DÖNEM : 20 CİLT : 25 YASAMA YILI : 2
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
86 ncı Birleşim
29 . 4 . 1997 Salı
İ Ç İ N D E K
İ L E R
I. — GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. — GELEN KÂĞITLAR
III. — YOKLAMA
IV. — BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A)
ÇEŞİTLİ İŞLER
1. — Genel Kurulu ziyaret eden Romanya Cumhurbaşkanı Emil
Constantinescu’ya, Başkanlıkça
“Hoş geldiniz” denilmesi
B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. —Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan’ın, denizlerimizde
ağ kafesle balık yetiştiriciliğine ilişkin gündemdışı
konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Musa
Demirci’nin cevabı
2. —Kahramanmaraş Milletvekili Mustafa Kamalak’ın, temel
eğitime ilişkin gündemdışı konuşması
3. —Kars Milletvekili Selahattin Beyribey’in, kimyevî gübre ve
ziraî ilaç desteklemelerine ilişkin gündemdışı
konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Musa
Demirci’nin cevabı
C) TEZKERELER VEÖNERGELER
1. —Fransa’ya gidecek olan Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez’e,
dönüşüne kadar, İçişleri Bakanı Meral Akşener’in
vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/766)
2. —Amerika’ya gidecek olan Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez’e,
dönüşüne kadar, Turizm Bakanı Bahattin Yücel’in vekâlet etmesinin
uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı
tezkeresi (3/767)
3. —Avusturya’ya gidecek olan Devlet Bakanı Mehmet Altınsoy’a,
dönüşüne kadar Adalet Bakanı Şevket Kazan’ın vekâlet
etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/768)
4.—Nijerya, Gana ve Benin’e gidecek olan Devlet Bakanı Sacit
Günbey’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunç’un vekâlet
etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/769)
5. —Türkmenistan’a gidecek olan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M.
Recai Kutan’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Fehim Adak’ın
vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/770)
6.—Bulgaristan’a giden Millî Savunma Bakanı Turhan Tayan’a,
dönüşüne kadar Devlet Bakanı Nevzat Ercan’ın vekâlet etmesinin
uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı
tezkeresi (3/771)
7.—TBMM Başkanlık Divanınca, Gürcistan Parlamento
Başkanı ve beraberindeki parlamento heyetinin ülkemize davetinin
kararlaştırıldığına ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/772)
8.—(10/86) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun görev süresinin
uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/773)
9.—Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük ve Devlet Bakanı
İzmir Milletvekili H. Ufuk Söylemez’in (2/159) esas numaralı kanun
tekliflerini geri aldıklarına ilişkin önergesi (4/165)
10.—Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük ve Devlet Bakanı
İzmir Milletvekili H. Ufuk Söylemez’in (2/160) esas numaralı kanun
tekliflerini geri aldıklarına ilişkin önergesi (4/166)
11. —Burdur Milletvekili Kâzım Üstüner’in (6/480) esas
numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi
(4/167)
12. —İzmir Milletvekili Hakan Tartan’ın, İstiklal
Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatanî Hizmet Tertibinden Şeref
Aylığı Bağlanması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifinin
(2/388) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/168)
13.—Aksaray Milletvekili Sadi Somuncuoğlu’nun, Yüksek Öğretim
Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809
sayılı Kanun ile 78 ve 190 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin (2/462) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/169)
D) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME,
MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.—Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci ve 42 arkadaşının,
Türk devletleriyle ilişkilerimizin geliştirilmesi için
alınması gereken tedbirleri belirlemek amacıyala Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/182)
2.—Niğde Milletvekili Akın Gönen ve 62
arkadaşının, Emniyet Genel Müdürünün görevinden
alınmasında hukuka ve devlet geleneklerine aykırı
davranarak görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza
Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla
İçişleri Bakanı Meral Akşener hakkında Meclis
soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/13)
V.—SÖYLEVLER
1.—Romanya Cumhurbaşkanı Emil Constantinescu’nun, Genel kurula
hitaben konuşması
VI. —ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİSİ
1.—Gündemdeki sıralamanın yeniden yapılmasına
ilişkin Danışma Kurulu önerisi
VII.—SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.—Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan’ın,
çıkarılması düşünülen vergi affı kapsamına
ilişkin Maliye Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü
Esengün’ün cevabı (6/310)
2.—Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan’ın, ülkemizin elektrik
ihtiyacının hangi kaynaklardan karşılanacağına
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi
(6/311)
3.—Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu’nun, Atatürkçü
Düşünce Derneği Kastamonu -Cide İlçe şubesince asılan
bir pankartın Emniyetçe indirildiği iddiasına ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/313)
4.—Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, Denizli -Güney İlçesi
-Hamidiye Köyü içme suyu projesine ilişkin Devlet Bakanından sözlü
soru önergesi (6/314)
5. —Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, Denizli - Yenicekent
-Ertuğrul -Cindere arasındaki yolun asfalt yapımı ve Güney
-Parmaksızlar Yolu onarımına ilişkin Devlet Bakanından
sözlü soru önergesi (6/315)
6.—Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, Denizli -Güney -Çamrak Köprüsü
ve Koparan Köyü Deresi ile Karagöz Köyü Yoluna Menfez yapımına ilişkin
Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/316)
7.—Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, Denizli güney şelalesine
ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/317)
8.—Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, Denizli’nin bazı
ilçelerinin kalkınmada öncelikli yöreler kapsamına
alınmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
Lütfü Esengün’ün cevabı (6/318)
9.—Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, Denizli -Günbey -Ertuğrul
Köyü Trafosunun büyütülmesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından sözlü soru önergesi (6/319)
10.—Tekirdağ Milletvekili Enis Sülün’ün, Topkapı
Sarayında bulunan tarihî eserlerin envanterine ilişkin Kültür
Bakanından sözlü soru önergesi (6/320)
B)YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.—Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara Büyükşehir
Belediyesinin doğalgaz projesi için kullandığı
dış krediye ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı H. Ufuk
Söylemez’in yazılı cevabı (7/2220)
2.—İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Irak’a ilaç
ve gıda maddeleri satışı için Türkiye’ye izin verilmemesinin
nedenine ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller’in yazılı
cevabı (7/2224)
3.—Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, bir P.K.K. militanına silah
taşıma ruhsatı verdiği iddia edilen emniyet görevlisi
hakkında yapılan işleme ilişkin Başbakandan sorusu ve
İçişleri Bakanı Meral Akşener’in yazılı
cevabı (7/2227)
4.—Hatay Milletvekili Fuat Çay’ın, Hatay İlindeki belediyelere
yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Abdüllatif Şener’in yazılı cevabı (7/2311)
5.—GaziantepMilletvekili Mustafa R. Taşar’ın;
—Antalya Manavgat’a bağlı Gebece Köyüne ilköğretim okulu
açılıp açılmayacağına,
—Antalya Manavgat’a bağlı Belenobası Köyüne
ilköğretim okulu açılıp açılmayacağına,
İlişkin soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet
Sağlam’ın yazılı cevabı (7/2332, 2333)
6.—Tokat Milletvekili Ahmet Feyzi İnceöz’ün, Tokat Merkez Emirseyit
PTT’sine fiber optik kablo sisteminin ne zaman yapılacağına
ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Ömer Barutçu’nun
yazılı cevabı (7/2337)
7.—Çorum Milletvekili Hasan Çağlayan’ın, M.S.B. ve Türk
Silahlı Kuvvetlerinin istisnaî memur kadrolarına ilişkin sorusu
ve Millî Savunma Bakanı Turhan Tayan’ın yazılı cevabı
(7/2342)
8.—Hatay Milletvekili Fuat Çay’ın, bazı savcılara
sağlanan imkânlara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Şevket
Kazan’ın yazılı cevabı (7/2346)
9.—Hatay Milletvekili Fuat Çay’ın belediyelere yapılan
yardımlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif
Şener’in yazılı cevabı (7/2348)
10.—Hatay Milletvekili Nihat Matkap’ın, Diyanet İşleri
Başkanlığından başka kurumlara geçiş yapan
personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nevzat Ercan’ın
yazılı cevabı (7/2351)
11.—Tekirdağ Milletvekili Fevzi Aytekin’in, esnaf ve sanatkarlara
düşük faizli kredi verilip verilmeyeceğine ilişkin sorusu ve
Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez’in yazılı cevabı
(7/2353)
12.—Antalya Milletvekili Sami Küçükbaşkan’ın, pamuk
üreticilerinin fiyat farklarının ne zaman ödeneceğine
ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez’in
yazılı cevabı (7/2355)
13. —İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, Nevşehir Kavaklı
Kasabasında bir vatandaşın astsubay tarafından
dövüldüğü iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Meral Akşener’in yazılı cevabı (7/2398)
14.—Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz’in, Konya İlindeki
belediyelere yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Abdüllatif Şener’in yazılı cevabı (7/2400)
15. —Mardin Milletvekili Süleyman Çelebi’nin, Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki kapalı okul sayısına ve
öğretmen açığına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Mehmet Sağlam’ın yazılı cevabı (7/2402)
16. —Mardin Milletvekili Süleyman Çelebi’nin, Mardin İlindeki
organizesanayi bölgelerine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı
Yalım Erez’in yazılı cevabı (7/2404)
17. —Rize Milletvekili Avni Kabaoğlu’nun, Ardeşen-Pazar İlçesi
arasındaki bölgeye havaalanı yapılıp
yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Ulaştırma
Bakanı Ömer Barutçu’nun yazılı cevabı (7/2405)
18.—Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın,
Tekirdağ-Çerkezköy-Kapaklı İlköğretim Okulu
inşaatına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet
Sağlam’ın yazılı cevabı (7/2416)
19.—İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Orta Asya
TürkCumhuriyetlerine Türk firmalarının kalitesiz mal
sattığı iddialarına ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Ayfer Yılmaz’ın yazılı cevabı (7/2436)
20. —Aydın Milletvekili Cengiz Altınkaya’nın, götürü
usule tabi mükelleflerin vergi yüküne ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Abdüllatif Şener’in yazılı cevabı (7/2438)
21.—İzmir Milletvekili Rıfat Serdaroğlu’nun, Aylık
Kamu Hesapları Bülteninin yayınlanmamasına ilişkin sorusu
ve Maliye Bakanı Abdüllatif Şener’in yazılı cevabı
(7/2445)
22.—Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın;
—Orman içi köylülerince kurulan kooperatiflere,
Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük’ün;
—Bakanlığın Çanakkale-Bayramiçi Belediyesine ve köylülere
olan borçlarına,
İlişkin soruları ve Orman Bakanı M. Halit
Dağlı’nın yazılı cevabı (7/2446, 2450)
23.—Mardin Milletvekili Süleyman Çelebi’nin, Mardin’de inşaat
halinde bulunan okullar için ayrılan ödeneğe ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın yazılı
cevabı (7/2451)
24.—Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, T.B.M.M. Susurluk
Araştırma Komisyonuna bilgi veren bir emniyet mensubuna ilişkin
sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener’in yazılı
cevabı (7/2455)
25. —Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, Ağrı’ya özel
bir şahsa ait uçakla seyahat ettiği iddiasına ilişkin
sorusu ve Çevre Bakanı M. Ziyattin Tokar’ın yazılı
cevabı (7/2456)
26.—Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, bazı personele özel
imkânlar sağlandığı iddiasına ilişkin sorusu ve
Çevre Bakanı M. Ziyattin Tokar’ın yazılı cevabı
(7/2465)
VIII.—GENSORU, GENEL GÖRÜŞME,
MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI
A)ÖNGÖRÜŞMELER
1.—Ankara Milletvekili Hikmet Uluğbay ve 20
arkadaşının, GEMSAN tersanesinde TPAO adlı petrol tankerinde
meydana gelen yangın faciasının nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/162)
2. —İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen ve 42
arkadaşının, TPAO adlı petrol tankerinde meydana gelen
yangın faciasının nedenleri ile itfaiye
teşkilatının sorunlarının araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/163)
3.—İstanbul Milletvekili Emin Kul ve 27 arkadaşının,
TPAO adlı petrol tankerinde meydana gelen yangın faciasının
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/164)
4.—Sıvas Milletvekili Temel Karamollaoğlu ve 28
arkadaşının, Boğazlar ve Marmara Denizinde
uluslararası seyir yapan gemilerin oluşturduğu tehlikelerin
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/175)
I. —GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açıldı.
İstanbul Milletvekili M. Sedat Aloğlu, TBMM
Dışişleri Komisyonu üyelerinden müteşekkil bir heyetin
Arnavutluk’a yaptığı ziyarete,
Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay, Ankara’nın köylerindeki
eğitim sorunlarına,
İlişkin gündemdışı birer konuşma
yaptılar.
Adıyaman Milletvekili Celal Topkan’ın, Refahyol Hükümetinin
uygulamalarına ilişkin gündemdışı
konuşmasına Devlet Bakanı Lütfü Esengün cevap verdi.
Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un (6/482), (6/485) ve (6/493)
numaralı sözlü sorularını geri aldığına
ilişkin önergesi okundu; sözlü soruların geri verildiği
açıklandı.
Aydın Milletvekili İsmet Sezgin ve 21
arkadaşının, Türkiye’nin, Avrupa Birliği ile
ilişkileri konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin
önergesinin (8/10) yapılan öngörüşmesinden sonra kabul
edilmediği açıklandı.
Samsun Milletvekili Murat Karayalçın, Bitlis Milletvekili Kâmran
İnan’ın ANAP Grubu adına yaptığı konuşmayla
ilgili bir açıklamada bulundu.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmının :
1 inci sırasında bulunan 23 sıra sayılı kanun
hükmünde kararnameye ilişkin kanun tasarısının müzakeresi,
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından,
ertelendi.
5 inci sırasında bulunan 17.7.1964 Tarihli,
506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2.9.1971 Tarihli, 1479
Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile 17.10.1983 Tarihli,
2926 Sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kanununa Göre Tahakkuk Edilen Prim ve Diğer
Alacakların Tahsilatının Hızlandırılması
Hakkında Kanun Tasarısının (1/573) (S. Sayısı
:250) görüşmelerine devam olundu, maddelerine geçilmesi için yapılan
oylamada karar yetersayısı bulunamadığından ve
çalışama süresinin bitimine az bir zaman kaldığından;
29 Nisan 1997 Salı günü saat 15.00’te toplanmak
üzere, birleşime 18.48’de son verildi.
Kamer Genç
Başkanvekili
Ahmet Dökülmez Zeki
Ergezen
Kahramanmaraş Bitlis
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
II. —GELEN KÂĞITLAR
25.4.1997 CUMA
Sözlü Soru Önergesi
1.—İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin’in,
Erzurum Jandarma Bölge Komutanı hakkında bir işlem
yapılıp yapılmadığına ilişkin Millî Savunma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/516) (Başkanlığa
geliş tarihi :23.4.1997)
Yazılı Soru Önergeleri
1.—İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, Personel
atamalarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2581) (Başkanlığa geliş
tarihi :16.4.1997)
2.—İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün,
Bakanlıkta görev yapan bazı unvanlı personel sayısına
ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/2582)
(Başkanlığa geliş tarihi :16.4.1997)
3.—İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, personel
atamalarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2583) (Başkanlığa geliş
tarihi :16.4.1997)
4.—İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, personel
atamalarına ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2584) (Başkanlığa geliş tarihi :16.4.1997)
5.—İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, personel
atamalarına ilişkin Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2585) (Başkanlığa geliş tarihi :16.4.1997)
6.—İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, lokal,
dinlenme yeri ve cafe sayısına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2586) (Başkanlığa geliş tarihi :16.4.1997)
7.—İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün,
Bakanlıkta görev yapan bazı unvanlı personel sayısına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2587) (Başkanlığa geliş tarihi :16.4.1997)
8.—İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün,
Bakanlıkta görev yapan bazı unvanlı personel sayısına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2588)
(Başkanlığa geliş tarihi :16.4.1997)
9.—İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün,
Bakanlıkta görev yapan bazı unvanlı personel sayısına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/2589)
(Başkanlığa geliş tarihi :16.4.1997)
10.—İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün,
Bakanlıkta görev yapan bazı unvanlı personel sayısına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2590) (Başkanlığa geliş tarihi :16.4.1997)
11.—İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün,
Bakanlıkta görev yapan bazı unvanlı personel sayısına
ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2591) (Başkanlığa geliş tarihi :16.4.1997)
12.—İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün,
İstanbul Bankasının tasfiyesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/2592) (Başkanlığa geliş
tarihi :16.4.1997)
13.—İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün,
İstanbul Bankası çalışanlarının özel emeklilik
sandığının S.S.K.’ya devrine ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/2593)
(Başkanlığa geliş tarihi :16.4.1997)
14.—İzmir Milletvekili Hakan Tartan’ın,
Uluslararası İslamî Halk Komutanlığı adında bir
örgütte görevi olup olmadığına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/2594) (Başkanlığa geliş
tarihi :22.4.1997)
15.—İzmir Milletvekili Hakan Tartan’ın,
kamuda çalışan personelin ve emeklilerin sayısına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2595)
(Başkanlığa geliş tarihi :22.4.1997)
16.—İzmir Milletvekili Hakan Tartan’ın,
Kalkınma Bankasınca yabancı ülkelerden alınan Devlet
tahvillerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/2596)(Başkanlığa geliş tarihi :22.4.1997)
17.—Adıyaman Milletvekili Celal Topkan’ın,
emekli maaşlarının ödenmesinde yaşanan
sıkıntılara ilişkin Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi
(7/2597) (Başkanlığa geliş tarihi :22.4.1997)
18.—Adıyaman Milletvekili Celal Topkan’ın,
Hac seyahatine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/2598) (Başkanlığa geliş tarihi :22.4.1997)
19.—Adıyaman Milletvekili Celal Topkan’ın,
1997 Bütçesinden bazı milletvekillerine kaynak
ayrıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/2599) (Başkanlığa geliş
tarihi :22.4.1997)
20.—Hatay Milletvekili Fuat Çay’ın,
Başbakanlıkta görevli üç bürokratın Hac seyahatine ilişkin
Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2600)
(Başkanlığa geliş tarihi :22.4.1997)
21. —Hatay Milletvekili Fuat Çay’ın, Hacca giden
milletvekillerine inidirim yapılıp yapılmadığına
ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2601)
(Başkanlığa geliş tarihi :22.4.1997)
22.—Hatay Milletvekili Fuat Çay’ın, Hac seyahatine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2602)
(Başkanlığa geliş tarihi :22.4.1997)
23. —Hatay Milletvekili Fuat Çay’ın, Suudî
Arabistan makamlarınca hacılara dağıtılan
broşürlerde laiklik karşıtı propaganda
yapıldığı iddialarına ilişkin Devlet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2603)
(Başkanlığa geliş tarihi :22.4.1997)
24.—Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın,
Başbakan Yardımcısının oğlunun korumalarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2604) (Başkanlığa geliş tarihi :24.4.1997)
Geri Alınan Yazılı Soru Önergesi
1.—Karaman Milletvekili Abdullah Özbey, Karaman
-Ermenek’te görevli Emniyet Amirine ilişkin İçişleri
Bakanına yönelttiği yazılı soru önergesini 24.4.1997
tarihinde geri almıştır (7/2458)
28.4.1997 PAZARTESİ
Teklif
1.—İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin ve
5 Arkadaşının; Devlet Memurları Kanununun Bazı
Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi (2/778) (Plan ve
Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi :23.4.1997)
Raporlar
1.—Türkiye Büyük Millet Meclisi
Saymanlığının Ekim, Kasım ve Aralık 1996
Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi
Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/15) (S.
Sayısı :287) (Dağıtma tarihi :28.4.1997) (GÜNDEME)
2.—Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının
Ocak, Şubat ve Mart 1997 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük
Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/16) (S.
Sayısı :288) (Dağıtma tarihi :28.4.1997) (GÜNDEME)
3.—Türk Silahlı Kuvvetlerinde İlk Nasıp
İstihkakına İlişkin Kanun Tasarısı ve Millî
Savunma Komisyonu Raporu (1/421) (S. Sayısı :289) (Dağıtma
tarihi :28.4.1997) (GÜNDEME)
4.—Türkiye Cumhuriyeti Ordusu Subay, Askerî Memur ve
Muadilleriyle Astsubayların Giyeceğine Dair Kanunun Bir Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı
ve İçişleri ve Millî Savunma komisyonları raporları (1/548)
(S. Sayısı :290) (Dağıtma tarihi :28.4.1997) (GÜNDEME)
5. —Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/549) (S.
Sayısı :291) (Dağıtma tarihi :28.4.1997) (GÜNDEME)
6.—Askerî Havaalanları Çevresinde Uygulanacak
İnşaat ve Her Türlü Mania Sınırlamaları Hakkında
Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/405) (S. Sayısı :292) (Dağıtma
tarihi :28.4.1997) (GÜNDEME)
7.—Inmarsat Gemi Yer İstasyonlarının
Karasularında ve Limanlarda Kullanılması Uluslararası
Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Bayındırlık,İmar,
Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri komisyonları
raporları (1/554) (S. Sayısı :293) (Dağıtma tarihi
:28.4.1997) (GÜNDEME)
8.—Uydular Aracılığı ile
Haberleşme Uluslararası Teşkilatı Anlaşması ve
Uydular Aracılığı ile Haberleşme Uluslararası
Teşkilatı İşletme Anlaşmasında Yapılan
Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri komisyonları
raporları (1/450) (S. Sayısı :296) (Dağıtma tarihi
:28.4.1997) (GÜNDEME)
Süresi İçinde Cevaplandırılmayan
Yazılı Soru Önergeleri
1.—Bursa Milletvekili Hayati Korkmaz’ın, Adalet
Bakanı tarafından kullanılan yabancı marka arabanın
sahibine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2191)
2.—İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı’nın, Bulgaristan’a malî yardım yapılıp
yapılmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/2225)
3.—Şanlıurfa Milletvekili Eyüp Cenap
Gülpınar’ın, Siverek Devlet Hastanesi inşaatına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2235)
4.—Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, Erzincan
Üniversitesinin kurulması konusunda bir çalışmanın olup
olmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/2237)
5.—Bursa Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır’ın, Bursa Merinos’un özelleştirme
kapsamında olup olmadığına ilişkin Devlet
Bakanından (Ufuk Söylemez) yazılı soru önergesi (7/2238)
6.—Bursa Milletvekili Hayati Korkmaz’ın,
Bulgaristan’da yaşayan soydaşlarımızın bazı
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/2241)
7. —Bursa Milletvekili Hayati Korkmaz’ın,
Bulgaristan’dan Türkiye’ye gelmek için yapılan vize müracaatlarında
rüşvet alındığı iddiasına ilişkin
Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/2243)
8.—Tokat Milletvekili Şahin Ulusoy’un, Diyanet
İşleri Başkanlığından kurumlararası nakil
yoluyla yapılan atamalara ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2245)
9.—Gaziantep Milletvekili Mustafa Yılmaz’ın,
bir toplantıda yaptığı iddia edilen bazı
açıklamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/2246)
10.—Çanakkale Milletvekili A. Hamdi
Üçpınarlar’ın, Müslüman Kardeşler Örgütü ile bir toplantı
yapıp yapmadığına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/2247)
11. —İzmir Milletvekili Birgen Keleş’in, kamu
kuruluşlarında görevden alınan kadın yöneticilere
ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/2252)
12.—Ankara Milletvekili MehmetEkici’nin, kamu
bankalarının basın kuruluşlarına verdikleri kredi ve
ilanlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2254)
13.—Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, hakkında
tutuklama kararı bulunan eski bir emniyet mensubunun yakalanmasına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2257)
14.—Ağrı Milletvekili M. Sıddık
Altay’ın, Ağrı -Doğubeyazıt İlçesinde
yapımına başlanan sağlık ocağına ve
sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2262)
15.—Ağrı Milletvekili M. Sıddık
Altay’ın, Ağrı ve ilçelerinde yapımı devam eden
hastane ve sağlık ocaklarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2263)
16.—Ağrı Milletvekili M. Sıddık
Altay’ın, Ağrı -Eleşkirt İlçesindeki Devlet hastane ve
sağlık ocaklarındaki sağlık personeli ihtiyacına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2264)
17.—Adana Milletvekili Tuncay Karaytuğ’un,
MersinGümrüğü ve Limanındaki bazı kamu görevlilerinin
rüşvet aldığı iddiasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/2273)
18.—Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın,
bir gazetede yayımlanan “Patrikhane TC’yi takmıyor”
başlıklı haberde yer alan iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2274)
19.—Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın,
Türkiye -İsrail Askerî Eğitim İşbirliği
anlaşması ile ilgili basına yansıyan bir beyanına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2276)
20.—Ağrı Milletvekili M. Sıddık
Altay’ın, Ağrı İline bağlı köy ve mezralardaki
göçleri önlemeye yönelik projelere ilişkin Devlet Bakanından (Bekir
Aksoy) yazılı soru önergesi (7/2278)
21.—Tekirdağ Milletvekili BayramFırat
Dayanıklı’nın, Malkara -Evrenbey Köyü sağlık
ocağının ne zaman hizmete açılacağına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2288)
22. —Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, Kalkınma Bankasınca
Doğu Halk Holding Mermer Fabrikası için açılan kredilere
uygulanan faiz oranına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/2299)
23.—Bursa Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır’ın, Bursa’ya bağlı bazı ilçelerin Devlet
hastanesi projelerine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2303)
24.—Kars Milletvekili Y. Selahattin Beyribey’in,
sağlık müdürleri, başhekimler ve il başkanları ile
gizli bir toplantı yapıldığı iddiasına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2306)
25.—Niğde Milletvekili Akın Gönen’in,
Karayolları Trafik Kanununun uygulanmasına ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2307)
26.—Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner’in, M.G.K.
kararlarının uygulanmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/2308)
27.—Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın,
gazetelerde yer alan “İsrail nükleer deneme için Türkiye’yi seçti”
şeklindeki habere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/2319)
29.4.1997 Salı
Tasarı
1.—Türkiye Cumhuriyeti ve Ukrayna Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısı (1/596) (Plan ve Bütçe ve Dışişleri
komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi :28.4.1997)
Raporlar
1.—Uydular Aracılığı ile
Haberleşme Uluslararası Teşkilatı İşletme
Anlaşmasında Yapılan Değişikliklerin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Bayındırlık, İmar,Ulaştırma ve Turizm ve
Dışişleri komisyonları raporları (1/517) (S.
Sayısı :294) (Dağıtma tarihi :29.4.1997)(GÜNDEME)
2.—Uydular Aracılığı ile
Haberleşme Avrupa Teşkilatı Sözleşmesinde Yapılan
Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri komisyonları
raporları (1/488) (S. Sayısı :295) (Dağıtma tarihi
:29.4.1997)(GÜNDEME)
3.—Uydular Aracılığı ile Deniz
Haberleşmesi Uluslararası Teşkilatı Sözleşmesi ve
İşletme Anlaşmasında Yapılan
Değişikliğin OnaylanmasınınUygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri komisyonları
raporları (1/362) (S. Sayısı :297) (Dağıtma tarihi
:29.4.1997)(GÜNDEME)
4.—Uydular Aracılığı ile
Telekomünikasyon Uluslararası Örgütüne (İntelsat) İlişkin
Anlaşmada Yapılan Değişikliğin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Bayındırlık,İmar, Ulaştırma ve Turizm ve
Dışişleri komisyonları raporları (1/363) (S.
Sayısı :298) (Dağıtma tarihi :29.4.1997)(GÜNDEME)
5.—Denizli Milletvekili Hasan Korkmazcan ile Siyasî
Parti Gruplarını Temsilen 10 Milletvekilinin; Sendikalar Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile
Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 30 Arkadaşının,
Gümüşhane Milletvekili M.Oltan Sungurlu ve 3 Arkadaşının ve
İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit ve 7 Arkadaşının Benzer
Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/693, 2/405, 2/448,
2/629) (S. Sayısı :300) (Dağıtma tarihi
:29.4.1997)(GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1.—Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Erzurum
Jandarma Bölge Komutanınına açıklamalarına ilişkin
Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/517)
(Başkanlığa geliş tarihi :24.4.1997)
2.—Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Erzurum
Jandarma Bölge Komutanının açıklamalarına ilişkin
Millî Savunma Bakanından sözlü soru önergesi (6/518)
(Başkanlığa geliş tarihi :24.4.1997)
3.—Bartın Milletvekili Cafer Tufan
Yazıcıoğlu’nun, orman ağaç kesim işi ihalelerine
ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/519)
(Başkanlığa geliş tarihi :25.4.1997)
4.—Kırklareli Milletvekili Necdet Tekin’in,
Kırklareli’ne doğalgaz verilip verilmeyeceğine ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/520)
(Başkanlığa geliş tarihi :25.4.1997)
5. —Çorum Milletvekili Ali Haydar Şahin’in,
Sakarya İl Sosyal Hizmetler müdürlüğüne yapılan atamaya
ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/521)
(Başkanlığa geliş tarihi :25.4.1997)
6.—Çorum Milletvekili Ali Haydar Şahin’in, Ankara
-Saray Bakım ve Rehabilitasyon Merkezinin temizlik -bakım ihalesine
ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/522)
(Başkanlığa geliş tarihi :25.4.1997)
Yazılı Soru Önergeleri
1.—Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat
Dayanıklı’nın, Tekirdağ -Çorlu -Havuzlar Mahallesinin
telefon ihtiyacına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2605) (Başkanlığa geliş
tarihi :24.4.1997)
2.—Tekirdağ Milletvekili BayramFırat
Dayanıklı’nın, Tekirdağ -Çorlu -Havuzlar Mahallesinin
sosyal konut inşaatına ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2606)(Başkanlığa geliş tarihi :24.4.1997)
3.—Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat
Dayanıklı’nın, vatandaşlığa kabul edilmemiş
soydaşlarımızın çocuklarının eğitim
sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/2607) (Başkanlığa geliş tarihi :24.4.1997)
4.—Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat
Dayanıklı’nın, Türkiye’de çalışan
soydaşların ülkelerindeki hizmet sürelerinin değerlendirilmesine
ilişkin Çalışma ve SosyalGüvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2608) (Başkanlığa geliş
tarihi :24.4.1997)
5.—Balıkesir Milletvekili Mustafa Güven
Karahan’ın, beyaz et üreticilerinin sorunlarına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2609) (Başkanlığa geliş tarihi :28.4.1997)
Meclis Soruşturması Önergesi
1.—Niğde Milletvekili Akın Gönen ve 60 arkadaşının, Emniyet
Genel Müdürünün görevinden alınmasında hukuka ve devlet geleneklerine
aykırı davranarak görevini kötüye kullandığı ve bu
eyleminin TürkCeza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu
iddiasıyla İçişleri Bakanı Meral Akşener hakkında
Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca
bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi
(9/13) (Başkanlığa geliş tarihi :24.4.1997)
Meclis Araştırması Önergesi
1.—Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci ve 42
arkadaşının, Türk Devletleri ile ilişkilerimizin
geliştirilmesi için alınması gereken tedbirleri belirlemek
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/182) (Başkanlığa
geliş tarihi :25.4.1997)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.00
29 Nisan 1997
Salı
BAŞKAN:
Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN
KÂTİP ÜYELER: Ahmet DÖKÜLMEZ (Kahramanmaraş),
Kemalettin GÖKTAŞ (Trabzon)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86 ncı
Birleşimini açıyorum.
III. —
YOKLAMA
BAŞKAN – Ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır;
sayın milletvekillerinin, salonda bulunduklarını yüksek sesle
belirtmelerini rica ediyorum.
(Kastamonu Milletvekili Murat Başesgioğlu'na kadar yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız
vardır; görüşmelere başlıyoruz.
IV.
—BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
ÇEŞİTLİ İŞLER
1. — Genel Kurulu ziyaret eden Romanya
Cumhurbaşkanı Emil Constantinescu’ya,
Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denilmesi
BAŞKAN – Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman
Demirel'in daveti üzerine resmî bir ziyaret için ülkemize gelen Romanya
Cumhurbaşkanı Sayın Emil Constantinescu şu anda
Meclisimizİ onurlandırmışlardır; kendilerine, Yüce
Heyetiniz adına, hoşgeldiniz diyorum. (Ayakta alkışlar)
V. —SÖYLEVLER
1.—Romanya Cumhurbaşkanı Emil
Constantinescu’nun, Genel Kurula hitaben konuşması
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Romanya
Cumhurbaşkanı Sayın Emil Constantinescu, Genel Kurula hitaben
bir konuşma yapmak istemişlerdir.
Bu hususu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Romanya Cumhurbaşkanı Sayın Emil Constantinescu'yu,
konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet ediyorum.
Buyurun Sayın Cumhurbaşkanı. (Ayakta alkışlar)
ROMANYA CUMHURBAŞKANI EMİL CONSTANTİNESCU – Sayın
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, değerli parlamenter
hanımlar ve beyler; bugün, Türk Halkının kendi meşru
temsilcileri, kendi egemenliğinin koruyucuları olarak tayin
ettiği zatıâlilerinizin arasında bulunmam benim için özel bir
onur teşkil etmektedir. Müsaadenizle, başlangıçta, siyasî
görüşmelerde sıkça anıldığına rağmen,
değerini ve güncelliğini hiçbir zaman kaybetmeyecek bir hususun
altını çizmek istiyorum. Parlamento, herhangi bir hukuk devletinin
temel kurumu olarak, özellikle modern siyasal mimarlığın
demokratik karakterini ispatlamaya davet edilen forum olduğu
aşikârdır.
Geçenlerde, sizin, Parlamentonuzun 77 nci yıldönümünü
kutladığını duymuştum. Demek ki, Türkiye bir
parlamenter cumhuriyettir ve parlamenter sistem alanında onun tecrübesi
bayağı uzundur.
Romen Halkının temsilcisi niteliğinde, bugün, Türk
Halkına, kendisinin temsilcileri aracılığıyla hitap
etmeye fırsatım vardır. Sizin aranızda bulunmam,
ülkelerimizin demokrasi yolunu katı kararlılıkla, kesinlikle
seçtiklerini, herhangi bir şüphenin dışında ispatlamaktadır.
Gerek Türkiye gerekse Romanya, tarihlerinin farklı anlarında olsa
bile, devlet kuruluşunun temeli olarak demokrasi değerleri
tamamıyla üstlenmeye karar vermiştirler.
Romanya'nın demokrasi yoluna yeniden gelmesi ıstırap
verici bir şekilde gerçekleştirilmiştir.
Halkımızın özgürlük uğruna yapmaya hazır
olduğu ve yüce sınırlara kadar tahammül etmek zorunda
kaldığı fedakârlıklar, komünist rejimin totaliter gücü
düzenince hiçbir şekilde durdurulamamış bir hürriyet
isteğini ifade etmektedir.
Böylelikle, bizim için, Aralık 89 dönemi geriye dönüşü
bilinmeyen bir tarihî sürecin başlangıcını teşkil
etmektedir. İşte ondan dolayı, tamamıyla farkında
olduğumuz ve giriştiğimiz her hareketimize rehberlik
yapması gereken Romen halkının temsilcilerinin omuzlarına sonsuz
bir sorumluluk düşmektedir.
Aralık 1989 devrimi tarafından açılan yolda, Kasım
1996 tarihindeki seçimler, Romen toplumunun bundan sonraki tüm evrimine
damgasını vuracak bir dönüm noktasını
oluşturmaktadır. Bu seçimler, ilk önce, demokrasinin yalnız yedi
yıllık bir süre içinde tanındığı bir toplumda
güçlendirilmesinin inkâr edilemez delilidir. Herhangi bir demokratik rejimin
erginlik tanıtını teşkil eden iktidar değişimine,
aynı zamanda, ekonominin yapısal reformunun ele alınması
tarzının yeniden tanımlanmasıyla refakat edilmiştir.
Bu reformun etkinliği, bir yanda ekonominin geliştirilmesinde
doğru bir denge tespit edilmesinden, diğer yandan da toplumsal
istikrar ve reformun gerektirdiği fiyatların asgarî seviyeye
indirilmesinden kaynaklanmaktadır.
Türkiye Cumhuriyetinin, imajını tamamıyla
değiştiren ekonomik alanda sağlam gelişmesi, ticarî ve
sanayi dinamizmi konusunda gösterdiği gayretlere ve elde ettiği
başarılara hayranlıkla bakmaktayız. Bu iyi
koşulları beraberce değerlendirmeliyiz; Romanya ve Türkiye
Cumhuriyeti, şu ana kadar kendi potansiyellerine yükselmeyen ticarî
mübadeleleri yoğunlaştırmalıdırlar.
Ülkelerimizin ekonomik gelişmesinin ilişkilerimize
katkıda bulunacağından eminim ve bu münasebetlerin, büyük devlet
adamı Mustafa Kemal Atatürk'ün meşhur "yurtta sulh, cihanda
sulh" sözüyle olacağını düşünüyorum.
(Alkışlar)
Romanya ile Türkiye arasında siyasî, ekonomik, kültürel ve tüm
alanlarda fevkalade ilişkiler vardır. Bu bakımdan, Romanya ile
Türkiye arasındaki bağlantıların ifadesi olarak, Romanya
ile Türkiye arasındaki dostluk, iyi komşuluk ve işbirliği
antlaşması, iki ülke arasındaki işbirliğinin
geliştirilmesiyle ilgili protokoller ve çeşitli alanlarda
işbirliği anlaşmaları gibi belgeler, ülkelerimiz
arasındaki sağlam bağlantıların delillerini
oluşturmaktadır.
İki taraflı ilişkilerimiz bir bölgesel
işbirliği koordinatlarına yerleştiren ülkelerimiz
arasındaki ilişkiler, daha bir boyut kazanmıştır. Bu
alanda ülkelerimiz tarafından aktif bir şekilde desteklenen bir
inisiyatifin ve bununla İstanbul'daki yüksek düzeyde ortak deklarasyonunun
11 devlet tarafından imzalanmasıyla kurulan Karadeniz Ekonomik
İşbirliğine değiniyorum.
Bugün, beş yıldan sonra, Karadeniz Ekonomik
İşbirliğinin ne kadar önemli olduğunun
farkındayız. Yakın bir dönemde Karadeniz Ekonomik
İşbirliği yeni bir boyut kazanacak ve yavaş yavaş uluslararası
çapta çok ilgi çekici bir işbirliği olacağına
inanmaktayım. Böyle bir inisiyatif, Avrupa strüktürlerine katılma
perspektifinde, özellikle, gerek coğrafî ve gerekse tarihî bakımdan
ait olduğumuz bölgeye yeni bir refahla, güvenlik mimarlığı
kurmak amacıyla tüm üye ülkelerin gayretleri eklenilmesinin en
elverişli öncüllerini tabiatıyla temin etmektedir.
Bu ortak projeye katılmış olan ülkelerin kesin
bağlılığı, hiçbir şekilde kendi içine çekilme
gibi bir istekliliğe sevk edilmemektedir. Aksine olarak, Karadeniz
Ekonomik İşbirliği ülkeleri, bu bölgenin ülkeleri
aracılığıyla tüm Avrupa çatısını destekleyen
değerler ortaklığına doğru açılmanın
yollarından birini teşkil
ettiklerini anlamaktadırlar.
Karadeniz Ekonomik İşbirliği, tüm Avrupa seviyesinde,
daha geniş ve daha yeğin bir işbirliğinin perspektifinde,
oldukça yararlı bir egzersizi tertiplemektedir. Gerek Türkiye'nin ve
gerekse Romanya'nın asıl hedefi, Avrupa Birliğine katılmak
ve bunun için ülkelerimizin uygun bir şekilde
hazırlanmasını öngörmektir.
Karadeniz Ekonomik İşbirliği içindeki faaliyet, esas
itibariyle, üye devletler için önemli ve
çeşitli ilgi alanlarındaki birkaç ortak hedefe ulaşmaya
dayanmaktadır. Ulaşım alanında modern bir enfrastrüktürün
geliştirilmesinin, özel bir önem taşıdığı
kanısındayım. Bu proje, Karadeniz Bölgesi ülkelerinin
arasındaki ilişkileri etkileyecek yolları ve araçları
sağlamakta ve böylelikle daha dinamik bir ticaret için, mal ve
insanların daha kolay ve daha yoğun bir trafiği için
fırsatlar açarak kıta ve dünyanın kalan kısmıyla daha
güçlü bir bağ kurmayı hedeflemektedir.
Bütün inancımla ifade ediyorum ki, ülkelerimizin ekonomilerinin
etkisi ve yarışabilirliği, Avrupa Birliğine doğru
güzergâhımızda en uygun araçlardan birini teşkil eden bu
bölgesel işbirliği şeklinin dışında
sağlanılamazdı. İşbirliğimiz, Batı'nın
ekonomik ve sosyal seviye ve standartlarına yakınlaşmaya
olanaklar yaratacak; Avrupa alanına entegre olmamız ise, böylelikle,
tüm taraflara yararlı olacaktır. Tüm bunlar, Avrupa strüktürlerine
muvafakatımız, yalnız -kuşkusuz gerekli olan- Avrupa
Birliğinin tamamlanmasına değil, aynı zamanda, bu
teşkilata artı bir dinamizm ve canlılık vermede
katkıda bulanacağına olan inancımızı haklı
çıkarmaktadır.
Artı, bir kez daha beyan etmek istiyorum ki, Romanya, Türkiye
Cumhuriyetini, kendisinin özel bir partneri saymaktadır. Her iki ülkenin
demokrasinin değerlerine muvafakati, ikili ve hem de bölgesel düzeyde
işbirliği, aynı esaslı hedeflere doğru yöneşen
dış siyasetlerimizin ahenkli özelliğini haklı gösteren
belirleyici unsurlar olmaktadır. Romanya'nın yaklaşık
yarım yüzyıldan beri etkisini ispat eden strüktürü, Kuzey Atlantik
Teşkilatına girmesini, ilkin, ittifakın çerçevesinde stratejik
dengenin tamamlanmasının bir faktörü olarak anlamak gerekmektedir.
Bu düşüncelerin açısından, Türkiye Cumhuriyeti ve Romanya
arasında sağlam bir partnerlik, istikrarı tüm Avrupa için hayatî
olan bu bölgeye bir güvenlik ekseni kurmakla, NATO'nun güney kanadını
kesinlikle sağlamlaştırmaya götürecektir. Ahenkli ekonomik bir
gelişmeyle atbaşı yürüyen bu politik, askerî istikrarlık,
ülkelerimize, ihmal edilmesi imkânsız kozlar sağlamaktadır. Tüm
bunlar, Avrupa strüktürlerine tam haklarıyla üye olmak irade ve
kabiliyetlerini ispatladıkları koşullarda ülkelerimizi
inanılır ve celp edici bazı aday durumuna yerleştirmektedir.
NATO'ya ilk ülke grubunda girmek, Romanya için ana hedefi
oluşturmaktadır. Bizim için, şu anda, Türkiye'nin Romanya'ya
verdiği destek fevkalade önemlidir. Şu fırsattan yararlanarak,
sizlere, Romanya'ya vereceğiniz bu konuyla ilgili destekten dolayı candan
teşekkür etmek istiyorum; bu desteğin, Romen Halkı
tarafından aynı sevinçle karşılanacağını
düşünüyor ve inanıyorum. Elbette, Türkiye, bize, NATO konusunda çok
önemli bir destek veriyor. Elbette ki, Türkiye, bu desteği, bize, NATO üyesi
olduğu için verebilir; biz, henüz Avrupa Birliğinin tam üyesi
değiliz.
Demek istediğim şu: Avrupa Birliğine Türkiye'nin girmesi
konusunda aynı ağırlığa sahip değildir; ama,
şunu da ifade etmek istiyorum, Romanya, bütün gücüyle, bütün
uluslararası kuruluşlarda, örgütlerde, Türkiye'ye, Avrupa
Birliğinin tam üyesi olmak dahil
destek verecektir ki, zaten, Türkiye'nin yeri Avrupa Birliği içinde
bulunmaktadır. (Alkışlar)
Parlamento kuruluşunun ne kadar önemli rol
oynadığının şuurunda olarak, Türk halkının
temsilcileri olan sizlerin karşısında, ülkelerimiz arasındaki
ilişkilerin daha çok desteklenmesi için savunuda bulunmaktayım.
Yükselen bir yörüngeye yerleştirilen Romen-Türk ilişkilerinin yeni
bir teşvik elde etmesi için desteğinizi talep etmekteyim; beraber
adım attığımız bu yolun bize verdiği
şanslara inanmaktayım.
Ortak başarılarımız birbirimizin
başarıları olacaktır. Değeri, tamamıyla, Avrupa
ve Avrupa Atlantik İşbirliği çerçevesinde ispat edilecek olan
daha sıkı bir işbirliğinin yararlarından hepimiz
istifade edelim. (Alkışlar)
Sözlerime son verirken, bana bu fırsatı verdiğiniz için
büyük bir şeref duyuyorum.
Bu nedenle, sizlere teşekkür eder ve saygılarımı
sunarım; çok mutluluklar ve çok başarılar dilerim. (Ayakta
alkışlar)
BAŞKAN – Romanya Cumhurbaşkanı Sayın Emil
Constantinescu'ya, Genel Kurulumuza katılmaları ve
konuşmalarından dolayı, ben de, Yüce Heyetiniz adına
teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, konuk Cumhurbaşkanının
konuşması böylece tamamlandıktan sonra, üç milletvekili
arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.
IV.—BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1. —Muğla Milletvekili Fikret
Uzunhasan’ın, denizlerimizde ağ kafesle balık
yetiştiriciliğine ilişkin gündemdışı
konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Musa
Demirci’nin cevabı
BAŞKAN – Gündemdışı ilk sözü, Türkiye denizlerinde
ağ kafeste balık yetiştiriciliği hakkında
gündemdışı söz isteminde bulunan Muğla Milletvekili
Sayın Fikret Uzunhasan'a veriyorum. (DSP sıralarından
alkışlar)
Sayın Uzunhasan, konuşma süreniz 5 dakikadır.
Buyurun.
FİKRET UZUNHASAN (Muğla) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 21 inci Yüzyıla üç adım kala
dünyamızı tehdit eden önemli sorunlardan biri de, besin üretim
kaynaklarının giderek azalmasıdır. Araştırmalar
göstermiştir ki, bu soruna çözüm olacak önemli doğal ortam, denizler
ve denizlerdeki su ürünleri üretimidir. FAO bilgilerine göre, 1995
yılında dünya denizlerinden elde edilen su ürünleri miktarı 100
milyon tondur. Bunun yüzde 15'i, yani, 15 milyon tonu, denizlerde uygulanan
ağ kafeste balık üretilerek gerçekleştirilmiştir.
Ülkemiz, iklimi, ekolojik ve topografik konumuyla su ürünleri
yetiştiriciliğine uygun, dünyanın sayılı ülkelerinden
biridir. Örneğin, üçte birimiz kadar kıyısı olan ve dünya
üretiminde en çok söz sahibi olan Japonya'da 5 adet ekonomik balık türü
mevcutken, bizde 42 adet ekonomik balık türü yetiştirmek mümkündür;
yani, denizlerde ağ kafeste balık üretiminde, Türkiye, Japonya'ya
göre 10 kat daha fazla şansa sahiptir. Oysa, bu konuda, henüz bir millî
politika oluşturamadığımızdan, Japonya, 450 bin ton
üretimle dünya üretiminden yüzde 3'lük pay alırken, Türkiye, 21 bin ton
üretimle, ancak binde 1,4'lük pay almaktadır. Bizden beş yıl
sonra bu işe başlayan Yunanistan bile, bugün, bizden 2 kat fazla
balık üretmektedir.
Ülkemizde, ilk defa ağ kafeslerde ticarî deniz
balığı üretimi, ilimiz Muğla'da, 1986 yılında
başlamış; tüm zorluklara rağmen, üreticilerimiz, devletin
desteği, teşviki ve kredisi olmaksızın, bu konuda,
Sayın Başkan, dinleyen yok...
BAŞKAN – Devam edin efendim.
