DÖNEM : 20 CİLT : 22 YASAMA YILI : 2
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
68 inci Birleşim
13 . 3 . 1997 Perşembe
İ Ç İ N D E K
İ L E R
I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. – GELEN KÂĞITLAR
III. – YOKLAMALAR
IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. – Tekirdağ Milletvekili Fevzi Aytekin’in, gazilerimizin ekonomik
durumlarının düzeltilmesine ilişkin gündemdışı
konuşması
2. – Bolu Milletvekili Mustafa Karslıoğlu’nun, 14 Mart
Tıp Bayramı ve ülkemizin sağlık sorunlarına
ilişkin gündemdışı konuşması
3. – Hatay Milletvekili Mehmet Sılay’ın, Ahıska
Türklerinin son durumuna ilişkin gündemdışı
konuşması
V. – ÖNERİLER
A)
DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1. – (10/67) ve (10/13, 53) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonları raporlarının gündemdeki
yeri, görüşme günü ve çalışma saatlerine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
VI. – KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
1. – 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa
Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/215) (S.
Sayısı : 23)
2. – Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri
Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/569) (S.
Sayısı : 209)
VII. – SORULAR VE CEVAPLAR
A)
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. – Ankara Milletvekili Hikmet Uluğbay’ın, TPAO adlı
tankerde çıkan yangına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Gürcan Dağdaş’ın yazılı cevabı (7/2100)
I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak iki oturum yaptı.
Kültür Bakanı İsmail Kahraman, İstiklal
Marşımızın Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabulünün 76
ncı yıldönümü münasebetiyle açıklamada bulundu; CHP İçel
Milletvekili Durmuş Fikri Sağlar, DSP Kütahya Milletvekili Emin Karaa,
RP Çorum Milletvekili Zülfikâr Gazi, DYP İstanbul Milletvekili Tayyar
Altıkulaç, ANAP Kahramanmaraş Milletvekili Esat Bütün grupları
adına, Ankara Milletvekili Mehmet Ekici de şahsı adına
aynı konuda birer konuşma yaptılar.
Konya Milletvekili A. Turan Bilge’nin, tarım ve
hayvancılığın sorunlarına ilişkin
gündemdışı konuşmasına Tarım ve Köyişleri
Bakanı Musa Demirci,
Gaziantep Milletvekili Ünal Yaşar’ın, organize sanayi
bölgeleri ve küçük sanayi sitelerinin sorunlarına ilişkin
gündemdışı konuşmasına Sanayi ve Ticaret Bakanı
E. Yalım Erez,
Cevap verdiler.
Erzurum Milletvekili Ömer Özyılmaz da zorunlu
eğitime ilişkin gündemdışı bir konuşma
yaptı.
Aydın Milletvekili İsmet Sezgin ve 21
arkadaşının, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkileri
konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/10)
okundu; önergenin gündemde yerini alacağı, öngörüşmesinin,
sırasında yapılacağı bildirildi.
Bazı milletvekillerinin izinli sayılmalarına ilişkin
Başkanlık tezkeresi ile,
11.3.1997 tarihli Gelen Kâğıtlarda yayımlanan ve
bastırılıp dağıtılan 247 sıra
sayılı, 2972 sayılı Mahallî İdareler ile Mahalle
Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun
ile 1580 Sayılı Belediye Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 48 saat geçmeden gündemin “Kanun Tasarı
ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmının 6 ncı sırasına alınmasına
ilişkin Danışma Kurulu önerisi,
Kabul edildi.
Başkanlık Divanında boş bulunan ve RP Grubuna
düşen Kâtip Üyeliğe Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş,
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda boş bulunan ve DYP
Grubuna düşen üyeliğe Yozgat Milletvekili Yusuf Bacanlı,
Gruplarınca aday gösterilerek seçildiler.
Gündemin “Sözlü Sorular” kısmına geçilerek;
1 inci sırada bulunan (6/233)
2 nci sırada bulunan (6/234)
3 üncü sırada bulunan (6/235)
4 üncü sırada bulunan (6/236)
5 inci sırada bulunan (6/237)
6 ncı sırada bulunan (6/238)
7 nci sırada bulunan (6/239)
8 inci sırada bulunan (6/240)
9 uncu sırada bulunan (6/241)
10 uncu sırada bulunan (6/242)
11 inci sırada bulunan (6/243)
12 nci sırada bulunan (6/246)
13 üncü sırada bulunan (6/249)
14 üncü sırada bulunan (6/250)
15 inci sırada bulunan (6/252)
16 ncı sırada bulunan (6/253)
17 nci sırada bulunan (6/254)
18 inci sırada bulunan (6/255)
19 uncu sırada bulunan (6/256)
20 nci sırada bulunan (6/257)
Esas numaralı sözlü soruların, üç birleşim içerisinde
cevaplandırılmadıklarından, yazılı soruya
çevrildikleri ve gündemden çıkarıldıkları
açıklandı.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmının :
1 inci sırasında bulunan 23 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda
hazır bulunmadıklarından ertelendi.
5 inci sırasında bulunan, Yurtdışında
Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu
Tasarısının (1/569) (S. Sayısı : 209)
görüşmelerine devam edilerek, 3 üncü maddesi kabul edildi, 4 üncü maddesi
üzerinde bir süre görüşüldü.
13 Mart 1997 Perşembe günü saat 15.00’te toplanmak üzere,
birleşime 19.06’da son verildi.
Kamer Genç
Başkanvekili
Mustafa Baş Ünal
Yaşar
İstanbul Gaziantep
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Zeki Ergezen
Bitlis
Kâtip Üye
II. – GELEN KÂĞITLAR
13 . 3 . 1997
PERŞEMBE
Tasarılar
1. – Başbakanlık Basımevi Döner Sermaye
İşletmesi Kuruluşu Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı (1/579) (Plan ve Bütçe
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.3.1997)
2. – 2634 Sayılı Turizmi Teşvik
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı (1/580) (Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi : 10.3.1997)
3. – Sosyal Sigortalar Kanununun 9 uncu Maddesine Bir
Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı (1/581)
(Dışişleri ve Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi : 10.3.1997)
4. – İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri
Korumaya Dair Sözleşmenin Oluşturduğu Denetim
Mekanizmasının Yeniden Yapılanmasına İlişkin 11
No.lu Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında
Kanun Tasarısı (1/582) (Adalet ve Dışişleri
komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.3.1997)
5. – Seferberlik ve Savaş Hali Kanununun Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı (1/583) (Millî Savunma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi : 10.3.1997)
6. – Türkiye Cumhuriyeti ve Mısır Arap
Cumhuriyeti Arasında Mahkeme Kararlarının Tanınması ve
Tenfizi Hakkında Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/584) (Adalet ve
Dışişleri komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi : 10.3.1997)
7. – Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti
Arasında Hava Taşımacılığı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/585) (Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi : 10.3.1997)
8. – İzmir Antlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısı (1/586) (Dışişleri Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi : 10.3.1997)
9. – Ekonomik İşbirliği
Teşkilatı (EİT), (Ulusal Temsilciler ve Uluslararası
Personelin Yasal Statüsüne Dair Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı (1/587
(Dışişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi : 11.3.1997)
Teklifler
1. – Konya Milletvekili Remzi Çetin ve 10
Arkadaşının; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 28.3.1983 Tarihli ve 2809
Sayılı Kanun ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamelere Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/728)
(Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe
komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.3.1997)
2. – Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın;
Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi
(2/729) (Plan ve Bütçe ve Anayasa komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi : 10.3.1997)
Tezkere
1. – Türkiye Büyük Millet Meclisinin Denetimine Tabi
Kuruluşların 1995 Yılı Faaliyetleri, Bilanço, Kâr ve Zarar
Hesaplarına Ait Raporların Sunulduğuna İlişkin
Başbakanlık Tezkeresi (3/714) (Kamu İktisadî Teşebbüsleri
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.3.1997)
Raporlar
1. – Kocaeli Milletvekili Şevket Kazan ve 15
Arkadaşının, İstanbul Kadıköy’de 1 Mayıs Günü
Meydana Gelen Olaylarda Gerekli Tedbirlerin Alınmadığı
İddialarını Araştırmak Amacıyla Anayasanın
98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci Maddeleri Uyarınca Bir Meclis
Araştırması Açılmasına İlişkin Önergesi ve
(10/67) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Raporu
(S. Sayısı : 179) (Dağıtma tarihi : 13.3.1997) (GÜNDEME)
2. – Zonguldak Milletvekili Necmettin Aydın ve 16
Arkadaşı ile Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici ve 9
Arkadaşının, Taşkömürü Üretimindeki Sorunların Çözüm
Yollarının Tespiti ile Türkiye Taş Kömürü Kurumunun İçinde
Bulunduğu Durumun Araştırılarak Alınması Gereken
Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci Maddeleri Uyarınca Bir Meclis
Araştırması Açılmasına İlişkin Önergeleri ve
(10/13, 53) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
Raporu (S. Sayısı : 180) (Dağıtma tarihi : 13.3.1997)
(GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1. – Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu’nun,
gıda katkı maddelerine ilişkin Sağlık Bakanından
sözlü soru önergesi (6/465) (Başkanlığa geliş tarihi :
11.3.1997)
2. – Ankara Milletvekili Ömer Ekinci’nin, taşrada
görevli şeflere ders ücreti ödenmediği iddiasına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/466)
(Başkanlığa geliş tarihi : 11.3.1997)
3. – Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın,
Uluabat Gölü ve çevresini kirleten faktörlere karşı alınacak
tedbirlere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru
önergesi (6/467) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.3.1997)
4. – İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları’nın,
Antalya bölgesindeki muz üreticilerine uygun bir fiyatla elektrik verilip
verilmeyeceğine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
sözlü soru önergesi (6/468) (Başkanlığa geliş tarihi :
12.3.1997)
5. – İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları’nın,
Antalya bölgesindeki orman kadastrosu çalışmalarına ilişkin
Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/469) (Başkanlığa
geliş tarihi : 12.3.1997)
Yazılı
Soru Önergeleri
1. – Karabük Milletvekili Erol Karan’ın, S.S.K. Karabük Hastanesine
ek bina yapılıp yapılmayacağına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2282) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.3.1997)
2. – Bursa Milletvekili Yüksel Aksu’nun, siyanür ile altın
aramanın yasaklanıp yasaklanmayacağına ilişkin Çevre
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2283)
(Başkanlığa geliş tarihi : 11.3.1997)
3. – Aydın Milletvekili Cengiz Altınkaya’nın, bazı
taşınmaz malların satışıyla ilgili olarak
Yenihisar Malmüdürlüğünce açılan ihaleye ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2284)
(Başkanlığa geliş tarihi : 11.3.1997)
4. – Hatay Milletvekili Fuat Çay’ın, çiftçilerin Çukobirlik’ten
olan alacaklarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2285) (Başkanlığa geliş
tarihi : 11.3.1997)
5. – İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş’ın, Uğur
Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı ile ilgili kararnamenin
ne zaman çıkarılacağına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/2286) (Başkanlığa geliş
tarihi : 11.3.1997)
6. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın,
Bursa-Uluabat Gölündeki kirlenmeye karşı alınacak önlemlere
ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2287) (Başkanlığa
geliş tarihi : 12.3.1997)
7. – Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat
Dayanıklı’nın, Malkara-Evrenbey Köyü sağlık
ocağının ne zaman hizmete açılacağına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2288) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.3.1997)
8. – Karsa Milletvekili Y. Selahattin Beyribey’in, bir milletvekilinin
dışarıdan bitirme yoluyla lise diploması
aldığı iddiasına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2289)
(Başkanlığa geliş tarihi : 12.3.1997)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.00
13 Mart 1997
Perşembe
BAŞKAN:
Başkanvekili Kamer GENÇ
KÂTİP ÜYELER:
Zeki ERGEZEN (Bitlis), Mustafa BAŞ (İstanbul)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 68 inci
Birleşimini açıyorum.
III. –
YOKLAMA
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, ad okunmak
suretiyle yoklama yapılacaktır; sayın milletvekillerinin,
salonda bulunduklarını yüksek sesle belirtmelerini rica ediyorum.
(Yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayımız yoktur.
Sayın grup başkanvekilleri, kaç dakika ara
verelim?
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Kaç kişi eksik?
BAŞKAN – 40 kişiye yakın...
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan,
yarım saat ara verelim.
BAŞKAN – Peki.
Saat 16.00'ya kadar birleşime ara veriyorum.
Kapanma
Saati:15.26
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.00
BAŞKAN:
Başkanvekili Kamer GENÇ
KÂTİP
ÜYELER: Zeki ERGEZEN (Bitlis), Mustafa BAŞ (İstanbul)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 68 inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III. –
YOKLAMA
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bundan önceki
oturumda yaptığımız yoklamada, toplantı
yetersayısı olmadığı için birleşime yarım
saat ara vermiştik; şimdi, yeniden yoklama yapacağız.
Tabiî, yoklama yapılırken, salonda çoğunluk olduğu
kanaatine varırsak, yoklamayı yarıda kesebiliriz.
Yoklama sırasında, sayın
milletvekillerinin salonda bulunduklarını yüksek sesle belirtmelerini
rica ediyorum.
(Yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayımız vardır; çalışmalarımıza
başlıyoruz.
Gündemdışı söz istekleri vardır.
Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma
gündemdışı söz vereceğim.
IV. –
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. – Tekirdağ Milletvekili Fevzi
Aytekin’in, gazilerimizin ekonomik durumlarının düzeltilmesine
ilişkin gündemdışı konuşması
BAŞKAN – İlk gündemdışı sözü,
gazilerimizin ekonomik durumunun düzeltilmesi konusunda söz isteyen Tekirdağ
Milletvekili Sayın Fevzi Aytekin'e veriyorum.
Buyurun efendim. (DSP sıralarından
alkışlar)
Herhalde, siz de gazi olarak, gaziler için söz
istediniz. Geçmiş olsun efendim. Böylece, gazilerin sorunlarına
rahatça çözüm bulabiliriz.
FEVZİ AYTEKİN (Tekirdağ) – Çok
teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Bu küçücük gazilik, bana
akşamki maçtan kaldı. Doğru düzgün bir organizasyon
olmaması nedeniyle, maalesef, itilmeyle kakılmayla, bu,
başımıza geldi.
BAŞKAN – Geçmiş olsun efendim.
İnşallah, bir daha böyle şeyler olmaz. Herkes de dersini
alır.
FEVZİ AYTEKİN (Tekirdağ) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken, Yüce
Meclisi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Aziz vatanımızın
kurtarılmasına, Al Bayrağımızın göklere
çekilmesine, kanları ve canlarıyla katkıda bulunan
yurttaşlarımızın; ayrıca, Kore ve Kıbrıs'ta
-bugün de PKK'ya karşı- mücadele eden tüm asker, polis ve diğer
güvenlik güçlerimizin şehit olanlarına Allah'tan rahmet, sağ
kalanlara, tüm gazilerimize de sağlıklı uzun ömürler diliyorum,
bu kürsüden hepsine saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, hepimiz çok iyi
biliyoruz ki, vatan ve millet için ölenler şehitlik mertebesine
erişmişlerdir ve onlar, Allah'ın cennetlik kullarıdır;
bu vatan ve millet için savaşmış, hayatta kalabilmiş
gazilerimiz de Allah nezdinde cennetliktir. Hayatta kalan bu gazilerimize, biz
Türk Halkı olarak, kayda değer neler verebiliyoruz acaba?
İşte, bu tartışılır bir konudur. Elbette, bu
gazilerimizin, zaman zaman ekonomik koşullarını
iyileştirici birtakım çalışmalar yapmışız;
ancak, bu aylıkların geçim şartlarına kifayet
etmediğini de görmekteyiz. Diğer bir deyişle, toplum olarak,
şehitlerimizin geride bıraktıkları ile gazilerimize, hak
ettikleri düzeyde sahip çıkabilmiş miyiz? Ülke için
yaşamlarını ortaya koyan insanlarımıza sahip
çıkış soyutumuz ve üslubumuz genç kuşakların da
davranış biçimini yönlendirecektir. Gazilik, onurlu, şerefli ve
gururlu bir yaşam tarzıdır. İşte, bu onuru,
eşleri, çocukları ve milletiyle yaşayan bu insanlar,
öldüklerinde, kendilerine en yakın olan eşlerine bu onura
yakışır halde bırakabiliyorlar mı? Bizler, onlara
uzağız; ama, eşleri, gece gündüz, gazisinin onurlu
yaşaması için, hastalıkta ve sağlıkta en büyük
yardımcılarıdır. İşte, bu onuru birlikte
yaşayan eşine de, ölümden sonra aylığın
bağlanması mutlaka sağlanmalıdır.
Bugün, yurdumuzda, İstiklal Savaşı
gazilerimizden yalnızca 382 kişi kalmıştır;
bunların da yüzde 50'si maalesef yatalaktır. Kore gazilerimiz, 13 bin
72 kişidir; bunların da bir kısmı yatalaktır.
Kıbrıs gazilerimiz ise, 33 956 kişidir. Bu gazilerimizin
almış oldukları aylıklar, ortalama 6,5 veya 7 milyon
civarındadır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasanın 61 inci maddesinde,
gazilerin sosyal yaşamlarının devlet tarafından güvence
altına alınacağı ifade ediliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Aytekin, süreniz bitti; size
ek bir süre veriyorum; lütfen toparlayın efendim.
FEVZİ AYTEKİN (Devamla) – Teşekkür
ediyorum Başkanım.
Sayın milletvekilleri, işte,
Anayasamızın bu maddesinden hareketle, tüm gazilerimizin sosyal ve
ekonomik koşullarını, mutlaka, günümüzün koşullarına
göre iyileştirmeliyiz. Bu konuda, Demokratik Sol Partinin ve diğer
partilerimizin, gazilerimizin ekonomik durumlarını iyileştirme
koşulunu getirmek üzere, kanun tasarıları verdiklerini gördüm.
