DÖNEM : 21 CİLT : 27 YASAMA YILI : 2
T. B. M. M. TUTANAK DERGİSİ 65 inci Birleşim 2 . 3 . 2000 Perşem be
İ Ç İ N D E K İ L E R I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. – GELEN KÂĞITLAR III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. – Afyon Milletvekili Müjdat Kayayerli’nin, Batı Trakya Türklerinin sorunları ile çözüm yollarına ilişkin gündemdışı konuşması 2. – İzmir Milletvekili Kemal Vatan’ın, Balkanlardaki son gelişmelere ilişkin gündemdışı konuşması 3. – İstanbul Milletvekili Mustafa Baş’ın, İstanbul İl İdare Kurulunun, Eyüp Belediyesinin bir kısım arazisinin Göktürk Belde Belediyesine bağlanmasına dair almış olduğu karara ilişkin gündemdışı konuşması B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. – İstanbul Milletvekili Aydın A. Ayaydın ve 29 arkadaşının, Yazıcılar Holdingin hisselerinin halka arzıyla ilgili ortaya atılan iddiaların araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/123) 2. – Bitlis Milletvekili İbrahim Halil Oral ve 67 arkadaşının, Bitlis-Ahlat İlçesinin tarihî, kültürel ve turistik değerlerinin araştırılarak ekonomik ve sosyal yönden kalkınması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/124) C) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. – Antalya Milletvekili Kemal Çelik’in (9/38) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/154) 2. – Gaziantep Milletvekili Mustafa Rüştü Taşar’ın (6/411, 6/412) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/155) 3. – Gaziantep Milletvekili Mustafa Rüştü Taşar’ın (6/419, 6/420, 6/421, 6/422, 6/423, 6/424, 6/425) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/156) 4. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın (6/468) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/157) 5. – Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığının, doğrudan TBMMgündemine alınmış bulunan Kamu Görevlileri Sendikaları Kanun Teklifinin (2/87) (S. Sayısı : 206) Plan ve Bütçe Komisyonunda 7.3.2000 tarihinde görüşmelerine başlanacak olan aynı mahiyetteki tasarı v e teklifle birlikte görüşülmesinin sağlanabilmesi için, Komisyona geri verilmesi talebine ilişkin tezkeresi (3/490)6. – TBMMMillî Savunma Komisyonu Başkanının Batı Avrupa Birliği Asamblesinin davetine icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/489) IV. – SEÇİMLER A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM 1. – (9/24) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim 2. – (9/39) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim V. – KANUN TASARI VE TEK LİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER1. – Hayvanları Koruma Kanunu Tasarısı ve İçişleri ve Çevre Komisyonları raporları (1/393) (S. Sayısı : 89) 2. – Tarım Bakanlığı Ziraat İşleri Genel Müdürlüğü ile Ziraî Mücadele ve Ziraî Karantina Genel Müdürlüğüne Bağlı Kurum-Okul ve Kuruluşlara Döner Sermaye Verilmesi Hakkında Kanunun Adının ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/478, 1/474, 1/454) (S. Sayısı : 318) VI. – SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman’daki pancar üreticilerine söküm avansı ödenip ödenmeyeceğine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/1330) 2. – Karaman Milletve kili Zeki Ünal’ın, Karaman-Akçaşehir beldesinin soğuk hava deposu ihtiyacına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/1354)3. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, Nevşehir İlindeki köy ve beldelerin spor tesisi ihtiyaçlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü’nün cevabı (7/1363) 4. – Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün; Tarımsal üretime ve hayvancılığın sorunlarına, – Niğde Milletvekili Doğan Baran’ın; Niğde Toprak Mahsulleri Ofisi Şube Müdürlüğünün kapatılmasına İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/1381, 1409) 5. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, Millî Piyango Genel Müdür Yardımcılığına yapılan atamaya ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü’nün cevabı (7/1384) 6. – Bolu Milletvekili Necmi Hoşver’in, silah parçası üreten bazı firmalara ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu’nun cevabı (7/1400) 7. – Amasya Milletvekili Akif Gülle’nin, Amasya Yeni Çeltek Kömür İşletmesinde çalışan işçilerin ücretlerine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/1403) 8. – Sinop Milletvekili Kadir Bozkurt’un, Şeker Fabrikaları Genel Müdürlüğünce belirlenen pancar ekim kotalarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/1411) 9. – Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın, soğan stoklarına ve üreticilerinin sorunlarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/1445) I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİTBMM Genel Kurulu saat 13.00'te açılarak üç oturum yaptı. Ardahan Milletvekili Saffet Kaya'nın, sınır ticaretine ilişkin gündemdışı konuşmasına, Devlet Bakanı Tunca Toskay, Yozgat Milletvekili Mesut Türker'in, Yozgat İlinde tarım sektöründe yaşanan sıkıntılarına ilişkin gündemdışı konuşmasına da Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp, Cevap verdi; Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz, Güneydoğu Anadolu Projesi ve bölgenin sorunlarına ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı. Giresun Milletvekili Rasim Zaimoğlu ve 21 arkadaşının, Giresun'un ekonomik bakımdan geri kalmışlığının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/122) okundu; önergenin, gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı. Gruplarınca 3 katı olarak gösterilen adaylar arasından : (9/27) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda boş bulunan ve Demokratik Sol Parti Grubuna düşen 1 üyelik için, İstanbul Milletvekili Mustafa Düz, (9/31) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda boş bulunan ve Demokratik Sol Parti Grubuna düşen 2 üyelik için, Denizli Milletvekili Mehmet Kocabatmaz ve Uşak Milletvekili Hasan Özgöbek, (9/31) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda boş bulunan ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için, Ankara Milletvekili Sedat Çevik, (9/32) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda boş bulunan ve Demokratik Sol Parti Grubuna düşen 2 üyelik için, İçel Milletvekili Akif Serin ve Antalya Milletvekili Ayşe Gürocak, (9/33) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda boş bulunan ve Demokratik Sol Parti Grubuna düşen 1 üyelik için, Antalya Milletvekili Mustafa Vural, (9/39) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda boş bulunan ve Demokratik Sol Parti Grubuna düşen 1 üyelik için, İzmir Milletvekili Burhan Bıçakçıoğlu, (9/40, 41) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda boş bulunan ve Demokratik Sol Parti Grubuna düşen 1 üyelik için, Samsun Milletvekili Yekta Açıkgöz, (9/40, 41) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda boş bulunan ve Doğru Yol Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için, Aksaray Milletvekili Murat Akın, Seçildiler. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının: 1 inci sırasında bulunan 89, 5 inci sırasında bulunan 318, Sıra sayılı kanun tasarılarının görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi; 2 nci sırasında bulunan, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun Bazı Maddeleri ile Madalya ve Nişanlar Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/440) (S.Sayısı: 113), 3 üncü sırasında bulunan, Seferberlik ve Savaş Hali Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/407) (S.Sayısı: 73), 4 üncü sırasında bulunan, İller Bankası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/493) (S.Sayısı: 319), Yapılan görüşmelerden sonra kabul edildikleri ve kanunlaştıkları açıklandı. 2 Mart 2000 Perşembe günü saat 13.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.45'te son verildi. Murat Sökmenoğlu Başkanvekili Hüseyin Çelik Burhan Orhan Van Bursa Kâtip Üye Kâtip Üye No. : 89 II. – GELEN KÂĞITLAR 2 . 3 . 2000 PERŞEMBE Raporlar 1. – Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/501) (S. Sayısı : 367) (Dağıtma tarihi : 2.3.2000) (GÜNDEME) 2. – Sanayi ve Ticare t Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/504) (S. Sayısı : 368) (Dağıtma tarihi : 2.3.2000) (GÜNDEME)Sözlü Soru Önergesi 1. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Samsun İlinde toplanan eğitime katkı payı miktarına ve yapılan okul sayısına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/550) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.3 .2000)Yazılı Soru Önergeleri 1. – Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan’ın, Muğla’da idare ve vergi mahkemeleri kurulup kurulmayacağına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1549) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.3.2000) 2. – Kocaeli Milletvekili Osman Pepe’nin Kocaeli-Körfez-Tütünçiftlik mevkiinde yapımı devam eden platform ve boru hatları inşaatına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/1550) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.3.2000) 3. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal ’ın, çiftçilerin sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1551) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.3.2000)4. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Sudurağı Beldesindeki pancar üreticilerinin sorunlarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/1552) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.3.2000) 5. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Merkez Başharman Köyünün sulama suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/1553) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.3.2000) 6. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman İlinde satışa çıkarılan Hazine arazisine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1554) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.3.2000) 7. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Merkez-Başharman Köyünde meydana gelen elektrik kesintilerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/1555) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.3.2000) 8. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, yüksekokul mezunu sağlık personelinin ek göstergelerinin iyileştirilmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1556) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.3.2000) 9. – Giresun Milletvekili Rasim Zaimoğlu’nun, Giresun İlinin sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1557) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.3.2000) 10. –Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, GSM-1800 cep telefonları ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1558) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.3.2000) 11. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, tarım ürünlerinin taban ve tavan fiyatlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1559) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.3.2000) Meclis Araştırması Önergeleri 1. – İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın ve 29 arkadaşının, Yazıcılar Holding’in hisselerinin halka arzı ile ilgili ortaya atılan iddiaların araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/123) (Başkanlığa geliş tarih i : 29.2.2000)2. – Bitlis Milletvekili İbrahim Halil Oral ve 67 arkadaşının, Bitlis-Ahlat İlçesinin tarihi, kültürel ve turistik değerlerinin araştırılarak ekonomik ve sosyal yönden kalkınması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/124) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.3.2000) BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati : 13.10 2 Mart 2000 Perşembe BAŞKAN : Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER : Vedat ÇINAROĞLU (Samsun), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan) BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65 inci Birleşimini açıyorum. Sayın milletvekilleri, Divan olarak huzurunuza 10 dakika geç kalmamızın nedeni; baktık, Genel Kurulda 15 kişi vardı. Hiç olmazsa, Yüce Meclisin diğer sayın üyelerinin incinmesini önlemek istedim. Yine de özür diliyorum efendim. Efendim, görüşmelere başlıyoruz. Üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim. Gündemdışı ilk söz, Batı Trakya Türklerinin sorunları ve çözüm yolları konusunda söz isteyen Afyon Milletvekili Müjdat Kayayerli'ye aittir. Sayın Kayayerli, buyurun efendim. III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. – Afyon Milletvekili Müjdat Kayayerli’nin, Batı Trakya Türklerinin sorunları ile çözüm yollarına ilişkin gündemdışı konuşması MÜJDAT KAYAYERLİ (Afyon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Batı Trakya, Balkanlara açılan bir penceredir. Lozan Antlaşmasının imzalandığı tarihte toprak mülkiyetinin yüzde 84'üne sahip olan Batı Trakya Türklerinin, bugün sahip oldukları toprak oranı yüzde 20 civarındadır. Yunanistan, Batı Trakya Türk azınlığını göç ettirmek, asimile etmek için belirli stratejiler uygulamaktadır. Bunlar, Türk azınlığı homojen olmayan bir topluluk olarak tanımlayarak bölünmeye zemin hazırlamak şeklindedir. Dinî kimliği tanıyıp, Türklük kimliğini tanımayarak, soydaşlarımızın Türkiye ile bağlarının zayıflatılmasını gerçekleştirmektir. Batı Trakya Türklerinin ekonomik gelişmesini engelleyerek, sosyal güvenlik ve dayanışmalarını sarsarak, göçü özendirmek şeklindedir. Yine Batı Trakya'da taşınmaz mal kazanımlarını denetleyerek, Türklerin güçlenmesini önlemek ve kamulaştırmalar yoluyla Türklerin toprak sahibi olmalarını engellemek şeklindedir. Atina Antlaşmasını ihlal eden Yunanistan, seçme hakkını Türk azınlığından esirgeyerek, azınlıklara, diğer vatandaşlara tanınan hakların tamamının tanınacağına amir Lozan Antlaşmasının 40 ıncı maddesini de ihlal ediyor. Yine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 14 Aralık 1999 tarihinde verdiği kararda, Yunanistan'ı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin düşünce, inanç ve din özgürlüğünü güvence altına alan 9 uncu ve zararın adlî tazminini öngören 41 inci maddelerini ihlalden, oybirliğiyle mahkûm kılmıştır. Yunanistan, Batı Trakya azınlık okullarına Türkiye'den gönderilecek öğretmen sayısını resen giderek azaltmış ve sadece 16 öğretmen için vize vermeye başlamıştır. Bu kontenjanın artırılması yönündeki müteaddit talepler, Yunanistan tarafından reddedilmiştir. Onbinlerce Batı Trakya Türkü, doğup büyüdüğü topraklardan, ailesinden, ocağından, 19 uncu madde nedeniyle koparılmıştır. 19 uncu maddeye dayanılarak Yunan vatandaşlığından atılan onbinlerce Türk, durumlarının ne olacağını hâlâ bilememektedir. 1951 Kültür Antlaşması, 1968 Kültür Protokolü sonucunda, Batı Trakya Türklerinin Lozan Antlaşmasıyla garanti altına alınmış azınlık hakları ve hayatî önem arz eden eğitim hakkı, Yunan devleti tarafından gasp edilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığı tarafından, azınlık öğrencileri için Yunanistan'a gönderilen Türkçe ders kitapları, Yunan depolarında çürürken, gümrüklerde bekletilirken, 1950'li yıllardan kalma ve fotokopiyle çoğaltılan, içerisinde "insanoğlu bir gün aya gidecektir" şeklinde ifadeler ya da kuruş hesabı aritmetik alıştırmaları bulunan kitaplar, azınlık okullarında okutulmaktadır. Amaç bellidir: Eğitimsiz ve bilinçsiz bir azınlık toplumu oluşturarak, kolayca kontrol etmek ve Batı Trakya Türk azınlığını genelin içerisinde eritmektir. Bu bakımdan, ihlal edilen eğitim haklarının geri kazanımı konusunda, Avrupa İnsan Hakları Komisyonuna bireysel başvuruların yapılması, manen ve maddeten desteklenmelidir. Batı Trakya'da, yeni Türk azınlık liselerinin açılması, Trakya Üniversitesinde Türkoloji Enstitüsünün kurulması ve Türkçe ders kitapları ve Türk öğretmenlerin, uluslararası anlaşmaların öngördüğü şekilde, Batı Trakya'ya girebilmesi temin edilmelidir. Ülkelerin birleşip sınırların ortadan kalktığı, dostlukların başladığı bir çağda, 21 inci Yüzyıla girerken, bu bölgede yaşayan Türk köylülerinin köylerine giriş çıkışları, özel izinlerle, asker kontrolünde yapılmaktadır. Bu politika sonucu, İskeçe Türk Birliği, Gümülcine Türk Gençler Birliği ve Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği gibi azınlık sosyal kurumları tabelaları, sadece tabelalarında "Türk" ifadesi bulunduğundan dolayı, indirilerek, mahkeme kararıyla kapatılmıştır. Bu mahkemelerin sonuçları, Yunan iç hukuku tükendikten sonra, Avrupa İnsan Hakları Mahkemelerine taşınmalıdır. Yunanistan'da, Türk olmak bir suçtur. R ahmetli doktor Sadık Ahmet, Türk olduğunu beyan ettiği için hapis cezasına çarptırılmış ve bu olay, Batı Trakya Türk toplumunun verdiği var olma mücadelesinin sembolü olmuştur.Batı Trakya'da etkin olan bir Türkiye, Yunanistan'la, ihtilaflı konularda da denge sağlayabilir. Bu bakımdan, Batı Trakya Türk azınlığının, kültürel, ekonomik ve sosyal haklarının, Avrupa Birliğine üye olan ülkelerde de savunulması, Türk azınlığının geleceği için uzun vadeli stratejiler oluşturulması, bu bölgede yaşayan soydaşlarımızın güçlerine güç katacaktır. (Mikrofon Otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MÜJDAT KAYAYERLİ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım. BAŞKAN – Tabiî_ Tabiî_ Bitirin konuşmanızı. Konuşmanızı biliyorum; Avrupa Birliğinin kapısında Batı Trakya meselesi çok önemli efendim. Konuşmanızı uzatabilirsiniz. Buyurun efendim. MÜJDAT KAYAYERLİ (Devamla) – Gümülcine, İskeçe ve Dedeağaç Vilayetlerinde "valilikleri, seçimle Türkler alabilir" diye, her Türk şehrini, diğer iki Yunan şehriyle seçim bölgesi yaparak, Türklerin kendi valilerini seçmelerini engelleyen Yunan hükümeti, bu hareketi, kasıtlı olarak, sadece Batı Trakya'da yapmaktadır. Yunanistan, kara sınırlarını koruma altına almak için, bir yasayla "sınır muhafızları" müessesesini kurarak, Batı Trakya'nın bütününü bu düzenlemenin içerisine almıştır. Sınır muhafızlarının, özellikle, halkı tahrik etmeyecek uygun yerlere yerleştirilmesinin daha doğru olacağını, huzurlarınızda, özellikle vurgulamak istiyorum. Batı Trakya'daki Türk azınlığın sorunlarına çözüm bulmak için, Yunan Meclisi kararıyla kaldırılan Yunan Vatandaşlık Yasasının 19 uncu maddesi bahane edilerek Yunan vatandaşlığından atılan Türkler, vatandaşlıklarını tekrar kazanmalıdır. Türkiye'deki siyasî çözüm arayışları, Yunanistan'da, Girit ve Batı Trakya'da siyasî çözüm arayışlarını beraberinde getirecektir. Yunanistan'ın baskıcı politikaları sonucu, 750 000 civarındaki Türk nüfusu, Türkiye, Almanya, İngiltere ve Avustralya'ya göç etmek zorunda kalmışlardır. Dışarıda yaşayan bu kişilerin, pasaport almaları sağlanarak, Yunanistan'a rahatça girip çıkmaları temin edilmelidir. Türkiye, Batı Trakya'da mutlaka bir banka açmalıdır. Batı Trakya'da üretilen tütün ve pamuğun alımı yapılmalı, seracılık teşvik edilmelidir. Türkiye'nin, Batı Trakya'dan gelenlere ikamet tezkeresi vermesi gerekmektedir. Tezkere verildiği takdirde, İstanbul'dan, Gümülcine'ye, İskeçe'ye ve diğer bölgelere göç başlayacaktır. Batı Trakya'da yaşayan çocukları, kırk yıllık ders kitaplarına mahkûm eden zihniyete ne zaman dur denecektir?! Hâlâ, müftüsünü seçemeyen, Türk azınlık okuluna kendi öğretmenini atayamayan, dayanağı Lozan Antlaşması olan Türklerin hukukî haklarını kim koruyacaktır?! Sürgün edilen Türklerin doğuştan gelen ve hakkı olan vatandaşlığını, Avrupa Birliği üyesi olan Yunanistan hâlâ geri vermekte niçin tereddüt ediyor?! Bu insanlar, zorla koparıldıkları aile, dost ve akrabalarına niçin kavuşturulmuyor?! Bir taraftan şirin gözükürken, diğer taraftan çifte standart uygulayan Yunanistan, artık, Batı Trakya'da etnik asimilasyon a niçin son vermiyor?! Yunan Meclis Başkanı Yardımcısı Panayoti Souridis'in, teröristbaşı ve bölücülerle işbirliği hâlâ devam edecek mi diyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.Teşekkür ediyorum. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın Kayayerli, ben teşekkür ediyorum efendim. Sayın milletvekilleri, konunun önemine binaen, yine, bir başka arkadaşımıza bu konuda gündemdışı söz vereceğim. Bakıyorum da, Sayın Bakanlardan kimse yok bu konuya cevap verecek. Gündemdışı ikinci söz, Balkanlardaki son gelişmeler ve Türkiye konusunda söz isteyen, İzmir Milletvekili Sayın Kemal Vatan'a aittir. Buyurun Sayın Vatan. (DSP sıralarından alkışlar) 2. – İzmir Milletvekili Kemal Vatan’ın, Balkanlardaki son gelişmelere ilişkin gündemdışı konuşması KEMAL VATAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Türkiye'nin geleceği, büyük ölçüde, Balkanlarda göstereceğimiz etkin ve istikrarlı politikalarımızla bağlantılıdır. Dünyada soğuk savaş dönemi bittikten sonra, Balkan ülkeleri önce NATO'ya, sonra da Avrupa Birliğine girme gayretleri içerisinde bulunmaktadırlar. Türkiye olarak, Avrupa Birliğine girmeden, bu ülkelerle ekonomik, ticarî, sosyal, kültürel ve askerî alanlarda anlaşma çerçevelerini genişletmemiz ve hatta uygulamalara geçerek daha iyi bir konuma gelmemiz gerekmektedir; bunu başardığımız takdirde, Avrupa ilişkilerinde de daha avantajlı bir konuma geleceğiz. Türkiye tarafından önerilen Güneydoğu Avrupa'da İyi Komşuluk İlişkileri, İstikrar, Güvenlik Şartı ve İşbirliği Şartı, 1934'teki Balkan Paktından 66 yıl sonra, Balkan ülkeleri, Türkiye, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Makedonya ve Arnavutluk arasında imzalanarak yeni bir dönem başlamıştır. Türkiye Cumhuriyetinin, Balkan devletleri politikasında, komşuluk esasları, Türk soydaşları ve Müslüman toplulukların siyasî, sosyal ve ekonomik durumları, bunlarla olan tarihî ve kültürel bağlarımız dikkate alınmaktadır. Balkanlardaki Türk soydaşlarımızı koruma ve kollama gibi bir vefa borcumuz vardır; çünkü, bu insanlar, bizim acı ve sevincimizi paylaşan, bizler gibi düşünen ve yaşayan, hatta, bizler kadar Atatürkçü ve milliyetçidirler. Ayrıca, Türk Milleti olarak, orada yaşayan Müslüman azınlıklara karşı da sempati duyarız ve millî menfaatlarımıza uygunsa onları da koruruz; Atatürk'ün Balkan politikası da buydu, insanlığın ve laikliğin icabı da budur. Bütün dünyada 6 üniversitesi ve diplomaları tanınan 180 bin nüfuslu Kuzey Kıbrıs Türk Devletiyle, iki devletli Kıbrıs görüşmelerinin olumlu devam ettiği bu dönemde, Makedonya Cumhuriyeti Hükümetinde, Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin tanınması konusunda bir hazırlık olduğu duyumu üzerine, bu hareketin yanlış olacağı, bundan vazgeçilmesi gerektiği hususu, Dışişleri Bakanlığımızın, zamanında ve olumlu girişimlerine ilaveten, Parlamentomuzdaki Makedonya, Bulgaristan, Yunanistan, Arnavutluk, Romanya, Bosna ve Hersek Balkan Devletleri Parlamentolararası Dostluk Grupları olarak girişimde bulunduk ve bugün için olumlu netice alındı; Makedonya'nın, Güney Kıbrıs Rum Yön etimini tanıma girişimi gündemden düşmüş oldu.Türkiye'deki Balkan dayanışma derneklerinin, Makedonya'nın, Güney Kıbrıs Rum Yönetimini tanımaması gerektiği hususundaki girişimleri de etkili oldu. Türkiye'nin, dünyada ilk olarak anayasal adıyla tanıdığı ve maddî, manevî desteklediği Makedonya Cumhuriyetinin, Güney Kıbrıs Rum Yönetimini tanıma girişiminde bulunmaması gerektiğini, Makedon Hükümetinin ve tüm Makedonya vatandaşlarının tekrar dikkatine sunarız. Ancak, Bosna, Sırp zulmüne karşı Türkiye'nin verdiği her türlü desteği çok çabuk unuttu ve Kıbrıs Rum Yönetimini, devlet olarak tanıdı. Balkanlarda kültür, din, eğitim alanlarında, maalesef, büyük ihmallerimiz vardır. Bu boşlukları, bazı yabancı ülke kuruluşları ve bazı partilerin bağlantıda oldukları cumhuriyet düşmanı teşkilatlar doldurmaktadır. Makedonya'nın güneydoğu bölgesindeki yörük Türkleriyle, yabancı misyon temsilcilerinin yakından ilgilendikleri söylenmektedir. Yine, Makedonya'da ve Kosova'da Arnavut ırkçıları, Türk soydaşlarımıza karşı asimilasyon politikaları uygulamaya devam etmektedir. Bu gibi düşmanlıkları, Arnavut-Türk bilim adamlarının ortaklaşa yapacakları bilimsel toplantılarla çözmek mümkündür. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun efendim. KEMAL VATAN (Devamla) – Balkanlar politikamızın başarılı olabilmesi için, bu ülkelerde günümüze kadar yapılmış resmî ve gayri resmî nüfus istatistiklerinin çıkarılması, Balkan araştırma enstitüsünün kurulması, Balkanlarda yok olmaya yüz tutmuş kültür varlığı eserlerimizin bir envanterinin hazırlanması, Balkan ülkeleri başkentlerinde Türk kültür merkezlerinin kurulması ve bu ülkelere yönelik öğrenci kontenjanlarının artırılması gerekmektedir. "Dostluk Treni"nin, bölgeye folklor ekipleri ve Atatürk'ün sevdiği Rumeli şarkı ve türkülerini söyleyen ses sanatçılarıyla gitmesi; Atatürk'ün askerî ataşe olarak görev yaptığı Sofya'ya, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü olan Taşköprü'nün bulunduğu ve Yahya Kemal'in doğduğu şehir olan Makedonya'nın başkenti Üsküp'e, Ata'mızın askerî lisesini bitirdiği Manastır'a ve Selânik'teki Atatürk'ün evine dostluk ziyaretleri yapılması yararlı olacaktır. Makedonya'nın Debre İlçesi, Kocacık Köyündeki Atatürk'ün babası Ali Rıza Efendinin ve dedesinin yaşadığı evin restore edilmesi istenmektedir. Balkanlardaki soydaşlarımıza, olabildiğince maddî ve manevî yardımlar yapılmalıdır; aksi halde, Türkiye'ye göç olacaktır. Balkanlarda, Türkiye Cumhuriyetinin nöbetçileri ve elçileri olan Türk kardeşlerimizin, oralarda muhafazası, hem Türkiyemizin hem de o radaki soydaşlarımızın menfaatınadır.Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütün bu değerlendirmelerin ışığı altında, Türkiye'nin, Balkanlardaki gelişmeleri daha yakından takip ederek, daha aktif bir rol oynaması gerekmektedir. Saygılarımla. (Alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vatan. Dışişleri Bakanımızın cevap vermesi gerekirdi; ama, Dışişleri Bakanlığı pek iltifat etmedi. Dışişleri Bakanı, herhalde, zabıtları alır; daha sonra, iki konuşmacıya da anlamlı bir mesaj verir tahmin ediyorum. ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) – Dışişleri Bakanımızı Mecliste hiç görmedik ki... BAŞKAN – Efendim, Dışişleri Bakanları, ekseriya yurt dışında olur... Yurt dışında olur, gezerler; özelliği o... ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) – Vekâlet eden cevap versin... BAŞKAN – Vekâlet edenlerin, böyle önemli konularda, bir cevap verme gereği var gibi geliyor; çünkü, Avrupa Birliğinde de bazı eksiklerimiz olduğu kanaatindeyim efendim. Gündemdışı üçüncü söz, İstanbul İl İdare Kurulunun, Göktürk Belde Belediyesinin sınırları hakkında almış olduğu karar konusunda söz isteyen, İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Baş'a aittir. Buyurun Sayın Baş. (FP sıralarından alkışlar) 3. – İstanbul Milletvekili Mustafa Baş’ın, İstanbul İl İdare Kurulunun, Eyüp Belediyesinin bir kısım arazisinin Göktürk Belde Belediyesine bağlanmasına dair almış olduğu karara ilişkin gündemdışı konuşması MUSTAFA BAŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 19 Ocak 2000 tarihli İstanbul İl İdare Kurulunun almış olduğu bir kararla ilgili söz aldım. Durumu hükümete arz etmek istiyorum; çünkü, hukuksuz ve yanlış bir uygulama var, bundan bir an önce dönülmesi gerekir. İstanbul İl İdare Kurulu, 19 Ocak 2000 tarihli kararında, İstanbul Eyüp Belediyesinin bir bölüm arazisini Göktürk Belde Belediyesine bağlıyor. Niye bağlıyor, neden bu karar alındı, niye buna ihtiyaç var, ortada bir problem mi var, bir sınır çatışması mı var veya o bölgede oturan insanların bir talebi mi var? Bunlara baktığımız zaman, bunların hiçbiri yok. Böyle bir problem yok; ama, böyle bir karar alınıyor. Bunun muhakkak bir sebebi var, bunun sebebini size arz edeceğim. Önce, bu karar alınırken bir hukuksuzluk yapılıyor, bir kanun çiğneniyor. 1580 sayılı Belediye Yasasının 5 inci maddesinin (a) ve (b) fıkraları var. (b) fıkrasında nüfusu 80 000'den fazla olan belediyelerin sınırla ilgili kararı, ilgili belediyelerin meclis kararından sonra, ilçe idare kurulu, il idare kurulu, valiliğin onayıyla, Bakanlığın tasdikiyle yapılır. Eyüp Belediyesi 300 000'i aşmış bir belediyedir. Bu madde görmezlikten geliniyor. Eyüp Belediyesiyle ilgili hiçbir talep, hiçbir işlem, hiçbir mevzuat, söz konusu değil. Göktürk Belediyesinin almış olduğu bir kararı, il idare kurulunun kararıyla kesinleştiriyorlar. İçişleri Bakanlığına gönderme ve onayına bile ihtiyaç duymuyorlar. Bir kere, bu kararın alınışında, 1580 sayılı Yasanın 5 inci maddesinin (b) fıkrası çiğnenmiştir, yasaya uyulmamıştır, yasadışı bir işlem yapılmıştır. Şimdi, bu karar niye alınıyor? Çünkü, söz konusu yerde 220 dönüm bir arazi var. Bu arazi, gecekondu önleme bölgesi olarak, Eyüp Belediyesinin mülkiyetindeyken, İstanbul'da -Zeynep Mutlu-Zafer Mutlu, Sabah Grubunun- Zeynep Mutlu ismiyle kurulmuş bulunan eğitim vakfının diplomasisi üzerine, hükümete talepleri üzerine, o zamanın Bayındırlık Bakanı, gecekondu önleme bölgesini iptal ediyor. Dolayısıyla, Eyüp Belediyesi ile Maliye, Hazine arasında bir hukuk mücadelesi başlıyor. Bu hukuk mücadelesinde, Eyüp 2. Asliye Hukuku, bu bölgenin Eyüp Belediyesine ait olduğuna karar veriyor. Ark asından, bu dava Yargıtaya götürülüyor, Yargıtay kararı onuyor; arkasından da, tashihi karar, karar düzeltme isteniyor. Buradan da, yine, Eyüp Belediyesine ait olduğu kararı çıkıyor ve bunun tapuya şerh edilmesi ve tapunun verilmesiyle ilgili yazışmalar yapılıyor. Tapu tescil davasına itiraz ediliyor, Yargıtayda onaylanıyor; yine, tashihi karar isteniyor, yine Yargıtay tashihi kararı reddediyor ve tapu tescili de yapılmış oluyor; fakat, o esnada, o zamanın Maliye Bakanı Sayın Nami Çağan'a, 5.10.1998 tarihinde, 1. Asliye Hukukun, o bölgenin Eyüp Belediyesine ait olduğu kararı olmasına rağmen; yine, 9.11.1998 tarihinde bu kararın tapuya şerh edilmesine dair ikinci bir mahkeme kararı olmasına rağmen -bunlar, herhalde, Sayın Bakanın, bilgisi dışında olduğu için- Zeynep Mutlu Vakfına tahsis yaptırılıyor; ama, bütün bunlar iptal ediliyor.Şimdi, ortada tam 6 tane mahkeme kararı var; artı, birkaç tane de yürütmeyi durdurma kararı var. Bütün bunlardan sonra, bütün bu mahkeme kararları, yargı süreci bitip, her şey netleştikten sonra, bu sefer, bu vakıf başka bir yönteme başvuruyor; hukukla elde edemediğini, idareyi alet ederek yapmak istiyor ve ne yapıyor; İstanbul İl İdare Kuruluna, biraz önce arz ettiğim, hukuksuz, kanuna aykırı bir karar aldırıyor. Şimdi, Sayın İçişleri Bakanımız burada yok; tabiî, bunları zabıtlardan okuyacaktır ve gereğini muhakkak yapacaktır, muhakkak haberi de yoktur; kendisine güveniyoruz; üstelik, kendisi İstanbul'da bir ilçe belediye başkanıydı... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun efendim. MUSTAFA BAŞ (Devamla) – ...220 dönümlük bir araziyi, bir belde belediyesinin, bir vakfa verecek kadar lüksünün olmadığını kendileri en iyi bilirler; belediyelerin içerisinde bulunduğu sıkıntıyı da gayet iyi biliyorlar; fakat, şimdi ortada bir şey var: Bir tarafta hukuk, 5-6 tane mahkeme süreci ve hepsinden ortaya çıkmış bir karar, artı, idare mahkemesi kararları; bir tarafta da, bu vakfın -içerisinde, işte, Dinç Bilgin, Ertuğrul Özkök ile Zafer Mutlu; bu vakfın yöneticileri- idareye aldırmış olduğu bir karar var. Şimdi, bakalım ki, hukuk mu galip gelecek, üstün olacak; yoksa, birtakım güçler istediğini yapacak mı ve Sayın Bakan bu kararı düzeltecek mi? Aslında, bu bir soruşturma konusu, bu bir gensoru konusu. Tabiî, o süreçlere de başvurulabilir; ama, biz temenni ediyoruz ki, başvurulmayacak, Türkiye'de herkes yargının kararına uymak zorundadır, uyacak; hiç kimse kendisini hukukun üstünde görmeyecek; hiçbir güç, hukuktan daha güçlü olduğunu ispata çalışmayacak ve hiç kimse, h ukukun vermiş olduğu bir hakkı haksız yere gasp etmeye çalışmayacak. Parlamentonun da görevi, hukukun üstünlüğünü korumasıdır, çıkarmış olduğu yasalara sahip çıkmasıdır; yasalar çiğneniyor, mahkeme kararları by-pass edilmeye çalışılıyor, kıytırıktan bir idarî kararla... Bu konunun muhakkak düzeltilmesi lazım; daha önce İstanbul'da Beyoğlu ve Şişli arasında Gökkafes olayında da böyle bir olay yaşandı; yine yargı by-pass edildi, yine keyfî bir karar alındı. İçişleri Bakanımıza bu sefer güveniyoruz, İstanbul İl İdare Kurulunun almış olduğu bu kararı muhakkak düzelttirecektir ve Türkiye'de hukukun üstünlüğü inşallah gerçekleşmiş olacaktır. İsterdik ki kendileri burada olsunlar, bu konuşmaya cevap versinler. Muhakkak, Başkanlığımız böyle bir kararla ilgili konuşmanın burada yapılacağını hükümete bildirmiştir.BAŞKAN – Anında... MUSTAFA BAŞ (Devamla) – Anında bildirmiştir. Anlıyoruz ki, hükümet şu anda burada yok. Temenni ediyoruz ve aklımıza getirmek istemiyoruz ki, bu konuşmaya... BAŞKAN – Hükümetin bir sayın üyesi burada, Mecliste var; ama, İçişleri Bakanı bu konuda yetkili ve etkili olduğu için gelmediler efendim. MUSTAFA BAŞ (Devamla) – Temenni ediyoruz ve inanmak istemiyoruz ki, bütün bu hukukdışı işlemlere alet olan, bunları yapan güçlerin, bu konuşmayla ilgili de burada bir cevap verilmemesi noktasında bir tesiri olmamış olsun. Bu yanlış kararın düzeltilmesini bekliyoruz. Bu Parlamentonun gensoru, soruşturma gibi konularla meşgul edilmeden, gün gibi ayan olan bu noktanın aydınlatılmasını, düzeltilmesin i bekliyoruz.Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Baş. Bu temenninizi, herhalde, dışarıda, Mecliste devamlı bulunan Sayın Bakanın müşaviri var; o, algılamış ve zabıtları inşallah götürecektir efendim. HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) – Teşekkür ederiz Sayın Başkan. BAŞKAN – Ben teşekkür ederim efendim. İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) – Sayın Başkan, ne alakası var! Bakanın olmadığı yerde, müşavir mi devreye giriyor; bunu anlamadım!.. Siz, tecrübel i birisiniz!..BAŞKAN – Hayır efendim, zabıtlar gitsin diye... İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) – Bizim konuşmalarımızı müşavirler mi iletiyor?! BAŞKAN – Efendim, müşavir iletiyor demedim. İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) – Tamam da, bu konuşmaları müşavir iletmez Sayın Başkan. BAŞKAN – Hayır efendim, müşavir demedim efendim. İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) – Siz öyle diyorsunuz... BAŞKAN – Hayır efendim, zabıtları alsın diye söyledim Sayın Milletvekilim. Onu da almazlar da, onun için... Sayın Baş'ın söylediği çok önemli bir konu olduğu için, buradan aracılığımla duyarlar da, onu alsınlar diye. Yoksa, o zabıtlar da burada kalır; tarihte kalmasın diye... Yoksa, ben, bu Yüce Meclisin... HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) – Sayın Başkan, tamam; büyütülecek bir şey yok. BAŞKAN – Ben bu Yüce Meclisin müşavirlerle idare edilmediğini, cumhuriyet hükümet... İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) – Başkan, tamam... Müşavire iletilmez. Bakanlar Kurulu; o yoksa... BAŞKAN – Müşavire iletmedim efendim. İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) – Müşavir işi nedir yani?! BAŞKAN – Efendim, müşavire iletmedim. HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) – Sayın, Başkan, büyütülecek bir konu değil. BAŞKAN – Celallenmeyin efendim. Bakan sizin partiden olabilir; ama, muhalefetin de bir söz hakkı var; iktidar sertleşmemeli. İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) – Tamam Sayın Başkan!.. BAŞKAN – Gündeme geçiyoruz. Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır efendim. İki adet Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum: B) GENSORU, G ENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ1. – İstanbul Milletvekili Aydın A. Ayaydın ve 29 arkadaşının, Yazıcılar Holdingin hisselerinin halka arzıyla ilgili ortaya atılan iddiaların araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/123) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Ülkemizde sermaye piyasasının gelişmesiyle birlikte İMKB'nin derinlik kazanması, tabana yayılması ve sanayi sektörüne finansman sağlaması önem arz etmektedir. Bu nedenle, şirketlerin belirli orandaki hisselerinin halka arz yöntemiyle satışından, küçük yatırımcıların tasarruflarını değerlendirmek ve böylelikle, sermayenin tabana yayılması hedeflenmiştir. Bu çerçevede, şubat ayı başında Anadolu Grubuna ait Yazıcılar'ın halka arzında, basına yansıdığı kadarıyla, spekülatif amaçlı ve SPK mevzuatına aykırı işlemler yapılarak, küçük tasarruf sahipleri mağdur edilmişlerdir. Yazıcılar Holdingin halka arzında talepte bulunan küçük ve orta yatırımcılara çok az miktarda hisse satışı 53 000 TL üzerinden yapılmıştır. Yurt dışındaki yabancı yatırımcılara da bu fiyattan verilmesi gerekirken, borsa kazançlarından vergi ödememek için yurt dışında yatırım fonu kuran Türk spekülatörleri, bu fonlar aracılığıyla ve iddialar doğru ise, 53 000 TL olan hisseler özel bir anlaşmayla yüzde 30 oranında daha ucuza Londra'da bulunan "Meditör" adlı firma aracılığıyla spekülatif amaçlı satılmıştır. Küçük tasarruf sahiplerinin 53 000 TL'den satın aldığı hisseleri, yabancı yatırımcı diye birkaç Türk spekülatörü 36-37 000 TL'den satın almıştır. Bu hisseler, İMKB'de işlem gördüğü ilk iki günden sonra 65 000 TL'ye ulaşınca, hisseyi özel anlaşmayla 37 000 TL'den satın alan spekülatörler, elindeki hisseleri derhal elinden çıkartarak, borsadaki Yazıcılar hisseleri 40 000 TL'ye düşmüştür. Böylelikle, spekülatör 37 000 TL'den satın aldığı hisseleri iki günde 65 000 TL'ye satarak fahiş kâr elde ederken, sözde sermaye tabana yayılacak diye 53 000 TL'den hisse satın alan küçük tasarruf sahiplerinin hisse değerleri 40 000 TL'ye düşerek, küçük yatırımcı zarar etmiştir. Bir diğer iddia da, Yazıcılar'ın bilanço değerine göre SPK'nın onayladığı 53 000 TL'lik değerin de yüksek olduğu yöndedir. Küçük tasarrufların sanayie aktarılması ve sermayenin tabana yayılması amacıyla yapılan bu tür halka arz olaylarıyla İMKB'de işlem görecek bu tür halka arz işlemlerine duyulan güven zedelenmiştir. Dürüst şirketlerin halka açılma istekleri de bu nedenle sekteye uğramaktadır. Bu tür spekülatif hareketlerle Türk sermaye piyasasına büyük darbe vurulmuştur. Yazıcılar Holdingin halka arz işlemlerinin tüm boyutlarını tetkik ederek küçük tasarruf sahiplerinin mağdur edilmesinde kusuru bulunan kişi ve kurumların tespit edilmesi amacıyla, Anayasanın 98 inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. 1- Aydın Ayaydın (İstanbul) 2- Ali Naci Tuncer (Trabzon) 3- Ş. Ramis Savaş (Sakarya) 4- Oktay Vural (İzmir) 5- Nizamettin Sevgili (Siirt) 6- Miraç Akdoğan (Malatya)7- Şamil Ayrım (İstanbul) 8- Nazif Okumuş (İstanbul) 9- Bekir Sobacı (Tokat) 10- Ali Doğan (Kahramanmaraş) 11- Cavit Kavak (İstanbul) 12- Tarık Cengiz (Samsun) 13- Mehmet Dönen (Hatay) 14- Hasan Özyer (Muğla) 15- Sühan Özkan (İstanbul) 16- İbrahim Gürdal (Antalya) 17- Ahmet Kabil (Rize) 18- Ediz Hun (İstanbul) 19- Hakkı Oğuz Aykut (Hatay) 20- Abdulbaki Erdoğmuş (Diyarbakır) 21- Nihat Gökbulut (Kırıkkale) 22- Mehmet Güneş (Şanlıurfa) 23- Mehmet Ali Bilici (Adana) 24- Sait Açba (Afyon) 25- İsmail Kahraman (İstanbul) 26- Ertuğrul Yalçınbayır (Bursa) 27- Faruk Bal (Konya) 28- Mustafa Baş (İstanbul) 29- Süleyman Coşkuner (Burdur) 30- Salih Sümer (Diyarbakır) Gerekçe: Halka arzın en büyük nedeni, sermayeyi tabana yaymak, küçük tasarruf sahiplerine böyle bir imkân hazırlamaktır. Ancak, Yazıcılar Holdingin halka arz işlemi sırasında küçük tasarruf sahiplerine yüksek fiyatla hisse satışı gerçekleşmiş, oysa, sözde yabancı sermaye adı altında, Türk spekülatörlerine, daha düşük fiyatla, blok şekilde satış yapılarak, bu hisse fiyatlarının borsada işlem görmesiyle küçük tasarrufçuların zarar etmesine neden olmuştur. BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. Önerge, gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır. Diğer önergeyi okutuyorum: 2. – Bitlis Milletvekili İbrahim Halil Oral ve 67 arkadaşının, Bitlis-Ahlat İlçesinin tarihî, kültürel ve turistik değerlerinin araştırılarak ekonomik ve sosyal yönden kalkınması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/124) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Bitlis İline bağlı Ahlat İlçesinin, tarihî ve turistik değerlerinin araştırılarak, kültür mirasımız olan eserlerin korunması, geliştirilmesi, ilçenin sosyal ve ekonomik yönden kalkınması amacıyla, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin gerekçe ekte sunulmuştur. Gereğini arz ve talep ederiz.1- İbrahim Halil Oral (Bitlis) 2- İsmail Köse (Erzurum) 3- Ömer İzgi (Konya) 4- Mehmet Nacar (Kilis) 5- Mustafa Zorlu (Isparta) 6- Birol Büyüköztürk (Osmaniye) 7- Cezmi Polat (Erzurum) 8- Mustafa Gül (Elazığ) 9- Adnan Fatin Özdemir (Adana) 10- Basri Coşkun (Malatya) 11- Sedat Çevik (Ankara) 12- Ali Keskin (Denizli) 13- Cemal Enginyurt (Ordu) 14- Arslan Aydar (Kars) 15- Yalçın Kaya (İçel) 16- Cumali Durmuş (Kocaeli) 17- Nesrin Ünal (Antalya) 18- Ayhan Çevik (Van) 19- Mehmet Arslan (Ankara) 20- Ali Işıklar (Ankara) 21- Nevzat Taner (Kahramanmaraş) 22- Vahit Kayrıcı (Çorum) 23- Orhan Şen (Busa) 24- Mehmet Pak (İstanbul) 25- Seydi Karakuş (Kütahya) 26- Ahmet Çakar (İstanbul) 27- Nidai Seven (Ağrı) 28- Yusuf Kırkpınar (İzmir) 29- Bedri Yaşar (Gümüşhane) 30- Şaban Kardeş (Bayburt) 31- Sadık Yakut (Kayseri) 32- Mükerrem Levent (Niğde) 33- Mesut Türker (Yozgat) 34- Hayrettin Özdemir (Ankara) 35- Mehmet Kaya (Kah ramanmaraş)36- Mehmet Telek (Afyon) 37- Ali Gebeş (Konya) 38- Mustafa Yaman (Giresun) 39- Reşat Doğru (Tokat) 40- Orhan Bıçakçıoğlu (Trabzon) 41- Mustafa Enöz (Manisa) 42- Hasan Hüseyin Balak (Tokat) 43- Osman Müderrisoğlu (Antalya) 44- Hidayet Kılınç (İçel) 45- Abdülkadir Akcan (Afyon) 46- Lütfi Ceylan (Tokat) 47- Melek Denli Karaca (Çorum) 48- Hüseyin Akgül (Manisa) 49- Süleyman Coşkuner (Burdur) 50- Ahmet Aydın (Samsun) 51- Bekir Ongun (Aydın) 52- Namık Hakan Durhan (M alatya)53- Hamdi Baktır (Kayseri) 54- Mihrali Aksu (Erzincan) 55- Kemal Köse (Kocaeli) 56- Şefkat Çetin (Ankara) 57- Oktay Vural (İzmir) 58- Faruk Bal (Konya) 59- Mehmet Nuri Tarhan (Hatay) 60- Armağan Yılmaz (Uşak) 61- Ali Halaman (Adana) 62- Abdurrahman Küçük (Ankara) 63- İsmail Hakkı Cerrahoğlu (Zonguldak) 64- Hasan Kaya (Konya) 65- İlhami Yılmaz (Karabük) 66- Cahit Tekelioğlu (İçel) 67- Nail Çelebi (Trabzon) 68- Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu) Gerekçe: Bitlis İline bağlı Ahlat İlçesi Van Gölü kıyısında yer alan tarihî bir yerleşim birimidir. Kuzeyinde Malazgirt ve Bulanık İlçeleri, batısında Muş İli, güneyinde Van Gölü, Tatvan İlçesi ve Bitlis, doğusunda ise, Adilcevaz İlçesi bulunmaktadır. 