FİKRET UZUNHASAN (Devamla) – Ülkemiz genelinde mevcut 300 ağ
kafesçiliğiyle balık üretim çiftliğinin 176'sı Muğla
İlinde bulunmaktadır.10 bin ton üretimi ve 14,5 trilyon lira
girdisiyle, Türkiye toplam üretiminin yüzde 65'i ilimiz Muğla'da
gerçekleştirilmektedir; ama, ne var ki, üretimin gelişmesine paralel
olarak, uygulamada, önemli bazı problemler, ilimizde bu sektörü çok
etkilemiş, hatta, durma noktasına getirmiştir. Esasen, üretimi
ve verimliliği artırmak ve şimdikinin 3-4 katına
çıkarmak mümkündür. Üreticilerin, bunun için devlete külfet getiren bir
beklentileri yoktur; sadece, devletten anlayış beklemektedirler; ama,
ülke olarak bazı yanlışları izale ederken, bazı
düzenlemeleri de ivedilikle yapmalıyız ki bunların
bazılarını sıralarsak, 1380 sayılı Su Ürünleri
Yasası bu konuyu Tarım Bakanlığımıza vermiş
olmasına rağmen, uygulamada, Turizm, Bayındırlık,
Orman, Çevre Bakanlıklarıyla, sahil güvenlik, valilikler, Deniz
Müsteşarlığı gibi diğer kuruluşlar da aynı
görevi üstlenmişlerdir. Örneğin -eğer tarihinde
yanılmıyorsam- 1994 yılında Turizm
Bakanlığının bir yazısıyla, Muğla
Valiliği, bu ilde balık üretim çiftliklerinin faaliyetlerini
durdurmuştur. Bu sebeptendir ki, ilimizdeki ağ kafeste balık
üretimi yapan 176 çiftliğin 112 adedi tüm işlemlerini yerine
getirmiş olmasına rağmen, kayıtdışı
kalmıştır. Yani, bir taraftan yeni çiftliklerin kurulmasına
mâni olunurken, diğer taraftan mevcutların
kayıtdışı kalmasıyla devlet zarar görmektedir;
üreticiler de, bundan, bu durumdan memnun değillerdir. Kısaca, su
ürünleri teşkilatı bugünkü görünümüyle çok
dağınıktır ve bir karmaşayla karşı
karşıyadır. Bu yetki karmaşasının giderilmesi
için, mutlaka bir genel müdürlük çatısı altında
toplanmalıdır ve illerde de birer şubesi bulunmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Uzunhasan, konuşmanızı
tamamlayın efendim.
FİKRET UZUNHASAN (Devamla) – Denizlerde bu çiftliklerin
kurulabilmesi için, sadece denizin varlığı ve suyun
bulunması yeterli değildir; zamanım elvermediğinden burada
sayamayacağım pek çok teknik ve fonksiyonel değerlerin bilinmesi
gerekir. Kıyılarımızın haritaları
çıkarılarak, uygun balık üretim alanları bu haritalara
işlenip, masterplanlar hazırlanmalıdır. Bütün bunlar,
mutlaka, ihtisas sahibi olan Tarım ve Köyişleri
Bakanlığımızın koordinasyonuyla
gerçekleştirilmelidir. Esasen, 1380 sayılı Su Ürünleri
Yasası bunu emrettiği gibi, aynı Yasanın 5 inci maddesi de,
devletin hükmü ve tasarrufu altında bulunan denizlerdeki istihsal
yerlerinin mahallinde belirlenmesini emretmekte ve bu işi açıkça
Tarım ve Köyişleri Bakanlığına vermektedir; ama,
şimdiki uygulamada, Muğla İlimizin kıyılarını
kapsayan bu planlar, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
dışında bu konuda ihtisası olmayan Turizm, Çevre,
Bayındırlık ve İskân Bakanlıkları ve Denizcilik
Müsteşarlığından oluşan bir komisyon tarafından
masa başında hazırlanmış ve netice itibariyle, üretime
uygun olmayan yerler potansiyel balık üretim yeri gösterilip, diğer taraftan,
bugüne kadar faaliyet gösteren yasal çiftliklerin yüzde 90'ı üretim
sahasının dışında bırakmıştır ve
mevcut üreticiler çok zor koşullara terk edilmişlerdir. 1380
sayılı Yasamız ve onun 5 inci maddesi dikkate alınarak bu
planlar yeniden gözden geçirilmeli ve bu yanlışlık tez elden
giderilmelidir.
Su ürünleri sektörünün bütün problemleri bunlardan ibaret değildir,
daha pekçoğunu sıralamak mümkündür; ama, ülke için çok önemli bir
kaynağın gözardı edilmemesi gerekir.
Esasen, Demokratik Sol Parti olarak bu konunun üzerine daha etkili bir
şekilde gidilmesine olanak sağlayan bir Meclis
araştırması önergemizi Meclisimize sunmuştuk. Bu
araştırma önergemizin, ivedilikle Meclis gündemine alınması
ve Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanının, gereken
titizliği göstererek konunun üzerine gitmesi dileğiyle, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlarım. (DSP, CHP ve ANAP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Gündemdışı konuşan Muğla
Milletvekili Sayın Fikret Uzunhasan'a teşekkür ediyorum.
Hükümet, gündemdışı konuşmaya cevap vermek istiyor.
Hükümet adına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın
Musa Demirci; buyurun efendim. (RP sıralarından alkışlar)
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSA DEMİRCİ
(Sıvas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Muğla
Milletvekili Fikret Uzunhasan Beyin gündemdışı konuşmasına
cevap arz etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz, su ürünleri potansiyeli
bakımından fevkalade zengin bir ülke. Ülkemizde
Ancak, tabiî, biraz önce yine sayın milletvekilimizin
açıkladığı gibi, 1380 sayılı Su Ürünleri Kanununa
göre, kültür balıkçılığı yerlerinin belirlenmesi,
kafes balıkçılığının hangi yörelerde
yapılabilirliğinin tespit edilmesi konularında yetki tamamen
Tarım ve Köyişleri Bakanlığına aittir. Ancak, tabiî,
bu yöreler, devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu için Maliye
Bakanlığı tarafından kiraya verilmektedir. Ancak, kira
işlemlerinin bütün prosedürleri yine Tarım Bakanlığı
tarafından tamamlanır ve Tarım Bakanlığı
tarafından da buralar kiraya verilir, kiraya çıkarılır.
Yalnız, sağlık yönünden Sağlık
Bakanlığı, seyrüsefer yönünden de Denizcilik
Müsteşarlığı bazı müdahalelerde bulunur ve bu
doğrudur. Çünkü, bilhassa seyrüsefer yönünden, bu deniz kafes
balıkçılığı yapılan yerlerin, kafeslerin
konulacağı yerlerin belirlenmesi lazım. Ancak, gelin görün ki,
yine biraz önce milletvekilimizin belirttiği gibi, tabiî, Türkiye'de,
bilhassa, kültür balıkçılığı o yörede daha fazla
olduğu için, büyük bir problem vardır. O bakımdan, buraya,
Turizm Bakanlığı, Çevre Bakanlığı, Orman
Bakanlığı da müdahale etmektedir. Orman
Bakanlığı, efendim, bu kıyılar ormana aittir;
dolayısıyla, hemen yanıbaşındaki su ürünleri
yetiştiriciliği alanı, yani, deniz de Orman
Bakanlığına aittir gibi; Turizm Bakanlığı,
işte, bu kafesler, turizm yönünden engeldir, turizmi sanki menfi yönden
etkiliyor gibi bir görüş serdetmektedirler. Oysaki, deniz kafes
balıkçılığı, her şeyden önce turizmi de
teşvik eden, o yörede üretimi artıran bir üretim koludur. Bu,
engellemekten ziyade turizmi teşvik eden bir konudur.
Bu bakımdan, biz, Tarım Bakanlığı olarak, mart
ayında, Aydın, İzmir, Mersin, Muğla ve Adana valilerini bir
araya getirdik; dedik ki, bu arada, bizim elbette üretimi teşvik etmemiz
lazım ve turizmi de engellemememiz gerekir. Bu şekilde, hem
üreticileri hem turizmcileri bir araya getirdik, bir toplantı yaptık.
Bu toplantıda, valilerimiz konuya fevkalade iyi yaklaştılar.
Tabiî, bu arada bizim, çevre düzeni planlarını mutlaka
Bayandırlık ve İskân Bakanlığıyla da
müşterek yapmamız lazım. Kıyı Kanununa göre, bu,
tamamen kıyı çizgilerini ifade etmesine rağmen, valilerimiz,
işte, su ürünleri üretiminin yapılacağı yerlerin de mutlaka
beraber tanzim edilmesi lazım geldiğini söylüyor.
Bayındırlık Bakanlığının Muğla
yöresine göndermiş olduğu planlar var; planlar, tamamen masa
başında yapılmış ve tatbikatın
dışında olan planlar. Onun için, ben, dün itibariyle, tekrar
valiye bir yazı gönderdim. Bugüne kadar
bunları biz erteledik; dedik ki, bu üretim mutlaka devam etmelidir;
ancak, sirkülasyonu olmayan, yani, çok kapalı koylar varsa zaten buralarda
üretim yapılmaz; buna rağmen, açık alanlarda... Bir defa
şunu tespit etmemiz lazım: Kirli olan denizlerde balık
yetişmez, yetişmesi mümkün değil. O bakımdan, balık,
mutlaka temiz sularda, mutlaka, insanların, girip denizde
yıkanabilecekleri sularda, hatta, bu bir akarsu ise, yani, alabalık
üretimi yapılıyorsa, içilebilecek sularda balık yetişir,
aksi yerlerde balık yetişmez; balık, temizdir ve
dolayısıyla temizliği sever. O bakımdan, valilerimize bunu,
tabiî biliyorlar, ama, bir defa daha izah ettik ve tabiî, çevre
planlarının hakikaten uygulanabilir olmadığını;
dolayısıyla, Sayın Valimizden, bu üreticileri mutazarrır
etmemeleri -onuncu aya kadar mutlaka bu çevre planlarını
yapacağız, yapmamız gerekir- bakımından, tekrar bir
yazı gönderdik, ki, üreticilerimizin bu üretim halleri devam etsin, zaten
devam etmesi lazım. Hemen yanıbaşımızdaki bir
Yunanistan, kültür balıkçılığıyla, kafes
balıkçılığıyla çok büyük üretimler yapmaktadır. Bu
bakımdan, bizim de bu üretim kolunu desteklememiz gerekir.
Sayın milletvekiline, bilhassa Muğla yöresindeki bu problemi
dile getirdiği için teşekkür ediyorum ve biz, söylediğim gibi,
vilayet nezdinde tekrar girişimde bulunduk. Buradaki
çalışmalarımızla, Muğla Vilayetinden getirdiğimiz
konu uzmanları ve buradaki uzmanlarla beraber, meseleyi çözeceğimizi
tahmin ediyorum; çözülüyor.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
Sağolun. (Alkışlar)
BAŞKAN – Gündemdışı konuşmayı cevaplayan
Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Musa Demirci'ye
teşekkür ediyorum.
2. —Kahramanmaraş Milletvekili
Mustafa Kamalak’ın, temel eğitime ilişkin
gündemdışı konuşması
BAŞKAN – İkinci sıradaki gündemdışı sözü,
Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mustafa Kamalak'a veriyorum.
Sayın Kamalak, temel eğitim konusunda
konuşacaklardır.
Konuşma süreniz 5 dakikadır Sayın Kamalak.
Buyurun. (RP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KAMALAK (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım,
değerli arkadaşlar; konuşmama başlarken, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Konumuz temel eğitim. Nedir temel eğitim, dünyadaki
uygulaması nedir, Türkiye'deki durum nedir; kısaca, bu hususlarda
görüşlerimi arz edeceğim.
Çocukları hayata hazırlamak için verilmesi şart olan
eğitime temel eğitim diyoruz. Temel eğitimin en önemli unsuru,
hiç şüphesiz ki, süre unsurudur. Acaba, dünyada, temel eğitimin
süresi nedir?
Değerli arkadaşlarım, Amerika Birleşik Devletleri,
Japonya, Norveç, Belçika ve Yunanistan'da temel eğitimin, yani zorunlu
eğitimin süresi 12 yıldır, Fransa'da yine 12 yıldır,
Almanya'da 13 yıldır; fakat uygulama modelleri farklıdır.
Mesela, Amerika Birleşik Devletleri, Japonya, Norveç, Belçika ve
Yunanistan'da 6 artı 3 artı 3 biçiminde, Fransa'da 5 artı 4
artı 3 biçiminde, Almanya'da ise 4 artı 6 artı 3
şeklindedir. Türkiye'deki durum, bildiğiniz gibi, ilkokul bazında
5 yıl, müteakiben 3 yıllık ortaokul, onu da 3 yıllık
lise kısmı takip etmektedir.
Şu an, bilindiği gibi, Türkiye'nin en önde gelen
meselelerinden biri 8 yıllık zorunlu eğitimdir. Gerçekten,
Türkiye, 8 yıllık zorunlu eğitime geçmekte çok geç
kalmıştır. Kanaatimce, bugün Türkiye'de hemen hiç kimse zorunlu
eğitimin 8 yıl olmasına itiraz etmemektedir; ancak, modeli
nasıl olmalı... Bütün tartışma, kanaatimce buradan
kaynaklanmalıdır. Bana göre -bir eğitimci olarak ifade ediyorum-
ülke şartlarında temel eğitim 2 artı 3 artı 3
biçiminde olmalıdır; ama, bu model kabul edilmediği takdirde, 5
artı 3 şeklinde olmalıdır. Kesintisiz 8 yıl olursa ne
olur? Değerli arkadaşlarım, Türkiye için kesintisiz 8
yıllık eğitim, kanaatimce, tarihin affetmeyeceği büyük bir
hata olur.
YUSUF ÖZTOP (Antalya) – Size öyle geliyor!..
MUSTAFA KAMALAK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, niye
öyle olur? Şu an, Türkiye'nin 36 bin küsur köyü vardır. Bu köylerde,
genel olarak, bütün çocuklarımız bir derslikte ders görür, tek
öğretmen tarafından ders verilir; yani, 1 ilâ 5 inci
sınıflar aynı anda, aynı derslikte ve aynı
öğretmenden ders alırlar. Eğitimin kesintisiz 8 yıla
çıkarılması demek, ortaokulları, kırsal kesimde,
ilkokul seviyesine indirmek demektir.
YUSUF ÖZTOP (Antalya) – Yok öyle bir şey.
YILMAZ ATEŞ (Ankara) – Ayıp, ayıp... Bu, nasıl
profesör olmuş?
HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) – Dinle, dinle...
FATİH ATAY (Aydın) – Yok öyle bir şey...
HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) – Dinle, dinle...
MUSTAFA KAMALAK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, ben
böyle bir okuldan mezun oldum; sanıyorum çalışkan da bir
öğrenciydim, 4 yılda bitirdim ilkokulu; ama, şehirde
girdiğim ilk imtihanda öğretmen soruları yazdırıyordu,
"satırbaşı küçük (a)" dediğinde, ben,
öğretmenin ağzından çıktığı biçimde
yazdım soruları. 8 yıllık okuldan mezun olsam, acaba durum
farklı olur mu? (RP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar)
FATİH ATAY (Aydın) – Kültürün farklı, kültürün...
MUSTAFA KAMALAK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, 8
yıllık eğitim demek, köy çocuklarına, kırsal kesim
çocuklarına, sadece üniversitelerin değil...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kamalak, konuşmanızı
tamamlayın efendim.
MUSTAFA KAMALAK (Devamla) – Peki, teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Değerli arkadaşlarım, kesintisiz 8 yıllık
eğitim demek, kırsal kesim çocuklarına "sen köyde kal,
çoban ol, rençber ol, şehre gelme" demektir; özü budur bunun. (RP
sıralarından alkışlar, DSP ve CHP sıralarından
gürültüler)
HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) – Doğru, doğru...
YUSUF ÖZTOP (Antalya) – Tam aksine...
FATİH ATAY (Aydın) – Sen oku, adam ol demektir.
MUSTAFA KAMALAK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, öbür
taraftan, maksat imam-hatipleri kapatmaksa, hayret ettiğim şey
şu ki, Halkçı Partiye mensup milletvekillerimiz, halkı
dinlemiyor. (RP sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
FATİH ATAY (Aydın) – Doğru telaffuz et; Halkçı Parti
değil, Cumhuriyet Halk Partisi...
MUSTAFA KAMALAK (Devamla) – Sosyal demokrasiyi savunan
arkadaşlarım, sosyal demokrasinin eğitim eşitliğinden
geçeceğini fark etmiyor gibi geliyor bana. (CHP sıralarından
gürültüler)
ALİ RIZA BODUR ((İzmir) – Halkçı Parti değil,
Cumhuriyet Halk Partisi...
MUSTAFA KAMALAK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, biz
fikrimizi her zeminde, medenî ölçüler dahilinde tartışmaya
varız. Yanlış ise "sayın hocam, şu hususta
yanılıyorsunuz" dersiniz.
Öbür taraftan, imam-hatiplerin kapatılması demek, ilk etapta,
bu ülkede terörü hızlandırmak manasına gelir. (RP
sıralarından alkışlar, CHP ve DSP sıralarından
gürültüler) Amaç imam-hatipleri kapatmaksa, soruyorum size, bu zamana kadar,
kaç imam-hatipli teröre bulaşmıştır, kaç imam-hatipli PKK
safında yer almıştır, kaç imam-hatipli polisle, jandarmayla
çarpışmıştır? Şu an, içeride 58 bin hükümlü yahut
tutuklu var; bunlardan kaçı imam-hatiplidir?
MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Yok bir tane...
MUSTAFA KAMALAK (Devamla) – Şu an, içeride 9 bin civarında
terör suçlusu var; bunlardan kaçı imam-hatiplidir değerli
arkadaşlarım?..
AYHAN FIRAT (Malatya) – Ne ilgisi var?.. Takiyye yapma,
yakışmıyor sana.
YILMAZ ATEŞ (Ankara) – Ne ilgisi var?.. Ayıp!..
MUSTAFA KAMALAK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım,
bakın; imam-hatipliler nerede?..
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kamalak, süreniz bitti efendim,
konuşmanızı tamamlayın.
MUSTAFA KAMALAK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım; konuşmamı tamamlamak üzereyim.
Değerli arkadaşlarım, maksadımız oysa,
imam-hatipliler ne yapıyor?.. (CHP sıralarından gürültüler)
YILMAZ ATEŞ (Ankara) – Ne ilgisi var!..
MUSTAFA KAMALAK (Devamla) – Bakın; imam-hatiplilerden birisi
şu anda Yüce Meclisimizi idare ediyor. (RP sıralarından
alkışlar) İmam-hatiplilerden biris, Anayasa Komisyonu
Başkanlığı yapıyor, (RP sıralarından
alkışlar) bir diğeri, İçişleri Komisyonu Başkanlığı
yapıyor, bir diğeri, Millî Eğitim Komisyonu
Başkanlığı yapıyor; bunlardan ne zarar gördük...
Saygılar sunuyorum efendim.
Teşekkür ederim. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım,
gündemdışı konuşan Kahramanmaraş Milletvekili
Sayın Mustafa Kamalak'a teşekkür ediyorum.
YUSUF ÖZTOP (Antalya) – Bakan cevap versin.
BAŞKAN – Millî Eğitim Bakanının bir cevabı var
efendim, onu Yüce Heyetinize arz edeceğim.
Sayın Millî Eğitim Bakanı, oturuma başlamadan önce,
Meclis Başkanlığına bir yazı göndermişlerdir; onu
bilgilerinize sunuyorum: "86 ncı Birleşimde, Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Mustafa Kamalak'ın, temel eğitim konusunda
gündemdışı bir konuşma yapacağını
öğrendim.
Bugün, çok önceden
kararlaştırılmış bir yurtiçi görev seyahatim
dolayısıyla bu konuşmaya cevap verme imkânım
olmadığından, önümüzdeki bir birleşimde buna imkân
verilmesini saygıyla arz ederim.
Prof.Dr.
Mehmet Sağlam
Millî
Eğitim Bakanı"
YUSUF ÖZTOP (Antalya) – Cevap verecek başka bakan
yok mu?
AYHAN FIRAT (Malatya) – Cevabı, başka bakan
versin.
NİHAT MATKAP (Hatay) – Böyle bir usul var mı
Sayın Başkan?
YUSUF ÖZTOP (Antalya) – Diğer konularda başka
bakanlar cevap veriyorlar...
AYHAN FIRAT (Malatya) – Çalışma Bakanı
yok mu; o verir cevap.
3. —Kars Milletvekili Selahattin
Beyribey’in, kimyevî gübre ve ziraî ilaç desteklemelerine ilişkin gündem
dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Musa Demirci’nin cevabı
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım,
gündemdışı üçüncü sırada, Kars Milletvekili Sayın
Selahattin Beyribey'in konuşması var.
Sayın Beyribey, kimyevî gübre ve ziraî ilaç desteklemeleri
hakkında söz isteminde bulunmuşlardır.
Sayın Beyribey, konuşma süreniz 5 dakikadır.
Buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)
YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
İlkbaharla birlikte, tohumların tarlaya ekilmesi ve
fidanların bahçeye dikilmesiyle, köylülerimiz ve çiftçilerimiz, yoğun
bir çalışma içerisine girmişlerdir. Bu vesileyle, 1997
yılının, bolluk ve bereket içinde geçen bir yıl
olmasını temenni ediyorum.
Değerli milletvekilleri, işbaşına geldiği
günden beri, pembe vaatlerle, doldurduğu sunî gündemlerle ülkeyi yönetmeye
çalışan Refahyol Hükümeti, hemen her alanda olduğu gibi,
Atatürk'ün deyimiyle, ülkenin gerçek efendisi olan köylülerimizi
oyalamaktadırlar ve unutmuşlardır.
Ekim ve dikim işlemlerini tamamlayıp, ürün alma beklentisi
içinde olan çiftçilerimiz, gübre ve ziraî ilaçlarla ilgili destekleme
yardımlarını halen alamamışlardır.
Değerli milletvekilleri, çiftçilere doğrudan girdi
desteği, ucuz girdi temini yoluyla, tarımsal üretimde artış
sağlamak amacıyla yapılmaktadır. Ülkemizde, tarımsal
vergi iadesi ödemeleri içinde en büyük payı, kimyevî gübre desteği
almaktadır. Gübreye bu desteğin yapılması doğru ve
yerinde bir karardır; çünkü, temel girdi olan gübre, buğday
üreticisinden pancar yetiştiricisine kadar bütün çiftçilerimiz
tarafından kullanılmaktadır. Dolayısıyla, gübreye
yapılan destekleme, bütün tarımcıları doğrudan
etkilemektedir.
Ülkemizde tüketilen gübrenin yüzde 55-60'ını, hububat
tarımında kullanmaktayız. Yine, ülkemizde, buğday ve arpa
ekiminin yüzde 70 kadarı, kışlık olarak
yapılmaktadır; yani, ekim ve kasım aylarında
yapılmış ve ekimle birlikte gübre de kullanılmıştır.
Doğuda ise, ekim ve gübre kullanımı yeni
başlamaktadır. Ekim ve kasım ayında kullanılan
gübrenin destekleme ödemeleri daha yapılmamıştır.
Şimdi ekranları başında bizi izleyen çiftçilerimiz, bu
ödemelerin ne zaman yapılacağını duymak ve öğrenmek
istiyorlar. Sayın Tansu Çiller, Kars'ta gübre vergi iadeleri için yüzde 50
peşin fiyatı hemen ödeyeceklerini ifade etmişlerdi; özellikle,
Karslı hemşerilerim bunun cevabını bekliyorlar.
Refahyol Hükümeti, gübre ve ziraî ilaç vergi iadesi geri ödemelerini
yapmadığı gibi, bu konuda değişikliklere giderek,
halen uygulanmakta olan doğrudan doğruya çiftçiye ödenme
şeklini, dağıtıcıya veya fabrikalara ödeme
şekline dönüştürme çabası içerisindedir ve böylece, Hükümet,
çiftçisine güvenmediğini bir defa daha ortaya koymaktadır.
İşbaşına geldiği gün, Türkiye'de yaşayan herkesin
hükümeti olacağını iddia eden bu Hükümet, böyle bir kararla,
nüfusumuzun yaklaşık olarak yarısını oluşturan
köylülerimizin hükümeti olmadığını ortaya koyarak,
doğrudan doğruya çitfçiye yapılacak destekleme yardımlarını
aracı ve fabrikaya yapmakla, rantiyecilerin hükümeti olduğunu bir
kere daha göstermiştir.
Gübre kullanımı ve çiftçiye gübre yardımı konusunda
en önemli adım, Anavatan Partisi iktidarları döneminde
yapılmıştır. Anavatan Partisi iktidarları döneminde,
kimyasal gübre ithalat ve ihracatındaki kısıtlamalar
kaldırılmış, gübre ticareti serbestleştirilmiş ve
çiftçilere verilen vergi iadesi ödeme sistemi de
değiştirilmiştir; yani, ülkede gübre
sıkıntısı olmadan, çiftçilere, vergi iadesi ödemeleri
peşinen yapılmıştır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde, sosyoekonomik gelişme
yönünden en alt grupta olan köylülerimize hizmet götürmek gerekir. Hemen her
hükümet tarafından uygulanan sübvansiyonlar, yani, vergi iadesi ödemeleri,
çiftçimize önemli destek olmaktadır. Bu destek verilemez veya
birtakım bürokratik işlemlerle geciktirilirse, köylülerimiz,
çiftçilerimiz zor durumda kalır. Çiftçilerimizi bu zor durumdan kurtarmak
için, tarımsal üretime verilecek destek açık ve net bir şekilde
ifade edilmelidir; edilsin ki, çiftçilerimiz anlaşılmaz bu üslubunuzu
ve gerçek niyetinizi öğrenebilsin.
Başbakan Sayın Erbakan'ın ve Başbakan
Yardımcısı Sayın Çiller'in miting meydanlarında
söyledikleri, gübre sübvansiyonlarını, yani, vergi iadelerini
vereceklerine dair sözlerinin arkasında olmalarını temenni
ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Beyribey, konuşmanızı
tamamlayın efendim.
YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Devamla) – Bitiriyorum efendim.
Sayın Başbakan ve Başbakan Yardımcısı,
sözlerini, herhalde buz üzerine yazdılar; baharla birlikte, buz eriyince,
sözlerin de kaybolacağını zannettiler. Oysaki, Türk çiftçisi
bunun hesabını bir gün soracaktır.
Saygılarımı sunuyorum. (ANAP ve DSP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Gündemdışı konuşan Kars Milletvekili
Sayın Selahattin Beyribey'e teşekkür ediyorum.
Sayın Beyribey'in gündemdışı konuşmasına
Hükümet adına cevap vermek üzere, Tarım ve Köyişleri Bakanı
Sayın Musa Demirci.
Buyurun Sayın Bakan. (RP sıralarından alkışlar)
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSA DEMİRCİ
(Sıvas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kars
Milletvekili Sayın Selahattin Beyribey'in gündemdışı
konuşmalarına cevap arz etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bir defa, hemen peşinen
açıklıyorum ki, Refahyol Hükümeti, çiftçinin ve köylünün hükümetidir;
çiftçinin ve köylünün yanındadır. Yine, siz, biraz önce "ANAP
zamanında gübrede ithalat serbestti" dediniz; sanki, gübre
ithalatı durdurulmuş gibi bir izlenim verdiniz. Şu anda
Türkiye'de gübre sıkıntısı yoktur ve dolayısıyla
gübre ithalatı serbesttir ve fabrikalarımız da üretime devam
etmektedir.
Değerli milletvekilleri, tarımda, kimyasal gübrelere, tohuma,
ilaca, süte ve yine ithal edilen projeli hayvanlara, sunî tohumlamaya, çaya
destekleme ödemeleri devam etmektedir ve bu destekler yapılıyor.
Çiftçiler, 14 Eylül 1994 tarihinden bugüne kadar, bayie önce peşin
parasını ödüyorlardı, birkaç ay sonra gidip Ziraat
Bankasından iadelerini alıyorlardı. Bugün, yeni bir kararname
hazırlıyoruz, bu kararnameye göre, biz sistemi, 14 Eylül 1994
tarihinden önce uygulanan sisteme geri döndürdük. Dolayısıyla, bundan
sonra, yine çiftçilerimiz gübreyi ne kadar alacaklarsa, yarı
fiyatını bayie ödemek suretiyle alacaklardır. Kararname
tamamdır, hazırdır ve Sayın Başbakan
Yardımcısının verdiği söz de doğrudur.
Gübre desteği için 1994 yılında 7 trilyon, 1995'te 16
trilyon, 1996'da 47 trilyon para
ayrılmış, 1997 yılında gübre desteği için
Hükümetimizin ayırdığı para miktarı 100 trilyon Türk
Lirasıdır. 29 Nisan; yani bugünkü tarih itibariyle gübrede
ödediğimiz destekleme miktarı 16 trilyon 717 milyar Türk
Lirasıdır; ancak, bizim, bugünlerde çiftçiye ödememiz gereken para 7
trilyon Türk Lirasıdır ve bu para da çok yakın bir zamanda
çiftçilerimize ödenecektir.
Ayrıca, çiftçilerimize, hem ziraî mücadelede,
yani, bitkisel mahsullere kullandığımız ziraî mücadelede
hem de veteriner ilaçlarında, 1987 yılından itibaren
yaptığımız bir ödeme vardır. Bu da, faturanın
yüzde 20'si kadardır. Bu ödememiz devam ediyor; 1996'da 2,5 trilyon lira
ödendi, 1997'de, bugüne kadar 100 milyar lira ödedik; 300 milyar lira borcumuz
var; bu da, çok yakın bir zamanda ödenecektir.
Yine, bir defa daha şunu açıklamak istiyorum:
Bu sene, süne ve kımılla mücadele için
ayırdığımız paranın miktarı 2 trilyon Türk
Lirasıdır. Uçak ihaleleri yapılmıştır, hazırlıklar
tamamdır; güneydoğu Anadolu'da, çıkışlar
başladıktan sonra yahut da çıkışların görülmeye
başlanmasından itibaren, bu mücadele başlayacaktır.
Ayrıca, şunu ifade etmek istiyorum:
Önümüzdeki haftalarda, bugüne kadar gelenek halinde olduğu gibi,
mayıs ayının aşağı yukarı 15'inde veya
sonuna doğru -sizin hükümetleriniz zamanında da aynı tarihlerde
açıklandı- hububat fiyatlarını açıklayacağız
ve önümüzdeki haftalarda da, pancar fiyatlarını açıklamak
suretiyle, inşallah, çiftçilerimize müjdeli haberlerimiz olacaktır.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (RP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Gündemdışı
konuşmayı cevaplayan Tarım ve Köyişleri Bakanı
Sayın Musa Demirci'ye teşekkür ediyorum.
Cumhurbaşkanlığı tezkereleri
vardır; okutuyorum:
C) TEZKERELER VEÖNERGELER
1. —Fransa’ya gidecek olan Devlet
Bakanı H. Ufuk Söylemez’e, dönüşüne kadar, İçişleri
Bakanı Meral Akşener’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne
ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/766)
16
Nisan 1997
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
17 Nisan 1997 tarihinde Fransa'ya gidecek olan Devlet
Bakanı H. Ufuk Söylemez'in dönüşüne kadar; Devlet
Bakanlığına, İçişleri Bakanı Meral
Akşener'in vekâlet etmesinin, Başbakan Vekilinin teklifi üzerine,
uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.
Süleyman
Demirel
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
2. —Amerika’ya gidecek olan Devlet
Bakanı H. Ufuk Söylemez’e, dönüşüne kadar, Turizm Bakanı
Bahattin Yücel’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/767)
17
Nisan1997
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası
Grubunun Olağan, Geçici Komite ve Kalkınma Komitesi
toplantılarına katılmak üzere, 25 Nisan 1997 tarihinde Amerika
Birleşik Devletlerine gidecek olan Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez'in
dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Turizm Bakanı
Bahattin Yücel'in vekâlet etmesinin, Başbakan Vekilinin teklifi üzerine,
uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.
Süleyman
Demirel
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
3. —Avusturya’ya gidecek olan Devlet
Bakanı Mehmet Altınsoy’a, dönüşüne kadar Adalet Bakanı
Şevket Kazan’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/768)
17
Nisan 1997
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye-Avusturya Karma Ekonomik Komisyonu 1 inci Dönem
Toplantısına katılmak üzere, 27 Nisan 1997 tarihinde
Avusturya'ya gidecek olan Devlet Bakanı Mehmet Altınsoy'un
dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Adalet Bakanı
Şevket Kazan'ın vekâlet etmesinin, Başbakan Vekilinin teklifi
üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.
Süleyman
Demirel
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
4.—Nijerya, Gana ve Benin’e gidecek olan
Devlet Bakanı Sacit Günbey’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı
Ahmet Cemil Tunç’un vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/769)
17
Nisan 1997
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmelerde bulunmak üzere, 27 Nisan 1997
tarihinden itibaren Nijerya, Gana ve Benin'e gidecek olan Devlet Bakanı
Prof. Dr. Sacit Günbey'in dönüşüne kadar; Devlet
Bakanlığına Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunç'un vekâlet etmesinin,
Başbakan Vekilinin teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu
bilgilerinize sunarım.
Süleyman
Demirel
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
5. —Türkmenistan’a gidecek olan Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanı M. Recai Kutan’a, dönüşüne kadar, Devlet
Bakanı Fehim Adak’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne
ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/770)
17
Nisan 1997
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmelerde bulunmak üzere, 28 Nisan 1997
tarihinde Türkmenistan'a gidecek olan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M.
Recai Kutan'ın dönüşüne kadar; Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanlığına, Devlet Bakanı Fehim Adak'ın vekâlet
etmesinin, Başbakan Vekilinin teklifi üzerine. uygun görülmüş olduğunu
bilgilerinize sunarım.
Süleyman
Demirel
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
6.—Bulgaristan’a giden Millî Savunma
Bakanı Turhan Tayan’a, dönüşüne kadar Devlet Bakanı Nevzat
Ercan’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/771)
24
Nisan 1997
Türkiye Büyük Milet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmelerde bulunmak üzere, 24 Nisan 1997
tarihinde Bulgaristan'a giden Millî Savunma Bakanı Turhan Tayan'ın
dönüşüne kadar; Millî Savunma Bakanlığına, Devlet
Bakanı Nevzat Ercan'ın vekâlet etmesinin, Başbakanın
teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.
Süleyman
Demirel
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutuyorum:
7.—TBMM Başkanlık Divanınca,
Gürcistan Parlamento Başkanı ve beraberindeki parlamento heyetinin
ülkemize davetinin kararlaştırıldığına
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/772)
25
Nisan 1997
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının
7.3.1997 tarih ve 39 sayılı Kararı ile, Gürcistan Parlamento
Başkanı ve beraberinde bir parlamento heyetinin 1997
yılında ülkemizi ziyareti
kararlaştırılmıştır.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun
7 nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgisine sunulur.
Doç.
Dr. Mustafa Kalemli
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Uğur Mumcu cinayetini araştırmak
amacıyla kurulan (10/86) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonunun çalışma süresinin uzatılmasına dair bir
tezkeresi vardır; okutuyorum:
8.—(10/86) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu Başkanlığının,
Komisyonun görev süresinin uzatılmasına ilişkin tezkeresi
(3/773)
25.4.1997
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Uğur Mumcu cinayetini araştırmak
amacıyla kurulan (10/86) esas numaralı Komisyonumuz, 10.4.1997
tarihinde yaptığı toplantısında; Komisyon
çalışmalarının süresinde tamamlanamayacağı
görüşü ile çalışma süresinin bitim tarihi olan 4.5.1997
tarihinden itibaren 1 aylık eksüre istenmesi kararı
almıştır.
Gereğini bilgilerinize arz ederim.
Ersönmez
Yarbay
Ankara
Komisyon
Başkanı
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bu komisyon,
daha önce üç ay süre kullanmıştır. İçtüzüğün 105 inci
maddesi, araştırmasını üç ay içerisinde bitiremeyen
komisyona bir aylık kesin süre verileceği hükmünü içermektedir.
Bu nedenle, Komisyonun eksüre talebini bilgilerinize
sunuyorum.
Kanun tekliflerinin geri alınmasına dair
önergeler vardır; okutuyorum:
9.—Ankara Milletvekili Saffet Arıkan
Bedük ve Devlet Bakanı İzmir Milletvekili H. Ufuk Söylemez’in (2/159)
esas numaralı kanun tekliflerini geri aldıklarına ilişkin
önergesi (4/165)
28.4.1997
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
4 Mart 1996 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunmuş olduğumuz ve halen ilgili
komisyonda bulunan (2/159) esas numaralı "Kooperatifler Kanununun
bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifini" geri çekiyoruz.
Gereğini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Saffet
Arıkan Bedük Ufuk
Söylemez
Doğru
Yol Partisi Devlet
Bakanı
Grup
Başkanvekili İzmir
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
10.—Ankara Milletvekili Saffet
Arıkan Bedük ve Devlet Bakanı İzmir Milletvekili H. Ufuk
Söylemez’in (2/160) esas numaralı kanun tekliflerini geri
aldıklarına ilişkin önergesi (4/166)
28.4.1997
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
25 Mart 1996 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunmuş olduğumuz ve halen ilgili
Komisyonda bulunan (2/160) esas numaralı "Esnaf ve Sanatkârlar
Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifini" geri çekiyoruz.
Gereğini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Saffet
Arıkan Bedük Ufuk
Söylemez
Doğru
Yol Partisi Devlet
Bakanı
Grup
Başkanvekili İzmir
BAŞKAN – Komisyonlarda bulunan bu kanun teklifleri
geri verilmiştir.
Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair
bir önerge vardır; okutuyorum:
11. —Burdur Milletvekili Kâzım
Üstüner’in (6/480) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/167)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Gündemin 143 üncü sırasında yer alan (6/480)
esas numaralı sözlü soru önergeme yazılı cevap gelmiştir.
Soru önergemin geri alındığının bilinmesini arz
ederim.
Saygılarımla.
Kâzım
Üstüner
Burdur
BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.
Bir Meclis araştırması önergesi
vardır, okutuyorum:
D) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME,
MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.—Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci ve 42
arkadaşının, Türk devletleriyle ilişkilerimizin
geliştirilmesi için alınması gereken tedbirleri belirlemek
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/182)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Son yıllarda
bağımsızlıklarını elde eden ve elde etmek
mücadelesi içerisinde olan Türk devlet ve toplulukları (Türk dünyası)
ile olan ilişkilerimiz; 2000'li yılların eşiğinde
büyük önem arz etmektedir.
Bu sebeple Türk devlet ve Türk toplulukları (Türk
dünyası) ile münasebetlerimizin dünü, bugünü, yarınıyla ilgili
hususların tespiti için, Anayasanın 98 inci ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir
Meclis araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ve talep ederiz.
1. Yusuf Ekinci (Burdur)
2. Abdulkadir
Baş (Nevşehir)
3. Korkut Özal (İstanbul)
4. Ali
Coşkun (İstanbul)
5. Metin Öney (İzmir)
6. Ahmet Alkan (Konya)
7. Miraç
Akdoğan (Malatya)
8. Şükrü
Yürür (Ordu)
9. Abbas
İnceayan (Bolu)
10. Mahmut Oltan Sungurlu (Gümüşhane)
11. Rasim Zaimoğlu (Giresun)
12. Halil İbrahim Özsoy (Afyon)
13. Ahmet Neidim (Sakarya)
14. Hasan Korkmazcan (Denizli)
15. Nabi Poyraz
(Ordu)
16. Burhan Kara
(Giresun)
17. İsmail Safa Giray (Balıkesir)
18. Yusuf Namoğlu (İstanbul)
19. İsmail Durak Ünlü (Yozgat)
20. Enis Sülün (Tekirdağ)
21. Sadi Somuncuoğlu (Aksaray)
22. Bülent Atasayan (Kocaeli)
23. Muzaffer Arslan (Diyarbakır)
24. İbrahim Gürdal (Antalya)
25. Cemal Özbilen (Kırklareli)
26. Sümer Oral (Manisa)
27. İlhan Kesici (Bursa)
28. Süleyman Çelebi (Mardin)
29. Yaşar Eryılmaz (Ağrı)
30. Hüsnü Doğan (İstanbul)
31. Murat Başesgioğlu (Kastamonu)
32. Lutfullah Kayalar (Yozgat)
33. Ülkü Güney (Bayburt)
34. Kâmran İnan
(Bitlis)
35. Mahmut Bozkurt (Adıyaman)
36. Metin Gürdere (Tokat)
37. İrfan Demiralp (Samsun)
38. Yılmaz Karakoyunlu (İstanbul)
39. Uğur Aksöz (Adana)
40. Mustafa Küpeli (Adana)
41. Mustafa Cumhur Ersümer (Çanakkale)
43. İbrahim Yılmaz (Kayseri)
Gerekçe:
Globalleşmenin başlattığı
dönüşüm, yeni Türk cumhuriyet ve özerk bölgelerini ortaya
çıkarmış; uluslararası toplumda yerlerini alan Türk devlet
ve toplulukları varlıklarını sürdürme ve
haklarını alma mücadelesi içine girmişlerdir.
Merhum Cumhurbaşkanımız Turgut Özal
döneminde büyük bir ivme kazanan Türk dünyası ile ilişkilerimiz son
dönemde oldukça geriletilmiştir. Kaldı ki, Türk dünyası ile olan
ilişkilerimizin temeli Türkiye'ye olan büyük teveccühtür; bu,
uluslararası tuplumda bizim etkinliğimizi ve
itibarımızı artırmaktadır. Ancak, 54 üncü Hükümet, bir
yandan Avrupa Birliği yolunda geriye düşerken öte yandan da D-8 gibi,
muhayyel projeler peşinde koşmakta; Türk dünyasına bulunulan
taahhütler yerine getirilmemekte, ilişkiler müesseseleştirilmek
yerine askıya alınmakta; bir arpa boyu yol almak şöyle dursun,
ilişkilerimizin geriye gittiği görülmektedir. Öyle ki, gönüllü
kuruluşlarımızın hizmeti (devlet kadar etkin ve güçlü
olamasalar da) devletin önündedir.
Irak Türkmenleri ile hele hele Sincan (Doğu
Türkistan) ile ilgili hiçbir resmî girişim bir yana, beyan dahi
olmaması üzüntü vericidir.
Türkiye Cumhuriyeti, Türk devlet ve topluluklarıyla
ilişkilerini sürdürmek ve geliştirmek gayreti içinde
olmalıdır.
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
öngörüşmeler, sırasında yapılacaktır.
Bir Meclis soruşturması önergesi vardır;
önerge bastırılıp sayın üyelere
dağıtılmıştır.
Meclis soruşturması önergesini okutuyorum:
2.—Niğde Milletvekili Akın
Gönen ve 62 arkadaşının, Emniyet Genel Müdürünün görevinden
alınmasında hukuka ve devlet geleneklerine aykırı davranarak
görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun
240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla İçişleri
Bakanı Meral Akşener hakkında Meclis soruşturması
açılmasına ilişkin önergesi (9/13)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İçişleri Bakanı Sayın Meral Akşener,
İçişleri Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü B 05
OPGM 0710001-A/4283 sayı ve 1.4.1997 tarihli faks mesajını
Emniyet Genel Müdürlüğü faksına geçerek “Emniyet Genel Müdürü (Vali)
Alaattin Yüksel’in Çankırı Valiliğinde, Hakkâri Valisi Kemal
Çelik’in Emniyet Genel Müdürlüğünde vekâleten görevlenderilmeleri 1.4.1997
tarihli Bakanlık onayı ile
kararlaştırılmıştır.
Adı geçenlere tebliği ile ayrılış ve
başlayış tarihlerinin bildirilmesini rica ederim.” yolundaki
gerekçesiz ve kanunsuz emrini göndermişlerdir.
Emniyet Genel Müdürlüğü gibi hayatî görev üstlenen bir
kişinin, bu yolla bir faks mesajıyla
görevinden uzaklaştırılmaya
çalışılması, öncelikle usul esasları açısından
devlet geleneklerine uymamaktadır. Çünkü Genel Müdürü görevden alma
emrinin, böyle Genel Müdür emrindeki bir memura faks çekilerek tebliğinin
istenilmesi, bugüne kadar hiç yaşanılmamış bir
olaydır. Tebligatın bizzat Bakan, Müsteşar veya Emniyet
işleri ile görevli Müsteşar Muavini tarafından
yapılması meslek geleneklerinin ve hiyerarşinin bir
icabıdır.
Ayrıca, bu emir geleneklere ve hiyerarşik düzene uygun tarzda
tebliğ edilmediği gibi, gece
yarısından sonra Emniyet Genel Müdürünün odası kendisi olmadan
bizzat Bakan tarafından açtırılarak geçici görevle
görevlendirildiği ifade edilen Vali Sayın Kemal Çelik’in, âdeta
baskın tarzında bu göreve başlatıldığı ve
gece ilgililerden Sayın Bakan tarafından turizm ve yaklaşmakta
olan 1 Mayıs günü ile ilgili brifing alındığı ifade
edilmiştir. Bu konuda basına yapılan açıklamada da Sayın
Bakan Osmanlı tarihinden örnek vererek “Ben padişahsam gel tahta
otur, şayet sen padişahsan yine gel otur.” tarzında da bir
beyanda bulunarak olayı daha da hukukdışına çıkaran
çirkin ve uygun olmayan bir örnek vermişlerdir.
Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir hukuk devletidir, kendileri de
Türkiye Cumhuriyeti 54 üncü Hükümetinin görevleri ve yetkileri Anayasa ve
kanunlarla belirlenmiş ve hukukla, yargı yoluyla denetlenen bir
Bakanıdır. Kanun ve nizam hâkimiyetini sağlayacak, kamu düzenini
temin edecek bir Bakanın, bu tarz gece operasyonları ile görevi
usulüne ve hukuka uygun olarak sona erdirilmemiş bir Genel Müdürün
odasını işgale hakkı yoktur. Bu düpedüz görevin kötüye
kullanılmasıdır.
Yaptıkları görevlendirmeler de hukuka ve mer’i
mevzuatımıza uygun değildir.
Trabzon Valisi Alaattin Yüksel 5.4.1996 tarihinde Vali kadrosu ile 5442
Sayılı İl İdaresi Kanununa ve 2451 Sayılı
Bakanlıklar ve Bağlı Kuruluşlarda atama usulüne
ilişkin kanuna göre Bakanlar Kurulu Kararı ile Emniyet Genel
Müdürlüğüne atanmıştır.
Bu sebeple bu görevlinin nakil ve görevden alınmasının da
aynı kanunun 2 nci maddesi uyarınca, aynı usule göre
yapılması gerekirdi. Bu usule uyulmamıştır. Sadece
Bakan oluru ile ve geçici görevle Çankırı Valiliğine
görevlendirme görevin boşalması değildir. Bu sebeple, 657
Sayılı Devlet Memurları Kanunu 86 ncı maddesine göre
usulüne uygun olarak boşalmamış bulunan bu görevlere, vekâleten
atama da hukuka uygun tarzda mümkün değildir. Bu sebeple, kanuna uygun
tarzda dayanağı olmayan bir kamu görevlisini, gece operasyonu ile
göreve başlatmak görevin kötüye kullanılması ve görev
gasbıdır.
Ayrıca, Vali ve Emniyet Genel Müdürlüğü gibi son derece önemli
kamu görevlilerinin atanmaları, ancak Anayasanın 104 üncü maddesi ve
diğer mevzuat gereği Cumhurbaşkanının Kararnameleri
onaylaması ile mümkün olabilmektedir. Bu yolla Cumhurbaşkanı ve
Bakanlar Kurulu âdeta devre dışı bırakılarak keyfî
tasarrufta bulunulmuştur.
Geçici görevlendirmelerde Bakan onayı alınırken,
Bakanlığın bu konuda en üst idarî yetkili ve sorumlusu olan
Müsteşarının, personel biriminin geçici görevlendirme ile ilgili
teklifini parafe etmediği, ilgili Bakanı geçmiş dönemde
İçişleri Bakanlığı yapmış bir devlet
adamı olarak uyardığı gerçeği de bu konudaki vahim
hatayı görevi kötüye kullanma kastına dönüştürmüştür.
