGİZ ALTINKAYA (Aydın) – Bakanın sözüne inanma.

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bakın, ben size, bazı şeyleri de okuyacağım, ondan sonra sözlerime son vereceğim.

BAŞKAN – 2 dakikanız var, toparlayın; lütfen...

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Biliyorum...

Bu kitap, sizin ekonomik programınız; yedi aydır unuttunuz, hatırlayasınız, gözlerinizdeki hasret dinsin diye getirdim.

Bakın, burada, ne diyorsunuz siz... (RP sıralarından "Anlar mısın ondan?" sesleri)

Ben anlarım tabiî de, siz kavrayamadınız...

"Batıl-hak anlayışına göre, kuvvet, çoğunluk; imtiyaz ve ayrıcalık; menfaat ve çıkar esastır ." Hak anlayışına göre beş madde...

Şimdi, bakın, askerî memurlara zam yaptığınız zaman kuvveti esas almadınız mı; imtiyaz ve ayrıcalık sağlamadınız mı; menfaat ve çıkar sağlamadınız mı? (RP sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlarım, bakın, üç yıl sonra yine aynı noktaya geldik; paketler, tedbirler Türkiye'ye gidecek. Türkiye bir 5 Nisan kararları yaşadı... Bütün konuşmaları burada... Sayın Tansu Çiller de nasibini alacak; bakın neler demiş o zaman: "Size söz veriyorum, bugünler aşılacaktır; hep beraber aşacağız." 5 Temmuzda şunu demiş: "Yeni ekonomik programın başarısından bazıları endişe ediyor -bizi katıyor- endişe ve telaşlarında haklıdırlar. Burada, entrikalarına muvaffak olamazlarsa, ondan sonra halkın güvenini ve beğenisini kazanmak için işleri çok güçtür. Üç ay içerisinde nereye geldik; borç ödedik; hem eskinin borcunu hem şimdiki borcun anaparasını, faizini. Kolay değil, kendi yağımızla kavrulduk. Yıllardır açık veren bütçeyi, bir miktar fazla bile verir hale getirdik.  Enflasyon düştü; bu ay ilk kez enflasyon sıfır oldu. Mayıs ayında, ilk kez bütçe fazla verdi..."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – 2 dakika hakkımı kullanacağım, ondan sonra...

BAŞKAN – Hakkınız diye bir şey yok efendim. Ben size 1 dakika süre veriyorum.

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Sayın Başkanım, tartışma sırasında en az 3 dakika hakkım gitti.

BAŞKAN – Efendim, ben, sürenizi durdurmuştum.

Siz, bu süreyi kullanın.

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Peki.

"İthalatla ihracat arasındaki makas kapandı. Üç ay sonra vardığımız nokta bu. 5 Nisan kararları Türkiye için bir dönüm noktasıdır. Fukaralık Anadolu'nun kaderi değildir, halkın kaderi değildir. 1995 yılı 1994'ten iyi olacak; 1996 1995'ten iyi olacak" ve 1997'e geldik; biz, hâlâ, memurumuzun durumunu tartışıyoruz, işçimizin durumunu tartışıyoruz ve o zaman, esnaftan Net Aktif Vergisi aldık, Malî Denge Vergisi aldık, işçiye sıfır zam yaptık, memura sıfır zam yaptık, bir sürü zam yaptık, sonunda, bugün, memura maaş veremez duruma geldik.

Değerli arkadaşlarım, ben, sözlerimi burada toparlıyorum. Sayın Başkanın iyi niyetini istismar etmek istemiyorum. (ANAP sıralarından "Ne iyi niyeti?!" sesleri) Sözlerimi toparlayacağım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Sayın Başkanım, sözlerimi toparlamak için bana biraz daha müsaade edin.

BAŞKAN – Efendim, karşıdaki iyi niyete karşılık; buyurun.

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Sizin hoşgörünüze her zaman inandım efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Bakın, Sayın Başbakan Erbakan, bir kitabında ne diyor "memur maaşlarındaki yeni katsayı tespit edildi" diyor.

Y.FEVZİ ARICI (İçel) – İyi niyete bak!..

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Müsaade eder misiniz...

"Bu Hükümeti, aslında, Dünya Bankası Genel Başkan Yardımcısı Talwıtz kurdu" diyor. İlk olarak, bütün KİT'leri özelleştireceksiniz; şimdi yaptığınız gibi.

İkinci olarak, memura, işçiye az ücret vereceksiniz; şimdi yaptığınız gibi. Getirip neyiniz varsa satacaksınız, dışborç ödeyeceksiniz!..

Şimdi, ben, buradan diyorum ki, Tansu Hanımın Hükümetini Talwıtz kurmuştu, acaba, bunu da Talwıtz mi kurdu; onun bu talimatlarını mı yerine getiriyorsunuz?!.

Değerli arkadaşlarım, sözlerimin sonu şu: Bu kadar gergin bir toplantıyı güzel bir hoşgörüyle bitirmek istiyorum.

Lüzumsuz, sunî gerginliklerden bahsediyorsunuz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Bağlıyorum sözlerimi efendim. (RP sıralarından "Yeter be!" sesleri)

BAŞKAN – Müsaade buyurun efendim.

Buyurun.

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Liderleri ziyaret edip, dostluk, kardeşlik, barış nutukları atıyorsunuz; sunî gerginliklerden şikâyet ediyorsunuz ve bunları medya ve bazı çevrelerin yarattığını iddia ediyorsunuz. Hükümet ile memur arasındaki gerginliği biz mi yarattık; medya mı yarattı?!.

Ben size şimdi diyorum ki, gelin, bu konuyu, bu Mecliste çözelim; gelin, bu konuyu burada çözelim; nüfusun 1/6'sını; yani, 10 milyonu ilgilendiren konuyu, Mecliste, beraber çözelim. Halk şunu söylesin: "Benim milletvekillerim, benim Meclisimde, benim konumu, bir araya geldi, çözdü." Hem onlar sevinsin hem de Parlamentoya güven artsın.

Yok, eğer, oylarınızla bunu engellerseniz, zararlı çıkacak olan sizsiniz ve demokrasi zararlı çıkacak. Ondan sonra da "Parlamentodan başka yerde çare yoktur" laflarını kimse ciddiye almaz; inandırıcılığını kaybeder. Meclis memura...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Taranoğlu...

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Son cümle... Bir cümle...

BAŞKAN – Hangi cümle efendim?.. Buyurun efendim... Buyurun...

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Bir cümle efendim.

BAŞKAN – Efendim, üç defa uzattım... Müsaade buyurun... Üç defa uzattım Sayın Taranoğlu.

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – İki satır... (RP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Üç defa uzattım Sayın Taranoğlu.

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – İki satır söyleyeceğim, ineceğim efendim.

BAŞKAN – Bir cümleyle... Lütfen... (RP sıralarından "yeter" sesleri)

ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum sözlerimi.

Değerli arkadaşlarım, gelin, Meclisten özür dileyin; gelin, Parlamentodan özür dileyin; gelin, memurdan özür dileyin, bu işi düzeltin.

Hepinize saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Taranoğlu.

V. – SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. – Sıvas Milletvekili Temel Karamollaoğlu’nun, Sakarya Milletvekili Ersin Taranoğlu’nun partilerine sataşması nedeniyle konuşması

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Karamollaoğlu.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Konuşmacının partimize yönelik ithamları oldu; bir iki kelimeyle açıklamak istiyorum.

BAŞKAN –Aldım efendim.

Sayın Gönül, zatı âliniz efendim?..

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) – Sayın Başkan, Sayın konuşmacının...

BAŞKAN – Aynı istikamette mi?..

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) – Evet efendim, aynı istikamette.

BAŞKAN – Ben zaten takip etmiştim, kendisini de uyardım.

Sayın Karamollaoğlu, programımız yüklü... Kısa; 2 dakika... Zaten yeni bir sataşmaya fırsat vermezsiniz; ama, Başkanlığın âdeti... Bir endişem olduğu için değil, âdet olduğu için uyarıyorum; yeni bir sataşmaya sebebiyet vermeyelim.

Buyurun Sayın Karamollaoğlu. (RP sıralarından alkışlar)

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, anayasal bir hak olan gensoru üzerinde görüşme yapıyoruz. Elbette, bir gensoru önergesi vermek, muhalefet partilerine mensup arkadaşlarımızın hakkıdır; hatta, vazifesidir. Elbette, muhalefet de, iktidar da bu kürsüye gelip,  kendi görüşlerini dile getirme hakkına sahiptir, tenkit etmek hakkına sahiptir; ancak, biz, demokratik bir ülkede yaşıyoruz, parlamenter bir rejimle yönetiliyoruz, Parlamentoda yapılacak olan konuşmalar da, Parlamentomuz tarafından kabul edilen İçtüzük hükümlerine göre yürütülmek mecburiyetindedir. Ben, sadece, İçtüzüğün 67 nci maddesini sizlere arz etmek istiyorum. Biraz önce konuşma yapan arkadaşımızın üslubunu da, siz, lütfen, buna göre değerlendirin.

Bakın, 67 nci madde ne diyor: "Genel Kurulda kaba ve yaralayıcı sözler söyleyen kimseyi, Başkan, derhal, temiz bir dille konuşmaya, buna rağmen temiz bir dil kullanmamakta ısrar ederse kürsüden ayrılmaya davet eder. Başkan, gerekli görürse, o kimseyi o birleşimde salondan çıkartabilir."

Muhterem arkadaşlarım, elbette, sizin tenkitleriniz bazen bize acı gelebilir. Biz, arzu ederiz ki, sizin tenkitleriniz bize yol göstersin, ışık tutsun, alacağımız kararlarda bize yararlı olsun; ancak, burada, Hükümeti oluşturan partileri bölücülükle itham etmek, bu Meclisin mehabetine ve burada konuşan milletvekili arkadaşlarımıza yakışmaz! Siyasete yalan sokmak... Biz, yalan söylemeyiz. (RP sıralarından alkışlar, ANAP, DSP ve CHP sıralarından "Ooo" sesleri, alkışlar [!]) Hiçbir zaman... Biz, dürüstlüğü şiar edinen bir partinin mensuplarıyız. Bu konuda, sizlerin, eğer gerekirse, birtakım konuları dile getirmek mümkün; ama, ben, burada, daha fazla söz söylemek istemiyorum; nelerin söylendiğini de, elbette, bizim Meclisimiz, bizim milletimiz biliyor. Münafıklık ise, en adi bir tavırdır.

MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Ali Kalkancı ne oldu, Ali Kalkancı!..

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) – Muhterem arkadaşlarım, herkes sözüne dikkat etmek mecburiyetindedir. Burada, espri yapılabilir, yeri gelir bir konuyu takdim edebilmek için güzel, latif bir üslupla tenkit de edilebilir; ama, insanları, partileri, büyük grupları kimse itham etmeye mecbur değildir. (CHP sıralarından "yeter artık" sesleri) Yetip yetmeyeceğine de, bana verilen bu müsaadeye göre, bırakın, Sayın Başkan karar versin.

Muhterem arkadaşlarım, geçmişte yapılan bütün yanlışlıkları... Milletvekili arkadaşlarımız da, burada, bazen, heyecana kapılıp, hakikaten yanlış ifadeler kullanmışlardır; arkasından düzeltmişler ve Büyük Millet Meclisinden özür dilemişlerdir.

Şu ortamda arkadaşlarımdan istediğim tek şey şu: Tenkitlerinizi, ne kadar acı olursa olsun, yapın; ancak, lütfen, bu Meclisin mehabetine yakışmayan, sizlere de yakışmayan, oy aldığınız tabanın kesinlikle tepkisini çekecek ifadelerden kaçının...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Karamollaoğlu...

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) – O zaman buraya huzur gelir; o zaman, demokrasiyi elbirliğiyle içimize sindirerek, daha iyi yaşarız.

Diğer konulara girmiyorum; çünkü, mutlaka, Hükümete mensup olan arkadaşlarımız gerekli açıklamaları yapacaklar, cevapları vereceklerdir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Karamollaoğlu, teşekkür ediyorum.

2. – Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül’ün, Sakarya Milletvekili Ersin Taranoğlu’nun partilerine sataşması nedeniyle konuşması

BAŞKAN – Sayın Gönül, buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Sayın Gönül, sırf, itham, grubun üzerinde kalmasın diye size söz verdim... 2 dakikada... Rica edeyim...

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Üzülerek ifade edeyim ki, bir konuşmacı arkadaşımız, biraz evvel, bu kürsüden, bizleri izleyen yüce milletimizin önünde, siyasî partilerimizi, yani Doğru Yol Partisi ve Refah Partisi mensuplarını hedef alarak, gayet ağır, tahkir ve tezyif edici kelimeler ve cümleler sarf etmiştir. (ANAP sıralarından "doğru söyledi" sesleri)

Eğer, siz, doğru söylemiştir diyorsanız, şahsen ben, üzüntülerimi, Yüce Heyetinizin ve milletimizin önünde, tekrar ifade etmek zorunda kalacağım.

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) – Kötü söz sahibine aittir.

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Bu kürsünün masuniyetine sığınarak, hiçbir üyenin, bir başka üye veya siyasî parti grubunu küçük düşürmeye, tahkir ve tezyif etmeye hakkı ve salahiyeti yoktur. (DYP ve RP sıralarından alkışlar) Demokrat olmayı kendi içine sindirdiğini ifade eden bir sözcünün, demokrasi dersi vermeye kalkan bir sözcünün, konuşmasında "sizin gideceğiniz yer devlet güvenlik mahkemeleri olmalıdır" dememesi gerekir ve bunu da diyemez! (DYP ve RP sıralarından alkışlar) Siz, hem hoşgörüden bahsedeceksiniz hem demokrasiden bahsedeceksiniz, bu kürsüden, demokrasinin ilkelerini savunduğunuzu söyleyeceksiniz, sonra da dönüp, asıl, bölücülükle itham edilebileceğiniz kelimeleri...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – ... sorumsuzca, bu kürsüden söyleyeceksiniz... Bunu anlamak mümkün değil; ama, ben, şunu ifade etmek istiyorum: Sayın sözcüden, ne benim ne benim partimin grubunun ve sözcülerinin öğreneceği hiçbir şey yoktur; çünkü, biz, 60 ihtilalini, 71 muhtırasını, 80 ihtilalini görmüş bir misyonun devamıyız (ANAP sıralarından gürültüler) sizin gibi ihtilal ürünü değiliz! (ANAP sıralarından gürültüler)

Saygılar sunarım. (DYP ve RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; ANAP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)

3. – Kastamonu Milletvekili Murat Başesgioğlu’nun, Sıvas Milletvekili Temel Karamollaoğlu’nun partilerine sataşması nedeniyle konuşması

MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun efendim.

MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, DYP Grup Başkanvekili Sayın Gönül başlangıçta çok güzel konuştu, son cümlesine kadar... Son cümlesinde, Grubumuzu "ihtilalin ürünü" olmakla suçladı. Demokrasiye yakışmayan, bu Parlamento çatısı altında sarf edilmemesi gereken bir sözdür. Müsaade ederseniz, yeni bir sataşmaya meydan vermemek kaydıyla bu konuya cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Efendim, oradan ifade ettiniz. (ANAP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar) Müsaade buyurun... Müsaade buyurun... Öyle yok... Talep gelir, dinlerim; talep gelir, değerlendiririm; öyle yok...

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) – Adalet var, adalet...

YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Oradan hakaret ediyor partiye! Kürsüye çıkıp, cevap verecek!

MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, yeni bir sataşmaya meydan vermemek kaydıyla, kürsüden cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN - Efendim, yeni bir sataşmaya fırsat vermemek üzere, size 2 dakika süreyle söz veriyorum. Lütfen...

Sayın Taranoğlu, zannediyorum, epeyce rahatsınız...

ERSİN TARANOĞLU (Sakarya) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başesgioğlu.

Efendim, çok rica ediyorum... Günün bu saatine geldik; yani, gereksiz yere zaman öldürüyoruz...  Rica ediyorum... 2 dakika... Lütfen...

MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, söz hakkı tanıdığınız için teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten, gensoru gibi, denetim hakkının yoğun bir şekilde kullanıldığı bir görüşmeyi Yüce Mecliste birlikte yapıyoruz.

Burada, sataşma nedeniyle söz alan ve Grubumuza mensup değerli arkadaşımızın konuşmalarını tenkit ederek söze başlayan Doğru Yol Partisi Sayın Grup Başkanvekili, başlangıçta, demokratlık ve demokrasi dersi verdi; ama, konuşmasının en sonunda, kendisine ve Grubuna yakıştıramadığımız bir üslupla, Anavatan Partisini, ihtilal ürünü olarak itham etti. (RP sıralarından "doğru" sesleri)

Değerli milletvekilleri, bunun için aslında, bu Parlamento çatısı altında, hiçbir milletvekilinin "doğru" diye sesini yükseltmesi, yerinde bir davranış değildir. Anavatan Partisi, 1983 yılından bu tarafa, sayısız milletvekili genel seçimine girmiştir, mahallî yerel seçimlere girmiştir ve bu halkın desteğiyle, bütün muarızlarının ayak oyunlarına rağmen, bugün, bu Parlamento çatısı altında temsil edilmektedir. Anavatan Partisini ihtilal fikirleriyle özdeşleştirmek, aradan geçen bu kadar zaman sonra, hiç mümkün değildir.

Biz, Anavatan Partisi olarak, aslında, Türkiye'de, uzlaşmayı, hoşgörüyü, demokrasiyi savunarak geldik. Eğer, bugün, Refah Partisi ile Doğru Yol Partisi bir hükümet kurabildiyse, bunda Anavatan Partisinin payı büyüktür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı.)

BAŞKAN – Sayın Başesgioğlu, lütfen... Son cümlenizi...

MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Değerli Refah Partililer, Doğru Yol Partisi sizinle görüşmeye yanaşmazken, Anavatan Partisi sizinle hükümet müzakeresi yapıyordu. Bugün, ülkede, devletin tepesinde sivil bir cumhurbaşkanı oturuyorsa, bu, Anavatan Partisinin eseridir. Anavatan Partisi, iktidarda bulunduğu süre içerisinde, toplumumuza hoşgörüyü, uzlaşmayı yerleştiren bir parti olmuştur. Ne zaman ki, Anavatan Partisi, ülke yönetiminden uzaklaşmıştır; ülkede, bugün, birlik, beraberlik ve hoşgörü ortamı bozulmuştur. Aslında, sizin yaşadığınız sıkıntı, bu hoşgörünün, bu birliğin, bu beraberliğin bozulmasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı.)

BAŞKAN – Sayın Başesgioğlu, bunu bir bitirin artık.

MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Peki Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, biz, Anavatan Partisi olarak, demokrasi sınavını vermiş bir partiyiz. Anavatan Partisi, hiçbir zaman bir ihtilal ürünü değildir; ama, burada, Anavatan Partisine "Anavatan Partisi ihtilal ürünüdür" diyenler, ihtilal, esas sizin eserinizdir; bunu bir vicdan muhasebesiyle, kendi vicdanınızla başbaşa kalıp yapmak zorundasınız; bunu, her zaman, her fırsatta, bu kürsüde, açık ve seçik şekilde ifade etmeye hazırız.

Hepinize saygılar sunarım. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Başesgioğlu, teşekkür ediyorum.

IV. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI

VE MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)

A) ÖNGÖRÜŞMELER (Devam)

1. – Samsun Milletvekili Biltekin Özdemir ve 41 arkadaşının, 4214 sayılı Yetki Kanununu kötüye kullanmak suretiyle kamu personelinin ücret rejimiyle ilgili yanlış ve adaletsiz politikalar izledikleri iddiasıyla Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/10) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, gruplar ve önerge sahibinin görüşmeleri tamamlanmıştır.

Hükümet adına, Maliye Bakanı Sayın Abdüllatif Şener.

Sayın Şener, buyurun. (RP sıralarından alkışlar)

MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Özdemir ve 41 arkadaşının vermiş olduğu gensoru önergesi üzerinde Hükümet adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Gensoru, ciddî bir müessesedir; ancak, Anavatan Partili değerli arkadaşlarımın, bu müesseseyi, gensoru metninde yer alan ifadelerle, iddialarla takdim etmiş olmaları, bu müessesenin gereken ciddiyet içerisinde kullanılmadığını hemen göstermektedir ve ifade etmektedir.

Gensoru, bir bakan veya hükümetin icraatı üzerine verilir; ancak, bu gensoru, Hükümetin icraatı üzerine değil, âdeta, gensoruyu veren Anavatan Partili arkadaşlarımın varsayımlarına dayanmaktadır. Önce, bazı varsayımlar belirlemişler, bu varsayımları önlerine koymuşlar ve arkasından, bu varsayımları, kendi kendilerine tenkit etmeye başlamışlardır.

Bazı spor dallarında ilginç kavramlar vardır. Karate sporunda kullanılan ve kata denilen bir kavram var. Bu gensorunun içeriği, âdeta bu kavramla özdeşleşiyor. Kata, hayalî rakibe karşı dövüş tekniği uygulamak demektir. (RP sıralarından alkışlar) Bir karateci çıkar, karşısında hiçbir rakip bulunmadığı halde, sağa sola hamleler yapar; buna kata denir. Bu gensoru metni de ciddî bir şekilde incelendiği takdirde, hemen hissediliyor; değerli arkadaşlarımız önce sıralamışlar kendi varsayımlarını ve arkasından, eleştiri getirmeye, bunu bir gensoru vesilesi haline getirmeye çalışmışlardır. Biraz önce, Anavatan Partisi adına söz alan sayın milletvekili de, bu kürsüde, aynı üslupla konuşmalarına devam etmiş; kendi varsayımlarıyla, el kol hamleleriyle ve yüksek sesle, nezakete, nezahete uygun olmayan ifadelerle, bu gensoru metnini savunmaya kalkmıştır.

Bu gensoru, bu anlamda, Hükümetin icraatlarını hedef almamaktadır; Anamuhalefet Partisinin kendi varsayımlarını hedef almaktadır. Gensoru, Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetim yollarından biridir; düşürücü bir özelliğe sahiptir; ancak, verilmiş olan bu gensoru, Hükümetin icraatlarına değil, Anavatan Partisinin varsayımlarına yönelmiştir ve bu, sanki muhalefete ait varsayımların denetimiyle ilgili bir gensoru, bir metin hüviyetine kavuşmuştur.

Görünen odur ki, bu gensoru, iktidar olmayan, bu yanlış politikalarla olması da mümkün bulunmayan Anavatan Partisinin bizzat kendisini muhalefetten düşürmeye yönelmiştir. Bu ülke hepimizindir. Ciddî bir muhalefet, muhalefet partilerinin ve sözcülerinin görevidir; ama, bu ciddiyet, gerek metinlerde ve gerekse kürsüde sürdürülmezse, bu halk, bu millet, muhalefet görevini de sürdüremeyen siyasî partileri, sonunda, tamamıyla, sandıkta siler. (RP sıralarından alkışlar)

Metinde ne deniliyor; "hizmet sınıfları arasında, aynı sınıf içinde ayırım yapıldı" deniliyor, "yapay ve dikey dengeler bozuldu" deniliyor...

BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Hepsi doğru.

MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – "Enflasyonun etkileri düşünülmedi" deniliyor, "Hükümet üyeleri farklı şeyler söylediler, sözlerini tutmadılar" deniliyor...

BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Hepsi sabit.

MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – "Haksızlık ve adaletsizlik yapılmıştır" deniliyor; ama, gensoruda belirtilen bu ifadelerin hiçbiri, Hükümetin yaptığını ve yapmakta olduklarını göstermiyor.

BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Biraz noksan anlatmışız.

MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Sadece ve sadece Anavatan Partili arkadaşlarımızın kendi varsayımlarını göstermektedir.

Hükümet, 4214 sayılı Yetki Kanunuyla, kamu çalışanlarının malî ve sosyal haklarında iyileştirme yapma konusunda yetki almıştır. Bu yetkiye dayanılarak kanun hükmünde kararnamelerle yapılacaktır. Yetki süresi dört aydır; üç ayı geçmiştir ve önümüzde bir aylık süre bulunmaktadır.

54 üncü Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin, kamu çalışanlarının ve emeklilerin sosyal ve malî haklarında yapacağı düzenlemelerle ilgili yetki süresi dolmadığına göre, ifade edilenlerin hepsi, tamamıyla varsayımdan ibarettir. Kendisinin önüne koyduğu, sonra hamlelerin yapıldığı bir varsayım âdeta.

Bu durumda, süre dolmadığına göre, nasıl oluyorda Hükümet sözünü tutmamış oluyor; nasıl oluyor da yatay ve dikey dengeler bozulmuş oluyor; anlayabilmek mümkün değil.

Anavatan Partili değerli arkadaşlarım "üç ay kadar bir süre geçti, bu süre uzun değil mi? Üç ayda bu işi halletmeniz, yapacaklarınızı yapmanız gerekmez miydi?" diyebilirler; ama, bunu demeye Anavatan Partili arkadaşlarımın kendi iktidarları açısından hakları vardır; çünkü, kendi iktidar dönemleri hiçbir zaman üç ayı geçmiyor. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Maliye Bakanı olarak ne kadar bilimsel konuşuyorsun; bravo (!)

MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Ama, bu Hükümet, 54 üncü Türkiye Cumhuriyeti Hükümetidir, çalışanları, üretenleri desteklemek üzere kurulmuş bir iktidardır, bir hükümettir ve bu Hükümet, birinci öncelik olarak siyasî istikrarı belirlemiştir; Türkiye'de siyasî istikrar sağlanmadan hiçbir sorunun çözülmeyeceğini bilen bir iktidardır; uzun vadeli, uzun soluklu bir hükümettir, bir iktidardır; yetki süresi de dolmamıştır. Yetki süresi içerisinde, kamu çalışanlarına, mümkün olan en yüksek ücreti, maaş artışını sağlayacaktır.

Özlük haklarının iyileştirilmesiyle ilgili olarak, şu ana kadar, çok sayıda yetki kanunu ve kanun hükmünde kararname çıkarılmıştır. 1972 yılından itibaren 12 adet yetki kanunu ve 86 adet de kanun hükmünde kararname çıkarılmıştır. Dikkatinizi çekiyorum; bu yetki kanunlarının hiçbirinin süresi dört ay veya dört aydan daha az değildir. Anavatan Partisinin iktidar olduğu dönemlerde de, diğer siyasî partilerin iktidar olduğu dönemlerde de yetki kanunları çıkarılmıştır; bu yetkiler iki yıllığına alınmıştır, bir yıllığına alınmıştır, süresi sekiz ay olan yetki kanunları vardır; ama, 1972'den bugüne kadar, dört ay gibi kısa bir süre yetki alan tek hükümet, 54 üncü Türkiye Cumhuriyeti Hükümetidir. (RP sıralarından alkışlar) Almış olduğu yetki süresi -daha önceki hükümetlerin cesaret edemediği- dört ay gibi kısa bir süredir. Bu kısa süre dolmadan, hemen, eleştiriler ve tenkitler, arkasından gensorular, gerçekten, muhalefetin, muhalefet görevini ciddiyetle ve ağırbaşlılıkla götürmediğini göstermektedir.

YÜKSEL YALOVA (Aydın) – Ayıp oluyor...

MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – İki örnek vereceğim:

24.4.1984 tarihinde, Anavatan Partisi döneminde, 2999 sayılı Yetki Kanunu çıkarılmıştır ve bu yetki kanunun süresi sekiz aydır, ilk düzenlemeyi ancak iki ay sonra yapabilmiştir; ikinci ve üçüncü kanun hükmünde kararnameleri ise yedi ve sekiz  ay sonra çıkarmıştır.

Daha sonra, 1986 yılında, 3268 sayılı Kanunla, Anavatan Partisi İktidarı iki yıllığına yetki almıştır. İki yıllık bu yetki süresi içerisindeki ilk düzenlemeyi ancak altı ay sonra yapabilmiştir; 260 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle, sadece, üniversite dönersermaye saymanlıklarından ödemeyle ilgili bir düzenleme yapmıştır. İkinci düzenlemeyi sekiz ay sonra -eğitim ve öğretim kesimiyle ilgili- üçüncü düzenlemesini dokuz ay sonra, daha sonra, dördüncü, beşinci düzenlemelerini on ay sonra, altıncı düzenlemeyi ondört ay sonra, yedinci düzenlemeyi onsekiz ay sonra, sekizinci kanun hükmünde kararnameyi ondokuz ay sonra ve sonraki kararnameyi ancak yirmibir ay sonra çıkarabilmiştir. Bu çok sayıdaki kanun hükmünde kararnameye rağmen yapabileceği düzenlemeleri tamamlayamamış ve iki yıllık süre Anavatan Partisi İktidarına yetmemiş; iki yıllık bu sürenin uzatılması için tekrar Meclisten yetki istemiş, 3347 sayılı Yetki Kanununu çıkarmış ve süreyi 1988'in sonuna kadar uzatmıştır. 1988'in sonuna kadar uzatılan bu sürede de, yine, tekrar, yeni düzenlemeler yapılmıştır. Sıralamak istemiyorum, onuncu, onbirinci, onikinci, onaltıncı diye gidiyor; fakat, bu süre de dolmuş; süre dolduğu halde, Sayın Anavatan Partisi İktidarı mensupları -kabine üyeleri- halen, yapacağı düzenlemeleri, iyileştirmeleri, ücret artışlarını tamamlayamamış olacaklar ki, Meclise müracaat etmişler, bu Yetki Kanununun süresini tekrar uzatma talebinde bulunmuşlar, ikinci uzatmayı da 3479 sayılı Kanunla yapmışlar ve tekrar iki yıllık süre istemişlerdir. Bu iki yıllık...

MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Bunu beşinci defa söylüyorsunuz Sayın Bakan...

MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – İkinci uzatma süresi bu; önce söylediğim birinci uzatmasıydı, şimdi ikinci uzatmadır ve 32 tane kanun hükmünde kararname çıkarmışsınız.

MURAT BAŞESGİOĞLU (kastamonu) – Yetki Kanununu görüşürken de söylemiştiniz...

BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Sayın Bakan, okumadan mı geliyorsunuz...

MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – 32 kez, kamu çalışanlarının özlük haklarında değişiklik yapmışsınız ve maalesef, bu değişiklikler devam ederken, yeni yeni kanun hükmünde kararnameler çıkarılırken, nihayet, Anayasa Mahkemesi olaya dur demiş ve bu Yetki Kanununu iptal etmiştir; fakat, arkasından, Anavatan Partisi, tekrar, yeni bir yetki kanunu tasarısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine müracaat etmiş, 3755 sayılı Yetki Kanununu çıkarmış, bu Yetki Kanununa istinaden de tekrar 2 kanun hükmünde kararname çıkarmıştır; fakat, bu 2 kanun hükmünde kararnameyi Anavatan Partili arkadaşlarımın da beğenmemiş olduğu açıktır. Gensoru metnine ekli raporunuzda aynen şu cümleler yer almaktadır: "Personel rejiminde, 1990'lı yılların başından itibaren bozulma ve yozlaşma ortaya çıkmıştır."

BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – O, 1992'dir...

MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – 1990'dır... Önünüzdeki metni okuyun...

Demek ki "1.1.1990 tarihinden itibaren personel rejiminde bozulma ve çözülme başlamıştır" ifadesi, bu gensoruyu veren arkadaşlarımızın ifadesidir ve bu gensoruya ekli raporda, kendilerinin takdim ettiği bir cümledir. Onun için diyorum ki, bu gensoru, doğrudan doğruya Anavatan Partili arkadaşlarımızın kendi varsayımlarına dayanan, kendi kabullerine karşı geliştirmiş olduğu hamlelerin, salvoların bir neticesidir, bir ürünüdür; burada yer alan bütün tenkitler de, aslına bakarsanız, kendi dönemlerinin icraatlarıyla ilgili olarak yapılmış olan tenkitler ve eleştirilerdir.

Özet olarak belirtmek gerekirse, Anavatan Partili sayın arkadaşlarımızın telaşı, aslında, kamu görevlilerinin maaşlarında iyileştirme yapılmayacağı değildir. Bu iyileştirmenin yapılacağını kendileri de biliyorlar. Hükümetin, Yetki Kanunundan dolayı bir aylık süresi vardır; bu süreyi en iyi şekilde kullanmış olarak yetki süresini tamamlayacağından da emindirler. Ancak, asıl telaş, asıl endişe, bu İktidarın, kendi dönemlerinde bozmuş oldukları kamu personel rejimiyle ilgili, ücret dengesizlikleriyle ilgili iyileştirme yapacağı telaşıdır ve endişesidir. (RP sıralarından alkışlar)

BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Sayın Bakan, söylediklerinize inanıyor musunuz?..

MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Personel rejimi, kendilerinin de ifade ettiği gibi, Anavatan Partisi iktidarları döneminde bozulmuştur. Personel rejimiyle ilgili yetki kanunlarında en kısa süre altı ay olduğu halde –kendileri, iki yıllık, hatta dört yıl dokuz aylık bir yetki dönemi kullandıkları halde- dört aylık bir yetki süresinin sonunu beklememeleri, gerçekten ilginçtir.

Üç aydır niye düzeltmediniz iddiası, ciddiye alınabilecek bir durum, bir tavır değildir.

Dengeleri bozdunuz iddiası, samimî değildir. Dengelerin bozulduğu yıllar, kendi iktidar dönemleridir, kendi iktidar yıllarıdır.

Üstelik "bu İktidar, bu basit düzenlemeleri, uzun çalışmayı gerektiriyormuş gibi takdim ediyor" sözünün, kendi uygulama dönemleri, dört yıl dokuz ayı bulan yetki dönemleri hatırlanacak olursa, gensoru metnindeki bu ifadelerin ciddiye alınmayacağı açıktır.

BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Kararnamelerinizi okumamışsınız Sayın Bakan...

MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – "Çalışanlar üzerinde nüfuz kullanılmıştır" ifadesi de, yine, Anavatan Partisi İktidarı yıllarının kendilerine hatırlattığı bazı uygulamalardır.

Anavatan Partisinin sekiz yıllık iktidarı döneminde kamu personelinin malî ve sosyal haklarının iyileştirilmesi amacıyla Yüce Meclisten aldığı yetkinin süresi, toplam 62 aydır. Diğer bir deyişle, iktidar döneminin yarısı yetkiyle geçmiştir. Anavatan Partisi, bu dönemde, 30-40 civarında kanun hükmünde kararnameyle düzenleme yapmıştır. Bu kanun hükmünde kararnamelerin çoğu da, genel düzenleme niteliğinde olanları da -açıkça, hemen ifade etmek gerekirse- genel seçimler öncesine rastlamıştır. Dolayısıyla, metinde kullanılan bütün ifadelerin kendi dönemleriyle ilgili olduğu açık ve seçiktir.

Şimdi, bu Hükümet ne yapıyor, bu Hükümet ne yapmaya çalışıyor, bunu belirtmek istiyorum. Bu Hükümet, kamu kesimindeki personelimizin, memurlarımızın ve emeklilerimizin maaş düzeylerini, hayat standartlarını yükseltmeye çalışıyor. Biz, Hükümeti kurduğumuz ilk günlerden itibaren, bu Hükümetin, çalışanların ve üretenlerin gelir düzeylerinde artışlar sağlayacak bir hükümet olduğunu ilan ettik ve kamu çalışanları ve emeklilerimiz için de, enflasyon ve ilave olarak da, büyüme oranı kadar maaş artışı sağlayacağımızı ilan ettik, bir taahhüt olarak belirledik ve Hükümet olur olmaz, ilk yaptığımız işlerden biri de budur. 28 Haziran günü kurulan bu Hükümet, 1 Temmuzdan itibaren, memurlarımızın ve emeklilerimizin maaşlarında yüzde 50'lik artış yapmıştır; üstelik, Anavatan Partili İktidar, Hükümeti bırakacağı günlerde, bütçeye yüzde 30'luk bir ücret artışı sağlayacak ödenek koyduğu halde ve giderken de, çok söylüyorum diye, yüzde 40'lık bir ücret artışı için hazırlıkları tamamladıklarını ifade ettikleri halde, bu Hükümet, yüzde 50'lik bir zam vermiştir, yüzde 50'lik bir maaş artışı vermiştir. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Ocak ayındaysa, genel anlamda yüzde 30'luk bir ücret artışı sağladık. Dolayısıyla, temmuzdan bu yana -ocak ayı artışını da hesaba katarsak- fiilî olarak, bu Hükümetin kamu çalışanlarına ve emeklilere vermiş olduğu ücret artışı yüzde 95'tir; aynı dönem için enflasyon oranıysa yüzde 40'lar civarındadır; dolayısıyla, enflasyonun üzerinde reel artışı sağlayan bu Hükümettir. Biz, bunu, Hükümet Programımızdaki ifadelere bağlı olarak, rant ekonomisinden reel ekonomiye geçiş programı içerisinde gerçekleştirdik.

54 üncü Hükümet döneminde, faiz gelirleri yüzde 12 stopaja tabi tutulmuştur. Daha önceki dönemlerde, kamu kâğıtları sebebiyle elde edilen gelirlerden, faizlerden dolayı vergi kesilmezken, stopaj yapılmazken, bunlar da yüzde 12 stopaja tabi tutulmuştur. 1997 konsolide bütçesine bu stopajlar gelir olarak aktarılacaktır, gelir olarak girecektir. Dolayısıyla, ranttan elde edilen, Hazineye intikal ettirilen gelir fazlaları, çalışanlarımız için, emeklilerimiz için bir ücret iyileştirmesi, bir gelir artışı olarak, maaş artışı olarak kullanılacaktır.