8 inci Yüzyılda 15 kilometre uzunluğunda 4,5 kilometre genişliğinde ve 300 000 civarında nüfusuyla büyük bir Türk şehri olan Ahlat'ın, 1980'de nüfusu 10 422 iken bugün ilçe merkezi 22 000'e ulaşmıştır. İlçede bulunan Ahlat Kalesi, İskenderpaşa Camii, Hasan Padişah Kümbeti, Emir Bayındır Kümbeti, Hüseyin Timur Kümbeti, Bugatay Aka Kümbeti, Şeyh Necmettin Türbesi, Emir Ali Türbesi, Dede Maksut Türbesi, Anonim Türbe, Usta Şakir Kümbeti, Kadı Mahmut Camii, Bayındır Mescidi, Bayındır Köprüsü gibi tarihsel öneme sahip birçok değeri içinde barındıran Ahlat İlçemiz, bu yönüyle açıkhava müzesi konumundadır. Ahlat'ın tarihi milattan önce 1500 yıllarına kadar uzanır. Nazik ve Nemrut gölleri ve çevresinde millî park olmaya uygun yöre, kamp ve doğa turizmine son derece elverişlidir. Bilim ve sa nat merkezi olmasından dolayı Kubbetül İslam unvanı verilmiş olan Ahlat'ta, Türk sanatının ve kültür tarihinin sekizyüz yıllık belgeleri mezar anıtları kabul edilen Türkiye'nin, hatta, bütün İslam aleminin en büyük tarihî mezarlığı bulunmaktadır.Türk dünyasının gözbebeği, Anadolu'daki ilk Türk iskânı, Kayı Boyunun ilk mekânı Ahlat için yapılması gereken işler, sosyal ve ekonomik açıdan alınması gereken tedbirlerin bazıları şöyle sıralanabilir: Bir turizm cenneti olan Van Gölünün kirlenmesinin önlenmesi için bir an önce, özellikle, Ahlat, Adilcevaz ve Tatvan ilçelerinin altyapı, kanalizasyon ve arıtma tesislerinin tamamlanıp, bitirilmesi gerekmektedir.Ahlat ve çevresinin uluslararası boyutta kongre turizmine dönüşebilmesi için sosyal konaklama tesislerinin yaptırılması ve on yıldır inşaatı devam eden Ahlat Kültür Sarayının acilen bitirilmesi gerekmektedir. Devlet hastanesi, uzman hekimlerle desteklenerek, bir branş ve bölge hastanesine dönüştürülmelidir. Türk tarihinin bütün dönemlerini simgeleştirerek anlatan bir açıkhava müzesi projesi oluşturulmalıdır. Şehir merkezi SİT alanı kapsamına alınmasına rağmen, bu eşsiz hazinenin korunması ve gelecek kuşaklara taşınması için yapılacak restorasyon ve kamulaştırma çalışmaları için ihtiyaç duyulan ödenekler Kültür Bakanlığınca acilen gönderilmeli ve özel bir kanunla, destekleyici fon oluşturulması gerekmektedir. Yüzüncü Yıl Üniversitesinin iki fakültesinin Ahlat'ta açılması için 1990'lı yılların başında başlatılan girişimin desteklenerek, güzel sanatlar ve edebiyat fakültelerinin ivedilikle açılması maksadıyla Bakanlar Kurulu kararı çıkarılması için çalışmaların başlatılması gerekmektedir. Ahlat gibi eşine az rastlanılan doğal hazinenin, UNESCO'nun Dünya Mirası listesine alınması için gerekli girişimlerin bir an önce başlatılması gerekmektedir. Tatvan Ahlat arasında yapımı planlanan havaalanının bir an önce gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Nemrut Dağı millî park haline getirilmelidir. Gülçindağ ve Otluyazı madensularının işletilmesi için gerekli destek sağlanmalıdır. Ahlat'taki taş işçiliğinin geliştirilmesi projeleri hazırlanıp uygulanmalıdır. Hayvancılık ve sulu tarımın desteklenmesi için Yoğurtyemez sulama projesi bir an önce bitirilmelidir. Belediye tarafından süratle yeniden şehir nâzım imar planı çıkarılmalıdır. Yüzme sporuna özel bir ilgi olan genç potansiyelin spora yönlendirilmesi amacıyla, ivedilikle bir kapalı yüzme havuzu inşası gerekmektedir. Van Gölü suyunda yüksek oranda bulunan sodanın değerlendirilerek, Türk ekonomisinde kullanılması sağlanmalıdır. Ahlat bastonunun dünyaya tanıtılması için gerekli çalışmaların yapılması gerekmektedir. Açıklanan bu gerekçelerle, Ahlat İlçesinin sorunları konusunda bir Meclis araştırması komisyonu kurulmasında büyük yararlar bulunmaktadır. BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır. Komisyondan istifa önergeleri vardır; okutuyorum: C) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. – Antal ya Milletvekili Kemal Çelik’in (9/38) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/154)Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının (9/38) esas numaralı Meclis soruşturması komisyonundan istifa ediyorum. Gereğini arz ederim. Kemal Çelik Antalya BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. Bir istifa daha geldi. Dün dedim ya; bu istifalarla epeyce zaman kaybedeceğiz. Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına dair 3 adet önerge vardır; okutuyorum: 2. – Gaziantep Milletvekili Mustafa Rüştü Taşar’ın (6/411, 6/412) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/155) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 139 ve 140 ıncı sıralarında yer alan (6/411, 412) esas numaralı sözlü soru önergelerimi geri alıyorum. Gereğini saygılarımla arz ederim. Mustafa Taşar Gaziantep BAŞKAN – Müteakip önergeyi okutuyorum: 3. – Gaziantep Milletvekili Mustafa Rüştü Taşar’ın (6/419, 6/420, 6/421, 6/422, 6/423, 6/424, 6/425) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/156) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 147, 148, 149, 150, 151, 152 ve 153 üncü sırasında yer alan (6/419, 420, 421, 422, 423, 424, 425) esas numaralı sözlü soru önergelerimi geri alıyorum. Gereğini saygılarımla arz ederim. Mustafa Taşar Gaziantep BAŞKAN – Müteakip önergeyi okutuyorum: 4. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın (6/468) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/157) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 195 inci sırasında yer alan (6/468) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum. Gereğini saygılarımla arz ederim. Musa Uzunkaya Samsun BAŞKAN – Sözlü soru önergeleri geri verilmiştir. Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığının, İçtüzüğün 88 inci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutuyorum: 5. – Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığının, doğrudan TBMMgündemine alınmış bulunan Kamu Görevlileri Sendikaları Kanun Teklifinin (2/87) (S. Sayısı : 206) Plan ve Bütçe Komisyonunda 7.3.2000 tarihinde görüşmelerine başlanacak olan aynı mahiyetteki tasarı ve teklifle birlikte görüşülmesinin sağlanabilmesi için, Komisyona geri verilmesi talebine ilişkin tezkeresi (3/490) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi: Doğru Yol Partisi Grup Başkanlığının 2.3.2000 tarih ve 2/17-337 sayılı yazısı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanun Tasarısı ile aynı mahiyetteki, Ankara Milletvekili Ali Işıklar ve 29 arkadaşının, Kamu Görevlileri Sendikaları Kanun Teklifinin Plan ve Bütçe Komisyonundaki müzakerelerine, 7.3.2000 tarihinde başlanacaktır. İlgi yazıda da belirtildiği üzere, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Tansu Çiller ve 3 arkadaşının aynı mahiyetteki kanun teklifi, İçtüzüğün 37 nci maddesi gereği, doğrudan Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine alınmış ve "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 71 inci sırasında yer almıştır. Söz konusu teklifin, İçtüzüğün 88 inci maddesi gereğince geri verilerek, aynı mahiyetteki kanun tasarı ve teklifiyle birlikte görüşülmesinin sağlanabilmesi hususundaki gereğini arz ederim. Saygılarımla. Metin Şahin Antalya Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. (2/87) esas numaralı teklif, Plan ve Bütçe Komisyonuna geri verilmiştir. Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım: 6. – TBMMMi llî Savunma Komisyonu Başkanının Batı Avrupa Birliği Asamblesinin davetine icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/489)Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Türkiye Büyük Millet Meclisi Millî Savunma Komisyonu Başkanı Sadık Kırbaş, Batı Avrupa Birliği Asamblesi tarafından 21 Mart 2000 tarihinde Lizbon'da düzenlenecek olan Avrupa'nın Güvenliği ve Savunması-Parlamenter Boyut" konulu özel oturuma davet edilmişti r.Söz konusu davete icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dışilişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca, Genel Kurulun tasviplerine sunulur. Yıldırım Akbulut Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı BAŞKAN – Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir; ama, efendim, biraz, ellerinizi yüksek kaldırırsanız_ Göreyim... Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz. Mevzuata aykırı bir şekilde İstanbul'da yeni turizm merkezleri ilan ettiği iddiasıyla, eski Başbakan Ahmet Mesut Yılmaz hakkında kurulan (9/24) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda boş bulunan ve Fazilet Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için seçim yapacağız. IV. – SEÇİMLER A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM 1. – (9/24) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim BAŞKAN – Fazilet Partisinin 1 üyelik için 3 kat gösterdiği adayların adlarını okuyorum: Adı ve Soyadı Seçim Çevresi Mahfuz Güler (Bingöl) Hüseyin Arı (Konya) Eyüp Fatsa (Ordu) Adayların adları torbaya konulmuştur; Fazilet Partisi Grubuna düşen 1 üye için torbadan bir ad çekiyorum: Mahfuz Güler (Bingöl) İzmit Körfez Geçişi Projesi İhalesinde, ihale usul ve esaslarını ihlal ederek rekabet ortamının oluşmasını önlediği, firma seçiminde yanlı davranarak devleti zarara uğrattığı iddiasıyla Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Yaşar Topçu hakkında kurulan (9/39) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda boş bulunan ve Fazilet Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için seçim yapacağız. 2. – (9/39) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim BAŞKAN – Fazilet Partisinin, 1 üyelik için 3 kat gösterdiği adayların adlarını okuyorum: Adı ve Soyadı Seçim Çevresi Eyyüp Sanay (Ankara) Suat Pamukçu (Bayburt) Zülfükar İzol (Şanlıurfa) Adayların adları torbaya konulmuştur; Fazilet Partisi Grubuna düşen 1 üye için torbadan bir ad çekiyorum: Suat Pamukçu (Bayburt) Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler "kısmına geçiyoruz. Hayvanları Koruma Kanunu Tasarısı ve İçişleri ve Çevre Komisyonları raporlarının görüşülmesine başlayacağız. V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. – Hayvanları Koruma Kanunu Tasarısı ve İçişleri ve Çevre Komisyonları Raporları (1/393) (S.Sayısı: 89) BAŞKAN – Komisyon ?.. Yok. Hükümet ?..Yok. Ertelenmiştir. Tarım Bakanlığı Ziraat İşleri Genel Müdürlüğü ile Ziraî Mücadele ve Ziraî Karantina Genel Müdürlüğüne Bağlı Kurum-Okul ve Kuruluşlara Döner Sermaye Verilmesi Hakkında Kanunun Adının ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe komisyonları raporlarının görüşülmesine başlıyoruz. 2. – Tarım Bakanlığı Ziraat İşleri Genel Müdürlüğü ile Ziraî Mücadele ve Ziraî Karantina Genel Müdürlüğüne Bağlı Kurum-Okul ve Kuruluşlara Döner Sermaye Verilmesi Hakkında Kanunun Adının ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/478, 1/474, 1/454) (S.Sayısı: 318) (1) BAŞKAN – Komisyon?..Yerinde. Hükümet ?..Yerini aldı. Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunuyorum: Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... (Gürültüler)
(1) 318 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir. Bir daha oylayacağım efendim; lütfen, çok rica ederim; hiç olmazsa ellerinizi kaldırın; müşavir işlerle uğraşacağınıza, Başkanlığa cevap vereceğinize... CEVAT AYHAN (Sakarya) – Karar yetersayısını arayın. BAŞKAN – Arayacağım efendim şimdi. Karar yetersayısı arıyorum... PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkan, oylamaya geçtikten sonra olmaz. (Gürültüler) BAŞKAN – Buyurun, gelin idare edin beyim; birisi oradan "müşavir" diyor, ona karışıyorsunuz; o zaman gelin, idare edin! PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Ama, Sayın Başkan, olmaz ki yani... BAŞKAN – Efendim, niye olmasın?.. Sayın Başkanım, oylamada tereddüt oldu Divanda; oylamayı tekrarlıyorum. "Oylamayı tekrarlıyorum" dediğim anda da, arkadaşımız karar yetersayısının aranılmasını istedi efendim; bunun neresi aykırı?! Karar yetersayısı arayacağım efendim. "Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunuyorum" demiş idim. Şimdi, elektronik cihazla oylama yapacağım. 3 dakikalık süre veriyorum efendim. Efendim, tekrar ediyorum: Elektronik cihazla, komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sundum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN – Karar yetersayısı olmadığı için, birleşime, saat 14.20'ye kadar ara veriyorum. Kapanma Saati : 14.03 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati : 14.25 BAŞKAN : Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER : Vedat ÇINAROĞLU (Samsun), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 65 inci Birleşimin İkinci Oturumunu açıyorum. Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz. Komisyon raporunun okunup okunmaması hususundaki oylamada karar yetersayısı istenmişti; karar yetersayısı bulunamadığı için birleşime ara vermiştik. V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 2. – Tarım Bakanlığı Ziraat İşleri Genel Müdürlüğü ile Ziraî Mücadele ve Ziraî Karantina Genel Müdürlüğüne Bağlı Kurum-Okul ve Kuruluşlara Döner Sermaye Verilmesi Hakkında Kanunun Adının ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/478, 1/474, 1/454) (S.Sayısı: 318) (Devam) BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerinde. Şimdi, raporun okunup okunmaması hususunu, tekrar, elektronik cihazla oylayacağım. Oylamayı başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, raporun okunup okunmaması reddedilmiştir; karar yetersayısı vardır efendim. Tasarının tümü üzerinde gruplar adına söz isteyen?..Yok. Şahsı adına... ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Fazilet Partisi Grubu adına söz talebimiz var efendim... BAŞKAN - Affedersiniz; ama, gruplar adına... TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, biz neyi kabul ettik, neyi reddettik efendim? Sonucu itibariyle bir noktayı vuzuha kavuşturmak gerektiğine inanıyorum da o nedenle soruyorum. Okunup okunmaması ne oldu; kabul mü edildi ret mi edildi? BAŞKAN - "Reddedilmiştir" dedim efendim. TURHAN GÜVEN (İçel) – Peki, ne reddoldu efendim, okunması mı okunmaması mı? BAŞKAN – Efendim... TURHAN GÜVEN (İçel) – Siz, neyi oya koydunuz? BAŞKAN - Okunmamasını reddettiler efendim. TURHAN GÜVEN (İçel) – O zaman, okunacak demektir. BAŞKAN - Hayır efendim... KAMER GENÇ (Tunceli) – Olmaz... Olmaz... BAŞKAN – Okunmasını reddettiler efendim. TURHAN GÜVEN (İçel) – O zaman, lütfen düzeltin... BAŞKAN - Şu saatte... TURHAN GÜVEN (İçel) – Zabıtlara öyle geçti de o bakımdan Sayın Başkan... BAŞKAN – Zabıtlara bakarsınız efendim . KAMER GENÇ (Tunceli) – Kaç kabul çıktı? BAŞKAN - 196... KAMER GENÇ (Tunceli) – Kabul, değil mi? BAŞKAN – Ret efendim, ret! İstirham ederim... KAMER GENÇ (Tunceli) – Ret mi_ Önce kabul dediniz... TURHAN GÜVEN (İçel) – O zaman toplantı yetersayısı olmaz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Karar yetersayısı istemişlerdi efendim; toplantı yetersayısı da var efendim. TURHAN GÜVEN (İçel) – Karar yetersayısı istendiyse ret oyları sayılmaz ki. Eğer reddolunduysa yetersayı olmaz. BAŞKAN – 196 dedim efendim. TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, o konuda, müsaade ederseniz, İçtüzüğe göre anlaşalım. BAŞKAN – Toplantı yetersayısı kaç efendim? TURHAN GÜVEN (İçel) – Eğer, okunmaması reddolunmuşsa, toplantı yetersayısı yoktur. BAŞKAN – Sayın Güven, toplantı yetersayısı kaç efendim? TURHAN GÜVEN (İçel) – Efendim, 184. BAŞKAN – 194. TURHAN GÜVEN (İçel) – Efendim, okunması reddolunmuşsa... BAŞKAN – 196 ret var. TURHAN GÜVEN (İçel) – ...toplantı yetersayısı aleyhine demektir bu. BAŞKAN – Olur mu efendim?! TURHAN GÜVEN (İçel) – Elbette, bu böyledir. BAŞKAN – Aman efendim!.. Aşkolsun, yani acemiyiz ama bu kadar da değiliz yani. TURHAN GÜVEN (İçel) – Hayır, ben, sizi acemi kabul etmedim. BAŞKAN – Aşkolsun! TURHAN GÜVEN (İçel) – Bir okuyun bakalım İçtüzüğü. BAŞKAN – Aman efendim!.. Şimdiye kadar raporun okunmasının reddedilmesinde hiç böyle bir şey söylemediniz efendim. İstirham ederim... Yapmayın... TURHAN GÜVEN (İçel) – O zaman aleyhedir efendim. Olur mu?! BAŞKAN – Ha, bugüne kadar niye böyle bir şey söylemediniz?! Haklısınız efendim, haklısınız!.. Tasarının tümü üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Sıvas Milletvekili Sayın Musa Demirci; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA MUSA DEMİRCİ (Sıvas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 318 sıra sayılı kanun tasarısı hakkında Fazilet Partimizin görüşlerini arz etmek istiyorum; bu vesileyle Fazilet Partisi Grubu adına Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, 1967 yılında o günkü hale göre, o günkü halin icaplarına göre çıkartılmış olan 969 sayılı Döner Sermaye Kanunu_ O gün için yine Tarım Bakanlığına, Ziraat İşleri Genel Müdürlüğü veya Ziraî Mücadele ve Ziraî Karantina Genel Müdürlüğü bağlıydı ve bu bağlı olan genel müdürlüklere taşrada mevcut olan okulları, kurumları ve kuruluşları da bağlıydı ve dolayısıyla, yine, o günkü şartlar altında, döner sermayelerine 200 milyon Türk Lirası sermaye tahsis edilmişti. Tabiî, değişen ekonomik şartlar ve 1967 yılından günümüze kadar, paranın değer kaybetmesi, döner sermayenin taşralarda iş göremez, faaliyet yapamaz bir duruma gelmesine sebep olmuştur. Bu vesileyle, tabiî, Döner Sermaye Kanununda değişiklik zarureti vardır. Yine, aynı durum, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü döner sermayesinde de söz konusudur. Dolayısıyla, aynı tasarı muvacehesinde, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü de döner sermayelerinde bir artış talep etmektedir. Yine, Çocuk Esirgeme Kurumu, aynı minvalde, benzer bir teklifle, yine, 318 sıra sayılı tasarıyla bu değişikliği arzu ediyor.Tabiî, biz, Fazilet Partisi olarak, bu değişikliklerden yanayız. Gerçekten, değişen şartlar bunu gerekli kılmaktadır. Değerli milletvekilleri, 969 sayılı Döner Sermaye Kanununun kapsadığı faaliyet alanlarına baktığımız zaman, tamamı tarımla alakalı, tarımın üretimiyle alakalı faaliyetlerdir. 969 sayılı Döner Sermaye Kanununun 3 üncü maddesine baktığımızda, Tarım Bakanlığının bünyesinde taşıdığı bütün faaliyetleri, aşağı yukarı, bu maddede görmek mümkün. Mesela, bunlardan birkaç tanesini arz edecek olursam: Eğitim, öğretim ve yayım; ayrıca, demonstrasyon ve denemeler, bu kanunun kapsadığı faaliyetler arasında görülmektedir. Tohum, toprak ve ilaç analizlerini, yine, bu kanunun kapsadığı faaliyetler arasında görüyoruz. Bitki ve hayvan ürünlerinin çiftçiye örnek olacak tarzda imal edilmesi, tohum ve fidan yetiştirilmesi, hatta, hayvan yetiştirilmesi bu kanunun içerisine derç edilmiştir. Biraz önce, başta söylediğim gibi, döner sermaye, Ziraî Mücadele ve Ziraî Karantina Genel Müdürlüğünü de -o günki ismiyle- alakadar ettiği için, ziraî mücadele ve karantinayla alakalı işler de, yine bu kanun çerçevesinde mütalaa edilmektedir. Önemli bir maddesi de, faaliyetlerini n içerisinde özel ve tüzelkişilerle işbirliği yapması ve yine bina ve buna benzer ihtiyaçlarını gidermek için, yapılaşma da bu kanunun faaliyetleri arasına alınmıştır.Görüldüğü gibi, çok geniş bir tarzda, tarım ürünlerini pazarlamadan, imalatından, özel ve tüzelkişilerle ortaklığına varıncaya kadar, geniş bir yelpaze içerisinde kanunun faaliyetleri var; ancak, yine, başta da arz ettiğim gibi, bunların artık 200 milyon lira gibi bir sermayeyle yapılması söz konusu değil, bunlar tamamen sözde kalmış olan işlerden başka bir şey değil. O vesileyle tekrar arz ediyorum ki, yapılan değişiklik fevkalade yerindedir; çünkü, tarıma hizmet edecektir, tarımcıya hizmet edecektir. Tabiî, biz, burada, geneli üzerinde konuşurken, yalnızca döner sermayenin sermayesini şuradan şuraya çıkaralım şekliyle, burada, sözlerimizi bitirip inemeyiz. Gün geçmiyor ki, şurada tarımın problemlerinden bahsedilmesin; hatta, dün de iki arkadaşımız gündemdışı konuşma yapmak suretiyle, tarımın problemlerini gündeme getirdiler. Bu doğaldır; çünkü, nüfusun yarıdan fazlası bu sektörde istihdam ediliyorsa, bu sektörün problemi vardır; var olan problemler de bu Genel Kurula gelecektir ve görüşülecektir; ancak, tabiî, bunları görüşmek yetmiyor, mutlaka tedbirlerin alınması lazım, mutlaka bunlara da çarenin bulunması lazım. İşte, bakın, bu yıl ağır kış şartları seyrediyor. Şimdi, Doğu Anadolu'da, bilhassa Orta Anadolu'da, hayvanların; yani, ahırda olan hayvanların yem sıkıntısı başlamıştır; artık, bunu görmek lazım. Yaklaşan baharla beraber gübre sıkıntısı başlayacaktır; yani, gübrenin olmayışından değil, gübrenin Türkiye'de bulunmayışından değil. Bildiğiniz gibi, gübrede, daha önce bir destek vardı, yüzde 50'ye varan bir destek vardı; dolayısıyla, bu destek, şimdi, yüzde 20'lerden aşağıya düştü. Hükümetin genel politikası, bu desteği tamamen kaldırmak. Bu şartlar altında ne olacaktır; çiftçiler, gübreli mahsul ekemeyeceklerdir; çiftçiler, üst gübrelemeyi yapamayacaklardır. Bu bakımdan, diyoruz ki, yaklaşan baharla beraber, sıkıntılar da başlayacaktı r.Tabiî, çiftçi kuruluşları, muhalefet olarak bizler ve biraz önce arz ettiğim gibi, milletvekilleri de bu kürsüden defaatle söylüyorlar. O bakımdan, buradan arz edilen bu problemlere mutlaka kulak vermek lazım, mutlaka bunların çözümünü beraberinde getirmek lazım. Aksi takdirde, bir süre sonra, bilesiniz ki çiftçilerin sesi çıkmaz, mecalsiz kalırlar. O bakımdan, biz, yine, gelmeden, bu tehlikeyi, buradan, bir daha işaret etmek istiyoruz. Değerli milletvekilleri, bazı bölgelerimizde üretilen mahsullerde, bildiğiniz gibi, bir sıkıntı var. Bugün, patates mevzuu, Türkiye'nin güncel meselesidir ve bir sıkıntı olduğu, Sayın Bakan tarafından da, Bakanlar Kurulu tarafından da ifade edildi ve aşağı yukarı, Türkiye'nin bu konudaki sıkıntısını duymayan kimse kalmadı. Şimdi, burada, bu sıkıntı neden meydana geldi, bu sıkıntı daha önceden görülemez miydi; bu konuyu tekrar gündeme getirmek istiyorum. Patates üretimini, yıllar itibariyle takip edecek olursak, 1996, 1997, 1998, 1999... 1996'daki patates üretimi 4 950 000 ton -yani, 5 milyon tona yakın- 1997'de 5 100 000 ton, 1998'de 5 250 000 ton, 1999'da 5 500 000 ton; yani, aradaki artış yüzde 3 veya yüzde 4 civarında. Şimdi, Türkiye'nin nüfusunu da bu artışla beraber takip edecek olursak, 1996 yılında 61,6 milyon olan nüfusumuz, 1997'de 62 milyon, 1998'de 63,6 milyon ve 1999'da 64,5 milyon... Dolayısıyla, gördüğünüz gibi, nüfus ile üretim artışı, aşağı yukarı paralel gitmektedir. Yani, üretimde belki yüzde 1 fazlalık olabilir; ancak, değil mi ki, nüfusta da bir artış olmuştur. Öyleyse, nerede hata yapıldı ki, patateste bir sıkıntı meydana geldi? İhracatı takip ettiğimiz zaman, bakın, 1995 yılındaki patates ihracatı 103 000 ton, 1996'da 240 000 ton, 1997'de 222 000 ton, 1998'de 58 000, 1999'da 32 000 ton. Sınır ticaretini takip ediyoruz; 1996'da 45 000 ton, 1997'de 22 000 ton, 1998'de yalnızca 1 000 ton, 1999'da, sınır ticaretinden patates ihracatımız yoktur. Şimdi, burada, bu konuyu irdelememiz lazım. Yine, 1999'da, ihracata verilen prim 20 dolar/ton; bu da, ekim ve kasım aylarında verilmiş, zamanında verilmediği için bir fayda sağlamamış. Buna rağmen, 1997'de yüzde 20, yani, 19,5 dolar/ton ihracat primi verilmiş; ama, bu, bütün yıla yayıldığı için, çiftçi bir fayda görmüş. O bakımdan, bunların hepsini sıraladığımız zaman şunu görüyoruz ki, bir tedbirsizlik var. Bu tedbirsizlik, baştan söylediğim gibi, bölgeye giden milletvekillerinin veya o bölge çiftçilerinin feryatları göz önüne alınabilmiş olsaydı, tahmin ediyorum ki, bu durum meydana gelmezdi. Sayın Devlet Bakanımız, dün burada, gündemdışı konuşmalara cevap verirken şöyle söylemişti: "Böyle sınır ticareti olmaz." Yani, vahşi bir sınır ticareti var; orada, iller arasında yapılması gereken sınır ticareti, ta Ankara'ya kadar intikal etmiştir diye söylediler. Ee, doğrudur da; yani, bunun için tedbiriniz nedir, projeniz nedir, bunu söyleyemiyorlar. Ne diyorlar; işte, biz, sınırı kapatmak suretiyle bu işi hallettik diyorlar. Bu, şuna benziyor: İşte, bir maarif nazırının söylediği gibi: "Efendim, okullar olmasa, biz n azırlığı; yani, millî eğitimi fevkalade güzel idare edeceğiz."Sınır ticaretiyle önemli olan, o bölgedeki insanların rahatlığını, ekonomik rahatlığını meydana getirmektir. Bu bakımdan, burada tedbir alınmak suretiyle... İşte, geçen yıllarda -biraz önce arz ettiğim gibi- sınır ticaretinden, nasıl ki, 1996'da 45 000 ton, ondan sonra 22 000-23 000 ton bir satış yapıldıysa, tedbir alınmak suretiyle, yine, bu, alınırdı. Petrol getirilmezse -Sayın Bakanın söylediği gibi- hampetrol getirilebilirdi; ancak, bu tedbirleri göremedik; göremediğimiz için de, tabiî, çiftçilerimiz, hakikaten büyük bir sıkıntıya düştüler. Şimdi, burada, bölgelerin problemlerinden bir tanesi de... Biliyorsunuz, baharla beraber, hatta mart ayında, sebze yastıklarına, sıcak yastıklarına fidelerin yetişmesi bakımından ekimler yapılır. Şimdi, bu, fevkalade önemli. Ege Bölgesi için, Çukurova için, hatta diğer bölgelerimizde bu sebze ekimi yapıldığı için önemli. Tabiî, sebzeler, bugün, Türkiye'de bakıyoruz ki, hakikaten bir verim elde etmişiz; üretimde bir artış meydana gelmiş; ister ağustos ayında çıkın, isterseniz aralık ayında, ocak ayında, şubat ayında gidin, bakkalda aradığınız her mahsulü bulabilirsiniz; yani, genellikle yüzde 80'i de Türkiye'de yetişir. Şimdi, 1986, 1987 yılında, Tarım Bakanlığı bir yetki devri yapmak suretiyle, sebzelerin, sebze tohumlarının ithal yetkisini il müdürlüklerine, mahalline vermiştir; yani, yerinden yönetim bu hükümetin de esas aldığı bir konudur; ancak, bugün -her nedense b ilemiyoruz- 6.10.1999 tarihinde bu emir iptal edilmiş, bu faaliyeti iptal edilmiş ve Tarımsal Üretimi Geliştirme Genel Müdürlüğü bu yetkileri kendi bünyesine almış. Bu, fevkalade yanlıştır. Dolayısıyla, bunun getireceği şey, israftan başka bir şey değil; insanların "git" ve "gel"inden başka bir şey olmayacaktır. Bildiğiniz gibi, tabiî -tahmin ediyorum- Sayın Bakanımızın bundan haberi olmayabilir. Sebze ekiminde birkaç gün bile önemlidir. Birkaç gün beklemesi, Ankara'ya gidip gelmek suretiyle bu işin çözülmesi, tarım bakımından fevkalade yanlış olur. Tahmin ediyorum ki, Sayın Bakan bununla ilgilenecek ve bunu çözecektir.İkinci bir konu, biraz önce arz ettiğim gübre konusudur. Gübre konusunun mutlaka çözülmesi lazım. Gübrede destek giderek sıfırlanırsa, çiftçi gübresiz mahsulünü ekecektir. Bakın, hemen ilkbaharla beraber şekerpancarı ekilecek; ilkbaharla beraber pamuk ekimi yapılacak, mısır ekimi yapılacak ve onun da ötesinde, Türkiye'nin büyük bir ekim potansiyeli olan hububatın üst gübrelemesi yapılacaktır. Şimdi, bunlar olmadığı takdirde -bir düşünün ki, mazot 420 000 liraya gelmiş, ulaşmış- gübredeki bu desteği de kaldırdığınız takdirde çiftçi ne yapacaktır; yapacağı şey belli; çaresiz kaldığı için gübreleme yapamayacak ve dolayısıyla ekiminde bir noksanlık olacak ve böylece, üretimde bir düşüklük ve noksanlık meydana gelecektir. O bakımdan, bu konu, Bakanlar Kurulunun, hatta, belki -bilemiyorum, son kararnameyi gözden geçirdim; ama, unuttum- Bakanın da yetkisinde olabilir. Öyleyse, yeniden, bu gübre desteğinin mutlaka getirilmesi ve çift çilerimizin rahatlatılması gerekir.Değerli milletvekilleri, şimdi, bir konu var ki, yine bütün bölgelerdeki çiftçilerimizi fevkalade rahatsız etmektedir. Bu konu da şudur: Bir defa, çiftçilerimiz, ödeyemedikleri borçlarından dolayı şu anda icradalar. İcrada olmalarını kabul ederiz. Yani, nedir; neticede, paralarını ödedikleri gün, bundan kurtarırlar veya icra, taksite bağlar; ama, gelin görün ki, bundan dolayı insanlar hapse giriyorlar, bundan dolayı insanlar fevkalade mağdurlar ve seslerini de hiç kimseye duyuramıyorlar. Bakın, Kırıkkale İlinin Keskin İlçesine bağlı İnziloğlu Köyünde bütün köy halkı, sırasıyla, hapse girip çıkmaktadırlar. Yine, Osmaniye'nin Saracık Köyünde -ben, listeyi vermiyorum burada- 60 yaşındaki bir hanım, Meliha Koçan ismindeki bir hanım hapse girmiş ve çıkmıştır. Bu, fevkalade yanlıştır. Bu, imajı yaralar. Bu, hakikaten, Türkiye'ye iyilik getirmez, tarıma, tarımcıya iyilik getirmez. O bakımdan, bunun önüne geçilmesi lazım. Bunun, mutlaka halledilmesi lazım. Balıkesir'in Savaştepe Köyünden, yani, bana ulaşan listelerden birkaç isim aldım. Dolayısıyla, bunların tamamını saymıyorum, vaktim müsaade etmediği için; ancak, problem, hakikaten çok ciddîdir ve bu problemin halledilmesi lazım. Şimdi, önemli bir problem şudur: Bildiğiniz gibi, yirmi gün, hatta yirmi günden daha az bir zaman kaldı Kurban Bayramına. Bir gelenektir; bütün besiler, besi hayvanları, Kurban Bayramına denk gelecek şekilde yapılır. Dolayısıyla, Kurban Bayramına yirmi gün kala, onbeş gün kala besiyi almış hayvanlar pazara sevk edilir, belediyeler bunlar için tedbir alır; ancak, gelin görün ki, burada bir sıkıntı var. Sıkıntı nedir; sıkıntı şudur: Besiyi yapmış olmalarına rağmen, şu anda önleri kapalıdır ve et fiyat etmiyor; yani, besi hayvanı fiyat etmiyor, para etmiyor; yani, besi maliyeti fazla olmasına rağmen, korkarız ki, bu besiler elde kalacaktır. Geçtiğimiz dönemlerde tedbir alınmıştı; yani, et-balık kurumları kanalıyla tedbir alınmıştı. Bunun, Bakanlık önünü açmıştı; ancak, Sayın Bakanın bundan -tahmin ediyo rum- bir yirmi gün önce bir ifadesi vardı burada gündemdışı konuşmaya cevap verirken "efendim, Türkiye'ye kaçak et giriyor" diye. İşte, bu, besiciliğimizi öldürür. Gerçekten böyle bir şey varsa, hakikaten bunun nasıl önüne geçilecekse, geçilmesi lazım. Eğer besiciyi bu sene zarar ettirirsek, besici zarar ettirilirse, besicinin tekrar ahıra girmesi mümkün değil. Köylü zarar ederse, bir daha o işi yapamaz; yani, bu, başka üretim koluna benzemez. Dolayısıyla, canlıyla uğraşıyor, canlı materyalle uğraşıyor. Mutlaka tedbirin alınması lazım; alınmadığı takdirde, Türkiye, yeniden, et ithal etme durumuna gelebilir. Bu, fevkalade yanlış bir gidiştir. Tahmin ediyorum ki, Bakanlık, bunun, elbette farkındadır, bunun tedbirlerini alıyordur; almadığı takdirde, bir sıkıntı olabilir.Yine, bugünlerde hayvancılıkta bir problem var. O problem de şudur: Bakın, işte, ete bağlı olarak bir de süt var. Süt ve yem fiyatları denk olduğu için... Eskiden parite neydi; 1 kilo süte 2 kilo yem alınmasıydı; ancak, şimdi, başabaş geldiği için... Bakın, şurada -hepsini okumam mümkün değil- bir kooperatiften, yani, sütçülük kooperatifinden, Ege Bölgesinden gelen bir feryat var; diyor ki... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MUSA DEMİRCİ (Devamla) – Sayın Başkanım, müsaade ederseniz... BAŞKAN – Sayın Demirci, toparlar mısınız efendim... MUSA DEMİRCİ (Devamla) – Evet... Aldığım bir faksta -bakınız, damızlık hayvanları kesime gidiyor ve ifade fevkalade enteresan- "kan yerine, süt akıyor" diyor. Bu, gelecek tehlikeyi gösteriyor. Bunun tedbirinin alınması lazım; alınmadığı takdirde, büyük boyutlarda hayvancılığımız zarar edecektir. Şimdi, Tarım Bakanlığının eli kolu bağlı; bunu da biliyorum. Neden bağlı; işte, IMF'yle yapılan anlaşmadan dolayı bağlı. Eğer bu açılmazsa, Tarım Bakanlığına bu serbestiyet verilmezse, tarım desteklenmezse, hayvancılık desteklenmezse, ben size söylüyorum ki, tehlike kapıdadır ve dolayısıyla, çiftçi kesimi, ister hayvan üreticisi olsun, ister diğer bitkisel üretimle meşgul olsun, iştigal etsin, hepsi büyük sıkıntı çekeceklerdir. Ben, Sayın Başkana müsamahasından dolayı teşekkür ediyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Şimdi, söz sırası, Anavatan Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili İbrahim Yaşar Dedelek'te. Buyurun Sayın Dedelek.(ANAP sıralarından alkışlar) ANAP GRUBU ADINA İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) – Sayın Başkan, Yüce Meclisimizin değerli üyeleri; Tarım Bakanlığı Ziraat İşleri Genel Müdürlüğü ile Ziraî Mücadele ve Ziraî Karantina Genel Müdürlüğüne Bağlı Kurum-Okul ve Kuruluşlara Döner Sermaye Verilmesi Hakkında Kanunun Adının ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısıyla ilgili, Anavatan Partisinin görüşlerini arz etmek üzere huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum; sözlerime başlamadan evvel, Y üce Meclisi, en derin saygılarımla selamlıyorum.Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 21.12.1967 tarihli 969 sayılı Tarım Bakanlığı Ziraat İşleri Genel Müdürlüğü ile Ziraî Mücadele ve Ziraî Karantina Genel Müdürlüğüne Bağlı Kurum-Okul ve Kuruluşlara Döner Sermaye Verilmesi Hakkında Kanunla, adı geçen genel müdürlüklere 250 milyon lira döner sermaye tahsis edilmiş. Bu rakamın, 18.3.1981 tarihinde, Bakanlar Kurulu kararıyla 500 milyon liraya çıkarıldığını öğrenmiş bulunuyoruz. Döner sermaye işletmelerinin, iş programlarını başarıyla yerine getirdiği, hizmetlerini yerine getirebilmek amacıyla demirbaş alımları yanında, gelir getirici aktif yatırımları da gerçekleştirdiği; işletme faaliyetlerindeki büyüme karşısında sermaye limitinde artış olmaması nedeniyle, nakit değerlerin büyük bir bölümünün zamanla sabit değerlere dönüştüğü; dönem sonu kârlarının süresi içerisinde Hazineye yatırılmaması nedeniyle, işletmelerin borç ödeme yükümlülüklerini yerine getiremediği; bugün için sayıları 227'yi bulan bu işletmele rin, Hazineye, yılda yaklaşık 1 trilyon lira gelir getirmesine rağmen, çiftçilere çok önemli tarım girdisi sağlayan işletmelerin sermaye yetersizliği nedeniyle atıl duruma düştüğü, ortaya çıkan gerçeklerdir.Yetiştirici ve çiftçilere önemli hizmetler veren ve pek çok tarım girdisi sağlayan döner sermaye işletmelerinin fonksiyonel hale getirilmesi ve yukarıda belirtilen aksaklıklarının giderilmesi amacıyla hazırlanan bu tasarı, fevkalade önemlidir. Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 969 sayılı Kanuna göre kurulan toplam 193 adet döner sermaye işletmesi, şu anda hizmet veremez duruma gelmiştir. Bu işletmeleri, yeniden, işler ve faydalı hale getirecek olan 8 maddeden mürekkep yasa tasarısı, faydalı çalışmalar yapan işletmelere yeni faaliyetlerinde rahatlama getirecek ve başarılı çalışmalarını artıracak niteliktedir. Yine, bugün görüşmesini yaptığımız Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısıyla ilgili görüşlerimi arz etmek istiyor um.14 ve 16 Mart 1986 tarihinde, İstanbul'da yapılan İslam Ülkeleri İkinci Tarımsal Üretim ve Gıda Güvenliği Bakanlar Toplantısında, Türkiye'de, İslam ülkeleri için uluslararası nitelikte hizmet veren Tarımsal Hidroloji Araştırma ve Eğitim Merkezi kurulması karar altına alınmıştır ve bu görevle de Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü görevlendirilmiştir. Bu görevlendirme sonucu, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, bundan aşağı yukarı dört veya beş yıl öncenin rakamlarıyla, 300 milyarlık bir harcama yaparak, 1 idare binası, 150 kursiyere hizmet verecek nitelikte yatakhane, yemekhane, kütüphane, dershane, çeşitli tarım laboratuvarları, 230 koltuk kapasiteli sinevizyonlu ve simultane tercüme imkânlı konferans salonu, bilgiişlem merkezi, cami, açık ve kapalı spor tesisleri ile ulusal ve uluslararası tüm konferans, toplantı ve eğitim çalışmalarına imkân verecek tesisleri tamamlamıştır. Bakanlar Kurulu, 22.11.1994 tarihinde 94/6291 sayılı kararıyla, bu işletmeyi, bu müesseseyi Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğüne bağlamıştı r.Çok hayırlı bir işletme halinde olan, araştırma, eğitim, danışmanlık hizmetlerini gerçekleştirecek, yine, İslam ülkelerinden gelecek kursiyer öğrencilere eğitim verme kapasiteli böyle bir faydalı kuruluşun Tarımsal Hidroloji Araştırma ve Eğitim Merkezi Müdürlüğünün, araştırma, eğitim ve danışmanlık hizmetlerini hızlandırmak, çalışmalardan elde edilen uygulanabilir sonuçların yaygınlaşmasını sağlamak, yine, yurtiçi ve yurtdışı bilgi kaynaklarından faydalanmayı kolaylaştırmak, araştırma ve deneylerden elde edilen birikimin pazarlanabilmesini sağlamak amacıyla bu merkezin bünyesinde yeni bir döner sermaye işletmesinin kurulmasının önemi ve gerekliliği ortaya çıkmıştır. Bu amaçla, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun değişikliği fevkalade önemi haiz bir madde değişikliğidir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa Tasarısı, yine, Yüce Meclisimizin huzurundadır. Bu da bir maddelik değişikliktir. Kuruma bu kanunda öngörülen temel ve sürekli görevlere bağlı olarak ortaya çıkan üretim ve hizmet faaliyetlerini sürdürebilmek için gerekli yerde ve sayıda döner sermaye işletmesi kurmak amacıyla, kendi kaynaklarından karşılanmak üzere, 30 milyar lira sermaye tahsis edilmiştir; bu miktar Bakanlar Kurulu kararıyla dört katına kadar artırılabilir denilmektedir. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğüne bağlı döner sermayeli işletmelerde son derece yararlı hizmetlerin yürütüldüğü, bu nedenle, bu işletmelere her türlü desteğin sağlanması gerektiği ortada bir gerçektir. Döner sermayelerin bütçe imkânları dahilinde gerçekleştirilemeyen hizmetlerin yürütülmesini sağladıkları, bu nedenle, söz konusu kuruluşların tasfiyesi yerine, etkinleştirilmelerinin daha gerçekçi bir yaklaşım olacağı, etkin bir döner sermaye sisteminin, boyutları küçülmüş bir devlet örgütünde önemli bir boşluğu doldurabileceği gerçeğinden hareket ederek, bu, biraz evvel bahsettiğim, gerek Tarım Bakanlığına ait işletmelerde gerekse Köy Hizmetlerindeki Hidroloji Merkezi ve Çocuk Esirgeme Kurumunun döner sermayelerinin artırılmasına ilişkin bu yasa tasarılarının faydalı olduğuna partim ve şahsım olarak inanıyoruz, destek vereceğimiz ifade ediyoruz.Hepinize saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Şimdi, söz sırası Doğru Yol Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili Sayın Zeki Ertugay'da. Buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 318 sıra sayılı, döner sermayelerle ilgili kanun tasarısı üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce, hepinizi, şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlarım. Kanun tasarısı, esas itibariyle, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bünyesinde 969 sayılı Kanunla var olan döner sermaye kanununda değişiklik ve yine, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde yeni döner sermayelerin kurulmasına ilişkin bir madde değişikliği ve Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunda yine aynı mahiyette bir değişiklik öngörmektedir. Genel itibariyle, komisyonlarda görüşüldüğü zaman da büyük bir uzlaşmayla, mutabakatla üzerinde hemfikir olunmuş bir kanun tasarısıdır ve bir nevi, çerçeve kanun mahiyetindedir. Onun için, zaten, kanunun muhteviyatına baktığınız zaman, teknik birtakım değişikliklerin yapılması zorunluluğu açıkça görülmektedir. Nedir bu değişiklikler; Tarım Bakanlığı bünyesinde daha önce var olan birtakım genel müdürlüklerin bugün mevcut olmayışı ve o ismin değişmesi; yine, Tarım Bakanlığının, önceki kanunda "Tarım Bakanlığı" olarak geçmesine rağmen, bugün, değişmiş şekliyle "Tarım ve Köyişleri Bakanlığı" olmasından dolayı bu değişiklikler öngörülmekte; yine, günümüz şartlarına artık cevap vermekten çok uzak olan döner sermaye limitlerinin artırılmasını öngörmektedir. Bu şekliyle, Doğru Yol Partisi olarak tasarıya destek veriyoruz ve bu zorunlu bir değişikliktir, olması gerekir.Aynı şekilde, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün bünyesinde, tarımsal araştırma, hidroloji laboratuvarlarının kurulması ve onun içinde, bu konuda bir araştırma biriminin kurulması ve onun bünyesinde de bir döner sermayenin kurulması ihtiyaç haline gelmiştir. Bu bakımdan, destekliyoruz; ancak, bu vesileyle birtakım görüşlerimi de arz etmek istiyorum. Yüce Mecliste, Türk tarımının çok ciddî sorunlarının olduğunu defalarca konuştuk ve daha çok konuşulmasında da yarar olduğu kanaatindeyim. Zaten, açıldığından beri, 21 inci Dönemin Genel Kurul görüşmelerinin, özellikle gündemdışı konuşmaların çok büyük bir kısmını, tarımla ve tarım kesimiyle ilgili meseleler kapsamaktadır. Bu da, ülkemizin çok önemli bir kısmını, çok önemli bir sektörünü ilgilendirmesinden dolayı, ekonominin en ağır faturasının âdeta en güçsüz kesime ödettirilmesi gibi birtakım talihsiz uygulamalara muhatap olan kesimin çiftçi kesimi olmasından dolayı, bu Mecliste defalarca konuşuldu. Tekrar mahiyetinde olsa bile, bazı hususların altını çizmek istiyorum. Elbette ki, bu kanun tasarısı gerekli ve yerinde bir kanun tasarısıdır; ama, bugün Türk tarımının yapısal bir değişime, yapısal bir reforma ihtiyacı olduğunu, daha önceleri de ifade ettik ve Tarım Bakanlığı da, bu konuda bir gayretin, bir çalışmanın içerisine girdi. İlgili bakanın, gerek Yüce Mecliste yapmış olduğu açıklamalarda gerekse bütün parti gruplarını dolaşarak yapmış olduğu bilgilendirmelerde bu konunun gündeme geleceği beklenilmektedir. Ancak, siyasî irade olarak, öncelikli olarak, esas, bugün konuştuğumuz problemlerin temelinde yatan yeniden yapılanmayı halletmeden döner sermayedeki limitleri çok daha fazla artırsak bile, bunun hiçbir şeyi çözmeyeceği gayet açıktır.Bugün, ülkemizin gündeminde, ihtiyaç fazlası birtakım ürünlerin değerlendirilmesi problemi ağırlıklı olarak yer almaktadır. Patates sorununu günlerdir konuşuyoruz. Haddi zatında, bu sadece patatese has bir problem değildir, bütün ürünler için bu tip problemler geçerlidir; zaman zaman domates üreticisi, zaman zaman narenciye üreticisi, zaman zaman şekerpancarı üreticisi... Ki, bugün, Türkiye'nin önünde üretimin değerlendirilmemesi şeklinde duran en önemli, en vahim problemlerin başında şeker üretimi gelmektedir ve stoklarımızda bol miktarda şeker mevcuttur. Bunları Yüce Meclisin dikkatine özellikle arz etmek istiyorum. Türkiye, eğer, tarımda bu manada bir üretim planlaması yapamazsa ve -bugün alınacak tedbirler itibariyle söylüyorum-gelecek yılın ürün deseni bugünden tespit edilemezse reklam tartışmalarıyla daha çok zaman geçiririz. Değerli arkadaşlarım, reklam konusuna da bir cümleyle girmek istiyorum. Türkiye'de patates ve tahıl üretimi yeteri kadar yapıldığı gibi, fazlasıyla da tüketilmektedir. Problem, insanları zorlayarak daha fazla tükettirmek değil, üretim fazlasının ihtiyaç olan yerlerde, özellikle ihracat yoluyla değerlendirilmesidir. Bunun için, konuya çok daha ciddî yaklaşılması gerekmektedir. Yani, yarın, her bir ürün için bir reklam, bir promosyon kampanyası açmak gibi, çağdaş manada tarımı yapılandırmaya veya tarıma bakışa ters düşen birtakım komik uygulamaların karşısı nda da kalabiliriz.Bugün, üreticimiz, gerçekten perişan durumdadır. Kurban Bayramı yaklaşıyor ve Türkiye hayvancılığı can çekişiyor. Her gün, bana olduğu gibi, Yüce Meclisin değerli üyelerine de çok sayıda üretici, zannediyorum, telefonlarıyla imdat seslerini duyurmaktadırlar. Ne gibi; elinde yetiştirdiği temiz, helal, alınteriyle ürettiği, besiye aldığı hayvanı vardır; ama, Kurban Bayramı yaklaşmaktadır ve yetiştirdiği hayvanını maliyetinin çok çok altında satmak gibi bir riskle, sıkıntıyla karşı karşıyadır. Erzurum'daki üretici -çarpıcı örnek olması bakımından ifade ediyorum- âdeta, yalvararak diyor ki "Et ve Balık Kurumu günde beş tane büyükbaş hayvan kesiyor. Ne olur, şunu yirmi taneye..." Bakınız, istediği, bizlerden talep ettiği, en önemli problem olarak gördüğü husus, kesilen hayvan sayısının beşten yirmiye, yirmibeşe çıkarılması gibi komik bir rakamdır. Rakam çok küçüktür; ama, çifçinin elindeki hayvanının değer fiyatına satılması bakımından, Et ve Balık Kurumunun alım yapması çok büyük önem arz et mektedir. O, bir miktar alım yaptığı takdirde, işte, esas piyasa düzenlemesi, piyasa regülasyonu dediğimiz hadise gerçekleşmektedir.Değerli arkadaşlarım, geçtiğimiz günlerde Sayın Bakan müjdeli bir haber açıkladı; çiftçi kesimine yönelik kredi faizlerinin yüzde 40'lara düşürüldüğü müjdesini verdi. Teşekkür ederiz. Elbette ki, doğru ve geç kalınmış bir karardır. Tabirimi mazur görürseniz, kusura bakmazsanız, çok affedersiniz, bu, Nasrettin Hoca'nın eşeğini kaybedip sonra bulunması sonucunda sevinmesi gibi bir hadisedir. Hepimiz biliyoruz ki, tüketici faizlerinin bile yüzde 40'ların altına düştüğü bir ortamda, hükümetin, bütün planını, programını ve bütün fiyat artışlarını yüzde 25'e endekslediği ve kilitlediği bir ortamda, yüzde 40'lık bir faiz uygulaması bile çok yüksektir. Kaldı ki, tarım kredi faizlerinin, tarım krediye ve tarımda kullanılacak krediye ayrılan kaynağın da 21 Aralıkta çıkarılan Kararnameyle yüzde 50 nispetinde azaltıldığı, bu Yüce Mecliste defalarca ifade edilmişti ve burada, özellikle -bü yük demiyorum, ama, büyük sayılabilecek- 300 dekar vesaire gibi ölçüler konulmak suretiyle, azıcık düzgün üretim yapmaya müsait şartları olan büyük sayılabilecek üreticiler, bu kredilerden tamamen yoksun bırakılmıştır. Bunlar, yüksek kredi faizleriyle de olsa, kredi kullanamamaktadırlar. Küçük çiftçi kullanabilecek midir; hayır, küçük çiftçi de kullanamayacaktır; çünkü, zaten, oran, limit, son derece fazla düşürülmüştür. Yüzde 40'lık rakam da, küçük çiftçi için bile, çok yüksek bir rakamdır; ama, büyük sayılabilecek çiftçiler için yüzde 40'ın üzerinde bir rakam da öngörülebilir. Bu konuda, hükümetin bu yanlışı düzeltmesini öneriyorum.Tarımda bulunan kesimin problemlerini çözmek önemli. Bu kesim, yüzde 40 dediğimiz kesim, en güçsüz kesimdir. İktisaden faal nüfusun belki yarısına yakın kısmı, ekonomik olarak güçsüzdür. Siz, buna, işsizler ordusu gibi de bakabilirsiniz. Sosyal programlarla bunların problemlerini çözmemiz lazım; ama, Türkiye'de bir de tarımsal üretimin artışı meselesi vardır, tarımsal üretimin yükselmesi meselesi vardır; çünkü, Türkiye'nin en önemli problemlerinden biri, tarımdaki verim düşüklüğüdür. Bu bakımdan, büyük üreticileri de daha fazla üretmeye teşvik etmek gibi bir sorumluluğumuz vardır. Onları bu tip düzenlemelerin dışında bırakmak son derece yanlıştır ve çağımızın üretim anlayışına, tarımın en düşük kâr marjlı sektör olarak desteklenmesi anlayışına son derece aykırı düşmektedir. Defalarca, bu Yüce Mecliste ifade ettik; bugün, dünyada en çok gelişmiş ülkeler, aynı zamanda, tarımlarına en fazla destek veren ülkelerdir ve Avrupa Birliğinin örneklerini hep verdik; 7 milyon iktisaden faal tarım nüfusuna, 350 milyonluk nüfusun 7 milyonluk kesimine verdiği destek, bütçesinin neredeyse yarısından fazlasıdır, 80 milyar ECU'lük bütçenin aşağı yukarı 50 milyarlık kısmını tarıma ayırmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri de, bir taraftan kendi tarımına en çok desteği verirken, Avrupa'ya, tarımın desteklenmesinden vazgeçilmesini; aynı şekilde, Avrupa da, kendi tarımına yüksek oranlarda destek verirken, Türkiye'ye, tarımdaki desteklemelerden vazgeçilmesini önermekte, hatta, daha da ileriye giderek, dayatmaktadır. Bu bakımdan, meseleye makro planda bakmak zorundayız. Eğer biz bu ana çerçeveyi ihmal edersek, ana çerçeveyi yerine oturtamazsak, bu palyatif tedbirleri çok daha fazla konuşmak, hem milletimizi hem de Yüce Meclisi meşgul etmek zorunda kalırız.Değerli milletvekilleri, kıymetli arkadaşımız Sayın Demirci gübre desteğinden bahsetti. Doğrudur; bugün, artık, gübre, tarımın ayrılmaz bir parçasıdır, gübre kullanımı tarımdaki gelişmişlik göstergesidir. Onun için, Türk çiftçisi, gübreyi kullanmayı öğrenmesine rağmen, arzu etmesine rağmen, kırk yıl önce zorla kullandırdığınız, yirmi yıl önce teşviklerle bile zor kullandırdığınız gübreyi bugün kullanmak istemesine ve çok başarılı uygulamalarıyla da yapmasına rağmen, maalesef, alacak gücü olmadığı için gübre kullanamamaktan dolayı çok ciddî bir verim düşüklüğüyle karşı karşıyayız. Bu bakımdan, tarımdaki girdilerin desteklenmesi konusuna da hükümetin ve Sayın Bakanın biraz daha fazla kafa yormasını ve bu konuya biraz ağırlık vermesini özellikle öneriyorum. Değerli milletvekilleri, önümüzdeki yıl, tarım için, inşallah, verimlilik bakımından önemli bir yıl olacaktır. Şimdiden, bu ürünlerin değerlendirilmesi konusunda birtakım çalışmalar yapmamız gerekiyor; Yüce Meclisin yapması gerekiyor, bakanlığın yapması gerekiyor ve ilk etapta yapılması gereken en zorunlu iş, temel iş, tarımda ciddî bir dokümantasyonun yapılması, bir veri tabanının oluşturulması ve tarım sayımının yapılmasıdır. Bu yapılmazsa ve bir de, bununla birlikte, tarımsal birlikler, bugün artık tarım kesimini temsil etmekten çok uzaklaşmış olan tarımsal birlikler yeniden bir yapılanmaya kavuşturulmazsa ve gerçek bir üretici birliği olarak, hükümetlerden bağımsız, ama, ekonomik manada sürekli desteklenen bir çerçeveye oturtulmazsa, çiftçinin kendisinin konuşması ve çözmesi gereken problemleri başka sektörlerin, başka kesimlerin çözmesi gibi veya konuşması gibi talihsizliklerle karşı karşıya kalabilir iz.Sözlerimi fazla uzatmak istemiyorum. Kanun tasarısının yerinde olduğunu daha önce ifade ettim. Döner sermaye limitlerinin artırılması gerekmektedir. Tarım Bakanlığının, özellikle, bugünkü üretimden tüketime kadar her türlü faaliyet alanını kapsayan hizmetlerinin çok büyük bir kısmı döner sermayeler kanalıyla yürütülmektedir. Artık, Tarım Bakanlığı bütçesinden, tarımdaki kesimin lehine sayılabilecek, ekonomik manada katkı sağlayabilecek birtakım projelerin uygulanması hayaldir ve son birkaç yıldan beri, üreticiye yönelik, çiftçiye yönelik tek bir proje uygulanamamıştır. Bunun için, döner sermayelerin güçlendirilmesi, bu manada, elzem görülmektedir. Sözlerimi bitiriyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ertugay. Şimdi, söz sırası, Demokratik Sol Parti Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Yücel Erdener'in. (DSP sıralarından alkışlar) DSP GRUBU ADINA YÜCEL ERDENER (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Tarım Bakanlığı Ziraat İşleri Genel Müdürlüğü ile Ziraî Mücadele ve Ziraî Karantina Genel Müdürlüğüne Bağlı Kurum-Okul ve Kuruluşlara Döner Sermaye Verilmesi Hakkında Kanunun Adının ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının görüşülmesinde, Partim ve şahsım adına, hepinizi saygıyla selamlıyor um.Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ülke nüfusunun yüzde 40'ını oluşturan tarım kesimine her türlü hizmeti götürmekle görevli olan Tarım ve Köyişleri Bakanlığının, tüm il, ilçe ve hatta, bazı merkezî köylerde bile örgütü bulunmaktadır. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, 441 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle verilen, bitkisel ve hayvansal üretimi geliştirmek, hastalık ve zararlılarla mücadele etmek, kontrol ve karantina hizmetlerinin büyük bir bölümünü, il müdürlükleri ve buna bağlı ilçe müd ürlükleri ile araştırma enstitüleri, üretme istasyonları ve il kontrol laboratuvarlarıyla yürütmektedir.Tarım ve Köyişleri Bakanlığının kendisine verilen görevleri daha iyi yürütebilmesi için -yıllık enflasyon oranlarını da göz önüne aldığımızda- her yıl bütçesinin artması düşünülürken, bu oran, 2000 yılında, tersine, binde 5 oranına kadar düşmüştür. Bu çerçevede, Bakanlığın, üzerine düşen hizmetleri gereği gibi yürütme olanağı sınırlı kalmaktadır. İşte, bu açığı kapatabilmek için, döner sermaye kaynaklarından yararlanma zorunluluğu doğmaktadır. Ülke genelinde, söz konusu hizmetleri yerine getiren, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığına bağlı 233 adet olan bu kuruluşlar, 170, 867 ve 969 sayılı döner sermaye kanunları çerçevesinde aktivitelerini yürütmektedirler. 170 ve 867 sayılı döner sermaye kanunları kapsamındaki kuruluşlar, limitsiz sermayeye sahip olup, yıl sonu kârlarını sermayeye ilave edebilmektedirler. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz, 969 sayılı döner sermaye kanununda değişiklik yapılmasını içeren kanun tasarısında iki önemli konu vardır: Birincisi, bu kanuna tabi döner sermaye işletmelerinin sermayelerinin yükseltilmesiyle; ikincisi, adı geçen kanunun 3 üncü maddesindeki görevleriyle ilgilidir. Şu an, toplam sermayesi 500 milyon TL olan 204 işletmede, işletme başına 2-3 milyon gibi komik bir sermaye rakamı düşmektedir. 1967 yılında yürürlüğe giren 969 sayılı Döner Sermaye Kanunuyla, Tarım Bakanlığı Ziraat İşleri Genel Müdürlüğü, Ziraî Mücadele ve Karantina Genel Müdürlüğüne bağlı kurum, okul ve kuruluşlara, sadece 250 milyon TL'lik döner sermaye tahsis edilmekteydi. Daha sonraki yıllarda, söz konusu bakanlığın adı değiştirilerek, yeniden organizasyona gidilmiştir. Dolayısıyla, yukarıda sözü edilen genel müdürlükler ortadan kalkınca, 969 sayılı Döner Sermaye Kanunu da zorunlu olarak değişmeye uğramıştır. Bu kanunun 1 inci maddesinde tahsis edilen döner sermaye miktarı da, Bakanlar Kurulunun 1981 tarihinde çıkarılan 8/2563 sayılı kararıyla 500 milyon TL'ye yükseltilmiştir; ancak, 441 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle yeniden teşkilatlanan Tarım ve Köyişleri Bakanlığında işletme faaliyetlerine büyümeden dolayı tahsis edilen 500 milyon TL de yetersiz kalmıştır. Döner sermaye işletmeleri, kendilerine yıllık iş programlarıyla verilen hizmetleri başarıyla yerine getirirken, hizmet gereği olarak, demirbaş alımları yanında, gelir getirici aktif yatırımları da gerçekleştirmiştir. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; işte, işletmelerin faaliyetlerindeki büyüme karşısında sermaye limitlerinin sabit kalışı, döner sermaye çalışmalarını kısa sürede durgun hale getirmiş, likit değerlerinin büyük bir bölümü sabit değerlere dönüşmüştür. Bu durgun durumların sonucu, dönem sonu kârların süresi içinde hazineye yatırılması mümkün olmamıştır. İşletmeler de, borç ödeme yükümlülüklerini yerine getiremez duruma düşmüşlerdir. Bu nedenle, 193 adet döner sermaye işletmesi hizmet veremez hale gelmiştir. Sabit tesisler ve demirbaşların nominal sermayelerinin üstüne çıkılmasıyla, nakit açıkları sorunu ise yüzde yüz çoğalmıştır. Bakanlık bünyesinde bugün 193 adet olan döner sermaye işletmesi, işlevsel hale mutlaka getirilmelidir. Yeni yapılanmayla aktiviteleri artan bakanlığın tüm hizmetlerini yerine getirebilmesi için, döner sermaye işletmelerinin sermayesi kendi kaynaklarından karşılanmak üzere limitsiz sermayeyle karşılanmalı, yıl sonu elde edilen kâr mutlaka sermayeye dönüştürülmelidir. Böylece, döner semaye çalışmaları, kısa sürede durgun halden likit değerlere çevrilecek bir potansiyele sahip olacaktır. Yörelerin de aktif hale gelen tarımsal çalışmalar, günübirlik tarımsal politikaların sona ermesi ve tarımsal girdilerin de değerlendirilmesiyle düze çıkacaktır.Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğüne gelince: Buradaki döner sermaye işletmeleri çalışmaları, 3202 sayılı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 44 üncü maddesine göre sürdürülmektedir. Buna göre, toprak, su ve bitki ilişkilerini araştırmak, yabanî bitki örtüsünü ıslah etmek, erozyonla mücadele etmek, taşlı, çoraklı arazi ıslahlarında çalışmak gibi tarımsal aktivite gelirleri, döner sermaye muhasebesi içerisinde değerlendirilerek hazine ve katma bütçeye aktarılmaktadır. Katma bütçe olanaklarıyla yürütülemeyen bazı hizmetlerin ise, döner sermayeyle yürütülmesi de bir gerçektir. Ülke genelinde, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde 32 adet döner sermaye işletmesi vardır. Bu işletmeler, gayri safî gelirlerin yüzde 30'unu hazineye gelir kaydetmekte, yüzde 1'ini Çocuk Esirgeme Kurumuna yatırmakta, yüzde 2'sini ise genel müdürlük makinelerinin amortisman payı olarak katma bütçeye aktarmaktadır. Böylece, toplam gelirin yüzde 33'lük kısmı doğrudan doğruya kesilmektedir. Bu durum da, döner sermaye işletmelerinin aktivitelerini kısıtlamakta, istenilen düzeyde makine ve işgücü kapasitesine ulaşılamamaktadır. Ayrıca, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde yer alan Tarımsal, Hidroloji Araştırma ve Eğitim Merkezi Müdürlüğü içerisinde özel bir işletmeye de gereksinim duyulmaktadır. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna baktığımızda: Bu kurumda, 2828 sayılı Kanunun 19 uncu maddesine göre kurulan Döner Sermaye Merkez Müdürlüğü, 1984 yılından beri çalışmalarını sürdürmektedir. 2 milyar nominal sermaye tahsis edilerek kurulan bu kuruluşun yıl sonu kârları katma bütçeye, saymanlığa aktarıldığından, kuruluş ve işletmelerinin nakit sıkıntısına düştüğü ve herhangi bir yatırıma gidemediği gözlenmektedir. Bu amaçla, ortaya çıkan nakit sıkıntısını gidermek için, kendi kayn aklarından karşılanmak üzere 30 milyar sermaye tahsisi olarak, gerekçeli kararlarla belirtilmiştir. Bu miktar, Grubumuzca da uygun görülmektedir. Bu miktar üzerinden, Çocuk Esirgeme Kurumu çocuklarına ve özürlülerine yardım amacıyla kurulmuş olan sosyal bir kuruma yardım edilecektir. İnsan olan herkesin bu kuruma gerekli yardımda bulunacağına inanıyorum.318 sıra sayılı yasa tasarısının, ülkemiz tarım örgütleri ve Çocuk Esirgeme Kurumu çalışmalarına katkıda bulunmasını, sorunlarını çözerek başarıya ulaşmasını diliyor; Grubum ve bizleri dinleyen ülkenin tüm tarım kesimi adına, Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim. Şimdi, söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Sayın Nail Çelebi'de. Buyurun Sayın Çelebi. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA NAİL ÇELEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 318 sıra sayılı Tarım Bakanlığı, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun döner sermayelerine ilişkin hükümlerinde değişiklik yapılması hakkındaki kanun tasarısı üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini belirtmek üzere söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyor um.Ülke nüfusumuzun yüzde 35'ini oluşturan çiftçi kesimine her türlü hizmeti götürmekle görevli olan Tarım ve Köyişleri Bakanlığımızın, tüm il, ilçe ve hatta, bazı merkezî köyler de dahil teşkilatlandığını hepimiz biliyoruz. Bakanlığımız, 441 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle, bitkisel ve hayvansal üretimi geliştirmek, hastalık ve zararlılarla mücadele etmek üzere görev yürütmektedir. Bütün bu çalışmaları yaparken, çiftçimize kaliteli tohumluk, fidan, ilaç, aşı gibi temel girdi götürülmesi hizmetlerini, özel sektörün fazla yatırım yapmadığı ve pazarlama organizasyonu kurmadığı yörelerde, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, teşkilatları, 867 ve 969 sayılı Kanunlara göre kurulmuş döner sermaye işletmeleri vasıtasıyla yürütmektedir. Ayrıca, Bakanlığa bağlı araştırma enstitüsü, üretme istasyonu, aşı, serum üretimi yapan kuruluşlar da, Türk çiftçisine kaliteli tohum, fide, fidan ile ülkemizde yaygın görülen hayvan hastalıklarına yönelik aşı üretimi yapmaktadırlar. Tüm bu hizmetler için Tarım ve Köyişleri Bakanlığına genel bütçeden ayrılan pay yıldan yıla düşmektedir ki, bu pay, 2000 yılında, sadece binde 5'tir. Mevcut genel bütçe imkânlarıyla Bakanlığın verilen hizmeti yürütmesi, bana göre ve size göre de -yapılaca k tespitle, o olur ancak- asla mümkün görülmemektedir. Bu miktar, tüm harcamalar içinde, ancak, yüzde 25 ya da yüzde 30'u teşkil etmektedir. Türk tarımını ileriye götürmek için çaba harcayan Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, hizmetleri yürütmek için ihtiyaç olunan kaynağın diğer kısmını, özel idare ve döner sermaye kaynaklarından sağlamaktadır. Ülke genelinde 233 adet olan döner sermaye işletmelerinin 81'i tarım il müdürlüklerinde kurulmuş olup, diğerleri, araştırma enstitülerinde, üretme istasyonlarında, il kontrol laboratuvarlarında, ziraat meslek liselerinde, karantina ve tahaffuzhane müdürlükleri bünyesinde faaliyet göstermektedir.Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 969 sayılı Döner Sermaye Kanununda değişiklik yapılmasını içeren kanun tasarısında iki önemli husus bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, bu kanuna tabi döner sermaye işletmelerinin sermayelerinin yükseltilmesiyle ilgili maddedir; ikincisi ise, adı geçen Kanunun 3 üncü maddesindeki görevleri içermektedir. Şu an, toplam sermayesi 500 milyon TL olan 200 işletmede, işletme başına 2-3 milyon lira gibi komik bir sermaye rakamı düşmektedir. Başta, Türk tarımını ileriye götürmek ve ülkemizin şartlarına uygun çeşitleri geliştirmek amacıyla kurulmuş bulunan araştırma enstitülerinde, bu sermaye miktarı yüzünden, bırakın, modern bir alet, makine ve laboratuvar cihazı almayı, en küçük tarım aleti olan bir kürek dahi alınamamaktadır. Yine, Avrupa Birliğine girme hazırlıklarını yaptığımız şu dönemde çok büyük bir önem arz eden il kontrol laboratuvarlarımızın hiçbirinde cihaz alabilme i mkânı bulunmamaktadır.Bugün için -biraz önce ifade ettiğim 233, ki, ben bunu 250 olarak değerlendirmek istiyorum- 250'ye yakın olan döner sermaye işletmelerinin Hazineye yılda yaklaşık olarak 3 trilyon lira gibi bir gelir getirdiğini; ancak, çiftçilere çok önemli tarım girdisi sağlayan bu işletmelerin sermaye yetersizliği nedeniyle atıl duruma düştüğünü herkes bilmektedir. Bahsettiğimiz bu nedenlerden dolayı, Plan ve Bütçe Komisyonunca kabul edilen döner sermaye işletmelerinin sermaye limitinin -tamamı kendilerinden karşılanmak üzere- 25 trilyon liraya çıkarılması ve bu rakamın da 4 katına kadar artırılması yetkisinin Bakanlar Kuruluna verilmesi, bu kuruluşlarımızın kendi imkânlarıyla çok daha başarılı çalışmalar yapabilmelerini mümkün kılacaktır. Kanun tasarısındaki bir diğer değişiklik de, 969 sayılı Kanunun 3 üncü maddesindeki döner sermaye işletmelerinin faaliyetleriyle ilgilidir. Plan ve Bütçe Komisyonundan gelen şekliyle, 441 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle Tarım ve Köyişleri Bakanlığına v erilen görevleri ifa etmek üzere ihtiyaç duyulan her konu belirtilmiştir; fakat, yürürlükteki kanunun 3 üncü maddesinin (g) bendinde de mevcut olan "bu faaliyetlerin ifasında gereken hallerde özel ve bazı tüzel şahıslarla işbirliği yapmak" bendi atlanılmıştır. Bu ise, yıllardır tarım satış kooperatifleri ve benzeri birliklerle -başta, tohum üretimi olmak üzere- işbirliği içinde bulunan araştırma enstitütüsü ve üretme istasyonlarında mevzuat açısından büyük bir sıkıntı yaratacaktır.Türkiye'de tarım sektöründe özel teşebbüsün araştırma yatırımı yoktur. Araştırma ve çeşit geliştirme faaliyetlerinin büyük birkısmı Tarım Bakanlığına bağlı kuruluşlarca yapılmakta, elde edilen materyal de kamu ve özel sektör kuruluşlarınca çoğaltılarak çiftçilerimize ulaştırılmaktadır. Gelişmiş ülkelerle rekabet edebilmek için bu kuruluşlarımızın özel sektör desteğiyle güçlendirilmelerini sağlamak yerine, farkında olmadan, Plan ve Bütçe Komisyonumuzda, maalesef, çıkarılan bu bentle, tüm bağlantılarını kesmiş bulunmaktayız. 57 nci hüküme tin temel politikaları doğrultusunda, başta üretme istasyonları ve aşı, serum gibi materyal üreten laboratuvarlarımızın ortak kullanıma açılması sağlanmış olacaktır. Oluşturulacak ortaklıklarla, özel sektör sermayesi ve dinamizmiyle bu müesseselerimizin çok daha dinamik ve verimli kullanımı sağlanmış olacağı gibi, bilgi ve teknolojide de gelişmiş ülkelerle rekabet imkânı sağlanmış olacaktır.Malumlarınız olduğu üzere, tarım sektöründe mesai ve tatil söz konusu değildir. Dolayısıyla, burada çalışanlar, üretimin sürekliliğiyle paralel olarak, gece gündüz, tatil ve bayram demeden, bütün günlerini hizmete devam eder şekilde geçirmektedirler. Birçok kuruluşlarda örneği görüldüğü üzere, çalışanlara döner sermayeden belli bir oranda ücret verilmesi en tabiî bir haktır ve çalışmayı teşvik edici önemli bir unsurdur. Tarım ve Köyişleri Bakanlığının tabi olduğu döner sermaye kanunlarında, bu tür bir prim bulunmamaktadır. Bugün yapacağımız değişikliklerle, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı çalışanlarına da böyle bir imkân sağlandığı takdirde, hizmet akışında bir motivasyon sağlanmış olacaktır.Tarım ve Köyişleri Bakanlığımızın faaliyetlerinde özellikle ifade etmeye çalıştığım genel bütçe yönünden karşılaşmış olduğumuz darboğazın aşılacağına, kuruluşların sermayelerini kendi özkaynaklarından karşılayarak daha verimli bir çalışma içine gireceklerine ve bu değerli çalışmayla yine ülkemizin önemli büyüklükteki üretici kesimine hizmet götürülmesine aktivite ve etkinlik getirileceğine olan inancım tamdır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 6 ncı maddesinde yer alan Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna bağlı döner sermaye işletmelerinin de 2 milyar lira sermayeyle kurulduğunu ve sermayelerinin tümünün ödendiğini biliyoruz. İşletmelere bağlı atölyelerde, koruma altına alınan çocuklara meslek edindirilmeye çalışıldığı, hepimiz tarafından bilinmektedir; ancak, günümüzün ekonomik koşulları da göz önünde bulundurulduğunda, anılan hizmetleri yürütürken ihtiyaç duyulan işletme ser mayesinin mevcut sermayeyle karşılanması mümkün görünmemektedir.En son, ülkemizde yaşanan enflasyon, bütün işletmelerin nominal sermayelerinin sabit kalması nedeniyle yeterliliklerini kaybetmelerine neden olmuştur. Ayrıca, işletme faaliyetlerindeki büyüme karşısında sermaye limitinde de artış olmaması nedeniyle, nakit değerlerin büyük bir bölümü sabit değere dönüşmüştür. Bu nedenle, kurumun, kuruluş kanununda öngörülen temel ve sürekli görevlere bağlı olarak ortaya çıkan üretim ve hizmet faaliyetlerini sürdürmesi için, gerekli yerde ve sayıda döner sermaye işletmesi kurması ve bu işletmelerin sermayesinin de yeterli olması kaçınılmazdır. Bu kanun bu imkânı sağlayacaktır ve biz bunu desteklemekteyiz. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünde de teşkilat kanunuyla oldukça kapsamlı görevler verilmiştir. Bu görevlerin birçoğu, aciliyet nedeniyle, özel makine, ekipman ve beceri gerektirmektedir. Ayrıca, oluşabilecek atıl işgücü ve makine kapasitesinin değerlendirilerek ekonomiye kazandırılması için, kurum bütçesi imkânlarıyla yürütülemeyen bu gibi hizmetlerin de döner sermaye işletmesi vasıtasıyla yerine getirilmesi bir zorunluluktur. Bu zorunluluk gereği, Türkiye'de, İslam ülkeleri için uluslararası nitelikte hizmet vermek üzere İzmir Menemen'de kurulan Tarımsal Hidroloji Araştırma ve Eğitim Merkezi Müdürlüğünün araştırma, eğitim ve danışmanlık hizmetlerini hızlandırmak, yurtiçi ve yurtdışı bilgi kaynaklarından faydalanmayı kolaylaştırmak amacıyla, merkezin bünyesindeki mevcut döner sermaye işletmelerinin dışında, farklı statüde döner sermaye işletmelerinin kurulması da kaçınılmaz bir olaydır. Grubumuzun görüşlerini bu çerçevede ifade ederken, bir hususu burada belirtmek istiyorum; o da, Doğu Karadeniz Bölgesinin alternatifi olmayan ürünü olan fındığın bakiye kalan 16,5 trilyon liralık borcunun da bayram öncesi ödeneceğinin müjdesini bütün vatandaşlarıma ifade etmek suretiyle, aziz milletimizin kurban bayramını şimdiden kutluyor; Yüce Heyetinizi, şahsım ve Grubum adına, saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çelebi. Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır. Şimdi, şahısı adına, Osmaniye Milletvekili Sayın Şükrü Ünal; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakika. ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 318 sıra sayılı kanun tasarısının geneli üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşülen kanun tasarısı, muhtevası itibariyle, neticede, Türk tarımına ve çiftçisine hizmet veren kurumlara hizmet alanlarında kolaylık ve avantaj sağlamayı amaçlamaktadır. Ancak, bu kürsüden değişik bölge milletvekillerinin dile getirdiği gibi, çiftçilerimiz gerçekten çok büyük ekonomik sıkıntı ve bunalım içerisindedirler. Bizzat kendi seçim bölgem olan Osmaniye İlimizde, çiftçilerimiz Ziraat Bankasından aldıkları krediyi ödeyemez hale gelmiş ve Ziraat Bankası kendilerini icraya vermiştir; hatta, mal beyanında bulunmamaktan dolayı, şu anda, 5'erli gruplar halinde hapse girmektedirler. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (T rabzon) – Niye 5'erli gruplar?..ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla) – Çünkü, Osmaniye hapishanesinde yer kalmamıştır; 5'i çıkıyor, yerine 5'i giriyor. "Kredi almışsınız, neden ödemiyorsunuz" dediğimiz çiftçilerimiz "ödeyecek halimizi mi bıraktılar; ürünlerimizi devlete sattık, bedelini zamanında alamadık; devlet, zamanında ödemediği ürün bedelimize artı para ödemezken, borcumuza faiz uygulamaktadır; gübre başta olmak üzere, tarım girdilerine sürekli zam yapılmaktadır" diyerek, haklı bir şekilde dert yanmaktadırlar. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Osmaniye'nin Sakarcalık Köyünde 60 yaşında Meliha Koçan isminde bir ihtiyar kadın, evinden alınmış, hapse konulmuş, 10 gün yattıktan sonra çıkmıştır. Gökçedam, yani Hemite Köyümüzde Memiş Gürbüz, Ali Cömert, Hasan Arıkan gibi isimlerini burada saymak istemediğim onlarca köylümüz yine bu sebepten hapse girmişler ve çıkmışlardır. Koçyurdu (Endel) Köyümüzde 75 yaşında Meryem Gümüş, 80 yaşında Fatiş Ateş, 75 yaşında Cabbar Kara ve 35 yaşında genç bir bayan Selver Bozdoğa n, yine bu sebepten hapse girmişler ve çıkmışlardır. Tüysüz Beldemizin halkı ise, şu anda topyekûn, ya borçlu olmalarından yahut da müteselsil kefaletten dolayı, hapse girecekleri günü beklemektedirler.Bu köylülerimizin Ziraat Bankasıyla olan bu şekildeki davaları ve meseleleriyle ilgili olarak, Ziraat Bankasından sorumlu Devlet Bakanı Sayın Recep Önal'a sorduğum yazılı soruya verilen cevapta, konu aynen kabullenilmiş, bu sebepten dolayı hapse girip çıkan köylülerimizin varlığı beyan edilmiş ve son maddede de "çiftçilerimizle Ziraat Bankası arasında diyalog kurdurularak borçlarının takside bağlanması konusunda Ziraat Bankasına talimat verildi" denilmiş; ama, şu ana kadar, maalesef, bunun hayata geçirildiğine de şahit olmamışız ve olmamaktayız. Bir an önce Ziraat Bankasının bu problemi kolay yönden halledebilmesi için, köylülerimizin daha fazla hapse girmemeleri için, taksitlendirme işlemini başlatmasını bekliyor, ayrıca hükümetten, çok zor durumda olan çiftçilerimizin hiç olmazsa faiz borçlarının affedilme sini talep ediyoruz, bunu arzu ediyoruzSayın milletvekilleri, tarımla ilgili her konuda bu kürsüden sizlere hitap eden Sayın Tarım Bakanımız, görünüşte, genel manada çiftçilerin sorunlarını çözme konusunda bir gayret sergilemektedir; ama, bu, sadece ve sadece görünüşte ve göstermelik olmaktadır. Burada ifade edilen yaldızlı sözler ve güzel vaatler, dönüp baktığımızda, köylüye ve çiftçiye yansımamaktadır. Sayın Tarım Bakanımız çeşitli sebeplerle buraya gelmekte, şu kürsüden sizlere ve halka hitap etmekte ve "şunları şunları yaptık" gibi, değişik yaldızlı sözler ifade etmekte, çözüm önerileri getirmekte veya "çözdük" gibi ifadelerde bulunmaktadır; ama, ya bu insanlar hapse girmemeli yahut da bu vaatler veya bu güzel sözler, çiftçiler nezdinde semeresini vermeli ve ortaya konulmalıdır. Çiftçilerimiz, şu anda, kendilerine bu vaatleri yapan Sayın Tarım Bakanımızı aralarında görmek istemektedirler; Osmaniye'nin gezdiğim bütün köylerinde "buyursun, Tarım Bakanımız, bakanlarımız, hükümet yetkililerimiz, iktidar pa rtisi milletvekilleri, lütfen, şu kahvelerde bize konuşsun" demektedirler. Biz, Tarım Bakanımızı da, hükümet üyelerini de, esnafımızın, çiftçimizin, sanayicimizin problemlerini çözmek üzere aralarında görmek istiyoruz.Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; artık, çiftçilerimizin boş lafa ve vaatlere karnı doymuştur. Burada, hayalî rakamlarla "yaptık, ettik" gibi laflar onları ikna ve tatmin etmemektedir. Çiftçiler, temel tarım girdilerinin fiyatlarının sürekli artmasının önüne geçilmesini, ürünlerinin iyi değerlendirilip, bedellerinin de zamanında ödenmesini istemektedirler. Diğer taraftan, bugün Çukurovamızda, tarlalar hastalanmış, çiftçimiz kaliteli tohum bulamaz hale gelmiş, maliyet yüksek, tarım girdi fiyatları alabildiğine başını alıp gidiyor. Bunların önüne geçilmesi ve bu problemlerin çözülmesi gerekir. Diğer taraftan, yine Osmaniyemizi yakından ilgilendiren bir konu, yerfıstığı ürünümüzün gerektiği gibi değerlendirilememesidir. Türkiye, geçtiğimiz yıllara kadar yerfıstığı ihraç eden bir ülkeyken, bugün maalesef, yerfıstığı ithal eden ülke durumuna gelmiştir. Bir taraftan, çiftçilerimiz fıstık ekiminden kaçınmaktadırlar; maliyetlerin yüksek olması, kaliteli tohum bulamamaları, fıstık ektikleri tarlaların bugün hasta olması ve buna çare bulunmaması sebebiyle fıstıktan kaçmaya başlamışlardır ve Türkiye, fıstık ihraç eden bir ülke durumundan çıkıp, Mısır'dan, Çin'den fıstık ithal eden bir ülke durumuna düşmüştür. Ayrıca, yerfıstığı bugün üvey evlat muamelesi görmektedir. Yerfiskobirlik gibi bir kuruluş kapatılmış, lağvedilmiş, Çukobirlik'e bağlanmıştır. Çukobirlik ise, yerfıstığına üvey evlat muamelesi yapıyor; ya taban fiyat vermiyor yahut alım yapmıyor veyahut da bu konuda çiftçilerimize yardımcı olmuyor. Zaten bugün Çukobirlik'in de içine düştüğü durum, maalesef içler açısıdır. Her dönemde olduğu gibi bugün de, Çukobirlik, siyasî iktidarların arpalığı durumundadır, istihdam alanı durumundadır; şuradan buradan getirilen insanlarla değişik müdürlükler doldurulmakta ve gerçekten yapması gereken hareke ti, faaliyeti yapamamaktadır.BAŞKAN – Sayın Ünal, süreniz bitmek üzere, lütfen toparlayın. ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla) – Diğer taraftan, Düziçi Ovamızda 103 tane sulama kuyumuz kapalı beklemektedir. Tarım Bakanlığımıza sorduğum yazılı soruya verilen cevapta, tarafıma, bu konunun kendileriyle pek ilgili olmadığı beyan edilmiştir. 55 000 dekar arazi susuz. Devletin milyarlarca lira ödeyerek açtırdığı 103 tane sulama kuyusu, şu anda atıl vaziyette bekliyor. Bunların çözülmesini bekliyoruz, çiftçilerimizin probleml erinin bir an önce halledilmesini bekliyoruz.Bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ünal. Şimdi söz sırası, şahsı adına söz isteyen Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan'da. Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakikadır. CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 318 sıra sayılı Tarım Bakanlığı Ziraat İşleri Genel Müdürlüğü ile Ziraî Mücadele ve Ziraî Karantina Genel Müdürlüğüne bağlı kurum-okul ve kuruluşlara ait ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğüne ait ve Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna ait döner sermaye mevzuatında değişiklik yapan kanun tasarısında, şahsım adına söz almış bulunuyorum. Muhterem arkadaşlar, döner sermayeler, bu kuruluşlarda ve diğer kuruluşlarda, kendi iştigal sahalarında hizmet ederler, üretim yaparlar. Genel bütçe dışında daha kolay çalışabilmeleri için, bunlara bir miktar sermaye tahsis edilmekte ve genel uygulamaların dışında da, daha kolay çalışma düzeni geti rilmektedir.Tabiî, esas itibariyle Tarım Bakanlığımızın döner sermayelerini artıran, yetersiz olan döner sermayelerini ihtiyaç miktarına yükselten, 25 trilyon liraya yükselten bu kanun tasarısı vesilesiyle söz aldığım için, tarımın diğer meselelerini de burada arz et mekte fayda görüyorum.Değerli arkadaşlar, tarım, takriben memleketimizin yarısını ilgilendiren -sadece köylü nüfusu yüzde 40 mertebesindedir, kasabaları, ilçeleri de dikkate aldığınız zaman- bir iştigal sahasıdır, geçim sahasıdır, üretim sahasıdır. Maalesef, tarımda, gelir seviyesi çok düşüktür; yani, bugün, tarım sektörünün gelirini tarımdaki nüfusa böldüğünüz zaman, çiftçi nüfusu başına gelir, köylü nüfusu başına gelir, aşağı yukarı 1 000 dolar mertebesindedir. Bu, Türkiye'nin genel ortalaması olan 3 200 - 3 300 dolar mertebesindeki fert başına millî gelirin üçte 1'idir; yani, köylülerimiz ve çiftçilerimiz, 3 defa daha fakirdir. Ülke fakirdir, gelir seviyesi düşüktür ortalama olarak; ama, çiftçiler ve köylülerin gelir seviyesi daha da düşüktür. Tabiî, tarım kesimindeki gelir, genellikle, gelişmiş ülkelerde de düşüktür; ama, onlarda, normal ortalama millî gelir 30 000 dolarsa, tarımda 15 000 - 20 000 dolar mertebesindedir; yani, o ülkelerde tarım desteklenmektedir. Nitekim, önümde OECD istatistikleri var; bakın, burada, Avrupa Topluluğu ülkelerinde tarıma verilen destek, üretici ve tüketici desteğini beraber aldığınız zaman –15 ülkeli Avrupa Topluluğunda, 1998 yılı rakamlarını arz ediyorum- üretici desteği 129,8 milyar dolardır, yani aşağı yukarı 130 milyar dolardır; tüketici desteği de 70,6 milyar dolardır. Tüketici desteğinin mahiyeti şudur: Tarım ürünlerini tüketiciler pahalı almasın, onların mutfağına destek olsun diye, hükümetler, tüketiciye tarım ürünlerinin daha düşük fiyatla intikalini sağlamak için, tüketici desteği vermektedirler. Üretici ve tüketici desteğine baktığınız zaman, Avrupa Topluluğunda tarıma verilen destek takriben 200 milyar dolar mertebesindedir. Avrupa Topluluğunda bu destek verilirken, Türkiye'de verilen destek ise nihayet 3 milyar dolar mertebesindedir.Değerli arkadaşlar, tabiî, bizim tarımımızın bu şartlarda rekabet edebilmesi mümkün değildir. Tarıma, altyapı desteği vereceksiniz, sulama, drenaj, arazi ıslahı bakımından; ama, maalesef bugün, yılda 100 000 hektar araziyi toplulaştırma ve ıslah çalışmalarını yürütmesi gereken DSİ'nin sulama, Köy Hizmetlerinin de arazi hazırlama bakımından yürütmesi gereken bu projelere biz kaynak veremediğimiz için, bu ilerleyememektedir. Türkiye'de 8 milyon hektar arazinin sulanması lazım; henüz gelebildiğimiz nokta, 4,5 milyon hektardır. 8 milyon hektara karşılık, biz, takriben yüzde 55'i seviyesindeyiz. Yani, tarıma kaynak aktarmaya mecburuz; rakamlar da bunu zaten gösteriyor. Evet, tarım ürünlerinde Avrupa Topluluğuyla henüz liberal bir münasebete geçmiş değiliz, belli bir korunma düzeni var; ama, zaman içinde bu kalkacaktır. Tabiî, bizim bir beklediğimiz, Avrupa Topluluğuna girersek, Avrupa Topluluğunda çiftçilere verilen 200 milyar dolar mertebesindeki destek, hem millî hükümetlerin verdiği destek hem de Topluluğun bütçesinden tarım bütçesi olarak ayırdığı desteği dikkate alırsak, umut ediyoruz ki, bizim çiftçilerimiz de bu destekten faydalansın; ama, size bir şey ifade edeyim: Avrupa Topluluğu, giderek, tarımdaki desteği süratle azaltmaktadır. Yani, biz, on yıl sonra, onbeş yıl sonra oraya girip de bir şey alacağız diyorsak, o tarihe kadar çiftçilerimizin canı çıkar ve o yardım da o zaman bize ulaşmaz; çünkü, onlar, tarımlarını, altyapı bakımından, teknoloji bakımından, üret im üniteleri bakımından, kalite bakımından ve işleme bakımından geliştirdikleri ve dünyanın en ileri tarım ülkeleri haline geldikleri için, o safhada desteksiz olarak rekabet üstünlüğüne sahip olacaklarından, desteği de kaldıracaklar, biz de bir şey alamayacağız. Onun için, tabiî, Tarım Bakanlığının en başta gelen mücadelesinin, tarım sektörünün desteklenmesi, insanların gelirinin artırılması, çiftçilerimizin gelirinin artırılması, ürünlerinin, üretimlerinin, kalite bakımından, mekanizasyon bakımından, teknoloji bakımından, rekabet edebilecek seviyeye getirilmesidir; ama, maalesef, hükümetlerin bu desteği verdiğini görmüyoruz değerli arkadaşlar.Bakın, bugün, hayvancılığa biraz yakın bir bakış atfedelim, biraz yakından bakalım. Nedir hayvancılıkta durum: 1999'un ocak ayında kasaba kesim fiyatları 1 800 000 lira -aşağı yukarı, takriben- borsalarda; bugün de aynı fiyattır; yani, bir yıl geçmiş olmasına rağmen, besicilerimiz, aynı fiyattan, besi ahırlarındaki hayvanları kasaba verme durumundadır; ama, yem fiyatları artmıştır -diğer girdiler- ot fiyatları artmıştır, saman fiyatları artmıştır, arpa fiyatları artmıştır. Bakın, bugün yemin torbası 5,5-6 milyon liradır; yani, 1 kilo etle kaç kilo yem alıyor diye baktığınız zaman, bu, devamlı, çiftçinin, besicinin aleyhine gelişmektedir. 1995'i hatırlıyorum ben; 1995 sonunda seçim kampanyası sırasında gezdiğim yerlerde, o zaman vatandaşların söylediği şuydu: "1995'in yaz aylarında, bahar aylarında 170 000 liraya kasaba verdiğimiz hayvanları, şimdi eylül ayında 130 000 liraya veriyoruz." O zaman da durum perişandı; ama, 54 üncü hükümet gelince, 1996 ve 1997'de, hakikaten, besicilerimiz fevkalade iyi bir yıl yaşadılar. Hububatla ilgili olan diğer ziraat bölümleri de iyi bir yıl yaşadılar 1996 ve 1997'de. Pancara biz yüzde 150 zam verdik; 4 400 liradan 11 000 liraya çıkardık. Aynı şeyi fındıkta... Parayı verdik, ödedik. Besiciyi destekledik. Yani, 54 üncü hükümet, Refahyol hükümeti dönemi, çiftçilerimiz bakımından altın yıl olmuştur; bunu kendileri zaten söylüyorlar; ama, maalesef, bugün de durumları perişandır; yem fiyatları yüzde 100 artarken, bütün girdiler yüzde 100 artarken, hayvancılığı korumanız mümkün değildir. Şimdi, tabiî, burada şunu söylemek istiyorum: Süte baktığınız zaman, sütte de durum farklı değil. Süt üreticilerinin aradığı, 1 kilo sütle 2 kilo yem alabilmektir. Süt üreticisi, eğer 1 kilo sütle 2 kilo yem alabiliyorsa, o işletme rantabldır aile işletmesi olarak; o, işletmeye devam edebilmektedir. Zira, sütçülük yapan, süt ineği besleyen bir aile, ot masrafı yapacak, yem masrafı yapacak, saman masrafı yapacak... Karşılığında ne alacak; süt alacak; karşılığında ne alacak; buzağısı var, bir yıl ona bakacak, onu satacak. Bu ikisinin gelir-gider farkı, eğer aileye bir şey bırakıyorsa, aile bunu yapıyor; bırakmıyorsa, aile bu üretimi yapmıyor; süt hayvanlarını kasaba yolluyor. 1980'li yıllarda, hatırlıyorum, İzmir bölgesinde fevkalade yüksek standartta hayvancılık, sütçülük yapan işletmeler hayvanlarının hepsini kasaba yollayıp işi paydos etmişlerdi; o zaman da, Türkiye'de, dışarıdan et ithalatı başlamıştı, süt mamulleri ithalatı başlamıştı. Bu tehdit bugün de var.BAŞKAN – Toparlar mısınız Sayın Ayhan. CEVAT AYHAN (Devamla) – Teşekkür ederim. Bu tehdit olduğu sürece de, ne hayvancılığın ne tarımın gelişmesi mümkün değildir. Biz, önce kendi üretimimizi kalite bakımından, maliyet bakımından -tabiî, desteklerle beraber- rekabet edebilir seviyeye getirmeye mecburuz. Müteakip maddelerde arz edeceğim hususlar var; zamanım bitti. Teşekkür ederim, hürmetle selamlarım. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan. Sual kısmına geçiyoruz. Sayın Uzunkaya, buyurun. MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakana bir sualim olacak; cevap verirlerse memnun olurum; ancak, bu sualimle de kendilerine bir dosya takdim edeceğim. Ben, evvela, 57 nci hükümetimizin dün açtığı tütün piyasasının -Tekel ürünü olmasına rağmen, bir tarım ürünü de olması bakımından- müstahsilimizi üzdüğünü, bir tarım ili olan, tütün yetiştiren bir il olan Samsun müstahsilinin fevkalade üzüntülü olduğunu, burada, hükümetin bir üyesi olarak Sayın Bakana arz etmek istiyorum. Benim, özellikle bu yasa içerisinde, Sayın Bakandan sormak istediğim husus şu: Tarım girdilerinden olan ve çok önemli bir yer ifade eden ziraî ilaçlarımızla alakalı, bendenize intikal ettirilen çok geniş kapsamlı bir dosya var. Bu dosyada, eski adı Cıba, yeni adı Novartis olan bir ziraî ilaç firmasının, yurt dışından süreleri geçmiş ilaçları ithal ederek, üzerlerindeki etiketleri değiştirmek suretiyle piyasa sunduğu, hatta, mesela, Score ilacının, taa, 1996'lardan önce ithal edilip, o tarihlerde yeni damgalar vurulduğu; Geseqard ilacının, Tarişe verilen ilaçlardan olup, imal tarihlerinin sahte olarak piyasaya sunulduğu; yine, Curacron ilacının -Tarişe verilen ilaçlardan- tarihinin geçmiş olduğu; Igran ve Logran ilaçlarının, 1993'ten beri, sahte, tarihleri geçmiş, süreleri bitmiş şekilde ithal edilip, Türkiye'de etiketlerinin değiştirildiği; İspanya'dan getirilen Sequestrene ilacının da son ku llanım tarihinin, Bakanlığın izni olmadan, bir yıl izinsiz olarak uzatıldığı; Match ilacının, biberde tavsiye edilen bu ilacın da, yine, tarihlerinin geçtiği halde üzerine sahte tarihler konulduğu; Polytrin ilacının, yine, pancarda tavsiye edilen bu ilacın da, üzerindeki etiketlerinin değiştirilerek, sahte etiketlerle piyasaya sunulduğu, trilyonluk vurgunların olduğu iddiası var.Evet, bu iddialarla ilgili dosya da bendenizdedir; şu anda zatıâlinize takdim ediyorum. Bunun üzerine gideceğinizden de tereddüdümüz yok. Temenni ederiz ki, böyle bir yanlışlık yoktur; ama, bu iddiaları, ıttılaınıza ve Bakanlığınız bilgisine arz etmek istiyor, sonucundan da Meclisimizi haberdar edeceğinizi umuyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Tabiî, bu, soru değil de, bir ihbar; güzel bir ihbar. Sayın Uzunkaya, dün zatıâlileriniz de söz istemiştiniz; ama, burada yoktunuz. Ben, tütünle ilgili, sizin isminizi zabıtlara geçirdim -6 arkadaşımız söz istediği için- Sayın Bakan da Samsunlulara cevap vermiş oldu; onu da malumat olarak ben arz ederim. Dosyayı da gönderirseniz, Sayın Bakan memnun olacak. Teşekkür ederim efendim. MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Sayın Başkan, kayıtlarda okudum; teşekkür ediyorum. ismimiz geçti de, müstahsilimizin memnuniyetsizliğini arz ettim; yoksa, teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Rica ederim efendim. MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Yani, fiyat verilmiş; ama, yetersiz bir fiyattır; onu arz ettim. BAŞKAN – Ben de onu ifade etmek için tekrar zikrettim efendim; yani, dün, sizi unutmadım; ama, siz buraya gelmediğiniz için... Yerinizden de söz verebilecektim.Sayın Bakanım, buna yazılı mı cevap vereceksiniz ? TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Neye?.. BAŞKAN – Bu ihbara... TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Hangi ihbara? BAŞKAN – İşte ihbar ediyorlar. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – İhbar tamam da; bu, İçişleri Bakanlığının konusu. BAŞKAN – Yok, Tarım Bakanlığının... TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Ben, Bakanlık olarak kabul ediyorum da... Kaçakçılığın direkt ilişkisi Tarım Bakanlığıyla değil; bu, gümrüklerden sorumlu Devlet Bakanlığını ve İçişleri Bakanlığını ilgilendirir; ama, ben, görev olarak alıyorum bunu. BAŞKAN – Hükümette müteselsil kefalet var; yani, etiketler değişti diyorlar; o kısmı da sizi alakadar eder gibi; değil mi efendim? Üç bakanlığı da alakadar ediyor. Teşekkür ederim. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum her konuyu Tarım ve Köyişleri Bakanına getirdikleri için. Ben de görev olarak kabul ediyorum; ancak, bu, direkt, İçişleri Bakanlığını ve gümrüklerden sorumlu Devlet Bakanlığını ilgilendirir; ama, demek ki, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı olarak son yaptığımız uygulamalardan sayın milletvekillerimiz memnunlar ve kaçakçılığı durduracağımıza inanıyorlar ki, konuyu bize getiriyorlar. Ben, hükümetin bir mensubu olarak, teşekkür ediyorum ve üzerine gideceğiz. BAŞKAN – Tabiî, Türkiye nüfusunun yüzde 51'i çiftçi olursa ve muhatap olarak hep karşılarında sizi bulurlarsa, o memnuniyetlerle, biraz da size diğer bakanların yükünü de yüklemiş oluyorlar. Teşekkür ederim milletvekillerine. NECMİ HOŞVER (Bolu) – İyi de, ortaklarla aranız açılır. İçişleri Bakanlığı, gümrüklerden sorumlu Devlet Bakanlığı kaçakçılığı önlemiyor mu? TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Estağfurullah efendim. Ben, burada, hükümet olarak görevi üzerimize alıyoruz ve bakanlıklara da ileteceğimi söylemek açısından ifade ettim. BAŞKAN – Efendim, hükümette müteselsil kefalet vardı; hangi bakan buradaysa, onu alacak, tekabül edecek yani. İstirham ederim... Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı. Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 1 inci maddeyi okutuyorum: BAZI KANUNLARIN DÖNER SERMAYELERE İLİŞKİN HÜKÜMLERİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TASARISI (Tarım Bakanlığı Ziraat İşleri Genel Müdürlüğü ile Ziraî Mücadele ve Ziraî Karantina Genel Müdürlüğüne Bağlı Kurum-Okul ve Kuruluşlara Döner Sermaye Verilmesi Hakkında Kanunun Adı ve Bazı Maddeleri, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesi ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı) MADDE 1. – 21.12.1967 tarihli ve 969 sayılı Tarım Bakanlığı Ziraat İşleri Genel Müdürlüğü ile Ziraî Mücadele ve Ziraî Karantina Genel Müdürlüğüne Bağlı Kurum-Okul ve Kuruluşlara Döner Sermaye Verilmesi Hakkında Kanunun adı aşağıdaki şekilde ve bu Kanunda geçen “Tarım Bakanlığı” ifadeleri “Tarım ve Köyişleri Bakanlığı” olarak değiştirilmiştir. “Tarım ve Köyişleri Bakanlığının 867 ve 170 sayılı Kanunlara Tabi İşletmeler Dışında Kalan Taşra Kuruluşlarına Döner Sermaye Verilmesi Hakkında Kanun” BAŞKAN – 1 inci madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Faruk Çelik söz istemişlerdir. Buyurun Sayın Çelik. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakika efendim. FP GRUBU ADINA FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 318 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclise, saygılar sunuyorum. Değerli milletvekilleri, bu tasarının 1 inci maddesinde "Tarım Bakanlığı" ifadesi "Tarım ve Köyişleri Bakanlığı" olarak değiştirilmek istenmektedir ve ayrıca, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının 867 ve 170 sayılı Kanunlara tabi işletmeler dışında kalan taşra kuruluşlarına döner sermaye verilmesi öngörülmektedir. Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı döner sermaye işletmelerinin sermayesinin çok yetersiz bir miktarda olduğu; bu sermayeyle, araştırma enstitülerinin ve laboratuvarlarının, araştırmalarda kullanılabilecek en küçük bir alet dahi almalarının mümkün olmadığı; tasarının, yasalaşması halinde, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının bütçe imkânlarının kısıtlı olması nedeniyle hizmetlerde ortaya çıkan aksamaların aşılabileceği; işletmelerin sermayelerini kendi özkaynaklarından karşılayarak, daha verimli bir çalışma içine girebilecekleri ve bu çalışmalarla, ülkemi zin tarım kesimine önemli hizmetler götürerek, aktivite ve etkinlik sağlanacağı ifade edilmektedir.Değerli milletvekilleri, tabiî, bu isim değişikliğiyle, bir çok önemli sorunla karşı karşıya olan üreticilerimizin hangi sorununa, ne gibi bir fayda sağlanacaktır? Bilindiği gibi, çiftçilerimizin, üreticilerimizin, tarım sektörünün çok önemli problemleri, sorunları vardır. Özellikle, seçim çevrem olan Bursa'da da, domates üreticilerinin yarısı, henüz geçen dönemden kalan alacaklarını alamamışlar, soğan üreticilerimizin depolamış oldukları soğanların yaklaşık yüzde 30'u donmuş durumdadır. Şekerpancarı kotalarında yeni bir sektör oluşmuştur; kotayı elinde bulunduran üreticilerimizin bir kısmı, havaparası karşılığı kotalarını devretmektedirler ve haksık kazanç sektörü oluşmuştur. Yine, gübre satın almak isteyen üreticilerimiz, kooperatiflerde gübre bulmada zorlanmaktadırlar. Bu sorunların oluşumunda, tarımsal üretimi, pazarlamayı ve üretici ihtiyaçlarını düşünen bir tarım politikasının ülkemizde yıllardır oluşturulamaması yatmaktadır. Ülkemizde, tarımın istihdamdaki payı yüzde 45'tir; bu demektir ki, ülkemiz nüfusunun yarısı tarımla uğraşmaktadır. Bu sektörde en önemli konu, pazar ve pazarlamadır. Dar pazar imkânları, Türk tarımının açmazı durumundadır. Çiftçilerimizin, ürünlerin üretimi, muhafazası ve geliştirilen yeni teknikleri takip etme konusundaki yetersizlikleri de had safhadadır. Bu konudaki üniversite ve tarım il müdürlüklerinin çalışmalarına çiftçilerimizin katılmaları sağlanmalıdır. Tarımda çağdaş bilim ve teknolojiden istifade ederek, verimliliğin yükseltilmesi gereklidir. Ürün ne kadar tekniğe uygun yetiştirilirse yetiştirilsin, pazarın istediği çeşit çok önemlidir. Özellikle sebzecilikte, bu konu, hastalığa dayanıklılık, taşımaya dayanıklılık, kalite standardı bakımından çok önem arz etmektedir. Üretimde standardizasyon çok önemlidir. Pazarın istediği şekil, büyüklük ve renkte ürünlerin seçilmesi, paketlemede ürün kalite standardının sağlanarak, ambalajda bulunan tüm ürünlerin aynı kalite standardında olmasının sağlanması zorunludur. Ürünlerin ihracatının istikrarlı bir şekilde sürdürülebilmesi için, üretici birliklerine destek olunmalı, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığıyla koordineli çalışmalar yapılarak ihracat desteği mutlaka sağlanmalıdır. Özellikle, yıllardır üreticisini mağdur eden Türk toplumunun ise temel ihtiyaç maddesi olan soğan ve patates için acil bir ürün politikası geliştirilmelidir. Soğan ve patates fazlasının tüketiminin sağlanmasında sanatçı ve manken tercihinde değil, bili msel üretim ve pazarlama tekniklerinde çözümü aramak elbette daha doğru olacaktır.Ağır bir yükün altında olan çiftçilerimizin sırtından vergi, Bağ-Kur ve benzeri kesintiler kaldırılmalıdır. Tarım ürünlerinin ithalatı kontrol altına alınmalı, özellikle sınır ticaretinin sadece sınır illerine mahsus olması sağlanmalıdır. Değerli milletvekilleri, sanayileşmenin şehirlerin birinci sınıf tarım arazileri üzerinde yoğunlaşması birçok olumsuzlukları da beraberinde getirmiştir. Tarım arazileri bu tür sanayi yatırımlarından arındırılmalı, alternatif diğer alanlara kaydırılmalıdır. Pazarlama konusunda soğuk hava depolarının rehabilite edilip çoğaltılması, ihraç ürünleri üretiminin artırılıp yaygınlaştırılması ve sektörlerin ziraat odaları bünyesinde yoğunlaşarak örgütlü çalışmaya yöneltilmesi gereklidir. Sözleşmeli tarımın da tarımsal ürünlerin geliştirilmesi için kullanılabilecek önemli bir argüman olduğunu ifade etmek istiyorum. Değerli milletvekilleri, birçok Batı ülkesi tarım politikaları oluşturmak için büyük çabalar harcamaktadır. Örneğin, Avrupa Birliğine temel teşkil eden Roma Anlaşmasının 39 uncu maddesinde ortak tarım politikalarının ana amaçları şu şekilde belirlenmiştir: – Tarımda verimliliğin artırılması; yani, birim alandan daha fazla üretim, – Tarımda çalışanlara uygun bir yaşam düzeyi sağlanması, – Üretimin ve pazarlamanın istikrara kavuşturulması, – Ürün arzının garanti edilmesi, – Tarım ürünlerinin tüketicilere uygun fiyatlarla arz edilmesi şeklinde Roma Anlaşmasının 39 uncu maddesini özetl eyebiliz.Değerli milletvekilleri, tarımsal üretimlerin emek yoğun sistemden bilgi yoğun sisteme dönüştürülmesi zorunludur. Bilgi neredeyse bulmaya çaba gösterilmesi ,konuyla ilgili tüm kişi ve kuruluşların koordineli ve konunun geliştirilmesine yönelik ortak amaç doğrultusunda birlikte hareket etmesi büyük önem arz etmektedir. Bu nedenle, sanayicisiyle, üreticisiyle, ihracatçısıyla sıkça beraber olunması, sorunların çözümünün birlikte aranması, akılcı çözümlerin tespiti ve uygulamaların planlanarak, yapılan plan çerçevesinde uygulanması zorunludur diyor ve bu ana sorunların çözülmesinin, yüzeysel bakışla ve düzenlemelerle değil, köklü düzenlemelerle gerçekleşebileceğini ifade ediyorum. Bu tasarının, üreticilerimize faydalı olacağına inanıyoruz. Kanun tasarısının, öncelikle üreticilerimize, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı çalışanlarına ve yüce milletimize hayırlı olmasını diliyor; Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim. Gruplar adına başka söz isteyen?.. Yok.Şahsı adına, Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan... CEVAT AYHAN (Sakarya) – Vazgeçtim. BAŞKAN – İstemiyorsunuz; çok teşekkür ederim. 1 inci maddeyle ilgili sual var. Sayın Şahin, buyurun efendim. MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim. Vasıtanızla, Sayın Bakanıma iki soru tevcih etmek istiyorum. Patates, soğan savaşları, herhalde, Çankaya savaşlarının gölgesinde kaldı. Patates üreticilerinin, soğan üreticilerinin durumu hangi noktadadır? BAŞKAN – Çankaya'da savaş mı var efendim?!MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Efendim, medya, maalesef, bu anayasa değişikliklerine bir isim taktı, pek de doğru bulmuyorum; ama, tabiî, onun etkisiyle sordum. Patates, soğan üreticileri ve diğer tarım üreticilerinin durumu nedir? Bu şikâyetler azaldı mı? Bakanlığımız, bu noktada, şu ana kadar hangi çalışmaları yapabildiler? Bir de, çiftçilerimiz, gübre fiyatlarının yüksekliğinden müştekiler, çok yakınıyorlar. Bu şikâyetlere Bakanlık olarak katılıyor musunuz? Eğer, katılıyorsanız, bu şikâyetleri ortadan kaldırmak için Bakanlığınız ne gibi çalışmalar yapıyor? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Ben teşekkür ederim efendim. Başka sual sormak isteyen arkadaşımız?.. Yok. Sayın Bakan, cevap verir misiniz. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Efendim, çok teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Estağfurullah. Sayın Şahin, çok isabetli bir sual sordu. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Patates ve soğanda üretim fazlalığı problemi yok; problem, pazarlama sorunudur. Soğan ve patatesi, geçmiş yıllarda, Ürdün, Suudi Arabistan, Irak ve kuzeydeki ülkelere pazarlayabiliyorduk; ancak, tarımın sahipsizliği, tarımın yıllarca ihmal edilmesi nedeniyle bu pazarlarda devamlılığımızı sürdüremedik. Çünkü, bir yıl, pazara, pazarın istediği miktarda ürün sürüyorsunuz, ikinci yıl süremiyorsunuz, böylelikle pazarları kaybettik. Bu yıl, pazarlanması gereken patetes 2 milyon ton kadardı. Tarım ve Köyişlerı Bakanlığının direkt sorumluluğu, üretilen ürünlerin pazarlanması değildir; ancak, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı olarak, üreticinin sıkıntısından sorumlu bir bakanlık olmamız düşüncesinden hareketle ve biraz da, bizim, şahsî olarak, üreticiye verdiğimiz önemden dolayı içtüketimin artırılması konusunda, patatesin, soğan'ın gıda değeri hakkında toplumumuzun bilgilendirilmesi hususunda 81 il valiliğimize, bakanlıklarımıza yazılar yazdık. Bir de, üniversiteden gelmem ve besleme biyokimyasında okumam ve okutmam dolayısıyla, gıda değerini anlatan çalışmalarımız oldu. Yine, konu, Bakanlar Kurul unda gündeme alındı; patatesin, dargelirli vatandaşlarımıza dağıtılması, toplu tüketim yerlerinde tüketilmesinin artırılması konusunda çalışmalarımız oldu ve dışsatımı konusunda girişimlerimiz oldu. Stok tespitlerini yaptırıyoruz. Bugün, Niğde, Nevşehir, Ordu, Erzurum, Aksaray ve diğer illerde günlük stok tespitlerini yaptırıyoruz. Patateste önemli bir satış var. İnanıyorum ki, mart ayının sonunda satılması, pazarlanması gerekli olan patates pazarlanacaktır.Tabiî, patates bir simge, sizin de belirttiğiniz gibi, diğer ürünlerde de sıkıntılarımız var. Elimizde, bu acil problemi çözmek için yaptığımız girişimler, bir de, orta ve uzun dönemde çözülecek problemler var. İşte burada, tarımı bir organizasyon altına almak, ürün planlamasını yapmak, patatesin, soğanın alternatifi olan ürünleri buraya sokmak, bunları gıda sanayiinde işleyip, katmadeğerini artırıp, ambalajlanmış, değişik damak zevklerine hitap eden ürünler haline çevirme mecburiyetimiz var. Bir misal vermek istiyorum: Geçenlerde bir sayın büyükelçi bizi ziyaretinde şunu söyledi: "Bizim ülkemizde tüketilen zeytinlerin yüzde 90'ı Türk orijinlidir; ancak, bunlar önce İtalya'ya gidiyor, İtalya'da ambalajlanıyor -bunu parantez içerisinde söylüyorum, sayın büyükelçinin sözleri- bizim ülkemize İtalya'dan r eeksport ediliyor."Biz, Türkiye'de gıda sanayiine geç başladık, tarımı biraz ihmal ettiğimiz gibi, gıda sanayiini de ihmal ettik; ancak, gıda sanayiine yatırım yapan firmalarımıza teşekkür ediyorum. Bugün, kendileri dünyayla yarışır bir hale geliyorlar. İşte, tarımda yeniden yapılanma ve reform tasarısı içerisinde bunlar da var, üretici birliklerinin oluşturulması. Üretici birlikleri, kullanılacak tohumdan itibaren pazarlamadaki sıkıntılara kadar hepsini çözebilecek ve hükümetle de irtibatta bulunabilecek birlikler olacaktır. Gübre fiyatlarının yüksekliği konusuna geldiğimizde, evet haklısınız, gübre fiyatları özellikle son iki ayda çok yükseldi, yüzde 50 oranında yükseldi; ancak, gübre fiyatları geçtiğimiz yıllarda çıkarılan bir kanunla serbest bırakılmış ve hükümetin bu konuda herhangi bir dahli yoktur; ancak, hükümet olmamız, sorumlu olmamız dolayısıyla, ben, gübre üreten fabrikalarla da görüşüyorum. Kendileriyle, bu zamlar konusunda, girdilerini ucuzlatarak bu derecede zam yapılmaması hususunda görüşmelerimiz oluyor; ancak, bunlar birer tavsiye niteliğindedir; çünkü, gübre fiyatlarının belirlenmesinde, geçmişte çıkarılan kanunlar nedeniyle, herhangi bir hükümet kararı yoktur; serbest bırakılmıştır, serbest ekonomidir, liberal ekonomidir. Ancak, biz, Ba kanlık olarak, bu kadar yükselmesine de müsaade etmeyiz, gerekirse, gübre ithal eder, gübre fiyatlarını ayarlarız.MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Teşekkür ederim efendim. BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan. Buyurun Sayın Levent. MÜKERREM LEVENT (Niğde) – Sayın Başkanım, bir yanlış anlamayı düzeltmek istiyorum. Türkiye'de, patates, genelde, Batı normlarının çok altında tüketildiğinden dolayı girişimlerimiz hızlanmıştır. Sayın Bakana da buradan teşekkür ediyorum; kendisinin yayımlatmış olduğu patates yemekleriyle ilgili kitap da, bugün kamuoyunda çok büyük bir ilgi çekmiştir ve patates, Türk mutfağında, gerçek rakamlarla yerini almak üzeredir. Batı normlarında kişi başına 150 kiloyu bulan tüketim, Türkiye'de 70-75 kilo dolayında gezinmektedir. Bizler, içtüketimi artırarak, bunu, sadece 150 kiloya yükseltmek istiyoruz; yani, reklamla filana ulaşmasıyla değil; ama, halkın tüketimini artırmak için gayret ediyoruz. Bunun yanında, tabiî, dışticaretle ilgili, ihracatla ilgili araştırmalarımızı da yapıyoruz .Sayın Bakanın üstün görüşü ve bize vermiş olduğu destekle birlikte Türkiye'nin gündemine oturttuğumuz bu mesele, Türkiye'nin genel meselesidir ve aşağı yukarı 600 000 kişiyi ilgilendiren bir meseledir. Meclisin de bu konuda sağduyulu davranmasına ve bütün milletvekili arkadaşlarımızın aynı şekilde hassasiyet göstermesine, ben, buradan teşekkür ediyorum. Sağ olun, teşekkür ederim. BAŞKAN – Bir dakika... Suale geleceksiniz herhalde? Bir sual sorun da... Çünkü, ben şaşırdım. Bir mütalaanızı aldım; şimdi, bir de sual sorun Bakana, Tüzüğü çiğnememiş olalım. MÜKERREM LEVENT (Niğde) – Evet, Sayın Başkanım, Sayın Bakanıma, buradan, şu soruyu yöneltmek istiyorum: Köylüler, bugün bir müjde bekliyorlar; tarım kredi kooperatiflerine, Ziraat Bankasına ve TEK'e olan borçlarıyla ilgili konuda bir mesaj bekliyorlar. Kendisiyle cumartesi günü gezdiğimizde, bütün köylülerin sormuş olduğu soru buydu. BAŞKAN – Siz soruyorsunuz; mesajı verecek mi, vermeyecek mi?.. Teşekkür ediyorum Sayın Levent. MÜKERREM LEVENT (Ni ğde) – Ben de teşekkür ediyorum, sağ olun Sayın Başkan.BAŞKAN – Yalnız, Batı'daki patetes tüketimi başka; çünkü, onlarda bulgur kültürü yok da ondan. Sayın Bakan, buyurun. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Patetes ihracatını artırmak için, özellikle, ton başına 20 dolar ihracat teşviği verilmişti. Bunu, şu anda 35 dolara çıkarmaya çalışıyoruz; ben, burada bunu belirtmek istiyorum özellikle. Patates üreticilerinin ve tüm çiftçilerimizin 1999 yılı elektrik borçları ertelenmiştir, 1998 yılının da ertelenmesi için bir kararname istihsali çalışmaları vardır. Tarım krediye ve Ziraat Bankasına olan borçlar konusunda ise, özellikle, deprem ve diğer tabiî afetlerden zarar görenlerin borçları erteleme kapsamına alınmıştır. Niğde, Nevşehir ve diğer bazı ürünler üreten ve sıkıntıda olan çiftçilerimizin de tarım krediye ve Ziraat Bankasına olan borçlarının ertelenmesi konusunda, bütçe imkânları içerisinde, çalışılmaktadır; ama, şu anda, kesin bir kararnamenin çıkıp veya çıkamayacağı konusun da bir bilgi veremiyorum. İnşallah, olumlu şeyler...BAŞKAN – Tarım Bakanına teşekkür ediyoruz efendim. 1 inci madde üzerinde görüşmeler tamamlandı. TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) – Sayın Başkan, oylama sırasında karar yetersayısının aranılmasını istiyorum. BAŞKAN – 1 nci maddeyi oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısı arayacağım. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Bütün sözcüleriniz çıktı, "destekliyoruz" dediler. Nasıl destekliyorsunuz?! Kü rsüde söylemekle olmaz ki...BAŞKAN – Efendim, tereddüt var; oylama için, elektronik cihaza müracaat edeceğiz. Oylama için 3 dakika süre veriyorum. 3 dakika içerisinde cihaza giremeyenlerin, oy pusulalarını Başkanlığa göndermelerini rica ediyorum. Oylamayı başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN – Madde kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: Muhterem iktidar milletvekillerinin, bu maddeler sırasında Genel Kurul salonunda olmalarını rica ediyorum efendim. MUSTAFA GÜVEN KARA HAN (Balıkesir) – Ben buradayım...BAŞKAN – Size söylemiyorum efendim, olmayanlara söylüyorum. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Ben buradayım, siz merak etmeyin. BAŞKAN – Farkındayım Sayın Karahan. Buyurun. MADDE 2. —969 sayılı Kanunun 1 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “Madde 1. —Tarım ve Köyişleri Bakanlığı döner sermaye işletmelerine kendi kaynaklarından karşılanmak üzere yirmibeş trilyon lira sermaye tahsis edilmiştir. Bu miktarı dört katına kadar artırmaya Bakanlar Kurulu yetki lidir.”BAŞKAN – 2 nci madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Elazığ Milletvekili Sayın Latif Öztek konuşacaklar. Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA LATİF ÖZTEK (Elazığ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 318 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; şahsım ve Grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bakanlar Kurulunca 20 nci Yasama Döneminde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan, ancak, kanunlaşmayarak kadük olan Tarım Bakanlığı Ziraat İşleri Genel Müdürlüğü ile Ziraî Mücadele ve Ziraî Karantina Genel Müdürlüğüne Bağlı Kurum-Okul ve Kuruluşlara Döner Sermaye Verilmesi Hakkında Kanunun Adının ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı, 21 inci Dönemde de, tali komisyon olarak Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonuna, esas komisyon olarak da Plan ve Bütçe Komisyonuna gönderilmiştir. Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu tasarıyı gündemine almış, incelemiş ve hazırladığı raporu, esas komisyona havale edilmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunmuştur.Yine, 20 nci Yasama Döneminde kanunlaşmayarak kadük olan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilatı ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı da, 21 inci Yasama Döneminde, hükümetçe, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuştur. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı, tasarıyı, tali komisyon olarak Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonuna, esas komisyon olarak da Plan ve Bütçe Komisyonuna göndermiştir. Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu, bu tasarıyı da gündemine alıp incelemiş ve raporunu hazırlamıştır. Aynı şekilde, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı da, 20 nci Yasama Döneminde görüşülemediğinden kadük olmuş ve 21 inci Yasama Döneminde, hükümetçe, görüşülerek kanunlaşması için Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuştur. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı, bu tasarıyı da, esas komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna göndermiştir. Plan ve Bütçe Komisyonu, bu üç tasarıyı birbiriyle ilgili bulup birleştirerek görüşmüştür; ama, bu birleştirme, hükümetten gelen tasarılar alt alta yazılarak yapılmıştır. Tarım ve Köyişleri Bakanlığına ait (1/478) esas numaralı tasarıda, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda kabul edilen metin dikkate alınmamıştır. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünce gönderilen (1/474) esas numaralı tasarıya ait Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu raporuna ise 318 sıra sayılı tasarıda hiç yer verilmemiştir. Bu durum, hükümetin bakanları arasında bir uyum olmadığını gösterdiği gibi, Demokratik Sol Partili iki komisyon başkanı arasında da bir diyalog olmadığının en güzel bir göstergesidir. Eğer, komisyon görüşü dikkate alınmayacak idiyse, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğüne ait (1/474) esas numaralı kanun tasarısı ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığına ait (1/478) esas numaralı kanun tasarısını tali komisyo na neden göndermiştir? Yok, eğer, bu komisyonun görüşü gerekli idiyse, Plan ve Bütçe Komisyonu, tasarıyı, bu komisyonun raporunu almadan, neden alelacele görüşerek Genel Kurula sevk etmiş ve neden Genel Kurulda gündemin ön sıralarına alınmıştır? Bu suallerin cevaplandırılması gerekir.Kanunların çıkarılması, hükümet tarafından hep aceleye getiriliyor. Günü kurtamaya yönelik değişiklikler isteniyor. Sayısal çoğunlukla, komisyonlarda ve Genel Kurulda, hükümetten gelen metinler aynen kabul ettirilmeye çalışılıyor ve kabul ettiriliyor da; ama, üç dört ay sonra, reform diye çıkarılan kanunlar yeniden Yüce Meclisin huzuruna getiriliyor. Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının genel gerekçesinde ve madde gerekçelerinde açıkça belirtildiği gibi, 21.12.1967 tarihinde çıkarılan 969 sayılı Kanunda, işletmelerin tamamına tahsis edilen 250 milyon Türk Lirası, çok kısa bir sürede yetersiz hale gelmiştir. Sorunun çözümü amacıyla, bu miktar, Bakanlar Kurulu kararıyla 500 milyon Türk Lirasına yükseltilmiştir; ancak, döner sermaye işletmeleri, kendilerine verilen yıllık iş programlarını sürdürürlerken, işletme faaliyetlerindeki büyüme, 500 milyon Türk Lirasının da yetersiz hale gelmesine neden olmuştur. Bu sorunun çözümü için, bakanlık, hazırladığı tasarıyla 193 işletmeye tahsis edilmek üzere, nominal sermayenin 50 milyar Türk Lirasına çıkarılmasını ve ayrıca, Bakanlar Kuruluna, bu miktarı 5 katına kadar artırma yetkisi verilmesini talep etmiştir. Bu sermaye, işletmelerin, faaliyetleri sonucunda elde edecekleri gelirlerden karşılanacağı için , hazineye de herhangi bir yük getirmeyecektir.Plan ve Bütçe Komisyonu, 50 milyar Türk Lirasını 25 trilyon liraya çıkarmış ve Bakanlar Kurulunun, bu miktarı 4 katına kadar artırmaya yetkili olduğu hükmünü tasarıya derç etmiştir. Şunu hemen belirtmek gerekir ki, Türkiye'deki bu enflasyon şartlarında, bu miktar da çok kısa bir sürede yetersiz hale gelecektir. Zira, 1967'deki 250 milyon Türk Lirasının satın alma değeri, sabit değerlerle, bugün 14-15 trilyonun üzerinde bir meblağa te kabül etmektedir.Değerli milletvekilleri, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının bütçesinin konsolide bütçe içerisindeki payı her geçen yıl azalmaktadır; diğer bir ifadeyle, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bütçesi her geçen yıl reel olarak küçülmektedir ve bu da, Türk köylüsüne, Türk çiftçisine verilecek hizmetlerin azalması demektir. Döner sermaye işletmeleri, bu yönde, bakanlık faaliyetlerinin yürütülmesinde yardımcı olmaktadır. Tarım sektörü, 25 milyonu aşkın köylüyü, çiftçiyi ilgilendirmektedir. Bu yüzden, tarım sektörünün sorunlarının çözümüne öncelik verilmesi gerekir. 57 nci hükümet, bu sektörün sorunlarının çözümünü sürekli ertelemektedir. Çiftçilerimizin olduğu gibi, vatandaşımızın da öncelikli konusu, 57 nci hükümetin önümüze getirdiği pek çok kanun tasarı ve teklifleri değildir. Vatandaşımızın öncelikli meselelerinden birkaç tanesine örnek vermek istiyorum: 17 Ağustos ve 12 Kasımda Marmara Bölgesinde yaşanan depremde mağdur olan depremzedelere aş temini, kışın şu soğuk günlerinde sıcak bir yuva temini, çocuklarına okul, hastal arına ilaç teminidir.Memurun, emeklinin, dul ve yetimin öncelikli meselesi de bu kanun tasarı ve teklifleri değildir; yüzde 68'lik enflasyon şartlarında, 2000 yılının birinci altı ayı içinde aldığı yüzde 15, ikinci altı ayı için alacağı yüzde 10'luk maaş artışıdır. Çok kere siftah etmeden kepenk kapatan, buna rağmen ikinci kez vergi vermesi istenen esnafın da öncelikli meselesi, bu kanun tasarı ve teklifleri değildir. Ürettiği ürünlerin tabanfiyatlarına, yüzde 68,8'lik enflasyon şartlarında, yüzde 50 artış yaptığınız ve hâlâ, parasını veremediğiniz çiftçinin, köylünün de öncelikli meselesi, bu kanun tasarı ve teklifleri değildir. Ürettiği patatesi, soğanı, narenciyeyi satamayan çiftçinin, köylünün de öncelikli meselesi, bu kanun tasarı ve teklifleri değildir. Beslediği hayvanları maliyetine bile satamayan besicilerin, özellikle Elazığlı besicilerin de öncelikli meselesi, bu kanun tasarı ve teklifleri değildir. Aynı şekilde, süt üreticilerinin de öncelikli meselesi, bu kanun tasarı ve teklifleri değildir. Değerli milletvekilleri, 57 nci hükümetten, Türk tarımının önemli yapısal sorunlarından olan tarım sektöründe çalışan nüfusun azaltılması, gelir düzeyinin yükseltilmesi, tarım işletmelerinin alanlarının büyütülmesi ve sayılarının azaltılması, sulanabilir tarım arazilerinin hiç değilse 2 katına çıkarılması, hayvansal üretimin toplam tarımsal üretim içindeki payının yükseltilmesi, örneğin, yüzde 50-60'lara getirilmesi, gerek bitkisel üretimde ve gerekse hayvansal üretimde verimin ileri ülkelerdeki verimin üzerine çıkarılması, tarıma dayalı sanayiin yurt sathında yaygın bir biçimde kurulmasının temini gibi temel sorunları bir anda çözmesini beklemiyoruz ve bekleyemeyiz de; ama, destekleme politikalarıyla, çiftçinin mağduriyetinin önlenebileceğini söyl üyoruz.Bu arada, ürün planlaması yapılarak pazar sorunu çözülebilir. Ürün tabanfiyatları, bugün olduğu gibi, hasattan sonra değil, ekimden önce açıklanabilir. Tabanfiyatları IMF'nin istekleri doğrultusunda ve olması muhtemel enflasyon oranına göre değil, gerçekleşen enflasyon oranına göre belirlenebilir. Hatta ve hatta, daha gerçekçi bir biçimde olmak üzere, akaryakıt, tohumluk, gübre ve ziraî mücadele ilaçları gibi temel girdilerdeki artışlar dikkate alınarak ürün taban fiyatları belirlenebilir, çiftçinin ürün bedelleri aylarca geciktirilmeden zamanında ödenebilir. Hükümet yetkilileri Kurban Bayramından önce çiftçilere ürün bedellerini ödeyeceklerini ifade ediyorlar, üreticilere müjde veriyorlar. Ne diyelim; bayramdan bayrama da olsa çiftçileri düşünmelerinden dolayı kendilerine teşekkür ediyoruz. Çiftçiye verilen kredilerin miktarı artırılıp, faiz oranları düşürülebilir. Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanımız, ANAP, DSP ve DTP'den oluşan 55 inci hükümetin yüklettiği, DSP tarafından kurulan 56 ncı hükümetin aynen devam ettirdiği, 57 nci hükümetin, yani, DSP, MHP, ANAP'tan oluşan koalisyon hükümetinin de dokuz aydan beri aynen devam ettirdiği tarımsal kredi faiz oranlarını, yüzde 40,36'ya düşürdüklerini ifade ettiler. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Öztek, süreniz doldu... LATİF ÖZTEK (Devamla) – Sayın Başkan, tamamlıyorum. BAŞKAN – Buyurun, toparlarsanız memnun olurum. LATİF ÖZTEK (Devamla) – Sağolun, teşekkür ederim. Bu değer, yüzde 25 olması hedeflenen enflasyona göre 15 puan daha yüksektir. Buna rağmen, çiftçilerimizi düşünmelerinden dolayı kendilerine teşekkür ediyoruz. Yüksek verimli ve kaliteli çeşitlerin sertifikalı tohumları yurt içinde üretilerek, çiftçilerin ucuza temin etmeleri sağlanabilir. Zira, çok kere, 1 kilogram sebze tohumunun fiyatı 1 kilogram altının fiyatından daha yüksektir. Gübrede yapılan destekleme de, maktu miktarlar yerine oransal olarak verilmelidir. Böylece, bugün için sembolik hale gelen gübre sübvansiyonu bir anlam kazanacaktır. Bu ve benzeri konuları sıralayarak uzun listeler verilebilir. BAŞKAN – Sayın Öztek, toparlar mısınız lütfen. LATİF ÖZTEK (Devamla) – Süremiz kısıtlı olduğundan sözlerimi burada tamamlarken, Fazilet Partisi olarak çiftçimize, yetiştiricimize, üreticimize hizmet veren Tarım ve Köyişleri Bakanlığımızın hizmetlerinin artırılmasına katkısı olacağına inandığımız bu tasarıyı destekliyoruz. Çıkacak kanunun, çitfçimize, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı çalışanlarına ve tüm milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.(Alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim. Şimdi, söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Isparta Milletvekili Sayın Ramazan Gül'de. Buyurun efendim. DYP GRUBU ADINA RAMAZAN GÜL (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan, 318 sıra sayılı, Tarım Bakanlığı Ziraat İşleri Genel Müdürlüğü ile Ziraî Mücadele ve Ziraî Karantina Genel Müdürlüğüne Bağlı Kurum-Okul ve Kuruluşlara ait döner sermayeyle ilgili tasarı. Değerli milletvekilleri, bu 2 nci madde, sermaye artırımıyla ilgili bir maddedir. Bu, gerek enflasyon nedeniyle gerekse işletmelerin aktiflerindeki değerlerin yükselmesi nedeniyle, değişik rakamlar halinde, değişik zamanlarda konu edilmiş ve şu anda da, 25 trilyon lira artırılma aşamasına gelinmiştir. Şimdi, burada, biz, Tarım Bakanlığıyla ilgili konuları görüşürken, esas, bu döner sermayelerle ilgili olarak, ben, Yüce Meclise görüşlerimi arz etmek istiyorum; çünkü, bu konu, her ne kadar Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bünyesinde görüşülmekte ise de, esas konu, döner sermayelerle ilgilidir; yani, Türk malî yapısı içerisinde... Ama, bu döner sermayelere geçmeden önce, ben, biraz, Türk tarımından, kısa anekdotlar halinde bahsetmek istiyorum, konuyu Yüce Meclise arz etmek istiyorum. Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere, ülkemizin nüfusunun yüzde 45'i tarımla geçinmektedir. Tarım, bütün dünyada destek görmektedir. Bugün, tarım, hakikaten, Amerika'da destek görmekte, İngiltere'de destek görmekte, Fransa'da destek görmekte; ama, maalesef, son üç dört yıldır, ülkemizde tarım destek görmemektedir ve bu da, ülkemizdeki tarım kesiminin büyük bir çıkmaza girdiğinin ifadesi olmaktadır. Değerli milletvekilleri, bugün, hakikaten çiftçi çok kötü durumdadır, çiftçi çok zor durumdadır. Ben, sadece buğday fiyatlarından bahsetmek istiyorum: Hakikaten, buğday döneminde, hububat döneminde, biz, Doğru Yol Partisi olarak "bugün, dünya fiyatları 125 000 liradır, öyle olması gerekir" dedik. Hatta, o zaman, hükümet bu konuda fiyat dahi açıklayamadı. Sonra, hükümet, baktı, muhalefetin bu eleştirileri karşısında, buğday fiyatlarını açıklamak durumunda kaldı; ne yaptı; 85 000 lira, daha sonra 65 000 lira... Öyle bir şey yaptı ki, buğdayı, ekstra, birinci sınıf, ikinci sınıf, üçüncü sınıf diye dört kısma ayırdı. Zaten, ekstra buğday da, kadayıflık ve baklavalık olan buğdaydır. O da, üretimin yüzde 1,5'ine tekabül etmektedir. Yani, değerli milletvekilleri, buğday fiyatları, ortalama olarak 65 000 liradan teşekkül etti; ama, bunun içerisinde vergi, stopaj, komisyon, diğer birtakım fonlar da olunca, kaydî olarak 58 000-59 000 liraya geldi.Daha sonra, malum, hükümet, ödeme durumuyla karşı karşıya kaldı; fakat, hükümet, maalesef, üreticiden aldığı buğdayın parasını ödeyemedi. Ne acıdır ki, değerli milletvekillleri, bunu, şu Yüce Meclisin çatısı altında söylemekten hicap duyuyorum; devlet, çiftçinin parasını en az 6 ay, 7 ay, 8 ay ödeyememe durumunda kaldı. Bu sefer, borçlu olan çiftçi, elindeki buğdayını paraya çevirmek durumunda kaldı. İnanır mısınız, 1999 senesinde, Trakyalı çiftçiler, bizim Doğru Yol Partisi Grubuna geldiler, 35 000 liradan buğday satma durumunda kaldıklarını söylediler. Bu, tabiî ki, hükümetin bu olaya bakışının bir göstergesi olarak görülmektedir. Değerli milletvekilleri, burada şunu ifade etmek istiyorum: Bugün, hakikaten, çiftçinin girdileri çok yüksektir. Özellikle, bugün, vergi toplayamayan devlet, ne yapmıştır; her gün, günübirlik zamlar yapmak suretiyle, 115 000 lira, 118 000 lira olan benzini 600 000 liraya kadar satma durumunda kalmıştır; keza, mazot da aynı paralellikte gitmiştir. Bu nedir; bu mazot, çiftçinin her gün kullanmış olduğu bir maliyet unsurudur ve ne olmuştur; neticede, çiftçi, ektiğinin bedelini alamadığı gibi, cebinden ödemek durumunda kalmıştır. Bugün, hakikaten, hububat üreticisi perişan olmuşt ur, pamuk üreticisi perişan olmuştur. 1998 yılında 230 000 lira olan pamuk fiyatı, 1999 yılına gelindiğinde, yine 230 000 lira olmuştur; yani, aradan bir yıl geçmesine rağmen, hakikaten, pamuk üreticisi son derece mağdur olmuştur.Üzüm üreticisinden bahsetmek istiyorum. Benim seçim bölgem olan Isparta İli Senirkent İlçesinde, hakikaten, her sene yüzde 75'ler, yüzde 120'ler, yüzde 80'ler arasında zam yapılırken, 1998 senesinde, maalesef, üzüme yapılan zam... Belki, Sayın Bakanım diyecek ki "Sayın Gül, bu, tekelden sorumlu Bakanlığın işi" ama, biz, artık, olaya böyle daha geniş bir çerçeveden bakıyoruz, bir tarım olarak bakıyoruz ve hakikaten, bugün, üzüm üreticisi, yılın oniki ayı üzüm taban fiyatının açıklanmasını beklemektedir. 1999 senesinde üzüm üreticisine verilen zam yüzde 20 olmuştur; oysaki, o kesim, yılın oniki ayı, artı 35 derece sıcaklık altında, o bağına, bahçesine bakmakta, gübrelemekte ve ürettiği üzümün taban fiyatının açıklanmasını dört gözle beklemektedir; ama, maalesef, üzüm üreticisinin de eli böğründe kalmıştır ve son derece mağdur olmuştur.Keza, pancar üretcisi de aynı durumdadır. Yine, Sayın Bakanım "Sayın Gül, pancar üreticisinden bahsetmenin ne gereği var, bu benim konum değil" diyecektir; ama, Sayın Bakanıma şunu arz ve ifade etmek istiyorum; neticede sanayi ürünü de olsa, bu, bir tarım olayıdır ve hakikaten bugün pancar ekicisi son derece mağdur olmuştur. Değerli milletvekilleri, düşünebiliyor musunuz, bugün ülkemizde kota diye bir olay çıkarılmıştır; yani, çiftçiye denilmiştir ki "şu kadar metrekareden şu kadar ton pancar elde edeceksin." Peki, bunun fazlasını elde edersen ne olacak; ceza... Bana gelen son ihbarlardan da, maalesef, şunu öğreniyorum ki, bugün pancarda dekar başına alınan üründen az teslimat yapıldığında da zarar mevzubahis olmaktadır. Yani, çiftçi, âdeta, milimetrik olarak pancar üretimini hedeflemek durumundadır. Değerli milletvekilleri, bugün, çiftçimizin millî gelirden almış olduğu pay gerçekten düşmüştür. Bundan üç yıl önce, yani, Refahyol iktidarları döneminde çiftçinin millî gelirden almış olduğu pay yüzde 22'ler civarında idi; ama, maalesef, bugün çiftçimizin millî gelirden almış olduğu pay yüzde 10'lara, yüzde 8'lere kadar düşmüştür. Bu ne demektir? Değerli milletvekilleri, bu şu demektir; çiftçimiz hakikaten üç yıl içerisinde fakirleşmiştir. Biz geçen gün Konya'ya gittik, orada çiftçi kardeşlerimizle çiftçilerin problemlerini tartıştık. Değerli milletvekilleri, hakikaten çiftçi kan ağlıyor. Bunu bir siyaset olarak değil, gerçeklerin tespiti olarak söylüyoru m.O bakımdan, gelin, bu çiftçi meselelerini bir siyasî mesele olmaktan çıkaralım ve ülke gerçeklerine uygun hareket ederek, nüfusumuzun 25 milyonunu teşkil eden tarım kesiminin dertlerine el atalım. Saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim. (DYP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Ben teşekkür ederim Sayın Gül. Üzüm gibi, pancar gibi ürünleri de Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlamak gerekiyor ki, size rahat söz verebileyim efendim. Gruplar adına konuşmalar tamamlandı. Şahsı adına, Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan; buyurun efendim. Süreniz 5 dakika. CEVAT AYHAN (Sakarya) – Teşekkür ederim. Muhterem Başkan, muhterem üyeler; çiftçilerin çok sıkıntılı olduğu bir dönemde bu kanun tasarısını müzakere ediyoruz. Daha önceki konuşmamda, çiftçilere verilen desteğin yetersiz olduğunu, bu destekle çiftçilerin ayakta duramayacağını, hayvancılığın da, tarımın diğer sahalarının da fevkalade zor durumda olduğunu ifade etmiştim. Tabiî, burada, önümde, Devlet İstatistik Enstitüsünün, çiftçinin eline geçen fiyatlar endeksi var. Bu endekse baktığımız zaman, 1999 yılında her ay azalarak, çiftçinin eline geçen fiyatlar, önceki yılın aylarına göre, nihayet, aralık ayında yüzde 41,6'ya kadar düşmüş. Aralık ayında enflasyon yüzde 66 olduğu halde, biz çiftçiye yüzde 41 vermişiz. 2000 yılında hükümetin çiftçiye ve bütün çalışanlara uygulayacağı fiyatlar da, ücretler de 2000 yılı sonu hedefi olan yüzde 25 enflasyona göre ayarlandığına göre, 1999'da fevkalade zor şartlarda geliri azalan, eline geçen parası azalan; ama, girdileri yükselen -niye girdileri yükselen diyorum, çünkü mazot fiyatı, bir yılda, yüzde 300 mertebesinde artarken, çiftçinin gelirleri, önceki yıla göre yüzde 41 artmıştır- çiftçinin durumu perişan.Konuşmamda hayvancılıktan da bahsetmiştim. Nitekim, yem, süt ve et fiyatlarına baktığımız zaman, devamlı çiftçinin aleyhine geliştiğini görüyoruz. Önümde haftalık fiyatlar var. 3 Ocakta, hayvan kesim fiyatları 2 000 000 lira iken, 28 Şubat itibariyle 1 850 000 liraya düşmüş; yani, her şeyin fiyatı artarken, çiftçinin, besicinin, sütçünün, hububat üreticisinin, hangi sahada çalışıyorsa, gelirleri azalıyor. Tamam, şimdiye kadar olan destek politikaları aynen devam etmeyebilir; ama, mutlaka, tarıma bir şey vermemiz lazım, yani tarıma, Avrupa Topluluğunda olduğu gibi, ayakta tutacak bir destek vermemiz lazım. Bunu vermezsek, bu vatandaşlar geçinemezler, tarlalar boş kalır ve birçok insan, şehirlerin gecekondu semtlerine yığınak yapar. Tabiî, şehirlerde de istihdam edecek işyeri olmadığı için; sanayide de zaten kap asite kullanımı giderek geriliyor, yüzde 71'e kadar düşmüş, üretim azalmış, ihracat geriliyor, 2000 yılında kur politikaları sebebiyle ihracatın önü daha da tıkalı,onun için, çiftçiye bir destek vermek lazım.Tabiî, çiftçiye vereceğimiz destek, çiftçiyi üretime özendirecek olan destektir; yani, arazilerini işleyecek, hayvanlarına bakacak, süt üretecek, et üretecek ve ayakta duracak...Bu desteği vermezsek, çiftçi, bu hizmeti yapamaz ve nitekim, çiftçi nüfusu, tabiî, geçinemediği için başka yerlerde kendine iş arama durumunda kalıyor. Değerli arkadaşlar, tabiî, çiftçiye destek, aynı zamanda çiftçinin millî gelire katkısını da artırır. Tabiî, çiftçiye destek derken, sadece para desteğini demiyoruz; teknoloji desteği vermek lazım, bilgi desteği vermek lazım. Bugün, tabiî, birçok ülkede, tarımda gelişen ülkelerde -bunlar, ifade edeyim ki, sanayileşmiş ülkelerdir; en ileri teknolojisi olan ülkeler, tarımda da en ileri olan ülkelerdir- fevkalade yüksek verimli hayvancılık yapılmaktadır; bizde de, fevkalade düşük verimli hayvancılık yapılmaktadır. Yani, bir taraftan ırk ıslahı, bir taraftan işletmelerin ıslahı, bir taraftan onların gelirlerini geçinebilecekleri bir seviyeye getirmek için destek verilmesi... Bunlar, çiftçiliğin entegre olan meseleleridir; aslında, bu Mecliste, bunları tartışmak lazım diyorum. Sürem bittiği için, hepinizi hürmetle selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. İkinci söz, Kütahya Milletvekili Sayın Ahmet Derin'de. Sayın Derin, buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. AHMET DERİN (Kütahya) – Saygıdeğer Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan 318 sıra sayılı kanun tasarının 2 nci maddesinde, şahsım adına, söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkanım, konuşmama başlarken, önce, bir konuya açıklık getirme ihtiyacını hissediyorum. Sayın Bakanım, dünkü görüşmeler sırasında, iktidardan büyük bir alkış aldılar, biz de alkışladık "lk defa, çiftçiye ziraî kredi faizlerini yüzde 40,36'ya düş ürdük" dediler diye.Şimdi, bu, iktidarın başarısı ve becerisiyle düşmüş bir faiz değil. Bakın, bunu izah etmek istiyorum: 21 Aralık 1999 tarihli Resmî Gazetenin mükerrer sayısında, 99/13758 sayılı Kanun Hükmünde Kararname yayımlandı. Aslında, bu kararname, mutlaka, Bakanlar Kurulunun imzasıyla yayımlandı; ancak, Bakanlar Kurulunun böyle bir kararnameyi imzalamasına mesnet, Dünya Bankası ve IMF'yle yaptığımız stand-by anlaşmasındaki niyet mektubunun bir şartı. IMF ve Dünya Bankası niyet mektubunda ne diyor: "Biz, sizi destekleriz; biz, size kredi veririz; ancak, tarım desteklerini ve sübvansiyonlarını kaldıracaksınız" ve buna göre, Hazine, bir kararname sunuyor ve Bakanlar Kurulu, bu kararnameyi imzalıyor. Bu kararname, Ziraat Bankası çiftçi kredilerine uygulanacak olan faiz oranının nasıl tespit edileceğini belirliyor. Deniliyor ki, "önceki üç aylık dönem süresinde oluşan, Hazinece, ihale yöntemiyle ihraç edilen 12 ay veya 12 aya en yakın vadeli devlet iç borçlanma senetleri yıllık bileşik ortalama faizi :12" Yıllık ortalama faizi 12'ye bölüyorsunuz, aylık faizi buluyorsunuz. Artı, "desteği kaldıracaksın" deniliyor. "Aylık, ortalama faizden artı yüzde 5 daha fazla bir miktarı tespit edeceksin." Bu, ne demektir? Bakın, şu anda, bir ay önce, eğer, yüzde 54'le destekleniyorsa çiftçi, piyasada yüzde 35'ler... Özel bankalar yüzde 35'ler mesabesinde faizle çalışıyor. Bu, subvansiyon değil, hatta cezalandırmaktır. Önceden çiftçinin aldığı krediyi özel bankalardaki faizden yüzde 15, yüzde 20 oranında daha fazla bir faizle cezalandırmaktır, desteklemek değil.MİHRALİ AKSU (Erzincan) – Faizin düşmesi seni niye rahatsız ediyor?!. AHMET DERİN (Devamla) – Şu anda yapılan bir destek değil. Yıllık ortalama... Bakın, bunun ismi de var; diyor ki, "aylık gösterge faizi". Aylık gösterge faizi ne olmuş? 12 ay ve 12 aya en yakın devlet iç borçlanma bileşik faizlerinin ortalamasını alacaksınız. Devlet, borçlandığı paraya verdiği faizden yüzde 5 daha fazlasını köylüden almak mecburiyetinde, şu anda IMF'nin niyet mektubuna göre. Bunu almadığınız takdirde, IMF niyet mektubuna, stand-by anlaşmasına muhalefet etmiş olursunuz. NAİL ÇELEBİ (Trabzon) – Ederiz gerekirse. AHMET DERİN (Devamla) – Edemezsiniz ki... NAİL ÇELEBİ (Trabzon) – Gerekirse edeceğiz, göreceksiniz. AHMET DERİN (Devamla) – Göreceğiz... Bakın, biz, sizi hep gördük... BAŞKAN – Efendim, karşılıklı konuşmayın lütfen... AHMET DERİN (Devamla) – Lütfen... Biz, sizi çok gördük... Gazi Üniversitesinde, başörtülü kızların kaydı silindi, kaydı... Gördük sizi hep biz!.. YÜC EL ERDENER (İstanbul) – Silinecek tabiî... Adam gibi gelsinler okula...MİHRALİ AKSU (Erzincan) – Bırak yahu başörtüsünü! Çiftçiler üzerinde konuş... AHMET DERİN (Devamla) – Bunun, bir kazanç olarak, bir subvansiyon olarak, hükümetin bir başarısı olarak takdim edilmesini ve huzura getirilmesini burada ifade etmek istiyorum. Bakın, elimde ... (MHP ve FP sıralarından gürültüler) (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MİHRALİ AKSU (Erzincan) – Ne diye getiriyorsun başörtüsü meselesini... Adam gibi konuş be!.. ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) – Arkadaşlar, arkadaşımızı yanlış yere yönlendiriyorsunuz... BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim, teşekkür ederim... Sayın Derin, tamam... Teşekkür ederim efendim. AHMET DERİN (Devamla) – Ben de teşekkür ederim. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Sakinleşin efendim, bağırmayın... Sayın Ünal, bağırmayın... Netice itibariyle faiz düşmüş. Sayın Şükrü Ünal, buyurun efendim. ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) – Kafamızı karıştırdılar efendim, ne yapalım... BAŞKAN – Söz istemişsiniz, buyurun. ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) – Soru soracağım efendim. BAŞKAN – Sorun efendim. Bana soracaksınız efendim; o tarafa selam yok, bu tarafa. ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) – Aracılığınızla Sayın Bakandan şu sorularımın cevaplandırılmasını arz ediyorum efendim. Birinci sorum: Ülkemizde şu anda kaç devlet üretme çiftliği vardır? Bu işletmeler kâr mı etmektedir, zarar mı? Eğer zarar etmekteyseler, bu işletmelerin ıslahı, verimli ve kâr getirir bir duruma gelmesi için bir projeniz var mıdır? İkinci sorum: Türk çiftçisinin bugün en büyük problemlerinden birisi, verim oranı yüksek, kaliteli tohumdur. Bilindiği gibi, yurt dışından çok pahalı çeşitli ürün tohumu ithal edilmektedir. Bu da, tarımın girdi masraflarının yükselmesine, paramızın yurt dışına gitmesine, beklenen verimin alınmamasına ve çiftçimizin zararına sebep olmaktadır. Yerli ve kaliteli tohum üretimi konusunda bir çalışmanız var mıdır? Son sorum: Basından öğrendiğimize göre, üstün inek ırkı geliştirme projeniz vardı. Bu projenizin seyri ne durumdadır? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Bu son soruyu almamış olayım, döner sermayeyle ilgisi yok efendim. Sayın Şahin, buyurun. MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Başkanım, vasıtanızla, Sayın Bakanımıza bir soru tevcih etmek istiyorum. Sayın Bakanıma, geçtiğimiz yılın ekim ayının 18'inde bir yazılı soru önergesi vermiştim. Eksik olmasınlar, hemen, yirmi gün sonra, 3 Kasımda yazılı sorularıma tek tek cevap verdiler. Sorularım kısaca şunlardı: Yurt dışından domuzyağı ithal edilmekte midir? Cevap vermiştiniz, "bilindiği üzere, yürürlükteki ithalat rejimi kararları çerçevesinde, domuzyağının ithali serbest bulunmaktadır." Bir soru daha sormuştum: "Bu ithalatın sebebi, yurt içindeki domuzyağı üretiminin yetersizliği midir?" Cevaben, "halkımızın gösterdiği reaksiyon karşısında, geçmiş yıllarda faaliyet gösteren domuz çiftliklerinin, bu işletmelerin faaliyetlerine son verilmiştir. Bakanlığımız denetimindeki tüm özel ve resmî mezbahalarda domuz kesimi yapılmadığından, domuzyağı üretimi de yapılmamaktadır" demiştiniz. Şimdi, yanılmıyorsam, bir hafta kadar önce gazetelerde okumuştum, doğruluğunu sizden öğrenmek istiyorum. Bakanlığınızın, domuz çiftlikleri kurulmasına izin verdiği ve marketlerde domuz eti satılabileceğine dair bir genelgenizin yayımlandığı şeklinde bir haber okumuştum. Bu tavır değişikliğinin sebebini öğrenmek istiyorum. Böyle bir genelgenin varlığıyla ilgili olarak bizi bilgilendirirseniz çok sevinirim. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şahin. Sayın Kaya, buyurun. YALÇIN K AYA (İçel) – Sayın Başkanım, Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanımızın dün açıklamış olduğu faizlerle ilgili rakamlar, hakikaten, Türk çiftçisinde bayram havası yaratmıştır.Bu arada, bir fikrimi beyan etmek istiyorum: Her şeyde bir IMF dayatması gündeme getiriliyor. Bunu, ben, bir milletvekili olarak, kabul etmiyorum. Eğer, IMF'nin dayatması ortada olsaydı... Bu faizlerin düşürülmesiyle Türk çiftçisinin desteklenmesi söz konusu olmaktadır; halbuki, IMF dayatması varsa, IMF'nin tarıma olan desteğin azaltılması yönünde bir dayatma yapması lazım. Faizler aşağıya çekilirken, nasıl bir IMF dayatmasıyla karşı karşıyayız bunu anlamakta güçlük çekiyorum; bir. İkincisi, Sayın Bakanım, hükümetimizin yıl sonu enflasyon hedefi yaklaşık yüzde 25'tir; eğer, bu gerçekleşirse -ki, inşallah gerçekleşecektir diye ümit ediyorum- bu faizler yine de yüksek kalacak; acaba, daha da aşağıya çekilmesi yönünde sayın bakanlığımızın ve hükümetimizin ne gibi çalışmaları var? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim. Sayın Gülle, buyurun efendim.AKİF GÜLLE (Amasya) – Sayın Başkanım, aracılığımızla Sayın Başkanıma aşağıdaki sorumu iletmek istiyorum: Tabiî, Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanımız burada olunca, çiftçilerimizin problemlerini, ister istemez, gündeme getirmek zorunda kalıyoruz. Az önce, patates üreticileriyle alakalı bir soruya verdikleri cevapta, hiç olmazsa iç tüketimi çoğaltarak bir çözüm arandığı noktasındaki ifadelerini dinledik. Sayın Bakanım, malumuâliniz, ben, Amasya Milletvekiliyim. Elbette, Amasyalıların soğan konusundaki sancılarını çok yakından biliyorsunuz. Ayrıca, soğanın, patates ölçüsünde iç tüketimi de çok fazla değil. Bu doğrultuda -soğanlarımızın çok büyük bir miktarı çürüdü; ama, her şeye rağmen, büyük miktarda soğan stoğumuz da var- hükümet olarak, son noktada, soğan üreticisinin mağduriyetini giderme bakımından yeni bir tedbiriniz var mı, öğrenmek istiyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Sayın Başkan, çok teşekkür edi yorum.Sayın Ünal'ın sorusu: Bugün TİGEM diye bilinen, halkımız arasında devlet üretme çiftliği diye adlandırılan 38 devlet üretme çiftliği vardır. Bu 38 devlet üretme çiftliği tek tek değerlendirildiğinde görülüyor ki, uzun yıllardır, maalesef, zarar etmektedir .Biz, göreve geldiğimizde de, bunların bir kısmının kârda; ama, çoğunluğunun zararda olduğunu tespit ettik. Göreve geldikten sonra, devlet üretme çiftliklerini bu durumdan kurtarmak için yaptığımız girişimle, Yüksek Planlama Kurulundan bir karar çıkardık. Yüksek Planlama Kurulundan çıkardığımız kararla, devlet üretme çiftliklerinin elindeki mal varlığı ile özel sektörün girişimciliği, sermayesi ve çevre köylerde oluşturdukları oluşumlarla birlikte, tarımsal ürün üretimi, işleme ve pazarlama faaliyeti yapılacak. Böylelikle, devlet üretme çiftlikleri zarardan kurtarılacağı gibi, devlet üretme çiftlikleri, kuruluş kanununda belirtilen, çiftçiye, kaliteli tohum, damızlık, fide, fidan verilmesi hususunda da daha etkin bir hale getirilecek; ancak, kur uluş kanunundaki bu görevleri, maalesef, devlet üretme çiftlikleri, bazı yıllar yerine getirmiş; ama, bazı yıllar yerine getirememiştir.Devlet üretme çiftliklerinin zarar etmesinin bir nedeni de şu: Devlet üretme çiftlikleri, tohum vermiş karşılığını alamamış, damızlık vermiş karşılığını alamamış; bunlar, çoğu kez görev zararı olarak da yazılmamış. çiftçiden 1985 ve 1986'lardan kalan alacağı var, bunlar da, tabiî, zarar hanesine yazılıyor; ama, devlet üretme çiftlikleri düzeltilecektir. Tohum ithalatı konusunda haklısınız. 