DÖNEM : 21                               CİLT : 34                         YASAMA YILI : 2

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

106 ncı Birleşim

7. 6. 2000 Çarşamba

 

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – YOKLAMALAR

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A)  GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – İzmir Milletvekili Kemal Vatan’ın, 15 Mayıs 1919 İzmir’in işgaline, Gazeteci Hasan Tahsin ve ilk kurşuna ilişkin gündemdışı konuşması

2. – Konya Milletvekili Ali Gebeş’in, Konya’daki sel felaketine ilişkin gündemdışı konuşması

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Türkiye Büyük Millet Meclisinde Türkiye-Kanada Parlamentolararası Dostluk Grubunun kurulmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/599)

V. – SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ

1. – Yumurta üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/8) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine seçim

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun, Kadastro Kanunu, Devlet Memurları Kanunu, Harcırah Kanunu ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, 190 Sayılı Genel Kadro Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerin Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne Ait Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede ve Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/619, 1/592, 1/622) (S. Sayısı: 401)

 

2. – Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı: 433)

3. – Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun ile İdarî Yargılama Usulü Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/536) (S. Sayısı: 376)

4. – İcra ve İflas Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/403) (S. Sayısı: 329)

5. – Noterlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/596) (S. Sayısı: 330)

VII. – AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. – Bartın Milletvekili Zeki Çakan’ın, 401 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmeleri sırasında, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in konuşmasında Grubuna ve Genel Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

VIII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın, İzmit Büyükşehir Belediye Başkanlığının açtığı deprem konutları ihalesine ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/1974)

2. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, fındık zehirlenmeleriyle ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/1988)

3. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, İmam Hatip Lisesi öğrencilerine yönelik uygulamalara ve okullardaki gıda zehirlenmelerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/1991)

4. – Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı’nın, Tekirdağ Şarköy’de depremden hasar gören okullara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/1998)

5. – Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı’nın, Şarköy Hükümet Konağına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral’ın cevabı (7/1999)

6. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, öğrencilere kuduzla ilgili yeterli bilgi verilip verilmediğine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2026)

7. – Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Adana İli ve ilçelerinde yürütülen proje ve hizmetlere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2032)

8. – Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Adana İli ve ilçelerinde yürütülen proje ve hizmetlere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü’nün cevabı (7/2033)

9. – Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Adana İli ve ilçelerinde yürütülen proje ve hizmetlere ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral’ın cevabı (7/2035)

10. – Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Adana İli ve ilçelerinde yürütülen proje ve hizmetlere ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in cevabı (7/2039)

11. – Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Adana İli ve ilçelerinde yürütülen proje ve hizmetlere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Şuayip Üşenmez’in cevabı (7/2041)

12. – Adana Milletvekili Halit Dağlı’nın, Adana-Sofulu çöplüğüne ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in cevabı (7/2068)

13. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, gözaltında tecavüze uğradıklarını iddia eden kadınlara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2077)

14. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman Hükümet Konağı inşaatına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral’ın cevabı (7/2080)

15. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bursa Büyükşehir Belediyesinin bazı yatırım projelerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2088)


I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak dört oturum yaptı.

Manisa Milletvekili M. Cihan Yazar, 14 Mayıs Eczacılar Gününün anlamı, mahiyeti ve eczacıların sorunları ile alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı;

İstanbul Milletvekili Ediz Hun’un, Dünya Çevre Gününe ilişkin gündemdışı konuşmasına Çevre Bakanı Fevzi Aytekin,

Konya Milletvekili Mehmet Gölhan’ın, Konya ve çevresinde meydana gelen dolu ve sel felaketine ilişkin gündemdışı konuşmasına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp,

Cevap verdiler.

İstanbul Milletvekili Yılmaz Karakoyunlu’nun, Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

TBMM Başkanı Yıldırım Akbulut’un, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi Başkanı Ertuğrul Hasipoğlu’nun davetinle, beraberinde bir Parlamento heyetiyle icabetine,

Artvin Milletvekili Ergün Bayrak ve Kahramanmaraş Milletvekili Ali Doğan’a, Başkanlık tezkeresinde belirtilen sebep ve sürelerle izin ile ödenek ve yolluklarının verilmesine,

İlişkin Başkanlık tezkereleri kabul edildi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 9 uncu sırasında yer alan 368 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 6 ncı sırasına, 10 uncu sırasında yer alan 173 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci sırasına, 11 inci sırasında yer alan 205 sıra sayılı kanun tasarısının 8 inci sırasına, 12 nci sırasında yer alan 216 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu sırasına, 13 üncü sırasında yer alan 421 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu sırasına, 15 inci sırasında yer alan 426 sıra sayılı kanun tasarısının 11 inci sırasına alınmasına;

Genel Kurulun 6.6.2000 Salı günü 15.00 - 19.00, 20.00 - 23.00 saatleri arasında çalışmasına; 9.6.2000 Cuma ve 16.6.2000 Cuma günleri, 7.6.2000 Çarşamba, 8.6.2000 Perşembe, 13.6.2000 Salı, 14.6.2000 Çarşamba ve 15.6.2000 Perşembe günleri 14.00 - 19.00, 20.00 - 23.00 saatleri arasında çalışmasına; 9.6.2000 Cuma ve 16.6.2000 Cuma günlerinde de kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine 6.6.2000 Salı ve 13.6.2000 Salı günleri sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek, bu birleşimlerde de kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine; 7.6.2000 Çarşamba ve 14.6.2000 Çarşamba günleri de sözlü soruların görüşülmemesine; Genel Kurulun 6.6.2000 Salı günü gündemin 3 üncü sırasına kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına; 7.6.2000 Çarşamba günü 376, 329, 330; 8.6.2000 Perşembe günü 368, 173, 205 ve 9.6.2000 Cuma günü 216, 421, 426 sıra sayılı kanun tasarılarının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına; tasarı ve tekliflerin görüşülmesinde soru-cevap işleminin 10 dakikayla sınırlandırılmasına ilişkin DSP Grubu önerisi, yapılan görüşmelerden sonra, kabu edildi.

Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Kastamonu Milletvekili Murat Başesgioğlu, önerinin lehinde söz alan Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Partisine sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.

Bolu Milletvekili Mustafa Karslıoğlu’nun, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanunu ile 78 ve 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması,

Nevşehir Milletvekilleri Mükremin Taşkın ve İsmail Çevik’in Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 sayılı Kanun ile 78 ve 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması,

Hakkında Kanun Tekliflerinin (2/447, 2/424) İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmalarına ilişkin önergelerinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildikleri açıklandı.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/53) (S. Sayısı: 433) görüşmeleri, Hükümet temsilcisi Genel Kurulda hazır bulunmadığından, bir defaya mahsus olmak üzere, ertelendi.

2 nci sırasında bulunan, Devlet Memurları Kanunu, Harcırah Kanunu, Bazı Sağlık Personelinin Devlet Hizmeti Yükümlülüğüne Dair Kanun, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun, Kadastro Kanunu ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/619, 1/592, 1/622) (S. Sayısı: 401) 2 nci maddesine kadar kabul edildi, 2 nci maddesi üzerinde bir süre görüşüldü; istem üzerine yapılan yoklama sonucunda Genel Kurulda toplantı yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından,

Alınan karar gereğince, 7 Haziran 2000 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime 22.55’te son verildi.

                                              Ali Ilıksoy

                                           Başkanvekili

        Şadan Şimşek                                            Sebahattin Karakelle

              Edirne                                                            Erzincan

           Kâtip Üye                                                        Kâtip Üye

 

 

 

                                                                                   No. : 149

 

II. – GELEN KÂĞITLAR

7.6.2000 ÇARŞAMBA

 

Rapor

1. - İçel Milletvekili Hidayet Kılınç’ın, Belediyelerin Faiz Borçlarının Affı Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Önergesi (2/427) (S. Sayısı: 460) (Dağıtma tarihi: 7.6.2000) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, nüfus müdürlüklerince alınan faks ücretlerine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/723)(Başkanlığa geliş tarihi: 6.6.2000)

2. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kuruluna yapılan atamalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/724) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.6.2000)

3. - İstanbul Milletvekili Ali Coşkun’un, Hazine garantisi veya izni verilen kamu kuruluşlarına ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal) sözlü soru önergesi (6/725) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.6.2000)

4. - İstanbul Milletvekili Ali Coşkun’un, teşvik kredisi alanların karşılaştıkları sorunlara ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal) sözlü soru önergesi (6/726) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.6.2000)

Yazılı Soru Önergeleri

 

1. - Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in, Halk Bankası tarafından kullandırılan KOBİ kredilerine ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal) yazılı soru önergesi (7/2152) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.6.2000)

2. - Ankara Milletvekili Cemil Çiçek’in, Ankara-Yenimahalle-Batıkent ve Ostim yerleşim alanlarını etkileyen Mania Planına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2153) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.6.2000)

3. - Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, Şanlıurfa-Karaali Bölgesindeki sıcak su havzasına ilişkin Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/2154) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.6.2000)

4. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, domuz yağı ve etinin gıda tüketiminde kullanılmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2155) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.6.2000)

5. - Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, Kırıkkale-İzzettin Köyünün kanalizasyonunun ne zaman yapılacağına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2156) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.6.2000)

6. - Sivas Milletvekili Musa Demirci’nin, açık lise sınavlarında Ankara Ayrancı Lisesi’nde başörtülü öğrencilerin sınava alınmadığı iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2157) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.6.2000)

7. - Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, Kırıkkale-İzzettin Köyü okulunun ne zaman eğitime açılacağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2158) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.6.2000)

8. - Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, Kırıkkale-İzzettin Köyünün selektör ihtiyacına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2159) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.6.2000)

9. - Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in, Kütahya İline bağlı bazı ilçelerin veteriner hekim ihtiyacına ve bölgede görülen şap hastalığına karşı alınacak önlemlere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2160) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.6.2000)

10. - Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, GAP Bölgesinde seracılığın teşvik edilmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2161) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.6.2000)

11. - Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, M-60 model ana muharebe tanklarının modernizasyonuna ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2162) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.6.2000)

12. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, özel okulların uyguladıkları zam oranlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2163) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.6.2000)

13. - İstanbul Milletvekili Ali Coşkun’un, 99/1 Teşvik Tebliğinin uygulama alanına ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal) yazılı soru önergesi (7/2164) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.6.2000)


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 14.00

7 Haziran 2000 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER : Şadan ŞİMŞEK (Edirne), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan)

 

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106 ncı Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz "15 Mayıs İzmir'in işgali, Gazeteci Hasan Tahsin ve ilk kurşun" konusunda söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Kemal Vatan'a aittir.

Buyurun Sayın Vatan. (DSP sıralarından alkışlar)

Sayın Vatan, süreniz 5 dakika.

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – İzmir Milletvekili Kemal Vatan’ın, 15 Mayıs 1919 İzmir’in işgaline, Gazeteci Hasan Tahsin ve ilk kurşuna ilişkin gündemdışı konuşması

KEMAL VATAN (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; "15 Mayıs İzmir'in işgali, Gazeteci Hasan Tahsin ve ilk kurşun" konusunda söz almış bulunuyorum; Yüce Meclise saygılar sunarım.

Konuşmama başlamadan önce, Çankırı İli ve ilçeleri ile Ankara'nın Çubuk İlçesinde meydana gelen depremde ve son günlerde yurdun değişik yerlerinde meydana gelen sel felaketleri nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralananlara acil şifalar diler ve bu yörelerin vatandaşları ile tüm ulusumuza geçmiş olsun dileklerimi belirtirim.

15 Mayıs 1919, İzmir'in emperyalist güçler tarafından işgal edildiği gündür. 15 Mayıs, işgalci güçlere karşı Gazeteci Hasan Tahsin'in ilk kurşunu sıktığı gündür. 1919 yılının 15 Mayısında İzmir'i işgal ederek, tarih boyuncu hür ve bağımsız yaşamış bir ulusu yok edeceklerini sananlar, millî mücadele ruhunun öncülerinden Gazeteci Hasan Tahsin'in ilk kurşunu ve eşine az rastlanır bir kahramanlık örneğiyle karşılaşmışlardır.

Hasan Tahsin, 1888 yılında Selanik'te doğan bir Türk gazetecisidir. Selanik Fevziye Lisesinden sonra, Paris Hukuk Fakültesini bitirir, 1908'de Türkiye'ye dönüşünde İttihat ve Terakki Cemiyetine katılır. Mütereke yıllarında yerleştiği İzmir'de Hukuku Beşer adlı gazeteyi yayınlar. Emperyalist güçlerin işgaline, arkadaşlarıyla birlikte kaleme aldığı "Reddi İlhak Beyannamesi" ile karşı çıkan Gazeteci Hasan Tahsin, ulusun, ülkenin bağımsızlığı yolunda kalemini silaha dönüştürmüş, korkusuzca ilk kurşunu sıkarak, şehitlik mertebesine ermiştir. Bu kurşun, aynı zamanda Kurtuluş Savaşımızın da ilk kurşunu olmuştur.

Birçok güzelliklerin ilkleri hep İzmir ve Ege'den Türkiye'ye dalga dalga yayılmıştır. Düşmana ilk kurşun İzmir'de sıkılmıştır. Düşman, Kurtuluş Savaşımızın son durağı olan İzmir'de, 9 Eylül 1922'de denize dökülmüştür.

İlk kurşunun sıkılmasından 4 gün sonra, Ordu Müfettişi Mustafa Kemal, Bandırma Vapuruyla meşakkatli bir yolculuktan sonra Samsun'a çıkar. Mustafa Kemal'in 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkışı, Türk Ulusunun verdiği bağımsızlık mücadelesinin başlangıcıdır. Bu başlangıç aynı zamanda bir bitişin de dönüm noktasıdır. Artık, ulusun azim ve kararı devrededir; bunu, işlevini yitirmiş olan İstanbul Hükümetinin de engellemesi mümkün değildir.

Mustafa Kemal ve silah arkadaşları, yeryüzünde emperyalizme karşı ilk ulusal bağımsızlık ve kurtuluş savaşını başlatacak ve bu savaştan galip ayrılarak, Türkiye Cumhuriyetini kuracaklardır.

Burada, şunu da belirtmeliyim: İzmir'in işgalinden sonra, Anadolu içlerine doğru ilerleyen düşman ordusuna karşı ilk Kuvayı Milliye örgütünü kurarak, sivil direnişi gerçekleştiren Ödemiş'in yiğit ordusunu anmamız gerekir. Onların 1 Haziran 1919'da gerçekleştirdiği İlk Kurşun Muharebesi, millî mücadelenin önemli bir aşamasını oluşturur. Her yıl, Ödemiş ve çevresindeki vatandaşlar, bugünün haklı onur ve gururunu şenliklerle kutlamaktadır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; uluslar, tarihleriyle vardır. Tarihi olmayan topluluklar, millet olma özelliğini taşımazlar. Türk Ulusu, tarihin her devresinde şan ve şeref dolu sayfalarla yerini almıştır. 81 yıl önce yakılan özgürlük meşalesi, bugün, çağdaş değerlere göre yolunu çizmiş, Atatürk ilke ve inkılaplarını rehber edinmiş gençlerin elindedir. Türk gençliği, demokratik, laik Türkiye Cumhuriyetini sonsuza kadar yaşatma azim ve kararlılığındadır.

Yine, Türk gençliği, Atasının aydınlattığı yolda "yurtta barış dünyada barış" ilkesini her zaman kendisine rehber edinmiştir.

Bizlere, bugünleri sağlayan Büyük Önder Atatürk ve silah arkadaşlarına şükranlarımızı sunarken, bu vatan için can veren tüm şehitlerimize de, Tanrıdan rahmet diliyorum.

Hasan Tahsin ismi, ulusça bir bayrak isim olarak bilinir. Mustafa Kemal ve Hasan Tahsin, hiç unutmayacağımız, mücadele ve fikirlerini hiç aklımızdan çıkarmayacağımız yüksek vatan evlatlarımızdandır; tıpkı, yurt için kendini feda eden tüm şehitlerimiz gibi. Onları unutmayalım.

Bu vesileyle de, tüm Atatürk gençliğine ve ulusumuza, Ulu Önder Atatürk'ün gençliğimize armağan ettiği nice 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramlarını idrak etmek dileklerimle Yüce Meclise saygılar sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Vatan.

Gündemdışı ikinci söz, Konya'daki sel felaketiyle ilgili söz isteyen Konya Milletvekili Ali Gebeş'e aittir.

Buyurun Sayın Gebeş.(MHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakika.

2. – Konya Milletvekili Ali Gebeş’in, Konya’daki sel felaketine ilişkin gündemdışı konuşması

ALİ GEBEŞ (Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Konya'da, 2.6.2000 Cuma günü, il sınırları dahilinde mevziî yağış ve akabinde 15.30-16.30 saatleri arasında yoğun dolu yağışı sebebiyle, Çumra, Karapınar, Emirgazi İlçelerinin ekili arazilerinin zarar görmesi sebebiyle, gündemdışı söz almış bulunuyorum. Etkin yağış ve doludan dolayı zarar gören vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyor, bundan sonra böyle afetlerle karşılaşmamalarını Cenabı Allah'tan niyaz ediyor; Çankırı depreminde hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza, Cenabı Allah'tan rahmet diliyorum. 

Şiddetli mevziî yağış ve akabinde yoğun dolu sebebiyle sel oluşmuş, buğday, arpa ve şekerpancarı ekili alanlarda büyük zayiat oluşmuş, bazı ekili alanlar hasat edilemez duruma düşmüştür. Şiddetli yağmur ve yoğun dolu sebebiyle, Çumra, Karapınar ve Emirgazi İlçelerinin 6 beldesi, 20 köyü, 65 mahallesi ve mezralarında, 1 320 çiftçi ailesinin 102 000 dekar hububat ağırlıklı ekili alanları, ortalama olarak, yüzde 80-90 oranında zarara uğramıştır.

Afetin çok geniş bir sahayı kapsaması, bazı yerlerde suyun henüz çekilmemiş olması ve yollarda meydana gelen büyük tahribatlar nedeniyle, ilk anda, afet mahallinin tamamına ulaşılamamıştır. Meydana gelen bu doğal afet karşısında, 5254 ve 2090 sayılı tabiî afet kanunları gereğince, Çumra, Karapınar ve Emirgazi İlçelerinde ve Konya il merkezinde hasar tespit komisyonları oluşturulmuştur, hasar tespit çalışmaları devam etmektedir.

Meydana gelen doğal afet neticesinde, Emirgazi İlçemizde 400 küçükbaş hayvan, Karapınar İlçemizde 300 küçükbaş hayvan, Çumra İlçesi de dahil olmak üzere, 800 civarında küçükbaş hayvan ve 30 adet büyükbaş hayvan afette telef olmuştur.

Emirgazi İlçesinde, 20 adet ahır, 13 ev yıkılmış; kanalizasyon, elektrik, su hizmetleri aksamıştır; çalışmalar devam etmektedir.

Doğal afet neticesinde, Çumra İlçesinde, 1 belde ve 6 köyde, toplam 37 000 dekar hububat ve bakliyat yüzde 80-90 oranında zarara uğramış, 300 çiftçi ailesi bundan etkilenmiştir.

Karapınar İlçemizde, 2 belde, 7 köyde, toplam 35 000 dekar hububat ve bakliyat da, yine, yüzde 80-90 zarara uğramış, bundan da 1 020 çiftçi ailesi etkilenmiştir.

Emirgazi İlçemizde ise, 3 belde, 7 köyde, toplam 30 000 dekar hububat, yine, yüzde 80-90 zarara uğramış ve 1 000 civarında çiftçi ailesi bundan etkilenmiştir.

Bölgedeki doğal afet olayını haber alır almaz, afetten etkilenen vatandaşlarımızla beraber olmak, sorunları yerinde çözmek için gayret sarf ettik. Yaptığımız bu tespitlere göre;

1- Konya İlinde afete maruz kalan mevcut ekili alanlarda yüzde 80-90 oranındaki zarar sebebiyle, bu bölgelerin tabiî afet bölgesi olarak ilan edilmesi,

2- Bitkisel, hayvansal üretim ve traktör kredilerinin faizsiz olarak ertelenmesi, geçmiş yıllara ait, vadesi geçmiş, takipte olan borçlarının dondurulması,

3- Maliyeye olan ekvergilerin kaldırılması veya faizsiz olarak ertelenmesi,

4- Bölgedeki toprak su kooperatiflerinin TEAŞ'a olan elektrik borçlarının faizsiz olarak ertelenmesi,

5- Bölgede mevcut tarımsal kalkınma kooperatiflerine öncelik verilmesi,

6- Pancar ekicileri için avansın hemen ödenmesi, zarara uğrayan bölgelerde pancar kotasının gözden geçirilmesi.

Yukarı alınmasını teklif ettiğimiz önlemler, yörede yaşamını çiftçilikle idame ettiren vatandaşlarımızın mağduriyetinin giderilmesinde oldukça büyük fayda sağlayacaktır.

Hepinizi saygı ve sevgilerimle selamlıyor, bana konuşma fırsatı veren Başkana en derin teşekkürlerimi sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Gebeş.

Biz de, verdiğiniz bu bilgiler için size teşekkür ediyoruz.

Gündemdışı üçüncü söz, Konya'nın bazı ilçelerinde meydana gelen dolu ve sel felaketi hakkında söz isteyen Konya Milletvekili Sayın Hüseyin Arı'ya aittir.

Sayın Arı?.. Genel Kurul salonunda yoklar.

A. TURAN BİLGE (Konya) – Sayın Başkanım, yerine ben konuşabilir miyim?

BAŞKAN – Olmaz... İçtüzüğümüz gereği olmuyor.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Türkiye Büyük Millet Meclisinde Türkiye-Kanada Parlamentolararası Dostluk Grubunun kurulmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/599)

                                                                                 6 Haziran 2000

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 24 Mayıs 2000 tarih ve 52 sayılı kararıyla Türkiye ile Kanada arasında Parlamentolararası Dostluk Grubu kurulması uygun görülmüştür.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi uyarınca, anılan Dostluk Grubunun kurulması Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                          Yıldırım Akbulut

                                                               Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                Başkanı

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

V. – SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ

1. – Yumurta üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/8) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine seçim

BAŞKAN – Yumurta üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/8) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine, siyasî parti gruplarınca gösterilen adayların listesi bastırılıp sayın üyelere dağıtılmıştır.

Şimdi, listeyi okutup oylarınıza sunacağım.

Yumurta Üreticilerinin Sorunlarının Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi (10/8)

                                           (13)

Adı Soyadı                                                 Seçim Çevresi

                                         DSP (3)

Gaffar Yakın                                                           Afyon

Abdullah Turan Bilge                                       Konya

Eyüp Doğanlar                                                       Niğde

                                        MHP (3)

Abdülkadir Akcan                                            Afyon

Hasan Kaya                                                      Konya

Ahmet Aydın                                                         Samsun

                                          FP (3)

İsmail Özgün                                                          Balıkesir

Ahmet Derin                                                          Kütahya

Musa Demirci                                                        Sıvas

                                       ANAP (2)

Ali Güner                                                          Iğdır

Hasan Özyer                                                          Muğla

                                        DYP (2)

İlyas Yılmazyıldız                                            Balıkesir

Mehmet Sadri Yıldırım                                  Eskişehir

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Meclis araştırması komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyelerin, 8.6.2000 Perşembe günü saat 11.00'de eski Personel Binası en üst kat Meclis Araştırması Komisyonları Toplantı Salonunda toplanarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi yapmalarını rica ediyorum.

Komisyonun toplantı yer ve saati, ayrıca ilan tahtalarına da asılmıştır.

Sayın milletvekilleri, Plan ve Bütçe Komisyonunda, değişen oranlar nedeniyle, bağımsız milletvekillerine bir üyelik daha düşmektedir. Bu Komisyona üye olmak isteyen bağımsız milletvekillerinin 9.6.2000 Cuma günü saat 18.00'e kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına yazılı olarak başvurmalarını rica ediyorum.

Alınan karar gereğince, sözlü soruları görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlıyoruz.

Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun, Kadastro Kanunu, Devlet Memurları Kanunu, Harcırah Kanunu ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, 190 Sayılı Genel Kadro Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerin Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne Ait Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede ve Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun, Kadastro Kanunu, Devlet Memurları Kanunu, Harcırah Kanunu ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, 190 Sayılı Genel Kadro Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerin Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne Ait Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede ve Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/619, 1/592,  1/622) (S.Sayısı: 401) (1)

                                          

(1) 401 S. Sayılı Basmayazı 6.6.2000 tarihli 105 inci Birleşim tutanağına eklidir.

BAŞKAN –  Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Sayın milletvekilleri, tasarının 2 nci maddesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.

Şimdi, 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi ve bağlı geçici 2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. – 21.8.1981 tarihli ve 2514 sayılı Bazı Sağlık Personelinin Devlet Hizmeti Yükümlülüğüne Dair Kanuna aşağıdaki geçici maddeler eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 2. – Bakanlığın Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfına dahil kadrolarına 31.12.2002 tarihine kadar açıktan ilk defa atanacakların, hizmet sürelerinin ilk dört yılının en az iki yılını kalkınmada öncelikli yörelerde ifa etmeleri zorunludur. İhtisaslarını tamamlayarak uzman tabipliğe atananların ise uzman tabipliklerinin ilk dört yılının en az bir yılını kalkınmada öncelikli yörelerde ifa etmeleri şarttır. Her türlü kanunî izin kullanımları (yıllık izin ve yataklı tedavi kurumlarında geçen tedavi süreleri hariç) yukarıda belirtilen iki ve bir yıllık sürelerin hesabında dikkate alınmaz.”

BAŞKAN – Maddeyle ilgili söz isteyen, Doğru Yol Partisi Grubu adına Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın; buyurun efendim.

DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 3 üncü maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği üzere, tasarının 3 üncü maddesi -esas tasarının getiriliş şekli- Sağlık Bakanlığına kadro ihdası hakkındadır. İhdas edilecek kadro sayısı ise 37 000'in üzerindedir.

Ekonomik istikrar programının uygulandığı yedi aylık zaman zarfında, ekonomik istikrar programının başarılı bir netice verebilmesi için, gelir politikası yanında, aynı zamanda, harcama politikasının da, gelir politikasına uyumlu bir şekilde yürütülmesi esastır.

Bilindiği üzere, Sağlık Bakanlığımızın, bilhassa taşrada, talep edilen doktor -mütehassıs doktor dahil- teknik kadro ve ebe, hemşire -yardımcı sınıf dahil- taleplerini, mevcut, serbest bırakılan kadro çerçevesinde karşılaması imkânsızdır. Bu çerçevede, 1995 yılında, Doğru Yol Partisinin hükümet olduğu dönemde, yeni kadro ihdası kararnamesi ve tasarısı çerçevesinde, 1996 ve 1997 yılında yapılacak bu kadro ihdası gerçekleşmemiş; yani, taşrada ve merkezde talep duyulan sağlık elemanları kadrosu ihdasıyla ilgili tasarı kanunlaşmamıştır. Doğru Yol Partisinin hükümette olduğu yıldan sonra gelen hükümetlerin sayın Sağlık Bakanları da, bu rakama yakın, yani 37 000'e yakın bir rakamla, yine, kanun tasarısını geçmiş Meclisin huzuruna getirmiş; ama, o dönemde, bu tasarıyla, aynı mahiyette olan söz konusu tasarı kanunlaşmamış, kadük olmuştur ve şimdi, dün ve bugün müzakere etmekte olduğumuz bu tasarı huzurunuza getirilmiştir.

Değerli milletvekilleri, Meclisin, tasarıya, böyle, bir kuşkuyla bakması söz konusu olamaz; ancak, bu tasarının norm kadro ve şahsa bağlı olarak kullanımı, mevcut, görevde bulunan sağlık personelinin değişik amaçlarla değiştirilmesi ya da görevinden alınması gibi bir şüpheyle bakılan husus var olabilir; ancak, her ne şekilde olursa olsun, bugün, taşrada, birçok sağlıkevi ebe, hemşire sıkıntısı, sağlık ocakları da doktor sıkıntısı, yine, hastaneler de, bilhassa ilçe bazında olan küçük çaptaki hastaneler de mütehassıs doktor sıkıntısı çekmektedir.

Seçim bölgelerimizde, umumiyetle, biz milletvekillerinden talep edilen ihtiyaç ve eleman, birincisi doktor, ebe, hemşire, ikincisi imam, üçüncüsü ise öğretmen açıklarıdır. İnşallah, bu tasarının kanunlaşmasıyla birlikte, Sağlık Bakanlığımız bunu iyi bir şekilde değerlendirmek suretiyle, ihdas edilen kadroların, ihtiyaç duyulan yerlere göre serbest bırakılmasını sağlamak suretiyle, bu Meclis, acil, bekleyen bu meseleye de bir hal çaresi getirmiş olacaktır; ancak, ekonomik istikrar programlarının, mutlaka, gelir ayağı yanında, bir de gider ayağı vardır.

Değerli milletvekilleri, uygulanan ekonomik istikrar programı, altı aylık zaman zarfında, 46,9 katrilyon harcama kaleminden, neredeyse, 16-17 katrilyonu gerçekleşmiş nisan ayı itibariyle; bunun, 10 katrilyona yakını, faiz ödemelerine; bu faiz ödemelerinin de 300 trilyonu dahilî alınan borçların faizlerine, 7 katrilyona yakını da dışborçların faiz ödemelerine kullanılmıştır. Bunun yanında, personel harcamalarına, bilhassa SSK ve Bağ-Kur, Emekli Sandığına transferler dahil, yatırım harcamaları oldukça trilyon bazında kalmış ve faiz ödemeleri... Yani kalkınmayı, büyümeyi sağlayacak yatırım harcamaları bütçe içinde egal bir rakamı; ama, diğer yandan kalkınmaya hiçbir katkısı olmayan harcamaların ve bunun yanında da personel harcamalarının bütçede aldığı miktar hayli yüksektir.

Değerli milletvekilleri, bilhassa, bu harcamaların, bugün, bu tarihler itibariyle Carlo Cottarelli tarafından kontrol edilmesi ve bir ülkenin, sanki Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin Maliye Bakanlığı gibi yönlendirmelere girmesi ve 2001 yılının hazırlık safhasında olan bütçesinin her harcama kalemine dahil olması, müdahale etmesi de ayrıca üzülecek bir noktadır. Bilindiği üzere, IMF, hiçbir zaman, müdahil olduğu ülkelerin ekonomisini düzlüğe çıkarmamış; bilhassa, ekonomiyi bulunduğu noktadan daha da kötüyü götürmüştür. Bu sebeple, Sayın Maliye Bakanının, bilhassa, iplerin ucunu tamamen Dünya Bankası Türkiye Masası Şefine teslim etmesinin de doğru bir uygulama olmayacağı kanaatindeyim.

Sayın Sağlık Bakanımız Kırıkkale'nin, yani kendi seçim bölgesinin doktorlarını yeterinden fazla bulunduruyor, hastanelerine harcamalarını yapıyor. Sağlık Bakanımız şu anda yok, ilgili Bakanımız var. Aksaray'ın 6 tane ilçesi var; 6 ilçesinin 6 hastanesi bitmek üzere; hiçbiri faaliyete geçmedi. Yine, Niğde'nin ilçeleri, Nevşehir'in ilçeleri...

MÜKERREM LEVENT (Niğde) – Niğde'nin ilçeleri de aynı durumda...

MURAT AKIN (Devamla) – Niğde Milletvekili arkadaşımız da seslenişte bulunuyor.

Buranın, yeni ilçeleri ve eski ilçeleri dahil, hastanelerinin büyük bir kısmının inşaatı, Sayın Dr. Doğan Baran'ın Sağlık Bakanı olduğu dönemde başlamış ve büyük bir kısmı da tamamlanmış; yine, Afyonlu Bakanımız Sayın Halil Beyin zamanında gerekli destekler verilmiş. Şimdiki Sayın Bakanımızdan da, bunların işinin, demirbaş ihtiyaçlarının karşılanarak, bilhassa ilim Aksaray'da Eskil, Güzelyurt, Gülağaç, Sarıyahşi, Ortaköy ve Ağaçören hastanelerinin -Ağaçören hastanesi biteli epey bir zaman olmuştur- bir an evvel faaliyete geçmesini rica ediyorum.

Onun dışında, Aksaray'da devam eden onkoloji hastanesi, trafik hastanesi ve doğumevi hastanesine de yeteri miktarda ödenek aktarılmadığı için buradaki inşaatlar da ağır gitmektedir.

Değerli milletvekilleri, Aksaray Kapadokya bölgesi içerisinde olan Ihlara ve Güzelyurt Kasabalarımız, Ilısu, Selime Kasabalarımızın sağlık ocaklarında bir yıla yakındır doktor bulunmuyor ve buralara gelen turistlere -yıl itibariyle, üç ay zarfında 500 000- 600 000'e yakın turist geldiği halde-  dahi hizmet verecek sağlık kadrosu, belirttiğim kasabalarda bulunmamakta...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika içerisinde toparlayınız.

MURAT AKIN (Devamla) – Geçenlerde turistlerden birisinin kaza sonucu ayağı kırılmış ve ayağını bandaj içine alacak, bu Ihlara Kasabası, yani, Ihlara Vadisinin bulunduğu dünyaca meşhur, 14 kilometre uzunluğundaki ve binlerce turistin gezdiği, gördüğü bu mahalde bir doktor bulunamadığından, ambulansla Aksaray'a götürülmüştür.

Bilhassa, Sayın Bakanımızdan rica ediyorum; turizmin yoğun olduğu bu dönemde, Ihlara, Güzelyurt, Gülağaç ve Selime Kasabalarının sağlıkocaklarında mutlaka doktorların bulundurulmasının hem ülke ekonomisi yönünden hem turizmi açısından faydalı olacağı düşüncesiyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akın.

Fazilet Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat -Genel Kurulu teşrif ettiniz efendim- buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika Sayın Polat.

FP GRUBU ADINA ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Bu 401 sıra sayılı kadro kanunu tasarısının şimdi konuşacağımız geçici maddesi, esasında, doğu milletvekilleri olarak bizim kabul ettiğimiz, önemsediğimiz ve olumlu bulduğumuz bir madde. Bu maddede ne diyor; diyor ki: "Bakanlığın Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfına dahil kadrolarına ilk defa atanacakların, hizmet sürelerinin ilk dört yılının en az iki yılını kalkınmada öncelikli yörelerde tamamlarlar. Uzman tabip olanlar da, uzman tabipliklerinin ilk dört yılının en az bir yılını kalkınmada öncelikli yörelerde tamamlarlar."

Şimdi, bunu, bizim -doğu milletvekillerinin- istememizdeki en büyük sebep nedir; en büyük sebep şudur: Biliyorsunuz, Doğu Anadolu gerek doktor bakımından gerek sağlık bakımından Türkiye'nin en geri olan bölgesidir. Bu bölgeler geri olduğu gibi, o yöreler de geri olduğu için diğer batı bölgelerimizden, oraya giden doktor olsun, öğretmen olsun, üniversite hocası olsun, devlet memurları olsun, bir an önce doğudan batıya göç etmenin, tayin yaptırmanın yollarını araştırırlar. Bunun da en büyük sebebi, ekonomik farklılıktır.

Şimdi, doğu ile batı arasında sosyal yönden, eğitim yönünden, sağlık yönünden, ulaşım yönünden bir sürü farklılık meydana geldiği zaman, doğudaki insanlara batıdaki insanlarla aynı ücreti ödediğiniz zaman, özendirici bir ücret vermediğiniz zaman doğudaki insanlara -yani, doktor olsun, öğretmen olsun, profesör olsun, üniversitelerde hocalar olsun, üst derece bürokratlar olsun- onları orada tutma imkânımız olmamaktadır. Bunun da en büyük sebebi, iki yöre arasındaki ekonomik farklılıktır. Ekonomik farklılık olunca, oraya giden insanlar da, bir an önce doğudan batıya gitmek istiyorlar.

Sayın Başkanım, şimdi, bir konuyu konuşmak istiyorum; o da şu: Şimdi, burada, Sağlık Bakanlığının kadrosunu konuşuyoruz, Sağlık Bakanlığına verilecek 37 000 tane kadrodan bahsediyoruz, Sağlık Bakanımız Mecliste yok, yerinde yok.

MUSTAFA ZORLU (Isparta) – Görevli... Görevli...

ASLAN POLAT (Devamla) – Biz, şimdi, bir problemi anlatmak isteyeceğiz, Sağlık Bakanını burada görmek isteriz. Sağlık Bakanı burada olmayacak, bir başka bakan burada oturacak, benim Sağlık Bakanlığı hakkında konuşacağım laflar ona ne kadar gidecek; onu merak ediyorum. Onun için, Sayın Bakanlarımız, bilhassa kendileriyle bu kadar ilgili kanunlar görüşülürken, lütfen, buraya gelip oturup, dinleme lütfunda bulunsunlar. Yoksa, bizim burada anlatacağımız konular zabıtlara girecek; ama, Bakanın da zabıtlardan bakacağı yok ve kaybolup gidecek.

Sayın Başkan, şimdi, bir şeyin üzerinde durmak istiyorum: Biz, daima, Doğu Anadolu'da sağlık bakımından olsun, ekonomik yönden olsun gerilikten bahsettiğimiz zaman, birtakım insanlar bunları ciddiye almayabiliyorlar. Bakın, elimde bir rapor var; UNICEF'in bir raporu, yabancı bir rapor. Burada ne diyor -çok önemli konular söylüyor- diyor ki: Sağlıklı içmesuyu olmayan evhalkı yüzdesi olarak, Doğu Anadolu'da evlerin yüzde 54'ünde sağlıklı içmesuyu yoktur. Bunu yabancı uzmanlar diyor. Şimdi, bir yöre düşünün. O yörenin yüzde 54'ünde sağlıklı içmesuyu yoksa, siz orada nasıl sağlık tedbirleri alacaksınız? İnsanın en çok kullanacağı şey içmesuyudur; ama, içmesuyu sağlıklı olmayınca, orada bu sağlık tedbirlerini de alamayacağız demektir.

Raporda, Doğu Anadolu'da, yüzde 33 ile yüzde 58'i arasındaki hanelerde sağlıklı tuvalet yok denilmiştir. Şimdi, bir yer düşünelim, yüzde 58'inde sağlıklı tuvalet yok, yüzde 54'ünde sağlıklı içmesuyu yok. Siz o yörelere sağlık hizmetlerini nasıl götüreceksiniz? Doktor gitse bile, orada ne kadar etkili olabilir? Tabiri caizse, bataklık dururken, siz evvela sivrisinekleri öldürerek, bu sorunu ne kadar çözebileceksiniz? Onun için, evvela, bu yöreleri ekonomik yönden güçlendirmemiz lazım.

Yine aynı raporda var; diyor ki: Yoksulluk sınırı altında yaşayan evhalkı yüzdesi, Doğu Anadolu'da yüzde 21 ile yüzde 44 arasındadır. Demek ki, Doğu Anadolu'da yaşayan insanların hemen hemen yüzde 44'ü yoksulluk sınırı altındadır. Bir insan yoksulluk sınırı altındaysa, bu iyi beslenemez demektir, bunun iyi konut ihtiyacı var demektir; dolayısıyla, bu, sağlık hizmetlerine kendisi para harcayamaz demektir. O zaman, devletin, bu yörelere, sağlık bakımından, sağlık hizmetleri bakımından gerekli etkiyi göstermesi lazımdır.

Şimdi, bakın, yine aynı raporda var; diyor ki: Sağlık sigortası olmayan insanların yüzdesi; yüzde 60'ının sağlık sigortası yok. Demek ki, buradaki insanların, bu kadınların yüzde 60'ının sağlık sigortası yoksa, bu kadınlara sağlık hizmetini devletin götürmesi lazımdır. O insanların doğurduğu çocukları asker olarak alıyoruz, onların çocuklarından veya eşlerinden vergi alıyoruz; o halde, onlara, bizim de birtakım vazifelerimizin olduğunu bilmek zorundayız. Onları, sadece Mehmetçik yetiştirdikleri zaman değil, her zaman hatırlamak istiyorsak, onların sağlık hizmetlerine yetmemiz lazım.

Onun için, biraz önce belirttiğim gibi, en azından, pratisyen doktorların ilk iki yıllarını, uzman doktorların dört yıllık hizmetlerinin ilk bir yılını doğuda geçirmelerinin faydası olacağı kanaatindeyim.

Mesela -yine burada var- doğum öncesi bakım alan kadın yüzdesi; Doğu Anadolu'da, yüzde 46'sının almadığından bahsediliyor. Yine, burada, çeşitli rakamlar var. Ben, bu rakamların hepsini size vermek istemiyorum; ama, burada başka şeyler de var; deniliyor ki: Sağlık personeli yardımıyla doğumunu gerçekleştiren hanımlar, ancak yüzde 40 oranında. Demek ki, yüzde 60'ı, doktor, ebe, hemşire olmadan doğum yapıyor bu hanımların ve bu yüzden de ölüm oranları çok fazla oluyor bu bölgelerde. Onun için, yine, burada -bir tek avantaj var- dört aya kadar anne sütüyle beslenen çocuklara bakmış, doğuda çok fazla; çünkü, fakir insan, sadece sütü var, başka bir şeyi yok, mama verecek durumu yok. Kendisinin, çocuklarına sütünden ve şefkatinden başka verecek bir şeyi kalmamış durumdadır.

Şimdi, burada -bu rakamları çok uzatmak istemiyorum- bu raporun sonunda da, Türkiye'nin en fakir üç ilinden biri Erzurum deniliyor. Bu rapor, yabancı rapordur. Türkiye'nin en fakir üç ilinden bir tanesi Erzurum deniliyor. Neden Erzurum deniliyor; zaten, raporlar da öyle gösteriyor; 1980 öncesi, Türkiye'de, kalkınmışlıkta, fert başına düşen gelirde 24 üncü sırada olan Erzurum, 1980'den 1998'e, yani, 18 yılda, 24 üncü sıradan 69 uncu sıraya düşmüştür. Allah'tan ki, birkaç tane ilçeyi vilayet ettiniz de, onlardan biraz üste geçtik, yoksa, en sonda bizim Erzurum, Kars, Ardahan olacaktı. Allah'tan, bunlar bizi kurtardı.

Burada, neyi söylemek istiyorum... Doğu Anadolu'ya sağlık hizmetlerini de götürmek istiyorsak, oraya giden doktorların da mecburî hizmete koşmadan, batıdaki gibi yaşamasını istiyorsak, evvela, doğu ile batı arasındaki bu kalkınmışlık farkını azaltmak zorundayız. Oraya giden insanların da, hemen batıyı düşünmeden kalmaları lazım. Şimdi, doğuya giden bir doktor -bir yıllık mütehassıs bile değil- ben buradan nasıl olur da kaçarım diye hesap yapmak zorunda kalıyor; böyle yaptığı zaman da, orada gerekli hizmeti yapamıyor. Bunu da düzeltmenin iki yolu vardır: Bir, sağlık personelinin ve biraz sonra bahsedeceğim mühendislerin, teknik elemanların layık olduğu maaşları vermek zorundayız. Bir sağlık personeline, orada hizmet gören hizmetli kadar maaş vermezseniz, o doktor orada gerekli hizmeti yapmaz.

Bakın, Cumhurbaşkanlığının bizlere yolladığı denetleme raporları var. Orada "Doğu Anadolu'da, hastaneler, ebe ihtiyacının büyük bölümünü temizlik işçileri kontenjanından karşılıyorlar" deniliyor; yani, temizlik işçisi alıyorum diye ebe alıyorlar ve o ebeleri, o hemşireleri hastanelerde kullanıyorlar deniliyor. İki türlü hemşire var; biri, memur kadrosundaki hemşire veya ebe, diğeri, hizmetli kadrosundan alınmış ebe veya hemşire. Yani, bu kadar farklılıklar yapılan bir ülkede, siz, sağlık hizmetlerinin ne kadar randımanlı olabileceğini düşünebilirsiniz; düşünemezsiniz.

Yine, Sayın Başkanım, bakın, şimdi, biz bazı şeyleri söylesek bile, siz dikkat etmiyorsunuz. İşte, Sağlık Bakanı hâlâ buraya gelmiş değil; ama, ben, yine, sanki o varmış gibi konuşacağım.

Hınıs Devlet Hastanesi 3 ebe istiyor, 3 pratisyen hekim istiyor, 2 laboratuvar teknisyeni istiyor, 2 röntgen teknisyeni istiyor, anestezi uzmanı -kadrolu olmak üzere- istiyor, hizmetli istiyor, kaloriferci istiyor, ebe istiyor; ama, bunların hiçbiri gitmiyor. Ben, sadece 1 anestezi uzmanını, bu Sağlık Bakanlığından aldıramadım. Kaç defa söyledim, Mecliste söyledim, Plan ve Bütçe Komisyonunda söyledim, Genel Müdürüne telefon açtım söyledim, bir anestezi uzmanını Hınıs'a yollayamadım. Şimdi, geliyor, kendisi diyor ki "bana 37 000 tane kadro ver; yetmez bu, 4 000 tane daha ver." 37 000 yeter size, 4 000 fazla; çünkü, siz gereken hizmeti yapmıyorsunuz.

Şimdi, bakın, yine, sizlere bir konu daha söyleyeceğim. Oltu Devlet Hastanesinin ihtiyaçlarını sordum. Onun 1 çocuk hastalıkları uzmanına, 10 hemşireye ihtiyacı var ve sayıyor... Şimdi, en önemlisi de şu: Oltu, Erzurum'un, doğuda vilayet olacak ilk kazalarından biri. Hatta, eski Cumhurbaşkanımız Sayın Demirel, Oltu'ya plaka numarası bile vermişti. Buranın en büyük problemi de, hastanesinin altyapısının çok eskimiş olmasıdır, altyapı tamamen devreden çıkmış durumdadır, doktorların oturacakları bir odaları dahi kalmamıştır. Onun için, buraya yeni bir hastane yapmak lazım.

Bir de, Sayın Bakana şunu söyleyeceğim: Plan ve Bütçe Komisyonunda, Sağlık Bakanlığına 6 trilyon 324 milyar lira para verdik; bundan Erzurum'a ne verildi? Bir ara, gazeteler, işte, MHP milletvekillerinin ısrarıyla, Erzurum Verem Hastanesine 400 milyar verildiğini yazdılar. Telefon açıp sordum, Bakanlıktan o paranın daha gelmediğini söylediler. Bu paranın verilip verilmeyeceğini öğrenmek isterdim; ama, kendisi 37 000 kadro istiyor, lütfedip, gelip, burada oturup da müzakereleri bile takip etmiyor.

Yine, sağlık hizmetlerinde çalışanların bir başka isteği de şu olmuştur: Hakları olmasına rağmen, kadro yokluğundan dolayı bir üst kadroya atanamayıp, bir veya iki alt kadrodan emekli olan bu sağlık çalışanları, emekliliklerinde de haklarını kaybediyorlar. Neden; eğitimleri, çalışmaları nedeniyle hak ettikleri halde, sırf kadro yokluğundan atanamadıkları için,  emekli olduklarında da haklarının kaybolduğundan bahsediyorlar. Bu haklarının kaybolmaması için, bu norm kadroların iyi ayarlanması ve herkesin de, layık olduğu yerde, hakkı olan yerde çalışabilmelerinin temin edilmesinin bir vazifemiz olduğu kanaatindeyim.

Netice olarak şunu söyleyeceğim...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ASLAN POLAT (Devamla) – Sayın Başkan, 1 dakika eksüre verirseniz bitireceğim.

BAŞKAN – 1 dakika içerisinde toparlayınız efendim.

A.TURAN BİLGE (Konya) – Niçin bana bakarak konuşuyorsunuz?

ASLAN POLAT (Devamla) – Size değil, yanınızda Çetin Bilgir oturuyor, o da aynı dertte mi diye bakıyorum.

BAŞKAN – Sayın Polat, süreniz işliyor. Lütfen...

ASLAN POLAT (Devamla) – Sayın Başkanım, sözlerimi şöyle bağlamak istiyorum: Hakikaten, bu kadro kanunu tasarısı çok önemli bir tasarı; Sağlık Bakanlığına 37 500 kadro vereceğiz. Bugün, bir fert 5 milyar liraya mal oluyor. Bu kadro kanunu tasarısıyla, bütçeye, takriben 200 trilyona yakın, 190 trilyon civarında bir meblağ binecektir. Bu bütçenin, enflasyona etkisinin ne olacağını da tartışmıyorum, sağlık elemanı lazımdır diyorum; ama, bu kadar kadro isteyen Sağlık Bakanının da, şu anda, bu kadrolar görüşülürken Mecliste olmamasını tenkit ediyorum ve hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ZORLU (Isparta) – Sağlık Bakanı yurt dışında...

ASLAN POLAT (Devamla) – Yurt dışındaysa, kanun tasarısının gelmesini beklesin, niye gidiyor ki?!

Eğer yurt dışındaysa, o zaman beklesin, kendisi burada olduğu zaman kanun tasarısı gelsin. Dün buradaydı, bugün niye gidiyor? Niye gidiyor?.. En evvela Meclise saygı göstereceksiniz.

Saygılar sunarım.

ADNAN FATİN ÖZDEMİR (Adana) – Senden izin almadan gitmesin.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Meclisten izin alsın.

BAŞKAN – Gruplar adına başka söz isteyen?.. Yok.

Şahsı adına, Sayın Cevat Ayhan; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 401 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Bu madde, kalkınmada öncelikli yörelere sağlık personelinin istihdamını teşvik eden bir düzenleme getirmektedir. Maddeye göre, 31.12.2002 tarihine kadar Sağlık Bakanlığının yapacağı açıktan atamaların ilk 4 yılının 2 yılını bu bölgede geçirme, hizmet etme mecburiyeti getirilmektedir. Bir diğer husus da, pratisyen hekimlikten uzmanlığa geçenlerin de, yine ilk 4 yılının 2 yılını, kalkınmada öncelikli yörelerde hizmet etmesini mecbur hale getirmektedir.

Değerli arkadaşlar, bu bölgeler fakir bölgelerdir; genellikle, millî geliri 1 500 doların altında, hatta, 1 000 doların altında olan fevkalade fakir bölgelerdir. Bu bölgelere yüksek vasıflı sağlık personelini, eğitim personelini, kamu hizmetini görecek insanları göndermekte fevkalade zorluk çekilmektedir. Maalesef, yıllar yılı bu bölgeler birer sürgün yeri olarak kullanılmıştır; yani, kamu yönetiminde, beğenilmeyen, cezalandırılmak istenen insanlar bu bölgelere gönderilmiştir. Aslında, bölgelerin, himmet sahibi, bilgi sahibi, gayret sahibi, irfan sahibi, hizmet edecek uzman insanlara ihtiyacı var ki, bölge fakirliği yensin, bölge geri kalmışlığı yensin, Türkiye'nin bütününe, Türkiye'nin refahına onlar da aynı seviyede iştirak etsinler; ama, maalesef, biz, yıllar yılı bölgeyi bir sürgün yeri halinde kullanmışız. Tabiî, cezalandırma maksadıyla bölgeye yollanan veya mecburî hizmet yapmak üzere bölgeye yollanan insanlar da genellikle gönülsüz olarak buralarda hizmet etme durumunda olacakları için, bunların verimsiz olacaklarını da bilmek lazım. Elbette, insan, sürgün de gitse, gönülsüz de gitse, mecburî de gitse, hamiyet sahibi insanlar, yine, gittikleri yerlerde güzel hizmetler yaparlar şüphesiz; ama, aslolan, istekle, şevkle gidecek olan kamu personelini bölgeye göndermektir.

Şimdi, bu tasarıyla getirdiğimiz, uzman hekimlik yapacak olan, yeni tayin edilmiş olan sağlık personelinin, ilk 4 yılında 2 yıl bölgede hizmet etme şartı meseleyi çözmeyecektir. Evet, bir iyi yaklaşımdır; ama, çözüm değildir. 2002 yılından sonra ne olacak; yani, iki yıl sonra mesele yine ortada kalacaktır.

Değerli arkadaşlar, bölgeye kalıcı çözümler getirmemiz lazım. Bölgeye kalıcı çözüm getirmenin yolu -Türkiye geneli için söylüyorum- personel sıkıntısı çektiğimiz yerlerde, özellikle sağlık başta gelmek üzere, yüksek vasıflı kamu personeli sıkıntısı çektiğimiz yerlerde -bunlar üniversiteler olabilir, bunlar hastaneler olabilir, bunlar diğer kamu kurumları olabilir- bu bölgeye de istihdamı cazip kılacak olan özel şartlar getirmek lazım. Bu da, sözleşmeli istihdama geçmektir; bu da, bölgeye gitmeyi cazip hale getirmektir; ama, biz bunu yapmıyoruz. Tutmuşuz, Van'da bir yüksek ihtisas hastanesi kurmuşuz. Bizim hükümet zamanında da çalışmalar devam ettiği için yakinen biliyorum, gittiğim zaman görmüştüm. İnşallah şimdi hizmete girmiştir; ama, en iyi binaları yapsanız, en iyi teçhizatı alsanız, Amerika'da, Avrupa'da ne varsa sağlık teçhizatını getirseniz, oraya iyi doktorları, yetişmiş uzman kimseleri yollayamazsanız, o hastaneler, o kurduğunuz tesislerin hiçbiri verimli çalışmaz. Makineleri çalışmaz, teçhizatı çalışmaz, teknisyeni yoktur çalışmaz, yeterli sayıda doktoru yoktur çalışmaz, uzmanı yoktur çalışmaz; biz de meseleyi bir türlü çözemeyiz. Onun için, aslında, hükümetin yapması gereken bu meseleye köklü bir çözüm getirmek üzere, bölgelerde ihtiyaç duyulan sağlık elamanlarının oraya gitmesini cazip kılacak olan yeni ücret statüleri geliştirmek ve sözleşmeli hekimliğe gitmektir. Bölgeye giden bir mütehassıs hekimi düşünün...

Bitiriyorum Muhterem Başkan.

Mütehassıs bir hekimi düşünün, konusunda uzman bir kimse. Bölge, fakir bir bölgedir; yani, hastaneden aldığı ücret zaten yeterli değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ayhan, toparlayınız lütfen.

CEVAT AYHAN (Devamla) – Toparlıyorum.

Hastaneden alacağı 300-500 milyon lira ücret zaten kendi geçimine yetmez. Dışarıda muayenehane açsa, halkın muayenehaneye gelip muayene olacak gücü de yoktur. Millî geliri 500 dolar, 800 dolar, 1 000 dolar mertebesinde olan bölge halkından, o uzmanlığı finanse edecek özel müşteri bulması da zordur. Bir taraftan 7 000-8 000 dolar millî geliri olan iller varken, bölgeler varken, millî geliri 1 000 dolar civarında olan bölgelere gidip oralarda hizmet edecek olan bu uzman hekimlerin, hastane dışında özel sağlık hizmetleri verme şansı da yoktur. Onun için, mutlaka, bölgeye gidecek personeli tatmin edecek olan, orada çalışmayı cazip kılacak olan özel şartları hükümetin bulup getirmesi gerekir diyorum.

Hepinizi hürmetle selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ayhan.

Şahsı adına, Afyon Milletvekili Sayın Halil İbrahim Özsoy; buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika Sayın Özsoy.

HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 401 sıra sayılı tasarının geçici 2 nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüştüğümüz madde, aslında, çok önemli bir madde. Türkiye'nin sağlık politikalarını tayin edecek, ileride sağlıkta yapılacak olan reformun temelini teşkil edecek bir maddedir.

Bu maddenin evveliyatı da var tabiî. 1981 senesinde, askerî hükümet zamanında, doğu ve güneydoğudaki il, ilçe ve beldelerde, özellikle sağlıkocaklarında hekim azlığı nedeniyle Mecburî Hizmet Yasası, diğer adıyla, Devlet Yükümlülüğü Yasası getirilmiştir. Bu yasa, 1995 yılına kadar fevkalade iyi netice almıştır ve o zamanlarda, artık, Türkiye'de, özellikle hekim ve yardımcı sağlık personeli dağılımında adaletsizlik olduğu konusunda herhangi bir iddia ortaya atılmamıştır. Ne var ki, 1995 yılında, Doğru Yol Partisi Grubu adına konuşan sayın sözcünün de ifade ettiği gibi bir görüş getirilmiştir. Mecburî Hizmet Kanunu askıya alınmış, önce pratisyen hekimlerde kaldırılmış, daha sonra da uzman hekimlerde kaldırılmıştır; ama, yerine de, fevkalade güzel, fakat, tatbikatı fevkalade zor olan bir Atama Yönetmeliği konulmuştur. Bu Atama Yönetmeliğine göre de, mezun olan pratisyen hekime veya ihtisasını alan uzman hekime, muayyen süre tayin istememek kaydıyla, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun il ve ilçelerinde -dördüncü, beşinci sınıf olarak değerlendirdiği sınıflarda- muayyen süre kalma şartı getirilmiştir.

Ne var ki, çeşitli baskılar, bu fevkalade güzel olan Personel Atama Yönetmeliğinin işlerliğini ortadan kaldırmıştır. Daha sonra, Refahyol dönemindeki Sağlık Bakanı arkadaşımız bunu tamamen askıya almış ve biz 55 inci hükümet olarak göreve geldiğimizde, bu kanunun askıya alınması neticesi, Atama Yönetmeliğinin de işlemez hale gelmesi sonucu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'dan batıya ve özellikle büyük şehirlere büyük bir göç yaşanmıştır.

Ondan sonra, ben ve benden sonra gelen arkadaşlarım buna çareler aramışlardır. Daha evvelce de çare aranmıştır. TUS imtihanına girenlerin doğuda iki senesine 5 puan vermek suretiyle onlar teşvik edilmek istenilmiştir, özendirilmek istenilmiştir; fakat, mümkün olmamıştır. Ayrıca, sağlık ocaklarında çalışan hekimlere, tıpkı hastanelerde çalışan hekimlerin döner sermaye primleri gibi "halk sağlığına katkı payı" adı altında bir miktar ödenek ödenmek istenilmiştir; fakat, Maliye Bakanlığı buna karşı çıkmıştır.

Netice olarak, Türkiye'de adaletsiz bir dağılım ortaya çıkmıştır; özellikle doğu ve güneydoğunun il ve ilçelerindeki hastanelere, sağlık ocaklarına hekim bulmakta zorlanılmıştır. Giden hekim de, çeşitli gerekçeler göstererek, bir an evvel batıya gelmeyi yeğlemiştir ve bunda da çok defa başarılı olmuştur.

Ancak, bu kanunun bir tek olumsuz tarafı var. 5442 sayılı İl İdaresi Kanununa göre, il emrine atandığı takdirde yapılan atamalarda, valiler, çeşitli baskılar altında, yine, bunları periferden, çevreden toplayarak il veya ilçe merkezinde görevlendirmektedir. Nitekim, daha evvelki Mecburî Hizmet Kanununun da en olumsuz tarafı, tatbik edilen tarafı bu olmuştur. O yüzden, bu geçici maddenin, daha sonraki maddede ifade edildiği gibi, atandığı yerde iki sene kalmak, kurum içerisinde dahi tayin istememe durumu konması gereklidir, haklıdır, gerçekçidir.

Aslında, Türkiye’de hekim sayısı ihtiyaçtan fazladır. 1923’te Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu zaman 1 000 hekim vardı. Şimdi, Numune Hastanesinde 1 400 uzman hekim var ve bugün 77 000’nin üzerinde hekim var. Ancak, bir tek kendi elimizle bu adaletsizliği hâlâ devam ettirerek sürdürüyoruz. Bu nedir; TUS’ta kazanan periferdeki pratisyen hekimleri senede iki kere merkezlere topluyoruz. Nereye; İstanbul, Ankara ve İzmir’e. Niçin; çünkü, eğitim hastaneleri bu üç şehirdedir.

BAŞKAN – Sayın Özsoy, 1 dakika eksüre veriyorum; lütfen toparlayınız.

HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Devamla) – Çok teşekkür ederim.

Eğitim hastaneleri Anadoluya yayılmadıkça... Gerçi, bu Mecburî Hizmet Yasası, bazı il ve ilçe hekim ve sağlık personeli eksikliğini tamamlayacaktır; ama, kökünden halletmeyecektir. Önümüze getirilecek olan ve hükümetin üzerinde çalıştığı, Bakanlar Kurulunda alt komisyona havale edilen Sağlık Sandığı Reform Tasarısının başarılı olması için, muvaffak olması için de bunları kökünden halletmek mecburiyetindeyiz diyorum; hepinize saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN –Teşekkür ederiz Sayın Özsoy.

Maddeyle ilgili önerge?.. Yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN – İsteme hakkına sahipsiniz Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Boş sıralara açtınız Meclisi.

BAŞKAN – Sayın Genç itiraz etmeden rahat duramıyor.

Evet, karar yetersayısı arayacağım.

Sayın milletvekilleri, 3 üncü maddeye bağlı, geçici 2 nci maddeyi oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını...

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN – Arayacağız dedim efendim, acele buyurmayın. Bu sabırsızlık niye?!

