DÖNEM : 20 CİLT : 24 YASAMA YILI : 2
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
77 nci Birleşim
3 . 4 . 1997 Perşembe
İ Ç İ N D E K
İ L E R
I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. – GELEN KÂĞITLAR
III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. – İzmir Milletvekili Metin Öney’in, Avukatlar Gününe
ilişkin gündemdışı konuşması ve Adalet
Bakanı Şevket Kazan’ın cevabı
2. – Kayseri Milletvekili Recep Kırış’ın,
eğitim meselelerine ilişkin gündemdışı
konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın
cevabı
3. – Gümüşhane Milletvekili Lütfi Doğan’ın, üniversitesi
bulunmayan illere üniversite açılmasına ilişkin
gündemdışı konuşması ve Millî EğitimBakanı
Mehmet Sağlam’ın cevabı
4. – Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın, Kayseri
Milletvekili Recep Kırış ve Gümüşhane Milletvekili Lütfi
Doğan’ın, eğitim meseleleri ile üniversitesi bulunmayan illere
üniversite açılmasına ilişkin gündemdışı
konuşmalarına cevabı
IV. – ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU
ÖNERİLERİ
1. – (10/162), (10/163), (10/164) ve (10/175) esas numaralı Meclis
araştırması, (9/12) esas numaralı Meclis
soruşturması ve (8/10) esas numaralı genel görüşme önergelerinin
görüşme günleri ile çalışma süresine ve 15.4.1997 Salı ve
16.4.1997 Çarşamba günleri Türkiye BüyükMillet Meclisinin
çalışmalarına ara vermesine ilişkin Danışma
Kurulu Önerisi
V. – KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
1. – 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa
Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu(1/215) (S.Sayısı
: 23)
2. – Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/588) (S. Sayısı : 273)
3. – Emniyet Teşkilatı Kanununun Bir Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/217) (S.
Sayısı : 132)
4. – Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik
Yapılmasına İlişkin 492 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu
(1/218) (S. Sayısı : 164)
5. – 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ile
222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun Bazı
Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında 254 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ile 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları
Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 326
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik
ve Spor Komisyonu Raporu (1/71, 1/111) (S. Sayısı : 168)
6. – Refah Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Salih
Kapusuz ile Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili
Saffet Arıkan Bedük’ün, Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/717)
(S.Sayısı : 257)
7. – 17.7.1964 Tarihli, 506 Sayılı Sosyal Sigortalar
Kanunu ve 2.9.1971 Tarihli, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve
Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kurumu Kanunu ile 17.10.1983 Tarihli, 2926 Sayılı Tarımda Kendi
Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa
Göre Tahakkuk EdenPrim ve Diğer Alacakların Tahsilatının
Hızlandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/573) (S. Sayısı : 250)
8. – Refah Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Salih
Kapusuz ve Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekili Aydın
Milletvekili Ali Rıza Gönül’ün; 2547 Sayılı Yükseköğretim
Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve İki Geçici
Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor komisyonları raporları (2/616)
(S.Sayısı : 226)
9. – Türk Ceza Kanunu ile Cezaların İnfazı Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına DairKanun Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/530) (S. Sayısı : 146)
10. – Muş Milletvekili NecmettinDede’nin Karayolları Trafik
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ve İçişleri Komisyonu Raporu (2/586) (S. Sayısı : 192)
11. – İzmirMilletvekili Hasan Denizkurdu ve 5
Arkadaşının; Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret
Odaları, Sanayi Odaları, Deniz Ticaret Odaları, Ticaret
Borsaları ve Türkiye Ticaret, Sanayi, DenizTicaret Odaları ve Ticaret
Borsaları Birliği Kanununa Bir Ek Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi
ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar,Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(2/542) (S. Sayısı : 215)
12. – Sakarya Milletvekili Nezir Aydın ve 4
Arkadaşının, 26.10.1990 Tarih ve 3671 Sayılı Kanunun
İki Maddesinin Değiştirilmesi ve İki Geçici Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/710) (S.
Sayısı : 254)
13. – Mera Kanunu Tasarısı ve Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Raporu (1/509) (S.Sayısı : 231)
14. – Refah Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili SalihKapusuz
ile Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekili Denizli Milletvekili Mehmet
Gözlükaya’nın, Arsa Ofisi Kanununun Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ve
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Plan ve
Bütçe komisyonları raporları (2/581) (S.Sayısı : 181)
15. – Millî Savunma Bakanlığı ile Kara, Deniz ve Hava
Kuvvetleri Komutanlıklarına Bağlı Kurumlarda Döner Sermaye
Teşkili ve İşletilmesine İlişkin Kanun ile Gülhane
Askerî Tıp Akademisi Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Ankara Milletvekili Yücel
Seçkiner’in Aynı mahiyetteki Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/397, 2/162) (S.Sayısı : 136)
16. – Kütahya Milletvekili
Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili
MesutYılmaz, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul
Milletvekili Tansu Çiller, Demokratik Sol Partisi Genel Başkanı
İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı Antalya Milletvekili DenizBaykal ile 292 Milletvekilinin;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin
Değiştirilmesine DairKanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/676) (S.Sayısı : 232)
17. – Kimyasal Silahların Geliştirilmesinin,
Üretiminin, Stoklanmasının ve Kullanımının
Yasaklanması ve Bunların İmhası ile İlgili
Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Millî Savunma ve Dışişleri
komisyonları raporları (1/343) (S. Sayısı : 212)
18. – Türkiye Cumhuriyeti ile İsrail Devleti Arasında Serbest
Ticaret Alanı Anlaşması ve İlgili Notaların
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna DairKanun Tasarısı ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve
Dışişleri komisyonları raporları (1/570) (S.
Sayısı : 217)
19. – Yüksek Öğretim Kurumları Teşkilatı
Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulüne DairKanunun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılmasına
İlişkin 9.10.1996 Tarih ve 4190 Sayılı Kanun ve
Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir
Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/526, 3/520) (S. Sayısı :
166)
20. – Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay ve 8
Arkadaşının, Yüksek Öğretim Kurumları
Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanun ile 78 ve 190
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci
Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/334)
(S.Sayısı : 147)
21. – İdarî Yargılama Usulü Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/531) (S. Sayısı : 145)
22. – Aydın Milletvekili M.Fatih Atay’ın, Aydın İli
Yenihisar İlçesi Adının “Didim” Olarak Değiştirilmesi
Hakkında KanunTeklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre
Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/341) (S. Sayısı : 165)
VI. – SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. – Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın,
Ağrı’nın Hamur İlçesine bağlı bazı köy ve
mezralarda kapalı bulunan olullara ilişkin sorusu ve Millî
EğitimBakanı Mehmet Sağlam’ın yazılı cevabı
(7/2170)
2. – Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın,
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde branş öğretmeni
ihtiyacına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet
Sağlam’ın yazılı cevabı (7/2171)
3. – AğrıMilletvekili M. Sıddık Altay’ın,
Ağrı’nın Hamur ilçesinde yapımı devam eden lojmanlara
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın
yazılı cevabı (7/2172)
4. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın,
Bursa Kapalıçarşı Pirinçhanı’nın restorasyonuna
ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı
Cevat Ayhan’ın yazılı cevabı (7/2190)
5. – İstanbul Milletvekili Necdet Menzir’in;
– Ahıska Türkleri ve Bulgaristan göçmenleri için
yaptırılan konutların ödemelerine,
– Ahıska Türkleri ve Bulgaristan’dan zorunlu göçle gelenlerden
memuriyete alınanların önceki hizmetlerine,
İlişkin Devlet Bakanından soruları ve Devlet
Bakanı Namık Kemal Zeybek ve Bayındırlık ve İskân
Bakanı Cevat Ayhan’ın yazılı cevapları (7/2195, 2196)
6. – Adana Milletvekili İmren Aykut’un, Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan
yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Sacit
Günbey’in yazılı cevabı (7/2261)
7. – Ağrı Milletvekili M. SıddıkAltay’ın,
Ağrı ilçelerinde öğretmenevi yapılmasına ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın
yazılı cevabı (7/2267)
8. – Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın,
Ağrı-Eleşkirt İlçesinde yapımı devam eden imam
hatip lisesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet
Sağlam’ın yazılı cevabı (7/2268)
9. – Konya Milletvekili Musafa Ünaldı’nın, Hollanda’daki
İslam kolejlerinden mezun olanların bu okullarda geçen öğretim
sürelerinin Türkiye’de eksik değerlendirildiği iddiasına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın
yazılı cevabı (7/2277)
10. – Sinop Milletvekili Metin Bostancıoğlu’nun,
– Sinop Yalı Köyünde heyelandan zarar gören vatandaşlar için
yapılacak afet konutlarına,
– Sinop-Ayancık-Avdullu ve Babaköy’de heyelanda zarar gören
vatandaşların afet konutu ihtiyacına,
İlişkin soruları ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Cevat Ayhan’ın yazılı cevabı
(7/2294, 2296)
I. – GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM GenelKurulu saat 15.00’te açılarak üç oturum yaptı.
Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in, Karadeniz Bölgesinde ihmal edilen
yatırımlara ve Karadeniz sahil yoluna ilişkin
gündemdışı konuşmasına Bayındırlık ve
İskân Bakanı Cevat Ayhan,
Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın,
öğretmenlerin yetiştirilmesine ilişkin gündemdışı
konuşmasına Millî EğitimBakanı Mehmet Sağlam,
Cevap verdiler.
Hatay Milletvekili Fuat Çay da, Hatay İlinin sorunlarına
ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.
Slovenya Cumhuriyetine gidecek olan Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel’in dönüşüne kadar, Cumhurbaşkanlığına, TBMM
Başkanı Mustafa Kalemli’nin vekâlet edeceğine
ilişkinCumhurbaşkanlığı tezkeresi Genel Kurulun
bilgisine sunuldu.
Genel Kurulun 2.4.1997 Çarşamba ve 8.4.1997 Salı günleri
15.00-21.00; 3.4.1997 Perşembe, 4.4.1997 Cuma, 9.4.1997 Çarşamba,
10.4.1997 Perşembe ve 11.4.1997 Cuma günleri 14.00-21.00 saatleri
arasında çalışmalarını sürdürmesine, 2.4.1997
Çarşamba ve 9.4.1997 Çarşamba günlerinde sözlü soruların görüşülmemesine,
8.4.1997 Salı günü sözlü sorular ile diğer denetim
konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşülmesine, 4.4.1997 Cuma ve 11.4.1997 Cuma günlerinde de kanun
tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine, 2.4.1997 tarihli geen
kâğıtlarda yayımlanan ve bastırılıp
dağıtılan Özelleştirme Uygulamalarının
Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılmasına Dair 273 sıra sayılı
Kanun Tasarısının, 48 saat geçmeden, gündemin “Kanun Tasarı
ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmının 5 inci sırasına, gündemin 128 inci
sırasında yer alan 257 sıra sayılı kanun teklifinin 6 ncı
sırasına, 123 üncü sırasında yer alan 250 sıra
sayılı kanun tasarısının 7 nci sırasına, 100 üncü
sırasında yer alan 226 Sıra Sayılı Kanun teklifinin 8
inci sırasına, 7 nci sırasında yer alan 146 sıra
sayılı kanun tasarısının 9 uncu sırasına, 5
inci sırasında yer alan 192 sıra sayılı kanun
teklifinin 10 uncu sırasına, 12 nci sırasında yer alan 215
sıra sayılı kanun teklifinin 11 inci sırasına, 125
inci sırasında yer alan 254 sayılı kanun teklifinin 12 nci
sırasına, 107 nci sırasında yer alan 231 sıra
sayılı kanun tasarısının 13 üncü sırasına
alınmasına ilişkin RP ve DYP Gruplarının müşterek
önerileri kabul edildi.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle, Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmının;
1 inci sırasında bulunan 23,
2 nci sırasında bulunan 132.
3 üncü sırasında bulunan 164,
4 üncü sırasında bulunan 168,
Sıra sayılı kanun hükmünde kararnamelere ilişkin
kanun tasarılarının görüşmeleri ilgili komisyon yetkilileri
Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından ertelendi.
Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına
DairKanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun (1/588)
(S.Sayısı : 273) tümü ve 1 inci maddesi üzerindeki görüşmeler
tamamlandı; 1 inci madde için yapılan oylamalarda karar
yetersayısı bulunamadığından;
3 Nisan 1997 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere,
birleşime 20.45’te son verildi.
Yasin Hatiboğlu
Başkanvekili
Fatih Atay Ali
Günaydın
Aydın Konya
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
II. – GELEN KÂĞITLAR
3 . 4 . 1997 PERŞEMBE
Tasarılar
1. – 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu ile 193 Sayılı
Gelir Vergisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/590) (Plan ve
Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 31.3.1997)
2. – Batı Avrupa Birliği, Ulusal Temsilciler ve Uluslararası
Görevlilerin Statüsü Hakkında Anlaşmanın, Türkiye
Tarafından Batı Avrupa Silahlanma Örgütü Faaliyetleri ile İlgili
Olarak Uygulanması ve Buna İlişkin Mektupların
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısı (1/591) (Millî Savunma ve Dışişleri
komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.4.1997)
Teklifler
1. – Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in; Alaşehir Adıyla Bir
İl Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/750) (İçişleri
ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi : 1.4.1997)
2. – Aydın Milletvekili Yüksel Yalova’nın; Türk Medenî
Kanununun 153 üncü Maddesinde DeğişiklikYapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/751) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi : 1.4.1997)
3. – Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu’nun; Yozgat
İline Bağlı Esenli Adında Bir İlçe Kurulması
Hakkında Yasa Teklifi (2/752) (İçişleri ve Plan ve Bütçe
komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.4.1997)
4. – İçel Milletvekili Halil Cin’in; Tarsus İlçesinin İl
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/753)
(İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi : 1.4.1997)
Sözlü Soru
Önergeleri
1. – İzmir Milletvekili MetinÖney’in, TEKEL’de çalışan
geçici işçilere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi
(6/505) (Başkanlığa geliş tarihi 1.4.1997)
2. – Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, Hatay-Topraktutan
Köyünün yerleşim sahasının değiştirilmesine
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü
soru önergesi (6/506) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.4.1997)
3. – Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, Hatay-Yayladağ’a
bağlı bazı köylerin telefon santrallerine ilişkin
Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/507)
(Başkanlığa geliş tarihi : 1.4.1997)
4. – Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, Hatay’a
bağlı bazı yerleşim birimlerinin yoluna ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi
(6/508) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.4.1997)
5. – Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, besicilerin
sorunlarına ve ayçiçeğine fon uygulanıp
uygulanmayacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/509) (Başkanlığa
geliş tarihi : 1.4.1997)
6. – Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, asgari ücretten vergi
alınmamasına yönelik projeye ilişkin Maliye Bakanından
sözlü soru önergesi (6/510) (Başkanlığa geliş tarihi :
1.4.1997)
7. – İzmir Milletvekili Metin Öney’in, İzmir Mithatpaşa
Endüstri Meslek Lisesinde çıkan yangına ilişkin Millî
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/511)
(Başkanlığa geliş tarihi : 1.4.1997)
Yazılı
Soru Önergeleri
1. – Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, Hatay-Yayladağ’a bağlı
bazı köylerin içme suyu sorununa ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/2432) (Başkanlığa geliş
tarihi : 1.4.1997)
2. – Tokat Milletvekili Hanefi Çelik’in, Hatay-Hassa-Ardıçlı
Beldesinde peşmergelerin iskân edilip edilmeyeceğine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2433)
(Başkanlığa geliş tarihi : 1.4.1997)
3. – Tokat Milletvekili Hanefi Çelik’in, Hatay-İskenderun-Bekbelen
Beldesinden geçen otoyolun istimlak beldelerine ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2434) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.4.1997)
4. – Afyon Milletvekili H. İbrahim Özsoy’un, Afyon İlinde
Vakıflar Genel Müdürlüğünce bir binanın Millî Gençlik
Vakfına tahsis edildiği iddiasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/2435) (Başkanlığa geliş tarihi
: 1.4.1997)
5. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Orta Asya
Türk Cumhuriyetlerine Türk Firmalarının kalitesiz mal
sattığı iddialarına ilişkin Devlet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2436) (Başkanlığa geliş
tarihi : 1.4.1997)
6. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Orta Asya
Türk Cumhuriyetlerine ihracat yapan Türk Firmalarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2437)
(Başkanlığa geliş tarihi : 1.4.1997)
7. – AydınMilletvekili Cengiz Altınkaya’nın, götürü usule
tabi mükelleflerin vergi yüküne ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2438) (Başkanlığa geliş
tarihi : 1.4.1997)
8. – Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in, 53 üncü ve 54 üncü Hükümetler
döneminde belediyelere yapılan yardımlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2439)
(Başkanlığa geliş tarihi : 1.4.1997)
9. – Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, Yayaladağ
Tütünİşleme Fabrikasına işçi alınıp
alınmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/2440) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.4.1997)
10. – Niğde Milletvekili Akın Gönen’in, şehit
yakınlarının istihdamına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2441)
(Başkanlığa geliş tarihi : 1.4.1997)
11. – Niğde Milletvekili Akın Gönen’in, Bulgaristan’a
yardım yapılıp yapılmayacağına ilişkin
Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/2442)
(Başkanlığa geliş tarihi : 1.4.1997)
12. – Niğde Milletvekili Akın Gönen’in, İstiklal Harbi
gazilerine ödenen maaşlara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/2443) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.4.1997)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 14.00
3 Nisan 1997 Perşembe
BAŞKAN : Başkanvekili Yasin
HATİBOĞLU
KÂTİP ÜYELER : Ali GÜNAYDIN (Konya)
, Fatih ATAY (Aydın)
BAŞKAN – Çalışmalarımızın hayırlara
vesile olmasını Cenabı Allah'tan niyaz ederek, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 77 nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayımız vardır; görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç sayın arkadaşımıza
gündemdışı söz vereceğim.
III. –
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1. – İzmir Milletvekili Metin
Öney’in, Avukatlar Gününe ilişkin gündemdışı
konuşması ve Adalet Bakanı Şevket Kazan’ın cevabı
BAŞKAN – Özellikle, bir avukat olarak, Avukatlar Günü
dolayısıyla Sayın Öney'e öncelikle söz vermek istiyorum.
Sayın Öney, buyurun efendim. (ANAP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 5 dakikadır.
METİN ÖNEY (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; iki gün sonra, 5 Nisan
Cumartesi günü kutlanacak olan Avukatlar Günü sebebiyle söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Meclisi saygıyla selamlarken,
yargının bütün mensuplarına da sağlık ve esenlikler
diliyorum. Ayrıca, eğer izin verirlerse, Yüce Mecliste görev yapan
tüm hukukçular adına da söz alma cesaretini kendimde gördüğümü ifade
etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bütün rejimlerde iddia ve hüküm;
yani, muhakeme vardır; sadece demokratik rejimlerde savunma hakkı
sağlanmıştır. Yine, yargı, iddia, savunma ve hükümden ibarettir.
İşte savunma, yargının ayrılmaz bir
parçasıdır; hatta, savunma, yargı
bağımsızlığının da en önemli
teminatıdır. Kişi hak ve özgürlüklerinin de en önemli güvencesi
savunma hakkının tanınmış olabilmesidir. Ancak, 5
Nisan günü kutlayacağımız Avukatlar Gününde, avukatlarla ilgili
aynı iyimserliği düşünmek ve söylemek mümkün gözükmemektedir.
Bunu, ben, müsaade buyurursanız, anabaşlıklar halinde Yüce
Meclise arz etmek istiyorum.
Öncelikle, çeşitli dönemlerde çeşitli değişiklikler
yapılmasına rağmen, avukatların ve savunma
hakkının doğru dürüst kullanılabilmesi yönünde bir
avukatlık yasasına sahip olduğumuz söylenemez. Meclisin
gündeminde olmamakla birlikte, hazırlanmış teklif ve
tasarıların olduğunu da biliyorum. Ancak, bu vesileyle, Adalet
Bakanlığı başta olmak üzere, Yüce Mecliste görev yapan tüm
hukukçu arkadaşlarıma çağrıda bulunuyor ve hem
avukatların sorunlarına hem de yargıda savunma
hakkının bihakkın kullanılabilmesine yönelik bir avukatlar
yasasının çıkarılması hususunda burada bir kez daha
görüşlerimi ve çağrımı yineliyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işte, bu
yasayla birlikte önemli sorunlardan biri de, avukatların, ortak avukat
bürosu şeklinde, yani şirketleşerek
çalışamamalarıdır. Bu, her açıdan önemli
aksaklıklar doğurmakta, hele Avrupa Birliğine katılma
gayreti içinde olduğumuz şu günlerde
Batı'daki meslektaşlarımızla yarışabilme
ve müşterek hareket edebilme imkânını ortadan kaldıran bir
husustur. Bu itibarla, bu meseleyle ilgili yani ortak avukat bürosu ve
şirket haline dönüşebilme yönünde de mutlaka bir kanunî düzenlemenin
yapılması gerekiyor.
Bir başka konu, sadece avukatları değil, tüm serbest
meslek mensuplarını da ilgilendiren hayat standardı
uygulamasıdır. Verginin en önemli kuralı, gelir kadar vergi
ödemektir; oysa, hayat standardı, kazansın veya kazanmasın
herkesten vergi alınmasını düzenlemektedir. Hele, mesleğe
yeni başlayan meslektaşlarımız için hayat
standardının uygulanması çok önemli ölçüde sakıncalar ve
onlar için de önemli ölçüde geri ve yıkım sonunu
doğurmaktadır. Bu itibarla, hayat standardının da
kaldırılması en önemli dileklerimizden biridir.
Bir başka mesele de, mesleğe yeni katılan
arkadaşlarımız için kolaylıklar sağlanabilmesidir.
Bilindiği gibi, kira, telefon ve sair masraflar son derece
artmıştır. Bu itibarla, mesleğe yeni başlayacak
meslektaşlarımıza bir destekleme yapılması, imkânlar
sağlanması da, herhalde, hem Adalet Bakanlığının
hem de Hükümetin görevleri arasında olsa gerektir.
Bir başka konu, bilindiği gibi, avukatlar, topluluk
sigortasına tabidir; ancak, bu topluluk sigortasıyla,
sağlık ve sair hususların yerine getirilmesi mümkün
değildir. Ancak emekli olduktan sonra, muayyen şartlar yerine
getirilirse, sağlık hizmetlerinden yararlanılabilmektedir. Oysa,
biz, avukatların sosyal sigortalardan bütünüyle yararlanması
doğrultusunda kanunî düzenlemeler yapılması gerektiğine
inanıyoruz.
Yine, önemli konulardan biri de, hiç şüphesiz, muhakeme anında
meydana gelen tablodur. Avukatlık yapmış
arkadaşlarımız bilecekler, yalnız mahkeme, yani...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun efendim.
METİN ÖNEY (Devamla) – ...sadece hâkim, elbette kürsüde
oturacaktır; ama, iddia ve müdafaanın eşitlik ilkesine
aykırı bir durum da salonlarda gözükmektedir; iddia, hâkimle beraber
oturduğu halde, müdafaa, ancak kürsünün altında ve çoğu kere de
ilkokul sıralarına benzer sıralarda oturmaktadır. Bütün
gelişmiş, çağdaş demokrasilerde savunma ve iddianın
eşitliği ve eşit beyanda bulunmaları söz konusudur. Hatta,
bizde -tatbikattan gelen bir arkadaşınız olarak söylüyorum-
ağır cezalarda müzakerede avukatlar dışarı
çıkarılmakta; ama, iddia makamı orada durmaktadır; yine,
asliye cezalarda da hâkimle, yerine göre, müzakere edebilmektedir. Bu itibarla,
salonların bu doğrultuda düzenlenmesi ve savunma ile iddianın
eşdeğer tutulmasında zaruret vardır.
Bu doğrultuda anabaşlıklar halinde sunmaya
çalıştığım; ama, bu zaman dilimi içinde anlatma
imkânı bulamadığım pek çok sorunları olduğunu
burada bir kez daha yinelemek istiyorum. Ancak, şunu da son cümle olarak arz
etmek istiyorum ki, adalet ve savunma, her zaman ve herkese gereklidir.
Yüce Meclisin, savunma mesleği mensuplarının daha iyi
yaşam şartları içinde mesleklerini icra edebilmeleri
doğrultusunda kanunî düzenlemeler yapacağı inancıyla, Yüce
Meclisi saygıyla kutluyor, tüm meslektaşlarıma da tekrar
esenlikler diliyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Öney, teşekkür ediyorum.
Efendim, Sayın Adalet Bakanımız,
gündemdışı konuşmaya "cevap vermek için söz istiyorlar
demek içimden gelmediği için, herhalde katkıda bulunacaktır...
Tabiî, takdir Sayın Bakanındır. (RP sıralarından
alkışlar)
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Katkıda bulunacaktır; ümit
verin...
BAŞKAN – Evet, katkıda bulunacaktır mutlaka; Sayın
Bakanımız hep böyle katkıda bulunur.
Buyurun efendim.
ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Anavatan Partisi İzmir Milletvekili Sayın
Metin Öney'in, 5 Nisan Avukatlar Günü dolayısıyla yapmış
olduğu gündemdışı konuşma üzerinde Hükümet adına
söz almış bulunuyorum. Yapmış olduğu fevkalade anlamlı
konuşmadan dolayı, ANAP İzmir Milletvekili Metin Öney Bey
kardeşimize teşekkürlerimi sunuyorum ve sözlerime başlarken,
bendeniz de, Adalet Bakanı olarak, I5 Nisan Avukatlar Gününü kutluyor,
bütün avukat arkadaşlarıma mesleklerinde başarılar diliyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; avukatlık
mesleği, hak arama hürriyetinin en iyi şekilde
kullanılmasını temin eden kutsal ve şerefli bir meslektir.
Devletimizin yapısını teşkil eden yasama, yürütme ve
yargı gücünün yanında yer alan, müessir bir şekilde görev yapan
avukatlar, fevkalade önemli görevler ifa etmektedirler.
Gerçekten, iddia, müdafaa ve karar üçlüsünden oluşan yargı
gücünün, kanuna, hukuka, adalete ve hakkaniyete uygun ve etkili biçimde
kullanılmasında avukatlarımıza büyük sorumluluklar
düşmektedir. Genel hatlarıyla ifade edilen bu büyük görev ve
sorumluluğu yüklenen avukatların, mesleğin şeref ve
haysiyetine mütenasip bir hayat standardına kavuşturulması, bu
yolda gerekli düzenlemelerin, çalışmaların yapılması,
elbette, Adalet Bakanının aslî görevleri arasında yer
almaktadır.
Adalet Bakanlığı görevine başladığım
günden bugüne kadar, bu konularda, bir ölçüde neticesini ortaya
koyduğumuz, bir ölçüde önümüzdeki günlerde neticesini birlikte
göreceğimiz çalışmaları başlattık ve bu
çalışmalarda bir noktaya geldik.
Göreve başladığımız tarihten itibaren
avukatlık camiası için yaptığımız
çalışmalar şunlardır: Göreve geldiğimizde, 35 bin
civarında avukatımız bu mesleği icra etmekteydi; dokuz
aylık bir süreç içerisinde, 1 150 avukata, stajyer avukata ruhsatları
verildi ve böylece, avukatlarımızın sayısı 36 307'ye
ulaştı. Bu 36 307 avukatımızın 10 bin civarında
olanı İstanbul'da, 5 bin civarında olanı Ankara'da, 3 bin civarında
olanı İzmir'de görev yapmaktadır diğer geriye kalan
sayısal tablo, Türkiye'nin illerine mütenasip bir şekilde
yansımış bulunmaktadır.
Gerçekleştirdiğimiz bir diğer çalışmayla, Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanunu uyarınca, zorunlu avukatlık hizmeti ifa
eden arkadaşlarımızın ücret tarifelerinde yüzde 300'e varan
oranda bir artış yapılmış ve bu tarife 31 Mart 1997
tarihinden itibaren yürürlüğe girmişti.
Şu anda, Adalet Bakanlığında
yaptığımız fevkalade önemli ve biraz önce değerli
arkadaşımızın temas ettiği konulara müteallik
çalışmalar da mevcuttur. Şöyle ki: Yapacağımız bu
kanunî düzenlemelerle, avukat arkadaşlarımıza, dava
açılmadan önce, resmî, yarı resmî, özel kurum ve kuruluşlardan,
açacakları davayla ilgili delilleri toplama yetkisi temin edilmiş
olacaktır.
Ayrıca, avukatlık stajının amacına uygun
yapılabilmesi için, avukat adaylarına, talepleri halinde, staj
süresince kredi verilmesi imkânı, keza temin edilecektir.
Yine, yapmakta olduğumuz yeni hazırlıklara göre,
mesleğe yeni başlayan avukatların malî problemlerinin çözümü
için, kendilerine, uygun şartlarla kredi sağlanması imkânı
getirilecektir.
Yine, yaptığımız çalışmalar çerçevesinde,
avukatların şirket kurmalarına imkân sağlanacaktır.
Böylece, avukatlarımız, ağır ve adil olmayan hayat
standardına göre alınan vergi yükünden kurtarılacak, avukatlar
arasında meslekî ihtisaslaşmaya imkân verilecek ve böylece,
avukatlarımızın yurt dışında kurulmuş
avukatlık şirketlerine karşı korunmaları
sağlanmış olacaktır.
Ayrıca, yine, yapmakta olduğumuz çalışmalar
çerçevesinde, baro seçimlerinde, seçim sistemi, Anayasada yer alan
"temsilde adalet, yönetimde istikrar" ilkesine uygun olarak nispî
temsil şekline dönüştürülecektir.
Yine, mayıs ayında yürürlüğe girecek avukatlık ücret
tarifesiyle, avukatlık ücretlerine enflasyon üzerinde bir artış
yapılacak ve böylece, meslektaşlarımızın refah düzeyleri
yükseltilecektir.
Bunun yanında, devlet haklarını savunan kamu
avukatlarının yıllardan beri devam eden mağduriyetleri
giderilecektir; böylece, 45–50 milyon liralık bir gelir imkânıyla
kamu hakkını savunan avukatlarımıza, özel hukuk adına
bu görevi yapan avukatlarımıza sağlanan imkânlar temin
edilmiş olacaktır.
Değerli arkadaşımızın bugün, bu kürsüden
dermeyan ettiği temenniler istikametinde de, mutlaka, bu
konuşmayı değerlendireceğimizi yüce huzurunuzda ifade etmek
istiyorum ve 5 Nisan Avukatlar Gününün hayırlı olmasını
temenni ediyorum; Yüce Heyete saygılar, sevgiler sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.
2. – Kayseri Milletvekili Recep
Kırış’ın, eğitim meselelerine ilişkin
gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı
Mehmet Sağlam’ın cevabı
BAŞKAN – Gündemdışı konuşmaların ikinci
sırasında, Kayseri Milletvekili Sayın Recep
Kırış, eğitim sorunlarıyla ilgili olarak, Yüce Kurula
bilgi arz edecekler.
Sayın Kırış, buyurun efendim.
RECEP KIRIŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
sözlerime başlarken, hepinizi, Büyük Birlik Partisi ve şahsım
adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün, ilköğretimin 8 yıla
çıkarılması ve kamuoyunda bu konu hakkında bir süreden beri
yapılmakta olan tartışmalarla ilgili görüşlerimizi,
kısaca arz etmeye çalışacağım.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'de belli bir zamandan beri
yapılan tartışmalarda ortaya çıkan bazı hakikatler
bulunmaktadır. Birincisi, zorunlu ilköğretimin 8 yıla
çıkarılmasına Türkiye'de karşı çıkan kimse
bulunmamaktadır. Yani, insanlarımız keşke 8 yıl
değil, en az 11 yıl okuyabilse; buna kimsenin itiraz etmesi söz
konusu değildir; ama, tartışmaların odak noktası, bu 8
yıl temel eğitim kesintisiz olursa, aynı fizikî mekânlarda,
aynı öğretmenlerle verilmeye çalışılırsa, bu mümkün
olabilir mi ve bunun getireceği sorunlar nelerdir? Mesela, imam-hatip
okullarının orta kısımlarının, anadolu
liselerinin orta kısımlarının -çıraklık
eğitim merkezleri gibi diğer bazı okulların-
kapatılması, Türkiye bakımından faydalı
mıdır, değil midir? Tabiî, bu arada, bilhassa, imam-hatip
okullarının orta kısmıyla ilgili çalışmalar
gündemin âdeta odağı haline gelmiş ve tartışmalar,
hararetli olarak, daha çok o konuda yoğunlaşmış
bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlar, eğer, hakikaten maksat temel
eğitimi 8 yıla çıkarmak ise, bunu ille bütün orta dereceli
okulların orta kısımlarını kapatmak suretiyle yapma
gibi bir yol şart değildir. Nitekim, imam-hatip okullarıyla
ilgili olarak da herkesin söylediği şey bu formül, yani,
ilköğretimin 8 yıla çıkarılması 5+3 formülüyle
yapılırsa, bugüne kadar 5 inci sınıfı bitiren
öğrencilerimize diploma verilmez; ama, ondan sonra kalan 3 seneyi isteyen
herhangi bir kolejde, isteyen anadolu lisesinde, isteyen çıraklık
eğitim merkezlerinde, isteyen imam-hatip okullarının orta kısmında
tamamlama imkânı bulsun denmektedir; doğru olan, bizim de
savunduğumuz görüş budur.
Değerli arkadaşlar, şimdi, burada bilinmesi gereken
bazı hususlar var: Deniyor ki: "Efendim, memlekette bu kadar
imam-hatip okuluna ihtiyaç var mı?"
Muhterem arkadaşlar, demokratik bir ülkede, bir konuda ihtiyaç olup
olmadığını halkın talepleri belirler; diktatöryal
yönetimlerde ise, bunu diktatörler belirler, yukarıda birileri, ihtiyaç
vardır ya da yoktur der; ama, demokratik bir ükede bir konuda ihtiyaç olup
olmadığını halkın talepleri belirler; şu an
imam-hatip okulları, kendisine yönelen talebi cevaplayamamakta ve
imam-hatip okullarına müracaat eden birçok kimse -orada kapasite müsait
olmadığı için- çocuğunu orada okutma imkânı
bulamamaktadır. O hale göre, halkın bu yönelişinin, bu
talebinin, bu okullara teveccühünün sebeplerini araştırmamız
lazımdır.
Değerli arkadaşlar, bir defa şurada
yanlışlık yapılmaktadır: Acaba, imam-hatip
okullarına çocuklarını gönderen velilerimiz,
vatandaşlarımız, bu çocukları, ille imam yahut hatip olsun
diye mi göndermektedir? Düşülen temel yanılgı buradadır.
İmam-hatip okullarına çocuklarını gönderen velilerimiz,
benim çocuğum mutlaka imam yahut hatip olsun diye düşünmemektedirler.
Peki, neden bu okullara göndermektedirler; işte, onu iyi anlamamız
lazımdır: Onun da sebebi şudur: Bütün dünyada olduğu gibi,
Türkiye'de de, insanımız giderek dine daha fazla ihtiyaç duymakta,
dine daha fazla yönelmekte ve dinî bir eğitimi de istemektedir; çocuklarının,
kendi dinini bilen, diyanetini bilen, vatanına, milletine, devletine,
bayrağına, annesine, babasına saygılı bir insan
halinde büyümesini istemektedir. Dolayısıyla, bu eğitimin de
-devlete inandığı ve güvendiği için- devletin gözetim ve
denetimi altında verilmesini istemektedir.
Bu itibarla, mesela, bütün orta dereceli okullara -seçmeli olarak bile
olsa- Kur'an-ı Kerim yahut Arapça dersleri konulsa, diğer temel dinî
dersler konulsa, belki imam-hatip okullarına bu kadar talep
olmayacaktır. Bize göre, yine orta dereceli okullara, seçmeli olarak -zorakî
değil; velilerin istemesi halinde- Kur'an-ı Kerim, Arapça ve
diğer dinî dersler konulmalı; ama, imam-hatip okullarının
orta kısmı asla kapatılmamalıdır. Bu konuda Hükümet
kesin bir kararlılık içinde olmalı ve
vatandaşımız gereksiz bir endişeye sevkedilmemelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
RECEP KIRIŞ (Devamla) – Hakikaten, şu anda, gittiğimiz
her yerde, bu konuyla ilgili büyük bir endişe yaşanmakta ve
vatandaşımız bu
endişesini her vesileyle ifade etmektedir.
Özetle ifade edecek olursak, birincisi, biz, orta dereceli bütün
okullara, seçmeli olarak, Arapça gibi, Kur'an-ı Kerim gibi temel bazı
dinî derslerin konulmasında yarar görüyoruz. Bu yapılırken,
imam-hatip okullarının orta kısmı kapatılmamalı
ve imam-hatip okullarının lise kısmını bitirenlerin,
bütün üniversite ve fakültelere gitmelerini engelleyecek bir düzenleme
getirilmemelidir. Halkımız bunlardan kaygı duymaktadır ve
imam-hatiplerle ilgili olarak yapılan değerlendirmelerde, bu
okulların bazı partiler tarafından bir parti ocağı
haline getirildiği yolundaki iddialara da katılmamaktadır.
İnanın, gittiğimiz her yerde, Anavatan Partisinden de, DYP'den
de, DSP'den de, hatta CHP'den de birtakım vatandaşlarımız,
buralara çocuklarını gönderdiklerini, bu okulların bir partinin
ocağı olarak nitelendirilmesinin yanlış olduğunu, bu
okullara bir haksızlık olduğunu ifade etmekte ve şunu
söylemektedirler: Eğer, bu okullarda birtakım zararlı,
yasadışı, partizan faaliyetler varsa, bu okullar, Millî
Eğitim Bakanlığına bağlıdır; Millî
Eğitim Bakanlığı, bu konuda, elbette ki, tedbir alsın,
ona kimsenin yapacağı bir itiraz yoktur. Elbette ki, bu okullar
hiçbir partinin ocağı, yuvası olmamalıdır; bu
okullarımızı kimse istismar etmemelidir ve esasen, kimsenin de
istismar etmeye hakkı yoktur. Biz, dinin de, dince kutsal sayılan
bütün şeylerin de, elbette ki, her türlü istismarın üzerinde ve
dışında tutulmasından yanayız ve kimsenin de buna
hakkı olmadığı kanaatindeyiz; ama, Türkiye'de, bütün
partiler, sanki, bir yanlışlık yapar da...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Kırış.
RECEP KIRIŞ (Devamla) – ...Allah korusun, imam-hatip
okullarının orta kısmının kapatılmasından
yana tavır koyar ve belli bir parti, sanki bunu savunma noktasına
gelirse, işte o zaman, belki, imam-hatipte okuyan insanlar ve buraya
çocuklarını gönderenler politize edilmiş olacaklardır;
asıl, o büyük hatadır.
Dolayısıyla, bugüne kadar, Türkiye'de imam-hatip
okullarının açılmasına, geçmişteki bütün iktidarlar
katkıda bulunmuşlardır. Bugüne kadar bütün iktidarlar
zamanında, geçmişteki Adalet Partisi iktidarları zamanında
da hatta, geçmişte, DSP'nin bugünkü lideri Sayın Ecevit'in
zamanında da, Sayın Çiller'in zamanında da, Sayın Turhan Tayan'ın
bakanlığı zamanında da, imam-hatip okulları
açılmıştır ve belki, imam-hatip okullarının
açılmadığı dönem, şu son dönemdir; sekiz ayı
geçkin bu Hükümet döneminde bir imam-hatip okulu bile
açılmamıştır. Dolayısıyla, bu okullar
hepimizindir; bu okulları hep birlikte korumak, her türlü istismarın
dışında tutmak, burada partizan faaliyetler olduğuna dair
iddialarla ilgili alınması gereken bir tedbir varsa, Millî
Eğitim Bakanlığı olarak onu yapmak; ama, bu gereksiz
tartışmaları bırakmak suretiyle, sevgiyi, saygıyı
hep birlikte hâkim kılmak mecburiyetindeyiz; şu an, birliğe,
beraberliğe ihtiyacımız vardır.
Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (BBP ve RP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Kırış, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, eğitimle ilgili bir konuşma daha var;
eğer uygun mütalaa buyurursanız, onu da dinledikten sonra...
MİLLî EĞİTİM BAKANI MEHMET SAĞLAM
(Kahramanmaraş) – Tamam efendim.
BAŞKAN – Peki; zamandan tasarruf etmiş oluruz.
3. – Gümüşhane Milletvekili Lütfi
Doğan’ın, üniversitesi bulunmayan illere üniversite
açılmasına ilişkin gündemdışı konuşması
ve Millî EğitimBakanı MehmetSağlam’ın cevabı
BAŞKAN – Üniversitelerle ilgili olmak üzere, Sayın Lütfi
Doğan; buyurun efendim. (RP sıralarından alkışlar)
LÜTFİ DOĞAN (Gümüşhane) – Muhterem Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; ülkemizde, üniversitesi mevcut olmayan
illerimizde üniversite açılması çalışmalarının
çabuklaştırılması ve Hükümetimizin, Yüksek Heyetinize, bir
an önce, bu konudaki çalışmalarını takdim etmeleri
talebinde bulunmak üzere söz almış bulunuyorum. Sözlerime
başlarken, Yüce Heyetinizi, en derin saygılarımla
selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce de, hepimizi mükedder eden bir konuya
kısaca işaret etmek istiyorum; o da şudur: Gerek Hollanda'da ve
gerekse Almanya'da meşum suikastlar neticesi hayatlarını
kaybeden insanlarımıza Allah'tan rahmet diliyor; büyük milletimize
de, taziyetlerimi, yüksek huzurunuzda arz ediyorum. Buna işaret etmemin
sebebi şudur: Öyle geliyor ki, Avrupa'da, iyi düşünen,
barış seven, insanlık seven, ilim irfan seven insanlar varolmasına
rağmen, mühim bir kısmın, hatta birkısım yöneticileri
laubaliliği, Avrupa, âdeta, ortaçağa dönmüş gibi bir izlenim
bırakmaktadır. Ümit ederiz, Avrupa'nın aklı erenleri,
yöneticileri, kültürlüleri, inşallah, bu yanlışlıktan bir
an önce vazgeçer. Hakikaten, bu büyük milletin insanın kadrini
bildiği gibi, onlar da, bu millet gibi, bu büyük milletimiz gibi,
insanların kadrini layıkıyla takdir edebilirler. (RP ve DSP
sıralarından alkışlar)
Efendim, şimdi, müsaadenizle, gündemdışı söz
aldığım konu üzerindeki düşüncelerimi arz etmek istiyorum;
o da şudur:
Türkiyemizde, Allah'a çok şükür, üniversitelerimizin
sayısı 60 civarındadır, 60'a yakın ilimizde
üniversitelerimiz vardır. Bu, bizleri son derece sevindirmekte, bahtiyar
kılmaktadır. Ne var ki, takriben 20 civarında ilimizde, bir
kısmında, fakülteler veya fakülte, yüksekokullar veya yüksekokul
mevcuttur, bir kısmında da henüz ne yüksekokul, ne de fakülte yoktur.
Öyle zannediyorum ki, Hükümetimiz, vilayetlerimizin durumlarını da
dikkate alarak, üniversitelerin, bulundukları illere temin ettiği
kültürel, eğitimsel, iktisadî ve insanî büyük katkıları da
dikkate alarak, her ilimizde bir üniversite açma arzusundadır.
Bu illerimizin milletvekillerinin de, kendi illerinde üniversite
açılması hususunda kanun tekliflerinin olduğunu hepiniz
biliyorsunuz. Bendeniz de, kendi ilim olan Gümüşhane ile ilgili, sizlerin
de katkılarını sağlayarak, bir kanun teklifinde bulundum.
Ancak, ümit ediyorum ki, Hükümetimiz, bütün bu teklifleri ve kendi
düşüncelerini de süratle dikkate alarak, bütün bunları
birleştirerek, yüksek huzurunuza, bir kanun tasarısı ulaştırmış
olacaktır. Eminim ki, hepinizin, bu konuda, memleketimize, bendenizden çok
daha fazla, üniversite kurulması konusunda büyük katkıları,
fikrî, ilmî yardımları olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun efendim, eksüre verdim.
LÜTFİ DOĞAN (Devamla) – İnşallah, hepimizin,
bilhassa, bu 20 nci Dönem milletvekili olan değerli
arkadaşlarımızın katkılarıyla, Türkiyemizde,
üniversitesi mevcut olmayan illerimizde bu üniversiteler kurulacak, milletimiz
de, hepinizi takdirle, şükranla ilelebet anacaktır. Bundan bendeniz
eminim.
Geçtiğimiz devrede, 19 uncu Dönemde, güzel bir çalışma
oldu. Hatta, burada bulunan arkadaşlarımız
hatırlayacaklardır. Kanun teklifleri Millî Eğitim Komisyonundan
ve hatta Plan ve Bütçe Komisyonundan da geçerek yüksek huzurlarınıza
intikal etmek üzereydi ki, yaz tatili başladı ve yaz tatilinden sonra
da seçim meselesi araya girince, bu kanun teklifleri olduğu gibi
kaldı.
Şimdi ise, bendenizin Yüksek Heyetinizden istirhamım ve
ayrıca Sayın Hükümetimizden ricam, Türkiye Büyük Millet Meclisimiz
1997 yılı yaz tatiline girmeden önce, gerek Millî Eğitim
Komisyonumuzda gerekse Plan ve Bütçe Komisyonumuzda, Hükümetin
düşünceleri, varsa tasarıları ve mevcut kanun teklifleri ele
alınarak, birleştirilerek görüşülmesi ve müspet şekilde
yüksek huzurlarınıza ulaştırılmasıdır.
Müsamahanıza güvenerek bir mülahazamı arz etmek istiyorum.
Muhakkak ki, benim bu arz edeceğim hususu sizler de müşahede
buyurmuşsunuzdur. Birçok illerimizde, bu meyanda, mütevazı bir ilimiz
olan Gümüşhanemizde, bütün halk, üniversite kuruluşuna kendi
imkânları ölçüsünde yardımcı olmayı taahhüt etmiş
durumdadır ve Hükümete, hatta Hazinemize, altyapılarının
yük edilmemesi yönünde, muhtelif insanlar, taahhütlerde
bulunmuşlardır. Zannediyorum ki, bu husus, bütün illerimizde
mevcuttur. Şimdi, halkımızın muhtelif hizmet sahasında
bulunan kimseler, yüksek tahsile...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Hocam.
