DÖNEM : 21 CİLT : 42 YASAMA YILI : 3
T. B. M. M.
TUTANAK
DERGİSİ
11 inci
Birleşim
2 . 11 . 2000 Perşembe
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - Osmaniye Milletvekili Şükrü Ünal'ın, Osmaniye İlinde
esnaf, sanatkâr ve sanayicilerin sorunlarına ve alınması gerekli
tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması
2. - Ankara Milletvekili Birkan Erdal'ın, bilişim
teknolojileri ve Türkiye'nin önünde bulunan fırsatlara ilişkin
gündemdışı konuşması
3. - Edirne Milletvekili Şadan Şimşek'in,
muhtarların sorunlarına ve alınması gerekli tedbirlere
ilişkin gündemdışı konuşması
B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME,
MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. - Çankırı Milletvekili Hüseyin Karagöz ve 22 arkadaşının,
ülke-mizdeki tuz kaynaklarının araştırılarak tuz
üretim kapasitesinin artırılması için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/155)
V.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLAR-DAN GELEN DİĞER
İŞLER
1. - Malatya Milletvekili Basri
Coşkun'un Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve
Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu
(3/554) (S. Sayısı: 479)
2. - Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş'un Yasama
Dokunul-mazlığının Kaldırılması
Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/555) (S.
Sayısı: 480)
3. - Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ve
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları
raporları (1/650, 1/679) (S.Sayısı: 517)
4. - Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı
Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı:433)
5. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hong Kong Özel İdarî Bölgesi Hükümeti
Arasında Hava Taşımacılığı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları
raporları (1/341) (S. Sayısı:78)
6. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovakya Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Hava Taşımacılığı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları
raporları (1/310) (S. Sayısı: 84)
7. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Federal Almanya Cumhuriyeti
Hükümeti Arasındaki Hava Ulaştırma Anlaşmasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısı ve Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları
raporları (1/368) (S. Sayısı : 77)
8. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Moğolistan Hükümeti
Arasında Hava Taşımacılığı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları
raporları (1/349) (S. Sayısı: 79)
VI. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1. - Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan'ın, personel
alımı ve atamalarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Ömer İzgi'nin cevabı (7/2276)
2. - İstanbul Milletvekili Mustafa Baş'ın, körfez
bölgesindeki zeytin üreticilerinin ilaçlama sorunlarına ilişkin sorusu
ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı
(7/2357)
3. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın,
Şanlıurfa'da düzenlenen at yarışlarına ilişkin
sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in
cevabı (7/2361)
4. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Bingöl'de
şehit olan bir er için bakanlıkça açılan tazminat davasına
ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu'nun
cevabı (7/2363)
5. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın,
Tarım ve Kredi Kooperatiflerinde soruşturma
yapılmaksızın feshedilen bir yöneticiye ilişkin sorusu ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı
(7/2399)
6. - Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu'nun, Bayburt İlinde
kuraklıktan zarar gören çiftçilere ilişkin sorusu ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/2402)
7. - Çankırı Milletvekili Hüseyin Karagöz'ün,
Çankırı'daki çiftçilere tohumluk yardım yapılıp
yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/2408)
8. - Çankırı Milletvekili Hüseyin Karagöz'ün, çiftçilere
verilen üretici belgelerine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/2410)
9. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez-Ortaoba
köylülerinin borçlarına ilişkin sorusu ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/2432)
10. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, 30 Ağustos Zafer
Bayramında garnizonlarda düzenlenen kutlama törenlerine bazı belediye
başkanlarının alınmadığı iddialarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin
Çakmakoğlu'nun cevabı (7/2503)
11. - Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, kayısı
üreticilerinin sorunlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı
(7/2506)
12. - Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu'nun, Mardin-Ömerli ve
Mazıdağı ilçelerinde yapımı yarım kalan devlet
hastanesi inşaatlarına ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/2516)
13. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Ermenek-Balgusan
Köyünün sağlık evi ihtiyacına ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/2521)
14. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkeze
bağlı bazı köylerin sağlık evi, lojman, araç ve
personel ihtiyacına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı
Osman Durmuş'un cevabı (7/2583)
15. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın;
Karaman-Sarıveliler-Işıklı Köyünün su deposu
sorununa,
Karaman-Sarıveliler-Civandere Köyünün sulama sorununa,
Karaman-Sarıveliler-Civandere Köyünün köprü talebine,
Karaman-Sarıveliler-Dumlugöze Köyündeki yol
çalışmasına,
Karaman'a bağlı bazı köylerin içme suyu sorunlarına,
Karaman-Başyayla-Üzümlü Köyünün yol sorununa,
Karaman-Başyayla-Üzümlü ile Sarıveliler-Çukurbağ
köylerinin ka-nalizasyon sorunlarına
İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Mustafa
Yılmaz'ın cevabı (7/2588, 2589, 2590, 2593, 2595, 2596, 2598)
16. - İstanbul Milletvekili Esat Öz'ün, 17 Ağustos depreminden
etkilenen yörelerin belediyelerine ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Sadettin Tantan'ın cevabı (7/2629)
17. - Konya Milletvekili Teoman Rıza Güneri'nin, Konya Kültür ve
Dayanışma Derneğinin sahibi bulunduğu yurt
binasının devrine ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Sadettin Tantan'ın cevabı (7/2634)
18. - Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz'in,
Kırıkkale M.K.E. Kurumunda yapılan özürlü personel
sınavına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin
Çakmakoğlu'nun cevabı (7/2645)
19. - Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, Düzce-Çilimli İlçesinde
yüksek gerilim hattının altında inşa edilen kapalı
spor salonuna ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü'nün
cevabı (7/2654)
20. - Erzurum Milletvekili Fahrettin Kukaracı'nın, Doğu
Anadolu Bölgesindeki yem ve saman ihtiyacına ilişkin sorusu ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı
(7/2662)
21. - Aksaray Milletvekili Murat Akın'ın, Sydney
Olimpiyatlarına katılan sporcu ve idarecilere ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Fikret Ünlü'nün cevabı (7/2670)
I. GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00te açıldı.
Hakkâri Milletvekili Evliya Parlak, sınır illerinin ekonomik
sıkıntılarına,
Ankara Milletvekili Zeki Çelik, pancar üreticilerinin sorunlarına,
İlişkin gündemdışı birer konuşma
yaptılar.
Karabük Milletvekili Mustafa Erenin, Karabük Köy Hizmetleri
Müdürlüğünde partizanlık yapıldığı
iddialarına ilişkin gündemdışı konuşmasına,
DevletBakanı Mustafa Yılmaz cevap
verdi.
DYP Grup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan,
Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve İçel Milletvekili
TurhanGüven ile 21 arkadaşının, Mevduat Sigorta Fonuna
devredilen bankalar ve bankacılık sektörü konusunda (8/12) bir genel
görüşme ve
DYP Grup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan,
Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve İçel Milletvekili Turhan
Güven ve 19 arkadaşının, bankacılık sektöründe
yaşanan sorunların ve Mevduat Sigorta Fonuna devredilen bankalar
hakkında ileri sürülen iddiaların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması (10/154),
Açılmasına ilişkin önergeleri GenelKurulun bilgisine
sunuldu, önergelerin gündemde yerlerini alacağı ve
öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Adana Milletvekili Halit Dağlının (6/747) esas
numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi
okundu, sorunun geri verildiği bildirildi.
Amasya Milletvekili Akif Gülle ile,
Tunceli Milletvekili Bekir Gündoğan,
Haklarındaki yasama dokunulmazlığı ile ilgili
kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatlarının sona
ermesine kadar ertelenmesine ilişkin Anayasa ve
AdaletKomisyonlarından Kurulu Karma Komisyon Raporları, Genel Kurulun
bilgisine sunuldu; 10 gün içerisinde itiraz edilmediği takdirde
raporların kesinleşeceği açıklandı.
Ordu Milletvekili SeferKoçakın yasama
dokunulmazlığının kaldırılmasına
ilişkin Başbakanlık tezkeresi ile ilgili dosyanın, yeniden
değerlendirilmek üzere Başbakanlığa iade edileceği
GenelKurulun bilgisine sunuldu.
13 - 17 Kasım 2000 tarihlerinde Strazburgta yapılacak olan
Avrupa Parlamentosu GenelKuruluna TBMMyi temsilen bir Parlamento heyetinin
katılmasına ve
19 - 21 Kasım 2000 tarihlerinde yapılacak olan
Birleşmiş Milletlerİklim Değişimleri 6 ncı
Konferansına katılmak üzere, GLOBE-Dengeli bir Çevre İçin Global
Parlamenter Teşkilâtının vaki davetine iki parlamenterden
oluşan bir heyetle icabet edilmesine,
İlişkin Başkanlık tezkereleri kabul edildi.
Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları
(1/650, 1/679) (S. Sayısı : 517) ile
Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı
Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin (1/53) (S. Sayısı : 433),
Görüşmeleri, komisyon yetkilileri GenelKurulda hazır
bulunmadıklarından ertelendi.
Türkiye Cumhuriyeti ve İsveç Krallığı Arasında
30 Haziran 1978 Tarihinde İmzalananSosyal Güvenlik Sözleşmesine Ek
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
(1/337) (S.Sayısı : 45),
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kanada Hükümeti Arasında Sosyal
Güvenlik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair (1/350) (S.Sayısı : 47),
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin Onaylanmasının
UygunBulunduğuna Dair (1/354) (S. Sayısı : 48),
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Sosyal GüvenlikSözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair (1/356) (S.Sayısı : 49),
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovenya Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Hava Taşımacılığı
Anlaşmasının Onaylanmasının UygunBulunduğuna Dair
(1/315) (S.Sayısı : 83),
Kanun tasarılarının görüşmeleri tamamlanarak,
yapılan açık oylamalardan sonra kabul edilip,
kanunlaştıkları açıklandı.
2 Kasım 2000 Perşembe günü saat 15.00te toplanmak üzere,
birleşime 18.45te son verildi.
Ali Ilıksoy |
|
|
Başkanvekili |
|
|
|
Mehmet Ay |
Mehmet Batuk |
|
Gaziantep |
Kocaeli |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
|
|
No. : 20
II. - GELEN KÂĞITLAR
2.11.2000 PERŞEMBE
Tasarılar
1. - Güneydoğu Avrupa Çokuluslu Barış Gücü
Anlaşmasına Üçüncü Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/769) (Millî Savunma ve
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26.10.2000)
2. - Köye Götürülen Hizmetlerden Gönüllü Katkılar
Dışında Katılma Payı Alınmaması
Hakkında Kanunun Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/770) (İçişleri ve Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2000)
3. - Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile
Birleşik Meksika Devletleri Sağlık Bakanlığı
Arasında Sağlık Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/771) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26.10.2000)
Teklif
1.- İçel Milletvekilleri Rüştü Kâzım Yücelen ve Ali
Er'in; İçel İlinin Adının Mersin Olarak
Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi (2/601) (İçişleri
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2000)
Meclis Araştırması
Önergesi
1. - Çankırı Milletvekili Hüseyin Karagöz ve 22
arkadaşının, ülkemizdeki tuz kaynaklarının
araştırılarak tuz üretim kapasitesinin
artırılması için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve
105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/155) (Başkanlığa geliş tarihi :
1.11.2000)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 15.00
2 Kasım 2000 Perşembe
BAŞKAN : Başkanvekili Ali
ILIKSOY
KÂTİP ÜYELER : Yahya AKMAN
(Şanlıurfa), Mehmet AY (Gaziantep)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 11 inci Birleşimini
açıyorum.
III. - YOKLAMA
BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız. Yoklama
için 5 dakikalık süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy
düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini; bu
süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen arkadaşların, salonda hazır
bulunan teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme
giremeyen üye olur ise, yoklama pusulalarını, teknik personel
aracılığıyla 5 dakikalık süre içerisinde
Başkanlığımıza ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayımız yoktur. Birleşime, saat 15.30'da toplanmak üzere
ara veriyorum.
Kapanma Saati : 15.08
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.30
BAŞKAN: Başkanvekili Ali
ILIKSOY
KÂTİP ÜYELER: Yahya AKMAN
(Şanlıurfa), Mehmet AY (Gaziantep)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 11 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III. - YOKLAMA
BAŞKAN - Bir önceki oturumda toplantı yetersayısı
bulunamadığı için ara vermiştik. Şimdi, yeniden,
elektronik cihazla yoklama yapacağım ve yoklama için 5 dakikalık
süre vereceğim.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayımız vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı
söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, Osmaniye İlindeki esnaf, tüccar
ve sanayicilerin sorunları hakkında söz isteyen Osmaniye Milletvekili
Şükrü Ünal'a aittir.
Buyurun.
Süreniz 5 dakika Sayın Ünal.
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - Osmaniye Milletvekili Şükrü
Ünalın, Osmaniye İlinde esnaf, sanatkâr ve sanayicilerin
sorunlarına ve alınması gerekli tedbirlere ilişkin
gündemdışı konuşması
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkanım, Osmaniyeli
esnaf, sanatkâr ve sanayicilerimizin problemlerini Meclise taşıma
konusunda bana bu fırsatı verdiğiniz için, Osmaniyeli
hemşerilerim adına size teşekkürlerimi arz ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son nüfus
sayımına göre, merkez nüfusu 206 173 olan Osmaniye İlimiz,
ağırlıklı olarak tarıma dayalı bir ekonomik
yapıya sahiptir. Ticarî potansiyelinin ağırlık noktası
tarım ürünleridir. Bunun yanında, küçük ve orta ölçekli sanayimiz
vardır ve sanayicilerimiz, kendi imkânlarıyla ayakta durmaya
çalışmaktadırlar.
Ayrıca, Osmaniye organize sanayi bölgesinde altyapı
çalışmaları devam etmekte olup, destek beklenmektedir. Sanayi
konusunda devletin Osmaniye'de bir yatırımı
olmamıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Osmaniye'de
ticaret hayatı, ağırlıklı olarak
yerfıstığına dayanır. Türkiye'nin
yerfıstığı üretimi yıllık 100 000 ton
civarındadır. Bunun yüzde 90'ı Osmaniye'de işlenir ve
buradan pazarlanır. Osmaniye Ticaret Borsasına kayıtlı 150
civarında tüccar ve 10'un üzerinde fabrika vardır. Osmaniye Ticaret
Borsası Başkanı Sayın Ökkeş Kuyulu'nun bize
ulaştırdığı rapora göre, tüccarımız, bugün,
büyük bir sıkıntı içerisindedir. Sayın Kuyulu'nun
gönderdiği rapora göre şunlar yapılmalıdır:
1. - Yerfıstığında uygulanan stopaj kesintisinin
yüzde 2'den yüzde 1'e düşürülmesiyle kayıtdışı ekonomi
kayıt altına alınacak ve devlete ödenen vergi ve KDV oranı
artacaktır.
2. - Ticareti kayıtdışına yönlendiren etmenlerden
biri de, müstahsilden mal alırken Bağ-Kur primi kesintisi yapma yükümlülüğünün
kaldırılmasıyla da kayıtdışı ekonomi
önlenmiş olacaktır.
3. - Türkiye, yerfıstığı ihraç eden bir ülke
konumundan, yanlış tarım politikaları neticesinde
yerfıstığı ithal eden bir ülke durumuna gelmiştir.
Bunda sınır ticaretinin de rolü olmuştur. Türkiye'nin yeniden
yerfıstığı ihraç eden ülke olması için gereken
önlemler süratle alınmalıdır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; esnaf, sanatkâr ve
sanayicimiz, bugün, en sıkıntılı günlerini
yaşamaktadır. Bilhassa küçük esnafımız, Bağ-Kur prim
borcunu ödeyememekten cezaevlerine girmektedir. Ekonomik şartların
ağırlaşması, iş hacminin daralması ve
ağır vergi yükü sebebiyle, tüccar ve sanayicimiz işyerini
kapatmakla karşı karşıya kalmıştır.
Osmaniye Küçük Sanayi Sitesi Kooperatif Başkanı Sayın Mustafa
Keçeci'nin, yine, bize ulaştırdığı rapora göre, Körfez
Savaşından önce, Küçük Sanayi Sitemizde işyeri adedi 1 400'e,
çalışan sayısı 10 000'e ulaşmışken, bugün,
işyeri sayısı 250'ye, çalışan sayısı da 1
000'e düşmüştür. Bugün, sanayi esnafımız o kadar
sıkıntıdadır ki, Bağ-Kur, Maliye ve SSK hacizleri,
kapısından eksik olmamaktadır.
Osmaniye sanayi esnafımız, imalat ve üretim yönünden,
iftiharla ifade ediyorum ki, her türlü makine ve parça imal edebilecek beceri
ve güçtedir, hatta, savunma sanayimize yönelik alet, makine ve silahların
parçalarını imal edecek ve seri üretimini yapabilecek tesisleri
vardır. Özellikle sanayicimize destek yönünden, ilgililerin bu noktaya
dikkatlerini çekmek istiyorum.
Sanayi esnafımız, otobanın Toprakkale
çıkışından sanayi çarşımıza bir
bağlantı yolunun yapılmasını arzu etmektedir.
Hükümet, KOBİ kredilerine verdiği desteği, Halk
Bankası vasıtasıyla, sanayi kredilerine de tanımalı,
faizleri, KOBİ kredi faizlerine indirmelidir.
Sekiz yıllık temel eğitim, sanayicimizi işçisiz
bırakmıştır. Bir yasa çıkarılarak, sanayici olmak
isteyen çocuklarımız, ilkokul 5'ten sonra, çıraklık okulunu
tercih ettiklerinde bu okula gidebilmeli ve esnafımız, çırak
ihtiyacını buradan karşılamalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Osmaniye Ticaret
ve Sanayi Odamızın İkinci Başkanı Sayın Necati
Kete'nin bize ulaştırdığı rapora göre de;
1. - Osmaniye'nin 4325
sayılı Yasa kapsamına alınmasını,
2. - Organize sanayi bölgesinin hayata geçirilmesi için altyapı
çalışmalarına kaynak temin edilmesini,
3. - Halk Bankasının bölgemize daha bir önem verip, esnaf ve
sanayicimizi sürekli bilgilendirmesini arzu etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ünal, 1 dakika içerisinde toparlayın
lütfen.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
esnafımız, sanatkârımız ve sanayicimiz bu kadar ekonomik
sıkıntıdayken, hükümetin yeni ekvergiler düşünmesini, sizin
takdirlerinize bırakmak istiyorum. Herhalde, bugün, sanayicinin,
tüccarın, esnafın, çiftçinin, memurun sırtına kambur üstüne
kambur yükleyenler, yarın bunun hesabını acı bir
şekilde ödeyeceklerdir.
Yukarıda, Osmaniyemizle ilgili saydığım meselelerin
ilgililerce göz önünde bulundurulacağını ve halledileceğini
umuyor; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Ünal.
Gündemdışı konuşmaya yanıt verecek Sayın
Bakan?.. Yok.
Gündemdışı ikinci söz, bilişim teknolojileri
hakkında, Türkiye'nin önündeki fırsatlar konusunda söz isteyen,
Ankara Milletvekili Birkan Erdal'a aittir.
Buyurun Sayın Erdal.
Süreniz 5 dakika.
2. - Ankara Milletvekili Birkan
Erdalın, bilişim teknolojileri ve Türkiyenin önünde bulunan
fırsatlara ilişkin gündemdışı konuşması
BİRKAN ERDAL (Ankara) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, maalesef, Türkiye'nin gündemi, çok
sık olarak dünya gündeminden farklı oluşmakta, bu sebeple de
ülkemiz çok önemli fırsatları kaçırmakta.
Ben, yaşadığımız dönemde Türkiye'nin önünde
hazır bulunan çok önemli ve büyük bir fırsattan bahsetmek etmek için
söz aldım.
Birkaç yıldır çok sık duyulan bir tanım var:
"Yeni ekonomi." Yeni ekonomiyle ilgili birçok şey söyleniyor.
Yeni ekonominin özellikleri, kuralları, fırsatları, olmazsa
olmazları, sebepleri, sonuçları, bilgi teknolojileri, iletişim
ortamları hep yeni ekonomiyle ilgili olarak hayatımıza giren
kavramlar.