Gelin, birlikte olalım ve hep beraber, bu gazilerin yaşam
koşullarını düzenleyelim. Partilerüstü bir anlayışla,
grup başkanvekillerine buradan sesleniyorum. Onlar da, bunu, gündeme
getirsinler; Plan ve Bütçe Komisyonunda bekleyen kanun tasarılarında
bir anlaşma zemini sağlasınlar -belki daha geliştirerek- ve
gündeme getirsinler; gazilerimizin ekonomik koşullarını
iyileştirelim diyorum.
Değerli arkadaşlarım, burada çok
söylenecek söz var, hepiniz biliyorsunuz; ama, buna biraz hassas davranmamız
lazım. Bu konuya tüm desteklerinizi sağlayacağınız
umuduyla, en derin saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aytekin.
Size de geçmiş olsun diyoruz. İnşallah,
bir daha tekerrür etmez.
Efendim, gündemdışı konuşmaya cevap
verme konusunda Hükümetten herhangi bir talep gelmediği için, ikinci
gündemdışı konuşmaya geçiyorum.
2. – Bolu Milletvekili Mustafa
Karslıoğlu’nun, 14 Mart Tıp Bayramı ve ülkemizin
sağlık sorunlarına ilişkin gündemdışı
konuşması
BAŞKAN – İkinci gündemdışı
konuşma, 14 Mart Tıp Bayramı için gündemdışı söz
isteyen Mustafa Karslıoğlu'na verilmiştir.
Buyurun Sayın Karslıoğlu. (DSP
sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
MUSTAFA KARSLIOĞLU (Bolu) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; yarın yurdumuzun dört bir
köşesinde kutlanacak olan 14 Mart Tıp Bayramı hakkında söz
almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce, hepinizi
saygıyla selamlıyor, en iyi dileklerimi bildiriyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
bilindiği gibi, ülkemizde, kurumsal anlamda ilk defa, tıp fakültesi,
14 Mart 1828 yılında kurulmuştur; fakat, Türk Ulusu, tarihin her
döneminde pozitif ilimlere ilgi duymuştur; özellikle tıp ilminde,
çağına göre, önemli bilim adamları yetiştirmiştir.
Örnek olarak da, başta, büyük Türk hekimi İbni Sina'yı
gösterebiliriz.
14 Mart, ülkemizde, modern tıp eğitiminin
günü olarak kabul edilmiştir. 1930'lu yılların sonlarından
itibaren de, bu gün, tıp bayramı olarak kutlanmaktadır. Yine,
yarın, Türk hekimleri, böyle bir günü kutlayacaktır. Ben de,
başta Mecliste bulunan ve diğer meslektaşlarımın
Tıp Bayramını bugünden kutluyorum. Ayrıca, Meclisimizde, bu
sene, genç yaşta yaşamını yitiren Anavatan Partisi
Kırşehir Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Altın'a rahmet diliyor;
Anavatan Partisinin, ailesinin ve yakın çevresinin üzüntüsünü
paylaşmak istiyorum.
Tıp bayramları, 1960'lı
yılların ortalarına kadar çok büyük coşkuyla
kutlanmaktaydı ülkemizde; fakat, sonraları, ağırlaşan,
çözümsüzlüğe doğru giden sağlık sorunlarının
tartışıldığı bir ortam haline dönüştü; yani,
bir ağlama duvarı gibi oldu.
Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte en olumlu
gelişmeler sağlık alanında olmuştur.
Yanılmıyorsam, Sağlık Bakanlığı, 3
sayılı Yasa ile kurulmuştur. Yıllardır yumak haline
gelen sağlık sorunları, reform niteliğinde alınan
kararlarla çözülmüştür. Bu dönemde, Mektebi Tıbbiye, sadece hekim
değil, ünlü devlet adamları da yetiştirmiştir; en
başta, rahmet ve minnetle anacağımız Dr. Refik
Saydam'dır.
Burada, bugün, Dr. Refik Saydam'dan bahsedeceğim.
Dr. Refik Saydam, 1923-1937 yılları arasında, ondörtbuçuk
yıl Sağlık Bakanlığı yapmıştır
-bugün, ben, sekiz yılda sekiz bakanla çalıştım;
düşünün, Türkiye Cumhuriyetinin kurulduğu yıllardaki
sağlığa verdiği önemi- sonra, İçişleri
Bakanlığı ve 1939-1942
yılları arasında da Başbakanlık
yapmıştır; ayrıca, onbeş yıl Kızılay
Genel Başkanlığı yapmıştır.
Dr. Refik Saydam zamanında, koruyucu hekimlikte
çok büyük, başarılı çalışmalar
yapılmıştır. Bulaşıcı hastalıklarla
mücadelede Türk Ulusunun göstermiş olduğu başarı, dünya
ülkelerinin takdirini kazanmıştır. Dr. Refik Saydam, Türkiye
Cumhuriyetinin ilk Sağlık Bakanıdır. Gerek koruyucu
hekimlikte gerekse tedavi edici hekimlikte sağlık hizletlerinin
temelini atmıştır. Dr. Refik Saydam'la Türk hekimleri ne kadar
övünse azdır. Hatta, burada, biraz -meslek şovenizmi deyip-
hoşgörünüze sığınarak şunu da belirtmek istiyorum: Dr.
Refik Saydam'la aynı okulu bitiren hekimlerin bir
ayrıcalığı var diye düşünürüm.
Elbette, böyle bir günde, Dr. Refik Saydam'dan çok
kısa da olsa bahsetmeden geçemezdim. Cumhuriyet döneminin büyük hekimi Dr.
Refik Saydam'ı bir daha rahmet ve minnetle anmayı, onurlu bir görev
sayıyorum.
Yine, sağlık hizmetlerimizde emeği
geçen, halkımıza günün koşullarına ve ülke gerçeklerine
uygun daha iyi sağlık hizmetleri vermek için en fazla emeği
geçen birkaç hekimden daha bahsetmek istiyorum. Dr. Behçet Uz, ilk defa,
koruyucu hekimlik ile tedavi edici hekimliği birleştirip,
hiyerarşik düzeni sağlamak için büyük mücadele vermiştir. Yine,
Türk sağlık teşkilatının kalpaksız kuvayi
milliyecisi, halk sağlığının büyük hekimi Prof. Dr.
Nusret Fişek'i, böyle anlamlı bir günde hatırlamadan
geçemeyeceğim ve ben, rahmetli Prof. Dr. Nusret Fişek'le dört
yıl beraber çalışmanın onurunu taşıdım.
Nusret Fişek, gerçekten, ülkemizin yetiştirmiş olduğu,
koruyucu hekimliği, aile planlamasını ve halk
sağlığını ülkemizde kurumsallaştıran, bu
yönde çok değerli hekimler yetiştiren ve ayrıca da, Türk
hekimliğinin deontoloji kurallarının, etik boyutunda
amansız çalışma gösteren bir büyüğümüzdür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Karslıoğlu, süreniz
bitti; lütfen, toparlar mısınız.
MUSTAFA KARSLIOĞLU (Devamla) – Bu kadar kısa
mıydı Başkanım?!.
BAŞKAN – 5 dakika geçiyor.
MUSTAFA KARSLIOĞLU (Devamla) – 1970'li
yıllardan sonra, sosyal devletin asgarî düzeyde yerine getirilmesi
koşul olan sağlık hizmetleri de, sanki bir mal ve hizmet
dolaşımı gibi ele alınıp, liberal ekonomiye
uyarlanmaya çalışıldı. Sorunlar ondan sonra ortaya
çıktı ve gün geçtikçe daha karmaşık hale geldi.
Zamanım kısıtlı olduğu için, bu konulara
girmeyeceğim.
Sağlık sorunlarının çözümü için
reform niteliğinde yasalara gereksinim olduğu, yoğun bir kanaat
haline geldi; kısmen de, bu yönde, toplumda uzlaşma
sağlandı. Özellikle Demokratik Sol Parti, 24 Aralık 1995 seçim
bildirgesinde, sağlık sorunlarının çözümlerine ilişkin
en gerçekçi önerileri kamuoyuna sundu.
Kısaca, ülkede;
Genel sağlık sigortası
çıkarılmalı,
Yataklı tedavi kurumları -yani, hastaneler-
tek elde toplanmalı (üniversite ve Millî Savunma hastaneleri hariç),
Gerekirse, denetim ve kontrol altında, özel sağlık
hizmetlerinden yararlanılmalı,
Sağlık personeli, 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu dışına çıkarılmalı, özlük
haklarını düzenleyen özel bir yasaya kavuşturulmalı,
Hastaneler özerkleştirilmeli,
Özellikle, ulusumuzun sağlığına
uzun yıllar hizmet etmiş, deneyimli, kariyer sahibi hekimlerden
objektif bir sağlık konseyi oluşturulup, ulusal sağlık
politikasının oluşması, sağlık hizmetlerinde norm
ve standartların uygulanması sağlanmalıdır.
Çağımız bilgi çağıdır.
Sağlık hizmetlerinde gelişen teknoloji ve bilgi, ulusumuzun
sağlığına da yansıtılmalıdır.
En önemlisi, birinci basamak -yani, koruyucu-
sağlık hizmetleri, sosyal devletin en önemli sorunu olarak kabul
edilmelidir ve bu yönde, dünyanın takdirini kazanmış 224
sayılı Yasa tavizsiz uygulanmalıdır.
Önce, insanlarımızın
sağlıklı olarak yaşamalarını sürdürmeleri
devletimizce sağlanmalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizleri tekrar saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Karslıoğlu.
Gündemdışı konuşmaya cevap vermek
için bir talep gelmediğine göre, son gündemdışı
konuşmaya geçiyoruz.
3. – Hatay Milletvekili Mehmet
Sılay’ın, Ahıska Türklerinin son durumuna ilişkin
gündemdışı konuşması
BAŞKAN – Son gündemdışı söz,
Ahıska Türklerinin son durumu hakkında konuşmak isteyen Hatay
Milletvekili Dr. Mehmet Sılay'a verilmiştir.
Buyurun efendim. (RP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 5 dakikadır.
MEHMET SILAY (Hatay) – Bir sağlık mensubu
olarak, İbni Sina'dan Davud Antakî‘ye yükselen çizgide, modern Türk
tıbbının bayramını kutluyorum ve sağlık
sektörünün kurmayları olan doktor arkadaşlarımın ve bugün
tıp fakültelerinde eğitim gören onbinlerce tıp fakültesi
öğrencisi kardeşlerimin, yavrularımın 14 Mart Tıp
Bayramını yürekten kutlayarak sözlerime başlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye'nin kuzeydoğu komşusu, Transkafkasya ülkelerinden
Gürcistan'da bir Parlamento heyetiyle yapmış olduğumuz tetkik ve
görüşmelerden sonra, dünyanın en mazlum topluluklarından olan
Ahıskalı kardeşlerimizin bir türlü sona ermeyen
dramını yeniden derin bir hüzünle yaşadık.
Hepinizin bildiği gibi, şu bizim
Ahıskalılardan söz ediyorum; yani, Mesketlerden; yani, 1944'te, bir
gece yarısı, yüzbinlercesi soykırıma uğrayarak
Stalin'in emriyle hayvan vagonlarına doldurulup Orta Asya steplerine ve
Sibirya buzullarına sürülen Ahıskalılardan söz ediyorum. Hani,
onbinlercesi açlıktan ve hastalıktan yollarda ölen ve gittikleri
ülkelerden de, ikinci defa sürülen, üçüncü defa sürülen Ahıskalılardan
söz ediyorum.
Bugün, sürgünün 53 üncü yılında, sanki bir
ilahî bereket sonucu 400 bine varan nüfusuyla Ahıskalı
kardeşlerimiz, Bağımsız Devletler Topluluğu üyesi 13
ülke içerisinde ve 4 600 yerleşim yerinde, dağınık
şekilde yaşamaktadırlar; eğer buna yaşamak
denilirse...
Peki, bizden ne istiyorlar, Gürcistan Hükümetinden ne
istiyorlar? Bugün, dost ülke Gürcistan sınırları içindeki ve
ikiyüzelli yıl Osmanlının (Devleti ebed müddetin) eyalet merkezi
olan Ahıska'ya, Aspinza'ya ve Ahılkelek köylerine, kendi köylerine
geri dönmek yahut, bütün Türklerin ve dünyada ezilen tüm Müslümanların
umut ışığı olan anavatan Türkiye'ye gelmek istiyorlar.
Şüphesiz, genç bir nüfusa sahip olan ve başta
Bulgaristan ve Balkan ülkelerinden, sıkıntıdaki evladı
fatihana kucak açan Türkiye'nin, dünyanın en çok göç alan ülkelerinden
biri olduğu bilinen bir gerçek. Elbette, dışarıdaki
kardeşlerimizin problemlerini de yaşadıkları ülke içinde
çözümlemek, en ideal olanı; çünkü, onlar, Türkiye'nin
dışarıdaki elçileridir, lobileridir, güçleridir. Ancak,
değerli milletvekilleri, çözüm kapıları kilitlenmiş olan
Ahıskalı kardeşlerimizin durumu öncelik arz etmektedir; hatta,
özellik ve ayrıcalık arz etmektedir.
İftiharla söylemek isterim ki, Ahıska
Türklerinin Türkiye'ye Kabulü ve İskânına Dair Kanun, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin eseri olmuştur. Ahıskalılarla ilgili,
bildiğiniz gibi, 2 Temmuz 1992'de kabul edilen 3835 sayılı
Kanun, tarihî bir atılımdır ve bu Yüce Meclisin
yüzakıdır. Bu Kanuna göre, Ahıskalılardan Türkiye'ye gelmek
isteyenler, en zor durumda bulunanlardan başlamak üzere, Bakanlar
Kurulunca belirlenecek yıllık sayıyı aşmamak
kaydıyla, serbest ve iskânlı göçmen olarak kabul edilebilirler.
Kanunun kabul
edildiği yıl, Iğdır geçici iskân merkezindeki barakalara
174 aile yerleşti ve toplam 1 000 aile de, dağınık olarak,
akrabalarının yanına, İnegöl, Niğde, Manisa, Erzurum,
Antalya ve Hatay'ın Kırıkhan ve İskenderun İlçelerine
kendi imkânlarıyla, serbest göçmen statüsüyle geldiler; fakat, ne acıdır
ki, bugüne kadar hiçbiri Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olamadı;
yani, çalışma ve oturma izni alamadı ve çok istedikleri halde,
çeşitli nedenlerle, beş yıldır bir tek Ahıskalı
Türkiye'ye gelemedi.
Değerli milletvekilleri, geç kalmış
olmakla birlikte, bir devlet bakanlığının
koordinatörlüğünde, yasanın yeniden ve hızla yürürlüğe
konulması, bugün, artık, şart olmuştur; çünkü, Gürcistan
Hükümetinin ve özellikle Devlet Başkanı Sayın Eduard
Şevardnadze'nin bütün iyi niyetlerine rağmen, Transkafkasyanın
demografik yapısı ve Gürcistan'ın iç
sıkıntıları, hepinizin malumudur.
Tiflis'in devlete ait bütün otelleri, iç savaştan
kaçan mültecilerle tıka basa dolmuştur. Yani, Gürcistan, bugün,
kendisi muhtacı himmet; buna rağmen, Ahıskalılara kucak
açmış. O halde, bu konuda, Türkiye'nin ona yardım etmesi
şart.
Değerli milletvekilleri, 3835 sayılı
Kanun, düzenli olarak uygulansa dahi, yılda 150-200 ailenin kabulü gibi,
Türkiye'ye yapılan göç, sembolik olarak kalmaya devam edecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Sılay, süreniz bitti.
Lütfen toparlar mısınız efendim.
MEHMET SILAY (Devamla) – Şimdi, insafla
düşünelim. Ahıskalı kardeşlerimizi, en kısa zamanda,
Türkiye veya Ahıska yöresine iskân etmek, onların insanca
yaşamasını, haklarını ve onurlarını iade
etmektir. Olağanüstü bir iradeyle, önce organik varlıklarını,
millî kimliklerini ve inançlarını koruyabilen 400 bin
Ahıskalıyı, tekrar, doğup büyüdükleri topraklara ve
anavatan Türkiye'ye esenlik içerisinde yerleştirmek, Türkiye
Cumhuriyetinin tarihî görevidir.
Değerli milletvekilleri, Ahıskalı mazlum
kardeşlerimize ilgi ve şefkatinizin devamını diler,
saygılar sunarım. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Sılay.
Gündemdışı konuşmaya cevap
konusunda Hükümetten bir istem gelmediğine göre, gündemdışı
konuşmalar tamamlanmıştır.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır;
okutup işleme koyacağım.
V. –
ÖNERİLER
A)
DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1. – (10/67) ve (10/13, 53) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyonları
raporlarının gündemdeki yeri, görüşme günü ve çalışma
saatlerine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu
Önerisi
No: 58 Tarih:
13.3.1997
Danışma Kurulunca aşağıdaki
önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Hasan Korkmazcan
Türkiye Büyük Millet
Meclisi
Başkanı Vekili
Salih Kapusuz Cumhur
Ersümer
RP
Grubu Başkanvekili ANAP
Grubu Başkanvekili
Mehmet Gözlükaya Hikmet
Uluğbay
DYP
Grubu Başkanvekili DSP
Grubu Başkanvekili
Nihat Matkap
CHP Grubu
Başkanvekili
Öneriler:
1. 13.3.1997 tarihli gelen kâğıtlarda
yayımlanan ve bastırılıp dağıtılan (10/67)
esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonunun 179 sıra
sayılı İstanbul Kadıköy'de 1 Mayıs günü meydana gelen
olaylar konusundaki raporunun gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak
İşler" kısmında yer alması ve görüşmelerinin
Genel Kurulun 18.3.1997 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
2. 13.3.1997 tarihli gelen kâğıtlarda
yayımlanan ve bastırılıp dağıtılan
(10/13,53) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun
180 sıra sayılı taşkömürü üretimindeki sorunlar konusundaki
raporunun gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler"
kısmının 2 nci sırasında yer alması ve
görüşmelerinin Genel Kurulun 18.3.1997 Salı günkü birleşiminde
yapılması ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar
çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Önerileri tekrar okutup, ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım efendim.
