DÖNEM : 21 CİLT : 65 YASAMA YILI : 3
T. B. M. M.
TUTANAK
DERGİSİ
111 inci
Birleşim
31 . 5 . 2001 Perşembe
İ Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - İstanbul Milletvekili Nazif Okumuşun, İstanbulun
fethinin 548 inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı
konuşması
2. - İzmir Milletvekili Işılay Saygının, yurt
dışındaki temsilciliklerimizde görev yapan personelin hizmet
dışı felsefelerinin geliştirilmesi ve verimliliklerinin
sağlanmasına ilişkin gündemdışı
konuşması
3. - Sivas Milletvekili M. Cengiz Güleçin, günümüzde, siyaset kurumu ve
siyasetçilere gösterilen tepkilere ilişkin gündemdışı
konuşması
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkayanın (6/727, 6/1318, 6/1340,
6/1353, 6/1384, 6/1385) esas numaralı sözlü sorularını geri
aldığına ilişkin önergesi (4/380)
2. - Bursa Milletvekili Teoman Özalpin (6/1423) esas numaralı
sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/382)
3. - Nevşehir Milletvekili Mükremin Taşkının
(6/1395) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına
ilişkin önergesi (4/381)
4. - Çek Cumhuriyeti Parlamentosu Millet Meclisi Dış
İlişkiler Komisyonu Başkanı Lubomir Zaoralekin davetine
icabetle bu ülkeyi ziyaret edecek olan Dışişleri Komisyonu
Başkanı Kâmran İnan Başkanlığındaki
Parlamento heyetinde yer alacak milletvekillerine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/835)
C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME,
MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal ve 20 arkadaşının,
okullarda meydana gelen taciz ve tecavüz olaylarının
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/202)
D) ÇEŞİTLİ İŞLER
1. - Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonuna havale edilmiş bulunan
Kara Avcılığı Kanunu Tasarısının,
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu da uygun gördüğünde,
İçtüzüğün 34 üncü maddesine göre kendi komisyonuna havalesini isteyen
Çevre Komisyonuna görüşünü bildirmek üzere gönderileceğine
ilişkin Başkanlık duyurusu
V. - KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
1. - İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlunun; İstanbul
Milletvekili Bülent Akarcalının; Amasya Milletvekili Ahmet
İyimayanın; Ankara Milletvekili Yıldırım
Akbulutun;Şırnak Milletvekili Mehmet Salih
Yıldırımın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya
Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arsevenin;
İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42
Arkadaşının;Zonguldak Milletvekili Hasan Gemicinin ve
İzmir Milletvekili Işılay Saygının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286,
2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527)
2. - Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme
Kurulları Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/851) (S.
Sayısı : 669)
3. - Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları
Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar
Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/705) (S. Sayısı :
682)
VI. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1. - İstanbul Milletvekili Erol Alın, Tunceli Milletvekili
Kamer Gençin, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
VII. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkayanın, Tasarruf Mevduat
Sigorta Fonuna devredilen bankalara ve Yaşarbank ile ilgili iddialara
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Dervişin
cevabı (7/3968)
2. - İstanbul Milletvekili Nazif Okumuşun, birleştirilen
bankalarda çalışan personele ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Kemal Dervişin cevabı (7/4072)
3. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkayanın, memurlara ödenen çocuk
yardımlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye
Bakanı Sümer Oralın cevabı (7/4098)
4. - Konya Milletvekili Lütfi Yalmanın, emekli iki orgeneral
hakkında yapılan suç duyurusuna ilişkin Başbakandan sorusu
ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlunun cevabı
(7/4149)
5. - Ankara Milletvekili Cemil Çiçekin, sağlık memuru
kadrolarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman
Durmuşun cevabı (7/4176)
6. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelikin, Atatürk Orman Çiftliği arazilerine
ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf
Gökalpin cevabı (7/4178)
7. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelikin, Ankara Büyükşehir
Belediyesi sınırları içindeki mera vasıflı hazine
arazilerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oralın
cevabı (7/4179)
8. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayırın,
vatandaşlığa geçmek için başvuruda bulunan Ahıska
Türklerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin
Tantanın cevabı (7/4211)
9. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmışın, Türk
vatandaşlığından çıkanlara ilişkin
Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin
Tantanın cevabı (7/4205)
10. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelikin, Devlet Bakanı Kemal
Dervişin ABD vatandaşı olup olmadığına
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantanın
cevabı (7/4237)
11. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakayanın, Bağ-Kur
emeklilerinden kesilen prime ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyanın cevabı (7/4251)
12. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkayanın, THK tarafından
Samsun İlinde toplanan kurban derilerine ilişkin Başbakandan
sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantanın cevabı
(7/4264)
13. - Karaman Milletvekili Zeki Ünalın, hububat
alımlarında uygulanacak taban fiyatına ilişkin sorusu ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalpin cevabı
(7/4284)
I. GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak dört oturum yaptı.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmında bulunan:
TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu raporunun (2/94, 2/232,
2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527)
görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon
raporu henüz hazırlanmadığından;
Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları
Kanunu Tasarısının (1/851) (S.Sayısı: 669)
görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından;
Ertelendi.
Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları
Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar
Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının (1/705) (S.Sayısı:682) görüşmelerine
devam olunarak 17 nci maddesine kadar kabul edildi,
Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya, İstanbul Milletvekili
Mustafa Verkaya'nın, konuşmasında, ileri sürmüş olduğu
görüşten farklı bir görüşü kendisine atfettiği
iddiasıyla bir açıklamada bulundu.
Ağrı Milletvekili Nidai Seven, Erzurum Milletvekili Aslan
Polat'ın,
İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak da,
Ağrı Milletvekili Nidai Seven'in,
Şahsına sataştığı iddiasıyla birer
konuşma yaptılar.
Çerçeve 17 nci maddeye bağlı ek madde 1'in oylanmasından
önce, istem üzerine, elektronik cihazla yapılan yoklamalar sonucunda Genel
Kurulda toplantı yetersayısı bulunmadığı
anlaşıldığından, 31 Mayıs 2001 Perşembe günü,
alınan karar gereğince saat 14.00'te
toplanmak üzere, birleşime 00.30'da son verildi.
Ali Ilıksoy
Başkanvekili
|
Mehmet
Batuk |
Levent
Mıstıkoğlu |
|
|
Kocaeli |
Hatay |
|
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
Yahya Akman
Şanlıurfa
Kâtip Üye
No. : 154
II. GELEN KÂĞITLAR
31.05.2001
PERŞEMBE
Teklif
1.- Tekirdağ Milletvekili Ahmet Zamantılı'nın;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı ile 78 ve 190
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/777) (Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25.5.2001)
Raporlar
1.- Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın
Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(1/801) (S. Sayısı: 688) (Dağıtma tarihi: 31.5.2001)
(GÜNDEME)
2.- Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocuk
Satışı, Çocuk Fahişeliği ve Çocuk Pornografisi ile
İlgili İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/842) (S. Sayısı: 690)
(Dağıtma tarihi: 31.5.2001) (GÜNDEME)
3.- Sivas Milletvekili Musa Demirci ve 14 Arkadaşının,
Suşehri İli'nin Kurulması Hakkında Kanun Teklifi ve
İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Önergesi (2/27) (S. Sayısı:
691) (Dağıtma tarihi: 31.5.2001) (GÜNDEME)
4.- Türkiye Cumhuriyeti ile İtalya Cumhuriyeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Plan ve Bütçe ve Dışişleri Komisyonları Raporları
(1/855) (S. Sayısı: 692) (Dağıtma tarihi: 31.5.2001)
(GÜNDEME)
5.- Tekirdağ Milletvekili Nihan İlgün'ün, Yükseköğretim
Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanun ile 78 ve
190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci
Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin
Önergesi (2/612) (S. Sayısı: 693) (Dağıtma tarihi:
31.5.2001) (GÜNDEME)
6.- İçel Milletvekili Ali Er'in, 2924 Sayılı Orman
Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkındaki
Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan
Gündeme Alınmasına İlişkin Önergesi (2/658) (S.
Sayısı: 694) (Dağıtma tarihi: 31.5.2001) (GÜNDEME)
7.- Vakıflar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Balıkesir Milletvekili İlyas
Yılmazyıldız'ın, Balıkesir Milletvekili İsmail
Özgün'ün, Balıkesir Milletvekili Mustafa Güven Karahan'ın, Aydın
Milletvekili Ali Rıza Gönül'ün, Denizli Milletvekili Mehmet
Gözlükaya'nın Aynı Mahiyetteki
Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/823, 2/6, 2/126, 2/144,
2/466, 2/537) (S. Sayısı: 695) (Dağıtma tarihi: 31.5.2001)
(GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan'ın, yakıt ikmal
servislerinin Petrol Ofisine kiraya
verilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1519) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2001)
2.- Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan'ın, Bakanlıkça
çıkarılan tebliğlere ilişkin Maliye Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1520) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2001)
3.- Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan'ın, Tarsus
seyahatine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1521) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2001)
4.- Trabzon Milletvekili Nail Çelebi'nin, Bakanlık taşra
teşkilâtlarında yapılan tayin ve atamalara ilişkin Millî
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1522)
(Başkanlığa geliş tarihi:30.5.2001)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Ankara Milletvekili Esvet Özdoğu'nun, il özel idare
kaynakları kullanılarak 2001 yılında çiftçilere dağıtılan
arılı kovanlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4400) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2001)
2.- Ankara Milletvekili Esvet Özdoğu'nun, Fethiye Arıcılık
Müdürlüğünün saf Kafkas Arısı üretimine ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4401)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2001)
3.- Karaman Milletvekili Zeki
Ünal'ın, 19 Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde
şantajla marşlar öğretildiği iddialarına
ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4402)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2001)
4.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, Niğde Üniversitesi
Şereflikoçhisar Meslek Yüksek Okulunun kapatılıp
kapatılmayacağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4403) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.5.2001)
5.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Sabah Gazetesinin
EMLAKBANK'a olan kredi borcuna ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru
önergesi (7/4404) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2001)
6.- Konya Milletvekili Teoman Rıza Güneri'nin, Özelleştirme
Yüksek Kurulu'ndaki çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından
(Şükrü Sina Gürel) yazılı soru önergesi (7/4405)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2001)
7.- Hatay Milletvekili Metin Kalkan'ın, son beş yılda
oluşturulan üst kurullara ve üst düzey yöneticilerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4406)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2001)
8.- Hatay Milletvekili Metin Kalkan'ın, Hatay İlindeki sel
felaketinin zararlarının ne zaman karşılanacağına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4407)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2001)
9.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, deli dana
hastalığına ve şap aşısına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4408) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2001)
10.- Diyarbakır Milletvekili Sebgetullah Seydaoğlu'nun,
Emniyet Genel Müdürlüğünün silah ithaline ilişkin Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından (Devlet Bahçeli)
yazılı soru önergesi (7/4409) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.5.2001)
11.- Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın,
Sümer Holding'in borçlarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/4410) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2001)
12.- İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, SPK ve
İMKB'nın prestij binası projesine ve tasarruf tedbirlerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/4411) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.5.2001)
13.- İstanbul Milletvekili
Bülent Akarcalı'nın, tasarruf tedbirlerine uyulmadığı
iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4412) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.5.2001)
14.- İstanbul Milletvekili
Bülent Akarcalı'nın, Sun Express Uçaklarında sigara
yasağına uyulmadığı iddiasına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4413)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2001)
15.- İstanbul Milletvekili
Bülent Akarcalı'nın, Türkiye Gübre Fabrikalarının
açtığı ihaleye ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4414)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2001)
16.- İstanbul Milletvekili Celal Adan'ın, deniz
kirliliğine ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4415) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2001)
17.- İstanbul Milletvekili Celal Adan'ın,
balıkçılık sektörünün sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4416) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.5.2001)
18.- İstanbul Milletvekili Celal Adan'ın, Ziraat Bankası
tarafından verilen kredilere ilişkin Devlet Bakanından (Kemal
Derviş) yazılı soru önergesi (7/4417) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30.5.2001)
19.- Karabük Milletvekili Mustafa Eren'in, Devlet memurluğu ve
İşçi sınavlarında aranan şartlara ilişkin Devlet
Bakanından (Recep Önal) yazılı soru önergesi (7/4418)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2001)
20.- Karabük Milletvekili Mustafa Eren'in, ölüm oruçlarına ve
Şartlı Salıverme Yasasından faydalananlara ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4419)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2001)
21.- Karabük Milletvekili Mustafa Eren'in, eğitim fakültesi
mezunlarının DMS'na tâbi tutulmalarına ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4420)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2001)
22.- Karabük Milletvekili Mustafa Eren'in, işe alımlarda
kadrolaşmaya gidildiği iddialarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/4421) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.5.2001)
23.- Karabük Milletvekili Mustafa Eren'in, KARDEMİR, ihtisas gümrükleri ve Filyos liman projesine
ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/4422) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.5.2001)
Meclis Araştırması
Önergesi
1.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal ve 20 arkadaşının,
okullarda meydana gelen taciz ve tecavüz olaylarının
araştırılarak alınması
gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/202)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25.5.2001)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
31 Mayıs 2001 Perşembe
BAŞKAN: Başkanvekili Ali
ILIKSOY
KÂTİP ÜYELER: Mehmet BATUK
(Kocaeli), Levent MISTIKOĞLU (Hatay)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 111 inci Birleşimini açıyorum.
III.- Y
O K L
A M A
BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağım.
Yoklama için 5 dakikalık süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme
giremeyen arkadaşlarımızın, teknik personelden yardım
istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama
pusulalarını, teknik personel aracılığıyla, 5
dakikalık süre içerisinde Başkanlığımıza
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayımız yoktur.
Saat 14.30'da toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.07
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.30
BAŞKAN: Başkanvekili Ali
ILIKSOY
KÂTİP ÜYELER: Mehmet BATUK
(Kocaeli), Levent MISTIKOĞLU (Hatay)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 111 inci Birleşiminin ikinci oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız. Yoklama
için 5 dakikalık süre vereceğim.
Süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayımız vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı
söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, İstanbul'un fethinin 548 inci
yıldönümü nedeniyle söz isteminde bulunan, İstanbul Milletvekili
Sayın Nazif Okumuş'a aittir.
Buyurun Sayın Okumuş. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
IV. BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - İstanbul Milletvekili Nazif
Okumuşun, İstanbulun fethinin 548 inci yıldönümüne
ilişkin gündemdışı konuşması
NAZİF OKUMUŞ (İstanbul) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; millî heyecan günlerinin yıldönümleri
dolayısıyla, sadece hamaset köpürtme
alışkanlığını 21 inci Yüzyılda da
sürdürmenin imkânsızlığını çok iyi bildiğine
inandığım Yüce Meclisinizi ve Heyetinizi saygıyla
selamlarken, böyle durumlar için yeni yaklaşımları
tartışmaya başlamanın zamanı geldiğine
işaret etmeme izin vereceğinizi umut ediyorum.
Bugünlerde 548 inci yıldönümünü kutladığımız
İstanbul'un fethi, böyle bir yaklaşım için, bendenize göre en
elverişli yıldönümlerinden biridir; çünkü, sizler de çok iyi
bilirsiniz ki, İstanbul'un fetih yıldönümü, bazı
siyasetçilerimizi hiç ilgilendirmez. Asla kınamak veya eleştirmek
niyetiyle bu noktaya dikkat çekiyor değilim.
Vurgulamak istediğim şudur: Millî günlerden herhangi birini
veya birkaçını toplumun bir kesimi çok fazla heyecanla
karşılıyor, başka bir kesimi neredeyse görmezden geliyorsa,
orada, eleştirinin sadece kayıtsız kalanlara yöneltilmesi,
gerçeği aramakla bağdaşmaz. Daha açık ifade etmek
gerekirse, siyasî eğilimlerden biri, herhangi bir millî günü, başka
bir siyasî eğilimden daha fazla sahipleniyorsa, burada, sorun, sadece ilgi
yoğunluğu eksik olanda değildir. Artık, anlamamız
gerekir ki, millî günleri, siyasî yelpazenin sınıflarına göre
tasnif etme ilkelliğinden kurtularak, 21 inci Yüzyılda, hamasetin
yerine çağdaş ilham alabilme becerisini yerleştirmemiz gerekir.
Bunu, bütün bir topluma mal edebilmek için de, öncelikle, hamaseti çok seven
kesimlerin, akılcı, gerçekçi ve kelimenin tam anlamıyla
yenilikçi yaklaşımlar sergilemesi zorunludur.