3 üncü maddeye bağlı geçici 2 nci maddeyi oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım. Oylamayı elektronik oylama cihazıyla yapacağım. Bunun için 5 dakikalık süre vereceğim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yetersayısı olmadığı açık. Hesabınıza geldiği zaman cihazı kullanmıyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Genç, talebinizi yerine getiriyoruz. Genel Kurula ayağınızı yeni bastınız daha. Soluklanın bakalım!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben, geldim, gittim. Bu Meclise en fazla gelen kişi benim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Vekâleten oy kullanacak Sayın Bakan var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve imzasını havi oy pusulasını, aynı süre içerisinde Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, burada olmayan arkadaşların yerine oy pusulaları gönderilmesin. Keza, görevli arkadaşları da uyarıyorum, özellikle kavas arkadaşları. Yoklama yaptığım takdirde, burada olmayan üyeye ait yoklama fişi kesinlikle getirilmesin. Getirildiğinde, isim okumak suretiyle burada olup olmadıklarını tespit edeceğim ve yok ise kabul etmeyeceğim; çünkü, burada çalışan sizler saatlerinizi harcıyorsunuz, diğerleri de, dışarıda, başka yerlerde geziyorlar. Buna kimsenin hakkı yoktur. (Alkışlar)

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN – Sayın Sema Pişkinsüt?.. Yok.

Kavas arkadaşlar, hanginiz aldınız bu oy pusulasını?

EMİN KARAA (Kütahya) – Sayın Başkan, benimle konuştu, yeni çıktı.

BAŞKAN – Çıkmasın efendim, burada olduğunu ispat etsin.

EMİN KARAA (Kütahya) – Yeni çıktı Sayın Başkan!..

BAŞKAN – Hayır efendim, çıkmasın!..

Sayın Osman Durmuş'a vekâleten Sayın Enis Öksüz.

Sayın Halil Çalık?..

Sayın Sabahattin Çakmakoğlu'na vekâleten Sayın Üşenmez.

Sayın Rahmi Sezgin?.. Yok.

Sayın Toprak?.. Yok.

Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı bulunamamıştır.

Evet, sayın grup başkanvekilleri?..

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – 10 dakika yeter Sayın Başkan.

BAŞKAN – Saat 15.15'te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 15.01


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.15

BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER : Şadan ŞİMŞEK (Edirne), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan)

 

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106 ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

3 üncü maddeye bağlı geçici 2 nci maddenin oylaması sırasında karar yetersayısının aranılması istenmiş ve bulunamamıştı.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1. - Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun, Kadastro Kanunu, Devlet Memurları Kanunu, Harcırah Kanunu ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, 190 Sayılı Genel Kadro Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerin Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne Ait Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede ve Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/619, 1/592, 1/622) (S.Sayısı: 401) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerinde.

Şimdi, geçici 2 nci maddeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Oylama için 5 dakika süre veriyorum

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, geçici 2 nci maddenin oylamasında kabul 175, ret 5... Karar yetersayısı vardır. Bu sonuca göre, geçici 2 nci madde kabul edilmiştir.

Geçici 3 üncü maddeyi okutuyorum:

“GEÇİCİ MADDE 3. – 27.3.2000 tarihinden itibaren iki yıl süreyle 2514 sayılı Kanun hükümleri pratisyen ve uzman tabiplere uygulanmaz.

Uzman ve pratisyen tabipleri tekrar 2514 sayılı Kanun kapsamına almaya, bu Kanun hükümlerinin uygulama süresinin uzatılmasına, Sağlık Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulu yetkilidir.

Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren uzman ve pratisyen tabipler açıktan atama izni ve memurluğa girişte yeterlik sınavı şartı aranmaksızın ihtiyaç duyulacak yerlere atanabilirler.”

BAŞKAN – Geçici 3 üncü maddeyle ilgili olarak söz isteyenleri okumadan önce, Sayın Pişkinsüt, biraz önceki karar yetersayısının aranılması sırasında elektronik oylama cihazıyla oylamaya iştirak ettiğini; ancak, her ihtimale karşın bir de oy pusulası gönderdiğini ifade ediyor; doğru mu?

SEMA TUTAR PİŞKİNSÜT (Aydın) – Elektronik cihazla oy kullanırken sürenin sonuna gelinmişti; bu nedenle, geçerli oyum, elektronik cihazla kullandığım oydur.

BAŞKAN – Yani, elektronik cihazdaki oyunuzu kabul ediyorsunuz, diğerini kabul etmiyorsunuz.

Geçici 3 üncü madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer. (FP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Geçer.

FP GRUBU ADINA MUSTAFA GEÇER (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 401 sıra sayılı tasarının geçici 3 üncü maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Grubum ve kendi adıma, Yüce Heyetinizi selamlıyor, saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, elbette, ülkemizde kamu vicdanını en çok rahatsız eden kamu hizmet alanlarından biri de sağlık hizmetleri alanıdır. Bu alanların gerçek manada toplum vicdanını teskin edici şekilde hizmet verir alanlar haline getirilmesi için elbette eksiklikler çoktur. Bunun yanında, kadro eksiklikleri, personel eksiklikleri de muhakkak önemli eksikliklerdendir. Aslında bu 401 sıra sayılı tasarıda yeni kadroların ihdasına ilişkin düzenlemeler vardır ve burada, görüşmekte olduğumuz geçici 3 üncü maddede, 27.3.2000 tarihi itibariyle, iki yıl süreyle 2514 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmayabileceği zikredilmektedir. 2514 sayılı Bazı Sağlık Personelinin Devlet Hizmeti Yükümlülüğüne Dair Kanunun 3 üncü maddesinde, pratisyen hekim ve uzman doktorların, pratisyenlik döneminde iki yıl, uzmanlık döneminde de iki yıl olmak üzere, devletin sağlık kurumlarında fiilen dört yıl hizmet edeceği yükümlülüğü getirilmektedir. Bu geçici maddelerle, onlara bir esneklik sağlanıyor. Bu geçici maddeden önceki 5 inci maddede de, yine, ona benzer bir düzenlemeyle, 31.12.2000 tarihine kadar atanacak sağlık hizmeti sınıfından pratisyen veya uzman doktorların da atandıktan sonra, hizmetlerinin ilk dört yılı içerisinde belli bir süre, yine, bu 2514 sayılı Yasanın 3 üncü maddesindekine benzer bir şekilde kamu hizmeti görecekleri, ancak, ondan farklı olarak, bu hizmetin kalkınmada öncelikli yörelerde ifa edileceği zikredilmekte; böylece, herhalde, burada, hizmetin ülke geneline adil bir şekilde dağılması düşünülmektedir. Ancak, bu maddelerin geçici olarak düzenlenmesi, yine, 2514 sayılı Yasanın 3 üncü maddesinin yürürlükte kalmaya devam etmesi, bunların uygulanmasıyla, acaba, sağlık hizmetlerinin ülke geneline adil bir şekilde dağılımının ancak iki yıl içinde sağlanabileceği düşüncesi burada hâkim olduğundan mı bunlar geçici maddeyle düzenlenmektedir? Bunları anlamakta doğrusu, ben, biraz güçlük çektim.

Aynı maddenin devam eden fıkrasında, 2514 sayılı Kanun kapsamına, yine, pratisyen hekimlerin ve uzman doktorların alınabileceği zikrediliyor ve bununla ilgili de Bakanlar Kurulundan bir yetki çıkarılıyor; o Bakanlar Kurulu kararı çerçevesinde, tekrar, 2514 sayılı Kanun kapsamına alınacağı zikredilmektedir. Burada, anlaşılan -çünkü, geçici maddeler, yürürlük süreleri belli bir zamanla tahdit edilmiş yasal düzenlemeler, maddelerdir- herhalde, iki yıllık bir süre içinde bunların halledileceği düşünülerek, böyle konulmuştur; ama, Türkiye'nin, gerçekten, kangren olmuş sağlık hizmetleri alanında bu düzenlemenin çok kısa sürede yapılacağına inanmak güçtür; çünkü, verilecek hizmetlerin, yapısal ve sistem noktasında noksanlıkları ve eksikleri vardır. Sistem ve yapısal olarak bazı düzenlemelerin yapılması gerekir.

Bunlar nedir; bugün Türkiye'de, maalesef, sağlık hizmeti veren devlet kurumlarında, özellikle, bir menfaat çatışması vardır. Bu menfaat çatışması, sağlık hizmeti veren personel ile hastalar arasında olmaktadır.

Gerçekten hepimiz biliyoruz; milletvekilleri olarak da biliyoruz; ortalama olarak belki haftada 10 hasta taşradan bana geliyor. Bunların tüm sıkıntıları; hastanelere sevk ve hastanelerden gerekli hizmeti alabilmek veya gün verilmiştir "altı ay sonra gel" denmiştir, tekrar hasta gelmiştir, altı ay daha verilmiştir, bunların günlerini daha kısa süreye aldırabilmektir; bu  noktada bize birtakım taleplerde bulunuyorlar.

Aslında, ben, gelen arkadaşım, bunlara gocunmuyorum; gerçekten severek, vatandaşın bu sıkıntılarına cevap vermeye, onlara yardımcı olmaya çalışıyoruz; ama, ben, zaman zaman şöyle bir sıralama yapıyorum; diyorum ki, her ne kadar milletvekillerinin aslî görevleri  yasama ve denetim görevidir, komisyon çalışmasıdır; ama, aslî görev olarak uygulamada, biraz da bunu ön sıraya, taşradan gelen hastalara yardımcı olmayı birinci sıraya koymak gelir diye düşünüyorum.

Çünkü, hepimiz, tüm milletvekili arkadaşlarım biliyor ki, makamlarına talepte bulunmak için en çok gelen vatandaşım, sağlık hizmetlerinin verilmesi noktasında gelmektedir; çünkü, bunlar, taşra hastanelerinin yapacağı bir şey kalmadığından son gücünü kullanarak oradan Ankara'ya sevkini yaptırmak için, bir sürü badireleri atlattıktan sonra, bir sürü hatırlı insanlar gördükten sonra Ankara'ya gelebiliyorlar. Zira, Ankara'ya gelen hastaların çoğunluğu,  taşradaki hastanede  tedavisi mümkün olmayan ağır hastalıkları olduğu için, buradaki  hastanelere gittiklerinde gerekli ilgiyi görmediklerinden ya bir milletvekilimize yahut hatırlı bürokratlarımıza, hatta bakanlarımıza kadar giderek hastanede kendilerine bir yer ayırtılmasını sağlama çabası içinde oluyorlar. Onun dışında, kendi haklarıyla veya sosyal güvenlik kurumlarına üye bir sigortalıdır, emeklidir, kendisine hizmet verecek kurumlara sevk edilmiş olsa dahi, geldiğinde, yapısal olarak böyle bir menfaat çatışması olduğundan, yani, oradaki doktor, hepsine... Tabiî, orada samimiyetle hizmet veren idealist doktorları tenzih ederek söylüyorum; hastaların gelmesi, hastane, onlar için en büyük meseledir... Hani, bir devirde söylenmiş, Maarif Vekili (Millî Eğitim Bakanı) demiş ki "aslında, üniversitelerde öğrenci olmasa, maarifi çok güzel, çok rahatlıkla idare ederim." Şu anda kamuya ait sağlık birimlerinde, sağlık kurumlarında sorun budur ve oradaki personel, hastanın gelmesini âdeta istemiyor; çünkü, bir menfaat çatışması var, hasta en güzel hizmeti almak istiyor. Oradaki sağlık personeli hizmeti verse de vermese de, belki netice değişmeyeceği inancıyla, bir menfaat saiki çerçevesinde düşünerek, hastanın uzaklaştırılmasını âdeta istiyor. Bunlara çok şahit oluyoruz. Hasta geliyor binbir çabayla veya Ankara'ya kadar gelebilmek için, belki de yol parasını borç bularak, ödünç bularak gelen o insanlara bir daha gün veriliyor. Âdeta ölsün diye gönderilir gibi, altı ay sonra hasta geldiğinde, yine ölmemiş diye huzursuz oluyorlar, fısıldaşıyorlar; bir daha gönderiliyor, hasta bir daha gidiyor.

Bu şekildeki bir yapı içerisinde, personel açıkları ve eksikler giderilse bile, bu insanlara hizmet verilebilmesinin, yani, yapısal birtakım sıkıntılardan kaynaklanan bu meselenin halledilmesinin mümkün olmadığını görüyorum. Ancak, mevcut yapı içerisinde muhakkak personel açıklarının da kapatılması ve Türkiye genelinde hizmet veren sağlık kurumlarına adil bir şekilde ve dengeli bir şekilde personel dağılımının da yapılması önemli bir şeydir. Bu maddeyi, biz, personel ihdası noktasında görüyoruz. Aslında, şu geçici maddelerle çok fazla bir şey yapılmayacağına inanıyoruz; ancak, personel ihdasının da, sağlık kurumlarında eksik olan alanları doldurma hususunda faydalı olacağı kanaatindeyiz. Fakat, yapısal bu eksiklikler giderilmeden de, bu sağlık kurumlarımızda tam kapasite çalışmanın, verimli bir çalışmanın ve hastalarımıza normal, güzel bir hizmet verebilmenin, onlarla ilgilenebilmenin, hasta psikolojisi çerçevesinde hastanın sıkıntılarını giderecek şekilde onlara bir yaklaşım sergilemenin zor olduğu ve bunun temelinde yatan en büyük faktörün de yapısal birtakım bozukluklar olduğu, sistemden gelen hatalar olduğu inancındayım. Aksi takdirde, bu sağlık kurumlarımızın diğer teçhizat eksikleri, bina eksikleri giderilse bile, personel eksikleri giderilse bile, bu anlayış olmadıkça, yani, menfaat paralelliği olmadıkça bu hizmetlerin tam manasıyla verileceği inancında değilim; çünkü, hasta en güzel hizmeti almak istiyor, en güzel hizmeti almak için en çok çabanın harcanması gerekiyor; ama, personel bundan bihaber bir şekilde, âdeta hastayı dışlama adına veya birtakım hatırlı kişilerin referansıyla gelmemiş bir hastaysa, insan muamelesi görmeyecek bir şekilde muameleye tabi kalabiliyor, bunlarla muhatap olabiliyor. İşte, bu sağlık kurumlarında kamu vicdanını en çok rahatsız eden bu kesimlerin, bu olayların ortadan kaldırılması, sağlık kurumlarında yapısal birtakım değişikliklerin yapılmasını da gerektirir. Bu nasıl olabilir; işte, menfaat paralelliği getirilebilir. Bugün özel sağlık kurumlarında bu menfaat paralelliği vardır; hasta, özel sağlık kurumunu tercih ederken, oraya en güzel hizmeti alma inancıyla gitmekte ve en güzel hizmeti almaktadır. Öbür taraftan, ona en güzel hizmeti vermekle kendini yükümlü bulan sağlık kuruluşu veya oradaki sağlık personeli de, onlara en güzel ilgiyi ve hizmeti vererek, daha çok menfaat temini yoluna gitmektedir.

Türkiye'deki yapısal bozukluğun altında yatan birtakım etik sorunlar kısa vadede giderilemeyecekse, o zaman, şu anda liberalizmin rüzgârları altında gerçekten Türkiye'de hep dillendirilen liberal uygulamanın da, insan fıtratında olan menfaat ve tatmin noktasında bir menfaat paralelliğinin kurulması gerekir. Belki de, tüm sağlık kurumlarının bu süreç içinde özelleştirilmesinin, bir aile hekimliğinin oluşturulmasının, hekimlerle veya sağlık hizmeti veren kuruluşlar ile hastalar arasında bir menfaat paralelliğini sağlayacağına ve karşılıklı hizmetlerin en güzel şekilde yürütülebileceğine inanıyorum; ama, Türkiye'de, maalesef, liberal müzikle, devletçi bir dans yapılmakta, hâlâ devlet kurumlarında kadrolar doldurulmakta, belki de, biraz bunun altında yatan gerçekler de...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Geçer, 1 dakika eksüre veriyorum, lütfen toparlayınız.

MUSTAFA GEÇER (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Belki de, biraz da, her ne kadar bu kadro açığı kapatılacaksa bile, siyasî partilerimizin teşkilatlarının ve seçmenlerinin, şu anda Türkiye'de çok yüksek seviyeye çıkmış istihdam sorununa ve işsizlik sorununa, birazcık da belki çare buluruz noktasında bir çaba olduğuna inanıyorum ve her şeye rağmen, sağlık kurumlarının da personel açığını kapatacağı noktasında düşündüğüm bu yasa tasarısının, bu açıdan hayırlı olmasını diliyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Gaziantep Milletvekili İbrahim Konukoğlu; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

DYP GRUBU ADINA İBRAHİM KONUKOĞLU (Gaziantep) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 401 sıra sayılı tasarının geçici 3 üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, geçici 3 üncü maddeyle, 27.3.2000 tarihinden itibaren, özellikle pratisyen ve uzman hekimlerin, 2514 sayılı Kanuna tabi olmadan, sınavsız olarak açıktan atamalarının yapılması sağlanmaktadır.

Türkiye'de sağlık sistemindeki eksiklikleri, yoklukları, kadro eksiklerini düşünürsek, bu, sağlık sistemimize bir nebze ferahlık getirecektir. Bu yüzden, kanun tasarısının bu maddesini olumlu buluyorum; ancak, Türkiye'de, eksiklikler, özellikle sağlık sistemindeki büyük sıkıntı, sadece hekim eksikliği, pratisyen hekim eksikliği, eczacı ve diş hekimi eksikliği tamamlanarak giderilemez; sistem çökmüştür. Türkiye, mevcut bu sağlık sistemiyle bir yere varamaz. Eğer, bu sağlık sistemi devam ederse, insanlarımız hastane kapılarında çile çekmeye devam eder, sıkıntı devam eder ve bu Meclis, devamlı, bu kanunları sağından solundan düzeltmekle ilânihaye uğraşır.

Türkiye'de öyle bir sistem var ki, bu sağlık sisteminden ne hasta memnundur ne hekim memnundur ne de yardımcı sağlık görevlisi memnundur. Hasta, hastane kapılarında yeterli hizmeti göremediği için, yeterli şefkati, ilgiyi bulamadığı için şikâyetçidir, hekim ve sağlık personeli -yani, ebesi, hemşiresi, sağlık teknisyeni, diş hekimi, eczacısı- emeğinin karşılığını alamadığı, yetersiz şartlarda çalıştığı ve özlük haklarının düzeltilmediği için şikâyetçidir. Bunun, mevcut sistemle düzeltilmesi de mümkün değildir. Sağlık Bakanlığının 2000 yılı bütçesini göz önüne alırsak, bütçedeki payı yüzde 2,5; bunun da büyük miktarı zaten personel harcamalarına gidiyor, yatırıma ayrılmış bir şey yok; dolayısıyla, bununla sağlık sisteminin düzelmesi mümkün değildir.

Çevre ülkelere bakınca -zaten Avrupa veya Amerika ile kıyaslamamız mümkün değil, bunu yaptığımız takdirde büyük bir paniğe kapılırız- komşu ülkelere baktığımız zaman, Türkiye, sağlık açısından sadece bir iki ülke dışında hepsinden çok geridedir. Kişi başına düşen doktor sayısı, hasta başına düşen yatak sayısı, çocuk ölüm hızı, bebek ölüm hızı, bunların hangisiyle kıyaslarsak kıyaslayalım, Türkiye, komşu ülkelere göre çok geridedir. Türkiye, bunun dışında, gelir olarak kendi grubuna giren ülkeler arasında da çok geridedir.

Türkiye'de, sağlık harcamaları içerisinde, bana göre, çok yüksek olması gereken ve çok daha ucuz olan koruyucu sağlık hizmetleri; yani, hastalanan insanı tedavi etmekten daha kolay olan koruyucu sağlık hizmetleri için ayrılan pay da çok kısıtlı olduğu için, maalesef, insanlarımızı, ancak, hasta olduktan sonra tedavi edebiliyoruz.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de, insanlarımızın, ancak, üçte 2'si sosyal güvenlik şemsiyesi altında; yani, SSK, Emekli Sandığı, Bağ-Kur ve diğer sağlık kuruluşlarına tabi; ama, insanlarımızın üçte 1'i, yani, yaklaşık 21-22 milyon insanımız, hiçbir sosyal güvenlik kurumuna bağlı değil, sağlık güvencesi yok, sağlık sigortası yok. Dolayısıyla, ülkenin üçte 1'i sağlık hizmetlerinden yoksun durumda; ancak, bunların bir kısmı, sağlık giderlerini ödeyebilecek durumda ve bunun yarısından çoğu da, maalesef, sağlık giderlerini ödeyemeyecek durumda. Daha önce çıkarılan Yeşil Kart sayesinde hastane kapılarına gidiyor; ancak, yeterli ilgiyi göremiyor, sağlık hizmetinden faydalanamıyor, gerekli tetkikleri yaptıramıyor, hatta Yeşil Kartlı olduğu görülürse, bir film için, bir tetkik için, aylar sonraya, hatta bir yıl sonraya randevular veriliyor. Dolayısıyla, insanlarımızın, artık, bundan kurtarılması gerekiyor. Bunun çaresi, bu şekilde geçici maddelerle veya kanun maddeleriyle devamlı uğraşmak yerine, Türkiye'de genel sağlık sigortasını çıkarmak, sağlık sistemini özelleştirmek, Türkiye'de sağlık sistemini, dünyadaki modern ölçüler seviyesine getirmektir.

Mevcut sistemde hastanelere şöyle bir bakarsanız, bazısında, hekim çok fazla, bazısında personel fazla, bazısında personel yok, hekim yok, tıbbî cihaz yok; yani, dolayısıyla, dağılım da dengesiz, gerek cihaz dağılımı gerekse personel dağılımı da dengesiz. Tüm bunlar, sağlık sisteminin, sadece, bakanlığına bağlı olarak merkeziyetçi olmasından ileri geliyor. Dolayısıyla, sağlık sisteminin özelleştirilmesi ve genel sağlık sigortasıyla bu sorunlar kökünden çözülür. Özellikle, birinci basamak sağlık hizmetleri, aile hekimleri tarafından karşılanmalı, herkesin bir aile hekimi olmalı, aile hekimi tarafından hastanın ilk tedavisi yapılmalı, eğer hastaneye sevki gerekiyorsa hastaneye sevk edilmeli, tedavisi gerekiyorsa aile hekimi tarafından tedavisi yapılmalı. Bundan sonraki hizmetler de, hastanın kendi sağlık sigortasıyla istediği hastaneye başvurarak, hangi hastane kendisine yeterli ilgiyi gösteriyorsa, yeterli şefkati gösteriyorsa, hasta, hastanesini ve hekimini seçerek, tedavi olmalı. Sağlık Bakanlığı da, bu tür hizmetlerle uğraşacağına, aslî görevini yapmalı, Türkiye'de sağlık sistemindeki problemlerin çözümüyle uğraşmalı, sağlık kuruluşlarını denetlemeli, koruyucu sağlık hizmetlerini üstlenmeli ve Türkiye'de sağlık sistemini düzeltmek, insanlarımızı bu sıkıntıdan, bu eziyetten kurtarmak için çalışmalı; ancak, bunlar yapılırsa, bu tür şeylerle uğraşmamıza gerek kalmaz.

Değerli milletvekilleri, gerek şahsım gerekse partim olarak, sağlık hizmetleri için yapılacak mantıklı her çözüme destek olacağız; ancak, bu tür küçük şeylerle sağlık sistemini düzeltmenin mümkün olmadığını yeniden ifade ediyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Konukoğlu.

Şahsı adına, Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan?.. Yok.

Sayın Murat Akın; buyurun.

Süreniz 5 dakika.

MURAT AKIN (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, kamu kurumlarına ait serbest kadroların sınıflara göre dağılımına baktığımızda -daha önceki konuşmamda da ifade ettiğim gibi- sağlık hizmetlerinde 246 415 personel istihdam edilmektedir. Eğer, 100 rakamını baz alırsak, bu sayı, tüm kamu kuruluşları içerisinde yüzde 111,6'sını teşkil etmektedir.

Bilindiği üzere, enflasyonla mücadelenin ve yeniden yapılanma programının temel taşlarından birisi olarak, mutlak surette harcama reformunun yerine getirilmesi gerekmektedir. Personel harcamaları, ilave kadro ihdasıyla birlikte, bütçede hedeflenen rakamların üzerinde gerçekleşecektir. 2000 yılı bütçesinde, konsolide bütçe harcamalarının toplamı 46,9 katrilyon liradır ki, bu, bütçede öngörülen döviz kuru tahminiyle 82 milyar dolardır. Demek ki, sadece bu yılki bütçe harcamaları -yine bütçede öngörülen döviz kuru üzerinden- 82 milyar dolardır. Dış borcumuz 110 milyar dolar, iç borcumuz da 50 milyar dolar olduğuna göre, 160 milyar doların -dolar bazında, 2000 yılı bütçesi içerisinde- 82 milyar doları harcamalardan oluşmaktadır.

Değerli milletvekilleri, mutlak surette, sağlık hizmetinin parayla ölçülmesi mümkün değildir; ancak, serbest bırakılacak kadroların, ihdas edilen kadrolardan serbest bırakılanların mutlaka yerli yerinde istihdam edilmesi esas olmalıdır. Taşraya baktığımız zaman, doktor ve yardımcı sınıf elemanların, daha ziyade merkezde istihdam edildiği, çalıştırıldığı; merkeze göre ilçe ve kasabalarda doktor, ebe ve hemşire tutmanın mümkün olmadığı görülmektedir.

Kalkınmada öncelikli yörelerde, mahrumiyet olan ilçelerde ve kasabalarda, teşvik edici tedbirler getirmek suretiyle, sağlık görevlilerinin il merkezlerinde toplanmasına engel olunmalıdır.

Değerli milletvekilleri, Aksaray'da 113 sağlık ocağı, 51 sağlık evi, 1 sağlık merkezi ve 5 hastane mevcuttur. 113 sağlık ocağından 73'ü kapalıdır; yani, il merkezine baktığımızda çok fazlasıyla doktor, ebe ve hemşire mevcuttur; ama, oraya, yaklaşık 40 kilometre mesafede, dünyanın en büyük hanının olduğu ve günde yüzlerce turistin ziyaret ettiği Sultanhanı'ndaki sağlık merkezinde ise, zaman zaman bir doktorun dahi bulundurulmadığı günler olmaktadır.

Açık olan 40 sağlık ocağının 12'sinde doktor, ebe ve hemşire var; ama, geri kalan 28 sağlık ocağında, açık görünmesine rağmen ya bir hizmetli ya bir doktor ya da bir hemşire var; yani, tek personeli varsa açık diyoruz, personel binayı bekliyor. Demek ki, 40 sağlık ocağından 12'sinde doktor, ebe ve hemşire var, geri kalan 28 sağlık ocağında sadece bir hizmetli var; ama, açık görünüyor.

İlim Aksaray'daki 51 sağlık evinden sadece 1 tanesinde ebe var. Bu, devlet bütçesinden veya vatandaşın katkılarından yapılmış olan 51 sağlık evinden sadece 1 tanesinde ebe var, 50 sağlık evi boş. Vatandaş, doğum öncesi kontrolu bırakın, doğumu bile kendi kendine yapıyor. Bunlar, boş sağlık ocağı veya boş sağlık evleri kaderine terk edilmiştir köylü vatandaşlardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayınız Sayın Akın.

MURAT AKIN (Devamla) – Peki.

Hastaneler, hemşire sıkıntısı çekiyor, memur olmadığından temizlik işçileri memur olarak çalıştırılıyor. Biraz önce de ifade ettiğim gibi, Sultanhanı, dünyanın en büyük hanının bulunduğu -Selçuklu eseri- Konya-Aksaray karayolu üzerinde oldukça faal olan, ilçe olması gereken bir kasaba. Geçmişte, ne yazık ki, Anavatan Partisinin o dönem milletvekili olan Sayın Raşit Daldal'ın bunu bir parti meselesi yapması nedeniyle, ilçe olacak bir yer, kasaba olarak bırakılmıştır. Burada, sağlık merkezinde çalışan bir eleman dahi yok.

Güzelyurt Devlet Hastanesinin elemanı yok, sağlık ocağı olarak kullanılıyor.

Sultanhanı'nın 112 Acil İstasyonunun adı var, ambulansı var; ancak, doktoru, sağlık memuru ve hemşiresi yok.

Eskil 112 Acil İstasyonu faal hale getirilmedi.

Eğer, alacağımız kadrolar, yine il merkezlerinde istihdam edilip buralar açık kalacaksa, doğru olmayacak.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Maddeyle ilgili önergeler vardır; önergeleri, geliş sırasına göre okutup, aykırılık derecesine göre işleme alacağım.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, bizim vermiş olduğumuz eczacıları içerisine alan bir önerge vardı; o önergeyi geri çekiyoruz.

BAŞKAN – Evet, Sayın Bedük önergelerini geri çekiyorlar.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

401 sıra sayılı kanun tasarısı 3 üncü maddesiyle getirilen geçici madde 3'te;

Birinci fıkranın iptalini,

Üçüncü fıkranın sonuna "boş kadrolara ihtiyaçtan fazla talep olduğu takdirde seçme imtihanı yapılır" cümlesinin ilavesini arz ederiz.

         Cevat Ayhan            Fethullah Erbaş              Yakup Budak

             Sakarya                         Van                             Adana

       Suat Pamukçu                                             Mehmet Fuat Fırat

             Bayburt                                                           İstanbul

BAŞKAN – Okutacağımız bu son önerge, aynı zamanda, en aykırı önerge olup, okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 401 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü madde geçici 3 üncü maddenin üçüncü paragrafında "uzman ve pratisyen tabipler" den sonra, araya "diş hekimleri" ilavesiyle bu paragrafın aşağıdaki şekilde değiştirilerek yasalaşmasını arz ve teklif ederiz.

      Emrehan Halıca             İsmail Köse                   Zeki Çakan

              Konya                       Erzurum                         Bartın

      Abdüllatif Şener      Saffet Arıkan Bedük           Esvet Özdoğu

               Sıvas                         Ankara                          Ankara

   Metanet Çulhaoğlu   Ahmet Sünnetçioğlu      İbrahim Konukoğlu

              Adana                         Bursa                         Gaziantep

Değişmesi talep edilen madde:

Geçici Madde 3.-

3 üncü paragraf: Bu kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren uzman ve pratisyen tabipleri, diş hekimleri, açıktan atama izni ve memurluğa girişte yeterlik sınavı şartı aranmaksızın ihtiyaç duyulacak yerlere atanabilirler.

BAŞKAN – Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Takdire bırakıyorsunuz.

Sayın Hükümet?.. 

DEVLET BAKANI ŞUAYİP ÜŞENMEZ (Yozgat) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet katılıyor.

Gerekçeyi mi okuyalım?..

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Madde gerekçesi: Madde metninde mündemiçtir.

BAŞKAN – Sayın komisyonun takdire bıraktığı, hükümetin katıldığı ve gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

401 sıra sayılı kanun tasarısı, 3 üncü maddesiyle getirilen geçici madde 3'te;

Birinci fıkranın iptalini,

Üçüncü fıkranın sonuna "boş kadrolara ihtiyaçtan fazla talep olduğu takdirde seçme imtihanı yapılır" cümlesinin ilavesini arz ederiz.

Cevat Ayhan (Sakarya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

DEVLET BAKANI ŞUAYİP ÜŞENMEZ (Yozgat) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutalım?..

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: 2514 sayılı Kanun lüzumsuz ise iptal edilsin, değilse uygulansın. Getirilen istisnanın gerekçesi anlaşılamamıştır. İhtiyaçtan fazla talep olması halinde, imtihan yapılması, adalet ve rekabetin gereğidir.

BAŞKAN – Komisyonun ve hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi, kabul edilen değişiklik önergesiyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Geçici 3 üncü madde kabul edilmiştir.

AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) – Soru soracaktım Sayın Başkan; ışığım da yanıyordu.

BAŞKAN – Artık, bir dahaki sefere sorarsınız.

AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) – Ama, sorum sağlıkla ilgiliydi; bundan sonraki maddelerde sorarım o zaman!

BAŞKAN – Sorun efendim.

Çerçeve 3 üncü maddeyi, geçici 2 ve 3 üncü maddelerle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4. – 29.9.1984 tarihli ve 3045 sayılı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

“Tapu ve Kadastro Denetmeni

EK MADDE 2.– Tapu ve Kadastro Bölge Müdürlüklerine bağlı Tapu Sicil ve Kadastro Müdürlüklerinde denetim, inceleme ve soruşturma yapmak üzere, Tapu ve Kadastro Denetmenleri istihdam olunur.

Bunlar; hukuk, siyasal bilgiler, iktisadî ve idarî bilimler fakülteleri, harita-kadastro, jeodezi ve fotogratmetri mühendisi yetiştiren fakülteler ile en az 4 yıllık eğitim veren dengi yurtiçi ve yurtdışı yüksek öğretim kurumlarından birini bitirenler arasından yapılacak sınav sonucunda mesleğe denetmen yardımcısı olarak alınırlar ve en az üç yıl çalıştıktan sonra bu süredeki çalışmaları olumlu bulunanlar, Genel Müdürlükçe açılacak yeterlik sınavında başarılı olmak şartıyla, denetmen kadrolarına atanırlar. Denetmenlerin mesleğe giriş ve yeterlik sınavları ile çalışma, görev, yetki ve sorumluluklarına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.”

BAŞKAN – 4 üncü maddeyle ilgili söz isteyenleri okumadan önce, soru sormak isteyen sayın milletvekillerimizin, şahıslar adına konuşmalar tamamlandıktan sonra, soru sorma isteklerini bildirmelerini rica ediyorum.

Ek madde 2'yle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına, Tokat Milletvekili Bekir Sobacı; buyurun.(FP sıralarından alkışlar)

 Süreniz 10 dakikadır.

FP GRUBU ADINA BEKİR SOBACI (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum ve Çankırı depreminde yakınlarını kaybeden, maddî kayıplara uğrayan halkımıza geçmiş olsun diyor, baş sağlığı dileklerimi iletirken, üç yıldır, toplumsal barışı tehdit eden, sosyoekonomik tahbiratı acımasızca gerçekleştiren, dış politikada ve ekonomide, gerçekten, bizatihi kendisi afet olan 55, 56 ve onun kopyalanmış devamı 57 nci hükümetlerin zararlarından, bir an önce, milletimizin de kurtulması temennisiyle sözlerime başlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün kuruluşu hakkındaki kanun hükmünde kararnamenin değiştirilmesiyle ilgili madde düzenlemesi hakkında, Grubumuz adına görüşlerimizi ifade etmek üzere huzurlarınızdayım.

Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, 12 500 çalışanıyla ve 1999'da 2 milyona yakın işlemi ve bütçeye, Hazineye 133 trilyon katkısıyla, 2000 yılında da 3 milyona yakın işlem tahmini olan ve 168 trilyon gelir hedefleyen bir kuruluşumuzdur. Bu manada, elbette, ülkemizin büyük ekseriyetinde -kırsal kesimde biraz düşük olmasına rağmen, şehirlerde ve kırsal kesimde- kadastro çalışmalarının, hemen hemen tamamlanmasına yaklaşılmasına rağmen, konu itibariyle, çok fazla işleme tabi olması sebebiyle, burada bir denetim mekanizmasının oluşturulması için kadro iptalleri ve yeniden kadro tesisi öngörülüyor.

Gerekçede de belirtildiği gibi, Tapu ve Kadastroyla ilgili bu denetim mekanizması, daha önce, bölge kontrolörlüğü şeklinde uygulanmış; ama, benim anlamadığım, niye verim alınamadı; bildiğim kadarıyla, bu bölge kontrolörlük sisteminde, herhalde, iki yıllık eğitim gören, eğitim seviyesi,  kariyerleri yeterli olmayan elemanlar kullanıldığı için mi?.. Ben, Sayın Bakanımızdan, bunun açıklanmasını istirham ediyorum; çünkü, aslında, diğer kamu kuruluşlarında da bölge denetim ve kontrolörlük, müfettişlik mekanizmaları var; onlar başarılı olmuş; ama, Tapu Kadastro, niye bu uygulamada başarılı olamamış da böyle bir denetim mekanizması kurulma ihtiyacı hissedilmiş; şahsen, bu konuda bir açıklama olursa, tatmin olacağımızı ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, elbette, Tapu Kadastro, bundan sonra da işlemlerine devam edecek ve bu manada -Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün 2000 yılı bütçesiyle ilgili konuşmamda da ifade etmiştim- bu kuruluşumuz, son teknolojik aparat ve ekipmanlarla ve bunları da kullanmasını iyi bilen elemanlarımızın eğitilmesi zaruretiyle karşı karşıyadır. Zaten bütçe görüşmelerinde, jeodezi çalışmalarında, uyduyla ilintili, uydudan faydalanan çalışmalarının başlayacağını ifade etmişlerdi; ama, bu manada, artık, özel sektör firmalarının Tapu Kadastroyu biraz daha geçtiğini ve daha son teknoloji kullanarak, gelişmiş teknikler kullanarak, hata payları sıfıra yaklaşan bir teknik çalışmaya ulaştıklarını ifade etmek istiyorum. Bu konuda, inşallah, Tapu Kadastronun da bu noktaya ulaşmasını temenni ediyorum.

Şimdi, burada, elbette denetmen ve denetmen yardımcılığı şeklinde düzenleniyor; üç yıl çalıştıktan sonra denetmen yardımcıları uzman denetmen olacak; fakat, şimdi, burada "üç yıl çalıştıktan sonra bu süredeki çalışmaları olumlu bulunanlar yeterlilik sınavına girecek" deniliyor.

Değerli arkadaşlar, böyle bir bonservis şartı nereden çıktı, şahsen bunu anlamıyorum, anlamakta güçlük çekiyorum. "Olumlu bulunanlar" deyimi  çok izafî, değişken, yoruma açık bir husustur. Siz, hem yeterlilik sınavını koymuşsunuz hem de, ayrıca "olumlu bulunanlar" gibi bir ifade var. Bence, bu, gereksiz ve istismara açık bir ifadedir, bunu yadırgadığımı ifade etmek istiyorum. Yeterlilik sınavına sokarsınız; başarılıdır ya da başarısızdır, ona göre işlem yaparsınız. Onun için, bu ifadenin çok istismara dönük olduğunu da ifade etmek istiyorum.

Elbette, serbest kadrolarına göre boş kadrolar olduğunu biliyoruz; ama, tabiî, Tapu Kadastronun iş yükünün de giderek düştüğünü biliyoruz. İnşallah, kadroları şişiren Sağlık Bakanlığına verilecek bu kadrolarla, bütün devlet birimlerinin verimli hale gelmesini temenni ediyoruz; çünkü, henüz, Türkiye'de, kamu sektöründe, iş verimi, iş verimliliği için maalesef pariteler geliştirilmedi; yani, alacağımız ebe, hemşire, doktor gibi elemanların -çok yüksek rakamlarda, belki ihtiyaçtır, doğrudur ama- kamu sektöründeki memur ve işçinin, kişi başına verimliliğinin ölçülmesi noktasında, artık, kamu sektörünün ve idarenin, birtakım teknikleri geliştirmiş olması lazım. Kişi başına işi yükünün ve sonuçları itibariyle de verimliliğin tespitinin gerçekleşmesi temennisinde bulunmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, Tapu ve Kadastroyla ilgili, bu maddede verilmiş bir önergemiz de var. Bu manada da, 3056 sayılı Kanunun 475 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle değişik 31 inci maddesine göre, Başbakanlık merkez teşkilatında çalışan personele ödenen fazla mesai ücreti var. Bu manada, RTÜK, Denizcilik Müsteşarlığı, Özürlüler İdaresi Başkanlığı, TRT ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği ve Telekomda çalışanlara bu fazla mesai ücreti ödenmektedir. Bu manada, bu önergemizi de desteklemenizi istiyoruz; Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü merkez teşkilatında çalışan elemanların da -aynı, Başbakanlık merkez teşkilatında olduğu gibi- bu fazla mesai ücretinden yararlanmasıyla ilgili önlergemize destek istiyoruz.

Değerli arkadaşlar, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne, bundan sonraki çalışmalarında başarılar diliyoruz. Bu noktada, denetimde, elbette, tapu sicil ve kadastronun, hem hukukî hem idarî hem teknik yönleri var. Bu manada, zaten, alınacak, dağıtılacak denetim elemanlarının da, bu hususiyetleri ve özellikleri dikkate alınarak alınacağına eminiz. Aslında, özellikle kadastro çalışmalarında ve tapu sicilde, Osmanlı tapularını okuyacak beceriye sahip elemanlarımızın da yetiştirilmesi şarttır; çünkü, bugün, yayla ihtilaflarından tutun, asırlara dayanan, elli yılı geçen yayla mahkemelerinde ve diğer ihtilaflarda, tapu tescil ihtilaflarında ve mahkemelerinde, gerçekten, bu manada, Osmanlı tapularını, eski tapuları okuyacak eleman konusunda da sıkıntı çekildiğini biliyoruz.

Bu konuda da, inşallah, Bakanlığımızın ve Genel Müdürlüğümüzün dikkatlerini arz ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Sobacı.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Isparta Milletvekili Ramazan Gül...

Buyurun Sayın Gül.

DYP GRUBU ADINA RAMAZAN GÜL (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 401 sıra sayılı kanun tasarısı hakkında Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum ve 4 üncü maddeyle düzenlenen ek madde 2 ile ilgili, Grubum adına, görüşlerimi sizlere arz etmek üzere huzurlarınızdayım.

Bu madde, tapu kadastro denetmenleriyle ilgili bir maddedir. Bu, Plan ve Bütçe Komisyonunda da görüşüldü; orada da, malumlarınız olduğu üzere, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü kuruluş ve görevleriyle ilgili yeniden bir yapılanmaya gidilmektedir. Bu yapılanma çerçevesi içerisinde, denetim elemanlarına ihtiyaç hâsıl olmuştur ve bölge müdürlükleri kurulmuştur. Bu bölge müdürlüklerinin kurulmasına bağlı olarak da, denetmen yardımcıları ve denetmenlerin alınmasıyla ilgili kurumsallaşma gündeme gelmiştir.

Bu ilgili madde, tapu ve kadastro bölge müdürlüklerine bağlı tapu ve kadastro müdürlükleri denetmenlerinin çalışma usul ve esaslarından, bunların tahsillerinden ve bunlara ilişkin çalışma esaslarını düzenlemek üzere yönetmeliklerin çıkarılacağından bahsetmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önümüzde yasalar paketi var, bunu görüşüyoruz. Önce, yapılan işin doğru olmadığını belirtmek istiyorum. Bir yandan, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüyle ilgili yasalar görüşülürken, aynı pakette, Sağlık Bakanlığıyla ilgili, 41 417 yeni kadro veriyoruz. Bu konunun bir arada tek yasada görüşülmesinin ben doğru olmadığı kanısındayım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin sahipsiz kurumlarından biri de Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüdür. Bu Genel Müdürlüğün iyi yetişmiş kadrolarla desteklenmesi gerekirken, bugüne kadar yapılmamıştır. Özellikle eski tapu kayıtlarının sağlıklı okunması, bunların bilgisayar ortamına geçirilmesi büyük önem taşımaktadır; ancak, ne yazık ki, bu konuda yeterli ödenek ayrılmadığından, büyük ölçüde de zaman israfına neden olunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada, üzerinde hassasiyetle durmamız gereken bir diğer konu da, Millî Emlak Genel Müdürlüğü ile Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü arasındaki koordinasyonsuzluktur. Bu koordinasyonun da sağlıklı olmadığı görülmektedir; çünkü, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün yaşadığı sorunların benzeri Millî Emlak Genel Müdürlüğünde de yaşanmaktadır. Toprak mülkiyetinin tartışılmaz bir olgu olduğu bilinmektedir; ancak, tapu kayıtları olduğuna göre, bu Genel Müdürlüğün daha atak davranarak tüm işlemlerini bilgisayar ortamına alması uygun olacaktır. Ayrıca, bu Genel Müdürlüğün iyi yetişmiş, konusunda uzman personelle de desteklenmesini Sayın Bakanımdan arz ve istirham ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz madde yasalaşırsa, tapu ve kadastro bölge müdürlüklerine bağlı tapu sicil ve kadastro müdürlüklerinde denetim, inceleme ve soruşturma yapmak üzere, tapu ve kadastro denetmenleri istihdam edilecektir. Madde gerekçelerine göre, tapu ve kadastro denetmenlerinin özlük ve malî hakları, diğer kamu kuruluşlarının taşra teşkilatlarındaki, bölge düzeyindeki benzeri unvanlarda denetim yapanlarla eşit bir hale getirilecektir.

Değerli milletvekilleri, denetimin, kuşkusuz çok önemli olduğu bilinmektedir. Burada, Yüce Parlamentonun kabul ettiği yasaların ne ölçüde uygulama alanı bulduğu denetimlerle ortaya çıkmaktadır; ancak, denetimin sadece cezalandırıcı yönünü dikkate alırsak, başarılı sonuçlar elde edemeyiz. Bizim, Sayın Bakandan ricamız, lütfen, bölge düzeyine çıkardığınız denetimlerde hizmetiçi eğitime de önem vermeleridir; onların, denetim yaparken inisiyatif kullanmaları ve cezalandırıcı olmaktan çok eğitici olmaları için çaba harcamalarıdır. Aksi takdirde, idarenin önünü tıkar ve yöneticileri iş yapamaz hale getiririz. Bu açıdan, Sayın Genel Müdüre de büyük görevler düştüğü apaçık ortadadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada üzerinde durulması gereken diğer bir husus da, Sağlık Bakanlığına verilen kadrolardır. Öteden beridir ki, devletin küçülmesini ve bir istihdam kurumu olma niteliğinden kurtulmasını savunuyoruz. Mevcut personeli verimli kullanamayan bir idareye yeni yeni kadrolar veriyoruz. Doğu ve Güneydoğudan vazgeçtik, Orta Anadolu'ya bile doktor gönderemeyen bir Bakanlığa bu kadar kadro verirseniz, yine de, yandaşlara çalışan bir personel politikası ortaya çıkacaktır. Lütfen, siz, önce, çalışmayan sağlık ocaklarımızı iyi çalışan bir hastane durumuna getiriniz. Bunu yapmadan, bizim önümüze yeni bir personel diye gelmeyin; çünkü, inandırıcı olmuyor.

Yaklaşık 50 000 kadronun yeniden verildiği bir ortamda, siz, neyi ve nasıl yapacaksınız? Çalışmayan hastanelerimizi özelleştirin; göreceksiniz ki, sağlık hizmetini daha ucuza alacaksınız, hem de hastaneleri daha da verimli kullanacaksınız.

Biz, Doğru Yol Partisi olarak, öteden beri özelleştirmeyi savunan bir partiyiz; çünkü, şu gerçeği artık kamuoyu da çok iyi bilmektedir ki, özelleştirilen tüm kurumlar, eskiye oranla daha verimli olmuş, personel istihdamında da oldukça olumlu sonuçlar elde etmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de izlenen sağlık politikası tam bir çıkmaz içerisindedir. Sayın Bakan da bu çıkmaz içinde yol yordam arayacağına, politik atamalar yapmakta ve yandaşlarına yeni postlar yaratmaktadır. Hastanelere yapılan kanunsuz şef atamaları Danıştaydan dönmüştür. Bu olay bile, Sayın Bakana güven duymamızı büyük ölçüde engellemektedir.

Bakınız, bugün, gerek Sosyal Sigortalar hastanelerinde gerekse devlet hastanelerinde hasta kuyruğundan geçilmemektedir, hastalar perişandır. Ankara, Anadolu'nun hastanesi gibi olmuştur; çünkü, Anadolu'daki hastanelerin temel işlevi, Ankara'ya hasta sevk etmek olmuştur; çünkü, doktor yoktur, yeterli tıbbî araç gereç yoktur. Sayın Bakanımdan, öncelikle, bu konuya el atmasını ve bu dramı bir an evvel sona erdirmesini diliyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, üniversite hastaneleri de aşağı yukarı benzer duruma gelmektedir; şöyle ki: Biraz evvel sayın konuşmacı arkadaşımızın da ifade ettiği gibi, Van'da bir devlet hastanesi açıyoruz, yüksek ihtisas hastanesi açıyoruz ve üniversiteye bağlı olarak açıyoruz; ama, ne yapıyoruz; Ankara'dan, İstanbul'dan veyahut da büyük şehirlerdeki üniversitelerden geçici görevle buraya profesör, doçent veyahut da öğretim görevlisi gönderiyoruz. Peki, bunlar ne yapıyorlar; bunlar, sadece ve sadece, orada belirli bir süre kalıyorlar ve belirli bir süre kaldıktan sonra kadrolarını alıyorlar, tekrar İstanbul'a, Ankara'ya ve büyük şehirlere geri dönüyorlar. Biraz evvel örnek olarak vermiş olduğum Van Devlet Hastanesindeki olayda, konu, amacından saptırılmaktadır; yani, o hastane, oradaki bölgeye hizmet eden bir hastane değil de, oradaki, üniversitelerdeki profesörlere, doçentlere veyahut da öğretim görevlilerine özlük haklarını sağlayan bir kurum haline getirilmektedir. Bu, son derece yanlıştır. Bu uygulamaya lütfen bir son verelim, bir çare bulalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Gül, 1 dakika içinde toparlayın lütfen.

Buyurun.

RAMAZAN GÜL (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;  günümüzdeki en büyük problem olan doktor, muayenehane ve hasta ilişkisini kaldıralım. Özellikle cerrahi müdehalelerde astronomik rakamlar konuşulmaktadır. Bunlar, kayıtdışı ekonomiye neden olmaktadır ve toplumsal yozlaşmaya neden olmaktadır. Özellikle, hastanelerimizde makine bozuk, cihaz bizde yok gibi konularla, doktorlar, Hipokrat yeminlerine ters düşmektedirler. Sayın Bakanımdan istirham ediyorum, lütfen, bunlara dikkat edilmesi gerekir.

Basit vakalar için üniversite hastanelerine gidilmektedir. Üniversite hastanelerinde büyük yığılmalar olmaktadır. Anadolu'daki devlet hastanelerinin çoğunda mütehassıs doktor yoktur. Mütehassıs doktor...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RAMAZAN GÜL (Devamla) – Peki, teşekkür ederim. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Biz teşekkür ederiz Sayın Gül. Kadastro konusuna pek değinemediniz; ama, doktor konusu iyiydi.

Şahsı adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Şimdi, bir konuyu, başlarken söyleyeyim, o da şu: Bu kanun tasarıları böyle hızlandırılarak konuşulduğu zaman, bazı maddeler üzerinde, halkımızın şerhlerini burada yeterince dile getiremiyoruz. Bunun da iki büyük nedeni var; birincisi, bu kanun tekliflerinin çok aniden önümüze gelmeleri; ikincisi de, mesela, yarın Plan ve Bütçe Komisyonunda da görüşmeler var -4 tane kanun teklifi var- cuma günü de var; aynı milletvekili hem Genel Kurulda hem Plan ve Bütçe Komisyonunda olamayacağı için, Genel Kurulda olduğu zaman komisyonda olan müzakerelere katılamıyor, komisyonda olduğu zaman Genel Kuruldaki müzakerelere katılamıyor; dolayısıyla da, bir milletvekili, kendi üzerine düşen görevi, burada tam olarak yerine getiremiyorsa, bunda da suçun bizde değil, biraz da hükümette olduğu kanaatindeyim.

Şimdi, bu kanun teklifinde benim beğendiğim bir konu var, o da şu: Tapu ve kadastro denetmenleri için imtihan şartı getiriliyor. İlk önce yardımcı olarak alıyor, üç yıl burada çalıştıktan sonra tekrar bir imtihana alınıyor, imtihanda tekrar başarılı olursa, bunları denetmen olarak alıyor. Şimdi, ben, burada, her konuda, bilhassa teknik personel konusunda imtihan getirilmesinin çok yararlı olduğu kanaatindeyim. Neden getirilmesinde yarar var; çünkü, bilhassa teknik konularda çok hızlı değişimler var, tıpta da bu böyle. Bir okulu bitirdikten sonra, bir şahıs, yeni teknolojik gelişmelere kapalı olursa, o konularda önüne gelen yeni teknik mevzularda yetersiz kalabiliyor; ama, imtihan olacağını, imtihanla denetleneceğini öğrenen insanlar ve bilhassa teknik insanlar, bilgilerini yenilemek için sürekli çalışmak, okumak zorunda kalıyorlar ve bu da, hem kendilerinin yetişmesini hem de hizmet verirken verimli olmalarını sağlıyor.

Yalnız, burada, biraz önce Fazilet Partisi Grubu adına konuşan arkadaşımın ikaz ettiği bir konu var; bunu, ben de kabul ediyorum. Şimdi, denetmeni yardımcı olarak aldınız, üç yıl sonra lüzum görülenler_ Nedir yani bu lüzum görülenler; işte, burada siyasî mütalaa girer işin içerisine. Şunu diyebilirsiniz, üç yıl içerisinde soruşturma geçirmemiş, hakkında bir yanlış rapor verilmemiş olanlar_ Bunları anlarım; ama, bunlar olmadan, bir elemanı imtihanla almışsınız, üç yıl geçmiş, üç yıl sonra "hakkında hiçbir soruşturma da yok; ama, ben, seni denetmen imtihanına almıyorum" dediğiniz zaman, işte, burada, siyasî olaylar, tercihler, birtakım dedikodular işin içine girer. Bunun yanlış olduğunu, Sayın Bakanın bunu düzeltmesi gerektiğini, ben, kendilerine buradan arz etmek istiyorum; çünkü, bu daima siyasî istismara açık olan bir konudur.

Yalnız, ben, burada, bir şeyi daha söylemek istiyorum; o da, şu: Şimdi, yeni gelen bir özel binaların kontrollüğüne dair bir kanun tasarısı var Bayındırlık Bakanlığının. Burada, bu bürolarda, yani özel kontrol bürolarında ve inşaatın bilhassa subasmanına kadar olan seviyesinde harita mühendisini şart koşuyor. Şimdi, bu noktalarda şuna dikkat etmemiz lazım: O zaman, siz, maaşları, yani, devlet kadrolarında mühendislere verdiğiniz maaşları çok düşük tutarsanız; hele, yirmibeş yıllık bir yüksek mühendise Ankara'da 275 milyon lira para öderseniz, orada, yeterli bir mühendis, teknik eleman tutamazsınız ve bu kaliteli, kendilerine güvenenler, bilgi birikimi olanlar, hep özel firmalara, özel teşebbüslere geçerler; geçince de, bir farklılık meydana gelir; devlet ile piyasa arasında büyük bir kalite farkı meydana gelir mühendisliklerde. O zaman, devlet, kendisinin, icap eden kontrollük görevini yerine getiremez diye düşünüyorum.

Bu noktada, ben, bilhassa, sayın bakanlara sürekli olarak bunu söylüyorum; hakikaten, teknik personelin, sağlık personelinin maaşlarıyla, o noktada, aynı onun yanında hizmet gören ve işçi statüsünde olan insanların maaşlarını kontrol edelim. Ben, işçilerin maaşlarının fazla olduğunu söylemiyorum. İşçiler, sendikaları olduğu için, bağırta bağırta haklarını alıyorlar; ama, burada, sendikası olmadığı için, güvencesi olmadığı için, memur kadrolarında olan çalışanlar haklarını alamıyorlar; birisi hakkını alıyor, birisi hakkını alamıyor, arada büyük bir uçurum meydana geliyor.

Şimdi, aynı şekilde, bu kanun tasarısının bir başka benzerini Bayındırlık Bakanlığı da yetkin mühendislikte getirmeye çalışıyor. O, oniki yıllık, piyasada çalışmış veya onüç yıl tecrübesi olan mühendislerin ancak yetkin mühendisliğe geleceğini belirtiyor; ama, o imtihan şartını almamış, o, hatalı; yani, bu konuda imtihan şartı konulduğu için, bu getirilen şekli öbüründen daha doğru ve daha uygulamalı. Ben arzu ederdim ki, Bayındırlık Bakanlığı da imtihan şartını getirsin; çünkü, bir insanın on yıl, oniki yıl, üç yıl, beş yıl bir meslekte çalışması da onun o konuda çok tecrübeli olduğu manasına gelmez; biraz da onu imtihan ederek, bu geçen zaman içerisinde bilgisini yenilemiş mi, bilgisini ilerletmiş mi, bu konulara bakmamız gerekiyor diye düşünüyorum. Ama, bu işin can damarının, bunu artık, hiç kendimizi yanıltmadan, kendimizi kandırmadan, teknik personelin maaş konuları, teknik personelin ücret konuları olduğunu, bu konulara da eğilmeniz gerektiğini düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ASLAN POLAT (Devamla) – Sayın Başkanım, 1 dakika verirseniz, tamamlayacağım.

BAŞKAN – Buyurun.

ASLAN POLAT (Devamla) – Mesela, bir misal olarak verelim: Şimdi, büyük şehirlerimizde araziler son derece pahalı; metrekaresi milyarlarla ölçülen araziler var. Şimdi, bunun tapu kadastrosunu çıkarmaya, denetlemeye, bir şikâyet üzerine kontrollüğe gidecek olan denetim yardımcısına aylık 200 milyon lira, 250 milyon lira maaş vereceksiniz; onun gidip denetlediği arsanın metrekaresi belki 30 milyar; belki 10 milyarlık arsalar olacak; çok önemli yerdedir, İstanbul'da Beyoğlu veya Ankara'da Kızılay gibi yerde olacak... İşte, o zaman, bu teknik elemanın orada duyacağı ıstırabı size anlatmak istiyorum. Bir taraftan, kendisinin ayda aldığı maaşa bakacak, bir taraftan denetlediği yerdeki değere bakacak. Onun için, tekrar üzerine basarak konuşuyorum. Lütfen, artık, bu işin geçiştirilecek tarafı kalmamıştır. Bir Devlet Su İşleri Genel Müdürüne çay getiren çaycıya 600-700 milyon lira maaş verirken, o Devlet Su İşleri Genel Müdürüne 400-500 milyon maaş verirsek, bu iş burada yürümez. Ben, çaycıya verilen maaş çoktur demiyorum, genel müdüre verilen maaş azdır diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Polat.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Bedük, sorunuz var galiba...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz, şahsım adına konuşayım; soru sormaktan vazgeçiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bedük.

Süreniz 5 dakika.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, önce, söz verdiğiniz için size teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 4 üncü maddesiyle düzenlenen ek madde 2'yle ilgili olarak şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede değişiklik öngören bu madde, gerçekten önemli bir maddedir, kurum için, kuruluş için önemli bir maddedir. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, Başbakanlığa bağlı bir kuruluştur. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü merkez ve taşra teşkilatı, gerçekten, doğrudan doğruya halkla yüz yüze olan bir kuruluştur. Eğer, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğündeki personel, gerçekten, kalite ve standardı itibariyle güzel hizmet verirse, o zaman, köydeki vatandaşımız da memnun olur, şehirdeki vatandaşımız da memnun olur.

Bu ülkede, bu dünyada mekân sahibi olmak isteyenlerin veya mekân sahibi olanların doğrudan doğruya ilişkisi olduğu kuruluş, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüdür. Bu itibarla Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün personelinin kaliteli olması, eğitim seviyesinin yüksek olması, ayrıca maddî bakımdan desteklenmiş olması, bu müessesenin, bu kurumun, bu kuruluşun çok daha fazla olumlu noktada hizmet vermesine de vesile olacaktır.

Ben, bu itibarla, tasarının bu maddesi her ne kadar denetmenlerle ilgili ise de, denetmenlerle birlikte... Tamam, bir taraftan denetleyeceksiniz; devletin görevlerini, devletin hizmetlerini yapan bir kuruluşu denetlemek fevkalade önemli ve güzel bir hizmet; ama, hizmeti yapan insanlara değer vermek, onların eğitim seviyesini yükseltmek, ekonomik ve sosyal bakımdan desteklemek de, yine, bu devletin, kendisine hizmet eden kamu personeline karşı yerine getirmesi gereken önemli bir görevi ve sorumluluğu olduğu inancını taşıyorum.

Değerli milletvekilleri, Başbakanlığa bağlı olan birkısım kuruluşlarda  çalışan personele fazla mesai verilir, birkısım imkânlar verilir; Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü de Başbakanlığa bağlıdır; ama, verilmez; ne anlayışsa, verilmez; niye verilmez; efendim, onlar Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü... Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü de Başbakanlığa bağlı olduğuna göre; birkısım kurum ve kuruluşlara, fazla mesai adı altında, Başbakanlığa verilen her türlü imkânlardan istifade etme olanağı sağlandığına göre, o imkânlar verildiğine göre; o halde, niye, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü personelini bundan istisna ederler, bunu anlamakta fevkalade güçlük çekiyorum. O sebeple, özellikle bu konuda verilmiş olan önergeler vardır, biz bu önergeleri gerçekten destekliyoruz, inanarak destekliyoruz, yürekten destekliyoruz. Hiçbir suretle, burada bir iltifat için, bir siyasî maksatla da söylemiyorum; ama, yıllarca, Başbakanlık Personel Genel Müdürlüğü yapmış olan bir insan olarak söylüyorum; burada, Başbakanlık personeli arasında çifte standardı kaldırmış olacaksınız; dolayısıyla, burada çalışan personeli işine ve görevine daha fazla bağlı kılmış olacaksınız. Bu arada da, orada çalışan dürüst, namuslu, iffetli birkısım tapu personelinin ithamdan kurtarılmasına da vesile olmuş olacaksınız.

O sebeple, bu duygu içerisinde, Sayın Bakanımızın ve Komisyonumuzun da, bu konuda verilmiş olan önergenin, Başbakanlık personelinin aldığı tazminatlar oranında, fazla mesai oranında, bunlara da aynı nispette verilmesi hususundaki önergenin desteklenmesi konusunda olumlu katkıda bulunacakları inancındayım. Doğru Yol Partisi olarak biz de bu önergeleri destekliyoruz ve Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne hayırlı olmasını diliyorum.