Ayrıca, olay kamuoyunca duyulur duyulmaz 1 Nisan
1997 günü Sayın Cumhurbaşkanınca da tasarrufun Anayasa ve
diğer mevzuata, devlet geleneklerine aykırı olduğu,
düzeltilmesi için Anayasanın 112/3 maddesi gereğince işlem
yapılması için, Anayasanın 103, 104 üncü maddeleri gereği
hukukun üstünlüğünü sağlama, devlet organlarının düzenli ve
uyumlu çalışmalarını gözetme amacına yönelik
Sayın Başbakan aracılığıyla yaptığı
yazılı uyarıya rağmen devlet geleneklerine, Anayasaya,
İdare Hukuku prensiplerine tamamen ters düşen ve ne sebep ve maksatla
yapıldığı kamuoyunca tam olarak bilinmeyen bu görevi kötüye
kullanma tasarruf ve fiilî nedeniyle, Anayasanın 100 üncü maddesi ve TBMM
İçtüzüğünün 107 nci maddesi gereğince İçişleri
Bakanı Sayın Meral Akşener hakkında Türk Ceza Kanunu madde
240 gereği görevi kötüye kullanma fiilî sebebiyle Meclis
soruşturması açılmasını arz ederiz.
Akın
Gönen Güneş
Taner
Niğde İstanbul
Nabi
Poyraz Mehmet
Sağdıç
Ordu Ankara
İrfan
Demiralp Bülent
Atasayan
Samsun Kocaeli
Ali
Coşkun Hüsnü
Sıvalıoğlu
İstanbul Balıkesir
Nejat
Arseven Şükrü
Yürür
Ankara Ordu
Cemal
Özbilen Abbas
İnceayan
Kırklareli Bolu
Rasim
Zaimoğlu Şadan
Tuzcu
Giresun İstanbul
Metin
Gürdere İbrahim
Yaşar Dedelek
Tokat Eskişehir
Ahmet
Neidim Burhan
Kara
Sakarya Giresun
Sami
Küçükbaşkan İbrahim
Gürdal
Antalya Antalya
Yusuf
Pamuk Aslan
Ali Hatipoğlu
İstanbul Amasya
Sümer
Oral Abdulkadir
Baş
Manisa Nevşehir
Suha
Tanık Tevfik
Diker
İzmir Manisa
Y.
Selahattin Beyribey Ali
Talip Özdemir
Kars İstanbul
Yusuf
Ekinci Biltekin
Özdemir
Burdur Samsun
Metin
Öney Naim
Geylani
İzmir
Hakkâri
Ali
Kemal Başaran Eyüp
Aşık
Trabzon Trabzon
Edip
Safder Gaydalı Mehmet
Salih Yıldırım
Bitlis Şırnak
Adem
Yıldız Levent
Mıstıkoğlu
Samsun Hatay
Adil
Aşırım Mehmet
Keçeciler
Iğdır Konya
Emin
Kul Ömer
Ertaş
İstanbul Mardin
Şerif
Bedirhanoğlu Yılmaz
Karakoyunlu
Van İstanbul
Yaşar
Okuyan Rüştü
Kâzım Yücelen
Yalova İçel
Yaşar
Eryılmaz Lutfullah
Kayalar
Ağrı Yozgat
Hüsnü
Doğan Safa
Giray
İstanbul Balıkesir
Yusuf
Namoğlu Ataullah
Hamidi
İstanbul Batman
Mahmut
Bozkurt Mahmut
Oltan Sungurlu
Adıyaman Gümüşhane
Mehmet
Ali Bilici Veysel
Atasoy
Adana Zonguldak
Süleyman
Çelebi Necati
Güllülü
Mardin Erzurum
İlhan
Kesici Muzaffer
Arslan
Bursa Diyarbakır
İsmail Durak Ünlü
Yozgat
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince
soruşturma önergesi bir ay içinde görüşülüp karara
bağlanacaktır. Görüşme gününü, daha sonra, Danışma
Kurulu önerisiyle, Genel Kurul karara bağlayacaktır.
Değerli arkadaşlarım, biraz önce okunan
araştırma önergesine katılmak için, Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Esat Bütün, Erzurum Milletvekili Sayın Necati
Güllülü pusula göndermişlerdir; önergeye imzalarını ilave
ediyoruz.
Şimdi, bir Danışma Kurulu önerisi vardır;
okutup, oylarınıza sunacağım:
VI. —ÖNERİLER
A)
DANIŞMA KURULU ÖNERİSİ
1.—Gündemdeki
sıralamanın yeniden yapılmasına ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu
Önerisi
No:
66 Tarih:
29.4.1997
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının
142 nci sırasında yer alan 285 sıra sayılı Türk Kanunu
Medenisinin 153 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun
Tasarısının, bu kısmın 6 ncı sırasına
alınmasının, Genel Kurulun onayına sunulması
Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
Mustafa
Kalemli
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Salih
Kapusuz Zeki
Çakan
RP
Grubu Başkanvekili ANAP
Grubu Başkanvekili
Ali
Rıza Gönül H.
Hüsamettin Özkan
DYP Grubu
Başkanvekili DSP
Grubu Başkanvekili
Nihat Matkap
CHP Grubu
Başkanvekili
BAŞKAN – Danışma Kurulu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş
doğrudan gündeme alınma önergeleri vardır; ayrı ayrı
okutup, işleme koyacağım ve oylarınıza
sunacağım:
IV.—BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
C) TEZKERELER
VE ÖNERGELER (Devam)
12.—İzmir
Milletvekili Hakan Tartan’ın, İstiklâl Madalyası Verilmiş
Bulunanlara Vatanî Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı
Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifinin (2/388) doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/168)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Plan ve Bütçe Komisyonunda bulunan (2/388) esas
numaralı İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatanî
Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifimin, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Hakan
Tartan
İzmir
BAŞKAN – Önerge üzerinde, Komisyona, Hükümete ve
önerge sahibine söz verebilirim.
Söz talebi var mı efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN
YÜLEK (Adana) – Söz istiyorum efendim.
HAKAN TARTAN (İzmir) – Ben de söz istiyorum
efendim.
Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı söz isteminde
bulundular.
Önerge sahibi de söz istiyorlar.
Buyurun Sayın Başkan.
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN
YÜLEK (Adana) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
Komisyonumuzda halen, şu anda adı geçen ve doğrudan doğruya
Genel Kurula indirilmesi öngörülen, İstiklal Madalyası Verilmiş
Bulunanlara Vatanî Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı
Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifleri, sadece, Sayın Hakan Tartan ve 4 arkadaşı tarafından
değil, aynı zamanda Sayın Şevket Kazan ve
arkadaşları tarafından, Amasya Milletvekili Sayın Ahmet
İyimaya tarafından ve Sayın Yücel Seçkiner tarafından
verilen çeşitli kanun teklifleri de bulunmaktadır.
Biz, bütün bu kanun tekliflerini birleştirerek
görüşmek istedik. Ancak, yapmış olduğumuz
çalışmalar sonucunda gördük ki, bu arkadaşlarımıza
herhangi bir yerde çalışıp
çalışmadığına bakılmaksızın veya
herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşundan maaş alıp
almadığına bakılmaksızın -mesela bir general olabilir,
emekli olabilir veya zengin bir işadamı da olabilir- böyle bir
şeref aylığı bağlanmış. Bu şeref
aylığı -belli bir katsayıyla da- her yıl yapılan
katsayı artışlarına bağlı olarak da
alınmaktadır.
Biz bunu sorup da, gerekli bilgiyi
aldığımızda, tabiî, karşımıza şu hadise
çıktı: 3292 sayılı Vatanî Hizmet Tertibi
Aylıklarının Bağlanması Hakkında Kanunun veya
benzer şekilde maaş bağlanan, 65 Yaşını Doldurmuş
Muhtaç, Güçsüz, Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık
Bağlanması Hakkında 2022 sayılı Kanunun da dikkate
alınması lazım. Dolayısıyla, bu Kanunda
değişiklik yapılır ve buradaki katsayı
artırılırsa -öbür tarafta, biraz evvel bahsetmiş
olduğum iki kanun kapsamında maaş alan insanlar var- bütün
dengeler bozulacaktır. Bu dengelerin bozulması, gerçekten, adil bir
karar olmayacaktır.
Komisyonumuzda, bu meselelere teferruatlı olarak
baktık, inceledik; ben, teknisyen olarak arkadaşlarla inceledim.
Bunların hepsini birlikte mütalaa etmediğimiz takdirde adil bir
sonuca gidilemeyeceği, adil bir karara varılamayacağı
düşüncesiyle, bunları birlikte mütalaa etmenin faydalı
olabileceği kanaatine vardık ve bunların yükünün ne
olabileceğini, biz, tekrar Maliye Bakanlığına sorduk.
Sadece buradan gelen yük, 10 trilyon gibi bir rakam oluyor.
Arkadaşların verdiği her teklifin katsayısı
farklıdır. Bu katsayılar 3 ilâ 6 kat arasında
değiştiği için, tabiî, bu rakamlar da burada, 5 trilyon ilâ 15
trilyon arasında değişiyor. Eğer, 65 yaşın
üzerinde olup, devletten aylık alanlara ve aynı şekilde, biraz
evvel söylemiş olduğum 3292 sayılı Vatanî Hizmet Tertibi
Aylıklarının Bağlanması Hakkında Kanun
kapsamından aylık alanlara da bakarsak, karşımıza,
tahmin edemeyeceğimiz, daha doğrusu, şu anda bilemediğimiz
bir bütçe rakamı gelmektedir. Onun için, arkadaşların
takdirlerine arz ediyorum; adil olarak hareket edebilmek ve bunların
birlikte mütalaa edilebilmesi bakımından, diğer iki kanun
kapsamında olan arkadaşlarımızın da dikkate
alınması lazımdır ve onlarla birlikte bir bütçe
çıkarılmasında fayda vardır zannediyorum; bu bir.
İkincisi; tabiî, şu ana kadar, bizzat gazi
olma niteliğini kazanmış olan kimselere aylık veriliyordu;
ancak, bu kanun teklifinde, bundan sonra eşlerine de aylık verilmesi
teklif ediliyor. Millî Savunma Komisyonunda bu hadise görüşülmedi ve
tereddütüm şudur ki, biz, iyi bir iş yapalım derken, acaba,
adalet ilkelerini zedeler miyiz ve bazı kimseleri bu konuda mağdur
eder miyiz...
Bir de, gerçek anlamda bütçe rakamını
bilmeden böyle bir kanun teklifini kabul ettiğimiz takdirde, nerelere
kadar uzanacağını bilemiyoruz. Bu bakımdan, eğer,
değerli milletvekili arkadaşlarımız kabul ederlerse, tabiî,
takdir kendilerinindir...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Başkan,
konuşmanızı tamamlayın efendim.
İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Bitiriyorum efendim.
Bunun, Komisyonumuzda, diğer iki kanun
kapsamında olanlarla birlikte mütalaa edilmesi ve ona göre de, bir bütçe
rakamı, bir ödeme rakamı, meblağı
çıkarılmasında fayda olur zannediyorum. Tabiî, takdir,
Sayın Heyetindir. Eğer, adalet ilkelerini zedelemeden, Komisyonumuzda
görüşülmesine müsaade edilirse, zannediyorum ki, daha iyi bir iş
yapmış oluruz.
Zatıâlinizi ve bütün arkadaşları
saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (RP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Plan ve Bütçe Komisyonu
Başkanına teşekkür ediyorum.
Önerge sahibi İzmir Milletvekili Sayın Hakan
Tartan söz istemişlerdir; buyurun efendim. (DSP sıralarından
alkışlar)
Sayın Tartan, konuşma süreniz 5
dakikadır.
HAKAN TARTAN (İzmir) – Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, hepinize içten
duygularımla saygılarımı sunuyorum.
Ülke olarak, çok kritik bir dönemde bulunduğumuz
bugünlerde, geçmiş hükümetlerce de ihmal edilmiş, unutulmuş,
sorunlarına duyarsız kalınmış bir kesim için,
gazilerimiz için söz almış bulunuyorum.
Türkiye Cumhuriyetinin kurulması ve bugünkü
saygın konuma gelmesi için, canı pahasına seve seve
kanını dökmüş, sakat kalmış gazilerimizin durumu, ne
yazık ki, bugün içler acısı; gerek ekonomik ve gerekse sosyal
yönden çok zor şartlar altında yaşamlarını idame
ettirmeye çalışıyorlar. Vatan için her türlü
fedakârlığı yapmış olan bu büyüklerimizden, bugün,
sadece 47 bin kişi kadarı hayatta kalmış durumda;
bunların 34 bin kadarı Kıbrıs, 13 bini Kore, 382'si de İstiklal
Savaşı gazisidir.
Gazilerimizin yüzde 80'i devlet güvencesinden yoksun
olup, yalnızca şeref aylıklarıyla geçinmek durumundalar.
Bugün için aldıkları şeref aylıkları miktarı ise
-bilgilerinize sunayım- 6 milyon 600 bin lira dolayındadır.
Yani, daha açık bir ifadeyle, 47 bin gaziden 38 bini, Türkiye Cumhuriyeti
hükümetlerinin kendilerine layık gördükleri, sadece 6 milyon 600 bin
lirayla geçinmeye mahkûm edilmiştir.
Günümüz koşullarında bu parayla ne
alınabileceğini ise takdirlerinize sunuyorum. Kendilerine şükran
ve minnet borçlu olduğumuz gazilerimizi, hiç olmazsa ekonomik yönden bir
parça rahatlatmak görevimizdir diye düşünüyorum.
Verdiğim yasa teklifiyle, halen 2 bin olan
ekgöstergenin 6 bine çıkarılması önerilmektedir. Bu yasa
teklifine, Parlamentomuzun değerli üyelerinin, gereken desteği
vereceği konusunda kuşkum yoktur. Nitekim, Plan ve Bütçe Komisyonu
Başkanının da ifade ettiği gibi, çeşitli siyasî
partilerimizin temsilcileri de, bu konuda, gereken hassasiyeti göstermiş
ve bu çok değerli insanların, hiç olmazsa günümüz koşullarına
uygun bir maaşa kavuşturulması konusunda çaba
göstermişlerdir. Bu konuda çaba gösteren milletvekillerimize de,
ayrıca teşekkür ediyorum.
Öte yandan, diğer önemli bir sorun da, gazilerin
eşlerinin şeref aylığından yararlanamaması
konusudur. Yürürlükteki uygulamaya göre, gazi vefat ettikten sonra şeref
aylığı kesildiği için, dul kalan eşi ve
çocuklarının yaşamı daha da zorlaşmaktadır. Bunun
mantığını da anlamak elbette mümkün değildir.
Bu insan, vatanı için, gelecek kuşaklar için,
çocuklar için savaşmıştır; dolayısıyla, bakmakla
yükümlü olduğu bir ailesi vardır. Bu mağduriyetin giderilmesiyle
büyük bir haksızlığın da önüne geçmiş
olacağız.
Bu konudaki yasal düzenlemenin gerçekleşmesi için
hazırladığım yasa teklifi de komisyon gündemindedir. Bu teklifin,
bir an önce, komisyon gündeminden Meclis gündemine getirilmesi konusunda da
ayrıca desteklerinizi rica ediyorum.
Bugüne kadar mağdur edilmiş olan
insanlarımıza, layık olduğu değeri göstermek
açısından yapılan bu çalışmaya, Yüce Parlamentomuzun
gerekli desteği vereceğine de inanıyorum.
Öte yandan, burada, Plan ve Bütçe Komisyonu Sayın
Başkanımızın, bence, çok yüzeysel hesaplamalarla gündeme
getirdiği birtakım parasal konuların
tartışılmasını çok ayıp ve yanlış
buluyorum. Bugün, Türkiye için, ülkemiz için kanını,vermiş, bu
amaç için çok büyük fedakârlıklar göstermiş gazilerimiz için, bence
para hesabı yapmak hiç doğru değil; bunu çok ayıp
karşılıyorum. (DSP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar)
Ayrıca, bu konuda...
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Öyle değil...
HAKAN TARTAN (Devamla) – Lütfen, müsaade eder
misiniz... Yani, gazilerimiz de, burada dinliyorlar... Her şeye
karşısınız, bari, bu insanların
duyarlılıklarına saygı gösterin.
ÖMER EKİNCİ (Ankara) – Karşı
olduğumuz yok... Karşı olan sizsiniz!.. (RP
sıralarından gürültüler)
HAKAN TARTAN (Devamla) – Müsaade ederseniz... Kürsüye
çıkmış her insana laf atmak, konuşma yaparken böyle araya
girmek ne kadar çirkin bir davranış. Lütfen... Yapmayın bunu.
Şimdi, bunu burada geciktirmeye artık
kimsenin tahammülü yok. Bakın, yıllardan beri bu tasarılar, bu
konuda hazırlanmış kanun teklifleri bekletiliyor. Artık,
bugün, bunu, gelin, elbirliğiyle çıkaralım ve bu konuda bu onur
bu Parlamentonun olsun; daha sonra, yasalaşması için de elimizden
gelen çabayı gösterelim bitsin; yani, bunu tartışmanın
anlamı yok.
Ben, Yüce Meclise teşekkür ediyor, içten
saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önerge sahibi, İzmir Milletvekili
Sayın Hakan Tartan'a teşekkür ediyorum.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN
YÜLEK (Adana) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Plan ve Bütçe Komisyonu
Başkanının bir istemi mi var efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN
YÜLEK (Adana) – Yerimden bir açıklama yapmak istiyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hangi konuda açıklama
yapacaksınız?
HAKAN TARTAN (İzmir) – Sayın Başkan,
böyle bir usul yok.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN
YÜLEK (Adana) – Sayın Tartan'ın, üslup olarak, bu Meclis mehabetine
yakışmayan tarzda ve rakamlarla ifade ederken, bunu
ayıplılıkla tavsif etmesi hiç de güzel bir kelime değil; bu
bir.
İkincisi, bizim, burada "vermiyoruz"
şeklindeki bir tabir de, zannediyorum ki ağzımızdan
çıkmaz, böyle bir şey de söylemedik; ancak, dengelerin
sağlanması ve adil bir karar alınabilmesini teminen, benzer
şekilde maaş alan ve onun kadar alan bazı diğer gruplarla
birlikte mütalaa edilmesinin faydalı olacağını belirttim;
yoksa, bu konuda, benim menfi bir tutumum olmadı.
BAŞKAN – Sayın Yülek, esasen, sizin bu konuda
söyleyeceğiniz olay şundan ibaret olabilir:
"Yaptığımız bir usul müzakeresidir; konunun
içeriğiyle ilgili herhangi bir hususu konuşmuyoruz; kanun teklifini
neden bugüne kadar Komisyonda görüşemediniz; hangi sürede
görüşebilirsiniz?.." Bu konuları
açıklayacaktınız, ben size onun için söz vermiştim; ama,
siz, yine, içeriğine girdiniz; aynı şeyleri
tekrarlıyorsunuz. Herhalde, kanunun içeriği konusunda gruplar
arasında ihtilaf yok. Kısa sürede, inşallah, kanun çıkacak
ve gazilerimize karşı da görevimizi yapmış olacağız.
Aynı konu üzerinde, Adana Milletvekili Sayın
Mehmet Büyükyılmaz söz istemişlerdir; kendilerine söz veriyorum.
Buyurun Sayın Büyükyılmaz. (DSP ve CHP
sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
MEHMET BÜYÜKYILMAZ (Adana) – Değerli
arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gazilerimizin sorunları bir değil, birçok
sorunları var. Bunlarla ilgili bir dosya yaptım ve böyle bir dosya
ortaya çıktı. Niye böyle bir dosya yaptınız diyeceksiniz;
kendim de gaziyim de onun için. Bunlar da bana gelen mektuplar. (DSP ve CHP sıralarından
alkışlar)
İBRAHİM HALİL ÇELİK
(Şanlıurfa) – Kore mi, Kıbrıs mı?
MEHMET BÜYÜKYILMAZ (Devamla) – Kıbrıs...
İBRAHİM HALİL ÇELİK
(Şanlıurfa) – Birinci harekât mı, ikinci harekât mı?
MEHMET BÜYÜKYILMAZ (Devamla) – Şimdi, sizlere,
Gaziler Derneği Genel Merkezinden gelen bir faksı okuyorum:
"1005 sayılı Kanun kapsamına giren ve vatanî hizmet
tertibinden, bu Kanuna göre almış oldukları şeref
aylıklarının günün şartlarına göre
artırılmasıyla ilgili teklifi desteklemenizi diliyoruz"
diyorlar.
İkinci olarak "1005 sayılı Kanuna
göre, gazilerimizin muayene ve tedavileri devlet hastanelerinde ücretsiz olarak
yapılır denmesine rağmen, SSK, 506 sayılı Kanunun
gereği bu görevi üstlenmemekte; gazilerimiz, yüzde 10, yüzde 20
katılım paylarını ödemektedir. Bağ-Kur'lu gazilerimiz
de aynı sorunla karşı karşıyadır. Emekli
Sandığına tabi ve işsiz olan gazilerimiz için bir sorun
yoktur. SSK'ya bağlı ve Bağ-Kur'lu gazilerimizin de aynı
duruma getirilmesini diliyoruz" diyorlar.
Üçüncü bir not olarak "1005 sayılı Kanun
kapsamında olup da özelleştirmeye tabi tutulan imkânlardan
gazilerimizin müktesep hakları garanti altına
alınmalıdır." Örneğin, bazı belediyelerin
özelleştirme kapsamına aldıkları belediye
toplutaşım araçlarından, gazilerimizin istifade ettirilmemeleri
gibi... Buna örnek olarak da Adana Gaziler Derneğimizden bir faks geliyor
ve "2943 sayılı Kanuna göre, bu kanunla sayılı
savaşlara katılmış olan gazilere ve kendilerine refakat
eden eşlerine, Devlet Demir Yolları, Denizcilik Bankası iç hatlar
ve belediye vasıtalarında ücretsiz seyahat edebilir" denilmektedir.
1.1.1997 tarihinden itibaren Adana Büyükşehir
Belediyesi özel halk otobüslerinde, gazilere "gazi pasoları
geçersizdir" denilerek ücret talep edilmekte ve alınmaktadır.
Gaziler "pasoyla değil, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kararı
ve Sayın Cumhurbaşkanının onayıyla verilmiş,
arkasından, kanunun maddesiyle, yazılı kimliğiyle
Türkiye'nin her ilinde ve ilçesinde geçerli olan, üzerinde 'gazi' kelimesi
yazılı kimlik kartımızla kanunen hakkımız
olduğu için biniyoruz. 1995, 1996, 1997 yıllarında, üç
yıldır, aynı durum olmakta, otobüslerin içinde 'gazi pasaportu
geçersizdir' denilerek onurumuzla oynanmaktadır; hani, şehit
nurludur, gazi onurludur diyen kişiler nerede" diyorlar.
İBRAHİM HALİL ÇELİK
(Şanlıurfa) – Doğru söylüyorlar!..
MEHMET BÜYÜKYILMAZ (Devamla) – Sayın
milletvekilleri, gazi bir milletvekili olarak, size, ilave hiçbir şey
yazmadan, bir dernek başkanımızın görüşlerini ilettim.
Gazilere bu yakıştırma bir tek Adana'da uygulanmaktadır.
Gaziler, İstanbul'da halk otobüslerine ücretsiz biner, Ankara'da ücretsiz
biner, İzmir'de ücretsiz biner; Bursa'da, Eskişehir'de, Konya'da
ücretsiz biner de, Adana'da niçin binemez?!
Başbakan'a, DYP Genel Başkanına, yönetim
kurulu üyelerine, grup başkanvekillerine buradan duyuruyorum, lütfen,
kendi partilerinden olan bu belediye başkanına müdahale etsinler.
Kendi şehrimin -Adana'nın- Belediye Başkanından Meclis
kürsüsünden şikâyette bulunmaktan ben de hicap duyuyorum, üzülüyorum; ama,
bir gazi milletvekili olarak da gazilerin haklarını savunmak
zorundayım.
İBRAHİM HALİL ÇELİK
(Şanlıurfa) – Biz de savunuyoruz...
MEHMET BÜYÜKYILMAZ (Devamla) – Bayramlarda nutuk atmak
değil; işte size gerçek durum.
Şehidine ve gazine sahip çıkmazsanız,
yarın, şehitlik ve gazilik mertebesine ulaşacak insanları
bulamazsınız diyorum.
Saygılar sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN – Adana Milletvekili gazi Mehmet
Büyükyılmaz'a teşekkür ediyorum. (DSP ve CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum:
13.—Aksaray Milletvekili Sadi
Somuncuoğlu’nun, Yüksek Öğretim kurumları Teşkilatı
Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 sayılı Kanun ile 78 ve
190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/462) doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/169)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Tarafımızca hazırlanarak 4.10.1996
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan
(2/462) esas numaralı "Yüksek Öğretim Kurumları
Teşkilatı Hakkında 41 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 sayılı Kanun
ile 78 ve 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkındaki" kanun teklifimiz
8.10.1996 tarihinde sevk edildiği Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşme
yapılmadan bugüne kadar bekletilmektedir.
Teklifimizin, İçtüzüğün 37 nci maddesinin 2
nci fıkrasına göre, doğrudan doğruya gündeme
alınmasını Yüce Meclisin takdirlerine arz ederim.
Saygılarımla. 20.3.1997
Sadi
Somuncuoğlu
Aksaray
BAŞKAN – Önerge üzerinde, Hükümetin ve Komisyonun
söz talebi var mı efendim? Yok.
Önerge sahibi Sadi Somuncuoğlu'na söz veriyorum.
Buyurun Sayın Somuncuoğlu. (ANAP
sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
SADİ SOMUNCUOĞLU (Aksaray) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Aksaray'da üniversite
kurulmasına dair verdiğimiz kanun teklifinin, süresini
doldurduğu için Genel Kurula indirilerek burada gündeme
alınmasını talep etmiştim; bu vesileyle, huzurunuza
çıkmış bulunuyorum.
Pek çok ilimizde üniversite kurulması
hakkında benzeri konular burada görüşüldü, Yüksek Heyetin
kararlarıyla da gündeme alındı.
Değerli milletvekilleri, devletimizin de bir
hedefi haline gelmiş olan her ilde bir üniversite kurulması
şeklindeki icraat, belki, Meclisimizin gündemindeki
sıkışıklık dolayısıyla komisyonlarda
görüşülemiyor; ama, bunun, Genel Kurula indirilmek suretiyle
hızlandırılmasında zaruret olduğu kanaatindeyim.
Aksaray'da bir üniversitenin kurulması gerçekten
gerekli mi? Bu hususta Heyetinize kısaca bilgi arz etmek isterim.
Cumhuriyetin ilk yıllarında, çok az sayıda ilimizin
bulunduğu 1930'lu yıllarda Aksaray da ildi; o günkü sayılar
dikkate alınırsa, bunun ciddî bir anlamı bulunduğu görülür.
Daha sonra, iç siyasî çekişmelerin sonucu olarak ilçe haline getirildi;
1989 yılına kadar da bu hali devam etti. Aksaray, 400 bine varan
nüfusu, 10 bin adet lise mezunu evladıyla, Orta Anadolumuzun merkezinde
bulunan geniş topraklara sahip, ciddî bir şehrimizdir ve halen,
Aksaray'da, dört yüksekokul ve iki fakülte vardır. Fen-edebiyat fakültesi
de açıldığı zaman, bir yerde, üniversite kurulması
için bütün şartlar tekemmül etmiş olacaktır.
Aksaray'daki sanayileşme çabalarının
hızlandırılması, tarım ve tarım endüstrisindeki
gelişmeler ve çevreden göç alması dikkate alınırsa,
gerçekten, bu ilimizde bir ilim yuvasının da açılması
gerekiyor. Anadolumuzun anayollarından biri olan E-5 Karayolu üzerinde
bulunması, ayrıca, muhtelif illerden buraya gelen öğrencilerin
ulaşım kolaylığına sahip olmasını temin
ediyor; barınma imkânlarının geniş olması
bakımından da, gerçekten, Aksaray, bir üniversiteyi besleyecek
altyapıya sahiptir.
Bu ilim ve irfan yuvalarımızın bütün
illerimize yayılması, elbette, millî bir politika halini
almıştır ve bunda da isabet olduğu kanaatindeyiz. Gerçi,
bütün hazırlıkları yapıldıktan sonra böyle
müesseselerin kurulması arzu edilir; ama, Türkiye'nin şartları
dikkate alınırsa, bunların, ancak başlamak suretiyle
bitirildiğini de görüyoruz. Anadolu'da "Yörüğün göçü giderek
düzelir" diye bir tabir vardır; işte, bizim işlerimiz de
öyle oluyor. Biz, burada, Yüce Heyetinizin kararıyla bunu gündeme
alır, daha sonra da kanunlaştırabilirsek, eminim ki, Aksaray,
Türkiye'nin parlak bir üniversite şehri olacaktır.
Daha önce, arkadaşlarımızın da
benzer tekliflerini gündeme aldığınızı düşünerek,
Aksaray için de iyi niyetle desteklerinizi kazanacağımızı
ümit ediyorum.
Bu vesileyle hepinize teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (ANAP ve DSP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teklif sahibi, Aksaray Milletvekili Sadi
Somuncuoğlu'na teşekkür ediyorum.
MURTAZA ÖZKANLI (Aksaray) – Sayın Başkan,
teklif üzerinde söz istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkanlı. (RP ve
DYP sıralarından alkışlar)
Sayın Özkanlı, konuşma süreniz 5
dakikadır.
MURTAZA ÖZKANLI (Aksaray) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Aksarayımıza bir üniversite açılması hususunda verilen
teklifle ilgili görüş ve düşüncelerimi arz etmek üzere söz
almış bulunuyorum; hepinizi, tekrar, saygıyla selamlarım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
gönlümüz, bütün illerimizde üniversite açılması yönündedir; çünkü,
ilmin artık her yönde gerekli olduğunu, bütün dünyanın bilim
toplumu haline geldiği bir ortamda, mutlaka, her ilimize üniversite
açılması mecburiyeti vardır; ama, Türkiyemizin de
şartlarını göz önünde bulundurarak, konuya, daha gerçekçi ve
daha olumlu yaklaşmakta büyük fayda vardır.
Aksarayımız, potansiyel olarak, üniversiteyi
kaldırabilecek altyapısı olan en büyük illerimizden bir
tanesidir.
Bu vesileyle, verilmiş olan bu teklifi canı
gönülden destekliyoruz. Bütün arkadaşlarımızın da,
Aksarayımıza bir üniversite açılması hususunda desteklerini
bekler, hepinize saygılar sunarım. (RP ve DYP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Aksaray Milletvekili Sayın Murtaza
Özkanlı'ya teşekkür ediyorum.
NEVZAT KÖSE (Aksaray) – Sayın Başkan, ben de
söz istiyorum...
BAŞKAN – Başka imkân yok efendim; bir önerge
sahibi ve bir de milletvekili konuşabilir.
NEVZAT KÖSE (Aksaray) – Önergeye
katıldığımı ifade ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Oyunuzla, zaten
katıldığınızı belli edeceksiniz; Genel Kurulun
havasından da o anlaşılıyor.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi, gündemin
"Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.
VII.—SORULAR
VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.—Yalova Milletvekili Yaşar
Okuyan’ın, çıkarılması düşünülen vergi affı
kapsamına ilişkin Maliye Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı
Lütfü Esengün’ün cevabı (6/310)
BAŞKAN – 1 inci sırada, Yalova Milletvekili
Yaşar Okuyan'ın, çıkarılması düşünülen vergi
affı kapsamına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru
önergesi bulunmaktadır.
Sayın Bakan?.. Önergeyi, Hükümet adına,
Devlet Bakanı Sayın Lütfü Esengün cevaplandıracaktır.
Önergeyi okutup bilgilerinize sunuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sayın Maliye
Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
hususunda delaletlerinizi saygılarımla arz ederim.
23.07.1996
Yaşar
Okuyan
Yalova
Sorular:
1.
Bakanlığınız tarafından getirilmesi
düşünülen vergi affından; vergi matrahını eksik
gösterdiği belirlenen ve ek vergi tahakkuk ettirilen, RP'ye
yakınlığıyla bilinen ve Bosna'ya gidecek
yardımları zimmetine geçirdiği iddiasıyla yargılan
Süleyman Mercümek de yararlanacak mıdır?
BAŞKAN – Buyurun Sayın Esengün.
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Yalova Milletvekili Sayın
Yaşar Okuyan'ın, biraz önce bilginize arz edilen sözlü sorusunu
cevaplandırmak üzere huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Hükümetimizce, bugün için, herhangi bir malî af kanunu
çıkarılması gündemde değildir, düşünülmemektedir.
Malum olduğu üzere, 6183 sayılı Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkında Kanuna bir madde eklenerek -çıkarılan
yasayla- vergisini zamanından önce ödeyen mükelleflere indirim
getirilmiştir. Bununla, 1 aya kadar yapılacak erken ödemelerde ayda
yüzde 5,3; 4 aya kadar yapılacak erken ödemelerde ayda yüzde 5; 7 aya
kadar yapılacak erken ödemelerde aylık yüzde 4,7 oranı esas
alınmak suretiyle erken ödeme indirimi uygulanmaktadır. Ayrıca,
vade tarihinden 7 ayı aşan bir süre için yapılacak erken
ödemelerde ise, maddede öngörülen aylık yüzde 4 oranı esas
alınmak suretiyle erken ödeme indirimi hesaplanacaktır.
Dolayısıyla, sayın soru sahibinin soru
önergesinde belirttiği şekilde, falan şahsın veya bir
başka kişinin, çıkarılacak malî aftan yararlanması
gibi bir durum da söz konusu değildir. Hükümetimiz tarafından, bir
malî af kanunu çıkarılması düşünülmemektedir.
Saygıyla arz ediyorum. (RP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Bakan, bir saniye...
Önerge sahibinin söyleyeceği bir şey var
mı efendim?
YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Sayın Bakana
teşekkür ediyorum.
BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Sayın
Başkan, bir soru sorabilir miyim?
BAŞKAN – Hayır efendim, öyle bir usulümüz
yok.
Önerge cevaplandırılmıştır.
2.—Yalova Milletvekili Yaşar
Okuyan’ın, ülkemizin elektrik ihtiyacının hangi kaynaklardan
karşılanacağına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından sözlü soru önergesi (6/311)
BAŞKAN – 2 nci sırada yer alan, Yalova
Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, ülkemizin elektrik
ihtiyacının hangi kaynaklardan karşılanacağına
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesinin
görüşmelerine başlayacağız.
Soruyu cevaplayacak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu önerge üç birleşim içinde
cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci
maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya
çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.
Önerge sahibinin söz istemi var mı efendim?
YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Hayır, yok.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
3.—Muğla Milletvekili Zeki
Çakıroğlu’nun, Atatürkçü Düşünce Derneği Kastamonu -Cide
İlçe şubesince asılan bir pankartın Emniyetçe
indirildiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/313)
BAŞKAN – 3 üncü sırada, Muğla
Milletvekili Zeki Çakıroğlu'nun, Atatürkçü Düşünce Derneği
Kastamonu-Cide İlçe Şubesince asılan bir pankartın
emniyetçe indirildiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından
sözlü soru önergesi bulunmaktadır.
Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul
salonunda hazır bulunmamaktadır; önergenin görüşülmesi
ertelenmiştir.
4.—Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin,
Denizli -Güney İlçesi -Hamidiye Köyü içme suyu projesine ilişkin
Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/314)
BAŞKAN – 4 üncü sırada, Denizli Milletvekili
Hilmi Develi'nin, Denizli-Güney İlçesi-Hamidiye Köyü içmesuyu projesine
ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine
başlayacağız.
Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul
salonunda hazır bulunmuyorlar; önergenin görüşülmesi
ertelenmiştir.
5. —Denizli Milletvekili Hilmi
Develi’nin, Denizli - Yenicekent -Ertuğrul -Cindere arasındaki yolun
asfalt yapımı ve Güney -Parmaksızlar Yolu onarımına
ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/315)
BAŞKAN – 5 inci sırada yer alan, Denizli
Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli-Yenicekent-Ertuğrul-Cindere
arasındaki yolun asfalt yapımı ve Güney-Parmaksızlar yolu
onarımına ilişkin, Devlet Bakanından sözlü soru önergesinin
görüşmelerine başlayacağız.
Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul
salonunda bulunmuyorlar; önergenin görüşülmesi ertelenmiştir.
6.—Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin,
Denizli -Güney -Çamrak Köprüsü ve Koparan Köyü Deresi ile Karagöz Köyü Yoluna
Menfez yapımına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru
önergesi (6/316)
BAŞKAN – 6 ncı sırada, Denizli
Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli-Güney-Çamrak Köprüsü ve Koparan Köyü
Deresi ile Karagöz Köyü yoluna menfez yapımına ilişkin Devlet
Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine geçiyoruz.
Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul
salonunda hazır bulunmuyorlar; önergenin görüşülmesi
ertelenmiştir.
7.—Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin,
Denizli Güney şelalesine ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru
önergesi (6/317)
BAŞKAN – 7 nci sırada yer alan, Denizli
Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli Güney şelalesine ilişkin
Turizm Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmesine
başlayacağız.
Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul
salonunda bulunmadığından, önergenin görüşülmesi ertelenmiştir.
8.—Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin,
Denizli’nin bazı ilçelerinin kalkınmada öncelikli yöreler
kapsamına alınmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün cevabı (6/318)
BAŞKAN – 8 inci sırada yer alan, Denizli Milletvekili
Hilmi Develi'nin, Denizli'nin bazı ilçelerinin kalkınmada öncelikli
yöreler kapsamına alınmasına ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesinin görüşmesine başlıyoruz.
Önergeyi Hükümet adına cevaplayacak Bakan söz
isteminde bulundular.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın,
Sayın Başbakan tarafından sözlü olarak
yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla. 23.7.1996
Hilmi
Develi
Denizli
Konu: Denizli'deki kalkınmada öncelikli yöreler.
Soru 1. Denizli Merkezde yaşanan sanayi, ticaret
ve turizm yoğunluğuna karşın, Güney, Beyağaç, Çameli,
Acıpayam ve Kale İlçelerinin ekonomik, sosyal ve kültürel yönden
acilen devlet desteğine gereksinim duyduğu bilgileriniz dahilinde
midir?
Soru 2. Her 5 ilçenin de kalkınmada öncelikli
yöreler kapsamına alınarak, bir an önce hizmet götürülüp verim
alınabilir konuma getirilmesi için gereken
çalışmalarınız var mıdır; var ise, ne zaman
hayata geçirilecektir?
BAŞKAN – Başbakan adına soruyu
cevaplamak üzere, Devlet Bakanı Sayın Lütfü Esengün; buyurun.
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Denizli Milletvekili Sayın Hilmi
Develi'nin, Denizli'deki kalkınmada öncelikli yörelerle ilgili sözlü
sorusunu cevaplandırmak üzere huzurunuzdayım; hepinize saygılarımı
arz ediyorum.
1996 yılı yatırım programında
yer alan, Denizli İline bağlı Güney, Çameli, Acıpayam ve
Kale İlçelerindeki çeşitli sektörlere ait, yatırımlara ait
liste -Sayın Milletvekili arkadaşımıza ayrıca takdim
edebilirim- uzun olduğu için, zannederim, okunması epey zaman
alacaktır ve bu liste, 1996 yılı yatırımlarına
aittir; çünkü, arz ettiğim cevap, ağustos ayı itibariyle
hazırlanmış, ancak, bugüne kadar Yüce Meclisin bilgisine sunulma
imkânı elde edilememiş olan bir cevaptır.
Söz konusu ilçeler, Devlet Planlama
Teşkilatınca yapılan sosyo-ekonomik gelişmişlik
sıralamasında, Türkiye genelinde Güney İlçesi 432 nci, Çameli
İlçesi 629 uncu, Acıpayam İlçesi 439 uncu ve Kale İlçesi
ise 464 üncü sırada yer almaktadır.
Kalkınmada öncelikli yörelerin tespiti ise, ilçe
bazında olmayıp -ada konumundaki Bozcaada ve Gökçeada hariç olmak
kaydıyla- il bazında yapılmaktadır.
Herhangi bir ilimizin kalkınmada öncelikli yöreler
kapsamına alınmasına, Bakanlar Kurulu karar vermektedir.
Yıl içerisinde yapılabilecek değişiklikler ise, Yüksek
Planlama Kurulu kararıyla mümkün olmaktadır.
Konu, Bakanlar Kurulu gündemine geldiğinde, Denizli
İli kül olarak yeni baştan değerlendirilecektir.
Hepinize saygıyla arz ediyorum.
BAŞKAN – Sözlü soruyu cevaplayan Devlet
Bakanı Sayın Lütfü Esengün'e teşekkür ediyorum.
Bir dakika, Sayın Bakan...
Önerge sahibinin bir söyleyeceği var mı?
HİLMİ DEVELİ (Denizli) – Evet Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Buyurun.
HİLMİ DEVELİ (Denizli) – Sayın
Bakana teşekkür ediyorum; ancak, 1996 senesinde verilen bu soru
önergesinde 1996 yılı yatırım programından
bahsedilmektedir; oysa, 1997 yılındayız. Sayın Bakanın
söylediklerinin 1997 yılı yatırım programında yer
alıp almadığı konusu, maalesef, Hükümet tarafından net
bir şekilde ortaya konulmamıştır.
Kendilerine teşekkür ederim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Sayın
Başkan, müsaade ederseniz bir
konuyu hemen arz edeyim. Meclisimizin İçtüzüğü veya çalışma
usulü nedeniyle sözlü soru önergelerinin cevaplandırılması,
maalesef, vaktinde mümkün olmamaktadır. Bugünkü durumu yazılı
soru önergesi halinde sorarsanız, cevabını kısa sürede arz
ederiz.
Saygılarımla.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Soru cevaplandırılmıştır.
9.—Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin,
Denizli -Güney -Ertuğrul Köyü Trafosunun büyütülmesine ilişkin Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/319)
BAŞKAN – 9 uncu sırada, Denizli Milletvekili
Hilmi Develi'nin, Denizli Güney Ertuğrul Köyü trafosunun büyütülmesine
ilişkin, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi yer
almaktadır.
Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul
salonunda bulunmamaktadır; önergenin görüşülmesi ertelenmiştir.
10.—Tekirdağ Milletvekili Enis
Sülün’ün, Topkapı Sarayında bulunan tarihî eserlerin envanterine
ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/320)
BAŞKAN – 10 uncu sırada, Tekirdağ
Milletvekili Enis Sülün'ün Topkapı Sarayında bulunan tarihî eserlerin
envanterine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi yer
almaktadır.
Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul
salonunda hazır bulunmamaktadır; önergenin görüşülmesi
ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi, gündemin
"Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmına geçiyoruz.
VIII.—GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI
VE
MECLİS ARAŞTIRMASI
A)ÖNGÖRÜŞMELER
1.—Ankara Milletvekili Hikmet
Uluğbay ve 20 arkadaşının, GEMSAN tersanesinde TPAO
adlı petrol tankerinde meydana gelen yangın faciasının
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/162)
2. —İstanbul Milletvekili Mehmet
Sevigen ve 42 arkadaşının, TPAO adlı petrol tankerinde
meydana gelen yangın faciasının nedenleri ile itfaiye
teşkilatının sorunlarının araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/163)
3.—İstanbul Milletvekili Emin Kul ve
27 arkadaşının, TPAO adlı petrol tankerinde meydana gelen
yangın faciasının nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/164)
4.—Sıvas Milletvekili Temel
Karamollaoğlu ve 28 arkadaşının, Boğazlar ve Marmara
Denizinde uluslararası seyir yapan gemilerin oluşturduğu
tehlikelerin araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/175)
BAŞKAN – Sözcü arkadaşlarımız Genel
Kurul salonunda hazır mı?..
Genel Kurulun, 3.4.1997 tarihli 77 nci
Birleşiminde alınan karar gereğince, 22.4.1997 tarihli 83 üncü
Birleşiminde görüşülmesi gereken; ancak, Hükümetin temsil edilememesi
nedeniyle görüşmeleri bir defaya mahsus olmak üzere ertelenen, bu
kısmın 132 nci sırasında yer alan, Ankara Milletvekili
Hikmet Uluğbay ve 20 arkadaşının, 133 üncü
sırasında yer alan, İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen ve 42
arkadaşının, 134 üncü sırasında yer alan,
İstanbul Milletvekili Emin Kul ve 27 arkadaşının, 145 inci
sırasında yer alan Sıvas Milletvekili Temel Karamollaoğlu
ve 28 arkadaşının, TPAO adlı petrol tankerinde meydana
gelen yangın faciasının nedenlerinin ve Boğazlar ve Marmara
Denizinde uluslararası seyir yapan gemilerin oluşturduğu
tehlikelerin araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca birer Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergelerinin
birlikte yapılacak öngörüşmelerine başlıyoruz.
Hükümet?..
Meclis araştırması önergelerini Hükümet
olmasa da görüşeceğiz; çünkü, birinci defa, Hükümet
bulunmadığı için ertelenmişti.
Hükümet Genel Kurulda hazır bulunuyor.
Önergeler daha önce okunduğu için tekrar
okutmuyorum.
İçtüzüğümüzün ilgili hükümlerine göre, Meclis
araştırması açılıp açılmaması hususunda,
sırasıyla, Hükümete, siyasî parti gruplarına ve önergelerdeki
birinci imza sahiplerine veya onların göstereceği bir diğer imza
sahibine söz verilecektir.
Konuşma süreleri, Hükümet ve gruplar için
20'şer dakika, önerge sahipleri için 10'ar dakikadır.
Değerli arkadaşlarım, önergeler
üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Emin
Kul; Doğru Yol Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Hasan
Tekin Enerem; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili
Ali Rıza Bodur söz istemişlerdir. Önerge sahibi olarak da, İzmir
Milletvekili Ali Rıza Bodur, İstanbul Milletvekili Emin Kul söz
isteminde bulunmuşlardır.
Söz isteyen diğer gruplar yazıyla
Başkanlığa bildirsinler; onları da söz sırasına
kaydedeceğim.
Şimdi, İçtüzük gereğince, ilk söz,
istemi halinde Hükümete verilecektir.
Hükümetin söz talebi var mı efendim?
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Yok Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükümet söz isteminde bulunmuyor.
Gruplar adına konuşmalara geçiyoruz.
İlk söz, Anavatan Partisi Grubu adına,
İstanbul Milletvekili Sayın Emin Kul'un.
Buyurun Sayın Kul. (ANAP ve CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Kul, konuşma süreniz 20 dakikadır.
ANAP GRUBU ADINA EMİN KUL (İstanbul) –
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 13 Şubat 1997
tarihinde saat 17.30 civarında İstanbul Tuzla Aydınlı
Limanındaki GEMSAN Tersanesinde bulunan DİTAŞ'a ait TPAO
tankerinde çıkan yangın nedeniyle verdiğimiz araştırma
önergesine paralel olarak, partilerimiz gruplarının verdiği
araştırma önergelerinin birleştirilerek gündeme
alınması dolayısıyla açılan bu müzakerede Grubumuz
adına görüşlerimizi arz etmek üzere söz almış bulunuyorum.
Görüşlerimizi sunmadan önce sizleri saygıyla
selamlıyor, Cenabı Hakkın bir lütfu olarak
sınırlı bir zararla atlatılan bu faciayı önlemek için
yangını söndürmekte feragat ve fedakârlıkla çalışan
tüm itfaiye ve kurtarma personelinin hizmetlerini takdirle anıyor,
onları huzurunuzda saygıyla selamlıyorum.
Bu olayda hayatlarını kaybeden itfaiyeci
kardeşlerimize Yüce Allah'tan rahmet dileyerek, ailelerine ve
yakınlarına bir kez daha sabır niyaz ediyorum.
