DÖNEM : 20 CİLT
: 23 YASAMA YILI : 2
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
70 inci Birleşim
19 . 3 .
1997 Çarşamba
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. GELEN KÂĞITLAR
III. BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. Ankara Milletvekili Ali Dinçerin, Arnavutluktaki gelişmelere
ve Türkiyenin Balkan politikasına ilişkin gündemdışı
konuşması
2. Kars Milletvekili Yusuf Selahattin Beyribeyin, 14 Mart Tıp
Bayramına ilişkin gündemdışı konuşması ve
Sağlık Bakanı Yıldırım Aktunanın
cevabı
3. Kütahya Milletvekili Emin Karaanın, Türk Hava Kurumunun
sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması
B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME,
MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. Ankara Milletvekili Cemil Çiçek ve 30 arkadaşının,
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu
kaynaklarının kullanımında partizanlık
yapıldığı ve keyfi davranıldığı
iddialarını araştırmak amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/177)
IV. SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1. Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altayın,
Ağrı Yazıcı Barajı projesine ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/258)
2. Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altayın,
Eleşkirt - Aydıntepe, Tutak-Nadir Şeyh, Tutak-Karahalit
barajlarının yapımına ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/259)
3. Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altayın,
Ağrı İli sınırları içinde bulunan Murat nehri
üzerinde bir baraj yapılıp yapılmayacağına
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi
(6/260)
4. Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altayın,
Ağrı-Patnos İlçesinde bulunan Badişan Deresi üzerinde bir
baraj yapılıp yapılmayacağına ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/261)
5. Konya Milletvekili Mustafa Ünaldının, gazetelerde yer
alan İsrail nükleer deneme için Türkiyeyi seçti şeklindeki habere
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/262)
6. Denizli Milletvekili Hilmi Develinin, Denizli İl
Müdürlüğüne bağlı sera sebzeciliği ve çiçekçiliği
üretme istasyonu kurulmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/269)
7. Denizli Milletvekili Hilmi Develinin, Denizli İlinde
Bakanlığa bağlı bir serakent kurulmasına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/270)
8.Denizli Milletvekili Hilmi Develinin, Denizli Belediyesinin
Büyükşehir Belediyesi statüsüne kavuşturulmasına ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/275)
9.Denizli Milletvekili Hilmi Develinin, Pamukkale Elektrik
Dağıtım A. Ş. adıyla bir şirket kurulmasına
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi
(6/276)
10.Denizli Milletvekili Hilmi Develinin, Denizli İline bir kültür
sitesi yapılmasına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi
(6/277)
11.Denizli Milletvekili Hilmi Develinin, Denizli İlinde
yapımı devam eden görme özürlüler okuluna ilişkin Millî
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/278)
12.İzmir Milletvekili Zerrin Yenicelinin, ilaçtan alınan
KDVnin kaldırılmasına ve ilaç reklamlarına ilişkin
Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/281)
13.Çanakkale Milletvekili Hikmet Aydının, Etimesgut
Belediyesince Eryaman 4. Etap konutlarına yapı kullanma izninin
verilmeyiş nedenine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/282)
14.Denizli Milletvekili Hilmi Develinin, Denizli İlinde bir
Gümrük Müdürlüğü Hizmet Binası ve Sundurması yapımına
ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/267)
15.Denizli Milletvekili Hilmi Develinin, Denizli İlinde bir
gümrük kimyagerliğinin kurulmasına ilişkin Devlet
Bakanından sözlü soru önergesi (6/268)
16.Denizli Milletvekili Hilmi Develinin, Honaz Dağına bir
kayak merkezi tesisi yapılmasına
ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/279)
17.Rize Milletvekili Ahmet Kabilin, Çay Kurumundan kuru çay alan ve
bedelini ödemeyen bayilere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru
önergesi (6/283)
18.Rize Milletvekili Ahmet Kabilin, Çay Kurumundan kuru çay alan ve
bedelini ödemeyen bir bayiye ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru
önergesi (6/284)
19.Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, havadan orman
alanı renkli fotoğraf çekimi ile ilgili ihalede yolsuzluk
yapıldığı iddiasına ilişkin Orman Bakanından
sözlü soru önergesi (6/285)
20. Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, Atatürk Hava
Limanında yaşandığı iddia edilen bazı
olumsuzluklara ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru
önergesi ve Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunçun cevabı (6/286)
21.Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, Başbakanın
Konya mitinginde, Konya Valisinin protokol kurallarına uygun
davranmadığı iddiasına ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/287)
22.Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın,
gerçekleştirilmesi vaad edilen icraatların hangi kaynaklardan
karşılanacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/289)
23.Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, Türkiye -İsrail
Askerî Eğitim Anlaşmasına ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/290)
24.Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, Kürt Parlamentosu
adı altındaki toplantıların önlenmesi için yürütülen
çalışmalara ilişkin Dışişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/291)
25.Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, Iraktaki
Türkmenlerin durumlarına ve Türkiyeye gelenlerinin oturma ve
çalışma izinlerine ilişkin Dışişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/292)
26.Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, Kuzey Irakta insanî yardım adı
altında faaliyet gösterdikleri iddia edilen casusluk
kuruluşlarına ilişkin Dışişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/293)
27.Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, Gayriresmî RPli bir heyetin
Suriyeli yetkililerle görüştükleri iddiasına ilişkin
Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/294)
28.Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, RPli heyetin
İranı, Dışişleri Bakanlığının
bilgisi dışında ziyaret ettiği ve yetkililerle
görüştüğü iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/297)
29.Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, Diyarbakır
Devegeçidi Barajının ham petrol ve kimyasal madde
atıklarıyla kirletildiği iddiasına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/298)
30.Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, Türkiye Motor Sanayi
(TÜMOSAN)nin Türkiye traktör üretimindeki payına ve zarar nedenine
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/299)
31.Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, hazine arazilerine
RPye yakınlığı ile bilinen grupların talip
olduğu iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/300)
32.Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, Sıvas
Belediyesine aktarılan para miktarına ilişkin Çevre
Bakanından sözlü soru önergesi (6/301)
33.Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, kaybolan
insanların bulunması için yapılan çalışmalara
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/302)
34.Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, ithalat ve
ihracatımızın durumuna ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından sözlü soru önergesi (6/303)
35.Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, Antbirlikte
çalışmadan maaş aldıkları iddia edilen kişilere
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/304)
36.Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, et ithalatına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/305)
37.Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, pamuk üreticilerinin
desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/306)
38.Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, devlet televizyonunun
bir kanalında Kürtçe yayın için hazırlık
yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/307)
39.Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, kamu kurum ve
kuruluşlarında yapılması düşünülen atama ve nakillere
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/308)
40.Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, Güllük Karakolunun
İran askerlerince tarandığı iddialarına
ilişkin Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi
(6/309)
41.Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın,
çıkarılması düşünülen vergi affı kapsamına
ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/310)
42.Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, ülkemizin elektrik
ihtiyacının hangi kaynaklardan karşılanacağına
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi
(6/311)
43. Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlunun, Atatürkçü
Düşünce Derneği Kastamonu-Cide İlçe şubesince asılan
bir pankartın Emniyetçe indirildiği iddiasına ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/313)
44.Denizli Milletvekili Hilmi Develinin, Denizli-Güney
İlçesi-Hamidiye Köyü içme suyu projesine ilişkin Devlet
Bakanından sözlü soru önergesi (6/314)
45.Denizli Milletvekili Hilmi Develinin,
Denizli-Yenicekent-Ertuğrul-Cindere arasındaki yolun asfalt
yapımı ve Güney-Parmaksızlar Yolu onarımına
ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/315)
46.Denizli Milletvekili Hilmi Develinin, Denizli-Güney-Çamrak Köprüsü
ve Koparan Köyü Deresi ile Karagöz Köyü Yoluna Menfez yapımına
ilşikin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/316)
47.Denizli Milletvekili Hilmi Develinin, Denizli güney şelalesine
ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/317)
48.Denizli Milletvekili Hilmi Develinin, Denizlinin bazı
ilçelerinin kalkınmada öncelikli yöreler kapsamına
alınmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/318)
49.Denizli Milletvekili Hilmi Develinin, Denizli-Güney-Ertuğrul
Köyü Trafosunun büyütülmesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından sözlü soru önergesi (6/319)
50. Tekirdağ Milletvekili Enis Sülünün, Topkapı
Sarayında bulunan tarihî eserlerin envanterine ilişkin Kültür
Bakanından sözlü soru önergesi (6/320)
51. İzmir Milletvekili Zerrin Yenicelinin, Malezyada düzenlenen
Müslüman Kadın Parlamenterler Konferansına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/321)
52. Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşarın, S.S.K.
Ok Meydanı Hastanesinde vuku bulduğu iddia edilen tecavüz
olaylarına ve bu konuda alınacak tedbirlere ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi
(6/322)
53. Manisa Milletvekili Tevfik Dikerin, çiftçilerin T.C. Ziraat
Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/323)
54. Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, Ordunun
İkizce İlçesine bağlı Yoğunoluk beldesi Belediye
Başkanının DYPye geçmesi için transfer pazarlığı
yapıldığı iddiasına ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/324)
55. Trabzon Milletvekili Hikmet Sami Türkün, Millî Gençlik
Vakfının açtığı Yaz Okulu ile bu okulun mezuniyet
törenine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/325)
56. Burdur Milletvekili Kâzım Üstünerin, ziraî ve
hayvancılık kredi faizlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/326)
57. Denizli Milletvekili Hilmi Develinin, pamuk taban
fiyatlarına ve birliklerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı Lütfü Esengünün cevabı (6/327)
58. Denizli Milletvekili Hilmi Develinin, Tariş Genel
Müdürlüğüne yapılan atamaya ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından sözlü soru önergesi (6/329)
59. Bartın Milletvekili Cafer Tufan
Yazıcıoğlunun, bakanlık bütçesinden dernek ve
vakıflara yapılan yardım miktarlarına ilişkin Kültür
Bakanından sözlü soru önergesi (6/330)
60. Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, Libya ziyaretine
ilişkin Babakandan sözlü soru
önergesi (6/333)
61. Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, bürokrat
atamalarındaki tutumuna ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı Lütfü Esengünün cevabı (6/334)
62. Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, öğretmenlerin
can güvenliğine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
Lütfü Esengünün cevabı (6/335)
63. Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, Mısır
ziyaretine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/336)
64. Burdur Milletvekili Kâzım Üstünerin, bir beyanına
ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/337)
65. Rize Milletvekili Ahmet Kabilin, Karadeniz Samsun-Sarp yol
yapımına ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunçun cevabı
(6/338)
66. Rize Milletvekili Ahmet Kabilin, yaş çay bedellerinin
peşin ödenmesine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi
(6/339)
67. Karaman Milletvekili Fikret Ünlünün, Karaman-Ermenek
arasındaki yol yapımına ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunçun
cevabı (6/340)
68. Karaman Milletvekili Fikret Ünlünün, Karaman İli Ermenek
İlçesi Afet Evlerinin yapımına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından sorusu ve Devlet
Bakanı Ahmet Cemil Tunçun cevabı (6/341)
69. Karaman Milletvekili Fikret Ünlünün, bulgur ihracatına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengünün
cevabı (6/342)
70. Denizli Milletvekili Hilmi Develinin, Sivil Havacılık
Yasasına ilişkin Ulaştırma Bakanından sorusu ve Devlet
Bakanı Ahmet Cemil Tunçun cevabı (6/343)
B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. İstanbul Milletvekili Ercan Karakaşın, Bergamada
altın arama izni verilen firmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı M. Recai Kutanın yazılı cevabı
(7/2080)
2. Konya Milletvekili Nezir Büyükcengizin, Özel Harekât Dairesi eski
Başkan Yardımcısı hakkındaki tutuklama kararına
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşenerin
yazılı cevabı (7/2082)
3. Balıkesir Milletvekili Hüsnü Sıvalıoğlunun,
Balıkesir bölgesinde çalışan polislere terör tazminatı
ödenip ödenmeyeceğine ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Meral Akşenerin yazılı cevabı (7/2086)
4. Aydın Milletvekili Cengiz Altınkayanın,
Yenişehir Belediye Başkanının eşinin üzerinde silah
bulunduğu iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Meral Akşenerin yazılı cevabı (7/2105)
5. Ankara Milletvekili Hikmet Uluğbayın,
Başbakanın oğlunun ehliyetsiz araç kullandığı
iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral
Akşenerin yazılı cevabı (7/2106)
6. Hatay Milletvekili Fuat Çayın, Özel Harekât Dairesi eski
Başkanvekilinin yakalanamamasına ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Meral Akşenerin yazılı
cevabı (7/2109)
7. Hatay Milletvekili Fuat Çayın, Başbakanın
oğlunun ehliyetsiz araba kullandığı iddiasına
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşenerin
yazılı cevabı (7/2110)
8. İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalının,
Başbakanın oğlunun trafik kurallarını ihlal ederek
araç kullandığı iddiasına ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Meral Akşenerin yazılı cevabı
(7/2112)
9. İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalının,
Başbakanın oğlunun yaptığı iddia edilen trafik
kazasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral
Akşenerin yazılı cevabı (7/2113)
10. Manisa Milletvekili Hasan Gülayın, hakkında tutuklama
kararı bulunan iki emniyet görevlisinin yakalanamamasına ilişkin
sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşenerin yazılı
cevabı (7/2141)
11. Bartın Milletvekili Cafer Tufan
Yazıcıoğlunun, İstiklal Savaşı gazilerine
verilen aylıklara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif
Şenerin yazılı cevabı (7/2147)
12. Manisa Milletvekili Tevfik Dikerin, hakkında tutuklama
kararı bulunan iki emniyet görevlisinin yakalanamamasına ilişkin
sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşenerin yazılı
cevabı (7/2154)
13. İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalının, Tevrat
ve İncilin yasak yayın kapsamına alındığı
iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral
Akşenerin yazılı cevabı (7/2161)
14. Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altayın;
Ağrı-Patnosta büyük klima istasyon müdürlüğü
kurulmasına,
Ağrı-Eleşkirt meteoroloji istasyonunun ne zaman
açılacağına,
Ağrı-Hamur İlçesine meteoroloji istasyonu
kurulmasına,
İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Ahmet Cemil
Tunçun yazılı cevabı (7/2208, 2209, 2210)
V. KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
1. 926
Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici
Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/215) (S. Sayısı : 23)
2.
Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında
Borçlanma Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/569) (S.
Sayısı : 209)
I. GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel
Kurulu saat 15.00te açıldı.
Tekirdağ
Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı,
Amasya
Milletvekili Cemalettin Lafçı ve
Ankara
Milletvekili Agâh Oktay Güner,
Çanakkale
Zaferinin 82 nci yıldönümü münasebetiyle gündemdışı birer
konuşma yaptılar.
İtalya
ve Fransaya gidecek olan Orman Bakanı M. Halit Dağlıya,
dönüşüne kadar, Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erezin,
Finlandiyaya
gidecek olan Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Tansu Çillere, dönüşüne kadar, Millî Savunma
Bakanı Turhan Tayanın,
Kazakistan
Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı Namık Kemal Zeybeke,
dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Işılay Saygının,
Vekâlet
etmelerinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin Cumhurbaşkanlığı
tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Burdur
Milletvekili Kâzım Üstünerin, (6/428) esas numaralı sözlü sorusuna
yazılı cevap aldığından, sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi okundu; Başkanlıkça,
sorunun geri verildiği açıklandı.
Sıvas
Milletvekili Temel Karamollaoğlu ve 28 arkadaşının,
Boğazlar ve Marmara Denizinde uluslararası seyir yapan gemilerin
oluşturduğu tehlikelerin,
Tekirdağ
Milletvekili Fevzi Aytekin ve 22 arkadaşının, Çernobil
kazasının yurdumuzda meydana getirdiği etkilerin,
Araştırılarak,
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla,
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca birer Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemde
yerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırasında
yapılacağı açıklandı.
Turizm
Bakanı Bahattin Yücelin, 26-28 Ocak 1997 tarihlerinde İsrail ve
Filistine yaptığı resmî
ziyarete katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi;
Gündemin
Kanun Tasarısı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmının 72 nci sırasında yer alan
192 sıra sayılı Karayolları Trafik Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin bu
kısmın 7 nci sırasına alınmasına ilişkin
Danışma Kurulu önerisi;
RP ve DYP
Gruplarının, Genel Kurulun 19.3.1997 Çarşamba ve 20.3.1997
Perşembe günlerinde çalışmalarını saat 23.00e kadar
sürdürmesine ilişkin önerisi;
Konya
Milletvekili Ahmet Alkanın, Yüksek Öğretim Kurumları
Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanun Teklifi (2/124) ile,
Nevşehir
Milletvekili Abdulkadir Başın, Yüksek Öğretim Kurumları
Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında 2809
Sayılı Kanuna Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin
(2/281),
İçtüzüğün
37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergeleri, yapılan görüşmelerden sonra;
Kabul
edildi.
Kocaeli
Milletvekili Şevket Kazan ve 15 arkadaşının, İstanbul
Kadıköyde 1 Mayıs günü meydana gelen olaylarda gerekli tedbirlerin
alınmadığı iddialarını araştırmak
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi ve (10/67) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonu raporu (S. Sayısı : 179) ile,
Zonguldak
Milletvekili Necmettin Aydın ve 16 arkadaşı ile Zonguldak
Milletvekili Hasan Gemici ve 9 arkadaşının, taşkömürü
üretimindeki sorunların çözüm yollarının tespiti ile Türkiye
Taşkömürü Kurumunun içinde bulunduğu durumun araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi ve
(10/13, 53) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
raporu (S. Sayısı : 180),
Üzerindeki
görüşmeler tamamlandı.
İstanbul
Milletvekili M. Cevdet Selvi, İstanbul Milletvekili Ali Oğuzun,
(10/67) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
raporunun görüşmeleri sırasında yaptığı
konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle bir
konuşma yaptı.
19 Mart 1997
Çarşamba günü saat 15.00te toplanmak üzere, birleşime 20.23te son
verildi.
Uluç Gürkan
Başkanvekili
Ünal Yaşar Ahmet Dökülmez
Gaziantep Kahramanmaraş
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Kemalettin Göktaş
Trabzon
Kâtip
Üye
II. GELEN KÂĞITLAR
19 . 3 . 1997
ÇARŞAMBA
Raporlar
1. Adıyaman Milletvekili Celal Topkan ve 8
Arkadaşı ile Hatay Milletvekili Mehmet Sılay ve 15
Arkadaşının, Yüksek Öğretim Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ve Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/427, 2/431) (S. Sayısı :
253) (Dağıtma tarihi : 19.3.1997) (GÜNDEME)
2. Sakarya Milletvekili Nezir Aydın ve 4
Arkadaşının, 26.10.1990 Tarih ve 3671 Sayılı Kanunun
İki Maddesinin Değiştirilmesi ve İki Geçici Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/710) (S.
Sayısı : 254) (Dağıtma tarihi : 19.3.1997) (GÜNDEME)
3. Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci ve 9
Arkadaşının, 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Yüksek
Öğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında Kanun ile 78 ve
190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci
Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/2) (S.
Sayısı : 255) (Dağıtma tarihi : 19.3.1997) (GÜNDEME)
4. Bayburt Milletvekili Ülkü Güneyin, Yüksek
Öğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne
Dair 2809 Sayılı Kanuna Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesi ve 78 ve 190
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37
nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/12) (S.
Sayısı : 256) (Dağıtma tarihi : 19.3.1997) (GÜNDEME)
5. Refah Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Salih Kapusuz ile Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili
Saffet Arıkan Bedükün, Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/717) (S.
Sayısı : 257) (Dağıtma tarihi : 19.3.1997) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1. Bursa Milletvekili Feridun Pehlivanın,
tartı toleransları yönetmeliğine ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/476) (Başkanlığa geliş tarihi :
18.3.1997)
2. Bursa Milletvekili Feridun Pehlivanın,
tartı toleransları yönetmeliğinin ne zaman
çıkarılacağına ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/477) (Başkanlığa geliş
tarihi : 18.3.1997)
Yazılı Soru Önergeleri
1. Hatay Milletvekili Fuat Çayın, Hatay
İlindeki belediyelere yapılan makine ve ekipman
yardımlarına ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2310) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.3.1997)
2. Hatay Milletvekili Fuat Çayın, Hatay İlindeki
belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2311) (Başkanlığa geliş
tarihi : 18.3.1997)
3. Afyon Milletvekili H. İbrahim Özsoyun,
hayvan besicilerinin kredi borçlarının ertelenip
ertelenmeyeceğine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/2312) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.3.1997)
4. Gaziantep Milletvekili Mustafa R.
Taşarın, Gaziantep içme ve kullanma suyu projesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2313)
(Başkanlığa geliş tarihi : 18.3.1997)
5. Manisa Milletvekili Tevfik Dikerin, 3. Çevre
Şûrasının organizasyonu için ihale açılıp
açılmadığına ilişkin Çevre Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2314) (Başkanlığa geliş
tarihi : 18.3.1997)
Meclis Araştırması Önergesi
1. Ankara Milletvekili Cemil Çiçek ve 30
arkadaşının, Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışmayı Teşvik Fonu kaynaklarının
kullanımında partizanlık yapıldığı ve keyfi
davranıldığı iddialarını araştırmak
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/177) (Başkanlığa
geliş tarihi : 18.3.1997)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 15.00
19 Mart 1997 Çarşamba
BAŞKAN : Başkanvekili Uluç
GÜRKAN
KÂTİP ÜYELER : Zeki ERGEZEN
(Bitlis), Fatih ATAY (Aydın)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 70 inci Birleşimini açıyorum.
Görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz
vereceğim.
III.
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. Ankara Milletvekili Ali Dinçerin,
Arnavutluktaki gelişmelere ve Türkiyenin Balkan politikasına
ilişkin gündemdışı konuşması
BAŞKAN
Gündemdışı birinci söz, Ankara Milletvekili Sayın Ali
Dinçerin.
Sayın
Ali Dinçer, Arnavutlukta meydana gelen son sosyopolitik, ekonomik
gelişmeler ve Türkiyenin Balkan politikaları hakkında
konuşacak.
Buyurun
Sayın Dinçer.
Sayın
Dinçer, konuşma süreniz 5 dakikadır.
ALİ
DİNÇER (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bundan üç dört ay önce Avrupa Konseyi gözlemcisi olarak bulunduğum
kardeş Arnavutluk, hepimizin malumu olduğu üzere, ortak bir kültürü
paylaştığımız, ortak kaderi
paylaştığımız, yüzlerce yıl iç içe
yaşadığımız bir halkın
yaşadığı ülke. Özellikle, Osmanlı tarihi boyunca
Arnavut kardeşlerimizle birlikte yaşadık; Arnavut kökenli çok
sayıda devlet adamımız oldu. Örneğin, Abdurrahman Abdi
Arnavut Paşa, son Budin Valimizdi; 70 yaşında, elinde
kılıçla Budini savunurken, bizim ortak kültürümüzü savunurken
şehit oldu. Şemsettin Sami, Türk dilinin en değerli
uzmanlarından, Arnavut kökenli bir Osmanlı aydını.
İbrahim Temo, Jöntürk hareketinin önde gelenlerinden ve yine, bizim
düşün dünyamıza çok şey katmış olan bir Arnavut
aydınıydı. Mehmet Âkif Ersoyu hepimiz biliyoruz; Ulusal
Kurtuluş Savaşımız sırasında, İstiklal
Marşımızın şiirini yazan, sözlerini yazan değerli
bir ozanımız.
Şu
anda, kardeş Arnavutluk nüfusunun yüzde 70i Müslüman. Bu nüfus
içerisinde, Anadoluda gelişen Bektaşî felsefesinin takipçisi çok
sayıda Arnavut kardeşimiz var; hâlâ, Türkçe bilmedikleri halde,
Hacı Bektaş Velinin, Yunus Emrenin şiirlerini Türkçe
okuyorlar, ilahileri Türkçe okuyorlar kendi kültür merkezlerinde.
Arnavutluk
nüfusunun yüzde 30u da Hıristiyan. Bu yüzde 30 nüfusun üçte ikisi
Katolik, üçte biri, 250 bine yakını Ortodoks; ama, onlar da Arnavut.
Buna rağmen, Yunanistan, bu 250 bin Ortodoks Arnavutu bir
azınlık olarak görüp, kendisiyle ilgilendirmek istiyor. Biz, uluslararası
forumlarda, devamlı, bu konuda, Arnavutlukun tezini desteklemek
durumundayız. Eğer Yunanistanın önerisi kabul edilirse, o
zaman, Katolik olanlara kim sahip çıkacak; İtalyanlar mı, yoksa
Katolik olan Fransa mı onları da bir azınlık olarak
tanımlamak durumunda kalacak?!. Onların hepsi Arnavutluk
vatandaşı ve Arnavutluk için uğraşmak durumunda olan
insanlar. Yunanistan dahil tüm ülkeler, buna böyle bakmalı. Bu
yanlış yaklaşımın, bir ölçüde, son krizde payı
olduğu için, nüfus dağılımını vurgulamak istedim.
Değerli
arkadaşlarım, ortak kültüre sahip olduğumuz Arnavut
kardeşlerimiz, ayrıca, Makedonya, Kosova, Yunanistan ve Suriye,
Mısır, Libya, Arabistan gibi eski Osmanlı topraklarında da
hatırı sayılır nüfus ağırlığına
sahipler ve onların hepsi Türkiyeye sıcak gözlerle, sıcak
duygularla bakıyor. Böyle olunca, bizim, son Arnavutluk olaylarıyla
ilgili çok hassas olmamız gerekiyor. Bizim ülkemizde de, yurdumuzun
dörtbir tarafına dağılmış, Anadolunun bağrına
bastığı, Arnavutluktan gelmiş, Arnavut kökenli çok
sayıda yurttaşımız var; hatta, onların
sayısı, belki, şu anda Arnavutlukta yaşayanlardan daha
fazla. Onlar, inatçı, ısrarlı, dürüst, çalışkan,
girişimci özellikleriyle, ülkemizin ekonomisine çok değerli
katkılarda bulundular; hatta, folklorümüze, edebiyatımıza,
tiyatromuza zenginlik getiren katkıları da oluşturdular.
Değerli
arkadaşlarım, son günlerde, hepimiz yakından izliyoruz,
Arnuvutluk bir kriz içinde. Arnavutluk, Enver Hoca döneminde, 50 yıla
yakın komünist dönemde, herkesi düşman gören bir fobiyle
yaşadı. Bu nedenle de, bu 50 yıllık dönemde, Arnavutlukun
tüm kaynakları, düşmana karşı onbinlerce beton korugan
yapmak için, klasik, konvansiyonel silahlarla silahlanmak için
kullanıldı. Bu nedenle, Arnavutlukta ciddî bir fizikî altyapı
bir türlü...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Dinçer, lütfen konuşmanızı toparlayınız.
ALİ
DİNÇER (Devamla) ...oluşamadı ve ekonomi çok fakir kaldı.
Sali
Berişanın yönetiminde, Arnavutluk, aslında, yüzde 10a
yakın ekonomik büyümeye ulaştı; fakat, 1980lerde bizdeki banker
krizine benzer bir krizle, yüksek faizlerle, insanların birikimleri
ortadan kalktı.
Arnavutlukta
var olan kuzey-güney çelişkisi de ilginç. Dünyada, kuzey zengin, güney
fakirdir; fakat, Arnavutlukta Toskların, Enver Hoca ekibinin
yaşadığı güney daha zengin, Gegaların, Sali
Berişa kesiminin yaşadığı, daha feodal toplum
yapısına sahip olan kuzey daha fakirdir.
Şimdi,
kuzey, yönetimde etkindi; daha zengin olan güney, bankerlere daha çok para
kaptırdı ve bu arada da yönetimde
ağırlığını yitirince, son ayaklanma, güney
merkezli oldu. Sali Berişa, cesur davrandı, karizmatik bir devlet
adamı olarak bütün baskılara rağmen ülkesini terk etmedi;
rasyonel bir şekilde, sağduyulu bir şekilde yeni bir konsensüs
hükümetinin oluşmasını sağladı...
BAŞKAN
Sayın Dinçer...
ALİ
DİNÇER (Devamla) ...ve ülkenin daha büyük bir kaosa sürüklenmesini
önledi.
Bitiriyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Dinçer, lütfen toparlayın, süreniz bitti.
ALİ
DİNÇER (Devamla) Şimdi, bu durumda, bizim, Arnavutluka
yardımcı olmamız gerekiyor. Arnavutluk, üretim de
olmadığı için, yakın gelecekte ciddî bir açlık
sıkıntısıyla karşı karşıya gelebilir.
Arnavutluka, önce ve en kuvvetli bir şekilde yardım etmesi gereken
ülke Türkiyedir diye düşünüyorum.
Bu arada,
bizim, Balkanlarda, Arnavutluk dahil, bütün komşularımızın,
özellikle bize yakın olanların, bizim soydaşımız
olanların hepsinin Türkiyede akrabaları var...
BAŞKAN
Sayın Dinçer...
ALİ
DİNÇER (Devamla) Sayın Başkan, bir cümleyle bitirmek
istiyorum.
BAŞKAN
Lütfen...
ALİ
DİNÇER (Devamla) Bu soydaşlarımıza, 70 dolara
yakın bir vize ücreti uyguluyoruz. Emekli maaşının,
hiperenflasyon nedeniyle, 3-4 dolara düştüğü bir yerde, insanlar,
akrabalarını bile ziyaret etme imkânına sahip değil. Biz,
Türkiyeye gelip kalacak olanları, daha değişik, psikoteknik
yöntemlerle konsolosluklarımızda değerlendirebilmeliyiz; ama,
daha düşük vize ücretleriyle Türkiyeye geliş-gidişleri
kolaylaştırmalıyız. Bu, hem insanî olacaktır hem de
bavul ticareti dolayısıyla ekonomik bakımdan Türkiyeye
yardımcı olacaktır.
Ben,
Sayın Başkana teşekkür ediyorum. Yüce Meclisimize saygılar
sunarken, kardeş Arnavutluk halkına metanet ve sabır diliyorum
ve her bakımdan onlarla beraber olmamız gerektiğini bir kez daha
vurguluyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Dinçer.
Gündemdışı
konuşmaya Hükümet adına bir yanıt ya da açıklama talebi?..
Yok.
2. Kars Milletvekili Yusuf Selahattin
Beyribeyin, 14 Mart Tıp Bayramına ilişkin
gündemdışı konuşması ve Sağlık Bakanı
Yıldırım Aktunanın cevabı
BAŞKAN
Gündemdışı ikinci söz hakkı, Kars Milletvekili Sayın
Selahattin Beyribeyin.
Sayın
Beyribey, geçtiğimiz günlerde kutladığımız 14 Mart
Tıp Bayramı vesilesiyle konuşacaklardır.
Buyurun
Sayın Beyribey.
Sayın
Beyribey, süreniz 5 dakikadır.
YUSUF
SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) Sayın Başkanım,
sayın milletvekilleri; bilindiği gibi, geçtiğimiz günlerde,
geçtiğimiz hafta içerisinde, 14 Mart Tıp Bayramının 170
inci yılı kutlamaları yapıldı. 14 Mart Tıp
Bayramı, II. Murat döneminde, 14 Mart 1827 tarihinde öğretime
açılan, tıp okulu olan Mektebi Tıbbiyeî Şahanenin
açılış günüdür.
Halen,
ülkemizde 40 tane tıp fakültesi bulunmaktadır. Bunlardan, ortalama
olarak 5 000 doktor mezun olmaktadır. Ülkemizde, 70 bin civarında
hekim vardır. Bu 40 tane tıp fakültesinden mezun olan hekimler
arasında, okullardaki öğretim kadroları, altyapı, araç
gereçlerden dolayı, farklılıklar meydana gelmektedir. Fakülte
sayısıyla paralel olmayan bir eğitime gidilmekte ve tıpla
ilgili sorunlar her geçen gün daha da artmaktadır. 54 üncü Hükümet ise,
artan sorunlara ciddî çözüm arayışları yerine, anlamsız,
gülünç ve şova dönük girişimler yapmaktadır. İnsanlar,
halen, hastane kapılarında ölmekte, taşrada yeterli
sağlık hizmetleri verilememektedir. Örneğin, Karsta, beyin
cerrahı, göğüs cerrahı, fizik tedavi uzmanı, anestezi
uzmanı, dahiliyeci yeterli miktarda olmadığı gibi, ilçe
hastanelerinin hiçbirinde de uzman hekim yoktur. Ayrıca, sağlık
evlerinin hepsi şu anda kapalıdır. Tüm hekim camiası,
sağlık işlerinden sorumlu(!) Dışişleri
Bakanı Sayın Tansu Çillerin hastanelere yaptığı
baskınları kınıyor ve utanç verici olarak buluyor. Hastane
mutfağında tencere kapağı kontrolüyle, sanki, hastanelerde
rehin kalanları, yatmak için günlerce hastane kapısında
bekleyenleri, ameliyat olmak için iki üç yıl sonraya verilen
randevuları kapatabileceklerini zannediyorlar. 14 Mart, aslında,
Sağlık Bakanlığı dahil, tüm sağlık
kurumlarının arasında, sağlıkla ilgili konuların
hesap günü olmalıdır. Bugünkü eğitimle, hekimlik, bilimsellik ve
sosyal gerçekler yerine, para, birikim ve tanıtım, diploma yerini
almış gözükmektedir.
20
Şubat 1997 tarihinde yayımlanan Tababet Uzmanlık
Yönetmeliği ise, Sayın Çillerin hastanelerdeki tencere
kapaklarını kontrolünden öteye değildir; o da gülünçtür.
Bu
yönetmelikle, eğitim hastanelerinde şeflik için on yıllık
uzmanlık süresi beş yıla indirilmiş; üç dört yıldan
beri, şef, şef muavinliği sınavı
yapılmadığı için, şef ve şef
yardımcılığı kadroları ehliyetsiz kişilerin
eline terk edilmiş; sınav açılmadığından
dolayı, 1 300 civarında başasistan hastanelerde
birikmiştir. Oysaki, zamanında sınav açılmış
olsaydı, rotasyonla, başasistanların yerine yenisi gelecekti.
Bu
yönetmeliğe göre, bir ay içerisinde, bu başasistan
kadrolarının
boşaltılması istenilmektedir.
Boşaltıldığı zaman, hastaneler, yetersiz hizmet
pozisyonuna girecektir. Oysa, zamanında
sınavlar açılmış olsaydı, böyle bir
sıkıntıya girilmeyecekti.
Ayrıca,
başasistanlık için, özel beceri, artı, belli sınavlar
uygulanmaktadır. Uzmanlarda böyle bir şey yoktur. Binlerce uzman
olmasına rağmen, taşradaki hastaneleri doldurmak için,
Sağlık Bakanlığında, şu ana kadar, bu yolda bir
eğilim yoktur.
Sağlık
Bakanlığı, geçen günlerde, hastane başhekimleri,
sağlık il müdürleri ve sağlık grup başkanlarıyla
yaptığı toplantılara sadece Doğru Yol Partisinin
milletvekillerini çağırarak, diğer partileri -sağlıkla
ilgili- dışlamıştır ve bizlerde, bu konudaki
tavrını, bu partizanlığını, 1 300 tane
başasistan kadrosu boşaltarak oralarda da kullanma yoluna
gideceği kanaati hâsıl olmuştur. Oysaki, bunun zaman içerisine
yayılması lazımdı; üç dört yıldan beri yapılmayan
bu sınavların yapılması lazımdı.
Hükümetin
kamu çalışanlarının ve sağlık
çalışanlarının maaşlarıyla ilgili son
uygulamaları ise, kamu çalışanlarını birbirine düşürmek,
sosyal bir patlama olması için zemin hazırlamaktan öteye
değildir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Beyribey, lütfen, 1 dakika içerisinde toparlayınız.
YUSUF
SELAHATTİN BEYRİBEY (Devamla) Bağlıyorum efendim.
Memur
maaşlarında yapılan son ayarlamalarla, az maaş alana az,
çok maaş alana ise çok verilmiştir. Maaş
artışları -son üç ay için söylüyorum- yüzde 13le yüzde 42ler
arasında değişmektedir. Sağlık
çalışanlarıysa, buradan, yüzde 13le yüzde 20 arasında bir
fark almışlardır. Bir örnekleme yapmak istiyorum. 8in 1i olan
bir hâkimin aldığı maaş, 73 milyondur; 20 yıl
çalışan, 1in 4ü olan uzman doktorun maaşı ise, 79
milyondur; aynı kademedeki bir hâkimin maaşı, 148 milyondur.
Böyle bir uçurum meydana getirilmiştir.
Dışişleri
Bakanı tencere kapağı kontrol edeceğine, sağlık
çalışanlarıyla ilgili, sağlıkla ilgili politikalar
üretsin.
14 Mart
Tıp Bayramını kutlarken, gelecekte, modern yapılanma
içerisinde Türk tıbbının da yerini alacağına
inanıyorum, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (DSP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Beyribey.
Sayın
Bakanım, herhalde yanıt vereceksiniz.
SAĞLIK
BAKANI YILDIRIM AKTUNA (İstanbul) Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakan.
SAĞLIK
BAKANI YILDIRIM AKTUNA (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; sağlık
sorunlarıyla ilgili olarak yapmış olduğu
gündemdışı konuşma dolayısıyla, Kars Milletvekili
Sayın Selahattin Beyribeye, kısa süreli de olsa, Meclise bu konuda
bilgi verme fırsatını bana sağlamış olduğu
için teşekkür etmek istiyorum.
Konulara,
sadece eleştirmek gözüyle, sadece yapılanları karalamak
niyetiyle bakarsanız -tabiî, bunu yapabilirsiniz belli oranda; ama- hata
da yaparsınız. Hatanın özü şurada: Bildiğim
kadarıyla, kendisi de -zannediyorum- eğitim hastanelerinde
çalıştı bir süre; eğitim hastanelerinin
sorunlarını çok iyi bilmesi gerekir.
Ben,
eğitim hastanelerinde 5 yıl şef muavinliği, 15 yıl
klinik şefliği, 10 yıl da eğitim hastanesi
başhekimliği yaptım. Eğitim hastanelerinde daha nitelikli
klinik şeflerinin olmasını istedim, hepimiz istedik; daha
nitelikli şef muavini olmasını istedik, hepimiz istedik ve hep
istiyoruz. Neden istiyoruz bunu; çünkü, eğitim hastanelerinde asistan
eğitimi yapılır ve uzman yetiştirilir, bu yetişen uzmanlar
Türkiyenin her tarafına gidip görev yapar; Karsa da gider, Karsın
ilçelerine de gider; ama, bu eğitimin daha iyi olabilmesi için de, klinik
şeflerinin ve şef muavinlerinin seçiminde daha dikkatli olmamız
gerektiğini ve bu ihtiyacı gördük.
Daha önce
yapılan sınavlarda hep yaşadım, jürilerde bulundum; seçimin
nasıl yapıldığını çok iyi biliyorum. Bir
örneği, buradan, çarpıcı olduğu için vermek istiyorum:
Sınava giren bir kişi -şef olacak veya şef muavini olacak-
jürinin önüne geliyor. Hangi lisanı biliyorsun diye soruyorlar -çünkü,
yabancı dil sınavı da jüri önünde yapılıyor- ben
Almanca biliyorum diyor. Jüride Almanca bilen kimse yok. Kendisi, yanında
bir kitap getirmiş, oradan Almanca bir pasajı okuyor; jüride bulunan
hiç kimse bunu anlamıyor, bilmedikleri için; ama, Almancayı geçmiş oluyor.
Şimdi,
buna...
YUSUF
SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) Olur mu efendim...
SAĞLIK
BAKANI YILDIRIM AKTUNA (Devamla) Efendim, sen kaç sene şef
muavinliği yaptın bilmiyorum. Siz konuşurken ben size hiç laf
atmadım. Yani, tabiî, konuşmanıza karşı
soğukkanlı olabilmemde hekimliğimin de payı var.
AHMET
KABİL (Rize) Sayın Bakan, pek soğukkanlı
sayılmazsınız.
SAĞLIK
BAKANI YILDIRIM AKTUNA (Devamla) Zaten, ANAPlıların huyudur; hiç
rahat duramazlar, kürsüden konuşmak yerine sataşmayı tercih
ederler. Sataşmayla muhalefet yapılmaz; muhalefetinizi dört dörtlük
yapın; eksik ne ise doğru dürüst söyleyin, yanlış ne ise
doğru dürüst ifade edin.
Eğitim
hastanelerinin ıslah edilmesi amacıyla, daha kaliteli, nitelikli
şeflerin, şef muavinlerinin seçimini sağlamak için yapılmış
olan bir düzenlemeye itiraz etmeyi, ben, akıldışı bulurum.
Ne getirdik biz...
YUSUF
SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) İtiraz etmiyorum.
SAĞLIK
BAKANI YILDIRIM AKTUNA (Devamla) Bir dakika.. Dinle kardeşim...
YUSUF
SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) Diyoruz ki, dört yıldır...
SAĞLIK
BAKANI YILDIRIM AKTUNA (Devamla) Kardeşim dinle beni... Burada
konuştun sen, senin konuşman bitti artık.
Herkes -bu
konuda- bilgisi kadar konuşur; bilginiz yetmiyorsa, yapacak bir
şeyiniz yoktur gayet tabiî.
Şimdi,
biz ne getirdik: Klinik şefi olabilmek için, evvela, herkes, bir kere,
merkezî yabancı dil sınavına girecek ve merkezî yabancı dil
sınavından başarılı olarak geçecek. Yani, bir klinik
şefi, klinik şef yardımcısı, yabancı literatürü
takip etmek için yabancı dil bilmek zorundadır. Her şey
anında Türkçeye tercüme edilmez; periyodik olarak yabancı
yayınlar, dergiler gelir; klinik şefleri, yeni
çalışmaları, araştırmaları takip edecek. Demek
ki, bir klinik şefinin yabancı dili iyi bilmesi lazım,
okuduğunu anlaması lazım.
İkincisi,
merkezî bir meslekî bilgi sınavından geçecek; yani, teorik olarak
bilgilere ne ölçüde vâkıftır, bunlar ortaya çıkacak.
Bu
sınavın merkezî olmasının amacı iltiması
önlemektir. Sen, nasıl olur da kendi adamlarını
yerleştirmek için kadro boşaltıyor iddiasını
pervasızca ortaya atabilirsin! Bir sınavı benim merkezî hale
dönüştürmem, benden veya senden gelebilecek her türlü iltimas
zorlamalarını engellemek içindir.
Bunun
dışında, şef muavinleri de -onlar da aynı statüye
tabi- bu merkezî sınavlardan sonra, yine bilgisayar yoluyla belirlenecek 5
kişilik jürinin önüne çıkacak.
Burada, jüri
üyelerinin seçimini de, ben, kendi irademin dışına
çıkardım. Eskiden, Sağlık Bakanlığı
elemanları oturuyorlardı, istedikleri 5 kişiyi bir araya getirip
jüriyi oluşturuyorlardı ve o jürinin karşısında da
insanlar sınav oluyordu... Şimdi, jüriyi öyle keyfe göre
belirleyemezsiniz; jüri üyelerinin isimleri bilgisayardan çıkacak ve hangi
isimler yan yana geliyorsa, jüri, o isimlerden oluşacak; tamamıyla
şansa bırakılmıştır, maksatlı ve iradeli
jüri teşekkül ettiremezsiniz.
Bu jüri
önünde, sınava giren kişi, vakayı muayene edecek, teşhisini
koyacak, cerrah ise ameliyatını yapacak. Burada da
başarılı olduktan sonra, ancak bu üç sınavdan geçtikten
sonra klinik şefi olabilecek, diğer adayların da önünde puan
almak koşuluyla. Şef muavini olmak için de aynı şekilde
hareket edilecektir.
Bu
değerli arkadaşım, aslında, buraya çıkıp da Kars
İlinin sorunlarını dile getirseydi ve Kars İlindeki doktor
eksikliğini burada dile getirseydi, ben, kendisine daha çok teşekkür
edecektim.
Bizim,
16.11.1996 tarihinde yeni hazırlayıp
yayımladığımız bir yönetmelik vardır. O tarihte
Kars Devlet Hastanesinde 11 uzman varken, o tarihten sonra 6 uzman daha
göndererek Kars Devlet Hastanesindeki uzman sayısı 17ye
çıkarılmıştır. Kars Doğumevinde 2 uzman varken,
yine bu yönetmelikten sonra 3 uzman daha gönderilerek uzman sayısı
5e çıkarılmıştır. Kars Sarıkamış
Devlet Hastanesinde 2 uzman varken, yine, bu yönetmelikten sonra 2 uzman daha
gönderilerek sayısı 4e çıkarılmıştır.
Bu
yönetmeliğin çıkmasından sonraki -yani, 16.11.1996 tarihinden
sonra- süre içerisinde, üçüncü bölge il ve ilçelerine atanan uzman
sayısı 239dur; ikinci bölge il ve ilçelerine atanan uzman
sayısı da 95tir. Yani, bu süre içerisinde üçüncü ve ikinci bölgeye
toplam 334 uzman doktor tayini yapılmıştır.
Şimdi
geliyorum başasistanlara... Başasistan sayısına
bakıyoruz. Eğitim hastanelerinde, bir eğitim kliniğinde
-içhastalıkları, cerrahî, kadın-doğum, göz, kulak her neyse- en az 30 yatak -standardı
bu- 1 klinik şefi, 1 klinik şef yardımcısı, 1
başasistan olacak idi; geçmişte, yıllarca böyle
çalışmıştır. Sonra, ne yazık ki, 1983-1991
yılları arasındaki iktidar döneminde -ki, bu
gündemdışı konuşmayı yapan arkadaşımın
mensup olduğu partinin iktidarı döneminde- eğitim hastaneleri
ileri derecede yozlaştırılmıştır. Ne
yapılmıştır; oraya, keyfî, torpilli, kayrılan
birtakım insanlar, uzmanlar tayin edilmiştir. Halbuki, orada...
YUSUF
SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) Hikâye okuyorsun...
SAĞLIK
BAKANI YILDIRIM AKTUNA (Devamla) Kardeşim, dinle!.. Dinle kardeşim;
dinle ki öğrenesin!..
AHMET
KABİL (Rize) Siz, saptırıyorsunuz...
SAĞLIK
BAKANI YILDIRIM AKTUNA (Devamla) Orası bir eğitim hastanesidir.
Eğitim hastanesinde klinik şefi vardır, şef
yardımcısı vardır, bir de şef
yardımcılığına hazırlanmak ve asistan
eğitiminde çalışmak üzere başasistan vardır.
Şimdi
ne oldu; şeflerin yanına, şef muavininin yanı sıra 2,
3, 4 uzman ilave edildi; başasistanlık süresi
kaldırıldı, başasistanlık süresi yok; yani, gelen,
başasistan olarak orada ilanihaye kalabiliyor, artık, arkasından
esen rüzgârın kuvvetine göre... Dünyanın hiçbir yerinde
başasistanlık süresi sınırsız olamaz. Neden olamaz;
çünkü, arkadan gelen, altyapıdan yetişen genç doktorlardan, nitelikli
olan, dirayetli olan, becerikli olan, o başasistanlık kadrosuna
gelip, orada kendini geliştirme hakkına sahip olmalıdır.
Dolayısıyla, biz, bu yönetmelikle ne yaptık;
başasistanlık süresini üç yılla sınırladık.
Başasistanlığın
seçimini de... Eskiden klinik şefi ben bu adamı başasistan
olarak istiyorum diyordu -hangi etkiyle istediği, istendiği de belli
olmuyordu; onları çok iyi biliyorum ve bunun ayrıntısına
girmek istemiyorum- ve dolayısıyla, bir mülakat adı altında
bir sohbet yapılıyordu ve o başasistan oluyordu. Şimdi ise,
başasistan olmak için, kimler istiyorsa, evvela istekliler, adaylar ortaya
çıkacak; bunlar, merkezî yabancı dil sınavına girecek ve
yeterli puanı alıp bu sınavdan geçecek; ondan sonra, hastane
eğitim planlama koordinasyon kurullarının önünde hem pratik hem
teorik sınav verecek. Ayrıca, başasistan olmak isteyenlerin
sağlık mecmualarında, dergilerinde en az üç tane makalesinin
yayımlanmış olması şartını da getiriyoruz.
Şimdi,
bütün bunların hepsi, eğitim hastanelerinin iyileştirilmesi,
düzeltilmesi, kalitesinin geliştirilmesi ve dolayısıyla verilen
tedavi hizmetinin niteliğinin yükseltilmesinin yanı sıra, ondan
da önemlisi, burada eğitim görmek üzere gelmiş olan
asistanların, yani uzmanların daha iyi yetiştirilmesini, Türk
insanına, Kars da dahil doğunun her yöresine ve Anadoluya
göndereceğimiz uzmanların, gerek teorik bilgileriyle gerek becerileriyle
gerekse deneyimleriyle daha iyi yetişmiş, bilgili insanlar
olmalarını sağlamak içindir.
Bakınız,
bir klinikte 1 şef, 1 şef muavini, 1 veya 2 başasistan
olması gerekirken, şu anda, bakıyoruz, 26 eğitim
hastanesinde başasistan kadrosu, uzman doktor için, 1 190dır; ama,
eğitim hastanelerinde bulunan uzman sayısının toplamı
2 136dır. Görüyorsunuz sistem nasıl
yozlaştırılmış. Kadroda başasistanlık süresi
sınırlanmaktan çıkarılmış, belirli
sınırlar ortadan kaldırlmış ve uzman doktorlar,
çalışmaması gerektiği halde, eğitim hastanelerine
tayin edilmişler.
Şimdi,
ben ne yapmak istiyorum... Ben diyorum ki, başasistan kadroları
bellidir, ihtiyaca göre belirlenmiştir; başasistanlık süreleri
de bellidir, o süre kadar orada hizmetini yapar. Hatta,
arkadaşlarımızın bir talebi oldu; dediler ki: Üç yıllık başasistanlık
süresini -klinik şefleri ve hastane, eğer, o çok değerli bir
kişidir derse- belli bir süre daha uzatmak için de bir fırsat
tanıyabilir misiniz? Yönetmelik değişikliğini de
hazırladım; üç seneden sonra, eğer hastanenin klinik şefi
veya başhekimi, ısrarla, bunun süresi uzatılsın diye bir
talepte bulunursa, Bakanlık onayıyla, çalışma süresini iki
sene daha uzatabiliyoruz; yani, üç seneyi, azami beş seneye
çıkarabiliyoruz. Eğitim hastanelerinde başasistanlık süresi
dolmuş olan uzman doktorların, eğitim hastanelerinde kalmak
yerine Anadoluya gitmelerini, Diyarbakıra gitmelerini, Urfaya
gitmelerini, Karsa gitmelerini, Iğdıra gitmelerini, Ardahana
gitmelerini talep ediyorum onların arasından çıkmış
birisi olarak...
A. TURAN
BİLGE (Konya) Konyaya da gönder, Konyaya da...
SAĞLIK
BAKANI YILDIRIM AKTUNA (Devamla) Konyanın ilçelerine yalnız;
Konyanın merkezi yeteri kadar doldu. Kuludan da Konyaya tayin istemeyin
lütfen; Kulunun doktora ihtiyacı var; devamlı Kuludan Konyaya
naklen tayin isteniyor.
Değerli
arkadaşlarım, bizim sağlık hizmetlerindeki ana ilkemiz,
temel ilkemiz, çalışan arkadaşlarımızı huzursuz
etmeden, Türkiyenin her tarafına sağlık personelini ve doktor
arkadaşlarımızı gönderebilmektir; gönderemediğimiz
zaman, görevimizi yapmamış oluruz. Onun için, eğitim
hastanelerinde başasistan kadrolarının üstünde ve
dışında, eğer fazla uzman yığılması
varsa -ki, bu, aşağı yukarı 1 097 olarak gözüküyor-
başasistanlık süresi bitmiş 1 097 uzman, başasistan
kadrosunda da değil -eğitim hastanesinde öyle bir kadro da yok-
klinik şefi de değil, şef muavini de değil...
