DÖNEM
: 21 CİLT : 68 YASAMA YILI : 3
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
126 ncı Birleşim
27 . 6 . 2001
Çarşamba
İ
Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler ve Önergeler
1.- Bitlis Milletvekili Yahya Çevik'in (6/1468) esas numaralı
sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/398 )
2.- Şırnak Milletvekili
Abdullah Veli Seyda'nın (6/1524)
esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi
(4/399)
3.- Bazı milletvekillerinin,
belirtilen sebep ve sürelerle izinli sayılmalarına ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/855)
4.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Mail Büyükerman'a, ödenek ve
yolluğunun verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/856)
5.- Kütahya Milletvekili Ahmet
Derin'e, ödenek ve yolluğunun verilmesine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/857)
V. -
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
1.- İzmir Milletvekili Rifat
Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın;
Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili
Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih
Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya
Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in;
İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42
Arkadaşının; Zonguldak
Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay
Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.
Sayısı : 527)
2.- Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/614) (S.
Sayısı : 702)
3.- Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı
Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433)
4.- Sosyal Güvenlik Kurumu
Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu
Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının
Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı : 666)
5.- Türkiye İş Kurumunun
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı
ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan
ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı :
675)
6.- Esnaf ve Sanatkârlar ve
Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun
Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı : 676)
7.- Sosyal Sigortalar Kurumu
Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal
Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı : 685)
8.- Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (1/879) (S. Sayısı : 722)
9.- Ortadoğu Teknik
Üniversitesinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde Bir Kampus
Kurmasına İlişkin Çerçeve Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri
Komisyonları Raporları (1/879) (S. Sayısı : 681)
10.- Memurlar ve Diğer Kamu
Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
İçişleri ve Adalet Komisyonları Raporları (1/870) (S.
Sayısı : 730)
11.- Bazı Vergi
Kanunlarında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/697) (S.
Sayısı : 729)
VI. -
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili
Güneş Taner'in, Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in,
konuşmasında, kendisine sataşması nedeniyle
konuşması
2.- İçel Milletvekili Turhan
Güven'in, İstanbul Milletvekili Bozkurt Yaşar Öztürk'ün,
konuşmasında, DYP Genel Başkanına sataşması
nedeniyle konuşması
VII.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YazIlI Sorular ve CevaplarI
1.- Konya Milletvekili Lütfi
Yalman'ın, özelleştirilen kuruluşlara ve elde edilen gelirlere
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun
cevabı (7/4365)
2.- Konya Milletvekili Lütfi
Yalman'ın, bazı belediyelere hibe edilen arazilere ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun cevabı (7/4367)
3.- Konya Milletvekili Lütfi
Yalman'ın, Eti Holdinge bağlı Elazığ Krom Tesislerinde
ihalelerde usulsüzlük yapıldığı iddiasına ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun cevabı (7/4368)
4.- İstanbul Milletvekili
Bülent Akarcalı'nın, tasarruf tedbirlerine uyulmadığı
iddialarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Rüştü Kâzım Yücelen'in cevabı (7/4412)
I.
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te
açılarak beş oturum yaptı.
Gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmındaki sıralamanın ve Genel Kurulun çalışma
süresinin yeniden düzenlenmesine ilişkin DSP, MHP ve ANAP
Gruplarının müşterek önerisinin, yapılan görüşmelerden
sonra, kabul edildiği açıklandı.
Gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmında bulunan:
TBMM İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve
Anayasa Komisyonu Raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325,
2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527) görüşmeleri, daha önce geri
alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz
hazırlanmadığından;
Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı
Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin
Kanun Tasarısının (1/53) (S. Sayısı : 433),
Sosyal Güvenlik Kurumu
Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin Kanun
Tasarısının (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı : 666),
Türkiye İş Kurumunun
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin Kanun Tasarısının
(1/754, 1/692) (S. Sayısı : 675),
Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer
Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu,
Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun
Tasarısının (1/756, 1/691) (S. Sayısı : 676),
Sosyal Sigortalar Kurumu
Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal
Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısının (1/753, 1/690) (S.
Sayısı : 685),
Görüşmeleri, komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından;
Ertelendi.
Yükseköğretim Kanunu ile
Yükseköğretim Personel Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında (1/797, 2/760) (S. Sayısı : 679),
Vakıflar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair (1/823, 2/6, 2/126, 2/144,
2/466, 2/537) (S. Sayısı :
695),
Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer
Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu
ile Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair
(1/861) (S. Sayısı : 714),
Kanun Tasarılarının,
yapılan görüşmelerinden sonra,
Teknoloji Geliştirme Bölgeleri
Kanunu Tasarısının (1/703, 2/372) (S. Sayısı : 721),
görüşmelerinin tamamlanmasını müteakip yapılan açık
oylamadan sonra;
Kabul edilip kanunlaştıkları
açıklandı.
Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının (1/614) (S. Sayısı : 702) tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlandı.
ANAP Grup Başkanvekili ve
Denizli Milletvekili Beyhan Aslan, Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in,
konuşması sırasında partisine sataşması nedeniyle
bir konuşma yaptı.
702 sıra sayılı kanun
tasarısının maddelerine geçilmesinden önce istem üzerine
yapılan her iki yoklamada da toplantı yetersayısı bulunamadığı
anlaşıldığından;
27 Haziran 2001 Çarşamba günü,
alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime
23.07'de son verildi.
|
|
|
Ali Ilıksoy |
|
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
|
Cahit Savaş
Yazıcı |
|
Hüseyin Çelik |
|
|
İstanbul |
|
Van |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No. :
173
II.
GELEN KÂĞITLAR
27.6.2001
ÇARŞAMBA
Tasarı
1.-
Yurt Dışına Çıkışlardan Harç Alınması
ve 4481 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı (1/885) (Plan ve Bütçe Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi : 26.6.2001)
Rapor
1.-
Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Raporları (1/880) (S.
Sayısı : 731) (Dağıtma tarihi : 27.6.2001) (GÜNDEME)
Sözlü
Soru Önergesi
1.-İstanbul
Milletvekili Ahmet Güzel'in, İstanbul-Ambarlı'da LPG dolum ve
depolama tesisi kurmak için başvuruda bulunan bir firmaya ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1560) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.6.2001)
Yazılı
Soru Önergeleri
1.- Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun,
Türkiye'ye gelen yabancı ülke heyetlerinin bazı sivil toplum
kuruluşlarıyla görüşmelerinin engellendiği iddiasına
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4564) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.6.2001)
2.- Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun
işkence olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4565) (Başkanlığa geliş
tarihi : 26.6.2001)
3.- Afyon Milletvekili İsmet
Attila'nın, Afyon-Evciler İlçesi Gökçek Kasabasının dijital
telefon santralı sorununa ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4566) (Başkanlığa geliş
tarihi : 26.6.2001)
4.- Afyon Milletvekili İsmet
Attila'nın, Afyon-Evciler İlçesi Gökçek Kasabasının doktor
ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4567) (Başkanlığa geliş tarihi :
26.6.2001)
5.- Hatay Milletvekili Namık
Kemal Atahan'ın, İstanbul'da misafirhane olarak kullanılan saray
ve köşkler hakkındaki iddialara ilişkin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanından
yazılı soru önergesi (7/4568) (Başkanlığa
geliş tarihi : 26.6.2001)
6.-Afyon Milletvekili Sait
Açba'nın, kapatılan FP'den Hazineye intikal eden nakit paraya
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4569)
(Başkanlığa geliş tarihi : 26.6.2001)
7.- İstanbul Milletvekili
Bülent Akarcalı'nın, sanayi atıklarının ithaline izin
verilip verilmeyeceğine ilişkin Devlet Bakanından (Tunca Toskay)
yazılı soru önergesi (7/4570) (Başkanlığa geliş
tarihi : 26.6.2001)
8.- İstanbul Milletvekili
Bülent Akarcalı'nın, sanayi atıklarının Eskişehir
civarında depolanacağı iddialarına ilişkin Çevre
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4571)
(Başkanlığa geliş tarihi : 26.6.2001)
9.- İstanbul Milletvekili
Bülent Akarcalı'nın, köprü ve otoyol ücretlerine yapılan zamma
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4572)
(Başkanlığa geliş tarihi : 26.6.2001)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.00
27
Haziran 2001 Çarşamba
BAŞKAN
: Başkanvekili Ali ILIKSOY
KÂTİP
ÜYELER : Sebahattin KARAKELLE (Erzincan), Cahit Savaş YAZICI
(İstanbul)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 126 ncı Birleşimini
açıyorum.
III.
Y O K L A M A
BAŞKAN - Elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Sayın milletvekilleri, yoklama
için 5 dakikalık süre vereceğim. Bu süre içerisinde, sayın üyelerin,
oy düğmelerine basarak salonda hazır bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
arkadaşlarımızın teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen giremeyen üye arkadaşların, aynı
süre içerisinde, yoklama pusulalarını
Başkanlığımıza ulaştırmalarını
rica ediyor ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayımız yoktur.
Saat 14.30'da toplanmak üzere,
birleşime ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 14.09
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.37
BAŞKAN
: Başkanvekili Ali ILIKSOY
KÂTİP
ÜYELER: Sebahattin KARAKELLE (Erzincan), Cahit Savaş YAZICI
(İstanbul)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 126 ncı Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
III.
YOKLAMA
BAŞKAN - Elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama için 3 dakikalık süre
vereceğim ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır; gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Sözlü soru önergelerinin geri
alınmasına dair 2 adet önerge vardır; okutuyorum:
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler ve Önergeler
1.-
Bitlis Milletvekili Yahya Çevik'in
(6/1468) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına
ilişkin önergesi (4/398)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Gündemin "Sözlü Sorular"
kısmının 643 üncü sırasında yer alan (6/1468) esas
numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla
arz ederim.
Yahya
Çevik
Bitlis
BAŞKAN - Sözlü soru önergesi
geri verilmiştir.
Diğerini okutuyorum:
2.-
Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda'nın (6/1524) esas numaralı sözlü sorusunu
geri aldığına ilişkin önergesi (4/399)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Gündemin "Sözlü Sorular"
kısmının 697 nci sırasında yer alan (6/1524) esas
numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla
arz ederim.
Abdullah
Veli Seyda
Şırnak
BAŞKAN - Sözlü soru önergesi
geri verilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bazı sayın milletvekillerinin
izinli sayılmalarına ilişkin bir tezkeresi vardır; okutup,
ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
3.-
Bazı milletvekillerinin, belirtilen sebep ve sürelerle izinli
sayılmalarına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/855)
27
Haziran 2001
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna
Aşağıda adları
yazılı sayın milletvekillerinin, hizalarında gösterilen
süre ve nedenlerle izinli sayılmaları Başkanlık
Divanının 14.6.2001 tarihli toplantısında uygun görülmüştür.
Genel Kurulun onayına sunulur.
Ömer
İzgi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
"Bolu Milletvekili Necmi
Hoşver, hastalığı nedeniyle 5.6.2001 tarihinden geçerli
olmak üzere 15 gün."
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
"Bursa Milletvekili Fahrettin Gülener,
hastalığı nedeniyle 27.4.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 20
gün."
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
"Diyarbakır Milletvekili
Abdulbaki Erdoğmuş, hastalığı nedeniyle 24.5.2001
tarihinden geçerli olmak üzere 35 gün."
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
"Eskişehir Milletvekili
Mehmet Mail Büyükerman, hastalığı nedeniyle 4.5.2001 tarihinden
geçerli olmak üzere 97 gün."
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
"Giresun Milletvekili Hasan
Akgün, hastalığı nedeniyle 22.5.2001 tarihinden geçerli olmak
üzere 51 gün."
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
"İstanbul Milletvekili
Aydın Menderes, hastalığı nedeniyle 5.6.2001 tarihinden
geçerli olmak üzere 15 gün."
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
"İstanbul Milletvekili Ali
Oğuz, hastalığı nedeniyle 16.5.2001 tarihinden geçerli
olmak üzere 16 gün."
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
"İzmir Milletvekili Oktay
Vural, hastalığı nedeniyle 29.4.2001 tarihinden geçerli olmak
üzere 20 gün."
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
"Kahramanmaraş
Milletvekili Metin Kocabaş, hastalığı nedeniyle 8.5.2001
tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün."
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
"Kütahya Milletvekili Ahmet
Derin, hastalığı nedeniyle 1.2.2001 tarihinden geçerli olmak
üzere 65 gün."
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
"Şanlıurfa
Milletvekili Sedat Edip Bucak, hastalığı nedeniyle 26.1.2001
tarihinden geçerli olmak üzere 24 gün."
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
"Şırnak Milletvekili
Mehmet Sait Değer, hastalığı nedeniyle 14.5.2001 tarihinden
geçerli olmak üzere 11 gün."
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bazı sayın milletvekillerinin
ödenek ve yolluğunun verilebilmesine dair 2 adet tezkeresi vardır;
ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım:
4.-
Eskişehir Milletvekili Mehmet Mail
Büyükerman'a, ödenek ve yolluğunun verilmesine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/856)
27
Haziran 2001
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna
Hastalığı nedeniyle
bu yasama yılında aralıksız olarak iki aydan fazla izin
alan Eskişehir Milletvekili Mehmet Mail Büyükerman'a İçtüzüğün
154 üncü maddesi gereğince ödenek ve yolluğunun verilebilmesi
Başkanlık Divanının 14.6.2001 tarihli
toplantısında uygun görülmüştür.
Genel Kurulun onayına sunulur.
Ömer
İzgi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
5.-
Kütahya Milletvekili Ahmet Derin'e, ödenek ve yolluğunun verilmesine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/857)
27
Haziran 2001
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna
Hastalığı nedeniyle
bu yasama yılında aralıksız olarak iki aydan fazla izin
alan Kütahya Milletvekili Ahmet Derin'e İçtüzüğün 154 üncü maddesi
gereğince ödenek ve yolluğunun verilebilmesi Başkanlık
Divanının 14.6.2001 tarihli toplantısında uygun
görülmüştür.
Genel Kurulun onayına sunulur.
Ömer
İzgi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince
sözlü soruları görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
Önce, yarım kalan işlerden
başlıyoruz.
V.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
1.
İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili
Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın;
Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak
Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep
Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara
Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42
Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili
Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay
Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325,
2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527)
BAŞKAN - 527 sıra
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin
görüşülmeyen maddeleriyle ilgili komisyon raporu Başkanlığa
verilmediğinden teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
2.
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının Teşkilât ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/614) (S.
Sayısı : 702) (1)
BAŞKAN - Komisyon?..
Hazır.
Hükümet?.. Hazır.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştı; maddelerine geçilmesinin
oylamasında kalmıştık.
Şimdi, tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
ENERJİ
VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANLIĞININ TEŞKİLÂT VE GÖREVLERİ
HAKKINDA
KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1. - 19.2.1985 tarihli ve 3154
sayılı Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının
Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunun değişik 8 inci
maddesine aşağıdaki (f) bendi eklenmiştir.
"f) Transit Petrol Boru
Hatları Dairesi Başkanlığı."
BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde,
Doğru Yol Partisi Grubu adına, Çanakkale Milletvekili Sayın
Nevfel Şahin; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)
DYP GRUBU ADINA NEVFEL
ŞAHİN (Çanakkale) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; önce, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Enerji Bakanlığı
Teşkilât Yasasında bir değişiklik yaparak, Transit Petrol
Boru Hatları Daire Başkanlığı kuracağız. Esasında,
hepimiz, devletin, bakanlıkların, kurumların hantal bir
yapı teşkil ettiğini, bunları küçültmemiz gerektiğini,
çağın gelişen şartlarına göre acil kararlar verilmesi
gerektiğini hep söylüyoruz; ama, geldiğimiz noktaya bakarsak, yeni
yeni daire başkanlıkları, yeni yeni kurullar oluşturuyoruz.
Dün akşam bu kürsüden dile getirdik, Enerji Piyasası Kanununu
çıkaralı üç ay oldu ve -bir ay oldu, müddet de doldu- 3 Haziran
2001'de Enerji Piyasası Kurulu üyelerini atayacaktık. IMF ve Dünya
Bankasının çıkarılmasını istediği acil
yasalardan olan Enerji Piyasası Kanununu çıkaralı üç ay oldu,
kanun gereği, 3 Haziran 2001'de bu kurulu oluşturmamız
gerekirken, hükümet ve Bakanlık, bugüne kadar görevini yerine getirmemiştir. Şimdi, siz, bu kurulu atamadan, yeni daireler,
Transit Petrol Boru Hatları Dairesi ve kurullar oluşturuyorsunuz; bu,
fevkalade yanlış.
Türkiye'yi kurullar idare edemez;
Türkiye'nin siyasî iradesinin başında Başbakan vardır,
bakanlar vardır. Bugün, Türkiye -dün akşamki konuşmamda da
söyledim- enerjiyi fevkalade pahalı kullanmaktadır. Bir
vatandaşımız, bir yıl önce ve bir yıl sonraki elektrik
faturasını gönderdi; bir yıl önce elektriğin kilovat/saati
39 000 lira, bugün ise 92 000 lira sayın milletvekilleri; yani, siz,
elektriğin kilovat/saatine, bir yılda yüzde 300 zam
yapmışsınız. Ama, bakıyoruz, Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanlığına bağlı TEAŞ, TEDAŞ ve BOTAŞ
batmış durumda. Vatandaşımıza, tüketicimize,
sanayicimize, dünyadaki enerji fiyatlarının 2 katı pahalı
elektrik sunuyorsunuz ve hem de kurumlarınızdan BOTAŞ,
TEDAŞ, TEAŞ borçlu.
Türkiye'yi böyle idare etmeniz
mümkün değil. Eğer siz, mevcut üretim santrallarını verimli
çalıştırmak için bir kurum oluşturmak istiyorsanız,
Doğru Yol Partisi olarak biz varız.
Yine, Türkiye'de mevcut hidroelektrik
potansiyelimiz ekonomik olarak 125 milyar kilovat/saat; biz, bunun, 39 000
kilovat/saatini kullanıyoruz; yani, üçte 1'ini, dörtte 1'ini... Mevcut
hidroelektrik santralları; yani, Türkiye'de mevcut hidroelektrik
santralların ürettiği elektriği ekonomik olarak kullanmak
istiyoruz diye bir kurum oluşturuyorsanız, biz buna varız.
Linyitle çalışan termik
santraların ürettiği elektrik enerjisinin fiyatı 2,5 centler
civarında, hidroelektrik santrallarının ürettiği elektrik 3
sent civarında; ama, siz, geliyorsunuz, vatandaşa, sanayiciye 9-10
sente elektrik satıyorsunuz. Önce, termik kaynaklarımızı,
su kaynaklarımızı, mevcut kaynaklarımızı
değerlendirmek için bir kurum oluşturmaya varsanız, biz
Doğru Yol Partisi olarak varız; ama, eğer siz, elektrik enerjisi
piyasası kurulunu atayamıyorsanız, birileri için tekrar kurullar
oluşturup, mevkiler, makamlar düşünüyorsanız, sadece transit
petrol boru hatları için getirdiğiniz bu öneri
yanlıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - 1 dakika içerisinde
toparlar mısınız efendim.
Buyurun.
NEVFEL ŞAHİN (Devamla) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Onun için, en azından,
doğalgaz boru hatlarını da buna ilave etmeniz lazım.
İçerideki hatları da buna ilave etmeniz lazım.
Türkiye'yi kurullarla idare etmeye
başladınız. Vatandaşımız, bu işin siyasî
iradesini görmek istiyor. Bugün, Türkiye de, maalesef, bir yönetim kriziyle
karşı karşıyayız; siyasî irade yok; biz, görevlerimizi
kurullara devrettik. Bakü-Ceyhan petrol boru hattı beş yıl
gecikti. Şimdi bir kurul oluşturularak, Bakü-Ceyhan petrol boru
hattını bu kurula devrederek, gerçekten de Türkiye için önemli olan,
Türk cumhuriyetleri için önemli olan böyle büyük bir projeyi, bizim, kurullara
devretmemiz mümkün değildir. Devrettiğiniz kurullar kimdir derseniz;
bakanlıkların müsteşar yardımcıları. Eğer,
Enerji Bakanlığı, Enerji Müsteşarlığı ve
Başbakan yetkisini kullanamıyorsa, bakanlık-ların
müsteşar yardımcıları...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Şahin.
NEVFEL ŞAHİN (Devamla) -
Sayın Başkan, teşekkür edeyim.
BAŞKAN - Efendim, prensip...
İçtüzükteki 5 dakikayı kullandınız, ben de 1 dakika eksüre
verdim, onu da kullanın.
NEVFEL ŞAHİN (Devamla) -
Peki.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
1 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - 3154 sayılı
Kanunun 11/B maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde
eklenmiştir.
"Transit Petrol Boru Hatları
Dairesi Başkanlığı
MADDE 11/C - Transit Petrol Boru
Hatları Dairesi Başkanlığının görevleri
şunlardır :
a) Milletlerarası transit
petrol geçiş projelerinin her aşamasında hukukî, teknik, idarî
ve malî konulardaki hizmetlerin gerçekleştirilmesi için hizmet satın
alınmasını sağlamak,
b) Milletlerarası tahkime
gidilmesi durumunda tahkim davalarının takibi ve teminat
mektuplarının teminini zamanında yerine getirmek,
c) Milletlerarası transit
petrol geçiş proje anlaşmaları uyarınca
yatırımcıya sağlanması öngörülen tüm haklar,
ruhsatlar, vizeler, izinler, sertifikalar, yetkilendirmeler, kabuller ve
onaylar ile ilgili gerekli işlemleri yürütmek,
d) Milletlerarası transit
petrol geçiş proje yatırımcılarının talep
ettiği dokümantasyon, veri ve diğer bilgileri sağlamak,
e) Milletlerarası transit
petrol geçiş proje anlaşmalarının hükümleri ile uyum
sağlamak üzere gerekli hukukî düzenlemelerin yapılması için
öneride bulunmak ve çalışmalar yapmak,
f) Milletlerarası transit
petrol geçiş projelerinin etkin bir şekilde yürütülebilmesi için
gerekli faaliyetlerde bulunmak,
g) Milletlerarası transit
petrol geçiş projeleri kapsamındaki arazi kamulaştırma
bedeli, teminat bedelleri ve transit geçiş ücretinin tahsili ile ilgili
işlemleri yürütmek,
h) Milletlerarası transit
petrol geçiş projeleri ile ilgili sigortalama işlemlerini yürütmek,
ı) Milletlerarası transit
petrol geçiş projeleri ile ilgili olarak bakanlıklar nezdinde
koordinasyonu sağlamak,
j) Transit Petrol Boru Hatları
Kurulunca verilecek her türlü görevi yerine getirmek ve bu Kurulun sekretarya
hizmetlerini yürütmek,
k) Bakanlıkça verilen benzeri
görevleri yapmak."
BAŞKAN - 2 nci maddeyle ilgili
olarak, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili
Sayın İlyas Yılmazyıldız; buyurun. (DYP
sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika efendim.
DYP GRUBU ADINA İLYAS
YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2 nci maddesi
üzerinde söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu maddede, Transit Petrol Boru
Hatları Dairesi Başkanlığının kurulması ve
bu başkanlığın görevleri belirtilmektedir. Kanımca,
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı bünyesinde -Türkiye'nin, bir
petrol geçiş hattı, doğalgaz geçiş hattı, enerji
koridoru olması arzulandığına göre- gerekli bir daire
başkanlığıdır, yerindedir.
4 üncü maddede belirtilen, Transit
Petrol Boru Hatları Kurulu kurulduğu takdirde, bu daire
başkanlığına ne gerek var; onu anlamak mümkün
değildir. Çünkü, görevlerine baktığımızda, kurulla
daire başkanlığının görevleri birebir örtüşüyor.
Sadece, birisinde diyor ki "bu çalışmaları yapar,
sunar..." "daire başkanlığı uygular..." O
zaman, nasıl olsa kurul var, bakana ne gerek var? Kaldı ki, her
konuda bir kurul kurmak çok da doğru değil. Elektrik Piyasası
Kurulunu kurduk, Transit Petrol Boru Hatları Kurulunu kuruyoruz,
doğalgaz kurulunu kuracağız; yani, yarın aklınıza
gelebilen tümüyle başka bir şeyde, mesela, rüzgâr enerji kurulu,
sıcak su kaynakları kullanma kurulu gibi; yani, kurullar enflasyonu...
O zaman, bakanlığa ne gerek var?!. Buradan akla şu geliyor:
Acaba, sayın bakanlar, yapılan bu işlemlerde, son zamanlarda,
aşırı suçlanınca -eskiden, yapılmayacak bir iş
kurula havale ediliyordu- yaptıkları yanlışlardan dolayı
bir suçlanma olduğu takdirde, bu suçlamaları da kurula mı atmak
istiyorlar?!. Akla bu geliyor.
Şimdi, ben şunu söylemek
istiyorum: Sayın Bakan dünkü konuşmasında -aslında yerimden
cevap vermek istemiştim; fakat, yoklama olduğu için vazgeçtim- bir
konuda sayın milletvekillerine "işte, cevap veriniz,
soruyorum" dedi; ben de, buradan o cevabı vereyim. Sayın Bakan
öyle bir konuştu ki, sanki, burada, Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattına
karşı olanlar varmış, bu hat eleştiriliyormuş da
"bu hattın, bak, biz, ne güzel, üç denizin hikâyesinde
gerçekleştirileceğini ilan ettik" diyor.
Sayın Bakan,
gerçekleşirse, sağ olun, ağzınıza sağlık,
teşekkür ediyoruz; bu hatta karşı olan yok. Bizim, bu hattı
niye gerçekleştirmiyorsunuz, niye gecikiyorsunuz, Mavi Akım gibi
gerçekleşmesi zor, pahalı, üzerinde elli tane şaibe
oluşmuş projelerle, Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattının
yapımını engellediniz diye iddiamız var; yoksa bu hatta,
Doğru Yol Partisi olarak, eminim ki, Mecliste hiçbir
arkadaşımız karşı değil, sonuna kadar
destekçisiyiz. Bu hat, aynı zamanda, sadece sıradan bir enerji boru
hattı, petrol boru hattı değil. Türkiye'yle Türk
cumhuriyetlerini birbirine bağlayan bir hat; bir gönül bağı,
ekonomik bir hat. Sadece, sevgi sözcükleriyle, aynı kültürden geliyoruz,
aynı dili konuşuyoruz, aynı dinin etrafında
gelişmişiz diye hamasi nutuklarla değil, bu ortaklığı,
tarihî ortaklığı, bir de, gelin, ticarî ortaklıkla, gelin,
bu tür enerji yollarını Türkiye üzerinden geçirerek ortak yararlar
sağlayacağımız projelerle gerçekleştirelim diye önemli
görüyoruz. Bu projelerin en başlangıcı, Doğru Yol Partisi
zamanında, hatta daha önce bütün Cumhurbaşkanları ve
Başbakanlar gerçekleşsin diye gayret etmiş, Genel
Başkanımız Profesör Doktor Tansu Çiller'in
Başbakanlığı döneminde de birçok ilgili anlaşmalar imzalanmış.
Ancak, Sayın Yılmaz Başbakan olduktan sonra "Rusya'dan
doğrudan Mavi Akımla gaz alacağım" diyerek bu
hattın gerçekleşmesi çok gecikmiştir, yanlış olan
budur. Biz, bu tür yanlışlar yapılmasın istiyoruz. Yoksa,
burada hiç kimse, sizi, Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattını
gerçekleştirdiğiniz için eleştirmez, tam aksine, size
şükranlarını ifade eder, tam aksine bütün gücüyle destekler.
Burada "yanlış bilgi veriliyor, kamuoyuna doğrusunu
açıklayacağım" deyip, zaten, bizim de desteklediğimiz,
kamuoyunun da istediği konuları sanki farklıymış gibi
ve büyük bir iş yapılıyormuş gibi sunmanın hiçbir
faydası yok.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) -
Bizim sizden beklentimiz, bu detay projeler şu oldu, bu oldu değil,
bunların bir an önce hayata geçirilmesidir. Bu konuda Türkiye Cumhuriyeti
Hükümetleri pek çok tavizler vermişlerdir, yeter ki bu olsun diye, bu,
devlet politikası olmuştur; ama, gelin görün ki, uygulanan
yanlış politikalar, Mavi Akım gibi projeler, Bulgaristan'dan
alınan gaz kapasitesinin yükseltilmesi gibi çabalar, maalesef, Azerbaycan'dan,
Türkmenistan'dan, Kazakistan'dan gelecek gerek doğalgazın, gerek
petrolün gelmesini geciktirmiştir ve Türkiye daha pahalı enerji
kullanmaya mahkûm edilmiştir. Türkmenbaşı'nın, o zamanki
Sayın Enerji Bakanına söyledikleri ve son Cumhurbaşkanları
toplantısında söyledikleri, bu milletin
hafızalarındadır.
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
2 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - 3154 sayılı
Kanuna 29 uncu maddeden sonra gelmek üzere Beşinci Kısım
Başlığı altında aşağıdaki 29/A maddesi
eklenmiş ve mevcut Beşinci Kısım, Altıncı
Kısım olarak değiştirilmiştir.
"BEŞİNCİ KISIM
Transit
Petrol Boru Hatları Kurulu ve
Görevleri
Transit Petrol Boru Hatları
Kurulu
MADDE 29/A. - Transit Petrol Boru
Hatları Kurulu; Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı
Müsteşarı ile ilgili Müsteşar Yardımcısı,
Dışişleri Bakanlığı ekonomik ilişkilerden
sorumlu Müsteşar Yardımcısı ile Çok Taraflı Ekonomik
İşler Genel Müdürü, Hazine Müsteşarlığı
dış ekonomik ilişkilerden sorumlu Müsteşar
Yardımcısı, Maliye Bakanlığı Müsteşar
Yardımcısı, İçişleri Bakanlığı
Müsteşar Yardımcısı ve Transit Petrol Boru Hatları
Dairesi Başkanından oluşur.
Kurulun Başkanı Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarı, başkan
yardımcısı ise Bakanlığın ilgili Müsteşar
Yardımcısıdır.
Kurul üyelerine ayda ikiden fazla
olmamak üzere her toplantı için 1000 gösterge rakamının memur
aylık katsayısı ile çarpımı sonunda bulunacak miktar
üzerinden toplantı ücreti ödenir.
Transit petrol geçiş
projelerine ilişkin anlaşmalarda tek muhatap Transit Petrol Boru
Hatları Kuruludur. Kurulun toplanma, çalışma esas ve usulleri,
ilgili kurumların görüşleri alınmak kaydıyla Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanlığınca çıkarılacak bir yönetmelikle
düzenlenir."
BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde,
Doğru Yol Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Salih
Çelen; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)
DYP GRUBU ADINA SALİH ÇELEN
(Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 702 sıra
sayılı Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının
Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının, çerçeve 3 üncü
maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz aldım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu
maddeyle "Transit Petrol Boru Hatları Kurulu" diye yeni bir
kurul kurulmaktadır. Biliyorsunuz, bu Hükümet döneminde Türkiye
demokrasisi kurullar demokrasisi oldu, cumhuriyetimiz de kurullar cumhuriyeti
haline geldi.
Kurulacak olan kurul; Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarı ile ilgili
Müsteşar Yardımcısı, Dışişleri
Bakanlığı ekonomik ilişkilerden sorumlu Müsteşar
Yardımcısı ile Çok Taraflı Ekonomik İşler Genel
Müdürü, Hazine Müsteşarlığı dış ekonomik
ilişkilerden sorumlu Müsteşar Yardımcısı, Maliye
Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı,
İçişleri Bakanlığı Müsteşar
Yardımcısı ve Transit Petrol Boru Hatları Dairesi
Başkanından oluşmaktadır; yani, Bakanlar Kurulu yerine,
bürokratlar kurulu oluşturulmaktadır; hayırlı olsun. Ancak,
bu kurulun başkanı da, tasarı gereği, Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısının, hakkında yolsuzluk
iddiaları nedeniyle soruşturma açılması için Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanlığından izin talebinde bulunduğu mevcut
müsteşar olacaktır; iktidar ortakları, koalisyon partileri, bunu
içlerine sindirebilecekler midir? Yoksa, yolsuzlukla mücadeleden
anladığınız, yolsuzlukla suçlanan, yargının
peşinde olduğu kişilere yeni yeni unvanlar, yeni yeni yetkiler
vererek, yeni yolsuzluklara zemin mi hazırlamak istemektesiniz?
Biliyorsunuz, bundan önce de, Merkez Bankasını teslim ettiğiniz
Sayın Gazi Erçel yolsuzlukla suçlanıyor ve kendisi halen
yargıda; siz, buna, Merkez Bankasını teslim etmiştiniz.
Aynı Merkez Bankası Başkanı, geçmişte, sivribiber
üreticilerinin aleyhine bir kampanya başlattı ve Türkiye'nin
televizyonlarına çıkıp "sivribiber almayın" diye
telkinde bulunmuştu. Biliyorsunuz, ben Antalya milletvekiliyim ve
Antalya'nın Kaş'ında, Demre'sinde, Kumluca'da, Finike'de,
Serik'te bizim insanımız sivribiber üretiminden geçimini temin
etmektedir. Bu insanlar, sabahın 4'ünde kalkıp, akşam 20.00'ye
kadar tam 16 saat çalışarak sivribiber üretimiyle ailesini
geçindirmeye çalışmaktaydılar. Merkez Bankası Sayın
Başkanı; yolsuzlukla suçlanan Merkez Bankası Sayın
Başkanı da, bu milletin, sefalete sürüklenmesine sebebiyet
vermiştir. Öyle anlaşılıyor ki, o, yapmış
olduğu yolsuzluklara kılıf aramış ve bir
çırpıda, bizim, sivribiber üreticimizi, maalesef, perişan
etmiştir.
Şimdi, biliyorsunuz,
değerli milletvekilleri, bu 57 nci cumhuriyet hükümeti yolsuzluk ve
yoksullukla mücadele edecekti, programında da bu vardı; ama,
oluşturduğumuz kurulların başına yolsuzlukla
suçlananları getirirsek, Merkez Bankası gibi para basan kurumumuzun
başına yolsuzlukla suçlanan birilerini getirirsek, Türkiye'de,
maalesef, yolsuzluklar önlenmez, yolsuzlukla mücadele de yapılmaz.
Nitekim, uluslararası kuruluşların tespitini söylüyorum;
uluslararası denetim kuruluşları, Davos'ta yapılan bir
toplantıda, Sayın Başbakanımıza demiştir ki:
"57 cumhuriyet hükümeti, Türkiye'nin birinci yolsuzluk yapan
hükümetidir." Aynı dönemde, yani, 1999 ve 2000'li yıllarda,
Türkiye Cumhuriyeti, dünyanın en fazla yolsuzluk yapılan dördüncü
ülkesi haline gelmiştir. Eğer, bu iyi bir şey olsaydı, biz,
bu cumhuriyet hükümetini tebrik ederdik; ama, maalesef, yolsuzluk
yaptığı için tebrik edemeyeceğiz. (DYP
sıralarından alkışlar) Aslında, Sayın
Başbakana düşen, derhal istifa etmekti; ama, maalesef, onu göremedik.
Bunu, ben söylemiyorum; bunu, uluslararası denetim şirketleri
söylüyor. (DSP ve MHP sıralarından gürültüler)
Şu hale göre, kimsenin yerinden
laf atmasına gerek yok. Eğer, benim söylediğim
yanlışsa, gelirsiniz, çıkarsanız bu kürsüye, hayır,
1999 ve 2000 senelerinde o kadar yolsuzluk yapılmadı dersiniz. Bunu da,
gelirsiniz, burada deklare edersiniz, söylersiniz, biz de, sizi
alkışlarız, alkışa tutarız; ama, maalesef, öyle
olmamıştır.
