DÖNEM : 20 CİLT : 25 YASAMA YILI : 2
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
87 nci Birleşim
30 . 4 . 1997 Çarşamba
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. – YOKLAMA
III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. – İzmir Milletvekili Şükrü Sina Gürel’in, Libya’daki bir cemiyetin faaliyetlerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün cevabı
2. – İzmir Milletvekili Suha Tanık’ın, Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesinin çalışmalarına ilişkin gündemdışı konuşması
3. – Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, 1 Mayıs işçi bayramına ilişkin gündemdışı konuşması ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik’in cevabı
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. – İstifa eden ve istifası kabul edilen Sağlık Bakanı Yıldırım Aktuna’dan boşalan Sağlık Bakanlığına, Devlet Bakanı Nafiz Kurt’un vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/774)
2. – İstifa eden ve istifası kabul edilen Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez’den boşalan Sanayi ve Ticaret Bakanlığına, Orman Bakanı M. Halit Dağlı’nın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/775)
3. – Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinde boş bulunan asıl ve yedek üyelikler için gruplarınca aday gösterilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/776)
4. – Kuzey Atlantik Asamblesinde boş bulunan asıl ve yedek üyelikler için gruplarınca aday gösterilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/777)
5. – Türkiye-AT Karma Parlamento Komisyonunda açık bulunan asıl üyelik için aday gösterilen milletvekiline ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/778)
IV. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. – Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Ekim, Kasım ve Aralık 1996 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/15) (S. Sayısı : 287)
2. – Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Ocak, Şubat ve Mart 1997 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/16) (S. Sayısı : 288)
3. – 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (5/215) (S. Sayısı : 23)
4. – 17.7.1964 Tarihli 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2.9.1971 Tarihli 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile 17.10.1983 Tarihli 2926 Sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa Göre Tahakkuk Eden Prim ve Diğer Alacakların Tahsilatının Hızlandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/573) (S. Sayısı : 250)
V. – SEÇİMLER
A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM
1. – İçişleri; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji; Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonlarında açık bulunan üyeliklere seçim
VI. – SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1. – Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu’nun, Atatürkçü Düşünce Derneği Kastamonu - Cide İlçe şubesince asılan bir pankartın Emniyetçe indirildiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/313)
2. – Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, Denizli - Güney İlçesi - Hamidiye Köyü içme suyu projesine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/314)
3. – Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, Denizli - Yenicekent - Ertuğrul - Cindere arasındaki yolun asfalt yapımı ve Güney - Parmaksızlar Yolu onarımına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/315)
4. – Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, Denizli - Güney - Çamrak Köprüsü ve Koparan Köyü Deresi ile Karagöz Köyü Yoluna Menfez yapımına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/316)
5. – Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, Denizli Güney Şelalesine ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/317)
6. – Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, Denizli - Güney - Ertuğrul Köyü Trafosunun büyütülmesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/319)
7. – Tekirdağ Milletvekili Enis Sülün’ün, Topkapı Sarayında bulunan tarihî eserlerin envanterine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/320)
8. – İzmir Milletvekili Zerrin Yeniceli’nin, Malezya’da düzenlenen Müslüman Kadın Parlamenterler Konferansına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün cevabı (6/321)
9. – Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, SSK Okmeydanı Hastanesinde vuku bulduğu iddia edilen tecavüz olaylarına ve bu konuda alınacak tedbirlere ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik’in cevabı (6/322)
10. – Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, çiftçilerin T.C. Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün cevabı (6/323)
11. – Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan’ın, Ordu’nun İkizce İlçesine bağlı Yoğunoluk beldesi Belediye Başkanının DYP’ye geçmesi için transfer pazarlığı yapıldığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/324)
12. – Trabzon Milletvekili Hikmet Sami Türk’ün, Millî Gençlik Vakfının açtığı yaz okulu ile bu okulun mezuniyet törenine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün cevabı (6/325)
13. – Burdur Milletvekili Kâzım Üstüner’in, ziraî ve hayvancılık kredi faizlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün cevabı (6/326)
14. – Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, Tariş Genel Müdürlüğüne yapılan atamaya ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/329)
15. – Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu’nun, bakanlık bütçesinden dernek ve vakıflara yapılan yardım miktarlarına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/330)
16. – Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan’ın, Libya ziyaretine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün cevabı (6/333)
17. – Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan’ın, Mısır ziyaretine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün cevabı (6/336)
B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. – Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, Sayısal Loto oyununun yasaklanıp yasaklanmayacağına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Nafiz Kurt’un yazılı cevabı (7/2340)
2. – Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, 4070 sayılı Kanun uyarınca taşınmaz malların bedellerinin taksitle ödeme müddetlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Abdullatif Şener’in yazılı cevabı (7/2393)
3. – Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, Bakanlık önünde yürüyen yayalar için bir yasaklama olup olmadığına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener’in yazılı cevabı (7/2394)
4. –
Tekirdağ Milletvekili Enis Sülün’ün, Tekirdağ - Hayranbolu’da
satışa sunulan Hazine arazilerinin ödeme koşullarına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif Şener’in
yazılı cevabı (7/2504)
I. – GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açıldı.
Genel Kurulu ziyaret eden Romanya Cumhurbaşkanı Emil
Constantinescu’ya, Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denildi.
Konuk Romanya Cumhurbaşkanı Emil Constantinescu, Genel Kurula
hitaben bir konuşma yaptı.
Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan’ın, denizlerimizde ağ
kafesle balık yetiştiriciliğine;
Kars Milletvekili Selahattin Beyribey’in, kimyevî gübre ve ziraî ilaç
desteklemelerine;
İlişkin gündemdışı konuşmalarına
Tarım ve Köyişleri Bakanı Musa Demirci cevap verdi.
Kahramanmaraş Milletvekili Mustafa Kamalak, temel eğitime
ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.
Fransa’ya gidecek olan Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez’e,
dönüşüne kadar, İçişleri Bakanı Meral Akşener’in,
Amerika’ya gidecek olan Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez’e,
dönüşüne kadar, Turizm Bakanı Bahattin Yücel’in,
Avusturya’ya gidecek olan Devlet Bakanı Mehmet Altınsoy’a,
dönüşüne kadar Adalet Bakanı Şevket Kazan’ın,
Nijerya, Gana ve Benin’e gidecek olan Devlet Bakanı Sacit Günbey’e,
dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunç’un,
Türkmenistan’a gidecek olan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M.
Recai Kutan’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Fehim Adak’ın,
Bulgaristan’a giden Millî Savunma Bakanı Turhan Tayan’a,
dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Nevzat Ercan’ın,
Vekillik etmelerinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi;
Gürcistan Parlamento Başkanı ve beraberindeki bir heyetin
ülkemizi ziyaretine ilişkin Başkanlık tezkeresi ve
Uğur Mumcu cinayetini araştırmak amacıyla kurulan
(10/86) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonunun çalışma
süresinin uzatılması istemine ilişkin Komisyon
Başkanlığı tezkeresi,
Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük ve Devlet Bakanı
İzmir Milletvekili H. Uguk Söylemez’in (2/159) ve (2/160) esas
numaralı kanun tekliflerini geri aldıklarına ilişkin
önergeleri ile
Burdur Milletvekili Kâzım Üstüner’in (6/480) esas numaralı
sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu;
Kanun teklifinin ve sözlü sorunun geri verildiği bildirildi.
Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci ve 42 arkadaşının, Türk
devletleriyle ilişkilerimizin geliştirilmesi için alınması
gereken tedbirleri belirlemek amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin (10/182) önergesi,
Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemde yerini alacağı ve
öngörüşmelerinin, sırasında yapılacağı
açıklandı.
Niğde Milletvekili Akın Gönen ve 62
arkadaşının, Emniyet Genel Müdürünün görevinden
alınmasında hukuka ve devlet geleneklerine aykırı
davranarak görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza
Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla
İçişleri Bakanı Meral Akşener hakkında Meclis
soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/13)
okundu; Anayasanın 100 üncü maddesine göre, en geç bir ay içinde olmak
üzere, görüşme gününün Danışma Kurulunca tespit edilerek Genel
Kurulun onayına sunulacağı bildirildi.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmının 142 nci sırasında
yer alan 285 sıra sayılı Türk Kanunu Medenisinin 153 üncü
maddesinin değiştirilmesine dair kanun tasarısının, bu
kısmın 6 ncı sırasına alınmasına
ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.
İzmir Milletvekili Hakan Tartan’ın, İstiklâl
Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatanî Hizmet Tertibinden Şeref
Aylığı Bağlanması Hakkında Kanunda
değişiklik yapılması (2/388) ve
Aksaray Milletvekili Sadi Somuncuoğlu’nun, Yüksek Öğretim
Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809
sayılı Kanun ile 78 ve 190 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde değişiklik yapılması (2/462);
Hakkında kanun tekliflerinin, İçtüzüğün 38 inci maddesine
göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergelerinin,
yapılan görüşmelerden sonra kabul edildiği açıklandı.
Gündemin “Sözlü Sorular” kısmının :
1 inci sırasında bulunan, Yalova Milletvekili Yaşar
Okuyan’ın, çıkarılması düşünülen vergi affı
kapsamına ilişkin sözlü sorusuna (6/310),
8 inci sırasında bulunan, Denizli Milletvekili Hilmi
Develi’nin, Denizli’nin bazı ilçelerinin kalkınmada öncelikli yöreler
kapsamına alınmasına ilişkin sözlü sorusuna (6/318),
Devlet Bakanı Lütfü Esengün tarafından cevap verildi;
2 nci sırasında bulunan, Yalova Milletvekili Yaşar
Okuyan’ın (6/311) esas numaralı sözlü sorusunun, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, yazılı
soruya cevrildiği ve gündemden çıkarıldığı
bildirildi;
3 üncü sırada bulunan
(6/313),
4 üncü sırada bulunan
(6/314),
5 inci sırada bulunan
(6/315),
6 ncı sırada bulunan
(6/316),
7 nci sırada bulunan
(6/317),
9 uncu sırada bulunan
(6/319),
10 uncu sırada bulunan (6/320),
Esas numaralı sözlü sorular, ilgili bakanlar
Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.
Ankara Milletvekili Hikmet Uluğbay ve 20
arkadaşının, İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen ve 42
arkadaşının, İstanbul Milletvekili Emin Kul ve 27
arkadaşının, Sıvas Milletvekili Temel Karamollaoğlu ve
28 arkadaşının, TPAO adlı petrol tankerinde meydana gelen
yangın faciasının nedenlerinin ve Boğazlar ve Marmara
Denizinde uluslararası seyir yapan gemilerin oluşturduğu
tehlikelerin araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergelerinin birleştirilerek
yapılan görüşmelerinden sonra kabul edildikleri ve kurulacak
komisyonun :
9 üyeden oluşması,
Çalışma süresinin başkan, başkanvekili, sözcü ve
kâtip üyenin seçimi tarihinden başlamak üzere üç ay olması,
Gerektiğinde Ankara dışında da
çalışması,
Kabul edildi.
Sözlü sorular ile kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için,
30 Nisan 1997 Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere, saat 19.49’da
birleşime son verildi.
Hasan Korkmazcan
Başkanvekili
Ahmet
Dökülmez Kemalettin
Göktaş
Kahramanmaraş Trabzon
Kâtip Üye Kâtip
Üye
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati:15.00
30 Nisan 1997
Çarşamba
BAŞKAN:
Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet DÖKÜLMEZ(Kahramanmaraş), Kemalettin GÖKTAŞ (Trabzon)
BAŞKAN –Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87 nci
Birleşimini açıyorum.
II .- Y O K L A M A
BAŞKAN – Ad okunmak suretiyle yoklama
yapılacaktır; sayın milletvekillerinin, salonda
bulunduklarını yüksek sesle belirtmelerini rica ediyorum.
(Yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayısı vardır; çalışmalara başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç milletvekili
arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.
III. –
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. – İzmir Milletvekili Şükrü
Sina Gürel’in, Libya’daki bir cemiyetin faaliyetlerine ilişkin
gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Lütfü
Esengün’ün cevabı
BAŞKAN – İlk olarak, izmir Milletvekili
Sayın Şükrü Sina Gürel, Libya'da kurulu olan bir cemiyetin faaliyetleriyle
ilgili olarak söz isteminde bulunmuştur; kendisine söz veriyorum.
Buyurun Sayın Gürel. (DSP sıralarından
alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
ŞÜKRÜ SİNA GÜREL (İzmir) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlarım.
Hepimizin bildiği gibi, demokrasiler, ancak bütün
siyasal partiler ve siyasetçiler kurallara uyarlarsa
yaşatılabilirler. Demokrasi, bir kurallar ve gelenekler bütünüdür.
Bunlara uymadan, bunlardan kaytararak, yalnızca demokrasiyi bir söylem
olarak benimsemek, kuralları nalıncı keseriyle yorumlamak,
yalnız bunları yapanların
fırsatçılığını ve ikiyüzlülüğünü göstermekle
kalmaz, rejimi de yaralar.
Demokrasilerde hükümetler ve tabiî, başbakanlar
hesap verirler. Bizim demokrasimizde bu hesap Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilir. Parlamentoda Başbakana yöneltilen sorular varsa, Başbakan
bunlara cevap vermek zorundadır. Kamuoyunda, eğer,
Başbakanın uluslararası bağlantıları konusunda
kaygılar ve kuşkular varsa, Başbakan bunları görmezlikten
gelme lüksüne sahip değildir. Oysa, Sayın Başbakan, ne
yazık ki, çok önemli konularda Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin
kendisine yönelttiği soruları cevaplamaktan kaçınmakta ve yine,
çok önemli uluslararası konularda kamuoyunda kendisinin
bağlantılarıyla ilgili ortaya çıkan kaygı ve
kuşkuları da görmezlikten gelmektedir.
Nedir bu önemli kaygı, kuşku ve sorular:
Hepimizin hatırlayacağı gibi, geçen yıl ekim ayında,
Sayın Başbakan, bir Libya gezisine çıktı. Sayın
Başbakan bu geziye çıkmadan önce, devlet sorumluluğuna sahip
bütün liderlerden ve Dışişleri Bakanlığından
gerekli uyarıları almıştı ve gelecek bir skandal ve
Türk halkının onurunu incitebilecek bir kötü durumun bütün
habercileri vardı; ama, bütün bu uyarılara rağmen ve kendisinin
durumu değerlendirebilmesi için bütün bulgular ortadayken, yine de
Sayın Başbakan, Libya'ya gitmekten kendisini alamadı.
Demokratik Sol Partinin, Libya'da ortaya çıkan
skandalla ve Türk Halkının onurunun incitilmesi
karşısında Sayın Başbakanın sessiz kalması
dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisine verdiği gensoru
önergesinin görüşmeleri sırasında, Grubumu temsilen
yaptığım konuşmada "Sayın Başbakanın,
hiçbir uyarıyı dinlemeden bu Libya gezisine çıkmasını
herhalde özel, kişisel, önemli bazı nedenleri vardı" diye
yorumlamıştım.
Gerçekten, Libya'nın resmî yayın organı
Eş Şems Gazetesinde ve yine aynı seyahat sırasında
Kaddafi'nin sözlerinde, bu, özel, kişisel nedenlerin ne olabileceği
açıklandı. Eş Şems Gazetesine ve Kaddafi'ye göre,
Sayın Erbakan, Libya'ya, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı olarak
gitmemişti; Kaddafi'nin Başkanlığını
yaptığı İslam Komuta Konseyinin bir üyesi olarak
gitmişti. O zaman Grubumu temsilen, Türkiye Büyük Millet Meclisinin önünde
şunu sormuştum: "Durum böyle ise, o zaman, Libya Devlet
Başkanı Kaddafi ile Sayın Erbakan arasında bir ast üst
ilişkisi mi var?" demiştim; bu soruma, herhangi bir yanıt
alamamıştım. Daha sonra Demokratik Sol Partiden bir değerli
milletvekili, bir soru önergesi verdi, bir basın açıklaması
yapıldı; ama, bunlar karşısında da Sayın
Başbakan duyarsız kaldı.
Sonra, şubat ayında, Le Monde Gazetesi gibi
ciddî bir yayın organında, Sayın Erbakan'nın, Müslüman
Kardeşler Örgütünün bazı temsilcileriyle bir toplantı
yaptığını ve burada Müslüman Kardeşler üyesi
örgütlere, âdeta, hesap verdiğini ortaya koyan bu toplantının
tutanakları yayımlandı. Onun üzerine, yine, Demokratik Sol
Partiden değerli arkadaşımız Sayın Piriştina, bir
soru önergesi verdi; ama, Sayın Erbakan, ona da cevap vermedi. Tabiî ki,
bu toplantıda söylenenler son derece vahimdi; çünkü, Türkiye Büyük Millet
Meclisi önünde belirli konularda hesap vermeyen Sayın Başbakan,
Müslüman Kardeşler Örgütünün kimi üyelerinin önünde açıkça hesap
veriyor ve neden daha önceki söylemine uygun bir politika izleyemediği
konusunda açıklamalarda bulunuyordu. Ama, daha da önemlisi, Müslüman
Kardeşler gibi bütün Ortadoğu ülkelerinde terörist örgüt olarak
algılanan, bilinen ve takibata uğrayan bir örgütün temsilcileriyle
Sayın Başbakan'ın bir toplantı yapmış
olmasıydı.
Aynı şey ya da buna benzer bir başka
olgu geçenlerde, Sayın Şirin Payzın'ın Kaddafi'yle
yaptığı görüşmeyle ortaya çıktı. Bu
görüşmede, Sayın Şirin Payzın'ın bildirdiğine
göre, Kaddafi "kardeşim Erbakan, benim başında
bulunduğum Halkın İslamcı Komutanlığının
bir üyesidir" demiştir; dahası, basınımızda,
yine, Sayın Erbakan'ın, bu örgütün Asya işlerinden sorumlu genel
sekreteri ya da genel sekreter yardımcısı olduğu da
yazılmıştır.
Sayın Erbakan bu konuda sessizliğini
bozmalıdır; çünkü, eğer sessizliğini bozmazsa, biz de
kendisine sükût ikrardan gelir sözünü hatırlatırız. (DSP
sıralarından alkışlar)
Sayın Erbakan, cumhuriyet hükümetlerinin
başbakanlarının, karanlık, terörist örgütlerin, böyle
uluslararası örgütlerin üyesi olamayacağını bilmelidir. Bu
konudaki kaygı ve kuşkularımızı dağıtamazsa,
kendisinin üzerine kara bir şüphe bulutunu da davet etmiş
olacaktır. (DSP sıralarından alkışlar) Sayın
Başbakan, devletten ayrı olarak, özel ve kurumsal karanlık
ilişkiler sürdürmediği konusunda eğer hepimize güven vermezse, o
zaman, rejim konusundaki kaygıları da haklı
çıkaracaktır. Çünkü, bu ilişkiler ve bu tutumlar Türkiye
Cumhuriyeti Devletinin sorumluluğunu üstlenen hiç kimseye
yakışmayan tutumlardır ve bu tutum ve kanıtlar, laik
demokratik rejimimiz açısından nasıl bir tehlike
oluştuğunu da açıkça göstermektedir.
Hepinize saygılar sunarım. (DSP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Gündemdışı konuşan İzmir Milletvekili Sayın
Şükrü Sina Gürel'e teşekkür ediyorum.
Hükümet, gündemdışı konuşmayı
cevaplamak istiyor. (DSP sıralarından "Başbakan nerede?..
Başbakan konuşsun" sesleri)
Hükümet adına, Devlet Bakanı Sayın Lütfü
Esengün; buyurun. (RP sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi hürmetle, muhabbetle
selamlıyorum.
Sayın Milletvekilinin konuşmasından
dolayı teşekkür ediyorum; ancak, üzüntülerimi ifade etmekten de geri
duramıyorum.
Bir süreden beri, gerek Sayın
Başbakanımız aleyhinde gerek Hükümet Üyelerimiz aleyhinde,
birkısım medya tarafından, bir kampanyanın, bir karalama,
bir iftira kampanyasının yürütüldüğü, artık, bütün
kamuoyunca malumdur, herkes tarafından bilinmektedir. O birkısım
yalanların, iftiraların söylenmesi, belki onu yapanlar için
normaldir; ama, onların Parlamentoya, Yüce Heyetin huzuruna getirilmesi
fevkalade yanlıştır.
Sayın Milletvekilinin ifade ettikleri, geçenlerde
bir gazetede neşredilen bir yalan haberin, bir iftiranın, bir
asılsız haberin tekrarından başka bir şey
değildir. (DSP sıralarından "televizyonlar verdi"
sesleri)
YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Kaddafi söylüyor...
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Yüce Meclis,
İçtüzükteki hükümler çerçevesinde denetim görevini yapmaktadır.
Hükümetimiz aleyhinde, Başbakanımız ve bakanlar aleyhinde
verilen birçok gensoru, soruşturma önergesi, sözlü sorular,
yazılı sorular İçtüzük muvacehesinde görüşülmüştür,
müzakere edilmiştir; gensoru ve soruşturma önergeleri reddedilmiştir,
soru önergelerine zamanında, gereken cevaplar verilmiştir; ancak,
Sayın Milletvekilinin ifade ettiğine bakılırsa,
Başbakana tevcih edilen sorular cevaplandırılmamaktadır_
Fevkalade yanlıştır bu söz.
ŞÜKRÜ SİNA GÜREL (İzmir) – Sayın
Bakan, bu konudaki?!.
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Sayın
Başbakana tevcih edilen yazılı ve sözlü soru önergelerini gerek
Yüce Huzurda ben ve diğer bakan arkadaşlarım gerekse
yazılı soru önergelerini, yine, ilgili bakanlar
cevaplandırmaktadır. Bizim Hükümetimiz, denetime en fazla açık
olan, sözlü ve yazılı önergeleri en süratle cevaplandıran bir
Hükümettir.
İRFAN GÜRPINAR (Kırklareli) – Bu konudaki?!.
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Bu konu
baştan sona yalandır; (RP sıralarından "Bravo"
sesleri alkışlar) bir tek cevabı var: Sözü uzatmaya hiç gerek
yoktur; bir yalan haberin burada tekrarından ibarettir. Elinizde delil,
belge varsa, getirin Meclise, gensoru verin, soru önergesi verin, Yargıtay
Başsavcılığına duyuruda bulunun. Biz bu yalanları
çok gördük, biz bu yalanları çok dinledik. (RP sıralarından
alkışlar, DSP sıralarından "Kaddafi de mi yalan
söylüyor?" sesleri) Geçen dönem bu kürsülerden nice nice yalanlar
söylendi, Yargıtay başsavcısı "delil gönderin"
deyince, Komisyondan yazı yazıldı "elimizde hiçbir belge,
hiçbir delil yoktur" diye. Varsa elinizde delil, varsa elinizde belge,
hukuk devletiyiz, Yargıtay Başsavcısı partileri
denetlemekle görevlidir, götürün, oraya verin, gereğini Başsavcı
yapsın. (RP sıralarından alkışlar) Sayın
Başbakanın bu yalanlarla uğraşmaya vakti yok; Sayın
Başbakan, ülkenin kalkınmasıyla uğraşıyor,
Sayın Başbakan, yeniden, büyük Türkiye'yi kurmanın gayreti
içerisinde. (RP sıralarından alkışlar)
YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Cesareti yok, cesareti...
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Sayın
Başbakan, ne Libya'da bilmem ne örgütünün üyesidir ne bilmem Kaddafi'nin
yardımcısıdır. Bunları, bütün kamuoyuna ve Yüce
Meclisin bilgisine arz ediyorum; baştan sona yalandır. Sayın
Necmettin Erbakan, Refah Partisinin Genel Başkanıdır, ülkemizin
Başbakanıdır; Allah kendisini muvaffak etsin.
Saygılar sunuyorum. (RP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
BAŞKAN – Gündemdışı
konuşmayı cevaplayan Devlet Bakanı Sayın Lütfü Esengün'e
teşekkür ediyorum.
HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Sayın
Başkan...
ŞÜKRÜ SİNA GÜREL (İzmir) – Sayın
Başkan...
BAŞKAN – Efendim, beyanlarınızı
alacağım; yalnız, Sayın Bakanın, buradaki
beyanları içerisinde...
MEHMET AYKAÇ (Çorum) – Bu yalanlarla
uğraşmayın.
ALİ HAYDAR ŞAHİN (Çorum) – Siz de
doğruyu söyleyin...
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
karşılıklı konuşmayın_ Ben bir şey
söylüyorum...
ALİ HAYDAR ŞAHİN (Çorum) – Hep yalanla
uğraşıyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın Bakanın
gündemdışı konuşmaya verdiği cevap içinde, şu
anda gündemimizde bulunan bazı soru önergelerinin
cevaplandırıldığı gibi bir anlam çıkıyor.
Eğer, öyle bir durum varsa, bunu arkadaşlarımızdan
soracağız. Gündemdışı konuşmanın konusu,
belli tarihlerde verilmiş somut soru önergeleridir. Bu soru önergeleri,
usulüne uygun bir şekilde cevaplandırılmadıkça
işlemden kaldırılmaz; yani, konunun başka beyanlara
dayanmış olması, gerçeklere dayanmış olmaması
dahi, resmî olarak cevaplandırma mükellefiyetini ortadan kaldırmaz.
Bu konuda soruların cevaplandırılmadığı
şeklinde bir iddia var...