Hepinizi, sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bedük.

Sorular vardır.

Sayın Sünnetçioğlu, buyurun.

AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) – Sayın Başkanım teşekkür ediyorum.

Aracılığınızla aşağıdaki sorularımı sormak istiyorum:

 Yalnız, soracağım hususlar, Sağlık Bakanlığını ilgilendiren sorular, bir önceki maddede sormam gerekiyordu; ama, zaten, bir önceki maddede de Sağlık Bakanımız burada yoktular, onun için, sanıyorum burada sormam yerinde olacak. 

BAŞKAN – Yazılı olarak cevap verirler efendim.

AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) – Geçen akşam, Sayın Bakanımıza, bu norm kadro tespitleri yatak sayısına göre Ankara'dan mı yapılacak yoksa bunlar yerinde incelenerek, müracaat eden hasta sayısına, sevk edilen hasta sayısına ve yapılan ameliyatlara göre mi belirlenecek diye soru sormuştum. Verilen cevap, genel ifadeyle, yine yatak sayısına göre belirlenecek şeklinde idi.

Bu, bence çok mahzurludur -zabıtlara geçmesi açısından tekrar söylüyorum- çünkü, bir ildeki hastanede, yoğunluk olmayabilir, oradan yakınındaki illerin hastanelerine devamlı sevk yapılabilir, oradaki kadro fazla gelebilir; ama, bir başka ildeki hastanenin yoğunluğu çok fazladır, orada da mevcut yatak sayısına göre tespit edilen kadrolar yetmeyebilir. Örneğin İnegöl Devlet Hastanesine baktığınız zaman, normalde sanki yeni kadro gerekmiyormuş gibi gözüküyor; ama, İnegöl Devlet Hastanesi, şu anda 25 personelini dernek vasıtasıyla çalıştırmaktadır ve İnegöl Devlet Hastanesinde bir diyaliz ünitesi vardır, bu, kadrolara girmemiştir, hastanenin normal kadrolarından buraya aktarma yapılarak çalıştırılmaktadır. Bu bakımdan, İnegöl Devlet Hastanesi için tekrar böyle bir kadro hesaplaması yapılacak mı; bunu merak ediyorum.

 Bir de, İnegöl Devlet Hastanesinin şu anda devam etmekte olan bir ekbinası var. Sayın Bakanımız İnegöl'ü ziyaret ettiklerinde, bu ekbina için 100 milyar lira eködenek çıkaracaklarına dair söz vermişler, o ödenek halen gelmemiş, bunun akibeti nedir; bu birincisi.

İkincisi de, Bayındırlık ve İskân Bakanlığının yetkilileri, bu ekbinanın bitirilebilmesi için 875 milyar lira gibi bir rakam çıkarmışlar. Halbuki bizim tespitlerimize göre, o bina, 250 milyar lirayla tamamlanır. Yani, Sayın Bakanımız, sözünü vermiş olduğu 100 milyar lirayı -zaten, inşallah gönderecekler- 250 milyar lira yaparsa, o ekbina biter, 875 milyar liraya da hiç gerek yok diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Soru soran arkadaşlarımız, süreyi biraz daha kısa tutarlarsa...

AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) – İki maddelik hakkımı kullandım Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Akın, buyurun.

MURAT AKIN (Aksaray) – Sayın Başkan, bir önceki maddeyle ilgili sorumu yönelteceğim. Sayın Bakanımız herhalde aynı Bakanımız.

BAŞKAN – Haydi, Sayın Sünnetçioğlu'nu anladık; ama, sizin bir önceki maddede söz isteğiniz yoktu.

Buyurun.

MURAT AKIN (Aksaray) – Çok teşekkür ederim.

Aksaray'da yatırım programında bulunan 100 yataklı onkoloji hastanesinin temeli ne zaman atılacak? Birinci sorum bu.

İkincisi: Aksaray hastane kampusundaki diş tedavi merkezi ne zaman açılacak?

Üçüncü sorum: Özel idare ve vatandaş katkısıyla yüzde 50 seviyesine getirilen kardiyoloji merkezi ile kadın doğum hastanesi ne zaman tamamlanacak?

Dördüncü sorum: Trafik hastanesi ne zaman tamamlanacak?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Ben teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, soruları yanıtlayacak mısınız efendim?

DEVLET BAKANI ŞUAYİP ÜŞENMEZ (Yozgat) – Efendim, tabiî, daha detaylı bir şekilde, tatmin edici cevap verebilmek için, müsaadenizle, cevapları yazılı olarak takdim edeceğiz.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederiz.

Maddeyle ilgili bir önerge vardır; okutup işleme alacağım, daha sonra oylarınıza sunacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

401 sıra sayılı kanun tasarısı 4 üncü maddesinde düzenlenen ek madde 2'de ikinci fıkrada birinci cümlede "arasında" kelimesinden sonra ve "yapılacak" kelimesinden önce gelmek üzere "Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından" ifadesinin metne ilavesini arz ederiz.

         Cevat Ayhan                 Akif Gülle                 Mehmet Özyol

             Sakarya                      Amasya                       Adıyaman

       Mehmet Çiçek                                                   Lütfi Doğan  

              Yozgat                                                         Gümüşhane

BAŞKAN – Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET HANİFİ TİRYAKİ (Gaziantep) – Sayın Başkan, katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Katılmıyorsunuz.

Sayın Hükümet?..

DEVLET BAKANI ŞUAYİP ÜŞENMEZ (Yozgat) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Komisyon ve Sayın Hükümet katılmıyor.

Önerge sahipleri, gerekçeyi mi okutalım?

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Gerekçeyi okutun efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

"Gerekçe: Objekktif ve adaletli bir imtihan olması için imtihanın ÖSYM tarafından yapılması gerekir."

BAŞKAN – Evet, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum...

III. - YOKLAMA

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Yoklama istemiştik Sayın Başkan.

BAŞKAN – Maddede yapacağım efendim.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – İşarî oylamaya geçerken 20 imzayla yoklama istenirse yoklama yapılır efendim.

BAŞKAN – Evet, bu arada, önergeyi oylarınıza sunmadan önce, bir yoklama isteği var.

Önce, yoklama isteğinde bulunanların burada olup olmadıklarını arayacağım.

Sayın Abdüllatif Şener?.. Burada.

Sayın İsmail Kahraman?.. Burada.

Sayın Aslan Polat?.. Burada.

Sayın Alaattin Sever Aydın?.. Burada.

Sayın Mustafa Geçer?.. Burada.

Sayın Rıza Ulucak?.. Burada.

Sayın Mahfuz Güler?.. Yok.

NEZİR AYDIN (Sakarya) – Sayın Başkan, tekabbül ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Maliki Ejder Arvas?.. Burada.

Sayın Zeki Ünal?.. Burada.

Sayın İsmail Özgün?.. Burada.

Sayın Zeki Okutan?.. Burada.

Sayın Hüseyin Arı?.. Burada.

Sayın Nazlı Ilıcak?.. Burada.

Sayın Ahmet Aydın?.. Burada.

Sayın Altan Karapaşaoğlu?.. Yok.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) – Sayın Başkan, ben buradayım.

BAŞKAN – Sayın Ahmet Sünnetçioğlu?.. Burada.

Sayın Latif Öztek?.. Burada.

Sayın Mehmet Çiçek?.. Burada.

Sayın Yahya Akman?.. Burada.

Sayın İsmail Alptekin?.. Burada.

Sayın Musa Demirci?.. Burada.

Sayın Nurettin Aktaş?.. Burada.

Sayın Mehmet Batuk?.. Burada.

Sayın Lütfi Yalman?.. Burada.

Sayın milletvekilleri, Adana İlinden başlamak üzere, ad okunmak suretiyle yoklama yapacağız.

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Sayın Başkan, dün akşamki toplantıda aynı talebi, elektronik cihazla yaptınız; bugün aynı talep var olduğu halde, neden ad okunmak suretiyle yoklama yapıyorsunuz?

BAŞKAN – Sayın Kahraman, ad okunmak suretiyle, hangi arkadaşımızın Genel Kurula gelip gelmediğini öğrenelim. Bundan müşteki misiniz?

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Elektronik cihazda belli o efendim. Bu cihazı neden koyduk buraya?!

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) – Kızılay'dan adam getirelim!..

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Bu cihaz neden konuldu Sayın Başkan?

(Ad okunmak suretiyle yoklamaya başlandı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, yoklama pusulası gönderen arkadaşlarımızın, lütfen, salonda ayrılmamalarını rica ediyorum; çünkü, yeniden bunları okuyacağım.

(Ad okunmak suretiyle yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, okuyacağım isimlerin burada olup olmadığını arayacağım.

Sayın Cavit Kavak?.. Burada.

Sayın Hasan Basri Üstünbaş?.. Burada.

Sayın Mustafa Gül?.. Burada

Sayın Bozkurt Yaşar Öztürk?.. Burada.

Sayın Nesrin Nas?.. Burada.

Sayın Seyyit Haşım Haşimi?.. Burada.

Sayın Salih Yıldırım?.. Burada

Sayın Burhan Orhan?.. Burada.

Sayın Mehmet Gül?.. Burada.

Sayın Zeki Eker?.. Burada

Sayın Necdet Tekin?.. Burada.

Sayın Edip Özgenç?.. Burada.

Sayın Halil İbrahim Özsoy?.. Burada.

Sayın Akif Serin?.. Burada.

Sayın Esat Öz?.. Burada.

Sayın Ahmet Tan?.. Burada.

Sayın Nazif Okumuş?.. Burada.

Sayın Bülent Akarcalı?..

Sayın Mihrali Aksu?.. Burada.

Sayın Faruk Demir?.. Burada.

Sayın Abdulsamet Turgut?.. Burada

Sayın Erol Al?.. Burada.

Sayın Ali Er?.. Burada.

Sayın Ahmet Çakar?.. Burada.

Sayın Hasari Güler?.. Burada.

Sayın Ali Güner?.. Burada.

Sayın Sedat Çevik?.. Burada.

Sayın Ataullah Hamidi?.. Yok.

Sayın Recai Yıldırım?.. Burada.

Sayın Arif Sezer?.. Burada.

Sayın Birkan Erdal?.. Burada.

Sayın Vedat Çınaroğlu?.. Burada.

Sayın Cemal Enginyurt?.. Yok.

Sayın Gaffar Yakın?.. Burada.

Sayın Metanet Çulhaoğlu?.. Burada.

Sayın Ali Uzunırmak?.. Burada.

Sayın Ediz Hun?.. Burada.

Sayın Orhan Ocak?.. Burada.

Sayın Erçelebi?.. Burada.

Sayın Mehmet Kaya?.. Burada.

Sayın Nevzat Taner?.. Burada.

Sayın Ekrem Pakdemirli?.. Burada.

Sayın Boray Baycık?.. Burada.

Sayın Ayşegül Ocak?.. Burada.

Sayın Osman Kılıç?.. Burada.

Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır.

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1. - Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun, Kadastro Kanunu, Devlet Memurları Kanunu, Harcırah Kanunu ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, 190 Sayılı Genel Kadro Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerin Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne Ait Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede ve Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/619, 1/592, 1/622) (S.Sayısı: 401) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Cevat Ayhan ve arkadaşlarının önergesinin oylamasını yapacağız. Önergeye, Sayın Komisyon ve Sayın Hükümet katılmamıştı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

4 üncü maddeyi, ek 2 nci maddeyle birlikte oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına ilişkin iki önerge vardır; her ikisi de aynı mahiyettedir. Bilindiği üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun Komisyon metninde bulunmayan, ancak, tasarı veya teklifle çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen  ve Komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak  görüşme açılacağı İçtüzüğün 87 nci maddesinin dördüncü fıkrası gereğidir. Bu nedenle, önergeyi okutup, Komisyona soracağım; Komisyon önergeye salt çoğunlukla, yani, 21 sayın üyesiyle katılırsa, önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması halindeyse, önergeleri işlemden kaldıracağım.

Şimdi, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 401 sıra sayılı kanun tasarısının Ek Madde 2'den sonra gelmek üzere aşağıdaki ek maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

          Orhan Şen           Osman Gazi Aksoy            Salih Erbeyin

              Bursa                        Isparta                          Denizli

          Nail Çelebi                Mehmet Pak                 İsmail Çevik

            Trabzon                     İstanbul                        Nevşehir

         Nidai Seven              Şaban Kardeş                 Cezmi Polat

                Ağrı                         Bayburt                        Erzurum

     Mükremin Taşkın                                             M. Nuri Tarhan

            Nevşehir                                                            Hatay

Ek Madde 3- Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü merkez ve taşra teşkilatında çalışan personele, 3056 sayılı Kanunun 475 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değişik 31 inci maddesine göre Başbakanlık Merkez teşkilatında çalışan personele ödenen miktar ve nispetlerde ayın usul ve esaslar dahilinde fazla çalışma ücreti ödenir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

3045 sayılı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanuna, Ek Madde 2'den sonra gelmek üzere aşağıdaki ek maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

         Bekir Sobacı              Ahmet Derin                Zeki Ergezen

              Tokat                       Kütahya                          Bitlis

            Ali Oğuz                Mehmet Batuk              Lütfü Esengün

            İstanbul                      Kocaeli                        Erzurum

Ek Madde 3- Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü merkez teşkilatında çalışan personele, 3056 sayılı Kanunun 475 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değişik 31 inci maddesine göre Başbakanlık Merkez teşkilatında çalışan personele ödenen miktar ve nispetlerde aynı usul ve esaslar dahilinde fazla çalışma ücreti ödenir.

BAŞKAN – Sayın Komisyon, salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET HANİFİ TİRYAKİ (Gaziantep) – Salt çoğunluğumuz yoktur Sayın Başkan.

BAŞKAN – Salt çoğunluğunuz yoktur.

Sayın milletvekilleri, salt çoğunluk bulunamadığı için, önergeleri işleme almamız mümkün değildir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5. – 21.6.1987 tarihli ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 47 nci maddesinin (L) bendi yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN – 5 inci maddeyle ilgili, Fazilet Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün konuşacak.

Buyurun Sayın Özgün.

FP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 401 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci maddesinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 5 inci madde, 21.6.1987 tarih ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 47 nci maddesinin (L) bendini yürürlükten kaldırmayı amaçlamaktadır.

Şimdi, bu, Kadastro Kanununun 47 nci maddesinin (L) bendi ne diyor, ona bir bakalım: "Bölge kontrolörlerinin işe alınma ve istihdamları ile görev yetki ve sorumlulukları, müfettişler refakatında çalıştırmaya ilişkin usul ve esaslar" dan bahsetmektedir. Yani, bu (L) bendinin kaldırılmış olması demek, daha önce, vaktiyle...

BAŞKAN – Sayın Özgün, bir dakikanızı rica etsem...

Sayın milletvekilleri, yoklama için burada bulunduklarını bildiren pusulaları gönderen sayın milletvekillerinin salondan ayrılmamalarını; çünkü, anons edeceğim; burada yoksa, işleme almayacağım.

Buyurun Sayın Özgün, devam edin.

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Tapu ve Kadastro Kanununun 47 maddesinin (L) bendinin yürürlükten kaldırılmasının istenmesindeki maksat, daha önce, vaktiyle, iş yükünün azaltılması, taşra teşkilatındaki işlemlerin denetim ve incelemesinin daha hızlı ve yerinde yapılabilmesi ihtiyacını karşılamak üzere kariyer meslek mensuplarından oluşacak bir denetim birimi hâsıl olmuş idi. Ancak, bu ihtiyacı karşılamak üzere bölge kontrolörlüğü birimi oluşturulmuş; fakat, bu bölge müdürlüklerine nitelikli eleman istihdamı temin edilemediği için, şimdi, bunun yerine geçmek üzere, denetim kadroları, denetmen ve denetmen yardımcısı kadroları ihdas edilmek istenilmektedir bu kanunla. Dolayısıyla, vaktiyle düzenlenmiş olan bu bölge kontrolörlükleri ortadan kaldırılmış oluyor ve böylece (L) bendi de yürürlükten kaldırılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, şüphesiz, bu kanun tasarısıyla, gerek Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü için gerekse Sağlık Bakanlığı için ve gerekse Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü için ihdas edilmeye çalışılan bu kadrolara elbette ihtiyaç olabilir, ihtiyaç duyulabilir. Ancak, bu kadrolarla, bahsettiğimiz genel müdürlüklerin, kurumların sorunlarının çözülmesi elbette mümkün değildir, elbette mümkün olmayacaktır; çünkü, bu büyük kurumların, kuruluşların, bugün, gerçekten çok büyük sorunları bulunmaktadır. İktidar, yapsa yapsa, aldığı bu kadrolara, ancak, birtakım yanlı, birtakım partizanca atamalar yapmayı düşünmektedir. Oysa, bu kurumların fevkalade büyük sorunları var.

Burada, biraz önce, iki önerge arz edildi. Bu önergelerde, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünde çalışanların, Başbakanlığın diğer kuruluşlarında olduğu gibi, tazminatlarının ve fazla mesailerinin kendilerine verilmesi amaçlanıyordu; ama, gördük ki, Komisyonun salt çoğunluğu bulunmadığı gerekçesiyle, bu önergeler burada görüşülemedi, konuşulamadı ve oylanamadı. Halbuki, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünde çalışan personelin en önemli sorunlarından biri, bu fazla mesai meselesidir.

Tabiî, bunun yanında, Devlet Su İşleriyle ilgili de bazı şeyleri söylememiz mümkündür; 136 koruma ve güvenlik görevlisi ihdas edilmek isteniliyor. Şüphesiz, bunlar, olması gereken hususlardır. Şüphesiz, trilyonluk yatırımlar yapan Devlet Su İşleri gibi bir kurumda bu kadrolara ihtiyaç duyulabilir. Özellikle, Balıkesir İlinin de içinde olduğu 25 inci Bölge Müdürlüğündeki büyük baraj yatırımları ve gölet yatırımlarında hakikaten, bu güvenlik görevlilerine ihtiyaç duyulabilir; ama, Devlet Su İşlerinin sorunu, sadece, bu güvenlik görevlileri değil; Devlet Su İşlerinde çalışan teknik elemanların ve mühendislerin büyük sorunları var. Onların aldıkları ücretler, diğer birtakım kurumlarda çalışan teknik elemanların ücretleriyle karşılaştırıldığı zaman, düşük olduğu, hatta, bu kurumlarda çalışan işçilerle bile mukayese edildiği zaman, düşük kaldığı görülecektir. Bunların ele alınması gerekir.

Yine, Devlet Su İşleri bünyesinde çalışan, sürekli hizmet akdiyle görev yapan geçici işçiler vardır; bu geçici işçilerin bekledikleri kadrolar vardır. Bu kadro sorununun gündeme getirilmesi ve çözümlenmesi gerekir. Elbette, güvenlik görevlisi kadrosu da sağlanacaktır; ama, bu kurumda çalışan binlerce geçici işçi vardır ve bu geçici işçilerin bugün itibariyle sayısı, aşağı yukarı 8 500-8 600 civarındadır ve bunun 8 000 civarındaki kısmı da taşra teşkilatlarında çalışmaktadır. Ne yapar bunlar; önemli görevler görürler. Operatör, dozerci, tornacı, kaynakçı, elektrik teknisyeni, hidrolog, inşaat teknisyeni, sondör, pompacı, sondaj işçisi gibi önemli teknik hizmetleri görmektedirler, trilyonluk yatırımlarda görev almaktadırlar; ama, kendilerinin daimî kadroları bulunmamaktadır. Bu bakımdan, Devlet Su İşlerinde görev yapmakta olan bu geçici işçilerin kadro sorunlarına hükümetin mutlaka eğilmesi gerekir. Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı, esas itibariyle, bu sorunun çözülmesi için Başbakanlığa gerekli müracaatı yapmış ve bu kadroların tahsisini istemiş bulunmaktadır; ama, şu ana kadar, bu konuda herhangi bir gelişme olmamıştır.

Gönül arzu ediyor ki, bu getirdiğiniz kısa, dar, palyatif olarak nitelendirdiğimiz kanun tasarı ve teklifleri biraz daha genişlesin, bu yatırımcı kuruluşlarımızın sorunlarını çözecek daha kapsamlı kanunî düzenlemeleri burada görüşelim.

Değerli milletvekilleri, şu anda kamuda çalışan insanlarımızın ekonomik yönden, gerçekten, büyük sorunları vardır; hepsinin, mevcut enflasyon altında büyük bir eziklik içerisinde olduğunu biliyoruz. Hükümet her ne kadar "biz kamu çalışanlarına yüzde 25 enflasyon nispetinde zam yapacağız" diyor idiyse de, biz şunu ifade ediyoruz ve diyoruz ki "kamu çalışanlarının, bırakınız bu seneyi, geçmiş dönemlerden bu tarafa, hükümetten alacağı vardır." O bakımdan, bütçe imkânlarımız dardır, bütçe imkânlarımız elvermiyor gerekçesiyle şu anda kadro bekleyen, biraz önce de ifadeye çalıştığım, geçici işçilerin kadrolarının önlenmesi mümkün değildir. Kamu çalışanlarımızın haklarının kendilerine, emeklerinin karşılığı kendilerine mutlaka verilmelidir. Nasıl ki, şu anda, Mevduat Sigorta Fonuna alınmış olan batık bankaların kurtarılması için gerekli kaynaklar bulunuyorsa, temin ediliyorsa, kamu çalışanlarımız için ve kadro bekleyen kamu personelimiz için gerekli imkânlar da, mutlaka, orta yere konulmalı ve hükümet, birtakım gerekçelerin arkasına sığınarak, bu işin yapılmasından, gerçekleştirilmesinden imtina etmemelidir diyorum.

Hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özgün.

Maddeyle ilgili başka söz isteği?.. Yok.

Önerge yok.

5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 5 inci madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Genel Kurulda bulunduğunu bildirmek suretiyle bize oy pusulası gönderenlerin burada olup olmadıklarını araştıracağım.

Sayın Mehmet Dönen?.. Burada.

Sayın Nurettin Atik?.. Burada.

Sayın Faris Özdemir?.. Yok.

Sayın İbrahim Konukoğlu?.. Burada.

Sayın Takiddin Yarayan?.. Burada.

Sayın Teoman Özalp?.. Yok.

Sayın Sait Açba?.. Burada.

Sayın Aslan Polat?.. Burada.

Sayın Zeki Ertugay?..

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, zaten bunlar yoklamadan sayılmıyor ki!

BAŞKAN – Ben sayıyorum Sayın Genç. Zatıâliniz dün...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Niye sayıyorsunuz; İçtüzük ortada.

BAŞKAN – Bir dakika, Sayın Genç... Her şeye karışma gibi, şu âdetinizi bırakın.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Başkanvekili olarak o kadar yanlış şeyler yapıyorsunuz ki. Bu uygulama şöyle: İlk açılışta yoklama yapılmamışsa, o gün Türkiye Büyük Millet Meclisinde 550 millletvekili var sayılır. Bundan sonraki yoklamaların bir değeri yok.

BAŞKAN – Yoklama yapıyoruz... Sayın Genç, alışacaksınız, yoklama isteyen sonucuna katlanacak. (DSP sıralarından alkışlar)

Sayın Zeki Ertugay?.. Yok.

Sayın Mehmet Gölhan?..

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, biraz evvel, bugüne kadarki uygulanan teamül gereğince, yoklamalardan sonra, çoğunluk bulunduktan sonra, arkadaşlarımız geldiklerinde, kâğıtlarını vermek suretiyle, siz de var sayıyordunuz.

Arkadaşlarımız buraya geldiler, hakikaten ben de gördüm, mutlaka siz de gördünüz; mutlaka şu anda kulistedirler. (DSP sıralarından "gelsinler" sesleri) Bunu bilmiyorlardı; bu uygulama ilk defa yapılıyor, siz yapıyorsunuz.

BAŞKAN – Efendim, bakın...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – O zaman şunu sormak lazım: Şu anda, şu sıralarda 184 kişi var mı; yok.

BAŞKAN – Efendim, olsunlar.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, istirham ediyorum. Uygulama yanlış oluyor, bugüne kadarki uygulamanız gerçekten... Yine siz yapıyordunuz, teamülünüz de buydu, hiçbir şey de söylemiyoruz; ama, arkadaşlarımızın hepsi burada. O zaman, 184 kişinin de burada oturması lazım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, bir anlamı yok bunun.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, 184 kişinin de burada oturması lazım.

BAŞKAN - Efendim, bakın, olay şu: Sayın Bedük, biliyorsunuz, buraya, Genel Kurula uğramadan yok yazılmayan en azından 50 milletvekili var. Sayın Genç, siz ifade ettiniz bunu...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet; ama, Sayın Başkan...

BAŞKAN – Ben, şimdi araştırıyorum...

KAMER GENÇ (Tunceli) –Sayın Başkan, bunu araştırabilmeniz için...

BAŞKAN - Haksız pusula gönderilmesini önlüyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bakın, bir şey...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, bundan sonraki uygulamalarda ona dikkat edelim; yani, bu uygulamayı, biz de, bütün milletvekillerimize duyuralım. Bakın, birer birer arkadaşlarımız şu anda Genel Kurula giriyorlar...

BAŞKAN - Efendim, bakın, bundan sonraki uygulamalarımızda, benim yapacağım uygulamalarda, yoklamada bulunanların, burada kendilerinin bulunduğunu göstermeyip, öyle, sadece, birisi vasıtasıyla gönderdikleri pusulaları almayacağım.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Biri vasıtasıyla pusula gönderme anlayışına tamamen karşıyım ve sizin bu uygulamanızı geçenlerde de alkışladığımı biliyorsunuz. 

Nitekim, dün, gene aynı şekilde, karşı taraftaki arkadaşlarımız da böyle pusulalar gönderdiler ve siz, bunu saymadınız; doğrusu da oydu. Birkısım arkadaşlarımız da, okumadan dahi olsa "katılmamışlar; ben okumuyorum, bunlar yok" dediler, ona da "evet" dedik.

BAŞKAN - Kim okumadan geçiyor?! Ben, hepsini okudum...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Efendim, sizden evvelki başkanvekili; geçen haftaki başkanvekilini söylüyorum.

Sayın Başkan, bugüne kadarki uygulamalarınızda bu şekilde bir uygulamamız yoktu, teamül bu değildi. Eğer, bunu istiyorsanız, biz, bütün milletvekillerinin -şu anda, bakın, Zeki Ertugay arkadaşımız geldi; burada- burada olmalarını sağlarız; arkadaşlarımız burada, dışarıdalar. O zaman, 184 kişiyi burada aramak durumunda kalırsınız.

BAŞKAN – Ararız efendim...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – O zaman, onları da arayın...

BAŞKAN – Sayın Bedük...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Peki, biz, bundan sonra, devamlı, karar yetersayısının aranılmasını mı isteyeceğiz; devamlı yoklama mı isteyelim?!

BAŞKAN – Sayın Bedük, bakınız ben, bütün karar yetersayısı istemleri ve yoklamaların hepsini yaptım...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, bugünkü uygulamanıza, bugüne kadarki yapmış olduğunuz uygulamalarınıza saygı duyuyoruz; ama, bu uygulamanızı da, biz, gene, arkadaşlarımıza duyuralım; yaptığınız doğru, bunu da söyleyelim.

BAŞKAN - Kaldı ki, ben, başlangıçta bunu açıkladım.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Ama, şu andaki doğru değildir, yaptığınız doğru değildir...

ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) – Sayın Başkan...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, doğru değildir...

BAŞKAN – Sayın grup başkanvekilleri, özellikle de sayın milletvekili arkadaşlarımız; bundan sonraki uygulamalarda -gayet açık söylüyorum, şimdiden de ilan ediyorum- burada bulunduğunu belirten pusulalar geldiğinde, maddeler arasında veya diğer ara bölümde, bunların burada olup olmadıklarını arayacağım; eğer, yoklarsa, bu pusulaları kabul etmeyeceğim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bakın...

ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) – Sayın Başkan, izin verir misiniz?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, önemli bir...

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Sayın Başkan...

ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) – Sayın Başkan, kendimle ilgili olarak ifade edebilir miyim...

BAŞKAN – Siz, geldiniz efendim.

ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) – Sayın Başkan, şimdi, ben, uygulamanızdaki hatayı ortaya koymak bakımından -kusura bakmayın- bir şey ifade etmek istiyorum: Ben, biraz önce Genel Kuruldaydım, yoklama kâğıdını verdim ve komisyon çalışması olduğu için, komisyon çalışmasına gittim; bundan tabiî ne olabilir yani?!

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, komisyon çalışmalarına giden arkadaşlarımız var; hem iktidar partilerindeki hem muhalefet partilerindeki arkadaşlarımız, şu anda, hem soruşturma komisyonlarında hem araştırma komisyonlarında hem de daimî komisyonlarda görevliler. Dolayısıyla, buraya gelip katılma fişini verdikten sonra, oradaki komisyon çalışmalarına katılıyorlar; böyle bir sıkıntı var uygulamada.

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Sayın Başkan...

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kahraman.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Sayın Başkan, usul hakkında söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Köse, yerinizden...

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Sayın Başkanım, yapmış olduğunuz uygulama doğrudur; Tüzüğün 144 üncü maddesinde hüküm açıktır. (FP sıralarından alkışlar[!]) Muhalefet partisinden 20 arkadaşımız, ayağa kalkarak, oylama istemiştir.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Oylama değil, yoklama...

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Oylamanın ad okunarak yapılması da, çok normaldir; sizi bağlayıcı herhangi bir hüküm yoktur. Arkasından, yoklama sırasında salonda olmayan milletvekillerimizin pusula göndermesinden sonra, arkadaşlarımızın salonda olup olmadığını kontrol etmeniz, sizin en tabiî ve en önemli görevlerinizden bir tanesidir; Tüzük açıktır.

Ona ilaveten, şunu ifade etmek istiyorum: Değerli muhalefet temsilcileri, iktidar partisine mensup olan miletvekilleri pusula gönderdiği zaman, birçok defalar -zabıtlar incelendiğinde- sizi ve diğer Meclis Başkanvekillerimizi ikaz etmek suretiyle, pusula sahiplerinin Genel Kurulda olup olmadığının, sizin tarafınızdan kontrol edilmesini talep etmişlerdir; ki, onlardan bir tanesi, şu anda, tam tersine bir beyanla, size, bunun yersiz olduğunu ifade etmektedir.

Uygulamanızın yerinde olduğunu ve bundan sonra da böyle yapılmasından yana olduğumuzu ifade ediyoruz efendim; teşekkür ederim. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, yoklama istenilmesi başka şey, şu anda yoklamaya katılanların pusulasını okumak başka şey!

BAŞKAN – Sayın Kahraman, buyurun.

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Sayın Başkan, burada istenen, bir toplantı yetersayısı tespitidir, bugün, bu toplantıda bulunan kişilerin sayısının tespiti değildir; zira, toplantı açıldığında, Başkanlık "toplantı yetersayısı vardır" demişse, o gün, devam cetvelinde, bütün milletvekilleri varsayılır. Dolayısıyla, buradaki toplantı yetersayısını sağlamada oy pusulası göndermek, başta  yapılan yoklamayla eş değildir, devam meselesiyle ilgili  değildir. Böyle olduğuna göre, sizin, tekrar "bu toplantıda ben varım" diye pusula gönderenlerin, devam cetvelindeki hanesinde bugün varsayılma isteği gibi bir talep olan bu iletiyi, bu müracaatı, zaten, kale almanıza gerek yok.

İkincisi, Başkanlık Divanı, tatbik edilecek olan usulleri, yani, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlığında, Başkanlık Divanı, Tüzüğümüze göre, prensipleri ortaya koyar. Koyduğu prensip değişmedikçe, zatıâliniz, kendinize göre hareket etme hakkına sahip değilsiniz, istediğiniz gibi sevk ve idare edemezsiniz. Lütfen... İçtüzüğe göre hareket etme durumundasınız.

Şurada, elektronik bir tesisat mevcutken ve dün gece, siz, toplantı yetersayısının aranması istendiğinde, elektronik cihazla yoklama yapmışken, bugün, tam tersine, eski salonda olduğu gibi, bu tesisatın olmadığı günlerdeki gibi bir oylamaya başvurdunuz; bu da tarafgir bir tutumdur. Ben, zatıâlinizin bu tutumunun da yanlışlığını tekrar ikaz ediyorum. Meclisin saygınlığını koruma, hepimizin görevidir. Sizi, içtüzüğe davet ediyorum.

Teşekkür ederim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kahraman, İçtüzükte, yoklamanın hangi usullerle yapılacağı gayet sarihtir, zatıâliniz de biliyorsunuz...

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Tabiî, burada...

BAŞKAN – Sayın Meclis Başkanvekili isterse ad okumak suretiyle, isterse elektronik oylama cihazıyla yoklama yapabilir; bu, Başkanlığın takdirinde olan bir husustur. Eğer, İçtüzükte bir değişiklik hâsıl olursa, biz, o İçtüzüğe aynen uymayı görev biliriz; bunu da bilmenizi isterim.

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Sayın Başkan, ad okunmak demek, bu aletle, bu gördüğümüz mekanizmayla oluyor. Yani, kimin nereye rey verdiği orada tespit ediliyor. Öbür türlü, sayıya bakıyorsunuz. Ad okunma, ille defterden okuma değildir, buradaki tespitle de vardır.

BAŞKAN – Sayın Kahraman, sizin arkadaşlarınız kaç kez bana geldiler "zaman zaman isim okumak suretiyle yoklama yapın" dediler. Bunu da bilmenizi isterim; teşekkür ederim.

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Ben, naçizane tavsiyede bulunuyorum ve ikaz ediyorum...

BAŞKAN – İkaz değil!

Sayın Bedük, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, yerimden bir cümle söyleyebilir miyim...

BAŞKAN – Grup Başkanvekiliniz konuşuyor efendim...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, biraz evvelki uygulamanız, bugüne kadar yapmış olduğunuz uygulamalardan farklı ve teamüllerimize de aykırıdır. Başkanlık Divanı, özellikle, Genel Kuruldaki müzakerelerle ilgili, İçtüzükte bulunmayan noktalarda, prensip kararları, ilke kararları alır; ama, unutulmaması gereken bir nokta da, Anayasaya göre, demokrasinin en önemli kurumu Türkiye Büyük Millet Meclisidir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi kurallarıyla idare edilir; kuralları da İçtüzükte yer almıştır.

Sayın Başkan, biraz evvel, değerli Grup Başkanvekili arkadaşımız 144 üncü maddeye atıf yaptı. Oysa, biraz evvelki açık oylama, doğrudan doğruya yoklama mahiyetindeydi; yani, 144'e göre değildi. Bir yanlış anlama var. 20 arkadaşımız tarafından yoklama istenmiştir. Yoklama ayrı, bu oylamayla ilgili yapılan sonuçlar ayrıdır; burada, oylama söz konusu değildir.

Ayrı bir nokta daha var: Türkiye Büyük Millet Meclisi, bir taraftan Genel Kurul çalışmalarını yaparken, aslında, komisyon çalışmalarına ara verilmesi lazım; ama, ne yazık ki, bir taraftan da komisyon çalışmaları devam ediyor, hem daimî komisyonlar çalışıyor hem geçici komisyonlar çalışıyor. Daimî komisyonlarda ve geçici komisyonlarda görev yapan birkısım milletvekili arkadaşlarımız, Genel Kurul müzakerelerine katılmadığı gibi, oylamalara da katılmamaktadır. Bu itibarla, bu uygulamanız, yani, daha sonra gelip de yoklama fişini verdikten sonra tekrar şu anda devam eden komisyon çalışmalarına giden arkadaşlarımızın mağduriyetine ve uygulamalarda aksaklığa sebebiyet verecektir. O sebeple, konunun, Başkanlık Divanında tekrar müzakere edilmek suretiyle, uygulanacak hususun gündeme getirilmesinde fayda mütalaa ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz bir sorum olabilir mi efendim? (DSP sıralarından "yeter, yeter" sesleri)

BAŞKAN – Şimdi, yoklama isteyip, burada var olanları tespit etmemden niye alınganlık gösteriyorsunuz; onu anlamadım doğrusu.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Hayır... Ben, bir soru sormak istiyorum. 

Bugün, Genel Kurulu yoklamayla açtık mı açmadık mı?

BAŞKAN – Açmadım.

TURHAN GÜVEN  (İçel) – Peki, o zaman, herhangi bir şekilde pusula gönderip de burada olmayan milletvekilini yok mu sayacaksınız var mı sayacaksınız?

BAŞKAN – Var sayacağım.

TURHAN GÜVEN (İçel) – O zaman, pusula göndermiş olsa ne olur olmasa ne olur?

İkincisi, odasında oturan milletvekilini bile burada var sayan zihniyet, bugün, sizin görüşünüze sahip çıkıyor; o da ayrı bir olay.

Takdirlerinize bırakıyorum. (MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Efendim, o sizin bileceğiniz...

FARİS ÖZDEMİR (Batman) – Sayın Başkan, ben buradaydım, pusulayı verdim, dışarı çıktım.

BAŞKAN – Buradaysanız buradasınız; Allah Allah!.. Burada olduğunuzu ispat edin.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Var sayacaksınız; o zaman niye böyle yapıyorsunuz!..

KAMER GENÇ (Tunceli) –  Sayın Başkan, doğru uygulama yapmak için; sizden rica ediyorum...

BAŞKAN – 6 ncı maddeyi okutuyorum...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan!.. Sayın Başkan!..

BAŞKAN – 6 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6. – 10.2.1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanununun 33 üncü maddesinin (b) bendine, “İlköğretim Müfettişleri ve Müfettiş Yardımcıları” ibaresinden sonra gelmek üzere “Tapu ve Kadastro Denetmenleri ve Denetmen Yardımcıları” ibaresi eklenmiştir.

BAŞKAN – 6 ncı maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Zeki Okudan; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ OKUDAN (Antalya) – Sayın Başkanım, kıymetli arkadaşlarım; 6 ncı maddeyle yapılması istenen değişiklikle ilgili söz almış bulunuyorum.

Değişikliğin, "10.2.1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırahlar Kanununun 33 uncu maddesinin (b) bendine ilköğretim müfettişleri ve müfettiş yardımcıları' ibaresinden sonra gelmek üzere 'Tapu ve Kadastro denetmenleri ve denetmen yardımcıları' ibaresi eklenmiştir" şeklinde olması isteniyor.

1954 yılından bugüne kadar, bu kanunun değişikliğe uğramadan gelmiş olması, takdire şayandır. O günlerde bu kanunun hazırlanmasında emeği geçenlere, huzurunuzda şükranlarımı arz etmek istiyorum; çünkü, görüyorsunuz, daha kanun çıkmadan, altı ay bile geçmeden revizyona gidiyoruz... 1954 yılından bugüne kadar hayatta kalmış bir kanunu hazırlayanlara nasıl şükran ifade etmeyelim.

Bu kanunda belirtilen, harcırahlarla ilgili yer şöyle: "Devamlı ikamet ettikleri yerler dikkate alınarak kurumlarınca belirlenen görev merkezi, mıntıka merkezi ve grup merkezi dışına, teftiş, denetim, inceleme veya soruşturma görevi ile gönderilen Devlet Denetleme Kurulu üyeleri ile geçici uzmanları, Sayıştay denetçileri ve yardımcıları, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu Başkan, üye, uzman müşavir, uzman ve uzman yardımcıları, Silahlı Kuvvetler denetleme ve tetkik kurulları başkan ve üyeleri, bakanlık ve bağımsız genel müdürlük müfettiş ve müfettiş yardımcıları, Maliye Bakanlığı hesap uzman ve uzman yardımcıları, bankalar yeminli murakıp ve murakıp yardımcıları, Yükseköğretim Denetleme Kurulu başkanı ve üyeleri, bakanlıklar merkez teşkilatına dahil kontrolör ve stajyer kontrolörler, Emniyet Genel Müdürlüğü dernek denetçisi ve dernek denetçi yardımcıları, Diyanet İşleri Başkanlığı ile Toprak ve Tarım Reformu Müsteşarlığı müfettiş ve müfettiş yardımcıları, Çalışma Bakanlığı iş müfettişleri ve yardımcıları ile iş güvenliği müfettişleri ve yardımcıları, Sosyal Sigortalar Kurumu sigorta müfettişi ve müfettiş yardımcıları, ilköğretim müfettişleri ve müfettiş yardımcıları"nın hemen arkasından "Tapu ve Kadastro denetmenleri ve denetmen yardımcıları" ibaresi ilave edilsin isteniyor. Bu arada "...ile Defterdarlık kontrol memurlarından" diye madde devam ediyor.

Tabiî, bu ilavenin yapılmasından memnunuz; ancak, şimdi, bu tasarısı hazırlayanlara soruyorum: Diyelim ki, yorun, öbür gün, RTÜK'le ilgili bir denetleme yaptıracaksınız; ne bileyim, serbest piyasayla ilgili kanuna uygun olarak Diyarbakır'a göndereceksiniz, borsayı denetlettireceksiniz. Peki, onları nasıl denetlettireceğiz? Yeni bir madde ilavesi için, altı ay sonra veya üç ay sonra bu kanun yeniden revizyon mu görsün? Onun için, bu tasarının daha genel kapsamda olmasını beklerdik.

Arkadaşlar, bu tasarı Meclise geldi; "şimdilik" kaydıyla çıkarıyoruz kanunu. Yaptığımız kanunları "bu yaptığımız kanun, son kanun" düşüncesiyle yaparsak, başarıya ulaşırız ve biz de, başarıda pay sahibi oluruz.

Yapılan bu değişiklik, bu şekilde kalırsa, altı ay sonra bu kanun tekrar gelecek, RTÜK'ün nasıl denetleneceğiyle ilgili, denetçileriyle ilgili kısım buraya ilave edilecek; ondan altı ay sonra, bu defa bir başka kurum ihdas edilecek, o kurum için, yeniden, aynı kanunun ilgili maddesi buraya gelecek. Bunun, genelleştirilmesi lazım. Bununla ilgili bir değişiklik önergemiz de var; o bakımdan da, desteğinizi istiyoruz.

Tabiî, bu tasarıya bakınca, sağlıkla ilgili kısmını da görüyorsunuz. Tabiî ki, Sağlık Bakanlığına yeni kadroların verilmiş olması memnuniyet vericidir; çünkü, hakikaten, beş seneden bu tarafa bekleyen mezun hemşirelere, bazı yerlerde, sağlık ocaklarında, iş bulma açısından çok verimli olacaktır; ancak, burada, bir düşüncenin devam ettiğini görüyoruz; bu denetlemeyle ilgili kısımda da aynı mantık var; devlet içinde yapılanmanın, kadro mahkûmu, bordro mahkûmu oluşturacak kadroların teessüsünü sağlamanın gereğinin hâlâ devam ettiğinin farkına varmak gerekir. Demek istiyorum ki, eğer, devlet, Sağlık Bakanlığı, hastane işletmeciliğine devam ederse, Sosyal Sigortalar Kurumu, sigortacılığın yanında, hastanecilik yapmaya da devam ederse, ne doktorun şikâyeti biter ne hastanın şikâyeti biter ne devletin şikâyeti biter ne de politikacıların şikâyeti biter.

Devlet, daha önce, ihale yapmadan baraj yapıyordu, yollar yapıyordu. Bu konuda bir adım atıldı, ihale sistemi getirildi. Eğer hizmet satın alma düşüncesini devletimiz benimsemezse, işletmeciliğe devam ederse, şikâyetler de devam edecek gibi gözüküyor.

Yapılması gereken neydi; yapılması gereken, bu kanunda –yeni kadroların verilmesi tabiî ki memnuniyet verici– hâlâ yapılabilecek durumda. Düşünün, Emekli Sandığına bağlı memur, sigorta hastanesine gidemiyor; sanki bir başka devlet... Sigorta hastanesine bağlı bir işçi, 300 kişilik kuyruğun arkasına geçiyor, akşama kadar bekliyor, yetmiyor, ertesi gün bekliyor, devlet hastanesindeki doktora gidemiyor.

Şu anda, Bağ-Kurla ilgili bir faks var elimde, Antalya Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliğinin çektiği bir faks. Diyor ki: "15 Haziran 2000 tarihinde, Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesiyle imzalanan protokol sona erecek." Bunun anlamı şu: Bağ-Kur mensupları, fakülte hastanesine gidip, şu tarihten sonra muayene olamayacaklar. Ya ne olacak; devlet hastanesine gidecek, sıra bulacak -bulamayacak, kuyruğa girecek, memnun olacak- olmayacak, sigorta hastanesine ya gidecek ya gidemeyecek ve yeni bir şikâyet kapısı daha aralanmış olacak, diğer illerden geldiği gibi. O yüzden, bu protokolün devamı ve Bağ-Kurluların, mutlaka, tıp fakültelerine gitmesi gerekir.

Hastalar için, hastane farkı olmadan, hatta, dışarıda serbest çalışan doktorlardan, birim fiyat üzerinden ödeme yapılarak, hizmet talebinin yapılması gerekir. Eğer, bunları yapamazsak, biz, daha binlerce kadro veririz ve verdiğimiz kadrolar, atıl vaziyette... Doktor memnun değil, hasta memnun değil, politikacılar memnun değil, eczacı zaten memnun değil; bu memnuniyetsizliğimiz, arkadaşlar, sürer gider.

Burada yapılması gereken çok basit. Bir sigorta şirketi veya sigorta, hastanesine nasıl olsa ücret ödemiyor mu?! Devlet hastanesine de ödesin. Emekli Sandığına bağlı bir memur arkadaşım devlet hastanesine müracaat ettiği zaman devlet hastanesi tahakkuk çıkarmıyor mu kurumuna; tabiî ki çıkarıyor. Aynı parayı sigorta hastanesine ödesin, fakülte hastanesine ödesin. Hatta, bu yelpazeyi genişletelim; dışarıda özel çalışan arkadaşlardan da hizmet alalım. Onlara da, resmî kurumlara ödediği ücret üzerinden ödeme yapsın. Böylelikle hem kuyruklar kalksın hem hasta, doktor seçme imkânını bulsun hem de hastaneler kendi aralarında rekabete girme imkânını bulsun. Eğer, siz, devletçi düşünceyle, hatta hatta, iki kurum arasına kalın duvarlar örer de bu iki kurumu birbirine yaklaştırmazsanız, 300 kişilik hasta kuyrukları gündemde daha kalacak, bize de konuşmak için malzeme çıkmış olacak; en kötüsü, bu Meclis, bu konularla meşgul edilmeye daha devam edecektir.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum; sağ olun, var olun. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Okudan.

Başka söz isteği?...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Kişisel söz istiyorum...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Genç.

Süreniz 5 dakikadır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Görüşülmekte olan tasarının 6 ncı maddesi, tapu ve kadastro denetmen ve denetmen yardımcılarını müfettiş statüsüne alıyor ve dolayısıyla, bunlara harcırah verme sistemini getiriyor. Ben, konuşmamın bu bölümüne girmeden önce, Başkanlığın yaptığı yanlış bir uygulamaya kısaca değinmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, İçtüzüğümüzün 57 nci maddesini incelediğiniz takdirde, Başkan, birleşimi açtıktan sonra Genel Kurul salonuna bakar. Eğer, çoğunluk yoksa, yoklama yapar ve toplantı yetersayısını bulduktan sonra Meclisi açar. Bir de, işaretle oylamaya geçildiği sırada, 20 milletvekili ayağa kalkarsa, o zaman yoklama yapmak zorunda.

Şimdi, buradaki birinci yoklama, hem toplantı yetersayısı bakımından mühimdir hem de, o gün, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin Genel Kurul salonunda olup olmamasını kanıtlamak için mühimdir. Başkan, eğer, Türkiye Büyük Millet Meclisini "toplantı yetersayımız var" diyerek açarsa, o gün yoklama yapılmamıştır, bütün milletvekilleri burada var sayılır; ondan sonraki yoklamalarda bulunmamaları, o gün, o milletvekillerinin varlığı veya yokluğunu göstermez. Buna rağmen, görüyorum, Başkanlık Divanı...

BAŞKAN – Ama, Sayın Genç, millet görecek herhalde kimin gelip gelmediğini...

KAMER GENÇ (Devamla) – Bir dakika; ben bir şey söyleyeceğim... Yani, doğru şeyleri söylüyoruz da, uygulamayı da yapalım.

Bir sürü kâğıt gönderiliyor buraya. Yazık bu kâğıtlara. Yani, gereksiz yere, bazı arkadaşlarımız, Meclis yoklama yapılmadan açıldığı halde, sonradan yapılan yoklamalarda ve toplantı yetersayısı istendiğinde, Başkanlığa kâğıt gönderiyorlar. Bu kâğıtlara yazık; fuzuli gönderiyorlar. Onu belirtmek için söylüyorum. Ama, doğruları söylemek, birtakım insanların canını sıkıyorsa; o, ayrı bir olay.

HASARİ GÜLER (Adıyaman) – Karar yetersayısı isterken bunları hiç düşünmüyorsunuz!..

KAMER GENÇ (Devamla) – Seksen senedir bu Meclis çalışıyor. Önemli olan, artık, bu gibi şeyleri, bu konuları, kendi ismimizi bildiğimiz gibi bilmemiz lazım; ama, burada tartışıyoruz.

Biraz önce yerimden söz istedim; Başkan vermedi; onun için bunu belirtiyorum.

Değerli milletvekilleri, denetmenler, müfettişler, devlet hayatında çok önemli elemanlardır. Biliyorsunuz, suiistimallerle mücadele konusunda en etkili eleman, denetmenlerdir. Bu denetmenlerin ve müfettişlerin, özellikle, hesap uzmanlarının, maliye müfettişlerinin -tabiî, hesap uzmanları var, gelir kontrolörleri var- ekonomik yönden önemli derecede tatmin edilmeleri lazım; çünkü, devletteki suiistimalleri ortaya çıkaran, bunlardır. Maalesef, birçok zaman, bu müfettişler, hesap uzmanları ve çeşitli teşkilatlardaki müfettiş statüsündeki insanlar suiistimallerin üzerine gittiği zaman, maalesef, doğru çalışan insanlar ya görevlerinden alınıyorlar veya başka yerlere sürülüyorlar veyahut da raporlarına riayet edilmiyor, raporlarının gereği yapılmıyor. Tabiî, bunları zaman içerisinde bu kürsülerde dile getireceğiz. Özellikle, rica ediyorum; devletimizin geleceği için, Türkiye'de dürüst bir rejimin yerleşmesi için, özellikle suiistimallerin önlenmesi için, hele hele şu bankaların hortumlanmasının önüne geçilmesi için, muhakkak ki, müfettişlerin, hesap uzmanlarının, denetmenlerin ve gelir kontrolörlerinin bulduğu konuların üzerine gitmek lazım. İşte, geçen gün, bir gazetede, bir şey yazıldı; bu, eski Şişli Belediye Başkanının kocasının 1,5 milyar dolarlık hayalî ihracatı tespit edildi; ama, tabiî, arkasında büyük güçler olduğu için hemen kapatıldı. Şimdi de, Gaziantep'te bir hayalî ihracat meselesi ortaya çıktı; ama, soruyorum ben bu hükümete; ondan önceki Emniyet Müdürünü Gaziantep'ten niye aldı? Bu olayın üzerine gitmeye teşebbüs ettiği için mi aldı, yoksa, başka nedenle mi aldı? Bir de çıksınlar, bize, bunların cevabını versinler. Bizim duyduğumuza göre, daha önceki Emniyet Müdürü bu olayın üzerine gittiği için görevinden alınmış, başka yere verilmiş. Bize, bilgi yanlış gelebilir; ama, yanlış bilgi geldiyse, lütfen, buraya gelinsin, söylensin.

Türkiye Büyük Millet Meclisine, maalesef, birtakım olaylar intikal etmiyor; müfettişlerin yazdığı raporlar rafa kaldırılıyor.

Bir İçişleri Bakanımız, tamamen konuyu kendi gündemine almış; doğru dürüst... Hesabına geldiği konularda kamuoyuna bilgiyi yansıtıyor, bazı yandaş gazetelere bilgileri veriyor; ama, hesabına gelmeyen bilgileri de kamuoyuna açıklamıyor. Bu, devlet hayatında, çok tehlikelidir. Bir kişinin takdiriyle bu devlet yönetilemez. Eğer soruşturma evrakları açıklanacaksa, bunların hepsinin kamuoyuna açıklanması lazım; yoksa, benim yandaşlarıma dokunanları ben kamuoyuna vermeyeyim, dokunmayanları vereyim veya rakiplerimle...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkan, bir iki dakika verir misiniz...

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Verme, verme!

BAŞKAN – Söylediklerinizin maddeyle ilgisi yok!

KAMER GENÇ (Devamla) – Denetmenlerle ilgili konuşuyorum...

BAŞKAN – Tapu denetmenleriyle ne ilgisi var?!

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben, bu kürsüye çıktığım zaman kimse benim konuşmamı istemiyor. İktidar partisindekiler benim konuşmamı istemiyorlar. Ben, bu memleketin menfaatına olan gerçekleri söylüyorum. Bu, daha başlangıç; göreceksiniz... Daha, yavaş yavaş, vatandaşlar bana belgeler gönderiyorlar...

ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) – 2 dakika, 2 dakika Başkan...

BAŞKAN – Konuya ilişkin bir beyanı olsa, amenna...

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben, bundan sonra çok önemli şeyler dile getireceğim; ama, sizİ fazla korkutmayayım, üzmeyeyim.

Saygılar sunarım. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Genç, ben, İçtüzüğün hükmünü uyguladım. Daha önce siz de istediniz. Bir kere, gerek iktidar gruplarından gerekse muhalefet gruplarından gelsin; bütün oy pusulalarını inceliyorum. Bu da, benim, Başkan olarak, en doğal hakkımdır. Eğer, burada bulunmayan bir üye adına şu veya bu şekilde daha önce verilmiş bir pusula gönderiliyorsa, bunun gerçek olup olmadığını saptamak da benim görevim olsa gerek.

Ben, şunu söylüyorum: Burası milletin Meclisi ve hepimiz, burada, millet adına görev yapıyoruz. Ben, yoklama isteyen arkadaşlarımız, yoklama bittikten sonra oy pusulası veriyorlarsa, millet, milletvekillerinin Genel Kurulda olup olmadıklarını görsün istiyorum. Şikâyetim milletedir, sizlere değil. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ÖRS (Burdur) – Sözlü konuşup çıkanlar da var; o zaman, onları da kontrol edeceksin Başkan!

BAŞKAN – Herkes Genel Kurula gelirse, ne yoklama isteği olur ne karar yetersayısının aranması istenir.

MUSTAFA ÖRS (Burdur) – Yoklama yapıldıktan sonra çıkanları da kontrol etmen lazım o zaman.

MEHMET DÖNEN (Hatay) – Sayın Başkan, milletvekillerinin niye gelmediğini de bir araştırın... Yani, niye gelmiyorlar?..

BAŞKAN – Evet, başka söz isteği?.. Yok.

6 ncı maddeyle ilgili bir önerge var; okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 401 sıra sayılı yasa tasarısının çerçeve 6 ncı maddesiyle değiştirilen 6245 sayılı Harcırah Kanununun 33 üncü maddesinin (b) bendine "ilköğretim müfettişleri ve müfettiş yardımcıları" ibaresinden sonra gelmek üzere "...Türkiye düzeyinde teftiş, denetim ve inceleme yetkisini haiz bilcümle müfettiş, müfettiş yardımcıları, denetmen ve denetmen yardımcıları, Tapu ve Kadastro denetmenleri ve denetmen yardımcıları" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Zeki Okudan     Fethullah Erbaş              Yakup Budak

             Antalya                         Van                             Adana

         Bekir Sobacı             Mustafa Geçer          Mehmet Fuat Fırat

              Tokat                         Hatay                          İstanbul

BAŞKAN – Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET HANİFİ TİRYAKİ (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?.. 

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge sahipleri, gerekçesini mi okuyalım?

MEHMET ZEKİ OKUDAN (Antalya) – Gerekçesini okuyalım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Yeni oluşturulacak devlet kurumlarının denetim ihtiyacının karşılanması için, denetmen ve müfettişlerin rahatlıkla görevlendirilmelerini sağlamak için bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Maddenin oylamasında karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN – Maddede karar yetersayısının aranılması istenmektedir.

NECATİ ALBAY (Eskişehir) – Elinsaf!..

BAŞKAN – Karar yetersayısı, İçtüzüğün gereğidir; ister, hakkıdır.

6 ncı maddeyi oylarınıza sunacağım ve Sayın Kamer Genç'in isteği doğrultusunda karar yetersayısını da arayacağım.

Oylamayı elektronik cihazla yapacağım.

Oylama için 5 dakikalık süre vereceğim.

Vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve imzasını havi oy pusulasını, aynı süre içinde Başkanlığımıza göndermelerini rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı yoktur; saat 18.15'te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.01

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 18.15

BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER: Şadan ŞİMŞEK (Edirne), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan)

 

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106 ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1. - Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun, Kadastro Kanunu, Devlet Memurları Kanunu, Harcırah Kanunu ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, 190 Sayılı Genel Kadro Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerin Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne Ait Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede ve Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/619, 1/592,  1/622) (S.Sayısı: 401) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerinde.

6 ncı maddenin oylamasında karar yetersayısı istenilmişti, karar yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi, yeniden, oylama için 5 dakikalık süre vereceğim; karar yetersayısını da arayacağım.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 6 ncı maddenin yapılan oylamasında karar yetersayısı vardır ve madde kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 7.  – 14.7.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun;

a) 213 üncü maddesinden sonra gelen “Zam ve tazminatlar” başlıklı ek maddesinin “II–Tazminatlar” bölümünün “(A) Özel Hizmet Tazminatı” bendinin (i) alt bendine, “Özürlüler Uzmanları” ibaresinden sonra gelmek üzere “Tapu ve Kadastro Denetmenleri” ibaresi,

b) (I) sayılı ek gösterge cetvelinin Genel İdare Hizmetleri bölümünün (h) fıkrasına “Dış Ticarette Standardizasyon Denetmenleri” ibaresinden sonra gelmek üzere “Tapu ve Kadastro Denetmenleri” ibaresi,

Eklenmiştir.

BAŞKAN – 7 nci maddeyle ilgili olarak, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Saffet Arıkan Bedük konuşacaklar.

Buyurun Sayın Bedük. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 7 nci maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisinin görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, dün -Çerkeş merkezli- gerek Çankırı'nın Orta ve Çerkeş İlçeleri gerekse Ankara'nın Çubuk İlçesinin Yukarı Çavundur, Aşağı Çavundur, Tahtayazı ve diğer köylerinde vuku bulan depremde vefat edenlere Allah'tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyor, Allah memleketimize bir daha böyle afetler göstermesin diyorum; ama, şunu özellikle belirtmek istiyorum: Ankara'nın Çubuk bölgesinde son derece büyük maddî kayıp var. Bu maddî kayıpların telafisi hususunda hükümetin fevkalade hassas  davranacağı inancını taşıyorum ve bizim -Doğru Yol Partisi olarak- görevimizi yapmak suretiyle bunları takip edeceğimizi belirtmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, devletin millet için var olduğunu biliyoruz. Milletin hizmetlerinin yürütülmesi, devletin aslî görevidir. Devlet, kamu hizmetlerini, özellikle, hem memurları hem de diğer kamu görevlileri aracılığıyla yürütür; bu, aynı zamanda, Anayasamızın 128 inci maddesidir ve yine, devlet memurlarıyla ilgili yükselme, sicil veya diğer birkısım ekonomik girdileri ve imkânları sağlayan kanunla da bu işler yürütülür.

Değerli milletvekilleri, şimdi, şuna bakalım: 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede değişiklik yapıyoruz, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda değişiklik yapıyoruz, devlet teşkilatında parçalı, yamalı bir bohça şeklinde değişiklikler yapıyoruz, arkasından da diyoruz ki: "Kamu yürütümünü en güzel şekliyle gerçekleştiriyoruz." Bu, fevkalade yanlış ve gerçekçi bir yaklaşım değil. Devletin hantal yapısı, kamu personeliyle ilgili birkısım  kanunların yeniden ele alınmasını gerektirdiği gibi, devlet teşkilatının da mutlaka yeniden gözden geçirilmesi gerekir.

Eğer devlet teşkilatını  yeniden gözden geçirmezsek, bugüne kadarki uygulamalarla -Türkiye'nin geldiği nokta itibariyle söylüyorum- hizmetlerdeki maliyet unsurları artıyor, bilgi ve kabiliyette eksiklikler oluyor veya bir işi birden fazla kişi yapıyor, dolayısıyla maliyet unsurları artıyor, kamu harcamaları fevkalade üst seviyeye çıkıyor, enflasyon da yükseliyor; millet, inim inim inliyor, millet ezgin, memurlar bezgin, memurlar büyük bir sıkıntı içerisinde, çalışanlar yine büyük bir sıkıntı içerisinde; biz, halen, palyatif tedbirlerle, acaba bu devlette daha ne yapabiliriz, bu Mecliste nasıl kanun çıkarılması gerekir diye bir gayretin içerisindeyiz; ama, bu gayret beyhude.

Avrupa Birliğine girme sürecinde olduğumuz bir dönemde, Avrupa Birliğinin aradığı normları, hem kamu idaresinde, yönetimde hem anlayışında arayacağız hem de işlemlerinde arayacağız.