Onların, aziz canlarını hiçe sayarak
yaptıkları hizmetlerin karşılığının
ölçülemeyeceğinin idraki içerisinde olarak, geride bıraktıkları
ailelerine -başta Deniz Ticaret Odası olmak üzere- yapılan
yardımlar için, her kuruluşa ve vatandaşlarımıza
teşekkürlerimizi sunuyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
mevzuatın önleyici hükümlerine rağmen, Aydınlı
Limanındaki tersaneler bölgesine, dolusundan daha tehlikeli olan, 160 736
dwt'lik,
Yangının başlaması, yangına
müdahale ve yangının gelişmesi safhalarında cereyan eden
olayların da, yangının sonuçları ve bundan böyle
alınması gereken önlemler kadar önem taşıdığı
ve bu nedenle, olayın bütün yönleriyle araştırılması
gerekliliğinde parti gruplarının ittifak etmesini şükranla
karşıladığımızı da arz etmek istiyorum.
Bu vesileyle; açılmasını
öngördüğümüz Meclis araştırmasında başlıca
hususlar olarak geminin kiralanması, satın alınması
işlemleri ile DİTAŞ
tarafından çalıştırıldığı sürede
hangi onarımların, hangi tersanelerde
yapıldığının; işçi sağlığı ve
işgüvenliği ile onarım ve bakım kapasitesi ve konumu
yönünden GEMSAN Tersanesinin sahip bulunduğu yeterliliğin, geminin ne
maksatla, hangi güvenlik önlemleri alınarak GEMSAN Tersanesine
çekildiğinin, yangına müdahale eden kara ve deniz araçları ile
personelin yeterliliği ve durumu ile söndürmede kullanılan teçhizat
ve malzemenin yeterliliğinin; geminin yangın söndürmeyle ilgili
olarak mevcut donanımlarının yangın sırasında
kullanılıp kullanılmadığının; olayda
yaralanan ve hayatını kaybeden fedakâr itfaiye personelinin hangi
teçhizata sahip olarak, yangına ne şekilde sevk edildiğinin;
tersane sahip ve yöneticileri ile DİTAŞ yönetimi arasında,
anılan tersanenin tercihi bakımından, ilişkilerinin iş
ilişkisi dışında herhangi bir etkene bağlı olup
olmadığının; mevzuat açısından, olayın
doğması, gelişmesi ve sonuçlandırılması
yönlerinden belirleme, yetki, görev ve sorumluluk yetersizliklerinin ve
çatışkanlıklarının bulunup
bulunmadığının ve olaya ilişkin bütün safhaların,
nedenleri ile bundan böyle alınması gereken önlemlerin neler
olması gerektiğinin, kurulacak komisyonumuzca her yönüyle
araştırılması ve gerekli belirlemelerin
yapılması, kaçınılmaz bir zorunluluk olarak
karşımızdadır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Meclisimizce yaptırılacak bu araştırma, özellikle ve özetle
arz ettiğim bu unsurları kapsayacak nitelikte ve nicelikte
olmalıdır ki, hem olayın aydınlatılmasında
isabetli bir teşhise varmak ve hem de geleceğe doğru
alınacak önlemlerde tutarlı düzenlemeleri yapabilmek için
aydınlatıcı bir sonuç sağlanabilsin. Bu nedenledir ki,
kurulacak komisyonumuza, bu öncelikli taleplerimizi huzurunuzda arz etmeyi
gerekli ve önemli buluyoruz.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu
tür yangınlar ve kazalar sadece tersanelerimizde cereyan etmiyor.
Genellikle, limanlarımız da, kıyılarımız da bu
tür tehlikelere ve deniz kazalarına açık bir konumda ve
yetersizlikler içerisindedir. Ülkemiz ticaretinin yüzde 90'ına varan bir
bölümünün yapıldığı limanlarımız,
doğabilecek deniz kazaları ve yangınları önleme yönünden
korunmaya muhtaç durumdadırlar. Bu alanda alınması gerekli
güvenlik önlemleri ile sahip olunması ihtiyacı çok hayatî olan
teçhizat ve vasıtanın limanlarımızdaki eksikliği,
umulmadık bir faciayla bizi her zaman karşı karşıya
bırakabilecek bir yoksunluğa özenle bakmamızı
gerektirmektedir.
Onun içindir ki, bu alanda doğabilecek
kazaların facia boyutuna dönüşmemesi için ne gibi önlemlerin
alınması gerektiği hususunun da yapılacak
araştırmanın konusu içinde ele alınmasında,
önergemizde talepte bulunulmuştur. Bu talebimizin de, önergemiz
çerçevesinde, araştırmalar sırasında dikkate
alınması gerektiğini de önemle işaret etmek isteriz.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
sorunun esası, yıllardır denize ve denizin nimetlerine, yani tüm
ekonomik değerleri ile stratejik önemine sırtımızı
dönmüş olmamızdan ve bu alandaki affedilmez
aymazlığımızdan kaynaklanmaktadır. Her fırsatta
belirtmeye çalıştığım gibi, Osmanlı - Türk
Devletinin gerilemeye, zayıflamaya ve çöküşe doğru sürüklendiği tarih kesitlerinin,
denizlerdeki hâkimiyet ve çıkarlarımızın ihmal
edildiği tarih ve olaylarla kesişmesi, bir tesadüf olarak
değerlendirilmemelidir. Bütün tarihimiz ve
yaşadığımız olaylar, denizciliğimizle ve bu
alanda yaşanan olaylarla birlikte incelendiğinde, ihmallerimizin bize
ne denli ağır faturalar ödettiğini, hem yakın hem de uzak
tarih göstermektedir.
7 Ekim 1571 tarihinden itibaren; yani,
İnebahtı Lepant mağlubiyetinden başlayarak, 1770 Çeşme
faciasına ve onu takip eden 20 Ekim 1827 Navarin faciasına varana dek
geçen bellibaşlı denizcilik olayları, koca bir
imparatorluğun çöküşünün çok önemli kilometre
taşlarıdır. Konumuz ve zaman, bu görüşümü size uzun boylu
izah etmeme müsait olmadığı için, bu kadarına işaret
etmekle yetiniyorum.
Ülkemizin, bölgemizdeki ve dünyadaki yeri, gücü
bakımından, içte ve dışta bugün çektiğimiz
sıkıntıların bir temeli de, denizcilik ve deniz ticareti
alanındaki duyarsızlığımızın ve
aymazlığımızın eseridir.
Önergemizle ilgili olarak, bu noktada acilen ele
alınması gereken bir husus da, Çanakkale Boğazı, Marmara
Denizi ve İstanbul Boğazını kapsayan Türk boğazlar
bölgesinin önemi ve güvenliğidir. Bugün, tek cümleyle söylemek gerekirse,
aynen denizciliğimizde olduğu gibi, hem boğazlar bölgemizdeki
ülkemizin hayatî çıkarlarına yeterli önem verilmemekte hem de bu
bölgedeki can ve mal güvenliği ağır bir tehdit ve tehlike
altında bulunmaktadır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
1453 ilâ 1774 yılları arasında boğazlar bölgesi, eksiksiz
şekilde egemenliğimiz altındaydı. Bakınız,
bölgenin önemi, sadece bu bölgeyi kapsayan kaç tane değişikliği
ve kaç tane dayatmayı tarih sahnesine getirmiş: 10.7.1774'te Küçük
Kaynarca Antlaşması, 23.12.1789'da boğazlardan geçişle
ilgili Rusya ile yapılan anlaşma, 6.1.1809 Türk-İngiliz
Antlaşması, 2.9.1829 Edirne Antlaşması, 13.7.1841 Londra
Boğazlar Sözleşmesi, 3.3.1856 Paris Antlaşması, 13.3.1871
Londra Antlaşması ve Sevr'den, Mondros'tan sonra, 24.7.1923 Lozan
Boğazlar Sözleşmesi, 20 Temmuz 1936 Montrö Boğazlar
Sözleşmesi. Yani, yakın tarihimizde yer alan bu antlaşma ve
sözleşmelere konu olan boğazlar bölgemizin, ülkemiz ve ülkemizin
egemenliği için ne denli önem taşıdığı ve dünya
güçleri için ne denli önemsendiği, sanırım, bu tarih perspektifi
içinde anlaşılacaktır. Bunları takip eden yakın
dönemde de, ülkemizin onaylamamış olmasına rağmen,
boğazlar bölgesini ilgilendiren 1958 Cenevre Karasuları ve
Bitişik Bölge Sözleşmesi ile 1982'de düzenlenen Birleşmiş
Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi de, boğazlar bölgemizi ilgilendiren
önemli tarihî belgelerdir.
Akıp geçen tarih süreci içerisinde,
boğazlarımızdaki egemenliğimiz sürekli sınırlama
ve daraltma girişimleriyle karşılaşmış,
uluslararası hukuka konu teşkil etmiştir. Bu nedenle, egemenlik
hakkımızı, bir liman ve kıyı devleti olarak kullanmak
suretiyle, boğazlar bölgemizde yapacağımız düzenlemeleri,
serbest geçiş kuralı ile zararsız, güvenli geçiş
kuralını özenle bağdaştırarak yapmamız ve
dikkatle uygulamamız gerekmektedir. Zira, dünyadaki gelişmeler,
boğazlar bölgemizin önemini kaçınılmaz bir şekilde ortaya
çıkarmıştır ve çıkarmaya devam etmektedir.
Kazak ve Azerî petrolleri, bildiğiniz gibi, son
yüzyılın enerji kaynakları üzerindeki güçlü devletlerin bir
çekişme alanı halindedir ve çeşitli savaşların temel
sebeplerini teşkil etmiştir. Dağılan Sovyetler Birliği
sonrasında, Rusya Federasyonu, Baltık Denizindeki
limanlarını kaybetmiştir; sadece, Novorossisk ve Soçi
Limanlarıyla Karadenize açılabilmektedir.
Baltık Denizinde, Leningrad Limanı, doğa
koşulları nedeniyle verimli olmamakta, Barents Denizindeki
limanları ise, hemen her mevsimde buzlarla kaplı olduğu için ve
ayrıca konumları nedeniyle deniz
taşıtmacılığına cevap vermediği için muattal
durumdadır. Karadenizdeki Yalta, Sivastopol, Odesa Limanları ise
Ukrayna'da kalmıştır. Bu nedenle, Rusya Federasyonunun,
Karadeniz üzerinden yoğunlaşacak bir deniz ticaretini geliştirme
zorunluluğu gözükmektedir.
Karadenizde kıyısı olan Gürcistan,
Ukrayna, Romanya ve Bulgaristan dışında, Karadenize
kıyısı olmayan Moldova, Ermenistan ve Azerbaycan gibi ülkeler
ile Asya cumhuriyetlerinin deniz ticaret kapısı da Karadenizdir ve
Karadenize açılmaktadır.
Hazar Denizi ve Karadeniz bağlantılı
Volga-Don Kanalı yanında, 6'lar Avrupasının
başlatıp 12'ler Avrupasının geliştirdiği
Main-Tuna, Tuna-Ren projesinin gerçekleşmesiyle doğan Avrupa iç su
yolları taşımacılığı, Kuzey Denizini,
Manş Denizini, kıta Avrupasıyla birlikte Karadenize bağlamış
durumdadır.
Biraz önce burada konuşan Romanya Devlet
Başkanı, Köstence Limanının ve Köstence Serbest Bölgesinin
kendileri için ne denli önemli olduğuna uzun boylu işaret ederek
dikkatlerimize sunmuştur.
Bu nedenle, yepyeni ekenomik gelişmelere,
karşılıklı hammadde, mamul madde akışına
Avrupa ile Asya arasında yol verecek deniz ticaret trafiği
Karadenizde yoğunlaşacak, Asya petrollerinin boru hatları
dışında taşınması
olasılığıyla birlikte, boğazlar bölgemizin tarihî
önemi yakın bir gelecekte bir kat daha artacaktır.
Bu gelişmeler karşısında,
boğazlar bölgemizde cari olan serbest geçiş kuralını,
güvenli, zararsız geçiş kuralıyla nasıl
karşılamamız gerektiğine, gün geçirmeksizin her yönüyle
hazır olmamız, kaçınılmaz bir zorunluluk olarak, âdeta
millî bir görev olarak karşımızdadır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
boğazlar bölgemizden, yılda, yaklaşık olarak, her iki yönde
geçiş yapan gemi sayısı 50 bini aşmaktadır. Toplam 120
milyon grostonu aşan gemi trafiğinin 26 bini aşkın adedi
yabancı bayraklı gemilerden oluşmaktadır ve bu sayı,
yakın gelişmeler karşısında süratle artacaktır.
Kaldı ki, Montrö Sözleşmesinin düzenlediği -1936
yılından bu tarafa- deniz ticaretindeki gelişmelere ve
ihtiyaçlara paralel olarak gemi inşa sanayiinde ve teknolojisinde
sağlanan ilerlemeler, gemilerin türlerini ve boyutlarını
olağanüstü düzeyde geliştirmiştir, büyütmüştür,
değiştirmiştir. Özellikle, akaryakıt taşıyan
tankerler, dökme yük gemileri ve obo tipi gemiler, tonajları, boy ve
enleri bakımından, özellikle, İstanbul Boğazı gibi
coğrafî konumu olan bir su yoluna sığmaz hale gelmişlerdir.
Patlayıcı, parlayıcı maddeler, petrol ve türevleri,
sıvılaştırılmış gazlar, amonyak, kimyevî
maddeler ve hatta canlı hayvan taşıma, deniz
taşıtmacılığında yer almaktadır ve
saydığım bütün bu yükler Boğazlarımızdan
geçmektedir.
Değişik yönlü ve güçlü akıntılara
maruz bu su yolunda, sis, tipi gibi, mevsime göre, görüş mesafesini,
güvenli bir seyir yapılmasını engelleyecek seviyelere
düşüren doğal olaylar da sıkça görülmektedir. Gemiler,
Boğazın bu coğrafik ve oşinografik yapısı
nedeniyle, 31 kilometrelik yolda, normal seyirde yaklaşık 12 kez rota
değiştirerek gelişli gidişli iki yönlü seyretmektedir.
Birisinin ayakları denize fevkalade yakın,
1982 yılından günümüze kadar bu bölgedeki
boğaz geçişlerinde yaklaşık 120 deniz kazası cereyan
etmiştir. Deniz kazaları bakımından tehlikeli bir seyir
sahası olan boğazlar bölgesinde, egemenlik haklarımıza
dayanılarak, 1965 ve 1982 yıllarında gerekli düzenlemeler
yapılmış ve tüzükler çıkarılmıştır.
Boğaz geçişleriyle ilgili bu düzenlemeler yapılırken,
uluslararası bir kuruluş olan, Birleşmiş Milletlerin bir
kuruluşu olan IMO (Uluslararası Denizcilik Teşkilatı)
vardı; ama, egemenlik haklarımızı kullanarak yapılan
bu düzenlemeler hiçbir zaman uluslararası sahaya gönderilmedi ve IMO'nun
onayı istenmedi.
Eğer, önlemler alınmazsa, Boğazın
bu yapısı ve dünyadaki ve teknolojideki gelişmeler
karşısında, Marmara ve boğazlar bölgemiz büyük tehlikelerle
karşı karşıyadır. Onun içindir ki, önergemizde, bu
konuda da ne gibi önlemler alınması gerektiğinin
araştırılmasına işaret etmiş bulunuyoruz.
Şahsım adına yapacağım konuşmada, ne gibi
tehlikelerin mevcut olduğunu arz edeceğim; ama, bu hususun da
araştırılması konusunu dikkatlerinize sunar,
müştereken önergemize katılındığı için, yine
parti gruplarımıza teşekkürlerimizi arz eder, sizleri
saygıyla selamlarım. (ANAP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Anavatan Partisi Grubu adına
konuşan, İstanbul Milletvekili Sayın Emin Kul'a teşekkür
ediyorum.
Gruplar adına, ikinci sırada, Doğru Yol
Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Tekin Enerem
konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Enerem.
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
DYP GRUBU ADINA HASAN TEKİN ENEREM (İstanbul)
– Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; TPAO adlı tankerde
meydana gelen yangın ve Boğazlardan geçen gemilerin
oluşturduğu tehlikeler konusundaki Meclis araştırması önergeler
üzerinde Doğru Yol Partisinin görüşlerini arz etmek üzere söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Yüce Meclisi Grubum ve
şahsım adına saygılarımla selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
TPAO adlı tanker, ülkemizin en büyük 4 tankerinden,
TPAO tankeri, 1977 yılında,
İtalya'nın Palermo Tersanesinde cevher/ petrol gemisi olarak
inşa edilmiş, 1984 yılında tanker yapılarak tadil
edildikten sonra, önce finansal kiralama yoluyla, Türk Bayrağı çekilerek
kullanılmış, daha sonra da, Türk Bayrağı çekme
hakkını kaybedeceğinden, 9 636 728 Amerikan Doları bedelle
14.12.1993 tarihinde satın alınmıştır.
TPAO Tankeri, yüzde 51 hissesi Özelleştirme
İdaresi Başkanlığına, yüzde 29 hissesi Türkiye Petrol
Rafinerileri Anonim Şirketine (TÜPRAŞ), yüzde 20 hissesi de Türk Silahlı
Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfına ait olan Deniz
İşletmeciliği ve Tankerciliği Anonim Şirketinin
(DİTAŞ) malıdır.
Bu Şirket, anılan hissedarlar tarafından
atanan üyelerden oluşan 7 kişilik Yönetim Kurulu tarafından
yönetilmektedir.
TPAO Tankerinin, sıcak çalışmaya uygun
biçimde slaç temizliği, yani hampetrol çamuru temizliği işlerini
yaptırmak amacıyla, DİTAŞ Yönetim Kurulunun 21 Kasım
1997 tarihli kararı doğrultusunda ihale açılmış ve bu
çerçevede Çindemir, GEMSAN, GEMAK, Sedef, Çelik Tekne ve Türkiye Gemi Sanayii
Anonim Şirketine ait Pendik Tersanelerinden teklif istenmiştir.
Türkiye Gemi Sanayii Anonim Şirketi
dışındaki teklif istenen 5 tersane, 1993 yılında,
Ulaştırma Bakanlığı İstanbul Bölge
Müdürlüğünden alınan yazıyla, TPAO'nun, su derinliği nedeniyle
emniyetle yanaşabileceğinin uygun görüldüğü ve bu uygun
görüş doğrultusunda, daha önce de TPAO Tankerinin temizlik
işleri ile bakım ve onarımının
yaptırıldığı Tuzla Aydınlık Koyu
Tersaneleridir.
DİTAŞ, daha önceki yıllarda, TPAO
Tankerinin özel bakım ve onarımı dışındaki
temizlik ve onarım işlerini, genel olarak bu tersanelere; ancak, özel
bakım ve onarım işlerini, fiyat ve diğer teknik
hususları göz önünde tutarak, Türkiye Gemi Sanayii Anonim Şirketi
Pendik Tersanesine yaptırmıştır.
DİTAŞ'ın teklif istediği
tersanelerden, Türkiye Gemi Sanayii Anonim Şirketi Pendik Tersanesi, söz
konusu dönemde siparişlerinin yoğun olması nedeniyle ihaleye
katılamayacağını bildirmiş; diğer 5 firmadan
2'si, GEMSAN, toplam 492 000 dolar artı 900 dolar rıhtım bedeli;
Çindemir ise toplam 721 880 dolar artı gün başına 400 dolar ek
hizmet bedeli ücret önermişler; diğer 3 tersane ise, işlerinin
yoğunluğu nedeniyle fiyat teklifi veremeyeceklerini ifade
etmişlerdir.
Teklif sahibi 2 tersaneyle yapılan pazarlık
görüşmeleri sonunda, GEMSAN Şirketinin teklifi 410 bin dolara
indirilerek, diğer taleplerden vazgeçilmiştir. DİTAŞ
İhale Komisyonunun yaptığı değerlendirmeden sonra,
DİTAŞ Yönetim Kurulunun 20 Ocak 1997 tarihli toplantısında
TPAO Tankerinin sıcak çalışmaya uygun biçimde slaç
temizliği işlerinin, 410 bin dolar bedelle GEMSAN Şirketine
yaptırılmasını kararlaştırmıştır.
Bu tersanenin, Ekim 1992-Şubat 1997 tarihleri arasında, büyüklü
küçüklü, Türk ve yabancı bayraklı değişik tür tanker ve
diğer gemilerin işlerini yaptığı ve bu işlerin
bazılarının, TPAO Tankerine yapılan işlere
eşdeğer nitelik ve büyüklükte olduğu bilinmektedir.
Ayrıca, bilindiği kadarıyla, Tuzla'daki
tüm tersanelerin, Başbakanlık Denizcilik
Müsteşarlığı ya da bir başka devlet biriminden
alınmış yeterlik belgeleri bulunmamakta, daha doğrusu bu
tür bir uygulamanın yapıldığı ya da yetkili bir
merciin ve mevzuatının bulunduğu bilinmemektedir. Bu mevzuat
boşluğuna karşılık, Tuzla'daki tersanelerin tümü,
yaptıkları işler için klas kuruluşlarından onay
belgeleri alarak, bir bakıma müşterileri olan armatörlere
kendilerinin tanıtımını ve yapabilecekleri işleri
belgelere dayalı olarak gösterme geleneğini
geliştirmişlerdir. Bu anlam ve çerçevede, GEMSAN Tersanesi tarafından
yapılan işler için klas kuruluşlarından alınan onay
belgeleri, GEMSAN Tersanesinin yeterliliğine temel oluşturabilecek
niteliktedir.
Ayrıca, özellikle, hemen hemen tüm Akdeniz ve
Karadeniz ülkelerinde slaç çıkarma olarak yapılan temizlik
işleri, GEMSAN Tersanesinde TPAO Tankerine uygulanana benzer biçimde
gerçekleştirilmektedir. Genel yaklaşımlarda hiçbir
farklılık bulunmamakta; farklılığın yalnızca
ayrıntılarda olduğu, tersaneler arasındaki yapısal
farklılıklardan kaynaklandığı söylenebilir. Bu tür
farklılıklar, Tuzla'daki tersaneler arasında da bulunmaktadır.
Bu nedenlerle, DİTAŞ'ın, Türkiye'nin en
büyük tankerinin bakım, onarım ve temizliğini, teknik
donanımı, kapasitesi ve personeli yetersiz olan GEMSAN'a vermesi
konusundaki iddiaların gerçekleri yansıtıp
yansıtmadığı hususunda peşin hüküm vermek doğru
değildir. Olay, yargıya intikal etmiştir ve Pendik Cumhuriyet
Savcılığınca hazırlık soruşturması
tamamlanmak üzeredir. Cumhuriyet savcılığınca açılacak
davada, hiç kuşkusuz, olay her yönüyle incelenip, irdelenecek, bu kabil
iddialar da ortaya konulacak ve varsa, suçlu ya da ihmali olanlar yüce Türk
adaleti önünde hesap vereceklerdir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
TPAO Tankeri, Mısır'dan yüklediği 145 bin ton hampetrol yükünün,
Aliağa'da boşaltma işlemlerini 5 Ocak 1997 günü
tamamlamış, aynı gün Çandarlı Körfezinde demirlemiş ve
burada gerçekleştirdiği gasfree işlemlerini 31 Ocak 1997 günü
bitirmiş ve ilk gasfree raporunu almıştır. Daha sonra
Çandarlı Körfezinden hareketle, 3 Şubat 1997 günü Tuzla
açıklarına gelmiş, 5 Şubat 1997 günü tersane önüne yanaşmış,
6 Şubat 1997 günü tersane tarafından slaç çıkarma
çalışmaları başlatılmıştır. Tüm bu
süreçte, gasfree raporları düzenli olarak alınmaya devam
edilmiştir. Slaç çıkarma işlerine aynı şekilde,
Ramazan Bayramının birinci günü hariç, devam edilmiş iken, 13
Şubat 1997 günü, yine, tersane ve gemi görevlilerince gasfree ölçümleri
yapılmış, temizlik kontrollerinin yanı sıra sac
kontrolleri de yapılmaya devam edilmiştir. Tersane personelinin, TPAO
Tankerini mesai bitiminde terk etmesini müteakip, gemi kaptanının
emir ve yönetiminde, ilgili gemi personeli slaç ve hampetrollü yıkama
sularını tanklar arasında aktarırken, 10 numaralı
merkez kargo tankında çok güçlü bir patlama olmuş, yangınlar
çıkmış, bu yangınlar bir diğer tersaneye ve orada
bulunan gemilere sirayet etmiş, denize dökülen yanmakta olan maddeler
denizde de yanmaya devam etmiştir. Bu arada, gemide bulunan personel
gemiyi terk etmiş, olay yerine gelen güvenlik güçlerince, TPAO Tankerinin
kıyı bölgesi ve tersane güvenlik kordonu altına
alınmış, tanker ve tersane personeli de güvenlik kordonu
dışına çıkarılmışlardır. Olay yerine
karadan gelen Tuzla, Pendik, Kartal, Üsküdar ve Büyükşehir Belediyelerine
ait itfaiye müfreze ve grupları, önce, diğer tersanede bulunan
gemilerdeki yangınları söndürmüşler, daha sonra olay yerine
gelen Türkiye Denizcilik İşletmeleri, TÜPRAŞ ve Deniz
Kuvvetlerine ait yangın söndürme ve kurtarma deniz araçlarının,
özellikle, suyla soğutma biçiminde yürüttükleri aralıksız
çalışmaları sonucu 20 Şubat 1997 günü yangını
söndürmüşlerdir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
TPAO Tankerinde patlama ve patlamalar sonrası çıkan yangına
bazı itfaiye görevlileri ve erlerinin elbise ve
donanımlarının yeterli olmamasına, bir petrol tankeri yangınına
yakından müdahale edebilmek için özel bilgi ve deneyime ihtiyaç
duyulmasına rağmen, büyük cesaret işi bu
fedakârlığı üstlenmeleri, olayın en üzücü yönünü
oluşturmuştur. Bu yangın sonrası hayatlarını
kaybeden kahraman itfaiyecilerimize Allah'tan rahmet, kederli ailelerine
başsağlığı ve sabırlar diliyorum. Gereken her
türlü hukukî ve sigortayla ilgili çalışmanın ve parasal
harcamanın yapılması konusunda sonuna kadar destek
vereceğimizi bir kez daha tekrarlamak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
işçi sağlığı ve iş güvenliği
konularında basılı kitapçıklar ile "Slaç Çıkarma
Talimatnamesi" , "Yangın Talimatı" ,
"Rıhtımda Tamire Gelen Gemilerde Çıkabilecek Yangına
Karşı Yapılacak İlk Müdahale" , "Gemide
Yangına İlk MüdahaleRölesi" , "Yangın Rölesi" ,
"Yangına Karşı Kullanılan Malzeme Listesi" ,
"Yangın Durumunda Haber Verilecek Makamlar" gibi
hususların, GEMSAN Tersanesi tarafından çok ayrıntılı
olarak yazılı ve eğitici biçimde ele
alındığı görülmektedir. Ayrıca, GEMSAN Tersanesinin,
özellikle güvenlikle ilgili personelini, aynı konularda yetiştirilmiş
Deniz Kuvvetlerinden emekli assubaylardan dikkatle seçip istihdam etmesi ve
diğer yandan ilgili personelini İMO (Birleşmiş Milletlere
bağlı Uluslararası Denizcilik Örgütü) tarafından
ülkemizdeki tanınan ve gemiadamları için özel olarak kurulmuş tek
eğitim - öğretim kurumu olan İTÜ Denizcilik Fakültesi Deniz
Güvenliği Eğitim Merkezince düzenlenen "Temel Deniz Yangın
Savunma" ve "İlk Yardım" eğitim kurslarından
geçirmiş olması, bu konulardaki titizliğini gösterir
niteliktedir. Ancak, TPAO Tankerindeki yangına patlamayla
başlaması nedeniyle, GEMSAN Tersanesinin var olan imkânlarıyla
müdahale edilebilmesinin mümkün olamadığı
anlaşılmaktadır. Çünkü, konunun uzmanları, patlama ya da
patlamalar sonrası oluşan bir tanker yangınının
söndürülmesinin pek kolay olmadığını, yalnızca GEMSAN
Tersanesinin imkânlarını değil, İstanbul'un hatta belki de
Türkiye'nin imkânlarını bile aşan durumların söz konusu
olduğunu ileri sürmektedirler. Ayrıca, bu durum, yalnızca
Türkiye için değil, dünyanın sayılı deniz ticaret filolarından
birine sahip olan Yunanistan ve ayrıca İtalya, İspanya gibi
denizci ülkeler için de geçerlidir.
Bu nedenle, deniz kazalarında oluşan deniz
kirliliği ile gemi yangınlarına, ülkelerin birlikte ve
yardımlaşarak müdahale etmelerine ve zararların giderilmesine
ilişkin INTERVENTION-1969, CLC-1969, OPRC-1990 ve CLC Protokol-1992 gibi
uluslararası sözleşmeler yapılmıştır. Çünkü, bir
patlama sonrası oluşan tanker yangınlarını önlemek ya
da söndürmek için, gerçekten büyük yatırımlara ve
bırakınız bir tersanenin, bir ülkenin tek başına
imkânlarını bile aşabilecek büyük yatırımlara gerek
olduğu bilinmektedir. Yine, bu nedenle, genellikle bir patlama sonucu
oluşan petrol tankeri yangınlarının yanıcı
maddeler tükenene dek sürmesine izin verilir. Yine, bilindiği gibi,
İstanbul Boğazı Marmara Denizi girişinde yıllar önce
olan Independenta Tankeri kazasında da, yangının 98 gün
sürmesine izin verilmiş ve hatta Körfez Savaşında meydana gelen
yangın çıkan petrol kuyuları yangınlarının,
bazı iddialara göre kasıtlı olarak, ancak özellikle bilimsel
açıdan, teknik nedenlerle, çok büyük boyutlu çevre kirlenmelerine yol
açmalarına karşılık, aylarca sürmesine izin verilmek
zorunda kalınmıştır.
Bu tür tanker yangınlarına müdahale, ancak
uygun meteorolojik ve ortam koşullarında, ya köpükle söndürme ya da
suyla soğutma işlemleri uygulanarak yapılır. TPAO Tankeri
yangını da, gerçekten çok doğru bir yöntem seçimi
yapılıp, suyla soğutma işlemi uygulanarak
söndürülmüştür.
TPAO Tankerinin GEMSAN Tersanesine girmeden önce
gerekli önlemler alınarak boşaltılıp
boşaltılmadığı, manevra için tanklarında ne
miktarda yakıt bulunduğu hususuna gelince: TPAO Tankerinde GEMSAN
Tersanesine girmeden önce, tahminen 500 ilâ 550 ton fuel - oil, 35 ton kadar
dizel oil ve 10 ilâ 11 ton kadar yağlama yağı bulunduğu
bilinmektedir.
25 Şubat 1983 günlü 17970 sayılı Resmî
Gazetede yayımlanan Tuzla Liman Yönetmeliğinin 13 üncü maddesinde
"Gemilerin kendi ana ve yardımcı makineleri için yakıt
tanklarında bulunan parlayıcı maddeler dışında,
limana, patlayıcı, parlayıcı ve yanıcı maddelerin
taşınması yasaktır. Limandaki gemilerin güvertelerinde
açıkça ateş yakılamaz" hükmü bulunmaktadır.
Açıkça anlaşılacağı gibi, Tuzla Liman
Yönetmeliğinde, gemilerin Tuzla Limanına ya da tersanelere
girişlerinde, kendi ana ve yardımcı makineleri için, yakıt
ve yağlama yağı tanklarındaki yakıt
miktarının sınırlandırılmasıyla ilgili
herhangi bir kural bulunmamaktadır. Bu nedenle, GEMSAN Tersanesine girerken,
TPAO Tankerinin kendi ana ve yardımcı makineleri için
tanklarında, normal miktarlarda fuel-oil, dizel-oil ve yağlama
yağı bulunduğu uzmanlarca belirtilmektedir.
Bu arada, gasfree işlemleri ve raporlarına
bakılacak olursa; bir gasfree raporu, kapalı bir valfin
açılması, geniş yüzeylerden aşırı kalın pas
tabakalarının sökülmesi, kapalı hacimlerin açılması
gibi yeni bir gazlaşma işlemi yapılıncaya dek geçerli olur.
Uygulamada, gasfree raporları, olağan durumlarda 24 saat için ve
yoğun çalışmaların yürütüldüğü durumlardaysa, her bir
vardiya veya bazı durumlarda da daha kısa süreler için geçerli
olabilir. Bu sürenin uzunluğunu veya kısalığını
yetkili bir kimya mühendisi belirlemelidir. Ancak, mevzuatımızda,
henüz, yetki belgesi verme gibi bir düzenleme bulunmamakta, yalnızca
İTÜ Denizcilik Fakültesince, bu konuda, ileriye dönük bazı eğitim
ve uygulama çalışmaları yapıldığı
bilinmektedir.
Kısaca ve özetle, konunun uzmanlarına göre,
bu olayda, TPAO Tankeri için düzenlenen gasfree raporlarının, henüz
mevzuatta kural haline getirilmemiş olmakla birlikte, geleneksel olarak
geliştirilmiş, yanlış olmayan kurallara tam uygun olarak
alındığı açıklanmaktadır.
Şimdi, denilebilir ki, herşey kuralına
göre oldu da, bu patlama ve sonrası yangın neyin nesi oluyor? Gerek
tekne sigortası -ki, Güven Sigorta tarafından
yapılmıştır- gerekse P and I (koruma ve tazminat
sigortası) -ki, İngiliz Skuld Şirketi tarafından
yapılmıştır- TPAO sörveyörleri ve Çalışma
Bakanlığı müfettişlerinin aynı yönde rapor verdikleri
bilinmektedir. Tanklararası yapılan aktarma işlemleri
sırasında, önce patlayıcı gaz
karışımları oluşmuş, daha sonra da, yine
tanklararası aktarma sırasında, büyük bir ihtimalle, statik
elektrik birikimi sonucu kuvvetli kıvılcım atlamalarıyla
ilk patlama ve ardından çıkan yangını diğer patlamalar
izlemiştir.
Konu, henüz, adalete intikal ettiği ve hukukî
açıdan sonuçlanmamış olduğu için, bu aşamada ileri
sürülen tahminler üzerinde daha fazla durmak istemiyorum; ancak, en
azından, olayın, başlangıcında kamuoyuna sunulup
sergilendiği biçimde oluşmadığı ve gelişmediği
anlaşılmaktadır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
özellikle, Çanakkale ve İstanbul Boğazları ile Marmara Denizini
kapsayan Türk Boğazları bölgesinde, önceki yıllarda pek çok
yangınlı tanker kazaları oluşmasına
karşılık, gerekli önlemlerin hâlâ alınamamış
olması, gelecekte faciaya dönüşebilecek olayların
oluşabileceği kaygılarını artırmaktadır.
Yakın geçmişte, İstanbul'un tümünü tehdit eden ve ülkemiz
gündemini uzun süre işgal eden Nasia-Shıpbroker gibi
yangınlı çatışmaların unutulması, gerçekten mümkün
değildir. Ayrıca, yine, Türk Boğazları bölgesinde çatma,
çatışma ve oturmalar nedeniyle can ve mal kayıpları ve
çoğu kez farkına varamadığımız önemli çevre
sorunlarının oluştuğu deniz kazaları sıkça
oluşmaktadır.
Türk Boğazları bölgesinde deniz trafiğinin
giderek yoğunlaşması, deniz kazalarının da gerek
sayısal bakımdan gerekse etkisel boyut yönünden
artışına yol açmaktadır. Üstelik, ek olarak, TÜPRAŞ
Rafinerisi ve Gölcük Deniz Üssü ile Bandırma, Gemlik, Haramidere petrol
dolum tesisleri gibi, kıyı şeridinde sanayi
kuruluşlarının bulunduğu yerlerde oluşabilecek
yangınlı deniz kazalarının çok büyük felaketlere yol
açabileceği kaçınılmaz görünmektedir.
Son yıllarda meydana gelen kazalar
incelendiğinde, oluşumlarının ana sebepleri olarak,
gemilerin kılavuz kaptan almamaları, Boğazlar bölgesinin
doğal yapısı, akıntı hız ve yönleri, görüş
uzaklığı, yerel koşullar, arıza ve eksik donanım
olduğu görülmektedir.
Türk Boğazları bölgesindeki deniz
trafiğini iyi organize ederek, hızlı ve güvenli
akışını sağlayacak, deniz kazalarını veya
zararlarını en az düzeye indirebilecek tedbirler olarak
şunları sayabiliriz:
1. Türk Boğazları bölgesinden geçecek tüm
gemiler, bu bölgede yeni yeni tesis edilmiş bulunan deniz trafik düzenine
riayet etmelidir.
2. Bu bölgedeki deniz trafiğini, girişlerden
itibaren bir bütün olarak güvenlik içerisinde organize edecek hızlı
ve güvenli akışını sağlayacak ve denetleyebilecek
çağdaş bir "gemi trafik yönetim sistemi" kurulmalıdır.
3. Bu bölgede tesis edilmiş bulunan Trafik
Ayırım Düzenleri içerisinde emniyetle ve şerit ihlali
yapmaksızın seyredebilecek gemi boyutu belirlenmeli ve tüm gemilerin
Türk Boğazları bölgesini eşit kullanması için, belirlenen
boyuttan büyük gemilerin geçişine müsaade edilmemelidir.
4. Deniz trafiği güvenliğinin
sağlanmasında en önemli unsur olan kılavuzluk hizmetleri
yaygınlaştırılarak, bu bölgeden geçecek tüm gemilerin
kılavuz kaptan almaları sağlanmalıdır.
5. Bu bölgeden serbest, aynı zamanda zararsız
geçmesi gereken gemilerin, herhangi bir sebepten meydana getirebilecekleri
deniz kazalarına en kısa zamanda yetişerek,
zararlarını en alt düzeye indirebilecek tedbirler
alınmalıdır.
6. Bu bölgeden, uluslararası anlaşmalar
doğrultusunda serbest; fakat, zararsız geçeceğinden şüphe
edilip tespit edilen gemilerin geçişine müsaade edilmemelidir.
7. Bu bölgeden geçecek gemilerden, can ve mal
güvenliği ve çevre kirliliği yönünden doğurabilecekleri
zararlara karşı tedbir olarak en yüksek sigorta garantisi
istenmelidir.
8. Türk Boğazları bölgesi deniz
trafiğini etkileyebilecek Karadeniz deniz trafiğinin organize
edilmesi, denetlenebilmesi ve gelebilecek zararların önlenebilmesi için
Karadeniz ülkeleriyle işbirliği yapılarak, Karadeniz gemi trafik
kontrol sistemi kurulmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Enerem,
konuşmanızı tamamlayınız.
HASAN TEKİN ENEREM (Devamla) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Türk Boğazları bölgesini denizden
geçişle ilgili olarak, ülkemizce 1 Temmuz 1994 tarihinde yürürlüğe
konulan, Boğazlar ve Marmara Bölgesi Deniz Trafik Ayırım Düzeni
Hakkında Tüzük hükümleri ihlallerinin tespit edilmesi, izlenmesi,
değerlendirilmesi ve bu konudaki yaptırımların gözden
geçirilmesi, ayrıca çatma, çatışma ve oturma gibi durumlarda
ortaya çıkabilecek yangınlı can ve mal kayıpları ile
çevre kirliliğinin önlenebilmesi bakımından radar kontrollü gemi
trafik sistemi (VTS), denizden yangın söndürme ve çevre güvenliği
yönünden gerekli yangın söndürme gemisi, kurtarma gemisi gibi çeşitli
araç ve gereç ihtiyaçlarının tespit ve temininin, hem çevrede
yaşayan 12 milyon insanımızın güvenliği hem de
ülkemizin ertelenemez bir yükümlülüğü olduğuna inanıyoruz.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu
gerçekler yanında, olaya, denizcilik sektörümüzün Türkiye için çok önemli
ve vazgeçilmez olduğu açısından da bakmak ve bir iki
noktayı vurgulamak istiyorum.
Türkiye, yıllar itibariyle, 1995'te 22 milyon ton,
1996'da 25 milyon ton hampetrol ithal etmiş ve 1997'de 26 ilâ 27 milyon
ton ithalat planlanmıştır. İthal edilen hampetrol, ortalama
150 bin dwt'lik tanker gemileriyle taşınmaktadır. TPAO
Tankerinin devre dışı kalmasından sonra, bu boyutta, özel
sektöre ait 3 adet tankerimiz kalmıştır. TPAO Tankeri, 1996
yılında, 4 milyon 250 bin ton hampetrol -diğer bir deyişle
ithal edilen hampetrolün yaklaşık yüzde 15'ini-
taşımış ve 4,5 milyon dolarlık bir döviz tasarrufu
sağlamıştır. Ancak, Türk tanker sayısının
yetersiz oluşu nedeniyle, yabancı bayraklı gemilerle, özellikle
de Yunanlı armatörlerin gemileriyle hampetrolümüz
taşınmaktadır. Yabancı bayraklı gemilere, 1996'da 40
milyon dolar ödenmiş iken, bu ödemenin, 1997'de 50 milyon doları
bulacağı tahmin edilmektedir...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Enerem, son cümlelerinizi
ifade edin efendim.
HASAN TEKİN ENEREM (Devamla) – Tanker
taşımacılığı, iktisadî bir olay olmakla birlikte,
bir ülke için, özellikle stratejik bir önemi de haizdir. Zira, bir savaş
ya da olağanüstü hal zamanında, bu tankerler, rafineriler, deniz
kuvvetleri ve onun emrindeki ticarî gemiler için depo tanker görevi
görmektedirler. Bir örnek vermek gerekirse, Japonya'nın 6 milyon dwt'lik
tanker filosu mevcutken, bu kapasite, ülkemizde, 450 bin dwt'dir. Tanker
alımı konusunda, ya devlet öncülük etmeli ya da Türk armatör ve
müteşebbislerine -kontrat yük temini ve garantisiyle- olanak
sağlamalıdır; ki, bunu da, TÜPRAŞ, DİTAŞ
marifeti, koordinasyonu ve organizasyonuyla yapmak konumundadır.
Diğer yandan, ülkemizin giderek artan
doğalgaz ithalatı vardır ve yakın gelecekte de, Manavgat
suyu ihraç projesi gerçekleşecektir. Türkiye için çok önemli stratejik
boyutlar içeren hampetrol ve doğalgaz ithalatı ile Manavgat suyu
ihracatı taşımacılığının, devletin
kontrol ve denetiminde, tek bir elden, merkezden, DİTAŞ ve BOTAŞ
organizasyonuyla yapılmasında yarar vardır.
Bütün bu olumlu ve olağanüstü gelişmelere,
görüşmemize neden olan üzücü ve endişe verici olaya ve benzerlerine
rağmen, halen, ülkemizin millî denizcilik politikası
oluşturulamamıştır. Büyük bir otorite boşluğu
mevcuttur.
Denizcilik sektöründe yaşanan üzücü, endişe verici
olayların ortadan kaldırılması, sektördeki gelişme ve
büyümenin daha da hızlanması için, mevcut
dağınıklığın giderilmesi, ilgili tüm birimlerin
bir merkezde, bir otoritede toplanması için denizcilik
bakanlığının kuruluşunun en kısa zamanda
tamamlanması, ülkemizin âli menfaatları için gereklidir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüştüğümüz Meclis araştırması önergesinin kabulü
yönünde oy kullanacağımızı belirtir, Yüce Meclisimizi
Grubum ve şahsım adına saygılarımla selamlarım.
(DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Doğru Yol Partisi Grubu adına
konuşan İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Tekin Enerem'e
teşekkür ediyorum.
Demokratik Sol Parti Grubu adına, İstanbul
Milletvekili Sayın Mehmet Aydın'da söz sırası.
Buyurun Sayın Aydın. (DSP
sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
DSP GRUBU ADINA MEHMET AYDIN (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli üyeler; 13 Şubat 1997 tarihinde TPAO
isimli tankerde çıkan yangınla ilgili olarak verilmiş bulunan
Meclis araştırması önergesi üzerinde Demokratik Sol Parti
Grubunun görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunuyorum.
Sözlerime başlarken, şahsım ve Grubum adına saygılar
sunuyorum.
Sayın Başkan, değerli üyeler; TPAO
isimli tankerde çıkan yangınla ilgili önergemizde, bu facianın
gerisinde yatan nedenlerin araştırılması gereğini
vurgulamıştık. Bu tip faciaların yaşanmaması için
hangi alanlarda araştırma yapılması gerektiği üzerinde
de genel hatlarıyla durmuştuk. Ayrıca, Boğazlar ve Marmara
Denizinde deniz trafiğinin yoğunlaşması nedeniyle
alınması gereken önlemlerin aynı komisyon tarafından
araştırılmasının yararlı olacağını
vurgulamıştık. Şimdi, ben de bu olası gelişmeler
üzerinde durmak istiyorum; ancak, önce, Boğazların
yaşadığı tarihî sürece kısaca göz atmak uygun
olacaktır.
Boğazların uluslararası deniz
trafiği açısından önemi, sanayi devriminin
başladığı 1750'li yıllardan sonra artmaya
başlamıştır. Başta İngiltere olmak üzere,
sanayileşen ülkelerde ortaya çıkan, gıda maddelerine yönelik
devamlı büyüyen talep, Rusya'da üretilen tahıl için önemli pazar
yaratmıştır. İzleyen dönemlerde giderek büyüyen ticaret
hacmi, Boğazları, kıyıdaş ülkelerin savunması
bakımından olduğu kadar, ticaretleri bakımından da
stratejik konuma getirmiştir. Ayrıca, artan stratejik önemi
nedeniyle, Boğazlar, 19 uncu Yüzyıl boyunca, uluslararası
diplomaside özel bir yer işgal etmiştir. Boğazların tabi
olacağı rejim, birçok anlaşmaya konu olmuş, bugünkü nihaî
statüsüne 1936 Montrö Sözleşmesiyle kavuşmuştur.
Sovyet Rusya rejiminin, 1917 sonrasında kendi
ülkesinde ve uydusu olan devletlerde izlediği kapalı ekonomi modeli,
bu blokun Boğazlar üzerinden dünyayla ticaretini sınırlı
boyutlar içerisinde tutmuştur; ancak, Sovyet imparatorluğunun
dağılması ve dağılan imparatorluğun ortaya
çıkardığı Bağımsız Devletler Topluluğu
üyelerinin, ekonomik yapılanmada pazar ekonomisini tercih etmesi,
kısa süre sonra, bu devletlerin, Boğazlar üzerinden dünyayla
yapacakları ticaret hacminde büyük artışlara yol
açmıştır.
Karadeniz çevresindeki ülkelerin dünya
pazarlarıyla artacak ticaret hacmi, Boğazlar üzerindeki trafik
yoğunluğunu bugünkü düzeyinin çok üzerine çıkarabilecektir. Bu
olasılığa yönelik olarak, ülkemiz, zamanında proje
üretmezse Boğazlardaki ulaşım darboğazının yeni
bir uluslararası soruna dönüşmesi tehlikesi belirecektir. Bu yönde
beliren ilk darboğaz, Rusya'nın dayatması sonucu, Hazar
Havzası erken petrol üretiminin Novorossisk üzerinden dünya
pazarlarına sunulmasıyla gündeme gelmiştir. Hazar Havzası
petrollerinin dünya pazarlarına Boğazlar üzerinden gönderilmesi,
Boğazlar bölgesinin ve İstanbul'un bugünden çok daha fazla deniz
kazası ve yangın tehlikesiyle karşı karşıya
gelmesine yol açacaktır. Ortaya çıkacak petrol trafiğine ek
olarak, deniz ticaretindeki artışların yaratacağı ek
trafik, Boğazlar bölgesindeki risk faktörünü, en çağdaş
teknolojiyle dahi taşınamaz duruma getirecektir. Sorunlara panik
içinde çözüm aramak yerine, kurulacak Meclis araştırması
komisyonunca önlem üretilmesi de uygun olacaktır.