Öneriler:
1. 13.3.1997 tarihli gelen kâğıtlarda
yayımlanan ve bastırılıp dağıtılan (10/67)
esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonunun 179 sıra
sayılı İstanbul Kadıköy'de 1 Mayıs günü meydana gelen
olaylar konusundaki raporunun gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak
İşler" kısmında yer alması ve görüşmelerinin
Genel Kurulun 18.3.1997 Salı günkü birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci öneriyi okutuyorum:
2. 13.3.1997 tarihli gelen kâğıtlarda
yayımlanan ve bastırılıp dağıtılan
(10/13,53) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun
180 sıra sayılı taşkömürü üretimindeki sorunlar konusundaki
raporunun gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler"
kısmının 2 nci sırasında yer alması ve görüşmelerinin
Genel Kurulun 18.3.1997 Salı günkü birleşiminde yapılması
ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin
uzatılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
Önce, sırasıyla, yarım kalan
işlerden başlıyoruz.
VI. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
1. – 926 Sayılı Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesine
İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî
Savunma Komisyonu Raporu (1/215) (S. Sayısı : 23)
BAŞKAN – 926 Sayılı Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının müzakeresine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
2. – Yurtdışında
Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu
Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı : 209) (1)
BAŞKAN – Yurtdışında
Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu
Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu raporunun müzakeresine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon ve Hükümet yerlerini
almışlardır.
Sayın milletvekilleri, tasarının 4 üncü
maddesi üzerinde gruplar adına konuşmalar tamamlanmış;
kişisel söz talebinde bulunanlardan Sayın Emin Kul
konuşmuştu. Ondan sonra, Sayın Mehmet Aykaç kişisel söz
talebinde bulunmuştur; burada mı efendim?
Buyurun Sayın Aykaç. (RP sıralarından
alkışlar)
Sayın Aykaç, süreniz 5 dakikadır.
MEHMET AYKAÇ (Çorum) – Sayın Başkan, muhterem
arkadaşlar; Yurtdışında Bulunanların Sosyal
Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 4 üncü
maddesi üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum;
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu
tasarının 4 üncü maddesiyle, hak sahiplerinin borçlanma takvimi
düzenlenmiştir. Yine, bu maddeyle, daha önce yurt dışında
bulunup da sosyal güvenliğini temin edemeden ölenlerin eş ve
çocuklarının sosyal güvenliklerinin temin edilmesi
amaçlanmaktadır. Dolayısıyla, bu kanun kapsamında prim yatırmaya
başlayan kimsenin dul ve yetimleri, bu maddeyle, sosyal güvenlik
kapsamına alınmış olmaktadırlar.
Değerli milletvekilleri, muhalefet partisi sözcüsü
arkadaşlarımızın bu tasarıyla ilgili yapmış
oldukları tenkitlere topluca cevap vermek mümkündür. Şöyle ki: Bu
yasanın temel esprisi, isteğe bağlı olması ve bir
defaya mahsus olmasıdır, dolayısıyla, zorunluluk arz
etmediği gibi, süreklilik özelliği de yoktur. Dolayısıyla,
muhalefet partisi sözcülerimizin söylemiş oldukları, bu yasayla
ilgili eksik olduğunu iddia ettikleri hususlar, bu iki maddeyle
giderilmiş oluyor.
3 üncü madde üzerindeki konuşmamda da
belirttiğim gibi, sosyal güvenlikle ilgili esas yasa, 3201
sayılı Yasadır. Bu yasadan istifade edememiş binlerce,
milyonlarca yurt dışındaki vatandaşımız, bu
getirilen imkânla, sosyal güvenlik kapsamına alınma
fırsatını yakalamış olacaklardır.
Değerli arkadaşlar, yine görüşmekte
olduğumuz 209 sıra sayılı yasa tasarısı, prim
ödemekteyken ölenlerin yakınlarına, müracaatta genişlik
sağlamaktadır. Şöyle ki: Geride kalanlar, prim ödemekteyken ölen
insanın geride kalan yakınları, bu ölümün şokuyla,
rahatsızlığıyla hemen müracaat etmekte gecikmişlerse,
bu tasarı, onlara, müracaatta, belirli bir süre genişlik
tanıyarak, haklarının zail olmamasına ve bu haktan mahrum
olmamalarına da amildir. Böylece, bu yasadan beklenen maksadın
hâsıl olacağına inanıyorum.
Bu tasarının yasalaşmasıyla, yurt
dışında bulunan vatandaşlarımızın önemli
ölçüde sosyal güvenlik kapsamına alınacağına inanıyor,
Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (RP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aykaç.
Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki
görüşmeler bitmiştir.
Maddeyle ilgili önergeler vardır.
Önerge sayısı fazla olduğu için, Divan
Üyesi arkadaşımızın oturarak okuması hususunu
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Şimdi, önergeleri geliş sırasına
göre okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz
Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında
Borçlanma Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesinin birinci
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Cemalettin
Lafçı Murtaza
Özkanlı Mustafa
Köylü
Amasya Aksaray Isparta
Cafer
Güneş Memduh
Büyükkılıç Abdullah
Örnek
Kırşehir Kayseri Yozgat
Değişiklik Önerisi:
3 üncü maddenin birinci fıkrası
kapsamında bulunup da, ölenlerin bu fıkrada belirtilen günleri hak
sahiplerine bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ay
başından itibaren bir ay içinde bu Kanun hükümlerine göre borçlanmak
suretiyle sosyal sigorta bakımından değerlendirilebilir.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz
Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında
Borçlanma Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Cemalettin
Lafçı Murtaza
Özkanlı Mustafa
Köylü
Amasya Aksaray Isparta
Memduh
Büyükkılıç Cafer
Güneş Abdullah
Örnek
Kayseri Kırşehir Yozgat
Değişiklik Önerisi:
3 üncü maddenin birinci fıkrası
kapsamında bulunup da ölenlerin bu fıkrada belirtilen günleri, hak
sahiplerince 15 Mart 1997 tarihine kadar, bu Kanun hükümlerine göre borçlanmak
suretiyle sosyal sigorta bakımından değerlendirilebilir.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz
Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında
Borçlanma Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesinin birinci
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Cemalettin
Lafçı Murtaza
Özkanlı Cafer
Güneş
Amasya Aksaray Kırşehir
Mustafa
Köylü Memduh
Büyükkılıç Abdullah
Örnek
Isparta Kayseri Yozgat
ABDULLAH ÖRNEK (Yozgat) – En son önerge hariç,
diğer önergelerdeki imzalarımızı geri çekiyoruz.
BAŞKAN – Peki efendim, onları geri veriyoruz.
Önergeleri, geliş sırasına göre okutmaya
devam ediyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan, Yurtdışında
Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu
Tasarısının 4 üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Memduh
Büyükkılıç Abdulkadir
Öncel Doğan
Baran
Kayseri Şanlıurfa Niğde
Yahya
Uslu Ertuğrul
Eryılmaz
Manisa Sakarya
Önerilen Madde:
Madde 4.- 3 üncü maddenin birinci fıkrası
kapsamında bulunup da ölenlerin bu fıkrada belirtilen günleri, hak
sahiplerince, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca
tespit edilecek tarihe kadar, bu Kanunun hükümlerine göre borçlanmak suretiyle,
sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirilebilirler.
Borçlanılan günlere ait prim tutarı,
borçlanılan gün sayısının, 3 üncü maddenin ikinci
fıkrasında belirtilen gün karşılığı
doların çarpımı suretiyle hesaplanır. Hesaplanan prim
tutarı üç eşit taksitle ödenir. Taksit ödeme tarihleri,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca belirlenir.
Borçlanma taksitleri, T.C. Ziraat Bankasına veya muhabirlerine dolar
olarak yatırılmak suretiyle ödenir.
3 üncü maddenin birinci fıkrası
kapsamında bulunup da, bu Kanunun yürürlük tarihi ile ilk taksit ödeme
tarihi arasında ölenlerin bu fıkrada belirtilen günleri, hak
sahiplerince, ikinci taksit ödeme tarihine kadar, bu Kanun hükümlerine göre
borçlanmak suretiyle, sosyal güvenlikleri bakımından
değerlendirilebilir. Borçlanılan günlere ait prim tutarı,
borçlanılan gün sayısının 3 üncü maddenin ikinci
fıkrasında belirtilen gün karşılığı
doların çarpımı suretiye hesaplanır. Hesaplanan prim
tutarı iki eşit taksitle ödenir. Taksit ödeme tarihleri,
Çalışma ve sosyal Güvenlik Bakanlığınca belirlenir.
Borçlanma taksitleri, T.C. Ziraat Bankasına veya muhabirlerine dolar
olarak yatırılmak suretiyle ödenir.
BAŞKAN – Bu önergeye Komisyon katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NEVZAT KÖSE (Aksaray) –
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükümet?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ
ÇELİK (Kocaeli) – Katılıyoruz efendim.
MAHMUT IŞIK (Sıvas) – Sayın Başkan,
karar yetersayısının aranmasını istiyoruz.
BAŞKAN – Peki.
Komisyon önergeye katılmıyor, Hükümet
katılıyor.
Aslında, önergenin, zaten, daha önce
değişen 3 üncü maddeye göre verilme zorunluluğu da var.
Bu itibarla, önergeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
Önergeyi kabul edenler...
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Toplantı
bitmiştir...
BAŞKAN – O zaman, buyurun, siz sayın... Biz,
burada...
Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur.
Birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.02
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.12
BAŞKAN: Başkanvekili Kamer GENÇ
KÂTİP ÜYELER: Mustafa BAŞ (İstanbul), Zeki
ERGEZEN (Bitlis)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 68 inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
2.
– Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri
Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/569) (S.
Sayısı :209) (Devam)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam
ediyoruz.
Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.
Yurtdışında Bulunanların Sosyal
Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 4 üncü
maddesi üzerinde verilen bir önergenin oylanması sırasında karar
yetersayısı istenmişti; yapılan oylamada karar yetersayısı
bulunamadığından birleşime 10 dakika ara vermiştik.
Yine bu önergeyi oylarınıza sunacağım
ve karar yetersayısını arayacağım.
Önergeye, Komisyon çoğunluğu
olmadığı için katılamamıştı, Hükümet
katılmıştı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
NİHAT MATKAP (Hatay) – 10 dakika bekleyelim
isterseniz!..
BAŞKAN – Efendim, biz burada görevimizi
yapıyoruz; merak etmeyin siz.
Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur.
5 dakika daha ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.15
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.21
BAŞKAN: Başkanvekili Kamer GENÇ
KÂTİP ÜYELER: Mustafa BAŞ (İstanbul), Zeki
ERGEZEN (Bitlis)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 68 inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
2.
– Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri
Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/569) (S.
Sayısı : 209) (Devam)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam
ediyoruz.
Komisyon ve Hükümet yerlerini aldı.
Yurtdışında Bulunanların Sosyal
Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 4 üncü
maddesi üzerinde verilen bir önergenin oylanması sırasında karar
yetersayısı istenmişti; yapılan oylamalarda karar
yetersayısı bulunamadığı için birleşime ara
vermiştim.
Önergeye, Hükümet katılmıştı, Komisyon,
çoğunluğu olmadığı için
katılmamıştı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir; karar yetersayısı
vardır efendim.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Doğru Yollular
yok ama Sayın Başkan!..
BAŞKAN – Canım, siz de var mısınız
yani!..
Sayın milletvekilleri, maddeyi, kabul edilen bu önerge
doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde, kabul edilen önerge doğrultusunda kabul
edilmiştir.
5 inci maddeyi okutuyorum:
Aylık Almakta Olanların Borçlanması
MADDE 5. – 3 üncü maddenin birinci fıkrası
kapsamında bulunup da, 30.5.1978 tarihli, 2147 sayılı veya
8.5.1985 tarihli, 3201 sayılı Kanunlara göre borçlanarak ilgili
sosyal güvenlik kuruluşunca kendilerine veya haksahiplerine aylık
bağlananlar ile sosyal güvenlik sözleşmeleri uygulanmak suretiyle
sosyal güvenlik kuruluşlarınca kendilerine veya haksahiplerine
kısmî aylık bağlanmış olanlar kendilerinin veya
ölenlerin bu fıkrada belirtilen günlerini 15 Mart 1997 tarihine kadar bu
Kanun hükümlerine göre borçlanmak suretiyle sosyal güvenlikleri
bakımından değerlendirilebilirler.
Borçlanılan günlere ait prim tutarı,
borçlanılan gün sayısının 3 üncü maddenin ikinci
fıkrasında belirtilen gün karşılığı
doların çarpımı suretiyle hesaplanır. Hesaplanan prim
tutarı üç eşit taksitle ödenir. İlk taksit 15 Mart 1997 tarihine
kadar, ikinci taksit 15 Mayıs 1997 tarihine kadar, üçüncü taksit 15 Temmuz
1997 tarihine kadar T.C. Ziraat Bankasına veya muhabirlerine dolar olarak
yatırılmak suretiyle ödenir.
Bu madde hükmünden faydalananların, sosyal güvenlik
kuruluşlarınca bağlanmış bulunan
aylıklarının ödenmesine devam olunur. Borçlanılan süreler
aylık bağlamış olan sosyal güvenlik kuruluşunca, 2829
sayılı Kanun hükümlerine göre
birleştirilip
değerlendirilerek yeni aylıkları hesaplanır. Ancak
hesaplanan yeni aylığa borcun ödendiği tarihi takip edep üç tam
yıl sonraki ay başından itibaren hak kazanılır.
BAŞKAN – Madde üzerinde, gruplar adına, DSP Grubu
adına Mehmet Yaşar Ünal söz istemiştir.
Şahısları adına, Sayın Emin Kul,
Sayın Kâzım Arslan, Sayın Mehmet Aykaç, Sayın
Sıtkı Cengil, Sayın Hikmet Sami Türk...
ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Emin Kul, grup adına
da konuşacak efendim.
BAŞKAN – DSP Grubu adına, Sayın Mehmet
Yaşar Ünal; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)
Sayın Ünal, süreniz 10 dakikadır.
DSP GRUBU ADINA MEHMET YAŞAR ÜNAL (Uşak)
– Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığınca hazırlanan ve Bakanlar
Kurulunca 27.12.1996 tarihinde Meclis Başkanlığına
sunulması kararlaştırılan, Yurtdışında
Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu
Tasarısının 5 inci maddesi üzerinde Demokratik Sol Parti
Grubunun görüşlerini sunmak üzere söz aldım; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Bilindiği gibi, 1978 ve 1985 yıllarında
çıkarılan yasalara göre, yurt dışından kesin dönüş
yapan yurttaşlarımız, 2 yıl içinde başvurmaları
halinde, günde 1 dolar ödeyerek borçlanabiliyor ve emekli oluyorlardı. Bu
yasa tasarısı Mecliste görüşülmeye başlanırken, bu 1
dolar da, Bakanlar Kurulu kararıyla 2,5 dolara yükseltildi. Yurt
dışında çalışanlar için bu emeklilik olanağı
varken, üstelik emekli olmuşlara tekrar ikinci bir emeklilik
sağlamaya yönelik bu yasa tasarısının hangi akla hizmet
olduğunu anlamak zor. Zaten güç durumda olan Sosyal Sigortalar Kurumunun
iyice batmasına neden olabilecek böyle bir yasa
tasarısının, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığınca hazırlanmış olması da bir
talihsizliktir. Çünkü, bu Bakanlığımızın en önemli
görevi, çalışan ve sigorta primlerini ödeyen işçilerimizin
çıkarlarını ve sosyal güvenliklerini ve Sosyal Sigortalar
Kurumunu en iyi şekilde korumak olmalıdır.
Refahyol Hükümeti toplanacak dolarların yüzde 20’sini
rahatça ve hemen harcamak ve geri
kalanını da faizle artırmak maksadıyla yine kullanma
fırsatına erişecek, üç yıl sonraki yükümlülükler ise,
Sosyal Sigortalar Kurumunun üzerine yıkılacaktır. Sonuç olarak,
faturayı, burada çalışmakta olan işçiler, vergi
mükellefleri ve tüm halkımız ödeyecektir.
Daha önce, 30.5.1978 tarihli ve 2147 sayılı Yasa
ve 8.5.1985 tarihli 3201 sayılı Yasaya göre emekli olmuş
kişilerde, bu tasarıda öngörülen süre içinde müracaat ederlerse, bu
kanun hükümlerine göre borçlanmak suretiyle, sosyal güvenlikleri
bakımından değerlendirebileceklerdir. Bunlar, zaten, almakta
oldukları aylığı almaya devam edecekler; üç yıl sonra
da, yeni aylıklar alacak hesabı, 2829 sayılı Yasaya göre
yapılacaktır. Emeklilik bekleme süresi olan üç yıl,
borçların tamamının ödenmesinden sonra başlayacaktır.
Üç yıl sonra ne verileceği ise ortada yoktur; üç yıl sonra,
almakta oldukları maaşa bir ek zam mı verilecek, yoksa, almakta
oldukları maaşa ilave, ayrı ve ikinci bir emeklilik
maaşı mı bağlanacak; belli değildir.