Yönetmelikle,
ayrı bir şey daha getiriliyor. Hekimlerin daha iyi
anlayacağı bir uslüpla, mesela, nöroloji kliniğinde,
elektroansefalografiyi bilen bir uzman varsa -hastanenin içerisinde veya
dışında- sertifika almak suretiyle, belge almak suretiyle, ben,
onu EG uzmanı olarak uzman kadrosuna atarım, yönetmelikle bunu da
getirdim; EMG uzmanı varsa, onu da atarım, laparoskopi uzmanı
varsa, onu da atarım eğitime ve tedaviye faydalı olsun diye;
ama, keyfî olarak, hiçkimseyi, kadro dışında ve orada görevi
olmadığı halde, oraya tayin etmem mümkün değildir. Kendi
Partimdeki, Grubumdaki arkadaşlarım, buna çok hoşgörüyle
bakmışlardır. Gerçekten hastanelerin iyileştirilmesi
bakımından, bu, belki onlar için biraz fedakârlık
gerektirmektedir; ama, Türkiye çapında sağlık hizmetini
düşündüğümüz zaman, onlar, hoşgörüyle bakıp, bana destek
vermişlerdir. Ben, bu desteği, daha çok muhalefet partilerinden alacağımı
ummaktaydım; özellikle, Anavatan Partisinden, sekiz yıllık bir
geçmişi var, iktidar deneyimi, çok daha zorluklar yaşadılar,
hizmeti yapamamanın sıkıntılarını
yaşadılar, hizmeti iyileştirememenin
sıkıntılarını yaşadılar. Onun için, bu,
herhalde gözden kaçtı diye düşünüyorum.
Amaç,
kimseyi tedirgin etmek değildir. Hatta, şu anda başasistan
kadrolarında olup da süreleri dolmuş olanları, şu
önümüzdeki günlerde açacağımız sınavı, ki, sınav
açılmıyor deniyor, halbuki sınav açılmak üzere...
Bakınız, her şeyi bildiğimiz zaman, eleştirecek
şey de bulamayız. O yüzden belki sıkıntıya
düşebiliriz. Bu Tababet Uzmanlık Yönetmeliği, Türk Tabipler
Birliğiyle uzlaşma içerisinde hazırlanmıştır ve
benden rica ediyoruz, bu yönetmelik çıkmadan sınavları
yapmayın; çünkü, sınavları yönetmelik çıkmadan
yaparsanız -bu merkezî sınavlar olmadan- yine, çok nitelikli olmayan
insanlar girecek bu kadrolara ve yıllarca orada kalacaklar, bu
iyileştirmeyi yapamayacaksınız; dolayısıyla, bu
yönetmelik çıktıktan sonra bu sınavı yapalım diye
ricada bulundular. Ben de onları haklı gördüm, yönetmeliğin
yayımlanmasını bekledim sınavları yapmak için;
sınavın geçikmesi de o yüzden olmuştur. Aslında, insanlar
makulde buluşabilirler, eğer makul düşünürlerse.
Yine de,
ben, arkadaşımın yaptığı eleştiriye
teşekkür ediyorum. Böylelikle, hiç olmazsa sayın milletvekili
arkadaşlarımı aydınlatmak için bir fırsat bulmuş
oldum.
Hepinize
teşekkür ediyorum. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
3. Kütahya Milletvekili Emin
Karaanın, Türk Hava Kurumunun sorunlarına ilişkin
gündemdışı konuşması
BAŞKAN
Gündemdışı üçüncü konuşma, Kütahya Milletvekili
Sayın Emin Karaanın. (DSP sıralarından alkışlar)
Sayın
Karaa, Türk Hava Kurumunun sorunları hakkında konuşacak.
Süreniz 5 dakikadır.
EMİN
KARAA (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Türk Hava Kurumu 16 Şubat 1925te
Türkiyede havacılığın askerî, ekonomik, sosyal ve siyasal
önemini anlatmak, askerî, sivil, sportif ve turistik havacılığın
gelişmesini sağlamak amacıyla kurulmuştur.
Türk Hava
Kurumunun, fitre, zekat ve kurban derisi başta olmak üzere, 21 kalemden
oluşan bir gelir kaynağı varken, geçmiş iktidarlar, zaman
içerisinde bu kaynakları birer birer kurutmuşlardır. Bugün,
Kurumun elinde, fitre, zekat ve kurban derisinden başka kaynak yoktur.
Şimdi de, bazı çevreler, bu kaynakları kurutmaya
çalışmaktadırlar.
Türk Hava
Kurumu, 1980 yılından 1986 yılına kadar, her yıl
ortalama 2 milyon 300 bin adet deri toplamaktayken, merhum Turgut Özalın,
Türk Hava Kurumunun kurban derisi toplama yetkisini 1986 yılında
çıkardığı Fak-Fuk-Fon Yasasıyla kaldırması
üzerine, ne kadar cemaat, vakıf, Kuran kursu varsa, hepsi, bugünkü
değerle 8 trilyon lirayı aştığı tahmin edilen bu
kaynağın üzerine atladılar. İşte bu nedenledir ki,
Türk Hava Kurumunun topladığı deri sayısı 2 milyon 300
bin adetten 700 binlere düştü ve son olarak 1996 yılı Kurban
Bayramında, Türk Hava Kurumu, sadece 541 bin adet deri toplayabildi.
Türkiye Deri
Sanayicileri Derneğinin yaptığı bir araştırmaya
göre, 1995 yılı Kurban Bayramında 4 milyon küçükbaş, 48 bin
de büyükbaş hayvan kesildiği söylenmektedir. Bu durum
karşısında, Türk Hava Kurumunun topladığı deri sayısı,
neredeyse onda bir kadardır.
Geçen
yıl, dönemin Başbakanı Sayın Tansu Çillerin de
aralarında bulunduğu bazı politikacıların herkes
derisini istediği yere verir demesi üzerine, deri toplama konusunda tam
bir talan yaşanmıştır. O kadar ki, piyasada hiçbir kontrol
mekanizması kurulmamış, yasal olmayan yollarla toplanan kurban
derilerinden, ne toplayanlar ne de alım yapan tüccarlar hiçbir vergi
ödemeyerek haksız kazanç elde etmişlerdir. Kaldı ki, hangi amaca
hizmet ettiği belli olmayan kişilerce toplanan deri
paralarından, köktendinci kesimler ile PKK ve Hizbullah gibi terör
örgütlerinin beslendiği söylenmektedir. Anadoluda kapı kapı
dolaşıp din ticareti yapanlar, kurban bayramında kapı
kapı dolaşıp deri ticareti yapmaktadırlar. (DSP
sıralarından alkışlar) Kimileri, kurban derilerinin Türk
Hava Kurumu tarafından toplanmasına karşı
çıkıyor; bağış ve yardımda bulunma
özgürlüğünün olduğunu, buna
karışılamayacağını söylüyorlar. (RP
sıralarından Doğru söylüyorlar sesleri) Öncelikle, şunu,
altını çizerek belirtmekte yarar vardır...
İBRAHİM
HALİL ÇELİK (Şanlıurfa) Demokrasi var.
EMİN
KARAA (Devamla) Cevabımı dinleyin lütfen. Bu özgürlüğe
müdahale edemem; ama, lütfen, şu cevabımı dinleyin...
İBRAHİM HALİL ÇELİK
(Şanlıurfa) Kurbanını kes, gerisine karışma.
EMİN
KARAA (Devamla) Öncelikle, Türkiyede, kurban derisi toplamaya yetkili ve
görevli tek organ Türk Hava Kurumudur. Yoksa, halkın,
bağışlama konusunda, istediği yeri seçme özgürlüğü
elbette vardır; ama, toplama yetkisi, sadece, Türk Hava Kurumundadır.
Ancak, dünyanın hemen her yerinde, her ülkesinde yardım
toplamanın, bağış toplamanın kuralları
vardır. Önüne gelen her kişi veya kuruluş, hiçbir esasa
dayanmadan, yasal düzenlemesi olmadan, nereye ve niçin
harcandığı bilinmeden, harcamaları belgelenmeden yardım
ve bağış toplayamaz.
Kaldı
ki, Türk Hava Kurumu tarafından toplanan yardımların yüzde 25i
sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarına,
yüzde 15i Kızılay Derneğine, yüzde 15i Sosyal Hizmetler ve
Çocuk Esirgeme Kurumuna, yüzde 5i de Diyanet Vakfına verilmektedir. Türk
Hava Kurumu, sadece, kendisinde kalan
yüzde 40la yetinmektedir. Türk Hava Kurumu, topladığı
gelirin yüzde 60ını hayır kurumlarına
dağıttıktan sonra, kendisinde kalan kısmıyla, bugüne
kadar, 351 adet uçak satın alarak Türk Hava Kuvvetlerine vermiştir.
60 bin paraşütçü yetiştirmiştir. Türk Hava Kurumu, ordunun tüm
paraşütçü ihtiyacını karşılayabilmektedir...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Karaa, lütfen, toparlayın.
EMİN
KARAA (Devamla) 1996 yılında yetişen 1 876 paraşütçünün
800ü Silahlı Kuvvetler personelidir. 1996 yılında, 400ün
üzerinde doktor ve hemşireye paraşüt eğitimi verilmiştir; 3
750 pilot yetiştirilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, yurdumuzda, özellikle, yaz aylarında çıkan orman
yangınlarında, hepimizin yüreği yanıyor. 1985
yılından bu yana, orman yangınlarında 10 971 saat uçularak,
1 396 yangına müdahale edilmiştir. Keza, 1985 yılından bu
yana, 10 700 saat uçularak, 16 milyon dekar arazi ilaçlanmış ve bu
maksatla, 28 milyon litre ilaç atılmıştır. Hepimizin
iftihar ettiği GAPta 1,6 milyon hektar arazinin ilaçlanmasını
da, Türk Hava Kurumu yapacaktır. Türk Hava Kurumu, bu yılın
sonunda, kendi öncü uçaklarını uçurmaya başlayacaktır.
2004
Yılı Olimpiyatlarının Türkiyede yapılması için
çok uğraştık, çok didindik; ama, başarılı
olamadık. Bakın, dünyada ilk kez olmak üzere, Birinci Dünya Hava
Oyunları, Türkiyede, 8 bölgede 17 branşta, 13-21 Eylül 1997
tarihleri arasında, Türk Hava Kurumu tarafından organize edilecektir.
Uluslararası Havacılık Federasyonu FAInin, 1995
yılında, Montrealde yaptığı Başkanlar Kurulu
toplantısında, 43 başkandan, 41inin oyuyla, dünyanın ilk
hava oyunlarını düzenleme hakkı Türkiyeye getirildi. (DSP sıralarından
alkışlar) Bu oyunlara, dünyanın her yerinden 4 binin üzerinde
sporcunun ve binlerce yabancı izleyicinin katılacağını
ve bunun, ülkemizin tanıtımında ne kadar büyük rol
oynayacağını düşünmenizi isterim.
BAŞKAN
Sayın Karaa, lütfen, toparlayalım.
EMİN
KARAA (Devamla) Bitiriyorum efendim.
Sayın
milletvekilleri, işte, Türk Hava Kurumunun topladığı
derilerden elde ettiği parayı harcadığı yerleri ve
yaptığı hizmetleri saydım.
Peki, Türk
Hava Kurumu dışında, hangi amaca hizmet ettiği belli
olmayan çevrelerin, kimi vakıfların, Kuran kurslarının,
din tacirlerinin Türk Hava Kurumunu kötüleyerek, aşağılayarak
topladığı derilerin paralarının hesabını kim
verecek?! (DSP sıralarından alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, lütfen, Türk Hava Kurumuna sahip çıkalım. Bu örnek
ve çalışkan kurumun arkasında olalım. Buradan, bütün milletimize,
basınımıza, televizyonlarımıza, meslek
teşekküllerine sesleniyorum: Sürekli aydınlık için bir dakika
karanlık eylemine sahip çıktınız. Suskun kalmak istemeyen
geniş halk kitleleri, yeni bir eylem türü arıyorsanız, işte
size bir fırsat: Kurban derilerimiz Türk Hava Kurumuna. (DSP
sıralarından alkışlar)
Bu destek,
Türk Hava Kurumunu yücelttiği kadar, topladıkları deri
paralarını hangi amaçla kullandıklarını çok iyi
bildiğimiz birtakım vakıfların, Kuran
kurslarının ve din tacirlerinin de emellerine ulaşmasına
engel olacaktır.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (DSP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Karaa.
Hükümet
adına bir söz talebi yok.
Bir Meclis
araştırması önergesi vardır; okutup bilgilerinize
sunacağım:
B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME,
MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. Ankara Milletvekili Cemil Çiçek ve
30 arkadaşının, Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışmayı Teşvik Fonu kaynaklarının
kullanımında partizanlık yapıldığı ve keyfi
davranıldığı iddialarını araştırmak
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/177)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu ile
ilgili olarak, uygulamalarında keyfî davranıldığı,
partizanlık yapıldığı, fon kaynaklarının
gerçek ihtiyaç sahiplerine değil, partili üyelere öncelik verilerek
dağıtıldığı, bu dağıtımların
objektif kriterlere göre yapılmadığı,
dağıtım sırasında uygulanan yöntem, sergilenen tablo
itibariyle de, insan haysiyeti korunmak yerine, parti ismi, parti menfaatı
gözetilerek bu faaliyetlerin gerçekleştirildiği yönünde, basında
ve kamuoyunda ciddî şüphe ve kanaat uyandırılmış
olmakla, konuyu tüm yönleriyle aydınlatmak için, Anayasanın 98 inci
maddesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci
maddelerine göre bir Meclis araştırması yapılmasında
zaruret vardır.
Gereğini
arz ederiz.
1. Cemil
Çiçek (Ankara)
2. Abdullah
Akarsu (Manisa)
3. Nabi
Poyraz (Ordu)
4. Ali
Coşkun (İstanbul)
5. Aslan Ali
Hatipoğlu (Amasya)
6. Ahmet
Alkan (Konya)
7. Enis Sülün
(Tekirdağ)
8. Biltekin
Özdemir (Samsun)
9. Yusuf
Selahattin Beyribey (Kars)
10. Mehmet
Salih Yıldırım (Şırnak)
11. Zeki
Çakan (Bartın)
12. Recep
Mızrak (Kırıkkale)
13. Murat
Başesgioğlu (Kastamonu)
14. Yusuf
Pamuk (İstanbul)
15. Ahmet
Kabil (Rize)
16. Feridun
Pehlivan (Bursa)
17.
İsmail Durak Ünlü (Yozgat)
18. Hüseyin
Yayla (Hatay)
19. Refik
Aras (İstanbul)
20. Eyyüp
Cenap Gülpınar (Şanlıurfa)
21.
Yaşar Eryılmaz (Ağrı)
22. Eyüp
Aşık (Trabzon)
23. Edip
Safder Gaydalı (Bitlis)
24. Avni
Akyol (Bolu)
25. Ersin
Taranoğlu (Sakarya)
26. Mehmet
Keçeciler (Konya)
27. Veysel
Atasoy (Zonguldak)
28. Tevfik
Diker (Manisa)
29. Hüsnü
Doğan (İstanbul)
30. Cengiz
Altınkaya (Aydın)
31. Avni
Kabaoğlu (Rize)
Gerekçe:
1986
yılında Anavatan Partisi İktidarında bulunan Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu, 1986 -
1991 yılları arasında, kuruluş amacına uygun olarak,
sayısız hayırlı hizmetlere kaynak oluşturmuştur.
İsmine de uygun olarak, toplumumuzdaki yardımlaşma ve
dayanışma duygularını kuvvetlendirmek, maddî yoksulluk
içerisinde bulunan vatandaşlarımıza devletin yardım elinin
en kısa sürede ve en etkin biçimde ulaşmasını sağlamak
suretiyle, devlet - millet kaynaşmasına da büyük katkı
sağlamıştır. Bu fon sayesinde, bütün il ve ilçelerimizde,
mülkî amirlerin başkanlığında 925 vakıf kurulmuş,
bu vakıflar aracılığıyla da, sayısız proje
hayata geçirilmiştir. Eğitim ve sağlık alanlarından,
terör eylemlerinden, deprem, sel, yangın gibi doğal afetlere
varıncaya kadar, insanımızın canını ve
malını zarara sokan olaylarda, hep bu fon imkânları, en evvel
devreye sokulmuştur. Özellikle, nüfusun 2 / 5inin henüz herhangi bir
sosyal güvenlik şemsiyesi altında bulunmadığı,
işsizlik sigortasının ve iş güvencesinin tesis edilemediği
ülkemizde, bu fon, devletimiz için, toplum barışı için bir
emniyet supabı olmuştur.
Yurt
dışından göçe maruz kalan soydaşlarımız ile her
ne sebeple olursa olsun Türkiyeye gelmek mecburiyetinde kalan ve fakir,
zaruret içindeki pek çok ülke vatandaşına da, bu fondan, uzunca süre
insanî yardımlar yapılmıştır. Kısacası, bu
fon, insanî amaçlar için, yardımlaşma ve dayanışma gibi
yüce değerlerin korunması, yaşatılması,
kurumlaşması için kurulmuştur. 20 Ekim 1991de iktidar değişikliği
ile beraber, fon kaynakları, amacı dışına
çıkarılmış, önce büyükçe bir bölümü bütçeye
aktarılmış, kalan çok az bir kısmı da zaman zaman
diğer fonlara aktarılmak suretiyle fakir fukaranın kime niçin ve
nasıl kullandırıldığı üzerinde önemle
durulması gereken bir konudur.
RP-DYP
Hükümetinin işbaşına gelmesiyle birlikte, her alanda olduğu
gibi, bu fonun uygulamalarında da, keyfîlik, partizanlık, adam
kayırma had safhaya ulaşmıştır. Basına sıkça
intikal eden haberlerde de belirtildiği gibi, fon kaynakları
dağıtılırken, objektif kriterler yerine, sübjektif ölçüler
ve değerlendirmeler esas alınmıştır.
200 bin
öğrenciye verilen burslar için geçerli bir kıstas getirilmediği
gibi, yeterli bir araştırma da yapılmamış, partizan
tercihlere göre bu tespit yapılmıştır. Ne mülkî amirlerle
ve ne de burs verilen öğretim kurumlarıyla ortak bir çalışma
ortaya konulmuştur; hatta, bilgilendirme dahi yoktur.
Aynı
keyfîlik ve partizanlık, bilgisayara geçirildiği söylenen 800 bin
fakir vatandaş için de geçerlidir. Bu kişilerin ne kadarı
gerçekten fakirdir ve kanun kapsamına girmektedir, ne kadarı partiye kayıtlı
üyedir ya da partililerin tavassutuyla bu imkânı elde etmektedir?
Bunların hepsi ciddî bir araştırmayı gerektirmektedir. Bu
fonun uygulamalarıyla ilgili, kamuoyunda yoğun bir kuşku
vardır. Yardımların dağıtılması
sırasında uygulanan yöntem, sergilenen tablo ise tam bir
partizanlık örneğidir ve insan haysiyetini tümüyle rencide edicidir,
insan haklarına ve insanlık onuruna aykırı bir görüntüdür.
Bu
nedenlerle, fon uygulamalarının kanunun amacına uygun bir tarzda
kullanılıp kullanılmadığının, faaliyetlerin
objektif kıstaslara dayandırılıp
dayandırılmadığının, keyfîlik ve partizanlık
yapılıp yapılmadığının Türkiye Büyük Millet
Meclisince araştırılmasında fayda ve hatta zaruret
vardır.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge,
gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusunda öngörüşme, sırasında
yapılacaktır.
Sayın
milletvekilleri, gündemin Sözlü Sorular kısmına geçiyoruz.
IV. SORULAR
VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1. Ağrı Milletvekili M.
Sıddık Altayın, Ağrı Yazıcı Barajı
projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru
önergesi (6/258)
BAŞKAN
1 inci sırada yer alan, Ağrı Milletvekili Sıddık
Altayın, Ağrı Yazıcı Barajı Projesine
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesinin
görüşmelerine başlayacağız.
Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu soru, üç
birleşim içinde cevaplandırılmadığından,
İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca
yazılı soruya çevrilecektir; soru gündemden
çıkarılmıştır.
2. Ağrı Milletvekili M.
Sıddık Altayın, Eleşkirt - Aydıntepe, Tutak-Nadir
Şeyh, Tutak-Karahalit barajlarının yapımına
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi
(6/259)
BAŞKAN
2 nci sırada yer alan, Ağrı Milletvekili Sıddık
Altayın, Eleşkirt-Aydıntepe, Tutak-Nadir Şeyh,
Tutak-Karahalit barajlarının yapımına ilişkin Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi.
Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu soru, üç
birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından,
İçtüzüğün 98 nci maddesinin son fıkrası uyarınca
yazılı soruya çevrilecektir; soru gündemden
çıkarılmıştır.
3. Ağrı Milletvekili M.
Sıddık Altayın, Ağrı İli
sınırları içinde bulunan Murat nehri üzerinde bir baraj
yapılıp yapılmayacağına ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/260)
BAŞKAN
3 üncü sırada yer alan, Ağrı Milletvekili Sıddık
Altayın, Ağrı İli sınırları içinde bulunan
Murat Nehri üzerinde bir baraj yapılıp yapılmayacağına
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi.
Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu soru da,
üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından,
İçtüzüğün 98 nci maddesinin son fıkrası uyarınca
yazılı soruya çevrilecektir; soru gündemden
çıkarılmıştır.
4. Ağrı Milletvekili M.
Sıddık Altayın, Ağrı-Patnos İlçesinde bulunan
Badişan Deresi üzerinde bir baraj yapılıp
yapılmayacağına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından sözlü soru önergesi (6/261)
BAŞKAN
4 üncü sırada yer alan,
Ağrı Milletvekili Sıddık Altayın,
Ağrı-Patnos İlçesinde bulunan Badişan Deresi üzerinde bir
baraj yapılıp yapılmayacağına ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi.
Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu soru, üç
birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından,
İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca,
yazılı soruya çevrilecektir; soru gündemden
çıkarılmıştır.
5. Konya Milletvekili Mustafa
Ünaldının, gazetelerde yer alan İsrail nükleer deneme için
Türkiyeyi seçti şeklindeki habere ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/262)
BAŞKAN
5 inci sırada yer alan, Konya Milletvekili Mustafa Ünaldının,
gazetelerde yer alan İsrail nükleer deneme için Türkiyeyi seçti
şeklindeki habere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi.
Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu soru da,
üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından,
İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca,
yazılı soruya çevrilecektir; soru gündemden
çıkarılmıştır.
6. Denizli Milletvekili Hilmi
Develinin, Denizli İl Müdürlüğüne bağlı sera
sebzeciliği ve çiçekçiliği üretme istasyonu kurulmasına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/269)
BAŞKAN
6 ncı sırada, Denizli Milletvekili Hilmi Develinin, Denizli
İl Müdürlüğüne bağlı sera sebzeciliği ve
çiçekçiliği üretme istasyonu kurulmasına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi.
Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu soru da,
üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından,
İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca,
yazılı soruya çevrilecektir; soru gündemden
çıkarılmıştır.
7. Denizli Milletvekili Hilmi
Develinin, Denizli İlinde Bakanlığa bağlı bir
serakent kurulmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/270)
BAŞKAN
7 nci sırada, Denizli Milletvekili Hilmi Develinin, Denizli İlinde
Bakanlığa bağlı bir serakent kurulmasına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi.
Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu soru, üç
birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından,
İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca,
yazılı soruya çevrilecektir; soru gündemden
çıkarılmıştır.
8.Denizli Milletvekili Hilmi Develinin,
Denizli Belediyesinin Büyükşehir Belediyesi statüsüne
kavuşturulmasına ilişkin İçişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/275)
BAŞKAN
8 inci sırada, Denizli Milletvekili Hilmi Develinin, Denizli
Belediyesinin Büyükşehir Belediyesi statüsüne kavuşturulmasına
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi.
Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
9.Denizli Milletvekili Hilmi Develinin,
Pamukkale Elektrik Dağıtım A. Ş. adıyla bir
şirket kurulmasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından sözlü soru önergesi (6/276)
BAŞKAN
9 uncu sırada, Denizli Milletvekili Hilmi Develinin, Pamukkale Elektrik
Dağıtım Anonim Şirketi adıyla bir şirket
kurulmasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü
soru önergesi.
Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
NİHAT
MATKAP (Hatay) Hiçbir bakan yok Sayın Başkan. Denetimden
kaçıyor bu bakanlar.
BAŞKAN
Grupların görüşünü alma ihtiyacı içerisindeyim.
NİHAT
MATKAP (Hatay) Yalnız, Sayın Başkan, şimdi, siz,
eğer, ara verirseniz, bir bakarsınız, bakanlar içeri girer. Bu
da doğru bir yöntem değil; Meclis adına itibar yitirici bir
davranış.
TEMEL
KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) Devam edelim.
BAŞKAN
Sorulara devam edelim.
NİHAT
MATKAP (Hatay) Yahut da ara verelim.
BAŞKAN
Sorulara devam edeceğiz. Grupların olumlu görüşü
olmadığı için, Genel Kurul kararına uyacağız.
10.Denizli Milletvekili Hilmi
Develinin, Denizli İline bir kültür sitesi yapılmasına
ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/277)
BAŞKAN
10 uncu sırada, Denizli Milletvekili Hilmi Develinin, Denizli
İline bir kültür sitesi yapılmasına ilişkin Kültür
Bakanından sözlü soru önergesi.
Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
11.Denizli Milletvekili Hilmi
Develinin, Denizli İlinde yapımı devam eden görme özürlüler
okuluna ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/278)
BAŞKAN
11 inci sırada, Denizli Milletvekili Hilmi Develinin, Denizli
İlinde yapımı devam eden görme özürlüler okuluna ilişkin
Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi.
Soruyu cevaplandıracak
Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
12.İzmir Milletvekili Zerrin
Yenicelinin, ilaçtan alınan KDVnin kaldırılmasına ve ilaç
reklamlarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/281)
BAŞKAN
12 nci sırada, İzmir Milletvekili Zerrin Yenicelinin, ilaçtan
alınan KDVnin kaldırılmasına ve ilaç reklamlarına
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi.
Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
13.Çanakkale Milletvekili Hikmet
Aydının, Etimesgut Belediyesince Eryaman 4. Etap konutlarına
yapı kullanma izninin verilmeyiş nedenine ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/282)
BAŞKAN
13 üncü sırada, Çanakkale Milletvekili Hikmet Aydının, Etimesgut
Belediyesince Eryaman 4 üncü Etap konutlarına yapı kullanma izninin
verilmeyiş nedenine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü
soru önergesi.
Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
14.Denizli Milletvekili Hilmi Develinin,
Denizli İlinde bir Gümrük Müdürlüğü Hizmet Binası ve
Sundurması yapımına ilişkin Devlet Bakanından sözlü
soru önergesi (6/267)
BAŞKAN
14 üncü sırada, Denizli Milletvekili Hilmi Develinin, Denizli
İlinde bir Gümrük Müdürlüğü Hizmet Binası ve Sundurması
yapımına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi.
Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
15.Denizli Milletvekili Hilmi
Develinin, Denizli İlinde bir gümrük kimyagerliğinin
kurulmasına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi
(6/268)
BAŞKAN
15 inci sırada, Denizli Milletvekili Hilmi Develinin, Denizli
İlinde bir gümrük kimyagerliğinin kurulmasına ilişkin
Devlet Bakanından sözlü soru önergesi.
Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
16.Denizli Milletvekili Hilmi
Develinin, Honaz Dağına bir kayak merkezi tesisi
yapılmasına ilişkin
Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/279)
BAŞKAN
16 ncı sırada, Denizli Milletvekili Hilmi Develinin, Honaz
Dağına bir kayak merkezi tesisi yapılmasına ilişkin
Devlet Bakanından sözlü soru önergesi.
Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
17.Rize Milletvekili Ahmet Kabilin, Çay
Kurumundan kuru çay alan ve bedelini ödemeyen bayilere ilişkin Devlet
Bakanından sözlü soru önergesi (6/283)
BAŞKAN
17 nci sırada, Rize Milletvekili Ahmet Kabilin, Çay Kurumundan kuru çay
alan ve bedelini ödemeyen bayilere ilişkin Devlet Bakanından
sözlü soru önergesi.
Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
18.Rize Milletvekili Ahmet Kabilin, Çay
Kurumundan kuru çay alan ve bedelini ödemeyen bir bayiye ilişkin Devlet
Bakanından sözlü soru önergesi (6/284)
BAŞKAN
18 inci sırada, Rize Milletvekili Ahmet Kabilin, Çay Kurumundan kuru
çay alan ve bedelini ödemeyen bir bayiye ilişkin Devlet Bakanından
sözlü soru önergesi.
Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
19.Yalova Milletvekili Yaşar
Okuyanın, havadan orman alanı renkli fotoğraf çekimi ile ilgili
ihalede yolsuzluk yapıldığı iddiasına ilişkin
Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/285)
BAŞKAN
19 uncu sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, havadan
orman alanı renkli fotoğraf çekimi ile ilgili ihalede yolsuzluk yapıldığı
iddiasına ilişkin Orman
Bakanından sözlü soru önergesi.
Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
20. Yalova Milletvekili Yaşar
Okuyanın, Atatürk Hava Limanında yaşandığı iddia
edilen bazı olumsuzluklara ilişkin Ulaştırma
Bakanından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunçun
cevabı (6/286)
BAŞKAN
20 nci sırada yer alan, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın,
Atatürk Hava Limanında yaşandığı iddia edilen
bazı olumsuzluklara ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü
soru önergesi.
Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.
Önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı tarafından sözlü
olarak cevaplandırılması hususunu müsaadelerine arz ederim.
Saygılarımla.
Yaşar
Okuyan
Yalova
Sorular:
1. Turizm
mevsiminin en hareketli döneminde Atatürk Hava Limanında büyük bir
keşmekeşlik yaşanmaktadır. Yolcular gereksiz yere 3-4 saat
zaman kaybetmektedirler. Atatürk Hava Limanındaki bu
keşmekeşliğin önüne geçmek için, iyileştirme
çalışmaları neden yapılmamaktadır?
2. Hizmete
on ay önce açılan Charter Terminali neden kapasitesinin altında bir
hizmet veriyor?
3. Pasaport
kontrol masalarının artırılması, yük
taşıyamaz hale gelen bağaj bantlarının yenilenmesi; bagaj
arabalarının sayısının artırılması,
yeterli polisin bulundurulması ve park ücretlerine bir istikrar
getirilerek keşmekeşe son verilmesi düşünülüyor mu?
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET
BAKANI AHMET CEMİL TUNÇ (Elazığ) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Yalova Milletvekili
Sayın Yaşar Okuyanın sorularına cevap vermek üzere
huzurunuzdayım; hepizini saygıyla selamlıyorum.
Kapasitesi
dolma noktasına gelen Atatürk Havalimanında, özellikle son
yıllarda yaşanan yoğun trafik karşısında, kapasite
artırımına yönelik yatırımlara büyük
ağırlık verilmiştir. Kapasite artırımına
yönelik olarak inşaatı tamamlanan içhatlar yolcu salonu, 15.7.1996
tarihinde hizmete açılmıştır. Bu salonun hizmete
açılmasıyla, daha önce 809 metrekare olan yolcu karşılayıcı
salonunun hacmi, yüzde 100ün üzerinde artırılarak 1 709 metrekareye
yükseltilmiştir. Ayrıca, yapılan tadilat
çalışmaları bünyesinde, içhat giden yolcu salonu, akustik asma
tavan malzemesiyle yenilenmiş; kapılar, otomatik kayar kapı
olarak düzenlenmiş, tuvaletlerin modernizasyonları
yapılmıştır.
Atatürk
Havalimanı C Terminali, 7 Aralık 1995 tarihinde hizmete verilmiş
olmakla birlikte, öncelikle hac seferlerinin icrası, içhatlardaki tadilat
dolayısıyla buraya kaydırılan seferler ve
Bağımsız Devletler Topluluğu ülkelerine giden yolcu
bagajlarının standart ölçüler üzerinde olması nedeniyle,
geçtiğimiz günlere kadar, buradan tam kapasiteyle hizmet
verilememiştir.
İçhatlar
Terminalinin, tadilat çalışmaları tamamlanarak, 15.7.1996
tarihinde hizmete verilmesi, hac seferlerinin tamamlanmış olması
ve standart dışı bagajların geçişine imkân yaratmak
için, 1 200 metrekaresi kapalı, 1 865 metrekaresi de açık olarak
düzenlenen C Terminali Bagaj Sundurma Binasının da, 15.7.1996
tarihinde hizmete verilmesiyle, C Terminalinin, planlanan kapasitede hizmet
vermesi sağlanmıştır. Özellikle 5 Ağustos 1996
tarihinden itibaren kısa bir sürede, yerli ve yabancı
birkısım havayolu şirketlerinin bu terminale aktarılmasını
müteakip tam kapasiteli hizmet verilmesi temin edilmiş olacaktır.
C
Terminaline kaydırılacak çeşitli şirketler vesilesiyle,
dışhatlar terminal binasındaki
sıkışıklık da giderilerek, hizmetler A, B ve C
terminallerinde düzenli ve rantabl bir baza oturtulmuş ve her terminalin
kapasite kullanım oranı reel ölçülerde gerçekleştirilmiş
olacaktır.
Daha önce 2
adet olan bagaj alım konveyör sayısı 3e çıkarılarak
bagaj bekleme süresi önemli ölçüde kısaltılmıştır.
Atatürk Hava
Limanında -yeterli sayıda- toplam 2 700 adet bagaj arabası
mevcuttur; ancak söz konusu arabalar, havalimanındaki müstecirlerimiz
tarafından amacı dışında kullanılmakta olup, bu
durumun önlenebilmesi için cezaî müeyyide uygulanması şeklinde
tedbirler alınmıştır. Ayrıca bu eksikliğin
giderilmesi için yeni alımlar da planlanmaktadır.
Hava
limanlarındaki otoparkın bir kısmı Devlet Hava
Meydanları İşletmesi Vakfına, bir kısmı ise
HAVAŞ A.Şye tahsisli olup farklı ücret uygulanması için
anılan kuruluşlarla gerekli çalışmalar
yapılacaktır.
Saygılar
sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
21.Yalova Milletvekili Yaşar
Okuyanın, Başbakanın Konya mitinginde, Konya Valisinin protokol
kurallarına uygun davranmadığı iddiasına ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/287)
BAŞKAN
21 inci sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın,
Başbakanın Konya mitinginde, Konya Valisinin protokol
kurallarına uygun davranmadığı iddiasına ilişkin
İçişleri Bakanından sorusu vardır.
Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
22.Yalova Milletvekili Yaşar
Okuyanın, gerçekleştirilmesi vaad edilen icraatların hangi
kaynaklardan karşılanacağına ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/289)
BAŞKAN
22 nci sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın,
gerçekleştirilmesi vaad edilen icraatların hangi kaynaklardan
karşılanacağına ilişkin Başbakandan sorusu
vardır.
Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.
Görüşme
ertelenmiştir.
23.Yalova Milletvekili Yaşar
Okuyanın, Türkiye -İsrail Askerî Eğitim Anlaşmasına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/290)
BAŞKAN
23 üncü sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın,
Türkiye-İsrail Askerî Eğitim Anlaşmasına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi.
Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
24.Yalova Milletvekili Yaşar
Okuyanın, Kürt Parlamentosu adı altındaki
toplantıların önlenmesi için yürütülen çalışmalara
ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/291)
BAŞKAN
24 üncü sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, Kürt
Parlamentosu adı altındaki toplantıların önlenmesi için
yürütülen çalışmalara ilişkin Dışişleri
Bakanından sözlü soru önergesi.
Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
25.Yalova Milletvekili Yaşar
Okuyanın, Iraktaki Türkmenlerin durumlarına ve Türkiyeye
gelenlerinin oturma ve çalışma izinlerine ilişkin
Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/292)
BAŞKAN
25 inci sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, Iraktaki
Türkmenlerin durumlarına ve Türkiyeye gelenlerin oturma ve
çalışma izinlerine ilişkin Dışişleri
Bakanından sözlü soru önergesi.
Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
26.Yalova Milletvekili Yaşar
Okuyanın, Kuzey Irakta insanî
yardım adı altında faaliyet gösterdikleri iddia edilen casusluk
kuruluşlarına ilişkin Dışişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/293)
BAŞKAN
26 ncı sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, Kuzey
Irakta insanî yardım adı altında faaliyet gösterdikleri iddia
edilen casusluk kuruluşlarına ilişkin Dışişleri
Bakanından sözlü soru önergesi.
Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
27.Yalova Milletvekili Yaşar
Okuyanın, Gayriresmî RPli bir heyetin Suriyeli yetkililerle
görüştükleri iddiasına ilişkin Dışişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/294)
BAŞKAN
27 nci sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, gayriresmî
RPli bir heyetin Suriyeli yetkililerle görüştükleri iddiasına
ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi.
Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
28.Yalova Milletvekili Yaşar
Okuyanın, RPli heyetin İranı, Dışişleri
Bakanlığının bilgisi dışında ziyaret
ettiği ve yetkililerle görüştüğü iddiasına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/297)
BAŞKAN
28 inci sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, RPli
heyetin İranı, Dışişleri
Bakanlığının bilgisi dışında ziyaret
ettiği ve yetkililerle görüştüğü iddiasına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi.
Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
29.Yalova Milletvekili Yaşar
Okuyanın, Diyarbakır Devegeçidi Barajının ham petrol ve
kimyasal madde atıklarıyla kirletildiği iddiasına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/298)
BAŞKAN
29 uncu sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, Diyarbakır
Devegeçidi Barajının hampetrol ve kimyasal madde
atıklarıyla kirlendiği iddiasına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi.
Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
30.Yalova Milletvekili Yaşar
Okuyanın, Türkiye Motor Sanayi (TÜMOSAN)nin Türkiye traktör üretimindeki
payına ve zarar nedenine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/299)
BAŞKAN
30 uncu sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, Türkiye
Motor Sanayi (TÜMOSAN)nin Türkiye traktör üretimindeki payına ve zarar
nedenine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi.
Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
31.Yalova Milletvekili Yaşar
Okuyanın, hazine arazilerine RPye yakınlığı ile
bilinen grupların talip olduğu iddiasına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/300)
BAŞKAN
31 inci sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, Hazine
arazilerine RPye yakınlığı ile bilinen grupların
talip olduğu iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi...
Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
32.Yalova Milletvekili Yaşar
Okuyanın, Sıvas Belediyesine aktarılan para miktarına
ilişkin Çevre Bakanından sözlü soru önergesi (6/301)
BAŞKAN
32 nci sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, Sıvas
Belediyesine aktarılan para miktarına ilişkin Çevre
Bakanından sözlü soru önergesi...
Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
33.Yalova Milletvekili Yaşar
Okuyanın, kaybolan insanların bulunması için yapılan çalışmalara
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/302)
BAŞKAN
33 üncü sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, kaybolan
insanların bulunması için yapılan çalışmalara
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi...
Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
34.Yalova Milletvekili Yaşar
Okuyanın, ithalat ve ihracatımızın durumuna ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/303)
BAŞKAN
34 üncü sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, ithalat
ve ihracatımızın durumuna ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından sözlü soru önergesi...
Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
35.Yalova Milletvekili Yaşar
Okuyanın, Antbirlikte çalışmadan maaş aldıkları
iddia edilen kişilere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü
soru önergesi (6/304)
BAŞKAN
35 inci sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın,
Antbirlikte çalışmadan maaş aldıkları iddia edilen
kişilere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi...
Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
36.Yalova Milletvekili Yaşar
Okuyanın, et ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/305)
BAŞKAN
36 ncı sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, et
ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü
soru önergesi...
Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
37.Yalova Milletvekili Yaşar
Okuyanın, pamuk üreticilerinin desteklenmesine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/306)
BAŞKAN
37 nci sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, pamuk
üreticilerinin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi...
Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
38.Yalova Milletvekili Yaşar
Okuyanın, devlet televizyonunun bir kanalında Kürtçe yayın için
hazırlık yapıldığı iddiasına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/307)
BAŞKAN
38 inci sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, devlet
televizyonunun bir kanalında Kürtçe yayın için hazırlık
yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi...
Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
39.Yalova Milletvekili Yaşar
Okuyanın, kamu kurum ve kuruluşlarında yapılması
düşünülen atama ve nakillere ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/308)
BAŞKAN
39 uncu sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, kamu
kurum ve kuruluşlarında yapılması düşünülen atama ve
nakillere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi.
Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
40.Yalova Milletvekili Yaşar
Okuyanın, Güllük Karakolunun İran askerlerince
tarandığı iddialarına ilişkin Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/309)
BAŞKAN
40 ıncı sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın,
Güllük Karakolunun İran askerlerince tarandığı
iddialarına ilişkin Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi...
Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
41.Yalova Milletvekili Yaşar
Okuyanın, çıkarılması düşünülen vergi affı
kapsamına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/310)
BAŞKAN
41 inci sırada Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın,
çıkarılması düşünülen vergi affı kapsamına
ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi...
Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
42.Yalova Milletvekili Yaşar
Okuyanın, ülkemizin elektrik ihtiyacının hangi kaynaklardan
karşılanacağına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından sözlü soru önergesi (6/311)
BAŞKAN
42 nci sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, ülkemizin
elektrik ihtiyacının hangi kaynaklardan
karşılanacağına ilişkin, Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından sözlü soru önergesi...
Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
43. Muğla Milletvekili Zeki
Çakıroğlunun, Atatürkçü Düşünce Derneği Kastamonu-Cide
İlçe şubesince asılan bir pankartın Emniyetçe
indirildiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/313)
BAŞKAN
43 üncü sırada, Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlunun,
Atatürkçü Düşünce Derneği Kastamonu-Cide İlçe Şubesince
asılan bir pankartın emniyetçe indirildiği iddiasına
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi...
Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
44.Denizli Milletvekili Hilmi
Develinin, Denizli-Güney İlçesi-Hamidiye Köyü içme suyu projesine
ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/314)
BAŞKAN
44 üncü sırada, Denizli Milletvekili Hilmi Develinin, Denizli-Güney
İlçesi-Hamidiye Köyü içmesuyu projesine ilişkin Devlet
Bakanından sözlü soru önergesi...
Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
45.Denizli Milletvekili Hilmi
Develinin, Denizli-Yenicekent-Ertuğrul-Cindere arasındaki yolun
asfalt yapımı ve Güney-Parmaksızlar Yolu onarımına
ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/315)
BAŞKAN
45 inci sırada, Hilmi Develinin,
Denizli-Yenicekent-Ertuğrul-Cindere arasındaki yolun asfalt
yapımı ve Güney-Parmaksızlar yolu onarımına
ilişkin, Devlet Bakanından sözlü soru önergesi...
Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
46.Denizli Milletvekili Hilmi
Develinin, Denizli-Güney-Çamrak Köprüsü ve Koparan Köyü Deresi ile Karagöz
Köyü Yoluna Menfez yapımına ilşikin Devlet Bakanından sözlü
soru önergesi (6/316)
BAŞKAN
46 ncı sırada, Denizli Milletvekili Hilmi Develinin,
Denizli-Güney-Çamrak Köprüsü ve Koparan Köyü Deresi ile Karagöz Köyü yoluna
menfez yapımına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru
önergesi...
Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
47.Denizli Milletvekili Hilmi
Develinin, Denizli güney şelalesine ilişkin Turizm Bakanından
sözlü soru önergesi (6/317)
BAŞKAN
47 nci sırada, Denizli Milletvekili Hilmi Develinin, Denizli Güney
Şelalesine ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi...
Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
48.Denizli Milletvekili Hilmi
Develinin, Denizlinin bazı ilçelerinin kalkınmada öncelikli yöreler
kapsamına alınmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/318)
BAŞKAN
48 inci sırada, Denizli Milletvekili Hilmi Develinin, Denizlinin
bazı ilçelerinin kalkınmada öncelikli yöreler kapsamına
alınmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi.
Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
49.Denizli Milletvekili Hilmi
Develinin, Denizli-Güney-Ertuğrul Köyü Trafosunun büyütülmesine
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi
(6/319)
BAŞKAN
49 uncu sırada, Denizli Milletvekili Hilmi Develinin,
Denizli-Güney-Ertuğrul Köyü trafosunun büyütülmesine ilişkin Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi.
Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
50. Tekirdağ Milletvekili Enis
Sülünün, Topkapı Sarayında bulunan tarihî eserlerin envanterine
ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/320)
BAŞKAN
50 nci sırada, Tekirdağ Milletvekili Enis Sülünün, Topkapı
Sarayında bulunan tarihî eserlerin envanterine ilişkin Kültür
Bakanından sözlü soru önergesi.
Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
51. İzmir Milletvekili Zerrin
Yenicelinin, Malezyada düzenlenen Müslüman Kadın Parlamenterler
Konferansına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/321)
BAŞKAN
51 inci sırada, İzmir Milletvekili Zerrin Yenicelinin, Malezyada
düzenlenen Müslüman Kadın Parlamenterler Konferansına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi.
Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
52. Gaziantep Milletvekili Mustafa
R. Taşarın, S.S.K. Ok Meydanı Hastanesinde vuku bulduğu
iddia edilen tecavüz olaylarına ve bu konuda alınacak tedbirlere
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru
önergesi (6/322)
BAŞKAN
52 nci sırada, Gaziantep Milletvekili Mustafa Taşarın, SSK Ok
Meydanı Hastanesinde vuku bulduğu iddia edilen tecavüz
olaylarına ve bu konuda alınacak tedbirlere ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi.
Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
53. Manisa Milletvekili Tevfik
Dikerin, çiftçilerin T.C. Ziraat Bankası ve Tarım Kredi
Kooperatiflerine olan borçlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/323)
BAŞKAN
53 üncü sırada, Manisa Milletvekili Tevfik Dikerin, çiftçilerin Türkiye
Cumhuriyeti Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan
borçlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi.
Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
54. Yalova Milletvekili Yaşar
Okuyanın, Ordunun İkizce İlçesine bağlı
Yoğunoluk beldesi Belediye Başkanının DYPye geçmesi için
transfer pazarlığı yapıldığı iddiasına
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/324)
BAŞKAN
54 üncü sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, Ordunun
İkizce İlçesine bağlı Yoğunoluk Beldesi Belediye
Başkanının DYPye geçmesi için transfer pazarlığı
yapıldığı iddiasına ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi.
Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
55. Trabzon Milletvekili Hikmet Sami
Türkün, Millî Gençlik Vakfının açtığı Yaz Okulu ile
bu okulun mezuniyet törenine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/325)
BAŞKAN
55 inci sırada, Trabzon Milletvekili Hikmet Sami Türkün, Millî Gençlik
Vakfının açtığı yaz okulu ile bu okulun mezuniyet
törenine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi.
Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
56. Burdur Milletvekili Kâzım
Üstünerin, ziraî ve hayvancılık kredi faizlerine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/326)
BAŞKAN
56 ncı sırada, Burdur Milletvekili Kâzım Üstünerin ziraî ve
hayvancılık kredi faizlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi.
Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
57. Denizli Milletvekili Hilmi
Develinin, pamuk taban fiyatlarına ve birliklerine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengünün cevabı
(6/327)
BAŞKAN
57 nci sırada, Denizli Milletvekili Hilmi Develinin, pamuk taban
fiyatlarına ve birliklerine ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi.
Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Burada.
Önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Sayın Başbakan tarafından sözlü olarak
yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Hilmi
Develi
Denizli
Konu: Pamuk
taban fiyatları.
Soru 1.
Pamuk taban fiyatlarının Hükümetçe belirlenmesinde, günümüz
enflasyonunun ve ürün maliyet esasının göz önüne alınması,
üreticinin korunarak emeğinin ve alın terinin
karşılığını alabilmesi ve ürün
fiyatının bu konularla ilişkilendirilmesi gerekmez mi?
2. Taban
fiyatlarına Hükümetçe belirlenecek bir primin eklenmesi konusunda
çalışmalarınız var mıdır? Var ise, ne yöndedir?
3. Maliyete
dayalı oluşacak fiyata ek olarak ödenmesi gereken primin
uygulanması, kayıtdışı ekonominin vergi yönünden
kontrol altına alınmasını kolaylaştırabilecek
midir? Bugüne dek üretici aleyhine gelişen olumsuzluklar bu uygulamayla
giderilebilecek midir?
4. Pamuk
üreticilerinin ortağı olduğu birliklerin günümüzdeki
sağlıksız koşullarının, ürüne, üreticiye ve
dolayısıyla devlet ekonomisine verdiği zararların
giderilmesi konusunda Hükümetçe bir girişiminiz olacak mıdır?
5.
Birliklerin ürünü değerlendirebilmekten öte, üreticiyi zor durumda
bıraktığı, hakkını vermediği, hatta, sesini
duyurmakta çok yetersiz kaldığı doğru mudur? Doğru
ise, konunun ivedilikle sağlıklı ve kalıcı bir çözüme
kavuşması için yapacağınız çalışmalar neler
olacaktır?
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
DEVLET
BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Denizli Milletvekili Sayın Hilmi Develinin biraz önce
bilgilerinize arz edilen sorularına cevapları arz ediyorum.
Birinci
sualin cevabı olarak; taban fiyatlarının Hükümetçe belirlenmesi
uygulamasına son verilmiştir. Bu çerçevede, 1996-1997 alım
döneminde, pamuk alım fiyatları, ilgili birliklerce
belirlenmiştir. Fiyatların belirlenmesinde, enflasyon koşulları,
üretici maliyeti, iç ve dış piyasa fiyat düzeyi gibi kriterlerin göz
önünde bulundurulduğu bilinmektedir.
İkinci
ve üçüncü soruların cevabı olarak şu bilgiyi arz ediyorum: Prim
sistemi, yurtiçi fiyatlarının yurtdışı
fiyatlarından düşük olduğu durumlarda üreticiyi korumak
amacıyla uygulanmaktadır. Halen, yurtiçi pamuk fiyatları
yurtdışı fiyatlarının üzerinde olduğundan, teknik
olarak prim sisteminin uygulanması imkânı bulunmamaktadır.
Ayrıca, pamuk ihracatında fon ve kota uygulaması kaldırılmak
suretiyle, ürünün, serbest piyasa koşullarında değerini
bulması da sağlanmıştır.
Son olarak,
dördüncü ve beşinci soruların cevabını arz edeyim:
Birlikler, çalışma konularına giren ürünlerin
değerlendirilmesi ve üreticinin korunması bakımından
organize olmuş yegâne kuruluşlardır. Birliklerin içinde
bulundukları finansal tıkanıklıkları aşmak ve
yönetsel sorunlarını gidermek üzere yasal düzenlemeler
yapılmakta ve idarî önlemler alınmaktadır.
Bilgilerinize,
saygıyla arz ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın
Develi?..
Sayın
Develi, yerinizden; ama, sanıyorum, stenograflar sesinizi almakta
zorlanacak; biraz öne teşrif buyurur musunuz.
HİLMİ
DEVELİ (Denizli) Sayın Başkan, özellikle fiyatların
belirlenmesinde devletin etkinliği birlikler vasıtasıyla
gerçekleştirilir; çünkü, birlikler, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığına bağlıdır. Dolayısıyla,
ürünün gerçek anlamda belirlenmesi, maliyet uygulamasının tamamen
dışında bir unsur haline gelmiştir; yani, üreticinin,
ektiğinin ürün bedelini alması kesinlikle söz konusu
olmamıştır; bu birincisi.
İkincisi,
prim uygulaması, gerçekten olması gereken bir anlayış diye
düşünüyorum. Birliklerin bugünkü yapısı içerisinde, özerk
olmadığı sürece devlete bağımlı olması,
birliklerin üyeleri açısından da herhalde olumsuzlukları
sürdürecektir diye düşünüyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Develi.