Dünya, üretim ve tüketim sistemleri çok önemli bir değişim
dönemi yaşıyor. Tüketim öncelikleri değişiyor, tabiî olarak
da, bu tüketim önceliklerine bağlı şekilde üretim öncelikleri ve
üretim şekilleri değişiyor, üretim yapısı
değişiyor; ama, yeni dönemle ilgili her türlü yeniliğin, her
türlü değişimin, her şeyin temeli bilgi ve bu bilgiyi kullanarak
ortaya çıkarılan yaratıcılık.
Yaratıcılık, hayal gücüyle bilginin birleşmesi
sonucunda gerçekleştirilebilen somut ürünler ortaya koyuyor.
Yaratıcılığın en canlı ve üretken olduğu
çağ ise gençlik çağı; hatta, yaratıcılık
dendiğinde çağrışım yapan en önemli, ilk akla gelen
şey de gençlik. Gençlik, âdeta, yaratıcılıkla özdeş
kavram.
Yeni ekonomi veya bana göre topludönüşüm, zenginlik
kaynaklarının da değişimini beraber getirdi. Artık,
ülkelerin zenginliği hesaplarına yaratıcı insangücü de
girdi. Yaratıcı insangücü, aynı doğal kaynaklar gibi,
aynı bir ülkedeki otomobil fabrikaları gibi, bir ülkedeki uçak
fabrikaları, tarımsal kaynaklar gibi, ülkelerin zenginlik
kaynakları içerisinde ayrı bir kalem olarak yer alıyor.
Türkiyemiz, Avrupa'nın en genç ülkesi. Bu gençliğimizi en iyi
şekilde yetiştirebilecek üniversitelerimiz var. Üniversitelerimizin
hepsi değilse de, en az dört beş tanesi dünya
standartlarının üzerinde öğrenci yetiştirebiliyor.
Buralardan mezun gençlerimiz, dünyanın en gelişmiş şirketlerinde,
en üst düzey yöneticiliklerde tercih edilen konumlara gelmiş durumdalar;
ancak, biz, acaba onların önünü açmak, onları en iyi şekilde
geliştirebilecek ortamları yaratmak açısından neler
yapıyoruz?
Bugün, Hindistan'ın bir yıllık software, yani, bilgi
iletişim programı ihracatı 11 milyar dolar.
Dubai geçtiğimiz günlerde "Internet city" adı
altında bir yatırıma girdi, bir şehir gerçekleştirdi.
Dubai Şeyhi dedi ki: Internet her ne kadar sanal bir işlem ise de, bu
sanal işlemi gerçekleştirmek üzere, fiziksel mekâna, insanlara ve bu
insanların çalışacağı altyapıya ihtiyaç var.
İşte, ben, size bu altyapıyı sunuyorum. Bu
altyapıyı sunduğum yerde her türlü şey, serbest bölge
statüsüne sahip olacak. İstediğiniz şekilde, gelin,
şirketlerinizi kurun, dünyanın istediğiniz yerinden
elemanlarınızı getirin, çalışın, üretin,
paranızı kazanın ve istediğiniz şekilde bu
paranızı harcayın. Hiçbir şekilde üretim vergisi yok,
hiçbir şekilde gelir vergisi yok, kurumlar vergisi yok... Bu ortamı
sağladıktan sonra, Dubai'nin neler kazanabileceğini çok
rahatlıkla düşünebileceğiniz için bu detaylara girmek
istemiyorum.
Vaktin kısalığı sebebiyle daha başka ülkeler
hakkında da örnekler vermek istemiyorum; ancak, parti
ayırımı gözetmeden, hepinizin desteğiyle, ülkemiz için çok
yararlı olabilecek bir girişimi hep birlikte başlatalım
diyorum.
Ankara'da bir "software city" (bilgi işlem
programcılığı şehri) kuralım diyorum. Ankara'da,
Türkiye'nin en gelişmiş üniversitelerinin toplu olduğu bir
bölgemiz var. Bu bölgede, mümkünse,
1 000 dönüm, değilse, 500 dönüm civarındaki bir yerin serbest bölge
olarak ilan edilmesi; bu serbest bölgedeki işlemlerin, aynı Dubai'de
olduğu gibi, dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi, tek
bir merkezin otorite haline getirilerek, tek bir merkezin yetkili
kılınarak, yani, bu bölgede çalışma izninin, şirket
kurma izninin tek bir makamdan verilecek şekilde, bürokratik
işlemlerin ortadan kaldırılması; bu şekilde
oluşacak bölgede ise, gençlerimize iş imkânlarının
sağlanması...
Bugün, klasik yöntemlerle, bir kişiye istihdam sağlayabilmek
için 50 - 60 000 doların altında bir yatırım yeterli
olmuyor; ama, iyi bir üniversiteden mezun bir gence, hatta hatta, üniversiteden
mezun değil, üniversite öğrencisine bir kişisel bilgisayar
verdiğinizde, huzurlu olarak çalışabileceği bir ortamı
sağladığınızda, yani, 3 - 4 000 dolarlık bir
yatırım yaptığınızda, bu üniversite
öğrencisine veya üniversite mezununa iş imkânı
sağlamış oluyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - 1 dakika içerisinde toparlayın efendim.
BİRKAN ERDAL (Devamla) - İnanın bana, iş imkânı
sağlamak değil, işveren olabilmesinin önünü açmış
oluyorsunuz. Bugün, birkaç üniversite mezunu öğrenciden oluşan,
birkaç üniversite talebesinden oluşan, ama, dünya standardındaki
değeri 10 milyonlarca, 100 milyonlarca dolar değere
ulaşmış şirketler var dünyada.
Yapılması gereken şeyin çok basit; ama, sonucunun çok
mükemmel olacağına inanıyorum. Bu sayede, ülkemiz için, son
yıllarda, özellikle yeni ekonomi çevrelerinde verilmiş olan
"global gaterway" (dünyanın kapısı/küresel kapı)
unvanının gerçekleştirilmesini sağlayabileceğimize
inanıyorum. Bu sayede, Türkiye, yalnız kendisi için değil,
Ortadoğu, Balkanlar, Kafkaslar ve merkezî Asya için de çok önemli bir
geçit fonksiyonu üstlenebilir.
Dubai'nin yaptığını, Hindistan'ın
başardığını, coğrafî konumumuzun da
avantajıyla çok daha mükemmel bir şekilde yapabileceğimize
inanıyor, bu konuyu Yüce Parlamentonun gündemine en kısa sürede
birlikte getirmemizi teklif ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Erdal.
Gündemdışı konuşmaya yanıt verecek Sayın
Bakan?.. Yok.
Gündemdışı üçüncü söz, muhtarların sorunları
hakkında söz isteyen, Edirne Milletvekili Şadan Şimşek'e
aittir.
Buyurun Sayın Şimşek. (DSP sıralarından
alkışlar)
3. - Edirne Milletvekili Şadan
Şimşekin, muhtarların sorunlarına ve alınması
gerekli tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması
ŞADAN ŞİMŞEK (Edirne) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemiz genelinde yaklaşık 51 000 köy
ve mahalle muhtarlarımızı yakından ilgilendiren
sorunları ve sıkıntıları ifade etmek için
gündemdışı söz almış bulunmaktayım. Öncelikle,
Yüce Meclisi ve televizyonları başında bizleri izlemekte olan
vatandaşlarımızı saygıyla selamlarım.
Milletvekili olarak seçildiğim ilk günden beri, Meclis
çalışmaları dışında kalan zamanlarda Edirne
İlimizin ilçe ve köylerine ziyaretler yapmaktayım. Meclisimizin 1
Temmuz 2000 tarihinde çalışmalarına ara vermesinden
yararlanarak, yaz tatili boyunca bu ziyaretlerimi sürdürmüş olup, gerek
köy ziyaretlerim gerekse muhtarlarımızın doğrudan
ilettikleri birtakım sıkıntılarını Yüce
Meclisimizde ifade etme gereğini duydum.
Bildiğiniz gibi, köy ve mahalle muhtarları, halk
tarafından seçimle işbaşına gelen en küçük mahallî
birimlerin temsilcileridir. Muhtarlar, köy ve mahallelerde devleti temsil eden,
vatandaş ile devlet arasında köprü görevini üstlenen kamu
görevlileridir. Halka hizmeti görev bilen muhtarlar, halkın ve devletin
onlara yüklemiş olduğu görev ve sorumluluk anlayışı
içerisinde, devletten aldıkları imkânları halkın istekleri
doğrultusunda kullanmaya çalışırlar. Seçimle
işbaşına gelmelerine rağmen, günümüz koşullarında
muhtarların herhangi bir sosyal güvenceleri, yok denecek kadar azdır.
Ayrıca, şehirlerimizde 20-25 000 nüfuslu büyük mahalleler
oluşmuş bulunmaktadır. Muhtarların, söz konusu mahallelerin
sorunlarını, yasal yetkileri ve ekonomik imkânları olmadan
çözemeyecekleri de bir gerçektir.
2108 sayılı Yasa kapsamına alınmış
olmalarına rağmen, günümüz şartlarında geçimlerini
sürdürmeleri mümkün görülmemektedir. Bu kanuna göre, bir muhtarın
aldığı aylık maaş, yaklaşık olarak 42 milyon
Türk Lirasıdır. Özellikle köy muhtarlarımız, aldıkları
bu maaşla Bağ-Kur ve SSK primlerini ödeyemez durumdadırlar. Köy
ve mahalle muhtarlarımızın, görevleri gereği, bütçelerinde
görünmeyen birçok giderlerinin de olduğu bir gerçektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 7 Nisan 1924
tarihinde yürürlüğe konulmuş bulunan 442 sayılı Köy Kanunu
ve 1944 yılında çıkarılan 4541 sayılı Kanunla
şehir ve kasaba mahalle muhtarları ve ihtiyar heyetleri teşkili
sağlanmış, muhtar, köy ve mahallenin temsilcisi, aynı
zamanda devlet adına o mahalle ve köyde kamu hizmetlerini yürütecek en büyük
görevli ve sorumluluk yüklenen kişi olarak sayılmıştır.
Yetmişaltı yıl önce yürürlüğe girmiş olan 442
sayılı Köy Kanununun 10 uncu maddesinde ise "muhtar, köyün
başıdır" denilmektedir. Bu kanuna göre, köyün işlerinde söz söylemek, emir
vermek ve emri yaptırmak, muhtarın hakkı ve görevidir.
Muhtarlar, köyde ve o mahallede, devlet hizmetlerini gören kamu görevlisi
durumundadır.
Köy muhtarlarımızın iki önemli görevi bulunmaktadır.
Birincisi, devlet işleri; ikincisi, köy işleridir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yetmişaltı yıldır yürürlükte olan Köy Kanunu, günümüz
şartlarına göre muhtarlarımızın mevcut
ihtiyaçlarını karşılayamadığı için,
muhtarlarımız;
Muhtar ödeneklerinin günümüz şartlarına göre yeniden
düzenlenmesi,
Bağ-Kur primlerinin kaynaktan kesilmesinin sağlanması,
İl genel meclisi ihtisas komisyonu toplantılarına köy
muhtarlarının katılmaları,
Belediye meclisi ihtisas komisyonu toplantılarına da mahalle
muhtarlarının iştirak edebilmelerine ve sorunlarını
aktarabilmelerine imkân sağlanması,
Belediyelerin mahalle muhtarlıklarına, il özel idarelerinin
ise köy muhtarlıklarına yardım yapabilme imkânı
getirilmesi,
Şeklinde yapılacak yasal düzenlemelerle, görev ve sorumluluklarını yerine getirirken
kendilerine büyük fayda sağlayacağını belirtmektedirler.
Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit'in başkanlığındaki
57 nci hükümeti oluşturan siyasî parti liderlerinin ülke sorunlarına
gösterdiği hassasiyet, dürüst yönetim, güvenli, kararlı, popülist
politikalardan uzak almış olduğu kararlar halkımız
tarafından takdir edilmekte ve dikkatle izlenmektedir.
Bu inanç ve bilinçle, muhtarlarımız;
Köy ve köylü sorunlarını çözmek ya da en aza indirmek için
ilçe ve köy birlikleri kurulması ve köylere yardım
yapılması,
Köylere ait hizmetlerin yürütülmesine yardımcı olmak
gerektiğinde bu hizmetleri bizzat yapmak ve kırsal
kalkınmayı katılımcı bir anlayışla
sağlamak üzere, tüm köylerin katılımıyla "ilçe köy
birlikleri" kurulması,
Birliklerin kendi imkânlarıyla gerçekleştirebilmeleri mümkün
olmayan bir veya birden fazla köyü ilgilendiren yatırım projelerinin,
birlik meclis kararıyla il özel idarelerinin yatırım
programlarına teklif edilmesi,
İller Bankası Kanununun 19 uncu maddesi gereğince
İller Bankası safî gelirlerinden ayrılan köy kalkınma
paylarının, köy nüfusları toplamına göre, ilçe, köy
birliklerine bankaca dağıtılması,
Ve benzeri uygulamalara olanak sağlayacak yasal düzenlemelerin
yapılmasının çok yerinde olacağını ifade
etmektedirler.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
muhtarlarımız tarafından ifade edilen düşünce ve önerileri
içeren bir yasal düzenleme Yüce Meclisimizde yasalaşıp yürürlüğe
girdiğinde, her ilçede, köyler arasında, ilçenin adını
taşıyan köy birlikleri kurulması ve bu yolla, köylerin
sorunlarının, demokratik, katılımcı ve devlet-halk
işbirliğine elverişli bir yapı içerisinde, hızlı
bir şekilde çözümlenmesi sağlanacak, köy ve mahalle
muhtarlarımızı ekonomik yönden rahatlatmış
olacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Meclise saygılarımı
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Şadan Şimşek, muhtarların
bu sorunlarını dile getirdiğiniz için teşekkür ediyoruz.
Gündemdışı konuşmaya yanıt verecek Sayın
Bakan?.. Yok.
Buyurun Sayın Özgenç, bir isteğiniz mi vardı efendim?
EDİP ÖZGENÇ (İçel) - Sayın Başkan,
saygıdeğer Edirne Milletvekilimiz Şadan Şimşek'in
yapmış olduğu konuşma doğrultusunda, izin verirseniz,
bir küçük hissiyatımı arz etmek istiyorum.
Gerçekten, köy ve mahalle muhtarlığı müesseseleri, idarî
örgütlenmede, devlet kuruluşunun uç birimlerini teşkil ediyor. Bu
niteliğiyle, vatandaşların birçok devlet hizmet ve
icraatıyla tanıştığı ilk hizmet kademesi olarak
çok önem arz eden bir mevki ve makam. Devlet ile halk arasındaki
diyaloğun sağlandığı bu müessesede hizmetlerin etkin
ve verimli bir şekilde yapılmasını sağlamak
açısından, Demokratik Sol Parti milletvekilleri olarak,
muhtarların ödenek ve özlük haklarının düzenlenmesine
ilişkin yasa teklifi de sunmuş bulunmaktayız ve zaten, bu
konuyla ilgili olarak, mahallî idareler yasasında da bu konuyla ilgili
değişiklikler arz edilecektir. Bu nedenle, yüce milletimize bu
bilgiyi sunma lüzumunu hissettim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN -Teşekkür ederim, sağ olun.
YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, izin
verirseniz usulle ilgili söz istiyorum.
Efendim, böyle bir usulümüz yok...
BAŞKAN - Yok efendim; ben, bir soru soracak, bir şey var diye
söz verdim... Usul yok...
YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Böyle bir usulümüz yok
Sayın Başkan. Çok iyi bilirsiniz; mahallî idareler konusunda, Fazilet
Partisinin, tatile girmeden önce "15 gün çalışalım, bu
yasayı çıkaralım" diye ısrarı reddedildi.
Şimdi, arkadaşımız kalkıyor "Demokratik Sol Parti
bu talepte bulunuyor" diyor. Böyle bir usulümüz yok efendim.
BAŞKAN - Doğrudur efendim.
Teşekkür ederim.
MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, bundan birkaç gün önce,
sayın arkadaşımız, Fazilet Partisine mensup bir
arkadaşımız, memurlarla, işçilerle ilgili, darda
olduklarına, sıkıntıda olduklarına dair
gündemdışı bir konuşma yaptı. Ona ek olarak ben de
yerimden bir açıklama yapmak istedim. Bana, böyle bir usul yoktur diye...
Ben, muhtarlar hususunda fazlasıyla konuşmuştum, bizde
tarafız, muhtarlar bizim de muhtarlarımız, herhangi bir partiye
mensup değildir...
BAŞKAN - Evet, zaten siz de aynı meramı ifade ettiniz...
MURAT AKIN (Aksaray) - Kendi partinize mensup insanlar söz istediği
zaman, usule uygun oluyor; ama, başka bir partiden istendiği zaman
"otur, otur" deniyor!.. Bu, acaba o makama yakışıyor
mu? Saygıyla arz ediyorum. (FP ve DYP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Akın, burada, üç günde dokuz
arkadaşıma gündemdışı söz verdim; iki Doğru Yol
Partisi, iki Fazilet Partisi, iki Demokratik Sol Parti ve bir de
bağımsız. Milliyetçi Hareket Partisinin söz isteği
olmadığı için vermedim. Adaletsizlik, eşitsizlik bu mudur?!
MURAT AKIN (Aksaray) - Hayır, ek açıklamayla ilgili
uygulamanızı söyledim, söz vermenizle ilgili olarak demedim.
BAŞKAN - Bırakın canım, hesabınıza
geldiği gibi konuşuyorsunuz...
TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, yanlış
anladınız... Söz vermediniz demedi...
BAŞKAN - Gündeme geçiyoruz arkadaşlar...
TURHAN GÜVEN (İçel) - Buna tecahülü arifane denir; bal gibi
anladınız da, anlamazlıktan geliyorsunuz!..
BAŞKAN - Başkanlığın Genel Kurula diğer
sunuşları vardır.
Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:
B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME,
MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. - Çankırı Milletvekili
Hüseyin Karagöz ve 22 arkadaşının, ülkemizdeki tuz
kaynaklarının araştırılarak tuz üretim kapasitesinin
artırılması için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/155)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde bulunan deniz, göl ve kaynak tuz rezervlerinin daha modern
hale getirilmesi, tuz üretim kapasitesinin artırılması, ihraç
edebilecek düzeye getirilmesi, yeni tuz yataklarının
araştırılıp üretime geçilmesi, yeni projelerin uygulamaya
konulması konusunda Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 ve 105
inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz.
Saygılarımızla.
1. - Hüseyin Karagöz (Çankırı)
2. -Yasin Hatiboğlu (Çorum)
3. - Eyyüp
Sanay (Ankara)
4. - Mustafa
Geçer (Hatay)
5. - Musa
Uzunkaya (Samsun)
6. - Faruk
Çelik (Bursa)
7. - Ahmet
Sünnetçioğlu (Bursa)
8. - Zeki Çelik (Ankara)
9. - Remzi
Çetin (Konya)
10. - İsmail Alptekin (Bolu)
11. - Kemal Albayrak (Kırıkkale)
12. - İsmail Özgün (Balıkesir)
13. - Rıza Ulucak (Ankara)
14. - Mustafa Niyazi Yanmaz (Şanlıurfa)
15. - Veysel Candan (Konya)
16. - Ahmet Derin (Kütahya)
17. - Lütfü Esengün (Erzurum)
18. - Eyüp Fatsa (Ordu)
19. - Ergün Dağcıoğlu (Tokat)
20. - İlyas Arslan (Yozgat)
21. - Turhan Alçelik (Giresun)
22. - Şeref Malkoç (Trabzon)
23. - Hüseyin Kansu (İstanbul)
Genel Gerekçe:
Dünyanın her tarafında değişik şekillerde
bulunabilen tuzun (sodyum klorür) yaşamsal yönden olduğu gibi,
teknolojik gereksinimler dolayısıyla ekonomik yönden de önemli bir
değeri bulunmaktadır.