LÜTFİ DOĞAN (Devamla) – Müsamahanızdan dolayı
teşekkür ediyorum ve hemen bitiriyorum.
...böyle bir katkıda bulunmayı üzerlerine almışken,
eğitimin, öğretimin önemini bu kadar derinden, derin bir vukufla
kavramışken, millet-devlet olarak ve başta da Yüksek
Parlamentomuz olarak bu hususu ele alır, neticelendirirseniz, sizin naçiz
bir arkadaşınız olarak, bendeniz de, sizlere, ebediyen minnettar
kalacağım.
Dinlemek lütfunda bulunduğunuz için, hepinize en derin
saygılarımı arz ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Doğan, teşekkür ediyorum efendim.
Tabiî, her ne kadar Çorum Üniversitesini ismen ifade buyurmadıysa
da Hocam, o da zaten tahtında müstetirdir.
NABİ POYRAZ (Ordu) – Hep Çorum'a çalışıyoruz zaten.
AHMET ALKAN (Konya) – Zabıtların hepsi Çorum'la dolu.
BAŞKAN – Evet efendim, rivayet olunur ki, Çorum, dünyanın
merkeziymiş.
Efendim, ben, şimdi, Sayın Bakanı davet edeceğim.
Ancak, dün de ifade etmiştim, Millî Egemenlik Bayramımızın
bulunduğu ay, öğrencilerin, Parlamentoyu çok yakından görme
hevesini sıkça taşıdıkları bir aydır. Bugün de
genç misafirlerimiz var; Polis Koleji öğrencileri. Dünkülere de temenni
etmiştik. Her ne kadar, bu temenni, bize biraz zor gelse de,
inşallah, yarının, geleceğin milletvekilleri, şimdi,
yukarıdaki sıralarda oturuyorlar, ileride aşağıdaki
sıralarda otururlar.
Bayramımız kutlu olsun. (Alkışlar)
Gündemdışı konuşmalara cevap vermek üzere, Millî
Eğitim Bakanımız Sayın Sağlam; buyurun.
4. – Millî Eğitim Bakanı Mehmet
Sağlam’ın, Kayseri Milletvekili Recep Kırış ve
Gümüşhane Milletvekili Lütfi Doğan’ın, eğitim meseleleri
ile üniversitesi bulunmayan illere üniversite açılmasına ilişkin
gündemdışı konuşmalarına cevabı
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI MEHMET SAĞLAM
(Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; arkadaşlarımız Recep
Kırış ile Lütfü Doğan beyefendilerin, buradaki, millî
eğitimle ilgili konuşmaları vesilesiyle, Yüce Meclisi, her iki
konuda, kısaca, aydınlatmak istiyorum.
Sayın Kırış, sekiz yıllık eğitim
konusunda, son günlerdeki tartışmayla ilgili düşüncelerini dile
getirdiler.
Bildiğiniz gibi, kamuoyunda, son günlerde, sekiz yıllık
eğitimin kesintisiz olması ya da 5+3 formülleri konusunda
tartışmalar sürüyor. En azından, 1973'te çıkan Milli
Eğitim Temel Kanununun 22 nci maddesinde, sekiz yıllık eğitimin,
6-14 yaş arasında zorunlu olduğu ve devlet okullarında
parasız olduğu yazılıdır; ancak, aynı kanunun
geçici maddesiyle, bu, altyapı hazırlanıncaya kadar
ertelenmiştir. O günden bu yana, Millî Eğitim
Bakanlığında, gerek müfredatla ilgili gerekse
altyapının hazırlanmasıyla ilgili çalışmalar
sürdürülmüştür. Bugün, aşağı yukarı, ilköğretim
okullarında okuyan öğrenci sayısı 4,5 milyona
ulaşmıştır. 8,5 milyon civarında ilkokul ve ortaokulda
öğrenci bulunduğunu düşünürseniz, bunun 4,5 milyonu, bugün,
fiilen ilköğretim okullarında okumaktadır; yani, sekiz
yıllık okullarda okumaktadır.
Sayın Kırış, demokratik bir ülkede, insanların
istediği eğitimi almaları hakkından söz ettiler; ama,
aynı zamanda, Anayasada ve Millî Eğitim Temel Kanununda belirtilen,
devletin bütün eğitim kurumlarının, özellikle ortaöğretim
kurumlarının, Millî Eğitim Bakanlığının
sorumluluğunda ve mevcut yasalara uygun bir biçimde yürütülmesini gözden
uzak tutmamak gerektiğini, bunun anayasal ve yasal bir zaruret
olduğunu burada söylemek istiyorum. Herkes, istediği eğitimi,
istediği şekilde alacak diye bir kanun yok.
RECEP KIRIŞ (Kayseri) – İmam - hatip okulları, Millî
Eğitim Bakanlığına bağlı zaten Sayın
Bakanım.
MİLLî EĞİTİM BAKANI MEHMET SAĞLAM (Devamla) –
Sayın Kırış, siz konuştunuz, müsaade buyurun ben de
konuşayım; bir fikriniz varsa, sonra, tekrar konuşursunuz.
Politik mülahazalardan söz ediliyor; ama, burada, eğitimin, politik
mülahazayla hemen gündeme getirildiğini görüyorsunuz.
Olay şudur: Biraz önce arz ettim; sekiz yıllık
eğitimin, zarurî, mecburî eğitimin uygulanabilmesi için, bir yasal
düzenleme gerekiyor. Nerede; 1739 sayılı Millî Eğitim Temel
Kanununda, 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununda,
3308 sayılı Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanununda ve
nihayet 3797 sayılı Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda. Özellikle, ikisindeki geçici maddelerin kaldırılması
gereklidir. Bu değişiklikler Yüce Meclise getirildiğinde, bu
geçici maddeler kaldırıldığında, bunun
ayrıntıları ve uygulamasına ilişkin
çalışmalar, tamamen siyasî mülahazaların dışında,
konunun teknik sorumluları, pedagojik sorumluları tarafından
yapılacak ve bu bilimsel çalışmalar
ışığında nasıl uygulamaya geçileceğini, bu
uygulamanın hangi sonuçlar doğuracağını -Türk
eğitim sisteminin diğer okullarında, ilgili
arkadaşların yapacağı teknik ve pedagojik çalışmaya
göre- kamuoyuna sunacağız.
Bu kanun çıkmıştır ve son günlerde uygulamaya
geçildiği takdirde nasıl bir etki yapacağına dair
ayrıntılar tartışılmaktadır ve kamuoyunun, büyük
ölçüde -en azından, velilerin ve öğrencilerin- tedirginliğine
yol açılmaktadır. Buradan, velilere ve öğrencilere şunu
açıkça söylemek istiyorum: Yasal çalışmalar tamamlanıp,
uygulamaya dönük teknik ve pedagojik çalışmalar bitirildikten sonra,
Millî Eğitim Bakanlığınca, uygulamanın nasıl
olacağına dair bir açıklama yapılmadan, şu veya bu
şekildeki fikirleri -kişisel, siyasî partilerin yahut toplum
örgütlerinin fikirlerini- sadece fikir ve yorum olarak -velilerin ve
öğrencilerin- kabul etmelerini, bir tedirginliğe sebep
olunmaması gerektiğini, bir kere daha, buradan, bütün velilere ve
öğrencilere bildirmek istiyorum. Bu konudaki yasal prosedür ve idarî
kararlar, pedagojik ve bilimsel çalışmalar sonunda
alındığında, kamuoyuna zamanında açıklamalar
yapılacaktır; ama, şimdilik, şunu söyleyebilirim ki,
planlanmış olan Anadolu liseleri sınavları
yapılacaktır ve en azından ortaokulların, -hangi tür
ortaokul olursa olsun- şu anda ikinci ve üçüncü sınıfına
geçmiş olan öğrenciler, gelecek yıl da, öbür yıl da,
bulundukları okullarda -müktesep hak olarak- okumalarına devam
edeceklerdir. Değişiklik, sekiz yıla geçildiğinde,
altıncı sınıftan itibaren olduğunda, karar
alındığında, hemen kamuoyuna açıklanacaktır.
Dolayısıyla, velilerimizin ve öğrencilerimizin, şimdilik,
siyasî tartışmaların veyahut kamuoyundaki
tartışmaların ışığı altında
tedirgin olmamaları en büyük arzumuzdur. Buradan onu belirtmek istiyorum.
Şimdi, üniversite konusuna gelince: Türkiye'de 61 üniversitemiz
var; bunun 53'ü devlet üniversitesi. Yalnız, bunların 24'ü 1992
yılında kuruldu; yani, daha beş yıl önce kuruldu.
Şimdi, bu üniversitelerimizin, özelllikle yeni kurulanların,
yalnız bina yahut kampus altyapılarının
çalışmaları değil, önümüzdeki yıllarda gerçekten
kaliteli bir eğitim ve öğretim sağlamak için, öğretim üyesi
konusundaki çalışmaları da sürüyor.
Üç yıl süreyle, dışarıya, 1 000'er öğrenci
gönderdik; bu yıl, 3 000 öğrenci daha gönderme
kararındayız. 2000 yılına kadar, bir taraftan ülke içinde
bir taraftan ülke dışında, üç önemli olayı yapma
durumundayız. Birincisi, öğretim üyesi yetiştirmek. Şu
andaki mevcut üniversitelerimizde, 30 öğrenciye 1 öğretim üyesi
düşmektedir. Dünya standardı bunun yarısıdır. Bu
hesapla, hiç üniversite açılmasa bile, bugünkü üniversitelerimizin, 2000
yılında, 30 bin öğretim üyesine ihtiyacı vardır.
Dolayısıyla, ilkönce, mevcut üniversitelerimize öğretim üyesi
yetiştirme...
İkincisi: 37 kampus, halen, ülke içinde inşaat halindedir.
Bunların inşaatlarının bir an önce tamamlanıp
laboratuvar, sınıf ve fizikî mekân ihtiyaçları
karşılandıktan sonra, yeni üniversitelerin açılmasında
fayda olacaktır. Dolayısıyla, bu konu, esasen üç dört sene önce,
Yüksek Öğretim Kurulunda bir makro plana bağlanmıştır;
2020 yılına kadar, Türkiye'de, ilin sosyal ve ekonomik
gelişmişliği, ilde yetişen öğrenci miktarı,
ildeki eğitim kurumları sayısı vesaire gibi bazı
objektif kriterlere göre bir plan yapılmıştır. Eğer,
Türkiye, yeni üniversiteler açacaksa, mutlaka, bu plandaki objektif kriterler
dikkate alınmak suretiyle ve mutlaka, altyapısı ve öğretim
üyesi hazırlandıktan sonra yeni üniversite açmalıdır.
Dolayısıyla, nasıl bir teklif gelirse gelsin, bizim,
Millî Eğitim Bakanlığı olarak Yüce Meclisten
arzımız, mevcut üniversitelerimizin öğretim üyesi ve
altyapısı tamamlanmadan ve belirli objektif kriterler ölçüsü
şeklindeki makro plan ve oradaki objektif kriterler dikkate alınmadan
yeni üniversite yapılmasının, açılmasının ülkenin
yükseköğretimine bir faydası olmayacağı görüşündedir.
Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (DYP ve RP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, gündemdışı görüşmeler
tamamlanmıştır.
Danışma Kurulunun önerileri vardır; okutup, ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım:
IV. –
ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU
ÖNERİLERİ
1. – (10/162), (10/163), (10/164) ve
(10/175) esas numaralı Meclis araştırması, (9/12) esas
numaralı Meclis soruşturması ve (8/10) esas numaralı genel
görüşme önergelerinin görüşme günleri ile çalışma süresine
ve 15.4.1997 Salı ve 16.4.1997 Çarşamba günleri Türkiye BüyükMillet
Meclisinin çalışmalarına ara vermesine ilişkin
Danışma Kurulu Önerisi
No:62 2.4.1997
Danışma Kurulu Önerisi:
Danışma Kurulunun 2.4.1997 Çarşamba günü
yaptığı toplantıda aşağıdaki önerilerin
Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Mustafa
Kalemli
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
Salih
Kapusuz Murat
Başesgioğlu
RP
Grubu Başkanvekili ANAP
Grubu Başkanvekili
Ali
Rıza Gönül Hikmet
Uluğbay
DYP
Grubu Başkanvekili DSP
Grubu Başkanvekili
Önder Sav
CHP Grubu
Başkanvekili
Öneriler:
1. Gündemin "Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler" kısmının 132 nci sırasında yer
alan (10/162), 133 üncü sırasında yer alan (10/163), 134 üncü
sırasında yer alan (10/164) ve 146 ncı sırasında yer
alan (10/175) esas numaralı TPAO adlı tankerde meydana gelen
yangın ve Boğazlardan geçen gemilerin oluşturduğu
tehlikeler konusundaki Meclis araştırması önergelerinin
görüşmelerinin Genel Kurulun 22.4.1997 salı günkü birleşiminde
ve birlikte yapılması önerilmiştir.
2. Genel Kurulun 1.4.1997 tarihli 75 inci Birleşiminde okunmuş
bulunan Ulaştırma Bakanı Ömer Barutçu hakkındaki (9/12)
esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin, gündemin
"Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer
alması ve Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince soruşturma
açılıp açılmaması hususundaki görüşmelerin, Genel
Kurulun 24.4.1997 Perşembe günkü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
3. Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler"
kısmının 145 inci sırasında yer alan, Türkiye'nin
Avrupa Birliğiyle ilişkileri konusundaki (8/10) esas numaralı
genel görüşme önergesinin öngörüşmelerinin, Genel Kurulun 24.4.1997
Perşembe günkü birleşiminde yapılması ve görüşmelerin
tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması
önerilmiştir.
4. 15.4.1997 Salı ve 16.4.1997 Çarşamba günlerinde Türkiye
Büyük Millet Meclisinin çalışmalarına ara verilmesi
önerilmiştir.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, öneri, Danışma
Kurulu önerisi. Herhalde bir söz talebi yok.
Öneriyi tekrar okutacağım; ayrı ayrı oylayacağım.
Öneriler:
1. Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler"
kısmının 132 nci sırasında yer alan (10/162), 133 üncü
sırasında yer alan (10/163), 134 üncü sırasında yer alan
(10/164) ve 146 ncı sırasında yer alan (10/175) esas
numaralı TPAO adlı tankerde meydana gelen yangın ve
Boğazlardan geçen gemilerin oluşturduğu tehlikeler kosundaki
Meclis araştırması önergelerinin görüşmelerinin, Genel
Kurulun 22.4.1997 Salı günkü birleşiminde ve birlikte
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.
İkinci öneriyi okutuyorum:
2. Genel Kurulun 1.4.1997 tarihli 75 inci Birleşiminde okunmuş
bulunan Ulaştırma Bakanı Ömer Barutçu hakkındaki (9/12)
esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin gündemin
"Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer
alması ve Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince soruşturma
açılıp açılmaması hususundaki görüşmelerin, Genel
Kurulun 24.4.1997 Perşembe günkü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.
ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Sayın Başkan, söz istiyorum.
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Sayın Başkan, söz
istiyorum.
HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, söz
istiyorum.
NABİ POYRAZ (Ordu) – Sayın Başkan, söz istiyorum.
YILDIRIM AKTÜRK (Uşak) – Sayın Başkan, söz istiyorum.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, söz istiyorum.
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN – Efendim tespit edelim_ Sayın Çakan, Sayın Bedük_
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Sayın Başkan, ilk biz
istedik; yazmıyorsunuz.
BAŞKAN – Efendim bakıyoruz_ Onları yazdılar efendim,
yazdılar.
HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, ilk biz
ayağa kalktık; bizi görmüyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın Dumankaya, sizi bu salonda görmemek mümkün mü?!
Gördük ve yazdık efendim.
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Sayın Başkan, bizden
başka söz isteyen olmadı. Siz, bizden sonra söz isteyenlere söz
veriyorsunuz, bizim ismimizi yazmıyorsunuz.
NABİ POYRAZ (Ordu) – Sayın Başkan, bu hiç
yakışmıyor. Bir kişi söz istiyor; siz, adam söz istemeden
söz veriyorsunuz.
BAŞKAN – Efendim, zatıâlinizin tavrını, ben, size
yakıştıramadım.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, arka tarafa da
bakıyorsunuz değil mi?
BAŞKAN – Efendim, arkadaşlarımızın
yaptığı tespite göre, Sayın Gözlükaya, Sayın
Başesgioğlu, Sayın Çakan, Sayın Ersümer_
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Nerede Başesgioğlu?
HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Murat Başesgioğlu nerede?..
Yok burada.
BAŞKAN – Başesgioğlu efendim_
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Yapmayın
Allahaşkına!
ABBAS İNCEAYAN (Bolu) – Söz isteyen adama söz vermiyorsunuz;
olmayan adama söz veriyorsunuz.
BAŞKAN – Yanlış yazmışlar.
ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Başesgioğlu burada yok
Sayın Başkan. Sayın Mehmet Gözlükaya'yı en başa
yazmışlar.
BAŞKAN – Efendim, zatıâliniz yazılı Sayın
Çakan...
ENİS SÜLÜN (Tekirdağ) – Sayın Başesgioğlu yok.
Nasıl yazıyorsunuz Sayın Başkan.
ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Sayın Murat Başesgioğlu
yok, bir yanlışlığı düzeltmek için söylüyorum...
BAŞKAN – Zatıâliniz yazılı efendim...
Yanlış yazılmış.
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Sayın Murat
Başesgioğlu şu anda
salonda yok. Hayalî yazıyorsun Sayın Başkan.
BAŞKAN – Efendim, sileriz...
ZEKİ ÇAKAN (Bartın) –Hayalî yazıyorsunuz Sayın
Başkan...
BAŞKAN – Efendim, hayalî değil... Arkadaşlar, Sayın
Mızrak ile... (ANAP sıralarından gürültüler) Efendim, Sayın
Mızrak ile...
ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Tekrar okur musunuz.
BAŞKAN – Okuyayım:
Sayın Gözlükaya... "Sayın Başesgioğlu yok"
dediniz, çiziyorum efendim...
ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Başesgioğlu yerine Sayın
Cumhur Ersümer söz istedi Sayın Başkan.
BAŞKAN – Ersümer var efendim... (ANAP sıralarından
gürültüler)
Sayın Gözlükaya, Sayın Çakan, Sayın Ersümer, Sayın
Bedük, Sayın Kapusuz, Sayın Sıddık Altay, Sayın
Dumankaya, Sayın Ahmet Alkan, Sayın Yıldırım Aktürk,
Sayın Nabi Poyraz.
NABİ POYRAZ (Ordu) – Sayın Başkan vazgeçtim.
HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, ben de,
bu adaletsiz sözden vazgeçtim.
NABİ POYRAZ (Ordu) – Hiç kimse söz istemeden biz istedik. Her
oturumda bu tarafgirliğinizi yapıyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın Poyraz!... Sayın Poyraz!... Yani,
sırf bir şey söylemek için söylüyorsanız önemli değil,
söyleyin...
NABİ POYRAZ (Ordu) – Hayır efendim... Hiç kimse söz istemeden
biz istedik. Her oturumda aynı şeyi yapıyorsunuz... Ayıp!..
ABBAS İNCEAYAN (Bolu) – Yıldırım Aktürk'ü de
unuttunuz, önce o söz istedi...
BAŞKAN – Sayın Başesgioğlu yok dediniz, Sayın
Sülün mü vardı orada?..
KÂTİP ÜYE ALİ GÜNAYDIN (Konya) – Cumhur Bey efendim,
Başesgioğlu'nun yerine Cumhur Ersümer Beyefendi... Orada isim
karıştırması oldu.
ZEKİ ÇAKAN (Bartın) –
Sayın Enis Sülün de ilk söz isteyenlerden...
BAŞKAN – Sayın Sülün'ü de yazdık efendim.
3 üncü öneriyi okutuyorum:
3. Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler"
kısmının 145 inci sırasında yer alan, Türkiye'nin
Avrupa Birliği ile ilişkileri konusundaki (8/10) Esas numaralı
genel görüşme önergesinin öngörüşmelerinin, Genel Kurulun 24.4.1997
Perşembe günkü birleşiminde yapılması ve görüşmelerin
tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması
önerilmiştir.
BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.
4 üncü öneriyi okutuyorum:
4. 15.4.1997 Salı, 16.4.1997 Çarşamba günlerinde Türkiye Büyük
Millet Meclisinin çalışmalarına ara verilmesi önerilmiştir.
BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmına geçiyoruz.
Önce, sırasıyla, yarım kalan işlerden
başlayacağız.
V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
1. – 926 Sayılı Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine
İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî
Savunma Komisyonu Raporu(1/215) (S.Sayısı : 23)
BAŞKAN – 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının müzakeresine
kaldığımız yerden devam edeceğiz
Komisyon hazır mı? Komisyon hazır değil.
Müzakere ertelenmiştir.
2. – Özelleştirme
Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/588) (S.
Sayısı : 273) (1)
BAŞKAN – Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine
ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının müzakeresine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon?.. Hazır.
Hükümet?.. Hazır.
Sayın milletvekilleri, geçen birleşimde, tasarının 1
inci maddesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmış, 1 inci maddenin
oylanmasında kalmıştık. Şimdi, 1 inci maddeyi
oylarınıza...
HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – Karar
yetersayısının aranmasını istiyoruz.
BAŞKAN – Olur; ararız efendim.
ALİ OĞUZ (İstanbul) – Görmüyor musunuz; karar yetersayısı
var.
BAŞKAN – Efendim, karar yetersayısının bulunup
bulunmadığını aramamızı istiyorlar. Ararız
efendim.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Karar yetersayısı vardır; madde kabul
edilmiştir.
BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Sayın Başkan,
arkadaşlar nereye gidiyorlar?
BAŞKAN – Efendim, biraz sonra oylama var.
İRFAN GÜRPINAR (Kırklareli) – Sayın Başkan, sonra
da, karar yetersayısı istiyoruz diye kızıyorsunuz!
BAŞKAN – Efendim, üzülmeyin, yani, öyle bir an gelir ki, biz de,
Divan olarak sessizce bırakır gideriz buradan; iş oraya geliyor.
Sayın milletvekilleri, tasarıyı müzakere edeceğiz.
Şimdi, 2 nci maddeyi okutacağım; ancak, 2 nci madde
epeyce uzun bir madde, aşağı yukarı 4 sayfa; izniniz
olursa, Divan Üyemiz oturduğu yerden okusun; bu hususu
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Buyurun okuyun efendim.
MADDE 2. – 24.11.1994 tarih ve 4046 sayılı
Kanunun 18 inci maddesinin (B) ve (C) bentleri aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
“B) Değer tespiti
Özelleştirme Programına alınan
kuruluşların değer tespiti çalışmaları bu Kanuna
göre idarede oluşturulan değer tespit komisyonları
tarafından yürütülür.
a) Değer Tespit Komisyonunun Teşkili :
Özelleştirilecek kuruluşun özelleştirme
işlemlerinden sorumlu proje grup başkanının
başkanlığında, özelleştirilecek kuruluşun
işlemlerinden sorumlu proje grup başkanlığında görevli
bir uzman, Proje Değerlendirme ve Hazırlık Daire
Başkanı veya bu dairede görevli bir uzman, Sermaye Piyasaları
Daire Başkanı veya bu dairede görevli bir uzman ile gayrimenkul
işlemlerinden sorumlu Proje Grup Başkanı veya bu grup
başkanlığında görevli bir uzman olmak üzere beş üyeden
oluşur. Komisyon İdare Başkanının teklifi ve
Başbakanın onayı ile göreve başlar. Komisyonda,
yukarıda adı geçen birimlerde görevli olmak kaydı ile aynı
sayıda ve aynı usulle yedek üye görevlendirilir.
b) Komisyonun Çalışması :
Komisyon, üye tamsayısı ile toplanır ve
salt çoğunlukla karar verir. Kararlarda çekimser kalınamaz.
Komisyonca gerekli görüldüğü takdirde, değer tespit
çalışmalarına yardımcı olmak üzere ve kararlara
katılmamak şartıyla idare tarafından yeteri kadar yerli
ve/veya yabancı danışman görevlendirilebilir.
c) Komisyonun Görevleri :
“Komisyon; değer tespit
çalışmalarını, özelleştirilecek kuruluşun
niteliği, gördüğü hizmetin özelliği, gelecekteki nakit
akımı potansiyeli, faaliyette bulunduğu sektör ve pazarın
özellikleri, sahip olduğu sınaî, ticarî ve sosyal tesisler, makine
araç ve gereçler, teçhizat, malzeme ve hammadde ile yarı mamul ve mamul
madde stokları, her türlü taşınır ve taşınmaz
malları, vasıfları ve hali hazır durumları, senetli ve
senetsiz bütün alacak ve borçları ile bilumum hak ve yükümlülükleri ve
özelleştirilecek kuruluşa uygulanacak özelleştirme yöntemini de
dikkate alarak uluslararası kabul görmüş olan; indirgenmiş nakit
akımları (net bugünkü değer), defter değeri, net aktif
değeri, amortize edilmiş yenileme değeri, tasfiye değeri,
fiyat/kazanç oranı, piyasa kapitalizasyon değeri, piyasa
değeri/defter değeri, ekspertiz değeri, fiyat/nakit akım
oranı metotlarından en az üçünü uygulamak suretiyle yürütür.
Değer tespit sonuçları, kuruluşun özelleştirilmesine
ilişkin ihale sonuçlarının onaylanmasını müteakip
idare tarafından kamuoyuna duyurulur. Özelleştirme programındaki
kuruluşun özelleştirme işlemlerini bu Kanunun 4 üncü maddesinin
son fıkrasına istinaden yürütmesi durumunda; değer tespiti
işlemleri, ilgili kuruluşun karar almaya yetkili
organlarının kararı ile kuruluş ita amirinin
başkanlığında oluşturulacak komisyon tarafından
bu bentte belirtilen esaslar çerçevesinde yapılır.”
“C) İhale Komisyonlarının
Oluşumu ile İhale Usul ve İşlemleri :
Bu maddenin (A) bendinde yer alan özelleştirme
yöntemlerinin uygulanmasına ilişkin ihale işlemleri bu Kanuna
göre oluşturulan ihale komisyonları tarafından yürütülür.
a) Komisyonun Teşkili :
Özelleştirilecek kuruluşun özelleştirme
işlemlerinden sorumlu proje grubunun bağlı bulunduğu
başkan yardımcısının
başkanlığında, ilgili proje grup başkanı, bu
projede görevli uzman, İhale Hizmetleri Daire Başkanı veya bu
dairede görevli bir uzman ile hukuk müşavirliğinde görevli bir hukuk
müşaviri veya avukat olmak üzere beş üyeden oluşur ve idare
başkanının teklifi ve başbakanın onayı ile göreve
başlar. Komisyonda yukarıda adı geçen birimlerde görevli olmak
kaydı ile aynı sayıda ve aynı usulle yedek üye
görevlendirilir.
b) Komisyonun Çalışması ve
Görevleri :
Komisyon, üye tamsayısı ile toplanır ve
salt çoğunlukla karar verir. Kararlarda çekimser kalınamaz. Karara
muhalefet eden üye karşı oy gerekçesini kararın altına
yazarak imzalamak zorundadır. Komisyon toplantıları ve teklif
sahipleri ile yapılan her görüşme komisyon tarafından tutanakla
tespit edilir. Tutanaklar komisyon üyeleri ve/veya hazır bulunan teklif
sahipleri tarafından imzalanır.
c) İhale Usulleri :
İhaleler, kapalı teklif, pazarlık,
açık artırma, belli istekliler arasında kapalı teklif usulü
ile yapılır.
Kapalı teklif usulü: Kapalı teklif usulünde
teklifler yazılı olarak alınır. Teklif mektubu, bir zarfa
konulup kapatıldıktan sonra zarfın üzerine isteklinin adı,
soyadı ve tebligata esas olarak göstereceği açık adresi
yazılır. Zarfın yapıştırılan yeri istekli
tarafından imzalanır veya mühürlenir. Bu zarf geçici teminata ait alındı
veya banka teminat mektubu ve istenilen diğer belgelerle birlikte ikinci
bir zarfa konularak kapatılır. Dış zarfın üzerine
isteklinin adı ve soyadı ile açık adresi ve teklifin hangi
işe ait olduğu yazılır. Teklif mektuplarının
istekli tarafından imzalanması ve bu mektuplarda şartname ve
eklerinin tamamen okunup kabul edildiğinin belirtilmesi, teklif edilen
fiyatın rakam ve yazı ile açık olarak yazılması
zorunludur. Bunlardan herhangi birine uygun olmayan veya üzerinde
kazıntı, silinti veya düzeltme bulunan teklifler reddolunarak hiç
yapılmamış sayılır. Teklifler ilanda belirtilen tarih
ve saate kadar sıra numaralı alındılar
karşılığında idareye verilir. Diğer hususlar
ihale şartnamesinde belirtilir. Verilen teklifler herhangi bir sebeple
geri alınamaz. Tekliflerin belirlenen tarih ve saatte açılması
sonucu, kaç teklif verilmiş olduğu bir tutanakla belirtildikten sonra
dış zarflar hazır bulunan istekliler önünde
alınış sırasına göre açılarak, istenilen
belgelerin ve geçici teminatın tam olarak verilmiş olup
olmadığı aranır. Dış zarfın üzerindeki
alındı sıra numarası iç zarfın üzerine de
yazılır. Belgeleri ile teminatı usulüne uygun ve tam olmayan
isteklilerin teklif mektubunu taşıyan iç zarfları
açılmayarak başkaca işleme konulmadan, diğer belgelerle
birlikte kendilerine veya vekillerine iade olunur. Bunlar ihaleye katılamazlar.
Teklif mektuplarını taşıyan iç zarflar açılmadan önce,
ihaleye katılacaklardan başkası ihale odasından
çıkarılır. Bundan sonra zarflar numara sırası ile
açılarak, teklifler komisyon başkanı tarafından okunur veya
okutulur ve bir listesi yapılır. Bu liste komisyon başkanı
ve üyeleri tarafından imzalanır. Şartnameye uymayan veya
başka şartlar taşıyan teklif mektupları kabul edilmez.
Birkaç istekli tarafından aynı fiyat teklif edildiği ve
bunların da uygun olduğu anlaşıldığı
takdirde, bu oturumda aynı teklifte bulunan isteklilerin hazır
olması halinde, bu isteklilerden ikinci bir yazılı teklif
alınır ve bu işlem eşitlik bozuluncaya kadar sürdürülür.
Kapalı teklif usulü ile yapılan ihalelerde, istekli çıkmadığı
veya teklif komisyonu uygun görülmediği takdirde, yeniden aynı usulle
ihale açılır veya komisyonca kamu yararı görüldüğü
takdirde, ihale pazarlık ya da açık artırma usulü ile
sonuçlandırılır.
Pazarlık usulü : İhalelere birden fazla
teklif sahibinden kapalı zarf içerisinde teklif almak şartıyla
başlanabilir. Teklif sahipleri ile birden fazla pazarlık
görüşmesi yapılabilir. Pazarlık görüşmeleri teklif
sahipleri ile ayrı ayrı yapılır. Pazarlık
görüşmelerinin, ihalenin herhangi bir aşamasında pazarlık
görüşmelerine devam edilen teklif sahipleri ile müştereken
yapılmasına komisyonca karar verilebilir. Komisyonca, pazarlık
görüşmeleri sırasında ortaya çıkabilecek yeni durumlar
karşısında, rekabete engel teşkil etmemek, ihale
ilanında ve/veya şartnamede yer alan hususlara aykırı
olmamak ve pazarlık görüşmelerine devam edilen teklif sahiplerine
eşit olarak uygulanmak kaydı ile yeni esaslar belirlenebilir.
Komisyonca gerekli görüldüğü takdirde ihale, pazarlık
görüşmesine devam edilen teklif sahiplerinin katılımı ile
açık artırma suretiyle sonuçlandırılabilir.Bu husus ilanda
ve/veya şartnamede belirtilir. Görüşmeler komisyon tarafından
bir tutanakla tespit edilir, tutanak komisyon üyeleri ve teklif sahiplerince
imzalanır.
Açık artırma usulü: Açık artırma
usulü ile yapılan ihalelere, istenilen teminatı vermiş ve ihale
ilanında, ihaleye katılabilmek için belirtilen gerekli
şartları yerine getirmiş oldukları komisyonca tespit edilen
teklif sahipleri katılabilirler. İstenilen ilk değer ile
açık artırmanın her aşamasında verilecek tekliflerde
asgarî artırılabilecek miktar komisyonca belirlenir. Açık
artırmanın süresi komisyonca belirlenerek açık artırmaya
başlanılmadan önce hazır bulunan teklif sahiplerine duyurulur.
Komisyonca gerekli görülen hallerde süre bir defaya mahsus olmak ve en çok
önceki sürenin yarısını geçmemek üzere
artırılabilir.Bu işlemler ve komisyonca belirlenecek teklif
verme sırası teklif sahiplerinin huzurunda komisyonca bir tutanakla
tespit edilir. Teklif sahipleri tarafından, açık artırmaya esas
alınacak ilk değer kadar veya bu değerin üzerinde teklif
yapıldığı takdirde açık artırmaya devam olunur.
Teklif sahipleri bir önceki teklifi artırmak suretiyle yeni tekliflerde
bulunurlar. Bu suretle yapılan açık artırmada yeni bir teklif
gelmezse komisyon başkanı son teklif üzerinden ihalenin
bitirileceğini duyurur ve bu duyuru üç kez yapılır. Buna
rağmen teklif gelmemesi halinde açık artırmaya son verilir.
Açık artırmaya ilişkin işlemler tutanakla tespit edilir. Tutanak komisyon üyeleri ve
teklif sahiplerince imzalanır.
Belirli istekliler arasında kapalı teklif
usulü : Yapılan en az iki ihale sonucunda, uygulanan ihale usulleri ile
sonuç alınamadığının tespiti halinde, kurulun
onayı alınmak kaydı ile özelleştirilecek kuruluşun
millî ve bölgesel ekonomiye katkısı, oluşabilecek tekelci
yapının önlenmesi, istihdamın korunması veya
artırılması, teknolojik yenilik ve yatırım taahhüdü
faktörlerinin kısmen veya tamamen varlığı halinde teknik
veya mesleki yeterlik, malî güç veya yönetim, sorumluluk ve yetkilerini
üstlenebilecek ortak girişim ile birlikte mülkiyetin yaygınlığını
amaçlayan ortaklık yapısına sahip olma niteliklerini haiz
istekli ya da isteklilerden kapalı teklif alınarak uygulanır.
Tek istekliden teklif alınması durumunda ihaleye pazarlık usulü
ile birden fazla istekliden teklif alınması durumunda ise açık
artırma usulü ile devam olunur.
d) Varlık satışı suretiyle
yapılacak özelleştirme uygulamalarına ilişkin ihalelerde:
Kapalı teklif, pazarlık ve açık artırma usullerinden birisi
uygulanır. Hangi usulün uygulanacağına varlığın
niteliği ve değer tespit sonuçları dikkate alınarak idarece
karar verilir. Kapalı teklif usulü ile gerçekleştirilecek ihalelerde,
tekliflerin alınmasından sonra değer tespit sonuçları ve
alınan teklifler dikkate alınarak pazarlık veya açık
artırma usulü ile ihaleye devam edilmesine komisyonca karar verilebilir.
Hisselerin blok satışı suretiyle yapılacak
özelleştirme uygulamalarına ilişkin ihalelerde pazarlık
usulü uygulanır.
e) Satış yöntemi
dışındaki yöntemlerle yapılan özelleştirme
uygulamalarına ilişkin ihalelerde, özelleştirilecek kuruluşa
ait varlığın niteliği, gördüğü hizmetin özelliği,
yapısı, hukukî durumu ile değer tespit sonuçları dikkate
alınarak pazarlık veya açık artırma usullerinden idarece
belirlenecek usul uygulanır.
f) Hisselerin yurt içi ve yurt
dışında halka arz, borsada satış, menkul
kıymetler yatırım fonları veya menkul kıymetler
yatırım ortaklıklarına satış suretiyle
özelleştirilmeleri sermaye piyasası mevzuatına tabidir.
g) Danışman seçimine ilişkin
ihalelerde, ihale konusu işin niteliğine ve sektörün özelliğine
göre idarece yapılan araştırmalar sonucu, deneyim ve nitelikleri
de dikkate alınarak, tespit edilen en az üç danışmandan
yazılı teklif alınmak suretiyle pazarlık usulü
uygulanır. İhale idare başkanının onayı ile
kesinleşir. Danışman seçimine ilişkin ihale komisyonu;
Danışmanlık Hizmetleri Daire
Başkanlığının bağlı olduğu başkan
yardımcısının başkanlığında,
Danışmanlık Hizmetleri Daire Başkanı, bu dairede
görevli bir uzman, danışmanlık hizmetine konu olan projeden
sorumlu grup başkanı veya daire başkanı veya bu birimlerde
görevli bir uzman ve hukuk müşavirliğinde görevli bir avukat olmak
üzere beş üyeden oluşur. Komisyonda aynı sayıda ve
aynı usulle yedek üye görevlendirilir. Bu komisyon idare
başkanının onayı ile göreve başlar.
İhale işlemleri sonucunda ihale komisyonunca
verilen kararlar idare tarafından kurulun onayına sunulur
(Danışman seçimine ilişkin ihale sonuçları hariç) ve
sonuçlar kurulun onayını müteakip kamuoyuna duyurulur.
Özelleştirme programındaki kuruluşun özelleştirme
işlemlerini bu Kanunun 4 üncü maddesinin son fıkrasına istinaden
yürütmesi durumunda; ihale işlemleri, ilgili kuruluşun karar almaya
yetkili organlarının kararı ile kuruluş ita amirinin
başkanlığında oluşturulacak komisyon tarafından
yukarıda belirtilen esaslar çerçevesinde yapılır. İhale
sonuçları kurul tarafından onaylanır.”
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Sayın Hacaloğlu, Anavatan Partisi Grubu
adına Sayın Mızrak, Demokratik Sol Parti Grubu adına
Sayın Temizel söz istemişlerdir.
İzninizle, Sayın Temizel, Sayın Mızrak, zannediyorum
Kırıkkale'de, yetişmeyi de arzu ediyor; ben, sizi, Cumhuriyet
Halk Partisi sözcüsünden sonra davet edeceğim ve bekleteceğim ki, o
arkadaşımız da yetişsin diye.
Sayın Hacaloğlu, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli üyeler; görüşülmekte olan Özelleştirme
Yasasının bazı maddelerinin değişikliğine
ilişkin yasa tasarısının 2 nci maddesi üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Burada, dün ve geçmişte de sık sık, özelleştirmenin,
solun ideolojik değerlendirmesi, ideolojik yaklaşımı
çerçevesinde aksadığı, solun, sosyal demokratların, sürekli
olarak konuya ideolojik baktıkları ifade edilmiştir; Sayın
Bakan böyle ifade etmiştir, belirli milletvekilleri sık sık
bunu böyle ifade etmektedir. Sayın
Bakan şu anda burada değil; ama, ben, Sayın Bakan ve -muhtemelen-
temsil etmekte olduğu Hükümet ile partimiz arasındaki derin
görüş farklılığını, dün Sayın Bakanın
ifade ettiği bir cümle etrafında açıklamak istiyorum. Dün,
Sayın Bakan "özelleştirme, bir malî dönüşümdür, malî
reformdur" diye ifade ettiler. Hayır, biz öyle ifade etmiyoruz; biz
diyoruz ki, özelleştirme, ekonomide ve sanayide yeniden yapılanma,
rekabeti ve verimliliği artırma, sınaî mülkiyeti tabana yayma ve
teknolojik iyileştirmeyi sağlamaktır. Eğer, siz,
özelleştirmeyi, sadece, bir malî dönüşüm olarak alır,
Türkiye'nin üretiminin kalelerini oluşturan o sanayi tesislerini, ömürlerinde
bu tesisleri görmemiş olan bir avuç değerli malî analistler
çerçevesinde, kendisi de bir finansmancı olan, bir bankacı olan
Bakanın başkanlığında, oturup da,sadece bilançolar
üzerinde, Hazineye ne kadar para aktarırım, bunlarla ne kadar kaynak
yaratıp da Hazinenin açıklarını kapatırım
mantığıyla özelleştirirseniz işte, o, ülke ekonomisini
de, ülke sanayiini de çarpıtır ve çökertir. İşte, o, bir
vurgundur. İşte, sizin yapmakta olduğunuz özelleştirme,
gerçek anlamda Batı ekonomilerinde uygulaması yapılan,
Cumhuriyet Halk Partisi tarafından benimsenen özelleştirme
değil, rant ekonomisinin uygulamacısı olan Doğru Yol
Partisinin ve şimdi onun ortağı olan, o anlayışın
önderliğini yapmakta olan Refah Partisinin
anlayışıdır. Bu anlayış, sadece ve sadece bir avuç
kesime, ya tekelleşme ya devletin sırtından kamu
yararının sırtından, rant sağlama veyahut da
ekonominin, sanayinin gelişmesine gerçekten büyük darbe vuracak bir süreci
açar.
Evet, biz, özelleştirmeye belirli alanlarda varız, yeter ki o,
sanayide yeniden yapılandırma sağlasın, yeter ki o, şu
anda mevcut sanayi tesislerimizin, KİT'lerdeki sanayi tesislerimizin geri
kalmış olan teknolojik yapılanmasına yeni bir güç
katsın, yeni teknolojileri getirsin, yeni yatırım yapsın;
ama, ne yazık ki, Refah-Doğru Yol Hükümetinin, Refahyolun böyle bir
vizyonu yok, böyle bir kalkınma anlayışı yok.
1970'li yıllarda "ağır sanayiciyiz" diyen
Sayın Başbakana soruyorum: Ey Sevgili Sayın
Başbakanım, neredesin; eğer, gerçekten sanayileşmeden
yanaysan, ağır sanayiden yanaysan, senin Bakanın burada, bu
tesisleri -hiçbir şekilde yapılandırılmasını
düşünmeden- sadece bir kaynak devri olarak ele alıyor ve sen de ona
evet diyorsun. Bu, bu Hükümetin rant ekonomisi kulvarında çöküşünden
başka bir anlam taşımamaktadır değerli arkadaşlarım.
(CHP ve DSP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz, bugünlerde yoğun
bir talan alanı açılmakta, elektrik enerjisinde, tesis ve
dağıtım şebekeleri özelleştirilecek, ihalelere
çıkılıyor. Türkiye'nin, enerji alanında, gerçekten,
yoğun yatırıma ihtiyacı var. Eksiklik, yeni tesistir, yeni
santraldır, yeni dağıtım şebekeleridir; eksiklik, yeni
enerji üretim tesisleridir. Bilinmektedir ki, yıllardır özel sektörün
önüne açılan bütün alanlara rağmen, Türkiye'de özel sektör enerjiye
yatırım yapmamaktadır.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, yerli veya yabancı özel
şirketlerin yap-işlet, yap-işlet-devret modelleriyle enerji
üretmesinden ve bunu devletin iletim şebekesine devretmesinden
yanayız; yeter ki gelsinler, yeter ki bu kamusal hizmet amaçlı, çok
temel nitelikli, stratejik sektörde yatırım yapsınlar.
Hayır; Doğru Yol'un yaptığı bu değil, Doğru
Yol'un tercihi bu değil. Doğru Yolun amacı, şu anda eksik
olan enerji üretimimizde gelecekteki darboğazı kapatmak değil.
Peki, nedir; hazır tesisleri, yıllardır, kamunun, toplumun
vergileriyle, yurttaşlarımızın vergileriyle kurulmuş
olan tesisleri peşkeş çekmek, ona buna devretmek, yani mülkiyeti
değiştirmek. Bugün ihtiyaç, enerji sektöründe mülkiyet
değiştirmek değil; yerlisiyle, özeliyle, kamusuyla yeni
yatırım yapmaktır.
Ancak, ne yazık ki -biraz evvel belirttiğim gibi-
başını kuma sokmuş olan, gömmüş olan Refahyol Hükümeti
gerçeği görememekte ve rant sermayesi tarafından
kuşatılmış olan bu Hükümet, hem enerji alanında hem
sanayileşme sürecinde Türkiye'yi bir çıkmaza
taşımaktadır.
Sık sık bu kürsüden söylendi; bildiğiniz gibi, enerji
tesislerimizden 12 santralımızın işletme hakkı 1,660
milyar dolar, 1,7 milyar dolar karşılığında 20
yıllığına devredilecek. 20 yılda zaten o tesislerin
ekonomik ömürleri de bitecek. Oysa, değerli arkadaşlarım,
bildiğiniz gibi, bu 12 santralın 1996 yılı kârı, 758
milyon dolardır; yani, iki yıl içerisinde, bunların devir
bedellerinin tümü, kârla karşılanacaktır. Şimdi, böyle bir
olay dünyada görülebilir mi?! Kalkmışız, burada, ihale
yöntemlerinden bahsediyoruz; bu, ne tür bir ihaledir; burada belirtilen, hangi
ihale yöntemine girmektedir, hangi değerlendirme yöntemine girmektedir;
şunu anlayan, bilen varsa... Burada mevcut olmayan, biraz evvel mevcut
olup da bu konuları önemsemeyen; ama, milliyetçilik
bayrağını zamanı gelince elinden bırakmayan Doğru
Yol Partili milletvekillerine soruyorum; nerede bunun milliyetçiliği,
nerede buradaki kamu yararını koruma anlayışı?!
İşletme hakkı...
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Burada, dikkatli konuşursanız iyi
olur!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Ben, nasıl konuştuğumu
biliyorum Sayın Grup Başkanvekili.
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Ama, böyle konuşamazsın; bizim
milliyetçiliğimizle ilgili bir şey söyleyemezsin!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Söylerim.
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Hayır!..