1998 yılı rakamlarına göre, 75 milyon dolarlık tohum ithal etmişiz; ama, bunun karşısında, 10 milyon dolarlık tohum satabilmişiz. İşte, Yüce Meclisin çatısı altında her zaman şunu söylüyorum ki: Tarımda gerekli düzenlemeler yapılarak, bilgi ve teknoloji köylüye ulaştırılarak, üretme istasyonlarımız etkin çalıştırılarak, artık, bin yıldır vatan edindiğimiz bu topraklarda, tohum ithal eden değil, tohum satan bir konuma gelme mecburiyetimiz var. (MHP sıralarından alkışlar) "İnek Projesi" diye adlandırdığınız proje, sorduğunuz ikinci soruyla tamamen bağlantılıdır. Evet, Türkiye'de, Türkiye'nin doğal şartlarına, Türkiye'deki hastalıklara, buradaki parazitlere, buradaki mikroorganizmalara dayanabilen, ancak, yüksek verim veren, kendi doğal şartlarımıza dayanıklı bir ırkı geliştirme mecburiyetindeyiz. Bakınız, bugün, Kars'ın "zavot"u, Trakya'nın "Boz Step"i, İç Anadolu'nun "Yerli Kara"sı, İç Anadolu - Doğu Anadolu'nun geçit bölgesindeki yerli "Sarı Kırmızı" ve Güney Anadolu'nun "Sarı Kırmızı"sı kayboldu. Sayın Ünal, maalesef, ben çocuklarıma, Ankara Keçisini hayvanat bahçesinde gösterir duruma geldim. Eğer, Hollanda bir inek ıslah etmiş ve bunun adına da "Hollanda İneği" demişse, evet, bir Türk sığırı da ıslah edilmeli ve bunun da adına "Türk Sığırı" denilmelidir. (MHP sıralarından alkışlar) Bunda da anormallik göremiyorum. ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) – Ben öğrenmek için sordum Sayın Bakan "anormal" demedim. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Siz de bana katılıyorsunuz; teşekkür etmek için söylüyorum ve teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Sayın Bakan da "berayı malumat" diyor zaten efendim. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Aynı şekilde, bunu, atçılıkta da yapacağız. Bugün, Türkiye'de koşan atların büyük bir kısmı, İrlanda'dan ithal edilen atlardır. Eğer, ben, Avrupa'dan ithal ettiğim atlarla koşuyorsam, bunun, Türk atçılığında bir önemi yoktur. Onun için, dışarıdan az sayıda damızlık hayvan ithal edip, üretimini burada yapmamız lazım. Bugün, bakınız, İrlanda atçılığı, İtalyan atçılığı, Alman atçılığı, Türk atçılığını geçmiştir; ama, Harran Ovası, Arap atının ıslahında ve geliştirilmesinde dünyada bir merkez olmalıdır ve orada da böyle bir merkezi başlatıyoruz; Şanlıurfa'da, 29 Martta, resmî at sporlarını ve yarışlarını başlatıyoruz. Tabiî, at yarışlarından elde ettiğimiz gelirlerin çok büyük bir kısmını da, işte bu projelerde kullanacağız ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa, 2 trilyonluk bir projede, at yarışlarından elde ettiğimiz gelirleri -başka bir yerde h arcamıyoruz- bu ıslah projesinde kullanacağız.BAŞKAN – Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Efendim, çok önemli olduğu için, domuz yağıyla ilgili konuya cevap vermem gerekiyor. BAŞKAN – Evet, ben de onu bekliyorum sabırsızlıkla; oraya geçmenizi istedim efendim. Atı bırakıp oraya geçelim. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Efendim, biz göreve geldikten bu tarafa, domuz yağı ve domuz eti ithaline, sığır eti ithaline müsaade verilmemiştir. Türkiye'de, geçmiş yıllarda, domuz yetiştiriciliği biraz daha yaygındı; ancak, bu çiftlikler, rantabl olmamaları nedeniyle kapatılmış olabilir. O, benden önceki konu ve bunları da Tarım ve Köyişleri Bakanlığı kapatmış değil, o işletmecinin kendi kararıdır. Domuz çiftliği açacak olanın, kuracak olanın, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı olarak bizden herhangi bir belge, yetki almasına gerek yoktur. Böyle bir belge hususunda bize müracaat olmamıştır, böyle bir belge de bizim tarafımızdan verilmemiştir. BAŞKAN – Zaten, Sayın Şahin öyle sormadı efendim. Suali ben tekrarlayayım: Tarım ve Köyişleri Bakanlığının, domuz çiftlikleriyle ilgili projesini okumuş, doğru olup olmadığını soruyor efendim. Öyle mi Sayın Şahin? MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Bir genelge yayımlandığını gazetelerde okudum. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Cevap vereceğim. Tarım Bakanlığının önceliği, Türkiye şartlarına uygun sığır ırkını ıslah etmektir, koyun ırkını ıslah etmektir, at ırkını ıslah etmektir. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı olarak, şu anda bizim, domuz çiftliği açma, kurma diye bir projemiz mevcut değildir. BAŞKAN – Yani, böyle bir genelge olmadığını ifade ettiniz. MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Böyle bir genelge yok mu efendim? TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Böyle bir genelge yoktur efendim. MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Gazeteler yanlış yazdılar o zaman. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Onu, basının ve sizin takdirinize bırakıyorum. Bizim böyle bir genelgemiz yoktur; ancak, şöyle bir genelgemiz var: Dünyada, insanoğlunun tükettiği gıdalar tanımlanırken, et tanımında et kaynakları belirtilir. Dünyada tüketilen kırmızı et kaynağı, sığır, koyun, keçi, deve, domuz; beyaz et, kümes hayvanları -uzatmıyorum- bunlar belirtilir ve biz de et tebliğimizi yayımlarken, etin tanımı, uluslararası standartta bu şekilde belirtildiği için, biz de bu şekilde yazarız ve tebliğde yazılan bu kadardır. Domuz yetiştiriciliği, domut eti ithali, domuzun pazarlanmasıyla ilgili, Resmî Gaz etede yayımlanan o tebliğde herhangi bir kelime yoktur; ancak, şu vardır: Turistik oteller ve bazı marketler domuz eti satacak ise -bu, bizim müsaademizle değildir- biz, orada şu mecburiyeti getiriyoruz: Toplumumuzun yüzde 99'u İslam olan bu ülkede, üzerine kırmızı bir etiketle "Domuz etidir" diye yazın; bunu yapıyoruz.BAŞKAN – Hatta, resmini koymak lazım kırmızı şekilde, uçaklarda olduğu gibi. Almanlar koyuyorlar efendim. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Satışın bizimle bir ilişiği yok; ama, bugün, bazı marketlere giderseniz domuz eti satılıyor. Biz diyoruz ki, buraya bir etiket koyunuz. Bu konuda tüketicimizin bize teşekkür etmesi gereklidir diye düşünüyorum. Faizlerde IMF dayatması konusu... Hakikaten, faizlerde bir IMF dayatması yoktur; ancak, faizlerin daha da aşağıya çekilmesi konusunda hükümet olarak çalışmalarımız devam edecektir. Ben, Sayın Ahmet Derin'in de bir konuşmasıyla ilgili, sizin sorunuzla da bağlantılı olarak şunu söyleyeyim, sorunuzun içerisinde olduğu için, Sayın Ahmet Derin'in de aydınlanması açısından: Peki, bu faizleri kim düşürdü? Hükümet olarak aldığımız ekonomik tedbirlerle, istikrarla faizler düşüyor. Faizlerin düşmesinin yanlış algılanmamasını, ben, burada, istirham etmek istiyorum. Sayın Gülle'nin soğan konusuna gelince... Efendim, patates, bir simgedir. Üreticinin, çeşitli ürünlerinin pazarlanmasında problemi vardır. Bunun uzun süredeki çözümü, ürün planlamasıdır, bunların yerine diğer ürünlerin geliştirilmesidir; ancak, bugün, üretilmiş patates, soğan, fındık ve diğer ürünlerdeki pazarlama problemimizin çözümü için, biz, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı olarak, bir eğitim, bir bilgilendirme çalışması yapıyoruz. Tabiî ki, soğan konusunda da, yine, halkımızı bilgilendirmeye çalışıyoruz. Soğanın ihracatına, tonuna 17 dolar teşvik verdik; bunu artırmaya çalışacağız; yoksa, soğanı, kati surette, hükümetin ihmal ettiği diye bir husus söz konusu değildir. BAŞKAN – Affınıza sığınıyorum Sayın Bakanım; daha evvel, soğan konusuna zaten cevap vermiştiniz; teşekkür ediyorum. Ancak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin de hakkını teslim edin. 57 nci hükümet bu faizleri indirirken, Türkiye Büyük Millet Meclisi de, çıkarılan reformlarla arkasında olduğu içindir. Milletvekillerimiz de, bunu, böyle kabul ediyorlar. Efendim, madde üzerinde sorular bitmiştir. 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Birleşime 10 dakika ara veriyorum. Kapanma Saati : 17.21
ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati : 17.37 BAŞKAN : Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER : Vedat ÇINAROĞLU (Samsun), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 65 inci Birleşimin Üçüncü Oturumunu açıyorum. 318 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz. V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 2. – Tarım Bakanlığı Ziraat İşleri Genel Müdürlüğü ile Ziraî Mücadele ve Ziraî Karantina Genel Müdürlüğüne Bağlı Kurum-Okul ve Kuruluşlara Döner Sermaye Verilmesi Hakkında Kanunun Adı ve Bazı Maddeleri, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesi ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (Devam) BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerinde. 3 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 3. —969 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “Madde 3.— İşletmeler, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının kuruluş ve görevleriyle ilgili mevzuatta belirtilen; bitkisel üretim, hayvansal üretim, su ürünleri, gıda, yem, kooperatifçilik ve el sanatlarıyla ilgili olarak üretim, ıslah, araştırma, yetiştirme, koruma, muayene, analiz, kontrol, deneme, öğretim, eğitim, yayım, yayın ve karantina ile ilgili döner sermaye faaliyetlerinin yürütülmesi için gerekli olan kümes, sera, imalathane, tesis, bina yapılması ve yaptırılması ile benzeri faaliyetlerde bulunurlar.” BAŞKAN – Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Yakup Budak; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) FP GR UBU ADINA YAKUP BUDAK (Adana) – Sayın Başkan, değerli üyeler; 318 sıra sayılı Tarım Bakanlığının Döner Sermayeleriyle İlgili Artırım Sağlayan Kanun Tasarısı üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; hepinize saygılar sunuyorum.Gerçekten, Tarım Bakanlığının işletmelerinde, döner sermayelerinde büyük sıkıntılar vardı. Çıkarılacak bu yasayla bu sıkıntılar belki bir nebze giderilmiş olacak; ama, bugünün problemleri çözülmüş olacak; problemler, yine, yarına taşınmış olacak; çünkü, Tarım Bakanlığı, gerçekten, Türkiye'de en köklü, en yaygın ve aynı zamanda da, Türkiye'nin en ücra yerlerine kadar zamanında teşkilatlanmış, elamanlarıyla ulaşmış ve vaktinde de çiftçilerimize en büyük hizmeti -gerek ziraî konuda gerek hayvancılık noktasında gerekse su ürünleri noktasında- vermiş olan bir kuruluşumuzdu; ama, maalesef, geçtiğimiz dönemlerde, tarım, Türkiye'de ikinci plana itildiği için, sanki sanayileşmek için ille ki tarımın ikinci plana itilmesi gerekiyormuş gibi bir mantıkla hareket edildiği için, tarım ve Tarı m Bakanlığı ikinci plana itilmiş, âdeta Tarım Bakanlığının içerisi boşaltılmış, yetkileri başka kurumlara, devletin başka birimlerine verilmek suretiyle eli kolu bağlanmıştır.Bu, neyi getirmektedir; tarımsal hizmetlerde dağınıklığı getirmektedir. Mesela, tarımla ilgili bir konuda Dış Ticaret Müsteşarlığı yetkilidir, bir konuda Sanayi Bakanlığı yetkilidir, başka bir konuda, gümrüklerle ilgili konularda Gümrükler İdaresi yetkilidir; dolayısıyla, Tarım Bakanlığı, kendi üzerine düşen görevleri tam yapamamaktadır. Tarım sorununun çözümlenebilmesi için, önce, bu dağınıklığın, idaredeki dağınıklığın, koordinedeki dağınıklığın giderilmesi gerekmektedir. Bunun için de, tarımımızın yeniden tanzim edilmesi, yeniden yapılandırılması şarttır. Önce, Tarım Bakanlığının yeniden yapılandırılması ve bugünkü yapısının, daha da güçlendirilmek suretiyle, tarımın hizmetinde olacak şekilde yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Sayın Bakanın bu noktada çalışmaları var. Bunları, takdirle karşılıyoruz; ama, yeterli olması için de, Meclisimizin bu noktada katkısının olması gerekmektedir. İfade etmek mecburiyetindeyiz ki, uzun yıllardır tarım politikamızın olmaması, çiftçimizi bugünkü hale düşürmüştür. Dolayısıyla da, Türkiye, yeniden, günün şartlarına ve girmek üzere olduğumuz Avrupa Birliğinin yasalarına uygun şekilde yeni düzenlemeler y apmak mecburiyetindedir.Bugünkü tarımımızla, bugünkü yapısıyla, bugünkü teşvik anlayışıyla, bugünkü sübvansiyon anlayışıyla, bugünkü yönetim anlayışla, zaten, Avrupa Birliğine girmemiz söz konusu değildir; eğer, bu haliyle girecek olursak, bizim çiftçimizin, Avrupa Birliği çiftçileri karşısında rekabet gücünü kullanabilmesi, üretimimizin sürdürülebilmesi de zaten zordur. Niye zordur; çünkü, maalesef, tarımımızla ilgili hukukî boşluklar vardır, mekanizasyona tam geçilememiştir; toplulaştırma yapılamadığı için de, çok küçük birimlerde ziraî üretimlerin yapılması gerekmektedir. Bu, ürünün kalitesinin düşmesine, çiftçimizin zayıflamasına, dolayısıyla da, tarım sektörümüzün de, içinden çıkılmaz problemlerle karşı karşıya kalmasına neden olmaktadır. İşte, bu sorunların halledilmesi noktasında, Tarım ve Köyişleri Bakanlığımız, kendi işletmelerinde sermaye artırımına gitmektedir. Bugüne kadar, bu işletmeler, gerçekten, Türk çiftçisine büyük hizmetler vermiştir. Türkiye, belki de, dünyada, nüfus başına düşen tarım elemanı açısından, ziraat mühendisi açısından, ziraat fakültesi açısından ve tarımla ilgili kuruluşlar bakımından, önde gelen ülkelerin başında gelmektedir. Bütün bunlara rağmen ne görüyoruz; maalesef, bu kurumlarımız, üzerlerine düşeni yapamamıştır. Buraya çıkan bütün arkadaşlarımız, hâlâ bir tohumluk derdinden bahsetmektedir, ziraî ilaçlar probleminden bahsetmektedir. Türkiye, en büyük tarım ülkelerinin başında gelmesine rağmen, bundan beş, on yıl önce kendisini doyuran ülke olmasına rağmen, bugün, yıllık 5 milyar dolar civarında gıda ithalatıyla karşı karşıya kalmıştır. Bu, tarımımızın içerisinde bulunduğu durumu göstermesi açısından oldukça ilginç bir göstergedir. Türkiye, maalesef, bugün, buğdayda olsun, mısırda olsun, pamukta olsun, diğer sebze ürünlerinde olsun, tohumluk üretiminde dışarıya bağlıdır, ıslahında dışarıya bağlıdır; bunun yanında, aynı şekilde, ziraî ilaçlar üretiminde de dışarıya bağlıdır. Çiftçimiz, gece-gündüz çalışıyor, kızıyla, oğluyla çalışıyor; netice itibariyle, derleniyor, toparlanıyor; dışarı ödenen paralar, gelişmiş belirli ülkelerin ar-ge kurumlarına kaynak olarak gidiyor. Mesela, geçen gün, Antalya, Mersin ve Adana yörelerimizi dolaştık; orada, dolaşırken, çiftçilerimizle, seracılarımızla karşılaştık. Tohum satan bir dükkâna girdik. Tohum satan dükkâna girdiğimiz zaman, raflara baktım, yerlerde gübre çuvalları var, bunun yanında ziraî ilaçlar var; fakat, tohumla ilgili hiçbir şey yok. O müessesenin sahibine, burada tohum sattığınızı söylüyorlar; ama, raflarda hiç tohum göremiyorum dedim; o da "sayın milletvekilim, tohum, öyle, rafa konulur mu; çelik kasada saklıyoruz" dedi; tohumu niye çelik kasada saklıyorsunuz dedim; "çünkü, domatesin tohumunun 10 gramı 90 milyon lira; 10 gram domates çekirdeğinin fiyatı 90 milyon lira, bunu nasıl rafa koyabilirim; ancak çelik kasada saklıyorum" dedi; peki, kilogramı kaç para dedim; "kilogramla, ne alıyoruz ne de satıyoruz; gramla alıyoruz, gramla satıyoruz" dedi. Bunun fiyatı ne yapar dediğimizde de "9 milyar yapıyor" dediler.Muhterem arkadaşlar, nereden geliyor bu; İsrail'den geliyor, Hollanda'dan geliyor. Bizim seracımız çalışıyor, çırpınıyor çocuğuyla, kızıyla, kızanıyla terliyor, 9 milyar lirayı, gidiyor domatesin çekirdeğine veriyor, o da İsrail'e gidiyor. Peki, bizim Tarım Bakanlığımız ne yapıyor, tarımla ilgili müesseselerimiz ne yapıyor; bu kadar anlı şanlı ziraat fakültelerimiz ne yapıyor; onlar da uğraşıyorlar "efendim, şöyle gelişmeler yaptık, bu kadar okul açtık, bu kadar müessese kurduk; bu kadar geliştirme, araştırma teknik müesseseleri kurduk" diyorlar; ama, hâlâ tohumda, biz, İsrail'e muhtaçsak, Hollanda'ya muhtaçsak... Salatalık çekirdeğini, çiftçimiz, taneyle satın alıyor. Aynı tesbih çeker gibi çekiyorlar! Kaç para; bir tane salatalık çekirdeğinin fiyatı 65 000 lira; onu da teker teker sayıyorlar, belki altını sayarken öyle değer vermiyorlar. Bunun yanında, patlıcanın çekirdeği çok küçüktür, onu da sayarak veriyor; onun da tanesi 50 000 lira. Muhterem arkadaşlar, şimdi, ne yapıyor bu bizim üniversitelerimiz; onlar, bu araştırmayı geliştirmeyi bırakmışlar, bir üniversitenin rektörü diyor ki "siz, bilimsel araştırmaları bırakın, kapıda bekleyin, başörtülü kızlar içeriye girmesin, başka bir iş yapmayın." Dolayısıyla, bu üniversitelerimiz, Türkiye'nin gelişmesine katkıda bulunacakları yerde, bu kurumlar teknolojik gelişmeyi sağlayacakları yerde, çiftçimize salatalık çekirdeği ıslah edecekleri yerde, buğday üretecekleri yerde, tohumluk üretecekleri yerde birtakım projeler üretiyorlar, ne halkın haberi var ondan ne Tarım Bakanlığının haberi var. Zaten, uygulamalar da bunu gösteriyor. Elbette, çok değerli profesörlerimiz var, Tarım Bakanlığında yetişmiş çok elemanımız var; ama, maalesef, bunlardan gereğince istifade edem iyoruz, bunları gereğince değerlendiremiyoruz; değerlendiremediğimiz için de, maalesef, en basit konularda bile dış ülkelere bağımlı bulunuyoruz. Hele hele Avrupa Birliğine bu halimizle girecek olursak, Türkiye'de en büyük sıkıntıyı çekecek olan tarım kesimi olacaktır, çiftçimiz olacaktır, köylümüz olacaktır. İşte, bugün, çiftçilerimizin içerisinde bulunduğu sıkıntıyı hepimiz biliyoruz ve faizlerin çiftçimizi ne hale getirdiğini de hep birlikte görüyoruz. Bugün, maalesef, pamuk üreticimiz, bundan üç yıl önceki rakamlarla pamuğunu satmıştır; buğday üreticimiz de yine keza; ama, buna rağmen mazotunda, gübresinde, ziraî ilacında, işçiliğinde büyük ölçülerde artış olmasına rağmen ve tarımsal üretimle elde edilen...BAŞKAN – Sayın Budak, toparlayın efendim. YAKUP BUDAK (Devamla) – ...mahsule gerekli zam verilmediği için, Türkiye şartlarına uygun türlerin üretimi noktasında gerekli araştırma-geliştirme projeleri gerçekleştirilmediği için de çiftçimiz zor durumda bulunmaktadır. Sayın Bakanımız "artık, biz bunları yapamıyoruz; dolayısıyla, yeni bir plan proje hazırladık. Üretme çiftliklerini işletme noktasında da sıkıntımız var -ben öyle anlıyorum- çünkü, artık, bunları özel işletmelere açacağız" diyor. Dolayısıyla, özel işletmelerde -ben korkuyorum- birtakım çalışmalar var; bu özel işletmeler içerisinde büyük holdingler, tarım üretim çiftliklerinin arazilerine göz dikmiş vaziyetteler; birtakım çalışmaların olduğunu da biliyoruz. Artık, bu tarım işletmelerindeki üretim de, öyle zannediyorum, bundan sonra birtakım özel firmalara verilmek suretiyle, Tarım Bakanlığımız görevini daha da iyi yapacaktır. Muhterem arkadaşlar, son söz olarak şunu ifade etmek istiyorum: Yetişmiş insanımız vardır, dünyanın en güzel ülkesinde ve iklim açısından en değerli bölgesinde bulunuyoruz; dolayısıyla, bunun kıymetini bilmemiz, dünyaya daha fazla üretimde bulunabilecek, ülkemizin ihtiyaçlarını daha fazlasıyla karşılayabilecek bir tarım politikasını, tekrar, partilerüstü ve siyasetüstü bir anlayışla belirleyip, uygulamaya koymamız gerektiğini ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Budak. Şimdi, söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Dönen'de. Buyurun Sayın Dönen. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA MEHMET DÖNEN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan 318 sıra sayılı yasa tasarısı üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Değerli arkadaşlarım, benden önce konuşan arkadaşlarım da, aslında, bu tasarının gerekli olduğunu ve çıkması gerektiğini; ama, ülkemizin çok önemli bir nüfus dilimi tarımda istihdam edildiği için de, tarımın sorunlarını burada enine boyuna konuşmayı, tartışmayı seçtiler ve bu arkadaşlarımız da, gerçekten, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünü, Türk çiftçisinin, Türk tarımının sözcüsü olarak burada çok iyi bir biçimde kullandılar. Değerli arkadaşlarım, görüşmekte olduğumuz tasarının 3 üncü maddesi, daha önce kullanılamaz hale gelmiş, kaynak yetersizliğinden işlerliğini kaybetmiş döner sermayelerin yeniden kurulması ve bazı kurumları da o kapsama alarak uyumlu hale getirilmesini sağlıyor. Bunu olumlu karşıladığımızı belirtiyorum; ama, burada çok önemli bir olay var: 1981'de çıkarılan böyle bir yasayla, 500 milyona kadar çıkarılma yetkisi verilmiş; ama, o günden bugüne 500 milyonun hiçbir hükmü kalmamıştır. Bu, Türk toplumunun önemli bir sorunu, çok önemli bir sorunun göstergesi, enflasyonun göstergesi. İktidarda ben vardım, sen vardın, o vardı kavgası değil; bu, çok önemli bir olay. Şimdi, bakın, 1 000 kat artırıyoruz, yine, bu da önemli değil; yani, bir kurumun kaynağını, 18 yılda, 1 000 kat artırıyoruz; ama, bu da, bence yeterli değil. Değerli arkadaşlarım, konuyu bu açıdan ele aldığımızda -hükümetimizin uygulamakta olduğu ekonomik politikanın bir gereği olarak- aslında, bütün kurumları yeniden yapılandırmak gerekliliği vardır. Yani, Tarım Bakanlığımızla, özellikle Türkiye'deki tarım politikasını idare edecek çekirdek, bilimsel alanda gerçekten yetişmiş kadroyla donatılmış ve tarımın önünü açacak projeleri yürütecek bir Tarım Bakanlığını oluşturmamız gerekir. Şimdi, bakıyoruz, Türkiye'de tarımla iştigal eden nüfusun çok önemli bir bölümünün yetiştirdiği ürünler, bir başka bakanlık tarafından, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından kontrol ediliyor. Bir başka anlayışla "Tarım ve Köyişler Bakanlığı" diyoruz, köy hizmetlerini, bir başka bakanlık yürütüyor. Bunlar, bence, derli toplu bir araya getirilerek, tarım politikası saptayacak olan ve Türkiye'yi, Türk tarımını 21 inci Yüzyılda yeni konseptlere uygun olarak yönlendirecek bir Tarım ve Köyişleri Bakanlığına ihtiyaç vardır. Sevgili arkadaşlarım, bakın, dünyada tarımın tanımı değişti. Şimdi, bugüne kadar tarım ile sanayi ayrı kavramlardı; yani, sanayi, insanın doğaya hükmettiği, kontrol ettiği bir üretim ilişkileri alanıydı; ama, tarım, doğanın daha çok hükmettiği, doğa koşullarının hükmettiği bir üretim biçimiydi. Geldiğimiz dünyada, insanların doğaya hükmetme kabiliyeti gittikçe gelişti ve bugün, artık, insanlar tarımda da, doğaya hükmeder hale geldi; yani, tarım, artık, sanayi haline geldi. Tarımın sanayileşmesi değil bu; artık, ürünler, aynı, sanayiin fabrikaları gibi fabrikalarda üretilir hale geldi. Bu, dünyada böyle, böyle gelişiyor. Şimdi, eğer, insan kendi ürününü bir fabrikada üretiyorsa ve çok yüksek verim alıyorsa, siz, burada ürettiğiniz mahsullerle onlarla rekabet edemezsiniz, etmeniz mümkün değil. Onun için, Türkiye, bu yeni konsepti çok iyi algılayacak bir Tarım ve Köyişleri Bakanlığını oluşturmasını gerekir. Böyle dinamik bir Tarım ve Köyişleri Bakanlığını oluşturmadan, bundan önceki kavramları, kurumlarıyla, Türk tarımını, bence düzlüğe çıkaramazsınız; ne yaparsanız yapın çıkarmanız mümkün değil. Arkadaşlarımız buradan anlatıyorlar. Tarım ve Köyişleri Bakanlığının veya Sanayi ve Ticaret Bakanlığının veya bir başka bakanlığın elindeki tek enstrüman nedir; taban fiyat politikası. Başka bir enstrümanı var mı; bir de gübrelerin belirli oranda sübvansiyonu var. Bunları yapabilir; ama, bunlarla çiftçiyi destekleme şansınız yoktur, destekleyemezsiniz; çünkü, özellikle taban fiyat açıkladığınız zaman, açıkladığınız taban fiyattan o mamulleri kim alacak, hangi kurum alacak; buğdaysa Toprak Mahsulleri Ofisi alacak veya diğer mahsullerse; yani pamuksa Çukobirlik alacak, diğer birlikler alacak. Şimdi, bu birliklerin, Türkiye'nin bugünkü çağda yetiştirdiği pamuğu alma şansı yoktur, alma kapasitesi de yoktur. Onun için, sizin, 220 bin lira olarak açıkladığınız taban fiyat, sonuç olarak 170-180 000 liraya geliyor, dayanıyor; yani, piyasanın oluşturduğu fiyata takılıyor; takılır da zaten.Dünyada öyle enteresan gelişmeler var ki, artık, tarımda endüstri ürünü üreten, yani pamuk üreten insanın çıkarlarıyla, o pamuğu sanayide kullanan sanayicinin çıkarlarının eşit, eşzamanlı korunması gerekir. Birini koruyup birini korumamazlık yapamazsınız; böyle bir şansınız yok. Çünkü, o pamuğu, o sanayici alıp işleyecek ve dünyada, küresel pazarlarda, rekabet koşulları içerisinde satacak ki, çiftçinin pamuğu para etsin; bunu, eşzamanlı korumadan yapamazsınız. O zaman, buna başka bir enstrüman gerekir; o zaman, çiftçiyi bir başka biçimde desteklemek gerekir. Çiftçi, dünyanın bütün ülkelerinde desteklenir; Avrupa Birliğinde de desteklenir; ama, çiftçiler, daha fazl a üretsin, daha kaliteli üretsin diye desteklenir ve onlara bu anlamda çok önemli primler verilir.Şimdi çiftçi perişan; sanayiciye bakıyorsunuz, o da perişan. Şimdi ikisi birden sıkıntı içerisinde. Bunlarda, biz, çok iyi niyetli de olsak, Sayın Bakan veya diğer bakanlarımız çok iyi niyetli de olsalar, artık, bugünün kurumlarıyla çiftçiyi ayakta tutma şansınız yoktur; böyle bir şansınız yoktur. Yine, bugünkü Sayın Bakanın teşkilatıyla, il teşkilatlarıyla, il ziraat mühendislikleriyle, artık, çiftçinin önünü açma şansınız yoktur. Özellikle, artık, bazı ovalarda desen değişikliği yapmanız gerekir, ürün değişikliği yapmanız gerekir. Sevgili arkadaşlarım, bu desen değişikliğini bu kadroların yapması mümkün değil. Artık, üniversitelerimiz özellikle -ki, bu üniversitelerimizin oluşturacağı araştırma geliştirme bölümleri, yani teknoloji parkları, biyoteknoloji parkları gündeme gelmeli- o bölgedeki gelişmeleri izlemeli ve o bölgede çok büyük sıkıntılar varsa, onları gidermeli. Ben, narenciye bölgesinin bir milletvekiliyim -pamuk da ekilir bölgemde- şimdi, narenciyenin yüzde 80'i virüslü! Bunu, benim, oradaki ziraat mühendisim çözemez; bunun, üniversitemle işbirliği yaparak, orada kurulacak çok ciddî bir araştırma merkeziyle çöz ülmesi gerekir ve benim narenciyem dünya pazarlarında, diğer ülkelerin narenciyeleriyle rekabet edebilmeli; bir başka koşulu yoktur bunun.BAŞKAN – Sayın Dönen, toparlayın lütfen. MEHMET DÖNEN (Devamla) – Toparlıyorum efendim. Değerli arkadaşlarım, onun için, bizim, bu Mecliste, oturup, yeni tarım politikasını belirleyen yeni konseptleri, dünyadaki gelişen yeni tanımları da göz önüne alarak, bunları belirleyen ve bakanlığımızı yepyeni bir vizyona kavuşturan bir yasa tasarısını görüşmek durumundayız. Yoksa, biz -bunlar önemli muhakkak; ama- bunlarla uğraşarak, bu Meclisi çok fazla işgal etmemeliyiz diye düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dönen. Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok. Şahsı adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat; buyurun efendim. (RP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım. 318 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyo rum.Bu konuda görüş belirtmemizin temel sebebi, işte, bu 3 üncü madde içerisinde sayılan hayvansal üretimlerin geliştirilmesi konusunda bazı şeyler söylemektir. Sayın Bakanım, hayvansal üretim denildiği zaman, esas, pratik noktalarına geçmemiz lazım. Bu konular nelerdir; Doğu Anadolu'da, bugün, en büyük problem, et fiyatlarındaki düşüklüktür. Yani, şöyle düşüklüktür: Erzurum Et Kombinası var. Doğu Anadolu'da 11 vilayet içerisinde özelleştirilmeyen tek et kombinası da Erzurum'dadır. Bu et kombinası, askeriyenin et ihalesini kaybettiği için, şu anda 20 ile 30 arasında hayvan kesmektedir. Esasında, bu kombinanın günlük kesim kapasitesi en az 100-150'den aşağı düşmemesi gerekir ki, Doğu Anadolu'da yetiştirilen hayvanlara ciddî bir pazar bulunabilsin Şimdi, bu, ne durumdadır; onu size söylüyorum: Şu anda kilosu 1 825 000 liraya dana alınmaktadır; yüzde 10'u peşin ödenmekte, gerisine de bir ay vade verilmektedir ve mart ayının sonuna kadar da bütün sıralar dolmuştur. Şimdi, Erzurum Et Kombinasıyla görüştüğümüz zaman veya halktan denilen şudur: Mayıs ayında tekrardan -bu, birinci, ilk altı aylık et ihalesini özel bir firma almıştır- askeriyenin et ihalesi çıkacaktır. Millî Savunma Bakanlığı ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığı; ki, bu iki bakanlık da MHP'nindir ve Erzurum'da da MHP ile Fazilet güçlüdür; orada bir çatışma vardır. Şimdi, size şunu açıkça söylüyorum, MHP'li milletvekillerine söylüyorum: Erzurum Ziraat Odası şu anda bir komisyon kurmuş, Ankara'ya gelmek üzere -kendileriyle görüştüm- MHP'li milletvekil leriyle, bizlerle görüşerek, Millî Savunma Bakanı ve Tarım ve Köyişleri Bakanıyla görüşerek, şu anda özel bir firmanın almış olduğu ve haziran ayı sonunda bitecek et ihalesinin Erzurum Et ve Balık Kurumuna verilmesini veya en azından, o şartlarla, yani, bunların şartlarıyla, münasip şartlarla Erzurum Et Kombinasına verilmesini büyük bir arzuyla istemektedirler. Bunun verilmemesi, problem olmaktadır. Problem nedir; onu anlatayım: Et ihalesini Erzurum Et ve Balık Kurumu almadığı için, günde 30 civarında hayvan kesmektedir. Oranın sayın milletvekilleri bunu bilmektedirler. Bu durum karşısında, 11 vilayetten gelen bu hayvanlarla bu sıra sağlanamamaktadır.YUSUF KIRKPINAR (İzmir) – Anlayamıyoruz Sayın Polat, biraz yavaş konuş. BAŞKAN – Karşılıkla konuşmayın efendim. ASLAN POLAT (Devamla) – Yani, mal satılamamaktadır ve mart ayında da bütün kesim dolmuş durumdadır. Bunu artırmanın bir tek yolu vardır; ekonomik işletmedir. Ekonomik işletme için de, Et ve Balık Kurumunun tekrardan askeriyenin et ihalelerini alarak, gerçek bir kesime geçmesi, 100 civarında hayvan kesmesi gerekir ki, bu ihtiyaçlara cevap verebilsin. Aksi takdirde, siz, burada ne konuşursanız konuşun, Erzurum'a giderseniz, bölge halkını tatmin edemezsiniz. Mesela, Sayın Bakanıma bir şey teklif ediyorum, ben teklif ediyorum: Şimdi, burada, hayvancılıkla ilgili bir şey olduğu zaman, kendisi et konusunda doktora yaptığı ve mevzuu olduğu için, üniversiteden gelen birikimleriyle geliyor, burada, 10 dakika, 20 dakika, yarım saat konuşuyor. Ben de Sayın Bakanı davet ediyorum -yirmibeş sene Erzurum'da kalmıştır, üniversitede- gelsin, bir gün de, bu konuşmasını Erzurum'da hayvan pazarında yapsın. Eğer, hayvan pazarında, o hayvan yetiştiricilerinin yanında bu konuşmanızı 5 dakika yapabilirseniz... Ama, bakın, bir şey söyleyeyim Sayın Bakanım, İsmet Paşa'nın meşhur lafıyla, seni orada ben bile kurtaramam halktan. BAŞKAN – Efendim, Sayın Bakanı bırakın da maddeye gelin. ASLAN POLAT (Devamla) – Neden; çünkü, büyük bir problem var orada. Şimdi, mesele... BAŞKAN – Sayın Polat, Sayın Bakanı bırakın, maddeye dönün. Hayvan pazarına geldiği zaman, nasıl konuşacağını Sayın Bakan bilir. ASLAN POLAT (Devamla) – Madde üzerinde konuşuyorum, hayvan üretimi üzerinde konuşuyorum. YUSUF KIRKPINAR (İzmir) – Ne konuştuğunu anlamıyoruz; biraz yavaş konuş. ASLAN POLAT (Devamla) – Çok net olarak diyorum ki: Et üretiminde, hayvan yetiştirilmesinde 1998 ile 1999 arasındaki artış, yüzde 15 ile yüzde 18 arasında. Enflasyon oranı kaç; yüzde 62. Şimdi, yüzde 62 enflasyonun olduğu bir yerde, siz, bir senede et fiyatlarını yüzde 15 artırırsanız, burada, çiftçileri ezmiş olursunuz. Bunun başka bir izahı yok; işte, fiyatlar ortada. Vatandaş size diyor ki: "Sayın Bakanım, Türk ineğini mürk ineğini bırak da, yetiştirdiğim şu ineği satmama bir vasıta bul." BAŞKAN – Sayın Polat, 40 saniyeniz kaldı; lütfen toparlayın efendim. ASLAN POLAT (Devamla) – Yoksa, bugün, yetiştirdiğimiz hayvanı satamazsak, siz, Türk ineği üretseniz ne olur, üretmeseniz ne olur?! Şimdi, bir yılda, yem fiyatlarında yüzde 100 artış var, akaryakıtta yüzde 100 artış var; et fiyatındaki artış yüzde 15! Enflasyon oranı yüzde 62. O zaman ne demektir; işte, bu, o çiftçilerin ezilmesi demektir. Sayın Bakanım, siz bunu yaptıktan sonra, diğerlerine lüzum kalmaz. Ne yaparsanız yapın, doğuda hayvancılıkla geçinen insanları tatmin edemezsiniz. Bunun bir tek yolu olur; tekrar söylüyorum; Tarım ve Köyişleri Bakanlığı da sizde, Millî Savunma Bakanlığı da sizde; asker de bu milletin askeri, Et ve Balık Kurumları da bu devletin k ombinası; Erzurum Et ve Balık Kurumuna, tekrar, bundan önceki dönemlerde olduğu gibi, askeriyenin et kesimini verirseniz, belki, bu konunun bir miktar önünü açarsınız.Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Polat. Şimdi, söz sırası, Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan'da. Sayın Bıçakçıoğlu, sizin, sürücü kurslarıyla ilgili kanun teklifiniz, maalesef, bu şartlar altında, bugün görüşülmeyecek gibi gözüküyor. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) – Arkadaşlarımız anlayış gösterecekler, çıkaracağız inşallah... BAŞKAN – Bilemiyorum efendim... Bende sorun yok da, vakit yok... Buyurun Sayın Ayhan. CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 318 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesinde şahsen söz almış bulunuyorum. Bu madde, 969 sayılı Kanunun 3 üncü maddesini değiştirmekte ve şu şekle sokmaktadır: "İşletmeler, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının kuruluş ve görevleriyle ilgili mevzuatta belirtilen bitkisel üretim, havyansal üretim, su ürünleri, gıda, yem, kooperatifçilik ve el sanatlarıyla ilgili olarak; üretim, ıslah, araştırma, yetiştirme, koruma, muayene, analiz, kontrol, deneme, öğretim, eğitim, yayım, yayın ve karantinayla ilgili döner sermaye faaliyetlerinin yürütülmesi için gerekli olan kümes, sera, imalathane, tesis, bina yapılması ve yaptırılması ile benzeri faaliyetlerde bulunurlar." Şimdi, biz, bu işletmelerin döner sermayelerini artırıyoruz ki, tarıma hizmet etsinler, tarımın gelişmesinde, daha ileri noktalara ulaşmasında yardımcı olsunlar diye.Değerli arkadaşlar, burada, bakın, Dış Ticaret Müsteşarlığının 22 Şubat 2000 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanan 2 tane tebliği var. Bir tanesi, Romanya menşeli ve çıkışlı bazı tarım ürünleri ithalatında tarife kontenjanı. Ne olacakmış; Romanya'dan peynir ve lor ithal edilecek.Öbür taraftan, yine aynı Resmî Gazetede, 44 üncü sayfada; Macaristan Cumhuriyeti menşeli ve çıkışlı mısır ile mısır ve buğday kepeği ithalatında açılan tarife kontenjanlarının uygulanması. Yani, biz, bir taraftan 25 tril yonu döner sermayelere veriyoruz, tarımı geliştirsinler diye; öbür taraftan da -çiftçiler mısırını satamaz durumda, ofis almıyor- ithal mısırla, damping fiyatlı mısırla mısır çiftçisinin canına okuyacağız.Şimdi, tabiî, Samsun'da, Zonguldak'ta, Sakarya'da, Bolu'da -tabii, Adana'da da var- mısır çiftçisi, bunu hayretle takip ediyor. Yani, bu hükümetin görevi, bizim çiftçimizin ürettiklerini satamayacağı şartları meydana getirmek mi, yoksa, çiftçimizi korumak mı?! Zaten, hayvancılık batmış vaziyette; biraz önce söyledim, süt fiyatları düşük, et fiyatları düşük, yem fiyatları astronomik, almış başını gidiyor. Tarım -mısır- aynı şekilde. Şimdi 55 000 ton mısır ithal ediyoruz. MİHRALİ AKSU (Erzincan) – Açık var, açık... CEVAT AYHAN (Devamla) – Açık yok, istediğiniz kadar mısır var. Siz para verin, bakın, vatandaş önünüze mısırı doldurur. Vatandaş, mısırını satamıyor. Ben, mısır bölgesinin milletvekiliyim. Her sene, hükümetler bunu yapıyor; pancarı yasaklıyorsunuz, mısır fiyatlarını kırıyorsunuz, hayvancılığı batırıyorsunuz. Her sene, hükümetler, maalesef, bunu yapıyor değerli arkadaşlar. Yazık, günah değil mi!.. Zaten, mazotu yüzde 300 artırmışsınız; bütün girdiler aynı şekilde, gübre aynı şekilde. Vatandaşın mısırı elinde kalacak. Bakın, şimdi, ben, Adapazarı'ndan fiyat almışım; 29 Şubatta mısır fiyatları piyasada 85 000 lira. Şimdi bu ithal mısırla beraber, bu, aşağı doğru inişe geçecek, vatandaş elindeki mısırı satamayacak. Değerli arkadaşlar, bu yaptığınız, çiftçiye haksızlıktır. Bir taraftan et ithal edeceksiniz, bir taraftan Romanya'dan peynir ithal edeceksiniz. Tabiî, dampingli fiyatlar... Avrupa Topluluğu kendi çiftçisini nasıl koruyor; kendi üretim maliyetlerinin ve çiftçinin kâr edebileceği satış fiyatlarının altında ithalat olacağı zaman, kendi çiftçisini korumak için, hemen eşik fiyatı tarif ediyor ve onlara ilave vergi getiriyor. Bunu mısırda da yapmanız lazım. Peynir ithalatınızın ne mantığı var, anlamıyorum. Benim hayvancılığım batmış, vatandaş sütünü satamıyor, Erzurum'da süt kombinaları kapanmış, her yerde kapanmış; siz, bir taraftan, dışarıdan peynir getireceksiniz, süt mamulleri getireceksiniz... Türkiye’de hayvancılık böyle batıyor. Devam edin; göreceksiniz... Şimdi, 11 milyon sığırımız, 39 milyon koyunumuz varsa, üç beş sene sonra bunun yarı yarıya düştüğünü görürsünüz. Nitekim, yıllar önce, bunlar, çok daha yüksek sayılardı. Değerli arkadaşlar, bu yaptıklarınız yanlıştır. Hükümeti buradan ikaz ediyorum, bundan vazgeçmesi lazım ve tarıma sahip olması lazım. Teşekkür ederim. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan. Efendim, soru kısmına geldik. Sayın Şahin, buyurun efendim. MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakanıma, daha önce sormuş olduğum bir sorunun devamı mahiyetinde bir soru tevcih etmek istiyorum; aynı konuyu yeniden gündeme getirdiğim için gerçekten üzgünüm; ancak, hiçbir art niyetimin olmadığını da sorumun başında belirtmek istiyorum. Tek amacım, konunun daha net şekilde ortaya çıkmasını sağlamaktır. Kendilerine, bir g azetede yayımlanan genelgelerinde, domuz çiftlikleriyle ve domuz etiyle ilgili yeni bir düzenleme getirdiğini okuduğumu ve bunun doğru olup olmadığını sormuştum; kendileri de gazete haberinin doğruluğunu takdirlerime bırakmıştı. Ben de, bu takdir yetkimi kullanarak, biraz önce Türkiye Büyük Millet Meclisi Kütüphanesine gittim. Burada bu gazeteleri buldum. Birisi, 15 Şubat tarihli Sabah Gazetesi idi. Gazetede “Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Türk Gıda Kodeksi Et Ürünleri Tebliğini yayımladı. Tebliğde, domuz eti, yenilen hayvanlar arasında yer aldı” diyor...BAŞKAN – Sayın Bakan bunu açıkladı “uluslararası bir terim” dedi. MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Bir saniye... Ve ayrıca, yine, 25 Şubat tarihli aynı gazetenin haberinde de “Tarım Bakanı Gökalp, isteyen herkesin çiftlik kurup domuz yetiştirebileceğini, ayrıca marketlerde satılmak üzere domuz eti ithal edebileceğini de açıkladı...” şeklinde haber devam ediyor. Ben, asıl, bu konuda, bir genelge, bir tebliğ yayımlayıp, yayımlamadığını sormuştum. Bu konuda -eğer yanlış anlamadımsa- yayımlamadığı anlamında bir cevap almıştım. Tebliğler de elimdedir... BAŞKAN – Doğru... Zabıtlarda da var efendim. MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – 10 Şubat 2000 tarihli tebliğdir. İki tane tebliğ yayımlanmıştır: Biri, Türk Gıda Kodeksi Et Ürünleri Tebliği; biri de, Türk Gıda Kodeksi Taze Et, Hazırlanmış Et ve Hazırlanmış Et Karışımları Tebliğidir. Gazete haberleri bu tebliğden alınmıştır. Tetkik ettiğimde, gazete haberlerinin doğru olduğunu öğrendim. BAŞKAN – Hayır, Sayın Bakan uzun uzun açıklama yaptı ve dedi ki... MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Başkanım, Sayın Bakanımız cevap versin. BAŞKAN – Hayır, işi uzatmamak için efendim... Zabıtlarda var diye ifade ediyorum... Tekrar aynı şeyi... MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Evet, uzatmıyorum... Şunu söylemek istiyorum: Eğer, herhangi birimiz, bir yerin altına imza atmışsa, açıkça, attım ve böyle bir tebliğ yayımladım desin. Bunu dememenin doğru olup olmadığını Sayın Bakanıma sormak istiyorum. BAŞKAN – Sayın Bakanım, bu konuda net bir açıklama yapar mısınız... Ben sizi anlamıştım; zabıtlarda da var; ama, lütfen... TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Net açıklamam şudur: Tebliğ, Sayın Şahin'in elinde vardır. Size arz ediyorum; tebliği, burada, Genel Kurulda, cümle cümle, kelime kelime okuyalım. Tebliğde, Türk Gıda Kodeksi yayımlanırken yeni et tanımları yapılmıştır. "Tanımı" kısmında, et tanımı... Türk Gıda Kodeksi hazırlanırken -Türkiye Cumhuriyeti Devleti, dünya ülkelerinin bir ferdidir, bir ailesidir- biz, Uluslararası Gıda Kodeksindeki et tanımını alırız. Orada et tanımlanmıştır. Et -demin de belirttiğim gibi- sığır, koyun, domuz, tavuk... Bu yazılır. Bunu buradan çıkaramazsınız. Türk Gıda Kodeksini yayımlarken, gıda kodeksi içerisinden domuzu çekip çıkaramazsınız. Onun için konulmuştur; ama, o tebliğde, kati surette, domuz eti ithaliyle ilgili bir husus mevzubahis değildir. Burada ürünler tanımlanırken, meyve-sebze tanımlanırken, mesela, biz, sebzeyle, meyveyle ilgili de tebliğ yayımladığımızda; avokado Tür kiye'de üretilmez; ama, avokado yazılır, avokado ithal edilirken şartlar yazılır.Bu tebliğde "domuz" kelimesi, yalnızca "tanımlar" kısmında geçmektedir, başka hiçbir yerde "domuz" kelimesi geçmemektedir. BAŞKAN – Sayın Bakanım, bu tebliğ her sene yayımlanıyor mu? TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Efendim, Türk Gıda Kodeksi, dünyadaki gelişmelere paralel olarak yenilenir ve biz, Türk Gıda Kodeksini... BAŞKAN – Her defasında yenilenir mi? TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Yenilenir tabiî ki... BAŞKAN – Yani, demek ki -açıklık getiriyorum- sizden evvelki sayın bakanların imzası bulunan tebliğlerde de bu aynen var... TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Efendim, benim haricimde, Sayın Şahin buraya otursa, gıda kodeksini, et kodeksini yayımlasa, kendisi de bunu yazmak mecburiyetindedir. BAŞKAN – Efendim, anlaşılmıştır. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Çünkü, dünyada, domuz, kırmızı et olarak tüketilmektedir. "Türkiye'de domuz eti tüketilsin, ithal edilsin" diye bir husus yoktur. Orada, et tanımı yapılmıştır. Yapılan iş budur ve ayrıca, domuz eti ithaliyle ilgili bir husus, orada, mevzubahis değildir, domuz çiftliklerinin kurulmasıyla ilgili bir husus mevzubahis değildir. Yani, burada, Sayın Şahin, televizyon aracılığıyla bir şeyler yapmak istiyor da, bunu anlayan anlıyor. Saygılarımı arz ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim. Sayın Nesrin Ünal, buyurun efendim. MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Başkan, izin verir misiniz...BAŞKAN – Sordunuz efendim. MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Bakın, dediler ki: "Sayın Şahin de burada otursaydı, aynen benim gibi yapardı." Bir defa, benim adıma hiç kimsenin karar verme yetkisi yoktur. İkincisi, ben, soru olarak "benim yazılı soru önergeme vermiş olduğunuz cevap ile yayımlamış olduğunuz tebliğ birbiriyle çelişiyor; bunun sebebi nedir?" diye sormuştum. Benim sorumun özü budur. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Sayın Başkanım... Sayın Başkanım... MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Bana verilmiş olan bir yazılı cevap var. Buradaki cevaplar ile tebliğ birbiriyle çelişiyor. Bu çelişkinin sebebini sordum, o kadar. Hiç art niyetim yok. Sayın Bakanın celallenmesine falan da hiç gerek yok. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Konu anlaşıldı Sayın Başkanım. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Sayın Başkanım, Sayın Şahin'e verdiğim cevapların da burada okunmasını, tebliğin de burada okunmasını önemle istirham ediyorum. BAŞKAN – Efendim, Sayın Şahin, zaten o cevapları okudu. Siz de ifade ettiniz. Bir kere daha ifade ediyorsunuz. Ben de sizi rahatlatmak için bir şey sordum: "Sizden evvelki sayın bakanlar, gelmiş geçmiş Tarım Bakanları, bu tebliği her sene yayımlıyorlar mı?" dedim. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Efendim, müsaade ederseniz... BAŞKAN – "Evet "veya "hayır" efendim... TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Müsaade ederseniz, şunu söyleyeyim: Yayımlar... BAŞKAN – Bitti efendim!.. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Artı, bizden önce bazı görevler yapılmamış ise, kendilerinin de hükümette bulunduğu bir zamanda, bazı şartnameler hazırlanmamış ise veya hazırlanan bazı şartnamelerin gereği yerine getirilmemiş ise, ben, Bakanlık olarak, yayımlanmayan şartnameleri yayımlıyorum ve görevler yapıyorum. Bir örnek vereyim... BAŞKAN – Efendim, konu anlaşılmıştır... Müsaade eder misiniz efendim... TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Müsaade edin; çünkü, bu, çok hassas bir konudur.BAŞKAN – Buyurun efendim. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Lütfen, Yüce Meclis ve televizyonların başında izleyenler yanlış bilgilendirilmesin. Yine, bu ithalatla ilgili bir konuyu burada arz etmek istiyorum: Bakınız, 1997 yılında Türk Gıda Kodeksi yayımlandı. Türk Gıda Kodeksinde, çeşitli meyve ve sebzelerin ithalatı ve ithalatında uyulması gerekli olan hususlar belirtilmiştir. Örnek olarak -basına da yansıdığı için söylüyorum- muz... Muz ithalatında "şu, şu, şu ilaçlar olmayacaktır" denilmiştir, "şu ilacın da oranı milyarda birkısım olacaktır" denilmiştir. Biz geldik, bizden daha önce, 1997'de yayımlanan yönetmeliği uygulamaya kalkıştık; çünkü, benim milletim, sağlıklı, pestisitsiz, kalıntısız, küfsüz, mikroorganizmasız ürün tüketmeye layıktır; bu da o kapsamdadır. Yani, yapılmayan, yürürlüğe konulmayan meselelerin takibi yapılmaktadır. Tekrar söylüyorum, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı olarak, tek bir gram domuz etine ithalat müsaadesi verilmemiştir, peynire ithalat müsaadesi verilmemiştir; Romanya'dan peynir veya lor, başka yerden et ithalatı diye bir gram ürüne, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından ithalat izni verilmemiştir. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar) MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Peki, sağ olun Sayın Bakanım. BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim. Sayın Ahmet Derin, buyurun efendim. AHMET DERİN (Kütahya) – Sayın Başkanım, delaletlerinizle, Sayın Bakanıma sorularımı arz etmek istiyorum. 1 inci sorum: Malum olduğu üzere, çiftçilerimizin, gübre alabilmek için, çiftçilik belgesine sahip olması gerekiyor. Eski çiftçilik belgeleri geçerlidir; ancak, eski çiftçilik belgesine göre 30 dekar ekim yapıyorsa, bu çiftçilik belgesine göre gübre tahsisi yapılıyor ve bu da 500 kilogram. Eğer, çiftçimiz, bir yer kiraladıysa ve eski çiftçilik belgesini yenilememişse, aynı tahsis yapılacak. Sayın Bakanım, talimat vererek, vatandaşın yeni çiftçilik belgesi almasını sağlayacaklar mıdır? Tarım il müdürlüklerine, ihtiyaç belgesi vermesi için talimat vercek midir? 2 nci sorum: Malum olduğu üzere, kooperatifleri ve çiftçileri desteklemek için örgütlenmiş Tarım Destekleme ve Teşkilatlanma Genel Müdürlüğü var. Bu Genel Müdürlüğümüzün ödenekleri yetersiz olduğundan dolayı, talep edilen projelerin gerçekleşmesi iki, üç ve dört sene uzayabiliyor. Bu dönem ödenekleri ne kadardır? Artırmayı düşünüyorlar mı? 3 üncü sorum: Kütahya Ziraat Odası Başkanlığının tarafıma fakslamış olduğu -herhalde, Kütahya milletvekillerinin tümüne fakslamış- yazıda "Kütahya Merkez İlçemizde mevcut bir tek bayide, Azot Sanayii de dahil olmak üzere, stoklarda hiç gübrenin bulunmadığı; Kütahya çiftçisinin ihtiyacı olan gübre çeşitlerinin yeterli miktarda temin edilerek Kütahya TÜGSAŞ Genel Müdürlüğüne ve bayie gönderilmesi için girişimlerinizi bek liyorum" deniyor.Hükümetin bir üyesi olarak, Tarım ve Köyişleri Bakanımız, bu konuda ne tür bir çalışma yapmayı düşünüyor? 4 üncü ve son sorum: Mart ayında ziraî kredilere tatbik edilecek gösterge faizi yüzde 40,36 olacak. Nisan ayında bu faizi sabit tut abilecek midir?Cevaplarını bekliyorum. Teşekkür ediyorum ve saygılar sunuyorum Sayın Başkanım. BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Derin. Sayın Çelebi, buyurun efendim. NAİL ÇELEBİ (Trabzon) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Aracılığınızla, Sayın Bakanımdan... BAŞKAN – Kısa ve öz efendim... NAİL ÇELEBİ (Trabzon) – Öz, efendim. Çiftçilerin kullandıkları mazotun fiyatını düşürmeyi düşünüyorlar mı? Birinci sorum bu. İkincisini soru değil, açıklama olarak değerlendireceğim, izin verirseniz. 1997 yılında yayımlanan gıda kodeksinin devamı niteliğinde olan ve 2000 yılında yayımlanan bu kodeksin içerisinde yer alan "domuz" ifadesinin, 1997 yılında çıkarılan gıda kodeksinin "tanımlar" kısmında yer alıp almadığını açıklamalarını istiyorum. Arz ederim. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim. Sayın Yalçınkaya, buyurun efendim. MEHMET YALÇINKAYA (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakanımızdan şu soruma cevap istiyorum. Şanlıurfa'da, pamuk çiftçisi, pamuk primi almak için, daha önce, çiftçilik belgesi vermekteydi. Bu sene, şu anda, yeni bir uygulama, üç beş gündür devam ediyor; Şanlıurfa'da itirazlı olan arazilere pamuk primi ödenmemesiyle ilgili Sayın Bakanımızın bir talimatı var mıdır? Bu itirazlı araziler çok büyük miktardadır; bu çiftçilerin mağduriyetinin önlenmesi için Bakanlığımızın herhangi bir çalışması var mıdır? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Ben teşekkür ediyorum. Sayın Göksu, buyurun. MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) – Sayın Başkan, delaletinizle, sualimin, Sayın Bakan tarafından cevaplandırılmasını arz ederim. Saynı Bakanım, bundan birkaç ay önce, Ardahan ve Ağrı gibi, hayvancılıkla geçinen illerimize gitmiştim. Buradaki vatandaşlarımız çok mustarip. Zira, daha önceki dönemlerde iki tosun satıp bir traktör aldıklarını; ama, şimdi, kendi hayvanlarını bile şehre getürüp satamadıklarını, polisin, jandarmanın buna engel olduğunu, işte, İran vesaire komşu devletlerden PKK'nın hayvan getirip satması bahanesiyle, kendi hayvanlarını bile pazara çıkaramadıklarını anlatarak, sıkıntılarını dile getirmeye çalıştılar. Bu konuda zaman zaman açıklamalarda bulunuyorsunuz; ama, yöre halkının ikili iletişimde -gördüğüm kadarıyla- sıkıntıların devam ettiğini öğreniyorum. Acaba, son çalışmalarınız nelerdir? Bakanlık olarak, bu yöre halkımızın, yani hayvancılıkla geçinen vatandaşlarımızın bu sıkıntılarına son verecek kesin bir çalışma yapıyor musunuz ? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim. Sayın Bakan, cevap verecek misiniz efendim? TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Evet, vereceğim. Soruların çoğuna yazılı cevap vereceğim; fakat, genellikle birer cümleyle kısaca cevap vermek istiyorum. Çiftçilik belgesi konusunda, çiftçilerimiz zorluğa sokulmayacaklardır; muhtar ve ihtiyar heyeti tarafından verilen belgeler de geçerli olacaktır. Teşkilatlandırma ve Destekleme Genel Müdürlüğümüz tarafından desteklenmesi gerekli olan kooperatif sayısı 500'e yakındır. İhtiyacımız 160 trilyondur. Bütçe imkânları -yıllarca devam bir sorun- aldığımız kaynak 1,8 trilyondur; ancak, biz, kendi imkânlarımızla bu kaynağı artırarak, bazı kooperatifleri daha desteklemeye alacağız. Bayide gübrenin olup olmaması; o, bayi ile fabrika arasındaki bir anlaşmadır. Gübreyi özel sektör üretiyor ve devletin bir gübre fabrikası, maalesef, gübreyi yetecek miktarda üretemiyor; ama, bu konuda ithalat yönüne giderek rahatlatacağız. Faizlerin yüzde 40, 36 olması... Nisanda, ümit ediyorum ki, bunun da altına inecektir. AHMET DERİN (Kütahya) – İnşallah. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) Ümidimiz budur, hükümet olarak çalışmalarımız bu doğrultudadır ve tabiî, Meclisin de destekleriyle... Çiftçinin mazotunu ucuzlatma konusunda 57 nci cumhuriyet hükümetinin yayımladığı bir kararnamede aynen şu cümle geçmektedir: "Akaryakıtın kullanıldığı yerlere göre fiyatının belirlenmesi Bakanlar Kuruluna bırakılmıştır, yetki verilmiştir." İşte, bu yetkinin konması, özellikle, çiftçinin kullanacağı mazotun ucuzlatılmasıyla ilgilidir. Bugün, Türkiye'de 9 milyon ton kadar mazot kullanılmaktadır. Çiftçinin kullandığı 1,9 milyon ton civarındadır. Çifçinin kullandığı mazotu, özellikle ucuzlatacağız; bu konuda hükümette bir konsensüs oluşmuştur. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bunun uygulanmasına çalışmaktadır ve yakında, bunu da, çiftçilerimize bir müjde olarak vereceğiz. (MHP sıralarından alkışlar) 1997 yılında yayımlanan gıda kodeksinde "domuz" kelimesinin geçmesi, normaldir. O zamanki Sayın Bakanımız da bu kodeksi imzalamıştır, Sayın Musa Demirci'dir veya başka bir bakan... MUSA DEMİRCİ (Sıvas) – Ben, buradayım. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – 1997'de kimin olduğunu bilemiyorum şu anda. Yani, bunun imzalanmasının herhangi bir şeyi yoktur. NAİL ÇELEBİ (Trabzon) – 1997'de de vardı. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Şimdi, burada, şuna açıklık getirmek lazım: Dünyada 6 milyar insanın büyük bir kısmı, kırmızı et kaynağı olarak domuzu tüketir; ama, biz, inancımız gereği... Tüketmek istemeyen tüketmez. NAİL ÇELEBİ (Trabzon) – Türkiye'de gayri Müslim d e var.TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Gayri Müslim var, turistler var... O da bizim dışımızda. Şimdi, bir tanım vardır, tanım... Bu tanımda domuz eti yazılır. Bunu, burada, bu şekilde değerlendirmek gerekli. Pamuk primi ödenmesiyle ilgili, Şanlıurfa'da ödenmesin diye, bizim herhangi bir tebliğimiz yoktur. Orada bazı tespitler yapılmaktadır, hemen ödenecektir. Ardahan ve Iğdır'ın hayvancılığıyla da ilgili olarak; hayvancılıkla ilgili projelerimizi, burada, çok uzun uzadıya anlattığım için, tekrar, müsaade ederseniz detayına girmeyeceğim; ama, yazılı cevap vereceğim. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim. MUSA DEMİRCİ (Sıvas) – Sayın Başkan... BAŞKAN – Sayın Demirci, buyurun efendim. Yerinizden lütfen. MUSA DEMİRCİ (Sıvas) – Sayın Başkanım, bir milletvekilimiz, bir soru yönelttiler; 1997'de, domuzla alakalı bir kodeks yayımlandı mı diye. Bakanlık, her aklına geldiği zaman her yıl kodeks yayımlamaz. Mesela, Sayın Taşar zamanında, ekmekle alakalı çok ciddî çalışmalar olmuştur. Sayın Bakanımız, konuyu açıkladılar; ancak, basına intikal eden şekli, milletimizi rahatsız etmiştir. Nedir basına intikal eden şekli; domuz eti ithal edilecektir ve ithal edilen domuz etleri de, Türkiye'de, şu şu şu marketlerde şu şekilde pazarlanacaktır diye. Sayın Bakan da, buna cevap verdi. Yoksa, oradan pas atmak suretiyle, 1997'de de, efendim, bu yayımlandı mı; şimdi söylediğim gibi, yayımlanmamıştır, yayımlanmış da olabilir. Yalnız, tabiî, şu anda bütün evraklar bakanlıktadır; ama, be n biliyorum ki, 1997'de etle alakalı bir kodeks yayımlanmadı; ama, arkadaşlar, ille de böyle bir şey söylensin, geçsin ve siyaseten puan kazanalım diyorlarsa yanlıştır.Teşekkür ederim. BAŞKAN – Ben teşekkür ederim. RECAİ YILDIRIM (Adana) – Puan kazanmak peşinde olan sizsiniz! MEHMET YALÇINKAYA (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, bir şey söyleyeceğim. BAŞKAN – Efendim, bitti. MEHMET YALÇINKAYA (Şanlıurfa) – Bir şey söyleyeceğim. BAŞKAN – Bitti efendim, tamam... Madde üzerinde... MEHMET YALÇINKAYA (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, bir şey söyleyeceğim. BAŞKAN – Efendim, yazılı cevap verecek. Yani, bu, karşılıklı olmaz ki! MEHMET YALÇINKAYA (Şanlıurfa) – Hayır, hayır... Sayın Başkan, bir husus var, Bakanımın açıklaması lazım. Ben soracağım, yani, soru anlaşılamadı galiba. BAŞKAN – Sizin, pamukla ilgili, evrakla ilgili sualiniz vardı, cevaplandı. Sayın Bakanım, eksiğiniz kaldı mı Şanlıurfa'da? MEHMET YALÇINKAYA (Şanlıurfa) – Hayır, şimdi, ben, Sayın Bakanım... Sayın Başkan, ben, müsaade ederseniz... BAŞKAN – Bu yurun efendim, haydi buyurun; ama, böyle bir usulümüz yok efendim, yani!MEHMET YALÇINKAYA (Şanlıurfa) – Önemli... BAŞKAN – Buyurun, size, bakanın yerine ben cevap vereyim, buyurun efendim. Efendim, İçtüzükte, soru cevaba bir kısıtlama getirmediniz, sayın milletvekilleri sorarlar; ama, hüsnüniyetlerine bıraktığımız için, bazıları az soruyor, bazıları çok soruyor Sayın Şahin, istirham ederim yani... Efendim, yerinizden kalkıp sorun lütfen, televizyona geçmek şart değil. MEHMET YALÇINKAYA (Şanlıurfa) – Hayır, hayır; televizyon önemli değil. Ben, Sayın Bakanımdan şunu sordum: Urfa'da, ihtilaflı araziler var; yıllardır ihtilaflı, mahkemesi devam ediyor, itirazlı araziler. Şimdi, bu 2000 yılında pamuğa prim vereceğiz; bu arazi sahipleri, şimdi ziraat il müdürlüklerine başvurmuşlar ve "biz, primden istifade etmek istiyoruz" demişler. Onlar da "bu yıl, itirazlı arazilere prim verilmeyecek" demişler. Ben, Sayın Bakanımdan bunu sordum. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Bizim öyle bir tebliğimiz mevcut değil. BAŞKAN – Böyle bir tebliğ yokmuş efendim; ama, şimdi, Sayın Bakan bu mesajı aldı, Şanlıurfa İl Müdürüne açar, sorar, Şanlıurfalı arkadaşlarımız tatmin olur. Teşekkür ederim. MEHMET YALÇINKAYA (Şanlıurfa) – Teşekkür ederim Sayın Bakanım. BAŞKAN – Madde üzerinde iki önerge vardır; önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılık derecelerine göre işleme alacağım. İlk önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Genel Kurulda görüşülmekte olan Tarım Bakanlığı Ziraat İşleri Genel Müdürlüğü ile Ziraî Mücadele ve Ziraî Karantina Genel Müdürlüğüne Bağlı Kurum-Okul ve Kuruluşlara Döner Sermaye Verilmesi Hakkında Kanunun Adı ve Bazı Maddeleri, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesi ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 3 üncü maddesine aşağıdaki fıkranın ikinci fıkra olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz. Saffet Arıkan Bedük Ömer İzg i Beyhan AslanAnkara Konya Denizli Abdüllatif Şener Nail Çelebi Sıvas Trabzon "İşletmeler, bu faaliyetlerin ifasında, gereken hallerde, gerçek ve tüzelkişilerle işbirliği yapar." BAŞKAN – Diğer önergeyi okutacağım; ancak, okunacak son önerge, en aykırısı olduğundan, okutup, işleme koyacağım efendim: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 318 sıra sayılı tasarının 3 üncü maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz. Emrehan Halıcı Ömer İzgi Beyhan Aslan Konya Konya Denizli Nail Çelebi Zeki Ertugay Trabzon Erzurum "Elde edilen kârdan, kârın elde edilmesinde emeği geçen personele katkıları oranında asgarî ücretin yıllık brüt tutarının iki katını geçmemek üzere üretimi teşvik primi ödenir. Üretimi teşvik primi dağıtımı işletme bünyesiyle sınırlıdır. İşletmenin zararı, izleyen yılların kârlarından mahsup edilir." BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkan, çoğunluğumuz bulunmadığı için, uygun görüşle takdire sunuyoruz. BAŞKAN – Hükümet önergeye katılıyor mu? TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Evet katılıyoruz. BAŞKAN – Önergenin sahipleri, gerekçesini okusak olmaz mı efendim? İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Gerekçesi okunsun. BAŞKAN – Lütfen gerekçeyi okur musunuz: Gerekçe: Üretimi teşvik amacıyla emeği geçen personele prim dağıtılması esasının getirilmesi uygun bulunmuştur. MUSA DEMİRCİ (Sıvas) – Sayın Başkan... BAŞKAN – Buyurun efendim. MUSA DEMİRCİ (Sıvas) – Emeği geçenlere değil "döner sermayede çalışanlara" ibaresi olması lazım; öyle düzeltilmesi gerekiyor kanaatime göre. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Maksat zaten odur. BAŞKAN – Evet "maksat o" dedi Komisyon Başkanı ve zabıtlara öyle geçti. Efendim, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin kabul ettiği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. İkinci önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Genel Kurulda görüşülmekte olan Tarım Bakanlığı Ziraat İşleri Genel Müdürlüğü İle Ziraî Mücadele ve Ziraî Karantina Genel Müdürlüğüne Bağlı Kurum-Okul ve Kuruluşlara Döner Sermaye Verilmesi Hakkında Kanunun Adı ve Bazı Maddeleri, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesi İle Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 3 üncü maddesine aşağıdaki fıkranın ikinci fıkra olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz. Saffet A rıkan Bedük(Ankara) ve arkadaşları "İşletmeler, bu faaliyetlerin ifasında, gereken hallerde gerçek ve tüzelkişilerle işbirliği yapar," BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Uygun görüşle takdire sunuyoruz. BAŞKAN – Hükümet önergeye katılıyor mu? TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Katılıyoruz. BAŞKAN – Önerge sahibi... İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Yürürlükte ol an 969 sayılı Döner Sermaye Kanununun 3 üncü maddesinin (g) bendi "Bu faaliyetlerin ifasında gerekli hallarde özel ve tüzel şahıslarla işbirliği yapmak" hükmünde olduğu halde, Plan ve Bütçe Komisyonundan geçen kanun tasarısının 3 üncü maddesinin değişikliğinde böyle bir hüküm yer almamaktadır. Halbuki, bugün döner sermaye kuruluşlarının özel sektörle ve diğer kamu kuruluşlarıyla işbirliği yapması, bu kuruluşların daha etkin olarak çalışması bakımından önem arz etmektedir.BAŞKAN – Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin kabul ettiği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Maddeyi kabul edilen önergelerle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 4 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 4. —969 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “Madde 6. —Merkezde, döner sermaye işletmelerinin bütçelerini, hesaplarını, bilânçolarını incelemek, düzenlemek, makam onayına sunmak ve döner sermaye ile ilgili diğer işleri yapmakla görevli saymanlık teşkilâtını muhtevi, İdarî ve Malî İşler Dairesi Başkanlığına bağlı Döner Sermaye İşletmeleri Şube Müdürlüğü; taşrada ise sermaye tahsis edilen kuruluşlarda Bakan onayı ile döner sermaye işletmeleri kurulur.” BAŞKAN – Madde üzerinde ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan'ın. (FP sıralarından alkışlar) Buyurun efendim. FP GRUBU ADINA CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 318 sıra sayılı tasarının 4 üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu maddeyle "Bakanlık merkez teşkilatında döner sermaye işletmeleri şube müdürlüğü ve taşrada da döner sermaye işletmeleri kurulur" hükmü getirilmektedir. Tabiî, döner sermaye işletmeleri -daha önce de ifade ettiğim gibi- kâr gayeli değil, daha çok tarımsal faaliyetleri destekleyecek olan tarımla ilgili teknik bilgilerin çiftçiye aktarılması ve numune işletmelerinin kurulması, görgünün ve bilginin geliştirilmesi bakımından fevkalade mühim işletmelerdir. Yine ifade ediyorum, bi z bunları yaparken asıl hedef, Tarım Bakanlığının varlık sebebi ve bütün bu işletmelerin varlık sebebi, tarımın korunmasıdır. Biraz önceki konuşmamda, 22 Şubat tarihli Resmî Gazetede, Macaristan'dan 55 bin ton mısır ve Romanya'dan da peynir ithalatına, Ticaret Bakanlığı tarafından izin verildiğini ifade etmiştim. Bu salondaki değerli arkadaşlarımızdan bazıları "mısır sıkıntısı var" dedi. Ben hemen çıktım, Sakarya Ziraat Odası Başkanı Hikmet Karabayır'ı aradım, tabiî, aynı şeyi, Samsun'u da arayıp sorabilirsiniz "benim bölgemde ambarlar mısır dolu, istediğiniz kadar mısır veririz; ama şimdi..."YUSUF KIRKPINAR (İzmir) – Zaten bolluk ülkesi... CEVAT AYHAN (Devamla) – Tabiî.. Şimdi, tabiî, mısırı kullananlar, nişasta fabrikaları baskı yapıyorlar, mısırı kullanan sanayiciler baskı yapıyorlar. Niye; ucuz mısır getirelim diye. Doğru; onların da ucuz mısır alması lazım ki, yemi ucuz versin, nişastayı da ucuza mal etsin, tamam; ama, ne yapacağız; çiftçiyi idam ederek mi bunun içinden çıkacağız; hayır. Bunun yolu, Avrupa Topluluğunda ve sanayileşmiş ülkelerde olduğu gibi, mısır üreticisini primle desteklemektir. Halen Adapazarı'nda ve Türkiye'de, mısır borsasında fiyat, 85 000-90 000 lira. İthalata bir hafta önce izin verildi. Bu ithalat başlayınca, gemiler yola çıkınca, 85 000-90 000 liralık fiyat aşağıya doğru inecek, 60 000 liraya, 50 000 liraya inecek. Bunu söylüyorum; çünkü, geçmiş yıllarda -benim arazim var, mısır yetiştiririz biz- mısırlarımızı satamamışızdır, ambarda kalmıştır; tüccara "al bunu da, parasını ne zaman istersen ver; bedavaysa da al, ziyan olmasın, günahtır, mahsuldür; insanların ihtiyacı buradan karşılansın" diye rica etmişizdir; yani, mısır çiftçisinin yıllardan beri çektiği sıkıntı budur. Siz, burada, eğer, üreticilere, sanayie ucuz mısır girdisi sağlayacaksanız, tamam. Kaça sağlamanız gerekiyor -bir hesaptır bu- 60 000 liraya mı; peki. Çiftçiye 30 000 lira destek olursunuz, çiftçi 60 000.liradan mısırını satar. Tarımın bütün bölümlerinde mekanizma budur.Değerli arkadaşlar, bakın, bugün ilk konuşmamda arz ettim, Avrupa Topluluğunda, 130 milyar doları üretici desteği, 70 milyar doları da tüketici desteği olmak üzere 200 milyar dolar destek var dedim. Niye; işte bunun için bu destek var; yani, girdiler, çiftçi desteklenerek, piyasada belli bir fiyatın üzerine çıkmasın diye, tarım ürünleri için söylüyorum. Aynı şey, bugün, hayvancılıkta var. Hep bunu konuşuyoruz, nedir hayvancılıkta meselemiz; et üretimi, süt üretimi. Ortadoğu, senede 30-40 milyar dolarlık gıda maddeleri ithal eder, bizim bölgemizdir. Avrupa'ya, gemilerle, 10 000 kilometre mesafeden, Yeni Zelanda'dan et gelir. 3-3,5 milyon nüfuslu Yeni Zelanda, bütün Avrupa'yı besler, et üretir, dünyanın bir numaralı et üreticisidir, hayvancıdır; ama, nasıl yapıyor bunu? Avrupa Topluluğunda da et fazlası var. Avrupa Topluluğunun tarım değerlerini açın, bakın, orada göreceksiniz; "Selfsufficient" dediği; yani, kendi kendine yeterlilik bakımından şekerde, ette, sütte, bütün tarım ürünlerinde fazlalığı var; ama, nasıl fazlalığı var; otuz yıldır bunları destekliyorlar ve bunlara, her yıl 150-200 milyar dolar destek veriyorlar, üretimi yönlendiriyorlar, kaliteyi geliştiriyorlar, teknolojiyi geliştiriyorlar ve çiftçiyi ayakta tutuyorlar; biz, bunu söylüyoruz. Bakın, şimdi, peynir ithal edeceksiniz. Zaten süt fiyatları 125 000-130 000 lira. Yem fiyatlarıyla başabaş neredeyse. Yem fiyatları da 110 000 lira. Zaten çiftçi topu atmış, iflas haline gelmiş. Şimdi, siz, peynir ithalatını başlattığınız zaman -ki, başlatıyorsunuz, Ticaret Bakanlığının tebliğidir bu- besiciler ve sütçüler, süt ineklerini doğrudan kasaba yollayacaklar; çünkü, bu inekler, her gün 1 milyon masrafı olan ineklerdir, tarladan gelen taraşla beslenen inekler değil bunlar. Kırk sene önceki çiftçilik yok. Otu da, samanı da, yemi de parayla alıyor, besliyor; hizmeti var, maliyeti var bunların. Hayvancılığı, böylece, Türkiye'de yıkarız, bunu söylüyorum. Değerli arkadaşlar, şimdi, burada yapılması gereken şudur: Tarım bakanları, tarım teşkilatı, ziraat odalarıyla hep beraber, bizim de siyasî desteğimiz olarak...Çünkü, siyasî idare olmayan yerde, bir sektör gelişmiyor; siyasî irade olmayan yerde tarıma sahip çıkılmıyor. Çiftçiler, hakkı en kolay yenen insanlardır, en az teşkilatlı insanlardır, hiçbir teşkilatları yok tabiî. Maalesef, ziraat odaları kanununu da çıkaramadık; onları daha güçlü bir teşkilat haline getiremedik. Bakın, bugün, Fransa'da, Avrupa'da, hükümetler çiftçiyi ezecek ithalat yaptığı zaman, Fransız çiftçisi, çekiyor, limanlardan gelen kamyonların hepsini yollarda deviriyor , yolları kesiyor ve traktörlerine yüklüyor patatesleri, götürüp valinin konağının önüne, şehrin merkezine yıkıyor. Evet, bu protestosunu yapıyor. Bizim çiftçimiz, daha, medenî reaksiyonlarını ortaya koyacak seviyede değil; bu da olacak inşallah; ama, maalesef, kolay eziliyor.Şimdi, burada ne yapmak lazım, onu arz etmek istiyorum: Yani, Tarım Bakanlığının teşkilatı, her hafta -her gün değilse her hafta- illerden, süt üretim bölgelerinden, besi bölgelerinden, bu hafta pazartesi günü et fiyatı nedir, kasaba giden kesim fiyatı nedir, yem fiyatı nedir, süt fiyatı nedir; yani, çiftçinin, besicinin ve sütçünün geliri nedir, gideri nedir?.. Ve kendisine destek veriyor; biz, bir destek vermiyoruz; Avrupa'nın yaptığı budur. Şimdi, eğer, çiftçi, eti 2,5 milyon liraya mal ediyorsa, siz 1,5 milyon liraya satacaksınız, satabilirsiniz; 1 milyon lira ona teşvik primi vereceksiniz. Bu işin çözüm yolu budur. Fransa'da da böyle yapılıyor, Amerika'da da böyle yapılıyor, Avrupa'da da böyle yapılıyor; yani, kendi çiftçilerini böyle ayakta tutuyorlar. Biz, çiftçiye bir şey vermiyoruz; bütün verdiklerimiz, senede 2-3 milyar doları geçmiyor; çiftçinin dişinin kovuğuna gitmesi mümkün değil. Ben, baktım, hesapladım; Avrupa'da çiftçi nüfusu başına verilen destek, yılda 10 000-11 000 dolardır. 200 milyar doları bölerseniz Avrupa'nın 18 milyon çiftçi nüfusuna, aşağı yukarı bu rakam... Türkiye'de verileni bölerseniz, 110 dolardır sadece; yani, arada 1'e 100 fark var. O çiftçi, tabiî ki üretiyor, tabiî ki çalışıyor ve tabiî ki ihraç da ediyor, kendini de besliyor, dünyayı da besliyor; yani, Avrupa'nın, Amerika'nın çiftçisinin yapısı budur. Biz, çiftçileri ne yapacağız; haydi bakayım vermeyin parayı, artırın mazot fiyatını... Vatandaş ne yapacak o zaman; tarlaları boş bırakacak, anahtarları getirip bizim önümüze koyacak; çünkü, ilk önce bizi yakalıyor haklı olarak vatandaş. Niye; biz, vatandaşın vekiliyiz, milletin vekiliyiz; biz, onu burada dile getirmeye mecburuz. Hükümetten önce bize hesap soruyor; ilçeye gittiğiniz zaman soruyor, köye gittiğiniz zaman soruyor, kahvehaneye gittiğiniz zaman soruyor. Yani, 57 nci hükümet olarak, 350 milletvekiliniz var, her kanunu çıkarıyorsunuz, her imkânınız var Mecliste, Anayasayı da değiştiriyorsunuz; ama, lütfen, bu çiftçinin meselesini ele alın. Burada, bu kanunu görüşürken, bunları dile getiriyoruz. Hakikaten, çiftçilikte ve köyde yangın var, felaket var. Değerli arkadaşlar, vatandaş sesini buraya duyuramıyorsa, biz, onun sesi olarak, burada, bunları duyurmakla mükellefiz.BAŞKAN – Sayın Ayhan, toparlar mısınız. CEVAT AYHAN (Devamla) – Toparlıyorum efendim. Yani, mutlaka, biz, tarımı, hangi saha katmadeğeri yüksekse oraya yönelteceğiz. Tarım endüstrisini (agriindustry) geliştireceğiz; yani, tarım ürünlerini, yüksek katmadeğerli ürünler halinde, dünyanın sofralarına ulaştıracağız. Bunları da biz çözeceğiz. Bunlar, bir proje bütünlüğü içinde ele alınacak; ama, işte, hükümetlerin bu iradeyi ortaya koyması lazım. Değerli Tarım Bakanımızın, ilimden gelen, mesleğinden gelen bu aşkla, bu şevkle bu projeleri ortaya koyması lazım, bu Meclisin desteğini alması lazım. IMF ceberrutluğuna rağmen, bizim, tarıma para bulmamız lazım değerli arkadaşlar. Muhterem Başkan, 1 dakika daha lütfederseniz, bitiriyorum. Şimdi, bakın, tabiî, Tarım Bakanı, tarıma para bulmak için çırpınıyor, biliyorum. Bizim grubumuza da geldi, kendileriyle görüştük, lütfettiler. Komisyonlarda da görüşüyoruz. Kendileri de tarımı desteklemek istiyorlar. Kendileri meslekten gelen bir insandır; ama, maalesef, para alamıyorlar. Değerli arkadaşlar, bakın, burada, önümde, 2000 yılı konsolide bütçe giderleri aylık gerçekleşmeleri tablosu var. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) CEVAT AYHAN (Devamla) – İşte, bütün felaket bu tablodadır. Ne var bu tabloda: İşte, 2000 yılı ocak ayındaki harcamalar -sadece ocak ayını söylüyorum- geçtiğimiz ocak ayındaki harcamalar, devletin harcamaları 3 katrilyon 631 trilyon lira. Ne olmuş, nereye gitmiş bu para? Bu paranın 2 katrilyon 70 trilyon lirası faize gitmiş; evet, personel harcamalarına 800 trilyon lira gitmiş; ondan sonra, sosyal güvenlik kurumlarına 432 trilyon lira gitmiş; yatırımlara da sadece 222 milyar lira gitmiş, trilyon değil. Tabiî çiftçiye de para ayıramıyor, desteğe de ayıramıyor, tarıma da ayıramıyor. Türkiye'nin felaketi bu noktadadır değerli arkadaşlar. Ama, bu felaketten çıkmanın yolu da, arz ediyorum, üretimi artırmaktır. Tarımda üretimi artırmaktır, sanayide üretimi artırmaktır, hizmet sektöründe üretimi artırmaktır. Yani biz enflasyonu düşüreceğiz diye, faizleri düşüreceğiz diye... (Mi krofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)BAŞKAN – Sayın Ayhan, toparlayın lütfen efendim; o 1 dakikalık süre de bitti. CEVAT AYHAN (Devamla) – ...eğer biz üretimi batırırsak, tarımı batırırsak, esnafı ve sanayii batırırsak; emin olun çok daha büyük felaketle karşılaşırız ve durgunluk içinde bir enflasyon yaşarız, iktisatçıların stagflasyon dedikleri hadiseyi yaşarız, o zaman çok büyük krizler ortaya çıkar diyorum. Hepinizi hürmetle selamlıyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan. Şimdi, söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın'da. Buyurun efendim. Süreniz 10 dakika efendim. DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 318 sıra sayılı Yasa tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Değerli milletvekilleri, 4 üncü madde, döner sermaye işletmelerinin bütçelerini, hesaplarını incelemek, düzenlemek ve makam onayına sunmak şekliyle devam eden bir maddedir ki, gerekçesine baktığımızda, aslında, döner sermaye işletmeleri kendilerine yıllık iş programlarıyla verilen hizmetleri başarıyla sonuçlandırırken, hizmetin gereği olarak demirbaş alımları yanında, gelir getirici aktif yatırımları da gerçekleştirmişlerdir. İşletme faaliyetlerindeki bu büyüme karşısında, döner sermayelerin sermayesi geçmişe yönelik olarak yapılan işle mütenasip düzeye çıkarılmadığı için sözkonusu fonksiyonlarını yerine getiremediği ifade edilmiştir. Yalnız, 4 üncü maddede "bütçelerini hazırlamak, tetkik etmek, incelemek ve idarî malî işler daire başkanlığına bağlı şube müdürlükleri ve döner sermaye işletmeleri kurulur" denilirken, burada, açıkça "bu döner sermayeden çiftçilere verilen, satılan veya işletmelerde kullanılan tohumların ıslahına yönelik harcama da yapılır" diye hüküm ihtiva etmemektedir. "Diğer işler" tabiri içerisinde, herhalde, bu mevzu ettiğim husus da yer almış olacaktır. Değerli milletvekillerim, ülkemizin en büyük zenginliği, tarımsal potansiyelidir. Bulunduğumuz coğrafi konum, bu ülke insanlarının emsalsiz bir tarım altyapısına sahip olduğunu göstermektedir. 27 milyon hektara ulaşan toprağımızda, her türlü iklim şartlarına uygun ürün üretme imkânımız vardır. Verimli topraklarımız, teknolojinin sağladığı imkânlardan yararlanılması ve tarıma yönelik politikaların ülke gerçeklerine ve ihtiyaçlarına uygun şekilde yürütülmesi halinde, bir Türkiye daha besleyecek büyüklükte ve niteliktedir. Türk insanı da, toprağı sever, onu bir velinimet olarak kabul eder. Değerli milletvekilleri, nüfusumuzun yüzde 40'ı tarımla geçimini sağlamaktadır. Bu şartlar çerçevesinde, tarıma yönelik politika ve uygulamalar, ülkemiz insanının refah ve mutluluğu için birinci derecede öncelik taşımaktadır. Tarım kesimi, gelişmekte olan ve gelişmiş her ülkede devletin desteğini almaktadır. Tarımın ve üreticinin desteklenmesi, ülke topraklarından, ekonomik açıdan en fazla ve en kaliteli ürünün elde edilmesine ve üreticinin, tarımın doğal yapısından kaynaklanan olumsuzluklardan korunmasına yöneliktir. Bilindiği gibi, pazar ekonomisinde fiyatı belirleyen arz-talep dengesi, tarım ürünleri piyasasında fonksiyonunu yeteri derecede yerine getirememektedir. Üretimin talebe karşı esnekliği bulunmamakta, üretim birkaç ayla sınırlı kalmamaktadır. Dolayısıyla, tarım politikaları, aynı zamanda, çok hassas ve sosyal yöne de ağırlık veren bir kararlar manzumesini ihtiva etmektedir. Tarımımızın köklü sorunları olduğu bilinmektedir. Ekilebilir arazinin sonuna gelinmiştir. Bu kesimdeki nüfus, istenilen ölçüde ve şartlarda azaltılmadığı için işletme sayıları artmış ve işletmeler küçülmüştür. Halbuki, tarımsal gelir, işletme büyüklüğüyle artar. Küçük işletmelerin teknolojiden yararlanma imkânlarının bulunmaması, üretimi ve kârlılığı da olumsuz yönde etkilemektedir. Değerli milletvekilleri, tarımın sorunlarının daha da arttığı bir dönemde IMF'yle yapılan stand-by anlaşması çerçevesinde verilen iyi niyet mektubunda belirtilen kararlarda tarım kesimine yönelik uygulamalar endişe verici düzeydedir. Değerli milletvekilleri, şimdi, birçok hususları burada dile getiriyoruz. Bir de IMF'ye yaptığımız taahhütte, bu hususta ne gibi kararlar alınmış veya kararlar alınması gerekeceği hüküm altına alınmış; bakınız: Tarım politikası: IMF'yle yapılan görüşmelerde tarım politikasını ihtiva eden hükümler 10 uncu sayfada yer almaktadır ve kırkbirinci benttedir. 2000 yılı hububat destekleme fiyatları, tahmin edilen dünya CIF piyasa fiyatının yüzde 35 fazlasından fazla olamayacaktır. Şimdi, çok iyi dikkat edilmesi gereken bir husus var. Dünya piyasasında hububat fiyatları, buğday fiyatları 60 000-65 000 lira. Bunun yüzde 35 fazlasından fazla olamayacağına göre 92 000 liraya, 95 000 liraya veya 100 000 liraya satılacak. Değerli milletvekilleri, bir yıl önce, 80 000 liradan alımını başlattığımız hububatın, buğdayın 60 000 liraya kadar düşmesine sebep olduk ve alım için taahhüt edilen süreye de bağlı kalmadan... Bilhassa İç Anadolu'da, kendi yörem olan Aksaray İlinde, Konya Ovasında, Aksaray Ovasında, temmuz-ağustos ayı sonuna kadar alımın devam etmesi lazım geldiği halde, ağustosun ilk haftasında kesilmiştir. Geçen sene ağustos ayında 80 000 liraya alınan buğdayı, yine, eylül ayında 110 000 lira olarak, çiftçiye, tohumluk olarak verdik. Şimdi, Dünya Bankası, IMF ile oturduk, bir anlaşma imzaladık, bir yıl sonra, oniki ay sonra, IMF, bize, bu buğdayı 92 000 liraya dikte etti, alacaksınız dedi. Bunun, hiç vicdanla, hiç dünya piyasasıyla, ahret piyasasıyla bir alakası var mı? Değerli milletvekilleri, bu çiftçiyi, karda, soğukta, yağmurda, yaşta çalıştırıyoruz. Bu insanlar, bu hububatı, pancarı, tarlalarından kaldırabilmek için, tabiri caizse gözleri yamuluyor, kaşları eğiliyor ve alınterleri olan bu hububatı bir yıl önceki aldığımız fiyattan 10 000 lira fazlaya alıyoruz, 12 000 lira fazlaya alıyo ruz.Şimdi, bir yıl önceden, bu buğdayın alınacağı zamana kadar geçen sürede, 133 kez mazota zam gelmiştir. 133 kez. Buğdayın girdilerine, hububatın girdilerine, günde, haftada, ayda 3-5 kez zam yapın ve bugünkü tarih itibariyle 133'ün üzerinde zam olsun, zam görsün mazot ve diğer girdiler -en çok da, hububatın girdisini teşkil eden, maliyet olarak mazottur- şimdi, siz, bunu, bir yıl sonra, 92 000 liraya, 95 000 liraya alacağınızı, Dünya Bankası ve IMF ile, bir de, adı üzerinde "iyi niyet mektubu" olarak imzalayın. Sayın Bakanım, acaba, Hazine, iyi niyet mektubunu imzalarken size sordu mu; çünkü, siz, vicdan sahibi insansınız; siz, böyle bir mektubun imzalanmasına paraf dahi atmazsınız -ben, bunu biliyorum- bırakın imzayı, paraf dahi atmazsınız. Şimdi, bu çiftçinin hali ne olacak?Yine, maddede devam ediliyor. Deniliyor ki: "Toprak Mahsulleri Ofisi, bütçe dengelerini gözeterek, bütçeden aldığı parayla alım yapacak." Bir süresi yok. Aldığı para 200 trilyon lira ise, bu 200 trilyon lira hububat alımına üç gün yetmişse, üç gün sonra Ofis ve alım merkezi kapatılacak; bu çiftçi, icabında tüccarın eline düşecek. Değerli milletvekilleri, bu, çok insafsızca bir alım şekli olur. Türkiye nüfusunun yüzde 40'ı... BAŞKAN – Sayın Akın, süreniz bitmek üzere; toparlayın lütfen. MURAT AKIN (Devamla) – ... tarımdan geçinenlerden teşekkül etsin ve bu, 25 milyon kişiden ibaret olsun, siz bunlara bir senede -geçen sene- 370 trilyon lirayı temin edemeyin; ama, gelin -biraz önce Sayın Cevat Ayhan ifade etti. Ocak ayı bütçe farklarına bakın- 2 katrilyon 71 trilyon lira faiz ödeyin, 2 katrilyon 50 trilyon lira bu milletten vergi alın! Bu milletten, 65 milyon insandan topladığınız vergiyi, tabiri caizse, 10 000, 20 000, 50 000 kişiyi geçmeyen tefeciye, devlet bonosu, hazine bonosu alan kişilere verin, öbür taraftan, 25 milyon çiftçiye, 400 trilyon lirayı temin etmekte hazine zorluk çeksin! Biraz önce ifade edildi. Sadece ocak ayında, memur ve işçilere -ki, bunların sayısı 2 milyonu geçmez- açıktan 800 trilyon lira ödendi. Hazine, 800 trilyon lirayı açıktan getiriyor... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Akın, toparlayın demiştim; rica edeyim efendim. MURAT AKIN (Devamla) – 1 dakikalık eksüremi almadım efendim. BAŞKAN – Hayır, o 1 dakika şart değil. Toparlayın demiştim efendim. MURAT AKIN (Devamla) – Toparlıyorum... BAŞKAN – Bitirelim şunu. Bakın, 4 madde var. İstirham edeyim; lütfen... MURAT AKIN (Devamla) – Hazine, tam oniki ay çalışan çiftçiye 400 trilyon lirayı vermesin -fonlarda para vardır- ama, memurun, işçinin, bizim gibi milletvekillerinin maaş ödemesi geldi mi, hemen, 800 trilyon lirayı Merkez Bankasına havale etsin, paralar basılsın, ödensin!.. Şimdi, çiftçinin bir yıllık emeğinin karşılığını vermeyip, memurun bir aylık maaşı ödenmeyecek diye bu fon kaynaklarını çalıştırdığımızda, adil bir idare şekli mi oluyor değerli milletvekilleri? Yine, pancar üreticisinin durumu çok kötü. Eskil, Güzelyurt, Gülağaç... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Akın, lütfen teşekkür edin; çünkü, pancarı... MURAT AKIN (Devamla) – Teşekkür edip, bitireceğim Sayın Başkan. BAŞKAN – Bakın efendim, affedersiniz, Tarım ve Köyişleri Bakanının ilgisi olmadığını biliyorsunuz. Lütfen efendim, rica edeyim. MURAT AKIN (Devamla) – Peki efendim, teşekkür ediyorum. (FP sıralarından alkışlar)BAŞKAN – Ben de teşekkür ediyorum Sayın Akın. Efendim, gruplar adına başka söz isteyen?.. Yok. Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan?.. Konuşmuyor. Çok teşekkür ederim. Kütahya Milletvekili Sayın Ahmet Derin?.. AHMET DERİN (Kütahya) – Konuşmayacağım Sayın Başkan. BAŞKAN – Çok teşekkür ederim. Madde üzerinde... MURAT AKIN (Aksaray) – Şahsım adına söz istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Müsaade ederseniz efendim... Yani, istiyorsanız, vereceğim ta biî.MURAT AKIN (Aksaray) – İstiyorum. BAŞKAN – Tabiî; hakkınız da; ama, arkadaşlar bekliyorlar. Yani, onu söyleyeyim size. Şu maddeyi bitirelim diyorum. Siz aynısını söyleyecekseniz Bütçede söylediklerinizin, buyurun, yine söyleyin efendim. MURAT AKIN (Aksaray) – Ben Bütçede görevli değilim ki Sayın Başkan. BAŞKAN – Aman efendim, istirham ederim... Ben Bütçede de idare ettim; tarımda, maliyede ne konuştuğunuzu biliyorum. MURAT AKIN (Aksaray) – Değerli milletvekilleri, şahsım adına söz almış bulunuyorum; şimdi, devam ediyorum. Halen, şekerpancarı... IMF'e bu çiftçiyi ihale ettik arkadaşlar. Bizi IMF mi idare edecek?! IMF'nin el attığı ülkelerin tamamı batmıştır. BAŞKAN – Sayın Akın, lütfen, madde üzerinde konuşun. Pancarın Sanayi Bakanlığına ait olduğunu biliyorsunuz. İstirham ederim... Tarım Bakanlığıyla ilgili şeyleri konuşun, bitirelim. MURAT AKIN (Devamla) – Şimdi... NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Sayın Başkan, bir dakika... BAŞKAN – Buyurun efendim. NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Sayın Başkan, ben, bu tasarı üzerindeki görüşmelerin aşağı yukarı tümünü izleme fırsatı buldum. Burada sözcüler, genellikle, tarım kesiminin içinde bulunduğu sıkıntılara değindiler. BAŞKAN – Doğru efendim. NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Şimdi, siz, 4 üncü madde üzerinde, neden, sayın sözcüyü özellikle belli bir noktaya getirmeye çalışıyorsunuz? Yani, burada ifade edilenler... Pancardan da söz edildi, mısırdan da söz edildi... BAŞKAN – Aksini söylemedim ki efendim. NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Müsaade edin efendim... BAŞKAN – Hayır efendim... Tabiî, Sayın Ercan, aksini söylemedim; dedim ki... NEVZAT ERCAN (Sakarya) – İstirham ediyorum... Müsaade edin... Müdahale etmeyin efendim. BAŞKAN – Tamam efendim, buyurun. NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Sayın Başkan, müdahale etmeyin. Sözcü, kendi iradesiyle... BAŞKAN – Ama, siz bana "müdahale etmeyin" derseniz, bundan sonra da, ben, hiçbirinize madde dışında söz konuşturmam efendim. NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Olur mu böyle bir şey?! BAŞKAN – Ne demek "olur mu" efendim?! NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Olur mu?! BAŞKAN – Tüzük açık efendim... İstirham ederim... Siz, Grup Başkanvekilisiniz. MURAT AKIN (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, ben, IMF'den bahsederken, çiftçilerle ilgili IMF'le yapılan, getirilen yükümlülüklerden bahsediyorum, hububattan... Yoksa, IMF'den temin edilecek bütçe için kredi faizlerinden bahsetmiyorum, kalkınmadan bahsetmiyorum, küçüklükten bahsetmiyorum. Şimdi, ben, IMF'in, o mektupta belirtilen hususu okuyorum. Eğer, bu, çiftçinin dışında bir şeyse, ben tekrar kürsüye çıkıp... BAŞKAN – Sayın Akın, buyurun, okuyun; ne istiyorsanız okuyun efendim. MURAT AKIN (Devamla) – "Hükümet, çiftçilere verilen sübvansiyonu safhalar halinde, tedricen ortadan kaldıracaktır." Bu söylediğim husus, çiftçiyle alakalı olmayan bir husus değil ki. Siz, çiftçi çocuğusunuz, çiftçisiniz; bundan niye rahatsız oluyorsunuz? Siz, bizden daha iyi, belki benden daha iyi bu işlerin içine vâkıf olan birisiniz. BAŞKAN – Siz, beni bırakın, konuya gelin efendim. MURAT AKIN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, hakikaten, köylere gidemiyoruz, çok ağır hakaretler ediyorlar. Şimdi, patatesten bahsediyoruz. Patatesi bundan sonra aldık, alamadık... Patates zaten çimlenmeye başladı, patates öldü. Onu saatlerce burada konuşuyoruz. Şimdi, hububat da aynı olacak. Yarın, temmuz ayı gelecek, pancar ekim ayı başlayacak, daha avans alınmadı, on gün sonra pancarın yenisi ekilecek, eskisinin parası alınmadı; buğdayda beş ay sonra alındı. Bundan sonra, belki de, on ayda alınmayacak. Şimdi, bu husus, bu sıkıntılar gelmeden burada müzakere edilse veya müzakere edilen bir hususun içinde bunlar ifade edilse bundan niye rahatsızlık duyulacak?! Ben, çiftçi bölgesindeyim; bırakın Türkiye'yi, dünyanın hububat ambarının olduğu bir bölgenin milletvekiliyim. Ben, buraya gelip de, tefecilerin affedilmesinden, bankaların bağışlanmasından bahsedemem ki! Ben, zaten, bahsetsem, benim seçim bölgem beni oraya sokmaz. Onun için, bundan rahatsızlık duyduğunuzdan dolayı, konuşacağım birçok hususu da ifade etmekten, artık -Başkan ve sizler rahatsız olduğunuz için- imtina ediyorum. Sizi Türk çiftçine havale ediyorum. Şurada hınzır mevzuunu yarım saat konuşuyoruz, hınzır mevzuunu!.. Çiftçilere hızır gibi yetişecek kararları alsak, burada dile getirsek daha iyi olur. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) MİHRALİ AKSU (Erzincan) – Avans veriliyor, "verilmedi" diyorsunuz. ADNAN FATİN ÖZDEMİR (Adana) – Ben, doğduğum günden beri çiftçiyim; milletvekili oldum, çiftçi hâlâ çekiyor. Ben doğduğum günden bugüne kadar da çiftçi yi siz idare ediyorsunuz.BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas)– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; affınıza sığınarak, çok kısaca, bazı hususlara açıklama getirmek mecburiyetindeyim. Öncelikle, Sayın Cevat Ayhan'a çok teşekkür ediyorum. Tarımda yeniden yapılanma ve reform dosyasını çok iyi okumuş; çünkü, kendisine, ben, bunu, iki ay önce verdim; söylediklerinin hepsi o dosyada, söylediklerini o dosyadan alıp söylüyor burada. Yani, çiftçinin toprağına suyun götürülmesi gerektiğini, bilgi ve teknolojinin götürülmesi gerektiğini, desteklemelerin nasıl yapılması gerektiğini ve Avrupa'daki desteklerin nasıl verildiğini ve Türkiye'de nasıl verilmesi gerektiğini kendisi açıklamaya çalıştı. Ben, onu da söyleyeyim; ona "telafi edici ödemeler" denir. Yani, tütünün yerine başka bir ürün ektiğiniz zaman, fındığın yerine başka bir ürün ektiğiniz zaman ve süt fiyatları, et fiyatları düştüğü zaman, ona da "müdahale alımları" denir. Bu sistemi getirmeye çalışıyoruz. Yin e, Sayın Cevat Ayhan'ın belirttiği şu hususa bir açıklık getirmemiz gerekli: Bakınız, Türkiye'de 800 000 ton mısır ithal etme mecburiyetindeyiz. Mısır üretimi yetersizdir. Biz, mısır piyasaya çıktığı zaman, mısırın gümrük fonunu, vergisini yüzde 60'lara çekeriz, Dünya Ticaret Örgütüyle attığımız imzalarda bize müsaade edilen en yüksek orana çekeriz -bu imzayı da biz atmadık, bizden çok önce, yıllar önce atıldı- yüzde 60'a çekeriz. Bizim yerli üreticimizin mısırı satılana kadar içeriye mısır almayız. Bugün, depolarda yalnız ve yalnız 120 000 ton mısır var. 120 000 ton mısırın Türk hayvancılığına yeteceği gün ise sayılıdır; biz, mısır ithal etme mecburiyetindeyiz. Hayvanları açlığa mı mahkûm edeceğiz?! Bunun için mısır ithal ediyoruz. Mısırın yüzde 50-60 olan gümrük fonunu 30'lara indiriyoruz, mısırı alıyoruz, bizim üreticimizin mısırı çıktığı zaman, tekrar fonu yükseltiyoruz.Ayrıca, Macaristan'dan et ithalatı, Romanya'dan peynir ithalatı diye bir husus yoktur. Bunların ithalatı için, bizim belge düzenlememi z gerekir; belgeyi düzenlemiyoruz.Yine, çalışmalarına 54 üncü hükümet zamanında başlanan, 55 inci hükümet zamanında imzalanan, taviz verilmiş 17 000 ton et... Biz, bu 17 000 ton eti dahi almıyoruz, hayvancılığımızı kurtaralım, besicimizi destekleyelim diye. Onun için, lütfen, bu hususlara bir açıklık getirmek mecburiyetindeyiz ve bu konuları, televizyonu başında bizi seyreden değerli çiftçilerimizin, üreticilerimizin yanlış algılamaması gerekir. Bakınız Sayın Murat Akın, bu rakamları verirken rakamların kaynağına iyi bakalım. Dünyada buğday fiyatı bugün 65 dolar değil. Siz, dünyada buğday fiyatı 65-70 dolar diyorsunuz... MURAT AKIN (Aksaray) – 65 000 lira dedim. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – ... veya 65 000 lira diyorsunuz; değil efendim. Bakınız, IMF'nin bize getirdiği bir tekliftir. MURAT AKIN (Aksaray) – Kaç lira Sayın Bakanım?.. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Müsaade edin efendim. Biz de IMF'ye bir teklif götürürüz. Artı, IMF'yi buraya 57 nci cumhuriyet hükümeti getirmedi -uzun yıllar siz bu Meclistesiniz- sizin uyguladığınız ekonomik programlar getirdi. ASLAN POLAT (Erzurum) – Yapmayın Sayın Bakan, yapmayın... SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Bizim değil; biz, reddettik. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Efendim, bakınız, burada ben hiçbir iktidar, hiçbir hükümet veya Meclisin hiçbir dönemi için söylemiyorum. Tamam, ben de özeleştiri yapayım kendime. Türkiye'nin bugün bir ekonomik sıkıntısı var, bir ekonomik çıkmazı var, onun için IMF geldi, yoksa, durduk yerde IMF buraya gelmezdi. Yani, IMF geliyorsa biraz kendimizi sorgulayalım; IMF'yi değil. IMF'nin bize getirdiği teklif şu; diyor ki: Şikago'daki borsa fiyatının Mersin limanına maliyeti -CIF değer olarak- bunun üzerine yüzde 35 fazla verin. Tarım ve Köyişleri Bakanı olarak biz diyoruz ki: Hayır, Şikago borsa fiyatının Mersin'e maliyeti -CIF değeri- artı yüzde 40 verelim. Şimdi, dünya fiyatı 115 dolar falan. MURAT AKIN (Aksaray) – Sayın Bakan... TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Efendim, bir dakika... Bir dakika... Yüzde 40 verelim diyorum. Ben, dünyadaki buğday fiyatını her gün takip ediyorum dolar olarak. Yüzde 40 verdiğimiz zaman, geçen yıl verdiğimiz 193 dolara yakın bir fiyat verebiliriz. Artı, burada asıl önemli olan, buğdaya yüksek fiyat vermekten ziyade –onu da vermeye çalışacağız- buğdayı aldığımız zaman çiftçinin parasını aynı günde verebilmektir. Bakınız, Toprak Mahsulleri Ofisini, biz, hükümet olarak -bir daha söylüyorum, lütfen, bir daha söylüyorum- günde 3 trilyon 200 milyar faiz borcuyla devraldık. Günlüktür bu; 3 trilyon 200 milyar. Bugün, bunu, bu faiz borcunu, biz, aşağılara çektik ve para bulmaya çalışıyoruz. Köylünün buğdayını aldığımız zaman, köylünün parasını peşin vereceği z.Müsaadenizle Sayın Başkan, çok önemli olduğu için söylüyorum. Türkiye'de 18 milyon ton buğday üretimi var. Toprak Mahsülleri Ofisinin aldığı buğday 3,5 milyon ton ve en fazla aldığımız yıllarda da 4 milyon tonunu alıyoruz. Şimdi, 4 milyon ton buğdayı -Sayın Akın, karşılıklı olmasın da, açıklama için söylüyorum- alıyoruz. Farz edelim ki, yüksek fiyat veriyoruz. Biz, o halde, tüm buğday üreticisini desteklemiyoruz, yalnızca 4 milyon ton üreteni destekliyoruz. ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Düşük fiyat verdiğiniz için, kimse size vermiyor ki. Biraz daha yüksek verin, size versinler. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – 57 inci cumhuriyet hükümeti olarak, biz, yalnız 4 milyon ton üreteni değil, mazotunu ucuzlatarak, girdisini ucuzlatarak, 18 milyon ton buğday üreteni destekleyelim. Siz de görevde bulundunuz; niçin, hiçbir zaman girdileri ucuzlatma yöntemine gidilmedi? Onun için, bizim de IMF'e teklifimiz şu oldu: Hayır, biz, yüzde 35 fiyat artışını kabul etmiyoruz, yüzde 40 istiyoruz. Ben, bir sigorta rakamı koydum oraya, sigorta rakamı_ Dünyada buğday fiyatı ne olursa olsun, buğdayın tonu 175 doların altına düşmemelidir. Ancak, IMF'e verilen mektupta -bunlar bir uzlaşmadır- 160 dolar olarak yazılmış bu MURAT AKIN (Aksaray) – 150 dolar_ TARIM V E KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – 150 dolar_ Tamam, haklısınız, pardon. 150 dolar olarak yazıldı.Ancak, bunlar, bugün uyguladığımız fiyatlar değildir. Hâlâ uzlaşmalar devam ediyor, hâlâ çalışmalar devam ediyor ve bu buğdayın fiyatını da biz belirleyeceğiz. Onun için -sizi çiftçiye havale ediyorum diye söylüyorsunuz- çiftçinin meselesinin çözümü için, sizler gibi, bizler de -ve özellikle burada olmamız, Tarım ve Köyişleri Bakanı olmamız dolayısıyla- günlük çalışıyoruz ve kendimizi sorumlu bil iyoruz.Sonra, şunu söylediniz: "Burada, bir hınzır meselesi bir saat konuşuldu. Sayın Akın, şimdi, bakınız, şurada bir belge var; isteyen bu belgeyi gelir, alır ve bakar. 1996'da, 1995'te, 1994'te ne kadar domuz eti ithal edilmiş, nerelerden ithal edilmiş, hangi şirketler ithal etmiş, hangi limanlardan girmiş, hangi şehirlerde?.. Ben diyorum ki, benim zamanımda domuz eti ithal edilmedi. (MHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Ama, ben bunu da yadırgamıyorum. Onu da söyleyeyim: Şartlar oymuş, ithal edilmiş; yadırgamıyorum, açıldı diye söylüyorum. Tarihler buradadır, ithal edilen domuz etleri de buradadır, ülkeler de buradadır, ithal edilen kapılar da buradadır, şehirler de buradadır; toplamı da 200 000 tondur. Teşekkür ederim efendim. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın Yılmazyıldız, sualiniz vardı; buyurun efendim. MUSA DEMİRCİ (Sıvas) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz, bu kürsüden... Sayın Bakan açıkladılar... BAŞKAN – Sayın Bakanım, böyle bir usulümüz yok ki efendim, nasıl cevap vereceksi niz...MUSA DEMİRCİ (Sıvas) – Efendim, benim ismimi vererek söylediler... BAŞKAN – Müsaade buyurur musunuz efendim, sual kısmına geçtik. Bir dakika efendim... Yerinizden, söz vereceğim efendim. Sayın Yılmazyıldız, sorunuzu sorun efendim. TURHAN GÜVEN (İçel) – "Sataşma var" diyor Sayın Başkan. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Sataşma yok, nerede sataşma var?! PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – İsim de söylemedi. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – İsim söylemedim ben. BAŞKAN – Sayın Yılmazyıldız, sorunuzu sorun efendim. İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Sayın Başkan... SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, bizim dönemimizle ilgili olarak bir sataşma yapıldı. BAŞKAN – Size de söz veririm efendim. Bir dakika efendim... Sayın Yılmazyıldız'a sual... SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – IMF'nin standartalarına yönelik, özellikle, Sayın Bakan, yanlış bilgilendirmiş; çünkü, IMF ile biz, tarım sektörüyle ilgili olarak anlaşmadık. BAŞKAN – Sayın Bedük, size de söz vereceğim efendim. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Onların tekliflerini kabul etmedik. Onu hatırlatıyorum. BAŞKAN – Sayın Bedük, size de söz vereceğim. Doğru efendim... Bir dakika efendim... Sayın Yılmazyıldız konuşsun da... Buyurun Sayın Yılmazyıldız, sorunuzu sorun. İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakana aşağıdaki soruları sormak istiyorum. Sayın Bakan... BAŞKAN – Efendim, sorunuzu sorar mısınız lütfen. İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Sayın Bakan meşgul. Sayın Bakan, konuşmalarında, kendi döneminde hiç domuz eti ithal edilmediğini ifade ettiler. Yalnız, daha önceki konuşmalarında da, kim gelse, domuz eti ithalatına müsaade edeceklerini, gıda kodeksinde olduğunu ifade ederek, böyle bir karara imza attığını söylediler.BAŞKAN – Hayır, böyle bir şey söylemedi efendim. İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Bundan önceki konuşmada... BAŞKAN – Hayır efendim.... TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Hayır efendim... BAŞKAN – Bakanlığımız... Bir dakika Sayın Bakanım. İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Peki, tamam, ben sorumu... TURHAN GÜVEN (İçel) – Bırakın da Sayın Bakan cevap versin Sayın Başkan. BAŞKAN – Affedersiniz, nasıl cevap verecek efendim? TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Bakan cevap verir efendim. BAŞKAN – Benim delaletimle soruyorsunuz Sayın Başkanım. Ben, istediğimi sordururum, istediğimi sordurmam; ama, temcit pilavı gibi... Biraz evvel açıkladı. İstirham ederim, yapmayın allahaşkına! TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, İçtüzük gereği delaletinizle sorulur; ama, siz, cevap vermek durumunda değilsiniz ki, Sayın Bakan cevap verecek. O zaman, Bakana ne gerek var, siz cevap verin. İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Sayın Başkan, Sayın Bakan, acaba, domuz eti ithalatını yasakladıkları için mi dönemlerinde hiç domuz eti ithalatı olmamıştır, yoksa, böyle bir yasak yok mudur? Bu bir. BAŞKAN – Tamam. İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Bir dakika... Hayır... Müsaade edin, sorum bitmedi. Yoksa, 57 nci hükümet döneminde Türkiye'de t urizm çökmüştür de, gelen doğru dürüst yabancı turist yoktur da, domuz eti yiyen, özellikle, Müslüman inancına sahip olmayan turistler kalmamıştır da, turizm gelirleri 10 milyar dolardan 5 milyar dolara inmiştir de onun için gelmemiştir? Bu, bir başarı mıdır? Kendilerine soruyorum.Sayın Bakan birçok konuyu, başarısızlığı kendinden önceki hükümetlere atarken, olmayan başarıları da sahiplenmek gibi bir durum içinde. Şu anda gübre atım zamanıdır, çiftçi gübre bulamamaktadır. Sayın Bakan, yine bir konuşmasında "gerekirse ithal ederim" dedi. İthal etmeye kalksa, gübreleri... BAŞKAN – Siz, sual sorun efendim. İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Soruyorum. BAŞKAN – Sual sorun, ithal edip etmeyeceğini anlatır kendisi. İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – İthal etmeye kalksa, gübreyi atmak için zaman kalmayacak, süresi geçecek. İthal ettiği bu gübreleri -örneğin 2,5 milyon tona yakın bir gübre ithal etmesi lazım- hangi limanlardan, nasıl ulaştıracak? Yani, böyle plansız programsız bir ithalatla veyahut tarım politikasıyla çiftçinin mağduriyeti nasıl giderilecek? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Sayın Şükrü Ünal?.. Yok. Sayın Çelebi, buyurun... Sayın Çelebi... Sayın Çelebi... NAİL ÇELEBİ (Trabzon) – Ben söz istemedim. BAŞKAN – Siz söz istemişsiniz. NAİL ÇELEBİ (Trabzon) – Hayır. BAŞKAN – O zaman düğmeye yanlış basılmış. Sayın Bakan, başka sual yok; sualleri cevaplandırır mısınız. MUSA DEMİRCİ (Sıvas) – Var, var... BAŞKAN – Efendim, siz sual sormayacaksınız ki, söz vereceğim size; sualler cevaplansın... Sayın Bedük d e istiyor...TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Efendim, sorulara yazılı cevap vereceğim. Yalnız, şu anda gübre yoktur diye, gübre bulamıyoruz diye bize müracaat eden tek bir çiftçi yoktur; piyasada gübre vardır ve her çiftçi de istediği gübreyi alma durumundadır. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar) PERİHAN YILMAZ (İstanbul) – Sayın Bakanım, teşekkürler. İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Var, var... TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Bir isim getirin bana gübre aray an, vereyim gübresini.İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Gelecek Sayın Bakan, gelecek. BAŞKAN – Efendim, Sayın Bakan cevapladı; teşekkür ederim. İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Sayın Bakan yanlış bilgi veriyor. BAŞKAN – Müsaade eder misiniz efendim, Sayın Demirci söz istedi. Sayın Demirci, yerinizden efendim, buyurun. MUSA DEMİRCİ (Sıvas) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Sayın Başkanım, şu anda, milletin önünde ve huzurunda konuşuyoruz. 30 Haziran 1996'da 54 üncü hükümet göreve geldi, bir yıl sonra, 1 Temmuz 1997'de görevden ayrıldı. Geldiğimiz günün hemen ertesinde, iki gün sonra, hükümet daha güvenoyu almadan, hem et ithalatını hem canlı hayvan ithalatını yasakladım. Dolayısıyla, o dönem içerisinde, Tarım Bakanlığı tarafından hiçbir kimseye et ithalatı izni verilmemiştir; ancak, daha öncelerden -şimdi, hâlâ, bazı tüccarların elinde, cebinde, koynunda da belge olabilir; dolayısıyla, müsaade edilmeden gelmez- bizden önce almış ve müsaade verilmişse getirmiş olabilirler. Bunda, Tarım Bakanlığının, ne bakanın ne de teknik elemanın, hiçbirinin bir dahli olmaz, olmaması gerekir. O bakımdan açıklıyorum ki, geldiğimizde yasak ettik ve yasak da devam etti; bilerek hiçbir şeyin imzasını da atmadık.Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Ben teşekkür ederim efendim. Sayın Bedük, buyurun. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkanım, delaletinizle Sayın Bakanımıza şu sorularımı sunmak istiyorum: Ziraat Odaları Genel Başkanlığı ve Polatlı İlçesi Ziraat Odası dahil olmak üzere, gübrenin satışıyla mükellef olan bir kısım özel kişi veya grupların yasakladığını ve gübreyi satmak istemediklerini ifade ediyorlar. Bu suretle, Türkiye'de çiftçinin en önemli sorunu olarak karşımızda bulunan gübre tedarikiyle ilgili; 1 - Özel sektörün, bu şekilde gübre satış fiyatlarında yapacakları bir kısım düzenlemeleri iptal etmek suretiyle durdurmasına karşı, Bakanlık olarak herhangi bir tedbir düşünüyorlar mı? 2 - Türkiye'de çiftçinin en önemli konularından bir tanesi de, girdilerin ucuzlatılmasıdır. Dünyada da, girdilerle ilgili ucuzlatma, Amerika ve Avrupa Birliği de dahil olmak üzere, çiftçilerin, özellikle desteklenmesiyle ilgili politikaları vardır. Sayın Bakanımızın, hükümet olarak, çiftçilerin girdilerinin ucuzlatılması ve yine, desteklenmesiyle ilgili ayrı bir programı var mıdır? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Ben teşekkür ederim efendim. Sayın Göksu, buyurun efendim. MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) – Sayın Bakanım, gübrenin olduğunu, gübre sıkıntısının olmadığını beyan etti ve isim istedi. Tabiî, bizi dinleyen vatandaşlarımız, anında bizi aradılar. Adıyaman'ın Şambayat Beldesinde gübrecilik yapan vatandaşımız şu an aradı "Mersinle görüştüm, üç günden beri fabrika üretim yapmıyor, sevkiyat yoktur. Devletin, bize olan katkısını kesmesinden dolayı fabrikada üretim yapamıyoruz ve size de gübreyi gönderemiyoruz" diyor. Bu arkadaşımız, Adıyaman'ın Şambayat Beldesinde gübrecilik yapmakta. İşte, size isim olarak veriyorum Sayın Bakanım. Yani, vatandaşın gübre ihtiyacı temin edilememektedir. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ederim e fendim.Sayın Cevat Ayhan, buyurun efendim. CEVAT AYHAN (Sakarya) – Teşekkür ederim Muhterem Başkan. Muhterem Başkan, Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanına sormak istediğim soru şudur: Elimde Kayseri Pankobirlik Yönetim Kurulu adına Başkan Halil Aslan'ın bir dosyası var. ARMAĞAN YILMAZ (Uşak) – Yanlış... Yanlış... CEVAT AYHAN (Sakarya) – Bu dosyada... 25 Temmuz 1999 tarihinde Kayseri Pancar Ekicileri Kooperatifinin kongresinin yapıldığını; ancak, kongreye bazı kimseler tarafından itiraz edildiğini, itirazın ise mahkeme tarafından reddedildiğini, buna rağmen, Sayın Bakanın emir vererek orada ikinci bir kongre yaptığını, mahkeme kararını ve ikinci kongreyle ilgili yürütmeyi durdurma kararını da uygulamadığını, kanun dışı işlem yaptığını ifade eden bir dosya var. Tabiî, bir cumhuriyet hükümeti bakanının kanun dışı iş yapmasını, ben, hiçbir zaman düşünmem, Sayın Bakanın da yapmamış olacağı kanaatindeyim; ama, milletvekillerine dağıtılan Kayseri Pancar Ekicileri Kooperatifi Başkanı Halil Aslan Beyin bu mahkeme kararlarını da ihtiva eden dosyasıyla ilgili bilgi rica ediyorum. Birinci sorum budur.ARMAĞAN YILMAZ (Uşak) – Yanlış bilgi, yanlış bilgi! CEVAT AYHAN (Sakarya) – İkincisi: Sayın Bakan 22 Şubat 1999 tarihli Resmî Gazetede Dışticaret Müsteşarlığı tarafından neşredilen tebliğde, peynir ve mısır ithaliyle ilgili, peynir Romanya'dan, mısır Macaristan'dan olmak üzere, bu ithalatı uygulamayacağı istikametinde beyanda bulundu. Bu ithalatı uygulayacaklar mı, uygulamayacaklar mı? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekk ür ederim efendim.Son soru Sayın Ertuğay'ın. Buyurun Sayın Ertugay. ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Bu gidişle sabaha kadar çalışırız. BAŞKAN – Şu İçtüzüğü değiştirin efendim, halledelim, bitsin gitsin. (MHP sıralarından gürültüler) MUSTAFA ZORLU (Isparta) – Değiştireceğiz... BAŞKAN – Yapamıyorsunuz, ne yapalım efendim. ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) – Kısa ve net olarak arz edeceğim Sayın Başkan. Aracılığınızla, Sayın Bakanın cevaplamasını arz edi yorum.Yüzde 50 olarak uygulanagelen gübre desteğinin, maktu olarak, sabit olarak uygulanması şekline dönüştürülmesinden sonra yüzde 20'lere, yüzde 15'lere düştüğü gayet açıktır. Bugün, problem, çiftçinin gübreyi bulamaması değil, satın alamamasıdır. Benim Sayın Bakanın açıklamasını arzu ettiğim husus şudur: Gübre desteğini bu haliyle mi devam ettirmeyi düşünüyorlar, yoksa, yüzde 50 olarak alınan gübre desteğini, çifçinin biraz daha istifade edeceği noktada artırmayı düşünüyorlar mı? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ederim Hocam. Başka soru sormak isteyen yok zaten. Buyurun Sayın Bakan. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Bu sorulara yazılı cevap vermek isterim; ancak, bazı sorulara, özellikle Sayın Cevat Ayhan'ın sorusuna sözlü cevap vereceğim. Bir kere, gübre konusundaki mesele... Gübreyle ilgili kararname değiştirildi. Gübreyle ilgili kararnameyi değiştirerek vereceğimiz teşvikin çifçinin eline geçmesini sağladığımız için duyulan rahatsızlık bu. Bu, gübre üreticisi bir firmanın rahatsızlığı. Tek bir firma, gübre satmayacağını belirtiyor; ama, tek bir firma üretmiyor... CEVAT AYHAN (Sakarya) – Ben, onu sormadım... TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Hayır, hayır.. Ben, sizin sorunuza da cevap vereceğim; Sayın Bedük'ün sorusunu cevaplandırıyorum. Tek bir firma gübre vermeyeceğini söylüyor. Biz, bu firmanın satışını durdurması nedeniyle, mevzuatlar çerçevesinde, kanun içerisinde yapacağımız ne varsa hepsini yapacağız. Gübreden devletin katkısı kesilmedi; ama, yıllar önce çıkarılan bir kanun gereği, maktu yüzde 50'den aşağıya, yüzde 20'lere kadar düştü ve şu anda gübreye yüzde 20'ler düzeyinde teşvik veriliyor. NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Yüzde 50 idi. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Yüzde 50'ye çıkarmayı düşünüyor musunuz? NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Yüzde 50'de aldınız. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Yüzde 50'yle almadık efendim. NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Nasıl aldınız? TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Ben onun rakamlarını çıkarır, veririm. Pankobirlik'e gelince: Pankobirlik seçimlerinde, genel kurulunda Bakanlığın muhatabı, direkt mahkemedir, Bakanlığın muhatabı mahkemedir. Mahkemeden Bakanlığa, hukuk müşavirliğine, genel müdürlüğümüze ulaşan, genel kurul tarihine ve bitene kadar hiçbir yazı mevcut değildir; onun için de, genel kurul yapılmıştır. Arz ederim. (MHP sıralarından alkışlar) SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, yerimden bir açıklama yapmama izin verir misiniz? BAŞKAN – Buyurun efendim. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Bakanın, Kayseri Pankobirlik kongresiyle ilgili yapılan açıklama zannediyorum yanlış aksettirilmiş. (MHP sıralarından gürültüler) Çünkü, Pankobirlik'in genel kurul toplantısı yapılmış ve bunun üzerine, Sayın Bakanlık, mahkemeye müracaat etmiş, mahkeme taleplerini reddetmiş; yapılan genel kurul toplantısının usulüne uygun yapıldığından bahisle, o mahkeme kararına atfen, özellikle, talebini reddetmiş. Bütün bunlara rağmen, Bakanlığın, Pankobirlik'in yeniden bir genel kurul yapılması hususundaki -Kayseri'yle ilgili olarak söylüyorum- tavrı ve tasarrufu aslında yanlış; çünkü, mahkeme kararının aksine bir tutumdur. Mahkeme kararı herkesi bağlar.Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Anlaşılmıştır efendim. 4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 5 inci maddeyi... MİHRALİ AKSU (Erzincan) – Biz, bu gidişle sabaha kadar çalışacağız. BAŞKAN – Yarım da kalsa, 5 inci maddeyi keseceğim efendim; saat 8'e 5 kala kapatacağım; haberiniz olsun. 5 inci maddeyi okutuyorum: MADDE 5.—9.5.1985 tarihli ve 3202 sayılı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunun 44 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “Madde 44. —Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü ihtiyaç duyduğu ve lüzumlu gördüğü merkezlerde ilgili Bakanın onayı ile görev ve hizmetleriyle ilgili olarak beşyüz milyar liraya kadar döner sermayeli işletmeler kurabilir. Bu miktarı dört katına kadar artırmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.”İşletmelerin sermayesi Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü bütçesine bu amaçla konulan ödeneklerden, mevcut sermayeleri ile işletmeler arası aynî ve nakdî sermaye transferlerinden, işletmelerin dönem sonu kârlarından, bağış ve yardımlardan meydana gelir. Elde edilen sermaye üstü kârlar ertesi yıl bilançosu dönemi sonunda katma saymanlıklarına yatırılır. İşletmelere 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunu ile 832 sayılı Sayıştay Kanununun vizeye ilişkin hükümleri uygulanmaz. Genel Müdürlüğe bağlı merkezlerde kurulan bu işletmeler dışarıdan da iş alabilir.İşletmelerin gelirleri, Genel Müdürlüğün faaliyet alanına giren hizmetlerin yapılmasından, dışarıdan alınacak işlerden ve Genel Müdürlüğe ait her türlü makine kira gelirlerinden oluşur. Giderler ise yönetmelik ve Bakanın onaylayacağı bütçe uygulama talimatı esasları doğrultusunda ve bütçeleri dahilinde yapılır. Yukarıdaki hükümlere istinaden kurulan işletmeler yanında, Genel Müdürlükçe kurulan Tarımsal Hidroloji Araştırma ve Eğitim Merkezi Müdürlüğü bünyesinde ulusal ve uluslararası düzeyde eğitim, araştırma ve danışmanlık hizmetleri yapmak üzere döner sermayeli işletme kurulur. Bu işletmenin gelirleri ulusal ve uluslararası eğitim, araştırma ve danışmanlık hizmetleri karşılığı elde olunacak gelirlerden, basım, yayım ve faaliyetlerle ilgili elde edilecek diğer gelirler ile bağışlardan oluşur. İşletmenin faaliyetlerinin gerektirdiği giderler, bütçesine konulan ödeneklerden karşılanır. Bu işletmenin faaliyetleri sonucu yıl sonunda elde edilecek kârın yüzde kırkı bir sonraki yıl Tarımsal Hidroloji Araştırma ve Eğitim Merkezi Müdürlüğünün araştırma, eğitim ve danışmanlık hizmetlerinde kullanılacak olan araç, gereç ve diğer ihtiyaçlarına ayrılarak, geri kalanı işletmenin sermayesine ilave edilir. Sermaye tamamlandıktan sonra, yüzde altmışlık miktarı 43 üncü madde gereğince katma bütçeye irat kaydolunur. Kendilerine Bakan onayı ile döner sermayeli işletmelerde amiri ita görevi verilen katma bütçe personeline ilgili mevzuatın öngördüğü malî sorumluluk tazminatı döner sermaye bütçelerinden ödenir. İşletmelerin kadro iş ve işlemleri ve diğer hususlar yönetmelik ile düzenlenir.” BAŞKAN – Buyurun Sayın Şahin, bir ilaveniz olacak herhalde. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkan, 23 üncü sayfayı söylüyorum, 5 inci maddenin üçüncü fıkrasının en alt satırında "katma saymanlıklarına yatırılır" diye bir ifade var, burada "katma bütçe saymanlıklarına" demek lazım; he rhalde, matbaada bir hata oldu.BAŞKAN – O düzeltilmiş oluyor. Teşekkür ederim Sayın Başkan. 5 inci madde üzerin de, Fazilet Partisi Grubu adına, Elazığ Milletvekili Sayın Cemil Tunç; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)Süreniz 10 dakika efendim. Hiçbir arkadaşın konuşma süresini uzatmayacağım; belki, maddeyi o zaman bitiririz. FP GRUBU ADINA AHMET CEMİL TUNÇ (Elazığ) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 9.5.1985 tarihli ve 3202 sayılı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanunun 44 üncü maddesinde yapılan değişiklikle ilgili bu madde üzerinde, Grubum adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, siz değerli arkadaşlarımı saygıyla selamlamak istiyorum. Bu değişiklikle, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, ihtiyaç duyduğu veya lüzum gördüğü merkezlerde, ilgili bakanın onayıyla, genel müdürlüğün görev ve hizmetleriyle ilgili olarak 500 milyar liraya kadar döner sermayeli işletmeler kurabiliyor; bu miktar, Bakanlar Kurulu kararıyla 4 katına kadar da artırılabiliyor. Hükümetin teklifinde 10 milyar lira döner sermayeli işletmeler kurulması öngörülürken, Plan ve Bütçe Komisyonunda bu rakamın, isabetli bir kararla, 500 milyara çıkarıldığını görüyoruz. Bu işletmelerin sermayeleri, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğüne bu amaçla konulan ödeneklerden, mevcut sermayeleri ile işletmelerarası aynî ve nakdî sermaye transferlerinden, işletmelerin dönem sonu kârlarından, bağış ve yardımlardan meydana geliyor. Genel müdürlüğe bağlı merkezlerde kurulacak olan bu döner sermaye işletmeleri, aynı zamanda, dışarıdan da iş alma ve iş yapma imkânına sahip olacaklar. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye'de nüfusun yüzde 40'ından fazlasının köylerde oturduğunu hepimiz biliyoruz. Köylerde oturan bu vatandaşlarımızın çok değişik ihtiyaçları var. Köylerde oturan bu vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını karşılamak için Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü kurulmuş. Köylerin çok fazla temel ihtiyaçları var; ama, bunların içerisinde en önemlisi, köy yolları meselesidir. Türkiye'nin 319 000 kilometre köy yolları ağı var; bunun 69 000 kilometresi tesviyeli, 43 000 kilometresi de ham yoldur; yani, şu anda, mevcut köy yolları ağının üçte 1'i âdeta toprak yoldur. Köy yolları ağının 60 000 kilometresi ise asfaltlanmış yoldur; yani, 260 000 kilometre köy yolumuz asfaltlanmayı beklemekte. Yılda 2 000-3 000 kilometre köy yolunun asfaltlandığını varsayarsak, bütün köy yollarımızın asfaltlanabilmesi için bir yüz yılın daha geçmesini beklemek zorundayız. Peki, neden yollarımızı yapamıyoruz; yapamıyoruz, çünkü, Köy Hizmetlerinin makine parkının yüzde 70'i, 10-16 yaşındadır. Büyük bir kısmı çalışamaz durumda olan bu makine pa rkıyla nasıl hizmet üretilebilir? Makineyi çalıştırmak için yedek parça bulamıyoruz; yedek parça buluyoruz, parasını bulamıyoruz; yedek parçayı alıyoruz, makineyi çalıştırmak için akaryakıt bulamıyoruz.Bakın, Köy Hizmetlerinden sorumlu Sayın Bakan Plan ve Bütçe Komisyonunda konuşurken çok açıkyüreklilikle şunları ifade ediyor: "Bu yıl da akaryakıt paramız çok az. Doğruları konuşmak lazım. Petrol Ofisinden aldığımız petrolün borcunu ödediğimizde, akaryakıt paramız bitmiş olacak. 2000 yılı için bütçeye konulan parayı, akaryakıt parasını, Petrol Ofisine borcumuz karşılığında verdiğimizde, kısmen de borçlu kalacağız." Yani, bu, 2000 yılında Köy Hizmetlerinin akaryakıtı yok demektir. 60 000'in üzerinde yerleşim birimine hizmet götürmekle görevli bu Köy Hizmetleri bütçesinde, yatırıma ayrılan para sadece 145 trilyon liradır. 145 trilyonla, siz, bu çok büyük alanda, çok geniş alanda neler yapabileceksiniz? Genel müdürlüğün devam eden işler için talepte bulunduğu paranın miktarı 267 trilyon liradır; genel müdürlük "bana 267 trilyon lira para verin, devam eden işleri bitireyim" diyor; bizim bütçeden verdiğimiz, sadece 145 trilyon liradır. 145 trilyonla, hem eski işleri bitireceğiz hem 260 000 kilometre yol ağımızı asfaltlayacağız hem de köylere içmesuyu götüreceğiz !..Dolayısıyla, 145 trilyonla, makine parkımızı yenileyemiyoruz, mazot parasını ödeyemiyoruz, yedek parça temin edemiyoruz, makineler çalışmıyor; makineler çalışmayınca, yollar da, haliyle, toprak yollar halinde kalacak. Değerli arkadaşlarım, bu dördüncü yıldır, Köy Hizmetlerinde, yeni köy içmesuları programa alınamıyor, eski işler bitirilmeye çalışılıyor, ödenek yokluğundan eski işler de bitirilemiyor; dolayısıyla, 21 inci Asırda, ne yazık ki, bazı köylerimizde içecek su bulunamıyor; halk, hayvan sırtında içmesuyunu taşımak durumunda kalıyor. Yine, köylerin sulama ihtiyaçlarını karşılayamıyoruz, tarlaiçi geliştirme hizmetlerini yapamıyoruz, iskân hizmetlerini yapamıyoruz; kuyular açılıyor, o kuyuları çalıştıramıyoruz; sanat yapılarını, menfezleri, köprüleri yapamıyoruz, büyük köylerin kanalizasyonlarını yapamıyoruz; dolayısıyla, 25 milyon insanın yaşadığı köylerimize hizmetin, 145 trilyonla anca bu kadar yapılabileceğini de hepimiz görüyoruz. Köylerimizin en temel ihtiyaçları olan yolları yapamıyoruz, içmesularını temin edemiyoruz, arazilerini sulayamıyoruz, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını temin edemiyoruz; sonra da kalkıp, göçlerden şikâyet ediyoruz, kırsaldan kente göç var diyoruz. Şehirlerin sağlıksız yapılanmasından şikâyet ediyoruz, büyük şehirlerin varoşlarından şikâyet ediyoruz. Eğer köyde oturan vatandaşın temel ihtiyaçlarını karşılayamazsak, geçimini temin edebileceği imkânları sağlayamazsak, kimseyi köyde tutamayız, sağlıksız sosyoekonomik yapıdan şikâyet etmeye hakkımız da olmaz. Köyde sağlıklı yaşama şartlarını temin edemediğimiz içindir ki, yılda sadece 250 - 300 milyon dolarlık et ve canlı hayvan ithal etmek durumunda kalıyoruz, çeşitli tarımsal ürünleri yurt dışından ne yazık ki ithal etmek durumunda kalıyoruz. Görülüyor ki, Köy Hizmetle ri bu imkân ve şartlarda hizmet üretemiyor, yeterince hizmet üretme imkânı yok. Köyde oturan vatandaşımızın temel ve medenî ihtiyaçlarını temin etmekte ne yazık ki yetersiz kalıyoruz. Öyleyse, bir çözüm bulmamız lazım ve böyle bir çözüm önermek istiyorum Köy Hizmetleri için: Köy Hizmetlerini lağvetmek lazım -daha önceki 54 üncü hükümet döneminde böyle bir çalışma da başlatılmıştı- ve lağvettikten sonra, Köy Hizmetlerinin imkânlarını ve görevlerini belediyelere devredebiliriz veya il özel idarelerine devredebiliriz. Dolayısıyla, ben inanıyorum ki, bu durumda, hizmet üretmek, yerinden planlama ve müdahale, daha hızlı ve daha ekonomik şekilde olacaktır ve köylerimize hizmet götürme imkânı daha da fazla olacaktır diye düşünüyorum.Bu kanun tasarısıyla -Sayın Başkanım, sürem doluyor; ikazınıza lüzum bırakmadan bitiriyorum- kurulacak olan döner sermayelerle Köy Hizmetleri bütçesi biraz daha artacağı için, üç beş köye daha fazla su, daha fazla yol imkânı bulunabileceği için, bu kanun tasarısının müspet olduğu kanaatimi ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tunç. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili Sayın Sadri Yıldırım; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakikadır. Bu son konuşmacı olacak; daha başka konuşmacı arkadaşlar var, onun için mecburen keseceğiz... DYP GRUBU ADINA MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 318 sıra sayılı Tarım Bakanlığı Ziraat İşleri Genel Müdürlüğü ile Ziraî Mücadele ve Ziraî Karantina Genel Müdürlüğüne bağlı kuruluşlara döner sermaye verilmesi ile Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü teşkilat ve görevleri hakkındaki tasarının 5 inci maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinize ve bizi izleyen aziz milletimize, Doğru Yol Partisi ve şahsım adına saygılarımı sunuyorum. Değerli milletvekilleri, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 1984 yılında, Yol Su Elektrik, Su ve Toprak İskân Genel Müdürlüklerinin birleşmesi sonucunda kurulmuştur. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 19 bölge müdürlüğü, 80 il müdürlüğü, 12 araştırma enstitüsü, 5 makine ikmal, 3 proje ve 2 eğitim merkezi müdürlüğünden müteşekkil olup, toplam 121 taşra birimi ile 60 000'in üzerinde çalışanı ve 23 000 civarındaki makinesiyle, 35 000 köye, 42 600 mezra ve obaya ve buralarda yaşayan yaklaşık 26 milyon kişiye hizmet götürmektedir. Bu oran, Türkiye nüfusunun yüzde 40'ı kadardır. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, kırsal kesimde yaşayan ve gayri safî millî hâsıladan düşük miktarda pay alan köylerimize ve köylülerimize şu hizmetleri yapmaktadır: Köy yollarını ve bu yolların kış aylarında ulaşıma açık tutulmalarını sağlamak; köy içmesuyu tesislerini yapmak ve mevcutlarını geliştirmek; tarımla ilgili olarak, sulama, drenaj, tarlaiçi tesislerini yapmak, iskân işlemlerini yapmak; köylerde refahın ve sosyal yaşamın yükseltilmesine yönelik olarak, fırın, köy konağı, değirmen gibi sosyal ve ekonomik tesisleri yapmak; köy imar planlarını hazırlayarak kanalizasyon tesislerini inşa etmek; tarım alanlarının gayesine uygun bir şekilde kullanılması için, arazi tesviyesi, tarlabaşı kanalları, tarla grup yollarını yapmak ve küçük sulama tesislerini yapmak; köy ve orman yolları hizmetlerini yapmak; havza ıslahı, gölet ve küçüksu tesislerini yapmaktır.Değerli milletvekilleri, bütün bunları Köy Hizmetlerinin yapabilmesi için, hizmetler doğrultusunda 969 sayılı Kanuna göre kurulan döner sermaye işletmesi hizmet veremez hale gelmiştir. Yetiştirici ve çiftçilere hizmet verebilmek için bu tasarıyı görüşüyoruz. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün döner sermaye işletmeleri bölümüne geçtiğimiz takdirde, döner sermayeli işletmeler, 3202 sayılı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 44 üncü maddesine göre faaliyetlerini sürdürmektedir. Bu hizmetlerin birçoğu, aciliyeti nedeniyle özel makine, ekipman ve beceri gerektirdiği için, atıl işgücü ve makine kapasitesinin değerlendirilerek, ekonomiye katkı sağlanmaktadır. Diğer hizmetler ise, toprak, su ve bitki münasebetlerini araştırmak, yabanî bitki örtüsünü ıslah, erozyonla mücadele, taşlı ve çorak arazileri ıslah, arazi tevhidi gibi işlerdir. Gerek çiftçimizin yapacağı yatırımlara katkıda bulunmak gerekse müteahhit bulunamayan ve aciliyeti itibariyle hizmet bekleyen yörelerimize bir an önce hizmet götürmek amacıyla ülke genelinde 32 adet döner sermayeli işletme hizmet yürütmektedir. Döner sermaye işletmeleri, gayri safî gelirlerinin yüzde 30'unu hazineye irat kaydetmekte, yüzde 1'ini Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna yatırmakta, yüzde 2'sini ise genel müdürlüğümüz makineleri amortisman payı olarak katma bütçeye yatırılmaktadır. Böylece, toplam gelirinin yüzde 33'lük kısmı doğrudan kesilmektedir. İşletmelerin yıl sonu sermaye üstü kârlarının tamamı da katma bütçeye ir at kaydedilmektedir.Sayın milletvekilleri, işte, bu hizmetleri Köy Hizmetlerinin yapabilmesi için, Doğru Yol Partisi, bugüne kadar olduğu gibi, bundan böyle de tarımın ve çiftçinin yanında olacaktır. Biz, bu tasarıyı olumlu buluyor ve destekliyoruz; ancak, hükümetimizin ve değerli üyelerimizin de takdir edeceği ve bildikleri gibi, çiftçimizin ve hayvancımızın durumu iyi değildir, pancar çiftçimizin durumu iyi değildir; yani, ülkemizde tüm tarımın durumu iyi değildir. Son üç yıldır çiftçiye destekleme azaltılmış, 2000 yılında yok denecek kadar azalmış ve 2001 yılında ise destekleme tamamen kaldırılacak ve çiftçiye "kendi başının çaresine bak" denilecektir. 1999 yılında, hükümet, hububat çiftçisinin ürün bedellerini zamanında ödememiş, çiftçiye ürün bedeli zamanında ödenmediği gibi, Ziraat Bankası faizleri de çalışmış, devam etmiştir. Böyle olunca da çiftçi perişan olmuştur, borç batağına düşmüştür. Yine, pancar çiftçisine, kasımda sökümü biten pancar avansları yeni ödenmeye başlanmış, pancar bedellerinin ne zaman verileceği belli değildir. Ben, sayın hükümete, pancar çiftçisi adına rica ediyorum ve diyorum ki: Parcar bedellerini bayramdan evvel verirseniz, can çekişen çiftçiyi ölümden kurtarırsınız. Ya pancar kotasına ne diyeceksiniz?!. Üretmek isteyen çiftçimizin çalışmasını engellemek Anayasaya aykırı değil midir? Hayvancılık ülkede bitmiş, hayvancılar perişan olmuştur. Besicilik ortadan kalkmış, kendi imkânlarıyla besicilik yapanlar da satamaz hale gelmiştir; çünkü, et fiyatları iki seneden beri aynıdır. Sütçünün durumuna gelince, o da daha kötüdür; çünkü, yem fiyatları çok yükseldiği halde, süt fiyatları üç yıldır hemen hemen aynıdır. Değerli milletvekilleri, tarımın tüm girdilerinin fiyatlarının yükseldiği bir ortamda, hakkı olan ürün bedellerini zamanında alamayan ve desteklenmeyen çiftçinin durumuna iyi diyebilir miyiz?! Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankasınca çiftçiye verilen nakdî kredi faizi yüzde 40-36'ya düşürülmüş, ancak, tarımsal araç ve gereç faizleri ise yüzde 71'den 68,44'e düşmüştür. Yine, yüzde 75 olan çiftçi ihtiyaç kredi faizleri de yüzde 68,44'e düşmüştür. Faizlerde bu düşme yeterli değildir; çünkü, 1997 yılında, yani Doğru Yol Partisi hükümetteyken, Ziraat Bankası faizleri zaten yüzde 38 ve yüzde 40'larda idi. Buna rağmen, ben, Ba kana teşekkür ediyorum.Yine, sebze ve soğanla uğraşan çiftçiler de, tamamen ortadan kalkmıştır; çünkü, domatesin ve soğanın kilosu 20 000 liraya düşerse ve hatta, kilosunu 10 000 liraya satamayan çiftçinin soğanı çürümeye terk edilir ve dökülürse, bu çifçiyi nasıl ayakta tutacaksınız?! Çiftçiyi tamamen öldürürseniz, ülkeye ve ekonomiye büyük zarar verirsiniz. Sayın Bakanımız, biraz evvelki konuşmasında "gübresiz hiçbir yer yoktur; isteyen bana gelsin" demişti; ben, daha evvelki konuşmalarımda da belirttiğim gibi, Eskişehir'in Sarıcakaya ve Mihalgazi İlçelerinde, yani sebze bölgesi olan Sakarıderesi'nde çiftçi gübre bulamamakta, fahiş fiyatla almaktadır. Değerli milletvekilleri, ülke nüfusunun yarısının tarımla uğraştığı göz önünde bulundurulursa, ben, sayın hükümetten, çiftçimizin ve ülkemizin durumunu düşünerek, çiftçiye, tarıma ve hayvancıya sahip çıkılmasını ve çiftçiye destek verilmesini diliyor, Yüce Heyetinize, Doğru Yol Partisi Grubu ve şahsım adına saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN – Erken bitirdiniz; teşekkür ederim efendim. Efendim, gruplar adına başka söz talebi?.. Yok. Çalışma süremizin bitmesine de 4 dakika kaldı ve şahısları adına söz isteyen üç sayın milletvekili var. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Belki vazgeçerler... BAŞKAN – Efendim, vazgeçmiyorlar; vazgeçseler, Sayın Şahin, önergeyi de geçirebilirdik. Sözlü sorular ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 7 Mart 2000 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati : 19.55 VI. —SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1. —Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman’daki pancar üreticilerine söküm avansı ödenip ödenmeyeceğine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/1330) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Sanayi Bakanı Sayın Ahmet Kenan Tanrıkulu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 27.1.2000 Zeki Ünal Karaman Türkiye genelinde olduğu gibi Karaman’daki, şeker pancarı üreticileri 1999 Kasım ayında almayı düşündükleri söküm avansını alamadıklarını ve bu yüzden büyük bir sıkıntıya düştüklerini beyan etmektedirler. Söküm avansları ne zaman verilecektir? T. C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği 28.2.2000 Sayı :B.14.0.BHİ.01-78 Konu :Yazılı soru önergesi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi :3.2.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1330-3965/9545 sayılı yazınız. Karaman Milletvekili Zeki Ün al’ın, “Karaman’daki pancar üreticilerine söküm avansı ödenip ödenmeyeceğine” ilişkin olarak tarafımdan cevaplandırılmasını istediği (7/1330) esas no.lu yazılı soru önergesiyle ilgili cevabımız ekte takdim edilmiştir.Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim. Ahmet Kenan Tanrıkulu Sanayi ve Ticaret Bakanı Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın Yazılı Sorusuna İlişkin Cevabımız Pancar üreticilerine ödenmek üzere üçüncü söküm avansı ödemelerine 15.2.2000 tarihi itibariyle başlanılmış olup, bu çerçevede bütün Türkiye’de olduğu gibi Ereğli Şeker Fabrikasına bağlı Karaman bölgesinde de ödemelere başlanmıştır. 2.—Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Akçaşehir beldesinin soğuk hava deposu ihtiyacına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/1354) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 1.2.2000 Zeki Ünal Karaman Karaman Merkez Akçaşehir beldesi, ilimizin önemli elma üretim merkezlerinden biridir. İhtiyacı karşılayacak soğuk hava deposu olmadığı için üreticiler ürünlerini gerçek değerinden satamamakta ve bazı açıkgöz tüccarların tuzaklarına düşmektedirler. Bu durum ise bölgenin ekonomik ve sosyal yapısını olumsuz yönde etkilemektedir.Sorum şudur : Bölgesel şartlar dikkate alınarak; ihtiyacı karşılayacak kapasitede bir soğuk hava deposu yapmayı düşünüyor musunuz? T. C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Ko ordinasyon 2.3.2000Kurulu Başkanlığı Sayı :KDD-SÖ.1.01/625 Konu :Yazılı soru önergesi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi :TBMM Başkanlığı Genel Sekreterliğinin 23.2.2000 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1354-4031/9689 sayılı yazısı. İlgide kayıtlı yazı ekinde gönderilen Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’a ait 7/1354-4031 esas no’lu yazılı soru önergesine ilişkin Bakanlığımız görüşleri ekte sunulmuştur. Bilgilerinize arz ederim. Prof. Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp Tarım ve Köyişleri Bakanı Yazılı Soru Önergesi Önerge Sahibi Milletvekili :Zeki Ünal Karaman Milletvekili Esas No. :7/1354-4031 Soru :Karaman Merkez Akçaşehir beldesi, ilimizin önemli elma üretim merkezlerinden biridir. İhtiyacı karşılayacak soğuk hava deposu olmadığı için üreticiler ürünlerini gerçek değerinden satamamakta ve bazı açıkgöz tüccarların tuzaklarına düşmektedirler. Bu durum ise bölgenin ekonomik ve sosyal yapısını olumsuz yönde etkilemektedir. Bölgesel şartlar dikkate alınarak; ihtiyacı karşılayacak kapasitede bir soğuk hava deposu yapmayı düşünüyor musunuz? Cevap :Sanayi tipi büyük kapasiteli soğuk hava deposu tesisleri kurulması, Bakanlığımız görev ve yetkileri kapsamında olmamakla birlikte ana hizmet birimimiz olan Teşkilâtlanma ve Destekleme Genel Müdürlüğünce bu konuda kredi yardımları yapılabilmektedir. Karaman İli Akçaşehir beldesine soğuk hava deposu yapımı konusu ile ilgili olarak; 1163 sayılı Kooperatifler Kanununa göre söz konusu beldede en az 15 ortaklı 1/4’ü peşin olmak üzere 1’er milyon TL. katılım payıyla bir kooperatif kurulması gerekmektedir. Kooperatif herhangi bir proje konusu uygulamak istediğinde bağlı bulunduğu İl Müdürlüğümüze müracaatı halinde İl Müdürlüğünce tanzim edilecek etüt raporunun Bakanlığımızca incelenmesi sonucu proje konusunun uygun görülmesi ve yatırım programına girmesi du rumunda desteklenmektedir.3. —Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, Nevşehir İlindeki köy ve beldelerin spor tesisi ihtiyaçlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü’nün cevabı ( 7/1363)Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini saygı ile arz ederim. Mehmet Elkatmış Nevşehir Sorular : 1. Gençlerimizin amatörce spor yapabilmeleri için Nevşehir’deki köy ve beldelere futbol sahası yapımı düşünülmekte midir? 2. Köy ve beldelerin kendi imkânlarıyla yapmaya çalıştıkları spor sahalarıyla, kurulmakta olan ve halen faal olan amatör spor kulüplerine yardım yapmayı düşünüyor musunuz? 3. 20 00 yılı için Nevşehir İli genelinde spor için hangi yatırımları, nerelerde yapmayı düşünüyorsunuz?4. 1998 ve 1999 yılları için Nevşehir genelinde spor ve spor tesisleri için ne kadar yatırım yapılmıştır? Nevşehir’deki spor yatırımlarının Türkiye genelinde oranı nedir? T. C. Devlet Bakanlığı 1.3.2000 Sayı :B.02.0.0.16/0158 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi :a) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 10.2.2000 tarihli ve Kan. Kar. Md. A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1363-4057/9723 sayılı yazısı. b) Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğünün 15.2.2000 tarih ve B.02.0.KKG.0.12/106-160-13/899 sayılı yazısı. Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve koordinatörlüğümde cevap verilmesi Sayın Başbakanımızca tensip edilen yazılı soru önergesinin cevabı ekte gönderilmektedir. Bilgilerinize arz ederim. Fikret Ünlü Devlet Bakanı Nevşehir Milletvekili Sayın Mehmet Elkatmış’ın 7/1363-4057 Esas Sayılı Yazılı Soru Önergesine Sayın Devlet Bakanı Fikret Ünlü Tarafından Verilen Cevaplar Soru 1. Gençlerimizin amatörce spor yapabilmeleri için Nevşehir’deki köy ve beldelere futbol sahası yapımı düşünülmekte midir? Cevap 1. Nevşehir’deki köy ve beldelere futbol sahası yapımı, kısıtlı bütçe imkânları çerçevesinde dikkate alınacaktır. Soru 2. Köy ve beldelerin kendi imkânlarıyla yapmaya çalıştıkları spor sahalarıyla, kurulmakta olan ve halen faal olan amatör spor kulüplerine yardım yapmayı düşünüyor musunuz? Cevap 2. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün 2000 Malî Yılı Bütçesine “Amatör Spor Kulüplerine Yardım” ile ilgili bütçe ödeneği tahsis edilmediği için, bütçeden amatör spor kulüplerine yardım yapılması mümkün olamamaktadır. Soru 3. 2000 yılı için Nevşehir İli genelinde spor için hangi yatırımları, nerelerde yapmayı düşünüyorsunuz? Cevap 3. 