Bununla birlikte, zaten emekli olmuş ve maaş
almakta olanların, tekrar 5 000
işgünü karşılığı 12 500 dolar ödeyerek ikinci kez
emekli olmaları için yasa çıkarmanın anlamı, Hükümete
acilen para bulma telaşı olarak ortaya çıkmaktadır. Bu yasa
tasarısı, hangi koşullarda olursa olsun ve ileride ne gibi
olumsuzluklara yol açacak olursa olsun, bunlarla Hükümet ilgilenmiyor, sadece
gelecek paraya bakıyor.
SSK’nın, bugün, hangi sorunlarla karşı
karşıya olduğu, nasıl ekonomik düzlüğe
çıkacağı veya bu emeklilik yükümlülüğü ile Sosyal
Sigortalar Kurumunun bunu kaldırıp kaldıramayacağı
konusu, hiç göz önüne alınmamaktadır.
Burada, yurt dışına çıkma
fırsatı bulabilmiş olanlara, 12 500 dolarla emeklilik
satılmaktadır. Özel emeklilik satışı, böylece
gerçekleştirilmektedir. Fakat, yurt içinde 5 000 işgünü, bizzat
çalışarak emekli olanların, sosyal güvenlik kurumlarına, bu
paranın yaklaşık iki katına yakın prim ödedikleri de
bilinmektedir. Böylece, yurt dışında bulunanlara daha kolay
şartlarda ve belki de, diğerlerine göre hak etmedikleri bir emeklilik
getirilmektedir, bu da, Anayasanın eşitlik ilkesine
aykırıdır.
Şu anda tarım kesiminde çalışan köylü
yurttaşlarımız, sosyal güvenlik primlerini Bağ-Kur’a
ödedikleri halde, sağlık güvencesi kapsamından yoksundurlar. Bu
yurttaşlarımızın, gerekirse ekprim vererek, kendilerinin de
sağlık sigortası kapsamına alınmalarını,
hastane, doktor ve ilaç parası vermekten kurtulmalarını
istediklerini biliyoruz. Hükümetin, böyle temel sorunlarla ilgili herhangi bir
zaman ve ilgi ayırmadığını da burada görüyoruz. Bugün,
Türkiye’de, halkımızın yaklaşık yüzde 40’ı
sağlık sigortası kapsamından yoksundur. Hükümet, bu
insanlarımız için hiçbir tedbir düşünmezken, nasıl olur da,
zaten emekli olmuş olanlara, tekrar emekli olabilmeleri için kanun
tasarıları getirebilir; halkımız, böylece, adil düzen
emekliliğinin de ne olduğunu görmektedir.
Bu tasarıda, zorunluluk halinde, günlük 2,5 dolarla
olan hesaplamanın, Bakanlar Kurulu kararıyla artırılma
yetkisi de isteniyor, 6 ay içerisinde kabul edilmiş bulunan para birimi
Amerikan Dolarının iflas ederek, bu miktarların çok
düşeceği ve bundan zarar edileceği mi düşünülüyor ki,
Hükümet, bu kanun tasarısıyla, aynı zamanda miktarı
artırma yetkisi istiyor; böyle olamayacağına göre, bu yetki
istemenin gerçek sebebi nedir; ileride primlerin
artırılacağı tehdidiyle, hızlı bir tahsilat
mı hedefleniyor, yoksa, üç yıl sonra sağlık giderleri ve
maaş ödeme konusunda güçlükler ard arda çıkmaya başlayınca,
bu sigortalılardan, tekrar, dolar bazında ekprimler mi istenecektir;
bu konu da, açıkça ortaya konulmalıdır. Sigorta kapsamına
gireceklerin de bu konuda aydınlatılmaları gerekir ve ileride
kendilerini ne gibi tehlikelerin beklediği, bu kişilere önceden
açıklanmalıdır. Eğer, bu fonda birikecek olan paralarla
emekli olan yükümlülerin sosyal sigortalarının, sağlık
harcamaları ve sosyal güvenlikleri yönünden yeterli olmayacağı
ve bunlardan, tekrar belli oranlarda para talep edileceği şeklinde
bir düşünce varsa, en azından, bunun sınırları
şimdiden çizilmeli, ödenmiş olan primlerde yüzde 10–15 veya ne
öngörülüyorsa o oranlarda Bakanlar Kurulunun miktarı artırabileceği
şimdiden belirlenmeli ve başvuracak insanlar da ileride neler
olabileceğini öğrenmelidir.
Sayın milletvekilleri, Hükümetin kaynak paketleri
arasında yer alan ve açık olarak, acil para bulmayı amaç olarak
gören bu tasarı, normal bir sosyal güvenlik yasa tasarısı
olmadığı gibi, ilgili sigortalılara da ne sürprizler
getireceği belli olmayan bir tasarıdır. Bu nedenlerle,
önümüzdeki bu tasarıyı, bütçe denk olacak hayalinin sona
erdiğini gösteren önemli bir kriter olarak görüyorum.
Bu tasarının yasalaşmasına
karşı olduğumuzu, Demokratik Sol Parti olarak, tasarıya ret
oyu vereceğimizi belirtir, Genel Kurula saygılar sunarım. (DSP,
CHP ve ANAP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ünal.
CHP Grubu adına, Sayın Mustafa Kul; buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika Sayın Kul.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA KUL (Erzincan) – Değerli
arkadaşlarım, Yurtdışında Bulunanların Sosyal
Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Yasa Tasarısının 5 inci
maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini arz etmek üzere
huzurlarınızdayım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, öncelikle,
görüştüğümüz bu 5 inci maddede, bu yasadan yararlanacak olan
vatandaşlarımızın 15 Mart tarihine kadar başvuru
yapması öngörülmüştür; bugün 13 Mart, daha yasa tasarısının
5 inci maddesini görüşüyoruz, tasarı yasalaşacak,
Cumhurbaşkanı onaylayacak, Resmî Gazetede yayımlanacak. O
nedenle, umuyorum ki, bu yasa çıkmayacak, çıkmaması için
uğraşıyoruz; çıkarsa da, belki Hükümetin veya bir
başka parti grubunun bir önergeyle bu süreyi uzatacağını
zannediyorum.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye nüfusunun
yaklaşık yüzde 5’i yurt dışında
yaşamaktadır. Bugün dünyanın 25 ülkesinde yaklaşık 3
milyon 370 bin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yaşamaktadır.
Yurt dışında yaşayan bu 3 milyon 370 bin
vatandaşımızın birçok sorunu var. Anayasamızın 62
nci maddesi de yurt dışında bulunan
vatandaşlarımızın sorunları karşısında
alınacak tedbirler konusunda Hükümetin, devletin görevlerini tek tek
saymıştır.
Görüştüğümüz yasa tasarısının
gerekçesinde “Yurtdışında bulunan veya bulunmuş olan
vatandaşların sosyal güvenlikleri konusunda talepleri dikkate alarak
yeni bir yasa tasarısı hazırlama zorunluluğu
doğmuştur” deniliyor.
Değerli arkadaşlarım, ben birkaç gün önce
yurt dışındaydım. Özellikle bu yasa
tasarısının Mecliste görüşülmesi nedeniyle, yurt
dışındaki vatandaşlarımızla bu konuyu uzun boylu
konuştuk. Tasarının ne getirdiğini söyledim, böyle bir yasa
tasarısının gerekli olup olmadığını
vatandaşlarımıza sordum; yurt dışında
yaşayan vatandaşlarımızın Türkiye Cumhuriyeti
Devletinden kesinlikle böyle bir
beklentisi ve istediği yok. Zaten bulundukları ülkede her türlü
sosyal güvenliğe sahip olan vatandaşlarımız, kesinlikle
Türkiye Cumhuriyeti Devletinden böyle bir yasa beklemiyorlar.
Şimdi, biz bu tasarıyla ne getiriyoruz:
Borçlanarak her bir gün için 2,5 dolar para yatıracaklar, 5 bin
işgününü dolduracaklar, 12 500 dolar yatıran
vatandaşımız; kadın 50 yaşına, erkek 55
yaşına geldiği zaman emekli olacak.
Halbuki, ben yurt dışındaki
vatandaşlarımızla konuştuğum zaman
sorunlarını tek tek saydılar. O vatandaşlarımız
diyorlar ki “tabiî, biz burada misafiriz; önünde sonunda Türkiye’ye -kendi
memleketimize- döneceğiz.” Birçok şeyden de özellikle
alınıyorlar; söyledikleri şunlar: “Biz Almanya’da
yabancıyız, kendi ülkemize geldiğimiz zaman da
Almancıyız, bize ‘Almancı’ diyorlar. Bu şekilde, ne
olduğumuz belli değil; statümüz nedir? Hâlâ daha seçme ve seçilme
hakkını alamadık.”
1995’in temmuz ayında Anayasamız
değişmiş olmasına rağmen, Anayasamızda, yurt
dışında bulunan vatandaşlarımıza oy kullanma
hakkı verilmiş olmasına rağmen, içhukuk sistemimizde bugüne
kadar bu konuyla ilgili bir düzenleme yapılmadığından
dolayı, yurt dışındaki
vatandaşlarımızın oy kullanıp kullanamayacakları
konusuna bir açıklık getirilememiştir. Sınır
kapılarında oy kullanabiliyorlar; zaten, Anayasa değişmeden
önce de sınır kapılarında oy kullanabiliyorlardı.
Şimdi, yurt dışındaki vatandaşlarımızın
bizden acil olarak beklediği şudur: “Ben, bir vatandaş olarak,
30 yılı aşkın bir süreden beri yurt dışında
yaşıyorum; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmanın
onurunu, gururunu duymak istiyorum. Bu nedenle de bana seçme ve seçilme
hakkını tanıyınız.” Bizden birinci beklentileri bu.
Bir diğer beklentileri; çifte vatandaşlık
konusunda kolaylık sağlanmasını istiyorlar. 1990
yılı aralık ayında değişen yasalarla,
yabancı ülkelerde, özellikle Türk vatandaşlarının o ülkede
çifte vatandaşlık hakkını alabilmesi için, öncelikle
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkma
şartı konulmuştur. Diğer hiçbir ülke
vatandaşından -Yunan, Bulgar veya Yugoslav vatandaşından- istenmeyen
bu şart, sadece Türk vatandaşları için uygulanmakta ve Türk
vatandaşları da Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlığından çıkmak için yıllarca
beklemektedir. “Eğer, Türkiye Cumhuriyeti Devleti bize bir iyilik yapmak
istiyorsa, önce bu ülkelerle görüşsünler, birtakım diplomatik
ilişkilerde bulunsunlar; diğer ülkelerin vatandaşlarından
istenmeyen bu şartın bizden de istenmemesini istiyoruz, bu konuda
bize bir iyilik yapılmasını istiyoruz” diyorlar.
Yine, 1 Ocak 1997 tarihinden itibaren uygulanmaya
başlanan, daha önceki yıllarda olmayan, 16 yaşın
altındakilere vize uygulamasının bir an önce sona erdirilmesini;
bizden, bu konuda girişimlerde bulunmamızı, 16 yaşın
altındakilerin, daha önce olduğu gibi, vize almadan, rahatlıkla
yurt dışına çıkabilmesini, orada, kendi
yakınlarını görebilmesini sağlamamızı istiyorlar.
Bizden, askerlik konusunda kolaylık
sağlamamızı istiyorlar “peşin parayı ödemekte veya
taksitleri ödemekte çok sıkıntı çekiyoruz; bu parayı
ödemiş olmamıza rağmen temel eğitime alınmamız
bize büyük sıkıntı yaratıyor, işyerinden izin
alamıyoruz” diyorlar ve bu konularda yardımcı olmamızı
bekliyorlar.
Yine, konsoloslukların önünde yüzlerce, binlerce insan
sabahın erken saatlerinde kuyruğa giriyor. Konsoloslukların
önündeki vatandaşlarımıza davranışların çok kötü
olduğunu belirtiyorlar ve buna bir kolaylık
sağlanmasını istiyorlar.
Yine, Almanya’daki ve diğer ülkelerdeki okullardan
mezun olan gençlerimizin, Türkiye’de, bitirmiş oldukları okullarla
ilgili denkliğin kabul edilmesini istiyorlar.
Yine, pasaport süresinin uzatılmasında, her
seferinde, 40 mark alınması konusundaki
sıkıntılarını dile getiriyorlar ve bu paranın
alınmamasını istiyorlar. Eğer bir ailede 6 kişi varsa,
bu 6 kişi, pasaport süresini uzatmak için 40 marktan, her seferinde 240
mark para vermek zorunda kalıyor, bunların düzeltilmesini istiyorlar;
ama, bütün bu sorunlar dururken, yurt dışındaki
vatandaşlarımız, bu sorunlarını, bu istemlerini bütün
siyasî partilere zaman zaman buraya gelerek, zaman zaman oraya giden heyetlere
anlatmalarına rağmen, Hükümet, bu konularda herhangi bir
girişimde bulunmazken, sadece, vatandaşlarımıza iyilik
olsun diye sosyal güvenlikleri konusunda bir yasa tasarısı getiriyor.
Değerli arkadaşlarım, biraz önce
söylediğim gibi, o ülkelerde çalışan
vatandaşlarımızın böyle bir sorunu yok. Zaten, Türkiye’de
bulundukları süre içerisinde de her türlü tedavi masrafları, o
ülkelerin sosyal güvenlik kuruluşları tarafından
karşılanmakta olup, sağlık hizmeti alma konusunda da
herhangi bir sıkıntıları bulunmamaktadır.
Zaten, bu yasa tasarısının gerekçesinde, her
ne kadar “yurt dışında bulunan vatandaşlarımıza
iyilik olsun” diye bir ifade kullanılmış olsa da, Sayın
Başbakan, bu yasa tasarısını, televizyonlardan kamuoyuna
üçüncü kaynak paketi olarak sunmuştu; yani, bunu sunduğu zaman,
üçüncü kaynak paketiyle, Türkiye içerisinde kamu finansman
açığını kapatmak için çok acil olarak, ivedi olarak para
toplamamız lazım... Bir, iki, üç, beş tane kaynak paketi
açıklanıyor; bu paketlerden birisi de, bu getirilen yasa
tasarısı; ama, bu yasa tasarısını sundukları
zaman, yurt dışındaki vatandaşlarımıza “size
iyilik olsun diye yapıyoruz” diyorlar. Acaba, bunun hangisi doğru?!
İkisinin birden doğru olması mümkün değil. Bu yasa
tasarısı, ya bir kaynak paketidir ya da yurt dışındaki
vatandaşlarımıza bir iyilik yasasıdır. Bunlardan ikisi
birden doğru olmayacağına göre, eğer, Türkiye’de, 65 milyon
insana, bir kaynak paketi olarak sunulduysa, ben, bunun doğru
olduğunu kabul ediyorum ve görünen o ki...
BAŞKAN – Sayın Kul, maddeye bağlı
konuşursanız memnun olurum efendim.
MUSTAFA KUL (Devamla) – Sayın Başkanım,
maddeye ve yasa tasarısına bağlı olarak konuşuyorum.
BAŞKAN – Ama, madde de o yok; maddeye bağlı
olarak konuşulur...
MUSTAFA KUL (Devamla) – Bu yasa tasarısı, yurt
dışındaki vatandaşlarımızdan paraları almak,
kısa vadede kamu finansman açığını kapatmak; daha
sonra da, nasıl olsa bu paranın geriye dönüşünde, emekli
maaşı ödeneceği zaman biz hükümette olmayacağız,
bizden sonra gelen düşünsün anlayışıyla getirilmiş
olan bir yasa tasarısıdır.
Değerli arkadaşlarım,
vatandaşlarımız bunu çok gördüler...
M. SALİH KATIRCIOĞLU (Niğde) –
Buradayız, buradayız...
MUSTAFA KUL (Devamla) – Tabiî, bulunmayacaksınız;
üç yıl sonra, siz hükümette olmayacaksınız. Siz, gidiyorsunuz,
gideceksiniz; giderken de, sizden sonra gelecek olan hükümetleri zorda
bırakarak gidiyorsunuz. Vatandaşlarımıza bir iyilik
olduğunu zannetsek, tamam; biz de oy verelim, biz de bunun
çıkarılmasına katkıda bulunalım; ama, öyle değil.
Şimdi, siz, kendi döneminizde böyle bir yasa tasarısını
çıkararak, vatandaşlarımıza iyilik edeceğinizi
zannediyorsunuz; ama, bu, tutmayacaktır; çünkü, daha önce,
vatandaşlarımız bu formülleri gördü...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kul, süreniz bitti efendim.
MUSTAFA KUL (Devamla) – Sayın Başkan,
bitireyim...
BAŞKAN – Peki; lüften, son cümlenizi söyler misiniz;
çünkü, maddeye bağlı konuşmadınız, genel
konuştunuz. Rica ediyorum...
MUSTAFA KUL (Devamla) – Sayın Başkan, süper
emeklilik konusunda, sertifikayla arsa satışı konusunda bunlar denendi.
Sonuçta, bu yasalardan yararlanan insanlarımızın hemen hemen
tamamı mağdur oldu. Umuyorum ve diliyorum ki, bu yasa
çıkmayacak; çıkarsa da, vatandaşlarımızın buna
itibar edeceğini zannetmiyorum; çünkü, daha önce bu konuda ağzı
yanan vatandaşlarımız, bu yasaya pek itibar etmeyecektir; ama,
bunun bir tek sakıncası var, devletin güvenilirliğine zede
getiriyorsunuz. Vatandaşlarımız devlete güvenmek
zorundadır; devlet, verdiği sözü yerine getirmek zorundadır. Bu
tür yasaları, böyle geçici olarak, palyatif çözümlerle getiriyorsunuz,
vatandaşlarımızı kandırıyorsunuz. Daha önce,
bugünkü Hükümeti, başka bir dolandırıcıya
benzetmiştim, bugün, Selçuk Parsadan’a benzemeye
başladınız.