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Varsa, yanıt verirsiniz; varsa,
yanıt verirsiniz.
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Ne alakası var?!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Burada, kimse popülizm yapmasın.
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sen yapıyorsun; biz, niye
yapalım!..
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – İşletme hakkı devir
bedeli... Bakınız, Kabinenin üyesi Sayın Bakan "efendim,
böyle değerlendirme yapmayınız, bu aldatmaca olur. Evet, ihaleyi
alan şirket, iki yılda, devir bedeli için ödeyeceği parayı
kazanacak; onsekiz yılda, her yıl, o kadar parayı cebine koyacak
-bunu kabul ediyor- ama, yanlış değerlendiriyorsunuz; çünkü,
biz, eğer, devir bedelini yüksek tutarsak, o zaman, o firmalar, elektrik
enerjisi tarife fiyatını da o kadar yüksek tutarlar" diyor.
Peki, değerli arkadaşlarım, bizim, burada, bu kadar
tartışmakta olduğumuz bu ihale yöntemi, kamunun bu tesisleri
ihale edilirken, bu kamusal mal üzerindeki fiyatın üstünü,
altını, uygun fiyatını belirlemeye yönelik bir yöntem
geliştirmiyor mu; hangi anlayıştır bu, kim kimi
kandırıyor, bunun arkasında hangi oyun yatıyor, o
dosyaların içerisinde neler var; bu millet öğrenmek istiyor.
Değerli arkadaşlarım, esasında, maddenin
ayrıntılarına ilişkin söyleyeceğim şeyler de
vardı; ama, hemen şunu belirteyim: Yüksek enflasyon altında,
yüzde 70'ler düzeyindeki enflasyon altında, sizin, buraya yazmış
olduğunuz "indirgenmiş nakit akımları, defter
değeri, fiyat/kazanç oranı, piyasa kapitalizasyon değeri,
tasfiye değeri..." Bunları, geleceğe yönelik hangi
enflasyon oranlarını dikkate alarak hesaplayacaksınız?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – 1 dakika rica edeceğim.
BAŞKAN – Buyurun.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Hangi gerçekçi kestirimler yaparak
saptayacaksınız da discount edeceksiniz; mümkün müdür bu? Yüzde
70'ler düzeyindeki enflasyonu kim kestirebiliyor; şu anda, yüzde 70'lerin
üstünde... Böyle bir ortamda, gelecek 20 yıla yönelik discount
oranlarını, faiz oranlarını saptayacaksınız, onun
üzerinden bu yöntemlerle bedel saptadık diyeceksiniz ve kamu
yararını koruyacaksınız (!)
İkinci konu, evet, ihalede açıklık. Değerli
arkadaşlarım, o ihaleleri, sadece televizyonlarda yayınlamakla
ihalede açıklık sağlanmaz. Burada, kamu yararı söz
konusudur; o nedenle, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, hem ihale
komisyonlarında hem de değerlendirme komisyonlarında malî
müşavirlerin, yeminli malî murakıplar odasının ve ilgili
meslek odalarının, kamusal nitelikli bu kuruluşların, o
komisyonlarda yer almasını gerekli görüyoruz; ancak öylelikle
şeffaflık sağlanır, öylelikle kamu yararının
denetimi sağlanır.
Bu duygularla, üyelerimizin, Türkiye Parlamentosunun, bu kritik süreçte,
kamu yararına yönelik en üstün duyarlılığı
göstereceğine olan inancımı yine de yitirmek istemediğimi belirtiyor,
hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu, teşekkür ediyorum.
Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Temizel; buyurun. (DSP
sıralarından alkışlar)
DSP GRUBU ADINA ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; konuşmama
başlamadan önce size bir yazı okumak istiyorum, daha doğrusu bir
yazıdan bir paragraf okumak istiyorum.
"Anayasa Mahkemesince iptal olunan kanun hükümlerinin yeniden
düzenlenmesine ilişkin tasarı ve tekliflerle,
Cumhurbaşkanınca Anayasaya aykırılık gerekçesine
dayanılarak geri gönderilen kanun ve kanun hükmünde kararnamelerin ve
İçtüzükte sayılan konularla ve anayasal kurumlarla ilgili tasarı
ve tekliflerin özellikle aslî komisyon olarak, bazı zorunlu durumlarda da
talî komisyon olarak, ancak, her halükârda görüşünüz alınmak üzere
Anayasa Komisyonuna havalesi Başkanlığımızca da uygun
görülmektedir.
Mustafa
Kalemli
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı"
Muhatap, Anayasa Komisyonu Başkanlığı.
Değerli arkadaşlar, bizim ısrarla söylediğimiz bir
şey var. İçeriğine katılmıyor olsak bile, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin, yasaları, Anayasaya uygun olarak
yapmasını istiyoruz. İçeriğine katılmamız
şart değil, zaten herkes yasaların içeriğine katılıyor
olsa, Türkiye Büyük Millet Meclisinde tek parti olurdu, birden fazla parti
olmasına gerek kalmazdı. Ancak, bir yasanın, hiç değilse
Anayasaya uygun olarak yapılması Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Anayasaya uygun yasa yapma konusunda özürlü hale düşülmemesi, zannediyorum
Türkiye Büyük Millet Meclisinde herkesin dileği.
Görüştüğünüz yasa tasarısı, Anayasa Mahkemesi
tarafından iptal edilmiş, ortaya çıkmış bir
boşluğun doldurulmasına yönelik. Peki, bu konuda Anayasa
Komisyonunun hiç değilse Anayasaya uygunluk açısından bir
görüşünün alınması gerekmez miydi? Ki, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı, çıkmış, bunun, bundan sonra "her
halükârda esas komisyon olmasa bile talî komisyon olarak görüşünün
alınacağını" bildirmiş, bunu yine
almamışız, yine atlamışız; sonuçta Anayasaya
uygun bir düzenleme yapamıyoruz.
Bilmiyorum Sayın Başkan, bu sunuş sırasında,
siz, Başkanlık Divanında mı bulunuyordunuz; ama,
Başkanlık Divanında, sunuşlar kısmında bu da
sunulduğuna göre, demek ki, Türkiye Büyük Millet Meclisinin de bu
sunuştan haberdar olmaması kesin olarak düşünülemez.
Değerli arkadaşlar, 273 sıra sayılı yasa
tasarısının 2 nci maddesi üzerinde Demokratik Sol Parti Grubunun
görüşlerini belirtmek üzere söz aldım.
Yalnız, biraz önce, Başkanlık Divanından kanun
tasarısının 2 nci maddesi okundu, saat tuttum, tam 23 dakika
sürdü.
Sayın Başkan, okunması 23 dakika süren bir maddenin
eleştirisi için 10 dakika ayrılmasını hakkaniyetle
bağdaştırıyor musunuz ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin,
bu kadarlık bir süre içerisinde, böyle bir maddeye katkıda
bulunacağını düşünüyor musunuz?
BAŞKAN – Sayın Temizel, soru tevcih buyurduğunuz için
ifade edeyim -sürenizi de durdurdum- o madde, doğrudur, uzun
yazılmış bir maddedir. O, kanun tasarısının kendi
içerisindeki tekniğidir, onu tabiî biz bilemeyiz Başkanlık
olarak; ama, şunu ifade edeyim; 5 tane grubumuz 50 dakika konuşacak,
Komisyon ve Hükümet 20 dakika, iki sayın üye 10 dakika konuşacak,
toplam 80 dakika; yani, bu madde için 80 dakikamız var; yeter ki iyi
kullanabilelim.
Buyurun efendim.
ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Efendim, keşke,
konuşanların hepsi birbirlerinin eksikliklerini tamamlayarak
eleştirseler, belki, dediğiniz 80 dakika yeterli olabilir; ama, hiç
kimse, oturup da böyle bir işbölümü içerisinde eleştiri
hazırlamıyor.
Değerli arkadaşlar, biraz sonra bu konuya geleceğim;
yani, böyle bir madde düzenlenmesinin ne dereceye kadar, yasalar
açısından veya şeklî yasa açısından ve Anayasaya
aykırılığı açısından doğru olup
olmadığına; ama, özellikle şimdi, içerik olarak birkaç
konuya değinmek istiyorum.
Hepinizin bildiği gibi, bu yasa tasarısı, 4046
sayılı Yasaya 4107 sayılı Yasayla; yani, Telekomun
özelleştirilmesiyle ilgili yasada bu yasaya atıfta bulunulması
nedeniyle Anayasa Mahkemesinin gündemine geldi. 4107 sayılı
Yasanın 2 nci maddesiyle getirilen düzenlemelerle, yasa kapsamındaki
özelleştirmelerin, 4046 sayılı Yasayla, Özelleştirme
İdaresi Başkanlığınca yürütülüp
sonuçlandırılacağı hükme bağlanmış,
işte bu yollama nedeniyle de, Anayasa Mahkemesi, 4046 sayılı
Yasanın 18/c maddesini incelemiş ve Anayasanın 7 nci maddesine
aykırı bularak iptal etmiş.
Değerli arkadaşlar, Anayasa Mahkemesi, özelleştirmeye
ilişkin yasaları ısrarla neden iptal ediyor? Bu, Anayasa
Mahkemesinin özelleştirmeye karşı bir tavır
almasından, kesin olarak kaynaklanmıyor. Bu, Anayasamızda
özelleştirmenin ayrı olarak düzenlenmemesinden de
kaynaklanmıyor. "Kamulaştırmaya ilişkin hükümler
Anayasada var, özelleştirmeye ilişkin hükümler Anayasada yok, o
nedenle de Anayasa Mahkemesi özelleştirmeyle ilgili hükümleri sürekli
iptal ediyor" demek mümkün değil. Eğer, Anayasamızda
kamulaştırmaya ilişkin hükümler varsa, o takdirde, bunun tersi
olan özelleştirmeye de olanak tanındığını,
Anayasa Mahkemesi, kararlarında çok net olarak belirtir; yani,
özelleştirmeye karşı değildir.
Biz de, Demokratik Sol Parti olarak, özelleştirmeye karşı
olmadığımızı söylüyoruz. Ekonomi neyi gerektiriyorsa,
ekonomiyi yönetme durumunda olanlar onu yaparlar. Özelleştirme gerekiyorsa
özelleştirmeyi yaparlar, kamulaştırma veya devletleştirme
gerekiyorsa da onu yaparlar. Dolayısıyla "özelleştirme
kesin olarak yapılamaz, sadece kamulaştırma yapılması
gerekir" diye bir tavrı kesin olarak
takınmadığımızı burada bir defa daha belirtmek
istiyorum. Dolayısıyla, burada, Anayasa Mahkemesince neden
ısrarla özelleştirme yasalarının iptal edildiği
konusuna bir açıklık getirmek gerekir diye düşünüyorum; çünkü,
neden iptal edildiği konusunu, zannediyorum, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde kimse açıklıkla dile getirmiyor veya herkes birbirine
soruyor "neden iptal ediliyor" diye.
Değerli arkadaşlar, Anayasa Mahkemesi en son kararında da
çok net olarak diyor ki: "Anayasada özelleştirmenin öngörülmemiş
olması, yasa koyucunun bu konuda düzenleme yapmasını engellemez.
Bu durumda, yasama organı, ekonomik gereklilik ve yarar olan hallerde,
Anayasa ilkelerine ve kurallarına bağlı kalarak..." Demek
ki, ne olacakmış; Anayasa ilkelerine ve kurallarına
bağlı kalarak, kamu varlıklarının
özelleştirilmesi konusunda yasal
düzenleme yapabilir.
Özelleştirme konusunda yasal düzenleme, Anayasa kurallarına
bağlı kalarak yapıldığı takdirde, Anayasa
Mahkemesinin buna herhangi bir itirazı da, demek ki olmayacak.
4107 sayılı Yasa Anayasa Mahkemesince tamamen iptal edilmedi,
dolayısıyla, Anayasa Mahkemesi Telekomun özelleştirilmesine izin
verdi diye gerçekten Türkiye'de bir bayram havası estirildi.
Anayasa Mahkemesi Telekomun özelleştirilmesine neden
karşı olsun? Ama, özelleştirilirken uyulacak ilkeler konusunda,
eğer kamu yararını sağlayacak düzenlemeler Anayasaya
aykırıysa, zaten, o maddelere atıfta bulunulan madde iptal
edilmek suretiyle, bunu engellemiş olur. Dolayısıyla, Anayasa
Mahkemesi, satışı sağlayacak olan 18 inci maddenin (c)
bendini iptal etmişse; demek ki, bu çerçevede, bu maddeye dayanarak
Telekomun özelleştirilmesini, siz, zaten, yapamazsınız
demiş. Şimdi, buna dayanarak, yeni bir düzenleme önünüze geliyor.
Değerli arkadaşlar, Anayasa Mahkemesinin 18 inci maddenin (c)
bendini iptal etmesinin nedenini, size, Anayasa Mahkemesi kararından net
olarak okumak istiyorum. Anayasa Mahkemesi kararında "ihale usulleri,
kamu idarelerinin satacağı mal ya da gördürdüğü işlerde
rekabet koşulları içerisinde, en uygun teklifin
oluşturulmasını gerçekleştirecek yöntemlerdir. Bu nedenle -özellikle
buraya dikkatinizi çekiyorum değerli arkadaşlar- yanlız, yöntem
türlerinin belirlenmesi değil, durum ve konuma göre, hangilerinin
uygulanacağının da açıkça saptanması gerekir"
deniliyor. Yani, Anayasa Mahkemesi diyor ki, siz, ihale yöntemlerini alt alta
sıralarsanız, bu, bu ihalenin kamu yararını gerçekleştirecek
şekilde yapılmasını sağlamaz. O zaman, hangi kamu
iktisadî teşebbüsünü hangi yöntemle satacağınızı veya
hangi kamu malını hangi değerde olursa hangi yönteme göre
satacağınızı, bu ihale usullerinden herhangi birisine göre
yapılmadığı takdirde, hangi usule geçeceğinizi
açık açık belirtmeniz gerekir; yani, kısacası, durum ve
konuma göre hangilerinin uygulanacağını açıkça
göstermezseniz, işte, bu, Anayasaya aykırı olur diyor. Bu
durumda, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yapması gereken de, bu
özelleştirme sırasında, hangi durum ve konuma göre hangi ihale
usulünü uygulayacağını belirlemekten ibaret. Bunu
belirlediğiniz takdirde, Anayasaya aykırı bir düzenleme
yapmazsınız. Peki, getirdiğiniz düzenlemeyle, bunu
sağlıyor musunuz?..
Değerli arkadaşlar, çok net olarak, yapılan düzenlemeye
baktığımızda, Anayasa Mahkemesinin, bu, iptal nedenine
uygun bir düzenlemenin olmadığını görüyorsunuz. Biraz önce
söyledim; okunması, aşağı yukarı 22 dakika süren, 150
satırlık bir kanun maddesi düzenlemesiyle, bütün ihale usullerini alt
alta yazmak, kısacası, 2886 sayılı Yasanın ilgili
hükümlerini toplu halde buraya kopyalamak suretiyle Anayasa Mahkemesinin
kararından kaçılmaya başlanmış; ama, bundan
kaçılmaz, kaçılması mümkün değil. Dolayısıyla,
böyle bir düzenleme yapıldığı takdirde, kesin olarak, olay,
yine Anayasa Mahkemesine gider ve oradan döner...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZEKERİYE TEMİZEL (Devamla) – Hukuk sistemimiz ve
Anayasamız, nasıl özel mülkiyeti koruyorsa, aynı şekilde
kamu mülkiyetini de korumak zorundadır. Kısacası,
değişik...
BAŞKAN – Sayın Temizel, mikrofona ihtiyacınız var
mı? Yoksa, ben...
ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan; ama, biraz önce dediğim gibi...
BAŞKAN – Süreden şikâyetçisiniz...
Ben süre verdim efendim; buyurun.
ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Teşekkür ederim.
Yasa tasarısının daha içeriğine bile girmeden süre
bitti değerli arkadaşlar; o nedenle, üzgünüm.
Özellikle iki konuya, hızla değinerek geçmek istiyorum.
Devletin alım ve satımlarını düzenlemek üzere, bizim,
2886 sayılı Yasamız var. Bu kanunu çıkarıp da size
göstermemin temel nedeni bu. Bu yasa, 150 maddeden oluşuyor; bunun 80
maddesi de, işte bu tasarının bir tek maddesiyle düzenlemeye
çalıştığınız hükümlerden ibaret. Bu 80 madde,
toplu halde, alt alta, ufak tefek değişikliklerle buraya
yazılmıştır. Bu yazılma, 2886 sayılı
Yasanın, kamu hukukunun ve kamu hakkının korunmasıyla
ilgili olarak yapmış olduğu düzenlemelere bir yanıt
getirmek için ortaya konulmuş bir sistematiktir; ama, buraya
kopyalanması, kesin olarak, uygun bir düzenleme
yapıldığı anlamına gelmez ve bu nedenle de, böyle bir
düzenlemeyle böyle bir özelleştirme yapmanız kesin olarak mümkün
olmaz.
Değerli arkadaşlar, size, yine, yasa tasarısından
tek bir paragraf okumak istiyorum ayrıntılarına giremediğim
için. "Varlık satışı suretiyle yapılacak
özelleştirme uygulamalarına ilişkin ihalelerde -buna özellikle
dikkatinizi çekmek istiyorum- kapalı teklif, pazarlık ve açık
artırma usullerinden birisi uygulanır." Hangisi, ne zaman
uygulanır? İşte, sorulan soru bu; hangisi, ne zaman
uygulanır? Hangisi, hangi koşulda uygulanmazsa, bundan sonra hangisi
gelir; bunu, belirtmek gerekir. "Hangi usulün uygulanacağına
varlığın niteliği ve değer tespit sonuçları
dikkate alınarak idarece karar verilir..."
Anayasa Mahkemesi, özellikle Anayasanın 7 nci maddesine atıfta
bulunmak suretiyle "Türkiye Büyük Millet Meclisi, yasama yetkisini, kesin
olarak başkasına devredemez; o nedenle de, böyle yetkilendirme
maddelerini Anayasaya aykırı buluyorum" diyor. Siz, bunu, her koşulda
idarece karar verilir diye her şeyi idareye bırakırsanız,
yasa yapmış olmazsınız, yasama yetkisini devretmiş
olursunuz. İşte, yasama yetkisinin devri bu nedenle...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Temizel, son cümlenizi ifade buyurur musunuz...
ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Değerli milletvekilleri,
yasa konusunda, süreler nedeniyle gerekli katkıda bulunma
olanağımız da yok. Yalnız, yapılan düzenleme, Anayasa
Mahkemesinin iptal kararından sonra ortaya çıkan boşluğu
kesin olarak gidermiyor. 4107 sayılı Yasanın diğer
maddelerinin yürürlükte olması, satışla ilgili olarak
atıfta bulunulan maddelerin yürürlükten kaldırılması
nedeniyle kesin olarak uygulanma olanağına sahip değil.
Satışla ilgili yöntemleri, kamu yararını koruyacak
şekilde sağlamadığınız sürece, bu yasaya
dayanarak veya bu düzenlemeye dayanarak özelleştirme uygulaması yapma
olanağı kesin olarak yoktur. Eğer, Parlamentonun, bu
tartışmalar içerisinde bunu düzeltme olanağı varsa bu bir
fırsattır. Aksi takdirde, Anayasa Mahkemesinden dönecek bir yasa daha
yapmış oluyorsunuz.
Bunu, bütün iyi niyetimizle söylediğimize inanmanızı
diler, hepinize saygılar sunarım. (DSP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Temizel, teşekkür ediyorum.
BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Şahsım adına
konuşabilir miyim?
BAŞKAN – Şahsınız adına... Sizi sıraya
alırız; ama, sıra gelir mi gelmez mi bilemem.
ANAP Grubu adına, Recep Mızrak; buyurun.
ANAP GRUBU ADINA RECEP MIZRAK (Kırıkkale) – Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Özelleştime
Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
2 nci maddesi üzerinde görüşlerimizi belirtmek üzere, Anavatan Partisi
adına söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlarken,
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, özelleştirme, son yıllarda, ülke
ekonomisinin geliştirilmesinde, ekonomimizin sağlıklı bir
şekilde çalışıp, üretimin artırılmasında,
kamu gelirlerinin artırılarak kamu açığının
azaltılmasında alınması gereken tedbirlerin arasında
en önemlilerinden birisidir. Özelleştirme, esas itibariyle, bugün, 40
civarındaki Kamu İktisadî Teşebbüsümüz ve bunların
iştirakleri ve müesseseleri şeklinde 300'ün üzerindeki kamu
ağırlıklı sermayeye sahip bulunan devlet
kuruluşlarının gerek işletme haklarının devrini
gerekse mülkiyetlerinin devrini kapsamaktadır.
Özelleştirmenin maksadını şu şekilde toparlamak
mümkündür: Devletin ekonomideki sınaî ve ticarî aktivitelerini en aza
indirmek, rekabete dayalı piyasa ekonomisini oluşturmak, Kamu
İktisadî Teşebbüslerinin finansman ihtiyaçlarının bütçe
üzerindeki yükünü ortadan kaldırmak, elde edilen kaynakların devletin
aslî görevi olan altyapı yatırımlarında kullanmak.
Esas itibariyle, şu anda özelleştirme kapsamında bulunan
ve özelleştirilmesine çalışılan kuruluşlar, 1920'li
yıllarda, özel sektörün ekonomide vaziyet alabilmesi için yeterli sermaye
temerküzüne sahip olmaması dolayısıyla, kamu tarafından,
devlet tarafından, bilahara, yine vatandaşlara, özel sektöre, halka
intikal ettirilmek üzere kurulan kuruluşlardır.
Atatürk zamanında, cumhuriyetin ilk yıllarında,
kurulduğu tarihlerde, kurulduğu sıralarda, bunlar,
özelleştirilmek üzere bu maksatla kurulmuş olmasına, bu maksatla
faaliyete geçirilmiş olmasına rağmen, ciddî anlamda
özelleştirme 1950'li yıllarda gündeme geldi; ancak, bunların,
bir taraftan, mevzuat, diğer taraftan da, fiiliyata geçirilme hadisesi
1980'li yıllarda başladı. Bunun -mevzuat olarak
özelleştirmeyi yapabilmek için- ilk mevzuatı 1984 yılında
2983 sayılı Kanunla başlatıldı; bilahara, 1986
yılında 3291 sayılı Kanun ve 11.5.1994 tarih ve 3987
sayılı Yetki Kanununa dayanılarak çıkarılan 530, 531,
532, 533 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler ve bilahara, yine,
başka kanun hükmünde kararnameler ve en son mevzuatı ise, 27.11.1994
tarih ve 4046 sayılı Kanundur.
Özellikle 4046 sayılı Kanunun çıkarılması için
aşağı yukarı beş altı ay gibi bir zaman
uğraşılmasına rağmen, buradaki uygulamalara ve
uygulamalar sonucunda alınan neticelere baktığınız
zaman, kanundan, mevzuattan ziyade uygulamadaki
kararlılığın, uygulamadaki isabetin sonuç almada en etkili
yol olduğu görüldü. Nitekim, 3291 sayılı Kanun ve bilahara, 4046
sayılı Kanun ve yine, 4046 sayılı Kanuna göre basit
sayılabilecek ondan önceki mevzuatlar zamanında yapılan
özelleştirmelere baktığınız zaman, bu şubat
ayı içerisinde, hatta mart ayı içerisinde Özelleştirme Yüksek
Kurulu tarafından onaylanan yaklaşık 600 milyon dolarlık
özelleştirmenin dışında, bu zamana kadar yapılan 3,1
milyar dolarlık bir özelleştirme söz konusu olmuş; bunun sadece
800 milyon dolarlık kısmı, diğerlerine göre en mükemmel
olarak sayılabilen 4046 sayılı Kanun zamanında
yapılmıştır. 3,1-3,2 milyar dolarlık kısmı
ise, daha önceki 3291 ve ondan önceki kanun ve kanun hükmünde kararnameler
zamanında yapılmıştır.
Değerli arkadaşlar, özelleştirme, elbette, ülkemizde
-biraz önce arz etmeye çalıştığımız gibi-
ekonomimizin düze çıkarılması, ekonomideki verimliliğin
artırılması ve söylenilen o maksatlara ulaşılabilmesi
için yapılması gereken en önemli ekonomik faaliyettir; ancak, bu
zamana kadar özelleştirmede başarılı olduğumuzu,
muvaffak olduğumuzu söylememiz de, maalesef, mümkün
olamamıştır. Bir kere, her şeyden önce özelleştirmede
yapılan en ciddî hatalardan birisi, önceliklerin yanlış tespit
edilmiş olması olmuştur. Bir taraftan, hemen özelleştirilmesinde
hiçbir mahzur olmayacak olan kuruluşlar özelleştirme kapsamına
dahi alınmamışken, diğer taraftan, makro bazda ekonomimizi
tahlil ettiğimiz zaman, ülke ekonomisine makro bazda bir göz attığımız
zaman, özelleştirmek şöyle dursun, faaliyetlerine zarar verebilir
düşüncesiyle özelleştirme kapsamına bile alınmayacak olan
kuruluşların kapsama alınarak ve de faaliyetleri de askıya
alınmak suretiyle, gerek kendilerinin verimli ve kârlı bir
şekilde çalışmaları önlenmiş, engellenmiş gerekse
-daha da önemlisi- makro bazda ekonomimiz bu konuda, bu sektörlerde ciddî
anlamda da yara almıştır.
Bunlara örnek olarak birtakım kuruluşları sayacak olmakla
beraber, bunlardan en önemlisi olarak bir Süt Endüstrisi Kurumunu, bir Et ve
Balık Kurumunu saymamız, bunları huzurunuza getirmemiz
mümkündür.
Mesela bugünlerde 1 litre sütün maliyeti yaklaşık olarak 40
bin lirayken, Süt Endüstrisi Kurumunun tümüyle özelleştirilmek suretiyle,
tümüyle elden çıkarılmak suretiyle tasfiye edilmesi sonucunda, bir
litre süt, -bölgelere göre değişmekle beraber- 30 binle 37 bin lira
arasında alınmaktadır ve sütten para kazanamayan üreticinin
sütçülüğe devam etmesini beklemek de elbette mümkün değildir.
Et ve Balık Kurumu... Et ve Balık Kurumunun, bir taraftan
kombinalarının özelleştirilmesi, diğer taraftan da,
özelleştirilme kapsamına alınmış olması
dolayısıyla maksadına uygun bir biçimde faaliyetinin askıya
alınmış olması, şu günlerdeki et fiyatlarının,
şu günlerde hayvancılıktaki durumun, hayvan tedarikindeki
zorluğun, et tedarikindeki zorluğun engüzel göstergesi ve engüzel
izahı olmaktadır.
Değerli arkadaşlar, hepimizin de bildiği gibi, enflasyon,
yılbaşından beri yaklaşık yüzde 15,5 oranında
teşekkül etmiştir; ama, et fiyatlarına
baktığınız zaman, yılbaşından bu zamana
kadar -ocak, şubat ve mart aylarında- yüzde 45 oranında bir
artış göstermiştir. Kaldı ki, ocak, şubat, mart ve
nisan ayları, et üretiminde hammadde olarak kullanılan
hayvanların piyasaya en fazla intikal ettiği aylardır; yani,
arzın talebe göre en fazla olduğu aylarda, genel enflasyon
oranının üç misli civarında bir fiyat artışıyla
karşı karşıya bulunmuş olması, bu konudaki
vahameti, bu konudaki arz noksanlığını, bu konudaki üretim
eksikliğini izah eden en güzel göstergedir.
AHMET DERİN (Kütahya) – Sayenizde.
RECEP MIZRAK (Devamla) – Sayın Derin, dün de "sayenizde"
dediniz; ama, eğer Anavatan İktidarını
kastediyorsanız, 6 sene oldu. Hadi, diyelim ki 6 sene öncesine kadar
Anavatan İktidarı bozdu; 6 sene içerisinde, dünya bir noktadan bir
diğer noktaya gelirken, düzeltmesi icap edenler niye düzeltemedi acaba?!
Ben de, bunu sorarım.
Değerli arkadaşlarım, özelleştirmede yapılan
bir diğer hata ise, kuruluşların, özelleştirmede, gerek
değer tespitinde -maddede olduğu gibi- gerekse satışlarda
müdahil olamamalarıdır; onların fikirlerine itibar
edilememesidir. Nitekim, yine burada da, ben, size iki tane örneği arz
etmeye çalışacağım.
Sümerbank_ Sümerbank, zannediyorum 1988'lerde özelleştirme
kapsamına alınan ve özelleştirme kapsamına
alınması da gereken bir kuruluştur. Ancak, Sümerbankta,
özelleştirme yetkisi, bir sene civarında kuruluşun kendisine
verilmiş_
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RECEP MIZRAK (Devamla) – Sayın Başkan, 1 dakika rica
ediyorum...
BAŞKAN – Buyurun.
RECEP MIZRAK (Devamla) – _diğer tarihlerdeyse, Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı tarafından -kendi yetkileri-
kullanılmıştır. Sümerbank'ın yapılan
özelleştirmesini 1988'den bu tarafa sayacak olursanız; yani, 8 sene
idare, 1 sene de kendisi tarafından ancak 9 senede yapılan
özelleştirmenin, yaklaşık olarak yüzde 89'luk kısmı,
Sümerbank'ın o bir yıllık dönemi zamanında
yapılmıştır.
Et ve Balık Kurumu da aynı şekilde; yetki kendisine
verilmiş, ancak bir ara alınmış ve 3 aylık yetki
zamanında -ki, Et ve Balık Kurumu da 1992 Mayıs ayında Süt
Endüstrüsü Kurumu ile birlikte özelleştirme kapsamına
alınmıştır- o tarihten bu zamana kadar özelleştirme
döneminde yapılan özelleştirmenin yaklaşık yüzde 82'lik
kısmı, Kurumun kendisi tarafından ve 3 aylık bir dönem
zarfında yapılmıştır. Bu bakımdan, bu
kuruluşların kendilerinin, bu komisyonda bir veya iki üye ile temsil
edilmesini...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapıtıldı)
RECEP MIZRAK (Devamla) – Bitireceğim, toparlayacağım
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Buyurun.
RECEP MIZRAK (Devamla) – ...değer tespitlerinde ve satışlarda,
kuruluşların kendilerinin gerek müşavir olarak gerek değer
tespitinde ve gerekse satışlarda, onların iradesinin etkili bir
şekilde bu faaliyetlere katılmasını -biraz önce arz etmeye
çalıştığım örneklerde olduğu gibi- bu
kuruluşların en yüksek bir değerden
satılması ve değerlendirilmesi açısından
kaçınılmaz olarak görmekteyiz.
Bu bakımdan, 2 nci maddede düzenlenen değer tespit,
kıymet takdir komisyonları ve diğer satış
komisyonlarıyla diğer satış usullerinde oluşacak olan
5 kişilik komisyona, bir kişi hatta iki kişiyle ilgili
kuruluşların kendilerinin de mutlaka katılmasını ve
onların iradelerinin de burada etkili bulunmasını,
özelleştirmenin daha iyi bir şekilde, kamunun daha yararına,
kamu vicdanını daha tatmin edecek bir biçimde oluşması için
kaçınılmaz olarak düşünüyor ve bu vesileyle Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (ANAP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Mızrak teşekkür ediyorum.
Gruplar adına görüşmeler tamamlanmıştır.
Kişesel söz talebinde bulunan Sayın Kul; buyurun.
EMİN KUL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 273 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde söz
almış bulunuyorum; şahsım adına görüşlerimi arz
etmeden evvel, sizleri saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle belirtmek isterim ki, 2 nci madde üzerinde Demokratik Sol
Parti Grubu adına konuşan Sayın Zekeriya Temizel'in
görüşlerine aynen katılıyorum, bu dar süre içerisinde, bu
görüşlerin bir kısmını tekrar etmekten
kaçınıyorum. 2 nci maddede yapılan düzenlemeyle Değer
Tespit Komisyonunun çalışması, görevleri, ihale
komisyonlarının oluşumu ve ihale usulleri tespit edilmiş
bulunuyor; ama, bu tespitler, metinde
oldukça global ifadelerle yer aldığı gibi, yapılacak
özelleştirme işlemlerini ve beklentileri tamamen karşılayacak
nitelikte ve içerikte değildir.
Tabiî, gündem tıkalı olduğu için, hemen önerge verme
imkânımız da söz konusu olmadığından, burada şu
hususu ifade etmek isterim ki, basılı metinde "İhale
Usulleri" diye (C) altında yer alan metnin
başlığındaki (C) olmayacak, olmamalı, (c) olarak
düzeltilmelidir; çünkü, arkasından gelen (d)'dir ve söz konusu olan da
"İhale komisyonlarının oluşumu ve ihale usul ve
işlemleri" olarak (C) ile düzenlenmiştir.
Sayın milletvekilleri, 2 nci madde oldukça önemli bir ifadeyle kabul
edildi; buna gerekçe olarak da "at sahibine göre kişner, biz böyle
bir usul öngördük" denildi. Doğrudur, herhalde 2 nci maddeyle ilgili
olarak bir güven bunalımı vardı ki, bunu ortadan kaldırmak
için böyle bir düzenlemeye ihtiyaç oldu. Ama, benim kanaatime göre, bu
düzenleme ihtiyacı, güven bunalımından ziyade, özelleştirme
işlemleri üzerindeki bütün tasarrufları paylaşmak amacına
dayalıdır. Açıklık ve şeffaflık gerektiren
hususları içeren bir düzenlemeyi veyahut da bu usulleri belirleyen bir
düzenlemeyi içeren 2 nci maddeye geldiğimiz zaman hemen şunu söylemek
istiyoruz. İddialarda, televizyonlarda dahi en açık şekilde
ihalelerin ve pazarlıkların yapıldığı
neşrediliyor "bundan daha fazla açıklık ve
şeffaflık olur mu?" deniliyor. Doğrudur; ama, hatırlarsanız
veyahut da programına rastlayanlarınız görmüştür ki,
televizyonlarda illüzyonistler de çıkıyor ve hünerlerini
gösteriyorlar. Bu illüzyon gösterilerinin arkasında, acaba yapılan
her şeyi farkediyor musunuz ve yapılanlar gerçek midir?! Bu gösterilerin arkasında
çok çeşitli araçlarla yapılan hazırlıklar vardır.
İşte, özelleştirme konusunda herhangi bir açıklık söz
konusuysa, bunun arka perdesindeki açıklıkları ve burada da ifade
edildiği gibi, özellikle, ihale şartnamelerinin ne olup ne
olmadığını çok dikkatle gözlemlemek mecburiyetindeyiz.
Bakınız, size, özel bir örnek vermek istiyorum; fakat, bu
örneği verirken, herhangi bir isim de zikretmeyeceğim: Türkiye'nin,
belki en son özelleştirilebilecek olan -ki, bu özelleştirme,
mülkiyetin özelleştirilmesi şeklinde değil- limanların
özelleştirilmesi konusunun geçtiğimiz ay içinde
sonuçlandırıldığı, bir kısmının
ihalelerinin sonuçlandırıldığı ifade edildi. Limanlar,
belki, özelleştirilmede en son dikkate alınacak bir alandı; ama,
gördük ki, örneğin, Antalya Limanı, ağır ceza mahkemesi
tarafından iki sene ağır hapse mahkûm edilmiş, hem de
evrakta sahtekârlık ve görevi, emniyeti suiistimal dolayısıyla
iki yıl ağır hapse mahkûm edilmiş bir şahsa maalesef
ihale edildi. Bu yapılan pazarlık televizyonda da olsa, neresinden
bakarsanız, herhalde, bunları alanların ne olduğunun ne
olmadığının açıklığa kavuşması
mümkün değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EMİN KUL (Devamla) – Sayın Başkan, çok kısa...
BAŞKAN – Buyurun efendim.
EMİN KUL (Devamla) – Dolayısıyla, şeffaflıktan
bahsederken, yapılan özelleştirme ihalelerinin de, hangi
şekilde, hangi unsurlarla yapıldığını ve o
illüzyon gösterisinin arkasında neler olup olmadığını
gözlemlemek mecburiyetindeyiz.
Bu düzenlemenin, bu gözlemlememize yeterli cevap verecek bir düzenleme
olmadığını ve Anayasaya aykırı bir içerik ihtiva
ettiğini de ifade ediyor, saygılarımı arz ediyorum.
Teşekkür ederim. (ANAP ve DSP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Kul, teşekkür ediyorum.
Sayın Oğuz, kişisel söz talebiniz var; buyurun. (RP
sıralarından alkışlar)
ALİ OĞUZ (İstanbul) – Muhterem Başkanım,
değerli arkadaşlarım; müzakere konusu kanun tasarısı
üzerinde değerli görüşlerini serdeden arkadaşlarıma
şükranlarımı arz ediyorum.
Ancak, burada, bütün grupların tek bir hedefi olduğu hususunda
hiç kimsenin şüphesi yoktur; en doğruyu, en isabetliyi ve
memleketimiz, milletimiz hakkında ve milletimiz ve memleketimizin
menfaatına olan en uygun şekli bulmak hususunda, herkesin belli bir
görüşü vardır. Ancak, bu görüşlerin izhar ve ifadesinde, burada,
bazı incitici davranış, söz ve ifadeleri,
huzurlarınızda, yadırgadığımı ifade etmek
istiyorum.
Sayın Hacaloğlu "vurgun, soygun, peşkeş"
şeklinde çok ağır ifadeler kullandı. Bunların
kullanılmasının, ne Grubu hakkında ne de şahsı
hakkında bir fayda getireceğini ben sanmıyorum. Bunların
kullanılması -hakaretamiz elfazın kullanılması- sadece
kullanana zarar verir diye ifade etmek istiyorum.
Aslında, Sayın Temizel'in, buraya gelip teknik konuları
ifade etmesi, fevkalade isabetli bir davranıştı; içerisinde,
hiçbir hakaret, sövme, aşağılama ve incitici söz de yoktu. Onun
için, ben, buradan, kendilerini tebrik ediyorum ve özellikle, bunların
nazik bir eda içerisinde söylenmesinin, tatlı bir üslup içerisinde söylenmesinin
faydasına bütün arkadaşlarım inanmış
durumdadırlar. O bakımdan bunu tespit etmek istedim. Yine, üslubu
beyan ayniyle insandır, kem söz sahibine aittir. Bunu ifade etmek istedim.
Değerli arkadaşlarım, Anayasa Mahkemesinin bozması
ve iade etmesi hususundaki tespitleri, burada, mümkün olduğu kadar gerek
Komisyonumuz gerekse Meclisimiz, üzerinde hassasiyetle durarak bunu tanzim
etmek istemiştir. Huzurunuzdaki metinde, tasarıda, Anayasa
Mahkemesinin bozması istikametindeki tespitleri gayet vazıh ve
açık bir şekilde önümüzde görüyoruz.
İhale komisyonlarının oluşumu ile ihale usul ve
işlemleri (C) bendinde açık bir şekilde ifade edilmiş ve
dercedilmiştir. Ayrı ayrı bütün metni size okuma imkânım
yok; çünkü, zaman yetmiyor. Komisyonun teşkili hususundaki bozma yerine
getirilmiş ve burada, açık bir şekilde, komisyonun nasıl
teşkil edeceği hususu da yine hükme bağlanmıştır.
İhale usullerinde, kapalı teklif usulü, pazarlık usulü,
açık artırma usulü, belirli istekliler arasında kapalı
teklif usulü şeklinde yine hükme bağlanmış ve bunların
nasıl tespit edileceği hususu da, tek tek paragraflar halinde,
fıkralar halinde, bentler halinde ifade edilmiştir. Kapalı
teklif usulünün nasıl yapılacağı, pazarlık usulünün
nasıl yapılacağı, açık artırma usulünün
nasıl yapılacağı, belirli istekliler arasında kapalı
teklif usulünün nasıl yapılacağı hükme
bağlanmıştır.
Özellikle, varlık satışı suretiyle yapılacak
özelleştirme uygulamalarına ilişkin ihalelerde, kapalı
teklif, pazarlık ve açık artırma usullerinden birisinin
uygulanacağı hususu da yine hükme bağlanmıştır.
Satış yöntemi dışındaki yöntemlerle yapılan
özelleştirme uygulamalarına ilişkin ihalelerin de pazarlık
ve açık artırma usulü şeklinde yapılacağı hükme
bağlanmış; bu da Anayasa Mahkemesinin bozmasına ve
maksadına uygun bir düzenlemedir ve böylece kanunlaştığı
takdirde, isabetli bir kanun olacağını ifade ediyor, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum efendim. (RP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Oğuz teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki müzakereler
tamamlanmıştır.
Maddeyle ilgili önergeler vardır.
NİHAT MATKAP (Hatay) – Naylondur; çekerler...
Sayın Başkan, karar yetersayısının
aranmasını istiyoruz.
BAŞKAN – Madde bir fıkradan ibarettir; ancak, 12 önerge
vardır; geliş sırasına göre ilk 4 önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 2 nci maddesinin
ikinci fıkrasının (b) bendinde yer alan
"oyçokluğu" ibaresinin "oybirliği" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Gözlükaya Mustafa Kemal Aykurt Ömer Özyılmaz
Denizli Denizli Erzurum
DYP Grubu
Başkanvekili
Ümran
Akkan Sıtkı
Cengil Şaban
Şevli
Edirne Adana Van
Mustafa
Yünlüoğlu
Bolu
GÖZLÜKAYA (Denizli) – Önergeleri geri çekiyoruz efendim.
BAŞKAN – Hepsinde imzanız var mı?
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan, imzamın
bulunduğu önergeleri geri çekiyorum.
BAŞKAN – Peki efendim; önergeleri okuyalım da...
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 2 nci maddesinin
birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan
"oyçokluğu" ifadesinin "oybirliği" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Gözlükaya Mustafa Kemal Aykurt Ömer Özyılmaz
Denizli Denizli Erzurum
DYP Grubu
Başkanvekili
Şaban
Şevli Sıtkı
Cengil Abdullah
Örnek
Van Adana Yozgat
Ümran
Akkan Mustafa
Yünlüoğlu
Edirne Bolu
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının
2 nci maddesinin üçüncü fıkrasının birinci satırında
yer alan "idare tarafından" ibaresinin "idarece"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Gözlükaya Mustafa Kemal Aykurt Ümran Akkan
Denizli Denizli Edirne
DYP Grubu
Başkanvekili
Mustafa
Yünlüoğlu Ömer
Özyılmaz
Bolu Erzurum
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 2 nci maddesinin
üçüncü fıkrasının ikinci satırında yer alan
"kurulun onayına" ifadesinin "kurula" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Gözlükaya Mustafa Kemal
Aykurt Ümran Akkan
Denizli Denizli Edirne
DYP Grubu
Başkanvekili
Mustafa
Yünlüoğlu Ömer
Özyılmaz
Bolu Erzurum
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Geri çekiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Efendim, önergeler geri çekildi; dolayısıyla,
önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum...
(DSP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – Yoklama istiyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Oya sundum Sayın Özkan... Oya sundum efendim...
HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – Oya sundunuz mu!..
OYA ARASLI (İçel) –
Sayın Başkan, usul hakkında söz rica ediyorum...
BAŞKAN – Efendim, müsaade buyurun...
OYA ARASLI (İçel) –
Sayın Başkan, usul hakkında bizim bir önergemiz olacak,
ayrı ayrı oya sunulması konusunda...
BAŞKAN – Sayın Araslı, onu fark ettik, şimdi onu
okuyacağız; yalnız, müsaade buyurun... (RP ve DYP
sıralarından gürültüler)
NİHAT MATKAP (Hatay) – Yani, oylamaya geçmediniz daha...
BAŞKAN – Efendim bir durun... Bir durun Sayın Matkap...
Bir önerge var okutuyorum... (RP ve DYP sıralarından
"ellerimiz havada" sesleri, gürültüler)
Bir önerge var efendim, bir müsaade buyurun... Bir önerge var; biz hata
etmişiz, arkadaşlarımız vermemişler zamanında, ne
yapalım...
Efendim, oylama işlemimiz devam ediyor; ancak, mesele şu:
Sayın Araslı ve birlikte imza atan arkadaşlarımız
derler ki...
A. TURAN BİLGE (Konya) – Vakit geçirme!..
BAŞKAN – Efendim, önergenin ne olduğunu ifade etmeyeyim mi;
neyi oylayacağız biz?!.
Önerge sahipleri derler ki; (B) ve onunla ilgili alt bentler ayrı
ayrı oylanmalıdır; (C) ve ona bağlı alt bentler
ayrı ayrı oylanmalıdır.
İçtüzüğün 83 üncü maddesi gayet açık; Genel Kurul kabul
ederse, orada fıkralar ve meseleler ayrı ayrı oylanabilir. Tüzük
yapıcı 83 üncü maddede bir fıkradan, bir de meselelerden söz
etmiştir; dolaylısıyla bentlerden söz etmemiştir.
Başkanlığın bu konudaki anlayışı
şudur: (B) ve ona bağlı bentlerin tamamı bir meseledir. (C)
ve ona bağlı alt bentlerin tamamı bir meseledir. Dolayısıyla ortada iki mesele var
ve dolayısıyla, (B) ye bağlı meselelerle (C)'ye
bağlı meselelerin ayrı ayrı oylanmasından yanadır
Başkanlık. Ancak, tabiî, bunun için Genel Kurulun onayını
almamız gerekir. Bu sebeple, (B)'nin altındaki meselelerin ayrı,
(C)'nin altındaki meselelerin ayrı ayrı oylanıp
oylanmamasını Genel Kuruldan soracağım.
OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, bir husus hakkında
müsaade eder misiniz?..
BAŞKAN – Buyurun Sayın Araslı.
OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, elimizdeki 2 nci madde
bir çerçeve maddedir. Onun için, biz burada "bent" diye ifade etsek
de etmesek de her harf taşıyan kısmı, çerçeve maddenin
fıkralarıdır bu maddede. Başka türlü bir madde
olsaydı, çerçeve madde olmasaydı, haklıydınız
söylediğinizde; ama, çerçeve maddedir ve onun için maddeyle ilgili her
husus, çerçeve maddenin fıkraları niteliğini taşımaktadır.