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın
Başkan, Meclis Başkanlığı vasıtasıyla bugün
tarihi itibariyle Başbakana ulaşmış bir soru önergesi henüz
mevcut değildir; geldiği anda cevaplandırılacaktır.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Uluğbay.
HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Sayın
Başkan, Sayın Piriştina'nın, Fransız Gazetesinde
yayımlanan haberle ilgili soru önergesine, bugün saat 15.00 itibariyle
henüz cevap verilmemiştir; bu birinci husus.
İkinci husus, Sayın Başbakanla ilgili
olarak, Kaddafi'nin ileri sürdüğü konu, televizyonda banttan Arapça ve
altında da Türkçe çevirisi verilerek yayınlanmıştır.
Konu, tüm kamuoyunun önüne, Türk Milletinin önüne gelmiştir. Bir
Başbakan, böyle bir iddiayı...
MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) – Hangi televizyon?! (DSP
sıralarından "ATV televizyonu" sesleri)
HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – ATV televizyonu...
(RP sıralarından gürültüler)
MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) – ATV ne zamandan beri...
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım,
müdahale etmemenizi rica ediyorum. Ben bir tespit yapıyorum; Grup
Başkanvekili arkadaşımızın istemini tespit ediyorum.
Verilecek bir cevap varsa, Sayın Bakan burada.
Buyurun Sayın Uluğbay.
HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Bu durumda, ulusal
bir televizyonda yayınlanan ve 62 milyon insan tarafından seyredilen
bir programda, Başbakanla ilgili olarak bir iddia var. Türkiye Cumhuriyeti
Hükümetinin Başbakanı böyle bir şaibe altında kalamaz,
kalmamalıdır. O nedenle, arkadaşımız, biraz önce,
kürsüyü kullanmak suretiyle, Başbakana, kendisi hakkında iddia edilen
hususu, Türk Milletinin önünde aydınlatma talebinde bulunmuştur.
İstem bundan ibarettir; bir iftira değildir.
Arkadaşlarımız, eğer arzu ediyorlarsa Başbakana
iletsinler, Başbakan, bu kürsüye çıksın, konunun gerçek olup
olmadığını, bu kürsüden, millete ifade etsin. Bu yükümlülük
Başbakanındır. (DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Uluğbay.
Soru önergelerini cevaplandırmak hükümetin
görevidir; ancak, hükümet bu görevi yerine getirirken, herhangi bir bakan da
hükümet adına cevap verebilir.
Şu anda, soru önergesinin
cevaplandırılması işlemini de yapmıyoruz. Bir
gündemdışı konuşma yapıldı; onun cevabı da
Hükümet tarafından verildi. Sizin ilave talepleriniz de tutanaklara
geçmiş bulunuyor.
ŞÜKRÜ SİNA GÜREL (İzmir) – Sayın
Başkan...
BAŞKAN – Buyurun efendim.
ŞÜKRÜ SİNA GÜREL (İzmir) – Sayın
Bakanın bana hitaben söylediği bir sözü eğer ben doğru
anladıysam, yalnız, benim doğru olmayan haberlere dayanarak
konuştuğumu belirtmedi, aynı zamanda, benim yalan
söylediğimi iddia etti. Ona karşı, bir cümlelik bir cevap vermek
istiyorum.
BAŞKAN – Efendim, benim tespitime göre, Sayın
Bakan, sizin, bazı basın organlarında çıkan yalan haberleri
kürsüye taşıdığınızı ifade etti; sizin
yalancı olduğunuz veya yalan beyanda bulunduğunuz gibi bir ifadesi
olmadı. Onun için, sataşmadan dolayı söz vermem mümkün
değil.
ŞÜKRÜ SİNA GÜREL (İzmir) – O zaman,
eğer...
BAŞKAN – Tutanakları bir tetkik edeyim
efendim, bu oturum içerisinde değerlendiririm.
ŞÜKRÜ SİNA GÜREL (İzmir) – Peki efendim;
onu incelerseniz sevinirim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
2. – İzmir Milletvekili Suha
Tanık’ın, Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesinin
çalışmalarına ilişkin gündemdışı
konuşması
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım,
gündemdışı ikinci söz, İzmir Milletvekili Sayın Suha
Tanık'a ait.
Sayın Suha Tanık, Avrupa Karma Parlamento
Komisyonunun çalışmalarıyla ilgili söz istemişlerdir.
Sayın Tanık, konuşma süreniz 5
dakikadır.
Buyurun. (ANAP sıralarından
alkışlar)
SUHA TANIK (İzmir) – Sayın Başkan,
muhterem milletvekilleri; 21 Nisan-25 Nisan 1997 tarihleri arasında,
Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesinin 1997 senesi İkinci Dönem Genel
Kurul çalışmalarına katılmak üzere, Ankara'dan, İsmail
Cem arkadaşımızın başkanlığında ve her
siyasî partiye mensup 11 arkadaşla beraber Strasbourg'a gittik. Bu
toplantı, daha önce yapılan mutat toplantıların
dışında, bizim için fevkalade önemli bir toplantıydı;
çünkü, bu toplantıda, Yunan Cumhurbaşkanı Sayın Kostis
Stefanopoulos, Avrupa Konseyi Başkanlığının davetlisi
olarak, orada, Genel Kurula hitaben bir konuşma yapacaktı. Son
zamanlarda, Türkiye ile Yunanistan arasındaki dostluk ilişkilerinin
geliştiği, birbirimizle dostane temaslarda, ilişkilerde
bulunduğumuz bu günlerde, Sayın Yunan Devlet
Başkanının konuşması, bizim için fevkalade önemli
olduğundan, biz de arkadaşlarla hazırlıklı olarak
gittik. Bu tip toplantılarda konuşma yapan Devlet
Başkanına, orada bulunan mebuslar tarafından bazı sorular
sorulur. Esas itibariyle, bizim öntemaslarımızda bu sıcak
ilişkilerin daha sıcak bir ortama gelebilmesi için, Meclis
Başkanımız Sayın Mustafa Kalemli'nin, bir hafta on gün
evvel Yunanistan'ın Atina Şehrine yaptığı ziyaret ve
orada, Helen Parlamentosu Başkanı Sayın Kaklamanis'le
görüşmesi, hatta, işte "burada sizinle beraber bir akşam
gezmeye çıkalım" Sayın Kaklamanis'i İstanbul'a davet
edip, Sayın Kalemli'nin "biz de sizi İstanbul'da ağırlayalım"
gibi esprileri, sıcak yaklaşımları, beraberlikleri getiren
güzel, tatlı bir bahar havasıydı. Biz de bu bahar havası
içerisinde, arkadaşlarımızla, Sayın Devlet
Başkanına yapacağı konuşmanın neticesinde, iki
devlet arasında dostane ilişkilerle ilgili sorular sormayı arzu
ettik ve öyle hazırlıklı gittik. Fakat, sayın
milletvekilleri, Devlet Başkanı Sayın Stefanopoulos'un
aşağı yukarı bir saatlik konuşması içerisinde,
neredeyse 25 dakikası Türkiye'yi hedef alan bir konuşmaydı.
Sayın Cumhurbaşkanı, yaptığı
bu konuşmada, Türkiye'nin, Kıbrıs'taki askerinin işgalci
güç olduğunu, Türkiye'nin, Batı Trakya'daki Türklerle ilgili hiçbir
sorununun olmadığını, Türkiye'nin, bunu kendine bir sorun
yarattığını, Türkiye'nin, Avrupa'ya yayılabilmek için,
Yunanistan'ı karşısında bir sınır olarak, bir
direnç olarak gördüğünü ve Yunanistan'ın, Türkiye'nin bu direncini
kırabilmesi için bütün ekonomik gücünü ancak silahlanmaya
harcadığını; gelişememesindeki ekonomik ana sebebin,
Türkiye'nin silah gücünün fevkalade çok olup Yunanistan'a karşı
kullanılabileceğinin korkusundan kaynaklandığını
ve 1983 senesindeki deniz hukuku anlaşması çerçevesinde Türkiye'nin
bu hukuka uymadığını ve 12 deniz miliyle ilgili konuda
Türkiye'nin direttiğini; hatta, o kadar direttiğini ki, Yunanistan'ın
bu haklı isteğinin yerine getirilmesi konusundan önce, Türk
Parlamentosunun, Yunanistan bu uygulamasını devreye soktuğu anda
Hükümetine harp yetkisi, savaş etme yetkisi verdiğini beyan etti;
yani, Türkiye Meclisinin, Yunan Meclisine savaş
açtığını; ama, arada, bu 12 milin ihlali söz konusu olursa
bu yetkinin Türk Hükümetinde olduğunu beyan etti. Hatta, işi,
PKK'nın başındaki Apo'yu, belki, Yunanistan'a kadar davet etme
konusunu gündeme getirdi. Tabiî, ağır tarzdaki konuşmalarıyla,
neticede, orada, Türkiye-Yunanistan diyalogu için "Yunanistan'ın
egemenliğini elinden alacaksa, Türkiye'nin dostluğuna
Yunanistan'ın ihtiyacı yok" dedi.
Yanlış anlaşılmasın, ben,
Türkiye ile Yunanistan arasındaki dostluğa fevkalade sıcak bakan
bir insanım. Hele hele, İzmir Milletvekili olarak, Çeşme'nin
kenarından çıkıp da, karşıda, Sakız'da
dolaşan insanları görebilme özelliğine bile sahibim. O kadar
yakınız birbirimize; ama, bu çerçevede, kalkıp, Yunan Cumhurbaşkanına,
biz Ege Denizinde denize girerken, sizden pasaportumuza vize mi
isteyeceğiz diye sormadan edemedim. (RP sıralarından
alkışlar)
İlk reaksiyon, Sayın Cevdet Akçalı
kardeşimizden geldi. Uzun zamanlar Meclis tecrübesi olan ağabeyimiz,
kalktı "ben, bu kadar zamandır bu Parlamentodayım, bir
devlet başkanının-çok devlet başkanı gelip
konuşmalar yapıp, bize hitap ediyor- bu
yakışıksız konuşmasını içime sindiremedim,
protesto ediyorum" dedi. Arkasından, yine, ağabeyimiz Esat
Kıratlıoğlu ayağa kalktı, aynı direnci gayet sert
bir şekilde -ki, gündemdışı söz almış
olmamasına rağmen- ortaya koydu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, Sayın Tanık.
SUHA TANIK (Devamla) – Teşekkür ederim.
Tabiî, ben, gündemdışı söz
almış olduğum için, Sayın Cumhurbaşkanının
bu konuşmasının -gayet iyi niyetle gelmiş olmamıza
rağmen- soğuk duş etkisi yaptığı konusundaki
görüşümü söyleyerek, kendilerine çok iyi sorular sormak üzere, çok dostane
sorular sormak üzere hazırlıklı olduğumuzu beyan edip; ama,
bu konuşmasının karşısında büyük hayal
kırıklığına uğradığımızı
söyledim. Ondan sonra söz alan Sayın Yürür arkadaşımız da,
aynı şekilde, konunun altını çizerek itirazda bulundu.
Muhterem arkadaşlarım, tabiî, neticede ne
oldu diye sorabilirsiniz; neticede, o akşam, Yunan, Helen Parlamentosuna
mensup milletvekillerinin bizi de davet ettikleri bir akşam yemeği
vardı; ama, bir devlet başkanının, bu şekilde
Türkiye'yi aşağılayıcı bir meclis genel kurulu
konuşmasından sonra, onlarla aynı masaya oturup konuşacak
bir şeyimiz olmadığı için, o yemeğe de gitmedik; bunu
da basına duyurduk "yemeğe gelmiyoruz; kendiniz oturun, yiyin
yemeğinizi" dedik. (Alkışlar)
Muhterem arkadaşlarım -hemen sözümü
bağlıyorum Sayın Başkanım- dün Brüksel'de bir
toplantı oldu; Sayın Dışişleri Bakanımız
oradaydılar. Ben, sabahleyin, televizyonu açtım, baktım ki, 7.30
haberlerinde -Sayın Dışişleri
Bakanımızın kendi beyanı değil; ama, bir televizyon
yorumuyla gelmiş; belki yanlıştır, özür diliyorum;
ama, yanlış
olacağına inanıyorum bu doğrunun; lütfen, yanlış
olduğunu kabul etmenizi istiyorum- Sayın Dışişleri
Bakanımız, Türkiye ile Yunanistan arasındaki bu dostane
ilişkinin yeniden geliştirilmesi için, iki sivil -yani birisi eski
bir büyükelçi bir büyüğümüz, diğeri başka bir sivil, ismini de
çıkaramadım- vatandaşımız, Yunanistan'da da iki
siville, birtakım temaslar başlatmış_ Bunu kabul etmek
mümkün değil. Bu, zaten, aslında, Dışişleri
Bakanının, kendisini yok sayması anlamına da gelir.
Eğer, iki devlet arasında devletler hukuku varsa, onun anlaşma
yeri Türkiye Büyük Millet Meclisidir, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki
komisyonlardır ve hükümettir arkadaşlar. Bu konunun altının
özellikle çizilerek belirtilmesinde fayda gördüğüm için size arz ettim.
Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
Teşekkkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gündemdışı konuşan
İzmir Milletvekili Sayın Suha Tanık'a teşekkür
ediyorum.
3. – Ankara Milletvekili Yılmaz
Ateş’in, 1 Mayıs işçi bayramına ilişkin
gündemdışı konuşması ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Necati Çelik’in cevabı
BAŞKAN – Gündemdışı son
konuşma, Cumhuriyet Halk Partisi Ankara Milletvekili Sayın
Yılmaz Ateş'in.
Sayın Ateş, 1 Mayıs işçi
bayramıyla ilgili olarak konuşacaklar.
Buyurun Sayın Ateş.
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
YILMAZ ATEŞ (Ankara) – Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Yüce Meclisi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
Yarın 1 Mayıs; dünya emekçiler bayramı.
Çalışma yaşamının demokratikleştirilmesi,
emeğin özgürleştirilmesi uğruna yaşamını yitiren
bütün emekçi şehitleri rahmetle anıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) Soygunsuz, sömürüsüz bir dünya düzeninin
yaratılabilmesi için, tüm insanlığın barış ve
kardeşlik içerisinde bir arada yaşamasını sağlamak
uğruna mücadele veren bütün emekçileri saygıyla selamlıyorum; emekçi
bayramları kutlu olsun.
Sayın milletvekilleri, 1800'lü yıllarda,
günlük çalışma süresinin 8 saate indirilmesi amacıyla, Amerika
ve İngiltere'de başlatılan işçi eylemlerinin yıldönümü
olarak, 118 yıldır, bütün demokratik dünyada, emekçilerin, birlik,
mücadele ve dayanışma günü, emekçi bayramı olarak
kutlanmaktadır. 1911 yılından beri, aralıklarla, ülkemizde
de, 1 Mayıs, emekçi bayramı olarak kutlanmaktadır. Zaman zaman,
yönetimlerin "bahar bayramı" olarak adlandırması,
emekçilerimizi, bu 1 Mayısı emek bayramı olarak kutlamadan
alıkoyamamıştır.
Maalesef, üzülerek belirtmek gerekirse, bu 1
Mayıslar, güzel günlerin bir anısı olarak, bir bayram
anısı olarak değil, hep, bir gerginlik atmosferi içerisinde
kutlanmıştır; bayram değil, özellikle gergin bir gün
ortamına sokulması özel bir çabayla sergilenmiştir.
1 Mayıs 1977 tarihinde, 40'a yakın emekçi,
40'a yakın insanımız, halen failleri ortaya
çıkarılamamış olaylar sonucu yaşamını
yitirmiştir. Türkiye, bu ayıpla yaşamamalıdır. Aradan
yirmi yıl geçmiştir, o olayları yaratan failler, maalesef, halen
günyüzüne çıkarılmamış, halen bu
yaptıklarının hesabı kendilerinden
sorulamamıştır. Türkiye, artık, bu ayıpla
yaşamamalıdır; bir an önce bu failleri bulup hesabını
sormalıdır.
Sayın milletvekilleri, 1992 yılında üç
büyük işçi konfederasyonumuz bir araya gelerek, bu 1 Mayısı,
salonlarda, kendi disiplinleri, hoşgörüleri içerisinde işçi ve emekçi
bayramı olarak kutlamışlardır. O üç konfederasyonumuzu da
kutluyorum. Bu üç konfederasyonumuza, bugün, ayrıca, Kamu Emekçileri
Sendikaları Konfederasyonu da eklenmiş; yarın, 1
Mayısı, bu dört konfederasyonumuz, emekçi bayramı olarak
kutlayacaktır.
Üç konfederasyonumuzun kutlaması bu
gerginliği ortadan kaldıramamıştır. Bu üç
konfederasyonumuzun kutlamasına rağmen, 1 Mayıs, maalesef,
emekçi bayramı olarak yasalarımızda halen yerini
alamamıştır. Geçmişte, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak,
Sosyaldemokrat Halkçı Parti olarak verdiğimiz, 1 Mayısın
yasalarımızda yer almasına ilişkin teklifimiz, maalesef,
bir gece yarısı baskınına feda edilmiştir. Bu 1
Mayısın yasalarda yer alması,
anlayamadığımız bir nedenle engellenmiştir.
Şimdi, bu teklifimiz, geçen yıl yeniden Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunuldu; komisyonlarda bekletilmektedir. Parlamentomuz,
milletvekillerimiz, bu teklifimizin bir an önce yasalaşması için
katkıda bulunmalıdır. Biz, yasaklamalarla bir yere
varamayız, engellemelerle bir yere varamayız, provokasyonlarla bir
yere varamayız.
Sayın milletvekilleri, o nedenle, 1992
yılında, salonlarda, daha sonra meydanlarda, 1 Mayısın,
işçi bayramı, emekçi bayramı olarak kutlanmasını
sağlayan üç konfederasyonumuzdan birisinin Genel Başkanı
Sayın Çelik şu anda Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı makamında oturmaktadır. Şimdi
Sayın Bakana buradan soruyorum:
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Konuşmanızı
tamamlayın efendim.
YILMAZ ATEŞ (Devamla) – 1992 yılından bu
yana, 1 Mayısın emekçi bayramı olarak kutlamasına
katkı koyarken, şu anda Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı olarak bu konuda ne düşünmektedir?
Uzun süre başkanlığını
yaptığı Hak-İş Konfederasyonumuz yarın
meydanlarda olacaktır; acaba, Sayın Bakan da yarın, 1
Mayısta, meydanlarda olacak mıdır? Tüm çalışanlarımızın
bu emek bayramını kutlayacak mıdır? 1 Mayısın
yasalarımızda yer alması için yaptığı bir
çalışma var mıdır, ne aşamadadır; onu da
öğrenmek istiyoruz.
Sayın milletvekilleri, biz, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, sizin de, 1 Mayısın, bütün emekçilerin bayramı
olarak yasalarımızda yer almasına katkıda
bulunmanızı bekliyoruz. Ayrıca, Cumhuriyet Halk Partisi olarak,
biz, tüm çalışanlara grevli, toplusözleşmeli sendikalaşma
hakkının, yine, bu Parlamento tarafından sağlanması
konusunda katkılarınızı bekliyoruz.
Yarın, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
meydanlarda olacağız, bütün milletvekillerimizi de işçi,
emekçilerimizle beraber, omuz omuza bu güzel günümüzde emekçi
bayramını kutlamaya davet ediyoruz. Yarın 1 Mayıs
emekçilerimizin bayramıdır, bir gerginlik günü değildir, bir
provokasyon günü değildir. Bu provokasyonlara emekçilerimiz gelmemelidir,
devletimizin güvenlik kuvvetleri de, bu günümüzün, Türkiye'ye
yakışır bir biçimde kutlanmasına katkıda
bulunmalıdırlar.
Bu duygularla, Yüce Meclisi tekrar saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Gündemdışı konuşan
Ankara Milletvekili Sayın Yılmaz Ateş'e teşekkür ediyorum.
Gündemdışı konuşmayı, Hükümet
adına, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı cevaplamak
istiyor.
Buyurun Sayın Çelik. (RP sıralarından
alkışlar)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ
ÇELİK (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Ankara Milletvekili Sayın Yılmaz Ateş'in
gündemdışı konuşmasını cevaplamak üzere
huzurlarınızda bulunuyorum; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın hatibin bir dileğine yürekten
katıldığımı ifade ederek sözlerime başlamak
istiyorum: Temenni ediyoruz ki, 1 Mayıs, işçilerimizin
dayanışma, birlik ve mücadele günü, yarın tüm yurtta
barış ve huzur içerisinde kutlanır. Milletimizin huzurunu,
sükûnunu bozacak en ufak bir taşkınlığa işçilerimizin
sebebiyet vermeyeceği açıktır. Kanaatim odur ki, ifade
edildiği gibi, bu günde, işçilerimizi huzursuz etmeye hiçbir
provokatörün gücü yetmez ve işçilerimiz de bu provokasyonlara ve bu
provokatörlere fırsat vermez.
Bu temenniyle, izninizle birkaç hususa işaret
etmekte fayda görüyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, 1
Mayıs İşçi Gününü, tüm çalışanlarımız
nezdinde kutluyorum. Temenni ediyorum ki, 1 Mayısın tatil
olması, bu Meclis tarafından ve inşallah, benim
Bakanlığım döneminde olur. Bu istikamette, bir işçi kuruluşunun
genel başkanı olarak, öteden beri, yıllardır taleplerimiz
olmuştur; şimdi de, Hükümet olarak ve Bakan olarak, bu hususun bir an
önce gerçekleştirilmesi, elbette ki, samimi temennim ve dileğimdir.
Bu konuda temenni ederim ki, Parlamentoda da bir uzlaşma sağlanarak,
bu gün, geçmişte olduğu gibi, yine işçinin dayanışma,
birlik ve mücadele günü olarak tatil olur.
Değerli milletvekilleri, 1 Mayıs, ırk,
din, dil, cinsiyet, meslek ayırımı gözetmeden, tüm dünya
işçilerinin ve çalışanlarının amaçlarının
ekmek, barış, özgürlük olduğunu, dayanışma ve dostluk
içinde ortaya koydukları bir gündür. 1 Mayıs, yaklaşık
yüzelli yıldır, işçilerin, insanlık onuruna
yaraşır bir hayat seviyesine ve demokratik haklara ulaşabilmek
için verdiği mücadelenin sembolü haline gelmiş bir gündür.1
Mayıs, rejimleri birbirinden çok farklı da olsa, birçok ülkede
kutlanmaktadır ve huzurlarınızda ifade ediyorum ki, 1 Mayıs
bir komünist bayramı değildir.
Ülkemizde de 1 Mayıs, kesintilere uğramakla
birlikte, 1908 yılından bu yana kutlanmaktadır. Ancak, uzun
yıllar, Türkiye'de 1 Mayıs, yanlış
tanıtılmış, çeşitli çevrelerce istirmar edilmeye
kalkışılmış, maalesef, zaman zaman meydana gelen üzücü
olaylar, toplum olarak hafızamızda izler
bırakmıştır.
Yasal yollardan hak arama ve bu amaçla mücadele
edebilme özgürlüğü, demokrasilerin vazgeçilmez gereğidir. Bu
bakımdan, özgürlük ve bunun için mücadelenin sembolü olan 1
Mayısları doğru anlayıp, algılayarak, bir bayram
havası içerisinde ve dostluk, dayanışma, sevgi ve
barış motifleriyle kutlamak, istismarcılara fırsat vermemek
gerekmektedir.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de
çalışanların sendikal ve sosyal hakları
bakımından gelinen nokta elbette küçümsenemez. Bununla beraber, bu
konuda atılması gereken daha pek çok adımın bulunduğu
da malumlarınızdır. Hükümet olarak ve Bakanlık olarak,
çalışma hayatını, çalışanların temsilcisi
olan kuruluşlarımızla birlikte programlamak ve
olabildiğince uzlaşma sağlayarak, gerekli düzenlemeleri yapmak
temel prensibimizdir. Memnuniyetle ifade
ediyorum ki, bu şekilde, on aydır sürdürdüğümüz
çalışmalar meyvelerini vermeye başlamıştır. Bu
çerçevede, Sendikalar Kanunumuzda yapılacak değişiklikler,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemindedir. Toplu İş Sözleşmesi,
Grev ve Lokavt Kanununda yapılacak değişikliklerle ilgili
çalışmalar tamamlanmış olup, kısa sürede
Başbakanlığa sunulacaktır.
Kamu Görevlileri Sendikaları Kanun
Tasarımız hazırlanmış olup, önümüzdeki aylarda, yine,
Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edileceğini düşünmekteyim.
Sosyal Sigortalar Kurumunun malî durumu ve
hizmetlerinin iyileştirilmesiyle ilgili kanun tasarısı, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu gündeminde bulunmaktadır.
Kamu kesimi toplu iş sözleşmeleri,
tarafların barışçı yaklaşımları sonucu
kısa sürede anlaşmayla sonuçlandırılmış;
ayrıca verilen zamlarla, bütün kamu çalışanlarının ve
emeklilerinin daha iyi hayat şartlarına kavuşturulması
konusunda, hepinizin takip ettiği gibi, çok önemli adımlar
atılmıştır.
Asgarî ücretin yeniden belirlenmesi amacıyla,
ilgili komisyon, mayıs ayı sonunda toplanacaktır.