Biz, bu açıdan, İstanbul'un fethi konusunda, millî
mirasımızla ilgili gurur hakkımız saklı kalmak
kaydıyla, günümüze ve yarınımıza yönelik dersler aramak
istiyoruz. Eğer bunu yapacaksak, itiraf etmemiz gerekir ki,
İstanbul'un fetih yıldönümlerinde, Türk Milletinin şimdiki
kuşakları olarak, sadece utanç duygusuyla işe
başlayabiliriz. Üstüne basa basa söylüyorum, utanç duygusundan daha
ağır olarak, başka herhangi bir duyguyu yaşamamıza,
bugünkü İstanbul, asla izin vermez; çünkü, son ikiyüz, üçyüz yılın
Türkleri olarak, İstanbul'u, dünyanın bu cennet şehrini
katlettiğimizi kimseden gizlememiz mümkün değildir. Şair
Nedim'in "O İstanbul ki bi mislü bahadır/Bir sengine, yekpare
acem mülkü fedadır" diye övdüğü bu kentin, sadece Boğaziçi
bölgesine uyguladığımız resmî ve gayriresmî beton
barbarlığı, en küçük bir güzellik duygusuna sahip her Türk
insanının yüzünü kızartacak, maalesef bir uygarlık
ayıbıdır. O Boğaziçi ki, Büyük Fatih'in torunları
tarafından, önce, dünyaya cennetlik bir peyzaj gibi sunulmuş; ama,
yine, aynı Büyük Fatih'in torunları tarafından da, bir beton
çöplüğüne dönüştürülmemiş midir? Böyle bir uygarlık
katliamına sebep olan veya seyirci kalan bizlerin, Ulu Fatih Sultan
Mehmet'le övünmeye hakkımız var mıdır?!
Unutulmamalı ki, I. Konstantin, Bizans'ı, Roma
İmparatorluğunun başkenti yaptığı zaman, kenti
yeniden tasarladı, büyük anıtsal yapılar, yollar ve meydanlar
düzenleyerek, onların ifadesiyle Konstantinopolis'i yarattı. Bu
İstanbul'a, 13 üncü Yüzyıldaki Haçlı istilasında, yine
kendileri darbeleri vurdular ve İstanbul'daki eserleri Batı'ya
kaçırdılar. Fatih Sultan Mehmet de, İstanbul'u aldıktan
sonra, yaklaşık 1000 yıllık bu plana sadık kaldı;
hatta, limanların, yük iskelelerinin, pazar yerlerinin, çarşı
merkezlerinin aynı işlevle varlığını sürdürmeye
gayret etti. Böylece, İstanbul'a Türk mührü de vuruldu, sanat ve
estetiğe önem verildi, mimarinin şaheserleri ortaya
çıkarıldı.
Bugünkü Türk nesilleri olarak İstanbul utancından
kurtulmamızın ilk adımı, arzu ediyoruz ki, bu şehri
olimpiyat şehri yapmaktır. İstanbul'u ilkelliğin ve çirkinliğin,
zevksizliğin ve bencilliğin işgalinden kurtarmak eğer
ikinci bir fetih olacaksa, bunun ilk muharebesi, olimpiyat hedefidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - 1 dakika içinde toparlayınız efendim.
NAZİF OKUMUŞ (Devamla) - Bu ise "ne pahasına olursa
olsun, biz de olimpiyat düzenleyelim" anlamında bir tutku
değildir. Elbette, olimpizm felsefesi insanlık için son derece önemli
bir gelişim çizgisini ifade etmektedir. Olimpiyat fikri ve uygulaması
başlı başına, yüce bir evrensel değerdir; ancak,
İstanbul için böyle bir hedefi belirlemek, gerçek anlamda bir dünya kenti
olmak bakımından önemlidir; İstanbul'u ilkellikten kurtarmak
bakımından önemlidir; İstanbul'u bir üçüncü dünya kenti olmaktan
kurtarmak bakımından önemlidir. Bu hedefe yürümenin gerektirdiği
şartlar, 2008'de veya 2012'de hedefe varmış olmaktan çok daha
önemlidir; çünkü, bu uğurda yapılacak olanlar, İstanbul için
yapılması gerekenlerin sadece bir kısmıdır.
Olimpiyat heyecanı, şehrin olimpiyatla doğrudan ilgisi
bulunmayan sorunlarının da çözülmesi için önemli bir dinamik
teşkil edebilecektir ve buna sarılmamız gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, İstanbul, gelenek ile geleceği
bütünleştirebilen, tarihî, ama, kusursuz anlamda çağdaş bir
büyük kent haline gelecektir. Bunu, hep beraber, birlikte
başaracağız.
İstanbul'un fetih yıldönümünde peygamberimizin övgüsüne mazhar
olmuş komutan ve askerlerini, pek tabiî ki, bir kere daha rahmetle
anıyoruz; ama, bunu, son çağlarda, özellikle de 21 inci Yüzyıl
içinde İstanbul'u katledenleri unutmadan yapıyoruz.
Saygılarımla. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Okumuş.
Gündemdışı ikinci söz, dışişleriyle ilgili
söz isteminde bulunan İzmir Milletvekili Işılay Saygın'a
aittir. (ANAP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Saygın.
Süreniz 5 dakikadır efendim.
2. - İzmir Milletvekili
Işılay Saygının, yurt dışındaki
temsilciliklerimizde görev yapan personelin hizmet dışı
felsefelerinin geliştirilmesi ve verimliliklerinin sağlanmasına
ilişkin gündemdışı konuşması
IŞILAY SAYGIN (İzmir) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; yurtdışı temsilciliklerimizde görev yapan
personelin hizmetdışı felsefelerinin geliştirilmesi ve
verimliliklerinin sağlanması gereğiyle ilgili olarak gündemdışı
söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, siz saygıdeğer
milletvekillerini saygıyla selamlıyor ve Değerli
Başkanıma da söz verdiği için teşekkür ediyorum.
Bütün ülkelerin gelişmesi, kalkınması, halkının
refaha erişmesi, aynı, şirketlerdeki başarı gibi, o
ülkenin üretmesine ve üretebildiklerini satabilmesine bağlıdır.
Bugün, artık, üretmek önemini yitirmiştir. Satamadıktan sonra
üretmenin hiçbir anlamı yoktur. Ülkeler de bu felsefeden hareketle
diğer ülkelerde açmış oldukları büyükelçiliklerle,
başkonsolosluklarla ve ticarî ataşeliklerle hem siyasî
ilişkilerini hem de ülkelerin ürettiklerinin satılabilmesi, iki ülke
arasındaki ticaretin geliştirilebilmesi ve aksaklıkların
görülüp rapor edilebilmesi için faaliyetlerde bulunmaktadırlar.
Ülke ekonomilerinin millî kaynaklara dayalı olmaktan çıkarak
uluslararası ölçekte dolaşan bilgi, emek ve sermayeden pay alabilme
yarışına dönüşmüş olması, artan refah düzeyiyle
birlikte tüketici beklentilerinin çeşitlenmesi ve çoğalması,
ülkelerin ve üreticilerin rekabet önceliğini elde edebilme
yarışını hızlandırmıştır. Bu
bağlamda, ülkelerin yurtdışı temsilciliklerinde görev yapan
bürokratların da önemli sorumluluklar üstlendiği şüphesizdir.
Ülkemizin geleceği, insanlarımızın refahı,
ülkemizin ihracatına dayalı olduğuna göre, acilen,
dışticaret ataşeliklerimizin ve temsilciliklerimizin gözden
geçirilmesinin gerekli olduğuna inanıyorum. Büyükelçiliklerimizdeki
ve başkonsolosluklarımızdaki ticaret ataşeliklerimiz, ne
yazık ki, başıboş ve sahipsizdir. Sayın
Dışişleri Bakanımızın dikkatlerini, bu ve benzeri
tavırlar ve olaylar üzerine çekmek istiyorum. Yurtdışı
temsilciliklerimizin durumu konusunda Sayın Kâmran İnan'ın zaman
zaman dile getirdiği eleştirilere katılmamak mümkün değil.
Dünyayla entegre olma çabası içinde olduğumuz bu süreçte,
yurtdışı temsilciliklerimizde görev yapan bürokratların ülkesini
tanımalarına yardımcı olma amaçlı eğitimler
başta olmak üzere, dil ve insanlarla ilişki kurma becerilerini
geliştirerek eğitim almaları gerektiğine inanıyorum ve
özellikle de, siyasî temsil dışında kalan görevler, ticaret gibi
sektörlerle ilgili temel görevlerin, diplomatik şemsiye altında
değil, ekonominin resmî temsilcisi olan sanayi ve ticaret odaları,
ihracatçı birlikleri gibi meslek kuruluşları temsilcileri
aracılığıyla sürdürülmesinde büyük faydalar olduğuna
inanıyorum.
Ege Bölgesi Sanayi Odasının, 180 sanayi odası üyesiyle
birlikte, Türkiye-Mısır ekonomik ilişkilerinin
geliştirilmesine katkıda bulunmak amacıyla düzenlediği
geniş katılımlı iş gezisinde olayları yakînen görmekten
üzüntü duyduğumu belirtmek istiyorum. Ege Bölgesi Sanayi Odası,
Mısır Büyükelçiliğimize ve Ticaret Müşavirliğimize
Aralık 2000'de başvurarak programlarını anlatıyorlar;
mart ayına kadar bekliyorlar, cevap yok. Bunun üzerine, Ege Bölgesi Sanayi
Odası Yönetim Kurulundan iki kişi, Mısır'a gidip iş
gezisini organize ediyor. Ne acıdır ki, Türkiye'nin en büyük ikinci
sanayi odasının 180 kişilik ticaret heyeti gezisini organize
etmekle görevli iki yönetim kurulu üyesine, kaldıkları üç günlük
sürede, Büyükelçi vakit ayırarak görüşmemiş ve
işadamlarımızın tepkilerine neden olmuştur.
Kapısına kadar giden sanayicilere ve vatandaşa vakit
ayıramayan bu anlayış değişmeden, ülkemizin
dışticaretinin başarısı, sadece ve sadece,
sanayicilerimizin kendi çabalarına kalmaktadır. Hükümet para bulmak
için çırpınırken, herkesin kendisine düşen görevi yerine
getirerek çalışması gerektiğine inanıyorum. O zaman,
hiçbir ülkeden para bulmaya gerek kalmayacaktır.
Hükümetimizin, Yüce Meclisimizin siz değerli üyelerinin, bu önemli
konuya sahip çıkacağı inancıyla hepinize saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Saygın.
Gündemdışı üçüncü söz, günümüzde siyaset ve siyasetçiler
konusunda söz isteminde bulunan Sıvas Milletvekili Mehmet Cengiz Güleç'e
aittir.
Buyurun Sayın Güleç. (DSP sıralarından
alkışlar)
Süre 5 dakika efendim.
3. - Sivas Milletvekili M. Cengiz
Güleçin, günümüzde, siyaset kurumu ve siyasetçilere gösterilen tepkilere
ilişkin gündemdışı konuşması
M. CENGİZ GÜLEÇ (Sıvas) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, gündemdışı konuşmada üzerinde
görüşlerimi sizlerle paylaşmak istediğim konu, günah keçisi
haline getirilen siyaset kurumu ve siyasetçiler.
İzin verirseniz, zaman darlığından, bu
görüşlerimi derli toplu size sunabilmek için notlarıma bakmak
ihtiyacını duyuyorum. Cumhuriyetin kuruluşundan beri sürekli
kuşku ve güvensizlikle izlenen, sıradan sayılabilecek toplumsal
sıkıntılarda bile kolayca suçlanan siyaset, bu sıralar yine
tüm kötülüklerin anası olarak görülüyor. Millet Meclisine, siyasî
partilere ve milletvekillerine küfür derecesine varan hakaretler, hep millî
birlik ve beraberlik sloganlarıyla ifade ediliyor.
Günümüzde yürütülmekte olan bu siyaset
karşıtlığı, artık yaygın bir siyaset
düşmanlığına dönüştürülmek üzere. Bir yanda,
demokratikleşme ve sivil inisiyatiflerin işlevleri ve piyasanın
erdemlerinden söz ederken; öte yandan, devletin içindeki sivil ve asker
bürokratlara inanılmaz bir yaranma yarışı da sürüp gidiyor.
Seçilmişlere karşı atanmışları bu kadar öne
çıkaran bu tutumun, ülkemizde demokratikleşmeye ne kadar ciddî bir
yara açtığı görmezlikten geliniyor. Tek tek ya da gruplar,
partiler halinde örgütlenmiş milletvekillerine yüklenirken, temsil
kurumunun, yasamanın ve siyasetin ne ölçüde
yıpratıldığı fark edilmiyor. Sanki, gizli bir el,
siyaseti ve dolayısıyla seçilmişliği devreden
çıkarmaya çalışıyor.
Siyasete karşı bu akıl almaz tepkilerin üç temel
kaynağı var gibi görünüyor. Birincisi, Osmanlı düzeninden beri
sürüp gelen güçlü devlet tapınması. Geleneksel devletin, siyasetin
etkinlik alanını ve toplumsal rolünü belirlemek gibi tarihî bir
işlevi var. Bu, tüm devleti küçültme iddialarını ileri süren
sözde liberallerin bile yadsıyamadıkları bir temel zihniyet.
Devleti, bir hizmet makamı olarak değil de, hizmet edilecek kutsal
bir varlık olarak görme alışkanlığı, en demokrat
geçinen sivil aydınlarımıza bile bulaşmıştır.
Milletvekillerinin de, işte, bu kutsal metafizik devlete hizmet etmekle
yükümlü olduğuna inanlar, ister istemez seçilmişlere
saygılı davranamazlar.
Siyasete tepkinin ikinci kaynağı,
vatandaşlarımızdan geliyor. Örgütlenme geleneği gevşek
ve yetersiz olan ülkemizde, vatandaşların sözcülüğünü, siyaseti
neredeyse gayrimeşru ilan etme eğiliminde olan sivil toplum
kuruluşlarında görmekteyiz ve kaynağı nereden gelirse
gelsin, ister yukarıdan ister alttan, vatandaştan kaynaklanan bu
siyaset düşmanlığının, demokratikleşme
çabalarımızı ne kadar aksatacağını hesaba katmak
zorundayız.
Sanıyorum üçüncü faktör de, doğrudan doğruya siyaset
kurumuna ve siyasetçilere ilişkin. Bunu da, çok kısaca özetlemek
gerekirse ve yaşadığımız krizler de dahil olmak üzere,
siyasetçilerin, yaşadığımız bu toplumsal
çalkantıları değerlendirme tarzlarında ve tutumlarında
yatıyor. Bu konuda da, siyasete ilişkin, izin verirseniz bir
değerlendirme, biraz özeleştiri içeren bir değerlendirme yapmak
istiyorum.
Günümüzün egemen paradigması "küreselleşme"
bilindiği gibi, büyük sermaye çevrelerinin dünyanın tümünün gümrüksüz
ve sınırsız bir pazar haline getirilmesi sürecidir. Buna
karşılık, emeğin serbest dolaşımı
sınırlandırılır ve ekonominin, siyasetin
dışında, özerk bir alan olarak gelişmesi savunulur.
Küreselleşme, yapısı ve mantığı gereği,
açık ekonomiyi gerektiriyor. Bu da, verimliliği yüksek, sermaye
birikimi güçlü, siyasal düzenleri istikrarlı ülkelerin ve ülke
topluluklarının dünya pazarlarında yüksek rekabet gücü elde
etmeleri anlamına geliyor. İşçi ücretlerinin düşük,
verimliliğin kısmen yüksek, sermayeden alınan vergilerin
düşük, teknolojik yatırımların yol açtığı
çevre kirlenmelerine en az duyarlılık gösteren, yabancı
yatırımcıya hukuksal alanda da sağlam güvenceler sunan
ülkelerin, bu küreselleşme kervanına daha hızlı ve kolay
katılacağı açık bir gerçektir.
Sermaye yatırımları için bu eşsiz nimetleri sunmak,
artık, günümüzde yeterli olmuyor. Demokratik hukuk devletinin tüm kurum ve
mekanizmalarının düzenli ve yeterli işlerlikte olması,
insan haklarına duyarlılığın, sözde dünya
standartlarına eriştirilmesi gibi birbirleriyle ciddî çelişkiler
taşıyan hedeflerin de gerçekleşmesi gerekiyor. Toplumsal
bütünleşmesini ve uluslaşmasını, tarihinden gelen büyük
zorluklarla ve imkânlarla tamamlamaya çalışan bizim gibi büyük bir
imparatorluğun mirasçısı bir ulusal devletin, sözü edilen
ekonomik gelişmeyle, siyasal toplumsal reformları, sancısız
ve krizsiz atlatması mümkün değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - 1 dakika içinde toparlayın efendim.