İkinci olarak, 83 üncü madde gayet açıktır ve oylama
gerektirecek hüküm yoktur. "Başkanlık Divanı gereğini
yapar" denilmektedir. Onun için, oylamaya girilmeden de
Başkanlık Divanının gereğini yapması
gerektiği kanısındayım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Araslı, teşekkür ederim.
Efendim, Tüzüğümüzdeki tanımlar açıktır; bent neyi
ifade ediyor, fıkra neyi ifade ediyor, madde neyi ifade ediyor, bunlar
belli; bu bir.
İkinci hususa gelince, ikinci hususta sayısız
uygulamalarımız var. "Gereğini yerine getirmek" demek,
"önerge hakkında Genel Kurulun görüşünü almak" demektir;
uygulamalarımız hep böyle olmuştur.
Buyurun Sayın Özkan.
HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – Efendim, yoklama talebinde
kararınız nedir?
BAŞKAN – Efendim, yoklama talebiniz... Oylamaya geçtik biz,
oylamanın şeklini konuşuyoruz.
NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan... Sayın
Başkan...
HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – Sayın
Başkanım, oylamaya geçtiyseniz, niçin bu önergeyi okuttunuz?!.
BAŞKAN – Efendim, o maddenin oylamasıyla ilgili bu konu,
maddenin oylama biçimiyle ilgili.
HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – Efendim, demek ki, daha
evvel oylamanın biçimiyle ilgili eksik bir işlem
yapmışsınız...
BAŞKAN – Sayın Özkan; buyurun...
OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan...
HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – Sayın Başkan,
siz, oylama yapıyor olsaydınız, bu önergeyi okutmadan
yapmalıydınız; eğer okuttuysanız, şimdi oylama
yapacaksınız; yani, geri dönüşünüz mümkün
değil!..(Gürültüler)
Ben, her zaman sizin kararınıza saygı duymuş bir
insanım. Eğer, doğru diyorsanız, oylama yapmayın;
yalnız, lütfen bizim yoklama istemimizi yerine getirin. (Gürültüler)
Ayrıca, Sayın Başkanım, benden evvel, daha evvel,
karar yetersayısı istemi var size; ama, ben, yoklama istiyorum.
Yoklama isteğimi eğer zamansız görüyorsanız, bunu
okumayacaktınız ve uygulamaya koymayacaktınız.
BAŞKAN – Sayın Özkan, bu, maddenin oylamasıyla ilgili bir
taleptir. Oylamaya geçtiğimiz zaman dikkate almak zorunda idik.
Arkasından, oylamalar gelecek efendim. (Gürültüler) Tabiî, bunu, Genel
Kurula soracağım efendim.
HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – Efendim, bunu dikkate
alacak mısınız?
BAŞKAN – Tabiî, bunu Genel Kurula soracağım efendim.
HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – Şimdi yoklama
istiyoruz Sayın Başkan!..
BAŞKAN – Efendim, müsaade buyurun... Genel Kurula
soracağım.
NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan...
HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – Sorduğunuz zaman
yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, (B) altındaki bentlerin
ayrı bir mesele olduğunu, (C) altındaki bentlerin...
(B) nin altındaki bentlerin tamamının (B) olarak
oylanması talep ediliyor; Genel Kurulun oylarına sunuyorum: Kabul
edenler...
HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – Yoklama talebimizi
biliyorsunuz...
BAŞKAN – Kabul etmeyenler...
Karar yetersayısını dikkate alacağım efendim.
HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – Yoklama istiyoruz
Sayın Başkan, yoklama...
BAŞKAN – Efendim, maddede dikkate alacağım.
OYA ARASLI (İçel) – Bu oylamadan evvel yoklama istendi.
BAŞKAN – Maddede dikkate alacağım efendim.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Oylamadan evvel yoklama istendi
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Efendim, maddede dikkate alacağım.
Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı yoktur; 16.35'te
toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum; oylamayı
yenileyeceğim.
Kapanma Saati: 16.25
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.47
BAŞKAN : Başkanvekili Yasin
HATİBOĞLU
KÂTİP ÜYELER: Ali GÜNAYDIN (Konya),
Fatih ATAY (Aydın)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77 nci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
V. – KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
2. – Özelleştirme
Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına DairKanun
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/588) (S.
Sayısı : 273)
BAŞKAN – Müzakerelere devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükümet hazır.
Sayın milletvekilleri, 2 nci maddedeki (B) ve (C) bentlerinin
ayrı ayrı oylanması hususunu görüşünüze arz ettiğim
zaman, karar yetersayısı
aranması istenmiş idi. Şimdi, tekrar oylarınıza
sunuyorum ve karar yetersayısının olup olmadığını
dikkate alacağım; yani, 2 nci maddedeki (B) ile (C) ve onların alt bentlerinin ayrı
ayrı oylanması teklif ediliyor. Bu hususu oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir;
karar yetersayısı vardır.
Şimdi, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Maddeyi, müzakere
edildiği şekliyle kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde,
müzakere edildiği şekliyle kabul edilmiştir.
Şimdi, yeni madde ilavesine dair bir önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı tasarıya
aşağıdaki metnin yeni bir madde olarak ilave edilmesini ve takip
eden madde numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Salih
Kapusuz Ali
Rıza Gönül Hikmet
Uluğbay
RP Grubu
Başkanvekili DYP Grubu
Başkanvekili DSP Grubu
Başkanvekili
Ertuğrul
Eryılmaz Halit
Dumankaya İsmail
Köse
Sakarya İstanbul Erzurum
Cumhur Ersümer Erkan Kemaloğlu Ahmet Uyanık
Çanakkale Muş Çankırı
Necmi
Hoşver
Bolu
Madde 3.- 24.11.1994 tarih ve 4046 sayılı Kanunun 22 nci
maddesinin sonuna aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Ancak bu madde gereğince nakledilen personelden (bu kanuna
göre anonim şirket halinde birleştirilen kuruluşlardaki personel
dahil) 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ekli I sayılı
cetvelde belirtilen personelin eski kadrolarına ait aylık, ekgösterge
ve her türlü zam ve tazminat (ek tazminatlar hariç) hakları,
şahıslarına bağlı olarak atandıkları
görevlerde kaldıkları sürece saklı tutulur. 399 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname gereğince I sayılı cetvele tabi iken bu
madde çerçevesinde daha önce nakil işlemi gerçekleştirenler de bu
fıkra hükmünden yararlanırlar."
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, biraz önce
arkadaşımızın arz ettiği teklif, yeni bir madde
niteliğindedir.
Sayın Komisyon bu konuda ne buyuruyor efendim? Eğer, Komisyon
katılırsa yeni bir madde gibi işlem yapacağız.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) –
Sayın Başkan, Komisyonumuzun çoğunluğu
olmadığı için katılamıyoruz.
NECMİ HOŞVER (Bolu) – Komisyon üyelerinin hepsi burada
Sayın Başkan; çoğunluğumuz var; eğer isterseniz
kürsünün önüne gelelim.
BAŞKAN – Eğer, Komisyon katılamıyorsa, tabiî,
işleme koyma imkânım yok.
NECMİ HOŞVER (Bolu) – Buradayız efendim...
BAŞKAN – Efendim, onu ben bilemem, Sayın Komisyon bilir.
NECMİ HOŞVER (Bolu) – Burdayız efendim... Komisyon
üyeleri ayağa kalkıp işaret buyursun efendim.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi
arkadaşlar ellerini kaldırsınlar.
BAŞKAN – Komisyon üyelerini bir görelim efendim.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) –
Salonda 14 kişi varsa, el kaldırsın Sayın Başkan. (RP
ve DYP sıralarından "var, var" sesleri, gürültüler)
NECMİ HOŞVER (Bolu) – Var efendim; hepimiz buradayız.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Çoğunluk var efendim.
BAŞKAN – Efendim, bir tespit edelim, Komisyon üyeleri hazırsa
mesele yok. Zaten, Komisyon Başkanı "çoğunluğumuz
olmadığı için katılamıyoruz" ifadesinde bulundu.
Yeterli çoğunluğumuz var mı Sayın Başkan?
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan; var.
BAŞKAN – Efendim, beyanını alayım.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) –
Var efendim, şu anda 14'ü geçtik Sayın Başkan. Komisyon olarak
katılıyoruz.
BAŞKAN – Peki.
Komisyonun yeterli çoğunluğu var; katılıyor.
Hükümet?..
TURİZM BAKANI M. BAHATTİN YÜCEL (İstanbul) –
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet katılıyor.
Yeni bir madde niteliğinde olduğu için, müzakere
açıyorum.
Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebinde bulunan Sayın Kul'a söz veriyorum;
buyurun efendim.
EMİN KUL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, verilen önergeye ben de şahsen
katılıyorum; bir yeni madde ilavesi olarak uygun bir düzenlemedir;
ancak, arkadaşlarımın şu hususa dikkatini çekiyorum, Genel
Kurulun da dikkatini çekmek mecburiyetini hissediyorum: 4046 sayılı
Yasanın 24 üncü maddesine göre, özelleştirme kapsamında olan
kuruluşlarda Emekli Sandığına tabi olarak
çalışanlardan, çalışma sürelerini doldurup da
kendiliklerinden emekli olmak isteyen olursa, emeklilik ikramiyeleri yüzde 30
zamlı olarak ödeniyor.
4046 sayılı Yasa çıkarken yapılan düzenlemede,
değerli bürokrat arkadaşlarımızın, memur
arkadaşlarımızın haklı bir talebi olarak kanunda yer
alan bu hususa ilaveten, şimdi de bu önergeyle, yine haklı bir
talepleri yerine getiriliyor. Özelleştirme kapsamında olan, özellikle
Emekli Sandığı iştirakçisi memurların
çalıştığı kuruluşlar, daha ziyade kamu iktisadî
teşekkülleri, KİT'ler. Kamu iktisadî teşekküllerinde memur statüsünde
olan arkadaşlarımızın sayısı da, işçilere
kıyasen, fevkalade dardır; ama, binlerce işçi, bu
teşekküllerde çalışıyor ve yirmibeş
yılını doldurdular diye, zorunlu olarak, bu işverenler
tarafından, KİT'lerin işverenleri tarafından, kendileri
istemedikleri halde emekliye sevk ediliyor. Emekliliklerini kendileri
istedikleri ahvalde de, aynı müessesede çalışan memurlardan
farklı olarak, yani yüzde 30 zamlı bir kıdem tazminatı alma
imkânına kavuşmuyorlar. Arkadaşlarımız, acaba, bu
konudaki bir düzenlemeyi niçin ihmal ediyorlar; bunu anlamak mümkün
değildir.
Kamu iktisadî teşekkülerinde çalışan işçiler, o
teşekküllerin bugüne kadar artan mal varlıklarının, artan
değerlerinin temelinde alınterleri yatan insanlardır. Onlar, bu
teşekkülleri, çalışarak ayakta tutmuşlardır ve onlar,
bu teşekküllerin mal varlığının artmasına, her
türlü fizikî bünyesinin, her türlü sermaye bünyesinin artmasına
emekleriyle katkıda bulunmuş insanlardır. Bu çilekeş
insanlar ile aynı kurumda çalışan memurlar arasında bir
fark yaratılıyor. Bu hususun giderilmesini de Genel Kurulun
dikkatlerine arz etmek istiyorum. Emeklilik ikramiyesi ile kıdem
tazminatı arasında, miktar bakımından bir fark yoktur;
çünkü, İş Kanunu, bu konudaki tavan sınırlaması
yapmıştır ve işçiler de, emekli ikramiyesi alanlardan fazla
kıdem tazminatı alma hakkına sahip değillerdir.
Hal böyleyken, bu eşitsizliğin yaratılması, büyük
bir haksızlık olacaktır. Ben, her ne kadar önergeye
katılıyorsam da, bu hususun da dikkate alınmasını arz
eder, saygılarımı sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Kul, teşekkür ediyorum.
Yeni maddeyle ilgili başka söz talebi?.. Yok.
Önergeyi tekrar okutup, oylarınıza sunacağım:
Refah Partisi, Doğru Yol Partisi, Demokratik Sol Parti Grup
Başkanvekillerinin Ortak Önergesi:
Madde 3.- 24.11.1994 tarih ve 4046 sayılı Kanunun 22 nci
maddesinin sonuna aşağıdaki fıkra eklenmiştir:
"Ancak, bu madde gereğince nakledilen personelden (bu Kanuna
göre anonim şirket halinde birleştirilen kuruluşlardaki personel
dahil) 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ekli (1)
sayılı cetvelde belirtilen personelin, eski kadrolarına ait
aylık, ekgösterge ve her türlü zam ve tazminat (ektazminat hariç)
hakları, şahıslarına bağlı olarak,
atandıkları görevlerde kaldıkları sürece saklı
tutulur. 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararneme gereğince (1)
sayılı cetvele tabiyken, bu madde çerçevesinde daha önce nakil
işlemi gerçekleştirilenler bu fıkra hükümlerinden
yararlanır."
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiş, yeni bir madde
oluşmuştur; buna göre teselsül değişecektir. Bu, 3 üncü
madde oldu.
Şimdi müzakere edeceğimiz, 4 üncü madde
sıralamasını alacaktır; dolayısıyla, yeni
düzenlemeye göre 4 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4. – 3.5.1985 tarih ve 3194 sayılı Kanunun 9 uncu
maddesinin 24.11.1994 tarih ve 4046 sayılı Kanunla değişik
2 nci fıkrasında yer alan parantez içi hüküm metinden
çıkarılmış ve “mevzi imar planlarının” ibaresi,
“her türlü imar planlarının” şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına,
Sayın Hacaloğlu; buyurun.
CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli üyeler; görüşülmekte olan 273 sıra
sayılı yasa tasarısının yeni sıralamaya göre 4
üncü maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini dile getirmek
üzere, söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli üyeler, bu maddeyle, İmar Yasasının, yani
3194 sayılı Yasanın 9 uncu maddesinde, bundan evvel, 24.11.1994
tarihinde, 4046 sayılı Yasanın 41 inci maddesiyle
yapılmış olan değişikliğe bir ek
değişiklik getirilmektedir. Kısaca, özelleştirmeyle ilgili
bir yasa tasarısında, kent planlamasının, ülke
topraklarının kentsel yaşam çerçevesinde yapılanması
ve imara açılmasına ilişkin temel yasa olan İmar
Yasasında bir değişikliğe gidilmektedir.
Esasında, bu değişiklik, biraz evvel belirttiğim
gibi, iki yıl evvel, 4046 sayılı Yasayla yapıldı;
yani, İmar Yasası, bundan iki yıl evvel, 4046 sayılı
Yasayla delindi. Şimdi, iki yıl evvel yapılan bu
yanlışlığa, bu değişiklikle yeni bir boyut
getirilmektedir.
Şimdiye kadar, bu yasa tasarısı üzerinde yapmış
olduğumuz görüşmelerde, özelleştirmenin geneli üzerinde,
özelleştirmenin, onbeş yıldır ülkemizde sürdürülmekte olan
rant ekonomisi anlayışı içinde nasıl amacından
saptırıldığını; nasıl kamu
yararının gözetilmediğini; ülkede ekonomik ve teknolojik
yapılanmanın, sanayide yeniden yapılanmanın amacı
olması gerekirken, nasıl, kamudan özel kesime kaynak transferinin bir
aracı haline getirildiğini ifade ettik. Bu ifadeyi dile getirirken
kullanmış olduğumuz bazı cümleler, çok sayın bir Refah
Partili sözcü tarafından, uygun olmayan ifade tarzı olarak
değerlendirildi. Ben, tekrar, aynı şekilde, aynı ifadelerle
belirtmek istiyorum; hiçbir şekilde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
hiçbir üyesini, şahsen veya partisiyle hedef almadan; kişiliğini
hiçbir şekilde doğal olarak hedef almadan söylediğim şeyi
tekrarlıyorum: Refah-Doğru Yol Hükümeti kafasını kuma
sokmaktadır. Bu uygulamasıyla, özelleştirmeye yönelik
politikalarıyla, gerçekten kopuk, ülkenin koşullarını
doğru değerlendirmeden, bizim söylemimizde mevcut olan bir deyimi
kullanarak; yani, olaylara tersinden bakarak özelleştirmeye
yaklaşmaktadır. Onu ifade ettim ve öyle bir yaklaşım
içerisinde de, "gerçekten, hesapsız kitapsız, kamu
kaynaklarının talanına yol açan bir özelleştirme süreci
uygulamaktasınız" dedim. Bunda ısrar ediyorum. Bunda,
hiçbir şekilde, hiçbir sayın milletvekiline veya partiye yönelik bir
hakaret söz konusu olamaz.
Şimdi, bu maddeyle, bu maddenin gerisindeki, imar planında,
iki yıl evvel yapılmış olan değişiklikle,
esasında, kentlere, kentleşme anlayışımıza, yerel
demokrasi anlayışımıza hakaret ediyoruz, onun
kurallarını deliyoruz. Yerel demokrasinin özünü oluşturan imar
planlarının, kentlinin yaşam noktasından hareket edilerek,
kentlinin mahalle düzeyinde uç yerleşim birimlerinde, kendi yaşam
çevresine ilişkin kararlara katılımının önünü açan bir
anlayışla kent planlarının yapılması ilkesini
aşıyoruz, bozuyoruz.
Gidiniz, Batı'nın, en görkemli demokrasiyi
gerçekleştirmiş; ama, kapitalizmi, pazar ekonomisini en geniş
boyutlarıyla uygulamaya geçirmiş ülkelerine bakınız;
gidiniz, Kanada'nın Toronto Kentine bakınız. Toronto'da, mevzi
imar planlarında, kent imar planlarının genelinde veya kentin
herhangi bir bölgesinde, rant sağlayabilecek, imar planlarında
değişiklik getirebilecek her türlü uygulama, kesinlikle, o mahallede
yerleşik kentlinin oluşturduğu sivil toplum örgütünün, mahalle
komitesinin vereceği olumlu destekle yaşama, uygulamaya
geçirilebilir.
Diyeceksiniz ki, onlar demokraside bir başka noktada. Peki, bizim
amacımız demokrasimizi derinleştirmek değil mi? Bizim
amacımız -tüm partilerin, zaman zaman, âdeta ortak dil
kullandıkları- yerinden yönetimi, yerel demokrasiyi yaşama
geçirmek değil mi?
Değerli arkadaşlarım, kent planları, kentlinin,
kentin ihtiyaçlarına göre, katılımcı süreçlerde, orada,
belediyelerin öncülüğünde gerçekleştirilmesi gereken; halkın
katılımıyla, belediyeler düzeyinde çözümlenmesi gereken;
anakentler düzeyinde değil, ilçe belediyeleri düzeyinde en geniş
katılımla gerçekleştirilmesi gereken bir süreçtir.
Eğer, siz, İstanbul'un Zincirlikuyu Likör
Fabrikasının çok zengin, çok görkemli arazisini; o tarihsel, o
yüzelli yıllık, Beykoz Kundura Fabrikasının, ancak, bir
sanayi müzesi olarak kullanılabilecek arazisini; Bomonti'de bira
fabrikasının, o yoğun yerleşim bölgesindeki, fiyat
biçilemeyecek olan arazisini; Bakırköy'de Sümerbanka ait, hazır giyim
tesisinin, çevresi görkemli yapıtlarla çevrili, kıyıdaki o
arazisinin imar düzenlemesini, imar planlamasını, kalkıp,
özelleştirmenin gereği olarak, özelleştirme ihalesinde ortaya
çıkabilecek talep ve koşullar çerçevesinde, Özelleştirme
İdaresinin uygulaması ve yaptırımı içinde,
Özelleştirme Yüksek Kurulunun yetkisine devrederseniz, yerel demokrasiyi
kökünden, temelinden tahrip edersiniz.
Diyeceksiniz ki, bu yasa zaten geçmiş; burada, bu ufak
şeylerle ne uğraşıyorsunuz?.. Değerli
arkadaşlarım, demokrasi, ilkedir; ilkeden bir kere saptınız
mı, bir daha, iki yakanız bir araya gelmez. Esasında, çok
alıştık, Türkiye'de "Anayasayı bir kere
delmişseniz ne yazar, ne gezer; önemli midir..." Bu
anlayışları aşmamız lazım.
Ülkemizde, hukuk devletinde, çöküntünün hangi boyutlara tırmanmakta
olduğunu görüyoruz. Geliniz, elbirliği içinde, en azından, bütün
siyasî partilerin sık sık dile getirdikleri, yerinden yönetimi, yerel
demokrasiyi ayağa kaldırabilmek için, ilçe belediyelerine, imar
yetkisini -halkın katılımıyla, en geniş boyutuyla-
verelim ve özelleştirmenin uzantısında oluşabilecek
talepler doğrultusunda, o yetkileri, bir kısmî yetki
kullanımı olarak bir başka kesime havale etmeyelim.
İşte bunu yaparsak, bence, yerel demokrasimize bir katkı
sağlamış oluruz.
Bu düşüncelerle, bu maddeye, Cumhuriyet Halk Partisi olarak olumsuz
oy kullanacağımızı belirtiyor, hepinize
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu, teşekkür ediyorum.
Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Temizel; buyurun. (DSP
sıralarından alkışlar)
DSP GRUBU ADINA ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 273 sıra sayılı yasa
tasarısının yeni 4 üncü maddesi üzerinde, Demokratik Sol Parti
Grubu adına söz almış bulunuyorum; sözlerime başlarken
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, özelleştirme işlemlerinde en
önemli konu, kuşkusuz, özelleştirilecek olan kurumun gerçek
değerini bulması, bu değer üzerinden
satılmasıdır. Bu gerekliliği, zannediyorum, bu çatı
altında bulunan herkes kabul ediyor. Bu nedenle de, bir yasal düzenleme
yaparken, özel mülkiyeti nasıl korumamız gerekiyorsa, aynı
şekilde, kamu mülkiyetini de korumak zorundayız. Kısacası,
değişik değerlendirmeler ile sübjektif faktörlerin etkisi
altında, kamu malının peşkeş çekildiği duygusunu
uyandırmamak zorundayız.
Anayasamızın 35 inci maddesinin öngördüğü mülkiyet
hakkıyla ilgili koruma, hem özel mülkiyet için hem de kamu mülkiyeti için
eşit biçimde değerlendirilip düzenlenmesi gereken bir konudur; biz de
buna uymak zorundayız. Bunu sağlama görevi, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bir yasama görevidir ve sorumluluğudur. Dolayısıyla,
hepimiz, bu düzenlemelerin, Anayasamıza uygun olarak yapılmasının
hem sorumluluğunu hem de vebalini taşıyoruz. Bunun için de,
ihaleye hazırlık işlemleri denilen işlemleri çok iyi
düzenlemek ve uygulamada da bu düzenlemelere uyulmasını
sağlayacak önlemleri almak zorundasınız.
Devletin her türlü alım ve satımını düzenleyen 2886
sayılı Yasada, ihaleye hazırlık işlemleri olarak,
değer tespitiyle ilgili düzenlemeler yer almaktadır. Değer
tespitinin, İhale Yasasına göre çok önemli bir anlamı
bulunmaktadır. Bu Yasaya göre, ihale, tespit edilen değerin
altında ise, bu takdirde, bu ihale yapılmamaktadır. Ancak,
değerli arkadaşlar, şu anda yaptığınız
düzenlemede, ihale, tespit edilen değerin altında da olsa bunun
yapılmasını engelleyecek hiçbir hüküm bulunmamaktadır;
yani, burada, değer tespitinin hiçbir anlamının
olmadığını, yasanın tamamına
baktığınız zaman görürsünüz. Gerçi diyecekler ki,
uygulamada, hiçbir zaman biz, tespit edilen değerin altında ihale
yapmadık... Yapmamanız, yapılmayacağı anlamına
gelmez. Yasaların bu tür boşluklara tahammülü yoktur. Boşluk
varsa mutlaka başkaları tarafından doldurulur, bunun
sorumluluğunu da hiç kimse almamalıdır ve alamaz da.
Hepiniz çok iyi biliyorsunuz ki, bugün, kamu iktisadî
teşebbüslerinin birçoğu arsa bedeliyle satılmaktadır. Hatta
satış yapıldıktan sonra veya özelleştirme
yapıldıktan sonra, sadece stoklarını paraya çevirmek
suretiyle, özelleştirme bedelinin oldukça önemli bir kısmı
ödenmektedir. Bunu hiç kimse inkâr etmez. Defalarca da, hem bu kürsüden hem de
değişik platformlarda bu konu dile getirilmiştir. Eğer,
yapılan düzenlemede, ihalenin, tespit edilen değerinin altında
kesin olarak satılamayacağını -2886 sayılı
Yasanın 28 nci maddesinde bu vardır kamu mallarıyla ilgili
olarak- özelleştirmeyle ilgili konuya da koymazsanız, işte bunu
önleme olanağınız olmaz ve özelleştirme sırasında
da "peşkeş çekme" gibi, insanın ağzına hiç
yakışmayan deyimleri kullanmaktan insanları
alıkoyamazsınız.
Değerli arkadaşlar, değer tespit komisyonları ve
ihale komisyonlarının oluşumu konusunda yasaya
baktığımızda, maalesef, pek
fazla iyimser olamıyoruz. Kamuda, şimdiye kadar, genellikle,
ihale komisyonları, kamu malının belirli bir
kısmını satmak veya çok cüzi birtakım alımlar yapmak
veya bazı alımları yapmak için kurulan komisyonlardır.
İki, üç kalem veya kırtasiye almak için oluşturulan ihale
komisyonları veya değer tespit komisyonlarıyla,
Özelleştirme İdaresinde kurulacak olan ihale komisyonlarını
ve değer tespit komisyonlarını aynı durumda görmek,
aynı hukukî statüye bağlamak yanlış olur. Birazdan maddeyle
ilgili değerlendirmeye geldiğimde bunun neden yanlış
olduğunu çok net olarak ortaya koyacağım. Ancak,
Özelleştirme İdaresi, sadece
ve sadece kamu iktisadî teşebbüslerini, kamu varlıklarını
satmak üzere kurulmuş bir kuruluştur. İhale komisyonlarında
da, değer tespit komisyonlarında da, bu kuruluşun
başında, siyasî baskılara ve dışarıdan gelecek
baskılara bir dereceye kadar dayanabilecek, direnebilecek yetkililerin yer
alması gerekir; ama, kabul ettiğiniz yasanın maddelerine bir
bakın, ne değer tespit komisyonlarında ne de ihale komisyonlarında,
Özelleştirme İdaresinin üst yönetimini göremiyorsunuz. Niye
göremiyorsunuz; çünkü, onlar, atama durumunda, onaylama durumunda kalmak,
istedikleri şekilde aşağıdakileri düzenleme hakkına
veya değiştirme hakkına sahip olmak için.
Bu, uygulanır mı uygulanmaz mı, ayrı bir konu. Yani,
mutlaka, kalkıp da böyle bir boşluk var, bu boşluktan
yararlanılacaktır diye iddiada bulunmak birazcık
abartılı olur; kabul ediyorum; ama, uygulanmasını
engelleyebilir misiniz? Daha önceden, geçmişte, ihale usullerinin
şekli de, belirli bir aşamada değiştirilmek suretiyle,
ihale koşulları da değiştirilmek suretiyle bu tür ihale
komisyonları bekletilmedi mi belirli yerlerde? Şimdi bu düzenlemeyi
yaparken, demek ki, o boşluklara olanak tanımamak, onlara olanak
vermemek için de doğru bir düzenleme yapma gereğimiz vardır.
Değerli arkadaşlar, 4 üncü madde de, zannediyorum, bu
kurumların gerçek değerlerini bulması endişesinden
kaynaklanan bir düzenleme olmuş. Yani, varlıkları, gerçek
değerini bulacak şekilde değerlendirecek bazı hukukî
düzenlemelere tabi tutmadan satışa çıkarırsak, bu takdirde,
değerinin altında satabiliriz. O nedenle de, eğer, satılan
kamu iktisadî teşebbüslerinin taşınmaz mallarında, imar
değişiklikleri suretiyle bir değer kazandırma işlemi
yapabiliyorsak, bunu da yapalım; bunu yapacak olanağı da, bu
kuruşlara sağlayalım denilmiş.
Değerli arkadaşlar, hukukumuzda, özel plan yetkisi
tanınan kuruluşlar şu aşamada tam dört tane: Bir tanesi
Özel Çevre Kurulu; bir diğeri GAP; üçüncüsü Turizm
Bakanlığı; dördüncüsü de Özelleştirme idaresi
Başkanlığı. Normal imar yetkisinin dışında
özel plan yetkisi neden bazı kuruluşlara tanınır? Bunu,
aslında, Türkiye Büyük Millet Meclisi mensuplarının çok dikkatli
bir şekilde düşünmesi gerekir. Niye tanınır?.. Doğal
olarak, tamamen o çevrede yaşayan insanların seçtiği yerel yönetimlere
bırakılmış olunan bir yetkinin, bu şekilde, özel
olarak bazı kurumlara tanınmış olmasının
manası nedir? Bunların ellerindeki gayrimenkullere değer
kazandırmak için, değerlerini dört katına, beş katına
çıkarmak için, bu yetkiyi istedikleri gibi kullanması için midir;
bize göre, değildir değerli arkadaşlar.
Özel plan yetkisinin belirli kurumlara tanınmasının temel
nedeni, kamu malları üzerindeki kamu hakkını koruma
gereğidir. Eğer, Özel Çevre Kuruluna özel plan yetkisi veriliyorsa,
özel çevre kapsamına alınmış olan alanlarda
istenildiği kadar binalar yükselsin, istenildiği kadar imar
yapılsın, istenildiği şekilde oranın imarı
değiştirilsin diye bir keyfî yetki tanınmıyor; aksine, özel
çevre kapsamına alınmış olan yerlerde, o beldenin de
dışında, bir kamu otoritesi kullanmak suretiyle, özel çevre
amacına uygun olarak düzenleme yapılsın diye veriliyor.
GAP'ta neden özel plan yetkisi veriliyor; milyarlarca liralık,
trilyonlarca liralık yatırım yapılarak tarım arazisi
haline getirilen ve sulanan yerlere istenildiği gibi inşaatlar
dikilmesin, istenildiği gibi tarım arazileri bozulmasın diye
veriliyor; yoksa, istenildiği gibi planlansın, GAP
değerlendirilsin diye verilmiyor. Turizm Bakanlığı için de
durum aynıdır.
Peki, Özelleştirme İdaresine bu yetki niye veriliyor;
Özelleştirme İdaresine bu yetkinin verilmesi de, değerli
arkadaşlar, ne olursa olsun, özelleştirilen kamu malları
üzerindeki kamu hakkının belirli bir noktaya kadar korunmasından
kaynaklanıyor.
Arkadaşlarımız sürekli olarak Beykoz örneğini
verdiler. Beykoz Kunduranın yerine gidip baktığınızda,
şu anda, o çevre için, o belde için, Beykoz için ne kadar önemli
olduğunu görürsünüz. Ne olursa olsun, oradaki alan, sadece ve sadece, bir
sanayi işletmesinin değeriyle kıyaslanacak bir olay
değildir. Artık, orada, Beykoz'da yaşayan insanların
hakkı vardır; oksijen hakkı vardır, yeşil alan
hakkı vardır, kısacası, yaşam hakkı vardır.
Dolayısıyla, Özelleştirme İdaresi orayı satarken,
"Ben bunu sana satıyorum; ama, burada böyle bir imar düzenlemesi
yapıyor, şu alanların hepsini yeşil alan olarak koruyorum;
ancak, sen de buraları yeşil alan olarak koruyup bunu
kullandığın sürece, ben, bunu sana satarım; aksi takdirde,
bu hakkımı geri alabilirim" demek için özel plan yetkisi
konulmuştur. Yoksa, oranın, yüksek apartmanlar haline getirilmesi
için, istenildiği gibi parsellenmesine olanak tanımak...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Temizel, buyurun.
ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – _zaten yapılaşmalarla
yaşanmaz bir hale gelmiş o kentin içerisinde yoğunluğu,
dolayısıyla da parasal değeri de birazcık daha fazla
artırmak için, bir düzenleme, böyle bir hak tanınmış
olamaz. Böyle bir hak tanınmış olmadığı için de,
eski düzenleme -güya kendisine göre, sınırlı olarak imar
planı yapma yetkisi alınmış- her ne kadar, çok gereksiz
olarak, parantez içi hükümler konularak, ASKİ, İSKİ falan gibi,
çok sınırlı bazı kurumlardan görüş
alınacağı belirtilmiş ise de, aslında ilgili
kuruluşlardan görüş alınmak suretiyle, su toplama havzası
mıdır, yeşil alan mıdır, birinci sınıf
tarım alanı mıdır, imara açılmalı
mıdır, yapılan imar durumu ne dereceye kadar uygundur
şeklinde, ilgili kuruluşların hepsinin de görüşünün
alınmasını amaçlamış idi. Şimdi, mevzi imar
durumu kaldırılıp, her türlü planı yapar hükmü
konulmuş.
Değerli arkadaşlar "her türlü plan" ne demek? Yani,
İmar Yasasının 9 uncu maddesine
baktığınızda, 8 inci maddesine
baktığınızda görürsünüz ki, nazım imar planı da
her türlü planın içine giriyor. Yani, şimdi, Özelleştirme
İdaresi, oturup da nazım imar planları mı yapacak? Bunu
yapma hakkını nasıl düzenlersiniz?.. Sonuç olarak, yasa
yapıyoruz; oturup da, herkesi kendimize güldürmek için düzenleme
yapmıyoruz burada!..
Eğer, yasa yapıyorsak, hukukun temel ilkelerine,
Anayasanın bu konuda getirdiği düzenlemelere ve haklara saygı
göstermek zorundayız. Zaten o madde, herhangi bir şekilde Anayasa
Mahkemesine gittiği zaman bile, kesin olarak geri dönmeyecek olan bir
maddeydi; sırf böyle bir düzenlemeyle, hiçbir anlamı olmayan bir
düzenleme yapmak suretiyle, yeniden yargılanacak duruma getirmiş
oluyorsunuz. Böyle bir yetki, sadece ve sadece, kamu malı üzerindeki kamu
yararının kullanılması için verilebilir; onun
dışında, kesinlikle, bu tür kuruluşlara imar yetkisinin
verilmesini olanaklı görmüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Temizel, bu, ikinci uzatma süresidir; lütfen,
son cümlenizi ifade buyururmusunuz.
ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Bitiriyorum Sayın
Başkanım. Bazen cümlelerimizi toplamakta zorluk çekiyoruz.
Değerli arkadaşlar, o nedenle, bu düzenlemenin bu yasanın
içerisinde, bu şekliyle gerçekten yeri yok. Bu madde geri çekildiği
takdirde de, yasada hiçbir eksiklik falan da olmuyor.
Böyle bir düzenleme yapılacağı umuduyla, hepinize
saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Temizel, teşekkür ediyorum.
Grupları adına başka söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebinde bulunan Sayın Kul; buyurun.
EMİN KUL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özelleştirme
işlemleriyle ilgili olarak bir mahzuru gidermek üzere yapılan bu
düzenlemenin, beklenilen sonucu vermeyeceği kanaatindeyim.
Esasen, harhangi bir şekilde, bu yasa tasarısı üzerinde
bir değişiklik yapmanın veyahut da öneride bulunmanın da
imkânı olmadığı kanaatindeyim. Nitekim, biraz önce geçen
önerge dahi, belli bir ön anlaşmanın sonucu, Meclise tasdik
ettirilerek geçmiş bir önergedir; hayırlı olsun!..
Bakıyorum, herhangi bir önergeyle, bu maddede düzenlenen hususu
gerçek rayına oturtmak için bir teşebbüste bulunsak, bunun müzakere
imkânının olmadığını görüyorum. Örneğin 1
inci madde üzerinde verilen 4 önerge de elimde.
Önergeleri okuyorum, 1 inci maddenin nesi değiştirilmek
isteniyor: Verilen bir önergede "oluşturulması" ibaresinin
"meydana getirilmesi" olarak değiştirilmesi isteniliyor.
Gerekçesi: Maddeyi daha açıklığa kavuşturacakmış!
İkinci önergede, "iktidar partisine mensup" ibaresinin
"iktidar partisinden olan" olarak, "mensup" yerine
"olan" olarak değiştirilmesi isteniliyor. Bu öneri de,
maddeyi açıklığa kavuşturacakmış!
Yine başka bir önergede, 1 inci maddede yer alan
"halinde" ibaresinin "durumunda" olarak
değiştirilmesi isteniliyor. Bu da, maddenin anlatımını
kuvvetlendirecekmiş!
Bir başka önergede "en çok üyesi olan" ibaresinin yerine
"en fazla üyesi olan" ibaresinin getirilmesi isteniliyor. Bu da,
anlatımı açıklığa kavuşturacakmış!
4 önergenin altındaki imzalar da aynı.
HASAN GÜLAY (Manisa) – Mübarek, Türkçe öğretmeni!..
EMİN KUL (Devamla) – Bu önerge anlayışı içinde,
önerge vererek yasama görevini yerine getirme, bazı
yanlışları düzeltme anlayışı içinde, imar
meselelerini burada açıp düzeltecek herhangi bir önerge vermek, onu
geçirmek ve kabul ettirmek mümkün değildir. Onun için, maddenin bu haliyle
geçeceği gözüküyor.
Tasarıyı hazırlayanlar, keşke, başka maddeler
konusunda, geçmişteki beyanlarına sadık kalarak düzenleme
yapsalardı. Örneğin, 7 nci maddede, bu kanunla ilgili işlemler
dolayısıyla bazı yasaklar ve cezaî hükümler var. Mesela, siz, bu
kanuna göre, başbakansanız, herhangi bir bakansanız,
Özelleştirme Yüksek Kurulunun üyesiyseniz, işletme hakkını
devralmak suretiyle özelleştirme işlemine dahil olabilirsiniz; yani,
işletme hakkını kullanmak suretiyle, işletme
hakkını kullanmak amacıyla ihalelere iştirak edebilirsiniz,
Özelleştirme Yüksek Kurulunun Başkanı olarak, üyesi olarak,
başbakan olarak, bakan olarak özelleştirmeye dahil olabilirsiniz ;
ama, kiracı olamazsınız, satın alamazsınız.
Burada verilen cezalar da fevkalade gülünç cezalardır. Bunlar,
zamanında iddia edildi, getirildi, söylendi ve sadece, eş ve
çocukları yasaklı birtakım şeylerden başka, derecata
göre bir yasak da getirilmemiş.
Şimdi, hem hazırlanış tarzı itibariyle belli
bir maksada matuf, Meclisten derhal geçirilmek üzere hazırlanmış
hem de -biraz önce arz ettiğim şekliyle- düzenlenen önergeler
bakımından, maddeler üzerinde herhangi bir değişikliği
yaptırmak, maalesef, mümkün değildir. Bu anlayış içinde
devam eden müzakerelerin sonuna geldik. Dilerim ki, bu anlayış içinde
hazırlanan tasarı, uygulamada hayırlar, uğurlar getirsin;
ama, getireceği bir hayır olmayacağının
işaretlerini de daha sonra arz ve ifade etmek isteyeceğim yüksek
müsaadelerinizle.
Bu görüşlerle, saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum.
(ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Kul, teşekkür ediyorum.
Sayın Oğuz, talebiniz devam ediyor mu efendim?
ALİ OĞUZ (İstanbul) – Hayır.
BAŞKAN – Sayın Polat?.. Yok.
Sayın Büyükkılıç?..
MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) – Vazgeçtim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Arslan?.. Yok.
Sayın Aykaç?..
MEHMET AYKAÇ (Çorum) – Vazgeçtim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu, malum, siz, kişisel
görüşme yapamıyorsunuz zaten.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Niye yapamıyorum?
BAŞKAN – Şu açıdan efendim: Muhalefet şerhiniz var
mı?
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Bütçe görüşmelerinde
böyledir.
BAŞKAN – Efendim, diğerlerinde de şöyle: Muhalefet
şerhiniz varsa, muhalefetiniz istikametinde konuşabilirsiniz.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Tamam, benim talebim yok.
BAŞKAN – Şerh varsa konuşabilirsiniz.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Çok önemli bir konu olduğu için
diyorum. Öyleyse, bütün komisyonlarda uygulama böyle olacaktır.
BAŞKAN – Tamam efendim; mesele anlaşıldı Sayın
Hacaloğlu.
Madde üzerinde 4 önerge vardır; geliş sırasına göre
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı kanun
tasarısının 4 üncü maddesinde yer alan "parantez içi
hüküm" ibaresinin "parantez içinde yer alan İSKİ,
ASKİ, belediye, mimarlar odası" olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Gözlükaya Mustafa Kemal
Aykurt Ümran Akkan
DYP Grup
Başkanvekili Denizli Edirne
Denizli
Mustafa
Yünlüoğlu Ömer
Özyılmaz
Bolu Erzurum
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı kanun
tasarısının 4 üncü maddesinde yer alan "her türlü imar
planlarının" ibaresinin kanun tasarısının 4 üncü
maddesinde yer alan "her türlü imar planlarının" ibaresinin
"her çeşit imar planının" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Gözlükaya Mustafa Kemal
Aykurt Ümran Akkan
DYP Grup
Başkanvekili Denizli Edirne
Denizli
Mustafa
Yünlüoğlu Sıtkı
Cengil Ömer
Özyılmaz
Bolu Adana Erzurum
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı kanun
tasarısının 4 üncü maddesinde yer alan "parantez içi
hüküm" ibaresi yerine "parantez içindeki hüküm" ibaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Gözlükaya Mustafa Kemal
Aykurt Ümran Akkan
DYP Grup
Başkanvekili Denizli Edirne
Denizli
Mustafa
Yünlüoğlu Ömer
Özyılmaz
Bolu Erzurum
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı kanun
tasarısının 4 üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Temel
Karamollaoğlu Saffet
Arıkan Bedük Muhammet
Polat
RP Grubu
Başkanvekili DYP Grubu
Başkanvekili Aydın
Sıvas Ankara
Hüseyin
Olgun Akın Abdullah
Örnek
Ordu Yozgat
"MADDE 4.– 3.5.1985 tarih ve 3194 sayılı Kanunun 9 uncu
maddesinin 24.11.994 tarih ve 4046 sayılı Kanunla değişik 2
nci fıkrasında yer alan parantez içi hüküm 'belediye' olarak
değiştirilmiş ve 'mevzi imar planlarının' ibaresinden
önce gelmek üzere imar tadilatları ve ibaresi ve aynı paragrafın
sonuna da 'ilgili belediyeler görüşlerini 15 gün içinde bildirir' ibaresi
eklenmiştir."
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan, altında imzam
olan önergeleri geri çekiyorum.
BAŞKAN – Efendim, imza sahipleri, birinci, ikinci ve üçüncü
sırada okuduğumuz önergelerini geri çektiler.
Dördüncü sıradaki önergeyi işleme koyuyorum.
Sayın Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) –
Sayın Başkan, şu anda çoğunluğumuz
olmadığı için, önergeye iştirak edemiyoruz; ancak,
benimsiyoruz.
BAŞKAN – Sayın Hükümet?..
TURİZM BAKANI M. BAHATTİN YÜCEL (İstanbul) –
Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önerge sahibine soruyorum: Gerekçeyi mi okuyalım?..
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Gerekçe okunsun efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İmar tadilatları yapılırken, belediyelerin
görüşlerinin alınması imar bütünlüğünün
sağlanması yönünden faydalıdır.
BAŞKAN – Önergeyi, Komisyon benimsedi, katılamadı;
Hükümet katıldı. Önerge sahibi gerekçesinin okunmasını arzu
etti; gerekçe okundu.
NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, karar
yetersayısının aranılmasını istiyoruz .
BAŞKAN – Karar yetersayısını arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir; karar yetersayısı
vardır.
Kabul edilen önerge istikametindeki değişik şekliyle
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde, değişiklikle birlikte kabul edilmiştir.
Şimdi, yeni bir madde ilavesi talebi vardır; Komisyon üyeleri
de hazır olsun; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı tasarıya
aşağıdaki metnin ek madde olarak ilave edilmesini arz ve teklif
ederiz.
Salih
Kapusuz Ali
Rıza Gönül Hikmet
Uluğbay
RP Grubu
Başkanvekili DYP Grubu Başkanvekili
DSP Grubu Başkanvekili
Necmi
Hoşver Ahmet
Uyanık Mustafa
Cumhur Ersümer
Bolu Çankırı Çanakkale
Erkan
Kemaloğlu İsmail
Köse Halit
Dumankaya
Muş Erzurum İstanbul
MADDE 5.- 24.11.1995 tarih ve 4046 sayılı Kanuna
aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"EK MADDE 1.– İdarede görevli proje grup
başkanlığı, aylık ekgösterge zam ve tazminatları
ile statüleri bakımından idarede görevli daire başkanları
haklarında uygulanan hükümlere tabidir."
BAŞKAN – Yeni bir madde tedvinidir.
Sayın Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ.ERTAN YÜLEK (Adana) –
Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Çoğunluğunuz?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ.ERTAN YÜLEK (Adana) –
Komisyon üyesi arkadaşlarımı saydım, 14 kişiden
fazlayız.
ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – El kaldırsınlar;
neredeler?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ.ERTAN YÜLEK (Adana) –
Arkadaşlarımı saydım efendim.
BAŞKAN – Komisyon üyesi olan arkadaşlarımız
işaret buyursunlar... Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerinden yeteri sayı
var; dolayısıyla, madde üzerinde müzakere açıyorum.
Maddeyle ilgili söz talebi var mı? Yok.
Yeni maddeyi, okunduğu şekliyle oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bu suretle, sıralamada, bu, ilave edilen; yani, yeniden tedvin
olunan madde 5 numarayı almıştır.
Şimdi, eski 4 üncü maddeyi 6 ncı madde olarak okutuyorum:
MADDE 6.– 24.11.1994 tarih ve 4046 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 16.– Bu Kanunun geçici 3 üncü maddesinde
belirtilen kamu bankalarının özelleştirmeye hazırlık
işlemlerine ilişkin olarak öngörülen iki yıllık süre
bitiminden itibaren iki yıl uzatılmıştır.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Sayın Algan Hacaloğlu; buyurun.
CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli üyeler; görüşülmekte olan 273 sıra
sayılı yasa tasarısının yeni 6 ncı maddesi
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye, son yirmi yıldır, bilindiği gibi, yüzde 70'leri
aşan yüksek bir enflasyon süreci yaşamaktadır. Dünyanın
hiçbir ülkesi, yirmi yıl, yüzde 70'li bir enflasyona
dayanamamıştır, böyle bir süreç
yaşamamıştır; ancak, ne gariptir ki, Türkiye; iktidarlar
gelip gitmekte, bakanlar değişmekte, yönetimler değişmekte;
ancak, yüzde 70'lik bir enflasyonu, ekonomi yönetiminin, devlet yönetiminin,
âdeta, değişmez bir kaderi olarak kabullenmiş, âdeta, kurala
dönüştürmüş halde. Gelişmekte olan bütün ülkeler,
gelişmiş ülkeler bu sorunu aşmış; ama, Türkiye
aşamamış ve aşmaya yönelik olarak da, şu anda uygulamada
olan gerçekçi, uygulanabilir, makro dengeleri çakılmış bir
onarım, rehabilitasyon programının ortada
olmadığı görülmekte.
Refahyol Hükümetinin programında, her ne kadar, enflasyonun kontrol
altında alınacağı ve bir ölçüde iyileştirileceği
söylenmiş olmakla beraber; geçmiş bir yıllık dönemde,
enflasyonun; o ekonomide, toplumda en tahrip edici sonuçları yaratan
sürecin, onbeş yirmi yıldır devam etmekte olan rant ekonomisi
kurallarında bir değişiklik yapılmadığı
için, devam etmekte olduğunu ve enflasyon altında, hem iş
dünyamızın, ekonomimizin hem de toplumun her kesiminin; başta,
emekçiler, çalışanlar, küçük üreticiler, esnaf ve çiftçisiyle
toplumun bütün alt kesimlerinin, gerçekten onarılamaz bir tahribat ve baskı
altına girdiği görülmektedir.
Bunları niye söylüyorum; esasında, bunlar biliniyor;
İktidar da biliyor, muhalefet de biliyor; ancak, bilinen bir başka
şey var ki, enflasyon, son yıllarda, uzun bir dönemdir oluşan
lobilerin de desteği ve etkisiyle bir ekonomiyi yönetim kuralı haline
dönüşmüştür. Eğer,
enflasyon inmiyorsa, Hükümet indirmek istemediğinden inmemektedir.
Yıllardır, Türkiye'de, gerçek bir istikrar sağlayacak
rehabilitasyon, onarım programının uygulanamayışı;
ciddî bir gelir reformunun, vergi reformunun, banka reformunun, finans reformunun
yapılamamış olması, herhalde, sadece Mecliste çoğunluk
bulunamamasından değil; bu, gerçekten, ekonominin yönetiminde erki
bulunduranların; yani, uzun yıllardır uygulanmakta olan rant
ekonomisinin tercihlerini siyasete taşıyanların bir tercihi, bir
kararı; bunu, böyle görmemiz gerekiyor, halkımız bunu böyle
görüyor; ama, ne yazık ki, bu kaderi değiştiremiyoruz.
Burada temel nokta ve sıkıntı; kamu
açıklarının kapatılamaması, ekonominin etkin ve
verimli bir yapıya kavuşturulamaması ve finans kesiminde,
gerçekten, ekonomiyi, hem istikrara hem büyümeye taşıyacak; üreticiyi
ve sanayiciyi destekleyecek bir yapınının ortaya
konulamaması... Banka sistemi, tüm bu
tartıştığımız; bilindiği halde çözüm
getirilemeyen, getirilmeyen bu konuda, öncelikli ve özellikle el
atılması gereken bir kesimi oluşturmakta. Türkiye ekonomisinin
kırılgan kesiminin finans kesimi olduğu konusunda, defaatle,
çeşitli platformlarda görüşlerimizi dile getirdik. Yine, çeşitli
platformlarda, eğer, Türkiye'de bir kesim özelleştirilecekse, o
kesimin bankalar kesimi olduğuna ilişkin görüşümüzü defaatle
dile getirdik.
Bize "özelleştirmeye ideolojik olarak bakıyorsunuz"
diyenlere hatırlatmak istiyorum: Özelleştirmeye ideolojik olarak
bakan, ülkeyi yöneten sağ kesim, sağ iktidarlar, sağ iktisat anlayışını
uygulayanlardır.
Parti programımızda da yazdığı gibi, özellikle
banka kesiminde özelleştirmeye öncelik verilmeli; ancak, bir karar ile bir
tercih ile... Ziraat Bankasının, çiftçinin ve küçük üreticinin
ihtisas bankasına dönüştürülmesi; Halk Bankasının ise,
esnafın ve küçük zanaatkârın ve küçük girişimcinin, risk
sermayesine kaynaklık yapacak anlayışın ihtisas
bankasına dönüştürülmesi... Bu ikisinin yapılması
kaydıyla, diğer tüm bankaların özelleştirilmesini, biz,
özelleştirmenin diğer bazı alanlarında; yani, stratejik mal
üreten tesislerin, kamu yararı amaçlı hizmet üreten işletmelerin
özelleştirilmesinin ertelenmesi, o alanlara girilmemesi; ama, diğer
alanlarda, özelleştirmenin, çalışanları, üreticileri,
kooperatifleri öncelikle korumak, onları temel almak kaydıyla
yapılmasını hep dile getirdik; ama, nedense,
yıllardır, birçok suiistimallerin, birçok
tartışmaların, kamu kaynaklarının haksız olarak
bazı kişilere peşkeş yapıldığına
ilişkin birçok iddiaların ortaya atıldığı ve
sonucu itibariyle de, yaygın ihtiyaç içindeki
yurttaşlarımızın değil, üst gelir gruplarına
yönelik konut projeleri üreten Emlak Bankasının
özelleştirilmesinden, iktidarlar, nedense kaçındılar. Nedense,
iktidarlar, bunca özelleştirme tutkularına rağmen, Emlak
Bankasının özelleştirilmesine el atmadılar,
atamadılar. Bunu soruyorum; Sayın Bakandan da yanıt rica
ediyorum.
DEVLET BAKANI H. UFUK SÖYLEMEZ (İzmir) – Sadece iki banka
özelleştirdik; sıra onda...
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Sıra değil... Soruyorum, en
çok, en belirgin haksız kaynak aktarılan kesim burası; ama,
özenle bazı kesimler korundu ve bu yapılmadı.
Değerli arkadaşlarım, o nedenle, ekonomimizin en
kırılgan kesimini oluşturan finansta, kesinlikle bir banka
reformuna ihtiyaç var. Söylediğimiz iki banka ihtisas bankasına
dönüştürülmek kaydıyla, diğer tüm bankalar hızla
özelleştirilmelidir. Eğer bu yapılmadıysa, bu bir görev
eksikliğidir.
Bir de, geçen dönem, bu konuda önerge veren Doğru Yol Partili
milletvekili arkadaşlarımızın, Merkez Bankasının
özelleştirilme yetkisini -sanki öyle bir şey olabilecekmiş gibi-
Özelleştirme Yüksek İdaresine veren 4046 sayılı Yasayı
aynen bugün koruyarak, buradaki değişikliği o anlayış
üzerine oturtan bu yasa maddesinin, hâlâ, nasıl, gerçeklerden kopuk, afakî
işlerle uğraştığımızın bir göstergesi
olarak huzurlarınıza sunmaktayım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Bu anlayışla,
özelleştirmenin, yapılacaksa, ancak kamu yararı alanı
içinde yapılması ve hızla ve vakit geçirilmeksizin, Ziraat
Bankasının, gerçekten, küçük çiftçinin ihtiyaçlarına
yöneltilmesi, Halk Bankasının ise, esnaf ve küçük
zanaatkârların, kredileri için yönlendirilmesi dileğiyle, bu maddeye,
bu boyutuyla hayır diyeceğimizi belirtiyorum ve tümünüzü saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu teşekkür ediyorum.
Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Temizel...
HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Bu sefer değişiklik
yapıyoruz Sayın Başkan; ben konuşacağım.
BAŞKAN – Sayın Uluğbay; buyurun efendim. (DSP
sıralarından alkışlar)
DSP GRUBU ADINA HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Özelleştirme Yasası
çerçevesinde, bankaların özelleştirilmesine ilişkin olarak
tanınmış olan iki yıllık süreye iki yıl daha
ilave edilmesine ilişkin madde üzerinde Grubumun görüşlerini ifade
etmek üzere huzurunuzda bulunuyorum ve hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Demokratik Sol Parti olarak bizim, kamu bankalarının
özelleştirilmesi konusuna olumlu bir bakışımız var;
ancak, biz, bu olumlu bakışa sahip olurken, Ziraat
Bankasının tarım kooperatiflerine, diğerinin de esnaf
kooperatiflerine devredilmesini; böylece, mülkiyetin tabana yayılması
ve ait olduğu kurumlara hizmet etmesini amaçlıyoruz; ancak, bizim
gözlemlediğimiz, Hükümetin, bu bankaları, kamu bankalarını
özelleştirmekte pek de samimî bir arzu içerisinde olmadığı
tarzında. Sebebini söyleyeyim: Sebebi şuradan kaynaklanıyor;
şu anda, ticarî bankalar sistemimizde 2,9 katrilyonluk bir tasarruf
mevduatı hacmi vardır; bunun, yaklaşık 1,8 katrilyonluk
boyutu kamu bankalarının elindedir. Aynı şekilde, dönüp,
Hazinenin, bütçe açıklarının finansmanında
kullandıkları borçlanma kağıtlarının banka
sisteminin üzerinde olan boyutuna baktığınız vakit de,
toplam mevduatın yüzde 36'sına kadar ulaşabilen -dönemsel olarak
bu rakamlar oynuyor- bölümünün bu bankaların elinde olduğunu
görüyoruz. Hazinenin, aynı zamanda, kamu kağıtlarını
buraya plase ederken, ihalelerinde kolaylaştırıcı
işlemleri yapabilmek için de, zaman zaman, bu bankaların açık
piyasa işlemlerine müdahale ettiği gibi, faizi düşük tutabilmek
için, kamu bankalarına daha fazla teklif verme eğilimi vardır.
Bu nedenle, gerek para politikasının gerekse malî politikanın
kullanılmasında, bu bu bankalar, Hükümetin bugünkü izlediği
yaklaşımlar çerçevesinde bir araç olarak kullanılıyor; o nedenle
de, ne kadar özelleştirmeden yana olurlarsa olsunlar, bu bankalardan kolay kolay vazgeçebilecek durumda
değiller. Aynı zamanda, bu bankalar, uzun yıllardan beri, kredi
parsellenmesi bakımından da kullanılmıştır.
Biz, Demokratik Sol Parti olarak, bundan birkaç ay önce, bankaların
durumunun araştırılması için bir önerge vermiştik. Bu
önergeyle, banka sistemimizin sağlıklı bir özeleştirisini
yapıp, banka sistemimize Meclis olarak kazandırmamız gereken
boyutları ve yasal düzenlemeleri araştırmayı istemiştik;
ancak, Hükümeti oluşturan iki parti, bu önergenin reddini
sağlamıştır; dolayısıyla, bankalar konusunda
şeffaflığı ve gerçeklerin bu Meclis tarafından
bilinmesini, Hükümetimiz, istememiştir.
Kamu bankalarının, bazı özel kredi işlemlerinde,
amaçlarının dışında yoğun biçimde
kullanılmakta olduğu söylentileri hâkimdir ve bu konuda zaman zaman
hazırlanmış raporlar da vardır.
Düşününüz ki, bir Ziraat Bankası, kaynaklarının
önemli bir bölümünü ticaret, sanayi kesimine aktarıyor ve tarım
kesimi, gübresini alabilmek için, tohumunu alabilmek için
sıkıntı içinde. Böyle bir Ziraat Bankasıyla, tarım
kesiminin sorunlarını halledebileceğimizi düşünüyoruz.
Niye; çünkü, bu Ziraat Bankası, gerçek sahiplerinin elinde değil,
siyasî amaçla istismar edilecek kadroların elinde. Aynı şekilde,
Halk Bankasına dönüp baktığımızda, bu bankanın
kaynaklarının da, yoğun bir şekilde küçük esnafa gidecek
yerde, diğer kesimlere aktığını görüyoruz.
Hükümetler, zaman zaman "KOBİ'lere ve küçük esnafa şu
kadar trilyon lira daha fazla kaynak ayırdık" söylemlerini
basın toplantılarında dile getiriyorlar; ancak,
değişmeyen bir gerçek var; küçük esnaf... (Gürültüler)
Sayın Başkan,
konuşmaya bu gürültüde devam etmeme izin verecek misiniz?
BAŞKAN – Efendim, izin vermeme elimde olsa, karşı tarafa
vermeyeceğim.
Sayın milletvekilleri... Bir sayın üyemiz konuşuyor.
Buyurun efendim.
HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Bana bu hakkı
tanıdığınız için teşekkürler.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan,
arkadaşlarımızla ister istemez bazı konularda
karşılıklı görüşme ihtiyacımız oluyor.
HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – İkili görüşmeleri de
biraz düşük tonda yapalım; çünkü, ben, mikrofona rağmen, sesimi
duyurabilmek için bağırmak ihtiyacını hissediyorum.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Duyuluyor efendim; fikirlerinizden
istifade ediyoruz.
HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Bu boyutlarla
bakıldığı vakit, bugün, daha hâlâ Halk Bankası
aracılığıyla küçük esnafa verebildiğimiz kredi boyutu,
Türkiye'deki kredi hacminin yüzde 4'ünü geçememiştir. Bir taraftan
"küçük esnaf ve KOBİ'ler ekonominin omurgasıdır"
diyerek, söylemde birçok şeyi söyleyeceğiz; öbür taraftan, küçük
esnaf ve sanatkâra ve KOBİ'lere kredi kaynağı
aktarmayacağız.
Bu boyutlarla bakıldığında, bu bankalar, iktidar
tarafından, kendi amaçları doğrultusunda
kullanıldığı için, şu anda, kamu yönetimi
tarafından vazgeçilebilir durumda değildir. Bunların
özelleştirilmesine gidildiği takdirde de -bizim savunduğumuz
gibi- hiçbir şekilde, ne esnaf kooperatiflerine ne de ziraî kooperatiflere
doğru özelleştirilmeyecektir. Bunların, blok halinde, belki
birden fazlaya bölünmek suretiyle, yine, birtakım büyük sermaye
çevrelerinin eline geçmesi sağlanacaktır.
Her şeyden evvel, bankalar boyutunda düşündüğümüzde,
ekonomi tarihinin bir olgusunu çok iyi bilmemiz gerekir; bugün Batı'ya
bakıp da, kalkınmışlıkların arkasına
baktığımızda, bütün bankalarının anonim
şirket, gerçek anlamda halka açık bankalardan oluştuğunu
görüyoruz. Türkiye'de ise, bankalar, ya kamu ya özel kişilerin tekelinde
olmak suretiyle, halkın tasarruflarının belirli amaçlara yönlendirilmesi
şeklinde kullanılıyor ve bu kısırdöngü
kırılamadığı için de, Türkiye,
kalkınmışlık sürecini bir türlü tamamlayamıyor. Niye;
çünkü, krediler ve toplumun tasarrufları bir yere özendirilemiyor. Bu
bakımdan, bu kanunda alınan iki yıllık süre sonunda, öyle
tahmin ediyorum ki, Hükümet, tekrar gelecek, belki iki yıl daha... Çünkü,
bu suretle, bu kaynakları kullanmaktan vazgeçmeye niyetiniz yok. Sebep;
kamu kaynaklarının geliştirilmesi yolunda ciddî bir
hazırlığınız yok; olmadığı için, daha
hâlâ, bütçenin ve hazinenin finansmanında, yoğun bir şekilde
banka sistemini kullanacaksınız; artı, bankalar işinde de,
kamu bankalarıyla istediğiniz gibi oynamak isteyeceksiniz.
Aynı şekilde, bu bankaların elinde bulunan
kaynakların kullanımında, yatırım boyutlarıyla da
istenildiği gibi katkıda bulunulmuyor. Bankaların bütün
kaynakları, doğru dürüst bir istikrar programı
uygulanmadığı için, kısa vadede toplanmış
durumda. Bankalar, kısa vadede toplanmış paralarını,
uzun vadeli sermaye girişimlerinde kullanamıyorlar.
Bunun dışında, bugün, bankalar, yoğun bir biçimde,
Türk parasından kaçışı da özendirecek faaliyetlerin
içerisine girmiş durumdalar. Ne boyutuyla; bugün, mevduatlara
bakıldığı vakit, Türk Lirası mevduat kadar, döviz
cinsinden mevduat vardır. Bu da, Hükümetin özendirdiği bir başka
boyuttur. Dolayısıyla, döviz cinsinden toplanan mevduatlarla, döviz
cinsinden verilen krediler -işte, Emlak Bankası ve diğerlerinde
olduğu gibi- bir dövizzedeler grubu da oluşturmuştur ve
bunların da sorunu çözülmemiştir.
Dolayısıyla, biz, Hükümetin bu maddeyi getirişini,
samimiyetsiz buluyoruz. Samimiyetsiz bulmamızın gerisinde yatan
neden; gerçekten -biraz evvel Sayın Bakanın da işaret
ettiği gibi- Ziraat Bankasının ziraat kooperatiflerine, Halk
Bankasının da esnaf kooperatiflerine devredilmesini iki
yıldır engelleyen hiçbir şeyin olmamasıdır. İki
yıldır engelleyen bir şey olmadığı için, o
mülkiyeti, o kesimlere çok kolayca devretmeniz mümkünken, ondan uzak durdunuz.
Bunun gerisinde, biraz evvel anlattığım gibi, kamu eliyle, bu
kaynakları istediğiniz gibi kullanma arzusu yatmakta.
Bütün bunları dikkatinize sunarak ve dinleyebildiğiniz
kadarıyla, dinlemenize izin verildiği boyutuyla görüşlerimi
aktarmış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP,
ANAP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Uluğbay, teşekkür ediyorum.
Anavatan Partisi Gurubu adına, Sayın Aktürk; buyurun efendim.
(ANAP sıralarından alkışlar)
ANAP GRUBU ADINA YILDIRIM AKTÜRK (Uşak) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kamu bankalarının
özelleştirilmesiyle ilgili madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Aslında, 4046 sayılı Yasanın hazırlık
çalışmaları esnasında, Anavatan Partisi Grubunun önerisi
olarak, bu madde, daha değişik bir şekliyle tasarıya
girmişti. İlk ifade edildiği şekliyle "iki sene
içerisinde, sadece Eximbank hariç olmak üzere, kamu bankaları
özelleştirilecek" deniliyordu; ancak, burada, Genel Kurulda, ikibuçuk
sene evvel yapılan müzakereler esnasında, bir değişiklik
önergesiyle "Merkez, Ziraat, Halk ve Eximbank hariç olmak üzere"
ifadesi dahil edildi ve böylece, bir anlamda, ilk düşüncemiz büyük ölçüde
kuşa çevrildi.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Doğru Yol Partisinin
önergesiydi...
YILDIRIM AKTÜRK (Devamla) – Bizim, o gün zabıtlara geçecek
şekilde ifade ettiğimiz bir husus vardı; o da şuydu: Bu,
temenni mahiyetinde bir maddedir, bir iyi niyet beyanıdır, müeyyidesi
yoktur; ama, herhangi bir şekilde, "bazı bankalar hariç"
şeklinde bir ifadeye dönüştürürseniz, bunun, tehlikeli, sakıncalı
bir tarafı var. O da nedir; bugünkü şekliyle, parantez içinde, yani
"hariç" diye tutulan bankaları özelleştiremezsiniz
anlamı çıkar. Halbuki, 4046 sayılı Yasada, hiçbir
şekilde, böyle, sınırlayıcı bir madde söz konusu
değildi. Asıl espri, süratlendirmek, iyi niyetle,
hızlandırmak için verilmiş olan bu girişimin, maalesef,
giderek, orasından burasından biçilip tanınmaz hale gelmesinden
kaynaklanıyor. Dolayısıyla, bugün, bu şekliyle muhafaza edildiği
için, yine, bu maddeye katılmamız mümkün olmayacak.
53 üncü Hükümetin, yani Anayol Hükümetinin programında "kamu
bankaları dahil bütün kuruluşlar, hizmet sektöründeki kuruluşlar
da dahil" diye çok geniş bir perspektif çizilmişti. Dünkü Grup
konuşmacımız Sayın Hüsnü Doğan gibi, özelleştirme
felsefesinin, bugün, bütün partilerce benimsenmiş, fakat, Anavatan'dan
neşreden bu mesajını daha kuvvetli bir şekilde
vurgulamamız gerektiğine ben de inanıyorum.
Biraz evvel, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu sayın sözcüsü de
"özelleştirmeye başlanacaksa, bankalardan başlanılması
gerekir" dedi. Buna yürekten katılıyoruz. Hakikaten -piyasa
ekonomisi açısından baktığımızda- eğer bir
yozlaştırma, bir çarpıklık söz konusuysa -verimlilik
ilkesini bir an için bir tarafa bırakalım- özellikle haksız
rekabet olayında, kamu bankalarının, bu piyasada, malî
sektördeki davranışları, maalesef, bu sektörün gelişmesine
büyük ölçüde sekte vurmaktadır.
Şöyle ifade edecek olursam: Bir taraftan faizleri düşürmek
üzere, Hazinemiz, hazine kâğıtlarında çok hassas, titiz bir
işlem yapıyor, ihalelerde çok ciddî bir pazarlık stratejisi
izliyor; fakat, diğer taraftan, Hazinenin borçlanma araçları olarak
kullandığı kamu bankaları eliyle, piyasada özel
bankaların verdiği mevduat faizinin 10, 15, hatta 20 puan üzerinde
faizlerle paralar toplanıyor ve Hazineye hortumlanıyor, hazine
kâğıtları karşılığı. Onun için, biz,
bir noktada kendimizi aldatıyoruz; faizleri düşürüyoruz, kamu
sektörünün borçlanmasını, daha ciddî bir şekilde, maliyet açısından
aşağı çekiyoruz diye bir aldatmacanın içindeyiz.
Aynı şekilde, bir havuz sisteminden bahsediyoruz. Havuz
sistemi, mesela bir Vakıflar Bankasını ihya ederken -çünkü,
havuzda biriken paralar bu bankamızda tutuluyorsa, daha evvel, kamu
kuruluşlarının, diğer kamu bankalarında tuttuğu
paralar oralardan çekilip de buraya aktarıldığı için- bazı diğer bankaları
çökertiyor, bazı kamu kuruluşlarına da çok ciddî şekilde
hasar veriyor. Buna en güzel örnek, TÜPRAŞ'tır. TÜPRAŞ, bugün,
bu yüzden, çok ciddî bir finansal krizin içerisine girmiştir.
Buna en güzel ikinci örnek de Ziraat Bankasıdır. Ziraat
Bankasının, bir taraftan "yurt dışındaki muhabir
hesaplardaki dövizlerinizi alacağız ve Hazinemize bir imkân
sağlayacağız" denildiği için, eli ayağı, bir
noktada, birbirine bağlanmış; diğer taraftan da
"piyasadan, mümkün olduğu kadar 'mevduat' adı altında
borçlan ve Hazineyi fonla" denildiği için, banka,
bankacılık yapmaz, sadece, böyle, bir ajan durumuna
düşmüştür ve Ziraat Bankasının -edindiğim bilgiye
göre, on senelik de bankacılık tecrübemle ifade ediyorum- çok ciddî
bir finans darboğazının içerisine sürüklendiğini görüyoruz.
Kamu bankaları siyasî istismar konusu yapılıyor sevgili
arkadaşlarım. Bunu hepimiz biliyoruz. Reklamlar, seçim esnasında
açılan şubeler, seçim masraflarının yüklenmesi için
kullanılan mekanizmalar... Eğer, kamu bankalarının
tamamı özelleştirilirse, işte, o zaman,
Batılıların tabiriyle, oyun sahası bir düzlük haline
gelmiş olur, haksız rekabet ortadan kalkmış olur ve rekabet
kurallarının işlemesi için de elden gelen her şey
yapılabilir. Mesela, oluşturulan Rekabet Kurulu da, bu yönde varsa
oligopol piyasadaki çarpıklıklar, onların üzerine gidebilir.
Bu açıdan, mesela Emlak Bankasını ele alalım. Çok
büyük bir bankadır. Bunu, buradan, daha evvel de ifade ettim. Tek
başına bir büyüklük olarak özelleştirilmesi, Türkiye
şartlarında mümkün görülmüyor. Onun için, benim, acizane önerim
-bunun altını kuvvetle çiziyorum- Emlak Bankasının yedi
sekiz parçaya bölünerek, bölgesel, lokal özel emlak kalkınma
bankaları halinde şekillendirilmesidir. Mahalli sermaye, lokal
şirketlerden, lokal sermayedarlardan toparlanacak; belki, bir miktar da
millî bankalarımızın yüzde 15-20 yönetim katkısı için,
iştirakleriyle, altyapı bankacılığında,
İller Bankasının da yaptığı bazı işleri
de üstlenecek şekilde ve özellikle, toplukonut ve şehir altyapısını
sağlayacak şekilde yedi sekiz kalkınma bankası
oluşturabiliriz. Burada, aynı mekanizmayı Ziraat Bankası ve
Halk Bankası için de öneriyorum. Bunları da yedi sekiz parçaya
ayırırsak... Mesela, Halk Bankasını, sekiz bölge
bankası şeklinde ayırdığımızda, bölgesel,
özel, KOBİ ve esnaf kalkınma bankaları halinde
şekillendirebiliriz. Bunlar, özel bankalar olurlar; ama, gerekiyorsa,
kendilerine, bazı sistemlerle -mesela, munzam karşılık
istisnası gibi bazı kolaylıklarla- kaynaklarında imkân
sağlarız ve böylece, kredi mekanizmasında da onları
rahatlattığımız için, bir noktada, müşterilerini
teşvik etmiş oluruz. Dolayısıyla, teşvik
mekanizmasını kullanmak için, bu kuruluşların kamu elinde
olması gerekmiyor; bu da, altını çizmek istediğim ikinci
husus.
Gayet rahatlıkla, özel sektörde, bölgesel bankacılık
anlayışıyla, bölgesel ziraî kalkınma bankaları
kurulabilir, bölgesel esnaf kalkınma bankaları kurulabilir, bölgesel
emlak kalkınma bankaları kurulabilir. Bunlar için
düşündüğümüz teşvik mekanizmasını, daha akılcı
bir şekilde, nâzım rol oynayacak şekilde, buradan, merkezden
yönlendirebiliriz.
Özünde arz etmek istediğim, büyük bankalarımızın
-Ziraat Bankası ve Halk Bankası da dahil olmak üzere-
özelleştirilmesi gereklidir; Emlak Bankasının da parçalanarak
özelleştirilmesi gereklidir. Bunların bir an evvel
yapılması lazım; ancak, bunlar yapıldıktan sonra,
şu anda bir problem olan sonsuz mevduat sigorta sisteminden de vazgeçmemiz
lazım. Yavaş yavaş, piyasa düzeninde, müşterinin
tercihleriyle yönlenebilecek ve malî piyasaların daha
sağlıklı gelişmesini sağlayacak bir ortamı
hazırlamamız lazım.
Değinmeye fırsatım olmadığı için ele
almadım. 1994'te yaşadığımız kriz, 5 Nisan
kararlarına rağmen, özellikle malî sektörümüze çok ciddî şekilde
hasar verdi ve bir noktada, daha evvel, Sayın
Başbakanımızın "beş kara delik" dediği
yerde, altıncı kara delik oluştu. Bu da, Türk banka sistemidir;
fakat, banka sistemimizin içerisinde de, maalesef, en hastalıklı olan,
rahatsız edici unsur kamu bankacılığıdır.
Burada tekrar işaret ediyorum; özellikle Ziraat
Bankasının gidişatı son derece tehlikelidir; onu ya
araştırma-soruşturma şeklinde bir incelemeye
almamızı veyahut onun da bir an evvel bölünerek, parçalara
ayrılarak seri bir şekilde özelleştirilmesiyle bu yükten
kurtulmamızı tavsiye ederim. Ancak o zaman, devlet, tek merci olarak,
ya Merkez Bankası eliyle veyahut da Hazine eliyle borçlanacak hale gelecek
ve böylece, piyasa kurallarına daha yakın, iki yakamızı bir
araya getirecek denk bütçe ve makro ekonomik dengeler açısından daha sağlıklı,
enflasyonu düşürür bir ortama taşımış
olacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YILDIRIM AKTÜRK (Devamla) – Son cümle efendim...
BAŞKAN – Buyurun.
YILDIRIM AKTÜRK (Devamla) – Bu, en ciddî altyapı
hazırlığıdır. Özelleştirme tasarısının
belki de en mühim maddesidir. Hadiseye buradan başlamak gerekliydi.
İki sene daha süre tanıyoruz diye, nasıl olsa iki senemiz var
yaklaşımıyla ele alınması fevkalade
sakıncalıdır. Tekrar ediyorum, maddede parantez içerisinde
yazılan Ziraat Bankası ve Halk Bankası özelleştirilmeyecek
anlamı taşımaz.
Bunu özellikle vurguluyor; saygılar sunuyorum. (ANAP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Aktürk, teşekkür ediyorum efendim.
Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebinde bulunan Sayın Kul; buyurun efendim.
EMİN KUL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 273 sıra
sayılı tasarının 4 üncü maddesi üzerinde şahsım
adına görüşlerimi arz etmek üzere huzurunuzdayım; tekraren,
sizi, saygıyla selamlıyorum.
Tasarının geneli üzerinde konuşulurken,
İktidarın büyük kanadına mensup sözcü arkadaşım, 4046
sayılı Kanun çıkarılırken kamu bankalarının
özelleştirilmesi için iki senenin yetmeyeceği hakkında
ikazları olduğunu, buna rağmen iki senelik bir süre
konduğunu, halbuki bu sürenin daha uzun olması lazım
geldiğini ifade etmişti. Eğer, bu mantıktan hareket edip
yürürsek, şimdi, kamu bankacılığı konusunda herhangi
bir özelleştirmenin yapılmadığını
gördüğümüzde, bu iki senenin yine yetmeyeceği gibi bir sonuç ortaya çıkar.
Bu, sene veya süre meselesi değil, ancak yaklaşım ve
anlayış meselesi olarak dikkate alınması gereken bir
konudur. İki sene içinde, bu konuda özelleştirme yapılabilirdi.
Siyasî iktidar, bir anlamıyla, kamu maliyesinin yönetilmesi,
yönlendirilmesi, önceliklerin belirlenmesi ve etkinleştirilmesi ve
bunların heyeti umumiyesinin yönetilmesi demektir; ama, bakıyoruz,
siyasî İktidar, bir taraftan, kamu maliyesini nasıl yönlendiriyorsa
-yani, zaman zaman, kendisine oy vermeyen ilçenin, köyün, kasabanın
yolunu, suyunu, ihtiyacını nasıl kesiyor, onlara oy veren
yörelere doğru yönlendiriyorsa- yani, milletin ödediği vergilerle
millete nasıl eza ediyorsa; bir taraftan, kamu maliyesini yönlendirirken,
belli grupların ve çıkar gruplarının kollanması söz
konusu ise -bu Mecliste işçiler çok az olduğu için, bunu söylemek
hakkını kendimde çok daha fazla buluyorum- bir taraftan da,
bankacılık sektörüyle, aynı işlevleri istediği gibi
yapmakta ve oynamaktadır.
Dolayısıyla, kamu kesimi
bankacılığının önceliklerinin ve bu
bankacılığın yönlendirilmesinin ulusun çıkarları
doğrultusunda yapılması, belli çıkar gruplarının beslenmemesi
doğrultusunda yerine getirilmesi ve piyasa ekonomisinin
altyapısının çok önemli bir hukuksal düzenlemesi olması
bakımından, kamu bankacılığının
özelleştirilmesi, bir önkoşul olarak görülmelidir, tercih
edilmelidir, yerine getirilmelidir. Ziraat Bankasını ve Halk
Bankasını da, bu İktidar, kolay kolay özelleştirmez; çünkü,
o kaynakları kullanmak ve yönlendirmekten hiçbir zaman elini
çekmeyecektir. Hatta, kamu bankalarının özelleştirilmesi bir
zihniyet meselesidir, süre meselesi değildir. Zihniyet, kamu
kaynaklarını yönetmede, hâlâ, milletin çıkarlarına ters,
belli grupların çıkarlarına hizmet eden seviyede olduğu
için, maalesef, zihniyet değişmedikçe, kamu bankalarının
özelleştirilmesi de, belki, süreye sığmaz.
Bakınız, bu alanda, özelleştirme öncelikleri, en mühim ve
en stratejik devlet kurumları üzerinde toplanırken, bir tarafta da,
özelleştirilebilecek bir sürü kurum, hâlâ, kamu kurumu olarak hizmette
tutuluyor. İşte, bir Azmi Millî Anonim Şirketi... Bu, sadece,
Kayseri ve Adana yörelerinde buğday değirmenciliği yapar.
Arıca Ticaret Turizm Anonim Şirketi, Kalkınma Holding Anonim
Şirketi, Betonsan Konut Anonim Şirketi, Martu İnşaat
Malzeme Sanayii ve Ticaret Anonim Şirketi, Temel Araştırma ve
Geliştirme ve Teknik Hizmetler Anonim Şirketi... Bu anonim
şirketlere, artık, bir kamu kuruluşu olarak ihtiyaç
kalmış mıdır?.. Ama, Özelleştirme İdaresi
bunları yaşatıyor. Özelleştirme İdaresinin tercihleri,
buralara değil, başka yönlere doğru çevrilmiş durumda.
Bakınız, bir Deniz Nakliyat Şirketi özelleştirildi. Bunun
40'ı aşkın gemisi vardı, 20'yi aşkın gemisi
özelleştirme kapsamındayken tek tek satıldı.
Özelleştirme İdaresi, acaba, tek tek satılmaya müsaade etti
mi?.. Bu satışlar içinde bir gemiyi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EMİN KUL (Devamla) – Bu satışlar içinde -bütün hepsi
incelenmeye değer- bir örnek vermek lazım gelirse; bir ro-ro
gemisinin, satın alan İspanyol şirketi tarafından 4,5
milyon dolar ödenerek satın alındığı söylenildi,
tespit edildi; ama, gemiyi satan Deniz Nakliyat TAŞ'nin, Özelleştirme
İdaresinin denetiminde olan bu kuruluşun kasasına 3,5 milyon
dolar girdi. Peki, aradaki 1 milyon dolar ne oldu? Ben, bunu, üç dört senedir
soruyorum, cevabını hiç kimse vermiyor, ne hükümet edenler veriyor ne
Özelleştirme İdaresi veriyor. Bu, Özelleştirme İdaresinin
bilgisinin dışında bir satış mıdır?
Bilgisinin dışında bir satış değilse, uzun
süreden beri söylenildiği halde, acaba niçin, Özelleştirme
İdaresi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EMİN KUL (Devamla) –...bu satışı tetkik
etmemiştir. Şimdi, kamu maliyesini yönetmek, yönlendirmek,
etkinleştirmek ve öncelikler ve tercihi kullanmakta, sanki kendi
paranıza kumanda ediyormuş gibi, milletin çıkarlarını
dikkate almadan işlemler yaparsanız ve bu zihniyet bu şekilde
devam ederse -ki, geçmişte bu zihniyete Refah Partisi karşı
çıkıyordu- kamu bankaları da, hangi süreyi koyarsanız
koyun, kolay kolay özelleşmez; önce zihniyetin değiştirilmesi
önemlidir.
Bu düşüncelerle saygılarımı arz ediyorum. (ANAP ve
DSP sıralarından alkışlar)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Kul, teşekkür ediyorum.
Sayın Oğuz...
DEVLET BAKANI H.UFUK SÖYLEMEZ (İzmir) – Söz istiyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Oğuz, bir dakikanızı rica edeyim
de zamandan tasarruf edelim; Sayın Bakan çok kısa bir açıklama
yapacaklar.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI H.UFUK SÖYLEMEZ (İzmir) – Teşekkür ederim;
kısa olacağından emin olabilirsiniz efendim.
Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi
tekrar saygıyla selamlıyorum.
Kamu bankalarıyla ilgili değerli grup sözcülerini dinleme
olanağını bulduk. Aslında, özünde aynı amacı
paylaştığımızı söylemenin de mutluluğu
içindeyim; yani, Türkiye'de, devletin ticaret, üretim ve bankacılık
alanlarında faaliyet göstermemesi yolundaki özelleştirme felsefemiz,
hem Hükümet Programına yansımış hem de
uygulamalarımızla vücut bulmuştur. Türkiye'de ilk kamu
bankası özelleştirmesi olan Sümerbankı
hatırlarsınız; 1995 yılında
özelleştirmiştik. O dönemde, ben, Özelleştirme İdaresi
Başkanıydım. Bugün de Sümerbank güzel bir örnektir.
Arkasından, 280 milyon dolara yakın çok ciddî bir zarar üretmiş
olan Etibankın bankacılık bölümünü, geçtiğimiz aylarda,
televizyonlardan da naklen izlediğiniz üzere, hem de az önce sayın
konuşmacının "parçalama" dediği, bizim
"türetme" dediğimiz bir metotla, içinden iki yavru banka
çıkararak; yani, zararı asgarîye indirip geliri maksimize ederek,
büyük bir başarıyla özelleştirmeyi başardık ve burada,
bu zararı kapattığımız gibi, bu bankayı da,
kapanmak ya da iflas etmek yerine ekonomiye yeniden kazandırdık.
Sümerbank ve Etibank örnekleri, gerçekten, bizim yüz akı ve kamu bankalarının
Türkiye'deki ilk özelleşme örnekleridir.
Ziraat Bankası ve Halk Bankasının fonksiyonları
farklıdır. Bir tanesi tarımı, bir tanesi de esnafı
destekleyen ve sübvanse eden ciddî dev müesseselerdir. Bunların, bu
halleriyle, bu aktif yapılarıyla, bu büyüklükleriyle, zaten, blok
olarak kimseye satılabilmesi filan da mümkün değildir. Bu
bakımdan, herkes rahat olsun. Ancak, bunların yönetimlerinin,
gerçekten, buradan faydalanması gereken gruplara ve üretici kitlelere
yönlendirilmesi konusundaki görüşlere aynen katılıyoruz. Biz,
sadece görüş ve temennilere katılmıyoruz; bunu hayata da
geçiriyoruz. İşte, Türkiye Halk Bankasında
yaptığımız icraatı burada anlatma
fırsatını bulduğum için memnunum. Halk Bankasında ne
yaptık; esnaf ve sanatkâra, küçük ve orta boylu işletmelere finansman
sağlayacak Halk Bankasına "gelin, yeni bir model
uygulayalım" dedik. Adına, birinci aşamada "yönetimin
özelleşmesi modeli" dedik biz bunun; isterseniz, siz "demokratik
katılım" deyin, isterseniz "paylaşım" deyin.
Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu 3,5 milyon esnafı
temsil eder; onlardan bir temsilci talep ettik -biz seçmedik- ve onların
önerdiği temsilciyi, kararnameyle Halk Bankası Yönetim Kuruluna
atadık. Yetmedi; küçük ve orta boy işletmelerin temsilcisi Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliğine "siz de, gelin, Halk Bankasında,
KOBİ'lerin kredilerinin yönlendirilmesinde bulunun" dedik;
onların da önerdiği bir temsilciyi, tuttuk, Halk Bankası
yönetimine atadık. Halk Bankasının yönetimini, KOBİ ve
esnafların yönetimine olanak sağlayacak şekilde dizayn ettik.
Bugüne kadar hiçbir siyasal iktidar, esnafın ve KOBİ'lerin
temsilcilerini alıp Halk Bankası yönetimine koymayı ya
düşünmemiş ya da cesaret edememiş. Biz, bunu paylaşmaktan
mutluyuz, gururluyuz. (DYP sıralarından alkışlar)
İki yıllık sürenin uzatılmasına gelince:
Doğrudur; iki yıllık sürenin kesintiye uğramasından
biz de üzgünüz. Hepimizin yaşadığı gibi -ki, bu,
demokrasinin cilvesidir; zaman zaman kesintiler oluyor; işte, erken seçim
oluyor, siyasal istikrarsızlık oluyor, hükümet arayışı
oluyor- özelleştirme gibi ciddî, konsensüs ve siyasî irade gerektiren bir
konuda, böyle dönemlerde yol alınması kolay olmuyor. O nedenle, bu
iki yılın yarısı, o siyasal istikrarsızlık
yüzünden gitti. Umalım ve dileyelim ki, ülkede siyasal istikrar hâkim
olur; biz de, bu iki yıllık süreyi, bu sefer, daha verimli
kullanırız.
Aslında, bankalarla ilgili kanun tasarımız da
hazırdır. Sayın Temizel bilir; şu anda Mecliste eskiden
bekleyen bir kararname var. Onunla kanun tasarısı arasında
hukukî bir çelişki olması nedeniyle bu tasarıyı sevk
edemiyoruz. Bu çözüldüğü takdirde, kanun tasarısı dört dörtlük
hazırdır. Konsolide malî bilançolarla, bağımsız
denetim kuruluşlarıyla ilgili kararların hepsini
hazırladık; bütün bankacılık sistemine tam bir düzen
getireceğiz.
Bu arada, kamu bankalarının özelleştirilmesi konusundaki
oluşmuş uzlaşmaya ilave olarak, kamu bankalarının en
çok denetlenen müesseseler olduğunu da burada söylemek isterim; Bankalar
Yeminli Murakıpları, Başbakanlık Teftiş Kurulu ve
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu tarafından denetlenirler.
Normal ticarî bankalar ise, sadece Bankalar Yeminli Murakıpları
tarafından denetlenirler. Ayrıca, kamu bankalarının
yaptığı her işlemin, şu ya da bu sebeple, her gün
basına çıkma olasılığı vardır ve ayrıca,
KİT Komisyonunda da enine boyuna her sene tartışma
olanağı vardır. Kamu bankalarına da, bu anlamda,
haksızlık etmenin doğru olmadığını
söylüyorum; ama, özelleştirme felsefemiz aynen devam etmektedir.
Yüce Mecliste, bu konsensüsü görmekten de mutlu olduğumu ifade
etmek istiyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP ve RP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.
Sayın Oğuz, buyurun efendim. (RP sıralarından
alkışlar)
ALİ OĞUZ (İstanbul) – Muhterem Başkanım,
değerli arkadaşlarım; günlerdir üzerinde
çalıştığımız kanun tasarısının
artık sonuna gelmiş bulunuyoruz; iki madde; yani, yürürlük ve yürütme
maddesi kalmış bulunuyor.
Ben, şu noktada, kamu bankalarının özelleştirilmesiyle
ilgili olarak, daha önce takdir edilmiş ve verilmiş iki
yıllık müddetin, iki yıl daha uzatılmasının uygun
olacağı şeklindeki madde üzerinde maruzatta bulunmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu özelleştirme konusu
üzerinde, bugüne kadar lehte ve aleyhte çok şey söylendi. Sadece,
memleketimizde olan bir hadise değil, dünyanın her yerinde
özelleştirmenin önemli bir konu olduğu ve devleti, özellikle
ağır malî yüklerden kurtarmak için bunun uygun bir tedbir olduğu
ve teknolojisi eskimiş, hantal bir vaziyette devlete yük olan
müesseselerin bir an evvel özelleştirilerek, onların daha hareketli,
daha gelirli, daha verimli sahalara yatırılmasının uygun
olacağı şeklinde, burada görüşler belirtildi ve her noktada
partilerimizin ve gruplarımızın hepsinin özelleştirme
hususunda ittifak halinde oldukları anlaşıldı. Ancak,
sistemin tatbikatında, özellikle tatbik edilen usüllerde isabetsizlik
olduğu hususu ifade edildi. Bazı arkadaşlarımız
kıyasıya, incitici sözlerle bu tenkitlerini ifade ettiler, bazı
arkadaşlarımızın da gayet yapıcı bir şekilde
meseleyi dile getirdiklerine şahit olduk.
Değerli arkadaşlarım, hemen şunu ifade edeyim ki,
kamu bankalarının iki yıl içerisinde özelleştirilerek bu
konunun da halledileceği hususu, biraz önce konuşan Sayın
Bakanın beyanlarından da, birkısım
arkadaşlarımızın ifadelerinden de
anlaşılıyor. Daha evvel özelleştirilmiş olan Sümerbank
ve Etibankın özelleştirilmesiyle bu yolun
açıldığı; bundan sonra üç güçlü bankanın, yani Ziraat
Bankası, Emlak Bankası ve Halk Bankasının da bunun arkasından
süratle özelleştirilmesinin gündeme geleceği ve onların da
özelleştirilmesinin bir an evvel yapılacağı hususu ifade
edilmiş oldu.
Bunlar, tabiî, sırasıyla yapılan hizmetler; bunların
bir an evvel yapılmasını hepimizin gönlü istiyor; çünkü, üzerinde
uzun yıllar tenkitler yapıldı ve bunların getirdiği
zorluklar ifade edildi. İfade edilen hususlarda da, devlete getirdiği
yükleri ve medyada ifade edilen tenkitleri de uzun uzun dinledik. Bu
kaynakların bir an evvel memlekete kazandırılmasının
da faydalı olacağı hususu, yine hepinizin malumudur.
Değerli arkadaşlarım, bu kürsülerden, 75 sente muhtaç
Maliyemiz tarif edilirken, bugün, bu özelleştirmelerle, Maliyemize ve
özellikle de yatırımlara
-kimisinde 12 milyar, 10 milyar, 7 milyar, 9 milyar olarak- kaynak
temini hususundaki Hükümetimizin beyanları hepimizi rahatlatmakta ve
bundan sonraki özelleştirme imkânlarıyla ve temin edilmiş
imkânlarla da, bir an evvel, memleketimizin ihtiyacı olan, zarurî
ihtiyacı olan kaynağın temin edileceği hususu dile getirilmiştir
ki, bundan da hepimiz ferahlık duymaktayız.