Demokratik Sol Parti olarak, bu konudaki önerilerimizi
sizlerle paylaşmak istiyoruz.
Hazar Havzası petrollerini ve
doğalgazını, dünya pazarlarına sevk etmek için en uygun
yaklaşım Bakü-Ceyhan boru hattı projesidir. Bu proje, aynı
zamanda petrolün en ucuz naklini de sağlayan çözümdür. Türkiye, bu çözümün
gerçekleşmesi için her türlü çabayı göstermelidir.
Boğazlardaki mevcut trafiği denetlemek
açısından, ülkemizin yürürlüğe koyduğu Boğazlar
Tüzüğünün ödünsüz uygulanması gerekmektedir. Zira, tehlikeli ve
yanıcı maddelerin, 12 milyonluk bir metropolün ortasından geçen
bir su yolundan taşınması, ancak, gereken güvenli geçiş
önlemlerinin alınmasıyla sağlanabilir.
Ayrıca, Boğazlardan geçen gemilerden Montrö
Sözleşmesine göre alınması gereken ve şimdiye kadar daha az
miktarlarda tahsil edilen ücretler, Sözleşmenin ek 1 nci maddesinde yer
alan rakamlar üzerinden alınmalıdır. Bu nedenle, Hükümet, tanker
taşımacılığındaki artışın
boğazlara yükleyeceği riski caydırmak için, petrol ve
sıvı gaz taşımalarında, Montrö Sözleşmesinin ek 1
nci maddesinde yer alan ücretleri, altın frankın güncel değeri
üzerinden talep etmelidir.
Petrol ve sıvı gaz tanker
taşımacılığında maliyetleri yükseltecek
diğer bir uygulama da, Boğazlardan geçecek tankerlerin kaza halinde
çevreye verecekleri hasara karşı, belirli düzeyde tazminat ödemelerini
güvence altına alacak sigorta poliçesine sahip olmaları koşulu
getirilmelidir. Amerika Birleşik Devletleri, İskandinav ülkeleri gibi
birçok ülkenin petrol tankerleri, kıyılarından çok uzakta
seyretme koşulunu nasıl koyabiliyorlarsa, ülkemizin de Boğazlardaki
kazalara karşı akçalı tazminat talep hakkı
olmalıdır.
Ayrıca, Boğazlardan (İstanbul
Boğazı-Marmara Denizi-Çanakkale Boğazı güzergâhından)
bir tankerin geçişi tamamlanmadan diğerinin boğazlar bölgesine
sokulmayarak, Ege Denizinde veya Karadenizde bekletilmesi yoluna gidilmelidir.
Petrol ve doğalgaz
taşımacılığının Boğazlar yerine,
Bakü-Ceyhan boru hattına dönmesini özendirecek bu önlemler, tanker
taşımacılığını Boğazlarca
taşınabilir boyuta indirse bile, Karadeniz Bölgesi ülkelerinin pazar
ekonomisine geçişlerinin yaratacağı ticaret hacmindeki
artış, Boğazlarda kaza riskini yüksek düzeyde tutmaya devam
edecektir. Bu malların Karadenizden Ege Denizine veya tersi yönde
akımına yardımcı olacak alternatif olanaklar da
hazırlanabilir. Bu bağlamda, hatıra gelen birkaç projeyi
şöylece sıralamak mümkündür:
a) Trakya yöresinde Karadeniz ile Saros Körfezini
bağlayacak bir karayolu ve iki ucuna da birer liman inşa edilirse,
yüklerden uygun olanların ro-ro gemileriyle bu limanlardan birine
getirilip, diğer limandan başka ro-ro gemileriyle varış
limanlarına sevk edilmesi sağlanabilir.
b) Trakya yöresinde Karadeniz ile Saros Körfezi
arasında inşa edilecek demiryoluyla konteyner
taşımacılığı özendirilebilir.
Bu projeler Karadeniz Ekonomik İşbirliği
platformuna da taşınabilir.
Yukarıda açıkladığımız
bakış açılarının, görüşülmekte olan tanker
yangınıyla doğrudan ilişkili olmadığı
düşünülse bile, gelişmelerin ulaşacağı boyutları
önceden görüp, çözüm üretmek de görevlerimiz arasındadır.
Demokratik Sol Parti olarak, dile getirdiğimiz
çözüm önerileri demetiyle olumsuz gelişmelere karşı tedbir
alınmasını amaçlayarak, Yüce Meclisin bilgilerine sunduk.
Kurulacak komisyonda araştırmanın konusu, Boğazların
ileride karşılaşabileceği sorunlara yönelik önlemleri de
içerecek biçimde karara bağlanır ise, çok daha kalıcı çözümlere
ulaşılması mümkün olabilecektir.
Komisyonun, çalışmaları
sırasında üzerinde durmasında yarar gördüğümüz diğer
bazı konuları da şu noktalarda özetlemek mümkündür:
a) Radar kontrollü gemi trafik hizmet sisteminin
kurulmasındaki gecikme nedenleri tespit edilmelidir. Ayrıca, bu
hizmetin en kısa sürede devreye sokulabilmesi için alınması
gereken önlemler belirlenmelidir.
b) Boğazlar sistemi içinde -Çanakkale
Boğazından İstanbul Boğazına kadar olan
kuşağı kapsayacak şekilde- faaliyet göstermek üzere, tek
bir merkeze bağlı bir deniz itfaiyesi teşkilatının
-havadan mücadele tekniklerini de kullanacak şekilde-
oluşturulması için, Hükümete tavsiyeler sunulmalıdır.
c) Deniz itfaiyesi, kurtarma gemileri ve kara itfaiyesi
sistemlerinin acil durumlarda ortaklaşa kullanabilecekleri bir frekans
kanalı ayrılmalıdır.
Demokratik Sol Parti olarak, tanker
yangınıyla ilgili araştırma komisyonu kurulmasına
olumlu oy kullanma kararındayız.
Saygılarımla. (Alkışlar)
BAŞKAN – Demokratik Sol Parti Grubu adına
konuşan İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Aydın'a
teşekkür ediyorum.
Gruplar adına söz sırası, Refah
Partisinde.
Refah Partisi Grubu adına, İstanbul
Milletvekili Sayın Ekrem Erdem konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Erdem. (RP sıralarından
alkışlar)
Konuşma süreniz 20 dakika.
RP GRUBU ADINA EKREM ERDEM (İstanbul) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 13 Şubat 1997'de meydana gelen
TPAO Tankerinin yanmasıyla, Boğazlar ile, Marmara Denizinin ne büyük
bir tehlikeyle karşı karşıya bulunduğu bir kere daha
görülmüştür. Allah'ın lütfuyla, İstanbul, 13 Şubat 1997
günü, çok büyük bir felaketin eşiğinden dönmüştür.
Mecliste grubu bulunan partilerimizin, gerek söz konusu
geminin yanmasında varsa kusur ve ihmallerin tespitiyle gerekse
Boğazlar ile, Marmara Denizinin karşı karşıya bulunduğu
tehlikeler ve alınması gereken önlemlerin tespiti amacıyla
verdikleri araştırma önergeleri üzerinde, Refah Partisi Grubunun
görüşlerini arz etmek üzere huzurlarınıza gelmiş
bulunuyorum. Sözlerime başlarken, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Sayın milletvekilleri, 13 Şubat 1997
Perşembe günü, saat 17.30'da DİTAŞ'a ait TPAO Tankerinde
başlayan yangın, yanında bulunan iki yük gemisine de
sıçramış; yangın ihbarı alındıktan 5 dakika
sonra olay mahalline yetişen itfaiyenin gayretleriyle, iki yük gemisindeki
yangın söndürülmüştür. Ancak, TPAO Tankerinde çıkan patlamada
20'si itfaiyeci olmak üzere 24 vatandaşımız
yaralanmış; bilahara, bütün gayretlere rağmen, 2 itfaiyecimiz
şehit olmuştur. Görev şehidi 2 itfaiyecimize Allah'tan rahmet
diler, geride kalan ailelerine, dostlarına ve itfaiye camiasına, bu
vesileyle, bir kere daha başsağlığı dileklerimi
iletirim.
İtfaiye yetkililerinden aldığım
bilgilere göre, bugün itibariyle, yaralı 18 itfaiyeciden 4'ü görevlerine
dönmüş; 14'ü de, doktor kontrolünde, evlerinde istirahat etmektedirler.
İtfaiyecilerimiz, insanüstü bir gayret göstererek, daha büyük can
kaybını, hayatları pahasına önlemişlerdir.
Sayın milletvekilleri, hemen her olayda
olduğu gibi bu olayda da birkısım medyamızın boy
hedefi haline getirilen kahraman itfaiyecilerimiz, aslında ne ihtisas
alanları ne de görev alanları içerisinde olmamasına rağmen,
bütün Tuzla'yı etkisi altına alacağı kaygısıyla
canhıraş bir çalışma yapmışlar ve
yangının çevredeki diğer tersanelere sirayetini
önlemişlerdir.
Yanan tankere yakın mesafede bulunan kimyasal
madde yüklü 5 bin grostonluk "Metin K" Tankeri olay yerinden
uzaklaştırılmış; yine, sanayi tipi asetilen tüpü yüklü
motorun yükü de boşaltılmış ve böylece, yangının
çevredeki diğer tersanelere sıçraması önlenmiştir.
Sayın milletvekilleri, yangının
akabinde, özellikle itfaiyecilerimizin elbiselerine yönelik basında
çeşitli spekülasyonlar yapılmış,
alkışlanması gereken bir camia, haksız yere
yerilmiştir.
Gerçekten, itfaiyecilerimiz, iddia edildiği gibi,
göz göre göre yağmurluklarla ateşe mi sürülmüştür? Gerçekte
yanmayan elbise var mıdır? Nedir bu işi aslı? Dünyada
yanmayan elbise diye birşey yoktur, hemen her şey yanar. Demirin bile
eridiği bir yangında, yanmayan elbiseden bahsedilebilir mi?
Söz konusu yangında, bulunduklar yere ve etkilenme
sürelerine göre, kimisi, üzerinde hiç koruyucu elbise
bulunmadığı halde çok az, kimisi, en iyi koruyucu elbiseye sahip
olduğu halde çok ağır yaralanmışlardır. Sivil
elbiseyle Müdür Yardımcısı Mehmet Sürmeli'nin yanında
dolaşan gemi kaptanı ise çok hafif yaralanmıştır.
Televizyonlarda hepimizin dehşetle izlediği, kahraman itfaiye
erlerimizden İbrahim Koray ve Celil Dağ'ı ateş topu haline
getiren, yanan elbiseleri değil, tepeden tırnağa sıvanan
petrol çamurudur. Bu çamur, elbiseleriyle birlikte itfaiyecilerimizi de
yakmıştır. Olaydan sonraki hastane ziyaretimde,
yanıkların, genelde, elbiseyle kaplı olmayan
kısımlarda meydana geldiğini gördüm.
Bu olayda, bütün dikkatlerin elbiselere çekilmesi
yanlıştır. Yanlış olan, çevresinde en büyük petrokimya
tesisleri ile İstanbul, İzmit, Çanakkale ve Tekirdağ gibi önemli
yerleşim merkezlerinin yer aldığı, günde binlerce geminin
ve deniz araçlarının seyir halinde bulunduğu Boğazlar ve
Marmara Denizinde, ihtisas isteyen özel bir deniz itfaiyesinin bugüne kadar
kurulamamış olmasıdır. Yanlış olan, kara
yangınlarına göre eğitilmiş ve donanımı ona göre
olan İstanbul İtfaiyesinin böyle bir yangınla karşı
karşıya bırakılmasıdır. Yanlış olan, 12
milyonluk bir İstanbul'da GATA'dan başka bir yanık tedavi
merkezinin bugüne kadar kurulamamış olmasıdır.
Yanlış olan, yıllardır hemen her konuda konuşur
olmamıza rağmen, problemlere çözüm getiremeyişimizdir.
Yanlış olan, yöneticisinden erine kadar, hayatları pahasına
bir faciayı önleyen itfaiye teşkilatımızın
suçlanmasıdır, rencide edilmesidir; buna hakkımız yoktur.
Sayın milletvekilleri, bu ekibin, göreve geldikten
sonra yaptıklarına kısaca bakmakta yarar var. Göreve gelir
gelmez, itfaiye teşkilatı yeni baştan ele
alınmış, bir taraftan ihtiyacı olan motivasyon çeşitli
çalışmalarla sağlanırken, bir yandan da donanım
bakımından dünya standartları seviyesine getirilmeye
çalışılmıştır. İstanbul İtfaiye
Teşkilatı, her bakımdan, 27 Mart 1994 öncesiyle
kıyaslanamayacak kadar çok daha iyi noktadadır. Her şeyden
önemlisi, mükemmeli yakalamak için iyi niyetli bir gayretin içerisindedirler.
Özellikle, göreve yeni geldikleri sırada meydana
gelen Levazım Sitesi yangınını müteakip bazı
çevrelerin olayı çarpıtmaları, yeni ekibi âdeta
başarıya kilitlemiş ve kısa zamanda itfaiye camiası
yeni bir dinamizm kazanmıştır. Daha sonra meydana gelen hemen
her olayda, bu motivasyonu görmek mümkündür. Nitekim, hadiseyle ilgili
ihbarı alışından olay mahalline yetişmesi, iş
çıkış saatleri olmasına rağmen, beş
dakikadır. Bu hizmet aşkı ise, motivasyonun açık bir
delilidir.
Bir taraftan itfaiyecilerin ekonomik durumları
iyileştirilirken, diğer taraftan da makine ve teçhizat
bakımından önemli adımların
atıldığını görmekteyiz. 1994'te göreve gelir gelmez,
daha önceden teşkil edilen şartnameye uygun bin adet yağmurluk
alınmış; bilahara, 1996'da, itfaiye teşkilatı
araştırma yaptırmış, hem mevzuata uygun hem de dünya
standartlarını yakalayacak şekilde yeni bir şartname
hazırlanmıştır. Bu şartnameye göre, Avrupa normu
EN-471'i baz alarak, kaplaması yanmaz PVC yerine, yüzde 100 poliüretan,
içerisinde yüzde 100 pamuk astar şartı getirilmiş; yanma
mukavemeti ise, ISO-6941'e endekslenerek, 20 santigrat şartı da 200
santigrata çıkarılmıştır. Bu şartnameyle, 27.12.1996'da,
2 bin adet yeni koruyucu giysi alınmış; ancak, firmanın
şartnameye uygun olmadığı tespit edilince, 12 Şubatta,
yangından bir gün önce iade edilmiş ve 20 Şubatta da teslim
alınarak itfaiyecilere dağıtılmıştır.
4.4.1994 tarihinden itibaren, İstanbul
itfaiyesine, su tahliyesinde kullanılmak üzere 10 adet Ford transit
kamyonet, ruhsat denetim işlerinde kullanılmak üzere 8 adet Ford
minibüs, 10 adet merdiven aracı, 10 adet çok maksatlı araç, 5 adet
baca aracı, 5 adet imdat aracı, 2 adet büyük kurtarım
aracı, 15 adet seyyar jenaratör, 32 adet kombi, 2 adet 40 tonluk vinç
kazandırılmıştır. Ayrıca, itfaiye eğitim
merkezi kısa sürede faaliyete geçirilmiş ve itfaiyecilerin
eğitimi hızlı bir şekilde sürdürülmüş, halen de
sürdürülmektedir.
13 Şubat 1997'de meydana gelen yangın,
İstanbul ve Çanakkale Boğazları ile Marmara Denizinin
karşı karşıya bulunduğu tehlikeleri bir daha gündeme
getirmiştir. Boğazlar ile Marmara Denizi, dün olduğu gibi bugün
de dünyanın en önemli deniz ulaşım yoludur. Türk Boğazları,
dünyanın en uzun ve en zor deniz geçitlerinden biridir; İstanbul
Boğazı
Hemen her gün, takribî 100 geminin geçiş
yaptığı, 2 bin geminin seyir halinde bulunduğu
Boğazlar ile Marmara Denizi, bir karayolu görünümündedir, gerek
akıntıları nedeniyle gerekse yoğun deniz trafiği
nedeniyle dünyanın en riskli su yoludur, her geçen gün de trafiği
yoğunlaşmaktadır; tarih boyunca, bölgenin konumu nedeniyle,
vazgeçilemeyen ve alternatifi olmayan bir deniz yolu olmuş ve bu
nedenledir ki, tarihte, hep emperyalistlerin iştahını
kabartmış, Çarlık Rusyası, hemen her fırsatta,
Boğazlarla ilgili arzularını dile getirmiş,
Osmanlılara yaptığı saldırıların ana hedefi
Boğazlar olmuştur.
Birinci Dünya Savaşının en çetin
mücadelesi Çanakkale'de meydana gelmiştir. Şanlı İstiklal
Harbinden sonra yapılan barış müzakerelerinde, yine, en önemli
konuyu Boğazlar ve Boğazlardan geçişler teşkil
etmiştir. Nitekim, Boğazlarla ilgili Montrö Antlaşması, Lozan'dan
13 yıl sonra, 20 Temmuz 1936'da imzalanabilmiştir. Daha sonraki yıllarda,
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği de, hemen her fırsatta,
Boğazları, uluslararası arenada tartışmaya açmaya
çalışmıştır.
Ülkemizin 12 milyonluk en önemli yerleşim merkezi,
tabiat harikası, bir kültür ve tarih hazinesi İstanbul da,
İstanbul Boğazında bulunmaktadır.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliğinin
dağılması trafiği azaltmamış, aksine
artırmıştır. 1992 yılında, Ren ve Main
Nehirlerinin Tuna Nehriyle birleştirilmesi de, bu trafiği artıran
önemli sebeplerdendir. Günümüzdeki ticarî globalleşme de, trafiğin
artmasının önemli sebepleri arasındadır.
Bütün bunlara ilaveten, Bağımsız
Devletler Topluluğu, petrolünü, dünya pazarlarına -daha ekonomik
olduğu gerekçesiyle- boru hatları yerine tankerlerle ve Türk
Boğazlarını kullanarak sevk etmek istemektedir. Dünyanın en
riskli ulaşım yolu olan Boğazlardaki bu riski daha da
artıracağı açık olan bu talebin, ülkemiz için, can ve mal
güvenliği açısından kabul edilmesi mümkün değildir.
Boğazlardaki trafiğin artışına
paralel olarak, Boğazlardaki kazalar günden güne artmakta, gerek
İstanbul için gerekse Marmara Denizi etrafında yer alan yerleşim
merkezleri açısından ve gerekse Türkiye'nin en önemli sanayi
havzası olan, özellikle petrokimya tesislerinin yer aldığı
Marmara sahilleri için büyük bir tehlike oluşturmaktadır.
İstanbul Boğazında, 1940
yılından bugüne kadar, 40'ın üzerinde büyük kaza meydana geldi.
Birçok insanın yaşamını yitirdiği, birçok geminin
sulara gömüldüğü ve büyük boyutta çevre kirliliğine sebebiyet veren
kazaların çoğu, kılavuz almadan Boğazlardan geçen
yabancı bayraklı gemilerin sebebiyet verdiği kazalardır.
Sayın milletvekilleri, bu kazaların önemli
olanlarından birkaç tanesini zikretmek istiyorum:
14 Aralık 1960'ta, World Harmony ve Zeronic adlı gemiler
çarpışmış, 20 kişi ölmüş, 25 kişi de
yaralanmıştı.
15 Eylül 1964'te, Norveç bandıralı North Home
adlı gemi, batık durumdaki Peter Zoranic tankerine çarpmış,
tonlarca akaryakıt denize yayılmış ve o günlerde çok büyük
bir çevre kirliliği meydana gelmişti.
Yine, 1 Mart 1966'da, Sovyet bandıralı Lutsk
ve Kransky çarpışmış, petrol denize akmış ve Karaköy
ve Kadıköy iskeleleri yanmıştı.
15 Kasım 1979'da, Yunan bandıralı
Evriali ile Romen bandıralı Independenta
çarpışmış, günlerce petrol yanmış ve 43
kişi, yine bu kazada ölmüştü.
Tabiî, bu tür kazalar çok sayıda... Burada
bunları tek tek saymanın anlamı
yok. Bunların her biri, Boğazlarımızın hangi
tehlikelerle karşı karşıya olduğunun birer belgesi.
Montrö Antlaşması gereği, 1994
yılında, ülkemizin yürürlüğe koyduğu Boğazlar ve
Marmara Bölgesi Deniz Trafik Düzeni Hakkında Tüzük ve uygulamaları,
ülkemizde seyir güvenliğini sağlamak üzere, bu güzergâhtan
geçişleri düzenleme yetkisiyle birlikte büyük yükümlülükler getirmektedir
ve bunu da seri ve süratli bir şekilde hayata geçirmek durumundayız.
Boğazlar, uluslararası trafiğin en
yoğun olduğu yer olması bakımından, bizim, bir
bakıma, uluslararası bir görüntümüzü de sergilemektedir. Yine, bu
tüzükte öngörülen seyir güvenliğinin sağlanması ve daha etkin
bir düzenleme için, Boğazlar yöresinde tesis edilmesi gereken "Gemi
Trafik Yönetim Hizmetleri Servisi" bugüne kadar hayata
geçirilememiştir.
Türkiye, tüzük gereği, Türk Boğazları ve
Marmara Denizi güzergâhında seyir güvenliğini
sağlayıcı teknik düzenlemeleri gerçekleştirmek
zorundadır. Boğazlarda seyir güvenliğiyle ilgili teknik yükümlülüklerini
yerine getiremediği gerekçesiyle, ülkemiz, başta, üyesi
bulunduğumuz Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) olmak üzere pek çok
uluslararası platformda sert tenkitlere uğramakta ve Montrö
Antlaşmasının Türkiye'ye Boğazlarla ilgili olarak
tanıdığı haklar yeniden tartışmaya açılmaya
çalışılmaktadır.
Boğazlarla ilgili teknik düzenlemeleri yapacak,
finanse edecek kurum, Türkiye Denizcilik İşletmeleridir.
Boğazlardaki kılavuzluk ve römorkaj hizmetleri, seyir
güvenliğiyle ilgili kıyı tesisleri, gemi kurtarma ile yangın
söndürme görevleri bu kuruluşça yürütülmektedir; ancak, bu kurum
özelleştirme kapsamındadır. Bu kurum, diğer faaliyetler
yanında, Montrö Sözleşmesinden doğan, fener, tahlisiye
hususlarınca büyük paralar tahsil etmekte; ancak, özelleştirme
mevzuatı ve mevcut yapılanma gereği olarak bu gelirler, Türk
Boğazlarındaki seyir düzeninin iyileştirilmesi için
kullanılamamaktadır.
Ülkemizde, denizcilikle ilgili olarak, bugün, 57 kanun,
1 kanun hükmünde kararname, 29 tüzük, 41 yönetmelik ve 18 kararname bulunmakta
ve uygulamalarda 8 bakanlık yetki kullanmaktadır. Yaşanan yetki
karmaşasına bağlı olarak ortaya büyük bir otorite
boşluğu çıkmakta ve Türk denizcilik sektörünün gelişmesi
için gerekli olan planlama ve koordinasyon, maalesef,
sağlanamamaktadır.
Türk Boğazları ile Marmara Denizinden
geçişler konusunda, uluslararası anlaşmaların kendine
tanıdığı hak ve vecibelerin idamesinde, ülkemizin büyük
sıkıntıları olduğu, sektörde görülen yetki
kargaşası ve koordinasyon eksiklerinin uluslararası
platformlarda da Türkiye'yi sıkıntıya soktuğu
açıktır. Türkiye, uluslararası konvansiyonlar gereği, kendi
ülkesi ve milleti için de, Türk Boğazları ve Marmara Denizinde seyir
güvenliğini, can ve mal güvenliğini sağlamak zorundadır.
Ortaya çıkan tablo, denizciliğin bir ülke
politikası olarak ele alınmasının gerekliliğini
açıkça göstermektedir. Üyesi olduğumuz veya
olmadığımız uluslararası organizasyonlarda izlenecek
politikalar dahil olmak üzere, denizciliğin büyük ekonomik potansiyelinin
değerlendirilmesini de mümkün kılacak, çok boyutlu bir millî
denizcilik politikasının oluşturulmasının ve...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Erdem,
konuşmanızı tamamlayın efendim.
EKREM ERDEM
(Devamla) – ...ve denizcilikle ilgili yetkilerin bir idarede toplanarak,
yetki kargaşasının acilen önlenmesinin ülkemiz için
kaçınılmaz bir ihtiyaç olduğu görülmektedir.
Refah Partisi Grubu olarak biz, bu konuda bir
araştırma komisyonunun kurulmasının uygun
olacağını düşünüyorus. Bu komisyonun, şimdiden,
denizcilik politikamızda, Boğazlarımızın
karşı karşıya bulunduğu tehlikelerin önlenmesi
noktasında hayırlı hizmetler yapmasını diler, hepinizi
saygıyla selamlarım. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Refah Partisi Grubu adına
konuşan İstanbul Milletvekili Sayın Ekrem Erdem'e teşekkür
ediyorum.
Gruplar adına son söz, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Ali Rıza Bodur'un.
Değerli milletvekilleri, çalışma
süremizin sonuna yaklaşmış bulunuyoruz; görüşmeler
tamamlanıncaya kadar çalışmalara devam hususunu oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın Bodur, konuşma süreniz 20
dakikadır; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA BODUR (İzmir) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tuzla Gemi Yan Sanayii
Anonim Şirketi (GEMSAN) Tersanesinde 13 Şubat 1997 günü çıkan
TPAO Tankeri yangınıyla ilgili partilerimizin vermiş olduğu
Meclis araştırması önergesi için, hem önerge sahipleri
adına hem de Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini sizlerle
paylaşmak için söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi ve
televizyonlarının başında bizi izleyen tüm
yurttaşlarımızı, Cumhuriyet Halk Partisi ve
şahsım adına saygılarla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu birleşimi
fırsat bilerek, bayram tatilinde, seçim çevresinde yaptığım
gezilerdeki yurttaşlarımızın bazı
yakınmalarını, çok önemli bulduğum için sizlere sunarak
esas konuya girmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bayram öncesi
yaşanan birtakım olaylar nedeniyle tüm milletimiz üzülmüştür,
incinmiştir, yaralanmıştır. Bunlardan ilki, son günlerde
Refah Partisi yöneticilerinin her fırsatta yapageldikleri dinin siyasete
alet edilmesi alışkanlığıdır.
ALİ OĞUZ (İstanbul) – Ayıp!..
Ayıp!..
ALİ RIZA BODUR (Devamla) – Nedir o manzara;
Sayın Başbakan, ailesi ve torunlarıyla, cümbür cemaat televizyon
kameralarına poz vere vere hacca gidiyor. (RP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Bodur...
CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Susturun
şunu, Sayın Başkan.
ALİ RIZA BODUR (Devamla) – Niye
sinirleniyorsunuz... Hani siz demokrattınız, hani siz en
aykırı düşünceye tahammüllüydünüz; nedir bu haşmetiniz,
nedir bu azametiniz... Sizin demokrasi anlayışınız bu mu;
bu mudur sizin demokrasi anlayışınız...
CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Ayıp
oluyor...
ALİ RIZA BODUR (Devamla) – Siz, koro halinde, burada,
her çıkan hatibe, bir ince eleştiri olduğu zaman,
dokunmayı, saldırmayı, demokrasi anlayışı mı
sayıyorsunuz?!. (RP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar [!]) Bizi susturamazsınız. Biz, toplumda var olan
yaraları buraya her fırsatta taşıyacağız, ta ki
sizi hizaya getirinceye kadar taşıyacağız.
CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Millet sizi
hizaya getirecek. Ayıp be! Ayıp yahu! Her fırsatta bozgunculuk
yapıyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın Bodur... Değerli
arkadaşlar... (RP sıralarından gürültüler)
Sayın Bodur, sözünüzü kestim.
ALİ RIZA BODUR (Devamla) – İzmir'de, seçim
bölgemde yaptığım bayram gezisindeki seçmenlerin sesini
yansıtıyorum. Ben size uygun konuşmak zorunda değilim. (RP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Bodur, bir saniye bakar
mısınız efendim. Ben sözünüzü kestim. Benim, salonda sükûneti
sağlamama fırsat vereceksiniz; sizden rica ettim.
Değerli arkadaşlarımdan da rica
ediyorum; kürsüdeki hatibe müdahale etmeyin, gerekli müdahaleyi ben
yaparım.
MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Sövsün
mü bize, sövsün mü?!
BAŞKAN – Müsaade buyurun, gerekli müdahaleyi
yapmama imkân verin.
MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Yani,
namusumuza sövmedikleri kaldı yahu!
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım,
kürsüde konuşan hatibin söz hakkına fiilî saldırıların
hiçbirini tasvip etmiyorum. Yapılacak düzeltmeleri, müdahaleleri
Başkan yerine getirir.
Şimdi, yerine getiriyorum: Sayın Bodur,
konuşmayı, siz, grubunuz adına aldınız Meclis
araştırması önergesiyle ilgili. Ayrıca, önerge sahibi
olduğunuz için 10 dakikalık söz hakkınız var, onu da ilave
edebilirsiniz; ama, ancak bu konu üzerinde konuşabilirsiniz. Ben, bayram
ziyaretinde, İzmir Milletvekili olduğunuz için, deniz kazaları
konusunda seçmenlerinizin bazı yakınmaları oldu, öyle
konuşacaksınız zannettim; siz başka konuya giriyorsunuz;
buna İçtüzüğümüz müsait değildir.
Buyurun Sayın Bodur; konuyla ilgili
görüşmeleri sükûnetle devam ettirelim efendim.
Sizlerden de rica ediyorum; müdahalede bulunmayın.
ALİ RIZA BODUR (Devamla) – Yalnız, ben,
burada, bir konuyu dile getirmeden geçemeyeceğim. "Namusumuza
küfretmedikleri kaldı" denildi. Ben, Sayın Başkanın
iznine sığınıyorum. Burada hangi
arkadaşımızın namusuna dil uzattık?!. Bunları
galeyan meselesi yaparak, Meclisimizin ahengini bozmaya hiç kimsenin hakkı
yoktur; olmayacaktır. (RP sıralarından gürültüler)
CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Meclisin
ahengini siz bozuyorsunuz!
MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) –
Konuyla ilgili konuşsun...
ALİ RIZA BODUR (Devamla) – Önce, konuşan
hatibe saldırmaktır Meclisin ahengini bozmak.
CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Siz millete
saldırıyorsunuz.
BAŞKAN – Efendim, müdahalede bulunmayın.
ALİ RIZA BODUR (Devamla) – Ben millete
saldırmıyorum...
CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Saldıran
sizsiniz!..
ALİ RIZA BODUR (Devamla) – Ben
saldırmıyorum; ben gerçeği tespit ediyorum.
CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Siz kimsiniz de
gerçekleri izah ediyorsunuz. Gerçek senin bildiğin gibi değil.
ALİ RIZA BODUR (Devamla) – Siz oturur musunuz
yerinize!
CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Halk sizi
hizaya getirdi; haddinizi bilin!..
METİN ARİFAĞAOĞLU (Artvin) –
Evvela, siz dinlemesini bilin!
BAŞKAN – Efendim, müdahale etmeyiniz diyorum
sayın milletvekili; gerekli uyarıları ben yapıyorum, o
benim görevim...
ALİ RIZA BODUR (Devamla) – Sayın Başkan, lütfen,
arkadaşlarımızı uyarınız, benim rahat
konuşma güvenliğimi sağlayınız.
BAŞKAN – Sizin konuşma güvenliğiniz
vardır, kürsüdeki bütün arkadaşlarımızın konuşma
güvenliği vardır. (RP sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlarım, lütfen...
Buyurun Sayın Bodur.
ALİ RIZA BODUR (Devamla) – Değerli
arkadaşlarım, ülkemizin üç yanının denizlerle çevrili
olması, doğanın bir armağanıdır. Ne yazık
ki, bu armağandan yeterince yararlanamıyoruz. Ülkemizin petrol
rezervleri yeterli değildir; ancak, denizlerimiz, akılcı
değerlendirildiğinde, en az petrol kadar önemli bir ülke zenginliğimizdir.
Denizcilik, ülkemiz kalkınması için önemli
bir sektördür. Bunun bilincinde olan Cumhuriyet Halk Partisi, geçmiş
iktidar ortaklığı döneminde bunun kavgasını
vermiş; ancak, bağnaz kafaların ayak oyunlarını ve
dirençlerini aşamamıştır. Denizcilik sektörü, bir
bakanlık çatısı altında disipline edilebilseydi, bir deniz
ülkesi olmanın avantajlarını en iyi şekilde
değerlendirebilecek duruma gelebilirdik; bunca yılı boşuna
yitirmemiş olacaktık. 8 333 kilometrelik kıyı şeridine
sahip ülkemizde, denizcilik sektörü, hâlâ, müsteşarlık düzeyinde bir
kuruluştur.
Bakınız, 1997 yılı bütçesi
görüşmelerinde, Denizcilik Müsteşarlığı bütçesi
görüşülürken, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
aldığımız sözde "Denizcilik Müsteşarlığı,
10.8.1993 tarihinde 491 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle
kurulmuş genç bir kuruluşumuzdur. Ne yazık ki, üç yılı
aşkın bir süredir Denizcilik Bakanlığı statüsüne
kavuşturulamamıştır. Yetki ve sorumluluk bağlamında
birçok kargaşa hâlâ sürmektedir. Bugün, Denizcilik
Müsteşarlığı, benden önce konuşan
arkadaşlarımın da sıraladığı gibi, birçok
bakanlıkla iç içe çalışmak zorunluluğunda
kalmıştır. Örneğin, arama-kurtarma
çalışmaları, liman işletmeciliği için
Ulaştırma Bakanlığı, sahil güvenlik hizmetleri için
İçişleri Bakanlığı, denizlerin gemilerden dolayı
kirlenmesi yönünden Çevre Bakanlığı, yatçılık ve
yatların sertifikalandırılmaları konusunda Turizm
Bakanlığı, açıkdeniz balıkçılığı
ve su ürünleri konusunda Tarım Bakanlığı, seyir, hidrografi
ve oşinografi hizmetleri bakımından Millî Savunma
Bakanlığı gibi bir çok bakanlıkla iç içe çalışmak
durumunda bırakılmıştır. Dilerim ki, denizcilik
bakanlığı kurulur, bu yasa tasarısında Yüce
Meclisimiz, yetki ve sorumluluk bölüşümünü dikkate alarak, denizcilik
bakanlığının ulusumuza hizmet etmesine katkı
koyar" demişiz ve bu sözlerimiz, Cumhuriyet Halk Partisinin
denizciliğe ne kadar duyarlı olduğunun kanıtı olarak
zabıtlara geçmiş.
Doğru Yol Partisi ve Sosyaldemokrat Halkçı
Parti Koalisyonu döneminde de, SHP'nin ısrarıyla, denizcilikten
sorumlu Devlet Bakanlığı oluşturulmuş ve denizcilik
bakanlığının kurulması için tüm SHP ve CHP'li bakanlar
uğraş vermişlerdir. Geçen dönem, ilgili komisyonlardan geçen
tasarı Genel Kurul gündemine girmiş, görüşülemeden dönem
bitmiş ve tasarı kadük olmuştur. Daha ötesi, konu, Millî
Güvenlik Kurulu tarafından tartışılmış,
denizcilik bakanlığının kurulması, o günün hükümetine
tavsiye edilmiş ve konu 12.12.1995 günkü Bakanlar Kurulu
toplantısında da ele alınmıştır; ancak, seçimler
ve hükümet değişimiyle Cumhuriyet Halk Partisinin bu
çabalarından da, maalesef, sonuç alınamamıştır.
Anayol Hükümeti döneminde, Denizcilik
Müsteşarlığı direkt Başbakana
bağlanmış, denizcilik bakanlığının sözü dahi
edilmemiştir.
Refahyol döneminde de, adı var kendi yok
denizcilikten sorumlu bir Devlet Bakanlığı
oluşturulmuş, Refah kadrolaşmasına sıçrama
tahtası edilmiş, ehliyetli, birikimli uzman kişiler
görevlerinden uzaklaştırılıp, yerlerine, Refah Partili
olmaktan başka hiçbir özelliği bulunmayan kişiler
getirilmiştir.
ŞİNASİ YAVUZ (Erzurum) – En büyük
özellik.
SÜLEYMAN METİN KALKAN (Hatay) – İstanbul
Belediyesini kurtardıkları gibi, orayı da kurtarırlar.
ALİ RIZA BODUR (Devamla) – Sayın Başkan,
lütfen, arkadaşları ikaz eder misiniz...
BAŞKAN – Oturduğunuz yerden müdahalede
bulunmayın efendim.
ALİ RIZA BODUR (Devamla) – Tüm bunları
anlatmamızın nedeni...
SÜLEYMAN METİN KALKAN (Hatay) – İstanbul
Belediyesi gibi yapacaklar orayı.
BAŞKAN – Oturduğunuz yerden müdahalede
bulunmayın sayın milletvekilleri.
ALİ RIZA BODUR (Devamla) – Sayın
arkadaşlarım, Refah Partisi -veya bir başka parti- adı
ağza alındığında, niye bu kadar yüksünüyorsunuz, niye
hemen telaşlanıyorsunuz, niye hemen saldırıyorsunuz?!
SÜLEYMAN METİN KALKAN (Hatay) – Siz
telaşlanıyorsunuz... Gerçeği gösteriyoruz...
ALİ RIZA BODUR (Devamla) – Yapmayın...
SÜLEYMAN METİN KALKAN (Hatay) – Gerçeği
gösteriyoruz...
ALİ RIZA BODUR (Devamla) – Burada, sizin
bakanlarınız, milletvekilleriniz benim partime saldırırken,
biz uygarca dinledik, kürsü hakkımızı kullanarak yanıt
verdik...
ALİ OĞUZ (İstanbul) – Hiç
dinlemiyorsunuz...
ALİ RIZA BODUR (Devamla) – Siz de onu deneyin, siz
de öyle yapın. Öğüt veririz; öğreneceksiniz bunları... (CHP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; RP
sıralarından gürültüler )
Tüm bunları anlatmamızın nedeni, Tuzla
tanker faciasının önemli kısmını, basında,
kamuoyunda tartışılmayan gerçek nedenini ortaya
çıkarmaktır.
Cumhuriyet Halk Partisi döneminde, eğer
bağnaz kafalar engellememiş olsaydı, bugün, denizcilik
bakanlığı kurulmuş olacaktı; Devlet
Bakanlığı arşivlerinde olduğunu umduğumuz
belgelerin incelenmesi sonucu görüleceği gibi, kıyı emniyeti
genel müdürlüğü kurulmuş olacaktı. Boğazlardaki deniz
trafiği için yaşamsal önemi olan radar sistemi ihalesi, önce,
Denizcilik Müsteşarlığı bütçesi içerisine
alınmıştır. Denizcilik Müsteşarlığı,
Deniz Kuvvetlerine bir keşif hazırlatmıştır.
Hazırlanan bu keşfe göre, proje, 4 milyon dolara mal olacaktır.
Sonra ne olmuşsa olmuş, proje, gizli bir el tarafından, özelleştirme
kapsamında bulunan Türkiye Denizcilik İşletmelerine
aktarılmıştır. Bu kuruluş, aynı projeyi, 40
milyon dolara birilerine yaptırmaya yeltenince, Cumhuriyet Halk Partisinin
girişimiyle, bu vurgun engellenmiştir.
Değerli arkadaşlarım, eğer bu tür
işler büyük bir ciddiyetle ele alınmış olsaydı, belki
Tuzla faciasını yaşamamış olacaktık;
yitirdiğimiz itfaiye görevlileri, kurban bayramını, aileleriyle
birlikte mutlu bir şekilde yaşıyor olacaklardı;
tersaneciliğimiz, ilgisizlikten kurtulmuş, çağdaş
teknolojiyle buluşmuş, dış rekabete hazır hale
gelecekti; özenle yürütülen tersanecilik faaliyetleri, kaza
olasılıklarını en aza indirecekti.
Sayın milletvekilleri, öncelikle, Meclis
araştırmasına konu olan (DİTAŞ) Deniz
İşletmeciliği ve Tankerciliği Anonim Şirketine ait 86
595 grostonluk, 159 982 dwt'luk ve
Bu tankerin incelenmesi konusunda bize verilen bilgiler
yanlış ise, bizim Yüce Meclise sunduğumuz bilgiler
yanlış ise, Sayın Bakanın doğru bilgileri Yüce Türkiye
Büyük Millet Meclisine sunmasını diliyorum.
Bu tanker, 1977 yılı İtalyan
yapımıdır. Bu tür gemilerin ekonomik ömürleri onbeş
yıldır. Âtıl dururken, 1988 yılında, yani doğal
ömrünün bitimine dört yıl kala, bu tanker, hangi gerekçeyle satın
alınarak bizim mülkiyetimize girmiştir? Üstelik, 12 milyon dolar
değerindeki bu tankere 16 milyon dolar ödendiği iddia edilmektedir.
Bu sürecin sorumlularının ortaya çıkarılması için, bu
araştırma komisyonunun kurulması bir fırsat olmayacak
mı?
Teknik adamlar "bu tankerin
alımının yanlış olduğu, beş yıldır
aralıklarla bakımda olmasından anlaşılmıyor
mu" diyorlar. Gemi, 1991 yılının nisan ayında Pendik
Tersanesinde tamire alınarak sekiz ay devredışı
kalmış. Bu bakım işlemine de 13 milyon doların
ödendiği iddiaları var. Bunların yanıtlarını, bu
araştırma komisyonu mutlak bulacaktır.
GEMSAN'la, son olarak, 400 bin dolar
karşılığında, bakım için bir anlaşma
yapılmış mıdır? GEMSAN'ın 1996 yılında
hiçbir iş almadığı savları doğru mudur?
DİTAŞ Yönetim Kurulu Başkanı
Sayın Alev Akiş'in Doğru Yol Partisi İzmir eski İl
Başkanı olduğunu biliyorum. GEMSAN'ın ortaklarından
Sayın Erkan Dereli'nin Doğru Yol Partisi İstanbul Örgütünde il
sekreterliği yapmış ya da yapıyor olduğu doğru
mudur? TPAO tankerinin, GEMSAN gibi yetersiz olduğu teknik adamlar
tarafından öne sürülen tersaneye yönlenmesinde siyasî
yandaşlığın etkisiyle oluşan bir kıyak var
mıdır?
Bakınız, Deniz Ticaret Odası
Başkanı Cengiz Kaptanoğlu bu konuda ne diyor:
"DİTAŞ, gemiyi aldıktan sonra bakım
yaptırdı; verim alamadı; hurdaya çıkarma kararı
vermişti. Bir daha niçin bakıma verildi, anlayamadım. Özel bir
işadamı olsaydı, tamire vermezdi."
Şimdi, insanın aklına ister istemez
şu sorular takılıyor: "Devlet malı deniz, yemeyen
....." mantığı mı uygulandı bu işte de? Bu
durum, halkın vergilerini havaya savurarak birtakım özel
şahısların cebine uçmasını sağlamak değil
mi?
Denizcilikten sorumlu olduğunu iddia eden Refah
Partili kaptanıderya Sayın Bakan, böylesine olaylar
karşısında "benim yetkim yok" diyerek görevden
kaçıyor; Denizcilik Müsteşarlığına, konu ile ilgisi
olmayan parti militanlarını yerleştiriyor; âdeta "şu
okullar olmasa, maarif işleri çok iyi gidecek" diyerek ünlenen Maarif
Nazırı Haşim Paşa mantığıyla işleri
yürüttüğünü zannediyor.
Henüz belleğimizden çıkmayan, 2 itfaiye
görevlisinin yaşamını yitirdiği tanker faciasından
sonra, Sayın Bakanın sorumluluğu olmadığına
yönelik beyanı, ne yazık ki, yürekler acısı durumu
kanıtlıyor. Bu faciayla ilgili hemen herkes bir şey söylerken,
Sağlık Bakanı, İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı görüş açıklarken, ilgili bakanın "yetkim
yok" demeye hakkı var mıdır. Anlaşılan,
Sayın Bakan denizcilik ve sorunlarından sorumlu değil; ama,
denizler ve denizciler, Sayın Bakanın ilgisizlik ve vurdumduymazlığından
rahatsız ve sorunlu.
Deniz vasıtaları her zaman çeşitli kaza
olasılıklarıyla karşı karşıyadır. Bu
nedenle, kaza rizikolarını minimize etmek için uluslarası birçok
kural konulmuştur. Bu kurallara dünyanın her yerinde ciddiyetle
uyulur; ülkemizde bu kurallara özen gösterilmez her nedense. Yetişkin
eleman eksikliği, denizciliğin yeterince önemsenmemesi, "Allah
kerimdir" boşvermişliği, kural ihlallerinin sadece birkaç
nedenidir.
Yanan tankeri ele alacak olursak, bazı
çarpıcı gerçeklerle yüz yüze geliriz diye düşünüyorum. Burada,
bu kazayı, gelecekte benzeri olayların yaşanmaması için
tartışıyoruz. Tartışıyoruz ki, yetkililer gerekli
önlemleri alsınlar ve millet olarak yüreğimiz bu tip birtakım
facialarla bir daha kanamasın, incinmesin, acımasın.
Tanker yangını ile ilgili dosya cumhuriyet
savcılığında olduğu için bunun detayları üzerinde
durmuyorum.
Şimdi, elimizdeki verilere göre olayı
değerlendirmeye çalışalım.
Tuzla Tersaneler bölgesinde meydana gelen kaza
hakkında, ön olay raporundaki tespitleri sizlere arz etmek istiyorum:
"1. TPAO
isimli tankere, acente talebi tersanenin onarım yapacağına dair
yazısı ve gasfree raporunun alınarak, Tuzla Denet
Şefliğince 4.2.1997 tarih ve 9732 no'lu yanaşma ordinosunun
verildiği;
2. Tankerin, 5.2.1997 tarihinde onarım
yapılmak üzere tersaneye yanaştığı;
3. Yangına sebep olan patlamanın, 13
Şubat 1997 günü saat 17.30 sırasında meydana geldiğinin
ifade edildiği;
4. Yangın haberinin hemen ardından,
olayın, Müsteşarlığımız Trafik Kontrol Merkezince
telsiz kanallarından duyurulduğu ve bilginin İstanbul Liman
Başkanlığına verildiği; Liman
Başkanlığınca, durumun, Liman İşletmesi ile
Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma İşletmesi Müdürlüğüne
intikal ettirilerek, Söndüren ve Kurtarma gemilerinin olay yerine hareket
etmelerinin sağlandığı ve olaydan, İstanbul
Valiliğinin, Kuzey Deniz Saha Komutanlığının ve
Büyükşehir Belediye Başkanlığının
bilgilendirildiği;
5. Olay yerine, derhal,
Müsteşarlığımız İstanbul Bölge Müdürü, Liman
Başkanı ve uzmanların intikal ettirildikleri;
6. Yangına ilk müdahale eden kaza itfaiyesi
ekiplerinin, geminin güvertesine çıktıkları ve ikinci bir
infilak sonucu 4 gemi personeliyle birlikte toplam 27 kişinin
yaralandığı ve çeşitli hastanelere
kaldırıldıkları;
7. Diğer 2 gemiye sirayet eden yangının
kısa sürede söndürüldüğü;
8. Söndüren 3-5-11 römorkörlerinin denize yayılan
yangını söndürmek üzere gemiye müdahaleye saat 20.45'ten itibaren
başladıkları;
9. Uzun süre, soğutma ve gemiden akan
akaryakıtla mücadele edildiği;
10. Alemdar 2 ve Kurtaran gemilerinin, 14.2.1997 günü
saat 01.00'de olay yerine gelerek çalışmalara iştirak ettikleri;
11. TÜPRAŞ Rafinerisinden hareket eden Hasan Tural
isimli geminin de, 14.2.1997 günü saat 01.30'da çalışmalara
katıldığı;
12. 14.2.1997 günü saat 01.45'te gemiden akan
yakıtın durduğu; söndürme ve soğutma
çalışmalarının geminin iskele ve sancak tarafından
yapılarak 03.00'te de yangının kontrol altına
alındığı;
13. TÜPRAŞ Rafinerisinden karayolu ile getirilen
bariyerlerin 14.2.1997 günü saat 05.30'da intikal ettiği;
14. 14.2.1997 günü saat 14.00 civarında Sayın
İstanbul Valisinin emriyle, Tuzla Kaymakamının
Başkanlığında, Tuzla Belediye Başkanı,
Sağlık Grup Başkanı, Çevre Bakanlığı Daire
Başkanı..."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bodur, önerge sahibi olarak
ilk sırada sizin söz talebiniz var; onun için, size, 10 dakika daha süre
tanıyorum.