2000 Yılı Yatırım Programında, Nevşehir/Gülşehir Antrenman Spor Salonu inşaatı için 25 milyar TL., Nevşehir İli ve ilçeleri spor tesisleri bakım ve onarımları için 10 milyar TL. ödenek öngörülmüştür. Ödeneklerin yetersiz olması durumunda bütçe içi aktarmalarla ilave ödenek temini söz konusu olabilecektir. Soru 4. 1998 ve 1999 yılları için Nevşehir genelinde spor ve spor tesisleri için ne kadar yatırım yapılmıştır? Nevşehir’deki spor yatırımlarının Türkiye genelinde oranı nedir? Cevap 4. 1998 Yılı Yatırım Programında; Nevşehir/Gülşehir Antrenman Spor Salonu inşaatı için 10 milyar TL; Nevşehir İli ve ilçeleri spor tesisleri bakım onarımları için de 65 milyar 500 milyon TL. ödenek ayrılmıştır. Söz konusu ödenekler Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün 1998 yılı yatırım tavanının yüzde 1.06’sını oluşturmaktadır. 1999 Yılı Yatırım Programında; Nevşehir/Gülşehir Antrenman Spor Salonu inşaatı için 15 milyar TL.; Nevşehir İli ve ilçeleri spor tesisleri bakım onarımı için 81 milyar 500 milyon TL. ödenek ayrılmıştır. Söz konusu tahsisatlar Genel Müdürlüğümüzün 1999 yılı yatırım tavanının yüzde 1.2’sini oluşturmaktadır. Saygılarımla. Fikret Ünlü Devlet Bakanı 4. —Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün; Tarımsal üretime ve hayvancılığın sorunlarına, – Niğde Milletvekili Doğan Baran’ın; Niğde Toprak Mahsülleri Ofisi Şube Müdürlüğünün kapatılmasına İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/1381, 1409) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Prof. Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim. Saygılarımla. Saffet Arıkan Bedük Ankara Ülkemizin AB’ne aday ülke olarak kabul edilm esi ile birlikte, tarım ve hayvancılık sektörünün yeniden ele alınması, üretimin artırılması ve istihdamın yaratılmasında yeni teknolojilerin kullanılması zorunlu hale gelmiştir.Bu çerçevede; 1. Tarımsal üretimin verimliliğinin ve ürün kalitesi ile kârlılığın artırılması için AB standartlarına uygun yüksek kaliteli tohumun kullanılabilmesi için ilgili olarak Bakanlığınızın herhangi bir çalışması var mıdır?Varsa, bu çalışmalar nelerdir? 2. Miras hukukumuza bağlı olarak tarımsal arazilerin sürekli küçülmesi sonucunda, AB teknolojisine uygun ekonomik boyutlu modern ve verimli tarım işletmesi yapılamamaktadır. Bu olumsuzlukların giderilmesine yönelik ne gibi tedbirler alınmaktadır? 3. Ülkemiz hayvancılığının gelişmesi için yeniden bir planlamaya acil ihtiyaç duyulmaktadır. Yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalan hayvancılığımızın gelişmiş ülkelerin standartlarına uygun hale gelmesi, et ve süt veriminin artırılması yönünde yeni ve kalıcı projeleriniz var mıdır? Varsa, bu projelerin maliyeti kaç liradır ve ne şekilde karşılanacaktır? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Hüsnü Yusuf Gökalp tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Saygılarımla. 8.2.2000 Doğan Baran Niğde Ekonomisinin %80’i tarıma dayalı olan Niğde İlimizde tarım sektörü, ürünün bol olmasına rağmen çok olumsuz şekilde etkilenmiştir. Bunun sonucu olarak çiftçimiz hangi ürünün ekilip, hangi ürünün ekilmeyeceği hususunda oldukça kararsızdır. Bu konuda çiftçim izi yönlendiren ve onlara yol gösteren Niğde Toprak Mahsulleri Ofisi Şube Müdürlüğü anlaşılamayan bir nedenden dolayı yapılan bir değişiklikle kapatılmıştır. Daha önce Niğde’nin bir ilçesi konumunda olan Aksaray Toprak Mahsulleri Ofisi Şube Müdürlüğüne Ajans Müdürlüğü olarak bağlanmıştır.Bu durum çiftçimizi olumsuz yönde etkilediği gibi, Şube Müdürlüğü ile Ajans Müdürlüğü arasındaki farklar ve Niğde Toprak Mahsulleri Ofisinin Niğde genelindeki ürün alımları dikkate alındığında yapılan işlemin anlamsız ve siyasî bir karar olduğu ortaya çıkmaktadır. Çevre illerimizdeki şube müdürlüklerini araştırdığımızda; Niğde Şube Müdürlüğünün Aksaray Şube Müdürlüğüne Ajans olarak bağlanmasında öne sürülen sebeplerin maalesef uzaktan ve yakından bir alakasının olmadığını görmekteyiz. Bu tür değişiklikler genelde siyasî ve politik olarak yapılmaktadır. Niğde Toprak Mahsulleri Ofisi Şube Müdürlüğünün, Aksaray Toprak Mahsulleri Ofisi Şube Müdürlüğüne bağlanması Niğde ekonomisine, Niğde çiftçisine vurulmuş bir darbedir. Bu aynı zamanda her bakımdan Niğde’nin küçülmesi anlamına gelmektedir. Bu bilgilerin ışığı altında; 1. Yapılan işlemin Tarım ve Köyişleri Bakanlığına katkısı ne olacaktır? 2. Türk tarımına, Niğde İlindeki çiftçilerimize dolayısı ile ekonomimize ne kazandıracaktır? 3. Mevcut personelin durumu ne olacaktır? 4. Şube Müdürlükleri, Ajans Müdürlüklerine göre bir takım yetkilerle donatıldığından bürokratik aşamalardan doğan zaman ve maddî sıkıntılar nasıl giderilecektir? T. C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Araştır ma, Planlama ve Koordinasyon 2.3.2000Kurulu Başkanlığı Sayı :KDD.S.Ö.1.01/624 Konu :Yazılı soru önergesi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi :TBMMBaşkanlığı Genel Sekreterliğinin 25.1.2000 tarih ve Kan. Kar. Md. A.01.0.GNS. 0.10.00.02-4246 sayılı yazısı. İlgide kayıtlı yazıda, Ankara Milletvekili Sayın Saffet Arıkan Bedük ile Niğde Milletvekili Sayın Mehmet Doğan Baran’a ait yazılı soru önergeleri incelenmiş ve konu ile ilgili Bakanlığımız görüşleri ekte sunulmuştur. Bilgilerinize arz ederim. Prof. Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp Tarım ve Köyişleri Bakanı Esas No. :7/1381 Evrak Kayıt No. :4094/9784 Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün yazılı soru önergesinde yer alan Bakanlığımızla ilgili sorular ve bunlara ait cevaplar aşağıda belirtilmiştir. Soru 1. Tarımsal üretimin verimliliğinin ve ürün kalitesi ile kârlılığın artırılması için AB standartlarına uygun yüksek kaliteli tohumun kullanılabilmesi için ilgili olarak Bakanlığınızın herhangi bir çalışması var mıdır?Varsa, bu çalışmalar nelerdir?Cevap 1. Ülkemizde halihazırda ekonomik öneme sahip çoğu bitki türlerinde AB ve OECD ülkeleri standartlarına uygun bir şekilde tohumluk üretimi, dış satımı ve yurt içi kullanımı söz konusudur. Türkiye 1963 yılından beri Uluslararası Tohumluk Test Kuruluşunun (ISTA) bir üyesidir. Bu kuruluşun 65 üyesi bulunmaktadır. Ülkemiz aynı zamanda 1966 yılından bu yana OECD Tohumluk Sistemine dahil olmuştur. Halen 48 üyesi bulunan bu OECD Tohumluk Sistemi hububat, şeker pancarı, mısır, ayçiçeği, soya, pamuk ve çayır-mera yem bitkilerini kapsamaktadır. Diğer taraftan ülkemiz, 1989 yılından itibaren mısır, sorgum, şeker pancarı, ayçiçeği, soya, pamuk ve çayır-mera yem bitkileri tohumluklarında AB Ülkeleri Eşdeğerlik Hakkına haiz durumdadır. Bu itibarla ülkemizde “Uluslararası Kalite Standartları ile Üretilen” değişik türlere ait tohumlukların başta AB ve OECD ülkeleri olmak üzere ihracatı söz konusudur. Soru 2. Miras hukukumuza bağlı olarak tarımsal arazilerin sürekli küçülmesi sonucunda, AB teknolojisine uygun ekonomik boyutlu modern ve verimli tarım işletmesi yapılamamaktadır. Bu olumsuzlukların giderilmesine yönelik ne gibi tedbirler alınmaktadır? Cevap 2. Bakanlığımıza bağlı Tarım Reformu Genel Müdürlüğünce 22.11.1984 tarih ve 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanunu hükümlerine göre çalışmalar yürütülmektedir. Uygulama alanlarında bu kanunun 6 ve 12 nci maddel erine göre :Madde 6. Bu Kanunda belirtilen amaçları gerçekleştirmek üzere uygulama alanlarında ilgili kuruluşça, isteğe bağlı veya maliklerin muvafakati aranmaksızın arazi toplulaştırması yapılabilir. İsteğe bağlı olanlara öncelik vermek kaydıyla arazi toplulaştırmasını teşvik için ilgili kuruluşça arazi genişletmek ve kendi imkânlarından daha fazla faydalandırmak gibi destekleyici tedbirler alınabilir. Toplulaştırma sonunda dağıtılan veya sahibine bırakılan tarım arazisi malikleri adına, geriye kalan arazi ise, hazine adına uygulayıcı kuruluşun talebi ile tapuya tescil edilir. Malikleri adına tescil edilen arazi bu kanunun hükümleri dışında o bölge için tespit edilen dağıtım normundan daha küçük parçalara rızaen veya hükmen taksim edilemez ve ifraz işlemine konu olamaz. Bu husus tapu siciline şerh edilir. Madde 12. Mirasçıların, mirasın açılmasından itibaren 6 ay içinde kendi aralarında aile ortaklığı şeklinde işletmedikleri veya rızaen kendi aralarında devir ve temlik işlemlerini yapmadıkları hallerde, dağıtılan toprak veya mevcutsa işletme ile ilgili gay rimenkullerin bedeli, bu kanun hükümlerine göre ödenmek kaydıyla uygulayıcı kuruluş tarafından geri alınır.Uygulayıcı kuruluş geri alınan işletmeyi, öncelikle mirasçılara veya az topraklı çiftçilerden birine tahsis edebilir. Uygulama bölgelerinde kendilerine tarım toprağı bırakılanların ölümü halinde, bırakılan tarım toprağı o bölge için tespit edilen dağıtım normundan az olmamak üzere ve işletmeye ait yapı ve tesisler ile araç ve gereçler, genel hükümlere göre mirasçılar arasında taksim ve ifraz edilerek miras ortaklığına son verilebilir. Taksim ve ifraz sonu cu yeni işletmelerdeki toprak büyüklüğünün bölgedeki toprak normu altına düşmesi halinde, bu maddenin birinci ve ikinci fıkra hükümleri uygulanır.Bahse konu çalışmalar yukarıda belirtildiği gibi, ancak Bakanlar Kurulu Kararı ile uygulama alanı ilan edilen bölgelerimizde yapılmaktadır. Diğer taraftan bu bilgilerin ışığı altında, Adalet Bakanlığının 12.3.1998 tarih ve B.03.0.KGM.0.00.00.01-125 sayılı yazıları ekinde Bakanlığımıza gönderilen “Türk Medeni Kanunu Tasarısı”nın Tarımsal İşletmeler ana başlığı altında yer alan ve Bakanlığımızın görev ve hizmet alanı ile ilgili olan maddelerinin hükümleri ayrıntılı biçimde incelenmiştir. Yapılan bu inceleme sonunda, yeni Türk Medeni Kanun Tasarısının 659 uncu maddesi hariç olmak üzere, tarımsal işletmelerle ilgili diğer maddeleri olumlu görülmüştür. Ancak, 743 sayılı Medenî Kanunumuzun miras hukuku bölümünde yer alan verasetle ilgili hükümlere göre, tarım arazilerinin, veraset yoluyla belli bir sınırın altında bölünüp parçalanmasını önleyici hiçbir sınırın olmaması nedeniyle, bölüne bölüne tarımsal açıdan ekonomik bütünlüğe ve yeterli tarımsal varlığa sahip olmayan ve üzerinde ekonomik olarak tarımsal üretimde bulunulması da mümkün olmayan küçük parseller haline dönüştükleri dikkate alınarak yapılan incelemede, oluşturulan komisyonca anılan tasarının 659 uncu maddesinde bazı ek ve değişiklikler yapılması ve bu tasarının 668 inci maddesinden sonra gelmek üzere “Tarımsal Arazileri” anabaşlığı altında 669 uncu madde olarak bir madde eklenmesi uygun görülmüştür. Buna göre : 1. Bu tasarının 659 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “önemli” sözcüğü mahkemelerce belirlenecek bilirkişilerce hazırlanacak raporlarda, öznel değerlendirmelere, nesnellikten uzak kararlara ve uygulamalara ve tarım bölgeleri itibariyle tarım türlerine göre farklı yorumlar getirilmesine yol açacağından bu fıkradaki “önemli” sözcüğünün metinden çıkarılması, 2. Yine, bu tasarının 659 uncu maddenin üçüncü fıkrasında “İşletmenin yeterli tarımsal varlığa sahip olup olmadığı, tarım bölgeleriyle tarım türlerinin özellikleri göz önünde tutularak belirlenir.” denilmektedir. Hâkim bu durumda, işletmenin yeterli tarımsal varlığa sahip olup olmadığının tespiti için yerel bilirkişilere başvuracaktır. Bu konudaki değişik davalarda görevlendirilen değişik bilirkişiler tespitlerinde öznel değerlendirmeler yapacağından, aynı yerleşim biriminde bile farklı kararların oluşması söz konusu olacaktır. Bu nedenle, Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca tarım bölgeleri ile tarım türlerinin özelliklerine göre ayrıntılı b ir yönetmelik hazırlanmasına ve oluşacak kararlarda, hâkimlerin başvurabileceği bir mevzuatın uygulamaya konulmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenle, 659 uncu maddenin 3 üncü fıkrasının “İşletmenin yeterli tarımsal varlığa sahip olup olmadığı, tarım bölgeleri ile tarım türlerinin özellikleri göz önünde tutularak Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca hazırlanarak Bakanlar Kurulunca yürürlüğe konulacak bir Yönetmelikle belirlenir.” Şeklinde yeniden düzenlenmesi,3. Bu tasarının 659 uncu maddesi ile tarımsal işletmelerin bölünmemesi amaçlandığı halde, tarımsal işletme niteliğini kaybetmiş arazilerle, ekonomik bütünlüğe ve yeterli araziye sahip olmayan tarım işletmelerinin arazi varlıklarının bölünmesini önleyici bir hüküm bulunmamaktadır. Yasa taslağındaki bu boşluğu gidermek üzere “Tarım Arazileri” ana başlığı altında, aşağıdaki maddenin eklenmesi uygun görülmektedir. “VI. Tarım Arazileri : Madde 669. Ekonomik bütünlüğe ve yeterli tarımsal araziye sahip olmayan tarım işletmelerinin arazi varlıkları ile tarımsal işletme niteliğini kaybetmiş araziler, Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca tarım bölgeleriyle tarım türlerinin özellikleri göz önüne alınarak hazıralanacak yönetmelikte belirlenecek normun altındaki parçalara bölünmez.” Diğer taraftan, 17.2.1926 tarih ve 743 sayılı Türk Kanunu Medenisine Mirasla ilgili aşağıdaki ek madde eklenmiştir. Buna göre; “Ek Madde 4. —Tarım İşletmelerine ait araziler, miras yolu ile de olsa, Tarım Hizmetlerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanuna bağlı olarak, Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca yürürlüğe konulacak yönetmeliklerle belirlenecek ekonomik büyüklüklerin altında bölünemez. Bölüşüm sonucunda, bir mirasçıya isabet eden arazinin, Bakanlıkça belirlenecek ekonomik büyüklüğün altında olması halinde, işletmenin tarımsal faaliyetini sürdürme isteğinde bulunanların ve varis olan aile fertlerinin yetenek ve durumları, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı il ve ilçe müdürlüklerinin görüşleri alınmak suretiyle Sulh Hâkimince değerlendirilerek, işletmenin hangi mirasçının kullanımına verileceğine veya mülk iyetin rızaen devrine karar verilir.mülkiyetin devrine karar verilmesi halinde, işletmeyi kullanan tarafından diğer varislere ödenecek bedelin karşılanması için, işletmeyi devralacak varise, tarımsal kredi verilmesinde öncelik tanınır.” denilmektedir.Soru 3. Ülkemiz hayvancılığının gelişmesi için yeniden bir planlamaya acil ihtiyaç duyulmaktadır. Yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalan hayvancılığımızın gelişmiş ülkelerin standartlarına uygun hale gelmesi, et ve süt veriminin artırılması yönünde ye ni ve kalıcı projeleriniz var mıdır? Varsa, bu projelerin maliyeti kaç liradır ve ne şekilde karşılanacaktır?Cevap 3. Bakanlığımız tarafından hayvancılığımız ile ilgili olarak bir destekleme kararnamesi hazırlanmış olup, bu konuda : — Yem bitkileri üretiminin desteklenmesi, — Süt teşvik pirimi, —Yurt içinde yetiştirilen belgeli damızlıkların desteklenmesi, —Sunî tohumlama faaliyetlerinin desteklenmesi, konularını kapsayan Bakanlar Kurulu Kararının istihsal edilmesi çalışmaları sürdürülmekte olup, karar istihsal edildiğinde ülke genelinde uygulanacaktır. Proje maliyeti 2000 yılı için 33 trilyon TL. olup, ödenek ilgili bütçesine ayrılmıştır. Ayrıca Bakanlığımızca sığırlarda kayıt sisteminin oluşturması için ilk defa “Millî Soy Kütüğü Talimatı” yayınlanmıştır. Damızlık sığır yetiştirici birliklerinin güçlendirilmesi, kendi şartlarımıza adapte olmuş kaliteli ve üstün verimli boğalar elde etmek, sunî tohumlamada bu boğaların spermasını kullanmak üzere “Döl Verimi Kontrolü Projesi” çalışmalarımız sürmektedir. Esas No. :7/1409 Evrak Kayıt No. :4143/9904 Niğde Milletvekili Doğan Baran’ın yazılı soru önergesinde yer alan Bakanlığımızla ilgili sorular ve bunlara ait cevaplar aşağıda belirtilmiştir. Soru 1. Ekonomisinin %80’i tarıma dayalı olan Niğde İlimizde tarım sektörü, ürünün bol olmasına rağmen çok olumsuz şekilde etkilenmiştir. Bunun sonucu olarak çiftçimiz hangi ürünün ekilip, hangi ürünün ekilmeyeceği hususunda oldukça kararsızdır. Bu konuda çiftçimizi yönlendiren ve onlara yol gösteren Niğde Toprak Mahsulleri Ofisi Şube Müdürlüğü anlaşılamayan bir nedenden dolayı yapılan bir değişiklikle kapatılmıştır. Daha önce Niğde’nin bir ilçesi konumunda olan Aksaray Toprak Mahsulleri Ofisi Şube Müdürlüğüne Ajans Müdürlüğü olarak bağlanmıştır. Bu durum çiftçimizi olumsuz yönde etkilediği gibi, Şube Müdürlüğü ile Ajans Müdürlüğü arasındaki farklar ve Niğde Toprak Mahsulleri Ofisinin Niğde genelindeki ürün alımları dikkate alındığında yapılan işlemin anlamsız ve siyasî bir karar olduğu ortaya çıkmaktadır. Çevre illerimiz deki şube müdürlüklerini araştırdığımızda; Niğde Şube Müdürlüğünün Aksaray Şube Müdürlüğüne Ajans olarak bağlanmasında öne sürülen sebeplerin maalesef uzaktan ve yakından bir alakasının olmadığını görmekteyiz. Bu tür değişiklikler genelde siyasî ve politik olarak yapılmaktadır. Niğde Toprak Mahsulleri Ofisi Şube Müdürlüğünün, Aksaray Toprak Mahsulleri Ofisi Şube Müdürlüğüne bağlanması Niğde ekonomisine, Niğde çiftçisine vurulmuş bir darbedir. Bu aynı zamanda her bakımdan Niğde’nin küçülmesi anlamına gelmektedir. Bu bilgilerin ışığı altında;Yapılan işlemin Tarım ve Köyişleri Bakanlığına katkısı ne olacaktır? Cevap 1. Ülkemizin içerisinde bulunduğu ekonomik durum çerçevesinde Hükümetimizce bir takım köklü ekonomik kararlar alınmakta olup, bir çok konuda uygulamalar başlatılmıştır. IMF ile yapılan görüşmeler ve anlaşmalar çerçevesinde Türk Tarımı ile ilgili destekleme politikalarının reforme edilmesi söz konusudur. Aynı şekilde Dünya Bankası ile de çeşitli görüşmeler yapılmaktadır. Diğer taraftan Avrupa Topluluğuna aday ülke olmamız nedeniyle şimdiden topluluğa uyum çalışmalarının başlatılmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Kârlı ve verimli çalışmayan bir takım işyerlerinin kapatılması ile ilgili olarak, her yıl Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun konuyu gündeme getirmesi, ayrıca Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu temennilerinde de aynı konunun yer alması nedeniyle Toprak Mahsulleri Ofisi, teşkilâtını reorganize etmek üzere çalışmalara başlamıştır. İşyerlerinin; alım, satış, sevk, tesellüm, depolama, ulaşım, sosyal durumları ve bunun gibi hususlar dikkate alınarak yapılan bir dizi çalışma sonucunda bazı işyerlerinde statü değişikliğine gidilmiştir. Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğünce, Türkiye genelinde il ve ilçelerimiz de dahil olmak üzere toplam 57 işyerinde statü değişikliğine gidilmiştir. Niğde Şube Müdürlüğü de bu kapsamda Ajans Amirliğine dönüştürülmüştür. Niğde İşyerinin; Alım Durumu :(1994-1999 Hububat+Çeltik) (miktarlar ton’dur) Yıllar Toplam 1994 116 1995 — 1996 151 1997 10 231 1998 18 960 1999 7 775 İç Satış Durumu :(1994-1999 Hububat+Bakliyat+Pirinç) (miktarlar ton’dur) Yıllar Toplam 1994 828 1995 554 1996 58 1997 3 029 1998 19 615 1999 9 138 Depolama Kapasitesi : 4 800 ton kapasiteli Çelik Silo 2 000 ton kapasiteli Butler Çelik Depo Baskül-Lojman-Arazi Durumu : 60 tonluk Elektronik Baskül 6 tane Lojman 20 842 m2 Arazi En Yakın İşyerine Uzaklık : Aksaray İşyerine 117 Km. (Şube Merkezi Olarak) Karapınar İşyerine 161 Km. (Şube Merkezi Olarak) Bor İşyerine 13 Km.Ulukışla İşyerine 59 Km. Bu bilgilerin ışığı altında : Yapılan statü değişikliğindeki amaç, TMO’nun Ana Statüsü ile kendisine verilen görevlerin, gelecek yıllarda ilave personel istihdamı, tesis gibi temininde zaman zaman güçlük çekilen, bu münasebetle bu gibi kritik faktörlerden etkilenmeden, dinamik, etkin ve maksimum verimliliği sağlayacak bir yapı altında yerine getirilmesidir. Bu suretle Türkiye genelinde yapılan statü değişikliği sonucu Toprak Mahsulleri Ofisinin 2.5 Trilyon TL. civarında bir tasarrufu olacaktır. Soru 2. Türk tarımına, Niğde İlindeki çiftçilerimize dolayısı ile ekonomimize ne kazandıracaktır? Cevap 2. İlgili kuruluşun Niğde Ajans Amirliğinin tüm tesisleri aynen muhafaza edilecek, çiftçiye hizmete yönelik alım, satış, sevk, tesellüm ve bunun gibi tüm hizmetlerin yerine getirilmesine Şube Müdürlüğü döneminde olduğu gibi aynen devam edilecektir. Niğde Şube Müdürlüğünün Ajans Amirliğine dönüştürülmesi ile yöredeki tarımsal üretimin çehresi değişmeyeceği gibi, ne alım yönüyle çiftçilere verilen hizmetlerin, ne de satışlar yönüyle özel sektörün olumsuz etkilenmesi söz konusu olmayacaktır. Soru 3. Mevcut personelin durumu ne olacaktır? Cevap 3. Mevcut personel, Toprak Mahsulleri Ofisinde çalışmalarına devam edecektir. Personelin hiç bir konuda mağduriyetine meydan verilmeyerek, ihtiyaç ve personel talepleri doğrultusunda uygun görülen atamalar yapılabilecektir. Soru 4. Şube Müdürlükleri, Ajans Müdürlüklerine göre bir takım yetkilerle donatıldığından bürokratik aşamalardan doğan zaman ve maddî sıkıntılar nasıl giderilecektir? Cevap 4. Bürokratik işlemlerde herhangi bir artış söz konusu olmayacağı gibi, para ödemeleri de önceden olduğu gibi Niğde İlinde yapılacaktır. Niğde işyerindeki statü değişikliğinden Niğde İline bağlı diğer ilçelerdeki Ajans ve ekiplerin olumsuz yönde etkilenmeleri mümkün değildir. Ayrıca işyerlerindeki vadeli satış, peşin satış ve bunun gibi bir çok işlem Genel Müdürlükçe verilen talimatlar ve yetkiler çerçevesinde yapıldığından Niğde işyerimizde bütün bu işlemler eskiden olduğu gibi yine aksatılmadan yürütülecektir. 5.—Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın Millî Piyango Genel Müdür Yardımcılığına yapılan atamaya ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü’nün cevabı (7/1384) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Fikret Ünlü tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. Lütfi Yalman Konya 1. Millî Piyango Genel Müdür Yardımcılığına atanan Yaşar Emin bu görevine ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevine hangi tarihte atanmıştır?Atamanın yapıldığı tarihte hangi Devlet Bakanı görevini yürütmektedir? 2. Millî Piyango Genel Müdür Yardımcılığı ve Yönetim Kurulu Üyeliğine atanan Yaşar Emin bu görevini ne zamana kadar yürütmüştür? 3. Sahte diplomayla göreve atanmış olduğu anlaşılan ve bu nedenle hakkında soruşturma açılan Yaşar Emin açığa alınmayarak normal yollarla niçin emekli edilmiştir? 4. Hakkında yürütülen soruşturmalar neticesinde hangi tespitler yapılmıştır? Yapılan tespitlerle ilgili olarak Bakanlık soruşturması yapılmış mıdır? Yapıldı ise ne gibi cezaî müeyyide uygulanmıştır? T. C. Devlet Bakanlığı 1.3.2000 Sayı :B.02.0.0.16/0174 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi :a) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliğinin 16.2.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1394-4098/9810 sayılı yazısı. b) Millî Piyango İdaresi Genel Müdürlüğünün 25.2.2000 tarih ve B.02.1.MPİ.0.71.01/426 sayılı yazısı. İlgi (a) yazınız ekinde alınan, Konya Milletvekili Lütfi Yalman’a ait 7/1384-4098 esas sayılı yazılı soru önergesi, Bakanlığıma bağlı Millî Piyango İdaresi Genel Müdürlüğünce incelenmiş olup, hazırlanan ilgi (b) yanıt yazısı ekte gönderilmektedir. Bilgilerinize arz ederim. Fikret Ünlü Devlet Bakanı Millî Piyango İdaresi Genel Müdürlüğüne, Genel Müdür Yardımcısı ve Yönetim Kurulu Üyesi Olarak Atanan, Daha Sonra Görevden Alınan Yaşar Emin Hakkında Yapılan İşlemler Aşağıda Arz Edilmiştir. 1. Yaşar Emin; Resmî Gazete’nin 18.9.1997 tarih ve 23114 sayısında yayımlanan, 16.9.1997 tarih ve 97/47857 sayılı Kararnameyle Millî Piyango İdaresine Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdür Yardımcısı olarak atanmış ve 19.9.1997 tarihi itibariyle idaredeki görevine başlamıştır. Atamanın yapıldığı tarihte, Millî Piyango İdaresi Genel Müdürlüğünün bağlı olduğu Devlet Bakanlığı görevini Sayın Eyüp Aşık yürütmekteydi. 2. Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdür Yardımcısı Yaşar Emin; 19.9.1997 tarihinde idarede göreve başlamış, 27.5.1998 tarihine kadar görevini sürdürmüş, hakkında açılacak soruşturmanın selameti bakımından görevinden uzaklaştırılması Bakanlık Makamının 29.4.1998 tarih ve 1943 sayılı talimatıyla uygun görülmüş bilahare, Resmî Gazete’nin 27.5.1998 tarih ve 23354 sayısında yayımlanan 26.5.1998 tarih ve 98/49173 sayılı Kararnameyle, başka bir göreve atanmak üzere bu görevinden alınmış, söz konusu karar 27.5.1998 tarihinde tebliğ edilmiş ve ilgili belirtilen tarihte idaredeki görevinden ayrılmıştır. 3. 27.5.1998 tarihe kadar Millî Piyango İdaresindeki görevini sürdüren ve Resmî Gazete’nin 27.5.1998 tarih ve 23354 sayısında yayımlanan 26.5.1998 tarih ve 98/49173 sayılı Kararnameyle, başka bir göreve atanmak üzere bu görevinden alınan ve açık hali devam ederken Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığınca soruşturma açılmış ve yapılan soruşturma sonucunda düzenlenen raporda; “Devlet Memurluğundan Çıkarma” cezası önerilmiş ancak, Başbakanlık Yüksek Disiplin Kurulunun 14.9.1999 tarih ve 1999/4 sayılı kararıyla Devlet Memurluğundan Çıkarma cezası verilmesi yönündeki öneri reddedil miştir. Bunun üzerine İdare Yönetim Kurulunun 16.9.1999 tarihli Kararıyla Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Dairesi Başkanlığı APK Uzman kadrosuna atanmış ancak, atama Kararı kendisine tebliğ edilemeden Yaşar Emin, 20.9.1999 tarihinde kendi isteği ile emekliye ayrılmıştır.4. Yaşar Emin hakkındaki, Devlet Memurluğundan Çıkara cezası verilmesi yönündeki önerinin yukarıda belirtildiği şekilde reddedilmesi üzerine, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125/(C) bendinin (d) ve (ı) fıkraları gereğince “Aylıktan Kesme” cezasının verilmesi yönündeki önerinin Başbakanlık Yüksek Disiplin Kurulu Kararında yer alması nedeniyle Yaşar Emin’e “Aylıktan Kesme” cezasının verilmesi Bakanlık Makamının 9.11.1999 tarih ve 2753 sayılı Oluruyla uygun görülmüş ancak, bu ceza 28.8.1999 tarih ve 4455 sayılı “Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun” uyarınca affa uğramıştır. 5. Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığınca düzenlenen Fezleke Memurin Muhakematı Hakkında Kanun hükümleri mucibince Danıştay Başkanlığına gönderilmiş ve Danıştay İdarî İşler Kurulunun 1999/134 Esas ve 1999/143 Karar No’suyla; Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesinde 1999/197 Sayı ile Yaşar Emin aleyhine ceza davası açılmış ve Millî Piyango İdaresi Genel Müdürlüğünce 7.2.2000 tarihinde müdahillik talebinde bulunulmuştur. 6. —Bolu Milletvekili Necmi Hoşver’in, silah parçası üreten bazı firmalara ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu’nun cevabı (7/1400) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Millî Savunma Bakanı Sayın Sabahattin Çakmakoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim. 4.2.2000 Necmi Hoşver Bolu 1. 3763 sayılı Kanunun 1 inci maddesi gereğince Ocak 2000 tarihinden geçerli olarak kontrola tabi tutulacak harp silah ve mühimmat sanayii listesi düzenlenerek 1 Şubat 2000 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanmıştır. 2. Buna göre her çap ve model ateşli yivli setli tabancalar ve bunların parçalarını üreten kuruluşlar Millî Savunma Bakanlığından üretim izni almak zorundadır. 3. Halen MKEK Genel Müdürlüğünce iç piyasaya pazarlanan tabancalardan Sarsılmaz Silah Sanayi A. Ş. (Düzce-Kaynaşlı) ve Vursan A. Ş. (İstanbul) tarafından üretilenler için MSB’lığından gerekli üretim izninin alındığı bilinmektedir. 4. Yukarıda zikredilen firmalar haricinde 1995 yılından itibaren MKEKurumuna silah parçası üreten ve aşağıda isimleri belirtilen firmaların 3763 sayılı Kanun gereğince MSB’lığından üretim izni almışlar mıdır? Ayrıca bu kuruluşların “Tesis Güvenlik Belgeleri” var mıdır? Silah Parçası Üreten Firmalar : Girmaş A. Ş. (Yavuz-16) Giresun Küssan A. Ş. (Gümüşay) Gümüşhane Tisaş A. Ş. (Fatih-13, Kanuni) Trabzon Ossa A. Ş. (Kobra) Ordu Asilsan A. Ş. (Atmaca 53) Rize Yurt Savunma Sanayi A. Ş. (Canik 55-1)Samsun Arsan A. Ş. (Şahin 08) Rize T. C. Millî Savunma Bakanlığı 29.2.2000 Kan. Kar. :2000/7007-GK Konu :Yazılı soru önergesi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi :TBMM Başkanlığının 16 Şubat 2000 tarihli ve Kan. Kar. Md. A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1400-4114/9827 sayılı yazısı. Bolu Milletvekili Necmi Hoşver tarafından verilen ve İlgi Ek’inde gönderilerek cevaplandırılması istenilen, “Silah parçaları üreten bazı firmalara ilişkin” 7/1400 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı Ek’te sunulmuştur. Arz ederim. Sabahattin Çakmakoğlu Millî Savunma Bakanı Bolu Milletvekili Necmi Hoşver Tarafından Verilen 7/14000 Sayılı Yazılı Soru Önergesinin Cevabı 10.1.1940 tarihli ve 3763 sayılı “Türkiye’de Harp Silah ve Mühimmatı Yapan Hususî Sanayi Müesseselerin Kontrolü Hakkında Kanun” çerçevesinde, silah parçası üretmek amacıyla Millî Savunma Bakanlığına müracaatta bulunan firmalardan TİSAŞ Anonim Şirketine, “Gizli” gizlilik dereceli Tesis Güvenlik Belgesi ve Üretim Müsaadesi Belgesi verilmiştir. Soru Önergesinde ismi geçen diğer firmaların ise, TesisGüvenlik Belgesi ve Üretim Müsaadesi Belgesi almak amacıyla yaptıkları müracaatlara ilişkin incelemeler devam etmektedir. Bilgilerinize sunarım. Sabahattin Çakmakoğlu Millî Savunma B akanı7. —Amasya Milletvekili Akif Gülle’nin, Amasya Yeni Çeltek Kömür İşletmesinde çalışan işçilerin ücretlerine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/1403) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Türkiye Şeker Fabrikaları Genel Müdürlüğünün de ortakları arasında bulunduğu Amasya-Yeni Çeltek Kömür ve Madencilik A. Ş.’nin son aylarda içinde bulunduğu ekonomik sıkıntı ile ilgili olarak aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim. Akif Gülle Amasya Sorular : 1. Amasya Yeni Çeltek Kömür İşletmesinde çalışan işçilerin bugüne kadar ödenmeyen maaş ve ikramiye tutarı ne kadardır? 2. İşçilerin ücretlerinin ödenmesi için bir çalışmanız var mı? 3. İşletmenin ürettiği kömürün kamu kurumlarınca satın alınması için Bakanlık olarak girişimleriniz var mıdır? Varsa nelerdir? 4. İşletmenin zarardan kâra geçebilmesi için ne gibi çalışmalarınız vardır? T. C. Sanayi ve Ticaret BakanlığıBasın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği 28.2.2000 Sayı :B.14.0.BHİ.01-84 Konu :Yazılı soru önergesi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi :16.2.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1403-4129/9871 sayılı yazınız. Amasya Milletvekili Akif Gülle’nin, “Amasya Yeni Çeltek Kömür İşletmesinde çalışan işçilerin ücretlerine” ilişkin olarak tarafımdan cevaplandırılmasını istediği (7/1403) esas nolu yazılı soru önergesiyle ilgili cevabımız ekte takdim edilmiştir. Bilgilerinizi ve gereğini ar z ederim.Ahmet Kenan Tanrıkulu Sanayi ve Ticaret Bakanı Amasya Milletvekili Sayın Akif Gülle’nin Yazılı Sorularına İlişkin Cevaplarımız 30.3.1955 yılında kurulan Yeni Çeltek Kömür ve Madencilik A. Ş.’nin sermayesi 55 Milyar TL. olup, Türkiye Şeker Fabrikaları A. Ş. Genel Müdürlüğünün iştirak oranı % 16’dır. 1. Yeni Çeltek Kömür ve Madencilik A. Ş.’den alınan bilgiye göre; anılan şirket 1999 yılı faaliyetlerini 823 917 476 000 TL. zararla kapatmıştır. 31.12.2000 tarihi itibariyle 339 126 000 000 TL. maaş ve 112 237 000 000 TL.’de işçilik olmak üzere çalışanlara toplam 451 363 000 000 TL. tutarında borcu bulunmaktadır. 2. Kömür satış bağlantılarının arttırılmasına paralel olarak ve mevcut imkânlar çerçevesinde maaş ödemelerinin aksatılmadan sürdürülmesine gayret edilmekte olup, kömür satışlarının hızlandırılması konusunda gerekli bütün önlemler alınmış bulunmaktadır. 3. Kuruluşumuz 1999/2000 kampanya döneminde Yeni Çeltek Kömür ve Madencilik A. Ş.’den 45 500 ton kömür satın alımı gerçekleştirmiştir. 4. Kömür satışlarının arttırılmasına yönelik çalışmalara hız verilmiştir. Satışlara paralel olarak şirketin her iki işletmesinde de yenileme ve iyileştirme projeleri yaşama geçirilmeye başlanmış olup, işletmenin modern ve rantabl bir seviyeye getirilmesi hedeflenmektedir.8.—Sinop Milletvekili Kadir Bozkurt’un, Şeker Fabrikaları Genel Müdürlüğünce belirlenen pancar ekim kotalarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/1411) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Kadir Bozkurt Sinop 1. Bakanlığınıza bağlı Şeker Fabrikaları Genel Müdürlüğü tarafından dağıtılan kotalarının hemen hemen hepsi Doğu ve Güneydoğu Bölgesine dağıtıldığı doğru mudur? 2. 2000 yılı kota ne kadardır? 3. Hangi illere dağıtılmıştır? 4. Sinop İli Merkez İlçe Mertoğlu Köyünden; Sebahattin Gömeç 50 Ton, Kemal Gömeç 100 Ton, Nizamettin Gömeç 50 Ton, Mahir Ercan 75 Ton, Şükrü Tekneci 50 Ton, Saadettin Güler 200 Ton, Haluk Ünal 50 Ton 2000 yılında pancar ekmek istiyorlar. Bunlara müsaade edilecek midir? T. C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği 28.2.2000 Sayı :B.14.0.BHİ.01-80 Konu :Yazılı soru önergesi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi :17.1.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1411-4255/9935 sayılı yazınız. Sinop Milletvekili Kadir Bozkurt, “Pancar ekim kotalarına” ilişkin olarak tarafımdan cevaplandırılmasını istediği (7/1411) esas nolu yazılı soru önergesiyle ilgili cevabımız ekte takdim edilmiştir. Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim. Ahmet Kenan Tanrıkulu Sanayi ve Ticaret Bakanı Sinop Milletvekili Sayın Kadir Bozkurt’un Yazılı Sorularına Cevaplarımız 1. Kuruluşumuzca 2000 yılında programlanan pancar üretim kotası 12 500 000 tondur. Bu kotanın fabrikalar üzerinden dağılımı şeker fabrikalarının pancar işleme kapasiteleri nominal kampanya süreleri ve aynı münavebe sahasına isabet eden 1997 yılı üretim miktarları esas alınarak tespit edilmektedir. Kotaların dağıtımında bölge, şehir gibi yöreler değil şeker fabrikalarının bulunduğu bölgeler dikkate alınmaktadır. 2. 2000 yılı kotası 12 500 000 tondur. 3. Şeker pancarı tarımı yapılan 62 ilde iller üzerinden 2000 yılı kota miktarları dağılımı ekli listede gösterilmiştir. 4. Sinop İli Merkez İlçeye bağlı Mertoğlu Köyü çiftçileri 1997-1998 ve 1999 yıllarından pancar üretimi yapmadıklarından 2000 yılında adı geçen çiftçilere üretim kotası verilememiştir. Ancak yörede artan ekim kotası tespit edildiğinde, kendilerine kota tahsis etme imkânı olacaktır. İLLER ÜZERİNDEN 2000 YILI ÜRETİM KOTASI İCMAL 2000 Yılı İl Adı Üretim Kotası Ton Adapazarı 326 375 Adana 24 300 Adıyaman 27 500 Afyon 746 875 Ağrı 164 500 Aksaray 926 401 Amasya 35 716 Ankara 566 695 Antalya 93 803 Balıkesir 125 400 Bayburt 39 000 Bilecik 29 000 Bingöl 9 000 Bitlis 90 000 Bolu 9 250 Burdur 224 030 Bursa 349 720 Çanakkale 11 883 Çankırı 53 475 Çorum 273 359 Denizli 218 372 Diyarbakır 2 795 Düzce 20 000 Edirne 114 354 Elazığ 235 150 Erzincan 330 450 Erzurum 187 500 Eskişehir 998 815 Gaziantep 34 827 Gümüşhane 51 000 Hatay 3 068 Iğdır 248 050 Isparta 91 000 İstanbul 1 910 TOPLAM :34 6 663 573 İLLER ÜZERİNDEN 2000 YILI ÜRETİM KOTASI İCMAL 2000 Yılı İl Adı Üretim Kotası Ton Naklî Yekûn 6 663 573 İzmit 3 425 Karaman 302 851 Kars 61 450 Kastamonu 294 160 Kayseri 6 335 Kırıkkale 73 333 Kırklareli 77 540 Kırşehir 233 218 Kilis 1 068 Konya 1 175 736 Kütahya 284 225 Malatya 181 000 Manisa 17 600 Kahramanmaraş 514 465 Muğla 9 285 Muş 305 000 Nevşehir 227 806 Niğde 82 065 Osmaniye 72 Samsun 277 835 Sinop 38 780 Sivas 170 566 Tekirdağ 72 180 Tokat 741 809 Tunceli 2 055 Uşak 75 118 Van 128 000 Yozgat 479 450 TOPLAM :62 12 500 000 9.—Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın, soğan stoklarına ve üreticilerinin sorunlarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/ 1445)Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki soruların, değerli Tarım ve Köyişleri Bakanımız Prof. Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp tarafından yazılı olarak cevaplandırılması dileğiyle muhatabına tevcihi talep olunur. Saygılarımla. 15.2.2000 Ahmet İyimaya Amasya Sorular : 1. Genel olarak Türkiye’de ve yoğun biçimde özel olarak Amasya’da soğan üreticilerinin yaşadığı ve bölge ekonomisini olumsuz etkileyen sorunların ortadan kaldırılması için kısa, orta ve uzun vadeli çözüm önerileri üzerinde çalışılmakta mıdır? 2. İhracatta tanınan düşük teşvik, umulan sonucu sağlamadığına göre, gelecek yıllar için alternatif tarım hususunda yönlendirici bir çalışmanız var mıdır? 3. Niğde ve çevresinde yaşanan patates stoklarının eritilmesi konusunda gösterilen çaba, Amasya’da yaşanan soğan stoklarının eritilmesinde neden gösterilmemektedir? Bu hususta Amasyalı çiftçilerimizin zihinlerinde beliren soruları giderecek inandırıcı cevaplar nelerdir? Hükümet ve bakanlık, soğanların çürümesine seyirci mi kalmaktadır ?T. C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon 2.3.2000 Kurulu Başkanlığı Sayı :KDD.S.Ö.1.01/626 Konu :Yazılı soru önergesi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi :TBMMBaşkanlığının 22.2.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1445-4208/10115 sayılı yazısı ve eki. İlgi yazı ekinde bakanlığımıza intikal eden ve Amasya Milletvekili Sayın Ahmet İyimaya’ya ait olan 15.2.2000 tarih ve 7/1445-4208 sayılı yazılı soru önergesi ile ilgili bilgiler aşağıya çıkarılmıştır : Soru 1. Genel olarak Türkiye’de ve özel olarak da Amasya’da soğan üreticilerinin yaşadığı ve bölge ekonomisinin olumsuz yönde etkilendiği sorunların çözümü için; kısa, orta ve uzun vadeli öneriler üzerinde çalışılmakta mıdır?Gelecek yıllar için, alternatif tarım konusunda yönlendirici çalışmalarınız var mıdır? Cevap 1. Soğan yetiştiriciliği ülkemiz genelinde olduğu gibi Amasya İlinde de plansız-programsız olarak yapılmaktadır. Soğan üreticileri, örgütlü değildir, üretici birlikleri oluşturulamamıştır.Üreticiler organize olamadıklarından, periyodik olarak bazı yıllar zor durumda kalmaktadırlar. Soğan üretim maliyetinin yüksek olması, hem iç piyasada üreticileri mağdur etmekte hem de ihracatı olumsuz yönde etkilemektedir. İhracat yapılacak ülkelerin tüketici isteklerine uygun çeşitler yetiştirilemediği gibi, bu ülkelerin öngördüğü standardizasyon koşulları da yerine getirilememektedir. Soğan ihracatında herhangi bir teşvik uygulaması yapılmamaktadır.Üretilen soğanlar uygun koşullara sahip depolarda stoklan mamaktadır. Bu nedenle ortalama olarak üretimin % 20’si, çürüme, filizlenme ve pörsüme gibi nedenlerle zayi olmaktadır.Soğan üreticileri ekimden önce, talebe ve alternatif ürün fiyatlarına göre yönlendirilmediğinden, aşırı fiyat dalgalanmalarından etkilenmektedirler. Üreticiler sertifikalı tohum kullanımı ve mekanizasyon konusunda özendirilmemektedir. Ülkemiz soğan üretim miktarı, iç ve dış pazar talebinin çok üzerindedir.Üretim maliyetini düşürücü tedbirler alınmamakta ve diğer ürünlerde olduğu gibi, önemli girdilere sübvansiyon uygulanmamaktadır. Tarımsal kredi kullanımını teşvik için, kredi faiz limitleri aşağı çekilmemektedir. Ülkemiz soğan yetiştiriciliğinde yaşanan bu sorunlara ilave olarak, Amasya’da Amasya Şeker Fabrikasındaki kriz nedeniyle pancar ekiminden vazgeçen üreticilerin de soğan üretimine başlamaları, soğanda üretim artışının bir başka nedeni olmuştur. Soğanın üretim aşamasında, pek problemle karşılaşılmamaktadır. Bu konuda tek problem, “pembe kök çürüklüğü” hastalığıdır. Bu hastalık, etkili mücadelesi yapılamadığından, önemli verim kayıplarına neden olmaktadır.Soğan üretiminde yaşanan bu sorunların gerek ülke genelinde ve gerekse Amasya İlinde aşılabilmesi için, uzun vadede bazı çalışmaların yapılması gerekmektedir. Bu konuda Amasya’da, bakanlık olarak çiftçiye dönük yayım hizmetlerini artırma eğilimindeyiz. Bu amaçla “Soğan Tarımı” adı altında hazırladığımız doküman, yayım aşamasına gelmiş bulunmaktadır. Ülkemizin yıllık soğan üretimi, 1999 yılı rakamlarına göre, 2 milyon 700 bin ton civarındadır. Bu miktar üretim, ülkemizin iç ve dış pazar talebinin çok üzerindedir. Bu nedenle üretimin 1 milyon 500 bin ton ile sınırlandırılması ve ihracatın 750 bin ton civarında gerçekleştirilmesi, kalanının da iç tüketime ayrılmasının teşvik edilmesi düş ünülmektedir.Üretimin sınırlandırılabilmesi için, soğan satış kooperatifleri veya birliklerinin kurulması ve satışların bu organizasyonlar tarafından yapılması üzerinde de durulacaktır. İhracatın artırılması konusunda, dış pazar talepleri doğrultusunda ürün çeşit ve sınıflaması ile ambalajlamaya gidilmesi söz konusu olacaktır. Üretim maliyetlerinin azaltılması ile ilgili çalışmalar kapsamında, diğer tarım ürünlerinde görüldüğü şekliyle soğan üretiminde de, gübre gibi önemli girdilere sübvansiyon uygulanması gündeme gelecektir. Benzer şekilde kredi faizlerinin, soğan üreticileri için de, kullanılabilecek limitlere çekilmesine çalışılacaktır. Soğan gibi ürünlerde yaşanan üretim ve kazanç dalgalanmalarının önlenmesi için, dörtlü münavebe sisteminin yasal zorunluluk haline getirilmesi üzerinde durulacaktır. Amasya’da, Amasya Şeker Fabrikasında yaşanan kriz sonucunda, üreticilerin pancar yerine soğan üretimine yönelmelerini önlemek ve tekrar pancar üretimine geçmelerini sağlamak için, fabrikada krize neden olan sorunun çözümüne çalışılacaktır. Son yıllarda, soğan üretiminde önemli verim kayıplarına sebep olan “Pembe kök çürüklüğü” hastalığı ile etkili mücadelenin yapılabilmesi için, konunun araştırma enstitülerimizde araştırılması sağlanacaktır. Soğanın uygun koşullarda depolanmaması yüzünden, % 20’lere varan depolama kayıplarının giderilmesi amacıyla üretimin yoğun olduğu bölgelerde, uygun depoların yapılmasına ağırlık verilecektir. Soğan üretiminde, sertifikalı tohumluk kullanılması ve mekanizasyona geçilmesi ile ilgili çalışmalara hız verilecektir. İç pazarda ihtiyaç duyulan veya ihraç imkânı fazla olan alternatif ürünlerin; üretimden önce ilan edilerek, yetiştirilmesi, teşvik edilmesi ve desteklenmesi üzerinde durulacaktır. Amasya İlinde soğana alternatif ürünler olarak, yağlık ayçiçeği, soya fasulyesi, sırık domates, ikinci ürün tane ve silaj mısır, hıyar, taze fasulye, kolza ve yem bitkileri yetiştiriciliği ile seracılık gibi ürünler ve sistemler üzerinde çalışmalar yoğunlaştırılacaktır. Soru 2. Niğde ve çevresinde, patates stoklarının eritilmesi konusunda gösterilen çaba, Amasya’da soğan stoklarının eritilmesinde neden gösterilmemektedir?Amasyalı çiftçilerin zihinlerindeki soruları giderecek cevaplar nelerdir?Hükümet ve bakanlığınız, soğanların çürümesine seyirci mi kalacaktır? Cevap 2. 1999 yılında, Amasya’da üretilen soğan 450 000 ton civarındadır. Bu miktarın takriben 5 000 tonu Amasya’da tüketilecektir. Kalan 445 000 ton soğanın % 20’sinin depoda zayi olacağı düşünülürse, 355 000 ton soğanın satılması gerekmektedir. Bakanlığımızın yaptığı araştırmalara göre, bu miktar soğanın yaklaşık 125 000 tonu halen çiftçinin elinde bulunmaktadır ve 30.3.2000 tarihine kadar da satılması şarttır. Çünkü bu tarihten sonra havalar ısınacağından, soğanlar filizlenecektir. Ayrıca yeni ürün soğanlar da piyasaya sürülecektir. Bu gelişmeler de, soğanların pazarlanmasını menfî yönde etkileyecektir. Ocak-2000 ayında, 1999-2000 üretimi kuru soğanın satış fiyatı 18 000 TL./kg.’dır. 23.2.2000 tarihi itibariyle ise, 45 000 TL/kg.’dır. Aynı dönemde soğanın üretim maliyeti de, 38 000 TL./kg.’dır. Bu durum, soğan üreticilerinin içinde bulundukları koşulların zorluğunu, çok net biçimde göstermektedir. Bakanlığımız, bu yıl patates ve soğan üretiminde, geçen yıllara göre yaşanan üretim fazlalığının yol açtığı fiyat düşüklüğünün, üreticilerimizi mağdur etmesini önlemek için, patates ve kuru soğan ihracatının teşvik edilmesi yolunda karar almıştır. Bu konuda bakanlığımızın teklifi ile Para Kredi ve Koordinasyon Kurulu tarafından bir tebliğ hazırlanarak, 18.10.1999 Tarih ve 23850 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanıp yürürlüğe girmiştir. Buna göre, patates ihracatında 20 ABDDoları/ton ve kuru soğan ihracatında da 17 ABDDoları/ton ihracat iadesi 31 Mart 2000 tarihine kadar uygulanmaktadır. İhracat iadesi uygulaması her iki ürün için de, 1.10.1999 -31.3.2000 tarihleri arasında gerçekleştirilecek ve ihraç iadesi miktarları, FOB ihraç bedellerinin en fazla % 15’i düzeyinde olacaktır. Bu tebliğin yayınlanmasından sonra uygulanan ihracat teşvikleri nedeniyle kuru soğan fiyatlarında bir tırmanış gözlemlenmiştir. Bunun sonucunda da, Amasya’dan Yunanistan, Bulgaristan ve Gürcistan’a 237 ton kuru soğan ihracatı gerçekleştirilmiştir. Bundan başka, 1 000 ton kuru soğanın da, yine Yunanistan’a ihraç bağlantısı yapılmıştır. Kuru soğan fiyatlarındaki artış ve ihracatta yaşanan tırmanış nedeniyle Amasya’lı soğan üreticilerinin, belki fiyatlar biraz daha artar düşüncesiyle elde kalan 125 000 ton kuru soğanı, bir süre daha bekletecekleri tahmin edilmektedir. Bilgilerinize arz ederim. Prof. Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp Tarım ve Köyişleri Bakanı
|
|