Tuzun tüketimi, 18 inci Yüzyıla kadar, insan ve hayvan
gıdası ile deri ve balık kurutma gibi oldukça
sınırlı iken, bu yüzyıldan itibaren süratle ihtiyaçlar
çeşitlenerek, pek çok sanayi kolunun ham ve ara maddeleri arasında
yerini almıştır.
Tuz kaynaklarını katı ve sıvı şeklinde iki
ana oluşum altında toplamak mümkündür. En büyük tuz rezervleri deniz
sularında, tuz göllerinde, tuzlu su kaynaklarında, katı halde
ise kayatuzu halinde yeraltında bulunmaktadır.
Ülkemiz tuz potansiyeli açısından oldukça zengin ülkeler
arasında yer almaktadır. Bu potansiyeli, göl tuzlaları, kaya
tuzlaları ve kaynak tuzlaları oluşturmaktadır.
Ancak, ülkemiz, 2 milyon tonu aşan üretimiyle dünya tuz üretiminde
yüzde 1'lik bir paya sahiptir. Oysa, ABD yüzde 22, Çin yüzde 16, Almanya yüzde
11'lik bir paya sahiptir.
Ülkemizde tuz tüketimi kişi başına 27 kilogramdır.
Diğer ülkelerde bu rakam 150-200 kilogram civarındadır.
Ülkemiz, sahip olduğu tuz potansiyeli ölçüsünde iç kullanım ve
ihraç olanağına henüz kavuşamamıştır. Bunun sebebi
de, tuza dayalı sanayi dallarının ülkemizde yeteri kadar
gelişmemiş olmasıdır. Ayrıca, ilgili mevzuattan
kaynaklanan önemli sorunlar da mevcuttur. Örneğin, 1936 yılında
yürürlüğe giren Tuz Kanunuyla, tuz üretimi Tekel idaresine
bağlanmıştır. Bu kanun, özel şirket ve
şahıslara tuz arama ve işletme imkânı
tanımamaktadır.
Özellikle İç Anadolu Bölgemizin her tarafında kayatuzuna
rastlamak mümkündür. Özellikle Çankırı İlimizde zengin kayatuzu
yatakları mevcuttur. 1998 yılında 94 000 ton/yıl
gerçekleşen kayatuzu üretiminin 48 000 ton/yılı
Çankırı İlimizden çıkarılmıştır.
Konuyla ilgili mevzuattan veya başka nedenlerden kaynaklanan
problemlerin araştırılarak tespit edilmesi ve çözüme yönelik
tedbirlerin de bir an önce alınması için, ülkemiz açısından
yararlı olacağı ümidiyle bu araştırma önergesini
vermiş bulunuyoruz.
BAŞKAN - Önerge bilgilerinize sunulmuş olup gündemdeki yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması hususundaki öngörüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, Anayasa ve Adalet Komisyonlarından
Kurulu Karma Komisyonun, bazı milletvekillerinin yasama
dokunulmazlıklarına ilişkin raporları vardır;
ayrı ayrı okutup bilgilerinize sunacağım:
V. - KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
1. - Malatya Milletvekili Basri
Coşkunun Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve
Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu
(3/554) (S.Sayısı : 479) (1)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Başkanlıkça, 3.5.2000 tarihinde karma komisyonumuza gönderilen
Malatya Milletvekili Basri Coşkun'un yasama
dokunulmazlığının kaldırılması hakkında
Başbakanlık tezkeresi, İçtüzüğün
132 nci maddesine göre kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere
verilmiştir.
Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 11.5.2000
günlü raporuyla, tedbirsizlik ve dikkatsizlikle yaralamaya neden olmak suçu
isnat olunan Malatya Milletvekili Basri Coşkun hakkındaki
kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona
ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.
Malatya Milletvekili Basri Coşkun, Komisyonumuza gelerek sözlü
savunma yapmıştır.
Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık komisyonu
raporunu inceleyen karma komis-yonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama
meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine
getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı
bağışıklıkların (dokunulmazlıkların)
tanındığını; ancak, böyle farklı bir statünün onları
ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline
getirmek için olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu
yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis
çalışmalarına engel olunmaması ve
bağımsızlıklarının bir başka yönden de
güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne
almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu
anlayışa dayandığı ve bu amacı
taşıdığı açıktır. Bu nedenlerle ve isnat
olunan eylemin niteliği dikkate alınarak, Malatya Milletvekili Basri
Coşkun hakkındaki kovuşturmanın, milletvekilliği
sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine oy çokluğuyla
karar verilmiştir.
Raporumuz Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek
Başkanlığa saygı ile
sunulur.
Başkan
Ertuğrul
Yalçınbayır
Bursa
ve
Komisyon üyeleri
Muhalefet Gerekçem:
Yasama dokunulmazlığının milletvekilliği
sıfatı sona erinceye kadar ertelenmesine dair karma komisyon raporuna
aşağıdaki gerekçelerle ilkesel olarak muhalifim. Değerli
milletvekillerinin iddia edilen suçları işlemediklerine dair
savunmaları esas alınmalı, aklanmalarına olanak
tanınmalıdır.
Gerekçelerim iki ana başlıkta toplanmaktadır:
1. Anayasal gerekçe,
2. Belirli objektif kıstasların uygulanamaması.
Anayasal gerekçe:
Anayasamızın 83 üncü maddesinin ikinci fıkrası hükmü
gereğince, seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri
sürülen milletvekili, Meclis kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya
çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz.
Anayasanın 83 üncü maddesindeki düzenleme, Anayasamızın
76 ncı maddesindeki düzenlemeyle çelişmekte, çelişkinin de
ötesinde 76 ncı maddeyi düzenlemeyi gerekli kılan amacı ortadan
kaldırmaktadır.
83 üncü maddedeki bu düzenleme, 76 ncı maddede tanımlanan ve
zaten milletvekilliğine seçilme engeli olarak gösterilen zimmet, ihtilas,
irtikâp, rüşvet, hırsızlık,
dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma,
dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlar ile
kaçakçılık, resmî ihale ve alım satıma fesat
karıştırma, devlet sırlarını açığa
vurma gibi suç iddiaları dolayısıyla soruşturma
açılmasına ve yargılama yapılmasına engel
olmaktadır.
Anayasanın 76 ncı maddesinde belirtilen suçlardan hükmü
kesinleşmiş olan kişi milletvekili seçilemezken, milletvekili
seçilmeden bir gün önce veya milletvekili seçildikten sonra bu suçları
işlediği iddia edilen kişiler milletvekilliğini
sürdürdüğü gibi, bu suçlarla ilgili olarak sorgulanamamakta ve yargılanamamaktadır.
Böyle bir düzenleme Anayasanın ruhuna, genel hukuk kurallarına
aykırıdır.
Anayasanın 76 ncı maddesindeki suç iddialarıyla ilgili
olarak kovuşturma yapılmasına izin verilmeli, karma komisyon,
yasama dokunulmazlığının kaldırılıp
kaldırılmayacağına, kovuşturma sonucu oluşacak objektif
ölçüler çerçevesince karar verebilmelidir.
Objektif ölçülerin bulunmamasına ilişkin gerekçe:
Yasama dokunulmazlığının
kaldırılmasıyla ilgili Anayasamızın 83 üncü maddesinde
belirli objektif ölçüler belirtilmediği gibi, yasama
dokunulmazlığının kaldırılması
hakkındaki Meclis İçtüzüğünün 131 ilâ 134 üncü maddelerinde de
belirli objektif ölçülere yer verilmemiştir.
Birçok Anayasa Mahkemesi kararlarında da belirtildiği üzere,
yasama dokunulmazlığının kaldırılması
konusunda birtakım belirli, objektif ölçülere uygun davranılması
ve bu ölçülerin bir hukuk devletinden beklenen nitelikte bulunması
şarttır. Yeterli olmamakla birlikte, eski Cumhuriyet Senatosu
İçtüzüğünde belirli objektif ölçüler yer almış ve Anayasa
Mahkemesi, bu objektif ölçülere uygunluğu gözetmiştir.
Sonuç:
Bir suç isnadı ciddî ise, siyasî ereklere uygun ise yahut üyenin
şeref ve haysiyetini koruma yönünden dokunulmazlığın
kaldırılması zarurî ise, yasama dokunulmazlığı
kaldırılmalıdır.
Dokunulmazlığın amacı, yasama görevini yürütecek
milletvekillerinin çeşitli çevrelerden gelebilecek baskı ve
kaygılardan korunmuş olarak görevlerini gereği gibi
yapmalarını sağlayarak, siyasal nitelikli kovuşturmalar
bahanesiyle milletvekillerinin Meclise katılmaktan
alıkonmasını, çalışma şevkinin
kırılmasını, bu yolla da TBMM'nin istencinin
çarpıtılmasını önlemektir. Yoksa kimilerinin TBMM'yi
yıpratmak için kasıtlı olarak söylediği gibi
milletvekiline, soruşturmadan kaçma, suç işleme
ayrıcalığı tanınması değildir.
Hangi suç isnadının ciddî olduğu "Milletvekili
Seçilme Yeterliliği" başlıklı Anayasamızın
76 ncı maddesinde belirtildiği gibi, 2839 sayılı
Milletvekili Seçimi Yasasının "Milletvekili Seçilemeyecek
Olanlar" başlıklı 11 inci maddesinde de
belirtilmiştir.
Taksirli suçlar hariç, toplam bir yıl veya daha fazla hapis veya
süresi ne olursa olsun ağır hapis cezasına hüküm giymiş
olanlar, affa uğramış olsalar bile, zimmet, ihtilas, irtikâp,
rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık,
sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz
kızartıcı suçlar ile istimal ve istihlak
kaçakçılığı dışında kalan
kaçakçılık suçları, resmî ihale ve alım satımlara
fesat karıştırma veya devlet sırlarını
açığa vurma suçlarından biriyle mahkûm olanlar, TCK'nın
"Devletin Şahsiyetine Karşı Cürümler"
başlıklı ikinci kitabının, birinci babında
yazılı suçlardan veya bu suçların işlenmesini alenî olarak
tahrik etme suçundan mahkûm olanlar, TCK 312 nci maddesinin ikinci
fıkrasında yazılı halkı, sınıf, ırk,
din, mezhep veya bölge farklılığı gözeterek kin ve
düşmanlığa açıkça tahrik etme suçlarından mahkûm
olanlar ve TCK'nın 536 ncı maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü
fıkralarında yazılı eylemler ile aynı yasanın 537
nci maddesinin birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkralarında
yazılı eylemleri siyasî ve ideolojik amaçlarla işlemekten mahkûm
olanlar milletvekili seçilemezler
Anayasamızın 76 ncı maddesine göre affedilmiş
olsalar dahi, belirtilen suçlardan mahkûm olanlar milletvekili
seçilemediği halde, Anayasadaki düzenleme biçimine göre yasama
dokunulmazlığı, bu suçlarla ilgili ciddî iddialar
bakımından, milletvekilleri hakkında soruşturma
yapılmasına olanak bile vermemektedir. Kamu vicdanını
rahatsız eden bu duruma son vermek ve milletvekillerini gereksiz koruma
zırhına büründürmemek için, Anayasanın 76 ncı maddesinde
zaten milletvekilliğine seçilme engeli olarak gösterilen bu gibi suç
iddiaları dolayısıyla soruşturma açılması ve
yargılama yapılmasının yasama dokunulmazlığı
dışına çıkarılması uygun olacaktır.
Anayasada böyle bir değişiklik, asılsız suçlamalarla töhmet
altında kalan milletvekillerinin yargı önünde aklanmasına
fırsat verilmesi ve genel olarak milletvekili
saygınlığının yükseltilmesi bakımından da
yarar sağlayacaktır. Anayasada yapılması gereken bu değişikliğe
kadar da karma komisyonların, bu ilke ve ölçüler içerisinde kişi ve
parti ayırımı yapmaksızın milletvekillerinin
dokunulmazlıklarının kaldırılmasına karar vermesi
uygun olacaktır.
Kimi suç iddiaları vardır ki, ciddî olmamakla birlikte siyasî
ereklere aykırıdır. Öte yandan, öyle asılsız suç
iddiaları vardır ki, üye istemese dahi soruşturmanın
ertelenmesine karar verilmektedir. İşte bu suç iddialarıyla
ilgili olarak da yasama dokunulmazlığı
kaldırılmalı, milletvekillerinin aklanmalarına olanak
tanınmalıdır. Ancak, uygulamada, üye istemese dahi
dokunulmazlığının kaldırılması ertelenmekte,
üyeler töhmet altında bırakılarak, siyaseten
yıpratılmaktadır.
Anayasamızın 83 üncü maddesinde tanımlanan yasama
dokunulmazlığının kaldırılması işlemi,
bir yargı işlemi niteliğinde olmayıp, yasama işlemi
niteliğindedir. İşlem dosyaları tam olarak
oluşmuş olsa dahi, kurulun yapısı ve çalışma
esasları gereği, işlem dosyalarını tam bir
tarafsızlıkla inceleyebilmesi, suçun maddî ve manevî
unsurlarını saptayabilmesi ve değerlendirebilmesi
olanaksızdır. Bu niteliği gereği,
dokunulmazlığın kaldırılması işlemi, ceza
kovuşturmasının açılması veya ceza verilmesi
niteliğinde olmayan, sadece yasama meclisi üyelerini, kimi istisnaî
durumlarda üyelik teminatından sıyırarak, adalet karşısında
öteki yurttaşlarla bir düzeye getirmekten ibarettir.
Anayasamızın 85 inci maddesi, yasama
dokunulmazlığının kaldırılmasına karar
verilmiş olması hallerinde, Meclis Genel Kurul kararının
alındığı tarihten başlayarak yedi gün içerisinde,
ilgili milletvekilinin veya bir diğer milletvekilinin, kararın
Anayasaya, yasaya veya İçtüzüğe aykırılığı
iddiasıyla, iptali için Anayasa Mahkemesine başvurabileceğini
düzenlemektedir.
Bu düzenlemeyle, yasama içindeki
iktidar-muhalefet dengesi nedeniyle alındığı iddia edilen
haksız yasama işleminin yargıyla
dengelenmesi, objektif kıstaslara uygunluğunun saptanması
sağlanmaktadır.
Yukarıda belirtilen ilkelere uygun davranılması
gerektiğini ve değerli üyelerin aklanmalarına olanak
sağlanılması gerektiğini düşündüğümden, ilkesel
olarak, yasama dokunulmazlığının üyelik
sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine dair çoğunluk
görüşüne katılmamaktayım.
Saygılarımla. 24.5.2000
Hüseyin Tayfun İçli
Ankara
Karşı oy gerekçemdir:
Karma
Komisyon Başkanlığına
Milletvekillerinin herhangi bir baskı ve tehdit altında
olmadan, görevlerini serbestçe yerine getirebilmelerini sağlamak
amacıyla dokunulmazlıklar düzenlenmiştir.
Tarihî bakımından milletvekili dokunulmazlığı
ilk defa 1688 tarihinde İngiltere'de düzenlenmiştir. Bu düzenleme
"Parlamentoda konuşma özgürlüğü, tartışmalar,
yargılamalar hiçbir mahkemede veya parlamento dışında
sorumluluk sebebi olamaz" şeklindedir. Buna paralel olarak, 1789
tarihli Fransız Kanunu ile bunlardan esinlenen 1876 Türk Anayasasında
ve halen yürürlükte bulunan Hindistan, Mısır, Meksika, Bulgaristan,
İtalya ve bunun gibi ülkelerde tarihî anlayışa uygun olarak
yasama dokunulmazlığı, Mecliste ileri sürülen düşünceler
ile kullanılan oyların suç sayılamayacağıyla
sınırlıdır.
Ülkemizde ise, 1982 Anayasasının 83 üncü maddesine göre yasama
dokunulmazlığı, "TBMM üyelerinin Meclis
çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri
düşüncelerden" sorumlu tutulamaması ile "Seçimden önce veya
sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin, Meclis
kararı olmadıkça tutulamaması, sorguya çekilememesi,
tutuklanamaması ve yargılanamamasıdır."
Böylesi bir dokunulmazlık düzenlemesi yerli ve yabancı ceza
yasalarında düzenlenen ve "kanunsuz suç olmaz, suç ve suçlular da
cezasız bırakılamaz" şeklinde özetlenebilecek temel
prensiplere ve Anayasanın 2 nci maddesine dayalı hukuk devleti ilkesi
ile 10 uncu maddesine dayalı eşitlik ilkesine gölge
düşürmektedir.
Bu nedenle, yasama dokunulmazlığının "Meclis
çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, ileri sürdükleri
düşüncelerinden sorumlu tutulamamak ve kişisel özgürlüğü
kısıtlanamamak" şeklinde düzenlenmesi, tarihî
gelişmeye ve gerekçeye uygun olacaktır.
Fransa'da 1995 yılında bu yönde yapılan düzenlemeyle,
adlî soruşturma ve yargılama dokunulmazlık kapsamı
dışına çıkarılmış, sadece tutuklama ve
kişi özgürlüğünün kaldırılması meclisin kararına
bırakılmıştır. Yine, yasama
dokunulmazlığının anavatanı olan İngiltere'de,
dokunulmazlık zırhı, ceza kovuşturmalarına
karşı değil, hukuk davalarına karşı koruyucu bir
işleve indirgenmiştir.
Gündemdeki ertelenme kararı verilen dosyalar kapsamındaki
iddialar, vatandaşlarımızın günlük yaşamında
karşılaştıkları ve mevzuata göre gereğinin
yapıldığı hukukî olaylar ve iddialardır. Bir
yurttaş bu gibi hallerde hangi hukuk kurallarına tabi tutuluyorsa,
onun vekili ve aynı zamanda bir vatandaş olan milletvekillerinin ve
diğer kamu görevlilerinin de aynı kurallara tabi olması kadar
doğal bir şey olamaz. Böyle bir anlayış ve
uygulayış eşitliğin gereği olduğu gibi, hukuk
devleti olmanın da temel gereğidir.
Yukarıda belirttiğim gerekçelerle, öncelikle yasal
düzenlemeler yapılarak, sorgulanma ve yargılanma, dokunulmazlık
kapsamı dışına çıkarılmalı, sadece
kişisel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması dokunulmazlık
kapsamında olmalıdır. Ceza hükümlerinin infazı ise,
milletvekili sıfatının sona ermesine
bırakılmalıdır. Böyle bir düzenlemeyle bir taraftan
yargısal denetim işlerlik kazanacak, diğer taraftan
milletvekillerinin Meclis çalışmalarına katılımı
da sağlanmış olacaktır.
Yasal düzenlemeler yapılıncaya kadar "yasama
sorumsuzluğu" kapsamı dışındaki suç
iddialarını içeren dosyalar için, dokunulmazlıklar
kaldırılmalıdır. Böylelikle asil ve vekili arasında
eşitlik sağlanacağı gibi, milletvekillerine de bir an önce
aklanma olanağı yolu açılacaktır.
Bu nedenle "yasama sorumsuzluğu" kapsamı dışında
gördüğüm bu dosya için, dokunulmazlığın
kaldırılmasının yerinde olacağı kanaatinde
olduğumdan, erteleme kararına katılmıyorum.
29.5.2000
Osman
Kılıç
İstanbul
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer raporu okutuyorum :
2.- Kırıkkale Milletvekili
Osman Durmuş'un, Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve
Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu
(3/555) (S. Sayısı: 480) (1)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Başkanlıkça, 3.5.2000 tarihinde karma komisyonumuza gönderilen
Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş'un yasama
dokunulmazlığının kaldırılması hakkında
Başbakanlık tezkeresi, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre
kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.
Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 11.5.2000
günlü raporuyla, 298 sayılı Kanuna muhalefet suçu isnat olunan
Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş hakkındaki
kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona
ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.
Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık komisyonu
raporunu inceleyen karma komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama
meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine
getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların
(dokunulmazlıkların) tanındığını; ancak,
böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve
hukukun dışında bir grup haline getirmek için
olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına
uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel
olunmaması ve bağımsızlıklarının bir
başka yönden de güvence altına alınması amacına
yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü
maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı
taşıdığı açıktır. Bu nedenlerle ve isnat
olunan eylemin niteliği dikkate alınarak, Kırıkkale Milletvekili
Osman Durmuş hakkındaki kovuşturmanın, milletvekilliği
sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine oy çokluğuyla
karar verilmiştir.