Hayırlı olmasını diliyor, saygılar
sunuyorum. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim, sağ olun.
ALİ OĞUZ (İstanbul) – Sayın Başkan
“dolandırıcı” diyor...
BAŞKAN – Efendim, rica ediyorum... Neyse, herkes kendi
takdirleri içerisinde konuşabilir. Şimdi, gerek yok...
ANAP Grubu adına, Sayın Emin Kul; buyurun
efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)
Sayın Kul, sizin kişisel konuşma
hakkınız da var; ikisini birleştirebiliriz değil mi
efendim?..
EMİN KUL (İstanbul) – Evet Sayın
Başkan.
BAŞKAN – 15 dakika süre veriyorum; buyurun efendim.
ANAP GRUBU ADINA EMİN KUL (İstanbul) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 209
sıra sayılı Kanun Tasarısının 5 inci maddesi
üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına, söz almış bulunuyorum.
Konuşmama başlamadan evvel, sizleri, şahsım ve Grubumuz
adına saygılarla selamlarım.
Sayın milletvekilleri, tasarının 5 inci
maddesi, 2147 ve 3201 sayılı yurtdışı hizmet
borçlanmasıyla ilgili Kanunlara göre daha önce borçlanarak aylık
bağlanmış olanlar ile ikili sosyal güvenlik sözleşmelerine
göre aylık bağlananların yurt dışında ve yurt içinde
geçen süreleri ve gelecek sürelerini borçlanmak suretiyle, bağlanan ilk
aylıklarına göre kendilerine daha yüksek aylık
bağlanacağı kanaatini veren bir şekilde ve bu
varsayıma göre düzenlenmiştir; ama, bu varsayım ne kadar
doğrudur? 5 inci maddeye göre borçlanma yapanların, daha önce
bağlanan, almakta oldukları aylıklarının ödenmesine
devam edilerek -borçlananların- üç yıl sonra, bu tasarıya göre
borçlandıkları süreler ile daha önce bağlanan
aylıklarına ilişkin süreler birleştirilerek yeniden
aylıklarının hesaplanacağı, böylelikle yüksek
aylık bağlanacağı varsayılmıştır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, özellikle 3201
sayılı Kanuna göre borçlanarak daha önce tam aylık
bağlananların, bu tasarıya göre 12 500 dolar ödeyerek
yapacakları yeni bir borçlanmayla daha yüksek bir aylık almaları
söz konusu değildir. Zira, emekli aylıklarının
miktarını, ödenen primler ve primlere ilişkin, yıllık
prime esas kazançlar belirlemektedir. Prime esas kazançlar ve ödenecek primler,
en yüksek göstergenin, memur maaş katsayısıyla çarpımı
sonucu bulunacak miktarla sınırlıdır. Şu anda,
aylık prime esas kazancın üst sınırı ise 39 992 160
Türk Lirasıdır. Borçlanma primi olarak ödenecek meblağ her bir
gün için kaç dolar olursa olsun, prime esas kazancın üst
sınırını ve bağlanacak aylığın
miktarını değiştirmeyecektir. Dolayısıyla, daha
önce her gün için 1 dolar ödeyerek borçlanan bir kimseye -ki, şimdi, bu da
Bakanlar Kurulu Kararıyla değiştirilerek 2,5 dolar olarak tespit
edildi, bu yasanın şansını kırmamak
bakımından, yani daha önce, her gün için 1 dolar, bugün için 2,5
dolar ödeyerek borçlanan bir kimseye- şimdi, esasen, en yüksek göstergeden
aylık bağlanmış bulunduğundan, bu tasarıya göre
12 500 dolar ödeyerek yeniden borçlandığında, emeklilik
göstergesinde herhangi bir değişiklik söz konusu olmayacaktır.
Dolayısıyla, 5 inci maddenin asıl maksadı, maddenin kendi
içerisindeki düzenlemeyle ortadan kaldırılmış
olmaktadır.
Maddede açıkça belirtilmemiş olsa dahi, ancak, bu
borçlanmadan dolayı artan gün sayısı söz konusu olabilir; o halde,
5 bin günden fazla her 240 gün için, aylık bağlama oranı ancak 1
puan yükselebilecektir, belki 12 500 dolar ödeyerek yeni borçlanma yapan, bu
farktan istifade edebilecektir ki, bu da bir varsayımdır; çünkü, bu
husus da madde metninde ve kanun metninde açıkça yer almış
değildir. Bu orandaki bir artışın ise emekli
aylığına yansıması hiçbir zaman 12 500 dolarlık
bir fedakârlığın karşılığı asla değildir.
Kısmî aylık bağlananlar için bir artış söz konusu olsa
bile, tasarının 7 nci maddesinin (a) bendinde, dikkat ederseniz “en
az 5 000 gün karşılığı borçlanarak prim ödemiş
olmak” şartı ve 6 ncı maddenin ikinci fıkrası
karşısında, kısmî aylığın artış
miktarı da 12 500 doların karşılığı
olmayabilecektir. Kısmî aylıkların dahi yeterli bir
artışa kavuşturulması, 5 inci maddenin hükümlerine göre söz
konusu değildir.
Bu ayrıntıları, kanunun başvuru
sınırlaması tarihi içerisinde, ki, o başvuru
sınırlaması, şimdi, hiç görülmemiş bir şekilde,
bir bakanlığın tasarrufuna bırakıldı verilen
önergelerle, Sayın Başkan, bu önergeler geçtikten sonra da
işaret ettiler -kendisine teşekkür ediyorum- bu şekilde
düzenlemelerin mahzurunu söylediler, icap ederse yeni bir önergeyle tekriri
müzakere açılmasını da tavsiye ettiler; ama, bakıyorum,
hâlâ böyle bir değişiklik yok, şimdi, bu belirsiz başvuru
sınırlaması tarihi içerisinde, bir
vatandaşımızın, bu ayrıntıları çözmesi ve
bilmesi mümkün olmayacaktır.
Emekli aylıklarında önemli bir artış
olacağı ümidiyle belki borçlanabilecekler ve 12 500 dolar ödemelerine
rağmen, sukutu hayale uğrayacaklar, böylece, ödemelerinin boşa
gittiğini, işin sonunda göreceklerdir.
Borçlanarak birleştirme, Bağ-Kur, Emekli
Sandığı ve SSK olarak üç kurumda geçen hizmetleri de
içerebildiğinden, bu konuda da bir karmaşa ve
çatışkanlık söz konusudur. Dolayısıyla, 2829
sayılı Yasaya atıf yapmak, bence büyük bir
yanlıştır ve ancak bu kanunun içerisinde düzenleme yapmak
suretiyle hareket etmek belki tercih edilebilir ve ancak, böyle bir düzenleme
gerekir.
5 inci maddede, kısmî aylık alanlarda söz konusu
olabilecek artışların kasa tarafından
karşılanacağına dair açık bir hükme yer
verilmemiştir. Bu borçlanma kısmî aylıklarda bir artış
yapacaksa, bunu kimin ödeyeceğine dair açık bir hüküm, kanun
tasarısında ve 5 inci maddede yer almamıştır. O halde,
görülen odur ki, bu düzenleme, Sosyal Sigortalar Kurumuna ilave malî bir yük
getirebilecektir; bu söz konusu olabilecektir. En azından, önceki
kısmî aylıkla, bu yeni aylığa gelen farkın ödenmesi,
kurumla kasa arasında tartışmalı olarak kalabilecektir;
yani, bu hükümleri uygulamaya sokmak oldukça sorunludur, zordur ve hatta mümkün
değildir.
Neresinden bakılırsa bakılsın,
tasarının kendi mantığı içerisinde bile, daha önceki
maddeler üzerinde de arz ettiğim gibi, herhangi bir düzeltme
yapılması imkânı yoktur. Borçlanma esasında “yurt
dışında bir gün bulunmak, yurt dışına
çıkmamış olmak” gibi bir ayırımcılık
getirilmiş. Bu söz konusu olduğu gibi, yürürlükteki mevzuatla
ilişkilendirmenin doğuracağı çatışkanlık
oldukça derindir, giderilemeyecek boyuttadır ve 5 inci maddenin hükümleriyle
diğer hükümler karşılaştırmalı olarak
incelendiğinde, bu husus, bu çatışkanlığın
derinliği çok açık biçimde görülecektir. Bu 5 inci madde, para
toplamak konusundaki gözbağını perdelemek için düzenlenen bir
maddedir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
İktidar partileri adına veya şahsı adına konuşan
arkadaşlarım, muhalefet sözcülerinin, burada, boşuna
eleştiri yönelttiğini iddia ediyorlar ve diyorlar ki, siz bu
tasarıyı anlamadınız. Biz, okuduğumuzu algılamaya
çalıştık. Eğer, anladığımız
yanlışsa, bize doğrusunu anlatın; ama, doğrusunu
anlatmak yerine diyorsunuz ki, canım, bu tasarı, bir defaya mahsus
çıkacak, sürekli de değil; onun için, bırakın böyle geçsin.
Böyle söyleyen arkadaşıma diyorum ki, bu tasarı, buradan bir
defa çıkacak; ama, uygulaması altmış yıl sürecek;
hayatta olanlar, bunların maaş bağlananları, bunların
ölmesi halinde varislerinin maaş almaya devam etmesi, hizmetlerin devam
etmesi, buna bir süre koyarsanız, altmış yıllık bir
süreyi bulur. Siz, daha, bunun farkında değilsiniz. Siz, sadece, bir
defada para toplanacağını biliyorsunuz; ama, ondan sonra, o
toplanan paraya karşı hangi yükümlülüklerin yerine
getirileceğinin farkına bile varmamışsınız.
(ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar) Eğer, biz
yanlış algılıyorsak,
yanlışlarımızı söyleyin, tartışalım ki,
Meclis, yasayı yaparken doğrusunu bulsun.
Bakınız, Madeni Eşya Sanayicileri
Sendikası (MESS) -ülkemizde, ciddî bir işveren kuruluşu olarak
tanınır- bakınız, bu kanun tasarısı için
şöyle bir bülten yayımlamış: Bir tarafta Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı, elinde yeşil bir kalem, iki tane dolar,
bir tane ‘K’ ama; SSK’nın mezartaşını yazıyor bu
tasarıyla; bunu ciddî bir işveren sendikamız söylüyor. Haydi,
işveren sendikasını bir tarafa bırakalım.
Bakınız, Türk-İş Konfederasyonu, bugün,
ülkede çalışan işçilerin en büyük kuruluşlarından
biridir. Türk-İş Konfederasyonu diyor ki, aman yapmayın,
mahvedersiniz, böyle bir kanun olmaz. Konuyu, onlar da bizim
algıladığımız gibi algılamışlar. Hatta,
Türk-İş Konfederasyonu -sizin hoşunuza gider diye söylüyorum- bu
tasarının yanlışlığına dair başvuran
626 işçinin imzalarını da göndermiş; bu işçiler Suudî
Arabistan’dan müracaat ediyorlar; aman yapmayın bizi yakarsınız
diyorlar. Bunu da bırakalım.
Bakınız, Türkiye’de bütün işverenleri
teşkilatlandıran Türkiye İşveren Sendikaları
Konfederasyonu. Diyor ki: “Böyle bir kanun olmaz, çok büyük hata
yaparsınız. Hani, bize söz vermiştiniz; tarafların
mutabakatını alıp iş yapacağım, işçi ve işverenlerin
mutabakatı olmaksızın üzerinde
anlaştırmadığım bir tasarıyı Meclise
getirmeyeceğim demiştiniz; bunun aksini yapıyorsunuz,
yanlış yapıyorsunuz.”
Şimdi, bu üç büyük işçi ve işveren
kuruluşu -ki, daha bu konuda verilecek misaller var- eğer bizim gibi
algılıyorsa, onları da tenvir etmek mecburiyetindesiniz.
Onları da, siz yanlış düşünüyorsunuz; biz,
hayırlı bir iş yapıyoruz ve bir defada yapacağız
canım diye ikna edin; varsa, ayrıntısını da söyleyin.
Bakınız, çok enteresan bir durum daha var.
Şimdi, 5 inci maddeyi müzakere ediyoruz. 5 inci madde üzerinde, muhalefet
partisi grupları adına verilen hiçbir önerge yok...
NİHAT MATKAP (Hatay) – Değmiyor, değmez.
EMİN KUL (Devamla) – ...çünkü,
kapatmışsınız, gündemi kapatmışsınız.
Ne yapmışsınız; sadece 5 inci madde üzerinde tam 12 tane
önerge vermişsiniz. En azından, iktidar gruplarının 12
milletvekili, şu kanun tasarısının metniyle mutabık
değil; yani, siz, evvela kendi aranızda bir anlaşın.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Kul, o önergeleri
de biz veriyoruz.
BAŞKAN – Sayın Kapusuz, müdahale etmeyin...
EMİN KUL (Devamla) – Bu önergeleri biraz sonra geri
çekeceksiniz. Geri çektiğiniz zaman, demek ki bu önergeler gayriciddî
önergeler. (CHP sıralarından gürültüler)
YUSUF ÖZTOP (Antalya) – Naylon önergeler!..
EMİN KUL (Devamla) – Ve bu tasarı üzerinde toplam
55 önerge vermiş olacaksınız.
14 maddelik bir kanun tasarısına, kendilerinin
hazırladığı bir kanun tasarısına iktidar
grupları 55 önerge verirse, onun içerisinden önce siz
çıkamamışsınız. Ya öyle ya ötekini kabul edeceksiniz;
bu önergeler naylondur, Meclisin çalışmasını tıkamak
için, muhalefetin sesini kısmak için verdik diyeceksiniz; ikisinden biri.
NİHAT MATKAP (Hatay) – Gayriciddî bir tasarı,
onun için önerge vermiyoruz.
EMİN KUL (Devamla) – Değerli
arkadaşlarım, onun için, bu kanun tasarısının
düzeltilecek hiçbir tarafı yoktur. Bu kanun tasarısı derhal geri
çekilmelidir. Bir iyi niyet varsa, tekrar üzerinde
çalışınız, öyle getiriniz. Herhangi bir açık için
-ülkenin açığıdır- dolar cinsinden, Türk Parası cinsinden
para bulma gayretleri, hiç de ayıplanacak gayretler değildir. Elbette
ki, her iktidar, bunun peşinde olacaktır; ama, burada ayıp olan,
dolar bulma, para bulma işinin, sosyal güvenliğe alet edilmiş
olmasıdır; asıl ayıp budur. Sosyal güvenlik, böyle,
açık kapama işine alet edilecek bir kavram ve müessese değildir;
yaptığınız hata, burada başlıyor. Başka, her
türlü tasarı getirip, kaynak bulmaya gayret edebilirsiniz; ama, sosyal
güvenliği alet ederek kaynak bulma yoluna -o da, 1 milyar dolarlık
bir kaynak bulma yoluna- başvurursanız, böyle saçma sapan bir kanun
tasarısı önümüze gelir ve maalesef, biz de, her madde üzerinde, sizi
tenvir etmek üzere, konuşmak mecburiyetinde kalırız.
Onun için, söylediklerimiz boş değildir. Kulak
vermenizi diler, saygılarımı arz ederim. (ANAP, DSP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kul.
Sayın kul, hem grup adına hem kişisel olarak
konuştu; böylece, gruplar adına yapılan konuşmalar
tamamlandı ve şahsı adına bir kişi konuşmuş
oldu.
Şahıslar adına ikinci konuşma,
Sayın Kâzım Arslan’ın.
Sayın Kâzım Arslan?.. Yok.
Sayın Mehmet Aykaç, buyurun efendim.
Süreniz 5 dakikadır.
MEHMET AYKAÇ (Çorum) – Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; Yurtdışında Bulunanların Sosyal
Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanun Tasarısının 5 inci
maddesi üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum;
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 209 sıra sayılı kanun
tasarısının 5 inci maddesi, daha önce yurt
dışında bulunmaktan dolayı
emekli aylığı almakta olanlara, yeniden borçlanarak
maaşlarını artırma imkânı veren bir maddedir.
Daha önce, 30.5.1978 tarih ve 2147 sayılı Kanuna
göre aylık alanlar; 5.8.1985 tarih ve 3201 sayılı Kanuna göre
aylık almakta olanlar; uluslararası sosyal güvenlik
sözleşmelerine göre, SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandığından
aylık almakta olanlar, çıkacak bu kanundan yararlanacaklardır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
maddenin temel esprisi şudur: Yukarıda bahsedilen emekli kesimden,
maaşlarını az bulanlar, maaşlarını
artırmayı amaçladıkları ve istedikleri takdirde, borçlanarak,
emekli maaşlarını artırabileceklerdir ve bu borçlanmaya
başladıkları zaman da, almakta oldukları emekli
maaşları kesilmeyecektir. Günlük 2,5 dolar üzerinden 5 bin gün
karşılığı prim yatıranlar, üç yıl sonra,
almakta oldukları emekli maaşlarını artırmış
olacaklardır.
Ben, kanun tasarısının 5 inci maddesi
üzerinde bu görüşlerimi ifade ediyorum ve değerli muhalefet partisi
sözcülerinin de görüşlerine saygı duyduğumuzu ifade ediyorum;
ancak, madde üzerinde, maddeyle alakalı olmayan görüşlerine de itibar
etmenin mümkün olmadığını söylüyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aykaç.
Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki
konuşmalar bitmiştir.
Maddeyle ilgili olarak verilen 12 önerge var; önergeleri,
geliş sırasına göre okutuyorum.