Biz, her zaman, bu genel anlamdaki maaş artışlarının da yeterli olmadığını ifade ettik. Enflasyon, artı büyüme oranı kadar ilave maaş artışı sağlamakla birlikte...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakan, size süre vereceğim efendim; bir dakikanızı rica edeyim.

Sayın milletvekilleri, biraz sonra oylamalar yapılacak, benim ricam, Sayın Bakanlar Kuruluna ayrılmış sıraları, sayın milletvekilleri lütfen boşaltsınlar ve aşağıdaki bloklarda boş bulunan koltukları lütfen dolduralım. Balkonda oturan sayın milletvekilleri, tevazu buyurunuz, aşağıdaki koltukları dolduralım; oylamada sayım kolay oluyor. Bütün bloklar dolsun efendim.

Sayın Bakan, 3 dakika yeter mi efendim?

MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Yeter Sayın Başkan.

BAŞKAN – Peki, buyurun.

MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Biz, 54 üncü Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti olarak, şu ana kadar, enflasyon, artı büyüme oranının üzerinde fiilî maaş artışı sağlamış bulunmaktayız; ancak, bunun, çalışanlarımız açısından yeterli olmadığını da defalarca ifade etmişizdir. İlave gelir kaynakları ortaya çıktıkça, kamu gelirlerinde artışlar meydana geldikçe, kamu çalışanlarının ücretlerinde ek iyileştirmeler yapacağımızı da belirttik ve ifade ettik. Nitekim, bu Yetki Kanunu çerçevesinde, önce Türk Silahlı Kuvvetleri personelimizin, daha sonra emniyet mensuplarımızın maaşlarında artışlar yapılmıştır. Yetki süremiz devam etmektedir ve Maliye Bakanlığı olarak, diğer kamu çalışanlarının ücretlerinde ek iyileştirmeler yapılmasını sağlayacak teknik bütün çalışmalarımız tamamlanmıştır; önümüzdeki günlerde Bakanlar Kurulu bu konuda kararını verecektir ve verilecek bu karar çerçevesinde de, kamu çalışanlarımızın maaşlarında, emeklilerimizin maaşlarında ek iyileştirmeler yapılacaktır. Böylece, özellikle Anavatan Partisi İktidarları döneminde bozulan ücret rejimi ve kamudaki dengeler tekrar düzeltilmiş olacaktır; Anavatan Partisi İktidarları döneminde ortaya çıkan reel gelir azalmaları, maaşlarda meydana gelen azalmalar telafi edilmiş olacaktır, kamu çalışanlarımızın yüzü gülecektir; çünkü, bu İktidar, bu Hükümet, rantiyeden alıyor, kaynakları, işçiye, köylüye, memura, esnafa, emeklilerimize akıtıyor; bu politikayı kararlılıkla sürdürecektir, inançla sürdürecektir.

Bu duygular içerisinde, hepinize saygılar sunuyorum. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum efendim.

Sayın milletvekilleri, Bakanlar Kurulu üyeleri hakkındaki (11/10) esas numaralı gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, oylamaya geçeceğim; ancak, bir açık oylama talebi var; fakat, açık oylama talebi işaretle oylanacak. Ricam, milletvekili arkadaşlarımız Bakanlar Kurulu sıralarını lütfen boşaltsınlar... Mukadder ise, bir gün oturursunuz, şimdi boşaltır mısınız... Lütfen...

Aşağıdaki, Genel Kurul salonu içerisindeki boş sıraları lütfen dolduralım... Rica ediyorum...

Sayın milletvekilleri, şu boş yerleri doldurur musunuz lütfen.

Efendim, oyları sıhhatli saymada zorlanıyoruz. Rica ediyoruz...

Efendim, bakın, orada boş yer var, burada boş yer var...

ERCAN KARAKAŞ (İstanbul) – Burada üç koltuk var.

BAŞKAN – Orada üç koltuk var efendim; önde bir boşluk var, Sayın Hacaloğlu'nun arka tarafındaki sırada bir boşluk var.

Efendim, lütfen, boş sıraları dolduralım.

Sayın Ünaldı, efendim, yeriniz belli mi?.. Efendim, lütfen, yerinizi alınız.

Sayın Bakanların el kaldırmalarına, işaretlerine gerek yok, onları tam sayıyoruz; tabiî, Sayın Başbakanı da 37'nin içinde sayıyoruz.

Efendim, bir açık oylama talebi vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan gensorunun oylanmasının açık oyla yapılmasını arz ve teklif ediyoruz.

BAŞKAN – Talepte bulunan sayın üyelerin hazır olup olmadıklarının tespitini yapacağım.

Memduh Büyükkılıç?.. Burada.

Abdulkadir Öncel?.. Burada.

Cafer Güneş?.. Burada.

Abdullah Örnek?.. Burada.

Murtaza Özkanlı?.. Burada.

Metin Perli?.. Burada.

Cemalettin Lafçı?.. Burada.

Hasan Öz?.. Burada.

Celal Esin?.. Burada.

Sabahattin Yıldız?.. Burada.

Hüseyin Kansu?.. Burada.

Sıtkı Cengil?.. Burada.

Mikail Korkmaz?.. Burada.

Latif Öztek?.. Burada.

Hüseyin Olgun Akın?.. Burada.  

Mehmet Aykaç?.. Burada.

Hüseyin Arı?.. Burada.

Efendim, talebin yerine getirilmesine yeter sayıda sayın imza sahibi Genel Kurul salonunda hazır.

Şimdi, açık oylamanın şeklini belirleyeceğiz; sayın bakanlar, lütfen, işaret buyurmasınlar.

Açık oylamanın, kupaların kürsü önüne konulması suretiyle yapılması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Açık oylamanın, kupaların sıralar arasında dolaştırılması suretiyle yapılması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

Sayın bakanlar işaret etmesinler efendim.

YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yukarıda Bakan var Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kabul etmeyenler... Efendim, açık oylamanın, kupaların sıralar arasında dolaştırılması suretiyle yapılması kabul edilmiştir. (RP ve DYP sıralarından alkışlar, CHP sıralarından "kaça kaç?" sesleri)

Efendim, keşke oylama sonuçlarını açıklama uygulamamız olsaydı; ama, yok.

Sayın milletvekilleri, bir uyarıyı yapmak zorundayım Tüzük gereği: Basılı oy pusulası bulunmayan sayın üye, oyunu, beyaz bir kâğıda adını soyadını, seçim çevresini ve oyunun rengini yazarak, imzasını da atmak suretiyle kullansın lütfen.

Kupalar sıralar arasında dolaştırılsın.

Sayın milletvekilleri, bir başka işimiz daha var; lütfen... Yani, bir başka konu daha müzakere edeceğiz ve yine böyle, oylamalı...

(Oylar toplandı)

BAŞKAN – Oyunu kullanmayan sayın üye var mı efendim? Yok.

Oylama işlemi tamamlanmıştır.

Kupalar kaldırılsın.

(Oyların ayırımı yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, gensoruyla ilgili açık oylama sonuçlarını açıklıyorum: Bakanlar Kurulu üyeleri hakkındaki (11/10) esas numaralı gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki açık oylamaya 538 sayın üye iştirak etmiştir; bunlardan 266 sayın üye gensorunun gündeme alınmasını kabul istikametinde, 271 sayın üye gündeme alınmaması istikametinde oy vermiş olup, 1 oy da mükerrer çıkmıştır. Bu suretle, müzakereye konu gensorunun gündeme alınması kabul edilmemiştir.

Sayın Kâzım Üstüner, Divan Üyemiz; Sayın Ali Günaydın, Divan Üyemiz.

Hayırlı hizmetlere vesile olsun.

Sayın milletvekilleri, yüksek müsaadelerinizle 10 dakika ara vermek zorundayım. Saat 18.50'ye mi, 18.55'e mi?..

MEHMET KEÇECİLER (Konya) – Sayın Başkan, 18.55 olsun.

BAŞKAN – Peki... Hamiyete endaze mi olur Sayın Keçeciler.

Efendim, 18.55'te yeniden toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati :18.40


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 18.55

BAŞKAN : Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Kâzım ÜSTÜNER (Burdur), Ali GÜNAYDIN (Konya)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63 üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Sayın milletvekilleri, çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IV. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI

VE MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)

A) ÖNGÖRÜŞMELER (Devam)

2. – İzmir Milletvekili Metin Öney ve 60 arkadaşının, Anayasa, Kanunlar ve Cumhuriyetin temel ilkeleri ve gelenekleri ile bağdaşmayan tutum ve davranışlarıyla görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin T.C.K.’nun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla AdaletBakanı Şevket Kazan hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/11)

BAŞKAN – Şimdi, 2 nci sırada yer alan, İzmir Milletvekili Sayın Metin Öney ve 60 arkadaşının, Anayasa, kanunlar ve cumhuriyetin temel ilkeleri ve gelenekleriyle bağdaşmayan tutum ve davranışlarıyla görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla Adalet Bakanı Sayın Şevket Kazan hakkında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesinin görüşülmesine başlıyoruz.

Bu görüşmede, sırasıyla, önergeyi verenlerden ilk imza sahibine veya onun göstereceği diğer bir imza sahibine, şahısları adına üç sayın milletvekiline ve son olarak da, hakkında soruşturma açılması istenilen Sayın Adalet Bakanına söz verilecektir.

Konuşma süreleri 10'ar dakikadır.

Meclis soruşturması önergesi, 20.2.1997 tarihinde, Genel Kurulun 59 uncu Birleşiminde okunmuş ve bastırılarak sayın üyelere dağıtılmıştır. Bu nedenle, soruşturma önergesini tekrar okutmuyorum.

İlk söz, önerge sahibi Sayın Öney'in.

Sayın Öney, buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır efendim.

METİN ÖNEY (İzmir) – Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; arkadaşlarımla birlikte Adalet Bakanı Sayın Şevket Kazan'la ilgili vermiş bulunduğumuz Meclis soruşturması önergesi üzerinde görüşlerimi arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüksek Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, bir konunun altını çizmek istiyorum. Bu soruşturma önergesi, herhangi bir olay, o olayla ilgili fail veya fiille ilgili olmamakla birlikte, esas itibariyle, Anayasanın 2 nci maddesinde tarifini bulan hukuk devleti ilkesi, dağdaki çobandan Çankaya'daki Cumhurbaşkanına kadar herkesin tabi olması gerektiği genel kurallar meselesi üzerinde konuşmak ve bu konunun hâkimiyetini temin ve tesis etmek üzere bu önerge verilmiş bulunmaktadır.

Şimdi, soruşturma önergesini -eğer izniniz olursa- üç bölümde Yüksek Heyete arz etmek istiyorum: Birinci bölümde, Adalet Bakanlığını sekiz aydır sürdürmekte olan Sayın Şevket Kazan'ın, ilgilenmesi gerektiği halde, genelde ilgi alanı dışında bıraktığı konular; ikinci bölümde, ilgi alanı olmadığı halde, aşağı yukarı sekiz ayı o konularla ilgili geçirdiği meseleler; üçüncü bölümde de, soruşturmaya esas teşkil eden, Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesinin ihlal edilip edilmediği hususundaki hukukî görüşlerimi Yüksek Heyete arz etmeye gayret edeceğim.

Şimdi, Adalet Bakanlığı, mutlaka, bütün bakanlıklar gibi, fevkalade önemli bir bakanlıktır. Ancak, sekiz ayın başına döndüğümüzde, bugüne kadar ortaya konulan tabloyu şöylece özetlemek mümkündür: Her geçen gün artan hukukî işler, hâkim ve savcıların her geçen gün artan yükleri, günde en az 40-50 duruşma, uzayan davalar, Adalet Bakanlığının en önemli sorunlarından olsa gerek; ama, bu konuya çözüm getirildiğini söylemek mümkün değildir.

Yine, eğitimde okul, sağlıkta hastane neyse, adalette de bina o derece önemli olduğu halde, adliye sarayı adı altında, saraya benzeyen müesseselerin olmadığını; ama, adliye binalarının, hükümet konaklarında konuk tarzında durduğunu da bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Hele, cezaevleri meselesi, hiç şüphesiz, kanayan yaradır.

Değerli arkadaşlarım, cezaevlerini fevkalade önemsemek gerekir; çünkü, öncelikle kişilerin hak ve hürriyetleri devletin teminatı altındadır, can güvenliği devletin teminatı altındadır. Bu, elbette ki, sokaktaki insan için de geçerlidir; ama, cezaevinde bile bunlar sağlanamazsa, sokakta bunların sağlandığını iddia etmek nasıl mümkün olacaktır?

Yine, infaz sistemiyle ilgili gelişmeler fevkalade geri kalmıştır. Türkiye'de, cezanın müessiriyeti, halen, gösterilir durumda değildir.

Yargı bağımsızlığı başlıbaşına bir sorundur. Türkiye'de, yargı bağımsızlığı hususunda, ciddî endişeler, ciddî kaygılar vardır. Bu konulara dair, sekiz ay içerisinde, Sayın Adalet Bakanının ve Adalet Bakanlığının olumlu eylem ve işlemlerine rastlamak mümkün değildir.

Bunlara ilaveten, faili meçhul cinayetlerle ilgili hususlar İçişleri Bakanlığının sahasında düşünülse dahi, Adalet Bakanlığını bunun dışında tutmak, şüphesiz, mümkün değildir. Bu konuda da herhangi bir ilerleme gösterildiğini söylemek mümkün değildir.

Şimdi, özetle ve ana başlıklar halinde, sekiz aydır ilgilenilmesi gerektiği halde ilgi sahası dışında kalan konular bunlar; ama, Sayın Adalet Bakanının ilgi sahası olmadığı halde, ilgilendiği konular da bir başka ilginçlik teşkil etmektedir.

Mesela, hâkim ve savcıların tayin kararnameleri -mutlaka ilgi sahasındadır ama- süratle gerçekleştirilmiştir; hâkim ve savcılarla ilgili birtakım soruşturmalar da süratle gerçekleştirilmiştir.

Mesela, Sayın Bakan, polisliğe soyunup, Uğur Mumcu cinayetiyle ilgili çok önemli bir tanığı olduğunu söylediği halde, o tanıkla ilgili hiçbir ses ve seda çıkmamıştır.

Yine -kaçak araba demeyeceğim, devletimizin bakanıdır- müddeti dolmuş arabayla gezmek de, Sayın Bakanın ilgi sahası dışında olması gerekirken, ilgi sahası içerisinde olan konulardandır.

Yine, gazetecilerin Bakanlığa alınmaması da bu meselenin üzerindedir.

Hele, evrakların çöpte bulunması daha önemli, bambaşka bir konu olsa gerektir.

Sürekli aydınlık için bir dakika karanlık eylemi için sarf ettiği sözler, milletimizin önemli bir bölümünü fevkalade incitmiştir.

Makamında bildiri okutan, ama, bildiri muayyen yere geldiği zaman, okuyanları da makamından çıkaran, yine, Sayın Bakandır.

Yine -basından öğrendiğime göre- şiir yazıp, yazdığı şiirlerle ağlayan da Sayın Bakandır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Başbakanlık Teftiş Kurulunun Susurluk'la ilgili raporunu iki ayrı tarzda yorumlamak da, bu sekiz ayın faaliyetleri içerisindedir.

Baroyla kavgalı olmak, basınla kavgalı olmak, yine, bu meselenin içerisinde mütalaa edilen hususlardır.

Görülüyor ki, Sayın Bakana, sekiz ay içerisinde, olumlu yönleriyle bakıldığında, icraat bulmak mümkün gözükmüyor; ama, kendisinin neyle iştigal ettiğini, ana hatlar halinde, burada dile getirdiğimizde, Adalet Bakanlığının ne durumda olduğunu kolaylıkla teşhis ve tespit etmek mümkündür.

Şimdi, önergemizde bilhassa konu ettiğimiz, bir tutukluyu ziyareti meselesi üzerinde önemle durmak istiyorum. Öncelikle, sözlerimin başında da ifade ettim; Anayasamızın 2 nci maddesinde, Türk Devletinin bir hukuk devleti olduğu söyleniyor; 8 inci maddesinde, Bakanlar Kurulunun hukukla bağlı olduğu beyan ediliyor; 10 uncu maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarında da, kimseye imtiyaz tanınamayacağı, bütün kurum ve kuruluşların kanun önünde eşit olduğu ifade ediliyor.

Sayın Bakan, bir olay sebebiyle Terörle Mücadele Yasasına muhalefetten tutuklu bulunan birini ziyaret etmiştir. Biz, bu ziyareti, elbette ki Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesinin ihlali olarak yorumluyoruz. Neden böyle yorumluyoruz; Sayın Şevket Kazan, beyanlarında, Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı olarak bu ziyareti yaptığını söylüyor.

Öncelikle, birkaç hukukî meseleyi bilginize sunmak istiyorum. Terörle Mücadele Yasası, açık bir biçimde, o suçtan tutuklu veya hükümlü olanların açık görüş yapamayacaklarını hükme bağlamıştır. Yine, tutuklu ve hükümlülerin ziyaretiyle ilgili, ya birinci derecede yakını olmak veya vekili veya müvekkili olmak durumu söz konusudur.

MUSTAFA YILDIZ (Erzincan) – Ya da bakan olacak!..

METİN ÖNEY (Devamla) – Ya da bakan olmak mı gerekir; onu, tabiî, biz, burada, soru olarak soruyoruz.

Ancak, esas soracağımız soru şu: Sayın Bakan bu ziyareti yaparken, "Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı olarak yaptım" diyor. Peki, ziyaret esnasında Sayın Şevket Kazan Genel Başkan Yardımcısı olduğuna göre, Adalet Bakanı kimdi? Onu sormak istiyoruz. Yoksa, Sayın Adalet Bakanı part-time mı çalışıyor?

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Ayıp, ayıp!.. Bir hukukçuya yakışmaz bu laflar.

METİN ÖNEY (Devamla) – Yakışıp yakışmadığına, siz gelir cevap verirsiniz; onu, size de soracak değilim. Ben görüşlerimi ifade ediyorum, siz de buyurun, buradan görüşlerinizi ifade edin.

BAŞKAN – Sayın Öncel, rica ediyorum...

METİN ÖNEY (Devamla) – Şimdi, bütün bunları bir arada düşündüğünüzde, işte mesele açık bir biçimde ortaya çıkıyor.

Peki, 55 bin tutuklu var, 55 bin hükümlü var; Adalet Bakanı bunların bakanı değil mi? Bunlarla bir yakınlıkta, bunlara müzaherette bulunmak, bunların ne durumda olduğunu araştırmak, soruşturmak görevini kendisinde hissetmiyor mu? Dolayısıyla, Adalet Bakanı, demin söylediğim görevleriyle birlikte, herkesi eşit tarzda mütalaa etmek durumundadır. Öyle olmaz da "partime yakın olanlar, partime uzak olanlar" derse, Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesi, açık bir biçimde ihlal edilmiş olur.

Bunlarla birlikte, elbette ki, başka...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Öney, ne kadar süre istersiniz? Lütfen çok kısa...

METİN ÖNEY (Devamla) – 2 dakika efendim.

BAŞKAN – Peki efendim. (ANAP sıralarından "10 dakika..." sesleri) Efendim, sayın hatip 10 dakika istemiyor, 2 dakika istiyor.

Buyurun Sayın Öney.

METİN ÖNEY (Devamla) – Efendim, biz, 2 dakikada da maksadımızı arz edebiliriz.

BAŞKAN – Evvelallah efendim... 1 dakika bile yeter.

Buyurun.

METİN ÖNEY (Devamla) – Efendim, burada, elbette, demin söylediğim yargı bağımsızlığı üzerinde de çok ciddî bir endişemiz olduğunu beyan etmek istiyoruz. Adalet Bakanı, hem kanuna hem geleneklere hem ziyaret yönetmeliğine aykırı biçimde bir tutuklu veya hükümlüyü ziyaret ederse, o, bir yerlere mesaj veriyor demektir "bunun arkasında ben varım" demektir. Öyle olunca, 55 binden 1'i çıkardığınızda, 54 999 hükümlü ve tutuklunun sonu ne olur, adalete olan güveni ne noktaya gelir?..

İşte, bu itibarla, değerli milletvekilleri -bilmiyorum usulden midir, âdetten  midir; ama- hoşgörünüze sığınarak bir kısa fıkra anlatıp sözlerimi bitirmek istiyorum. Adamın biri, bir din görevlisine gitmiş "hoca efendi, hani bir dinî olay vardı, bir iki yeri eksik, ben bir anlatayım da, sen o bir iki yerini düzelt. Evliyanın biri, Allah yolunda, denizin kıyısında, kızını kesmek, idam etmek istemiş; gökten deve gelmiş, deveyi kesmişler. Bu işin aslı nasıldı?" demiş. Hoca cevaben "bir kere, o, evliya değil, peygamberdi, Hazreti İbrahim'di; denizin kıyısında değil, dağda olmuştu hadise; deve değil, koç gelmişti; kızı değildi, oğluydu; neresini düzelteyim?!." demiş.

Bu Hükümetin de, bu Bakanın da, biz, neresini düzeltelim?

Desteğinizi bekliyoruz.

Saygılar sunuyorum. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Öney, teşekkür ediyorum efendim.

Sayın milletvekilleri, kişisel söz talebinde bulunan arkadaşlarımızdan hangilerinin konuşacağı hususu daha önceki birleşimde tespit edilmişti; ancak, zabıtlara geçmesi açısından, söz talebinde bulunan ve o gün zabıtlara geçirilmemiş olan sayın üyelerin isimlerini okuyorum:

Sayın Recep Mızrak, Sayın Ali Oğuz, Sayın Sabri Ergül, Sayın Esat Bütün, Sayın Ersönmez Yarbay, Sayın İsmail Köse, Sayın Murat Başesgioğlu, Sayın Metin Gürdere, Sayın Kemal Aykurt, Sayın Yılmaz Ateş, Sayın Selahattin Beyribey, Sayın Bülent Akarcalı, Sayın Mehmet Gözlükaya, Sayın Yaşar Okuyan, Sayın Halil İbrahim Özsoy, Sayın Saffet Arıkan Bedük, Sayın İlker Tuncay, Sayın Emin Kul, Sayın Mustafa Balcılar, Sayın Mahmut Işık, Sayın Mustafa Cumhur Ersümer, Sayın Atilâ Sav, Sayın Sıddık Altay, Sayın Mustafa Kamalak, Sayın Adil Aşırım, Sayın Necati Güllülü, Sayın Metin Bostancıoğlu, Sayın Memduh Büyükkılıç, Sayın Mehmet Bedri İncetahtacı, Sayın Aslan Ali Hatipoğlu, Sayın İsmail Yılmaz, Sayın Zeki Ergezen, Sayın Veysel Atasoy.

Evet... Zabıtlara geçmiş oldu.

Şimdi, sırasıyla...

HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – Sayın Başkan, bir tane eksik okudunuz; Sayın Hikmet Sami Türk'ün ismi de olması lazım.

BAŞKAN – Efendim, Sayın Bütün sırasını Sayın Türk'e verdiği için, şimdi, zatıâlilerini kürsüye davet edeceğim.

FATİH ATAY (Aydın) – Esat, bravo!.. Tebrik ediyorum...

BAŞKAN – Sayın Kapusuz?..

ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) – Sayın Kapusuz'un yerine ben konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Nejat Arseven, buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

NEJAT ARSEVEN (Ankara) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İzmir Milletvekili Metin Öney ve 60 arkadaşının, Anayasa, kanunlar ve cumhuriyetin temel ilkeleri ve gelenekleriyle bağdaşmayan tutum ve davranışlarıyla görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin de Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu idiasıyla Adalet Bakanı Şevket Kazan hakkında Anayasa gereği açılması istenilen Meclis soruşturması önergesi üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Değerli Heyetinizi en içten duygularımla selamlıyorum.

Çok değerli arkadaşlarım, sözlerime başlamadan önce, biraz önce, bir önceki oturumda, bu kürsüde, değerli konuşmacılar tarafından ifade edilen birkaç hususa öncelikle değinmek istiyorum. Bir konuşmacı, ifadeleri arasında, Anavatan Partisinin ihtilal ürünü olduğu ve bir ihtilal ürünü olarak değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti. (RP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Arseven, Sayın Grup Başkanvekilimiz kalktı, ifade etti. Rica ediyorum... Konuya gelelim...

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Hayır efendim... Ben, çok kısa değineceğim.

Çok değerli arkadaşlarım, bir kere, Anavatan Partisi hakkındaki bu isnadı şiddetle reddediyorum. Önce şunu ifade edeyim ki, 1960 ihtilalini, 1971 muhtırasını ve 1980'i görmüş olmak demek, zannediyorum ki, Anavatan Partisi gibi ihtilalden sonra kurulmuş olmaktan... Değerlendirmeyi Yüce Heyetinize bırakıyorum.

Çok değerli arkadaşlarım, bugün de aynı şeyleri yaşıyoruz, bugün de aynı noktalar ülkede tartışılıyor; ama, maalesef, bu Parlamento, hâlâ, o, ihtilal sonrası-ihtilal öncesi kurulmuş olmayı tartışıyor. Eğer, 1980 ihtilali olmuşsa ve ondan sonra, yeniden partilerin kurulması gerektiği zaman Anavatan Partisi kurulmuşsa, bunun, ihtilal ürünü olmakla, ihtilal neticesi olmakla ne alakası var! Peki, bunda, o iş başına gelenlerin hiç mi suçu yok?! Çok değerli arkadaşlarım, biz, Anavatan Partisi olarak, 1983 yılında, bu ülkeyi, evet, bir ihtilal hükümetinden devraldık; ama, demokratik seçimlerle işbaşına gelmiş bir hükümet olarak, Anavatan Partisi olarak, sekiz sene bu memleketi yönettik ve seçimlere iki sene, birbuçuk sene kalmış olmasına rağmen de, bu ülkeyi, şerefimizle, haysiyetimizle bizden sonraki bir hükümete devrettik; bu mudur ihtilal ürünü olmak; bu mu ihtilal ürünü diye tartışılmak?! Biz, bu ülkeye demokratik nizamı getirdik; bu şartları getirdik. Sekiz ayda, bu ülkeyi, aynı ülkeyi, o şartlara getirenler bu işi tartışmıyor; 1983'te kurulup, bu ülkeyi, iktidarı, demokratik yollarla, seçimle devreden Anavatan Partisini ihtilal ürünü diye suçlayacaksınız; var mı böyle bir şey?

Çok değerli arkadaşlarım, yine, bir konuşmacı, burada, Anavatan Partisinin üç aylık iktidarından bahsetti. Biz, Anavatan Partisi olarak, üç aylık şerefli iktidarımızı, sekiz aylık sizin gibi iktidara değişmeyiz.

BAŞKAN – Sayın Arseven, bir dakikanızı rica edeyim.

ŞİNASİ YAVUZ (Erzurum) – Sayın Başkan, konuyla ne alakası var!

BAŞKAN – Efendim, müsaade buyurun... Birleşimi ben yönetiyorum.

Sayın Arseven, bakın, bir oturum değişti; bu ikinci oturumdur, bir. Konular birbiriyle hiç ilgili değil; biri gensoru müzakeresiydi, bu bir soruşturma görüşmesidir. Rica ediyorum, konu üzerinde konuşalım efendim... Rica ediyorum...

Buyurun.

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Peki Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım, onu da ifade ettikten sonra, şimdi, Sayın Kazan ve onun uygulamalarıyla ilgili olarak verilmiş olan bu soruşturma önergesi üzerindeki görüşlerime gireceğim.

Şimdi, bir ülkenin Adalet Bakanı, o hadise olduktan, yani, Sincan olayları geliştikten sonra, yine, bu kürsüde, benim yapmış olduğum bir gündemdışı konuşmaya cevaben, kanunların ve Anayasanın bu konuda işleyeceğini ve 400 belediye başkanından birisi olan bu kişinin de, adaletin kendisine vermiş olduğu cezaları çekeceğini ifade ettikten sonra ve Adalet Bakanlığı koltuğunda oturan bir kişi de olması dikkate alınarak, acaba, kendisinin o ziyareti yapmasını, bu Yüce Heyet nasıl değerlendiriyor?

Çok değerli arkadaşlarım, takdirlerinize sunuyorum, Sayın Kazan, yirmibeş yıldır siyasette olan ve yapmış olduğu bu görevi bundan yirmi küsur yıl önce de yapmış çok değerli bir arkadaşımızdır. Kendisi, aynı zamanda bir hukukçudur da; yani, bütün bu sıfatları üzerinde taşıyan, yirmi küsur yıldır siyasetle uğraşan bir Adalet Bakanının bu gibi bir ziyareti yapmasını nasıl değerlendirmek lazım?! Aslında, bence, üzerinde durulması gereken esas konu budur; yani, Sayın Kazan, bilgisizlikten, tecrübesizlikten yahut yeni bir parlamenter, yeni bir bakan olmaktan dolayı değil, bütün bu tecrübeleri üzerinde taşırken, acaba, bu mahkûmu, yani partisinin, bu olayları yapmış olan Sincan Belediye Başkanını cezaevinde niye ziyaret ediyor? İşte, aslında, bu Parlamentonun üzerinde durması gereken, bu "niye"nin cevabıdır.

Çok değerli arkadaşlarım, bütün bunların hepsi, Sayın Bakanın bütün davranışları, fevkalade bilinçli ve özenle yapılmış davranışlardır. Sakın bunları, bir particilik anlayışıyla, halisane yapılmış ziyaret falan olarak değerlendirmeyin. Bütün bunlar, o ve onun gibi, bugün ülkeyi bu noktaya getiren partisi mensubu birçok kişiye cesaret vermek için yapılmış, partinin kendilerinin arkasında olduğunu ifade etmek için yapılmış davranışlardır. Eğer, bunun aksi varitse, Sayın Bakan gelsin, bu kürsüden bunları ifade etsin.

Çok değerli arkadaşlarım, biz, Anavatan Partisi olarak, sekiz yıllık iktidarımız döneminde, samimî, inançlı insanların, din ve vicdan hürriyetleri konusunda, elimizden gelen bütün gayretle, bu ihtiyaçlarını gidermek için büyük gayretler sarf ettik. Yaptıklarımız ortadadır. Bugün, ortada tartışılmakta olan, hatta kendilerinden geri getirilmesi istendiği ifade edilen -ki, bilmiyoruz, kendileri ifade ediyorlar- 163 üncü madde değişikliğini gerçekleştiren de Anavatan Partisidir. Peki, şimdi, ben, Yüce Heyetinize ve bizi televizyonları başında seyreden değerli vatandaşlarımıza soruyorum: Bu insanların, bizim sekiz yıllık iktidarlarımız boyunca binbir emekle gerçekleştirdiğimiz bu haklarını ellerinden geri alınma noktasına getirmeye, acaba, bütün bunların savunucusu olarak ortaya çıkan Refah Partisinin hakkı var mı? Gelip burada, bu konuda ne ifade edecekler? Bizim yaptığımız, getirdiğimiz ve insanların inanç dünyasında yaptığımız bu çığır açma niteliğindeki değişikliklerden sonra, bugün, bu insanların elinden bu hakkın alınması gibi birtakım taleplerle ülkeyi karşı karşıya getirmeyi, acaba Refah Partisi nasıl anlatacak?!

Çok değerli arkadaşlarım, bu Hükümet...

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) – İyi bir hükümet.

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Evet, iyi bir hükümet!.. Hakikaten ülkeyi fevkalade bir duruma getirdiniz!..

Şimdi, efendim, şunu size ifade edeyim ki, eğer ülkede bir koalisyon, kendisini sistemin dışında ifade eden... Bakın, çok açık söylüyorum, seçimlerden önce, hepinizin bu Parlamentoya girmiş olduğu seçimlerden önce, Refah Partisi, hepimizi, bu tarafa doğru devam eden bütün partileri sistemin içinde, kendisini de sistemin dışında bir parti olarak ifade etti. Öyle mi; evet.

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) – Hâşa... Hâşa...

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Şimdi, biz, kendileriyle koalisyon görüşmelerini, kendilerini bu sistemin içine çekmek ve bu sistemin bir partisi olarak kabul etmek gerektiğini düşünerek yaptık. Ha, zaman geçti, yeni bir hükümet kuruldu; ama, maalesef, o hükümet, onları bu sistemin içine çekmek için falan değil, aslında bir diğer partinin bir başka işlerini örtbas etmek için kuruldu. Tabiî, böyle bir hükümet kurulunca, o sistemin dışında olan ve tesadüfen iktidara gelen, yani, sistemin içine girmiş gibi görünen Refah Partisinin, bizim sistemimizi kullanarak kendi sistemini getirmek yolundaki gayretlerini de...

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) – Hâşa... Hâşa...

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – ...çok aykırı görmemek lazım.

İBRAHİM HALİL ÇELİK (Şanlıurfa) – Oyları unutma, oyları...

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Şimdi, 6 milyon oy aldınız. İşte o arkanızdaki 6 milyon oya olan saygı dolayısıyla sizinle görüştük; sizi sistemin içine çekmek için, sizin söylemlerinizi bu ülkede kabul edilebilir söylemler olarak göstermek için sizinle görüştük; onun bunun gibi, yolsuzluğumuzu, hırsızlığımızı örtmek için sizlerle görüşmedik.

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Hah!.. Hah!..

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlarım, bugün ülkenin gelmiş olduğu noktada, Refah Partisinin çok büyük bir sorumluluğu olduğuna inanıyorum.

KADİR BOZKURT (Sinop) – Daha çok sizin...

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Çıkar söylersin; fazla uzatma!

Şimdi, bakın, ülkeyi getirmiş olduğunuz bu noktada, Refah Partisi olarak, büyük bir sorumlulukla karşı karşıyasınız. Ülkeyi, işte, o gün size teslim ettiğimiz, demokratik yollarla teslim ettiğimiz noktadan, bugün birçok şeyin tartışılır hale getirildiği, hem de sekiz ay içinde tartışıldığı bir hale getirdiniz. Hükümetin bir kanadı çıkıyor diyor ki, biz laikliğin teminatıyız...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Arseven, efendim, 2 dakikada lütfen toparlayın; bir başka ilave süre imkânım yok.

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; tabiî, bu kadar kısa bir süre içerisinde birçok şeyi ifade etmek mümkün değil; ama, Adalet Bakanı Sayın Şevket Kazan'ın, bugün burada ifade edilen ve hakkında açılması düşünülen bu soruşturmayla ilgili olarak önergede tadat edilen ve onun dışında basında, gazetelerde yer alan bütün tavır ve davranışlarını fevkalade kasıtlı ve bilinçli bir şekilde yaptığını ifade etmek istiyorum.

Basında, Adalet Bakanının hakkında Almanya'dan gelen bir araba konusu falan var; aslında, onu bu kürsüde ifade etmek de istemiyorum. Herhalde, Sayın Bakan, o konuyu da gelip burada açıklayacaktır; ama, ben, bir memleketin Adalet Bakanının kaçak bir arabayla dolaşması yahut onu yurda getirmesi, hatta o konuda Almanya'da da takibat yapılması gibi bir konuyu falan çok fevkalade yanlış ve yakışıksız buluyorum. İnanın, çok açık, samimiyetimle söylüyorum; böyle bir hususun yerinde olmadığını da ifade ediyorum. İnşallah, Sayın Kazan bu kürsüye gelecek, o otomobil işini de bu millete anlatacaktır.

Ben, bu soruşturma konusunda, Yüce Heyetin, Sayın Bakan hakkında soruşturma açılması yönünde oy kullanacağına inanıyor; hepinizi en içten duygularımla, sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) – İnanma!.. İnanma!.. 

BAŞKAN – Sayın Arseven, Sayın Bakanın ziyaret ettiği tutuklu kişiyi, mahkûm olarak ifade ettiniz; zabıtlara da öyle geçti; dil sürçmesidir, düzeltelim.

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Evet "tutuklu" olarak düzeltiyorum efendim.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Ben de teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Kapusuz, söz hakkınızı Sayın Ergezen'e devrettiğinizi, yazılı talepte bulunarak beyan ettiniz...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Evet efendim.

BAŞKAN – Sayın Ergezen, buyurun efendim. (RP sıralarından alkışlar)

ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi en derin saygılarımla selamlarım.

Sözüme girmeden önce, Nejdet Arseven'in komisyondaki bir sözünü hatırlatmak...

YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Nejat... Nejat...

ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) – Nejat Arseven‘in; özür dilerim.

Refah Partili komisyon üyelerini muhatap alarak "bütün komisyonlarda Refah Partili milletvekillerinin vicdanlarıyla hareket ettiklerine inanıyorum..." Tutanaklarda mevcut, tutanakları istedim, tabiî yetişmedi de... Şimdi de, çıkmış, bu kürsüde "efendim, birilerinin bilmem neyini örttünüz" diye ortamı gerginleştirmek, Meclisin havasını bozmak... Bu alışkanlıktan vazgeçin. Şimdi, geçmişimizi araştırırsak, geçmişimizi irdelersek, bizim söyleyeceğimiz çok şeyler var. Otoyollarla ilgili komisyonda ben vardım; fazla konuşmak istemiyorum.

YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Konuş o zaman...