Raporumuz Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek
Başkanlığa saygı ile sunulur.
Başkan
Ertuğrul
Yalçınbayır
Bursa
ve
Komisyon üyeleri
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bu raporda da, Ankara
Milletvekili Sayın Tayfun İçli ve İstanbul Milletvekili
Sayın Osman Kılıç'ın aynı gerekçelerle karşı
oy görüşü yer almaktadır. Daha önce de okunan bu muhalefet
şerhini şimdi okutmuyorum.
Böylece, rapor bilgilerinize sunulmuştur.
Sayın milletvekilleri, bu raporların tümü,
kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona
ermesine kadar ertelenmesine ilişkindir. On gün içinde itiraz
olunmadığı takdirde, bu raporlar kesinleşmiş
olacaktır.
Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.
Bu kısımda, komisyonlara üye seçimi yer almaktadır;
ancak, siyasî parti gruplarınca aday gösterme işlemi
tamamlanamadığından, bu seçimleri yapamıyoruz.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmına devam ediyoruz.
Yarım kalan işlerden, Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarıları ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve
Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3. - Yükseköğretim Kurumları
Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarıları ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/650, 1/679)
(S.Sayısı: 517)
BAŞKAN - Komisyon ?..Yok.
Hükümet?.. Yok.
Ertelenmiştir.
Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı
Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname
ve Dışişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
4. - Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında
189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/53) (S. Sayısı: 433)
BAŞKAN - Komisyon ?..Yok.
Hükümet?.. Yok.
Ertelenmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hong Kong Özel
İdari Bölge Hükümeti Arasında Hava
taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve
Dışişleri Komisyonları raporlarının
görüşmelerine başlıyoruz.
5. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin
Halk Cumhuriyeti Hong Kong Özel İdarî Bölgesi Hükümeti Arasında Hava
Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/341)
(S.Sayısı: 78) (1)
BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır.
Hükümet?.. Hazır.
Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza
sunuyorum: Raporun okunmasını kabul edenler... Etmeyenler... Raporun
okunması kabul edilmemiştir.
Tasarının tümü üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına...
YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım,
değiştirdik efendim; Sayın Ulucak konuşacak.
BAŞKAN - Olur efendim; siz burada olduğunuz sürece
değiştiririz, hiç engel yok.
Fazilet Partisi Grubu adına Sayın Rıza Ulucak, Doğru
Yol Partisi Grubu adına Sayın Teoman Özalp söz istemişlerdir.
Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Rıza Ulucak
konuşacaklar.
Buyurun Sayın Ulucak. (FP sıralarından
alkışlar)
FP GRUBU ADINA RIZA ULUCAK (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk
Cumhuriyeti Hong Kong Özel İdari Bölgesi Hükümeti Arasında Hava
Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum;
Grubum ve şahsım adına, Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, İngiltere'nin yönetimi altında
bulunan Hong Kong, İngiltere ile Çin Halk Cumhuriyeti arasında
varılan anlaşma neticesinde, özel idarî bölge tanımıyla, 1
Temmuz 1997 tarihinde Çin Halk Cumhuriyeti idaresine
bırakılmıştır.
Değerli milletvekilleri, uluslararası hava servislerinin
ülkemizden geçmesinin sağlayacağı çıkarları göz önünde
tutarak, aynı zamanda millî sivil
havacılığımızı teşvik ve
kalkındırma amacıyla bugüne kadar birçok ülkeyle hava
taşımacılığı anlaşması
imzalanmıştır.
Çerçeve anlaşma niteliğinde olan hava
taşımacılığı anlaşması, hükümetimiz ile
Çin Halk Cumhuriyeti Hong Kong Özel İdaresi arasında, 2 Nisan 1998
tarihinde Ankara'da imzalanmıştır.
Bu anlaşma, hava trafiğiyle ilgili millî kanun ve nizamlara
uyulmak şartıyla, iki ülke arasındaki ve ötesindeki hava
seferlerinin yapılmasını öngörmektedir.
Bu anlaşma, aynı zamanda, Türkiye ile Çin Halk Cumhuriyeti
Hong Kong Özel İdarî Bölgesi arasında ekonomik, kültürel ve turizm
alanlarındaki işbirliğinin daha iyi bir düzeye gelmesi
bakımından faydalı bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Çin, 9,6 milyon kilometrekare yüzölçümüyle
çok büyük bir ülke. Yaklaşık 1 milyar 250 milyon civarındaki
nüfusuyla dünyanın en kalabalık nüfusuna sahip olan Çin, ithalat
rakamı yaklaşık 122,6 milyar dolarla dünyada önemli bir
pazardır; 900 milyar dolara yaklaşan gayri safî millî
hâsılasıyla da çok zengin bir ülkedir.
Son yıllarda büyük bir iktisadî gelişme gösteren Asya, Pasifik
ve Orta- Doğu bölgeleriyle, başta ekonomik ve ticarî olmak üzere, her
alanda ilişkilerinin geliştirilmesinde nüfuzlu ve Asya
uluslararası sisteminde lokomotif görevini üstlenmiş bulunan Çin Halk
Cumhuriyeti, Türkiye açısından büyük önem taşımasına
rağmen, ekonomik ilişkilerde ülkemiz aleyhine olan bir
dışticaret açığı söz konusudur. Aynı malları
üretmememize rağmen ve turlarla işadamlarımızı Çin'e
göndermemize rağmen, aleyhimize olan dışticaret
dengesizliği bir türlü giderilememiştir.
Ayrıca, Doğu Türkistan'da yaşayan
soydaşlarımızın can, mal ve demokratik haklarına dönük
baskılar halkımızı derinden yaralamaktadır. Çin'le
yürütülen ikili ilişkilerde bu çekincelere dikkat ederek, orada
yaşayan soydaşlarımızın sorunlarının
çözümünde, halkımız, devletimizden bir çözüm beklemektedir.
Değerli milletvekilleri, yapılan bu hava
anlaşmasının her iki ülkeye de hayırlı
olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Ulucak.
Doğru Yol Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın
Teoman Özalp.
Buyurun Sayın Özalp. (DYP sıralarından
alkışlar)
DYP GRUBU ADINA TEOMAN ÖZALP (Bursa)- Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hong
Kong Özel İdari Bölge Hükümeti Arasında Hava
Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına Yüce Heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün önümüze
gelen ve Meclisin gündeminde yer alan uluslararası anlaşmalarla
ilgili yasa tasarılarının ivedilikle görüşülüp
yasalaşmasında fayda olacağı kanısındayım;
çünkü, geçen dönemlerden bugünlere kalmış yüzlerce tasarı
gündemde yer alamama nedeniyle yasalaşamamıştır. Bu durumun
ivedilikle ortadan kaldırılması gerekir. Ülkemiz için önem arz
eden birçok tasarı geçen dönemlerden ya kadük olmuş veya böyle
boş zamanlar olduğunda çıkarılabilmiştir.
Dışişleri Komisyonumuz, çok hızlı çalışarak
birçok uluslararası anlaşmayla ilgili tasarıyı komisyondan
geçirmiş; ama, Genel Kurul gündeminde yer bulamadığı için yasalaşmasında
sıkıntı çekilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülke
çıkarlarımız için önem teşkil eden birkısım
tasarıların bir an önce yasalaşmasında zaruret vardır.
İşte, bugün görüşeceğimiz Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hong Kong Özel İdarî Bölgesi Hükümeti
Arasında Hava Taşımacılığıyla ilgili
anlaşma ülkemiz için önem arz eden ve bir an önce çıkmasında
fayda olan bir tasarıdır. Bu anlaşma 2 Nisan 1998 tarihinde
Ankara'da imzalanmıştır. Üzerinden ikibuçuk yıl geçmesine
rağmen Yüce Meclisin önüne tasdiklenmek için bugün gelebilmiştir. Bu
gibi anlaşmalar, ülkeler arasındaki ticarî ilişkileri
geliştiren ve karşılıklı çıkar ilişkilerine
dayanan anlaşmalardır. Bunların geçiştirilmeden Yüce
Meclisten onay alması şarttır. Ülkeler arasında
yapılan karşılıklı kültür
anlaşmalarının ayrı bir önemi vardır; ama, bunlar iyi
niyet anlaşmaları olarak mütalaa edilebilir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mevcut yasa
tasarısı üzerinde bazı hususları irdelemenin yerinde
olacağını düşünüyorum. 5 Haziran 1945 tarih ve 4749
sayılı kanunla tasdik olunan 7 Aralık 1944 tarihli Chicago
Milletlerarası Sivil Havacılık Anlaşmasında ticarî
hakların düzenlenmesi konusunda mutabakata varılamamıştır.
Yani, sivil havacılık anlaşmalarının bütün ülkelerle
ikili sözleşmeler yoluyla düzenlenmesi gereği doğmuştur.
Gerek ülkemiz gerekse diğer devletler, 11 Şubat 1946'da Amerika
Birleşik Devletleri ile İngiltere arasında imzalanan Bermuda
Anlaşmasına dayanarak ikili anlaşmalar tesis etmek yoluna
gitmişlerdir. Yani, havacılık anlaşması dünyada ilk
kez İngiltere ile Amerika Birleşik Devletleri arasında
yapılmıştır. Bu anlaşmayı örnek alan diğer
devletler de havacılık alanında ilişkilerini güçlendirmek,
buna bağlı olarak, ticarî ve ekonomik ilişkileri daha canlı
hale getirmek için, birtakım anlaşmalar yapmışlardır.
Ülkemiz de, uzun yıllardır, kendi millî
çıkarlarını göz önünde tutarak, aynı zamanda millî sivil
havacılığımızı da teşvik ve
kalkındırmak amacıyla, bugüne kadar birçok ülkeyle hava
taşımacılığı anlaşması
imzalamıştır. 1998 yılında, Çin Halk Cumhuriyeti Hong
Kong Özel İdarî Bölge Hükümeti ile ülkemizin imzaladığı
anlaşma da bu tür bir anlaşmadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin
coğrafî durumunu, uluslararası hava servislerinin ülkemizden
geçmesinin sağlayacağı çıkarları göz önünde tutarak,
aynı zamanda millî sivil havacılığımızı
teşvik ve kalkındırmak amacıyla, bugüne kadar birçok
ülkeyle hava ulaştırma anlaşması
imzalanmıştır. Türkiye'nin yaptığı bu
anlaşmalar Bermuda tipine uygun olup, esas olarak çerçeve
anlaşması niteliğindedir ve
karşılıklılık esasına dayanmaktadır. Bu
anlaşma, iki ülke arasında ekonomik, kültürel ve turizm
alanlarındaki işbirliğinin daha ileri bir düzeye getirilmesini
sağlamak bakımından faydalı olacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünyanın
hızla küreselleştiği bu dönemde de, böyle ikili
anlaşmaların ülkelerin menfaatına olacağı hepimizin
malumudur. Bu gibi anlaşmaların süratle ticaretimize
yansıtılması gerekir. Özellikle, ülkemizin sanayi ve ticarî
bakımdan gelişmiş bölgelerinden yurt dışına kargo
seferi yapan hava vasıtalarının derhal sefere konulması
gerekir. Bursa, İstanbul, Gaziantep, Konya, İzmir gibi
şehirlerimizde üretim yapan sanayicilerimizin ucuz kargo uçaklarıyla
yurt dışına mal satmaları, mevcut ekonomik durumlarına
yarar sağlayacaktır.
Hava anlaşmalarının yapılması suretiyle dünya
daha da küçülecek, teknoloji ve ticarî alışveriş hızla
gelişecektir. Bu durumdan da ülkemizin daha kârlı çıkması
için gerekli önlemlerin alınmasında zorunluluk vardır.
Biz Doğru Yol Partisi olarak, ülkemize fayda getirecek
anlaşmaları desteklediğimizi belirtiyor, Yüce Heyete
saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Özalp.
Başka söz isteği?.. Yok.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
İLE ÇİN HALK CUMHURİYETİ
HONG KONG ÖZEL İDARÎ BÖLGESİ HÜKÜMETİ ARASINDA
HAVA TAŞIMACILIĞI ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - 2 Nisan 1998 tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hong Kong Özel İdarî Bölgesi
Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı
Anlaşması"nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - 1 inci maddeyle ilgili söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - 2 nci maddeyle ilgili söz isteği?.. Yok.
2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya
tabidir.
Açık oylamanın şekli konusunda Genel Kurulun
kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu
süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik
personelden yardım istemelerini, buna rağmen giremeyenlerin aynı
süre içerisinde oy pusulalarını
Başkanlığımıza göndermelerini rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakan varsa, hangi
bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin adı, soyadı ve imzasını taşıyan oy
pusulasını, yine aynı süre içerisinde
Başkanlığımıza ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Oy verme işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Çin Halk Cumhuriyeti Hong Kong Özel İdari Bölgesi Hükümeti
Arasında Hava Taşımacılığı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının yapılan açık oylamasının
sonucunu açıklıyorum.
Katılan üye: 217
Kabul : 211
Ret : 4
Mükerrer : 2
Böylece tasarı kabul edilmiş ve
yasalaşmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovakya Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Hava Taşımacılığı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları
raporlarının müzakeresine başlı-yoruz.
6. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Slovakya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava
Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Ba-yındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/310) (S.
Sayısı: 84) (1)
BAŞKAN - Hükümet?... Hazır.
Komisyon?.. Hazır.
Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza
sunacağım: Komisyon raporunun okunmasını kabul edenler...
Etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.
Tasarının tümü üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına
Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan. (FP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Candan.
FP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 84 sıra
sayılı komisyon raporu üzerinde, Fazilet Partisi Grubunun
görüşlerini ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum; Muhterem
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ulusların ekonomik ve siyasî
hayatlarında başarılı olmalarının, komşu
ülkelerle ve dünya ülkeleriyle iyi diyalog ve iyi yapılan anlaşmalara
bağlı olduğunu hepimiz bili-yoruz. Bu açıdan, komisyon
raporunu dikkatle takip ettiğimiz zaman, özetle, kısaltarak vermek
gerekirse, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Slovakya Cumhuriyeti arasında
bir hava taşımacılık anlaşması
yapılmaktadır. Aslında, iki hükümet tarafından -bir tarafta
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti adına imza konulmuş, diğer tarafta
Slovakya Cumhuriyeti Hükümeti adına- iki imzayla bu anlaşma
sağlanmıştır, 2 Nisan 1997'de; yani, aşağı
yukarı üç yıl önce bu anlaşma yapılmıştır.
Aslında, bu anlaşma yapılırken, uluslararası
havacılık tarihçesine baktığımız zaman, çok
gerilere, 1944'lere dayandığını görmekteyiz. O tarihte,
dünya ülkeleri, uluslararası bir havacılık anlaşması üzerinde
Chicago'da bir toplantı yapmışlar; ancak, ticarî hakları
düzenleme noktasında anlaşma yapılamamış ve toplanan
konferans dağılmış. Daha sonra, ülkeler, kendi
aralarında ikili anlaşmalar yapmaya başlamışlar,
çerçeve anlaşmaları ve bunun ilki de, ABD ile İngiltere
arasında yapılan Bermuda Anlaşmasıdır.
Bu tarihçeye girmemin nedeni, Türkiye'de, bu geçen tarih silsilesi
içinde, benzer bir anlaşmayı bugün önümüze getirmişlerdir.
Elimizdeki anlaşma metni, aslında, 1944'te yapılan
uluslararası anlaşmanın bir benzeridir ve toplam 22 madde
içermektedir.
Şimdi, bununla birlikte yapılacak işlem nedir; Türkiye
ile Slovakya arasında hava taşımacılığına
yön verilecektir. Merak ettim, bu anlaşma imzalandığından
bu tarafa üç yıl geçmiş, ne yapılmış diye; en son, bugün
aldığım bilgide, böyle bir düzenleme seferinin halen
yapılamadığı ve önümüzdeki günlerde de
yapılamayacağı anlaşılmaktadır.
Değerli arkadaşlar, aslında, tasarı metnine
baktığımız zaman, sivil havacılıkta bir
anlaşmayı öngörmektedir ve buna bağlı olarak da,
işletme yetkisi, yetkilerin iptali, yönetmelikler, havacılık
güvenliği, gümrük vergisi, harç muafiyeti gibi hususları görmekteyiz.
Yani, bütün ikili uluslararası anlaşmalar, çifte vergilendirmeyi
önlemeye yönelik birtakım maddeleri içermektedir. Özetle söylemek
gerekirse, bu anlaşmanın, siyasî açıdan, ekonomik açıdan ve
ticarî açıdan faydalı olduğunu söylemek mümkündür; ancak, bu
ikili anlaşmaları müzakere ederken, bir noktanın
altını önemle çizmek gerekir.
Şimdi, anayasa gereği, bu tasarı metninde de olduğu
gibi, bu tür ikili uluslararası anlaşmaları hükümetler imza
altına almaktadır. Hükümetler imzaladıktan sonra, konu, Türkiye
Büyük Millet Meclisi ilgili komisyonlarına gelmektedir; komisyonda
anlaşmalar müzakere edildikten sonra da, bugün olduğu gibi, Genel
Kurula gelmektedir. Genel Kurul da, bunları ya kabul etmekte ya da
reddetmektedir. Genel anlamıyla, bizim sıraya
baktığımız zaman, Türkiye Büyük Millet Mec-lisinde 68 tane
uluslararası anlaşma olduğuna göre, ikili anlaşmalarda bir
fason üretim söz konusudur.
Şimdi, burada, Dışişleri Komisyonu
Başkanımıza şu soruyu sormak istiyorum: Acaba, bu komisyon
raporu burada reddolmuş olsa, üç yıl içerisindeki işlemler ne
olacaktır? Aslında, kanaatimce doğru olan, böyle
anlaşmaların yürürlüğe girebilmesi için, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin onay şartı olması gerekmektedir. Eğer, Meclis
onayı olmadan yürürlüğe giriyor da, işlemler yirmi
yıldır devam ediyor da, yirmi yıl sonra buraya bir tasarı
onay için getiriliyorsa, o zaman Türkiye Büyük Millet Meclisi noter makamı
olur; bu da, bu Meclise saygısızlık olur. "Efendim, yasalar
böyle emrediyor" deniliyorsa, yasaları yapan da bu Meclis
olduğuna göre, bu, mutlaka düzenlenmelidir diye düşünüyorum.
Efendim, bu ikili anlaşmalar, aslında, basite alınacak
bir anlaşma değil. Çok enteresandır; Meclisteki
görüşmelerimizde en basit, en hızlı geçen, hiçbir maddesi
üzerinde konuşma yapılmayan... Hatta, biraz sonra, bu 22 maddeyi
milletvekili arkadaşlarımız okudu mu diye sorsak,
okumadılar; ama, biraz sonra herkes olumlu oy verecek. Böyle bir oylama
hangi meclisin hangi tarihinde var, onu da anlamak mümkün değil. Efendim,
komisyonlarda görüşüldü... Ama, birçok konu, komisyonlarda
görüşüldüğü halde, Parlamentoda değişikliğe
uğramaktadır.
Değerli arkadaşlar, aslında, bu ikili anlaşmalar,
bizim kabul ettiğimiz uluslararası anlaşmalar, hem ekonomimizi
hem güvenliğimizi yakından ilgilendirmektedir. Buna canlı örnek
vermek istiyorum. Aslında, Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin uluslararası
anlaşmalarda attığı imzalarda bile, maalesef, çoğu
zaman, hakkımızın arzu edilen seviyede
savunulmadığı kanaati bende mevcuttur; inşallah,
yanılmış olurum.