Bunların, ister bölünerek, taksim edilerek olsun, isterse gayeleri
istikametinde -daha rahat çalışmalarını temin sadedinde-
ayrı birimler halinde hizmete konulması şeklinde olsun, bir an
evvel özelleştirilmesindeki faydayı hepimiz ittifakla bekliyoruz ve
bu hususta hiçbir arkadaşımızın, hatta
gruplarımızın dahi ayrı bir fikri yoktur.
Burada müspet görüşlerini dile getiren arkadaşlarıma
şükranlarımı arz ediyorum, ikaz ederek, tenkitlerini -acı
da olsa- ifade eden arkadaşlarıma da teşekkür ediyorum ve bu
vesileyle, Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum efendim.
(Alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Oğuz, teşekkür ediyorum.
Madde üzerindeki müzakereler tamamlanmıştır.
Maddeyle ilgili verilmiş önergeler vardır; 4 önergeyi
geliş sırasına göre okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 6 ncı
maddesinde yer alan "2 yıl" ibaresinin "3 yıl"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Gözlükaya Mustafa Kemal Aykurt Ümran Akkan
Denizli Denizli Edirne
Mustafa
Yünlüoğlu Ömer
Özyılmaz
Bolu Erzurum
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 6 ncı
maddesinde yer alan "ilişkin" ibaresinin
"alakalı" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Gözlükaya Mustafa Kemal
Aykurt Ümran Akkan
Denizli Denizli Edirne
Mustafa
Yünlüoğlu Ömer
Özyılmaz
Bolu Erzurum
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 6 ncı
maddesinde yer alan "kamu" ibaresinin "devlet" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Gözlükaya Mustafa Kemal
Aykurt Ümran Akkan
Denizli Denizli Edirne
Mustafa
Yünlüoğlu Ömer
Özyılmaz
Bolu Erzurum
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 6 ncı
maddesinde yer alan "belirtilen" ibaresinin "ifade edilen"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Gözlükaya Mustafa Kemal
Aykurt Ümran Akkan
Denizli Denizli Edirne
Mustafa
Yünlüoğlu Ömer
Özyılmaz
Bolu Erzurum
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan, önergelerimizi geri
çekiyoruz.
BAŞKAN – Önerge sahipleri imzalarını geri
aldıklarını ifade ettiler; böylece, önergeler işlemden
kaldırılmıştır.
Madde üzerinde başka önerge yok.
Maddeyi, okunduğu şekliyle oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına,
Sayın Araslı söz istemişlerdir. (CHP ve RP
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Araslı.
CHP GRUBU ADINA OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Özelleştirme Uygulamalarının
Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının yürürlük maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun görüşlerini dile getirmek üzere söz almış bulunuyorum.
Sözlerime, sizleri saygıyla selamlayarak başlamak isterim.
Bu madde, bir yürürlük maddesi; kabul edilecek tasarının
yayımı tarihinde yürürlüğe gireceğini bildiriyor.
Yürürlüğe girecek olan nedir değerli arkadaşlarım;
Anayasaya aykırı nitelik taşıyan birtakım
hükümler...(Gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Araslı, bir dakikanızı rica
ediyorum...
Sayın milletvekilleri, rica ediyorum; tasarının sonuna
geldik...
Buyurun Sayın Araslı.
OYA ARASLI (Devamla) – Kanun tasarısının gerekçesine
bakıyoruz; gerekçe, Anayasaya aykırılığı ortadan
kaldırmak... Hükümet, Anayasaya aykırılığı
ortadan kaldırmak iddiasıyla, bizi, yine Anayasaya aykırı
nitelikteki birtakım hükümlerle karşı karşıya
getiriyor.
Değerli arkadaşlarım, Anayasaya uygun hükümler
taşıyan kanun tasarıları neden önümüze gelmiyor; bunun birinci
nedeni, özensizlik ve acele. Bilinçli olarak, Anayasaya ve Anayasa Mahkemesi
kararlarına saygısızlığı bu nedenler
arasında saymak istemiyorum; çünkü, Anayasaya saygısız bir
Meclis çoğunluğu ve Anayasaya saygısız bir hükümet
kavramlarını gönlüme sığdıramıyorum,
yediremiyorum, Meclise ve devlet organlarına saygı
anlayışıma sığdıramıyorum; ancak, içerisinde
bulunduğumuz durumu da çok üzüntü verici bulduğumu ifade etmekten
kendimi alamıyorum.
Değerli arkadaşlar, hep acelemiz var. Meclisi
çalıştırarak Yüce Meclisin itibarını koruyalım
gerekçeleriyle, Yüce Meclise, aceleye getirilmiş birtakım
tasarılar sunuluyor. Bunların çoğu, hepimizin bildiği gibi,
Anayasa Mahkemesi tarafından iptal ediliyor; bir kısmının
ise yürürlüğünün durdurulmasına ilişkin kararlar Anayasa
Mahkemesi tarafından veriliyor. Anayasa Mahkemesi tarafından iptal
edilen veya yürürlüğü durdurulan bu yasalarla, yazdan bu yana hangi
mesafeyi aldık, lütfen söyler misiniz?! İtibarımız yükseldi
mi; hayır; çünkü, Meclisin itibarının,
çıkardığı yasaların sayısıyla hiç ilgisi
yok; ama, çıkardığı yasaların niteliğiyle
yakından ilgisi var. Eğer bu yasalar, Anayasa Mahkemesinin
kapısından geri dönüyorsa -sayıları kaç olursa olsun-
Meclisin itibarını yükseltmek şöyle dursun, bu itibarı
düşürüyor. Bunu iyice öğrenelim değerli
arkadaşlarımız.
Yasa tasarılarındaki Anayasaya
aykırılıkların ikinci nedeni ise, Hükümetin ve İktidar
Gruplarının, Meclis konuşmalarını gereğince
izlememeleri. Bugün, bu çok önemli yasa tasarısını
görüşüyoruz, muhalefet sözcüleri olarak görüşlerimizi dile
getiriyoruz; ama, dikkat ettim, çoğu maddenin görüşmelerinde,
İktidar Partilerine mensup üyeler, milletvekilleri, salonda bulunmuyorlar;
ancak oylamaya sıra geldiği zaman salona giriyorlar, oylama bittiği
zaman dışarıya çıkıyorlar; belki bu, bu madde için
geçerli değil; ama, bundan önce görüştüğümüz pek çok maddede
-televizyonları başında bizi izleyenler de gördüler- bu bir
gerçek; olay bu şekilde cereyan ediyor ve kendimize şu soruları
sormaktan kaçınamıyoruz: Hani Hükümet, hani İktidar
Grupları? Çünkü, biz, burada, görüşlerimizi, muhalefet partisi
sözcüleri olarak, İktidara, Hükümete ve İktidar Gruplarına
söylüyoruz, eleştirilerimizi onlar için dile getiriyoruz; ama, onlar
burada olmadığı zaman, bunlar, fonksiyonsuz, işlevsiz hale
geliyorlar ve muhalefeti dikkate almayan, onun görüşlerini hesaba katmayan
bir İktidar görünümü ortaya çıkıyor.
Bu tür muhalefeti dikkate almamanın, bir demokratik rejimi
gerçekleştirmeye muvaffak olamayacağını hepimiz biliyoruz.
Türkiye'de, zaman zaman bu tür iktidarlar oldu; ama, bu tür iktidarlar, bu tür
davranışlarıyla, demokrasiyi gerçekleştirmeye ve
yaşatmaya muvaffak olamadılar. Onun için, bu tür
alışkanlıklarımızdan bir an önce vazgeçmekte yarar
olduğunu, bu vesileyle bir kere daha yinelemekte yarar görüyorum.
Konuşmalarıma başlarken, bu yasa
tasarısının çeşitli hükümlerinin Anayasaya
aykırılıklar taşıdığını söyledim.
Nerede bu aykırılıklar; şurada: Anayasa Mahkememiz,
özellikle özelleştirme konusundaki çeşitli kararlarında
"eğer, bir kuruluş yasayla kurulmuşsa,
özelleştirilmesi de yine özel bir yasayla olmalıdır" dedi;
ama, bu getirilen düzenlemeye bakıyoruz, her şeyi satma imkânı
yürütmeye bırakılıyor; bu türlü bir ayırım yok;
kanunla kurulmuş olan işletme ayırımı yok, kanunla
kurulmamış olan işletme ayırımı yok; Anayasaca
satışına engel olunan birtakım hususlar dikkate
alınmamış; her şeyi satma yetkisini yürütmeye
bırakıyoruz ve böylece, bir kere daha, Anayasa Mahkemesi
kararlarına ve dolayısıyla Anayasaya aykırı bir
düzenlemeyi gündeme getirmiş oluyoruz.
Yine, Anayasa Mahkemesi diyor ki: "Hangi satışın
hangi ihale usulüyle yapılacağını
açıklayınız." Ama, bu tasarıya bakıyoruz, sadece
ihale yöntemleri alt alta sıralanıyor; ama, hangi tür satışlar için, hangi tür
kurumların hangi satışları için, hangi tür ihale yönteminin
kullanılacağına, hangi tür satış yönteminin
kullanılacağına ilişkin bir belirleme yok. Bu durumda,
yine, Anayasa Mahkemesinin bize söylemek istediğini yerine getirmemiş
oluyoruz; yine, Anayasaya aykırı bir duruma yol açıyoruz.
Yine, Anayasa Mahkemesi diyor ki: "Özelleştirmenin
kapsamını çok açık olarak ortaya koyunuz; kısmen mi
özelleştirme yapılacak, bütünüyle mi özelleştirme
yapılacak; bunu da bir yasayla açıkça gösteriniz." Burada, yine
bu tür bir düzenleme yok; bütün yetki idarenin. Böyle bir düzenleme, idarenin
keyfîliğe kaçmasına imkân veriyor. Hangi tür kurumları ne zaman
satacağız; bununla ilgili bir belirleme yasada yok. Bir kurul var, o
karar verecek, o yetkisini kullanacak. Bu da, keyfî bir yetki kullanımına
kapıyı açık bıraktığı gibi,
Anayasamızda "yürütmenin kanunîliği" şeklinde ifade
edilmiş olan ilkeyle de taban tabana zıt, bu ilkeyle çelişen bir
durum.
Yine, bu tasarıda imar planlarından söz edilmiş; ama, bu
imar planlarının hangi ilkelere uyularak yapılacağı
konusunda bir belirleme yok ve hepsinden önemlisi, özelleştirme amacı
yanlış, bu tasarıyı gündeme getirmeye neden olan
özelleştirme amacı yanlış. Özelleştirme, kaynak temin
etmenin bir aracı olarak kullanılıyor. Bu şekilde bir
özelleştirme anlayışına engel hiçbir hüküm bu düzenlemede
yer almamış.
Değerli arkadaşlar, özelleştirme, hiçbir zaman, devlet
hazinesine kaynak temin etme amacının bir aracı olarak
görülmemeli. Böyle görüldüğü zaman çok rahatsız edici bir görüntü
ortaya çıkıyor ve her özelleştirme, kaynak temin etme
amacıyla devlet malını satmak görüntüsünü alıyor. Her zaman
bu kürsüden sorduğum gibi, böyle bir görüntü karşısında da,
herkes gibi benim aklıma da şu soru geliyor: Satacaksınız,
satacaksınız; eldeki avuçtaki bittiği zaman ne
yapacaksınız, sizden sonra gelenler ne yapacak? Cumhuriyetin
yetmişaltı yılda biriktirdiklerini satacaksınız; sonra
ne olacak, birtakım hizmetler, hangi kaynaklardan yararlanılarak
yerine getirilecek? Onun için, bu tür bir özelleştirme anlayışının,
üretmeden tüketmek felsefesinin bir an önce terk edilmesi gerekiyor.
Bakınız, burada, gene acelemiz var, çalışalım
diyerek...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Araslı, 1 dakika?..
OYA ARASLI (Devamla) – 1 dakika içerisinde bitireceğim efendim;
teşekkür ederim verirseniz.
BAŞKAN – Buyurun.
OYA ARASLI (Devamla) – Bundan önce burada birtakım yasalar
çıkardık. Birtakım tasarılar bu tür düzenlemeler getirdi
diye, Emekli Sandığının mallarını satmaya
yöneldik; Sosyal Sigortalar Kurumunun mallarını satmaya yöneldik ve
hepsi yine Anayasaya aykırı hükümler aracılığıyla
düzenleme olarak karşımıza getirildi ve hepsi toplumda çok
olumsuz yankılar uyandırdı. Onun için, söz yürürlük
maddesindeyken, elimizde imkân varken, bir an önce bu düzenlemelerden
vazgeçelim; bu tür, üretmeden tüketme felsefesine son verelim.
Ben, tekrar, yürürlük maddesini vesile bilerek, bu konuları dile
getirmekte yarar gördüm. Saygılar sunarak sözlerime son vermek istiyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Araslı, teşekkür ediyorum.
Gruplar adına başka söz talebi?..
HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Var efendim.
BAŞKAN – Sayın Uluğbay, zatıâliniz mi efendim?
HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Sayın Teoman Akgür
konuşacak.
BAŞKAN – Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Akgür;
buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)
DSP GRUBU ADINA TEOMAN AKGÜR (Sakarya) – Sayın Başkan,
sayın üyeler; saygıyla selamlarım.
İki gündür, özelleştirmenin yöntemine ilişkin bir konuda
görüşüyoruz; fakat, görüşmeden çok, katı tutumların
sürdürüldüğünü görüyorum ve bu nedenle "yürürlük" maddesinde,
zamanla ilgili bazı açıklamalar yapmak istiyorum; çünkü, büyük
olasılıkla, bugün görüştüklerimizi bir süre sonra -Anayasa
Mahkemesinden döndüğünde veya başka bir durumda- yine
görüşeceğimiz için, dünya genelinde özelleştirmeyle ilgili
bazı gözlemlerimin de tutanaklarda yer almasını istiyorum.
Bunların belki bir sonraki görüşme için yararlı
olabileceğini düşünüyorum.
Birinci nokta, çok aceleye getirildi, Meclisten acele olarak geçirilmeye
çalışılıyor ve katılım yok; yani, gerek
demokratik kitle örgütlerinin olsun gerek diğer kesimlerin olsun, burada
çıkarları söz konusu olan kesimlerin, bu özelleştirme
çabalarında onayı ve katılımı yok
Ayrıca, Parlamento içinde de katılıma
kapalısınız; çünkü, muhalefetin eleştirileri de pek dikkate
alınmıyor. Büyük olasılıkla, bu, yeniden görüşme
konusu olacaktır.
Şimdi, sanıyorum, dış dünyaya bakılmadan ve içe
kapanık olarak bu kararlar veriliyor ve uygulamaya geçiliyor. Bu nedenle,
konunun -zamanla ilgili bir madde olduğu için- dünya çapında ortaya
çıkışı ve tartışmaların gelişmelerine
biraz daha değinmek istiyorum.
1970'li yıllarda, bildiğiniz üzere, dünya genelinde bir
verimlilik düşüşü gözlendi; yani, kişi başına gelir
olarak baktığımızda veya işçi başına üretim
olarak baktığımızda, verimlilikte -veya üretkenlik de
diyebiliriz- büyük oranda düşüşler gözlendi. Bunun nedenleri
araştırılmaya başlandığında, devletin büyümesine en önemli nedenlerden birisi
olarak tanı kondu. Devletin büyümesinin yanı sıra, sosyal
devletin sonucu olarak sendikaların güçlenmesi, sosyal güvenlik
kurumlarının yaygınlaşması, işsizlik
sigortası bunlar arasında sayıldı ve sonuç olarak
şöyle bir çözüm önerildi: Devletin küçültülmesi durumunda verimlilik
oranını yükseltebiliriz ve böylelikle, kitlelere daha rahat
yaşam koşulları sağlayabiliriz.
Bu sırada, ayrıca, özel kesimdeki verimlilik
artışının devlet kesimine göre biraz daha yüksek
olduğu da gözleniyordu ve tüm ilgiler özel kesimden yana döndü. Devletin
küçültülmesi ve bu arada özel kesimin ürettiği mallara yapılan
harcamalarla ilgili olarak da yüksek vergi oranlarının
harcamaları caydırdığı, bu nedenle talebi
düşürdüğü gibi eleştiriler de yöneltildi. Bunun üzerine genel
olarak şu karara varıldı: Vergi oranları düşürülsün ve
vergiler daha çok dolaysız vergilerden dolaylı vergilere doğru
kaydırılsın. Önceki uygulamada dolaysız vergiler vergi
düzenlerinin esasıydı; yani, gelir üzerinden alınan gelir
vergisi, kurumlar vergisi gibi. Bu yeni yaklaşımda, vergiyi herkes
ödemeye mecbur değildir, belirli harcamaları yapanlar vergi ödesin
dendi ve dolaylı vergilere doğru bir kayış oldu. Ancak, her
koşulda vergi oranlarının düşük olması savunuldu.
Yalnız, burada serbestiyetçi düşünceyle çelişen bir
noktaya da dikkat çekmek istiyorum. Serbestiyetçi düşünceyle dolaylı
vergileri savunmak bir anlamda çelişkili; çünkü, hangi malların veya
hangi hizmetlerin ne oranda vergilendirileceği, hangi hizmetleri veya
hangi malları desteklediğiniz veya
cezalandırdığınıza bağlı; bu da merkezî
idarenin bir kararı; serbest piyasada oluşmuyor; serbestiyetçi
düşünceyle çelişiyor.
Her ne olursa olsun, sonuç olarak vergi oranları düşürüldü ve
dolaysız vergilerden dolaylı vergilere doğru bir geçiş
oldu; fakat, devletin böyle küçültülmesine karar verilmesine karşın,
devlet, belirli bir yapı; istihdam yapısı var, belirli bir üretim
yapısı var; harcamalarının kısa sürede
kısılamayacağı gerçeği de ortadaydı. Geçiş
döneminde devletin vergileri düşürülürken harcamaları eski düzeyinde
devam etmek zorunda olduğundan bütçe açıkları yükselecektir. Bu
arada, bir parlak düşünce olarak, geçiş dönemi için,
özelleştirme düşüncesi ortaya atıldı ve orta vadeli
istikrar programı sözü -ki, günümüzde Türkiye'de de yine gündeme geldi-
burada ortaya çıktı; yani, gelişen ülkeler için kullanılan şekli
orta vadeli istikrar programları oluyor.
Batı ülkelerinde de 1980'li yılların başlarında
özelleştirmenin ortaya çıkışı böyle ve bir orta vadeli
program olarak önerildi. Nedeni, kısa sürede devlet küçültülemeyeceği
için, yüksek olan harcamalara göre gelirin düşük olması
koşulunda aradaki farkı gidermeyi sağlamak.
Özelleştirme böylece ortaya çıktı ve hizmet
dallarında olması düşünüldü; yani,
taşımacılık, ulaşım, bankacılık,
sigortacılık ve haberleşme alanlarında özelleştirmenin
yapılması savunuldu; sanıyorum Türkiye ile en büyük farkı
da burada dikkati çekiyor. Çünkü, Türkiye'de özelleştirmeden
anlaşılan, imalat sanayiindeki birtakım işletmelerin
özelleştirilmesi; oysa, dünya genelinde bunun çıkışı
hizmetlerle ilgili ve bağlantılı olduğu nokta da devletin
bu hizmetleri sağlıyor olması ve verimlilik oranında 1970'lerden
itibaren gözlenen düşmeler de bunun önemli bir belirleyicisiydi.
Bu düşüncelerle vergi yasalarında değişiklikler
yapıldı. Bu akıma 1980 li yılların
başlarında Türkiye de uydu. Gümrük vergileri, bankacılık,
sigortacılık gibi alanlarda birçok vergi oranı düşürüldü ve
Türkiye'de de kamu açığı yükseldi.
Bütün bu vergi değişikliğini yapmış, düşük
oranlı vergi ve dolaysızdan çok dolaylı vergiyi yeğleyen
yapı, beklenenleri verdi mi? Hayır, vermedi, birçok ülkede kamu
açığı çok yükseldi. Kamu açığının çok
yükselmesinde bir neden de, dünya genelinde faiz oranlarının
yükselmesi oldu ki, bu faiz oranlarının yükselmesi de 1979
yılına kadar geri gidiyor. 1979 yılında, dünya
koşullarındaki çok önemli değişikliklerle birlikte faiz
oranları bir sıçrama yaptı ve uzun süre bu yüksek düzeyinde
kaldı. Şöyle bir hatırlarsak, 1979 yılında siyasî
bakımdan, Sovyetler'in, Afganistan'ı işgali, İran-Irak
savaşı var; Avrupa ülkeleri, nisan ayında Avrupa Para Sistemini
kurdular; yıl sonuna doğru Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü,
petrol satış fiyatını yükseltti ve Amerika'nın merkez
bankası olan Federal Reserve, 6 Ekim 1979 günü faiz oranlarına,
artık, müdahale etmeyeceğini açıkladı ve onun
arkasından faiz oranları süratle yükselmeye başladı. Bu
gelişmeler karşısında, yeni vergi yasalarına
karşın, en azından faiz oranları çok yükseldiği için,
kamu açığı birçok ülkede açıldı ve birçok ülkede
başta açıklanan iyimser düşünceler gerçekleşmedi. Bu konuda
şu anda uyarıyorum; çünkü, bu yasayla ilgili konuşmalarda çok
iyimser bir hava estirildi; birkaç yıl sonra görülecekleri şimdiden
söylemek istiyorum. Bu iyimser havalar büyük olasılıkla
çıkmayacaktır; çünkü, dünya koşulları şu anda büyük
özelleştirmeler için uygun değildir; birçok ülke, Doğu Avrupa
ülkeleri, Avrupa ülkeleri, özelleştirme için birçok mal sürmüştür
piyasaya, piyasa çok kalabalık; bu koşullarda, sanmıyorum...
Türkiye de buradan etkilenecektir.
Sonuç olarak bakıyoruz, bu gelişmelerle, kamu
açıkları çok yükseldi. Amerika, ancak serbestiyetçi akımlara
karşın, bunu bir denk bütçe yasasıyla gidermeye
çalıştı ki, bu yıl Türkiye'de de getirilen, "denk
bütçe" diye söylenen; ancak, kaynak paketleriyle fazlasıyla fazla hak
eden bir bütçe; oradan ilham almış görünüyor...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TEOMAN AKGÜR (Devamla) – Toparlıyorum..
BAŞKAN – 1 dakika yeter mi efendim?
TEOMAN AKGÜR (Devamla) – 2 dakika olabilirse sevinirim, daha iyi.
BAŞKAN – 2 dakika; buyurun.
TEOMAN AKGÜR (Devamla) – Amerika'da bu iş böyle bitti; yasal
müdahaleyle bitirilmeye çalışılıyor. Avrupa'da ise,
astarı yüzünden pahalı oldu; Maastricht Anlaşması ölçütleri
getirilerek, bütçe açıklarının yüzde 3'ten
aşağıda tutulması hedefi koyuldu; ki, bu da serbestiyetçi
düşünceye aykırı, son derece müdahaleci bir uygulama ve Avrupa,
bunu, çok yüksek işsizlik oranlarıyla ödüyor; bu çok yüksek
işsizlik oranları da yabancı
düşmanlığını kışkırtıyor ve bunun
bir ucu da bize dokunuyor. Bu açıklamaları yapmam gerektiğini düşünüyorum.
Sonuç olarak, çok fazla iyimser olmaya gerek yok. Büyük
olasılıkla burada bugün iyimser olarak söylenenlerin çoğu
gerçekleşemeyecek. Aceleye getirilmeseydi, tüm toplum kesimlerinin
katkısıyla... Çünkü, biz, Demokratik Sol Parti olarak
özelleştirmeye karşı değiliz; şu anlamda karşı
değiliz: Toplumun büyük kesimi savunduğu takdirde biz de onu
savunuruz. Ancak, burada yöntemde de bir hata var ve yakın gelecekte
gözleyeceklerimizi şimdiden anlatıyorum; dilerim, tutanaklar beni haksız çıkarmaz.
Saygıyla selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebinde bulunan Sayın Kul, devam edecek misiniz?
EMİN KUL (İstanbul) – Vazgeçtim, söz talebimi geri
alıyorum.
BAŞKAN – Peki, geri aldınız, teşekkür ediyorum.
Sayın Oğuz?..
ALİ OĞUZ (İstanbul) – Geri alıyorum.
BAŞKAN – Geri aldınız.
Sayın Polat ?..Yok.
Sayın Büyükkılıç?..Yok.
Sayın Arslan ?..Yok.
Sayın Mehmet Aykaç ?..Yok.
Kişisel söz talebi yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
AYHAN FIRAT (Malatya) – Karar yetersayısının
aranmasını istiyoruz...
BAŞKAN – Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
AYHAN FIRAT (Malatya) – Karar yetersayısının
aranmasını istedik.
OYA ARASLI (İçel) – Karar yetersayısının
aranmasını istedik.
BAŞKAN – Efendim, oylamaya geçtim.
AYHAN FIRAT (Malatya) – Hayır efendim, o aşamada söyledik.
BAŞKAN – Efendim, istirham ederim... Oylamaya geçtim, olsa
sayarım...
AYHAN FIRAT (Malatya) – Yok orada... 80 kişiyle kanun çıkar
mı?!..
BAŞKAN – Şimdi -eskiye göre 6- yeni teselsüle göre 8 inci
madde olan maddeyi okutuyorum:
MADDE 8. – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
AYHAN FIRAT (Malatya) – Karar yetersayısı aranmasını
istiyoruz.
BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu, söz talebiniz?.. Yok.
Gruplar adına başka söz talebi var mı efendim?.. Yok.
Kişisel söz talebi?..
ATİLÂ SAV (Hatay) – Kişisel söz talebim var Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Buyurun efendim.
ATİLÂ SAV (Hatay) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin
sayın üyeleri; kişisel söz talebinde bulundum; çünkü, kişisel
olarak protestomu Yüce Meclisin bilgilerine sunmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, dün, bu yasa tasarısı
Genel Kurula indi ve dağıtıldı; Genel Kurul, derhal gündeme
alma kararını verdi; olabilir, İçtüzük buna elverişli; ama,
arkasından, raporun Genel Kurulda okunmasına gerek olmadığına
da karar verildi. Bu koşullar altında, ben, bir milletvekili olarak,
bu kanun tasarısıyla ilgili görüşlerimi nasıl
oluşturacağımı dünden beri düşünüyorum.
Aslında, özelleştirme, Parlamentoda bulunan bütün partilerin
seçim kampanyalarında, halka birtakım taahhütler verdiği bir
konudur, son derece önemli bir konudur ve huzurunuza gelen tasarı da, daha
önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş bir düzenlemedir.
Öyle olduğu için, daha özenle ve dikkatle incelenmesi gereken bir metin
karşısındayız. Oysa, burada, çoğunluğun
azınlığa tahakkümüne dönüşen bir oylama yöntemi
düzenlenerek, bu kanun tasarısı, hiç incelenmeden, ulusal iradenin
teşekkülüne imkân verilmeden bazı hazırlıklar
yapılmış, arkadaşlarımızın verdikleri
bilgilerle yetinilmek suretiyle şimdi kanunlaşıyor;
hayırlı olsun... Ama, bu şekilde çalışan bir Meclisin
üyelerinin, kendilerine karşı olan saygılarını gözden
geçirmeleri gerekir. Biz, Parlamentoya saygı duyuyoruz ve herkesin de
Parlamentoya layık olduğu saygıyı göstermesini istiyoruz,
bu konuda da duyarlılık gösteriyoruz, içimiz titriyor; ama, Parlamentonun
bir kısmı, özellikle çoğunluğuna dayanarak, öbür
kısmına saygı göstermiyorsa, dışarıdan
Parlamentoya saygı göstermeyenleri, galiba büsbütün haksız bulmak zor
oluyor.
Değerli arkadaşlarım, kendimizi aldatmayalım, bu
şekildeki bir Parlamento çalışmasıyla yasama işlemi
yapılamaz. Onun için, Parlamentomuz, maalesef, hiç de
başarılı olmayan metinleri yasa metni haline getiriyor. Bu
incelediğimiz metnin çerçeve 2 nci maddesi 144 satırdan,
yaklaşık 1600 sözcükten meydana geliyor ve o çerçeve maddenin aslı
olan hükmün de tamamı değil; yalnızca (B) ve (C) bentlerini
içeriyor; yani, maddenin aslı çok daha uzun. Ben, çok uzun hukuk
yaşamım içerisinde ve incelediğim birçok metinler içerisinde
böyle bir yasa metninin son derece yanlış olduğunu, bunun
uygulamasının son derece güç olduğunu bilerek bunu söylüyorum;
en azından bu eleştiriyi yapmak gerekirdi. Oysa, bir an önce
çıkması istendiği için, tasarı aceleyle getirildi ve
çıkarılacak.
Değerli arkadaşlarım, cumhuriyetimiz demokratik bir
cumhuriyettir, bu Meclis bu demokrasinin meclisidir; ama, iktidarlar her
rejimde vardır, muhalefet yalnız demokrasilerde vardır.
Eğer, iktidar, muhalefeti dinlemek istemiyorsa, muhalefet sözcülerinin
görüşlerine değer vermiyor ve onlardan bir şey öğrenerek,
elindeki metinleri ona göre düzeltmek ve değiştirmek istemiyorsa,
orada bir başka hastalık var demektir. Bu, mutlaka, dikta rejimi,
diktatörlük şeklinde olmaz, çoğunluğun azınlığa
tahakkümü şeklinde de olur. Konuşmamı, kanunun bu şekilde
çıkmış olmasından duyduğum üzüntü ve görevini
yapamamış hisseden bir milletvekilinin
başkaldırısı olarak kabul etmenizi diliyorum; onun için
diğer maddelerde konuşmak istemedim. Şimdi, kanun yürürlüğe
giriyor; hayırlısı olsun...
Bu kanunun hazırlanmasında ve uygulanmasında görev
yapacak Bakanlar Kuruluna, bir parlamenterin görüşü olarak
görüşlerimi arz ettim; Yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum efendim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Sav teşekkür ediyorum.
Başka söz talebi?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunacağım; ama, karar
yetersayısının aranmasında ısrarlı
mısınız Sayın Fırat?
AYHAN FIRAT (Malatya) – Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN – Peki, maddeyi oylarınıza sunuyorum ve karar
yetersayısını arayacağım: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde, okunduğu şekliyle kabul edilmiştir; karar
yetersayısı vardır.
Sayın milletvekilleri, İçtüzüğün 86 ncı maddesine
göre, son söz talepleri vardır.
Sayın Dumankaya lehte söz talep ediyorsunuz; davet edeyim mi
efendim?
HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Dumankaya, talebiniz lehte. Sayın Kul,
aleyhte talepte bulunmuş.
Buyurun Sayın Dumankaya.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Tersane işçileri de dinliyor
Sayın Dumankaya!
HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, muhterem
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Özelleştirme ile ilgili bu konunun lehinde söz aldım.
Sayın Algan Hacaloğlu bana diyor ki "tersane işçileri de
dinliyor." Sadece tersane işçileri değil, Türkiye duysun; çünkü,
Anavatan Partili olarak biz, hiçbir zaman, Türk insanının aleyhinde
olacak bir olaya oy vermeyiz; onu bilmenizi istiyorum. (ANAP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, Anavatan Partisi özelleştirme
konusunda çok sıkıntı çekmiştir. Özelleştirme
dediğimiz zaman, Anavatan Partisinin dışında burada oturan
tüm partiler, Anavatan Partisini âdeta vatana ihanete varıncaya kadar
suçluyordu; ama, çok şükür bugün tüm partilerin, soldakilerin,
sağdakilerin, her iki tarafımızda oturan partilerin, artık,
özelleştirmeyle ilgili bir iddiaları yok.
Özelleştirme Kanunu çıkarken, Anavatan Partisinin, bu kanun üzerinde
büyük katkıları olmuştur; fakat, ne yazık ki, bazı
maddeler, o zamanki SHP-DYP Koalisyonunun anlaşmazlığı
yüzünden tam çıkmamıştır; 56 önergemiz kabul edilmiş, bu önergeler içerisinde
bir iki önergemiz de Koalisyon Protokolü nedeniyle Özelleştirme Kanununa
konulmamıştır. Bu maddelerin Özelleştirme Kanununa
girmemesi yüzünden, özelleştirme bugün aksak bir şekilde gitmektedir
ve özelleştirme durma noktasına gelmiştir.
Değerli arkadaşlarım, tabiî, özelleştirmenin
güçlükleri vardır, kendi içinde güçlükleri vardır. KİT'lere
pahalı mal verenler bu özelleştirmeye karşı çıkarlar.
KİT'lerden ucuz mal alanlar bu özelleştirmeye karşı
çıkarlar. KİT'lerde çalışanlar bu özelleştirmeye
karşı çıkarlar. Tabiî, başta siyasîler de, buraları
çiftlik olarak kullanmak için karşı çıkarlar.
Değerli arkadaşlarım, geçen gün KİT Komisyonunda,
özelleştirilmiş bir kurumu görüşüyorduk. -İşte,
şimdi Sayın Algan Hacaloğlu'nun sözüne gelmek istiyorum- o
kurumda yirmi sene genel müdürlük yapmış bir kişi, kurum
özelleştirildikten sonra düz mühendis olarak bir başka kuruma
atanmış; yirmi sene o kurumda genel müdürlük yapmış bir
kişiye, bir makam odası, bir masa dahi verilmemiş.
MUSTAFA BAŞ (İstanbul) – Halit Bey, ne ilgisi var bunun!
HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Bak, biraz dinlersen, ilgisi
vardır.
Şu anda lehinde konuştuğum olay şudur: Verilen bir
önergeyle, emekli olan veya başka kuruma atanan kişiler, özlük
haklarından ve diğer haklardan
yararlandırıldıkları için, ben, bu önerge ve bu önergeyle
tasarıya eklenen madde nedeniyle tasarının lehinde
konuşuyorum. (Alkışlar)
DEVLET BAKANI H. UFUK SÖYLEMEZ (İzmir) – Teşekkür ederiz.
HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Değerli arkadaşlarım,
emekçilerin, alınteriyle yaşayan insanların
haksızlığa uğramamaları için bu önergeye de imza
atmıştım ve o nedenle bu tasarının lehinde
konuşuyorum.
Buradan diliyorum ki, bundan sonra, o kurumlarda bu şekilde emek
verenler, çalışanlar, hayatlarını o kurumlarda geçirenler,
makamlarıyla mütenasip yerlerde değerlendirilsinler. Yine diliyorum
ki, sadece mutfakta değil, o mutfağa gelene kadar şeffaf bir
şekilde, özelleştirmenin her safhasında, kamu vicdanı rahat
olacak şekilde, orada çalışan insanların rahat
olabilecekleri şekilde, şeffaf bir şekilde özelleştirmeye
devam edilsin.
Bu duygularla, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Dumankaya, teşekkür ediyorum.
Sayın Kul'un, aleyhte söz talebi var.
Buyurun efendim; çok kısa ve açık lütfen; 86 ncı maddeyi
çok iyi biliyorsunuz.
EMİN KUL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 273 sıra
sayılı kanun tasarısının oylanmasından önce,
şahsî görüşlerimi dile getirmek üzere söz almış
bulunuyorum.
Özelleştirmeye bakış açısı ve
yaklaşım zihniyeti, sergilenen şekliyle, Anavatan Partimizi bir
grup kararı almaktan sarfınazar ettirdi. Geçmişte de,
özelleştirmeyle ilgili aldığımız grup kararları,
4046 sayılı Kanunun lehine olduğu halde, böyle
kullanıldığı halde, millete başka türlü intikal
ettirildi. Bu sefer, grup kararı almadığımız halde,
milletvekillerimizin bu tasarıyı destekleyeceklerini görüyoruz; ama,
şahsen, bu tasarıya niçin karşı olduğumu, sizlere,
şahsımı bağlayan beyanlarla arz etmek istiyorum.
Önce, tabloya geneliyle bir bakalım, söylenilenleri bir
hatırlayalım. Onlar, dünün şartları içerisinde
söylenmiştir, dün söylenmiştir demek mümkün değildir; çünkü,
özelleştirme, günü gününe değerlendirilecek bir kavram olmaktan
ziyade, temel felsefesi bakımından, üzerinde söylenenlerin mutlaka
dikkate alınması gereken bir kavramdır. Bakın, ne
denilmiş... Tarihlerini, hangi birleşimde söylendiklerini
söylemiyorum. Hatta, ben, 4046 sayılı Kanun üzerindeki son
konuşma hakkımı, oyumun rengini belirtme hakkımı, o
tarihlerde, Refah Partili arkadaşım İbrahim Halil Çelik'e
vermiştim; kendisi konuşmayı arzu ettiği için,
hakkımdan feragat etmiştim. O, duygularını dile getirdi; o
duyguların çoğuna da katılıyorum; ama, şimdi, onu
referans vermeyeceğim -ki, müzakereler sırasında söyledim
bunları- birleşim belirtmeden, tarih belirtmeden, daha başka bir
referans vereceğim.
Bakınız, siyasî iktidarın büyük ortağı muhterem
Başbakanımız neler söylemiş özelleştirme için: "
Özelleştirme ne demek? Maziyi satmak demektir. KİT'leri
sattınız... Bu ne demek?.. Kendi evlatlarınızı
yiyorsunuz! Sizin yaptığınız bu. Siz, gelince, milletin
kendisini yiyorsunuz. Bizi Afrika kabileleri gibi yönetiyorsunuz. Afrika oyunu,
Afrika..." Bakınız ne diyor: "Gelecek sene 3 milyar
dolarlık KİT satacağız diyorsunuz. Bir evladını
daha yiyeceksin..." Bakın ne diyor: "İşte, bunlar
böyle, çoluğunu çocuğunu yerler, sonra da, memleketi idare ediyoruz
derler." Bakınız ne diyor: "Özelleştirme adı
altında, yabancılara peşkeş çekilme
yapılıyor..."
HASAN GÜLAY (Manisa) – Oraya bak, oraya...
EMİN KUL (Devamla) – "Amerika'dan mı emir
alıyorsunuz" diyor.
HASAN GÜLAY (Manisa) – Kim diyor bunu?..
NABİ POYRAZ (Ordu) – Kim diyor?..
EMİN KUL (Devamla) – Hatta, bugün, Özelleştirme İdaresi
Başkanvekilliğine, Başkan
Yardımcılığına getirilen kişi, bir partimizin
genel başkanı için "üniversiteye dönmesin; döner de ekonomi
dersi okutmak isterse, ekonomi dersi okutmaktan yasaklansın" diyor.
HASAN GÜLAY (Manisa) – Kim diyor bunu?..
EMİN KUL (Devamla) – Ama, şimdi, Özelleştirme
İdaresine tekrar ilave ediyor, getiriyor ve hepimize, şu tarafta
oturanlara "taklitçiler, faizciler, faizci kapitalist düzenin..."
HALİL ÇALIK (Kocaeli) – Bizi gösterme...
EMİN KUL (Devamla) – "... görüşüne sahip olanlar"
diyor.
NABİ POYRAZ (Ordu) – O zaman, bizi gösterme...
EMİN KUL (Devamla) – Şimdi, bir tarafta, dün bunları
söyleyenler var, diğer tarafta, altı yıldır özelleştirme
adına yapılanlar var. Altı yıldır özelleştirme
adına yapılanlar, burada müzakerelere sığmayacak derecede
açık seçik tutarsızlıklarla maalesef malul; işte, tablo bu.
Bugün, dün söylediklerini inkâr eden bir tutumla özelleştirmeye
sarılmayı seçenleri içtenlikli görmediğim için...
HASAN GÜLAY (Manisa) – Erbakan o!.. Normal!..
EMİN KUL (Devamla) – Diğer taraftan, bugüne kadar
özelleştirme adına yapılanların
tutarsızlıklarıyla, amacına uygun olmayan işlemler
âdeta bilinçli olarak yapıldığı için, getirilen bu
düzenlemenin hiçbir hayır getirmeyeceği kanaatiyle ve Anayasaya
aykırılığın hâlâ giderilmediği kanaatiyle, bu
tasarıya beyaz oy vermeyeceğim.
Ayrıca, işçileri sokağa attığı halde,
naneşekeri misali, 21 inci maddede yer alan iş kaybı
tazminatını kısır tutan, fakat, bunu bugün burada da
değiştirmeyen, 24 üncü maddeyi düzeltmeyerek, zorla...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kul, lütfen, son cümleniz...
EMİN KUL (Devamla) – ...keyfî tasarruflarla işçiyi emekliye
sevk edip, tazminatını memurlarımıza kıyasen yüzde 30
eksik ödeyerek, işçilerin mağduriyetini gidermek yerine, yeni
illüzyonlarla yağmaya çanak tutan bir zihniyeti yansıtan bu
tasarıya oy vermiyorum.
Yasama görevinde önerge hakkını tıkayan, fakat, yeni
madde ihdası şeklindeki önergeleri, işçiler aleyhine
haksızlıkların giderilmesini içermeksizin kabul edenlere
söylenecek söz şudur: Bir kez daha anlaşılıyor ki,
işçiler bu Mecliste etkin bir temsile kavuşmadıkça, milletimizin
geniş kesimlerinin yönetimden fayda umması mümkün değildir.
Bu duygularla, bu düşüncelerle, kırmızı oy
vereceğimi arz ediyor, saygılar sunuyorum. (ANAP, DSP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Kul, teşekkür ediyorum.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ.ERTAN YÜLEK (Adana) –
Sayın Başkan...
BAŞKAN – Sayın Komisyon, bir talebiniz mi var?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ.ERTAN YÜLEK (Adana) –
Sayın Başkanım, oylamadan evvel, bir hususu arz etmek istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun efendim.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ.ERTAN YÜLEK (Adana) –
Efendim, tasarının başlığında, diğer
ifadeyle isminde, sehven bir eksiklik olmuş, o eksikliği takdim
ediyorum: "Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun ile İmar Kanununun Bazı
Maddelerinde..." Orada, İmar Kanununda da bir değişiklik
yapıldı, sehven bu eksik olmuş. Bu husus da, yetki
alınır, düzeltilirse -herhalde redaksiyon bakımından- daha
iyi olur.
Saygılarımla arz ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Komisyon Başkanı tasarı
başlığındaki eksikliği düzeltti; zabıtlara geçti.
Redaksiyon, bu düzeltme istikametinde yapılacaktır.
Tasarının tümü üzerindeki müzakereler
tamamlanmıştır.
Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Tasarının tümü kabul edilmiştir;
hayırlı ve uğurlu olsun. (RP ve DYP sıralarından
alkışlar)
DEVLET BAKANI H. UFUK SÖYLEMEZ (İzmir) – Sayın Başkan,
teşekkür etmek istiyorum.
BAŞKAN – Teşekkür konuşması mı efendim?..
Tabiî, bu tasarı, çok para getirecek bir tasarı; onun için
teşekkür etmeli!..
Sayın Bakan, lütfen, çok kısa...
Buyurun.
DEVLET BAKANI H. UFUK SÖYLEMEZ (İzmir) – Sayın Başkan,
Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinize, uzun ve sabırlı bir
çalışmadan sonra kabul ettiğiniz bu tasarı nedeniyle
teşekkürlerimi arz etmek istiyorum.
Türkiye'nin önemli malî reformlarından olan ve bence, bir devlet
politikası haline dönüşmesi gereken özelleştirmenin önünü
açacak, Anayasaya ve hukuk düzenine aykırılıkları, bütün
hukukî aykırılıkları giderecek olan bu yasayla ilgili çaba
ve gayretlerinden ötürü, Yüce Meclise teşekkür ediyor, ülkemize
hayırlı olmasını diliyorum.
Sağ olun, var olun. (DYP ve RP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.
Tekrar, hayırlı olmasını, inşallah, iyi
hizmetlere vesile olmasını temenni ediyorum.
Saat 19.30'da toplanmak üzere, birleşime 15 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.15
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 19.30
BAŞKAN:
Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU
KÂTİP
ÜYELER: Ali GÜNAYDIN (Konya), Fatih ATAY (Aydın)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77 nci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Sayın milletvekilleri, gündemdeki işlere sırasıyla
devam ediyoruz.
V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
3. – Emniyet Teşkilatı
Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu
Raporu (1/217) (S. Sayısı : 132)
BAŞKAN – Emniyet Teşkilatı Kanununun Bir Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının müzakeresine
başlayacağız.
İlgili komisyon?.. Yok.
Müzakere ertelenmiştir.
4. – Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin 492 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/218) (S.
Sayısı : 164)
BAŞKAN – Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin 492
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının
müzakeresine başlayacağız.
İlgili komisyon?.. Yok.
Müzakere ertelenmiştir.
5. – 625 Sayılı Özel
Öğretim Kurumları Kanunu ile 222 Sayılı
İlköğretim ve Eğitim Kanununun Bazı Hükümlerinin
Değiştirilmesi Hakkında 254 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun
Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 326
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik
ve Spor Komisyonu Raporu (1/71, 1/111) (S. Sayısı : 168)
BAŞKAN – 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları
Kanunu ile 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun
Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında 254
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının
müzakeresine başlayacağız.
İlgili komisyon?.. Yok.
Müzakere ertelenmiştir.
6. – Refah Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz ile Doğru Yol Partisi Grup
Başkanvekili Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, Gümrük
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/717) (S.Sayısı : 257) (1)
BAŞKAN – Refah Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili
Salih Kapusuz ile Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekili Ankara
Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, Gümrük Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun
müzakerelerine başlıyoruz.
Komisyon?.. Hazır.
Hükümet?.. Hazır.
Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza
sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Komisyon raporunun okunması kabul edilmemiştir.