İnanıyorum ki, Türkiye'nin ihtiyacı,
öncelikle, siyasî istikrarın sağlanmasıdır. Siyasî istikrar
sağlandığı sürece, Hükümet, işçi ve işveren
kuruluşları, Parlamento ve siyasî partilerin el ele vererek,
halkımızın refah ve saadeti yolunda daha iyi tedbirler
alabileceklerine kuşku yoktur. Böylece, 1 Mayıslar daha anlamlı
ve mutlu bir şekilde kutlanabilecektir.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu
düşüncelerle, bu yıl da, 1 Mayıs etkinliklerinin, sorumluluk
bilinciyle, barış ve güven içerisinde gerçekleştirileceğine
inancımı belirtir; bu anlamlı günün, ülkemiz ve tüm dünya
çalışanlarına mutluluk ve esenlikler getirmesini diler, hepinizi
saygıyla selamlarım. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Gündemdışı
konuşmayı cevaplayan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Sayın Necati Çelik'e teşekkür ediyorum.
Cumhurbaşkanlığı tezkereleri
vardır; okutuyorum:
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. – İstifa eden ve istifası
kabul edilen Sağlık Bakanı Yıldırım Aktuna’dan
boşalan Sağlık Bakanlığına, Devlet Bakanı
Nafiz Kurt’un vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/774) 29
Nisan 1997
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi: Başbakanlığın, 29 Nisan
1997 tarihli ve B.02.0.PPG.0.12-1/1-7952 sayılı yazısı
İstifa eden ve istifası kabul edilen
Yıldırım Aktuna'dan boşalan Sağlık
Bakanlığına, yeni bir tayin yapılıncaya kadar, Devlet
Bakanı Nafiz Kurt'un vekâlet etmesi, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 113 üncü maddesi gereğince uygun görülmüştür.
Bilgilerinize sunarım.
Süleyman
Demirel
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
İkinci bir tezkere vardır; okutuyorum:
2. – İstifa eden ve istifası
kabul edilen Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez’den
boşalan Sanayi ve Ticaret
Bakanlığına, Orman Bakanı M. Halit Dağlı’nın
vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/775)
29
Nisan 1997
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi: Başbakanlığın, 29 Nisan
1997 tarihli ve B.02.0.PPG.0.12-1/1-7953 sayılı yazısı
İstifa eden ve istifası kabul edilen
Yalım Erez'den boşalan Sanayi ve Ticaret Bakanlığına,
yeni bir tayin yapılıncaya kadar, Orman Bakanı M. Halit
Dağlı'nın vekâlet etmesi, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 113 üncü maddesi gereğince uygun görülmüştür.
Bilgilerinize sunarım.
Süleyman
Demirel
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının tezkereleri vardır; okutup,
bilgilerinize sunacağım:
3. – Avrupa Konseyi Parlamenterler
Meclisinde boş bulunan asıl ve yedek üyelikler için gruplarınca
aday gösterilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/776)
30
Nisan 1997
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinde, boş bulanan
asıl üyelik için Refah Partisi Grubunca Trabzon Milletvekili
İ.İlhan Sungur; boş
bulunan yedek üyelik için Demokratik Sol Parti Grubunca İzmir Milletvekili
Şükrü Sina Gürel aday gösterilmişlerdir.
Siyasî parti gruplarınca aday gösterilen üyelerin
ismi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 2 nci maddesi
gereğince Genel Kurulun bilgisine sunulur.
Doç.Dr.
Mustafa Kalemli
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer bir tezkereyi okutuyorum:
4. – Kuzey Atlantik Asamblesinde boş
bulunan asıl ve yedek üyelikler için gruplarınca aday gösterilen
milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/777)
30
Nisan 1997
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Kuzey Atlantik Asamblesinde, boş bulanan asıl
üyelik için, Refah Partisi Grubunca Konya Milletvekili Hüseyin Arı,
boş bulunan yedek üyelik için, Demokratik Sol Parti Grubunca İzmir
Milletvekili Atilla Mutman aday gösterilmişlerdir.
Siyasî parti gruplarınca aday gösterilen üyelerin
ismi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 2 nci maddesi
gereğince Genel Kurulun bilgisine sunulur.
Doç.Dr.
Mustafa Kalemli
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer bir Başkanlık tezkeresi
vardır; okutuyorum:
5. – Türkiye-AT Karma Parlamento
Komisyonunda açık bulunan asıl üyelik için aday gösterilen
milletvekiline ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/778)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Refah Partisi Grubunca, Türkiye–AT Karma Parlamento
Komisyonunda boş bulunan üyelik için Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu
aday gösterilmiştir.
Siyasî parti grubunca aday gösterilen üyenin ismi,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 2 inci maddesi
gereğince Genel Kurulun bilgisine sunulur.
Doç.
Dr. Mustafa Kalemli
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını
İnceleme Komisyonunun raporları vardır; ayrı ayrı
okutup, bilgilerinize sunacağım.
287 sıra sayılı raporu okutuyorum:
IV. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
1. – Türkiye Büyük Millet Meclisi
Saymanlığının Ekim, Kasım ve Aralık 1996
Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi
Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/15) (S. Sayısı
: 287) (1)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Ekim 1996 ayı başında mevcut para : 1 323 986 039 000.-
Ekim, Kasım, Aralık 1996 aylarında
Ziraat Bankasının aldığı para
: 8
181 185 566 000.-
Toplam : 9
505 171 605 000.-
Ekim, Kasım, Aralık 1996 aylarında
Ziraat Bankasının harcadığı
para : 9
358 916 694 000.-
Ocak 1997 başında bankada mevcut para : 146 254 911 000.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Saymanlığının Ekim, Kasım, Aralık 1996
aylarına ait hesapları incelendi;
Ekim 1996'da Ziraat Bankasındaki 1 323 986 039 000
Türk Lirası mevcudu ile Ekim, Kasım, Aralık 1996 aylarında
Hazineden 8 181 185 566 000 Türk Lirası alınarak bankadaki hesaba
yatırılan meblağın ceman 9 505 171 605 000 Türk Lirası
olduğu, mevcuttan sarf olunan 9 358 916 694 000 Türk Lirası tenzil
edildikten sonra, Ocak 1997 başında kasa mevcudunun 146 254 911 000
Türk Lirasından ibaret olduğu, Saymanlıktaki defterlerle sarf
evrakının birbirine uygun bulunduğu görülmüştür.
Genel Kurulun bilgisine arz edilmek üzere Yüksek
Başkanlığa sunulur.
Başkan
Mehmet
Altan Karapaşaoğlu
Bursa
ve
Komisyon üyeleri
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Şimdi, 288 sıra sayılı raporu
okutuyorum:
2. – Türkiye Büyük Millet Meclisi
Saymanlığının Ocak, Şubat ve Mart 1997 Ayları
Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını
İnceleme Komisyonu Raporu (5/16) (S. Sayısı : 288)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Ocak 1997 ayı başında mevcut para 146 254 911 000
Ocak, Şubat, Mart 1997 aylarında
Ziraat Bankasının aldığı para 4 317
041 754 000
Toplam 4 463 296 665 000
Ocak, Şubat, Mart 1997 aylarında
Ziraat Bankasının harcadığı
para 4 423 443 900 000
Nisan 1997 başında bankada mevcut para 39 852 765 000
Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının
Ocak, Şubat, Mart 1997 aylarına ait hesapları incelendi.
Ocak 1997'de Ziraat Bankasındaki 146 254 911 000
Türk Lirası mevcudu ile Ocak, Şubat, Mart 1997 aylarında
Hazineden 4 317 041 754 000 Türk Lirası alınarak bankadaki hesaba
yatırılan meblağın ceman 4 464 296 665 000 Türk Lirası
olduğu, mevcuttan sarf olunan 4 423 443 900 000 Türk Lirası tenzil
edildikten sonra, Nisan 1997 başında kasa mevcudunun 39 852 765 000
Türk Lirasından ibaret olduğu, Saymanlıktaki defterlerle sarf
evrakının birbirine uygun bulunduğu görülmüştür.
Genel Kurulun bilgisine arz edilmek üzere Yüksek
Başkanlığa sunulur.
Başkan
Mehmet
Altan Karapaşaoğlu
Bursa
ve
Komisyon üyeleri
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.
V. –
SEÇİMLER
A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN
ÜYELİKLERE SEÇİM
1. – İçişleri;
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler; Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji; Kamu İktisadî
Teşebbüsleri Komisyonlarında açık bulunan üyeliklere seçim
BAŞKAN – İçişleri Komisyonunda boş
bulunan ve Doğru Yol Partisi Grubuna düşen bir üyelik için Çanakkale
Milletvekili Hikmet Aydın aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonunda boş bulunan ve Refah Partisi Grubuna
düşen bir üyelik için, Ağrı Milletvekili Celal Esin aday
gösterilmiştir. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonunda boş bulunan ve Doğru Yol Partisi Grubuna
düşen bir üyelik için, Samsun Milletvekili Cemal Alişan aday
gösterilmiştir. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonunda
boş bulunan ve Doğru Yol Partisi Grubuna düşen bir üyelik için,
Muş Milletvekili Erkan Kemaloğlu aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Komisyonlarda yeni göreve seçilen
arkadaşlarıma çalışmalarında başarılar diliyorum.
Değerli arkadaşlarım, Sayın
Şükrü Sina Gürel'in, gündemdışı konuşmasından
sonra, kendisine, Hükümet adına cevap veren Devlet Bakanı Sayın
Lütfü Esengün tarafından, yalan beyanda bulunduğu şeklinde bir
sataşma hakkı doğduğundan bahisle söz talebi vardı.
Benim yaptığım tespitlere göre, Sayın Esengün, Sayın
Gürel'in kendisinin yalan söylediği iddiasında bulunmadı; ancak,
bu haberleri yayımlayan basın organlarının, medyanın
yalan haberler ortaya attığını ifade etti. Bu durumda,
İçtüzüğümüze göre Sayın Gürel'e, sataşmadan dolayı söz
vermem mümkün değildir; bu haberleri yayımlayan organlarla ilgili bir
konu vardır.
Ayrıca, Sayın Bakan, yazılı soru
önergelerinin, Meclis Başkanlığından Hükümete intikal
etmediğini ifade ettiler; fakat, bu konuda, gündemimizde henüz
cevaplanmamış soru önergeleri bulunduğunu da tespit etmiş
bulunuyorum. Herhalde Hükümetimiz, bu duyarlı konuda, en kısa zamanda
cevap vermek suretiyle, bu tartışmaya açıklık getirecektir.
Şimdi, Gündemin "Sözlü Sorular"
kısmına geçiyoruz.
VI. – SORULAR
VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1. – Muğla Milletvekili Zeki
Çakıroğlu’nun, Atatürkçü Düşünce Derneği Kastamonu - Cide
İlçe şubesince asılan bir pankartın Emniyetçe
indirildiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/313)
BAŞKAN – 1 inci sırada yer alan, Muğla
Milletvekili Zeki Çakıroğlu'nun, Atatürkçü Düşünce Derneği
Kartamonu- Cide İlçe Şubesince asılan bir pankartın
Emniyetçe indirildiği iddiasına ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlayacağız.
Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?..Genel
Kurul Salonunda hazır bulunmuyorlar.
Bu soru önergesi, üç birleşim içinde
cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci
maddesinin son fıkrası uyarınca, yazılı soruya
çevrilecektir.
Önerge gündemden çıkarılmıştır.
Önerge sahibinin söz istemi var mı?..Sayın
Çakıroğlu Genel Kurul salonunda bulunmuyorlar.
2. – Denizli Milletvekili Hilmi
Develi’nin, Denizli - Güney İlçesi - Hamidiye Köyü içme suyu projesine
ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/314)
BAŞKAN – 2 nci sırada yer alan, Denizli
Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli- Güney İlçesi- Hamidiye Köyü içme
suyu projesine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesinin
görüşmelerine başlayacağız.
Sözlü soruyu cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul
salonunda bulunmuyor.
Sözlü soru önergesi, üç birleşim içinde
cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci
maddesinin son fıkrası uyarınca, yazılı soruya
çevrilecektir.
Önerge gündemden
çıkarılmıştır.
3. – Denizli Milletvekili Hilmi
Develi’nin, Denizli - Yenicekent - Ertuğrul - Cindere arasındaki
yolun asfalt yapımı ve Güney - Parmaksızlar Yolu
onarımına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi
(6/315)
BAŞKAN – 3 üncü sırada yer alan, Denizli
Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli - Yenicekent - Ertuğrul - Cindere
arasındaki yolun asfalt yapımı ve Güney - Parmaksızlar yolu
onarımına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesinin
görüşmelerine başlayacağız.
Önergeyi cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu soru önergesi de, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından,
İçtüğüzün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca,
yazılı soruya çevrilecektir.
Önerge gündemden
çıkarılmıştır.
Önerge sahibi söz istiyor mu?.. Önerge sahibi Genel
Kurul salonunda bulunmuyor.
4. – Denizli Milletvekili Hilmi
Develi’nin, Denizli - Güney - Çamrak Köprüsü ve Koparan Köyü Deresi ile Karagöz
Köyü Yoluna Menfez yapımına ilişkin Devlet Bakanından sözlü
soru önergesi (6/316)
BAŞKAN – 4 üncü sırada yer alan, Denizli
Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli - Güney - Çamrak Köprüsü ve Koparan Köyü
Deresi ile Karagöz Köyü yoluna menfez yapımına ilişkin Devlet
Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine
başlayacağız.
Önergeyi cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Genel
Kurul salonunda hazır değil.
Bu soru önergesi de, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından,
İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca,
yazılı soruya çevrilecektir.
Önerge gündemden
çıkarılmıştır.
Önerge sahibi Genel Kurul salonunda
bulunmadığından, kendisine söz veremiyorum.
5. – Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin,
Denizli güney şelalesine ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru
önergesi (6/317)
BAŞKAN – 5 inci sırada yer alan, Denizli
Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli Güney Şelalesine ilişkin
Turizm Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlayacağız.
Sayın Turizm Bakanı yahut Turizm Bakanı
adına soruya cevap verecek Bakan?.. Genel Kurul salonunda
bulunmadığından, önergeyi görüşemiyoruz.
Bu soru önergesi de, üç birleşim içinde
cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci
maddesinin son fıkrası uyarınca, yazılı soruya
çevrilecektir.
Önerge gündemden
çıkarılmıştır.
6. – Denizli Milletvekili Hilmi
Develi’nin, Denizli - Güney - Ertuğrul Köyü Trafosunun büyütülmesine
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi
(6/319)
BAŞKAN – 6 ncı sırada yer alan, Denizli
Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli - Güney - Ertuğrul Köyü trafosunun
büyütülmesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru
önergesinin görüşmelerine başlayacağız.
Önergeyi cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Genel
Kurul salonunda hazır bulunmuyor.
Bu soru önergesi de, üç birleşim içinde
cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci
maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya
çevrilecektir.
Önerge gündemden
çıkarılmıştır.
Önerge sahibi Genel Kurulda hazır bulunmadığından
söz veremiyorum.
7. – Tekirdağ Milletvekili Enis
Sülün’ün, Topkapı Sarayında bulunan tarihî eserlerin envanterine
ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/320)
BAŞKAN – 7 nci sırada yer alan, Tekirdağ
Milletvekili Enis Sülün'ün, Topkapı Sarayında bulunan tarihî
eserlerin envanterine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesini
görüşmeye başlıyacağız.
Önergeyi cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Genel
Kurulda hazır bulunmuyor.
Bu durumda, bu soru önergesi, üç birleşim içinde
görüşülememiştir.
Üç birleşim içinde cevaplandırılmayan bu
önerge de, İçtüzüğün 98 inci maddesi gereğince, yazılı
soru önergesine çevrilecektir.
Önerge gündemden
çıkarılmıştır.
Önerge sahibinin söz istemi var mı? Önerge sahibi
Genel Kurul salonunda bulunmuyor.
8. – İzmir Milletvekili Zerrin
Yeniceli’nin, Malezya’da düzenlenen Müslüman Kadın Parlamenterler
Konferansına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
Lütfü Esengün’ün cevabı (6/321)
BAŞKAN – 8 inci sırada yer alan, İzmir
Milletvekili Zerrin Yeniceli'nin, Malezya'da düzenlenen Müslüman Kadın
Parlamenterler Konferansına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesinin görüşmelerine geçiyoruz.
Önergeyi Başbakan adına cevaplayacak
Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda hazır bulunuyor.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Başbakan Sayın Necmettin Erbakan tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
05.08.1996
Zerrin
Yeniceli
İzmir
1- Malezya'daki Müslüman Kadın Parlamenterler
Konferansına, parlamenter olmadıkları halde, Refah Partili
kadınların temsilci olarak gönderilmesini kim
sağlamıştır?
2- Türkiye Büyük Millet Meclisini ve Türkiye
Cumhuriyetini temsilen gönderilen asıl delegasyonun, gözlemci konumuna
düşürülmesinden kimler sorumludur?
3- Konferans Sekreteryasına Devlet Bakanı
Abdullah Gül'ün makamından, Türkiye'deki hükümet
değişikliği nedeniyle çekilen faksın asıl gerekçesi
nedir?
BAŞKAN – Sözlü soru önergesini Başbakan
adına cevaplamak üzere, Devlet Bakanı Sayın Lütfü Esengün...
Buyurun Sayın Esengün. (RP sıralarından
alkışlar)
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İzmir Milletvekili Sayın Zerrin Yeniceli'nin
biraz önce okunan soru önergesinin cevaplarını arz ediyorum.
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, Malezya
Hükümeti, Refah Partisi Genel Merkezine göndermiş olduğu faks
mesajıyla 29-31 Temmuz 1996 günlerinde yapılacak olan II.
Uluslararası Müslüman Kadın Parlamenterler Toplantısına
katılmak üzere Refah Partisini temsilen üç delege adının bildirilmesini
istemiştir. Bunun üzerine, Refah Partisi Kadın Komisyonları
Başkanlığı tarafından, üç adayın ismi,
organizasyonun yetkili kuruluşlarına faksla bildirilmiştir.
Söz konusu toplantının organizasyonu Malezya
Hükümeti tarafından yapılmıştır. Türkiye'den giden
asıl delegasyonun gözlemci durumuna düşürülmesi konusunun
muhatabı Hükümetimiz veya Sayın Başbakanımız
değildir.
Konferans Sekreteryasına, Devlet Bakanı
Sayın Abdullah Gül'ün makamından, soru önergesinde bahsedilen
şekilde herhangi bir faks çekilmemiştir. Davet faksı örneği
ektedir, sayın soru sahibi isterlerse arz edebilirim.
Konuyu, Yüce Heyetin bilgilerine saygıyla arz
ediyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Önerge sahibinin bir diyeceği yok.
Soru cevaplandırılmıştır.
OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, gerçi
soruyla ilgim yok; ama, olayın muhataplarından birisi olarak, bu
konuda, Hükümetin, bu bilgileri aldıktan sonra, Malezya Hükümeti indinde,
Konferans Sekreteryasıyla ilgili olarak, niçin o heyetin bu duruma
düşürüldüğü konusunda herhangi bir girişimleri olmuş mudur?
BAŞKAN – Sayın Grup Başkanvekili,
biliyorsunuz şu anda sözlü soruların görüşmesine
başlamış bulunuyoruz. Bu aşamada, bu tarzda bir soruyu
Hükümete yöneltebilmem mümkün değil. Soru sahibi Genel Kurul salonunda
olsaydı, bu tarzda bir soru yöneltme imkânı vardı. Başka
müzakerelere benzemiyor; onun için, bu sorunuzu Hükümete yöneltemeyeceğim.
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın
Başkan, İçtüzüğe göre sual etsinler, cevap verelim.
BAŞKAN – Tutanaklara geçti efendim.
9. – Gaziantep Milletvekili Mustafa R.
Taşar’ın, SSK Okmeydanı Hastanesinde vuku bulduğu iddia
edilen tecavüz olaylarına ve bu konuda alınacak tedbirlere
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati
Çelik’in cevabı (6/322)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 9 uncu
sırada yer alan, Gaziantep Milletvekili Mustafa Taşar'ın, SSK
Okmeydanı Hastanesinde vuku bulduğu iddia edilen tecavüz
olaylarına ve bu konuda alınacak tedbirlere ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesinin
görüşmesine başlıyoruz.
Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul
salonunda hazır bulunuyorlar.
Önerge sahibi?.. Genel Kurul salonunda bulunuyorlar.
Şimdi, soru önergesini tekrar bilgilerinize sunuyoruz:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Necati Çelik tarafından sözlü
olarak cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi arz ederim.
Mustafa
Rüştü Taşar
Gaziantep
1- Kanal D Televizyonunda "Gecenin
İçinden" programında kamuoyuna yansıyan, SSK Okmeydanı
Hastanesinde vuku bulduğu ifade edilen tecavüz olayıyla ilgili
soruşturma başlatılmış mıdır?
2 - Adlî takip yapılmakta mıdır?
3 - Daha önceleri de vuku bulduğu ifade edilen
tecavüz olayları ve bazı ahlaksız davranışlar için ne
gibi tedbirler almayı düşünüyorsunuz?
BAŞKAN – Önergeyi cevaplamak üzere,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Necati Çelik'e söz
veriyorum.
Buyurun Sayın Çelik. (RP sıralarından
alkışlar)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ
ÇELİK (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Gaziantep Milletvekili Sayın Mustafa Taşar
tarafından verilen Sosyal Sigortalar Kurumu Okmeydanı Hastanesinde
vuku bulduğu iddia edilen tecavüz olaylarına ve bu konuda
alınacak tedbirlere ilişkin sözlü soru önergesini cevaplamak üzere
huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum; sözlerime başlarken,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sosyal Sigortalar Kurumu Okmeydanı Hastanesi
İntaniye Servisinde, Hepatit B tanısıyla tedavi görmekte olan
Nagihan Erdemir'e yapılan ve çeşitli basın organları
tarafından kamuoyuna yansıtılan tecavüz olayıyla ilgili
olarak, 5 Ağustos 1996 tarihinde, Sosyal Sigortalar Kurumunca
başlatılan idarî soruşturma sonuçlandırılmıştır.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu
soruşturma sonucunda, kurum müfettişleri tarafından düzenlenen
inceleme raporuna dayanılarak, Sosyal Sigortalar Kurumu Yönetim Kurulunun
4.10.1996 tarih ve 3571 sayılı Kararıyla, söz konusu hastane
baştabibi Prof.Dr.Dursun Akdemir görevinden alınarak, aynı
hastanede uzman tabip olarak görevlendirilmiştir.
Ayrıca, olayda zanlı olarak adı geçen
hastane görevlisi, esasen, hastanedeki görevine atanmadan önce, işe
alınmasına engel ruhî hastalıkları olan bir kişi
olduğunun tespit edilmesi nedeniyle, işten çıkarılmıştır.
Olayla ilgili adlî soruşturma ise, Şişli
Cumhuriyet Savcılığınca sürdürülmüş olup, Sosyal
Sigortalar Kurumuna intikal eden bilgilere göre, adlî tıpta yapılan
DNA testi karşılaştırmaları sonucunda,
zanlının, gerçek fail olduğu tespit edilememiştir.
Diğer taraftan, benzeri olayların meydana
gelmemesi için, SSK Okmeydanı Hastanesiyle, olayın meydana
geldiği klinikte gerekli emniyet tedbirleri
alınmıştır. Bu çerçevede, zemin kattaki intaniye
kliniğinde, hastaların yakınlarıyla pencerelerden
görüşme yapmaları uygulamasına son verilerek, görüntülü telefon
sistemiyle görüşmeler yapılmaya başlanmış, böylece,
klinik giriş çıkışlarıyla, çevresi tam olarak kontrol
altına alınmıştır.
Kliniğin açılabilir durumdaki pencerelerine
korumalı, sabit kafesler yaptırılmıştır. Çok
geniş bir alan içerisinde bulunan hastanenin tüm çevresine ihata
duvarı yapılması için gerekli ödenek
çıkarılmış olup, inşaat başlamak üzeredir.
Hastanenin talebi üzerine, Şişli Emniyet Müdürlüğü tarafından
hastanede sürekli olarak sivil ekipler bulundurulmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, ayrıca,
hastanede bir polis noktası kurulması çalışmaları son
aşamaya gelmiş bulunmaktadır.
Bilgilerinize saygıyla arz ederim.
Bu konuyu açıklama fırsatı verdiği
için, Sayın Taşar'a da teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Bakan, kürsüden
ayrılmayın efendim. İçtüzüğe göre, belki, soru sahibinin
yerinden soracağı ilave bir şey olabilir.
Buyurun Sayın Taşar.
MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Sayın
Bakana teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Soru
cevaplandırılmıştır.
10. – Manisa Milletvekili Tevfik
Diker’in, çiftçilerin T.C. Ziraat Bankası ve Tarım Kredi
Kooperatiflerine olan borçlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün cevabı (6/323)
BAŞKAN – 10 uncu sırada, Manisa Milletvekili
Tevfik Diker'in, çiftçilerin Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası ve
tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarına ilişkin,
Başbakandan sözlü soru önergesinin görüşmesine başlıyoruz.
Soru önergesini cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel
Kurul salonunda bulunuyorlar.