Değerli milletvekilleri, demin
söylemiştim, bu kurula, hemen hemen bütün bakanlıklardan
-Dışişleri, Hazine Müsteşarlığı, Enerji ve
Tabiî Kaynaklar, Maliye, İçişleri- bir bürokrat
alınmış; ancak, her nedense, konuyla doğrudan, direkt
ilgili olmasına rağmen Ulaştırma
Bakanlığından bir bürokrat alınmamıştır.
Acaba, bunda, Telekom Yasası çerçevesinde yapılan görüşmelerde
milletin hakkını savunduğu için, Sayın Ulaştırma
Bakanını, dışarıdan atanan bakan veto mu
etmiştir, o yüzden mi Ulaştırma Bakanlığından
kimse alınmamıştır?! Bu, tarafımızdan
anlaşılamamıştır.
Yine, konuyla dolaylı da olsa
ilgili olan Bayındırlık ve İskân
Bakanlığından bir bürokratın alınmamasında, öyle
zannediyorum ki, köprü ve otoyol zamlarının etkisi vardır;
maalesef, son yapılan zamlar, altından kalkılamaz boyutlara
ulaşmıştır.
Değerli milletvekilleri, bize
göre, böyle bir kurul kurulmasına gerek yoktur.
Ayrıca, tasarının
üzerinde söz aldığım 3 üncü maddesinin üçüncü
fıkrasında, toplantı başına kurul üyelerine ödenecek
ücret düzenlenmiştir. Değerli milletvekilleri, bu hükümet,
memurların maaşlarını artırmak için Türkiye Büyük
Millet Meclisinden iki defa yetki almış; maalesef,
memurlarımızın maaşlarını
artırmamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlar
mısınız efendim.
SALİH ÇELEN (Devamla) - Acaba,
hükümetimizin durumunu düzeltmek istediği memurlar, yolsuzluk
yapmış ve yargının peşinde olduğu üç beş
tane müsteşar mıdır; yoksa, bizim
anladığımız, Doğru Yol Partisinin
anladığı şekilde öğretmenler midir, polisler midir,
askerlerimiz midir, öğretim üyelerimiz midir, her şeyden önce,
170-180 milyon lira aylıkla geçimini sağlayan bizim bildiğimiz
memurlar mıdır; bu, tarafımızdan
anlaşılamamıştır.
Dün, burada, Esnaf Kanunu
görüşülüyordu. Birçok değerli milletvekilimiz, Esnaf Kanununda
demiştir ki; gelişen dünya düzeninde, globalizmde, küresel ekonomide,
bu yeni dünya düzeninde, muhalefet sözcüleri, hâlâ, çiftçi, esnaf, köylü
demektedir. Evet, doğrudur, biz, bunu söylüyoruz. Neden söylüyoruz;
değerli milletvekilleri, hiç mi insan içine çıkmıyorsunuz, hiç
mi esnafı, çiftçiyi görmüyorsunuz?! Bütün çiftçi ve esnaf kan ağlıyor.
Bizim görevimiz, burada onların haklarını savunmaktır. Biz,
burada, mecbur değiliz çiftçi, köylü demeye; ama, o insanlarımız
açlığa, sefalete terk edildiği için, biz de, onların
haklarını bu kürsüden savunmak durumundayız.
Sürem doldu; hepinize saygılar
sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - 3 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4. - 3154 sayılı
Kanuna aşağıdaki 29/B maddesi eklenmiştir.
"Transit Petrol Boru
Hatları Kurulunun Görevleri
MADDE 29/B. - Kurulun görevleri
şunlardır :
a) Milletlerarası transit
petrol geçiş projelerinin zamanında ve gereği gibi
yürütülebilmesi için faaliyetleri belirlemek, hukukî, teknik, idarî ve malî
konularda alınacak hizmetleri tespit etmek.
b) Milletlerarası tahkim prosedürünün
belirlenmesi, yatırımcılara verilecek hak, vize, izin ve benzeri
konularda hukukî ve idarî uygulamaların usul ve esaslarını
belirlemek.
c) Transit Petrol Boru Hatları
Dairesi Başkanlığının transit petrol geçiş proje
anlaşmalarına ilişkin hukukî düzenlemelerin yapılması
ile ilgili tekliflerini incelemek ve karara bağlayarak Bakana sunmak.
d) Milletlerarası transit
petrol geçiş projelerinin yürütülmesi ile ilgili olarak uygun görülen
konularda Transit Petrol Boru Hatları Dairesi
Başkanlığını görevlendirmek ve bu Daire
Başkanlığı tarafından takip edilecek
milletlerarası transit petrol geçiş projeleri ile ilgili diğer
hususları değerlendirmeye alarak karara bağlamak.
e) Transit petrol geçişi ile
ilgili milletlerarası anlaşmalardan doğan diğer görevleri
yerine getirmek.
f) Bakanlık tarafından
verilecek benzeri görevleri yerine getirmek."
BAŞKAN - 4 üncü madde üzerinde,
Doğru Yol Partisi Grubu adına Sayın İlyas
Yılmazyıldız görüşlerini açıklayacak.
Buyurun Sayın
Yılmazyıldız. (DYP sıralarından alkışlar)
DYP GRUBU ADINA İLYAS
YILMAZYILDIZ (Balıkesir) -Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 4 üncü
maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; Grubum ve şahsım
adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bu maddede Transit Petrol Boru Hatları Kurulunun görevleri
anlatılmaktadır. Dikkatinizi -az önce konuştuğum- 2 nci
maddedeki Transit Boru Hatları Dairesi
Başkanlığının görevleri hakkındaki yazıya
çekmek istiyorum. Sanki, bir tek kurumun görevleri zorla ikiye ayrılmış
gibi. Bir tarafa bakıyorsunuz -a maddesinde- birinde diyor ki
"Milletlerarası transit petrol geçiş projelerinin
zamanında..." Yani, kelimeler bile aynı, ondan sonra, buradan
sonra ayrılıyor; biri "belirler" diğeri
"uygular" diyor. Kimin belirlediği, kimin
uyguladığı da belli değil.
(e) maddesinde ise, hukukî
düzenlemelerin yapılması için öneride bulunma konusu daire
başkanlığına veriliyor. Bunun incelenip,
bakanlığa sunulması da kurula veriliyor; yani, bazen biri
öneriyor, diğeri yapıyor, bazen diğeri öneriyor, diğeri
yapıyor. Halbuki, bu ikisi, bir tek daire başkanlığı
altında olsaydı, eminim ki, daha verimli bir şey
çıkardı.
Şimdi, şunu söylemek
istiyorum: Yine, bu kurulun sekreteryasını da daire
başkanlığı yapıyor. Biliyoruz ki, aşağı
yukarı sekreterya her şeyi hazırlar, pişirir, gerekiyorsa
görüşleri toparlar, kurul da şöyle der, böyle der, geçer gider.
Burada, sanki, bu kurul, tümüyle, bu işlemler yapılırken
olabilecek eleştirilerden veya bazı hatalardan
bakanlığı veya ilgili bakanı sorumlu tutmamak gibi
kurulmuş bir şey. Yani, faydası yok; ama, belki birilerine bir
unvan sağlayacak.
Bu kurul kurma konusunu da,
artık, bir düzene koymak lazım. Yani, şimdi, ben, şuna
benzetiyorum bu kurulları; galiba Türkiye'de yolunda giden bir şey
yok, tütün üreticisini tasfiye ettik, kurula havale ettik, tasfiye kurulu var;
pancar üreticisini tasfiye için şeker kurulunu kurduk; bankaları
tasfiye etmek için Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunu kurduk;
ama, geride, tasfiye edilen insanların ne yapacağı konusunda bir
çözüm yolu yok. Siz, böyle, çiftçiyi, bankacıyı, herkesi tasfiye
edecek kurulları kurarsanız, ondan sonra da, nasıl geçinecek,
neyle karnını doyuracak, buna bir çözüm bulamazsanız, o noktada,
işte 1,6 milyon insan Amerika Birleşik Devletlerine göçeceğim
diye müracaat etmek zorunda kalır ve ondan sonra da, Amerika Devletinin,
elçisi aracılığıyla "bu, planlı bir hareket
midir, bizim ülkemizi Türkler mi istila etmek istiyor" diye
sorularına muhatap kalırsınız. Bu, hiç sevindirici bir olay
değil, son derece üzücü bir olaydır.
Gerçekten, gençliğin, milletin
yarına ümidi kalmamıştır. Uyguladığınız
ekonomik programlarla, çıkılacak bir nokta da yoktur.
Ben, şu kadarını
söylemek istiyorum: Bakınız, daha bugün fuel oile, motorine zam
gelmiş. Sürekli geliyor ve çiftçi "ben nasıl ekeceğim,
biçeceğim" diye soruyor. Yani, dahası, geçen hafta sonu
Erdek'teydim; 4 kişilik bir ailenin İstanbul'dan Erdek'e gelişi
100 milyon lira deniliyor. Belli bölgeler -Karadeniz örneğin- iç turizmle
hayat bulan yerler. Şimdi soruyor: "Yol ücretlerinin bu kadar
pahalı olduğu bir ortamda nasıl dinlenmeye gideceğiz?"
Yani, dolayısıyla, her yönüyle tıkanan bir ekonomi,
başarısız bir yönetim ve bunun adı da, istikrar!..
Ben şunu öneriyorum: Madem bu
kadar çok kurul kurduk. Bu kurullardan sorumlu bakanların da bir işi
gücü kalmadı. Bari, hiç olmazsa, şu 35 olan, 36 olan bakanlık
sayısını azaltalım, 15-16'ya indirelim de, kurullar,
nasıl olsa, arasıra bakanlara bilgi veriyorlar, boşu
boşuna, bu bakanlıklar milletin bütçesine yük getirmesin. Belki, bu
paralarla bir miktar tasarruf olur diye düşünüyorum.
Dolayısıyla, neredeyse her
tasarıda kurul kurmak âdet haline gelmiş. Bu kurul kurma işinin,
artık, herhalde yeni bir kurul kurularak daha dikkatli
değerlendirilmesini ve ondan sonra bir neticeye
bağlanmasını özellikle istirham ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (DYP
sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli)- Karar
yetersayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - 4 üncü maddeyi
oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını
arayacağım.
Oylamayı elektronik cihazla
yapacağım.
Oylama için 5 dakika süre
vereceğim. Bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
arkadaşlarımızın, teknik personelden yardım
istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen
arkadaşlarımızın, bu süre içerisinde, oylama
pusulalarını Başkanlığımıza
ulaştırmalarını; bu arada, vekaleten oy kullanacak
sayın bakan var ise, hangi bakana vekaleten oy
kullandığını, oyunun rengini ve imzasını taşıyan
oy pusulasını, aynı süre içerisinde
Başkanlığımıza ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN - 4 üncü madde kabul
edilmiştir; karar yetersayısı vardır.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Kaç bakan
var, 3 bakan var orada?!.
BAŞKAN - Sayın Genç, 5
bakan var.
5 inci maddeyi okutuyorum :
MADDE 5. - 3154 sayılı
Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"EK MADDE 1. - 3154
sayılı Kanunun eki (1) sayılı cetvelin "Ana Hizmet
Birimleri" bö-lümüne "6. Transit Petrol Boru Hatları Dairesi
Başkanlığı" ifadesi eklenmiştir.
Ekli (I) sayılı listede
yer alan kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye bağlı cetvellerin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanlığı bölümüne eklenmiştir."
BAŞKAN- 5 inci maddeyle ilgili
söz isteyen ?..Yok.
5 inci maddeyi ekli cetvellerle...
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAKANVEKİLİ HAYRETTİN ÖZDEMİR (Ankara)- Sayın
Başkan, ikinci paragraftaki "ifadesi"kelimesi
"ibaresi" olacak.
BAŞKAN - Evet, ikinci paragraftaki "dairesi
başkanlığından" sonra gelen "ifadesi"
kelimesinin "ibaresi" şeklinde düzeltilmesi suretiyle,
redaksiyon yetkisiyle, oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6. - Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7. - Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Tasarı, kabul edilmiş ve
yasalaşmıştır; hayırlı olsun.
Sayın Bakanın,
sanıyorum, kısa bir teşekkür konuşması var; buyurun
Sayın Bakan.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarının kanunlaşmasında emeği
geçen, katkıda bulunan bütün arkadaşlarıma teşekkür
ediyorum.
Ancak, biraz önce, bazı
milletvekili arkadaşlar, konuşmaları esnasında, biz, bir an
önce bu işin bitirilmesini istiyoruz, hatta, niye gecikti diye bu konuda
cevap vermemi istediler. Açıklıkla ifade ediyorum, yanlış
anlaşılmasın, bir konuyu açıklığa
kavuşturabilmek için ifade ediyorum. DYP lideri Sayın Tansu Çiller,
Emre Gönensay başkanlığında, bir boru hattı
danışma kurulu oluşturmuş ve Bakü-Supsa boru hattının
desteklenmesi için 250 milyon dolar finans desteği yapılması
kararı alınmıştır. Bakü-Supsa projesi, Bakü-Ceyhan
projesinin en büyük rakibidir. Eğer, projede bir gecikme varsa, bunun
sebebi, bu hatalı karardır.
Ayrıca, bizim çabamız,
iktidardayken, Sayın Çiller'in de desteğiyle inşaatına
başlanan Supsa hattının genişletilmesi yerine petrol
firmalarını Bakü-Ceyhan hattının yapımına
katılmasını sağlamak ve bir an önce bu projeyi
başlatmak olmuştur. Bu konuda da başarılı
olduğumuzu zannediyorum.
Katkısı bulunan bütün
arkadaşlarıma teşekkür ediyorum, hayırlı
olmasını diliyorum. (ANAP, DSP ve DYP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sağ olun
Sayın Bakanım.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Burada bir
parti başkanı itham ediliyor. Getirin anlaşmayı görelim
bakalım.
BAŞKAN - Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı
Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin müzakeresine
başlayacağız.
3.
Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı
Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
Sosyal Güvenlik Kurumu
Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu
Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç
Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
müzakeresine başlayacağız.
4.
Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik
Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç
Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı : 666)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
Türkiye İş Kurumunun
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin kanun tasarısının müzakeresine
başlayacağız.
5.
Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu
Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754,
1/692) (S. Sayısı : 675)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer
Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu,
Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin müzakeresine başlayacağız.
6.
Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun
Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı : 676)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
Sosyal Sigortalar Kurumu
Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal
Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısının müzakeresine
başlayacağız.
7.
Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması
ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname
ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı : 685)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.
8.
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/879) (S. Sayısı :
722) (1)
BAŞKAN - Komisyon?..
Hazır.
Hükümet?.. Hazır.
Komisyon raporu, 722 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
Doğru Yol Partisi Grubu adına Çanakkale Milletvekili Sayın
Nevfel Şahin; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)
DYP GRUBU ADINA NEVFEL
ŞAHİN (Çanakkale) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı üzerine söz
almış bulunuyorum; Doğru Yol Partisi Grubu ve şahsım
adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bundan üç ay önce, Elektrik
Piyasası Kanununu, IMF'nin ve Dünya Bankasının isteği
üzerine, serbest piyasa ekonomisini enerji piyasasına da getirmek üzere
çıkarmıştık. Yine, buradaki maddede, 1997 yılında,
10 termik santralın ve 14 elektrik dağıtım bölgesinin
işletme devir hakları ihale edilmişti. 1997
yılının aralık ayından 2001 yılının
nisan ayına kadar, maalesef, hem termik santralların işletme
devir hakları hem de dağıtım şebekelerinin
işletme devir hakları tamamlanamadı. O zaman, hükümetin getirdiği
kanun tasarısında 31 Marta kadar süre verilmişti; Yüce
Meclisimiz, bu süreyi haziran ayının sonuna kadar uzattı.
Şimdi, hükümetimiz ve Bakanlık yeni bir teklifle geldi, 31 Ekim 2001
tarihine kadar bunu uzatalım... Doğru, uzatalım; gerçekten de,
birçok işadamımız, birçok müteşebbis bu konuda
yatırım yaptı, proje yaptı, dış ilişkilerini
sağladı; ama, dört yıldır, Enerji Bakanlığı
ve hükümet bu meseleyi halledemedi.
Bir kere, meselenin özünde, siyasî
irade eksikliği vardır, yönetim krizi vardır, Enerji Bakanlığındaki
bürokratlar sorumluluktan kaçmaktadır. Evet, dört yıldır, ne
termik santralların işletme devir hakkı verilebildi ne de
dağıtım şebekelerinin devir hakkı verilebildi. Bugün,
Türkiye, bir enerji krizinin eşiğinde. Bugün, mevcut üretim
santrallarımızla 157 milyar kilovat/saat elektrik üretmemiz
gerekirken, dört yıldır, hükümetimiz teknoloji
yatırımları yapmadığı için, özel sektör de bu
yatırımları yapamadığı ve işletme devir
haklarını alamadığı için, ürettiğimiz elektrik
ancak 124 milyar kilovat/saat. Bulgaristan'dan, Gürcistan'dan da 4 milyar
kilovat/saate yakın elektrik alıyoruz.
Şimdi, bu kanun
çıkalı iki ay oldu -Sayın Bakanımıza, biraz önce de
söyledim- kanun gereği 2 Haziran 2001'de dolan Enerji Piyasası Kurulu
hâlâ kurulmadı. Şimdi, siz, hükümet olarak, geliyorsunuz, Meclisi
gece gündüz çalıştırıyorsunuz "IMF'nin emri,
Derviş yasaları" diyorsunuz. Türkiye'de ekonomik
sıkıntılar had safhaya ulaşmışken,
insanlarımız, çalışanlarımız açlık
sınırında yaşarken, çiftçimiz, esnafımız
mağdur olmuşken, kendi kanununuzun gereğini yerine
getirmiyorsunuz. Bir aydır Enerji Kurulunu oluşturmadınız
ve aradan üç ay geçmesine rağmen, bu projeler için ne yapıldı?
Ben inanıyorum ki, bu projeler için hiçbir işlem yapılmadı
ve bugün Türkiye'nin geldiği nokta, enerjiyle uğraşan
müteşebbislerimiz ortada kaldı, sahipsiz kaldı. Bir sürü
projeler iptal edildi, HES projeleri iptal edildi, rüzgar projeleri iptal
edildi.
Sayın
Başbakanımız elinde projelerle Davos'a gitti "30 milyar
dolar enerji projelerine kaynak buldum" dedi, aradan üçbuçuk yıl
geçti, yabancı yatırımcı gelip yatırım
yapmadı. Şimdi, Türkiye'deki enerji sektörüne yatırım
yapmak isteyenler, bugünkü yönetime, bugünkü Bakanlık çalışanlarına
güvenmemektedir, onun için enerji projeleri ortada kalmıştır.
Şimdi, bu süreyi verelim; RTÜK
Yasası da Cumhurbaşkanı tarafından geri gönderildi; tabiî
esasında bu projeler ihaleye çıkarken, maalesef yasal altyapı
zeminleri oluşturulmadığından dolayı, RTÜK Yasasına
aykırı bir şekilde basın yayın kuruluşları
da bu ihalelere girdiler, sonra firma isimlerini değiştirdiler, sonra
televizyonlarını başkalarına devrettiler; netice itibariyle
Bakanlık ile yargı arasında bu projeler geldi, gitti; dört
yıldır geldiğimiz nokta sıfır noktası. Enerjide
özelleştirmeyi Türkiye beceremedi; kendi yerli kaynaklarını
kullanmada, linyitlerini kullanmada, su kaynaklarını kullanmada
gerekli çalışmaları yapamadı ve biraz önce söyledim,
kayıp, kaçak oranları yüzde 30'lar seviyesine ulaştı. Yani,
kişi başına, brüt olarak 1 834 kilovat/saat, net tüketimimiz 1
500 kilovat/saat. Demek ki, 157 milyar kilovat/saat elektrik üretmemiz
gerekirken, santralları verimli
çalıştıramadığımız için 124 milyar kilovat/
saat elektrik üretiyoruz. Bunun yüzde 28'ini, yüzde 30'unu da kayıp kaçak
alıp götürmekte. Enerji dağıtım şebekelerinde bu
özelleştirmeyi yapamadığımızdan dolayı, enerji
dağıtım şebekelerinde kayıp kaçak oranları
yükselmiş ve Türkiye, ürettiği enerjiyi, dağıtım
şebekelerinde yüzde 28'e varan bir kayıp kaçakla heba etmektedir.
Tabiî ki, yabancı
işadamlarının Türkiye'ye gelmesi için, bu Yüce Meclis -biz de
destek verdik Doğru Yol Partisi Grubu olarak- Tahkim Yasasını
çıkardı. Sonra dediler ki, geriye dönük tahkim yasasını da
çıkaralım, daha önce ihale edilmiş projeler de bu Tahkim
Yasasından istifade etsin. Esasında, geriye dönük tahkim yasası,
ihale şartlarını değiştirir. Dünyanın hiçbir
yerinde geriye dönük tahkim yasası uygulaması
yapılmamıştır, bu Mecliste yapılmıştır,
ihale şartları da değiştirilmiştir; çünkü,
dışarıdan para bulacak kişiler, o gün, libor + 3'le para
bulacaklarsa, Tahkim Yasası ve geriye dönük tahkim yasasından
dolayı ihale şartları değişmiş, daha
avantajlı hale gelmişlerdir.
Biz, bunların hepsini
yaptık; Türkiye'nin her yıl enerji yatırımlarını
tamamlaması için 4-5 milyar dolara ihtiyacı var. Yabancı
sermayenin gelmesi lazım. Türkiye'deki işadamlarının enerji
sektörüne yatırım yapması lazım; ama, geldiğimiz
nokta, Türkiye'de, enerji projelerine el atmış, enerji sektörüne el
atmış bütün işadamları, şu anda çok pişman,
sahipsiz kaldılar, rüzgâr enerjisinde projeleri iptal edildi, HES'ler
iptal edildi, Hazine garantisi veriliyordu, verilmiyordu; geldiğimiz nokta
büyük bir karmaşa içerisinde. Enerji projeleri, enerji sektörü,
kararlı bir yönetim olmadığı için, kuvvetli bir irade olmadığı için,
maalesef, bu noktaya geldi. İnşallah, yeni Bakanımız bu
iradeyi oluşturur. Gerçekten de Türkiye'nin her yıl 4-5 milyar dolar
enerji yatırımı yapması lazım.
Enerji projelerinin hedeflerine
bakarsak, bütün dünyada, özellikle Avrupa Birliği ülkelerinde ve Amerika'da,
doğalgazdan elektrik enerjisi üretme oranlarını, 2010
yıllarında yüzde 30-35'ler seviyesinde tutmak olarak gözüküyor.
Türkiye'nin hedeflerine baktığımızda ise, doğalgazdan
elektrik enerjisi kullanma yüzde 55-60'lar oranına çıkıyor.
Gerçekten de, tek enerji kaynağına bağlı olmamız
fevkalade yanlıştır. Hem enerji olarak sadece doğalgaza
bağlıyız hem de ülke olarak yabancı bir devlete
bağlıyız. İşte, hepinizin bildiği gibi,
Bulgaristan üzerinden gelen 8 milyar metreküplük doğalgaz boru
hattını 14 milyar metreküpe çıkarıyoruz ve bugün
Türkiye'nin kullandığı doğalgaz 14 milyar metreküp
civarında. Eğer Mavi Akım Projesi gerçekleşirse, onu da
buna kattığınızda, Türkiye'nin yıllık
kullanacağı 30 milyar metreküp doğalgaz, sadece bir ülkeye
bağımlı. Bu, bence fevkalade hatalıdır. Türkiye, iç
kaynaklarını harekete geçirmelidir; su kaynaklarını,
hidrolik enerjiyi yeterince kullanmalıdır. Biraz önce söyledim,
Türkiye'nin ekonomik olarak, yıllık 125 milyar kilovat/saat elektrik
enerjisi üretecek su kaynakları vardır; ama, biz hâlâ 35 milyar
kilovat/saatlerdeyiz, zaman zaman 39 milyar kilovat/saatlere
çıkıyoruz. Yine, linyit ve taşkömüründen yıllık 120
milyar kilovat/saat elektrik enerjisi üretecek kapasitesi vardır; ama, biz
hâlâ 40 milyar kilovat/saat seviyelerindeyiz. Türkiye'nin, önce, yerli
kaynaklarını değerlendirmesi lazım; enerji meselesini,
enerji sorununu çözmesi lazım.
İnşallah, bu süre
uzatılacak; ama, bu süre sonunda da bu projelerin dışkaynak
bulacağı konusunda umutlar sönmüştür. Zaten, bugüne kadar işadamları,
dört yıldır, dışarıdan kaynak bulsalardı, burada,
yönetim kriziyle karşı karşıya kalmasalardı, bu
kaynaklar bulunup, bu projeler tamamlanırdı, yarım kalmazdı;
ama, bakın, şu kadarını söyleyeyim: Hepinizin bildiği
-basın yayın organlarında da bu gündeme geldi- bu projelerde KDV
var mı yok mu; Enerji Bakanlığı ve Maliye
Bakanlığı arasında bir ihtilaf söz konusudur.
Şimdi, siz, bir araba
kiralıyorsunuz. Netice itibariyle, kiraladığınız
arabaya, bir taksiye binerseniz, KDV ödüyorsunuz, yirmibeş yıllığına,
üretim santrallarını, elektrik dağıtım
şebekelerini işletme haklarını devrediyorsunuz; ama,
sözleşmelerde KDV var mı yok mu, belli değil. Gerçekten de ihale
altyapısı oluşturulurken sağlıklı
oluşturulmadığından dolayı, geldiğimiz nokta,
bugün, budur.
Doğru Yol Partisi Grubu
adına konuştuğum için, evet, bu süre uzatılsın; ama,
bugüne kadar ne yapıldı? Bürokratların, ilgililerin bunun
hesabını vermesi lazım. Dört yıldır, bu projeler sürüncemede
ve üç ay uzatmışız, geldiğimiz noktada hiçbir şey yok;
bundan sonra, dört ay daha uzatılacak. İnşallah, bu işin
sonunda bu projeler tamamlanır, dışkaynakları bulunur,
sağlıklı bir şekilde, yasalara uygun bir şekilde, RTÜK
Yasasına uygun bir şekilde, hem dağıtım
şebekelerinin işletme hakları hem de üretim santrallarının
işletme hakları devredilir. Buradan elde edilecek 4 milyar dolar var.
Eğer, dört yıl önce, üç yıl önce, Enerji
Bakanlığı, 4 milyar
dolarlık bu kaynağı elinde bulundurmuş olsaydı, kendi
üretim santrallarını teknolojik olarak iyileştirecekti;
randımanlı bir şekilde kullanılacaktı; ama, dört
yıldır, hep beraber, başta hükümetimiz ve Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanlığı olmak üzere, bu 4 milyar doları
bekliyoruz. İnşallah, bu 4 milyar dolar gelir; ama, şahsen benim
umudum yok. Bunu, daha fazla uzatarak, bu projelerin tamamlanacağına,
bu dış kaynağın bulunacağına ben
inanmıyorum; inşallah bulunur.
Hepinizi, Doğru Yol Partisi
Grubu adına saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Şahin.
Şahsı adına,
Sayın Aslan Polat?.. Yok.
Sayın Kamer Genç, buyurun.
Süreniz 10 dakika Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bazı medya
patronlarının, aldıkları, yasalara aykırı olarak
kendilerine verilen enerji ihalelerindeki kanunî engellerin
atlatılması konusunda RTÜK Kanunuyla kendilerine getirilen
kolaylık Cumhurbaşkanımızca veto edilince, medya
patronları yine ağır bastı, bu defa -30 Haziran bu
mukavelelerin son imzalama tarihi idi; RTÜK Kanunu ertelenince, bugün, tabiî-
medya patronlarının güdümündeki sayın hükümetimiz bunlardan
gelen dayatmaya dayanmadı ve bunu 31 Ekime kadar erteliyor. 31 Ekimin
anlamı şudur: Cumhurbaşkanımızın veto ettiği
RTÜK Kanununu, hükümetimiz, ekim ayında bu Meclis toplanınca, hemen
getirecek, Sayın Cumhurbaşkanımızın 16 - 17
sayfalık ret gerekçelerini de bir tarafa bırakacak, virgülüne
dokunmadan bu kanunu tekrar çıkaracak. Getirilen bu 31 Ekime kadar uzatma
meselesi, onun ifadesidir.
Değerli milletvekilleri, bu
arada, bir iki konudan bahsetmek istiyorum. Bazı televizyonlarda bu geyik
muhabbetini yapan bazı gazete yazarları, orada kendi kendilerine
konuşuyorlar: "Efendim, Mecliste muhalefet yok..." Muhalefetin
ne olduğunu bunlar acaba biliyorlar mı?! Şimdi, muhalefet
şu: Son İçtüzük değişikliğiyle, bir kanun üzerinde,
muhalefet partisinin 20 dakika konuşma hakkı vardır ve madde
üzerinde de 5 dakika konuşma hakkı vardır. Doğru Yol
Partisi olarak, Mecliste şu anda tek muhalefet partisi kaldık; öteki
arkadaşlarımızın partileri Anayasa Mahkemesi
tarafından kapatılınca "Meclise Anayasa
değişikliği gelinceye kadar girmiyoruz" diyerek
ayrıldılar. Peki, biz ne yapabiliriz ki; ancak, gelen herhangi bir
kanun tasarısının tümü üzerinde grup adına 20 dakika
konuşacağız, madde üzerinde de 5 dakika
konuşacağız. Yapılan İçtüzük
değişikliğiyle de milletvekilinin konuşma hakkını
kaldırdılar; yani, bir grubun içinde olmazsanız veyahut da bir
grup içinde de olsanız, grup size söz vermedi mi
konuşamazsınız zaten. Böyle bir gerçek durum varken, hâlâ,
Türkiye'nin gerçeklerinden habersiz, Meclisi ille kötülemeye çalışan
birtakım zihniyetler çıkıyor "Mecliste muhalefet
yok..." Ne istiyorlar yani?.. Muhalefetin yaptığı,
meşru zeminlerde mücadele etmek. O da nedir; işte,
çıkıyoruz, önerge veriyoruz, tümü üzerinde konuşuyoruz...
Muhalefet böyle yapılır; yoksa, herhalde burayı kavga
meydanına çevirecek halimiz de yok. Herhalde, bizi böyle bir görüntü
içinde görerek, Meclisi tümüyle kötülemek isteyen birtakım aklı
evveller var. Bunu, kamuoyu bilsin diye söylüyorum.
Dün burada benim konuşmama
cevap veren...
DEVLET BAKANI MEHMET KEÇECİLER
(Konya) - Onlar sizi tanımamışlar Kamer Bey.
KAMER GENÇ (Devamla) - Neyse...
Sayın Bakan, onlar tanırlar, tanırlar da, hinliğinden
tanımamazlığa verirler. Zaten, ismim bazı parti
gruplarına çok korku verdiği gibi, basın patronlarına da
çok korku veriyor; yani, bunu herkes de biliyor.
Dün, burada, bir
konuşmamıza, ANAP Grup Başkanvekili çıktı, cevap
verdi; dedi ki: "Sayın Nazlı Ilıcak hakkında,
Sayın Mesut Yılmaz tazminat davası açtı, tazminat
davasını kazandı..."
Şimdi, genel konuşuyorum,
kimseyi kastetmiyorum.
Değerli milletvekilleri, bizim
hukukumuzda, tazminat hukukunda, bir hırsıza hırsız
diyemezsiniz; hırsız dediğiniz zaman, o, suç sayılır,
kişilik haklarına saldırı sayılır.
Dolayısıyla, özünde hırsız olabilir; ama, ona siz
hırsız dediğiniz zaman, kişilik haklarına tecavüz
sayılır; dolayısıyla, açtığınız zaman
dava "efendim, sen, onun kişilik haklarına
saldırdın" diye tazminat hükmederler; yani, bir kişinin
açtığı davanın tazminatla sonuçlanması o olayın
özünü etkilemez; yani, diyor ki kamu hukukunda, konuşurken kişileri
aşağılamayacaksın, kişilik haklarına
saldırmayacaksın. Bunları bir övünç vesilesi yaparak "biz,
gittik tazminat açtık..." Tazminat, tabiî ki, herhalde, Sayın
Nazlı Ilıcak burada olsaydı... Ben, Anayasa Mahkemesinin
kararıyla kendisinin düşürülmesine üzüldüm gerçekten. Bu Genel
Kurulda, hakikaten, Türk Milletinin menfaatına, birçok güç odaklarına
karşı onurluca mücadele veriyordu; ama, ne yapacaksınız ki,
burada mücadele bazı tarafları rahatsız edince, her yönüyle,
insanın her hareketine dikkat etmesi lazım. Yoksa, bir yerde çelmeyi
takarlar adama. Zaten, bize de elinizden gelse çelmeyi takarsınız.
Zaman zaman, burada "Meclise yakışmıyorsun" diye, Meclis
Başkanlık Divanındaki arkadaşlar bile "seni Genel
Kurulun oyuna sunalım" dediler. Tabiî, aslında, bunları
muhatap alarak konuşmak da istemiyorum.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, bu kanunun getirdiği olay şu: Bu kanunu
Danıştayın, bazı medya patronlarıyla ilgili olarak
aleyhine verdiği kararlar ve son olarak 30 Haziranda dolan süre, o
kararlar etkisiz hale getirilerek 31 Ekime kadar uzatılıyor.
Biliyorsunuz, mevcut kanunumuza göre, bir kişi, bir televizyonda yüzde 10,
muhtelif televizyonlarda yüzde 20 hisseye sahip olabiliyordu. Bunun üstünde
olursa devlet ihalelerine katılmıyordu, borsada oynamıyordu;
ama, tabiî, bazı medya grupları, patronları hilei şeriyeye
başvuruyorlardı. Oradaki hissesini çocuğunun üzerinde
gösteriyor, odacının üzerinde gösteriyor, şunun üzerinde
gösteriyor, yasaya aykırı suç işliyorlar; ama, suç işleyen
bu kişilere nasıl karşı çıkacaksınız?!
Tabiî, bu kanunlarla da bu medya patronlarına bu imkânları sağladıktan
sonra, artık, Türkiye'de devleti yönetmek mümkün değil, ne kadar
dürüst olursanız olun, ne kadar objektif olursanız olun... Çünkü,
İtalya'daki Berlusconi Hükümetinin 12-13 tane dosyası vardı;
bunun 4 tane televizyon, medya grubu vardı; Berlusconi, o gücü kullanarak
İtalya'da Başbakanlığı kazandı. Bizde de,
biliyorsunuz, geçmişte bir medya patronu, bizim
Başbakanımızı pijamayla karşıladı.