NİHAT MATKAP (Hatay) – Geri çekerler belki...
BAŞKAN – Efendim...
İRFAN GÜRPINAR (Kırklareli) – Sayın
Başkan, geri çekip çekmeyeceklerini sorun, vakit kaybetmeyelim.
BAŞKAN – Hepsini mi?.. Hayır efendim... Burada,
zaten, ilk maddelerde yaptığımız düzeltmeler var; ona göre
önergelerin verilmesi lazım.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, en
son önerge hariç...
BAŞKAN – Son önerge hariç, diğerlerini
çekiyorsunuz. Peki...
AYHAN FIRAT (Malatya) – Takıyye... Takıyye...
NİHAT MATKAP (Hatay) – Hepsi aynı olduğu
için çekerler.
BAŞKAN – Efendim, çekebilirler... Ne yapalım...
Önerge, verildiği gibi, çekilebilir de; yani, bunu engelleyen bir şey
var mı?
NİHAT MATKAP (Hatay) – Zamanınızı
harcamazsınız; size yardımcı olmaya
çalışıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sağ olun, teşekkür ederim... Beni
düşündüğünüz için size teşekkür ediyorum.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz, Yurtdışında
Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanun Tasarısının
5 inci maddesinin birinci ve ikinci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Memduh Büyükkılıç Abdulkadir Öncel Yahya Uslu
Kayseri Şanlıurfa Manisa
Doğan Baran Ertuğrul
Eryılmaz
Niğde Sakarya
Önerilen madde:
MADDE 5.-
Birinci fıkra:
3 üncü maddenin birinci
fıkrası kapsamında bulunup da 30.5.1978 tarihli 2147
sayılı veya 8.5.1985 tarihli 3201 sayılı Kanunlara göre
borçlanarak ilgili sosyal güvenlik kuruluşunca kendilerine veya hak
sahiplerine aylık bağlananlar ile sosyal güvenlik sözleşmeleri
uygulanmak suretiyle sosyal güvenlik kuruluşlarınca kendilerine veya
hak sahiplerine kısmî aylık bağlanmış olanlar,
kendilerinin veya ölenlerin bu fıkrada belirtilen günlerini Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca tespit edilecek tarihe kadar bu
Kanunun hükümlerine göre borçlanmak suretiyle sosyal güvenlikleri
bakımından değerlendirebilirler.
İkinci fıkra:
Borçlanılan
günlere ait prim tutarı, borçlanılan gün sayısının 3
üncü maddenin ikinci fıkrasında belirtilen gün karşılığı
doların çarpımı suretiyle hesaplanır. Hesaplanan prim
tutarı üç eşit taksitle ödenir. Taksit ödeme tarihleri
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca belirlenir.
Borçlanma taksitleri, T.C. Ziraat Bankasına veya muhabirlerine dolar
olarak yatırılmak suretiyle ödenir.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NEVZAT KÖSE
(Aksaray) – Çoğunluğumuz olmadığı için
katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Çoğunluğunuz olmadığı için katılamıyorsunuz;
ama, önergeyi de benimsiyorsunuz.
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NEVZAT KÖSE
(Aksaray) – Evet.
BAŞKAN –
Hükümet?..
DEVLET BAKANI AHMET
DEMİRCAN (Samsun) – Katılıyoruz.
BAŞKAN – Hükümet
katılıyor. Komisyon, çoğunluğu olmadığı için
katılmıyor; ama, önergeyi benimsiyor.
NİHAT MATKAP
(Hatay) – Yoklama isteğimiz vardı Sayın Başkan.
BAŞKAN – Yoklama
isteğiniz var da... Önergenin oylanmasında karar
yetersayısını arayalım da maddede yoklama yapalım,
olur mu?
NİHAT MATKAP
(Hatay) – Sayın Başkan, ama, İçtüzük ihlal edilmiş olur.
BAŞKAN –
İçtüzüğe göre de... Yani, ben, yine de rızanızı almak
istiyorum; yani, önergeyi oylayalım isterseniz. Tek önerge... Hemen
akabinde yoklama isteğinizi nazara alacağım.
NİHAT MATKAP
(Hatay) – İçtüzüğü ihlal etmeyelim Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Etmiyorum, etmiyorum; ama, muvafakatınızı alıyorum.
NİHAT MATKAP
(Hatay) – Yoklama isteyelim.
BAŞKAN – Bu
şekilde hareket edelim.
NİHAT MATKAP
(Hatay) – Yoklama yapalım Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önergeyi
oylayalım da, ondan sonra maddeyi oylarken yoklama...
NİHAT MATKAP (Hatay) – Arkadaşlar bir daha böyle
önerge vermesinler, tıkamasınlar...
III. – YOKLAMA
BAŞKAN – Önergenin oylanması sırasında
yoklama talebi olmuştur.
Şimdi, yoklama isteyen arkadaşları
arayacağız, ona göre de işleme koyacağız.
Buyurun.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İçtüzüğün 57 nci maddesi uyarınca yoklama
yapılmasını saygıyla arz ederiz.
Bekir Kumbul?.. Burada.
Birgen Keleş?.. Burada.
Algan Hacaloğlu?.. Burada.
İrfan Gürpınar?.. Burada.
Zeki Çakıroğlu?.. Burada.
Metin Arifağaoğlu?.. Burada.
Mustafa Kul?.. Burada.
Yusuf Öztop?.. Burada.
Şahin Ulusoy?.. Burada.
Mehmet Moğultay?.. Burada.
Ali Rıza Bodur?.. Burada.
Yılmaz Ateş?.. Burada.
Ayhan Fırat?.. Burada.
Yahya Şimşek?.. Burada.
Mustafa Yıldız?.. Burada.
Mahmut Işık?.. Burada.
Seyfi Oktay?.. Burada.
Ali Şahin?.. Burada.
Nihat Matkap?.. Burada.
Önder Sav?.. Burada.
Nezir Büyükcengiz?.. Burada.
Yoklama talep eden milletvekilleri salonda yeterli
sayıda bulunmaktadır. Bu itibarla, yoklama yapılacaktır;
ama, ben önce önergeyi oylayalım arkasından maddede yoklama
yapalım dedim; bu kadarcık talebimi kabul etmediniz. Neyse... Peki...
Yoklama sırasında Genel Kurul salonunda olan
sayın milletvekilleri, lütfen, yüksek sesle burada olduğunu süratle söylesin
de yoklamayı süratli yapalım.
(Yoklama yapıldı)
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Çoğunluk yok
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Maalesef, arkadaşlar, toplantı
yetersayımız var, çalışmalarımıza devam ediyoruz.
Arkadaşımın arzusunun hilafına böyle
bir irade beyan etmek zorunda kaldığım için “maalesef” dedim;
yoksa, çoğunluğun olmasına çok sevindim arkadaşlar. Ben,
Meclisin çalışmasından büyük onur ve gurur duyuyorum.
VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
2.
– Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri
Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/569) (S.
Sayısı : 209) (Devam)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önergeyi
oylarınıza sunacağım.
Önergeye, Hükümet katılmış, Komisyon ise,
çoğunluğu olmadığı için
katılamamıştı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Maddeyi, kabul edilen bu önerge doğrultusunda
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde, kabul
edilen önerge doğrultusunda kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi
okutuyorum :
Primi Ödenmiş Sürelerin Değerlendirilmesi
MADDE 6. – 3, 4 ve 5 inci maddelerin esaslarına göre
borçlanma yapanlar yazılı taleplerini, ilk taksitlerine ait ödendi
belgesini de eklemek suretiyle Sosyal Sigortalar Kurumuna bildirirler.
Bu Kanun hükümlerine göre borçlanılarak primi ödenen
günler, borçlanma tutarının tamamen ödendiği tarihten ancak üç
yıl sonra, primi ödenmiş süreler olarak değerlendirilir.
Sosyal Güvenlik kuruluşlarına tabi olarak geçen
hizmet süreleri ikinci fıkra hükmüne göre değerlendirilen süreler ile
birleştirilmek suretiyle bu Kanun hükümlerine göre aylık
bağlanamaz. Ancak ikinci fıkra hükmüne göre değerlendirilen
süreler 7 nci madde şartına bağlı olarak borçlanma
yapanın sosyal güvenlik kuruluşlarında geçen hizmet süreleri ile
2829 sayılı Kanun hükümlerine göre ilgili sosyal güvenlik
kuruluşunca birleştirilebilir.
Borçlanılarak primi ödenen günlerin 30 günü bir ay,
360 günü bir yıl olarak değerlendirilir.
BAŞKAN – Madde üzerinde DSP Grubu adına
Sayın Güven Karahan; CHP Grubu adına Sayın Mustafa Kul, ANAP
Grubu adına Sayın Refik Aras; şahısları adına
Sayın Emin Kul, Sayın Mehmet Aykaç, Sayın Kâzım Arslan,
Sayın Sıtkı Cengil ve Sayın Hikmet Sami Türk söz
istemişlerdir.
DSP Grubu adına Sayın Güven Karahan; buyurun
efendim. (DSP sıralarından alkışlar)
Sayın Karahan, süreniz 10 dakikadır.
DSP GRUBU ADINA MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gündemimizde
bulunan, Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri
Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesi
üzerinde Demokratik Sol Partinin görüşlerini açıklamak üzere söz
almış bulunuyorum; Partim ve şahsım adına hepinizi
saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım, sosyal güvenlik kurumlarımız,
bugün, ne yazık ki, ülkemiz nüfusunun ancak yüzde 70-75 kadarını
kapsamı içine alabilmiştir. Siyasî iktidarlar, on yıla
yakın süredir, tüm yurttaşlarımızın sosyal güvenlik şemsiyesi
altına alınacağını ballandıra ballandıra
anlatmalarına karşın, nedense, gerçek bir çözümle
karşımıza gelmemektedirler.
Sosyal güvenlikte hedefimiz olan yüzde 100’e
ulaşılamadan, sosyal güvenlik kurumlarımız, özellikle 1992
yılından başlayarak, malî çöküntü içine
düşürülmüşlerdir.
Gündemimizdeki tasarının 6 ncı maddesi, 3, 4
ve 5 inci maddelerin esaslarına göre borçlanma yapanların
yazılı taleplerini, ilk taksitlerine ilişkin ödendi belgesini de
eklemek suretiyle Sosyal Sigortalar Kurumuna bildireceklerini ve 5 000
işgünü karşılığı ödenecek 12 500 doların
tamamının ödendiği tarihten üç yıl sonra, primi
ödenmiş süreler olarak değerlendirileceğini hükme
bağlamaktadır.
6 ncı maddenin üçüncü fıkrası, ayrıca,
sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi olarak geçen hizmet sürelerinin,
bu kanunun 6 ncı maddesinin ikinci fıkrası hükmüne göre
değerlendirilen sürelerle birleştirilerek
değerlendirilemeyeceğini hükme bağlamaktadır. Madde “ancak,
6 ncı maddenin ikinci fıkrasına göre değerlendirilen
süreler, 7 nci madde koşuluna bağlı olarak borçlanma
yapanın, sosyal güvenlik kuruluşlarında geçen süreleri ile 2829
sayılı Kanun hükümlerine göre ilgili sosyal güvenlik kuruluşunca
birleştirilebilir” hükmünü de getirmektedir.
Değerli arkadaşlarım, sosyal güvenlik
kurumlarımızın malî çöküntü içerisine sokulmasının en
önemli nedenlerinden bir tanesi de, hükümetlerce çıkarılan ve bununla
sayısı 12’yi bulan borçlanma kanunlarıdır; bu gerçeği
bilmeyen de yoktur. Refahyol Koalisyon Hükümeti de bir borçlanma kanunu
çıkarmayı marifet olarak bilmiş olmalı ki, sosyal güvenlik
kurumlarının malî yönden güçlenmesini sağlayacak tasarılar
yerine, yeni bir borçlanma tasarısıyla karşımıza
gelmektedir.
Anayasamızın 62 nci maddesi, yabancı
ülkelerde çalışan Türk vatandaşlarının sosyal
güvenliklerinin sağlanması için devletin gerekli tedbirleri
alacağını hükme bağlamaktadır. Anayasamızın,
yurt dışında çalışanlar yerine yurt
dışında bulunanlara, çalışanların geleceğini
satarak sosyal güvenlik sağlaması gibi bir amacı yoktur; ama, bu
tasarıyla yapılmak istenen budur. Kaldı ki, yurt
dışında çalışanların sosyal güvenliklerinin
sağlanmasıyla ilgili yasalar bulunmaktadır. Bu yasaların
bazı eksiklikleri olduğu bilinmektedir. Bu eksiklikler giderilecek
olursa, yurt dışında çalışanların sosyal
güvenceye sahip olabilmesi pekala sağlanabilirdi.
Bu tasarı, yurt dışında
çalışanlar kılıf yapılarak ve sosyal güvenlik
kurumlarımızın malî çöküş içerisinde bulunuşu bir yana
itilerek, yurt dışında bulunan ve bulunma mazhariyetinde
olanlara, isterlerse sosyal güvenliğe sahip olma hakkını
satmayı amaçlamaktadır. Hükümet, bu tasarıyla, çalışanları
kullanarak yurt dışına gidenlere, hatta turist
yurttaşlarımıza da, bu tasarının hükümlerini yerine
getirdikleri takdirde; yani, 5 000 işgünü
karşılığı 12 500 doları belirlenen tarihlerde
yatırmak, üç yıl beklemeyi göze almak ve erkekler için 55,
kadınlar için 50 yaşını doldurmak kaydıyla, sosyal
güvenliği açıkça satmaktadır. Hükümet, bu ileriye dönük sosyal
güvenliğin satışından elde edeceği dolarlara borç
olarak el koymayı düşünmektedir.
Değerli arkadaşlarım, sosyal güvenlik asla
satılamamalı ve satılmamalıdır. Ülkemizdeki
işçiler yirmi yirmibeş yıl çalışıp, bu süreler
içerisinde prim yatırarak sosyal güvenlik haklarını elde
ederlerken, yurt dışında bulunanlar ve bulunma mazhariyetinde
olanlar, hiçbir çalışma
koşulu aranmaksızın ve yurt dışında, yurt içinde
çalışanların yaklaşık olarak yarısı kadar
peşin prim ödeyerek, isterlerse yurt içindekilerle aynı sosyal
güvenlik haklarına sahip olabileceklerdir. Daha başka bir
anlatımla, bu tasarıdan yararlanma hakkını elde edecek
olanlar, çalışmadan, üretime katkıda bulunmadan, yıllar
boyu aylıkları tırpanlanmadan ve yurt içinde
çalışanların neredeyse yarısı kadar prim ödeyerek
sosyal güvenlik hakkına, isterlerse, sahip olabilme olanağına kavuşacaklardır.
Bu, imtiyazlı bir şekilde, sosyal güvenlik hakkını satmak
değil de nedir. Böyle imtiyazlı bir şekilde, sosyal güvenlik
hakkını yurt dışında bulunanlara ve turistlere
satarken, yurt içinde bulunanları bu haktan yoksun
bırakırsanız Anayasamızın eşitlik ilkesine
aykırı hareket etmiş olursunuz. Anayasayı bir kere delmekle
bir şey olmaz diyemezsiniz. Bugüne kadar
çıkardığınız kanunların
birkısmının Anayasa Mahkemesinden neden geri döndüğünü iyi
düşünmenizi istirham ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, biz, Demokratik Sol Parti
olarak sürekli bir şekilde, ey hükümet edenler, karşımıza,
sosyal güvenlik kurumlarını düzlüğe çıkaracak gerçek
çözümlerle gelin diyoruz, uzlaşalım diyoruz. Bizim de
katkılarımızla, sosyal güvenlik kurumlarımızın sorunları,
geleceğe dönük olarak, birlikte, el ele çözülsün diyoruz; ama, siz, bu
uyarılarımızı ya anlamıyorsunuz ya da anlamak
istemiyorsunuz. Aklınıza gelen çözüm yollarını alelacele
yasalaştırmak için Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemini
işgal ediyorsunuz.
Yine, bu tasarı, yasalaştığı
takdirde, Uluslararası Çalışma Örgütünün 102 sayılı
sözleşmesine aykırı hükümler içermektedir; çünkü, bu
sözleşme, bir kişinin iki ayrı ülkede aynı anda sosyal
güvenlik kapsamına alınmasına karşı çıkar. Bize
ne demeyim; çünkü, bu sözleşmeyi ülkemiz de imzalamıştır.
Bu nedenlerle, ülkeler, sosyal güvenlik konusunda ikiliklere yol açmamak için
sosyal güvenlik anlaşmaları yapmaktadırlar. Böylece, ülkemiz,
anlaşmalarla sağlamış olduğu bir haktan kendi kendine
vazgeçmiş olacaktır.
Bunun yanında, çalıştıkları
ülkelerde işsiz kalan yurttaşlarımıza işsizlik
aylığı ödenmektedir. İşte, bu
yurttaşlarımıza ülkemizde aylık bağlanırsa, bu
durumda olanlar çalışma yaşamından çekilmiş
sayılacağından, yabancı ülkenin işsizlik
yardımından yararlanamayacaklardır.
Bu tasarı kanunlaştığı takdirde,
yurt dışında, değişik ülkelerde, gerçekten,
çalışan yurttaşlarımızın aleyhinde
uygulamaların başlatılmasına yol açacaktır; çünkü,
bugün, örneğin, Alman sosyal güvenlik sisteminde olduğu gibi,
bazı ülkeler, özellikle yabancıların, emekli
aylığı bağlanmadan kendi sistemlerinden
çıkmasını özendirmektedir. Belli bir süre çalışanlar
kendi katkılarını alarak sistemden çıkabilmekte ve bundan
dolayı bir miktar teşvik primi de kendilerine verilmektedir.