Soru önergesini tekrar okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 96
ncı maddesi gereğince, aşağıdaki
sorularımın, sözlü olarak, Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan
tarafından cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Tevfik
Diker
Manisa
Sorular:
1- Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası ile
tarım kredi kooperatiflerinden kredi alan çiftçilerimizin, bu yıl
itibariyle, her iki kuruluşa borçları var mıdır; varsa,
tutarı ve borçlu çiftçi sayısı ne kadardır?
2- Borçlu olan çiftçilerimizin bu borçlarının
tahsili için herhangi bir işlem yapılmış mıdır?
3- İcra yoluyla tahsilata uğrayan çiftçimiz
var mıdır?
4- Çiftçimizin içerisinde bulunduğu ekonomik
darboğazı aşması için Hükümetinizin herhangi bir
çalışması var mıdır?
5- T.C. Ziraat Bankası ile tarım kredi
kooperatiflerinin bu yıl çiftçilerimize verecekleri kredi miktarları
belirlenmiş midir?
BAŞKAN – Sözlü soruyu cevaplamak üzere, Devlet
Bakanı Sayın Lütfü Esengün; buyurun.
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Manisa Milletvekili Sayın
Tevfik Diker'in, biraz önce arz edilen sorusunu cevaplandırmak üzere
huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankasınca
doğrudan ve tarım kredi kooperatifleri
aracılığıyla, kullandırılan kredilere ait 1996
Ağustos ayı bakiyeleri şu şekildedir:
Ziraat Bankasınca doğrudan açılan
krediler; normal krediler 92 trilyon 494 milyar lira, idarî krediler 1 trilyon
275 milyar lira, kanunî krediler 3 trilyon 178 milyar lira. Kredilerden
yararlanan çiftçi sayısı 837 660 kişi.
Tarım kredi kooperatiflerince ortaklarına
açılan krediler; normal krediler 56 trilyon 798 milyar lira, idarî ve
kanunî krediler yok.
Toplam olarak, 149 trilyon 292 milyar lira normal
kredi, 1 trilyon 275 milyar lira idarî kredi, 3 trilyon 178 milyar lira da
kanunî kredi kullandırılmıştır.
Ziraat Bankasınca, Manisa İline,
doğrudan ve tarım kredi kooperatifleri aracılığı
ile kullandırılan kredilere ait 1996 Ağustos ayı bakiyeleri
ise şöyledir:
Doğrudan açılan krediler: 4 trilyon 731
milyar lira normal kredi, 68 milyar lira idarî kredi, 90 milyar lira kanunî
kredi olmak üzere, 5 trilyon liraya yakın bir meblağ, toplam 94 270
çiftçiye kullandırılmıştır.
Tarım kredi kooperatiflerince ortaklarına
açılan krediler: 2 trilyon 464 milyar lira normal kredi olarak
kullandırılmıştır; idarî ve kanunî kredi mevcut
değildir.
Manisa İlinde, 1996 yılı ağustos
ayı sonu itibariyle kullandırılan toplam normal kredi 7 trilyon
197 milyar lira, idarî kredi 68 milyar lira, kanunî kredi 90 milyar
liradır.
Tarımsal kredilerin açılış
maksadına uygun olarak kullandırılması ve vadesinde geri
dönüşlerinin sağlanması esastır. Açılan tarımsal
krediler, vadesinde ödenmemesi halinde, üç ay süreyle idarî takip
hesaplarında izlenmekte, bu süre zarfında da tahsil edilememesi
halinde yasal takibe geçilmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankasınca
doğrudan kullandırılan kredilerde ortalama tahsilat oranı
yüzde 93; tarım kredi kooperatifleri aracılığıyla
kullandırılan kredilerde ise, ortalama tahsilat oranı yüzde 78
civarındadır. Manisa İlinde kullandırılan kredilerin
tahsilat oranı ise, yüzde 98'dir.
Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankasınca
doğrudan kullandırılan tarımsal kredilere ait kanunî takip
hesaplarında kayıtlı alacak miktarı 3,2 trilyon
liradır. Bu miktarın toplam kredi bakiyesi içerisindeki oranı
yüzde 3,3'tür. Ziraat Bankasınca, Manisa İline doğrudan
kullandırılan tarımsal kredilere ait kanunî takip
hesaplarında kayıtlı alacak miktarı 90 milyar liradır.
Bu miktarın, Manisa İline ait toplam kredi bakiyesi içerisindeki
oranı yüzde 1,8'dir. Alacakların, yasal yollardan takip ve tahsiline
çalışılmaktadır.
1996 yılında, tabiî afetlerden, ekiliş
ve ürünleri ile mevcut hayvan varlığı en az yüzde 40
oranında zarar gören ve durumları il hasar tespit ve ihtiyaç
komisyonlarınca belirlenen çiftçilerin, Ziraat Bankası Tarım
İşletmeleri Genel Müdürlüğü ve tarım kredi kooperatiflerine
olan 1996 vadeli ziraî kredi borçlarının vade tarihinden itibaren bir
yıl süreyle faizsiz olarak ertelenmesine ilişkin 96 / 8575
sayılı Bakanlar Kurulu kararı, 13 Ekim 1996 tarih ve 22786
sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş
bulunmaktadır.
Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankasınca
da, çiftçimizin, içinde bulunduğu ekonomik darboğazı
aşması için yardımcı olunmaktadır. Örneğin,
tarımsal işletme kredilerinde, çiftçilerden, faaliyetlerini devam
ettirdikleri sürece, sadece dönem faizi alınmakta, anapara tahsili ise,
herhangi bir limit artışı talep edilmediği sürece
yapılmamaktadır. Kuraklık, hastalık veya herhangi bir
sebeple tarımsal işletme ve ürünleri en az yüzde 40 oranında
hasara uğrayan üreticilerin günü gelmemiş borçları 1 yıl
süreyle ertelenebilmektedir.
Dinar İlçesi ve civarında meydana gelen
deprem afeti nedeniyle ürünleri, hayvanları, tarımsal işletmeleri
zarar gören üreticilerin Ziraat Bankasına olan borçları, Banka
Yönetim Kurulu kararıyla ertelenmiştir.
Ziraat Bankasınca ve tarım kredi
kooperatifleri aracılığıyla çiftçilerimize verilebilecek
kredi miktarları 1996 yılı programıyla belirlenmiştir.
Buna göre, Ziraat Bankasınca doğrudan çiftçilere verilecek kredi
miktarı 157 trilyon 700 milyar lira, tarım kredi kooperatifleri
aracılığıyla verilebilecek kredi miktarı 109,5 trilyon
lira, tarım içerikli kredilerde verilebilecek miktar ise 245,5 trilyon liradır.
Manisa İlindeki çiftçilere Ziraat Bankasınca doğrudan
verilebilecek kredi miktarı, 1996 yılı sonu itibariyle,
yaklaşık 7,6 trilyon olarak belirlenmiştir.
Durumu bilgilerinize saygıyla arz ediyorum. (RP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önerge sahibi?.. Genel Kurul salonunda
bulunmuyor.
Önerge cevaplandırılmıştır.
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
11. – Yalova Milletvekili Yaşar
Okuyan’ın, Ordu’nun İkizce İlçesine bağlı
Yoğunoluk Beldesi Belediye Başkanının DYP’ye geçmesi için
transfer pazarlığı yapıldığı iddiasına
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/324)
BAŞKAN – 11 inci sırada yer alan, Yalova
Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Ordu'nun İkizce İlçesine
bağlı Yoğunoluk beldesi Belediye Başkanının
DYP'ye geçmesi için transfer pazarlığı yapıldığı
iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesinin görüşmelerine başlayacağız.
Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul
salonunda bulunmuyor.
Soru ertelenmiştir.
12. – Trabzon Milletvekili Hikmet Sami
Türk’ün, Millî Gençlik Vakfının açtığı yaz okulu ile
bu okulun mezuniyet törenine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı Lütfü Esengün’ün cevabı (6/325)
BAŞKAN – 12 nci sırada yer alan, Trabzon
Milletvekili Hikmet Sami Türk'ün Millî Gençlik Vakfının
açtığı Yaz Okulu ile bu okulun mezuniyet törenine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesinin görüşmelerine
başlıyoruz.
Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul
salonunda hazır bulunuyorlar.
Önergeyi okutuyorum:
16.9.1996
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Millî Gençlik Vakfının açtığı
Yaz Okulu ile bu okulun mezuniyet törenine ilişkin sözlü soru önergesi,
Sayın Başbakan tarafından cevaplandırılmak üzere
ilişikte sunulmuştur.
Gereğini saygıyla arz ederim.
Prof.
Dr. Hikmet Sami Türk
Trabzon
Sözlü Soru Önergesi
1 Eylül 1996 akşamı Interstar Televizyonunda
yayınlanan bir habere göre, Refah Partisinin gençlik örgütü Millî Gençlik
Vakfının ilkokul öğrencilerine din eğitimi vermek
amacıyla açtığı Yaz Okulunun Gülhane Parkındaki
mezuniyet töreninde, mahkemelerde dolandırıcılık ve cinayet
sanıklarının rüşvetle kurtulduğunu, insanlara
Kur'an-ı Kerim öğretenlerin ise en büyük suçlu sayılarak idam
cezasına çarptırıldığını gösteren bir temsil
sahnelenmiş; arkasından, umudun silahlarda olduğunu, mukaddes
dava için insanların canlarını feda etmeleri gerektiğini
belirten şiirler okunmuştur.
1- Anılan Yaz Okulu için hangi makamdan izin
alınmıştır?
2- Öğrencilerini laik devlet
karşıtı bir ideolojinin militanları olarak yetiştiren
bu Vakıf ve yöneticileri hakkında Vakıflar Genel Müdürlüğü
ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hangi
işlemler yapılmıştır?
Prof.
Dr. Hikmet Sami Türk
Trabzon
BAŞKAN – Önergeyi cevaplandırmak üzere,
Devlet Bakanı Lütfü Esengün'e söz veriyorum.
Buyurun Sayın Esengün. (RP sıralarından
alkışlar)
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum ki; Millî Gençlik
Vakfı, sayın soru sahibinin soru önergesinde belirttiğinin
aksine, Refah Partisinin gençlik örgütü değildir.
MAHMUT IŞIK (Sıvas) – Öyledir, öyle!..
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Millî Gençlik
Vakfı, tamamen yasalar çerçevesinde kurulmuş ve faaliyet gösteren bir
vakıftır. Vakıf senedindeki ifadeye göre aynen arz edeyim,
adı geçen vakfın -en kısa ifadeyle- amacı:
"Şahsiyet ve iç bünye kökünde millî ruha, usul ve müspet bilgi
dallarında müspet akla ermek şeklindeki dünya görüşüne uygun ve
sadece fikir, sanat ve ilim çerçevesinde kucaklayıcı ve yürütücü bir
millî gençlik yetişmesini sağlamaktır.
Genç nesillerin millî gençlik vasıflarıyla
yoğurulması ve gayelerinin gerçekleşmesi için kanun ve yetkili
mercilerin müsaadeleri nispetinde mektepler açmak, meslekî ve kültürel kurslar
açmak, konferanslar tanzim etmek vakfın bu amaç doğrultusunda
yapacağı faaliyetler arasında yer almaktadır.
Vakıf senedinde yer alan bu hükümlere göre
vakfın yaz okulu açması mümkün olup, vakfın böyle bir faaliyette
bulunabilmesi için ayrıca Vakıflar Genel Müdürlüğünden izin
almasına gerek bulunmamaktadır.
Vakfın gayesinin gerçekleştirilmesi için
yapılan faaliyetler, vakıf ve yöneticileri hakkında herhangi bir
işlem yapılmasını gerektirmemektedir. Bu faaliyetler
esnasında, vakıfların kuruluşunu ve işleyişini
belirleyen 903 sayılı Kanun ile bu Kanunun uygulanmasını
gösterir tüzük hükümlerinin ihlal edilmesi halinde, vakıf ve yöneticileri
hakkında Vakıflar Genel Müdürlüğünce gerekli yasal
işlemlere başvurulabilmektedir."
Ayrıca, soru önergesine konu olan olayla ilgili
olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına
herhangi bir ihbar intikal etmemiştir, herhangi bir işlem de
yapılmamıştır.
Durumu, sayın soru sahibinin ve Yüce Heyetin
bilgilerine saygıyla arz ediyorum. (RP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan;
bir saniye kürsüden ayrılmayın...
Soru sahibi Hikmet Sami Türk bir ek talepte bulunacak
zannediyorum.
Buyurun.
HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) – Sayın
Başkan, Sayın Bakanın yaptığı açıklamadan
tatmin olmadım; çünkü, bizde, 625 sayılı Özel Öğretim
Kurumları Kanununa göre, din eğitimi ve öğretimi yapan özel
öğretim kurumları açılamaz. Oysa Millî Gençlik Vakfı, bir
yaz okulu düzenlemiştir ve orada din öğretimi
yapılmıştır. Kursun sonunda ise, bir oyun
sahnelenmiştir; bu oyunda birtakım suçlar işlenmiştir.
Benim tespitime göre, bu suçlar, Türk Ceza Kanununun 159 maddesindeki adliyenin
manevî şahsiyetini alenen tahkir ve tezyif, 311 inci maddesindeki suç
işlemeye tahrik ve 312 nci maddenin ikinci fıkrasındaki
halkı, din farkı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik
suçlarıdır. Bunlar hakkında cumhuriyet savcılığının
herhangi bir işlem yapmaması
şaşırtıcıdır. Ayrıca, Vakıflar Genel
Müdürlüğünün, Millî Gençlik Vakfı hakkında herhangi bir
işlem yapmaması da şaşırtıcıdır.
Bu oyun, Interstar Televizyonu haberlerinde
yayınlanmıştır. Ben, sorumun, bugün, burada
cevaplandırılacağını bilseydim, bandı da birlikte
getirebilirdim; ama, orada söylenen sözler yanımdadır, bunu
okuyabilirim de; ama, şunu söyleyeyim; mevcut kanunlara aykırı
olarak din öğretimi yapılmıştır ve kursun sonunda
düzenlenen müsamerede, gösteride açıkça suç işlenmiştir. Gençler
laik cumhuriyet karşıtı bir eğitim sürecinden
geçirilmiştir; oynanan piyes açıkça bunu ortaya koymuştur.
Bu bakımdan, bu Vakfın yöneticileri
hakkında herhangi bir kovuşturma yapılmaması ve denetim
organının hareketsiz kalması son derece
yadırganıcıdır, şaşırtıcıdır.
Bu konuda, görevli savcının ve denetim makamı olarak
Vakıflar Genel Müdürlüğünün, yasaların öngördüğü
işlemleri yapmasını bekliyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Türk.
Sayın Bakan, bu açıklamaya vereceğiniz
bir cevap var mı?
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Kısaca
şunu arz edeyim. Biraz evvel de arz ettiğim gibi, Millî Gençlik
Vakfının yasalara aykırı herhangi bir eylemi veya
çalışması tespit edilememiştir. Bu değerlendirmeler,
sayın soru sahibinin kişisel değerlendirmeleridir.
Türkiye, bir hukuk devletidir; yasalara
aykırı yapılacak her türlü iş, muhakkak ki, gereken
soruşturmaya, gereken cezalandırmaya muhatap olur.
Dolayısıyla, bugüne kadar, bu konuda yetkili merciler tarafından
bir işlem yapılmadığına göre -bizim itibar etmemiz
gereken resmî mercilerin eylemleridir, hareketleridir- ortada bir suçun
olmadığı vakasını kabul etmek durumundayız.
Saygıyla arz ediyorum. (RP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Soru cevaplandırılmıştır.
Sayın Hikmet Sami Türk'ün bugünkü
açıklamaları çerçevesinde, kanuna aykırı bir durum varsa,
ilgili savcılar ve ilgili kamu kurumları gerekli
duyarlılığı göstereceklerdir.
13. – Burdur Milletvekili Kâzım
Üstüner’in, ziraî ve hayvancılık kredi faizlerine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün cevabı
(6/326)
BAŞKAN – 13 üncü sıradaki, Burdur
Milletvekili Kâzım Üstüner'in ziraî ve hayvancılık kredi
faizlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesinin
görüşmelerine geçiyoruz.
Soruyu cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul
salonunda hazır bulunuyorlar.
Soruyu okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sayın
Başbakan tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Önceki açıklamalarınızda yer alan ziraî
ve hayvancılık kredi faizlerinin alınmaması konusundaki
düşüncenizi uygulamaya ne zaman koyacaksınız?
Kredi faiz oranlarının düşürülmesi
konusunda çalışmanız var mı?
Süte teşvik primleri ödenecek mi?
Miktarını artırmayı düşünüyor
musunuz?
Kâzım
Üstüner
Burdur
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanlık
Divanı Üyesi
BAŞKAN – Soru önergesini cevaplamak üzere, Devlet
Bakanı Sayın Lütfü Esengün'e söz veriyorum.
Buyurun Sayın Esengün.
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Burdur Milletvekili Sayın
Kâzım Üstüner tarafından Sayın Başbakanımıza
tevcih edilen soru önergesine ilişkin cevabı arz ediyorum:
Bilindiği üzere, tarım kesiminin tabiat
şartlarına oldukça bağımlı olması
dolayısıyla, muhtelif zamanlarda doğal afetlerden zarar gören
çiftçilere tarımsal destekleme politikasının bir aracı
olarak çeşitli kanun ve kararnamelerle kredi kolaylıkları
sağlanmakta veya kredi borçlarının ertelenmesi yoluna
gidilmektedir.
Bu konudaki en son gelişme -1 Ekim 1996 tarih ve
96/8575 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla- 1996 yılında
tabiî afetlerden, ekiliş ve ürünleri ile mevcut hayvan
varlığı en az yüzde 40 zarar gören çiftçilerin, Ziraat Bankası,
Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü ve Türkiye Tarım Kredi
Kooperatiflerine olan 1996 vadeli ziraî kredi borçlarının vade
tarihinden itibaren bir yıl süreyle ertelenmesidir. Söz konusu kararname
çerçevesinde, borç ertelenmesinden dolayı meydana gelecek gelir
kayıpları, ilgili kuruluşlara Hazinece nakden ödenecektir.
Ayrıca, 1995 yılında çıkarılan
95/4106 sayılı Kanun kapsamında, çiftçilerin, Türkiye
Cumhuriyeti Ziraat Bankasına, Tarım Kredi Kooperatiflerine,
Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğüne, Toprak Mahsulleri
Ofisine, Türkiye Ziraî Donatım Kurumuna ve Orman ve Köyişleri Genel
Müdürlüğüne olan birkısım borç faizlerinin silinmesi imkânı
getirilmiş ve bu uygulama nedeniyle, Hazine tarafından, anılan
kuruluşlara görev zararı olarak 1996 yılı bütçesinden 7,6
trilyon lira ödenmiş bulunmaktadır.
Esasen, tarım kesiminin tek finansörü durumunda
olan Ziraat Bankası, mevcut piyasa faizlerinin yüzde 110, yüzde 120
düzeyinde seyrettiği bir ortamda, Hazinenin sübvansiyonu
olmaksızın, yüzde 34,55 düzeyinde düşük bir faiz uygulayarak
çiftçimize tarımsal kredi kullandırmaktadır.
Kaynaklarının yüzde 85'i gibi büyük bir
bölümünü, reel olarak, negatif faiz oranı üzerinden tarım kesimine
kanalize eden Banka, bu işlevinin yanı sıra, çeşitli
kararnamelerle kendisine verilen tarımsal destekleme görevlerini de yerine
getirmektedir. Üstlenilen bu görevler dolayısıyla doğan
zararların, kısıtlı bütçe imkânları nedeniyle Bankaya
zamanında ödenememesi, Bankanın kaynak ve likidite
yapısını olumsuz yönde etkilemektedir. Zira, çeşitli
kararnamelerle verilen görevler nedeniyle, Bankanın, Hazineden olan görev
zararı alacağı, 1995 yılı sonu itibariyle 192 trilyon
lira civarında olup, bu rakamın, 1997 yılı sonu itibariyle
300 trilyon lirayı aşacağı tahmin edilmektedir.
Bu itibarla, tarımsal kredi faizlerinin
düşürülmesi veya silinmesi hususu, 1997 yılında ekonomide
sağlanacak olumlu gelişmelere bağlı olarak
değerlendirilebilecektir.
Süt üreticilerine, Para Kredi ve Koordinasyon Kurulunun
95/11 sayılı tebliği çerçevesinde, beher litre için 3 000 Türk
Lirası teşvik primi ödenmektedir. Söz konusu tebliğ
kapsamında, 1996 yılının ilk altı ayında,
üreticilere 2 trilyon 771 milyar lira tutarında ödeme
yapılmıştır. Anılan ödemeler, Hazine
Müsteşarlığı bütçesine konulan ödenekten
karşılanmakta olup, ödenek yetersizliği nedeniyle gecikmeli
olarak gerçekleştirilebilmektedir.
Mevcut bütçe uygulaması çerçevesinde, teşvik
miktarının artırılması imkân dahilinde olmayıp,
ilave ödenek tahsis edilmesi halinde, bekleyen taleplerin
karşılanmasına çalışılacaktır.
Konuyu, Yüce Heyetinizin bilgilerine saygıyla arz
ediyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Soru sahibinin söyleyeceği ek bir
şey var mı?
KÂZIM ÜSTÜNER (Burdur) – Var efendim.
BAŞKAN – Bir saniye, Sayın Bakan.
Buyurun Sayın Üstüner.
KÂZIM ÜSTÜNER (Burdur) – Sayın Başkan,
Sayın Başbakan bir demecinde "tarımsal kredi faizlerinin
alınmayacağını" açıklamıştı.
Ancak, aradan birbuçuk yıl geçmesine rağmen, alınmaması bir
yana, kredi alan üreticilerin ödeyemedikleri kredilerinin yüzde 43 olan faiz
oranı yüzde 73'e çıkarılmıştır. Sayın Bakan
"yüzde 34 faiz uygulandığını" söyledi. Normal
prosedürde yüzde 43'tür; ancak, vatandaşa yansıyan bölüm, bugün için
yüzde 73'e ulaşmıştır. Bu yönüyle binlerce üreticimiz icra
aşamasındadır; özellikle geçtiğimiz yılda, delidana
hastalığından dolayı, hayvancılık kredisi alan
üreticilerimiz zor durumdadır.
Süte teşvik primleri altı aydan beri
ödenmemektedir. 3 000 lira olan teşvik priminin günün şartlarına
uyarlanması gerekir.
Benim söyleyeceklerim bu kadar.
BAŞKAN – Sayın Bakan, ilave bir
cevabınız var mı?
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Teşekkür
ediyorum.
Tabiî, bütün bu konular, Hükümetimiz tarafından,
Ziraat Bankası yetkilileri ve Tarım Bakanlığı
tarafından değerlendirilmektedir. 1997 yılı, inşallah
çiftçimizin yüzünün güldüğü, bu sorunların halledildiği bir
yıl olacaktır.
Teşekkürlerimi arz ediyorum.
BAŞKAN – Soru
cevaplandırılmıştır.
14. – Denizli Milletvekili Hilmi
Develi’nin, Tariş Genel Müdürlüğüne yapılan atamaya ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/329)
BAŞKAN – 14 üncü sırada yer alan, Denizli
Milletvekili Hilmi Develinin, Tariş Genel Müdürlüğüne yapılan
atamaya ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesinin
görüşmesine başlıyoruz.
Soruyu cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul
salonunda hazır bulunmuyor.
Soru ertelenmiştir.
15. – Bartın Milletvekili Cafer
Tufan Yazıcıoğlu’nun, bakanlık bütçesinden dernek ve
vakıflara yapılan yardım miktarlarına ilişkin Kültür
Bakanından sözlü soru önergesi (6/330)
BAŞKAN – 15 inci sırada yer alan, Bartın
Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu'nun, bakanlık
bütçesinden dernek ve vakıflara yapılan yardım miktarlarına
ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmesine
geçiyoruz.
Soruyu cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul
salonunda hazır bulunmamaktadır.
Soru ertelenmiştir.
16. – Yalova Milletvekili Yaşar
Okuyan’ın, Libya ziyaretine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı Lütfü Esengün’ün cevabı (6/333)
BAŞKAN – 16 ncı sırada, Yalova
Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Libya ziyaretine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi bulunmaktadır.
Soruyu cevaplayacak Sayın Bakan?.. Hazır
bulunuyorlar.
Soru önergesini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıda yazılı soru önergemin,
Sayın Başbakan tarafından sözlü olarak cevaplandırması
hususunda delaletlerinizi saygılarımla arz ederim.
Yaşar
Okuyan
Yalova
Sorular:
1. Her fırsatta Türk
düşmanlığı yapan Libya lideri Kaddafi'nin, Türkiye
Cumhuriyetinin 2 Bakanının ülkesini ziyaret ettiği bir zamanda
"Türkler Kürtleri boğazlıyor" gibi saçma sapan demeçler
vermesine rağmen, Sayın Başbakan hangi amaçla Libya'yı
ziyaret etmektedir?
2. Türkiye Cumhuriyeti kabile bir devlet değildir.
Sayın Başbakanın Libya ziyaretiyle Türkiye Cumhuriyetinin onuru
hiçe sayılmıyor mu?