Şimdi, bu medya patronuna ihaleye girme hakkını verirseniz,
borsada oynama hakkını verirseniz, bunun geleceği, Türkiye için
çok büyük tehlike. Bakın, geçmişte bir medya patronunun borsada oynaması
dolayısıyla, kendisine ait olan bir hisse senedi fiktif olarak 715
kat artırıldı; vatandaşın cebinden trilyonlarca lira
para aldı, gitti.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, siz, bir kişiye televizyon patronluğunu, gazete
patronluğunu, bir veya birkaç tane televizyon patronluğunu, bir veya
birkaç tane gazete patronluğunu verdiğiniz zaman, hangi
başbakan, hangi hükümet ve hangi meclis bunun karşısında
durur?! Bakmayın, ben çıkıp da böyle konuşuyorum; ama,
şimdi, herkes diyor ki, yahu, bu adam... Zaten, benim de etrafımda
çok büyük spekülasyonlar yapıyorlar, her gün birtakım tuzaklar
kuruyorlar. Benim, tabiî, en büyük avantajım, Tunceli gibi bir ilin
milletvekili olmam. Tabiî, Tunceli halkının kültür seviyesi çok
yüksek; bir de -Türkiye'deki bütün herkesin kültür seviyesi yüksek, ama- tabiî,
Tunceli'nin özel bir durumu var. Orası da dar bölge sistemi olduğu
için, herkesi yüz yüze tanıyoruz. Ne kadar iftira atsalar da -maalesef, o
iftiralara da maruz kalıyoruz- bu tutmaz; ama, başka yerlerde bu çok
tutar. Ondan sonra, sizin inanmanızı istiyorum ki, bu kanunlar da
çıktıktan sonra, bu medya patronları karşısında,
Meclisin de, hükümetin de, hiçbir kurumun da ayakta durması mümkün
değildir; hatta yargının da. Çünkü, iftira at, izi kalsın.
Şimdi, bakın, bu enerji ihalelerinde,
mesela Zigana ile Trakya... İstanbul'da elektrik
dağıtımı Doğan Grubuna verilmiş, İhlas
Holdinge Bursa-Yalova verilmiş. Uzunlar Grubunun Çukurova-Kepez
dağıtım ihaleleri var, Karamehmetlerin Adana'da iki tane baraj
ihalesi var; bu baraj ihalelerinin hemen devreye girmesi lazım, elektrik
vermesi lazım; verilmedi, süre uzatıldı; devletin trilyonlarca
lira zararı var. Cep telefonlarında devletin trilyonlarca zararı
var; ama, başımızdaki hükümet, ne hikmetse, hep bunlara,
vatandaşın, devletin kesesinden verdikçe veriyor.
Şimdi, devlet yöneteceksek
yönetelim. Eğer, devlet yönetecek gücümüz varsa, arkamızda
ayıplar yoksa çıkalım... Herkesten, kanunlara göre almamız
gereken vergiyi, mukavelelerin hükümlerine göre yapması gereken mükellefiyetleri
yerine getirmesini isteme hakkını kullanmamız lazım.
Eğer, bunları kullanamazsak ne olur; işte, Türkiye, böyle
ekonomik bir iflasa gider. Bu ekonomik iflasın sonucunda da, artık,
ne olacak; maalesef, o konuda hiçbir umut beslemiyorum. Keşke umutlu
olsaydım da, keşke sizin hükümetiniz başarıya ulaşsa
da biz haksız düşsek.
Değerli milletvekilleri,
gerçekten, Türkiye, her geçen gün çok kötüye gidiyor. Biz, burada felaket
tellallığı yapmak da istemiyoruz. Aslında, felaket var...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Genç, 1
dakika içerisinde toparlar mısınız...
KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi,
sayın milletvekilleri, sizden bir direnç bekliyorum. Bakın, geçen
yasama yılında, Türkiye Büyük Millet Meclisi, bunun benzeri bir
kanunu reddetti; yani, kendisi, medya grubu karşısında
Parlamento, direncini koydu, haysiyetini koydu, bunu reddetti. Sizlerden de
bunun reddini istiyorum.
Bakın, hükümetler 3-5 kişi
veya 30-35 kişi; bir Başbakan, Başbakan
Yardımcıları... Bunların emirlerine, talimatlarına karşı
gelmeyebilirler; ama, biz, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, bunların
karşısında direncimizi koymak zorundayız; koyamazsak,
Türkiye'nin geleceği -zaten karanlık- karanlıklara gidiyor. Onun
için, sizlerden rica ediyorum...
Bakın, geçen sene, Anayasa
Komisyonu çok onurluca bir davranış koydu; bunu Anayasa Komisyonunda
reddetti, ondan önce Türkiye Büyük Millet Meclisinde reddedildi ve bunu
reddedelim arkadaşlar. RTÜK Kanunu veto edildiğine göre, ondan sonra
meseleyi çözümleriz. Bununla ilgili birtakım önergelerim de var; sonuna
kadar mücadelemi yapacağım; ama, ben de, sizin halkın sesini
duymanızı istiyorum, Parlamentonun onurunu korumanızı
istiyorum.
Saygılar sunuyorum efendim.
(DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz.
Sayın Enginyurt?.. Yok.
Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum...
KAMER GENÇ (Tunceli) - Karar
yetersayısının aranılmasını istiyoruz.
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
ELEKTRİK
PİYASASI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
İLİŞKİN
KANUN TASARISI
MADDE 1. - 20.2.2001 tarihli ve 4628
sayılı Elektrik Piyasası Kanununun geçici 4 üncü maddesinin
birinci fıkrasında yer alan "30 Haziran 2001" ibaresi
"31 Ekim 2001" olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde?..
ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
İlyas Yılmazyıldız konuşacaklar efendim.
BAŞKAN - Sayın
Yılmazyıldız, tabiî, işaret buyuruyorsunuz; ama, grup
adına olunca, Sayın Grup Başkanvekilinin onayını
almamız gerekiyor.
Doğru Yol Partisi Grubu
adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas
Yılmazyıldız; buyurun. (DYP sıralarından
alkışlar)
DYP GRUBU ADINA İLYAS
YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Burada, IMF'nin ve Dünya
Bankasının, Türkiye'ye "pahalı elektrik
kullanacaksınız, süreyi uzatmayın, en kısa sürede
imzalanmayan anlaşmaları iptal edin" dediği konuda
-komisyonlarda çok tartışıldı- 31 Martı hazirana
uzattık, olmadı, şimdi ekime uzatıyoruz. Yine, ben,
komisyonda söyledim; peki, ekime olmasa ne olacak; en iyisi "oluncaya
kadar" deyip, uzatalım bari. Artık, ülke yönetiminde, gerçekten,
ciddiyet kalmamış. Ne olduğu belli değil...
Sayın Bakanım yeni göreve
başladı, sorumluluğu ağır. Türkiye'nin en önemli
konularından birinin bakanlığını yapıyor ve
"Bakanlık görevimde, hiçbir arkadaşıma sataşmadan,
doğruları; ama, doğruları kamuoyuna
anlatacağım" diyor; fakat, lafının gerisi öyle olmuyor
-ben, Sayın Bakanın, en azından, bir gerçeği
anlayabilmiş olmasına çok memnun oldum- teşekkür
konuşmasında da sataşmaya devam ediyor. Bakü-Tiflis-Ceyhan boru
hattının mimarı, sahibi, Doğru Yol Partisidir, Tansu
Çiller'dir; ama, sonuçta, bunu anlayabilmiş olmanızdan -bu konuda
fazla bir şey söylemek istemiyorum ama- her durumda, her şartta,
Türkiye Cumhuriyetinin lehine bir projedir diye hakkı teslim etmiş
olmanızdan dolayı size teşekkür ediyorum. Bu noktaya
varabilmeniz İçin, herhalde, Sayın Türkmenbaşı'nın, bu
yıl yapılan cumhurbaşkanları zirvesinde ve daha önce
Sayın Enerji Bakanıyla yaptığı konuşmada
"biz, size doğalgazı şu kadara veriyoruz, daha pahalı
doğalgaz alıyorsunuz; niye bizden almıyorsunuz" demesi,
ağır sitemi etkili olsa gerekir.
Eğer, siz, bu projeyi
zamanında engellemeseydiniz, şu anda, tamamlanabilmiş
olsaydı; yani, proje bitmiş, detay oluyormuş, şu
oluyormuş deyip daha beş altı yıl sürecek bir süreç...
Şu anda bitmiş, doğalgazla çalışan elektrik
santralları var, doğalgaz veremediğimiz için, taahhüt
ettiğimiz, kullanmadığımız elektriğin
parasını ödüyoruz sayenizde,. Bandırma gibi, Balıkesir gibi
hava kirliliği olan şehirlerde, doğalgaz boru hatları
tamamlanmadığı için, bu hava kirliliğini önleyemiyoruz.
Yine, bakıyoruz, biz, bu
hatları zamanında tamamlayamadığımız için,
alternatifini gösteremediğimiz için, Boğazlardan büyük tankerlerin
geçme tehlikesi var ve İstanbul'u büyük bir tehlikenin kucağına
atıyoruz. Yetmiyor, nükleer atıkları
taşıtacağız diyoruz. Sayın Bakanın "ben
doğruları söyleyeceğim, kimseye sataşmayacağım"
diyeceğine, bu konularda tedbir alması lazım; gerekiyorsa
uluslararası girişimlerde bulunması lazım; gelip, bu
Parlamentodan güç alması lazım.
Sayın Bakan "bu projede,
biz, bir kuruş para vermedik" diyor. Vermedik; ama, Sayın Bakan,
bu Parlamentodan çıkardığımız yasalarla Türkiye
Cumhuriyeti Devletini ne kadar tazminat yükü altına soktuğumuzu herhalde
biliyorsunuz. Bilmiyorsanız, lütfen, yasaları çok dikkatli
çalışınız. O, zannettiğiniz gibi, öyle bir kuruş
falan değil, milyarlarca dolarlık riske soktuk bu ülkeyi. Olabilir;
ama, bunun karşılığında aldığımız
bir şey yok; bari, bu doğalgaz veya bu petrol boru hatları
olsaydı...
Sayın Bakanım, son olarak,
Elektrik Piyasası Yasasıyla ilgili konu görüşüldüğü için...
Karşıyaka'da, İvrindi'de, Balıkesir'de, Bandırma'da,
Edincik'te, pek çok yerde -yine, yaz oldu- elektrik trafoları yetersiz.
TEDAŞ il müdürüyle konuşuyorum, "biz Planlamaya yazdık,
cevap bekliyoruz" diyor. Geçen yıl, sırf bu yüzden,
aşırı sıcaklardan 500 000 tane tavuk telef oldu. Trafolar
yetmezse, elektrik yeterli olmazsa, yine, bu yaz, milyonlarca tavuk ve millî
servet ziyan olacak, birçok üreticimiz iflas edecek. Sizden çok istirham
ediyorum; bu yatırımların bir an önce tamamlanması için,
özel ilginizi bekliyorum. Tekrar, birçok tavuk telef olduktan sonra, bir daha,
tavuk üreticilerinin sorunlarının araştırılması
için komisyon kurup, burada, sözde çalışmalar yapıyor konumuna
düşmeyelim. Bu konularda, özellikle, sizden, yatırım
taleplerinin, takip edilip, bir an önce tamamlanmasını çok rica
ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
ayrıca, son çıkan yasada, bir sabit ücret geldi. İki ineği
olan dama, yılda 48 milyon, eve 24 milyon... Bundan
kazandığı bir şey yok.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Yılmazyıldız.
İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) -
Bakınız, kıt kanaat, zor geçinen
vatandaşlarımızı -yeni bir ölçüyle, ihtiyaç varsa
alalım, ama- zaten olmayan, zaten üretemeyen, yemin çuvalının 10
milyonu aştığı, sütün ve etin ucuzladığı,
sütün litresinin 160 000 liraya düştüğü, etin kilogramının
2 milyon liranın altına düştüğü bu ortamda, hiç olmazsa, 2
inekle karnını doyurmaya çalışan
insanlarımızı zor durumda bırakmayalım. Bu konularda
da, bir önlem almanız gerektiğini, vatandaşlarımız
adına duyurmak istiyorum.
Elektrikteki kayıpların
mutlaka önlenmesi lazım. Hiç olmazsa, o zaman, aşırı zam
yapma ihtiyacı ortadan kalkar diyorum.
Kanunun hayırlı
olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Yılmazyıldız.
Madde üzerinde, 4 adet önerge
vardır; ancak, bunlardan 3'ünü işleme alacağım.
Önergeleri, geliş
sıralarına göre okutup, aykırılık derecelerine göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan, 722
sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısının 1 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Aydın Tümen |
Oktay Vural |
Nihat Gökbulut |
|
|
Ankara |
İzmir |
Kırıkkale |
|
|
Halil İbrahim Özsoy |
|
Ahat Andican |
|
|
Afyon |
|
İstanbul |
"Madde 1.- 30 Haziran 2001
tarihinden geçerli olmak üzere, 20.2.2001 tarihli ve 4628 sayılı
Elektrik Piyasası Kanununun 2 nci maddesinin 4 üncü
fıkrasının (d) bendinin 1 numaralı alt bendi ile geçici 4
üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan '30 Haziran 2001' ibaresi
'31 Ekim 2001' olarak değiştirilmiştir."
KAMER GENÇ (Tunceli) -
Aynısı... Zaten, tasarıda da var...
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Sayın Başkanlığa
Görüşülecek olan 722 sıra
sayılı yasa tasarısının 1 inci maddesinde geçen
"30 Haziran 2001" ibaresinin "30 Ağustos 2001" olarak
değiştirilmesini saygıyla arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN - Okutacağım
son önerge, aynı zamanda en aykırı önerge olup, okuttuktan sonra
işleme alacağım.
Sayın Başkanlığa
Görüşülecek olan 722 sıra
sayılı yasa tasarısının 1 inci maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN - Sayın Komisyon?..
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Genç,
buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) - Teşekkür
ederim.
Sayın milletvekilleri, ben,
biraz önce, sizden bir ricada bulundum; medya patronlarından gelen bu
baskıya, Meclis olarak bir direnin, kerametimizi gösterelim, silkinelim
kendimize gelelim dedim. Baktım, hemen, maddelere geçilmesini kabul
ettiniz. Yani, gerçekten...
ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) -
Baskı falan yok Kamer Bey...
KAMER GENÇ (Devamla) - Bakın,
inanınız ki, baskı var. Yani, inanınız...
Olay şu: Olayın özünü,
daha önce de izah ettim. Şimdi, bakın, Sayın Güneş Taner de
karşımda oturuyor. Hoş geldiniz Sayın Taner. Pek
gelmezsiniz de!.. RTÜK Kanununda da geldiniz, şimdi, bunda da geldiniz...
İBRAHİM YAŞAR DEDELEK
(Eskişehir) - Niye sataşıyorsun?..
KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi,
Etibank meselesini size anlatayım.
Bakın, Etibank, İnterbank,
Bankalar Kanununun 64 üncü maddesi kapsamına
alınmıştı. Etibankın, o bankanın patronu olan
Cavit Çağlar'a verilmemesi lazımdı; ama, Cavit Çağlar, NTV
Televizyonunun patronuydu. Sonra, Dinç Bilgin de, Sabah Grubunun ve ATV'nin
patronuydu. Buna rağmen, Etibankı getirdiler, usulsüz olarak bunlara
verdiler. Bakın, evvela, bankayı 185 milyon dolara
başkasına verdiler, sonra, o 185 milyon dolar ondan alınmadı,
getirdiler, 150 milyon dolara -yani, misal veriyorum size, bu banka
patronlarının gücünü ve kudretini size izah etmek için Cavit
Çağlar'la Dinç Bilgin'e verdiler. Acaba, o 150 milyon doları
aldılar mı; ben inanıyorum ki, o 150 milyonu da almadılar.
Hatta, belki Halk Bankasından veyahut Ziraat Bankasından veyahut da
Emlak Bankasından, gittiler bir teminat mektubu aldılar. Zaten,
Türkiye'deki büyük grupların, büyük patronların yaptıkları
iş bu. Geliyorlar, Halk Bankasından veyahut da devletin bankalarından
Emlakbanktan, Ziraat Bankasından, belirli güç odaklarının
desteğiyle bir teminat mektubu alıyorlar, teminat mektubunu getirip
dışarıdaki bir bankaya veriyorlar, o banka getiriyor,
parayı, güya sizin malınızı özelleştirme yoluyla alıyor,
ondan sonra da, parayı ödemiyor ve devlet ödüyor.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, medya patronlarına bu gücü verdiğiniz takdirde,
inanmanızı istiyorum ki -demin de söylediğim gibi- Türkiye'yi
yönetmek mümkün olmayacaktır; çünkü, artık, medya patronları
diyecek ki hükümete, Başbakana "ya benim emrimdesin veyahut da ben,
seni mahvedeceğim." Zaten, maalesef, Türkiye'de birisiyle ilgili
olarak yalan yanlış bir haber ortaya atıldığı
zaman, o insanın istikbali sönüyor, o, masumiyetini ispat edinceye kadar
iş işten geçiyor.
Değerli milletvekilleri, onun
için, hakikaten, iktidarınız zamanında medya patronlarına
büyük bir diyet borcu olduğunu biliyoruz; yani, ekonomi o kadar kötü bir
vaziyette ki... Mesela, şimdi, Türkiye'nin içborcu, dışborcu ne
kadar? Bir Allah'ın kulu çıksın, bakanlarınızdan
birisi desin ki, bizim içborcumuz, dışborcumuz şu kadar. Mesela,
bakın, Cumhuriyet Gazetesinde, çok yakın tarihte diyor ki:
İçborç stoku 115 katrilyon lira, dışborç stoku 114 milyar dolar,
2001 yılı içborç ödemesi 65 katrilyon lira, dışborç ödemesi
30 milyar dolar, 2001 yılı bütçesi 79 katrilyon lira, o 79 katrilyon
liranın da 30 katrilyon lirası açık. Ama, öte tarafta, bir
bakıyorsunuz, birçok yerdeki rakamlar birbirini tutmuyor. Yahu, bu
devletin bir muhasebesi yok mudur?! Devletin bir hazinesi yok mudur? Bir bakıyorsunuz,
Hazinenin yayımladığı resmî bültende, nisan ile mayıs
arasındaki içborç stoku; yani, bu hükümetin yaptığı borç 26
katrilyon lira. Bu 26 katrilyon lira nereye gitti?!
Şimdi, tabiî, medya
patronları, ülkenin ciddî sorunlarını bırakıp, magazin
programlarıyla halkın karşısına
çıktığı için, insanlar, ülkenin gerçek yapısından
habersiz oluyor. O zaman ne olacak; işte, bir yandan ülke batağa
gider, öte tarafta, halk her şeyden habersiz. Ama, bir
bakarsınız ki, iş işten geçmiş, ülke elden
gitmiştir artık. Onun için, ben, geçmiş dönemlerde bu Mecliste
milletvekili olan arkadaşlarımızın gösterdiği o
direncin, Yüce Parlamento tarafından da gösterileceğine
inanıyorum.
Bu tasarı, tamamen, medya
patronlarının, hükümete ve iktidar grubuna dayatması sonucunda
Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmiştir. Bu tasarının
kanunlaşması sonucunda, devletin katrilyonlarca lira zararı
olacak. Yani, öyle şeyler yapılmış ki bunlara sayın
milletvekilleri, olmayan gaz çevrim santrallarının bir
kısmını bunların emrine vermişler ve bunlara
doğalgaz verilmediği takdirde de, bunlar, devletten, elektrik
üretmiş gibi, milyarlarca, hatta trilyonlarca lira para alacaklar. Yani,
bir tuzak kurulmuş bu devletin başına.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlar
mısınız...
KAMER GENÇ (Devamla) -
İşte, devleti daha büyük zararlara sokmamak ve vatandaşı
da, daha ileride, Türkiye'de yaşanmaz hale getiren bir hayat
pahalılığıyla karşı karşıya
bırakmamak için, sizlerden ricam, önergemi kabul edin. Bir bakalım...
Herhalde, Meclisi de ekime kadar tatile sokacaksınız. O zamana kadar,
gün ola, harman ola. Ben inanıyorum ki, zaten, bu hükümetinizin de dayanma
imkânı yok, mümkün değil. Yani, bu kadar sefalet, bu kadar
açlık, bu kadar işsizlik karşısında bu hükümetin
dayanma imkânı yok.
Bakın, bugün, İstanbul'dan,
10 vatandaş geldi. Orada 622 tane parsel...
BAŞKAN - Sayın Genç...
KAMER GENÇ (Devamla) - Tamam, bir
şey söyleyeyim, bitiriyorum.
Vatandaşlar belediyeden parsel
alıyorlar. Sonra, belediye başkanı, tutuyor, bunları
Vakıflar İdaresine veriyor. Adamlar, orada yirmi senedir yaşıyorlar, konut
yapmışlar. Sayın Keçeciler'e de söyledim. Şimdi evlerini
yıkıyorlar. Bunlar, çok önemli şeyler; yani, belki, 20 bin
vatandaşı ilgilendiriyor. Bunlarla ilgilenelim, patronlarla
ilgilenmeyelim!..
Saygılar sunarım. (DYP
sıralarından alkışlar)
GÜNEŞ TANER (İstanbul) -
Sayın Başkan, sataşmadan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN - Hangi konuda efendim?
GÜNEŞ TANER (İstanbul) -
Sayın Genç'in, ismimi vererek bana sataştığı ve
vermiş olduğu...
BAŞKAN - Yeni bir
sataşmaya sebebiyet vermemek üzere, 3 dakika içerisinde toparlayın.
Buyurun efendim.
VI.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Güneş Taner'in, Tunceli Milletvekili Kamer
Genç'in, konuşmasında, kendisine sataşması nedeniyle
konuşması
GÜNEŞ TANER (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclisimizin renkli
siması Sayın Kamer Genç'in, burada yapmış olduğu
açıklamalarını dinledikten sonra, Meclise, burada ifade ettiklerinin
tümünün yanlış ve eksik olduğunu ifade etmek için söz
almış bulunuyorum.
Müsaade ederseniz arz edeyim:
Etibank'ın özelleştirilmesi, Fazilet Partisi ve Doğru Partisi
hükümetleri sırasında ihaleye çıkarılmıştır.
Bu ihale neticelendirildikten sonra, Cavit Çağlar'ın, bu ihaleyi
kazandığı ortaya çıkarılmış. Hükümet
değişince, Özelleştirme Yüksek Kuruluna getirilmiş,
Özelleştirme Yüksek Kurulu, en yüksek fiyatı veren Cavit
Çağlar'a, Etibankı satmak için, elindeki imkânlara
baktığında Hazineye sormuş. Hazine, o günkü Bankalar
Kanununun 64 üncü maddesine göre, sahip olduğu İnterbankın,
halihazırda yakın izlemede olduğu; fakat, bu banka, yeteri kadar
kaynak sağlama imkânını bulamayan bir şahsın, ihaleyi
kazanmasına rağmen, bu ihalenin kendisine verilmemesi durumunda
kamuoyuna bir açıklama yapılmak zorunda kalınacağı ve
yapılacak olan bu açıklama da 64 üncü madde kapsamında
kamuoyunca olduğu bilinmeyen İnterbankın üzerine bir hücum
olacağı düşüncesiyle, Özelleştirme Yüksek Kuruluna
"biz, bu şartlarda bu kuruma -yani, Cavit Çağlar'a- yeteri kadar
finansal kaynağı olmadığı için
veremeyeceğiz" demiştir. Bunun üzerine, yanına bir ortak
alarak tekrar müracaat etmiş, Özelleştirme Yüksek Kurulu
İdaresi, Özelleştirme Yüksek Kuruluna, bu ortakla beraber verilip
verilmeyeceğinin incelenmesini istemiş, kurul, bunu, Hazineye
sormuş, Hazine de bakarak, iki kuruluşun ortaklaşa
imkânlarının bu işin üstesinden gelip gelemeyeceklerini
incelemeye almıştır.
İnceleme neticesinde, kanunî
hiçbir engel olmamasına rağmen; fakat, kaynaklarının
yeterli olmadığını ve aralarında hiçbir şekilde
malî ve maddî bir ilişki olmaması, devlet bankalarından teminat
mektubu ve kredi almamaları koşulu ve birçok ilave koşullar
konulmak suretiyle alabilecekleri takdirde bu özelleştirmenin
yapılabilmesi imkânını bildirmiştir. Banka, bu şartlar
al-tında 155 milyon dolara satılmıştır,
özelleştirilmiştir ve bu ortaklar, 155 milyon doları devlete
ödemişlerdir.
Şimdi, bu manada
bakarsanız, Hazinenin, özellikle Özelleştirme Yüksek Kurulunun...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Taner, 1
dakika içerisinde toparlayın efendim.
Buyurun.
GÜNEŞ TANER (Devamla) -
Sayın Başkan, takdir edersiniz ki...
BAŞKAN - Efendim, hayır;
yani, bir sataşmaya 3- 4 dört dakikada yanıt verilir.
GÜNEŞ TANER (Devamla) -
Şimdi, Sayın Başkan...
BAŞKAN - Lütfen, 1 dakika
içerisinde toparlayınız.
GÜNEŞ TANER (Devamla) - Ben
toparlamaya çalışırım da; Yüce Meclise, herhalde, bu konuda
bilgi vermek bir görevdir; yani, bu bilgiyi, ya ben vereceğim yahut da
hükümetten birisi verecek.
İHSAN ÇABUK (Ordu) - Aynı
şeyleri çok dinledik.
GÜNEŞ TANER (Devamla) -
Hayır, siz, çok dinlediniz; ama, bakın, devamlı söylüyorlar.
Eğer, vatandaşlar, bunları, televizyonlardan dinleyip de,
yanlış biçimde...
ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
Sayın Başkan, eğer, Sayın Bakan, Meclisi bilgilendirmek
istiyorsa, gündemdışı söz alır; siz, kendisine,
sataşmadan dolayı söz verdiniz.
BAŞKAN - Siz buyurun Sayın
Taner.
GÜNEŞ TANER (Devamla) - Yani, siz, öğrenmek istemiyorsanız
Sayın Gönül, ben, burada, konuşmayayım.
Bakın, tahrike girmeyelim; ben
burada konuşmam...
ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
Sayın Bakan, gelip açıklamada bulunacaksanız,
gündemdışı konuşma yaparsınız.
GÜNEŞ TANER (Devamla) -
Efendim, bakın, bu Mecliste, biraz evvel, Sayın Genç çıktı,
ne dedi; vatan, millet, Sakarya!.. "Hep beraber yapalım" dedi.
ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
Sataşmadan dolayı size söz verdi Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Gönül,
lütfen...
Sayın Taner, siz buyurun
efendim.
GÜNEŞ TANER (Devamla) -
Efendim, ben, şundan dolayı söz aldım: Söylediklerini düzeltmek
için çıktım.
RAMAZAN GÜL (Isparta) - Eitbankı
siz verdiniz, siz...
ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
İhaleye çıkmak başka bir olay, vermek başka bir olay!
GÜNEŞ TANER (Devamla) - Yani,
şimdi, sizin partinizin üyesine ihaleyi vereceksiniz, ihaleyi
sonuçlandıracaksınız, sonra da faturayı bize keseceksiniz,
ben buna bir şey diyemem tabiî... Ben buna bir şey diyemem...
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bu Yüce Meclisi, kendi istedikleri gibi kullanmak isteyenler
mutlaka çıkar; istediklerini istediği şekilde söylemeye
çıkanlar da mutlaka çıkar; ama, unutmayın, her ne kadar,
doğrular insanlara göre değişirse de; yani, doğru, herkese
göre farklı ise de, gerçek olan bazı şeylerde bir tek doğru
vardır. Bu meselede doğrular devletin arşivinde yazılıdır;
merak eden gider bakar, burada bir eksik varsa, zaten bunun cezası da
verilir.
Yüce Meclise saygılar
sunarım. (ANAP sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
Siz bunları gensoruda zaten etraflıca anlattınız,
zabıtlara da geçti.
V.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
8.-
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/879) (S. Sayısı :
722)
(Devam)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, tasarı üzerindeki görüşmelerimize devam ediyoruz.
III.
YOKLAMA
BAŞKAN - Önergenin
oylamasına geçmeden önce toplantı yetersayısının
bulunmadığına ilişkin bir istem vardır. İstemde
bulunan arkadaşların isimlerini okuyacağım:
Sayın Sevgi Esen?..
TURHAN GÜVEN (İçel) - Ben
tekabbül ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Turhan
Güven tekabbül ediyor.
Sayın Ali Rıza Gönül?..
Burada.
Sayın Nihan İlgün?..
Burada.
Sayın Mustafa Örs?.. Burada.
Sayın Murat Akın?..
Burada.
Sayın Mehmet Dönen?..
İBRAHİM KONUKOĞLU
(Gaziantep) - Ben tekabbül ediyorum.
BAŞKAN - Sayın İbrahim
Konukoğlu tekabbül ediyor.
Sayın İlyas
Yılmazyıldız?.. Burada.
Sayın Mehmet Gölhan?.. Burada.
Sayın Veysi Şahin?..
Burada.
Sayın Sadri
Yıldırım?.. Burada.
Sayın Necmettin Cevheri?..
Burada.
Sayın Necati Çetinkaya?..
Burada.
Sayın Takiddin Yarayan?..
Burada.
Sayın Rıza Akçalı?..
Burada.
Sayın Ali Naci Tuncer?..
Burada.
Sayın Ayvaz Gökdemir?.. Burada.
Sayın Yahya Çevik?.. Burada.
Sayın Fetullah Gültepe?..
Burada.
Sayın Hüseyin Çelik?.. Burada.
Saffet Arıkan Bedük?.. Burada.
20 arkadaşımız
hazır.
Elektronik cihazla yoklama
yapacağım. Bu arkadaşlarımız sisteme girmesinler.
Yoklama için 5 dakikalık süre
vereceğim.
Bu süre içerisinde sisteme giremeyen
arkadaşlarımızın teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen giremeyen arkadaşlarımızın,
aynı süre içerisinde yoklama pusulalarını
Başkanlığımıza ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN- Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır.
V.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
8.
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/879) (S . Sayısı :
722) (Devam)
BAŞKAN- Sayın Komisyonun
ve hükümetin katılmadığı, gerekçesini Sayın Genç'ten
dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 722 sıra sayılı Elektrik
Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Aydın
Tümen
(Ankara)
ve
arkadaşları
"Madde 1: 30 Haziran 2001
tarihinden geçerli olmak üzere; 20.2.2001 tarihli ve 4628 sayılı
Elektrik Piyasası Kanununun 2 nci maddesinin dördüncü
fıkrasının (d) bendinin 1 numaralı alt bendi ile geçici 4
üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "30 Haziran 2001"
ibaresi "31 Ekim 2001" olarak değiştirilmiştir."
BAŞKAN- Sayın Komisyon?..
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya)- Çoğunluğumuz
olmadığı için takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN- Sayın Hükümet?..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Bartın)- Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN- Komisyonun takdire
bıraktığı, hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmiştir.
Sayın Genç, biraz önce, Genel
Kurulun, tarih konusunda iradesi belli oldu; o nedenle, bu önergeyi
işleme...
KAMER GENÇ (Tunceli)- Ama, efendim,
o da aykırı...
BAŞKAN- Hayır, efendim,
irade belli oldu, tarih belli oldu.
KAMER GENÇ (Tunceli)- Efendim, benim
önergem daha aykırıydı.
BAŞKAN- Maddeyi
değişiklik önergesi doğrultusunda oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler..: Kabul edilmiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli)- Ama,
Sayın Başkan, keyfî yapıyorsunuz; önergeler,
aykırılık derecesine göre oylanır. 31 Ekim tarihini, ben,
30 Ağustosa çekiyorum.
Keyfilikle bu Meclis yönetilmez
ki!..
BAŞKAN - Maddeyi de
değiştiriyoruz Sayın Genç, aykırılık onda var.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Müteakip maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 3 üncü madde
kabul edilmiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın
Başkan, oyumun rengini belirtmek üzere, aleyhinde söz istiyorum.
BAŞKAN - Tümünü oylamadan önce
Sayın Genç'e, oyunun rengini belirtmek üzere söz veriyorum.
Buyurun Sayın, Genç.
Sayın Genç süreniz 3 dakika.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce önergemiz,
aykırı olmasına rağmen, işleme konulmadı.
Sayın Güneş Taner çıktı, burada bize bir cevap verdi; ama,
bizce cevap verilmedi. Ben kendisinden bir şey öğrenmek istiyorum:
Etibankı, medya grubuna, Dinç Bilgin grubuna verdikten sonra, kendisi medya
grubunda gitti, çalıştı; kaç bin dolar aldığını
buraya çıksın söylesin. Bu nezakete sığar mı? Yani,
bir bankayı usulsüz olarak bir gruba veriyorsunuz ve oraya gidip, bugünkü
rakamlarla, çok astronomik rakamlarla maaş alıyorsunuz. Böyle bir
şey olmaz ki, değerli milletvekilleri.
Sonra, Bankalar Kanununun 64 üncü
madde kapsamına alınan ve rizikolu olan bir banka patronuna yeni bir
banka veriyorsunuz, ondan sonra da buraya çıkıp bunu savunuyorsunuz.
Bizim anlamadığımız, kavramadığımız, siyasette
olmaması gerektiğine inandığımız şeyler
bunlardır.
Şimdi, bu tasarıyı
-biz söyledik- medya patronlarının baskısıyla
getirmişsiniz. RTÜK Kanunu Sayın Cumhurbaşkanı
tarafından veto edildi, Meclis ekim ayında açılınca RTÜK
kanununu yeniden getireceksiniz ve çıkaracaksınız.
İşte, 31 Ekime kadar yeni basın patronlarına, onların
aldıkları elektrik -iletim bazları var- iletim,
dağıtım projelerinin, yine kendilerine imtiyazlı bir
şekilde verilmesi için böyle bir imkân tanıyorsunuz. Sizi tebrik
ederim. Zaten, size de yakışan budur, hükümetinize de
yakışan budur. Zaten, sizin hesabınızda,
kitabınızda esnafın durumunu düzeltmek yok, memurun durumunu
düzeltmek yok. Esnaf kan ağlıyor, siftah etmiyor, memur geçimini
sağlayamıyor, insanlar sefalet içinde; sizin için önemli olan,
bankaları hortumlayanları korumak, medya patronlarının
baskısı karşısında onların
menfaatlarını korumak, devalüasyondan önce bankalardan 5 milyar dolar
çeken kişilerin isimlerini açıklamamak "sırdır
bunlar" demek.
Biz, ne yapalım şimdi;
şurada, 85 kişinin 350 kişiye vereceği bundan daha fazla
mücadele yok ki. Biz, burada halkın sesini dile getiriyoruz; ama, zaten
tatile gireceğiz; bakalım, halkın karşısına kim
çıkacak?!
Benim bu kanundaki oyum rettir.
Saygılar sunuyorum. (DYP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Genç.
Tasarının tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Tasarı
kabul edilmiş ve yasalaşmıştır; hayırlı,
uğurlu olsun.
Ortadoğu Teknik Üniversitesinin
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde Bir Kampus Kurmasına
İlişkin Çerçeve Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor ve Dışişleri Komisyonları
raporlarının görüşmelerine başlayacağız; ancak,
görüşmelere başlamadan önce, saat 16.40'ta toplanmak üzere,
birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.32
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.40
BAŞKAN
: Başkanvekili Ali ILIKSOY
KÂTİP
ÜYELER : Sebahattin KARAKELLE (Erzincan), Cahit Savaş YAZICI
(İstanbul)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 126 ncı Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Görüşmelere
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Ortadoğu Teknik Üniversitesinin
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde Bir Kampus Kurmasına
İlişkin Çerçeve Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının görüşmelerine başlıyoruz.
V.
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
9.
Ortadoğu Teknik Üniversitesinin Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti'nde Bir Kampus Kurmasına İlişkin Çerçeve Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Plan ve Bütçe ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/879) (S.
Sayısı : 681) (1)
BAŞKAN - Komisyon?..
Hazır.
Hükümet?.. Hazır.