Süratli, verimli ve tesirli hizmet üretme, ancak teşkilatlanmayı sağlam kılmakla, memur veya çalışanlarla ilgili birkısım yeni düzenlemeleri getirmekle mümkün olabilir. Ama, eğer biz, 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede bir değişiklik yapalım, 657'de bir şey yapalım...  Ne yapıyoruz; netice itibariyle bugün, kabul edilen bir kanunda denetmenlerle ilgili olan noktayı getiriyoruz, yama şeklinde monte ediyoruz değerli arkadaşlar.

Bir defa, öncelikle 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye dayalı olarak getirilen bu değişikliğin bu Mecliste görüşülmesi Anayasaya aykırı; çünkü, 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, halen daha Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilmedi, görüşülmedi, yasalaşmadı, kanun hükmünde kararname olarak devam ediyor. Yine, hem Anayasamızın 91 inci maddesinde hem de İçtüzüğümüzün 90 ıncı maddesinde aynen ve açık bir şekilde bunun ancak bir kanunla değiştirilebileceği açıklanıyor, ifade ediliyor; ama, ne yazık ki, biz, yine burada da dikkat etmiyoruz. İçtüzüğün 90 ıncı maddesi, bir kanunla ancak bunların değiştirileceğini ifade ediyor. Maalesef, biz, bu sefer, tekrar, değişikliği, yasalaşmadan, kanun hükmünde kararname noktasındayken gündeme getirdik ve halen de daha bu çalışmaları sürdürmeye devam ediyoruz. Birincisi bu.

Değerli arkadaşlar, ikincisi, enflasyon altında inim inim inleyen milletimiz var, çok büyük sıkıntı içerisinde ve buna karşılık memur da, keza aynı şekilde çalışanlar da, maalesef aldığı birkısım ekonomik; yani, ücretlerden de mutsuz, umutsuz, sıkıntı içerisinde, bezginlik içerisinde.

Arkadaşlar, 120 milyon liraya geçinen insanlar var. 120 milyon lirayla geçinen bir vatandaşa, bir kamu personeline herhalde üstün hizmet madalyası vermek lazım; ama, ne yazık ki, değerli arkadaşlar, biz, halen onları düşünmüyor; ama, bu arada yeni birkısım kamu harcamalarını artırıcı hizmetleri devam ettiriyoruz. Dolayısıyla, burada da bir sıkıntıyla karşı karşıyayız. Biz Avrupa Birliğinin normlarını yakalamak mecburiyetindeyiz; devletin hantal yapısını elden geçirmek mecburiyetindeyiz; eşit işe eşit ücret politikasını mutlak surette gündeme getirmek mecburiyetindeyiz; çalışanların, özellikle hizmetin önem ve ağırlığına paralel olarak onlara ücret verebilecek bir anlayışı hâkim kılmak mecburiyetindeyiz. Eğer, bunları yapmazsak hizmette kalite ve standart düşer; kalite ve standart düştüğü gibi, hizmette maliyet unsuru artar, enflasyonu indirmek mümkün olmaz. Biz, yine vatandaştan vergi toplamaya devam eder, öbür taraftan, oluk gibi bir başka tarafa sevk etmiş oluruz. Burada da sıkıntıyı yine bizler çekeriz.

Değerli arkadaşlar, sağlık hizmetlerine verilen 37 517 kadroyla ilgili olarak... Kadroyu verin; ama, Sağlık Bakanlığının bugünkü norm kadrosu itibariyle, yaptığı hizmetler itibariyle, uluslararası çağdaş dünyanın uyguladığı sağlık hizmetleri politikasını veya normlarını veya standardını yakalamamız mümkün değil. Bu sağlık teşkilatını yeniden gözden geçirmek gerekir. Bununla ilgili bizim kanun teklifimiz var, Doğru Yol Partisinin kanun teklifi var; ama, ne yazık ki, görüşülmedi. Ver kadroyu... İstediğiniz kadar kodroyu verin... Devlette yıllarca çalışmış olan arkadaşlarımız da bilir; bir yere gidersiniz, brifing alırsınız, personel eksikliğinden bahsederler. Arkadaşlar, personel eksikliğinden tabiî ki bahsederler; çünkü, o kadar çok çifte standart, bir işi birden fazla yapan o kadar çok ünite var ki... Dolayısıyla, bundan da sonuç almak mümkün olmayacaktır.

Tamam, onu da verdiniz; sağlık hizmetlerinden yine millet memnun değil. Bakıyorsunuz, sabahtan itibaren kuyruğa girmiş insanlarla karşı karşıya kalıyorsunuz. Doktor da memnun değil, aldığı maaştan memnun değil. 220 milyon lira maaş alan doktor var. Ayrıca, hemşireye bakıyorsunuz, ebeye bakıyorsunuz; aldıkları maaşlarda büyük bir sıkıntı var. Sağlık hizmetlerinde çalışanlar büyük bir sıkıntı içerisinde.

O yetmiyormuş gibi, mühendisleri bir inceleyin. Değerli arkadaşlar, mühendislerimizin aldığı maaş o kadar felaket ki, ben, bunu bir soru önergesi haline getirdim. Yurdumuzun yerüstü ve yeraltı su kaynaklarını değerlendirerek, ülkemizin hizmetine sunulmasında en büyük görevli ve sorumlu olan Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüdür. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Türkiye bütçesinin yüzde 35'ini de sarf etmektedir. 2,5 milyon hektarlık araziyi suya kavuşturan, 42 milyar kilovat/saat enerji üreten GAP'ın da sorumlusu yine Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüdür. Bir bakıyorsunuz, oradaki mühendisin aldığı para 270 milyon. Çok ayıp bir şey!

MAHMUT ERDİR (Eskişehir) – Doğru.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) – Yine bir şey daha söyleyeyim size. Orada çalışan işçinin aldığı maaşın artmasından, ücretinin artırılmasından yanayım, kesinlikle öyle bir anlayışım yok; ama, orada çalışan işçi, örgütlenmiş olduğu için, toplusözleşmeye tabi olduğu için, o -mesela- 678 milyon, 700 milyon alıyor; ama, onun amiri, 270 milyon para alıyor. Bunu, çok açık ve net söylüyorum. Bunlar, tamamen devletin kayıtlarından aldığım bilgilerdir.

Sadece Devlet Su İşlerinde mi bu?.. Köy Hizmetlerinde de, keza, aynı şekilde, öyle; Karayollarına bakıyorsunuz, Karayollarında da öyle. Mühendis alıyor 270 milyon, işçimiz -tabiî ki, almalıdır- alıyor 678 milyon. Sorumlusu, özellikle bu görevin mutlak surette yürütülmesinin doğrudan doğruya sorumlusu olan kuruluş Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ve orada çalışan mühendisler...

Değerli arkadaşlar, bunun için soru önergesi vermiştim. Soru önergeme, bakınız, Sayın Bakan... Özellikle Devlet Su İşleriyle ilgili olarak söylüyorum. Ben demiştim ki, yatırım tazminatı, enerji fonu, özel hizmet tazminatı artırımıyla ilgili acaba ne yapıyorsunuz? Sayın Başbakana da sordum, Sayın Bakana da sordum. Hem Sayın Başbakan hem de Sayın Bakan, özellikle, ücret politikasını, devletin personel politikasını yeniden gözden geçirmek suretiyle yepyeni bir kanunu, ama, temel bir kanunu gündeme getirmiş olsalardı, bunları yeniden gözden geçirmiş olsalardı, bütün şikâyetler durmuş olacaktı. Nihayet, Enerji Bakanımız bana şöyle cevap veriyor: "Yatırım tazminatı ödenebilmesi, ayrıca söz konusu personele, her biri bir maaş tutarında senede dört defa yatırım teşvik ödeneğinin ödenebilmesi için, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmekte olan 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin müzakeresi sırasında gündeme getirilecek ve iktidar partileri olarak da desteklenecek ve bu suretle de, bunların ücretleri yeniden gözden geçirilmek suretiyle artırılacak."

BAŞKAN – Sayın Bedük, 1 dakika eksüre veriyorum; lütfen toparlayınız.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) – Değerli arkadaşlar, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü personeliyle ilgili verdiğimiz maddeler var. Tabiî, şimdi konuşulacak, ek madde denecek, verilmeyecek... Köy Hizmetlerinin durumu da aynı. Bakın, biraz evvel, Başbakanlığa bağlı olan Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün, aynı personele, yani Başbakanlıkta çalışan personele yine aynı ücretlerin verilmesini istemiştik, reddedildi; daha doğrusu, kabul edilmedi, oturulmadı, geçti gitti. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün personeli de, keza, aynı şekilde. Başbakanlığa bağlı; onlara da verilmiyor. Kime veriliyor; masada bulunanlara veriliyor. Ben de orada çalıştım, biliyorum orayı. Verilsin; ama, eşit davranılsın, adil davranılsın. Kamuda çalışan, hizmette çalışanlar, özellikle, hayat standardı itibariyle, çağdaş dünyanın gerektirdiği normlarda hayatını idame ettirebilecek ücreti alabilsin.

Eğer bizim vermiş olduğumuz önergeleri dikkate alırsanız... Gerçekten, hiç olmazsa Devlet Su İşlerini kurtaralım. Diğer kamu personeliyle ilgili olarak getirilecek olan her türlü değişiklik teklifini paket halinde getirin, destekleyeceğimizi söylüyor ve bu duygular içerisinde Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bedük.

Fazilet Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Veysel Candan; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika Sayın Candan.

FP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşülmekte olan 401 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Çankırı depreminde vefat eden vatandaşlarımıza da Cenabı Hak'tan rahmet diliyor, oradaki vatandaşlarımızın acılarını paylaşıyorum.

Efendim, görüşülmekte olan kanun tasarısının 7 nci maddesi... Aslında -7 nci maddeye geçmeden önce- Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameyi görüşüyoruz. Bu kanun hükmünde kararname, 15.12.1999'da, yani, yaklaşık altı ay önce çıkmış, bugün kanunlaştırılıyor.

Kanunun amacına baktığımız zaman, ilgi alanına baktığımız zaman, Kadastro Kanunu, Devlet Memurları Kanunu, Harcırah Kanunu, Genel Kadro Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamelerde değişiklik öngörmektedir. Aslında, altı ay önce çıkarılan bir kanun hükmünde kararnamenin bugün kanunlaşacak olması, kanun tekniği açısından veya Türkiye'nin ihtiyaçlarına cevap vermesi açısından ne derece doğru olduğunu tartışmak gerekir. Kaldı ki, altı ayı aşan, bir yılı, iki yılı bulan kanun hükmünde kararnameler var.

Kanunun gerekçesini okuduğumuz zaman, kalkınma planları, yıllık programların uygulanması, hizmet genişlemesi gereği hizmette etkinlik ve verimlilik. Yani, özetle, hükümet, kanunu hazırlayanlar bu dört cümlede diyor ki: Devlet büyüyor, hizmetler de artıyor; buna bağlı olarak, biz, bu kadroları talep ediyoruz veya değişiklikleri talep ediyoruz. İşte bu noktada şu soru akla geliyor: Acaba, devlet kurumlarında çalışan personelin ve konumuz da Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü olduğuna göre, bu kurumda çalışan personelin verimliliklerini rehabilite etme noktasında bir programı var mıdır? Bunu sormak mecburiyetindeyiz; yoksa, buraya, her kurum, birtakım rakamlarla geldiği zaman, devlet çok büyür ve biraz önce konuşmacı arkadaşlarımın da ifade ettiği gibi, hantal bir yapıyla karşı karşıya geliriz. Acaba, teknolojinin arttığı ve geliştiği dünyamızda personelleri çoğaltarak mı iş yapmak, yoksa, bilgisayar dünyasında ve teknolojisinde daha çok teknik konuları mı gündeme getirmek daha doğru olur? Özellikle, ben, bu sorunun cevabını öğrenmek istiyorum. Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünde kaç kişi çalışmaktadır? Bu çalışanlarda verim oranı nedir? Kurum içerisinde bir değişiklik yaparak bu ihtiyacı gidermek mümkün müdür? Bu sorular önemli zannediyorum.

Şimdi, 7 nci maddeye gelmeden önce... 7 nci madde, Tapu Kadastroda çalışan denetim memurlarını kapsamaktadır. Şimdi, bu yeni görev verilecek arkadaşlar "Tapu Kadastroda il ve ilçe kadastro müdürlük işlemlerini denetleyecek" deniliyor; bir de, memurlar hakkında soruşturma yapacaklar. Yani, iki temel noktada görev verilmektedir. Peki, bunlara talep edilen haklar nedir? "Tapu Kadastro denetmenleri" isminde -kontrolörler değiştiriliyor- yeni bir kadro ihdas ediliyor; ancak, 45 kontrolör kadrosu iptal edilerek, yeniden "denetmen" adı altında 45 kişi görevlendiriliyor.

Şimdi, bu 7 nci maddede, bu çalışanların özlük ve malî hakları diğer kamu kurum ve kuruluşlarına eşit hale getiriliyor. Bu gayet doğal; tabiî ki, böyle olması gerekir. Denetmenlerin, ayrıca, harcırahları da yine bu kanunla düzenlenmiş oluyor. Ayrıca, yine, bölge kontrolörüyle ilgili olarak, kontrolörlük kaldırıldığına göre, 3402 sayılı Kadastro Kanununun (L) bendi de yürürlükten kaldırılmaktadır. Yani, kısaca söylersek, şöyle: Kontrolörler denetmen oluyor. Denetmen ve yardımcısıyla birlikte, Tapu Kadastroda -kanun gerekçesine göre- görevler hızlandırılacak. Halbuki, benim burada esas üzerinde durduğum -bu yapıyı tenkit etmekten ziyade- gerekçede, Tapu Kadastroyla ilgili çok net ve açık bilgiler olması ve bu gerekçeye dayanılarak birtakım talepler olması daha gerçekçi olurdu zannediyorum.

İşte, bu talepler doğrultusunda, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 213 üncü maddesinde değişiklik yapılmaktadır ve (i) alt bendinde de "Özürlüler Uzmanları" ibaresinden sonra gelmek üzere "Tapu ve Kadastro Denetmenleri" ibaresi yazılıyor.

Yine (I) sayılı ek gösterge cetvelinin Genel İdare Hizmetleri bölümünün (h) fıkrasına "Dış Ticarette Standardizasyon Denetmenleri" ibaresinden sonra gelmek üzere "Tapu ve Kadastro Denetmenleri" ifadesi yazılmak suretiyle, harcırahlar, böylece karşılanmış oluyor.

Şimdi, buraya kadar söyleyeceğimiz fazlaca bir şey yok; ancak, kamunun, kamu maliyesinin içerisinde bulunduğu şartlara kısaca göz atmak mecburiyetindeyiz. Bir kere, devlet, şu anda, artan kadrolarla hantal bir yapıya kavuşmakta; ayrıca, devlet, şu anda, çalıştırdığı memurları hem verimli çalıştıramamakta hem de çalışan insanlara da yeteri kadar ücret ödememektedir. Hatırlanacağı üzere, açıklanan enflasyon rakamlarına baktığımız zaman, ilk altı ay için yüzde 15'i aştığımız için, yüzde 4 gibi bir maaş zammı verilecektir; yani, 100 milyon alan bir memura, 120 milyon alan bir memura 4 200 000 lira gibi bir zam söz konusudur. Bu da çok gülünç bir rakamdır; çünkü, Türkiye'de şartlar her gün değişmekte. Biz, çalıştırdığınız insandan verim almanın tek yolunun, o insanın karnını doyurmaktan geçtiğine inanıyoruz.

Aslında, Türkiye'de, devlet memurları için istihdam politikasında, DPT, Yüksek Planlama Kurulu çalışmaları doğrultusunda, yeniden bir düzenleme yapmak mecburiyetindeyiz. Yani, böyle parça parça gelen... Yani, burada, şimdi, her genel müdürlük, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, herkes bir talep peşinde ve tek tek gelen bu münferit talepler de, ileride, Türkiye'nin ücret politikasına da tamamen ters düşmektedir. Yani, bugün, bir genel müdürün maaşı ayrı, o genel müdürlükte çalışan işçinin maaşı ayrı, müsteşarın maaşı ayrı. Dolayısıyla, Türkiye'de, verimlilik esasına dayanan bir ücret politikası mutlaka gündeme gelmelidir.

Aynı tasarı metni içerisinde müzakere edilirken, Sağlık Bakanlığıyla ilgili... Türkiye'nin, maalesef, millî bir sağlık politikası yoktur. Yani, devlet, sağlık hizmetlerine, sağlıkocağı, hastane açarak mı devam edecektir, yoksa, özel teşebbüsü, özel hastaneleri, vakıfları, dernekleri, sivil toplum örgütlerini öne mi çıkaracaktır? Devlet, sağlıkta denetim mi yapacaktır, hizmet mi yapacaktır? Biz, hâlâ, daha, sosyal güvenlik kuruluşları (SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı) emekli işlemleri mi yapacak, sağlık hizmetleri mi yapacak;  bir mi yapacak, ayrı mı yapacak?..

Yani, arkadaşlar, sağlıkta, eğitimde millî politikaların oluşması ve bu politikaların da, gelen hükümetlere göre değil, uzun vadede, on yıl, yirmi yıl, otuz yıl vadelendirilerek uygulanması gerektiğine inanıyorum. Bugün, devlet, her şeye yetişme politikasıyla, sağlıkta başarısızdır, eğitimde arzu edilen başarı maaleesef yoktur. Şimdi, bu getirilen tasarıda da, genel müdürlüklerden talepleri sorulmuş, onlar da "acaba, hangi talebi getirirsek ne kadarını kurtarabiliriz" mantığıyla, bütün kurumlara, devlet, kanaatimce, araştırmasız, yetersiz birtakım taleplerle gündeme gelmiştir ve ben öyle zannediyorum ki, bu tasarı kanunlaştıktan sonra, kısa zamanda, üç dört ay sonra, diğer bazı kurumlarla ilgili kanun hükmünde kararnameler de kanun olmak üzere buraya gelir. O açıdan, bu konuda, gerek hükümetin gerek muhalefetin görevi, sağlıkta, millî eğitimde, yani, devletin istihdam alanlarında, özellikle de KİT'lerde, mutlaka, verimlilik esasına dayalı bir çalıştırma politikası ve verimlilik esasına dayalı bir ücret politikası uygulaması olmalıdır.

Kanaatimce, bu tasarı kanunlaşsa bile, kabul edilse bile, sathî bir pansuman tedavisi olur; ama, Türkiye'de çalışan işçi ve memurun problemlerini çözemez, farklılıklar devam eder. Siz, bu 7 nci maddeyle, Tapu ve Kadastro denetmenlerinin özlük haklarını verirsiniz, özlük haklarını diğer kurumlarla eşit hale getirirsiniz; ama, diğer kurumlarda yapılan değişikliklerde, bu sefer, yine fark ortaya çıkar. O açıdan, çalışanlara geniş bir perspektifte bakmak, o perspektif içerisinde konuyu değerlendirmek, burada, hem iktidarın hem de muhalefetin millî bir görevidir.

Bakın, bugün bile, bir saat önce, Kızılay Meydanında memurlar yürüyordu. Yani, bu, bir hükümet için de muhalefet için de çok övünülecek bir durum değildir. Neden; çünkü, devlet, çalıştırdığı insanın karnını doyurmak mecburiyetindedir.

Bu politikayı bu şekle götürmek mecburiyetindeyiz diyor; Muhterem Heyetinize saygılar sunuyorum efendim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Candan.

Başka söz isteği?.. Yok.

Maddeyle ilgili bir önerge vardır; okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 401 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci maddesi ile değiştirilen 14.7.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 213 üncü maddesinden sonra gelen “zam ve tazminatlar” başlıklı ek maddesinin "II. Tazminatlar" bölümüne (G) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (H) bendi eklenmiş ve maddedeki (H) bendi (I) bendi olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

(H): Mühendislik – Mimarlık Tazminatı

En az dört yıllık yüksek öğrenim görmüş yüksek mühendis, mühendis, yüksek mimar, mimar, şehir plancısı ve bölge plancılarına kadro unvanlarına ve bu kadroların hizmet sınıfına bakılmaksızın en yüksek devlet memuru aylığının yüzde 100’ü oranında ayrıca mühendislik–mimarlık tazminatı ödenir.

     İsmail Kahraman            Faruk Çelik                    Latif Öztek

            İstanbul                        Bursa                            Elazığ

       Mehmet Çiçek        Maliki Ejder Arvas    Mustafa Niyazi Yanmaz

              Yozgat                          Van                           Şanlıurfa

          Rıza Ulucak                   Ali Oğuz             Mehmet Zeki Okudan

             Ankara                      İstanbul                         Antalya

M. Altan Karapaşaoğlu                                     Ahmet Sünnetçioğlu

              Bursa                                                              Bursa

 

BAŞKAN – Sayın Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET HANİFİ TİRYAKİ (Gaziantep) – Sayın Başkanım, katılamıyoruz.

BAŞKAN – Katılamıyorsunuz.

Sayın Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI ŞUAYİP ÜŞENMEZ (Yozgat)  – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Katılamıyorsunuz.

Sayın Kahraman, gerekçeyi mi okutalım?

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Sünnetçioğlu konuşacaklar efendim.

BAŞKAN – Sayın Sünnetçioğlu, buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüksek mühendis, mühendis, yüksek mimar, mimar, şehir plancısı, bölge plancılarının durumlarının düzeltilmesiyle ilgili önerge vesilesiyle, Yüce Meclisi selamlıyorum.

Türkiye Cumhuriyetinin temel hedefi, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak olarak belirlenmiştir. Bunun boyutlarından bir tanesi sosyal-ekonomik kalkınmadır ve bu sosyal-ekonomik kalkınmanın boyutu ise, enerji, ulaşım, iletişim, sulama, sağlık, eğitim ve altyapı yatırımlarının yapılması ve tamamlanmasıdır.

Bu yatırımların maliyetleri hesaplanmayacak kadar büyüktür. Bu yatırımların planlanmasından yaşama geçirilmesine kadar sorumluluk yüklenen, ülke kaynaklarının en uygun olarak kullanılması için mücadele veren, hakedişlere imza koyan mühendis ve mimarların maaş ve ücretlerinde iyileştirme ve güncelleştirme yapılamamıştır. Çeşitli statülerde kamuda çalışan mühendis ve mimarların içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal durumları, son yıllarda, üretim ve denetim süreçlerindeki konumlarına, üstlendikleri sorumluluklara ve sahip oldukları eğitime uymayan düzeye gerilemiştir. Belirli meslek grupları, örneğin, yargı mensupları, ordu mensupları, üniversite öğretim üyeleri, emniyet görevlileri için maaşlarında iyileştirmeler yapılmışken, sanayiin belkemiği mimar ve mühendisler için iyileştirme ve güncelleştirme yapılamamıştır. Bugün kamuda -biraz evvel diğer sayın hatiplerin de belirttiği gibi- 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi olarak 1 inci derece 4 üncü kademede çalışan 25 yıllık bir mühendis ve mimara 280 milyon Türk Lirası ücret verilmektedir. Bu standart, 1993 ve 1994 yıllarındaki yaşam standardı seviyesindedir. Ayrıca, kamuda çalışan bir inşaat mühendisi ve işçi personel arasındaki hayat standardı farkı her geçen gün biraz daha artmaktadır. Bu durumda, işçiler tabiî ki haklarını alacaklardır; ancak, çalışma huzurunu, çalışma ortamını olumsuz etkileyen bu durum göz önüne muhakkak alınmalıdır.

Dünyanın gıptayla baktığı ve milletçe övünç kaynağımız olan GAP başta olmak üzere, en ücra dağ köylerinden kentlere kadar her yerdeki okul, yol, altyapı işleri ile dev otoyollar, enerji santralları, barajlar, toprak ve akarsu ıslah çalışmalarını ülkemizin dört bir yanında yöneten teknik elemanların durumlarını düzeltmek üzere bu önergeyi vermiş bulunuyoruz. Bu önergede, görüşülmekte olan 401 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci maddesiyle değiştirilmek istenen 14.7.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunun 213 üncü maddesinden sonra gelen "Zam ve tazminatlar" başlıklı ek maddesinin "II-Tazminatlar" bölümüne (G) bendinden sonra gelmek üzere (H) bendinin eklenmesini ve maddedeki (H) bendinin de (I) bendi olarak değiştirilmesini teklif ediyoruz ve bu teklifle de, en az dört yıllık yükseköğrenim görmüş yüksek mühendis, mühendis, yüksek mimar, mimar, şehir plancısı ve bölge plancılarına, kadro unvanlarına ve bu kadroların hizmet sınıfına bakılmaksızın en yüksek devlet memuru aylığının yüzde 100'ü oranında ayrıca mühendislik ve mimarlık tazminatı ödenmesini talep ediyoruz.

Bu iyileştirmeyi, bu teknik elemanlardan, mühendislerden, mimarlardan yüksek mimar ve yüksek mühendislerden, şehir plancılarından esirgemeyeceğinizi umuyor, saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Sünnetçioğlu.

Sayın Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı, gerekçesini Sayın Sünnetçioğlu'ndan dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 7 nci madde kabul edilmiştir.

Yeni madde ihdasına ilişkin önergeler vardır. Komisyon, eğer, bu önergelere salt çoğunlukla katılırsa, 87 nci madde gereği önergeleri işleme alacağım. Salt çoğunluk için 21 üyenin hazır olması gerekiyor.

Birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 401 sıra sayılı kanun tasarısına aşağıdaki ek maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

          Nail Çelebi            Abdülkadir Akcan             Zeki Ergezen

            Trabzon                       Afyon                            Bitlis

         Necati Albay                Ali Güngör                 Yücel Erdener

            Eskişehir                         İçel                            İstanbul

        A. Turan Bilge            Musa Demirci                  Ali Gebeş

              Konya                          Sıvas                            Konya

          Latif Öztek            Mustafa Verkaya             Ahmet Çakar

              Elazığ                       İstanbul                        İstanbul     

      Cengiz Aydoğan             Murat Akın                  Ahmet Derin

             Antalya                      Aksaray                        Kütahya

 

Ek Madde 1.– Tarım ve Köyişleri Bakanlığından 657 sayılı Devlet Memurları Yasasına tabi olarak çalışan personele; Tarım ve Köyişleri Bakanlığının toplam başlangıç bütçesinin % 4'ü Tarım Hizmetleri Tazminatı olarak ödenir. Bu tazminat hiçbir kesintiye tabi tutulmaz. Bu tazminatın ödenmesi, kazanılmış hakları engellemez. Tazminatın personel arasında dağıtımına ait usul ve esaslar, Tarım ve Köşişleri Bakanı tarafından belirlenir.

BAŞKAN – Sayın Komisyon, salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET HANİFİ TİRYAKİ (Gaziantep) – Salt çoğunluğumuz bulunmadığı için katılamıyoruz.

BAŞKAN – Katılamıyorsunuz.

ASLAN POLAT (Erzurum)– Sayın Başkan, biz katılıyoruz; komisyon üyesiyiz. Başkan isterse, biz buradayız.

BAŞKAN – Efendim, ben, komisyonu zorlayamam; ben sorarım. Komisyon salt çoğunlukla katılamadığı için, önergeyi işleme alamıyorum; yeni madde ihdasına ilişkin olduğu için işleme alamıyorum.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET HANİFİ TİRYAKİ (Gaziantep) – Salt çoğunluk yok.

BAŞKAN – İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulda görüşülmekte olan 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerinin Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne Ait Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısına, kırsal alana altyapı hizmetleri götüren Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü personelinin ücretlerinin iyileştirilmesi için:

"Ek Madde 1- Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünde 657 sayılı Devlet Memurları Yasasına tabi olarak çalışan personele, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün toplam başlangıç bütçesinin yüzde 2'si Köy Hizmetleri Tazminatı olarak ödenir. Bu tazminat hiçbir kesintiye tabi tutulmaz. Bu tazminatın ödenmesi kazanılmış hakları engellemez. Tazminatın personel arasında dağıtımına ait usul ve esaslar, kuruluşun bağlı olduğu bakanın onayıyla belirlenir" şeklinde ek madde eklenmesini arz ve teklif ederiz.

    Fahrettin Kukaracı         Osman Aslan              Ahmet Karavar

            Erzurum                   Diyarbakır                     Şanlıurfa

          Aslan Polat                Zeki Ergezen                   Azmi Ateş

            Erzurum                        Bitlis                           İstanbul

                                             Ali Coşkun

                                               İstanbul

BAŞKAN – Sayın Komisyon, salt çoğunlukla, yeni madde ihdasına ilişkin önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET HANİFİ TİRYAKİ (Gaziantep) – Sayın Başkan, çoğunluğumuz bulunmamaktadır; katılamıyoruz.

BAŞKAN – Komisyon salt çoğunlukla katılma şansını elde edemediği için, önergeyi işleme alma şansımız yoktur.

Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 401 sıra sayılı kanun tasarısına aşağıdaki ek maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

          Aslan Polat         Ahmet Sünnetçioğlu         Mehmet Özyol

            Erzurum                       Bursa                        Adıyaman

         Zeki Ergezen               Nezir Aydın                 Osman Aslan

               Bitlis                        Sakarya                      Diyarbakır

       Ahmet Karavar              Azmi Ateş                     Ali Coşkun

            Şanlıurfa                     İstanbul                        İstanbul

                                       Fahrettin Kukaracı

                                               Erzurum

Ek Madde 1.- Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü merkez ve taşra personeline, işçiler hariç olmak üzere, görevin önem, sorumluluk ve niteliği, görev yerinin özelliği, hizmet süresi, kadro unvan ve derecesi ve eğitim seviyesi gibi hususlar göz önüne alınarak, en yüksek devlet memuru aylığının (ek gösterge dahil) brüt tutarının yüzde 100'ünden başlamak üzere, Bakanlar Kurulunca belirlenecek esas, ölçü ve nispetler dahilinde yatırım tazminatı ödenir.

BAŞKAN – Sayın Komisyon, salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET HANİFİ TİRYAKİ (Gaziantep) – Salt çoğunluğumuz bulunmadığı için katılamıyoruz.

BAŞKAN – Katılamıyorsunuz.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Meclise sorsak, belki milletvekili arkadaşlar katılabilirler. Ben katılıyorum. Burada, MHP'den de birçok arkadaşın imzası var; kendileri de şu anda salondalar.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET HANİFİ TİRYAKİ (Gaziantep) – Sayın Başkan, komisyon üyesi arkadaşlarımızı ben biliyorum. Maalesef, şu anda çoğunluk bulunmuyor.

BAŞKAN – "Şu anda yok" diyor Komisyon Başkanı; yapacağımız bir şey yok. Önergeyi işleme alamıyorum.

Sayın milletvekilleri, aynı mahiyette, Mardin Milletvekili Sayın Ömer Ertaş, İstanbul Milletvekili Sayın Cavit Kavak, Bursa Milletvekili Sayın Turhan Tayan, Ordu Milletvekili Sayın Sefer Koçak, Samsun Milletvekili Sayın Mehmet Çakar, Iğdır Milletvekili Sayın Ali Güner ve Rize Milletvekili Sayın Ahmet Kabil ile Ankara Milletvekili Sayın Saffet Arıkan Bedük, Sakarya Milletvekili Sayın Nevzat Ercan, İçel Milletvekili Sayın Turhan Güven, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mehmet Yalçınkaya, Antalya Milletvekili Sayın Kemal Çelik, Batman Milletvekili Sayın Burhan İsen, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın, Ağrı Milletvekili Sayın Musa Konyar ile Bitlis Milletvekili Sayın Yahya Çevik'in aynı mahiyette önergeleri vardır; ancak, Komisyon, salt çoğunlukla bu önergelere katılma şansını elde edemiyor.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, eğer, Doğru Yol Partisi üyeleri, komisyondaki üyeleri tamamlarsa, biz hazırız; yani, kendi komisyon üyelerimizle orada oturabiliriz.

BAŞKAN – Sayın Bedük, malumunuz, benim o komisyonun toplanması konusunda bir şeyim olamaz.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Biz hazırız; arkadaşlarımız burada.

BAŞKAN – Sayın Başkan katılamadıklarını belirtiyorlar; benim yapacağım bir şey yok.

Sayın Komisyon, siz, bu önergelere salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET HANİFİ TİRYAKİ (Gaziantep) – Sayın Başkan, şu anda, Genel Kurulda salt çoğunluğumuz bulunmamakta; katılamıyoruz.

ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) – Başkanım, 5 dakika ara verin de, komisyon üyeleri toplanalım.

BAŞKAN – Efendim, benim, toplamak gibi bir şeyim yok; ben ne yapayım?..

Komisyon salt çoğunlukla önergeye katılmadığı için, önergeleri işleme alma şansım yok.

7 nci madde içerisinde yer alan geçici 1 inci maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 1.– Bu Kanun ile Sağlık Bakanlığına tahsis edilen kadrolara ilk defa, yeniden veya naklen atananların, atandıkları tarih itibariyle iki yıl geçmedikçe, kurum içi veya kurumlararası yer değişikliği yapılamaz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin sonuna geldik; bir konuşmacı için yeterli süre yoktur.

O nedenle, saat 20.00'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 18.58

 


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 20.00

BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER : Sebahattin KARAKELLE (Erzincan), Şadan ŞİMŞEK (Edirne)

 

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106 ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1. - Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun, Kadastro Kanunu, Devlet Memurları Kanunu, Harcırah Kanunu ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, 190 Sayılı Genel Kadro Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerin Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne Ait Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede ve Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/619, 1/592,  1/622) (S.Sayısı: 401) (Devam)

BAŞKAN – 7 nci madde içerisinde yer alan geçici 1 inci maddeyi okumuştuk; şimdi, oradan devam ediyoruz.

Fazilet Partisi Grubu adına, geçici 1 inci maddeyle ilgili olarak, Alaattin Sever Aydın...

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Sayın Başkan, gerek Hükümet gerekse Komisyon yokken çalışmaya nasıl başlayacaksınız?!

BAŞKAN – Pardon...

Sayın Komisyon?.. Burada.

Sayın Hükümet?..

ASLAN POLAT (Erzurum) – İki sayın bakan birden geliyor.

BAŞKAN – Sayın Hükümet de yerini aldı.

Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Sever Aydın; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

ALAATTİN SEVER AYDIN (Batman) – Sayın Başkanım, ben, şahsım adına da söz almıştım; ikisini birleştirmek mümkün mü?

BAŞKAN – Mümkün değil; çünkü, Doğru Yol Partisi Grubu adına Sayın Konukoğlu'nun da söz isteği var.

FP GRUBU ADINA ALAATTİN SEVER AYDIN (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 401 sıra sayılı tasarının çerçeve 7 nci maddesinin geçici 1 inci maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlarım.

Konuşmama başlamadan önce, dün depremde vefat edenlere Allah'tan rahmet, yaralılara ise acil şifalar ve bütün ülkemizdeki insanlara başsağlığı dilerim ve yine, böyle felaketlerin yaşanmamasını da Allah'tan niyaz ederim.

Sayın Başkan, bilindiği gibi, sağlıklı yaşamak, insanların en tabiî haklarıdır. İnsanların sağlıksız olması, sağlıklı bilgi üretmelerine engel olmaktadır. Ülkelerin gelişmişlikleri, sağlık alanındaki gelişmeleriyle yakından ilgilidir.

Sağlık sorunu, bir partinin veya bir hükümetin sorunu değildir; hepimizin sorunudur. Avrupa Birliğine aday olduğumuz bugünlerde, halen, sağlık politikamız içler acısıdır. Avrupa Birliğine, hastalarımızın muayene olmak için sabahın saat 05.00'inde, 06.00'sında kuyruğa girmesiyle, yeşil kart veya Bağ-Kurluların istedikleri yerde tedavi olamayışlarıyla, bazı tetkikleri yaptırmak için aylar sonrasına randevu almakla veya ücretini ödeyemeyen hastaların hastanelerde rehin tutulmalarıyla mı gireceğiz?! Avrupalılar, bizim bu halimize gülmektedirler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bazı il ve ilçelerimizin hastanelerinin araç, gereç ve personel bakımından yetersiz olduğu herkesin malumudur ve aşikârdır. Ülkemizde, yeteri miktarda sağlık personeli  belki yoktur; ama, olanların da tayinleri yapılmamakta veya belli merkezlere yapılmaktadır. Sayısı 70 000'i aşan hekimlerimizin büyük bir kısmı 3 büyük ilde toplanmıştır. Bunda, bugüne kadar ülkeyi idare eden siyasî iradelerin yanlış inisiyatif kullanması rol oynamıştır. Mevcut olan personel de adaletsiz bir şekilde dağıtılmaktadır ve dağıtılmıştır.

Bu geçici maddenin uygulanması, bizler için sevindirici olacaktır; hatta, bu sürenin iki yıl değil de beş yıla çıkarılması için önerge vereceğiz; bu hususta, özellikle iktidar partileri milletvekillerinden de destek bekleyeceğiz; ancak, uygulamalar konusunda ciddî endişelerimiz vardır. Değişik şekillerde, bir yolunu bularak, atandığı yerde altı ayını doldurmadan tayinini başka yerlere aldırabilenler olacak, şu anda olduğu gibi. Biz, muhalefet partisi milletvekilleri olarak, herhangi bir personelin tayin talebini dile getirdiğimizde, bize "şu an tayinler kapalıdır" denilmektedir; fakat, diğer taraftan da, aynı şartlarda tayinlerin yapıldığına tanık olmaktayız.

Değerli milletvekilleri, Türkiye genelinde bir uzman hekime 2 200 civarında hasta düşmekte iken, Doğu Anadolu'da 6 000 hasta, Güneydoğu Anadolu'da da 8 000 hasta düşmektedir. Bir diş hekimine düşen hasta sayısında, Türkiye ortalaması 5 500 iken, Doğu Anadolu'da 18 000, Güneydoğu Anadolu'da 22 000'dir. Acilen, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerine uzman doktor, doktor ve diş hekimi tayininin yapılması gerekir ki, Türkiye ortalamasına yetişebilelim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; müsaade ederseniz, kısaca Batman İliyle ilgili bazı sorunları da dile getireceğim, şahsım adına olan konuşmamda da diğer konulara değineceğim.

400 000 nüfuslu Batman İlimizin 100 yataklı devlet hastanesi vardır. Bugün, bu hastane 1 milyon insana hizmet vermektedir. Bu hastanede, yaklaşık 30 uzman hekimimiz mevcut idi; ancak, Sağlık Bakanı, 11 uzman hekimin tayinini, maalesef, çeşitli bahanelerle başka illere çıkardı. Sebep, teftiş kurulu raporu. Bu hekimler, yaklaşık iki ay önce de, geçici görevle deprem bölgesine gönderilmişlerdi. Hekimlerin suçu nedir, bunlar adam mı öldürdüler; hayır, bilakis, gerektiği zaman hastalarına kan bağışında bulunan değerli arkadaşlarımızdı. Gece gündüz demeden bu mahrumiyet bölgesinde çalıştılar. Ödüllendirileceklerine, ceza olarak, başka illere sürgün ediliyorlar. Bunların bir suçu varsa, o da, sosyal güvencesi olmayan kişileri tedavi etmektir; başka suçları varsa, ceza da sürgün olmamalıdır. Ceza, başka şekilde olabilirdi. Bunların gidecekleri yerler, devletin başka hastaneleri değil midir? Fark eden nedir; orası da devletin bir parçası, Batman da devletin bir parçası.

Hekim arkadaşlarımızın tayinlerinin başka yerlere çıkarılmasıyla, Sağlık Bakanlığı, aslında, bu hekimleri değil, bütün Batman halkını cezalandırmıştır. Batman halkı, bu cezayı hak etmemiştir. Dilerim, Sayın Bakanımız, bu tayinlerden süratle geri adım atar. Gerçi, dün yaptığım görüşmelerde Sayın Bakanımız bu sözü verdiler; inşallah, bunun üzerinde duracaklardır. Tayinlerin derhal durdurulması gerekir. Bakın, toptan tayini çıkan uzman arkadaşlarımız, kadın doğum, beyin cerrahi, nöroloji, üroloji, iç hastalıkları, göğüs kalp damar hastalıkları, ortopedi, fizik tedavi uzmanı ve sair uzman arkadaşlarımızdır.

1 milyon kişiye hitap eden Batman Devlet Hastanesinde beyin cerrahi uzmanı yoktur, kulak burun boğaz uzmanı yoktur, fizik tedavi uzmanı yoktur ve göğüs kalp damar cerrahisi uzmanı yoktur. Peki, soruyorum, bu insanlarımız hastalandığı zaman nereye müracaat etsinler?

Sayın Başkan, tabiî, bugün, Batman gazetelerinde de birtakım yazılar çıktı. Bakın "Devlet Hastanesinde Doktor Şoku" , "Batman'da Doktor Kıyımı" ve  "Doktorlara Yazık Oldu" diye başlıklar atılmış; yine, o yazının bir alt başlığında deniliyor ki "acaba, MHP'liler, Batman bölgesini cezalandırıyorlar mı?"

Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; süratle bunun üzerinde durmak lazım.

Şu anda, 100 yataklı olan hastanemizdeki yatak doluluk oranı yüzde 90 - 95'tir; ancak, bu hastanemiz yetersizdir. Sayın Sağlık Bakanına verdiğim bir soru önergesine, iki gün önce, Sason ve Gercüş Hastanelerinin bu yıl içerisinde biteceği, bölge hastanesinin de 2001 yılında biteceğine dair yazılı cevap aldım. Dilerim ki, bu sözün arkasında duracaktır. Niçin; çünkü, Batman Devlet Hastanesinin şu anda ancak yüzde 15'i tamamlanmıştır.

Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; Batman'da pratisyen hekim sayısı da yetersizdir. 2 sağlık ocağımız, her şeyiyle bitmiş olduğu halde, maalesef, doktor eksikliğinden, pratisyen hekim eksikliğinden dolayı açılamamaktadır.

Merkez sağlık ocaklarında 1 pratisyen hekim çalışmaktadır ve bir hekim, maalesef, izne ayrıldığında yerine bakacak başka hekim olmadığından dolayı, senelik izne ayrılamıyor.

Halk sağlığı laboratuvarı, araç gereçle hazır olduğu halde, ilgili personel eksikliğinden dolayı açılamıyor.

112 Hızır Acil Servisin ikincisi, yine, personel eksikliğinden dolayı açılamıyor.

Sağlık Müdürlüğünde, şu anda, toplam 13 tane aracımız vardır; ancak, şoför sayısı 8'dir. Şimdi, gönderilen bu araçlar, şoför olmayınca nasıl hizmet versinler?!

Ebe eksiliğinden dolayı, hamile olan hanım kardeşlerimiz maalesef takip edilememekte, yine, bebekler takip edilememektedir. Daha önce söylediğim gibi, ölüm oranları da ortadadır.

Size arz ettim; sarf malzemesi eksik, aşırı derecede sarf malzemesi ihtiyacı var. 2000 yılında, Batman İli Sağlık Müdürlüğüne, sarf malzemesi –pamuk, tentürdiyot, gazlıbez vesaire– için hiç para gönderilmemiştir. Peki, bunlar nereden karşılanıyor; vatandaştan, vakıf vasıtasıyla alınan paralarla; yerel yöneticiler bu şekilde temin edebilmektedirler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilk dört ayda toplanan vergi 9,9 katrilyondur. Bunun 9,5 katrilyonu, yani, toplanan paranın yüzde 98'i faize ödenmektedir.

BAŞKAN – Sayın Sever Aydın, 1 dakika süre veriyorum, lütfen toparlayınız.

ALAATTİN SEVER AYDIN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, faize verilen para yüzde 98'dir. Günde 80 trilyon lira, faize para verilmektedir. Yapılan hesaplara göre, 1 saatte faize ödenen para 3,3 trilyon liradır. Faize ödediğiniz 1 saatlik parayı eğer Batman İline gönderirseniz, eğer Güneydoğu Anadolu'daki bir başka ile gönderirseniz, buradaki bütün illerin, sağlık sorunları olsun, yol sorunları olsun, hepsi halledilmiş olacak; ama, siz, vatandaşı değil, rantiye grubunu düşünüyorsunuz, onlara nasıl yardımcı olabiliriz diye düşünüyorsunuz, acaba faizlerini nasıl yetiştirebiliriz diye çalışıyorsunuz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çok önemli bir konuda 15 dakika önce elime bir faks geçti. Yanlı tayinler, maalesef, süregelmektedir. Diyarbakır Çocuk Hastanesi Başhekimi bir doktor arkadaşımızın tayini de, maalesef, gerekçesiz bir şekilde Hakkâri İline yapılmıştır. Bu arkadaşımızdan bütün Diyarbakır halkı memnundur. Bakın, bu arkadaşımız yine...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Aydın, nasıl olsa şahsınız adına da söz isteğiniz var.

ALAATTİN SEVER AYDIN (Devamla) – Sayın Başkan, teşekkür ederim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Doğru Yol Partisi Grubu adına, Gaziantep Milletvekili Sayın İbrahim Konukoğlu; buyurun.

Süreniz 10 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA İBRAHİM KONUKOĞLU (Gaziantep) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 401 sıra sayılı tasarının çerçeve 7 nci maddesine eklenen geçici 1 inci madde üzerinde söz almış bulunuyorum; Doğru Yol Partisi ve şahsım adına Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Çıkarılan bu kanunla, geçici bu maddeyle, bu maddelerle Sağlık Bakanlığına yeniden 37 500 kadro verilmektedir. Bu o kadar önemli bir olay ki Sağlık Bakanlığı için, ama, maalesef, bu kanunlar görüşülürken Sağlık Bakanımız burada değil. Tahmin ediyorum, çok önemli işleri var, öyle sanıyorum. Sayın milletvekillerinin, değerli milletvekillerinin bu konuda sordukları soruya cevap verecek, cevap alacak bir muhatapları da yok maalesef.

Değerli milletvekilleri, bu kanunla, Sağlık Bakanlığının tayin ettiği doktor, uzman hekim ve pratisyen hekim, gittiği yerden, iki yıl geçmedikçe bir başka yere veya kurum içinde bir başka göreve atanamayacak. Bu, güzel bir olay; ama, siz, hekimi 250-300 milyon maaşla doğunun, güneydoğunun en ücra köşesine gönderirseniz, o hekim ya gitmez ya da oradan kaçmak için bahaneler arar. Hekimi teşvik etmemiz lazım. Orayı, gönderdiğimiz yeri cazip hale getirmemiz lazım. Eğer bunu yapamazsak, tayin edilen hekim o bölgeye gitmez. Niçin gitmez; özel sektörde, en az 5-6 misli maaş alır. Oraya gideceğine, devlet memuru olacağına, özel sektörü tercih eder. İyi yetişmiş bir hekim, özel sektörde, devletten alacağının 5-6 misli maaş alarak, hem de istediği şehirde yaşamına devam eder.

Değerli milletvekilleri, insan haklarının en önemlilerinden biri, sağlıklı yaşama hakkıdır; en önemlisi de, ihtiyaç duyulduğunda kolayca ulaşılabilecek kaliteli bir sağlık hizmetidir. Türk insanı da, medenî ülkelerde olduğu gibi, kaliteli sağlık hizmetine layıktır. Yıllardır düzeltilemeyen sağlık hizmetlerindeki sorunların çözülmesi ve halkımızın hakkı olan kaliteli ve ulaşabileceği sağlık hizmetlerine kavuşturulması hükümetlerin görevidir.

Mevcut sağlık kuruluşları, şu anda Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kuruluşları, maalesef, verimsiz olarak kullanılmaktadır. Yatak işgal oranları düşüktür. Bazı sağlık kuruluşlarında hekim olmasına rağmen, oda veya personel olmadığı için, polikliniklerde hekimler çok az çalışmakta ve hastalar saatlerce kuyruk beklemektedir. Bazı sağlık kuruluşlarında personel ve oda olmasına rağmen, doktor olmadığı için, poliklinik yapılamamaktadır. Bazı hastanelerde tıbbî cihazlar var, kullanan yoktur; bazı hastanelerde bunu kullanacak kişiler var, cihaz yoktur. Çoğu hastanede bir doktor günde 100-150 hastaya bakmak zorunda kalmakta, bazı hastanelerde ve sağlık kuruluşlarında doktorlar boş oturmaktadır. Sağlık personelinin de, diğer tıbbî cihaz ve kullanılan malzemenin de dağılımı, maalesef, dengesizdir. Aynı amaçla kullanılan cihazlar çok çeşitli marka ve tipte olduğu için, bakım ve kontrolleri zordur, verimli kullanılamamaktadır. Bazı hastanelerde basit cihazlar olmadığından, hastalar başka hastaneye sevk edilmekte,  bu yüzden günlerce çile çekmektedirler.

Koruyucu sağlık hizmetleri yetersizdir. Buna ayrılan kaynak yetersizdir. Özellikle aşıyla önlenebilen, sık görülen ve tedavisi masraflı olan hastalıklarda aşıyla korunma sağlanması önemlidir.

Birinci derecede sağlık kurumları olan sağlık ocaklarına güven ve talep yoktur; bu yüzden hastanede aşırı yığılma olmaktadır.

Sayın milletvekilleri, ülkemizdeki sağlık sorunlarının artık masaya yatırılması gerekmektedir. Bu sorunlar kangren haline gelmiştir. 1980'li yıllardan beri sağlık reformu yasa tasarısı hep gündemde olmasına, genel sağlık sigortasından söz edilmesine rağmen, bir türlü gerçekleştirilememektedir.

Çözüm olarak, Türk Halkının tamamen sosyal sağlık güvencesi kapsamına alınması gerekmektedir.

Koruyucu sağlık hizmetlerine ağırlık verilmelidir. Hizmeti satın alanla sunan ayrı olmalıdır.

Sağlık hizmetlerinde çalışan personelin dengeli dağılımı sağlanmalı; özlük hakları ve maaş dengesizlikleri düzeltilmelidir.

Sağlık hizmetleri, tüm vatandaşlarımız için kaliteli ve kolay ulaşacak şekilde düzenlenmelidir. Artık, verilen hizmetin sübvanse edilmesi yerine, gücü olmayanlar finanse edilmelidir. Herkesin sağlık güvencesine kavuşmasından sonra, isteyen vatandaşımız istediği kuruluşta tedavi olmalı; hekimini ve tedavi olmak istediği yeri kendi seçmelidir. Böylece, sağlık kuruluşları arasında rekabet artacak, kalite yükselecek ve hizmet ucuzlayacaktır.

Hastalar, birinci basamak sağlık hizmetleri için hastanelere akın etmekte; hastanelerde aşırı yığılma olmakta ve iş yükü çok artmaktadır. Batılı ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de birinci basamak sağlık hizmetlerine ağırlık verilmeli; özellikle birinci basamak sağlık hizmetleri aile hekimleri tarafından yapılmalıdır. Herkesin bir aile hekimi olmalı ve kişiler aile hekimlerini kendileri seçmelidir. Gerekli gördüğünde de değiştirme hakkına sahip olmalıdır. Böylece, rekabet ve kalite artacaktır. Aile hekimleri, acil hastalar dışında hastalarını kendileri tedavi edecek, uzun süre takip ettikleri hastalarını daha iyi tanıyacak ve hastaneye sevk etmeleri gerektiğinde de, bu yetkilerini kullanacaklardır.

Tüm kamu hastaneleri, öncelikle özerkleştirilmeli, daha sonra da özelleştirilmelidir. Böylece, bu hastaneler arasında rekabet sağlanır, hastaneler profesyonelce yönetilir, kendi personelini istediği gibi ve istediği şekilde seçerler. Bunun sonucu olarak, Sağlık Bakanlığı, denetim ve sağlıkla ilgili politikaları, koruyucu sağlık hizmetlerini belirler. Sağlık Bakanlığı, hastaneleri sübvanse etmek yerine, ödediği paradan daha azıyla yoksul vatandaşlarımıza sağlık sigortası yapar. Özerk hale gelen, özelleşen hastaneler, hastaya daha iyi, daha kaliteli hizmet vermek için yarışırlar; hastayı memnun ettikleri oranda, sigorta şirketlerinden aldıkları gelir artar.

Değerli milletvekilleri, ben seçileli yaklaşık bir sene oldu; devamlı bu tür kanunlar karşımıza geliyor. Bildiğiniz gibi, çok ilde poliklinik adı altında kurulan kuruluşlar var. Polikliniğin anlamı, bizim bildiğimiz, orada pek çok mütehassısın çalıştığı, birkaç doktorun bir arada olduğu yerler; ama, maalesef, Türkiye'de, kanunda boşluk olduğu için, Sağlık Bakanlığı böyle bir düzenleme yapmadığı için, bir pratisyen hekim, poliklinik adı altında bir yer açmakta ve tıpla bağdaşmayan, hekimliğe uygun olmayan tedaviler ve yöntemler uygulamaktadır. Sağlık Bakanlığı, bunlara el atmalıdır, bunları düzeltmelidir, kendi aslî görevlerini yapmalıdır.

Değerli milletvekilleri, dediğim gibi, bu geçici maddeyle, iki yıl hekimin orada tutulması önemli; ancak, hekimi oraya özendirmek gerek. Bu, maaş olarak olur, sosyal imkânlar olarak olur. Bunları sağlamadan, hekimleri orada tutmak mümkün değil. Düşünün, en zor tahsili yapan, altı yıl hekimlik tahsilini yapan, yedi yıl hekimlik tahsilini yapan biri, TUS gibi zorlu bir sınavdan geçiyor, dört beş yıl yeniden okuyor ve 35 yaşına geldiği zaman ancak para kazanma imkânına sahip oluyor. Siz, bu kişiyi, Türkiye'nin en ücra köşelerine eğer 250-300 milyon maaşla göndermeye kalkarsanız, bu hekim oraya gitmez veya hekimlikle bağdaşmayan işler yapmaya kalkar; o da, hepimizi, hekimi de, tüm toplumu da üzer. Dolayısıyla, Bakanlık bunları düzeltmek zorunda öncelikle.

Ben, bu vesileyle, hepinize saygılar sunuyorum, iyi günler diliyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Konukoğlu.

Şahsı adına, Sayın Alaattin Sever Aydın; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

ALAATTİN SEVER AYDIN (Batman) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, tabiî, Batman'da yapılan o tayinlerden epey bahsettik. Bu yetmiyormuş gibi, geçen hafta da sağlık müdürlüğünde 7 şube müdürünün tayini çıkarıldı. Bu tayinler, sağlıkta çalışanlarda, maalesef, psişik travmalara neden olmaktadır. Bunu engellemek lazım.

Hükümete, ben, burada sesleniyorum: Bırakın bu partizanca tayinleri; memlekete hakikaten hizmet etmiş insanların, yerinde, daha şevkle çalışmalarına müsaade edin, engel olmayın.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sağlık sektöründe çalışanlara verilen ücretler de yetersizdir. Bu sebepten, mevcut hekimlerimizin ancak yüzde 60-70'i kamu kuruluşlarında çalışmakta. Bir uzman hekimin aldığı ücret 300 milyon lira civarındadır. Bunu bütün arkadaşlarımız biliyor. Peki, bu ücretle, ev mi kiralayacaklar, çocuklarını mı okutacaklar, sosyal duruma göre mi yaşayacaklar veya bilimsel makale ve dergileri mi takip edecekler, kongrelere hangi parayla ve nasıl katılacaklar; soruyorum size. Pratisyen hekimlerin hali de böyledir, yardımcı sağlık personeli, hemşire ve diğer sağlık personelinin de durumu böyledir. Bu ücretler süratle düzeltilmelidir.

Düşük ücret politikası çalışanların şevkini kırmaktadır ve ek işler yapmalarına neden olmaktadır. Özel olarak çalışan bir hekim, bir kamu kuruluşunda çalışan hekimden 10-15 kat daha fazla ücret almaktadır. Bu adaletsizliğe ne zaman son verilecek?

Sayın milletvekilleri, personel yetersizliğinden dolayı, hizmet veren de, hizmet alan da memnun değildir. Bugün, uzman doktor eksikliği veya doktor eksikliği veya ödenek eksikliğinden, yetersizliğinden dolayı, bulaşıcı hastalıklar, maalesef, Güneydoğu Anadolu'da hortlamış vaziyettedir. Alyapı eksikliğinden ve kirli sulardan, özellikle yaz mevsiminde göreceğimiz bulaşıcı hastalıkların artacağını da tekrar müşahede edeceğiz. Bebek ve anne ölüm oranları, gelişmiş ülkelerin de kat kat üstündedir. Türkiye'de, maalesef, bebek ölüm oranı ortalama binde 40 iken, anne ölüm oranı da yüzbinde 70 iken, Güneydoğu Anadolu'da durum bunların kat kat üstündedir.

Sayın milletvekilleri, nüfusumuzun neredeyse yüzde 25-30'u psikolojik tedaviye muhtaç hale gelmiştir. 14 milyonu aşan insanımız açlık sınırındadır, 2-3 milyon insanımız da, maalesef, uyuşturucu bağımlısı haline gelmiştir. Sağlık Bakanı bununla uğraşmalıdır, hükümet bununla uğraşmalıdır; tayinlerle uğraşmamalıdır. Bunlar için gerekli önlemleri almalıdır. Yeşil kart verilen insanlarımız perişanlık içerisindedir. Yeşil kartlılar, maalesef, söylenildiği gibi her hastaneye sevk zinciri dahilinde gidememekte veya giderse de, ilaçlarını kendisi temin etmek zorundadır; aksi takdirde, ilacını alamazsa tedavi olamıyor. Bağ-Kurluların durumu da böyle, sevk edildikleri halde üniversite hastanelerinden faydalanamamakta veya üniversite hastanelerine gidince de tedavi olabilmesi için peşin para yatırması gerekmektedir; aksi takdirde, o da tedavi olamıyor. Sağlık sistemi ve kurumları tek el altında toplanmalıdır. Hasta, istediği hastaneye gidebilmelidir. Sağlık Bakanlığı fiyatları üzerinden herkes, isteği yerde muayene olabilmelidir; gerekirse özel hastanelerde gerekirse özel hekimlere muayene olabilmelidir.

Netice itibariyle, devlet, sağlık hizmetini tüm vatandaşlarına eşit şekilde ulaştırmalı ve personeli adil bir şekilde dağıtmalıdır. Bu kanunla vereceğimiz kadro sayısı yetersizdir. Örnek olarak söylüyorum, 3 000 pratisyen hekim kadrosu verilmiştir, peki, bu yıl 6 000 pratisyen hekim mezun olacak, geriye kalan 3 000 insanın tayini yapılmayacak mı? Bunlar ne yapacaklar? Sağlık memurları, hemşireler de yıllarca  tayin bekliyorlar.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sağlık Bakanı ve hükümetin diğer üyelerine tavsiyem şudur; onları şu göreve davet ediyorum: Herkes, kendi kurumunu denetlemeye gidince, habersiz bir şekilde gitsin, tebdili kıyafetle gitsin, kurumların nasıl çalıştığını görsün. Önceden haber vermekle denetleme veya kontrol olmaz. Elbette, halkın yaşadığı zorlukları görmediğiniz için her şeyi güllük gülistanlık olarak görürsünüz ve vatandaşa da bu şekilde lanse ederseniz. Gidin, vatandaşın arasına girin, sivil kıyafetle girin; yeni Sayın Cumhurbaşkanımızın gezdiği gibi gidin görün, gidin dolaşın.

Bu duygu ve düşüncelerle Yüce Meclisi saygıyla selamlar, teşekkür ederim. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aydın.

Sayın Aslan Polat, buyurun.

Süreniz 5 dakika.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Şimdi, bu kanun maddesi, bizim tarafımızdan da oldukça kabul gören bir madde. Nedir o; bir sağlık personeli, naklen veya ilk defa bir ile atandığı zaman, iki yıl geçmeden kurum içinde veya kurum dışında bir yere atanamayacak. Doğru bir şey; hatta, bunun üç yıla çıkması için, biraz sonra önerge vereceğiz. Bunun sebebi de şudur: Personel, bilhassa Doğu ve Güneydoğu Anadolu gibi mahrumiyet yerlerine gittikleri zaman, hemen bir siyasî veya bir torpil arayıp, oradan ziyade, tekrar, geldikleri büyük şehirlere, büyük yerlere gitmek istiyorlar ve Doğu ve Güneydoğu Anadolu da bu hizmetlerden mahrum kalıyor. Onun için, bunu bir miktar olsun önleme bakımından, hiç olmazsa iki yıl, üç yıl içerisinde orada kalıp, bu yoksul insanların, bu mahrumiyet çeken insanların mahrumiyetlerine biraz olsun faydalarının dokunabilmesine, onlara hizmet edebilmelerine imkân vereceği için, ben, bu maddenin olumlu olduğunu, hatta -bahsettiğim gibi- üç yıla çıkarılması için biraz sonra bir önerge vereceğimizi söylüyorum.

Şimdi, sayın milletvekilleri -çok kısa olarak söyleyeceğim- bu kanun tasarısı, Plan ve Bütçe Komisyonunda 3 tane kanun tasarısı birleştirilerek hazırlandı; yani, Tapu Kadastroyla ilgili vardı, Devlet Su İşleriyle ilgili vardı, sağlık personeliyle ilgili vardı. Dolayısıyla, bu 3 konu birleştirildiği için, biz, tasarı maddelerinde, icabında bu üçüne de temas etmekteyiz.