Buyurun.
ALİ RIZA BODUR (Devamla) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
"...İtfaiye Müdürü ve İstanbul Liman
Başkanından oluşan bir kriz masasının kurulduğu;
15. İzmit TÜPRAŞ Rafinerisi Müdürlüğü ve
İzmit Shell tesislerine ait skımmer yakıt atık ve
artık emicisi sistemlerinin getirildiği; atık ve
artıkların mevcut ortamdan uzaklaştırılabilmesi için
de, Kocaeli'de, 1 vidanjör ve 2 kara tankerinin hizmet için bekletildiği;
16. Çalışmaların halen devam ettiği
makine dairesine ve yaşam mahallerine sirayet eden yangının
söndürülmeye çalışıldığı;
Tespit edilmiştir" denilmektedir bu raporda.
"Olay nedeniyle Tuzla'da mevcut gemi ve tesislerin
etkilenmelerinin neler olduğunun bir komisyon tarafından
belirlenmesinin uygun olacağı; yangın tamamen söndürüldükten
sonra olayla ilgili komisyonumuz tarafından ayrıntılı bir
tahkikat raporunun hazırlanması gerekliliği mütalaa
edilmektedir" denilmektedir yine aynı raporda.
Sayın Bakan, herhalde, aynı komisyon
tarafından hazırlanmış olması gereken ayrıntılı
rapordan Yüce Meclisimizi bilgilendirecektir; ayrıca, olayın gerçek
nedeni konusunda kamuoyunu aydınlatıcı bir açıklamada
bulunacaktır.
Değerli arkadaşlarım, Tuzla GEMSAN
Tersanesinde temizlik ve bakım çalışmaları yapılan
DİTAŞ'a bağlı
Şimdi, bakınız, bu konuda çok
çarpıcı bir örnek var: "Mısır'dan Aliağa'ya
hampetrol getirdikten sonra, 6 Şubatta temizlik ve bakım için
Tuzla'ya çekilen 13 personelli TPAO'da kaynak çalışmaları
yapılırken, dün saat 17.25'te büyük bir patlama oldu. Patlamanın
akaryakıt tanklarında biriken gazın
sıkışması sonucu meydana geldiği bildirildi" diye
ikinci bir iddia daha...
Değerli arkadaşlarım, bu konuda, Tuzla
Kaymakamı Erdoğan Gürbüz'ün, TPAO'daki yangının gaz
sıkışmasından kaynaklandığının
belirlendiğini açıklaması ve yangında herhangi bir sabotaj
ihtimalinin olmadığını bildirmesi; TPAO'nun kaptanı
Cem Yücer'in ise, yangının, yandaki diğer gemide
çıktığını, oradan sıçrayan
kıvılcımların tankeri tutuşturduğunu öne
sürmesi... Gerçekten, bu tankerin yangın nedeninin, Türkiye Büyük Millet
Meclisi araştırma komisyonu tarafından böylesine çelişik,
böylesine ayrı ayrı gösterilen gerekçelerin kesinlikle
aydınlığa kavuşturulması bakımından ne kadar
önemli olduğunu huzurlarınıza getirmek istiyorum.
Bu arada, bu tankerde çalışan eski bir
gemici, tankerin daha önce bakım ve onarım için çekildiği Pendik
Tersanesinde de üç sefer yangın tehlikesi
atlattığını öne sürmüş; bunun nedeninin de
gasfree yapılmaması olduğunu söyleyen gemici şöyle
konuşmuş: "Gasfreenin alargada yapıldıktan sonra,
tankerin tersaneye çekilmesi gerekir; ama, gasfreeyi kontrol için gemiye gelen
uzman, tankların dibine inmeden, yukarıdan gelişigüzel kontrol
yapıp, normal rapor düzenliyor; fakat, tankın dibi gaz dolu oluyor.
Bu arada, gasfree yapıldıktan sonra kaynak yapılacak yerde çok
iyi yangın önlemi alınması lazım; bu da
yapılmıyor ve onun için, bu tür tehlikeler her zaman
kapımızı çalıyor."
İnanıyorum ki, bu araştırma
önergesi Yüce Meclis tarafından kabul görecek ve sonuçta kurulacak
araştırma komisyonu, aşağıda
sıralayacağım sorulara yanıt bulmak için, gerekli çabayı,
gerekli özeni gösterecek.
1. Tankerin gasfree işlemini kim
yapmıştır? İşlem gerçekten yapılmış
mıdır; yoksa, yapılmış gibi rapor mu
düzenlenmiştir?
2. Tankerin çıkış limanı olan
Aliağa'da mevcut yönetmelik hükümlerine göre mi hareket edilmiştir;
yoksa, belge üzerinde mi işlem yapılmıştır?
3. Tankerin sahibi DİTAŞ ile GEMSAN Tersanesi
arasında nasıl bir bakım ve onarım anlaşması
yapılmıştır?
4. Tersanenin bu tür kazalara karşı
donatımlı olup olmadığının kontrolü, en son, ne
zaman ve kim tarafından yapılmıştır?
5. Tersanede yapılacak işlem sadece havuzlama
mı, yoksa ölçümleme midir?
6. Bu tersane, bu büyüklükteki bir gemiyi kabul edecek
kapasiteye sahip olmadığı halde, Gemi İnşa Sanayiinin
tersane seçiminde bu kararı veren yetkililerden, verdikleri kararın
hesabı sorulacak mıdır?
7. Tanker demirli olsa bile, güvertede bulunması
gerekli olan mürettebat, yangın çıktığı sırada
nerededir?
8. Tankerin otomatik yangın sistemi
çalışmamıştır; neden
çalışmamıştır? Tersane ilgilileri, önceden bu sistemin
kontrolünü niye yapmamışlardır?
9. Özel uzmanlık isteyen tanker
yangınında, bu konuda eğitimsiz itfaiye görevlilerinin tankere
çıkmasına kim izin vermiştir?
10. Cumhuriyet Halk Partisi ve SHP dönemlerinde, bu tür
kazalara karşı donatımlı helikopter alımı için
gereken ödeneğin bütçeye konulmasına karşın, ödemeyi serbest
bırakmayan yetkililerin vicdanlarının rahat olup
olmadığı sorulmalıdır.
Yukarıda önemli bulduğum soruların
yanıtlanması mutlak gereklidir. Bu soruları uzatmak
olanaklıdır; ama, amaç bu değildir. Her olayda olduğu gibi,
bu olaya neden olan mutlak sorumlu ya da sorumlular vardır; bunlar ortaya
çıkarılmalıdır.
Denizcilikten sorumlu Devlet Bakanının olay
sonrası açıklamaları en az olay kadar vahimdir. Sayın
Bakan, kendisine bağlı bir kuruluşun, yani, Denizcilik
Müsteşarlığının yetkilerini bilememektedir; en
azından, gasfree işleminin kontrolü Sayın Bakana ait bir
kuruluşun yetkisindedir. Yangının ortada görünen nedeni
"gaz sıkışması" diye
açıklandığına göre, gasfree işleminde hata var
demektir; ya kontrol yapılmadan belge düzenlenmiştir ya da eksik
yapılmıştır. Tersaneleri donatım yönünden denetleme
yetkisi Sayın Bakana ve bağlı kuruluşlarına aittir.
Sayın Bakan, siz bu yetkinizi kullanmadınız,
kullandırmadınız diye sorumluluğu üzerinizden
atamazsınız.
Sayın Bakan, öncelikle, yönetimindeki kurumun
yetkilerini öğrenmeli ve kullanmalıdır. Kazaları önlemenin
ilk koşulu, sorumlularının, yetkilerini bilmeleri ve
kullanmalarıdır. Sayın Bakana, Denizcilik
Müsteşarlığı kuruluş kararnamesine bir göz
atmasını salık veririm.
Söndürülen gemilerin mülkiyeti Denizcilik Müsteşarlığına
aittir, kullanımı ise kiralama yoluyla Denizcilik
İşletmelerinindir.
Sayın Bakan, yaptığı
açıklamalarla, kiracısını kontrol edemediğini itiraf
etmiştir. Özelleştirme kapsamında olmasına
karşın, kıyı emniyeti gibi stratejik önem taşıyan
bir hizmetin halen Türkiye Denizcilik İşletmelerinde olması da
düşündürücüdür. Özelleştirme kapsamında olması nedeniyle
yeni yatırım yapılamaması, yangın söndürücü gemilerin
yaşlanmış olması, kazaları, maalesef faciaya
dönüştürmektedir.
Öncelikle ve ivedilikle İstanbul için, genç,
çağdaş ve teknolojik bakımdan donatımlı bir denizcilik
itfaiyesi örgütlenmesi kaçınılmazdır; bir an önce
yapılmalıdır.
Tanker yangınını
tartışırken, konunun, ister istemez, denizciliğimizin
sorunlarını gündeme getireceğini söylemiştik. Bu geminin
çekildiği GEMSAN Tersanesi, Tuzla bölgesindeki tersanelerden birisidir. Bu
bölge, bu amaçla Milî Emlak tarafından tersanelere tahsis edilmiş,
tahsis sahiplerine, gerekli yatırımları yapmaları
koşuluyla tahsis edilmiştir. Yatırımların
yapılıp yapılmadığının denetlenmesi ve
sorumluluğu da Denizcilik
Müsteşarlığınındır.
Yatırımların yapılıp
yapılmadığının denetimine yetkili
olmadığını açıklayan Sayın Bakana soruyorum:
Denizcilik Müsteşarlığı kime bağlıdır?!
Değerli arkadaşlarım, denizcilikten sorumlu
Sayın Bakan veya yetkilerini kullanmayan Sayın Bakan -lütfen-
yetkilerini kullanmalıdır. Kıyı emniyeti, mutlak ve mutlak,
denizcilik bakanlığına verilmelidir; eğer denizcilik
bakanlığı kurulması sağlanamıyorsa, bu,
Denizcilik İşletmelerinden alınmalı ve Denizcilik
Müsteşarlığına ivedî olarak verilmelidir. Bu konuda
kıyı emniyetiyle ilgili gerekli personel, yetişmiş, ehil
personel sağlanmalıdır. Sayın Bakan, önlerinde
saygıyla eğildiğimiz iki canımızın
anısına, Yüce Meclisimizde Türk denizciliğine dönük sorunların
çözümüne yönelik düzenlemelerin ele alınmasına neden olur
inşallah...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bodur, tamamlayın.
ALİ RIZA BODUR (Devamla) – Toparlıyorum
efendim.
Dilerim ki, Sayın Bakan, önce partisini, sonra
ortağını denizcilik bakanlığı kuruluş yasa
tasarısının gerekliliğine inandırır;
denizciliğimiz, kendini engelleyen gizli ellerin pençesinden
kurtarılarak hak ettiği bakanlığa kavuşur.
Cumhuriyet Halk Partisi, ülkemiz geleceğinde
denizciliğin ne denli önemli bir faktör olduğunun bilincindedir.
Cumhuriyet Halk Partisi, ulusumuzu ilgilendiren her konuda olduğu gibi bu
konunun da yılmaz takipçisi olmaya devam edecektir.
Bu yangında ve buna benzer, benzemez nice yangınlarda
yitirdiğimiz tüm yurttaşlarımızın anısı
önünde saygıyla eğiliyorum; Yüce Meclise, tüm yurttaşlarıma
şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi adına saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
konuşan İzmir Milletvekili Sayın Ali Rıza Bodur'a
teşekkür ediyorum.
Şimdi, sıra kişisel söz taleplerine
geldi; önerge sahibi olarak Ali Rıza Bodur, ilk konuşmayı
yapmış oldu aynı zamanda. Şimdi, İstanbul Milletvekili
Sayın Emin Kul'da sıra.
Buyurun Sayın Kul. (ANAP sıralarından
alkışlar)
Konuşma süreniz 10 dakikadır.
EMİN KUL (İstanbul) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, konu hakkında Grubumuz
adına yaptığım konuşmada, gerek tanker
yangını gerekse Marmara Bölgesi ve boğazlar çevresinin seyir
güvenliğiyle ilgili ve limanlarımızdaki güvenlikle ilgili
görüşlerimizi arz etmiştim. Müsaadenizle kaldığım
yerden devam etmek istiyorum.
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki,
partilerimizin grupları adına konuşan bazı
arkadaşlarımızın anlatımlarından, sanki, tanker yangınıyla
ilgili hiçbir sorun, araştırılmaya değecek hiçbir konu
yokmuş intibaı yansıyor. Oysaki, biz, özetle nelerin
araştırılması gerektiğini açıkça belirttik.
Burada dile getirilen hususlar, hepsi resmî beyanlardır, resmî
açıklamalardır; ilgili şirketlerin, kuruluşların
deklarasyonlarıdır; bunların ne kadar doğru olup
olmadığı, ancak Meclis araştırmasıyla meydana
çıkacaktır.
Şu anda TPAO gemisi, yine, Tuzla Aydınlı
Limanında GEMSAN Tersanesinin önünde, kıç tarafı
Boğaz geçişleriyle ilgili olarak, gerek
ülkemiz çevresinde gerekse Karadeniz Bölgesinde gelişen olayları ve
gelişmeleri arz ederek, mutlak gerekli tedbirlerin alınması
konusunda kurulacak araştırma komisyonunun inceleme yapmasını dile
getirmiştim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; son
olarak 11 Ocak 1994 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak 1 Temmuz 1994
tarihinde yürürlüğe konulan Boğazlar ve Marmara Bölgesi deniz trafik
düzeni hakkında bir tüzük var. Biz, bu tüzükle, boğazlar bölgesinde
can ve mal güvenliğini sağladığımızı
zannetmekteyiz; sadece bir tüzük yürürlüğe koyarak bu güvenliği
yerine getirdiğimizi zannetmekteyiz. Üstelik, hiçbir zorunluluk ve gerek
yokken, belirttiğim gibi bu tüzük, Birleşmiş Milletler
kuruluşu olan Uluslararası Denizcilik Örgütü IMO'ya onay için
sunulmuş, Montrö Antlaşmasıyla sağlanan hükümranlık
hakkımızın örselenir hale getirilmesine de ayrıca sebebiyet
verilmiştir. Nitekim, IMO, bu sunuşumuzu yürürlüğe girdikten tam
dört ay sonra, 25.11.1994 tarihinde, tavsiye mahiyetinde kurallar olarak ilan
etmiştir.
Tüzük, boğazlar bölgesinde cereyan edebilecek
deniz kazalarının önlenmesine yönelik trafik düzeni için teknik ve
meslekî açıdan düzenleniş itibariyle yeterlidir. Ancak,
zararsız, güvenli geçiş kuralı ihlallerini tespit etmek ve bunu
yaptırıma tabiî tutmak ve izlemek, araç, gereç ve eğitilmiş
bir ekip ve insangücü sağlanmasına yönelik olarak düşünülmelidir
ve her önleme rağmen doğabilecek deniz kazalarının, çarpma
ve çatışmaların, karaya oturmaların, yangınların
bölgede yaratacağı tehlikeleri giderici müdahaleleri yapacak araç,
gereç ve ekipmandan da kesin bir yoksunluk söz konusudur.
Tüzüğe aykırı davranış ve
ihlallerin tespiti, trafiğin denetimi ve yönlendirilmesi için kılavuz
kaptanların yönetiminde görev alacağı radar kontrollü gemi
trafik hizmetine ihtiyaç vardır; böyle bir sistemin kurulması
kaçınılmazdır. Bu kesin ihtiyaç, tüzüğün yürürlüğe
girmesinden bu yana geçen üç yılı aşkın bir zamandan bu
yana giderilmemiştir.
İlkel bir şekilde faaliyet gösteren mevcut
trafik istasyonları ile geçiş yapan gemiler arasında ve kontrol
istasyonlarının kendi arasında yeterli bir haberleşme
ağı ve kanalı yoktur; rapor sistemi işlememektedir,
gemilerin teknik durumları denetlenememektedir, akıntıölçer,
görüş uzaklığıölçer gibi teçhizatlar, yeterli güçte ve
sayıda çekme, yedekleme römorkörleri, yeterli kılavuz, istasyon araç
ve gereçleri yoktur.
Geçiş emniyetini ve denetimini sağlayacak
eğitilmiş, yeterli lisan bilen personel yoktur.
Bir kaza sonucu akaryakıt taşıyan
gemilerin sebep olacağı yangınları söndürecek yangın
gemileri, oturan, çarpışan gemileri kurtaracak kurtarma gemileri,
çevre kirlenmesini önleyecek teçhizat, araç, gereç ve ekipman yoktur. Radar
kontrollü gemi trafik hizmeti sistemi için defalarca ihaleye
çıkılmış, ihaleler, defalarca bilinmeyen nedenlerle iptal
edilmiştir. İşte, kurulacak komisyon, bu iptal sebeplerini de,
alınacak önlemler meyanında araştırılması gereken
bir konu olarak görmelidir.
Türk boğazlar bölgesinde oturan 15 milyon
insanımız ile geçiş yapan gemiler ve personelinin can ve mal
emniyetinin kuru bir tüzük düzenlemesiyle sağlanabilmesi asla mümkün
değildir. Montrö Sözleşmesinin hükümlerine göre kılavuz alma
zorunluluğu olmayan bu bölgede, Türk gemileri için kılavuz alma
zorunluluğu özendirici olsun diye uygulama yapılırken,
yabancı bayraklı gemiler, zararsız güvenli geçiş
kuralını hiçe sayarak haraket etmekte ve facialara sebebiyet veren
kazaları yapmaktadırlar.
Ülkemiz, arz ettiğim gelişmeler çerçevesinde,
bu duruma ve tutuma kesinlikle çare bulmak, önlem almak mecburiyetindedir.
Gerek radar kontrollü trafik sistemini hayata geçirmek suretiyle etkin bir
denetim ve yaptırımı uygulamak ve gerekse kazaların
sonuçlarının doğuracağı felaketleri önlemek
bakımından, arz ettiğim eksiklikleri gidermek artık
kaçınılmaz hale gelmiştir.
Montrö Sözleşmesinin 1 numaralı ekinde yer
alan, vergi ve harçların indirimsiz uygulanmasıyla denetim sonunda
ihlallerin yaptırıma bağlanması, zararsız geçiş
kuralının uygulanmasında bir etken ve kaynak olarak
karşımızdadır ve kullanılmalıdır.
UNESCO ve Avrupa Konseyi tarafından korunması
gerekli tarihî bir şehir olarak ilan edilen İstanbul'un ve
boğazlar bölgesinde oturan 15 milyon insanımızın ve geçen
gemilerle personelinin can ve mal güvenliğiyle ilgili alınacak
önlemlerin de araştırılması gereğine, bu nedenlerle
önergemizde yer verilmiştir.
Bu arada, Karadenizden yeni bir kanal açılarak Marmaraya
bağlantı yapılması da, uluslararası bir proje olarak
teşvik edilip, geliştirilebilecek bir yol olarak düşünülmelidir.
Yapılacak araştırmanın bir boyutunun da, bu hayatî konuyu
kapsamasını ve boğazlar ve boğazlar bölgesi
güvenliğinin, mutlaka araştırma konusu
yapılmasını ve gerekli önlemlerin tespit edilmesini talep
ediyoruz.
Denizcilik bakanlığının
kurulması konusunda burada dile getirilen beyanları, ben,
şahsen, bir denizci olarak memnuniyetle tespit ediyorum. Onun için, bu
konulardaki beyanların öncesine dönerek, 77 yıllık cumhuriyet
tarihiyle ilgili bir eleştirme yapmak istemiyorum; ama, 77 yıl
sonunda bu noktaya gelmişsek, bunu da geç kalınmış bir
nokta olarak tespit etmeyi de, yine, faydalı görüyorum.
Geçmiş hükümet programlarını
incelediğimizde, denizcilikle ilgili -ki, bunlar Millet Meclisinin
kütüphanesinde arşivlerde duruyor- hangi hükümetlerin öncelikler
tanıdığı ve neler yapmak istediği açıkça
görülecektir. Bunları incelediğiniz zaman, sayfalarca süren hükümet
programlarında, Birinci ve İkinci Bayar Hükümetleri hariç, üç dört
satırlık değinmelerden başka bir şey
görmeyeceğinizi hemen tespit etmek mümkündür. Dolayısıyla, bu
konuda yapılan beyanları, geçmiş 77 yılı düşünerek,
yine, gelinmiş önemli bir nokta olarak kabul ve tespit etmekte fayda
umuyorum ve arkadaşlarıma, gösterdikleri yaklaşım için
teşekkür ediyorum; ancak, denizcilik bakanlığı
kurulması bürokratik bir kademelendirmeden ibarettir.
Tarihimiz içerisinde de denizcilik işleri
çeşitli organizasyonlar altında, ta 1701'den beri, Bahriye
Kanunnamesinden bu yana başlayarak çeşitli kademelendirmeler,
isimlendirmeler, organizasyonlar altında
teşkilatlandırılmıştır. Yakın zamana kadar,
sadece harp bahriyesiyle ilgili de olsa, ülkemizde bir Bahriye Vekâleti
vardı; onun dışında, Denizcilik Ticaret Vekâleti,
İktisat Vekâleti, nihayet Münakalât Vekâletiyle ilgilendirildi ve en son
bir Denizcilik Müsteşarlığı halinde bürokratik kademelenme
önümüze geldi; ama, burada gördüğümüz husus şudur: Şu anda, bakanlık
da kurulsa, bir derde çare olmaktan ziyade, bir zihniyeti derde çare yapmak çok
daha tutarlı olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Konuşmanızı
tamamlayın efendim.
EMİN KUL (Devamla) – Denizcilik
Müsteşarlığının bugün merkez kadrolarında
çalışanların -müsteşarından en küçük personeline kadar
mevcut personelinin- ancak yüzde 1,5'i denizcilikle ilgili tahsil
yapmış ve bilgi sahibi kimsedir; eğer, Denizcilik
Müsteşarlığı personelinin merkez kademesinin yüzde 1,5'i
denizcilikle ilgiliyse, bu zihniyeti değiştirmedikçe,
kırmadıkça, hangi yönetim kademesini, hangi birleştirme
kademesini kurarsanız kurunuz beklenen sonucu almak mümkün değildir;
ama, yine de, böyle bir girişim faydalı bir girişim
olacaktır, yeter ki, bu konudaki yaklaşımlardan herkes
kaçınmaya gayret etsin. Müsteşarlığın kurulduğu
zamanlarda da çeşitli belediyelerden personel transfer edilerek -yine
siyasî transferler yapılarak- bu Müsteşarlığın
kadroları oluşturulmuştur. Bugünkü şikâyetler de, elbette
ki vardır ve devam etmektedir; bu zihniyet değişmedikçe sonuçlar
değişmeyecektir.
Ben, size son olarak, denizcilik alanında
Osmanlı Türk Devletinin tarihi içerisinde yapılan düzenlemelerin en
başında gelen 1701'deki Bahriye Kanunnamesinden bir hüküm okuyarak
sözlerimi bitirmek istiyorum ve dikkatinizi bu noktaya, bu zihniyet meselesine
çekmek istiyorum. 1701'lerde Mezamorto Hüseyin Paşa'nın
yardımlarıyla hazırlanan ve Amcazade Hüseyin Paşa'nın
sadrazamlığı sırasında hayata geçirilen 1701 tarihli
Bahriye Kanunnamesinin 1 numaralı hükmü şöyle: Bunu tekrar etmekte
fayda görüyorum ve bakınız ne diyor: "Derya kapudanluğu
gayre verilmek lazım geldikte fenni deryaya ve ahvali ricali donanmaya
vukufu olmayan karapaşalarından zinhar ve zinhar birine verilmeyip ol
vakitte kapudanei humayun kapudanu her kim bulunursa yoluyla ona tevcih ve
taklid oluna." Eğer siz kuracağınız denizcilik
bakanlığı -bakanı hariç tutuyorum; çünkü, bir bir
yöneticidir- kadrolarını, fennî deryaya ve ahvali ricali donanmaya
vukufu olmayan insanlardan teşkil ederseniz alacağınız
sonuç bugünkünden başka bir şey olmayacaktır.
Bu düşüncelerle, görüşlerimi arz eder,
saygılar sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN – Önerge sahibi olarak konuşan
İstanbul Milletvekili Sayın Emin Kul'a teşekkür ediyorum.
Önerge sahibi olarak son konuşmacımız
Sinop Milletvekili Sayın Metin Bostancıoğlu.
Buyurun Sayın Bostancıoğlu. (DSP
sıralarından alkışlar)
Sayın Bostancıoğlu, konuşma süreniz
10 dakikadır.
METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – TPAO isimli
tanker faciasının nedenleriyle ilgili olarak bir Meclis
araştırması açılması için verilen önerge üzerinde,
önerge sahibi olarak söz aldım; şahsım ve Demokratik Sol Parti
adına hepinizi saygıyla selamlarım.
Sayın Başkan, değerli üyeler; 13
Şubat 1997 günü İstanbul, büyük bir facia ile bir kez daha yüzyüze
gelmiştir. Önceden davetiye çıkarılmış bu tanker
yangını sırasında, büyük çoğunluğu itfaiye erleri
ve tersane işçileri olmak üzere 30'a yakın
vatandaşımız yaralanmış ve ağır yaralanan
iki itfaiye eri de faciayı izleyen günlerde tedavi gördükleri hastanelerde
vefat etmişlerdir. Önerge sahibi olarak, öncelikle, büyük bir özveriyle
gönülden bağlı bulundukları mesleklerinin gereğini yerine
getirirken ağır derecede yanan ve bu yanıklar nedeniyle vefat
eden iki itfaiye erimize, Tanrı'dan rahmet, geride bıraktıkları
aile efradına sabırlar dilerim. Aynı şekilde, büyük
özveriyle çalışan diğer itfaiye erlerine de
şükranlarımı sunarım.
Sayın Başkan, değerli üyeler; sözlerime
başlarken de altını çizerek belirttiğim gibi, bu tanker
faciası, önceden görülebilecek ve gerekli önlemleri alınabilecek
nitelikte bir kazadır; bu nedenle, âdeta bile bile davetiye
çıkarılmış bir felakettir diye de tanımlanabilir. Bu
söylediklerimin ağır bir iddia olduğunun bilincindeyim; ancak,
izin verirseniz bu yargımı nelere dayandırıyorum,
kısaca açıklayayım.
İstanbul Boğazında, 1940 yılından
bu yana 40'ı aşkın kaza olmuş, bunlardan 20'yi
aşkını gemi yangınları olarak ortaya
çıkmıştır. Bu yangınların birçoğunda, 12
milyon nüfuslu ve ülkenin tarihî kültür birikimlerinin
yoğunlaştığı bir merkez olan ve aynı zamanda ülke
ekonomisinin temeli konumunda bulunan İstanbul, çok büyük tehlikelerle
burun buruna gelmiştir. İstanbul şehri ve bu şehirde
yaşayanlar, bu tür felaketlerin hemen tümünden şans eseri
kurtulmuşlardır. Şans eseri diyorum; çünkü, İstanbul'un bu
yangınlarla başedecek yeterli teknik donanım ve altyapıdan
yoksun olduğu ortaya çıkmıştır.
Şimdi soruyorum; bunca kazadan sonra, bu tür
yangınlarda etkili olabilecek, yeterli teknik donanımlı bir
deniz itfaiyesinin İstanbul'da niçin kurulmadığını
vatandaşlarımıza nasıl açıklayabiliriz? 13 Mart 1994
tarihinde, yine İstanbul Boğazında, Kıbrıs Rum
bandıralı Nasia adlı tanker ile Sea Broker adlı kuruyük
gemisinin çarpışması sonucunda çıkan yangınla yok olma
tehdidini yaşadıktan sonra, İstanbul halkına, üç
yıldır böyle bir deniz itfaiyesinin neden
kurulmadığını, gelmiş geçmiş hükümetler
nasıl izah edecekler? TPAO tanker yangınından sonra, bu
itfaiyenin kurulması yolunda henüz ciddî bir adım
atılmamasını şimdiki Hükümet nasıl
açıklayacaktır? Bunca deniz yangınından sonra,
İstanbul itfaiyesine, niçin bu tür yangınlara müdahale edecek
helikopter birimleri dahil edilmemiştir? Tanker yangınlarıyla
mücadele köpük kullanılması gereken bir mücadeleyken, niçin bu
yangında bu teknik kullanılmamıştır?
Mücadelede su kullanılmış olması,
felaketin boyutunu nasıl etkilemiştir?
Bu sorular, dün de cevapsızdı, bugün de hâlâ
cevapsız.
Benzer nitelikteki bir kazada Çanakkale
Boğazının durumu ne olacaktır, bu kentimize yönelik
önlemler alınmış mıdır?
Tanker yangınlarının kendine özgü
özellikleri açıkça bilinirken, itfaiye erleri niçin yangın
alanına kolayca yanabilen giysilerle gönderilmiştir?
İstanbul İtfaiye Teşkilatında aleve
dayanıklı kaç giysi vardır, var olanlar niçin depoda
bırakılmıştır?
TPAO gibi ülkemizin en büyük tankeri niçin Pendik
Tersanesinde bakıma alınmıştır; GEMSAN Tersanesinin bu
boyutta tanker bakımını yapacak teknik birikimi, yangın
olasılığına karşı gerekli güvenlik
donanımı var mıdır?
TPAO isimli tankerin bakıma alınmadan önce
gaz boşaltma işlemi sağlıklı bir biçimde
yapılmış mıdır?
Tekne dibindeki petrolün bir yangına neden
olmaması için ne gibi önlemler alınmıştır?
Geminin yakım tanklarının dolu
olduğu doğru mudur; tankların yangın söndürme sistemi,
söndürme çalışmaları sırasında niçin devreye
sokulmamıştır?
TPAO yangınıyla mücadele eden deniz ve kara
söndürme birimlerinin, aynı haberleşme frekansından
haberleşme olanağına sahip olmadıkları ve bu nedenle
de yangının etkin bir biçimde denetlenemediği iddia
edilmektedir.
İstanbul Boğazında bunca deniz
yangını yer almasına rağmen, itfaiye teşkilatında
deniz yangınları ve bu arada, özellikle tanker yangınları
konusunda meslekiçi eğitim verilip verilmediği de
araştırılmaya değer bir husustur.
Tersanelerin bir araya toplandığı
bölgede, ortak bir yangın söndürme sistemi niçin
kurulmamıştır?
Bölge tersaneleri açılırken kamu otoritesi,
niçin böyle bir yükümlülüğü girişimcilerden talep etmemiştir;
etmiş ise, uygulanmasını niçin denetlememiştir?
Bütün bu sorular, 13 Şubat 1997 tarihinden
itibaren cevapsızdır. Hükümet, bugüne kadar, kaç sorunun cevabını
kamuoyunun vicdanını rahatlatacak şekilde vermiştir?!
Diğer taraftan, bu facia, ülkemizdeki hastanelerin
yanık tedavisinin gerektirdiği teknik donanımdan yoksun
olduğunu ortaya çıkarmıştır.
Hem bu soruların doğru ve yansız
yanıtlarını bulabilmek hem de bu tür yangınları
önleyebilmek için alınması gereken önlemlerin neler olduğunun
saptanabilmesi amacıyla, böyle bir Meclis
araştırmasının son derece yararlı
olacağını düşünmekteyiz. Açılacak bu Meclis
araştırmasının, sadece bu yangınla
sınırlı olarak incelemelerde bulunmasını da yeterli
görmüyoruz. Bu araştırma, aynı zamanda, genel olarak, boğaz
trafiği riski nasıl daha düşük düzeye indirilebilir sorusuna da
yanıt aramalıdır. Bu bağlamda, Hazar havzası
petrollerinin deniz yoluyla boğazlardan geçmesinin ortaya
çıkarabileceği sorunlar, buna karşı alınması
gereken önlemler ve stratejiler konusunda da çalışmalar
yapılmalıdır.
Benden önce grupları adına konuşan
arkadaşlarımın ve önerge sahibi olarak konuşan
arkadaşlarımın izahlarından sonra, bütün grupların böyle
bir araştırma komisyonunun kurulması konusunda fikir
birliğine varmış olmaları, konunun önemini bir defa daha
göstermektedir.
Bu nedenle, fikir birliğine
varıldığı şekilde, araştırma komisyonu
kurulmasına karar verilmesini Yüce Meclisten diliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Önerge sahibi olarak konuşan Sinop
Milletvekili Sayın Metin Bostancıoğlu'na teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, Meclis
araştırması önergeleri üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, Meclis araştırması
açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunuyorum:
Meclis araştırması açılmasını kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önergeler oy birliğiyle kabul edilmiştir.
(Alkışlar)
Meclis araştırmasını yapacak
komisyonun 9 üyeden kurulmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Komisyonun çalışma süresinin başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üyenin seçimi tarihinden başlamak üzere
üç ay olmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Komisyonun gerektiğinde Ankara
dışında da çalışabilmesi hususunu oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Meclis araştırması komisyonu böylece
kurulmuş olmaktadır.
Bu elim tanker yangınında hayatını
kaybeden şehitlerimize, ben de, Cenabı Hak'tan mağfiret niyaz
ediyor; yaralı kalan itfaiyecilerimize, bundan sonraki hayatlarında
başarılar diliyorum. Onlar, bu kaza vesilesiyle gösterdiler ki,
gerçek birer kahramandırlar.
Değerli arkadaşlarım, birleşimi
kapatmadan önce sizlere sunacağım bir talep var. Aynı oturum
içerisinde olduğu için bilgilerinize sunmak ihtiyacındayım.
Adana Milletvekili Sayın Veli Andaç Durak
Başkanlığımıza bir tezkere gönderdi ve Adana
Milletvekili Sayın Mehmet Büyükyılmaz'ın konuşmasıyla
ilgili bir açıklaması var:
"Adana Milletvekili Sayın Mehmet
Büyükyılmaz, bugün, bir kanun teklifinin doğrudan gündeme
alınması sırasında yaptığı konuşmada,
gazilerin, Adana'da, belediye otobüslerinden ücretsiz yararlanmadığını
belirtmiştir. Adana Büyükşehir Belediyesi, ulaşım sektörünü
özelleştirmiştir. Yıllardır, belediye, otobüs
çalıştırmamakta, bu hizmeti özel sektöre
yaptırmaktadır. Bu nedenle, sadece 10 adet körüklü otobüsü
vardır ve sayın gaziler de ancak on otobüsten yararlanmaktadır.
Zabıtların bu yönde düzeltilmesini arz
ederim.
Veli
Andaç Durak
Adana"
Tabiî usulümüzde bu tarzda bir zabıt düzeltmesi
mümkün değildir; ama konunun bir yönünü arkadaşımız
açıklamış bulunuyor.
Biz de, bundan sonra gazilerimizle ilgili herhangi bir
hak kaybı olmaması için özelleştirmelerde özel hükümlerin yeni
yüklenicilere konulmasını talep ediyoruz, gazilerimizin
onurlarıyla oynayacak herhangi bir ibare varsa özelleştirilmiş
otobüslerde bunların kaldırılmasını istiyoruz ve
gerekirse bu konuda daha önce ihmal edilmiş hususlardan dolayı
belediye bütçesinden gazilerimizi taşıyacak bir payın
ayrılmasının uygun olacağını düşünüyoruz.
(DSP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, sözlü sorular ile
kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için, 30 Nisan 1997
Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati : 19.49
VII. —SORULAR VE CEVAPLAR ( DEVAM)
B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. —Ankara Milletvekili Yılmaz
Ateş’in, Ankara Büyükşehir Belediyesinin doğalgaz projesi için
kullandığı dış krediye ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı H. Ufuk Söylemez’in yazılı cevabı (7/2220)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Hazineden Sorumlu Devlet
Bakanı tarafından yazılı olarak
aracılığınızla yanıtlanmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Yılmaz
Ateş Ankara
1.Ankara’da uygulanmakta olan Doğalgaz Projesi
için
a) 27.3.1994 tarihine kadar,
b) 27.3.1994 tarihinden günümüze kadar kullanılan
dış kredi miktarı kaç dolardır?
2.Ankara Anakent Belediyesi, bu borcunu düzenli olarak
ödüyor mu?
3.Hazinenin Ankara Anakent Belediyesi adına
ödediği dış kredi borcu kaç dolardır?
T.C. Başbakanlık Hazine
Müsteşarlığı 16.4.1997
Sayı :
HM.0.KAF.02.03/57200-17457
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı
Genel Sekreterliği
(Kanunlar veKararlar
Dairesi Başkanlığı)
İlgi : 10.3.1997 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2220-5640/15928 sayılı yazınız.
İlgide kayıtlı yazınızda yer
alan Ankara Milletvekili Sayın Yılmaz Ateş’in Sayın
Bakanımıza yöneltmiş olduğu 7/2220 esas no’lu Ankara’da
uygulanmakta olan Doğalgaz Projesi ile ilgili soru önergesinin cevabı
ekte yer almaktadır.
Bilgilerinize arz olunur.
H.
Ufuk Söylemez Devlet
Bakanı
Soru 1.Ankara’da uygulanmakta olan Doğalgaz
Projesi için;
a)27.3.1994 tarihine kadar,
b) 27.3.1994 tarihinden günümüze kadar kullanılan
dış kredi miktarı kaç dolardır?
Cevap 1.Ankara’da uygulanmakta olan Doğalgaz
Projesi için;
a)27.3.1994 tarihine kadar, Ankara Büyükşehir
Belediyesi EGO Genel Müdürlüğünce, Hazinenin garantörlüğünde USD 222
641 867, 19’lık kredi sağlanmış ve tamamı kullanılmıştır.
b)27.3.1994 tarihinden günümüze kadar Ankara
Büyükşehir Belediyesi EGO Genel Müdürlüğünce Hazinenin
garantörlüğünde USD 361 024 488, 48’lık ve Hükümet
aracılığı ile sağlanarak kuruluşa devredilen USD
2 429 372, 49’lık olmak üzere toplam USD 363 453 860, 97’lık kredi
sağlanmış ve bu kredinin USD 256 841 713, 86’lık
kısmı Hazine garantili kredilerden USD 2 429 372, 49’lık kısmı Hükümet aracılığı
ile sağlanan krediden olmak üzere toplam USD 259 271 086 ,35’lık
kısmı kullanılmıştır.
Soru 2.Ankara Anakent Belediyesi bu borcunu düzenli
olarak ödüyor mu?
Cevap 2.Ankara Büyükşehir Belediyesinin
Doğalgaz Projesi için bugüne kadar sağlanan kredilerle ilgili olarak
USD 89 481 728, 09’lık kısmı Hazine garantili ve USD 580
105’lık kısmı devirli kredi olmak üzere toplam USD 90 061 833,
09’lık anapara ve faiz geri ödemesi yapılmış olup, bu
tutarın USD 5 130 014’lık kısmı Ankara Büyüşehir
Belediyesi EGO Genel Müdürlüğünce yapılmıştır.
Soru 3.Hazinenin Ankara Anakent Belediyesi adına
ödediği dış kredi borcu kaç dolardır?
Cevap 3.Ankara Büyükşehir Belediyesi EGO Genel
Müdürlüğünce uygulanmakta olan Doğalgaz Projesi için bugüne kadar
yapılan toplam USD 90 061 833, 09’lık anapara ve faiz geri
ödemesinden USD 84 931 819, 09’lık kısmı Hazinece
üstlenilmiş olup bu tutarın Hazine garantili kredilerden yapılan
geri ödemelere ilişkin USD 84 351 714, 09’lık kısmı için
EGO GenelMüdürlüğü ile Hazine arasında İkraz Anlaşması
imzalanmıştır. Bu borcun toplam USD 17 770 220’lık
kısmı EGO Genel Müdürlüğünden tahsil edilmiştir. Hükümet
aracılığı ile sağlanan USD 2 429 372, 49’lık devirli krediden ise bugüne kadar
Hazinece USD 580 105’lık anapara ve faiz geri ödemesi
yapılmış olup bu borçtan EGO Genel Müdürlüğünce
yapılan geri ödeme bulunmamaktadır.
Yukarıda açıklanan cevaplara ilişkin
rakamlar ekteki tabloda yer almaktadır.
2.—İstanbul
Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Irak’a ilaç ve gıda maddeleri
satışı için Türkiye’ye izin verilmemesinin nedenine ilişkin
sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Tansu Çiller’in yazılı cevabı (7/2224)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Dışişleri Bakanı ve Yardımcısı Sn. Tansu
Çiller tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Bülent
Akarcalı İstanbul
1.Kerkük-Yumurtalık Petrol Boru Hattının
açılmasıyla, Türkiye’den Irak’a ilaç ve gıda maddelerinin
satılması için BM Yaptırımlar Komitesi hangi ülkelere izin
vermiştir?
2.Türkiye’ye neden izin verilmemiş ya da niçin
Türkiye izin alamamıştır?
3.İzin alamamız veya Türkiye’ye izin
verilmemesinden kimin, ne ölçüde kusurları vardır?
4.Bu konuda ne gibi tedbirler almayı
düşünmektesiniz?
T.C. Dışişleri
Bakanlığı Orta
Doğu, Afrika ve Uluslararası Siyasî
Kuruluşlar Genel Müdürlüğü 24.4.1997
Sayı : OAGY-II-1517-330
Konu : Soru önergesi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Sekreterliği
İlgi : 10 Mart 1997 tarih ve Kan.Kar. Md. 5722
sayılı yazıları.
İstanbul Milletvekili Sayın Bülent
Akarcalı’nın 986 sayılı Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi kararının uygulanışıyla ilgili
yöneltmiş olduğu yazılı soruya verilen cevap
ilişiktedir.
Saygılarımla arz ederim.
Prof.
Dr. Tansu Çiller Dışişleri
Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı
İstanbul Milletvekili Sayın Bülent
Akarcalı’nın Yazılı Soru Önergesi Ve Buna Verilen Cevap Aşağıdadır
Soru 1.Kerkük-Yumurtalık ve Petrol Boru
Hattının açılmasıyla, Türkiye’den Irak’a ilaç ve gıda
maddelerinin satılması için BM Yaptırımlar Komitesi hangi
ülkelere izin vermiştir?
2.Türkiye’ye neden izin verilmemiş ya da niçin
Türkiye izin alamamıştır?
3.İzin alamamız veya Türkiye’ye izin
verilmemesinden kimin, ne ölçüde kusurları vardır?
4.Bu konuda ne gibi tedbirler almayı
düşünmektesiniz?
Cevap
Irak’ın 6 aylık bir dönem için
sınırlı miktarda petrol ihracı
karşılığında temel ihtiyaç maddesi alabilmesine cevaz
veren 986 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
kararı kapsamında anılan ülkeyle mal satışı
amacıyla imzalanmış sözleşmelerden 24 Mart 1997 tarihi
itibariyle BM Yaptırımlar Komitesine sunulmuş olanların
sayısı 368’e ulaşmıştır. Bu rakam Türk ve
diğer ülke ihracatçı firmalarını da içermektedir.
İhracatçılarımızın Irak’la
muhtelif mallarda yapmı oldukları 986 sayılı karar
çerçevesindeki sözleşmelerden 25’i anılan tarih itibariyle BM
Nezdinde Daimi Temsilciliğimiz tarafından BM Yaptırımlar Komitesi onayına
sunulmuş olup, bunlardan 5’ine Komite onay vermiş bulunmaktadır.
Komite onayına şu ana kadar sunulmuş Türk
ihracatçılarının sözleşmelerinin toplam değeri 60 milyon
doları aşkın bulunmaktadır.
Öte yandan, sözkonusu BMGK kararı doğrultusunda
Irak’a ilk insani mal sevkiyatı Habur Gümrük Kapısı üzerinden 19
Mart 1997 tarihinden bir Türk firması tarafından
gerçekleştirilmiştir.
Irak’
3. —Manisa
Milletvekili Tevfik Diker’in, bir PKK militanına silah taşıma
ruhsatı verdiği iddia edilen emniyet görevlisi hakkında
yapılan işleme ilişkin Başbakandan sorusu ve
İçişleri Bakanı Meral Akşener’in yazıılı
cevabı (7/2227)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
TBMM İçtüzüğünün 96 ncı maddesi
gereğince aşağıdaki sorularımın Başbakan
Sayın Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla. 3.3.1997
Tevfik
Diker Manisa
Sorular :
1.Bazı basın yayın organlarından
PKK içinde Ferit kod adıyla tanınan 1965 Ağrı doğumlu
Mustafa Deniz’e, o sırada Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü
İstihbarat Şube Müdürü, şu anda Emniyet Genel Müdürlüğü
İstihbarat Daire Başkan Yardımcılığı
yapmakta olan Hanefi Avcı tarafından verildiği belirtilen silah
taşıma belgesi gerçek midir?
2.Bu belge yayınlanan basın
organlarından istenerek üzerinde gerekli yasal incelemeler yapılmış
mıdır?
3.Bu belgeyi verdiğini bazı basın
yayın organlarına verdiği demeçlerde ve Susurluk
Araştırma Komisyonuna verdiği ifadede kabul eden Hanefi
Avcı’nın bu sözleri üzerine herhangi bir yasal işlem yapılmış
mıdır?
4.İçişleri Bakanı Sayın Meral
Akşener’in 25.2.1997 günü B.05.1.EGM.0.12.01.01 sayılı
yazısında belirttiği gibi bahsekonu silah Mustafa Deniz dahil
herhangi bir kimseye verilmedi ise çeşitli ifadelerinde Mustafa Deniz’e
L-27507 seri no’lu Browning marka
5.Faili meçhul cinayete kurban giden Ömer Lütfi
Topal’ın öldürülmesi olayından sonra şahsın vücudunda
yapılan otopside kurşun yerlerinin incelemesi yapıldı
mı? Yapıldı ise,
6.Anılan silah Hanefi Avcı tarafından
Mustafa Deniz’e verildi ise, Emniyet ve Jandarmanın silah envanterine
niçin kaydedilmedi?
T.C. İçişleri
Bakanlığı Emniyet
Genel Müdürlüğü 25.4.1997
Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01
Konu : Yazılı soru önergesi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : a) TBMM
Başkanlığının 10.3.1997 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.07/2227-5647/15943 sayılı yazısı.
b) Başbakanlık Kan.Kar.Gen. Md. nün 20.3.1997
tarih ve B.02.0.KKG/106-484-8/1134 sayılı yazısı.
c) Devlet Bakanlığının 24.3.1997
tarih ve B.02.0.0010/02353 sayılı yazısı.
Manisa Milletvekili Tevfik Diker tarafından TBMM
Başkanlığına sunulan ve Sayın
Başbakanımıza yöneltilen ve Başbakanımızca da
kendileri adına tarafımdan cevaplandırılması istenilen
yazılı soru önergesinde ileri sürülen hususlarla ilgili cevap
aşağıya çıkarılmıştır.
Önergede ileri sürüldüğü gibi, PKK içinde Ferit
kod adıyla tanınan 1965 Ağrı doğumlu Mustafa Deniz’e o
sırada Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğü İstihbarat
Şube Müdürü, şu anda Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat
Daire Başkan Yardımcısı olan Hanefi Avcı
tarafından silah taşıma belgesi verilmesi söz konusu
değildir.
Mustafa Deniz isimli şahıs itirafçı
konumunda bulunduğundan bahisle 29.7.1991 tarihinde Diyarbakır
Jandarma Asayiş Komutanlığına can güvenliği nedeniyle
silah taşıma ruhsatı almak üzere yazılı müracaatta
bulunmuştur. 28.1.1992 tarihli İçişleri Bakanlığı
onayı ile de kendisine silah taşıma ruhsatı verilmesi uygun
görülmüştür.