Değerli arkadaşlar, şimdi, bu ikili anlaşmalardan,
uluslararası anlaşmalardan bu söylediğimi teyit edici
birtakım örnekler vermek istiyorum. Mesela, örnek vermek gerekirse, biz,
Birleşmiş Milletlere üyeyiz. Birleşmiş Milletler, Irak
ambargosunu koymuştur. Birleşmiş Milletlerde imza
attığımız anlaşmanın 50 nci maddesinde şöyle
bir ifade var: Herhangi bir sebeple bir ülkeye ambargo uygulanırsa, ister
Birleşmiş Milletler üyesi olsun ister dışında bir ülke
olsun, ilgili ülkenin müracaatı halinde, zararının telafi
edilmesi noktasında müzakereye açılır. Şimdi, ben
hükümetten şunu sormak istiyorum: Bu 50 nci maddeye dayanarak
-uluslararası anlaşmalar olduğuna göre- hangi noktada müracaat
ettik veya mücadelemizi verdik?
Değerli arkadaşlar, Irak ambargosu on yıldır devam
ediyor; boru hattı kapalı, zarar 40 milyar dolar, Irak'la ticaretimiz
hemen hemen bitme noktasında... Ambargo konulması için oy veren ülkeler (ABD, İngiltere, Fransa, İtalya)
tarafından Ürdün üzerinden ambargo delinmektedir; yani, İngiltere,
mallarını Ürdün'e satmakta, Ürdün de Irak'a satmak suretiyle,
ambargoyu delmektedir. O zaman, ben burada, bütün hükümetleri kastederek
söylüyorum; ne tür bir çalışma yapılmıştır veya
bu milletin hakkı ne derece aranmıştır?
Sivil havacılık anlaşmaları gereği uçaklar
havaalanlarına inmeye başlayınca, bizim işadamları da
oralara gitti. Halbuki, kanunda bir değişiklik olmadı.
Özetle, Irak ambargosu konusunda, hem Irak Halkına hem de
Türkiye'ye, Türkiye Cumhuriyeti Devletine büyük haksızlık
yapılmaktadır. Hükümeti burada bir kere daha uyarıyorum;
haklarımızı hükümet olarak aramalısınız, geç
kalmamalısınız.
Değerli arkadaşlar, yine, ikili anlaşmalar -maalesef, bu
da bizim çok yanlışımız- sivil ve askerî bürokratlar
tarafından yapılmaktadır. İsrail'le yapılan
anlaşmalarda, askerler gidip anlaşma yapıyor ve bu
anlaşmaları, milletvekili olarak sizin ve bizim öğrenme
şansımız yok. Bunun altını çiziyorum. Bu yapılan
anlaşmaları, sizin ve bizim öğrenme şansımız bile
yok. Birçok anlaşma, belki on yıl sonra bu Meclise -sadece onay
makamı olarak- gelecek.
Dün, müzakereleri dikkatle takip ettim; Komisyon
Başkanımız diyor ki: "Türkiye'de her şey hukuk
çerçevesinde, yasalar çerçevesinde gidiyor." Güzel de, bu yasaları bu
Parlamento hazırladığına göre, bunun da mutlaka
değişmesi gerekmektedir.
Bakın, şimdi, iki gün önce ne oldu; bir İran
uçağı zorlanarak Diyarbakır'a indirildi. Neye bağlı
olarak indirildi; İsrail'le yapılan ikili anlaşmaya
bağlı olarak. Halbuki, İsrail'le yapılan o ikili
anlaşmanın tam metnini hiçbir milletvekili arkadaşımız
bilmemektedir. Peki, parlamenter bilmeyecek, milletvekili bilmeyecek de, kim
bilecek bu anlaşmaları, onu öğrenmek istiyorum. Askerî veya
sivil bir bürokrat, on yıl önce bir yanlış yaptı ise ve
bize, buraya, on yıl sonra tasdik için gelen bir anlaşma olursa, biz,
bunun altından nasıl çıkacağız değerli
arkadaşlar?
Şimdi -çok enteresandır- ben, bu konuya, geriye doğru
biraz baktım. Dün, kısmen, Bitlis Milletvekilimiz Sayın Ergezen
ifade ettiler. 1993, 1994'te de benzer bir sabıka kaydımız var,
daha doğrusu düzeltelim, yanlışımız var diyelim.
Mersin limanından Ermenistan'a birtakım mallar yükleniyor ve bu,
Erzurum civarında tespit ediliyor, silah olduğu
anlaşılıyor; ancak, bütün direnmemize rağmen, orada, ikili
uluslararası anlaşma gerekçe gösterilerek, silahlar Ermenistan'a
gidiyor ve Azerbaycan'a karşı kullanılıyor. Demek ki, ikili
uluslararası anlaşmalar, savunma sanayiimizi de çok yakından
ilgilendirmektedir değerli arkadaşlar. O açıdan, biz bunlara
kayıtsız kalamayız; yani, sadece, efendim, işte komisyondan
da gelmiş... Komisyon üyeleri, kendi vicdanını, kendi
kabiliyetini, kendi bilgisini ortaya koyar; her milletvekili de, Parlamentoda,
kendi kabiliyetini ortaya koyar, kendi vicdanının sesini dinler.
Mutlaka, komisyondan gelen olumludur; ama, ya ona katkı yapmamız
lazım... Halbuki, siz bu maddelerin birisini değiştirme
hakkına bile sahip değilsiniz; ya reddedeceksiniz, ya kabul
edeceksiniz. Ne demek bu?!. Hiçbir değişiklik yapmayacaksak, burada
niye getiriyorsunuz boşu boşuna?! İşte, ben, bunun üzerinde
durmak istiyorum.
Bakın, benzer bir olay: Yine, Fransız Havayollarına ait
bir uçak, silah yüklü, Ermenistan'a uçuyor. Elimdeki nota göre, o tarihlerde
Sayın Onur Kumbaracıbaşı Bayındırlık ve
İskân Bakanı ve Dışişleri Bakanına vekâlet
etmektedir. Dışişleri Bakanlığına bildiriliyor.
Uçak havadadır, müdahale edip indirilecektir; çünkü, Fransa'dan, Lübnan
üzerinden, Ermenistan'a silah götürmektedir. Ona da müdahale edilemiyor; o
silahlar da Ermenistan'a gidiyor ve Azerbaycan'a karşı
kullanılıyor.
Demek oluyor ki, uluslararası ikili anlaşmalar, hem savunma
sanayimizi hem de siyasetimizi, dışpolitikamızı
yakından ilgilendirmektedir. Peki, bu anlaşmalar, ekonomimizi
ilgilendirmemekte mi? Fevkalade ekonomik
boyutu vardır değerli arkadaşlarım.
Hatırlarsınız, burada gizli oturum da yaptık, uzun uzun
tartıştık.
Bakın, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Rusya arasında bir
ikili ticarî anlaşma yaptık. O anlaşmanın metnine
baktığınız zaman görürüz -biz, Rusya'dan doğalgaz
alımı yapıyorduk - cumhuriyet tarihindeki bütün ikili
sözleşmelerin, uluslararası anlaşmaların hilafına, hiç
birinde olmayan bir madde gelmiş, konulmuştu ve milletvekili
arkadaşlarımızın hiç o maddeden haberi yoktu. Neydi o
madde: İhaleyi alacak müteahhit firma anlaşmanın içine
dercedilmiş, yazılmıştı; artık, bizim Türk
yetkililerin, yani BOTAŞ Genel Müdürünün yapacağı bir şey
yoktu. 450 milyon dolar tutarındaydı ihale ve benim
aldığım o günkü rakamlara göre, bu ihalede, sadece ihale için
zarar 100 milyon dolardı.
Bütün bunlara baktığınız zaman, demek ki,
uluslararası ikili anlaşmaların, bir ekonomik boyutu var, bir
siyasî boyutu var, bir de dışpolitika boyutu var. Onun için
"efendim, bu Slovakya'yla ilgili, ne olacak; işte, uluslararası
bir anlaşmadır, bunda hiçbir şey olmaz..." Yarın,
Slovakya'dan kalkacak bir uçak, içerisinde silah yüklü bir uçak,
dışpolitikada bize muhalif olan bir ülkeye uçar, bir
yanlışlık yapılırsa olacak nedir; doğrusu bunu
öğrenmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, aslında, ben konuyu ilgililerden
sordum. Bu görev Gruptan bana verildiği zaman, hakikaten bu işin
esası nedir, ne yapılmak isteniyor diye sorduğum zaman,
aslında biz, hükümetler olarak, yaptığımız
anlaşmaları takipte de aciz kalmışız.
Bakın, değerli arkadaşlar, diyor ki, uluslararası
havacılıkta anlaşma yaptığımız ülkelerdeki
darboğazımız... Satırbaşı halinde, fazla
vaktinizi almadan ifade edeceğim. Diyor ki, Çin'le anlaşma
yaptık, Slovakya ile anlaşma yaptık, gelir transferinde
sıkıntı var. Biz bu anlaşmaları ekonomik olarak
yaptık; yani, para kazanmak, ticaret yapmak için yaptık. Halbuki,
yıllardır, uçuş yaptığımız bu bölgelerdeki
-birçok ülkenin adlarını saymış; Özbekistan, Libya, Irak,
Cezayir, İran- birçok ülkeden gelir transferinde
sıkıntımız var diyor. Arkasından ilave ediyor; yine,
seferlerde, frekans ve kapasite artırımında
sıkıntı var. Her uçuşta özel izin almak için birçok
işlem yapıyoruz diyor. Yine, bazen de, gittiğimiz yerlerde,
çeşitli ad altında farklı paralar tahsil edilmekte. Yani,
yaptığımız anlaşmalarda ciddî anlamda
zararlarımız var.
Demek oluyor ki, bu tür anlaşmalar Parlamentoya gelmiş olsa,
burada, bu çalışmalar istikametinde, bu maddelerin, bu genelgelerin,
bu komisyon raporlarının değişmesine -değişmeyen
raporlara, değişmesi noktasında- katkıların
olacağı kanaatindeyim.
Değerli arkadaşlar, o açıdan, milletvekili olmak,
mutlaka, hepimiz biliyoruz ki bir mesuliyet gerektirir. O mesuliyetin
gereği olarak da, yasa yapma noktasında Türkiye Büyük Millet
Meclisinin zaman zaman by-pass edildiği kanaati vicdanen bende
vardır. Bir yetkili çıkıyor "efendim, grup kararı
alın -bu hükümeti test ediyoruz- ve bu kanun hükmünde kararnameyi kanuna
çevirin ve getirin" diyebiliyorsa, bu demokratik sistemde, bu parlamenter
sistemde bir yanlışlık var. Bütün bunları aşabilmenin
yolu da, kanaatimce, hükümeti oluşturan partiler, anamuhalefet ve
muhalefet partileri birlikte olup, ülke menfaatları doğrultusunda
neyse -doğrular birdir, tektir- o istikamette bir ve karar almak
mecburiyetindeyiz.
Konuşmamı tamamlarken dilerim ve ümit ederim ki -belki,
Komisyon Başkanımız cevap da verecektir- eğer, mevcut
Anayasa ve yasalar bu tür ikili anlaşmalara bunun dışında
cevaz vermiyorsa, Dışişleri Komisyonumuzun yapacağı,
hükümete tavsiye edecektir ve şu şekilde bir hazırlık
yapılacaktır ve son sözü Parlamento söyleyecektir. Parlamentonun
onaylamadığı hiçbir hükümet anlaşmasının da
yürürlüğe girmemesi gerekmektedir. Dün burada ülkelerarası bir
anlaşma müzakere edilirken -çok enteresan- "20 yıl önce
yapılmış" denildi. 20 yılda dünya 20 defa
değişti kardeşim. Siz, 20 yıl önce yapılan veya
uygulamaya girmiş olan bir anlaşmayı buraya tekrar tekrar
getirip, hem Parlamentonun vaktini alacaksınız hem de benim
katkımın hiç olmadığı bir metni bana
imzalatacaksınız veya bana oy verdireceksiniz. İşte, biraz
önce gördük; tümü üzerinde konuşmalardan sonra maddelere geçilmiştir,
1 inci madde yok, 2 nci madde yok, 3 üncü madde yok... Peki, bu
parlamenterlerin buna katkı imkânı olmuş olsaydı, öyle bir
kapı açılmış olsaydı veya Parlamentodan tasdik
edilmeden yürürlüğe girmemiş olsaydı, mutlaka, değerli
arkadaşlarımızın katkıları olacaktı.
Ben ümit ediyor, hükümetimizin ve bütün milletvekillerimizin bu konular
üzerinde hassas olduğu, duyarlı olduğu kanaatini
taşıyor, hepinize saygılar sunuyorum efendim. (FP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Candan.
Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Teoman Özalp;
buyurun.
DYP GRUBU ADINA TEOMAN ÖZALP (Bursa) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile Slovakya Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı
Anlaşma-sının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Tanun tasarısı üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına, Yüce
Heyeti saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Slovakya,
başkenti Bratislava olan 5,5 milyon nüfuslu, kuzeyinde Polonya, güneyinde
Macaristan, batısında Avusturya ve Çek Cumhuriyeti, doğusunda
Ukrayna ile komşu olan, cumhuriyetle yönetilen genç bir ülkedir.
Halkının yüzde 60'ı Katolik, yüzde 8'i Protestandır. Resmi
dili Slovakça olup, ayrıca Macarca da konuşulmaktadır. En önemli
şehirleri ise Bratislava ve Kosice'dir.
Bu ülkeyle olan ticaretimizde, ihracat 25 milyon dolar civarında,
ithalat da 7 milyon dolar civarındadır. Durum böyle olunca, bu
ülkeyle karşılıklı ilişkileri geliştirmenin önemi
artmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Slovakya ile
ekonomik ve ticarî ilişkilerin gelişmesinde ulaşım
faktörleri önplana çıkmaktadır. Toplam mal ve eşya
ulaşımında yerli ve yabancı girişimcilerin büyük
çoğunluğu karayolu ulaşımını tercih etmektedir.
Mevcut anlaşma yapılmadan önce karayolu
taşımacılığı yüzde 81, havayolu
ulaşımı yüzde 1 ve diğerleri ise yüzde 18 düzeyindedir. Bu
oranlar 1997 yılına ait oranlardır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
çağımız, mal ve hizmetlerin günlük olarak
satıldığı bir çağdır. Taşınacak
eşya veya ürünün alıcıya çabuk ulaşması, ticarî ve
ekonomik olayları geliştirici bir rol oynar. 5 Haziran 1945 tarih ve
4749 sayılı Kanunla tasdik olunan 7 Aralık 1944 tarihli Chicago
Milletlerarası Sivil Havacılık Anlaşmasında ticarî
hakların düzenlenmesi konusunda bir mutabakata
ulaşılamamış, bu nedenle, ticarî hakların ikili
sözleşmeler yoluyla düzenlenmesi gereği doğmuştur. Gerek
ülkemiz gerek diğer ülkeler, 11 Şubat 1946'da Amerika Birleşik
Devletleri ile İngiltere arasında imzalanan Bermuda
Anlaşmasına dayanarak ikili anlaşmalar tesis etmek yoluna
gitmişlerdir. Ülkemizin coğrafî durumunu ve uluslararası hava
servislerinin ülkemizden geçmesinin sağlayacağı
çıkarları göz önünde tutarak, aynı zamanda millî sivil
havacılığımızı teşvik ve
kalkındırmak amacıyla, bugüne kadar birçok ülkeyle hava
ulaştırma anlaşması imzalanmıştır.
Türkiye'nin yaptığı bu anlaşmalar, Bermuda tipine uygun olup,
esas olarak çerçeve anlaşması niteliğindedir ve
karşılıklılık esasına dayanmaktadır. Türkiye
Cumhuriyeti ile Slovakya Cumhuriyeti Hükümeti arasında, 2 Nisan 1997
tarihinde, Ankara'da imzalanan anlaşma da bu tip bir anlaşmadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sivil
havacılık bakımından bir ülke Bermuda
Anlaşmasının esaslarına uygun olarak diğer ülkelerle
ne kadar anlaşma yapmışsa, bu, o ülkenin gerek ticarî gerek
turizm gerekse o ülkenin tanıtımı açısından fevkalade
önemli ve yararlı roller oynar. Dünyayı şöyle bir irdeleyecek
olursak, hava trafiğinin yoğun olduğu ülkeler, ekonomik ve
kültürel bakımdan gelişmiş ülkelerdir. Ülkemizin böyle
anlaşmalar yapması güzel bir olaydır; fakat, bizim sivil
havacılık şirketlerimiz, sadece Türkiye inişli uçuş gerçekleştirebilmektedir.
Dolayısıyla, bu şirketler, sadece ülkemize ya turist ya da
işçi taşıyabilmekte ve döviz de ülkemizde kalmaktaydı; ama,
son yıllarda, ekonomik sıkıntı nedeniyle bu şirketler
sıkıntıya düşmüş, filolarını küçültme ve
kapatma noktalarına gelinmiştir.
Sivil havacılık sektörüne gerekli desteğin verilmesi
gerekir. Uçaklara indirimli yakıt uygulamasına hâlâ işlerlik
kazandırılamamıştır. Özel uçak şirketleri ile
acentelerin sıkıntılarının gide-rilmesi konusunda Türk
Eximbankı acilen devreye sokulmalıdır. Devlet Hava
Meydanları İşletmesinin Türk Havayollarından
alacakları için gösterdiği tolerans, diğer Türk menşeli
özel uçak şirketlerine de gösterilmelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu gibi
anlaşmaların ülkemiz ticaretine katkısı inkâr edilemez.
Böyle anlaşmalar hızla çoğalarak, küreselleşen dünyada
yerimizi alacağımızı ümit edi-yorum.
Yüce Heyete tekrar saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Özalp.
Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok.
Sayın Komisyonun söz isteği vardı.
Buyurun Sayın Başkan.
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI KÂMRAN
İNAN (Van) - Sayın Başkanım, yüksek müsaadenizle...
Sayın Candan'ın açtığı münakaşa ve ortaya
attığı görüşler Türkiye'yi bir bakıma yetmişyedi
yıl geriye götürmektir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin
milletlerarası anlaşmalara taraf olduğu tek örnek
Lozan'dır. Neden; çünkü, devletin doğan tek organı -ki, bu,
dünyada tektir- Türkiye Büyük Millet Meclisidir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
devleti doğmuştur ve İsmet Paşa
Başkanlığındaki Lozan heyeti, Türkiye Büyük Millet Meclisi
adına niyabeten bu müzakereleri yürütmüştür.
Yetmişyedi yıl önce cumhuriyetimiz kuruldu ve kuvvetler
ayrılığı başladı; icra, teşrii organ,
yargı. O günden bu yana gelen bütün anayasalarda, gayet net, milletlerarası
anlaşmaların müzakere ve devletimiz adına imza yetkisi hükümete
verilmiştir. Dünyanın hiçbir parlamentosu müzakerelere taraf olamaz;
bu, mümkün de değildir. Bunun benzeri de yoktur dünyada.
Şimdi, yürürlüğe girmeye gelince... Burada da kategoriler vardır,
Sayın Candan'ın kendileri de bilirler. Çoktaraflı anlaşmalar.
Birleşmiş Milletler ailesi içerisinde yapılan
anlaşmaların çoğunda belirtilir; bunun, taraf memleketlerin üçte
1'i tarafından onaylanması -veya üçte 2'sine göre- halinde
yürürlüğe girer ve ancak onaylayan memleketler için geçerlidir,
diğerleri için değildir. Nitekim, hâlâ yirmi otuz yıldır
Birleşmiş Milletlerin bazı anlaşmalarını Türkiye
Cumhuriyeti hükümeti bundan iki ay önce üç tanesini
imzalamıştır; bundan da daha tabiî bir şey yoktur.
Bu, otomatik mi oluyor; hayır efendim, bizim komisyonumuz, tatile
girmeden önce, hükümetin imzaladığı iki tane milletlerarası
anlaşmayı reddetmiştir ve raporları da, Yüce Meclisin
gündemindedir. Birisi, Çalışma
Bakanlığımızın, Dünya Çalışma
Teşkilatıyla yaptığı bir anlaşma -ittifakla buna
karar verdik, bu geçerli değildir- bir de, yine, hükümetin,
Ulaştırma Bakanlığımızın, Dünya
Telekomünikasyon Teşkilatıyla yaptığı bir anlaşma;
onu da geri çevirdik.
Şimdi, burada, Mecliste anlaşmaları tadil edelim diyorlar.