58. Denizli Milletvekili Hilmi
Develinin, Tariş Genel Müdürlüğüne yapılan atamaya ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/329)
BAŞKAN
58 inci sırada yer alan, Denizli Milletvekili Hilmi Develinin,
Tariş Genel Müdürlüğüne yapılan atamaya ilişkin, Sanayi ve
Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi.
Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
59. Bartın Milletvekili Cafer
Tufan Yazıcıoğlunun, bakanlık bütçesinden dernek ve
vakıflara yapılan yardım miktarlarına ilişkin Kültür
Bakanından sözlü soru önergesi (6/330)
BAŞKAN
59 uncu sırada, Bartın Milletvekili Cafer Tufan
Yazıcıoğlunun, bakanlık bütçesinden dernek ve
vakıflara yapılan yardım miktarlarına ilişkin, Kültür
Bakanından sözlü soru önergesi.
Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
60. Yalova Milletvekili Yaşar
Okuyanın, Libya ziyaretine ilişkin
Babakandan sözlü soru önergesi (6/333)
BAŞKAN
60 ıncı sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın,
Libya ziyaretine ilişkin, Başbakandan sözlü soru önergesi.
Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
61. Yalova Milletvekili Yaşar
Okuyanın, bürokrat atamalarındaki tutumuna ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengünün cevabı
(6/334)
BAŞKAN
61 inci sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın, bürokrat
atamalarındaki tutumuna ilişkin, Başbakandan sözlü soru
önergesi.
Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Burada.
Soruyu
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
yazılı soru önergemin, Sayın Başbakan tarafından sözlü
olarak cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi
saygılarımla arz ederim.
Yaşar
Okuyan
Yalova
Sorular:
1.-
Sayın Başbakan, basına yansıyan açıklamalarında,
bürokraside yapılan atamaları, bakanların dahi haberi olmadan
kendisinin yaptığını ifade etmektedir. Bu nasıl bir
hükümet anlayışıdır ki, bakanların dahi atamalardan
haberi olmamaktadır.
2.- Bakanlar
süs olsun diye mi atanmışlardır?
3.-
Bakanların diğer işlerini de Sayın Başbakan mı
yürütmektedir?
4.-
Kapalı kapılar ardında mı hükümet edilmektedir?
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakan. (RP sıralarından alkışlar)
DEVLET
BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Yalova Milletvekili Sayın Yaşar Okuyanın biraz önce
bilgilerinize arz edilen soru önergesinde, Sayın Başbakanın
basına yansıyan açıklamalarında, bürokraside yapılan
atamaları, bakanların dahi haberi olmadan kendisinin
yaptığı ifade edilmektedir.
Sayın
Başbakanın böyle bir beyanı olmamıştır; bu beyan,
tamamen gerçekdışıdır ve Başbakanın, böyle bir
beyanda bulunması da mümkün değildir.
Malum
olduğu üzere, üst düzey bürokrat tayinleri -il müdürü, daire
başkanı, genel müdür muavini, genel müdür ve daha yukarısı-
dörtlü kararnameyle yapılmaktadır; ilgili Bakanın, Başbakan
Yardımcısının ve bilahara, Başbakanın
imzasına takdim edilmektedir. İlgili bakanın ve Başbakan
Yardımcısının imzası olmadan, zaten, bir atama
kararnamesinin Başbakanın önüne gelmesi mümkün değildir.
Dolayısıyla da, Başbakanın, bakanların haberi olmadan
atama yapması gibi bir davranış, bir uygulama kesinlikle mümkün
değildir.
Bakanlar
süs olsun diye mi atanmışlardır, Bakanların diğer
işlerini de Sayın Başbakan mı yürütmektedir, kapalı
kapılar ardında mı Hükümet edilmektedir? gibi sualleri, bir
milletvekiline veya milletvekili seviyesine yakışır şekilde
bulmuyorum.
Bakanlar,
süs olsun diye atanmamışlar. Sayın soru sahibi de bilmektedirler
ki, Türkiye, bir hukuk devletidir, Anayasaya göre hükümet edilmektedir.
Bakanların süs olsun diye atandığı veyahut da
bakanların diğer işlerinin de Başbakan tarafından
yürütüldüğü gibi hususların, soru önergesine konu dahi edilmemesi lazımdır.
İnşallah, bu tür seviyesiz suallerle bir daha karşı
karşıya kalmayız.
Hepinize
saygılarımı arz ediyorum. (RP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
Soru, cevaplandırılmıştır.
62. Yalova Milletvekili Yaşar
Okuyanın, öğretmenlerin can güvenliğine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengünün cevabı
(6/335)
BAŞKAN
62 nci sırada yer alan, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın,
öğretmenlerin can güvenliğine ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi vardır.
Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Burada.
Soruyu
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda
yazılı sorularımın Sayın Başbakan tarafından
sözlü olarak cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi
saygılarımla arz ederim.
04.10.1996
Yaşar
Okuyan
Yalova
Sorular:
1.
Sayın Başbakanın Afrika ziyareti öncesinde toplanan Bakanlar
Kurulunda, Diyarbakırda acımasızca katledilen 4 öğretmen
ve terör konusunun görüşülmemesi, bunun yerine, Sayın Çillerin
Amerikaya yapacağı gezinin konuşulması, RP-DYP Hükümetinin
öğretmenlerimize verdiği değerin bir göstergesi midir?
2. Binlerce
okul kapalı iken, eğitim ordusunun mensupları
acımasızca katledilirken, Hükümet üyelerinin yapacakları
gezileri tartışmaları ne derece doğrudur?
3.
Öğretmenlerimize sahip çıkmak için Hükümetiniz hangi önlemleri
almaktadır?
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET
BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Yalova Milletvekili Sayın Yaşar Okuyanın soru
önergesini cevaplandırmak üzere huzurunuzdayım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başbakanın Afrika ziyareti öncesinde toplanan Bakanlar Kurulunda,
Diyarbakırda acımasızca katledilen 4 öğretmen ve terör
konusunun görüşülmemesi, bunun yerine, Sayın Çillerin Amerikaya
yapacağı gezinin konuşulması, RP-DYP Hükümetinin öğretmenlerimize
verdiği değerin bir göstergesi midir şeklindeki soruyu
şöyle cevaplandırmak istiyorum:
Sayın
milletvekilleri, her Bakanlar Kurulu toplantısında tabiî ki terör
konusu gündeme gelir; terörle mücadelede alınan mesafe, yapılan
icraatlar ve alınan tedbirler her zaman Bakanlar Kurulunun gündemindedir
ve Bakanlar Kurulumuzun, Hükümetimizin bu konuda aldığı ciddî
tedbirler, Silahlı Kuvvetlerimizin gösterdiği büyük gayretler sonucu,
bugün, Türkiyede terör gündemden düşmüştür.
Bakanlar
Kurulunun gündeminde hangi konunun olması lazım geldiğini, hangi
konuların görüşüldüğünü, zannederim, sayın soru sahibi
değil, Sayın Başbakanımız tespit etmek
durumundadır.
Şehit
öğretmen ailelerine yapılan sosyal yardımları da, soru
önergesi dolayısıyla, kısaca arz etmek istiyorum: Şehit
olan öğretmenlerimizden her birinin kanunî mirasçılarına, en
yüksek devlet memuru aylığının 30 katı tutarı
olan miktar, nakdî tazminat olarak ödenmektedir.
Şehit
öğretmenlerimizin geride kalan ailelerine sahip çıkmak üzere
başlatılan Öğretmenlerarası Dayanışma ve
Yardım Kampanyası, gerek yurtiçi gerekse yurtdışındaki
öğretmenlerimiz arasında kısa sürede ve büyük
katılımla destek görmüştür.
1987
yılından itibaren şehit olan öğretmenlerimizin aileleri
tespit edilerek, bu kampanyadan elde edilen gelirden 125er milyon lira
yardım sağlanmış, bu miktar, 24 Nisan 1994ten itibaren,
her şehit ailesine ödenmek üzere 200 milyon liraya yükseltilmiştir.
1996
yılından itibaren, her şehit ailesine, ilk yardım olarak,
Millî Eğitim Vakfınca, doğrudan, 250 milyon lira sosyal
yardımda bulunulmaktadır.
İLKSAN
tarafından, şehit olan üye ilkokul öğretmeni ailelerine 40ar
milyon lira yardım yapılmaktadır.
Yardım
amacıyla, ülke genelinde kız teknik öğretim
kurumlarımızın katılımıyla düzenlenen kermes
satışlarından sağlanan gelirden her şehit ailesine
34,5 milyon lira yardım sağlanmıştır.
Nakdî
Tazminat Kanunu gereğince, şehit ailelerine, ihtiyaç ve talep
belirtmeleri halinde, ikâmet ettikleri mahalde kiralanan konutların, 10
yıl süreyle kira ücretleri Millî Eğitim Bakanlığınca
ödenmektedir.
Terör sonucu
ev ve eşyaları yakılan ve tahrip edilen öğretmenlerimiz ile
yaralanıp tedavi görmekte olan öğretmenlerimize de maddî
yardımda bulunulmaktadır.
Şimdiye
kadar, yukarıda belirtilen ölçülerde 152 şehitimizin geride kalan
kanunî mirasçılarına Millî Eğitim Bakanlığı, Millî
Eğitim Vakfı, İLKSAN ve diğer yardım
kaynaklarından toplam 31 milyar 590 milyon lira yardım
sağlanmıştır.
Ayrıca,
şehit öğretmenlerimizin isimleri okullara ve eğitim tesislerine
verilmekte; çocuklarının, istekleri doğrultusunda,
Bakanlığımıza bağlı yurt, pansiyon ve
yatılı okullara yerleştirilmesi yapılmakta; aile
fertlerinin, öğretmenevi ve diğer sosyal tesislerimizden, üyemiz
statüsünde ve öncelikli olarak yararlanmaları sağlanmaktadır.
Şehit
olan öğretmenlerimizi bir daha rahmetle anıyor, kederli ailelerine
tekrar başsağlığı diliyor, saygılar sunuyorum.
(RP ve DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Soru
cevaplandırılmıştır.
63. Yalova Milletvekili Yaşar
Okuyanın, Mısır ziyaretine ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/336)
BAŞKAN
63 üncü sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyanın,
Mısır ziyaretine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi.
Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
64. Burdur Milletvekili Kâzım
Üstünerin, bir beyanına ilişkin Dışişleri Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/337)
BAŞKAN
64 üncü sırada, Burdur Milletvekili Kâzım Üstünerin, bir
beyanına ilişkin Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi.
Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
65. Rize Milletvekili Ahmet Kabilin,
Karadeniz Samsun-Sarp yol yapımına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından sorusu ve Devlet
Bakanı Ahmet Cemil Tunçun cevabı (6/338)
BAŞKAN
65 inci sırada, Rize Milletvekili Ahmet Kabilin, Karadeniz, Samsun-Sarp
yolu yapımına ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından sözlü soru önergesi.
Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Burada.
Soruyu
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sayın Bayındırlık Bakanı
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için
gereğini saygılarımla arz ederim.
Ahmet
Kabil
Rize
Yapımı
yıllardır yılan hikâyesine dönen Karadeniz sahil yolunun 536
kilometrelik Samsun-Sarp arası duble yol olarak yapılacağı
ve bir kısım ihalelerin yapıldığı bilinmektedir;
ancak, bu güzergâhta gerekli çalışma yapılmamaktadır.
Soru 1.
Samsun-Sarp yolunda kaç müteahhit çalışmaktadır? 1996
yılı ödenekleri ne kadardır?
Soru 2.
İhale ilanına çıkarılan ve dosyaları 15.7.1996
tarihinden beri bekletilen Araklı-Çayeli; Çayeli-Hopa duble yol ihaleleri
ne zaman yapılacaktır?
Soru 3.
1989dan beri yapımı devam eden bu yolun ne zaman bitirileceği
düşünülmektedir?
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
DEVLET
BAKANI AHMET CEMİL TUNÇ (Elazığ) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; Rize Milletvekili Ahmet Kabilin sözlü
sorusuna cevap vermek üzere huzurunuzda bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Samsun-Sarp
arasındaki yol yapımında 9 müteahhit firma çalışmakta
olup, 1996 yılının toplam ödeneği 4 365 412 000 000 TLdir.
Ahmet Beyin
2 nci sorusuna gelince: Araklı-Çayeli, Çayeli-Hopa yollarının
proje ve keşif çalışmaları devam etmekte olup, 1996
yılının sonunda ihaleleri yapılmıştır.
Ahmet Beyin
3 üncü sorusuna gelince: Yapımı devam eden bu yolların,
sözleşmelerindeki ödenekleri verildiğinde, beş altı
yıl içerisinde tamamlanması planlanmaktadır.
Arz eder,
saygılar sunarım. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Soru
cevaplandırılmıştır.
66. Rize Milletvekili Ahmet Kabilin,
yaş çay bedellerinin peşin ödenmesine ilişkin Devlet
Bakanından sözlü soru önergesi (6/339)
BAŞKAN
66 ncı sırada, Rize Milletvekili Ahmet Kabilin, yaş çay
bedellerinin peşin ödenmesine ilişkin Devlet Bakanından sözlü
soru önergesi vardır.
Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?..Yok.
Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir.
67. Karaman Milletvekili Fikret
Ünlünün, Karaman-Ermenek arasındaki yol yapımına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından sorusu ve Devlet
Bakanı Ahmet Cemil Tunçun cevabı (6/340)
BAŞKAN
67 nci sırada, Karaman Milletvekili Fikret Ünlünün, Karaman-Ermenek
arasındaki yol yapımına ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi vardır.
Soruyu
yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Burada.
Soruyu
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorumun, Sayın Bayındırlık ve İskân Bakanı
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Fikret
Ünlü
Karaman
Konu:
Karaman-Ermenek arası yol yapımı hakkında.
Soru:
Karaman ile ilçesi olan Ermenek arasında karayolu ağına
bağlı ulaşımı kolaylaştıracak, yani ilçe ile
ili birbirine bağlayacak bir karayolu, ne acıdır ki, yoktur.
Yıllardır, dillere destan bu çağdışı görüntü bir
türlü giderilememektedir. Vatandaş, Karamandan, ilçesi olan Ermeneke
ulaşabilmek için, İçel İl sınırları içerisinde 90
kilometre yol katetmek zorunda kalmaktadır. Karayolları Genel
Müdürlüğünün prestijiyle de bağdaşmayan bu sorunun çözümü için,
bir projeniz var mıdır; bu yolu, karayolları ağına
almayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET
BAKANI AHMET CEMİL TUNÇ (Elazığ) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; Karaman Milletvekili Fikret Ünlü Beyin
sorduğu soruya cevap vermek üzere huzurunuzda bulunuyorum; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Karaman-Ermenek
yolunun, Karaman-Bucakkışla arasındaki 39 kilometrelik kesimi,
Karayolları Genel Müdürlüğünün il ağında yer almakta olup,
asfalt sathî kaplamadır. Bucakkışla-Ermenek yolu ise, 72
kilometre uzunluğunda, platform genişliği 4-6 metre
arasında değişen düşük standartlı, maksimum 1 925
metre rakımından geçen köy yoludur. Üst yapı ve sanat
yapıları yok denecek kadar az olup, Ermenek yolunda aktif
heyelanlı kesimler de bulunmaktadır. Mevcut yolun, kısmî
onarım çalışmasıyla iyileştirilmesi söz konusu
olmayıp, 10 kilometre platform genişliğinde standart bir yol
yapılmasıyla, maliyeti, 1996 yılı birim fiyatlarıyla
yaklaşık 920 milyar TLdir. Ayrıca, Bucakkışla-Ermenek
yolunun karayolları ağına alınması konusunda gerekli
işlemlere başlanmıştır.
Arz eder,
saygılar sunarım. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın
Ünlü?..
FİKRET
ÜNLÜ (Karaman) Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorsunuz.
Soru
cevaplandırılmıştır.
68. Karaman Milletvekili Fikret
Ünlünün, Karaman İli Ermenek İlçesi Afet Evlerinin yapımına
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sorusu ve
Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunçun cevabı (6/341)
BAŞKAN
68 inci sırada, Karaman Milletvekili Fikret Ünlünün, Karaman İli
Ermenek İlçesi afet evlerinin yapımına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi.
Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.
Soru
önergesini okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorumun Sayın Bayındırlık ve İskân Bakanı
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Fikret
Ünlü
Karaman
Konu:
Karaman İl Ermenek İlçesi afet evlerine verilecek ödenek
hakkında.
Fay
hattı üzerinde bulunan Ermenekte doğal kale biçimindeki kaya ve
dağ kütlelerinden zaman zaman büyük taş ve kaya parçaları
şehir üzerine düşmektedir. Nitekim, burada, yirmi yıl önce böyle
bir olay sonucunda 5 kişi ölmüş, bunun üzerine de, o günün hükümeti
Ermeneke afet evleri yapmaya karar vermişti. Ne yazık ki,
programlarda yer almasına rağmen, gerekli ödenek konulmadığından,
bugüne kadar yapımı da gerçekleşmemiştir. İki gün önce
oluşan ve Torosların Ermenek bölgesini de içine alan depremde,
şehir üzerine, kaya parçaları yeniden yuvarlanmıştır.
Halk, yine panik halinde, kaya diplerindeki evlerinde oturmak zorunda bırakılmaktadır.
Soru: 1996
programında yer alan afet evlerinin yapımını ne zaman
gerçekleştirmeyi düşünüyorsunuz?
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET
BAKANI AHMET CEMİL TUNÇ (Elazığ) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; Ermenek İlçe merkezindeki muhtemel
kaya düşmesi afeti nedeniyle, 1972-1974 yılları arasında,
43 konut, ihale yöntemiyle yapılıp hak sahiplerine verilmiştir.
1988, 1989
ve 1992 yılları muhtemel kaya düşmesi afetleri nedeniyle, 7269
sayılı Kanuna göre, 131 aile hak sahibi kabul edilmiş ve gerekli
borçlanmalarını da yapmışlardır. Söz konusu yer, 1996
yılı etüt proje programında yer almaktadır. Etüt proje
çalışmalarının tamamı bitirilmiştir; bütçe
yetersizliği nedeniyle, yatırım programına
alınamamıştır. Bütçe imkânları elverdiğinde,
yatırım programına alınarak konutların
yapımına başlanacaktır.
Arz eder,
saygılar sunarım.
BAŞKAN
Sayın Ünlü, bir ek açıklamanız olacak mı?
FİKRET
ÜNLÜ (Karaman) Sayın Bakana, verdikleri bilgi için çok teşekkür
ediyorum; ama, sanıyorum bir bilgi eksikliği var. Konu,
yatırım programında. Hatta bir kez ihalesi de yapıldı,
daha sonra, ödenek yetersizliğinden, müteahhit bıraktı. Bu
açıdan, o bilgi eksikliğini tamamlatırsanız memnun olurum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan, bu ek açıklamayla ilgili bir bilgi verecek misiniz?
DEVLET
BAKANI AHMET CEMİL TUNÇ (Elazığ) Hayır efendim.
BAŞKAN
Soru cevaplandırılmıştır.
69. Karaman Milletvekili Fikret
Ünlünün, bulgur ihracatına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı Lütfü Esengünün cevabı (6/342)
BAŞKAN
69 uncu sırada, Karaman Milletvekili Fikret Ünlünün, bulgur
ihracatına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi.
Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.
Soru
önergesini okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sayın Başbakan tarafından sözlü olarak
yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Fikret
Ünlü
Karaman
Konu: Bulgur
ihracatı hakkında.
Soru 1-
Türkiyede sanayi ürünü sayılması nedeniyle, sanayicinin yüzde 8
KDV ödediği bulgur, dış ülkelere ihraç edilirken tarım
ürünü sayılmaktadır. Ağır gümrük
yatırımları nedeniyle, Türk bulguru dış pazarlara çok
pahalıya satılmaktadır. Kuşkusuz, bu işlem, gümrük
birliğinin uygulamalarından kaynaklanıyor. Ancak, böyle bir
çelişkinin kaldırılması da bir zorunluluktur. Sanayicinin
büyük zarara uğradığı bu yanlış uygulamanın
düzeltilerek durumun iyileştirilmesi için bir girişiminiz olacak
mıdır? Konuyla ilgili olarak çalışmalara ne zaman
başlamayı düşünüyorsunuz?
Soru 2-
Şayet, Türkiyede tüketilirken sanayi ürünü ihraç edilirken ise
tarım ürünü sayılan bulgurun, sanayi ürünü
saydırılamaması halinde, Türkiyede de tarım ürünü
saydırmayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET
BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Karaman Milletvekili Sayın Fikret Ünlünün, Sayın
Başbakanımıza tevcih ettiği soruların
cevabını arz etmek üzere huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
6 Mart 1995
tarihli Türkiye Avrupa Birliği Gümrük Birliğinin
tanınmasına ilişkin 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi
kararıyla, 1 Ocak 1996 tarihinde, Avrupa Birliğiyle Gümrük
Birliği tesis edilmiştir. Buna göre Malların Serbest
Dolaşımı ve Ticaret Politikası başlıklı
bölümün 2 nci ve 3 üncü maddeleri, anlaşma kapsamını
belirlemekte ve malların serbest dolaşımı ve ticaret
politikasıyla ilgili hükümler, tarım ürünü dışında
kalan, Türkiyede ya da Toplulukta üretilen ya da üçüncü ülke kaynaklı
olup serbest dolaşıma konulan ürünlere uygulanır denilmektedir.
Diğer
taraftan, 17 nci ve 21 inci maddeler, işlenmiş tarım ürünleri
ithalatında uygulanacak sisteme ilişkin mevzuatı düzenlemekte
Topluluk mevzuatına uygun olarak işlenmiş tarım
ürünlerindeki sanayi ve tarım payları tespit edilmiş ve toplam
korumanın sanayi payına tekabbül eden kısmının
Topluluğa karşı sıfırlanması öngörülmüştür
demektedir.
Avrupa
Topluluğunun temelini oluşturan Roma Antlaşmasının 2
sayılı ekinde tarım ürünleri sıralanmaktadır. Bulgur,
Avrupa Birliğinde kullanılan standart nomenklatürde 1103 kod
numarasıyla tarım ürünleri içerisinde yer almaktadır. Bu
durumda, bulgurun, Avrupa Birliği ülkelerine ihracında, gümrük
birliğiyle sağlanan vergi muafiyetinin talep edilmesi mümkün
görülmemektedir.
Diğer
taraftan, gümrük birliğinin tamamlanmasına ilişkin 1/95
sayılı Türkiye-Avrupa Birliği Ortaklık Konseyi
Kararının ikinci kısım 24 üncü maddesinde Topluluk ve
Türkiye, tarım ürünleri ticaretinde birbirlerine
tanıdıkları tercihli rejimleri aşamalı olarak ve
karşılıklı avantajlar yaratacak biçimde
geliştireceklerdir. Ortaklık Konseyi, bu tercihli düzenlemelerde
yapılan iyileştirmeleri düzenli olarak inceleyecektir denilmektedir.
Buna göre, Türkiye, tarım ürünleriyle ilgili olarak tercihli rejimlerin
geliştirilmesini talep edebilir ve de bulgur için farklı bir uygulama
isteyebilir.
Diğer
taraftan, ülkemizde, bulgura uygulanmakta olan yüzde 8lik KDV
oranının tespiti Maliye Bakanlığınca
yapılmaktadır; Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının bu konuda herhangi bir düzenleme yapabilme
yetkisi bulunmamaktadır.
Bulgurun,
ülkemizde sanayi ürünü, ihracatta ise tarım ürünü olarak
değerlendirilmesi, tamamıyla, Başbakanlık Dış
Ticaret Müsteşarlığı tarafından belirlenmektedir.
Bununla ilgili Avrupa Birliğiyle imzalanan Gümrük Birliği Anlaşması
uyarınca, bulgurda sanayi payı çıkarılıp, geriye kalan
pay ise, tarım payı olarak nitelendirilmekte ve bu oran üzerinden
Avrupa Birliği ülkelerine yapılan ihracatta Gümrük Vergisi
uygulanmaktadır.
Bilgilerinize,
saygıyla arz ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın
Ünlü?..
FİKRET
ÜNLÜ (Karaman) Öyle anlaşılıyor ki, sorun devam edecek; yani,
Türkiyede üretilen bulgur, dışarıya ihraç edilirken tarım
ürünü, içeride satılırken sanayi ürünü olarak kabul edilecek. Sorun
çözülmüyor; ama, verdikleri bilgi için Sayın Bakana teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan?..
DEVLET
BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) Pek anlayamadım Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Ünlü, ek açıklamasında Sayın Bakana,
açıklaması için teşekkür ediyorum; ama, sorunun bu şekilde
devam edeceği anlaşılıyor; bulgurun, ihracatında
tarım, içerideki satışında ise, sanayi ürünü olarak kabul
edilmesinin yarattığı sorunları, bir süre daha
yaşayacağız diyor.
DEVLET
BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) Evet...
BAŞKAN
Soru cevaplandırılmıştır.
Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
70. Denizli Milletvekili Hilmi
Develinin, Sivil Havacılık Yasasına ilişkin
Ulaştırma Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Ahmet Cemil
Tunçun cevabı (6/343)
BAŞKAN
70 inci sırada, Denizli Milletvekili Hilmi Develinin Sivil
Havacılık Yasasına İlişkin Ulaştırma
Bakanından sözlü soru önergesi.
Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.
Soruyu
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sayın Ulaştırma Bakanı
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Hilmi
Develi
Denizli
Konu: Sivil
Havacılık Yasası hakkında.
Soru 1-
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün 16.5.1995 tarihli
yazısı ile Türk Kuşunun Dromader-18 tipi uçakların
uçuşunun yasaklanmasına karşın, hâlâ bu tip uçakların
uçmasına kim izin veriyor?
Soru 2-
Yasaklamaya karşın, gerçekleştirilen uçuşlardan 18 inde
kaza olduğu ve 5 kişinin yaşamını yitirdiği
hakkında bilginiz var mıdır?
Soru 3- 1988
yılında yayımlanan 2920 sayılı Sivil
Havacılık Yasasının 14 üncü maddesi gereği, kaza ve
kırım (can kaybı) raporlarının yayımlanması
esasına uygun olarak bugüne dek yapılan kazalar ve kırımlar
Resmî Gazetede rapor halinde yayımlandı mı?
Yayımlanmadı ise, nedenini açıklayabilir misiniz?
Soru 4-
Uçuşların yasaklanmasından sonra olan ve bundan sonra da
olası kazaların sorumlusu kimdir? Bu yaşamsal konu ile ilgili
olarak Bakanlığınızca ne zaman önlemler
alınacaktır?
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET
BAKANI AHMET CEMİL TUNÇ (Elazığ) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü denetim elemanlarının yapmış olduğu
incelemede, Dromader-18 tipi uçaklarda tespit edilen eksiklikler nedeniyle,
belirlenen eksiklikler giderilinceye kadar, uçuşları geçici olarak
durdurulmuştur. Daha sonra, belirlenen eksikliklerin giderilmesi
nedeniyle, uçuşları kesilmiş olan M-18 uçaklarının
uçuşlarına tekrar izin verilmiştir.
Meydana
gelen kazaların hiçbirinin, uçuşlara ara verilmesini gerektiren
eksikliklerden dolayı olmadığı, yapılan incelemeler
sonucunda belirlenmiştir. Kaza ve kırım raporları,
tamamlanmalarını müteakip, Cumhuriyet
Başsavcılığı da dahil olmak üzere, kazayla ilgili tüm
taraflara gönderilmektedir. Ayrıca, Uluslararası Sivil
Havacılık Organizasyonuna da bilgi verilmektedir. Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü, havacılık
işletmelerinin genel kabul görmüş emniyet usullerine göre
işletmecilik yapmalarının takip ve gözetimini
aralıksız sürdürmektedir.
Arz eder,
saygılar sunarım.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın
Develi, soru sahibi olarak?..
HİLMİ
DEVELİ (Denizli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Soru cevaplandırılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, sözlü sorular için Genel Kurul kararıyla
ayırdığımız 1 saatlik süremiz dolmuştur.
Şimdi,
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
Önce,
sırasıyla, yarım kalan işlerden başlıyoruz.
V. KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
1. 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu
(1/215) (S. Sayısı : 23)
BAŞKAN
926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir
Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ve Millî Savunma Komisyonu raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon?..
AHMET
FEYZİ İNCEÖZ (Tokat) Burada.
TEMEL
KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) Yok, Sayın Başkan.
BAŞKAN
Komisyon, yok.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, kendisi
buradayım diyor, grup başkanvekili yok diyor!..
TEMEL
KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) Kendisi yok; bilgi veriyor...
BAŞKAN
Tasarının görüşülmesi ertelenmiştir.
2. Yurtdışında Bulunanların
Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısı ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/569) (S. Sayısı : 209) (1)
BAŞKAN
Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında
Borçlanma Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon?..
Burada.
Hükümet?..
Burada.
Sayın
milletvekilleri, geçen birleşimde, tasarının 6 ncı maddesi
üzerinde, Demokratik Sol Parti, Cumhuriyet Halk Partisi ve Anavatan Partisi
Grupları adına konuşmalar tamamlanmıştı.
Şimdi,
6 ncı madde üzerinde söz alan diğer milletvekillerinin isimlerini
okuyorum:
Doğru
Yol ve Refah Partisi Grupları adına söz talebi yok.
Şahısları
adına, Sayın Emin Kul, Sayın Mehmet Aykaç, Sayın Kâzım
Arslan, Sayın Sıtkı Cengil, Sayın Hikmet Sami Türk.
Sayın
Emin Kul, buyurun.
Süreniz 5
dakikadır.
EMİN
KUL (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 209 sıra sayılı kanun
tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde, Anavatan Partisi
milletvekili olarak söz almış bulunuyorum. Görüşlerimi arz
etmeden evvel sizleri saygıyla selamlıyorum.
Tasarının
6 ncı maddesi de, tasarıda yer verilen para toplamaya yönelik
mantığın sergilenmesinden ibaret bir madde halindedir. Maddenin
1 nci fıkrasında, borçlanma yapanların, sadece bir ödenti
belgesini Sosyal Sigortalar Kurumuna göndermeleri yeterli görülmüştür.
Maddenin ikinci fıkrasındaki borçlanılan sürelerin deyimi,
üçüncü fıkra ile çelişmektedir. Zira, borçlanma ve borçlanılan
bir süre söz konusu olmayıp, daha önceki fiilî hizmet süresi
-borçlanacağın- ne olursa olsun, 5 000 gün
karşılığı 12 500 dolar ödenmesi, borçlanmada esastır.
Dolayısıyla, tasarının lafzından da bu
anlaşılmaktadır.
Borçlanılan
sürelerin, üç yıl geçmeden hizmet süresi olarak
değerlendirilmeyeceği hükmü ise tam bir garabettir. Hizmet süresi ile
kasanın ödeme yükümlülüğü yekdiğerine
karıştırılmıştır. Bu husus, 2829
sayılı hizmetlerin birleştirilmesiyle ilgili Kanuna da
aykırı bir husustur. Kaldı ki, yaşayanlar ile üç
yıllık bekleme süresinde ölebilecek olanlar da aynı hükme tabi
halde tutulmuşlardır ve bunun büyük sakıncaları
vardır. Ayrıca hizmet süreleri kavramı, emeklilik
dışındaki bazı işlemlerde -eş durumundan nakil,
pasaport, vize gibi birtakım işlemlerde- gerekli olmaktadır.
Borçlanan kimsenin, borçlandığı sürelerin, bu tür işlemler
için de üç yıl süreyle geçersiz sayılmasını doğuracak
böyle bir düzenleme hiçbir mantığa dayanmamaktadır ve
sakıncalıdır.
(1) 209 S.
Sayılı Basmayazı 6.2.1997 tarihli 56 ncı Birleşim
Tutanağına eklidir.
Üçüncü
fıkrada ise, aylık bağlanması için şart koşulan 5
000 günün tamamlanmasında, sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi
olarak geçen hizmetlerin dikkate alınmayacağı hükme
bağlanmaktadır; yani, sosyal güvenlik kurumlarına tabi,
geçmiş hizmetleri ne olursa olsun, 7 nci maddede tekraren
belirtildiği gibi, borçlanacak herkesin, en az 5 000 gün
karşılığı borçlanarak, 12 500 dolar ödemesi şart
koşulmaktadır. Bu şart yerine getirildikten sonra, varsa sosyal
güvenlik kuruluşlarına tabi hizmetlerin, borçlanılan hizmetle
birleştirilebileceği öngörülmektedir. Burada, gerçek bir
birleştirme işleminden, elbette ki, böylece bahsetmek mümkün olmamaktadır.
Sosyal
güvenlik kuruluşlarına tabi hizmetleri olanların bu hizmetleri
gözardı edilerek, 5 000 gün=12 500 dolar
karşılığı borçlanmalarını zorunlu
kılmak, hizmetten yararlananlar ve yararlanacaklar arasında
nimet-külfet dengesi bakımından da eşitsizlik
yaratmaktadır. Bir örneklemeyle bu hususu açıklamak gerekirse: Sosyal
güvenlik kuruluşlarına daha önce 4 000 gün prim ödemiş kimse,
hayatının hiçbir safhasında, sosyal güvenlik
kuruluşlarından hiçbirisine bir gün dahi prim ödememiş bir
kimseyle aynı değerde tutulmakta, sistemden yararlanabilmek için, her
ikisinin de 5 000 gün karşılığı 12 500 dolar ödemesi
öngörülmektedir.
Oysaki,
sosyal güvenlik ilkelerinden birisi de, değişik sosyal güvenlik
kuruluşlarına tabi hizmetlerin birleştirilerek değerlendirilmesidir.
Dolayısıyla, bu düzenlemeden de görülmektedir ki, bir
birleştirilme işlemi söz konusu değildir. Kaldı ki, bu
kanun tasarısıyla kurulan kasa, bir borçlanma işlemi ve
gerekçesine dayalıdır. Sosyal güvenlik kuruluşlarına, daha
önce 4 000 gün prim ödemiş bir kimsenin 1 000 günün
karşılığı primi ödeyerek borçlanması ve böylece
emekli olarak aylığa hak kazanabilmesi gerekirken, amacı para
toplamak olan tasarı, borçlanma yaftası altında, borçlanma
ilkelerini berhava ederek, dinamitleyerek, komisyondan bir günde geçirilip, bu
tutarsızlıklar içinde Yüce Meclise getirilmiştir. Kaldı ki,
sosyal güvenlik kuruluşlarında norm ve standart birliğine
gidilmesinin, sözde çalışmalarının yürütüldüğü ve giderek
bu kuruluşların tek çatı altında toplanmasının
Yedinci Beş Yıllık Plan içinde hedeflendiğinin
söylendiği...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kul, lütfen, sözlerinizi toparlayın.
EMİN
KUL (Devamla) ...Uluslararası Çalışma Teşkilatına
(ILO) 1 milyon dolar karşılığı yaptırılan
sosyal güvenlikte yeni bir yapılanma arayışı
çalışmalarının, bu tasarıda imzaları olan
bakanlar tarafından açıklandığı bir dönemde, böylesine
bir düzenlemenin Meclise getirilmesinin mantığını da izah
etmek mümkün değildir.
Kaynak bulma
şaşkınlığının, sosyal güvenlik
kavramını ve esaslarını tahrip ederek, sosyal güvenlik diye
yutturulmasına müsaade edilmemelidir; dolayısıyla, bu madde
reddedilmelidir.
Teşekkür
eder, saygılar sunarım. (ANAP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kul.
Sayın
Mehmet Aykaç, buyurun. (RP sıralarından alkışlar)
Sayın
Aykaç, süreniz 5 dakikadır.
MEHMET AYKAÇ
(Çorum) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Yurtdışında
Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu
Tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde, şahsım
adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; üzerinde görüştüğümüz 209
sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı
maddesiyle, primi ödenmiş sürelerin değerlendirilmesi
düzenlenmiştir. Yasanın 3 üncü, 4 üncü ve 5 inci maddelerine göre
borçlanma yapanlar, ilk taksitlerini, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının tespit edeceği tarihte, Türkiye
Cumhuriyeti Ziraat Bankasına yatıracaklar ve taksit dekontunu
yazılı taleplerine ekleyerek, Sosyal Sigortalar Kurumuna
bildirecekler, o günden itibaren de emeklilik borçlanma takvimi
başlamış olacaktır. Dilekçe verme şekil
şartı bulunduğundan, dekontun dilekçeye eklenmesi,
müracaatın zamanında yapıldığını
göstermektedir ve postadaki gecikmeler böylece itibara alınmayacak,
dekontun üzerindeki tarihe itibar edilecektir. Böylelikle, vatandaşın
lehinde bir uygulama yapılmış olacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yine, üzerinde
görüştüğümüz tasarının 6 ncı maddesi, aylık
bağlanacak kişinin üç taksitten oluşan borçlanma sürecini
tamamladıktan sonra üç yıl beklemesini öngörmekte ve bu üç yılın
sonunda, sosyal güvenlik açısından 5 000 gün hizmeti var kabul
edilerek emekliliğe hak kazanmaktadır.
Sayın
milletvekilleri, bu tasarıya göre, borçlanma yapanların hizmet
süreleri diğer sosyal güvenlik kuruluşlarında geçen
hizmetleriyle birleştirilemeyecek; fakat, adı geçen sosyal güvenlik
kuruluşları 2829 sayılı Kanuna göre birleştirme
işlemini yapabileceklerdir. Bunu gözardı etmemek gerekir.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; bu kanunu yürütmek için ayrıca
bir teşkilat kurulmamıştır. İlgisi
olmadığı halde bu kanunu yürütme işlemlerini Sosyal
Sigortalar Kurumu yapacaktır. Dolayısıyla, yeni bir kurum kurma
israfından da böylelikle vazgeçilmiş olacaktır.
Bu kanun
yararlıdır, hayırlıdır.
Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (RP ve DYP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Aykaç.
6 ncı
madde üzerinde görüşmeler tamalanmıştır.
6 ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum...
AYHAN FIRAT
(Malatya) Karar yetersayısının aranmasını istiyorum.
BAŞKAN
Özür dilerim... Önergeler var...
NİHAT
MATKAP (Hatay) Sayın Başkan, zaten naylon önergeler, çekerler
birazdan.
BAŞKAN
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz, Yurtdışında Bulunanların Sosyal
Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 6
ncı maddenin birinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Cemalettin
Lafçı Murtaza
Özkanlı Mustafa Köylü
Amasya Aksaray Isparta
Cafer
Güneş Memduh
Büyükkılıç
Kırşehir Kayseri
Değişiklik
Önerisi:
3, 4 ve 5
inci maddelerinin esaslarına göre borçlanma yapanlar yazılı
taleplerini, primlerinin tamamının ödenmesi ve bu ödemeye ait belge
ile Sosyal Sigortalar Kurumuna yazılı olarak başvurur.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz, Yurtdışında Bulunanların Sosyal
Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 6
ncı maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Murtaza
Özkanlı Cemalettin
Lafçı Mustafa Köylü
Aksaray Amasya Isparta
Cafer
Güneş Memduh
Büyükkılıç
Kırşehir Kayseri
Değişiklik
Önerisi:
Bu kanun
hükümlerine göre borçlanma yapanlar yazılı taleplerini Sosyal
Sigortalar Kurumuna verirler.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz, Yurtdışında Bulunanların Sosyal
Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 6
ncı maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Cemalettin
Lafçı Murtaza
Özkanlı Cafer
Güneş
Amasya Aksaray Kırşehir
Mustafa
Köylü Memduh
Büyükkılıç
Isparta Kayseri
Değişiklik
Önerisi :
3, 4 ve 5
inci maddelerinin esaslarına göre borçlanma yapanların taleplerine
ait usuller tüzük ile nitelenir.
TEMEL KARAMOLLAOĞLU
(Sıvas) Önergelerini geri çekiyorlar efendim.
BAŞKAN
Okunduktan sonra efendim...
NİHAT
MATKAP (Hatay) Söylemiştim Sayın Başkan, naylon bunlar...
BAŞKAN
Buyurun.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz, Yurtdışında Bulunanların Sosyal
Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 6
ncı maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cemalettin
Lafçı Murtaza
Özkanlı Mustafa Köylü
Amasya Aksaray Isparta
Cafer
Güneş Memduh
Büyükkılıç
Kırşehir Kayseri
Değişiklik
Önerisi:
3, 4 ve 5
inci maddelerin esaslarına göre borçlanma esasları ile Sosyal
Sigortalar Kurumu birimlerine ait usuller yönetmelikle belirlenir.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz, Yurtdışında Bulunanların Sosyal
Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 6
ncı maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Cemalettin
Lafçı Murtaza
Özkanlı Mustafa Köylü
Amasya Aksaray Isparta
Cafer
Güneş Memduh
Büyükkılıç
Kırşehir Kayseri
Değişiklik
önerisi:
Bu Kanun
hükümlerine göre borçlanılarak primi ödenen günler, borçlanma
tutarının tamamen ödendiği tarihten itibaren üç yıl sonra,
primi ödenmiş süreler olarak değerlendirilir; ancak,
borçlarının tamamını ödememiş olanların primleri
ödenmiş kısım süreleri, primi ödenmiş süreler olarak
değerlendirilebilir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz,
Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında
Borçlanma Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesinin ikinci
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Cemalettin
Lafçı Murtaza
Özkanlı Mustafa Köylü
Amasya Aksaray Isparta
Cafer
Güneş Memduh
Büyükkılıç
Kırşehir Kayseri
Değişiklik önerisi:
Bu Kanun hükümlerine göre borçlanılarak primi
ödenen günler, borçlanma tutarının tamamen ödendiği tarihten
ancak dört yıl sonra, primi ödenmiş süreler olarak
değerlendirilir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz,
Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında
Borçlanma Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesinin ikinci
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Cemalettin
Lafçı Murtaza
Özkanlı Mustafa Köylü
Amasya Aksaray Isparta
Cafer
Güneş Memduh
Büyükkılıç
Kırşehir Kayseri
Değişiklik önerisi:
Bu Kanun hükümlerine göre borçlanılarak primi
ödenen günler, borçlanma tutarının tamamen ödendiği tarihi takip
eden yılbaşından itibaren primi ödenmiş süreler olarak
değerlendirilir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz,
Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma
Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesinin ikinci
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Cemalettin
Lafçı Murtaza
Özkanlı Cafer
Güneş
Amasya Aksaray Kırşehir
Mustafa
Köylü Memduh
Büyükkılıç
Isparta Kayseri
Değişiklik önerisi:
Bu Kanun hükümlerine göre borçlanılarak primi
ödenen günler, borçlanma tutarının tamamen ödendiği tarihten
ancak beş yıl sonra, primi ödenmiş süreler olarak
değerlendirilebilir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz,
Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında
Borçlanma Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesinin üçüncü
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Cemalettin
Lafçı Murtaza
Özkanlı Mustafa Köylü
Amasya Aksaray Isparta
Cafer
Güneş Memduh
Büyükkılıç
Kırşehir Kayseri
Değişiklik önerisi:
Sosyal
güvenlik kuruluşlarına tabi olarak geçen hizmet süreleri ikinci
fıkra hükmüne göre değerlendirilen süreler ile birleştirilmek
suretiyle bu Kanun hükümlerine göre aylık bağlanamaz.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz, Yurtdışında Bulunanların Sosyal
Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 6
ncı maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Cemalettin
Lafçı Murtaza
Özkanlı Cafer
Güneş
Amasya Aksaray Kırşehir
Mustafa
Köylü Memduh
Büyükkılıç
Isparta Kayseri
Değişiklik
önerisi:
Sosyal
güvenlik kuruluşlarına tabi olarak geçen hizmet süreleri ikinci
fıkra hükmüne göre değerlendirilen süreler ile birleştirilmek
suretiyle bu Kanun hükümlerine göre aylık bağlanamaz. Ancak ikinci
fıkra hükmüne göre değerlendirilen süreler 7 nci madde
şartına bağlı olarak borçlanma yapan sosyal güvenlik
kuruluşlarında geçen hizmet süreleri ile 2829 sayılı Kanun
hükümlerine göre Kasaca birleştirilebilir.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz, Yurtdışında Bulunanların Sosyal
Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 6
ncı maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Cemalettin
Lafçı Murtaza
Özkanlı Cafer
Güneş
Amasya Aksaray Kırşehir
Mustafa
Köylü Memduh Büyükkılıç
Isparta Kayseri
Değişiklik
önerisi:
Sosyal
güvenlik kuruluşlarına tabi olarak geçen hizmet süreleri ikinci
fıkra hükmüne göre değerlendirilen süreler ile birleştirilmek
suretiyle bu Kanun hükümlerine göre aylık bağlanır.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz, Yurtdışında Bulunanların Sosyal
Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 6
ncı maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Cemalettin
Lafçı Murtaza
Özkanlı Cafer
Güneş
Amasya Aksaray Kırşehir
Mustafa
Köylü Memduh
Büyükkılıç
Isparta Kayseri
Değişiklik
önerisi:
Sosyal
güvenlik kuruluşlarına tabi olarak geçen hizmet süreleri ikinci
fıkra hükmüne göre değerlendirilen süreler ile birleştirilmek
suretiyle bu Kanun hükümlerine göre aylık bağlanamaz. Ancak ikinci
fıkra hükmüne göre değerlendirilen süreler borçlanma yapanın
sosyal güvenlik kuruluşlarında geçen hizmet süreleri ile 2829
sayılı Kanun hükümlerine göre ilgili sosyal güvenlik kuruluşlarınca
birleştirilebilir.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz
Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında
Borçlanma Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesinin son
fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Cemalettin
Lafçı Murtaza
Özkanlı Cafer
Güneş
Amasya Aksaray Kırşehir
Mustafa
Köylü Memduh
Büyükkılıç
Isparta Kayseri
MURTAZA ÖZKANLI (Aksaray) Önergelerimizi geri
çekiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önergelerinizi geri çekiyorsunuz...
Sayın
milletvekilleri, maddeyi...
AYHAN FIRAT
(Malatya) Sayın Başkan, karar yetersayısının
aranmasını istiyorum.
BAŞKAN
Arayacağım efendim.
...okunan
haliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Sayın
milletvekilleri, karar yetersayısı yoktur; saat 17.30da toplanmak
üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.12
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati : 17.35
BAŞKAN :
Başkanvekili Uluç GÜRKAN
KÂTİP
ÜYELER : Zeki ERGEZEN (Bitlis), Fatih ATAY (Aydın)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 70 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
V. KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
2.Yurtdışında
Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu
Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı :209) (Devam)
BAŞKAN Yurtdışında Bulunanların Sosyal
Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısı ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
ediyoruz.
Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.
Tasarının 6 ncı maddesinin oylanması
sırasında karar yetersayının aranması
istenilmişti; ama, bulunamamıştı.
Şimdi, karar yetersayısını tekrar
arayacağım.
6 ncı maddeyi okunan şekliyle kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir, karar yetersayısı
vardır.
7 nci maddeyi okutuyorum:
Aylık Tahsisi ve Aylığın Başlangıç Tarihi
MADDE 7. Bu Kanuna göre aylık bağlanabilmesi için;
a) En az 5000 gün karşılığı borçlanarak primi
ödenmiş olması,
b) Kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş
olması,
c) 6 ncı maddenin ikinci fıkrasındaki üç tam yıl
bekleme süresinin tamamlanmış olması,
d) Sosyal Sigortalar Kurumuna yazılı istekte bulunulması,
Şartlarına bağlı olarak aylık hesabı 506
sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu hükümlerine göre yapılır.
Ancak ölüm aylığı bağlanmasında (b) bendi hükmü
aranmaz ve haksahiplerine 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu
hükümleri uygulanır.
Bu madde uyarınca 506 sayılı Kanun hükümlerine göre
bağlanacak aylığın hesaplanmasına esas göstergenin
tespitinde, prim borcunun tamamen ödendiği tarihteki gösterge tespit
tabloları uygulanır.
Birinci fıkra hükmüne göre aylık bağlananlar ile
bunların 506 sayılı Kanunun 36 ncı maddesinde belirtilen
aile bireylerine aylık bağlama tarihinden itibaren ve Türkiyede
bulundukları sürece aynı Kanunun ilgili maddelerine göre
sağlık yardımı yapılır. Bu suretle yapılan
sağlık yardımlarının giderleri Kasa tarafından
karşılanır.
Birinci fıkra hükmüne göre aylık tahsisi yapılamayan
sigortalıya veya haksahiplerine 506 sayılı Sosyal Sigortalar
Kanunu esaslarında toptan ödeme yapılır.
BAŞKAN Madde üzerinde grupları adına, Anavatan Partisi
Grubu adına Sayın Emin Kul, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Sayın Mehmet Moğultay; şahısları adına,
Sayın Emin Kul, Sayın Kâzım Arslan, Sayın Mehmet Aykaç,
Sayın Sıtkı Cengil, Sayın Hikmet Sami Türk ve Sayın
Memduh Büyükkılıç söz istemiş bulunuyorlar.
Anavatan Partisi Grubu adına Sayın Emin Kul; buyurun efendim.
EMİN KUL (İstanbul) Sayın Başkan, Grubum ve
şahsım adına yapacağım konuşmayı
birleştirebilir miyim?
BAŞKAN Efendim, son grup olsaydınız belki
birleştirebilirdik; ama, ilk grup olduğunuz için o
şansınız yok, ayrıca konuşacaksınız.
NİHAT MATKAP (Hatay) Sayın Başkan, arzu ederseniz,
önce, bizim Grup konuşsun.
BAŞKAN CHP Grubu adına, Sayın Mehmet Moğultay;
buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA MEHMET MOĞULTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Yurtdışında
Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu
Tasarısının 7 nci maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan 209 sıra sayılı tasarının adı,
Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında
Borçlanma Kanunu Tasarısıdır. Maalesef, bu yasa
tasarısı, çalışma hayatının sosyal tarafları
tarafından "Sosyal Sigortalar Kurumunun cenaze marşı
yasası" olarak adlandırılmaktadır.
Anayasamızın 2 nci maddesine göre, Türkiye Cumhuriyeti sosyal
bir hukuk devletidir. Anayasanın 60 ıncı maddesi de
"herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği
sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar"
hükmünü amirdir. Bu maddeye göre, sosyal güvenlik, vatandaşımız
için bir hak, devlet için bir görevdir. Yine, Anayasamızın 62 nci
maddesi de, devlet, yabancı ülkelerde çalışan Türk
yurttaşlarının, vatandaşlarının sosyal güvenliklerinin sağlanması
için gereken tedbirleri alır hükmünü ihtiva etmektedir.
Bu kanun tasarısı -tümü üzerinde konuşan
arkadaşlarımın da belirttiği gibi- geçmişin
borçlanması yanında, gelecek günlerin satın
alınmasını öngörmektedir. Bugüne kadar
çıkarılmış olan tüm borçlanma yasaları, geçmiş
günlerin borçlanması amacıyla çıkarılmıştır.
İlk kez bu tasarıyla, geleceği satın almak gündeme
getirilmiştir. Tasarının 3 üncü maddesini aynen okuyorum:
"Yurtdışında bulunanlar ile yurtdışında
bulunmuş olanlar..." Yüce Heyetin takdirine sunuyorum; burada,
yurttaşlık koşulu aranmamaktadır...
Daha önce, borçlanmaya ilişkin çıkarılan 3201
sayılı Yasada, 2147 sayılı Yasada, açıkça,
yurttaşlık koşulu vardır, Türk
vatandaşlığı koşulu aranmaktadır. Bu tasarıda,
borçlanmak için yurttaşlık koşulu aranmadığından,
Türkiye'de geçici olarak bulunan yabancılar da borçlanarak emekli
olabilecekler ve ülkelerine döndüklerinde de, Türkiye'den emekli
aylığı alabileceklerdir.