Teklifin tümü üzerinde, gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Teklifin maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
1615 Sayılı Gümrük Kanununun
Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi
MADDE 1. – 19.7.1972 tarih ve 1615 sayılı Gümrük Kanununun 8
inci maddesinin 14-a alt bendinin birinci fıkrasına,
fıkranın sonunda yer alan “binek otomobilleri” ibaresinden sonra
gelmek üzere aşağıdaki ibare eklenmiştir.
“ile el ve ayak fonksiyonlarını tamamen yitirmiş
olmaları nedeniyle bizzat sakat kişi tarafından
kullanılmayan, sakat kişinin araca binip inmesiyle
taşınmasını kolaylaştırıcı
tertibatı bulunan ve sakat kişinin üçüncü dereceye kadar kan veya
sıhri hısımlarından bir sürücü veya sakat kişi
tarafından iş akdine bağlı olarak istihdam edilen bir
sürücü tarafından kullanılan Gümrük Giriş Tarife Cetvelinin
87.02.10 ve 87.02.90 pozisyonlarında yer alan minibüsler,
BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Efendim, maddeyi oylamadan önce, Sayın Komisyondan, bir hususu
açıklamasını rica ediyorum.
Sayın Komisyon, başlıktan "1615
sayılı" ifadeleri çıkarılacak; ayrıca,
"Madde 1- 19.7.1972 tarihli" olacak. Birinci fıkranın
sonunda "ibare" kelimesinin yerine "hüküm" kelimesinin
ekleneceği uygun mütalaa olunuyor. Komisyon nasıl mütalaa ediyor?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) –
Bir redaksiyondur; iştirak ediyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Komisyon, bu redaksiyona katıldı.
Bu suretle, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2– Bu kanun, yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3– Bu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Maddeyle ilgili değişiklik önergesi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Bu teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Şimdi, açık oylamanın şeklini oylarınıza
sunuyorum: Açık oylamanın, kupaların sıralar arasında
dolaştırılarak yapılması hususunu oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kupaları sıralar arasında dolaştıralım.
(Oyların toplanmasına başlandı)
BAŞKAN – Oyların toplanması işlemi devam ederken biz
boş durmayalım; işimize devam edelim.
7. – 17.7.1964 Tarihli, 506
Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2.9.1971 Tarihli, 1479
Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile 17.10.1983 Tarihli, 2926
Sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa Göre Tahakkuk EdenPrim ve
Diğer Alacakların Tahsilatının
Hızlandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/573) (S. Sayısı : 250)
BAŞKAN – 17.7.1964 Tarihli, 506 Sayılı Sosyal Sigortalar
Kanunu ve 2.9.1971 Tarihli, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve
Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kurumu Kanunu ile 17.10.1983 Tarihli, 2926 Sayılı Tarımda Kendi
Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa
Göre Tahakkuk Eden Prim ve Diğer Alacakların Tahsilatının
Hızlandırılması Hakkında Kanun
Tasarısının müzakeresine başlayacağız.
Komisyon?.. Hazır değil.
Hükümet?.. Hazır değil.
Müzakere ertelenmiştir.
8. – Refah Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz ve Doğru Yol Partisi Grup
Başkanvekili Aydın
Milletvekili Ali Rıza Gönül’ün; 2547 Sayılı Yükseköğretim
Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve İki Geçici
Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe ve Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor komisyonları raporları (2/616) (S.
Sayısı : 226)
BAŞKAN –2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununun
Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve İki Geçici Madde
Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin müzakeresine
başlayacağız.
Komisyon?.. Hazır değil.
Müzakere ertelenmiştir.
9. – Türk Ceza Kanunu ile Cezaların
İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/530) (S. Sayısı : 146)
BAŞKAN – Türk Ceza Kanunu ile Cezaların İnfazı
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının müzakeresine
başlayacağız.
Komisyon?.. Hazır değil.
Müzakere ertelenmiştir.
10. – Muş Milletvekili Necmettin
Dede’nin Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu
Raporu (2/586) (S. Sayısı : 192)
BAŞKAN – Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin müzakeresine
başlayacağız.
Komisyon?.. Hazır değil.
Müzakere ertelenmiştir.
11. – İzmir Milletvekili Hasan
Denizkurdu ve 5 Arkadaşının; Ticaret ve Sanayi Odaları,
Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Deniz Ticaret Odaları, Ticaret
Borsaları ve Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret Odaları ve
Ticaret Borsaları Birliği Kanununa Bir Ek Madde Eklenmesine Dair
Kanun Teklifi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu (2/542)(S. Sayısı : 215) (1)
BAŞKAN – İzmir Milletvekili Hasan Denizkurdu ve 5
Arkadaşının; Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret
Odaları, Sanayi Odaları, Deniz Ticaret Odaları, Ticaret
Borsaları ve Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret Odaları ve
Ticaret Borsaları Birliği Kanununa Bir Ek Madde Eklenmesine Dair
Kanun Teklifi ve Sanayi, Ticaret, Enerji ve Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporunun müzakeresine başlıyoruz.
Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.
Bu teklifle ilgili komisyon raporunun okunup okunmamasını
oyluyorum: Okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Raporun
okunması kabul edilmemiştir.
Tümü üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Birinci maddeyi okutuyorum:
Ticaret ve
Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Deniz Ticaret
Odaları, Ticaret Borsaları ve
Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları
Birliği Kanununa Bir Ek Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi
MADDE 1 – 5590 sayılı Kanuna aşağıdaki ek 11
inci madde eklenmiştir.
“EK MADDE 11. – Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca, bir veya
birden çok maddenin alım satımının yapılabileceği
il, bölge veya ülke düzeyinde faaliyet göstermek üzere ihtisas borsaları
da kurulabilir. Bunların kuruluşunda ve çalışma
alanlarının genişletilip daraltılmasında Birliğin
görüşü alınır.
Borsalar kotasyonlarına dahil bulunan ürünlerle
sınırlı olmak üzere umumî mağazacılık
yapabilirler. Depolarına konulan borsaya tabi maddeler ile ilgili olarak,
makbuz senedi, varant veya malı temsil eden diğer senetler
düzenleyebilirler. 2699 sayılı Umumî Mağazalar Kanununun 3 üncü
maddesinin birinci fıkrası ve dördüncü fıkrasının (a)
bendi bunlar hakkında uygulanmaz.
Borsalar ve diğer kuruluşlarca düzenlenen makbuz senedi,
varant veya malı temsil eden diğer senetlerin cirosu suretiyle de
borsalarda alım satım yapılabilir. Borsada işlem gören
malı temsil eden diğer senetler ile vadeli işlem ve opsiyon
işlemleri sözleşmeleri de kıymetli evrak hükmündedir. Bu
senetlerin hangi kuruluşlarca düzenlenebileceği, senetlerde aranacak
şart ve nitelikler, alım satım yöntemlerine ilişkin usul ve
esaslar Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca çıkarılacak bir
yönetmelikle tespit olunur.
Alivre ve vadeli alım satımlarda borsalarca düzenlenerek
kullanılan sözleşmeler güvenceye bağlanmış
olmaları koşuluyla Türk Ticaret Kanununun 743 üncü maddesinde
belirtilen cirosu kabil diğer senetler gibi ciro edilebilir. Bu
şekilde güvenceye bağlanmış olan sözleşmelerin cirosu
suretiyle de borsalarda alım satım yapılabilir. Bu
sözleşmelere hangi hususların yazılacağı ile bu tür
satışlara uygulanacak esaslar Sanayi ve Ticaret
Bakanlığınca hazırlanacak bir yönetmelikte düzenlenir.
Borsalarda, ilgili borsa ve Birliğin de görüşü alınarak
borsa kotasyonuna dahil ürünlerle sınırlı olmak üzere vadeli ve
opsiyon sözleşmelerinin işlem göreceği vadeli işlem
piyasalarını kurmaya Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
yetkilidir.
Vadeli işlem piyasalarında işlem gören sözleşmeler
damga vergisinden muaftır.
Vadeli ve opsiyon işlemleri sözleşmelerinin nitelikleri,
alım satım yöntemleri, bu piyasalarda faaliyet göstereceklerin
kuruluş, faaliyet ve denetim esasları ile yükümlülükleri, takas ve
saklama sistemi, verilen hizmet karşılığında
alınacak her türlü ücret ve teminatlara ilişkin usul ve esaslar
ilgili borsa ve Birliğin görüşü alınarak Sanayi ve Ticaret
Bakanlığınca çıkarılacak bir yönetmelikte düzenlenir.
Borsalar, bu Kanunda yazılı görevlerini yerine getirebilmek
için yeterli altyapı, donanım ve personeli sağlamak ve
örgütlenmelerine ilişkin gerekli hizmet birimlerini ve şubelerini
oluşturmak zorundadırlar. Buna ilişkin esaslar Sanayi ve Ticaret
Bakanlığınca çıkarılacak bir yönetmelikte gösterilir.”
Bu madde kapsamında Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca
hazırlanarak çıkarılacak yönetmelikler altı ay içinde
yürürlüğe konulur.
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Maddeyle ilgili değişiklik önergesi yok.
Maddeyi, okunduğu şekliyle, oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?... Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Değişiklik önergesi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?... Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Değişiklik önergesi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Teklifin tümü kabul edilmiştir; hayırlı,
uğurlu olsun.
12. – Sakarya Milletvekili Nezir
Aydın ve 4 Arkadaşının, 26.10.1990 Tarih ve 3671
Sayılı Kanunun İki Maddesinin Değiştirilmesi ve
İki Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/710)(S. Sayısı : 254) (1)
BAŞKAN – Sakarya
Milletvekili Sayın Nezir Aydın ve 4 arkadaşının,
26.10.1990 Tarih ve 3671 Sayılı Kanunun İki Maddesinin
Değiştirilmesi ve İki Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun
Teklifinin müzakeresine başlıyoruz.
Komisyon?.. Hazır.
Hükümet?.. Hazır.
Teklifle ilgili Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu
oylarınıza sunacağım.
Raporun okunmasını kabul edenler_ Kabul etmeyenler_ Raporun
okunması kabul edilmemiştir.
Raporun tümü üzerinde gruplar adına söz talebi var mı? Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Maddelerine geçilmesini_
YILMAZ ATEŞ (Ankara) – Söz talebim var efendim.
BAŞKAN – Efendim oylamaya geçtim.
Maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler_ Kabul etmeyenler_ Maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
26.10.1990
Tarih ve 3671 Sayılı Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Geçici
Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi
MADDE 1.— Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyelerinin Ödenek, Yolluk ve
Emekliliklerine Dair 26.10.1990 tarihli ve 3671 sayılı Kanunun 4049
sayılı Kanunla değişik 2 nci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Emeklilik,
Madde 2.—Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyeleri ile
dışarıdan atanan bakanlar, seçildikleri veya
atandıkları, emekli olanlar ise istekte bulundukları tarihi
izleyen ayın başından itibaren T. C. Emekli
Sandığı ile ilgilendirilirler. Emekli olanların
iştirakçi oldukları sürece Sosyal Güvenlik Kurumlarından
aldıkları aylıkları kesilir.
T.C. Emekli Sandığı ile ilgilendirilenlerin emeklilik
keseneğine esas aylıklarına T.C. Emekli Sandığı
iştirakçilerinin derece ve kademelerine göre yararlanmakta olduğu en
yüksek ek gösterge rakamı uygulanmak suretiyle işlem
yapılır.
Bu şekilde ilgilendirilenlerden; 24.5.1983 tarihli ve 2829
sayılı Kanun hükümleri dikkate alınarak gerek 5434
sayılı Kanunun, gerekse 506 ve 1479 sayılı Kanunların
genel hükümleri çerçevesinde, aylıklarını bağlaması
gereken kurumun hizmet süresi ve diğer şartları
taşıyanların T.C. Emekli Sandığı veya Sosyal
Sigortalar Kurumu veya Bağ-Kur veya 506 sayılı Kanununun geçici
20 nci maddesine tabi sandıklardan emekli olmaları halinde, T.C.
Emekli Sandığında devam eden iştirakçiliklerine son
verilerek, emekli aylıkları ilgili Sosyal Güvenlik Kuruluşunca
bağlanır.
T. C. Emekli Sandığı dışındaki Sosyal
Güvenlik Kuruluşlarınca bağlanacak emekli aylıkları
ile aynı hizmet süresine ve aynı öğrenim durumuna sahip emsali
Yasama Organı Üyelerine makam tazminatı, ek gösterge ve diğer
unsurlar dahil edilerek T.C. Emekli Sandığınca
bağlanması gereken emekli aylığı tutarı
arasındaki fark tazminat olarak, bu kanunun 5 inci maddesiyle
oluşturulan fondan karşılanır. Yasama Organı
Üyeliği sona erenler hakkında da yukarıdaki fıkralar
uygulanır.
İşbu hükümler; bu kanundan yararlananlardan ölenlerin dul ve
yetimleri hakkında da uygulanarak aylık bağlanır.
Makam tazminatı da T.C.
Emekli Sandığı iştirakçilerinin yararlanmakta olduğu
en yüksek tutarın dörtte üçü üzerinden ödenir.
Makam tazminatı ödenmesine ve kesilmesine dair özel hükümler ile bu
Kanunun 5 inci maddesine göre ödenecek tazminata ilişkin hükümler
saklıdır.
5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren, Yasama Organı Üyeleri ile
dışarıdan atanan bakanların bu görevlerde geçen her hizmet
yılı için aynı Kanunun 32 nci maddesi çerçevesinde üç aylık
fiili hizmet zammı uygulanır.
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Değişiklik önergesi yok.
Yalnız, çerçeve madde başlığının şu
şekilde düzeltilmesinin uygun olacağı mütalaa olunmaktadır:
"26.10.1990 Tarihli ve 3671 Sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisi Üyelerinin Ödenek, Yolluk ve Emekliliklerine Dair Kanunun 24.11.1994
tarihli ve 4049 sayılı Kanunla değişik 2 nci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir"
diyoruz.
Başlık uygun mu Sayın Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) –
Katılıyoruz, uygun Sayın Başkan.
BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.
Bu haliyle maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.— 26.10.1990 tarihli ve 3671 sayılı Kanunun 24.11.1994
tarih ve 4049 sayılı Kanunla değişik 5 inci maddesinin
birinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş, ikinci fıkrasında yeralan gösterge
rakamı (24 000)’e yükseltilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyeleri ile dışarıdan atanan
bakanlar için emekli olup olmadıklarına bakılmaksızın,
görevleri devam ettiği sürece, aylık ödeneklerinin brüt
tutarından her ay için verilecek %8 oranında dayanışma
primlerinden oluşacak bir fon kurulmuştur. Halen milletvekili
olmayıp da emekli aylıkları T.C. Emekli Sandığı
dışındaki sosyal güvenlik kuruluşlarınca
bağlananlardan fondan yapılan ödemenin %8’i oranında,
aylıkları T.C. Emekli Sandığınca bağlananlardan
da %4’ü oranında fon idaresince fona kesinti yapılır. 2 nci Madde uyarınca kendilerine fark
tazminat ödenenlerin sosyal güvenlik kuruluşlarına prim ödemek
suretiyle geçen sürelerinin son yedi yılının, T.C. Emekli
Sandığına prim ödenerek geçirilen kısmının
üçbuçuk yıldan az olması halinde; bu süreyi üçbuçuk yıla
tamamlayıncaya kadar geçen süre için ilgililerden, en yüksek devlet
memurunun T.C. Emekli Sandığı keseneğine esas tutarı
üzerinden, ayrıca fona %15 oranında tamamlayıcı prim
kesilir.
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Değişiklik önergesi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Efendim, 3 üncü madde çerçeve maddedir. Bu çerçeve maddeyle ilgili bir
değişiklik önergesi var, onu okutup, işleme koyacağım,
sonra çerçeve maddeye dahil bulunan geçici maddeleri işleme tabi
tutacağım.
Çerçeve 3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. — 3671 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici
maddeler eklenmiştir.
BAŞKAN – Çerçeve 3 üncü maddeyle ilgili değişiklik
önergesi vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 254 sıra sayılı kanun
tasarısının çerçeve 3 üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Uğur
Aksöz Hüseyin Yayla
Ahmet İyimaya
Adana
Hatay Amasya
Biltekin
Özdemir İsmail
Köse Bahri
Zengin
Samsun
Erzurum İstanbul
Ahmet
Kabil Refik Aras Lale Aytaman
Rize İstanbul Muğla
Mustafa Cumhur
Ersümer Mehmet Gözlükaya Necmi Hoşver
Çanakkale Denizli Bolu
Salih
Kapusuz Abbas
İnceayan Hüsnü
Sıvalıoğlu
Kayseri Bolu Balıkesir
“Madde 3.- 3671 sayılı Kanunun Geçici 3 üncü maddesinin ikinci
cümlesi, "Ancak bu hüküm 5434 sayılı TC Emekli
Sandığı Kanunun 92 nci maddesi kapsamına girenler
hakkında uygulanmaz" şeklinde değiştirilmiş ve bu
kanuna aşağıdaki geçici maddeler eklenmiştir."
BAŞKAN – Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) –
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Komisyon üyeleri?.. Evet, çoğunluk var.
Komisyon üye sayısının olduğunu Sayın
Başkan ifade buyurdu, komisyon bu suretle önergeyi benimsedi,
katıldı.
Hükümet?..
DEVLET BAKANI SACİT GÜNBEY (Diyarbakır) –
Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Evet, hükümet katıldı; önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmiştir.
Bu çerçeve ifadesi içerisinde şimdi geçici 6 ncı maddeyi
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 6. — Bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten önce Yasama Organı Üyeleri ile dışarıdan atanan
bakanlarla bunların dul ve yetimlerine çeşitli kanunlarda yeralan
hükümlere göre bağlanmış bulunan aylık ve sair
tazminatlarla, bunların diğer özlük, sağlık ve sosyal
haklarına ilişkin olarak yapılmış bulunan her türlü
işlem ve tahsisler geçerli olduğu gibi bu kanunların
uygulanmasından doğmuş olan haklar ve bağlanmış
bulunan aylık ve tazminatlar kazanılmış hak olarak
saklı olup, ilgilileri hakkında uygulanmasına ve
bağlanmış bulunan emekli, dul ve yetim aylık, tazminat
vesair haklarının ödenmesine devam edilir.
Birinci fıkra kapsamında bulunan aylık ve sair hak ve
tazminatların tahsis ve bağlanmasına ilişkin her türlü
işlemler, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce ölenlerin
dul ve yetimleri bakımından da geçerli olup, dul ve yetim
aylıkları bu Kanundaki oranlar dahilinde bağlanır ve sair
özlük, sağlık ve sosyal haklarının sağlanmasına
da devam olunur.
BAŞKAN – Geçici 6 ncı madde üzerinde gruplar adına söz
talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Değişiklik önergesi yok.
Bu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Geçici 7 nci maddeyi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 7. — Emekli aylığı
bağlanmasına esas hizmet süreleri toplamı kadın ise 20
yıldan, erkek ise 25 yıldan eksik olan ve halen bu Kanun
uyarınca kendilerine sandıkça aylık bağlanmış
bulunanlardan istekte bulunanlar, eksik kalan süreleri için en yüksek
iştirakçinin T.C. Emekli Sandığı keseneğine esas
aylık tutarı üzerinden toplam kesenek ve kurum karşılıklarını
bu Kanunun yayımı tarihini takip eden dört ay içinde defaten
ödemeleri halinde borcun tamamının ödendiği tarihi takip eden ay
başından itibaren aylıkları yükseltilir. Bu suretle ihya
edilen süreleri için ikramiye ve aylık farkları ödenmez ve bu süreler
için fiili hizmet zammı verilmez.
Ayrıca borcun tahakkukunun yapıldığı tarihi
takip eden aybaşı ile borcun tamamının ödendiği tarihi
takip eden aybaşına kadar geçen sürede emekli aylığı
ödenmez.
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Değişiklik önergesi yok.
Bu geçici maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Çerçeve 3 üncü madde ve buna bağlı iki geçici maddeyi birlikte
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Çerçeve
madde ve buna bağlı iki geçici madde kabul edilmiştir.
Şimdi 4 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4.— Bu Kanunun;
— Geçici 7 nci maddesi yayımı tarihinde,
— Diğer maddeleri 8.1.1997 tarihinden geçerli olmak üzere
yayımı tarihinde,
Yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Değişiklik önergesi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi oturuyorum.
MADDE 5. – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi? Yok.
Değişiklik önergesi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Allah akıbetini hayır etsin.
13. – Mera Kanunu Tasarısı ve
Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/509)(S. Sayısı
: 231)
BAŞKAN – Mera Kanunu Tasarısının müzakeresiyle
ilgili Komisyon?.. Hazır değil.
Müzakere ertelendi.
14. – Refah Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz ile Doğru Yol Partisi
Grup Başkanvekili Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya’nın, Arsa
Ofisi Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun
Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (2/581)(S. Sayısı :
181)
BAŞKAN – 14 üncü sırada bulunan kanun teklifinin müzakeresiyle
ilgili Komisyon?.. Hazır değil.
Müzakere ertelendi.
15. – Millî Savunma
Bakanlığı ile Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri
Komutanlıklarına Bağlı Kurumlarda Döner Sermaye
Teşkili ve İşletilmesine İlişkin Kanun ile Gülhane
Askerî Tıp Akademisi Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Ankara Milletvekili Yücel
Seçkiner’in Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/397, 2/162)(S.
Sayısı : 136)
BAŞKAN – 15 inci sırada bulunan kanun teklifiyle ilgili
Komisyon?.. Hazır değil.
Müzakere ertelendi.
16. – Kütahya Milletvekili Mustafa
Kalemli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut
Yılmaz, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul
Milletvekili Tansu Çiller; Demokratik Sol Parti Genel Başkanı
İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile 292 Milletvekilinin;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin
Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/676) (S. Sayısı : 232)
BAŞKAN – 16 ncı sırada bulunan kanun teklifiyle ilgili
Komisyon?.. Hazır değil.
Müzakere ertelendi.
17. – Kimyasal Silahların
Geliştirilmesinin, Üretiminin, Stoklanmasının ve
Kullanımının Yasaklanması ve Bunların İmhası
ile İlgili Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma ve
Dışişleri komisyonları raporları (1/343)(S.
Sayısı : 212)
BAŞKAN – 17 nci sırada bulunan tasarıyla ilgili
Komisyon?.. Hazır değil.
Müzakere ertelendi.
18. – Türkiye Cumhuriyeti ile İsrail
Devleti Arasında Serbest Ticaret Alanı Anlaşması ve
İlgili Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji ve Dışişleri komisyonları raporları (1/570)
(S. Sayısı : 217)
BAŞKAN –18 inci sırada bulunan tasarıyla ilgili
Komisyon?.. Hazır değil.
Müzakere ertelendi.
19. – Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanunun Bir Maddesinin Yürürlükten
Kaldırılmasına İlişkin 9.10.1996 Tarih ve 4190
Sayılı Kanun ve Anayasanın 89
uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha
Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/526, 3/520) (S. Sayısı : 166)
BAŞKAN – 19 uncu sırada yer alan, Yükseköğretim
Kurumlarıyla İlgili 4190 Sayılı Kanun ve geri gönderme
tezkeresi ve raporla ilgili müzekerelere başlayacağız.
Komisyon?.. Hazır değil.
Müzakere ertelenmiştir.
20. – Ağrı Milletvekili M.
Sıddık Altay ve 8 Arkadaşının, Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanun ile 78 ve
190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci
Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/334)(S.
Sayısı : 147)
BAŞKAN – Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay ve 8
arkadaşının, Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatıyla ilgili kanun teklifinin müzakeresine
başlayacağız.
Hükümet?.. Hazır değil.
Müzakere ertelenmiştir.
21. – İdarî Yargılama Usulü
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/531)(S. Sayısı : 145)
BAŞKAN – İdarî Yargılama Usulü Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu raporunun müzakeresine
başlayacağız.
Komisyon?.. Hazır değil.
Müzakere ertelenmiştir.
22. – Aydın Milletvekili M. Fatih
Atay’ın, Aydın İli Yenihisar İlçesi Adının
“Didim”Olarak Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ve
İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma
Önergesi (2/341)(S. Sayısı : 165)
(1)
BAŞKAN – Aydın Milletvekili Fatih Atay'ın, Aydın
İli Yenihisar İlçesi Adının "Didim" Olarak
Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin müzakeresine
başlıyoruz.
Hükümet hazır.
Komisyon raporu olmadığı için, doğrudan doğruya
teklifin tümü üzerinde müzakere açıyorum.
Teklifin tümüyle ilgili gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Teklifin maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Maddelere geçilmesi kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
Aydın İli Yenihisar ilçesi
Adının "Didim" Olarak Değiştirilmesi
Hakkında Kanun Teklifi
MADDE 1.– Aydın İli Yenihisar İlçesi adı
"Didim" olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Değişiklik önergesi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Değişiklik önergesi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.- Bu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Madde üzerinde, gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Değişiklik önergesi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir; bu da hayırlı olsun.
(Alkışlar)
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Sayın Başkan, Sayın
Atay'ın teşekkür konuşması yapması lazım.
KÂTİP ÜYE FATİH ATAY (Aydın) – Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Efendim, teşekkür konuşmasını Didim'de
yapacak 550 arkadaşımıza. Tabiî, orada bir konuşma
yapabilmesi için oraya gitmemiz lazım. (Alkışlar)
Tabiî, Didimliler şimdi takip ediyor; Fatih Atay gelecek dönemi
garanti etti.
5 kanun tasarı ve teklifi geçti. (Alkışlar)
NECMİ HOŞVER (Bolu) – Sayın Başkan, çok
teşekkür ediyoruz. Tabiî, muhalefetteki arkadaşlara da teşekkür
ediyoruz, bizimkilerden ziyade onlara teşekkür ediyoruz.
BAŞKAN – Tabiî, katılan katılmayan, bütün Genel Kurula
teşekkür ediyoruz.
6. – Refah Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz ile Doğru Yol Partisi Grup
Başkanvekili Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, Gümrük
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/717) (S.Sayısı : 257) (Devam)
BAŞKAN – Oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok.
Oy verme işlemi bitmiştir; kupalar kaldırılsın.
(Oyların ayırımı yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Gümrük Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
yapılan açık oylamasına 220 sayın üye iştirak
etmiş, 215 sayın üye kabul istikametinde oy
kullanmıştır; ret yok, çekimser yok, 5 adet mükerrer oy
çıkmıştır. Hayırlı uğurlu olsun; müzakereye
konu teklif, bu suretle kanunlaşmış oldu.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkanım, Parlamento
ve milletvekillerimiz adına, size ve bütün arkadaşlarımıza
teşekkür ediyoruz.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin
tamamlanmasına da az bir zaman kalmıştır.
Kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için, 4 Nisan 1997 Cuma
günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.15
VI. – SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. – Ağrı Milletvekili M.
Sıddık Altay’ın, Ağrı’nın Hamur İlçesine
bağlı bazı köy ve mezralarda kapalı bulunan okullara
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın
yazılı cevabı (7/2170)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Millî Eğitim Bakanı
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
M.
Sıddık Altay
Ağrı
Ağrı’nın Hamur İlçesine
bağlı köy ve mezralarda 60 okul mevcut olup 24 tanesi eğitime
kapalıdır. 1000 civarında eğitim görmeyen çocuk mevcuttur.
Soru :
Bu çocukların eğitimsizliğini nasıl
gidereceksiniz? Bu öğrencilerin ileride topluma yararlı birer insan
olmaları için neler yapmayı düşünüyor sunuz? Yoksa kaderlerine
mi terk edeceksiniz? Bu ilçe için yatılı bölge okulu
yapımını planlıyormusunuz?
T.C.
Milli
Eğitim Bakanlığı
Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon
Kurulu
Başkanlığı 2.4.1997
Sayı :
B.08.APK.0.03.01.00-022/869
Konu
: Soru Önergesi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : a) TBMM Başkanlığının 10.6.1996
tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6/2249 sayılı yazısı.
b) TBMM Başkanlığının 4.3.1997 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-5638 sayılı yazısı.
Ağrı Milletvekili Sayın M. Sıddık Altay’ın
“Ağrı’nın Hamur ilçesine bağlı bazı köy ve
mezralarda kapalı bulunan okullara ilişkin ilgi (a) ekinde yer alan
sözlü soru önergesi incelenmiştir. Bu önergenin ilgi (b) yazı ile
yazılıya dönüştürüldüğü belirtilmiştir.
Hamur ilçesinde öğrenime kapalı 8 köy okulundaki öğrenci
sayısı 293’tür. Bu öğrencilerden bir kısmı
Doğubeyazıt ve Eleşkirt ilçelerindeki yatılı
ilköğretim bölge okullarına yerleştirilmiştir. Ayrıca,
çocukların eğitim ve öğrenimlerinin sağlanması
amacıyla yatılı ilköğretim bölge okulu yapılması
1997 yılı ilköğretim yatırım programıyla
gerçekleştirilecektir.
Arz ederim.
Prof.
Dr. Mehmet Sağlam
Millî
Eğitim Bakanı
2. –
Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde branş öğretmeni ihtiyacına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın
yazılı cevabı (7/2171)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Millî Eğitim Bakanı
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Sıddık Altay
Ağrı
Soru :
1. Doğu ve Güneydoğu bölgesinde yeterli
branş öğretmeni olmadğından dersler boş geçmekte veya
yeterli seviyede eğitim yapılamamaktadır. Bu eğitim
eksikliğinin giderilebilmesi için ne gibi tedbirler almayı
planlıyorsunuz?
T.C.
Milli
Eğitim Bakanlığı
Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon
Kurulu
Başkanlığı 2.4.1997
Sayı :
B.08.APK.0.03.01.00-022/868
Konu
: Soru Önergesi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : a) TBMM Başkanlığının 10.6.1996
tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6/206-2067 sayılı yazısı.
b) TBMM Başkanlığının 4.3.1997 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-5638 sayılı yazısı.
Ağrı Milletvekili Sayın M. Sıddık Altay’ın
“Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde branş öğretmeni
ihtiyacına ilişkin” ilgi (a) yazı ekinde yer alan sözlü soru
önergesi incelenmiştir. Bu önergenin ilgi (b) yazı ile
yazılıya dönüştürüldüğü belirtilmiştir.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinin öğretmen
ihtiyacını karşılamak üzere 1996 yılı
öğretmen atamalarında; 11 790 sınıf öğretmeni, 2 435
kültür dersleri öğretmeni, 893 meslek dersleri öğretmeni olmak üzere
toplam 15 118 öğretmenin atamaları yapılmıştır.
Adı geçen bölge illerine atanan öğretmen sayılarını
gösteren liste Ek’te sunulmuştur.
Ayrıca, bölgenin branş öğretmenine olan ihtiyacı
1997 yılında yapılacak yer değiştirmelerle
karşılanacaktır.
Arz ederim.
Prof.
Dr. Mehmet Sağlam
Milli
Eğitim Bakanı
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesine Dahil
İllere Atanan Öğretmenlerin
Sayısını Gösterir Liste
İLK KÜLTÜR MESLEK
Adıyaman 555 112 38
Ağrı 507 73 34
Bingöl 303 65 35
Bitlis 428 77 38
Diyarbakır 1015 164 63
Elazığ 311 93 28
Erzurum 979 140 89
Erzincan 260 82 44
Gaziantep 988 291 90
Hakkari 288 51 12
Kars 349 76 33
İLK KÜLTÜR MESLEK
Kahramanmaraş 670 197 39
Malatya 325 153 49
Mardin 741 108 38
Muş 556 91 42
Siirt 301 37 17
Şanlıurfa 842 188 44
Tunceli 184 39 17
Van 660 139 41
Batman 461 87 25
Şırnak 271 39 17
Ardahan 344 63 24
Iğdır 250 34 22
Kilis 202 36 14
11
790 2 435 893
3. –
Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın,
Ağrı’nın Hamur İlçesinde yapımı devam eden
lojmanlara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Sağlam’ın yazılı cevabı (7/2172)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sayın Millî Eğitim
Bakanı tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
M.
Sıddık Altay
Ağrı
Ağrı’nın Hamur İlçesinde Millî
Eğitim Müdürlüğüne ait inşaat halinde 10 dairelik lojmanın
kaba inşaatı tamamlanmış olmasına rağmen,
inşaatın bitirilmesi için uzun zamandan beri herhangi bir faaliyet
görülmemektedir.
Soru :
Yarım kalmış lojman inşaatı
tamamlanacak mı? Bu yıl tamamlanması için yeterli kaynak
aktarımı yapılmış mıdır? Yoksa bu
inşaat yıkımamı terk edilecek?
T.C.
Milli
Eğitim Bakanlığı
Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon
Kurulu
Başkanlığı 2.4.1997
Sayı :
B.08.APK.0.03.01.00-022/870
Konu
: Soru Önergesi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : a) TBMM Başkanlığının 10.6.1996
tarih ve A.01.0.GNS.0.10.02-6/207-2068 sayılı yazısı.
b) TBMM Başkanlığının 4.3.1997 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.02-5638 sayılı yazısı.
Ağrı Milletvekili Sayın M. Sıddık Altay’ın
“Ağrı’nın Hamur ilçesinde yapımı devam eden lojmanlara
ilişkin” ilgi (a) ekinde yer alan sözlü soru önergesi incelenmiştir.
Bu önergenin ilgi (b) yazı ile yazılıya dönüştürüldüğü
belirtilmiştir.
1997 yılı yatırım programında yeralan, valilik
yetki ve sorumluluğunda yapımı sürdürülen, Ağrı Hamur
Millî Eğitim Müdürlüğü 10 daireli lojman inşaatında meydana
gelen keşif artış oranının % 30’u geçmesi nedeniyle
iş 1996 yılında tasviye edilerek, ikmal keşfi üzerinden
yeniden ihale edilip işe başlanılmıştır. 1997
yılında bitecek şekilde yatırım programında
yeterli ödenek ayrılmıştır.
Arz ederim.
13.3.1997
Prof.
Dr. Mehmet Sağlam
Millî
Eğitim Bakanı
4. – Bursa
Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bursa
Kapalıçarşı Pirinçhanı’nın restorasyonuna ilişkin
sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat
Ayhan’ın yazılı cevabı (7/2190)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Bayındırlık ve İskân Bakanı tarafından
yazılı olarak cevaplandırılması hususunu arz ederim.
Ertuğrul
Yalçınbayır
Bursa
Sorular :
Tarihî ve kültürel mirasımızın en güzel
örneklerinden olan ve Bursa’nın en gözde yerinde bulunan
Bursa-Kapalıçarşı Pirinçhanı’nın restorasyon
çalışmaları uzun yıllardır bitirilememiştir.
Pirinçhanı’nın durumu idareye olan güveni sarsmaktadır.
Pirinçhanı restorasyon çalışmaları
ne aşamadadır?
Projenin bugün itibariyle gerçekleşme oranı
nedir?
Projenin bitirilmesi için ne kadar paraya ihtiyaç
vardır ve bu para ne zaman gönderilecektir?
Restorasyon Çalışmaları ne zaman
bitecektir?
T.C.
Bayındırlık
ve İskân Bakanlığı
Basın
ve Halkla İlişkiler Müşavirliği 3.4.1997
Sayı :
B.09.0.BHİ.0.00.00.25/2-A/668
Konu
: Bursa Milletvekili
Ertuğrul
Yalçınbayır’ın
Yazılı Soru Önergesi.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM’nin 20 Mart 1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-5883
sayılı yazısı (7/2190)
İlgi yazı ekinde alınan, Bursa Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır’ın, “Bursa-Kapalıçarşı
Pirinçhanı’nın restorasyonu”na dair Bakanlığımıza
yönelttiği yazılı soru önergesi incelenmiştir.
Soru ) Tarihî ve kültürel mirasımızın en güzel
örneklerinden olan ve Bursa’nın en gözde yerinde bulunan
Bursa-Kapalıçarşı Pirinçhanı’nın restorasyon
çalışmaları uzun yıllardır bitirilememiştir.
Pirinçhanı’nın durumu idareye olan güveni sarsmaktadır.
– Pirinçhanı restorasyon çalışmaları ne
aşamadadır?
– Projenin bugün itibarıyla gerçekleşme oranı nedir?
– Projenin bitirilmesi için ne kadar paraya ihtiyaç vardır ve bu
para ne zaman gönderilecektir?
– Restorasyon çalışmaları ne zaman bitecektir?
Cevap) Bursa-Kapalıçarşı Pirinçhanı Restorasyonu
2082 sayılı “İstanbul, Kayseri, Bursa Kapalı
Çarşılarının Onarımı ve İmarı
Hakkında Kanun” gereği Bakanlığımız
tarafından yaptırılmaktadır.
Anılan iş, Bakanlığımız Yapı
İşleri Genel Müdürlüğü 1997 Yılı Yatırım Programında
1978-1998 yıllarına sari olarak 78K10030 proje numarası ve 12,5
Milyar TL. Program ödeneği ile yer almıştır.
Pirinçhanı’nın restorasyon çalışmaları, ilki
1982 yılında olmak üzere bugüne kadar dört ayrı ihale ile
sürdürülmüş olup; bu çalışmalara halen 1993 yılında
ihale edilen (4 üncü ihale) 6 348 000 000 -TL. keşif bedelli ikmal
inşaatı kapsamında devam edilmektedir. İnşaat süresi
ödenek yetersizlikleri nedeniyle 20.7.1997 tarihine kadar uzatılmıştır.
İnşaattaki fiziki gerçekleşme oranı (Han’ın kuzeydoğusunda
bulunan yıkık köşesi hariç) %
80 civarındadır. Gerekli ödeneğin temini halinde,
yıkık köşe dışındaki bölümleri bu süre içerisinde
bitirilebilecektir.
Bursa Kapalıçarşı Pirinçhanı’nın aslına
uygun olarak restorasyonunun yapılabilmesi, yıkık olan
kuzeydoğu köşesinin tamamlanabilmesi için, Cumhuriyet Caddesi’nin
kuzeye kaydırılması, bunun için de öncelikle, burada mevcut 11
adet bina ve parselin kamulaştırılması gerekmektedir.
Cumhuriyet Caddesi’ndeki bu değişiklik için Bursa Büyükşehir
Belediyesi’nce İmar Planı tadilat çalışmaları
sürdürülmektedir. Yıkık köşenin ikmali ise ancak, bu
kamulaştırma sonucu yapılabilecektir. Bununla birlikte, sözü
edilen köşenin bu aşamada ikmal edilememesi Han’ın
kullanıma açılmasına mali teşkil etmeyecektir.
Anılan Han’ın (Yıkık olan kuzeydoğu köşesi
hariç) ikmali için 1997 yılı birim fiyatları itibariyle
yaklaşık 35 Milyar TL. ödeneğe ihtiyaç olduğu ve mevcut
taahhüt bünyesi içerisinde (% 30 keşif artışı ile) ikmal
edilebileceği anlaşılmaktadır.
Kamulaştırma sonucu ayrı bir ihale konusu olarak ele
alınabilecek olan yıkık köşenin restorasyonu için, yine
1997 yılı birim fiyatlarına göre yaklaşık 35 Milyar
liralık bir ödeneğe ihtiyaç olacağı anlışılmıştır.
Kamulaştırılması gereken bina ve parsellere ait
kamulaştırma bedelinin 1997 yılı birim fiyatları
itibariyle 5 Milyar TL. civarında olacağı tahmin edilmektedir.
Bu bedelin, Bakanlığımızca mı, yoksa Bursa Büyükşehir Belediye
Başkanlığınca mı ödeneceği hususu henüz
açıklığa kavuşturulmamıştır.
Bakanlığımızca ödenmesi halinde, ayrıca bu miktar
kadar daha ödeneğe ihtiyaç olacaktır.
Buna göre, ihtiyaç bulunan ödeneğin temini için D.P.T.
Müsteşarlığı nezdinde gerekli girişimlerde
bulunulmaktadır.
Bilgilerinize arz ederim.
Cevat
Ayhan
Bayındırlık
ve İskân Bakanı
Not : Yazılı soruyla ilgili diğer
bilgiler dosyasındadır.
5. – İstanbul Milletvekili Necdet Menzir’in;
– Ahıska Türkleri ve Bulgaristan göçmenleri için
yaptırılan konutların ödemelerine,
– Ahıska Türkleri ve Bulgaristan’dan zorunlu göçe
gelenlerden memuriyete alınanların önceki hizmetlerine,
İlişkin Devlet Bakanından soruları
ve Devlet Bakanı Namık Kemal Zeybek ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Cevat Ayhan’ın yazılı cevapları
(7/2195, 2196)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı Sayın
Namık Kemal Zeybek tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
27.2.1997
Necdet
Menzir
İstanbul
Ahıska
Türkleri ve Bulgaristan’dan zorunlu göçe tabi tutulan
soydaşlarımızdan Göçmen Konutları için;
– 1991
yılında arsa bedeli için peşin 2 800 000 TL. ve Sekiz ay 400 000 TL. taksitle toplam 6 000 000 TL.
– Konut için
peşin 2 500 000 TL. ile 13 000 000 TL. arasında değişen
miktarda para
Emlak
Bankası
Şb.
Kod. 156
Dışkapı/Ankara,
Tasarruf-HS, SH, Devlet Bakanlığı Göçmen Konut Hesabına
yatırılmıştır.
1 – Konut ve
Arsa bedeli olarak peşin ve taksitler halinde 1991 yılında
toplam tutarı şahıs başına ortalama 8 500 000 TL. ile
29 000 000 TL. daha önce vaad edildiği gibi ana paradan düşürüldü mü?
2 –
Eğer düşürülmedi ise bu paralar nerede, ne şekilde
kullanılmıştır?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı Sayın
Namık Kemal Zeybek tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
27.2.1997
Necdet
Menzir
İstanbul
Ahıska
Türkleri ve Bulgaristan’dan zorunlu göçe tabi tutulan
soydaşlarımızdan işçi statüsü veya sözleşmeli olarak
kamu kurum ve kuruluşlarda istihdam edilenlerden Türk
vatandaşlığına geçmiş bulunanlar 657 sayılı
Devlet Memurları Kanunu’na 4065 sayılı Kanunla eklenen Ek Geçici
59 uncu madde ile Kanunun yürürlüğe girdiği 30.12.1994 ile yürürlük
tarihinden sonra isteğe bağlı olarak Devlet Memuriyetine
geçebilmelerine ve önceki hizmetlerinin de değerlendirilmesine imkân
sağlanmıştır.
1. 4065
sayılı Kanunun yürürlük tarihinden önce Türk vatandaşı
olmuş ve Devlet Memuriyetine geçirilmiş olanların da önceki
hizmetleri değerlendirildi mi?
2. Eğer
değerlendirilmedi ise bu durum aynı şartlara haiz olanlar
arasında eşitsizlik yaratmıyor mu?
T.C.
Devlet
Bakanlığı 24.3.1997
Sayı
: B.02.0.09/2.00-186
Konu :
Bulgaristan Göçmenleri Hk.
Yazılı
Soru Önergeleri.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliğine
(Kanunlar
ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)
İlgi : 6 Mart 1997 tarih ve 5681 sayılı
yazınız.
İlgi yazınız ile
Bakanlığımca cevaplandırılması istenen
yazılı soru önergelerine istinaden, Bulgaristan’dan zorunlu göçle
Türkiye’ye gelen soydaşlardan memuriyete alınanların önceki
hizmetlerine ilişkin yapılan çalışmaların özeti
aşağıda sunulmaktadır.
Bulgaristan’dan ülkemize göç eden soydaşlardan
vatandaşlığa alınanların önceki sosyal
haklarının Türkiye’ye aktarılması ile ilgili olarak
başlatılan çalışmalardan henüz bir sonuç
alınamamıştır.
Bu konudaki en büyük zorluk,
vatandaşlarımızın Bulgaristan’da bulundukları dönemde
bu ülkede uygulanan “rejim” dolayısıyla, bu ülke ile Türkiye’nin
sosyal güvenlik sistemlerinin birbirleri ile uyum göstermemesi,
vatandaşlarımızın sosyal güvenlik haklarının
transferini zorlaştırmaktadır.
Öte yandan zorunlu göçle Türkiye’ye gelen
soydaşların Bulgaristan’da edinmiş oldukları gayrı
menkuller ve emeklilik haklarının Türkiye’ye aktarılması
hususlarında diplomatik girişimler sürdürülmektedir. Daha önce,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümetince hazırlanan “Türkiye-Bulgaristan Sosyal
Haklar Sözleşmesi” Dışişleri Bakanlığı
kanalıyla Bulgaristan Hükümetine iletilmiş ise de,
Bulgaristan’ın içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik kriz ve
belirsizlik nedeniyle henüz bu konuda olumlu bir netice
alınamamıştır.
Ayrıca, daha önce yurtdışında
çalışmış bulunan vatandaşlarımızın Türkiye’de
sosyal güvenlik haklarının sağlanması amacıyla
Hükümetimizce hazırlanarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulan
“Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında
Borçlanma Kanunu” uyarınca her gün için 2,5 dolar
karşılığı TL. üzerinden yapılacak borçlanma ile
göçmen vatandaşlarımız da sosyal sigorta güvencesine
kavuşmuş olacaklardır.
Ahıska Türkleri ve Bulgaristan göçmenleri için
konut yaptırılması işi Bakanlığımın
görev alanı dışında bulunmaktadır. Bu konu, 1996/54
sayılı Başbakanlık Genelgesi ile Bayındırlık
ve İskân Bakanlığı’nın uhdesine verilmiştir.
Tüm bu hususlara ilaveten, Bulgaristan’dan göçmen
olarak Türkiye’ye gelen soydaşlarımızın tüm
sorunlarının çözülmesine yönelik olarak Devletin ilgili mercillerince
yoğun çaba sarfedilmekte olup, bu hususta Bakanlığım etkin
bir koordinasyon görevi yürütmektedir.
Gereğini bilgilerinize arz ederim.
Namık
Kemal Zeybek
Devlet
Bakanı
T.C.
Bayındırlık
ve İskân Bakanlığı
Basın
ve Halkla İlişkiler Müşavirliği 3.4.1997
Sayı :
B.09.0.BHİ.0.00.00.25/2-A/670
Konu
: İstanbul Milletvekili
Necdet
Menzir’in Yazılı Soru Önergesi.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM’nin 21 Mart 1997 gün ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2196-5596/15795 sayılı yazısı.