BAŞKAN – Konuya gelin Sayın Ergezen...

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) – Fazla konuşmak istemiyorum...

YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Hepsini konuş!..

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) – Şimdi, ben, samimî olarak...

YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Ne varsa konuş!..

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) – Samimî olarak, bir dilekte...

HAYDAR OYMAK (Amasya) – Eğer bildiğin varsa söyle.

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) – Çok samimî söylüyorum...

AHMET ALKAN (Konya) – Biz kimsenin bir şeyini örtmedik...

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) – His ve duygularınızla hareket etmeyin, aklınızla hareket etmek sizi başarıya götürür; inancım odur; ama, gördüğüm bir eksiklik var, bu da topluma yansıyor; maalesef, his ve duygular daima aklın önüne geçmiştir ve geçiyor; bu, ülke için bir talihsizliktir ve bugünkü muhalefet de ülke için bir talihsizliktir. Şimdi, bugünkü muhalefet niye talihsizliktir? Ülkenin dev gibi sorunları var...

YAŞAR OKUYAN (Yalova) – İktidar daha da talihsizliktir.

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) – Bakın, lütfen, bir dinleyin; sabırlı olun. Ben sizi incitmem, merak etmeyin. Ben sizi çok severim, yürekten severim, en az beni sevdiğiniz kadar sizi severim; ama, lütfen, sakin olun.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Ben seni iki misli severim Zeki Bey.

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) – Solcular konuşmasınlar... İlkelerinizi hep biz aldık, ilkelerinizi kaybettiniz... Bir dinleyin. Zamanım olsa, size de bir şeyler söyleyeceğim, solcu kardeşlerime de bir şeyler diyeceğim; vaktim yok.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Ne yapıyorsun?!

ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Dimdik ayaktayız; öyle palavralara pabuç bırakmayız biz.

AYHAN FIRAT (Malatya) – Takıyye yapma...

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) – Şimdi, muhalefet... Ülkenin bu kadar ciddî meseleleri var, bu kadar dev sorunları var; güneydoğu, Kıbrıs, Balkanlar, Türk cumhuriyetleri, ülkenin ekonomisi... Siz, burada, gelip, Hükümetten hesap sormalısınız...

H. AVNİ KABAOĞLU (Rize) – Biz de onu sormaya uğraşıyoruz...

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) – Hesap sormalısınız!.. Gündemi bunun üzerine oturtmalısınız; ama, ne yazık ki, siz, muhalefetinizi, Ali Kalkancı'nın ikibuçuk yıl önceki bantı üzerine bina etmeye kalktınız, bir tarikat şeyhinin özel hayatı üzerine bina etmeye kalktınız. Bir Adalet Bakanının...

AGÂH OKTAY GÜNER (Ankara) – Ne alakası var beyefendi bunların..

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) – ... özel arabası Bakanlığın önünde niye durmuş; özel arabasına niye binmiş; efendim, filan plakayı niye koymuş?.. Bunlar, küçük meseleler. Muhalefet, bu küçük meselelerle, kendisini küçültür kendisini; başka bir şey yapmaz. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Tabiî, ben, bu konulara fazla girmek istemiyorum; 10 dakikalık bir zaman...

Şimdi, bir önerge vermişsiniz. Allah aşkına, içinizde hukukçular yok mu? Ben, bir hukukçu değilim; mühendisim, teknik elemanım.

AGÂH OKTAY GÜNER (Ankara) – Belli, belli...

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) – Yani, hukukçunuz yok mu arkadaş? Tamamen, his ve duygulara dayalı -akıl ve mantık hesaba katılmamış- hukuk dayanağından yoksun, gazete kupürlerine bakarak, bir soruşturma önergesi veriyorsunuz. Peki, bu kadar duygusallık olur mu?!

Şimdi, bir suç... Ben, bir bölümünü almak istiyorum. Sayın Adalet Bakanı hakkında, Terörle Mücadele Yasasının 16 ncı maddesine muhalefetten tutuklanan bir kişiyi ziyaretinden dolayı soruşturma açılmasını istiyorsunuz. Yani, bununla da, belediye başkanını terörist ilan ediyorsunuz, terör suçlusu ilan ediyorsunuz. "Teröristlere, eli silah tutan çeteye yardım etmekten, halkı düşmanlığa teşvik etmekten" gibi ifadeler kullanmışsınız. "Anayasamız var; Anayasaya bağlıyız" diyorsunuz; Anayasanın 38 inci maddesine göre, bir insanın suçu kesinleşmeden, o insana suçlu diyebilir misiniz? Kendinizi, hem hâkim yerine koyuyorsunuz hem savcı yerine koyuyorsunuz, her meselede böyle yapıyorsunuz. Bu, yanlıştır; ama, diyeceksiniz ki "efendim, geçmişte, muhalefetteyken siz de yaptınız." Biz yaptıysak, biz de yanlış yaptık. Bizim yanlışlarımızı sizin tekrarlama mecburiyetiniz mi var? (RP sıralarından alkışlar) İnsanın suçu ispat edilmeden, kesinleşmeden, suçluymuş gibi gösterip, sanki adamın suçu kesinleşmiş... Bu kişi hakkında daha fezleke hazırlanmamış, bir baskı sonucu tutuklanmıştır.

Bu insanı ziyaret etmek suçmuş. Niye suçmuş; efendim, yargıyı etkilemiş... Anayasanın ilgili hükmü... (CHP ve ANAP sıralarından gürültüler)

AYHAN GÜREL ( Samsun) – Bilmediğin şeyi konuşma!..

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) – Lütfen dinleyin kardeşim... Samimi olarak söylüyorum, dinle lütfen... (CHP ve ANAP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, rica ediyorum efendim... Müsaade buyurun, sayın hatip konuşuyor.

Buyurun efendim.

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) – Eğer, belediye başkanı suçlu bulunmayıp da çıkarsa, bu önergeniz havada kalacak; hiçbir temeli olmaz.

Eğer, bu soruşturma önergesi kabul edildikten sonra, tekrar belediye başkanı suçsuz bulunup çıkarsa, bu soruşturmanın da bir anlamı kalmaz.  

Eğer, cezası kesinleşmiş olsaydı, bundan dolayı belki bir tutar tarafınız olurdu.

Bir insan Adalet Bakanı olunca, kendi yakınını, arkadaşını, eşini dostunu ziyaret edemez mi?! Kaldı ki, sizin zamanınızda çıkarılan genelgenin 152 nci maddesine göre, milletvekili, istediği saatte cezaevine gidip suçluları, tanıdıklarını veya birini ziyaret edebilir.

 Geçmişte yine milletvekiliydim. Yanımda büyüyen bir arkadaşı, Uğur Mumcu'nun katili diye tutuklattırdılar, saat 24.00'te cezaevinden ben çıkardım. Şimdi, Uğur Mumcu'nun suçlularının kim olduğu Susurluk olayıyla orta yere çıkmaya başladı; yani bu ülkede neler yapılıyor, neler oluyor. Aslında, vaktimiz olsa, nefesimiz yetse, sizin de sabrınız olsa, burada, neler neler konuşmamız gerekir.

Adalet Bakanı yargıyı etkileyecek olsa, cezaevine niye gitsin? Adalet Bakanı yargıyı etkileyecek olsa, ilgilileri makamına çağırmaktan aciz midir?! Yani, şu telefonları kullanmak çok mu zor?! Bu ülkede, bu telefonlarla, kimlerin neyi etkilediğini bilmiyor muyuz?

SABRİ ERGÜL (İzmir) – Yapmadığını ne biliyorsun?!.

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) – Yani, şimdi, Adalet Bakanı o kadar aciz bir insan, kendi makamına çağırıp da, hâkimi, savcıyı etkilemeyecek de, cezaevine giderek etkileyecek(!) Bu ne mantık Allahaşkına; böyle mantık olur mu yahu?!. İşte, sizin mantığınız bu!.. (RP sıralarından alkışlar)

Ben, sizin yerinizde olsam, bu Hükümetle ilgili öyle önergeler var ki, öyle araştırmalar var ki, siz, bunlara kafa yoramıyorsunuz. Herhalde, hem iktidarı biz yapacağız hem muhalefeti biz yapacağız; öyle gözüküyor; çünkü, ülkenin meseleleriyle ilgilenmeye sizin vaktiniz yok!.. (RP sıralarından alkışlar)

YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Bizim kafamız fitneye o kadar çalışmıyor...

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) – Şimdi, Anayasanın 38 inci maddesini hiçe sayıyorsunuz, 138 inci maddesini hiçe sayıyorsunuz... Peki, siz, suçu daha kesinleşmemiş bir insanı, şu araştırma önergesinde, Meclisin zabıtlarına, terör çetesine yardım etmiş diye geçirmekle Sincanlıları üzdüğünüzün farkında mısınız? Siz, halkın oyuyla seçilmiş, üç yıldan beri başarılı hizmetler yapan bir belediye başkanına ne kadar haksızlık yaptığınızın farkında mısınız? İnsanın suçu belli olur, ondan sonra... (CHP sıralarından gürültüler)

YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yani, Sincan Belediye Başkanını savunuyorsun...

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) – Muhterem arkadaşlar, bu arkadaşı, silahlı çeteye yardım etmekle suçluyorsunuz, halkı düşmanlığa tahrik suçundan dolayı suçluyorsunuz; peki, bu belediye başkanı arkadaşımız, hangi silahlı örgüte, çeteye silah verdi, para verdi; hangi çeteye, hangi örgüte kuryelik yaptı; hangi devlet arşivini yaktı, yıktı; hangi mağazayı yağmaladı; Allah'tan korkun, Allah'tan!.. Siz, nasıl böyle konuşursunuz? (RP sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

Kaldı ki, bana göre, Sincan Belediyesindeki olaydan dolayı sizin üzülmemeniz lazım; üzülmesi gereken, İsrail'dir; çünkü, o gecede İsrail'in aleyhine konuşmalar yapılmış, Filistin'e övgüler yağdırılmış, Filistin örgütlerine övgüler yağdırılmış...

AYHAN FIRAT (Malatya) – Orada Türk Bayrağı var mıydı?..

YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Bir de, Sincan Belediye Başkanına madalya ver!..

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) – Yaşar Bey, bir dakika... Müsaadenle...

Burada, eğer gocunması gereken birisi varsa, Filistinlilerin topraklarını işgal edip, dozerlerle, kepçelerle evlerini başlarına yıkan İsraillilerin üzülmesi lazım; size ne oluyor?! (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

AYHAN FIRAT (Malatya) – Orada Türk Bayrağı var mıydı?..

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) – Sevgili kardeşlerim, İstiklal Savaşında, vatanımızı kurtarmak için biz de silahlar topladık, örgütler kurduk, doğuda, güneydoğuda, batıda, Karadenizde, vatanımızı kurtarmak için, o gün, İngilizler...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) – Sayın Başkan, birkaç dakika rica edeceğim, aslında, çok konuşacağım şey var ama...

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Bunları Hizbullah mı söyletiyor?

BAŞKAN – Sayın Ergezen, buyurun, 2 dakikada toparlayın.

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) – O gün, İngilizler, bizim, kendi ülkemizi kurtarmak isteyen örgütleri bile terörist ilan etmek için neredeyse padişaha baskı yapıyorlardı.

Yani, şimdi, Çeçenistan'ı kurtaran Çeçen kardeşlerimin fotoğraflarını ben duvara assam, onları, methü sena etsem, Rusya'nın aleyhine konuşsam, ben, teröre yardım mı etmiş olurum? (RP sıralarından alkışlar)

AYHAN FIRAT (Malatya) – Türk Bayrağı var mıydı? Türk Bayrağı nerede?

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Hizbullah mı söyletiyor?

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) – Doğu Türkistan'ı buraya getirmeniz lazımdı, size yakışan buydu; Fatmalarla, Ayşelerle dolu Doğu Türkistan'ı unutturdunuz, halkın gündeminden kaçırdınız.

YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Siz getirin, Hükümet biz miyiz? Dışişleri Bakanınız nerede?

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) – Yedi seneden beridir o belediyenin orada Kudüs gecesi kutlanırken suç olmuyor da, Refah Partisinin İktidarında kutlanınca mı suç oluyor?

AYHAN FIRAT (Malatya) – Türk Bayrağı, Atatürk resimleri nerede?

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) – Eğer, bu bir suçsa, Türk Milletinin yüzde 90'ı, geçmiş ve şimdiki Parlamentonun çok büyük kesiminin de terör suçuyla yargılanması lazım. Niye...

AHMET ALKAN (Konya) – Ne alakası var?

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) – Bir dakika.

Niye; Filistin'i çok methettik, Filistin'e methiyeler yağdırdık, İsrail'in aleyhinde bu kürsülerden çok konuşmalar yaptık, Türk Milletinin evinde Filistinlilere yapılan duaları biz çok iyi biliyoruz, Filistinlilerin yanında olduklarını biliyoruz; yani, İsrail ile Amerika'nın terörist ilan ettiklerini biz terörist kabul etmek mecburiyetinde miyiz? (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Niye anlaştınız...

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) – Bakınız, Amerika, Suriye'yi terörist ilan etmiş, terörist ilan ettikten sonra 28 defa Suriye'ye gitmiş.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Arafat'a da böyle mi söylediniz? 

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) – Efendim, İran terörist, Suriye terörist, Libya terörist...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) – Sayın Başkan, 1 dakika rica edeyim.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Arafat'a böyle mi anlattı Sayın Başbakan?

BAŞKAN – Sayın Ergezen, toparlar mısınız efendim. İki defa eksüre verdim.

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkanım.

Bakınız, İran terörist, Suriye terörist, Libya terörist, Sudan terörist, Nijerya terörist, terörist, terörist, terörist... Yani, kim İsrail ile Amerika'ya boyun eğmediyse, kim İsrail'in menfaatlarına ters düştüyse o terörist, kim ona boyun eğiyorsa terörist değil.

Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar)

ALİ DOĞAN (Kahramanmaraş) – Onun için mi iki defa anlaşma yaptınız?!

BAŞKAN – Sayın Ergezen, teşekkür ederim.

Sayın Ergezen, bir dakikanızı rica edeyim.

Efendim, Sayın Topçu hassasiyet göstererek, haklı olarak...

YAŞAR TOPÇU (Sinop) – Efendim, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 104 üncü maddesindeki yetkiyi yargıç kullanır. Arkadaşımız, bilerek veya bilmeyerek "baskıyla tutuklanmıştır" dedi; bu, yargı yetkisine müdahaledir, düzeltilmesi...

ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Kendisi yargıç olduğu için bilir(!)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ergezen, lütfen, kısaca arz ediniz.

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) – Tabiî, ben Sayın Yaşar Topçu'nun hassasiyetini anlıyorum, kendisine teşekkür ederim. Ben, burada "baskı" derken, birisinin baskısı değil, kamuoyunda oluşturulan bir baskı vardır.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) – Ne baskısı?!

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) – Hayır, yanlış olabilir, doğru olabilir; ben onu söylemek istedim, yanlışsa yanlıştır diyebilirsiniz.

Teşekkür ederim. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Efendim, teşekkür ediyorum.

Gayet tabiî, yargımızı ve yargıçlarımızı baskı altında kalarak karar vermekten tenzih ederiz. Her ne kadar, bu soruşturma önergesi de, aşağı yukarı, bu mantık üzerine kurulmuştur; yani "Adalet Bakanı ziyaret etmek suretiyle baskı yapmak istemiştir" deniliyor. Onu da uygun bulmadığımı ifade ediyorum.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) – Sayın Başkan, bakınız, güzel bir hassasiyet gösterdiniz; arkadaşımız sürçülisan etti, tutukluya "hükümlü" dedi, düzelttirdiniz, saygıyla karşıladık; ama, orada da yargı yetkisini kullanan hâkim var. Hâkime "bir baskı altında 104'ü kullandı" demek, Anayasaya da aykırı olur, bize de yakışmaz.

BAŞKAN – Sayın Topçu, biz hassasiyetinizi saygıyla karşıladık, doğrudur. Tabiî, burada kusurlarımız olur, elbirliğiyle bunları düzeltmek zorundayız. Önemli olan, kurumlardır ve kurallardır.

Teşekkür ediyorum.

Tabiî, ben de bu sebeple bir hususu düzeltmek istedim.

Üçüncü sırada, Sayın Hikmet Sami Türk, buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk devlet geleneğinin yerleşmiş bir özdeyişiyle, adalet, mülkün; yani, devletin temelidir. Adalet bakanı, adalet hizmetlerinden sorumlu bakandır. Cumhuriyet hükümetlerinde adalet bakanı, başbakanın yardımcısı konumundaki devlet bakanları bir yana bırakılırsa, başbakandan sonra gelen bakan sırasındadır.

Başta Anayasa olmak üzere, yürürlükteki mevzuata göre, adalet bakanının Türk hukukundaki konumu ve yetkileri şöyle özetlenebilir: Adalet bakanı, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun başkanıdır. Başkanın emrinde ve onun yardımcısı olan müsteşar da, 7 üyeli bu kurulun tabiî üyesidir. Hâkim ve savcılar hakkında görevleriyle ilgili inceleme ve soruşturma, Adalet Bakanlığının izni ile adalet müfettişlerince yapılır. Bakan, inceleme ve soruşturma işlemlerini, daha kıdemli hâkim veya savcı eliyle de yaptırabilir. Adalet Bakanlığında, bakana bağlı bir başkan, bir başkan yardımcısı ve yeteri kadar adalet müfettişinden oluşan bir teftiş kurulu bulunur. Teftiş Kurulu Başkanlığı, bakanın emri veya onayı üzerine, bakan adına, adlî ve idarî yargı hâkim ve savcıları hakkında görevleriyle ilgili denetleme, inceleme ve soruşturma işlemlerini yapar. Adalet bakanı, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca verilen kararların, bu arada, hâkimler ve savcılar hakkında görevleriyle ilgili olarak verilen disiplin cezalarının bir defa daha incelenmesini isteyebilir.

Bakan, yargı yetkisinin kullanılmasına ilişkin görevler hariç olmak üzere, hâkim ve savcılar üzerinde gözetim yetkisine haizdir. Bununla birlikte, bakan, kamu davası açılması için, cumhuriyet savcılarına emir verebilir.

Bütün bu yetkilerin, mahkemelerin ve hâkimlerin bağımsızlığı ilkesi göz önünde tutularak kullanılması gerekir; ancak, diğer kamusal yetkilerde olduğu gibi, bu yetkilerin de kötüye kullanılması olasılığı vardır. O nedenle, adalet bakanı, genel seçimlerden önce çekilmesi ve yerini bir bağımsıza bırakması gereken üç bakandan birisidir.

Her adalet bakanının Anayasaya uygun bir görev bilincinde olması, adalet hizmetlerinin sağlıklı biçimde yürütülmesi bakımından büyük önem taşımaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk hukuk düzeninin ve yargı sisteminin çözüm bekleyen çeşitli sorunları vardır. Bir adalet bakanının, öncelikle bu konulara eğilmesi gerekir. Örneğin, Türk Medenî Kanunu, Ceza Kanunu, Hukuk ve Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunları üzerinde, Adalet Bakanlığında, yıllardan beri çalışmalar yapılmaktadır. Bu ve Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planında öngörülen diğer çalışmaların sonuçlandırılması ve kanun tasarıları olarak Yüce Meclise sunulması, bir adalet bakanının onurla yerine getireceği görevlerdendir.

Şüphesiz, her adalet bakanının bir Mahmut Esat Bozkurt olması beklenemez; ama, her adalet bakanı, daha çağdaş bir hukuk düzeni ve yargı sistemi için çaba göstermek zorundadır. Oysa, Sayın Kazan, çağdaş hukukî düzenlemeleri getireceği yerde, Türkiye için artık geride kalmış bazı modelleri örnek olarak almayı düşünmektedir. Gerçekten, Sayın Bakan, geçen yaz, Irak seyahati dönüşünde, orada bir mahkûm tövbe ettiği ve Kur'an'dan iki veya dört cüz ezberlediği takdirde cezasının azaltıldığını, hatim indirdiği takdirde cezasının yarıya düşürüldüğünü veya kaldırıldığını, bunun Batı'daki örnekler kadar incelenmeye değer bir örnek olduğunu söylemiştir. Sayın Bakan, çağdaş infaz sisteminin din kurallarına göre düzenlenmediğini, bunun laiklikle bağdaşmayacağını bilmek durumundadır. (DSP sıralarından alkışlar)

Daha 3 Mart 1924 günü kabul edilen Şer'iye ve Evkaf Vekâletinin kaldırılmasına dair 429 sayılı Kanunun 1 inci maddesinde verilen laiklik tanımında devlet ve din işleri ayrılmış, Türkiye Cumhuriyetinde insanlarca yapılan işlemlerle ilgili yasama ve yürütme yetkilerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi ile onun teşkil ettiği hükümete ait olduğu belirtilmiştir. Aradan yetmiş yılı aşkın bir süre geçtiği halde, Sayın Kazan, şer'iye vekillerinin dahi düşünmediği önerileri getirebilmektedir.

Sayın Kazan, başörtülü veya türbanlı avukatlarla ilgili olarak Türkiye Barolar Birliğince hazırlanmış bir genelgenin uygulanması için daha önce Adalet Bakanlığınca çıkarılan bir genelgeyi iptal etmeyi, öncelikli bir görev saymıştır. Sayın Kazan'ın, bayan avukatlar, giderek, hâkimler arasında inançlı olanlar, inançlı olmayanlar biçiminde bir ayırım yapılmasına neden olabilecek iptal genelgesi hakkında, Danıştay 8 inci Dairesince yürütmeyi durdurma kararı verilmiştir.

Sayın Kazan, temiz toplum ve sürekli aydınlık özlemiyle yapılan demokratik bir eylemi, tamamıyla asılsız bir iftira niteliğindeki bir olaya benzetmiş, böylece, yalnız Alevî vatandaşlarımızı rencide etmekle kalmamış, aynı zamanda, toplumda mezhep ayrılıklarından kaynaklanan önyargıları pekiştirecek, farklı mezhepten insanlar arasında gerilim yaratacak bir harekette bulunmuştur. Bu tutumun ulusal birlik açısından ne kadar sakıncalı olduğu ortadadır.

Sayın Kazan'ın Adalet Bakanlığı dönemi, hâkimler ve savcılar arasında nakil işlemlerinden en azından bir bölümünün siyasal ve ideolojik etkenlerle yapıldığı, özellikle, köktendinci bazı eylemlerle ilgili davalara bakan hâkim ve savcıların, başka yerlere veya görevlere nakledildiği konusunda ciddî şüphelerin uyandığı bir dönem olmuştur. Bu, adalete ve yargı sistemine güveni sarsacak bir tutumdur.

Adalet Bakanının cezaevlerine yaptığı ziyaretler de tartışma konusudur. Sayın Kazan, geçen yıl Avrasya Feribotunu kaçıran eylemcileri, Şeker Bayramında, üstelik, bu davayla ilgili bir duruşma öncesinde, İzmit Kapalı Cezaevinde ziyaret ederek, kendileriyle görüşmüştür. Halen, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul gündeminde, Türk Ceza Kanununun, ulaşım araçları aleyhine işlenen cürümlerle ilgili 384 ve 385 inci maddelerinin, devlet güvenlik mahkemelerinin görev alanı dışına çıkarılmasını öngören bir tasarı bulunduğu hatırlanırsa, bu ziyaret hayli düşündürücüdür.

Son olarak, Sayın Kazan, İran Büyükelçisinin açıklamasına göre, onyedi yıl önce, Ayetullah Humeyni'nin Kudüs Günü ilan ettiği bir günde, Sincan'da, Hamas ve Hizbullah terör örgütleri liderlerinin posterlerini astırarak düzenlediği Kudüs Gecesindeki laiklik karşıtı konuşma ve gösteriler nedeniyle, hakkında, silahlı çeteye yardım ve halkı düşmanlığa tahrik suçlarından dolayı Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesinde dava açılan ve mahkemece, tutuklanmasına karar verilen Sincan eski Belediye Başkanını, Ankara Kapalı Cezaevinde savcı odasında ziyaret etmiştir.

Sayın Kazan, bu ziyareti, resmî sıfatı dışında, sivil kimliğiyle ve Partisinin Halkla İlişkiler Başkanı olarak yaptığını, Bakanlık görevi ile insanlık görevini titizlikle ayırdığını ifade etmiştir. Ne var ki, bu ziyaret, Sayın Kazan'ın, örneğin, hastanede yatan amca veya teyzesine ya da bir yakınına yaptığı bir ziyaret değildir. Bakanlık sıfatı, istenildiği zaman giyilen, istenildiği zaman çıkarılan bir giysi değildir. Bir bakan, bütün hareketlerinde, görevinin ve konumunun gereklerini göz önünde bulundurmak zorundadır. Sayın Kazan'ın bu ziyaretlerinin, belirli çevrelerce bir mesaj olarak algılanması kaçınılmazdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Türk, ne kadar süre istersiniz?

HİKMET SAMİ TÜRK (Devamla) – 2 dakika efendim.

BAŞKAN – Peki, buyurun.

HİKMET SAMİ TÜRK (Devamla) – Nitekim, bu ziyaretler, geçen hafta İstanbul 5 inci Devlet Güvenlik Mahkemesinde görülen İBDA-C davasında yaşandığı gibi, bazı duruşmalarda, sanıkların mahkeme heyetine veya basın mensuplarına saldırma cüretlerini artırmakta gecikmemiştir. Bir adalet bakanı, devam etmekte olan bir davanın sanığına veya sanıklarına, herhangi bir biçimde yakınlık ifade eden bir davranış içerisinde olamaz; kendi partisinin sempatisini gösteren bir tutum içerisinde olamaz; böyle bir davranış, yargıyı yönlendirme çabası olarak yorumlanmaya elverişlidir. Sayın Kazan'ın davranışı, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkeme ve hâkimlerin etkilenmesine yönelik girişimleri yasaklayan Anayasanın 138 inci maddesine aykırıdır.

Öte yandan, Sincan Belediye Başkanına yapılan ziyaret, Terörle Mücadele Kanununun kapsamına giren suçlardan tutuklananlara açık görüş yaptırılamayacağını öngören 16 ıncı maddesine de aykırıdır.

Sayın Kazan, örnekleri daha da çoğaltılabilecek olan ve her biri Cumhuriyetin temel niteliklerine ters düşen bu tür tutum ve davranışları ile görevini kötüye kullanmış bulunmaktadır. O nedenle, Meclis soruşturması önergesi yerindedir.

Yüce Meclisi, bu düşüncelerle saygıyla selamlıyorum. (DSP, CHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Türk, teşekkür ediyorum efendim.

Sayın milletvekilleri, biraz sonra, tabiî olarak oylama yapılacaktır. Benim ricam, arkadaşlarımızdan, Genel Kurul salonundaki boş sıraları doldurmalarıdır.

Sayın bakanlara ait sıraları lütfen boşaltalım.

AYHAN FIRAT (Malatya) – Sayın Başkan, ikaz mı ediyorsun, ne yapıyorsun?.. Haber gönderin!..

BAŞKAN – Sayın Fırat... Sayın Fırat...

NABİ POYRAZ (Ordu) – Davetiye gönderin!..

AYHAN FIRAT (Malatya) – Haber gönderin efendim...

BAŞKAN – Sayın Fırat, karambola getirmek hiç kimsenin hakkı ve haddi değildir.

AYHAN FIRAT (Malatya) – Karambol meselesi değil.

BAŞKAN – Sayın milletvekillerini uyarmak zorundayım.

AYHAN FIRAT (Malatya) – Sizi ne ilgilendiriyor?.. Daha konuşma var, Bakan konuşacak.

BAŞKAN – Efendim gayet tabiî, Sayın Bakan konuşacak.

Sayın Fırat, zaman kazanmak için, sayın üyelere şimdiden rica ediyorum.

Aşağıdaki boş sıraları lütfen doldurun.

AYHAN FIRAT (Malatya) – Sayın üyeler gereğini yapıyor efendim.

BAŞKAN – Tabiî, Sayın Fırat, bahar mevsimi; taşmak zorunda.

Sayın milletvekilleri boş sıraları doldursunlar; sayın bakanlara ait sıralara lütfen oturmasınlar. Rica ediyorum...

Değerli milletvekilleri, son söz, hakkında soruşturma açılması istenilen Sayın Adalet Bakanı Şevket Kazan'a aittir.

Sayın Kazan, buyurun. (RP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, boş sıraları dolduralım lütfen.

ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Anavatan Partisi İzmir Milletvekili Metin Öney ve 60 arkadaşının, hakkımda verdikleri Meclis soruşturması önergesine cevap vermek üzere huzurunuza çıkmış bulunuyorum. Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, milletvekillerinin ve siyasî parti gruplarının, Anayasanın 98-100 üncü maddeleri ile Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 96-107 nci maddelerinde öngörülen usul ve şartlar dahilinde hükümeti veya hükümette yer alan bir bakanı denetlemesi, elbette asli vazifeleri cümlesindendir.

Şu anda yapılan görüşmeler de, Adalet Bakanı olarak şahsım hakkında verilen bir soruşturma önergesi dolayısıyla bir denetim çalışmasıdır. Hiçbirimizin bu tür çalışmalardan rahatsız olmaması, şikâyetçi olmaması lazımdır. Her şeyden önce, bendeniz, bu soruşturma önergesinden dolayı rahatsız olmadığımı, bilakis, kamuoyu önünde bazı gerçekleri açıklamama imkân ve fırsat verdiği için önergeyi veren arkadaşlarıma müteşekkir olduğumu ifadeyle söze başlıyorum. (RP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; verilen önerge üzerinde benden önce dört arkadaşımız konuştu. Konuşmalar sırasında önergeyle ilgili olmayan birçok konudan bahsedildi, spekülasyonlar yapıldı. Konuşma süremin kısıtlılığı dolayısıyla, ben, önergeyle ilgili olmayan konulara mütedair cevap hakkımı mahfuz tutuyor, sadece verilen önerge konusuyla sınırladığım maruzatımı arz etmeyi daha akılcı ve yapıcı buluyorum.

Sayın milletvekilleri, müzakere edilmekte olan bu yazılı önergede, Adalet Bakanı olarak şahsım hakkında biri genel, diğeri özel iki suçlama söz konusudur. Genel suçlamayı şöyle özetleyebiliriz: Güya, ben, demokratik hukuk devleti ilkelerine aykırı organize tutum ve davranışlar içerisindeymişim,  partime yakın tutukluları ziyaret ediyormuşum, topluma ve yargıya meydan okuyormuşum, soruşturmaları yürüten savcıları değiştirerek, güç gösterisinde bulunuyor, yargı bağımsızlığını açıkça zedeliyormuşum, böylece, görevimi kötüye kullanıyormuşum. (CHP sıralarından "Yalan mı" sesleri)

Özel suçlamaya gelince: 14 Şubat 1997 Pazar günü, silahlı çeteye yardım ve halkı düşmanlığa tahrik suçlarından dolayı devlet güvenlik mahkemesi tarafından tutuklanan Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız'ı parti sıfatımla, Terörle Mücadele Kanununun 16 ncı maddesindeki açık görüş yasağına rağmen, cezaevinde ziyaret etmişim; bu yönden de görevi kötüye kullanmışım...

SÜLEYMAN HATİNOĞLU (Artvin) – Doğru!..

ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Devamla) – İsnatlar bunlar.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu suçlamalara cevap vermeden önce, konuyla ilgileri dolayısıyla, Anayasanın, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün, Siyasî Partiler Kanununun, Adalet Bakanlığı Teşkilat Kanununun, Cezaevlerinin Yönetimine Dair Tüzüğün bazı maddeleriyle Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesi hakkındaki yüksek yargı kararlarına, kısaca, temas etmeyi zorunlu görüyorum. Önce, bakan olarak görevim konusunda Anayasa, kanun ve tüzük ne diyor: Anayasa (Madde 2) Türkiye Cumhuriyeti Devleti demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir; Anayasa (Madde 10, fıkra 3) Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır; Anayasa (Madde 112, fıkra 2) Her bakan, kendi yetkisi içindeki işlerden ve emri altındakilerin eylem ve işlemlerinden sorumludur; Adalet Bakanlığı Teşkilat Kanunu (Madde 5) Bakan, bakanlık kuruluşunun en üst amiridir; bakanlık hizmetlerinin mevzuata, hükümetin genel siyasetine, millî güvenlik siyasetine, kalkınma planlarına ve yıllık programlara uygun olarak yürütülmesini ve bakanlığın faaliyet alanına giren konularda diğer bakanlıklarla işbirliğini ve koordinasyonunu sağlamakla görevli ve Başbakana karşı sorumludur. Bakan, emri altındakilerin faaliyet ve işlemlerinden sorumlu olup, bakanlık merkez ve taşra teşkilatının ve bağlı kuruluşunun faaliyetlerini, işlemlerini ve hesaplarını denetlemekle görevli ve yetkilidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğüne gelince; 107 nci maddeye göre, bir Başbakan veya bakan hakkında Meclis soruşturma önergesi verilebilmesi için ortada cezaî sorumluluğu gerektiren bir fiilin görev sırasında işlenmiş olması, ayrıca, müspet fiilin, hangi kanun ve nizama aykırı olduğunun belirtilmesi zorunluluğu vardır.

Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesi ise; her ne surette olursa olsun, memurun, görevini kötüye kullanması eylemini öngörmektedir. Suçun maddî unsuru, fiilin, görev esnasında işlenmiş olması; manevî unsuru ise suç kastıdır.

Tüm bu mevzuat hükümleri karşısında, genel iddialara cevabım şudur: Demokratik hukuk devleti ilkelerine aykırı organize tutum ve davranışlar içinde olduğuma dair, önergede tek bir isnat yoktur. Bugün, Adalet Bakanlığında, gerçekten, organize bir çalışma vardır; buyurun; Adalet Bakanlığının şeması budur; bütün müsteşar yardımcılarının, hangi ünitelerden sorumlu, hangi görevi yaptıkları, burada, açıkça bellidir. Hangi bakan, acaba, bugüne kadar, konuya böyle bu kadar ilgi gösterebildi... (ANAP sıralarından gürültüler)

Ayrıca, Adalet Bakanlığında, her ay, hangi gün, hangi toplantıların yapılacağı burada bellidir, işte, bu, organize bir bakanlık çalışmasıdır.

Yine, Adalet Bakanlığında, her ay, hangi kurulun, hangi saatte toplanacağına dair ayın başında yapılan planlı programlı çalışma buradadır; işte, organize bakanlık çalışması budur. (ANAP sıralarından gürültüler)

Görülüyor ki, bu organize çalışma, sizin vehmettiğiniz türde bir çalışma değildir; bir hizmet, bir devlet çalışmasıdır; Anayasaya, kanunlara, tüzük ve yönetmeliklere ve de hükümet programlarına uygun bir çalışmadır.

Cezaevi ziyaretlerine gelince, 15 Temmuz 1996 tarihinde, genel şikâyet üzerine, Eskişehir Özel Tip Kapalı Cezaevini incelemeye gittim, yetkililer dışında kimseyle görüşmedim. 25 Eylül 1996 tarihinde Diyarbakır'a, (E) Tipi Cezaevinde meydana gelen olaylar sebebiyle gittim, ilgililer dışında, cezaevinde üç gruptan hiç ilgim olmayan 9 kişiyle görüştüm, şikâyetlerini dinledim ve tahkikatı açtırdım. 29 Ocak 1997 tarihinde Bakırköy Çocuk ve Kadın Cezaevini açtım, hiçbir tutuklu ve hükümlüyle görüşmedim. 12 Şubat 1997 tarihinde, adliye bayramlaşmasından sonra, mülkî ve adlî erkân ile Kocaeli Kapalı Cezaevindeki 407 hükümlü ve tutukluya bayram ziyaretinde bulundum; işte, Avrasya sanıkları da bunların içinde -407 kişinin içinde- özel bir ziyaret değil. 16 Şubat 1997 tarihinde, iş atölyelerini görmek için Kütahya Cezaevini ziyaret ettim, çalışan hükümlülere moral vermeye çalıştım. Bu saydıklarım ve önergede bahsi geçen ziyaret dışında, benim cezaevlerini ziyaretim ve özellikle, Partime yakın kimseleri ziyaret etmek için cezaevi ziyaretim asla söz konusu değildir; bunu, kimse de ispat edemez.

Sayın milletvekilleri, benim, topluma ve yargıya meydan okuduğum iddiası, tamamen hilafı hakikat ve kötü bir yakıştırmadan ibarettir; sekiz aydan beri, ülkede, yargının başarısı için gece gündüz çalışan, her il ve ilçeden gelen talepleri titizlikle ve süratle temine gayret eden bir çizgide görev yapıyorum. Göreve geldiğim günden beri, hiçbir savcıya, hiçbir hâkime yaptığı işlemden dolayı müdahale etmedim, Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu kararları dışında, Bakan olarak, hiçbir hâkim ve savcının yerini ve görevini değiştirmedim. (CHP sıralarından "yalan" sesleri, gürültüler) Halktan bana ulaşan şikâyetler varsa, onları, Teşkilat Kanunu gereği, Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne ve Teftiş Kurulu Başkanlığına ilettim; hepsi bundan ibaret.

Sayın milletvekilleri, bir bakan, bakanlık görevi yanında, parti görevi yapabilir mi; bu konuda Anayasa ne diyor, kanunlar ne diyor:

Anayasa, madde 101: "Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisiyle ilişkisi kesilir, Meclis üyeliği sona erer."