M. CENGİZ GÜLEÇ (Devamla) - Kamu bütçesi, bu kadar
sıkıntılı ve kaynakları sınırlı bir
ülkenin düzlüğe çıkarılması için, inanılmaz bir
tarihsel sorumluluk yüklenen siyasî iktidarların ve bütünüyle
bakıldığında muhalefetiyle birlikte tüm siyasetin, çok
ciddî bir sorumluluk yüklenerek, aşınmadan, kirlenmeden,
yıpranmadan, çatışmalar içine düşmeden yoluna devam etmesi
neredeyse imkânsız görünüyor. Fırtınalı bir denizde, gemiyi
sahile çıkarabilecek kaptanın; yani, hükümetin, kuşkusuz, çok
iyi yetişmiş, fedakâr ve liyakatli mürettebata ihtiyacı var.
Siyasî bütünlüğü ve inandırıcılığı
özellikle de, böyle sıkıntılı dönemlerde test edilen
iktidarı ve muhalefetiyle tüm siyasetin, tüm siyaset kurumunun, üzerine
düşen bu ciddî sorumluluğun
farkında olabileceği umuduyla, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Güleç.
Gündemdışı konuşmalar tamamlanmıştır.
Başkanlığın Genel Kurula diğer
sunuşları vardır:
Sayın milletvekilleri, sözlü soru önergelerinin geri
alınmasına dair 3 adet önerge vardır; okutuyorum:
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. - Samsun Milletvekili Musa
Uzunkayanın (6/727, 6/1318, 6/1340, 6/1353, 6/1384, 6/1385) esas
numaralı sözlü sorularını geri aldığına
ilişkin önergesi (4/380)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 32, 507, 527,
539, 570, 571 sıralarında yer alan (6/727, 1318,1340, 1353, 1384 ve
1385) esas numaralı sözlü soru önergelerimi geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
Musa
Uzunkaya
Samsun
BAŞKAN - Sözlü soru önergeleri geri verilmiştir.
2. - Bursa Milletvekili Teoman Özalpin
(6/1423) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına
ilişkin önergesi (4/382)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına.
Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 608 inci
sırasında yer alan (6/1423) esas numaralı sözlü soru önergeme
yazılı olarak cevap verildiği için geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim. 30.5.2001
Teoman
Özalp
Bursa
BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
3. - Nevşehir Milletvekili Mükremin
Taşkının (6/1394) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına
ilişkin önergesi (4/381)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 580 inci
sırasında yer alan (6/1395) esas numaralı sözlü soru önergemi
geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
Mükremin
Taşkın
Nevşehir
BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.
Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:
C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME,
MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal ve 20
arkadaşının, okullarda meydana gelen taciz ve tecavüz
olaylarının araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/202)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Son aylarda, ilköğretim ve ortaöğretim okullarından
başlayan ve üniversiteyi de içine alacak biçimde, özellikle kız
öğrencilerin maruz kaldığı, dehşet verici taciz ve
tecavüz olaylarının hangi boyutlara ulaştığı
yazılı ve görsel basından ibretle izlenmektedir. Durum,
eğitim öğretim ve öğrenciler açısından kaygı vericidir.
Onun için, konunun mutlaka incelenmesi ve acil tedbirler alınması
gerekmektedir.
Konunun önemine binaen, Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün
104 üncü maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını, saygılarımızla arz ederiz. 24.5.2001
1- Zeki Ünal (Karaman)
2- Yaşar Canbay (Malatya)
3- Abdüllatif Şener (Sıvas)
4- İsmail Alptekin (Bolu)
5- Avni Doğan (Kahramanmaraş)
6- Turhan Alçelik (Giresun)
7- Şükrü Ünal (Osmaniye)
8- Abdullah Gül (Kayseri)
9- Cemil Çiçek (Ankara)
10- Kemal Albayrak (Kırıkkale)
11- Lütfi Yalman (Konya)
12- Salih Kapusuz (Kayseri)
13- Osman Pepe (Kocaeli)
14- Lütfü Esengün (Erzurum)
15- Ömer Vehbi Hatipoğlu (Diyarbakır)
16- İlyas Arslan (Yozgat)
17- Ahmet Cemil Tunç (Elazığ)
18- Aslan Polat (Erzurum)
19- Süleyman Arif Emre (İstanbul)
20- Mehmet Elkatmış (Nevşehir)
21- Latif Öztek (Elazığ)
Gerekçe:
Son birkaç aydan beri, ilköğretim ve ortaöğretim okulları
ile üniversitelerde meydana gelen son derece üzücü ve kaygı verici taciz
ve tecavüz haberlerini, yazılı ve görsel basından ürpererek
izlemekteyiz.
Güven ortamının olmadığı, yolları maddî ve
manevî engellerle dolu eğitim kurumları, bilinmelidir ki, topluma
sağlıklı ve faydalı bireyleri de yetiştiremez.
Bireylerden meydana gelen millet ise,
çağdaşlığını,
kalkınmışlığını,
gelişmişliğini ve ahlakî erdem ve dinamizmini hep eğitimle
elde eder, onunla yücelir.
Kurulalı 77 yıl olan cumhuriyet dönemimize göz
atıldığı zaman, hâlâ, sistemin ne kadar geri,
çağdaş ülkelerdeki eğitim standartlarından ne kadar
mesafeli ve yetersiz olduğu görülmektedir. Eğitimde teknoloji ve
kaliteyi yakalamak adına yaptığımız eğitim
reformu ise, yeterli altyapı ve planlaması olmadığı ve
bu konularda gerekli tedbirler alınmadığı için, artık
SOS vermeye başlamıştır. Demek ki, birkısım
okulların kapatılması, birkısım okullarda okuyan
öğrencilerin cüzamlılar gibi görülerek, eğitim
haklarının ellerinden alınması ve üniversitelerin yüzlerine
kapatılması, elbette, sağlıklı ve tutarlı birer
adım değildir. Bütün bunlar, eğitimin kalitesine bir katkı
da sağlamamıştır. Ne hazindir ki, bugün okulların hali
pürmelali, örnekleriyle aşağıdadır.
Eskişehir'in bir beldesinde, ilköğretim okuluna
taşımalı eğitimle gelen bir kız öğrenciye,
aynı okuldan altı öğrencinin iki yıl süreyle tecavüz
ettiği; tehdit altında bu acımasız zulme boyun eğen
öğrenci intihar noktasındayken kurtarılmış ve konu
mahkemeye intikal ettirilmiştir.
İstanbul Yedikule Lisesinde, okul müdürünün, okulda görevli
sekreteri ve bazı kız öğrencileri taciz etmesi sonucu, konu
emniyete intikal ettirilmiş ve şikâyet üzerine, emniyet
soruşturma başlatmıştır.
Bartın-Kozcağız Beldesine bağlı Ecikler
Köyündeki Kıranpazarı İlköğretim Okulunda, bir kız
öğrencinin erkeklere satıldığı, bir kız
öğrencinin hamile kaldığı ve üç kız öğrencinin de
erkek öğrenciler tarafından pazarlandığı, basında
yer alan haberler arasında bulunmaktadır.
19 Mayıs Üniversitesine bağlı Merzifon Meslek
Yüksekokulunda, müdür vekilinin kız öğrencilere elle ve sözlü olarak
tacizde bulunduğu ve ilgili hakkında cumhuriyet
savcılığına suç duyurusunda bulunulduğu, edinilen
bilgiler arasındadır.
Şifahî olarak alınan bilgilere göre, Sincan'da bir okulda,
hamile kalan öğrencinin kürtaj yaptırdığı
öğrenilmiş ve öğrenci okuldan
uzaklaştırılmıştır.
Bazı üniversitelerde, birkısım öğretim üyesi ve
görevlilerin, şantaj yaparak bazı öğrencilerle metres
hayatı yaşadıkları, daha önceki yıllarda da
basına yansıyan bilgiler arasındadır.
Örneklendirilmeye çalışılan bu bilgiler, şüphesiz,
hiç de iç açıcı bir durum değildir; ancak, eğitim alacak
öğrencilerin gelecekleri açısından, onları bekleyen
tehlikelerin bertaraf edilmesi gerektiğine inanarak, bu konularda
tedbirler alınması ve eğitim kurumlarındaki
vurdumduymazlık ve laçkalığın, özellikle de taciz ve tecavüzlerin
önlenmesi gerektiğine inanıyoruz.
Anayasanın Üçüncü Bölümünde yer alan eğitim ve öğretim
hakkı ve ödevine ilişkin 42 nci maddenin ve kanunlarla düzenlenen
ilgili mevzuatın ciddî biçimde uygulanması zorunlu görülmektedir.
Ayrıca, İnsan Hakları, Çocuk Haklarına Dair
Sözleşmenin 32 nci maddesine göre "taraf devletler, çocuğun,
ekonomik sömürüye, her türlü tehlikeli işte ya da eğitime zarar
verecek ya da sağlığı, bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaksal
ya da toplumsal gelişmesi için zararlı olabilecek nitelikte çalıştırılmasına
karşı koruma hakkını kabul ederler" denilmektedir.
Uluslararası Af Örgütünce de, çocuklara yönelik şiddet sürdüğü
sürece, tüm insanlığın geleceğinin risk altında
olduğu hatırlatılmaktadır.
Geleceğin teminatı olan genç nesillerin, eğitim
süreçlerinde emin ellerde, güvenli ve kaliteli bir eğitim almaları,
milletçe arzu ettiğimiz bir durumdur. Bu duygu ve düşünceyle,
eğitimin önünde görülen tüm engellerin kaldırılması,
araştırmaya bahis olan taciz ve tecavüz olaylarının bir kez
daha yaşanmaması için gerekli tedbirlerin alınması dilek ve
temennisiyle araştırma önergesini hazırlamış
bulunuyoruz, takdir Meclisindir.
Saygılarımızla.
BAŞKAN - Araştırma önergesi bilgilerinize sunulmuş
olup, gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması hususundaki öngörüşme,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
D) ÇEŞİTLİ İŞLER
1. - Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığınca Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonuna havale edilmiş bulunan Kara Avcılığı
Kanunu Tasarısının, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
da uygun gördüğünde, İçtüzüğün 34 üncü maddesine göre kendi
komisyonuna havalesini isteyen Çevre Komisyonuna görüşünü bildirmek üzere
gönderileceğine ilişkin Başkanlık duyurusu
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Çevre Komisyonu, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığınca Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonuna havale edilmiş bulunan Kara
Avcılığı Kanunu Tasarısının
İçtüzüğün 34 üncü maddesine göre kendi komisyonlarına da
havalesini istemiştir. Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu da bu
isteği uygun gördüğünde, İçtüzüğün 34 üncü maddesine göre
tasarı, görüşünü bildirmek üzere Çevre Komisyonuna gönderilecektir.
Bu hususu bilgilerinize sunuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir
tezkeresi vardır; okutuyorum:
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
4. - Çek Cumhuriyeti Parlamentosu Millet
Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Lubomir
Zaoralekin davetine icabetle bu ülkeyi ziyaret edecek olan
Dışişleri Komisyonu Başkanı Kâmran İnan
Başkanlığındaki Parlamento heyetinde yer alacak
milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/835)
31 Mayıs 2001
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Çek Cumhuriyeti Parlamentosu Millet Meclisi Dış
İlişkiler Komisyonu Başkanı Lubomir Zaoralek'in vaki
davetine istinaden, TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı
Kâmran İnan başkanlığında Dışişleri
Komisyonu üyelerinden oluşan bir Parlamento Heyetinin 5-7 Haziran 2001
tarihleri arasında söz konusu davete icabet etmesi hususu, Genel Kurulun
16.05.2001 tarihli 104 üncü birleşiminde kabul edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 Sayılı Kanunun ikinci maddesi
uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasî parti gruplarının
bildirmiş olduğu isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Ömer
İzgi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Teoman Özalp Bursa
Milletvekili
Mehmet Ali İrtemçelik İstanbul Milletvekili
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız.
V. KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
1. - İzmir Milletvekili Rifat
Serdaroğlunun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalının;
Amasya Milletvekili Ahmet İyimayanın; Ankara Milletvekili
Yıldırım Akbulutun; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih
Yıldırımın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya
Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arsevenin;
İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42
Arkadaşının;Zonguldak Milletvekili Hasan Gemicinin ve
İzmir Milletvekili Işılay Saygının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286,
2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527)
BAŞKAN - 10.01.2001 tarihli 42 nci birleşimde
İçtüzüğün 88 inci maddesine göre Komisyona geri verilen Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle ilgili Komisyon
raporu Başkanlığa verilmediğinden teklifin
görüşmelerini erteliyoruz.
Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları
Kanunu Tasarısının müzakeresine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
2.- Ceza İnfaz Kurumları ve
Tutukevleri İzleme Kurulları Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/851) (S. Sayısı: 669)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok
Ertelenmiştir.
Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları
Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar
Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Anayasa Komisyonu raporunun müzakeresine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
3.- Radyo ve Televizyonların
Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu,
Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu
(1/705) (S. Sayısı: 682) (1)
BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır.
Hükümet?.. Hazır.
Çerçeve 17 nci maddenin ek 1 inci maddesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ek 2 nci maddeyi okutuyorum:
EK MADDE 2. - Bu Kanunda belirtilen istisnalar dışında,
Üst Kuruldan izin almadan radyo ve televizyon yayını yapan ya da Üst
Kurul tarafından geçici ya da sürekli iptal edilmesine rağmen
yayın yapan kişiye, kuruluşların ise sahip ve
yöneticilerine, fiilleri bir başka suç oluştursa bile, fiilin
ağırlığına göre altı aydan iki yıla kadar
hapis cezası ve bir milyar liradan yüz milyar liraya kadar para
cezası verilir. Ancak, Türkiye Cumhuriyetinin varlık ve
bağımsızlığına, Devletin ülkesi ve milletiyle
bölünmez bütünlüğüne karşı yıkıcı ve bölücü
faaliyetlere sevk edecek şekilde yayın yaptıkları tespit
edilerek yayınları durdurulan veya yayın izinleri iptal edilen
kişiler, bu kuruluşların sahipleri ve yöneticileri ile bu tür
yayınlarda görev alanlar Türk Ceza Kanununun 314 üncü maddesine göre
cezalandırılır. Ayrıca tüm yayın cihazları Türk
Ceza Kanununun 36 ncı maddesine göre müsadere edilir.
Yayın bantlarını bir yıl süre ile muhafaza etmeyen
ve bu süre içinde Üst Kurul veya cumhuriyet savcılığınca
istenmesine rağmen sesli ve görüntülü olarak teslim etmeyen yayın
kuruluşlarının sahip ve yöneticileri, altı aydan bir
yıla kadar ağır hapis ve bir milyar liradan on milyar liraya
kadar ağır para cezası ile cezalandırılır.
Ayrıca, bir aydan üç aya kadar ilgili kuruluşun yayınının
durdurulmasına karar verilir. Gönderilen bandın içerik
bakımından istenen yayın olmaması veya bantta tahrifat,
çıkarma, silme gibi işlemler yapılması halinde, ayrıca
iki yıldan on yıla kadar ağır hapis ve iki milyar liradan
on milyar liraya kadar ağır para cezası verilir.
(1) 682 S. Sayılı Basmayazı 23.5.2001
tarihli 107 nci Birleşim Tutanağına eklidir.
Bu maddedeki para cezaları, her yıl Maliye
Bakanlığınca ilan edilen yeniden değerleme oranında
artırılır.
BAŞKAN - Ek madde 2 ile ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu
adına, Sayın Nevzat Yalçıntaş; buyurun. (FP
sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
FP GRUBU ADINA NEVZAT YALÇINTAŞ (İstanbul) - Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; bu madde de ceza maddesi. Madde,
sayın arkadaşımız tarafından biraz evvel okundu;
altı aydan iki yıla kadar hapis, yayınların
durdurulması, Türk Ceza Kanununun 314 üncü maddesine göre hapis verilmesi,
ayrıca cihazlara el konulması, bunun dışında, yine
alttaki fıkrada, altı aydan bir yıla kadar hapis, yine maddede,
ayrıca iki yıldan on yıla kadar ağır hapis vesaire.
Söz konusu olan medya, söz konusu basın, söz konusu olan fikir,
yayın hürriyeti, bunlara tekabül eden suçların nevilerine lütfen
bakınız ve suçla verilen verilen ceza arasındaki nispetsizlik
yine ortada. Bu kürsüden, bundan önceki maddede de arz etmiştim; para
cezaları ve bu maddeye göre de hapis cezaları geliyor. Hepimiz
biliyoruz, hukukun kaidesine göre, bu suçlar ve cezalar arasında tenasüp
aranmak gerekiyor; bu yok.