Komisyon raporu, 681 sıra
sayısıyla bastırılıp,
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
Doğru Yol Partisi Grubu adına, Van Milletvekili Sayın Hüseyin
Çelik; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)
DYP GRUBU ADINA HÜSEYİN
ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 681 sıra sayılı yasa tasarısı
üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Kıbrıs meselesi, Türkiye'nin önemli millî politikalarından
biridir. Yıllardan beri, Kıbrıs'ta, bir yara kanamaktadır;
ne yazık ki, henüz kesin bir çözüme varılabilmiş değildir.
Kıbrıs meselesi, özellikle
Helsinki Zirvesi sonrasında yayınlanan sonuç bildirisiyle, bize göre
daha kötü bir konuma girmiştir. 9 uncu maddenin (b) bendi aynen
şöyledir -değerli milletvekili arkadaşlarımız, bunu,
daha önce okumuşlardır; bir kez daha hatırlatmakta fayda
mülahaza ediyorum- "Avrupa Konseyi, siyasî bir çözümün
Kıbrıs'ın Avrupa Birliğine katılımını
kolaylaştıracağının altını çizer.
Katılım görüşmelerinin tamamlanması sırasında
herhangi bir çözüme varılamadığı takdirde, Konseyin
katılıma ilişkin kararı, yukarıdaki hususlar herhangi
bir önşart teşkil etmeksizin verilecektir. Burda, Konsey, bütün
ilgili unsurları dikkate alacaktır" şeklindedir.
Değerli arkadaşlarım,
Avrupa Konseyinin Helsinki Zirvesinde vermiş olduğu bu karardan
dolayıdır ki -basına yansıdı- hepinizin haberi
vardır; özellikle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetindeki birçok
soydaşımızın Kıbrıs Rum Kesiminden pasaport almak
için telaş içinde oldukları ve bu yöndeki girişimlerin,
müracaatların, her geçen gün arttığı bilinmektedir.
Kıbrıs'ta üniversite
açılması, özellikle Türkiye tarafından Kıbrıs'ta
üniversite açılması, haddizatında, ilim irfana yönelik,
üniversite eğitimi yapmaya yönelik değildir evvelemirde; oradaki ekonomiyi
desteklemek amacına matuftur. Bugüne kadar yürütülen bu politikayı
biz de destekliyoruz; ancak, buradaki üniversitelerimizin, gerçekten, dünya
standartlarında olmaları, üniversite ruhuna uygun şekilde
yapılanmaları arzumuzdur.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, Kıbrıs'ta, Doğu Akdeniz Üniversitesi
istisna edilirse, diğer üniversitelerde bu yönde çok ciddî problemlerin
ortaya çıktığı bilinmektedir. Daha önce, özellikle denklik
meselesinde, bu konuda çok ciddî sıkıntıların ortaya
çıktığını ve bazı
sıkıntıların hâlâ çözüme kavuşturulmadığını
biliyoruz. Sadece babasının cüzdanı şişkin olan
insanların Türkiye'de üniversiteyi kazanmadıkları zaman gidip
başvurabildikleri yükseköğretim kurumları olarak açılmaları,
iyi otelcilik hizmetleri, iyi sosyal faaliyetler ortaya koymaları yetmez.
Bu üniversitelerin, dünya standartlarında, çağdaş normlara uygun
olarak yapılanmaları arzumuzdur. Üniversite olsun diye üniversite
açılmaması gerektiğini düşünüyorum.
Biz, burada, Orta Doğu Teknik
Üniversitesine bağlı olarak bir Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Orta Doğu Kampusu kurmakla, oradaki yükseköğretimde
okuyacak öğrencilerin sayısını, ilk etapta 6 000
artırmayı tasarlıyoruz; bu anlaşma bunu getiriyor; biz,
bunu destekliyoruz.
Ancak, burada, üzerinde durmak
istediğim bir husus vardır değerli arkadaşlarım. İşsizlik
sigortası anlamında veyahut da sadece ekonomik kaygılar
gözetilerek, bölgenin ekonomisine katkı sağlasın diye üniversite
kurulmaması gerektiğini şahsen düşünüyorum; dünkü
konuşmalarım esnasında da bunu söyledim. Böyle politik
mülahazalarla, popülist yaklaşımlarla üniversite açmanın
faydalı olmadığını, gayeye hizmet etmediğini
dünkü konuşmam esnasında ifade etmiştim. Elbette, bir ilimizde,
bir bölgemizde üniversite açıldığı zaman, o üniversite
bölgenin ekonomisini ciddî şekilde destekler. Hepinizin malumudur;
Niğde Üniversitesi kurulmadan önce, Niğde, küçük bir vi-layetimizdi,
ekonomik durumu da iyi değildi; ancak, orada üniversitenin
açılmasından sonra, Niğde, çok ciddî bir mesafe katetti.
Eğer, değerli hükümetimiz,
gerçekten, bazı bölgeleri kalkındırmak, bazı
vilayetlerimizin ekonomik durumunu düzeltmek için böyle bir yola
başvuruyorsa, ben bir Van milletvekili olarak, doğu ve
güneydoğudan bir milletvekili olarak, şunu da söylemek isterim:
Bakınız, bu hükümet, 57 nci hükümet, geçen sene, mayıs ayından
itibaren 107 maddelik Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun ekonomik durumunu
düzeltmek üzere bir eylem planı ortaya koyduğunu ve bunu uygulamaya
başladığını ilan etti. Ben, Sayın Başbakana
bir yazılı soru önergesi vererek, bir bölge milletvekili olarak, bu
107 maddelik eylem planının ne olduğunu sordum. Sayın
Bahçeli'nin imzasıyla bana cevap verildi; fakat, bu 107 maddenin tek bir
maddesi bile orada yazılmıyordu. Bunlar devlet sırrı
mıdır? Bu 107 madde nedir? Bir Van milletvekili olarak, oranın
bir insanı olarak, oradan bir milletvekili olarak bunları bilmeye
hakkımız olduğunu düşünüyorum ve eğer, bunları
ben bilmezsem, biz bilmezsek, bunun uygulanmasında biz yardımcı
olmazsak, bunları kimler uygulayacak?
Geçen senenin mayıs
ayından beri bunun uygulandığı iddia ediliyor; ancak, bu
yöremizde, 23 vilayeti olan Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinde ekonomik
yönde bir düzelme, bir iyileştirme olmadığını da
buradan ifade etmek istiyorum. Bu 107 madde, daha önce açılan paketler
gibi, o da fiyaskoyla sonuçlandı veyahut da hiç hayata geçmedi diye
düşünmekte kendimi haklı buluyorum.
Eğer, bölgenin, bu manada
-Kıbrıs'a yaptığımız gibi- ekonomik durumunu
desteklemek, orada hareketlilik sağlamak, ekonomik canlılık
sağlamak istiyorsak... 23 vilayeti bulunan Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgelerinin şu anda sadece 7 vilayetinde üniversite vardır;
diğer vilayetlerde de, paralı olabilir, oraya öğrenci
göndereceğimiz şekilde, varsın, Mardin'de, Şırnak'ta,
Siirt'te, Muş'ta, diğer vilayetlerde de vakıf üniversitesi
olsun, bölgeyi o şekilde kalkındıralım; ama, temel olarak,
prensipte, sadece istihdam amaçlı olarak, sadece, ekonomiyi desteklemeye
yönelik olarak üniversite açılması fikrine taraftar
olmadığımı söylemek istiyorum; ama, bunu, bir taraf için
düşünüyorsanız, diğer taraf için de düşünmek
durumundasınız.
Değerli arkadaşlarım,
bir üniversitenin himayesinde başka bir yerde üniversite kurulması
uygulaması, ülkemizde ilk defa yapılmış bir uygulama
değil. Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Türkiye'nin köklü üniversitelerinden
birisidir. Daha önce, bildiğiniz gibi, Gaziantep'te, Orta Doğu Teknik
Üniversitesine bağlı bazı fakülteler vardı ve bunlar da
Orta Doğu Teknik Üniversitesinin himayesinde olan fakültelerdi;
öğretim üyesi ihtiyaçları, dokümantasyon ihtiyaçları buradan
karşılanıyordu. Şimdi, bunun gibi bir de
Kıbrıs'ta bir uygulama başlatılıyor; ama, tabiî, bir
farklı ülkede açılan bir üniversite olduğu için, bu ülkenin
Millî Eğitim ve Kültür Bakanı, Orta Doğu Teknik Üniversitesi ve
bizim hükümetimiz arasında bir protokol imzalanarak böyle bir teşebbüste
bulunulmuş. Ben, bunun hayırlı olmasını diliyorum;
ancak, şunu da ilave etmek istiyorum: Taşrada -biraz önce
dediğim gibi- Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da veya Orta Anadolu'da
büyük üniversitelerin patronajı altında, himayesi altında
üniversiteler açılabileceğini düşünüyorum. O üniversiteler,
kendi kadrolarını kurup, kendi ayakları üzerinde durabilecek
konuma geldikten sonra, bunlar müstakil üniversiteler haline getirilebilir,
tıpkı Gaziantep uygulamasında olduğu gibi. Marmara
Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Ankara
Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi gibi köklü, büyük üniversiteler, bu
anlamda, taşradaki üniversitelere hamilik yapabilirler, bunların
öğretim kadrolarını destekleyebilirler.
Dünkü konuşmam esnasında
da belirttim; Türkiye'de, özellikle iki büyük şehrimizde -İstanbul ve
Ankara'da- ikinci dereceden İzmir'de bir öğretim üyesi
yığınağı vardır. Taşra üniversitelerinde çok
ciddî öğretim üyesi sıkıntısı çekildiği halde, bu
büyük şehirlerimizden buralara, nedense, üniversite öğretim üyesi
aktaramıyoruz. Bu konuda Sayın Millî Eğitim
Bakanlığının duyarlı olması gerektiğini
düşünüyorum, bu yönde YÖK'e telkinlerde bulunulması gerektiğini
düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, Orta
Doğu Teknik Üniversitesinin Kıbrıs'ta açacağı
üniversitede bazı garip uygulamalar var. Mesela, buranın rektörü,
yönetim kurulu başkanı olarak geçecek, her ne kadar,
Kıbrıs'taki ODTÜ kampusu rektörü mesabesindeki insan yönetim kurulu
başkanı olarak geçecek; ama, Orta Doğu Teknik Üniversitesi rektörü,
oraya, kendisi gibi bir rektör tayin ediyor. Rektörün rektör ataması ne
kadar doğrudur; bu protokol yapılırken bunlar, mutlaka, göz
önünde bulundurulmuştur.
ÖSS ile öğrenci
alınması bizce de uygundur.
Türkiye'den oraya öğretim üyesi
görevlendirileceği zaman, bu öğretim üyelerinin özlük hakları
kendi fakültelerinde, üniversitelerinde saklı kalıyor; bu da
doğru bir uygulamadır; ancak, burada tenkit edeceğim bir husus
vardır; o da, Kıbrıs'taki Orta Doğu Teknik Üniversitesini
kampusundan ODTÜ Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kampusu diploması
verilecek; bu, garip bir uygulamadır. Bu böyle yapılırsa, o
zaman, Ankara'daki kampusundan -ki, dün de bunu söylemiştim, bu
"yerleşke" kelimesine fena halde taktım- verilen diplomalara
da "Orta Doğu Teknik Üniversitesi Ankara yerleşkesi
diploması" denilmesi lazım. Buradaki niye yerleşke,
ODTÜ'deki niye kampus? Bunu da pek anlamak mümkün değil veya İstanbul
Üniversitesi, verdiği diplomalarda "Avcılar kampusu
diploması" veya "merkez kampusu diploması"
şeklinde bir uygulama yapmalı mıdır; böyle bir
yaklaşım doğru mudur? Bunların da sorgulanması
gerektiğini düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım,
üniversite, üniversal değerlerin hür ortamlarda
tartışıldığı ve hür ortamlarda bilim
yapıldığı yükseköğretim kurumlarıdır.
Bugünkü dünyamızda üniversal değerler, özellikle demokratik hukuk
devletinde cari olan insan hak ve hürriyetlerine dayalı, din ve vicdan
hürriyetine dayalı, mutlak surette demokrasiyi gerektiren
değerlerdir; ama ne yazık ki, üniversite konusu gündeme geldiği
zaman -bunu hep söyledik, bundan sonra da söylemeye devam edeceğiz- bizim
devlet yapılanmamızda üniversal değerlerin çok fazla yeri
olmadığı gibi, üniversitelerimizde de üniversal değerler,
maalesef, üniversite ruhuna, oradaki işleyişe hâkim değil. Nedir
bunlar? Bakınız, bizde, genellikle, bu üniversal değerlerden
ziyade, hikmeti hükümet anlayışı hâkimdir. Anayasa Mahkemesi,
daha birkaç gün önce bir siyasî partiyi kapattı. Yaklaşıma
bakıyorsunuz, Anayasa Mahkemesi, daha çok, hak eksenli bir paradigmaya
dayalı olarak bu kararı vermiyor; neye dayalı olarak veriyor;
daha çok, ideoloji eksenli bir paradigmaya dayanarak bu kararları veriyor
ve bu ideoloji de devlet ideolojisidir; yani, Anayasa Mahkemesi, Türkiye'de
çıkarılan kanunların, özellikle insan haklarına
uygunluğunu, vatandaş haklarına uygunluğunu
araştırması gerekirken, bunu yapmıyor, özellikle devletin
jandarmalığını, bekçiliğini yapmak gibi bir görev
üstleniyor ve bu paralelde kararlar veriyor.
Değerli arkadaşlarım,
dünyanın gittiği istikamet bu istikamet değildir.
Bakınız, ben, Parlamentonun konumunun da bu açıdan çok da iyiye
gitmediğini, özellikle hükümetimizin sergilediği politikaların,
ortaya koyduğu politikaların, bu yönden, Meclisi ve siyaset kurumunu
bitirmeye doğru götüren bir yaklaşım olduğunu
düşünüyorum. Nedir bunlar; Avrupa'da, siyasî partiler, halkın,
sosyoekonomik ve sosyokültürel taleplerini devlete ileten, bunların devlet
nezdinde takipçiliğini yapan sivil siyasal organizasyonlardır ve
"parti" kelimesinin yapıntısında farklılık
vardır. Bizde ise, siyasî partilerden, aynîleşmeleri, tek tip
olmaları, tıpkı vatandaşlardan istediğimiz gibi,
siyasî partilerin de tek tip olmalarını isteyen bir anlayış
vardır. Vatandaşın taleplerini devlete ileten, devlet nezdinde
bunların takipçisi olan bir siyasî partiler anlayışından
ziyade, devletin buyruklarını, devletin isteklerini,
arzularını vatandaşa dayatan bir siyasî partiler
anlayışı bekleniyor, siyasî partiler böyle olmaya itiliyor,
siyasî partilerin aynileşmesi isteniyor.
Değerli arkadaşlarım,
meşhur bir mecelle kaidesi vardır; bu, özellikle
farklılığı ifade eden bir anlayıştır,
çoğulculuğu ifade eden bir anlayıştır ve orada denir
ki: "Müsademei efkârdan barikai hakikat doğar." Farklı
fikirlerin çatışmasından hakikat dediğimiz şimşek
doğar.
Bu, siyasî hayatta, siyasette,
siyasî partilerde böyle olduğu gibi, üniversitelerde de böyledir.
Özellikle sosyal bilimler alanında çalışan
arkadaşlarımız, bu konuda çok ciddî sıkıntılarla
karşı karşıya gelmektedirler.
Evrensel değerlerin hâkim
olmadığı, hak ve hürriyetlerin hâkim olmadığı bir
devlet anlayışı ve üniversiter bir yapı vardır ne
yazık ki ülkemizde.
Geçen sene, bir gazetede,
Şovmen Beyaz'ın bir beyanatına yer verilmişti; Şovmen
Beyaz diyor ki: "Ben, Türkiye'de evlenmek istemiyorum." Mülakatı
yapan kişi "niye" diye soruyor; o da "çünkü, doğacak
çocuklarımın devlet korkusuyla büyümelerini istemiyorum" diyor.
Şimdi, Şovmen Beyaz, eğer, iliklere sinmiş olan bir devlet
korkusundan söz ediyorsa, siyasetle uğraşan, fikirle
uğraşan, üniversitede fikir üreten insanların halini siz
tasavvur edin, buna göre mukayese edin.
Büyük çileler çekilerek, büyük
bedeller ödenerek kurulan bu cumhuriyet, ne yazık ki -Türkiye'de, son
zamanlardaki uygulamalarla birlikte- bir korkular cumhuriyeti haline
getirilmiştir. Üniversitelerde, bugün, bir Mc Carthy'ci dönem, bir Mc
Carthy'ci anlayış vardır; bir gestapo yönetimi vardır;
fakat, biz, burada, bu işin aslını, esasını
tartışmak yerine, detaylarla uğraşıyoruz; işin,
dediğim gibi, boya badana tarafıyla uğraşıyoruz. Bunu
mutlaka ele almak ve bunları tartışmak durumundayız.
Türkiye'de Parlamentonun itibar
kaybetmesinin en büyük sebeplerinden biri, bu hayatî konulara
eğilinmemesidir. Dün, iktidar kanadından, Milliyetçi Hareket Partisi
Elazığ Milletvekili Sayın Mustafa Gül kürsüye geldi; kendisinin
başkanı olduğu YÖK Araştırma Komisyonu raporunun niçin
Meclis gündemine getirilmediğini sordu; getirilmemesinden dolayı
sıkıntısını ve üzüntüsünü belirtti. Ondan önce,
aynı şeyi, biz söyledik.
Değerli arkadaşlar,
iktidar konumundaki insanların buraya gelip, ağlama, sızlanma
hakları yoktur. Meclis Başkanımız Milliyetçi Hareket
Partisinden bir değerli milletvekilidir. Bu Komisyonun Başkanı,
Milliyetçi Hareket Partisinden değerli bir arkadaşımızdır.
YÖK Araştırma Komisyonu raporu , bu Meclis kapanmadan, bu Meclis
tatile girmeden, mutlaka ve mutlaka, Meclisin gündemine getirilmelidir.
Getirilmiyorsa, birileri çıksın, şu kürsüden, hem bizlere hem
millete, bunun niçin getirilmediğinin hesabını versin. Niçin
getirilmiyor? Ben biliyorum, arkadaşlarımızın ne denli
fedakârlıklar gösterdiklerini, nasıl uzun boylu
araştırmalar yaptıklarını biliyorum. Milyarlarca para
harcandı. O zaman, eğer, bunlar gündeme gelmeyecekse,
sonuçlandırılmayacaksa, bu tür araştırma
komisyonlarının kurulmasının da anlamı yoktur.
Dolayısıyla, milletvekilleri, kendileri çalan, kendileri söyleyen bir
konuma düşüyorlar; Meclisin itibarı da ayaklar altına
alınıyor. Biz, halkın beklentilerine, halkın taleplerine,
onların isteklerine, arzularına, eğer, kulak vermezsek,
onların bizden beklediği şeyleri gerçekleştirmezsek,
perdenin dışından gelen seslere göre, verilen siparişlere
göre kanun yaparsak, elbette, siyaset itibar kaybeder. Hükümetimizin
gösterdiği bu kötü performanstan dolayı, ne yazık ki, Türkiye
Büyük Millet Meclisi bir bütün olarak, siyasî partiler bütün olarak, siyaset
kurumu bütün olarak çok ciddî yaralar almaktadır ve toplumun haklı
tenkitlerine maruz kalmaktadır. Bunların düzeltilmesi
gerektiğini düşünüyorum.
Kıbrıs'ta Orta Doğu
Teknik Üniversitesine bağlı olarak açılacak olan Kıbrıs
Kampusunun, gerek Kıbrıs'a gerekse bizim orada okuyacak olan
çocuklarımıza hayırlı olmasını diliyorum.
Yüce Meclisi, Yüce Heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz.
Şahsı adına,
Sayın Mustafa Örs, buyurun. (DYP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ÖRS (Burdur)- Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Orta Doğu
Teknik Üniversitesinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde Bir Kampus
Kurmasına İlişkin Çerçeve Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının geneli üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bilimin ve teknolojinin olmadığı veya
gelişme göstermediği ülkelerin, diğer ülkelerle rekabet etmesi
mümkün değildir. Çağımız, bilgi çağıdır.
Bilginin geliştirilmesi ve alınabilmesi, ancak eğitim ve
öğretim kurumlarıyla mümkündür.Dünya standartlarında olmayan
eğitim kurumlarıyla bilgide rekabet etmek oldukça zordur. Bugün,
birçok üniversitemizde öğretim üyesi sıkıntısı çekilmektedir.
Başarılı ve kaliteli bir eğitim-öğretim için
sıkıntılara çözüm bulmak zorundayız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, tarih boyunca, Kıbrıs, bizim için çok önemli bir ada
olmuştur. Bundan sonra, her yönüyle, çok daha fazla önem arz edecektir. Bu
önemi, gelmiş geçmiş tüm hükümetler, hatta, herkes, bilmektedir ve
devamlı olarak da vurgulamaktadırlar. Gerek siyasî gerekse ekonomik
alanda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine yeterli desteği vermek
zorundayız; zira, bizim için çok yönlü önemi ve değeri vardır ve
son derece de hassastır. Bugün, bilimin ve teknolojinin
geliştiği bir ortamda, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin
bunlardan mahrum bırakılmaması gerekir. Her türlü eğitim ve
öğretim kurumlarının Kıbrıs'ta kurulması, bölgeye
dinamizm getirecektir. Toplam 5 üniversitenin ve 23 000 üniversite
öğrencisinin bulunduğu Kıbrıs'ın, aslında, bir
bilim adası haline getirilmesi gereklidir; zaten, çağın
gereği de budur.
Mevcut ve kurulacak yeni
üniversitelerle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin dış
dünyada tanıtılması, siyasî bakımdan vazgeçilmez bir
zorunluluktur; bu önem, bizim için daha fazladır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kurulduğu günden, yani, 15 Kasım 1956 tarihinden bu
yana, ülkemizin ve Ortadoğu ülkelerinin kalkınma çabalarına
büyük önderlik etmiş olan Orta Doğu Teknik Üniversitesinin, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde bir kampus kurarak 10 000 civarında
bir öğrenciye hitap edecek olması sevindiricidir. Orta Doğu
Teknik Üniversitesi, dünya üniversiteleriyle paralel gelişme gösteren ve
teknolojiyi takip eden üniversitelerimizden bir tanesidir. Böyle bir
üniversitenin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine bilim götürmesi, hem
ülkemiz hem de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için fevkalade
önemlidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2000-2001 öğrenim yılı itibariyle, Doğu
Akdeniz, Yakın Doğu, Girne Amerikan, Lefke Avrupa ve
Uluslararası Kıbrıs Üniversitelerinde -ki, bunların ikisi
vakıf, üçü de özeldir- toplam öğrenim gören 23 000 öğrencinin 15
000'ini Türkiye'den gelen öğrenciler oluşturmaktadır. 10 000
öğrencinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde eğitim
görmesine imkân sağlayacak ODTÜ Kampusu, toplam 40 000 öğrenci
hedefine önemli katkı sağlayacaktır. Burada, önemli olan,
üniversitelerimizdeki seviyeyi, yani çıtayı, çok daha fazla yüksek
tutmaktır. 2002 yılında faaliyete geçmesi planlanan ve ilk
etapta 6 000 öğrenciye eğitim olanağı sağlaması
öngörülen kampusun, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ekonomisine
yılda 50 milyon dolarlık katkı sağlayacağı
hesaplanmaktadır.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi
Kampusunun, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin uluslararası alanda
tanıtımında ve Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti arasında ekonomik, kültürel ilişkilerin
derinleştirilmesinde önemli bir mesafe katedeceği bellidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini diplomatik alanda
tanıtmak amacıyla her türlü desteğin verilmesi gerekir. Bu
anlamda, ODTÜ'nün, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde kampus kurarak
uluslararası bilgi ve tecrübesini Kıbrıs Türk Cumhuriyetine
aktarması sevindirici bir gelişmedir; ancak, böyle, çerçeve
protokolün sadece protokol olarak kalmayıp, herkesin gerekli
çalışmaları ve maddî kaynağı sağlaması
şarttır. Burada kurulacak kampusta, aynı zamanda, ülkemizden
binlerce öğrenci yükseköğrenim imkânına kavuşmuş
olacaktır.
Bu konuda, bizlerle beraber her
kesim millî görevini yapmak durumundadır. Eğitim ve öğretim
sorununu aşamayan ülkelerin ilerlemesi ve çağı yakalaması
mümkün değildir. Bizim ülkemizde eğitime ve üniversitelere bütçeden
ayrılan ödenekler yetersizdir. Bütçeden eğitime ve öğretime
ayrılan paylar artırılarak, eğitimde fırsat
eşitliği sağlanmalıdır. Tabiî ki, biraz önce
değerli arkadaşımın da bahsettiği gibi, sadece güneydoğuda
değil, ülkemizin tamamında her ile bir üniversite sisteminin mutlaka
getirilmesi şarttır ve küçük illerimiz de dahil, gelişmeleri bu
şekilde sağlanmış olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde kurulacak olan ODTÜ
Kampusu, mevcut üniversiteleri sıkıntıya düşürecek bir
yapıda olmayıp, onlara, uluslararası üniversitelerden
aldığı tecrübe ve bilgileri aktarıcı
olmalıdır, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde bulunan
vakıf ve devlet üniversitelerinin gelişmesine yardımcı
olmalıdır öz değerlerimizi içeren programlarla, onlarla birlikte
hareket etmelidir.
Çerçeve protokolün 10 uncu
maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
uyruklu öğrencilerin haricinde, üçüncü ülkelerden de, ODTÜ'nün
belirleyeceği usul ve kriterlere göre öğrenci
alınacağı belirtilmektedir. Kurulacak olan ODTÜ Kampusu, ülkemizdeki
gibi, orada da diğer devletlerden öğrencileri bünyesine alıp,
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini devletlerarası ilişkilerde
tanıtıcı rol üslenecektir.
Bu cümleden olmak üzere, Türkiyemiz,
durumu iyi değerlendirmeli, oradaki haklı davamızı tüm dünyaya
çok iyi anlatacak planları şimdiden yapmalıdır. Bu mesele,
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Türkiye Cumhuriyetimiz ve üçüncü
ülkelerle olan her türlü bağlantıların lehimize olacak
şekilde, uluslararası boyutta tesis ettirilecek kadar üst seviyede
olması gereken bir konumdadır. Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti ve Türkiye'nin her türlü konumu, bunun tesis ettirilmesine
müsaittir; eksiği yoktur, fazlası vardır. Gerekirse, bir üst
kurul oluşturularak strateji tespiti yapılmalı; bu kurul,
mutlaka, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetindeki kardeşlerimizle
birlikte görev yapmalıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kanun tasarısıyla ilgili komisyon raporundan, önemli
gördüğüm bir kısmını, mükerrer olmamak kaydıyla,
kısa bir şekilde sizlere arz etmek istiyorum.
Komisyon raporunda,
tasarının olumlu bulunduğu, böyle bir işbirliğinin
özellikle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine ekonomik, sosyal ve siyasal
bakımdan önemli avantajlar sağlayacağı belirtilmektedir.
Orta Doğu Teknik
Üniversitesinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde
oluşturacağı eğitim kampusünde, teknik eğitim
yanında, ekonomi, maliye gibi sosyal konularda da eğitim verilmesinin
yararlı olacağı belirtilmektedir.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi,
kuruluş aşamasından bu yana, sürekli olarak, Doğu Akdeniz
Üniversitesine yardımcı olmuş; kurucu rektörü de ODTÜ'den
görevli olarak gönderilmiştir. Sürekli olarak öğretim üyesi
desteği de sağlanmıştır.
Orta Doğu Teknik
Üniversitesinin hedeflediği standartlarda eğitim verebilmesinin,
müstakil olarak çalışabilmesi halinde ancak mümkün olabileceği
belirtilmektedir; ki, gayet yerindedir.
Orta Doğu Teknik
Üniversitesinin, bundan sonra, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde var
olan diğer üniversitelerle işbirliği ve
dayanışmayı amaçladığı da ayrıca
anlatılmaktadır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetindeki
diğer üniversitelerle yürütülebilecek eğitim ve araştırma
faaliyetleriyle, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetindeki üniversitelerin
de, ODTÜ'nün geniş uluslararası temas ve ilişki
ağından yararlanarak yurt dışına açılmaları
kolaylaştırılacaktır.
Orta Doğu Teknik
Üniversitesinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde kurması
önerilen kampusünün, ülkenin az gelişmiş olan Güzelyurt bölgesinde
kurulması, o bölgenin ekonomik ve sosyal kalkınmasına da etki sağlayacaktır,
yararlı olacaktır.
Orta Doğu Teknik
Üniversitesinin mezunu olan çok sayıda yabancı uyruklu öğrenci,
özellikle, Ürdün, Suriye, Irak, Nijerya, Lübnan gibi ülkelerde sorumlu
düzeylerde görevler yapmaktadır ve bu ülkelerde, ODTÜ'nün ismi büyük
prestij ifade etmektedir. Tabiî ki, Türkiyemiz açısından da bu,
önemli bir durumdur.
ODTÜ, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetindeki diğer üniversitelerle rekabet etme amacında ve
konumunda değildir; tam tersi, onlarla işbirliği içerisinde
faaliyet gösterecektir; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin şu anda
kabul ettiği diğer öğrencilerin puanlarının üstünde
puan hedeflemesi söz konusudur. Ayrıca, fon kullanımının
denetlenmesi, protokolde ifade edilmektedir; Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığı ve YÖK tarafından
atanacak 3 kişilik heyet tarafından da gerçekleştirilecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de, şahsım adına aldığım bu
sözde de belirttiğim gibi, çok yerinde bir karar olduğunu ve
öğrencilerimize, ülkemize ve Orta Doğu Teknik Üniversitemize
hayırlara, uğurlara vesile olmasını diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına,
Sayın Kumcuoğlu; buyurun.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU
(Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Orta Doğu Teknik Üniversitesinin Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde Bir kampus Kurmasına
İlişkin Çerçeve Protokol üzerinde şahsım adına
konuşmak üzere söz aldım; teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, Orta
Doğu Teknik Üniversitesinin Kıbrıs'ta bir kampus kurma arzusu ve
bunun fiiliyata intikal etmesi, Kıbrıs ekonomisi açısından
son derece önemli bir girişimdir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
ekonomisinin iki ayağının üzerinde, sağlıklı ve
dinamik bir yapı içinde sürebilmesi açısından, bu tür
girişimlerin, hem teşvik edilmesi hem bu tür girişimlere önayak
olunması, Türkiye Cumhuriyeti Devleti açısından ve Türk
Halkı açısından önemli olmaktadır; çünkü,
Kıbrıs'a baktığımız vakit, Kıbrıs'ta,
Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin ve bu yönetimin yöneticilerinin temel
arzusunun, Kıbrıs'ta, Kıbrıs Türkü üzerinde ekonomik
baskı uygulamak suretiyle Ada'nın kontrolünü ele geçirmek
olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla, onların, bu konudaki her
türlü girişiminin engellenmesi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
ekonomisinin, biraz önce söylediğim gibi, sağlıklı bir
biçimde, dinamik bir biçimde ayakta tutulmasıyla önlenecektir. Nitekim, bu
konuda elimizde belgeler ve bilgiler de var. Bundan on sene kadar önce Güney
Kıbrıs'ın şimdiki Cumhurbaşkanı Klerides,
hatıralarında aynen şöyle diyor:
"Makarios'un, Kıbrıs
sorununa uzlaşmaya dayalı bir çözüm arayışı içinde
olmadığı, aksine, Türk toplumu üzerinde ekonomik baskı
uygulamak suretiyle onların mukavemetlerini kırmayı ve kendi
kafasındaki çözüme zorlamayı amaçladığı, özellikle
Amerika Birleşik Devletleri tarafından bilinmekteydi ve
inanılmaktaydı."
Bu durum, Kıbrıs Türkünün
geçmişte ne tür bir sorun karşısında bulunduğunu
açıkça ortaya koymaktadır; bunun da sebebi açıktır. 1960
anlaşmasıyla, bugünkü sözde Kıbrıs Cumhuriyeti
kurulduğunda, Kıbrıs Türkünün, Kıbrıs ekonomisi
içindeki payı sadece yüzde 14'ten ibaretti. 1960'tan 1963 Noel
olaylarına kadar geçen süre içinde, Kıbrıs Türkü, toplam
Kıbrıs ekonomisi içindeki payını yüzde 14'ten yüzde 18'e
çıkarmıştır ve bu dört senelik kısa dönemde bile,
Kıbrıs Türkünün ekonomik alanda büyümesi, Kıbrıs
ekonomisinin tamamı yüzde 21 iken, yüzde 55'lere vurmuştur.
İşte, 1963 Noelinde, Kıbrıs Rumlarının,
Kıbrıs Türkleri karşısında bir tedbir alma
ihtiyacının temelinde yatan nedenlerden birisi budur. Çünkü,
Kıbrıs Türkü, 1960 anlaşmasıyla elde ettiği siyasî
imkânların ötesinde, ekonomik bakımdan da şanslı hale
gelmiş, imkânlı hale gelmiş ve dev adımlarla ilerlemeye
başlamıştı.
1960'tan 1974'e kadar süren sürede,
Kıbrıs davasını kazanma mücadelesi ekonomik alanda cereyan
etmiştir ve Rumlar, bu dönemde, Kıbrıs Türkleri üzerine
koydukları baskıyla, Kıbrıs Türklerinin gayri safî millî
hâsıla içindeki payını yüzde 18'den yüzde 5'lere
indirmişler ve Kıbrıs Türkünün fert başına millî
gelirini de 500 dolardan 133 dolara kadar indirmişlerdi.
Bu rakamları şunun için
veriyorum: Kıbrıs'taki mücadelenin sadece bir siyasî mücadele
olmadığı, sadece siyasî alanda kazanılamayacağı,
ekonomik alanda da, bu mücadelenin, çok sistemli, çok bilinçli, çok
tutarlı ve sürekli bir şekilde sürdürülmesi gerektiğine dikkati
çekmek istiyorum.
Kıbrıs'ın ve Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ekonomisinin sağlıklı bir
biçimde ayakta tutulabilmesi açısından, doğru politikaların
izlenmesi, doğru stratejilerin izlenmesi son derece hayatîdir. Bu
doğru stratejilerin içinde en önemli olanı da, Kıbrıs'ta
eğitim turizmine ağırlık ve öncelik verilmesidir. Nitekim,
benim Kıbrıs'ta görev yaptığım 1987-1991 döneminde,
beş yıla yakın bir sürede, Doğu Akdeniz Üniversitesinin
sistemli bir biçimde canlandırılması, geliştirilmesi, Kıbrıs
ekonomisi üzerinde çok önemli ve olumlu etkilerde bulunmuştur.
Eğitim turizminin önemi
şuradadır: Biliyorsunuz, bütün dünya devletleri, Kuzey
Kıbrıs Cumhuriyetine bir ekonomik ambargo ve aynı zamanda
ulaştırma ambargosu uygulamaktadırlar. Ulaştırma
ambargosunun olumsuz neticesi şu olmaktadır: Herhangi bir
şekilde, bir hafta, on gün, onbeş gün, hatta bir aylık sürelerle
oraya gidenlerin toplam kalış süreleri içinde ulaştırma
masraflarının ağırlığı çok fazla olmakta ve
dolayısıyla, insanları Kıbrıs'a gitmekten
alıkoymakta, onları decourage etmektedir. Halbuki, eğitim maksadıyla
oraya giden talebe; bir, her halükârda, senede en az 10 ay müddetle bir yatak
işgal etmekte ve senede en çok da iki defa gidip gelmektedir. Bununla
beraber, sadece o talebe değil, onunla birlikte yakınları,
ailesi, annesi, babası da, çeşitli vesilelerle Kıbrıs'a
gitme-gelme ihtiyacı ve çocuklarıyla beraber olma ihtiyacı
duymaktadır. Bu bakımdan, Kıbrıs ekonomisinin
geliştirilmesi açısından, eğitim sektörüne ve dolaylı
olarak eğitim turizmine önem verilmesi son derece hayatidir.