İlgi yazı ekinde alınan,
İstanbul Milletvekili Necdet Menzir’in yazılı soru önergesi
incelenmiştir.
Soru) Ahıska Türkleri ve Bulgaristan’dan zorunlu göçe tabi tutulan
soydaşlarımızdan işçi statüsü veya sözleşmeli olarak
kamu kurum ve kuruluşlarda istihdam edilenlerden Türk
vatandaşlığına geçmiş bulunanlar, 657 sayılı
Devlet Memurları Kanunu’na 4065 sayılı Kanunla eklenen ek Geçici
59 uncu madde ile Kanunun yürürlüğe girdiği 30.12.1994 ile yürürlük
tarihinden sonra isteğe bağlı olarak Devlet Memuriyetine
geçebilmelerine ve önceki hizmetlerinin
değerlendirilmesine imkân sağlanmıştır.
– 4065 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden önce Türk
vatandaşı olmuş ve Devlet Memuriyetine geçirilmiş
olanların da önceki hizmetleri değerlendirildi mi?
– Eğer değerlendirilmedi ise bu durum aynı şartlara
haiz olanlar arasında eşitsizlik yaratmıyor mu?
Cevap) Bakanlığımız bünyesinde 657 sayılı
Devlet Memurları Kanunu’na 4065 sayılı Kanunla eklenen Ek 59
uncu madde uyarınca çalıştırılan 4 personel bulunmakta
olup, bunlardan Hamza Veysel, İbrahim Kibar ve İskender Ömer
adaylık süresini doldurmadıklarından hizmet
değerlendirilmesiyle ilgili bir işlem
yapılamamıştır. Server Kazım’ın
adaylığı ise tasdik edilmiş ve önceki geçen hizmetleri 657
sayılı Kanun çerçevesinde değerlendirilmiştir.
Bilgilerinize arz ederim.
Cevat
Ayhan
Bayındırlık
ve İskân Bakanı
6.—Adana Milletvekili İmren
Aykut’un, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı
Teşvik Fonundan yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Sacit Günbey’in yazılı cevabı (7/2261)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı
Sayın Sacit Günbey tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
İmren
Aykut Adana
Sorular :
1.Son 8 ay içinde Fak-Fuk Fon’dan yapılan
yardımları il ve ilçeler itibariyle açıklar
mısınız?
2.Fak-Fuk Fon’dan yapılan yardımların
kimlere yapıldığının bilgisayarlara
işlendiği ifade edilmiştir. Bunlardan ne kadarının
Refah Partisi’ne kayıtlı üye olduğunu isim isim bildirir
misiniz?
3.Razaman ayında bu fondan ayni ve nakdi
yardımların yapılmasında bilgisayara işlenen isimler
mi gözönünde bulundurulmuştur? Yapılan yardımların
(Fitre-Zekât gibi) kamuoyuna teşhiri dinimizi istismar değil midir?
T.C. Devlet
Bakanlığı 1.4.1997 Sayı
: B.02.0.018/01698
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İlgi : 14.3.1997 tarih ve 7/2261-5741/16174
sayılı yazınız.
Bakanlığım sorumluluğunda
Fak-Fuk-Fon adı altında bir kuruluş bulunmamakla birlikte, bilgi
eksikliği dolayısıyla bu tanım adı altında
Bakanlığıma bağlı Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışmayı Teşvik Fonu’nun kastedildiği
düşünülerek önergede yeralan sorulara verilen cevaplar ilişikte
sunulmuştur.
Bilgilerinize arz ederim.
Prof.
Dr. Sacit Günbey Devlet
Bakanı
Cevap 1.
3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışmayı Teşvik Kanununa göre kurulmuş bulunan
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu’nun
en temel organı olan Başkanlığını ilgili Devlet
Bakanının yaptığı Başbakanlık, İçişleri
ve Sağlık Bakanlığı Müsteşarları ile
Vakıflar Genel Müdüründen oluşan Fon Kurulu, Yasası gereği
Fon gelirlerinin tek kuruşuna tasarruf etmemekte, gelirlerinin tümünü
aylık periyotlar halinde başkanlığını vali ve
kaymakamlarımızın yaptığı Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarına İlin ve
İlçenin nüfus yapısı ve sosya-ekonomik gelişme kriterlerine
göre tahsis işlemini gerçekleştirmektedir.
Bu tahsis edilen kaynakları, ekonomik ve sosyal
yoksunluk içinde bulunan kişi ve ailelere ayni ve nakdi destekler halinde
ulaştırmak sorumluluğunu taşıyan vali ve
kaymakamlarımız da bu yardım eylemini icra ederken yalnız bırakılmamıştır.
Vali ve kaymakamlarımızın
başkanlığını yaptığı Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarının en
temel organı olan Mütevelli Heyetinde ilin ve ilçenin üst düzey kamu
görevlileri (il, ilçe, belediye başkanları, il defterdarı, ilçe
mal müdürü, il sosyal hizmetler ve il sağlık müdürleri, ilçede
eşdeğer görevliler, il, ilçe müftüleri, il, ilçe millî eğitim
müdürleri, her vakıf için valinin takdir ve tayin ettiği
hayırsever özelliği ile temayüz etmiş üç kişi) yeralmakta,
vali ve kaymakamlarımız ile birlikte yardım faaliyetlerinin
yürütülmesinde ortak karar, rol ve sorumluluk almaktadır.
Özel hukuk hükümlerine tabi tüzel kişilik
özelliği dolayısıyla özerk bir yapıya sahip olan,
personelin mütevelli heyet kararı ile vali ve
kaymakamlarımızın belirlediği ve mütevelli heyet
kararlarına dayalı olarak geliştirilip, gerçekleştirilen
sosyal destek programlarının objektifliğinden asla şüphe
edilemez.
Esasen devletin valisi ve
kaymakamlarımızın sosyal yardım uygulamalarında
partizanlık yapmaları, siyasi kayırma içinde olmaları
düşünülemez.
Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışmayı Teşvik Fonu tarafından son 8 ayda
yapılan yardımlar ile ve ilçeler itibariyle ek listede
sunulmuştur.
Cevap 2.
Başkanlığını vali ve
kaymakamlarımızın yaptığı Sosyal
Yardımlaşma Vakıflarının 3294 sayılı yasa
gereği, ekonomik ve sosyal yoksunluk içinde bulunan kişi ve aileleri
gözetmek ve gerektiğinde onlara yardım etmek gibi temel bir
sorumluluğu bulunmaktadır.
Bu Türkiye Cumhuriyeti’nin “Sosyal Bir Devlet”
olduğuna ilişkin Anayasanın 2 nci maddesine gerçek anlamda
tekabül eder, bir sorumluluğu da ifade etmektedir.
Devlet bu sorumluluğu yerine getirirken Anayasa
gereği dil, din, ırk ve renk farkı gözetemeyeceği gibi
vatandaşları arasında siyasi ayırım hiç yapmaz,
yapamaz.
Esasen sorumluluklarını Hukuk Devleti
ilkesine, yasa ve yönetmeliklere uygun olarak yürütmekle görevli ve sorumlu
vali ve kaymakamlarımızın hizmetlerini bir siyasi taraf
anlayışı ile yapmaları düşünülemez.
Bu çerçevede; Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışmayı Teşvik Fonu gelirleri; başkanlığını
vali ve kaymakamlarımızın yaptığı Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarına emanet
edilmektedir.
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Vakıfları sorumluluk alanlarında ekonomik ve sosyal yoksunluk
içinde bulunan kişi ve aileleri tespit etmekte ya da vaki
başvuruları değerlendirmektedir.
Değerlendirme işlemi vali ve
kaymakamlarımızın başkanlığını
yaptığı mütevelli heyetler tarafından yapılmakta,
yardım yapılacak kişi ve aileler için kararlar mezkûr heyet
tarafından alınmaktadır.
Yardımlar, takdiri ve keyfi olmayıp 3294
sayılı yasanın 2’nci maddesindeki kriterlere göre
gerçekleşmektedir. Bu çerçevede yardıma muhtaç kişinin siyasi
kimliği veya kişiliğinin hesaba katılması, maddeten
mümkün olmadığı gibi, böyle bir eylem esasen vicdan ve ahlaka da
aykırılık oluşturur. Vali ve kaymakamlarımıza,
varsayım bile olsa böyle bir isnat büthan olur.
Fonun kuruluş yılı olan 1986’dan bugüne
her Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfında vali ve
kaymakamlarımızın başında bulunduğu mütevelli
heyetin gözetiminde ve denetiminde
yardıma muhtaç kişi ve ailelerle ilgili tespitler
yapılmış olup, bu kapsamda vakıflarımız
bünyelerinde sosyo-ekonomik gelişme ve değişmelere paralel olarak
sürekli yenilenen ve değişen icmal listeleri bulunmaktadır.
Tamamen vali ve kaymakamlarımızın
inisiyatifinde ve gözetiminde oluşturulan listelerde yeralan
kişilerin siyasi kimliklerinin bilinmesi mümkün olmadığı
gibi bu konunun soruşturulması, toplum vicdanını
yaralayacak bir işlem, bir eylem olur. Böyle bir uygulama devletin adalet
anlayışına aykırı olduğu gibi, bütün
vatandaşların hukuk önünde eşitliği ilkesine de
aykırılık oluşturur.
Bu anlamda devletin valisine ve kaymakamına
partizanlık isnadına varabilecek bir yaklaşım asla
paylaşılamaz.
Cevap 3.
Türkiye genelinde teşkil edilmiş bulunan 925 adet
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfına nüfus
yapıları ve gelişmişlik kriterlerine göre her ay toplam 500
milyar TL.’lık kaynak tahsis edilmektedir.
Ramazan ayına mahsus olmak üzere, ekonomik ve
sosyal yoksunluk içinde bulunan kişi ve ailelere katkı olmak üzere
ilaveten 1 trilyon TL’lık bir destek programı
uygulanmıştır. Bu miktarda yine periyodik yardımlarda
olduğu gibi il ve ilçelerin nüfus yapıları ve
gelişmişlik kriterlerine göre 925 adet vakfa tahsis edilmiş olup
yardımın nasıl yapılacağı ve kimlere
yapılacağına ilişkin keyfiyet 3294 sayılı yasa
çerçevesinde vali ve kaymakamlarımızın başkanı
bulunduğu vakıf mütevelli heyetlerinin karar ve takdirlerine emanet
edilmiştir. Bu konuda ayrıca bir tespit veya telkin sözkonusu
olmamıştır.
Ramazan ayında gerçekleşen mezkûr program
kamuoyunu bilgilendirmek ve toplumda yardımlaşma dayanışma
bilincini uyandırmak bakımından bir basın
toplantısıyla tarafımdan açıklanmıştır. Bu
nedenle ihtiyaç sahiplerini haberdar etmeye ve yardım bilincini uyarmaya
yönelik bu açıklama bir teşhir amacı taşımayıp
sadece yardımlaşma anlayışını teşvik
amacına matuf bulunmatadır.
Esasen sosyal yardım faaliyeti insani bir faaliyet
olup, salt dinî bir amaca mebni bulunmamaktadır.
Not :
Yazılı soruyla ilgili diğer bilgiler dosyasındadır.
7.—Ağrı
Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Ağrı ilçelerinde
öğretmenevi yapılmasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Mehmet Sağlam’ın yazılı cevabı (7/2267)
Türkiye Büyük Milet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sayın Millî
Eğitim Bakanı tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
M.
Sıddık Altay Ağrı
Ağrı ilçelerinde kiralık konut
sıkıntısı hat safhadadır. Bilhassa
öğretmenlerimizin muzdarip olduğu bir konudur. Öğretmenlerin
mağduriyetinin giderilmesi için hangi ilçemizde ne zaman öğretmenevi
yapmayı düşünüyorsunuz? Kalkınmada öncelikli yöre
kapsamında olan Ağrı İline öncelik verecek misiniz?
T.C. Millî
Eğitim Bakanlığı Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon Kurulu
Başkanlığı 2.4.1997
Sayı : B.08.0.APK.0.03.01.00-022/873
Konu : Soru önergesi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : a) TBMM
Başkanlığının 18.6.1996 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-6/238-2176/5857 sayılı yazısı.
b) TBMM Başkanlığının
18.3.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2267/5833 sayılı
yazısı.
Ağrı Milletvekili Sayın M.
Sıddık Altay’ın “Ağrı ilçelerinde öğretmenevi
yapılmasına ilişkin” ilgi (a) yazı ekinde yeralan sözlü
soru önergesinin ilgi (b) yazı ile yazılıya dönüştürüldüğü
belirtilmiştir. İlgi (a) yazıya verdiğimiz cevap
yazısı ekte sunulmuştur.
Arz ederim.
Prof.
Dr. Mehmet Sağlam Millî
Eğitim Bakanı
T.C. Millî
Eğitim Bakanlığı Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon Kurulu
Başkanlığı 3.7.1996
Sayı : B.08.0.APK.0.03.01.00-022/1733
Konu : Soru önergesi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM Başkanlığının
8.6.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2348 sayılı
yazısı.
Ağrı Milletvekili Sayın M.
Sıddık Altay’ın “Ağrı ilçelerinde öğretmenevi
yapılmasına ilişkin” sözlü soru önergesi incelenmiştir.
Ağrı İli ve ilçelerinde
öğretmenevleri mevcut olup, merkezde 52, Doğubeyazıt’ta 25,
Diyadin’de 30, Eleşkirt’te 14, Patnos’da 35, Taşlıçay’da 12 ve
Tutak’ta 16 yatak kapasiteli öğretmenevleri hizmet vermektedir.
Arz ederim.
Prof.
Dr. Mehmet Sağlam Millî
Eğitim Bakanı
8.—Ağrı
Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Ağrı-Eleşkirt
İlçesinde yapımı devam eden İmam Hatip Lisesine
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın
yazılı cevabı (7/2268)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sayın Millî
Eğitim Bakanı tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
M.
Sıddık Altay Ağrı
Ağrı’nın Eleşkirt İlçesinde
halk dayanışması ile İmam Hatip Lisesi inşaatı
devam etmekte ve bir bloku tamamen bitmiş, açılmayı
beklemektedir.
Hizmete hazır binayı ne zaman eğitime
açmayı planlıyorsunuz? Binanın tamamını ne zaman
bitireceksiniz? İmam Hatip Liselerinin açılması için neden
gayret gösterilmiyor?
T.C. Millî
Eğitim Bakanlığı Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon Kurulu
Başkanlığı 2.4.1997
Sayı : B.08.0.APK.0.03.01.00-022/872
Konu : Soru önergesi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : a) TBMM
Başkanlığının 18.6.1997 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-6/239-2177/5858 sayılı yazısı.
b) TBMM Başkanlığının
18.3.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2268-5833 sayılı
yazısı.
Ağrı Milletvekili Sayın M.
Sıddık Altay’ın “Ağrı Eleşkirt İlçesinde
yapımı devam eden İmam-Hatip Lisesine ilişkin” ilgi (a)
yazı ekinde yeralan sözlü soru önergesinin ilgi (b) yazı ile
yazılıya dönüştürüldüğü belirtilmiştir. İlgi (a)
yazıya verdiğimiz cevap yazısı ekte sunulmuştur.
Arz ederim.
Prof.
Dr. Mehmet Sağlam Millî
Eğitim Bakanı
T.C. Millî
Eğitim Bakanlığı Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon Kurulu
Başkanlığı 3.7.1996
Sayı : B.08.0.APK.0.03.01.00-022/1734
Konu : Soru önergesi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM Başkanlığının
8.6.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-2348 sayılı yazısı.
Ağrı Milletvekili Sayın M.
Sıddık Altay’ın “Ağrı-Eleşkirt İlçesinde
yapımı devam eden İmam Hatip Liselerine ilişkin” sözlü soru
önergesi incelenmiştir.
Ağrı İli Eleşkirt İlçesinde
Eleşkirt Cami Yaptırma ve Yaşatma Derneği tarafından
yaptırılan binanın tamamlanan bir bloğunda İmam Hatip
Lisesi açılması ile ilgili çalışmalar sürdürülmektedir.
İnşaatın mülkiyeti derneğe ait
olduğundan Bakanlığımızca ödenek tahsis edilmesi
mümkün olamamaktadır.
Arz ederim.
Prof.
Dr. Mehmet Sağlam Millî
Eğitim Bakanı
9.—Konya
Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Hollanda’daki İslam
kolejlerinden mezun olanların bu okullarda geçen öğretim sürelerinin
Türkiye’de eksik değerlendirildiği iddiasına ilişkin sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın yazılı
cevabı (7/2277)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Millî
Eğitim Bakanı Sayın Turhan Tayan tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Prof.
Dr. Mustafa Ünaldı Konya
Sorular :
Hollanda’da çalışan
vatandaşlarımızın ifadelerine göre, Hollanda’daki
vatandaşlarımızın kendi okulları (İslam Kolejleri)
kendi çocuklarına 8 yıllık eğitim veriyor ve Hollanda
Hükümetince de 8 yıllık eğitime denk olarak kabul ediliyor.
Fakat bu çocuklar Türkiye’ye geldiğinde bir yıl eksik muameleye tabi
tutuluyor.
1. Bu iddia doğru mudur?
2. Bu ayrıcalığın sebebi nedir?
3.Haksızlığı düzeltmeyi
düşünüyor musunuz?
T.C. Millî
Eğitim Bakanlığı Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon Kurulu
Başkanlığı 2.4.1997
Sayı : B.08.0.APK.0.03.01.00-022/874
Konu : Soru önergesi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : a) TBMM
Başkanlığının 20.6.1996 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-6/253-2264/6030 sayılı yazısı.
b) TBMM Başkanlığının
18.3.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2277-5833 sayılı
yazısı.
Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın
“Hollanda’daki İslam Kolejlerinden mezun olanların bu okullarda geçen
öğretim sürelerinin Türkiye’de eksik değerlendirildiğine
ilişkin” ilgi (a) yazı ekinde yeralan sözlü soru önergesinin ilgi (b)
yazı ile yazılıya dönüştürüldüğü belirtilmiştir.
İlgi (a) yazıya verdiğimiz cevap yazısı ekte sunulmuştur.
Arz ederim.
Prof.
Dr. Mehmet Sağlam Millî
Eğitim Bakanı
T.C. Millî
Eğitim Bakanlığı Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon Kurulu
Başkanlığı 10.7.1996
Sayı : B.08.0.APK.0.03.01.00-022/1800
Konu : Soru önergesi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM Başkanlığının
20.6.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6/253-2264/6030 sayılı
yazısı.
Konya Milletvekili Sayın Prof. Dr. Mustafa
Ünaldı’nın “Hollanda’daki İslam Kolejlerinden mezun
olanların bu okullarda geçen öğretim sürelerinin Türkiye’de eksik
değerlendirildiği iddiasına ilişkin” sözlü soru önergesi
incelenmiştir.
1.Yurtdışında açılmış
olan resmî dinî okullar ikili kültür anlaşmaları çerçevesinde
Bakanlığımızca tanınmakta ve denkliği
yapılmaktadır.
Çeşitli ülkelerde Bakanlığımızdan
gerekli okul açma izinleri almadan, programları
Bakanlığımızdan geçmemiş özel şahıslar,
vakıflar ve cemaatler tarafından açılmış dinî
okullar,ilgili ülke tarafından olduğu gibi
Bakanlığımızca da tanınmamakta ve denkliği
yapılmamaktadır.
Hollanda’da vatandaşlarımız
tarafından, Bakanlığımızdan gerekli okul açma izni
almış ve programları Bakanlığımızca kabul
edilmiş okul bulunmadığından, bu tür dinî okullardan
alınmış öğrenim belgelerinin denkliğinin
yapılması da söz konusu değildir. 8 yıl eğitim veren
bu okuldan gelen öğrencilerin Türkiye’ye geldiğinde,
öğrenimlerinin bir yıl eksik değerlendirildiği iddiası
doğru değildir.
2. Öğrenciler arasında bir
ayrıcalığın yapılması söz konusu olmadığından,
düzeltilecek herhangi bir haksızlıkta bulunmamaktadır.
Arz ederim.
Prof.
Dr. Mehmet Sağlam Millî
Eğitim Bakanı
10.–Sinop
Milletvekili Metin Bostancıoğlu’nun;
— Sinop
Yalı Köyünde heyelandan zarar gören vatandaşlar için
yaptırılacak afet konutlarına,
—Sinop-Ayancık-Avdullu
ve Babaköy’de heyelanda zarar gören vatandaşların afet konutu
ihtiyacına,
İlişkin
soruları ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat
Ayhan’ın yazılı cevabı (7/2294, 2296)
13.3.1997
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun,
Bayındırlık ve İskân Bakanı tarafından
yazılı olarak cevaplandırılmasını,
Anayasanın 98 ile TBMM İçtüzüğünün 96 ve devamı maddelerine
dayanarak, saygı ile arz ederim.
Metin
Bostancıoğlu Sinop
Sinop İli, Merkez İlçe, Yalı Köyünde
1993 yılında meydana gelen heyelanda, 4 vatandaşımız
evlerini kaybetmiş ve 7268 sayılı Doğal Afetlerle ilgili
yasayla konuta hak kazanmışlar ve hak sahipliği işlemleri
tamamlanmıştır. Hak sahibi Halil Çökmez, İsmet Özçökmez,
Nuri Özçökmez ve Mustafa Bayram isimli vatandaşlarımız için,
eski afet konutlarının yapıldığı yerde hazır
parseller mevcut olup, konutlar ihale safhasındadır. Ancak, ödenek
yetersizliğinden ihaleye çıkarılmamıştır.
Soru;
1.Başka il ve ilçelerde binlerce “Afet Konutu”
yapıp, hak sahibi vatandaşlara
dağıtıldığı halde, Anayasanın “Kanun Önünde
Eşitlik” ilkesine rağmen, Sinop’un Merkez İlçesi Yalı
Köyünde yaşayan vatandaşlarımızın konutları neden
yapılmamıştır?
2.ANAP, DYP-SHP ve ANAYOL hükümetleri “Ödenek
Yokluğu” gerekçesi ile, Sinop’lulara haksızlık etmişlerdir.
Bakanlığınız döneminde bu haksızlık devam edecek
midir? Bu konutlar ne zaman ihaleye çıkarılıp, hak sahiplerinin
konutları teslim edilecektir? Bu konutların programa
alınmasını düşünüyor musunuz?
13.3.1997
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun,
Bayındırlık ve İskân Bakanı tarafından
yazılı olarak cevaplandırılmasını,
Anayasanın 98 ile TBMM İçtüzüğünün 96 ve devamı maddelerine
dayanarak, saygı ile arz ederim.
Metin
Bostancıoğlu Sinop
Sinop İli, Ayancık İlçesi Avdullu ve
Babaköyünde 1989 yılında meydana gelen heyelanda, 42 vatandaşımız
evlerini kaybetmiş ve 7268 sayılı Doğal Afetlerle ilgili
yasaya göre konuta hak kazanmışlar ve hak sahipliği
işlemleri tamamlanmıştır. Yeni yerleşim yeri olarak
seçilen Merkez Çıvgın mevkii, özel mülkiyet olduğundan
istimlakı gerekmektedir. Bugüne kadar istimlak işlemlerine
başlanmamıştır.
Soru;
1.Başka il ve ilçelerde binlerce “Afet Konutu”
yapıp, hak sahibi vatandaşlara
dağıtıldığı halde, Anayasanın “Kanun Önünde
Eşitlik” ilkesine rağmen, Sinop’un Ayancık İlçesi Avdullu
ve Babaköy’ünde yaşayan vatandaşlarımızın
konutları neden yapılmamıştır?
2.ANAP, DYP-SHP ve ANAYOL hükümetleri “Ödenek
Yokluğu” gerekçesi ile, Sinop’lulara haksızlık etmişlerdir.
Bakanlığınız döneminde bu haksızlık devam edecek
midir? Hak sahiplerinin konutları ne zaman yapılıp, teslim
edilecektir. Bu konutların yapılmasının programa
alınmasını düşünüyor musunuz?
T.C.
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Basın
ve Halkla İlişkiler Müşavirliği 3.4.1997
Sayı : B.09.0.BHİ.0.00.00.25/2-A/666
Konu : Sinop Milletvekili Metin Bostancıoğlu’nun
Yazılı Soru Önergeleri
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM’nin 20 Mart 1997 gün ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-5883 sayılı yazısı.
(7/2294 ve 7/2296)
İlgi yazı ekinde alınan, Sinop
Milletvekili Metin Bostancıoğlu’nun “Sinop İli, Merkez
İlçe-Yalı Köyünde 1993 yılında, Ayancık
İlçesi-Avdullu ve Babaköy Köyünde 1989 yılında meydana gelen
heyelanlarda evlerini kaybeden vatandaşlara afet konutu
yapılması” na dair Bakanlığımıza yönelttiği
yazılı soru önergeleri incelenmiştir.
Muhtemel heyelan afeti nedeniyle; Merkez İlçeye
bağlı Yalı Köyünde 4, Ayancık İlçesine
bağlı Avdullu Köyünde 19,
Babaköy Köyünde 34 aile 7269 Sayılı Kanun hükümlerine göre hak sahibi
kabul edilmiştir.
Söz konusu yerler, 1997 yılı etüt-proje
programında yeralmaktadır. Yalı Köyünün gerekli etüt-proje
çalışmalarından; yer seçimi, harita, plan aplikasyon kadastro ve
kamulaştırma çalışmaları eksiktir. Avdullu ve Babaköy
Köyü için Ayancık Merkezde şahıs malı “Çıvgın
Mevkii” seçilmiş olup; gerekli etüt-proje çalışmalarından
kamulaştırma işlemlerinin tamamlanmasından sonra bütçe
imkânları nispetinde programa alınıp, hak sahiplerine gerekli
yardım yapılabilecektir.
Bilindiği gibi; 1997 yılı
programının hazırlanması sırasında Afet
İşleri Genel Müdürlüğünce programa alınıp, yapılması
gereken yaklaşık 32 000 konut bulunmakta idi. Bunların
arasında eski depremlerden (1966 Varto depremi dahil) yapılmayan 9
000 konut yeralmaktadır.
1997 yılı programı
hazırlanırken;
— Yangın afetlerine,
— Geçici iskân kira yardımı yapılanlara,
— Etüt raporunda durumlarının acil
olduğu belirtilen işlere,
öncelik verilmiş, bunun dışında da
her ilde bekleyen işlerin oluş veya etüt tarihi dikkate alınmak
üzere o ilin eski afetlerine öncelik verilmek suretiyle 32 000 konuttan 80
ilimizden programa yaklaşık 6 000 konut
alınmıştır. Halen programa alınacak yaklaşık
26 000 konut daha bulunmaktadır.
Ancak; bütçe imkânlarının yetersizliği
nedeniyle bu işlerin proje bedellerinin yaklaşık % 40’ı
1997 yılı ödeneği olarak ayrılabilmiş ve
konutların 1998 yılında bitirilmesi hedeflenmiştir.
Buna göre Sinop İlinde;
—Yangın afetinden 2 yerde 36 konut,
— Diğer afetlerden de 1985 yılından beri
programa alınmayı bekleyen 4 yerde 33 konut olmak üzere toplam 6
yerde 69 konut 1997 programına yeni iş olarak
alınmıştır. Yalı Köyündeki konutların 1992 ve
1993, Avdullu Köyündeki konutların 1989, Babaköy Köyündeki konutların
1989 ve 1994 yılları etütlerine göre nakilleri gerektiğinden
programa alınma önceliği verilememiştir.
Yukarıda belirtilen bu konutların birden
programa alınıp, yapılması mümkün
olmadığından kamulaştırmalar da programa alınan
yerlerde yapılabilmektedir. Bu nedenle, Avdullu ve Babaköy Köyleri
programa alındığından, kamulaştırması da yapılacaktır.
Bilgilerinize arz ederim.
Cevat
Ayhan Bayındırlık
ve İskân Bakanı
1615
sayılı Kanunun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
Kanun Teklifine verilen oyların sonucu :
Kanunlaşmıştır
Üye
Sayısı : 550
Kullanılan Oylar
: 220
Kabul
Edenler : 215
Reddedenler : 0
Çekimserler : 0
Mükerrer
Oylar : 5
Geçersiz
Oylar : 0
Oya
Katılmayanlar : 334
Açık
Üyelik : 1
(Kabul Edenler)
ADANA
Cevdet Akçalı
Yakup Budak
Sıtkı Cengil
İ. Cevher Cevheri
M. Halit Dağlı
İbrahim Ertan Yülek
ADIYAMAN
Mahmut Nedim Bilgiç
AFYON
İsmet Attila
Osman Hazer
Yaman Törüner
Nuri Yabuz
AĞRI
M. Sıddık Altay
M. Ziyattin Tokar
AKSARAY
Mehmet Altınsoy
Nevzat Köse
Murtaza Özkanlı
AMASYA
Aslan Ali Hatipoğlu
Ahmet İyimaya
Cemalettin Lafcı
ANKARA
Yılmaz Ateş
Saffet Arıkan Bedük
Ömer Ekinci
Mehmet Gölhan
Ahmet Tekdal
Rıza Ulucak
Hikmet Uluğbay
Ersönmez Yarbay
ANTALYA
Hayri Doğan
Metin Şahin
ARDAHAN
Saffet Kaya
ARTVİN
Metin Arifağaoğlu
AYDIN
M. Fatih Atay
Ali Rıza Gönül
Nahit Menteşe
Muhammet Polat
BALIKESİR
Ahmet Bilgiç
Mustafa Güven Karahan
İsmail Özgün
BATMAN
Alaattin Sever Aydın
Musa Okçu
BAYBURT
Suat Pamukçu
BİLECİK
Bahattin Şeker
BİNGÖL
Mahmut Sönmez
BİTLİS
Abdulhaluk Mutlu
BOLU
Feti Görür
Necmi Hoşver
Mustafa Karslıoğlu
Mustafa Yünlüoğlu
BURDUR
Mustafa Çiloğlu
Kazım Üstüner
BURSA
Yüksel Aksu
Mehmet Altan Karapaşaoğlu
Ali Osman Sönmez
Turhan Tayan
ÇANAKKALE
Mustafa Cumhur Ersümer
ÇANKIRI
İsmail Coşar
ÇORUM
Bekir Aksoy
Mehmet Aykaç
Zülfikar Gazi
DENİZLİ
M. Kemal Aykurt
Mehmet Gözlükaya
Ramazan Yenidede
DİYARBAKIR
Ferit Bora
M. Salim Ensarioğlu
Sacit Günbey
Yakup Hatipoğlu
EDİRNE
Ümran Akkan
Evren Bulut
ELAZIĞ
Ömer Naimi Barım
Hasan Belhan
Ahmet Cemil Tunç
ERZİNCAN
Tevhit Karakaya
Naci Terzi
ERZURUM
Lütfü Esengün
Abdulillah Fırat
İsmail Köse
Aslan Polat
ESKİŞEHİR
Necati Albay
Demir Berberoğlu
Hanifi Demirkol
GAZİANTEP
Nurettin Aktaş
Kahraman Emmioğlu
Mehmet Bedri İncetahtacı
GİRESUN
Turhan Alçelik
GÜMÜŞHANE
Lütfi Doğan
HATAY
Ali Günay
Süleyman Metin Kalkan
Nihat Matkap
Mehmet Sılay
ISPARTA
A. Aykon Doğan
Mustafa Köylü
İÇEL
Mehmet Emin Aydınbaş
Saffet Benli
Turhan Güven
Ayfer Yılmaz
İSTANBUL
Meral Akşener
Yıldırım Aktuna
Tayyar Altıkulaç
Refik Aras
Azmi Ateş
Mehmet Aydın
Tansu Çiller
Gürcan Dağdaş
Bülent Ecevit
Süleyman Arif Emre
Ekrem Erdem
Mehmet Fuat Fırat
Metin Işık
İsmail Kahraman
Hüseyin Kansu
Yılmaz Karakoyunlu
Hayri Kozakçıoğlu
Emin Kul
Ali Oğuz
H. Hüsammettin Özkan
Mehmet Ali Şahin
Osman Yumakoğulları
Bahattin Yücel
Namık Kemal Zeybek
İZMİR
Atilla Mutman
Işılay Saygın
Ufuk Söylemez
Sabri Tekir
Zerrin Yeniceli
İsmail Yılmaz
KAHRAMANMARAŞ
Esat Bütün
Avni Doğan
Ahmet Dökülmez
Mustafa Kamalak
Mehmet Sağlam
Ali Şahin
KARABÜK
Hayrettin Dilekcan
KARAMAN
Abdullah Özbey
Zeki Ünal
KARS
Çetin Bilgir
KASTAMONU
Fethi Acar
Murat Başesgioğlu
KAYSERİ
Memduh Büyükkılıç
Abdullah Gül
Salih Kapusuz
İbrahim Yılmaz
KIRIKKALE
Hacı Filiz
Mikail Korkmaz
KIRŞEHİR
Cafer Güneş
KİLİS
Mustafa Kemal Ateş
KOCAELİ
Necati Çelik
Şevket Kazan
Osman Pepe
KONYA
Hüseyin Arı
Abdullah Turan Bilge
Nezir Büyükcengiz
Ali Günaydın
Teoman Rıza Güneri
Hasan Hüseyin Öz
Lütfi Yalman
Mehmet Ali Yavuz
KÜTAHYA
Ahmet Derin
Metin Perli
MALATYA
Oğuzhan Asiltürk
Yaşar Canbay
Fikret Karabekmez
MANİSA
Hasan Gülay
Cihan Yazar
MARDİN
Fehim Adak
Hüseyin Yıldız
MUGLA
Enis Yalım Erez
MUŞ
Erkan Kemaloğlu
Sabahattin Yıldız
NEVŞEHİR
Mehmet Elkatmış
NİĞDE
Mehmet Salih Katırcıoğlu
Ergun Özkan
ORDU
Hüseyin Olgun Akın
RİZE
Avni Kabaoğlu
Ahmet Kabil
Şevki Yılmaz
SAKARYA
Teoman Akgür
Nezir Aydın
Cevat Ayhan
Nevzat Ercan
Ertuğrul Eryılmaz
SAMSUN
Ahmet Demircan
Nafiz Kurt
Biltekin Özdemir
Latif Öztek
Musa Uzunkaya
SİİRT
Ahmet Nurettin Aydın
Mehmet Emin Aydın
SİVAS
Musa Demirci
Temel Karamollaoğlu
Abdüllatif Şener
ŞANLIURFA
Necmettin Cevheri
İbrahim Halil Çelik
Zülfikar İzol
Abdülkadir Öncel
TEKİRDAĞ
Fevzi Aytekin
Enis Sülün
TOKAT
Abdullah Arslan
Hanefi Çelik
Ali Şevki Erek
Bekir Sobacı
TRABZON
İbrahim Çebi
Kemalettin Göktaş
Şeref Malkoç
İsmail İlhan Sungur
UŞAK
Hasan Karakaya
Mehmet Yaşar Ünal
VAN
Maliki Ejder Arvas
Fethullah Erbaş
Şaban Şevli
YALOVA
Cevdet Aydın
YOZGAT
İlyas Arslan
Abdullah Örnek
ZONGULDAK
Necmettin Aydın
Ömer Barutçu
Tahsin Boray Baycık
(Katılmayanlar)
ADANA
Uğur Aksöz
İmren Aykut
İbrahim Yavuz Bildik
M. Ali Bilici
Mehmet Büyükyılmaz
Erol Çevikçe
Veli Andaç Durak (İ. A.)
Tuncay Karaytuğ
Orhan Kavuncu
Mustafa Küpeli
Arif Sezer
ADIYAMAN
Mahmut Bozkurt
Ahmet Çelik
Ahmet Doğan
Celal Topkan
AFYON
Sait Açba
H. İbrahim Özsoy
Kubilay Uygun
AĞRI
Cemil Erhan
Yaşar Eryılmaz
Celal Esin
AKSARAY
Sadi Somuncuoğlu
AMASYA
Haydar Oymak
ANKARA
İlhan Aküzüm
Nejat Arseven
Ahmet Bilge
Hasan Hüseyin Ceylan
Gökhan Çapoğlu
Cemil Çiçek
Ali Dinçer
Mehmet Ekici
Eşref Erdem
Ünal Erkan
Agâh Oktay Güner
Halis Uluç Gürkan (Bşk.V.)
Şaban Karataş
İrfan Köksalan
M. Seyfi Oktay
Mehmet Sağdıç
Önder Sav
Yücel Seçkiner (İ.A.)
İlker Tuncay
Aydın Tümen
ANTALYA
Deniz Baykal
Osman Berberoğlu
Arif Ahmet Denizolgun
Emre Gönensay
İbrahim Gürdal
Bekir Kumbul
Sami Küçükbaşkan
Yusuf Öztop
ARDAHAN
İsmet Atalay
ARTVİN
Hasan Ekinci
Süleyman Hatinoğlu
AYDIN
Cengiz Altınkaya
Sema Pişkinsüt
İsmet Sezgin
Yüksel Yalova
BALIKESİR
Abdülbaki Ataç
Safa Giray
Tamer Kanber
İ. Önder Kırlı (İ.
A.)
Hüsnü Sıvalıoğlu
İlyas Yılmazyıldız
BARTIN
Zeki Çakan
Köksal Toptan
Cafer Tufan Yazıcıoğlu
BATMAN
Ataullah Hamidi
Faris Özdemir
BAYBURT
Ülkü Güney
BİLECİK
Şerif Çim
BİNGÖL
Kâzım Ataoğlu
Hüsamettin Korkutata
BİTLİS
Zeki Ergezen
Edip Safder Gaydalı
Kâmran İnan
BOLU
Avni Akyol
Abbas İnceayan
BURDUR
Yusuf Ekinci
BURSA
Ali Rahmi Beyreli
Abdülkadir Cenkçiler
Cavit Çağlar
İlhan Kesici
Hayati Korkmaz
Cemal Külahlı
Feridun Pehlivan
Yahya Şimşek
Ertuğrul Yalçınbayır
İbrahim Yazıcı
ÇANAKKALE
Hikmet Aydın
Ahmet Küçük
Nevfel Şahin
A. Hamdi Üçpınarlar
ÇANKIRI
Mete Bülgün
Ahmet Uyanık
ÇORUM
Hasan Çağlayan
Yasin Hatiboğlu (Bşk.V.)
Ali Haydar Şahin
DENİZLİ
Hilmi Develi
Adnan Keskin
Hasan Korkmazcan (Bşk.V.)
Haluk Müftüler
DİYARBAKIR
Abdülkadir Aksu
Muzaffer Arslan
Seyyit Haşim Haşimi
Ömer Vehbi Hatipoğlu
Sebgetullah Seydaoğlu
Salih Sümer
EDİRNE
Mustafa İlimen
Erdal Kesebir
ELAZIĞ
Mehmet Ağar
Cihan Paçacı
ERZİNCAN
Mustafa Kul
Mustafa Yıldız
ERZURUM
Zeki Ertugay
Necati Güllülü
Ömer Özyılmaz
Şinasi Yavuz
ESKİŞEHİR
Mustafa Balcılar
İbrahim Yaşar Dedelek
Mahmut Erdir
GAZİANTEP
Mehmet Batallı
Hikmet Çetin
Ali Ilıksoy
Mustafa
R. Taşar
Ünal Yaşar
Mustafa Yılmaz (İ. A.)
GİRESUN
Burhan Kara
Yavuz Köymen
Ergun Özdemir
Rasim Zaimoğlu
GÜMÜŞHANE
Mahmut Oltan Sungurlu
HAKKARİ
Naim Geylani
Mustafa Zeydan
HATAY
Abdulkadir Akgöl
Fuat Çay
Levent Mıstıkoğlu
Atilla Sav
Ali Uyar
Hüseyin Yayla
IĞDIR
Adil Aşırım
Şamil Ayrım
ISPARTA
Ömer Bilgin
Erkan Mumcu
Halil Yıldız
İÇEL
Oya Araslı
Fevzi Arıcı
Halil Cin
Ali Er
Abdülbaki Gökçel
D. Fikri Sağlar
Mustafa İstemihan Talay
Rüştü Kazım Yücelen
İSTANBUL
Bülent Akarcalı
Ziya Aktaş
Sedat Aloğlu
Ahat Andican
Mustafa Baş
Mukadder Başeğmez
Ali Coşkun
Nami Çağan
H.Hüsnü Doğan
Halit Dumankaya
Hasan Tekin Enerem
Algan Hacaloğlu
Cefi Jozef Kamhi
Ercan Karakaş
M. Cavit Kavak
Ahmet Güryüz Ketenci
Osman Kılıç
Mehmet Tahir Köse
Göksal Küçükali
Aydın Menderes
Necdet Menzir
Mehmet Moğultay
Yusuf Namoğlu
Altan Öymen
Korkut Özal
Ali Talip Özdemir
Yusuf Pamuk
Mehmet Cevdet Selvi
Mehmet Sevigen
Ahmet Tan
Güneş Taner
Bülent Tanla
Zekeriya Temizel
Erdoğan Toprak
Ali Topuz
Şadan Tuzcu
Bahri Zengin
İZMİR
Veli Aksoy
Turhan Arınç
Ali Rıza Bodur
Işın Çelebi
Hasan Denizkurdu
İ. Kaya Erdem
Sabri Ergül
Şükrü Sina Gürel
Aydın Güven Gürkan
Gencay Gürün
Birgen Keleş
Mehmet Köstepen
Metin Öney
Ahmet Piriştina
Rüşdü Saracoglu
Rıfat Serdaroğlu
Süha Tanık
Hakan Tartan
KAHRAMANMARAŞ
Hasan Dikici
Ali Doğan
KARABÜK
Şinasi Altıner
Erol Karan
KARAMAN
Fikret Ünlü
KARS
Y. Selahattin Beyribey
Sabri Güner
Zeki Karabayır
KASTAMONU
Hadi Dilekçi
Nurhan Tekinel
Haluk Yıldız
KAYSERİ
İsmail Cem
Osman Çilsal
Ayvaz Gökdemir
Nurettin Kaldırımcı
Recep Kırış
KIRIKKALE
Kemal Albayrak
Recep Mızrak
KIRKLARELİ
İrfan Gürpınar
A. Sezal Özbek
Cemal Özbilen
Necdet Tekin
KIRŞEHİR
Ömer Demir
KİLİS
Doğan Güreş
KOCAELİ
Bülent Atasayan
Halil Çalık
İsmail Kalkandelen
Onur Kumbaracıbaşı
Hayrettin Uzun
Bekir Yurdagül
KONYA
Ahmet Alkan
Veysel Candan
Remzi Çetin
Necati Çetinkaya
Necmettin Erbakan (Başbakan)
Abdullah Gencer
Mehmet Keçeciler
Mustafa Ünaldı
KÜTAHYA
Mustafa Kalemli (Başkan)
Emin Karaa
İsmail Karakuyu
Mehmet Korkmaz
MALATYA
Miraç Akdoğan
Metin Emiroğlu
Ayhan Fırat
M. Recai Kutan (B.)
MANİSA
Abdullah Akarsu
Rıza Akçalı
Bülent Arınç
Tevfik Diker
Ayseli Göksoy
Sümer Oral
Ekrem Pakdemirli
Yahya Uslu
Erdoğan Yetenç
MARDİN
Muzaffer Arıkan
Süleyman Çelebi
Mahmut Duyan
Ömer Ertaş
MUĞLA
İrfettin Akar
Lale Aytaman
Zeki Çakıroğlu
Mustafa Dedeoğlu
Fikret Uzunhasan
MUŞ
Necmettin Dede
Nedim İlci
NEVŞEHİR
Abdülkadir Baş
Esat Kıratlıoğlu
NİĞDE
Doğan Baran
Akın Gönen
ORDU
İhsan Çabuk
Mustafa Bahri Kibar
Müjdat Koç
Mustafa Hasan Öz
Nabi Poyraz
Refaiddin Şahin
Şükrü Yürür
RİZE
Ahmet Mesut Yılmaz
SAKARYA
Ahmet Neidim
Ersin Taranoğlu
SAMSUN
Cema Alişan
İrfan Demiralp
Ayhan Gürel
Yalçın Gürtan
Murat Karayalçın
Adem Yıldız
SİİRT
Nizamettin Sevgili
SİNOP
Metin Bostancıoğlu
Kadir Bozkurt
Yaşar Topçu
SIVAS
Tahsin Irmak
Mahmut Işık
Nevzat Yanmaz
Muhsin Yazıcıoğlu
ŞANLIURFA
Sedat Edip Bucak
Seyit Eyyüpoğlu
Eyüp Cenap Gülpınar
Ahmet Karavar
M. Fevzi Şıhanlıoğlu
ŞIRNAK
Bayar Ökten
Mehmet Tatar
Mehmet Salih Yıldırım
TEKİRDAĞ
Bayram Fırat Dayanıklı
Nihan İlgün
Hasan Peker
TOKAT
Metin Gürdere
Ahmet Feyzi İnceöz
Şahin Ulusoy
TRABZON
Eyüp Aşık
Yusuf Bahadır
Ali Kemal Başaran
Hikmet Sami Türk
TUNCELİ
Kamer Genç (Bşk. V.)
Orhan Veli Yıldırım
UŞAK
Yıldırım Aktürk
VAN
Mustafa Bayram
Şerif Bedirhanoğlu
Mahmut Yılbaş
YALOVA
Yaşar Okuyan
YOZGAT
Kazım Arslan
Yusuf Bacanlı
Lütfullah Kayalar
İsmail Durak Ünlü
ZONGULDAK
Veysel Atasoy
Hasan Gemici
Osman Mümtaz Sosyal
(Mükerrer Oylar)
ANKARA
Mehmet Gölhan (Kabul)
ANTALYA
Hayri Doğan (Kabul)
BALIKESİR
Mustafa Güven
Karahan (Kabul)
İZMİR
Zerrin Yeniceli
(Kabul)
ŞANLIURFA
Necmettin Cevheri
(Kabul)
(Açık Üyelik)
KIRŞEHİR 1
TUTANAĞIN
SONU
(Açık Üyelik)
KIRŞEHİR 1
TUTANAĞIN SONU