Bu mümkün mü? Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin anlaşmaları
müzakeresi demektir. Yani, tadil ettiniz... Bu ne demektir;
anlaşmanın yeniden müzakeresi. Peki, kim oturacak masaya? Böyle bir
sistem dünyanın hiçbir tarafında yoktur. Bütün dünyada ya reddedersiniz
ya kabul. Ret ne olur; bir bakıma, tabiî hükümetin o icraatı
reddolur; ikincisi, sayın hükümetin bu anlaşmayı yeniden
müzakere ederek Yüce Meclisin huzuruna getirmesi demektir.
Efendim, üç madde... Bütün dünyada üç maddedir. Şimdi, bazı
anlaşmalar var ki, ikiyüz madde, üçyüz madde.. Üçyüz maddeyi teker teker
burada sıralayacak mıyız yani; şu madde kabul
edilmiştir, şu madde kabul edilmiştir... Bu mümkün
değildir. Bu şekil yaklaşımlar, 2000 yılı
bakımından doğrusu biraz düşündürücü olmaktadır. Beni affetsinler.
Efendim, Meclis bu işlerin dışında kalıyor,
kanun yapıcılığında ve bir de örnek buyurdular, 22
maddeden ibarettir, kaç sayın milletvekili bu 22 maddeyi okumuştur...
Peki, kendilerine dönüp de şunu sormak hakkımız olmuyor mu?
Diğer yüzlerce kabul ettiğimiz kanun teklif ve
tasarılarının hangi yüzlerce maddesini kendileri ve diğer
sayın milletvekilleri tümünü okumuştur? (DSP sıralarından
alkışlar) Bu, dünyada da mümkün değildir. Onun için, bu gibi
münakaşaları, illa ki bir görüş ortaya atmak gerekiyorsa, modern
dünya çerçevesinde yapmak lazım.
Eğer milletlerarası yapılan ikili anlaşmalar veya
çoktaraflı anlaşmalar malî bir hükmü ihtiva ediyorsa, o, ancak
Türkiye Büyük Millet Meclisi onayından sonra yürürlüğe girer. Bu,
gayet net ve kesindir. Onun dışındakilerde yetki, yine Anayasa
gereği, hükümete verilmiştir. Yürürlüğe girer, ondan sonra da
Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sunulur. Geç kalıyor; geç
kalıyorsa, yüzde 90 bizden dolayı geç kalıyor. Aylardır
gündemimizde bekleyen anlaşmalar var ve çok müteşekkirim,
Danışma Kurulu lütfettiler, bizim 20'ye yakın
anlaşmamızı gündemde öne aldılar ve bunları
görmüşme imkânını buluyoruz; binaenaleyh, kendi kusurumuzsa
-bazen- sayın hükümete yüklememek lazım. Bunlar,
Başbakanlık aracılığıyla Meclis Başkanlığına
ve komisyonlara muntazaman geliyor.
Şimdi, burada bir münakaşa çıkıyor. Dün, Sayın
Ergezen de temas etti: "Komisyonlar Meclis adına iş
yapmıyor, bir şeye de yaramıyor; binaenaleyh, biz,
komisyonları kaldıralım, Meclis her konuyu doğrudan
doğruya görüşsün." Böyle parlamento dünyada yoktur. Beni
bağışlayın, zaten, İçtüzüğümüz ve usullerimiz o
kadar komplike ki, bir nevi kaplumbağa yürüyüşüyle gidiyoruz. Bir de
bunu getirirseniz, tamamıyla yerimizde sayacağız. O
bakımdan, biraz insaf buyursunlar... İşler iyi gidiyor,
yanlış gittiği yerde bu Yüce Meclis hepsini düzeltmeye kadirdir
ve size niyabeten de, arz ettiğim gibi, iki anlaşmayı iade ettik
ve hükümete, bunların geçerli olmadığını arz ettik.
Memleket menfaatına aykırı olacak hiçbir şey, ne sayın
hükümetten geçer ne komisyondan ne de Dışişleri Komisyonundan.
(DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)
Arkadaşlarımıza biraz insafsızlık ediyorsunuz; çünkü,
o komisyonda bulunanlar sayın partilerin değerli üyeleridir. Didik
didik didikleniyor. Bakanlıklardan gelenleri siygaya çekiyoruz. Üç defa,
dört defa talik ettiğimiz anlaşmalar var. İlgili Bakanlar
tarafından, bürokrasi tarafından yeterince bilgi verilmediği
için üstüne gidiyoruz. Daha da açacağız, daha da açacağız...
Bu, eğer, komisyonlara ve bizlere güvensizlikse, o zaman, size niyabeten
bu konuları görüşmemiz çok zor olur.
Bu konuyu da takdirlerinize arz etmek istiyorum.
Teşekkür ederim. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Başkan.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, Mavi Akım
Anlaşması nasıl geçti?! O çok önemliydi...
BAŞKAN - Grupları adına başka söz talebi yok.
Şahsı adına söz isteyen?.. Yok.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ İLE SLOVAKYA CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA
HAVA TAŞIMACILIĞI ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - 2 Nisan 1997 tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovakya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava
Taşımacılığı Anlaşması"nın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.-Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
2 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.-Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya
tabidir.
Açık oylamanın şekli konusunda Genel Kurulun
kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 5 dakika süre vereceğim.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Slovakya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava
Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının
yapılan açık oylamasının sonucunu açıklıyorum:
Katılan üye : 209
Kabul : 198
Ret : 2
Çekimser : 8
Mükerrer : 1
Böylece, tasarı kabul edilmiş ve
yasalaşmıştır.
77 sıra sayılı, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Federal
Almanya Cumhuriyeti Hükümeti Arasındaki Hava Ulaştırma
Anlaşmasında Değişiklik Yapılmasına Dair
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ve Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri
Komisyonları Raporlarını görüşmeye başlıyoruz.
7. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Federal Almanya Cumhuriyeti Hükümeti Arasındaki Hava Ulaştırma
Anlaşmasında Değişiklik Yapılmasına Dair
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ve Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri
Komisyonları Raporları (1/368) (S.Sayısı:77) (1)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet hazır.
Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza
sunuyorum: Komisyon raporunun okunmasını kabul edenler...
Etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.
Tasarının tümü üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına,
Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya konuşacaklardır. (FP
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Uzunkaya.
FP GRUBU ADINA MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Federal Almanya
Cumhuriyeti Hükümeti Arasındaki Hava Ulaştırma
Anlaşmasında Değişiklik Yapılmasına Dair
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ve Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri
Komisyonları Raporları üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, tabiî, dünden beri görüşmeleri
yapılan bu ikili anlaşmalarda uluslararası anlaştık da
Parlamentoda bir türlü anlaşamadık; iktidarla, komisyonla ve
muhalefetle bir noktada anlaşamadık. Ben, gerçi bu konu üzerinde
fazla durmak da istemiyorum; ama, benim şahsen, az önce Sayın Genel
Başkan Yardımcımız Veysel Candan Beyin ve dün Zeki Ergezen
Beyin temas ettiği noktada bir şeyi anladım; ya bu
tasarılar Parlamentoya geliyorsa, parmaklarımızla bize bir
sorumluluk yükleniyorsa, içeriğini bilelim, Parlamento olarak
sorumluluğu üstlenelim veyahut da mevzuatımızda bir düzenleme
yapma imkânı varsa, tıpkı, herhangi bir bakanın
yurtdışına gitmesi, bir milletvekilinin raporu veya izni bilgi
mahiyetinde Meclise sunuluyorsa -ki, genellikle kabulü için sunuluyor- bu
tasarılar da Meclise aynı tarzda sunulsun. Dolayısıyla,
Yüce Meclis bunu kabul etti, tasdik etti...
Sayın Kâmran İnan Bey, son dönemlerde, Parlamentomuzun,
uluslararası ilişkilerde fevkalade diplomatik yeteneği olan en
yetişkin elemanıdır. Meselelerin bir kısmına
vukufiyeti olabilir...
Az önce, haklı olarak tenkit ettiler. Tabiî, bütün yasaları
milletvekili arkadaşlarımızın okuması, izlemesi
imkânı belki yoktur. Komisyonlardaki arkadaşlarımızın,
bu konularda detaylı çalışma yapıp
yapamadıklarını da bilemiyoruz; ama, biz, yapmış
olduklarını varsayıyoruz. Ama, ortada bir şey var, burada,
anlaşmaların sadece isimleriyle üç klişeleşmiş yönü
geliyor. Ben de, bir grubun acizane sözcüsü olarak diyorum ki, bu mevzuda
yapılması gereken şey, o zaman buyurun, biz,
İçtüzüğümüzde, mevzuatımızda değişiklik yapalım...
Bir bakan, İtalya'ya, Almanya'ya gitmesi -izin için değil-nasıl
Meclisin bilgisine sunuluyorsa; gelin, bu milletin çok ehemmiyet arz eden
yasalarının önünü tıkayan 62 anlaşmayı da bu
şekilde geçirelim ve bir konuda da bizi vicdanen kurtarın. Nedir o;
ben, şimdi, 1996 yılında veya 1994 yılında
yapılmış bir anlaşma sonucu, Azerbaycan'daki
soydaşlarıma karşı kullanılan silahların ülkemden
taşınmasında vicdanen ve hukuken mesul olacağım. Böyle
bir mesuliyeti, milletvekili ve grup olarak kabul etmem mümkün değil; bu
yükü, hükümet üzerine alsın. Mademki "sorumlusu hükümettir"
diyor -bu kanaate katılı-yoruz - o zaman, anlaşmaları da bu
şekilde Meclisin onayına sunup, günaha veyahut da başarıya
hükümetin yanında Parlamentoyu
ortak etmenin anlamı yoktur. Mademki, uluslararası arenada bu
anlaşmalar, tamamen hükümetlerden hükümetlere veya ilgili teknik heyetler
arası yapılıyor; gelsin bu teknik heyetler,
anlaşmalarını yapsın;
eksik bulduğumuz bir yer olursa, Parlamento olarak acilen müdahale
edelim.
Az önce örnekleri verilen, geçmiş dönemde Türkiye üzerinden
Ermenistan'a taşınan silahlara nasıl müdahale edemediysek... Dün
Şam'a gitmekte olan bir uçağa, maalesef, yakın komşumuz
olan bir ülkeyle ilişkilerimizi... Muhtemeldir ki -onların ifadesine
göre- misilleme yapacaklar "İran hava sahanlığından
geçen Türk uçaklarını da biz indireceğiz" diyorlar. Durup
dururken yeni bir gerilime meydan verecek bir anlaşma, madem teknokratlar
tarafından, bürokratlar tarafından veya geçmiş hükümetler
tarafından yapılmış, o halde biz Parlamento olarak bunun
vebalini neden çekelim; 65 milyonluk bir ülke olarak dostluk
ilişkilerimizi niye zedeleyelim? Önce bu meseleyi bir zeminine oturtmak
lazım.
Uluslararası anlaşmalarımız sadece bu 62 taneyle
mukayyet değil. Yakın gelecekte değişik anlaşmalar da
gelecek. Diyoruz ki, gelin, hakikaten bu toplumun ciddî gündemleri ve
sorunları var. Tabiî,. ben, aynı zamanda Parlamentolararası
Türk-Alman Dostluk Grubu Üyesiyim. Almanya ile Türkiye ilişkileri
konusunda söylenecek çok şey var, belki burada anlatılacak
yığınla sıkıntılarımız var. Almanya bir
anlamda -tırnak içerisinde söylüyorum- bir bakıma küçük Türkiye
demektir. Almanya, çoluğuyla, çocuğuyla 4 milyona yakın
insanımızın, değişik birimlerde yetişmiş
elemanımızın bulunduğu bir ülkedir ve kaldı ki, bu
ülkeyle yılda 5,5 milyar dolarlık ihracatımız, oradan da
bir o kadar ithalatımızla 10 milyar doları aşan bir ticarî
trendimiz vardır; ama, bakınız, diyoruz ki, ismini yeni duymak
durumunda olduğumuz ülkelerle anlaşma yapıyoruz. Neyi
bekliyoruz, yani bunları saatlerce burada tartışmanın...
Mademki bir sorumluluğumuz yok, vebalimiz yok, şık
olması itibariyle de bu işi hükümet yapar, bürokratlar yapar ve elhak
onlar da doğru yapar, yanlış yapmazlar; o halde,
bırakın, mesuliyetlerini bunlar alsınlar, zamanı gelince,
hükümetleri sorgulamak durumunda olan bir Parlamento veya arkadan gelen bir
hükümet söz konusu olursa, gereken soruşturmasını veya
sorgulamasını yapmış olsun.
Değerli arkadaşlar, bizim, işin prensipleri
açısından "uluslararası anlaşma yapıyoruz da,
burada anlaşamadık" dediğimiz nokta budur. İlle de
demiyoruz ki bütün açılımını Parlamentoya getirelim, biz
tartışalım. Mesela, bakın, hazırlanan bir metin -bugün
gelecek mi gelmeyecek mi bilmiyorum- İsrail'le yapılan, yani
yapılması düşünülen -işte, üç dört madde sonra önümüze
gelecek, metin önümüze gelecek- anlaşmanın başlangıcı
muhtıra olarak geçiyor, muhtıra... Karayolu ulaşım
muhtırası... Yani, düşünebiliyor musunuz, o kadar güzel
hazırlanmış ki, gerçi konjonktür olarak müsaitti, 28
Şubattan sonra hazırlandığı için o metin,
başlığına da muhtıra demişler.
Bugün Dışişleri Bakanlığı yetkililerine
sordum -onun da üzerinde konuşma yapacağım inşallah- nedir
bu muhtıra tabiri diye. Bir karayolu ulaşım meselesi var, yani
nakliye, karşılıklı geliş gidiş yapılacak;
neden muhtıra? "Vallahi bilemiyoruz" dediler.
Muhtıra tabiri çok açıktır, ihtar kelimesiyle özdeş
bir kelimedir. Biz, nakliye açısından, kara-yolu nakliyesi veya
ulaşımı açısından bir uluslararası anlaşma
yapıyoruz, anlaşmanın başlığına muhtıra
diyoruz. Peki, bu, fevkalade dikkatle gözden geçirilmiş, takip
edilmiş bir metin mi; edilmediği muhakkak.
Şunu söylemek istiyorum: Demek ki, bunlar çok iyi gözden
geçirilerek hazırlanan, Parlamentonun önüne getirilen veya hükümetin önüne
takdim edilen metinler değildir ve bunun yanlışlarını
da zaman zaman görüyoruz.
Bizim burada üzüldüğümüz konulardan bir diğeri de, bütün
anlaşmalarda, alelekser söylüyorum, hemen hemen bütün anlaşmalarda
lihikmetin, devamlı Türkiye anlaşmalarda zaafa uğruyor ve
yanlışlarının bedelini ödüyor. Bu, bir vakıa. Yani, ya
masa başında bu işleri çok iyi beceremiyoruz veya başka bir
yanlışımız var. Müsaade buyurun, bu özeleştiriyi
yapalım. Bakıyorsunuz, uluslararası anlaşmalarda da bunun
örneklerini görüyoruz. Nesi vardı dün kalkıp da böyle komşu bir
ülkeyle aramızda yeni bir sıkıntıya meydan verecek bir
diyaloğun oluşmasına zemin hazırlayan bir anlaşmaya,
nesi vardı dün soydaşlarımıza karşı Ermeni'ye
buğday gönderecek, silah göndertecek; ama, müdahale edemeyecek
şekilde bizim elimizi kolumuzu bağlamaya mecbur eden bir
anlaşmaya?!
MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Konu Almanya...
MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Evet, konu Almanya; dönüyorum...
Dediğim gibi, Almanya, saatlerce, üzerinde
konuşabileceğimiz bir konu.
Değerli arkadaşlar, Almanya hadisesine gelince, elbette,
Almanya, hava ulaşımı açısından bizim için fevkalade
büyük önem arz ediyor. Şu yönüyle söylüyorum, az önce de arz ettim: Bizim,
1999 yılı itibariyle, Almanya'ya, yıllık, 5,5 milyar
dolarlık ihracatımız, 5,8 milyar dolarlık da ithalatımız
var. Bu, fevkalade önem arz eden bir husustur. Kaldı ki, bilindiği
üzere, dünyada, ihracat açısından veya ticarî ilişkilerimiz
açısından beşinci derecede önem arz eden, daha
açığı, büyüklük itibariyle, beşinci derecede
ihracatımız ve ithalatımız açısından önem arz
eden büyük bir ülke.
Az önce ifade ettiğim gibi, bir kere, orada 4 milyona yakın...
Batı Avrupa ülkeleri çapında söylüyorum, merkez Almanya olduğu
için... Çünkü, Almanya, eksport-inport çalışmalarında, Türkiye
açısından merkez telakki edilmektedir. Batı Avrupa ülkelerinin
çoğuna da -merkez olarak Almanya'ya gönderilen- gıda veya tekstil
sektöründeki ürünlerimiz, genellikle Almanya üzerinden gitmektedir.
Almanya ile hava anlaşmasının ciddî bir zarureti var.
Bunun nedeni, birçoğunuzun bildiği gibi, yılda 75 000
TIR'lık bir malzemenin Almanya'ya ihraç edilmesi gerekiyor. Bizim, burada
en büyük handikaplarımızdan biri, bu karayolu
taşımacılığında Avusturya üzerinden geçmek
zorunda olduğumuzdur. Yani, normal, klas olan, uygun olan seyrüseferimizin
yapılması gereken yer, Bulgaristan, eski Yugoslavya, Avusturya ve
Almanya şeklidir. Ne var ki, onbeş yıldan beri, hariciyemiz ve
ilgili hükümetler ilgileniyor olmasına rağmen, maalesef,
Avusturya'dan 17 000 TIR'dan fazla yıllık kota hakkı
alamadık; bu, bir eksiklik. Bugünkü hariciyemizi de, hükümeti de bu konuda
tekrar ikaz edi-yorum. Geçmiş hükümetlerin de bu konuda eksikleri
vardı; ama, lütfen, ne olur, belki onların farklı
argümanları var. Avusturya diyor ki, biz, yeşili falan koruruz;
araziyi koruyoruz, çimeni koru-yoruz... Dolayısıyla,
Avusturya'nın böyle bir hassasiyeti var. Yani, sizin
TIR'larınızın egzozlarından çıkan zehirli gazlarla
ağaçlarımızı, yeşilliğimizi... Böyle bir mâni
olduğundan bahsediliyor; ne derece sağlıklı, bilemiyorum;
Avusturya'nın argümanı veya iddiası bu. Yani "çevre
açısından bizim için sağlıksızlık meydana
getirdiğinden dolayı, 17 000 adetten fazla
TIR'larınızın bu ülkeden geçmesine müsamahayla
bakamayız" diyorlar.
Tabiî, ben, yeri gelmişken, bu hassasiyeti bir anlamda tebrik
ediyorum. Yani, Batı ülkelerinde çevre bilinci, çevre sağlığı,
çevrenin korunması fevkalade ileri noktaya gelmişken...
İşte, iki gündür gazetelerde de okuyor, izliyorsunuz; bir eski
cumhurbaşkanımız, kendisine verilen birkısım
hediyelerin, şiltlerin, bakırların, demirlerin 750 adedini,
getirdim, denize attım diyor. Gerçekten, Sayın Bakan
araştırma yapıyorsa, bu konu üzerinde bir cezaî takip
yapıyorsa, ben, kendilerini tebrik ediyorum; çünkü, çevre konusunda,
gazetelerde okuduğumuz kadarıyla... Kalkıp, kendisine verilen
şiltleri denize atmanın da bir deniz katliamı olduğunu
kabul etmemiz lazım; ama, Türkiye bunları yaşıyor.
Avusturya TIR geçirmiyor. Bakın, diyor ki, "buradan TIR geçiriyorsun,
ağaçlarımı kirletiyorsun." Sayın Aytekin'i gerçekten tebrik
ediyorum; bu konuda gerekenin yapılmasını da umu-yor, bekliyorum.
Denizlerimizi, karamızı, ufkumuzu, coğrafyamızı...