Dolayısıyla, bu anlaşma son derece önemlidir, son derece
yaşamsaldır, son derece doğrudur ve isabetlidir.
Bu nedenlerle, gerek bu protokolün
hazırlanmasını düşünenlere gerek bu protokolün
oluşmasına katkıda bulunanlara gerekse bu protokolün bugün
kanunlaşmak üzere önümüze getirilmesinde katkıda bulunanlara yürekten
takdirlerimi, tebriklerimi iletiyorum ve kendilerine, Kıbrıs Türk
Halkı ve Türk Halkı için içten teşekkürlerimi sunuyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Kumcuoğlu.
Buyurun Sayın İnan.
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI KÂMRAN İNAN (Van) - Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Dışişleri Komisyonu
olarak, Sayın Büyükelçi Kumcuoğlu'nun beyanlarının tümüne
katıldığımızı arz ederim efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Başkan.
Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
ORTA
DOĞU TEKNİK ÜNİVERSİTESİNİN KUZEY KIBRIS TÜRK
CUMHURİYETİNDE BİR KAMPUS KURMASINA İLİŞKİN
ÇERÇEVE PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1. - 27 Mart 2000 tarihinde
Ankara'da imzalanan "Orta Doğu Teknik Üniversitesinin Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)'nde Bir Kampus Kurmasına
İlişkin Çerçeve Protokol"ün onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - 1 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - 2 nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 2 nci madde kabul
edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - 3 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 3 üncü madde
kabul edilmiştir.
Tasarının tümünü oylamadan
önce, İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre, lehte iki
arkadaşımızın söz isteği var.
Sayın Kumcuoğlu, siz
görüşlerinizi ifade ettiniz...
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU
(Aydın) - Teşekkür ederim Sayın Başkan,
konuşmayacağım.
BAŞKAN - Sayın Mücahit
Himoğlu...
MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Bozkurt
Yaşar Öztürk konuşacak.
BAŞKAN - Efendim, onun söz
isteği aleyhte; ama, lehe çevirelim.
Buyurun Sayın Öztürk. (MHP
sıralarından alkışlar)
3 dakika içerisinde
toparlayınız.
BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz bu yasa, Orta Doğu
Teknik Üniversitesinin, Kıbrıs'ta bir kampus kurma, kampus açma
yasası. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin
yapısını, stratejik durumunu düşünecek olursak, gerçek
anlamda, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için çok önemli bir yasa.
Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti, bu yasayla birlikte, iki seçeneğinden, zannedersem, olumlu
olanını benimsemiş oldu. Acaba, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti, bir eğitim adası mı olsun; yoksa, Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti, eğlence merkezleriyle dolu, şans
oyunlarının oynandığı karmaşık bir merkez mi
olsun?.. Bu yasa, herhalde, birinci seçeneği tercih ettiğini
gösteriyor; yani, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, bir eğitim
cumhuriyeti, bir eğitim adası olacaktır.
Şu anda, Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyetinde var olan üniversitelerde 23 000 öğrenci vardır.
Bu 23 000 öğrencinin 17 000'den fazlası Türkiye'den giden,
diğerleri, diğer ülkelerden giden öğrencilerdir.
İnşallah, Kıbrıs'ta, öğrencilerin, sosyal yaşantılarında,
bu "eğlence merkezi" dediğimiz, doğrudan doğruya
şans oyunlarının yoğun bir şekilde oynandığı bataklığa batmaması için,
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti hükümeti gerekli tedbirleri
alacaktır. Dolayısıyla, Kuzey Kıbrıs Türk cumhuriyeti,
mutlaka, bir eğitim adası olacaktır. Öğrenci
sayısı, 23 000'den, inşallah, 50 000'lere, 60 000'lere çıkarılır.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, burada, bugün, Anadolu Ajansından geçilen bir
haberin de kritiğini yapmadan geçemeyeceğim. Nedir bu haber; şu
anda muhalefet partisi lideri, geçmişte başbakanlık yapmış
Sayın Tansu Çiller Hanımla ilgili. Anadolu Ajansının
geçtiği bir haberden bir pasaj okumak istiyorum: Kıbrıs Rum
kesiminden pasaport isteyenlerin sayısında astronomik artış
olduğu ve dolayısıyla, Kıbrıs Türk Cumhuriyetinden...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - 1 dakika içerisinde
toparlayın lütfen.
BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (Devamla)
- ... vatandaşların kaçmak istediğine dair bir haber; hatta,
Türkiye cumhuriyeti devletinden de, vatandaşların,
dışarıya çıkmak istediğine dair bir haber. Ne
yazık ki, Türkiye Cumhuriyeti Devletinde hükümet olmuş,
başbakanlık yapmış bir muhalefet partisinin liderinden bu
beklenmezdi; ama, çocuklarının istikbali için Amerika'da
yatırım yapan (DYP sıralarından gürültüler) Amerika'yı
düşünen...
TURHAN GÜVEN (İçel) - Sadede
davet edin Sayın Başkan!..
BAŞKAN - Sayın Öztürk...
BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (Devamla)
- ... çifte vatandaş olan bir liderden bu düşünülebilir demek ki!
(DYP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Öztürk...
BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (Devamla)
- Sözlerimi burada tamamlıyorum.
Saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar, DYP sıralarından
gürültüler)
MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Sayın
Başkan, her çıkan, kanunun aleyhinde söz istiyor,
başkasının aleyhinde konuşuyor!.. Bu, iyi bir şey mi?!
MEHMET DÖNEN (Hatay) - Sayın
Başkan, sataşmadan söz istiyorum...
MEHMET SADRİ YILDIRIM
(Eskişehir) - Sayın Başkan, kanunun aleyhinde söz istedi, siz
lehe çevirdiniz. Geldi, konuyu değiştirdi, başka şeyler
söyledi...
MEHMET DÖNEN (Hatay) - Sayın
Başkan, az önceki konuşmacı arkadaşımız,
gerçekten, burada, ciddî bir sataşma yaptı; yani, bizim de içerisinde
bulunduğumuz hükümete ciddî eleştirilerde bulundu ve Genel
Başkanımıza eleştirilerde bulundu.
BAŞKAN - Sayın Dönen,
Sayın Grup Başkanvekili var; söz isteği varsa, Genel Başkanı
temsilen, parti tüzelkişiliği...
MEHMET DÖNEN (Hatay) -
Kardeşim, tabiî ki, bizim buna yanıt vermemiz gerekir, Sayın
Başkanım...
TURHAN GÜVEN (İçel) - Efendim,
her milletvekili genel başkanı için söz isteyebilir; grup
başkanvekili var mı?!
BAŞKAN - Genel Başkanla
ilgili ne söyledi?
TURHAN GÜVEN (İçel) -
Sayın Başkan, siz nasıl söz veriyorsunuz aleyhe, lehte
olanı aleyhe çeviriyorsanız, her milletvekiline de konuşma
hakkını kendiniz doğuruyorsunuz.
BAŞKAN - Öyle mi?!
MEHMET DÖNEN (Hatay) - Efendim, bu
konuda biz, sataşmaya...
BAŞKAN - Hangi konuda
sataştı size efendim?
MEHMET DÖNEN (Hatay) - Canım,
Sayın Başkan...
BAŞKAN - Ne dedi efendim?!
MEHMET DÖNEN (Hatay) - Bir dakika...
BAŞKAN - Sayın Çiller'in
beyanını ifade etti; bunda bir alınganlık var mı?
MEHMET DÖNEN (Hatay) - Hayır...
Kendi ifadesi değil; ama...
BAŞKAN - Alıntı
yaptı Anadolu Ajansından... Yanlış olabilir
arkadaşımızın...
MEHMET DÖNEN (Hatay) - Genel
Başkanın kendi ifadesini çok tersten alarak ve çok farklı
anlamlara gelecek biçimde burada anlatmaya çalıştı. Bu
doğru değil...
BAŞKAN - Efendim,
yanlış olabilir... Takdir, tabiî...
TURHAN GÜVEN (İçel) -
Sayın Başkan, ben söz istiyorum! Madem öyle vereceksiniz;
sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Güven'e söz
veriyorum, sataşmadan dolayı.
Sayın Çiller'in bu beyanı
ifade etmediğini söylemek üzere geliyorsunuz herhalde.
TURHAN GÜVEN (İçel) -
Hayır efendim... Onu sen söylüyorsun, ben söylemiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Güven...
VI.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
2.-
İçel Milletvekili Turhan Güven'in, İstanbul Milletvekili Bozkurt
Yaşar Öztürk'ün, konuşmasında, DYP Genel Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
TURHAN GÜVEN (İçel) - Siz,
hakikatleri saptırmakta epeyce ustalaştınız; o konuda
tebrik ediyorum.
Sayın Başkan...
BAŞKAN - Yeni bir
sataşmaya neden olmayın Sayın Güven.
TURHAN GÜVEN (Devamla) - Ben kimseye
laf söylemedim canım!.. Biraz dinlemesini öğrenin evvela, Sayın
Başkan!..
BAŞKAN - Herkesi suçluyorsunuz
Sayın Güven, sataşmadım diyorsunuz ondan sonra da...
TURHAN GÜVEN (Devamla) - Siz, evvela
dinlemeyi bir öğrenin. Başkanlar da dinlemeyi bilir,
konuşmayı bildiği kadar...
HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Meclis
Başkanına öyle söylenir mi?!
TURHAN GÜVEN (Devamla) - Bu Mecliste
ben yirmi senedir... Nasıl konuşacağımı bana kimse öğretemez!..
BAŞKAN - Elli sene de olabilir;
ama...
TURHAN GÜVEN (Devamla) - Siz de
öğretemezsiniz, kimse de bana burada nasıl
konuşacağımı öğretemez! (DSP sıralarından
gürültüler)
Evvela, Başkanlar, ellerine
aldıkları İçtüzüğü, kanunları, Anayasayı çok iyi
okuyup, hazmedip, ona göre yönetimde bulunursa, elbette, hiç kimse kalkıp
da, burada, ne Meclis Başkanının aleyhine... Zaten,
şahsına bir şeyimiz yok; bizim arkadaşımız,
kardeşimiz; ama, yönetimine itirazımız var.
Birisi söz istiyor, bir
milletvekili; diyor ki, ben aleyhte söz istiyorum; ondan sonra, lehte...
Efendim, sizin adınız aleyhte isteyenlerde vardı deyip, lehte
söz veremezsiniz Sayın Başkan. Siz, İçtüzüğü
katlediyorsunuz canım! Veremezsiniz efendim!.. Sözü ne için
istemişseniz, onun için çıkar konuşursunuz. Ben lehe söz
istemişsem, lehe konuşurum. Haa, burada, elfazım
değişik olabilir; ama, aleyhe söz istediğim zaman lehe
konuşmamı, Başkan, hüsnüniyetle karşılayabilir; ama,
onun yerine gelip de, başkasının yerine konuşma olmaz.
Evvela, bunu bilin. Alın, okuyun biraz canım! Ondan sonra da, bir
süredir tutturdunuz bir şey yani; aleyhte söz istiyorum deyip, sanki o
kanun tasarısı aleyhine konuşacakmış gibi geçmiş
dönemleri kötülemeye çalışıyorsunuz. Bunun size bir yararı
olmaz!.. Bunun size bir yararı olmaz!..
SALİH DAYIOĞLU
(İzmir) - Örneklerini siz verdiniz!
TURHAN GÜVEN (Devamla) - Biz,
geçmişi falan kötülemedik. Hangi şeyde kötüledik bunu; bana bir tane
gösterin canım! Tersine, her çıktığımızda, size,
aklımızın erdiğince, bilgimizce bir şeyler, doğru
şeyler söylemeye çalışıyoruz ki, ileride lazım olur;
lazım da olacak! Eğer, bu zihniyetle giderseniz, ileride, benim
dediklerimin ne kadar doğru olduğunu göreceksiniz;
yanlışlarınızın da, o gün altını tekrar
tekrar çizeceksiniz...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayın
efendim.
TURHAN GÜVEN (Devamla) - ...ve
göreceksiniz ki, doğrular, dünyanın her yerinde doğrudur,
Mecliste de doğrudur.
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)
MEHMET DÖNEN (Hatay) - Sayın
Başkan, bakın, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde, bizim
dönemimizde, Tansu Çiller'in Başbakanlığı döneminde hiç
kimse, gidip, Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyetinden pasaport almak için
müracaat etmedi. Sizin uyguladığınız ekonomik
politikanın sonucu olarak orada insanlar aç susuz kaldı...
BAŞKAN - Sayın Dönen, siz,
bakanlık yaptınız. "Sizin" dediğiniz zaman, beni
kastediyorsanız, benim uyguladığım bir ekonomik politika
yok, hükümetin var...
MEHMET DÖNEN (Hatay) - Az önceki
sözcünün...
BAŞKAN - Siz de ifadenizi
düzgün kullanın.
V. KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
9.
Ortadoğu Teknik Üniversitesinin Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti'nde Bir Kampus Kurmasına İlişkin Çerçeve Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Plan ve Bütçe ve Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/879) (S.
Sayısı : 681) (Devam)
BAŞKAN - Evet,
tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şekli
konusunda Genel Kurulun kararını alacağım: Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 3 dakikalık süre
vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen
arkadaşlarımızın teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen giremeyen arkadaşlarımızın,
aynı süre içerisinde oy pusulularını
Başkanlığımıza ulaştırmalarını; o
arada, vekâleten oy kullanacak sayın bakan varsa, hangi bakana vekâleten
oy kullandığını, oyunun rengini ve imzasını
taşıyan oy pusulasını, aynı süre içerisinde Başkanlığımıza
ulaştırmalarını rica ediyor; oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, biliyorum, tabiî sabrınız taşıyor; ama,
burada, mükerrer oy kullanımını önlemek için
karşılaştırma yapıyoruz. Bu konuda,
arkadaşlarımızın gerekli hassasiyeti göstermeleri
doğaldır; ama, bu arada şunu ifade edeyim: Kıbrıs gibi
çok ulusal bir meselede, sayın üyelerin Genel Kurulda hazır bulunarak
açık oylamaya katılmamaları, hakikaten büyük bir eksikliktir;
iktidarıyla, muhalefetiyle, bu eksikliğin yaşanmış
olması, hakikaten, bizler için üzüntü verici bir durumdur.
İnşallah, bir dahaki sorunlarda bunları yaşamayız diye
ümit ediyorum; arkadaşlarımızın da,
sorumluluklarının idrakinde olmasını istiyorum.
Sayın milletvekilleri, Orta
Doğu Teknik Üniversitesinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde Bir
Kampus Kurmasına İlişkin Çerçeve Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının açık oylamasına 192 sayın üye
katılmış ve 192 kabul oyu kullanılmıştır.
Böylece, tasarı
yasalaşmıştır; hayırlı olsun.
(Alkışlar)
Sayın milletvekilleri
-özellikle iktidarı oluşturan sıralara seslenmek istiyorum-
muhalefet, haklı olarak, İçtüzük uygulamalarını
isteyebilir. Elbette ki, muhalefetin de görevi Parlamentoya devam etmektir;
ama, yasa çıkarmak istiyorsak, özellikle de iktidar partisi
milletvekillerinin, kuliste ve Genel Kurulda hazır olmaları gerekir
ki, İçtüzüğe ilişkin taleplere cevap verebilelim.
MEHMET DÖNEN (Hatay) - Kuliste
değil, burada, Genel Kurulda olmaları gerekir.
Memurlar ve Diğer Kamu
Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
İçişleri ve Adalet Komisyonları raporlarının
müzakeresine başlıyoruz.
10.
Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve İçişleri ve Adalet Komisyonları
Raporları (1/870)
(S. Sayısı : 730) (1)
BAŞKAN - Komisyon?..
Hazır.
Hükümet?.. Hazır.
Komisyon raporu, 730 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde
söz isteyen?.. Yok.
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Var,
Sayın Başkan.
TURHAN GÜVEN (İçel) -
Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Saffet Arıkan Bedük
konuşacaklar efendim.
O kadar süratli kanun
çıkarıyorsunuz ki, takip edemiyoruz efendim.
BAŞKAN - Estağfurullah...
TURHAN GÜVEN (İçel) - Çok
süratli kanun geçiriyorsunuz, Anayasa Mahkemesi de, mütemadiyen iptal
ediyor...Yetiştiremiyoruz efendim.
BAŞKAN - Siz görevinizi
yapın, gerisine karışmayın Sayın Güven.
TURHAN GÜVEN (İçel) - 10 dakika
evvel geçen kanun, Sayın Başkan, Anayasa Mahkemesi yürütmeyi durdurma
kararı vermiş. İşte elimizde metin. Enerjiyi...
BAŞKAN - Tasarının
tümü üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Saffet
Arıkan Bedük; buyurun.
DYP GRUBU ADINA SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 730 sıra sayılı Memurlar ve Diğer
Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
üzerinde Doğru Yol Partisinin görüşlerini sunmak üzere söz
almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi, Doğru Yol Partisi Grubu ve
şahsım adına, saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
memurlarla ilgili "4483" diye isimlendirdiğimiz sayılı
kanun, 2 Aralık 1999 tarihinde yasalaşmış idi. 1913 tarihli
Memurin Muhakematı Hakkında Kanun, çıkarılan bu kanunla
yürürlükten kaldırılmıştı. O tarihlerde, Memurin
Muhakematı Kanunu yerine getirilen bu kanunun görüşmeleri
sırasında, özellikle sistemin tıkanabileceğini,
birkısım işlemlerde zorluk çekilebileceğini ifade
etmiş olmamıza rağmen, ne yazık ki, taleplerimiz dikkate
alınmadı ve bugün de, maalesef, böyle bir tasarıyla
karşı karşıya kaldık.
Aslında getirilen bu kanun
tasarısı, uygulamacıların
karşılaşmış olduğu birkısım
zorlukların, eksikliklerin giderilmesine yönelik haklı taleplerle
ilgilidir. Bunu kabul ediyoruz; ancak, bu taleplerin daha evvel yasalar
çıkarılırken gündeme getirilmiş olması, dikkate
alınmış olması, buranın bir kez daha meşgul
edilmemesi sonucunu da doğuracaktı; bunun yapılmamış
olmasından dolayı üzüntü duyduğumuzu belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bu
tasarı, memurların yargılanmasıyla ilgili. Oysa,
memurların yargılanmasının ötesinde, üzerinde
durulması gereken, fevkalade önemli meselelerin olduğunu hep birlikte
dile getiriyoruz ve bunu gidermek üzere de kapalı toplantı
salonlarında ve diğer toplantı yerlerinde de açık olarak da
ifade ediyoruz. Ne yazık ki, hep yargılama gündeme geliyor.
Yargılamanın dışında acaba başka bir şey yok
mu; var. Memurların, özellikle hizmetlerindeki sürati, verimliliği
artırabilmek için birkısım kalite ve standartlara ihtiyaç var. O
sebeple, memurlarla ilgili yargılamayı gündeme getirirken, ben,
öncelikle memurların içerisinde bulunduğu ortamın,
yaşadıkları birkısım sıkıntıların
ve devlet teşkilâtını daha işler hale getirebilmeleri için
yapılması gereken birkısım düzenlemelerin öncelikle gündeme
gelmesi gerektiğine inanıyorum.
Bugün, kamunun yapısına
baktığımızda, ülkenin içerisinde bulunduğu ve mutlak
surette giderilmesi gereken birkısım hizmetlerin veya meselelerin
çözümlenmesine yetmediğini görüyoruz. O halde, işin
başlangıcında, devlette bir yeniden yapılanmayı
gündeme getirmek lazım; onunla ilgili bir reformu mutlaka günde getirmek
gerekirdi. İkincisi, personel rejiminin mutlak surette gündeme gelmesi
gerekirdi. Memurlarla ilgili özellikle atama ve ücret politikalarının
mutlaka gündeme gelmesi gerekirdi ve yine, bu devlete hizmet etmiş, bu
millete hizmet etmiş olan kamu görevlilerinin emeklilerinin de
çektiği sıkıntıları giderecek birkısım
düzenlemelere ihtiyaç vardı; ama, ne yazık ki, bunların hiçbiri
gelmiyor. Ne geliyor; Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin
Yargılanması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı geliyor, yasalaşıyor
ve gidiyor.
Tabiî ki, bizim üzerinde
durduğumuz nokta -memurların, bilhassa korumacı bir tedbir
içerisine alınması, korunması falan anlamında söylemiyorum-
memurların hizmetlerini yerine getirirken, milletin isteklerini ve
ihtiyaçlarını yerine getirirken, tabiî ki, birkısım
düzenlemelere riayet etmeleri ve özellikle insanlarımızı,
vatandaşlarımızı rahatsız etmeyecek birkısım
tutum ve davranışta bulunmaları şarttır ve bununla
ilgili birkısım tedbirleri de almak gerekir; ancak, ben, bundan önce,
memurları daha fazla rahatlatacak, ekonomik ve sosyal meselelerini giderecek,
görev, yetki ve sorumluluğunu yeniden düzenleyebilecek birkısım
düzenlemelerin ve yasaların öncelikle görüşülmesi gerektiğine
inanıyorum.
Değerli milletvekilleri, mevcut
yapı, kamu kurumlarının değişen koşullara uyum
sağlamasını gerçekten zorlaştırmaktadır. Kamu
hizmetleri halkın ihtiyaçlarını ve beklentilerini yerine
getirecek kapasitede değildir ve yine kamu hizmetleri, hem sürat ve
verimlilik bakımından gerçekten eksi puanlarda hem de ayrıca bu
işlemleri yaparken karmaşıklıkla birlikte -altını
çizerek belirtmek istiyorum- kamu kurumlarındaki harcamalar
alabildiğine artmakta ve maliyetler de yükselmektedir.
Bilim ve teknolojideki
değişim ve diğer ülkelerle olan münasebetlerimiz sebebiyle,
devlet yapılanmasında birkısım düzenlemelere ihtiyaç
vardır; verimliliği sağlayacak, sürati gerçekleştirecek,
otokontrolü sağlayacak ve diğer çağdaş demokratik
ülkelerdeki uygulamaları gündeme getirecek birkısım
düzenlemelere ihtiyaç vardır. Demokratik, laik, sosyal, hukuk devleti
ilkeleri çerçevesinde demokratik devlet yönetimini, sosyal adaleti,
değişimi ve gelişimi gözeten bir kamu yönetimi
yapısının ve işleyişinin mutlak surette gündeme
gelmesi gerekir diyorum.
Kamu yönetiminin yeniden
yapılandırılmasında verimlilik, etkinlik ve
tutumluluğun, dolayısıyla da performans
artırılması noktasında da birkısım düzenlemelere
ihtiyaç vardır. Halka dönük bir yönetim anlayışı eğer
yerleştirilmezse, halkın beklentilerine cevap vermezse, eğer
çağdaş demokratik ülkelerdeki normlar idarî yapımıza
getirilmezse, korkarım ki biz toplumumuzun çok gerisinde kalan bir devlet
yapılanmasıyla karşı karşıya kalırız.
İşte, onun içindir ki, ben, görev, yetki ve sorumlulukla birlikte,
idarî yapılanmanın da mutlak surette gündeme gelmesi gerektiğine
ve bununla ilgili birkısım düzenlemelerin yapılması
gerektiğine inanıyor ve bunu hatırlatıyorum.
Değerli milletvekilleri,
çağdaş demokrasilerde yükselen değer insan, insanın huzuru,
insanın güveni, insanın refahı, önce bireye güvenmek, insana
güvenmek. O sebepledir ki, ben, idarî yapılanma gündeme geldiğinde,
bilhassa kendi vatandaşına inanan ve güvenen bir
anlayışın bu devlete hâkim olması gerektiğine
inanıyorum. Ümit ediyorum ki, gerek merkezî idarî yapılanmada ve
gerekse yerel yönetimlerle ilgili getirilecek birkısım yeni
düzenlemelerde, öncelik ve ivedilikle, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşının her şeyden önce bir insan olduğu, insan
olmanın gereği olarak da kendisine değer verileceği ve onun
belirttiği, ifade ettiği sözlere öncelikle inanılacağı;
ama, eğer varsa yolsuzluğu, usulsüzlüğü,
hırsızlığı veya yalancılığı; onun
da mutlak surette ağır bir cezayla
cezalandırılacağı bir sistemin getirilmesinden
yanayız.
Kamu yöneticilerinin eylem
alanı ve görev yetkilerinin açık bir şekilde belirlenememesi de,
keza, aynı şekilde yine idarî yapılanmamızın en önemli
eksikliklerini oluşturmaktadır.
Değerli milletvekilleri, o
sebeple diyoruz ki, meseleyi bir idarî yapılanmadan alıp, devleti
bürokratik engellerden uzaklaştırıp, kırtasiyecilikten
uzaklaştırıp, maliyet unsurlarını düşürecek
birkısım düzenlemeleri ve nihayet milletin isteklerine anında
cevap verebilecek bir anlayışı ve bir mekanizmayı gündeme
getirmek gerekir. Bununla ilgili olarak, düzenlemelerin bir an evvel, özellikle
Meclisimize aktarılmasında fayda mütalaa ettiğimizi belirtmek
istiyorum.
Değerli milletvekilleri, tabiî,
bu idarî yapılanmayla birlikte, bir de çalışan kesim var. Devlet
hep istiyor; tamam, devlet isteyecek. Millet de çağdaş
demokrasilerdeki, çağdaş ülkelerdeki normlara uygun tarzda hizmetler
bekliyor ve haklıdır, mutlak surette yerine getirilmesi gerekir;
ancak, unutulmaması gereken bir şey var: Çalışan kesimin
ekonomik ve sosyal meselelerini çözümleyemeyen bir devlet
anlayışının, kesinlikle, hizmette kalite ve standartta,
maalesef, başarılı olması mümkün değil. O sebepledir
ki, ben, liyakate ve ehliyete, eğitime önem veren bir atama
anlayışının, mutlaka, yine, devlet yapılanmasında
dikkate alınmasını ifade ediyorum ve yine, diyorum ki, ücret
politikasının da gözden geçirilmesi gerekir.
Değerli milletvekilleri, bir
insan gücü planlamasına dayanmadığı için kamu yönetimi,
sistemimiz, hizmetin gerektirdiği nitelikte ve sayıda personel
istihdamına imkân vermemektedir; hatta öylesine ki, artık, siyasal
iktidarların da çoğu kez işine gelmekte, devlet kadroları,
âdeta, işsizliğe bir çare, bir yer olarak değerlendirilmektedir;
oysa, yapılması gereken husus, doğrudan doğruya ehliyet,
liyakat ve eğitime önem vermektir. Yasal olarak, kariyer ve yeterlilik
ilkesi benimsenmiş olmasına karşın, uygulamada, özellikle,
yeterliliğe bakılmaksızın üst basamaklara çıkabilme
olanağı bulunmaktadır ve atamalarda, özellikle, siyasal
iktidarların etkisiyle, maalesef, bu, fevkalade üst seviyeye
çıkmaktadır. Eskiden, sadece, siyasal partilerin veya
iktidarların değişmesi halinde değişen kadrolar,
bugün, bir bakan değişmesinde dahi, üst derecedeki birkısım
kamu görevlileri hem görevlerinden alınmakta, hatta Anadolu'da,
öğretmenden tutun, memurumuzdan tutun herkese kadar, âdeta, insanlar
darmadağın edilmektedir.
Böyle bir anlayış,
devletteki verimliliği artırmaz; böyle bir anlayış,
devletteki verimliliği azaltır, kalite standardını
düşürür ve dolayısıyla, o zaman da karşımıza ne
çıkar; disiplinsizlik çıkar ve özellikle, memurların
yargılanmasını gerektirecek birkısım durumlarla
karşı karşıya kalmış oluruz.
Son yıllarda yapılan
değişikliklerle, çeşitli statülere tabi bu kamu personeli
arasında kurulmuş bulunan ücret dengeleri de, gerçekten, calibi
dikkattir. Öyle yerler, öyle kurumlar var ki, mühendisler, az para alıyor,
emrindeki kişiler onlardan 3 misli daha fazla para alabiliyor, ücret
alabiliyor.
Yine, memur kesiminde, aynı
anlayış içerisinde çalışan insanlarla karşı
karşıya bulunuyoruz. Yine, altını çizerek belirtmek
istiyorum: Maaş ve ücretlerden çok daha fazla yanödemelerle, ektazminatlarla
ve tazminatlarla karşı karşıya bulunmaktayız. Son
zamanlarda, yine, bu hükümetin getirdiği birkısım
düzenlemelerle, artık, memurlar değil, bir nevi kurullar sistemine,
kurullar yönetimine doğru bir kayışımız var. Kurullar
öylesine ön safa geçti ki, kurulda görevli olanlara -özellikle,
milletvekillerinin dokunulmazlığının
sınırlandırılmasının söz konusu olduğu bir
dönemde- dokunulmazlık zırhının da verildiği bir
konuma doğru gidiyoruz; ama, buna karşılık, getirilen
düzenlemelerde, bir kesime çok fazla ücret, diğer bir kesime ise, fevkalade
az miktarda ücret ödemelerini, doğrusunu isterseniz,
yadırgıyoruz. Eködemeler, aylığı geçtiği için,
emekliliğe de yansımaktadır.
Değerli milletvekilleri,
Kamu-Sen'in yaptığı bir araştırma elime geçti.
Açlık sınırı 259 milyon lira. Yoksulluk
sınırı ise, 750 milyon lira. Memurlara bakıyorsunuz,
memurların önemli bir bölümü 259 milyon liranın altında
maaş alıyor. Şimdi, böyle bir ekonomik istikrar
programında, terk edilmiş, ihmal edilmiş çalışan
kesimin yapacağı hizmette, acaba, ne dereceye kadar kalite ve
standart yakalanabilir, onu, takdirlerinize bırakıyorum. Gerçekten,
memurların fevkalade büyük bir sıkıntısı
olduğunu, bu yetmiyormuş gibi, "şu görüşe, bu
görüşe; şu siyasal görüşe, bu başka görüşe
mensuptur" diye bir taraftan bir tarafa da atanmaları, keza,
aynı şekilde bizi fevkalade üzmekte, memurlarımızı da
fevkalade büyük bir rahatsızlık içerisine sokmaktadır.
Değerli milletvekilleri, kamu
kurumlarının hedefleri belirsizdir, yönetim planları yoktur.
Kamu kuruluşlarının verimliliğini ve performansını
denetleyip öneride bulunacak bir sistem de yoktur şu anda idarede. Kamu
kurumları yöneticileri, performans, yeterlilik ve
başarılarını ortaya koyacak denetim yerine, yapılan
işlemler, malî ve idarî olarak teftiş edilmekte, sistem,
çalışanı, iş ve icraat yapanı denetlemektedir; ihmal
edeni değil, icra yapanı denetlemektedir. Dolayısıyla,
görev yapan, âdeta, soruşturmaya ve sorgulamaya tabi tutulmaktadır.
Bu arada, özellikle, emeklilerin
durumunu gündeme getirmek mecburiyetindeyim.
Değerli milletvekilleri,
bakın, elime bir doküman geçti. Bu dokümana göre, Emekli
Sandığı emeklileri -862
000- dul ve yetimlerle beraber 1 316
838, SSK emeklileri 3 milyon küsur ve Bağ-Kur emeklileri 1 173 000;
dolayısıyla, toplam 6 milyon küsur kişi emekli maaşı
alıyor. 5 300 000 emeklimiz ise açlık sınırının
altında ücret alıyor.
Özellikle, sosyal devlet
anlayışı ve ilkesi kabul edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti
Devletine bu yakışmamaktadır. Bu sebeple, bir taraftan
çalışanların bir taraftan da bu ülkeye uzun yıllar hizmet yapmış
ve bugün de emekli köşesine çekilmiş olan emeklilerimizin -memur,
işçi ve Bağ-Kur emeklilerinin ve dullarının- hayat
standardına uygun bir şekilde emekli maaşları ile
ücretlerinin verilmesi için bir an evvel tedbir alınması gerekir;
ama, maalesef, sayın milletvekilleri, hükümetin, bugün, uygulamakta
olduğu ekonomik istikrar programından bunları beklemek mümkün
değildir ve göremiyoruz, ondan dolayı da üzüntü duyuyoruz. Çünkü,
dargelirli unutulmaktadır, memur, işçi, emekli unutulmaktadır,
köylü, çiftçi unutulmaktadır, esnaf ve sanatkâr ihmal edilmiştir.
Köylünün, çiftçinin durumu
aklıma geldi, hemen söylemek istiyorum -bir hükümet üyesi olarak
Sayın Bakanım da burada- Haymana'ya gittim; Haymana'da çiftçiler
"daha evvelden bize faiz oranları düşürülecek diye ifade edildi,
açıklandı; oysa, şu anda Ziraat Bankasından alınan
kredilerin faizleri yüzde 120, esnaf ve sanatkârların Halk
Bankasından aldığı kredi faizleri ise yüzde 98"
dediler. Bu, gerçekten, hem köylümüzü, çiftçimizi perişan etmiş ve
icra takiplerine maruz bıraktırmış; şu anda, bilhassa,
adliye koridorlarında beklemek durumunda kalmakta ve artık,
üretemeyen, ekmek istemeyen bir konuma getirmiştir köylü ve çiftçimizi;
ekinlerinden dahi vazgeçmişlerdir. Bu sebeple de, bu konunun bir an evvel
ele alınması, bu hükümetin uygulamakta olduğu ekonomik istikrar
programında, mutlaka, bunlara yer verilmesi gerektiğini belirtmek
istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
memurların ve diğer kamu görevlilerinin yargılanması
hususunda getirilen bu kanun tasarısı, Anayasamızın 129
uncu maddesindeki temel anlayışa ve hükme uygundur. Bu hükümde,
özellikle bir idarî merciin iznine tabi olarak ancak memurlar hakkında
soruşturma açılabilmektedir; izne tabi kılınmaktadır.
Birkısım ülkelerde, bu
konu, halen daha, nazariyatta, bilhassa, münakaşa konusudur;
birkısım ülkelerde, soruşturmalar izne tabidir;
birkısım ülkelerde ise, soruşturmalar, izne tabi değildir,
doğrudan doğruya yargıya gitmektedir. Yargı kesimi, daha ziyade,
izin müessesesinin ortadan kaldırılmasını istemektedir;
ama, şunu da görmek mümkün: Türkiye'de, eğer, bu kapı tam
anlamıyla açılırsa -daha o noktaya gelmedik- korkarım ki,
bugün, idarenin özellikle "öninceleme" adı altında
başlatmakta olduğu birkısım çalışmaları
hâkimler ve savcılar hiç yapamayacaklar ve böylece, adliye tamamen
tıkanma noktasına gelmiş olacaktır.