Diğer bir nokta; dün yine bundan önceki maddede arz ettiğim
bir husus var; şifrenin çözülmesi meselesi. Bunun, ister istemez, de
facto; fiilen, Anadolu'daki ve Trakya'daki küçük ve orta sermayesi olan radyo
ve televizyonlara uygulanma durumu ortaya çıkacak. Daha önce kıymetli
kardeşimiz Sayın Çelebi, halen mevcut kanunun kalitesinden bahis
buyurdular; bu kalite olmadığı için, bazı sahiplik
konularının açığa
çıkarılmadığının
anlaşıldığını söylediler, katılabilirim;
ama, aynı durum, dün reddedilen önergede, iznin iptal edilmesi konusunda
da yine Anadolu'daki ve Trakya'daki küçük ve orta boy yayın
kuruluşlarına uygulanacak. Düşünebiliyor musunuz, iptal edilecek
ulusal falanca kanal; yapılabilecek mi de facto?
Yapılamamış olduğunu; yani, sahipliklerinin dahi,
yazıya rağmen bu administrasyon, idare, bu siyasî mekanizma meydana
çıkaramamış. Sayın Çelebi, bunu, haklı olarak, mevcut
kanunun bir zaafı olarak belirtti. Şimdi kapatacağız;
mümkün mü? Yani, filanca ulusal kanal...
İşte, yeni bir zaaf daha getiriyoruz. O kadar ki, işte
size bir yazı; gizli olduğu için okuyamıyorum; ama, mahiyetini
söyleyeyim: Üst Kurul, gereği için Başbakanlığa
yazıyor. Tarihini söyleyebilirim; 16.8.1999 ve bilgi için Genelkurmay
Başkanlığı, Millî Güvenlik Kurulu vesaire... Ne soruyor;
diyor ki: "İhaleleri hazırladım, şu ihaleleri
yapacağız, birtakım durdurma yazıları geliyor, bunu
halledelim, toplantı yapalım" diyor. Toplantı dahi
gelmiyor. Gelin, toplantı yapın, şey edin... Administrasyonun,
bürokrasinin bu kadar lâgar, ağır, ihmalkâr çalıştığı
bir ülkede, ulusal televizyona ihale meselesi
konuşulamadığı bir ülkede, biz kanal kapatacağız,
biz hapis cezaları vereceğiz, biz milyarlarla ceza vereceğiz!
İşlemeyen mekanizma kimin için işlemedi; büyük sermaye için
işlemedi. Sermayeye karşı falan asla olmadığımız
çok açıktır, ne aile yapımız ne fikirlerimiz buna müsait
değil. Bütün mesele kontrol ve dengeleme, Frenkin dediği "check
and balance" kontrol ve dengeleme mekanizmalarını işler
şekilde kuramazsak birtakım natürmort, ölü hükümler getireceğiz
veyahut o hükümleri zayıflara uygulayacağız.
Sayın Başkan, çekiniyor ve korkuyorum ki, bu hükümlerde yine
hepimizin ilinde, ilçesinde kurulu küçük ve orta sermayeli kuruluşlara,
radyolara ve televizyonlara işletilecek ve orada çoğu masum,
oranın yerlisi, gençlerin çalıştığı radyo ve
televizyonların o çalışan insanları savcılıklara,
mahkemelere sevk edilecek, bir sene hapis, beş sene hapis, on seneye kadar
hapis...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NEVZAT YALÇINTAŞ (Devamla) - Bunlar yanlıştır.
Bunların mutlaka düzeltilmesi gerektiğine inanıyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (FP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sağ olun, teşekkürler efendim.
Doğru Yol Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın
Kemal Çelik konuşacaklar.
Buyurun Sayın Çelik. (DYP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
DYP GRUBU ADINA KEMAL ÇELİK (Antalya) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tasarının 17 nci maddesine
bağlı ek 2 nci maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu tasarıyla ilgili olarak Yüce
Mecliste her şey söylendi. Ben, olaya, dünyadaki gelişmeleri baz alan
bazı örneklerle değinmek istiyorum.
Dünya 21 inci Yüzyılın başında hızlı bir
değişim süreci içerisine girmiştir. Dünyada dengeler
değişti, bilgi ve insan önplana çıktı.
Teknolojinin, enformasyonun, finansın ve ulaştırma
hizmetlerinin özelleşmesi ve milyonlarca insanı birbirine
bağlayan bilgisayarlar ve internet sistemleriyle, dünya bilgi
çağını yakaladı.
Bilgi toplumuna geçişin hızlanması ve silikon vadisinin
yaratılması, 1980'lerin ortasında, enformasyon,
telekomünikasyon, ulaşım ve finans sektörlerinin
demokratikleşmesiyle atıldı. Dünyada insan ve bilgi en büyük
sermaye olarak görülmeye başlandı. Sağlanan demokrasi ve
özgürlükler ortamıyla, insan beyninin en iyi şekilde kullanılmasına
imkân sağlandı.
Dünyada, artık "teknolojinin, enformasyonun ve finansın
demokratikleşmesi" diye yeni kavramlar ortaya çıktı.
Bilgisayarlaşma, telekomünikasyon teknolojileri,
sıkıştırma teknolojisi, minyatürleşme ve
dijitalleşme gibi teknolojiler bir araya gelerek, dünyanın neresinde
olursa olsun insanlara iletişim hizmetlerini büyük bir hızla sunmaya
başladılar.
Değerli milletvekilleri, teknolojinin ve enformasyonun
demokratikleşmesi ancak demokratik ortamlarda mümkündür. Demokrasinin
olmadığı ülkelerde teknolojik ilerlemeler ve
değişimler mümkün değildir.
Dünyamız değişiyor, Türkiye de değişmek
zorunda, Türkiye de dünyaya ayak uydurmak zorunda. Artık, hızla
değişen dünyada "Türkiye başka ülkelere benzemez, bizim
özel şartlarımız var" söylemimizi bırakalım.
Kendi dünyamızda, kendi kısıtlamalarımızla "ben
güçlüyüm, her şeyi dikte ettiririm" anlayışından
vazgeçelim.
Dışarıdaki hayatı karalamak ve olduğundan kötü
göstermek ya da içerideki hayatın propagandasını yapmak ve onu
olduğundan iyi göstermek de, Türkiye dışında artık
imkânsızdır.
Çinli bir muhalif siyasetçi, Los Angeles Times'a verdiği demeçte
diyor ki: "İnternet yardımıyla Çin'deki sansür sistemini
önünde sonunda yıkacağız. Bütün diğer halklar gibi, Çin
Halkının da bilgi edinme ve fikir özgürlüğü hakkı
olduğunu düşünüyoruz." Buna rağmen, mevcut Çin Hükümetinin
bilgi teknolojisinden yararlanarak, internet kanalıyla üniversite
eğitim çalışmalarına başladığını
da Yüce Meclise hatırlatmak isterim; oysa biz, üniversitelerimizde
enformasyon kürsülerini oluşturmamış ve henüz enformasyon
hukukunu getirmemiş durumdayız.
Yine, biz, bugünkü yasayla, özellikle, internet ve bilgisayar
teknolojisinin gelişimini sınırlayan cezalar getiriyoruz. Bu,
son derece yanlıştır. Dünyada bugün, her türlü internet
yayınları özgürlükler kapsamında sayılarak müdahale
edilmiyor; çünkü, bilgi toplumuna geçiş, bilgi teknolojisini
sınırsızca ve özgür bir ortamda kullanmakla olur.
Yine, bu temel yasayla, temel özgürlüklerle ekonomik çıkarlar
arasındaki denge ekonomik çıkarlar lehine bozuluyor; medyanın
tekelleşmesine imkân sağlıyoruz. Bu durum, Avrupa Birliği
normlarına ve Ulusal Programa da maalesef aykırıdır.
Tasarıyla, yerel medyaya getirilen ağır para
cezaları, iletişim sisteminin mantığına
aykırıdır. Yerelde gelişmeyen hiçbir sistemin genelde
başarılı olması mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, bakınız, Sayın Mesut
Yılmaz, özellikle son günlerde, var gücüyle "hukuk, hukuk" diye,
âdeta çırpınıyor, görevini yapan yargıya ve jandarmaya
veryansın ediyor. Dün, başka siyasilere uygulanan
hukukdışı uygulamaları keyifle izleyerek
siyasallaştırırken, bugün, devam eden bir davayı baskı
altına alarak etkilemeyi ve hukuku siyasallaştırmayı bizzat
kendisi sürdürüyor; ama, yine, aynı durum söz konusu olacak. Bugün, bu
yasayla, dünyanın gidişine aykırı olarak, iletişimin
demokratikleşmesi kapsamında medyanın demokratikleşmesini
tekelleşmeye sebebiyet verecek düzenlemelerle engelleyenlerin, kendi
çıkardıkları Organize Suçlarla Mücadele Yasasının
oklarının kendilerine doğru geldiğini görünce feryat
ettikleri gibi, yine, feryatlarını duyar gibi oluyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KEMAL ÇELİK (Devamla)- Yüce Meclisin, bu dönemde
tartışılan itibarını, bu tür dayatma yasalarıyla
tamamen bitirebileceğini hiç unutmayalım; çünkü, yapılan,
medyayı siyasetin üzerinde kayıtsız şartsız egemen
kılmaktır diyor ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP, FP
ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Çelik.
Madde üzerinde dört önerge vardır; ancak, bunlardan ilk üçünü
işleme alabileceğiz.
Önergeleri geliş sırasına göre okutup,
aykırılık derecesine göre işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı yasa
tasarısının çerçeve 17 nci maddesi ile 3984 sayılı
Kanuna eklenen ek madde 2'nin ikinci fıkrasının son cümlesindeki
"iki yıldan on yıla kadar" ibaresinin "bir yıldan
beş yıla kadar" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Fethullah
Erbaş Lütfi
Yalman Alaattin
Sever Aydın
Van Konya Batman
Mustafa
Geçer Aslan
Polat Cevat
Ayhan
Hatay
Erzurum Sakarya
Mehmet
Çiçek Zeki
Ünal Mehmet
Bekâroğlu
Yozgat Karaman Rize
Musa
Uzunkaya
Samsun
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Sayın Başkanlığa
Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı yasa
tasarısının ek 2 nci maddesinin ikinci fıkrasının
ikinci satırındaki savcılığınca'dan sonra gelmek
üzere "dava açılmış ise taraflarca" ibaresinin
ilavesini saygılarımla arz ederim.
|
Kamer Genç |
Fetullah
Gültepe |
Mehmet
Gölhan |
|
Tunceli |
Van |
Konya |
|
İbrahim
Konukoğlu |
|
Ahmet
İyimaya |
|
Gaziantep |
|
Amasya |
BAŞKAN - Okutacağımız son önerge aynı zamanda
en aykırı önergedir, okuttuktan sonra işleme alacağız.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 628 sıra sayılı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun,
Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 17 nci maddesi ile 3984 sayılı
Kanuna eklenmiş bulunan ek madde 2'nin birinci fıkrasının
sonundaki "ayrıca tüm yayın cihazları TCK'nın 36
ncı maddesine göre müsadere edilir" ibaresinin fıkra metninden
çıkarılmasını araz ve teklif ederiz.
|
Fethullah
Erbaş |
|
Veysel
Candan |
|
Van |
|
Konya |
|
Cevat
Ayhan |
Lütfi
Yalman |
Yakup
Budak |
|
Sakarya |
Konya |
Adana |
|
Fahrettin
Kukaracı |
Ahmet
Sünnetçioğlu |
Niyazi
Yanmaz |
|
Erzurum |
Bursa |
Şanlıurfa |
|
|
Aslan
Polat |
|
|
|
Erzurum |
|
BAŞKAN - Sayın Komisyon?..
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Erbaş?..
FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Veysel Candan konuşacaklar
efendim.
BAŞKAN - Sayın Candan, buyurun. (FP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan RTÜK yasa
tasarısının 16 ncı maddesi üzerinde verilen önerge üzerinde
görüşlerimi açıklamak üzere söz aldım; Muhterem Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Candan, 16 değil; 17'ye 2...
VEYSEL CANDAN (Devamla) - Evet, 17'ye 2...
Bu maddede, verilen cezalarla ilgili yaptırımların çok
ağır olması ve işletmelerin cezaları ödemediği
zaman müsadere edilmesi, yani, mallarına ve işletmelerine el konulma
bölümünün tasarıdan çıkarılmasının daha doğru
olacağı kanaatindeyiz.
Değerli arkadaşlar, metni içerik itibariyle incelediğimiz
zaman, tasarıyı getiren hükümet, burada, şu temel nitelikleri
ortaya koymaktadır: Bunlardan bir tanesi, bu yasa 1994 yılında
çıkarıldı, birtakım eksiklikleri vardır, uygulamada
sorunlar vardır ve bunlar giderilmelidir. İkinci olarak, iktidar ve
muhalefet dengesini yansıtmıyor. Türkiye'de seçimler beş
yılda değil dört yılda yapılıyor, halbuki, burada,
seçilen üyeler seçim süreleri beş yıl olduğu için, uzundur ve
hükümetler değiştikçe, hükümetler tarafından seçilen üyeler
arasında da dengesizlikler olduğu söyleniyor ve görev sürelerinin
altı yıl olmasının uzun olduğu ifade ediliyor.
Ayrıca, yine, gerekçede, RTÜK gelir ve giderlerinin Sayıştay
yerine Yüksek Denetleme Kurulu tarafından incelenmesinin daha doğru
olacağı kanaati vardır. Dolayısıyla, 1994'te
çıkarılan yasada, bu, denetimdışı
bırakılmıştır; burada bir eksiklik vardır
denilmektedir.
Yine, yaptırımlar yetersiz -esas, bizim önergemiz de bununla
ilgili- bölücü, yıkıcı, irticaî yayınlar önlenemiyor;
bunların da giderilmesi için, tarafsız, bağımsız ve
özerk bir kuruluş amaçlanmaktadır denilmektedir.
Bir kere, burada, mahallî televizyonlara verilen cezalar çok
fazladır. Bu cezalar ödenmediği zaman da -ki, ödenmeyecektir- 250
milyar lira, 100 milyar lira gibi cezalar ödenmediği zaman da,
işletmelere müsadere, yani, el koyma imkânı kanunda
tanınmaktadır.
Aslında, bu tasarı, belki en geç birkaç ay sonra
Cumhurbaşkanlığından geri dönecek ve Parlamentoda tekrar
müzakere edilecektir; ben, bunu, elimdeki belge ve bilgelere göre söylüyorum.
Bir kere, tasarıda birtakım muğlak ifadeler var. Geçen
maddelerde de, değişik milletvekili arkadaşlarım ifade
ettiler; hangi şartlarda, neye göre, verilen ruhsatlar tekrar geri
alınacak; burada bir belirsizlik vardır. Yani, bu, bir yerde,
basının bir bölümünde sık sık yazılıyor.
Eğer, Türkiye'de, medya ile sermaye ilişkilerinde, yani, bu sermaye
çevrelerinin her birinin, bir televizyon kuruluşu, bir gazetesi, bir
bankası ve bir ithalat-ihracat şirketi varsa, burada doğru olan,
aşırı parasal cezalar yerine, bu müsadere, el koyma yerine,
bunları önleyici olarak, bankacıların, müteahhitlerin,
ithalat-ihracat şirketi sahiplerinin ve turizmcilerin radyo ve televizyon
sahibi olmamaları gerekir diye düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, dünyada en çok satan gazete, bir
Japon gazetesi, 14 milyon satıyor ve bu gazetenin gelirleri, sadece
satıştan, ilan ve reklam gelirlerinden ibarettir. Halbuki, bizde, her
gazete, her televizyon kuruluşu sahiplerinin, öncelikle, bir bankası
var, daha sonra, bir ithalat ihracat şirketi var ve daha sonra,
teşvikler var ve bu işlere bulaşan, maalesef, çok üzücü,
sayıları az da olsa, siyasetçiler var. Hepimizin, Parlamento olarak,
buradaki özlemi, kirliliğe bulaşmamış, dürüst ve temiz
siyaset ve aldığımız vekâleti tertemiz millete geri iade
etmek mecburiyetindeyiz. Yani, burada, mikrofon başında ayrı
konuşmak, kamuoyuna, halka indiğimiz zaman ayrı konuşmak
veya oylamalara katılmamak suretiyle protesto etmek, kanaatimce doğru
değildir. Hepimiz, milletvekili olarak, hür irademizle, doğru
inandığımız veya bildiğimiz doğrular
istikametinde oylarımızı kullanmak mecburiyetindeyiz diyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, karar
yetersayısının aranılmasını istiyorum.
AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Karar
yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı
önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar
yetersayısını arayacağım.
Oylamayı elektronik cihazla yapacağım.
Oylama için 3 dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum:
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı
yoktur; 15.40'ta toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.30
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.45
BAŞKAN : Başkanvekili Ali
ILIKSOY
KÂTİP ÜYELER : Mehmet BATUK
(Kocaeli), Levent MISTIKOĞLU (Hatay)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 111 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
3. - Radyo ve Televizyonların
Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu,
Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu
(1/705) (S. Sayısı : 682) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır.
Hükümet?.. Hazır.
Ek 2 nci maddeyle ilgili olarak Sayın Fethullah Erbaş ve
arkadaşları tarafından verilen, komisyonun ve hükümetin
katılmadığı önergenin oylamasında karar
yetersayısının aranılması istenilmişti; karar
yetersayısına ulaşılamadığı için, ara vermek
zorunda kalmıştık.
Şimdi, yeniden oylama yapacağım ve karar
yetersayısını arayacağım.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı
vardır.
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı yasa
tasarısının çerçeve 17 nci maddesi ile 3984 sayılı
Kanuna eklenen ek madde 2'nin ikinci fıkrasının son cümlesindeki
"iki yıldan on yıla kadar" ibaresinin "bir yıldan
beş yıla kadar" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Fethullah
Erbaş
Van
ve
arkadaşları.
BAŞKAN - Sayın Komisyon?..
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) -
Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Sayın hükümet?..
DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) -
Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet katılmıyor.
Sayın Erbaş?..
FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkan, Sayın Musa
Uzunkaya konuşacaklar efendim.
BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, buyurun efendim.
MUSA UZUNKAYA (Samsun)- Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Çerçeve 17
nci maddeye bağlı ek 2 nci madde üzerinde verilen
değişiklik önergemiz hakkında söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, tabiî, bu yasa tasarısı, tümüyle
beraber yasakları ihtiva ettiği için, özellikle bu ek 2 nci maddede
de, ceza mekanizmaları yoğun bir şekilde işletiliyor.
Elbette, Roma Jüstinyen Mektebinin hukuk kurallarının da, ceza
hukukunun da gereği odur ki, suç varsa, ceza olacaktır; ancak,
cezanın suçlarla muadeleti esas olmalıdır. Kanımca, daha
önce buradan çıkmış olan birkısım başka yasalarda
da görülmüştür ki, suçlarla mütenasip olmayan cezalar uygulama
fırsatını bulamamaktadır. Nitekim, buradaki, iki
yıldan on yıla kadar talep edilen ceza miktarının, biz, bir
yıldan beş yıla kadar düşürülmesini; yani, yarı
yarıya düşürülmesini istiyoruz. Zaten, yasa tasarısı,
baştan sona kadar, arz ettiğim gibi, yasakları ihtiva eden bir
yasa tasarısı olarak toplumun önüne getirilmiştir.
Bizim tümüyle karşı çıktığımız bu
yasa tasarısının topluma neyi getirdiğini, neyi
yüklediğini, birkaç gündür medyayı yakından izleyenler çok iyi
hatırlayacaklar. Mesela, bir gazetemiz bugün bu yasa
tasarısını "Taliban kafası" olarak tarif ediyor.
Taliban kafası!.. Hani, biz, Taliban'ı, hakikaten, Afganistan'da
ciddî olarak eleştiriyoruz. Bu yasa tasarısını getirenleri
Taliban'ın benzeri olmakla suçlayan ben değilim. İşte, çok
önemli bir gazetenin sahifesinden, isterseniz, bir iki noktayı buradan
hatırlatmak istiyorum: "RTÜK Yasa Tasarısı, Türk
iletişim sektörünün gelişmesini ve uluslararası alanda
büyümesini engelleyebilecek pek çok yasak içeriyor. Tasarının
neredeyse büyük bölümünü bu yasak ve cezalar oluşturuyor. Yasaklardan
bellibaşlıları şöyle: Siyasî partiler, dernekler,
sendikalar, meslek kuruluşları, kooperatifler, vakıflar, mahallî
idareler ile bunlar tarafından kurulan veya bunların ortak
oldukları şirketler, iş ortaklıkları, birlikler"
filan... Bütün bunlar hep yasaklar kapsamında, biliyorsunuz.
EROL AL (İstanbul) - Eski kanunda da var bunlar Musa Bey.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Efendim, eskinin yanlışını
devam ettirmek zorunda değilsiniz; siz, Demokratik Sol Partisiniz,
demokratikleşmeyi, tabiî, Türkiye genelinde sağlaması gereken
bir partisiniz; ama, bu yasakları, nedense, katmerleştirerek
artırmak gibi bir görev üstlendiniz.
Değerli arkadaşlar, tabiî, biz biliyoruz, bu hükümetin
haddizatında gündemine girmesi gereken bunca önemli yasa var. Bakın,
birçok belediye başkanınız geliyor burada size isyan ediyorlar,
diyorlar ki "partilerimiz iktidarda olmasına rağmen, bir türlü
yıllardır iktidarda olmadığınız dönemlerde de
vaat ettiğiniz mahallî idareler yasası niye
çıkmıyor?!"
Bakın, bugün, şu anda Ankara'da bulunan Sümer Holdinge
bağlı TEKSİF Sendikasının Antalya, Bursa, İzmir,
Manisa, Bergama, Malatya, Adıyaman ve Bakırköy Şube
Başkanları var; Sayın Başbakan Yardımcısı
Hüsamettin Özkan Beyle de görüştüler. Sayın Özkan -gece- saat
01.00'lere kadar buraları bekleyeceğine, bu insanların
sorunlarını çözmek için çare arasaydı. Neydi sorunları; bu
bölgelerde Sümer Holdingde çalışan 7 000 işçi ve bunların
ailelerini de sayarsanız 50 000'den fazla nüfus iki aydır maaş
alamıyor, kıdem tazminatlarını alamıyor,
ikramiyelerini alamıyor, izin bedellerini alamıyor ve perişan
hale gelmişler, hangi konumda olduklarını merak ediyorlar.
Değerli arkadaşlar, bunları düşünmeyeceksiniz,
önemli, hakikaten halkın sorunlarını çözmesi gereken
yasaları düşünmeyeceksiniz, daha önce var olduğuna inandığınız,
sığındığınız cezaların
artırılmasını talep edeceksiniz!
Değerli arkadaşlar, önemli bir çağrı da
Ortadoğu Gazetesinin bugünkü bir köşesinden var; "RTÜK için
MHP'ye çağrı" diyor... Değerli MHP'li
arkadaşlarım, bu gazete, öteden beri biliyorum, benim de zaman zaman
okuduğum, sizin de çok sevdiğiniz ve itibar duyduğunuz bir
gazete. Bakın, size bugün son çağrısıdır belki; bu,
halk adına, bu, halkın çağrısıdır. Diyor ki:
"Yasayı onaylamayın." Ben uzunca okumuyorum.
Allahaşkına!.. yazının içinde feryatlar var, Anadolu'nun
feryadıdır bu. Eğer, siz, birkısım medya patronunun
çağrılarına icabet ederseniz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Geçici olarak onların size
sağlayabileceği imkânlar, ikballer olabilir. Benim
anlayışıma göre şu tasarı, hükümetle
birkısım medya arasında mütareke tasarısıdır,
geçici anlaşma yasa tasarısıdır. Bu geçici
anlaşmanın mahiyeti şudur:Şu anda saldırmazlık
anlaşması, paktı imzalıyorsunuz; ama, bu, şu an
içindir. Dün, burada, Birinci Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal'in 1926
yılında medya ile ilgili enteresan bir değerlendirmesini
sunmuştum: Değerli arkadaşlar, medya öyle taleplerle yarın
sizi sıkıştıracaktır ki, bugün, belki,
birkısım kirlilikleri geçici olarak örtebilir; belki, cumhuriyet tarihinde
57 nci hükümetin içindeki bakanlar kadar, medyanın merhametine muhtaç olan bir başka Bakanlar Kurulu da
olmayabilir, hatta Başbakanı düzeyinde buna muhtaç olabilirler; ama,
arkadaşlar, şunu söylüyorum: Bilesiniz ki, bu mütarekeniz geçicidir,
bu sözleşmeniz geçicidir, nihaî olarak size sağlayacağı bir
şey yoktur.
Buradaki teklifimize destek vermenizi umuyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Sayın Başkanlığa
Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı yasa
tasarısının ek 2 nci maddesinin ikinci fıkrasının
ikinci satırındaki "savcılığınca"dan
sonra gelmek üzere "dava açılmış ise taraflarca"
ibaresinin ilavesini saygılarımla arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
ve
arkadaşları
BAŞKAN - Sayın Komisyon?..
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Genç, buyurun. (DYP sıralarından
alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, ek 2 nci maddeyle ilgili bir önerge vermiş bulunuyorum.
Bu önergede şunu istiyorum: Yayın bantlarını bir yıl
süreyle muhafaza etmeyen ve bu süre içinde Üst Kurul veya cumhuriyet
savcılığınca istenmesine rağmen dava
açılmışsa, taraflara...
Biliyorsunuz, bu tazminat davalarında bir yıl süre içerisinde
dava açılıyor; aslında, buradaki bir yıllık süre, bana
göre yetersiz bir süre; çünkü, kişilik hakları ihlal edilen
kişilerin, bu yayınlara karşı açtığı
davaların bantlarının da, bence, hiç olmazsa, dava süresi
geçtikten sonra saklanması lazım; bunun için bir yıllık
süre tespit edilmiş; ama, dava açılmışsa, hiç olmazsa,
taraflar da bu bantları alsın ki, bant ortada kaybolmasın. Benim
istediğim bu. Bu, herkesi ilgilendiren bir şey. Önergemiz bir
gerçeği ifade ediyor. Tabiî, hangi gerçekleri söylersek söyleyelim, siz,
bunu kabul etmiyorsunuz.
Şimdi, bakıyorum, Sayın Ahmet Özal da gelmiş, burada
oy veriyor. Sayın Özal seçime girdiği zaman, tam bu 18 Nisan
seçimlerinden önce, duyduğuma göre, Emlak Kredi Bankasından 1,5
trilyon lira borç para almıştı ve bunu ödemediği için de
bir ay hapis cezası vardı. Hapis cezası tam Yargıtayda
onaylanacağı gün o davadan feragat edildiği söylendi. Şimdi
kendisine sormak istiyorum, acaba, o para cezasını ödedi mi, o hapis
cezası ne oldu? Bunu öğrenmek istiyorum.
Yine, bir arkadaşımızı burada hiç görmüyorduk; önce
Sayın Mesut Yılmaz'ın Başbakanlık
Müsteşarıydı, oradan ayrıldı, gitti Aydın
Doğan'a, oradan, Aydın Doğan'ın şirketlerinin
temsilcisi olarak geldi, enerji ihalelerini karara bağladılar
gittiler. Hatta, o zaman gazetelerde çıktı; Başbakanlık
Müsteşarıyla beraber gittiler Danıştayda görüştüler,
sonra ANAP'tan milletvekili olarak buraya geldi. Aslında, bunları
söylemek lazım; halk bilsin.
Değerli milletvekilleri, bakın, çok büyük bir hata
yapıyorsunuz. Bu kanun çıktıktan sonra, medya patronları,
egemen hâkim olur; inanmanızı istiyorum. Buradaki "Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir" ibaresini kaldırmak
zorunda kalacaksınız. İtalya bunun örneği. Yani, siz
zannediyor musunuz ki, biz, burada, Aydın Doğan'a, Dinç Bilgin'e,
Karamehmetlere yağ çekiyoruz ve bunların istedikleri kanunu
çıkaracağız; yarın sizi destekleyecek... Sayın Mesut
Yılmaz, dün gece saat 1'e kadar buradaydı. Vallahi, gelse, burada bir
sene de beklese, CNN de desteklese, bütün televizyon kanalları da
desteklese bittiniz... Bu memleket böyle hor kullanılamaz.
Vakıflar Bankasından, Aydın Doğan'a, niye 270 milyon
dolar verdiniz Petrol Ofisi özelleştirilirken?.. Hem nasıl veriliyor
biliyor musunuz; sayın milletvekilleri, o 270 milyon dolar, verildiği
tarihte Türk Lirasına çevriliyor, en düşük faizle veriliyor.
Bakın, Güney Petrol diye bir şirket var; Halk Bankasından
1998 yılında 10 milyon dolar verildi. Niye; güya, Irak'ta
alacakları varmış. O gün, Türk Lirasına çevirdiler, 10
milyar liraydı; bugün, 10 milyon dolar kaç lira ediyor; 10 trilyon ediyor;
hatta, 12 trilyon ediyor.
Şimdi, bu devlet niye battı sizin
devriiktidarınızda; bundan battı. Medya patronlarını,
bu kadar, her şeye hâkim ederseniz, bu kadar güç... Adamın
bankası var, gazetesi var, televizyonu var, bütün yayın
organları elinde; ne yapacak?.. Yani, benim çekinecek bir tarafım
yok. Görüyorum; bundan önce burada görmediğim bakanlara özellikle telefon
edilmiş "bak ha! Senin arkandaki açıklarını
çıkarırım" diye... Buraya geliyorlar. Ben bunları,
kimlere telefon edildiğini biliyorum.
Bakın, hakikaten, bu milletin geleceğini karanlık
yapmayalım. Zaten, ülke, aşağı yukarı elden gitti
sayılır; ekonomi bitmiş. Buna rağmen, burada, gerçekleri
söylüyoruz size; ama, arkadaşlar, bu kanunları çıkardıktan
sonra, Meclisin de bir anlamı kalmaz.
Dün de söyledim; yani, alacak adam ihaleyi... Bakın, Petrol Ofisini
1 milyar 160 milyon dolara aldı. Gidin, Karşıyaka'da, Petrol
Ofisinin 80 000 dönümlük arsasını, onun 3 misli parayı verin
alabilir misiniz? Neler gitti, neler... Çünkü, karşısında
direnecek güç yok arkadaşlar.
Bugün, Vakıflar Bankasından, Çörtük'e, niye o krediler
verildi? Söylüyoruz burada; verilmediyse, bu hükümet sağır
değil, çıksın, burada konuşsun efendim; "vermedik" desin. Ha, Emlak
Bankasından kimlere ne krediler verildi; çıkın, söyleyin burada.
Niye bu bankalar battı?! Bakın, batık bankaların büyük bir
kısmı medya patronlarının oyunlarıyla battı.
Şimdi...
NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Emlak Bankası ne zaman
verdi?!
KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, ne zaman verildiyse... Getirelim. Siz
iktidardasınız...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Genç, toparlar mısınız.
KAMER GENÇ (Devamla) - Toparlıyoruz, toparlıyoruz;
toparlıyoruz da, nereyi toparlayalım onu düşünüyorum şimdi!
Değerli milletvekilleri, şimdi, bakın, hepimiz...
EROL AL (İstanbul) - Bilmediğiniz...
KAMER GENÇ (Devamla) - Bilmediysek... Şimdi, senin, bunu nasıl
bir fikirle savunduğunu herkes bilir. Senin... O savunmayı yapmak,
bir milletvekiline yakışmayan bir savunmadır. Bana çok iyi
yakışıyor, halk da şey ediyor. Yani, diyorsun ki, medya
patronları ihaleye girmezse, ihaleye girecek kimse olmaz! Hangi cahil buna
kanar canım; bırak akıllıyı, cahil kanmaz buna!.. Onun
için, yani, belli medya patronlarından taktik alıp da, gelip, burada,
milleti kandırmanın da bir anlamı yok.
Bu kanunla, Türkiye'nin geleceğini ipotek altına
alıyorsunuz, siyasetin geleceğini ipotek altına
alıyorsunuz; ekonomi zaten batmış... Bunu
yapacağınıza, bir kanun getirelim; diyelim ki, bütçenin
yarısı medya patronlarınındır arkadaş! Ya bunu
söyleyin, daha iyi yani! Ekonomiyi düzeltmek için vergi kanunu çıkarmak
lazım. Milletin, bu memleketin ekonomisi, Türk Milletinin
fedakârlığıyla mümkündür; yoksa, ne Amerika'nın ne
İngiltere'nin ne de bilmem, IMF'nin imkânlarıyla mümkündür.
Bunları getirin, biz, bu memleketi düzeltelim; ama, siz, tabiî, bir karar
vermişsiniz; ama, bu karardan en fazla zararı da siz göreceksiniz.
Saygılar sunuyorum efendim.
Karar yetersayının aranılmasını istiyorum.
EROL AL (İstanbul) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Al.