3. Libya ziyaretinin ardında, daha önce
basına da yansıdığı gibi, "Libya'dan RP'ye
gönderilen çeklerin" diyet borcu mu yatmaktadır?
BAŞKAN – Soru önergesini cevaplamak üzere, Devlet
Bakanı Sayın Lütfü Esengün'e söz veriyorum.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın
Başkan, muhterem arkadaşlar; Yalova Milletvekili Sayın
Yaşar Okuyan'ın soru önergesini cevaplandırmak üzere
huzurunuzdayım.
Sayın Okuyan'ın soru önergesinde, Libya
lideri Kaddafi'nin, "Türkler Kürtleri boğazlıyor" gibi
saçma sapan demeçler verdiğinden bahsediliyor. Eğer, bu sözler
söylenmişse, tabiî ki, saçmalamıştır; ancak, aynı
Kaddafi'nin Sayın Başbakanımız hakkında söylediği
iddia edilen birtakım sözleri, Meclis huzuruna, bugünlerde, muteber sözler
olarak getiriliyor; bu da dikkat çekici bir konudur.
HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Başbakan
muteber olarak oraya kadar gidiyor!
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Bir tarafta,
söylediği sözler saçma sapan olarak tavsif edilecek, bir diğer
tarafta, söylediği iddia edilen birtakım başka sözlerin
hesabı Başbakandan, Hükümetten sorulacak... Bu çelişki içinde
olmamamız lazım.
Sayın Başbakanımızın hangi
amaçla Libya'yı ziyaret ettiği yolunda yeterli açıklamalar
aylardan beri yapıldı, kamuoyu bu konuda bilgilendirildi, Mecliste,
verilen bir gensoru vesilesiyle, bu konu, enine boyuna
tartışıldı. Bunun dışında yeni bir bilgi
vermeye gerek bulunmamaktadır.
HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Komite Konseyinin
bir dahaki toplantısı ne zaman?!
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Yapılan
dış gezilerde, Sayın Başbakanın veya bakanların
olsun, yegâne kıstası, ülkemizin menfaatlarının
gözetilmesidir. Libya gezisi de bu düşünceyle
yapılmıştır.
Birkısım basında yıllardan beri yer
alan birtakım yalanların, birtakım iftiraların, Sayın Milletvekilinin
soru önergesine kadar yansıması da üzüntü verici bir
davranıştır. Yıllardan beri söylenen; ama, bir türlü
kanıtlanamayan ve iftiradan öteye gitmeyen, Libya'dan Refah Partisine
gönderilen çekler iddiasını, Sayın önerge sahibinin, Hükümete, bir
soru önergesi şeklinde tevcih etmesini, maalesef, milletvekilinin
saygınlığıyla bağdaştıramıyorum. (ANAP
ve CHP sıralarından gürültüler)
YILMAZ ATEŞ (Ankara) – Alırken
bağdaştırıyorsunuz da sorarken mi
bağdaştıramıyorsunuz!
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Bakan, kürsüden
ayrılmayın efendim.
Şimdi, Libya seyahatinin neden
yapıldığına dair ikinci soruya verdiğiniz cevapta
"bu soru, kamuoyu önünde bilinmektedir; başka vesilelerle de, gensoru
vesilesiyle de anlatılmıştır" buyurdunuz. Bu, sorunun
cevaplandığı anlamına gelmez.
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Hayır...
İkinci maddeye...
BAŞKAN – Bir sözlü soru önergesi varsa,
İçtüzüğe göre, soru sahibine, Genel Kurulda onun özel
cevabının verilmesi gerekir. Kastınızı anlıyorum;
ancak, kamuoyunun, bir konuyu -sorunun geç cevaplandırılması
dolayısıyla- daha önce öğrenmiş olması, sorunun
cevaplandırılması zorunluluğunu ortadan kaldırmaz.
Şimdi, soru sahibinin ilave söyleceklerini tespit
etmek istiyorum.
Buyurun Sayın Okuyan.
YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Sayın Başkan,
öncelikle Sayın Bakana teşekkür ediyorum; bizleri, çok değerli
bilgilerle tenvir ettiler, aydınlattılar! Bayağı
aydınlanmış olduk!
Sayın Bakan benim sorularımı
beğenmeyebilir; ama, soru önergesi verilmesine sebep olan konuların
sorulmasını milletvekilliği saygınlığına
bağlamasını hayretle karşıladım. Eğer, bu
Parlamento çatısı altında, milletvekilliğinin
saygınlığından söz edeceksek, o konuyla ilgili, öncelikle
tartışılması lazım gelen, bazı Refah Partili
milletvekillerinin yaptığı icraatlardır ve
konuşmalardır...
BAŞKAN – Sayın Okuyan, soru önergeniz
çerçevesinde Sayın Bakana soracağınız bir ilave husus
varsa, onları tespit edeceğim.
Diğer konuyla ilgili başka söz
isteyebilirsiniz; ama, konu içinde kalalım lütfen.
YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Benim bu soru önergemi
verdiğim tarih, Sayın Başbakanın Libya gezisinde
olduğu tarihtir; yani, Libya gezisinde meydana gelen rezaletler, daha
henüz o sorunun verildiği tarihte ortaya çıkmamıştır.
Sadece, daha önce, çok kısa bir müddet önce, Türkiye Cumhuriyeti Devletini
temsilen, iki bakan arkadaşımızın, Libya gezisinde,
gözlerinin önünde cereyan eden olaylarla ilgili, ilintili olarak böyle bir
gezinin nasıl yapılabildiğini sordum. Kaldı ki, o soruya
verilen cevabı bırakın, hemen, bu soruyu sorduğum günden
sonra gerçekleştirilmiş olan Libya'daki rezaletler ve Türk Milletinin
orada uğramış olduğu hakaretler, bütün Türkiye'nin, Türk
Milletinin gözleri önünde birer gerçektir.
Orada, bugüne kadar hâlâ
cevaplandırılmamış olan birçok soru vardır. Orada,
Kaddafi'nin Sayın Erbakan'la görüşmelerinde ve en son, yine,
geçtiğimiz günlerde bir televizyondaki -demin, Sayın Bakan ona da
atfen bir cümle sarf etti- İslam Halk Komutanlığının
Yardımcısı olarak Erbakan'ın hâlâ o sıfatı
taşıdığı yolundaki iddialarda, Sayın
Erbakan'ın bugüne kadar, 200 günü geçmiş olduğu halde bu konuda
cevap vermemesini de kınadığımı belirtmek istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Okuyan, bu son
söylediğiniz cümleler, sizin soru önergenizle ilgili değil; siz,
kendi önergenizle ilgili, Sayın Bakanın verdiği cevapta yeterli
aydınlığa kavuşmayan bir husus varsa, onu söyleyeceksiniz;
Sayın Bakanı da onun için kürsüde tutuyorum.
YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Sayın Başkan,
Sayın Bakan benim sorduğum soruların cevabını burada
vermedi ki. Yani, vermiş olduğu cevap, sadece, oraya çıkıp
bu sorunun cevaplandırılması işlemine katkıda
bulunmaktan ibaret.
BAŞKAN – Sizi tatmin etmemiş oluyor
Sayın Bakanın cevabı...
Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, bu açıklamaya vereceğiniz
bir cevap var mı?
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Sayın
Başkanım, şunu arz edeyim ki, zannediyorum, sayın soru
sahibine biz ne kadar cevap versek yine tatmin olmayacak, yine de, bu,
birtakım peşin fikirle söylediklerini söylemeye devam edecek.
Bu konu defalarca televizyonlarda izah edildi, Meclis
kürsüsünde izah edildi; gensoru verdiniz, gensoru vesilesiyle, burada enine
boyuna tartışıldı. Biraz evvel izah ettim; ama, siz, hâlâ,
o birtakım yanlış kanaatlerde ısrarlıysanız, ona da
bizim yapacak bir şeyimiz yoktur; siz, yanlışta devam edin
Sayın Okuyan!
Teşekkür ederim. (RP sıralarından
alkışlar)
YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Siz de
doğrularınızda devam edin!
HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Siz de kendi
yanlışınızda devam edin!
BAŞKAN – Soru cevaplandırılmıştır.
Sayın milletvekilleri, sözlü sorularla ilgili
görüşmelerimizde, son sorunun görüşmelerine başlıyoruz.
17. – Yalova Milletvekili Yaşar
Okuyan’ın, Mısır ziyaretine ilişkin Başbakandan sorusu
ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün cevabı (6/336)
BAŞKAN – 17 nci sırada yer alan, Yalova
Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Mısır ziyaretine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi.
Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul
salonunda hazır bulunuyorlar.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki yazılı soru
önergemin Sayın Başbakan tarafından sözlü olarak
cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi
saygılarımla arz ederim.
Yaşar
Okuyan
Yalova
Sorular:
1 - Sayın Başbakanın skandal
Mısır ziyaretinde, Kahire'deki karşılama töreninde Türk
Bayrağının göndere çekilmediği iddiaları doğru
mudur?
2 - Kahire'de yaşanan Türk Bayrağı
skandalına Sayın Başbakan neden tepki göstermemiştir?
3 - Sayın Başbakanın Mısır'a
yaptığı gezi, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının
resmî ziyareti midir, yoksa Sayın Erbakan'ın saltanat gezisi midir?
ÖMER EKİNCİ (Ankara) – Deveyle kervan
ziyareti!..
BAŞKAN – Soru önergesini cevaplamak üzere, Devlet
Bakanı Sayın Lütfü Esengün'e söz veriyorum.
Buyurun Sayın Esengün.
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Yalova Milletvekili Sayın
Yaşar Okuyan'ın sorusunu cevaplandırmak üzere
huzurunuzdayım; hepinize saygılarımı arz ediyorum.
1 inci ve 2 nci sorunun cevabını arz
ediyorum:
Mısır ziyareti konusunda,
basınımızda yer alan haberlerin aksine, heyetimizin
havaalanında karşılanmasında ve uğurlanmasında
protokol bakımından bir eksiklik olmamıştır.
Mısır makamları, ülkelerinin protokol uygulamaları çerçevesinde,
havaalanlarında yapılan törenlerde, devlet başkanı
ziyaretleri dışında göndere bayrak çekilmediğini ifade
etmişlerdir. Diğer taraftan, Mısır tarafı,
yerleşmiş uygulamanın aksine, güneş battıktan sonra
Kahire'ye varan heyetimizi askerî törenle karşılamıştır.
Anılan makamlar, bunun, Sayın Başbakanımızın
ziyaretine verilen önemin bir göstergesi olduğunu ifade etmişlerdir.
Mısır tarafının ziyarete
verdiği önemin diğer bir göstergesi, görüşmelerin öngörülen
süreyi aşmış olmasıdır. Mısır Devlet
Başkanı Sayın Mübarek'in Sayın Başbakanımızı
kabulü 20 dakika olarak öngörülmüşken, ziyaret 1,5 saat sürmüş ve
samimî bir havada cereyan etmiştir. Sayın
Başbakanımızın Mısır Başbakanı
Ganzourı'yle yaptığı görüşme ile heyetlerarası
görüşmeler de öngörülen süreyi aşmıştır.
Heyetlerarası görüşmeler 3,5 saat kadar sürmüş ve taraflar
arasında derinliğine görüş alışverişinde
bulunulmuştur.
3 üncü soru: "Sayın Başbakanın
Mısır'a yaptığı gezi, Türkiye Cumhuriyetinin
Başbakanının resmî ziyareti midir, yoksa Sayın
Erbakan'ın saltanat gezisi midir?"
Böyle bir soruyu, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinden
hiç kimsenin sormaması lazım muhterem arkadaşlar. Başbakan,
bizim ülkemizin Başbakanıdır.
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Cevap verin,
cevap!..
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) –
Cevabını da vereceğim; ama, önce, siz, soru sormayı
öğrenin! (RP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar)
Başbakan, hangi partiye ait olursa olsun,
ülkemizin Başbakanıdır, ülkemizi temsilen gitmektedir, herkesin
Başbakana saygı gösterme mecburiyeti vardır.
YAŞAR OKUYAN (Yalova) – O Başbakanın da
Türkiye'ye saygı göstermesi lazım.
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Sayın
Başbakanımız ve beraberindeki heyetin Mısır ziyareti
resmî ziyaret olarak gerçekleşmiştir. Filhakika, taraflar
arasında, Kahire'de yapılan müzakereler sonucunda, metni üzerinde
mutabakata varılan ortak basın bildirisinde "Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanı Ekselans Prof. Dr. Necmettin Erbakan, Mısır Arap
Cumhuriyeti Başbakanı Ekselans Dr. Kemal El Ganzourı'nın
daveti üzerine, 2-4 Ekim 1996 tarihleri arasında Kahire'ye resmî bir
ziyaret yapmıştır" ifadeleri yer almıştır.
Sayın Başbakan, ziyaret sırasında,
Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek tarafından kabul
edilmiş, Mısır Başbakanı Dr. Kemal El Ganzourı
ile başbaşa görüşmüş; ayrıca, 3 Ekim günü
heyetlerarası görüşmeler gerçekleştirilmiştir.
Söz konusu ziyaretlerin öngörülen sürelerini
aşması, Mısır tarafının söz konusu geziye
verdiği önemin bir göstergesini oluşturmuştur.
Ziyaret sonunda ortak basın açıklaması
yapılmış; ayrıca, şu anlaşma ve protokoller
imzalanmıştır:
Türkiye-Mısır Ortak Ekonomik Teknik ve
Ticaret Komitesi Altıncı Toplantısı Protokolü.
İmzalayan: Devlet Bakanı Sayın Fehim
Adak.
Türkiye-Mısır Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunması Anlaşması.
İmzalayan: Devlet Bakanımız Sayın
Fehim Adak.
Türkiye-Mısır Arasında Ticaret Anlaşması.
İmzalayan: Devlet Bakanımız Sayın
Fehim Adak.
Türkiye-Mısır Arasında Mahkeme
Kararlarının Tanınması ve Tenfizi Sözleşmeleri.
İmzalayan: Devlet Bakanımız Sayın
Abdullah Gül.
Sonuç itibariyle, Sayın
Başbakanımızın ve beraberindeki heyetin Mısır ziyareti
fevkalade yararlı, her iki ülke lehinde neticeler doğuran bir ziyaret
olmuştur.
Bilgilerinize saygıyla arz ediyorum. (RP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Bakan, kürsüden
ayrılmayınız, soru sahibinin ilave talepleri var.
Buyurun Sayın Okuyan.
YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Sayın Bakan,
açıklamaları içerisinde, protokol gereği
Cumhurbaşkanları dışında bir karşılama
töreninin resmî olmadığını ve dolayısıyla da bir bayrak
çekme işleminin gerçekleşmediğini -yanlış
anlamadıysam- ifade ettiler. Oysa, bu hadiselerin akabinde -medyaya da
yansıyan- Mısır yetkilileri tarafından yapılan
açıklamalarda, gece olduğu için bayrak merasiminin
yapılmadığı ifade edilmiştir. Bu,
Dışişleri Bakanı Sayın Tansu Çiller tarafından da
kamuoyuna açıklanan bir husustu; fakat, Sayın Ekselans Prof. Dr.
Necmettin Erbakan, Başbakanımız... (RP sıralarından
"Ekselans da ne demek?!" sesleri, gürültüler)
Ben söylemedim bunu... Bir dakika...
Heyecanlanmayın... Siz yeni geldiniz... Burada oturan
arkadaşlarınız var... Sayın Bakanın ifadesini söylüyorum...
Heyecanlanmayın... Müsaade edin... Bu benim ifadem değil...
Şimdi, akşam oldu, bayrak o nedenle çekilmedi
dendi; ama, ertesi gün, güpegündüzdü, gayet güzel bir hava vardı ve
aynı tarzda, yine, bu bayrak çekilme işlemi gerçekleşmedi.
Dolayısıyla, Sayın Bakanın verdiği cevap beni tatmin
etmedi.
Tabiî ki, bir daha soru sorarken,
sorularımızın üslubunu, Sayın Bakana, Sayın Hükümete
sorarız, nasıl arzu ediyorlarsa, bundan sonra, sözlü soru
önergelerimizi, tensip ettikleri ölçüler içerisinde kendilerine yöneltiriz!..
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Estağfurullah; milletvekillerinin
soru sorma hakları, kendi üslupları içerisinde, İçtüzüğün
verdiği bir yetkidir, Anayasanın verdiği bir yetkidir; o konuda
Hükümete danışmanıza gerek yok.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Sayın
Başkan, muhterem arkadaşlar; biraz evvel arz ettiğim cevap,
Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı
Sayın Tansu Çiller imzasıyla, Dışişlerinden
Başbakanlığa gelen cevap idi ve bayrak asılıp
asılmadığı, heyetin hangi şekilde
karşılandığı ve orada cereyan eden olaylar
hakkında gayet net ve tatmin edici bilgiler Yüce Heyete arz edildi.
Ancak, Sayın Okuyan, eğer benim şifahî
cevabımı kavrayamadıysa, kendisine bu metni yazılı
olarak takdim ederim, birkaç defa daha okusun; bir.
Soru önergelerini tanzim ederken, tabiî ki, bize
danışma gibi bir gerek, bir mecburiyet yok; ama, sayın soru
sahibinin milletvekili olduğunu hatırlaması ve o çerçeve
içerisinde, Meclisin mehabetine yakışır şekilde hareket
etmesi -zannediyorum- lazım gelir; iki.
Bir üçüncüsünü daha arz edeyim: Eğer, bu cevaplar
tatmin etmiyorsa, size tatmin edici cevabı, millet, sandık
başında verecektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (RP
sıralarından alkışlar)
YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Sandıkta
buluşuruz o zaman...
BAŞKAN – Soru cevaplanmıştır.
YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Sayın Başkan,
Sayın Bakan soruyu cevaplandırırken şahsıma
sataşmada bulundu.
BAŞKAN – Nasıl sataşmada bulundu?
YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Efendim, bunu, eğer
kayrayamadıysak, yazılı metni bize verecekmiş, üç defa
okuyacakmışız, ondan sonra kavrayacakmışız...
Sayın Bakanın bizi tenkit ederken ortaya koyduğu üslubu; yani,
bizim buradan, çıkıp da, aynı mantıkla cevaplandırmaktan
aciz halimiz yok. Zaten, şu anda, kendilerinin, Hükümetlerinin
perişan durumunun farkındayız; daha fazla hırpalamak
istemiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Okuyan, eğer, Sayın
Bakan sizin kavrama gücünüzden tereddüte düşerek bir sataşmada
bulunduysa, siz de kavramış iseniz, siz de kendisine
sataşmış duruma düşersiniz. Onun için, bu
şakaları dışarıda, aranızda yapın.
Şimdi, gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmına geçiyoruz.
Önce, sırasıyla, yarım kalan
işlerden başlıyoruz.
IV. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
3. – 926 Sayılı Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine
İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî
Savunma Komisyonu Raporu (1/215) (S. Sayısı : 23)
BAŞKAN – 926 Sayılı Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin kanun
tasarısının müzakeresine başlayacağız.
Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
4. – 17.7.1964 Tarihli 506
Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2.9.1971 Tarihli 1479 Sayılı
Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile 17.10.1983 Tarihli 2926 Sayılı
Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kanununa Göre Tahakkuk Eden Prim ve Diğer Alacakların
Tahsilatının Hızlandırılması Hakkında Kanun
Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu (1/573) (S. Sayısı : 250) (1)
BAŞKAN – 17.7.1964 Tarihli, 506 Sayılı
Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2.9.1971 Tarihli, 1479 Sayılı Esnaf ve
Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kurumu Kanunu ile 17.10.1983 Tarihli, 2926 Sayılı
Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kanununa Göre Tahakkuk Eden Prim ve Diğer Alacakların
Tahsilatının Hızlandırılması Hakkında Kanun
Tasarısının müzakerelerine kaldığımız yerden
devam ediyoruz.
Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.
Geçen birleşimde, tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmış, maddelerine geçilmesi
hususunun oylanmasında kalmıştık.
NEZİR BÜYÜKCENGİZ (Konya) – Karar
yetersayısının aranmasını istiyoruz.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi,
tasarının maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul etmeyenler... Karar
yetersayısı bulunamamıştır.
Birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati
: 17.29
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.38
BAŞKAN: Başkanvekili Hasan
KORKMAZCAN
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Dökülmez (Kahramanmaraş),
Kemalettin Göktaş (Trabzon)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 87 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
IV. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
4. – 17.7.1964 Tarihli 506
Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2.9.1971 Tarihli 1479
Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile 17.10.1983 Tarihli
2926 Sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa Göre Tahakkuk Eden Prim ve
Diğer Alacakların Tahsilatının
Hızlandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/573) (S. Sayısı: 250) (Devam)
BAŞKAN – Geçen oturumda tasarının tümü üzerindeki
görüşmelerin tamamlanmasını müteakip, maddelerine geçilmesinin
oylamasında kalmıştık; karar yetersayısı
istenmişti.
Komisyon ve Hükümet yerlerinde.
Şimdi, tasarının maddelerine geçilmesi hususunu
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Tasarının maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir; karar
yetersayısı vardır.
1 inci maddeyi okutuyorum:
17.7.1964 Tarihli, 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve
2.9.1971 Tarihli, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer
Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile
17.10.1983 Tarihli, 2926 Sayılı Tarımda Kendi Adına ve
Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa Göre Tahakkuk
Eden Prim ve Diğer Alacakların Tahsilatının Hızlandırılması Hakkında
Kanun Tasarısı
MADDE 1. – 17.7.1964 tarihli, 506 sayılı Sosyal Sigortalar
Kanununa göre prim, idarî para cezası, gecikme zammı ve faiz borcu
bulunan işverenler topluluk sigortasına ve isteğe
bağlı sigortaya devam edenlerin, 31 Aralık 1996 tarihine kadar
tahakkuk etmiş olan prim borçlarının tamamını, idarî
para cezalarının % 50’sini ve bunların bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihe kadarki gecikme zammı ve faizlerin %
506 sayılı Kanunun Ek 24 üncü maddesine göre sosyal
yardım zammı borçları bulunan ve 2 nci madde
dışında kalan diğer kuruluşlar, sosyal yardım
zammı borçlarının tamamını ve bunların bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihe kadarki gecikme zammı ve faizlerinin %
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden
aybaşından itibaren on ay içinde eşit taksitler halinde
ödedikleri takdirde, söz konusu Kurum alacaklarından her birine ait bakiye
gecikme zammı ve faizleri ile idarî para cezasının bakiyesi
terkin edilir. Bu fıkra hükmüne uygun olarak ödeme yapanların 31
Aralık 1996 tarihine kadar tahakkuk etmiş prim ve sosyal yardım
zammı borçlarına ve idarî para cezalarının % 50’sine ödeme
dönemi içinde ayrıca gecikme zammı ve faiz uygulanmaz. Bu madde
hükmünden yararlanmak üzere başvuranlardan taksitlerini süresi içinde
ödemeyenlerin süresinde ödenmeyen her bir taksidi için bu Kanunun uygulanma
süresinde rızaen tecil faizi ile birlikte ödemeleri halinde bu Kanundan
yararlanma hakları saklıdır.
Birinci fıkra hükmüne girenlerden 31 Aralık 1996 tarihine
kadar tahakkuk etmiş prim, sosyal yardım zammı ve idarî para
cezası borcu bulunmayıp, sadece gecikme zammı ve faiz borcu
bulunanlar, bu borçlarının % 58’ini bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihi takip eden aybaşından itibaren on ay içinde
eşit taksitlerle ödemeleri halinde kalan borcu terkin edilir. Bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten önce tahsil edilmiş gecikme
zammı ve faizler geri verilmez ve mahsup edilmez.
Birinci fıkra hükmüne girenlerden prim, sosyal yardım
zammı ve idarî para cezası ile gecikme zammı, faiz borçları
için aleyhine icra takibi yapılanlar, yukarıdaki fıkralar
hükümlerine göre hesaplanacak borç tutarlarını bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihi takip eden aybaşından itibaren on
aylık süre içinde icra masrafları ile birlikte icra müdürlüklerine
veya Kuruma ödemek şartıyla bu madde hükümlerinden yararlanabilirler.
İcra takibine konu olan borcun onda birini bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihi takip eden aybaşından itibaren bir ay içerisinde
ödeyenlerin hacizleri kaldırılır. Bu süreler içerisinde icra
takipleri ile ceza ve hukuk davalarına devam edilmez, bu davalara
ilişkin kanuni süreler işlemez. Takside bağlanmış ve
henüz ödenmemiş bulunan prim birinci fıkrada belirtilen diğer
kuruluşlara ait sosyal yardım zammı ve idarî para cezası
borçları ile gecikme zammı ve faizlerini yukarıdaki fıkralarda
belirtilen esaslar ve süreler içerisinde ödemek isteyen işverenler
hakkında da bu madde hükümleri uygulanır.
Bu maddede belirtilen esaslar ve süreler içerisinde ödenmeyen primler
ile ilgili olarak 1 Ocak 1997 tarihinden itibaren 506 sayılı Sosyal
Sigortalar Kanununun 80 inci maddesinin hükümleri uygulanır.
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, 1 inci madde
üzerindeki görüşmelere başlıyoruz. Önce gruplara, sonra
kişisel olarak söz isteyen milletvekillerine söz vereceğim.