Bu tasarının, yurt dışında bulunan
yurttaşlarımızın istekleri doğrultusunda
hazırlandığı, kanun tasarısının genel
gerekçesinde yazılıdır. Bu gerekçe de doğru değildir.
Kaldı ki, bırakınız yurt dışında bulunan
yurttaşlarımızın isteklerinin olmasını, bu yasa
tasarısına karşı olumsuz tepkileri de bulunmaktadır.
Bu yasa tasarısıyla, amaç, ne yurt dışında
bulunan yurttaşlarımızın isteklerini yerine getirmektir
-esasen, burada, sosyal tarafların muvafakati de yoktur- ne sosyal
güvenlik sistemimizin içerisinde bulunduğu finansman sorununu çözmektir ne
de sosyal güvenlik hakkını yaygınlaştırmaktır;
burada, açıkça, asıl amaç, devletin emeklilik hakkını
satarak borçlanmasıdır ve yeni bir kaynak bulmasıdır.
Osmanlı döneminde, fetih ve sefer ideolojisi hâkimdi; Osmanlı
döneminde, sarayda kadın, hazinede para yoksa, sefere
çıkılırdı. Şimdi, Taksim'e cami için fetih sözcükleri
kullanılıyor, Hazineye para için de sefere çıkıyorsunuz ve
kaynak yaratmaya çalışıyorsunuz. Bu tasarı üzerinde, sosyal
tarafların hiçbir görüşü söz konusu bulunmamaktadır.
Esasen, yurt dışında bulunanların sosyal
güvenlikleri hakkında 1978 ve 1981 yıllarında
çıkarılan iki borçlanma yasası varken, yeniden, bu yasanın
çıkarılması doğru değildir. Esasen, yürürlükteki
yasalarda yurttaşlık koşulu aranmaktadır; yurt
dışında çalışanların yurda kesin dönüşlerinde,
iki yıl içerisinde başvurmaları halinde, borçlanma hakları
bulunmaktadır.
Şimdi, bakınız, biz, bu yasa tasarısıyla, yurt
içindekileri bitirdik; yani,
vatandaşların sorunlarını -sözde- çözmüşüz,
yurt dışında bulunanların ve vatandaş olmayanların
sorunlarını çözme peşindeyiz!.. Ülkede yerleşik
yurttaşlarımızın yüzde 26'sının sosyal güvenlik
hakkı bulunmamaktadır. Bu tasarı, bu şekliyle bile,
sağlıklı bir aktuaryel hesap yapılmadan
hazırlanmıştır.
Şimdi, tasarıya göre, aylık bağlanması için
öngörülen bekleme süresi üç yıldır. Şimdi, toplanan bu fonun, üç
yıllık bekleme süresi sonunda, nemasıyla birlikte
bağlanacak emekli aylıklarını karşılama süresini
hep birlikte hesap edelim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarıyla
beklenen fon miktarı 5 milyar dolardır. Bu 5 milyar doların
yüzde 40'ı Hazineye gidecek. 8 inci madde üzerinde konuşurken
söyleyeceğim: Anayasaya aykırıdır. 5 milyar doların 1
milyar dolarını çıktığımız zaman geriye 4
milyar dolar kalıyor.
İleride, tasarının 11 inci maddesine, paranın
nemalandırılmasına geleceğiz. Kasa gelirleriyle
taşınmaz mal alınmıyor; ancak, borçlanma senetleri
alınabiliyor, borçlanma senetlerine yatırılabiliyor. Bugünkü
koşullarda, borçlanma senetlerindeki faizlerin de düşük olduğunu
düşünürsek -ben, şöyle bir aktuaryal hesap yaptım, dikkatinize
sunuyorum- bu parayı dolar olarak korusak, yüzde 5'le bir yıllık
da faize versek; 4 milyar dolar, bir yılın sonunda 4 milyar 200
milyon dolar eder. İkinci yılın sonunda, 4 milyar 200 milyon
doların faizini yüzde 5'ten hesap edersek, 210 milyar faiz
sağlıyor. Toplam iki yıl sonundaki paranın baliğ
olduğu miktar 4 milyar 410 milyon dolar. Bu parayı da, yani, 4 milyar
410 milyon doları da, bileşik faizle, yüzde 5'ten faize
verdiğimizi düşünelim, 220 milyon dolar da faiz getirir. Üç
yılın sonunda, nakit paramız, 4 milyar 630 milyon dolar eder.
Bu üç yılın sonunda maaş bağlanacak.
Maaşın neye göre bağlanacağı burada açıkça
yazılı; Sosyal Sigortalar Kurumunun esas gösterge tespiti esas
alınacak. Bunun hesabını da, o günün koşullarında
ortalama olarak 300 dolar maaş verileceğini düşünerek
yapıyorum. 400 bin kişiye bir ayda ödenecek maaş 120 milyon
dolar eder. 120 milyon doları 12' ile çarptığımız
zaman, bir yılda 1 milyar 440 milyon dolar eder.
NİHAT MATKAP (Hatay) Sağlık yardımı da var
Sayın Bakan.
MEHMET MOĞULTAY (Devamla) Ona da geleceğim.
Üç yılın sonunda bu paranın baliğ olduğu
miktar, yani, ödeyeceğiniz maaş miktarı 4 milyar 320 milyon
eder. Demek ki, siz, aldığınız parayı
değerlendirdiniz; üç yıl maaş ödediniz, faize verdiniz,
nemalandırdınız, 4 milyar 630 milyon dolar elde ettiniz. Üç
yılda ödeyeceğiniz maaş, 4 milyar 320 milyon. Bir dört ay da ben
ekliyorum, üç yıl dört ay sonra Türkiye'nin hali, bugünkü Arnavutluk'tan daha kötü bir noktaya gelecektir.
Biraz önce arkadaşlarımın da ifade ettiği gibi,
sağlık yardımı masrafları var. Yine,
tasarımızın 7 nci maddesine göre "sağlık
yardımı yapılıyor" diyoruz. Sağlık
hizmetlerinin ne kadar pahalı olduğunu biliyoruz. Çalışma
Bakanlığı yaptığım dönemde, Sosyal Sigortalar
Kurumun en büyük ödemeleri, ilaç harcamalarıydı.
Esasen, yurt dışında çalışan
yurttaşlarımızın, Türkiye'de oturan eş ve
çocuklarının sağlık yardımı masrafları, bu
ülkelerde yapılan sosyal güvenlik sözleşmeleri uyarınca,
çalıştıkları ülkeler tarafından
karşılanıyor. Bu vatandaşlarımız, bu
tasarıya göre, borçlanarak Türkiye'den aylık almaya
başladıklarında, söz konusu sağlık yardımı
masraflarının da Türkiye tarafından karşılanması
gerekmektedir. Bu durum da dikkate alındığında, bu süre
daha da kısalmış olacaktır. Benden sonra tufan!.. O zaman,
ne yapacağız; ya Sigortanın kaynaklarına gideceksiniz ya da
devletin kaynaklarına gideceksiniz. Böylece, ülkemizde, ikinci bir süper
emeklilik yasası ya da bir bankerlik faciası yaşanmış
olacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; esasen, bugün,
ülke ekonomisi bol bol deliklerle doludur. Bu yasa tasarısıyla, ülke
ekonomisinde altıncı bir kara delik daha açılmış
olacaktır. O zaman da, bu hakkını aramaya çalışanlar,
sokaklara dökülenler diyeceklerdir ki "ey Çelik, Çelik, Çelik; ekonomide
açtın yeni bir delik!.." Şimdi, çok müsait... (CHP
sıralarından alkışlar) Dönecekler, diyecekler ki Erbakan'a
"ey Erbakan, Erbakan; atadın Necati Çelik'i Bakan!"
Şimdi, süper emeklilikle ilgili olarak, ülkede, 62 bin kişinin
yaşadığı
faciayı ben biliyorum; bize geldiği zaman, onun faturasını
biz ödedik.
Şimdi, benim merak ettiğim bir şey var; bu Hükümetin
büyük ortağı, Doğru Yol Partisinin Sayın Genel
Başkanı ekonomist. Ben, Çalışma Bakanı olduğum
zaman, 62 bin süper emekli, her gün, Bakanlığa dayanıyordu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan, lütfen toparlayın.
MEHMET MOĞULTAY (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
Ben, ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Sayın Çiller'e diyordum
ki "Sayın Bakan, bu sorunu çözelim." Sayın Bakan diyordu ki
"kaynak yok, para yok nereden verelim." Ankara'da bir toplantı
yaptılar; 20 bin kişi toplandı Ankara'ya ve Ankara'yı
perişan hale getireceklerdi. Kendileriyle görüştük,
uzlaştık "devlet, sizin hakkınızı elinizden almış,
bu hakkı size iade edeceğiz" dedik. Bir yasa çıkardık,
Sosyal Sigortalara bugün büyük yük haline geldi.
Şimdi, düşünüyorum, 5 milyar para topladınız -8 inci
maddede söyleyeceğiz- 1 milyarını Hazineye verdiniz; 4 milyar
dolar... Üç yıl beklediniz -Hazineden arazi alamıyorsunuz-
değerlendirdiniz, nemalandırdınız 4 milyar 630 milyon
ediyor. Maaş ödeyeceksiniz, üç yıl sonra bitecek!.. Hükümete kim
gelecek?! Siz gelirseniz size yazık, Doğru Yol Partisi gelirse ona
yazık; hiçbiriniz gelemeyeceğine göre, biz geleceğiz, bize de
çok yazık, çok!..
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar,
RP sıralarından gülüşmeler)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Moğultay.
Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Mehmet Yaşar
Ünal; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)
Sayın Ünal, söz süreniz 10 dakikadır.
DSP GRUBU ADINA MEHMET YAŞAR ÜNAL (Uşak) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Yurtdışında
Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu
Tasarısının 7 nci maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Sizleri, saygıyla selamlarım.
Kanun tasarısının 7 nci maddesi, bu yasayla sosyal
güvence kapsamına alınacakların bağlı olacakları
koşulları şöyle saymaktadır:
"a) En az 5 000 gün karşılığı borçlanarak
primin ödenmiş olması,
b) Kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş
olması,
c) 6 ncı maddedenin ikinci fıkrasındaki üç tam yıl
bekleme süresinin tamamlanmış olması,"
Bu koşullar yerine getirildikten sonra da Sosyal Sigortalar
Kurumuna, ilgilinin, kendisine aylık bağlanması için
yazılı başvuruda bulunması istenmektedir. Aylık
hesabının da 506 sayılı
Sosyal Sigortalar Kanunu hükümlerine göre belirleneceği
benimsenmiştir. Buna, prim ödemenin tamamlandığı tarihteki
gösterge tabloları uygulanacaktır.
Böyle olunca, 15 Temmuz 1997'de son taksitin ödenmiş olması
bir koşul olduğuna göre, üç yıl sonra yapılacak aylık
hesabı da Temmuz 1997'deki gösterge tablosuna göre yapılacak ve
maaş bağlanacaktır. Bu düşünce, Sosyal Sigortalar Kurumuna
mı aittir, pek bilinmiyor; fakat, herhalde, üç yıl sonra, Sosyal
Sigortalar Kurumu bu ek görevin altından kalkabilecek mi diye sormak
lazım.
Bu konuda hazırlanmış bir teknik rapor veya fizibilite
çalışması yoktur. Anlaşılan, Hükümet, üç yıl
sonra, bu işin verimli ve uygulanabilir olabilmesi konusunda fazla kafa
yormak istemiyor; bir an önce, yasayı çıkarıp buradan
beklediği kaynağa; yani, dolarlara kavuşma isteği kendisini
gösteriyor. Oysa, bütçe açığının kapanması ve yeni
kaynaklar yaratılması, böyle, borçlanma yasalarıyla falan
sağlıklı bir biçimde sağlanamaz. Burada, bu kanunun
çıkması için harcadığımız emeği ve
zamanı, ciddî bir vergi reformu yapmak, kayıtdışı
ekonominin kayda alınarak vergilendirilmesi konusunda harcasak, ülke için
daha iyi olmaz mı?
Ülkenin temel sorunlarını ele alma konusunda bu Hükümette
hiçbir siyasal irade görünmüyor. Şubat ayı içinde uzmanlarca 123
trilyon lira açık verdiği bildirilen bütçenin 9 trilyon lira fazla
verdiği şeklinde kamuoyuna bir bilgi sunulmuş olması da bir
kara mizah örneğidir.
Madem, söylediğiniz gibi elinizde fazlalık trilyonlar var,
öyleyse, önce, çiftçilere olan ürün borcunuzu ödeyin. Şekerpancarı
üreticilerine, halen, 30-35 trilyonluk borç beklemekte, pancar üreticilerine
"para yok, yerine şeker verelim" denilmektedir. Bugün, Türkiye
Cumhuriyeti tarihinde ilk defa, pancar üreticileri, geçen cumartesi günü,
Eskişehir'de, haklarını alabilmek için bir protesto
yürüyüşü düzenlemişler ve köylüyü sokağa dökmeyi bu Hükümet
başarmıştır.
Demek ki, Hükümet, bütçedeki açıkları bu borçlanma kanunuyla;
yani, dolar karşılığı emeklilik
satışıyla kapatmayı hayal etmektedir. Bunun aksini iddia
ediyorsanız ve bütçede fazlalık var diyorsanız, o halde,
memurlara yapılan adaletsiz adil düzen zamlarını -bazı
memurlara yüzde 30, bazılarına da yüzde 70'in üzerinde artış
getirilmişti- bu haksızlığı hemen düzeltin ve -tüm memurlara,
zam oranının yüzde 70'in üzerinde olmasını
sağlayın.
Ülkenin diğer sorunları üzerine; bunları çözmek için
neden gidilmiyor? İLO'ya göre, ülkemizdeki işsizlik oranı yüzde
26,6'dır. Ayrıca, OECD ülkeleri içinde işsizlik sigortası
olmayan tek ülke durumumuz da halen devam etmektedir.
Çalışanlara toplu iş sözleşmesi, grev hakkı ve
sendika kurma hakkı getiren yasa tasarılarını
hazırlamak, Refahyol Hükümetince Meclis gündemine getirmek, herhalde,
öncelikle düşünülmelidir.
Emeklilerin ve Bağ-Kur sigortalılarının da
kendilerini insanca yaşama düzeyine kavuşturacak yasal düzenlemeleri
beklediğini hatırlatıyoruz.
Bu yasa tasarısıyla üç yıl sonra emekli olacaklara, hem
emekli aylığı bağlanacak ve hem de sağlık
hizmetleri verilecektir. Oysa, toplanacak primlerin
karşılığında birikecek para, sigortalıların
dört veya beş yıllık aylığını
karşılasa bile, bu arada getirilmiş olan yükümlülükle,
onların sağlık sigortası bakımından
sağlık giderlerinin karşılanması da öngörülmektedir.
Bu halde, bu yasa ile toplanacak olan paraların dört yıl bile yetmesi
mümkün değildir. Peki, ondan sonrası ne olacaktır; yeni gelecek
hükümetlerin boynuna borç olarak kalacak, SSK'nın daha fazla
batmasına neden olacak ve fatura, gene, çalışanlara, fakir
fukaraya çıkacaktır.
Oysa, Sosyal Sigortalar Kurumuna bağlı sağlık
kuruluşları bugün bile istenen düzeyde hizmet verememektedir.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının bütçe
görüşmelerinde söyledikleri gibi, sigortalılar kuyruklarda çile
çekmekte, bir ameliyat için altı ay, bir yıl sonrası için
sıra verilmekte, emekli olanlara altı ay maaş
bağlanamamaktadır. Sosyal Sigortaların durumu bu iken,
getirilmekte olan yeni yüklerle nereye gideceğini düşünmek
lazım.
Devamlı zarar ettirilmekte olan SSK'nın ne sebeple bu durumda
olduğunun nedenlerine gelince; işçi sigorta primlerinin düzenli
toplanamaması, prim gecikme cezalarına getirilen aflar, kaçak
işçi çalıştırılması ve buna benzer nedenler
yanında, diğer çok önemli bir etken de, bu Hükümetin
karşımıza getirdiği şekilde çıkarılan ve
ilerisi düşünülmeyen borçlanma ve emeklilik kanunlarıdır. Bu
hatalardan birini de şu anda işlemeye kararlı görünüyor Refah
Yol Hükümeti.
Bu borçlanma yasaları, hükümetlere kısa vadeli kaynak olarak
düşünülmekte; fakat, ileride, Sosyal Sigortalar Kurumunun içine
düşeceği sıkıntılar göz önüne
alınmamaktadır.
Bu yasa tasarısı Mecliste görüşülürken, daha önce 3201
sayılı Yasaya göre emeklilik anlaşması yaparak, günde 1
dolardan ödemelerine devam eden sigortalıların da günlük prim ücreti
2,5 dolara yükseltilerek, bu kişilere haksızlık
yapılmıştır. Oysa, hukuk devletinde müktesep hak diye bir
olay vardır. Bu uygulama, bunlara daha önce verilmiş olan bu sözlerin
Hükümet tarafından iptal edilmesi anlamına gelir ki, o da, hukuk anlayışına
tamamen aykırı bir uygulamadır ve onlar, müktesep hakkı
kullanamadıkları için, geri kalan süre içinde, günlük 2,5 dolar
üzerinden prim ödemesi yapacaklardır. Oysa, bu
vatandaşlarımız bizleri arıyor ve kendileri, daha önce
anlaşmayı yapmış oldukları için, ödemelerine 1 dolar
üzerinden devam etmek istiyorlar.
Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı,
Bakanlığının 1997 bütçe görüşmelerinde, Sosyal
Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı gibi sosyal
güvenlik kuruluşlarının tek bakanlık çatısı
altında birleştirilerek, daha iyi koordinasyon ve hizmet
sağlanacağını, bununla ilgili adımların
atılacağını söylemişlerdi. Oysa, bu yasa
tasarısı Meclisten geçerse, bunun tersi yapılmış ve
dördüncü bir sosyal güvenlik kasası kurulmuş olacak; yani, bir araya
getirilemeyen Emekli Sandığı, Bağ-Kur ve SSK gibi üç sosyal
güvenlik kuruluşuna ilave dördüncü bir kurum ortaya çıkacak ve
koordinasyon daha da zorlaşacaktır.
Bu kanun tasarısının 7 nci maddesinin (d) bendinde,
kanunun birinci fıkra hükmüne göre aylık bağlananlar ile
bunların 506 sayılı Kanununun 36 ncı maddesinde belirtilen
aile bireylerine aylık bağlama tarihinden itibaren ve Türkiye'de
bulundukları sürece, aynı Kanunun ilgili maddelerince
sağlık yardımı yapılacağı ve bu
yardımların giderlerinin Kasa tarafından
karşılanacağı yazılmaktadır.
Burada anlaşılmayan bir durum var; gerçekten, bunlar,
sağlık güvence kapsamına mı alınıyorlar, yoksa,
sağlık güvencesi yönünden sadece bir yardım mı öngörülüyor
bu da açık değildir. Bir kişinin sağlık
yardımı alması ile sağlık sigorta kapsamında
olması birbirinden çok farklı şeylerdir. Sağlık
sigortası, tüm sağlık giderlerini kapsar; yani, hastane, ilaç ve
doktor masraflarını karşılar; oysa, yardım, o
kişinin, sağlıkla ilgili yapmış olduğu ve
parasını ödeyip faturasını aldığı
sağlık giderlerinin, belli bir oranda, sadece bir
kısmının karşılanması demektir; ki, bu, asla tam
bir sağlık sigortası değildir. Yani, bu, yükümlülere,
doktora veya hastaneye gidin, masraflarınızı ödeyin,
faturanızı alın, daha sonra da ilgili kurumlara başvurun, o
kurumlar da, ilaç üzerinden ya da hastane üzerinden belli bir indirimi
yaptıktan sonra sizlere ödemede bulunacak demektir; ki, ilaç, hastane ve
diğer sağlık giderleri için bunun oranları da belli
olmadığı için, uygulama, tam bir muamma olacaktır. Bu
konuda da açıklık getiren ve en azından, sigortalıların
sağlık giderlerinin tümünün
karşılanacağını...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ünal, lütfen toparlayın.
MEHMET YAŞAR ÜNAL (Devamla) ...bildiren açık hükümler
getirilmelidir.
Demokratik Sol Parti olarak, Sosyal Sigortalar Kurumunun gelecekte
içerisine düşeceği sıkıntılar ve vereceği
hizmette olası kalite düşmesi göz önüne alınarak, bu
tasarıya ret oyu vereceğimizi bildirir; hepinizi
saygılarımla selamlarım. (DSP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Ünal.
Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi Grupları adına söz
talebi var mı? Yok.
Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın Emin Kul; buyurun. (ANAP
sıralarından alkışlar)
Sayın Kul, Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi
Gruplarının söz talebi olmadığı için, birinci
sıradaki şahsî söz talebinizle bu konuşmanızı
birleştiriyorum; süreniz 15 dakikadır.
ANAP GRUBU ADINA EMİN KUL (İstanbul) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 209 sıra
sayılı kanun tasarısının 7 nci maddesi üzerinde söz
almış bulunuyorum; Anavatan Partisi Grubu adına ve
şahsım adına, sizleri tekrar saygıyla selamlıyorum.
İktidar Gruplarına mensup arkadaşlarımızın
şahısları adına yaptıkları konuşmalarda,
kanun tasarısı üzerinde yaptığımız
konuşmaların ışık tutucu olmadığı
konusunda bir işaret vardı. Ben, bu işarete sadık kalarak,
değil ışık, sürekli, maddeler üzerine projektör tutarak
aksaklıkları belli etmeye gayret ediyorum; fakat, bunu algılamak,
gayet tabiî, dinleyenlerin veya tasarıyı inceleyen
arkadaşlarımızın kavramasına bağlı. Bu
nedenle, yine de, geneliyle ilgilenmeden, 7 nci maddenin düzenlenme
şeklinin ayrıntıları üzerinde görüşlerimi arz etmeye
çalışacağım.
Tasarının 7 nci maddesinin madde matlabı "Aylık
Tahsisi ve Aylığın Başlangıç Tarihi"dir. Bu maddenin
içerdiği başlıca şartlar, (a) bendine göre "en az 5
000 gün borçlanarak primi ödenmiş olması", (b) bendine göre
"kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş
olması", (c) bendine göre "üç yıllık bir bekleme
süresini aylık almaksızın tamamlamış bulunması"
olarak hükme bağlanmıştır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, 7 nci maddenin (a) bendine göre, her hal
ve şartta yapılacak borçlanmanın en az 5 000 gün
karşılığı, yani 12 500 dolar olması, aylık
bağlanması için kesin bir zorunluluktur. Bu zorunluluk, 3 üncü
maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarında yer alan ve 6 ncı
maddenin ikinci fıkrasında da işaret edilen, herhangi bir sosyal
güvenlik kurumu iştirakçisinin, daha önceki hizmetleri nedeniyle, bir
sosyal güvenlik kuruluşuna 5 000 günden az olan prim ödeme gün
sayısından arta kalan günler için, bir gün çarpı 2,5 dolar
karşılığı borçlanma yaparak 5 000 gün
şartını tamamlamak imkânını vermemekte ve 3 üncü
maddenin ikinci ve üçüncü fıkraları ile 6 ncı maddenin ikinci
fıkrasında yer alan ifadelerle, açıkça, bu çelişki ortaya
çıkmakta ve bu çatışkanlık sergilenmektedir. Bu
çatışkanlık ve çelişme, 6 ncı maddenin üçüncü
fıkrasında yer verilen hükümlerle de pekişerek somut bir biçimde
ispatlanmaktadır. Zira, 6 ncı maddenin üçüncü fıkrası
"sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi olarak geçen hizmet
sürelerinin birleştirilmek suretiyle bu kanun hükümlerine göre aylık
bağlanacağını" hüküm altına almış;
ancak, 7 nci madde şartına bağlı olarak; yani, özellikle 7
nci maddenin (a) bendindeki en az 5 000 gün karşılığı
borçlanma primi ödeyerek borçlanma yapanın, sosyal güvenlik
kuruluşlarında geçen hizmet süreleri ile 2829 sayılı Kanun
hükümlerine göre ilgili sosyal güvenlik kuruluşunca
birleştirilebileceğini hükme bağlayarak 7 nci maddenin (a)
bendine yollama yapıp, bu çelişkiyi âdeta pekiştirmiş ve
vurgulamıştır.
Bu gerçekler, bize, tasarının bir borçlanma yasası
olmaktan ziyade, her hal ve şartta 12 500 dolar ödenerek, bundan bir sonuç
alma yasası olduğunu göstermektedir. Aksi halde, 7 nci maddenin (a)
bendinin, bu kanuna göre aylık bağlanabilmesi amacıyla
başvuranlar için, en az 5 000 gün karşılığı
borçlanarak primi ödemiş olması veya hizmet sürelerini 5 000 güne
tamamlayacak gün sayısı karşılığı prim
borçlanarak ödemesi şartını içeren şekilde düzenlenmesi
gerekirdi.
Herhangi bir sosyal güvenlik kurumundaki hizmet sürelerinin üzerine, 5
000 günlük 12 500 dolar karşılığı bir ilave borçlanma
yapanlar, olsa olsa, ancak 5 000 günü aşan her 240 günlük prim için
maaş oranlarının yüzde 1 artırılmasından
faydalanabilirler. Bu konuda dahi, tasarıda yeterli bir açıklık
söz konusu değildir.
Kaldı ki, daha önce herhangi bir sosyal güvenlik kurumunda
geçmiş hizmeti olan, 5 000 günlük ilave borçlanmayı yapıp, 12
500 doları ödeyen ve yaşı, kadın ise 50, erkek ise 55
yaşını geçen bir müracaatçı aylığa hak
kazanamayacak, 7 nci maddenin (c) bendine göre, ancak borçlanmayı
tamamladığı tarihten üç yıl sonra aylığa hak
kazanabilecektir ve üç yıl içinde sağlık yardımı da,
maalesef, alamayacaktır. Hatta, bu geçmiş hizmetleri 4 999 gün olsa
da, bu durum değişmeyecektir.
Bütün bu hükümler, hem meri mevzuatla çatışan ve hem de sosyal
güvenlikle ilgili borçlanma ve hizmet birleştirmesi kavramlarına
tamamen aykırı, eşitsizlik taşıyan, uygulamada
karmaşa da yaratacak düzenlemelerdir.
7 nci maddenin dördüncü fıkrası, bu tasarıya göre
aylık bağlananların kendilerinin veya aile bireylerinin, 506
sayılı Kanundaki sağlık yardımlarından Türkiye'de
bulundukları sürece yararlanabileceklerini öngörmektedir.
7 nci maddenin dördüncü fıkrasında yer verilen
"aylık bağlanan" deyimi,
12 500 doları ödeyerek, 5 000 gün
karşılığı borçlandıktan sonra ve üç yıl
sonra aylık bağlanması halini kapsamaktadır.
Borçlananın kendisi ve yalnızca eş ve
çocuklarını ele alarak, meri mevzuata göre, 506 sayılı
Kanun açısından bakarsak, Sosyal Sigortalar Kurumuna bir gün olsun
prim ödeyen ve çalışmakta olan bir kimse, hastalık
sigortasından yararlanacağı gibi, eş ve
çocuklarının hastalığının
anlaşıldığı tarihten önceki bir yıl içerisinde en
az 120 gün hastalık sigortası primi ödemiş olması halinde, eş
ve çocukları da hastalık sigortasından yararlanır.
Oysaki, tasarıya göre, 5 000 gün karşılığı
prim ödeyenlerin ne kendisi ve ne de eş ve çocuklarının,
hastalık yardımından, borcu tamamıyla ödedikten sonra dahi
yararlanması söz konusu değildir. Kadın ise 50, erkek ise 55
yaşını doldurmasıyla, üç yıl bekledikten sonra,
kendisi, eşi veya çocukları, hastalık yardımından
ancak yararlanabilecektir.
Yurt dışında bulunan çalışanlar yönünden, bu
borçlanma tasarısının, sağlık
yardımlarını tartışmalı hale getirecek sonuçlar
doğurması da kaçınılmazdır. Ülkemizin
imzaladığı sosyal güvenlik anlaşmalarına göre, bir
vatandaşımıza iki ülkeden aylık bağlanmışsa,
sağlık yardımı, ikamet edilen ülke tarafından
yapılır. Tek ülkeden aylık bağlanmışsa,
sağlık yardımı, aylığı bağlayan ülke
tarafından karşılanır.
Tasarının 7 nci maddesinin dördüncü fıkrasında, bu
tasarıya göre borçlanarak aylık bağlananların kendilerine
ve aile bireylerine, ancak Türkiye'de bulundukları sürece sağlık
yardımı yapılabilecektir. Bu tasarıya göre borçlanıp
kendilerine aylık bağlananlar ile aile fertleri yurt
dışında kalmaya devam ederlerse, yani orada
çalışıyorlar ve herhangi bir şekilde ikamet ediyorlarsa,
kendilerine ve aile fertlerine, bulundukları ülke, sağlık
yardımını, uluslararası düzeyde imzaladığımız
sözleşmelere göre, yapmayacaktır.
Bulundukları ülkedeki sağlık yardımlarının
SSK tarafından karşılanması gibi, tasarının
sınırlama amacına aykırı bir durum da
doğacaktır. Bu halde, sağlık giderlerini borçlananlar
ödeyecek veya Sosyal Sigortalar Kurumuna yeni bir külfet olarak
yüklenebilecektir. Kurum, bu giderleri fatura da edemeyecektir; yani,
sağlık yardımları bu yönüyle tartışmalı
olarak kalacak ve bu tasarıya göre borçlananlar, sağlık yardımlarını
bu koşullar içerisinde alamama tehlikesiyle karşı
karşıya kalabilecekleri gibi, Sosyal Sigortalar Kurumuna da
sağlık yardımı fatura edilemeyecektir.
Para toplayacağız diye düşünülerek yola çıkılan
bir tasarıda, sosyal güvenlik kavramları böylesine birbirine
karıştırılırsa, işte, böylesine olumsuz sonuçlar
karşımıza çıkacaktır.
7 nci maddenin son fıkrasında da, bu tasarıya göre
borçlanma işlemini yapmış olduğu halde aylık tahsisi
yapılamayanlara toptan ödeme yapılacağı; yani, 12 500
dolarının iade edileceği kaydedilirken, 506 sayılı
Yasaya atıf yapılmıştır. Yani, toptan ödemeyle ilgili
şartlar, 506 sayılı Yasada neyse, ona göre ödeme
yapılacağı bir atıf olarak, bir gönderme yapılarak
belirtilmiştir.
506 sayılı Yasanın toptan ödemeyle ilgili 64 üncü
maddesini incelediğimizde, toptan ödemeye hak kazanmak, kadın ise 50,
erkek ise 55 yaşını doldurmuş olmakla mümkündür ve 506
sayılı Yasanın kendi mantığı içerisinde, bu
yaş sınırlaması, elbette ki, doğrudur ve geçerlidir;
ancak, burada, borçlandığı halde, aylık bağlanma
imkânı olmayanlar, maalesef, borçlandıkları 12 500 doları,
aylık bağlanma imkânı olmadığının tespit
edildiği anda geri alamayacak; ancak, 50 ve 55 yaşını
geçtikten sonra geri alabilecektir. Şimdi, bunun adına, bir toptan
ödeme demeye imkân yoktur. 506 sayılı Kanuna gönderme yapılarak
düzenlenen böylesine bir toptan ödeme formülü, maalesef, çeşitli
çatışkanlıkları, karışıklıkları ve
haksızlıkları davet edecektir. Kaldı ki, dolar cinsinden
topluca alınan bir paranın geri verilmesinde, bu paranın
yatırıldığı gündeki kur üzerinden mi, yoksa geri ödeneceği
gündeki kur üzerinden mi iade edileceği veya Türk Lirası olarak
mı, yoksa dolar olarak mı geri verileceği de meçhuldür; çünkü,
düzenleme içerisinde, böyle bir
kayıt da yer almamıştır.
Sayın milletvekilleri, görülüyor ki, düzenleme, kesin ve açık
bir telaşın ve karmaşanın doğurduğu
tutarsızlıkların eseri olarak karşımızdadır
ve bu tutarsızlıkları yansıtmaktadır.
Tasarının müzakereleri sırasında, İktidar
Gruplarına mensup bazı arkadaşlarımız, kendilerine
verilen bilgilerle, şöyle eleştirilerde bulunuyorlar: Bu
tasarının, aslında, Anavatan Partisi ve Doğru Yol
Partisinin üç aylık koalisyon döneminde hazırlanan bir
tasarının aynısı olduğu ifade ediliyor. Ben,
kesinlikle ifade ediyorum ki, bu, doğru değildir; bu,
yanlış bir bilgilendirmedir; çünkü, yurt dışında
çalışanlarla ilgili, 3201 sayılı Kanun üzerinde, üç
aylık koalisyon dönemi sırasında yapılan çalışma,
tamamen, bu çalışmanın dışındadır, böylesine
bir kasa kurulmasına ilişkin değildir; düzenleme, baştan
aşağıya, bu tasarının hiçbir hükmüyle paralellik
taşımamaktadır.
Yine, bu eleştiriler içerisinde "bu kanun
tasarısının Sosyal Sigortalar Kurumuyla ilgisi yok; niçin Sosyal
Sigortalar Kurumunun üzerine yıkılacakmış, Sosyal
Sigortalar Kurumuyla ilgilendirilerek niçin eleştiri
yapılıyor" deniliyor. Eğer, Sosyal Sigortalar Kurumuyla
ilgisi yoksa, niçin, tasarıda, bu tasarının uygulamasıyla
ilgili bütün iş ve işlemlerin Sosyal Sigortalar Kurumunca
yapılacağına dair hükümlere yer verilmiştir, niçin 506
sayılı Kanuna atıflar yapılmıştır, niçin
sosyal sigortalarla ilgili birleştirme kanunlarına atıflar
yapılmıştır?.. Sosyal Sigortalar Kurumuyla elbette ki
ilgisi vardır. Gerek atıflar gerekse işlemler, bunu, apaçık
göstermektedir.
Yine eleştiriler içerisinde deniliyor ki, bu kanun
tasarısının işçilerle de işverenlerle de ilgisi
yoktur; dolayısıyla, işçilerin veya işveren
teşkilatlarının görüşünü almak ihtiyacı veya onların
görüşünü birleştirmek ihtiyacında değiliz. Bu kanun
tasarısının işçilerle ilgisi vardır, işverenlerle
de ilgisi vardır; çünkü, işçiler ve işverenler, aslında, bu
kanun tasarısının sonuçlarının üzerine
yıkılacağı Sosyal Sigortalar Kurumunun esas ve gerçek
sahipleridir.
Kaldı ki, işçilerle ilgili değilse, Çalışma
Bakanlığı niçin bu tasarıyı getirmektedir veya niçin,
bu kanunun yürütülmesiyle ilgili bütün görevler; hatta, bu kasanın
yönetimiyle ilgili hususlar Çalışma Bakanlığına terk
edilmiştir ve Çalışma Bakanlığına görev olarak
verilmiştir?.. O zaman, Hazineyle ilgili Devlet Bakanlığı
bu işi yürütürdü... İşçilerle, işverenlerle ilgisi
olduğu gayet açık ve seçiktir; zaten, tasarının metnini
incelediğinizde bu ilişkiyi de görmek mümkündür.
Dolayısıyla, arkadaşlarımızın bu konudaki
şikâyetleri, şekvaları, edindikleri yanlış bilginin
eseridir.
Biz, yine, bütün gayretimizle, bu kanun tasarısının
tespit edebildiğimiz aksaklıklarını Yüce Genel Kurula arz
etmeye gayret ediyoruz; ama, görüyorum ki, sadece geçtiğimiz 6 ncı
maddede 13 tane değişiklik önergesi İktidar Gruplarınca
verilmiştir ve sonra da geri çekilmiştir. Eğer önerge
verilmesinde tutarlı bir eylem ortaya konulmak isteniliyorsa, bu
eleştirilerimizi dikkate alarak aksayan noktaların düzeltilmesi,
İktidar Gruplarının görevi olarak kendilerine düşer; ama,
yine tekrar ediyorum, bu kanun tasarısının düzeltilecek hiçbir
hükmü yoktur, hiçbir maddesi yoktur; tümü zararlı ve bütün hükümleri
çelişkilidir.
Arz eder, saygılar sunarım. (ANAP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Kul.
Şahsı adına, Sayın Kâzım Arslan...
KÂZIM ARSLAN (Yozgat) Söz hakkımı, Sayın Memduh
Büyükkılıç'a devrediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Evet, Sayın Memduh Büyükkılıç'ın ismi
var.
Buyurun Sayın Büyükkılıç.
Sayın Büyükkılıç, süreniz 5 dakikadır.
MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 209 sıra sayılı yasa
tasarısının 7 nci maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi hürmetle selamlarım.
Yurt dışında bulunan 3 milyon
vatandaşımızı ilgilendiren, belki bir o kadar da yurt
dışından dönmüş olan vatandaşımıza sosyal
güvenlik hakkı tanıyan bir yasa tasarısını
görüşmekteyiz.
Muhalefetimiz, iyi niyetle yaptığına
inandığımız tenkitlerini, âdeta, geçmişte
yapmış oldukları çalışmaları gözardı
edercesine yapmaktadır. Örneğin, yurt dışında bulunan
vatandaşlarımız için borçlanma
karşılığı emeklilik hakkı, ilk defa, Sayın
Ecevit'in Başbakan olduğu 1978 yılındaki CHP
İktidarı döneminde, 2147 sayılı Kanunla tanınmıştır.
Bu Kanun, tam yedi yıl yürürlükte kalmıştır. Yurt
dışında bulunan vatandaşlarımız için ikinci
borçlanma kanunu, 1985 yılında, ANAP İktidarı döneminde
çıkarılmıştır;
3201 sayılı bu Kanun da halen yürürlüktedir.
"Efendim, Türkiye'de, Türk parası yok mu?!.." Doğru,
Türk parası var; ancak, bu tenkit yapanlar, daha 1985 yılında,
söz konusu kanunu, yine, dolar sistemiyle gündeme getirmiştir.
Şimdi, gerek -eski CHP diyeceğim- Sayın Ecevit'in
başında bulunduğu CHP ve gerekse ANAP Hükümetleri
dönemlerinde...
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) CHP'nin eskisi yenisi yok, hepsi
CHP! Ne demek eski CHP!
MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Devamla) Efendim, siz, artık nasıl
anlarsanız...
... Yüce Meclise getirilen tasarıların konumu
değerlendirilmeden, bu tasarıya akıl almaz şekilde
karşı çıkmanın mantığını anlamakta
gerçekten güçlük çekmekteyiz.
Efendim, denilmektedir ki, aktuaryel hesap
yapılmamıştır... Tabiî, Komisyondaki görüşmeler
sırasında -imkân olsa da gündeme getirilse- muhalefet partilerine
mensup milletvekillerimiz dahi elhak kabul etmişlerdir ki, aktuaryel denge
gerçekten kabul edilmiştir ve üç seneden önce maaş bağlanamayacağını
da orada tespit etmişlerdir. Aktuaryel hesap yapılmamış da,
günlük 2,5 dolar nasıl tespit edilmiştir acaba? Yine, aynı
şekilde, 5 000 günden daha az borçlanamayacağı prensibi
nasıl belirlenmiştir?.. 50-55 yaş sınırı niye
şart olarak konulmuştur?.. Tüm bu kıstaslar, teknik
çalışmalar ve ciddî hesaplamalar sonucu ortaya konulmuştur.
Ölen vatandaşlarımıza da, benzeri haklar, yine, aynı
şekilde, bu yasayla verilmektedir. Benzeri uygulamalar, 506
sayılı Sosyal Sigortalar Kanununda, 1479 sayılı Bağ-Kur
Kanununda, 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununda da yer
alarak, gerek askerlik borçlanmasında gerekse ölenlerin hak sahiplerine bu
hak tanınmıştır.
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; 3201
sayılı Kanunda, yurt dışında ve yurt
dışından kesin dönüş yaparak ölenlerin geride kalan hak
sahiplerine borçlanma hakkı tanınmış. Aynı hak bu
tasarıda da düzenlenmiştir. Şimdi, bazı
arkadaşlarımız "bu yasayla ölüye emeklilik getiriliyor"
demek suretiyle, âdeta, diğer yasalarla da dalga geçmektedir. Tabiî, kendileri
yapınca doğru; ama, 54 Hükümetimiz yapınca yanlış
kabul edilmektedir.
Burada, değerli Meclisin önemli görevlerinden biri olarak,
Anayasada yer alan kanun yapma hakkını kullanmaktayız.
Tasarıyı iyice okuduğumuzda, söz konusu eleştirilerin
yerinin olmadığını hep birlikte görmekteyiz.
Tasarıyla ilgili olarak yapılan eleştiri
konularından biri de, kaynak paketi olduğu konusudur. Bu
eleştiriye cevap vermeden, 1978 yılını
hatırlayalım... 70 sente muhtaç olunduğu dönemde, o tür yasalar,
acaba, hangi amaçla çıkarılmıştı?.. O yasayı
çıkaranlara buradan sormak istiyorum.
Görüşmekte olduğumuz tasarı, sosyal güvenlik
bakımından bir borçlanma tasarısıdır; elbette ki,
devlet güvencesindedir. Tasarı, SSK kurallarına göre, sosyal sigorta
kurallarına göre hazırlanmış, uzun süreli aktuaryel
hesaplara dayandırılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Büyükkılıç, lütfen
toparlayınız.
MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Devamla) Toparlıyorum Değerli
Başkanım.
Sonuç olarak, 1 dolarla 1985 yılından beri ayakta tutulan bir
yasa varken, 2,5 dolarla, aktuaryel dengeleri, hesapları
yapılmış olan bir yasa, inanıyorum ki -endişe edenlere
sesleniiyorum -çok daha fazla ayakta kalacaktır. Yurt
dışında bulunan ve yurt dışında bulunmuş
oldukları...Bunu yalnız Almanya'da çalışan
insanlarımız olarak düşünmek herhalde yanlış olsa
gerektir; 28 ülkede Türk işçisi bulunmaktadır. Bu görüşlere
uygun olarak, Anayasanın 62 nci maddesinde yer alan devlet görevinin
yapıldığı kanaatindeyiz.
Bu tasarının yasalaşmasının
vatandaşlarımız tarafından sabırsızlıkla
beklendiğini biliyor; en kısa zamanda, inşallah, Yüce
Meclisimizde kabul edileceğini umuyor; sizleri tekrar saygıyla
selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Büyükkılıç.
HİKMET ULUĞBAY (Ankara) Sayın Başkan...
BAŞKAN Buyurun Sayın Uluğbay.
HİKMET ULUĞBAY (Ankara) Sayın Başkan, hatibin
konuşmaları sırasında, 1980 öncesinde Sayın Ecevit'in
Başbakanlığında çıkarılan yasaya yapılan
atıflar gerçekleri yansıtmamaktadır. Bu nedenle, zabıtlara
doğru geçmesi için, kürsüden veya buradan
bazı açıklamalarda bulunmak istiyorum...
BAŞKAN Lütfen, çok kısa olarak, yerinizden...
HİKMET ULUĞBAY (Ankara) Bir defa, 1980 öncesinde,
yurtdışı emeklilik kanunu -Sayın Ecevit'in
Başbakanlığında- bu
Meclisten çıktığında yurt dışına giden
işçilerimizin, o ülkelerde oluşmuş ve yerleşmiş bir
emeklilik hakkı yoktu. Dolayısıyla, oraya geçici olarak
gitmiş insanlarımızın yarınlarını güvence
altına alacak bir mekanizma kurulmuştur; bu bir.
İkincisi, o tarihlerde çıkarılan sosyal güvenliğe
ilişkin düzenlemelerde, devlet bütçesine gelir sağlama motifi yoktu;
bugünkü düzenlemede, o şekilde toplanan paralardan yüzde 20'sinin devletin
bütçesine gelir sağlanması motifi vardır. Dolayısıyla,
felsefe farklılığı vardır.
Çarpıtılan gerçeklerin zabıtlara düzgün
yansıması için bu açıklamayı yapma zorunluluğunu
hissettim; teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Uluğbay.
ALİ DİNÇER (Ankara) Sayın Başkan, sayın
hatip, eski CHP yeni CHP gibi bir tanımlama yaptı; bu hatanın
düzeltilmesi için söz aldım.
9 Eylül 1923'te kurulan CHP, daha sonra, 1980'deki kapatılma
antidemokratik işlevini, siyasî partilerin açılması
kararıyla, sona erdirmiş, tekrar hayata geçebilmiş, 9 Eylül
1923'ten beri Türkiye'nin kaderinde rol oynayan bir partidir; eskisi yenisi
yoktur; Cumhuriyet Halk Partisi, Cumhuriyet Halk Partisidir! (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Dinçer.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 12 önerge vardır...
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) Önergeleri geri çekiyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önergeler geri çekilmiştir.
NİHAT MATKAP (Hatay) Naylondur, alırlar Sayın
Başkan.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza sunuyorum...
AYHAN FIRAT (Malatya) Karar yetersayısının
aranmasını istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Karar yetersayısının aranmasını
istiyorsunuz.
Maddeyi okunan şekliyle kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Sayın milletvekilleri, çok küçük bir farkla karar yetersayısı
yoktur.
Birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati
: 18.28
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati : 18.33
BAŞKAN :
Başkanvekili Uluç GÜRKAN
KÂTİP
ÜYELER : Zeki ERGEZEN (Bitlis), Fatih ATAY (Aydın)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 70 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
V. KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
2.Yurtdışında
Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu
Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı :209) (Devam)
BAŞKAN Görüşmelere kaldığımız yerden
devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükümet yerinde.
Görüşmekte olduğumuz tasarının 7 nci maddesini
oylayacağım; karar yetersayısı arayacağım.
Maddeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı
vardır; madde kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi okutuyorum:
Yurtdışı Sosyal Güvenlik Kasası
MADDE 8. Bu Kanunda öngörülen sosyal sigorta haklarının
sağlanması için Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığına bağlı Yurtdışı Sosyal
Güvenlik Kasası (Kasa) kurulmuştur. Bu Kanun hükümlerine göre
borçlanılan günlere ait primlerin tahsili ve her türlü ödemeler T.C.
Ziraat Bankasınca, nezdinde açılan Yurtdışı Sosyal
Güvenlik Kasası Hesabı adına yapılır.
T.C. Ziraat Bankası tahsil edilen prim tutarlarının %
20sini ayı içinde Yurtdışı Sosyal Güvenlik Kasası
Hesabından, Kasanın Devlet güvencesi payı olarak ve bütçeye irat
kaydedilmek üzere Hazineye aktarır.
Bu Kanun uygulamasından doğan sosyal sigorta haklarına
ait işlemler ile diğer hizmetler Sosyal Sigortalar Kurumu Genel
Müdürlüğünce yürütülür ve sosyal sigorta haklarına ait ödemeler Kasa
tarafından karşılanır.
Kasanın denetimi Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunca
yapılır. Kasa hakkında iflas hükümleri yürütülemez. Kasa
paraları ve malları Türk Ceza Kanunu bakımından Devlet
malı sayılır. Kasanın alacakları Devlet
alacağı derecesinde imtiyazlıdır. Kasanın gelirleri
ile bu Kanun hükümlerine göre bağlanan aylıklar her türlü vergi resim
ve harçtan muaftır.
BAŞKAN Madde üzerinde söz alanları okuyorum: Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın Mehmet Moğultay;
şahısları adına, Sayın Emin Kul, Sayın Mehmet
Aykaç, Sayın Kâzım Arslan, Sayın Sıtkı Cengil,
Sayın Hikmet Sami Türk, Sayın Memduh Büyükkılıç.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Mehmet
Moğultay; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Moğultay, süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA MEHMET MOĞULTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri...
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen sayın hatibi
dinleyebileceğimiz bir ortamı yaratalım.
MEHMET MOĞULTAY (Devamla) Değerli arkadaşlarım,
İktidara mensup Partilerin sözcüleri buraya geldiklerinde, bizim,
muhalefet partisi olarak bu yasa tasarısını engellemek gibi
keyfî bir davranışımız olduğunu ima etmeye
çalıştılar. Şunu bilmelisiniz ki, bizim bu konuda hiçbir
kompleksimiz yok. Hele hele, sosyal risklere karşı, kişilerin
bugünlerinin ve yarınlarının güvence altına
alındığı sosyal güvenlik sistemini savunmak, sosyal devleti
savunmak, bizim temel görevlerimiz arasındadır. Keşke ülkemizde
yaşayan bütün yurttaşlarımızın sosyal güvenlikleri
sağlanmış olsa. Bundan onur duyarız, zevk duyarız.
Şimdi, bu yasa tasarısı bir ateş söndürme, günü gün
etme, para bulma politikasıdır. Ben, biraz önce aktuaryel dengeleri
söylerken, rakamlara dayalı olarak söyledim. Hiçbir kompleksimiz yok.
Belki bu söylediklerim size acı gelebilir; ama, geleceğinize
sıhhatli gelebilir. Eğer, bunları, siz aktuaryel olarak
incelerseniz, bizim söylediklerimizin doğruluk payı ortaya
çıkacaktır. Üstelik bu üzerinde görüşmekte olduğumuz 8 inci
madde, Anayasa Mahkemesinin kararlarına aykırı bir maddedir;
çünkü, bu konuda, Anayasa Mahkemesinin kararları var.
Şimdi, buradaki temel hedef, bu yasa tasarısının
hazırlanmasındaki temel hedef, sosyal güvenliği sağlamak
değil, Hükümetin Sosyal Sigortalar Kurumu paralarına göz
koyması.
Şimdi, dünyanın bütün ülkelerinde, OECD ülkelerinde, devlet,
sosyal güvenlik sistemlerine yüzde 14 ilâ yüzde 78 arasında katkıda
bulunurken, siz, bırakınız burada katkıda bulunmayı,
fonları Hazineye aktarma peşindesiniz, böyle davranıyorsunuz.
Şimdi, ben burada duygusal konuşma falan yapmıyorum.
Bakınız, sosyal güvenlik fonlarından kamu hizmetlerine
kaynak aktarılamayacağı hususunda Anayasa Mahkemesinin 29.6.1971
gün ve 1971/19, 1971/61 sayılı kararları var. Bu
kararlarından bazı pasajlar okuyorum sizlere:
"Sosyal Sigortalar Kurumu bütçesinden..." Farketmez, bu
"sosyal güvenlik kaynakları" demek. "Sosyal Sigortalar
bütçesinden... " Çünkü, tasarının 2 nci maddesinde "sosyal
güvenlik kuruluşu" diye bir fasıl var. Buna göre, "Sosyal
Sigortalar Kurumu bütçesinden, fona aktarılacak paraların sonradan
Kuruma geri verileceği öngörülmüş değildir."