EROL AL (İstanbul) - Sayın milletvekili bana sataşmada
bulundu; cevap vermek istiyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Tabiî sataştım; konuşması
ortada...
BAŞKAN - Sayın Al, 2 dakika içerisinde cevaplayın.
Buyurun efendim.
VI. AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1. - İstanbul Milletvekili Erol
Alın, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
EROL AL (İstanbul) - Sayın Başkanım, sayın
milletvekilleri; değerli vaktinizi böyle bir konu için
aldığımdan özür diliyorum.
Bir arkadaşımızın, şu ana kadar... Ben,
milletvekili olarak, burada bulunan tüm insanların, belirli bir kalitede,
belirli bir seviyede konuşması gerektiğine inanıyorum ve
özellikle RTÜK'le ilgili kanun tasarısının görüşmeleri
süresince bu seviyenin korunmuş olmasından çok büyük mutluluk
duyduğumu ifade etmek istiyorum.
Toplum bizi izliyor, kimin, ne olduğunu çok iyi biliyor.
Danışma Meclisinden bu yana Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi olan
bu arkadaşımız, kendi iline, yirmi yılda hangi hizmeti
getirmiş, Türkiye'nin hangi meselesine çare bulmuş, Türkiye'nin hangi
meselesini çözmüş? İki yıllık bir milletvekiliyim; bana,
buradan, nasıl böyle fütursuzca saldırıda bulunabilir; bunun
hesabını bir versin bakalım bu millete! Yirmi yıldır
burada milletvekilliği yapıyorsunuz, yirmi yıldır! Beni
suçlayacak kalite sizde var mı? Buradaki sözlerinizle bunu
göstereceksiniz. Hangi medya patronundan emir aldığımı
kanıtlamayan da müfteridir. Hangi medya patronu bana emir verebilir;
hangi?.. (DSP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Beni satın alacak parayı daha hiçbir merkez bankası
basmadı. Siz, başka insanlarla karıştırıyorsunuz
galiba. Gidin, Kartal Cezaevini bir ziyaret edin; o sıralardan kimlerin
orada olduğunu göreceksiniz.
Saygılar sunuyorum, tekrar özür diliyorum efendim.(DSP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Al.
KAMER GENÇ (Tunceli)- Sayın Başkan, efendim, bu arkadaşa
"medya patronları satın aldı" demedim. Niye, o, kendi
kendine böyle bir ithamda bulundu ben anlamıyorum. Ben, öyle bir ifade
kullanmadım; ben, dedim ki "o paralelde sana düşünce telkin ettiler"
dedim. Düşünce telkin etmek demek, satın almak demek mi?
BAŞKAN - Sayın Genç, tabiî, irticalen konuşurken, insan,
bazen amacını aşan ifadelerde bulunuyor.
KAMER GENÇ (Tunceli)- O, sizlere mahsus; ben, amacımı hiçbir
zaman aşmam, düşünerek konuşurum....
V. KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
3.- Radyo ve Televizyonların
Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu,
Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu
(1/705) (S. Sayısı: 682)
(Devam)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Aslan.
BEYHAN ASLAN (Denizli)- Efendim,
Başkanlığınızdan usule ilişkin bir talebim
olacak.
BAŞKAN - Buyurun.
BEYHAN ASLAN (Denizli)- İçtüzüğümüzün 66 ncı maddesi
açık. Burada önerge veriyor sayın milletvekilleri. Şimdiye kadar
Sayın Genç de birsürü önerge verdi, diğer
arkadaşlarımız da önerge verdi. Şimdiye kadar izledik ki,
önergesi üzerinde konuşan çok az arkadaşımız oldu; yani, 66
ncı madde Başkanlığa bir görev yüklüyor;
konuşmacının konudan ayrılmamaya özen göstermesine dikkat
ediyor. Ayrıldığı anda, sizin ikaz etmeniz gerekir. Tekrar
devam ederse, Genel Kurulun oyuyla 66'ya göre bizi konuşturmama...
KAMER GENÇ (Tunceli)- Konuşturmamanız lazım tabiî.
BEYHAN ASLAN (Denizli)- ... 67'ye göre de, yine, yaralayıcı ve
kaba dil kullanırsa, üslubu çirkin olursa, yine, gerekirse, salondan
çıkartılma işlemi de söz konusudur.
Sayın Genç, şimdiye kadar, hiçbir zaman, verdiği önerge
hakkında, önergenin konusu hakkında net bir cümle sarf etmemiş
ve diğer arkadaşlarımız da aynı şekilde...
Ben, Başkanlığın bu konuda daha dikkatli
davranmasını ve kürsüye her çıkan konuşmacının,
konu üzerinde konuşması konusunda Başkanlığın
uyarmasını ve İçtüzüğün 66 ve 67 nci maddelerinin
uygulanması konusunda titizlikle davranılmasını talep
ediyorum.
Saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
ASLAN POLAT (Erzurum) - Karar yetersayısını
arayacaktınız...
KAMER GENÇ (Tunceli) - Karar yetersayısının
aranılmasını istemiştim.
BAŞKAN - Karar yetersayısını arayacağım.
Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, Sayın
Genç'ten gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza
sunacağım ve oylamayı elektronik cihazla yapacağım.
Oylama işlemini başlatıyorum.
Vekâleten oy kullanacak sayın bakan varsa, hangi bakana vekâleten
oy kullandığını, oyunun rengini ve imzasını
taşıyan oy pusulalarını, bu süre içerisinde
Başkanlığımıza ulaştırmalarını ayrıca
rica ediyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önerge reddedilmiştir;
karar yetersayısı vardır.
Ek madde 2'yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ek madde 3'ü okutuyorum:
EK MADDE 3. - Radyo ve televizyon yayınları, yayın
ilkeleri ve bu Kanunda belirtilen diğer esaslara uygunluğu yönünden,
a) Ulusal, bölgesel ve yerel düzeydeki yayınlar Üst Kurul
tarafından izlenir ve değerlendirilir.
b) Üst Kurulun uygun göreceği yerlerdeki yerel ve bölgesel
yayınların izlenmesi ve kayda alınması İçişleri
Bakanlığının görevlendireceği birimlere devredilebilir.
Bu halde gerekli teknik donanım ve ilgili personelin eğitimi Üst
Kurulca sağlanır ve masrafları Üst Kurulca
karşılanır. Yayın ilkeleri ve bu Kanunda belirtilen
diğer esaslara aykırılığından
kuşkulanılan yayınların bandı, değerlendirilmek
üzere Üst Kurula gönderilir. İçişleri Bakanlığı ile
Üst Kurul arasındaki işbirliği bir protokol ile düzenlenir.
Telekomünikasyon Kurumunun millî monitoring faaliyetleri kapsamında
yayınları izleme imkanının olması halinde, Üst Kurul
ile Telekomünikasyon Kurumu arasında imzalanan bir protokol
kapsamında bu yayınlar Telekomünikasyon Kurumunca izlenir ve
değerlendirilmek üzere Üst Kurula iletilir.
BAŞKAN - Ek madde 3'le ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu
adına, Konya Milletvekili Veysel Candan. (FP sıralarından
alkışlar)
YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, bu
maddede Nevzat Yalçıntaş...
BAŞKAN - Sayın Hatiboğlu, konuşmacıyı
değiştirme hakkına sahipsiniz.
YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim,
arkadaşımız kürsüye geldi, değiştirmeye gerek yok.
BAŞKAN - Peki.
Buyurun Sayın Candan.
FP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 682 sıra
sayılı yasa tasarısının 17 nci maddesinin ek 3 üncü
maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz aldım; muhterem
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu maddede, RTÜK'ün görevleri, tekrar bir daha gözden geçiriliyor ve
RTÜK'e, burada, Telekom ve Haberleşme Yüksek Kurulu adı altında
iki tane kurum daha oluşturuluyor. Burada, yayınlar, Üst Kurulunca
incelenecek. RTÜK uygun görürse, illerde izlemeyi, İçişleri
Bakanlığıyla, valilerle protokol yapacak; benzeri başka bir
protokolü Telekomla da yapacak. Şimdi, Telekom özelleştirildiği
zaman bir problem var. Haberleşme Yüksek Kurulu yeni kuruldu; bununla da
ilgili birtakım sıkıntılar var. Yani, aslında, bir
yerde, bu ek maddeyle, RTÜK tam anlamıyla görevini yapamıyor diye,
yanına, ek birtakım kurumlar oluşturuyoruz. Peki, işin
doğrusu böyle mi; tabiî ki, böyle değil.
Şimdi, 1999 yılında, Kutlu Savaş, Radyo ve
Televizyon Üst Kurul Başkanı, Başbakanlığa bir
yazı yazıyor. Bu yazısında, 3984 sayılı RTÜK
Yasasını gösteriyor ve orada " hissedarların toplam yüzde
20'den fazla pay sahibi olmamalarını ve yüzde 10'dan fazla pay sahibi
olanların da kamu ihalelerine girmelerini engelleyici hükümler
taşımaktadır" diyor ve devamla, bir televizyon
programıyla ilgili olarak 4 trilyonluk bir sermaye değişimi
vardır; bununla ilgili bir işlem yapılması için
Başbakanlığa ve Maliye Bakanlığına
yazılıyor, tarih 2001, bu yazıya şu ana kadar hiçbir cevap
verilmediği gibi, hakkında da hiçbir işlem
yapılmamıştır. Demek ki, sadece yasaları çıkarmak
yetmiyor, yasaları takip etmek de çok önemli.
Değerli arkadaşlar, aslında, sıkıntı bu
yasayla bir kat daha artacaktır. Sebebine gelince: Türkiye'de televizyon
ve medyada şu anda mevcut üç tane tekel grubu var; bunların üçü de
kartel oluşturmuştur ve her üçünün de sahasını dikkatle
takip ettiğimiz zaman, devletle, devlet ekonomisiyle, devlet
kaynaklarıyla iç içedir.
Şimdi, sırayla örnek vermek istiyorum: Bunlardan bir,i
meşhur Uzan Grubudur; Star Gazetesi, Star Televizyonu, Kral Televizyonu,
radyosu, Teleon ve Kanal - 6 Televizyon işletmeciliğini
yapmaktadır; bunların 2 tane de bankası bulunmaktadır,
İmar Bankası ve Adabank. Devletle devamlı muvazaalı
haldedir, şu anda Çukurova, Kepez ve Rumeli Elektrik
İşletmelerini yapmaktadır, SPK ile davalıdır, Maliye
Bakanlığıyla mahkemeliktir.
İşin vahametini gösterme açısından söylüyorum; ama,
bu saydığım televizyon kanalları, hükümetin grup sözcüsü
gibi, her gün, batan ekonomiye rağmen, hükümet programını,
ekonomisini methetmektedir. Şimdi, bundan sonra, daha iç içe
olduğumuz zaman vahamet daha da artacaktır, hükümeti de
yanlış yönlendirecektir.
Şu anda Çukurova Elektrikte, Kepez'de ve Rumeli Elektrikte
devamlı surette Maliye Bakanlığıyla ciddî anlamda
yargıda hesaplaşma devam etmektedir.
Ayrıca, yine kartelleşme devam etmekte; Trabzon, Ladik, Van,
Şanlıurfa, Bartın, Gaziantep'te, Rumeli Holding, çimento
fabrikalarında kartel oluşturmuşlardır.
Yine, ulaştırmada, cep telefonlarıyla ilgili olarak,
geçen dönemde yapılan ihalede Telsim'i temsil etmektedirler ve daha birçok
şirketle birliktedir.
Bizi, hiç kimsenin, hangi sermayeyle ne yaptığı
ilgilendirmiyor; bizi ilgilendiren taraf, devlet hukukunun, kamu hukukunun
siyasetçilerle içiçe olan bir durumda netice
alınamayacağıdır. Mesela, bir tane örnek vermek istiyorum.
Şu ana kadar, bu cep telefonlarıyla ilgili olarak, gerek Turkcell'de
gerek Telsim'de 50 milyon dolarlık KDV alınamamıştır ve
Maliye Bakanımız buradaysa, cevap verebilir. Şu anda, bu para,
iki yıl olmasına rağmen, tahsil edilememiştir, konu
yargıya intikal etmiştir. Maliye Bakanı, daha fazla, konunun
üzerine gidemez, giderse, saydığım televizyonlarda, Show TV'de,
Star'da, Kral'da, Kanal 6'da, hemen, hem Maliye Bakanı hakkında hem
hükümet aleyhinde yayınlar yapılır, şantaj
yapılır ve bu şantajlarla da bu para tahsil edilemez.
Peki, şimdi getirdiğiniz bu yasayla ne olacak; bundan sonra,
bu ilişkiler daha içiçe girecek -biraz önce
arkadaşımızın ifade ettiği gibi- siyaset alanı
her geçen gün biraz daha şantaja dönüştürülecek ve
daraltılacaktır. Ümit ediyoruz ki, bunlardan biraz daha uzak durmak
durumundayız.
Yine, üçüncü medya grubunun da aynı şekilde, bankası var,
elektrik ihaleleri almış ve şu anda Danıştayda,
aleyhinde davalar var.
Bütün bu şartlara baktığımız zaman, siyasetçi
bir tarafta, medya, bankacı bir tarafta ve o sektörden gelen
parlamenterler bir tarafta, iç içe ve burada netliği bulmak mümkün
değil; yani, bu şaibeden kurtulmak ve uzak durmak da mümkün
değil.
Siz, bu tasarıyla şunu yaptınız: Bu iç içe olan
girift işlemleri, girift muameleleri daha da artırmış
oldunuz.
Değerli arkadaşlar, dünkü konuşmamın bir yerinde
ifade ettim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlar mısınız Sayın Candan.
VEYSEL CANDAN (Devamla) - Bu tasarının tamamı,
sevabıyla günahıyla hükümete aittir; ancak, konuşmalarda, grup
sözcülerini dikkatle dinlediğimiz zaman, ne söylediklerini veya nasıl
oy kullandıkları arasındaki çelişkiyi de anlamak mümkün
değil. Mesela, özellikle MHP Grup sözcüsü arkadaşımın
ifadesinde -biraz sonraki önergelerde de konuşmak istiyorum- çok enteresan
tezatlar var "medya sahipleri banka sahibi olmasınlar, birden fazla
da olmasın, izlemede de yanlışlıklar yapılır; bu
yasada da eksiklikler var..." MHP sözcüsü, tasarının ele
alınmadık yerini koymamış, her tarafını tenkit
ediyor; ama, sıra oylamaya geldiği zaman, birkısım MHP'li
milletvekili arkadaşlarımız dışarıda; ancak, bakıyoruz
maddeler tıkır tıkır geçiyor. Yani, bu tasarı
kanunlaştıktan iki ay sonra, tekrar, bu Parlamentoya geldiği
zaman, müzakerelerde, bu konuşmalarınızı, bir kere daha,
hem grup sözcülerine hem de bunu savunan milletvekili
arkadaşlarımıza hatırlatacağımı ifade eder,
muhterem heyetinize saygılar sunarım. (FP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına,
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Yalçınkaya...
Buyurun Sayın Yalçınkaya. (DYP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
DYP GRUBU ADINA MEHMET YALÇINKAYA (Şanlıurfa) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
RTÜK ile ilgili yasa tasarısının 17 nci maddesinin üçüncü
fıkrasına geldik. Tabiî, bu tasarı, onbeş gündür burada
görüşülüyor, rötarlı tren gibi yolumuza devam ediyoruz. Tabiî,
iktidara mensup arkadaşlarımız da bu yasaya inanmıyorlar,
bizler de bu yasanın gerekli olduğuna ve bu şekliyle
düzenlenmesine karşı olduğumuz için, maalesef, yolumuza
ağır aksak devam ediyoruz.
Geçmişte, Tahkim Yasasında, en zor Anayasa
değişikliğinde bile, iktidarın yanında yer alarak,
ülkenin önünü açma hususunda gerekli gayretimizi gösterdik. Bugün,
geçmişte çıkarılan vergi yasaları, nereden buldun
yasası, Bankalar Yasası gibi yasaların neticeleri ortada...
Aynı iktidar, U dönüşü yaparak, bu yanlışından dönme
faziletini göstermiştir; ama, bu millet büyük bedel ödemiştir.
Radyo, televizyon ve gazete; bunlar çok sihirli kelimeler;
çağımızın buluşu ve en büyük etkileme aracı. Bu
sebeple, ben, bu yasayı çok önemsiyorum; yani, bu Meclisin, günlerce bu
tasarı üzerinde çalışması gerekir ve çok ciddî bir kanun
çıkarması gerekir; ama, maalesef, görüyoruz ki, bugün, burada
yaptığımız bütün tartışmalarda, medya
patronlarının menfaatları veya menfaatlarına zarar verme
noktasında nasıl bir kanun çıkarılacak, onun
münakaşası yapılıyor.