Değerli milletvekilleri, yine,
bu kanun tasarısında değiştirilen, Başbakanlık
veya bakanlıklardaki memurların önincelemesine ve
soruşturmasına izin verecek olan makamları en üst amir olarak,
idare amiri olarak belirtmiş; ancak, bu düzenlemeyle bir eksiklik
gideriliyor; çünkü, Danıştay ve idare mahkemeleri farklı
yorumluyor; dolayısıyla, burada, müsteşarlara bir imkân
sağlanmış oluyor. Yani, her imzanın, her soruşturma
evrakının, her incelenmesi gereken evrakın mutlak surette bakana
götürülmesi... Zaten, yükü fevkalade fazla olan bakanlarımız, ülke
meseleleriyle meşgul olması gereken bakanlarımız, daha
ziyade, memur tahkikat onaylarını imzalamakla meşgul olma
konumuna bırakılmıştır. Biz, buna itiraz etmiştik.
Nihayet, burada, haklı çıktığımızı gördük.
Gerçi, burada, teftiş kurulu başkanlıkları bakana ve
Başbakana doğrudan doğruya bağlıdır; ancak,
doğrudan doğruya bakana bağlı olan teftiş
kurulları başkanlığına, müsteşara böyle bir emir
vermek, bir nevi, hizmet bakımından, bakanın yetkisini almak
anlamına gelir; ama, "bakan bu yetkisini müsteşarlara
devreder" şeklinde bir düzenleme olsaydı, belki, daha iyi
olabilecekti.
Değerli milletvekilleri, tüm
seçilmişlerle ilgili tahkikat onaylarının bakan tarafından
verilmesi bir usul haline geldi. Daha evvel de, uluslararası
birkısım raporlarda da bu gündeme gelmişti; ancak, şunu
belirtmek istiyorum: Türkiye'deki belediye sayısı o kadar fazla ki...
Belediye meclis üyeleri, il genel meclis üyeleri... Hepsini, eğer, siz
bakana götürürseniz, biraz evvel de ifade ettiğim gibi, onbinlerin
üzerinde, belki daha fazla imza, halen, bakanları bekler ve bakan da,
sabahtan akşama kadar, 24 saat imza bile atsa, yine bundan bir netice
alınması mümkün olmayacaktır.
Değerli milletvekilleri,
getirilen bu kanun tasarısında dikkatimi çeken bir konu var; bir
araştırma yapma imkânı veriliyor. Yani, bir şikâyet
üzerine, ön inceleme yetkisine sahip olan kişilere, 60 gün süreyle
araştırma yapılacak ve eğer bu araştırma
sonucunda ön incelemeye gerek görülürse, ön incelemeye imkân
sağlanmış olacaktır. Bu getirilen sistem, yeni bir kademe
olarak gündemde bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
üzerinde durulması gereken bir diğer nokta, imzasız,
asılsız iddia ve iftiralara maruz kalan kamu görevlileri ve
memurlarla ilgili olarak, bu evrakların işleme konulup
konulmaması hadisesidir. Eğer, bu evraklar işleme konulursa -ki,
konuluyor- o zaman, işleme konulduktan sonra, bakıyorsunuz, ya
adreste bulunamıyor ya böyle bir kimse bulunamıyor, iddialar tespit
edilemiyor; dolayısıyla, muhakkik olarak görevlendirilmiş olan
kişilerin veya müfettişlerin uzun bir dönem içerisinde
yapmış oldukları bütün işlemler boşa gidiyor. O
sebeple, imzasız, asılsız, isimsiz ihbarlarla ilgili olarak, bu
kanun tasarısında getirilmiş olan, bunların işleme
konulmaması, araştırma veya önincelemenin herhangi bir
safhasında eğer ortaya çıkarsa, o konunun
durdurulmasının olumlu bir veçhesi olduğunu
değerlendiriyorum. Yine, 60 günlük süre içerisindeki
araştırmanın bir an evvel tamamlanması, bizce, olumludur.
Değerli milletvekilleri,
önincelemeyle ilgili olarak müfettişlere tanınan 45 günlük süre,
gerçekten, azdır; çünkü, müfettişlik o kadar kolay bir şey
değildir. O sebeple, müfettişlerle ilgili getirilmiş olan bu 45
günlük süre az olmakla birlikte, bunun daha da fazla olması, daya uygun
bir hal tarzı ve meselelerin çözümlenmesini, hedefe
ulaşılmasını temin etmiş olacaktı. Maalesef,
burada da bu eksikliği ifade etmek mecburiyetindeyim.
Değerli milletvekilleri, bu
kanun tasarısında, yine, üzerinde ehemmiyetle durulması gereken
nokta, müfettişler, artık, teftiş ettikleri kurum, kuruluş
veya görevlileri eğitecek, öğretecek, yönlendirecek bir konumdan
çıkmış, âdeta, bir korkulu rüya, korkutan bir insan konumuna
gelmiştir.
Bu kanun tasarısının
olumlu olduğu kanaatini taşıyor, eksiklikleri olmakla birlikte,
olumlu oy vereceğimizi belirtiyor, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bedük.
Gruplar adına başka söz
isteği?.. Yok.
Şahsı adına,
Sayın Kamer Genç; buyurun.
Süreniz 10 dakika Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Memurlar ve Diğer Kamu
Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun
değişikliğiyle ilgili olarak, şahsım adına söz
almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
biliyorsunuz, eskiden, Memurin Muhakematı Hakkında Kanuna göre
yargılanan kamu görevlilerinin bu yargılanma usulünün, özellikle
Türkiye'de büyük sıkıntılar yarattığı, bilhassa
İnsan Hakları Mahkemesinin ve Avrupa'daki
dostlarımızın "sizin memleketinizde Memurin Muhakematı
Hakkında Kanun var; suiistimale ismi karışan kişiler,
işkence yapan, insan hakkı ihlalleri yapan kişiler, Memurin
Muhakematı Hakkında Kanunun getirdiği zırh nedeniyle uzun
süre yargılanmıyorlar..." Dolayısıyla, bu
memurların üzerindeki, özellikle, insan hakları ihlalleri nedeniyle,
gerek işkence yapan ve sair surette kişilere zarar veren
kişilerin süratle yargılanması konusundaki telkinleri
uyarınca, biliyorsunuz, 2.12.1999 tarih ve 4483 sayılı Kanunla,
Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu değiştiren yeni bir kamu
görevlilerini yargılama sistemini getirdik; ama, tabiî, her şey, bu
hükümet zamanında, böyle çok süratle geldiği için, olaylar enine
boyuna tartışılmadığı için ve özellikle, bu
hükümet zamanında, bazı yargılamaların önlenmesi için, o
4483 sayılı Kanunla getirilen, belki, objektif kuralların
kendilerine vereceği zararları da hesaba katarak, yeni bir kanun
getiriyorlar.
Şimdi, burada "cumhuriyet
savcıları soruşturma açarlar" ibaresi "ilgili idareye
gönderirler" biçiminde değişiyor. Bunun anlamı nedir; bir
kamu görevlisi, özellikle... Tabiî, buradaki, sıradan kamu görevlileri
değil; yani, sırtını iktidara ve bakana dayamış
kamu görevlileri değil; ama, normal kişilerin yargılanması,
zaten, bu kanun için önemli değil. Burada önemli olan, son zamanlarda, bu
iktidar zamanında özellikle, bazı kamu görevlilerinin ismi büyük
suiistimallere karışıyor, ülkedeki çok yoğun soygunlar
nedeniyle bazılarının hakkında soruşturma
açılması gerekiyor. Bu, mevcut kanuna göre, cumhuriyet
savcısına gidince, cumhuriyet savcısı, arkadaş,
şunun hakkında soruşturma yap, bana gönder diyor. Ondan sonra
da, cumhuriyet savcısının talimatı doğrultusunda,
mecburen o idare gerekli incelemeyi, soruşturmayı yapacak ve
evrakları cumhuriyet savcısına gönderecek ve cumhuriyet
savcısı da bunun hakkında soruşturma belgelerini...
Gereğine göre dava açacak.
Şimdi, bu hükümet baktı
ki, cumhuriyet savcılarına verilen bu yetki, kendi
yandaşlarını zor duruma düşürüyor. Ne yapalım; o
zaman, cumhuriyet savcılarına gönderilen ihbar ve şikâyetleri
cumhuriyet başsavcısı soruşturmasın, ilgili daireye
göndersin. Gönderince ne olacak; ilgili daire amiri bunu işleme tabi
tutmayacak. O zaman ne olacak; o zaman, suç, örtbas edilecek. Yani,
birtakım kanun tasarıları buraya getirilirken, bu
tasarıların hangi tuzaklar adına
hazırlandığı, bazı cafcaflı ifadelerle
kamuoyundan böyle saklanıyor; ama, işin özü bu.
Yine, bölge idare mahkemelerinin
bakanlığın merkezî... Şurada gerekçede var, özellikle onu
okumak da istiyorum.
HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ
(Ankara) - İtiraz yolu da var.
KAMER GENÇ (Devamla) - İtiraz
yolu yok, yok.
Efendim, diyor ki: Bu kanunun 3 üncü
maddesinin (h) ve (i) bentlerinin değiştirilmesi öngörülmektedir. Söz
konusu kanunun (d) bendi, Başbakanlık ve bakanlıkların
merkez ve bağlı veya ilgili kuruluşlarda görev yapan diğer
memur ve kamu görevlileri hakkında o kuruluşun en üst idare amirinin
soruşturma izni vermeye yetkili olduğu hükmü âmirdir. Burada, bölge
idare mahkemeleri, bunu, bakan olarak uyguluyor. Tabiî, idare mahkemelerinin
kararları da kesin olduğu için, biz, bu bakanı
kaldıracağız, müsteşar veya genel müdür veya en üst idarî
amir şeklinde değiştireceğiz.
Bu da bir tuzak. Şimdi, bakan,
burada, kendisini soruşturmadan kurtarıyor; müsteşar kendi emrinde
ya... Şimdi, büyük bir suiistimale ismi karışmış, bir
üst düzey yöneticinin veya bakanın kendi talimatıyla, kendi
isteğiyle bir emri yerine getirmiş ve suiistimal
yapılmış. Şimdi, bunun hakkında soruşturma yapma
yetkisi, bölge idare mahkemesi kararlarına göre, bakana aittir deniyor.
Tabiî, şimdi, bakan, bu soruşturma iznini vermese, sorumlu olacak. Ne
yapacak?.. Altındaki müsteşara bu yetkiyi ver diyorlar ve o zaman
diyorlar ki: Efendim, ne yapalım; müsteşar yetkiyi vermedi.
Aslında, müsteşar ve genel müdür bakanın emrindedir. Burada,
bakanlar sorumluluktan kaçıyor.
İşte, son zamanlarda Kemal
Derviş'e gelen birtakım "efendim, falanca genel müdür
hakkında soruşturma izni verecek misin, vermeyecek misin..."
Tabiî, böyle, Meclisin tatile girme aşamasında, böyle işte
muhalefetin de teke indiği, birçok olayların enine boyuna
incelenmediği bir safhada böyle bir kanun tasarısını
getirerek, kamuoyunu yanıltmaya... Bir nevi, bu hükümet, yangından
mal kaçırmakla, bu işlerle meşgul.
Bu oyunları ve bu
tuzakları kimse yutmuyor değerli milletvekilleri.
Bakın, kanunlar, ülkede
istikrar sağlanması için getirilir; kanunlar, ülkede hakça bir düzen
kurulması için, ülkenin yönetilmesi için getirilebilir. Sizin herhangi bir
bakanınızın veya etkili bir bakanınızın
tıkandığı bir noktada veyahut da suiistimale ismi
karışan bir bakanın veyahut da politik bir
sıkıntı içinde bulunan bir bakanın durumunu rahatlatmak
için kanun getirilmez. Dünyanın hiçbir meclisinde böyle bir şey yok.
Herkes biliyor ki, bakanın
emrinde müsteşar var. Müsteşara talimatı veriyor, genel müdüre
talimatı veriyor; "yahu, sen, soruşturma izni verme" diyor.
Aslında, sorumluluk bakana ait. Niye bakan bu soruşturma iznini
vermekten kaçınıyor; çünkü, basının
karşısında hesap vermeyecek. Hesap vermeyince de, tabiî, böyle,
işte, emrindeki... Biraz da, tabiî, kişilikli müsteşar, genel
müdür direnir, buna şey vermez... Bu soruşturma iznini verir veya
vermez; tabiî, o, olayın durumuna göre değişir; ama, maalesef,
böyle getirdiğiniz kanun tasarıları, böyle tuzaklarla dolu.
İkincisi; ilçe belediye
başkanları, belde belediye başkanları hakkında
soruşturma izni vermeyi, bazı hallerde, kaymakama ve valilere
veriyorsunuz. Değerli milletvekilleri, bugün, valiler, atamayla gelen kişilerdir,
siyasî makamlardır. Ben bir genelleme yapmak istemiyorum, valilerin ve
kaymakamların kişilikleriyle ilgili bir değerlendirme yapmak da
istemiyorum; ama, halkın oyuyla seçilmiş, kişilikli bir belediye
başkanı hakkında, büyük yerlerde, valiler veya kaymakamlar,
zaman zaman sürtüşmeye girebilirler. Keşke, Memurin Muhakematı
Kanunundaki o ilçe idare kurullarını, il idare kurullarını
feshetmeseydik de, bu kişilerin yargılanmalarının bir
heyete verilmesi konusundaki hükmü muhafaza etseydik. Şimdi ne olacak;
belediye başkanları ve il genel meclisi üyeleri, belediye meclis
üyeleri, bugün, işte, anakentlerde, büyük yerlerde, valilerin tasarrufuyla
soruşturmaya gidecekler. Bence, bu da haksız yani. Burada, biraz,
seçilmiş insanlara bir güvence vermek zorundayız. Seçilmiş
insan, eğer, orada, siyasî iktidarın emriyle hareket eden bir valiye
rast gelirse, karşısındaki kişilikli bir belediye
başkanıysa, her an için, onun burnunu yere sürtmek için birtakım
bahaneler yaratabilir. Onun için, yani, bence, bu getirilen tasarı,
memleket hayrına bir tasarı değildir.
Aslında, tabiî, bir günde 7
kanun, öteki günde 4 kanun, 5 kanun çıkarmak zorunda kalınınca,
bu kanunların ülkeye ne getirdiğini, ne götürdüğünü
araştıramıyorsunuz. Ezbere... Zaten, iktidar partileri milletvekillerinin
hiçbirinin, inanıyorum ki, bu kanunların hiçbirinden haberi yok.
Yukarıdan talimatlar geliyor, bu kanunları hemen çıkarın
deniliyor... Bu memleketin kaderini tayin eden bu nitelikteki kanunların,
enine boyuna tartışılması lazım, kamuoyunda
tartışılması lazım.
İl belediye
başkanları hakkında bir karar veriyorsunuz, il genel meclisi
üyeleri hakkında bir karar veriyorsunuz, belediye meclis üyeleri, ilçe
belediye meclis üyeleri hakkında bir karar veriyorsunuz; bunların
düşüncelerini aldınız mı?! Bu insanlar, halkın oyuyla
seçilmiş, gelmiş insanlardır. Acaba, hakikaten, bunların,
siyasî iktidarın emrine göre hareket eden valilerin verdikleri emir ve
talimatlara bırakılması gereken bir statüde mi...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla)- Herhalde,
sürem bitti.
BAŞKAN - Buyurun.
KAMER GENÇ (Devamla) -
...olmaları gerekirdi, yoksa, daha bir... Yani, objektif karar veren bir
kurulla; mesela, ilçe idare kurulları... Çünkü, bunlar seçilmiş
insanlar ve siyasî kişilerdir. Dolayısıyla, bunların kararıyla
mı hakkında soruşturma açılma izni verilmesi gerekirdi?!
Bunların tartışılması lazımdı; ama,
maalesef, birileri kanunları perde arkasında hazırlıyorlar,
işte, biz merkezî yönetimin bunların üzerindeki baskısını
her zaman için kuralım diyorsunuz ve ondan sonra da , tabiî, bir kanun üç
ay, beş ay yaşama direncini göstermiyor; çünkü, özü
kavranılmıyor. O memlekete uygulanmasında getirilen... Ne
anlamda getirildi, kime ne zarar getiriyor, ne kâr getiriyor; bunlar
tartışılmıyor. Dediğim gibi, cumhuriyet
başsavcıları, birisi hakkındaki bir şikâyeti
soruşturmak için müsteşara, bakana gönderdiler... O zaman, cumhuriyet
başsavcısı bu şikâyetin akıbetini
araştırsın değerli milletvekilleri. Araştırmazsa,
o cumhuriyet başsavcısının ne fonksiyonu olur?
Ben, bu tasarının yerinde
olmadığına inanıyor, saygılar sunuyorum. (DYP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ BAKANI
RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; fazla vaktinizi almadan, değerli
milletvekilinin burada dile getirdiği konulara, kısaca, cevap arz
etmek istiyorum.
Doğru Yol Partisi Grubu
adına konuşan Sayın Bedük kanun tasarının tümüne
katıldığı için, ben de tümü hakkında
konuşmayacağım. Ancak, sayın milletvekilinin
tasarının 2 nci maddesinde "başsavcılıkları
göndererek soruşturma izni isterler" ibaresinin
"gönderirler" şeklinde değiştirilmesinden ötürü
kaygılarına cevap arz etmek istiyorum.
Evvela, tasarının 2 nci
maddesi, 4483 sayılı Kanunun 4 üncü maddesindeki
"başsavcıları" deyimini
"başsavcılıkları" olarak düzelterek, sayın
başsavcıların işyükünü hafifletmeyi
amaçlamıştır.
İkincisi; burada,
"gönderirler, soruşturma izni isterler" ibaresinin
tasarımızın 6 ncı maddesinde 4483 sayılı Kanunun
9 uncu maddesiyle beraber mütalaa edilmesi gerekir. Tasarının 2 nci
maddesinde "gönderirler" diyen emredici hükmünü, kanunun 9 uncu
maddesini değiştiren tasarının 6 ncı maddesindeki
bölümü okuduğumuz zaman, daha güzel ortaya koyacağız.
"Yetkili merci -yani,
başsavcılıkların evrak gönderdiği yetkili merci-
verdiği önincelemeye geçilmemesi kararını şikâyetçiye,
soruşturma izni verilmesine veya verilmemesine ilişkin
kararını ise cumhuriyet başsavcılığına,
hakkında öninceleme -burada, zaten, harf değişikliği
olmuş- yapan memur veya diğer kamu görevlisine ve şikâyetçiye
bildirir."
Yani, burada, herhangi bir
evrakın hasıraltı edilmesi veya herhangi bir evrakın,
herhangi bir idarecinin inisiyatifiyle saklanması söz konusu
değildir. Başsavcının gönderdiği her evrak, behemehal,
müspet veya menfî cevaplandırılacaktır. Yani, öninceleme
yapılmasına... "Yetkili merci, verdiği önincelemeye
geçilmemesi kararını -eğer böyle bir karar vermişse-
şikâyetçiye..." Süre de var ayrıca; altmış gün burada.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Süre de yok;
ama...
İÇİŞLERİ BAKANI
RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (Devamla) - Hayır, bu çok açık.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, ama,
böyle parça parça kanun getirirseniz olur mu?
İÇİŞLERİ BAKANI
RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (Devamla) - Müsaade buyurun efendim;
karşılıklı konuşma yapmayalım.
Bir diğer, yine, değerli
arkadaşımızın, tasarının 1 inci maddesinde, 4483
sayılı Kanunun 3 üncü maddesindeki değişikliğe
istinaden "Başbakanlık ve Bakanlıkların merkez ve
bağlı veya ilgili kuruşlarında görev yapan diğer memur
ve kamu görevlileri hakkında merkez teşkilatında müsteşar,
bağlı veya ilgili kuruluşlarda o kuruluşun en üst
amiri" ifadesinde tereddütleri olduğu gözüküyor. Bu,
Danıştay ile idarî yargının ayrı ayrı
mütalaasından ötürü maddeye konmuştur; çünkü...
KAMER GENÇ (Tunceli) - Mümkün
değil; Danıştay en üst mahkeme Sayın Bakan. Olur mu?..
İÇİŞLERİ BAKANI
RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (Devamla) - Efendim, müsaade buyurun.
O zaman, Danıştay en üst
mahkeme ise, Danıştaydan aldığımız görüşü
arz edeyim; lütfen, konuşmayın o zaman.
"En üst idarî amir" deyimi
kullanıldığına göre -Danıştaydan alınan
görüştür bu- bu deyimin, siyasî otoriteyi temsil eden Bakandan sonra gelen
ve idarî otoritenin en üst noktasında bulunan, Başbakanlıkta
Başbakanlık müsteşarını, bakanlıklarda
bakanlık müsteşarlarını ifade ettiği
anlaşılmaktadır. Bu, Danıştayın istişarî
kararıdır.
KAMER GENÇ (Tunceli) - O
istişarî mütalaa, karar değil.
İÇİŞLERİ BAKANI
RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (Devamla) - Müsaade buyurun, ben söyleyeyim. Lütfen...
Böyle karşılıklı konuşmayalım.
BAŞKAN - Efendim, lütfen,
karşılıklı olmasın...
Buyurun Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ BAKANI
RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (Devamla) - Bu, idarî yargının bunu kabul
etmemesinden ötürü, idarî yargıyı ve Danıştayı da,
evrakları tekemmül ettirmek için her ikisini de tatmin edecek bir ifade
konulmuştur. Yani, sizin söylediğiniz gibi, bakanın bir
şeyini kaçırıp müsteşara götürmek filan değildir.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Kaçma...
Kaçma... Bakanın kaçmasıdır bu.
İÇİŞLERİ BAKANI
RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (Devamla) - Efendim, ben, tabiî, bunu, anlayanlar için
söylüyorum; size... Kabili hitap olduğunuz için, ben diğer anlayan
arkadaşlarımıza söylüyorum ve zabıtlara geçsin diye
söylüyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) - Siz
anlasanız da biz de anlasak.
İÇİŞLERİ BAKANI
RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (Devamla) - Bir de valinin ilçe belediye
başkanları üzerindeki tasarruf yetkisine gelmek istiyorum.
Zaten, bizim şu andaki
İller İdaresi Kanunumuza göre, valilerimizin ilçe belediyeleri
üzerinde her türlü soruşturma yetkisi vardır; gelen şikâyetleri
de... Burada, mevcut kanuna uygun bir şeyi, atanmışların
seçilmişleri kontrolü gibi algılamak yanlış olur. Mevcut
meri kanunlarda eğer bir şikâyetimiz varsa, bunu, bilahara, tabiî, bu
Yüce Meclis değiştirebilir. Ben, sadece, yanlış
anlamaları önlemek ve zabıtlara geçmesini sağlamak için söz
aldım.
Teşekkür ederim ve Yüce Heyete
saygılarımı arz ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın
Başkan, bir açıklık getirmek istiyorum.
İdare mahkemeleri
Danıştayın denetimine tabidir. Sayın Bakanın
dediği o şey istişarî mütalaadır ve istişarî mütalaa
da yargı kararı değildir. Tabiî, bakanlar bunu
kavramadığı için, çıkıp bizi bilgisizlikle itham
ediyorlar.
BAŞKAN - Görüşünü
vermiş yargı.
Şahsı adına, Isparta
Milletvekili Sayın Mustafa Zorlu. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Zorlu.
MUSTAFA ZORLU (Isparta) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 730 sıra sayılı
Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının geneli hakkında, şahsım adına
söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 4483 sayılı Kanun, 2.12.1999 tarihinde kabul
edilmiş, 4.12.1999 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Görüşülmekte olan kanun tasarısı, 4483 sayılı
Kanundaki birtakım ihtiyaçları ve eksiklikleri karşılamak
üzere Yüce Meclisin iradesine sunulmuştur.
Yapılan değişiklikler
hakkında kısaca bahsedecek olursak: 4483 sayılı Kanunla,
belde belediye başkanlarımız ve belde belediye meclisi
üyelerimiz hakkında soruşturma izni verme yetkisi kaymakamlıklara;
il, merkez belde belediye başkanları ve meclis üyeleri hakkında
soruşturma izni verme yetkisi de valiliklerimize
bırakılmıştı. Şimdiki yapılan düzenlemeyle,
belde belediye başkanları ve belde belediye meclis üyelerimiz
hakkında soruşturma izni verme yetkisi kaymakamlıklara, ilçe ve
merkez belde belediye başkanları ve belediye meclisi üyeleri
hakkında soruşturma izni verme
yetkisi de valiliklerimize bırakılmaktadır.
Tabiî, bu yeni düzenlemeyle,
birtakım çekinceler de, aklımıza gelmektedir veya
düşünülmektedir. Bu kanun tasarısında verilen yetkiyle, en büyük
endişemiz, kaymakamlıkların ve valiliklerimizin
siyasallaşmaya doğru götürülmesi noktasında bir çekince
bulunmasıdır; ama, bugünkü mevcut şartlar içerisinde, hükümetimizin
yapmış olduğu bu uygulamanın doğru olduğu
kanaatindeyiz; çünkü, bakanlığımıza bağlı 130
civarında mülkiye müfettişi, 130 civarında da mahallî idareler
kontrolörü bulunmaktadır. Toplam, 3 216 belediyenin olduğu ülkemizde,
bunlarından 16'sı büyükşehir belediyesi ve 81'i il belediyesi
olduğunu düşünecek olursak, bakanlığımıza
bağlı olarak çalışan toplam 250 civarındaki
arkadaşımızın bunlara yetmesinin, belediyelerin
soruşturmalarının önincelemelerini veya denetimlerini yapmasının
mümkün olmadığı apaçık ortaya çıkacaktır.
Tabiî,
bakanlığımıza bağlı mülkiye müfettişlerinin
veya mahallî idareler kontrolörlerinin sayısının
artırılmasının daha iyi olacağı kanaatini
taşıyorum; çünkü, mülkiye müfettişlerimiz veya mahallî idare
kontrolörleri belediyelere gittikleri zaman, sadece, belediye
başkanlarımızı cezalandırmak için değil,
aynı zamanda, yapmış oldukları hataları öğretmek
için gidiyorlardı veya belediye başkanlarımıza eğitim
amacıyla gitmiş oluyorlardı. Fakat, bugünkü mevcut sayılar
doğrultusunda, böyle bir düzenlemenin de gerekliliğine
inanıyorum.
Yapılan bir başka
değişiklik de, bu kanun tasarısıyla, soruşturma izni
konusundaki karar, 30 günden 45 güne çıkarılmıştır.
Soruşturma izninin verilmesine ilişkin kararın verilebilmesi
için ilgilinin ifadesinin alınma zorunluluğunun getirilmesi,
birtakım suiistimallerin giderilmesi için lüzumlu olan bir
değişikliktir.
Aynı zamanda "sahibinin
adı, soyadı ve imzası ile iş veya ikametgâh adresinin
gerçeği yansıtmadığı tespit edilen dilekçeler üzerine
öninceleme yapılamaz" fıkrasının getirilmesi de, çok
lüzumlu bir değişikliktir; çünkü, günün şartlarına göre
veya günün siyasî konjonktürüne göre, ama gerçek ama yanlış,
birtakım memurlar veya birtakım şahıslar, memurlar
hakkında veya kamu görevlileri hakkında birtakım suçlamalara
girebiliyorlar; haklı veya haksız... Diyelim ki, günün siyasî
konjonktüründe irticaî faaliyetler gündemde; irticaî faaliyetlerle ilgili
olarak, ilgili ilgisiz şikâyetler, ismi olmayan, ikametgâhı olmayan
şikâyetler yapılıyor ve devletin görevlendirdiği insanlar,
devletten harcırah alarak, devletin vasıtalarıyla, bu, aslı
olan veya olmayan bilgileri değerlendirmek için birçok yerlere gidiyorlar.
Şimdi, bu getirilen düzenlemeyle, bu, tamamen kaldırılıyor
ve eğer, yapılan araştırma neticesinde, dilekçe sahibinin
veya şikâyetçinin, yani, ilgilinin dilekçesindeki bilgiler doğru
değilse, öninceleme yapılamaz hükmü getiriliyor ve bize göre de çok
iyi bir düzenleme.
Yetkili merciin, verdiği ön
incelemeye geçilmemesi kararının şikâyetçiye, soruşturma
izni verilmesine veya verilmemesine ilişkin kararını ise cumhuriyet
başsavcılığına, öninceleme yapan kamu görevlisine ve
şikâyetçiye bildirilmesi şeklinde getirilen hüküm, yapılan
öninceleme ve soruşturmanın şeffaflığı
bakımından çok önemli ve lüzumlu bir değişikliktir; yani,
getirilen bu değişiklikle, şikâyetçiye, şikâyet edilene ve
bu soruşturmayı yapanlara, yetkililer tarafından,
soruşturmanın açılmasıyla ilgili olarak veya
açılmamasıyla ilgili olarak da bilgi verilmektedir. Bu, hukuk devleti
anlayışına ve sosyal adalet anlayışına çok uygun
bir düzenlemedir. Buna da bütün olarak katılıyoruz.
Kamu görevlileriyle ilgili olarak,
4483 sayılı Kanunla daha önce çıkarılan soruşturma ve
incelemelerin, birtakım eksikliklerle beraber
çıkarıldığı malumdu.
Bakanlığımızın ve hükümetimizin bu eksiklikleri çok
kısa bir zamanda görerek, tekrar Yüce Meclisin iradesine getirerek bu
değişiklikleri yapmasını olumlu karşılıyor,
bu kanunu desteklediğimi ifade ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Zorlu.
Soru sorma istekleri vardır.
Soru sorma ve cevap verme süresi 10
dakikayla sınırlıdır.
Soru soracak
arkadaşlarımızın, lütfen, sorularının gerekçesini
çok kısa olarak belirtip, sorularını sormalarını rica
ediyorum.
Buyurun Sayın Akın.
MURAT AKIN ( Aksaray) - Sayın
Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakana
aşağıdaki sorumu tevcih ediyorum:
Aksaray İli Eskil İlçesi
Belediye Başkanına, Eskil Belediyesinin mülkiyetindeki arsanın
kendisine usulsüz olarak satılması ve yine, belediyeye ait olan
modern un fabrikasının usulsüz olarak kiraya verilmesi eylemlerinden
dolayı - 1994'te- Aksaray Ağır Ceza Mahkemesinin 20.9.2000 gün,
43 sayılı ve Ceza Kanununun 240 ncı maddesi uyarınca görevi
kötüyle kullanmak suçundan yirmibir ay yirmi gün hapis cezası ile yine
beş ay oniki gün memuriyetten men cezası verilmiş, aynı
ceza da Bakanlığınız vasıtasıyla temyizde tasdik
olduktan sonra Danıştaya bildirilmiş ve Danıştay 8.
Dairesi de, açıklanan nedenlerle, seçilme yeterliğini kaybeden
belediye başkanının, ilgili mevzuat uyarınca görev
başında kalmasına gerek bulunmadığından istemin
kabulü ve Eskil Belediye Başkanının belediye
başkanlığından düşürülmesine 24.5.2001 tarihinde
oybirliğiyle -5 hâkimin kararıyla- karar verdiği halde, bu şahsın
halen belediye başkanlığı görevinde bulunması
doğru mudur? Hukuken ilgili Danıştay kararıyla
düşürülen bir başkanın o günden bugüne kadar yapmış
olduğu icraatları ve uygulamaları, Sayın
Bakanımız, acaba hukuka uygunluğu açısından nasıl
yorumluyor? Aynı şahsın yine bu nevi usulsüz ve kanuna
aykırı işlemlerine devam ettiği duyumları vardır.
Yine, Aksaray İli Gülağaç
Sofular Kasabası Belediye Başkanının, bir yıl hapis
cezası almasına rağmen, belediye başkanlığı
görevini sürdürdüğü bilinmektedir.
Sayın Bakanımız,
bilhassa Danıştay ilgili dairesince belediye
başkanlığı düşürülen şahsın, belediye
başkanlığından alınması talimatını ne
zaman verecektir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın
Yıldırım, buyurun.
MEHMET SADRİ YILDIRIM
(Eskişehir) - Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakana
aşağıdaki soruyu sormak istiyorum:
10.4.2001 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisinden, memurların ve kamu çalışanlarının
durumlarını iyileştirici, yani eşit işe eşit
ücret için üçüncü defa yetki almıştınız; günü bitiyor, oniki
gün kaldı. Hükümetin bu husustaki çalışmaları
başladı mı; başladıysa, ne safhada? Çünkü,
sıkıntı içinde olan emeklilerimiz,
çalışanlarımız ve memurlarımız, dört gözle haber
beklemektedir. Yani, kamuda çalışanlar ile
memurlarımızın ve emeklilerimizin durumlarını
iyileştirici bir çalışmanız oldu mu, yapacak
mısınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Biz de teşekkür
ediyoruz Sayın Yıldırım.
Sayın Gül, buyurun.
RAMAZAN GÜL (Isparta) - Sayın
Başkanım, delaletinizle, Sayın Bakanıma arz etmek
istiyorum. Daha önce, bu Mecliste, Memurin Muhakematı Kanununu
değiştirdik ve değişikliğini görüşmekte
olduğumuz 4483 sayılı Yasayı çıkardık. Bu mevcut
yasa, acaba, kamuoyunda konu edilen bürokratların daha rahat
yargılanmalarını önlemek için mi çıkarılıyor;
yoksa, bu yasayla, genellikle banka genel müdürlerinin yargılanmadan
kurtulması mı amaçlanıyor?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Biz teşekkür
ediyoruz.
Sayın Doğru, buyurun.
REŞAT DOĞRU (Tokat) -
Sayın Başkanım, aracılığınızla,
Sayın Bakanımızdan şu konuları öğrenmek
istiyorum:
Belediye
başkanlarımız, ülkemizin her tarafında, büyük oranda maddî
sıkıntı içerisindedir. SSK, İller Bankası ve
diğer borçlar dolayısıyla, birçoğunun maaşına
haciz gelmiştir. Hatta, bazıları maaş da verememektedir;
hatta, kendilerinin de maaş almadıklarını zaman zaman
görmekteyiz. Ayrıca, kadrolarında bulunan memurların başka
dairelere geçmesi de engellenmiştir; bu yönde de büyük
sıkıntı içerisindedirler. Yollarda kalan ve her ayın
aşağı yukarı son onbeş gününü Ankara'da geçiren bu
insanlara, acaba, nasıl yardım edebiliriz? Bunların
borçlarının bir kısmının affedilmesi veyahut da
faizlerinin ortadan kaldırılması noktasında bir
çalışma yapılabilir mi?
Ayrıca, bu konuyla ilgili
olarak, il genel meclisi üyelerimiz de büyük sıkıntı
içerisindedirler. İl genel meclisi üyelerimize de, ilerideki çıkacak
olan kanunda bir yer verilebilir mi?
Ayrıca,
muhtarlarımızın da bu yönde bazı talepleri vardır.
Doğrusu, Sayın
Bakanımızın çalışkanlığını da
gayet yakından biliyoruz. Yerel yönetimlerle ilgili kanun
tasarısı Meclisimizin gündemine gelmiş ve geri çekilmiştir.
Belediye başkanlarımızın büyük bir kısmı da, bu
kanunun çıkarılması noktasında beklenti içerisindedirler.
Acaba, bu kanunun çıkması noktasında bir bilgi verecekler midir?
Teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz.
Sayın Bedük, buyurun.
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) -
Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakanıma şu sorumu
sormak istiyorum: Rüşvet, zimmet, ihtilas, irtikap, görevi kötüye kullanma
ve ihaleye fesat karıştırma gibi suçlardan dolayı
birkısım üst yöneticileri hakkında soruşturma
açılması nasıl olur; nasıl soruşturma
açılır? Savcılar, doğrudan doğruya bu kişilerle
ilgili soruşturma açabilirler mi? Müşteşarlar dahil, genel
müdürler dahil, diğer memurlar da dahil olmak üzere soruşturma açma imkânı
var mıdır?