Eğer, siz, bu yasa tasarısına "yüzde 20'si Hazineye
İrat kaydedilir, sonra geri alınır" şeklinde bir hüküm
koysaydınız, Anayasa Mahkemesinin kararına uygun
düşebilirdi. Kaldı ki, Anayasa Mahkemesi kararında devam ediyor:
"..sosyal sigortalar ve sosyal yardım örgütleri kurmak devletin
ödevlerindendir. Devletin bu ödevini yerine getirmek üzere kurduğu Sosyal
Sigortalar Kurumu kaynaklarını geliştirmek ve genişletmek
yolu ile sigortalıların sosyal güvenlik haklarından olabildiğince
en iyi biçimde yararlanmalarını sağlamak yerine, bu konuda
yapılacak bir iş kalmamış gibi, devletin genel giderleriyle
karşılanması gereken gecekondu işlerinin yürütümünde sosyal
güvenlik için ayrılmış bulunan sigorta kurumu paralarının
kullanılması Anayasada öngörülmüş bulunan eşitlik ilkesiyle
de çelişmektedir." Yani, Anayasa Mahkemesi, bu kararında, bir
sosyal güvenlik kurumunun parası gecekondu işlerini yürütmek üzere
bir fona ayrılmış, bunu reddediyor ve devam ediyor, Anayasa
Mahkemesi aynı kararında diyor ki: "Şayet devlet, sigorta
işlerini gereği gibi yerine getirebiliyorsa ve ayrıca gecekondu
işleri için ayrılacak bir para kalıyorsa, bu durumda da
işçi ve işverenlerden aşırı prim alıyor
demektir." Eğer, siz, burada, 1 milyon doları Hazineye
aktarıyorsanız, o zaman, vatandaştan
aldığınız para fazla bir para. Anayasa Mahkemesi diyor ki:
"O zaman siz aşırı bir talepte bulunuyorsunuz; o zaman
aldığınız günlük 2,5 dolardan 5 000 günün
karşılığı 12 500 dolar para fazla, fazla bir para
alıyorsunuz; o zaman vatandaşa haksızlık etmiş
oluyorsunuz." Dolayısıyla, bu, tamamen, Anayasa Mahkemesinin
kararlarına aykırı bir düzenlemedir.
Bir hüküm daha var; toplanan fonun nasıl
nemalandırılacağı, 11 inci maddede açıkça
belirtilmiş. Şimdi, toplanan fonun
nemalandırılacağı açıkça belirlenmesine ve bu konudaki
idarî işlemlerin de Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından
yürütüleceği hükme bağlanmasına karşın, ayrıca,
bir Kasa Yönetimi kurulması da bir fazlalık. Buna, hukuk
literatüründe Kasa falan denilmez; buna, olsa olsa, bir tasarruf
sandığı denilir. Burada kimin görevlendirileceğini
yazmışsınız, idarî işlemleri SSK'ya havale
etmişsiniz; bir kurul daha oluşturuyorsunuz: Kasa Yönetim Kurulu.
Yani, kimilerine iş vermek maksadıyla yapıyorsunuz; bu usul de aykırıdır.
Dolayısıyla, bu yasal düzenleme, keşke, ülkede yaşayan
yurttaşlarımıza yönelik bir sosyal güvenlik düzenlemesi
olsaydı, biz bunu memnuniyetle karşılardık.
Bakınız, şimdi, dokuz aydır
İktidardasınız, Hükümetsiniz; sayısal
çoğunluğunuz var, sağlıyorsunuz. Çalışma
hayatında önemli sıkıntılar, zorluklar var; bunları
her gün yaşıyoruz; kendi dönemimde ben de yaşadım.
Şimdi, işsizlik sigortası, OECD ülkelerinin tümünde var.
Şimdi biz, çağdaşlığı yakalayacağız...
İşsizlik sigortası gibi temel müesseseler, yani,
çalışma hayatında ses getirecek müesseseler... Bugüne kadar,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında, bu konuda 50
tane tasarı hazırlanmış; bir tasarı da bendeniz
hazırladım; fakat, bunları geçiremedim. Şimdi, bunlar
reform niteliğindeki düzenlemeler, iz bırakan düzenlemelerdir. Ne
yapacaksınız şimdi; diyelim ki, yarın, kaynak bulmak için
borçlandık; üç sene, beş sene sonra insanlar sokağa dökülecek,
diyecek ki, benim hakkımı ver; param yok diyeceksiniz. Para
vermediğiniz zaman, işte, bugün o ülkelerde yaşanan tecrübeler,
günün birinde, bize acı tecrübeler olarak gelecektir. İşsizlik
sigortasını getirin; işsizlik sigortasıyla hem Sosyal
Sigortalar Kurumunu düzeltirsiniz hem de kayıtdışı
ekonomiyi kayıt altına alırsınız. Ayrıca, kendi
dönemimizde... Bakın, dokuz aydır Hükümettesiniz; yarın,
Sayın Bakan eski bir sendikacı olduğu için, Uluslararası
Çalışma Örgütünün toplantısına katılacak. Türkiye
sorgulanıyor, Türkiye, kara listede orada, aplikasyona
alınmış. Dolayısıyla, Türkiye, orada, böyle önüne
bakan bir ülke konumundadır. Benim Çalışma
Bakanlığımın ilk dokuz ayında, 7 tane önemli temel
uluslararası sözleşme getirdik; bunlardan birisi de, iş
güvencesine ilişkin sözleşmedir; 158 sayılı Sözleşme.
Bu Sözleşme çıkmış, bunun gereklerini yapın. Memur
sendikaları yasasını getirin. Yani, biraz önce de
konuşmamda ifade ettiğim gibi, para yok, hadi bir kaynak
yaratalım... Neyin kaynağını yaratıyorsunuz?! Yani,
siz, bu ülkede insanlara sosyal güvenlik hakkını vermiyorsunuz.
Bakın, ayrıca, döne döne söylüyorum, bunu Anayasa Mahkemesine
götüreceğiz, burada, Türkiye'de yaşayan
yurttaşlarımıza bir haksızlık yapıyorsunuz; bunun
hesabını meydanlarda verirsiniz. Bakın ne diyor:
"Yurtdışında bulunanlar ile yurtdışında
bulunmuş olanlar..." Hani "yurttaşlık" tabiri?!
Hani "vatandaşlık" tabiri?! Nerede
"vatandaş" tabiri; var mı?! "Borçlanma
Esasları" başlıklı 3 üncü maddeye bakın:
"Yurtdışında bulunanlar ile yurtdışında
bulunmuş olanlar..."
Bir sözcü burada dedi ki; "Cumhuriyet Halk Partisi zamanında
1978'de çıkarılan 2147 sayılı Yasa ile 1985'te Anavatan
Partisi döneminde çıkarılan 3201 sayılı Yasa."
Doğru. Bu yasalarda, açıkça yurttaşlık koşulu var,
Türk vatandaşlığı koşulu var. Yani "yurt
dışında yaşayan Türk vatandaşlarının yurda
kesin dönüşlerinde" kaydı var. Burada
"yurtdışında bulunanlar ile yurtdışında
bulunmuş olanlar..." Yani, yarın, İsrail'den buraya bir
grup gelecek...
ÖMER EKİNCİ (Ankara) İsraillileri emekli
edeceğiz!..
MEHMET MOĞULTAY (Devamla) Efendim, burada açık... Sayın
milletvekilim, ben burada size haksızlık yapmak için söylemiyorum.
Yani, Türkçe yazıyor burada: "Yurtdışında bulunanlar
ile yurtdışında bulunmuş olanlar..." Zaten, kanun
tasarısının başlığına bakın:
"Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri
Hakkında..." Hani yurtdışındaki
vatandaşlarımızın?! Hani, nerede?!.
Yurtdışında bulunanların... Yurtdışında kim
bulunacak? Yani, yurttaşlık koşulu aramıyorsunuz
"yurtdışında bulunanlar ile bulunmuş olanlar"
koşulu getiriyorsunuz.
Yani, tasarının neresinden bakarsanız bakın, elle
tutulur bir tarafı yok; ama, başta, sevindirici tarafı şu:
4-5 milyar dolar para gelecek... Size bir şey daha söyleyeyim:
Esasında, bu 5 milyar doları da hiç kimse getirip vermeyecek size.
Niye; 50 ile 55 yaş şartı var. 12 500 dolarını, 30
yaşındaki, 40 yaşındaki birisi getirip verip, onbeş
sene sonra emekliliğini beklemez; bu bir. İki, değişen
ekonomik ve sosyal koşullar karşısında, 12 500 doları
bulan kimse de, Türkiye'nin bugünkü ekonomik koşullarında, yüzde
100'ün üzerinde enflasyon olduğu bir dönemde de, bu parayı getirip
Sosyal Güvenlik Kasasına yatırmaz. Bu da ayrı bir yönü.
Göreceğiz hep birlikte.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Moğultay.
Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Mustafa Güven Karahan;
buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)
Sayın Karahan, süreniz 10 dakikadır.
DSP GRUBU ADINA MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Yurtdışında
Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu
Tasarısının 8 inci maddesi üzerinde Demokratik Sol Partinin
görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, tasarının 8 inci maddesi, bu
kanunla verilmesi öngörülen sosyal güvenlik haklarının
sağlanabilmesi için Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığına bağlı bir Yurtdışı Sosyal
Güvenlik Kasası kurulmasını hükme bağlamaktadır.
Bu tasarının 8 inci maddesine göre kurulmakta olan
Yurtdışı Sosyal Güvenlik Kasası, Emekli
Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan sonra
kurulmuş olan dördüncü sosyal güvenlik kurumu niteliğini
taşımaktadır. Bu tasarıyla kurulacak olan
Yurtdışı Sosyal Güvenlik Kasası, yeni bir sosyal güvenlik
kurumu olduğu halde, ne yazık ki kurumsal bir nitelikten
uzaktır.
Hükümet bu tasarıyla, 4 milyar dolarlık bir Kasa
kuracağı varsayımından hareket ederken, kurulacak olan
Yurtdışı Sosyal Güvenlik Kasasının kurumsal bir
yapıdan uzak olması gerçekten düşündürücüdür. Bu durum bize,
3417 sayılı Çalışanların Tasarrufa Teşvik Edilmesi
ve Bu Tasarrufların Değerlendirilmesine Dair Kanundaki yasal
boşluğu anımsatmaktadır. 3417 sayılı Kanunda,
bilindiği gibi, uygulama görevi Yüksek Planlama Kuruluna verilmişti.
Gündemimizde bulunan kanun tasarısında, kurulacak olan
Yurtdışı Sosyal Güvenlik Kasasının yönetimi, hükümetin
emrindeki bürokratlara bırakılmaktadır.
3417 sayılı Çalışanların Tasarrufa Teşviki
Yasası, kurumsallaşamamanın cezasını
çalışanlara çektirmişken, yurt dışında bulunma
mazhariyetine erişenlerin sosyal güvenlikleri hakkındaki borçlanma
kanunu tasarısıyla kurulan Kasanın da benzer nitelikler göstermesi,
biz Demokratik Sol Partilileri yeni bir çalışanlar faciası
olacak diye korkutmaktadır.
Bürokratlardan oluşan Yurtdışı Sosyal Güvenlik
Kasasının, tasarının gerekçesinde özerk olduğunun
belirtilmesine karşın, tasarının maddeleri içinde bununla
ilgili hiçbir hüküm bulunmamaktadır. Bu nasıl özerkliktir?! Zaten,
tasarıda buna ilişkin bir hüküm olsa da, ne değişecektir?!
Sosyal Sigortalar Kurumu özerk de ne oluyor?! Siyasî otoriteyi elinde
bulunduranlar, bu Kurumu kendi bildikleri gibi yönetmiyorlar mı?! Bu kanun
tasarısıyla kurulmakta olan Kasa, özerk olsa ne olur; buna karar
vermek pek kolay değil. Ayrıca, Kasanın SSK gibi kurumsal bir
yapısının olmaması da kaygılarımızın en
birinci nedenini teşkil etmekte.
Yurt dışında bulunanlar ve turistler günlük 2,5 dolar
olmak üzere, 5 000 işgünü için 12 500 dolar ödeyerek, bu Kasanın
sosyal güvenlik hizmetlerinden yararlanabileceklerdir; ancak, yararlanma, üç
yıllık bekleme süresinden sonra olabilecektir. Ayrıca, Kasanın
sosyal güvenlik hizmetlerinden yararlanabilmek için, erkeklerin 55,
kadınların da 50 yaşını doldurması
zorunluluğu bulunmaktadır. Kanun hükümlerini yerine getiren ve
yaşları da yasaya uygun olan katılımcılar, ancak
bundan sonra emekli aylığı alabilecekler ve sağlık
hizmetlerinden yararlanabileceklerdir.
Eksiklikler içeren bu yasa tasarısıyla kurulan Kasanın
uzun süre sosyal güvenlik hizmetleri verebilmesi olası değildir.
Kurulacak olan Kasanın sosyal güvenlik sisteminin sürekli olması
mümkün değildir; çünkü, sisteme yeni fon akışının
mümkün olmaması yüzünden, fona bağlı sistem sabit fon sistemi
üzerine kurulmuştur. Bu işin faturası nasıl çıkacak;
bu faturanın nasıl çıkacağını görmek için uzun
ömürlü olmaya gerek yok, hesap ortada duruyor.
Bu yasa tasarısıyla kurulmakta olan dördüncü Sosyal Güvenlik
Kasası, bu Kurumdan emekli olacaklara ilişkin düzenlemelere yer
vermemektedir. Bu sistemden emekli olacakların durumları, 506
sayılı Kanuna atıfta bulunularak çözümlenmeye
çalışılmaktadır.
Biraz önce açıkladığımız gibi, yeni kurulan
sistemin sürekliliği yoktur. Yeni sisteme yeni fon akımı
olamayacağından, sistem, sabit fonların, açıkçası, bir
defalık alınan 12 500 doların devlet güvencesi olarak kesilen 2
500 doları çıkarıldıktan sonra kalan 10 bin dolar üzerine
kurulacaktır. Bir kimseden almış olduğunuz 10 bin
doları değerlendirerek, o kişiye, 50-55 yaşında emekli
olacaksın derseniz, hiç hesap bilmiyorsunuz demektir. Ülkemizde ortalama
ömrün 70 yıl olduğunu varsayarsanız, bu kişiye en az 15
yıl boyunca ayda 12 milyon Türk Lirası emekli aylığı
verebilirsiniz. Hükümet, kaynak paketleri açıklandığı
sırada, bu Kasadan aylık bağlanacakların
aylıklarını 250 dolar olarak açıklamıştı.
Bu, 506 sayılı Yasaya göre, aşağı yukarı, en
yüksek aylığı ifade etmektedir; ancak, Kasanın sabit fon
sistemiyle kurulması göz önüne alınırsa, Hükümetin
verebileceği emekli aylığı, olsa olsa 100 dolar seviyesinde
olabilecektir. Bu olmadığı takdirde, bu tasarıyı
hazırlayanların ve bu tasarıya kabul oyu verenlerin hesap
bilmediği ortaya çıkacaktır.
Değerli milletvekilleri, hesap bilmezliğin ikinci nedeni,
iştirakçinin ölümünden sonra bakmakla yükümlü olduğu dul ve
yetimlerine de aylık bağlanması gerektiğidir; ancak, sosyal
güvenlik, sadece ve sadece emekli aylığı ödemek değildir;
tasarıda bu da unutulmuştur; çünkü, sosyal güvenliğin önemli bir
parçası da, sağlık hizmetleridir. Sağlık giderleri,
sosyal güvenlik harcamaları içerisinde en az yüzde 20 oranında bir
yer kapsamaktadır. Kasanın sosyal güvenlik hizmetlerinden
yararlanacak olanların yaşlı olduğu göz önüne
alınırsa, sağlık hizmetlerine ayrılacak olan
payın yüzde 20'lerin üzerine çıkacağı da herkes
tarafından iyi bilinmelidir.
Değerli milletvekilleri, 1997 yılı için yapılan
yüzde 30'luk ücret zammından sonra, SSK'da en yüksek emekli aylığı
32 milyon 684 bin Türk Lirasına çıkmıştır. Bundan
sonraki senelerde emekli aylığının hiç artmaması
durumunda yurtdışı emeklilik için başvuracak olanların
ödeyecekleri 12 500 dolarlık prim, bugünkü kur üzerinden, ancak altı
yedi yıllık emekli aylığı ödemeye izin verecektir;
buna sağlık giderleri de eklendiğinde, Kasa, beşinci
yıla girmeden sıfırı tüketecektir. Bundan sonra, bu
kanundan yararlanmak için müracaat edenlerin nereden emekli
aylığı alacakları boşlukta
bırakılmıştır; Hazineden mi ödenecektir, yoksa
SSK'nın sırtına mı yük bindirilecektir? Kasa
yükümlülüklerini yerine getiremeyince, TÖBANK ve İstanbul Bankası
örneklerinde olduğu gibi, yük SSK'nın sırtına binecektir.
Eğer, yük, SSK'ya yüklenecekse, SSK mensuplarının buradaki suçu
nedir? Bu sorulara yanıt vermeden, Yurtdışı Sosyal Güvenlik
Kasası yarattık demek, olsa olsa halkı aldatmaktır.
Değerli arkadaşlarım, Anayasamız uyarınca
yurttaşlarına sosyal güvenlik sağlama yükümlülüğünde
bulunan sosyal devletin, sosyal güvenlik sağlarken komisyon alması da
Anayasamıza aykırıdır. Devlet, bir ticarethane
değildir, bir ticarethane de kurmamaktadır. Devlet, bir sosyal
güvenlik kurumu kurmaktadır.
Şimdi, bütün bunları göz önüne
aldığımızda, bu Kasanın,
katılımcılarına uzun süreli sosyal güvenlik hizmeti verebileceğini
düşünmek, gerçekten mümkün değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Karahan, lütfen toparlayınız.
MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Devamla) Toparlıyorum Sayın
Başkan.
Bu durumda ne olacaktır; devlet, sosyal güvenlik güvencesi
verdiği insanlara karşı yükümlülüklerini yerine getirmek zorunda
olduğuna göre, büyük bir olasılıkla -her zaman olduğu gibi-
yükü, SSK'nın üzerine yıkacaktır.
Değerli milletvekilleri, hayallerle sorunlar çözüme
kavuşturulabilseydi, Türkiyemiz cennet olurdu sanırım.
Aydınlık ve çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine
çıkmış bir Türkiye dileğiyle hepinizi saygıyla
selamlarım. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Karahan.
Sayın milletvekilleri, saat 20.00'de toplanmak üzere, birleşime
ara veriyorum.
Kapanma Saati
: 18.58
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati : 20.00
BAŞKAN :
Başkanvekili Uluç GÜRKAN
KÂTİP
ÜYELER : Zeki ERGEZEN (Bitlis), Fatih ATAY (Aydın)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 70 inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
V. KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
2.Yurtdışında
Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu
Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı :209) (Devam)
BAŞKAN Çalışmalara kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükümet yerinde.
Görüşmekte olduğumuz tasarının 8 inci maddesi
üzerinde -Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi Gruplarının
sözcüleri yok- Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın Emin Kul; buyurun.
Sayın Kul, şahsî konuşma talebiniz de var; ikisinin
süresini birleştirerek, size, 15 dakika süre veriyorum.
ANAP GRUBU ADINA EMİN KUL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 209 sıra
sayılı kanun tasarısının 8 inci maddesi üzerinde
Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış
bulunuyorum; görüşlerimizi belirtmeden önce, sizleri saygıyla
selamlıyorum.
8 inci maddeyle, sosyal güvenlik alanında rastlanmayan "Kasa"
namı altında, bir taraftan "alındı" diğer
taraftan "ödendi" yapan bir sandık veya âdeta bir vezne,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı
olarak kurulmaktadır. Bu, bir tüzelkişilik midir, bir daire midir,
müstakil bir sigorta kuruluşu mudur, bazı işlemleri yapmakla
görevli bir memuriyet kademesi midir; nedir; belli değildir. Kasanın
nasıl işleyeceği de belli değildir. Bir anlamda bu
Kasayı sandık saysak, tasarıda yer alan işleyişi
itibariyle, bu sandığın giderek sanduka olacağı
görülmektedir.
Sosyal Sigortalar Kurumu, kendi iştirakçileri hakkındaki
işlemleri ve hizmetleri yapan bir kuruluş olup,
yaptığı hizmetler için katlandığı giderler de
kendi iştirakçilerinin primlerinden karşılanır. Sosyal
Sigortalar Kurumunun kendi iştirakçileri dışındaki kişilerle
ilişkilendirilmesi, Bakanlığa bağlı bir kasa
adına işlemler ve hizmetler yapması ve bunun sürekli olarak
Sosyal Sigortalar Kurumuna yüklenmesi, hem mantık hem de
hukukdışı bir işlemdir.
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı, Bağ-Kur,
bankaların, sigorta şirketlerinin, ticaret ve sanayi odaları ve
borsalarının kurdukları sosyal güvenlikle ilgili sandıklar
ve kuruluşlar iştirakçilerinin kayıtları Sosyal Sigortalar
Kurumu tarafından tutulmadığı gibi, bu kuruluşlar
iştirakçilerinin emeklilik, ölüm ve maluliyet aylıklarının
bağlanması, sağlık yardımlarından
yararlanması ve bunlara ilişkin şartlar da Sosyal Sigortalar
Kanunuyla farklılıklar arz etmektedir. Bunların, bütün iş ve
işlemlerinin borçlanmaları sırasında, Sosyal Sigortalar
Kurumu, fiilen ve hukuken nasıl sorumlu olacaktır ve bu hizmetleri,
özellikle birleştirme hizmetlerini nasıl yapacaktır, nasıl
bir bürokratik mekanizma işleyecektir? Kasanın emrinde böyle bir
hizmetle Sosyal Sigortalar Kurumunun yükümlendirilmesi, bizce mümkün
değildir ve bizce bütün usullere de aykırıdır.
Dolayısıyla, bu açıdan, Kasanın işlerliği söz
konusu olmayacaktır veyahut da Kasanın işlerliği, oldukça
karmaşıklık doğuracak şartlar içerisinde cereyan
edebilecektir.
Diğer yandan, 8 inci maddenin ikinci fıkrası, Ziraat
Bankasınca tahsil edilen prim tutarlarının yüzde 20'sinin,
Kasanın devlet güvencesi payı olarak ve bütçeye irat kaydedilmek
üzere Hazineye aktarılmasını hükme bağlamaktadır.
Bütün ülkelerde, sosyal güvenlik sistemine devletin çeşitli oranlarda,
değişik oranlarda katılımı söz konusudur. Hiçbir
ülkede, bu katılım oranı ne olursa olsun, az veya çok, hatta
bizim ülkemizdeki gibi pek az seviyede de olsa, katılımın
dışında toplanan primlerden devletin bir pay alması asla
söz konusu değildir. Bu pay, hangi nam altında ve hangi sebeple
alınırsa alınsın, hiçbir mantıkî, vicdanî ve sosyal
güvenlik kavramıyla ilgili bir gerekçeye dayandırılamaz.
Sosyal güvenlik sağlanması için ödenen primlerden bütçeye irat
kaydedilmek üzere Hazineye aktarma yapılması, hem Anayasanın 60,
62 ve 73 üncü maddelerine aykırıdır ve hem de sosyal güvenlik
kavramına, işlemlerine ters düşen bir uygulamadır. Esasen,
bu konuda Anayasaya aykırılık iddiasıyla verdiğimiz
bir önergemiz de söz konusudur. Önergemiz müzakereye
alındığında, hangi noktalardan aykırılık
taşıdığı hususunu Yüce Genel Kurula arz edeceğiz.
Tasarıya baktığımızda, bu aktarmaya gerekçe
olarak, Kasanın devlet güvencesi payı ileri sürülmektedir. Yani,
kesilen bu yüzde 20 ve Hazineye devredilen bu yüzde 20 oranındaki
meblağ, bir devlet güvencesi olarak kesilmesi öngörülmüş bir
meblağ olarak nitelendirilmiştir.
Bu öne sürülmekteyse de, 8 inci maddenin dördüncü fıkrasında,
Kasanın alacaklarının devlet alacağı derecesinde
imtiyazlı olduğu kaydedilmektedir. Bu, Kasanın
tahsilatını kolaylaştırmak için düşünülmüş bir
hükümdür. Kasanın alacakları, devlet alacağı hükmünde
görülecektir; ama, bu kaydedilip belirtilirken, Kasanın
borçlarının devlet güvencesinde bulunduğuna dair bir hüküm tesis
edilmemiştir. Kasanın alacağı nasıl devlet güvencesi
olarak tespit ediliyor ve tarif ediliyorsa, tanımlanıyorsa,
Kasanın borçlarının da devlet güvencesinde bulunduğuna dair
eğer bir hüküm tesis edilseydi, o zaman, ileri sürülen bu gerekçe, yani,
devlet güvencesine karşılık yüzde 20'lik primden Hazineye irat
kaydedilme gerekçesi, belki, bir anlamda tutarlı gözükebilirdi. Kaldı
ki, böyle bir işlem dahi Anayasaya aykırıdır. Böyle bir
hüküm, yani "devlet güvencesi" tasarının hiçbir maddesinde
de yer almamıştır. Kaldı ki, sosyal
sigoratcılıkta, alınan primlere karşı, karşılanacak
sosyal güvenlik haklarıyla ilgili riskler için yapılacak ödemelerin,
uzun vadeli, sağlam veri tabanına dayalı bir aktüer dengenin
sağlanması ve hesabının yapılması gerekir. Tasarı,
ba tasarıya göre borçlananlara, son taksit ödeme tarihinden üç yıl
sonra, yani -tasarıdaki hükümlere veyahut da yeni tespit edilecek
şartlara bakarsanız- Temmuz 2000 tarihinden itibaren aylık
bağlanmasını öngörmektedir; ölüm ve maluliyet
aylıkları da, bu tarihten önce doğacak bu hallerde ödenecektir;
ayrıca, sağlık yardımı da söz konusudur.
Borçlanma talebinde bulunacak olanlarla ilgili yaş, medenî durum,
bakmakla yükümlü oldukları şahıslar ve durumları, vesaire
gibi bilgilerle, alınacak primler karşılığı
karşılaşılabilecek riskler ile emeklilik, ölüm ve maluliyet
hallerindeki ödemelerin sağlıklı bir aktüer denge
hesabının yapıldığı, tasarıya
bakıldığı zaman, oldukça kuşkuludur. Bu kuşkuyu,
esasen, tasarının belkemiğinin para toplamaya yönelik amacı
doğrulamaktadır.
Devlet güvencesi olarak, belki tasarıda yer alan şu ifadelere
dayanılmak istenir: "Kasa hakkında iflas hükümleri
yürütülemez." Evet, böyle bir hüküm tasarıya konmuştur; ama, bu,
bir devlet güvencesi değildir ve bu, bir güvence olmaktan ziyade, sonuçta,
bütün yükümlülüklerin, aslında, Sosyal Sigortalar Kurumuna doğru
yönlendirilmesi ve yüklenmesinin işareti olarak görülmelidir ve böyle
değerlendirilmelidir.
Yakın bir geçmişte, İstanbul Bankası iflas
etmiş, iflas hükümleri yürütülmüş; fakat, bu Bankanın sosyal
dayanışma ve emeklilik sandığı ortada
kalmıştır ve hiçbir ödenti almadığı için
mensuplarına da yükümlülüklerini yerine getirememiştir. Doğan bu
durum karşısında, 19 uncu Dönemde, Yüce Meclis, İstanbul
Bankasının bu sosyal dayanışma ve emeklilik
sandığını, bütün borç ve alacaklarıyla birlikte Sosyal
Sigortalar Kurumuna devreden bir kanun tasarısını kabul
etmiştir. Bu kanun tasarısı komisyonda görüşülürken, sosyal
güvenlik açısından açıkta bırakılmaması gereken
bu yurttaşlarımız Sosyal Sigortalar Kurumu çatısı
altında yeni güvencelere kavuşturulurken Sosyal Sigortalar Kurumuna
herhangi bir yük binip binmeyeceği sualine karşı, zamanın
bakanı ve kurum yetkilileri, gelebilecek yüklerin tümünün Hazinece
karşılanacağını ifade etmişler ve hâlâ, Sosyal
Sigortalar Kurumu, İstanbul Bankasıyla ilgili yaklaşık 15
trilyona yakın alacağının tamamını tahsil
edememiş durumdadır. İşte, burada "Kasa hakkında
iflas hükümleri yürütülemez" derken, sanki bir teminat
varmışçasına hareket etmek de mümkün değil. Bu,
aslında, herhangi bir tehlike karşısında veya iflas
karşısında -ki, bütün hesaplar onu gösteriyor; daha sonraki
maddeler üzerinde arz edeceğim- bütün yükümlülüğün Sosyal Sigortalar
Kurumunun sırtına doğru yönlendirileceğinin işareti
olarak görülmelidir. Bütün bunlara rağmen, sağlandığı
iddia edilecek herhangi bir güvence, ödenen primlerden bütçeye irat kaydedilmek
üzere Hazineye aktarma yapılmasını ve yapılacak bu
aktarmanın da Anayasaya aykırılığını asla
ortadan kaldırmaz.
Bir taraftan "Kasa hakkında iflas hükümleri yürütülemez"
denirken, diğer taraftan, yakın bir geçmişte -başta TYT
Bank olmak üzere- iflas eden üç bankaya, özellikle, yurt dışında
çalışarak binlerce mark yatıran işçilerimize, bu iflas
sonucu buharlaşan emeklerinin hesabı hiçbir şekilde verilmemiştir
ve maalesef, partilerimizin, özellikle iktidar grubu partileri... Bu konuda
mağduriyeti olan insanlarımızın -ki, bunların 6 tanesi
intihar etmiştir; bir kısmı aileleriyle beraber perişan
durumdadır- tasarruf ettikleri binlerce mark buharlaşıp gitmiştir.
Bu bankalara para yatıran birkısım kurum ve kuruluşlar kendi
yatırımlarını kurtarırken, sıradan
vatandaşlarımız ve özellikle yurt dışında
çalışan işçilerimiz, hâlâ paralarını geri alamamakta
ve hâlâ sürünmektedirler.
"İflas -veya iflas etmeme- hükümleri yürütülemez";
yürütülür; sadece sözde kaldığının işaretlerinin bir
tanesi de bu olaydır. Buraya siz ne koyarsanız koyun, iflas
hükümlerini yürütmeseniz dahi, bu Kasanın, muhtemel değil, kesin
olarak beş sene içerisindeki iflası sonucunda yükümlülükler Sosyal
Sigortalar Kurumuna doğru kaydırılacaktır.
Bu nedenle, bu kanun tasarısının baştan beri arz ve
izaha çalıştığım düzenlemesi, 8 inci madde,
apaçık yansıyan haliyle, işlemez durumdadır ve maalesef,
yurt dışında çalışan vatandaşlarımızı
değil, yurt dışına çıkmış, yurt
dışında dolaşan lümpen bir kitleyi ilgilendiren bir kanun
tasarısı halinde önümüzde kalacaktır.
Bu tasarının, işçilerimize, çalışan
işçilerimize fayda getirmeyeceği kanaatiyle görüşlerimi arz
eder, saygılar sunarım. (ANAP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Kul.
Şahsı adına, Sayın Mehmet Aykaç.
MEHMET AYKAÇ (Çorum) Sayın Büyükkılıç konuşacak
efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Memduh Büyükkılıç.
Sayın Büyükkılıç, süreniz 5 dakikadır.
MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) Değerli Başkanım,
sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 209 sıra sayılı
yasa tasarısının 8 inci maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi hürmetle
selamlıyorum.
Değerli muhalefet sözcülerinin kendileri açısından
yaklaşımı itibariyle söyledikleri sözler, elbette ki,
yasanın tamamı okunduğunda pek anlam
taşımamaktadır.
Öncelikle, tasarıyı, Anayasanın 10 uncu maddesi
bakımından değerlendirdiğimizde... 10 uncu maddede, daha
önceki bir arkadaşımızın söylediği gibi Herkes, dil,
ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve
benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde
eşittir" denilmektedir. Anayasa Mahkemesi ise, 18.7.1994 tarihli
1994/56 sayılı Kararında "Kanun önünde eşitlik ilkesi,
hukuksal durumları benzer olanlar için söz konusudur" şeklinde
açıklamada bulunmaktadır. Bu ilkeyle, yasa önünde eşitlik,
hukuksal eşitlik öngörülmektedir. Eşitlik ilkesinin amacı,
aynı durumda bulunan kişilerin, yasalarca, aynı işleme
bağlı tutulmalarını sağlamaktır; kişilere,
kanun karşısında ayırım yapılmasını ve
ayrıcalık yapılmasını önlemektir. Anayasa Mahkemesi,
aynı şekilde, bu durum ve konumlardaki özellikler, kimi kişiler
ve topluluklar için değişik kurallar konulabileceğini de kabul
etmiştir. Özellikle, ayrıcalıklara dayandığı
için, haklı olan nedenler, ayrı düzenlemeyi, eşitlik ilkesine
aykırı değil, gerekli kılar. 10 uncu maddedeki düzenleme,
eylemli değil, hukuksal eşitliktir. Aynı hukuksal durumlar
aynı, ayrı hukuksal durumlar ayrı kurallara bağlı
tutuluyorsa, Anayasanın öngördüğü eşitlik ilkesi
çiğnenmiş olmaz.
Şimdi, bu temel yaklaşımın ardından konuyu
değerlendirecek olursak, yurt dışında bulunan
vatandaşlarımızın sosyal güvenlik hakkı,
Anayasanın 60 ıncı maddesi dışında, ayrı bir
hüküm olarak, 62 nci maddeye göre düzenlenmektedir. Neden böyle bir düzenleme
yapılmıştır; çünkü, yurt dışındaki
vatandaşlarımızın hukuksal durumu ayrı bir nitelik
taşımaktadır. Nitekim, 1978 yılında -daha önce arz
ettiğim- 2147 ve 1985 yılında 3201 sayılı yasalar da
-ayrı özellik taşıyan kanunlar-
yürürlüğe konulmuştur.Görüşmekte olduğumuz
tasarı da, bu ayrı hukuksal durumun devamından başka bir
şey değildir. Tasarı yapısı içerisinde, yurt
dışında bulunanlara veya yurt dışında
bulunmuş olanlara, aynı ölçüde eşit borçlanma hakkı,
aynı ölçüde eşit emekli aylığı düzenlemesi
sağlamaktadır. Elbette ki, "yurtdışı"
denince, yurttan kastın "vatan" olduğunu herkes
bilmektedir. O açıdan, burada ayrıca bir
"vatandaşlık" sözünün geçmemesi, elbette ki yurdumuzun ne
olduğunu bilenler açısından -herhalde- problem olmasa gerektir.
En çok tenkit edilen yüzde 20 kesinti konusuna gelince: Bu konuya da
açıklık getirecek olursak; Anayasanın 65 inci maddesi, devletin,
sosyal ve ekonomik alanlarda, Anayasayla belirtilen görevlerini, ekonomik
istikrarın korunmasını gözeterek, malî kaynaklarının
yeterliliği ölçüsünde yerine getireceğini belirtmiştir. Bu
ölçüde yasa tasarısını incelersek, getirilen sistem,
Anayasanın 60 ıncı maddesi çerçevesinde zorunlu bir sosyal
güvenlik sistemi değildir, bunu karıştırmamak gerekir; aksine,
62 nci madde esas alınarak yapılan bir düzenlemedir. Üstelik, yasa
iyice izlendiğinde ya da üzerinde iyice durulduğunda görülecektir ki,
bu, tamamen isteğe bağlı bir çalışmadır. Sistem,
devlet güvencesindedir; devlet, bu güvenceyi sağlamak bakımından
yüzde 20'lik bir kesintiyi öngörmüştür.
Özellikle, bu konuyu tenkit eden
çok değerli eski
Bakanımız Sayın Emin Kul Bey de bilirler ki, bu kesinti,
bir anlamda, reasürans -yani, sigorta sisteminin sigortalanması-
anlamına gelir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Büyükkılıç, lütfen sözünüzü
bağlayın.
MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Devamla) Bitiriyorum Başkanım.
Elbette ki, Anayasanın 65 inci maddesi açısından
bakarsak, devlet, uygulamanın devamını sağlayarak
güvencenin kaynağını oluşturmak üzere, borçlanma primi
toplamının yüzde 20'sini almaktadır. bu kesintiyi,
Anayasanın 65 inci maddesi uyarınca, malî kaynakların
yeterliliği ölçüsünde ekonomik istikrarın korunması diye
yorumlamak gerekmektedir.
Belirtilen gerekçeler ışığında,
tasarının, Anayasaya aykırı bir yönü
bulunmadığı kanaatindeyiz. Kaldı ki, borçlananlar, 2,5
dolar üzerinden prim ödeyeceklerdir; bağlanacak emekli aylıkları
da 2,5 dolar üzerinden hesaplanıp, ödenecektir.
İnanıyorum ki, yurt dışındaki işçi
kardeşlerimiz, heyecanla, bu yasanın bir an evvel
çıkmasını beklemektedir. İnşallah, Meclisimiz, bir an
evvel bu yasayı çıkaracaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (RP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Büyükkılıç.
8 inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Madde üzerinde önergeler vardır; önergeleri geliş sırasına
göre okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
209 sıra sayılı
Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında
Borçlanma Kanunu Tasarısının 8 inci maddesi, Anayasanın 10,
11, 60, 62 ve 73 üncü maddelerine aykırı bulunduğundan, maddenin
reddinin oylanmasını talep ve arz ederiz.
Emin
Kul Mahmut
Bozkurt
İstanbul Adıyaman
Hüseyin
Yayla Levent
Mıstıkoğlu
Hatay Hatay
Esat Bütün
Kahramanmaraş
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
209 sıra sayılı
Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında
Borçlanma Kanunu Tasarısının 8 inci maddesinin açıkça
Anayasaya aykırı olması nedeniyle, madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Oya
Araslı Nihat
Matkap
İçel Hatay
Atilâ
Sav İsmet
Atalay
Hatay Ardahan
Şahin Ulusoy Bekir
Kumbul Tokat Antalya
Yahya Şimşek
Bursa
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, madde
üzerindeki diğer önergeler geri çekilmiştir.
Şimdi, Anayasaya aykırılık
önergelerini birleştirerek ve geliş sırasına göre
-Sayın Emin Kul'un ilk imzayı taşıdığı
önergeden başlayarak- işleme koyuyorum; okutup, oylarınıza
sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
209 sıra sayılı Yurtdışında
Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu
Tasarısının 8 inci maddesi Anayasanın 10, 11, 60, 62 ve 73
üncü maddelerine aykırı bulunduğundan, maddenin reddinin
oylanmasını talep ve arz ederiz.
BAŞKAN Sayın Komisyon?..
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ AHMET FEYZİ İNCEÖZ (Tokat)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Katılmıyorsunuz.
Sayın Hükümet?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK
(Kocaeli) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Kul, gerekçenizi mi okuyalım, söz mü
istiyorsunuz?
EMİN KUL (İstanbul) Söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun efendim.
EMİN KUL (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, Anayasamızın 60 ıncı maddesi
"Sosyal güvenlik hakkı" başlığı
altında, herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olduğunu
belirtmekte ve devletin, bu güvenliği sağlayacak tedbirleri
almasını bir ödev olarak devlete vermektedir.
62 nci maddesi, yabancı ülkelerde çalışan Türk
vatandaşlarını ilgilendiren sosyal güvenlik düzenlemelerine
işaret etmekte, yabancı ülkelerde çalışan Türk
vatandaşlarının sosyal güvenliklerinin sağlanması
için, devletin gerekli tedbirleri almasını öngörmektedir.
60 ıncı maddeye göre kurulan bir sosyal güvenlik kurumumuz,
Sosyal Sigortalar Kurumudur. Yabancı ülkelerde çalışan
işçilerimizin, vatandaşlarımızın sosyal güvenlikleri
için de 3201 sayılı Kanun halen yürürlüktedir; işlemez
tarafı, aksak tarafı varsa düzeltilmeye de her zaman amadedir.
Şimdi, bu hükümler karşısında, Sosyal Sigortalar
Kurumunun Kuruluş Kanunu olan 4792'nin 19 uncu maddesinde gelirler
belirtilmiştir. Özellikle, devletin bu gelirlere katkısı,
gerektiğinde genel bütçeden akçalı yardım yapması
öngörülmesi 60 ıncı maddedeki anayasal görevin belirlenmesine
karşın, asıl malî kaynak işçi ve işverenden kesilen
primlerden oluşmaktadır.
Sosyal Sigortalar Kurumunun, Anayasanın 60 ıncı
maddesinde öngörülen ve malî kaynakları işçi ve işverenlerden kesilen
primlerle sağlanan sosyal güvenlik kurumlarından birisi olması
karşısında, devletin, bu kurumun gelirlerinden bir pay alarak
başka bir kamu işinin görülmesini sağlaması 60 ve 62 nci
maddelerin öngördüğü sosyal öğenin gerekleriyle nasıl
çatışıyorsa, böylesine bir kasanın; yani, sosyal güvenlikle
ilgili kurulmuş olan bir kasanın gelirlerinden bir pay alması
da, aynen Anayasanın 60 ve 62 nci maddeleriyle çatışkanlık
halindedir; çünkü, aynen bu kasa da, Sosyal Sigortalar Kurumu gibi parasal
katılımlı bir kurumlaşmadır, bir kasa olmasına
rağmen. Yani, burada, bu kuruluştan faydalanacak olanlar, bu
kuruluşun malî kaynaklarını borçlanmak suretiyle temin
etmektediler. Eğer, devlet, sosyal sigorta işlerini -ki, bu da bir
sigorta işi olarak gözüküyor- yani, sosyal risklere ve tehlikelere
karşı sigortalıları koruma ödevini gereği gibi yerine
getiremiyorsa, bu durumda, sosyal sigortanın
karşılayacağı tehlikeler için bireysel olarak ödenen
primlerin oluşturduğu paradan bir kısmını devletin
alması sigorta işlerini daha da aksatacak ve Anayasanın 60 ve 62
nci maddelerinden doğan yükümlülüğü ve ödevi gereği gibi yerine
getiremeyecek demektir. Aksini düşünürsek, şayet, devlet, sosyal
sigorta işlerini gereği gibi yerine getiriyorsa ve ayrıca
Hazineye ayrılacak bir para kalıyorsa, bu durumda, parasal
katılımlı sistemde işçilerden aşırı prim
alınıyor demektir. Her iki noktadan da
baktığımızda, Anayasaya aykırılık
apaçık ortadadır.
Bu kanun tasarısının iddiası, yurt
dışında bulunanların sosyal güvenliğini sağlamaya
yönelik bir borçlanma, yani, prim, para almaya yöneliktir. Bu gibilerin
sigortalanmasının, ödeyecekleri toplu bir primle
gerçekleştirilmesi hedeflenmiştir; söylenen budur. Bu nedenle,
ilgililerden, sadece, bu sigortanın güvence altına alacağı
riskleri, tehlikeleri karşılayacak tutarda prim alınabilecektir;
bunun dışında, kişilere bir yük bindirmek, sosyal güvenlik
bahanesi altında yükümlülük salmaktır, âdeta, bir vergi
salmaktır. Sigortalanacakların uğrayacakları tehlikeleri
karşılayacak tutarları aşan ölçüde prim alınması
ve bu primin bir kısmının Hazineye aktarılması,
Anayasanın 60 ncı maddesinde öngörülen sigorta kurmak ilkesiyle
açıkça çelişir; kaldı ki, kapsama girenlerden alınacak
sosyal sigorta primlerinin yüzde 20'sinin bütçeye irat kaydedilmek üzere, Hazineye
aktarılması, kamu giderlerinin bir bölümünün, tüm
yurttaşlarımız içerisinde, yalnızca, bu borçlanmayı
yapanlara yükletilmesi gibi bir sonucu doğuracaktır. Anayasanın
73 üncü maddesinde yer alan vergi ödevinde "herkes, kamu giderlerini
karşılamak üzere, malî gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi
yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye
politasının sosyal amacıdır. Vergi, resim, harç ve benzeri
malî yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya
kaldırılır" denilmektedir. Kamu giderlerini karşılamak
üzere, bütçeye irat kaydedilip, Hazineye devri öngörülen sosyal güvence
primlerinin yüzde 20'si tutarı, âdeta, salınmış bir vergi
niteliğindedir; oysa, vergi, ancak vergi adı altında kanunlarla
konulur, kaldırılır veya değiştirilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kul, lütfen, konuşmanızı
bağlayınız.
EMİN KUL (Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkan
Bu nedenle, bu düzenleme adil değildir, dengeli değildir,
sosyal amacın dışındadır, vergi adıyla
salınmış bir kesintiden ibarettir. Bu "Kasa"
dediğimiz, kasa antika, devletin güvencesi payı adı altında
bütçeye yüzde 20 irat kaydıyla ayakta da kalamaz ve burada söylendiği
gibi, sigortanın sigortalanması gibi bir usul, o sigortanın
iştirakçilerine de yüklenemez.
Arz eder, saygılar sunarım. (ANAP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kul.
MUSTAFA YILDIZ (Erzincan) Sayın Başkan, karar
yetersayısının aranmasını istiyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, maddenin Anayasaya
aykırılık önergesine Komisyon ve Hükümet katılmadılar.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Karar yetersayısı
arayacağım. Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Sayın
milletvekilleri, karar yetersayısı yoktur.
Sayın grup başkanvekilleri, bir daha karar
yetersayısını bulamazsam tatil etmek zorunda kalacağım,
onun için kaç dakika ara istiyorsunuz?
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) 20 dakika yeter efendim.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, birleşime, 21.00'de
toplanmak üzere, ara veriyorum.
Kapanma Saati
: 20.37
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati : 21.00
BAŞKAN :
Başkanvekili Uluç GÜRKAN
KÂTİP
ÜYELER : Zeki ERGEZEN (Bitlis), Mustafa BAŞ (İstanbul)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 70 inci Birleşimin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
V. KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
2.Yurtdışında
Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu
Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı :209) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, görüşmelere
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükümet yerinde.
Görüşmekte olduğumuz tasarının 8 inci maddesinin
Anayasaya aykırılığı konusundaki önergeyi
oylayacağım ve karar yetersayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler... Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; önerge
kabul edilmemiştir.
8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
9 uncu maddeyi okutuyorum:
Kasanın Yönetimi
MADDE 9.- Kasa, Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşarının başkanlığında,
Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürü ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu Devlet
Bakanlığınca görevlendirilecek birer üyeden oluşan Kasa
Yönetim Kurulunca yönetilir. Görevlendirilecek üyelerde en az genel müdür
yardımcılarının haiz olması gereken şartlar
aranır. Kasa Yönetim Kurulu Başkanı ve üyelerine kamu iktisadî
teşebbüsleri yönetim kurulu üyeleri için tespit edilen ücretler ödenir.
Kasa Yönetim Kurulu en az ayda bir ve asgarî üç üye ile toplanır.
Toplantıya katılan üyelerin çoğunluğu ile karar verilir.
Oylarda eşitlik halinde Başkanın bulunduğu taraf
çoğunlukta sayılır.
BAŞKAN Madde üzerindeki söz taleplerini okuyorum: Grupları
adına, Demokratik Sol Parti Grubu adına Sayın Mustafa
Karslıoğlu, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Bekir
Kumbul; şahısları adına, Sayın Emin Kul, Sayın
Kâzım Arslan, Sayın Mehmet Aykaç, Sayın Sıtkı Cengil,
Sayın Hikmet Sami Türk.
Şimdi, gruplar adına ilk konuşma için, Demokratik Sol
Parti Grubundan Sayın Mustafa Karslıoğlu; buyurun. (DSP
sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
DSP GRUBU ADINA MUSTAFA KARSLIOĞLU (Bolu) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 209 sıra sayılı
Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında
Borçlanma Kanunu Tasarısının 9 uncu maddesi üzerinde, Demokratik
Sol Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi
saygıyla selamlar, en iyi dileklerimi bildiririm.
Bu madde, Yurtdışı Sosyal Güvenlik Kasası yönetimini
içermektedir. "Kasa yönetimi: Kasa, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı Müsteşarının
başkanlığında, Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlü ile
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye
Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığının
bağlı olduğu Devlet Bakanlığınca
görevlendirilecek birer üyeden oluşan -yani, 5 kişiden oluşur-
Kasa Yönetim Kurulunca yönetilir. Görevlendirilecek üyelerde en az genel müdür
yardımcılarının haiz olması gereken şartlar
aranır. Kasa Yönetim Kurulu Başkanı ve üyelerine kamu iktisadî
teşebbüsleri yönetim kurulu üyeleri için tespit edilen ücret ödenir.
Kasa Yönetim Kurulu en az ayda bir ve asgarî üç üyeyle toplanır.
-Yani, yarıdan bir fazla üyeyle toplanır- Toplantıya
katılan üyelerin çoğunluğuyla karar verilir. Oylarda
eşitlik halinde Başkanın bulunduğu taraf çoğunluk
sayılır." Diğer oylamalarda olduğu gibi.
Görüldüğü gibi, "yıllardır bu devlet çok bürokrasiye
boğulmuş, ekonomistlerimiz devlet küçülmeli" diyor; fakat,
burada, bürokrasinin fazlalığından yakınmamıza
rağmen, kasa yönetimiyle de devlete bir bürokrasi
kazandırmış oluyoruz. Kasa yönetiminin yapısından da
anlaşıldığı gibi, özel bir yönetim değildir. Yani
burada katılımcılık da yoktur; prim ödeyenlerin de
yönetimde temsil edilmediği açıkça görülmektedir.
Daha önce de belirttiğim gibi, bu tasarının her maddesi
baştan aşağı çelişkilerle doludur.
İşte, masumane bir yaklaşımla, efendim
"yurtdışında bulunan ve bulunmuş olanlardan, 5 bin
işgünü karşılığı günde 2,5 dolardan 12 500 dolar
verip, bayansa 50 yaşını erkek ise 55 yaşını
doldurmuş olanları, üç yıl sonra sosyal güvenliğe
kavuşturacağız. Biz, tamamen aktueryal dengeleri hesapladık
ve 400 bin kişinin müracaat edeceğini, 5 milyar dolar geleceğini
düşünüyoruz, bunun yüzde 20'si; yani 1 milyar dolarını da,
Yurtdışı Sosyal Güvenlik Kasasında, devlet garantisi olarak
bulunduracağız, 4 milyar doları da kullanacağız ve
ileride sigortalıların sosyal güvenliği için
harcayacağız" şeklinde ifade ediliyor.
Baktığınız zaman, böyle masumane bir olay ortaya
çıkıyor.
Ben yirmidört yıl hekimlik yaptım ve sekiz yıl da
idarecilik yaptım, insan yaşamında sosyal güvenliğin ne
kadar önemli olduğunu gördüm. Yani, gönül ister ki, bütün
insanlarımız sosyal güvenceye kavuşmuş ve herkes genel
sağlık sigortası kapsamı içerisine alınmış
olsun. Ama, tabiî bunun yıllarca acısını yaşadım,
tasarıya böyle bakınca masumane bir olay gibi görünüyor; fakat bu
tasarı masumane bir olay değildir; daha önceki konuşmacı
arkadaşlarımızın da belirttiği gibi, bu bir kaynak
arayışıdır, dövizle borçlanmadır ve ayrıca
Türkiye'nin gelecek nesillerini borç altında bırakmaktadır.
Benim çok sevdiğim bir Afrika atasözü vardır; ama bu çevre ve
doğa içindir "çevre ve doğa bize dedelerimizden miras
değil, çocuklarımızdan onu emanet aldık"
şeklindedir. Yani, devlet yönetiminde de belki mirası harcayabiliriz;
ama gelecek nesilleri yükümlülük altına sokamayız.
Değerli milletvekilleri, Demokratik Sol Parti olarak, biz, diyoruz
ki, gelin, ülkemizin, evet, bugün, hükümetleri aşan sorunları var;
ama, bu sorunlarda, bütün partiler, asgarî müştereklerde birleşelim,
uzlaşalım, reform niteliğinde yasalar çıkaralım ve bu
yasalar, günübirlik, günü kurtarma yasaları olmasın; çünkü, Türkiye
Cumhuriyeti demokratik hukuk devletidir; yani, uygar, demokratik hukuk
devletinin kurallarına uyan ve demokratik hukuk devletini daha ileriye
taşıyacak yasalar çıkaralım ve biz, burada, elimizden gelen
her katkıda bulunmaya hazırız ve hiçbir zaman da, biz,
yardımcı olduk da bu yasalar çıktı demeyiz. Bu
yasaların getireceği kazanımlar da sizin olsun. Yeter ki, ülkemizde,
kalıcı, dünya normlarında, standartlarında yasalar olsun.