Anayasa, madde 94, son fıkra: "Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan ve Başkanvekilleri parti veya grup yönetiminde görev alamazlar, yönetimde iken oy kullanamazlar." Benzer hüküm, Siyasî Partiler Kanununun 24 üncü maddesinde de var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kazan, ne kadar süre istiyorsunuz efendim?

ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Devamla) – 5 dakika.

BAŞKAN – Peki, buyurun; lütfen, bu defa toparlayın efendim.

ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Anayasa, madde 114: "Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimlerinden önce Adalet, İçişleri ve Ulaştırma Bakanları çekilir."

Anayasa, madde 128: "Memurlar, devletin aslî ve sürekli görevlerini genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olan kişilerdir." Anayasanın 33 üncü maddesine göre, kanunî sınırlamalar dışında memurlar dernek de kurabilir, dernekte de çalışabilir.

Siyasî Partiler Kanununun 32 nci maddesine göre, Merkez Karar Yönetim Kurulunda görev alan üyelerin, o partinin parti grubu yönetim kurulunda ayrıca görev alamayacakları belirtilmiştir.

Görülüyor ki, benim, Bakanlık yaparken, Partimin genel yönetiminde görev almama mani hiçbir anayasal ve yasal hüküm yoktur. Ben, Refah Partisinin Halkla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısıyım; bu görevin ifasında diğer partilerde olduğu gibi, çeşitli sosyal gruplar, meslek kuruluşları, kutlamalar, taziyeler, hastane ve cezaevi ziyaretleriyle bizzat ilgilenmekte, eğitim seminerleri düzenlemekteyim, iki görevi birbirine karıştırmadan da yürütmekteyim.

İSMET ATALAY (Ardahan) - Mercedes'ten de bahset...

ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Sayın milletvekilleri, Bekir Yıldız'ı ziyaretim ve bu ziyaretimle hâkim ve savcıları etkilediğim şeklindeki özel isnatlara gelince. Önce, yine Anayasanın, kanunların, tüzük ve genelgelerin ne dediğine bakalım, tüzük ve genelgelerin ne dediğine bakalım: (CHP sıralarından "özür dilemen lazım" sesleri, gürültüler)

Anayasa, madde 38: "Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz." -Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde "masum sayılır" diyor-Kimse kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz, ceza sorumluluğu şahsîdir."

Anayasa, madde 138: "Hâkimler görevlerinde bağımsızdır. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez, tavsiye ve telkinde bulunamaz."

Teşkilat Kanunundaki görevimi daha önce arz ettim. Cezaevleri Yönetimine Dair 5 Temmuz 1967 tarihli Yönetmeliğin 152 nci maddesine göre, hükümlüler ve tutuklular, yönetmelikte gösterilen günlerde ve saptanan esaslar çerçevesinde, belirlenen kişiler tarafından ziyaret edilebilir. Belirlenecek gün ve saatler dışında ziyaretlerle, belirlenen kişiler dışında ziyaretler, cumhuriyet savcısının izniyle yapılır. Cumhuriyet savcısına izin yetkisi verilmiyorsa, cumhuriyet savcısı, Adalet Bakanından izin ister. Nitekim, 8 Mart Kadınlar Günü dolayısıyla, Doğru Yol Partisinin Edirne Hanımlar Teşkilatı, Anavatan Partisinin Edirne Hanımlar Teşkilatı, cezaevi ziyareti için benden izin istemişlerdir ve bu izin de verilmiştir. Ben, cezaevleri ziyareti konusunda izin vermeye yetkili makamda olan bir kişiyim. Hatta, bazen, Adalet eski Bakanı Sayın Oktay zamanında, 3 Şubat 1992 tarihli Genelgeyle, cumhuriyet savcılarından, milletvekillerinin cezaevi ziyaretine açıkça izin verilmesi istenmiştir; ben de bu tatbikatı uygulamadan kaldırmadım ve sürdürüyorum.

Söz konusu özel suçlamaya cevabım şudur; Bekir Yıldız, Refah Partisinin Sincan Belediye Başkanıdır. 1994'te Refah Partisinden Belediye Başkanı seçilmiş, dünkü Sincan'ı bugünkü Sincan haline getirmiştir. (CHP sıralarından gürültüler) Bekir Yıldız'ın, parti yönetiminin asla tasvip edemeyeceği bir yanlış hareketi olmuştur. Olay sabahı, basındaki haberi görünce, Parti Genel Merkezinden, Genel Başkan Yardımcısı olmam sıfatımla, benim tarafımdan aranmış ve kınanmıştır; fakat, bana tek kelimeyle olsun cevap vermemiş, susmuştur.

M. ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) – 20 dakika oldu Sayın Başkan.

ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Bir gün sonra, Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığı tarafından, 8 gün süre verilerek gözaltına alınmış, savcılık ve hâkim tarafından sorgusu yapılmış, tutuklanmıştır; tutuklamaya itirazı da reddedilmiştir; gerek kanun gerek yönetmelik gereği, kendisinin ziyareti mümkün hale gelmiştir. Benim, bir Adalet Bakanı olarak, kendisine müzahir olunması konusunda, ne gözaltı süresinde ne de sorgulama aşamasında hiçbir emniyet görevlisine, hiçbir savcı veya hâkime doğrudan veya dolaylı bir müracaatım olmamıştır. İsteyen, istediği kişiden tahkik eder...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

M. ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) – Adalet Bakanı, adaletsiz davranıyor!...

BAŞKAN – Sayın Bakan, efendim, lütfen toparlar mısınız...

ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Dolayısıyla, Bekir Yıldız konusunda, benim, hâkim ve savcıları en ufak bir şekilde etkilemem söz konusu olmadığı gibi, Türkiye Cumhuriyetinin hâkim ve savcıları da, şunun bunun sözleriyle etkilenecek kadar zayıf iradeli değillerdir. (RP sıralarından alkışlar) Bekir Yıldız, şu anda tutukludur; hakkında, henüz hangi suçtan yargılanacağına dair bir iddianame dahi yazılmamıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6 ncı maddesine göre masum, Anayasanın 38 inci maddesine göre suçsuz sayılması gereken bir konumdadır. (CHP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)

ALİ ŞAHİN (Kahramanmaraş) – Suçu belli...

ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Türkiye, bir Avrupa devleti, bir hukuk devlet ise, değer yargısı budur. Şu an için başkaları ne derse desin, kimler ne yazarsa yazsın, kafalarınızdaki düşünceler ne olursa olsun, gerçek hukuk açısından manzara budur. (RP sıralarından alkışlar; CHP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakan... Lütfen Sayın Bakan...

ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Böyle bir insanı, kanun ve tüzük hükümleri çerçevesinde, Adalet Bakanı sıfatımla değil, tamamen bir milletvekili, bir parti yöneticisi sıfatımla ziyaret etmem...

CENGİZ ALTINKAYA (Aydın) – Hangi arabayla gittiniz?!

ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Devamla) – ...insanlık icabı kendisine "geçmiş olsun" demem, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin hangi maddesine, Anayasanın hangi hükmüne, tek tek açıkladığım görev kanunlarının, tüzüklerin hangi hükmüne aykırıdır?!... Adalet Bakanı olmak, beşer olarak hepimizin yapması gereken insanî görevleri bir kenara atmak veya terk etmek demek değildir. (CHP sıralarından gürültüler) Düzen öyle olsaydı, bu soruşturmaya gerek kalmadan tercihimi insaniyet tarafında kullanır, yoluma devam ederdim. Oysa, anayasal düzen, huzur, barış ve hoşgörüden yanadır; benim de kanaatim budur.

Sayın milletvekilleri, önerge hakkındaki karar Yüce Meclise aittir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kazan, teşekkür ediyorum efendim.

OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun efendim.

OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, zabıtlarda düzeltilmesi amacıyla bir hususu dile getirmek istiyorum. Sayın Bakan biraz önce Sincan Belediye Başkanının masum olduğunu ifade etmiştir. Görülmekte olan bir dava vardır. Bir Adalet Bakanının, bir dava sonuçlanmadan önce, sanık durumunda olan bir kişi hakkında Meclis kürsüsünde "masumdur" sözünü sarf etmesi, bizatihi, görülmekte olan bir davanın gidişatını etkileyebilecek bir durumdur. Lütfen, bu sözün zabıtlardan çıkarılması için gerekenin yapılmasını rica ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum efendim, zabıtlara geçti.

Sayın Araslı...

MUSTAFA YILDIZ (Erzincan) – Sayın Başkan, bir konuda...

BAŞKAN – Efendim, Sayın Araslı beyan buyurdular, zabıtlara geçti; ama, Sayın...

MUSTAFA YILDIZ (Erzincan) – Sayın Başkan....

BAŞKAN – Efendim, müsaade buyurun...

MUSTAFA YILDIZ (Erzincan) – Sayın Başkan, müsaade eder misiniz, yerimden, kısa bir...

BAŞKAN – Efendim, niye yani?!. Zatıâliniz Başkana müsaade etmezken, Başkandan müsaade isterseniz...

MUSTAFA YILDIZ (Erzincan) – Sayın Başkan, başka bir konu da, Sayın Bakanın dile getirmediği, aylardır Türk kamuoyunda...

BAŞKAN – Efendim, onu siz...

MUSTAFA YILDIZ (Erzincan) – Müsaade eder misiniz?..

BAŞKAN – Efendim, edemem!..

MUSTAFA YILDIZ (Erzincan) – Yerimden konuşacağım.

BAŞKAN – Efendim, müsaade edemem... Size müsaade etmiyorum. Sayın Bakan neyi dile getirip getirmeyeceğini kendi takdir eder.

MUSTAFA YILDIZ (Erzincan) – Dile getirmeliyim; özellikle Türk kamuoyunun bunu bilmesi gerekir.

BAŞKAN – Efendim, müsaade buyurun.

MUSTAFA YILDIZ (Erzincan) – Aksi takdirde, şu anda, gelen 100 milletvekili vardır.

BAŞKAN – Efendim, müsaade buyurun...

Sayın Araslı... Sayın Araslı, yerleşmiş bir hukuk kuralı vardır.

MUSTAFA YILDIZ (Erzincan) – Onun mumunu burası söndürecektir.

BAŞKAN – Efendim, oturur musunuz lütfen!.. Oturur musunuz lütfen!..

MUSTAFA YILDIZ (Erzincan) – Bunu bilmesi gerekir.

BAŞKAN – Efendim, oturur musunuz lütfen!..

MUSTAFA YILDIZ (Erzincan) – Bu Mecliste Sayın Bakanın mumu sönecektir.

BAŞKAN – Sayın Araslı, teşekkür ediyorum hassasiyetinize; ama, takdir buyurursunuz ki, yerleşmiş temel hukuk kuralıdır, beraati zimmet asıldır. Suçlamak ve suçlanmak mümkündür; ama, mahkûm saymak, suçlu saymak doğru değildir. Belki, bir sanığı suçsuz saymak, suçlu saymaktan daha ehven, daha insanîdir, Sayın Bakan o sebeple bu ifadede bulundu. (CHP sıralarından gürültüler)

DENİZ BAYKAL (Antalya) – O değil.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri... (Sıra kapaklarına vurmalar ve gürültüler)

DENİZ BAYKAL (Antalya) – Sayın Başkan, burada olan, o olay değil.

OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, burada, olay, sizin ifade ettiğiniz olay değildir, dikkatinizi çekerim.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, soruşturma önergesi üzerindeki müzakereler tamamlanmıştır.

RİFAT SERDAROĞLU (İzmir) – Hamas ve Hizbullah'ın resimleri ne işe yarıyordu o zaman?! (Gürültüler)

BAŞKAN –Sayın Grup Başkanvekilleri... Sayın Grup Başkanvekilleri... Bak, gecenin bu saatine geldik, arkadaşlarımıza dikkat buyurun.

DENİZ BAYKAL (Antalya) – Başkan, buraya bak.

İRFAN GÜRPINAR (Kırklareli) – Sayın Başkan, burada bir hanımefendi konuşuyor.

BAŞKAN – Efendim, Sayın Araslı buyurun.

OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, olay, hakkında karar verinceye kadar bir kimsenin masumiyetini ifade etme şeklinde ortaya konulmamıştır; tamamen kesin "masumdur" şeklinde bir yargıdır. Bu yargının, görüşülmekte olan dava üzerinde, onun gidişatını etkileyecek bir etkisi olacağını burada ifade etmek istiyorum. Ben, bunu bir Adalet Bakanının yapmasını...

BAŞKAN – Sayın Araslı, anlıyorum efendim.

Sayın Araslı, mahkûmiyeti kesinleşinceye kadar her insan masumdur, söylenen budur, doğrusu da budur. (Gürültüler)

DENİZ BAYKAL (Antalya) – Sen Meclis Başkanısın... O, yorum...

OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, sizin, Başkanlık yetkileriniz içinde o yorumu yapmak yoktur.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, boşlukları doldurur musunuz lütfen... Sayın milletvekilleri, sayımda zorluk çekiyoruz...

Sayın milletvekilleri, oylamaya geçmeden önce bir açık oylama talebi vardır, okutacağım, sayın üyelerin burada bulunup bulunmadıklarını arayacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (9/11) sıra sayılı soruşturma önergesinin oylamasının açık oyla yapılmasını arz ederiz.

Kâzım Arslan?.. Burada.

Kadir Öncel?.. Burada.

Hüsamettin Korkutata?.. Burada.

Hasan Belhan?.. Burada.

Tevhit Karakaya?.. Burada.

Sıtkı Cengil?.. Burada.

Abdullah Örnek?.. Burada.

Murtaza Özkanlı?.. Burada.

Mehmet Altan Karapaşaoğlu?.. Burada.

İsmail Özgün?.. Burada.

Ferit Bora?.. Burada.

İ. Ertan Yülek?.. Burada.

Ersönmez Yarbay?.. Burada.

İsmail Coşar?.. Burada.

Ömer Vehbi Hatiboğlu?.. Burada.

Yetersayı vardır.

Oylamayı, açık oylama şeklinde yapacağız.

Açık oylamanın şeklini belirleyeceğiz.

Kupaların kürsü önüne konulması suretiyle yapılması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Kupaların sıralar arasında dolaştırılması suretiyle oylamanın yapılması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(CHP sıralarından "Kaç oyla?" sesleri)

Efendim, merak edenlere dışarıda söylerim.

Sayın milletvekilleri, yanında, basılı oy pusulası bulunmayan sayın üyeler, adını, soyadını, seçim çevresini ve oyunun rengini beyaz bir kâğıda yazıp imzalamak suretiyle oylarını kullanabilirler; yalnız, tabiî "oyunun rengini" derken, lütfen renk yazmayın, kabul veya ret yazın; çünkü, bazen öyle pusula çıkıyor.

Kupalar dolaştırılsın.

(Oylar toplandı)

BAŞKAN – Oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok.

Oylama işlemi tamamlanmıştır; kupalar kaldırılsın.

(Oyların ayırımı yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Adalet Bakanı Sayın Şevket Kazan hakkında Meclis soruşturması açılıp açılmaması hususundaki açık oylamaya 532 sayın üye iştirak etmiştir. Bu üyelerden 259 sayın üye soruşturmanın açılması istikametinde, 273 sayın üye açılmaması istikametinde oy kullanmıştır; bu suretle, Sayın Kazan hakkında soruşturma açılması önergesi reddedilmiştir.

            Kâtip Üye                                                                                      Kâtip Üye

        Kâzım Üstüner                                                                                Ali Günaydın

Sayın milletvekilleri, sözlü sorular ile kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için, 5 Mart 1997 Çarşamba günü, saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

       

Kapanma Saati: 20.38

 

 

VI. – SORULAR VE CEVAPLAR

 

A)  YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, Manisa Emniyet Müdürlüğünce orta dereceli okul öğrencilerinin fişlendiği iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener’in yazılı cevabı (7/1920)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan tarafından yazılı olarak yanıtlanması için gereğini dilerim.

Saygılarımla.

                        Sabri Ergül

                        İzmir

Manisa İl Emniyet Müdürlüğünce İl’de mevcut tüm orta dereceli okul öğrencilerinin fişlendiği; bu ve benzeri formları okul yöneticileri kanalıyla okullara dağıtan polisin bu formlarda yer alan ve ayrıca sorduğu sorulara tüm öğrencilerin yazılı yanıt vermesi için baskı yaptığı doğru mudur?

Okulları dolaşan polislerin öğrencileri ve velileri bu yolla tedirgin etmesi baskı yapması suç değil midir?

Manisa İl Emniyet Müdürlüğü bu uygulamayı hangi yasaya, yönetmeliğe ve genelgeye göre yapmaktadır?

Bu Manisa Emniyet Müdürünün hukuk tanımaz yeni bir keyfi ve çağdışı davranışı değil midir?

Kişinin temel haklarını, özel hayatın gizliliği ilkesini ortadan kaldıran formdaki sorular ve dağıtılan diğer formlarda yer alan sorular niçin sorulmakta ve öğrenciler özel yaşamları ile ilgili bilgi vermeye neden ve nasıl zorlanmaktadır?

Bu uygulamalardan Millî Eğitim Bakanının haberi ve izni var mıdır?

            T.C.

            İçişleri Bakanlığı

            Emniyet Genel Müdürlüğü

            Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01/048934          28.2.1997

Konu : Yazılı Soru önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının 24.1.1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1920-4948)13941 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kan. Kar. Gen. Md. 29.1.1997 gün ve B.02.0.KKG/106-452-19/490 sayılı yazısı.

c) Devlet Bakanlığının 3.1.1997 gün ve B.02.0.0010/01843 sayılı yazısı.

İzmir Milletvekili Sabri Ergül tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve Sayın Başbakanımıza yöneltilen Başbakanımızca da kendileri adına tarafımdan cevaplandırılması istenilen yazılı soru önergesinde ileri sürülen hususlarla ilgili cevap aşağıya çıkarılmıştır.

Önergede ileri sürüldüğü gibi Manisa ilinde mevcut tüm orta dereceli okul öğrencilerinin fişlenmesi ve okul yöneticileri kanalıyla okullara dağıtılan formların öğrenciler tarafından doldurulması için polis tarafından baskı yapılması söz konusu değildir.

Önergede sözü edilen form; 5442 Sayılı İl İdaresi Kanununun 11 inci maddesi E fıkrasına istinaden; Devlete, Özel İdareye, Belediye ve Köylere ait olan veya bunlara bağlı bulunan yada bunların gözetim ve denetimi altında iş gören daire ve müesseselerle diğer bütün gerçek ve tüzelkişiler tarafından işletilen yerlerde devlet ve memleket emniyet ve asayişi ve iş hayatının düzenlenmesi bakımından buralarda bulunan ve çalışanların kimlik ve nitelikleri hakkında bilgi sahibi olmak için doldurulan personel fihristidir.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Dr. Meral Akşener

                        İçişleri Bakanı

 

2. – Bursa Milletvekili Ali Rahmi Beyreli’nin, TEDAŞ’a bağlı dağıtım müesseselerinin işletme hakkının devrine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M. Recai Kutan’ın yazılı cevabı (7/1931)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki soruların, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Recai Kutan tarafından, yazılı olarak yanıtlanmasını içtüzüğün 99 ve 100 üncü maddeleri gereğince arz ederim. Saygılarımla.

                        Ali Rahmi Beyreli

                        Bursa

 

16 Kasım 1996 tarihli Resmî Gazetede Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı tarafından 12 santralın işletme hakkının 20 yıllığına devrine ilişkin ihale ilanı yer almıştır. Aynı şekilde, 24 Kasım 1996 tarihlî Resmî Gazetede ise TEDAŞ’a bağlı dağıtım müesseselerinin işletme hakkının devrine ilişkin ilan yayınlanmıştır.

1. 3096 sayılı Kanunun 5 inci maddesi, “İşletme hakkının devri” ile ilgili olarak “Kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılmış ve yapılacak olan üretim, iletim ve dağıtım tesislerinin işletme haklarının görevli şirkete verilmesine Bakanlar Kurulu karar verir” hükmünü içermektedir. Bu durumda Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı yetkisini aşan bir tutum içine girerek, bir hukuk ihlali yapmamış mıdır? Buna neden gerek duyulmuştur?

2. 12 adet santralın 20 yıllık işletme hakkının devri için toplam olarak 1 660 000 000 USD değer biçilmektedir. Oysa TEAŞ’ın devri düşünülen termik santrallardan elde ettiği kâr, sadece 1996 yılı için, 758 451 500 USD olarak gerçekleşmiştir. Bu durumda santralların yaklaşık iki yıllık geliri karşılığında, 20 yıl süre ile kiralanmaları mantıklı bir yaklaşım mıdır? Bu uygulamanın somut, bilimsel gerekçeleri var mıdır?

3. Aynı  santrallara  TEAŞ’ın  yapmakta  olduğu  yatırımlar  ile  planlanan  yatırımlar  toplamı 2 000 000 000 USD’dır. TEAŞ şu anda yapmakta olduğu ve yapacağı yatırımlar toplamının bile karşılanamadığı bir devir bedeli öngörmektedir. Ayrıca, TEAŞ’ın, hiç bir risk üstlenmeksizin, 20 yılda bu santralların işletilmesinden elde edebileceği kâr 15 000 000 000 USD civarında olacaktır. sürekli kaynak gereksiniminden sözedildiği bugünlerde, bu gelirden neden ve kimlere çıkar sağlamak için vazgeçilmektedir?

4. Santralların devrine bağlı olarak, 1475 sayılı iş kanunu çerçevesinde, 40 000 çalışanın iş güvenceleri tehdit altındadır. Çalışanların haklarını güvence altına almak için ne gibi tedbirler alacaksınız?

            T.C.

            Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı

            Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

            Kurulu Başkanlığı

            Sayı : B.15.0.APK.0.23.300-289/3035           27.2.1997

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 24 Ocak 1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1931-5001/14069 sayılı yazınız.

Bursa Milletvekili Sayın Ali Rahmi Beyreli’nin tarafıma tevcih etmiş olduğu 7/1931-5001 esas no.lu yazılı soru önergesine ait bilgiler TBMM İçtüzüğünün 99 uncu maddesi gereğince cevaplandırılarak ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

                        M. Recai Kutan

                        Enerji ve Kabiî Kaynaklar Bakanı

Bursa Milletvekili Sayın Ali Rahmi Beyreli’nin yazılı soru önergesi cevabı (7/1931-5001 esas no’lu)

16 Kasım 1996 tarihli Resmî Gazetede Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı tarafımdan 12 santralın işletme hakkının 20 yıllığına devrine ilişkin ihale ilanı yer almıştır. Aynı şekilde, 24 Kasım 1996 tarihli Resmî Gazetede ise TEDAŞ’a bağlı dağıtım müesseselerinin işletme hakkının devrine ilişkin ilan yayınlanmıştır.

Soru : 1. 3096 sayılı Kanunun 5 inci maddesi, “İşletme hakkının devri” ile ilgili olarak “Kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılmış ve yapılacak olan üretim, iletim ve dağıtım tesislerinin işletme haklarının görevli şirkete verilmesine Bakanlar Kurulu karar verir” hükmünü içermektedir. Bu durumda Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı yetkisini aşan bir tutum içine girerek, bir hukuk ihlali yapmamış mıdır? Buna neden gerek duyulmuştur?

Cevap : 3096 sayılı kanuna göre ilan için bir Bakanlar Kurulu Kararı öngörülmemiştir. 3096 sayılı kanuna göre ilan mecburiyeti yoktur. Ancak Enerji Bakanlığı daha katılımcı ve daha şeffaf olması açısından 12 termik santralın ilanına çıkmıştır. İlana çıkılacak santrallar, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının görev, yetki ve sorumluluklarına dair 3154 sayılı Kanun uyarınca, ülke çıkar ve menfaatleri gözetilerek uygulanacak olan enerji politikaları gereğidir. 3096 sayılı Kanunun 5 inci maddesine göre yapılmış veya yapılacak üretim, iletim ve dağıtım tesislerinin işletme haklarının görevli şirketlere verilmesine dair karar, Bakanlar Kurulu tarafından verilebilir. İşin görevli şirketlere verilmesi, görevli şirketlerin belirlenmesi aynı Kanunun 3 üncü maddesinde şu şekilde belirtilmiştir. “Elektrikle ilgili hizmet vermek üzere kurulmuş olan sermaye şirketlerine; Devlet Planlama Teşkilatının görüşünü havi Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının teklifi üzerine, Bakanlar Kurulu önceden yönetmelikle belli edilmiş görev bölgelerinde, elektrik üretim, iletim ve dağıtım tesisleri kurulması ve işletilmesi ile ticaretinin yaptırılmasına karar verebilir. Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı, Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenen çerçeve içerisinde ilgili görevli şirketle sözleşme akdeder.” Mezkur maddede görevin ancak, ETKB’nın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca verilebileceği hükmü açıkça belirtilmiştir. Maddenin son fıkrasında ise sözleşmenin Bakanlar Kurulu Kararında belirtilen çerçeve ile sınırlı olarak yine Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığınca akdedileceği hükmü getirilmiştir. Kanun bu açık hükümlerine rağmen aksi yöndeki iddialar gerçeklerle bağdaşmamaktadır.

Dava konusu yapılan işlem, enerji santrallerinin işletme hakkının verilebilmesi için yapılan bir ilan (çağrı) olup, bu ilan neticesi verilen teklifler Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığınca değerlendirilecektir. Yapılan değerlendirme sonucu uygun görülen en iyi teklif ise Bakanlar Kurulunun onayına sunulacak, bu onay sonucu ise yukarıda açıklanan sözleşme yapılacaktır.

Bütün bu izahlardan da anlaşılacağı üzere ve ilan metninin 7 nci maddesinde de belirtildiği gibi, idare gelen tekliflerin hiçbirini uygun görmediği takdirde santralların işletme haklarını devretmeyebilir. Bu itibarla Bakanlık açısından kesin ve yürütülmesi mecburî bir idarî tasarruf doğmamıştır.

Netice itibariyle, Bakanlığımca TEDAŞ’a bağlı Dağıtım Müesseseleri ile bağlı ortaklıkların işletme haklarının devri konusunda şu aşamada yönetmeliğin 5 ve 6 ncı maddelerine göre işlem yapılmakta olup, bu işlemler gerçekleşince 3096 sayılı Kanunun 3 ve 5 inci maddelerine göre Bakanlar Kurulu Kararları istihsal edilmek üzere, konu Başbakanlığa arz edilecektir.

Soru : 2. 12 adet santralın 20 yıllık işletme hakkının devri için toplam olarak 1 660 000 000 USD değer biçilmektedir. Oysa TEAŞ’ın devri düşünülen termik santrallardan elde ettiği kâr, sadece 1996 yılı için, 758 451 500 USD olarak gerçekleşmiştir. Bu durumda santralların yaklaşık iki yıllık geliri karşılığında, 20 yıl süre ile kiralanmaları mantıklı bir yaklaşım mıdır? Bu uygulamanın somut, bilimsel gerekçeleri var mıdır?

Cevap : 3096 sayılı Kanunun ilgili Yönetmeliği olan 87/11488 nolu yönetmeliğin 8 inci Maddesinde “İşletme hakkı devir bedeli tarifelerin tespitinde gözönünde bulundurulur” hükmüne göre ve aynı yönetmeliğin tarife isimli 13 üncü maddesinde tarifenin tespitinde; işletme hakkı devir bedeli, işletme ve bakım giderleri içerisinde yer alan bir kalemdir. Yukarıda bahsedilenlerden de anlaşılacağı üzere işletme hakkı devir bedeli tarifenin bir unsuru olup, ödenecek olan işletme hakkı devir bedeli tarife yoluyla geri alınacaktır. Bu nedenle işletme hakkı devir bedeli ne kadar yüksek tutulursa gelecek tekliflerin tarife fiyatı o kadar yüksek olur. Buradaki amaç tesislerin işletme haklarının devredilerek, kapasite kullanım oranının ve verimliliğin artırılması ve gerekli rehabilitasyon yatırımlarının özel sektör gayretiyle gerçekleştirilerek tesislerin daha rantabl ve uzun ömürlü çalıştırılmasıdır. Tesisler şu kadar kâr etmekte biz ise bu tesisleri şu kadar kiraya vermekteyiz gibi bir düşünce yanılgıya sebebiyet verebilir.

Soru : 3. Aynı  santrallara  TEAŞ’ın  yapmakta  olduğu  yatırımlar  ile  planlanan  yatırımlar  toplamı 2 000 000 000 USD’dır. TEAŞ şu anda yapmakta olduğu ve yapacağı yatırımlar toplamının bile karşılanamadığı bir devir bedeli öngörmektedir. Ayrıca, TEAŞ’ın, hiç bir risk üstlenmeksizin, 20 yılda bu santralların işletilmesinden elde edebileceği kâr 15 000 000 000 USD civarında olacaktır. sürekli kaynak gereksiniminden sözedildiği bugünlerde, bu gelirden neden ve kimlere çıkar sağlamak için vazgeçilmektedir?

Cevap : Kalkınma planı ve hükümet programı çerçevesinde özelleştirme uygulamalarına hız verilmiş olup, bu doğrultuda yapılan işlemler desteklenmektedir. Burada 3096 sayılı kanun özel bir kanun olup, enerji sektöründe özelleştirmeye imkân vermektedir ve bu doğrultuda 3096 sayılı kanun çerçevesinde 12 adet termik santralın ilanına çıkılmıştır. 3096 sayılı kanun ve ilgili yönetmeliklerinde işletme hakkı devir bedelinin (İ.H.D.B) tarifenin bir unsuru olduğu yani alınacak İ.H.D.B’nin tarife yoluyla geri ödeneceği belirtilmektedir.

Soru : 4. Santralların devrine bağlı olarak, 1475 sayılı iş kanunu çerçevesinde, 40 000 çalışanın iş güvenceleri tehdit altındadır. Çalışanların haklarını güvence altına almak için ne gibi tedbirler alacaksınız?

Cevap : Bu hususta çalışanların mağdur edilmemesi amacıyla çalışmalar sürdürülmektedir ve gerekirse Elektrik Enerjisi Fonunun, Özelleştirme Fonuna benzer şekilde kullanılması için gerekli yasal düzenlemeler yapılacaktır.

3. – İzmir Milletvekili Hakan Tartan’ın, kooperatiflere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün yazılı cevabı (7/1932)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda yazılı soruların, Başbakan Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak yanıtlanması için, İç Tüzüğün 96 ncı maddesince gereğini arz ederim.

                        Hakan Tartan

                        İzmir

1. Ülkemizde halen faaliyette bulunan kaç kooperatif vardır?

2. Bu kooperatiflerin üye sayısı ne kadardır?

3. 1980 yılından bu yana kaç kooperatif faaliyetini yarım bırakmıştır? Bunlar hakkında ne gibi işlemler yapılmıştır?

4. Son 15 yılda kooperatiflere ödenen kredi miktarı ne kadardır? Kredilerin geri dönüş oranı nedir?

5. Türkiye’de kooperatiflerin ortalama tamamlanma süresi nedir? Çağdaş ülkelerde bu süre ne kadardır?

6. Halen tamamlanmamış en eski kooperatifler hangi illerimizdedir?

7. Kooperatifler kaç kişi tarafından denetlenmektedir? Bu denetim yeterli midir?

8. Genel Kurulunu yapmayan kooperatifler hakkında ne gibi işlemler yapılmaktadır? Son durum nedir?

9. Son 15 yılda Toplu Konut İdaresi tarafından kaç kooperatife kredi desteği sağlanmıştır? Kaç konut üretimi gerçekleştirilmiştir?

 

            T.C.

            Devlet Bakanlığı

            Sayı : B.02.0.0010/02085       27.2.1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının 24.1.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1932-5002/15070 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.’nün 29.1.1997 tarih ve B.02.0.KKG/106-451-2/505 sayılı yazısı.

İzmir Milletvekili Sayın Hakan Tartan’ın; Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması istenilen ilgi (b) yazı ekindeki yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

                        Lütfü Esengün

                        Devlet Bakanı

            T.C.

            Başbakanlık

            Toplu Konut İdaresi Başkanlığı

            Sayı : 06310/853         17.2.1997

Konu : Soru önergesi

Devlet Bakanlığına

(Sn. Lütfü Esengün)

İlgi : Devlet Bakanlığının (Sn. Mehmet Altınsoy) 4.2.1997 tarih ve B.02.0.008/00092 sayılı yazısı ekinde idaremize intikal eden 3.2.1997 tarih ve B.02.0.001./01839 sayılı yazınız ve ekindeki İzmir Milletvekili Sayın Hakan Tartan’ın vermiş olduğu soru önergesi.

İlgi yazınız ekindeki soru önergesinde İdaremizin faaliyetleri ile ilgili bölümler cevaplandırılmış olup yazımız ekinde sunulmaktadır.

Bilgilerinizi arz ederim.

                        Hamdi Karadaş

                        Toplu Konut İdaresi Başkanı

Soru : 4. Son 15 yılda kooperatiflere ödenen kredi miktarı ne kadardır? Kredilerin geri dönüş oranı nedir?

Cevap : 4. 1984-1997 (Ocak) yılları arasında Toplu Konut idaresi tarafından kredilendirilen kooperatiflere 35.1 trilyon liralık kredi açılmış olup bunlara 26 trilyon liralık ödeme yapılmıştır. 1984-1997 (Ocak) yılları arasında İdarenin vermiş olduğu bu kredilere karşılık geri dönen miktar 26.4 trilyon liradır.

Soru : 9. Son 15 yılda Toplu Konut İdaresi tarafından kaç kooperatife kredi desteği sağlanmıştır? Kaç konut üretimi gerçekleştirilmiştir?

Cevap : 9. 1984-1997 (Ocak) yılları arasında Toplu Konut idaresi tarafından 12.424 kooperatifin ürettiği 867 721 konuta kredi desteği sağlanmıştır.

            T.C.

            Sanayi ve Ticaret Bakanlığı

            Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği

            Sayı : B 140 BHİ 01-60          19.2.1997

Konu  : Yazılı soru önergesi

Sayın

Lütfü Esengün

Devlet Bakanı

İlgi : 3.2.1997 tarih ve 1839 sayılı yazınız.

İzmir Milletvekili Hakan Tartan’ın, Başbakana tevcih ettiği ancak Başbakanın da kendileri adına tarafınız koordinatörlüğünde cevaplandırılmasını istediği yazılı soru önergesiyle ilgili cevabımız ekte takdim edilmiştir.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

                        Yalım Erez

                        Sanayi ve Ticaret Bakanı

İzmir Milletvekili Hakan Tartan’ın yazılı sorularına cevaplarımız

Cevap : 1 ve 2. Bakanlığımız bilgisayar kayıtlarına göre, 14.2.1997 tarihi itibariyle, Türkiye genelinde 20 ayrı türde olmak üzere 42 846 adet faal kooperatif bulunmakta olup; bu kooperatiflerin ortak sayısı 3 690 422 dir.

Faal durumda bulunan söz konusu kooperatiflerin 34 725 adedini Konut Yapı Kooperatifleri oluşturmaktadır. Bu kooperatiflerin ortak sayıları da 1 670 872’dir.

Cevap : 3. Bakanlığımız bilgi işlem kayıtlarına göre, 1980 yılından günümüze kadar toplam 9 985 adet kooperatif, faaliyetini sürdüremeyerek dağılma durumuna düşmüştür.

Dağılma durumundaki bu kooperatiflerin 8 784 adedini Konut Yapı Kooperatifleri oluşturmaktadır.

Cevap : 4 ve 9. Sorular, Toplu Konut İdaresi ile ilgilidir.

Cevap : 5. Konut Yapı Kooperatiflerinin ortalama tamamlama süresi; “Ülke ekonomisinin koşulları”, “İnşaat maliyetleri”, “Konut kredilerinin tutarı” gibi objektif unsurlar ile, kooperatif ortaklarının ödeme güçleri ve kooperatif yöneticilerinin başarı durumlarıyla bağlantılıdır.

Bu açıdan, kooperatiflerin amacına ulaşma süreleriyle ilgili ortalama bir rakam verilememektedir.

Çağdaş ülkelerde de yukarıda açıklanan unsurlara göre konunun değerlendirilmesi gerektiği düşünülmektedir.

Cevap : 6. Halen inşaatları tamamlanmamış konut yapı kooperatifleri İstanbul, Ankara, İzmir gibi kooperatiflerin yoğun olduğu büyük illerde bulunmaktadır.

Cevap : 7. Bakanlığımızda, kooperatiflerin denetimiyle görevli denetim elemanı sayısı 64’ü Müfettiş, 30’u Kontrolör olmak üzere toplam 94 denetim elemanı bulunmaktadır. (Ancak Bakanlık Müfettişleri kooperatifler dışındaki başka birimlerin denetimlerinde de yoğun çalışmalar yapmaktadır.)

Kooperatiflerle ilgili bazı şikâyetler, ayrıca taşra örgütümüzdeki memurlar eliyle de, ön incelemeden geçirilmektedir.

Gerçekte, demokratik kooperatifçiliğin var olduğu ülkemizde, aynı zamanda bir özel hukuk birimi de olan kooperatiflerin kendi denetçileriyle kendilerini denetlemeleri, bu yapılamıyorsa üst kuruluşları müfettişlerince denetlenmeleri, ayrıca ortaklarca genel kurula mutlaka katılınması, kooperetifleriyle yakından ilgilenmesi, Kooperatifler Kanununda (m. 66,67, ek m. 2/2 ve 3) bu yönde getirilen ceza yaptırımların da denetçiler ve ortaklarca mutlaka harekete geçirilmesi gerekmektedir.