Anlaşılan, Hükümet, bu kanun tasarısıyla, Almanya gibi
bazı ülkelerin isteğini yerine getirmeye
çalışmaktadır. Yıllarını yurt
dışında harcamış olan insanlarımıza
“onların sisteminden çıkın, birikmiş primlerinizi
alın...”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Karahan, lütfen, son cümlenizi
söyler misiniz; süreniz bitti.
MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Devamla) – Bağlıyorum
efendim.
“...12 500 doları bize verin; yaşınız
tutuyorsa, üç yıl sonra size emekli aylığı
bağlarız, aldığınız primlerin kalanı da
yanınıza kâr kalır; öyle 65 yaşına kadar beklemeniz
gerekmemektedir” denilmektedir. Siz, bu şekilde, yurt
dışında çalışan yurttaşlarımıza dönük
kötülük yaptığınızın ve ülkemiz çıkarlarına
aykırı hareket ettiğinizin farkında değilsiniz.
Aydınlık ve çağdaş uygarlığa
ulaşmış bir Türkiye istemiyle, hepinizi saygıyla
selamlarım. (DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karahan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın
Mustafa Kul; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Kul, süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA KUL (Erzincan) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım, görüşmekte
olduğumuz yasa tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde
görüşlerimizi arz etmek üzere tekrar huzurlarınızdayım;
sizleri, tekrar, saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, biraz önce ifade
ettiğim diğer düşüncelerimin yanında, tabiî, bu yurt
dışındaki vatandaşlarımızın, bu kanunun
çıkmasıyla birlikte kandırılmış olmaları,
kandırılacak olmaları bir yana, bu olayın, bir de Sosyal
Sigortalar Kurumuyla doğrudan ilgisi var. Her ne kadar, bu konuyla ilgili
yeni bir kasa kurulacak olsa bile, doğrudan Sosyal Sigortalar Kurumunu
ilgilendiriyor; çünkü, 6 ncı maddenin birinci fıkrasında aynen
şu ifade kullanılıyor: “3, 4 ve 5 inci maddelerin
esaslarına göre borçlanma yapanlar, yazılı taleplerini, ilk
taksitlerine ait ödendi belgesiyle birlikte Sosyal Sigortalar Kurumuna
bildirirler.”
Şimdi, değerli arkadaşlarım, Sosyal
Sigortalar Kurumunun hangi güçlükler içerisinde olduğunu hemen hemen
hepimiz biliyoruz. Daha önce bu konuyla ilgili “SSK’nın
sorunlarını nasıl çözeriz, SSK neden bu duruma geldi” diye
Mecliste uzun uzun müzakereler yapıldı. Bu konuyla ilgili bir Meclis
araştırma komisyonu kuruldu ve komisyon bugüne kadar da
çalıştı. Sonuçta, bugünkü Sayın Bakan, daha önceki
yıllarda, SSK’nın yönetiminde devletin ne işi var; devletin bir
tek kuruş katkısı olmadığı halde, Sosyal
Sigortalar Kurumunun mal varlığı, bütün varlığı,
işçi ve işverenler tarafından ödenmiş olması
nedeniyle, o Kurumun sahipleri tarafından o Kurum yönetilmelidir ve
devletin, o Kurumda, yönetim kademelerinde temsil edilmemesini defalarca ifade
etmiş olmasına rağmen -bizim de
katıldığımız bir görüştür- bugün, Sosyal
Sigortalar Kurumunun asıl sahiplerine sormadan, danışmadan,
işçi ve işveren kesimlerine bu olayı götürmeden, Hükümet, hiçbir
tarafın, tarafların bilgisine başvurmadan bu yasa
tasarısını getirmiştir değerli arkadaşlarım.
Yine, Hükümet, Sosyal Sigortalar Kurumunu içerisinde
bulunduğu zorluklardan kurtarmak için emeklilik yaşını
yükseltmeyi tek çözüm yolu olarak önermektedir. Sosyal Sigortaların, yine,
içinde bulunduğu sorunları, sıkıntıları pek uzun
boylu söylememize gerek yok; ama, 1995 yılında, SSK, bugünkü kadar
dahi hizmetlerini yerine getirebilmek ve bugünkü kadar ödediği
maaşları ödeyebilmek için 80 trilyon liraya ihtiyacı vardı.
1996 yılında 204 trilyon lira açığı vardı; 1997
yılındaysa, yaklaşık 350 trilyon lira açığı
olacağı tahmin edilmektedir.
Bunun nedeni ne; neden bu noktaya geldik? Aktif pasif
dengesinin bozulmuş olmasından kaynaklanıyor. Bugün, 1,8 aktif
sigortalıya karşı 1 emekli düşmektedir. Bütün
sigortalıların, şu anda mevcut çalışan
sigortalıların, emekli olanların, emekli ve
çalışanların yakınlarının, bakmakla yükümlü
olduğu bütün insanların sağlık hizmetlerini de, yine, bu
yapısıyla, Sosyal Sigortalar Kurumu karşılamak durumunda.
Sosyal Sigortalar Kurumunun diğer en önemli
meselelerinden biri, devlet tarafından ödenmesi gereken sosyal yardım
zammının devlet tarafından ödenmemiş olması ve yine,
Sosyal Sigortaların üzerine yıkılmış olmasından
kaynaklanmaktadır. Halbuki, birçok OECD ülkesine
baktığımız zaman, sosyal güvenlik kuruluşları,
bizde olduğu gibi, sosyal yardım zammını devletin ödemesi
gibi bir yükümlülüğü de SSK’nın üzerine yıkmış
değil; tam tersine, sosyal güvenlik kuruluşları devlet
tarafından desteklenmektedir. Kanada, Danimarka gibi ülkelerde, devletin
bu tür sosyal güvenlik kuruluşlarına desteği yüzde 85
civarındadır; ama, Türkiye’de, sosyal güvenlik kuruluşları
devlet tarafından desteklenmezken, aynı zamanda, devletin ödemesi gereken
sosyal yardım zammı da, yine Sosyal Sigortalar Kurumunun üzerine
yıkılmıştır.
Yine, bugün, Türkiye’de yaklaşık 4 milyon 400 bin
civarında sigortalı insan çalışırken -bundan daha
fazla bir rakam- yaklaşık 5,5 milyon kadar insan da sosyal güvenlik
kuruluşlarına kayıtlı olmadan, kaçak olarak
çalışmaktadır. Bunun nedenlerinden biri de, yine diğer
ülkelerle kıyasladığımız zaman, Türkiye’deki prim
oranının diğer ülkelerden daha yüksek olmasından
kaynaklanmaktadır.
Biz, bu sorunları çözmemiz gerekirken, kaçak
çalışanları kayıt altına almak için belki prim
oranlarını düşürmemiz gerekirken, SSK’ya devletin düzenli bir
desteğini sağlamamız gerekirken; bunları bir tarafa
bırakıyoruz, SSK’yı kurtarmaktan vazgeçiyoruz. SSK’nın
çözümü bir tarafa, SSK’yı daha da zor duruma getirecek olan yeni bir borçlanma
yasasıyla karşı karşıyayız.
Değerli arkadaşlarım, bugüne kadar 11 kez
borçlanma yasası çıkmıştır. Çok iyi
hatırlıyorum; Sayın Bakan, o zaman yeni milletvekili
olmuştu. Bu konuyla ilgili Meclis araştırma önergesi
verildiği zaman, Sayın Bakan, bu 11 kez borçlanma yasasının
çıkmasını eleştirmişti “SSK’yı neden bu duruma
getirdiniz? Siyasiler neden bu işe karışıyorlar”
demişti; ama, şimdi, kendi döneminde, daha önce 11 kez
yapılmış olan bu hataya 12 ncisini eklemeye
çalışıyor.
Eğer, bu borçlanma sonucunda, borçlananlara emekli
aylığı ödenecekse, SSK zor durumda, nasıl ödeyecek?!. O
zaman, bu konuya bir çözüm bulmak zorundayız. Eğer ödenmeyecekse,
sadece vatandaşlarımızı kandırmak için, kısa
vadede para bulmak için bunu yapıyorsak; o zaman, buraya para
yatıracak olan vatandaşlarımıza yazık olmayacak
mı?!. Bu vatandaşlarımız yarın örgütlenip, yurt
dışında emekli olanlar derneklerini kurup Meclisin
kapısına dayandığı zaman ne yapacağız?!.
Ülkemizde nüfusumuzun yaklaşık üçte biri sosyal
güvenceden yoksun; yaklaşık 21 milyon insanımızın
hiçbir geleceği yoktur; sağlık sisteminden yararlanamıyor;
yaşlandığı, çalışamaz duruma geldiği zaman
herhangi bir sosyal güvencesi yoktur. Biz, ülkemizde yaşayan
insanların sosyal güvenliğini düşünecek yerde, diğer
ülkelerde yaşayan, çalışan ve sosyal güvencesi Türkiye’deki insanlardan
çok daha yukarıda olan insanlarımıza sosyal güvenlik sistemi
kurmaya çalışıyoruz...
Değerli arkadaşlarım, halbuki,
geçtiğimiz dönem komisyonlarda görüşülmüş ve Meclis Genel
Kuruluna getirilmiş olan, bütün vatandaşlarımızın
sabırsızlıkla beklediği, bir an önce
yasalaşmasını beklediği çok önemli yasa tasarı ve
teklifleri var. Örneğin, genel sağlık sigortasına
lişkin yasa tasarısı; birçok insanımız, hastane
kapılarında gece gündüz sürünmekte, yeşil kart peşinde
koşmakta ve hastanede rehin kalmakta. Bu genel sağlık
sigortasıyla ilgili yasa tasarısı geçtiğimiz dönem
hazırlanmıştı; bu tasarıyı getirin; zannediyorum
ki, o zaman, bu Mecliste hiçbir milletvekili o tasarının yasalaşmasına
karşı olmayacaktır. Hep beraber, elbirliğiyle gece gündüz
çalışacağız ve bir iki gün içerisinde bu yasa
tasarısını çıkaracağız.
Yine, Sayın Bakanın daha önce sendika genel
başkanıyken birlikte danışarak, konuşarak, birlikte
çalışarak hazırladığımız ve Meclise sevk
ettiğimiz başka yasa tasarı ve teklifleri var; işsizlik
sigortasına ilişkin yasa tasarısı var ve bunu Meclisin
ihtisas komisyonlarında görüştük. 22 maddelik bir yasa
tasarısının 11 maddesini görüşmüştük, 11 maddesi
kalmıştı; o tasarıyı getirin, o tasarıya hep
birlikte katkıda bulunalım, o tasarının
çıkmasını sağlayalım.
Yine, geçen dönem çok tartışılan iş
güvencesi yasası... Taraflar tartıştı, işveren
sendikaları, işçi sendikaları tartıştı, üç tane
büyük konfederasyonun yöneticileri geldiler, günlerce üzerinde konuştular,
tartıştılar; hazır halde bekleyen bu yasayı mutlaka,
buradan çıkarmamız lazım; ama, bugün bu yasalarla hiç
ilgilenilmiyor, sadece, yurt dışındaki
vatandaşlarımıza, sözümona, bir iyilik etmeye
çalışılıyor.
Değerli arkadaşlarım, bugün, Türk
çalışma hayatıyla ilgili yasaların tamamında 12 Eylül
hukuku hâkimdir; 12 Eylül döneminde çıkarılan Sendikalar Yasası,
Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Yasası, 12 Eylül
döneminde, Danışma Meclisi tarafından
çıkarılmış yasalardır. Bu yasalar, bugün,
ihtiyaçlarımıza cevap vermemektedir. Bu nedenle, bunlardan vazgeçip,
bir an önce, çalışma yaşamıyla ilgili bu yasalarda,
gerçekten, bugünkü Meclis bir şey yapmak istiyorsa, bu yasaları
değiştirmemiz gerekiyor; bunları getirin diyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu getirilen
tasarının bir diğer sakat yanı ise,
yurtdışına çıkmış girmiş olanlar dahi,
bundan yararlanabilecek. Bunda bir sayı tespit etmemiz mümkün değil.
Efendim, yurt dışında 3 milyon 360 bin
vatandaşımız var, bunlar yararlanacak diye düşünemiyoruz;
çünkü, bir günlüğüne, beş
günlüğüne yurtdışına turist olarak herhangi bir nedenle
çıkmış ve Türkiye’ye, tekrar geri dönmüş olan
insanlarımız bile bu yasadan yararlanmış olacaklardır.
O nedenle, şu gün, bu konuda herhangi bir tahmin yürütmemiz mümkün
değil; kaç milyon kişi başvuracaktır, kaç milyon kişi
prim ödeyecektir, üç yıl sonra kaç milyon insanımıza emekli
aylığı bağlayacağız; bunu tahmin etmemiz mümkün
değil. Eğer, yurtdışına çıkmış
girmiş olan bütün insanlarımız, bugün, Bağ-Kur’dan, SSK’dan
çok düşük aylıklarla emekli olan insanlarımız, bu yasadan
yararlanmak üzere başvurduğu zaman...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kul, süreniz bitti efendim;
teşekkür ederim.
MUSTAFA KUL (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hayır, eksüre vermeyeceğim; çünkü,
maddeye bağlı konuşmadınız.
MUSTAFA KUL (Devamla) – Sayın Başkan, maddeyle
ilgili konuşuyorum.
BAŞKAN – Hayır efendim, bakın, maddeye hiç
temas etmediniz...
MUSTAFA KUL (Devamla) – Sayın Başkan, şu
maddede ne yazıyor Allahaşkına?!.
BAŞKAN – Sayın Kul, rica ediyorum... Hayır,
hayır... Rica ediyorum... Ben maddeyi okuyorum... Siz genel
konuştunuz...
MUSTAFA KUL (Devamla) – Maddeyi okudunuz mu siz?..
BAŞKAN – Ben okumaz mıyım...
MUSTAFA KUL (Devamla) – Maddede ne yazıyor; SSK ile
ilgili yazmıyor mu?..
BAŞKAN – Tabiî, SSK deyince...
MUSTAFA KUL (Devamla) – Neden başka arkadaşlara
süre veriyorsunuz da bana vermiyorsunuz?
BAŞKAN – Efendim vermiyorum.
MUSTAFA KUL (Devamla) – Diğer arkadaşlara
veriyorsunuz...
BAŞKAN – Vermedim; kimseye de vermedim.
MUSTAFA KUL (Devamla) – Bütün arkadaşlara
veriyorsunuz.
BAŞKAN – Hayır, vermedim... Vermedim efendim...
Rica ediyorum...
MUSTAFA KUL (Devamla) – Bana niye böyle
davranıyorsunuz?
BAŞKAN –Hayır, size niye öyle davranayım?!.
Siz, benim aynı zamanda hemşerimsiniz; sizin bana Başkanlık görevini...
MUSTAFA KUL (Devamla) – Yani, bütün arkadaşlara
tanıdığınız süreyi bana niye tanımıyorsunuz?
BAŞKAN – Peki canım; madem öyle, son cümlenizi
söyleyin. Ama, bakın, sizin bana
yardımcı olmanız lazım. Buraya çıkınca maddeye bağlı konuşmak
lazım. Biz burada seçim meydanlarındaki gibi nutuk atmıyoruz
ki...(RP sıralarından alkışlar)
Efendim rica ederim...
Bu kanunu uygulayacak insanlara ışık
tutacak...
MUSTAFA KUL (Devamla) – Sayın Başkan, tutumunuzu
protesto ediyorum; konuşmuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim, sağolun.
Sayın Refik
Aras, buyurun.
Sayın milletvekilleri, bu, yeni getirilen bir kanun;
uygulamasında çok büyük tereddütler hâsıl olur. Burada, uyugulamada
uygulayıcılara ve yargıya gidildiği zaman onlara
ışık tutacak incelemelere dayanan konuşma yapmak
lazım.
Efendim, Sayın Aras’ın konuşma süresi
bitinceye kadar çalışma süresinin uzatılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Buyurun efendim, süreniz 10 dakikadır.
ANAP GRUBU ADINA REFİK ARAS (İstanbul) –
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yurtdışında
Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu
Tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde Anavatan Partisi
Grubunun görüşlerini arz etmek için huzurlarınıza
çıkmış bulunuyorum; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, evvela üzülerek şunu
belirtmeliyim ki, Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlik
Borçlanması adı altında getirilen bu kanun
tasarısının, ne sosyal güvenlik kavramıyla ve ne de sosyal
güvenlik borçlanmasıyla uzaktan yakından hiçbir ilglisi yoktur.
Evvela, bu açık gerçeği kabul etmemiz gerekiyor. Bu tasarı,
Sosyal Sigortalar Kurumunun elde kalan gayrimenkullerinin satış
tasarısında olduğu gibi, Hükümetçe yeni icat edilen kaynak
paketinde yer alan, hazineye dolar cinsinden nakit bulma gayesiyle
düzenlenmiş, faize dayalı bir
para toplama tasarısıdır.
Bu tasarı, sosyal güvenlikle, hele, yurt
dışında çalışanların sosyal güvenlikleriyle hiç
ilglisi olmayan bir tasarıdır. İşin özü, sosyal güvenlikle
ilgili olmadığı için sonuçları da, sosyal güvenlik
açısından değerlendirilecek sonuçlar değildir.
Şu kaderin cilvesine bakınız ki, böyle bir
tasarı, emeği en yüksek değer sayan bir işyerinde senelerce
ömrünü veren ve yirmibeş yıl, otuz yıl
çalıştıktan sonra onur duyarak emekli olan ve bunu övünçle her
yerde açıklayan işçilerimizin sendika liderliğini yapan,
şimdiki, güya işçi kökenli Çalışma Bakanının
imzasıyla Parlamentoya geliyor. Bir
Türk-İş, bir DİSK, hatta, İşveren
Sendikaları Konfederasyonu, böyle felsefesiz bir sosyal güvenlik
yasasına tümden karşı olduklarını belirtiyorlar.