Bilindiği gibi, bu yasa tasarısı da baştan
aşağı çelişkilerle dolu. Bir defa, her ne kadar
arkadaşlarımız "10 uncu maddeye aykırı
değil" diyorlarsa da, burada, ayrıcalıklı bir konum
ortaya çıkıyor.
Yine, 60 ıncı madde, devletin, her yurttaşa, sosyal
güvenliği sağlamasının gerekliliğiyle ilgili bir hüküm
vardır. Anayasanın 60 ıncı ve 62 nci maddelerine de
aykırıdır.
Ayrıca, bu yasa tasarısına, basın yayından da
takip ettiğimiz gibi, işçi temsilcileri, işverenler ve objektif
ekonomistler karşıdır. Diyorlar ki "kambur üzerine bir
kambur daha." Az önce de belirttiğim gibi, hani, hep devleti
küçültecektik, devleti uygar bir devlet haline getirecektik, bürokrasi
ağırlığından kurtaracaktık, fonksiyonel devlet
yapacaktık; ama, düşünün, Sosyal Sigortalar Kurumu, Emekli
Sandığı, Bağ-Kur ve bir de, bu yurtdışı
sosyal güvenlik tasarısıyla, yurt dışında bulunan ve
bulunmuş olanların borçlanma konumunu ortaya koyuyoruz.
Ayrıca, yine, bu çalışanlar arasında,
bildiğiniz gibi, Sosyal Sigortalar Kurumu emeklisi var, Emekli
Sandığı emeklisi var, Bağ-Kur emeklisi var, bir de bu
emekliliği koyuyoruz. Yine, Sosyal Sigortalar Kurumu emeklisinin de, daha
önce yapılan uygulamalarda sıkıntıları ortaya
çıkmıştır. Süper emeklilik denilen bir emeklilik
getirilmiştir. Genç emekliler ordusu meydana getirilerek, maalesef, sosyal
güvenlik kuruluşlarımızın bugünkü olumsuz yönü ortaya
çıkmıştır. 4 çalışana 1 emekli standardı
olmasına karşın, bugün, yurdumuzda 1,8 çalışana 1
emekli konumu ortaya çıkmıştır hizmetler
borçlandırılmıştır ve sosyal güvenlik
kuruluşları, bugünkü sıkıntılı duruma
gelmiştir. Bu da, ayrıca, her ne kadar "aktuaryel hesaplar
yapıldı, bu, yarın birtakım sıkıntılara yol
açmayacak" denilmesine karşın, birçok sıkıntılara
yol açacak bir yasa tasarısıdır.
Kürsüye çıkan her arkadaşımız diyor ki, gelin,
aklın yolunu seçelim, bütün yurttaşlarımızı sosyal
güvenliğe kavuşturalım; ama, bu şekilde değil.
Bildiğiniz gibi, çağımızın devletleri,
özellikle, Batı'daki gelişmiş ülkelerde -diyeceksiniz, biz o
kadar gelişmedik; ama, herhalde sosyal güvenlik kuruluşları için
yurttaşlarımıza, Hazineden daha fazla yardım
yapabiliriz- sosyal güvenlik
kuruluşlarına, yüzde 20'lerden yüzde 40'lara kadar çıkan Hazine
yardımı yapılmaktadır. Zaten, çağımız
devletinin en büyük özelliği, bütün yurttaşları sosyal güvenceye
kavuşturmaktır. Öyle zannediyorum ki, bugün, Türkiye'de fert
başına 3 bin dolar düşmektedir.
Yurttaşlarımızın büyük çoğunluğu -yüzde
40-45'lere kadar- köylerde yaşamaktadır ve bunlar, millî gelirden de
yüzde 15 pay almaktadır; ama, buna karşın, artık, Türkiye,
bir genel sağlık sigortası çıkarabilir; Türkiye, bir
işsizlik sigortası çıkarabilir; gözlemlerimiz bu yöndedir.
Biz, diyoruz ki, gelin, reform niteliğinde yasalar
çıkaralım. Bu Meclisten, 20 nci Dönem Meclisinden, Türk Halkı,
çok büyük şeyler, bu gibi yasalar beklemektedir; uzlaşarak bu
yasaları çıkaralım.
Bu yasa tasarısı, baştan aşağıya birçok
yönleriyle Anayasaya aykırıdır. Zannediyorum, Anayasa Mahkemesi
de, bu tasarı yasalaştığı zaman iptal edecektir; ama,
biz, bu tasarıyı kanunlaştırmayalım, Anayasa
Mahkemesine de yük yapmayalım; bu kurumun zaten yoğun işi var.
Tabiî, baştan beri hep ikaz ediyoruz; ama, nedense, Hükümet, bu
tasarıda ısrar ediyor.
Yine, bu maddeye de, Demokratik Sol Parti olarak olumsuz oy
vereceğimizi belirtiyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Karslıoğlu, teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına,
Sayın Bekir Kumbul; buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA BEKİR KUMBUL (Antalya) Sayın Başkan,
Yüce Meclisin değerli üyeleri; Yurtdışında
Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu
Tasarısının 9 uncu maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisinin
görüşlerini sunmak üzere kürsüye çıkmış bulunuyorum; bu
vesileyle Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, daha önce, bu çıkarılmaya
çalışılan borçlanma yasa tasarısı hakkındaki
genel görüşümüzü ve geçen maddelerde de düşüncelerimizi
sunmuştuk ve demiştik ki, bu tasarı, bir sosyal güvenlik
yasası olamaz; çünkü, sosyal güvenlikten anlamamız gereken
şeyler var; herşeyden önce sosyal devlet ilkesini kabul etmiş
ülkelerde, sosyal devletin o kuruluşlara katkı yapması
gerekirken, burada, o kuruluştan devlete katkı beklenmektedir. Bunun,
ne kuruluşa üye olacak kişilere ne yurt dışında
bulunanlara ne de sosyal güvenlik sistemlerine herhangi bir yarar
getirmeyeceğini, olsa olsa bir kaynak yaratma durumu olabileceğini
belirtmiştik.
Yine, burada, yönetimine baktığımız zaman,
yönetiminde de hatalar olduğunu görüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, yönetimine
baktığımız zaman, Yönetim Kurulu, başta
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
Müsteşarı ve buna bağlı olarak, Sosyal Sigortalar Kurumundan
1 üye, yine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından 1
üye, Hazine Müsteşarlığının bağlı
olduğu Devlet Bakanlığından 1 üye ve Maliye
Bakanlığından 1 üye olmak üzere 5 üyeden oluşuyor. Buna
özerk diyebilmemiz mümkün değil.
İnsanlarımızın bir kısmı sosyal
güvenliği için prim yatıracak ve devlet yahut da Hükümet, bir yönetim
oluşturacak! Böylesi bir yönetim olamaz. Yönetim olacaksa, prim
yatıran sosyal tarafların, yatırdıkları prim
oranında temsil edilmek kaydıyla oluşturulacak bir yönetim
kuruluyla olması gerekir. Eğer, Yönetim Kurulunda devletten temsilci
bulunması gerekiyorsa, devletin de katkıda bulunması gerekir.
Oysaki, burada, yurtdışına çıkmış olan
insanlarımıza diyoruz ki "siz paranızı
yatırın, biz onu idare ediverelim." Değerli arkadaşlar,
o parayı siz onlara verdikten sonra, zaten onlar kendileri yönetim
kurullarını oluştururlar, yönetimlerini gerçekleştirirler;
bu işin bir yönü.
Değerli arkadaşlar, bugüne kadar, ülkemizde kurulan sosyal
güvenlik kuruluşları içeriside en köklüsü ve en eskisi olan Sosyal
Sigortalar Kurumunun yönetimine bakıyoruz; 7 kişilik bir Yönetim
Kurulu vardır. Köklü bir sosyal güvenlik kuruluşudur ve Yönetim
Kurulunu oluşturan 7 kişinin, 3'ü, yine sosyal taraftandır;
yani, işçi temsilcisidir; yani, işveren temsilcisidir, işçi
emeklisi temsilcisidir; ama, 4 tanesi de hükümet tarafından atanır.
Orada da ağırlıklı olan, hükümettir; ama, hiç olmazsa,
sosyal güvenliğin taraftarı olan kişilerin sözcüleri
vardır, haklarını orada dile getirebilirler. Buraya
baktığımız zaman, onu da göremiyoruz; yani, primini
yatıran taraflardan hiçbir temsilci göremiyoruz.
Değerli arkadaşlar, Sosyal Sigortalar Kurumunun bu ekonomik
darboğaza düşmesinin en önemli nedeni, malî ve idarî yönden özerk
dememize rağmen, özerk olamayışıdır; yani, yönetiminin
devlet ağırlıklı oluşu ve onun
varlıklarını istediği gibi kullanabilmesi, ucuz devlet
tahvili olarak kullanabilmesi ve sağlık alanında yapılan
yatırımların, nüfus hareketlerine göre değil de, politik
nedenlerle, değişik yerlerde, hakkı olmayan yerlerde
yapılması nedeniyle, Sosyal Sigortalar Kurumunun o duruma
düştüğünü hepimiz biliyoruz.
Yine, bakıyoruz, bin veya binbeşyüz sigortalısı
bulunan herhangi bir yerde, Sosyal Sigortalar Kurumu bir hastane kurmuş.
Değerli arkadaşlar, orada hastane kurmasına gerek var mı?
Sosyal Sigortalar Kurumunun malını bu derece çarçur etmeye gerek var
mı? Olsa olsa, belki, sağlık istasyonu olabilir; hatta, o
hizmeti orada satın alabilirsiniz; ama, öyle yapılmamış, ne
yapılmış; sırf politik nedenlerle, oralara hastaneler
açılmış, çarçur edilmiş.
İşte, burada da, aynı şekilde, yönetiminde, hak sahiplerinden
kimsenin olmaması nedeniyle, paralarının nasıl
kullanılacağına, nasıl değerlendirileceğine
kendileri karar veremeyeceklerdir. O nedenle, burası da, politik
oynamalara müsaittir; o nedenle yanlıştır. Eğer, yönetimi
oluşacaksa, hak sahiplerinin o yönetimde bulunması gerekir; o nedenle
yanlıştır arkadaşlar.
9 uncu maddeyi okuduğum zaman... Yönetim seçiliyor; tamam, seçildi;
peki, ne zamana kadar devam edecek, süresi belli mi; o da belli değil. Bir
yıllığına mı seçiyoruz, üç
yıllığına mı seçiyoruz, beş
yıllığına mı seçiyoruz veya değişmesi
gerekliyse nasıl değiştireceğiz, hangi kriterlere göre
değiştireceğiz, hangi kurala göre değiştireceğiz;
o da burada yoktur. Yani, değerli arkadaşlarım, geçmiş
maddelerinde de belirttiğim gibi -oralarında da eksiklikler
vardı- yine, alelacele hazırlanmış bir tasarı
olduğu, bu maddede kendisini göstermektedir. Bir yönetim
oluşturuyorsunuz, hak sahiplerinden kimse yok; bir yönetim
oluşturuyorsunuz, nasıl değişeceği konusunda herhangi
bir bilgi yok, bir denetim şekli yok.
Değerli arkadaşlarım, geneli üzerinde konuşurken,
yine, burada, toplanacak paralarla yeni bir kasa
oluşacağını, bunun
yanlışlıklarını, oysa bizim istediğimizin o
olmadığını, tüm sosyal güvenliklerinin tek bir kasa halinde
toplanması gerektiğini dile getirmiştik. Burada da dördüncü
kasayı oluşturuyoruz ve üzerine de, hak sahiplerinin
bulunmadığı yeni bir yönetim kurulu oluşturuyoruz; bu,
yanlıştır; bu, eksiktir. Eğer, yapılacaksa, hak sahiplerinin
katkıda bulunduğu oranda yönetiminde insanlar bulunduralım; bu
şekilde değiştirelim. Dolayısıyla, bu
olmadığına göre, elbette, bu şekliyle, bu maddeye bizim
"evet" diyebilmemiz mümkün değil.
Bu düşüncelerimizi belirttikten sonra, Yüce Meclisi tekrar
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Kumbul.
Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi Gruplarının söz
talebi?.. Yok.
Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın Emin Kul; buyurun.
Sayın Kul, grup konuşmanızı, birinci sıradaki
şahsî söz talebinizle birleştiriyorum.
ANAP GRUBU ADINA EMİN KUL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, tasarının 9 uncu maddesi; bir
tüzelkişilik veya bir sigorta kurumu yahut ne olup ne
olmadığından kuşku duyduğumuz; yani, ne olduğu 8
inci maddeyle açıklığa kavuşmayan, kasa ve bu kasaya monte
edilen bir yönetim kurulunun yapısını içermektedir; fakat,
Yönetim Kurulu Başkanı olacak Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı Müsteşarı ile Yönetim Kurulu Üyesi olacak
Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürünün, esasen memuriyetlerinin
bulunması; diğer taraftan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu Devlet
Bakanlığınca seçilecek değil, maddedeki ifadesiyle
"görevlendirilecek" birer kişinin bu bakanlıklar memuriyet
kadrolarından, yer almışlar arasından "yönetim
kurulu" üyesi adı altında bir görevlendirme
yapılacağını ortaya koymaktadır. Bu, devlet
memurluğu fiilî görevinin sürmesi karşısında, hangi anlamda
bir yönetim kuruludur. Hiyerarşik kademeleri farklı, tamamen devletin
kurumlarında fiilen memuriyet görevini yürütmekte olan devlet
memurlarından müteşekkil bir yönetim kurulu, kamu hukukuna hediye
edilmiş yeni bir yönetim kurulu yapısı ve kavramı, tabiî,
tasarının bütün hükümlerinin sunîliğine paralel olarak burada da
yer almıştır.
Şimdi, önce kaynak paketlerine, sosyal güvenlik gibi ciddî bir
alanı gelir getirici unsur olarak seçerseniz ve bunu, bu çerçevenin
dışında sosyal güvenlik hakkı, emeklilik hakkı olarak
ilan edip, istim arkadan gelsin, hele bu günü bir atlatalım zihniyetiyle
hareket ederseniz, işte karşınıza sonuçta böyle bir kasa,
böylesine sunî bir yönetim ve yönetim kurulu çıkar.
Bakınız, kaynak paketinde durumu nasıl ilan
etmişsiniz. Üçüncü kaynak paketinin metni burada; Başbakanlıkça
yayımlanmış. Üçüncü kaynak paketinin üçüncü bölümünde yer alan
ikinci kaynak olarak "Yurt Dışında Çalışan
Vatandaşlarımıza Emeklilik Hakkı"
başlığı altındaki açıklamada, birtakım ciddî
hesaplamalar yapıldığı ileri sürülerek bir fondan
bahsedilmiştir; bir kasadan bahsedilmemiştir. "Devlete bir ilave
yük getirmemek üzere, işçinin kendi parasıyla kendi hizmetinin
yapılması üzerine asgarî hesaplar
yapılmıştır" denilmiş; bu hesaplara dayanarak
"5 000 işgünü için -bilindiği gibi- günde 2,5 dolardan 12 500
dolar ödenecektir" ifadesi yer almıştır. Bu 12 500
dolar -dikkat edin- Sosyal Sigortalar
Kurumunda bir kasada toplanacaktır. Şimdi, fon dönmüş, bir kasa
olmuş ve Sosyal Sigortalar Kurumundayken değişmiş,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında güya özerk bir
kasa haline gelmiş ve ona bir de yönetim kurulmuş. Deniliyor ki,
"Sosyal Sigortalar Kurumunun genel hesabına bu kasa dahil
edilmeyecektir." Bu paranın muhafaza edilmesi ve işçinin lehine
en verimli şekilde geliştirilmesi için, bakınız, burada, 58
inci sayfada açıkça ne deniliyor;
Sayın Başbakan diyor ki "Bir kere daha ifade ediyorum,
paranın yönetimini tamamen işçiler yapacaktır."
Tasarıya bakıyorsunuz, paranın yönetiminin işçilerle
alakası yok. Kaynak paketinde Başbakanın açıklaması
başka, tasarıda yer alan unsurlar başka. "Devlet, bu
yönetimin mesuliyetine karışmayacaktır" diyor. Peki,
devlet, bu yönetimin mesuliyetine karışmayacaktır diye
Başbakan ilan ediyor; ama, siz, tasarıda, devletin en yüksek
kademesindeki müsteşarı, genel müdürü ve bakanlıkların
görevlendirdiği devlet memurlarını bu işin yönetimine getiriyorsunuz...
Yani, açıklanan kaynak paketiyle önümüze gelen tasarı arasında
dağlar kadar fark var. İşte, gece gündüz çalışarak,
bizzat Sayın Başbakanın ağzından açıklanan bu.
Şimdi, bu tasarıyla karşımıza gelen ne?
Açıklamaya bakarsak, karşımıza gelenle
karşılaştırırsak, gördüğümüz şudur: Sosyal
Sigortalar Kurumu, önce devreden çıkarılmış. Sosyal
Sigortalar Kurumuna bağlı bir kasa kurulacaktı, fon kasaya
dönüştürülmüş. Ne olduğu belli olmayan "Kasa" adı
altında, Bakanlığa bağlı bir ucube kurulmuş ve
belirttiğim gibi, fon da kasaya dönüştürülmüş; bu bir. Buna bir
de işçiler veya boçlananlar dışlanarak, fiilen devlet
memurluğu yürütenlerden oluşan sözde bir Yönetim Kurulu
kurulmuş; bu iki. Başbakan "kesin olarak
açıklıyorum" diyor. Bakın, aynen okuyorum: "Bir kere
daha ifade ediyorum, paranın yönetimi işçilerimiz tarafından
olacaktır." Böyle dediği halde, fiilen devlet memurlarından
müteşekkil bir Yönetim Kurulu kurulmuş; bu iki. Ölüm, maluliyet,
sağlık sigortası, borçlanma ve hizmet birleştirmesi
kavramları tamamen birbirine karıştırılmış,
Anayasaya aykırı hükümler tesis edilmiş; bu üç. Üstüne üstlük,
işin içinden çıkamayınca, her türlü işlem ve hizmet de,
yine, Sosyal Sigortalar Kurumunun sırtına yüklenmiş.
Şimdi, kaynak paketinde ilan edildiği gibi, önümüzdeki
tasarı, acaba, ciddî bir çalışmayı ve sağlam bir
kaynak paketinin temellerini mi içeriyor? Değil bu tasarıyla
öngörülen antika bir kasayı, genel bütçeden sonra ülkenin en büyük
bütçesine sahip Sosyal Sigortalar Kurumunun yönetimini işçilere, sahiplerine
bırakınız diye yıllardır feryat edenler şimdi
neredeler; bakanlık mevkiinde oturuyorlar.
Sosyal Sigortalar Kurumu, genel bütçeden sonra ülkenin en büyük
bütçesine sahip bir kuruluş. Düne kadar bu Kurumun yönetiminin
işçilere ve işverenlere terk edilmesi gerektiğini iddia edenler,
şimdi, böyle antika bir kasanın yönetimini götürüp devlet
memurlarına vermişler, Başbakanımızın
açıklanan kaynak paketindeki ifadelerine rağmen.
Şimdi, üçüncü kaynak paketinin 58 inci sayfasında "bir
kere daha ifade ediyorum, paranın yönetimi işçilerimiz
tarafından olacaktır" diyenler, acaba, bu tasarıya
karşı mı çıkmaktalar?! Biz bunları dile getirince,
Başbakanın söylediklerini tekrar edince, tasarıya karşı
mı çıkmış oluyoruz?! Yoksa, tasarının
hazırlanmasında mı bir tutarsızlık var?!
Görüyorsunuz sayın milletvekilelleri, fırsat ele geçince ve
iş kanunlaşmaya döndüğünde, antika bir Kasanın yönetiminden
bile, kasaya ödenti yapanlar siliniyor, işçiler bir kalemde silinip
ortadan kaldırılıyor. Bu tasarıyı, işçileri
defterden silerek, yönetimden dışlayarak hazırlayanlar, Yönetim
Kurulu üyelerine bir de ücret tayin etmişler. Bunlara, kamu iktisadî
teşebbüsleri; yani, KİT yönetim kurulu üyelerine ödenen ücret kadar
ücret ödenecekmiş... Kim ödeyecek, nereden ödeyecek, nereden ödenecek
belli değil; ama, ödenecek bir yer var; o da, borçlananların
primlerinden. Hani bu Kasa sadece bir vezne görevi görecekti; sadece bir
alışverişi ve ödentiyi sağlayacaktı?!.
Şimdi, bu Kasa, bir yönetime kavuşuyor. Bu Kasa, kendisine
ödenti yapanların dışında bir yönetime kavuşuyor, bu
yönetim de devlet memurlarından oluşuyor, bunlara bir ücret tayin
ediliyor ve böylesine bir yönetim tarzına ve anlayışına da
kanun tasarısının gerekçesinde "özerk yönetim"
deniliyor... Şimdi, çelişkileri ne denli içinde barındırdığını
bu tasarının, böylece, apaçık görmüş oluyoruz.
Şimdi, bakınız, arkadaşlarımızın,
iktidar Grupları adına konuşan milletvekili
arkadaşlarımızın ayırt edemediği bir şey
var: Yurt dışında bulunmak, bulunmuş olmak başka,
yurt dışında
çalışmış olmak başka. Şimdi, burada
görüşlerini ifade ederken, hep yurt dışında
çalışanları istihdaf ederek, onları hedefleyerek beyanda
bulunuyorlar. Halbuki, biraz tasarıyı inceleseler, hatta tasarının
ismine baksalar, kendilerine böyle beyanda bulunun diye tavsiyede bulunanları
evvela kendilerinin ikaz etmesi lazım. Bu tasarı, yurt
dışında çalışanları filan ilgilendirmiyor, böyle
bir kavram yok. Bu borçlanma ilişkisini çalışma
şartıyla bağdaştırmış bir tasarı
değil. Böylesine borçlanmalar ve sosyal güvenlik sağlamalar, üretime
gençliğinde katılmış, çalışmış
insanların, kendisinden sonra geleceklerin sosyal güvenliklerini ve
kendilerinin sosyal güvenliklerini sağlamak için oluşturulan bir
sigorta sistemi içinde böyle bir ilişkide var olurlar; ama, burada böyle
bir ilişki yok. Yurt dışında bulunmak ile yurt
dışında çalışmak arasında büyük fark vardır.
Diyorlar ki "geçmişte 2741 sayılı, 3201
sayılı Yasalar çıkarıldı -1985'te en son olarak-
şimdi, biz de böyle bir yasa çıkarıyoruz, ne var; geçmişte
çıkarılmış." Geçmişte çıkarılan bu
yasalar, yurt dışında çalışan
vatandaşlarımızın sosyal güvenlikleri düşünülerek
çıkarılmış ve doğru yapılmış. Eğer
bunlarda bir aksama varsa, bunları ihya etmek, bunları yeniden
düzenlemek, bunları tadil etmek mümkün; ama, böyle bir antika Kasa; yani,
yeryüzündeki hiçbir sosyal güvenlik sisteminde görülmeyen bir antika Kasa
kurarak, böylesine sunî yönetimler yaratarak ve buraya ödenen primlerin yüzde
20'sini Anayasaya aykırı olarak Hazineye irat kaydedip, güya
kasanın güvenliğini sağlamak, devlet güvencesi sağlamak
iddiasıyla, bu yüzde 20'yi alarak herhangi bir sosyal güvenlik hizmetini
yürütmek mümkün değil.
Elbette ki, şu Yüce Mecliste bulunan hiçbir parti grubu yurt
dışında çalışan insanlarımızın ve
ülkemizdeki bütün vatadaşlarımızın sosyal güvenliği
karşısında mutlaka birbirinden daha hassas değillerdir;
ittifakla hassastırlar, ittifakla bu konuya önem vermektedirler; ama,
önümüzdeki bu tasarı, herhangi bir sosyal güvenlik kurumlaşması
değildir; çalışanlara herhangi bir sosyal güvenlik
sağlayacak bir tasarı olmaktan çok uzaktır.
Diyorlar ki: "Geçmişte de ekonomik sıkıntı
vardı; siz, yurt dışında çalışanlar için bu
kanunları çıkardığınız zaman, bundan ekonomi
veyahut da Hazine istifade etmedi mi?!." Yok, böyle bir istifade yok.
Çıkarılan iki yasada da, Hazineye irat kaydedilmek üzere ödenen
primlerden herhangi bir pay alınacağına dair kayıt yok;
sadece bu tasarıda var. "Efendim, bu tasarı bir kaynak paketine
dayalı olduysa ne olmuş..." İşte, olan bu olmuş,
görüyorsunuz. Bir gelir alanı olarak sosyal güvenlik alanını
seçemezsiniz. Gelir peşinde veya kaynak peşinde kafa yormak,
çalışmak ayıp değil; garip olan, hep söylediğim gibi,
sosyal güvenlik alanını buna alet etmektir... Garabet de buradan doğmaktadır.
Onun için, kaynak paketinde ilan edilenle bu tasarı arasında irtibat
da yoktur. Görüyorsunuz, fon diye başlamış, Sosyal Sigortalar
Kurumunda kurulacak diye başlamış, yönetiminde işçiler
olacak diye kaynak paketinde açıklanmış, önümüze bambaşka
bir tasarı gelmiş, konulmuş.
"Sigortanın -bu bir sigortaysa, öyle diyor
arkadaşlarımız- sigortalanmasıdır bu yüzde 20
kesinti" deniliyor. Eğer, bu, sigortanın sigortalanmasıysa
ve eğer, o kuruluşun bir geleceği söz konusuysa, onlara kendi
sosyal güvenlikleri için bir aktüer denge içerisinde prim ödeyenin priminden
başka yerlere pay alarak bir sigorta düşünülemez. Böyle bir güvence
de, zaten, bu kesintiye rağmen yasa tasarısında yer
almamıştır.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, son olarak, şunu
söylüyorum: Ne böyle bir yönetim ne böyle bir Kasa ne de böyle bir yasa olur.
Buna yasa deme, buna sosyal güvenlik yasası deme imkânı yoktur; ama,
olursa da, kol gücüyle olur; biraz sonra eller kalkar, elbette ki olur. Biraz
sonra göreceğiz "Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir" denilecek; fon, Kasa olacak, Sosyal Sigortalar Kurumunun
bünyesinden çıkarılacak, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığına bağlı bir yönetim kurulacak ve işçi
de yönetimden silinecek muhterem oylarınızla. Takdir sizindir.
Arz ederim. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Kul.
Şahsı adına, Sayın Kâzım Arslan; buyurun
efendim.
KÂZIM ARSLAN (Yozgat) Mehmet Aykaç konuşacak Sayın
Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Aykaç. (RP sıralarından
alkışlar)
Sayın Aykaç, süreniz 5 dakikadır.
MEHMET AYKAÇ (Çorum) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının
9 uncu maddesiyle Kasanın yönetimine ait esaslar belirtilmiştir. Bu
esaslara göre, Kasa Yönetim Kurulu 5 kişiden oluşmaktadır ve
Başkanı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı Müsteşarıdır. Yönetim Kurulu,
Sayın Müsteşarın Başkanlığında, Sosyal
Sigortalar Kurumu Genel Müdürü, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının gönderdiği, seçtiği, daha
doğrusu, görevlendirdiği bir üye, Maliye
Bakanlığının görevlendirdiği bir üye ve Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu Devlet
Bakanlığının görevlendirdiği bir üyeyle birlikte
toplam 5 kişiden oluşmaktadır.
Benden önce konuşan değerli arkadaşlarımız, bu
Yönetim Kurulunun oluşumunu tenkit ettiler; ama, aslında, bunun
oluşumunda tenkit edilecek hiçbir şey yok. Bu işçiler yurt
dışında bulunduğuna göre, yurt dışında
çalışanlar da orada bulunmaktadır. "Bulunmak" tabiri
"çalışmak" tabirinden daha kapsamlı olduğu için,
bu tasarının adında da "bulunmak" kelimesi
geçmiştir. İktidar adına konuşan bizleri suçlayan
değerli muhalefet partisi sözcülerimiz, tasarının ismini
okumadığımızı zannediyorlar; ama, biz okuduk.
"Yurt dışında bulunmak" ibaresi "yurt
dışında çalışanlar" tabirini de içine
alıyor. Bunu bildiğimizi bilmiyor musunuz değerli
arkadaşlarım?
NİHAT MATKAP (Hatay) Özrü kabahatinden büyük!..
MEHMET AYKAÇ (Devamla) Dolayısıyla, mademki bu tasarı
yurt dışında bulunanları kapsıyor, o halde,
işçilerimizin; yani, bu tasarı kapsamına giren, bu sosyal
güvenlikten istifade eden kişilerin temsilcilerinin de bulunması
gerekirdi. Şöyle bir düşünelim: Bunların sendikası yok,
çünkü bunlar yurt dışında çalışıyorlar, öyle
kabul ediliyorlar. Türkiye'de çalışan işçilerimiz olsaydı
sendika temsilcilerinin de bulunması gerekirdi. Oysaki, bu sosyal güvenlik
hakkından istifade edecek olan vatandaşlarımız, yurt
dışında çalıştıkları için onları
temsilen tespit edilecek bir temsilci koyma, yönetim kurulunda bulundurma
imkânı yoktur. Acaba, değerli muhalefet partisi sözcüsü
arkadaşlarımız, bu Yönetim Kurulunda, yurt
dışında bulunanların çalıştıkları
ülkelerin hükümetlerinin görevlendirdikleri temsilcinin mi bulunmasını istiyorlar?!.
NİHAT MATKAP (Hatay) Hangi hükümetler Mehmet Bey?..
MEHMET AYKAÇ (Devamla) Dolayısıyla, bu Yönetim Kurulu iyi
oluşmuştur, düzgün oluşmuştur ve bu Yönetim Kurulu 5
kişiden oluşmaktadır.
Görevlendirilecek üyelerin düzeylerinin de en az genel müdürlük
seviyesinde olacağı tasarıda yer almıştır; ayda en
az bir kere ve asgarî 3 üye ile toplanabileceği tasarıda
belirtilmiştir. Dolayısıyla, bu Yönetim Kurulu, bir yönetim
kurulunun taşıması gereken bütün şartları
taşımaktadır. Böylece, biz, bu Yönetim Kurulu üyelerinin, bu
Kasayı iyi yöneteceğine inanıyoruz.
Bu tasarıyı
hazırlayanlar, iyi düşünerek hazırlamışlardır.
Sizler de onlara güvenin ve ülkemizin yararına olacaktır. Bu kanunu
bir an evvel çıkaralım diyor, hayırlı olmasını
diliyor, saygılar sunuyorum. (RP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Aykaç.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde önergeler vardır...
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) Sayın Başkan, önergelerimizi
geri çekiyoruz.
BAŞKAN Önerge sahipleri önergelerini geri çekiyorlar.
NEZİR BÜYÜKCENGİZ (Konya) Sayın Başkan, karar
yetersayısının aranmasını istiyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi, maddeyi
okunduğu şekliyle oylarınıza sunacağım ve karar
yetersayısını arayacağım.
Maddeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir; karar yetersayısı vardır.
10 uncu maddeyi okutuyorum:
Kasa Yönetim Kurulunun Görevleri
MADDE 10. Kasa Yönetim Kurulunun görevleri şunlardır :
a) Kasanın iş programını ve bütçesini
hazırlayıp, bütçe bölümleri arasındaki aktarmalarla ek ve
olağanüstü ödenek önerilerini inceleyip, onaylanmak üzere
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına sunmak.
b) Kasanın yıllık bilançosunu ve faaliyet raporunu
hazırlayıp Başbakanlık Yüksek Denetleme Kuruluna ve birer
örneğini de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
ve Hazine Müsteşarlığına sunmak.
c) 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 139 uncu maddesi
uyarınca Teknik Bilanço hazırlayıp Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı ile Başbakanlık Devlet Planlama
Teşkilatı ve Hazine Müsteşarlığına sunmak.
d) Kasa adına ita amiri ve diğer konularda yetki verilecek
Yönetim Kurulu Üyesi ve diğer kişiler ile bunların yetki
sınırlarını belirlemek.
e) Kasayı idarî ve yargı mercilerinde üçüncü kişilere
karşı temsil yetkisi verilecek kişileri belirlemek.
f) Kasa gelirlerinin bu Kanun hükümleri içinde işletilmesi
konusunda kararları vermek.
g) Kasa için fayda görülen hallerde; dava ve icra kovuşturması
haline gelmemiş olan uyuşmazlıkların uyuşma yolu ile
çözümlenmesi ve bunlara ait paraların terkini, Kasa leh ve aleyhine
açılmış dava ve icra kovuşturmalarının
uzlaşma veya tahkimi yolu ile çözümlenmesi hakkında kararlar vermek.
h) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca
gönderilen bu Kanun ile ilgili diğer hususları inceleyip karara
bağlamak.
NİHAT MATKAP (Hatay) Grup adına konuşmak istiyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
konuşmak üzere, Sayın Nihat Matkap; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Matkap, süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA NİHAT MATKAP (Hatay) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 209 sıra sayılı, Yurtdışında
Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu
Tasarısının 10 uncu maddesi üzerinde Grubumuzun görüşlerini
açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım; sözlerime
başlarken, sizleri, saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, maddeyle ilgili görüşlerimi
açıklamadan önce bir hususu belirtmekte yarar görüyorum. Çarşamba ve
perşembe günleri Genel Kurulun çalışma saatlerinin
uzamasını İsteyen, Refah Partisi Grubu ile Doğru Yol
Partisi Grubuydu. Önümüzdeki hafta da bu konuda benzer bir öneriyle
karşılaşacağız. Birkaç defa karar
yetersayısı bulamadık, şimdi de kıl payı
bulduk... Gece çalışmayı önerenler, lütfen, Genel Kurul
salonunda olsunlar. Bu uyarımı da yapmayı yararlı
buluyorum. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, bu görüntü de, 54 üncü Refahyol
Hükümetiyle ilgili bugünlerde yapılan yorumları bir bakıma
kanıtlıyor; moralsiz bu Hükümet, grupları moralsiz, onun
işaretidir bu, başarısızlığın sonucudur bu.
Değerli milletvekilleri, Kasa Yönetim Kurulunun görevini düzenleyen
10 uncu maddeyle ilgili olarak, önce, Kasa Yönetim Kurulunun yapısı
üzerinde durmak istiyorum. Bir yönetim kurulunun başarısında,
yapısı da çok önemli bir unsurdur. Bakınız, Kasa Yönetim
Kurulu, 5 üst düzey kamu yöneticisinden oluşuyor. Birincisi,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
Müsteşarı, ikincisi, Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürü, üçüncüsü,
Çalışma Bakanlığı adına bir temsilci, dördüncüsü,
Maliye Bakanlığı adına bir temsilci, beşincisi, Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu Devlet
Bakanlığı adına bir temsilci.
Yönetim Kurulunda, prim ödeyenlere veya ödeyenlerin örgütlerine yer
verilmemiştir. Aslında, bu Kasa, Sosyal Sigortalar Kurumuyla da çok
yakından ilişkilidir. En azından, bugün Sosyal Sigortalar
Kurumunda yer alan sivil toplum örgütlerinin de temsilcilerine yer
verilebilirdi. Biraz önce kendi adına konuşan değerli
arkadaşım, haklı olarak "kimi bu Yönetim Kurulu görevine
atayacağız?" dedi. Kimin yararlanacağı belli
değil ki, orada da haklısınız! Daha önce söyledim, bütün
dünya vatandaşlarına açık bir tasarı; sadece Türk
vatandaşlarını kapsamıyor ki. Her kim, bir defa, kendi
ülkesinden bir iki günlüğüne yurtdışına
çıkmışsa veya orada bulunmuşsa, bu tasarıya göre, bu
haktan yararlanma olanağı vardır. Eğer, yok
diyorsanız, hangi hükmüyle yoktur, onu bana gösterirsiniz. Sayın
Bakandan sordum, özellikle rica ettim, bir türlü yanıt vermedi;
haklı, o da katılıyor ki, yanıt vermedi.
Değerli arkadaşlarım, tabiî, bunun anlamı, bu
Yönetim Kurulunun yapısı, biriken fonun yönetiminin, tümüyle siyasî
iktidarın elinde olmasını ifade ediyor, bağımlı
olduğunu ifade ediyor. Bakınız, bugün Sosyal Sigortalar Kurumu
Yönetim Kurulu 7 kişiden oluşuyor. Bu 7 kişinin 4'ü hükümete
bağlı veya üst düzey bürokrat, diğer 3'ünden biri işveren
temsilcisi, biri işçi temsilcisi, biri de işçi emeklileri temsilcisi.
Bu yapı dahi bugün tartışılıyor ve Kurumun özerk
olmadığından söz ediliyor.
Bakınız, beni dikkatle dinlerseniz size bir hususu
hatırlatmak istiyorum: Geçen yıl mart ayı idi, Parlamentonun 20
nci Döneminin başlarıydı; İstanbul Milletvekili Emin Kul ve
9 arkadaşı; ayrıca, Kocaeli Milletvekili Necati Çelik ve 18
arkadaşı, sosyal güvenlik kuruluşları ve Sosyal Sigortalar
Kurumuyla ilgili sorunların araştırılarak alınması
gereken tedbirlerin tespiti için bir Meclis araştırması önergesi
vermişlerdi. Sayın Necati Çelik, o önergeyi hazırladı ve
anımsarsanız, o önerge üzerine, Genel Kurulumuzda, komisyon
kurulmasına da karar verildi.
Bakınız, Sayın Necati Çelik, önergesinde ne diyor;
lütfen, dikkatle dinleyin: "Sosyal Sigortalar Kurumu, bugünkü idare
yapısı itibariyle, iki temel kurulun görev ve yetkileriyle idare
edilmektedir. Bunlardan Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Kurulu, işçi,
işveren ve emekli temsilcilerinden oluşması öngörülmesine
rağmen, Genel Kurulun hiçbir yaptırım kararı alma yetkisi
bulunmamakta ve istişarî niteliktedir. Yönetim Kurulu ise, işçi,
işveren ve emekli temsilcisinden oluşan 3 seçilmiş üyeye
karşı, 4 atanan üyeyle kurumun yönetimi, tamamiyle siyasî
iktidarların kontrol ve denetiminde bulunmaktadır. Bu çarpık idarî
sistemin düzeltilmesi için, SSK Genel Kurulu ve Yönetim Kurulunun, işçi,
işveren ve emekli temsilcisi bakımından
ağırlıklı olduğu bir biçimde teşekkülünde zaruret
olduğuna inanılmakla birlikte, bu yapının, her işçi
üst kuruluşunun üye sayısınca temsil edildiği demokratik ve
katılımcı sistem içinde gerçekleştirilmesinde zorunluluk
görülmektedir." Bunu söyleyen de Sayın Necati Çelik, kamu üst düzey
yöneticilerinden, bir sosyal güvenlik kurumunun 5 kişilik yönetim
kurulunun teşekkül etmesini öneren de Sayın Necati Çelik; ya o gün
yanlış düşünüyordu ya da bugün yanlış düşünüyor.
Bir yılda bu kadar çelişki olmaz, fikirler bu kadar
değişmez.
İSMET ÖNDER KIRLI (Balıkesir) O zaman Bakan değildi...
NİHAT MATKAP (Devamla) Sadece oy çokluğuyla bu iş
bitmez. Yarın, meydanlarda bunun hesabını vereceksiniz; bütün
bunları soracağız, bütün bunları anlatacağız.
İnanmadığınız şeye niye oy veriyorsunuz?!
Değerli arkadaşlarım, bu Komisyon kuruldu ve çok güzel
bir rapor hazırladı. Bakınız, bu raporun "Sonuç ve
Öneriler" bölümünde ne deniliyor: "Kurumlar arasında
eşgüdüm sağlamak, sağlanan haklarda ve getirilen
mükellefiyetlerde norm ve standart birliğini sağlamak için, bütün
sosyal güvenlik kurumlarını bağlayıcı 'sosyal güvenlik
temel yasası' çıkarılmalıdır." Bunu, bütün Meclis
adına kurulan Komisyon öneriyor; burada, bütün partiler mutabık. Biz,
bu tasarıyla, bunun tam tersini yapıyoruz.
Yine devam ediyor; bakınız, Araştırma Komisyonumuz
"Öneriler" bölümünde ne diyor: "Sosyal sigorta
kuruluşlarımızın tek bir çatı altında
toplanamamasından kaynaklanan sorunlar yaşanmaktadır. Sosyal
sigorta kuruluşlarımız, ayrı ayrı kurulmuş
olmalarının yanı sıra, merkezî idare bakımından
ayrı bakanlıklara bağlı kuruluşlardır. Bu durum,
politika tespitinin de farklılaşmasına sebep olmakta,
uygulamaların etkisiz olmasına, parasal ve insangücü
kaynaklarının israfına sebebiyet vermektedir."
Bunun gereği olarak, bu Genel Kurulun yapması gereken, bu
mevcut üç sosyal güvenlik kuruluşunu tek çatı altında
toplamaktır; biz, bir dördüncüsünü ilave ediyoruz.
HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) Onun da zamanı gelecek.
NİHAT MATKAP (Devamla) Yaptığınız iş çok
yanlıştır; bunu, sonuna kadar, size anlatacağız.
Yine bu raporda, özerklik yapısı öngörülüyor ve hatta, Sosyal
Sigortalar Kurumunun bugüne kadarki başarısızlığında,
yapısının özerk olmaması neden olarak gösteriliyor ve özerk
olması için, birtakım ciddî öneriler sunuluyor. Ne yazık ki,
buradaki öneriye karşı, ters bir karar alıp, biz, bu
tasarıyı çıkarmaya çalışıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu yapıdaki bir Kasa Yönetim
Kurulunun başarılı olma şansı, ne yazık ki
yoktur. Kasa Yönetim Kurulu, şimdiden,
başarısızlığa mahkûm edilmiştir. Toplanan
primlerin işletilme görevi de bu yönetim kuruluna verilmiştir...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Matkap, buyurun.
NİHAT MATKAP (Devamla) ...eğer zamanım yetseydi, o
konuyu da Seçkin Heyetinize somut örneklerle açıklayacaktım; ne
yazık ki, zamanım yetmedi.
Değerli arkadaşlarım, tasarı, zaten bütünüyle
yanlış düzenlenmiştir, yanlış hazırlanmıştır;
bugüne kadarki sosyal güvenlik mantığına da bütünüyle terstir.
Grup olarak bu maddeyi de, tümünü de zaten desteklemiyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Matkap.
Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Erol Karan; buyurun.
Süreniz 10 dakikadır.
DSP GRUBU ADINA EROL KARAN (Karabük) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Yurtdışında Bulunanların
Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının
10 uncu maddesi üzerinde, Demokratik Sol Parti Grubunun görüşlerini
açıklamak amacıyla söz almış bulunuyorum; Grubum ve
şahsım adına Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Gerek ülke gerekse toplum yararına olmayan Refah Partisi-Doğru
Yol Partisi Koalisyon Hükümetinin kaynak paketine para bulmak,
dolayısıyla günü kurtarmak amacıyla hazırlanan bu yasa
tasarısı, uzun süredir Meclis gündemini işgal etmekte olup,
toplumun her kesiminden tepkiler almaktadır. Örneğin, işçi
sendikaları ve işveren çevreleri, bu yasa tasarısıyla
ilgili olumsuz görüşlerini belirtmişlerdir.
Yine, bu kanun tasarısı, halk arasında
"satılık emeklilik" ve "turist emekliliği"
adı altında yaygın şekilde eleştirilmektedir.
Aynı zamanda Anayasaya aykırı ve antidemokratik bir içerik
taşıyan bu yasa tasarısı, zaten çökmekte olan Sosyal
Sigortalar Kurumunu daha da zarara sokacağından, Demokratik Sol Parti
olarak, bu yasa tasarısının Hükümet tarafından geri
çekilmesinin, Sosyal Sigortalar Kurumunun yararına olacak yasa
tasarılarını Meclise getirmesinin doğru
olacağını düşünüyoruz.
Bu yasa tasarısının 10 uncu maddesinde görevleri
belirtilen Kasanın yönetimi "Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı Müsteşarının
başkanlığında, Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürü ile
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye
Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığının
bağlı olduğu Devlet Bakanlığınca
görevlendirilecek birer üyeden oluşan Kasa Yönetim Kurulunca
yönetilir" denilmektedir. Her ne kadar, Bakanımız, Kasa yönetiminin
özerk bir yapıda olacağını söylüyorsa da, özerk bir
yapılanmanın olmadığı ortadadır. Çünkü,
görevlendirilecek kişiler, sonuçta, ilgili bakanlıklara
bağlı birer bürokrattırlar. Bürokratların da,
bakanların emrinde olduğu düşünüldüğünde, özerklikten
bahsetmek yersizdir. Kaldı ki, bilindiği gibi, Sosyal Sigortalar
Kurumu yönetimi, idarî ve malî açıdan özerk gözükmesine rağmen,
fiilen özerklikten bahsetmek mümkün değildir. Kurumlara her zaman siyasî
iktidarlar müdahale etmektedir.
Sosyal güvenlik kurumları, personel alımlarında,
taşınmaz mal alımlarında, bina kiralaması ve
yatırımlarda, özerkliğin olmamasından kaynaklanan
bürokratik işlemler sonucunda büyük zorluklarla
karşılaşmaktadır. Somut bir örnek vermek gerekirse,
uygulanan tasarruf genelgeleri sonucunda, en önemli zorluklar sağlık
hizmetlerinde görülmektedir. Birçok Sosyal Sigortalar Kurumu hastanesinde,
röntgen cihazı, tomografi cihazı, dializ cihazı gibi aletlerin
alınmaması sonucunda Sosyal Sigortalar Kurumu büyük miktarlarda malî
kayba uğramaktadır.
Kurumun özerk bir yapıya kavuşması savunulurken, devletin
yönetim dışında kalması düşünülmemeli; devlet
olmanın gereği olarak denetim fonksiyonunu yapması
sağlanmalıdır.
Sosyal güvenlik kurumlarının yönetiminin özerk bir yapıya
kavuşmasının istenmesinin nedeni, siyasî iktidarların,
sigortalıların aleyhine olacak müdahalelerinin
sınırlandırılması; prim ödeyerek sistemin
finansmanına katılan tarafların, doğal olarak yönetime
katılmalarının sağlanması; sigortalıların,
sendikaların, meslek teşekküllerinin, kendilerini yakından
ilgilendiren kararların alınması sürecine katılmalarının
sağlanması; sosyal güvenlikle ilgili tarafların yönetime
katılmalarını sağlayarak, bu katılmanın
getirdiği sorumluluğun, bu kesimlere yüklenmesini amaçlamaktır.
Ayrıca, özerkleştirme, sosyal güvenlik sistemlerinin
özelleştirilmesine bir alternatif olarak da düşünülebilir.
Yine, belirli dönemlerde çıkarılan af yasaları ve
borçlanma yasaları, özellikle Sosyal Sigortalar Kurumunu ve Bağ-Kur'u
olumsuz etkilemiş, bu kurumların aktuaryel dengesini bozmuştur.
Bu nedenle, aktif sigortalının prim ödeme alışkanlıklarını
olumsuz etkileyen borçlanma yasaları kesinlikle
çıkarılmamalıdır.
Yine, sosyal güvenlik kurumlarında, aktif-pasif sigortalı
oranı, uluslararası standartın çok altına
düşmüştür. Aktif-pasif oranının kurum aleyhine
bozulmasına neden olan sakıncalar
kaldırılmalıdır. Bunun için de, erken emeklilik
uygulamalarına son verilmeli, aktif sigortalı sayısını
artırmak amacıyla, kaçak işçiliği önleyici tedbirler
alınmalıdır diye düşünüyoruz.
Ayrıca, sosyal yardım zammı gibi prim
karşılığı olmadan yapılan ödemeler, sosyal
güvenlik kurumlarını maddî yönden olumsuz etkilemektedir. Bunun için,
bu ödemelerin devlet tarafından karşılanması
düşünülebilir.
Yine, devletin, sosyal güvenlik harcamalarına katkısı,
Avrupa Birliği düzeyinde olmalıdır. Devlet
katkısının oranı belirlenerek, düzenli bir şekilde bu
katkının yapılması sağlanmalıdır.
Ülkemiz nüfusunun yüzde 25'i hiçbir sosyal güvenlik hakkından
faydalanamamaktadır. Bu nedenle, sayıları 4 milyon
civarında tahmin edilen sigortasız işçilerden başlamak
üzere, sosyal güvenliğin tüm nüfusa
yaygınlaştırılması hedeflenmelidir.
Sosyal Sigortalar Kurumu, Emekli Sandığı ve Bağ-Kur,
tek çatı altında toplanmalı, süratle genel sağlık
sigortasına geçilmelidir.
Sosyal Sigortalar Kurumu ve devlet hastaneleri, özerk bir yapıya kavuşturulmalıdır.
Sosyal güvenlik kuruluşları arasında koordinasyon ve
işbirliği sağlanmalıdır. Sosyal güvenlik
kuruluşları arasında, hem en üst seviyede hem de taşra
teşkilatları seviyesinde sağlanacak olan koordinasyon ve
işbirliği, sosyal güvenlikteki dağınıklığın
getirdiği kaynak israfını önlemiş olacaktır. Mevcut
teşkilatlanma içinde, her kurum, taşrada kendi hizmet birimini
kurmakta ve kendi sigortalılarının işlemlerini
gerçekleştirmektedirler; ancak, nüfus yoğunluğu nedeniyle,
bazı kurumlar, bir kısım yerleşim birimlerinde hizmet
birimi oluşturamamaktadır. Bu durumda, kurumlar arasında,
kurumların hizmet birimleri arasında, birbirlerinin rutin
işlerini yapmak üzere, işbirliği sağlanabilir. Bilgisayar
teknolojisinin yaygınlaşması, bu işbirliğine olanak
vermektedir. Bu gelişmeler hayata geçirildiğinde, sosyal güvenlik
kurumlarının tek çatı altında toplanmasına yönelik
birtakım eleştirilerin kaynağı da ortadan
kaldırılacaktır.
Sosyal güvenlik kurumlarının amacı, sosyal güvenlik
garantisi sağlamaktır. Bu nedenle, sosyal güvenlik
kuruluşlarına başka fonksiyonlar yüklememek gerekir. Sosyal
güvenlik kuruluşları, ekonomik ve sosyal politikaların
aracı olarak kullanılmak istenmiştir; en yaygın olarak da
istihdam politikası olarak kullanılmış, erken emeklilik, bu
gerekçeye dayanılarak savunulmuştur. Siyasî iktidarlar,
uyguladıkları ekonomi politikasının sosyal
sonuçlarını doğrudan üstlenmekten kaçınmış, erken
emeklilik uygulamasıyla, Sosyal Sigortalar Kurumu zarara
uğratılmıştır. Özelleştirmeyi destekleyen
bazı kesimler de bu tür çözümlere sıcak bakmaya
başlamıştır.
Yine, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerine yönelik ekonomik
ve sosyal politikaların aracı olarak da sosyal güvenlik
kurumları kullanılmak istenmiştir. Kurulması düşünülen
işsizlik sigortasıyla ilgili çalışmalarda, ekonomik ve
sosyal yapısı itibariyle, bir işsizlik sigortasının
kurulması bakımından en elverişsiz şartları
taşıyan bu bölgelerde işsizlik sigortası başlatılması
istenmiştir. Yine, sosyal güvenlik kuruluşlarının
amaçlarından sapmaya bir örnek de, Sosyal Sigortaların sahip
oldukları fonları değerlendirirken, kurumlara gelir sağlama
değil, ekonomik ve sosyal amaçlarla faaliyet göstermeleri olmuştur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülke ve toplum
yararına olmayan kaynak paketine para bulmak, kısaca, günü kurtarmak
amacıyla hazırlanan bu yasa tasarısı, başta işçi
ve işveren temsilcileri olmak üzere, toplumun her kesiminden olumsuz
tepkiler almaktadır. Aynı zamanda, Anayasaya da aykırı olan
bu yasa tasarısına, Demokratik Sol Parti Grubu olarak olumsuz oy
kullanacağımızı belirtir; hepinize saygılar
sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Karan.