Bunlar yapılmadıkça kooperatif denetimlerinin yeterli olduğu söylenemeyecektir.

Cevap : 8. 1163 Sayılı Kooperatifler Kanununun Ek 2/2. maddesi uyarınca; olağan genel kurulu zamanında toplantıya çağırmayan yönetim kurulu üyeleri hakkında Bakanlığımızca merkezde “Teşkilatlandırma Genel Müdürlüğü”, taşrada Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüklerimiz aracılığı ile, ilgili C. Başsavcılıklarına suç duyurusunda bulunulmaktadır.

Böylece, kooperatiflerin her yılın ilk altı ayı içinde genel kurul toplantısı yapmaları disiplin altına alınmış bulunmaktadır.

4. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Kazakistan’da inşa edilen bir otel için Eximbank’tan kredi verilip verilmediğine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Ufuk Söylemez’in yazılı cevabı (7/1940)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Ufuk Söylemez tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                        Bülent Akarcalı

                        İstanbul

1. Kazakistan’da inşa edilen Astana oteli için Eximbank’tan 40 milyon dolar kredi verilmiş midir?

2. Bu kredi hangi şirkete verilmiştir?

3. Kredi hangi teminatlar karşılığı verilmiştir?

4. Aynı şirkete başka krediler de tahsis edilmiş midir?

5. Banka Genel Müdürünün olmadığı toplantıda böyle önemli kredi tahsis etmek doğru mudur?

6. Eximbank 1996’da kaç adet şirkete toplam ne kadar kredi vermiştir?

7. Eximbank’ın verdiği kredilerin % kaçı geri dönmüştür?

            T.C.

            Devlet Bakanlığı

            Sayı : B.02.0.015(02)154        26.2.1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) 28.1.1997 gün ve 7/1940-5025/14116 sayılı yazınız.

b) 18.2.1997 gün ve 7/1940-5025/14116 sayılı yazınız.

İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı’nın Kazakistan’da inşa edilen bir otel için Eximbank’dan kredi verilip verilmediğine ilişkin yazılı soru önergesinin cevabı bağlı kuruluşun Eximbank Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanarak ilişikte gönderilmiştir.

Gereğini bilgilerinize arz ederim.

                        H. Ufuk Söylemez

                        Devlet Bakanı

1. Kazakistan’da inşa edilen ASTANA Oteli için Eximbank’tan 40 milyon dolar kredi verilmiş midir?

Kazakistan Devlet Başkanlığının 15.9.1995 tarihli ve 2457 sayılı kararnamesi ile başkentin, Almatı’dan Akmola’ya taşınmasına karar verilmiştir. Uluslararası standartlarda otel bulunmayan Akmola’da inşası planlanan Astana Oteli projesi Kazakistan Cumhuriyeti Hükümetinin öncelikli projeleri arasında yer almıştır.

Eximbank Kazakhstan, Kazakistan Devlet Garantisi altında toplam yatırım tutarı 74 milyon ABD Doları olan “Astana Oteli” projesi için Türk Eximbank’tan Türkiye katkısının karşılanması amacıyla 28.3.1996 tarihinde 55 525 000 ABD Doları tutarında kredi talebinde bulunmuştur.

Bankamız otel projelerinin finansmanında projenin kendi kendini geri ödemesi ve verimli yönetilmesi kriterine özel önem vermektedir. Başlangıçta projenin değerlendirmesi esnasında Başkentin Akmola’ya taşınma sürecinin zamanında tamamlanması hususundaki tereddütlerimiz nedeniyle bu projenin gerçekleştirilmesine dair Dışişleri Bakanlığımızın görüşleri talep edilmiştir. Gerek Dışişleri Bakanlığımız gerekse diğer yetkili merciler bu projenin gerçekleşmesi yönünde uygun görüş bildirmişlerdir. Diğer taraftan, Kazakistan yetkilileri 5 yıllık süre içerisinde Akmola’da yeni bir otel yapımına izin verilmeyeceğini Bankamıza bildirilmiştir.

Bankamızın olağan proje değerlendirme aşamalarından geçmiş olan bu projeye aşağıdaki koşulların gerçekleşmesine bağlı olarak 40 milyon ABD Dolarına kadar kredi açılması Bankamız Yönetim Kurulunca kabul edilmiştir;

– Finansman paketinin tamamlanması amacıyla, projenin toplam yatırım tutarının Türk Eximbank kredisi dışında kalan bölümünün finansmanının sağlanması,

– Gerçekleştirilen ve gerçekleştirilecek olan hakedişlerin kontrolünün sağlanmasını ve projenin uygulama döneminde özkaynak ve diğer finansman kaynakları ile kredinin oransal olarak kullandırılmasını temin edecek düzenlemelerin yapılması,

– Otelin işletme döneminde verimli bir şekilde işletilmesi amacıyla, yüklenici firmanın işveren makam ile otelin işletmesine yönelik kapsamlı ve kredi borcunu geri ödemesini rahatlatıcı hükümler içeren bir işletme anlaşması imzalaması,

– Kazakistan Hükümet Garantisi’nin alınması,

– Eximbank Kazakhstan’ın mevcut kredi borçlarından temerrüde düşenlerini ödemesi.

2. Bu kredi hangi şirkete verilmiştir?

Bankamızca açılan ülke kredileri karşı ülkedeki muhatap bankaya açılmaktadır. Muhatap ülke bankası bu kredi kapsamında hangi projelerin finanse edileceğini belirleyerek saptanan yüklenici firma isimleriyle birlikte Bankamıza bildirmektedir. Bu çerçevede sözkonusu projeye yönelik kredi Eximbank Kazakhstan’a açılmıştır. Projenin yüklenici Okan Holding A.Ş./İSOT İnşaat Sanayi Organizasyon ve Ticaret A.Ş. olarak Kazakistan Hükümetince belirlenmiştir. Bankamızca yüklenici firma riski alınmamasına rağmen, yapılan inceleme sonucunda yüklenici şirket olan Okan Holding A.Ş./İSOT İnşaat Sanayi Organizasyon ve Ticaret A.Ş. nin projeyi gerçekleştirebilecek deneyime sahip olduğu saptanmıştır.

3. Kredi hangi teminatlar karşılığı verilmiştir?

Kredi, Eximbank Kazakhstan’a Kazakistan Devlet Garantisi altında ve sözkonusu bankanın senetleri karşılığında açılmıştır. Ayrıca, Otelin işletme döneminde verimli bir şekilde işletilmesi amacıyla, yüklenici firmanın işveren makam ile otelin işletmesine yönelik kapsamlı ve kredi borcunu geri ödemesini rahatlatıcı hükümler içeren bir işletme anlaşması imzalaması şartı aranmıştır.

4. Aynı şirkete başka krediler de tahsis edilmiş midir?

Bankamızca, Kazakistan Hükümet Garantisi altında Eximbank Kazakhstan’a 1993 yılında Makarna Fabrikası projesi için 20 milyon ABD Doları tutarında kredi kullandırılmış ve sözkonusu fabrika 1996 yılında işletmeye alınmıştır. Projenin yüklenicisi Kazakistan tarafınca İSOT İnşaat Sanayi Organizasyon ve Ticaret A.Ş. olarak belirlenmiştir.

Bankamızca Türkmenistan Hükümet Garantisi altında Türkmenvnesheconombank’a açılan mal kredisi kapsamında da İSOT İnşaat Sanayi Organizasyon ve Tic. A.Ş. tarafınca gerçekleştirilen Makarna Fabrikası Makine Ekipmanı ihracatı için 1993 yılında 12 milyon ABD Doları tutarında kredi kullandırılmıştır.

5. Banka Genel Müdürünün olmadığı toplantıda böyle önemli kredi tahsis etmek doğru mudur?

İhracatın ve yurt dışı müteahhitlik hizmetlerinin teşviki amacıyla kurulmuş olan Bankamız bu tür kredileri, proje değerlendirme ve kredi tahsis aşamaları standardize olmuş prosedür çerçevesinde açmaktadır. Sözkonusu proje, Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürümüzün bilgisi dahilinde Bankamızın olağan proje değerlendirme aşamalarından geçmiş ve diğer prosedürleri tamamlanarak, 1 inci maddede belirtilen “Koşullu Kredi Kararı” olarak Yönetim Kurulunun onayına sunulmuştur.

6. Eximbank 1996’da kaç adet şirkete toplam ne kadar kredi vermiştir?

Bankamız 1996 yılında TL. Döviz kredi programları kapsamında 2 906 adet şirkete toplam 247 trilyon TL. kredi kullandırmıştır. Diğer taraftan, ülke kredileri kapsamında 3 adet Kazakistan’da, 2 adet Özbekistan’da, 1 adet Türkmenistan’da, 1 adet Kırgızistan’da, 1 adet Rusya Federasyonunda, 1 adet yurtdışı mağaza kredisi kapsamında olmak üzere toplam yatırım tutarı 640 milyon ABD Doları olan 9 projeye 252 milyon ABD Doları kredi tahsis edilmiş olup 100 milyon ABD Doları kullandırım gerçekleştirilmiştir. Ayrıca ihracat kredi sigortası programları çerçevesinde 1 800 şirketin 3.5 milyar ABD Dolarlık ihracatı sigorta kapsamına alınmıştır.

7. Eximbank’ın verdiği kredilerin % kaçı geri dönmüştür?

Bankamızın ülkelere açtığı Alıcı Kredileri kapsamında 108 milyon ABD Doları vadesi geçmiş alacağı bulunmaktadır. Hükümetler arasında imzalanan mutabakat muhtırası çerçevesinde açılan bu krediler karşı ülke hükümetleri garantisi altındadır. Hükümetler düzeyinde ikili ilişkiler çerçevesinde sözkonusu alacakların tahsiline çalışılmaktadır.

Bankamızca açılan ülke kredilerinden doğan politik risklere karşı T.C. Hazine Müsteşarlığının güvencesi bulunmaktadır.

5. – Niğde Milletvekili Akın Gönen’in, KOBİ kredilerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Ufuk Söylemez’in yazılı cevabı (7/1949)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

3 Ocak 1997 tarihli Milliyet Gazetesinin Ekonomi sayfasında (sayfa : 9) yayınlanan bir haberle ilgili olarak, aşağıdaki sorularımın Halk Bankasının bağlı olduğu Sayın Devlet Bakanı tarafından, yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.               3.1.1997

                        Akın Gönen

                        Niğde

1. Milliyet gazetesindeki KOBİ kredileriyle ilgili “Kredilerde aslan payı İç Anadolu’ya” başlıklı haberde : Elazığ, Erzincan, Gaziantep ve Malatya gibi illerdeki şirketlerin –İç Anadolu Bölgesi illerinden olmadıkları halde- Türkiye ortalamasının üzerinde kredi aldıkları; buna karşılık Antalya, Adana, Burdur’la birlikte, aslan payına sahip olduğu iddia edilen İç Anadolu Bölgesi’nin tek ili Niğde’nin de ortalama kredi miktarı düşük iller arasında yer aldığı hususlarına yer verilmektedir. Buna göre, Niğde’nin Türkiye ortalamasının gerisinde kalmasının sebepleri sizce nedir?

2. 1996 yılında Niğde’den kaç firma kredi talebinde bulunmuştur? Hangi kriterlerle ve kaç firmaya ne kadar kredi tahsis edilmiştir?

3. 1997 için Niğde’den kaç firmanın kredi talebi vardır ve uygulanan kriterler ya da diğer nedenlerle önceki yıllarda Niğde’nin bir mağduriyeti söz konusu ise 1997 ve sonrası yıllar için bu mağduriyetin giderilmesi konusundaki görüş ve önerileriniz nelerdir?

            T.C.

            Devlet Bakanlığı

            Sayı : B.02.0.015(02)159        27.2.1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 18.2.1997 tarih 2/1949-4863/13772 sayılı yazınız.

Niğde Milletvekili Sayın Akın Gönen’e ait 7/1949-4863 sayılı soru önergesine Bakanlığın bağlı kuruluşu T. Halk Bankası Genel Müdürlüğünün cevabî yazısı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

                        H. Ufuk Söylemez

                        Devlet Bakanı

T.C. Devlet Bakanlığı

Özel Kalem Müdürlüğü

(Sn. Ufuk Söylemez)

İlgi : 21.1.1997 tarih, 251 sayılı yazınız.

Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar kapsamında Bankamızca uygulamaya konulan Teşvik Belgeli KOBİ kredileri ile ilgili olarak T.B.M.M. Genel Sekreterliğinin 20.1.1997 tarih, A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1949-4863/13772 sayılı yazısı ekinde Bakanlığınıza gönderilen ve ilgi yazınız ekinde Bankamıza intikal eden Sayın Ufuk Söylemez’e hitaben yazılan Niğde milletvekili Sayın Akın Gönen’in soru önergesine ilişkin olarak;

Kaynakların sınırlı olması, buna karşın ihtiyacın ve gelen taleplerin çok fazla olması nedeniyle başlangıçta, yöre farkı gözetmeksizin yeni yatırımlar ile gıda ve içecek konusunda faaliyet gösteren firma talepleri değerlendirmeye alınamamıştır. Daha sonra 1997 yılında kredi programıyla ilgili kaynak akışında meydana gelecek olumlu gelişmelere paralel olarak imalat sanayiinde yer alan gıda yatırımları ile teşviki öngörülen sektörlerde bulunan, yeterli meslekî bilgi ve tecrübeye sahip yatırımcıların gerçekleştireceği yeni yatırımlar da Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki firma taleplerine öncelik verilerek değerlendirmeye alınmaya başlanmıştır.

Niğde ilinden 12 firma kredi talebinde bulunmuş olup, bunlardan 5 firmaya kredi tahsis edilmiştir. 3 firmanın kredi talebi kredi şartlarına uygun olmadığı için değerlendirmeye alınamamış, 4 firmanın ise incelenmesine devam edilmektedir.

1997 yılında kaynak akışında meydana gelecek olumlu artışlara paralel olarak imalat sanayiinde faaliyet gösteren Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesi dışındaki diğer bölgelerde bulunan yatırımcıların da desteklenmeleri hedeflenmiş olup, bu konudaki çalışmalar sürdürülmektedir.

Bilgilerinize arz ederiz.

Saygılarımızla.

            H. Uğur Kınay Osman Nuri Ertuğ

            Müdür Genel Müdür Yrd.

 

6. – Hatay Milletvekili Fuat Çay’ın, Hawk füzesi alımına yönelik çalışma olup olmadığına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Turhan Tayan’ın yazılı cevabı (7/1958)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Savunma Bakanı Sayın Turhan Tayan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu saygılarımla arz ederim.                         20.1.1997

                        Fuat Çay

                        Hatay

 

Bir Fransız firmasının Türkiye’ye, Belçika ve Hollanda’dan alacağı Hawk füzelerini satmak için görüşmelerde bulunduğu basında yer almıştır.

1. Sözkonusu füzelerin alınmasıyla ilgili çalışma var mıdır?

2. Sözkonusu ülkeler kendi savunma sistemini ileri teknoloji ürünü sistemlerle yenilemeye çalışırken, Türkiye’nin “hurda” sayılabilecek eski teknoloji ürünü füzeleri almak istemesinin nedenleri nelerdir?

3. Hawk füzeleri Türkiye’nin bölgesel savunma stratejesine uygun bir tercih midir?

            T.C.

            Millî Savunma Bakanlığı        26.2.1997

            Kanun : 1997/109-TÖ

Konu : Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Bşk.lığının 29 Ocak 1997 tarihli ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.02-7-1958-5059/14228 sayılı yazısı.

Hatay Milletvekili Fuat Çay tarafından verilen ve İlgi Ek’inde gönderilerek cevaplandırılması istenen “Hawk füzesi alımına yönelik çalışma olup olmadığına ilişkin” yazılı soru önergesinin cevabı Ek’tedir.

Arz ederim.                 Turhan Tayan

                        Millî Savunma Bakanı

Hatay Milletvekili Fuat Çay Tarafından Verilen 7/1958 Sayılı Yazılı Soru

Önergesinin Cevabı

1. Orta İrtifa Hava Savunma zafiyetinin giderilmesi stratejik hedef planlarında mevcuttur. Bu kapsamda Fransız THOMSON CSF Firması aracılığıyla Belçika’dan 10 adet, Hollanda’dan ise 8 adet IHAWAK Füze sisteminin tedarik edilmesi çalışmaları 1993 yılında başlatılmış ve devam etmektedir.

2. Söz konusu ülkelerden Belçika; tehdit unsurunun ortadan kalkması ve buna paralel olarak silahlı kuvvetlerinin yeniden yapılanmasına bağlı olarak tüm silah sistemlerinde azaltmaya gitmiştir. Bunun neticesinde ise IHAWK sistemini envanterinden çıkarmıştır. Hollanda ise; küçük bir kısmını envanterinden çıkarmayı planlarken, geriye kalan IHAWK sistemlerini tadilata tabi tutacağını ve bununla ilgili çalışmaların sürdürüldüğünü belirterek teklifini geri çekmiştir. IHAWK sistemi tüm NATO ülkelerince kullanılmaktadır. IHAWK sisteminin yerini alabilecek bir hava savunma sistemi henüz envantere girmemiştir. Ayrıca sistem gelişmelere açıktır ve PIP-III Modernizasyonuna tabi tutulması planlanmaktadır.

3. IHAWK Füze sistemleri, Orta İrtifanın savunulması açısından Hava Savunma Konseptine ve Stratejisine uygundur.

Arz ederim.

                        Turhan Tayan

                        Millî Savunma Bakanı

7. – Adana Milletvekili Erol Çevikçe’nin, Adana-Yüreğir Sofulu Belediyesinin eleman ihtiyacına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener’in yazılı cevabı (7/1961)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Adana-Yüreğir’de Sofulu 1995 yılında belde yapılmış, ardından 1996 Haziranında seçimler yapılarak, belediye başkan ve meclis üyeleri seçilmişlerdir. Ne yazık ki bugüne kadar, bunların dışında herhangi bir kamu görevlisi belediyede görevlendirilmemiştir; dolayısı ile tek başına belediye başkanının hizmeti mümkün olamayacağından; aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Meral Akşener tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygı ile arz ederim.

                        Erol Çevikçe

                        Adana

Sorular : 1. Sofulu Belediyesine eleman alımı için neden izin verilmemiştir?

2. Bu neden ortadan kaldırılarak Sofulu Belediyesi’nin eleman donanımına en kısa zamanda olmak üzere ne zaman imkân sağlanacaktır?

            T.C.

            İçişleri Bakanlığı         28.2.1997

            Mahallî İdareler Genel Müdürlüğü

            Sayı : B050MAH0650002/(80-84) 97-80165

Konu : Adana Milletvekili Erol Çevikçe’nin Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 29.1.1997 tarih ve A.01.06NS.010.00.02-5185/14231-7/1961-5062/14231 sayılı yazısı.

Adana Milletvekili sayın Erol Çevikçe’nin ilgi yazı ekinde alınan ve tarafımdan cevaplandırılması istenilen “Adana-Yüreğir Sofulu Belediyesinin eleman ihtiyacına ilişkin” yazılı soru önergesine cevap teşkil edecek bilgiler aşağıya çıkarılmıştır.

Bakanlığımca Başbakanlığa (Devlet Personel Başkanlığı) iletilen mahallî idareler ile bunların kurdukları birlik ve işletmelerin boş bulunan memur ve işçi kadrolarına dair açıktan atama izin talepleri, 1996 Malî yılının bitmesine az bir zaman kaldığı gerekçesiyle işleme alınmayarak iade edilmiştir. Bu çerçevede Sofulu Belediyesinin talebi de karşılanmamıştır.

Ayrıca, Devlet Personel Başkanlığınca 1997 yılında mahallî idarelerin açıktan atama izin talepleri hakkında her bir mahallî idare için yılda bir defaya mahsus olmak üzere toplu olarak teklif edilmesi gerektiği bildirilmiş olup, konu valiliklere bir genelge ile duyurulmuştur.

Yukarıda sözü edilen genelge uyarınca Adana Valiliğinden talep geldiği takdirde adı geçen belediye ile ilgili gerekli işlem yapılacaktır.

Diğer taraftan, Adana Valiliğinden alınan bilgilerden, adı geçen belediyeye 35x12=420 adam/ay geçici işçi vizesi verildiği anlaşılmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.                     Dr. Meral Akşener

                        İçişleri Bakanı

8. – Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, bazı itirafçıların polis olarak görevlendirildiği iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener’in yazılı cevabı (7/1972)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

TBMM İçtüzüğünün 96. maddesi gereğince aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Meral Akşener tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.               21.1.1997

                        Tevfik Diker

                        Manisa

Sorular :

1. Yasadışı örgüt üyelerine itiraf hakkı verildiğinden bu yana, bu hakkı kullananlar arasından herhangi bir kişi başta İçişleri Bakanlığına bağlı Emniyet Genel Müdürlüğü olmak üzere herhangi bir kamu kurum ve kuruluşunda görev almış mıdır?

2. Yukarıda sözü edilen itirafçılardan halen Emniyet Genel Müdürlüğünde polis olarak görev yapan var mıdır?

3. Var ise bu kişiler hangi kıstaslara göre sınava tabii tutularak göreve atanmış ve şu anda hangi kademelerde görev yapmaktadırlar?

4. 657 Sayılı Devlet Memurları Yasasının ilgili maddeleri gereğince Devlet memuru olabilmeleri için gerekli soruşturma ve kovuşturmalarda hangi yol izlenerek bu kişilere Devlet Memuru sıfatı verilmiştir?

            T.C.

            İçişleri Bakanlığı         28.2.1997

            Emniyet Genel Müdürlüğü

            Sayı : B.05.1.EGM. 0.12.01.01-048933

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 31.1.1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1972-5068/14273 sayılı yazısı.

Manisa Milletvekili Tevfik Diker tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

3419 Sayılı Bazı Suç Failleri Hakkında Uygulanacak Hükümlere Dair Kanun’un 2 nci maddesi ve ilgili yönetmeliğin 12 nci maddesi gereğince; itirafçıların kamu kurum ve kuruluşlarında işe yerleştirilmeleri için yapacakları taleplerde herhangi bir sınav ve sabıka kaydı aranmamaktadır.

Önergede sözü edilen itirafçılardan halen Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde polis olarak görev yapan bulunmamaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.                     Dr. Meral Akşener

                        İçişleri Bakanı

9. – Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, GAP İdaresi yasa tasarısına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Fehim Adak’ın yazılı cevabı (7/1978)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun delaletlerinizle Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu saygılarımla arz ederim.

                        Mustafa Taşar

                        Gaziantep

Soru : GAP Bölgesi’nin potansiyelini değerlendirmek, girişimciyi ve yatırımcıyı bölgeye çekmek amacıyla, GAP idaresi tarafından düşünülen EKA (Ekonomik Kalkınma Ajansı Model Etüdü) Projesi’nin yürürlüğe konulması ve Gaziantep’te de bir biriminin kurulması konusunda, şu anda TBMM Genel Kurul gündeminde bekletilen GAP İdaresi Yasa Tasarısı’nın bir an önce yürürlüğe girmesi konusunda Hükümetinizin tutumu nedir? Sözkonusu yasanın öncelikle ele alınarak, kabul edilmesi konusunda herhangi bir girişimde bulunmayı düşünüyor musunuz?

            T.C.

            Devlet Bakanlığı         27.2.1997

            Sayı : B.02.0.002/(02)-0239

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 31.1.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1978-5075/14306 sayılı yazısı.

Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, ilgi yazı ekinde Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği 7/1978-5075 sayılı, yazılı soru önergesinde yer alan sorularla ilgili olarak hazırlanan cevabî yazı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.   Fehim Adak

                        Devlet Bakanı

Gaziantep Milletvekili Sayın Mustafa Taşar Tarafından TBMM Başkanlığına Sunulan

Soru Önergesiyle İlgili Bilgiler

388 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin uygulamalarda tespit edilen eksiklikleri de dikkate alınarak 1992 yılında yeni bir Kanun Tasarısı hazırlanarak Bakanlar Kurulu Kararı alındıktan sonra Başbakanlık tarafından TBMM Başkanlığına intikal ettirilmiş ve TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığı’nda da görüşüldükten sonra Temmuz 1992 tarihinde TBMM Genel Kurul gündemine girmiş, ancak kanunlaşması mümkün olamamış ve ilgili yasama döneminin sona ermesi nedeniyle de kadük olmuştur. EKA (Ekonomik Kalkınma Ajansı Model Etüdü) Projesi’nin kuruluşuna da imkân veren sözkonusu Teşkilat Yasa tasarımızın yeni yasama döneminde kanunlaşması hususundaki çalışmalar sürdürülmektedir.

Ayrıca; soru önergesinde yer alan diğer bir husus olan EKA (Ekonomik Kalkınma Ajansı Model Etüdü) Projesi’nin, hazırlanan kuruluş yasa tasarımızın kanunlaşmasının uzun zaman alacağı düşünülerek ve son yıllarda Güneydoğu’da yatırım yapma konusunda bir hareketlilik başlaması üzerine Bölge’de, girişimcilerin yatırım yapma konusunda desteklenmeye acil ihtiyaçları olduğu tespit edilmiştir.

Bu nedenle; GAP İdaresi, EKA benzeri bir yapılaşmanın ilgili kurumlardan destek alınarak oluşturulması üzerinde bir çalışma başlatmıştır. GAP-GİDEM şeklinde kısaltılan GAP Girişimci Destekleme ve Yönlendirme Merkezleri’nin kurulmasına ilişkin çalışmalar, bu merkezlerin amaç ve fonksiyonları 20.2.1997 tarih ve B.02.0.002 (06) 207 sayılı yazınız ekinde gönderilen soru önergesi için hazırlanan nottadır.

Arz olunur.

10. – İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, Türkiye’de görev yapan polis, bekçi, korucu ve silahlandırılmış kişi sayısına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener’in yazılı cevabı (7/1985)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı tarafından yazılı olarak yanıtlanması için gereğini dilerim.

Saygılarımla.

                        Sabri Ergül

                        İzmir

1. Türkiye’de Emniyet Genel Müdürlüğü merkez ve taşra teşkilatında toplam kaç polis vardır?

Bunlardan kaçı Özel Harekât Timlerine mensuptur?

2. Türkiye’de köy, mahalle, çarşı bekçisi sayısı nedir?

3. Olağanüstü Hal Bölgesi illerinde ve mücaviri illerde halen görev yapan, devletten ücret alan koruyucu, geçici koruyucu toplam sayısı nedir?

4. Bunların dışında 3. maddede belirtilen illerde gönüllü veya bir başka nam altında (ücret alan, iaşe edilen veya almayan ve edilmeyen) koruyucu, geçici koruyucu, gönüllü koruyucu veya bir başka sıfat taşıyan toplam kaç kişi vardır?

5. Olağanüstü Hal Bölgesi ve mücaviri illerde 3 ve 4. madde kapsamına giren, sayılan nitelikte kaç kişide zati malı veya devlet malı silah vardır?

Bu sıfatların, görevleri nedeniyle zati malı veya devlet malı silah bulunan kişi sayısı nedir? Silahlandırılmış kişi sayısı nedir?

 

            İçişleri Bakanlığı         28.2.1997

            Emniyet Genel Müdürlüğü

            Sayı : B.05.1.EGM. 0.12.01.01-048932

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 31.1.1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1985-5089/14323 sayılı yazısı.

İzmir Milletvekili Sabri Ergül tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

Emniyet Genel Müdürlüğü merkez ve taşra teşkilatında toplam 138 033 kişi Emniyet Hizmetleri Sınıfı Personeli olarak görev yapmaktadır. Bunlardan 6 695 kişisi Özel Harekât Personelidir.

Ülke genelinde 62 359 Geçici Köy Korucusu, 14 643 Çarşı ve Mahalle Bekçisi görev yapmakta olup, Geçici köy korucularının 44 141’i Olağanüstü Hal Bölgesinde, 5 517’si Mücavir illerde görev yapmaktadır.

Olağanüstü Hal Bölgesindeki illerde (2 156), Mücavir illerde (504) diğer illerde (12 103) kişi olmak üzere toplam 14 763 gönüllü köy korucusu görev yapmaktadır.

Geçici köy korucularına ücret ödenmekte, gönüllü köy korucularına herhangi bir ücret ödenmemektedir. Geçici ve gönüllü köy korucusu olarak görev yapan şahıslara silahları devlet tarafından verilmektedir.

Olağanüstü   Hal  Bölgesindeki  Geçici  Köy  Korucuları  ve  Gönüllü  Köy   Korucularından 56 516’sında Devlet Malı, 18 294’ünde zati silah bulunmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.                     Dr. Meral Akşener

                        İçişleri Bakanı

11. – Tokat Milletvekili Şahin Ulusoy’un, bir TV programında yaptığı bir açıklamaya ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Şevket Kazan’ın yazılı cevabı (7/1987)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasının sağlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                        20.1.1997

                        Şahin Ulusoy

                        Tokat

12.1.1997 Tarihinde Kanal D’de Güneri Civaoğlu’nun Durum programında CHP Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal’ın, Zile ilçesi Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı ile Cumhuriyet Başsavcısının görevden alınmasını örnek göstermesi üzerine Adalet Bakanı Sayın Şevket Kazan’ın yaptığı açıklamalarda söylediği;

Soru 1. Sayın Bakan, programda Jan. Ast. Şb. Çvş. 6 siyasi hükümlünün saldırdığını söyledi, gerçekten olay böyle mi oldu yoksa Jan. Ast. Sb.  Çvş.’a yalnız 2 PKK’lı mı saldırdı?

Soru 2. Sayın Bakan, programda yargı mensupları hakkında olaydan önce teftiş yapıldığını belirtti. Bu teftiş bu yargı mensupları için şikâyet üzerine yapılan bir teftiş miydi, yoksa her yıl yapılan normal teftiş miydi. Şikâyet üzerine yapıldıysa kimin hakkında idi ve şikâyet edilen yargı mensubunun savunması alındı mı?

Soru 3. Sayın Bakan programda, saldırı sırasında 2 Jandarma erinin yaralandığını söyledi. Gerçekten bu Jandarma erleri yaralandı mı? Yaralandıysa nerede tedavi edildiler, bu konuda hastane kayıtları var mı?

Soru 4. Sayın Bakan programda Zile’de olaylar çıktığını söyledi. Olaydan 15 dakika sonra hastane önünde toplanan ve komünist savcı diye slogan atan bu 50-60 kişilik grup (Kaymakam vekilinin ifadesine göre) kendiliğinden mi burada toplanmıştı? Kendiliğinden toplandı ise olayı ne çabuk haber aldılar?

            T.C.

            Adalet Bakanlığı         28.2.1997

            Bakan : 1252

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli, A.01.0.GNS.0.10.00.02-5231-14325 sayılı yazınız.

İlgi yazınız ekinde alınan Tokat Milletvekili Şahin Ulusoy’un 7/1987 Esas no.’lu, Hatay Milletvekili Fuat Çay’ın 7/1990 Esas no.’lu ve Niğde Milletvekili Akın Gönen’in 7/1992, 7/1995 Esas no.’lu yazılı soru önergelerine verilen cevaplar ikişer nüsha halinde ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.                     Şevket Kazan

                        Adalet Bakanı

                Sayın Şahin Ulusoy

                Tokat Milletvekili

Bakanlığıma yöneltilen ve yazılı olarak cevaplandırılması istenilen 7/1987 Esas no.’lu soru önergesinin cevabı aşağıda belirtilmiştir.

Soru önergesine konu olan hususlarla ilgili olarak yaptırılan inceleme sonucunda;

- Zile Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı ve Cumhuriyet Başsavcısı hakkında 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 82 nci maddesi uyarınca inceleme işlemlerine devam edildiği,

- Zile adalet daireleri, hâkimlikleri ile kapalı cezaevinde 27.6.1996-21.7.1996 tarihleri arasında yapılan teftişin normal teftiş olduğu,

anlaşılmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.                     Şevket Kazan

                        Adalet Bakanı

12. – Hatay Milletvekili Fuat Çay’ın, faili meçhul cinayetlere karıştığı ileri sürülen bir kişiye ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Şevket Kazan’ın yazılı cevabı (7/1990)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı Sayın Şevket Kazan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu saygılarımla arz ederim.                                         20.1.1997

                        Fuat Çay

                        Hatay

1. Faili meçhul cinayetlerle ilgili yeniden gündeme gelen Alaaddin Kanat, hapis cezası almış mıdır? Almışsa cezası nedir? İnfazına ne zaman başlanmıştır?

2. Almış ise hangi hapishanededir?

3. Cezası hangi koşullarda infaz edilmektedir?

4. Bu şahıs, sorgu, nakil, izin, yüzleştirme gibi gerekçelerle, bulunduğu hapishaneden kısa süreli ayrılmış mıdır? Ayrılmış ise hangi tarihlerde, hangi gerekçeyle bu işlem yapılmıştır?

 

            T.C.

            Adalet Bakanlığı         28.2.1997

            Bakan : 1252

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli, A.01.0.GNS.0.10.00.02-5231-14325 sayılı yazınız.

İlgi yazınız ekinde alınan Tokat Milletvekili Şahin Ulusoy’un 7/1987 Esas no.’lu, Hatay Milletvekili Fuat Çay’ın 7/1990 Esas no.’lu ve Niğde Milletvekili Akın Gönen’in 7/1992, 7/1995 Esas no.’lu yazılı soru önergelerine verilen cevaplar ikişer nüsha halinde ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.                     Şevket Kazan

                        Adalet Bakanı

 

              Sayın Fuat Çay

              Hatay Milletvekili

Bakanlığıma yöneltilen ve yazılı olarak cevaplandırılması istenilen 7/1990 Esas no.’lu soru önergesinin cevabı aşağıda belirtilmiştir.

Soru önergesine konu olan hususlarla ilgili olarak yaptırılan inceleme sonucunda; sözü edilen kişinin,

- Yasadışı bir örgüte üye olmak ve silahlı eylemlerde bulunmak suçlarından Diyarbakır 2 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 1.7.1993 tarih, 1991/357 Esas ve 1993/396 Karar nolu ilamıyla 6 yıl ağır hapis cezası,

- Gasba teşebbüs ve 6136 Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanuna muhalefet suçlarından Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 19.7.1995 tarih ve 1994/325 Esas, 1995/200 Karar nolu ilamıyla 4 yıl 2 ay ağır hapis cezası

olmak üzere toplam 10 yıl 2 ay ağır hapis cezası almış olduğu, hükümlünün kamu oyunda “Pişmanlık Yasası” olarak bilinen 26.11.1992 tarihli ve 3853 sayılı Bazı Suç Failleri Hakkında Uygulanacak Hükümlere Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun hükümlerinden yararlandığı,

- Bu cezaların infazına 26.8.1994 tarihinde başlanıldığı, daha önceden 7.6.1991 tarihinden 2.7.1993 tarihine kadar 754 gün tutukluluğunun bulunduğu,

- Diyarbakır ve Kırklareli Kapalı Cezaevlerinde kaldıktan sonra Bakanlığımca heryıl Ocak ayında yayımlanan müşahade genelgeleri hükümleri doğrultusunda 19.12.1996 tarihi itibariyle yarıaçık cezaevi statüsüne ayrıldığı ve tercih ettiği Kalecik Yarıaçık Cezaevine nakledildiği, halen bu cezaevinde bulunduğu,

- Cezasının infazına başlandığı 26.8.1994 tarihinden buyana herhangi bir nedenle kısa veya uzun süreli olarak cezaevinden ayrılmadığı,

Anlaşılmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.                     Şevket Kazan

                        Adalet Bakanı

13. – İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, kurs ve yurt sayısı ile burs alan öğrencilere ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın yazılı cevabı (7/1991)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanınca yazılı olarak yanıtlanması için gereğini dilerim.

Saygılarımla.

                        Sabri Ergül

                        İzmir

Yurt-Kur Genel Müdürlüğü hariç, Millî Eğitim Bakanlığının denetiminde olan ve açılması ve faaliyeti Bakanlığın izni veya yasalar gereği Millî Eğitim Bakanlığına bilgi verilerek açılması ve faaliyet göstermesi gereken;

1. Kurs ve ortaöğretim öğrencilerinin barınmalarını,

2. Yüksek öğretim öğrencilerinin barınmalarını, sağlayan, bu amaçla açılan, faaliyet gösteren; kurs ve ortaöğretim ve yüksek öğretim ayrı ayrı olmak üzere;

a) Özel gerçek veya tüzelkişilere (şirket ve vakıf) ait kurs, ortaöğretim ve yüksek öğretim öğrenci yurtlarının ayrı ayrı sayısı, bunların illere göre dağılımı ve yine illere göre yatak kapasitesi ve öğrenci sayısı ile Türkiye genelinde yurt ve öğrenci yatak sayısı,

b) Resmî tüzelkişilere (Belediye, özel idare ve benzeri kamu genel ve katma bütçeli idarî kuruluşlar dahil) kamuya ait sayılan kurs, ortaöğretim ve yüksek öğretim öğrenci yurtlarının ayrı ayrı sayısı, bunların illere göre dağılımı ve yine illere göre yatak, öğrenci kapasiteleri ile Türkiye genelinde bu katagoriye giren yurtların ve öğrenci sayısı,

c) Önemlisi; Vakıf, Dernek gibi özel tüzelkişilerce açılmış, işletilen kurs, ortaöğretim ve yüksek öğretim öğrencilerinin barınmalarına yarar öğrenci yurtlarının (kurs, ortaöğretim ve/veya yüksek öğretim öğrencileri için ayrı ayrı olmak üzere) il, il sayısı ve herbir il için ayrı ayrı yatak kapasiteleri ve de Türkiye genelindeki toplam kurs, ortaöğretim ve yüksek öğretim öğrenci yurtlarının ayrı ayrı genel sayısı ve buralarda barınan, kalan öğrencilerin kurs, ortaöğretim ve yüksek öğretim olmak üzere ayrı ayrı sayısı ve genel kursiyer ve öğrenci sayısı nedir?