Hanefi Avcı, TBMM’ince oluşturulan Susurluk
Araştırma Komisyonuna verdiği ifade haricinde bu konuda herhangi
bir basın organına demeç veya açıklama
yapmamıştır.
Hanefi Avcı’nın önergede iddia edildiği
gibi, Mustafa Deniz’e L-27507 seri no’lu silahı verdiğine dair
herhangi bir beyanı bulunmamaktadır. 25.2.1997 tarih ve 46361
sayılı yazımızda da belirtildiği gibi bahsekonu silah,
Emniyet GenelMüdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı
envanterinde kayıtlı olmadığından Mustafa Deniz dahil
kimseye verilmemiştir.
Önergede adı geçen Ömer Lütfi Topal’ın
öldürülmesi olayı ile ilgili olarak olay yerinden elde edilerek incelemesi
yapılan 9 adet kovandan 4’ünün 7.62x39 mm çaplı Çin yapısı
Kalaşhnikov marka makinalı tüfekten atılmış
olduğu, diğer 5 kovanın ise, 7.62x39 mm çaplı Irak
yapısı Tabuk marka makinalı tüfekten atılmış
oldukları İstanbul Kriminal Polis Laboratuarı Müdürlüğünün
29.7.1996 tarihli Ekspertiz Raporuyla tespit edilmiştir.
Dolayısı ile
Bilgilerinize arz ederim.
Dr.
Meral Akşener İçişleri
Bakanı
4. —Hatay
Milletvekili Fuat Çay’ın, Hatay İlindeki belediyelere yapılan
yardımlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif
Şener’in yazılı cevabı (7/2311)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Maliye
Bakanı Sayın Abdüllatif Şener tarafından yazılı
olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
18.3.1997
Fuat
Çay Hatay
1996-1997 yılları arasında
Bakanlığınızdan Hatay Belediyelerine ve beldelerine kaç
liralık yardım
yapılmıştır. Yardımdan yararlanan belediyeler
hangileridir?
T.C. Maliye
Bakanlığı Bütçe
ve Mali Kontrol GenelMüdürlüğü 25.4.1997
Sayı : B.07.0.BMK.0.11.013/600
Konu : Yazılı soru önergesi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM Kanunlar ve Kararlar Dairesi
Başkanlığının 24.3.1997 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2311-5847/16460 sayılı yazıları.
Hatay Milletvekili Sayın Fuat Çay’ın 7/2311
esas no’lu yazılı soru önergesinde yer alan sorulara ait cevaplar
aşağıda sunulmuştur.
Bakanlığım bütçesinin “Mahalli
İdarelere Yapılacak ve Ödemeler” tertibinden Hatay İlindeki
belediyelere 1996 yılında toplam 134 milyar, 1997
yılının ilk iki ayında ise 6 milyar lira yardım
yapılmıştır.
Bilgilerine arz olunur.
Doç.
Dr. Abdüllatif Şener Maliye
Bakanı
5. —Gaziantep
Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın;
–Antalya
Manavgat’a bağlı Gebece Köyüne İlköğretim Okulu
açılıp açılmayacağına,
—Antalya-Manavgat’a
bağlı Belenobası Köyüne İköğretim Okulu
açılıp açılmayacağına, ilişkin soruları ve
Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın yazılı
cevabı (7/2332, 2333)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Millî Eğitim
Bakanı tarafından yazılı olarak
cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi arz ederim.
Mustafa
R. Taşar Gaziantep
Soru :
Antalya İli, Manavgat İlçesine
bağlı Gebece Köyünde, İlköğretim çağında 150
öğrenci olmasına rağmen, köyde ilköğretim okulu
bulunmamaktadır. Köylünün, bu amaçla değerlendirilmesi için Millî
Eğitim Bakanlığı emrine tahsis etmeye hazır
olduğu bir binası vardır. Bu durumda, Bakanlık olarak söz
konusu köye ilköğretim okulu açılması konusunda neler
yapmayı düşünüyorsunuz?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun, Millî Eğtim
Bakanı Sayın Mehmet Sağlam tarafından yazılı
olarak cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi arz ederim.
Mustafa
R. Taşar Gaziantep
Soru : Antalya İli, Manavgat İlçesine
bağlı olan Belenobası Köyünde İlköğretim
çağında 185 öğrenci bulunmasına rağmen, köyde
İlköğretim Okulu bulunmamaktadır. Sözkonusu köye İlköğretim
Okulu yapılması planlanmakta mıdır? Konuyla ilgili olarak,
1997 Yılı Yatırım Programında bir yatırım
hedeflenmiş midir?
T.C. Millî
Eğitim Bakanlığı Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon Kurulu
Başkanlığı 29.4.1997
Sayı : B. 08.0.APK.0.03.01.00-022/1058
Konu : Soru önergesi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM Başkanlığının
24.3.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02.5951-7/2332 ve 7/2333 sayılı
yazısı.
Gaziantep Milletvekili Sayın Mustafa R.
Taşar’ın “Antalya İli Manavgat İlçesine bağlı
Gebece ve Belenobası Köylerine İlköğretim Okulu açılıp
açılmayacağına ilişkin” yazılı soru önergesi
incelenmiştir.
1.Manavgat İlçesinin, Belenobası Köyünde
şu anda 124 öğrenci bulunup 5 derslikli bir binası mevcuttur.
Binanın ilköğretime yetersiz olması nedeniyle önümüzdeki
yıllarda derslik ilavesi yapılarak İlköğretim Okuluna
dönüştürülmesi planlanmaktadır.
2.Manavgat İlçesi Gebece Köyü İlçe Merkezine
Arz ederim.
Prof.
Dr. Mehmet Sağlam Millî
Eğitim Bakanı
6. —Tokat
Milletvekili Ahmet Feyzi İnceöz’ün, Tokat Merkez Emirseyit PTT’sine fiber
optik kablo sisteminin ne zaman yapılacağına ilişkin sorusu
ve Ulaştırma Bakanı Ömer Barutçu’nun yazılı
cevabı (7/2337)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Ulaştırma
Bakanı Sayın Ömer Barutçu tarafından yazılı olarak
cevaplandırılması hususunu delaletlerinize
saygılarımla arz ederim.
Dr.
Ahmet Feyzi İnceöz Tokat
Tokat Merkez Emirseyit PTT’de Fiber Optik Kablosunun
döşenmesi yaklaşık 4 yıldır
yapılamamıştır.
Tokat-Turhal-Zile arası Beldelerin tamamı ve
bir çok köye de döşeme yapıldığı halde niçin bu yöreye
yapılmamıştır? Ne zaman yapılacaktır?
T.C. Ulaştırma
Bakanlığı Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon Kurulu
Başkanlığı 29.4.1997
Sayı : B.11.0.APK.0.10.01.21.Ek/612-8418
Konu : Tokat Milletvekili Ahmet Fevzi İnceöz’ün
yazılı soru önergesi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : 15.4.1997 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2337-5889-16576 sayılı yazınız.
Tokat Milletvekili Ahmet Fevzi İnceöz’ün
Bakanlığıma yönelttiği 7/2337-5889-16576 sayılı
yazılı soru önergesinin cevabı ekte sunulmuştur.
Bilgilerinize arz ederim.
Ömer
Barutçu Ulaştırma
Bakanı
Tokat Milletvekili Ahmet
Fevzi İnceöz’ün 7/2337-5889-16576 Sayılı Yazılı
Soru Önergesi Ve Cevabı
Soru :
Tokat Merkez Emirseyit PTT’de Fiber Optik Kablosunun
döşenmesi yaklaşık 4 yıldır
yapılamamıştır.
Tokat-Turhal-Zile arası Beldelerin tamamı ve
bir çok köye de döşeme yapıldığı halde niçin bu yöreye
yapılmamıştır? Ne zaman yapılacaktır?
Cevap :
Tokat Merkez Emirseyit Türk Telekom’un ihtiyacı
olan Fiber Optik Kablo tahsisi Mayıs içerisinde yapılacaktır.
7. —Çorum
Milletvekili Hasan Çağlayan’ın, MSB ve Türk Silahlı
Kuvvetlerinin istisnaî memur kadrolarına ilişkin sorusu ve Millî
Savunma Bakanı Turhan Tayan’ın yazılı cevabı (7/2342)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Millî
Savunma Bakanı Sayın Turhan Tayan tarafından yazılı
olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim. 20.3.1997
Hasan
Çağlayan Çorum
1. Millî Savunma Bakanlığı ve Türk
Silahlı Kuvvetleri kadrolarında kullanılmak üzere kaç istisnaî
memur kadrosu bulunmaktadır?
2. Bu kadroların Bakanlık ve Kuvvet
Komutanlıklarına dağılımları nasıldır?
3. Halihazırda bu kadrolara ataması
yapılan ve boş kadro (ataması yapılmamış) durumu
nedir?
4. Millî Savunma Bakanlığındaki (MSB)
istisnai memurların bu kadrolara atandıklarındaki tahsil
durumları ve memuriyetteki hizmetleri ne kadardır?
5. İstisnaî memur olupta nitelik anlamında A,
B veya C katagorisinden yabancı dil tazminatı alan var
mıdır? Varsa kaç kişidir?
6. İstisnai kadroların MSB’na bağlı
daire başkanlıklarına dağılımı
nasıldır? Bu dağılımda gözetilen kriterler nelerdir?
(Memur adedi, tahsil durumu, görev etkinliği, dairenin kuruluş
maksadı veya başka kriterler nelerdir)
7. Halihazırda görevleri itibariyle; MSB.
lığı çapında, çok kapsamlı, öneme haiz, denetim
işlevi olan görevlerde bulunan ve ileride de bulunacaklar için istisnai
memur olma imkânı bulunmakta mıdır?
8. Önemli ve kritik görevleri bulunanlar için tahsis
edilmiş olan bu kadroların Bakanlık içindeki
dağılımı yapılırken bir komisyon kurularak ve bu
görevleri icra edenlerin de müracaatları dikkate alınarak ve bir
puanlama usulü yapılmış mıdır?
9. Nitelikleri (Hizmet süresi, yüksek okul tahsili,
bulundukları kadro, görev kapsamı, yüklenen maddi ve manevi risk ve
sorumluklar, yabancı dil bilgisi vb. gibi) açısından hiçbir
farkı bulunmayan emsalleri içinde istisnaî memurluk kadrolarına
atanmak üzere bir çalışmanız var mıdır? Olacak
mıdır?
10. Yürürlükte olduğu bilinen “MSB.
lığı ve bağlılarındaki sivil memurların
görevde yükselme yönergesi” ne göre istisnaî memur kadrolarına
yapılan atamalar uygun mudur? Uygun değilse emsaller veya nitelik
olarak idarî sorumluluğun yanında, mali, hukukî, denetim
sorumlulukları itibariyle daha üst düzey görevlerde bulunanların hak
kayıpları nasıl telafi edilecektir? Bu durum MSB.
lığındaki çalışma barışını
nasıl etkilediğini ve çalışma barışını
bozduğunu biliyor musunuz?
11. İstisnaî memur ile fakülte mezunu (4 yıl)
uzman memur arasındaki Ek Özel Hizmet Tazminatı farkı önceden
hiç yokken, 1995 yılından itibaren 15 puana ve son olarak da
19.12.1996 dan itibaren 45 puana çıkarılmıştır?
(Toplam fark net olarak 14 143 000 TL dir. Sebebi nedir?)
T.C.
Millî
Savunma Bakanlığı 17.4.1997
Kanun
: 1997/319-TÖ
Konu : Soru önergesi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM Bşk. lığının
27 Mart 1997 tarih ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.02-7/2342-5914/16649
sayılı yazısı.
Çorum Milletvekili Hasan Çağlayan tarafından
verilen ve İlgi Ekinde gönderilerek cevaplandırılması
istenen “Millî Savunma Bakanlığı ve Türk Silâhlı
Kuvvetlerinin İstisnaî Memur Kadrolarına İlişkin” yazılı
soru önergesinin cevabı Ektedir.
Arz ederim.
Turhan
Tayan Millî
Savunma Bakanı
Çorum
Milletvekili Hasan Çağlayan’ın 7/2342 Sayılı
Yazılı Soru Önergesini n Cevabı
1. Millî Savunma Bakanlığı ve Türk
Silâhlı Kuvvetleri kadrolarında, 926 Sayılı Türk
Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununun Ek-17 nci Maddesi uyarınca,
özel hizmet tazminatı alabilecek 100 istisnaî memur kadrosu
bulunmaktadır.
2. Bu kadroların; 35’i Millî Savunma
Bakanlığı, 24’ü Genelkurmay Başkanlığı,
12’si Kara Kuvvetleri Komutanlığı, 12’si Deniz Kuvvetleri
Komutanlığı, 12’si Hava Kuvvetleri Komutanlığı ve
5’i Jandarma GenelKomutanlığına tahsis edilmiştir.
3. Bu kadrolardan; 73’ü dolu 27’si boş
bulunmaktadır. Millî Savunma Bakanlığında boş bulunan
üç istisnaî memur kadrosu vardır.
4. Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev alacak
istisnaî memurların seviyesini yüksek tutabilmek amacıyla, fakülte
veya yüksek okul mezunu olmak, atanacağı kadronun görev niteliklerine
haiz bulunmak, son üç yıllık sicil notu ortalaması 95’in
üzerinde olmak ve 1 nci derece görev yeri için en az oniki yıl, 2 nci
derece görev yeri için en az on yıl, 3 ve 4 ncü derece görev yerleri için
en az sekiz yıl hizmet etmiş olmak gerekmektedir.
5. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun
60 ncı Maddesi gereği istisnaî memur olmak için yabancı dil
şartı sadece Dışişleri Bakanlığı Hukuk
Müşavirliğine atanacak memurlar için aranmakta, diğer
memuriyetler için aranmamaktadır.
Millî Savunma Bakanlığınca da istisnaî
memur olmak için genel şart olarak yabancı dil şartı
aranmamakta, ancak atanılacak kadronun görev özelliğine göre
yabancı dil bilgisini gerektirip gerektirmediği görev tanım
formlarında belirtilmektedir.
6. İstisnaî memur kadroları :
a) Kadronun, fikir ve proje üretimine dayalı
özellikler taşıması, özel ihtisas, tecrübe ve yetenek
gerektirmesi,
b) Görevin, ilgili karargâh için kapsamlı ve etkin
olması,
c) Bu kadronun, süreklilik arz eden ve konusunda
uzmanlaşmış bir personel ile yürütülmesinde zorunluluk
bulunması,
d) Silahlı Kuvvetlerin; nitelik ve görev
özellikleri itibariyle, birbirine benzeyen kadroları arasında
dengesizlik yaratmaması ve emsal teşkil etmemesi,
e) Kadronun, idarî, hukukî, malî ve teknik alanlardan
birinin veya birkaçının sorumluluk ve yetkisini içermesi,
kriterleri esas alınarak tespit edilmiştir.
7. Türk Silâhlı Kuvvetleri kadroları için
tahsis edilen 100 kişilik kadro içinde kalmak şartıyla,
şartları uyan personel arasından boş kadrolara istisnaî
memur atanması imkânı bulunmaktadır.
8. Millî Savunma
Bakanlığından istisnaî memur kadroları, ilgili dairenin
teklifi, kadrolardan sorumlu üç daire başkanlığının
uygun görmesi ve Millî Savunma Bakanı ile Genelkurmay
Başkanlığının onayıyla tespit edilmektedir.
İhdas edilmiş kadrolara istisnaî memur
ataması ise, “Millî Savunma Bakanlığında Görevli Sivil
Memurların Görevde Yükselme Yönergesi” gereği istisnaî kadroya
atanması teklif edilen personelin 4 üncü Maddedeki şartları
taşıması ve Müsteşar Yardımcısı
Başkanlığında oluşturulan bir komisyon tarafından
uygun bulunması halinde yapılmaktadır.
9. Yukarıda açıklandığı üzere;
kadroları istisnaî olmayan memurların, gerekli şartları
haiz olsalar bile bu kadrolara istisnaî memur olarak atanmaları hukuken
mümkün olamamaktadır. Türk
Silâhlı Kuvvetleri için istisnaî memur kontenjanının
artırılması ve kadronun da istisnaî memur kadrosu olarak onaylanması halinde yeni
istisnaî memur atanması mümkün olabilecektir.
10. Millî Savunma Bakanlığında istisnaî
memur atamaları, konuya ilişkin mevzuatın ve “Millî Savunma
Bakanlığında Görevli Sivil Memurların Görevde Yükselme
Yönergesi” esaslarına uygun şekilde yapılmakta olup, mevcut
uygulamaların da çalışma barışını olumsuz
yönde etkilemediği değerlendirilmektedir.
11. İstisnaî memur kadroları, Türk
Silahlı Kuvvetlerinde subay karşılığı kritik
görev yerleridir. Bu kadrolarda görev yapan nitelikli ve uzman personelin
hizmette tutulması amacıyla özlük haklarında farklılıkların
bulunması normal karşılanmalıdır.
Diğer taraftan, 4214 Sayılı Yetki Kanunu
kapsamında istisnaî memurlar ile diğer memurlar arasındaki özel
hizmet tazminatı farkının % 10 seviyesine indirilmesi ile
Silâhlı Kuvvetlerin Merkez Karargâhlarında görevli memurlar için % 35
oranında ödenmekte olan özel hizmet tazminatının taşra
teşkilatına da ödenmesi ve tazminat oranının % 70’e
çıkarılması teklif edilmiş, ancak Maliye Bakanlığınca
bütçe imkânlarının kısıtlı olması gerekçesiyle
uygun bulunmamış olmakla birlikte, Türk Silâhlı Kuvvetlerinde
görevli sivil memurların özlük haklarının iyileştirilmesi
çalışmalarına devam edilmektedir.
Arz ederim.
Turhan
Tayan Millî
Savunma Bakanı
8. – Hatay Milletvekili Fuat Çay’ın,
bazı savcılara sağlanan imkânlara ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Şevket Kazan’ın yazılı cevabı (7/2346)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Adalet
Bakanı Sayın Şevket Kazan tarafından yazılı
olarak cevaplandırılması hususunu saygılarımla arz
ederim. 18.3.1997
Fuat
Çay
Hatay
1. Hangi görevlerde bulunan savcıların
koruması vardır?
2. Makam arabası vardır?
3. Araç veya cep telefonu vardır?
4. Çete olayı gibi önemli konuları
soruşturan savcılara özel araba ve koruma verilmiş midir? Ek
güvenlik önlemleri alınmış mıdır?
5. Önemli soruşturmaları yürüten
savcıların, bu soruşturmalar sonuçlanıncaya kadar görev
yerlerinin değiştirilmemesi yönünde bir çalışmanız var
mıdır?
T.C.
Adalet
Bakanlığı 28.4.1997
Bakan
:2148
Türkiye BüyükMillet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : Kanunlar ve Kararlar Dairesi
Başkanlığı ifadeli, 7.3.1997 tarihli
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2346-5922/16684 sayılı yazınız.
İlgi yazı ekinde alınan, Hatay
Milletvekili Fuat Çay’ın 7/2346 Esas No’lu yazılı soru
önergesine verilen cevap iki nüsha halinde ekte sunulmuştur.
Bilgilerinize arz ederim.
Şevket
Kazan
Adalet
Bakanı
Sayın Fuat Çay Hatay Milletvekili
Bakanlığıma yöneltilen ve
yazılı olarak cevaplandırılması istenilen 7/2346 Esas
No’lu soru önergesine verilen cevaplar aşağıda
belirtilmiştir.
1. Cumhuriyet başsavcı ve
savcılarının korunması, koruma hizmetleri ile ilgili
mevzuat hükümleri uyarınca İçişleri Bakanlığınca
sağlanmaktadır.
2. 237 sayılı Taşıt Kanunu
hükümlerine göre Bakanlığımda, Bakan ve Müsteşara ait makam
aracı, taşra teşkilatında ise 349 binek cinsi hizmet
aracı bulunmaktadır.
3. Cumhuriyet başsavcılıklarında
halen kullanılmakta olan toplam olarak 10 adet araç telefonu ve 22 adet
cep telefonu bulunmaktadır.
4. (1) numaralı bölümde de belirtildiği gibi
önemli konuları soruşturan savcılara ilgili mevzuat hükümlerine
göre, şartları mevcut olduğu takdirde, koruma hizmetleri
sağlanmakta ve kendilerine özel araç tahsisi yapılmaktadır.
5. Hâkim ve Cumhuriyet savcılarının
atamaları, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 35
inci maddesi hükmüne göre, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca
hazırlanan “Hâkim ve Cumhuriyet Savcıları Hakkında
Uygulanacak Atama ve Nakil Yönetmeliğinde belirlenen esaslar çerçevesinde
Yüksek Kurulca yapılmaktadır. Bu nedenle ayrı bir
çaalışma yapılması söz konusu olamaz.
Bilgilerinize arz ederim.
Şevket
Kazan
Adalet
Bakanı
9. – Hatay
Milletvekili Fuat Çay’ın, belediyelere yapılan yardımlara
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif Şener’in
yazılı cevabı (7/2348)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Maliye
Bakanı Abdüllatif Şener tarafından yazılı olarak
cevaplandırılması hususunu saygılarımla arz ederim.
18.3.1997
Fuat
Çay
Hatay
1. Bakanlığınız döneminde
elinizdeki fon veya diğer kaynaklardan hangi belediyelere, ne kadar
yardım yapıldı?
2. Bu yardımlar belirlenirken hangi ölçütler
kullanıldı?
T.C.
Maliye
Bakanlığı
Bütçe ve Malî
Kontrol Genel Müdürlüğü 25.4.1997
Sayı : B.07.0.BMK.0.11.013/600-7269
Konu : Yazılı Soru Önergesi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : T.B.M.M. Kanunlar ve Kararlar Dairesi
Başkanlığının 27.3.1997 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2348-5924/16686 sayılı yazıları.
Hatay Milletvekili Sayın Fuat Çay’ın 7/2348
Esas No’lu yazılı soru önergesinde yer alan sorulara ait cevaplar
aşağıda sunulmuştur.
Bakanlığım bütçesinin “Mahallî
İdarelere Yapılacak Yardım ve Ödemeler” tertibinden belediye ve
il özel idarelerine 1.7.1996 tarihinden 31.12.1996 tarihine kadar olan dönemde
toplam 7.8 trilyon liralık yardım yapılmıştır.
1997 yılının ilk iki ayında
yapılan yardım miktarı ise 214 milyar liradır.
Bilgilerine arz olunur.
Doç.
Dr. Abdüllatif Şener
Maliye
Bakanı
10. – Hatay
Milletvekili Nihat Matkap’ın, Diyanet İşleri
Başkanlığından başka kurumlara geçiş yapan
personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nevzat Ercan’ın
yazılı cevabı (7/2351)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Diyanet
İşleri Başkanlığından sorumlu Devlet Bakanı
tarafından yazılı olarak
yanıtlandırılmasını saygıyla arzederim.
Nihat
Matkap
Hatay
54 üncü Hükümetin kuruluşundan bu yana geçen süre
içerisinde, Diyanet İşleri Başkanlığından,
diğer bakanlıklara, bakanlıklara bağlı kuruluşlar
ile diğer Resmî kurum ve kuruluşlara yatay geçiş yapan personelin;
1. Yatay geçiş öncesi Diyanet İşleri
Başkanlığındaki son görev ve unvanları nedir?
(İmam, müezzin, şef v.b.g.)
2. Nereye, hangi sayıda personel yatay geçiş
yapmıştır?
3. Bu yatay geçişler, Diyanet İşleri
Başkanlığındaki “personel fazlalığı” ile
izah edilebilir mi?
4. Halkımızın dini vecibelerini yerine
getirmesine ilişkin konularda eğitim görmüş ve
uzmanlaşmış bu personellerin, bu ulvi görevlerinden ayrılma
sebepleri nelerdir?
5. Yatay geçiş yapan bu personeliniz yerine yeni
eleman almayı tasarlıyor musunuz?
T.C.
Başbakanlık
Diyanet İşleri Başkanlığı
Hukuk
Müşavirliği 28.4.1997
Sayı : B.02.1.DİB.0.61.368
Konu : Soru Önergesi
Türkiye BüyükMillet
Meclisi Başkanlığına
(Kanunlar ve Kararlar
Dairesi Başkanlığı)
İlgi : 1.4.1997 tarih ve 02-7/2351-5954-16720
sayılı yazınız.
İlgi yazı ekinde gönderilen Hatay
Milletvekili Nihat Matkap’a ait 7/2351-5954 sayılı yazılı
soru önergesine verilen cevaplar aşağıya
çıkartılmıştır.
1. 54 üncü Hükümetin kuruluşundan itibaren Diyanet
İşleri Başkanlığından Bakanlıklar ile kurum
ve kuruluşlara, doktor, şef, memur, daktilograf, murakıp, Kur’an
kursu öğreticisi, imam-hatip, müezzin-kayyım ve hizmetli kadrosunda
bulunan bir kısım personel naklen atanmıştır.
2. Diyanet İşleri
Başkanlığından; Başbakanlığa 3, Millî
Eğitim Bakanlığına 158, Maliye Bakanlığına
10, Orman Bakanlığına 11, Tarım ve Köyişleri Bakanlığına
58, Sağlık Bakanlığına 99, İçişleri
Bakanlığına 135, Kültür Bakanlığına 50,
Çalışma Bakanlığına 89, Adalet
Bakanlığına 2, Enerji Bakanlığına 1, Çevre
Bakanlığına 5, Sanayi
Bakanlığına 5, Turizm Bakanlığına 1, Devlet
Bakanlıklarına (Taşra Teşkilatı) 112, Üniversitelere
41 ve Mahallî İdarelere 68 olmak üzere toplam 848 imam-hatip lisesi ve
yüksekokul mezunu personel naklen atanmıştır.
3. Naklen atanma talebinde bulunan Başkanlık
personeline istekleri doğrultusunda muvafakat verilmiştir. Personel fazlalığı
sözkonusu değildir.
4. Diyanet İşleri
Başkanlığından başka kurum ve kuruluşlara yatay
geçiş yapan personel kendilerini yetiştirmek ve daha iyi özlük ve
malî haklar elde edebilmek amacıyla hareket etmektedirler.
5. Naklen atanan personelin yerine atama izni
verildiği takdirde boşalan kadrolara yeni atamalar
yapılacaktır. Diyanet İşleri
Başkanlığından diğer kamu kurum ve
kuruluşlarına her türlü nakil işlemi Devlet Bakanlığının
8.4.1997 tarih ve 5036 sayılı yazısıyla
durdurulmuştur.
Bilgilerinizi arzederim.
Nevzat
Ercan
DevletBakanı
11. –
Tekirdağ Milletvekili Fevzi Aytekin’in, esnaf ve sanatkârlara düşük
faizli kredi verilip verilmeyeceğine ilişkin sorusu ve Sanayi ve
Ticaret Bakanı Yalım Erez’in yazılı cevabı (7/2353)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sanayi
ve Ticaret Bakanı Sayın Yalım Erez’in yazılı olarak
cevaplandırmasını müsaadelerinize arz ederim.
24.3.1997
Fevzi
Aytekin
Tekirdağ
1. KOBİ’lere % 20 ve % 30 gibi düşük faizli
krediler verilmektedir. Esnaf ve Sanatkârlarımıza da aynı faiz
oranında kredi verilmesi sağlanamaz mı?
2. Bakanlığınızca yürütülen böyle
bir çalışma var mı?
3.
Varsa ne zaman hayata geçirmeyi düşünüyorsunuz?
T.C.
Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı
Basın ve Halkla İlişkiler
Müşavirliği 24.4.1997
Sayı
: B.140.BHİ.01-152
Konu :
Yazılı Soru Önergesi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : 1.4.1997 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-6070 sayılı yazınız.
Tekirdağ Milletvekili Fevzi Aytekin’in, “esnaf ve
sanatkârlara düşük faizli kredi verilip verilmeyeceğine” ilişkin
olarak tarafımdan cevaplandırılmasını istediği
(7/2353) esas nolu yazılı soru önergesiyle ilgili cevabımız
ekte takdim edilmiştir.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
Yalım
Erez
Sanayi
ve Ticaret Bakanı
Tekirdağ Milletvekili
Fevzi Aytekin’in Yazılı Sorularına Cevaplarımız
KOBİ kredileri, Başbakanlık Hazine
Müsteşarlığı tarafından çıkarılan ve
31.10.1996 tarih ve 22803 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe giren 96/3 sayılı tebliğe göre, Türkiye Halk
Bankası Genel Müdürlüğünce verilmektedir. Faiz oranları,
kalkınmada öncelikli yörelerde yapılacak yatırımlar için %
20, diğer yörelerde yapılacak yatırımlar için % 30 olup,
Mart 1997 tarihi itibariyle verilen toplam kredi miktarı 6,9 Trilyon
liradır.
Diğer taraftan, Türkiye Halk Bankası
tarafından, Esnaf ve Sanatkârlar Kefalet Kooperatiflerince
bulundukları yörelerdeki esnaf ve sanatkâra verilen kredi limiti, üretime
dönük faaliyetlerde 1 Milyar, diğer şahıslara ise 750 Milyon
liradır.
Kısa vadeli (9 ay) faiz oranı % 40’dır.
İşletme kredisi (2 yıl) faiz oranı
% 47’dir.
Tesis kredisi (2-5 yıl) faiz oranı % 50’dir.
Türkiye Halk Bankası tarafından Esnaf ve
Sanatkârların kredilendirilmesi amacıyla yapılan
yıllık plasman programları aylık dilimler halinde tahsis
edilmektedir.
31.1.1997 tarihi itibariyle 83,6 Trilyon TL.
olduğu belirtilen toplam plasman limiti anılan tarihten sonra
yapılan tahsis sonucu 28.2.1997 tarihinde 89 Trilyon TL. ye
ulaşmış bulunmaktadır.
Halkbank Tarafından
Verilmekte Olan Kobi Teşvik
Kredileriyle İlgili
Veriler
Toplam Talep Sayısı 9
533
Sanayi ve Ticaret Odalarından Onaylanıp Gelen
Dosya Sayısı 3 132
Onaylanan Dosya Sayısı 558
Verilen Toplam Kredi Miktarı 6.9
Trilyon TL.
Kalkınmada Öncelikli Kredi Verilen Dosya
Sayısı 420
Kredi Verilen Sektörler : Orman, Dokuma, Giyim,
Taşıt Araçları, Makina İmalat, Madenî Eşya,
Lastik-Plastik
Not :
Yazılı soruyla ilgili diğer bilgiler dosyasındadır.
12. —Antalya
Milletvekili Sami Küçükbaşkan’ın, pamuk üreticilerinin fiyat
farklarının ne zaman ödeneceğine ilişkin sorusu ve Sanayi
ve Ticaret Bakanı Yalım Erez’in yazılı cevabı (7/2355)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sanayi
ve Ticaret Bakanı tarafından yazılı olarak
cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi arz ederim.
Saygılarımla.
Sami
Küçükbaşkan Antalya
Antalya Bölgesindeki pamuk üreticilerimizin bugüne
kadar fiyat farklarını alamadıkları ve zarara
uğradıkları tarafımıza gelen haberler arasında
bulunmaktadır.
Sorular :
1.Pamuk üreticilerimizin bugüne kadar
alamadıkları fiyat farklarını ne zaman ve ne şekilde
ödemeyi düşünmektesiniz?
2.Uğranılan zararı nasıl tazmin
edeceksiniz?
T.C. Sanayi
ve Ticaret Bakanlığı Basın
ve Halkla İlişkiler Müşavirliği 24.4.1997
Sayı : B.140.BHİ.01-154
Konu : Yazılı soru önergesi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İlgi : 1.4.1997 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-6070 sayılı yazınız.
Antalya Milletvekili Sami Küçükbaşkan’ın,
“Pamuk üreticilerinin fiyat farklarının ne zaman ödeneceğine”
ilişkin olarak tarafımdan cevaplandırılmasını
istediği (7/2355) esas nolu yazılı soru önergesiyle ilgili
cevabımız ekte takdim edilmiştir.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
Yalım
Erez Sanayi
ve Ticaret Bakanı
Antalya Milletvekili Sami Küçükbaşkan’ın
Yazılı Sorularına Cevaplarımız
Cevap 1 ve 2.Antbirlik, 1996/97 pamuk alım
sezonunda ortaklarından satın aldığı kütlü pamuk için
peşin ödeme yapmış olup, Birliğin anılan
işyılından ortaklarına ürün bedeli borcu kalmamıştır.
Dolayısıyla, ortaklarının uğradığı
herhangi bir zarar da söz konusu olmamaktadır.
Öte yandan, Birliğin fiyat farkı ödemesi
işlemi, işyılının kârlı bitirilmesine
bağlı bulunmaktadır. Dolayısıyla bu hususta gerekli
hesaplamaların yapılarak fiyat farkı ödemesi imkânı olup
olmadığının belirlenmesi Birlik Yönetim Kurulunun karar ve
sorumluluğunda bulunmaktadır.
Birlik Yönetim Kurulunun bu konuda gerekli
çalışmaları yaptığı ve ortak üreticilere
kilogramda 5 000 TL kadar bir fiyat farkı ödenmesi için işlemlere
başlanıldığı öğrenilmiştir.
13.—İzmir
Milletvekili Sabri Ergül’ün, Nevşehir-Kavaklı Kasabasında bir
vatandaşın astsubay tarafından dövüldüğü iddiasına
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener’in
yazılı cevabı (7/2398)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Sayın İçişleri Bakanınca yazılı olarak
yanıtlanması için gereğini saygıyla dilerim.
Sabri
Ergül
İzmir
1. Nevşehir İli Kavaklı Kasabasında
sebzecilik yapan köylü yurttaşımız Nihat Ölmez’in yine
Nevşehir İli Derinkuyu İlçesi Pazar yerinde 8.2.1997 tarihinde
satmakta olduğu salatalıkların iyisini eşine vermedi diye
İlçede görevli Ahmet isimli Jandarma Astsubayı tarafından zorla
karakola götürülerek dövüldüğü ve fena muameleye maruz
bırakıldığı doğru mudur?
2. Özel keyfi nedenlerle dövülen köylü Nihat Ölmez’in
durumu tabip raporu ile belgelenmesine ve şikâyetci olmasına
rağmen Astsubay Ahmet hakkında herhangi bir idarî ve cezaî işlem
yapılmadığı, olayın ört-bas edilmek istendiği
doğru mudur?
3. Olayın Kaymakam ve Jandarma Komutanınca da
bilinmesine rağmen Astsubay Ahmet hakkında yapılması
gereken yasal işlemlerin yapılmadığı ve halen görevi
başında tutulan Astsubay Ahmet’in mağdur köylü Nihat Ölmez’i
şikâyetçi olmaması ve hakkını aramaması için tehdit
ettiği doğru mudur?
Olayla ilgili idarî ve adlî soruşturma var
mıdır? Ne yapılmıştır?
T.C.
İçişleri
Bakanlığı 24.4.1997
Hrk :
7500-273-97/ASYŞ.Ş.ŞİK.(95415)
Konu
: Yazılı Soru Önergesi.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
(Genel Sekreterliği)
İlgi : TBMM Başkanlığının
4.4.1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6121/012558 (7/2398-5978/16803)
sayılı yazısı.
1. İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün verdiği
ve ilgi ile İçişleri Bakanlığınca
cevaplandırılması istenilen soru önergesi hakkında gerekli
incelemeler yapılarak, tespit edilen hususlar müteakip maddelerde
belirtilmiştir.
2. SORU : “Nevşehir ili Kavaklı
Kasabasında sebzecilik yapan köylü yurttaşımız Nihat
Ölmez’in yine Nevşehir İli Derinkuyu İlçesi Pazar yerinde
8.2.1997 tarihinde satmakta olduğu salatalıkların iyisini
eşine vermedi diye ilçede görevli Ahmet isimli Jandarma Astsubayı
tarafından zorla karakola götürülerek dövüldüğü ve fena muameleye
maruz bırakıldığı doğru mudur?”
CEVAP : Derinkuyu İlçe J.K.lığı
Merkez J.Krk. Komutanı J. Astsb. Üçvş. Ahmet Erkan’ın eşi
ile Nihat Ölmez arasında semt pazarında domates seçme yüzünden
tartışma çıkmış bilahare Astsb. Üçvş. Ahmet Erkan
pazar yerine giderek pazarcı Nihat Ölmez ile
tartışmıştır.
Pazarcı Nihat Ölmez’in karakola
götürülmediği, dövülmediği ve fena muameleye maruz
bırakılmadığı
anlışılmıştır.
3. SORU : “Özel keyfi nedenlerle dövülen köylü Nihat
Ölmez’in durumu tabip raporu ile belgelenmesine ve şikayetçi olmasına
rağmen Astsubay Ahmet hakkında herhangi bir idarî ve cezaî işlem
yapılmadığı, olayın ört-bas edilmek istendiği
doğru mudur?”
CEVAP : Nihat Ölmez dövülmediğinden doktor raporu
almamış herhangi bir makama yazılı veya sözlü olarak
şikayetçi olmamıştır.
Astsubay hakkındaki iddiaların yalan
olduğu anlaşıldığından cezaî işlem
yapılmamıştır.
4. SORU : “Olayın Kaymakam ve Jandarma
Komutanınca da bilinmesine rağmen Astsubay Ahmet hakkında
yapılması gereken yasal işlemlerin
yapılmadığı ve halen görevi başında tutulan
Astsubay Ahmet’in mağdur köylü Nihat Ölmez’i şikayetçi olmaması
ve hakkını aramaması için tehdit ettiği doğru mudur?
Olayla ilgili idarî ve adlî soruşturma var
mıdır? Ne yapılmıştır?”
CEVAP : Astsubayın; Nihat Ölmez’i şikayetçi
olmaması ve hakkını aramaması için tehdit ettiği
doğru değildir.
Olayla ilgili olarak 8.2.1997 tarihinde İsmail
Ölmez isimli şahsın İçişleri Bakanlığına
hitaben yazmış olduğu şikayet mektubuyla ilgili olarak
J.Gn.K. lığının emri gereğince Nevşehir İl
J.K. lığınca yapılan idarî soruşturma sonucunda;
iddiaların doğru olmadığı gibi İsmail Ölmez
isimli şahsın dilekçe yazmadığı da
anlaşılmıştır.
Bilgilerini arz ederim.
Dr.
Meral Akşener
İçişleri
Bakanı
14. – Konya Milletvekili Nezir
Büyükcengiz’in, Konya İlindeki belediyelere yapılan yardımlara
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif Şener’in
yazılı cevabı (7/2400)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Maliye Bakanı
Sayın Abdüllatif Şener tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasına aracılığınızı
saygılarımla arz ederim.
26.3.1997
Nezir
Büyükcengiz
Konya
Bakanlığınızın belediyelere
yardım fonundan bazı belediyelere nakdi yardım
yaptığı bilinmektedir. Bu bağlamda;
Sorular :
1. Konya İlindeki 165 belediyemize 1997 Bütçe
ödeneklerinden ne kadar yardım yapılmıştır?
2. Hangi belediyeye ne miktarda para verilmiştir?
3. Yardım yapılmayanlar var ise hangi gerekçe
ile bu belediyelere yardım yapılmamıştır?
T.C.
Maliye
Bakanlığı
Bütçe ve Malî
Kontrol Genel Müdürlüğü
Sayı :
B.07.0.BMK.0.11.013/600-7271 25.4.1997
Konu : Yazılı Soru Önergesi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : T.B.M.M. Kanunlar ve Kararlar Dairesi
Başkanlığının 3.4.1997 tarih ve A.01.0.GNS.
0.10.00.02-6120 sayılı yazıları.
Konya Milletvekili Sayın Nezir Büyükcengiz’in
7/2400 esas no’lu yazılı soru önergesinde yer alan sorulara ait
cevaplar aşağıda sunulmuştur.
Bakanlığım Bütçesinin “Mahallî
İdarelere Yapılacak Yardım ve Ödemeler” tertibinden Konya
İlindeki 98 belediyeye 1997 yılında ilk üç ayında toplam
112 milyar lira yardım yapılmıştır.
Bilgilerinize arz olunur.
Doç.
Dr. Abdüllatif Şener
Maliye
Bakanı
15. –
MardinMilletvekili Süleyman Çelebi’nin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgesindeki kapalı okul sayısına ve öğretmen
açığına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Mehmet Sağlam’ın yazılı cevabı (7/2402)
Türkiye BüyükMillet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Millî
EğitimBakanlığı tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Süleyman
Çelebi
Mardin
1. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’de kaç
kapalı okul mevcuttur? Bunlardan kaç tanesi Mardin İlindedir?
2. Bu yöredeki illerden Mardin İli’nde kaç
öğretmen açığı mevcuttur? Okullar tatile girmeden önce
Mardin Millî Eğitim Müdürlüğü’nün vekil öğretmen talebinin
karşılanması düşünülüyor mu? Düşünülüyorsa bu kadrolar
ne zaman tahsis edilecektir?
T.C.
Millî
Eğitim Bakanlığı
Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon
Kurulu
Başkanlığı
Sayı :
B.08.0.APK.0.03.01.00-022/1061 29.4.1997
Konu : Soru Önergesi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : T.B.M.M.
Başkanlığının 3.4.1997 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2402-5988/16817 sayılı yazısı.
Mardin Milletvekili Sayın Süleyman
Çelebi’nin“Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki kapalı okul
sayısına ve öğretmen açığına ilişkin”
yazılı soru önergesi incelenmiştir.
1. 1996-1997 öğretim yılında,
eğitim ve öğretime kapalı okul sayısı; OHAL illerinde
2 702, mücavir illerde 599, hassas illerde 1 641 olmak üzere toplam 4 942’dir.
Mardinİli’nde ise 366 okul kapalı bulunmaktadır.
2. Bakanlığımıza bağlı
okul ve kurumların öğretmen ihtiyacını karşılamak
üzere yapılan atamalar illerin öğretmen ihtiyacı dikkate
alınarak gerçekleştirilmekte olup, Mardinİli emrine 741
sınıf öğretmeni, 108 kültür dersleri öğretmeni, 38 meslek
dersleri öğretmeni olmak üzere toplam 887 öğretmenin atamaları
yapılmıştır. Mardinİli’nin öğretmen
ihtiyacı, 1997 yılı yer değiştirme suretiyle
yapılacak atamalarda da dikkate alınacaktır.
Vekil öğretmen atamaları asil öğretmen
kadrolarına yapılmaktadır. Bu kadrolar da Bütçe Kanunu
gereğince Maliye Bakanlığı’nın iznine tabi olup, kadro
kullanma izni alındığında, söz konusu kadrolara 1996
yılı ikinci atama döneminde müracaatta bulunan öğretmen
adaylarının atamaları yapılarak illerin sınıf
öğretmeni ihtiyacı karşılanacaktır.
Arz ederim.
Prof.
Dr. Mehmet Sağlam
Millî
Eğitim Bakanı
16. – Mardin
Milletvekili Süleyman Çelebi’nin, Mardin İlindeki organize sanayi
bölgelerine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım
Erez’in yazılı cevabı (7/2404)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sanayi
ve Ticaret Bakanlığı tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Süleyman
Çelebi
Mardin
Mardin’de bugüne kadar açılmış olan
Sanayi Bölgeleri ile kurulmakta olan Organize Sanayi Bölgelerinin yer ve
sayıları nedir?
T.C.
Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı
Basın ve
Halkla İlişkiler Müşavirliği
Sayı
: B.140.BHİ.01-156 24.4.1997
Konu : Yazılı soru önergesi
Türkiye Büyük
MilletMeclisi Başkanlığına
İlgi : 3.4.1997 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2404-5990/16819 sayılı yazınız.
Mardin Milletvekili Süleyman Çelebi’nin, “Mardin
İlindeki organize sanayi bölgesine” ilişkin olarak tarafımdan
cevaplandırılmasını istediği (7/2404) esas nolu
yazılı soru önergesiyle ilgili cevabımız ekte takdim
edilmiştir.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
YalımErez
Sanayi
ve Ticaret Bakanı
Mardin
Milletvekili Süleyman Çelebi’nin Yazılı Sorularına
Cevaplarımız
– Mardin Merkez Organize Sanayi Bölgesi
145 Parselden 73 adeti sanayicilere, 39 adedi de Mardin
Serbest Bölgesine tahsis edilmiş olup halen 33 adet parsel boştur.
Tahsis edilen parsellerde 33 adet tesis üretime geçmiştir. 21 adet tesisin
inşaatı devam etmekte ve 5 adet tesis de proje safhasında
bulunmaktadır.
– 1997 yılı Yatırım Programı
teklifimizde “Etüd” olarak yer alan Mardin Merkez Organize Sanayi Bölgesi
Arıtma Projesi Bütçe imkânsızlıkları nedeniyle
Yatırım Programına dahil edilememiştir.
Sözkonusu Proje 1998 yılı Yatırım
Programı teklifimize de dahil edilecektir.
– Mardin Merkez KüçükSanayi Sitesi 190 işyeri
sosyal tesis karakteristiği ile 1976 yılı Yatırım
Programına alınmış ve 1984 yılında bitirilerek
sanayicilerin hizmetine sunulmuştur.
– Mardin Kızıltepe KüçükSanayi Sitesi “200
İşyeri Sosyal Tesis” karakteristiği ile 1997 yılı
Yatırım Programında net 47 Milyar 500 Milyon TL. ödenek ile
devam eden projeler arasında yer almaktadır.
Sözkonusu proje için 31 Mart 1997 tarihi itibariyle
cari fiyatlarla 21 Milyar 673 Milyon TL. (1996 yılı fiyatlarıyla
karşılığı 39 Milyar 741 Milyon TL.) kredi
kullandırılmıştır.
– Mardin Nusaybin Küçük Sanayi Sitesi “154
İşyeri Sosyal Tesis” karakteristiği ile 1997 yılı
Yatırım Programında net 38 MilyarTL. ödenek ile devam eden
projeler arasında yer almaktadır.
Sözkonusu proje için 31 Mart 1997 tarihi itibariyle
cari fiyatlarla 57 Milyar 457 Milyon TL. (1996 yılı fiyatlarıyla
karşılığı 77 Milyar 734 Milyon TL.) kredi
kullandırılmıştır.
– Mardin Merkez KüçükSanayi Sitesi (2. Bölüm) “200
İşyeri Sosyal Tesis” karakteristiği ile 1997 yılı
Yatırım Programında net 14 Milyar 250 Milyon TL. ödenek ile
devam eden projeler arasında yer almaktadır.
– Mardin Midyat Küçük Sanayi Sitesi “100
İşyeri Sosyal Tesis” karakteristiği ile 1997 yılı
Yatırım Programında 1 Milyon TL. ödenek ile yer almaktadır.
– Mardin Derik KüçükSanayi Sitesi 1997 yılı
Yatırım Programı teklifimizde “100 İşyeri Sosyal
Tesis” karakteristiği ile yer almış ancak, Bütçe
imkânsızlıkları nedeniyle programa dahil edilememiştir.
Sözkonusu proje 1998 yılı Yatırım
Programı teklifimize de dahil edilecektir.
17. –
Rize Milletvekili Avni Kabaoğlu’nun, Ardeşen-Pazar İlçesi
arasındaki bölgeye havaalanı yapılıp
yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Ulaştırma
Bakanı Ömer Barutçu’nun yazılı cevabı (7/2405)
Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Ulaştırma
Bakanı Sayın ÖmerBarutçu tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
26.3.1997
H.Avni
Kabaoğlu
Rize
Doğu Karadeniz Bölgesinde Trabzon
Havaalanından başka havalimanı yoktur. Doğu Karadeniz
Bölgesi Fırtına vadisinde dağ ve rafting turizmine çok müsait
yerler ve millî park mevcuttur.
Hem iç hem de dış turizmden faydalanabilmemiz
için havaalanına ihtiyaç vardır. Ardeşen ile Pazar İlçesi
arasında kalan bölgede havaalanına müsait bölge vardır.