Doğru Yol Partisi ve Refah Partisi Gruplarının söz
talebi?.. Yok.
Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın Emin Kul; buyurun. (ANAP
ve DSP sıralarından alkışlar)
Sayın Kul, şahsınız adına olan görüşme
süresiyle grup adına olan süreyi birleştiriyorum.
ANAP GRUBU ADINA EMİN KUL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 209 sıra
sayılı kanun tasarısının 10 uncu maddesi üzerinde,
Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini belirtmek üzere huzurunuzdayım.
Sizleri tekrar saygıyla selamlıyorum.
10 uncu madde, Kasa Yönetim Kurulunun görevlerini belirleyen ve bu
görevlerin neler olduğunu içeren bir maddedir. Şimdi, böylesine bir
tasarı, böylesine bir Kasa ve böylesine bir Yönetim Kurulu!.. Bunlar
üzerindeki bütün görüşlerimizi, biraz önce, esasen arz ettim. Onun için,
Kasa Yönetim Kurulunun görevleri olarak tadat edilen hususlar da, sadece kanun
tasarısında böyle bir Yönetim Kurulu kurulduğu için ve bu tür
bir Kasa kurulduğu için, bu Yönetim Kurulunun görevlerinin ne olması
gerektiğinin belirtilmesi zorunluluğu dolayısıyla
düzenlenmiş bir maddedir; yoksa, içeriği itibariyle
baktığınız zaman, bu yönetim kurulunun yapacağı
herhangi bir görev falan pek yoktur. Zaten adı üstünde, kasadır,
sandıktır. Ben, ona, giderek sanduka olacak diyorum; temenni etmem;
ama, öyle olacak. Dolayısıyla, zorunlu olarak konulan bir maddeden
ibarettir.
Ben, 50-60 önerge verileceğini tahmin etmiştim; ama,
şimdi görüyorum ki, bu kanun tasarısı üzerinde, yani kendinizin
hazırladığı, kendi elinizden geçen, ciddiyetle
hazırlanan bu kanun tasarısının maddeleri üzerinde
verdiğiniz önerge sayısı 130'u aşıyor. Siz, bize
eleştiri yöneltiyorsunuz; ama, siz kendiniz kuşku duymuşsunuz
hazırladığınız tasarıdan. Bu tasarının
maddelerinin hepsinin üzerinde 130 önerge vererek tasarıyı
değiştirmek istemişsiniz. Sonra, Genel Kurula gelince hidayete
erilmiş, önergeleri birdenbire geri çekmişsiniz!.. Şimdi, siz,
bu tabloya baktığınız zaman herhalde biraz
sıkıntı duyuyorsunuz, ben öyle hissediyorum.
Sıkıntı duymayabilirsiniz de, bu bir haktır dersiniz,
olabilir; ama, hak denen şeylerin suiistimali bu denli
yapılırsa, bunları başkaları da yapar ve siz
rahatsız olursunuz.
Muhterem Başbakanımız, özellikle kaynak paketleri
üzerinde ciddî bir çalışma yapıldığını
özenle ilan ediyor, diyor ki: "Kaynak paketleri üzerinde ciddî
çalışmalar yaparak tespit ettik. Uzmanlarımızla gece gündüz
çalışıyoruz ve ortaya ciddî sonuçlar
çıkarıyoruz." Şimdi, ben, Muhterem
Başbakanımızın söylediklerine inanmak istiyorum; ama, siz,
bana cevap vermiyorsunuz veyahut da muhalefet partilerinin sözcülerine cevap
vermiyorsunuz; siz, Muhterem Başbakana cevap veriyorsunuz.
Muhterem Başbakanımız, daha önce de belirttiğim
gibi, 25 Kasım 1996'da ilan ettiği üçüncü kaynak paketiyle ilgili
basın toplantısında aynen şöyle buyuruyor: "Bir kere
daha ifade ediyorum, paranın yönetimi işçilerimiz tarafından
olacaktır." Şimdi, siz diyorsunuz ki, biz işçilerin
temsilcilerini nereden bulalım da kasanın yönetimine koyalım.
Onu, bana, niye cevap olarak söylüyorsunuz? Ben, Başbakan böyle
söylemiş; ama, siz böyle yapmamışsınız diyorum. Siz
onu Başbakana anlatın. Muhterem Başbakanımız, böyle
ilan etmiş; ama, siz huzurumuza, Yüce Genel Kurula bambaşka bir
yönetim kurulu yapısı getiriyorsunuz; içinde ne işçi var ne
onların temsilcileri var ne de kasaya ödeme yapanların temsilcileri
var. Aslında, siz şunu da biliyorsunuz, bilmiyorsanız ben size söyleyeyim:
Tasarıyı ilk hazırladığınızda, siz, bu
temsilcilerin kimler olacağını tespit etmiştiniz. Bu
temsilcilerin kimler olacağı, yurtdışında
kontrolünüzde bulunan bazı dernekler tarafından seçileceği,
apaçık, aranızda münakaşa edilmişti; ama, toplanacak
paralar bakımından, bunun menfi bir tesir yapacağı
gözetilerek, bu, hazırlıklarınızın içinden
çıkarıldı, bu hale getirildi. Dolayısıyla, Muhterem
Başbakanımızın, mutlaka işçilerin temsilinin söz
konusu olacağına dair ifadeleri, benim çizdiğim çerçeve
içerisinde doğrudur; ama, bunun farkında olmadan, siz, beni
değil, Muhterem Başbakanı cevaplandırıyorsunuz.
Yine, bakınız, Muhterem Başbakanımız:
"Burada Hazinemizin faydası ne olacaktır" diyor ve kendisi
cevaplandırıyor: "Hazinemizin faydası, bu yüzde 20, devlet
hizmetine ait ve garantiye ait haklarını alıp, devletin, ülkenin
hizmetlerinde kullanacaktır." Siz, burada diyorsunuz ki:
"Sigortanın, sigorta edilmesi için biz bu parayı
alıyoruz." Muhterem
Başbakanımız da diyor ki: "Hayır, biz, bunu, sigorta
migorta için almıyoruz, devletin ve ülkenin hizmetinde kullanmak için
alıyoruz." Yani, bir kaynak olarak görüyor; doğrudur. Elbette
ki, Başbakan, kaynak bulacaktır, Hükümet kaynak bulacaktır, bunu
devletin, milletin hizmetinde kullanacaktır; ama, seçilen alan
yanlıştır, sosyal güvenlik alanı böyle bir kaynak temininin
alanı değildir; çünkü, burada yurttaşlar veya insanlar -kimleri
hedefliyorsunuz belli değil; ama- yani bu Kasaya prim ödeyenlerin
parasından, ödediği primlerden herhangi bir oranda, miktarda bir para
alıp başka hizmetlerde kullanamazsınız; kullanmanız
doğru değil. Dolayısıyla, bu konuda aslında beni
cevaplandırmıyorsunuz, Sayın Başbakanımızı
cevaplandırıyorsunuz; yani, önümüzdeki belgelere bakınca, ben,
bunlara cevap vermek durumda değilim .
Değerli arkadaşlarım, 25 Kasım 1996 tarihli kaynak
paketinin açıklanmasında, ciddî yapılan bir çalışma
olarak ortaya konulan bu kaynak paketinin açıklanmasında, bir fondan
bahsediliyor, kasadan bahsedilmiyor; ama, kurulan, bir fon değildir.
Dikkat buyurunuz; kurulan "kasa" adı altında, demin saydığım gibi, bir
memuriyet kademesi midir, bir tüzelkişilik midir, yeni ihdas edilen bir
sigorta kurumu mudur, bir alındı-verildi veznesi midir; ne
olduğu belli olmayan bir hale dönmüş... Ama, fon nedir, bellidir.
Muhterem Başbakanımız da "fon"diyor.
Yine, Muhterem Başbakanımız, bu ciddî
hazırlıkta bir açıklama yapıyor; aynen okuyorum:" Bu
12 500 dolar, bugünkü Sosyal Sigortalar Kurumunda bir özel kasada
toplanacaktır, SSK'nın genel
hesabına dahil edilmeyecektir."
Şimdi, siz, şu kanun tasarısı içerisinde Sosyal
Sigortalar Kurumunu görebiliyor musunuz? Yok öyle bir şey. Sosyal
Sigortalar Kurumu, sadece bu kasanın hizmetlerini, hamaliyesini yapmak
için ilişkilendirilmiş. Sosyal
Sigortalar Kurumunda tesis edilen, böyle kasa falan diye bir şey yok.
Çalışma Bakanlığında, şurada 10 uncu maddede,
görevleri tarif edilen yönetim kurulunun yönetiminde bir kurumlaşma
yapılmış yahut da bir kademe belirlenmiş.
Şimdi, bu konuda da eleştrilerimizden rahatsız olup cevap
verirken, aslında, beni değil, yine Muhterem
Başbakanımızı cevaplamış oluyorsunuz. Siz,
şimdi, bu eleştrilerinizi, yani, bizim söylediklerimizin
cevabını, lütfen, Sayın Başbakanımızın
kaynak paketiyle ilgili basın toplantısı ve matbu metnini
inceleyerek orada vermeye çalışın ve eleştiriniz varsa,
eleştrinizi oraya doğru yöneltin.
Değerli arkadaşlarım, Kasa Yönetim Kurulunun görevleri,
yönetim kurulu, sunî bir yönetim kurulu olduğu için, hiç de bizi, kanunu,
Meclisi ilgilendirmeyen, zorunlu olarak tadat edilmiş sunî görevlerden
ibarettir. Dolayısıyla, 10 uncu maddenin de hiçbir ciddiyeti ve
düzeltilecek hiçbir tarafı yoktur.
Takdirlerinize arz ediyorum; saygılar sunuyorum. (ANAP ve DSP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Kul.
Şahsı adına, Sayın Mehmet Aykaç; buyurun.
Süreniz 5 dakikadır.
MEHMET AYKAÇ (Çorum) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; 209 sıra sayılı kanun
tasarısının 10 uncu maddesi üzerinde görüşüyoruz. Madde,
Kasa Yönetim Kurulunun görevlerini açık bir şekilde
saymıştır; burada okumaya, tekrar etmeye bile gerek yoktur.
Ancak, değerli muhalefet partisi sözcülerimizin, kendilerine cevap
verilmediği gibi bir iddiaları var; ona, kısaca cevap verip,
inmek istiyorum ve şu serzenişimi de lütfen kabul buyursunlar:
Değerli sözcü arkadaşlarımız kürsüye çıkıyor,
madde üzerinde konuşmaları gerekirken -biz, hiç
yapmadığımız halde- kendileri, madde dışında
çok genel konuları konuşuyorlar. Bir kere, bunun, kanun görüşme
tekniğine uymadığı kanaatindeyim.
Şimdi, değerli eski Çalışma
Bakanlarımızdan Sayın Nihat Matkap Beyefendi buyurdular ki
"bu kanun tasarısı başlığı üzerinde
'vatandaş' kelimesi geçmiyor." Peki, bizim, buraya
"vatandaş" kelimesini koyarak, sizlerin çok tekrar
ettiğiniz, çalışma hayatını düzenleyen,
çalışma yaşamını düzenleyen, uluslararası belge
niteliğinde olan ILO sözleşmelerine aykırı kanun mu
çıkarmamızı istiyorsunuz?
NİHAT MATKAP (Hatay) Aman!..
Aman!.. Ne ilgisi var!..
MEHMET AYKAÇ (Devamla) Evet...
Bakınız, o sözleşmenin 118 inci maddesinde deniliyor ki:
"Vatandaşlarla, vatandaş olmayan kimselere, sosyal güvenlik
konusunda eşit muamele yapılması gerekir." İşte,
elimde kaynak var, buradan okuyun Sayın Bakanım; sayfa 248. Bu
sözleşme maddesini, Türk Hükümeti 1971 yılında kabul etmiş
ve 13 922 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.
Şimdi, siz, çalışma hayatını düzenleyen kanun maddesi
çıkarırken, oraya "vatandaş" kelimesini
koyarsanız, bu, ILO sözleşmesine aykırı olur; o zaman da,
bu konudan tenkit edersiniz, biz ne yapalım!
NİHAT MATKAP (Hatay) Yapma!.. Yapma!..
MEHMET AYKAÇ (Devamla) Değerli Emin Kul
arkadaşımız da diyor ki, deminki madde üzerinde ve bu madde
üzerinde "Sayın Başbakan, kaynak paketi üzerinde şöyle
demişti."
Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin kaynaklarının
geliştirilmesiyle ilgili, Türkiye Büyük Millet Meclisinde genel
görüşme açıldı, keşke katılsaydınız da, bu
değerli görüşlerinizi orada sunsaydınız. Şimdi, biz,
Türkiye'nin kaynakları üzerinde konuşmuyoruz. Ya; bir yasa maddesi
üzerinde konuşuyoruz; ama, değerli Emin Beyin tenkit ettiği
kaynak paketleri konusu vardır ki, bunun da bilinmesi gerekir diyorum.
Bu yasanın bir an önce çıkması gerekiyor, o yüzden,
sözümü uzatmak istemiyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (RP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Aykaç.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 5 önerge vardır. Madde
tek fıkra olduğu için 4'ünü işleme koyacağım.
Geliş sırasına göre okutuyorum.
NİHAT MATKAP (Hatay) Sayın Başkan hepsi naylon;
çekerler şimdi...
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz, Yurtdışında
Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu
Tasarısının 10 uncu maddesinin (e) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Köylü Murtaza
Özkanlı
Isparta Aksaray
Cafer
Güneş Cemalettin
Lafçı
Kırşehir Amasya
Abdullah Örnek Memduh
Büyükkılıç
Yozgat Kayseri
Değişiklik önerisi:
"e) Kasayı temsil edecek kişileri
belirlemek."
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz,
Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında
Borçlanma Kanunu Tasarısının 10 uncu maddesinin (f) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa
Köylü Cemallettin
Lafçı
Isparta Amasya
Murtaza
Özkanlı Abdullah
Örnek
Aksaray Yozgat
Cafer Güneş
Kırşehir
Değişiklik önerisi:
"f) Kasa gelirlerini işletmek."
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz,
Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında
Borçlanma Kanunu Tasarısının 10 uncu maddesinin (b) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa
Köylü Cemallettin
Lafçı
Isparta Amasya
Murtaza
Özkanlı Abdullah
Örnek
Aksaray Yozgat
Memduh Büyükkılıç Cafer
Günş
Kayseri Kırşehir
Değişiklik önerisi:
"b) Kasanın yıllık bilançosunu ve
faaliyet raporunu hazırlamak."
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz
Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında
Borçlanma Kanunu Tasarısının 10 uncu maddesinin (h) bendinin
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Köylü Murtaza
Özkanlı
Isparta Aksaray
Cafer
Güneş Cemallettin
Lafçı
Kırşehir Amasya
Abdullah Örnek Memduh
Büyükkılıç
Yozgat Kayseri
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi,
önergeleri aykırılık sırasına göre...
MUSTAFA KÖYLÜ (Isparta) Sayın Başkan, önergelerimi
geri çekiyorum.
BAŞKAN Önergeler geri çekilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi, maddeyi okunduğu
şekliyle oylarınıza sunuyorum: Maddeyi kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
11 inci maddeyi okutuyorum:
Kasa Gelirlerinin İşletilmesi
MADDE11. Kasanın gelirleri;
a) Devletin çıkardığı borçlanma senetlerine
yatırmak,
b) Faiz haddî yürürlükteki hükümlere göre en yüksek düzeyde olmak üzere
T.C. Ziraat Bankasına yatırmak
suretiyle işletilir.
Kasa gelirleri ile taşınmaz mal alınmaz.
Ancak, T. C. Ziraat Bankası üç yıllık süre ile Kasa
hesabında ayı içinde toplanan prim ve gelirleri, takip eden
aybaşı itibariyle o yılki Hazine Tahvili ortalama faiz
hadlerinden aşağı olmamak üzere Devletin
çıkardığı borçlanma senetlerine yatırır.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, madde üzerinde, gruplar
adına söz talebi?..
NİHAT MATKAP (Hatay) Cumhuriyet Halk Partisi adına söz
istiyorum.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi adına, Sayın Nihat
Matkap; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Matkap, süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA NİHAT MATKAP (Hatay) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kanun tasarısının 2 nci maddesinde
tanımlar işleniyor. Bu 2 nci maddenin (c) fıkrasında
"Dolar: Amerika Birleşik Devletleri Doları" deniliyor.
Şimdi, görüşmekte olduğumuz bu 11 inci madde kasa
gelirlerinin işletilmesinden söz ediyor.
"Kasanın gelirleri;
a) Devletin çıkardığı borçlanma senetlerine
yatırmak.
b) Faiz haddi yürürlükteki hükümlere göre en yüksek düzeyde olmak üzere
T.C. Ziraat Bankasına yatırmak.
Suretiyle işletilir" deniliyor; dikkat edin faizden söz
ediyor!..
Şimdi, dikkatlerinizi bir noktaya çekiyorum; tasarıyı
hazırlayan Refah Partili bir bakan, tasarıyı destekleyen de
Refah Partisi Grubu... Şu değişime bakın, şu U
dönüşüne bakın!.. Amerika Birleşik Devletlerinin tüm
politikalarına, Türkiye ile ilişkilerine, geçen dönem karşı
olan Refah Partisi, şimdi, Amerika Birleşik Devletlerinin para
birimine sığınmış, Amerika Birleşik Devletleri
Dolarından medet umuyor!.. Düne kadar, faizi, ekonomik sistemin içinden
bütünüyle kaldıracağını vaat eden Refah Partisi "faiz
haramdır" diyen Refah Partisi, şimdi, düzenlemelerini faiz
gelirlerine bağlamış; çok acı bir durum!..
Değerli milletvekilleri, bu tasarı, Refah Partisinin muhalefet
döneminde çok ciddî bir biçimde sergilediği iddialarının bir
hayalden ibaret olduğunun acı bir itirafnamesidir. Yine bu
tasarı, Refah Partisinin adil ekonomik düzen programının iflas
belgesidir. "Neden" diyeceksiniz; adil düzende faiz yoktu, adil
düzende vergi de yoktu!.. Hani, Refah Partisi iktidara geldiğinde faizi
bütünüyle kaldıracaktı ekonomik sistemden; vergiyi, gelir üzerinden
değil, servet üzerinden alacaktı?!. Bu söylediklerim, sizin adil
ekonomik düzendeki öngörülerinizden, iddialarınızdan; kendim
söylemiyorum.
ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) İyi
öğrenmişsin!..
NİHAT MATKAP (Devamla) Şimdi, bakınız, ne
diyordunuz; tüketim maddelerinin maliyetinin üçte birini faiz oluşturuyor,
diğer üçte birini de vergiler oluşturuyor diye iddia ediyordunuz ve
İktidara geldiğinizde temel tüketim maddelerinin fiyatlarında
üçte iki indirim yapılacaktı. Hatta bir örneğiniz var; o adil
ekonomik düzen programını ideologlarınız
hazırladığı zaman, ekmek fiyatı 900 liraydı.
"Biz, iktidara gelince faiz ile vergileri
kaldıracağımız için, faizden 300 lira eksilecek, vergiden
de 300 lira eksilecek, ekmeği size 300 liraya yedireceğiz"
diyordunuz...
METİN PERLİ (Kütahya) O hesapları sen anlamazsın.
NİHAT MAKTAP (Devamla) E, geldiniz...Tüpgaza, akaryakıta kaç
defa zam yaptığınızı artık izleyemiyorum.
Bilemiyorum, siz takip edebiliyor musunuz?..
METİN PERLİ (Kütahya) Sen o hesabı iyi
anlayamamışsın.
NİHAT MATKAP (Devamla) Şimdi, sizler, değerli Refah
Partililer...
METİN PERLİ (Kütahya) İyi anlayamamışsın
sen o hesabı.
NİHAT MATKAP (Devamla) İşte, o hesap, demek ki
balonmuş, hayalmiş, onu anlatmaya çalışıyorum; hiç
alakası yokmuş.
Şimdi, siz, seçim bölgelerinize gittiğinizde "biz, faizi
kaldıracağız, bizim düşüncemize göre faiz
haramdır" diyebilir misiniz?.. İşte tescili "faizci
Refah Partisi" diyorum, "Amerikancı Refah Partisi " diyorum
ben de size; buyurun, aksini iddia edin... (DSP sıralarından
alkışlar) Bunların altını çiziyorum, tespit ediyorum.
Siz, 6,5 milyon oyu, bu iddiaları sergileyerek aldınız;
yoksa, 6,5 milyon oyu, size, Taksim'e cami yapmak için, Çankaya'ya cami yapmak
için, türbanı kaldırmak için mi verdiler?..
Hani esnafa verdiğiniz sözler?!. Hani peşin vergi
kalkacaktı?!. Hani hayat standardı uygulaması, zulüm
uygulamasıydı; nerede, hiçbir işaret yok!.. Hani asgarî ücretten
vergi kalkacaktı; asgarî ücreti vergi dışı
tutacaktınız?!. Hani fakir esnafa destek verecektiniz?!.
Rantiye kesiminin sizin İktidarınızla ilgili hiçbir
rahatsızlığı yok, onu da söyleyeyim. Bakınız,
bugün, Hatay esnafından bir faks aldım, onu okuyorum sizlere: "
Götürü Vergiye tabi esnaf ve sanatkârlarımızın geçen yıla
oranla vergi oranlarına, yüzde 101 oranında zam
yapılmıştır.
Diğer taraftan, gerçek usulde vergilendirilen ve hayat
standardı temel gösterge tutarına göre vergisi hesaplanan esnaf ve
sanatkârlarımızın vergileri de, yeniden değerlendirme
oranında, yüzde 72,8 artırılmıştır. Götürü
Vergiye tabi esnaf ve sanatkârlarımız, küçük çapta iş
yapmaktadırlar. Bu vergi oranlarını bırakın ödemeyi,
çoğunun, bu kadar sermayesi bile bulunmamaktadır. Bu hususta,
konfederasyonumuzca, Maliye Bakanlığına gerekli müracaat
yapılmıştır. Maliye Bakanlığının
teklifi, Bakanlar Kurulunun kararıyla, vergi oranlarının
aşağıya çekilebileceği belirtilmektedir. Vergi ödemelerinin
kısa bir süre sonra yapılacağı şu günlerde, küçük
çapta iş yapan esnaf ve sanatkârlarımızı biraz da olsa
rahatlatmak amacıyla, götürü vergi oranlarının düşürülmesi
hususunda yardımcı olmanızı arz eder" diyor ve devam
ediyor.
Değerli arkadaşlarım, dikkat edin; rantiye kesiminden
hiçbir başvuru gelmiyor, küçük esnaf ve sanatkârlar arıyor!..
İşte adil düzen; bütünüyle söylenenlerin tersini yapmak
mıdır adil düzen?! Buna da tanık olduk ve bu tasarı, çok
ciddî bir belge oldu.
Değerli arkadaşlarım, bütün söylediklerinizin tersine
işler yapıyorsunuz. Bu tasarıyla, ülkenin başına
kırk elli yıllık bir bela açacaksınız. Her
defasında, bu kürsüye çıkıp, sizi uyarmaya
çalışıyoruz. Temel ilkelerinize de ters bir tasarı; buna
rağmen, yukarıdan bir emir geldiği zaman ille de uymak zorunda
mısınız?!
AHMET DERİN (Kütahya) Evet, doğru...
NİHAT MATKAP (Devamla) "Evet" diyorsunuz!..
AHMET DERİN (Kütahya) Biz, başa bağlı bir
partiyiz.
NİHAT MATKAP (Devamla) Niye; asker mantığıyla
mı hareket ediliyor?!
AHMET DERİN (Kütahya) Ne yapalım?!
NİHAT MATKAP (Devamla) Bütün bunları, mantıksal bir
biçimde, bilimsel bir biçimde size açıklamaya çalışıyoruz.
ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa)
İnandırıcı olmuyor...
NİHAT MATKAP (Devamla) Umarım, bundan sonra, biraz daha iyi
değerlendirirsiniz ve bu tasarının geri çekilmesi için
katkı verirsiniz.
Bu duygu ve düşüncelerle sizleri saygıyla selamlıyorum.
(CHP ve DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Matkap.
Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Mustafa Güven Karahan;
buyurun.
Sayın Karahan, süreniz 10 dakikadır.
DSP GRUBU ADINA MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; gündemimizde yer alan
Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında
Borçlanma Kanunu Tasarısının 11 inci maddesi üzerinde,
Demokratik Sol Partinin görüşlerini açıklamak üzere söz
almış bulunuyorum; hepinizi, partim ve şahsım adına
saygıyla selamlıyorum.
Tasarının 8 inci maddesiyle kurulan yurtdışı
sosyal güvenlik kasası, bu yeni sosyal güvenlik kurumunun gelirlerini,
güya, en iyi şekilde değerlendirecek bir düzenlemeyi getirmektedir.
Bu kanunla kurulacak olan kasa, tamamen, hükümetin emrinde çalışan
bürokratlardan oluşmaktadır. Yasa tasarısının
gerekçesinde, her ne kadar, Kasanın özerk olmasından bahsediliyorsa
da, ülkemizde, kanunlarla özerk olduğu hükme bağlanan
kurumların, bugün, hangi koşullar altında
çalıştığını hepimiz çok iyi bilmekteyiz. Örnek mi
istiyorsunuz: İşte, Sosyal Sigortalar Kurumu.
Hükümetin emrindeki bürokratların yönetiminde olacak olan Kasa,
gerçekten, özerk olarak, bu yeni kurumu yönetebilecek midir; yoksa, hükümeti
oluşturan partilerin ya da partinin elinde oyuncak mı olacaktır?
Şimdi, bu yasayla kurulacak olan Kasa, yeni sosyal güvenlik kurumundan
yararlanacakların yatıracakları 10 000 dolarları en iyi
şekilde değerlendirerek, hak sahiplerine üç yıl sonra emekli
aylığı vereceği gibi, sağlık hizmetleri de
sunacaktır.
Değerli milletvekilleri, kasanın başlangıç
gelirlerini, hak sahibi olmak isteyenlerin yasada belirtilen zamanlarda
yatıracakları 12 500 dolardan 2 500 dolar devlet güvencesi
çıkarıldıktan sonra kalacak olan 10 000 dolarlar sağlayacaktır.
Burada, üzerinde durmadan geçemeyeceğim husus, bu borçlanma
yasasından yararlanmak isteyenlerin ödeyecekleri prim tutarını
dolar olarak ödemeye mecbur bırakılmalarıdır. Hani, bir
zamanlar, İslam Dinarının para birimimiz olacağını
ileri süren ve kendileri dışındaki tüm partileri Batı
taklitçiliğiyle suçlayanların yaptığına bakın
siz!.. Türkiye Cumhuriyetinin para birimi olan Türk Lirasının suyu mu
çıktı?! Sizi gidi Amerikan taklitçileri sizi!.. (DSP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Yurtdışında
Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunuyla
kurulacak Kasanın gelirlerinin işletilmesinde "Kasanın
gelirleri;
(a) Devletin çıkardığı borçlanma senetlerine
yatırmak,
(b) Faiz haddî yürürlükteki hükümlere göre en yüksek düzeyde olmak üzere
Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankasına yatırmak suretiyle
işletilir" hükmünü getirmektedir.
11 inci maddenin üçüncü fıkrası ise "Ancak, Türkiye
Cumhuriyeti Ziraat Bankası üç yıllık süre ile Kasa
hesabında ayı içinde toplanan prim ve gelirleri, takip eden
aybaşı itibariyle o yılki Hazine Tahvili ortalama faiz
hadlerinden aşağı olmamak üzere Devletin
çıkardığı borçlanma senetlerine yatırır"
hükmünü de getirmektedir.
Dikkat ettiyseniz, bu tasarı, diğer yatırım
araçlarını tamamen devredışı bırakmaktadır;
yani, Kasa bünyesinde biriken primler, yalnız ve yalnız, hazine
tahvili ortalama faiz hadlerinden aşağı olmamak üzere, devletin
çıkardığı borçlanma tahvillerine
yatırılabilecektir. Hani, nerede Kasanın özerkliği?.. Kasa
yönetim kurulu, Kasa gelirlerini değerlendirirken, o günün
koşullarıyla en fazla gelir getirebilecek menkul ve
gayrımenkullerden herhangi birine yönelemeyecektir. Böyle tek gözlükten
bakış açısıyla özerklik olur mu seçeneği
olmayanların, davranış özerkliğinden bahsedilebilir mi?
Değerli arkadaşlarım, bu tür sosyal güvenlikten yoksun
olanların sorunları, ayrı bir Kasa oluşturmakla çözülmez;
bu kişileri sosyal güvenlik kapsamına alırsanız, çözüm
ortaya çıkar. Bunun için çıkartılmış yasa yok mu; var,
3201 sayılı Yasa. Bu Yasanın eksikliklerini giderin, böylece
yeni bir kurum kurmadan sorunu çözüme kavuşturmuş olursunuz. Yurt
dışında bulunanların sosyal güvenliği için Hükümet bir
Kasa oluşturuyor.
Değerli arkadaşlarım, siz, şimdiye kadar
yapılmış olan bu tür düzenlemelere "Kasa" adı
verildiğini duydunuz mu; biz duymadık. Biz, bu amaçla kurulan
kurumlara, ülkemizde "sandık" adını verdik;
örneğin, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı, örneğin,
Emniyet Sandığı dedik. Kısaca, bu yeni getirilen kurulun,
kendi gibi, adı da, ne yazık ki, yabancı.
Değerli milletvekilleri, bu maddeye göre, kasa, toplanan 10 bin
dolarları değerlendirecek. Bu 10 bin dolarlar üç yıl
bekletilecek ve arkasından, aylık 250 dolardan, yılda 3 bin
dolar ödenecek. 10 bin doların üç yıl sonra yılda 3 bin dolar
ödeyebilmesi için, yıllık getirisinin en az yüzde 22 olması
gerekir. Bu getiri sağlansa bile, sağlık giderleri hariç, 8-10
yıl ödemede bulunabilirsiniz. Mevcut ekonomik koşullarda,
sınırlı yatırım olanakları içerisinde, dolara,
yıllık yüzde 2 faiz sağlayamazsınız; hatta,
yalnız siz değil, hiçbir rantiyeci zihniyet bu geliri
sağlayamaz. Bu nedenle, yasa tasarısının 11 inci
maddesindeki fon değerlendirme yöntemi, fonun 5-6 yıl içerisinde
çökeceğinin göstergesidir.
Değerli arkadaşlarım, ülkemiz, süper emeklilik gibi,
sosyal güvenlik kurumlarımızın çöküş nedenlerinden biri
olan bir uygulamayı yaşamışken, yeniden, buna benzer bir
uygulamayı gündeme getirmenin manası nedir? Hükümetin amacı,
hasta olan sosyal güvenlik kurumlarını, gerçek hekimler yerine,
üfürükçü ya da muskacılara tedavi ettirmek midir? (DSP
sıralarından alkışlar)
HASAN GÜLAY (Manisa) Sayın Bakan dinlemiyor.
MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Devamla) Sendikacı olan Sayın Bakan
bu gibi sosyal güvenlik tasarılarına nasıl sahip çıkar?
Gelecekte de olsa, çalışanların başına bela olacak
olan bu tür kurumları nasıl yaratır?
Değerli milletvekilleri, gündemimizdeki yasa
tasarısını, eğer iyi incelediyseniz, primlerin
yatırılışında, ölçü olarak, Amerikan para birimi olan
doların alındığını görürsünüz; ancak, hak sahibi
olacaklarca yatırılan dolarların yüzde 20'si, devlet güvencesi
olarak, hemen Hazineye aktarılmaktadır. Hak sahibi olacaklara prim
ödettirirken, Türk Lirasını hatırlamayanlar, nedense, Kasa
gelirlerinin işletilmesinde birden bire Türk Lirasını akıllarına
getirivermektedirler.
Hükümet, bu tasarıyla, yüzde 20 olarak takdir edilen devlet
güvencesini kestikten sonra, kalan yüzde 80 tutarındaki primleri, Türk
Lirası olarak değerlendirmeyi düşünmektedir.
Yine, Hükümet, bu tasarıyla, maliyeti ne olursa olsun, döviz
fonları oluşturmaktadır; sonra da, oluşan fonlara,
borçlanma yoluyla el koymaktadır. Üstelik, bu borçlanmanın maliyeti
de, ileri sürdüklerinin aksine, çok yüksektir; çünkü, bu borçlanmanın
maliyeti, sadece fonlar için ödenen faizlerden ibaret değildir.
Hükümet, bu döviz fonuna bir taraftan faiz öderken, diğer yandan da
promosyon yapmaktadır. Dövizle emeklilik kasasına
yatırılacak prim tutarı olan 12 500 dolarların promosyonu,
üç yıl sonra başlayacak olan emeklilik hakkıdır. Bunun
bedelini kim ödeyecek dersiniz; doğal olarak, tüm çalışanlar ve
gelecekteki hükümetler. Bu kanun tasarısını çıkaranlar da,
borçlanmanın vadesini uzattım diye caka satacaklardır.
Gündemimizdeki kanun tasarısı, günü kurtarmak amacıyla
geleceği feda etmektir. Bugün atılan adımın bedelini,
gelecek nesiller,çok ağır bir şekilde ödeyeceklerdir.
Uyarılarımıza, hükümet edenlerin kulak vermesini diler,
hepinizi saygıyla selamlarım. (DSP, CHP ve ANAP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Karahan.
Refah Partisi Grubu adına, Sayın Karamollaoğlu; buyurun.
RP GRUBU ADINA TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; aslında, gecenin bu vaktinde
söz almayı hiç de arzu etmiyorduk; ama, arkadaşlarımız
birtakım konuları dile getirince, ister istemez bazı
açıklamalarda bulunmayı da faydalı gördük.
NİHAT MATKAP (Hatay) Hele şükür.
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) Önce,
arkadaşlarımıza bir hatırlatma yapmak istiyorum. Elbette,
bu Hükümet, bir koalisyon hükümetidir ve koalisyon hükümetleri de, koalisyon
protokolü ve hükümet programıyla bağlıdır. Ümit ediyorum
ki, bundan sonraki konuşmalarında arkadaşlarımız bunun
böyle olduğunun farkında olurlar.
İSMET ÖNDER KIRLI (Balıkesir) Ortağın yok ki!..
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) İkinci olarak söylemek
istediğim bir husus daha var...
METİN ŞAHİN (Antalya) Faize karşısın...
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) Elbette, bugün, yürüyen bir sistem
var; yürüyen bu sistemin içerisinde, biz, tasarruf sahibinin hakkını
korumayı bir vazife biliyoruz. SSK'yı, son dört sene zarfında,
sol görüşe mensup arkadaşlarımız yönettiler ve SSK, bugün,
içinden çıkılamayacak hale düştü; aynen İstanbul'da
olduğu gibi!.. (RP sıralarından alkışlar)
İstanbul'da, biz, batan bir geminin nasıl
yüzdürülebileceğini sizlere gösterdik. Allah nasip ederse, SSK'nın da
nasıl yüzeceğini, sizlere, önümüzdeki yıllarda
göstereceğiz; o zaman da, ümit ediyorum ki, takdirlerinizi
alacağız inşallah.
Tabiî, en mühim konu, bu yasa tasarısında maksat, yurt
dışında bulunan vatandaşlarımızın...
YALÇIN GÜRTAN (Samsun) Hangi vatandaşlar?!.
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) Her ne kadar, bu, net olarak
"vatandaş" ismiyle zikredilmiyorsa da, yurt
dışında bulunan vatandaşlarımızın sosyal
güvenceye kavuşmalarını sağlamaktır.
Onların birikimlerini buraya aldıktan sonra, onları heba
edecek noktada değiliz. Elbette, bu birikimlerin, belli bir tarzda
değerini muhafaza etmesi ve koruması gerekir; onu temin için de,
bugünkü şartlar altında ne lazımsa o yapılmaktadır.
Arkadaşlarımız, para biriminin dolar olduğunu
söylüyorlar. Yurt dışından gelecek parayı, herhalde Türk
Parası olarak getirecek de değildik!..
Muhterem arkadaşlarım, bir işi söylerken, konuyu, biraz
daha ciddî bir tarzda söylerseniz, zannediyorum ki faydalı olur. Biz, yurt
dışındaki işçilerimizen gelecek parayı, Türk
parası bazında mı almalıydık veya onu öyle
değerlendirmeliydik?
Bir noktayı daha belirterek sözlerimi bağlamak istiyorum.
Ülkede bir enflasyon var. Elbette, bu enflasyonist şartlar altında da
paranın değerini korumayı düşünmek mecburiyetindeyiz;
ancak, bugüne kadar "sıcak döviz" dediğimiz para,
Türkiye'ye gelirken, maalesef -yüzde 15, yüzde 16'lar gibi gözükmesine
rağmen- yüzde 30'ların üzerine çıkan bir faizle geldi. Hatta,
Dünya Bankasının ülkemize sağladığı ve
anlaşmalarda takriben yüzde 10 gibi gözüken faizlerin, fiiliyatta, yüzde
20'lerin üzerine çıktığı biliniyor.
Bu şartlar altında, siz, eğer, ülkemize getirilen ve
kişi başına 12 500 dolar olan parayı -bunlardan hangisini
düşünüyorsanız düşünün- ona göre değerlendirirseniz,
herhalde ne Hükümetimizin ne kasanın ne de yurt dışında
bulunan işçilerimizin mağdur edilmediklerini ve edilmeyeceklerini
görürsünüz.
Gecenin bu geç vaktinde, böyle, söz alıp, bir iki kelimeyle de
olsa, birkaç konuyu açıklama fırsatını verdiğiniz için
hepinize teşekkür ediyorum.
Çıkarılacak olan bu kanunun hayırlara vesile
olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (DP ve DYP
sırlarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Karamollaoğlu.
Anavatan Partisi Grubu adına Sayın Emin Kul konuşacaklar.
Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin dolmasına
çok kısa bir süre kaldı. Sayın Kul, aynı zamanda
şahsı adına da konuşacak. Onun için, çalışma
süremizin, Sayın Kul'un konuşmasının tamamlanmasına
kadar uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Buyurun Sayın Kul.
ANAP GRUBU ADINA EMİN KUL (İstanbul) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 209 sıra sayılı kanun
tasarısının 11 inci maddesi üzerinde Anavatan Partisinin
görüşlerini arz etmek üzere huzurunuzdayım; Grubumuzun
görüşlerini sunmadan önce, sizleri saygıyla selamlıyorum.
11 inci maddenin matlabına baktığımız zaman,
Kasa gelirlerinin işletilmesinden bahsediyor. Bu işletilmeyi
yaparken, (a) fıkrası, gelirlerin, devletin
çıkardığı borçlanma senetlerine yatırılmasını
öngörüyor; (b) fıkrası da, faiz haddi yürürlükteki hükümlere göre en
yüksek düzeyde olmak üzere, Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankasına
yatırılmasını öngörüyor. Bunun dışında,
kasa, gayrimenkul de elde edemez, herhangi bir şekilde, bu
şartların dışında, gelirlerini işletemez.
Devletin çıkardığı borçlanma senetleri dolarla
değil, Türk parasıyla satın alınmaktadır. Dolar
toplayan Kasa, bunu Türk parasına çevirip senet alacaktır; sonra,
isterse, belki, tekrar dolar alabilecektir. Âdeta, karapara operasyonunun içine
girilmiş gibi, çifte işlemli bir duruma yol verilmektedir.
(b) fıkrasına bakarsanız, en yüksek faiz, dolar
bazında yüzde 10'dur; Kasa, bununla mı yetinecektir? Yani,
topladığı dolarları, dolar bazında faize mi
yatıracaktır; yoksa, doları bozdurup, Türk parası cinsinden
mi faize yatıracaktır? Burada da, yine, bir alışveriş
söz konusudur; burada da, yine, doları Türk parasına çevirmek gibi,
karapara aklayanların yaptığı işleri bu Kasaya
devretmek gibi bir işlem söz konusudur.
Aktuarya hesabı da hangi bazda yapılmıştır,
belli değildir; dolar bazında mı yapılmıştır,
Türk parasına çevrilip, alınacak faizler bazında mı
yapılmıştır; açık değildir.
Neresinden bakarsanız bakın, bir kapitalist faizci düzenin
öngörüldüğü, bu maddeyle anlaşılmaktadır; yani, Kasa,
resmen, haramla iştigal edecek ve 12 500 dolar yatıranların -ki,
bunların arasında Müslüman vatandaşlarımız da olacak-
sosyal güvenliğini haramdan sağlayacaktır; yani, faizden
sağlayacaktır.
Şimdi, muhterem Hocamız, gelip, bu düzenlemeyi görseydi,
herhalde size şöyle seslenecekti: "Siz ne yapıyorsunuz Allahaşkına?!
Faiz, faiz, faiz... Sizi gidi Batı taklitçileri... Sizi gidi faizciler
sizi" diyecekti.
Geliri faize dayalı bir kasa için, Muhterem
Başbakanımız, muhalefette olsaydı bunları söylerdi.
Şimdi iktidarda; bilmem ne söyler; ama, bakınız, muhalefette ne
demiş: 12.12.1994 tarihli Genel Kurul toplantısı, 50 nci
Birleşimde şöyle diyor Sayın Erbakan: "Bir ekonomik
tedbirin uygulanması için, bu, koyu faizci düzenin terk edilmesi
lazımdır."
Değerli arkadaşlarım, siz, bunları, bir ekonomik
tedbir olarak getiriyorsunuz; ama, değil koyu faizci düzeni terk etmek,
faizi katlayarak bu tasarının içinde huzura getirmişsiniz ve
onaylanmasını istiyorsunuz.
Bakın, yine, aynı oturumda ne demiş: "Bu batan
geminin, yine, aynı faizci politikalarla kurtarılması mümkün
değildir." Şimdi, siz, yürüttüğünüz bu faizci politikayla,
sosyal güvenlik alanı bu batan gemiyse, bunu kurtarmaya muktedir
olabilecek misiniz veyahut da topladığınız 12 500
doların faizini şu veya bu şekilde alarak, acaba, bir sosyal
güvenlik sağlayabilecek misiniz?! Yani, muhalefetteyken söylenmeyen
şey yok; ama, iktidara gelince işler değişiyor. Hatta,
bakın, özelleştirme için -o da bir kaynak olarak görülüyor
şimdi- ne demiş: "Peşkeş, yani, özelleştirme -ki,
özelleştirmeye peşkeş çekme diyor- yabancılara, yok
pahasına imkânlar verilecek ve böylece, döviz ihtiyacı
karşılanacak. Ne sıcak döviz ne dışborç ne
peşkeş gerçek bir ekonomik tedbirdir. KİT'leri
sattınız; bu ne demek; kendi evladınızı yiyorsunuz!..
Sizin yaptığınız bu. Bizi, Afrika kabilesi gibi yönetiyorsunuz;
kabile reisi aç kalınca evlatlarını yer. Afrika oyunu bu, Afrika
oyunu... "Gulu gulu" sesleri de geliyor arkasından!..
Şimdi, görüyorsunuz, insan iktidara geçince
"özelleştirmeyi şöyle yapıyoruz, bundan şu kadar gelir
getireceğiz" diye övünmeye başlayınca, muhalefette
söyledikleri nerede kalıyor... işte, faiz konusunda söylenenler de
böyle.
Değerli milletvekilleri, muhalefetteyken faiz haram, iktidardayken
faiz helal. İşte çifte standart, işte Batı
taklitçiliği budur. Tabiî, bu arada, Mısır'dan El Ezher'den
fetvayla imdada yetişiliyor, faizin haram olmadığı
tefsirine yakın beyanlarda bulunuluyor. Onu takiben
MÜSİAD'ımız; yani, Müslüman İş Adamları
Derneği; pardon, Müstakil İş Adamları Derneği, El
Ezher'e takaddüm edip "enflasyon kadar faiz haram değildir"
fetvasını veriyor. Sizde, o fetvaya dayanarak bu maddeyi
düzenlemiş olsanız gerek!.. Peki, kasa gelirlerinin
işletilmesini, Suudî Arabistan'dan ithal faizsiz bankacılık
sistemi içinde çözemez miydiniz? Madem bu sistem çok geçerli bir sistemdi, hangi
ilkelerinize, hangi koalisyon protokolüne aykırı? Çözebilirdiniz;
ama, muhalefette söylenilenlerle iktidarda yapılanlar başka olursa ve
halk, bu söylemler içinde yönlendirilirse, işte, sonucunda, gelip, bu faiz
üzerine kendiniz sığınırsınız. Yoksa, El Ezher
ile bizim MÜSİAD'ın fetvalarından Suudi Arabistan'ın haberi
yok mu?! Haberi yoksa, onlara da iletin, onlar da belki faizsiz
bankacılık düzenini bu fetvalar karşısında tadil
ederler, tebdil ederler!..
RAMAZAN YENİDEDE (Denizli) Onları hocalar anlatacak...
Sadede gel!..
EMİN KUL (Devamla) Sayın milletvekilleri, bakınız,
tekrar ediyorum, Nisan 1994'te 3 bankayı kapattınız;
kapatıldı 3 banka... Burada binlerce kişi mağdur oldu ve
bunların birçoğu da yurt dışında
çalışıp dövizlerini bu bankaya yatıranlar. Siz, faizci
düzene karşı olan bir parti olarak, bu, faizle
aldatılmış diye kabul ettiğiniz
insanlarımızın derdine ne çare buldunuz? Söyledim biraz evvel;
6'sı intihar etti, bir kısmının aileleri perişan ve
bunlar, yatırdıkları paranın bir kuruşunu geri
alamadılar; ama, nohutlar aldı, Mercümekler aldı, bazı
kuruluşlar paralarını geri aldı; ama, bu
vatandaşlarımız paralarını geri alamadılar,
mağdur oldular.
Sayın milletvekilleri, bakınız, kasa dediğiniz bu
sandık, bu fetvalar ve bu işletilme tarzıyla, giderek, en çok
beş sene sonra sanduka olmaya mahkûmdur. Bu
sandığınız, sanduka haline gelecektir. Bakınız,
bu sandığınız nasıl sanduka olacak, hep beraber, kanun
tasarımızın gerekçesindeki ve içeriğindeki rakamları,
değerleri alarak bir görelim. Hatta, siz, buna üçüncü kaynak paketinin 56
ncı sayfasında "aktör denge" demişsiniz; "aktüer
denge" değil de "aktör denge." Bu kanun
tasarısıyla gerçekten aktörlüğe bağlı bir denge kurmuşsunuz.
400 bin kişinin borçlanacağını hedeflemişsiniz; 5 000
gün borçlanmasını öngörmüşsünüz; 400 000 x 5 000 = 2 milyar gün
borçlanma öngörmüşsünüz. Her bir gün için 2,5 dolar. Bu kanun
tasarısıyla 2,5 dolar x 2 milyar gün = 5 milyar dolar gelir
bekliyorsunuz. Bunun yüzde 20'sini hazineye alıyorsunuz, 4 milyar dolar
kalıyor. Kanun tasarısında öngördüğünüz hükümlere göre, her
bir kişiye ayda 285 dolar ilâ 300 dolar arası maaş vermek
mecburiyetindesiniz; sağlık yardımları hariç, sadece
maaş. Eğer, bundan 400 bin kişi yararlanacaksa, para
yatıran 400 bin kişi bu 285 dolarlık maaştan
yararlanacaksa, bu kasa, ayda, 285 x 400 000 = 114 milyon dolar maaş
ödeyecek demektir. 4 milyar doları, dolar bazında -en yüksek faiz
yüzde10'dur- 3 yıllık faize versek, katlamalı olarak
getireceği faiz 1 milyar 324 milyon dolardır. 4 milyarın üzerine
bunu da koysak, kasanızda veyahut da sandığınızda 5
milyar 324 milyon dolarlık bir mevduat kalmış olacak.
Şimdi, 5 milyar 324 milyon doları 144 milyon dolara bölersek, 46 ay
eder. 46 ay sonra bu kasa iflas etmiş olacak, müflis bir sandık
haline gelecek; yani, sanduka haline gelecek. Üç yıllık bekleme
süresini dahi koysanız, en çok beşbuçuk yılda, bu kasa, müflis
bir kasa haline gelecek. Ne yapacaksınız o zaman; Sosyal Sigortalar
Kurumuna mı devredeceksiniz, İstanbul Bankasının Sosyal
Yardımlaşma ve Emekli Sandığı gibi?..
Devrettiğinizde ne olacak; Sosyal Sigortalar Kurumu, her ay, bu sistemden,
bu faizci sistemden yararlananlara 114 milyon dolar para ödemek mecburiyetinde
kalacak. Zaten, bugün -yalnız Sosyal Sigortalar açısından
söylüyorum- Sosyal Sigortalar, 1997'de, 350 trilyonu aşkın bir
açığa doğru sürükleniyor. Toplam sosyal güvenlik sistemimizin
açıkları 700 trilyona doğru gidiyor.
Şimdi, böylesine, sizin tabirinizle "aktör dengeden",
benim deyimimle "aktüer denge hesabından" yoksun bir
tasarıyı, hem de faize sığınarak -faizci düzeni inkâr
ettiğiniz halde; ki, haklı olabilirsiniz, görüşünüzdür;
saygı duyarım- muhalefetteyken faiz haram, iktidardayken faiz helal
haline getirip, sosyal güvenliği haramdan sağlamak gibi bir yola
sapan şekilde huzura getirmek, acaba, ne kadar,
İktidarınızın şanına yakışıyor?..
Şu aktüer denge karşısında, acaba, bu tasarının
geçmesi, bu ülke için, insanlar için, çalışanlar için, sosyal güvenlik
sistemi için hayırlı mı olacaktır?..
Eğer, başka türlü bir hesap tarzı varsa, yapınız,
getiriniz. Kanun tasarısının gerekçesinde söylediğiniz
rakamları aynen alarak, kanun metninin gerektirdiği maaş
bağlama sistemini aynen kullanarak, ben, size, bir aktüer denge
hesabını basit bir şekilde sundum; ama, siz, bugünü kurtarmak
uğruna; yani, en fazla 1 milyar dolar uğruna, sosyal güvenlik gibi
bir kavramın temeline dinamit koyuyorsunuz; bu alanı gelir alanı
olarak sayıyorsunuz. Onun için, bu tasarı yanlıştır.
Baştan beri söylüyorum; bu tasarıyı geri çekiniz, bu
tasarısıyı maksadına uygun olarak tanzim ediniz; bu
tasarıyı bir kaynak paketine gelir sağlayacak tasarı
değil, sosyal güvenlik sistemimizde ki, yurt dışında
bulunan değil, çalışan insanlarımızın sosyal
güvenliklerindeki eksiklikleri düzenleyecek, tamir edecek bir tasarı
haline getiriniz; bu Meclisteki parti gruplarının hepsinden destek
alırsınız.