Şimdi, benim, burada esas konuşmak istediğim konu şu: Bundan bir önceki maddede, şurada, sizin de gördüğünüz, 3 tane önerge verdik. Neydi bu önergeler; teknik personelin, yani, Devlet Su İşlerinde çalışan personelin, Köy Hizmetlerinde çalışan personelin maaşlarında bir miktar iyileştirme yapabilmek. Nedir bunlar da; yatırım tazminatı ödemek veya yatırım teşvik tazminatı ödemekti.

Şimdi, sayın milletvekilleri, bir konuyu çok açık söyleyeceğim. Bu hükümetin programında, doğrudur, kendisine göre tuttuğu bir hedefi var; enflasyonu düşüreceğim diyor. Bunun için de, birtakım devlet memurlarının, gücü yettiklerinin maaşlarında iyi bir kısıntı yapıyor; ama, sorarım, hiçbir mesuliyeti olmadan, hiçbir vaadi olmadan, offshorezede denilen, yani, sigortasız bankalara -icabında vergi denetimi de yapılamadığı için- parasını yatıran, orada parasını batırdım diyen insanlara 60 ilâ 70 trilyon arası -tam rakam belli değil ama, rakamlar değişik- para ödeyen, hiçbir vaadi olmadan ödeyen bu hükümet, devlet dairelerinde çalışan teknik personele hakkını ödemekten neden kaçıyor; ki, bu getirdiğimiz, bizim önergelerdeki miktar, o offshorezedelere ödenecek meblağın yarısı kadardır.

Şimdi, Türkiye'de -bir şey söyleyeceğim arkadaşlar; çok net olarak söylemek istiyorum- İstanbul'dan Ankara'ya otoyollardan gidiyorsunuz; o otoyollardan gurur duyuyorsunuz. Acaba, hiç düşündünüz mü, bu otoyolları yapan mühendisler ne maaş alıyorlar veya otoyollarda bir arıza olduğu zaman, hemen o mühendisleri mesul tutuyorsunuz, o mühendisler hakkında, icabında, tahkikat açtırıyorsunuz. Peki, o mühendislere yatırım tazminatı olarak veya yatırım teşvik tazminatı olarak ne ödediniz de ne istiyorsunuz; bunu hiç düşündünüz mü?!

Şimdi, bugünün aktüel bir konusu var; bu konuyu dile getirmek istiyorum. Bolu Tünelinde bir çökmeden bahsediliyor. 12 Kasım depremi ve ondan evvelki 17 Ağustos depreminden sonra, Bolu Tünelinde birtakım çökmeler olduğu ve hattın değiştirileceğinden bahsediliyor. Şimdi, mutlaka ki, o hattı oraya seçen, o hattı oradan geçiren mühendisler hakkında da bir soruşturma başlayacaktır. Gerçi, ben, bu konuyu, Plan ve Bütçe Komisyonunda sormuştum bütçe görüşmelerinde; Sayın Bakan, hiçbir çökme yok demişti. Ben, tekrar bu soruyu soracağım kendisine; ama, bir şey üzerinde durmak istiyorum. Neden bahsediliyor; buradaki zarara 50 milyon dolar diyen var, 107 milyon dolar diyen var; sigorta şirketi 20 milyon dolar diyor. Ne için diyor; bir tespit hatasından, bir yanlışlıktan dolayı, devletin uğradığı veya sigorta şirketinin, ödese bile, tam ödemediği bir zarardan bahsediliyor, kaybolan zamandan, emekten bahsediliyor. Peki, bu kaybolan zamanlardan, kaybolan emeklerden mesul tuttuğumuz bu mühendis arkadaşlara, teknik personele ne ödüyoruz diye bir düşündünüz mü; ben size söyleyeyim: Yirmibeş yıllık inşaat yüksek mühendisine -Ankara'da vazife gören- ödediğiniz para 275 milyon lira, ona çay getiren bir işçiye ödediğiniz para da 600 milyon lira. Ben, işçiye ödenen parayı çok görmüyorum; hakkıdır, sendikalıdır, bastıra bastıra hakkını alıyor; ama, sendikası olmadığı için, toplusözleşmesi olmadığı için, teknik personel arkadaşlar, kendisine çay getiren arkadaşın üçte 1'i kadar maaş alıyor. Ondan sonra da, bu vatandaşa, bir senede 600 trilyon liranın altına imza atan Devlet Su İşleri Genel Müdürüne, Karayolları Genel Müdürüne 500 milyon lira, 400 milyon lira maaş verip, 500 trilyonluk, 600 trilyonluk yatırımdan mesul tutuyorsunuz bunları; ama, bunlara bir teşvik verelim dediğimiz zaman, bunlara yok; ama, hiçbir taahhütte bulunmadığınız offshorezedeler dediğiniz zaman, taahhüt var. İşte, ben, bunun hesabını soruyorum ve bilhassa, bütün mühendis olanlara söylüyorum. Yıllarca oy verdiğiniz, bütün derneklerde iktidara getirdiğiniz sosyal demokratlardan hesap sorun diyorum ben. Sosyal demokratlardan hesap sorun. Bütün odalarda şu anda... İnşaat mühendisleri, Devlet Su İşlerinin, makine mühendislerinin bütün odalarında oy verdiğiniz, yönetime getirdiğiniz sosyal demokratlardan, emeğe niçin değer vermediklerinin hesabını sorun diyorum.

BAŞKAN – Sayın Polat, 1 dakika eksüre veriyorum; toparlayınız.

ASLAN POLAT (Devamla) – Tamam Sayın Başkanım, toparlıyorum.

HALİL ÇALIK (Kocaeli) – Allah, Allah!..

ASLAN POLAT (Devamla) – Evet efendim, offshorezedelere, gözünü kırpmadan, hiçbir mesuliyeti olmadan, hiçbir borcu olmadan 60 trilyon lira ödeyen bu hükümetin, neden, bu kadar çalışan Devlet Su İşleri, Karayolları mühendislerine lakayt kaldığını, o odaların, o mühendislerin sizlerden sormasını istiyorum.

Bilgiye verdiğiniz değeri öğrenmek istiyorum. Hiçbir mesuliyetiniz olmadan, offshorezedeye 20 milyar liraya kadar para öderken, 275 milyon liraya 25 yıllık bir yüksek mühendisi neden çalıştırdığınızı ve bundan neden rahatsız olmadığınızı öğrenmek istiyorum.

Burada getirdiğimiz zaman, komisyon yok denildi. Gece saat 3'te bile, bu Plan ve Bütçe Komisyonu 21 kişiyi burada topladı; ama, 4 partinin de; MHP'nin de, ANAP'ın da, Fazilet Partisinin de, DYP'nin de üyelerinin az veya çoğunun imzaları vardı bu önergelerde, komisyon üyeleri toplanmak istenmedi. İşte, burada, bundan dolayı tenkit ettiğim; kanun tasarısının yine de hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Polat.

Maddeyle ilgili 4 önerge vardır; geliş sırasına göre okutup, aykırılık derecesine göre işleme alacağım.

Birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 401 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Emrehan Halıcı               Ömer İzgi                   Beyhan Aslan

              Konya                         Konya                           Denizli

          İsmail Köse                                                    Vahit Kayrıcı

            Erzurum                                                           Çorum

"Geçici Madde 1- Bu Kanun ile tahsis edilen kadrolara ilk defa, yeniden veya naklen atananların, atandıkları tarih itibariyle iki yıl geçmedikçe, kanunî mazeret dışında kurum içi veya kurumlararası yer değişikliği yapılamaz."

BAŞKAN – İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 401 sıra sayılı yasa tasarısının geçici madde 1'in "Bu Kanun ile Sağlık Bakanlığına tahsis edilen kadrolara ilk defa, yeniden veya naklen atananların, atandıkları tarih itibariyle üç yıl geçmedikçe, kurum içi veya kurumlararası yer değişikliği yapılamaz" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Fethullah Erbaş           Yahya Akman              Mehmet Batuk

                Van                        Şanlıurfa                        Kocaeli

  Ahmet Sünnetçioğlu     Mehmet Altan Karapaşaoğlu Mehmet Özyol

              Bursa                         Bursa                        Adıyaman

       İsmail Alptekin                                                   Aslan Polat

               Bolu                                                             Erzurum

BAŞKAN – Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 401 sıra sayılı yasa tasarısının geçici madde 1'in "Bu Kanun ile Sağlık Bakanlığına tahsis edilen kadrolara ilk defa, yeniden veya naklen atananların, atandıkları tarih itibariyle dört yıl geçmedikçe, kurum içi veya kurumlararası yer değişikliği yapılamaz" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Fethullah Erbaş                Ali Oğuz                    Özkan Öksüz

                Van                         İstanbul                          Konya

         Zülfükar İzol              Yahya Akman              Mehmet Batuk

            Şanlıurfa                    Şanlıurfa                        Kocaeli

       Mehmet Özyol           İsmail Alptekin                Aslan Polat

           Adıyaman                       Bolu                           Erzurum

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, okutacağım dördüncü önerge, aynı zamanda, en aykırı önergedir; okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 401 sıra sayılı yasa tasarısının geçici madde 1'deki iki yılın beş yıl olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Fethullah Erbaş            Zülfükar İzol                Yahya Akman

                Van                        Şanlıurfa                       Şanlıurfa

  Ahmet Sünnetçioğlu  Alaattin Sever Aydın            Aslan Polat

              Bursa                        Batman                        Erzurum

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?...

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge sahipleri, gerekçe mi okunsun, yoksa konuşacak mısınız?

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Konuşacağım efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Erbaş. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergemizde, bu Kanunla atanan kişi, beş yıl süreyle atandığı yerden ayrılmasın diyoruz, bunu garipseyebilirsiniz; ancak, bugün, Türkiye'nin çeşitli yerlerinde mahrumiyet bölgeleri var, sadece doğuda değil, batıda da var, Ege'de de var, Karadeniz'de de var. Bu yerlere giden sağlık personeli, bu kanunun şartlarını bilerek atandığına göre, bunu kabul etsin, orada kalsın; eğer kabul etmiyorsa, zaten, müracaat edip atanmasın. İki yıl diyoruz, iki yıl dolmadan kanunî bir mazeret buluyorlar hatta birinci yıl dolmadan o bölgelerdeki bütün memurlar... Sağlık personeli için demiyorum, şu anda bölgemizde ebe, hemşire zaten yok; SSK hastanelerinde, devlet hastanelerinde yeterli pratisyen hekim bile yok. Bunlar niye yok, atamalar yapılmıyor mu; yapılıyor. Atamalar yapıldıktan sonra ne oluyor; iki gün sonra, sizin gibi değerli milletvekillerinin torpilleriyle üç gün sonra büyük şehirlere, bilhassa Ankara ve İstanbul'a doluyorlar.

Biz diyoruz ki, buralara atananlar -kanunî mazeretlere bir şey demiyoruz- beş yıl süreyle orada kalsınlar. Devlet atarken "arkadaş, seni bu şartla buraya atıyorum" diyor; nihayet, memur, karşılıklı rızayla bir anlaşma yapıyor devletle; imzasını attıktan sonra, beş yıl süreyle orada kalsın. Biz ve oradaki vatandaş da anlasın ki; devlet vardır, torpil yoktur, siyasetçilerin nüfuzu yoktur. Benim vatandaşım, bu şekilde, sağlık memurunu bulabilsin, sağlık ocağının ne olduğunu bilebilsin, koruyucu hekimliğin ne olduğunu bilsin. Köylerde şimdiye kadar doğum yapan hastaların yüzde 90'ı ebeden yoksun, mahallî ebelerle doğum yapmaktadırlar. Sağlık Bakanlığımız, oradaki sağlık ocaklarına, bugüne kadar doğru dürüst ne bir hekim ne bir ebe ne de bir hemşire ataması yapamıyor. Bu atamaları yaptığı zaman da, değerli milletvekillerimiz veya değerli bürokratlarımız tarafından on gün sonra bu tarafa alınıyor.

Önergemiz biraz abartılıdır, beş yıl fazladır; fakat, kabul ederseniz memnun olacağım. Biz, sırf bu konuyu vurgulamak için bu önergeyi vermiştik.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Erbaş.

Komisyonun ve hükümetin katılmadığı, Sayın Erbaş'tan gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 401 sıra sayılı yasa tasarısının geçici madde 1'in "Bu Kanun ile Sağlık Bakanlığına tahsis edilen kadrolara ilk defa yeniden veya naklen atananların atandıkları tarih itibariyle dört yıl geçmedikçe, kurum içi veya kurumlararası yer değişikliği yapılamaz" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Fethullah Erbaş (Van) ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Katılmıyorsunuz.

Sayın Hükümet?..

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Komisyon ve Sayın Hükümet katılmıyor.

Sayın Erbaş, gerekçeyi mi okuyalım?

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Biraz önceki gerekçeyi aynen tekrar ediyorum.

BAŞKAN – Aynen tekrar ediyorsunuz.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Efendim, karar yetersayısının aranılmasını da istiyorum.

BAŞKAN – Tabiî.

Gerekçeyi okutuyorum, karar yetersayısını da arayacağım:

Gerekçe: Türkiye'nin mahrumiyet bölgelerinde sağlık personeli bulundurmak çok zor bir hal almıştır. Çoğu tayin edildiği gün bölgeden kaçmaya çalışıyor. Bu yüzden sürenin dört yıl olmasının uygun olacağını düşünmekteyiz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunacağım ve Sayın Erbaş'ın istemi doğrultusunda karar yetersayısını arayacağım.

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Vazgeçti... Vazgeçti...

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Hayır...

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Hayır... Hayır...

BAŞKAN – Evet, oylamayı elektronik oylama cihazıyla yapacağım...

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Sayın Başkanım vazgeçtiler efendim.

BAŞKAN – Vazgeçmiyor efendim. Hayır...

Sayın milletvekilleri, oylama için 3 dakikalık süre vereceğim. Bu süre içerisinde arkadaşlarımızın oylarını kullanmalarını, eğer cihaza giremeyen üye arkadaşımız olursa, teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen giremeyen üyelerin oy pusulalarını Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyor ve oylama işlemini başlatıyorum.

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Önerge oylanıyor değil mi efendim?

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakan var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve imzasını havi oy pusulasını yine belirtilen süre içerisinde Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önergenin yapılan oylamasında, karar yetersayısı vardır ve önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 401 sıra sayılı yasa tasarısının geçici madde 1'in "Bu Kanun ile Sağlık Bakanlığına tahsis edilen kadrolara ilk defa, yeniden veya naklen atananların, atandıkları tarih itibariyle üç yıl geçmedikçe, kurum içi veya kurumlararası yer değişikliği yapılamaz" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Fethullah Erbaş (Van) ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Erbaş, gerekçeyi mi okuyalım?

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Gerekçeyi okuyalım Sayın Başkan.

Gerekçe : Sürenin üç yıl olması, doğu ve güneydoğuya atanan sağlık personelinin burada en az üç yıl hizmet yapmasını sağlamak için verilmiştir.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 401 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Emrehan Halıcı (Konya) ve arkadaşları

Geçici Madde 1.- Bu kanun ile tahsis edilen kadrolara ilk defa, yeniden veya naklen atananların, atandıkları tarih itibariyle iki yıl geçmedikçe, kanunî mazeret dışında kurum içi veya kurumlararası yer değişikliği yapılamaz."

BAŞKAN – Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Efendim, uygun görüşle, takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Komisyon takdire bırakıyor, Sayın Hükümet katılıyor.

Önerge sahipleri?..

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe :

Yapılan değişiklikle, madde ile getirilen sınırlamanın bu kanun kapsamındaki diğer kurumlara tahsis edilen kadrolara, kanunî mazeret dışında uygulanması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Sayın Komisyonun takdire bıraktığı, Sayın Hükümetin katıldığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Geçici 1 inci maddeyi, kabul edilen değişiklik önergesi doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Geçici 1 inci madde kabul edilmiştir.

Geçici 2 nci maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 2. – Sağlık Bakanlığı kadrolarının belirlenecek norm kadro sayılarına göre dağıtılmasından sonra mevcut personel bu kadrolar ile ilişkilendirilir. İhtiyaç fazlası personelin memuriyet mahallî içerisindeki veya istekleri halinde memuriyet mahallî dışındaki boş kadrolara atamaları yapılır.

Bu şekilde atamaları yapılamayan personel, bulundukları birimde şahsa bağlı olarak eski görevlerini yapmaya devam ederler ve boş kadro temin edilmedikçe başka birimlere atanamazlar. Bu durumdaki personelin herhangi bir şekilde görevden ayrılması halinde, yerlerine başka personel atanamaz. Şahsa bağlı olarak görev yapan personele en son kadrosu esas alınarak aylık ve özlük haklarının ödenmesine devam edilir.

Memuriyet mahallî içindeki birimlerde şahsa bağlı olarak görev yapan personelin durumuna uygun olan bir kadro boşaldığında bu kadroya öncelikle atanırlar.

BAŞKAN – Geçici 2 nci maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına, Bingöl Milletvekili Sayın Mahfuz Güler; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA MAHFUZ GÜLER (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 401 sıra sayılı yasa tasarısının 7 nci maddesinin geçici 2 nci maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubuna adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinize saygılarımı sunuyorum.

Sözlerimin başında, dün meydana gelen depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum ve tüm halkımıza geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. Allah, milletimizi, memleketimizi bu tür afetlerden muhafaza etsin.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçici 2 nci maddede "Sağlık Bakanlığı kadrolarının belirlenecek norm kadro sayılarına göre dağıtılmasından sonra, mevcut personel bu kadrolarla ilişkilendirilir, ihtiyaç fazlası personelin memuriyet mahallî içerisindeki veya istekleri halinde, memuriyet mahallî dışındaki boş kadrolara atamaları yapılır" denilmektedir. (Gürültüler)

Sayın Başkan, panayır yerine döndü, bir ikaz eder misiniz efendim.

BAŞKAN – Lütfen... Siz konuşmanıza devam edin efendim; panayır yeri değil burası, Türkiye Büyük Millet Meclisi.

MAHFUZ GÜLER (Devamla) – Ama dinleyen yok efendim.

Gerçekten de, Sağlık Bakanlığının, zaman geçirmeden... (Gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen...

MAHFUZ GÜLER (Devamla) – ... tüm sağlık teşkilatı için norm ve standart kadro çalışmasını yapması gerektiğine inanıyorum.

Ülkemizde, devlet, yıllardır sağlık elemanı ihtiyacını karşılayamamıştır. Esasında, sağlık elemanı sayımız yeterli olmamakla birlikte, var olan sayının da, ülke genelindeki dağılımı adilane değildir. Bu nedenle, biz, Fazilet Partisi olarak, bu yasanın bir an önce çıkmasını ve Sağlık Bakanlığına verilen bu kadrolarla sağlık elemanı açığının kısmen de olsa kapatılmasını arzu etmekteyiz.

Bugün, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde çok ciddî şekilde sağlık elemanı açığı bulunmaktadır. Devlet, yıllar önce çok büyük masraflar yaparak, hemen hemen her büyük yerleşim birimine sağlık ocağı yapmış, sağlık evi yapmış; ama, hiçbirinin, doktoru, hemşiresi ve ebesi bulunmamaktadır.

Bakınız, Bingöl Devlet Hastanesinde, hâlâ, bir tane bile radyoloji uzmanı bulunmamaktadır. Yine, Bingöl Devlet Hastanesine, çok acil olarak, ultrason ve tomografi cihazlarının alınması şarttır. Aksi takdirde, bütün ultrason ve tomografi istekleri özel merkezler tarafından karşılanmakta, bu da, devlete milyarlara mal olmaktadır.

Karlıova İlçemizde ve Solhan İlçemizde, hâlâ, bir tane bile uzman hekim yoktur. Bizim, Sayın Bakanımızdan ricamız, vakit geçirilmeden, Karlıova'ya, bir kadın doğum uzmanı ile bir dahiliye uzmanının atanmasına imkân vermesidir. Bu İlçemiz, Bingöl il merkezine 60-70 kilometre uzaklıktadır ve ilçe halkı çok zor şartlarda yaşam sürdürmektedir. Bu nedenle, Karlıova İlçemize atanacak bir kadın doğum uzmanı ile bir dahiliye uzmanı, ilçe halkını büyük ölçüde rahatlatacaktır.

Yine, Genç İlçemize bağlı hiçbir sağlık ocağında doktor bulunmamaktadır. Bu nedenle, Sağlık Bakanlığına tahsis edilen bu kadrolara atamalar bir an önce gerçekleştirilmelidir.

21 inci Yüzyılda, bizim insanımızın da sağlıklı ve güven içerisinde yaşamaya hakkı vardır diye düşünüyorum. Ebesiz doğum yapmak zorunda bırakılan köylülerimizin manzaralarını artık görmek istemiyoruz. Özellikle doğu ve güneydoğuda, at sırtında veya karda kışta, kızaklarla hastanelere hasta taşıyan insan manzaralarının artık tarihe karışmasını diliyorum.

Günümüzde, ambulans uçakların devreye girdiği, her türlü operasyonun ve ameliyatın yapıldığı özel ambulans ve helikopterlerin Batı'da işlediği bir dönemde, bizim de, artık, çağdaş, dengeli bir şekilde, sağlık problemlerini çözmemiz şarttır. Bugün, ülkemizde, sağlık hizmetlerinin yetersiz olduğu ortadadır. Hizmeti veren de, hizmeti alan da memnun değildir. Hastanelerimizde personel açığı had safhadadır.

Doktor ile hasta arasında para işi mutlaka ortadan kaldırılmalıdır ve mutlaka genel sağlık sigortası çıkarılmalıdır.

Dünya ülkeleri arasında gelişmişlik göstergesi olan bebek ve anne ölüm oranları düşürülmeli ve dünya standartlarına getirilmelidir.

Doğu ve güneydoğuya atanan doktorların görev yapabilmeleri özel imkânlarla ve primlerle teşvik edilmeli, bu bölgelerdeki hastanelerde cihaz ve alet eksikliği zaman geçirilmeden giderilmelidir.

Bu kanunla Sağlık Bakanlığına verilen 37 517 kadrodan yaklaşık 6 000'i doktor kadrosudur; ancak, ne yazık ki, bu sayının büyük çoğunluğu eğitim hastanelerine ilişkin kadrolardır. Yine bu kadrolardan 12 000'i hemşire, 12 000'i sağlık memuru ve laborant ile sağlık teknisyeni kadrolarından oluşmaktadır, 5 000'i ise ebe kadrosudur. Geri kalan kadrolar ise, biyolog, psikolog, fizyoterapist, eczacı, diyetisyen, tıbbî teknolog ve diş protez teknisyenlerini kapsamaktadır.

Ancak, üzülerek şunu ifade etmek istiyorum: 2495 sayılı Yasaya göre, Bakanlar Kurulu kararıyla, 139 hastanede güvenlik birimlerinin kurulması zorunlu olduğu halde, bu kadrolar verilmemiştir. Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda, bize geldiğinde, bu ilave kadrolar kabul edilmiş; ancak, Plan ve Bütçe Komisyonunda bu kadrolar tasarıdan çıkarılmıştır.

Yine, hastanelerde en çok sıkıntısı görülen memur ve yardımcı personel kadrolarının bulunmaması da büyük bir eksikliktir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her şeyden tasarruf etmek mümkündür; ama, sağlıktan tasarruf etmeyi düşünmek, sosyal devlet anlayışıyla bağdaşmaz. Bu nedenle, Maliye Bakanlığı, en kısa sürede bu kadroların da tahsisine imkân vermelidir.

Sözlerime son verirken, bu yasayla birlikte verilen bu kadroların, Sağlık Bakanlığına ve ülkemize hayırlı olmasını diliyor, Yüce Heyetinize saygılarımı sunuyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Güler.

Doğru Yol Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Burhan İsen.

Buyurun Sayın İsen.

Süreniz 10 dakika.

DYP GRUBU ADINA BURHAN İSEN (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle salı sabahı Çankırı İli ve Ankara Çubuk İlçesinde meydana gelen depremde hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralanan vatandaşlarımıza acil şifalar dilerim.

Görüşülmekte olan Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede ve Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 7 nci maddesiyle düzenlenen geçici 2 nci maddesi hakkında Grubum adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de uygulanan sağlık politikalarında bir devamlılık söz konusu değildir. Alınan kararların ve çıkarılan yasaların zamanında uygulamaya geçmemesi, sağlık hizmetleri gelişimini engellemektedir.

Ülkemizde sağlık hizmetleri karma olarak gerçekleştirilmekte, kamu ve özel sağlık kuruluşları birbirinden bağımsız hizmet sunmaktadır; fakat, kamu kuruluşlarında görülen iş bölümü ve koordinasyon eksikliği, organizasyon bozukluğu, yatırımların rasyonel olmaması, yatırım ve teçhizat yetersizliği, istihdam politikalarındaki yanlışlıklar, farklı gelir ve nüfus gruplarına yönelmeleri, sağlık kaynaklarının kullanımında verimsizliğe neden olmaktadır.

Eldeki kaynaklarla daha sağlıklı bir toplum oluşturmak için koruyucu sağlık hizmetleri ve temel sağlık hizmetlerine önem ve öncelik verilmemiştir. Sağlık Bakanlığı merkez örgütü, genel halk sağlığını koruyucu, genel sağlık politikalarını belirleyici, standart ve normatif bir işlev üstlenmelidir. Türkiye'de sağlık sorunlarının çözümlenebilmesi için sosyal güvenlik reformlarının bir an evvel gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Sosyal güvenlik reformunun gecikmesi, sağlık reformunu da geciktirmektedir. Ülkemizde halkın yüzde 35'inin sağlık sigortası kapsamı dışında kalması çok büyük bir kâbus oluşturmaktadır.

Değerli milletvekilleri, etkin bir hasta sevk sistemi olmaması nedeniyle, hastalar, gereksiz yere, özellikle büyük şehirlerdeki hastanelere yönelmekte; bu da, hizmet sunumunu verimsizleştirmekte ve birim maliyetlerini artırmaktadır. Oysa, yeterli bir sevk sistemi kurulursa, bu hastaların büyük kısmının ayakta teşhis ve tedaviyi içeren birinci basamakta sorunları çözülmüş olacaktır.

Hastane, sağlık kurumları, hekim, yardımcı sağlık personeli, araç gereç dağılımı son derece dengesizdir. Ayrıca, sağlık insangücünün temel eğitimi yetersiz, düzensiz ve sağlık hizmetlerinin ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktır.

Kamu hastanelerinin tıbbî teknolojilerinin yetersizliği, özel sağlık kuruluşlarının sayısının her geçen gün artmasına neden olmaktadır. "Paran kadar sağlık hizmeti" anlayışı topluma yerleşmektedir. Bu da, sosyal devlet anlayışına ters düşmektedir.

Personel sıkıntısı nedeniyle, hastanelere alınan tıbbî cihazların kısa sürede bozulması, tamirinin, bürokrasi nedeniyle uzun sürmesi, hastaların özel sağlık kuruluşlarına yönelmesine yol açmaktadır.

Hastanelerdeki aşırı bürokrasi, hizmetin hızlı ve kaliteli sunumunu önlemekte ve hastaları bezdirmektedir. Bu bürokratik engellerin ortadan kalkması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde tedavi hizmetlerine ağırlık veren çokbaşlı bir teşkilatlanma vardır. Durum, personelin dağılımını, denetim ve hizmetiçi eğitimini olumsuz etkilemektedir. Türkiye'de sağlık sisteminin örgütlenmesi, yerel ve merkezî ölçeklerde birbiriyle uyuşmamaktadır. Sağlık Bakanlığı merkez teşkilatının yapısı, henüz bir kesinlik kazanmamıştır; aralarında koordinasyon olmayan, aynı hizmetlerin birkaç genel müdürlükçe yürütüldüğü, karmaşaya yol açan bir teşkilatlanma söz konusudur. Çoğu kez, aynı hizmet iki ayrı genel müdürlükte yürütülmektedir.

İldeki sağlık örgütünün yapısı hâlâ kesinlik kazanmamıştır. Sağlık Bakanlığının, il düzeyinde aynı hizmetlerin ayrı birimlerde yürütüldüğü, bu nedenle hizmet dublikasyonlarının sık görüldüğü bir örgütlenme yapısı vardır. Sağlık ocakları ile ana-çocuk sağlık merkezlerini, halk sağlığı laboratuvarları ile sıtma ve bölge TPC laboratuvarlarını buna örnek gösterebiliriz.

Sağlık insangücü politikaları, niceliksel ve niteliksel sorunlarla doludur. Bu sorunların içerisinde, bölge itibariyle, sizlere, biraz da Batman İlinin sağlık sorunlarından bahsetmek istiyorum. 400 000 nüfuslu ve dışarıdan yoğun göç alan Batman İlimizde 56 tane sağlık evi mevcut olup ödenek ve personel yetersizliğinden 5 tanesi açıktır. 22 adet sağlık ocağından 18 adedi açık olup 4 adedi kapalıdır. Yine, 18 adet sağlık ocağında tıbbî sarf malzemesi sıkıntısı çekilmekte, yeterli hizmet verilememektedir.

Bölge hastanesiyle birlikte 25 yataklı Gercüş ve Sason İlçe hastanelerinde herhangi bir yatırım söz konusu değildir. Bölge hastanesi karkas durumda, ilçe hastanelerine ise, 1995 yılından beri ödeneksizlikten, tek çivi bile çakılamamıştır.

Bu arada, Sayın Bakanıma şunu da söylemek istiyorum: Batman İlinde 30 pratisyen, 15 uzman hekime ihtiyaç varken, şu anda görev yapan 11 uzman hekimin tayininin çıkarılmasına bir anlam veremediğimi belirtmek istiyorum.

Yine, Batman'da, personel çalışmasını teşvik eden gezici aşılama tazminatları, geçen yıldan beri ödenmemektedir.

Batman genelinde, 10 adet tam donanımlı ambulansa ihtiyaç bulunmaktadır. Buradan, Sayın Bakanın ilgilerini istirham ediyorum.

Bütün bu sorunların sonucunda, sağlık hizmetlerinde büyük bir dağınıklık vardır. Sağlık sektöründe büyük çöküntü yaşanmaktadır. Sağlık sektörünün altyapısını oluşturan sağlık personelinin, hastane sayısının, tıbbî araç ve gereçlerin, nüfus ve ihtiyaçla orantılı olarak bölgeler arasında adil ve dengeli dağılımı sağlanmalıdır. Sağlık politikaları, kamusal bir görev olarak benimsenmelidir. Sağlık hizmetlerine ayırılan malî kaynaklar, etkin ve verimli bir şekilde kullanılmalı, sağlık sektörünün altyapısı geliştirilmelidir. Herşeyden önemlisiyse, güçlü ve kalıcı bir sağlık reformu şarttır. Kadro tahsisiyle ilgili bu düzenlemeler, sağlık mevzuatı, çağın ve insanların ihtiyaçlarına uygun olarak düzenlendikten sonra Yüce Meclisimize gelseydi, daha faydalı olacağı düşüncesindeyim.

Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinize saygılarımı sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın İsen.

Başka söz isteği?.. Yok.

Maddeyle ilgili iki önerge vardır; geliş sırasına göre okutacağım, aykırılık derecesine göre işleme alacağım.

Birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 401 sıra sayılı yasa tasarısının geçici madde 2'nin birinci fıkrasının ikinci cümlesinin "ihtiyaç fazlası personelin kazanılmış haklarına halel gelmek üzere, memuriyet mahalli içerisindeki veya istekleri halinde memuriyet mahalli dışındaki boş kadrolara atamaları yapılır" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Fethullah Erbaş          Ahmet Karavar       Mehmet Zeki Okudan

                Van                        Şanlıurfa                        Antalya

Mustafa Niyazi Yanmaz    Mehmet Batuk            Musa Uzunkaya

            Şanlıurfa                      Kocaeli                         Samsun

       Mehmet Özyol           Veysel Candan

           Adıyaman                      Konya

BAŞKAN – İkinci önergeyi okutuyorum; bu önerge, aynı zamanda, en aykırı önerge olup, okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 401 sıra numaralı yasa tasarısının, geçici madde 2'nin ikinci fıkrasının "Bu şekilde atamaları yapılmayan personel bulundukları birimde şahsa bağlı olarak eski görevlerini yapmaya devam ederler ve boş kadro temin edilmedikçe eş durumları hariç başka birimlere atanamazlar" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Fethullah Erbaş          Ahmet Karavar       Mehmet Zeki Okudan

                Van                        Şanlıurfa                        Antalya

         Özkan Öksüz              Yakup Budak             Sabahattin Yıldız

              Konya                         Adana                            Muş

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, norm kadro hazırlıklarında, zaten, bu talebi karşılayacak düzenlemelere de yer veriliyor; o nedenle, katılmıyoruz.

BAŞKAN – Katılmıyorsunuz.

Sayın Hükümet?..

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Katılmıyorsunuz.

Sayın Erbaş, gerekçeyi mi okuyalım?

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

"Gerekçe: Eş durumundaki tayinlerin yapılmasını temin için bu önerge verilmiştir."

BAŞKAN – Sayın Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 401 sıra sayılı yasa tasarısının geçici madde 2'nin birinci fıkrasının ikinci cümlesinin "ihtiyaç fazlası personelin kazanılmış haklarına halel gelmek üzere memuriyet mahalli içerisindeki veya istekleri halinde memuriyet mahalli dışındaki boş kadrolara atamaları yapılır" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Fethullah Erbaş (Van) ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Erbaş, gerekçeyi mi okuyalım?

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Peki, gerekçeyi okutuyorum:

"Gerekçe: Bu önerge ile norm kadro uygulamasında kazanılmış hakların zayi olmaması için bu önerge verilmiştir."

BAŞKAN – Evet, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Geçici 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici 3 üncü maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 3. – Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün, Bölge Kontrolörü kadrosuna atanmış ve halen bu kadroda görev yapmakta olanlar, başkaca bir işleme gerek kalmaksızın “Tapu ve Kadastro Denetmeni” kadrolarına atanmış sayılırlar.

BAŞKAN – Maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan...

Buyurun Sayın Candan. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 401 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci maddesi içerisinde yer alan geçici 3 üncü maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Efendim, geçici 3 üncü madde, aslında, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünde görev yapan bölge kontrolörleriyle ilgilidir. Bu tasarı kanunlaşıp yürürlüğe girdiği tarih itibariyle, bu maddeye göre "Bölge Kontrolörü" olan görevlilerin unvanları değiştirilerek "Tapu ve Kadostro Denetmeni" olarak görev yapacaklardır. Maddenin esası bu.

Efendim, bu maddeyle birlikte tasarının tümüne baktığımız zaman, tapu kadastroyla ilgili 45 kişilik bir değişiklik öngörüyor; yani, kontrolörler denetim uzmanı oluyor; DSİ'yle ilgili olarak 136 yeni güvenlik görevlisi alınıyor, Sağlık Bakanlığına da 37 500 kadro tahsis ediliyor.

Şimdi, bu yapılan işlemlere baktığımız zaman, genelde, kamu yönetiminde hizmet arzıyla personel ihtiyacı orantılı değil; yani, verilen hizmetle personel orantısına baktığımız zaman, çalışan personel kadar verim alınmadığı ortadadır.

Ayrıca, çok önemli gördüğümüz ikinci bir konu, ücret, verim ve üretim dengesinde de bozukluk var. Aslında, siz, bu kadroları ne kadar şişirirseniz şişirin, bu söylediğimiz verimlilik esası konu alınmadığı sürece hiçbir neticeye varmak mümkün değil; dolayısıyla, sağlık sorunlarını da gidermek mümkün değil.

Şimdi, kadrolar çoğalıyor, artırıyoruz; ancak, ücret, tatmin edici değil. İşe, memur, zarureten giriyor, ücret ne olursa olsun giriyor; girdiğinin birinci yılı da sokaklara dökülüp yürümeye başlıyor.

Değerli arkadaşlar, ben, her kanun tasarı ve teklifi buraya getirildiği zaman, acaba, bundaki amaç nedir, ne yapılmak isteniyor ve 57 nci hükümet, bu kürsüde hangi programı okudu diye hep merak ederim. Şimdi, yine, 57 nci hükümet programını okudum geldim. Programın 20 nci sayfasında aynen şöyle deniliyor: "Eşit işe eşit ücret. Kamuda çalışan işçi ve memur arasında denge sağlanacak."

Şimdi, bu hükümet, burada, emeklilere getirilen temsil tazminatı ile bürokratlar arasında ciddî bir uçurum oluştu, hâkimler arasında, yargı mensupları arasında. Dolayısıyla, hükümetin, bazı kanun tasarı ve tekliflerini buraya getirirken, programlarıyla tezat halinde olduğunu görmekteyiz. Peki, bu, böyle olunca ne getirecek; biraz sonra vereceğim rakamlar ortaya çıkacak.

Yine, aynı programın devamında "çalışma barışı korunacak" deniliyor; halbuki, bugün tarihi itibariyle, memurlarımız, maalesef, ücret azlığından yakınmakta ve sokaklara dökülmüştür.

Değerli arkadaşlar, belki merak edersiniz, okuma imkânınız olmadı; ilk dört ayda, kamuda yapılan harcamalar -memur maaşları, şimdi konuştuğumuz kadrolarla ilgili olarak- toplam gider, devletin harcamları 16,3 katrilyon lira; dört ayda gelir toplamı 9,9 katrilyon lira; açık 6,4 katrilyon liradır; yani, dört ayda, bu hükümet, 6,4 katrilyon lira açık vermiştir. Her şey böyle giderse 6,4'ü 3'le çarptığınız zaman 19,2 katrilyon lira açığınız var demektir. Peki, bu rakamları nereden veriyorum; bunlar, Devlet İstatistik Enstitüsünün resmî rakamlarıdır.

İlk dört ayda, ödenen faiz miktarı 9,5 katrilyon liradır. Vergi gelirleri toplamı 7,9 katrilyon liradır; yani, döt ayda açık 1,6'dır, vergi gelirlerinden fazla olarak. 4X1,6=6,4 katrilyon lira; yani, vatandaştan toplanan tüm vergiler artı 6,4 katrilyon lira koyacaksınız, hükümetin faize ödediği parayı bulacaksınız.

Değerli arkadaşlar, buraya bir tasarı veya teklif getirilirken, bu çıkan rakamları göz önüne almak mecburiyetindesiniz.

Şimdi, bu rakamlar muvacehesinde bir hesap yaptığımız zaman, ayda ödenen faiz 2,4 katrilyon lira, günde ödenen faiz 80 trilyon lira, saatte ödenen faiz 3,3 trilyon lira, dakikada ödenen faiz 55 milyar liradır arkadaşlar.

Şimdi, burada, bir hükümet yetkilisi çıkıp da "biz, ekonomiyi çok iyiye götürüyoruz; hatta, dövizin yüzde 20'den fazla artmaması için emir verdik, yazı da yazdık ve bu yazının üzerinde de kimse konuşamaz" diyemez. İşte, rakamlar ortada.

Hatırlıyorum ki, Başbakanımız, güneydoğuya gitti ve oraya 40-50 trilyon lira söz verdi "size, birtakım yatırımlara para göndereceğim" dedi. Ben, o 40 trilyon liraya baktım, bir de, günde ödediğimiz 80 trilyon liraya baktım; güneydoğuya verilen söz, yarım günlük faiz bedelidir arkadaşlar.

Peki, biz, bu raporu buraya getirip niye okuduk? Eğer ekonomi böyle devam ederse, IMF kontrolünde devam ederse...

Değerli arkadaşlar, bugünkü basını takip ettiniz mi bilmem. Dünya Bankası yetkilileri gelmiş diyor ki: "2001 bütçesini hazırlarken, alt komisyonda IMF yetkilisi biri de bulunacak. O da fikirlerini söyleyecek, bütçenizi beraber hazırlayacağız." Türkiye Cumhuriyeti Devleti için fevkalade onur kırıcı bir uygulamadır.

Değerli arkadaşlar, sakın böyle yapmayalım. Onyedi defa IMF ile anlaşma yapmışız, bu onsekizincisi; hepsini yarım bırakmışız, hepsinde batırmışız. Şu anda, Cottarelli, Sayın Recep Önal'ın halefi herhalde, gölge kabine bakanı gibi, her gün Türkiye'de, her gün Türkiye'de. Yetmedi, bütçe hazırlanırken de geleceğim diyor.

Değerli arkadaşlar, ben, hiçbir IMF yetkilisinin, siz, ne yapıyorsunuz, bu faizlerle bu iş olmaz dediğini duymadım. Hiç duydunuz mu? Memura az verin, çiftçiye az verin, sübvanse yapmayın, yapmayın, yapmayın.

Değerli arkadaşlar, bir de şunu söyleyeyim: IMF'nin ipiyle kuyuya inip de kuyudan çıkan bir tane devlet gösteremezsiniz. Gelince, Cottarelli'ye bizim bakanlar şunu sorsa...

Yine, basında diyor ki, Tarım Bakanı, Cottarelli ile oturup çay içecek, hububat fiyatlarını tartışacaklar. Cottarelli kim oluyor da, bizim hububat fiyatımızı tartışıyor!.. O adamın yetkisi nedir, etkisi nedir?!.

Değerli arkadaşlar, niye, biz, özel bankalarda 5 milyar dolar batırdık da, Cottarelli'den 3 milyar dolar almak için, IMF bütçemizi hazırlıyor? Bakın, ben, bunu, hükümeti tenkit etmek için söylemiyorum. Bu ülke hepimizin; hepimiz sahip çıkmak mecburiyetindeyiz değerli arkadaşlar.

Bakın, burada, hükümet yetkililerini, bir kere daha, sade bir milletvekili olarak uyarıyorum. İşte, en son rakamları bir kere daha size tekrar ediyorum. Bir yıl önce büyüme hızımız 3,2'dir; yani, bu 57 nci hükümet iktidara geldiği zaman 3,2'dir, bir yıl sonra eksi 6,4'tür ve cumhuriyet tarihinde -İstiklal Harbi de dahil- en kötü küçülmeyi yaşamışız değerli arkadaşlar.

Diyeceksiniz ki, köşe yazarları var, medya çok güzel diyor... İyi ya, medyanın hükümetle bitecek GSM'i var, Petrol Ofisi var, bir sürü teşvikleri var, var, var... Lütfen, tarafsız olanlardan, devlet bürokratlarının insaflı olanlarından şu rakamı bir kere alın.

Değerli arkadaşlar, bir yıl önce, gayri safî millî hâsıla 204 milyar dolar, şimdi 187 milyar dolar; kişi başına gelir 3 106 dolar, bir yıl sonra 2 878 dolar; dolar 404 000 lira, bugün 620 000 lira; mark 216 000 lira, bugün 298 000 lira; içborç 40 milyar dolar, bugün 45 milyar dolar -bir yıl için söylüyorum- dışborç 104,7 milyar dolar, bugün 111 milyar dolar; işsizlik oranı yüzde 6,3, şimdi yüzde 7,3; ithalat 5 milyar dolar, bir yıl sonra, bugün 7 milyar dolar; ihracat 4 milyar dolar, yine 4 milyar dolar. Demek ki, ithalat artıyor. İşte, dövize baskının neticesi bu, ithalatta patlama meydana getiriyor. Açık rakamları veriliyor: Bütçe açığı, dört aylık, 3,5 katrilyon lira; bir yıl sonra, şimdi 6,3 katrilyon lira. Peki, bu rakamları kimden aldık; bunlar, Başbakanlığa bağlı Devlet İstatistik Enstitüsünün açıkladığı rakamlardır. Bürokratların söylediklerine daha fazla itibar etmek durumundayız.

Değerli arkadaşlar, bir konuyu da ifade edip, konuşmamı tamamlayacağım. Hükümet, birtakım kararları alırken, devletin temel kuruluşlarına itibar etmek mecburiyetindedir.

BAŞKAN – Sayın Candan, bir dakika içerisinde toparlayınız.

VEYSEL CANDAN (Devamla) – Tamam, Sayın Başkan.

Sayın Başbakan bir açıklama yaptılar; dediler ki "off - shorezedelerin -yani, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna prim ödemeyen, yani yüksek faiz almak isteyen vatandaşların- kıyı bankacılığına yatırdıkları mevduatın 20 milyar liralık kısmını vereceğiz." Halbuki, bakıyoruz, bu işin uzmanları diyor ki "bu bir risk işidir, fazla faiz alıyorsa, garantisi de yoksa, devlet bunu ödemez." Halbuki, rakam 140  milyon dolar. Ben, açtım, sordum, Mevduat Sigorta Fonunda böyle bir para var mı diye, dediler ki "önümüzdeki üç aylık primlerin toplamı bile bundan az." Siz, bir yerde, yanlış iş yaparken, kaynakları da kurutuyorsunuz; yani, devletin, önümüzdeki dört aylığına da haciz koymuş oluyorsunuz değerli arkadaşlar. Yani, bunu yapmak mümkün değil. Lütfen, böyle bir kanun tasarısı...

Peki, şimdi niye uyarıyoruz; Nasreddin Hoca, testiyi kırmadan söylüyor; ben de diyorum ki burada, yarın böyle bir tasarıyla karşımıza gelmeyin. Adamın eğer yüksek faiz almak üzere bir talebi varsa, bunun riskine de katlanmak durumunda değerli arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VEYSEL CANDAN (Devamla) – Zaten, devletler içinde, Türkiye Cumhuriyeti en fazla bankası olan devlettir.

Ümit ediyoruz ki, kanun tasarıları ve teklifleri gelirken, daha akılcı, daha rasyonel, daha reel bir çalışmayla gelir diyor, Muhterem Heyetinize saygılar sunuyorum efendim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Candan.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Van Milletvekili Sayın Hüseyin Çelik; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika Sayın Çelik.

DYP GRUBU ADINA HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının 7 nci maddesine bağlı geçici 3 üncü madde üzerinde Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; şahsım ve Grubum adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu tasarının kanunlaşmasıyla birlikte 37 000 küsur kamu personeli alınacaktır. İşsizliğin kol gezdiği ülkemizde, bu, son derece güzel, olumlu bir gelişmedir. Yapısal reformlar yapılmadığı sürece, işsiz olan vatandaşımız, her ne kadar devlet memurları tatmin edici ücretler almasa bile, işsizliğin bol olduğu, kol gezdiği bir ülkede, bu, güzel bir umuttur.

Ancak, değerli milletvekilleri, ben, bir yıl öncesinde başlayan ve 1,5 milyon insanın çıkmış olduğu bir umuda yolculuktan söz edeceğim sizlere. Bildiğiniz gibi, bugünkü personel rejimimiz son derece derbeder bir personel rejimidir. Biz, bu personel rejimiyle, bırakın Avrupa Birliğine girmeyi, olsa olsa, Orta Afrika birliğine girebiliriz.

Niçin diyeceksiniz; bildiğiniz gibi, 1965 yılında çıkarılan 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 3 üncü maddesinde, kamu personelinde öncelikle aranması gereken şartlardan birisi, liyakat ve kariyer meselesidir. Bir insanın kamu personeli olabilmesi için liyakat sahibi olması ve o alanın istediği kariyer sahibi olması gerekiyor; ancak, ne yazık ki, ülkemizde bu yerleştirilememiştir; geçen otuzbeş yıla rağmen bu yerleştirilememiştir.

56 ncı hükümet döneminde 2 Şubat 1999 tarihinde Bakanlar Kurulu tarafından bir yönetmelik çıkarıldı. Bu yönetmeliğe göre, alınacak devlet memurları merkezî sınavla alınacaktı. Hepinizin bildiği gibi, 1,5 milyon insan 5 Haziran 1999 tarihinde Resmî Gazetede ilan edilen bu sınava müracaat etti. Müracaatlar 21 Haziran-5 Temmuz 1999 tarihleri arasında yapıldı ve 17 Ekim 1999 tarihinde de bu kamu personeli sınavı yapıldı ve bizim literatürümüze DMS diye bir şey girdi; devlet memurları sınavı...

Değerli milletvekilleri, ÖSYM, kişi başına, bu müracaatçı dargelirli işsiz insanlardan 10 milyon para aldı. Valilikler ve kaymakamlıkların aldığı 1,5 milyonla beraber bu insanlardan 11,5 milyon para alındı; yani, vatandaştan toplam 16,5 trilyon para toplandı. Peki, bu paralar nereye harcandı diye sorarsanız, ÖSYM, yazılı sınavını, test sınavını yaptığı bu insanlara sonuçları gönderdi, optik okuyucularıyla sınavın sonuçlarını değerlendirdi ve aşağı yukarı 390 000 küsur insanımız 70'in üzerinde puan aldığı için DMS'nin bu test sınavını kazanmış oldu. Esas komedi, değerli milletvekilleri, ondan sonra başladı. Hepimize yüzlerce vatandaşımız geldi ve dediler ki: " Biz, DMS sınavına girdik, bundan sonrası nasıl olacak? 70 puan aldım, 75 puan aldım, 80 puan aldım" diye bize geldiler ve biz de herkese şunu söyledik; hepiniz aynı şeyleri söylediniz; bunlar, optik okuyucularla değerlendiriliyor, üniversite sınavları gibi değerlendiriliyor ve bunlar tercih sistemine bağlı kalınarak değerlendiriliyor; dolayısıyla hiç endişe etmeyin dedik bu vatandaşlarımıza. Ancak, değerli milletvekilleri, araştırmalarımız sonucunda, bu meselenin hiç de böyle olmadığı anlaşıldı.

Bakınız, bizim Ordu Milletvekilimiz Sayın Yener Yıldırım'ın, Devlet Bakanımız Sayın Şükrü Sina Gürel'e yöneltmiş olduğu bir soruya verilen cevaptan size bir iki paragraf okumak istiyorum.

ÖSYM'ye ödenen 16,5 trilyon lira paraya rağmen, ne yazık ki, 2000 yılında, optik teknolojinin bu kadar geliştiği bir dönemde, 390 bin küsur, 70'in üzerinde puan alan ve büyük bir ümitle, büyük bir beklenti içerisinde olan bu insanların sınav sonuçları manuel olarak bilgisayarlara aktarılıyor; yani, elle yazılıyor 390 bin küsur insanın sınav sonucu. Peki, bunlar, elle yazıldığı zaman değerli milletvekilleri, istediğiniz şekilde müdahale etme imkânı olur mu, olmaz mı? "Var"ı yok, "yok"u var sayma imkânımız olur mu, olmaz mı?

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Olur...

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Bakınız, Sayın Gürel verdiği cevapta -bu, 29 Mayıs tarihli bir yazıdır- diyor ki: "Yerleştirme işlemlerinin en geç haziran ayı sonuna kadar sonuçlandırılarak ilan edilmesi planlanmıştır."

Siz, devlet olarak bir sınav yapıyorsunuz ve bu sınavı, 5 Haziran 1999'da ilan ediyorsunuz; üzerinden bir yıl geçmesine rağmen, tıpkı, Kaygusuz Abdal'ın bir türlü pişmeyen kazı gibi, bunu, pişirip vatandaşa takdim edemiyorsunuz. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) Bu, olacak şey midir değerli milletvkilleri? Deniyor ki, haziran ayının sonunda bu yerleştirme işi bitirilecektir ve daha garip olanını size okuyorum: "Adayların doldurdukları tercih formları, Başbakanlık elemanlarınca tasarımlanmış formlar olup, ilk yerleştirme işlemlerinde tüm veriler manuel olarak (elle) bilgisayar ortamına kaydedilmektedir. 1999 bütçe ödeneği, sadece bağımsız bilgisayar sistemi kurulabilmesine olanak tanımıştır. DMS aday başvurularının yapıldığı tarih de göz önüne alındığında, Başkanlıkça optik okuyuculu sistemlerin satın alınarak DMS'ye başvuran adaylara zamanında optik form dağıtılamayacağı aşikârdır." Yani, Başbakanlığa bağlı olan Devlet Personel Başkanlığı "benim optik okuyucum olmadığı için, 1999 yılı bütçesiyle, biz, bu imkânları temin edemediğimiz için, biz elle giriyoruz" diyor, bunu itiraf ediyor.

Değerli milletvekilleri, ÖSYM bir devlet kuruluşu değil mi; ÖSYM, Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezidir. Peki, bu tercihler yapıldıktan sonra, niçin bunlar ÖSYM'de optik ortamda değerlendirilmez de, Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığında niçin manuel olarak bunlar elle girilir; şahsen, bunu, bir türlü anlayabilmiş değilim! Artı, her devlet kurumunun her imkâna sahip olması da gerekmez. Eğer ÖSYM gibi bir imkânımız varsa, ayrıca Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığının bu yatırımı yapması da gerekmez; ya devletin kurumlarına güveneceğiz veyahut da yine eski usule devam etmek zorundayız.

Değerli milletvekilleri, size, daha garip bir uygulamadan söz edeceğim. Bu devlet personel sınavı, merkezî yapıldığı için, birçok müessesemiz, acilen ihtiyaç hissetiği personeli, kendisi sınav yaparak alma şansına sahip değil; dolayısıyla, birçok kurumumuzda büyük bir beklenti vardır ve bunlar istedikleri elemanları alamamaktadırlar. Türkçede güzel bir atasözü vardır; der ki: "Kendisi muhtacı Himmet Dede, gayriye nasıl himmet ede?!" Bu Devlet Personel Başkanlığı, kendi kendisini ıslah edememiş; kendi kendisini, o liyakat ve kariyer esaslarına göre düzenlememiş, düzenleyememiş olan bir kuruluştur.

Bakın, Devlet Personel Başkanlığı Merkezi Sınav Biriminin başına, daha önce Devlet Personel Başkanı Nedim Kurdoğlu'nun sekreterliğini yapan, bir süre de Mecliste geçici görevle çalışan Dilek Güngör Hanımefendi şube müdürü olarak atanmıştır. Bu hanımefendi, Antalya Milletvekilimiz Sayın Nesrin Ünal Hanımefendiye, hiç üzerine vazife olmadığı, haddini aşan bir şekilde bir meselede müdahale etmiş, bir milletvekiliyle takışmış. Öyle anlaşılıyor ki, bu arkadaşımız, mükâfaten, Devlet Personel Başkanlığında şube müdürlüğüne getirilmiş ve bu Merkezî Sınav Biriminden sorumlu insan konuma yükseltilmiştir.

HASAN AKGÜN (Giresun) – Sana ne bundan; seni niye ilgilendiriyor?!

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bazı arkadaşlarımız, oturduğu yerde deniz feneri gibi yanıp söneceğine, buraya gelir, fikirlerini zikreder. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

Yine, aynı amaçla kurulan bir başka birimin başına, kamu personeli yönetiminde hiçbir tecrübesi olmayan Ülfet Aslan Hanımefendi getirilmiştir.

Değerli milletvekilleri, Devlet Personel Başkanlığında 100'ü aşkın kamu personel yönetimi uzmanı bulunmaktadır. Bu kamu personel yönetimi uzmanı olan arkadaşlar, binlerce insan arasından, ÖSYM tarafından yapılan sınavlarla seçilip, alınmaktadır. Bu sınavdan geçtikten, gerekli 70 puanı aldıktan sonra, bu insanlar mülakata tabi tutulmakta. Bu da yetmez, bu insanlar, üç yıl süren bir tez hazırlıyorlar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

(DSP sıralarından "fener yansın Başkan" sesleri)

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Bizim fenerimiz hiçbir zaman sönmez, merak etmeyin.

BAŞKAN – 1 dakika içerisinde toparlayın Sayın Çelik.

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Bu arkadaşlarımız, üç yıl süren bir akademik çalışma yapıyorlar ve bu çalışmaları üniversite hocaları tarafından kabul edildiği zaman, bunların uzmanlıkları tescil ediliyor. Bir müessesede yüzlerce bu şekilde uzman varken, siz, Devlet Personel Başkanlığı gibi, önemli olan bir müesseseye, sekreterinizi veya oradan buradan devşirdiğiniz insanları getirip atarsanız, kamu personelini liyakat ve kariyer esaslarına göre düzenleyen veya düzenlenmesi beklenen bu kurumun saygınlığı ve halk nezdindeki inanırlılığını kaybetmiş olursunuz.

Değerli milletvekilleri, ben, şahsen, bu araştırmalarım sonucunda, burada, bu 390 000 küsur insanın, hakkaniyet ölçülerine ve objektif kıstaslara göre atanabileceğinden şüphe ediyorum.

Söyleyeceğim başka şeyler var; daha sonraki madde üzerinde sizlere arz edeceğim. Bütün Meclisi saygılarımla selamlıyorum efendim. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çelik.

Şahsı adına, Konya Milletvekili Sayın Candan?.. Yok.

Sayın Yakup Budak, buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika Sayın Budak.

YAKUP BUDAK (Adana) – Sayın Başkan, sayın üyeler; sözlerime başlarken, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğümüzün personeliyle ilgili, bu maddede bir düzenleme yapılmaktadır. Halen bölge kontrolörü olarak çalışan arkadaşlamız, bu kanun çıktıktan sonra, herhangi bir işleme gerek kalmaksızın, direkt "tapu denetmeni" olarak atanacaklardır.

Gerçekten, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğümüz, cumhuriyet yıllarından önce büyük bir fedakârlıkla günümüze kadar çalışmış, Türkiyemizin bölgelerini, köylerini, şehirlerini, dağlarını, yorucu bir çalışmayla, bu noktaya kadar getirmiş, kadastrosunu tamamlayabilmek için uğraşmış, tapularını vatandaşa verebilmek için büyük bir gayretin içerisinde olmuştur. Gerçekten, genel gerekçede de gördüğümüz gibi, Türkiye'nin yüzde 80'inin ancak kadastrosunun tamamlandığını, şehirlerde de bunun yüzde 98 olduğunu görüyoruz.

Cumhuriyetin 77 nci yılını kutluyoruz. Yetmiş yılda Türkiye'nin ancak yüzde 70'inin, yüzde 80'inin kadastrosunu yapabilmişiz. Gerçekten büyük bir hız diye düşünüyorum! Elbette bu hızın olmamasının temel sebeplerinden biri, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün ve taşra teşkilatlarının gerekli teknik donanımla donatılmamış olmaları, aynı zamanda, personel azlığının da elbette bunda çok büyük etkisi vardır; ama, en büyük eksiklik de, idarelerin bu konuda gerekli hassasiyeti göstermemiş olmalarıdır. Yetmiş yıldır Türkiye'de tapuların verilmemesinden dolayı, kadastronun gerçek anlamda çalışmamasından dolayı kavgalar olmuş, dövüşler olmuş, mahkemelerde dosyalar üst üste yığılmıştır.

Kırsal alanda yüzde 80'in kadastrosunun yapıldığını söylüyoruz, ifade ediyoruz, şehirlerde de yüzde 98. Acaba gerçekten yüzde 80'inin kadastrosunun yapılmış olması, vatandaşın sorununu çözmüş müdür; yoksa, mahkemelerdeki dosyaların sayısını mı artırmıştır? Özellikle ifade etmek istiyorum, kırsal kesimdeki küçük ilçelerde, büyük ilçelerde, hepsinde, gidin mahkemelerdeki davaların yüzde 80'i, yüzde 90'ı, bu tapu ve kadastro davalarından dolayı sürmektedir. Bunun bir an önce çözümlenebilmesi için de bütün iktidarların üzerlerine düşeni yapması gerekir.

Eğer vatandaşımızın eline, Cumhuriyetin 77 nci yılında, idare tarafından, A4 büyüklüğünde bir kâğıdın tapu olarak verilmediğinden dolayı, kan davaları olmuşsa, kavgalar olmuşsa, mahkemelerde  dosyalar üst üste yığılmışsa, bu ayıp, vatandaşın ayıbı değil, devletin ayıbıdır, idarenin ayıbıdır. Bu ayıbın bir an önce ortadan kaldırılması için, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğümüzün imkânları artırılmalıdır; çünkü, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğümüz, devlete, Hazineye en büyük katkıyı sağlayan, katma değeri üreten kurumlarımızın başında gelmesine rağmen, maalesef, kendi ihtiyaçlarını karşılayamayacak bir bütçeyle de idare edilmek zorunda kalmaktadır.

Kadastro işlemlerinin tamamlanmamasından dolayı hazine arazileri talan edilmekte ve birtakım spekülatörlerin eline geçmesinden dolayı da vatandaşımız rahatsız olmaktadır. Yine bu işlemlerin tamamlanmamasından dolayı, devlet büyük bir vergi kaybının içerisinde bulunmaktadır.

Devlet, bu bölgelerden alacağı, bir yılda toplayacağı vergilerle, güzel bir hizmet olarak düşündüğümüz tapu bilgi sistemini kurma noktasını biraz daha hızlandırmış olsa, zannediyorum, poblemlerin çok büyük bir bölümü büyük ölçüde halledilecektir. Bu noktada, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğümüzün personelini de kutlamak istiyorum; gerçekten, büyük bir gayretle, büyük bir fedakârlıkla çalışıyorlar; ama, sayıları yeterli olmadığı için, gerekli düzenlemeyi belki de vaktinde yapamıyorlar.

Şimdi bu noktada, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğümüzün teknik donanımı açısından çağın şartlarına kavuşturulması acilen yerine getirilmelidir. Aynı zamanda, kendisine ayrılan imkânların daha da artırılması suretiyle, köydeki, kırdaki, şehirdeki vatandaşımızın, muhakkak surutte, problemlerinin çözülmesine de katkıda bulunmalıdır. Bu kanunlarla, bu yönetmeliklerle sorunların çözülmesi de mümkün değildir. Bu kanunlar ve yönetmelikler, bu kanunlar ve yönetmeliklerden ziyade bu uygulama biçimi, mahkemelerdeki dosyaların sayısını artırmaktan başka da bir işe yaramayacaktır.