3. Millî Eğitim Bakanlığı Yurtlar ve Kredi Kurumu (Yurt-Kur) Genel Müdürlüğüne bağlı yüksek öğretim yurtlarının illere göre yurt ve öğrenci sayısı ile Türkiye genelinde kız ve erkek öğrenci karma yurt sayısı ve buralarda barınan kız ve erkek vede toplam öğrenci sayısı nedir?

Kız ve erkek harç öğrenim kredisi verilen genel öğrenci sayısı nedir? Ne para verilmektedir?

            T.C.

            Millî Eğitim Bakanlığı            3.3.1997

            Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı

            Sayı : B.08.0.APK.0.03.01.00-022/555

            Konu : Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 31.1.1997 tarih ve A.01.GNS.0.10.00.02-7/1991-5095/14329 sayılı yazısı.

İzmir Milletvekili Sayın Sabri Ergül’ün “Kurs ve yurt sayısı ile burs alan öğrencilere ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1. Bakanlığımızca ortaöğretim öğrencilerine yatılı olarak kurs açılmamıştır.

2. Ortaöğretim öğrencileri için özel ve tüzelkişilere ait yurtların il dağılımlarına göre sayısı, kapasitesi ve barınan öğrenci sayısına ait liste Ek-1’de verilmiştir.

3. Bakanlığımıza bağlı 793 pansiyonlu okulda kalan öğrenci sayısı 86 792’dir. Ortaöğretim öğrencilerinin barınması için mahallî imkânlarla yapılıp, işletme hakkı Bakanlığımızca kullanılan 7 yurttaki öğrenci kapasitesi 1 162 olup, ayrıntılı bilgi Ek-2’de verilmiştir.

4. Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu (YURTKUR)’a ait 35’i kız, 33’ü erkek ve 83’ü karma olmak üzere 151 yurt bulunmaktadır. 161 095 öğrencinin barındığı bu yurtların il dağılımlarını ve yatak kapasitesini gösteren liste Ek-3’dedir.

1995-1996 öğretim yılında YURTKUR tarafından 70 552 önlisans-lisans, 1 512 master ve 126 doktora öğrencisine öğrenim kredisi tahsis edilmiş olup, senet ve belgesini tamamlayan 35 168 önlisans-lisans, 752 master ve 51 doktora öğrencisi kredi almıştır. Daha önceki yıllardan öğrenim kredisi alanlar da dahil olmak üzere toplam 200 450 öğrenci öğrenim kredisi almaktadır. Aynı öğretim yılında 49 414 öğrenciye harç kredisi verilmiş olup, önceki yıllardan harç kredisi almaya hak kazananlar dahil 188 158 öğrenci adına yaklaşık olarak 1 541 268 250 000 TL. ödeme yapılacaktır.

Arz ederim.

                        Prof. Dr. Mehmet Sağlam

                        Millî Eğitim Bakanı

 

                                       

Not : Yazılı soruyla ilgili diğer bilgiler dosyasındadır.

14. – Niğde Milletvekili Akın Gönen’in, çocuk suçlulara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Şevket Kazan’ın, yazılı cevabı (7/1992)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Çocuk suçlularla ilgili aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı Sayın Şevket Kazan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla, 22.1.1997

                        Akın Gönen

                        Niğde

1. 1990-1996 yılları arasında, Devlet Güvenlik Mahkemelerinde 11-15 ve 15-18 yaşlar arasında kaç çocuk, hangi suçlardan yargılanmıştır ve dava sonuçları nelerdir? Kaç mahkûmiyet ve kaç beraat kararı verilmiştir?

2. 1990-1996 yılları arasında, Genel Mahkemelerde ve Çocuk Mahkemelerinde 11-15 ve 15-18 yaşlar arasında kaç çocuk hangi suçlardan yargılanmıştır ve dava sonuçları nelerdir? Kaç mahkûmiyet ve kaç beraat kararı verilmiştir?

            T.C.

            Adalet Bakanlığı         28.2.1997

            Bakan : 1252

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli, A.01.0.GNS.0.10.00.02-5231-14325 sayılı yazınız.

İlgi yazınız ekinde alınan Tokat Milletvekili Şahin Ulusoy’un 7/1987 Esas no’lu, Hatay Milletvekili Fuat Çay’ın 7/1990 Esas no’lu ve Niğde Milletvekili Akın Gönen’in 7/1992, 7/1995 Esas no’lu yazılı soru önergelerine verilen cevaplar ikişer nüsha halinde ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Şevket Kazan

                        Adalet Bakanı

                               Sayın Akın Gönen

                               Niğde Milletvekili

                               TBMM

Bakanlığıma yöneltilen ve yazılı olarak cevaplandırılması istenilen 7/1992 Esas no’lu soru önergesinin cevabı aşağıda belirtilmiştir.

Soru önergesine konu olan hususlarla ilgili olarak Bakanlığımda istatistik çalışmaları aşama aşama yapılmakta ve tevsii işlemleri bir program çerçevesinde yürütülmekte olduğundan 1994 yılından önceki döneme ait sanıkların yaş gruplarına göre tasniflerini kapsayan istatistiki bilgiler mevcut olmadığı cihetle gönderilememiş ancak 1994-1995 yıllarını kapsayan istatistiki bilgiler ilişikte sunulmuştur.

1996 yılı Adalet İstatistiklerinin tamamlanması çalışmaları sürdürülmekte olduğundan keza bu yıla ait istatistiki bilgiler de verilememiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Şevket Kazan

                        Adalet Bakanı

Ceza Mahkemelerindeki Çıkan Davaların Sanık Sayıları Bakımından Yoğunluk Gösteren TCK Madde Grupları ve Özel Kanunlara Dağılımı

(1.1.1994-31.12.1994)

Sanık Sayısı

                        11-14 Yaş        15-17 Yaş

TCK    Erkek   Kadın  Erkek   Kadın

383      152      31        201      37

414      141                461      20

448      131      26        456      37

455      87        3          660      82

456      1 796   96        5 002   491

459      229      14        1 048   66

491      7 017   577      10 469 985

492      1 224   43        3 599   195

493      609      17        3 844   201

495      153      3          312      10

516      260      20        542      58

565      77        2          246      27

2 828 Sk.         165      7                   

6 831 Sk.         549      15        1 412   163

Diğer      1 306               184     9 041     966

Toplam            13 896 1 038   37 293 3 338

Ceza Mahkemelerindeki Çıkan Davaların Sanık Sayıları Bakımından Yoğunluk Gösteren TCK Madde Grupları ve Özel Kanunlara Dağılımı

(1.1.1995-31.12.1995)

                                                               Sanık Sayısı                                      

                        11-14 Yaş        15-17 Yaş

TCK    Erkek   Kadın  Erkek   Kadın

383      140      19        281      33

414      161      2          363      20

448      143      7          472      53

455      101      8          475      36

456      2 232   171      5 667   486

459      312      24        1 403   148

491      8 607   665      14 662 1 304

492      1 007   37        2 856   240

493      748      43        3 143   239

495      130      2          263      8

516      311      30        575      69

565      17        1          173      9

1 918 Sk.         40                  201      4

2 253 Sk.         58        4                   

6 136 Sk.         147      6          843      30

6 831 Sk.         617      37        1 555   97

Diğer      1 107               136     8 048 1 044

Toplam            15 878 1 192   40 980 3 820

 

Devlet Güvenlik Mahkemelerinde Verilen Kararların Dağılımı

                                                        Karar Türü                                                      

            Mahkûmiyet    Beraat  Davanın Düş.  Diğer

Yıllar   Dava Sayısı     Dava Sayısı     Dava Sayısı     Dava Sayısı     Toplam

1994    1 991   2 575   64        968      5 598

1995    2 901   2 966   88        1 455   7 410

Ceza Mahkemelerinde Çıkan Dava ve Sanık Sayılarının Mahkeme Türlerine Dağılımı

(1.1.1994-31.12.1994)

                                                               Sanık Sayısı                                     

                        Çıkan Dava       11-14 Yaş                           15-17 Yaş                                   18+Yaş     

Mahkeme Türü            Sayısı   Erkek   Kadın  Erkek   Kadın  Erkek   Kadın  Toplam

Devlet güvenlik           5 598   31        6          496      56        13 763 985      15 337

Ağır ceza         33 865 429      20        2 421   139      57 897 3 016   63 922

Asliye ceza      396 147           4 502   327      21 343 1 665   480 906           30 030 538 773

Sulh ceza         399 310           4 029   376      13 010 1 471   447 975           27 080 493 941

Çocuk  3 895   4 905   309                                              5 214

İcra ceza          367 657                               23        7          390 372           20 690 411 092

Trafik       14 939                                                  14 295                953     15 248

Toplam            1 221 411        13 896 1 038   37 293 3 338   1 405 208        82 754 1 543 527

Ceza Mahkemelerinde Çıkan Dava ve Sanık Sayılarının Mahkeme Türlerine Dağılımı

(1.1.1995-31.12.1995)

                                                               Sanık Sayısı                                    

                        Çıkan Dava       11-14 Yaş                           15-17 Yaş                                   18+Yaş     

Mahkeme Türü            Sayısı   Erkek   Kadın  Erkek   Kadın  Erkek   Kadın  Toplam

Devlet güvenlik           7 410   31        8          509      132      17 987 1 376   20 043

Ağır ceza         36 553 706      26        2 508   169      65 334 3 409   71 852

Asliye ceza      388 343           5 947   463      22 254 1 930   469 391           29 395 529 380

Sulh ceza         396 544           4 372   436      15 691 1 582   434 365           27 224 483 610

Çocuk  4 024   5 182   259                                              5 441

İcra ceza          373 800                               18        7          395 912           23 340 419 277

Trafik       19 938                                                  18 696              1 255                19 951

Toplam            1 226 612        15 878 1 192   40 980 3 820   1 401 685        85 999 1 549 554

 

15. – Bursa Milletvekili Ali Rahmi Beyreli’nin, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planının uygulanmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün yazılı cevabı (7/1993)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki soruların, Başbakan Sayın Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını, İç Tüzüğün 99 ve 100 üncü maddeleri gereğince, arz ederim.

Saygılarımla.

                        Ali Rahmi Beyreli

                        Bursa

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana, yasalarımızda yer alan bazı, gelenekselleşen uygulamalar, iktidarlar değişse bile, devletin devamlılığı ilkesi gereğince, tüm hükümetlerce kabul edilmişlerdir. 1960 yılı sonrası başlayan planlı dönem uygulamaları da bunlardan biridir.

1996 yılı devreye giren yedinci beş yıllık kalkınma planı bundan önceki altı plandan farklı olarak; “Tüm Türkiye için yerel, bölgesel ve fiziksel plan anlayışını” ve “Demokrasinin ve yönetim etkinliğinin yaygınlaşması için il özel idarelerine yetki devrini” öngörmektedir.

1. İzleyebildiğimiz kadarı ile, 1996 yılında yedinci plan yönünde tek bir uygulama olmadı. Yedinci planda öngörülen bölgesel ve fiziksel planlama yaklaşımını uygulamaya koymayı düşünüyor musunuz? Uygulamaya ne zaman başlayacaksınız?

2. 1997 yılında bu uygulama için ne gibi çalışmalar yapacaksınız? Bu çalışmalar çerçevesinde bazı bölgeler için, bölgesel planlamalara öncelik vermeyi düşünüyor musunuz? Bu bölgeler hangileridir?

3. Yine yedinci planda yer alan, yeni yaklaşımlardan diğeri, il genel meclislerinin “Halkın yönetime katılmalarını sağlayan birer organ” gibi çalışarak, kentsel planlamayı tümüyle kendilerinin yapabilmesine olanak verme ilkesini gündeme getirmektedir. Bu çerçevede, sizin ve yardımcınızın yeni İstanbul şehri ile ilgili bazı açkılamaları bu yaklaşıma ters düşmemekte midir?

4. Başbakan ve Başbakan Yardımcısı olarak, yeni İstanbul için açıkladığınız, farklı iki bölgede şu anda, arsa fiyatları artmış ve buralarda müthiş bir rant kavgası başlamıştır. Plan gereklerine aykırı olarak yaptığınız bu açıklamaların gerekçesi nedir? Sizin yada yardımcınızın yada yakınlarınızın yada partililerinizin, bu bölgelerde sahip olduğu araziler var mıdır?

            T.C.

            Devlet Bakanlığı         27.2.1997

            Sayı : B.02.0.00.10/02087

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının 31.1.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1993-5105/14414 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müdürlüğünün 6.2.1997 tarih ve B.02.0.KKG/106-458-10/607 sayılı yazısı.

Bursa Milletvekili Sayın Ali Rahmi Beyreli’nin; Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması istenilen ilgi (b) yazı ekindeki yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

                        Lütfü Esengün

                        Devlet Bakanı

Bursa Milletvekili Sayın Ali Rahmi Beyreli’nin 7/1993-5105 Esas Nolu Yazılı Soru

Önergesi ile İlgili Not

VII. Beş Yıllık Kalkınma Planında yer alan “Temel Yapısal Değişim Projeleri”nden “IV. Bölgesel Dengelerin Sağlanması” Projesinin “18. Bölgesel Gelişme ve Fizikî Planlama” bölümünde “Ülkenin göreli olarak geri kalmış yöreleri için, kaynakları ve gelişme potansiyelleri gözönüne alınarak bölgesel gelişme projeleri hazırlanacağı” belirtilmiştir.

Planın “19. Metropollerle İlgili Düzenlemeler” bölümünde ise “sanayileşme ve göç nedeniyle hızlı bir büyüme sürecine girmiş olan metropoller ve çevre illerin sorunlarını çözmek ve sosyo-ekonomik orta vadeli gelişme desenini belirlemek için gerektiğinde bölgesel gelişme planları yapılacağı” hususuna yer verilmiştir.

Marmara Bölgesi Bölgesel Gelişme çalışmaları ile ilgili olarak, Marmara ve Boğazları Belediyeler Birliğinin yapacağı çalışmaların desteklenmesi ilke olarak benimsenmiştir. Diğer taraftan Doğu Anadolu ile ilgili olarak da Bölgesel Gelişme Projesi için hazırlık çalışmalarına başlanmıştır.

Ayrıca Zonguldak, Bartın ve Karabük illerinden oluşan bölgede kömür ve demir-çelik sektöründe ortaya çıkan olumsuz ekonomik ve sosyal sonuçları telafi edebilecek, ekonomik yönden uygun alternatif politikaların belirlenmesi, bölge için orta ve uzun vadeli bir kalkınma planının hazırlanması, yatırım projelerinin tamamlanması ve önyapılabilirlik etüdlerinin hazırlanması amacıyla, 1995 yılında, Dünya Bankasının finansmanı ile başlatılan Zonguldak-Bartın-Karabük Bölgesel Gelişme Projesi etüd çalışmalarında son aşamaya gelinmiştir.

Kentsel planlama açısından ise halen yürürlükte olan 3194 sayılı İmar Kanunu ve 3030 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu uyarınca; belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde büyükşehir ve ilçe belediyeleri, belediye ve mücavir alan sınırları dışında ise Valilikler imar planı yapmaya veya yaptırmaya yetkilidir.

VII. Beş Yıllık Kalkınma Planının “18. Bölgesel Gelişme ve Fizikî Planlama” bölümünde belirtilen “bölge planlama kararları doğrultusunda İl Gelişme Planları hazırlanması” konusunda ise Valiliklerin, proje geliştirme çalışmalarında uzmanlık bilgi ve deneyiminden yararlanabilecekleri elemanların istihdamının sağlanması için 3360 sayılı İl Özel İdaresi Kanununda değişiklik yapılması hususu 1997 Yılı Programında yer almıştır.

16. – Niğde Milletvekili Akın Gönen’in, Çocuk Hakları Sözleşmesi uyarınca yapılması gereken yasal değişikliklere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Şevket Kazan’ın yazılı cevabı (7/1995)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı Sayın Şevket Kazan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla. 22.1.1997

                        Akın Gönen

                        Niğde

1. TBMM’nce kabul edilerek yaklaşık 1 yıl önce yürürlüğe giren Dünya Çocuk Hakları Sözleşmesi ile ilgili olarak, 2253 sayılı Çocuk Mahkemelerinin kuruluşu, görev ve yargılama usulleri hakkındaki kanunda yapılması gereken değişiklikler ilgili Çalışma Bakanlığınızca yapılmış mıdır?

2. 17.5.1996 tarihinde TBMM Başkanlığına bu konuyla ilgili verdiğim Kanun Teklifim hükümet görüşü alınmak üzere TBMM’nce Başbakanlık aracılığıyla Bakanlığınıza gönderilmiş midir?

3. Çocuk Hakları Sözleşmesi gereği, çocukluk yaş sınırını 15’den 18’e çıkarılması yönünde bir çalışma yapılması ne zaman düşünülmektedir?

4. Devlet Güvenlik Mahkemesi kapsamına giren suçların Çocuk Mahkemesinde yargılanması yönünde Çocuk Hakları Sözleşmesinin “çocuğun yararı ön planda tutulur” ilkesi gereği değişiklik yapılmasında zaruret görüyor musunuz?

            T.C.

            Adalet Bakanlığı         28.2.1997

            Bakan : 1252

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli, A.01.0.GNS.0.10.00.02-5231-14325 sayılı yazınız.

İlgi yazınız ekinde alınan Tokat Milletvekili Şahin Ulusoy’un 7/1987 Esas nolu, Hatay Milletvekili Fuat Çay’ın 7/1990 Esas nolu ve Niğde Milletvekili Akın Gönen’in 7/1992, 7/1995 Esas nolu yazılı soru önergelerine verilen cevaplar ikişer nüsha halinde ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Şevket Kazan

                        Adalet Bakanı

                                   Sayın Akın Gönen

                                   Niğde Milletvekili

                          TBMM

Bakanlığıma yöneltilen ve yazılı olarak cevaplandırılması istenilen 7/1995 Esas nolu soru önergesinin cevabı aşağıda belirtilmiştir.

Bilindiği üzere, Hükümetimiz adına 14.9.1990 tarihinde imzalanan ve 9.12.1994 tarihli ve 4058 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunan Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin ihtirazı kayıtla onaylanması Bakanlar Kurulunca 23.12.1994 tarihinde kararlaştırılmış, Sözleşme metni 27 Ocak 1995 tarihli ve 22184 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Sözleşmenin Hükümetimiz adına imzalanmasından sonra Bakanlığımda başlatılan uyum çalışmaları çerçevesinde hazırlanan “2253 sayılı Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı” Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonundan geçerek Genel Kurul gündemine alınmıştır. Ancak bu Tasarı XIX uncu Yasama Döneminde sonuçlandırılamadığından Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 77 nci maddesine göre hükümsüz kalmıştır.

Bu yasama döneminde, Ankara Milletvekili M. Seyfi Oktay tarafından verilen, Tasarıyla aynı hükümleri içeren Kanun Teklifi ise halen Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminde bulunmaktadır.

Soru önergesinde 17.5.1996 tarihinde tarafınızdan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verildiği ifade edilen Kanun Teklifi ile ilgili olarak yaptırılan inceleme sonucunda, böyle bir Teklifin Bakanlığıma intikal etmemiş olduğu anlaşılmıştır.

Çocuk Haklarına İlişkin Uluslararası Sözleşmenin iç hukukumuza yansıtılmasını sağlamak ve ilgili mevzuatı gözden geçirerek çocukların medeni, ekonomik, sosyal ve kültürel hakları ile ilgili yeni hukuk normları oluşturmak, yürürlükte olan normların iyileştirilmesini, geliştirilmesini ve uygulanmasını temin etmek üzere Bakanlığımda kanun yapım çalışmaları sürdürülmekte olup soru önergesine konu olan çocukluk yaş sınırının 15’den 18’e çıkarılması ve Devlet Güvenlik Mahkemesi kapsamına giren suçları işleyen çocukların çocuk mahkemelerinde yargılanması yönündeki hususlar bu çalışmalarda değerlendirilmeye tabi tutulacaktır.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Şevket Kazan

                        Adalet Bakanı

17. – Zonguldak Milletvekili Tahsin Boray Baycık’ın, Anadolu Liseleri giriş sınavındaki şehir tercihi uygulamasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın yazılı cevabı (7/2003)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorunun Millî Eğitim Bakanı Sayın Mehmet Sağlam tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ve talep ederim.

                        T. Boray Baycık

                        Zonguldak

Soru : Anadolu Liseleri giriş imtihanlarında, Ankara, İstanbul ve İzmir’de okuyan 5. Sınıf öğrencilerinin diğer şehirlerden de okul tercihi yapma imkânı verilmesi düşünülüyor mu?

            T.C.

            Millî Eğitim Bakanlığı            3.3.1997

            Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı

            Sayı : B.08.0.APK.0.03.01.00-022/556

            Konu : Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 5.2.91997 tarih ve A.01.GNS.0.10.00.02-7/2003-5163/14882 sayılı yazısı.

Zonguldak Milletvekili Sayın Tahsin Boray Baycık’ın “Anadolu Liseleri giriş sınavındaki tercih uygulamasına ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Anadolu liseleri tercihlerinde, il merkezleri ile Anadolu lisesi bulunan ilçeler ayrı ayrı mütalaa edilerek, büyükşehir belediye hudutları dahilinde bulunan ilçelerin büyükşehir il merkezi içerisinde, köy ve kasabaların bağlı bulundukları il merkezi veya ilçe merkezine göre değerlendirilmesi prensibi benimsenmiştir.

Bu nedenle öğrencinin öğrenim gördüğü ilkokulun bulunduğu yerleşim birimi esas alınmıştır.

Ankara, İstanbul ve İzmir illerinin sosyo-ekonomik ve kültürel imkânları gözönünde bulundurularak bu il merkezlerinde bulunan Anadolu Liseleri yurt genelindeki öğrencilerin tercihlerine diğer yerleşim birimindeki okullar ise sadece kendi yerleşim birimindeki öğrencilerin tercihlerine açık bulunmaktadır.

Büyük yerleşim birimlerinde öğrenim gören öğrenciler, küçük yerleşim birimlerindeki Anadolu liselerini de tercih ettikleri takdirde; o bölgelerdeki öğrencilerin Anadolu liselerine girme imkânlarını kısıtlayarak fırsat ve imkân eşitliğinden yararlanmalarını engelleyeceklerdir. Bu öğrenciler, bir süre sonra da velilerinin ikametlerinin bulunduğu büyük yerleşim birimlerindeki Anadolu liselerine nakil talebinde bulunacaklardır. Bu uygulama sonucunda büyük illerdeki okullarda öğrenci yığılmaları olurken, küçük il ve ilçelerdeki okullarda büyük ölçüde kontenjan açıkları meydana gelecek, ayrıca öğrenci puanları düşeceğinden eğitim kalitesi olumsuz yönde etkilenecektir.

Arz ederim.

                        Prof. Dr. Mehmet Sağlam

                        Millî Eğitim Bakanı

18. – Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım’ın, Şırnak Türk Telekom Başmüdürlüğünce usulsüz personel alımı yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Ulaştırma Bakanı Ömer Barutçu’nun yazılı cevabı (7/2012)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu arz ederim.

Saygılarımla.

                        Prof. Dr. M. Salih Yıldırım

                        Şırnak

Henüz açılışı yapılmayan Şırnak Türk Telekom Başmüdürlüğüne 12-15 Aralık 1996 tarihleri arasında 12 Güvenlik görevlisi alınacağı ilan edilmiş, bu ilan yeni binanın kapısında yaklaşık 1 saat kadar asılı kalmış, bilahare kaldırılmıştır. Şırnak’lı işsiz gençlerin başvurusu üzerine, bizzat Başmüdür Sıddık Kalay tarafından “1996 yılının sonuna gelindiğinden sınavın yetişemeyeceği, bu nedenle de bu sınavın 1997 yılının başında yapılacağı” ifade edilmiştir.

Ancak, 6 Ocak 1997 tarihinde Millî Eğitim Müdürlüğünde görevli şoför Şahin Ertaş tarafından, ilan edilmemiş ve yapılmamış bu sınavı kazanan 12 asil 3 yedek kişiye tebligatta bulunulduğu iddia edilmektedir;

Soru 1. Şırnak Telekom Başmüdürlüğünce sınavsız eleman alınmış mıdır? Bu elemanlar sınavla alınmışlarsa Şırnak Telekom Başmüdürlüğünce böyle bir sınav açılmış mıdır? Hangi vasıtalarla halka duyurulmuştur?

Soru 2. Şayet sınav açılmış ise, kanun ve yönetmeliklere uygun yapılmış mıdır?

Soru 3. Usulsüz eleman alımını gerçekleştirenler hakkında soruşturma açmayı düşünüyor musunuz?

Soru 4. Usulsüz yapıldığı anlaşılan bu sınavı iptal etmeyi düşünüyor musunuz?

Soru 5. Millî Eğitim şoförünün Telekom Başmüdürlüğünün sınavı ile ilgisi nedir?

            T.C.

            Ulaştırma Bakanlığı    27.2.1997

            Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı

            Sayı : B.11.0.APK.0.10.01.21.EA/281-4702

            Konu : Şırnak Milletvekili M. Salih Yıldırım’ın yazılı soru önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının 5.2.1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2012-5180/14603 sayılı yazısı.

b) Devlet Bakanlığının 17.2.1997 gün ve B.02.0.00.10/01990 sayılı yazısı.

Şırnak Milletvekili M. Salih Yıldırım’ın Sayın Başbakanımıza yönelttiği 7/2012-5180 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Ömer Barutçu

                        Ulaştırma Bakanı

Şırnak Milletvekili M. Salih Yıldırım’ın 7/2012-5180 Sayılı Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı

Sorular :

Henüz açılışı yapılmayan Şırnak Türk Telekom Başmüdürlüğüne 12-15 Aralık 1996 tarihleri arasında 12 Güvenlik görevlisi alınacağı ilan edilmiş, bu ilan yeni binanın kapısında yaklaşık 1 saat kadar asılı kalmış, bilahare kaldırılmıştır. Şırnak’lı işsiz gençlerin başvurusu üzerine, bizzat Başmüdür Sıddık Kalay tarafından “1996 yılının sonuna gelindiğinden sınavın yetişemeyeceği, bu nedenle de bu sınavın 1997 yılının başında yapılacağı” ifade edilmiştir.

Ancak, 6 Ocak 1997 tarihinde Millî Eğitim Müdürlüğünde görevli şoför Şahin Ertaş tarafından, ilan edilmemiş ve yapılmamış bu sınavı kazanan 12 asil 3 yedek kişiye tebligatta bulunulduğu iddia edilmektedir;

Soru 1. Şırnak Telekom Başmüdürlüğünce sınavsız eleman alınmış mıdır? Bu elemanlar sınavla alınmışlarsa Şırnak Telekom Başmüdürlüğünce böyle bir sınav açılmış mıdır? Hangi vasıtalarla halka duyurulmuştur?

Soru 2. Şayet sınav açılmış ise kanun ve yönetmeliklere uygun yapılmış mıdır?

Soru 3. Usulsüz eleman alımını gerçekleştirenler hakkında soruşturma açmayı düşünüyor musunuz?

Soru 4. Usulsüz yapıldığı anlaşılan bu sınavı iptal etmeyi düşünüyor musunuz?

Soru 5. Millî Eğitim şoförünün Telekom Başmüdürlüğünün sınavı ile ilgisi nedir?

Cevaplar :

Türk Telekom Şırnak Başmüdürlüğünce 21-22.12.1996 tarihleri arasında Koruma ve Güvenlik Görevlisi sınavı yapılacağına dair duyuru hazırlanarak 9.12.1996 tarihinde (Pazartesi günü) duyuru panosuna asıldığı ve belirtilen tarihte sınavın mevcut Esas ve Yönetmelikler çerçevesinde gerçekleştirildiği, yapılan araştırmadan anlaşılmıştır.

Buna göre;

1. Şırnak Telekom Başmüdürlüğünce sınavsız eleman alınmamıştır. 21-22.12.1996 tarihleri arasında yapılmak üzere sınav açılmış, hazırlanan duyuru ilan panosuna 9.12.1996 tarihinde asılarak duyurulmuş ve bu durum tutanak ile tespit edilmiştir.

2. Açılan sınav mevcut Esas ve Yönetmelikler çerçevesinde gerçekleştirilmiştir.

3. Usulsüz yapılan herhangi bir işlem olmadığından soruşturma açmayı gerektirecek bir husus bulunmamaktadır.

4. Üniteye tahsis edilen 12 adet Koruma ve Güvenlik Görevlisi açıktan atama yetkisinin 31.12.1996 tarihine kadar kullanılması gerektiği bildirildiği halde, belirtilen tarihe kadar sınavı kazanan müsabıkların atamalarının yapılmadığı anlaşıldığından, söz konusu atama yetkileri iptal edilmiştir. Bu nedenle ilgililerin atamaları cihetine gidilememiştir.

5. Millî Eğitim Müdürlüğünde görevli olduğu bildirilen Şahin Ertaş’ın iddia ettiği gibi yapılan sınavda başarılı olan 12 asil, 3 yedek müsabıka herhangi bir tebligatta bulunulmamıştır.

Millî Eğitim Müdürlüğü Şoförünün Başmüdürlüğümüz sınavı ile bir ilgisi tespit edilememiştir.

19. – Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, GAP Bölgesine yapılacak teşvik ve yatırımlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Fehim Adak’ın yazılı cevabı (7/2023)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun delaletlerinizle Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu, saygılarımla arz ederim.

                        Mustafa Taşar

                        Anavatan Partisi

                        Gaziantep

Soru : GAP Bölgesinde yapılacak özel sektör yatırımlarının özendirilmesi bölgeye dışarıdan gelecek sermayenin teşvik edilmesi ve bölgedeki girişimcilere ucuz kredi verilmesi konusunda Hükümetinizce başlatılan bir çalışma var mıdır?

            T.C.

            Devlet Bakanlığı         27.2.1997

            Sayı : B.02.0.002/(02)0240

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 5.2.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2023-5195/14664 sayılı yazısı.

Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, ilgi yazı ekinde Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği 7/2023-5195 sayılı, yazılı soru önergesinde yer alan sorularla ilgili olarak hazırlanan cevabî yazı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

                        Fehim Adak

                        Devlet Bakanı

Gaziantep Milletvekili Sayın Mustafa Taşar Tarafından TBMM Başkanlığına Sunulan

Soru Önergesiyle İlgili Bilgiler

Son yıllarda yatırım yapma konusunda Güneydoğu’da bir hareketlilik başlamıştır. Bu hareketliliğin kaynağında GAP’ın getirdiği yeni motivasyon bulunmaktadır. İzmir Ticaret Odası, Ege Giyim Sanayi ve Dış Ticaret A.Ş., İstanbul Ticaret Odası, TÜSİAD, MÜSİAD gibi kuruluşların son zamanlarda bölgeye olan ilgileri bunun göstergesidir. Yapılan bu temaslar ve hazırlanan dokümanlar bölgede girişimcilerin yatırım yapma konusunda desteklenmeye acil ihtiyaçları olduğunu göstermiştir.

İfade edilen nedenle, GAP İdaresi Ekonomik Kalkınma Ajansı benzeri bir yapılaşmanın ilgili kurumlardan destek alarak oluşturulması üzerinde durmuş ve GAP illerinde özel sektör yatırımlarının özendirilmesi ve geliştirilmesi için girişimcilere yönelik bir çalışmanın GAP İdaresi Başkanlığı koordinasyonunda; Türkiye Kalkınma Bankası ve TOBB ile birlikte yürütülmesi için çalışmalar başlatılmıştır.

Üç kurum arasında yapılan toplantılar sonucunda bölgede Girişimci Destekleme ve Yönlendirme Merkezleri (GAP-GİDEM) kurulması konusunda taslak işbirliği protokolü hazırlanmıştır. Konu hakkındaki gelişmeler, protokolün amacı, kapsamı ve Bölge Ticaret ve Sanayi Odalarından beklentiler 12 Kasım 1996 tarihinde yapılan toplantı ile Bölge Ticaret, Sanayi, Ticaret ve Sanayi Odaları ile Ticaret Borsalarının başkanlarına ve yönetim kurulu üyelerine aktarılmış, görüş ve destekleri alınmıştır.

Toplantıda getirilen öneriler doğrultusunda protokol revize edilerek, Bölge Ticaret, Sanayi, Ticaret ve Sanayi Odaları ile Ticaret Borsaları başkanlarının ve basın mensuplarının katıldığı bir toplantı ile üç kuruluş tarafından 11 Aralık 1996 tarihinde Ankara’da imzalanmıştır.

Protokolde her kurumun sorumluluk alanları belirlenmiştir. GAP İdaresi, projenin yönetiminden, denetiminden, koordinasyonundan, sekreterya hizmetlerinin ve malî desteğin verilmesinden; TKB, girişimcilere yönelik danışmanlık hizmetlerinin ve teknik desteğin verilmesinden; TOBB, GAP illerinde GAP-GİDEM bürolarının açılmasından, tefrişlerinden ve ticaret ve sanayi odaları ile gerekli ilişki ve koordinasyonu sağlamakla sorumlu olacaklardır.

GAP,GİDEM bürolarında girişimcilere şu tür hizmetler verilecektir :

1. GAP bölgesinde uygun yatırım alanlarının araştırılması,

2. Pazar, teknik, finansman konularında araştırmaların yapılması ve danışmanlık hizmetlerinin verilmesi,

3. İşgücü eğitimi konusunda danışmanlık hizmetlerinin verilmesi,

4. Girişimci tarafından talep edildiği takdirde fizibilite etütlerinin hazırlanmasında TKB mevzuatı çerçevesinde danışmanlık hizmetlerinin verilmesi,

5. Yatırım kaynaklarına ulaşmada girişimciye yol gösterilmesi,

6. Yatırım bankacılığı (şirketlerin kurulmasında, halka açılmasında, stratejik ve finansal ortak bulunmasında, şirket birleşmeleri ve devralınmasında, özel finansman kaynaklarının bulunmasında) danışmanlık hizmetlerinin TKB mevzuatı çerçevesinde verilmesi,

7. Yerli ve yabancı yatırımcıların ortak arayışlarına danışmanlık hizmetlerinin verilmesi,

8. GAP-GİDEM bürolarında yatırımlara yönelik seminer ve eğitim programlarının düzenlenmesidir.

İmzalanan protokol gereği ilk etapta GAP-GİDEM büroları Adıyaman, Diyarbakır, Mardin ve Şanlıurfa illerinde kurulacak, müteakiben diğer GAP illerinde açılacaktır.

11 Aralık 1996 tarihinde imzalanan protokol sonrası GAP İdaresi, Diyarbakır, Şanlıurfa, Adıyaman, Gaziantep ve Mardin Ticaret ve Sanayi Odaları ve Ticaret Borsaları ile toplantılar yaparak kurulacak GAP-GİDEM’lerin işleyiş esasları, çalışma programı, Ticaret ve Sanayi ve Ticaret Borsaları ile arasındaki koordinasyon ilkeleri, alınacak elemanların nitelikleri, büro yeri ve büro tefrişleri hususlarını görüşmüştür. Görüşmeler sonucunda her Ticaret ve Sanayi Odası ve Ticaret Borsası özelinde ek protokoller hazırlanmasına karar verilmiştir.

16 Aralık 1996 tarihinde Diyarbakır’da Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası ile GAP-GİDEM toplantısı yapılmıştır. Yukarıda ifade edilen amaçlar çerçevesinde ek protokol taslağı hazırlanmıştır. Ayrıca Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası, kendi bulunduğu binada -Diyarbakır Ticaret Sarayında- GAP-GİDEM’e yer tahsisi yapmıştır. Tahsis edilen yerin düzenlenmesi ve tefrişatı yapılarak GAP-GİDEM bürosunun hazır olması sağlanacaktır.

25 Aralık 1996 tarihinde Şanlıurfa’da Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası ve Şanlıurfa Ticaret Borsası ile GAP-GİDEM toplantısı yapılmıştır. Şanlıurfa Ticaret Borsası kendi bulunduğu binanın 6 ncı katını GAP-GİDEM amaçları doğrultusunda kullanılmak üzere GAP İdaresine tahsis etmiştir. Ek protokol ve tefriş hazırlıkları devam etmektedir.

13 Ocak 1997 tarihinde Adıyaman’da Adıyaman Ticaret ve Sanayi Odası ile GAP-GİDEM toplantısı yapılmıştır. Yapılan toplantıda ek protokol hazırlanmasına ve büro yerinin Ticaret ve Sanayi Odasınca bulunmasına karar verilmiştir. Büro yerinin bulunması sonrası tefrişi yapılarak açılması sağlanacaktır.