1. Ardeşen-Pazar İlçesi arasındaki bu
bölgeye Arpa ismini vererek bir havaalanı yapılması
düşünülüyor mu?
T.C.
Ulaştırma
Bakanlığı
Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon
Kurulu
Başkanlığı
Sayı :
B.11.0.APK.0.10.01.21.0B/-608-8365 28.4.1997
Konu : Rize Milletvekili H.Avni Kabaoğlu’nun
yazılı soru önergesi.
Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına
İlgi : 3.4.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2405-5991/16820
sayılı yazısı.
Rize Milletvekili Sayın H. Avni Kabaoğlu’nun
sormuş olduğu 7/2405-5991/16820 sayılı yazılı
soru önergesinin cevabı ekte sunulmuştur.
Bilgilerinize arz ederim.
Ömer
Barutçu
Ulaştırma
Bakanı
Rize Milletvekili
H.Avni Kabaoğlu’nun 7/2405-5991/16820 Sayılı
Soru Önergesi
ve Cevabı
Soru :
Doğu Karadeniz Bölgesinde Trabzon
Havaalanından başka havalimanı yoktur. Doğu Karadeniz
Bölgesi Fırtına vadisinde dağ ve rafting turizmine çok müsait
yerler ve millî park mevcuttur.
Hem iç hem de dış turizmden faydalanabilmemiz
için havaalanına ihtiyaç vardır. Ardeşen ile Pazar ilçeleri
arasında kalan bölgede havaalanına müsait bölge vardır.
1. Ardeşen-Pazar İlçesi arasındaki bu
bölgeye Arpa ismini vererek bir havaalanı yapılması
düşünülüyor mu?
Cevap :
Rize (Ardeşen) Stol tipi havaalanı ile ilgili
olarak, Bakanlığımız DLHGenel Müdürlüğünce
yapılan çalışmalar sonucunda; Ardeşen-Pazarilçeleri
arasında, Hamidiye Köyünde, Fırtına Deresi’nin
batısına denize paralel ve yaklaşık Doğu-Batı
istikametine yerleştirilecek şekilde bir havaalanı
yapımı tasarlanmıştır. Ancak, söz konusu mahallin
yerleşim bölgesine rastlaması ve yaklaşık 130 000 m2’lik arazinin
kamulaştırılmasının gerektiği ve
kamulaştırma maliyetinin ise çok yüksek olması nedeniyle
projenin fizibil olmadığı ortaya çıkmıştır.
Bu nedenle proje şimdilik yatırım programına
alınamamıştır.
18. –
Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, Tekirdağ-Çerkezköy,
Kapaklı İlköğretim Okulu inşaatına ilişkin sorusu
ve Millî EğitimBakanı Mehmet Sağlam’ın yazılı
cevabı (7/2416)
Türkiye Büyük
MilletMeclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Millî Eğitim
Bakanı tarafından yazılı olarak
cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi arz ederim.
Mustafa
Taşar
Gaziantep
Soru : Tekirdağİli, Çerkezköy İlçesi,
Kapaklı Beldesi’ndeki İlköğretim Okulu ne zaman
tamamlanacaktır? Sözkonusu okulun 1997 yılı içerisinde
tamamlanabilmesi için bütçeden ayrılan ödenek yeterli midir?
T.C.
Millî
Eğitim Bakanlığı
Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon
Kurulu
Başkanlığı
Sayı :
B.08.0.APK.0.03.01.00-022/1060 29.4.1997
Konu : Soru Önergesi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : T.B.M.M.
Başkanlığının 24.3.1997 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02.5951-7/2332 ve 7/2333 sayılı yazısı.
Gaziantep Milletvekili SayınMustafa
R.Taşar’ın “Tekirdağ-Çerkezköy Kapaklı İlköğretim
Okulu inşaatına ilişkin” yazılı soru önergesi
incelenmiştir.
Kapaklı İlköğretim Okulunun fiziki
gerçekleşmesi % 60 olup, bitmesi için gerekli ödenek miktarı 50 000
000 000 TL.’dir. 1997 yılı ödeneği ise 20 000 000 000 TL.’dir.
Arz ederim.
Prof.
Dr. Mehmet Sağlam
Millî
Eğitim Bakanı
19. –
İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Orta Asya Türk
Cumhuriyetlerine Türk firmalarının kalitesiz mal
sattığı iddialarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Ayfer Yılmaz’ın yazılı cevabı (7/2436)
Türkiye
BüyükMillet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Devlet
Bakanı Sayın Ayfer Yılmaz tarafından yazılı
olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Bülent
Akarcalı
İstanbul
1. Türk firmalarının, Orta Asya Türk
Cumhuriyetleri ile dağılan diğer Sovyet Cumhuriyetleri’ne
kalitesiz mal satımında Çin ve İran’dan sonra 3. sırada
oldukları iddiaları doğru mudur?
2. Ukrayna’da “Burada Türk malı satılmaz”
levhasını dükkânlara astıracak kadar bir ‘Türk malı
antipatisinin’ oluşumunu nasıl ortadan kaldırabiliriz?
3. Orta Asya pazarını bize kaybettirecek bu
gibi durumları önlemek amacıyla ne gibi önlemler
almaktasınız?
T.C.
Başbakanlık
Dış
Ticaret Müsteşarlığı
Dosya:
İHR-VI.1/101 25.4.1997
Sayı :
B.02.0.0017-09/01349
Türkiye
BüyükMillet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliği
Kanunlar ve
Kararlar Dairesi Başkanlığı
İlgi : 07.4.1997 tarih ve 166998 sayılı
yazınız.
İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı’nın, Orta AsyaTürk Cumhuriyetlerine Türk
firmalarının kalitesiz mal sattığı iddialarına
ilişkin yazılı soru önergesi hakkındaki cevap metni
ilişikte sunulmaktadır.
Bilgilerine arz ederim.
Ayfer
Yılmaz
Devlet
Bakanı
Cevap 1. Bavul ticareti, resmî kayıtlara
yansımayan iç satış niteliğindedir. Dağılan
Sovyet Cumhuriyetleri uyruklular başta olmak üzere Türkiye’de ikâmet
etmeyen kişilerin ülkemize gelerek fiyat ve kalite değerlendirmesini
özgür iradeleriyle yapmak suretiyle satın aldıkları malları
resmî ihracat prosedürü dışında yolcu beraberi eşya
çıkışı şeklinde ülkelerine götürmektedirler. Bu
malları kendi ülkelerinde ticarî emtia haline dönüştürmeyi
amaçladıklarından, tercihleri kaliteden ziyade en düşük
maliyetle mal satın almaktır. Dolayısıyla, ülkemizde de
oluşan bu talep doğrultusunda sırf bu pazarlara yönelik
düşük kaliteli ve düşük birim fiyatlı mal üreten bir sektör
oluşmuştur.
Öte yandan; Orta Asya ve Kafkasya ülkeleri ile ticarî
ilişkilerimiz henüz istenilen seviyelere ulaşamamış olmakla
birlikte, bu ülkelerin toplam ticaret hacimleri içerisinde Türkiye’nin önemli
bir paya sahip olduğu görülmektedir. Türk Cumhuriyetlerine 1993
yılında 450 milyon dolar olarak gerçekleşen
ihracatımız, 1995 yılında 545 milyon dolara, 1996
yılı Ocak-Haziran döneminde ise 445 milyon dolara
ulaşmıştır.
Cevap 2-3 : Rusya Federasyonu başta olmak üzere
BDT ülkeleri, yolcu beraberinde getirilen eşyalarla ilgili olarak
kısıtlayıcı tedbirlerin yanında bavul ticaretiyle
uğraşanların tüccar kapsamına alınarak ticarî
vergilere tabi tutulması ve vergi kaçağının engellenmesine
yönelik önlemler almaya başlamışlardır.
Ülkemiz açısından resmî kayıtlara
yansımayan ve tamamen bir iç satış niteliğinde olan bavul
ticaretinin ekonomimize 10 milyar doların üzerinde bir döviz girdisi
sağladığı tahmin edilmektedir. Ayrıca, bavul
ticaretine konu malların üretiminde kullanılan girdiler resmî ithalat
istatistiklerine yansırken, sözkonusu ürünlerin ihracat prosedürüne tabi
olmaması nedeniyle resmî ihracat istatistiklerinde yer almaması
dış ticaret açığımızın yüksek görünmesine
neden olmaktadır.
Öte yandan; bavul ticareti yoluyla yapılan
satışlarda fatura düzenlenmemesi, ihracat kaydıyla
satış yapan firmalar için haksız rekabet yaratırken,
turistlerin beraberlerinde götürdükleri ucuz ve düşük kaliteli mallar bu
ülkelerde Türkmalı imajını olumsuz yönde etkilemektedir.
Bu itibarla; bavul ticaretinin yolcu beraberi mal
çıkışında kayıt altına alınmış
ihracat şekline dönüşmesinin özendirilmesi, Rusya Federasyonu ve
Ukrayna başta olmak üzere BDT ülkelerindeki önemli ticaret merkezlerinde
depo ve satış mağazaları oluşturulması
amacıyla Müsteşarlığımız koordinatörlüğünde
Maliye Bakanlığı, Gümrük Müsteşarlığı,
İhracatçı Birlikleri ve İstanbul Ticaret Odası ile
müştereken yapılan çalışmalar sonucunda;
– Bavul ticaretinin belgeli mal ticaretine
dönüştürülmesini teminen, 1.3.1997 tarih ve 22920 sayılı Resmî
Gazete’de yayımlanan Maliye Bakanlığı’nın 61 Seri Nolu
Katma değer Vergisi Genel Tebliğine paralel olarak, Türkiye’de ikâmet
etmeyenlere özel fatura düzenlenmek suretiyle yapılacak
satışları ihracat olarak kabul eden İhracat 97/5
sayılı Tebliğ11.3.1997 tarih ve 22930 sayılı Resmî
Gazete’de yayımlanarak, 1 Mart 1997 tarihinden itibaren geçerli olmak
üzere yürürlüğe girmiştir.
– Türk ihraç ürünlerinin tanıtım ve
pazarlamasının en etkin şekilde yapılması hedefimize
yönelik Türk ticaret merkezlerinin ilk örneğinin Moskova’da
gerçekleştirilmesi amacıyla, Müsteşarlığımız
koordinatörlüğünde Moskova Belediyesi, Türkiye İhracatçılar
Meclisi, T.Odalar Birliği ve Eximbank ile yapılan
çalışmalar devam etmektedir. Bu projenin gerçekleştirilmesini
müteakip diğer potansiyel ülkelerde de benzer Türk ticaret merkezleri
kurulması hedeflenmektedir.
Başta Rusya Federasyonu ve Ukrayna olmak üzere BDT
ülkelerinde özel girişimciliğin başlamasıyla birlikte
yaşanan yeniden yapılanma süreci dahilinde, bavul ticaretinde ortaya
çıkan sorunların giderilmesi amacıyla özellikle ithalatın
ve dahili satışların sistemleştirilmesi ve
geliştirilmesini sağlamak için yasal düzenlemelere gitmektedirler. Bu
kapsamda üretici-ihracatçı-ithalatçı nihai satıcı (meslek
erbabı) zincirinin oluşturulması amacıyla anılan
ülkeler tarafından yapılan çalışmalar paralelinde,
Türkiye’de de bavul ticaretinin bir sistem içerisinde yürütülmesini
sağlayacak mevzuat düzenlemeleri yapılmaktadır. Anılan
ülkelerle karşılıklı olarak; yapılan ve yapılacak teknik düzenlemelerin, iyi bir şekilde
işleyişinin sağlanmasıyla birlikte, bavul ticaretinde
yaşanan bütün sorunlar çözüme kavuşturulmuş olacaktır.
20. –
Aydın Milletvekili Cengiz Altınkaya’nın, götürü usule tabi
mükelleflerin vergi yüküne ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif
Şener’in yazılı cevabı (7/2438)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Maliye
Bakanı Abdüllatif Şener tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasına delaletlerinizi arz ederim.
Saygılarımla.
1.4.1997
Cengiz
Altınkaya
Aydın
1. Götürü usule tabi esnaf ve sanatkârların
vergileri tespit edilirken kullanılan ölçütler, adaletli bir vergi
dağılımı sağlamakta mıdır?
2. Götürü usule tabi mükelleflerin vergi yükleri,
gerçek usule tabi esnaf ve sanatkârlara oranla yüksek midir? Yüksek ise vergi
yüklerinin iyileştirilmesi yönünde Bakanlığınızca
herhangi bir çalışma yapılmakta mıdır? Herhangi bir
çalışma yapılmıyorsa yapmayı düşünüyor musunuz?
T.C.
Maliye
Bakanlığı
Gelirler
GenelMüdürlüğü
Sayı : B.07.0.GEL.0.44/4423-174-16873 29.4.1997
Konu : Talebiniz.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : Kanunlar ve Kararlar Dairesi
Başkanlığı’nın 7.4.1997 tarih ve KAN.KAR.MD.A.01.0.
GNS.0.10.00.02-7/2438-6077/17008 sayılı yazısı.
Aydın Milletvekili Sayın Cengiz
Altınkaya’nın Bakanlığımıza tevcih ettiği ve
Bakanlığımdan yazılı olarak
cevaplandırılmasını istediği 7/2438-6077
sayılı soru önergesinde yer alan hususlara ilişkin
açıklamalar aşağıda yapılmıştır.
Bilindiği gibi, 193 Sayılı Gelir Vergisi
Kanununun 46 ncı maddesinin beşinci fıkrasında, “Götürü
safi kazanç tutarlarının tespitinde, takvim yılı
başında geçerli olan ve sanayi kesiminde çalışan 16
yaşından büyük işçiler için uygulanan asgari ücretin
yıllık brüt tutarı esas alınır. Asgari ücrette
artış yapılmayan yıllarda, takvim yılı
başında geçerli olan safi kazanç tutarları, o yıla
ilişkin olarak Vergi Usul Kanunu uyarınca belirlenen yeniden
değerleme oranında artırılarak, ertesi takvim
yılında uygulanacak götürü safi kazanç tutarları
hesaplanır.” hükmü yer almaktadır.
Bu hüküm uyarınca, 1997 takvim yılında götürü usule tabi olan
ticaret ve serbest meslek erbabının safi kazanç tutarları,
1.1.1997 tarihinde geçerli olan asgari ücretin yıllık brüt
tutarı (17 010 000 x12 = 204 120 000 lira) esas alınarak yöreler
itibariyle belirlenmiştir. Konu ile ilgili olarak 28.12.1996 tarih ve
22861 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 199 seri no.lu Gelir
Vergisi Genel Tebliği’nde gerekli açıklamalar
yapılmıştır.
Ayrıca aynı 193 sayılı Gelir
Vergisi Kanununun 46 ncı maddesinde götürü safi kazanç
tutarlarının hesaplanmasına esas olan ve asgari ücrete uygulanan
oranları iki katına kadar artırmaya veya kanuni oranlarına
kadar indirmeye BakanlarKurulu’nun yetkili olduğu belirtilmiştir.
Bu yetki uyarınca, hazırlanan Bakanlar Kurulu
Karar Taslağı 27.3.1997 tarih ve B.07.0. GEL.0.44/4410-5-12662
sayılı yazımız ile Başbakanlığa
sunulmuştur.
Sözkonusu BakanlarKurulu Karar
Taslağı’nın yürürlüğe girmesi halinde, götürü usulde
vergilendirilen mükelleflerin faaliyette bulundukları yörelere ve
girdikleri derecelere göre 1997 takvim yılında ödeyecekleri vergiler
önemli ölçüde azaltılmış olacaktır.
Bilgilerinize arz olunur.
Doç.Dr.
Abdüllatif Şener
Maliye
Bakanı
21. –
İzmir Milletvekili Rıfat Serdaroğlu’nun, Aylık Kamu
Hesapları Bülteninin yayınlanmamasına ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Abdüllatif Şener’in yazılı cevabı
(7/2445)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki soruların Maliye
Bakanı tarafından yazılı olarak
cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim. 1.4.1997
Rıfat
Serdaroğlu
İzmir
Soru 1. 178 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin, 543 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 4 üncü maddesi
ile değişik 11 inci maddesi ile Bakanlığımız
Muhasebat Genel Müdürlüğü’ne verilen görevlerden biri de Devlet
hesaplarını tutmak ve yayınlamaktır. Bu amaçla öteden beri
her ay, bir önceki aya ait Devlet hesaplarının
yayınlandığı, “Aylık Kamu Hesapları Bülteni” ne
zamandan beri yayınlanmamaktadır?
Soru 2. Bu konuda Maliye Bakanı olarak
yazılı veya sözlü herhangi bir talimatınız var
mıdır?
Soru 3. Ocak, Şubat ve Mart 1997 ayları
itibariyle 1997 yılı Bütçe uygulama sonuçları, gelir-gider
rakamları (tahsilat ve tahakkuk bazında) hangi noktadadır?
Soru 4. Yine bu aylar itibariyle oluşan bütçe
açığı veya fazlası hangi düzeydedir?
T.C.
Maliye
Bakanlığı
Muhasebat
GenelMüdürlüğü
Sayı :
B.07.0.MGM.0.32/8382 25.4.1997
Türkiye
BüyükMillet Meclisi Başkanlığına
İlgi : 9 Nisan 1997 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2445-6091/1709 sayılı yazıları.
Bakanlığımca yayımlanmakta olan
Aylık Kamu Hesapları Bülteni hakkında İzmir Milletvekili
Sayın Rıfat Serdaroğlu’nun yazılı soru önergesine
ilişkin cevap aşağıda açıklanmıştır.
Bilgilerinize arz ederim.
Doç.
Dr. Abdüllatif Şener
Maliye
Bakanı
Maliye Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında 178 sayılı KanunHükmünde Kararnamenin 11
inci maddesiyle Bakanlığıma verilen Devlet
hesaplarının kayıtlarını tutmak, uygulamaları
izlemek, dönem sonuçlarını çıkarmak, değerlendirmek ve
yayımlamak görevi herhangi bir aksama olmadan yürütülmektedir.
Şöyle ki; Devlet hesaplarının
kayıtlarını tutma, uygulamaları izleme, dönem
sonuçlarını çıkarma, değerlendirme işlemleri
Bakanlığımın görevli birimleri tarafından yerine
getirilmektedir.
Elde edilen sonuçların yayımlanması ile
ilgili, K.H.K.’de herhangi bir süre kaydı, usul ve şekil
şartı getirilmemiştir.
22. –
Balıkesir Milletvekili İ. ÖnderKırlı’nın;
– Ormaniçi
köylülerince kurulan kooperatiflere,
Çanakkale
Milletvekili Ahmet Küçük’ün;
–
Bakanlığın Çanakkale-Bayramiçi Belediyesine ve köylülere olan
borçlarına,
İlişkin
soruları ve Orman Bakanı M. Halit Dağlı’nın
yazılı cevabı (7/2446, 2450)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki soruların Orman
Bakanı tarafından yazılı olarak
yanıtlanmasını saygıyla dilerim.
1.4.1997
İ.
Önder Kırlı
Balıkesir
1. Orman içi köylülerimizin kooperatiflerine, orman
istihsallerinde çalışmaları sonucunda m3 olarak 1996 yılında kesim ve sürtme
karşılığı olarak 776 305 TL. ücret ödenirken bu
yıl 900 000 TL. ödenmesi, hangi kıstaslara göre tespit
edilmiştir? Geçen yılki enflasyonun % 80’lerde olduğu ülkemizde,
orman köylüsüne % 16 oranında zam yapmak hak ve adalet
anlayışıyla nasıl bağdaşmaktadır?
2.Bu gülünç ücretten, köylünün zorunlu mazot v.s.
giderlerinin karşılığı çıkarıldıktan
sonra geriye kalan para
3. Orman kooperatiflerine orman emvallerinden % 25
oranında prim olarak verilen orman ürünlerinin bedeli daha önce, aynı
ürünlerin muhammen ihale bedeline eşit, hatta onun altında iken,
şimdi muhammen bedelin çok üstünde fiyat tespitinin amacı nedir?
Böyle bir uygulama zor koşullar içinde bulunan orman köylülerimize yasayla
tanınan bir hakkın, dolaylı olarak ellerinden alınması
değil midir?
4. İhaleye giren kereste tüccarı çoğu
kez anlaşarak ihaleyi muhammen bedelle ya da bu bedele çok az bir arttırma
yaparak aldığına göre, köylüye fiili ihale bedelinin çok üstünde
satış yapılması ayrı bir sömürü değil midir? Bu
uygulamanın sürdürülmesi halinde orman kooperatiflerinin prim olarak
verilen emvali almalarının imkânsızlaşacağı ve
kooperatiflerin yaşamlarını devam ettiremiyecekleri
Bakanlıkça görülmemekte midir? Yoksa istenerek mi bu yola
başvurulmuştur?
Yanlışlıklarına rağmen
uygulama aynen sürdürülecek midir, yoksa değiştirilerek köylüye prim
olarak verilen emval fiyatları en azından muhammen bedel düzeyine
indirilecek midir?
5. Orman İşletmelerinde “kesim
yapılmadan dikili ağaç halindeyken ihale yapılma
çalışmaları ve bu yolda orman kooperatiflerinden
yazılı taahhüt alınarak, ihaleye girmeye
zorlanmasının” amacı nedir? Yoksa,
Bakanlığınız, orman köylülerinin kooperatiflerine
tanınan primi ortadan kaldırmak yolunda bir çalışma içinde
midir? Zira, herkese açık böyle bir ihalede, orman kooperatiflerine belli
bir oranda pay ayrılamayacağına, bunun sonucunda ekonomik
açıdan güçsüz kooperatiflerin emval alması mümkün
olmayacağına göre, bu uygulama orman kooperatiflerini yoketme
operasyonu değil midir? Sonuçta orman köylüsünün primini ortadan
kaldırmak, kooperatifleri güçsüz kılmak yeni ekonomik
sıkıntılar yaratarak orman anarşisine yol açacak
girişimlere köylümüz sürüklenmek mi istenmektedir? Böyle bir uygulama yeni
orman katliamlarına, orman köylüsünün yasadışı yollara
itilmesine neden olmayacak mıdır?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Orman
Bakanı SayınHalit Dağlı tarafından yazılı
olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz
ederim.
2.4.1997
Ahmet
Küçük
Çanakkale
1. Bakanlığınızın tellaliye
olarak Çanakkale İli Bayramiç İlçesi Belediyesine şu durumda 2
milyar tutarındaki borcunuzu ne zaman ödemeyi düşünüyorsunuz? Belediyelerin
kamuya borcu olduğunda bu borca faiz işletiliyor.
Bakanlığınız bu borçlarına gecikme faizi ödemeyi
düşünüyor mu?
2. Orman işlerinde çalışan Çanakkale’li
orman köyleri odunlarını 3 ay önce teslim ettiği halde halen
ücretlerini alamadılar. Aylık % 7-8 enflasyonun
yaşandığı ülkemizde bu parayla ailesinin geçimini
sağlayan bu köylülerimize hiç olmazsa KurbanBayramına kadar bu
borçlarınızı ödemeyi düşünüyor musunuz? Gecikmeden
dolayı faiz ödeme gibi bir çalışmanız var mıdır?
T.C.
Orman
Bakanlığı
Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon
Kurulu
Başkanlığı
Koordinasyon ve
Mevzuat Dairesi Başkanlığı
Sayı
: KM.1.SOR/255-1264 24.4.1997
Konu : Soru Önergeleri
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
(Kanunlar ve
Kararlar Dairesi Başkanlığı)
İlgi : Türkiye BüyükMillet Meclisi
Başkanlığının 9.4.1997 tarih ve
A.01.0.GNS.010.00.02-6219 sayılı yazısı.
İlgi yazı ekinde alınan Balıkesir
Milletvekili Sayın İ. Önder Kırlı’nın 7/2446 esas
no.lu “Orman içi köylerince kurulan kooperatiflere ilişkin” ve Çanakkale Milletvekili
Sayın AhmetKüçük’ün 7/2450 esas no.lu “Bakanlığın
Çanakkale-Bayramiç Belediyesine ve köylere olan borçlarına ilişkin”
yazılı soru önergeleri Bakanlığımızca
incelenmiş olup, cevabı yazımız ilişikte
gönderilmiştir.
Arz ederim.
M.Halit
Dağlı
Orman
Bakanı
Çanakkale
Milletvekili Sayın Ahmet Küçük’ün 7/2450 Esas Nolu
“Bakanlığın Çanakkale-Bayramiç Belediyesine ve Köylülere Olan
Borçlarına İlişkin Yazılı Soru Önergesi”Hakkında
Orman
Bakanlığının Cevabı
1. Çanakkale İli Bayramiç İlçesi Belediyesine
açık artırmalı satışlar sonucu tahakkuk tellaliye
hissesi borcumuz 2 milyar olmayıp 1.2 milyar TL. dir.
Bu borç 17.4.1997 tarihine kadar adı geçen
Belediyeye ödenecektir.
İçinde bulunduğumuz nakit darboğazı
sebebiyle ödemelerde gecikme olabilmektedir.
Geç ödemeden mütevellit doğacak gecikme faizi
ödenmesine mevzuatımız elvermemektedir.
2. Orman ürünlerinin üretim işlerinde
çalışan orman köylülerine istihkak borcumuz bulunmamaktadır.
İstihkaklar en geç 20 gün içerisinde ödenmektedir.
Bu yıl üretime erken girilmiş olması
sebebiyle üretim işlerinin hemen hepsi bitmek üzeredir.
Kısa sürede kesilip satış
depolarına taşınan ürünlerin istifi-tasnifi ve satışa
sunularak paraya çevrilmesi zaman almaktadır. İhalelerimiz bütün
hızıyla devam etmektedir. Ürünlerimiz paraya çevrildikçe, öncelikle
orman köylülerinin üretim istihkakları ödenmektedir.
SEKA Müessesesine teslim edilen kâğıtlık
odunların % 50 peşin bedeli olan 40 milyar TL. bu müesseseden
alınamamıştır. SEKA, nakitlerinin
olmadığını belirtmektedir. Bu alacağımızın
tahsili durumunda önemli bir ferahlama olacaktır.
Kurban Bayramının yaklaşması
sebebiyle istihkakların kesildiğinin hemen ertesi günü istihkak
sahipleri para istemektedirler. Sıkışıklık biraz da
bundan kaynaklanmaktadır.
Her gün önemli miktarda istihkak ödenmesine ve
sıkışıklığın giderilmesine
çalışılmakta olup, 15 Nisan 1997 tarihinde Çanakkale Bölge
Müdürlüğüne istihkakların ödenmesi için 70 milyar TL.
gönderilmiştir.
Balıkesir
Milletvekili Sayın İ. Önder Kırlı’nın 7/2446 Esas
No.lu “Orman İçi Köylülerince Kurulan Kooperatiflere İlişkin
Yazılı Soru Önergesi” Hakkında
Orman
Bakanlığının Cevabı
1. Orman ürünleri üretimi için 1997 yılı
Bütçesi ile Balıkesir Orman Bölge Müdürlüğüne ortalama kesimde 563
000 TL./m3, sürütmede 818 000
TL./m3 olmak üzere toplam 1 381 000 TL./ m3 üretim birim
fiyatı verilmiştir. Bu miktar, soru önergesinde belirtilen 1 400 000
TL./m3 üretim ücreti seviyesine çok
yakındır.
Üretim birim fiyatları; üretimde kullanılan
araç-gereç, malzeme ve akaryakıt fiyatları, amortismanlar ortalama
yatırım payı dikkate alınarak tespit edilen birim maliyet
ve işçi birim maliyeti ile birim hacimdeki işin yapılması
için gerekli zamanın formülüne göre işleme tabi tutulması ile
tespit edilmektedir.
Birim hacimdeki üretim için gerekli zaman; ağaçların
çaplarına, arazinin eğimine, sürütme mesafesinin uzunluğuna vs.
kriterlere göre azalmakta veya artmaktadır. Bu kriterler, arazide
yapılan ölçmeler sonucu tespit edilmektedir. Diğer bir ifade ile
üretim işi zorlaştıkça birim zamanda yapılan iş
miktarı azalacağından üretim birim fiyatı artmakta,
kolaylaştıkça birim zamanda yapılan iş miktarı
artacağından üretim birim fiyatı azalmaktadır. Sonuç olarak
üretimde kullanılan araç-gereç, malzeme, akaryakıtın günlük
birim maliyeti ile kâr payı ve işçilik ücreti güncel satınalma
bedellerine göre üretim birim fiyatlarına yansıtılmaktadır.
Ayrıca, kışın yapılan üretim
için aylara göre % 20-40 arasında teşvik primi verilmekte, üretim
işlerinin şartnamede belirtilen süreler ve şartlara göre
bitirilmesi halinde üretim istihkakları % 10 fazlası ile
ödenmektedir.
Bu suretle orman köylüsü mağdur edilmediği
gibi, alın terinin karşılığı da verilmektedir.
2. Üretim birim fiyatını oluşturan iki
unsurdan birisi olan Birim Maliyet(BM); üretimde kullanılan her türlü
araç-gereç, malzeme ve akaryakıt satın alma bedelleri ile işçi
ücretleri, güncel olarak Orman Bölge Müdürlüklerince yapılan piyasa
araştırması sonucunda TL./Saat cinsinden tespit edildiğine
göre, gerçekleşen enflasyon oranları Birim Maliyete doğrudan
yansımaktadır.
Birim fiyatı oluşturan ikinci unsur, birim
hacimdeki işin başarılması için gerekli olan zamandır.
Üretim zamanı veya gerçek çalışması sürecinde; dinlenme,
ihtiyaç giderme, küçük tamir bakımlar, ağaçtan ağaca yürüme gibi
Toplam Paylar adını verdiğimiz dolaylı zaman
kayıpları da ilave edilerek Standart Zamana (SZ)
dönüştürülmektedir.
Standart Zamanlar; ülke genelinde yaptırılan
iş-zaman ölçülerine göre ve muhtelif şartlar için tespit edilerek
uygulamaya konulmuştur.
Buna göre Birim Fiyat (BF) :
BF = BM/60 x SZ formülü ile TL./m3 cinsinden
bulunmaktadır.
Bu uygulama, eski pazarlık sistemine göre reform
niteliği taşıyan bilimsel bir sistemdir.
3. 6831 Sayılı Orman Kanununun 3373
sayılı Kanunla değişik 34 üncü maddesinin 3 üncü
paragrafında “Hane adedinin en az yüzde ellibiri (% 51) tarafından
kurulan orman köylerini kalkındırmada kooperatiflerinden Tarım
Orman ve Köyişleri Bakanlığı’nca uygunluğu
onaylanmış kendilerine ait veya en az yüzde ellibir (% 51) payına
sahip oldukları sanayi kuruluşları bulunanların birim fiyat
usulü ile kesip satış istif yerlerine taşıdıkları
kerestelik, soymalık kaplamalık tomrukların ve sanayi
odunlarının ayrı ayrı yüzde yirmibeşine (% 25)
kadarı istedikleri takdirde bu
sanayi kuruluşlarında işlenmesi şartıyla
satış istif yerlerinden Maliyet Bedeli ile satılır. Ancak,
hakkını mal olarak almak istemeyenlerle uygun sanayi tesisine sahip
olmayan kooperatiflere birim fiyat usulü ile kesip satış istif
yerlerine taşıdıkları kerestelik, soymalık, kesme
kaplamalık tomruk ve sanayi odunlarının ayrı ayrı
yüzde yirmibeşi (% 25) kadarı için, ilgili orman işletmesince
yılı içinde istihsal edilen emvalden aynı yıl için
açık artırmalı olarak satılan miktarın genel
satış ortalaması ile Maliyet Bedeli genel ortalaması
arasındaki fark bilançosunun çıkarılmasını müteakip
nakden ödenir.” denilmektedir.
Anılan kanunun bu bölümünden
anlaşılacağı üzere; Maliyet Bedeli kanunun özünde geçmekte
olup ilgili orman işletmesinin yıl sonunda tanzim ettiği bilanço
neticesinde ortaya çıkmaktadır. Muhammen bedel ise piyasa ederine
göre tespit edilmektedir.
Devam etmekte olan uygulama bir kaç yıl öncesine
kadar kooperatifler için müsbet bir uygulama idi, fakat Gümrük Birliğine
girilmesi ve orman ürünleri ithalatının artması ile iç piyasa
fiyatlarında düşmeler olmuş, bu durum muhammen bedelleri
etkilemiştir. Teşkilatımız muhammen bedelleri yüksek
tuttuğunda ürünlerini satamamakta ve serbest piyasa kurallarına ters
bir tutum içerisine girmektedir.
4. Üçüncü maddede bahsedildiği üzere;
kooperatifler için uygulanmakta olan kaide kanun gereğidir.
5. Orman ürünlerinin cinsi, boyutu ve görünüş
özellikleri bakımından alıcıların isteklerine uygun
olarak üretilmesine imkân sağlanması, üretim ve imalatta
kayıpların en az seviyeye indirilmesi, hacim ve ekonomik
bakımdan verimliliğin artırılması, ürünlerin
satış depolarında beklemesinden dolayı değer
kaybına uğramaması, üretim periyodunun
kısaltılması, herhangi bir sosyal güvenlik kapsamına
girmeyen orman köylüsünün üretimde çalıştığı günlerde
sosyal güvenceye kavuşturulması için 1997 yılı üretim
programına alınan sahalarda, üretim işleri alıcıya ait
olmak kaydıyla dikili ağaç satışına geçilmiştir.
Bu ihaleye orman köylerini kalkındırma
kooperatiflerinin katılması her zaman mümkündür. Nitekim, bazı
yörelerde kooperatifler ihaleyi almakta, başarı ile bitirmekte ve kâr
sağlamaktadırlar.
İhale ile satılan dikili ağaçların
üretimini de genel olarak mahallindeki orman köylüleri yapmaktadır.
Böylece orman köylüsü işçi durumundan yavaş yavaş tacir durumuna
geçmektedir.
Dünya ormancılığında, bilimsel esas
ve ileri teknoloji ilkeleri doğrultusunda çalışan ülkeler, genel
olarak orman ürünlerini dikili ağaç halinde satmaktadırlar.
Ülkemizde henüz yaygınlaşmamış olan
bu usülde, talebe bağlı olarak üretime girilmekte, talepte daralma
olması durumunda ihaleye çıkılmamakta, ağaçlar kesilmemekte
ve biyolojik artımlarına devam etmeleri sağlanmaktadır.
Böylece piyasa isteklerine göre arz-talep dengesi kurulabilmektedir.
23.
– Mardin Milletvekili Süleyman Çelebi’nin, Mardin’de inşaat halinde
bulunan okullar için ayrılan ödeneğe ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın yazılı cevabı
(7/2451)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Millî
Eğitim Bakanlığı tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
2.4.1997
Süleyman
Çelebi
Mardin
1. Mardin’de inşaat
halinde bulunan Yatılı Bölge okulları ile diğer okullar
için 1997 yılında ayrılan ödenek ne kadardır?
2. Ödenek yetersiz
bulunduğu halde Mazıdağı Belediyesi’ne ait bir binanın
hatıra binaen 57 Milyara satın alınacağı hususu
çevrede yayılmış bulunmaktadır. Bu hususun doğruluk
derecesi nedir?
T.C.
Milli Eğitim Bakanlığı
Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu
Başkanlığı 29.4.1997
Sayı :
B.08.0.APK.0.03.01.00-022/1062
Konu : Soru Önergesi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi
: TBMM Başkanlığının 9.4.1997 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2451-6108/17096 sayılı yazısı.
Mardin Milletvekili Sayın Süleyman Çelebi’nin
“Mardin’de inşaat halinde bulunan okullar için ayrılan ödeneğe
ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.
1. Mardin İli’nin 1997 yılı eğitim
yatırımları listesi Ek’te sunulmuştur.
2. Mardin İli, Mazıdağı
İlçesinde bulunan Belediye’ye ait binanın, öğretmenevi olarak
değerlendirilmek üzere satınalınması teklifi Valiliğin
31.3.1997 tarih ve 4064 sayılı yazısı ile
Bakanlığımıza yapılmıştır. Bu teklif
Başbakanlığın Tasarruf genelgesi gereğince işleme
alınamamıştır.
Arz ederim.
Prof.
Dr. Mehmet Sağlam
Milli
Eğitim Bakanı
24. – Manisa
Milletvekili Tevfik Diker’in, TBMM Susurluk Araştırma Komisyonuna
bilgi veren bir emniyet mensubuna ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Meral Akşener’in yazılı cevabı (7/2455)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın TBMM
İçtüzüğünün 96 ncı maddesi gereğince İçişleri
Bakanı Sayın Meral Akşener tarafından yazılı
olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
2.4.1997
Tevfik
Diker
Manisa
Sorular
1. Türkiye Büyük Millet Meclisi Susurluk
Araştırma Komisyonuna bilgi veren ve halen Emniyet Genel
Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı olan
Hanefi Avcı, bu bilgi verme işleminden sonra Jandarma Genel
Komutanlığı makamına herhangi bir ihbar mektubu gönderdi
mi?
2. Gönderdi ise, bu yazıda; halen İzmir
Jandarma Bölge Komutanlığında istihbarat timinde görevli
Yüzbaşı Sinan Yaşar bazı itirafçılarla birlikte Bodrum
Sun Otel’de gerçekleşen yasadışı 40 000 USD alımı
konusunda suçlandı mı?
3. Aynı yazıda; daha önce tarafımdan
TBMM Susurluk Komisyonu ve İstanbul DGM’ye de verilen
PKKitirafçısı Ferit kod adlı Mustafa Deniz’e verilen Browning
marka L-27507 seri no’lu silahı taşıma belgesinin tarafıma
yukarıda adıgeçen Yzb. Sinan Yaşar veya TBMM’de halen
Milletvekili yardımcı personeli (danışman) olarak görev
yapan Serdar Öztürk tarafından verildiği yönünde bir suçlama var
mıdır?
4. Var ise; tarafımdan yetkili yerlere iletilen bu
belgenin doğruluğu kabul edilmiş olmuyor mu?
5. Bahse konu olaylar ile ilgili Jandarma Genel
Komutanlığı bünyesinde herhangi bir soruşturma
başlatıldı mı? Sonucu ne oldu?
6. Böyle bir soruşturma kapsamında TBMM’de
danışman olarak görevli Serdar Öztürk 31.3.1997 günü Manisa İl
Jandarma Alay komutanlığında Aydın Jandarma bölge
Komutanlığında görevli Kd. Albay Mustafa Kaya tarafından
sorgulandı mı?
7. Böyle bir soruşturmanın sonucunda
iddiaların asılsız çıkması halinde bu ihbar mektubu
gönderen İstihbarat Daire Başkan yardımcısı Hanefi
Avcı hakkında soruşturma açmayı düşünmüyor musunuz?
T.C.
İçişleri
Bakanlığı
Jandarma
Genel Komutanlığı 24.4.1997
İst
: 3500-15-97/İsth.Ş.Cİ.(95441)
Konu : Soru Önergesi Cevabı
(Kanunlar ve Kararlar D. Bşk. lığı
Dikkatine)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM Başkanlığı Gen.
Sek. liği Kanunlar ve Kararlar Dairesi
Başkanlığının 10 Nisan 1997 gün ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2455-6128/17158 sayılı yazısı.
1. İlgi ekinde alınan soru önergesi
incelenmiş olup, bahse konu soruların cevapları
aşağıya çıkarılmıştır.
a) TBMM Susurluk Araştırma Komisyonuna bilgi
veren Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı
Yardımcısı Hanifi Avcı’nın, Jandarma personeli
hakkındaki iddialarına ilişkin delillere yönelik
hazırladığı belge Dairesi tarafından bir üst
yazıyla Jandarma Genel Komutanlığına intikal
ettirilmiş, ancak herhangi bir ihbar mektubu alınmamıştır.
b) Söz konusu belgede Aydın Jandarma Bölge
Komutanlığında İstihbarat Tim Komutanı Yzb. Sinan
Yaşar Bodrum Sun Club’de gerçekleşen yasadışı 40 000
USD alımı konusunda suçlanmaktadır.
c) Bu belgede; PKK itirafçısı Ferit Kod
adlı Mustafa Deniz’e verilen Browning marka L-27507 seri no’lu silahı
taşıma belgesinin, Manisa Milletvekili Tevfik Diker’e Yzb. Sinan
Yaşar veya TBMM’de Milletvekili yardımcı personeli olarak görev
yapan Serdar Öztürk tarafından verildiğine dair bir bilgi
bulunmamaktadır.
d) Söz konusu belgenin alınması ile birlikte
Jandarma Genel Komutanlığınca ileri sürülen iddiaların
araştırılıp incelenmesi için idarî tahkikat
başlatılmış olup henüz sonuçlanmamıştır.
e) Söz konusu tahkikat heyetinde görevli personelin
ifade alma yetkisi bulunmadığından, TBMM’nde danışman
olarak görevli Serdar Öztürk ile görüşülmüş ve kendi rızası
ile bilgi verebileceğini beyan etmesi üzerine 31.3.1997 günü Manisa
İl Jandarma Komutanlığına davet edilerek J.KD.Alb. Mustafa
Kaya’ya yazılı ifade vermiştir. Bu ifadede J.Yzb. Sinan
Yaşar’ı ve istihbarat personelini
tanımadığını ve hiçbir ilişkilerinin
olmadığını beyan etmiştir.
2. Söz konusu idarî tahkikat devam etmekte olup,
tahkikat sonucuna göre işlem yapılacağını arz ederim.
Dr.Meral
Akşener
İçişleri
Bakanı
25. – Manisa
Milletvekili Tevfik Diker’in, Ağrı’ya özel bir şahsa ait uçakla
seyahat ettiği iddiasına ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı M.
Ziyattin Tokar’ın yazılı cevabı (7/2456)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın TBMM
İçtüzüğünün 96 ncı maddesi gereğince Çevre Bakanı
Sayın Ziyattin Tokar tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
3.4.1997
Tevfik
Diker
Manisa
Sorular :
1. Ocak ayında havaalanı
açılışı için yapılacak olan törenlerden önce Türkiye
Cumhuriyetinin Bakanı olarak Ağrı iline gittiğinizde
Sayın Halis Toprak’a ait özel bir uçakla eşiniz ve
çocuklarınızla birlikte gittiniz mi?
2. Gittiyseniz, devlet vasıtalarını
niçin tercih etmediniz?
3. T.C. Hükümeti Devlet geleneğinde
Bakanların özel şirket veya şahıs uçaklarıyla seyahat
etmeleri var mıdır?
4. Bu seyahat resmî görevse; yolluk, harcırah
tahakkukları yapıldı mı?
T.C.
Çevre
Bakanlığı 25.4.1997
Sayı :
B.19.0.ÖZK/00.01.00.00/0321
Konu : Soru Önergesi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Sekreterliğine
(Kanunlar ve Kararlar
Dairesi Başkanlığı)
İlgi : 10 Nisan 1997 tarih ve 7/2456-6129/17159
sayılı yazınız.
İlgide kayıtlı yazı ile
Bakanlığımıza tevcih edilen Manisa Milletvekili Tevfik
Diker’e ait yazılı soru önergesine cevap teşkil edecek bilgiler
ekte sunulmuştur.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
M.
Ziyattin Tokar
Çevre
Bakanı
EK–1
1. Havaalanı açılışı için
Ağrı İline Sayın Halis Toprak’ın uçağı ile
gidilmemiştir.
2. Sorunun cevabı birinci soru
cevabındadır.
3. Devlet geleneği
Bakanlığımızca bilinmekte ve buna uygun olarak
çalışılmaktadır.
4. Seyahata ait yolluk tahakkuku
yapılmamış, harcırah tahakkuku
yapılmıştır.
26. – Manisa
Milletvekili Tevfik Diker’in, bazı personele özel imkânlar
sağlandığı iddiasına ilişkin sorusu ve Çevre
Bakanı M. Ziyattin Tokar’ın yazılı cevabı (7/2465)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın TBMM
İçtüzüğünün 96 ncı maddesi gereğince Çevre Bakanı
Sayın Ziyattin Tokar tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
4.4.1997
Tevfik
Diker
Manisa
Sorular :
1. 3 üncü Çevre Şûrasını düzenlemekle
yetkilendirdiğiniz Promedya şirketinin elemanlarından Nurcan
Albayrak Basın Müşaviriniz Seyit Aldoğan’ın
baldızı mıdır?
2. Nurcan Albayrak, Çevre Bakanlığına
açıktan atama yoluyla özel kalem müdürlüğünde bir göreve getirildi
mi?
3. Nurcan Albayrak Promedya’da maaşla
çalışırken, 3 üncü Çevre Şûrasından sonra 06 YFV 85
plakalı Renault Laguna oto sahibi oldu mu? Hangi imkânlarla buna
ulaştı?
4. Bakanlığınızın resmî
araçlarından olan Tempra marka bir oto 06 YAA 92 sahte plaka ile, bir adet
de Toyota marka 06 RRU 89 sahte plaka ile Bakanlığınızda
görevli Bülent Alan ile Seyit Aldoğan tarafından çocukların
okula gönderilmesi dahil özel hizmetlerde kullanılmakta mıdır?
Cuma akşamından itibaren hafta sonları arabalar nerede
kalmaktadır?
5. Bülent Alan ve Seyit Aldoğan Bakan
olduğunuzdan bu yana yurt dışına görevli olarak kaç kez
gitmişlerdir? Görev statüleri ve süreleri ne kadardır? Ne kadar
yolluk ve harcırah tahakkuk ettirilmiştir?
T.C.
Çevre
Bakanlığı 25.4.1997
Sayı :
B.19.0.ÖZK/00.01.00.00/0320
Konu : Soru Önergesi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Sekreterliğine
(Kanunlar ve Kararlar
Dairesi Başkanlığı)
İlgi : 10 Nisan 1997 tarih ve 7/2465-6149/17196
sayılı yazınız.
İlgide kayıtlı yazı ile
Bakanlığımıza tevdi edilen Manisa Milletvekili Tevfik
Diker’e ait yazılı soru önergesine cevap teşkil edecek bilgiler
ekte sunulmuştur.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
M.
Ziyattin Tokar
Çevre
Bakanı
EK–1
1. Konu Bakanlığımız bilgisi
dışındadır.
2. Bakanlığımızda açık bulunan
Özel Kalem Müdürlüğüne 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun ve Başbakanlığın 1996/37 sayılı
Genelgesine uygun olarak 2.4.1997 tarihinde Nurcan Albayrak
atanmıştır.
3. Konu Bakanlığımız bilgisi
dışındadır. Göreve başlayış tarihi olan
2.4.1997 günü itibarı ile ilgilinin mal bildiriminde mezkûr otonun
bildirimi vardır.
4. Bakanlığımızda sahte plaka ve 06
RRU 89 plakalı bir araç bulunmamaktadır. Araçlarımız
Taşıt Kanunu ve Başbakanlık Genelgeleri çerçevesinde
kullanılmaktadır. Bülent Alan’ın çocuğu da
bulunmamaktadır.
5. Soru cevabı aşağıya tablo
halinde çıkarılmıştır.
Bülent
Alan
Özel
Kalem Müdürü
Seyahat Görev
Sayısı
Oluru Yolluk Harcırah
1 Başbakanlık
heyeti ile Yapılmadı 134 735 000 – TL
2 Başbakanlık
heyeti ile Yapılmadı 111 784 000 – TL
3 Bakan
Oluru ile 68 607
000 –TL 88 946 000 – TL
4 Bakan
Oluru ile 95 168
000 – TL 94 377 000 – TL
Seyit
M. Aydoğan
Basın
ve Halkla İlişkiler Müşaviri
Seyahat Görev
Sayısı
Oluru Yolluk
Harcırah
1 Bakan
Oluru ile 158 096
000 – TL 123 112 000 – TL
2 Başbakanlık
heyeti ile Yapılmadı 134 735 000 – TL
3 Bakan
Oluru ile 68 607
000 – Tl 88 946 000 – TL
4 Bakan
Oluru ile 95 168
000 – TL 94 377 000 – TL
TUTANAĞIN SONU