Acaba, bu zamana kadar yapılan düzenlemelerle vatandaşın sorunları çözüldü mü; sıkıntıları giderildi mi; tapu meseleleri, tarla meseleleri halledildi mi? Mahkemelere baktığımız  zaman dosyaların kabarıklığından bunu anlamamız mümkündür. Sadece birtakım zamanlarda tespitlerin yapılmış olması yeterli değildir. Kırsal kesime gittiğimiz zaman "efendim, bizim buradan 1930'da, 1940'da, 1950'de kadastro geçti; ama, hâlâ tapumuzu alamadık" diyen vatandaş, büyük bir sıkıntı içerisinde.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Budak.

YAKUP BUDAK (Devamla) – Onun için, sadece bir defa kayıtların yapılması değil, aynı zamanda güncelleştirilmesi, kadastro faaliyetlerinin sürekli hale getirilmesi sorunların çözümüne büyük katkıda bulunacaktır diyorum, saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Budak.

Maddeyle ilgili önerge yok.

Geçici 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler_ Etmeyenler_ Geçici 3 üncü madde kabul edilmiştir.

Yeni bir geçici madde eklenmesine dair önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 401 sıra sayılı kanun tasarısına geçici 3 üncü maddeden sonra gelmek üzere geçici 4 üncü olarak aşağıdaki metnin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

       Emrehan Halıcı               Ömer İzgi                   Beyhan Aslan

              Konya                         Konya                           Denizli

          İsmail Köse               Vahit Kayrıcı

            Erzurum                      Çorum

"Geçici Madde 4- Bu Kanunun 1 inci maddesiyle Sağlık Bakanlığına ihdas edilen kadroların unvan itibariyle yüzde 40'ı, bu Kanunun 2 nci maddesindeki çalışmaların sonuçlanması beklenmeden 2000 yılında genel hükümlere göre kullanılır."

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Çoğunluğu var mı Sayın Başkan?!

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, Komisyonun çoğunluğu yok.

Biraz evvel, bizim getirdiğimiz, benzeri bir geçici ek maddeyle ilgili önergeye Komisyonun ve Hükümetin tepkisini ve sizin uygulamanızı gördük. Bu önergede de aynı uygulamayı yapacağınıza inanıyoruz.

BAŞKAN – Hükümetin görüşünü alayım, söyleyeceğim.

Sayın Hükümet katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Komisyonun salt çoğunluğu yok; ama_

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, Komisyon reddedebilir, takdire bırakamaz.

BAŞKAN – Geçici madde efendim bu, geçici madde... (FP sıralarından "yeni bir madde" sesleri)

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Yeni bir madde Sayın Başkan.

BAŞKAN – Madde değil efendim; bu, geçici madde. (FP ve DYP sıralarından gürültüler)

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Hayır efendim, yeni bir madde...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, yeni bir maddedir bu. Yeni bir madde olduğu için, biraz evvel bize yaptığınız uygulamanın aynısını görmek istiyoruz.

BAŞKAN – Efendim, geçici madde...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Plan ve Bütçe Komisyonunun üyelerinin tamamı burada yoktur. Onların çoğunluğunun burada olması lazım kabul edebilmesi için; yeni bir madde...

III. – YOKLAMA

(FP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Sayın Başkan, eğer işleme koyacaksanız, toplantı yetersayısının aranmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Toplantı yetersayısının aranmasını isteyebilirsiniz.

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Artı, biraz evvel yaptığınız işlemin aynısını yapın. Yeni bir maddedir çünkü.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Yeni bir madde ilave ediyorsunuz Sayın Başkan, bu olmaz.

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Geçici madde 4 olarak yeni bir madde koyuyorsunuz beyefendi.

NAİL ÇELEBİ (Trabzon) – İçtüzükte "madde" deniliyor, geçici madde değil.

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Yepyeni bir madde konuluyor. Deminkini kabul etmiyorsunuz da, şimdi niye kabul ediyorsunuz. (Gürültüler)

Sayın Başkan, geçici madde 3 adettir. Geçici madde 4 diyerek, yepyeni bir madde konulduğuna ve Komisyon çoğunluğu da olmadığına göre, işleme konulamaz efendim.

BAŞKAN – Efendim, siz, önce, yoklama isteğinizi mi belirtiyorsunuz; yoksa, uygulamayı mı belirtiyorsunuz; onu belirleyelim.

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Uygulamanızı önce görmek istiyoruz efendim; arkasından da toplantı yetersayısını...

BAŞKAN – Bugüne kadarki uygulama, bizim yaptığımız uygulama gibi; ama, siz...

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Hayır, biraz evvel yaptınız.

BAŞKAN – Ek madde bu...

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Aynı efendim, yeni bir madde konuluyor.

BAŞKAN – Ek madde efendim. Biraz önceki geçici madde değildi.

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Hayır, madde efendim, doğrudan doğruya madde.

BAŞKAN – Bu, geçici madde efendim.

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Sayın Başkan, geçici madde 3 taneydi; bu, 4 üncü oluyor.  Olmaz, yepyeni bir maddedir bu.

BAŞKAN – Efendim, önce, siz, şekle mi itiraz ediyorsunuz, yoklama mı istiyorsunuz?

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Bu önergenin işleme alınmaması gerektiğini söylüyoruz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen...

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Bu talebin işleme alınmamasını; zira, komisyonun çoğunluğunun olmadığı dolayısıyla biraz evvel yaptığınız tatbikatın aynen devamını istiyoruz.

BAŞKAN – Şimdi, önce yoklama mı istiyorsunuz, bunu mu karara bağlayalım?

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Eğer bu önergeyi oylamaya koyacaksanız, toplantı yetersayısının aranmasını isteyeceğiz.

BAŞKAN – Koyacağım efendim oylamaya...

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – İşleme koymayacaksanız, zaten lüzum kalmayacak.

BAŞKAN – Oylamaya koyacağım efendim.

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – O halde, toplantı yetersayısının aranmasını istiyoruz.

Eğer işleme koyacaksanız, bir yanlışlık yapıyorsunuz, gerekli takibi, gerekli incelemeyi sonraki safhada yaparız.

BAŞKAN – Toplantı yetersayısının aranmasını isteyebilirsiniz...

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Eğer, işleme koyacaksanız...

BAŞKAN – Koyacağım efendim...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, işleme koymayın...

BAŞKAN – Yoklama isteğinde bulunan arkadaşlarımız lütfen ayağa kalksınlar.

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Sayın Başkan, 20 kişi ayaktayız...

BAŞKAN – Tespit yapıyoruz efendim...

Sayın İsmail Kahraman, Sayın Aslan Polat, Sayın Budak, Sayın Ulucak, Sayın Oğuz, Sayın Karapaşaoğlu, Sayın Candan, Sayın Akman, Sayın Okudan, Sayın Batuk, Sayın Uzunkaya, Sayın Erbaş, Sayın Alptekin, Sayın Aktaş, Sayın Sezal, Sayın Kukaracı, Sayın Göksu, Sayın Malkoç, Sayın Çiçek, Sayın Karavar, Sayın Öksüz, Sayın Fatsa.

Sayın milletvekilleri, bu 20 arkadaşımız sisteme girmesinler, bunları var gösteriyoruz.

Yoklamayı elektronik cihazla yapacağım ve 5 dakikalık süre vereceğim.

MEHMET DÖNEN (Hatay) – Ama, gerekçeyi falan okuyun da...

BAŞKAN – Yoklama istiyorlar Mehmet Bey, yoklama yapıyoruz, neyin gerekçesi allahaşkına!..

Sayın milletvekilleri, yoklama için 5 dakikalık süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır; görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1. - Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun, Kadastro Kanunu, Devlet Memurları Kanunu, Harcırah Kanunu ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, 190 Sayılı Genel Kadro Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerin Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne Ait Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede ve Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/619, 1/592,  1/622) (S.Sayısı: 401) (Devam)

BAŞKAN – Komisyonun takdire bıraktığı, hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge geçici madde olarak kabul edilmiştir. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

8 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 8. – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 8 inci maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına, Karaman Milletvekili Zeki Ünal konuşacaklar.

Sayın Ünal, buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA ZEKİ ÜNAL (Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, 401 sıra sayılı yasa tasarısının 8 inci maddesi üzerinde görüşlerimi arz etmek üzere, Fazilet Partisi Grubu adına, söz almış bulunuyorum; bu vesileyle hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, bu maddeyle, söz konusu kanunun yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği hükme bağlanmaktadır. Farklı birtakım görüşler ileri sürülse de, kanun tekniği ve hizmetlerin bütünlüğü açısından uygun bir düzenleme olarak değerlendirilebilir; ancak, bu vesileyle, yayım tarihinde yürürlüğe gireceği düşünülen kanun tasarısı hakkındaki bazı düşüncelerimizi, dilek ve temennilerimizi arz etmekte fayda mülahaza ediyorum.

Bilindiği gibi, bu yasa tasarısıyla, 37 517'si Sağlık Bakanlığının, 45'i Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün, 136'sı da Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün taşra teşkilatlarında kullanılmak üzere toplam 37 698 kadro ihdas edilmektedir. Önemli olan, kadro ihdas etmek değil, bu kadroları en verimli ve rasyonel bir şekilde değerlendirebilmektir. Şüphesiz, sağlık hizmetlerindeki sorunlar hepimizce bilinmektedir. Başta gelen sorunlardan biri de, personel yetersizliği olabilir; ama, esas sorun, sağlık sisteminin artık demode olmuş, günümüz şartlarında vatandaşlarımızın taleplerini karşılamaktan uzak yapısal bozukluklardan kaynaklandığı da bilinmektedir.

Sistemi toptan değiştirerek sağlık sektöründe yeni bir hamle yapmasını beklediğimiz Sayın Bakanın, bu tasarıyla böyle bir niyeti olmadığını tespit etmiş bulunuyoruz. Belki, bazı bölgelerde uygulamaya konulan vardiya usulünün, geçici de olsa bir rahatlama getireceği muhakkaktır. Bunun yanında, 1000 ambülansla, köylerde mobil sisteme geçileceğinin hedeflenmesi, bu amaçla 160 yeni ambülans alınması, sağlık hizmetlerinde bir kıpırdamanın işaretleri olarak değerlendirilebilir.

Bu çabaları takdirle karşılamamak mümkün değildir. Ancak, köyde veya kentte, halen hastanelerde genel sağlık hizmetlerinde yaşanan sıkıntıları ve bu sıkıntıların boyutlarını dikkate aldığımız zaman, yapılan işlerin yeterli olması mümkün görülmemektedir.

Değerli milletvekilleri, sağlık hizmetlerinin yetersiz kalması personel eksikliğinden kaynaklanıyorsa, bizim buna karşı çıkmamız elbette ki, düşünülemez; hatta, yıllar önce, Sağlık Bakanlığından burs aldıkları ve okullarını bitirdikleri halde hâlâ tayinleri yapılmamış sağlık elemanlarının varlığı da bilinmektedir.

Bizim, personel konusundaki taşıdığımız esas endişe şudur: Köklü, kalıcı tedbirler alınmadığı sürece, zaten bozuk olan personel rejimindeki bozukluğun daha da artacağıdır. Halen sağlık hizmetlerinde istihdam edilen personelin maaşlarının yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir. Diğer kamu çalışanları da aynı durumdadır. Halen çalışanların karnını doyuramazken, mübrem ve acil ihtiyaçlarını karşılamaktan acizken, büyük ümitlerle ve beklentilerle yeni alacağımız personelin insanca yaşamalarını nasıl sağlayacağız? Şu anda bile memurlara verilecek zam, IMF kriterlerine takılmış durumdadır. IMF'ye verilen niyet mektubunun 35 inci maddesinde 2000 yılı memur maaşları, ancak, hedeflenen TÜFE enflasyon oranı kadar artırılabilecektir. Bu da birinci altı aylık dönem için yüzde 15, ikinci altı aylık dönem için de yüzde 10 olacaktır. Ancak, Bütçe Kanununun 46 ncı maddesine göre, DİE tüketici fiyat endeksinin yüzde 15'i aşması halinde, aradaki farka 2 puanlık refah payı da eklenerek memura verilmesi gerekmektedir. Bildiğiniz gibi, mayısta kümülatif TÜFE yüzde 17,1 olmuştur.  Bu durumda yapılması gereken zam yüzde 4,1 olacaktır. Böylece, en küçük memur maaşında 4,8 milyon liralık bir artış sağlanmış olacaktır.

"Efendim, zorunlu tasarruf maaşlardan artık kesilmeyecek, maaşlarda yüzde 1,7 ile yüzde 1,8 arasında bir artış sağlanacak" denilse bile, verilmesi düşünülen zammın, hiçbir derde deva olmayacağı, yoksulluk sınırında yaşam mücadelesi veren sağlık çalışanlarını ve memurlarımızı rahatlatmayacağı ve onların mağduriyetlerini ortadan kaldırmayacağı gayet açıktır. Görünen odur ki, bu yasayla, mağdur olan, ezilen memur kitlesine, 38 000 kişilik bir mağdur kitle daha eklemiş oluyoruz.

2000 malî yılı konsolide bütçesinde memur harcamaları için 9,2 katrilyon lira ayrılmıştır. Yani, bütçenin yüzde 19,6'sıdır. Bu gidişle, oran daha da düşeceğe benzemektedir. Nitekim, gayri safi millî hâsıla içindeki personel harcamalarına ayrılan payı yıllara göre incelediğimiz zaman, bu durum açık bir şekilde görülecektir. Mesela: 1999 yılında gayri safi millî hâsıla içindeki personele ayrılan pay yüzde 8,13 iken, 2000 malî yılı bütçesinde bu oran yüzde 7,36 olarak hedeflenmektedir. Bunun anlamı gayet açıktır. Devlet kapısının sürekli bir istihdam aracı olarak görülmesi, çalışan ücretli kesime düşen payın da giderek azalacağı anlamına gelmektedir. Kaldı ki, hükümet, mevcut maaşları faizle borçlanarak vermeye çalışmaktadır. Çünkü, elinde hiçbir reel kaynak yoktur. Örnek olması için söylüyorum: Hükümet, yahut Hazine, haziran ayında 2 katrilyonluk devlet tahvili satarak borçlanacaktır. Faizle bulduğu parayı ne yapacaktır; ekonomiye katmadeğer sağlayacak yatırımlara mı harcayacaktır? Hayır; borç faizlerine, offshorezedelere, batık bankalara ve eğer, arta kalacak olursa, memur maaşları bu parayla ödenecektir.

Haziran ayında 1 katrilyonu anapara, 1,2 katrilyonu faiz olmak üzere toplam 2,2 katrilyon içborç geri ödemesi yapılacağı düşünülürse, malî tablonun vahameti daha iyi anlaşılacaktır. 2 katrilyon borçlanırken, 2,2 katrilyon borç ödüyoruz.

Değerli milletvekilleri, sözü böyle bir noktaya getirmekteki amacım, mücerret anlamda tenkit etmek değildir. Hükümetsiniz, sayısal çoğunluğunuz da vardır; istediğiniz yasaları çıkarabilir, istediğiniz kadroları da ihdas edebilirsiniz; ama, ekonomik ve malî dengeleri kuramaz, Anadolu tabiriyle "ver Omar'a, yaz duvara" mantığıyla hesapsız ve kitapsız harcama yaparsanız, hep beraber, ülke olarak, devlet olarak, millet olarak büyük bir krizin içerisine gireriz ve sosyal çalkantılardan da kurtulamayız. Siz, iktidar olarak sorumlu mevkide bulunuyorsunuz; çekilen maddî ve manevî sıkıntıları, ıstırapları, dertleri mutlaka ortadan kaldırmalısınız. Aksi halde, vebal altında kalırsınız. Bu sözlerimizi, muhalefetin bir sözü, muhalefetin bir sesi olarak değil, milletimizin bir sesi olarak duyunuz; acilen tedbir alınız, uyarılarımıza, dilek ve temennilerimize, tavsiyelerimize kulak veriniz. Bu duygu ve düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ünal.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Van Milletvekili Sayın Hüseyin Çelik; buyurun Sayın Çelik.

DYP GRUBU ADINA HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanun tasarısıyla, kamuya alınacak 37 000 personelin, hangi ölçülere ve kıstaslara göre alınacağı, maalesef, kanun metninde belli değildir "genel hükümlere göre" denilmektedir. Ümit ederim ki, bu 19 000 küsur personelin yerleştirilmesinde yaşanan rezalet ve aksaklıklar, bu alınacak personelle ilgili olarak da yaşanmaz; bunu temenni ediyorum.

Değerli milletvekilleri, 1995 yılında, Türkiye Günlüğü Dergisinde "Mansur Beyden Bu Yana Personel Rejimimizde Ne Değişti" başlıklı bir makalem yayımlanmıştı. Arkadaşlarımız, bu Mansur Bey kim diye merak edebilirler. Mansur Bey, Mizancı Murad Beyin "Turfanda mı, Yoksa Turfa mı" isimli romanının kahramanı. Mizancı Murad Bey, Osmanlı dönemindeki personel rejiminin bozulmasından dolayı devletin nasıl bir çıkmaza girdiğini anlatır bu kitabında. Osmanlının yıkılışına sebep olan bozuk personel sistemi, maalesef, cumhuriyet Türkiyesinde, 2000 yılında aynen devam etmektedir. Hükümet programında "aynı işe aynı ücret" denildiği halde, bu konuda bir arpa boyu yol alınamamıştır.

Değerli milletvekilleri, milletvekillerinin zamanının büyük bir bölümü, kendilerine müracaat eden devlet memurlarının tayin ve terfi işlemleriyle geçmektedir. Biz, bu ülkede, objektif kıstaslara göre, hakkaniyet ölçülerine göre bir personel rejimi oluşturmadığımız ve yerleştirmediğimiz sürece, milletvekilleri, yine, zamanlarının büyük bir bölümünü bu meseleye ayırmak zorunda kalacaklardır. Objektif kıstalara ve hakkaniyet ölçülerine dayalı bir personel sistemi oluşturabilmemizin de yolu, bu işle görevlendirilen Devlet Personel Başkanlığının, evvelemirde, öncelikle, bu ölçülere uymasından geçer. Ben, sizlere, bakın, bu Devlet Personel Başkanlığında yaşanan bir haksızlığı arz edeceğim.

1997 yılında ÖSYM tarafından yapılan bir uzman yardımcılığı sınavı açılır, Devlet Personel Başkanlığında çalıştırılmak üzere. Birçok insan, binlerce insan bu sınava girer ve bunlar arasından 22 kişi, uzman yardımcılığı sınavını kazanır. Bunların atamasının yapılması için, Sayın Hikmet Sami Türk başkanlığında bir heyet, bunları mülakat imtihanına tabi tutar. 1997'de Refahyol Hükümeti gidip, yerine Anasol Hükümeti geldikten sonra, yapılan bu işlem sonucunda, bu uzman yardımcılarının atanmasına karar verilir.

Değerli milletvekilleri, daha sonraki dönemlerde, bu uzman yardımcıları, Refahyol Hükümeti döneminde sınava girdiği için, bu insanların uzmanlığa yükseltilmesine bir türlü müsaade edilmez, eften püften gerekçelerle bu insanların uzmanlıkları engellenir; hani, devlette devamlılık vardı.

Değerli milletvekilleri, siz veya biz, farketmez; kim iktidarda olursa olsun, Türkiye, birinin yaptığını diğerinin bozduğu bir ülke olmaktan kurtulmazsa, biz, bir arpa boyu yol ileriye gidemeyiz.

Bugün, şu anda Anasol-M Hükümeti iktidarda bulunmaktadır, 37 000  kadro ihdas edilmiştir ve bu kadrolara insanlara alınacaktır. Yarın, hükümet değiştiği zaman "efendim, bu kanunu bizim hükümetimiz çıkarmadı, bu kadroları biz ihdas etmedik, dolayısıyla, biz bunlara atama yapamayız, yapmamalıyız" şeklindeki bir anlayış, bizi felakete götüren bir anlayıştır. Devlet Personel Başkanlığındaki bu uzman yardımcısı arkadaşların bu gasp edilen hakkının, mutlak surette kendilerine verilmesi gerektiğini buradan ifade etmek istiyorum. Eğer, Devlet Personel Başkanlığı bu hakkaniyet ölçülerini kendi içerisinde, bu kurum kendi bünyesinde bu ölçüleri yerleştirmezse, bu kurumun yapacağı sınavlara da, bunların yaptığı değerlendirmelere de, başta, milletvekili olarak ben güvenmem ve birçok insanın, vatandaşımızın da bu kuruma güvenmeyeceği, bu kurumun güveninin toplum nezdinde sarsılacağını da burada ifade etmek isterim.

Devlet Personel Başkanlığının bir diğer marifetini sizlere arz edeyim: Şu anda, Devlet Personel Başkanlığının işleyişini düzenleyen 217 sayılı kanun hükmünde kararnamede değişiklik öneren bir yasa tasarısı taslağı Başbakanlığa gönderilmiştir. Ne getiriyor bu yasa tasarısı?

Değerli milletvekilleri, burada, getirilen iki ilave daire başkanlığı vardır ve getirilen bu daire başkanlıklarına, kurumun kendi içerisinden, memurlardan uzman yardımcısı ve uzman alınmasına imkân tanınmaktadır. Şimdi, bir taraftan, ÖSYM tarafından yapılan sınavlarla kazanıp oraya gelen uzman yardımcılarının uzmanlığını engelleyeceksiniz, öte taraftan, kurum içerisinde aşinalık kesp ettiğiniz -eski tabirle- ülfetiniz olan insanları, bir şekilde, -bunların tahsilleri de yeterli olabilir- ancak, kurum içerisinde oluşturacağınız bir jüri tarafından bunları sınava tabi tutacaksınız ve bunları uzman yardımcılığına veya uzmanlığa yükselteceksiniz; bu, büyük bir haksızlıktır.

Diğer devlet personelini alırken merkezî sınava tabi tutuyoruz da, Devlet Personel Başkanlığında, kurum, kendi içerisinde birilerini uzman yardımcılığına veya uzmanlığa getireceği zaman, kendi içerisinde kurduğu bir komisyon marifetiyle bunu yapar; bu, haksız bir tutumdur. Burada, huzurunuzda, bu endişemi dile getiriyorum.

37 000 personel ihdası, toplumda, büyük bir iş beklentisi yaratacaktır. Tıpkı, daha önce yapılan DMS'yi bir umut yolculuğu olarak nitelendirdiğim gibi, Türkiye'de, 2000 yılında da böyle bir umut seferberliği başlayacaktır, hepinizin kapıları aşındırılacaktır, milletvekillerine bu iş için gelinilecektir. Onun için, bu 37 000 personelin nasıl alınacağına dair, kamuoyu, tez elden, mutlaka, bilgilendirilmelidir ve yersiz beklentilere de böylelikle engel olunmalıdır; objektiflik esası, hakkaniyet ölçüsü, mutlaka, bu sınavlarda tatbik edilmelidir.

Adalet mülkün temelidir diyoruz değerli milletvekilleri. Ben, üniversitedeki hocalığım esnasında, bir gün "gençler, mülk nedir" diye sordum; bazı gençler dedi ki "tarlaları eşit bölüşmek lazım!" Burada kullanılan mülk, idaredir değerli milletvekilleri. Eğer, siz, idarede adalet ölçüsünü şaşırırsanız, eğer, adalet terazisini şaşırırsanız, o ülkede, insanları doğru dürüst yönetemezsiniz, dirlik düzenlik, huzur ve barış olmaz. Eğer, vatandaş ile devlet arasında o güveni yaratmak istiyorsak, halkın devletine güvenmesini istiyorsak, mutlak surette, açık, objektif ve şeffaf sınavlar yapmak zorundayız. Doğrusunu isterseniz, DSP azınlık hükümeti zamanında, şubat ve mart aylarında çıkarılan iki yönetmelikten birincisi, alınılacak devlet memurlarının sınavının merkezî sınavla yapılmasını öngörüyordu; ikincisi de, görevde yükseltilme esaslarını tespit ediyordu. Bu toplumda, torpilin ortadan kalkacağı, iltimasın, haksızlığın ortadan kalkacağı şeklinde temayüllerin ve beklentilerin oluşmasına sebep oldu.

Bu yapılan merkezî sınava karşı çıkmıyoruz; ancak, bunun yapılma şekli, değerlendirilme biçimiyle ilgili olarak endişelerimizi ve bu konudaki eksikliklerin, aksaklıkların giderilmesi gerektiğini huzurunuzda ifade ediyorum.

Değerli milletvekilleri, köklü reformlar yapmak zorundayız. Bugün, 1982 Anayasasından sonra, Türkiye'de, bazı oligarşik kurumlar oluşturulmuştur. Sermaye Piyasası Kurulunda çalışan insanlar, RTÜK'te çalışan insanlar, Rekabet Kurulunda çalışan insanlar, Merkez Bankasında ve Hazinede çalışan insanlar, diğer kamu personeliyle, aşağı yukarı, benzer işleri yaptıkları halde, onların almış oldukları ücretler, diğer kamu personelinin ücretleriyle mukayese kabul edilmeyecek kadar astronomiktir. Aynı işe aynı ücreti vaat eden hükümet, bu vaadini yerine getirmelidir. Bunu yapmak, bize, Parlamentoya düşer.

Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Meclisi en derin saygılarımla selamlıyorum efendim. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çelik.

Şahsı adına, Sayın Musa Uzunkaya; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının yürürlük ve yürütme maddelerine gelmiş bulunuyoruz. Bu vesileyle, hem yasanın hem de yapılan görüşmelerin hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, Kanunî Sultan Süleyman'ın, bizler için dillerde destan olan çok güzel beyiti var: "Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi / Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi."

Tabiî, hakikaten, sağlık, bu milletin en öncelikli sorunudur; ama, bana göre, Parlamentonunun sağlıklı bir çalışma yapması da çok önemli bir sorundur. Yani, sağlıkla ilgili bir yasa tasarısını öğlenin 2’sinden, gecenin 11’lerine, 12’lerine kadar bir Parlamento tartışmak durumunda kalırsa, işte, az önce yapılan ek madde, ilave madde tekliflerindeki, 2 saat öncesiyle tezata düşen bir hükümet profiliyle, millet, karşı karşıya gelir. Bu, kaybedilen bir sağlığın işaretidir; çünkü...

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Onlar geçici madde.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Hayır, az önce tartıştığınız maddeleri ve gerekçelerini metinlerden alın, okuyun, konuşmalarınızı dikkatle izleyin; göreceksiniz ki, tezata düştünüz; ama, normaldir, 10 saat çalıştırılan, sağlık şartları sıkıntıya düşen hükümetin, böyle farklı teklifler getirmesi de doğaldır diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, bu yasa tasarısıyla, elbette, Anadolu’nun bütün köşelerinin, sağlık evlerimizin, sağlık ocaklarımızın, hastanelerimizin ciddî ihtiyacı olan, en önemli ihtiyacı olan personel ve kadro talebi büyük oranda karşılanmış olacaktır. Tabiî, temenni ederdik ki, bu imkânları sadece sağlık alanında değil, şu anda gerçekten acil ihtiyaçları olan diğer kurumlarda da karşılamış olalım. Mesela, 1997 yılında Parlamentoya inen, bir türlü gündeme getirilmeyen, 20 000 civarında -hele, son aylarda, son yıllarda daha da önem kesp eden- Diyanetin köy ve kasabalardaki imam-hatip, müezzin kadrolarının da bir an önce verilmiş olmasını sağlamış olsaydık... Yani, bu konuda, hükümetten acil... İşte, hükümetin elinde imkân var; bakın, dünkü önceliğiniz bugün değişmiş; gündemdeki sıralar değişti. Varsanız, buyurun şu millete buradan bir müjde verelim. 1 Temmuzda şayet tatil yapacaksanız, tatilden önce, 20 000 civarında Diyanet kadrosunu da serbest bırakalım; hatta, bırakınız, Maliye Bakanlığının elinde mevcut olduğu halde kadrolar, serbest bırakılmayan kadroları serbest bırakalım. Yani, yüzlerce, binlerce cami imamsız ve müezzinsiz. Bir taraftan, Hizbullah endişesiyle, kadrosuz insanların işgal ettiği camilerde gece gündüz baskılar düzenleniyor, insanlar korkutuluyor, ürkütülüyor. Hakikaten, bu insanlar, işte, tehlikeli insanlar mıdır diye toplum içine tedhiş yayıyoruz; öbür taraftan da, devletin vermesi gereken din görevlisi kadrosunu bir türlü üç yıldan beri serbest bırakmadık, var olan kadroları serbestleştirmedik; acil ihtiyaç olan, yeni inşa edilen camilere de kadroları vermedik.

Değerli arkadaşlar, bunu, sağlık ihtiyacını önemsemediğim anlamında söylemiyorum; bir o kadar, bunun da önemli olduğunu söylüyorum; kadastronun da önemli olduğunu söylüyorum; ama, bir endişemizi burada müsaadenizle ifade etmek istiyorum: Değerli konuşmacı arkadaşımız Sayın Çelik az önce ifade ettiler. Bu kadroların alımında, bir yıl önce gündeme getirilen, 8-9 aydan beri beklentileriyle perişan edilen, onbinlerce, hatta, yüzbinlerce genç yavrumuzun, işsiz gençlerimizin bu beklentileri, maalesef, sağlıklı bir sonuca doğru gitmiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlar mısınız.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Yani, imtihanlar, yapılış itibariyle belki başarılı olabilir; ama, az önce de Sayın Bakanın bir suale verdiği cevapta anlaşıldığı üzere, bu imtihan, sonuçları itibariyle birkısım şaibeleri taşıyacaktır endişemi burada ifade ediyorum.

Muhtemelen, belki, daha arz etmek istediğim, özellikle sağlıkla ilgili birkısım temennilerim vardı. Bir sonraki maddede onları da ifade etmek duygusuyla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Maddeyle ilgili önerge yok.

8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 8 inci madde kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 9. – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Altan Karapaşaoğlu.

Buyurun Sayın Karapaşaoğlu. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Efendim, biz, daima yararlı önerilerde bulunuyoruz; onun için, dinlemenizde fayda var diye düşünüyorum.

Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; bakınız, bu görüştüğümüz yasa tasarısı, kanun hükmünde bir kararnamenin birtakım maddelerini değiştiriyor veya kanun hükmündeki kararnameye birtakım maddeler ilave ediyor. Bu haliyle, Anayasaya tamamıyla aykırıdır. Evvela, kanun hükmünde kararnamenin yasalaşması gerekirdi, bilahara, üzerinde değişiklikler yapılması gerekirdi. Dolayısıyla, Anayasa Mahkemesine gidecek olursa şayet bu yasa, şundan emin olun ki, iptal edilecektir. Dolayısıyla, yapılmış olan bütün bu çalışmalar, Bakanlığın yapacağı bütün tayinler ve atamaların hepsi geriye tepecektir, bir sürü problem çıkacaktır. Dolayısıyla, takip edilen yolun yanlış olduğunu bildirmek veya belirtmek bizim görevimiz.

Değerli arkadaşlar, burada, tabiî, maddeler teker teker incelendi, irdelendi. Maddeler içerisinde birtakım aksaklıklar var, düzeltilmesi gereken birtakım meseleler var; ama, konunun önemli olan kısımlarından bir tanesi, norm kadro düzenlemesinin yapılmasıdır. Bu norm kadro düzenlemesi, evvela yapılmalıydı; bakanlıklar, kurumlar veya kuruluşlar kendi norm kadrolarına göre kadrolarını, fazlalıklarını, eksikliklere taşımalıydı ve ondan sonra böyle bir düzenleme gündeme gelmeliydi.

Bu yetmiyormuş gibi, en son verilen önerge de, bu 36 000-37 000 kişilik kadroyla ilgili olarak 15 000 kişinin norm kadro dışında işlem görmesini temin ediyor; yani, Bakanlık, şimdi, burada, 15 000 kişiyi, dilediği şekilde ve dilediği şartlarda yerlerine oturtacak, yöneticilerini tayin edecek, ondan sonra, norm kadro uygulamalarını yapacak ve bu uygulama da, artık, ondan sonra değiştirilemeyecek. Bu uygulamanın, biz, adaletsiz bir uygulama olduğunu düşünüyoruz. Evvela, norm kadronun gerekleri yerine getirilmeliydi, ondan sonra da bu düzenlemeler yapılmalıydı. Bu iki husus, bu yüzde 40'lık konu gözden kaçırılmıştır.

Değerli arkadaşlar, görevimizin gereği olarak -gerek kamuoyuna duyurulması açısından gerekse sizleri ikaz etmek bakımından- bu yasa tasarısının Anayasaya tümüyle aykırı olduğunu tekrar belirmek istiyor, saygılarımı sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Karapaşaoğlu.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Dönen.

Buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA MEHMET DÖNEN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 9 uncu maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Bakanlar Kurulunun, biraz sonra yasalaşacak olan bu tasarıyı yürütebilmesi için, aşağı yukarı -tahmini olarak- 250 trilyonluk yeni bir kaynak bulması gerekir; ki, bu, çıkaracağımız yasayı yürütebilsin. Aksi takdirde, bu kaynağı bulmadan bu yasa tasarısını yürütme şansına sahip değil.

Sayın milletvekilleri, Bakanlar Kurulumuzun, elbette ki, bu tür projeleri, yasaları çıkarırken, bu yasalardan, bu projelerden ne beklediği, hepimiz için çok önemli bir kıstastır. Biz de, burada, milletvekilleri olarak, bu çıkaracağımız yasadan acaba neler bekliyor hükümetimiz; bunu öğrenmek durumunda olduğumuzu düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, Birleşmiş Milletlerin kalkınma programı çerçevesinde, insanî kalkınma endeksine göre, Türkiye, 174 ülke arasında 75 inci sırada. Bakanlar Kurulumuzun değerli üyelerinden birisi, buraya gelip bize demeli ki: "Biz, bu tasarıyı yasalaştırmakla, 37 500 kadro almakla, Türkiye'yi, bu 174 ülke arasında, 30 uncu, 40 ıncı, 50 nci yapacağız; amacımız budur." Bir yıl sonra, biz, burada, bu amaçlara ulaşılıp ulaşılmadığını görmeliyiz.

Değerli arkadaşlarım, yine, aynı kurumun yaptığı bir diğer araştırmaya göre, Türkiye'de, bebek ölümü binde 47 civarında; 5 yaşından aşağı ölüm oranı ise yüzde 55 civarında. Hükümetimiz, bunu yürütecek olan iktidar, gelip, burada, bize "biz, bu projeyi uygulayarak, bu yasayı uygulayarak, bu endeksleri yarı yarıya aşağıya çekeceğiz" demeli. Yani, yürütecek olan yürütme kurulu, burada, bizi, bu konularda aydınlatmalı; biz de, çıkardığımız yasanın, bir yıl, iki yıl, üç yıl sonra, gerçekten, sağlık alanında ne kadar başarılı olduğunu veya olmadığını, burada, parlamenterler olarak ölçme durumunda olalım.

Değerli arkadaşlarım, yine, Türkiye'de, ortalama yaş beklentisi 68. Burada, biz, hükümetten "biz, bu yürüteceğimiz yasayla, bu çıkaracağımız yasayla, burada, yaş ortalamasını 75'e çıkaracağız" demesini beklerdik.

Hastaların hastane kuyruklarında bekleme oranı, ortalama birbuçuk saat; çok daha fazla bekleyenler var; ama, ortalaması birbuçuk saat. Gelip, burada "biz bunu yarım saate indireceğiz" demeli yürütme. "Biz bunu yürüteceğiz... Sizden bu kadar kadro alıyoruz, bu kadar kaynağı da bulacağız; ama, bizim amacımız, burada, bu birbuçuk saatlik bekleme süresini yarım saate indirmektir; göreceksiniz, bir yıl sonra bunu biz indireceğiz" demesi gerekir.

Değerli arkadaşlarım, az önceki verdiğim veriler, bugünkü sağlık sistemimizin, aslında, ülkemizin konumunu nereye getirdiği çok açık biçimde ortada. Demek ki, bu sistem, gerçekten, Türkiye'yi, dünyada hak ettiği yere getirememiş. Şimdi, biz, bu sistem çok iyiymiş gibi, bu sistemi personel takviyesiyle düzeltmeye çalışıyoruz.

Değerli milletvekilleri, dünyanın hiçbir yerinde, bir hizmeti alanla verenin aynı kuruluş olduğu bir atmosferde, bir yapılanmada hizmetin kalitesinin artması mümkün değildir. Artık, dünyada, hizmetler özgürce rekabet edebiliyorsa kalitesi artıyor. İnsanların beyni özgür kaldığı sürece bilgi ve teknoloji üretiyor. Şimdi, böyle bir dünyada, biz, hizmeti alanın da verenin de devlet olduğu bir sistemi, burada personel takviyesiyle daha iyi hale getirmek istiyoruz.

Değerli milletvekilleri, elbette ki, milletimizin, insanlarımızın bu personellere ihtiyacı var; ama, bunu yürütecek olan Bakanlar Kurulumuz, bizim karşımıza, yeni bir sağlık reformuyla, yeni bir anlayışla çıksa; ülke kaynaklarını daha rasyonel kullanan ve insanları daha sağlıklı hale getirecek olan bir tasarıyla karşımıza gelse, biz burada, inanın, ona elimizden gelen desteği veririz.

BEKİR ONGUN (Aydın) – Allah razı olsun sizden .

MEHMET DÖNEN (Devamla) – Sizden de Allah razı olsun.

Değerli arkadaşlarım, bakın, biz, bunları şunun için anlatıyoruz: Bir istikrar programı uyguluyoruz. Uyguladığımız istikrar programının, iktidarın başarılı olmasını diliyoruz. Eğer, başarılı olamazsanız, inanın, sizi, bu kadrolar, kadrolaşmalar kurtaramaz. Ne iktidar, yani bunu yürütecek olan yürütme orada oturabilir ne de siz, Meclisin iktidar koltuklarında oturabilirsiniz.

VAHİT KAYRICI (Çorum) – Tecrübe konuşuyor!..

MEHMET DÖNEN (Devamla) – Bu uygulamak istediğiniz, özellikle iktisat politikalarını ciddî anlamda takip etmek durumundasınız ve başarılı olmak zorundasınız.

Bakın, sizin kadar şanslı hiçbir hükümet yok. Basın destek veriyor...

VAHİT KAYRICI (Çorum) – Niye?.. Öbür hükümetlere köstek mi oldu?! Size de destek veriyordu.

MEHMET DÖNEN (Devamla) – Size verdiği destek kadar hiçbir hükümete destek vermedi.

İş çevreleri destek veriyor, sivil toplum örgütleri destek veriyor. Niye; acaba, bu hükümet, bu programda başarılı olup, gerçekten gelir dağılımını altüst eden şu enflasyon canavarını yenebilir mi diye; ama, buraya getirdiğiniz yasalardan görüyorum ki, hep kaynak artırıcı, israfa yönelik ve var olan kurumları daha çok hantallaştıran anlayışla getirdiğiniz bu yasa tasarıları, inanın, sizi amacınıza ulaştırmaz, ulaştıramaz. Bakın, şimdi, 250 trilyon yeni kaynak bulacaksınız...

Bugün, Türkiye'de "işçiye vermeyiz" diyorsunuz, işçiler "tamam" diyorlar, "memura vermeyiz" diyorsunuz "tamam" diyorlar, "çiftçiye tabanfiyat vermeyiz" diyorsunuz "tamam" diyorlar. Tüm kesimler, gerçekten kemer sıkıyor ve tüm kesimler, gerçekten enflasyonun düşmesini istiyor; ama, siz, burada, enflasyonun düşmesine yönelik çok ciddî çaba harcamıyorsunuz. Yani, eğer, enflasyonun düşürülmesini istiyorsanız, devleti, bu kadar kaynak tüketen hantal yapısından, daha aktif, daha çok hizmet üreten, daha kaliteli hizmet üreten bir yapıya kavuşturmanız gerekir. Eğer, bu yapılanmayı yapamazsanız, hâlâ, devlet, çok ciddî anlamda kaynak tüketmeye devam ederse, bu programın hiçbir başarı şansı yoktur. Buradan, biz, size, bunları, her gün söylemeye devam edeceğiz; söyleyeceğiz, sizleri uyaracağız. Niye; başarılı olmanızı biz de istiyoruz; ama, siz, başarılı olmak istemiyorsunuz. Eğer, başarılı olmak isteseniz, bu tür tasarıları buralara getirmezsiniz; daha ciddî, daha bütçe dengelerini gözeten bir yeni anlayışla buraya gelirsiniz; ama, bu anlayış yok. Böyle, var olan kurumları daha hantallaştıracak bir anlayışla, yaklaşımla enflasyonu indirmeniz mümkün değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET DÖNEN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Dönen.

MEHMET DÖNEN (Devamla) – Sizin başarısız olmanız önemli değil; ülke, çok büyük zarar görecek. Onun için, bu uyarıları çok sık yapıyoruz.

Beni, gecenin bu saatinde dinlediğiniz için, hepinize tekrar teşekkür ediyorum. (DYPve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Dönen.

Şahsı adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat; buyurun. (MHP sıralarından alkışlar [!])

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Evvela, hükümet kanadına bir şey söylemek istiyorum. Eğer, gecenin geç saatlerinde "biz, yorulduk; eve gidelim; daha konuşmayın" diyorsanız, kanun tasarılarını geç saatlerde getirmeyin. Kanun tasarıları buraya geldiği zaman, ben, sabaha kadar da burada oturur, konuşurum arkadaş! (MHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar [!]) Bunu bilin. Yani, sizin uykunuz geldi diye, "biz yorulduk" demekle, beni, burada konuşmaktan men edemezsiniz! (MHP sıralarından alkışlar [!]) Bunun için, ya bu kanun tasarılarını bu geç saatlerde getirmeyin, normal klasik çalışma saatlerine uyun; klasik çalışma saatlerine uymuyorsanız, o zaman, bizi, burada, lütfen dinleyin! (MHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar [!])

Sayın milletvekilleri, şu kanun tasarısının artık yürürlük maddesine geldik. Bu madde biraz sonra oylanacak ve büyük ihtimalle kabul edilecek. Şimdi, biz, burada, bu maddelerde ne dedik?.. Dedik ki, burada, 3 kanun tasarısı getirildi, birleştirildi. Bunlar neydi? Bir, birtakım maddelerde kadro isteniyordu, bir de...

Burada, kadro istediklerinizden, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünde önemli bir şey yoktu; 45 kadro ihdas ediliyor, 45'i de iptal ediliyordu. Onda bir problem yok. DSİ Genel Müdürlüğünde ise, sadece güvenlik görevlisi isteniyordu; biz, bu güvenlik görevlilerinin yanında, Devlet Su İşlerinin mühendise de ihtiyacı olduğunu, neden, yıllardan beri, DSİ'ye olsun, Karayollarına olsun, mühendis alınmadığını sorduk ve yeni yetişen, yüzlerce, binlerce mühendisin iş aradığından bahsettik.

Ayrıca, bu kamu kuruluşlarının kontrollük işlerini, bilhassa sosyal demokratların iktidarda olduğu dönemlerde özel firmalara vermesinin, kendi prensipleri açısından da yanlış olduğunu defalarca belirttim. Bunu, 20 nci Dönemde de belirttim, şimdi de belirttim.

Burada, benim, bugün söyleyeceğim konulardan birisi de şu: Sağlık Bakanlığına personel aldınız. Biz, buna itiraz etmedik; işi karıştırmayalım. Konu şuydu: Sağlık personeli alırken, 37 000 kadro alacağız dediniz ve bu kanun tasarısının 2 nci maddesinde, bunları hangi usullere göre alacağınızı, norm kadroları nasıl tespit edeceğinizi, en kısa zamanda bunların usullerinin belli olacağını ve bu norm kadrolara göre gelecek olan sağlık personelinin, en az iki yıl orada çalışmadan bir yere gönderilemeyeceğine dair usuller getirmiştiniz. 2 nci maddede, saatlerce bunun için tartıştık.

Şimdi, öyle bir konu var ki, saatlerce, burada, kanun tasarısı tartışılıyor, daha kanun tasarısı bitmeden onu değiştiriyorsunuz. Bakın, sizi halka şikâyet ediyorum. Şu kanunun 2 nci maddesini niye getirdiniz?.. Getirdiğiniz bu 2 nci maddede, alacağınız bu kadroları nasıl uygulayacağınızı, nasıl norm kadrosu uygulayacağınızı, nasıl bunları tayin edeceğinizi belirttiniz. Daha kanun  tasarısı bitmeden, o kadar acele getirmişsiniz ki, o kadar aceleniz var ki, hemen bir önerge getiriyorsunuz, diyorsunuz ki, bu 2 nci maddedeki dediğimiz şartları yerine getirmemiz geç olacak, yüzde 40'ını hemen atayalım... Şimdi, siz, yüzde 40'ını hemen atayalım dediğiniz zaman, burada, bir ek madde ihdası var. Ek madde ihdası için de, Plan ve Bütçe Komisyonunun salt çoğunlukla burada oturup "biz buradayız" demesi gerekir. (MHP sıralarından "geçici madde" sesleri)

Arkadaşım, İster geçici madde olsun, ister ek madde olsun; bu, yeniden madde ihdasıdır.

Biz, bu arada, bundan bir madde önce, kamuda çalışan inşaat mühendislerinin veya diğer devlet memurlarının, yatırım riski, yatırım teşvik ödeneği veya yatırım tazminatı olarak 2 tane önerge verdik. Bu önergeleri vermekten maksadımız, bu mühendis arkadaşların ve teknik arkadaşların maaşlarına birtakım iyileşmeler getirmekti. Size, yolunu da gösterdik; dedik ki "siz, bu insanları çalıştırıyorsunuz, bunlara işler yaptırıyorsunuz; övündüğünüz GAP bunların eseridir, övündüğünüz boğaz köprüleri bunların eseridir, övündüğünüz otoyollar bunların eserleridir; yarın, öbür gün, bunları, -yaptıkları bir hata varsa- her konuda nasıl mesul tutuyorsanız, bunlara yatırım ödeneği de ödeyelim. Bu, fazla bir para da değil. Hiç mesuliyetiniz olmadığı halde, off-shorezedelere ödemeyi taahhüt ettiğiniz paranın yarısı kadar." Siz, burada, hayır efendim, bu, yeni bir madde ihdasıdır; Plan ve Bütçe Komisyonunun 21 üyesinin burada toplayamıyoruz diye bunları görüşmediniz bile. Bunları görüşmedikten sonra, MHP'nin kadrolaşma isteğine, burada, hemen, DSP'de dahil, "evet" dediniz. İşte, biz, burada bir konuyu söylüyoruz... (MHP sıralarından alkışlar[!])

Bakın, çok övünmeyin, bir şey söylüyorum; siz, burada, Anayasaya bir aykırılık yaptınız. Türkiye Cumhuriyetinin yeni Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesinin eski Başkanıdır. Tahmin ediyorum ki, Anayasaya aykırı olan bu konuları, bundan sonra en iyi şekilde inceleyecektir. Çünkü, biz, bunu, biter bitmez, hemen, Anayasaya aykırı olduğu için Anayasa Mahkemesine götüreceğiz. Eğer, Sayın Cumhurbaşkanımız, bunu hemen imzalarsa ve Anayasa Mahkemesi de bizim haklı isteğimizi kabul ederse, şık bir durum olmaz.

BAŞKAN – Sayın Polat, 1 dakika eksüre veriyorum; toparlayınız.

ASLAN POLAT (Devamla) – Sayın Başkan, bitiriyorum.

Onun için, tahminim, Sayın Cumhurbaşkanımız, iktidar ve muhalefetin büyük itirazları olan bu konuları son derece detaylı inceleyecek ve Anayasaya aykırı gördüğü bu konuları, yeniden düzeltilsin diye de buraya gönderecektir; sizin yapmış olduğunuz bu yanlışlık da, buradan dönecektir.

Biz diyoruz ki, verdiğimiz kadroların hepsini kullanın, 2 000'ini de kullanın; ama, daha kanun çıkmadan, getirdiğiniz esaslardan dönmeyin; norm kadronun esaslarını belirtin, onbeş gün, yirmi gün bürokratları çalıştırın ve belirlediğiniz esaslara uyun; daha kanun çıkmadan bunu değiştirmeyin ve bir eşit uygulama yapın.

Biz, mühendislere istediğimiz zaman toplanmıyor da bu Plan ve Bütçe Komisyonu, niye MHP kadro istediği zaman toplanmaya ihtiyaç kalmadan bu görüşülüyor?!

Bu aykırılıklara, bu haksızlıklara "dur" denecektir! Biz, bunun için, bu kanunu, sırf bu haksızlıktan dolayı Anayasa Mahkemesine götüreceğimizi belirtir, hepinize saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar; MHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar[!])

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Polat.

Hakikaten, gecenin bu saatinde ciddî bir alkış aldınız; teşekkürler. (MHP sıralarından gürültüler)

Biz, bütün alkışları ciddî olarak algılıyoruz.

Sayın Yakup Budak, buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

YAKUP BUDAK (Adana) – Sayın Başkan, değerli üyeler; sözlerime başlarken, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

İktidar mensubu arkadaşlarımı da tebrik ediyorum. Gençliğe Hitabenin sonunda ifadesini bulan, damarlarındaki kanın donduğunu zannediyordum, maşallah, ayağa kalktı; onun için de tebrik ediyorum. (MHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar[!])

Arkadaşlar, Türkiye'nin sıkıntıları, kanunların noksanlığından, hukukun eksikliğinden olmuyor; keyfî uygulamalardan oluyor, hukuksuzluktan oluyor, adaletsizlikten oluyor. Dolayısıyla da, Türkiye'deki sıkıntıların temelinde bu var. Yöneticiler uymuyor, vatandaş uymuyor, uygulayıcılar uymuyor. Niye uymuyorlar; maalesef, birtakım ahlakî normlarımızda, sosyal yapılanmalarımızda ciddî sıkıntılarımız var. Ciddî meseleleri bile konuşurken, hangi ölçüler içerisinde olacağımızı çoğu zaman belirleyemiyoruz. Mesela, burada, arkadaşlar bir ek madde ilavesi istiyorlar; bir madde önce yapılan ek madde ilave talebine, komisyonda oturan arkadaşlarımız "efendim, gider artırıcı olduğu için, istikrar programına uymadığı için kabul edemeyiz, takdire de bırakmak falan değil" diyorlar; aynı mahiyette bir önerge geliyor "efendim, katılıyoruz" diyorlar. Bu keyfîlik, bu ciddîlik –siz ne derseniz deyin– nerede yazıyor yani?!

Sayın Başkan, ek maddenin uygulanmasıyla ilgili olarak, normal bir madde ilavesi olduğu için, üzerinde grupların konuşmaları gerekir, düşüncelerini ve fikirlerini ifade etmeleri gerekir, İçtüzüğün 87 nci maddesinin dördüncü paragrafına göre. Maalesef, parmak sayısına göre kalkıyor, iniyor ve kabul ediliyor.

Arkadaşlar, parmak sayınız çok olabilir. Hukuk demek, adalet demek, parmak sayısı çok demek değildir. Hapishanenin hırsızlar bölümüne gittiğiniz zaman, o zaman da parmak sayısıyla iş yapacak olursanız, çok haksız neticelerle de karşı karşıya kalabilirsiniz. (MHP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar) Onun için, uygulamaları adaletli yapmak mecburiyetindeyiz. Onun için, çıkaracağımız kanunları Anayasamıza ve kendi programımıza uygun yapmak mecburiyetindeyiz. Onun için, maalesef, bu hükümetin uygulamaları hep çifte standartlı olmuştur; çifte standarttan dolayı da çiftçimiz, işçimiz, köylümüz perişan olmuştur. Sağlıkta da böyledir, tapu-kadastroda da böyledir, tarımda da böyledir, ekonomide de böyledir. "Yok" diyebilirsiniz; ama, Türkiye'yi bir yılın içerisinde yüzde 6,5 noktasında küçülttünüz. Bunu siz, kendiniz ifade ediyorsunuz. Küçültürken, nasıl, büyüdüğünüzü iddia edebilirsiniz?!

Bu personel atamalarında da çok gayri ciddî tutumlarla, kıyımlarla karşı karşıyayız. Sağlık Bakanımız burada yok; ama, Balıkesir'de, Devlet Hastanesinde yirmibir yıllık görevli, görme özürlü bir vatandaşımızı -özürlülerimize sahip çıkmamız lazım; aynı zamanda da özürlülerin dernek başkanıdır- ilin merkezinden alıyoruz, en uzak ilçeye bir yere gönderiyoruz; ondan sonra da, personel noktasında adaletli davrandığımızı düşünüyoruz. Sizlere sormak istiyorum; görme özürlü bir vatandaşınız olsa, bir arkadaşınız, bir dostunuz olsa... Yirmibir yıllık personel, soruşturma yapılmamış, tahkikat yapılmamış, keyfî bir uygulamayla, en uzak ilçede görevlendiriliyor... Adalet bunun neresinde?.. Bu hükümetin, uygulamalarındaki kıstası nedir, kriteri nedir; bunu anlamak mümkün değil.

YUSUF KIRKPINAR (İzmir) – Ben biliyorum; böyle bir olay doğru değil.

YAKUP BUDAK (Devamla) – Müsaade buyurun... Tahkik edersiniz; anlarsınız, anlamazsınız; o beni ilgilendirmez.

Onun için, arkadaşlar, kanunları çıkarmak önemli değil; kanunları çıkarırken, onların uygulayıcıları olan nesilleri de yetiştirmek mecburiyetindeyiz. Maalesef, bu hükümetin, bu konularda da oldukça bigâne olduğunu düşünüyoruz. Hükümet, Meclisi bir kanun makinesi olarak düşünüyor. Eğer, kanun makinesi olarak düşünüyorsak -15 000'e yakın, bu Mecliste düzenleme yapılmış- Türkiye'deki bütün işlerin yerinde gitmesi, hukukî çerçeve içerisinde yapılması, adaletin gerçekleşmesi gerekirdi. Onun için, kanun yapmak kadar, onun uygulanması da önemlidir, uygulayıcıların yetiştirilmesi de önemlidir. Tapu ve kadastrodan söz ediyoruz... Bir memur göndermişiz -memurlarımızın büyük bir bölümünü tenzih ederiz- vatandaş iyi ilişki kuramadığı için, tarlasının ortasında bir ağaç görmüş "orman" diye yazmış, ormanı da "tarla" yazmış. Bu nesli biz yetiştirmişiz. Tapu ve kadastrodan bahsediyoruz. Öyle bir nesil yetiştirmişiz ki, dedesinin tapu senedini okuyamayacak kadar kültürlü(!) bir nesil yetiştirmişiz. Üniversite mezunudur, doktora yapmıştır, şunu yapmıştır, bunu yapmıştır; ama, dedesinin tapu senedini okuyamayacak kadar kültürlü(!) bir nesil yetiştirmişiz.

Onun için, bu nesli, bu insanımızı, sosyal değerleriyle, ahlakî değerleriyle, inanç değerleriyle tekrar yetiştirecek, bu toplumu tekrar birbiriyle kucaklaştıracak, devletiyle bağdaştıracak, barıştıracak yeni bir sosyal yapılanmayı, yeni bir hukukî mevzuatı da gerçekleştirmek  mecburiyetindeyiz diyorum. Meselelere yaklaşım açımızın da, bu ülkenin değerleri, bu vatandaşın beklentileri, tarihin bize yüklediği misyon ve milletin Meclisten bekledikleriyle bağlantılı olması gerekir diyorum.

Saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

ÖMER İZGİ (Konya) – Sayın Başkan, müsaade eder misiniz; bir konuda açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

ÖMER İZGİ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce konuşmasını yaparken, değerli milletvekili arkadaşımız, buradaki parmak sayısının fazlalığını, hapishanedeki hırsızların parmak sayısının fazlalığına benzetti.

MEHMET ÇÜMEN (İzmir) – Sözünü geri alsın...

ÖMER İZGİ (Konya) – Büyük Millet Meclisine büyük bir hakarettir; bunu reddediyoruz. Bilhassa, kendilerinin bu sözlerini geri almaları, kendileri bakımından da iyi olur, Büyük Millet Meclisi zabıtları bakımından da büyük bir ihtiyaçtır.

Arz ederim efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Efendim, zabıtlar incelensin; öyle bir beyan yok... İyi dinlemediniz...

BAŞKAN – Sayın Budak, o yönde miydi beyanınız?

YAKUP BUDAK (Adana) – Hayır efendim; yanlış anlamışlar...

YUSUF KIRKPINAR (İzmir) – Ama, millet dinledi burada!..

YAKUP BUDAK (Adana) – Ben, anlamalarını düzeltmelerini istiyorum, anlayışlarını düzeltmelerini istiyorum. Ben, öyle bir ifadede bulunmadım.

ÖMER İZGİ (Konya) – Sayın Başkan, Sayın Budak...

BAŞKAN – Sayın Budak, ifadeniz o şekilde mi? Tutanakları getirteceğim; gerekirse düzelteceğiz.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Ağzından çıkanı kulağı duymuyor!

BAŞKAN – Sadece, onu kastetmediğini ifade ediyor.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Sayın Başkan, kendi ifadesi kâfi değildir; Eğer, konuşması zabıtlara o şekilde geçmişse, onun düzeltilmesi lazım.

BAŞKAN – Zabıtlara bakalım efendim; ona göre... Zabıtlara bakacağız.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Yani, arkadaşımızın konuşma stili yanlış olduğu için, onun konuşmasından...

BAŞKAN – Maddeyle ilgili konuşmalar tamamlanmıştır.

Sayın Gözlükaya'nın sanıyorum bir sorusu var.

Buyurun Sayın Gözlükaya.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkanım, delaletinizle, Sayın Bakandan bir soru sormak istiyorum, daha doğrusu, bilgi almak istiyorum.

Şu anda, kadro ihdasıyla ilgili, Sağlık Bakanlığı, Kadastro ve DSİ ile ilgili birtakım kadrolar verdik; hayırlı olsun. Vereceğiz biraz sonra; bu tasarı yasalaşıyor. Şİmdi, değişik rivayetler var. Örneğin, Sağlık Bakanlığında, sağlık memurları, ebe, hemşire ve yasada geçen sağlık mensupları bu kurumlara nasıl alınacaktır? Yani, şu ana kadar belirtilen merkezî imtihan sonuçlarındaki puan sıralamasına göre midir veya Millî Eğitimde olduğu gibi, olacağı gibi, yeterlik sınavıyla mı olacaktır; yoksa, bir mülakat düşünülüyor mu? Bu soruları soruyorum; çünkü, bunlar, halk arasında ve Mecliste de tartışılıyor. Buna açıklık getirilmesi gerektiğini ifade ediyorum, kamuoyunun tatmini açısından ve ben de, Sayın Bakanımızın -ki, her ne kadar Sağlık Bakanı değilse de- genel olarak bilgisi vardır düşüncesiyle bu soruyu soruyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Bakanım.

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Devlet Memurları Sınavı sonuçlarına göre, puan sıralamasına göre alınacağını, daha evvel, Sağlık Bakanımız burada arz etti. Dolayısıyla, çok teferruata ait bir şeyler varsa, onları da yazılı olarak veririz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Puan düşürmeyi düşünüyor musunuz Sayın Bakanım? Puan düşecek diye laflar var, asgarî puanın düşeceği söylentileri  var...

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Kadro yetmediği zaman düşürülebilir.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederiz.

9 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümünü oylamadan önce, İçtüzüğün 86 ncı maddesi uyarınca, lehinde olmak üzere, Ağrı Milletvekili Sayın Nidai Seven söz istemişlerdir. (MHP sıralarından alkışlar)

3 dakika efendim; buyurun.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Her zaman 6 dakika veriyorsunuz...

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

401 sıra sayılı kanun tasarısı hakkında, detaylara inmeden, burada dinlediğim bazı konular hakkında değerlendirme yapmak istiyorum.

Öncelikle, Tapu ve Kadastro bölge müdürlüğünün, daha doğrusu, kontrolörlüğünün kurulması çok hayırlı bir iştir. Ayrıca, Devlet Su İşlerinin ihdas ettiği özel güvenlik görevlileri ve özellikle Ağrı'nın Patnos İlçesinin de içine alınması daha hayırlı bir iştir. (MHP sıralarından alkışlar)

Yine, sayın milletvekillerimiz, bakınız, samimî söylüyorum bunu...

ASLAN POLAT (Erzurum) – Deminki samimî değil miydi?!

NİDAİ SEVEN (Devamla) – 1994 yılından beri sağlık meslek lisesi mezunları 53 000 kişi ve daha sonraları 68 000'e kadar çıktı. O günkü şartlarda 7 000 insan alınmış. O tarihten bugüne kadar, diplomasında sadece lise mezunu yazılı değil -bakın, dikkat edin- sağlık meslek lisesi mezunu diplomalarında, erkekler için sağlık memuru, kızlar için hemşire diye yazılıdır; ama, ne yazık ki, 1994'ten bu yana, o kardeşlerime sahip çıkmadınız. O kardeşlerim, Bodrum'da, Kuşadası'nda bulaşık yıkadılar... (MHP sıralarından alkışlar)

Bir saniye...

O kardeşlerim, inşaatlarda çalıştılar. O kardeşlerim, şu anda, televizyonlarının başında sizleri seyrediyor; hatta, diyorlar ki: "Karar yetersayısını veyahut toplantı yetersayısını isteyen sayın milletvekilleri, siz, bugüne kadar bizlere sahip çıkmadınız; bize sahip çıkmak isteyenlere neden engel oluyorsunuz?.." (MHP sıralarından alkışlar) Bunları söylüyorlar.