İkinci sorum: "göndererek
soruşturma izni isterler" ibaresinin "gönderirler"
şeklinde değiştirilmesinin anlamı acaba nedir? Yani
şunu söylemek istiyorum: Buna niye lüzum hissedildi?
"Savcılıklara gönderirler..." Peki, savcılar ona ne
yapacaklar? Göndermesinin bir sebebi olması gerekir, o sebebin
açıklanmasını rica ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz.
Buyurun Sayın Bakanım.
İÇİŞLERİ BAKANI
RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; Aksaray Milletvekilimizin Eskil Belediyesiyle ilgili
sorusunu burada cevaplandırabilmem mümkün değil; çünkü, bütün
dosyaları burada yanımızda taşımamızın
imkânı yok. Ancak, yazılı cevap verecekken, yine de buradan
aldığımız bilgi, Danıştaydan bu dosyanın
gelmediği yolunda; ama, gelmişse, zaten işlem yapılır;
ayrıca da yazılı cevap arz edeceğiz
arkadaşımıza.
MURAT AKIN (Aksaray) - Bir ay oldu
Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ BAKANI
RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Bilemiyorum; tabiî, burada dosyamız
yok ki, ben size, gelmiştir gelmemiştir diyeyim. Eğer lütfedip
bunu bana telefonla sabahleyin söyleseydiniz, kesin bilgi verebilirdim;
yarın yine telefon açarsanız, verebilirim veya size yazılı
cevabınızı arz ederim.
Eskişehir Milletvekilimizin
kamu görevlilerinin malî durumlarıyla ilgili dileklerine hep beraber
katılıyoruz; böyle bir çalışma vardır; ancak, Türkiye'nin
içinde bulunduğu ekonomik şartları da göz önünde bulundurarak
böyle bir çalışmanın, aldığımız, kanun
çerçevesinde Meclisin verdiği yetkiyle yapılabileceğini
söylüyorum; o da, doğrudan doğruya burayla ilgili değil; ama,
hükümetten aldığımız bilgiyi gene yazılı olarak
arz edeyim.
Yine, Tokat Milletvekilimizin,
belediyelerimizin borçlarıyla ilgili sorusu ve diğer konular, tamamen
Mahallî İdareler Kanunuyla ilgilendirildiği için... Bakanlar
Kurulumuzca, Mahallî İdareler Kanunuyla ilgili tasarının imzaları
tamamlandı, Sayın Başbakanımızın
imzasındaydı, sanıyorum bugünlerde Meclise gönderilecek; ancak,
Meclisin tatile girmesi hasebiyle, belki komisyonlarda görüşülmeye
başlanır; ancak, yeni yasama yılının ilk kanunu
olması gerek. Benim de önceliklerim arasında. Hep beraber, Yüce
Meclisin katkılarıyla, bu kanun görüşülürken, mahallî idarelere
neler yapılabileceğini, burada, değerli üyelerin oylarıyla,
onların tensipleriyle kabul edilecek kanuna göre cevaplandıracağız.
Gene Sayın Bedük'ün
"rüşvet, zimmet, ihtilas, irtikap gibi konularda kim soruşturma
yapar" sorusu vardı; 3628 sayılı Kanun zaten yürürlükte,
açık. Bu konuda soruşturmalar aynen devam eder.
Gene "gönderirler ifadesi niye
konuldu" şeklindeki soruda da, biraz önce söyledim, bu, esasen,
herhangi bir yeri korumak veya bir şey kaçırmak için değil,
bütün evrakların işleme girmesini sağlamak içindir. Göndererek
illa soruşturma izni isteme yerine, hakikaten şikâyet edilen, gerçek
şikâyetçinin yaptığı şikâyetlerin sonuçlanması ve
hepsinin muhakkak işleme girmesi için "gönderirler" ifadesi, 9
uncu maddeyle -biraz önce söylediğim gibi- ilişkilendirilmiştir
ve yetkili merciin -30 gün 45 güne çıkmıştır burada- 45
artı 15 günlük zaman diliminde muhakkak bunu neticelendirip ilgiliye
bildirmesi gerekmektedir.
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - O
maksatla sordum...
İÇİŞLERİ BAKANI
RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Gene, Isparta Milletvekilimiz
"herhangi bir kimse soruşturmadan kaçacak mıdır veya bu
kanun birisini koruyacak mıdır" diye sordular. Hayır, bu,
sadece ve sadece, arkadaşlarımızın da
konuşmalarında belirttiği gibi, şu anda, İçişleri
Bakanlığının müfettiş kadrosunda, mahallî idareler
sınıfında çalışan arkadaşlarımızın
normal işlerini yapmaya fırsat bulamamalarından
kaynaklanmıştır. Çok sayıda, imzasız, aslı
olmayan şikâyetler gelmektedir. Burada, bu, işin ciddiyete daveti
için yapılmıştır. Bir rakam vermem gerekirse, 2001 yılının ilk beş
ayında 3 096 şikâyet dosyası gelmiştir, 2000
yılında da, bir yıl içerisinde
6 369 dosya gelmiştir. Bunu, bizim
arkadaşlarımızın, diğer aslî işlerini
bırakarak bile bitirmeleri mümkün gözükmemektedir. Bunların
içerisinde, birçoğunun adresinin sahte olduğu, sadece şahsî
kinden, sadece huzursuz etmek için yazıldığı düşünülürse,
bunları ciddiyete davet etmek için olmuştur. Burada, kesinlikle,
hiçbir banka genel müdürünün veya bir kamu görevlisinin devam eden
soruşturmasının saklanması veya geri
bırakılması söz konusu değildir.
Arz ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
RAMAZAN GÜL (Isparta) - Mevcut yasa,
bürokratları yargılamayı zorlaştırmaktadır.
BAŞKAN - Muhakkak, tabiî,
zorlaştırıyor.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Tasarının maddelerine
geçeceğiz; ancak, maddelerine geçilmesi sırasında, Sayın
Kamer Genç'in, karar yetersayısının aranılması
isteği vardır. Tasarının maddelerine geçilmesi hususunu
elektronik cihazla oylama yapacağım ve karar
yetersayısını arayacağım.
Oylama için 3 dakikalık süre
vereceğim.
Bu süre içerisinde sisteme giremeyen
arkadaşlarımızın, teknik personelden yardım istemelerini;
buna rağmen giremezlerse, aynı süre içerisinde, oy
pusulalarını Başkanlığımıza
ulaştırmalarını; vekâleten oy kullanacak sayın bakan
var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun
rengini ve imzasını taşıyan oy pusulasını,
aynı süre içerisinde, Başkanlığımıza
ulaştırmalarını rica ediyor, oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; tasarının
maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.
Tasarının 1 inci maddesini
okutuyorum:
MEMURLAR
VE DİĞER KAMU GÖREVLİLERİNİN YARGILANMASI HAKKINDA
KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1. - 2.12.1999 tarihli ve 4483
sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin
Yargılanması Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinin (d), (h) ve (i)
bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve
maddeye (j) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (k) bendi
eklenmiştir.
"d) Başbakanlık ve
Bakanlıkların merkez ve bağlı veya ilgili
kuruluşlarında görev yapan diğer memur ve kamu görevlileri hakkında
merkez teşkilâtında müsteşar, bağlı veya ilgili
kuruluşlarda o kuruluşun en üst amiri,"
"h) Büyükşehir belediye
başkanları, il belediye başkanları, büyükşehir ve il
belediye meclisi üyeleri ile il genel meclisi üyeleri hakkında
İçişleri Bakanı,"
"i) İlçelerdeki belde
belediye başkanları ve belde belediye meclisi üyeleri hakkında
kaymakam; ilçe, alt kademe ve merkez ilçelerdeki belde belediye
başkanları ile ilçe, alt kademe ve merkez ilçelerdeki belde belediye
meclisi üyeleri hakkında bulundukları ilin valisi,"
"k) Mahallî idare
birliklerinin, başkanı, meclis üyeleri, encümen üyeleri, memur ve
diğer kamu görevlileri hakkında;
1. - İlçe düzeyinde
örgütlenenlerden başkanı kaymakam olanlar hakkında vali,
diğerleri hakkında kaymakam,
2. - İl düzeyinde örgütlenen ve
başkanı vali olanlar hakkında İçişleri Bakanı,
diğerleri hakkında vali,
3. - Birden çok ili kapsayacak
şekilde örgütlenenler hakkında İçişleri Bakanı,"
BAŞKAN - 1 inci maddeyle ilgili
olarak, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Kayseri Milletvekili Sayın
Sevgi Esen... (DYP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Esen.
Süreniz 5 dakika.
DYP GRUBU ADINA SEVGİ ESEN
(Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gündemde 730
sıra sayısıyla kayıtlı, Memurlar ve Diğer Kamu
Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi
Grubunun görüşlerini bildirmek üzere söz almış
bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
hepinizin hafızalarındadır, 2.12.1999 tarihinde, burada bir
kanun görüştük; adı, yine, Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin
Yargılanması Hakkında Kanundu; yani, 4483 sayılı
Kanun... Yine, bu tasarıda olduğu gibi, İçtüzük hükümleri gereğince
komisyona geldi, prosedür tamamlandı, Yüce Heyetiniz önünde
görüşüldü. O zaman, kalktık, tasarıya ilişkin
tenkitlerimizi belirttik; ancak, görüşülen her tasarıdaki tavır
gibi, itibar edilmedi; salt muhalefet düşüncesiyle, görüşlerimize yer
verilmedi, tasarıların kanunlaşma hızı burada da
yaşandı "madem gündeme getirildi, çıkarılmak
mecburiyeti var" tarzıyla kanunlaştı. Aradan birbuçuk sene
bile geçmeden, ne yazık ki, aynı kanunun aynı maddelerini bir
kere daha görüşüyoruz. Birbuçuk senede ne değişti; memurlara
ilişkin hangi prosedür değişti de yargılanmasında
ihtiyaçlar belirdi?
Şimdi, soruyoruz: Hangi
tasarı doğru? En son tasarı doğru diyorsanız, bundan
sonraki en doğru ne zaman gelecek?
Değerli milletvekilleri,
üzülerek söylemem lazım ki, bu yöntem sıklıkla başvurulan
bir sistem haline dönüştürüldü. Bu sistemle de, hem Türkiye Büyük Millet
Meclisinin kıymetli zamanı alınıyor hem de bizlerin.
Dışarının ateşten topa dönüştüğü, milletin
ciddî olarak yoksullaştığı, kurumların bir bir
yıkılan kaleler gibi zafiyete uğratıldığı
günümüzde, Anayasa, Seçim Kanunu, Siyasî Partiler Kanunu gibi demokrasi
adına hayatî önemi olan kanunlar, konular bekletilirken, memurların
yargılanmasını tartışıyoruz. Açlıktan ölmez
de ayakta durabilirlerse, biz de gider, bir gün yargılarız!..
Değerli milletvekilleri,
Türkiye, ciddî olarak sistem konusunu halletmek mecburiyetinde; liyakat
sistemini getirmek mecburiyetinde. İşçiler, memurlar, memur
emeklileri, artık, magazin konusu oldular. Asgarî ücretle geçinebilmenin
yarışmaları yapılıyor; izlemeye hepimizin gücü
yetiyorsa tabiî!..
Değerli üyeler, demokratik
düzenin hâkim olduğu ülkelerde idarenin hukuka
bağlılığı ilkesi geçerli olur ve takdirî kaidelere
değil de, hukuk kaidelerine uyum içinde yönetim seçilirse, polis devleti
olmaktan kurtulunur. Devlet, vatandaşlarına memurların eliyle ulaşır
ve saygının ölçüsü de bu elle belirlenir. Toplumun huzuru için,
bazı davranışların şiddetli müeyyide görmesi ve
caydırıcı özellik göstermesi de esastır. Suç ve cezalar
konusundaki denge ve soruşturma esasları, çok hassas ve adil
olmayı gerektirir.
Tasarının 1 inci
maddesindeki düzenlemenin esası, Anayasanın 129 uncu maddesidir. Bu
maddeye göre, kamu görevlileri hakkında ceza kovuşturması
açılması, idarî merciin iznine tabi tutulmuştur. Milletvekillerinin
dokunulmazlıklarının tartışıldığı
bir ortamda, bu, ismi konulmayan, memurlar için getirilmiş bir
dokunulmazlıktır.
Yine bu maddeyle, ilçe belediye
başkanları ve belediye meclis üyeleri hakkında soruşturma
izni verme yetkisi İçişleri Bakanından alınarak, valilikler
yetkili kılınmıştır. Benzer düzenlemeler de birlikler
için getirilmiştir.
Hiyerarşik sistem olarak bu
düzenleme uygun görülüyor gibiyse de, başka bir hassasiyet noktasına
dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Artık, Memurların
Yargılanması Yasasında, izin sisteminden vazgeçilmelidir.
İzin sistemiyle, yargılama yetkisinin bir bölümünün yönetime,
yürütmeye bırakılması, yönetimin, yargının önüne
geçmesine neden olmuştur.
Diğer bir açı da, yine
yargı açısıdır. Yargılanma yetkisini, halk adına
tek bir organda toplanması asıldır. Türkiye, demokrasi ve hukuk
devleti kavramlarının yükseldiği bir yapılanmaya girmek
mecburiyetindedir; ancak, ne yazık ki, hukukçular, bu yasayı, hukuk
özürlü yasa olarak, hukukun sırtında bir kambur olarak
görmektedirler; adaleti geciktiren, zaman zaman da dışlayan bir etken
olarak görmüşlerdir. Doğru açıdan
bakıldığında görüşülen tasarıya, hukukun
üstünlüğünün gölgesi vuran bir yasa tasarısı olarak bakmak
mümkün değildir.
Hukukun üstün
kılınacağı günlerin özlemiyle, hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Esen.
1 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - 4483 sayılı
Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"Cumhuriyet başsavcıları" ibaresi "Cumhuriyet
baş-savcılıkları", "göndererek soruşturma
izni isterler." ibaresi "gönderirler." olarak ve aynı
maddenin dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"1.11.1984 tarihli ve 3071
sayılı Kanunun 4 üncü maddesindeki yazılı şartları
taşımayan ve yapılan araştırma sonucunda daha önce
sonuçlandırılmış konular ile yukarıdaki fıkraya
aykırı bulunan ihbar ve şikâyetler, Cumhuriyet
başsavcılıkları ve izin vermeye yetkili merciler
tarafından işleme konulmaz ve bu durum ihbar ve şikâyette
bulunana bildirilir. Ayrıca, bu durumun ön incelemenin herhangi bir
aşamasında tespit edilmesi halinde, ön inceleme raporu
düzenlenmeksizin konu sonuçlandırılır."
BAŞKAN - Doğru Yol Partisi
Grubu adına, Isparta Milletvekili Sayın Ramazan Gül; buyurun. (DYP
sıralarından alkışlar)
DYP GRUBU ADINA RAMAZAN GÜL
(Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin
Yargılanması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde
DYP Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlarım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yine, mevcut hükümetin yanlış
uygulamalarının neticesi olarak, şu an huzurlarınızda
görüşmekte olduğumuz yasa tasarısı, bir belge olarak yüksek
huzurlarınıza gelmiş bulunmaktadır; şöyle ki:
Cumhuriyetin ilk
yıllarından bugüne kadar, Türkiye Cumhuriyeti memurlarının
soruşturulmalarını ve her türlü özlük haklarıyla ilgili
düzenleme yapan bir Memurin Muhakemat Yasası vardı; bu Memurin Muhakemat
Yasası, daha sonra, 4483 sayılı Yasayla değiştirildi.
Bu Memurin Muhakemat Yasasına göre, devlet, memurunu, asgarî ölçüde,
dürüst, terbiyeli ve devleti temsil etme noktasında da şahsiyetli
olarak kabul ediyor ve aslı astarı olmayan gayriciddî birtakım
iddialar karşısında, bu Memurin Muhakemat Kanunuyla koruyordu.
Yani, devlet, memurunu zamanlı zamansız şekilde yargı
merciinin önüne çıkarmıyor; devlet, memurunu kendi usulleri
çerçevesinde yargılıyor ve ona göre, memurun yapmış
olduğu işlemleri denetliyordu. Daha sonra, 4483 sayılı Yasa
geldi. Bu Yasa, Memurin Muhakemat Kanununu değiştirdi ve neticede, bu
yasa tekrar gündeme getirildi; yani, şu an görüşülmekte olan
tasarı gündeme geldi.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye, Uluslararası Saydamlık Örgütünün
yayımladığı yolsuzluk endekslerine göre, OECD üyesi ülkeler
arasında 2 nci sırada yer almaktadır; yani, bizden daha kötü bir
ülke var; o da, Meksika.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir ülke düşünün ki, yolsuzluklar konusunda bile uluslararası
istatistiklerde olumsuz bir sicilimiz var. Peki, bu konuda ne yapmak
lazım; aslında, yapılacak olan şey bellidir;
Yolsuzluğa bulaşanları açığa çıkarmak ve kamuyu,
olabildiğince saydam hale getirmektir; çünkü, vatandaşın, belli
bilgilere düzenli olarak ulaşması ve gerektiğinde demokratik
uygulama hakkını kullanması gerekmektedir. Tabiî ki, bu
çerçevede, sivil toplum örgütlerinin önündeki engellerin
kaldırılması da çok büyük önem taşımaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yolsuzlukla mücadelede üzerinde durulması gereken bir
diğer önemli ayak, bürokrasidir. Şunu açıkça ifade etmekte yarar
vardır ki, tüm yolsuzluk olaylarında, bürokrasinin gerektirdiği
işlemler ve ilgili bürokratların hepsinin imzaları vardır;
çünkü, yolsuzluk, bir kamu kaynağının çıkar amaçlı
olarak kullanılmasıdır. Bu çerçevede olaya
baktığımızda, yolsuzluk olayının üzerine
gidilmesi ve bu olayın sorgulanması için, memurların ya da kamu
görevlilerinin hesap vermelerine imkân sağlayan bir yasal
altyapının oluşturulmasına gerek vardır ve bu
gereklilik de açıktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; daha önce, bu Mecliste, görüşmekte olduğumuz
tasarıyla aynı konuda bir kanunu kabul etmiş ve
bürokratların rahat yargılanmalarına imkân
sağlamıştık; çünkü, biz, Doğru Yol Partisi olarak, her
türlü yolsuzluğun üzerine gidilmesinden yanayız. (DYP
sıralarından alkışlar) Bu konuda tavrımız sonuna
kadar sürecek ve böyle olacaktır.
Ancak, şimdi, kanunda
değişiklik yapılarak, adı yolsuzluğa karışan
bürokratların yargı önüne çıkmaları, yine,
zorlaştırılmakta ve âdeta, siyasî makamın takdirine
bırakılmaktadır. Böyle bir anlayışla yolsuzlukla
mücadele edilemez. Zaten, bu hükümetin yolsuzlukla mücadele gibi bir amacı
da yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
RAMAZAN GÜL (Devamla) - Bu yasa
değişikliği talebi de, bunun açıkça göstergesi ve
örneğidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabiî, aklımıza, doğal olarak şu soru
gelmektedir: Bu yasa değişikliğiyle, acaba, hangi bürokrat
korunmak isteniyor? Hangi kamu bankasının genel müdürleri
yargılanmaktan kurtarılmak isteniyor? Bu soruları medya da
sormaya başladı; ama, biz, Doğru Yol Partisi olarak,
yolsuzlukların takipçisiyiz ve takipçisi olmaya da devam edeceğiz.
(DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Adı yolsuzluklara karışan bürokratların da namusluca
yargılanmalarını sağlamak için, çaba
harcayacağız. Yargıya gidip aklanma hakkını, bir
yasayla kişilerin elinden alamazsınız. Bu nedenle, biz, DYP
olarak, bu değişiklikleri benimsemiyor ve karşı
çıkıyoruz.
Bu yasanın ülkemize
hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum. Yüce Meclisinizi
saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Gül.
2 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - 4483 sayılı
Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş ve ikinci fıkrasında yer
alan "hakkında inceleme yapılanın üstü" ibaresinden
sonra gelmek üzere "veya eşiti" ibaresi eklenmiştir.
"İzin vermeye yetkili mercii,
bu Kanun kapsamına giren bir suç işlendiğini bizzat veya 4 üncü
maddede yazılı şekilde öğrendiğinde, en geç
altmış gün içinde, doğrudan veya yaptıracağı
araştırma sonucu gerekli görürse, bir ön inceleme başlatır.
Ancak, sahibinin adı, soyadı ve imzası ile iş veya
ikametgâh adresinin gerçeği yansıtmadığı tespit edilen
dilekçeler üzerine ön inceleme yapılamaz."
BAŞKAN - 3 üncü maddeyle ilgili
olarak, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili
Sayın Kemal Çelik; buyurun efendim. (DYP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 5 dakika efendim.
DYP GRUBU ADINA KEMAL ÇELİK
(Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Memurlar ve
Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
3 üncü maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum; bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
biliyorsunuz, Memurin Muhakematı Hakkında Kanun 1913 tarihli bir
kanundur. Yıllardır, doksan yıla yakın, memurların
yargılanması bu kanun kapsamında uygulandı; ama, bu kanun,
özellikle adlî makamlar tarafından çok tartışıldı,
eşitliğe aykırı olduğu söylendi, bazı
memurların meslekî himaye gördüğü söylendi, memurların bir
dokunulmazlık zırhı içinde olduğu söylendi, adaletin gerçek
anlamda tecelli etmediği söylendi ve geciktiği söylendi ve bu Memurin
Muhakematı Hakkında Geçici Kanunun kaldırılması
yönünde büyük bir tartışma yıllardır sürmekteydi. Bu
tartışma sonucunda şöyle bir düzenlemeye gidildi: Bu 4483
sayılı Kanunla yeni bir düzenleme getirildi; ama, tartışma
hâlâ bitmedi. Memurların yargılanmasıyla ilgili kanunun fazla
bir şey getirmediği, fazla bir yenilik getirmediği şeklinde
tartışmalar sürdü gitti. Daha önceki yasada idare kurulları
vardı, bu yasayla idare kurulları kaldırıldı ve o
idare kurulları arasında hukukçu yok diye söylendi; ama, yetki,
şimdiki tartışmada, eskiden kurullar tarafından verilen
karar, şimdi, vali, kaymakam ve bakan tarafından verilmekle bir
şahsa ve bir makama bırakıldı şeklinde de bazı
eleştiriler de yapılmaktadır. Her şeye rağmen, bugünkü
yapılan düzenleme yerindedir, onu özellikle belirtmek istiyorum; ama, asla
yeterli değildir. Bu yeni düzenlemeyle, özellikle mülkiye
müfettişlerinin denetim görevi tamamen kaldırılmış
iken, belki bir nebze olsa bir rahatlama sağlanacak; bu bakımdan
önemli; ama, ben, Sayın Bakanımdan özellikle şunu rica ediyorum:
Bu mülkiye müfettişleri ve İçişleri Bakanlığı
mahallî idareler kontrolörlerinin hem sayıları az hem de
yetişmeleri mümkün değil. Bu nedenle, illerdeki valilere bağlı
olan mahallî idareler kontrolörlerinin özlük haklarının düzenlenmesi,
daha cazip hale getirilmesi suretiyle sorunların yerinde çözülmesi
gerektiğine inanıyorum. Şu anda sayıları az olan bu
kontrolörler hem de daha fazla kalifiye bir duruma getirilmek suretiyle,
sorunların mahallinde çözülmesi sağlanmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
işin aslı şudur: Bu kanun, bu haliyle bile
tartışılmaya devam edecek; çünkü, Avrupa Birliği
standartlarında bir yasamız yok. Bu sorunun çözümü, öncelikle,
kapsamlı bir adalet reformundan geçer. Adalet reformu, Türkiye'de, adil,
etkin, hızlı bir şekilde, yeni bir sistemle getirilmeli ve
Avrupa Birliği normlarına uyulmalıdır.
Yine, bu kapsamda, bakınız
-Sayın Bakanımın takdirine arz ediyorum- mahallî idareler
reformu son derece önemli. Mahallî idareler reformu, Meclisin gündemine bir an
önce getirilmeli. Bakınız, Meclis her yasayı
çıkarıyor, İktidar Partileri hiçbir madde üzerinde
konuşmuyor, buraya gelen her yasa çıkarılabilecek. O zaman,
getirin, biz de muhalefet partisi olarak destek verelim, mahallî idareler
yasasını çıkaralım. Merkezî idarenin yeniden düzenlenmesi
olayını tekrar gündeme getirelim ve merkezî idare, artık,
bazı yetkileri taşraya devretsin, sorunlar taşradan çözülsün,
sorunlar illerden çözülsün, Meclisimiz, artık, gerçek anlamda yasama yapan
bir hale gelsin. Bu nedenle, özellikle adalet reformu, mahallî idareler reformu
ve merkezî idarenin yetkilerinin devri konusu, İçişleri
Bakanlığınca gündeme alınabilecek konulardandır.
Örneğin, hâlâ çözülmemiş
sorunlar var güvenlik reformu kapsamında; adlî zabıta olayı var,
hâlâ tartışılıyor. Bu yasayla ilgisi var mıdır
derseniz, dolaylı bir şekilde vardır. Adalet reformu
kapsamında, adlî zabıta olayı Türkiye'de hep
tartışılmıştır, adlî zabıtaya gerek
olmadığı konusu her zaman gündeme gelmiştir; ama,
polislerimizin adlî kolluk görevlerini yapmaları konusunda
uzmanlaşmaya doğru gidilmelidir. Polis okulları, artık,
polis yüksekokulları haline geldi. Burada uzmanlaşma ve
branşlaşmaya ağırlık vermek suretiyle, bizim
polislerimiz de adlî konularda uzman hale gelmeli ve bu...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, 1 dakika
içinde toparlayın.
KEMAL ÇELİK (Devamla) - ...adlî
görevi yapan polislerin diğer görevlere atamaları yapılmamak
suretiyle, bu konuda, Avrupa Birliği standartlarında, yeni,
çağdaş ve gerçek manada adaletin tecelli ettiği bir şekilde
düzenleme yapmamızda fayda vardır. Her şeye rağmen, bugünkü
yapılan bu düzenleme yerindedir; ama, asla yeterli değildir. Bu Yüce
Meclise düşen görev, kapsamlı bir şekilde yapısal
reformları yapmak ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını,
Avrupa Birliği standartlarında, yeniden eşitlik ve hukuk
kuralları çerçevesinde, yaşamlarını devam ettirmelerine
imkân sağlayan bir düzenleme getirmektir.
Bu kapsamda İçişleri
Bakanlığına çok önemli görevler düşmektedir. Ben, yeni
Sayın Bakanımızın, bu bilinç içerisinde olduğuna
inanıyor ve saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz.
3 üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4. - 4483 sayılı
Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"hakkında inceleme yapılan memur veya diğer kamu
görevlisinin" ibaresinden sonra gelmek üzere "gerektiğinde"
ibaresi ile bu cümleden sonra gelmek üzere "Ancak, soruşturma izni
verilmesine ilişkin kararlarda ilgilinin ifadesinin alınması
zorunludur." cümlesi eklenmiştir.
BAŞKAN - 4 üncü maddeyle ilgili
olarak Doğru Yol Partisi Grubu adına, İçel Milletvekili
Sayın Turhan Güven; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)
DYP GRUBU ADINA TURHAN GÜVEN
(İçel) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Grubum ve
şahsım adına, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Uzun süre
çalışıyoruz; ama, bu çalışmanın bir semeresini de
elde etmek lazım. 1999'un son günlerinde, Türkiye'de, Osmanlıdan
kalan Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkatı
değiştiren çok geniş kapsamlı ve bir reform
niteliğinde olması lazım gelen bir kanun çıkardık.
Şimdi, doksan seneye yaklaşan bir süre, bir kanunun
uygulanmasından vazgeçiyorsanız, yerine
uygulayacağınız kanunun, çok daha mükemmel, çağdaş ve
Türk Milletinin ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikte olması
lazım; ama, bakın, biz, öyle yapmıyoruz. Sabahlara, 4'lere,
5'lere kadar çalışıyoruz; ama, yanlış yapıyoruz.
Ne oluyor; bir süre sonra aynı kanun bir kere daha önümüze geliyor. Sizin
gayretinize, bizim ikazlarımıza, tenkitlerimize yazık oluyor.
Şimdi, bu kanun da böyle.
Önceden getirdik, göznuru döktük "aman iyi olsun" dedik; şimdi,
bakın, değişiklik tekrar önümüze geldi; ama, size, daha enteresanını
söyleyeyim değerli milletvekilleri. Bugün, bugün, daha bugün
"çıksın mı çıkmasın mı" diye uzun süre
tartışma konusu olan şu Elektrik Piyasası Kanunu var ya,
bundan 3 saat evvel değiştirdiniz; işte, size, Anayasa
Mahkemesinin yürütmeyi durdurma kararı!.. Peki, niye bu kadar
çırpındık biz? Bizi, niye olmayacaklarla -muhalle-
uğraştırıyorsunuz demek lazım hükümete. Yani, siz, bir
kanun çıksın diye çırpınıyorsunuz, sabahlara kadar çalışıyorsunuz;
ama, o kanun, çıktığı andan bir saat sonra değil, bir
saat evvel, Elektrik Piyasası Kanununun değiştirdiğiniz
maddesini, iptale doğru giderken, yürütmeyi durdurma kararı veriyor
Anayasa Mahkemesi.
Şimdi, o zaman mesele şu:
Şu iki yıl içerisinde çıkardığımız
kanunların üç özelliği var.
1- Çıkıyor,
yanlışını siz görüyorsunuz; daha doğrusu,
uygulayıcılar görüyor, kanun tekrar değişiyor, önünüze
geliyor.
2- Yanlış olduğunu
söylememize rağmen "hayır" diyorsunuz, meşruten
tahliyede, afta falan olduğu gibi, iki defa Cumhurbaşkanlarından
ayrı ayrı geri dönüyor, ısrarcı oluyorsunuz; yakında,
Anayasa Mahkemesi iptal edecek. İkinci unsur kim;
Cumhurbaşkanlığı Makamı; oradan geri dönüyor kanunlar.
"Anayasaya uygun değildir, şuna uygun değildir"
deniliyor, geri dönüyor.
3- Anayasa Mahkemesinden dönüyor.
O zaman niye bu kadar gayret, bu
kadar çırpınma?!. Madem bir yanlış yapılacaksa,
şunu önceden düzeltse de bu hükümet, önünüze doğru dürüst bir kanun
tasarısı getirse de, ondan sonra, her Allah'ın günü de
Danışma Kurulunu toplantıya çağırıp da "2'de
mi toplanalım, 3'de mi olsun, sabaha kadar mı
çalışalım" diye sizin oylarınızla bir karar
alınmasa iyi olmaz mı?
Çok kanun çıkarmakla
övünmeyelim arkadaşlar, doğru kanun çıkarmakla övünelim, bu
milletin ihtiyacı olan kanunları çıkarmakla övünelim. O zaman,
hem siz rahat edersiniz hem biz rahat ederiz; aslında, rahat edecek olan
da millet olur. Bu nedenle, çıkaracağımız kanunlarda,
özellikle rica ediyorum, gereken ilgiyi gösterelim.
Bakın, şurada, biz
çalışalım dedik, Anayasayı beraber çıkaralım
dedik; ama, dün üç sayın genel başkan karar aldı. Ne oldu;
Meclis Anayasa gereği, İçtüzük gereği tatile girecek.
Bakın, uzun süreden beri
Parlamentoda bulunan arkadaşlarınız bilir, hiç Parlamentonun
normal tatil süresinde tatil yaptığı görülmemiştir; ama, bu
milletvekillerinin bir gayretinin sonucudur. Yani "çok
çalıştık, tatili hak ettik" demek başka, Türkiye'nin
şartları içinde bulunmak başka. Türkiye'nin bugün...
NİDAİ SEVEN
(Ağrı) - Seçmenlerimize gideceğiz...
TURHAN GÜVEN (Devamla) - Elbette,
yoruldunuz... Evet, seçim bölgesine gideceksiniz, gideceksiniz de, nasıl
gideceksiniz, o ayrı bir mesele. Ona ben karışmıyorum, o
sizinle millet arasındaki meseledir. Ona ben karışırsam
yanlış yapmış olurum.
MÜCAHİT HİMOĞLU
(Erzurum) - El ele tutup gideceğiz.
TURHAN GÜVEN (Devamla) - Gidin görün
canım; gidin görün de, bakalım ne göreceksiniz. Neylerse güzel eyler
derim, ben ona bir şey demiyorum. Onun için, evet, kül ufak olanlar var;
ama, eğer yüreğiniz yetiyorsa -bu lafı atan değerli
arkadaşıma söylüyorum- gelin, üç ay sonra seçim yapalım da, gör
bakalım kim kül ufak!..
Hepinize saygılar sunuyorum.
(DYP sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - 4 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
5 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5. - 4483 sayılı
Kanunun 7 nci maddesinin birinci fıkrasındaki "otuz gün"
ibaresi "kırkbeş gün" olarak değiştirilmiş
ve maddeye birinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkra ikinci fıkra olarak eklenmiş ve ikinci fıkra üçüncü
fıkra olarak teselsül ettirilmiştir.
"Ön inceleme süresi, yetkili
merciin ön inceleme yazılı emri veya onayı tarihinden
başlar."
BAŞKAN - Doğru Yol Partisi
Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Salih Çelen; buyurun. (DYP
sıralarından alkışlar)
DYP GRUBU ADINA SALİH ÇELEN
(Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 730 sıra
sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin
Yargılanması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 5 inci maddesi
üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz aldım; Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
biliyorsunuz, 57 nci hükümet, Meclisi çok çalıştırmakla, çok
fazla kanun çıkarmakla övünmekte, çıkarılan bu kanunların
reform niteliğinde olduğunu savunmakta ve kamuoyunu bu şekilde
yanıltmaktadır. Doğrusu ise, alelacele, iyi ve doğru bir
şekilde incelenmeksizin çıkarılan kanunlar birçok kez
değiştirilmekte ve Yüce Meclisimizin arzu ettiği
iyileştirmeler bir türlü yapılamamakta, Yüce Milletimiz
çaresizliklere, imkânsızlıklara duçar bırakılmaktadır.
İşte, daha önce reform
niteliğinde olduğu savunularak çıkarılan, Devlet
Memurlarının ve Diğer Kamu Görevlilerinin
Yargılanmasına İlişkin Kanun nasıl reformsa, bugün
değiştirilmektedir. Hatırlarsınız, bu hükümet daha önce
bir Bankalar Kanunu çıkarmış, sonra değiştirmiş,
daha sonra bir kere daha değiştirmiştir. Aynı şekilde,
bir Vergi Kanunu çıkarmış bu hükümet, adına reform
denilmiş ve ülkeden milyarlarca doların yurtdışına
çıkarılması üzerine, ekonomimizin felç olması sonucu,
değiştirilmiş, kanunun yürürlüğü ertelenmiştir. Daha
sonra, bir kez daha bu Vergi Kanunu değiştirilmiş ve
milletimize, esnafımıza ekvergiler konularak, halkımız
vergi yükü altında ezilmiştir. Şimdi, aynı kanun bir kez
daha değiştirilmekte ve yine birçok ekvergiler getirilmektedir.