Türkçede çok önemli bir deyim var "il gider töre kalır."
"İl"den kasıt, toprak parçasıdır değerli
arkadaşlar; "töre"den kasıt, bir milletin kültürüdür, bir
milletin manevî ve millî değerleridir. Şimdi, bir toprak parçası
elinizden çıkabilir; ama, millî değerlerinize sahipseniz, manevî
değerlerinize sahipseniz, törenize sahipseniz, yeniden, bir toprak
parçasını vatan yapma imkânınız vardır. Dikkat
ederseniz, İsrail, töresine sahip olduğu için, 2 000 yıl sonra
Filistin toprağına döndü ve İsrail'i yarattı; ama,
törenizi, değerlerinizi kaybettiğiniz zaman, ülkenizde müstemleke
olursunuz.
Türkiye, bugünkü televizyonlar ve yayınlar vasıtasıyla,
maalesef, çok ciddî sıkıntılar ve büyük bir kültür
buhranıyla, kültür erozyonuyla karşı karşıyadır.
Tabiî, bu yasa tasarısının içerisinde yine
şarkılar, türküler ve Türk müziği olmalı denliiyor; biz de
olmalı diyoruz; ama, bugün, Türkçenin bozulmasından,
şarkıların, türkülerin yozlaşmasından hep
şikâyetçiyiz. Bunun müsebbibi, bugünkü televizyon, radyo ve gazetelerdir.
Bir şarkı: "Titrer yüreğim her ne zaman yâdıma
gelsen..." Bu, geçmişte, bizim kültürümüzün yarattığı
bir şarkı; ama, bugün, bu neslin ve bu televizyonların
yarattığı şarkı "kıl oldum abi!"
Düşünebiliyor musunuz, seviye ve irtifa kaybetmesini?! İşte,
bunları yaratan bugünkü televizyonlardır, bugünkü gazetelerdir.
Şimdi, bu gazete patronlarının sicili bozuk. Sicili
bozuk; çünkü, bir kısmı içeride; yani, bu Sabah Grubunda çok muteber
olan insan, Sabah'ın sahibi içeride; onun yanında, Cavit Çağlar
içeride. Buna benzer, daha bir sürü bunun uzantıları içeride.
Değerli arkadaşlar, bu memleket, hortumculardan
şikâyetçi, soygunculardan şikâyetçi, batan paralardan şikâyetçi;
ama, bu paraları soyanlar Urfa'nın çiftçileri değil,
Urfa'nın esnafı değil, Urfa'nın sanayicisi değil;
çünkü, çiftçinin takipteki alacağı -ben de komisyondayım- yüzde
6; yani, çiftçiye 100 milyon lira para vermişiz, 6 milyon lirası
takipte, 94 milyon lirasını geri almışız; ama, bugün,
bu devleti soyanlar, bugün, 40 milyar dolar civarında soygunu yapanlar,
işte bu medya patronlarıdır. Bugün, bu medya patronlarına,
maalesef, işte bunları sonsuz yetkilerle donatacak imkânlar
veriyoruz, yasalar hazırlıyoruz.
Yanımızda İtalya örneği var, Berlusconi var; 3 tane
televizyonu var, o da sabıkalı, sicili bozuk bir kişi;
başbakan oluyor. Yarın, bu insanların, bu ülkenin
başına geçmeyeceklerini nereden bilebiliriz?
Bu sebeple, bu yasanın çıkarılmasında çok dikkatli
ve hassas davranmak zorundayız ve geri çekilmesinde de bu ülkenin çok
büyük faydası vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Yalçınkaya.
MEHMET YALÇINKAYA (Devamla) - Sağolun Sayın
Başkanım.
Şimdi, siyasetin ve siyasetçinin itibar kazanmasında, bu
televizyonların çok büyük bir katkısı olmuştur. [!]
Değerli arkadaşlar, iki yıldan beri sizler
buradasınız, ben de buradayım. Televizyonları akşam
seyrediyorum. Çoluk çocuğuma, seçmenime, ülkeme, milletime karşı
utanç duyuyorum. Neden; çünkü, siyasetçiyi hırsız göstermektedir,
siyasetçiyi üçkâğıtçı göstermektedir, siyasetçiyi
dolandırıcı göstermektedir. İşte, bütün bunları
yapan televizyondur, radyodur, gazetecidir. Aslında, bu ülkede en büyük
soygunu yapan radyo, televizyon ve gazete sahipleridir. Burada, içimizden ne
kadar mahkûm olmuş insan var, ne kadar kredi alıp batıran
milletvekili var; bunların açıklanması gerekir.
İşte, bu noktada, muhalefetiyle iktidarıyla, hep
birlikte, elbirliğiyle, doğru bir yasa çıkarmamız
lazım. Bu ülkeyi, bu siyasetçiyi ve bu siyaseti yücelten bir program
ortaya koymamız lazım.
RTÜK yıllardır işbaşında. Bu
arkadaşlarımızı bizler seçtik. Bizler seçtik ve bunlardan
şikayetçi olmadık. Bunlar, hiçbir zaman bir partinin borazanı
olmadılar.
Geçmişte TRT savaşları yaşandı. Burada, bu
savaşlarla ilgili Nevzat Hocam var, İsmail Cem var, bunun mücadelesi
yapıldı.
Gelin, doğru karar alalım, doğru iş yapalım.
Saygılar sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Yalçınkaya.
Madde üzerinde 3 adet önerge vardır; geliş sırasına
göre okutacağım, aykırılık derecesine göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun,
Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 17 nci maddesiyle 3984 sayılı
Kanuna eklenmiş bulunan ek madde 3'ün (b) fıkrasındaki
"İçişleri Bakanlığının görevlendireceği
birimlere devredilir" ibaresinin "Ulaştırma Bakanlığının
görevlendireceği birimlere devredilir" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Fethullah Erbaş |
Cevat Ayhan |
Lütfi Yalman |
|
Van |
Sakarya |
Konya |
|
Yakup Budak |
Fahrettin Kukaracı |
Ahmet Sünnetçioğlu |
|
Adana |
Erzurum |
Bursa |
|
Niyazi Yanmaz |
Osman Pepe |
Aslan Polat |
|
Şanlıurfa |
Kocaeli |
Erzurum |
|
|
Veysel Candan |
|
|
|
Konya |
|
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun,
Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 17 nci maddesiyle 3984 sayılı
Kanuna eklenmiş bulunan ek madde 3'ün (b) fıkrasındaki
"Yayın ilkeleri ve bu Kanunda belirtilen diğer esaslara
aykırılığından kuşkulanılan
yayınların bandı değerlendirilmek üzere Üst Kurul'a
gönderilir" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
|
Fethullah Erbaş |
Veysel Candan |
Cevat Ayhan |
|
Van |
Konya |
Sakarya |
|
Lütfi Yalman |
Yakup Budak |
Fahrettin Kukaracı |
|
Konya |
Adana |
Erzurum |
|
Ahmet Sünnetçioğlu |
Niyazi Yanmaz |
Aslan Polat |
|
Bursa |
Şanlıurfa |
Erzurum |
BAŞKAN - Okutacağım son önerge, aynı zamanda en
aykırı önergedir; okuttuktan sonra işleme alacağım.
Önergeyi okutuyorum:
Sayın Başkanlığa
682 sıra sayılı yasa tasarının ek 3 üncü
maddesinin (b) bendinin madde metninden çıkarılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
|
Kamer Genç |
İbrahim Konukoğlu |
Mehmet Gölhan |
|
Tunceli |
Gaziantep |
Konya |
|
Nurettin Atik |
|
Metin Kocabaş |
|
Diyarbakır |
|
Kahramanmaraş |
BAŞKAN - Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Genç, buyurun. (DYP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ek 3 üncü maddeyle ilgili verdiğim önergede, (b)
fıkrasının kaldırılmasını istiyorum.
Bu (b) fıkrasında "Üst Kurulun uygun göreceği
yerlerde yerel ve bölgesel yayınların izlenmesi ve kayda
alınması İçişleri Bakanlığının
görevlendireceği birimlere devredilebilir" şeklinde bir
değişiklik getirilmiştir. Tabiî, burada, İktidar Partisi
milletvekilleri biz konuştuğumuz zaman ne söylediğimizi
dinlemedikleri için, efendim "önergeyle ilgili konuşmadı" diyorlar.
Başta, önergeyle ilgili, zaten her şeyi açık açık
konuşuyoruz; ama, önergenin yan uzantılarının nereye
vardığını da izah etmek zorundayız.
Şimdi, neden, ben, İçişleri Bakanlığına
bunun devredilmesini istemiyorum; çünkü, İçişleri
Bakanlığı siyasî bir makamdır. Biliyorsunuz, bugünkü
iktidar zamanında da, İçişleri Bakanı ile hükümetin bir
çatışması var gibi görünüyor. İşte, bazı
operasyonlar yapılıyor; bu operasyonlar, bir bakıyorsunuz, kendi
partisinin yöneticilerine, Bakanlarına gelip dayanınca, operasyonlar
örtbas ediliyor. Dolayısıyla, böyle bir sonuç ortaya çıkınca,
hayalî ihracatçılar, kredi yolsuzlukları, ihale yolsuzlukları
geliyor, ondan sonra, partinin yöneticilerine, partinin Bakanlarına
dayanınca, bu defa, bakan örtbas ediyor. Enerji ihalesi, bunun en önemli
unsurlarındandır.
Şimdi, özellikle İsmail Köse'ye sormak istiyorum: Geçen gün,
burada, Cumhur Ersümer, Türk Jandarması için şöyle bir ibare
kullanıyor "yasal olmayan kolluk gücü" diyor. Sayın Köse,
sen nasıl bu sözü alkışladın da oy verdin?! Türk Jandarması,
yasal olmayan kolluk kuvveti midir?! "Yasal olmayan kolluk kuvveti"
kimin için kullanılır; kanun dışı örgütler için
kullanılır; DHKP-C için, PKK için, TİKKO için
kullanılır...
BEYHAN ASLAN (Denizli) - Nereden çıkarıyorsun bunları?!
KAMER GENÇ (Devamla) - Bakın, Bakanınızın
söylediği ibare... Diyor ki...
BEYHAN ASLAN (Denizli) - Yalan söylüyorsun!.. Yalan söylüyorsun!..
KAMER GENÇ (Devamla) - ..."Yasal olmayan kolluk gücünün, yasal
olmayan imkânlarla yaptığı inceleme" diyor. Kimin yalan
söylediği şimdi çıkacak ortaya; ama, bunlar burada söyleniyor;
ondan sonra, tabiî ki, haklı olarak, Jandarma Genel Kumandanı da
gidiyor, Millî Güvenlik Kurulunda Sayın Başbakana diyor ki:
"Jandarmanın yaptığı incelemeyi, siz, nasıl
şık bulmuyorsunuz; sizin yaptığınız
şıklık değil, şıklık
yapmıyorsunuz." Bakın, hükümeti böyle bu duruma getirdiniz.
SALİH DAYIOĞLU (İzmir) - Sen orada mıydın?..
KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, işte, bugün Sayın
Başbakan kendisi itiraf ediyor: "Bazı şeyler söylendi; ama,
ben mi hedef alındım, başkası mı hedef
alındı, ben de anlamıyorum." Sayın Başbakan
anlamamışsa ben nasıl anlayayım?! Şimdi, Sayın
Başbakana bir şey tavsiye ediyorum. Sayın Başbakanın
kanatları, çok soyguncuları altına alacak boyutta geniş.
Lütfen, bu kanatlarını ya kessin ya da çok daraltsın. Hakikaten,
cumhuriyetin hiçbir döneminde, bu kanatlar, bu kadar, başbakanların
kanatları geniş değildi.
Şimdi, değerli milletvekilleri, burada, İçişleri
Bakanlığına bu izlenimin verilmesi, gerçekten, hatalı ve
özellikle bazı siyasilerle ilgili, yani, iktidar partileri, özellikle
İçişleri Bakanının bağlı olduğu partinin ve
yöneticilerin izlenmesine engelleyici bir durum meydana getirir.
İçişleri Bakanının Türkiye'deki durumu belli. Bugün, Türk
polisi, tarihinin en yoksul, en kötü dönemini yaşamaktadır.
Maaşları, devlet memurları içinde en kötü durumda olan bir
güvenlik gücü haline getirilmiştir; çünkü, bu arkadaşımız,
polisin işini bırakmış, kendi Bakanlığıyla
ilgili işlerle uğraşacağına, tribünlere oynuyor. Efendim,
güya, Başbakan Yardımcısıyla araları bozuk... Bunlar
hep danışıklı dövüş. Peki, bozuksa, yazsın bir
önerge, bir yazı yazsın Başbakana, görevine son versin; Anayasa
buna imkân veriyor. Hep danışıklı dövüş. Milleti
kandırıyorlar. İşte, görüyorsunuz, bunlar yine kavga ediyorlar...
Yok öyle bir şey. Perde arkasında, bu dövüşün arkasında
birçok suiistimal gizleniyor; ama, tabiî, bizim elimizde imkân
olmadığı için, her şey muhalefetten
saklandığı için, maalesef, biz de bu gerçekleri halkın
karşısına çıkıp söylemiyoruz.
ANAP Grup Başkanvekili diyor ki: "Kamer Genç'i burada
konuşturmayalım." Tabiî, siz, zaptiye düşüncesiyle
düşünürseniz, yasakçı düşünceyle düşünürseniz...
Bıyıklarınızı da kesmişsiniz; o nereden
çıktı?.. (Gülüşmeler) Bugüne kadar... Ondan sonra, bizi de
konuşturmayın canım; isterseniz, milletvekilliğimizi de
kaldırın o zaman... Sizi çok rahatsız ediyor...
NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Daha gür çıkacak.
KAMER GENÇ (Devamla) - Yok efendim, bıyık biraz
olgunlaştırır insanı, olgun gösterir de o bakımdan
dedim... (Gülüşmeler)
BAŞKAN - Sayın Genç, toparlar mısınız.
KAMER GENÇ (Devamla) - Toparlayayım.
Sayın milletvekilleri, bakın, o bakımdan,
İçişleri Bakanı siyasî bir makamdır; siyasî bir makama,
böyle bir tarafsız kurumun yapması gereken görevi veremeyiz. Bugün,
İçişleri Bakanı, hakikaten, göreve geldiği günden beri,
Türk polisini çok zor duruma düşürmüştür, itibarını
zedelemiştir. Özellikle, çok çalışkan, çok dürüst, ülkeye
gelecekte çok büyük yarar sağlayacak yöneticileri almıştır,
kendisinin ve Başkanının hemşerilerini getirmiştir,
hemşericilik oynanmıştır ve emniyet güçleri çok zor duruma
düşmüştür. Hatta, altı yedi senedir benim memleketimde
yapılması gereken 250 polis lojmanı da, bize söz verilmesine
rağmen, hâlâ yapılmamıştır. Biraz önce DSP'li
milletvekili diyor ki, "ne hizmet getirdin?!" Kardeşim, sen,
iktidar partisisin; benim hiçbir talebimi kabul etmezsen, ben silah zoruyla
mı hizmet getireyim oraya?! Biz, iktidara geldiğimiz zaman... Tabiî
ki, orası olağanüstü hal ve hiçbir şey götürmüyorsunuz.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Genç.
MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Sen Tunceli'ye ne yaptın;
onu söyle.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Yaptım, yaptım bir şeyler...
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmemiştir...
KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, şurada 25 kişi
yok, burada en azından 25 kişi var...
BAŞKAN - Saydım.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Hani, nerede?..
MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Say, say!
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun,
Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 17 nci maddesiyle 3984 sayılı
Kanuna eklenmiş bulunan ek madde 3'ün (b) fıkrasındaki
"yayın ilkeleri ve bu kanunda belirtilen diğer esaslara
aykırılığından kuşkulanılan
yayınların bandı, değerlendirilmek üzere Üst Kurula
gönderilir" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Fethullah
Erbaş
Van
ve
arkadaşları
BAŞKAN - Sayın Komisyon?..
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Erbaş?..
FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Yakup Budak Bey konuşacaklar.