14 Ocak 1997 tarihinde Gaziantep’te Gaziantep Ticaret Odası, Gaziantep Sanayi Odası ve Gaziantep Ticaret Borsası ile GAP-GİDEM toplantısı yapılmıştır. Toplantıda GAP-GİDEM büro yerinin öncelikle Ticaret ve Sanayi Odalarının bulunduğu binada, yoksa büro yeri araştırmasının oda genel sekreterlerince yapılmasını ve ek protokol taslağının hazırlanmasına karar verilmiştir. Büro yeri bulunmasından sonra tefrişi yapılarak GAP-GİDEM’in açılması sağlanacaktır.

21 Şubat 1997 tarihinde Mardin’de Mardin Valiliğinin koordinasyonunda Mardin Ticaret ve Sanayi Odası, Mardin Organize Sanayi Bölgesi, Mardin Serbest Bölgesi ve ileri gelen işadamlarının katıldığı bir toplantı düzenlenmiştir. Toplantıda Mardin GAP,GİDEM bürosunun kurulmasının amacı, çalışma biçimi ve programının nasıl olması ve koordinasyonun şekli hakkında görüşmeler yapılmıştır.

Mardin GİDEM bürosu, Mardin Valiliğinin GAP İdaresine tahsis ettiği binada kurulacaktır. Binada gerekli tamirat ve düzenlemeler yapılmakta olup, tamamlanmasını müteakip, büronun tefrişatı yapılarak çalışması sağlanacaktır.

Yukarıda sözü edilen merkezlerin, 1997’nin ilk yarısı içinde açılması hedeflenmektedir.

Arz olunur.

20. – Kars Milletvekili Y. Selahattin Beyribey’in, köy korucularının elinde bulunan silahlarla ilgili Bakanlar Kurulu kararına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener’in yazılı cevabı (7/2030)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İçişleri Bakanı Sayın Meral Akşener’in aşağıda belirttiğim sorulara yazılı olarak cevap vermesini saygılarımla arz ederim.

                        Y. Selahattin Beyribey

                        Kars

                        28.1.1997

6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanuna 29.8.1996 gün ve 4178 sayılı Kanunla eklenen geçici madde 9’da yer alan sürenin uzatılmasına ait Bakanlar Kurulu kararına ilişkin olarak;

1. Sürenin uzatılmasından yararlanmak isteyen korucu sayısının illere göre dağılımı nedir?

2. Bu Kanunla belirtilen süre uzatımından yararlanmak isteyen korucuların kaç tanesi gönüllü, kaç tanesi ücretli koruculardır?

3. Belirtilen 45 günlük süre içinde, mülkî makamlara başvuramayan ancak, ellerinde silahları bulunan korucular hakkında nasıl bir uygulama yapacaksınız?

            T.C.

            İçişleri Bakanlığı         4.3.1997

            Emniyet Genel Müdürlüğü

            Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01-052332

Konu : Yazılı Soru Önergesi.

Kars Milletvekili Y. Selahattin Beyribey tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanuna 29.8.1996 gün ve 4178 sayılı Kanunla eklenen geçici 9 uncu maddede yer alan sürenin uzatılmasına ait Bakanlar Kurulu Kararına istinaden; Kars İlinde (40) geçici, (24) gönüllü toplam (64) köy korucusu, Mardin İlinde (13) gönüllü köy korucusu, Muş İlinde (556) gönüllü köy korucusunun talepte bulunduğu anlaşılmıştır.

Söz konusu Kanunda belirtilen 45 günlük süre içerisinde mülkî makamlara başvurmayan ve ellerinde silahları bulunan korucular hakkında bu Kanun hükümlerinin uygulanması mümkün olmayıp, bu durumda olanlar hakkında 6136 sayılı Kanunun ilgili hükümleri gereğince gerekli işlem yapılacaktır.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Dr. Meral Akşener

                        İçişleri Bakanı

21. – Ankara Milletvekili Nejat Arseven’in, Sincan Belediye Başkanı tarafından tertiplenen Kudüs gecesine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener’in yazılı cevabı (7/2047)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Meral Akşener tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda gereğinin yapılmasını arz ederim. 2.2.1997

Saygılarımla.

                        Av. Nejat Arseven

                        Ankara

Seçim bölgem olan Ankara’nın metropol ilçelerinden Sincan Belediye Başkanı Sayın Bekir Yıldız tarafından “Kudüs Gecesi” adı altında bir gece düzenlendiği ve bu gecede salonun her tarafının bütün dünya tarafından terörist olarak nitelenen “Hizbullah ve Hamas” örgütlerinin liderlerinin posterleriyle donatılmış olduğu, bu geceye katılan İran’ın Ankara Büyükelçisinin “Hamas ve Hizbullah’ı, biz destekledik” mesajı verdiği ayrıca “gençler ayakta Amerika ve İsrail ile her gün antlaşma imzalayanlara Allah cezasına verecek” şeklinde beyanlarda bulunduğu çeşitli basın ve yayın organlarında yer almış bulunmaktadır (2.2.1997 Sabah, Posta, Ateş Gazeteleri ve diğer birçok basın ve yayın organları.)

Sorular :

1. Yüce dinimize ve aziz milletimize değerli hizmetler yapmış, resimleri ve posterleri duvarlarımızı ve salonlarımızı süsleyecek çok muhterem insanlarımız olmasına rağmen, bütün dünyanın terörist ilan ettiği “Hamas ve Hizbullah” örgütleri liderlerinin posterlerinin bütün salonu süslediği böyle bir toplantının yapılmasını Türkiye Cumhuriyetinin İçişleri Bakanı olarak tasvip ediyor musunuz?

2. Sizin de üyesi olduğunuz Cumhuriyet Hükümetinin Başbakanı Sayın Necmettin Erbakan ve Dışişleri Bakanı Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller’e Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail’le antlaşmalar imzalamaları dolayısıyla açıkça hakaret edilen gecenin düzenleyicileri ve bu beyanlarda bulunanlar hakkında ne düşünüyorsunuz?

3. Bu geceyi izleyen Ankara (Sincan) Emniyetinden olaylar hakkında bilgi ve döküman istediniz mi?

4. Bu geceyi düzenleyen Sincan Belediye Başkanı hakkında bir soruşturma başlatmayı düşünüyor musunuz?

5. Sincan Belediye Başkanı hakkında bir soruşturma başlatmayı düşünüyorsanız bu süre içinde kendisini açığa almayı düşünüyor musunuz?

            T.C.

            İçişleri Bakanlığı         28.2.1997

            Mahallî İdareler Genel Müdürlüğü

            Sayı : B050MAH0650002/(80-84)97-80167-72047-5245

Konu : Ankara Milletvekili Nejat Arseven’in

           Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanılğının 6.2.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/5245/14780 sayılı yazısı.

İlgi yazı ekinde alınan ve tarafımdan cevaplandırılması istenilen Ankara Milletvekili Nejat Arseven’in “Sincan Belediye Başkanı tarafından tertiplenen Kudüs gecesine ilişkin” yazılı soru önergesiyle ilgili olarak Ankara Valiliğinden alınan bilgilerden;

Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız tarafından 31 Ocak 1997 günü Sincan İlçesinde düzenlenen “Kudüs Gecesi ile ilgili olarak adı geçen Belediye Başkanı, tertip komitesi üyeleri, sahnede oyun sergileyen şahıslar ve olayla ilişkilerinin bulunduğu anlaşılan diğer bazı şahısların Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına sevk edildiği, savcılıkça bir kişinin serbest bırakıldığı, diğer şahısların ise tutuklama isteği ile mahkemeye sevk edildiği,

Mahkemeye sevkleri yapılan Bekir Yıldız ve diğer şahısların Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi yedek üyeliği 1997/27 D. İş sayılı yazıları ile tutuklanarak Ulucanlar Kapalı Cezaevi Müdürlüğüne teslim edildiği,

anlaşılmıştır.

Ayrıca, Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız tarafından tertiplenen söz konusu gece ile ilgili olayların soruşturulması için 3.2.1997 tarihli onayımla mülkiye müfettişi görevlendirilmiş olup, soruşturmanın selameti açısından adı geçen 4.2.1997 tarihinde geçici bir tedbir olarak görevinden uzaklaştırılmıştır.

Soruşturma sonucuna ve yargı mercilerince verilecek karara göre gereği yapılacaktır.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Dr. Meral Akşener

                        İçişleri Bakanı

22. – Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Sincan Belediye Başkanınca tertiplenen bir geceye ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener’in yazılı cevabı (7/2052)

                        3.2.1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, aracılığınızla İçişleri Bakanı tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                        Yılmaz Ateş

                        Ankara

1. Sincan Belediye Başkanı, kasıtlı olarak haftalar önce Atatürk Anıtı önüne Mescid-i Aksâ Camiinin çadırını açtı. Buna neden müdahale etmediniz?

2. Demokratik ve Laik Cumhuriyet aleyhine toplantı, gösteri düzenleyen, şeriat çağrısı yapan Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız’ı neden görevden almıyorsunuz?

3. “Eylemleri hakkında soruşturma açtım” diyorsunuz. Bu kadar açık olan bir eylemin neyini, nasıl soruşturuyorsunuz?

4. Görevden aldıktan sonra, soruşturma açtırmanız daha doğru olmaz mı?

            T.C.

            İçişleri Bakanlığı         28.2.1997

            Mahallî İdareler Genel Müdürlüğü

            Sayı : B050MAH0650002/(80-84)97-80166

Konu : Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in

           Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 12.2.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-5367-7/2052/14817 sayılı yazısı.

İlgi yazı ekinde alınan ve tarafımdan cevaplandırılması istenilen Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in “Sincan Belediye Başkanınca tertiplenen bir geceye ilişkin” yazılı soru önergesi ile ilgili olarak;

Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız tarafından “Kudüs Gecesi” adı altında tertiplenen gece ile ilgili olarak olayın incelenmesi ve gerekiyorsa soruşturulması için 3.2.1997 tarihli onayımla mülkiye müfettişi görevlendirilmiş olup, soruşturmanın selameti açısından adı geçen 4.2.1997 tarihinde geçici bir tedbir olarak görevinden uzaklaştırılmıştır.

Diğer taraftan, Ankara Valiliğinden alınan bilgilerden Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız ve olayla ilgili diğer şahısların Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi yedek üyeliği 1997/27 D. İş sayılı yazıları ile tutuklanarak Ulucanlar Kapalı Cezaevi Müdürlüğüne teslim edildiği anlaşılmıştır.

Yargı mercilerince verilecek karar uyarınca gereği yapılackatır.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Dr. Meral Akşener

                        İçişleri Bakanı

23. – Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, T.S.K. bünyesinde çalışan sivil personelin maaşlarına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Turhan Tayan’ın yazılı cevabı (7/2063)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Savunma Bakanı Sayın Turhan Tayan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                        Kemal Albayrak

                        Kırıkkale

Soru : Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi olarak Genel İdare Hizmetleri sınıfında görevli memurlara, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi en yüksek Devlet memuru aylığının brüt tutarının % 15’ini geçmemek üzere aylık derecesine göre yapılan ek tazminatın büyük karargâhlarda görevli Genel İdare Hizmetleri sınıfı personeli ile sınırlı tutulması aynı veya benzer görevleri yapan personel arasında eşitsizliklere neden olmaktadır. Bu durum Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde diğer personelin verimini ve moralini olumsuz yönde etkilemektedir. 1997 yılı içerisinde bu tazminatın askerlik şubeleri de dahil olmak üzere tüm Silahlı Kuvvetleri bünyesinde çalışan 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi personele verilmesi düşünülmekte midir?

            T.C.

            Millî Savunma Bakanlığı        26.2.1997

            Kanun : 1997/177-TÖ

Konu : Soru Önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 14 Şubat 1997 tarihli ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.02-7/2063-5296/14908 sayılı yazısı.

Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak tarafından verilen ve ilgi ekinde gönderilerek cevaplandırılması istenen “T.S.K. bünyesinde çalışan sivil personelin maaşlarına” ilişkin yazılı soru önergesinin cevabı ektedir.

Arz ederim.

                        Turhan Tayan

                        Millî Savunma Bakanı

Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın 7/2063 Sayılı

Yazılı Soru Önergesinin Cevabı

1. Türk Silahlı Kuvvetlerinde 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi olarak görev yapmakta olan sivil personele, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun Ek-17 nci maddesi hükümleri çerçevesinde ek özel hizmet tazminatı ödenmektedir.

2. 1993 yılında yapılan maaş iyileştirme çalışmalarında, Türk Silahlı Kuvvetlerinde 657 sayılı Kanuna tabi olarak görev yapan sivil memurların, çalışma saatleri, disiplin ve yargılanmaları, nöbet hizmetlerine alınmaları gibi hususlar bakımından, aynı Kanuna tabi emsallerinden farklı şartlarda görev yaptıkları dikkate alınarak bunların tamamının ilave bir tazminattan istifade ettirilmeleri teklif edilmiştir.

3. Millî Savunma Bakanlığının teklifi, prensip olarak benimsenmesine rağmen, 15 Temmuz 1993 tarihinde yürürlüğe giren 486 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile sadece Genelkurmay Başkanlığı, Millî Savunma Bakanlığı, Kuvvet Komutanlıkları, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığının merkez karargâhlarında görevli Genel İdare Hizmetleri sınıfına mensup memurların bu tazminattan yararlandırılması kabul edilmiş ve bu durum, uygulamada şu sorunlara neden olmuştur;

a) Maliye Bakanlığınca yasaya ilave edilen “Merkez Karargâhı” ifadesi nedeniyle bu kapsama giren birliklerin tespitinde güçlüklerle karşılaşılmış ve halen merkezdeki bazı birlik ve karargâhlar bu kapsamın dışında bırakılmıştır.

b) Kapsama giren birliklerdeki Genel İdare Hizmetleri sınıfı dışındaki sivil memurlar (705 personel) tazminattan istifade edememişlerdir. Bu sorun, ancak 21 Aralık 1996 tarihinde yürürlüğe giren 568 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile çözümlenmiştir.

c) Taşradaki birlik ve kurumlara mensup 20 bin civarındaki sivil memurun mağduriyeti devam etmektedir.

4. Belirtilen sorunların çözümlenmesine yönelik olarak, 28.11.1996 tarihli ve 4124 sayılı Yetki Kanunu kapsamında, Maliye Bakanlığı nezdinde gerekli girişimlerde bulunulmakta olup, konuya ilişkin bir kısım milletvekillerince verilmiş bulunan kanun teklifleri de halen Türkiye Büyük Millet Meclisi ihtisas komisyonlarının gündeminde bulunmaktadır.

Arz ederim.

                        Turhan Tayan

                        Millî Savunma Bakanı

24. – Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın, orman tamirhanelerinin kapatılmasına ilişkin sorusu ve Orman Bakanı M. Halit Dağlı’nın yazılı cevabı (7/2083)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki soruların Orman Bakanı tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını saygıyla dilerim.

                        5.2.1997

                        İ. Önder Kırlı

                        Balıkesir

1. Orman tamirhanelerinin işçilere hiçbir yazılı bildirim yapılmadan kapatılmasını sosyal devlet anlayışı ve hukuk devleti ve iş yasalarıyla nasıl bağdaştırıyorsunuz?

2. ANAP döneminde orman tamirhaneleri kapatılmış, Orman Bakanlığına partinizden Sayın Ekinci’nin gelişiyle, verimsizlik tespiti sonucu hatadan dönülerek tamirhaneler yeniden açıldığına göre, Bakanlığınız döneminde yeniden kapatılma yoluna gidilmesi bu konuda temel politikalardan yoksunluk, uygulamada keyfilik ve devletin yaz-boz tahtası haline getirilmesi değil midir? Ulusal bir serveti, koruma ve geliştirmede plansız programsız, öngörüsüz davranmak ormancılığımızı olumsuz etkilemeyecek midir?

3. Orman tamirhanelerince yapılan işlerin müteahhitlere yaptırılmasının daha kârlı olacağını savunmak doğru mudur? Orman Bakanlığı kendi dozerinin 1 saat çalışması karşılığı akaryakıt hariç 1 300 000 TL. talep ederken, aynı işi müteahhite 10 000 000 TL.’sına yaptırması nasıl bir kârlılık anlayışıdır?

4. Müteahhidin standartlara uygun yol yapmadığı, bu yollara sonradan tamirhane personelinin sokularak işin tamamlandığı, orman yollarında müteahhitle çalışmanın rantabl olmadığını ortaya koymuyor mu? Ocak ayı boyunca, müteahhidin bitirdim diye teslim ettiği ve parasını aldığı Balıkesir-Korucu İşletmesinde standardı sağlamak için orman tamirhanesi elemanlarının çalıştığını bilmiyor musunuz?

5. Orman yangınlarında yapılan mücadelede önce aracını ve personelini düşünen müteahhidin tamirhane personeli kadar, yiğit, korkusuz ve fedakâr olamayacağı geçmişte yaşandığına göre, muhtemel orman yangınlarında zaafiyet yaşanmayacak mıdır?

6. Balıkesir Tamirhanesinde 48’i kadrolu 154 mevsimlik 202 vasıflı eleman çalışmaktaydı. Bunlardan kadrolu olanlardan başka işyerlerine nakil için değerlendirilmek üzere verilmesi istenen dilekçelere göre ne işlem yapılmış, nerelerde görevlendirilmişlerdir?

7. Mevsimlik işçilerden dileyenlere tazminat ödeneceği, böyle bir talep olmadığı takdirde iş âkitlerinin askıya alınacağı şifaen bildirilmiştir. Bu uygulama, boş vaatte bulunarak, işçiyi ihbar tazminatı ödememek için çaresizlik ve umutsuzluk nedeniyle iş akdini feshe zorlamak değil midir? Böyle bir uygulamayı iş güvenliği ve hukuk anlayışıyla nasıl bağdaştırıyorsunuz?

8. Hepside dozer, grayder operatörü, şoförlerle, araçları onaran motor, kaynak, kaporta, torna ustaları gibi vasıflı elemanlardan kadrolu olanları orman tamirhanelerini kapattığınıza göre Bakanlığın hangi kadrolarında istihdam edeceksiniz? Mesleklerinde uzmanlaşmış bu elemanların, uzmanlıkları dışındaki işlerde çalıştırılmaya zorlanmaları, verimliliği düşürmeyecek, iş barışını, çalışanların huzurunu bozmayacak mıdır?

9. Aynı nitelikte olan geçici işçilerin sadece yangın mevsiminde işe çağrılacağı vaadiyle bu vasıflı teknik elemanların ustalıklarıyla hiçbir ilişkisi bulunmayan yangın söndürme işine sürülmesi bir yana, zaten yangın mevsiminde bu işte çalıştırılan geçici işçiler bulunduğuna göre, çok açık bir avutma ve aldatmaca değil midir?

10. Orman tamirhaneleri kapatılarak özelleştiriliyorsa tıpkı Kardemir’de olduğu gibi en azından orman tamirhanesi işçileri ve sendikaları, birikimleri, deneyleri, ustalık, yurt ve meslek sevgileriyle işletmeleri satın alıp, işletmeye hazır olduklarını belirttiklerine göre, araç ve gereçleriyle işletmeleri işçilere devretme konusunda ne düşünülmektedir? En azından bir pilot bölge olarak Balıkesir Orman Tamirhanesi işçilerinin bu yoldaki taleplerine olumlu bakılmakta mıdır?

            T.C.

            Orman Bakanlığı         4.3.1997

            Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

            Kurulu Başkanlığı

            Koordinasyon ve Mevzuat Dairesi Başkanlığı

            Sayı : KM.1.SOR./135-636

Konu : Sayın İ. Önder Kırlı’nın

           Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi : Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 19.2.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2083-5345/1492 sayılı yazısı.

İlgi yazı ekinde alınan Balıkesir Milletvekili Sayın İ. Önder Kırlı’nın “Orman tamirhanelerinin kapatılmasına ilişkin yazılı soru önergesi” Bakanlığımızca incelenmiş olup, cevabî yazımız ilişikte gönderilmektedir.

Arz ederim.

                        M. Halit Dağlı

                        Orman Bakanı

Balıkesir Milletvekili Sayın İ. Önder Kırlı’nın 7/2083 Esas No.lu

“Orman Tamirhanelerinin Kapatılmasına İlişkin Yazılı Soru Önergesi”

Hakkında Orman Bakanlığının Cevabı

1. Orman Anatamirhanelerinin kapatılması sonucu çalışanların mağdur olmaması için 1475 sayılı İş Kanununda yer alan hususlar da dikkate alınarak işçilerin tamamı Orman İşletme Müdürlüklerine devredilmiş olup, aynı unvan ve kadrolarında çalıştırılmaktadırlar.

2. Orman Anatamirhane Müdürlüklerinin kapatılması ormancılık hizmetlerini olumsuz yönde etkilemeyecektir. Aksine, planlı programlı bir şekilde yapılan bu çalışmanın ormancılığımıza olumlu ve faydalı etkileri olacaktır.

3. Kapatılan Orman Anatamirhane Müdürlüklerince yapılan işler, müteahhide yaptırılan işlerden % 100 civarında daha fazla maliyet getirmektedir.

Taahhüt yolu ile yaptırılan orman yolları inşaatlarında Karayolları birim fiyatları kullanılmaktadır. 1996 yılı uygulamasında 1 saatlik 185 HP gücündeki dozer ücreti (TCK birim fiyatları 03 511 pozu) 1 796 402 TL. olup bu fiyata akaryakıt, müstehlik malzeme ve işçi ücretleri dahildir. Dozer ile yapılan çalışmalardaki birim fiyatlar bu baz alınarak hesaplanmıştır.

Tamirhane müdürlüklerimizin 1996 yılı makine kira bedelleri listesinde 140-160 DHP gücündeki dozerlerin 1 saatlik akaryakıt, yağ dahil saat ücreti 1 750 000 - 1 800 000 TL. arasındaki. 200 DHP gücündeki dozerlerde ise 1 saatlik akaryakıt, yağ dahil saat ücreti 2 350 000 TL.’dır.

Ayrıca, taahhüt suretiyle yaptırılan işlerde tamir, bakım, nakil, yedek parça, montaj, demontaj, sigorta, sermaye faizi, amortisman giderleri tamamen müteahhide ait olup, Anatamirhane Müdürlüklerince yapılan işlerde ise bu giderler tamamen teşkilatımız tarafından karşılanmaktadır.

4. Mahallinde yapılan inceleme sonucunda; bitirilmediği halde müteahhide parası ödendiği iddia edilen yolun Balıkesir-Korucu Orman İşletme Şefliği Çatal-Dal mevkiindeki 204 Kod. No.lu orman yolu olduğu, buradaki işin tamamen bitirilmediği gerekçesiyle müteahhide alacağı olan 674 905 000 TL.’nın henüz ödenmediği,

Tamirhane işçilerinin çalıştırıldığı yolun ise müteahhidin ihaleyi aldığı halde yapmaktan vazgeçtiği ve bundan dolayı 17 714 000 TL. teminatının yakıldığı Balıkesir-Korucu Orman İşletme Şefliğinin Köprücük-Sepetoğlu mevkiindeki 189 Kod No. orman yolu olduğu tespit edilmiştir.

5. Orman yangınlarında görevlendirilen iş makineleri daha evvelki senelerde olduğu gibi kendi iş makinelerimiz olduundan bir zaafiyet yaşanması söz konusu değildir. Üstelik orman yollarının özel sektöre yaptırılması sebebiyle daha fazla iş makinesi yangın hizmetlerine ayrılacaktır.

1996 yılında yangınla mücadele hizmetlerine 72 adet dozer verilmiş iken, bu sayı 1997 yılında 120 adedi bilfiil, 50 adedi destek amaçlı olmak üzere 170 adet dozer, 36 adet trayler, 11 adet ağır tonajlı kamyon olmak üzere artırılmıştır.

6. Balıkesir Tamirhane Müdürlüğünde çalışan 48 kadrolu işçinin tamamı kendi istekleri ile orman işletmelerinde görevlendirilmiştir. İşçilerin istekleri dışında bir yere tayin edilmeleri söz konusu değildir.

7. Yıl boyu süreklilik arzetmeyen ve mevsimlere bağlı olarak yürütülen ormancılık hizmetlerinde devamlı işçi istihdamı mümkün olmamaktadır. Bu sebeple gerek tamirhanelerde, gerekse işletmelerde çalışan mevsimlik işçilerin tamamının hizmet akdi iş mevsiminin son bulması tarihinde yeni iş mevsimine kadar askıya alınmıştır. Yani mevsimlik işçilerin hizmet âkitlerinin askıya alınması tamirhanelerin kapatılması ile ilgili değildir. Bu işçiler yeni iş mevsimi açıldığında diğer işçilerle birlikte, Orman İşletme Müdürlüklerinde değerlendirileceklerdir.

8. Bilgi ve beceri sahibi olup da belirli bir unvanda çalışan usta ve operatörler diğer işletmelerde durumlarına uygun unvanlarda çalışacaklardır. Bu işçilerin kadro unvanlarının işletme müdürlüklerimiz faaliyet alanları içerisine giren unvanlarla değiştirilmesi için Maliye Bakanlığı ve Başbakanlık nezdinde girişimde bulunulmuştur.

İşçilerin bilgi, beceri, ehliyet ve ustalıkları dışında bir işte çalıştırılmaları düşünülmemektedir.

9. Anatamirhane Müdürlüklerinde hizmet akdi askıya alınan mevsimlik işçiler yangın mevsiminde, yangın işçisi olarak değil, daha önce yaptıkları işe uygun olan işlerde istihdam edileceklerdir.

10. Orman Anatamirhane Müdürlükleri özelleştirilmemiş olup kapatılmıştır. Anatamirhanelerin araç ve gereçleriyle birlikte işçilere devri ancak yeni kanun çıkarılması ile mümkün olup, iş makineleri ihtiyaç duyulan Orman İşletme Müdürlüklerine devredildiğinden işçilere devri düşünülmemiştir.

25. – İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in, Baştabiplikte görevli doktor hakkında ileri sürülen iddialara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kalemli’nin yazılı cevabı (7/2189)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, TBMM Başkanı Sayın Mustafa Kalemli tarafından yazılı olarak yanıtlanması için gerekli işlemin yapılmasını arz ederim.

                        Mehmet Sevigen

                        İstanbul

1. Teğmen Neclet Güçlü öldürüldüğü zaman siz Ankara Tıp Fakültesinde öğretim üyesi miydiniz? Teğmen Neclet Güçlü’yü öldüren ülkücü İbrahim Doğan’ı tanıyor muydunuz? Katil olduğunu biliyor musunuz?

2. İbrahim Doğan Meclis’e nasıl girmiştir? Referansı kimdir?

3. Kimlerin Devlet memuru olacağı yasada belirlenmiştir. İbrahim Doğan hakkında soruşturmayı kim yapmıştır ve göreve başlaması nasıl sağlanmıştır?

4. Bu durum ortaya çıktıktan sonra Meclis Başkanı olarak soruşturma başlattınız mı veya başlatmayı düşünüyor musunuz?

5. 12 Mart ve 12 Eylül öncesi eline silah alarak suç işlemiş ve hüküm giymiş olan İbrahim Doğan’ın dışında TBMM’de görev yapan başka personel var mı?

6. Geçici kadro ile geldiği, daha sonra asıl kadroya alındığı doğru mudur? Alındıysa hangi tarihte, kimin tarafından alınmıştır?

 

            T.C.

            Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı      28.2.1997

            Genel Sekreterliği

            Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı

            Sayı : A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2189-5218/14712

Sayın Mehmet Sevigen

İstanbul Milletvekili

İlgi : 30.1.1997 tarihli yazılı soru önergeniz.

Baştabiplikte görevli bir doktor hakkında ileri sürülen iddialara ilişkin ilgi önergenizde yer alan sorular aşağıda cevaplandırılmıştır.

Bilgilerinizi rica ederim.

Saygılarımla.

                        Mustafa Kalemli

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                        Başkanı

Cevap 1. Dr. İbrahim Doğan’ı daha önce hiçbir şekilde tanımadım. Adı geçen 18.3.1993 tarihinde, yani benim Meclis Başkanlığına seçilmemden çok önce Meclis’e alınmıştır. İlgiliyi, ilk defa T.B.M.M. sağlık birimlerinin yeni bölümlerinin hizmete açıldığı 25 Ocak 1997 tarihinde gördüm.

Cevap 2. Dr. İbrahim Doğan, 4.1.1993 tarihli dilekçesinde, TBMM’de kulak-burun-boğaz hastalıkları uzmanı olarak tam gün çalışmak istediğini bildirmiş, kendisinin bu isteği zamanın İdare Amiri tarafından uygun bulunarak gereği yapılmak üzere Genel Sekreterliğe havale edilmiş, 18.3.1993 tarihinde de 657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (B) bendi hükmüne göre part-time sözleşmeli olarak göreve başlatılmıştır.

Cevap 3. Kimlerin Devlet Memuru olarak atanacağı ve kimlerin Devlet Memuru olarak atanamayacağı 657 sayılı Kanunun 48 inci maddesinde sayılmıştır.

Bu maddenin 5 numaralı bendi “Taksirli suçlar ve aşağıda sayılan suçlar dışında tecil edilmiş hükümler hariç olmak üzere, ağır hapis veya 6 aydan fazla hapis veyahut affa uğramış olsalar bile Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla, zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı suçtan veya istimal ve istihlak kaçakçılığı hariç kaçakçılık, resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma suçlarından dolayı hükümlü bulunmamak” hükmünü taşımakta olup, aynı kanunun 98 inci maddesinde de;

“Devlet Memurlarının;

a) Bu Kanun hükümlerine göre memurluktan çıkarılması,

b) Memurluğa alınma şartlarından herhangi birini taşımadığının sonradan anlaşılması veya memurlukları sırasında bu şartlardan herhangi birini kaybetmesi,

c) Memurluktan çekilmesi,

ç) İstek, yaş haddi, malullük ve sicil sebeplerinden biri ile emekliye ayrılması,

d) Ölümü,

hallerinde memurluğu sona erer” hükmüne yer verilmektedir.

Görüldüğü gibi 48 inci maddenin (5) numaralı bendinde memuriyete engel mahkûmiyetler belirtilmiştir.

Bu mahkûmiyetler, süresi ne olursa olsun ağır hapis cezası ile mahkûmiyet, 6 aydan fazla hapis cezası ile mahkûmiyet ve maddede ismen sayılan suçlardan mahkûmiyet halleridir.

Bunlardan ağır hapis cezasına mahkûm olanlar ile 6 aydan fazla hapis cezası ile cezalandırılanlar Devlet memurluğuna alınamazlar. Ayrıca 48 inci maddenin (5) numaralı bendinde ismen sayılan suçlardan dolayı mahkûm edilenlerin cezaları af kanunları ile tüm sonuçlarını kapsayacak şekilde ortadan kalksa bile bunların da Devlet memurluğuna alınmaları mümkün değildir.

Ancak, dikkat edilirse 48/5 bendindeki hükümde, ismen sayılan suçlardan dolayı mahkûm edilenlerin cezaları af edilse bile bunların memuriyete alınamayacakları, aynı Kanunun 98 inci maddesinde de bu tür ceza alanların memuriyetlerinin sona ereceği yazılı bulunmaktadır.

Bu sayılan suçlar dışında ağır hapis veya 6 aydan fazla hapis cezası ile mahkûm olanların cezalarının, sonradan çıkan af kanunları ile tüm hukukî sonuçları ile birlikte affedilmesi halinde memuriyete alınabilecekleri ceza hukukunun gereğidir.

Nitekim 7.2.1974 tarihinde işlenmiş suçlardan mahkûm olanların cezalarının feri ve mütemmim cezaları ile ceza mahkûmiyetlerinin sonuçlarını da kapsayacak şekilde affedildiğini hükme bağlayan 15.5.1974 tarihli ve 1803 sayılı Cumhuriyetin 50 nci Yılı Nedeniyle Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkında Kanunun 7 nci maddesinin (B) bendinde; bu Kanundan kısmen yararlananların feri ve mütemmim cezalarının, ceza mahkûmiyetlerinin sonuçlarını da kapsamak üzere affedildiğini, bu Kanun gereğince cezaları genel afla tamamen ortadan kalkanlar hakkında özel kanunlarında yazılı, muayyen bir meslek ve sanatın icrasının menine dair hükümlerin tatbik edilmeyeceğini ancak bu bendin uygulaması ile aftan kısmen ya da tamamen faydalanan zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlardan hükümlü bulunanlara, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun değişik 1 inci maddesinin bir ve üçüncü fıkralarında ve 87 nci maddesinde sayılan kurumlarda görev verilemeyeceği hükme bağlanmaktadır.

Görüldüğü gibi bu hükümle, ağır hapis cezasına mahkûm olanların cezalarının tüm sonuçları ile affedilmesi sebebiyle, bu gibilerin memuriyete alınabilmelerine imkân verilmekte, ancak yüz kızartıcı suçlardan mahkûm olanlara ise kamu kurum ve kuruluşlarında görev verilmeyeceği açıklanmaktadır.

Bu genel açıklamadan sonra Dr. İbrahim Doğan hakkında kimin soruşturma yaptığı ve göreve başlamasının nasıl sağlandığı hususuna gelince;

İbrahim Doğan, 1.3.1979 tarihinde Bağ-Kur Genel Müdürlüğünde 657 sayılı Kanuna tabi olarak göreve başlamış, 2.8.1979 - 20.11.1980 tarihinde yedek subaylık hizmetini yaptıktan sonra, 12.1.1983 tarihinde SSK Ankara Hastanesi doktorluğuna yine 657 sayılı Kanuna göre atanmıştır. Bilahara Ordu Fatsa Devlet Hastanesinde ve Ankara Dr. Muhittin Ülker Acil Yardım ve Travmatoloji Hastanesinde KBB Uzmanı olarak görev yapmıştır.

Acil Yardım ve Travmatoloji Hastanesinde görev yaptığı sırada TBMM’den görev isteğinin uygun görülmesi üzerine, TBMM tarafından Sağlık Bakanlığına yazılan 2.2.1993 tarih ve 578 sayılı yazıda, adı geçene muvafakat edildiği takdirde, takdirname ve cezalarını da gösterir şekilde düzenlenecek sicil özetinin gönderilmesi istenilmiştir.

Sağlık Bakanlığından alınan 5.2.1993 tarih ve 38705 sayılı cevabî yazıda adı geçene ait herhangi bir cezadan bahsedilmemiştir.

Kaldı ki, SSK’da görev almadan önce mezkûr kurum tarafından yaptırılan tahkikat sonucunda Yozgat İl Jandarma Alay Komutanlığının 17.12.1982 tarih ve 3584-1473-83/12757 sayılı yazısında, İbrahim Doğan hakkında yapılan mahallî tahkikatta adlî, mülkî, siyasî ve askerî bir ilişiğinin bulunmadığı bildirilmiştir.

Ayrıca, Akdağmadeni Cumhuriyet Savcılığınca tanzim edilen 6.12.1982 tarihli belgede de İbrahim Doğan’ın sabıka kaydına rastlanmadığı belirtilmiştir.

Dosyasında mevcut bu belge ve bilgiler doğrultusunda Sağlık Bakanlığınca adıgeçenin cezası konusunda herhangi bir bildirimde bulunulmaması tabidir.

Bu nedenle de 18.3.1993 tarihinde TBMM’de göreve başlamıştır.

Cevap 4. Dr. İbrahim Doğan hakkında ileri sürülen hususlar basından öğrenilmiştir.

Bunun üzerine yaptırılan araştırma ve inceleme sonunda, adı geçenin 1803 sayılı Af Kanununun yukarıda açıklanan 7 nci maddesinin (B) bendinde yer alan hükmünden yararlandığı ve ilk olarak Bağ-Kur Genel Müdürlüğünce memuriyete alındığı anlaşılmıştır.

Bu durumda, Yüce Parlamento tarafından çıkarılmış bulunan Af Kanunu ile memnu hakları iade edilerek memuriyete girme hakkını elde edip bu hakkı kullanan kimse hakkında herhangi bir işlem yapılması mümkün olmadığı gibi soruşturma açmak da yasal olarak mümkün değildir.

Cevap 5. TBMM’nin yüce çatısı altında çalışan personelin siyasî düşüncelerle töhmet altında tutulması ve küçük gösterilmesi kimseye birşey kazandırmadığı gibi parlamentoyu da yaralar.

Dr. İbrahim Doğan’ın TBMM’de çalışıyor olması bir tesadüftür. Af Kanunu ile işlenen suçların tüm sonuçlarıyla affedilmesi sonunda Devlet memuriyetine girme hakkı Anayasal bir hak olarak yeniden avdet eden bir kimsenin, TBMM’de veya bir başka kamu kurumunda çalışıyor olması arasında bir fark yoktur. Devletimiz bir hukuk devletidir. Hukuk Devletinin en önemli özelliği ise hukuka bağlılıktır. Bu itibarla Dr. İbrahim Doğan’ın durumunda bulunan birçok kimsenin söz konusu hükümlerden yararlanmak suretiyle çeşitli kamu kurumlarında çalıştıkları herkesce bilinmektedir.