Yine, sayın milletvekillerim, siz, ayağa kalktınız; Doğu ve Güneydoğu Anadolu'dan, o bölgeden seçilen milletvekillerimiz, hani uzman doktorunuz yoktu, hani hemşireniz yoktu, hani sağlık ocaklarınız kapalıydı; o zaman, neden bu kadroların önüne geçiyorsunuz?.. Gezeceğim ve sizi halka şikâyet edeceğim! (MHP sıralarından alkışlar)

ASLAN POLAT (Erzurum) – Bravo!.. Beraber, beraber...

NİDAİ SEVEN (Devamla) – Benim bu kanun hakkındaki oy rengim lehtedir. Bu kanuna destek verenlere, herkese teşekkür ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Genç, aleyhte olmak üzere...

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz...

BAŞKAN – Bir dakika Sayın Genç...

Sayın Ercan, buyurun.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Sayın sözcünün açıklamasına, ben de, izninizle, çok kısa bir karşı açıklama getirmek istiyorum.

BAŞKAN – Efendim, çok kısa... Zaten, aleyhte konuşan arkadaşınız var...

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Efendim, müsaade edin; çok kısa... Vaktinizi almayacağım.

Şimdi, efendim, malum, doğrudur; çok sayıda sağlık meslek lisesi mezunu çocuğumuz vardır, yıllar itibariyle, bunlar, atamalarını beklemektedir; ama, dönem dönem, geçmiş dönemlerde de, DYP'nin iktidar ortağı olduğu, hükümette olduğu dönemlerde de, kadro ihdası gündeme gelmiştir, kadro ihdas edilmiştir; ama, ihdas edilen kadrolara... (MHP sıralarından gürültüler)

Müsaade edin arkadaşlar, biz, sizi dinledik; rahatsız olmayın... Niye rahatsız oluyorsunuz! (MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen...

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Bakın, ihdas edilen kadrolar için, Maliye Bakanlığından, Başbakanlıktan atama izni talep edilmiştir -ki, öyle olur- ve o tarihlerde, Maliye Bakanlığı, kendi ödeneklerine göre, imkânlarına göre, bütçe durumuna göre, ihdas edilen kadrolara, dönem dönem izin vermiştir ve atamaları da yapılmıştır.

Şimdi, bakınız, 37 500 kadro ihdas ediliyor. Tabiî, bunlar, değişik kadrolar. Bir önerge verilmişti, o önerge kabul görmedi. Maliye Bakanlığı by-pass edilmek istendi, Başbakanlık devre dışı bırakılmak istendi. Yani, o sıkıntı, o zorluk vardır.

BAŞKAN – Sayın Ercan, bunlara gerek yok efendim.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Efendim, şimdi, yani bu kürsüyü...

BAŞKAN – Bu konular çok konuşuldu. Orada...

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Bu kürsü...

BAŞKAN – Sayın Ercan, şimdi, size ilişkin bir sataşma varsa, lütfen cevap verin.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Efendim, bir sataşma değil ki...

BAŞKAN – Neyi açıklıyorsunuz efendim? Bunlar açıklandı burada; allahaşkına yani...

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Siz, bu kürsüden bir gerçeği çarpıtacaksınız, politika yapacaksınız, DYP'ye de yutkunun diyeceksiniz; buna sizi hakkınız var mı Başkan olarak?!

BAŞKAN – Öyle bir şey söylemedi efendim.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Öyle bir şey söylemenize gerek yok.

BAŞKAN – Sayın Ercan, öyle bir şey söylemedi size.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Efendim, bana bu konuşma fırsatını vermemek, o anlama gelir, başka bir anlama gelmez.

BAŞKAN – Sayın Ercan, bu kadar hassasiyete gerek yok. Yıllardır siz de hükümetteydiniz, onlar da hükümette, onlar da hükümette, onlar da hükümette, onlar da hükümette. Devlet, bugün, bir eksikliği gideriyor; yeter... (MHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Sayın Başkan, söylediğiniz gibi değil. Siz de bulundunuz hükümette.

BAŞKAN – Söylüyorum efendim, hepsini kastediyorum.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Efendim, her dönem hükümetler...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – 1996'da alındı efendim.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Alındı efendim, ben de onu söylüyorum.

BAŞKAN – Uygulasaydınız efendim, ne yapayım yani.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Alındı efendim, alındı; ama, yeterli mi?.. (MHP sıralarından gürültüler) Sırada bekleyen çok sayıda çocuğumuz var; bunlar da, bütçe imkânlarına göre, atama izni verildikçe, dönem dönem alınacak

BAŞKAN – Efendim, buyurun, gelin, aleyhinde konuşun.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Sayın Başkan, ben bir açıklama getirmek istediğim zaman niye rahatsız oluyorsunuz?.. Her zaman böyle yapıyorsunuz. Niçin rahatsız oluyorsunuz?!

BAŞKAN – Sayın Ercan, rahatsız olmuyorum... 5 dakikadır konuşuyorsunuz; burada yazıyor!

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Ama, beni 5 dakika konuşturmuyorsunuz; 5 dakikanın 3 dakikasını siz kendiniz konuşuyorsunuz... Müsaade edin_

Niçin rahatsız oluyorsunuz Sayın Başkan?! Ben, bir açıklama getireceğim, bir cümleyle tamamlayacağım; niye devreye giriyorsunuz siz?! Niçin giriyorsunuz?!

BAŞKAN – İstediğiniz kadar konuşun efendim! Buyurun, konuşun Sayın Ercan, sizi dinliyoruz!

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Teşekkür ediyorum!

BAŞKAN – Ben teşekkür ederim efendim.

VAHİT KAYRICI (Çorum) – Sayın Başkan, böyle bir usul var mı! İstediği kadar konuşulacaksa, biz de konuşalım.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Teşekkür ediyorum ve sizi protesto ediyorum Sayın Başkan! Yanlı davrandığınız için sizi protesto ediyorum!

BAŞKAN – Millet görüyor kimin yanlı davrandığını... Ne alakası var!

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Sadece bu konuda yanlı davranıyor değilsiniz; bunu, bütün Meclis izliyor, takip ediyor.

BAŞKAN – Çok güzel!

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Gün boyu, oturumu yanlı yönetiyorsunuz siz!

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim...

VAHİT KAYRICI (Çorum) – İçtüzükte böyle bir konuşma var mı?!

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Ve İçtüzüğü ihlal ediyorsunuz!

BAŞKAN – Allah, Allah!..

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Allah Allah diye birşey yok, ihlal ediyorsunuz... Alenen ihlal ediyorsunuz, İçtüzüğü çiğniyorsunuz, yanlı davranıyorsunuz ve tekrar sizi protesto ediyorum!

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

HASAN GÜLAY (Manisa) – Önce, saygılı olun! Burası posta atma yeri değil!

BAŞKAN – Buyurun Sayın Genç. (MHP sıralarından alkışlar [!])

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hiç heyecanlı olmaya gerek yok. Bu Meclis, bu kürsü, milletin kürsüsüdür; bu kürsüde, Türk Halkının dertleri dile getirilir. (DSP sıralarından gürültüler)

Efendim, sakin olun_

MUSTAFA ÖRS (Burdur) – Dinleyin be!

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlarımız, tamam, geçmişte birtakım şeyler yapıldı, alınmadı. İktidar sizsiniz, buyurun, alın. Siz aldınız da elinizi tutan mı oldu?! Siz, 17 Ekimde imtihan açtınız, fakir fukarayı imtihanlara çağırdınız, kişi başına 10 milyon para aldınız, 15 trilyon para topladınız... Yine ekime yaklaşıyoruz; bir sene geçmiş, hani, bir adam almadınız...

Burada, yiğitlik önemli değil, sizin yaptığınız icraat önemli. Yani, ebesi de hemşiresi de sağlık memuru da maliyecisi de ziraatçısı da bu ülkenin insanları. Bir ülkede, bir gencin en büyük sıkıntısı işsizliktir. Bir insanı, kaybedecek bir şeyi olmayacak durumda bırakmamak lazım. Adamın işi yok, babasının parası yok, anasının parası yok, aç, sokağa bırakıyorsunuz. Bu adamı nasıl tutacaksınız, teröre nasıl bulaştırmayacaksınız. Bizim istediğimiz... (DSP sıralarından "maddeyle ilgili konuş" sesi) Efendim, kanunla ilgili, işsizlik meselesiyle ilgili; yani, 37 000 kişi değil, 137 000 kişi alalım. Siz, IMF'ye teslim olmuşsunuz. IMF "siz, bir adam işe almayın" diyor; ama, niye almayın?! Öte tarafta da, bankalara... Bakın, bankalarda 10 milyar dolar götürdünüz. Karayollarının, otoyolların ihalesinde, yani, sizin yandaşlarınız bunun muhatapları...

VAHİT KAYRICI (Çorum) – Götürenlere söyle!

KAMER GENÇ (Devamla) – 10 milyar dolar onlar getirdi.

VAHİT KAYRICI (Çorum) – Sizin zamanınızda ne oldu?!

KAMER GENÇ (Devamla) – Türkiye'yi sefalete mahkûm ettiniz. Ondan sonra da, şimdi aklıyorsunuz. Çıkmışsınız, birbirinizi aklıyorsunuz. (MHP ve DSP sıralarından gürültüler)

VAHİT KAYRICI (Çorum) – Sizin zamanınızda götürdüler.

KAMER GENÇ (Devamla) – Eğer, birisi... (Gürültüler)

Bakın, arkadaşlar, rica ediyorum, bu kadar heyecanlanmayın. Siz, daha dün geldiniz; ben, onbeş senedir buradayım.

VAHİT KAYRICI (Çorum) – Onbeş senedir bir şey yapmadınız!..

KAMER GENÇ (Devamla) – Bu halkın sesiyim ben; halkın vicdanının sesiyim. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar[!])

Bir dakika dinleyin yahu!

Şimdi, bakın, insanlar bizi dinliyor. Gençlerimiz işsiz beyler. Hergün, Anadolu'nun, Türkiye'nin her tarafından insanlar geliyor, aç. Tamam, geçmişteki iktidarlar başarısızdı. Siz geldiniz, kerametinizi gösterin.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Üç yıldır bu hükümet var.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, daha iktidara geldiğiniz günden beri, kaç tane adamı işe aldınız, kime hizmet ettiniz? Kime, hangi sermayedara şey ettiniz. Şimdi, Sabancı çıkıyor, size "bu milletvekilleri bir şey yapmıyor, yalnız maaşlarını artırıyor" diyor; siz maaşlarınızı artırdınız mı? Niye çıkıp biriniz bir şey söylemiyorsunuz.

YUSUF KIRKPINAR (İzmir) – Ben söyledim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bir dakika, beni dinleyin... Dinleyin kardeşim beni.

O zaman, bakın, bu Türkiye Büyük Millet Meclisi, her şeye hâkim olacak. Bizim, birbirimizle hesaplaşacak şeyimiz yok. Burada, gerçekleri söylememiz lazım.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde ciddî sıkıntı var. Bu sıkıntıyı nasıl aşacağız. Hiç, böyle, insanları kamplara ayırmaya gerek yok. Türkiye, bizim Türkiyemiz. Kim hırsızsa, hırsızın ipini çekeceğiz; kim namussuzsa, namussuzun ipini çekeceğiz. (MHP sıralarından alkışlar)

ABDURRAHMAN KÜÇÜK (Ankara) – Hep beraber...

KAMER GENÇ (Devamla) – Ondan sonra da, bakın, burada, particilik hesabıyla hareket etmeyelim. Türkiye'de çok büyük bir işsizlik sorunu var. Bugün, okulları bitirmiş insanlarımız, terör de, yavaş yavaş, aşağı yukarı yok olmak üzere; buna çare bulalım.

ABDURRAHMAN KÜÇÜK (Ankara) – İnşallah...

KAMER GENÇ (Devamla) – Eğer, bu geçici şeylerin... Bunlara göz yumarsak, sonra bunun altından kalkamayız.

Bakın, bir ağacı kesersiniz; ama, onun filizi çok güçlü çıkar. Benim size söylediğim bu. Beraber düşünelim. Kimse, bu memlekete çok daha vatansever değil, çok daha dürüst değil... Bakıyorsunuz, siz, işte... Evvela, iktidar olarak, kendi aranızda birliktelik sağlayın. Mesut Bey "efendim, eğer benim suiistimallerimi biliyorsanız, niye benimle koalisyon ortağı oldunuz" diyor. Şimdi, bugün çatışıyorsunuz, yarına menfaatlarınız... Bakıyorsunuz, çekilirsek iktidardan... Yahu en iyisi çekilmeyelim, hem iktidarda kalalım, birbirimizin menfaatını koruyalım...

Şimdi, burada, 37 000 kadro alırken, objektif davranılması gerekir.     37 000 kadro, Türkiye'yi halletmiyor. Daha 360 000 kişi -herhalde 300 000 veya 400 000 kişi- bu imtihanları kazandı, atamıyorsunuz; çünkü, IMF'nin emrinden çıkamıyorsunuz. Bu, çok önemli. (MHP sıralarından gürültüler)

Arkadaşlar, yani, bunu kendimden üretmiyorum. Bu memlekette gençlerimize iş bulmak zorundayız; bulamazsak, bunun altında biz ezileceğiz; çünkü, o gençler, sokakta, milletvekilleri olarak, bizi gezdiremezler... Aç insan yahu!... Aç insanın her şeyi yapmaya hakkı vardır. (DSP sıralarından "O zaman niye aleyhte konuşuyorsun" sesleri)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkan, 1 dakika eksüre verirseniz...

BAŞKAN – Buyurun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Aleyhte konuşuyorum... Niye aleyhte konuşuyorum; çünkü, bu memlekette, siz iktidara geldiğiniz günden beri gençleri unuttunuz, işsizleri unuttunuz; belli bir sermaye grubuna teşvikler verdiniz, ihracat, yatırım indirimleri verdiniz, ondan sonra, bunlar yani... Tahkimi getirdiniz, Türkiye'nin geleceğini, getirdiniz Ruslara emanet ettiniz doğalgazdan dolayı. İşte, siz, busunuz! Bunları biz söylediğimiz zaman da kızıyorsunuz. Doğru şeyler yapın, gelelim biz sizi tebrik edelim, biz sizi alkışlayalım arkadaşlar. Siz doğru şey getirdiniz de, biz sizi alkışlamadık mı; hayır...

VAHİT KAYRICI (Çorum) – Kamer Bey, doğruyu...

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, siz, daha doğruları kavrayacak noktaya gelmediniz, biraz daha tecrübe kazanmanız lazım. O bakımdan, sizden rica ediyorum, bakın, beni bu memlekette getirir, bu memleketin kaderini benim elime verirseniz, benim bütün devletlerle mücadele edecek gücüm var, aklım var, izanım var, kabiliyetim var, kişiliğim var. (DYP sıralarından alkışlar) Bu kürsüde bundan sonra çok şeyler dile getireceğim, vatandaş yavaş yavaş bana bilgileri gönderiyor; kimlerin ne haltlar yaptığını biliyor ve gönderiyor; bundan sonra bütün hesapları soracağım.

Saygılar sunuyorum.

Oyumun rengi, personel eksik aldığınız için aleyhtedir.

VAHİT KAYRICI (Çorum) – Başkanın da sana hesap sorar bak!.. Kamer Bey, her şeyi anlatma, Başkanın da sana hesap sorar!..

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, tasarı üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır...

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Sayın Başkan...

AHMET KABİL (Rize) – Bir dakika Sayın Başkan, sataşma var. İkide bir sataşıyor.

BAŞKAN – Neyin sataşması?..

AHMET KABİL (Rize) – Mevzuyla alakası olmayan şeyler söylüyor. Partiye sataşmıştır. Bir yere takılmış kafası, ikide bir Mesut Bey diye şey yapıyor...

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Grubumuza sataşma olmuştur.

BAŞKAN – Neye sataştı efendim?

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Mesut Beye, Genel Başkanımıza bir sataşma olmuştur, müsaadenizle cevap vereceğim.

BAŞKAN – Mikrofonunuzu açar mısınız...

Evet, buyurun... Neye sataştı efendim?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yalnız, Sayın Başkan, sataşırsa ben de bir daha konuşurum.

BAŞKAN – Bir dakika... Ne için söz istediğini öğrenelim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben nerede sataştım, kendi kişiliklerini belirtmişim.

BAŞKAN – Sayın Genç, bir dakika dinleyin, ne diyeceğini nereden biliyorsunuz?!

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Sayın Başkan...

Müsaade ederseniz, siz konuştunuz, ben de sizin konuşmanıza karşılık, grup başkanvekili olarak söz istedim. Sayın Başkan, bu Meclisi yönetiyor, siz, lütfen müdahale etmeyin.

Her defasında olduğu gibi, bu dönemde de, bu çıkışında, bu konuşmasında da, Sayın Kamer Genç, yine, Grubumuza ve Genel Başkanımıza sataşmada bulunmuştur ve özellikle MHP'li arkadaşlara da bakarak "siz, ancak birbirinizi aklayın, Mesut Beyi aklayın" gibi laflar etmiştir; müsaade ederseniz onlara kürsüden cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun, yeni bir sataşmaya sebebiyet vermemek üzere, 3 dakika içerisinde cevap verin efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, şimdi, Sayın Mesut Bey, bugün grupta demiyor ki beni aklayın... Televizyon verdi uzun uzadıya.

BAŞKAN – Efendim, kabullenmiyorlar.

KAMER GENÇ (Tunceli) – O zaman, haydi Yüce Divana göndersinler... Gönderin, buyurun mahkemeye gitsin...

AHMET KABİL (Rize) – Şimdi, sözüne ne kadar sadık olduğunu göreceğiz... Sözüne sadık mısın? İstifa edeceğini söylemiştin...Dinle...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben sözüme sadığım; benimle ilgili ne varsa...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çakan.

VII. – AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. – Bartın Milletvekili Zeki Çakan’ın, 401 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmeleri sırasında, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, konuşmasında Grubuna ve Genel Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Sayın Başkanım, bu oturumu siz yönetiyorsunuz; bakın, elan da, şu anda televizyonları başında olan bütün vatandaşlarımız ve çok değerli milletvekillerimiz görüyorlar; oturduğu yerden dahi sataşmadan duramıyor.

Biraz önce, Sayın Kamer Genç, her zaman olduğu gibi, her kürsüye çıkışta, her nedense, Anavatan Partisi Grubuna ve Sayın Genel Başkanına sataşmadan duramıyor.

Hepiniz hatırlayacaksınız, bu sataşmalarla ilgili doğruları, gerçekleri, her zaman bu kürsüde... Dün, Grup Başkanvekilim Sayın Murat Başesgioğlu, yine, kendisinin sataşması üzerine söz almasına rağmen... Her çıkışında, ama her çıkışında, Genel Başkanımıza, Anavatan Partisine, Gruba sataşmaktan vazgeç Sayın Kamer Genç .

Bakın, Mavi Akımla ilgili, bu kürsüden, dediniz ki -zabıtlar elimde- ihaleyi alan firmanın sahibi de ANAP Çankaya İlçe Başkanı...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, ANAP Ankara İl İkinci Başkanı...

ZEKİ ÇAKAN (Devamla) – Bir dakika müsaade eder misiniz...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Doğru söyle; il ikinci başkanı değil mi?!

ZEKİ ÇAKAN (Devamla) – Hayır... Bir dakika... Bak, söylüyorum sana...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Allah, Allah!..

ZEKİ ÇAKAN (Devamla) – Müsaade eder misiniz...

AHMET KABİL (Rize) – Bir dakika... Dinle...

ZEKİ ÇAKAN (Devamla) – Şimdi, o günkü zabıtlardan okuyorum; burada öyle konuşup...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, dil sürçmesi olabilir... Ankara İl İkinci Başkanı...

ZEKİ ÇAKAN (Devamla) – Zaten, hep dilin sürçüyor senin...

Son olarak şunu söylüyorum -zabıtlar da burada- bakın, şunu söyleyeyim: Özellikle sizden rica ediyorum bir parlamenter arkadaşınız olarak; burada, bildiğiniz bir konuda, bilginiz, belgeniz varsa, cumhuriyet savcıları orada, araştırma ve soruşturma komisyonları orada... Araştırma ve soruşturma komisyonlarında iradeleriyle hareket eden arkadaşlarımızın aldıkları karar bu Yüce Genel Kurulda konuşulacak, tartışılacak ve oylanacaktır. Burada, demagoji yaparak, bir siyasî partiyi veya partilileri veya milletvekillerini veya soruşturma komisyonu üyelerini, belirli ölçüde sizin yönlendirmenizle, acaba böyle hareket ederler mi düşüncesinden de vazgeç!.. Herkes, kendi iradesiyle bu Genel Kurulda hareket edecek kapasiteye sahiptir; o milletvekili, o güçtedir. (ANAP ve MHP sıralarından alkışlar)

En son söylüyorum, bildiğiniz belge, bilgi, ne varsa, hukuk devleti içerisinde... Anayasanın 2 nci maddesi "Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik, sosyal hukuk devletidir" diyor. Siz de hukukçu geçiniyorsunuz, hukukçusunuz; ben de hukukçu olduğunuza inanıyorum; ama, bu hukukunuzu, hukuk çerçevesi içerisinde kullanın; bu, size son ikazımız.

Teşekkür ederim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, Sayın Mesut Yılmaz ile ilgili belgeleri buraya taşımam için 5 tane TIR tutulması lazım bana. 5 tane TIR'ı tutsunlar, o belgeleri yükleyip getireyim efendim.

 BAŞKAN – Sayın Yakup Budak'ın konuşmasının bir bölümünde "arkadaşlar, parmak sayınız çok olabilir; hukuk demek, adalet demek parmak sayısı çok demek değildir. Hapishanenin hırsızlar bölümüne gittiğiniz zaman, orada da parmak sayısıyla iş yapacak olursanız, çok haksız neticelerle karşı karşıya kalabilirsiniz." (MHP sıralarından "Ne demek" sesleri, gürültüler)

Şimdi, burada, bu benzetme, Türkiye Büyük Millet Meclisine yakışan bir benzetme değildir. Bu benzetmenizi geri alıyor musunuz efendim?

YAKUP BUDAK (Adana) – Müsaade ederseniz bir açıklama yapmak istiyorum.

Milletimizin iradesinin tecelligâhı olan bir Meclisimizle ilgili olarak sizin bahsettiğiniz ve sayın sözcünün ifade ettikleri bir çağrışımı dahi kabul etmem mümkün değildir; bunu ifade etmek istiyorum. Bu anlayış karşısında hayretlerimi ve bu anlayış inceliği karşısındaki hayranlığımı da özellikle ifade etmek istiyorum. (MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Bu benzetmenizi geri almıyor musunuz efendim?

YAKUP BUDAK (Adana) – Benim Meclisimin (MHP sıralarından gürültüler)

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Zabıtlardan çıkaralım Sayın Başkan.

BAŞKAN –  Tamam, almıyor, gereğini yaparsınız efendim. Düzeltmiyor...

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1. – Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun, Kadastro Kanunu, Devlet Memurları Kanunu, Harcırah Kanunu ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, 190 Sayılı Genel Kadro Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerin Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne Ait Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede ve Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/619, 1/592, 1/622) (S. Sayısı: 401) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, tasarıyla ilgili görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır.

Hayırlı olsun diyoruz.

Sayın milletvekilleri, Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının müzakerelerine başlayacağız.

2. – Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı: 433)

BAŞKAN – Komisyon?..

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, 1 inci sıraya nasıl dönersiniz?

BAŞKAN – Yarım işlerde kalmıştık da onun için dönüyoruz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkanım, bugünkü birleşimde 1 inci sırayı atladıktan sonra tekrar dönemezsiniz. Bu Meclisin bir kuralı var.

BAŞKAN – Sayın Genç, yarım kalan işten başladık, onun için döndük.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, orada komisyon yoktu, ertelendi; bu birleşimde bunu görüşemezsiniz.

BAŞKAN – Komisyon?.. Yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, kural varsa, lütfen yani bunu uygulayın...

BAŞKAN – Hükümet?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun ile İdarî Yargılama Usulü Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

3. – Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi  Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun ile İdarî Yargılama Usulü Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/536) (S.Sayısı: 376)

BAŞKAN – Komisyon?.. Hazır.

Hükümet?.. Yok.

Bir defaya mahsus olmak üzere ertelenmiştir.

İcra ve İflas Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

4. – İcra ve İflas Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/403) (S.Sayısı: 329)

BAŞKAN – Sayın Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Noterlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

5. – Noterlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/596) (S.Sayısı: 330)

BAŞKAN – Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Sayın milletvekilleri, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 8 Haziran 2000 Perşembe günü, alınan karar gereğince, saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 23.15


VIII. — SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. —Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın, İzmit Büyükşehir Belediye Başkanlığının açtığı deprem konutları ihalesine ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı  (7/1974)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın delaletiniz ile Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                     Aslan Polat

                                                                                       Erzurum

 

17 Ağustos 1999 depreminden sonra Marmara Bölgesinde takriben 50-60 bin ailenin deprem dolayısıyla konut ihtiyacı olduğu ortaya çıkmıştır. Bu açığı kapatmak üzere Devlet Bakanlığına bağlı TOKİtarafından Dünya Bankasından sağlanan kredi ile finanse edilecek 12 068 konut için teklif alınmıştır. Arsası Bayındırlık Bakanlığınca temin edilecek bu konutlar için altyapı ve arsa payı hariç ortalama inşaat maliyeti olarak 128 Dolar teklif alınmıştır. Yalnız bu konutların arsalarının henüz Bayındırlık Bakanlığınca 8 aydır teslim edilmediği söylenmektedir. Bu ihale ile depremzedelerin konut ihtiyacının giderilemeyeceğinin anlaşılması üzerine yerel belediyelerce arsa ve dış kredi temini ile yeni konut yapımı yoluna gidildiği anlaşılmaktadır.

Arsa ve konut alıcılarından alınan senetlerin kefaleti yoluyla temin edilen dış krediler ve uzun vadeli satışlar ile depremzedelere konut temin edilmek istenmektedir. Özde doğru ve olması gereken bu olmasına rağmen, İzmit Büyükşehir Belediye Başkanlığına bağlı Yuvam İzmit Konut İdaresi Başkanlığınca ihaleye çıkarılan toplam ihale bedeli 525 milyon Dolar olan konut ihalelerinde bazı konulara açıklık getirilmesi gerekçesiyle Sayın Başbakan Bülent Ecevit tarafından cevaplandırılmasını istediğimiz sorularım şunlardır.

1. Aynı eş zamanda ihaleye çıkarılan bu konutların arsa hariç olmak üzere TOKİ tarafından ihaleye çıkarılan 12 068 konut altyapı hariç metrekare maliyeti 128 Dolar, altyapı dahil takriben 150 Dolar civarında olur iken  neden İzmit Büyükşehir Belediye Başkanlığına bağlı Yuvam Yapı Kooperatifince ihaleye çıkarılan 10 bin konut ihalesinde alt yapı dahil fiyatlar metrekare maliyeti 435 Dolara çıkmaktadır?

2. TOKİ idaresince metrekaresi 128 Dolara ihale edilen konutların denetimi Dünya Bankası nezaretinde ve Avrupa Birliği Standartlarına uygun denetim ile yapılacağı TOKİ’si Proje İnşaat Müdürlüğünce belirtilmektedir. O takdirde Yuvam Yapı Kooperatiflerince ihale edilen inşaatların kalitesi nasıl olacak ki TOKİtarafından ihale edilen inşaatlar ile aralarında bu kadar fiyat farkı olmaktadır?

3. Yuvam İzmit Konut İdaresi Başkanlığına verilen teklifler arasında 220 Dolara kadar fiyatlar var iken ve bu fiyatlar dahi TOKİ fiyatlarının üzerinde iken 435 Dolarlık fiyatın seçilme gerekçesi nedir?

4. TOKİ idaresince ihale edilen ve inşaatına başlanacak olan konutların arsalarının 8 aydır temin edilemediği belirtilmektedir. Bu konutların arsalarının temini neden geciktirilmiştir ve ne zaman temin edilecektir?

                        T.C.

              İçişleri Bakanlığı

Mahallî İdareler Genel Müdürlüğü                               7.6.2000

Sayı : B.05.0.MAH.0.65.00.002/80636

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) Başbakanlığın 10.5.2000 tarihli ve B.02.0.KKG.0.12/106-231-10/2267 sayılı yazısı.

b) TBMMBaşkanlığının 8.5.2000 tarihli ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1974-5418/12977 sayılı yazısı.

Erzurum Milletvekili AslanPolat tarafından Sayın Başbakanımıza tevcih edilen ve Başbakan adına tarafımdan cevaplandırılması tensip buyurulan “17 Ağustos 1999 depremi dolayısıyla yapılacak konutlara ilişkin” yazılı soru önergesi hakkında Başbakanlık Proje Uygulama Biriminden alınan 11.5.2000 tarihli ve 1054 sayılı yazıda;

Marmara Bölgesinde 17 Ağustos 1999 tarihinde meydana gelen deprem felaketi sonrasında Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankasından (Dünya Bankası) temin edilen kredi ile yeniden yapılacak konutlara ilişkin çalışmaları yürütmek üzere 2 Aralık 1999 tarihli BakanlarKurulu Kararıyla Onaylanan İkraz Anlaşması Hükümlerince Proje Uygulama Biriminin görevlendirildiği,

İkraz Anlaşmasının yürürlüğe girmesiyle birlikte konut yapım çalışmalarının başlatıldığı ve tüm geoteknik etüdler, harita alım işlemleri, uygulama projeleri ve ihale dokümanlarının hazırlanması dahil çalışmaların tamamlanarak 24 Mart 2000 tarihinde ihaleye çıkıldığı,

İhale kapsamında Adapazarı’nda 2608, Düzce’de 622, Cumayeri’nde 108, Gölyaka’da 274, Karamürsel’de 506, Gölcük’te 3592, İzmit’te 2820, Körfez’de 980 ve Gebze’de 558 olmak üzere toplam 12068 kalıcı konut yapımının planlandığı, 24 ayrı ihale paketinden oluşan ihaleye son katılma günü olan 24 Nisan 2000 tarihine kadar 83 firmanın 824 adet teklif verdiği,

Alınan ve okunan teklif değerlerine göre yapılan değerlendirmede ortalama konut maliyetinin yaklaşık 128 ABD Doları/m2 olduğu, 3 katlı konutların yaklaşık maliyetinin 13850 ABD Doları/daire, 2 katlı konutların yaklaşık maliyetinin 15612 ABD Doları/daire ve tek katlı konutların yaklaşık maliyetinin ise 10656 ABD Doları/daire olacağı, bunlara ilave olarak konut başına altyapı maliyetinin ise yaklaşık 3221 ABDDoları olacağının hesaplandığı, bu durumda altyapı dahil konut m2 maliyetinin yaklaşık 150 ABD Doları civarında olacağının beklendiği ifade edilmektedir.

Konu hakkında Bayındırlık ve İskân Bakanlığından alınan 2.6.2000 tarihli ve 770 sayılı yazıda;

Marmara Deprem Bölgesinde, MEER Projesi kapsamında Başbakanlığın Proje Uygulama Birimi tarafından yaptırılacak afet konut alanları için gerek kamulaştırma, gerekse tahsis yoluyla edinilecek arsalarda, grafik alan kadastro paftalarının sayılaştırılması, alan dengelerinin yapılması, kamulaştırmaya esas teknik dosyaların hazırlanması ile ada bazında tevhid ve ifraz işlemlerinin yapılarak, tapuya tescil ettirilecek hale getirilmesi gibi işlerin kapsamlarının büyük olması nedeniyle zaman alacağı,

Bu itibarla, inşaat programında aksamaya meydan verilmemesi için MEER Projesi kapsamında yaptırılacak konutlara ilişkin olarak; öncelikle yapılması gerekli olan işlerin konuyla ilgili Proje Uygulama Birimince yerine getirilmesi konusunda girişimde bulunulduğu, bunun sonucuna göre kamulaştırma işlemlerinin gerçekleştirilmesine çalışılacağı belirtilmiştir.

Kocaeli Valiliği vasıtasıyla İzmit Büyükşehir Belediye Başkanlığından alınan 17.5.2000 tarihli ve 797 sayılı yazıda ise;

17 Ağustos felaketi nedeniyle deprem bölgesinde ve dolayısıyla Kocaeli’de 34.275 adet konutun yıkıldığı, içine girilemeyecek durumda olan ve onarım için başvurulmayan orta hasarlı konut sayısının 17.658 olduğu, Devletimizce Kocaeli’de 16.450 adet konut yapımının plandığı, bu durumda “hak sahibi kavramı” dışında kalan 35.393 konutun inşa edilmesine ihtiyaç olduğu,

Belediyece, meydana gelen konut açığını kapatmak için “proje için gerekli finansmanın tümü yurtiçi veya yurtdışı kaynaklardan yüklenici tarafından sağlanacak” şekilde bir organizasyon gerçekleştirilmesi düşünüldüğü,

Yapılan inşaatların, İmar Kanununa, Bayındırlık Genel şartnamesine ve yapı ve kalite standartlarına uygun olarak inşa edileceği ve yasaların öngördüğü denetimlerin gerçekleştirileceği,

Konut yapımını üstlenmek isteyen yükleniciler değerlendirilirken, talebi en fazla karşılayabilecek konut arzını sunan yüklenici lehine tercih kullanıldığı, böylece mevcut konut açığının en fazla kısmının karşılanmasının amaçlandığı,

İfade edilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

                                                                                 Sadettin Tantan

                                                                                  İçişleri Bakanı

 

2. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, fındık zehirlenmeleriyle ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/1988)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın, Metin Bostancıoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                      Zeki Ünal

                                                                                      Karaman

Son birkaç gün içinde, yazılı ve görsel basından edinilen bilgilere göre, muhtelif illerin ilköğretim okullarında, yedikleri yemek ve fındık yüzünden zehirlenerek hastanelerde tedavi altına alınan öğrenci sayısının 1065’i bulduğu belirtilmektedir.

Yine aynı kaynaklarda, Bakanlığınızca Fisko Birlikten alınarak tüm ülke genelinde ilköğretim okullarına dağıtılan, ancak tüketilemeyen fındıklar olduğu ve mantarlaşmalar bulunduğu iddia edilmiştir.

Sorularım Şunlardır :

1. İddialar doğru mudur? Doğru ise, bakanlık olarak ne gibi tedbirler aldınız?

2. Gelişen bu olaylarda bakanlığın bir ihmali veya tedbirsizliği var mıdır?

                        T.C.

          Millî Eğitim Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

              Kurulu Başkanlığı                                             5.6.2000

Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/1463

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 16.5.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-5611-7/1988-5450/13028 sayılı yazısı.

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın, “Okullarındaki fındık zehirlenmeleriyle ilgili iddialara ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1. Bakanlığımız ile Fındık Satış Kooperatifleri Birliği (Fiskobirlik) Genel Müdürlüğü arasında imzalanan protokol gereği, ilköğretim okullarında okuyan öğrencilere, ek beslenme amaçlı fındık dağıtımına Fiskobirlik’çe başlanmış, ancak, fındıkların  bazı öğrencilerde mide bulantısına ve kusmalara sebep olduğu yönünde Bakanlığımıza ulaşan bilgi ve basında çıkan haberler üzerine, dağıtım durdurulmuştur.

Söz konusu fındıklarda; illerde yapılan sağlık analizi raporları ile Sağlık Bakanlığı Dr. Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığınca düzenlenen  1.5.2000 tarihli “Fındık Numunesi Analizi Raporu”ndan, zehirlenmeye neden olabilecek bir bulguya rastlanmadığı anlaşılmaktadır.

İllerden alınan bilgilere göre, öğrencilerde, bilinçsiz tüketimden kaynaklanan mide bulantısı gibi vakaların olduğu tespit edilmiştir.

2. Yukarıda belirtildiği üzere, Bakanlığımızca, söz konusu olayla ilgili önlemler anında alınmış olup, herhangi bir tedbirsizlik ve ihmal söz konusu değildir.

Bilgilerinize arz ederim.

                                                                              Metin Bostancıoğlu

                                                                              Millî Eğitim Bakanı

 

3. — Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, İmam Hatip Lisesi öğrencilerine yönelik uygulamalara ve okullardaki gıda zehirlenmelerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/1991)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı SayınMetin Bostancıoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletinizi saygı ile arz ederim.

                                                                                       2.5.2000

                                                                                 Tevhit Karakaya

                                                                                       Erzincan

 

Hürriyet Gazetesinin 1.5.2000 tarihli Ankara ekinde Bakanlığınızla ilgili “Sinsi Kaçışa Müthiş Takip” başlığı ile bir haber çıkmıştır. Haberin içeriği ile ilgili olarak;

1. Bakanlığınıza bağlı birer eğitim öğretim kurumu olan İmam-Hatip Lisesi öğrencilerine karşı uyguladığınız bu tavırla ilgili haber doğru mu?

2. Doğru ise; İmam-Hatip Lisesi öğrencilerinin tabi tutulduğu bu uygulama Anayasanın “eşitlik” ilkesi ile “eğitimde fırsat eşitliği” ilkeleri ile nasıl açıklanabilir?

3. Başarıyı öne çıkaran eğitim haberleri yerine, yukarıdaki benzer haberlerin basında yer almasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

4. Bakanlığınıza bağlı okullarda öğrencilerin önceleri gıdadan, son günlerde dağıttığınız fındıklardan zehirlenmeleri bir tedbirsizlik değil midir? Bu olayı nasıl açıklıyorsunuz?

5. Zehirlenmelerin önlenmesi için ne gibi tedbirleri uygulamaya koydunuz?

                        T.C.

          Millî Eğitim Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

              Kurulu Başkanlığı                                             5.6.2000

Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/1458

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 16.5.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-5611-7/1991-5453/13032 sayılı yazısı.

Erzincan Milletvekili Sayın Tevhit Karakaya’nın, “İmam-Hatip Lisesi öğrencilerine yönelik uygulamalara ve okullardaki gıda zehirlenmelerine ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1-2-3. 4306 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi ile 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun  23 üncü maddesine eklenen 3 numaralı fıkra hükümlerine göre, ilköğretim okullarının son sınıfında okuyan öğrencilere gerekli rehberlik yapılmakta ve okul türleri ile meslekler tanıtılmaktadır. Bu bilgiler, ortaöğretim kurumlarına kayıt yaptırılırken, devam edilecek okul türünün bilinçli olarak seçimini sağlamaktadır.

Bu uygulama, öğrencilerin başarısını olumlu yönde etkileyecek bir faktör olarak değerlendirilmektedir.

Ortaöğretimdeki  nakil ve geçişlerle ilgili mevzuat hükümlerine göre, imam-hatip lisesinde okuyan öğrencilere, diğer meslek liselerinde okuyan öğrencilerden farklı bir uygulama yapılmamaktadır.

4-5. Bakanlığımız ile Fındık Satış Kooperatifleri Birliği (Fiskobirlik) Genel Müdürlüğü arasında imzalanan protokol gereği, ilköğretim okullarında okuyan öğrencilere, ek beslenme amaçlı fındık dağıtımına Fiskobirlikçe başlanmış, ancak, fındıkların bazı öğrencilerde mide bulantısına ve kusmalara sebep olduğu yönünde Bakanlığımıza ulaşan bilgi ve basında çıkan haberler üzerine, dağıtım durdurulmuştur.

Söz konusu fındıklarda; illerde yapılan sağlık analizi raporları ile Sağlık Bakanlığı Dr. Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığınca düzenlenen 1.5.2000 tarihli “Fındık Numunesi Analizi Raporu”ndan, zehirlenmeye neden olabilecek bir bulguya rastlanmadığı anlaşılmaktadır.

İllerden alınan bilgilere göre, öğrencilerde, bilinçsiz tüketimden kaynaklanan mide bulantısı gibi vakaların olduğu tespit edilmiştir.

Yukarıda belirtildiği üzere, Bakanlığımızca, söz konusu olayla ilgili önlemler anında alınmış olup, herhangi bir tedbirsizlik ve ihmal söz konusu değildir.

Ayrıca, Su ve Besinlerle Bulaşan Hastalıklardan Korunmanın Yolları ve Yatılı ve Pansiyonlu Okullarda Beslenme Rehberi isimli kitapçıklar, daha önce bir genelgeyle tüm illere gönderilmiş ise de yeniden hazırlanmakta olan bir genelge ile okul dışında satılan yiyecek  maddelerinin satın alınmaması, okul kantinlerinde uyulması gereken sağlık şartları, yatılı ve pansiyonlu okulların mutfak, kiler ve yemekhanelerinin nasıl olması gerektiği, yemek pişiren ve dağıtan personelin neler yapması gerektiği konuları kapsamlı olarak açıklanmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

                                                                              MetinBostancıoğlu

                                                                               Millî EğitimBakanı

4. — Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı’nın, Tekirdağ Şarköy’de depremden hasar gören okullara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/1998)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın yazılı olarak Millî Eğitim Bakanı tarafından yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                B. Fırat Dayanıklı

                                                                                       Tekirdağ

Şarköy ilçemizde 17 Ağustos 1999 depremi sonrası 3 ilköğretim okulu binası, aldığı hasardan dolayı boşaltılmıştır.

1. Bu okulların yeniden yapılması amacıyla Bakanlığınız bugüne kadar hangi çalışmaları yapmıştır?

2. Bu okulların yeniden yapılması için 2000 yılı bütçesinden ne kadar kaynak ayrılmıştır?

                        T.C.

          Millî Eğitim Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

              Kurulu Başkanlığı                                             5.6.2000

Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/1457

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 16.5.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-5611-7/1998-5471/13146 sayılı yazısı.

Tekirdağ Milletvekili Sayın Bayram Fırat Dayanıklı’nın, “Tekirdağ-Şarköy’de depremden hasar gören okullara ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1. 17.8.1999 tarihinde meydana gelen depremden, Tekirdağ İli Şarköy İlçesinde; Evrenosbey İlköğretim Okulu, Hoşköy Beldesi İlköğretim Okulu ve Gaziköy İlköğretim Okulu da etkilenmiştir.

Yaptırılan teknik inceleme sonucu; söz konusu okullar için yıkım kararı verilmesi üzerine, Hoşköy Belediyesine ait Sosyal Tesis binasında gerekli tadilatlar yaptırılarak, Hoşköy İlköğretim Okulu olarak hizmet vermesi sağlanmıştır. Gaziköy İlköğretim Okulu, taşımalı ilköğretim uygulaması kapsamına alınmış olup, Hoşköy İlköğretim Okuluna taşınmaktadır. İlçe merkezinde inşaatı tamamlanmış ve boş durumda olan Endüstri Meslek Lisesi binasına Şarköy Lisesi taşınmış, Şarköy Lisesinden boşalan binaya da Evrenosbey İlköğretim Okulu taşınmıştır.

Şarköy İlçesinde, eğitim ve öğretim, herhangi bir aksaklık söz konusu olmadan sürdürülmektedir.

2. İlköğretim yatırımları, 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu gereği valiliklerce, mahallînde, ilk ilköğretim kurumları yapım programlarıyla gerçekleştirilmektedir.

Bakanlığımızca, Tekirdağ İline, 2000 yılı için, ilköğretim kurumlarının giderlerinde kullanılmak üzere, Devlet katkısı olarak 923 milyar lira tahsis edilmiştir.

2000 Yılı Bütçesinden, söz konusu okullara yıkım raporu verildiği için kaynak ayrılmamıştır. İhtiyaç duyulması halinde gerekli kaynak aktarımı yapılacaktır.

Bilgilerinize arz ederim.

                                                                              Metin Bostancıoğlu

                                                                              Millî Eğitim Bakanı

5. —Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı’nın, Şarköy Hükümet Konağına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral’ın cevabı (7/1999)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın yazılı olarak Başbakan tarafından yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                B. Fırat Dayanıklı

                                                                                       Tekirdağ

Şarköy İlçemizde 17 Ağustos 1999 depremi sonrası Hükümet Konağı kullanılamaz durumdadır. Şarköy, ayrıca Marmara Denizindeki fay hattı üzerindedir.

1. Hükümet Konağının  yeniden yapılması amacıyla, Bakanlığınız hangi çalışmaları yapmıştır?

2. Hükümet Konağının yapımı için 2000 yılı bütçesinden ne kadar pay ayrılmıştır?

3. Şarköy İlçemize olası bir deprem durumunda, kurtarma çalışmaları için ne gibi destek verilmiş ve verilecektir?

                        T.C.

              Maliye Bakanlığı

    Millî Emlâk Genel Müdürlüğü                                    7.6.2000

Sayı : B.07.0.MEG.0.10/3132-0.2000/30122

Konu : 7/1999-5472 esas no.lu soru önergesine cevap

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi : a) Başbakanlığa gönderilen 16.5.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1999-5472/13147 sayılı yazınız,

b) Başbakanlıktan alınan 25.5.2000 tarih ve B.02.0.KKG.0.12/106-236-3/2644 sayılı yazı.

İlgi “a” da kayıtlı yazınız ekinde gönderilen ve Sayın Başbakanımızın kendileri adına tarafımdan cevap verilmesini tensip ettiği, Tekirdağ Milletvekili Sayın Bayram Fırat Dayanıklı’nın vermiş olduğu 7/1999-5472 esas sayılı soru önergesinin cevapları aşağıda belirtilmiştir.

1. Tekirdağ İli Şarköy İlçesi hükümet konağında, 17.8.1999 tarihindeki deprem sonucu meydana gelen hasara ilişkin olarak, Trakya Üniversitesi Çorlu Mühendislik Fakültesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi uzmanlarına mahallinde incelemeler yaptırılarak düzenlettirilmiş teknik raporlar doğrultusunda; 25.2.2000 tarih ve 10/3149-2784/8227 sayılı yazımızla, Bayındırlık ve İskân Bakanlığından (Yapı İşleri Genel Müdürlüğü), hükümet konağının zemin ve statik durumunun Bakanlıklarınca değerlendirilerek;

a) Güvenlik ve maliyet faktörleri birlikte göz önüne alındığında, onarımının mı, yıkılıp yeniden yapılmasının mı daha uygun olacağının bildirilmesi,

b) Onarımına karar verildiği takdirde, güçlendirme projesi ile onarım 1 inci keşif özetlerinin düzenlenmesinin sağlanması ve birer suretlerinin gönderilmesi,

İstenilmiştir.

Cevaben alınan 22.3.2000 tarih ve YİG.0.13.00.06/134 sayılı yazıda; Marmara Bölgesinde etkili olan depremler sonrasında, kamu binalarından orta derecede hasarlı oldukları belirlenenlerin rehabilitasyonunun (inceleme-projelendirme-takviye), gruplar halinde ihale edilmek suretiyle yaptırılmasının öngörüldüğü; bu itibarla, bahse konu binanın teknik açıdan değerlendirilmesinin bu kapsamda sağlanacağı bildirilmiştir.

2. Teknik değerlendirme çalışmaları tamamlandığında, elde edilecek sonuca göre, Şarköy İlçesine gerekiyorsa yeni bir hükümet konağı yapımı işi yatırım programına alınacak ve bütçe imkânları içinde yeterli ödeneği de ayrılacaktır. Mevcut hükümet konağının büyük onarımının yeterli olacağı sonucuna varıldığı takdirde, bu da süratle sağlanacaktır.

3. Bilindiği üzere, ülkemizin önemli bir bölümü deprem kuşağı üzerinde bulunmaktadır. Bu nedenle  tüm kamu kurum ve kuruluşlarında, doğal felaketler  karşısında hazırlıklı olunması ve imkânların süratle kurtarma ve rehabilitasyon çalışmalarına kaydırılarak felaket bölgesine destek verilmesine yönelik önlemlerinin gözden geçirilmesi sağlanmış olup; bu husustaki hassasiyet gündemde tutulmaya devam etmektedir. Bu kapsamda, Şarköy İlçemizde olası bir deprem durumunda da kurtarma ve rehabilitasyon hizmetlerine, Devletin bütün imkânlarının seferber edileceği tabiidir.

Bilgilerine arz ederim.

                                                                                    Sümer Oral

                                                                                  Maliye Bakanı

 

6. —Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, öğrencilere kuduzla ilgili yeterli bilgi verilip verilmediğine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2026)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Delaletinizle aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                                                     30.12.1999

                                                                                 Musa Uzunkaya

                                                                                       Samsun

1. MEB’na bağlı eğitim kurumlarında öğrencilere kuduz vakalarına karşı yeterli eğitimin verildiği kanaatinde misiniz?

2. Başörtülü kız öğrencilerin okullara ve okul bahçelerine girmemesi için gösterilen hassasiyet, kuduz köpekler için niçin gösterilmemektedir?

3. İstanbul’da bir ilköğretim okulu bahçesi içerisinde bulunan kuduz bir köpek tarafından ısırılan ve neticede kudurarak ölen kız öğrencinin ailesine, bu olayda gerekli önlemi almadığınız için sorumlu olduğunuzu kabul ederek tazminat ödemeyi düşünüyor musunuz?

                        T.C.

          Millî Eğitim Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

              Kurulu Başkanlığı                                             5.6.2000

Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/1469

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 15.5.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2026-3522/8631 sayılı yazısı.

Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya’nın, “Öğrencilere kuduzla ilgili yeterli bilgi verilip verilmediğine ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1. İlköğretim ve ortaöğretim kurumlarında okutulan derslerin öğretim programlarında, kuduz hastalığı ve korunma yolları hakkında ayrıntılı bilgiler yer almaktadır. Ayrıca, eğitici çalışmalar yönetmeliği hükümleri gereği, “Hayvanları Koruma Günü” ile “Sağlıkla İlgili Haftalarda”, okul ve çevre olanaklarından yararlanmak suretiyle derslerde veya konferans, konuşma, şiir, kompozisyon, resim, fotoğraf, film ve benzeri yollarla öğrencilere, kuduzla ilgili ayrıntılı bilgi verilmektedir.

2. “Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun”a dayanılarak hazırlanmış olan ve 7.12.1981 tarih ve 17537 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren, “Millî Eğitim Bakanlığı ile Diğer Bakanlıklara Bağlı Okullardaki Görevlilerle Öğrencilerin Kılık Kıyafetlerine İlişkin Yönetmelik” hükümlerine göre kız öğrencilerin okul içinde başlarının açık olması gerekmektedir.

3. Söz konusu olayla ilgili olarak, yapılan inceleme sonucunda;

• Söz konusu ilköğretim okulu öğretmen ve yöneticilerinin olaya anında müdahale ettikleri,

• Öğrenci Serpil Özbek’in hastaneye gönderilerek tedavisi için gerekenin yapıldığı,

• Hastanelerin verdiği raporlardan “Köpek ısırması nedeniyle başvuran Serpil Özbek”in tedavisinin yapıldığının anlaşıldığı,

• Köpeğin okul bahçesine girmesi konusunda herkesin derste ve kapalı mekanlarda bulunmaları nedeniyle bir kusurlarının görülmediği,

anlaşılmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

                                                                              MetinBostancıoğlu

                                                                              Millî Eğitim Bakanı

 

7. —Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Adana İli ve ilçelerinde yürütülen proje ve hizmetlere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2032)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini arz ve talep ederim.

Saygılarımla.

                                                                                    Ali Halaman

                                                                                         Adana

 

1. Bakanlığınıza bağlı ve ilgili kuruluşlar tarafından Adana İli ve ilçelerinde yürütülen proje ve yatırımlarınız nelerdir?

2. Görev alanınızla ilgili olmak kaydıyla, Adana İlinin sorunları konusunda yürütülen çalışmalar var mıdır? Varsa nelerdir?

3. Adana İlinde yapılacak kamu hizmetleriyle ilgili olarak, 2000 malî yılı bütçesinden ayrılan ödenek ne kadardır?

4. Adana İlinde personel açığınız var mıdır? Bu konudaki personel politikanız nasıldır?

5. Görev alanınızla ilgili olarak, Adana İline götürdüğünüz kamu hizmetlerini, bölgesel dengeler açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

                        T.C.

              İçişleri Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

              Kurulu Başkanlığı                                             7.6.2000

Sayı : B050APK0080004-3.63-1/1212

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMMBaşkanlığının 22.5.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2032-5540/13279 sayılı yazısı.

İlgi yazı ekinde Bakanlığımıza gönderilen Adana Milletvekili Ali Halaman’ın yazılı soru önergesinde yer alan hususlar Bakanlığımızca incelenmiş ve gerekli bilgiler aşağıya çıkarılmıştır.

Soru 1. Bakanlığınıza bağlı ve ilgili kuruluşlar tarafından Adana İli ve ilçelerinde yürütülen proje ve yatırımlarınız nelerdir?

Cevap 1. Bakanlığımız ve bağlı kuruluşlarınca Adana İlinde 2000 yılında yürütülen projeler aşağıda sıralanmıştır.

İçişleri Bakanlığı 2000 Yılı Yatırım Programında Adana İline ait yatırım projesi bulunmamaktadır.

Emniyet Genel Müdürlüğü 2000 Yılı Yatırım Programında Adana İline ait sadece İl Emniyet Müdürlüğü hizmet binası inşaatı yer almaktadır. Adana Emniyet Müdürlüğünün hizmet binası ve lojman ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla Bakanlığımız (Emniyet Genel Müdürlüğü) adına tahsisleri yapılan arsalar üzerine; Kozan İlçe Emniyet Müdürlüğü ve Merkez Polis Karakolu, Yumurtalık İlçe Emniyet Amirliği, Seyhan Polis Karakolu, Sarıçam Polis Karakolu, Merkez Köprülü Polis Karakolu, helikopter hangarı, Kozan 20 daireli polis lojmanları, İmamoğlu 30 daireli polis lojmanları yapımlarının 2000 Yılı Yatırım Programına alınabilmesi için Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşarlığına teklif edilmiş, ancak yeni işlere ödenek verilmediğinden programa kabul edilmemiştir. Teklifimiz 2001 yılı için yenilenecektir. Ancak yukarıda belirtilen işlerden Kozan İlçe Emniyet Müdürlüğü ve Merkez Polis Karakolu inşaatları aciliyet arz ettiğinden, inşaata mahallî imkânlarla başlanılmış ve % 30 seviyesine getirilmiştir. İşin devamı için Adana Emniyet Müdürlüğünce talep edilen ödeneklerin temini çalışmalarına devam edilmektedir.

Jandarma Genel Komutanlığı 2000 Yılı Yatırım Programında Adana İlinde Kozan-Menteş Jandarma Karakol Komutanlığı Hizmet Binası ve (3) daireli lojman inşaatı ile Merkez İlçe Jandarma Karakol Komutanlığı Hizmet Binası ve (20) daireli lojman inşaatı yer almaktadır.

Soru 2. Görev alanınızla ilgili olmak kaydıyla, Adana İlinin sorunları konusunda yürütülen çalışmalar var mıdır? Varsa nelerdir?

Cevap 2. Bakanlığımız yasalarla kendisine verilen görevleri büyük bir özveri ile yerine getirirken bölge ayrımı yapmadan hizmet yürütmektedir. Bakanlığımıza illerden gelen her türlü sorunlar, ihtiyaç ve benzeri talepler derhal işleme konulmakta ve kısa sürede sonuçlandırılmaya çalışılmaktadır.

Jandarma Genel Komutanlığında 10 yıllık olarak hazırlanan ve 2 yılda bir revize edilen Stratejik Hedef Planı gereğince; tespit edilen ihtiyaçlar değerlendirilerek, Adana İlindeki Jandarma Teşkilâtının geliştirilmesi çalışmaları bu kapsamda yürütülmektedir.

Trafik hizmetlerinde etkinlik ve denetimi sağlamak maksadıyla Adana İlinde 1997 yılında (4), 1998 yılında (6), 1999 yılında (5) ve 2000 yılında (1) Jandarma Trafik Timi olmak üzere toplam (16) Jandarma Trafik Timi kurularak faaliyete geçirilmiştir. Ayrıca bu timlerin ihtiyacı olan görüntü, kayıt, birimli hız tespit radarı ve alkolmetre gibi modern araç, gereç ve teçhizat tedarik edilerek  timlerin kullanımına verilmiştir.

1999 yılı içinde Adana İl Jandarma Komutanlığı bünyesinde Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü teşkil edilmiştir.

Soru 3. Adana İlinde yapılacak kamu hizmetleri ile ilgili olarak, 2000 Malî Yılı Bütçesinden ayrılan ödenek ne kadardır?

Cevap 3. İçişleri Bakanlığı 2000 Yılı Yatırım Programında Adana İline ait herhangi bir yatırım projesi bulunmamaktadır. Cari harcamalarda ödeneklerin dağıtımı yıl içinde ortaya çıkan ihtiyaç ve taleplere göre planlandığından Adana İline ne kadar gönderileceği şu an için bildirilememektedir.

Emniyet Genel Müdürlüğü 2000 Malî Yılı Bütçesinden Adana İl Emniyet Müdürlüğü Hizmet Binası inşaatı için 500 Milyar TL. ödenek ayrılmış olup bu ödenek Maliye Bakanlığınca belirlenen serbest bırakma oranları doğrultusunda gönderilmektedir. Yatırım harcamalarından makine ve teçhizat alımlarıyla taşıt alımları merkezden yapılmakta ve ihtiyaca göre İl Emniyet Müdürlüklerine dağıtılmaktadır. Cari harcamalar için 2000 yılında Adana İline bugüne kadar 10 868 734 693 000.- TL. ödenek gönderilmiştir.

Jandarma Genel Komutanlığı 2000 Malî Yılı Bütçesinden Adana-Kozan-Menteş Jandarma Karakol Komutanlığı Hizmet Binası ve (3) daireli lojman inşaatı için 26 Milyar TL., Adana-Merkez İlçe Jandarma Karakol Komutanlığı Hizmet Binası ve (20) daireli lojman inşaatı için 32 milyar TL. ödenek tertip edilmiştir.

Soru 4. Adana İlinde personel açığınız var mıdır? Bu konudaki personel politikanız nasıldır?

Cevap 4. Adana İlimizde halen Mülkî İdare Amirliği Hizmetleri Sınıfından 3 İlçe Kaymakamlığı boş bulunmakta olup, ilk açılacak kaymakamlık kursu sonunda söz konusu kursu başarıyla bitirenler arasında yapılacak kur’a çekimleri sonrasında boş ilçe kaymakamlıklarına atama yapılacaktır.

Söz konusu İlimizde Genel İdare Hizmetleri Sınıfında boş bulunan; 1 kütüphaneci, 1 sivil savunma memurluğu, 7 VHKİ, 1 şoför, sağlık hizmetleri sınıfında boş bulunan; 1 sosyal çalışmacı, 1 daire tabibi, 1 veteriner, 1 psikolog ve 5 sağlık memuru, teknik hizmetler sınıfında boş bulunan; 2 mühendis, 1 teknisyen ve 100 arama kurtarma teknisyeni, yardımcı hizmetler sınıfında boş bulunan; 2 hizmetli kadrolarına devlet memurluğu sınavını kazanan adaylar arasından gerekli prosedür tamamlandıktan  sonra atama yapılacaktır.

Ayrıca; Adana İlinde boş bulunan genel idare hizmetleri sınıfına ait diğer unvanlı kadrolardan, 1 Sivil Savunma, Arama, Kurtarma Birlik Müdürü, 5 Sivil Savunma Uzmanı, 7 şef kadrosuna da başbakanlıkça belirlenen “Görevde Yükselme Esasları”na dayalı olarak yapılacak sınavlarda başarılı olanlar arasından atama yapılacaktır.

Soru 5. Görev alanınızla ilgili olarak, Adana İline götürdüğünüz kamu hizmetlerini, bölgesel dengeler açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

Cevap 5. Bakanlığımız, bilindiği gibi yurdun iç güvenliği ve asayişinin sağlanması, kamu düzeninin korunması, genel yönetimle ilgili olarak verimli çalışan bir taşra yönetim mekanizmasının tesisi, mahallî idarelerimiz açısından yön verici düzenlemelerin yapılması, kaçakçılığın men ve takibi, yurt sathında sivil savunma, nüfus ve vatandaşlık hizmetlerinin yerine getirilmesi gibi, devlet ve toplum hayatımız bakımından hayati önem arzeden görevleri yerine getirmekle mükellef bir bakanlıktır. Bakanlığımız yasalarla verilen bu görevleri bölgesel ayrım gözetmeksizin yerine getirecek şekilde teşkilât ve kadrolarını tekamül ettirmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

                                                                                 Sadettin Tantan

                                                                                  İçişleri Bakanı

 

8. —Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Adana İli ve ilçelerinde yürütülen proje ve hizmetlere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü’nün cevabı (7/2033)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Fikret Ünlü tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini arz ve talep ederim.

Saygılarımla.

                                                                                    Ali Halaman

                                                                                         Adana

1. Bakanlığınıza bağlı ve ilgili kuruluşlar tarafından Adana İli ve ilçelerinde yürütülen proje ve yatırımlarınız nelerdir?

2. Görev alanınızla ilgili olmak kaydıyla, Adana İlinin sorunları konusunda yürütülen çalışmalar var mıdır? Varsa nelerdir?

3. Adana İlinde yapılacak kamu hizmetleriyle ilgili olarak, 2000 malî yılı bütçesinden ayrılan ödenek ne kadardır?

4. Adana İlinde personel açığınız var mıdır? Bu konudaki personel politikanız nasıldır?

5. Görev alanınızla ilgili olarak, Adana İline götürdüğünüz kamu hizmetlerini, bölgesel dengeler açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

                        T.C.