BAŞKAN - Sayın Budak, buyurun. (FP sıralarından
alkışlar)
YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan, değerli üyeler;
sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun tasarısı, baştan sona, yasaklarla,
antidemokratik hükümlerle dolu bir kanun tasarısıdır. Zaten,
bunu hazırlayan kafalar da antidemokratiktir ve dayatmacı bir
zihniyetle, Meclise ve ülkemize birtakım şeyleri zor zoruna
dayatmaktadırlar. Bunun için de, bu kanun tasarısı, A'dan Z'ye
kadar ülkenin gerçeklerine, demokrasinin ilkelerine ve girmeye
çalışmış olduğumuz Avrupa Birliğinin ve
vermiş olduğumuz, altına imza atmış olduğumuz
taahhütlerin hiçbirisine uymamaktadır. Öyle zannediyorum, üç dört ay
sonra, tekrar, bu hükümet, bunların değiştirilmesi için, bir yerlerden aldığı mesaj
doğrultusunda, değişiklik tekliflerini de birlikte getirecektir.
Öylesine yasakçı, öylesine kuşkucu bir kafayla
hazırlanmış ki, "yayın ilkeleri ve bu kanunda
belirtilen diğer esaslara aykırılığından
kuşkulanılan yayınların bandı, değerlendirilmek
üzere Üst Kurula gönderilir" deniliyor.
Arkadaşlar "kuşkulanan" ne demektir! Her şeyden
kuşkulanabilirsiniz. Zaten, Türkiye'de, üç dört senedir o hale geldik ki,
âdeta, toplumdaki insanlar birbirlerinden kuşkulanıyorlar, hükümet
üyeleri bile birbirlerinin aldığı kararlardan kuşkulanıyor.
(FP sıralarından alkışlar) Öyle bir iktidar var yani.
Bakanın birisi çıkıyor "ben, buğday
fiyatıyla az talepte bulunmadım; ama, verecekler galiba" diyor.
Sayın Bakan öyle bir şov yapıyor ki, acaba, diyorum, bu bakan
değil de ziraat odası başkanı mı ki, hükümetten bir
talepte bulundu diye düşünüyorum.
Böylesine birbirini anlamayan kafaların ortaya koymuş
olduğu tekliflerin üzerinde, elbette, durmak lazım gelir. Zaten,
öylesine bir anlayışla "Üst Kurula gönderilir" diyoruz. Üst
Kurulun yapısı, bir defa, antidemokratik. Niye; Büyük Millet Meclisi
seçerse, Üst Kuruldaki insanlar güvenilmez, bağımsız olmaz, taraflı davranır; ama, Millî
Güvenlik Kurulu, YÖK seçerse, bilmem ne cemiyeti seçerse, o insanlara
güvenilir!..
Hangi meclis, hangi iktidar, hangi parlamento, kendi seçtiklerini
güvenilmez, bir başkalarının seçtiğini güvenilir ilan
edebilir ve bunu kanun tasarısına yazabilir; bu
mantığı ortaya koyması açısından, ibretle sizlere
arz etmek istiyorum. Ne biçim bir mantıktır; kendi seçtiklerinizin tarafsızlığına,
güvenilirliğine inanmıyorsunuz, bir başka kurumun seçtiğine
güveniyorsunuz... Demek ki, siz, yaptığınız işe de
güvenmiyorsunuz, inanmıyorsunuz; ama, bunu, sizin, isteyerek, güvenerek
yaptığınıza da inanmıyoruz. Niye; çünkü, her ne kadar
parmaklarınız kalkıp inse, kabul oyu da verseniz bile,
gönlünüzün aynı şekilde değerlendirmediği kanaatini
taşıyoruz. Neden; çünkü, birileri sizi yumuşak buldu,
dayatıyor da dayatıyor, "çıkacak da çıkacak"
diyor. Siz de "ne yapalım; çıkaralım" diyorsunuz ve maalesef,
toplumu, öyle birbirinden korkar, totaliter bir anlayışla
yönetiyorsunuz ki, herkes birbirinden kuşkulanıyor, âdeta her
sakallıyı dedesi zanneden bir topluluk haline dönüştük ve
insanlar, böyle, korkularla, umutsuzluklarla idare edilmeye
çalışılıyor. Halbuki, bizim güzel Türkiyemizin güzel
insanlarının, geleceğe ait umutlarla, ümitlerle beslenmesi,
birbirine kardeşçe yanaşması, yaklaşması
gerekmektedir. Bu maddeler, maalesef, toplumsal bütünlüğümüz, millî
beraberliğimiz, manevî beraberliğimiz için de ciddî tehdit
teşkil etmektedir.
"Kuşkulanmak" ne demek?.. Bir memuru
atamamışız. İçişleri Bakanlığı
görevlendirecek, Üst Kurul o memuru eğitecek. Bu memurların da
yeterlilik seviyesi, eğitimi tartışılabilir, siyasî
düşünceleri üzerinde durulabilir. Genellikle bu memurların kimler
olacağını burada bulunan arkadaşlarımızla çok iyi
biliyoruz. Bu memurların, şimdiye kadar hazırlamış
oldukları raporlardan, suç duyurularından yüzde kaçının da
ne şekilde cevaplandırıldığını veya
neticelendirildiğini hep birlikte biliyoruz. Onun için, bu
"kuşku" kelimesi bir hukukî tabir midir allahaşkına?..
"Şaibe" olabilir, "şüphe" olabilir; ama, bizim
hukuk mevzuatımızda "kuşku" diye bir kelime var
mıdır ki?.. Bu, kanun tekniği ve dili açısından da çok
yanlış bir şeydir. Bizim toplumumuzda "kuşku"
kelimesini kullanan insan sayısı nedir?.. Onun için, yapılan
düzenlemelerin, muhakkak surette, kanun tekniğine ve hukuk literatürüne de
uygun olması gerektiği kanaatimi ifade etmek istiyorum.
Düşünün, bir memur bir programı izliyor; çünkü, burada, Üst
Kurul izleyecek, İçişleri Bakanlığının
görevlendirdiği bir memur izleyecek, Telekomünikasyon Kurumunun
memurları izleyecek. Ayrıca, o kadar da, olay
dağıtılmış, çarpıtılmış ki,
birinin ak dediğine, birisi de kara diyebilecek; dolayısıyla,
koordinasyon da kendiliğinden ortadan kalkacak. Bununla bir polis devleti
oluşturuyorsunuz. Siyasî düşüncesine göre; bir bandı alacak, ben
bundan kuşkulanıyorum diyecek, gönderecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Budak, 1 dakika içinde toparlayın.
YAKUP BUDAK (Devamla) - Üst Kurul buna boğulacak; çünkü,
Türkiye'nin binlerce televizyonundan, binlerce radyosundan, her gün, binlerce
kuşku bantları gelecek. Bunu, kim inceleyecek; hangi mantıkla
bunu yapacağız?.. Elbette, yapılan yayınların bir
kontrolünün olması gerekir; ama, biz, insanımıza da, bu ülkenin
vatandaşına da güvenmek mecburiyetindeyiz. Siz, gönüllerinizdeki
kuşku tohumlarını, güvensizliği, topluma da yansıtmak
istiyorsunuz. Dolayısıyla, devlet-millet bütünlüğünün sağlanması,
devletin milletine, milletin de devletine güvenmesine bağlıdır.
Bu iktidara da, bu milletin ne kadar güvendiğini de yazılanlar
çizilenler ortaya koymaktadır. Onun için, biz, bu cümlenin bu maddeden çıkarılması
arz ve teklif ediyoruz.
Geleceğe umutla bakan bir toplum oluşturma yolunda gayret
göstermemiz gerektiğini ifade ediyorum. Vehimlerle, paranoyalarla
değil, umutlarla hareket edelim diyor; saygılar sunuyorum. (FP ve DYP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Budak.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Karar
yetersayısının aranılmasını istiyoruz. (DSP
sıralarından "geçti, geçti" sesleri)
BAŞKAN - Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, karar
yetersayısı istenildi!
BAŞKAN - Hayır efendim, istenilmedi. Oylamaya... (FP
sıralarından gürültüler)
YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Karar yetersayısı
istenildi Sayın Başkan!
LÜTFİ YALMAN (Konya) - Yoklama da istenildi.
BAŞKAN - Efendim, oylamaya geçtikten sonra istenildi.
YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - O başka efendim...
BAŞKAN - Geri almışsınız; ben bilemem ki...
YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - O başka efendim. O da
ayrı, ama, söylemiyorum onu. Lütfen...
BAŞKAN - Üçüncü ve son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun,
Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 17 nci maddesiyle 3984 sayılı
Kanuna eklenmiş bulunan ek madde 3'ün (b) fıkrasındaki
"İçişleri Bakanlığının görevlendireceği
birimlere devredilir" ibaresinin "Ulaştırma Bakanlığının
görevlendireceği birimlere devredilir" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fethullah
Erbaş
Van
ve
arkadaşları
BAŞKAN - Sayın Komisyon?..
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Erbaş?..
FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Fırat konuşacak.
BAŞKAN - Sayın Fırat, buyurun. (FP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 5 dakika efendim.
DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Adıyaman) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Dün sabah, evden çıkmadan önce, Türkiye'de çıkan bir gazetede
bir haber okudum; Türkiye'de ekonomik kriz nedeniyle artan intihar
olaylarının, bazı psikiyatrlar tarafından nedenlerini
açıklayan bir haberdi. Dikkatimi çekti, sonuna kadar okudum; ancak, bu
haberin yan tarafında da, iki sütun üstünde, insanı intihara
sürükleyen nedenler ile intihara karar vermiş olan insanlardaki
değişiklikleri belirtiyordu. Tabiî, bu, benim konumla ilgili
değil; Meclisimizde de çok değerli psikiyatrlar var, bunu, mutlaka
değerlendirmişlerdir; ancak, bana enteresan geldi.
Biraz geriye döndüğüm zaman, bunun, bazen toplumsal olarak,
kitlelere de sirayet ettiğini gördüm ve hatırladım. Mesela, bir
Moon Tarikatındaki toplu intihar veya Amerika'da buna benzer
tarikatlardaki toplu intiharlar... Demek, bu, bir sosyal olay. Ancak,
yaşamım boyunca düşündüğüm zaman ve özellikle de siyaset
tarihine baktığım zaman, siyasetin, siyasetçinin intihar
ettiğine hiçbir toplumda rastlamadım. Bu konuda birinciliği ve
önceliği de Türk siyasetinin üstlenmiş olması, bence, enteresan
bir olay.
Türkiye'de gelişen şu son olaylara, özellikle, şu Türkiye
Büyük Millet Meclisinden geçirilmeye çalışılan ve geçmiş
olan yasalara baktığımda, temelinde, siyasetin ve siyasetçinin
nedense bir intihar psikozuna girdiğini gördüm. (FP sıralarından
alkışlar) Aslında, bir yerde siyaset bilimcilerin, özellikle
sosyologların ve belki, bir yerde de, biraz evvel
gündemdışı konuşma yapan Sayın Cengiz Güleç gibi, bu
konuda uzman olan arkadaşların da, aslında, bu konuyu
incelemeleri gerektiği kanısındayım.
Anlayamıyorum, daha evvel, burada, 4422 çıkarken, özellikle,
ANAP sıralarına dönerek, ben, şunu söylemiştim;
demiştim ki, şu çıkardığınız yasa, hukuka
aykırı bir yasadır. Hukuk, mutlaka, bir gün, sizlere de
lazım olacaktır ve bu iki tarafı kesen bıçak, iki
tarafı kesen kılıç, bir gün sizleri kesecektir ve enteresan
olan, kesmeye başladı ve yine, dünya parlamento tarihinde görülmeyen
bir olay gerçekleşti; sizin çıkarmış olduğunuz bir yasa
için, Meclis araştırması istemek lüzumunu hissettiniz.
Bunun yanında, çıkarılan bir çok yasayla,
baktığınız zaman, aslında, siyaset ile idarenin,
devletin idaresinin birbirinden ayrıştığını
görüyorsunuz. Birileri, kalkıp, onu söylüyor; diyor ki, ekonomi ile
siyaseti ayıracağım, ekonomi ile sosyal durumu ayıracağım.
Peki, o zaman, siyaset müessesesinin nedeni nedir? Şu
çıkarmış olduğunuz yasa, ikinci bir 4422'dir beyler. Belki,
bedel ödüyorsunuz, bedel ödeyeceksiniz; ancak, bu tasarı
kanunlaşıp Resmî Gazetede yayımlandıktan sonra,
inanıyorum ki, bir süre sonra -ama, hangi grup olacak, onu bilemiyorum-
yeniden bir Meclis araştırması isteyeceksiniz bu yasa
hakkında. Çünkü, eğer, 4422 ip ise, bu,
ayağınızın altındaki iskemledir.
Siyaset müessesesi ve siyasetçiler, biraz evvel, Sayın Cengiz
Güleç'in çok güzel izah ettiği şekilde, toplumun gözünde en alt
noktaya indirilmiştir. Bunun temelinde yatan, toplumu yönlendiren
dezenformasyondur. Dezenformasyonu yapan medyadır. Medyanın
yapısını incelediğiniz zaman, medya ile kapitalizmin,
Türkiye'deki, özellikle devlete yaslanmış olan kapitalizmin aynı
olduğunu görürsünüz ve bu çıkarlarını koruyabilmek için,
şu Meclisi teşkil eden 5 tane siyasî parti teker teker yeniyor, teker
teker siyaset sahnesinden dışlanıyor.
BAŞKAN - Sayın Fırat, 1 dakika içerisinde toparlar
mısınız efendim.
DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Ben toparlamaya
çalışayım da, siyaset nasıl toparlanacak, onu da siyasiler
düşünsün.
Bugün birisi dışlanmıştır, birisi
dışlanmaktadır, bir süre sonra başka birisidir; ancak,
lütfen, şunun farkında olalım ki, hiçbirimiz, hiçbir grup,
hiçbir siyasî parti, bu yok edilme sürecinin dışında
değildir. İster ortanın solunda olsun ister ortanın
sağında olsun, yelpazenin neresinde olursanız olun, bugün,
siyaset sahasında bir siyasî temizlik, siyasî enkaz kaldırma
çalışması vardır. Burada, oluşturulmak istenen yeni
oluşumlar vardır ve ne yazık ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi
olarak da, çıkardığımız yasalarla bu temizlik
hareketine sırt veriyoruz, o enkazın bir kısmını da
biz taşımak durumunda kalıyoruz.
Bunun, size hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
Bir süre sonra, Meclis araştırması istediğiniz zaman...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - ... yine, kalkıp,
burada, bu söylediklerimi hatırlatacağım; ancak, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin en büyük özelliklerinden birisi tutanaklarıdır,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin hafızasıdır. Lütfen, geriye
doğru dönüp, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tutanaklarını
okumanızı tavsiye ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP ve DYP sıralarından
alkışlar)
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, üçüncü önergenin
oylanmasından önce, bir yoklama isteği vardır.
İstemde bulunan arkadaşların Genel Kurulda hazır
olup olmadıklarını arayacağım.
Sayın Yalçıntaş?.. Burada.
Sayın Yıldız?..
YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Tekabbül ediyorum efendim.
BAŞKAN - Sayın Ali Sezal?.. Burada.
Sayın Kukaracı?.. Burada.
Sayın Ulucak?.. Burada.
Sayın Yanmaz?.. Burada.
Sayın Veysel Candan?..
LÜTFİ YALMAN (Konya) - Tekabbül ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Yahya Akman?.. Burada.
Sayın Karapaşaoğlu?.. Burada.
Sayın Osman Pepe?..
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Tekabbül ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Sait Açba?..
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Tekabbül ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Tevhit Karakaya?..
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Tekabbül ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Nurettin Aktaş?..
ABDULLAH VELİ SEYDA (Şırnak) - Tekabbül ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Özkan Öksüz?.. Burada.
Sayın Musa Demirci?.. Burada.
Sayın Azmi Ateş?.. Burada.
Sayın Akif Gülle?.. Burada.
Sayın Osman Aslan?..
İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) - Tekabbül ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Maliki Ejder Arvas?.. Burada.
Sayın Eyyüp Sanay?.. Burada.
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
İsmini okuduğumuz arkadaşlarımız sisteme
girmesinler.
Yoklama için 3 dakikalık süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayısı yoktur.
Saat 17.15'te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati : 16.57
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.15
BAŞKAN : Başkanvekili Ali
ILIKSOY
KÂTİP ÜYELER : Mehmet BATUK
(Kocaeli), Levent MISTIKOĞLU (Hatay)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 111 inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Bir önceki oturumda toplantı
yetersayısının aranılması istenilmişti ve bulunamamıştı.
Şimdi, toplantı yetersayısının bulunup
bulunmadığına dair yoklama yapacağım.
Yoklamayı elektronik cihazla yapacağım ve 3 dakika süre
vereceğim.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayımız yoktur.
Sözlü sorular ile diğer denetim konularını
sırasıyla görüşmek için, 5 Haziran 2001 Salı günü saat
15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati : 17.20
Tutanağın sonu