Cevap 6. TBMM Sağlık Merkezinde çağın teknolojisine uygun olarak yapılan genişleme çalışmaları doğrultusunda, tam gün görev yapacak bir KBB uzmanına ihtiyaç duyulmuştur. İlgilinin 1993 tarihinden itibaren 3,5 yılı aşkın bir süredir TBMM’de  verdiği hizmetler de dikkate alınarak Baştabipliğin teklifi üzerine Sağlık Bakanlığından muvafakatı istenilmiştir. Sağlık Bakanlığınca, adı geçen hakkında adlî, idarî ve inzibatî herhangi bir soruşturmaya rastlanılmadığı bildirildiğinden TBMM Baştabipliği KBB Uzmanlığını bu kez full-time olarak sürdürmektedir.

Samsun Milletvekili Biltekin Özdemir ve 41 Arkadaşının, Kamu Personelinin Ücret Rejimiyle İlgili Yanlış ve Adaletsiz Politikalar İzledikleri İddiasıyla Bakanlar Kurulu Üyeleri Hakkında Gensoru Açılmasına İlişkin Önergesine Verilen Oyların Sonucu (11/10) :

Kabul edilmemiştir .

            Üye Sayısı        :          549

            Kullanılan Oylar          :          538

            Kabul Edenler                         :           266

            Reddedenler                            :           271

            Çekimserler                 :           0

            Mükerrer Oylar                       :           1

            Geçersiz Oylar                        :           0

            Oya Katılmayanlar                  :           12

            Açık Üyelikler            :           1

(Kabul Edenler)

ADANA

Uğur Aksöz

İmren Aykut

İbrahim Yavuz Bildik

M. Ali Bilici

Mehmet Büyükyılmaz

Erol Çevikçe

Tuncay Karaytuğ

Orhan Kavuncu

Mustafa Küpeli

Arif Sezer

ADIYAMAN

Mahmut Bozkurt

Celal Topkan

AFYON

H. İbrahim Özsoy

AĞRI

Yaşar Eryılmaz

AKSARAY

Sadi Somuncuoğlu

AMASYA

Aslan Ali Hatipoğlu

Haydar Oymak

ANKARA

Nejat Arseven

Yılmaz Ateş

Gökhan Çapoğlu

Cemil Çiçek

Ali Dinçer

Mehmet Ekici

Eşref Erdem

Agah Oktay Güner

Halis Uluç Gürkan

İrfan Köksalan

M. Seyfi Oktay

Mehmet Sağdıç

Önder Sav

Yücel Seçkiner

İlker Tuncay

Aydın Tümen

Hikmet Uluğbay

ANTALYA

Deniz Baykal

Emre Gönensay

İbrahim Gürdal

Bekir Kumbul

Sami Küçükbaşkan

Yusuf Öztop

Metin Şahin

ARDAHAN

İsmet Atalay

ARTVİN

Süleyman Hatinoğlu

AYDIN

Cengiz Altınkaya

M. Fatih Atay

Sema Pişkinsüt

İsmet Sezgin

Yüksel Yalova

BALIKESİR

Safa Giray

Tamer Kanber

Mustafa Güven Karahan

İ. Önder Kırlı

Hüsnü Sıvalıoğlu

BARTIN

Zeki Çakan

Cafer Tufan Yazıcıoğlu

BATMAN

Ataullah Hamidi

BAYBURT

Ülkü Güney

BİTLİS

Edip Safder Gaydalı

Kamran İnan

BOLU

Avni Akyol

Abbas İnceayan

Mustafa Karslıoğlu

BURDUR

Yusuf Ekinci

Kazım Üstüner

BURSA

Yüksel Aksu

Ali Rahmi Beyreli

Cavit Çağlar

İlhan Kesici

Hayati Korkmaz

Feridun Pehlivan

Yahya Şimşek

İbrahim Yazıcı

ÇANAKKALE

Mustafa Cumhur Ersümer

Ahmet Küçük

A. Hamdi Üçpınarlar

ÇANKIRI

Mete Bülgün

ÇORUM

Hasan Çağlayan

Ali Haydar Şahin

DENİZLİ

Hilmi Develi

Adnan Keskin

Hasan Korkmazcan

DİYARBAKIR

Muzaffer Arslan

Sebgetullah Seydaoğlu

EDİRNE

Mustafa İlimen

Erdal Kesebir

ERZİNCAN

Mustafa Kul

Mustafa Yıldız

ERZURUM

Necati Güllülü

ESKİŞEHİR

Necati Albay

Mustafa Balcılar

İbrahim Yaşar Dedelek

Mahmut Erdir

GAZİANTEP

Mehmet Batallı

Hikmet Çetin

Ali Ilıksoy

Mustafa R. Taşar

Ünal Yaşar

Mustafa Yılmaz

GİRESUN

Burhan Kara

Yavuz Köymen

Rasim Zaimoğlu

GÜMÜŞHANE

Mahmut Oltan Sungurlu

HAKKARİ

Naim Geylani

HATAY

Fuat Çay

Ali Günay

Nihat Matkap

Levent Mıstıkoğlu

Atilla Sav

Hüseyin Yayla

IĞDIR

Adıl Aşırım

ISPARTA

Erkan Mumcu

İÇEL

Oya Araslı

Halil Cin

Ali Er

Abdülbaki Gökçel

D. Fikri Sağlar

Mustafa İstemihan Talay

Rüştü Kazım Yücelen

İSTANBUL

Bülent Akarcalı

Ziya Aktaş

Ahat Andican

Refik Aras

Mehmet Aydın

Ali Çoşkun

Nami Çağan

H. Hüsnü Doğan

Halit Dumankaya

Bülent Ecevit

Algan Hacaloğlu

Ercan Karakaş

Yılmaz Karakoyunlu

M. Cavit Kavak

Ahmet Güryüz Ketenci

Osman Kılıç

Mehmet Tahir Köse

Emin Kul

Necdet Menzir

Mehmet Moğultay

Yusuf Namoğlu

Altan Öymen

Korkut Özal

Ali Talip Özdemir

H. Hüsamettin Özkan

Yusuf Pamuk

Mehmet Cevdet Selvi

Mehmet Sevigen

Ahmet Tan

Güneş Taner

Bülent Tanla

Zekeriya Temizel

Erdoğan Toprak

Ali Topuz

Şadan Tuzcu

İZMİR

Veli Aksoy

Ali Rıza Bodur

Işın Çelebi

İ. Kaya Erdem

Sabri Ergül

Şükrü Sina Gürel

Aydın Güven Gürkan

Gencay Gürün

Birgen Keleş

Mehmet Köstepen

Atilla Mutman

Metin Öney

Ahmet Piriştina

Rüşdü Saracoglu

Rıfat Serdaroğlu

Süha Tanık

Hakan Tartan

Zerrin Yeniceli

KAHRAMANMARAŞ

Esat Bütün

Ali Doğan

Ali Şahin

KARABÜK

Şinasi Altıner

Erol Karan

KARAMAN

Fikret Ünlü

KARS

Y. Selahattin Beyribey

Çetin Bilgir

KASTAMONU

Murat Başesgioğlu

Hadi Dilekçi

KAYSERİ

İsmail Cem

Recep Kırış

İbrahim Yılmaz

KIRIKKALE

Recep Mızrak

KIRKLARELİ

İrfan Gürpınar

Cemal Özbilen

Necdet Tekin

KOCAELİ

Bülent Atasayan

Halil Çalık

Onur Kumbaracıbaşı

Hayrettin Uzun

Bekir Yurdagül

KONYA

Ahmet Alkan

Abdullah Turan Bilge

Nezir Büyükcengiz

Mehmet Keçeciler

KÜTAHYA

Emin Karaa

Mehmet Korkmaz

MALATYA

Miraç Akdoğan

Metin Emiroğlu

Ayhan Fırat

MANİSA

Abdullah Akarsu

Tevfik Diker

Ayseli Göksoy

Hasan Gülay

Sümer Oral

Ekrem Pakdemirli

Cihan Yazar

Erdoğan Yetenç

MARDİN

Süleyman Çelebi

Ömer Ertaş

MUĞLA

Lale Aytaman

Zeki Çakıroğlu

Fikret Uzunhasan

NEVŞEHİR

Abdülkadir Baş

NİĞDE

Akın Gönen

ORDU

İhsan Çabuk

Mustafa Bahri Kibar

Müjdat Koç

Nabi Poyraz

Refaiddin Şahin

Şükrü Yürür

RİZE

Avni Kabaoğlu

Ahmet Kabil

Ahmet Mesut Yılmaz

SAKARYA

Teoman Akgür

Ahmet Neidim

Ersin Taranoğlu

SAMSUN

Cemal Alişan

İrfan Demiralp

Ayhan Gürel

Yalçın Gürtan

Murat Karayalçın

Biltekin Özdemir

Adem Yıldız

SİİRT

Nizamettin Sevgili

SİNOP

Metin Bostancıoğlu

Yaşar Topçu

SİVAS

Mahmut Işık

Nevzat Yanmaz

Muhsin Yazıcıoğlu

ŞANLIURFA

Seyit Eyyüpoğlu

Eyüp Cenap Gülpınar

ŞIRNAK

Mehmet Salih Yıldırım

TEKİRDAĞ

Fevzi Aytekin

Bayram Fırat Dayanıklı

Enis Sülün

TOKAT

Hanefi Çelik

Metin Gürdere

Şahin Ulusoy

TRABZON

Eyüp Aşık

Ali Kemal Başaran

İbrahim Çebi

Hikmet Sami Türk

TUNCELİ

Orhan Veli Yıldırım

UŞAK

Yıldırım Aktürk

Mehmet Yaşar Ünal

VAN

Şerif Bedirhanoğlu

YALOVA

Yaşar Okuyan

YOZGAT

Lütfullah Kayalar

İsmail Durak Ünlü

ZONGULDAK

Veysel Atasoy

Tahsin Boray Baycık

Hasan Gemici

Osman Mümtaz Soysal

 

 

 

(Reddenler)

ADANA

Cevdet Akçalı

Yakup Budak

Sıtkı Cengil

İ. Cevher Cevheri

M. Halit Dağlı

Veli Andaç Durak

İbrahim Ertan Yülek

ADIYAMAN

Mahmut Nedim Bilgiç

Ahmet Çelik

Ahmet Doğan

AFYON

Sait Açba

İsmet Attila

Osman Hazer

Yaman Törüner

Kubilay Uygun

Nuri Yabuz

AĞRI

M. Sıddık Altay

Cemil Erhan

Celal Esin

M. Ziyattin Tokar

AKSARAY

Mehmet Altınsoy

Nevzat Köse

Murtaza Özkanlı

AMASYA

Ahmet İyimaya

Cemalettin Lafcı

ANKARA

İlhan Aküzüm

Ahmet Bilge

Hasan Hüseyin Ceylan

Ömer Ekinci

Mehmet Gölhan

Şaban Karataş

Ahmet Tekdal

Rıza Ulucak

Ersönmez Yarbay

ANTALYA

Osman Berberoğlu

Arif Ahmet Denizolgun

Hayri Doğan

ARDAHAN

Saffet Kaya

ARTVİN

Hasan Ekinci

AYDIN

Ali Rıza Gönül

Nahit Menteşe

Muhammet Polat

BALIKESİR

Abdülbaki Ataç

Ahmet Bilgiç

İsmail Özgün

İlyas Yılmazyıldız

BATMAN

Alaattin Sever Aydın

Musa Okçu

Faris Özdemir

BAYBURT

Suat Pamukçu

BİLECİK

Bahattin Şeker

BİNGÖL

Kazım Ataoğlu

Hüsamettin Korkutata

Mahmut Sönmez

BİTLİS

Zeki Ergezen

Abdulhaluk Mutlu

BOLU

Feti Görür

Necmi Hoşver

Mustafa Yünlüoğlu

BURDUR

Mustafa Çiloğlu

BURSA

Abdülkadir Cenkçiler

Mehmet Altan Karapaşaoğlu

Cemal Külahlı

Ali Osman Sönmez

Turhan Tayan

Ertuğrul Yalçınbayır

ÇANAKKALE

Nevfel Şahin

ÇANKIRI

İsmail Coşar

Ahmet Uyanık

ÇORUM

Bekir Aksoy

Mehmet Aykaç

Zülfikar Gazi

DENİZLİ

M. Kemal Aykurt

Mehmet Gözlükaya

Haluk Müftüler

Ramazan Yenidede

DİYARBAKIR

Abdülkadir Aksu

Ferit Bora

M. Salim Ensarioğlu

Sacit Günbey

Seyyit Haşim Haşimi

Ömer Vehbi Hatipoğlu

Yakup Hatipoğlu

Salih Sümer

EDİRNE

Ümran Akkan

Evren Bulut

ELAZIĞ

Mehmet Ağar

Ömer Naimi Barım

Hasan Belhan

Cihan Paçacı

Ahmet Cemil Tunç

ERZİNCAN

Tevhit Karakaya

Naci Terzi

ERZURUM

Zeki Ertugay

Lütfü Esengün

Abdulilah Fırat

İsmail Köse

Ömer Özyılmaz

Aslan Polat

Şinasi Yavuz

ESKİŞEHİR

Demir Berberoğlu

Hanifi Demirkol

GAZİANTEP

Nurettin Aktaş

Kahraman Emmioğlu

Mehmet Bedri İncetahtacı

GİRESUN

Turhan Alçelik

Ergun Özdemir

GÜMÜŞHANE

Lütfi Doğan

HAKKÂRİ

Mustafa Zeydan

HATAY

Abdulkadir Akgöl

Süleyman Metin Kalkan

Mehmet Sılay

Ali Uyar

IĞDIR

Şamil Ayrım

ISPARTA

Ömer Bilgin

A. Aykon Doğan

Mustafa Köylü

Halil Yıldız

İÇEL

Fevzi Arıcı

Mehmet Emin Aydınbaş

Saffet Benli

Turhan Güven

Ayfer Yılmaz

İSTANBUL

Meral Akşener

Yıldırım Aktuna

Sedat Aloğlu

Tayyar Altıkulaç

Azmi Ateş

Mustafa Baş

Mukadder Başeğmez

Tansu Çiller

Gürcan Dağdaş

Süleyman Arif Emre

Hasan Tekin Enerem

Ekrem Erdem

Mehmet Fuat Fırat

Metin Işık

İsmail Kahraman

Cefi Jozef Kamhi

Hüseyin Kansu

Hayri Kozakçıoğlu

Göksal Küçükali

Ali Oğuz

Mehmet Ali Şahin

Osman Yumakoğulları

Bahattin Yücel

Bahri Zengin

Namık Kemal Zeybek

İZMİR

Turhan Arınç

Hasan Denizkurdu

Işılay Saygın

Ufuk Söylemez

Sabri Tekir

İsmail Yılmaz

KAHRAMANMARAŞ

Hasan Dikici

Avni Doğan

Ahmet Dökülmez

Mustafa Kamalak

Mehmet Sağlam

KARABÜK

Hayrettin Dilekcan

KARAMAN

Abdullah Özbey

Zeki Ünal

KARS

Sabri Güner

Zeki Karabayır

KASTAMONU

Fethi Acar

Nurhan Tekinel

Haluk Yıldız

KAYSERİ

Memduh Büyükkılıç

Osman Çilsal

Abdullah Gül

Nurettin Kaldırımcı

Salih Kapusuz

KIRIKKALE

Kemal Albayrak

Hacı Filiz

Mikail Korkmaz

KIRKLARELİ

A. Sezal Özbek

KIRŞEHİR

Ömer Demir

Cafer Güneş

KİLİS

Mustafa Kemal Ateş

Doğan Güreş

KOCAELİ

Necati Çelik

İsmail Kalkandelen

Şevket Kazan

Osman Pepe

KONYA

Hüseyin Arı

Veysel Candan

Remzi Çetin

Necati Çetinkaya

Necmettin Erbakan

Abdullah Gencer

Ali Günaydın

Teoman Rıza Güneri

Hasan Hüseyin Öz

Lütfi Yalman

Mehmet Ali Yavuz

KÜTAHYA

Ahmet Derin

İsmail Karakuyu

Metin Perli

MALATYA

Oğuzhan Asiltürk

Yaşar Canbay

Fikret Karabekmez

M. Recai Kutan

MANİSA

Rıza Akçalı

Bülent Arınç

Yahya Uslu

MARDİN

Muzaffer Arıkan

Mahmut Duyan

Hüseyin Yıldız

MUĞLA

İrfettin Akar

Mustafa Dedeoğlu

Enis Yalım Erez

MUŞ

Necmettin Dede

Nedim İlci

Erkan Kemaloğlu

Sabahattin Yıldız

NEVŞEHİR

Mehmet Elkatmış

Esat Kıratlıoğlu

NİĞDE

Doğan Baran

Mehmet Salih Katırcıoğlu

Ergun Özkan

ORDU

Hüseyin Olgun Akın

Mustafa Hasan Öz

RİZE

Şevki Yılmaz

SAKARYA

Nezir Aydın

Cevat Ayhan

Nevzat Ercan

Ertuğrul Eryılmaz

SAMSUN

Ahmet Demircan

Nafiz Kurt

Latif Öztek

Musa Uzunkaya

SİİRT

Ahmet Nurettin Aydın

Mehmet Emin Aydın

SİNOP

Kadir Bozkurt

SİVAS

Musa Demirci

Tahsin Irmak

Temel Karamollaoğlu

Abdüllatif Şener

ŞANLIURFA

Sedat Edip Bucak

Necmettin Cevheri

İbrahim Halil Çelik

Zülfükar İzol

Ahmet Karavar

Abdülkadir Öncel

M. Fevzi Şıhanlıoğlu

ŞIRNAK

Bayar Ökten

Mehmet Tatar

TEKİRDAĞ

Nihan İlgün

TOKAT

Abdullah Arslan

Ali Şevki Erek

Ahmet Fevzi İnceöz

Bekir Sobacı

TRABZON

Yusuf Bahadır

Kemalettin Göktaş

Şeref Malkoç

İsmail İlhan Sungur

TUNCELİ

Kamer Genç

UŞAK

Hasan Karakaya

VAN

Maliki Ejder Arvas

Mustafa Bayram

Fethullah Erbaş

Şaban Şevli

Mahmut Yılbaş

YALOVA

Cevdet Aydın

YOZGAT

İlyas Arslan

Kazım Arslan

Yusuf Bacanlı

Abdullah Örnek

ZONGULDAK

Necmettin Aydın

Ömer Barutçu

 

 

(Mükerrer Oy)

 

 

DENİZLİ

Mehmet Gözlükaya (RED) 

 

 

(Oya Katılmayanlar)

ANKARA

Saffet Arıkan Bedük

Ünal Erkan

ARTVİN

Metin Arifağaoğlu

BARTIN

Köksal Toptan

BİLECİK

Şerif Çim

ÇANAKKALE

Hikmet Aydın

ÇORUM

Yasin Hatiboğlu (Bşk. V.)

İSTANBUL

Aydın Menderes

KAYSERİ

Ayvaz Gökdemir

KÜTAHYA

Mustafa Kalemli (Başkan )

MARDİN

Fehim Adak (B.)

TEKİRDAĞ

Hasan Peker

 

 

(Açık Üyelik)

 

 

KIRŞEHİR                   1

 

 

İzmir Milletvekili Metin Öney ve 60 Arkadaşının, Tutumunun, Anayasa, Kanunlar ve Cumhuriyetin Temel İlkeleri ve Gelenekleri ile Bağdaşmadığı İddiasıyla Adalet Bakanı Şevket Kazan Hakkında Meclis Soruşturması Açılmasına İlişkin Önergesine Verilen Oyların Sonucu :

Kabul edilmemiştir .

            Üye Sayısı        :          549

            Kullanılan Oylar          :          532

            Kabul Edenler                         :           259

            Reddedenler                            :           273

            Çekimserler                 :           0

            Mükerrer Oylar                       :           0

            Geçersiz Oylar                        :           0

            Oya Katılmayanlar                  :           17

            Açık Üyelikler            :           1

(Kabul Edenler)

ADANA

Uğur Aksöz

İmren Aykut

İbrahim Yavuz Bildik

M. Ali Bilici

Mehmet Büyükyılmaz

Erol Çevikçe

Tuncay Karaytuğ

Mustafa Küpeli

Arif Sezer

ADIYAMAN

Mahmut Bozkurt

Celal Topkan

AFYON

H. İbrahim Özsoy

AĞRI

Yaşar Eryılmaz

AKSARAY

Sadi Somuncuoğlu

AMASYA

Aslan Ali Hatipoğlu

Haydar Oymak

ANKARA

Nejat Arseven

Yılmaz Ateş

Gökhan Çapoğlu

Cemal Çiçek

Ali Dinçer

Eşref Erdem

Agah Oktay Güner

Halis Uluç Gürkan

İrfan Köksalan

M. Seyfi Oktay

Mehmet Sağdıç

Önder Sav

Yücel Seçkiner

İlker Tuncay

Aydın Tümen

Hikmet Uluğbay

ANTALYA

Deniz Baykal

Emre Gönensay

İbrahim Gürdal

Bekir Kumbul

Sami Küçükbaşkan

Yusuf Öztop

Metin Şahin

ARDAHAN

İsmet Atalay

ARTVİN

Süleyman Hatinoğlu

AYDIN

Cengiz Altınkaya

M. Fatih Atay

Sema Pişkinsüt

İsmet Sezgin

Yüksel Yalova

BALIKESİR

Safa Giray

Tamer Kanber

Mustafa Güven Karahan

İ. Önder Kırlı

Hüsnü Sıvalıoğlu

BARTIN

Zeki Çakan

Cafer Tufan Yazıcıoğlu

BATMAN

Ataullah Hamidi

BAYBURT

Ülkü Güney

BİTLİS

Edip Safder Gaydalı

Kamran İnan

BOLU

Avni Akyol

Abbas İnceayan

Mustafa Karslıoğlu

BURDUR

Yusuf Ekinci

Kazım Üstüner

BURSA

Yüksel Aksu

Ali Rahmi Beyreli

Cavit Çağlar

İlhan Kesici

Hayati Korkmaz

Feridun Pehlivan

Yahya Şimşek

İbrahim Yazıcı

ÇANAKKALE

Mustafa Cumhur Ersümer

Ahmet Küçük

A. Hamdi Üçpınarlar

ÇANKIRI

Mete Bülgün

ÇORUM

Ali Haydar Şahin

DENİZLİ

Hilmi Develi

Adnan Keskin

Hasan Korkmazcan

DİYARBAKIR

Muzaffer Arslan

Sebgetullah Seydaoğlu

EDİRNE

Mustafa İlimen

Erdal Kesebir

ERZİNCAN

Mustafa Kul

Mustafa Yıldız

ERZURUM

Necati Güllülü

ESKİŞEHİR

Necati Albay

Mustafa Balcılar

Demir Berberoğlu

İbrahim Yaşar Dedelek

Mahmut Erdir

GAZİANTEP

Mehmet Batallı

Hikmet Çetin

Ali Ilıksoy

Mustafa R. Taşar

Ünal Yaşar

Mustafa Yılmaz

GİRESUN

Burhan Kara

Yavuz Köymen

Rasim Zaimoğlu

GÜMÜŞHANE

Mahmut Oltan Sungurlu

HAKKARİ

Naim Geylani

HATAY

Fuat Çay

Ali Günay

Nihat Matkap

Levent Mıstıkoğlu

Atilla Sav

Hüseyin Yayla

IĞDIR

Adil Aşırım

ISPARTA

Erkan Mumcu

İÇEL

Oya Araslı

Halil Cin

Ali Er

Abdülbaki Gökçel

D. Fikri Sağlar

Mustafa İstemihan Talay

Rüştü Kazım Yücelen

İSTANBUL

Bülent Akarcalı

Ziya Aktaş

Ahat Andican

Refik Aras

Mehmet Aydın

Ali Coşkun

Nami Çağan

H. Hüsnü Doğan

Halit Dumankaya

Bülent Ecevit

Algan Hacaloğlu

Ercan Karakaş

Yılmaz Karakoyunlu

M. Cavit Kavak

Ahmet Güryüz Ketenci

Osman Kılıç

Mehmet Tahir Köse

Emin Kul

Necdet Menzir

Mehmet Moğultay

Yusuf Namoğlu

Altan Öymen

Korkut Özal

Ali Talip Özdemir

H. Hüsammettin Özkan

Yusuf Pamuk

Mehmet Cevdet Selvi

Mehmet Sevigen

Ahmet Tan

Güneş Taner

Bülent Tanla

Zekeriya Temizel

Erdoğan Toprak

Ali Topuz

Şadan Tuzcu

İZMİR

Veli Aksoy

Ali Rıza Bodur

Işın Çelebi

İ. Kaya Erdem

Sabri Ergül

Şükrü Sina Gürel

Aydın Güven Gürkan

Gencay Gürün

Birgen Keleş

Mehmet Köstepen

Atilla Mutman

Metin Öney

Ahmet Piriştina

Rüşdü Saracoğlu

Rıfat Serdaroglu

Süha Tanık

Hakan Tartan

Zerrin Yeniceli

KAHRAMANMARAŞ

Esat Bütün

Ali Doğan

Ali Şahin

KARABÜK

Şinasi Altıner

Erol Karan

KARAMAN

Fikret Ünlü

KARS

Y. Selahattin Beyribey

Çetin Bilgir

KASTAMONU

Murat Başesgioğlu

Hadi Dilekçi

KAYSERİ

İsmail Cem

İbrahim Yılmaz

KIRIKKALE

Recep Mızrak

KIRKLARELİ

İrfan Gürpınar

Cemal Özbilen

Necdet Tekin

KOCAELİ

Bülent Atasayan

Halil Çalık

Onur Kumbaracıbaşı

Hayrettin Uzun

Bekir Yurdagül

KONYA

Ahmet Alkan

Abdullah Turan Bilge

Nezir Büyükcengiz

Mehmet Keçeciler

KÜTAHYA

Emin Karaa

Mehmet Korkmaz

MALATYA

Miraç Akdoğan

Metin Emiroğlu

Ayhan Fırat

MANİSA

Abdullah Akarsu

Tevfik Diker

Ayseli Göksoy

Hasan Gülay

Sümer Oral

Cihan Yazar

Erdoğan Yetenç

MARDİN

Süleyman Çelebi

Ömer Ertaş

MUĞLA

Lale Aytaman

Zeki Çakıroğlu

Fikret Uzunhasan

NEVŞEHİR

Abdülkadir Baş

NİĞDE

Akın Gönen

ORDU

İhsan Çabuk

Mustafa Bahri Kibar

Müjdat Koç

Nabi Poyraz

Refaiddin Şahin

Şükrü Yürür

RİZE

Avni Kabaoğlu

Ahmet Kabil

Ahmet Mesut Yılmaz

SAKARYA

Teoman Akgür

Ahmet Neidim

Ersin Taranoğlu

SAMSUN

Cemal Alişan

İrfan Demiralp

Ayhan Gürel

Yalçın Gürtan

Murat Karayalçın

Biltekin Özdemir

SİİRT

Nizamettin Sevgili

SİNOP

Metin Bostancıoğlu

Yaşar Topçu

SİVAS

Mahmut Işık

ŞANLIURFA

Seyit Eyyüpoğlu

Eyyüp Cenap Gülpınar

ŞIRNAK

Mehmet Salih Yıldırım

TEKİRDAĞ

Fevzi Aytekin

Bayram Fırat Dayanıklı

Enis Sülün

TOKAT

Metin Gürdere

Şahin Ulusoy

TRABZON

Eyüp Aşık

Ali Kemal Başaran

İbrahim Çebi

Hikmet Sami Türk

TUNCELİ

Kamer Genç

Orhan Veli Yıldırım

UŞAK

Yıldırım Aktürk

Mehmet Yaşar Ünal

VAN

Şerif Bedirhanoğlu

YALOVA

Yaşar Okuyan

YOZGAT

Lütfullah Kayalar

İsmail Durak Ünlü

ZONGULDAK

Veysel Atasoy

Tahsin Boray Baycık

Hasan Gemici

Osman Mümtaz Soysal

(Reddedenler)

 

ADANA

Cevdet Akçalı

Yakup Budak

Sıtkı Cengil

İ. Cevher Cevheri

M. Halit Dağlı

Veli Andaç Durak

Orhan Kavuncu

İbrahim Ertan Yülek

ADIYAMAN

Mahmut Nedim Bilgiç

Ahmet Çelik

Ahmet Doğan

AFYON

Sait Açba

İsmet Attila

Osman Hazer

Yaman Törüner

Kubilay Uygun

Nuri Yabuz

AĞRI

M. Sıddık Altay

Cemil Erhan

Celal Esin

M. Ziyattin Tokar

AKSARAY

Mehmet Altınsoy

Nevzat Köse

Murtaza Özkanlı

AMASYA

Ahmet İyimaya

Cemalettin Lafcı

ANKARA

İlhan Aküzüm

Ahmet Bilge

Hasan Hüseyin Ceylan

Mehmet Ekici

Ömer Ekinci

Mehmet Gölhan

Şaban Karataş

Ahmet Tekdal

Rıza Ulucak

Ersönmez Yarbay

ANTALYA

Osman Berberoğlu

Arif Ahmet Denizolgun

Hayri Doğan

ARDAHAN

Saffet Kaya

ARTVİN

Hasan Ekinci

AYDIN

Ali Rıza Gönül

Nahit Menteşe

Muhammet Polat

BALIKESİR

Abdülbaki Ataç

Ahmet Bilgiç

İsmail Özgün

İlyas Yılmazyıldız

BATMAN

Alaattin Sever Aydın

Musa Okçu

Faris Özdemir

BAYBURT

Suat Pamukçu

BİLECİK

Bahattin Şeker

BİNGÖL

Kazım Ataoğlu

Hüsamettin Korkutata

Mahmut Sönmez

BİTLİS

Zeki Ergezen

Abdulhaluk Mutlu

BOLU

Feti Görür

Necmi Hoşver

Mustafa Yünlüoğlu

BURDUR

Mustafa Çiloğlu

BURSA

Abdülkadir Cenkçiler

Mehmet Altan Karapaşaoğlu

Cemal Külahlı

Ali Osman Sönmez

Turhan Tayan

Ertuğrul Yalçınbayır

ÇANAKKALE

Nevfel Şahin

ÇANKIRI

İsmail Coşar

Ahmet Uyanık

ÇORUM

Bekir Aksoy

Mehmet Aykaç

Hasan Çağlayan

Zülfikar Gazi

DENİZLİ

M. Kemal Aykurt

Mehmet Gözlükaya

Haluk Müftüler

Ramazan Yenidede

DİYARBAKIR

Abdülkadir Aksu

Ferit Bora

M. Salim Ensarioğlu

Sacit Günbey

Seyyit Haşim Haşimi

Ömer Vehbi Hatipoğlu

Yakup Hatipoğlu

Salih Sümer

EDİRNE

Ümran Akkan

Evren Bulut

ELAZIĞ

Mehmet Ağar

Ömer Naimi Barım

Hasan Belhan

Cihan Paçacı

Ahmet Cemil Tunç

ERZİNCAN

Tevhit Karakaya

Naci Terzi

ERZURUM

Lütfü Esengün

Abdulilah Fırat

İsmail Köse

Ömer Özyılmaz

Aslan Polat

Şinasi Yavuz

ESKİŞEHİR

Hanifi Demirkol

GAZİANTEP

Nurettin Aktaş

Kahraman Emmioğlu

Mehmet Bedri İncetahtacı

GİRESUN

Turhan Alçelik

Ergun Özdemir

GÜMÜŞHANE

Lütfi Doğan

HAKKÂRİ

Mustafa Zeydan

HATAY

Abdulkadir Akgöl

Süleyman Metin Kalkan

Mehmet Sılay

Ali Uyar

IĞDIR

Şamil Ayrım

ISPARTA

Ömer Bilgin

A. Aykon Doğan

Mustafa Köylü

Halil Yıldız

İÇEL

Fevzi Arıcı

Mehmet Emin Aydınbaş

Saffet Benli

Turhan Güven

Ayfer Yılmaz

İSTANBUL

Meral Akşener

Yıldırım Aktuna

Sedat Aloğlu

Tayyar Altıkulaç

Azmi Ateş

Mustafa Baş

Mukadder Başeğmez

Tansu Çiller

Gürcan Dağdaş

Süleyman Arif Emre

Hasan Tekin Enerem

Ekrem Erdem

Mehmet Fuat Fırat

Metin Işık

İsmail Kahraman

Cefi Jozef Kamhi

Hüseyin Kansu

Hayri Kozakçıoğlu

Göksal Küçükali

Ali Oğuz

Mehmet Ali Şahin

Osman Yumakoğulları

Bahattin Yücel

Bahri Zengin

Namık Kemal Zeybek

İZMİR

Turhan Arınç

Işılay Saygın

Ufuk Söylemez

Sabri Tekir

İsmail Yılmaz

KAHRAMANMARAŞ

Hasan Dikici

Avni Doğan

Ahmet Dökülmez

Mustafa Kamalak

Mehmet Sağlam

KARABÜK

Hayrettin Dilekcan

KARAMAN

Abdullah Özbey

Zeki Ünal

KARS

Sabri Güner

Zeki Karabayır

KASTAMONU

Fethi Acar

Nurhan Tekinel

Haluk Yıldız

KAYSERİ

Memduh Büyükkılıç

Osman Çilsal

Abdullah Gül

Nurettin Kaldırımcı

Salih Kapusuz

Recep Kılıç

KIRIKKALE

Kemal Albayrak

Hacı Filiz

Mikail Korkmaz

KIRKLARELİ

A. Sezal Özbek

KIRŞEHİR

Ömer Demir

Cafer Güneş

KİLİS

Mustafa Kemal Ateş

KOCAELİ

Necati Çelik

İsmail Kalkandelen

Şevket Kazan

Osman Pepe

KONYA

Hüseyin Arı

Veysel Candan

Remzi Çetin

Necati Çetinkaya

Necmettin Erbakan

Abdullah Gencer

Ali Günaydın

Teoman Rıza Güneri

Hasan Hüseyin Öz

Mustafa Ünaldı

Lütfi Yalman

Mehmet Ali Yavuz

KÜTAHYA

Ahmet Derin

İsmail Karakuyu

Metin Perli

MALATYA

Oğuzhan Asiltürk

Yaşar Canbay

Fikret Karabekmez

M. Recai Kutan

MANİSA

Rıza Akçalı

Bülent Arınç

Yahya Uslu

MARDİN

Fehim Adak

Muzaffer Arıkan

Mahmut Duyan

Hüseyin Yıldız

MUĞLA

İrfettin Akar

Mustafa Dedeoğlu

Enis Yalım Erez

MUŞ

Necmettin Dede

Nedim İlci

Erkan Kemaloğlu

Sabahattin Yıldız

NEVŞEHİR

Mehmet Elkatmış

Esat Kıratlıoğlu

NİĞDE

Doğan Baran

Mehmet Salih Katırcıoğlu

Ergun Özkan

ORDU

Hüseyin Olgun Akın

Mustafa Hasan Öz

RİZE

Şevki Yılmaz

SAKARYA

Nezir Aydın

Cevat Ayhan

Nevzat Ercan

Ertuğrul Eryılmaz

SAMSUN

Ahmet Demircan

Nafiz Kurt

Latif Öztek

Musa Uzunkaya

SİİRT

Ahmet Nurettin Aydın

Mehmet Emin Aydın

SİNOP

Kadir Bozkurt

SIVAS

Musa Demirci

Tahsin Irmak

Temel Karamollaoğlu

Abdüllatif Şener

Nevzat Yanmaz

Muhsin Yazıcıoğlu

ŞANLIURFA

Sedat Edip Bucak

Necmettin Cevheri

İbrahim Halil Çelik

Zülfükar İzol

Ahmet Karavar

Abdülkadir Öncel

M. Fevzi Şıhanlıoğlu

ŞIRNAK

Bayar Ökten

Mehmet Tatar

TEKİRDAĞ

Nihan İlgün

TOKAT

Abdullah Arslan

Hanefi Çelik

Ali Şevki Erek

Ahmet Feyzi İnceöz

Bekir Sobacı

TRABZON

Yusuf Bahadır

Kemalettin Göktaş

Şeref Malkoç

İsmail İlhan Sungur

UŞAK

Hasan Karakaya

VAN

Maliki Ejder Arvas

Mustafa Bayram

Fethullah Erbaş

Şaban Şevli

Mahmut Yılbaş

YALOVA

Cevdet Aydın

YOZGAT

İlyas Arslan

Kazım Arslan

Abdullah Örnek

ZONGULDAK

Necmettin Aydın

Ömer Barutçu

ANKARA

Saffet Arıkan Bedük

Ünal Erkan

ARTVİN

Metin Arifağaoğlu

BARTIN

Köksal Toptan

BİLECİK

Şerif Çim

ÇANAKKALE

Hikmet Aydın

ÇORUM

Yasin Hatiboğlu (Bşk. V.)

ERZURUM

Zeki Ertugay

İSTANBUL

Aydın Menderes

İZMİR

Hasan Denizkurdu

KAYSERİ

Ayvaz Gökdemir

KİLİS

Doğan Güreş

KÜTAHYA

Mustafa Kalemli (Başkan)

MANİSA

Ekrem Pakdemirli

SAMSUN

Adem Yıldız

TEKİRDAĞ

Hasan Peker

YOZGAT

Yusuf Bacanlı

(Açık Üyelik)

 

 

KIRŞEHİR                     1

 

 

TUTANAĞIN SONU