Şu ana kadar Başkanlığımıza yapılan
başvurulara göre, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Bekir Kumbul
konuşacak.
Kişisel söz alan arkadaşlarımı da, hazır
bulunmaları için, okuyorum: İstanbul Milletvekili Emin Kul, Kocaeli
Milletvekili Bekir Yurdagül, Trabzon Milletvekili Hikmet Sami Türk,
İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya, Yozgat Milletvekili Kâzım
Arslan, Niğde Milletvekili Salih Katırcıoğlu.
İlk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Antalya
Milletvekili Bekir Kumbul'un.
Buyurun Sayın Kumbul. (CHP sıralarından
alkışlar)
Madde üzerinde konuşma süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINI BEKİR KUMBUL (Antalya) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; ülkemizdeki
primli sosyal güvenlik sistemleri içerisinde ödenmeyen primlerin
tahsilatının hızlandırılmasıyla ilgili yasa
tasarısının 1 inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun görüşlerini sunmak üzere kürsüye çıkmış
bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, ülkemizdeki primli sosyal güvenlik
sistemleri içerisinde, başta Sosyal Sigortalar Kurumu gelmektedir.
Tasarının 1 inci maddesi 506 sayılı Sosyal Sigortalar
Kanununa bağlı işverenlerin geciken primlerinin
tahsilatının hızlandırılmasıyla ilgilidir. Buna
her ne kadar "tahsilatın hızlandırılması" desek de, bunun adı aftır, daha
güzelleştirerek başka bir
kelime de bulabiliriz. Sanırım burada önemli olan, bu
tahsilatın hızlandırılmasının bedelinin ne
olduğudur; ne kadara hızlandırılıyor ve nereden nereye
hızlandırılıyor; para kimin, o birikim kimin, o birikimin
sahipleri bu hızlandırmada yetkili mi; kime karşı af
ediliyor? Aslında, üzerinde durmamız gereken konular bunlar olsa
gerek.
Değerli arkadaşlarım, primli sosyal güvenlik
sistemlerinin içerisinde, ülkemizde insanlarımızın yüzde 40'tan
fazlasına hizmet veren Sosyal Sigortalar Kurumu, 4 milyonu aşan aktif
sigortalısı, 2,5 milyonu aşan pasif sigortalısıyla
-yani emeklisiyle- devasa bir kuruluş; ama, bu devasa kuruluş,
geçmiş dönemlerden bugüne kadar gelen popülist politikalarla, ciddî
sıkıntılar içerisine girmiştir. O sıkıntı,
bugün başlamamıştır elbette; 1964'lerden bu yana; yani,
aslında, Sosyal Sigortalar Kurumu başladığından,
sosyal kapsamına alındığından bu yana ciddî
yanlışlıklar yapılmıştır; ama, bugün, yine o
yanlışlığa devam edilmektedir. Bu
yanlışlığa devam ettiğimiz müddetçe, Sosyal Sigortalar
Kurumu, yine, dünden daha fazla ekonomik sıkıntıya girecektir;
bunu bilmek zorundayız; o nedenle de, önlemlerimizi bu bağlamda almak
zorundayız.
Değerli arkadaşlarım, Sosyal Sigortalar Kurumunun 1997
yılı içerisinde öngörülen açığı 321 trilyon
liradır; bu, 1996'da 280 trilyon lira olarak görülüyordu; bu yıl,
geçen yıla göre daha fazla bir açığı vardır ve
şimdi de, "tahsilatın hızlandırılması"
adı altında, sanki o açığı görmezlikten gelerek,
açığını büyütüyoruz. O nedenle, buna, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak karşı olduğumuzu sizlere izah etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, sigortacılık, her şeyden
önce, nimet-külfet dengesi üzerine kurulu bir aktuaryel hesaplar silsilesidir.
Bugün ve yarın, kendinizi ve bakmakla yükümlülerinizi güvence altında
görebilmek için priminizi yatırırsınız; ama, sosyalse, buna
devletin de katkısı vardır ve sonra da, bugün ve gelecekte,
kendinizi güvence altına alırsınız ve
yatırdığınız prim artı devletin
katkısıyla, gelecekte sizi kontrol altına alması gerekir,
sosyal güvence altına alması gerekir. Ama,
baktığımız zaman, 1964'ten bu yana yapılan o
yanlışlıklar neticesi, yazıktır ki, o aktuaryel hesap
giderek bozulmuştur, bugün yine bozulmaktadır; devamlı popülist
politikalar uygulanmıştır. 1964'te, 1969'da başlayan emeklilik
yaşı üzerindeki oynamalar, borçlanma yasaları, af yasaları,
Sosyal Sigortalar Kurumunu bugün bulunduğu noktaya getirmiştir. Daha
20 Mart 1997'de, sanki geçmiş dönemlerde yapılan borçlanma
yasalarının Sosyal Sigortalar Kurumunu ne duruma getirdiğini
izah etmemişiz gibi, 12 nci borçlanma yasası
çıkarıldı. Bizim "hayır, yapmayın,
yanlış yapıyorsunuz, bu yapılan şey Sosyal Sigortalara
bir kamburdur" dememize rağmen, Hükümet tarafı, bizim bu
uyarılarımızı dikkate almadı, buradan çıkarıldı;
ama, Sayın Cumhurbaşkanından geri döndü.
Değerli arkadaşlarım, bunun sonucu da o olacaktır; o
nedenle, ciddî ciddî düşünmek zorundayız. Popülist politikalarla ne
bu ülke bir yere gider ne de Sosyal Sigortalar Kurumunu doğru bir noktaya
getiririz; bırakın doğru noktaya getirmeyi, her seferinde biraz
daha ekonomik darboğaza sokuyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bugün, Sosyal Sigortalar Kurumunun
işverenden alacağı -kamu dahil- 270 trilyon liradır. Bu 270
trilyon liranın 167,5 trilyon lirası -bu, yılbaşı
itibariyleydi, 31 Aralık 1996 yılı itibariyleydi- borç faizi,
geri kalanı kendi primiydi. Şimdi, getirilen tasarıyla ne
yapıyoruz; diyoruz ki, bu borç faizinin yüzde 58'ini affedelim veya sizin
tabirinizle hızlandıralım. Yüzde 58'i ne tutar;
aşağı yukarı 80-90 trilyon lira tutuyor arkadaşlar.
Bu, işçinin cebinden, bir anlamda, işverenin cebine
hızlandırılıyor; hızlandırmaysa,
hızlandırılan yer bellidir. Nereye
hızlandırılıyor; işçinin hakkı, ödemeyen
işverenin cebine hızlandırılıyor demektir; bunun
anlamı budur. Peki, işçinin bundan haberi var mı, onun bu
kararı verme yetkisi var mı; hayır. Kim veriyor bu yetkiyi;
Hükümet olarak bu yetkiyi vermeye kalkıyorsunuz. Eğer, bunu
affedecekse işçi, kendisi affetmeli; kaldı ki, neden affetsin?!
1997 yılında öngörülen açık 321 trilyon lira. Şimdi,
bir tarafta açığı varken, diğer taraftan
alacağının 80-90 trilyon lirasını
hızlandırıyoruz; yani, affediyoruz. O zaman, bu açık
artmayacak mı, büyümeyecek mi?! Bu popülist politikalarla nereye gideriz?!
Kaldı ki, Sosyal Sigortalar Kurumunun ödenmeyen primleri... Genellikle,
sosyal güvenlik sistemleri içerisinde en iyi ödenen prim de Sosyal Sigortalar
Kurumunundur; yüzde 70–75'i ödenir, geri kalan yüzde 20–25'i ödenemiyor ve bu
yüzde 20–25'lik kısım 270 trilyon lira ediyor. Peki, bunu affedersek,
ciddî şekilde primini ödeyen kesime haksızlık yapmış
olmuyor muyuz?! Artı, ciddî şekilde primini ödeyen kesim, yarın
"yahu, biz de ödemeyelim bundan sonra; nasıl olsa, üç beş sene
sonra bir hükümet gelir, bir popülist politika uygular; bu paramızı
başka şekilde değerlendirelim, biz de ödemeyelim" deme
noktasına gelmeyecek midir?!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kumbul, konuşmanızı
tamamlayın efendim.
BEKİR KUMBUL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli arkadaşlar, burada, ciddî olarak primini ödeyen
işveren cezalandırılmaktadır, primini ödemeyen de
ödüllendirilmektedir; o nedenle biz buna "hayır" diyoruz.
Kaldı ki, bir taraftan da, Sosyal Sigortalar Kurumu açık vermektedir;
açık verirken, bir taraftan da alacağının affı, hiçbir
şeyle bağdaştırılamaz; o nedenle, biz bu konuya
Cumhuriyet Halk Partisi olarak "hayır" diyoruz ve tüm
arkadaşların bu konuyu tekrar değerlendirmesini istiyoruz. Bu
tür popülist politikalarla Sosyal Sigortaları kurtaramayız
arkadaşlar; ciddî şeyler uygulayalım, onda hep birlikte var
olalım.
Teşekkür ediyorum arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan
Antalya Milletvekili Sayın Bekir Kumbul'a teşekkür ediyorum.
Gruplar adına ikinci söz, Balıkesir Milletvekili Mustafa Güven
Karahan'a ait; Sayın Karahan, Demokratik Sol Parti adına
konuşacak.
Buyurun Sayın Karahan. (DSP sıralarından
alkışlar)
Konuşma süreniz 10 dakikadır Sayın Karahan.
DSP GRUBU ADINA MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; gündemimizdeki 250 sıra
sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'un Prim ve Diğer
Alacaklarının Tahsilatının
Hızlandırılması Hakkında Kanun
Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Demokratik Sol Parti
Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, bir sosyal hukuk devleti olan devletimizi
yönetenlerin, sosyal güvenlik alanında devletin Anayasayla yüklendiği
görevleri, bugüne kadar hakkıyla yerine getirdiklerini söyleyebilmemiz
mümkün değildir. 1980'den sonraki siyasî iktidarlar, devletimizin sosyal
yönünü budadıkça budamakta ve Batılı ağabeylerinden
aldıkları derslerle hareket etmeyi sürdürmektedirler. Sosyal
güvenliğe değişik oranlarda katkı yapan Batılı
ülkelerde, son on onbeş yıldır, sosyal güvenlikten ellerini
çekmek istemelerine karşın, kamuoyunun baskıları nedeniyle
bu amaca ulaşamamaktadırlar. Bunu örnek alan ülkemizdeki 1980
sonrası iktidarları, Batılı ülkelerdeki gibi, sosyal
güvenlik kurumlarımıza katkı yapacaklarına, bu
kurumlarımızın idarî ve malî yönlerden çökmesine neden olacak
müdahalelere yönelmektedirler. ANAP dönemiyle başlatılan
yozlaştırma, DYP-SHP, DYP-CHP, Anayol ve günümüzde Refahyol Koalisyon
Hükümetleri dönemlerinde acımasızca sürdürülmektedir. Hele hele bu
Hükümet döneminde çıkarılan yasaları kısaca hatırlarsanız
-ki, hatırlatalım- işte, SSK mallarının
satışına izin veren kanun, işte, turistlere veya
yurtdışına gitme mazhariyetine erişenlere tanınmak
istenen, ancak, Cumhurbaşkanımızca veto edilen sosyal güvenlik
yasası.
Değerli arkadaşlarım, muhalefet dönemlerinde gerçekleri
bülbül gibi şakıyanlar, nedense, iktidara geldiklerinde, bütün
gerçekleri bir yana bırakarak hareket etmeyi görev bilmektedirler. Hatta,
geçmişte iktidar ortağı olup da Sosyal Sigortalar Kurumunu batağa
sokanlar bile, bugün, en ağır eleştirileri yapabilme
hakkını kendilerinde bulabilmektedirler.
Değerli milletvekilleri, Hükümet, artık, günü kurtarmayı
bir yana bırakarak, SSK'nın gerçek çözümleriyle
karşımıza gelmelidir. Bunun için ilk yapılması
gereken, SSK'nın gerçekten özerk bir yapıya kavuşturulması
ve gerçek sahiplerine verilmesidir. Şimdi sizlere "SSK özerk
midir?" diye sorsam, çoğunuz "yasalar çerçevesinde
özerktir" diye yanıt verirsiniz; ancak, SSK özerk değildir;
çünkü, özerk olsa, kendi genel müdürünü kendisi seçmez mi; özerk olsa, kendi
yatırımlarını kendisi planlamaz mı, bunun için Devlet
Planlamadan izin almak gereğini duyar mı; özerk olsa, kendi yönetim
kurulunu kendisi seçmez mi; özerk olsa, kendi bütçesini kendisi yapmaz mı;
özerk olsa, kendi yapısı içindeki atamaları kendisi yapmaz
mı, kendi kadro ihtiyacını kendisi karşılamaz mı?
Nerede bunlar; maalesef yok. O zaman, lütfen, SSK'nın özerkliğinden
bahsetmeyelim.
Ülkemizin en büyük sosyal güvenlik kurumunun hem malî hem idarî
yönlerden hem de sunduğu hizmetler açısından istenilen düzeye
erişebilmesi için, gerçekten özerk bir yapıya
kavuşturulması ve gerçek hak sahiplerine teslim edilmesi
gerekmektedir. Kurum, ancak bu şekilde siyasî iktidarların
cenderesinden kurtulacaktır; kurum, asıl sahiplerinin elinde daha iyi
hizmetler sunabilecek hale getirilebilecektir. Çünkü, kurum özerk olduğu
takdirde, siyasî yanlış uygulamalar ortadan kalkacaktır. Kurum,
kendi yağıyla kavrulabilecek düzeye bu şekilde
ulaşabilecektir. Dünya ülkeleri içinde, bu kadar yüksek primlerle bu kadar
kötü yönetilen bir kurum olmaktan, ancak gerçek sahiplerine teslim
edildiği ve özerk olduğu takdirde çıkacaktır. SSK,
siyasîlerin kadrolarını yerleştirdiği bir kurum olmaktan,
ancak böyle kurtulabilecektir.
Değerli milletvekilleri, Sosyal Sigortalar Kurumu asıl
sahiplerine verilirse, kurumu yönetenler, canlarının istediği
gibi borçlanma yasaları çıkaramayacaklardır, istedikleri gibi
prim ve sosya yardım zammı afları çıkarmaya
yeltenemeyeceklerdir, Kurum kadrolarını kendi adamlarıyla
dolduramayacaklardır, kadroları şişirdikçe
şişiremeyeceklerdir; Kurumun asıl sahipleri, Kurumun
mallarını yok pahasına satmak için çaba göstermek yerine,
bunların daha iyi gelir getirmesini sağlayacak yollara
başvuracaklardır.
Değerli milletvekilleri, siyasî iktidarlar, sosyal güvenlik
kurumlarımızın malî yönden çökmesine neden olan tahkim, terkin
ve af yasalarını, ne yazık ki, beş altı yılda bir
yürürlüğe koymayı alışkanlık haline
getirmişlerdir.
Refahyol Koalisyon Hükümeti de aynı uygulamaları gündeme
getirmeyi tercih etmiştir. Gündemimizdeki kanun tasarısı, bunun
en güzel örneklerinden biridir. Hükümetin, bu tasarıyı, önümüze
getireceği üçüncü kaynak paketiyle açıklanmıştı.
Hükümet, bu tasarıdan 2 milyar dolar beklemektedir. Yani, Hükümet,
bu tasarıyı, SSK ve Bağ-Kur'un düzlüğe çıkarılması
için değil, kaynak olarak kabul etmektedir. Tutulan yol
yanlıştır; günü kurtarmayı amaçlamaktadır, kaynak
yaratmayı amaçlamaktadır.
Biz, bunu, sendikacı olan Sayın Bakanımıza
yakıştıramıyoruz. Sosyal güvenlikle alay etmek olan bu
kanun tasarısını gündeme getirdiği için de
kınıyoruz; çünkü, bugüne kadar uygulamaya konulan prim ve prim
cezaları afları, Sosyal Sigortalar Kurumunun malî yapısı
üzerinde asla iyi sonuçlar vermemiştir; bu tasarının da
vereceği yoktur.
Hükümetin, bu tasarıyla yapmak istediği, prim ve sosyal
yardım zamları borçlarının tamamını, idarî para
cezalarının yüzde 50'sini ve bu tasarının yürürlüğe
gireceği tarihe kadarki gecikme zammı ve faizlerin yüzde 58'ini
yürürlük tarihinden sonraki aybaşından itibaren 10 ay içinde
eşit taksitler halinde tahsil ederek 2 milyar dolarlık bir kaynak
yaratma hayalidir.
Değerli milletvekilleri, gündemimize getirdiğiniz
tasarıyla prim ve sosyal yardım zamlarını günü gününe
ödeyen işverenlere karşı haksız bir uygulama
başlattığınızı hiç düşündünüz mü;
onları enayi yerine koyduğunuzu aklınıza getirdiniz mi?
Yasalara saygılı olan bu insanları üzdüğünüzü biliyor
musunuz?! Bu, Anayasamızın eşitlik ilkesine aykırı
değil midir? Siz, bu tasarıyla, kanunlar karşısında
suç işlemiş durumda olanları kollar duruma düşmüyor
musunuz; başka bir deyişle, siz, sosyal sigorta primlerini faizsiz
kredi olarak kullanan SSK yüzsüzlerini kollamakta olduğunuzun
farkında mısınız?!
Değerli arkadaşlarım, primlerin tahsilatı konusunda
yapılması gereken, sık sık af yasaları çıkarmak
değil, primlerin ve sosyal yardım zamlarının zamanında
tahsilini sağlayacak düzenlemelerin yapılmasıdır.
Bağ-Kur mensuplarının, sosyal güvenlikle ilgili birçok
problemleri bulunmaktadır. Bağ-Kur'un müdürlükleri, genellikle, il
merkezlerindedir. Bağ-Kur mensupları, tüm işlemlerini il
merkezlerinde yapmaktadırlar. Bağ-Kur mensupları, bir
sağlık karnesi tasdiki için bile, bir iki gün harcamaktadırlar.
Bağ-Kur'un, üye sayısını da göz önüne alarak, bazı
büyük ilçelerde büro açması, sorunun büyük bir boyutunu halledebilecek
kanaatindeyiz.
Değerli milletvekilleri, biz, Demokratik Sol Parti olarak, sürekli
bir şekilde...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Karahan, konuşmanızı
tamamlayın efendim.
MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Devamla) – Hay hay Sayın Başkan.
...sosyal güvenlik kurumlarımızın sorunlarının
gerçek çözümleriyle karşımıza gelinmesini ve uzlaşma
ortamı içinde, birlikte çözümlerin saptanmasının gerekli
olduğunu sürekli olarak ifade ediyoruz. Hükümet, nedense, bizim
söylediklerimizi kulak ardı ediyor, bildiğini okumayı
sürdürüyor. Bununla, ne elde ediyor?!
Değerli arkadaşlarım, hayallerle bir yere
varılmayacağını artık anlamamız
lazımdır. Biz, Türkiye'nin çağdaş uygarlık düzeyine
ulaşması için, her zaman, Hükümete elimizi uzatacağımızı
bildirdik. Bu düşünceler içinde, tasarıya ret oyu vereceğimizi
ifade ederken, hepinizi saygıyla selamlarım. (DSP ve ANAP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Demokratik Sol Parti Grubu adına konuşan
Balıkesir Milletvekili Mustafa Güven Karahan'a teşekkür ediyorum.
Şimdi, söz sırası, Anavatan Partisi Grubu adına,
Amasya Milletvekili Ali Hatipoğlu'nun. (ANAP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Hatipoğlu.
Konuşma süreniz 10 dakikadır.
ANAP GRUBU ADINA ASLAN ALİ HATİPOĞLU (Amasya) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz 250 sıra sayılı SSK, Bağ-Kur ve Tarımda
Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kanununa Göre Tahakkuk Eden Prim ve Diğer Alacakların Tahsilatının
Hızlandırılması Hakkında Kanun
Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde, Anavatan Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, şahsım ve
Grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
tasarının, sosyal güvenlik kurumlarımızdan SSK ve
Bağ-Kur'un karşı karşıya bulunduğu ciddî malî
darboğaza -bunun bir an önce ele alınıp- radikal çözümler
getirmesine vesile olacağını düşünüyorum. Genelde bilinen
sorunlar, artık, resmî makamlarca da teyit edilmiş ve nihayet,
Hükümet, mecburen de olsa, çözüm yolu arayışına girmiştir;
ama, bu kanun tasarısı çözüm değildir.
Resmî verilere göre, 1992 yılından itibaren açık vermeye
başlamış olan SSK'nın 1992 yılı
açığı 2,5 trilyon lira iken, 1996 yılı sonu itibariyle
bu açık 270 trilyon liraya ulaşmıştır. 1997 sonunda
ise, açığın 321 trilyon liraya ulaşacağı
Sayın Bakan tarafından söylenmekte ise de, kimi verilere göre, bu
açığın 650 trilyonu aşacağı tahmin edilmektedir.
Buna karşılık, 1996 sonu itibariyle, SSK'nın 270 trilyon,
diğer sosyal güvenlik kurumlarımızdan Bağ-Kur'un ise 99
trilyon alacağı vardır; ayrıca, Bağ-Kur'un, tarım
sigortalılarından 50 trilyon alacağı bulunmaktadır.
Tasarı, 419 trilyonluk prim ve sosyal yardım zammı aslı ile
bunlara ilişkin gecikme zammının tahsilinin
hızlandırılmasını ve toplayan kurumları
rahatlatmak amacında ise de, geçmiş yıllarda ve en son 1992'de
benzer bir uygulamayı gözardı etmektedirler.
Açıkça anlaşılacağı gibi, bu tasarı,
sosyal güvenlik sistemimiz için çözüm yolu olamaz. Tasarının
gerekçelerindeki ifadeler, birer temenniden öte hiçbir şey değildir.
Bağ-Kur'da basamak yükseltilmesiyle istenilen amaca ulaşamayan
Hükümet, vatandaşımızın sosyal güvenlik sistemine
karşı olan tutumunu zaafa uğratmışlardır.
Bağ-Kur'lu ve Bağ-Kur emeklisi, durumlarının
netleşmemesine isyan etmektedir. Bunun bir an evvel telafi edilmesi
gerekmektedir.
İşçi ve memur emeklileri ise, yapılan ek zammın
yaşam koşulları karşısında gerçekleri
yansıtmadığını belirtmektedir; çünkü, en son ek zamla,
en düşük maaş alacak işçi emeklimiz 22 milyon civarında, en
yüksek ücret alacak işçi emeklimizse 33 milyon civarında maaş
alacaktır. Evi olmayan, dört kişilik bir emekli ailesinin asgarî
yaşam düzeyi için, günümüz şartlarında, 50 milyona ihtiyaç
vardır; çünkü, sadece mutfak tüketim harcamaları, dört kişilik
bir aile için 26 milyon liradır. Böylesi bir hayat
pahalılığı karşısında, işçi
emeklilerimiz, gerçekten mağdurdur. İşçi emeklilerimizin bir
mağduriyeti ise, memurlardan daha fazla prim ödemelerine rağmen,
onlardan daha az maaşa maruz bırakılmalarıdır ve
sağlık ve sosyal yardım hakları açısından da son
derece geridirler.
Bu arada şunu da vurgulamak istiyorum: Gerek memurlarımız
gerekse memur emeklilerimiz de mağdur durumdadırlar. Bu İktidar,
bırakın işsizlik sigortasını kurmayı, dünya
ortalamasına göre en yüksek prim veren işçilerimizin kurumu olan
SSK'yı içinde bulunduğu girdaptan dahi kurtaramadı.
Yaklaşık on aylık icraata baktığımızda,
hiçbir radikal önlem alınmamıştır. Hükümet, yalnızca
içinde bulunduğu günü kurtarmayı düşünmüş ve gelecekten
bihaberdir.
Değerli milletvekilleri, tasarının 1 inci maddesine göre,
SSK'da, özel sektör işverenlerinin 31 Aralık 1996 tarihine kadar
tahakkuk etmiş olan prim borçlarının tamamı ve
bunların gecikme zammı ile faizlerinin yüzde 58'i, idarî para
cezalarının yüzde 50'si ve bunlara ilişkin gecikme zammı
ile faizlerinin yüzde 58'i oranlarının 10 ay içerisinde eşit
taksitler halinde ödenmesiyle, borçlarının kalan
kısmının alınmaması öngörülmekte; yani, madde,
kısmî bir af niteliği taşımaktadır.
Şimdi, müzakeresini yapmakta olduğumuz tasarının 1
inci maddesine göre, doğrudan doğruya işçilerin aylık
ücretlerinden kesilen ve işçiler için işverenlerce ödenmesi gereken
primlerin yatırılmadığı noktasında,
işverenlerden doğan borçların gecikme zammı ve faizlerinin
affını karara bağlayacağız. Öncelikle, bu, ne vergi
affına ne de Bağ-Kur'lunun prim affına benzeyen bir konudur;
çünkü, burada işçinin faydalanacağı hiçbir konu yoktur; kurumun
asıl sahibi olan ve kurumun mülkiyetine damgasını vuran
işçinin faydalanacağı hiçbir şey yoktur. Burada, biriken
102,5 trilyon liralık asıl prim alacağı ile 167,5 trilyon
liralık gecikme faizi ve borçlarının, âdeta, faizsiz bir
işletme kredisi gibi kullanan işverenlere terki vardır.