Zaten ekonomik olarak milletin bahtını kararttınız, hiç
olmazsa, denizleri, çevresini biraz temiz tutun; ne olur, lütfen, hükümetimiz
bu hassasiyetini göstermiş olsun. (FP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar, 17 000 adet TIR'dan fazla, yani, takriben,
60 000 civarında TIR'ın, normal şartlarda Avusturya üzerinden
gitme şansı yok. Normal şartlarda diyorum. Sayın
Bakanımız, özellikle, tevafuk oldu, ben kendilerini tekrar tebrik
ediyorum. Şimdi, 60 000 civarında TIR'ın normal şartlarda
Avusturya'dan geçme şansı yok. Ne demek normal şart? O zaman
anormal şartlar arayacaksınız; ya İtalya üzerinden
gideceksiniz ro-rolarla, -ki, çok uzun
bir seyrüseferdir, TIR'cılarımızın en çok şikâyetçi
olduğu konulardan birisidir- veyahut da normal olmayan şartlardan,
yine, Avusturya'dan gideceksiniz; ama, muhalfarz, Türkiye'den Almanya'ya kadar
maliyet
1 000 dolarsa, 2 000 dolarsa, bu sefer ödeyeceği rüsum 3 000-4 000
doları geçmektedir. Bilmem anlatabiliyor muyum? Dolayısıyla,
hükümetinizin, bu TIR filolarımızın, TIR'larla meşgul olan,
bu ulaşımda bize büyük bir katkı sağlayan, Türkiye'nin 5,5
milyar dolarlık ihracatında
önemli bir ağırlığı taşıyan bu değerli
emekçilerimizin, bu konudaki gayretine destek ve katkı sağlaması
lazım. Bu konuda, mutlaka, ciddî çözümler üretilmesi gerekiyor. Aksi
takdirde, İtalya üzerinden yapılacak böyle bir seyrüseferin hem
maliyeti artıracağını hem de ilgili bu sektörde
çalışan insanlarımızın onurlu mücadelesine hükümet
olarak göstermemiz gereken duyarlılığı göstermediğimiz
anlamında, onların da bize karşı bir
kırgınlığının vesilesi olacağını
hatırlatmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, dolayısıyla, bizim, hava
ulaşımı açısından Almanya'yla ciddî bir sorunumuz
bugüne kadar yoktu. Konuyu incelediğinizde, Almanya'ya dokuz noktada
yapılan uçuşun, ben, Türkiye cenahından da aynı noktaya
çıkarılmasının gereğini düşünüyor ve hükümete
tavsiye ediyorum. Yetkililerden aldığımız bilgiye göre,
Almanya içerisinde dokuz noktaya -başta Türk Hava Yolları olmak
üzere- uçuş yapılmaktadır. Ancak, Türkiye içerisinde, özellikle
yazın, izin dönemlerinde, bu oranda yeterli uçuşun
yapılmaması, başta oradaki gurbetçilerimizin, beraberlerinde
getirmek durumunda oldukları eşyaların ve benzeri malzemelerin
nakli konusunda ciddî sıkıntılarla karşı
karşıya kalmalarına sebep olmaktadır.
Dün, yine, yetkili arkadaşlardan sordum. Deniliyor ki: Filomuz
yeterli değil; özellikle izin mevsiminde, ancak İstanbul ve Ankara'ya
direkt uçuş yaptırabiliyoruz. Peki, Diyarbakırlı
kardeşimin, Vanlı kardeşimin günahı nedir?! Trabzon'daki
vatandaşımın, 3 saatte buraya, 2 saatte buraya geldiği
halde, buradan Van'a gitmek için, iki gün burada rötar yapıp, yüklerini
indirip, kaldırıp tekrar yolculuk yapmasının, buna ekstra
bir külfet olduğunu kabul etmemek mümkün değil. Ee, filoyu
çoğaltma imkânımızı zorlamak durumundayız. Artı,
bir önemli husus da -burada, yine, Bakanlığın dikkatini çekmek
istiyorum, yetkili bürokratların mazereti devamlı bu olmakta; ama, bu
mazerete hükümetin sığınmasının doğru
olmadığını biliyorum ve iki ülke arasında dostluk
grubunda olan bir arkadaşınız olarak da bu konuyu
hatırlatmak istiyorum- yaz sezonunda; yani, izin sezonunda, âdeta, hac
sezonunda, Suudilerin evlerinin kiralarını 2-3 katına
çıkardıkları gibi, biz de, havayollarımız ve
şirketlerimizin nakliye ücretlerini 2-3 misline çıkarıyoruz.
Açık söylüyorum, bunun insafla bağdaşır tarafı yoktur.
Yani, sizin insanınız, orada, size kazanacak, yastık altında,
yastık üzerinde, bankalarınızda yatırımlarıyla
ülkenizi besleyecek, kırk yıldır vatan cüda yaşayacak; ama,
Türk bayrağı armalı bir Türk havayolu uçağına binmeye
gelirken, 300 mark, 400 mark olan, normal, izin sezonu dışındaki
seyrüsefer için 800-900 mark alacaksınız...
Değerli arkadaşlar, bunu, kırk yıldır,
kırkbeş yıldır, hatta, üçüncü neslin, üçüncü jenerasyonun
da artık orada ticarî hayata girdiğini, normal kazanıma
başladığını düşünürseniz, yarım
yüzyıldan beri bu ülkelerde bulunan insanlarımıza
karşı ciddî bir vefasızlık olarak biz yormasak dahi,
orada-kilerin yorma ihtimali vardır.
O bakımdan, ben özellikle diyorum ki, ister özelleştirmeden
sorumlu ister ulaştırmadan sorumlu
bakanlıklarımızın ister hükümetimizin sübvanse
edebileceği başka imkânlarıyla, hiç olmazsa bu cemileyi işçilerimize
layık görelim. Nedir o; Türk Bayrağı amblemli, bugüne kadar
bizim resmî taşıma organımız olan Türk Hava Yolları
-ki, fevkalade başarılı hizmetler de vermişti, bu yönüyle
kendilerini tebrik etmek durumundayız; ancak, özellikle söylemek
istediğim husus- yaz sezonunda, izin sezonlarında filoyu mu
artıracak... Nasıl; tıpkı, yılbaşlarında
Miami'ye kadar özel turlar düzenlediği gibi. Önceki gün de söyledim; siz,
dünyanın bir başka kıtasına 150-200 dolara seyrüsefer düzenliyorsunuz;
ama, öbür taraftan, işçiniz gelirken ondan 3 misli ücret
alıyorsunuz... Bunu, şu Parlamentonun kabullenmesi mümkün
değildir, oradaki işçilerin de bu olaya anlayışla
bakması mümkün değildir.
Değerli arkadaşlar, işçilerimizin bu konudaki
şikâyetlerini lütfen gözardı etmeyelim; bu sorunlarına sahip
çıkmamız gerektiğini düşünüyorum.
Ayrıca, işçilerimizin, tabiî, kara ulaşımı
açısından da ciddî sorunları var. Her ne kadar, şu anda,
ikili anlaşmamızla, hava ulaşımı konusundaki
sıkıntıların giderilmesi hedeflenmektedir; daha önceki
anlaşmalarda olduğu gibi, genellikle hava ve kara
ulaşımıyla alakalı anlaşmalar yapılmaktadır bugünkü
oturumlarımızda. Tabiî, bunların oturduğu hukukî bir zemin
vardır; ama, kara ulaşımında da işçilerimizin hâlâ
karşılaştıkları ciddî sıkıntıları
vardır. Bunlardan birisi, az önce söylediğim, eski güzergâh olan,
Avusturya, eski Yugoslavya ve Bulgaristan üzerinden ulaşımda
yaşadıkları sıkıntılardır. Bu bölgelerde
yeterli itibarı ve ilgiyi görememektedirler.
Tabiî, ben, diğer konulardaki sıkıntılara, bugün
görüştüğümüz yasa tasarısı itibariyle pek fazla zaman
ayırmanın gereği olmadığını
düşünüyorum; ancak, Almanya'daki işçilerimiz ve ticarî
ilişkilerimiz açısından, mutlaka, Almanya'ya, gerek hava
ulaşımı ve gerek kara ulaşımı açısından
daha dikkatli, özenli yaklaşmamız gerektiğini düşünüyorum.
Her şeyden önce, bu, sadece Almanlarla olan ticarî ilişkimizde
değil... Çünkü, Almanya ile olan ticarî ilişkimizde de,
ihracatımızın büyük bir kısmını oradaki Türk
kardeşlerimiz tüketiyor; bu gerçeği görmezlikten gelmemiz mümkün
değildir; yani, Almanya'ya şu kadar ihracat yapıyorsak, bilelim
ki, oradaki işçimiz sayesinde ve onun vasıtasıyla bunu
yapıyoruz.
Dolayısıyla, iki ülke arasında yapılan bu
anlaşmanın hayırlı olmasını diliyor; bundan sonra
yapılacak anlaşmaların, Parlamentoda, demin arz ettiğim çerçeve
içerisinde yapılması umut ve temennisiyle -ki, gündemin
boşaltılması açısından bana göre bunda çok önemli
zaruret var- bu düzenlemenin yapılması suretiyle, daha seri
anlaşmalar yapılabilmesi umut ve temennisiyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler.
Doğru Yol Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Oğuz
Tezmen.
Buyurun Sayın Tezmen. (DYP sıralarından
alkışlar)
DYP GRUBU ADINA OĞUZ TEZMEN (Bursa) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Federal Almanya ile Türkiye arasında 1957
yılında imzalanan sivil havacılık
anlaşmasının bazı maddelerinin değiştirilmesine
ilişkin mutabakat zaptı var ve ona ilişkin yasa
tasarısını görüşüyoruz.
Aslında, ben, burada, sivil havacılıktan sorumlu olan
Ulaştırma Bakanlığının en üst düzeyde temsil edilmesini
de beklerdim; çünkü, Türkiye'nin problemli alanlarından birisi sivil
havacılık. Aslında, bugünlerde
yaşadığımız bazı olaylardan da medyaya
yansıdığı üzere, gerçekten Türk sivil
havacılığının yeni bir anlayışla reforme
edilmesi lazım.
Buradan şuna gelmek istiyorum: Siz kendi evinize çekidüzen
vermezseniz, o zaman, sizin uçaklarınızın yabancı ülkelere
inmesi ya da oralara sefer yapabilmesi ciddî riskler taşıyor.
Aslında, mutabakat zaptı ve onun ekleri çok detaylı
incelendiğinde, önemli ve gerçekten ciddî riskleri içeren yeni
mekanizmaları görüyorsunuz. Bu mekanizmalar neler; bir kere, uçuş
emniyeti ve uçuş güvenliği konusunda Türkiye sivil otoritelerinin
yaptığı denetimlerin yetersiz olduğu gerekçesiyle, Federal
Almanya, oraya inen uçakları denetleme yetkisi alıyor. Bu, önemli bir
unsur. Ayrıca, güvenlik açısından da, yani, yolcuların,
terör ya da uçan uçakların içindeki emniyet sorunlarını da
giderebilmek açısından özel denetim yetkileri veriliyor. Bunlar
hukuken Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamasıyla da -daha önce
anlaşma şeklinde olan şeyler- daha da kesinlik
kazanmış oluyor.
Bunlar niçin yapılıyor; yani, başka ülkelere uygulanmayan
bu mekanizmalar Türkiye için niçin uygulanıyor? Gerçekten önemli bir konu.
Aslında, standart, her zaman görüşülen anlaşma
değişikliklerinin çok ötesinde anlamlar ifade eden bir
değişikliktir bu. Tabiî, komisyon metinlerinde, komisyon
raporlarında da aslında bunlara dikkat çekilmesi lazımdı;
ama, gerek Ulaştırma Komisyonunun gerekse Dışişleri
Komisyonunun raporlarını dikkatlice okudum, bu konuda herhangi bir
uyarı ya da hükümeti acilen tedbir almaya yönlendirecek bir ifade yok.
Bu olay, aslında yeni bir olay değil. Daha önce, Türkiye,
kendi sivil havacılık teşkilatını, ulaştırma
bünyesi içerisinde -Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü olarak
adlandırılan genel müdürlük- kurmuş. Burası, Türkiye'de
uçuş yapan uçakların uçuş güvenliğini, pilotların
sertifikasyonunu yapmakla görevlendirilmiştir. Bunlar, belli ölçülerde devam
ediyordu. Uluslararası ICAO standartları vardır; Chicago
anlaşmasıyla belirlenen standartlara uyulacağı
varsayılıyordu ve bizim gibi ülkelerin sivil havacılık
teşkilatlarının verdikleri sertifikalar, güvenlik belgeleri
kabul ediliyordu; ama, öncelikle Amerika Birleşik Devletleri, 1995'lerde,
özellikle Amerika Birleşik Devletlerine diğer ülkelerden uçan
uçakların güvenli olup olmadığının
araştırılması için yeni bir program başlattı.
Amerikan Federal Hava Ajansı, bu program çerçevesinde, ülkelerin
uçaklarının durumunu öncelikle orada gözlemeye başladı.
Gönderdikleri ajanlarla, acaba, ülkeler,
terörizme karşı ya da uçak korsanlığına
karşı kendi havaalanlarında yeterli denetimi yapıyor mu
yapmıyor mu diye özel denetimleri uygulamaya başladı ve
dünyanın bütün ülkelerinde ilgili ülkelere haber verilmeksizin bu tür
denetimler ifa edildi ve Türkiye'nin gerçekten dünya standartlarında
sertifikasyon vermeye ehil olmadığı konusunda
kuşkuları ve tespitleri oldu ve bu tespitleri ileri sürerek
Türkiye'yi ikinci kategoriye indirdiler; yani, takip edilmesi, izlenilmesi gereken
bir ülke standardına indirdiler; Kolombiya gibi ya da benzer ülkeler gibi.
Bunu yaparken, acaba, doğru muydu yanlış mıydı diye
baktığımız anda, gerçekten de, bizim Türk
havacılığının sertifikasyonunu yapacak, Türk
havacılığının denetimini yapacak Ulaştırma
Bakanlığı bünyesindeki Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü, devlet personel rejiminin dar çerçevesi içinde 3 000 ya da 5
000 dolar verip pilot istihdam edemediği için, yeterli uzman istihdam
edemediği için, gerçekten yetersiz durumdaydı ve böyle gitmesi durumunda...
Çünkü, Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye'den uçan Türk Hava
Yollarını da, gerekli önlemler alınmadığı
takdirde, Türkiye'nin kategorisini bir seviye daha düşü-rerek, artık,
indirmeyeceği konusunda uyarılarda bulundu.
Şimdi, Türkiye, o dönemde, acele olarak yeni önlemler almaya
başladı. Ne yapıldı; özel sözleşme yetkileriyle
pilotlar istihdam edildi, yabancı dil bilen uzmanlar alındı;
bunlar, yabancı şirketlerden hizmet satın alınmak suretiyle
eğitimden geçirildi ve Türkiye, bir süre sonra, kategori 2'den kategori
3'e yükseldi; ama, Amerikan uzmanlarının, gelip açık ve gizli
denetimler yaptıktan sonra, gerçekten de, Türkiye'nin, bu işi ciddîye
aldığı ve ilerleme gösterdiği yönünde tespitleri oldu ve bu
tespitler çerçevesinde, Türk Hava Yolları, Amerika Birleşik
Devletlerine uçmaya devam etti ve Ulaştırma Bakanlığı
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün verdiği
sertifikaları, tekrar kabul et-meye başladı; ama, o arada, Joint Aviation Authority; yani, Avrupa
Birliğinin ortak havacılık kuruluşuna da, Türkiye, aday üye
olarak başvuruda bulundu o dönemde; çünkü, onun sağlayacağı
ek güvencelerle ya da denetim düzenlemeleriyle de bu işin çok daha iyi bir
şekilde yürütülebileceği konusunda kararlar aldık; ama, bu kararlar
yeterli değildi; çünkü, Türkiye'de, aslında, sivil
havacılıkla ilgili olarak, mevcut yapının yeni baştan
deformize edilmesi lazım. Bununla ilgili olarak, sivil havacılık
teşkilatının, Telekom kuruluşu gibi ya da benzer kuruluşlar
gibi, Rekabet Kurulu gibi, gerçekten, günlük olaylardan etkilenmeyecek bir
yapıya kavuşturulması için de yasa tasarısı
hazırlandı; ama, yaşanan olaylar sonucunda, bunun Meclise
intikali mümkün olamadı. Bu dönemler, bahsettiğim tarihler 1996
tarihleridir.
Bu arada ne oldu; bu arada, orada çalışan, genç, eğitim
almış çocuklar, hepsi birer birer ayrıldılar ve sivil
havacılık teşkilatı, bugün, gerçekten, içler
acısı duruma düşmüş, çok ciddî biçimde eleman kaybetmeye
başlamıştır.
Nitekim, Millî Güvenlik Kurulunun çeşitli toplantılarında
da, ulaştırma şûralarında da, Türk sivil
havacılık teşkilatının ayrı bir yapıya,
özerk bir yapıya kavuşturulması, böylelikle, ülkede,
havacılık standartlarında, herkesin kabul ettiği normlarda
uygulanabilmesini sağlayacak imkânların oluşturulması
gerektiği söyleniyordu. Bu konuda tavsiye kararları çıktı;
ama, üzülerek görüyoruz ki, bu konuda, henüz hiçbir şey
yapılmış değil.
Bu arada, bir de, arkasından, hatırlayacaksınız,
Alman turistleri taşıyan Birgen Air'e ait bir uçak Orta Amerika'da
düştü. Bunun üzerine, biz, tam, Türkiye bu işleri bir yola soktu
düşüncesindeyken, Birgen Air kazası da bir tuz biber ekti;
Türkiye'nin lisans verdiği uçakların denetiminin, gerek
pilotların yeterliliği açısından gerekse uçakların
uçuşa elverişlilik denetimi açısından, yeterli biçimde
yapılmadığı konusunda, ülkelerde ciddî kuşkular
oluşmaya başladı. Bunun arkasından, Almanya da dedi ki
"senin inen uçaklarını, biz burada denetlemek istiyoruz."
Yani "senin verdiğin lisansı sen vermeye ehil değilsin,
yeterli değilsin; senin pilotlarının, uçaklarının,
uçuşa elverişlilik açısından yeterli olup
olmadığını biz denetleyeceğiz" dedi ve burada
protokolle getirilen şey ve sizin onaylayacağınız bu metin
aslında bu icazetin pekiştirilmesi niteliğindedir.
Şimdi, burada, Almanlara ya da Amerikalılara kızmak söz konusu olmamak gerekir.
Yapılması gereken,
Türkiye'nin, vakit geçirmeden, Türk Sivil Havacılık
Teşkilatının yeniden yapılanmasını
sağlayıp özel ücret rejimiyle, özel istihdam biçimleriyle bu
teşkilatı kurup siyasî etkilerden olabildiğince
arınmış bir hale getirmesi lazım. Bunu getirmediğimiz
takdirde, önümüzdeki ay 190 ülkenin oluşturduğu Dünya Sivil
Havacılık Teşkilatının (ICAO) denetçileri Türkiye'ye
geliyorlar, sivil havacılıkla ilgili çok ciddî denetimler yapacaklar
ve şu andaki haliyle Türk Sivil Havacılık Teşkilatı
Genel Müdürlüğü bu sınavı başarıyla aşabilecek
teçhizatlara, olanaklara sahip değil. O zaman ne olacak?.. Benden önce
konuşan arkadaşım rakamlar verdi, bazı şeyler ifade
etti; ama, gerek turizm açısından gerekse orada yaşayan insanlar
açısından fevkalade önemli olan -Almanya ile olan uçuşlar
başta olmak üzere- tüm Avrupa'ya yönelik uçuşlarımız ciddî
biçimde darbe yiyecek, gerek charter uçuşları gerekse Türk Hava
Yolları ya gidecekler sertifikasyonlarını yurt
dışında başka kuruluşlara yaptıracaklar ya da
Türk otoritelerinin verdiği belgelerin hiçbir geçerliliği kalmayacak
ve Türk uçakları, özellikle charter uçakları Türkiye'nin
dışına çıkamayacaktır.