Biz, niçin yurt dışında çalışan
vatandaşlarımızın sosyal güvenliklerinin
sağlanmasını istemeyelim?.. Nasıl olur da böyle bir arzumuz
olsun?.. Ki, 1985'te Anavatan Partisi çıkarmış 3201
sayılı Kanunu. Ondan evvel, Doğru Yol Partisi
çıkarmış, yine, yurt dışında
çalışanların sosyal güvenlik borçlanmasıyla ilgili bir
kanunu. Eğer bunlarda eksiklik varsa, ileriye doğru düzeltilir; ama,
yurt dışında ne için bulunduğu belli olmayan lümpen
grupları beslemek uğruna böylesine bir kanun
tasarısını, haram diye gördüğünüz faizci düzeni de içine
katarak huzura getirirseniz, bunun samimiyetinden şüphe etmemek mümkün
değildir. Ama, siz bilirsiniz... Ferman sizin. Kolunuzu kaldırırsınız,
olmayacak şeyi oldu yaparsınız, Anayasaya
aykırılığı Anayasaya aykırı değildir
dersiniz; ama, gün gelir, saat çalar, bu memleketin sırtına bu
tasarı her ay 114 milyon dolarlık bir ödeme kamburu koyar ve sosyal
güvenlik sistemimiz bugünkünden daha kötüye doğru gider ve her türlü haksızlık
içinde, birkısım insanlar gelir, sosyal güvenlik hakkına yolda
dolaşırken kavuşur, çalışırken kavuşamaz.
Bu tasarı, her yönüyle sakıncalıdır; lütfedin,
şu maddesinde geri çekmek imkânınız var. Üzerinde 130 önerge
vereceğinize, bir önergeyle, Sayın Bakan veya Komisyon
tasarıyı geri alsın. Aksi halde, bu tasarı, sosyal güvenlik
sistemimizin altında bir dinamit olacaktır.
Arz eder; saygılar sunanır. (ANAP ve DSP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Kul.
Sayın milletvekilleri, kanun tasarı ve tekliflerini
görüşmek için, 20 Mart 1997 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak
üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati
: 23.08
B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. İstanbul Milletvekili Ercan
Karakaşın, Bergamada altın arama izni verilen firmalara
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M. Recai
Kutanın yazılı cevabı (7/2080)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda yer alan sorularımın Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı tarafından yazılı olarak
yanıtlanmasını arz ederim.
Ercan
Karakaş
İstanbul
Bilindiği gibi, Bergama halkı, Ovacık
Köyünde siyanürle altın arama girişimine karşı
çıkmaktadır. Halkın büyük çoğunluğu yapılan
eylemlere ve referanduma katılarak bu konuda kararlı olduğunu
ortaya koymuş bulunuyor. Bergamanın seçilmiş yerel yöneticileri
ve yerel meclisleri de yöre halkı gibi düşünüyor ve onunla birlikte
hareket ediyor.
Bakanlığınız ise Bergama
halkını âdeta yok sayıyor. Onların tepkilerine,
kaygılarına ve endişelerine kulak vermiyor, bildiğini okumaya
devam ediyor.
Oysa bu siyanürle yapılan altın
madenciliğinin çevreye büyük zararlar verdiği bir gerçek, Bugün
dünyanın bir çok yerinde bu yöntemle yapılan altın
madenciliğinin, geriye çevresi âdeta çöllenmiş kilometrekarelerce
alan bıraktığı biliniyor. Yeraltı ve yerüstü su
kaynakları da kirlenen bu alanların yeniden kullanılır hale
getirilmesi milyonlarca dolar harcansa da olanaklı olmamaktadır.
Sorular :
1. Bugüne kadar, Bakanlığınızca,
kaç yabancı ve yerli şirkete altın arama izni verilmiştir?
Bu şirketlerin adları nelerdir?
2. Bergamadan önce başka bir yöre için siyanürle
altın arama izni verilmiş midir?
3. Bergama için verilen izin kaç yıl sürelidir?
Altın madeninin alanı kaç kilometre karedir?
4. Altın elde etmek için çevreye zarar vermeyen
örneğin; Tiyoüre denilen maddenin kullanıldığı
başka yöntemler de varken, Bergamada niçin siyanürde ısrar
edilmektedir?
5. Bergama1. Dereceden Deprem Bölgesi olduğuna
göre altın madeni sahasında, Atık havuzunda toplanacak olan
zehirli atıkların deprem ve sel gibi doğal afetlerde
yeraltı ve yerüstü sularını kirletmesi nasıl önlenecektir?
Bu mümkün müdür?
T.C.
Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanlığı
Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon
Kurulu
Başkanlığı
Sayı :
B.15.0.APK.0.23-300-389-4149 18.3.1997
Konu : Yazılı Soru Önergesi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMMBaşkanlığının
18.2.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02.7/2080-5342/14989 sayılı
yazısı.
İstanbul Milletvekili Sayın Ercan
Karakaşın şahsıma tevcih ettiği ve Türkiye Büyük
MilletMeclisi İçtüzüğünün 99 uncu maddesi gereğince
cevaplandırılması istenen 7/2080 esas no.lu yazılı
soru önergesi ile ilgili bilgiler hazırlanarak ekte sunulmuştur.
Bilgilerinize arz ederim.
M.Recai
Kutan
Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanı
İstanbul
Milletvekili Sayın Ercan Karakaşın Yazılı Soru
Önergesi ve Cevabı
(7/2080-5342)
Bilindiği gibi Bergama halkı, Ovacık
Köyünde siyanürle altın arama girişimine karşı
çıkmaktadır. Halkın büyük çoğunluğu yapılan
eylemlere ve referanduma katılarak bu konuda kararlı olduğunu
ortaya koymuş bulunuyor. Bergamanın seçilmiş yerel yöneticileri
ve yerel meclisleri de yöre halkı gibi düşünüyor ve onunla birlikte
hareket ediyor.
Bakanlığınız ise Bergama
halkını âdeta yok sayıyor.Onların tepkilerine,
kaygılarına ve endişelerine kulak vermiyor, bildiğini
okumaya devam ediyor.
Oysa bu siyanürle yapılan altın
madenciliğinin çevreye büyük zararlar verdiği bir gerçek, Bugün
dünyanın bir çok yerinde bu yöntemle yapılan altın
madenciliğinin, geriye çevresi âdeta çöllenmiş kilometrekarelerce
alan bıraktığı biliniyor. Yeraltı ve yerüstü su
kaynakları da kirlenen bu alanların yeniden kullanılır hale
getirilmesi milyonlarca dolar harcansa da olanaklı olmamaktadır.
Soru 1. Bugüne kadar,
Bakanlığınızca, kaç yabancı ve yerli şirkete
altın arama izni verilmiştir? Bu şirketlerin adları
nelerdir?
Cevap : Bugüne kadar 2 yabancı 6 yerli olmak üzere
8 şirkete altın arama izni verilmiştir.
Yabancı şirketler; Cominco Mad. San.
A.Ş. ve Eurogold Maden A.Ş.dir.
Yerli Şirketler; Karadeniz Bakır
İşl. A.Ş., Karadeniz Maden Tic. Ltd., Etibank Genel
Müdürlüğü, Salim Atik, Tüprağ Metal Mad. San., Çinkur Metal
A.Ş.dir.
Soru 2. Bergamadan önce başka bir yöre için
siyanürle altın arama izni verilmiş midir?
Cevap : Bergamadan önce 1 adet Artvin, 3 adet
Balıkesir, 1 adet Çanakkale, 1 adet Giresun, 1 adet Kütahya ve 1 adet de
Ordu yöresi için altın arama izni verilmiştir.
Soru 3. Bergama için verilen izin kaç yıl
sürelidir? Altın madeninin alanı kaç kilometre karedir?
Cevap :Bergama için verilen İR 3549
sayılı işletme ruhsatı 10.2.1992 tarihinde verilmiş
olup, 10 yıl sürelidir. Ruhsat alanı 171,08 hektardır.
Soru 4. Altın elde etmek için çevreye zarar
vermeyen örneğin; Tiyoüre denilen maddenin
kullanıldığı başka yöntemler de varken, Bergamada niçin
siyanürde ısrar edilmektedir?
Cevap : Bergamadaki altın yataklanması
düşük tenörlü epitermal yatak tipi olup, bu tip yataklanmada altın
elde edilmesinde uygulanmakta olan siyanürleme yöntemine alternatif olabilecek
dünyada başka ekonomik bir yönetim henüz bulunmamaktadır. Günümüzde
siyanür liçi yöntemi ile altın üretimi Güney Afrika, ABD, Avusturalya,
Yeni Zelanda ve Kanada başta olmak üzere dünyanın her
tarafındaki altın madenlerinde hemen hemen tek yöntem olarak uygulanmaktadır.
Yüzyıldan beri siyanür ile altın madenciliği uygulanmasında
kimsenin bu güne kadar yaşamını yitirmediği gibi
kalıcı çevresel etkisinin de bulunmadığı
bilinmektedir.
Tiyoüre projesinin zehirsiz oluşunun üstünlük
gibi düşünülmesi yanıltıcı olmaktadır. Çünkü bu
proseste çok sayıda metal komplekslerin oluşması ve kolay
oksitlenme nedeni ile bu güne kadar dünyada uygulanması mümkün
olmamıştır. Laboratuvar çalışmalarında tiyoüre
prosesinde de asidik ortamda çözeltiye geçecek olan ağır metal
konsantrasyonlarının insan sağlığı ve çevre
açısından sorunlar oluşturabileceği belirlenmiştir.
Bunun yanında Bergamadaki epitermal altın
cevherleşme tipi için en uygun yöntemin, gerekli her türlü tedbirin
alınması ile Dünyada olduğu gibi, siyanürlü liç yöntemi ile
altın elde edilmesi olduğu ÇED raporu ve ÇED Olumlu Belgesi ile de
kabul edilmiştir.
Soru 5. Bergama1. Dereceden Deprem Bölgesi
olduğuna göre altın madeni sahasında, Atık havuzunda
toplanacak olan zehirli atıkların deprem ve sel gibi doğal
afetlerde yeraltı ve yerüstü sularını kirletmesi nasıl
önlenecektir? Bu mümkün müdür?
Cevap : Eurogold Şirketi,
çalışmalarına başlayabilmek için ÇED (Çevresel Etki
Değerlendirmesi) raporunu Çevre Bakanlığına sunmuş ve
ÇED olumlu belgesini alarak, sızdırmazlığın sağlanmasını
taahhüt etmiştir. Bu rapora göre atık havuzu, tabanında iki kat
geçirimsizilk sağlayan kil ile drenajlı dolgudan
oluşmaktadır. Kil tabakası üzerinde geçirimsiz bir tabaka
oluşturulması, hazne duvar ve tabanının geçirimsiz kil
tabakası ile kaplanması ve kil üzerine drenaj edilmesi, hazne
içerisinde su tutulmasını önleyip sızma
olasılığını tamamen ortadan kaldıracaktır.
Yani, emniyet faktörleri atık muhafaza haznesinde birbirini tamamlar
şekilde olup, kil tabakasının altında ikinci bir drenaj
sistemi ve ikinci bir kil tabakası bulunmaktadır. Ayrıca ek
emniyet tedbiri olarak da kimyasal arıtma sistemi öngörülmüştür.
Bütün bu tedbirler bölgenin
Jeolojik-Jeomorfolojik-Klimatolojik özellikleri göz önüne alınarak,
olabilecek bütün deprem derecelerine dayanacak şekilde dizayn edilecektir.
2. Konya
Milletvekili Nezir Büyüncengizin, Özel Harekât Dairesi eski Başkan
Yardımcısı hakkındaki tutuklama kararına ilişkin
sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşenerin yazılı
cevabı (7/2082)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
İçişleri Bakanı Sayın Meral Akşener tarafından
yazılı olarak cevaplandırılmasına
aracılığınızı saygılarımla arz ederim.
6.2.1997
Nezir
Büyükcengiz
Konya
Yargı organlarınca hakkında tutuklama
kararı çıkartılan Özel Harekât Daire Başkan
Yardımcısı İbrahim ŞahinBayramı
çocuklarımla geçirmek istiyorum. Bayramdan sonra teslim olabilirim. gibi
bir açıklamada bulunmuştur.
Sorular :
1. Hakkında tutuklama kararı bulunan
sanıkların, kendileri istedikleri zaman tutuklanacakları
doğrultusunda uygulamalar Bakanlığınız bünyesinde
sürekli yapılmakta mıdır?
2. Adı geçen kişi yetkililer tarafından
korunmakta mıdır?
3. Korunmuyor ise yakalanıp yargıya teslimi
için neden beklenmektedir?
T.C.
İçişleri
Bakanlığı
Emniyet
Genel Müdürlüğü
Sayı :
B.05.1.EGM.0.12.01.01-065178 19.3.1997
Konu : Yazılı Soru Önergesi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM Başkanlığının
19.2.1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2082-5344/14991 sayılı
yazısı.
Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz tarafından
TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan
yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru
önergesinin cevabı aşağıya
çıkarılmıştır.
Cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak
ve cürüm işleyenleri saklamak suçundan eski Özel Harekât Dairesi
Başkan Vekili İbrahim Şahin hakkında İstanbul Devlet
GüvenlikMahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca 31.1.1997
tarih ve 1997/33 müteferrik ve 1996/2303 hazırlık sayısına
kayden Gıyabi Tevkif Müzekkeresi düzenlenmiştir.
Önergede adı geçen İbrahim Şahin
11.3.1997 günü İstanbul Emniyet Müdürlüğüne teslim olmuş,
şahıs aynı gün İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi
Cumhuriyet Başsavcılığına sevk edilmiş ve
anılan savcılıkça tutuklanarak Metris Cezaevine
gönderilmiştir.
Bilgilerinize arz ederim.
Dr.
Meral Akşener
İçişleri
Bakanı
3.
Balıkesir Milletvekili Hüsnü Sıvalıoğlunun, Balıkesir
bölgesinde çalışan polislere terör tazminatı ödenip
ödenmeyeceğine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral
Akşenerin yazılı cevabı (7/2086)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
İçişleri Bakanı Sayın Meral Akşener tarafından
yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi arz
ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Hüsnü Sıvalıoğlu
Balıkesir
Ege ve Marmara Bölgesinde Bursa ve Manisada polislere
terör tazminatı ödendiği bir gerçektir.
Sorular :
1. Balıkesir de aynı bölgede olduğu
halde burada çalışan polisler niçin bu tazminatı
alamamaktadırlar?
2. Balıkesirde çalışanlara ne zaman bu
tazminatı vermeyi düşünüyorsunuz?
T.C.
İçişleri
Bakanlığı
Emniyet
Genel Müdürlüğü
Sayı :
B.05.1.EGM.0.12.01.01-065170 19.3.1997
Konu : Yazılı Soru Önergesi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM Başkanlığının
19.2.1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2086-5374-15033 sayılı
yazısı.
Balıkesir Milletvekili Hüsnü
Sıvalıoğlu tarafından TBMM Başkanlığına
sunulan ve tarafımdan yazılı olarak
cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı
aşağıya çıkarılmıştır.
657 Sayılı Devlet Memurları Kanununa 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile eklenen, 3920 ve 4206
Sayılı Kanunlarla değiştirilen Ek 28 inci maddenin (A)
fıkrasının 1 inci bendinde Sıkıyönetim ve
Olağanüstü Hal ilan edilen bölgelerde veya Millî Savunma ve
İçişleri Bakanlıklarınca müştereken belirlenecek
benzeri Kritik Yörelerde Özel Harekat veya operasyon timi olarak görev yapan
Emniyet Genel Müdürlüğü Emniyet Hizmetleri kadrolarında bulunanlar
ile sözleşmeli Uçuş personeline 9000 gösterge rakamının
memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucu
bulunacak aylık tutarı geçmemek üzere fiilen görev
yapıldığı sürece ve bu süre ile orantılı olarak
ek tazminat (B) fıkrasında yer alan tazminata ilave olarak
ayrıca ödenir. denildikten sonra, 2 nci bendinde de Tazminat ödenecek
yerleşim birimleri, aylık veya günlük olarak ödenecek tazminat
miktarları Tazminatın ödenme usul ve esasları hangi hallerde kesileceği
Millî Savunma ve İçişleri Bakanlarının müşterek
teklifi Maliye Bakanlığının görüşü üzerine
Başbakanın onayı ile tespit edilir. hükmüne yer
verilmiştir.
Kanunun bu hükmüne göre ilgili Bakanlıklarca
gerekli teklif yapılmış, Başbakanlıktan Maliye Bakanlığınca
alınan 24.12.1993 tarihli onayda Balıkesir İli kritik iller
kapsamına alınmadığı için bu ilde görev yapan
personele sözkonusu operasyon tazminatı ödenememektedir.
Bilgilerinize arz ederim.
Dr.
Meral Akşener
İçişleri
Bakanı
4.
AydınMilletvekili Cengiz Altınkayanın, Yenişehir Belediye
Başkanının eşinin üzerinde silah bulunduğu
iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral
Akşenerin yazılı cevabı (7/2105)
Türkiye
BüyükMillet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
İçişleri Bakanı Meral Akşener tarafından
yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi arz
ederim. 14.2.1997
Saygılarımla.
Cengiz
Altınkaya
Aydın
24 Ocak 1997 günü, Yenihisar CHPGençlik Kolları
tarafından Gazeteci-Yazar Uğur Mumcunun öldürülüşünün
yıldönümü nedeniyle tertiplenen anma gecesinde; Yenihisar Belediye
Başkanı Mehmet Soysalanın eşi Zülal Soysalanın
üzerinde, başkasına ait olduğu ileri sürülen 1 adet Irak
menşeli Saddam Marka tabanca bulunduğu; olayın Cumhuriyet
Savcılığına intikal ettirildiği ve Zülal Soysalanın
serbest bırakıldığı yönünde çeşitli duyumlar
olmuştur.
1. Bu olayın doğruluk derecesi nedir ve bu
konuda herhangi bir soruşturma açılmış mıdır?
Açılmadıysa sebebi nedir?
2. Silah Zülal Soysalanın üzerine mi
kayıtlıdır? Kendisine ait değil ise, başkasına
ait olan bir silahı ne amaçla taşımaktadır?
3. Bu konuda Bakanlığınızca hangi
işlemlerin yapılması düşünülmektedir?
T.C.
İçişleri
Bakanlığı
Emniyet
Genel Müdürlüğü
Sayı :
B.05.1.EGM.0.12.01.01-065171 19.3.1997
Konu : Yazılı Soru Önergesi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM Başkanlığının
25.2.1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2105-5412/15227 sayılı
yazısı.
AydınMilletvekili Cengiz Altınkaya
tarafından TBMMBaşkanlığına sunulan ve tarafımdan
yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru
önergesinin cevabı aşağıya
çıkarılmıştır.
24.1.1997 günü saat 19.30 sıralarında,
Aydın İli Yenihisar İlçesi Yeni Mahalle Belediye Düğün
Salonunda yapılan Uğur Mumcuyu anma toplantısına
katılanların üst aramaları sırasında Belediye
Başkanı Mehmet Soysalanın eşi Zülal Soysalanın
çantasında 7.65 mm çapında Baretta marka ruhsatsız tabanca ile
bu tabancaya ait (1) adet şarjör ve (8) adet MKE yapımı
fişek elde edilmiştir.
Adı geçen şahıs 6136 sayılı
Kanuna Muhalefet suçundan 25.1.1997 günü B.05. 1.EGM.4.08.76.22.D/2.C/12/97
sayıya kayden Yenihisar Cumhuriyet Başsavcılığına
sevk edilmiş ve aynı Yenihisar Asliye Ceza Mahkemesince 2 245 000 TL.
ağır para cezasına çarptırılmasına ve bu
cezanın da 647 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi gereğince
ertelenmesine karar verilmiştir.
Bilgilerinize arz ederim.
Dr.
Meral Akşener
İçişleri
Bakanı
5. Ankara
Milletvekili Hikmet Uluğbayın, Başbakanın oğlunun
ehliyetsiz araç kullandığı iddiasına ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı MeralAkşenerin yazılı
cevabı (7/2106)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
İçişleri Bakanı BayanMeral Akşener tarafından
yazılı olarak yanıtlanması için gereğini izinlerine
saygılarımla sunarım.
Hikmet
Uluğbay
Ankara
Sorular :
1. Başbakan Bay Necmettin Erbakanın
oğlu Fatih Erbakanın ehliyetsiz olarak araç
kullandığı doğru mudur?
2. Ehliyetsiz araç kullanan çocuklar içinTrafik
Kanununun öngördüğü yaptırım nedir ve niçin Fatih Erbakana
uygulanmamıştır?
3. Fatih Erbakanın ehliyetsiz araç
kullanırken yaptığı kaza sonucu düzenlenen rapora sürücü
olarak koruma polisinin adının yazıldığı
doğru mudur?
4. Fatih Erbakanın yine ehliyetsiz olarak araç
kullandığı bir başka gün, polislerce kendisine geçiş
üstünlüğü sağlayan bir uygulamaya gittiği doğru mudur?
5. Ehliyetsiz olarak israrla araç kullanan sürücü için
Trafik Kanunu ne yaptırım öngörmüştür ve bu yaptırım
niçin Fatih Erbakana uygulanmamaktadır?
6. İçişleri Bakanının temel
görevlerinden bir tanesi de Trafik Kanununun etkili bir biçimde
uygulanması olduğuna ve siz bu etkili uygulamayı
başaramadığınıza göre Bakanlık görevinizden
istifa etmeyi düşünüyor musunuz?
T.C.
İçişleri
Bakanlığı
Emniyet
Genel Müdürlüğü
Sayı :
B.05.1.EGM.0.12.01.01-065175 19.3.1997
Konu : Yazılı Soru Önergesi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM Başkanlığının
25.2.1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2106-5409/15202 sayılı
yazısı.
Ankara Milletvekili Hikmet Uluğbay tarafından
TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan
yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin
cevabı aşağıya çıkarılmıştır.
18.1.1997 günü saat 18.55 sıralarında Esat
Caddesi İş Bankası önünde meydana gelen zincirlemeli maddi
hasarlı trafik kazasına sürücü Durmuş Oksay yönetimindeki 06 PJB
83, sürücü Metin Ünal yönetimindeki 06 RP570, sürücü Tayanç Eryavuz
yönetimindeki 06 RJK 91 ve sürücü Ersun Bayraktaroğlu yönetimindeki 06 YEU
50 plakalı araçlar karışmış olup, Trafik
Bilirkişi Ekiplerince 2918 Sayılı Karayolları Trafik
Kanununun 83. Maddesi uyarınca tanzim edilen 18.1.1997 tarih ve 1997/2480
sıra numaralı Trafik Kaza Tespit tutanağı ile Fatih
Erbakanın önergede iddia edildiği gibi 06 RP 570 plakalı
aracı kullanmadığı tespit edilmiştir.
Sürücü Belgesiz olarak araç kullanan
şahısların tespiti halinde 2918 Sayılı
Karayolları Trafik Kanununun 36 ncı maddesi gereğince Sürücü
aynı zamanda araç sahibi
değilse, ayrıca araç sahibine tescil plakasına göre 7 200 000
TL. lık Ceza Tutanağı düzenlenir, ayrıca geçerli sürücü
belgesi olmadığı halde trafiğe çıkanlara ilk tespitte
(1) ay, tekrarında (3) ay hapis cezası verilir. 18 yaşından
küçükler için bu ceza ilk tespitte (1) ay, tekrarında (3) ay çocuk
ıslah evlerinde ıslah edilmek suretiyle yerine getirilir. Bu
kişilerin kazaya neden olması halinde bu cezaların
uygulanmasına engel teşkil etmez gerekli yasal işlem
yapılır.
2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun
71. Maddesinde geçiş üstünlüğüne sahip araçlar belirlenmiştir.
Geçiş üstünlüğüne haiz olmayan araçlar ışık ihlali
yaptıklarında Karayolları TrafikKanununun 47/b maddesine
istinaden ayırım yapılmaksızın araç sürücüsüne 3 600
000 TL. para cezası uygulanmaktadır.
Ülkemizde bulunan Karayollarında can ve mal
güvenliği yönünden trafik düzenini ve güvenliğini sağlamak
amacıyla çıkartılan 2918 Sayılı Karayolları
Trafik Kanununun uygulanmasında hiç kimseye ayırım
yapılmamaktadır.
Bilgilerinize arz ederim.
Dr.
MeralAkşener
İçişleri
Bakanı
6. Hatay
Milletvekili Fuat Çayın Özel Harekât Dairesi eski Başkanvekilinin
yakalanamamasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Meral Akşenerin yazılı cevabı (7/2109)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
İçişleri Bakanı SayınMeralAkşener tarafından
yazılı olarak cevaplandırılması hususunu
saygılarımla arz ederim.
17.2.1997
Fuat
Çay
Hatay
Özel Harekât Dairesi eski Başkanvekili İbrahim
Şahin hakkında gıyabi tutuklama kararı olmasına
karşın, güvenlik güçlerince yakalanıp adalete teslim
edilmemiştir.
1. Adı geçen şahıs basın
tarafından dahi görüntülenebilmekte iken güvenlik kuvvetlerince neden
yakalanamamaktadır?
2. Hakkında tutuklama kararı bulunan bir
kişiye koruma verilmesi ve bu uygulamanın sürdürülmesinin yasal
dayanağı nedir?
3. Bu kişiye verilen korumalar neden geri
çekilmemiştir?
4. Hakkında gıyabi tutuklama kararı
bulunan bir kişinin bulunduğu yeri üst makamlarına bildirmemeleri
karşısında, korumalar hakkında herhangi bir soruşturma
başlatılmış mıdır?
T.C.
İçişleri
Bakanlığı
Emniyet
Genel Müdürlüğü
Sayı :
B.05.1.EGM.0.12.01.01-065174 19.3.1997
Konu : Yazılı Soru Önergesi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM Başkanlığının
25.2.1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2109-5426/15249 sayılı
yazısı.
Hatay Milletvekili Fuat Çay tarafından TBMM
Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı
olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı
aşağıya çıkarılmıştır.
Cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak
ve cürüm işleyenleri saklamak suçundan eski Özel Harekât Dairesi
Başkanvekili İbrahim Şahin hakkında İstanbul Devlet
Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca
31.1.1997 tarih ve 1997/33 müteferrik ve 1996/2303 hazırlık
sayısına kayden Gıyabi Tevkif Müzekkeresi düzenlenmiştir.
Önergede adı geçen İbrahim Şahin
11.3.1997 günü İstanbul Emniyet Müdürlüğüne teslim olmuş,
şahıs aynı gün İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi
Cumhuriyet Başsavcılığına sevk edilmiş ve
anılan savcılıkça tutuklanarak Metris Cezaevine
gönderilmiştir.
Sözkonusu şahıs hakkında bir koruma
kararı bulunmadığı gibi, koruma verilmesi ve çekilmesi
sözkonusu değildir. Yardım ve yataklık eden görevli tespit
edildiği takdirde gerekli kanuni işlem yapılacaktır.
Bilgilerinize arz ederim.
Dr.Meral
Akşener
İçişleri
Bakanı
7. Hatay
Milletvekili Fuat Çayın, Başbakanın oğlunun ehliyetsiz
araba kullandığı iddiasına ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Meral Akşenerin yazılı
cevabı (7/2110)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
İçişleri Bakanı Sayın Meral Akşener tarafından
yazılı olarak cevaplandırılması hususunu
saygılarımla arz ederim.
17.2.1997
Fuat
Çay
Hatay
Başbakan Necmettin Erbakanın 17
yaşında olduğu belirtilen oğlu Fatih Erbakanın
ehliyetsiz araba kullandığı basına
yansımıştır.
1. Adı geçen kişinin ehliyeti var
mıdır?
2. Bir kez trafik kazası yapmasına ve
ehliyetsiz araba kullandığı görüntülerle tesipt edilen bu
kişi hakkında herhangi bir trafik cezası verilmiş midir? Tutanak
tutulmuş mudur? Mahkemeye sevkedilmiş midir?
3. Herhangi bir trafik cezası uygulaması
yoksa, bunu yapmayan orada görevli trafik polisleri ve olayı örtmeye
çalışan koruma görevlileri hakkında
Bakanlığınızca herhangi bir işlem yapılmış
mıdır?
4. Başbakanın çocuğunun yasalara
uymayabileceği ve görevli polislerin buna göz yumacağına
ilişkin herhangi bir kanun ya da talimatınız var
mıdır? Başbakan çocuğu olmak bir ayrıcalık
mıdır?
5. Aynı yaşlardaki çocuklara yasaları
ihlal ettiği için onlarca yıl hapis cezası verilebilirken,
Başbakanın çocuğunun yasaları ihlal etmesi, buna göz
yumulması ve bir trafik cezası uygulamasının bile
yapılamaması hukuk devletiyle bağdaşır mı?
T.C.
İçişleri
Bakanlığı
Emniyet
Genel Müdürlüğü
Sayı :
B.05.1.EGM.0.12.01.01-065177 19.3.1997
Konu : Yazılı Soru Önergesi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM Başkanlığının
25.2.1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2110-5427/15250 sayılı
yazısı.
Hatay Milletvekili Fuat Çay tarafından TBMM
Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı
olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı
aşağıya çıkarılmıştır.
18.1.1997 günü saat 18.55 sıralarında Esat
Caddesi İş Bankası önünde meydana gelen zincirlemeli maddi
hasarlı trafik kazasına sürücü Durmuş Oksay yönetimindeki 06 PJB
83, sürücü Metin Ünal yönetimindeki 06 RP570, sürücü Tayanç Eryavuz
yönetimindeki 06 RJK 91 ve sürücü Ersun Bayraktaroğlu yönetimindeki 06 YEU
50 plakalı araçlar karışmış olup, Trafik
Bilirkişi Ekiplerince 2918 Sayılı Karayolları Trafik
Kanununun 83. Maddesi uyarınca tanzim edilen 18.1.1997 tarih ve 1997/2480
sıra numaralı Trafik Kaza Tespit tutanağı ile Fatih
Erbakanın önergede iddia edildiği gibi 06 RP 570 plakalı
aracı kullanmadığı tespit edilmiştir.
2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun
71. Maddesinde geçiş üstünlüğüne sahip araçlar belirlenmiştir.
Geçiş üstünlüğüne haiz olmayan araçlar ışık ihlali
yaptıklarında Karayolları TrafikKanununun 47/b maddesine
istinaden ayırım yapılmaksızın araç sürücüsüne 3 600
000 TL. para cezası uygulanmaktadır.
Ülkemizde bulunan Karayollarında can ve mal
güvenliği yönünden trafik düzenini ve güvenliğini sağlamak
amacıyla çıkartılan 2918 Sayılı Karayolları
Trafik Kanununun uygulanmasında hiç kimseye ayırım
yapılmamaktadır. Bu hususta önergede iddia edildiği gibi görevlilere
herhangi bir talimat verilmesi sözkonusu değildir.
Bilgilerinize arz ederim.
Dr.
Meral Akşener
İçişleri
Bakanı
8.
İstanbulMilletvekili Bülent Akarcalının, Başbakanın
oğlunun trafik kurallarını ihlal ederek araç
kullandığı iddiasına ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Meral Akşenerin yazılı
cevabı (7/2112)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
İçişleri Bakanı Sayın Meral Akşener tarafından
yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
BülentAkarcalı
İstanbul
1. Başbakanın oğlu Fatih
Erbakanın Ankara Trafiğinde özel bir konumu var mıdır?
2. Bu kişinin kırmızı
ışıkta beklememesi için Trafik Polislerinin vatandaşın
arabalarını durdurup, bu geçince yol açmaları hangi mevzuata
uygundur?
3. Hükümet üyelerinin hısım ve
akrabaları için Trafik Polislerine verilen özel bir talimat var mıdır?
4. Türkiyenin bir Hukuk Devleti olduğu ve kanunla
belirtilmiş durum, kişi ve müesseseler dışında hiç
kimseye bir imtiyaz tanınmayacağını içeren bir genelgeyi
bütün, Emniyet Teşkilatına dağıtmayı düşünür
müsünüz?
T.C.
İçişleri
Bakanlığı
Emniyet
Genel Müdürlüğü
Sayı :
B.05.1.EGM.0.12.01.01-065179 19.3.1997
Konu : Yazılı Soru Önergesi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM Başkanlığının
25.2.1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2112-5431/15257 sayılı
yazısı.
İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı
tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve
tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması
istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.
2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun
71. Maddesinde geçiş üstünlüğüne sahip araçlar belirlenmiştir.
Geçiş üstünlüğüne haiz olmayan araçlar ışık ihlali
yaptıklarında Karayolları TrafikKanununun 47/b maddesine
istinaden ayırım yapılmaksızın araç sürücüsüne 3 600
000 TL. para cezası uygulanmaktadır.
Ülkemizde bulunan Karayollarında can ve mal
güvenliği yönünden trafik düzenini ve güvenliğini sağlamak
amacıyla çıkartılan 2918 Sayılı Karayolları
Trafik Kanununun uygulanmasında hiç kimseye ayırım
yapılmamaktadır. Bu hususta önergede iddia edildiği gibi
görevlilere herhangi bir talimat verilmesi sözkonusu değildir.
Bilgilerinize arz ederim.
Dr.
Meral Akşener
İçişleri
Bakanı
9.
İstanbul Milletvekili BülentAkarcalının, Başbakanın
oğlunun yaptığı iddia edilen trafik kazasına
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşenerin
yazılı cevabı (7/2113)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
İçişleri Bakanı Sayın Meral Akşener tarafından
yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Bülent
Akarcalı
İstanbul
Başbakan Necmettin Erbakanın oğlu
bundan bir süre önce ehliyetsiz araba kullanarak kaza
yapmıştır.
1. Bu kazayla ilgili ne gibi işlem
yapılmıştır?
2. Ehliyetsiz araba kullanırken kaza yapanlar için
genelde ne işlem yapılmakta ve hangi cezalar uygulanmaktadır?
3. Türkiye Hukuk Devleti olduğuna göre her
vatandaşa, Başbakan oğlu da olsa eşit uygulama gerekmez mi?
T.C.
İçişleri
Bakanlığı
Emniyet
Genel Müdürlüğü
Sayı :
B.05.1.EGM.0.12.01.01-065176 19.3.1997
Konu : Yazılı Soru Önergesi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM Başkanlığının
25.2.1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2113-5432/15258 sayılı
yazısı.
İstanbulMilletvekili Bülent Akarcalı
tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve
tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması
istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya
çıkarılmıştır.
18.1.1997 günü saat 18.55 sıralarında Esat
Caddesi İş Bankası önünde meydana gelen zincirlemeli maddi
hasarlı trafik kazasına sürücü Durmuş Oksay yönetimindeki 06 PJB
83, sürücü Metin Ünal yönetimindeki 06 RP57, sürücü Tayanç Eryavuz
yönetimindeki 06 RJK 91 ve sürücü Ersun Bayraktaroğlu yönetimindeki 06 YEU
50 plakalı araçlar karışmış olup, Trafik
Bilirkişi Ekiplerince 2918 Sayılı Karayolları Trafik
Kanununun 83. Maddesi uyarınca tanzim edilen 18.1.1997 tarih ve 1997/2480
sıra numaralı Trafik Kaza Tespit tutanağı ile Fatih
Erbakanın önergede iddia edildiği gibi 06 RP 570 plakalı
aracı kullanmadığı tespit edilmiştir.
2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun
71. Maddesinde geçiş üstünlüğüne sahip araçlar belirlenmiştir.
Geçiş üstünlüğüne haiz olmayan araçlar ışık ihlali
yaptıklarında Karayolları TrafikKanununun 47/b maddesine
istinaden ayırım yapılmaksızın araç sürücüsüne 3 600
000 TL. para cezası uygulanmaktadır.
Ülkemizde bulunan Karayollarında can ve mal
güvenliği yönünden trafik düzenini ve güvenliğini sağlamak
amacıyla çıkartılan 2918 Sayılı Karayolları
Trafik Kanununun uygulanmasında hiç kimseye ayırım
yapılmamaktadır. Bu hususta önergede iddia edildiği gibi
görevlilere herhangi bir talimat verilmesi sözkonusu değildir.
Bilgilerinize arz ederim.
Dr.
Meral Akşener
İçişleri
Bakanı
10. Manisa
Milletvekili Hasan Gülayın, hakkında tutuklama kararı bulunan
iki emniyet görevlisinin yakalanamamasına ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Meral Akşenerin yazılı
cevabı (7/2141)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Sayın İçişleri Bakanı tarafından yazılı
olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
21.2.1997
Hasan
Gülay
Manisa
Susurluk Soruşturma Komisyonu tarafından sorgusu
yapılan, DGM tarafından da tutuklanması istenen Özel Harekat
Dairesi eski Başkanı V. İbrahim Şahin ve özel tim görevlisi
Ayhan Akça, bu zamana kadar Bakanlığınıza bağlı
emniyet güçleri tarafından bulunup, yakalanamamıştır.
Sorular :
1. İsmi ve yeri belli olan, DGM tarafından da
tutuklanması istenen adı geçen kişilerin, emniyet güçleri
tarafından yakalanıp, adalete teslim edilmemesini, (edilememesini)
nasıl açıklıyor sunuz?
2. Görevlerini yapmayan ilgili emniyet güçleri
hakkında tahkikat açtırmayı düşünüyor musunuz?
3. Kamu vicdanının rahatlatılması,
tüm emniyet güçlerimizin zan altında bırakılmaması, adalet
ve emniyet güçleri arasında güven bunalımını önlemek
amacıyla konu hakkında bir açıklama yapmaya gerek görüyor
musunuz?
T.C.
İçişleri
Bakanlığı
Emniyet
Genel Müdürlüğü
Sayı :
B.05.1.EGM.0.12.01.01-065172 19.3.1997
Konu : Yazılı Soru Önergesi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM Başkanlığının
27.2.1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2141-5494/15523 sayılı
yazısı.
Manisa Milletvekili Hasan Gülay tarafından
TBMMBaşkanlığına sunulan ve tarafımdan
yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru
önergesinin cevabı aşağıya
çıkarılmıştır.
Önergede adı geçen şahıslardan
İbrahim Şahin 11.3.1997 günü, Ayhan Akça ise 12.3.1997 günü
İstanbul Emniyet Müdürlüğüne teslim olmuş, şahıslar
aynı gün İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet
Başsavcılığına sevk edilmiş ve anılan
savcılıkça tutuklanarak Metris Cezaevine gönderilmiştir.
Bilgilerinize arz ederim.
Dr.
Meral Akşener
İçişleri
Bakanı
11.
BartınMilletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlunun,
İstiklal Savaşı gazilerine verilen aylıklara ilişkin
sorusu ve Maliye bakanı Abdüllatif Şenerin yazılı
cevabı (7/2147)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Maliye Bakanı Sayın
Abdüllatif Şener tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ve talep
ederim.
20.2.1997
Cafer
Tufan Yazıcıoğlu
Bartın
Soru : İstiklal Savaşı gazilerimize
bağlanan aylıkların insanca yaşam sağlayacak bir
düzeye getirilmesi için bir çalışma yapılmakta mıdır?
T.C.
Maliye
Bakanlığı
Bütçe ve Malî
Kontrol Genel Müdürlüğü
Sayı :
B.07.0.BMK.0.11.013/600-3946
Konu : Yazılı Soru Önergesi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : Kanunlar ve Kararlar Dairesi
Başkanlığının 3.3.1997 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2147-5502/15587 sayılı yazıları.
BartınMilletvekili Sayın Cafer Tufan
Yazıcıoğlunun 7/2147 esas nolu yazılı soru
önergesinde yer alan sorulara ait cevaplar aşağıda
sunulmuştur.
Bilindiği üzere, 1005 sayılı
İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatani Hizmet
Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması
Hakkındaki Kanun ile bu kanunda değişiklik yapan 3660
sayılı Kanun gereğince İstiklal Savaşına
katılmalarından dolayı kendilerine İstiklal Madalyası
verilenlere hayatta bulundukları sürece 2000 (gösterge) x katsayı
üzerinden aylık ödenmektedir.
Halen İstiklal Madalyası sahibi 631
kişi, Kore Gazisi 13 540 kişi, Kıbrıs Gazisi 34 648
kişi olmak üzere toplam 48 819 kişi bulunmakta olup, bu kişilere
mevcut katsayı üzerinden 6 630 000 TL. aylık ödenmektedir.
Diğer taraftan, bu kişilerin tedavileri
Devlet veya askerî hastanelerde ücretsiz olarak yapılmaktadır.
Ayrıca İstiklal Madalyası sahipleri hayatta bulundukları
sürece ve kendilerine refakat eden eşleri ile birlikte Kamuya ait Devlet
Demiryolları iç hatlarında, Denizcilik Bankası iç
hatlarında ve Belediyeye ait ulaşım vasıtalarında
ücretsiz seyahat etme imkânına sahip bulunmaktadırlar.
Sözkonusu hak sahiplerine herhangi bir kurumdan
aylık alıp almadıklarına veya ekonomik durumlarına
bakılmaksızın yukarıda belirtilen aylık ve diğer
ilave imkânlar sağlanmaktadır. Öte yandan 2022 sayılı kanun
gereğince yaşlılık aylığı olarak ödenen
miktar ise halen 1 160 250 TL.dir.
Bu itibarla, bu kişilere ödenen aylıklar ile
2022 sayılı Kanun gereğince ödenen aylıklar ve diğer
emekli dul ve yetimlere ödenen aylıkların birlikte
değerlendirilmesi ve bunlar arasında çok büyük farklılıklar
yaratacak düzenlemeler yapılmasının uygun olmayacağı
düşünülmektedir.
Bilgilerinize arz olunur.
Doç.
Dr. Abdüllatif Şener
Maliye
Bakanı
12. Manisa
Milletvekili Tevfik Dikerin, hakkında tutuklama kararı bulunan iki
emniyet görevlisinin yakalanamamasına ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Meral Akşenerin yazılı
cevabı (7/2154)
Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına
T.B.M.M. İçtüzüğünün 96 ncı maddesi
gereğince aşağıdaki sorularımın
İçişleri Bakanı Sayın MeralAkşener tarafından
yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
24.2.1997
Tevfik
Diker
Manisa
Sorular :
1.Susurluk kazasından sonra ortaya
çıkarılan çeteyle ilgisi olduğu belirlenen
Bakanlığınıza bağlı Emniyet Genel Müdürlüğü
Özel Harekat Dairesi eski Başkanvekili İbrahim Şahin ve polis
memuru Ayhan Akça İstanbul DGM tarafından aranmasına rağmen
bulunamaması hakkında ne düşünüyorsunuz?
2. Sözkonusu kişiyi çeşitli yerlerde gazete
ve televizyon muhabirleri bile görüntülerken Bakanlığınıza
bağlı Emniyet teşkilatının yakalayamamasında bir
ihmal görüyor musunuz?
3. Türkiyeyi aylardır sarsan böyle bir konuyla
ilgili olarak Bakanlığınıza bağlı herhangi bir
birimde özel bir çalışma başlattınız mı?
4. Yakalanamayan bu kişilerin yurt
dışına kaçtıkları hakkında
Bakanlığınıza bağlı herhangi bir birime bilgi
ulaşmış mıdır?
5. Eğer böyle bir bilgi ulaştı ise, bu
konuyla ilgili olarak İbrahim Şahinin ve onunla birlikte aranmakta
olan polis memuru Ayhan Akçanın yurt dışına
kaçtığı iddiasıyla ilgili kuruluşlar içinde herhangi
bir soruşturma başlattınız mı?
6. Halen Bakanlığınızın memuru
olan bu kişilerin yakalanamaması ve yurt dışına
çıkmaları karşısında yürütmekte olduğunuz
görevden istifa etmeniz gerektiğine inanıyor musunuz?
T.C.
İçişleri
Bakanlığı
Emniyet
Genel Müdürlüğü
Sayı :
B.05.1.EGM.0.12.01.01-065173 19.3.1997
Konu : Yazılı Soru Önergesi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM Başkanlığının
3.3.1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2154-5513/15632 sayılı
yazısı.
Manisa Milletvekili Tevfik Diker tarafından
TBMMBaşkanlığına sunulan ve tarafımdan
yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru
önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.
Önergede adı geçen şahıslardan
İbrahim Şahin 11.3.1997 günü, Ayhan Akça ise 12.3.1997 günü
İstanbul Emniyet Müdürlüğüne teslim olmuş, şahıslar
aynı gün İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet
Başsavcılığına sevk edilmiş ve anılan
savcılıkça tutuklanarak Metris Cezaevine gönderilmiştir.
Bilgilerinize arz ederim.
Dr.
Meral Akşener
İçişleri
Bakanı
13.
İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalının, Tevrat ve
İncilin yasak yayın kapsamına alındığı
iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral
Akşenerin yazılı cevabı (7/2161)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
İçişleri Bakanı Sayın Meral Akşener tarafından
yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
BülentAkarcalı
İstanbul
1. Tevrat ve İncil kitaplarının yasak yayın
kapsamına alındığı doğru mudur?
2. Doğruysa, bu uygulamaya neden gerek
görülmüştür?
3. Bu konuda bir Hükümet Kararı veya Bakanlık
tasarrufu yoksa bile, bazı Emniyet görevlilerinin Tevrat ve İncil
satışlarını yasaklamak istedikleri doğru mudur?
T.
C.
İçişleri
Bakanlığı
Emniyet
Genel Müdürlüğü 19.3.1997
Sayı
:B.05.1.EGM.0.12.01.01-065180
Konu :Yazılı Soru Önergesi.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi :TBMM Başkanlığının
3.3.1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2161-5526/15645 sayılı
yazısı.
İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı
tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve
tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması
istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.
Önergede belirtilen Tevrat ve İncil Kitapları
yasak yayın kapsamına alınmadığı
kayıtlarımızın tetkikinden anlaşılmış
olup, bugüne kadar verilmiş hiçbir yasaklama kararı da
bulunmamaktadır.
Bilgilerinize arz ederim.
Dr.
Meral Akşener
İçişleri
Bakanı
14.
Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altayın;
Ağrı -Patnosta büyük klima istasyon müdürlüğü kurulmasına
Ağrı -Eleşkirt meteoroloji istasyonunun ne zaman
açılacağına,
Ağrı -Hamur İlçesine meteoroloji istasyonu kurulmasına,
İlişkin
soruları ve Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunçun yazılı
cevabı (7/2208, 2209, 2210)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Meteorolojiden sorumlu
Devlet Bakanı tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
M.
Sıddık Altay
Ağrı
Soru :
Ağrının Patnos İlçesinde Büyük
Klima İstasyon Müdürlüğü olması gerekirken neden bugüne kadar
yapılmadı? Ne zaman yapmayı planlıyorsunuz?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Meteorolojiden sorumlu
Devlet Bakanı tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
M.
Sıddık Altay
Ağrı
Soru :
Ağrının Eleşkirt İlçesinde
Meteoroloji İstasyonu kapalıdır. Ne zaman açmayı
planlıyorsunuz?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Meteorolojiden sorumlu
Devlet Bakanı tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
M.
Sıddık Altay
Ağrı
Soru :
Ağrının Hamur İlçesinin
Meteoroloji İstasyonu bulunmamaktadır. Şimdiye kadar neden
açılmadı? Bu ilçeyi ilçe olarak görmüyor musunuz?
T.
C.
Devlet
Bakanlığı 18.3.1997
Sayı
:B.02.0.012-04-01/0395
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi :7.3.1997 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-5712(7/2208-2209-2210) sayılı
yazınız.
Bakanlığıma, ilgi yazınızla
initikal ettirilmiş olan, Ağrı Milletvekili Sayın M.
Sıddık Altay tarafından verilen sözlü soru önergesi
cevapları ekte gönderilmiştir.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
Ahmet
Cemil Tunç
Devlet
Bakanı
Soru :Ağrının Hamur İlçesinin
Meteoroloji İstasyonu bulunmamaktadır. Şimdiye kadar neden
açılmadı? Bu ilçeyi ilçe olarak görmüyor musunuz?
Ağrının Hamur İlçesinde 1963
yılında bir Meteoroloji İstasyon Memurluğu
açılmıştır ve memurun
1991 yılında kendi isteği ile tayin olması nedeniyle
münhal bulunmaktadır.
Hamur İlçesi Türkiyenin diğer ilçeleri kadar
önem verilen bir ilçedir. Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü
Meteorolojik Gözlem yapılması gerekli bulunan ilçelerde Meteoroloji
İstasyonu açmaktadır, Türkiyenin tüm ilçelerinde ölçüm
yapılması gerekliliği bulunmamaktadır. Yapılan ön
inceleme sonucu Hamur İstasyonundan elde edilen değerler
(Ağrıya yakın olması nedeniyle) Ağrının
değerleriyle benzeştiğinden Büyük Klima İstasyon
Müdürlüğü haline dönüştürülmesi gerekli görülmemiştir. Hamur
İlçesinde 28 yıl gözlem yapıldıktan sonra istasyon tayin
nedeniyle boşalmıştır ve Türkiye genelinde kadro
sıkıntısı nedeniyle atama yapılamayan benzer durumda
olan 706 istasyonumuzdan biridir.
Soru :Ağrının Patnos İlçesinde
Büyük Klima İstasyon Müdürlüğü gerekirken neden bugüne kadar
yapılmadı?Ne zaman yapmayı planlıyorsunuz?
Devlet Meteoroloji İşleri Genel
Müdürlüğü, Bölge Müdürlükleri bazında Gözlem Şebekesinin Dünya
Meteoroloji Teşkilatı tavsiyeleri, çeşitli sektörlerce ihtiyaç
duyulan bilgilerin nitelikleri, halen mevcut bulunan şebekeden elde edilen
iklim elemanlarına ait bilgilerin bu bölgeyi temsil edip etmediğinin
analizleri yapılarak yeniden düzenlenmesi
çalışmalarını başlatmıştır.
Ağrı İli ve ilçelerinin yer
aldığı Kars Meteoroloji Bölge Müdürlüğü Gözlem
Şebekesinin Reorganizasyonu çalışması 1997
yılının 2 nci yarısında planlanmıştır.
Bu çalışmanın sonuçları 1997 yılı sonunda
alınabilecektir. Çalışmanın sonucunda Patnosta Büyük Klima
İstasyon Müdürlüğünün olmasının gerekip gerekmediği
netlik kazanacaktır. Ancak İlçenin tarımsal potansiyeli,
yağış ve sıcaklık dağılımları ile
Gözlem Şebekesinde Büyük Klima İstasyon Müdürlüğü dağılımı göz önüne
alınarak yapılan ön etüdü sonucunda Patnosun Büyük Klima
İstasyon Müdürlüğü haline çevrilebileceği kanaati
uyanmıştır. Bu ilçemizde Meteoroloji İstasyon
Memurluğunun İstasyon Müdürlüğü haline dönüştürülebilmesi
için en az 5 dönüm meteorolojik gözlem yapılmasına uygun arsa
tahsisatı ile idarî bina ve lojman sağlanması gerekmektedir.
Patnos Belediyesince istenen nitelikte arazi tahsisi
yapıldığı takdirde ileriki tarihlerde yatırım
programına alınarak tasarruf genelgeleri çerçevesinde binası
bitirildikten sonra Büyük Klima İstasyon Müdürlüğü haline
getirilebilecektir.
Soru :Ağrının Eleşkirt
İlçesinde Meteoroloji İstasyonu kapalıdır. Ne zaman
açmayı planlıyorsunuz?
Ağrının Eleşkirt İlçesinde
Meteoroloji İstasyonu 1955-1978, 1980 -1990 yılları
arasında gözlem yapılarak 1990 yılında memurun kendi
isteği üzerine tayini sonucunda boş kalmıştır.
Bu tür istasyonlarımızda rasatçı
yardımcısı kadrosu ile görev verilmektedir. Rasatçı
yardımcısı kadrolarındaki sıkıntı nedeniyle
atama yapılamayan 706 istasyonumuz mevcuttur.Eleşkirtte bunlardan
biridir.
Yapılan ön etüd sonuçlarına göre
Eleşkirt Belediyesince meteorolojik gözlem yapılmasına uygun en
az 5 dönümlük bir arazi tahsisi yapıldığı takdirde,
yatırıma alınarak tasarruf genelgeleri çerçevesinde binası
bitirildikten sonra Büyük Klima İstasyon Müdürlüğü şeklinde
devamlılığının sağlanması
planlanabilecektir.
TUTANAĞIN SONU