İşçilerimiz ve birçok işverenimiz primlerini ödüyor;
fakat, ödemeyen işverenlerimiz de var. Bu tasarıyla, yasal
yükümlülüğünü yerine getirenleri cezalandırıp, ödemeyenleri ise
mükâfatlandırıyoruz.
Sekiz ayda her sahada madalyaya hak kazandığını
iddia eden Refah Partisi, kazandığı madalyalardan birini de
uyanık işverenlere taksın, sonra, beraberce,
başarılı olabilmenin sırlarını anlatsınlar.
Hep, böyle, devlete kazık atanların prim ve diğer
borçlarını affa yönelik tasarılar yapılacağına,
borçlarını ödememeyi bir alışkanlık haline getirenler
teşvik edileceğine, hiç aksatmadan kuruma karşı
sorumluluğunu yerine getiren işverenlerimizi de -prim ve vergilerinde
belirli oranlarda indirim yaparak- mükâfatlandıracak düzenlemeler
getirirlerse, biz de, muhalefet partisi olarak, onlara destek veririz.
Bu kanun tasarısının çıkma beklentisi -yani, af
beklentisi- nedeniyle, sosyal güvenlik kurumlarımız, son aylarda, 70
trilyon liralık bir gelir kaybına uğramıştır. Bu
zarar, siyasal iktidarın beceriksizliğinin açıkça bir
göstergesidir.
Değerli milletvekilleri, işverenlere bir af getirilmesi
yerine, faiz ve gecikme zammı ödemelerinin reel enflasyona göre
ayarlanarak daha uzun bir süreye yayılması teklifimiz, komisyonda
kabul görmedi. Israrla, sürenin on ayla
sınırlandırılmasının arkasında gelecek
baharda seçime gidebilmek mi var, yoksa, denk bütçeye yama yapmak mı
düşünülüyor?
Siyasî iktidarların görevi, bugünü düşünmekle beraber,
geleceği de düşünmektir.
Hükümete, özellikle Refah Partisine "hodri meydan" diyoruz.
Bugüne kadar, geleni gideni eleştirdiniz, hiçbir siyasî iktidarı
beğenmediniz; 1983-1991 yılları arasında ülkemizi dünyada
söz sahibi yapan ve 1991'de hükümeti devrederken 128 milyar lira kasa
fazlasıyla SSK'yı teslim eden Anavatan Partisini de insafsızca
eleştirdiniz, iftira attınız, taklitçilikle ve beceriksizlikle
suçladınız. Hadi düzeltin bakalım nasıl düzeltecekseniz.
Şu adil düzeninizi artık bir görelim.
Siz, Türkiye'yi, değil 21 inci Yüzyılın güçlü ülkesi
yapmak, Anavatan Partisinin 1983'te alıp 1991'de
ulaştırdığı noktaya bile getiremezsiniz.
İşte, yıllardır tartışılmayan
konuları gündeme getirdiniz. Huzur içerisinde yaşayan
insanlarımızı, sadece siyasî ikbaliniz ve parti
çıkarlarınız için, üç günlük koltuk uğruna, kamplara
ayırma cüretini gösterdiniz.
On aydır özel ve resmî kurumlar arasındaki kavgaları sona
erdiremeyen Başbakanla, yanlış bir talimatla Emniyet Genel
Müdürlüğünde iki başlılığa sebep olan ve
geceyarısı baskınlarıyla eski Genel Müdürü görevden
uzaklaştıran bir zihniyetle, yaptıkları yolsuzlukları
siyasî iktidar marifetiyle, komisyonlarda ve Genel Kurulda aklayan bir
düşünceyle, maalesef, ülkemizin aydınlık bir geleceğe
ulaşması mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, ülke nüfusumuzun yüzde 43'ünü teşkil
eden bir kitleye hitap eden Sosyal Sigortalar Kurumu, çok köklü reformlarla
düzlüğe çıkabilir. Bunun için yapılması gerekli
olanların başında, kayıtdışı ekonomiyi
kayıt altına almak gelmektedir. Sigortasız işçi
çalıştıran işyerlerini etkili denetimlerle kontrol
altına alarak, 6 milyonu aşkın sigortasız
çalışanımızı sosyal güvenceye kavuşturarak, bu
sayede, yılda 100 trilyon liradan fazla gelir sağlanabilir. Toplanan
primler, müsrifçe değil, en verimli bir şekilde kullanılabilir.
Kamu kurum ve kuruluşlarının sigorta prim payları kaynaktan
kesilebilir...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Hatipoğlu, konuşmanızı
tamamlayın.
ASLAN ALİ HATİPOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum efendim.
İşverenlere, kiracıya uygulanan güvence parası gibi,
işletmelerinin faaliyete başlamasını müteakiben,
bilançosuna göre, her yıl belirli bir oranda güvence payı kesmek ve
bu şekilde, primlerini ödemeyen işverenleri bu
davranışlardan vazgeçirebilmek mümkündür. Borçlarını,
haklı bir gerekçe olmadığı halde ödememeyi
alışkanlık haline getiren işverenleri teşhir etmek,
maddî ve manevî müeyyideler uygulamak şarttır. Sosyal Sigortalar
Kurumunun bir işçi kuruluşu olarak özerkliğini sağlamak
şarttır.
Değerli milletvekilleri, 1 inci maddenin, gerçekleri
yansıtmadığını tekrar vurgulamak istiyorum. Bu
tasarı, Kurum aleyhine bir hak kaybına neden olacak şekildedir;
primlerini zamanında ödeyen işçi ve işverenlere bu
tasarıyla haksızlık yapılırken, bu tür yasa tasarılarının
çıkarılacağını beklemeyi kendilerine
alışkanlık edinen ve devletine borcunu ödemeyenlere ise,
haksız mükâfat olacaktır.
Haksızlığın içerisinde ve yanında
olamayız; ama, aldığınız ekonomik kararlarla
sıkıntıya düşürdüğünüz esnafa, işverene, tüm hak
edenlere -doğruysa- koyacak yer bulamadığınız denk
bütçe fazlası paralardan ucuz kredi verelim; ama, SSK'nın ve
Bağ-Kur'un parasını ucuz kredi olarak
kullandırmayalım, zaman içerisine yayarak alalım ve primini
ödeyenleri de bir şekilde mükâfatlandıralım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (ANAP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Anavatan Partisi Grubu adına konuşan, Amasya
Milletvekili Aslan Ali Hatipoğlu'na teşekkür ediyorum.
Gruplar adına başka söz istemi yok. Şimdi, kişisel
sözlere geçiyoruz.
İlk sırada, İstanbul Milletvekili Sayın Emin Kul'un
konuşma istemi var.
Buyurun Sayın Kul.
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
EMİN KUL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 250 sıra
sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesi üzerinde,
şahsım adına görüşlerimi arz etmeden önce, sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Tasarının tümü üzerinde görüşlerimizi arz etmiştik.
Onun için, şu anda, sadece maddenin metnine sadık kalarak, maddenin
içeriğini eleştiren görüşlerimi arz edeceğim.
Tasarının 1 inci maddesi, 31.12.1996 tarihine kadar, özel
kesim işverenlerinin, 506 sayılı Kanuna göre, Sosyal Sigortalar
Kurumuna birikmiş prim borcu olanların, bu borcu ve borca ait gecikme
zam ve faizleri ile idarî para cezalarının yüzde 58'ini, kanunun
yürürlüğe girdiği tarihi takip eden aybaşından itibaren on
ay içinde eşit taksitlerle ödemeleri halinde, bu borçlarından
doğan gecikme zam ve faizi ile idarî para cezalarının yüzde
42'sinin alınmayacağını -yani, affedileceğini- hükme
bağlayan bir düzenlemeyi içermektedir. Bu maddeyle, sadece Sosyal
Sigortalar Kurumunun yaklaşık 25 trilyon liralık bir
alacağını silmek mümkündür ve borçlulara, 25 trilyon lira âdeta
bağışlanmaktadır.
Şimdi, bu 25 trilyon lirayı kime
bağışlıyorsunuz? Bakın, bu soruya, ben değil,
Muhterem Başbakan, Sayın Erbakan cevap veriyor. 10.12.1992 tarihli 38
inci Birleşimde Muhterem Erbakan diyor ki: "Zaten mutlu
azınlık, sigorta primlerini ödemiyor." Şimdi, kendi
imzasıyla bir tasarı geliyor, sigorta primi ödemeyen bu mutlu
azınlığa 25 trilyon lira bağışlanıyor, bu
para onların ceplerine akıtılıyor. İşte, 1 inci
maddenin fotoğrafı budur.
Bu tasarıya ve bu bağışa gerekçe olarak
"alacağın tahsilini kolaylaştırmak" gibi bir
Karagöz perdesi örtülmüş. Acaba, bu gerçek midir? Bu perdeyi
kaldırıp, arkasına bir bakmak lazım. Bakıyoruz, ne
görüyoruz: 1991 yılında, Sosyal Sigortalar Kurumunun birikmiş
alacağı 11,3 trilyon Türk Lirasıydı. 1992
yılının mart ayının 5'inde, böyle bir af tasarısı
Yüce Meclise geldi; bütün uyarılarımıza rağmen ve gerçekler
de değerlendirilmeden, çoğunluk tahakkümüne dayalı bir iradeyle
buradan geçirildi. Sonuç ne oldu: 1992 yılı sonunda, 1991'de 11,3
trilyon lira olan Sosyal Sigortalar Kurumunun alacağı 19,7 trilyon
liraya çıktı. Bugün, gecikme zam ve faizleri hariç, 62,7 trilyon lira
kamu kesiminden, 39,7 trilyon lira özel kesimden alacaklıdır Sosyal
Sigortalar Kurumu. İşte, çıkarılan afların
getirdiği sonuç budur. "Tahsilatı
hızlandıracağız, birikmiş prim borçlarını
alacak, cebimize koyacağız" derken, aslında prim borcunu
artırmışız. Dolayısıyla, bu kanun
tasarısının, tahsilatı hızlandırmakla filan
hiçbir alakası yoktur.
Görülen odur ki, her düzenlemeden sonra geçmişi tasfiye edenler,
iki sene sonra bir af, bağış yasası çıkar diye prim
ödemelerini yapmıyorlar; yapmış olanların bir kısmı
da -sürekli af tasarıları getirildiğinden- ödemeye devam
etmekten vazgeçiyorlar. Ayrıca, böylesine tasarılar, bir beklenti de
yaratıyor; sorunu daha da kronikleştiriyor, derinleştiriyor ve
kimse, prim ödememeye başlıyor.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; işçiler, vergi
ve prim kesintileri tutarlarını ödeyebilmek için -bir hesap
yapın- yılda beş ay bedava çalışmaktadırlar.
Yılda beş ay, sadece sigorta primi ve vergi ödemek için
çalışıyor işçiler. Yani, yılda beş ay, hiç ücret
almadan, sadece bu ödemeleri yapmak için çalışmaktalar ve üstelik, bu
ödemeler kendilerinden peşin olarak alınmakta; ama, bu tür vergi ve
sigorta primlerini -sigorta primini bir tarafa bırakalım- bu tür
vergileri yıl sonunda veren işverenlere, bir de, şimdi, getirip,
sigorta prim borçlarından dolayı, 25 trilyon lirayı ceplerine
koyuyorsunuz. İşçilerin omuzladığı bu fedakârlık
karşısında, işçilerden kesilen primleri Sosyal Sigortalar
Kurumuna yatırmayan ve borçlarını ödemeyenlere, üstelik, 25
trilyon lirayı bağışlamak, hangi hukuk ve hak
anlaşıyla bağdaşabilir?! Hastanelerde
hastalarımız ilaç bekliyor, ameliyat bekliyor, yatak bekliyor;
emeklilerimiz asgarî ölçüde yaşamlarını sürdürebilecek bir gelir
bekliyor; siz, bunların kaynağı olabilecek 25 trilyon
lirayı, işçilerin parasını, rantiyecilerin cebine
akıtıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kul, konuşmanızı tamamlayın
efendim.
EMİN KUL (Devamla) – Alacaklı olan, işçinin kurumudur.
Siz, o kurumun yerine geçip, burada, kanun koyma erkinizle, nasıl bu
alacakları silip, kaldırıp atabiliyorsunuz; borçlu olan
işçiden kesilen primi ödemeyenleri nasıl
mükâfatlandırıyorsunuz?! Şimdi, bu tasarıyla, borçlu,
alacaklının namına hareket ederek, bu borçtan feragat etmek gibi
bir tavra yol verilmiş oluyor ve bu tasarı bunu hükme
bağlıyor. Bir borçlu, alacaklının namına borcundan
feragat edebilir mi?! Siz, 25 trilyon lirayı böyle
bağışlıyorsunuz.
Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü arkadaşım "popülist
politika" olarak niteledi bunu. Popülist politika olsa canımız
kurban olsun demeyeceğiz; ama, haydi, neyse deyip göz yumacağız.
Popülist politikalar geniş kitlelere yönelik olur. Bu, popülist politika
değil; bu, Batı taklitçisi, sömürücü kapitalist politikanın ta
kendisidir. (DSP ve CHP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar) Dolayısıyla, 1 inci madde böyle bir
anlayışa dayalıdır. Bu maddenin geçmesi, işçilerin 25
trilyon lirasının çalınmasıdır.
Arz eder, saygılar sunarım. (ANAP, DSP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – İstanbul Milletvekili Sayın Emin Kul'a
teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde son söz, Kocaeli Milletvekili Sayın Bekir Yurdagül'e
ait.
Buyurun Sayın Yurdagül. (DSP sıralarından
alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
BEKİR YURDAGÜL (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 17.7.1964 Tarihli, 506 Sayılı Sosyal Sigortalar
Kanunu ve 2.9.1971 Tarihli, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve
Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kurumu Kanunu ile 17.10.1983 Tarihli, 2926 Sayılı Tarımda Kendi
Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa Göre
Tahakkuk Eden Prim ve Diğer Alacakların Tahsilatının
Hızlandırılması Hakkında Kanun
Tasarısının 1 inci maddesiyle ilgili kişisel
düşüncelerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlarım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Sigortalar
Kurumu, gerçekten, bugün için, içinden çıkılması çok zor ve
ivedi çözüm bekleyen bir durumdadır. Sosyal Sigortalar Kurumunu bu hale
getiren, bugüne kadar uygulanan yanlış politikalar ve siyasî iktidarların,
devletin SSK'ya hiçbir katkı yapmamasına rağmen müdahil
olmalarıdır.
Sayın Bakan, bu kanun tasarısı Sağlık ve Sosyal
İşler Komisyonunda görüşülürken, SSK'nın aktuaryel
dengesinin bozulmasının sebepleri arasında, erken emeklilik,
kaçak işçilik, sosyal yardım zammı uygulaması ve cömert
sigortacılık anlayışının
yattığını belirtmiştir; doğrudur; Sosyal
Sigortalar Kurumunun bu hale gelmesinde, belirtilen nedenler önemli rol
oynamıştır; ama, onlardan daha önemli olan, bugüne kadar
çıkarılan af yasaları ve borçlanma yasalarıdır. Ne yazık
ki, 54 üncü Refahyol Hükümeti, hem borçlanma yasasını hem de af
yasasını Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirdiği için,
bu iki önemli gerekçeyi SSK'nın batış nedenleri arasında
saymamıştır. Bu, daha önce benim de içinde bulunduğum,
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kurulan Sosyal Sigortalar
Kurumunun araştırılmasına yönelik Komisyonun
sonuçlandırdığı raporda, SSK'nın bu hale gelmesinin en
önemli nedenleri arasında, aflar ve SSK için çıkarılan
borçlanmaların yer aldığı gözden kaçmamalıdır.
Yurtdışı borçlanması, hepimizin bildiği gibi,
Sayın Cumhurbaşkanı tarafından veto edilmiş ve geri
gönderilmiştir. Bu af yasası da -daha önce benzer bir yasa Meclisten geçmiş-
Anayasa Mahkemesi tarafından, eşitlik ilkesine aykırı
bulunduğu gerekçesiyle iptal edilmiştir. Bu yeni borçlanma
yasası, 5 Mart 1992 tarihinde çıkarılan af yasasından
farklı değildir. O zaman bu affa karşı çıkan Refah
Partisi, bugün, ne yazık ki, yeni bir af kanunu tasarısıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisinin karşısına gelmiştir. Yine,
Refahyol Hükümetinin 25.11.1996 tarihinde açıkladığı üçüncü
kaynak paketinde "kamuya ait geçmiş borçlarını ödemeyenlere
kolaylık getirilmesi" adı altında, 2 milyar dolarlık
bir kaynak beklentisi içine girilmiştir; fakat, Hükümetin diğer
kaynak paketlerinin boş çıktığı gibi, bu kaynak
paketinden de beklenenin elde edilme olasılığı ne
yazık ki söz konusu değildir.
Hepimizin hatırladığı Bağ-Kur'la ilgili bir
prim yükseltme yasası çıkarıldı; 43 trilyon gelir
bekleniyordu, ne yazık ki 12-13 trilyonda kaldı; beklenen rakama,
bırakın yaklaşmayı, çok uzak kalındı. Bu nedenle,
bu yasa tasarısı da Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçer,
uygulamaya sokulursa, gerçekten, prim ödeyenle ödemeyen arasında bir
eşitsizlik ortaya çıkmış olacak. Bunun yolu şudur:
Dünyanın en yüksek primini ödüyor, yüzde 40'lara varan prim ödüyor Türk
işçisi ve işvereni; önemli olan, bu primin ödenebilirliğini
sağlayabilmek, primin oranını aşağıya çekerek
yaygınlaştırmak ve sistem dışındaki 4 milyona
yakın kaçak işçiyi sisteme dahil ederek prim toplanmasında
kolaylık sağlamak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlayın efendim.
BEKİR YURDAGÜL (Devamla) – Şunu söylemek istiyorum: Bu
Hükümetin Türkiye Büyük Millet Meclisine sunduğu tasarıyla, 506
sayılı Yasadaki prim tavanı daha da yükseltilerek, asgarî
ücretin 3 katına, hatta Bakanlar Kuruluna 4 katına kadar çıkarma
yetkisi verilerek, zaten toplanmakta zorlanılan primin daha da
zorlaştırılması öngörülürken, primini zamanında
ödeyenlere eşitsizlik getiren ve bundan sonra da insanları yeni bir
beklentiye sokacak bu af yasa tasarısının Türkiye Büyük Millet
Meclisinden geçmemesi gerekiyor.
Ayrıca, yarın, hepinizin bildiği gibi, 1 Mayıs; tüm
çalışanların, emeğiyle geçinenlerin birlik, mücadele ve
dayanışma günü. Ülkemizin 3 işçi sendikaları konfederasyonu
(Türk-İş, DİSK ve Hak-İş) ile Kamu Emekçileri
Sendikaları Konfederasyonu (KESK), aldıkları ortak kararla, 1
Mayısı İstanbul'da kitlesel olarak kutlayacaklar. Ben, bu
vesileyle, tüm emekçilerimizin ve emeğiyle geçinenlerin 1 Mayıs
birlik, mücadele ve dayanışma gününü kutluyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Kocaeli Milletvekili Sayın Bekir Yurdagül'e
teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, 1 inci maddenin oylamasına geçiyoruz.
YILMAZ ATEŞ (Ankara) – Sayın Başkan, karar
yetersayısının aranmasını istiyoruz.
BAŞKAN – Madde üzerinde önergeler var; önce, onlarla ilgili
işlemleri yapacağız.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, arkadaşlar
vermiş oldukları önergeleri geri çektiler.
BAŞKAN – Önergeleri tutanağa bir geçirelim, geri çekilenler
çekilecek zaten.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Tutanağa geçirmeye gerek yok...
BAŞKAN – Kimler istiyor efendim?..
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Önergede imzası bulunan
arkadaşlarımız...
NİHAT MATKAP (Hatay) – Zabıtlara naylon olduğu geçsin
Sayın Başkan.
AYHAN FIRAT (Malatya) – Okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Grup Başkanvekili, önergeler kişisel
olarak verilmiştir; herhalde arkadaşlarımız beyan
edecekler.
CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – İmzamızı geri
çekiyoruz efendim.
BAŞKAN – Refah Partisi Grubuna mensup
arkadaşlarımızın 1 inci madde üzerinde verdikleri önergeler
geri çekilmiştir.
Şimdi, muhalefete mensup milletvekili
arkadaşlarımızın verdikleri 3 önerge var; onları
okutup, işleme koyuyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
250 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci
maddesinin aşağıda yer verilen şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Emin
Kul Mustafa
Balcılar İbrahim
Özsoy
İstanbul Eskişehir Afyon
Hüseyin
Yayla Hüsnü Doğan Refik Aras
Hatay İstanbul İstanbul
Madde 1.- 17.7.1964 tarihli 506 sayılı Sosyal Sigortalar
Kanununa göre prim, idarî para cezası, gecikme zammı ve faiz borcu
bulunan işverenler ile topluluk sigortasına ve isteğe
bağlı sigortaya devam edenlerin, işbu kanunun yürürlük tarihine
kadar tahakkuk etmiş bulunan prim borçlarının aslını,
kanunun yürürlük tarihini izleyen altı ayın sonuna kadar ödemeleri
halinde, ödenmeyen prim borçlarından doğan gecikme zam ve faizleri
ile idarî para cezaları, prim aslını ödedikleri tarihten
itibaren 24 ayda eşit taksitlerle tahsil edilir.
Birinci fıkra hükmüne göre prim borcu süresi içinde ödeyenlerin
prim, gecikme zammı ve faizi ile idarî para cezaları için
yapılan icra takipleri durdurulur, açılmış davalar bütün
neticeleriyle birlikte düşer.
506 sayılı Kanunun ek 24 üncü maddesine göre sosyal
yardım zammı borçları bulunan kuruluşlar, sosyal
yardım zammı borçlarının aslının
tamamını işbu kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip
eden altı ayın sonuna kadar ödemeleri halinde, bu borçlardan
doğan gecikme zam ve faizleri için iki ve üçüncü fıkra hükümlerinden
yararlanırlar.
Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce tahsil edilmiş
bulunan gecikme zammı ve faizleri ile idarî para cezaları geri
verilmez ve mahsup edilemez.
BAŞKAN – 2 nci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
250 sıra sayılı, 17.7.1964 Tarihli, 506 Sayılı
Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2.9.1971 Tarihli, 1479 Sayılı Esnaf ve
Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kurumu Kanunu ile 17.10.1983 Tarihli, 2926 Sayılı
Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kanununa Göre Tahakkuk Eden Prim ve Diğer Alacakların
Tahsilatının Hızlandırılması Hakkında Kanun
Tasarısının 1 inci maddesinin üçüncü fıkrasının
son cümlesinin madde metninden çıkarılmasını ve
beşinci fıkrasının ikinci cümlesinin "İcra
takibine konu olan borcun onda birini bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihi takip eden aybaşından itibaren bir ay içerisinde ödeyenlerin
muhafaza altına alınmış mahcuz menkul malları varsa bu
mallar kendilerine yediemin olarak teslim edilir" olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
30.4.1997
Tuncay
Karaytuğ Halil
Çalık Yalçın
Gürtan
Adana Kocaeli Samsun
Atilla
Mutman M. Hadi Dilekçi Ali Günay
İzmir Kastamonu Hatay
BAŞKAN – 3 üncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 250 sıra sayılı kanun
tasarısının 1 inci maddesi Anayasaya aykırıdır.
Bu nedenle, yasa tasarısından çıkarılması gerekir.
Gereği arz olunur.
Hikmet
Sami Türk Zekeriya Temizel Mustafa Güven Karahan
Trabzon İstanbul Balıkesir
Fevzi
Aytekin Mustafa
Karslıoğlu
Tekirdağ Bolu
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, okunmuş bulunan
değişiklik önergelerini, aykırılık derecelerine göre
işleme koyacağım.
En aykırı bulunan, Anayasaya aykırılık önergesidir;
tekrar okutup işleme koyacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 250 sıra sayılı kanun
tasarısının 1 inci maddesi Anayasaya aykıdır; bu
nedenle, yasa tasarısından çıkarılması gerekir.
Gereği arz olunur.
Hikmet
Sami Türk Trabzon ve
arkadaşları
BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu efendim?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ AHMET FEYZİ İNCEÖZ (Tokat)
– Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükümet?..
DEVLET BAKANI T. RIZA GÜNERİ (Konya) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Değişiklik önergesine Komisyon ve Hükümet
katılmamaktadır.
Önerge sahibi söz hakkını kullanacak mı?
HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) – Evet efendim.
BAŞKAN – Önerge sahipleri adına, Trabzon Milletvekili
Sayın Hikmet Sami Türk; buyurun. (DSP sıralarından
alkışlar)
HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan madde birkaç yönden
Anayasaya aykırı bulunmaktadır.
Her şeyden önce, bu tasarı bir af kanunu niteliğindedir.
Gerçekten, Sosyal Sigortalar Kanununa göre, prim, idarî para cezası,
gecikme zammı ve faiz borcu bulunan işverenler ile topluluk
sigortasına ve isteğe bağlı sigortaya devam edenler, 31
Aralık 1996 tarihine kadar tahakkuk etmiş olan prim borçlarının
tamamını, idarî para cezalarının yüzde 50'sini ve bunların,
bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadarki gecikme zammı ve
faizlerinin yüzde 58'ini ödedikleri takdirde, geriye kalan borçları terkin
edilmektedir. Kuruluş kanununa göre...(RP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Türk, bir saniye efendim...