Çok ciddî bir olayı yaşıyoruz; ama, Türkiye'nin gündemi
çok farklı şeylerle dolu olduğu için bunlar dikkate
alınmıyor; ama, gerçekten çok alarme edici bir durumdadır.
Yarın öbür gün, ICAO denetiminden, Türkiye'nin sertifikasyonunun yetersiz
olduğu, Türk uçaklarının emin olmadığı
şeklinde bir duyuru söz konusu olduğu zaman, hatta duyuruya bile
lüzum yok; çünkü, bu tespitler, internet üzerinde, sivil havacılık
teşkilatının bütün denetimleri herkese açıktır,
özellikle bu konuda yetkili olan herkese açıktır. Onlar, internet
üzerinden buralara girecekler ve Türkiye'nin, hangi denetimleri
yaptığını, hangi açılardan yeterli, hangi
açılardan yetersiz olduğunu anında tespit edebilecekler ve ondan
sonra biz diyeceğiz ki, Türkiye olarak filomuzu genişletiyoruz, dört
kıtaya uçu-yoruz! Bu yaklaşımları artık dünyaya kabul
ettirmemiz mümkün değil. Onun için, Türkiye'nin, bu konuyu, birinci
derecede önemli konuları arasına alması lazım. Türkiye,
dünyayla entegre olmak istiyorsa, öncelikle dünya normlarını her
yerde geçerli kılacaktır. Bunun başka çaresi yok. Ama,
gazetelere bakıyorsunuz, Başbakanlık düzeyinde bir genelge
çıkarılıyor ve Başbakanlık düzeyinde
çıkarılan bu genelge, Ulaştırma Bakanının haberi
olmadığı için tekrar geri alınıyor! Bu tablo,
gerçekten görmek istediğimiz tablo değil arkadaşlar. Bunun,
mutlaka daha rasyonel esaslara bağlanıp, bu konunun çerçevesinin
süratle çizilmesi gerekir ve kanunsa kanun, ne gerekiyorsa hepsinin
yapılması lazım. Çünkü, dediğim gibi, denetim, önümüzdeki
ay içerisinde, Türk sivil hava-cılığı, yabancı
uzmanlar tarafından çok ciddî biçimde ele alınacak ve bu işi
bilenler, böyle bir sına-vın başımıza ciddî sorunlar
doğuracağını biliyorlar ve bu konuda gerekli
uyarıları da yapıyorlar.
Ben, burada bunun önemine işaret ediyorum. Hükümeti, bu konuda
gerekli düzenlemeleri yapmaya davet ediyorum; çünkü, bu, sadece
iktidar-muhalefet işi değil, millî bir sorun. Türkiye, yurt
dışına uçuşlarında kendi
teşkilatlarının verdikleri sertifikaların geçersiz kabul
edilmesi gibi bir durumla karşı karşıya
kaldığında, bunun sıkıntısını 65 milyon
insanımız çekecek. Öyle kolaylıkla gözardı edilemeyecek bir
durumla karşı karşıyayız.
Bunun dışında, bu protokolle tabiî ki, bazı
düzenlemeler yapılmıştır. Bunlar zaman içerisinde meydana
gelen ufak tefek ihtiyaçları belirleyen düzenlemelerdir; ama, dediğim
gibi, en önemli konu, bir kere, uçuş güvenliği ve uçuş emniyeti
konusundaki protokolle getirilen hükümlerdir. Bu hükümleri, lütfen, çok ciddiye
alalım. Bu hükümler, ileride, Türkiye'nin potansiyel risk
alanlarını yaratıyor.
Ulaştırma Bakanlığında bulunmam nedeniyle bu
konuyla ilgilendim ve oradaki arkadaşlarımla beraber çok zor bir
süreci aştık. Türkiye, o
sıkıntılı dönemleri çok büyük özverilerle
aşmıştır. Aman, uyarıyorum, mutlak surette bu işi
ciddiye alalım ve bu düzenlemeleri süratle yapıp, Türkiye'yi hak
ettiği bir noktaya taşıyalım diyorum.
Hepinize saygılar sunyorum.
Sağ olun, var olun. (DYP ve FP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Tezmen.
Gruplar adına başka söz isteyen?.. Yok.
Komisyon Başkanımızın bir açıklaması var.
Buyurun Sayın Başkan.
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI KÂMRAN
İNAN (Van)- Sayın Başkanım, lütfettiniz.
Bazı değerli konuşmacılar, bu konuları
işlerken, bu son İran uçağının Diyarbakır'a
inmeye davet edilmesi hadisesine temasla, "Türkiye ile İsrail
arasında bir gizli anlaşma bulunduğu ve bunun Türkiye Büyük
Millet Meclisinden kaçırıldığı" şeklinde
ifadeler kullandılar. Bu konuda ne gizli ne açık hiçbir anlaşma
yok İsrail ile. Nereden kaynaklanıyor; bu, Dünya Milletlerarası
Sivil Havacılık Sözleşmesinden kaynaklanıyor. Bu sözleşmeye
göre, sivil havacılık kendi maksadı dışındaki
amaçlar uğruna kullanılamaz. Nedir o; asker nakliyesi, silah
nakliyesi gibi... Buna izin vermemektedir. Bütün taraflar buna uymaya mecbur.
Bir başka hükmü, kendilerine transit geçiş izni verilen
uçaklar, o hava sahasına sahip memleketin lüzum görmesi halinde, inmeye ve
kontrolden geçirilmeye davet edilebilirler. Bu husus, Türkiye'nin, transit
geçiş izni verdiği İran charter şirketlerine önceden
bildirilmiştir. Transit izniniz bu şart altında verilmektedir;
gerekli görülürse inmeye davet edilirsiniz ve bu uygulanmıştır.
Ne bir askerî uçak zorlaması var, ne bir gizli anlaşma var. Bu hükme
uymuştur İran pilotları ve Diyarbakır'a inmişlerdir;
gerekli yoklama yapılmış, usule uygun bulunduğu için de
yoluna devam etmiştir. Bu meseleye bu şekilde açıklık
getirmek gerekti.
Arz ediyorum efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Başkan.
Şahsı adına Sayın Mehmet Kaya?.. Sayın Kaya
yok.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Tasarının maddelerine
geçilmesi kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ İLE FEDERAL ALMANYA CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
ARASINDAKİ HAVA ULAŞTIRMA ANLAŞMASINDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR MUTABAKAT ZAPTININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Federal Almanya Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında 5 Temmuz 1957 tarihinde Ankara'da imzalanan Hava
Ulaştırma Anlaşmasının 11 inci maddesinde
değişiklik yapılmasına ve anlaşmaya bazı maddeler
eklenmesine dair 20 Kasım 1997 tarihinde Bonn'da imzalanan Mutabakat
Zaptı'nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - 1 inci maddeyle ilgili söz isteği?.. Yok.
1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - 2 nci maddeyle ilgili söz isteği?.. Yok.
2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - 3 üncü maddeyle ilgili söz isteği?.. Yok.
3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya
tabidir. Açık oylamanın şekli konusunda Genel Kurulun
kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler...Etmeyenler...Kabul edilmiştir.
Oylama için 5 dakikalık süre vereceğim.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Federal Almanya Cumhuriyeti Hükümeti Arasındaki Hava
Ulaştırma Anlaşmasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısının yapılan açık oylamasının
sonucunu açıklıyorum:
Katılan üye : 192
Kabul : 186
Ret : 1
Çekimser : 1
Mükerrer : 4
Tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Moğolistan Hükümeti arasında
Hava Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve
Dışişleri Komisyonları raporlarının
müzakerelerine başlıyoruz.
8. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve
Moğolistan Hükümeti Arasında Hava
Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/349)
(S.Sayısı: 79) (1)
BAŞKAN - Hükümet?.. Hazır.
Komisyon?.. Hazır.
Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza
sunuyorum: Raporun okunmasını kabul edenler... Etmeyenler... Raporun
okunması kabul edilmemiştir.
Tasarının tümü üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına,
Amasya Milletvekili Akif Gülle konuşacaktır.
Buyurun Sayın Gülle. (FP sıralarından alkışlar)
FP GRUBU ADINA AKİF GÜLLE (Amasya) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Moğolistan
Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum; sözlerime başlarken hepinizi en içten
duygularla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi, 5 Haziran 1945 tarih
ve 4749 sayılı Kanunla tasdik olunan 7 Aralık 1944 tarihli
Şikago Milletlerarası Sivil Havacılık
Anlaşmasında ticarî hakların düzenlenmesi konusunda bir
mutabakata ulaşılamamış, bu nedenle, ticarî hakların
ikili sözleşmeler yoluyla düzenlenmesine ihtiyaç hâsıl olmuştu.
Bu açıdan, gerek Türkiye ve gerekse diğer devletler, 11 Şubat
1946'da Amerika Birleşik Devletleri ile İngiltere arasında
imzalanan Bermuda Anlaşmasına dayanarak ikili anlaşmalar tesis
etme yolunu seçmişlerdi.
Değerli arkadaşlar, ülkemizin çıkarları, takdir
edersiniz ki her şeyin üzerindedir. Ülke insanımızın
ekonomik, sosyal ve kültürel yönlerden gelişmeleri için neler
yapılması gerekiyorsa hepsine olumlu destek vermemiz, katkıda
bulunmamız da, şüphesiz gereklidir. Ülke çıkarları söz konusu
olduğunda iktidar ve muhalefet kavramlarını bir kenara
bırakarak, davranışlarımızı buna göre düzenlemek
zorundayız.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moğolistan Hükümeti Arasında
İmzalanan Hava Taşımacılığı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısına bu açıdan yaklaşıyor ve de
değerlendiriyoruz.
Değerli arkadaşlar, ülkemizin coğrafî durumunu ve
uluslararası hava servislerinin ülkemizden geçmesinin
sağlayacağı faydaları göz önünde bulundurarak, aynı
zamanda, millî sivil havacılığımızı teşvik
ve kalkındırma amacına yönelik olarak hazırlanan ve iki
ülke yetkililerince imzalanan bu anlaşma, çerçeve niteliğinde olup,
karşılıklı güven esasına da dayanmaktadır. Bu
anlaşmanın, Türkiye ile Moğalistan arasında ekonomik,
kültürel ve turizm alanlarındaki işbirliğinin daha ileri bir
düzeye getirilmesini sağlamak bakımından yararlı
bulunduğundan da kimsenin şüphesi bulunmamaktadır.
Globalleşen dünyada Türkiye'nin de yerini alması
gerekmektedir. Bu tür anlaşmaların, özellikle, Türk cumhuriyetleriyle
yakınlaşmamıza neden olduğu, ciddî bir katkıda bulunduğu
da bir gerçektir. Hal böyle olunca, Çin ve Rusya arasında yer alan
Moğalistan'la yapılan bu anlaşmanın da ülke
insanımızla Moğalistan insanı arasındaki
ilişkilere yarar getireceğine inanıyoruz.
Değerli milletvekilleri, iki ülke arasındaki ekonomik, kültürel
ve turizm alanlarındaki işbirliğini ileri bir düzeye getirmesi
beklenen bu anlaşmanın onaylanmasına müspet
baktığımızı bir kere daha yenilerken; bu vesileyle,
ülkemizin sivil hava taşımacılığından kısaca
söz etmek istiyorum: Bugün ülkemizde sivil havacılık alanında
hizmet veren havaalanlarımızın yanı sıra,
birtakım askerî havaalanlarımız da mevcuttur. Ülkemizin
diğer ülkelerle işbirliğinin artırılması
amacıyla yapılan uluslararası anlaşmaların, biraz önce
belirttiğim gibi, ülke insanımızın sosyal, ekonomik ve
kültürel yönden zenginleşmesi için birer adım, birer vesile
olduğunu ifade etmiştik. Ülkemizin dahilinde faaliyet gösteren
havaalanlarımızla şehirlerimiz arasında birer köprü
vazifesi oluşturulurken, havaalanları, bölge
insanlarımızın birbirleriyle olan ilişkilerini ekonomik ve
sosyal yönden de ciddî manada geliştirmektedir. Bugün havaalanına
sahip illerimiz ve yörelerimizde gözlenebilir bir gelişmişliğin
sağlandığını da yakından görmekteyiz
Bu arada, Amasya Milletvekili olmam münasebetiyle, bu konudaki, bölge
halkımızın isteklerini de kısaca ifade etmek istiyorum:
Malumunuz, Amasya, tarihî ve kültürel dokusu bozulmamış ender
illerimizden bir tanesidir; ama, üzülerek belirtmek zorundayız ki, tarihî
dokusuna, kültürel birikimine rağmen, gelişmişliğini
aynı ölçüde de tamamlayabilmiş değildir. Cumhuriyetimizin 75
inci Yılına armağan edilmesi düşünülen üniversitenin
Amasya'da kurulması konusunda, o günkü devlet yetkililerimizce, o günkü
Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere, söz verilmiş,
taahhütte bulunulmuş, Amasya'ya gelen bütün siyasî parti liderlerimiz,
seçim öncesinde de bu konuyu Amasya'da gündeme getirmiş olmalarına
rağmen hâlâ gerçekleşmemiş olması, Amasyalıların
bu konudaki beklentilerinin devam etmesine sebebiyet vermiştir. Bugün için
henüz çevre yolunun da düzenlenememiş olması ciddî bir eksikliktir.
Değerli arkadaşlar, Amasya ve yöresinin sivil hava
ulaşımının karşılanabilmesi için Merzifon Askerî
Havaalanının, sivil havacılık işletmesinin
uçuşlarına açılması gerekmektedir. Bu alanda Hava Kuvvetleri
Komutanlığının envanterinde bulunan Merzifon Askerî
Havaalanı ki, Merzifon'a sadece 1 kilometre mesafededir, Merzifon-Samsun
karayolu üzerinde bulunmaktadır. 2 400 metre asfalt kaplamalı, 45 NCN
değerinde olan piste ve 3 000 X 23 metre ebadında bir paralel piste
de sahip bulunmaktadır.
Amasya ve yöresinin sivil hava ulaşımını
karşılayabilmesi amacıyla, Ulaştırma
Bakanlığı ile Genel Kurmay Başkanlığı
arasındaki genel protokole istinaden ilgili kuruluş ile Hava
Kuvvetleri Komutanlığı arasında 1988 yılında
Meydan Özel Protokolü aktedilerek Amasya-Merzifon Askerî Havaalanı, sivil
havacılık işletmesinin uçuşlarına
açılmıştır; ancak, havaalanında sivil tesislerin
bulunmaması nedeniyle tarifeli seferler düzenlenememekte olup, sivil
ulaşım, münferit uçaklar seviyesinde ancak
gerçekleşebilmektedir. Havaalanına sivil tesislerin yapımı
konusunda, Hava Kuvvetleri Komutanlığıyla koordineli olarak,
gerekli etütler yapılmış, sivil tesis yapımına uygun
bölge de, o gün için tespit edilmişti. Belirlenen bölgeye, söz konusu
tesislerin yapımı, Hava Kuvvetleri Komutanlığınca da
uygun bulunmuştu.
Bu paralelde, Amasya ve yöresinin sivil hava ulaşım
ihtiyacını karşılamak, bölge kalkınmasına
katkıda bulunmak, Sinop ve Samsun meydanlarının herhangi bir
nedenle kapanması durumunda, yedek meydan fonksiyonunu üstlenmek üzere,
Hava Kuvvetleri Komutanlığınca da uygun görülen bölgede, sivil
tesislerin yapılması amacıyla, Amasya-Merzifon Havaalanı
İnşaatı adı altında yeni bir proje, ilgili
kuruluş tarafından, 1997 yılı yatırım programına
dahil edilmiş, yönetim kurullarından da kararlar
çıkarılmıştı. Talep, DPT
Müsteşarlığına intikal ettirilmesini teminen,
12 Haziran 1997 tarihinde Ulaştırma Bakanlığına
müracaatta bulunulmuştu.
Bu müracaatı takiben, Ulaştırma
Bakanlığından, DPT Müsteşarlığınca konunun
Yüksek Planlama Kuruluna sevk edildiği; ancak, değişik
hükümetler döneminde bunun sonuçlandırılmadığı, ilgili
işlemlerin devamına gerek olup olmadığı hususuna
açıklık getirilmesi de istenmişti. İlgili kuruluş ise,
anılan projenin 1997 yatırım programına dahil edilmesi
yönündeki talebini, 8 Kasım 1997 tarihinde tekrar yenilemişti.
Bu gelişmeler sonucunda, Amasya-Merzifon Havaalanı
İnşaatı işi, muhtelif havaalanı etüt projeleri
kapsamında etüt edilmek üzere ilgili kuruluş tarafından 1998
yılı yatırım programına 500 milyon TL'lik bir ödenekle
teklif edilmiş ve dahil edilmişti.
1998 yılı içerisinde ise, Başbakanlığın
98/7 sayılı Tasarruf Genelgesi uyarınca ihaleleri yapılacak
projeler için, ihale müsaadesi almak üzere DPT Müsteşarlığı
ve Başbakanlık nezdinde girişimde bulunulmuş; ancak,
muhtelif havaalanları etüdü projesi için ihale müsaadesi
verilmemişti.
BAŞKAN - Sayın Gülle, Amasya'yı sonuçlandıralım
biraz da Moğolistan'a gelelim artık...
AKİF GÜLLE (Devamla) - Tabiî, Sayın Başkanım. Hava
ulaşımını konuştuğumuz için, Moğolistan
kadar, elbette, ülkemizin hava ulaşımı da, bu arada seçim
bölgemin hava ulaşımı da bizi yakından ilgilendiriyor. Öyle
zannediyorum, Meclisimizi de yakından ilgilendiriyor. Müsaadenizle
konuşmamı topluyorum efendim.
Sonuç itibariyle, bugüne kadar bütün proje aşamaları
gerçekleştirilmiş olmasına rağmen, maalesef, bu proje, bir
bakıma terminal yapımı inşaatı henüz
gerçekleştirilebilmiş durumda değil. Bu konuda 2001
yılı bütçesinde gerekli ödeneklerin de inşallah konulabileceği
konusundaki ümitlerimizi bu vesileyle burada ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, akdedilen anlaşmanın
onayına, baştan da ifade ettiğim gibi, biz müspet olarak
bakıyoruz. Milletlerarası ekonomik, sosyal ve kültürel
anlaşmaların, ülke insanımız açısından
yararlı sonuçlar getireceği bilinciyle, ülke içindeki hava
ulaşım sahalarının da artması durumunda, aynı
doğrultuda ülke insanımızın ekonomik, sosyal ve kültürel
yönden ufkunun açılacağını bir kere daha önemle ifade
ediyor, Türkiye ile Moğolistan Hükümetleri arasında imzalanan Hava
Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasına Dair Kanunun her iki ülke için de hayırlı
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Gülle.
Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ VE MOĞOLİSTAN HÜKÜMETİ
ARASINDA HAVA TAŞIMACILIĞI
ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1.- 9 Şubat 1995 tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Moğolistan Hükümeti Arasında Hava
Taşımacılığı Anlaşması"nın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - 1 inci maddeyle ilgili söz isteği?.. Yok.
1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - 3 üncü maddeyle ilgili söz isteği?.. Yok.
3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya
tabidir.
Açık oylamanın şekli konusunda Genel Kurulun
görüşünü alacağım:
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 5 dakikalık süre vereceğim.
Vekâleten oy kullanacak sayın bakan varsa, hangi bakana vekâleten
oy kullandığını, oyunun rengini, imzasını ve
ismini havi oy pusulasını Başkanlığımıza
aynı süre içerisinde göndermesini rica ediyorum.
Oy verme işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, yapılan açık
oylamada toplantı yetersayısına
ulaşılamamıştır. O nedenle, ara versek bile, ikinci kere
oylamanın da sonuç alması mümkün değildir.
Bu nedenle, bu tasarının oylaması daha sonra
tekrarlanacaktır.
Komisyonlara üye seçimi ve alınan karar gereğince, bankalar ve
bankacılık sektörü konusundaki genel görüşme önergesi ile
diğer denetim konularının görüşmelerini yapmak için, 7
Kasım 2000 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi
kapatıyorum
Kapanma Saat : 18.34