Değerli milletvekilleri, tasarının
şimdi üzerinde durduğumuz 6 ncı maddesi, borçlanma
tutarının tamamen ödendiği tarihten ancak üç yıl sonra,
primi ödenmiş süreler olarak değerlendirileceğini amir bulunmaktadır.
Dikkat buyurun, her şey, zamana, süreye, faize bağlanmış;
tam, güya faizi reddeden Refah Partisinin meşhur adil düzenine uygun bir
tasarı... Öyle bir tasarı ki, baştan aşağı, paraya,
faize, komisyona dayanıyor. Üstelik de bu para hesapları, bir ülkeyi
devlet yapan ana unsurlardan biri olan kendi millî parasıyla değil,
bir zamanlar aleyhinde sürekli konuştukları Amerikan Dolarına
bağlanmış bulunuyor.
Bütün bu malî hükümler ve mekanizmaları içeren bu
tasarı, ne kadar gariptir ki, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Plan ve
Bütçe Komisyonundan dahi geçirilmeden, Meclisin huzuruna getirilmiş
bulunuyor. Sayın milletvekilleri, lütfen, bir an için, partilerinizi,
iktidarınızı düşünmeksizin, elinizi vicdanınıza koyun;
böyle bir borçlanma yasa tasarısı, Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşülmez ise, başka hangi tasarı o komisyonda
görüşülecektir?!. Sadece bu husus dahi, bu yasanın Anayasa
Mahkemesinden geri dönmesi için yeterli sebep olacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
yasa tasarısının 6 ncı maddesine göre borçlanabilmek için,
vatandaşın, halen yurt dışında bulunması veya
daha önceden yurt dışında bulunmuş olması ve hatta,
bir gün dahi yurt dışında bulunmuş olması yeterli
sayılmaktadır. Vatandaşlar, yurt dışında
bulunabilir mi; tabiî bulunurlar. Niçin bulunurlar; çalışmak için
bulunabilirler, ziyaret için bulunabilirler, hasta olarak bulunabilirler,
kaçakçı olarak bulunabilirler, illegal örgüt mensubu olarak
bulunabilirler.
Değerli milletvekilleri, Allahaşkına, hiçbir
ölçü ve sınır konulmadan, sadece yurt dışında bulunma
keyfiyetine dayalı bir yasa maddesi olur mu? Daha önce hiçbir
işyerinde bir gün dahi fiilen çalışmamış bir
insanı, bir gün dahi hiçbir sosyal güvenlik kurumuyla ilişkisi olmayan
insanları sosyal güvenlik kapsamına alıyorsunuz. Sırf
devlete dolar cinsinden borç para bulmak için bu kadar vahim bir hata
işlenir mi? Bu, nasıl sosyal güvenlikle ilgili borçlanma yasası
ki, birtakım varsayımlarla günlüğü 2,5 dolardan 5 000 gün
borçlanacak yaklaşık 400 bin vatandaşın bu işe
katılacağı hesabıyla devletin 5 milyar dolar borç
bulacağı, bu meblağın yüzde 20’sinin, yani, 1 milyar
dolarının Hazine payı olarak alıkonulacağı,
geriye kalan 4 milyar doların üç yıl süreyle en yüksek faizle
değerlendirileceği düşünülmekteymiş. Bu nasıl iş
ki, dünyanın her tarafında devlet vatandaşların sosyal
güvenlikleri için bir miktar katkıda bulunurken, bizim devletimiz
vatandaştan sosyal güvenlik için topladığı paradan, pardon
dolardan, yüzde 20 pay almayı düşünebilmektedir... Bu, devlete
yakışan bir davranış mıdır?
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hani
nerede, mevcut Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu,
Bağ-Kur gibi üç sosyal güvenlik kuruluşunu bir çatı altında
toplayarak emeklilerin yaşamlarını
kolaylaştıracaktınız; hani verilen sözler? Şimdi ne mi
yapacaksınız; vatandaştan aldığınız dolar
cinsinden paranın yüzde 20’sini zaten kafadan hazineye
aktaracaksınız, sonra geri kalanı üç yıl faizle
çalıştıracaksınız. Bir de, sanki
başımızda az bela var, bir kasa icat ediyorsunuz; güya, hesaben
kasada bulunan bu parayı yapılan hesaplara göre vatandaşa dört
beş yıl emekli maaşı olarak ödeyip, geri kalan kocaman
problemi de Sosyal Sigortalar Kurumunun başına yıkarak işin
içinden çıkacaksınız.
Değerli milletvekilleri, bu Sosyal Sigortalar
Kurumunun politikacılardan çektiği nedir... Biliyorsunuz, Anavatan
Partisi, 1986 yılında işçi emeklilik yaşını belli
bir seviyeye yükselterek Sosyal Sigortalar Kurumunun aktuaryel denge
hesabını, kendi yağıyla kavrulabilir bir dengeye
oturtmuştu ve bunun da faturasını ödemişti. Sonra ne oldu;
1991 seçimlerinde gelen Doğru Yol-SHP İktidarı, maalesef ve
maalesef, tekrar emeklilik yaşını düşürdü ve 1991 sonunda,
o günün parasıyla 128 milyar lira gelir fazlası bulunan Sosyal
Sigortalar Kurumu, 1996 yılında 163 trilyon, 1997 yılında
350 trilyon lira açıkla karşı karşıya geldi.
Yazık değil mi bu kuruma, yazık değil mi, emekleriyle
çalışıp, yirmi yıl otuz yıl bu Kuruma prim
ödeyenlere?!.
Sayın milletvekilleri, geliniz, Sosyal Sigortalar
Kurumunun başını yeni problemlere ve belalara sokmayınız.
Siz, siz Sayın Bakan, senelerce, Hak–İş Konfederasyonunun Genel
Başkanı olarak, bu kurumların iyileşmesi için nutuk çeken
bir sendika başkanlığı mazinizi unutup, şimdi,
Sayın Erbakan’ın hayalî kaynak paketlerini doldurmak için,
geçmişinizi inkâr edecek davranışlardan lütfen
kaçınınız. Sayın Çalışma Bakanı, hadi,
konunuzun dışındaki pek çok yanlışınızı
bir tarafa bırakalım, gelin, şu Çalışma Bakanlığı
döneminde, ilk defa doğru bir iş yapın; yani, bu anlamsız
yasa tasarısını, hemen şimdi geri çekin. Herhalde,
Bakanlığınız süresince yapabileceğiniz en
hayırlı iş de bu olacaktır.
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Bu maddede bunlar mı
yazılı?!.
REFİK ARAS (Devamla) – Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; konu üzerinde, biraz evvel, Sayın Emin Kul
Beyefendi ve diğer arkadaşlar görüşlerini aktardılar.
Dikkat ediyorum, iktidar partileri milletvekillerinin, çoğunlukla,
konuşulanları zaten takip etmek gibi bir dertleri de yoktur.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Var var...
REFİK ARAS (Devamla) – Burada bulunanları
ayırt etme ihtiyacını duyuyorum; ama, bu söylenen şeylerden
hiçbir anlam çıkarmadan ve inatla Sosyal Sigortalar Kurumu gibi bir
kurumu, zaten, genellikle başı belada olan bir kurumu yeni belalara
sürüklemenin ne faydası var; bunu nasıl içinize sindiriyorsunuz ben
anlamıyorum. Düşününüz ki, bütün sendikalar bu yasa
tasarısına karşı çıkmış bulunuyor; biraz
evvel Emin Bey gösterdi.
MUSTAFA EMİN KARAHAN (Balıkesir) –
İşverenler de karşı efendim.
REFİK ARAS (Devamla) – İşverenler
karşı, işçiler karşı; bu yasayı niye
çıkarıyorsunuz?.. Haa, bu yasayı, övündüğünüz meşhur
kaynak paketlerinde bahsettiğiniz milyar dolarları bulmak için
çıkarıyorusunuz. Ondan sonra ne mi olacak; sonra gelecek iktidar bu
sosyal güvenlik kuruluşunu yeniden belli bir dengeye getirmek için
çözümler arayacak. Siz de diyorsunuz ki, biz bir kere işimizi görelim de
bizden sonra gelenler ne olursa olsun. Herhalde, Parlamentonun görevi, sürekli
devlet anlayışı içerisinde, bu olmamak gerekir.
Beni dinlediğiniz için hepinize
saygılarımı sunuyorum. (ANAP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aras.
Sayın millevekilleri, biliyorsunuz, benim bu Meclis
yönetimimde bir geleneğim var; bir tasarının tümü üzerinde
konuşulurken, genel konuşulabilir; ama, maddeler üzerinde
konuşurken, o maddeyi içeriği itibariyle ele alıp, tek tek
inceleyip, uygulayıcılara ileride bir rehber olabilecek ipuçları
vermek lazım. Yoksa, buraya çıkıp her madde üzerinde genel
konuşulursa, o zaman bu, konuya bağlı olarak yapılmış
bir konuşma olmaz. Geçmiş dönemde sayın Refah Partili
arkadaşlarımı ikaz ettiğim zaman çok hücum
ediyorlardı, şimdi ise, bakıyorum, maalesef, beni
alkışlıyorlar; teşekkür ederim; demek ki, bugün bu konuda
bir mesafe katedilmiş. Benim uygulamam bu, kimseye karşı özel
bir düşüncem de yok.
Sayın milletvekilleri, 1 Mayıs olayları ve
taşkömürü konularındaki Meclis araştırması
komisyonları raporlarıyla diğer denetim konularını
görüşmek için, 18 Mart 1997 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere,
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.06
VII.
– SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1. – Ankara
Milletvekili Hikmet Uluğbay’ın, TPAO adlı tankerde çıkan
yangına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Gürcan
Dağdaş’ın yazılı cevabı (7/2100)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Denizcilikten sorumlu Devlet Bakanı Gürcan Dağdaş
tarafından yazılı olarak yanıtlanması hususunu
izinlerine saygılarımla sunarım. 14.2.1997
Hikmet
Uluğbay Ankara
Sorular :
1. TPAO isimli tankerin bakımı
sırasında çıkan yangınla ilgili olarak soruşturma
açılmış mıdır?
2. Yangın sırasında vefat
edenler ile yaralananların kayıplarını güvence altına
alan bir sigorta mevcut mudur?
3. TPAO isimli tankerin
bakımının yaptırıldığı, Gemi Yan
Sanayii A.Ş. (GEMSAN), teknik ve güvenlik donanımı olarak bu
büyüklükte bir tankerin bakım ve onarımını yapacak düzeyde
midir?
4. GEMSAN ve diğer tersane veya tanker
bakım şirketleri, yangına ilk müdahaleyi yapacak teknik
donanıma ve eğitimli personele sahip midir?
5. TPAO’da başlayan yangının
civarda bulunan diğer gemilere sıçramaması için gerekli önlemler
yeterince alınmış mıdır? Alınmadı ise
sorumluları tespit edilmiş midir?
6. Yangının söndürülmesinde deniz
itfaiyesince su kullanıldığı ve bu yöntemin, tanker
yangınlarında en etkili teknoloji olmadığı ileri
sürülmektedir. Tanker yangınlarının söndürülmesi için en son
teknoloji niçin ülkemizde kullanılmamaktadır?
7. İstanbul’da 1960 yılından
bu yana 22 büyük deniz yangını yer almıştır. Her bir
yangın önemli maddî kayıpların yanında İstanbul
şehrini ciddî şekilde tehdit etmiştir. Bütün bu yangın
deneyimlerine rağmen niçin İstanbul ve Çanakkale’de bu tür
yangınlara karşı etkili mücadele yapacak önlemler bugüne
değin tam olarak alınmamıştır?
8. Bakanlık olarak bu
noksanlıkların hangi tarihte giderilmesini planlıyorsunuz?
9. Bakım ve onarımı yapan
şirket, TPAO isimli gemiyi bakıma almadan önce sigorta ettirmiş
midir?
10. Bu bakım-onarım için teknik
donanımı çok daha üst düzeyde olan Pendik Tersanesi niçin
seçilmemiştir?
11. Tersanelerin toplandığı
Pendik’te tüm tersanelerin de katılımı ile özel bir yönetim
modelinin oluşturulması ve çevreyi koruyacak önlemler
alınması düşünülmekte midir?
T.C. Başbakanlık 10.3.1997 Denizcilik
Müsteşarlığı Gemi İnşa ve Tersaneler
Genel Müdürlüğü Sayı
: B.02.1.DNM/0.07.02.01/810-2/00346
Konu : TPAO isimli tanker hakkında
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Ankara Milletvekili Sayın Hikmet Uluğbay
tarafından TPAO isimli tankerin Tuzla Tersane Bölgesi GEMSAN Tersanesinde
yanmasıyla ilgili konuda sorulan sorulara verilen cevaplarımız ekte
sunulmuştur.
Takdirlerinize arz ederim.
Gürcan
Dağdaş Devlet
Bakanı
Soru 1. TPAO isimli tankerin bakımı
sırasında çıkan yangınla ilgili olarak soruşturma
açılmış mıdır?
Cevap 1. TPAO isimli tankerin bakımı
sırasında çıkan yangınla ilgili olarak, İstanbul
Cumhuriyet Savcılığında soruşturma
açılmıştır. Ayrıca Başbakanlık Denizcilik
Müsteşarlığı da bünyesinde oluşturduğu bir teknik
heyetle konuyu incelemeye almıştır.
Soru 2. Yangın sırasında vefat
edenler ile yaralananların kayıplarını güvence altına
alan bir sigorta mevcut mudur?
Cevap 2. TPAO isimli tanker 160 000 DWT kapasitede
uluslararası sefer yapabilen büyük bir gemidir. Bu tür gemilerin üçüncü
şahıslara verdikleri zarar ve ziyanı karşılamak için
donatanlarınca P And I (Kulüp) sigortası yaptırılma
zorunluluğu olup, konu geminin de Danimarka kökenli SKULD isimli
sigortası mevcuttur.
Soru 3. TPAO isimli tankerin
bakımının yaptırıldığı, Gemi Yan
Sanayii A.Ş. (GEMSAN), teknik ve güvenlik donanımı olarak bu
büyüklükte bir tankerin bakım ve onarımını yapacak düzeyde
midir?
Cevap 3. Konu geminin draftı tersaneye
kıçtankara bağlanması uygun olup, tersanenin teknik donanım
ve kapasite raporları Müsteşarlığımızca
incelemeye alınmıştır.
Soru 4. GEMSAN ve diğer tersane veya tanker
bakım şirketleri, yangına ilk müdahaleyi yapacak teknik
donanıma ve eğitimli personele sahip midir?
Cevap 4. Tersaneye bağlanan her türlü geminin
emniyeti gemi ve tersanece alınmak zorundadır.
Soru 5. TPAO’da başlayan yangının
civarda bulunan diğer gemilere sıçramaması için gerekli önlemler
yeterince alınmış mıdır? Alınmadı ise
sorumluları tespit edilmiş midir?
Cevap 5. Geminin yanında bulunan iki gemiye
sirayet eden yangın kısa bir sürede söndürülmüş olup, bu da
civarda gerekli önlemlerin alındığının bir
belirtisidir.
Soru 6. Yangının söndürülmesinde deniz
itfaiyesince su kullanıldığı ve bu yöntemin, tanker
yangınlarında en etkili teknoloji olmadığı ileri
sürülmektedir. Tanker yangınlarının söndürülmesi için en son teknoloji
niçin ülkemizde kullanılmamaktadır.
Cevap 6. Konu yangında su, soğutma
amacı ile kullanılmış olup, bu tip yangınlarda en
uygun söndürücü olarak köpük ve kimyasal söndürücüler
kullanılmaktadır.
Soru 7. İstanbul’da 1960 yılından
bu yana 22 büyük deniz yangını yer almıştır. Her bir
yangın önemli maddî kayıpların yanında İstanbul
şehrini ciddî şekilde tehdit etmiştir. Bütün bu yangın
deneyimlerine rağmen niçin İstanbul ve Çanakkale’de bu tür
yangınlara karşı etkili mücadele yapacak önlemler bugüne
değin tam olarak alınmamıştır?
Cevap 7. Günümüze kadar ve halen bu tip hizmetler
Türkiye Denizcilik İşletmesi Kurumu tekelinde olup konu ile ilgili
yatırımların bu kuruluşca yapılması sözkonusu
kuruluşun tekel hakkıdır.
Soru 8. Bakanlık olarak bu
noksanlıkların hangi tarihte giderilmesini planlıyorsunuz?
Cevap 8. İnceleme sonucunda alınacak
daha etkin tedbirler tespit edilip, icra takvimine bağlanacaktır.
Soru 9. Bakım ve onarımı yapan
şirket, TPAO isimli gemiyi bakıma almadan önce sigorta ettirmiş
midir?
Cevap 9. Gemilerin tekne sigortaları
vardır. Meydana gelecek zararları tekne sigortasından talep
eder, eğer bu olayda tersanenin sorumluluğu varsa sigortacı
firma tersaneye rücu eder.
Soru 10. Bu bakım onarım için teknik
donanımı çok daha üst düzeyde olan Pendik Tersanesi niçin
seçilmemiştir?
Cevap 10. Konu ticarî bir anlaşma olup,
tamamen gemi donatanını (DİTAŞ) ilgilendirmektedir.
Soru 11. Tersanelerin toplandığı
Pendik’te tüm tersanelerin de katılımı ile özel bir yönetim
modelinin oluşturulması ve çevreyi koruyacak önlemler
alınması düşünülmekte midir?
Cevap 11. Bu hususa 8 inci maddede cevap
verilmiştir.
TUTANAĞIN SONU