Değerli arkadaşlarım, Genel Kurul
çalışmaları henüz devam ediyor, çalışma süremizi henüz
doldurmadık. Kürsüdeki hatiplerin bazıları, sizin sesinizle
rekabet edemiyor; Sayın Türk de bunlardan biri. Dikkatli dinlenmesini rica
ediyorum. (DSP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Türk.
HİKMET SAMİ TÜRK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Kuruluş kanununa göre, idarî ve malî özerkliğe sahip bir
sosyal güvenlik kuruluşu olan Sosyal Sigortalar Kurumunun bazı
alacakları, yasayla sona erdirilmektedir, terkin edilmektedir.
Dolayısıyla, bu tasarı kısmî bir af niteliğindedir.
Oysa, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, sosyal
güvenlik reformuyla ilgili bölümünde "Sosyal Sigortalar Kurumu ve
Bağ-Kur'da ödenmeyen prim borçları için gecikme zammı ile
gecikme zammı affıyla
sigortasız hizmetlerin borçlanılması gibi uygulamalar,
kurumları olumsuz etkilemektedir" tespitini yapmakta idi. Aynı
tespit, bugün görev başında bulunan Bakanlar Kurulu üyelerinin
altında imzaları bulunan 1997 yılı programında da yer
almaktadır.
Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planının, yine
sosyal güvenlik reformuyla ilgili amaçları, ilkeleri ve politikaları
arasında ise "ödenmeyen primler için gecikme zammı affı,
sigortasız hizmetlerin borçlanma yoluyla sigortalanması gibi
uygulamalara gidilmeyecektir"
ilkesi benimsenmiştir. Aynı ilke, yine, 1997 yılı
programında da yer almaktadır.
Şimdi, Hükümetin getirdiği tasarı, böylelikle, hem 1996
ilâ 2000 yıllarını kapsayan Yedinci Beş Yıllık
Kalkınma Planına hem 1997 yılı programına
aykırıdır.
Oysa, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 166 ncı maddesi,
planlı kalkınma ilkesini öngörmüştür. Dolayısıyla, bu
tasarı, Anayasamızın planlı kalkınma ilkesini
düzenleyen 166 ncı maddesine aykırı bulunmaktadır; birinci
aykırılık bu.
İkinci aykırılık, tasarının 1 inci maddesinin
ikinci fıkrası "Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
önce tahsil edilmiş gecikme zammı ve faizler geri verilmez ve mahsup
edilmez" hükmünü getirmektedir. Böylelikle, borcunu hiç ödemeyen kimseler
ödüllendirilmekte, borçlarının bir bölümü terkin edilmekte, borcunu
zamanında ödeyenler ise cezalandırılmaktadır; bu,
Anayasanın 10 uncu maddesinde ifadesini bulan eşitlik ilkesine
aykırıdır.
Bir başka eşitsizlik ise, yine bu ikinci fıkrada, daha
önce prim, sosyal yardım zammı ve idarî para cezası
borçlarını ödemiş olanlar için getirilen bir hüküm yer
almaktadır. Gerçekten, bu hükme göre, bunlar da, borçlarının
yüzde 58'ini, tasarı kanunlaşıp yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren on ay içinde ödemek kaydıyla, geri kalan
borçlarından kurtulacaklardır.
Şimdi, borcunu hiç ödemeyenlere de aynı hükmü uyguluyorsunuz,
borcunun bir bölümünü ödeyenlere de aynı hükmü uyguluyorsunuz; farklı
konumda bulunanlara aynı ödeme koşullarını getiriyorsunuz
ki, bu da eşitsizliğin bir başka türüdür.
Kısacası, görüşülmekte olan 1 inci madde, hem
Anayasanın 166 ncı maddesindeki planlı kalkınma ilkesine
hem 10 uncu maddesindeki eşitlik ilkesine aykırı
bulunmaktadır. Biz, burada görevimizi yapıyoruz; yarın,
eğer, bu madde Anayasa Mahkemesinden dönerse, Meclis boşuna emek sarf
etmiş olacaktır; o nedenle, böylesine Anayasaya aykırı,
üstelik isabetli olmayan bir düzenlemeyi kabul etmemelidir. Bu
düşüncelerle, maddenin tasarıdan çıkarılmasını
öneriyoruz.
Teşekkür ederim, saygı... (DSP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Türk, kayda geçsin diye teşekkürünüzü
tekrarlamak için size süre tanıyorum.
HİKMET SAMİ TÜRK (Devamla) – Sayın Başkan, Yüce
Meclise teşekkür etmek için verdiğiniz fırsattan dolayı
size de şükran borçluyum; beni dikkatle dinledikleri için değerli
milletvekili arkadaşlarıma saygılarımı sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN – Önerge sahibi olarak konuşan Trabzon Milletvekili
Sayın Hikmet Sami Türk'e teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Önergeyi kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
İkinci önergeyi tekrar okutup, işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
250 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci
maddesinin aşağıda yer verilen şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Emin
Kul İstanbul ve
arkadaşları
Madde 1.– 17.7.1964 tarihli 506 sayılı Sosyal Sigortalar
Kanununa göre, prim, idarî para cezası, gecikme zammı ve faiz borcu
bulunan işverenler ile topluluk sigortasına ve isteğe
bağlı sigortaya devam edenlerin, işbu Kanunun yürürlük tarihine
kadar tahakkuk etmiş bulunan prim borçlarının aslını,
Kanunun yürürlük tarihini izleyen altı ayın sonuna kadar ödemeleri
halinde, ödenmeyen prim borçlarından doğan gecikme zam ve faizleri
ile idarî para cezaları prim aslını ödedikleri tarihten itibaren
24 ayda eşit taksitlerle tahsil edilir.
Birinci fıkra hükmüne göre prim borcu süresi içinde ödeyenlerin
prim, gecikme zammı ve faizi ile idarî para cezaları için
yapılan icra takipleri durdurulur, açılmış davalar bütün
neticeleriyle birlikte düşer.
506 sayılı Kanunun ek 24 üncü maddesine göre sosyal
yardım zammı borçları bulunan kuruluşlar, sosyal
yardım zammı borçlarının aslının
tamamını işbu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip
eden altı ayın sonuna kadar ödemeleri halinde, bu borçlardan
doğan gecikme zam ve faizleri için iki ve üçüncü fıkra hükümlerinden
yararlanırlar.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce tahsil edilmiş
bulunan gecikme zammı ve faizleri ile idarî para cezaları geri
verilmez ve mahsup edilemez.
BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu efendim.
SAĞLIK, AİLE ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ AHMET FEYZİ İNCEÖZ (Tokat)
– Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükümet?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK
(Kocaeli) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önergeye Komisyon ve Hükümet katılmamaktadır.
Önerge sahiplerinin söz istemi yahut gerekçenin okunması talepleri
var mı?
EMİN KUL (İstanbul) – Gerekçenin okunmasını
istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçenin okunmasını istiyorsunuz; okutuyorum:
Gerekçe:
Kurum alacaklarının affından ziyade, bu alacaklardan
vazgeçmeksizin tahsilata imkân veren bir yöntemin esas
alınmasının hakkaniyete uygun düşeceği kanaatiyle
değişiklik önerilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi, üçüncü önergeyi tekrar okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
250 sıra sayılı, 17.7.1964 Tarihli 506 Sayılı
Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2.9.1971 Tarihli, 1479 Sayılı Esnaf ve
Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kurumu Kanunu ile 17.10.1983 Tarihli, 2926 Sayılı
Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kanununa Göre Tahakkuk Eden Prim ve Diğer Alacakların
Tahsilatının Hızlandırılması Hakkında Kanun
Tasarısının 1 inci maddesinin üçüncü fıkrasının
son cümlesinin madde metninden çıkarılmasını ve
beşinci fıkrasının ikinci cümlesinin "İcra
takibine konu olan borcun onda birini bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihi takip eden aybaşından itibaren bir ay içerisinde ödeyenlerin muhafaza
altına alınmış mahcuz menkul malları varsa, bu mallar
kendilerine yediemin olarak teslim edilir" olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Ali
Günay Hatay ve
arkadaşları
BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu efendim?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ AHMET FEYZİ İNCEÖZ (Tokat)
– Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükümet?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK
(Kocaeli) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Madde üzerindeki değişiklik önergesine Komisyon
ve Hükümet katılmamaktadır.
Önerge sahibinin söz istemi var mı?
ALİ GÜNAY (Hatay) – Var efendim.
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, önerge sahibi söz
istemiş bulunuyor. Süremiz yeterli olmadığı için, önergeyle
ilgili işlem bitinceye kadar...
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, maddenin bitimine
kadar uzatın.
BAŞKAN – ...sürenin uzatılması hususunu
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – 5 dakika var... Bu kadar olmaz Sayın
Başkan!..
BAŞKAN – Önerge sahipleri adına, Sayın Ali Günay;
buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)
ALİ GÜNAY (Hatay) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısıyla ilgili
yasal düzenlemenin amacının af olmadığı, Sosyal
Sigortalar Kurumunun ve Bağ-Kur'un prim ve benzeri alacaklarının
tahsiline imkân sağlanması ve bu kurumlara prim, idarî para
cezası, gecikme faizi ve gecikme zammı borcu olanlara,
borçlarını ödeme hususunda kolaylık sağlanması
olduğu şeklinde belirtilmiştir.
Kanun tasarısının 1 inci maddesine
baktığımız zaman, prim borcunun yanı sıra, idarî
para cezasının yüzde 50'sinin, gecikme zammı ve faizinin yüzde
58'inin, bu kanunun yürürlüğe girmesini takip eden aybaşından
itibaren 10 eşit taksitle ödenmesi halinde, bakiye gecikme zammı ve
idarî para cezasının terkin edileceği şeklinde bir
düzenleme vardır. Yani, idarî para cezalarının yüzde 50'sine ve
gecikme zammı ile faizinin yüzde 42'sine af getirilmiş
olmaktadır.
Belirtilen amacın aksine, af niteliğinde olmakla kalmamakta,
aynı zamanda, prim alacağının bu kanunun yürürlüğe
girmesini takip eden aybaşından itibaren 10 eşit taksitle
ödenmesi yönünde de bir düzenleme getirilmiş olduğundan, bu husus,
borçlulara, bir nevî faizsiz kredi niteliğinde olmaktadır.
Şimdi, borçlulara, borçlarını ödemesi hususunda taksitle
ödeme imkânı getirildiğine göre, bunun dışında, yeni
baştan ödememe durumlarına yol tanınmaması gayet tabiî
olmalıdır. 1 inci maddenin üçüncü fıkrasının son
cümlesine baktığımız zaman ise, taksitle ödeme imkânı
tanınmış olmasına rağmen, yine, borçlulara, bu
taksitlerini zamanında ödememe şeklinde bir imkân
sağlanmış olmaktadır ki, bu, yasal düzenlemenin
amacına tamamen aykırı bir düzenleme olmaktadır. Bu husus,
yasal düzenlemenin amacına aykırı olduğu gibi, borçlulara,
borçlarını ödeme hususunda ihmalkâr davranmaları yönünde bir
etki de yapmış olur ki, bu nedenle, biz, bu tasarı maddesinin
parmak hesabıyla kabul edilmesi durumunda, en azından, bir düzeltme
yapılması imkânını sağlamak üzere, bu değişiklik
önergesiyle bu cümlenin madde metninden çıkarılmasını talep
etmiş bulunmaktayız.
Bildiğiniz gibi, borçlarını ödemeyen borçlular
hakkında icra takipleri yapılır. Daha önce sigorta
alacaklarından dolayı, Kurum, adliyelerin bünyesinde olan icra
dairelerinde icra takipleri yapardı. Sigorta alacaklarının
tahsilini hızlandırmak için, sonradan yapılan bir yasal
düzenlemeyle, sigorta kurumları bünyesinde icra daireleri
oluşturulmaktadır ve oluşturulmuştur. Şimdi, aynı
maddenin beşinci fıkrasının ikinci cümlesinde çok ilginç
bir düzenleme getirilmiştir. Dikkat ederseniz, icra takibine konu olan
borçluların, icra masraflarıyla birlikte, borçlarının onda
birini ödemesi durumunda, haklarındaki hacizler
kaldırılmaktadır. Bu ise, kötü niyetli olan borçlulara,
mallarını kaçırma ve bu ödemeleri yapmama imkânını
vermiş olur. Böyle bir düzenlemeye hiç gerek yoktur.
Haciz iki türlü olur; bir, gayrimenkullere haciz konulur bir de menkul
mallara haciz konulur. Gayrimenkullere haciz konulduğu zaman, bu,
kayıt üzerine konulan bir hacizdir ve bunun borç ödeninceye kadar
kaldırılıp kaldırılmaması, borçlu
açısından hiç önemli değildir. Öbür taraftan, menkul mallar
üzerine haciz konulabilir. Onda da iki türlü bir sonuçla karşı
karşıya kalır borçlu; ya, borçlunun elinde bu mahcuz mal
yediemin olarak bırakılır veyahut da, icrayla ilgili, yetkili
olan kişilerce bu...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlayın Sayın
Günay.
ALİ GÜNAY (Devamla) – ...haczedilen mallar muhafaza altına
alınmış olabilir.
Şimdi, bu imkândan yararlandırılan borçlu için, eğer
mahcuz ve muhafaza altına alınmış olan bir malı mevcut
ise, biz, bu malı borçluya yediemin olarak iade edersek herhangi bir
sıkıntısı olmamış olur. Biz, bu nedenle de, bu
değişiklik önergesinde, haczin kaldırılması yerine,
muhafaza altına alınmış olan bir menkul mal haczi söz
konusu ise, bu menkul malın borçluya yediemin olarak teslim edilmesi
hususunda bir değişiklik sunmuş oluyoruz ki, bu, yasal
düzenlemenin amacına çok uygun düşmektedir.
Biz, bu maddenin, aslında, tamamına karşıyız;
ancak, çıkması durumunda, mümkün mertebe yasal düzenlemenin
amacına uygun düşmesi için bu değişiklik önergesini
vermiş bulunuyoruz.
Değişiklik önergesine katkılarınızı
bekliyor saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Önerge sahipleri adına konuşan Hatay Milletvekili
Sayın Ali Günay'a teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Maddeyi oylayın Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin
sonuna gelmiş bulunuyoruz. Ben, biraz önce, süremiz tamamlanmadan önce,
Genel Kuruldan, bu önergeyle ilgili işlemlerin tamamlanmasına kadar
süre talebinde bulundum ve Genel Kurul onu kabul etti; çünkü, maddeyle ilgili
oylamaya geçecek olsaydık, yoklama istemiyle ilgili bir önerge vardı;
netice itibariyle, bugün, çalışmaları tamamlama
imkânımız olmayacaktı.
Değerli milletvekilleri, kanun tasarı ve tekliflerini
görüşmek için, 1 Mayıs 1997 Perşembe günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 19.04
VI.
– SORULAR VE CEVAPLAR (Devam)
B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. – Gaziantep Milletvekili Mustafa
R. Taşar’ın, Sayısal Loto
oyununun yasaklanıp yasaklanmayacağına ilişkin
Başbakandan sorusu ve DevletBakanı Nafiz Kurt’un yazılı
cevabı (7/2340)
Türkiye BüyükMilletMeclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sayın Başbakan
tarafından yazılı olarak cevaplandırılması
hususunda delaletlerinizi arz ederim. 20.3.1997
Mustafa
Taşar
Gaziantep
Soru : İktidarınız döneminde
başlayan Sayısal Loto kumarını kaldırmayı veya
yasaklamayı düşünüyor musunuz? Bu konuda Hükümetinizin bir
çalışması söz konusu mudur?
T.C.
DevletBakanlığı 30.4.1997
Sayı
: B.02.0.007-9/0392
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : 9.4.1997 tarih ve B.02.0.0010/02483
sayılı yazınız.
Gaziantep Milletvekili Sayın Mustafa
Taşar’ın, Sayın Başbakan tarafından yazılı
olarak cevaplandırılmasını istediği, Sayısal Loto
oyununun yasaklanmasının düşünülüp düşünülmediğine
ilişkin 7/2340-5898/16597 sayılı yazılı soru önergesi
incelenmiştir.
1. Sayısal Loto oyununun Millî Piyango
İdaresi GenelMüdürlüğü tarafından kamuya kaynak sağlamak
üzere oynatılması 4.4.1988 tarihli 320 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede öngörülmüştür. Söz konusu Kanun Hükmünde Kararname
bilindiği gibi Anavatan Partisinin hükümette olduğu dönemde
yürürlüğe konulmuştur.
2.Sayısal Loto oyununun oynatılması için
gerekli on-line sistemin, ihaleyi kazanacak firma tarafından finanse
edilmesi ve proje bedelinin hâsılattan pay vermek suretiyle ödenmesini
öngören 8.11.1991 tarihli Yüksek Planlama Kurulu kararı da Anavatan
Partisinin iktidarda bulunduğu dönemde alınmıştır.
3. Sayısal Loto oyununa ilişkin
uluslararası ihale 20.11.1994 tarihinde açılmış olup
yabancı firma ile Millî Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü
arasındaki sözleşme de yine Anavatan Partisinin hükümette olduğu
16.2.1996 tarihinde imzalanmıştır.
Bütün bu gelişmelerden sonra Sayısal Loto
oyununun hükümetimiz döneminde başlamış olması tamamen bir
tesadüften ibarettir. Çeşitli hükümetler zamanında gerçekleşen
bu gelişmelerden sonra Sayısal Loto oyununun iptali, Millî Piyango
İdaresini, karşılığını almadan birtakım
taahhütlerini yerine getirmek zorunda bırakacaktır ki bu da ülke
ekonomisinin bazı kayıplara uğramasına yol açacaktır.
Bilgilerinize arz ederim.
NafizKurt
Devlet
Bakanı
2. –
Manisa Milletvekili TevfikDiker’in, 4070 sayılı Kanun uyarınca
taşınmaz malların bedellerinin taksitle ödeme müddetlerine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Abdullatif
Şener’in yazılı cevabı (7/2393)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın TBMM
İçtüzüğünün 96 ncı maddesi gereğince Başbakan Prof.
Dr. Sayın Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
25.3.1997 Tevfik
Diker Manisa
Sorular :
1. 4070 Sayılı Kanun uyarınca
taşınmaz malların bedellerinin taksitle ödeme müddetlerinin 24
aydan (2 yıl) 120 aya (10 yıl) çıkarmayı düşünüyor
musunuz?
2. Ödemede uygulanan kanunî faizi
kaldırmayı düşünüyor musunuz?
T.C. Maliye
Bakanlığı 29.4.1997 Millî
Emlak Genel Müdürlüğü Sayı
: B.07.0.MEG.0/34/3303-77833/17126
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : Devlet Bakanlığının
(Sayın Lütfü Esengün) 16.4.1997 gün ve B.02.0.0010-02674 sayılı
yazısı.
Tarafımdan yazılı olarak
cevaplandırılmak üzere, Manisa Milletvekili Sayın Tevfik Diker
tarafından sorulan ilgi yazı eki soru önergesinde belirtilen sorulara
verilen cevabımız aşağıda sunulmuştur.
Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında 4070 Sayılı Kanunun, Bedelin
Tahsili ve Tescil Başlıklı 10 uncu maddesinin ikinci bendinde
“Taksitle ödenecek miktar, bedelin 1/4’ünün ödenmesini izleyen en çok 24 ayda
ve idarenin belirleyeceği en fazla 8 eşit taksitle kanunî faizleri
ile birlikte ödenir. Taksit tutarı ve kanunî faizleri ödenmedikçe taşınmaz
malın alıcısı adına tescili yapılmaz” hükmü yer
almıştır.
Bu durum karşısında, 4070
sayılı Kanuna göre yapılan taksitli satışlarda ödemeye
ilişkin sürenin uzatılması ve ödemede uygulanan kanunî faizin
kaldırılması kanunen mümkün bulunmamaktadır.
Bilgilerinize arz ederim.
Doç.
Dr. Abdüllatif Şener Maliye
Bakanı
3.
– Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, Bakanlık önünde yürüyen
yayalar için bir yasaklama olup olmadığına ilişkin sorusu
ve İçişleri Bakanı Meral Akşener’in yazılı
cevabı (7/2394)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
TBMMİçtüzüğünün 96 ncı maddesi gereğince İçişleri
Bakanı Sayın Meral Akşener tarafından yazılı
olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
25.3.1997
Tevfik
Diker Manisa
Sorular :
1. Genelkurmay istikametinden Orman
Bakanlığına doğru Bakanlığınızın
bulunduğu sol kanattan yürüyen yayaların herhangi bir
yasaklayanı trafik işaret ve levhası olmaksızın can
güvenliğini önde tutarak Bakanlığınızın önünden
geçmesi yasak mıdır?
2. Yasak değil ise,
Bakanlığınızın emniyet nöbetçilerine o bölümü kullanan
vatandaşları yoğun araç trafiğinin olduğu bölüme
doğru gönderin, buradan geçemezsiniz diye yazılı veya sözlü
emirleriniz var mıdır?
3. Yayaların can güvenliğinden
Bakanlığınız sorumlu değil midir?
4. Bakanlığınızın
emniyetiyle görevlendirdiğiniz yetkililerin vatandaşa
yaklaşımlarını ve hitap şeklini denetleyerek
eksikliklerini gidermeyi düşünüyor musunuz?
T.C. İçişleri
Bakanlığı 30.4.1997 Emniyet
Genel Müdürlüğü Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01/090403
Konu : Yazılı soru önergesi.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM Başkanlığının
3.4.1997 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-7/2394-5972/16784 sayılı
yazısı.
Manisa Milletvekili Tevfik Diker tarafından
TBMMBaşkanlığına sunulan ve tarafımdan
yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru
önergesinin cevabı aşağıya
çıkarılmıştır.
Genelkurmay istikametinden Jandarma Genel
Komutanlığı, Bakanlığım ve Emniyet Genel
Müdürlüğü önünden Orman Bakanlığına doğru uzanan
yayalar için düzenlenmiş
Anılan güzergah üzerinde
Bakanlığım, Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet
Genel Müdürlüğüne 3 adet giriş bulunmakta olup, makam araçları
bu girişlerden geçtiği sırada can güvenliği bakımından
vatandaşlarımız çok kısa bir süre durdurulmaktadır.
Bakanlığım sadece sözkonusu yol üzerinde
değil, Türkiye genelinde tüm vatandaşların can güvenliğinin
sağlanması için gerekli tertip ve tedbirleri almakta ve
aldırmaktadır.
Gerek Bakanlığım gerekse tüm
vatandaşların güvenliği ile görevlendirilen Emniyet personeli,
vatandaşlarımızın güvenlik ve huzurunu sağlamak için
mesleğe girişte verilen eğitim dışında görev
başında da sıralı amirlerce devamlı eğitilmekte
olup, hizmetlerin en iyi şekilde yürütülmesi için
çalışmalarımız sürdürülmektedir.
Bilgilerinize arz ederim.
Dr.
Meral Akşener İçişleri
Bakanı
4.
– Tekirdağ Milletvekili Enis Sülün’ün, Tekirdağ-Hayrabolu’da
satışa sunulan Hazine arazilerinin ödeme koşullarına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif Şener’in
yazılı cevabı (7/2504)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Maliye Bakanı
Abdüllatif Şener tarafından yazılı olarak
cevaplandırılması hususunu tensiplerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Enis
Sülün Tekirdağ
Tekirdağ İline bağlı, Hayrabolu
İlçesinde vatandaşa satılmak istenen hazine arazi bedelini
ödemedeki 2 yıllık süre, vatandaşı ekonomik olarak
zorlamaktadır. Bu konuda bir süre uzatmayı düşünüyor musunuz?
Eğer uzatılacak ise kaç yıl olacaktır?
T.C. Maliye
Bakanlığı 29.4.1997 Millî
Emlak Genel Müdürlüğü Sayı
: B.07.0.MEG.0.34/3303-93114/17123
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : 24.4.1997 gün ve Kan. Kar. Md.
A.01.0.GNS.0.10.00.02-6402 sayılı yazınız.
Tarafımdan yazılı olarak
cevaplandırılmak üzere, Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis
Sülün tarafından sorulan ilgi yazı eki soru önergesinde belirtilen
sorulara verilen cevabımız aşağıda sunulmuştur.
Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında 4070 sayılı Kanunun, Bedelin
Tahsili ve Tescil başlıklı 10 uncu maddesinin ikinci bendinde
“Taksitle ödenecek miktar, bedelin 1/4 ünün ödenmesini izleyen en çok 24 ayda
ve idarenin belirleyeceği en fazla 8 eşit taksitle kanunî faizleri
ile birlikte ödenir” hükmü yeralmıştır.
Bu durum karşısında, 4070 sayılı
Kanuna göre yapılan taksitli satışlarda ödemeye ilişkin
sürenin uzatılması kanunen mümkün bulunmamaktadır.
Bilgilerinize arz ederim.
Doç.
Dr. Abdüllatif Şener Maliye
Bakanı
TUTANAĞIN SONU