              Devlet Bakanlığı                                              6.6.2000

         Sayı : B.02.0.0.16/0690

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliğinin 22 Mayıs 2000 tarih ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2033-5541/13280 sayılı yazısı.

b) Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün 31.5.2000 tarih ve B.02.1.GSM.0.65.00.01/MZ-275 sayılı yazısı.

c) Millî Piyango İdaresi Genel Müdürlüğünün 25.5.2000 tarih ve B.02.1.MPİ.0.65/1027-5073 sayılı yazısı.

Adana Milletvekili Ali Halaman’a ait 7/2033-5541 esas sayılı yazılı soru önergesi nedeniyle Bakanlığıma bağlı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ve Millî Piyango İdaresi Genel Müdürlüğünce hazırlanan yanıt yazıları ektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

                                                                                     Fikret Ünlü

                                                                                  Devlet Bakanı

                        T.C.

                  Başbakanlık

Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü                               31.5.2000

Sayı : B.02.1.GSM.0.65.00.01/MZ-275

Konu : Soru önergesi

Devlet Bakanlığına

(Sn. Fikret Ünlü)

İlgi : 23.5.2000 tarih ve B.02.0.0.16/0690 sayılı yazınız.

Adana Milletvekili Sayın Ali Halaman’ın yazılı soru önergesine esas teşkil edecek cevabımız aşağıda yer almaktadır.

Soru 1. Bakanlığınıza bağlı ve ilgili kuruluşlar tarafından Adana İli ve ilçelerinde yürütülen proje ve yatırımlarınız nelerdir?

Cevap 1. Genel Müdürlüğümüzün 2000 Yılı Yatırım Programında; Adana/Bahçe spor sahası, Karaisalı antrenman spor salonu, Karaisalı stad inşaatı, Karaisalı Salbaş stad inşaatı, Karataş sporcu kamp eğitim merkezi, merkez 2500 kişilik spor salonu, Pozantı/Elmalı kayak merkezi, Seyhan/Gerdan Köyü Stadı, Yüreğir semt sahası ile Adana il ve ilçe spor tesisleri bakım onarımları yer almaktadır.

Adana/Bahçe spor sahası, Karaisalı antrenman spor salonu, Karaisalı/Salbaş stad inşaatlarının henüz ihalesi yapılamamış, Karataş sporcu kamp eğitim merkezi işi ise tasfiye edilmiştir.

Soru 2. Görev alanınızla ilgili olmak kaydıyla, Adana İlinin sorunları konusunda yürütülen çalışmalar var mıdır? Varsa nelerdir?

Cevap 2. Adana İlimizde sporun geniş kitlelere yaygınlaştırılması ve gençlerimizin boş zamanlarının değerlendirilmesiyle kötü alışkanlıklardan korunmalarını temin için gerek merkez teşkilâtı odaklı, gerekse Gençlik ve Spor İl Müdürlüğünce yoğun faaliyetler programlanmıştır. Ayrıca, Adana İlimizin yeterli spor tesislerine kavuşturulması için Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün 2000 Yılı Yatırım Programında; 669.1 Milyar TL. ödenek ayrılmıştır.

Soru 3. Adana İlinde yapılacak kamu  hizmetleriyle ilgili olarak, 2000 malî yılı bütçesinden ayrılan ödenek ne kadardır?

Cevap 3. 2000 malî yılında özel bütçeli Adana Gençlik ve Spor İl Müdürlüğüne 505 Milyar TL.’sı personel, 193 Milyar TL.’sı diğer cari harcamalar, 91 Milyar TL.’sı yatırım harcamaları, 54.5 Milyar TL’sı ise transfer harcamaları olmak üzere toplam 843.5 Milyar TL. bütçe verilmiştir.

Bu meblağa ilave olarak 2000 Yılı Yatırım Programında yer alan Adana İli yatırımları için 669.1 Milyar TL. ödenek katma bütçe ve fondan tahsis edilmiştir.

Soru 4. Adana İlinde personel açığınız var mıdır? Bu konuda personel politikanız nasıldır?

Cevap 4. Adana İli ve ilçelerinin personel ihtiyacı bulunmaktadır. İhtiyacımızın Devlet Personel Başkanlığınca yapılan Merkezî Memuriyet Sınavını kazanan adaylardan sağlanabilmesi için, açıktan atama talebimiz Maliye Bakanlığına intikal ettirilmiştir. Açıktan atama izni alındığında Adana İlinin personel ihtiyacı karşılanacaktır.

Ayrıca, Adana İline bağlı 7 adet boş ilçe gençlik ve spor müdürlüklerine atama yapılabilmesi için, “Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Personeli Görevde Yükselme Yönetmeliği” gereğince aday personel görevde yükselme eğitimine tabi tutulmaktadır.

Soru 5. Görev alanınızla ilgili olarak, Adana İline götürdüğünüz kamu hizmetlerini bölgesel dengeler açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

Cevap 5. İllerin gelir-gider durumları dikkate alınmak suretiyle ve tasarruf anlayışı içerisinde Gençlik ve Spor İl Müdürlüklerine bütçe verilmektedir. Adana ilimizin kaynak yaratma potansiyeli ve ilin sosyo-ekonomik gelişmişlik durumu dikkate alınarak 2000 yılı bütçesi oluşturulmuştur.

2000 Yılı Yatırım Programında Adana İli yatırımları için ayrılan ödenek ise Genel Müdürlüğümüzün 2000 Yılı Yatırım Toplamının yüzde 3.8’ini oluşturmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

                                                                                   Nuri Demirci

                                                                                 Genel Müdür V.

 

                        T.C.

Millî Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü                        25.5.2000

Sayı : B.02.1.MPİ.0.65/1027/5073

Konu : Adana İline yapılan yatırımlar

Devlet Bakanlığına

İlgi : 23.5.2000 tarih ve B.02.0.0.16/690 sayılı yazınız.

Adana Milletvekili Sayın Ali Halaman’ın soru önergesiyle ilgili olarak;

İdaremizce 2000 yılı içinde Adana İli ve ilçelerinde; yürütülen proje ve yatırımımız, malî yıl bütçesinden ayrılan ödenek ve personel açığımız bulunmamaktadır.

Görev alanımızla ilgili olarak, Türkiye genelinde sayıları 8528 olan piyango bayisinin 301’i, sayıları 3913 olan sayısal loto oyunu bayisinin 91’i Adana İlinde’dir. Bir başka deyişle Adana İlimizde toplam 392 kişiye idaremiz istihdam olanağı sağlamıştır.

Adana şubemiz, Türkiye genelinde satışa gönderilen bilet sayısında 18 inci, bilet satış tutarında ise 10 uncu sırada yer alarak Adana İline hizmet sunmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

                                                                               İlham Küsmenoğlu

                                                                                   Genel Müdür

 

9. — Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Adana İli ve ilçelerinde yürütülen proje ve hizmetlere ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral’ın cevabı (7/2035)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Maliye Bakanı Sayın Sümer Oral tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini arz ve talep ederim.

Saygılarımla.

                                                                                    Ali Halaman

                                                                                         Adana

1. Bakanlığınıza bağlı ve ilgili kuruluşlar tarafından Adana İli ve İlçelerinde yürütülen proje ve yatırımlarınız nelerdir?

2. Görev alanınızla ilgili olmak kaydıyla, Adana İlinin sorunları konusunda yürütülen çalışmalar var mıdır? Varsa nelerdir?

3. Adana İlinde yapılacak kamu hizmetleriyle ilgili olarak, 2000 malî yılı bütçesinden ayrılan ödenek ne kadardır?

4. Adana İlinde personel açığınız var mıdır? Bu konudaki personel politikanız nasıldır?

5. Görev alanınızla ilgili olarak, Adana İline götürdüğünüz kamu hizmetlerini, bölgesel dengeler açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

                        T.C.

              Maliye Bakanlığı

    Millî Emlak Genel Müdürlüğü                                    7.6.2000

Sayı : B.07.0.MEG.0.10/3132-0.2000/30123

Konu : 7/2035 esas no.lu soru önergesine cevap

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi : 22.5.2000 tarih ve 0.10.00.02-5680 sayılı yazınız.

İlgi yazınız ekinde gönderilen, Adana Milletvekili Sayın Ali Halaman’ın vermiş olduğu 7/2035 esas ve 5543/13282 kayıt sayılı soru önergesinin cevapları aşağıda belirtilmiştir.

1. a) Bakanlığımız 2000 Yılı Yatırım Programında, Adana İline ilişkin olarak,

- İmamoğlu İlçesi hükümet konağı yapım işine, 1985K010190 no.lu toplu proje içerisinde, 1994-2001 başlayış-bitiş yılları, 584,25 Milyar TL proje tutarı ve 60 Milyar TL bütçe ödeneğiyle,

- Yüreğir İlçesi hükümet konağı yapım işine, 1985K010190 no.lu toplu proje içerisinde, 1998-2001 başlayış-bitiş yılları, 523 Milyar TL proje tutarı ve 1 Milyon TL bütçe ödeneğiyle,

Yer verilmiştir.

İmamoğlu hükümet konağı yapımı projesinin, 2000 yılında yıllara sari ihalesinin yapılabilmesi için gerekli ödeneği ayrılmış olup, 1998/24 sayılı genelgesine göre Başbakanlıktan ihale izni alınarak, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı kanalıyla ayrıca DPT Müsteşarlığından da gerekli iznin alınması talep edilmiştir.

Yüreğir hükümet konağı yapımı projesinde, arsa sorunu çözümlenemediği için, ihale işlemlerine başlanılmamıştır.

b) Bakanlığımız Gelir İdaresini Geliştirme Fonu 2000 Yılı Yatırım Programında yer alan;

- Adana Bölge Müdürlüğü hizmet binasının 800 Milyar TL keşif bedelli tadilat ve onarım işi yaptırılması hususunda çalışmalar devam etmektedir.

- Seyhan Beş Ocak Vergi Dairesi Müdürlüğü hizmet binasının 360,857 Milyar TL’ye ihale edilen tadilat ve onarım işi için 345,167 Milyar TL ödenmiş olup, iş tamamlanmak üzeredir.

- Ceyhan Vergi Dairesi Müdürlüğü hizmet binası inşaatı tamamlanmış olup, 62,375 Milyar TL’ye ihale edilen tefriş ve dekorasyon işi için 57,812 Milyar TL ödenmiş ve iş tamamlanma aşamasındadır.

- Yüreğir Vergi Dairesi Müdürlüğü hizmet binasının tefriş ve dekorasyonu işi 278,339 Milyar TL maliyetle tamamlanmıştır.

c) Tasfiye İşleri Döner Sermaye İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Adana İlindeki idarî bina ve tesisler yapılması ile mevcut tesislerin onarımı için 98K010880 ve 00K010690 no.lu projeler kapsamında 1.200 Milyar TL ödenek bulunmaktadır.

2. Bakanlığımız hizmetleri açısından Adana İline ilişkin çözümlenmemiş sorun görülememektedir.

3. Adana İlinde yapılacak kamu hizmetleri için 2000 yılı bütçesinden ayrılan ödeneğin bilinmesi mümkün değildir. Zira bütçe ödenekleri kurumların Türkiye genelindeki hizmetleri göz önüne alınarak konulmaktadır. Bu ödeneklerin hizmetin ihtiyaç duyulduğu zamana ve yere göre dağıtımı yıl içinde kurumlar tarafından yapılmaktadır.

4. 1998 yılında yapılan memuriyet sınavı sonucu Adana Defterdarlığı teşkilâtında 202 kişi görevlendirilmiş ve bunlardan 191 kişi fiilen çalışmaktadır.

2000 Malî Yılı Bütçe Kanununun 52 nci maddesinde “Maliye Bakanlığınca, bu Kanunun 47 nci maddesinin ‘a’ bendinde belirtilen kurum ve kuruluşların serbest memur kadrolarına verilecek açıktan atama izlerinin toplam sayısı, ilgili kurumlarda 1999 yılında emeklilik, ölüm ve istifa sonucu ayrılan personel sayısının %80 ini aşamaz...” hükmü yer aldığından ve Adana İli Teşkilâtında doluluk oranının ülke doluluk oranı olan % 65 düzeyinin üzerinde olması nedeniyle 2000 yılı içerisinde personel tahsisi cihetine gidilmemiştir.

Diğer taraftan, Adana Defterdarlığı Teşkilâtında (Merkez ve Taşra) toplam 2534 adet kadrodan 2145 adedinin dolu, 389 adedinin de boş olduğu, doluluk oranının %85 olduğu saptanmıştır.

Ayrıca, Adana Defterdarlığına bağlı Feke, Tufanbeyli, Aladağ, İmamoğlu ve Pozantı Malmüdürlüklerinde malmüdürü ve Saymanlık Müdür Yardımcısı bulunmamakta olup, 2000 yılı Genel Atama Döneminde bu müdürlüklere imkânlar ölçüsünde malmüdürü veya Saymanlık Müdür Yardımcısı ataması yapılacaktır.

5. Bölgenin ve özelliklerinin uygun olarak Adana İline de, ülkemiz geneline göre dengeli ve yeterli şekilde Bakanlığımız hizmeti götürülmektedir.

Bilgilerine arz ederim.

                                                                                    Sümer Oral

                                                                                  Maliye Bakanı

 

10. — Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Adana İli ve ilçelerinde yürütülen proje ve hizmetlere ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in cevabı (7/2039)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çevre Bakanı Sayın Fevzi Aytekin tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini arz ve talep ederim.

Saygılarımla.

                                                                                    Ali Halaman

                                                                                         Adana

1. Bakanlığınıza bağlı ve ilgili kuruluşlar tarafından Adana İli ve İlçelerinde yürütülen proje ve yatırımlarınız nelerdir?

2. Görev alanınızla ilgili olmak kaydıyla, Adana İlinin sorunları konusunda yürütülen çalışmalar var mıdır? Varsa nelerdir?

3. Adana İlinde yapılacak kamu hizmetleriyle ilgili olarak, 2000 malî yılı bütçesinden ayrılan ödenek ne kadardır?

4. Adana İlinde personel açığınız var mıdır? Bu konudaki personel politikanız nasıldır?

5. Görev alanınızla ilgili olarak, Adana İline götürdüğünüz kamu hizmetlerini, bölgesel dengeler açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

                        T.C.

               Çevre Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

              Kurulu Başkanlığı                                             2.6.2000

Sayı : B.19.0.APK.0.22.00.02/0012/612-5971

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 22.5.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2039-5547/13286 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazınız eki Adana Milletvekili Sayın Ali Halaman’a ait yazılı soru önergesi cevaplandırılarak ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

                                                                                   Fevzi Aytekin

                                                                                   Çevre Bakanı

Adana Milletvekili Sayın Ali Halaman’a Ait
7/2039-5547 Esas Numaralı Soru Önergesinin Cevabı

Soru 1. Bakanlığınıza bağlı ve ilgili kuruluşlar tarafından Adana İli ve ilçelerinde yürütülen proje ve yatırımlarınız nelerdir?

Cevap 1. Bakanlığımızca 2000 yılı içerisinde Adana İline tahsis edilmiş herhangi bir yatırım projesi ve yatırım ödeneği bulunmamaktadır.

Soru 2. Görev alanınızla ilgili olmak kaydıyla, Adana İlinin sorunları konusunda yürütülen çalışmalarınız var mıdır? Varsa nelerdir?

Cevap 2. a) 1971 yılında imzaya açılan Ramsan Sözleşmesi “Sulak Alanlar Sözleşmesi” 94/5434 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla kabul edilmiş, 17.5.1994 tarih ve 21937 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Sözleşme ile taraflar, ulusal sulak alan envanterlerini hazırlamayı ve uluslararası öneme sahip sulak alanlar listesine girecek sulak alanları belirlemeyi, bunların korunmasını ve akılcı kullanımını geliştirecek metodları planlayıp uygulamayı, listeye dahil olan herhangi bir sulak alanın ekolojik karakterinin teknolojik gelişme, kirlenme ve insan müdahalesi ile değiştiğini zamanında haber alacak bir düzenleme yapmayı taahhüt etmişlerdir. Bu bağlamda Akyatan Lagünü 15.4.1998 tarih ve 23314 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak Ramsar Sözleşmesine dahil edilmiş ve 1997 yılında Bakanlığımızla Engon Ltd. Şti. arasında yapılan protokolle Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanların Ekolojik ve Biyolojik Yönden  Araştırılması Projesi II. Alt Proje kapsamında Seyhan-Ceyhan Deltasının ekolojik özellikleri ve biyolojik değerleri ile alanı tehdit eden sorunlar belirlenmiş, alanın korunması, geliştirilmesi en doğru şekilde değerlendirilmiş ve proje 1999 Aralık ayında tamamlanmıştır.

Ayrıca, 1996 yılında Bayındırlık Bakanlığı ve Bakanlığımız işbirliğiyle deltadaki tüm doğal alanları Bakanlığımız işbirliğiyle deltadaki tüm doğal alanları kapsayacak şekilde hazırlanan çevre düzeni planında, sulak alan ekosistemi ve sistemle ilişkili habitatlar dikkate alınarak, mutlak koruma, ekolojik etkilenme ve tampon bölgeler belirlenmiş, her bir bölge için koruma ve kullanım esaslarını düzenleyen özel plan kararları getirilmiştir.

Ülkemizin Akdeniz kıyılarındaki önemli deniz kaplumbağaları üreme alanlarından olan Akyatan, Ağyatan, Karataş ve Yumurtalık kumsallarında deniz kaplumbağalarının populasyonlarının tespiti, koruma amaçlı yönetim planlarının hazırlanması ve uygulanması amacıyla 1996-1998 yılları arasında bir proje gerçekleştirilmiştir. Söz konusu proje sonucunda kaplumbağa üreme alanlarını olumsuz etkileyen faktörler belirlenmiştir.

Diğer taraftan, Bakanlığımız koordinatörlüğünde ilgili kurum ve kuruluşların temsilcilerinden oluşan Deniz Kaplumbağası İzleme-Değerlendirme Komisyonu söz konusu bölgelerde her yıl çalışma yapmaktadır.

1996 yılında Doğal Hayatı Koruma Derneği tarafından gerçekleştirilen ve Bakanlığımızın da çalışmalarda yer aldığı “WWF International Doğu Akdeniz’de Balıkçılık ve Deniz Kaplumbağaları Üzerine Etkisi Projesi” gerçekleştirilmiştir.

2000 yılı Haziran ayında Doğal Hayatı Koruma Derneği tarafından Akyatan’da deniz kaplumbağalarının korunması ile ilgili çalışmalar başlatılacak ve Bakanlığımız da bu çalışmalarda yer alacaktır.

b) Adana-Yumurtalık-Sugözü yakınlarında İskenderun Enerji ve Tic. A.Ş. tarafından ithal kömüre dayalı Yap-İşlet-Devret Modeline göre yapımı planlanan Sugözü Enerji Santralı ile ilgili hazırlanan ÇED Raporu, Bakanlığımızca değerlendirilerek Nihaî ÇED Raporu olarak kabul edilmiştir. Söz konusu rapor görüş bildirim aşamasındadır.

c) Adana-Seyhan Nehri üzerinde Erg İnşaat tarafından yapımı planlana Yedigöze Barajı ve HESprojesi ile ilgili ÇED Raporu hazırlanmak üzere format gönderilmiştir.

d) Adana-Kozan İlçesinde Ata İnşaat Sanayi ve Tic. Ltd. Şti. tarafından yapımı planlanan Köprü Barajı ve HES Projesi ile ilgili olarak ÇEDRaporu hazırlama çalışmaları devam etmektedir.

e) Adana-Merkez-Yüreğir İlçesinde Tursa A.Ş. tarafından yapımı planlanan Sabancı Kongre Oteli ve İş Merkezine ait ÇED Raporunda olumlu görüş verilmiştir.

f) Toplu Konut İdaresi Başkanlığı tarafından yapımı planlanan Toplu Konut Projesi ile ilgili olarak ÇED Raporu hazırlanmak üzere format gönderilmiştir.

g) Adana İlinde arıtma tesisi olmadan faaliyet gösteren Çukobirlik Entegre tesislerinin atık su arıtma tesisini en kısa sürede tamamlanması ve deşarj izni alması için, çevre ve insan sağlığı açısından faydalı olacağı kanısıyla Sanayi ve Ticaret Bakanlığı nezdinde girişimlerde bulunulmuştur.

h) Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından yapılan evsel atık su arıtma tesisi inşaatı ile beraber TD-0 drenaj kanalı ve bu kanala bağlantısı olan diğer drenaj kanallarına atık su deşarjı yapan sanayi tesislerinin  atıksularını toplayacak ana kollektöründe inşaatına başlanarak atık su arıtma tesisi ile beraber işletmeye alınması için ilgili belediye başkanlığına talimat verilmiştir.

Soru 3. Adana İlinde yapılacak kamu hizmetleriyle ilgili olarak, 2000 malî yılı bütçesinden ayrılan ödenek ne kadardır?

Cevap 3. Adana İlinde yapılacak kamu hizmetleriyle ilgili ödenek tahsisi, söz konusu ilde bulunan İl Çevre Müdürlüğümüzün talebi doğrultusunda ve bütçe imkânları dahilinde yapılmaktadır.

Soru 4. Adana İlinde personel açığınız var mıdır? Bu konudaki personel politikanız nasıldır?

Cevap 4. Adana İl Çevre Müdürlüğünde 1 il müdürü, 1 il müdür yardımcısı, 2 şube müdürü, 3 biyolog, 5 mühendis, 2 memur, 1 şoför, 1 hizmetli ile 5 sözleşmeli mühendis olmak üzere toplam 21 personel görev yapmaktadır.

Halen, 1 mühendis, 1 şehir plancısı, 1 kimyager ile 1 daktilograf kadrosu münhaldir.

Bakanlığımız sorumluluk alanına giren hizmetlerin daha etkin ve verimli bir şekilde yürütülebilmesi için söz konusu boş kadrolara yürürlükteki mevzuat çerçevesinde atama yapılarak, personel açığı giderilmeye çalışılmaktadır.

Soru 5. Görev alanınızla ilgili olarak, Adana İline götürdüğünüz kamu hizmetlerini, bölgesel dengeler açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

Cevap 5. a) Çevre amaçlı yatırım ve hizmetlerin daha yüksek düzeylerde ve artan verimlilikte yürütülebilmesi, bir yandan merkez ve taşra teşkilâtı ile ülkemiz çevre yönetiminin etkileştirilmesine, öte yandan çevre yönetiminin mahallî idarelerle bilgi, direktif ve finansman ilişkilerinin geliştirilmesine, böylece işlerliği olan ve kapsamlı bir “izleme-yönlendirme” sisteminin kurulmasına bağlıdır.

b)Çoğu yöresel karakterde olan çevre kirletme eylemlerinin önlenmesi ve etkilerinin giderilmesine en büyük parasal katkı, çevreyi kirleten ve kaynakları kullananlardan sağlanmalı, başka bir deyiş ile “kirleten öder” ve “kullanan öder” ilkeleri çevre finansmanının temelini oluşturmalıdır.

c) Merkezî idarenin çevre koruma ve geliştirme katkısı, sadece çevre amaçlı olarak ayrılmış çeşitli kaynakların doğrudan yatırım ve hizmetlere harcanması şeklinde düşünülmemelidir. Temel sorun, ülkemizin giderek ağırlaşan çevre sorunlarının çözümü için daha fazla reel kaynak ayırabilmek ve bu kaynakları mevcut kamu gelirlerini, kamu kesiminde veya özel kesimde yeni tasarruflarla geliştirerek çevre harcamalarını gerçekçi bir şekilde karşılamak gerekmektedir.

Bu yönüyle, Çevre Bakanlığının bütçesinin genel bütçe içeresindeki payı onbinde beş’dir.

 

11. — Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Adana İli ve ilçelerinde yürütülen proje ve hizmetlere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Şuayip Üşenmez’in cevabı (7/2041)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Şuayip Üşenmez tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini arz ve talep ederim.

Saygılarımla.

                                                                                    Ali Halaman

                                                                                         Adana

1. Bakanlığınıza bağlı ve ilgili kuruluşlar tarafından Adana İli ve ilçelerinde yürütülen proje ve yatırımlarınız nelerdir?

2. Görev alanınızla ilgili olmak kaydıyla, Adana İlinin sorunları konusunda yürütülen çalışmalar var mıdır? Varsa nelerdir?

3. Adana İlinde yapılacak kamu hizmetleriyle ilgili olarak, 2000 malî yılı bütçesinden ayrılan ödenek ne kadardır?

4. Adana İlinde personel açığınız var mıdır? Bu konudaki personel politikanız nasıldır?

5. Görev alanınızla ilgili olarak, Adana İline götürdüğünüz kamu hizmetlerini, bölgesel dengeler açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

                        T.C.

              Devlet Bakanlığı                                              5.6.2000

     Sayı : B.02.0.014/2.00.0651

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 22.5.2000 tarih ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2041-5549/13288 sayılı yazınız.

Adana Milletvekili Sayın Ali Halaman’ın tarafımdan cevaplandırılması istenilen Bakanlığım bağlı ve ilgili kuruluşları tarafından Adana İli ve ilçelerinde yürütülen proje ve yatırımlara ilişkin olarak;

- Bakanlığım ilgili kuruluşları Özürlüler İdaresi Başkanlığı ile Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü Genel Müdürlüğünün taşra teşkilâtları bulunmadığından Adana İli ve ilçelerinde yürütülen proje ve yatırımlar bulunmamaktadır.

- Bakanlığıma bağlı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce ise Adana İli ve ilçelerinde yürütülen proje ve yatırımlara ait doküman ilişiktedir.

İlgi; 7/2041-5549 Esas No.lu Yazılı Soru Önergesi uyarınca bilgilerinize arz ederim.

                                                                         Prof. Dr. Şuayip Üşenmez

                                                                                  Devlet Bakanı

 

Soru 1. Bakanlığınıza bağlı ve ilgili kuruluşlar tarafından Adana İli ve ilçelerinde yürütülen proje ve yatırımlarınız nelerdir?

Cevap 1. Adana İlinde Tesis Kadastrosu çalışmaları ile diğer kadastral çalışmalara başlanılmış olup 2000 yılı içinde programlanan 120 km2’lik alanın kadastrosu, 20 km2’lik alanın yenilenmesi, 6.830 adet talebe bağlı değişiklik işlemleri yapılacaktır.

Soru 2. Görev alanınızla ilgili olmak kaydıyla, Adana İlinin sorunları konusunda yürütülen çalışmalar var mıdır? Varsa nelerdir?

Cevap 2. Adana İlinde kadastro çalışmaları bir plan dahilinde sürdürülmektedir.

Soru 3. Adana İlinde yapılacak kamu hizmetleriyle ilgili olarak, 2000 malî yılı bütçesinden ayrılan ödenek ne kadardır?

Cevap 3.

                                                                                          MİLYON TL.

Harcama Cinsi                             Cari                                    Yatırım

Harcama Kalemi        100    200    300     400     200     300      083     083

                                                                                                 (300)  (400)

Müdürlük Adı

Seyhan                  84.020        –    125     737  1 700     525           -         -

Ceyhan                  44 592         -      65     230  1 160     370      445         -

Feke                           683         -      20          -          -          -           -         -

Karaisalı                  1 609         -      20          -          -          -           -         -

Karataş                    4 544    210         -          -          -          -           -         -

Kozan                      6 421         -         -          -          -          -           -         -

Pozantı                    3 556         -      20          -          -          -           -         -

Saimbeyli              24 440         -      65     265  1 700     525           -         -

Tufanbeyli               1 632         -      20          -          -          -           -         -

Yumurtalık              2 580         -      20          -          -          -           -         -

Yüreğir                  53 448         -      85     230  1 700     525           -         -

Aladağ                     1 220         -      20          -          -          -           -         -

Toplam                228 745    210    460  1 462  6 260  1 945      445         -

                                             230 877                                  8 650

                             İşçi Maaşı         İşçi İkramiyesi

                             007 (100)             009 (100)            Toplam

Seyhan                   2 356                      266                 2 622

Ceyhan                   1 802                      203                 2 005

Saimbeyli               2 218                      250                 2 468

Yüreğir                   2 079                      235                 2 314

Toplam                   8 362                      863                 9 225

 

Adana İline 2000 malî yılı bütçesinde 240 Milyar 102 Milyon TL cari harcamalar ve 8 Milyar 650 Milyon TL yatırım harcamaları olmak üzere toplam 248 Milyar 752 Milyon TL ödenek ayrılmıştır.

 

12. — Adana Milletvekili Halit Dağlı’nın, Adana-Sofulu çöplüğüne ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in cevabı (7/2068)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Çevre Bakanı Sn. Fevzi Aytekin tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                   M. Halit Dağlı

                                                                                         Adana

Soru :

- Merkez nüfusu bir buçuk milyonu aşkın Adana İlimizin ihtiyacını karşılayan Sofulu Çöplüğünün;

- Yer altı sularının koli basili ürettiği, hastalıkların çoğaldığı yakınındaki Sofulu Beldesi, Çukurova Üniversitesi ve Balcalı Hastanesinin çöplüğe yakın oluşu,

- Rüzgârın ters esmesi ile şehri pis kokular içinde bıraktığı,

- Yanıcı gazların biriktiği, Adana’nın bir gün yanar kent haline gelmemesi için, 150 bin civarında insanın yaşadığı,  bu insanların sağlığını tehdit eden,

Çöplük için, yer değişikliği, çöplerin işlenmesi için çöp fabrikaları ve ağaçlandırma yaparak, çöplüğü yeşil alan haline dönüştürmeyi düşünüyor musunuz?

- Düşünüyorsanız, ne zaman yapacaksınız?

                        T.C.

               Çevre Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

              Kurulu Başkanlığı                                             2.6.2000

Sayı : B.19.0.APK.0.22.00.02/0012/613-5972

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 22.5.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2068-5583/13357 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazınız eki Adana Milletvekili Sayın Halit Dağlı’ya ait yazılı soru önergesi cevaplandırılarak ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

                                                                                   Fevzi Aytekin

                                                                                   Çevre Bakanı

Adana Milletvekili Sayın Halit Dağlı’ya Ait
7/2068-5583 Esas Numaralı Soru Önergesinin Cevabı

Soru : Merkez nüfusu bir buçuk milyonu aşkın Adana İlimizin ihtiyacını karşılayan Sofulu çöplüğünün,

- Yeraltı sularının, koli basili ürettiği, hastalıkların çoğaldığı, Sofulu Beldesi, Çukurova Üniversitesi ve Balcalı Hastanesinin çöplüğe yakın oluşu,

- Rüzgârın ters esmesi ile şehri pis kokular içinde bıraktığı,

- Yanıcı gazların biriktiği, Adana’nın bir gün yanar kent haline gelmemesi için 150 bin civarında insanın yaşadığı, bu insanların sağlığını tehdit eden, çöplük için yer değişikliği, çöplerin işlenmesi için çöp fabrikaları ve ağaçlandırma yaparak, çöplüğü yeşil alan haline dönüştürmeyi düşünüyor  musunuz? Düşünüyorsanız ne zaman yapacaksınız?

Cevap : 1990 yılından beri Adana çöplerinin depolandığı ve çevre ve insan sağlığı açısından büyük riskler taşıyan Sofulu çöp sahası, Adana şehir merkezine 10 km uzaklıkta, en yakın yerleşim birimine ise 1,5 km mesafededir. Saha sürekli yanmakta, kötü koku şehir merkezini etkilemekte ve sızıntı suları ile yeraltı suları kirlenmektedir. Bu nedenle mevcut sahanın rehabilitasyonu ve kullanılabilir alanın da düzenli depolama sahası olarak kullanılması için bir proje geliştirilmektedir.

Japon Uluslararası İşbirliği Kurumu (JICA) tarafından finanse edilen “Adana ve Mersin Bölgesel Katı Atık Yönetim Projesi” çalışması 5 Mart 1998 tarihinde Bakanlığımız, JICA ve ilgili belediyelerin imzaladığı bir protokol ile başlamıştır. Proje ilgili kurum ve kuruluşların işbirliği ile yürütülmektedir.

Çalışmanın amacı, Adana ve Mersin İlleri için katı atık yönetim sisteminin oluşturulmasıdır. Adana-Mersin bölgesindeki mevcut katı atık yönetiminin içinde bulunduğu darboğazlar nedeni ile bölgesel katı atık yönetim çalışmasının yapılması planlanmaktadır. Planlanan çalışmalar Adana ve Mersin’deki mevcut çöp alanlarının rehabilite edilmesi, yeni düzenli katı atık depolama sahalarının ve geri dönüşüm tesislerinin kurulmasıdır.

Söz konusu çalışma kapsamında; teknik, sosyal, ekonomik ve malî analizlere dayanan optimum bir yönetim planının yer alacağı master planı oluşturulmuştur. Daha sonra yapılan fizibilite çalışmasında ise; maliyet tahminleri ve kurumsal yapı değerlendirmeleri, finansal yönetim, eğitim ve teknik kapasite geliştirme ve uygulama planı ile desteklenen yönetim sistemini içermekte olup, Şubat ayında tamamlanmıştır.

Proje doğrultusunda, Sofulu Depolama Sahasının rehabilitasyonunda öncelikle;

1. Yanmanın durdurulması

2. Sızıntı suyunun kontrolü ve en aza indirgenmesi,

3. Yanma ve sızıntı suyu dışındaki diğer olumsuz etkilerin en aza indirgenmesinin kontrol altına alınması hedeflenmiştir.

Bu doğrultuda sızıntı suyu kontrolü için JICA tarafından sızıntı direnleri, regülasyon havuzu, pompalama istasyonu, sirkülasyon sistemi ve kendiliğinden olan yanmanın önlenmesi için gaz uzaklaştırma sistemi yaptırılmıştır. Yanmanın durdurulması için, dik yamaçların düzleştirilmesi ve çöpün üzerinin toprakla örtülmesi, sızıntı suyunun oluşumunun azaltılması, çevreye olan etkilerinin önlenmesi Adana BüyükşehirBelediyesi tarafından yapılmıştır.

Saha 3 bölüme ayrılarak, 1 inci etapta rehabilitasyon, 2 ve 3 üncü etapta düzenli depolama olarak planlanmıştır. Sahanın inşaatına 2001 yılında, işletmeye açılması ise 2002 yılında başlanması düşünülmektedir. Sahanın büyüklüğü toplam 95 hektardır. Düzenli depolama hacmi 2 325 000 m3 dür. Sahanın kullanım süresi 2002-2009 olarak planlanmaktadır.

Bu çerçevede, Adana Büyükşehir Belediyesinin inşaata başlayabilmesi için gerekli tüm teknik çalışmalar tamamlanmıştır. Ancak, belediyenin ÇED projelerini tamamlayarak gerekli finansmanı sağlaması ve bu projeyi acilen hayata geçirmesi gerekmektedir.

 

13. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, gözaltında tecavüze uğradıklarını iddia eden kadınlara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2077)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                      10.5.2000

                                                                                      Zeki Ünal

                                                                                      Karaman

Gözaltında cinsel taciz ve tecavüze karşı hukuk bürosunun hazırladığı rapora göre; üç yılda 115 kadının söz konusu büroya, gözaltında taciz ve tecavüze uğradıkları iddiasıyla başvurdukları, ancak; açılan davaların çoğunun, ya delil aranmaksızın beraat ettiği, yahutta takipsizlikle sonuçlandığı, pek çok davanın da savcılıkta bekletildiği ifade edilmektedir.

Sorum Şudur :

Son 3 yılda, tespit edilebilen taciz ve tecavüz olaylarının sayısı nedir? Bu tür olayların önlenmesi için, Bakanlığınız ne gibi tedbirler düşünmektedir?

                        T.C.

              İçişleri Bakanlığı

      Emniyet Genel Müdürlüğü                                      6.6.2000

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01.131499

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMMBaşkanlığının 22.5.2000 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-5678-(7/2077)-5593/13405 sayılı yazısı.

Karaman Milletvekili Zeki Ünal tarafından TBMMBaşkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

Bahse konu önergeye verilecek cevaba esas teşkil edebilecek türden istatistikî bilgilerin mevcut olmadığı, önerge konusuna dair intikal eden her türlü iddialarla ilgili olarak sorumlular hakkında gerekli yasal işlemin yapılmakta olduğu anlaşılmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

                                                                                 Sadettin Tantan

                                                                                  İçişleri Bakanı

14. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman Hükümet Konağı inşaatına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral’ın cevabı (7/2080)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Maliye Bakanı Sayın Sümer Oral tarafından yazılı olarak cevaplandırılmısını saygılarımla arz ederim.

                                                                                      10.5.2000

                                                                                      Zeki Ünal

                                                                                      Karaman

Karaman Hükümet Konağı inşaatı yarım kalmıştır. Bitirilebilmesi için 600 milyar TL. ödeneğe ihtiyaç vardır. İnşaatın bitirilebilmesi için gerekli olan finansman desteği ne zaman sağlanacaktır?

                        T.C.

              Maliye Bakanlığı

    Millî Emlak Genel Müdürlüğü                                    7.6.2000

Sayı : B.07.0.MEG.0.10/3132-0.2000/30121

Konu : 7/2080-5596 esas no.lu soru önergesine cevap

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi : 22.5.2000 tarih ve 0.10.00.02-7/2080-5596/13411 sayılı yazınız.

İlgi yazınız ekinde gönderilen, Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın vermiş olduğu 7/2080-5596 esas ve 1726 kayıt sayılı soru önergesinin cevabı aşağıda belirtilmiştir.

Karaman merkez hükümet konağı yapımı projesi, 2000 Yılı Yatırım Programının Bakanlığımıza ait 1985K010190 no.lu toplu projesi içerisinde 1991-2001 başlayış-bitiş yılları, 1 330 238 Milyon TL proje tutarı, 964 725 Milyon TL 1999 yılı sonuna kadarki tahmini harcama ve 100 000 Milyon TL 2000 yılı yatırım bütçesi ödeneğiyle yer almıştır.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığından alınan 12.4.2000 tarih ve YİG.0.10.00.08/926 sayılı yazıya göre, söz konusu projenin fizikî gerçekleşmesi % 70 olup, ek ödenek ihtiyacı 528 500 Milyon  TL.’dir.

Diğer bütün yatırım projeleri gibi, Karaman merkez hükümet konağı yatırım projesinin de, bir an önce tamamlanabilmesi amacıyla, bütçe imkânları çerçevesinde azami gayret sarfedilmektedir.

Bilgilerine arz ederim.

                                                                                    Sümer Oral

                                                                                  Maliye Bakanı

15. — Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bursa Büyükşehir Belediyesinin bazı yatırım projelerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2088)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı yatırımları ile ilgili olarak İçişleri Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması istemiyle aşağıdaki sorularımı arz ederim.

                                                                                      16.5.2000

                                                                              Ertuğrul Yalçınbayır

                                                                                         Bursa

Sorular :

Bursa Büyükşehir Belediyesi Projelerinden;

1. 1991 de başlayıp 2000 de bitirilmesi tahmin edilen Katı Atık Tesisleri,

2. 1990 da başlanıp 2001 de bitirileceği belirtilen Toplum Taşım ve Raylı Sistem,

3. İtfaiye Teşkilâtının Rehabilitasyonu,

4. Trafik Yönetimi,

5. 2000 de gerçekleştirileceği 20 solo ve 20 körüklü otobüs alımı projeleri hangi seviyededir? Bu projelere bugüne kadar harcanan miktar ne kadardır? Projelerin fizikî ve nakdî gerçekleşme oranı nedir? Projelere 2000 yılında ayrılan ödenek ne kadardır?

                        T.C.

              İçişleri Bakanlığı

Mahallî İdareler Genel Müdürlüğü                               6.6.2000

Sayı : B.05.0.MAH.0.65.00.002/80635

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMMBaşkanlığının 23.5.2000 tarihli ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2088-5621/13513 sayılı yazısı.

Bursa Milletvekili Sayın Ertuğurul Yalçınbayır’ın “Bursa Büyükşehir Belediyesinin bazı yatırım projelerine ilişkin” yazılı soru önergesi hakkında Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığından alınan 31.5.2000 tarihli ve 811 sayılı yazı ile;

1. Bursa su ve çevre sağlığı projesi-katı atık bölümü,

2. Bursa toplu taşım ve raylı sistem,

3. Bursa Büyükşehir Belediyesi Yangından Korunma ve İtfaiyenin Reorganizasyonu Araştırma Projesi,

4. Kentsel Trafik Yönetimi Projesi,

5. 20 solo ve 20 körüklü otobüsü alımı,

ile ilgili olarak projelerin adı, özellikleri, başlama-bitiş tarihleri, yapılan harcama, 2000 yılı ödeneği ve fizikî gerçekleşme oranları gibi ayrıntılı ve teknik bilgilere dair dokümanlar temin edilmiştir.

Söz konusu ayrıntılı ve teknik bilgiler Ek-1, Ek-2, Ek-3, Ek-4 ve Ek-5’de sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

                                                                                 Sadettin Tantan

                                                                                  İçişleri Bakanı

T.C.

Bursa Büyükşehir Belediyesi

Çevre Koruma Daire Başkanlığı

Bursa Su ve Çevre Sağlığı Projesi-Katı Atık Bölümü

25.3.1993 tarihinde imzalanan 12 500 000 ABDDoları tutarındaki Dünya Bankası kredisi kapsamında gerçekleştirilen Bursa Su ve Çevre Sağlığı Projesi-Katı Atık Bölümü projeleri, aşağıdaki iş kalemlerinden oluşmaktadır.

1. İnşaat işleri (% 48 Dünya Bankası, % 52 Özkaynak)

2. Ekipman Alımı (% 48 Dünya Bankası, % 52 Özkaynak)

3. Müşavirlik Hizmetleri (% 100 Dünya Bankası)

Kredi kapsamında bugüne kadar gerçekleştirilen başlıca yatırımlarımız şu şekildedir;

a) Demirtaş eski çöp döküm sahası rehabilitasyonu inşaatı

(Toplam maliyet; 1,88 milyon $)

b)Hamitler kent katı atık depolama sahaları inşaatı

- 1 inci aşama inşaatı (Toplam maliyet : 2,91 milyon $)

- 2 nci aşama inşaatı (Toplam maliyet : 1,40 milyon $)

c) Geri dönüşebilir malzemeleri ayırma tesisi ekipman temini işi

(Toplam maliyet; 160 000 $)

d) Kadastral haritaların sayısallaştırılması projesi (Toplam maliyet : 5,12 milyon $)

Ayrıca yine kredi kapsamında rehabitasyon ve depolama sahalarının müşavirlik hizmetleri ve muhtelif inşaat araçları (3 kompaktör, 1 greyder, 1 eksvatör, 1 loder, 2 dozer, 2 silindir, 2 tıbbî atık taşıma kamyonu ve laboratuvar ekipmanları) alım işleri de gerçekleştirilmiştir.

2001 Haziran ayında tamamlanacak olan projede, bugüne kadar harcanan toplam kredi 9,6  milyon dolar olup, fizikî gerçekleşme % 77’dir. 2000 yılı yatırımları yaklaşık 1,5 milyon dolar olarak planlanmaktadır. Gerçekleşmesi planlanan yeni yatırımlarımız süzüntü suyu arıtma tesisi inşaatı ve geri dönüşüm projesinin genişletilmesidir.

Kent katı atık depolama sahası 3 üncü ve 4 üncü aşama inşaatlarının 2002-2006 yıllarında yapılması planlanmaktadır. 1991 yılında Bursa Su ve Çevre Sağlığı Projesi kapsamında başlatılan çalışmalarımızın ilk etabı 26.8.1993 tarihinde yapılan anlaşmayla Dünya Bankasından alınan 97 milyon dolarlık kredi kapsamında başlatılmıştır. Bu kredi 30.6.2001 tarihine kadar tamamlanacaktır. İkinci etabı için 8.9.1999 tarihinde Avrupa Yatırım Bankasına (AYB) Uluslararası Çevre Fonu kredisi için başvuru yapılmıştır. Başvurumuz Hazine ve DPT tarafından incelenmiş olup, AYB’sınca değerlendirme çalışmaları devam etmektedir. Değerlendirmenin 2000 yılı sonlarında sonuçlanmasını beklemekteyiz.

Bursa Su ve Çevre Sağlığı Kapsamında bugüne kadar yapılan çalışmalar özetle şöyledir :

1. Etap-Dünya Bankası Kredisi :

• Kredi Dönemi           :    26.8.1993 - 30.6.2001

• Kredi Limiti              :    97 milyon $

• Öz Kaynak Payı        :    83 milyon $

• Proje Toplamı          :    180 milyon $

• Proje Kapsamındaki işler            :

- İçmesuyu çalışmaları ve malzemelerinin alımı  :           104 milyon $

- Kanalizasyon ve yağmursuyu çalışmaları           :           66 milyon $

- 1. Etap (Anaerobik sistem) Arıtma Tesisleri       :           10 milyon $

• 1999 yılı sonu itibari ile kredinin % 87’si gerçekleşmiştir.

2000 yılı içinde yapılmakta olan 23 milyon $’lık yatırımın; 9 milyon $’ı Dünya Bankası Kredisinden, 14 milyon $’ı BUSKİ öz kaynaklarından karşılanacaktır.

• Nisan 2000 sonu itibari ile kredinin % 90’ı gerçekleşmiştir.

Kalan süre içerisinde yapılacak olan 19 milyon $’lık yatırımın; 7 milyon $’ı Dünya Bankası Kredisinden, 12 milyon $’ı BUSKİ öz kaynaklarından karşılanacaktır.

• Ana para geri ödemelerine 1.2.1998 tarihinde başlanmıştır. 6 aylık taksitlerle yapılan geri ödeme 1.2.2010 tarihinde tamamlanacaktır.

2. Etap - Avrupa YatırımBankası Kredisi :

• Kredi Başvurusu                                         :    8.9.1999

• Kredi Dönemi                                             :    2000 - 2005

• Kredi Limiti                                                :    60 - 75 milyon $ civarı

• Kredi Kullanımı                                          :    % 50 Kredi, % 50 öz kaynak

• Proje Kapsamında yapılacak işler              :

- 2. Etap Biyolojik Arıtma Tesisleri ve Çamur Arıtması     :           85 milyon $

- Kanalizasyon çalışmaları                            :    40 milyon $

- Yağmursuyu çalışmaları                             :    20 milyon $

• Kredi 5 yıl geri ödemesiz, 12 yılda 6’şar aylık taksitler halinde geri ödenecektir.

 

Bursa Büyükşehir Belediyesi

Bursaray 1. Aşama Yapım İşleri

Bursa Hafif Raylı Sistemin 30.4.2000 tarihli raporudur.

Bursa Toplum Taşım ve Raylı Sisteminin genel özellikleri şunlardır :

1. Bursa Hafif Raylı Sisteminin A ve B kısmı olmak üzere Toplam Güzergâh Uzunluğu 21 102 mt’dir.

Hemzemin Hatlar =          12569 mt

Rampa             =  1876 mt

Aç-Kapa           = 3384 mt

Köprü              = 75 mt

Viyadük           = 533 mt

Yüzeyde İstasyon   =          2280 mt

Yeraltı İstasyon   =             385 mt

                                         

             Toplam   =             21 102 mt        (Güzergâh uzunluğu)

2. Bursaray’ın Toplam Durak Sayısı 22 adettir.

               Yüzeyde Orta Peronlu Yüzeyde Yan Peronlu Yeraltı İstasyonları

Kuzey                    5

Batı                       5

Doğu (A)               3                              1                           3

Doğu (B)                5

                                                                                                        

Toplam  =           18                              1                           3

 

Toplam Durak Sayısı = 22 adet

3. Bursaray’da güzergâhının A kısmında kullanılacak araç sayısı 32 adet, B kısmında 16 adet olmak üzere toplamda 48 adet araç kullanılacaktır.

A Kısmında = 32 adet

B Kısmında = 10 adet

       Toplam = 48 adet’tir.

4. Müşavirliğin 30.4.2000 tarihi dahil olmak üzere hakedişe göre gerçekleşmesi (KDV hariç) şudur :

Sözleşme Bedeli                     =   11 436 950 DEM

30.4.2000 tarihli 17 nci Hakediş Tutarı     =          4 038 483 DEM

Gerçekleşme Oranı                =   % 35.3

Ödenmiş Avans                      =   Yoktur.

 

5. Yüklenicinin 30.4.2000 tarihi dahil olmak üzere hakedişe göre gerçekleşmesi (KDV hariç) şudur :

Sözleşme Bedeli (Fiyatlandırılmış İşlerde) =          457 501 979 DEM

Ödenmiş İş Avans Toplamı     =   45 750 197 DEM

Yapılmış Avans Kesintisi         =   6 988 576 DEM

                                                                                 

Ödenmiş Kalan Avans            =   38 761 621 DEM

Hakediş Ödemeleri :

GÜRİŞ İmalatı + İhrazatı         =   41 111 470 16 DEM

SIEMENS İthal malzeme teslimi  =            28 195 531 35 DEM

                                                                                   

              Toplam Hakediş         =   69 307 001,51 DEM

 

Netice Olarak Hakedişlere Göre :

Güriş inşaat işleri sözleşme bedeli 143 952 423 olup,

Fizikî Gerçekleşme Oranı                 =    41 111 470             =  % 23.6 (0.236)

                                                                                 

(Sahada yerine yapılmış ve  monte edilmiş halde)   143 952 423

 

Nakdî Gerçekleşme Oranı =          69 307 001 + 38 761 621     =  % 23.6 (0.236)

                                                                                

(Saha imalatı + ithal malzeme +      457 501 970

inşaat ihrazatı + Ödenmiş kalan iş avansı)

 

6. Bursa Hafif Raylı Sistemin onaylanmış süre uzatımı ile A Bölümünün bitiş tarihi 12.8.2001’dir.

7. 2000 yılı ödenek tutarı 100 trilyon TL. olup, 29.2.2000 tarihli encümen kararı ile verilmiş olan süre uzatımına göre 212 milyon DEM olarak yeniden belirlenmiştir.

T.C.

Bursa

BüyükşehirBelediyesi

İtfaiye Daire Başkanlığı

Proje Yeri                  :   97 K 080280

Sektörü                      :   İtfaiye Daire Başkanlığı

Proje Adı ve Özellikleri :   Bursa Büyükşehir Belediyesi YangındanKorunma ve İtfaiye

                                      Reorganizasyonu Araştırma Projesi

                                      Proje kapsamında; İtfaiye Teşkilâtı Yeni Araç Alımı İtfaiye

                                      Eğitim Merkezi Yapımı, Etüt ve Proje Giderleri, Danışmanlık

                                      hizmetleri vardır.

Proje Yeri                  :

Proje Başlama-Bitiş Yılı :   1996/2001

Proje Tutarı               :   16.5 Milyon DM

2000 Yılı Ödeneği      :   -200 000 000 000.- TL.

                                      (Kurtarma aracı alımı)

                                      - 1 000 000 000.- TL.

                                      (Eğitme Merkezi yapımı)

                                      -351 000 000.- x 12=4 212 000 000.- TL.

                                      (2000 Yılı Danışmanlık Hizmeti)

1999 Yılı Sonuna Kadar

Yapılan Toplam Harcama  :           -7,2 Milyon DM (Araç alımı)

                                      -3 455 000 000.- TL.

                                      (1999 Yılı Danışmanlık Hizmeti)

                                      - 1 656 000 000.- TL.

                                      (1998 Yılı Danışmanlık Hizmeti)

                                      - 1 725 000 000.- TL.

                                      (1997 Yılı Danışmanlık Hizmeti)

                                      - 690 000 000.- TL.

                                      (1996 Yılı Danışmanlık Hizmeti)

                                      - 3 455 000 000.- TL.

                                      (1994 Yılı Danışmanlık Hizmeti)

                                      - 747 500 000.- TL.

                                      (Eğitim Merkezi Proje Giderleri)

Projede Sağlanan Toplam

Fizikî Gerçekleşme Yüzdesi           :           Araçların % 50’si alınmış olup, Eğitim Merkezi binası inşaatı

                                      proje safhasındadır.

Projede Sağlanan Toplam

Nakdî Gerçekleşme Yüzdesi          ::          % 44

İtfaiye Teşkilâtının Rehabilitasyonu Proje Raporu

İtfaiye Teşkilâtının Rehabilitasyonu ile ilgili çalışmalar 1993 yılı sonunda başlamış olup Uludağ Üniversitesi ile birlikte yürütülmüştür. 1996 yılı sonunda 12 cilt raporla tamamlanmıştır ve bu raporlarla DPT’na başvurulmuş ve DPT’nin 97K080 280 proje no.su ile İtfaiye Teşkilâtı Reorganizasyonu ve eğitim tesisleri ile ilgili Başbakanlık Hazine ve Müsteşarlığınca 49845 no.lu 11 Mart 1997 tarihli % 60 dış kredi % 40’ı öz kaynak olmak üzere 16,5 milyon DM’lık yatırım teşvik belgesi alınmıştır.

Bu teşvik kapsamında 7,2 milyon DM (1 246 583 710 824 TL) tutarında ihale yapılarak 17 araç alınmıştır.

İtfaiyenin reorganizasyonu ve itfaiye teşkilâtı personel eğitimleri ile ilgili 1994-2000 yılları arasında Uludağ Üniversitesine Danışmanlık hizmeti adı altında 11 683 000 000 TL. ödenmiştir.

Özlüce Arıtma Tesisleri yanında 150 000 m2’lik bir alan İtfaiye Eğitim Merkezinin yapımı için ayrılmış, arazi tahsisi ve tapu işlemleri bitirilmiş avan projeleri hazırlanmış olup, 747 500 000 TL’lık proje bedeli harcanmıştır.

8-10 milyon $’lık bir  proje maliyeti olan eğitim tesisleri inşaatı kredi bulma çalışmaları devam etmektedir.

Ayrıca BüyükşehirBelediyesi Yangından Korunma Yönetmeliği hazırlanmış 31.3.1997 gün ve 81 sayılı BüyükşehirMeclis Kararı ile kabul edilmiş ve uygulamaya konulmuştur. İtfaiyenin reorganizasyonu ile ilgili çalışmalarda öngörülen araçların % 50’sı alınmış olup; projede sağlanan nakdî gerçekleşme yüzdesi % 44’dür.

Arz ederim.

Kentsel Trafik Yönetimi Projesi İle İlgili Bilgiler

Bilindiği gibi Bursa kenti araç sahipliği en hızlı artan ikinci kenttir. Aynı zamanda, tarihi ve doğal dokusu nedeni ile alternatif güzergâhların açılamadığı bir kenttir. Bu nedenle elimizdeki var olan yolları en verimli şekilde kullanmamız gerekmektedir. Bunun en iyi yolu ise; merkezden yönetilen, tam trafik uyarmalı sinyalizasyon sistemleridir. Bu nedenle Bursa Büyükşehir Belediyesi, Kentsel Trafik Yönetimi Projesini hazırlamıştır.

Kentsel Trafik Yönetimi projesi üç ayrı bölümü kapsayan bir projedir. Bu projenin asıl amacı; Bursa kentinin tüm sinyalize kavşaklarının ve yapılması düşünülen diğer kavşakların aynı merkezden yönetilmesidir. Böylece kritik kavşaklar kamera ile izlenebilecek, trafik akışındaki değişikliklere göre bilgisayardan program otomatik olarak değişebilecek, kavşaklar arasında koordinasyon sağlanarak gecikmeler en aza indirilecektir.

Projemiz, Devlet Planlama Teşkilâtı 1999 Yatırım Programına alınmıştır.

Hazineye uluslararası ihale izni için yazı yazılmış, ancak uluslararası kredi piyasalarındaki olumsuz gelişmeler nedeniyle 1999 yılı için izin verilmemiştir. 2000 yılı içinde tekrar ihale izni için Hazineye yazılmıştır. Projemiz, hem İspanya Krallığının kredi paketine hem de Avrupa Yatırım Bankasının olası kredi verilebilecek projeler listesinde bulunmaktadır.

Son olarak Hazine tarafından 9.3.2000 tarihli yazı ile 5-10 sayfalık proje ile ilgili bilgileri içeren İngilizce bir rapor istenmiştir. 23.3.2000 tarihi itibariyle rapor hazineye gönderilmiş olup; uluslararası kredili ihaleye çıkabilmek için Hazineden yanıt beklenmektedir. Projenin ihalesi henüz yapılmadığından, bir harcama da yapılmamıştır. Öneri yatırım programı yazımız ekindedir.

(Projenin tamamının süresi 2 yıl olarak öngörülmüştür.)

I. Mühendislik ve Müşavirlik İşi (750 000 USD)

Kentsel Trafik Kontrol (KTK) merkezi ve stratejik kavşak-yol iyileştirmeleri için;

• KTKmerkezinin uygulama projesinin ve yapım işi ihale dokümanlarının hazırlanması, ön yeterlilik dosyalarının değerlendirilmesi,

• KTK merkezinin kurulması sırasında ve stratejik kavşak-yol iyileştirmelerinin uygulaması süresince kontrollük ve danışmanlık hizmetleri verilmesi,

• Büyükşehir Belediyelerimizdeki mevcut GIS (Geographic Information System) projesi ile entegre bir şekilde, kentsel trafik düzenlemeleri yapabilecek bir yazılım programı ile Bursa için ulaşım modeli oluşturulması

• KTKmerkezi ile ilgili Büyükşehir Belediye elemanlarının eğitimi

II. Kentsel Trafik Kontrol Merkezi (7 Milyon USD)

KTKmerkezinin kurulması, KTK merkezi dışında kavşak kontrol cihazları, sinyal vericiler gibi gerekli olabilecek malzeme ve ekipmanın sağlanması, bilgisayar yazılım ve donanımların alınması, sistemin kurulması ve işletimle ilgili personele gerekli iş başı eğitimlerin verilmesi.

III. Stratejik Kavşak ve Yol Düzenlemeleri (3.25 Milyon USD)

Kent merkezinde ve BBBtarafından önemli aksaklık olarak görülen diğer bölgelerdeki sorunlu kavşakların geometrik düzenlemelerinin yapılması, yollarda yapılacak iyileştirmeler ve bazı akslarda otobüs yolu düzenlemeleri işi.
20 SOLO VE 20 KÖRÜKLÜ OTOBÜS ALIMI

Şehrimizin ulaşımının iyileştirilmesi hususunda DAR Mühendislik firmasına yaptırılan Ulaşım Master Planı çerçevesinde işletmemizin otobüs filosunun yaş haddinin düşürülmesi ve yenilenmesi kapsamında 93 adet körüklü otobüs alımına karar verilmiştir. Bu otobüslerin alınabilmesi için T.C. Başbakanlık Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığından 22 Ağustos 1997 tarih ve 51987 sayılı Yatırım Teşvik Belgesi alınmıştır.

Söz konusu Yatırım Teşvik Belgesi kapsamında Aralık 1997 yılında 12 adet Mercedes marka körüklü otobüs tanesi 300 000.- DM. tan (KDV) hariç toplam 3 600 000.- DM. kredi birinci yılı ödemesiz altı aylık dilimler halinde her biri 720 000.- DM. olmak üzere ING Bank’tan temin edilen kredi ile alınmıştır. Teşvik Belgesinde de belirtildiği gibi % 15’i Özkaynak (KDV) 540 000.- DM. işletmemiz tarafından ödenmiştir. 12.1.1999-12.7.1999-12.1.2000 tarihinde toplam 2 160 000.- DM. taksitler ilgili bankaya ödenmiştir. Kalan son iki taksit 12.7.2000 ve 12.1.2001 tarihlerinde’dir.

Başlangıçta 93x300 000.- DM = 27 900 000.- DM. olan teşvik belgemiz şehrimizin ihtiyaçları göz önüne alınarak ve ayrıca halen yapımı devam eden hafif raylı sistem ile ulaşımın daha iyi entegre olabilmesi ve ülkemizde MercedesTürk A.Ş.’nden başka Man Türk A.Ş.’nin de körüklü üretmeye başlaması nedenlerinden (2886 sayılı yasa gereği) global listemizde yer alan 93 adet körüklü Mercedes otobüs bilgileri yeni teklif ettiğimiz global listede 40 adeti solo olarak değiştirilmiş ve marka ibaresi kaldırılmıştır. Bu konu ile ilgili teşvik belgemizin müracaat yapıldığı anda da belirtildiği gibi yatırımın 5 yıllık süreyi kapsamasından dolayı süre uzatımı ve global liste değişikliği istenmiştir. Solo otobüslerin fiyatı 200 000.- DM. tır. Buna göre başlangıçta 27 900 000.- DM. (KDV hariç) olan teşvik değeri körüklü otobüsler için 53x300 000.- = 15 900 000.- DM+Solo otobüsler için 40x200 000.- = 8 000 000.- DM. olmak üzere Toplam 23 900 000.- DM.’a (KDV hariç) düşmüştür.

2000 yılında gerçekleştirileceği öngörülen 20 solo ve 20 körüklü otobüs alımı için KDV dahil toplam 11 500 000.- DM. gerekmektedir. 2000 malî yılı bütçemize % 15 özkaynak ve muhtelif masrafları karşılamak amacı ile 2 000 000.- DM. karşılığı ve mark kuru 375 000.- TL.sı tahmin edilerek 750 000 000 000.- TL. ödenek konulmuştur. Banka kredisi temin edildiği taktirde ihtiyaç duyulan ödenek Ek Ödenek ile karşılanacaktır.

 

 

BİRLEŞİM 106 NIN SONU