İşte, bu kanun tasarısı da, yine onlar gibi, bu Meclisin
çıkarmış olduğu bir kanunun değiştirilmesine,
2.12.1999 tarihinde Yüce Meclisin yapmış olduğu bir
yanlışın düzeltilmesine dair bir kanun
tasarısıdır.
Değerli milletvekilleri,
değişiklik tasarısının 5 inci maddesinde, ön
incelemenin süresine ilişkin birtakım usulî değişiklikler
yapılmaktadır. Bizim, Doğru Yol Partisi olarak bu düzenlemeye
bir itirazımız yoktur. Esas itibariyle, 2.12.1999 tarihinde, bizim,
muhalefet milletvekilleri olarak bu kürsüden ifade ettiğimiz
yanlışlıkların bugün düzeltilmesi söz konusudur. Ancak,
yukarıda da ifade ettiğim gibi, keşke o tarihte
uyarılarımız dikkate alınsa ve yanlışlık
yapılmasa ve bu milletin çok değerli iki yılı heba
edilmeseydi.
Değerli milletvekilleri,
maalesef, hükümetimiz, bu kanunda düzenlenen izin müessesesini kötüye
kullanmaktadır. Daha bugün yaptığım konuşmada,
Sayın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanımızın kendi
müsteşarı hakkında soruşturma izni vermediği için,
hakkında yolsuzluk yaptığı iddiaları bulunan
müsteşar yargılanamamaktadır. Biliyorsunuz, Beyaz Enerji
soruşturması kapsamında, Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanlığının bütün üst düzey bürokratları yolsuzluk
yapmaları nedeniyle tutuklanmış olup, yargılanmaları
halen devam etmektedir. Sadece, yargılanması yapılamayan, günün
Enerji Bakanı ve Sayın Bakanın soruşturma iznini
vermediği müsteşardır; bu da, Yüce Milletimiz nezdinde soru
işareti yaratmakta ve bu yolsuzluklara kimlerin
bulaştığı şüphesini uyandırmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
biliyorsunuz, yolsuzluk yapan bürokratlar hakkında soruşturma yapan
savcılarımız, milletimizin kahraman öz evlatlarıdır.
Devlet Güvenlik Mahkemesi Sayın Başsavcısı Nuh Mete Yüksel
her tehlikeyi göze alarak, her türlü tehdidi göğüsleyerek görev
yapmış ve büyük bir cesaretle, yolsuzluk yapanların,
hortumlayanların üzerine gitmiştir. Sayın Adalet
Bakanımız, hatta Sayın Başbakanımız yargıya
müdahale ederek, Sayın Nuh Mete Yüksel'e ve Sayın Talat Şalk'a
açıkça cephe almışlar, hatta kamuoyuna onları,
savcılarımızı, yargımızı şikâyet dahi
etmişlerdir. Değerli milletvekilleri, bu tür müdahaleler
demokrasimize zarar verdiği gibi, Yüce Meclise olan güveni dahi
sarsmaktadır.
Aynı şekilde,
Bayındırlık ve İskân Bakanı da, Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısının vaki talebine rağmen,
müsteşarı hakkında bir türlü soruşturma izni vermemektedir;
hatta, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının talebini
Sayın Bayındırlık Bakanımız reddetmiştir.
Değerli milletvekilleri, bu
durumda Bakan, hem savcı hem yargıçlık yapmakta ve maalesef,
demokrasimizi yaralamaktadır.
Neden, müsteşarlar
hakkında yolsuzluk iddialarının yargıya intikali
engellenmektedir? Bu müsteşarlar neden yargılanamamaktadır?
Bunlar, ne zaman yargılanacaklardır?
Değerli milletvekilleri, gelin,
müsteşarların da yargılanması, yolsuzlukların hepsinin
yargıya intikali için gereken düzenlemeyi yapalım.
Bu tasarıya destek vermiş
olmakla birlikte, bu tür noksanlıkların giderilmesiyle, yolsuzluklar
daha fazla açığa çıkacaktır diyorum; bu düşüncelerle
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederiz
Sayın Çelen.
5 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6. - 4483 sayılı
Kanunun 9 uncu maddesinin başlığı "Yetkili merciin
kararları üzerine yapılacak işlemler" olarak, birinci ve
ikinci fıkraları ise aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Yetkili merci, verdiği ön
incelemeye geçilmemesi kararını şikâyetçiye, soruşturma
izni verilmesine veya verilmemesine ilişkin kararını ise Cumhuriyet
başsavcılığına, hakkında ön inceleme yapan memur
veya diğer kamu görevlisine ve şikâyetçiye bildirir.
Memur veya diğer kamu görevlisi
hakkında soruşturma izni verilmesine ilişkin karara, Cumhuriyet
başsavcılığı veya şikâyetçi ise soruşturma
izni verilmemesine veya ön incelemeye geçilmemesine ilişkin karara
karşı, kararın kendisine tebliğinden itibaren on gün
içerisinde kararı veren yetkili mercie itiraz edebilir. İtiraz
vukuunda yetkili merci, kararı, itirazı ve dosyayı ilgili idarî
yargı merciine gönderir."
BAŞKAN - 6 ncı madde
üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Bingöl Milletvekili
Sayın Necati Yöndar; buyurun (DYP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
DYP GRUBU ADINA NECATİ YÖNDAR
(Bingöl) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin
Yargılanması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 6 ncı maddesi
üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, şahsım ve Grubum adına hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği üzere, 1913 tarihli
Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkat, tam 86 yıl
yürürlükte kalmış, 4.12.1999 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak
yürürlüğe giren 4483 sayılı kanunla Memurin Muhakematı
Hakkında Kanunu Muvakkat yürürlükten kaldırılmıştır.
4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin
Yargılanması Hakkında Kanunla bu konuda yeni bir düzenleme
yapılmıştır. Bu düzenlemeyle suç yönünden kanun kapsamı
daraltılmış, süre konulmak suretiyle soruşturma süreci
hızlandırılmış, idarî yapıya uygun bazı
değişiklikler yapılmıştır. 4483 sayılı
kanun, eski Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkata göre daha
olumlu bir düzenleme olmakla birlikte, kanunun hazırlanmasında ve
tartışılmasında yeterli dikkat gösterilmediği için
kısa bir süre içerisinde uygulamada sorunlar doğurmuştur.
Bazı memurların kanun
kapsamı dışında tutulmuş olması, kanunda
kullanılan "en üst idarî amir" deyiminin belirsiz olması,
öninceleme süresinin kısa olması, birden fazla daire memurunun birlikte
suç işlemesi halinde önincelemeye kimin yetkili olacağının
belirsiz olması, itiraz dilekçesinin hangi mercie verileceğinin
açıkça belirtilmemiş olması ve benzeri hususlar, mevcut kanunun,
eksik ve yetersiz yönleri olarak uygulamada sorun doğmasına neden
olmuştur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu
Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısıyla;
ilçe belediye başkanları ve belediye meclis üyeleri hakkında
soruşturma izni verme yetkisi İçişleri Bakanından
alınarak valilere verilmekte, önincelemenin sadece hakkında
soruşturma yapılanın üstü değil, aynı zamanda,
eşiti tarafından da yapılabilmesine imkân tanınmakta,
şikâyet ve ihbarların değerlendirilmesi için süre öngörülmekte,
öninceleme süresi 30 günden 45 güne uzatılmakta, ihbar ve şikâyet
dilekçelerinin işleme konulabilmesi için bazı şartlar
belirlenmekte, itiraza ilişkin yeni düzenlemeler getirilmektedir.
Bu yeni düzenlemeye rağmen,
kanundaki önemli aksamalar devam edecektir.
Memurlar ve Diğer Kamu
Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 6 ncı maddesi ile 4483 sayılı
Kanunun 9 uncu maddesinin madde başlığı ve anılan
maddenin birinci ve ikinci fıkraları değiştirilmektedir.
Maddenin birinci fıkrası,
kanunun 4 ve 5 inci maddesinde yapılan değişikliğe paralel
bir düzenleme getirmektedir. Mevcut kanuna göre; izin vermeye yetkili merci, bu
kanun kapsamına giren bir suç işlediğini bizzat veya 4 üncü
maddede gösterildiği şekilde öğrendiğinde öninceleme
başlatır. Burada idareye herhangi bir takdir hakkı
tanınmamıştır. Bir suç işlendiğini çeşitli
şekillerde öğrenen yetkili merci ön incelemeyi başlatmak
zorundadır. Bu kanun tasarısıyla kanunun 5 ve 9 uncu
maddelerinde yapılan değişiklikle yetkili merciin bir
araştırma yapması ve gerekli görürse öninceleme
başlatması öngörülmektedir. Yani, öninceleme başlatıp
başlatmamak, yetkili merciin takdirine bırakılmaktadır. Bu
konuda yetkili mercie takdir hakkı tanımanın doğru olup
olmayacağı tartışmalı bir konudur.
Diğer yandan, bu düzenlemeyle,
cumhuriyet savcıları, soruşturma izni istemeyecek, sadece ilgili
belgeleri gönderecektir. Cumhuriyet savcıları şikâyetçi
konumunda değildir. Dolayısıyla, yetkili mercii, önincelemeye
geçilmemesi kararını cumhuriyet savcılarına bildirmeyecek,
sadece şikâyetçiye bildirecektir. Bu durumda, önincelemeye geçilmemesine
ilişkin karara cumhuriyet savcıları itiraz edemeyecektir. Bu
suretle, cumhuriyet savcıları, idarî ve yargı organları
devredışı bırakılmaktadır. Önincelemeyi başlatıp
başlatmamada yargı devredışı kalmakta, bu da, yetkili
merciin takdir hakkını kötüye kullanmasına yol açmaktadır.
Bu düzenlemeyle, mevcut kanunun gerektirdiği anlayıştan
uzaklaşılarak, eski Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu
Muvakkat düzenlemesine geri dönülmektedir.
Kanun tasarısının
çerçeve 6 ncı maddesiyle, kanunun 9 uncu maddesinin değiştirilen
birinci ve ikinci fıkralarında yazım ve ifade
yanlışlıkları da bulunmaktadır.
Birinci fıkra
değişikliğinde geçen "hakkında öninceleme yapan
memur" ifadesinin "hakkında öninceleme yapılan memur"
olarak düzenlenmesi gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen
toparlayın.
NECATİ YÖNDAR (Devamla) -
İkinci fıkra değişikliğinde birinci cümlenin
"soruşturma izni verilmesine ilişkin karara karşı
hakkında soruşturma izni verilen memur veya diğer kamu
görevlisi, soruşturma izni verilmemesine veya önincelemeye geçilmemesine
ilişkin karara karşı cumhuriyet başsavcılığı
veya şikâyetçi, kararın kendisine tebliğinden itibaren on gün
içerisinde kararı veren yetkili mercie itiraz edebilir" şeklinde
değiştirilmesi halinde daha uygun bir ifade
kullanılmış olur. Bu kanun tasarısının da
tıpkı 4483 sayılı Kanun gibi aceleyle
hazırlandığı anlaşılmaktadır.
4483 sayılı Memurlar ve
Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun
yeniden ele alınarak değerlendirilmeli, kanunun tüm eksiklikleri
giderilerek, kanun metni, uygulamada tereddüde yer vermeyecek şekilde
yeniden düzenlenmelidir.
Bu temenniyle, kanunun milletimize
hayırlı ve uğurlu olmasını diler, hepinize
saygılar sunarım. (DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yöndar.
6 ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7. - Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
8 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 8. - Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümünü oylamadan
önce, İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre söz istemi vardır.
Tasarının lehinde,
Sayın Nidai Seven; buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Seven, 2 dakika içinde
toparlayın.
NİDAİ SEVEN
(Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
kanunla getirilmek istenen olay, 4483 sayılı Kanunda meydana gelen
boşlukların doldurulmasıdır. Burada, her memurumuzu töhmet
altında bırakmak doğru değildir; çürük elmalar ile çürük
olmayanları birbirinden ayırt etmek gerekir. Devlet memurluğunu
yapan herkesin cesaretini kırmamak gerekir.
Bu manada, bu kanunun
hayırlı olmasını diler, lehinde oy
kullanacağımı belirtir, saygılar sunarım.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Seven.
Tasarının tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Tasarı
kabul edilmiş ve yasalaşmıştır; hayırlı
olsun.
İÇİŞLERİ BAKANI
RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Sayın Başkan, teşekkür
konuşması yapmak için söz istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakan.
İÇİŞLERİ BAKANI
RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Sayın Başkanım,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Yüce Meclisinize
teşekkür ediyoruz.
Bu kanun tasarısıyla, 57
nci hükümet, programında olduğu gibi, yolsuzluklarla mücadeledeki
kararlılığını aynı hızla devam ettirecek;
ancak, devlet memurlarımızın sadece iftiraen veya onların
şevkini kıracak şekilde isimsiz, adressiz, yalan, iftiralardan
korumak ve onları daha sıkı çalıştırmak, bu
soruşturmalara bir ciddiyet getirmek üzere bu tasarı getirilmiştir
ve bir yıllık uygulamada aksayan yönler düzeltilmiştir. Bu
tasarıdan sonra, yolsuzlukların üzerine de aynı süratle
gidilecek. Eğer, şu veya bu şekilde herhangi bir yolsuzluğa
alet olan, bulaşan, müsamaha eden bir kamu görevlisi var ise de, onun
hakkındaki gerekli işlem bu kanun çerçevesinde
yapılacaktır.
Ben, katkılarınız
için hepinize teşekkür ederim, minnet duygularımla efendim.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Biz de size
teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, saat
20.30'da toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.33
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.30
BAŞKAN
: Başkanvekili Ali ILIKSOY
KÂTİP
ÜYELER : Melda BAYER (Ankara), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 126 ncı Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Görüşmelere
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Bazı Vergi Kanunlarında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz.
V.
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
11.-
Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/697) (S. Sayısı : 729) (1)
BAŞKAN - Komisyon?..
Hazır.
Hükümet?.. Hazır.
Komisyon raporu, 729 sıra
sayısıyla bastırılıp,
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
Doğru Yol Partisi Grubu adına, Bingöl Milletvekili Sayın Necati
Yöndar.
Buyurun efendim. (DYP
sıralarından alkışlar)
DYP GRUBU ADINA NECATİ YÖNDAR
(Bingöl) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı
Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının tümü üzerinde Grubum adına söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, şahsım ve Grubum adına Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
görüştüğümüz tasarı, bir vergi istisnaları
tasarısıdır. Bu tasarı Yüce Meclisimizde görüşülürken,
bir taraftan da günlük gazetelerde okuduğumuza göre, hükümet, yeni
vergiler koymak için hazırlık yapmaktadır.
Devlet harcamalarının en
sağlam kaynağı, malumunuz, vergidir; ancak, en sağlam
kaynak yalnızca borç faizlerine yetmemektedir. Yıl sonuna doğru
borç faizlerini dahi ödeyemez olacağız.
Vergi kanunlarında
değişiklik yapan tasarılardan biri Meclisten çıkmadan
diğeri hazırlanmaktadır; neden; çünkü, hiçbir hesap diğerini
tutmamaktadır. Borç takası yapılıp, çok büyük tutarda borç
takası yapıldı denilirken, aslında, devletin iflas
ettiği tescillenmiştir. Devlet, dolar cinsinden ancak yüzde 14,85
oranında faiz ödeyerek borçlanmaktadır. Bu faiz oranıyla, ancak
batık şirketler borçlanır, devlet değil. Yabancı
finans kurumları da borç vermek için aynı oranda faiz isteyecektir.
Peki, bu faiz de neyle ödenecektir; yani, yeni vergilerle.
Değerli milletvekilleri,
görüştüğümüz tasarının bir vergi istisnası
tasarısı olduğunu konuşmamın başında
belirtmiştim. Yeni vergi alınmamasını görüşüyoruz;
ama, ufukta yeni vergiler var. Bu bir çelişki değil midir;
değil; neden; çünkü, bu istisna, parası olup da devletin sosyal
güvenliğiyle yetinmeyip, kendine özel sigorta yaptırmaya yetecek kadar
parası olanlar için. Yeni vergi ise, buna parası olmayan, siftah
yapmadan dükkânını kapatan, hükümetin yarattığı
kasım ve şubat depreminden zarar gören hükümetzedeler içindir.
Bireysel emeklilikten yararlanacak
olanlar, bir taraftan, devletin sosyal güvenliğini yeterli bulmayıp
özel sigorta primi ödeyebilenler, diğer taraftan da sigorta
şirketleridir. Devletin sosyal güvenlik kurumlarına olan güven ne
kadar azalırsa, sigorta şirketleri o kadar çok para kazanacaktır.
Hükümet, bu şirketlere para yatırılmasını teşvik
etmektedir.
Değerli milletvekilleri, günlük
siftah yapmayan, 1 liralık satış yapmayanlar dahi vergi
ödemektelerse, peki, bu yeni vergiler de neyin nesi? Kimden, hangi ölçüde,
hangi güçle bu vergiler alınacak? Beyanname üzerinden alınınca
hesaplaması kolay oluyor; ama, vergi ödemek de o kadar kolay değil.
Kazanırsanız ödersiniz, kazanmazsanız nasıl ödeyeceksiniz?
Krizi aşmak için
fedakârlık gerek; ama, fedakârlık, hep kayıtlı
mükelleflerden isteniyor, devletten korkandan isteniyor, yoksuldan isteniyor,
küçük esnaftan isteniyor; neden zenginden istenmiyor? Sayın Maliye
Bakanına soruyorum: Yıllardır, özel tüketim vergisi
çıkarılması gerekmekte olduğu halde, neden
çıkarılmıyor?
Bugünkü basından
okuduğumuza göre, Sayın Başbakan, halkın, yeni vergilerden
rahatsız olmadığını söylemiş. Sayın
Başbakan, hangi ülkenin halkından bahsediyor, anlayamadık;
çünkü, bugünkü basında başlıklar "vatandaşın
vergi isyanı" şeklinde. Sayın Derviş ise, yeni
vergilerin yükünün çok yüksek olmadığını ve gelir elde
etmek için çalıştıklarını söylemiş. Sayın
Derviş, mükellefin, zarar etmesine karşın, salt vergi dairesine
girmek ve beyanname vermek zorunda olduğu için ne kadar vergi ödemek
zorunda olduğunu hiç mi sormadı?!
Değerli milletvekilleri, burada
vergi istisnaları getiren bir yasa tasarısını
tartışıyoruz. Bu yasa tasarısı, yalnızca bir
sektörün desteklenmesi için hazırlanmıştır. Oysa,
memlekette reel sektör can çekişmektedir. Her gün yeni firmalar batmakta,
yeni işsizler ortaya çıkmaktadır. Ayakta duramayan, batan firmalara
yeni vergiler getirilmekte; ancak, parayla oynayan sektöre istisnalar
getirilmektedir. Nerede bunun eşitlik ilkesi, nerede bunun ödeme gücü
ilkesi!
Özellikle, bu tasarının 12
nci maddesi çok önemlidir. Bu maddede, sigorta şirketlerinin
kazandıkları paralar, Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisinden
istisna edilmektedir. Yani, bu şirketler elde ettikleri gelirler üzerinden
Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi ödemeyecekler; ama, memleketin bütün
yükünü üstlenen reel sektör firmaları kazansa da, kazanmasa da vergi
ödemek zorunda bırakılıyor. Banka ve Sigorta Muameleleri
Vergisi, Katma Değer Vergisinin alternatifi olan, ancak, bankalar ile
sigorta şirketlerinin mükellef olduğu bir vergidir. Basından
öğrendiğimiz yeni vergi hazırlıklarında Banka ve
Sigorta Muameleleri Vergisi beyannamesi için vergiden hiç bahsedilmiyor. Katma
Değer Vergisi beyannamesine yeni vergi düşünülürken, Banka ve Sigorta
Muameleleri Vergisi beyannamesine neden düşünülmüyor acaba?! Bu
şirketlere neden bu kadar özen gösteriliyor?!
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sürekli olarak, maliyenin vergi toplamakta
sıkıntılı olduğunu, vergi
toplayamadığını, bir önceki yılın tahsilatı
ile bu yılın tahsilatını bir
karşılaştırdığımız zaman da, enflasyon
oranında vergi tahsilatının yapılmadığını görüyoruz. Denetim kadrolarının
boşluğundan yakınılmaktadır. Denetim elemanı
nitelikli olmak zorundadır. Herkesi denetim elemanı
yapamazsınız. Nitelikli eleman da bu ücretle çalışmak
istemez. Devletin bütün gelirlerini toplayan maliyeciler geçim sıkıntısı
içinde değiller mi acaba? Maliyecilerin oturdukları sandalyeler gizli
işsizlik sandalyesi değil, harıl harıl
çalışılan yerlerdir. Olaya böyle bakılması ve
maliyecinin maaşını düzeltilmesi gerekmez mi? Vergi
tasarısı görüşülürken bu konuya değinmemek mümkün
değildir.
Gelir Vergisi beyannamesi veren
mükelleflerden en yüksek geliri beyan eden ilk 100 mükellefin 1999
yılında beyan ettiği vergi 170 milyon dolar iken, 2000
yılında bu rakam 103 milyon dolara düşmüştür. Getirilen
yeni vergiler, vergi gelirlerinde artma yaratmıyor, aksine azalma
yaratıyor. Getirilen her yeni vergi, firmaları biraz daha
kayıtdışına itiyor. Kayıt içinde çalışanlar
da kayıt dışına çıkmaya çalışmaya
başlıyorlar. Aynı şekilde, getirilen her istisna da vergi
ödeyen mükellefler üzerinde olumsuz etki yapıyor. Bir taraftan likidite
ihtiyacı için dolaylı vergilerde artış yapılırken
diğer taraftan sigorta şirketlerine istisna getirilmesi bir taraftan
da denetimin güçlendirilmemesi büyük bir çelişkidir. Neden yeni vergi
alanlarına bakılmak yerine, hep vergi ödeyenin üzerine yükleniliyor
ve neden bazı şirketler vergiden bağışık tutulmak
isteniyor?
Bireysel emekliliği teşvik
etmek için en önemli unsur, bireysel emeklilik şirketlerine ödenen
primlerle bu şirketlerin gelirlerinin vergiden istisna edilmesi
görülmemelidir. Bu şirketler insanın güvenini kazanamazsa, vergi
teşvikleri, bu bireysel emeklilik sisteminin oturmasını
sağlayamaz. Bunun için, prim ödeyene, devletin, parasını geri
ödemesi garantisi vermesi gerekir. Mevduata olduğu gibi, o zaman da
sigorta şirketi hortumlamaları ortaya çıkar, yükü yine vergi
ödeyen çeker.
Herkesin aklında sürekli olarak
vergi var. Herkes kendisine vergi istisnası verilsin istiyor; bunu, gücü
olanlar alıyor; ama, gücü olmayanlar, devletin bütün yükünü çekmeye devam
ediyor.
Vergi kanunlarında sürekli
değişiklik yapılıyor. Artık, mükellef değil,
işi vergiyle uğraşmak olanlar bile vergi kanunlarındaki
değişiklikleri izleyemez oldular. Vergi politikalarının
orta ve uzun dönemli politikalar olması gerekirken, bizim için günlük
politika oldu. Görüşmekte olduğumuz tasarının 2 nci ve 3
üncü maddeleri özür maddeleridir. Yani, zamanında yanlış
yapmışlardır şimdi düzeltmektedirler. Ücret olmayan
gelirlere ücret istisnası getirilmiş, şimdi de "bunlar
zaten ücret değilmiş, buraya girmezmiş, buradan
çıkaralım" deniliyor; niye: çünkü, o zaman aceleye
gelmişti, üzerinde düşünülmemişti. Vergi kanunlarının
aceleye getirilmemesi gerekir, yangından mal kaçırır gibi vergi
kanunu çıkarılmaması lazım gelir.
Değerli milletvekilleri,
çoğunuz halkın içine giriyor, halkın dertlerini dinliyorsunuz.
Vergi kaçakçılarının dışında, vergiler konusunda
devletten memnun olan hiç kimse var mı; yoktur. En çok yakınılan
konu ise enflasyon muhasebesinin olmamasıdır. Enflasyonla mücadeleden
vazgeçen hükümet, yeni istisna kanunları çıkaracağına,
enflasyon muhasebesini getirse de, bazı kesimlere ayrıcalık
tanımak yerine, herkese, kazandığının vergisini
ödemenin yolunu açarsa vatandaş da memnun olmuş olur.
Değerli milletvekilleri,
sigorta şirketlerine destek olmak için istisnalar getirilirken, bu istisna
tasarısında kapladığı yer küçük; ama, anlamı
büyük bir hükümle vergi de konulmaktadır. Çiftçiye yapılacak
doğrudan gelir desteği ödemeleriyle, alternatif ürün ödemelerinden,
tevkifat yoluyla vergi getirilmektedir. Çiftçimizin canı çıkmak
üzereyken, böyle bir vergi fırsatı da kaçırılmadan, üstelik
de başka bir sektörle ilgili olarak istisnalar getirilirken, arada, göze
batmadan böyle bir verginin getirilmesi de düşündürücüdür. Çiftçi, bu
kanun tasarısı kendisiyle ilgili olmadığı için, buraya
dikkat etmeyecek, bu vergi de bu şekilde konulmuş olacaktır.
Doğrudan gelir desteği veya alternatif ürün ödemesi çiftçinin elde
ettiği bir kazanç değildir ki vergiye tabi olsun. Bu ödemeler,
çiftçinin ayakta durabilmesi ve yeni geçim kaynağı bulabilmesi için
yapılan ödemedir, yani yardımdır ve yardımdan da vergi
alınmak istenmektedir. Bırakalım kazansın, kazanırsa
vergi alalım.
Sigorta şirketlerine destek
için istisna getirilirken, tasarıyla, çiftçilere yapılan desteğe
vergi konulması çok ilginçtir. Böyle bir yaklaşımla hareket eden
bu hükümeti çiftçiye havale ederek, durumu sizin takdirinize
bırakıyorum.
Son zamanlarda, son iki üç gün
içerisinde Bakanlar Kurulunda imzaya açıldığı belirtilen,
basından da takip ettiğimiz kadarıyla, ek bir vergi getiriliyor.
Bakın değerli
arkadaşlarım, daha önce de deprem vergisi adı altında
çıkardığımız ve sonradan da 2002 yılı sonuna
kadar uzattığımız bir tabloyu önünüze getirmek istiyorum.
Şu anda vergi dairesine bir
beyanname verdiğiniz takdirde -Gelir Vergisi beyannamesi olsun, Kurumlar
Vergisi beyannamesi olsun, muhtasar beyanname olsun, Katma Değer Vergisi
beyannamesi olsun, yalnız ve yalnız Sigorta Muamele Vergisi Hariç-
eğitime katkı payı adı altında 1 milyon lira
alıyoruz, Özel İşlem Vergisi olarak da 2 milyon lira
alıyoruz.
Şimdi, Bakanlar Kurulunda
imzaya açılmış olan kararnameyle bunlar iki kat
artırılıyor.
Belediyelere verilen beyannamelerden
alınan pay; yine, eğitime katkı payı 1 milyon, Özel
İşlem Vergisi 2 milyon.
Gümrük idarelerine verilen
beyannamelerden alınan pay, eğitime katkı payı 4 milyon,
Özel İşlem Vergisi 8 milyon.
Sosyal Sigortalar Kurumuna verilen
bildirgeden alınan pay, eğitime katkı payı 10 milyon, Özel
İşlem Vergisi 20 milyon.
Spor Toto, Spor Loto ve Sayısal
Loto oyunlarından alınan pay, eğitime katkı payı 20
000, Özel İşlem Vergisi 40 000.
At yarışlarından
alınan pay, eğitime katkı payı 40 000, Özel İşlem
Vergisi 80 000.
Silah taşıma ve bulundurma
vesikaları, kara avcılığı ruhsat tezkeresi,
eğitime katkı payı 30 milyon, Özel İşlem Vergisi 60
milyon.
Havayoluyla taşıma
gidiş-dönüş, eğitime katkı payı 3 milyon, Özel
İşlem Vergisi 6 milyon.
Borsa ve Sermaye Piyasası
Kurulu işlemlerinden, aynı şekilde, yine, ekvergi
alınmaktadır.
Cep telefonlarından, sabit
teslim ve GSM aboneliği için, yine, eğitime katkı payı 5
milyon ve 10 milyon da Özel
İşlem Vergisi alınıyor.
RTÜK tarafından, reklam
gelirlerinden, eğitime katkı payı yüzde 10, Özel İşlem
Vergisi yüzde 10 alınıyor.
Tapu işlemlerinden, yine,
eğitime katkı payı 5 milyon, Özel İşlem Vergisi 10
milyon alınıyor.
Şimdi, yeni bir ekvergi
getirdikleri zaman da, bu ekvergiyle, bunların 2 veyahut da 3 katı
tutarında ayrıca bir vergi alınıyor. Maliye
Bakanlığı uzmanlarına, biz, bunu sorduğumuz zaman da,
Maliye Bakanlığı bu tasarıyı
hazırlamamıştır, Başbakanlıkta hazırlanan
bir tasarıdır.
Değerli arkadaşlarım,
vergi, kanunla konulur, kanunla alınır, yine, kanunla
kaldırılır; bu iş, bu görev de Maliye
Bakanlığına verilmiştir; ama, bakıyoruz ki, bazı
vergiler çıkarılıyor, Maliye Bakanının bu konudan hiç
haberi bile yok.
Bu nedenle, bu tasarı, küçük
vergi mükelleflerine herhangi bir kazanç getirmiyor. Getirilen bütün fayda,
sigorta şirketlerinden vergi alınmaması ve istisnalar
getirilmesi öngörülmektedir.
Yasanın hayırlı
olmasını diler, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (DYP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz.
Tasarının tümü üzerinde,
şahısları adına söz isteyen sayın üyelerin
adlarını okuyorum: Sayın Aslan Polat, Sayın Murat
Akın, Sayın Kamer Genç ve Sayın Dr. Melek Denli Karaca söz
isteminde bulunmuşlardır.
Sayın Aslan Polat?.. Yok.
Sayın Murat Akın; buyurun.
MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 729 sıra sayılı
tasarının tümü üzerinde, şahsım adına söz
almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi, saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
tasarıyla, oluşturulacak bireysel emeklilik sistemine iştirak
edenlerin ödemiş olduğu katkı paylarının vergi
matrahlarının tespitinde belirli sınırlar dahilinde indirim
yapılabilmesi imkânı getirilmiştir. Yine, emeklilik döneminde
elde edilecek gelirlerden belli bir tutara kadar kısmın Gelir
Vergisinden istisna edildiğine dair hükümler getirilmiştir.
Değerli milletvekilleri, bu
belirttiğim hususlarda, daha önce Gelir Vergisi, Kurumlar Vergisi Kanununda
muhtelif şekillerde düzenlemeler yapılmıştı; ancak, bu
düzenlemeler, daha ziyade "hizmet, çalışan ve işveren"
esasına dayalı bir düzenlemeden ibaretti. Böyle, gönüllü bir
şekilde kişilerin bireysel emekliliğe iştiraklerinden
dolayı olan katkı paylarından Gelir ve Kurumlar Vergisi
istisnası söz konusu değildi.
Değerli milletvekilleri,
bireysel emeklilik sistemi içerisinde, emeklilik sigorta şirketleri
tarafından, katılımcıların katkılarının
değerlendirilmesi maksadıyla kurulacak emeklilik yatırım
fonlarının portföy işletmeciliğinden doğan
kazançları da Kurumlar Vergisinden istisna edilmektedir; yani, bu bireysel
emeklilik sigorta şirketleri, bireysel emekli olacak kişilerin
katkı paylarını, kurum bünyesinde nakit olarak tutabileceği
gibi, bu varlığını değişik bir şekilde
işletmek suretiyle şirkete gelir, ilave kazanç yapabilecek; bunun da
belirli şartlar dahilinde vergiden istisna edildiğine dair
düzenlemelerdir.
Değerli milletvekilleri,
31.12.1960 kabul tarihli 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun
Beşinci Bölümünde yer alan sermaye iratlarındaki istisna
kısmının düzenlendiği bölüme mükerrer 21 inci madde
şeklinde yapılan düzenlemeyle, yani, gayrimenkul sermaye
iratlarındaki istisna madde 21'den sonra, bireysel emeklilikle ilgili
istisna, Gelir Vergisi Kanununda yapılan düzenlemeyle, mükerrer 21 inci
madde olarak "bireysel emeklilik sisteminden emeklilik hakkı
kazananlar -yani, kanunî süresi sonunda hak edenler- ile bu sistemden vefat,
maluliyet veya tasfiye gibi zorunlu nedenlerle ayrılanlara yapılan
ödemelerden yüzde 25'i, Türkiye'de kâin ve merkezi Türkiye'de bulunan
diğer sigorta şirketlerinden on yıl süreyle prim ödeyenler ile
vefat, maluliyet veya tasfiye gibi zorunlu nedenlerle ayrılanlara
yapılan ödemelerin yüzde 10'u ve tek primli yıllık gelir sigortalarından
yapılan ödemeler Gelir Vergisinden müstesnadır" hükmünü ihtiva
etmektedir. Bu durum, 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 9 ve 10
uncu maddelerinde düzenlenmiş, ayrıca, Gelir Vergisi Kanununun 94
üncü maddesinde de çiftçilere yapılan doğrudan devlet desteği
ödemelerinden Gelir Vergisi stopajı yapılmaması hükmü
getirilmektedir.
Değerli milletvekilleri,
hakikaten, çiftçilere doğrudan yapılan bir gelir desteği söz
konusu değildir. Çiftçilerimiz çok zor durumdadır. İleride
yapılacağı belirtiliyor, "yapılacak" deniliyor;
ama, şu anda, çiftçilerimiz böyle bir gelir desteği alıyor,
bundan Gelir Vergisi istisna kılınıyor gibi, çiftçilerimiz,
ilave bir katkıyla, devlet tarafından ilave bir gelirle
desteklenmiş gibi intiba veriliyor. Halbuki, çiftçi, tarihinde ilk defa bu
kadar kötü bir zaman yaşıyor.
Değerli milletvekilleri, biz,
zaman zaman, konuşmalarımızda çiftçilerin iller, ilçeler
itibariyle mağdur olduğunu ifade ediyorduk. Bakın, kendi seçim
bölgemden, eski ismi Hicıp, yeni ismi Gülpınar olan, Gülağaç
İlçesine bağlı Gülpınar Belediye Başkanı bana
çekmiş olduğu faksta neler diyor: "Sayın milletvekilim,
göndermiş olduğunuz Meclis Tutanak Müdürlüğünün metnini
aldık, teşekkür ederiz. Aksaray İlimizin bazı kasaba ve
köylerinde kuraklık nedeniyle çiftçilerimizin zararlarını beyan
ediyorsunuz; fakat, kasabamız da yüzde 80 dolayında tabiî afetten
zarar görmüş olup, ekinler kurumuş olup, biçer dahi
işlememektedir. Beldemiz, DYP beldesi olması dolayısıyla adı
da geçmemektedir. Bundan dolayı üzüntülerimi bildiririm.
Başarılarınızın devamını diler,
saygılarımı sunarım."
Değerli milletvekilleri,
bakın, bir belediye başkanı feryat ediyor: Bölgemde yüzde 80
kuraklık var. Biz de, çiftçilerimize diyoruz ki, size gelir desteği
yapacağız. Gelir desteğini aldığınız zaman,
bu aldığınız para, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü
maddesine göre, tevkifata, yani stopaja tabi değil diye burada hüküm
getiriyoruz. Halbuki, çiftçilerimiz, afet bölgesi ilan edilmesine rağmen,
geçmiş borçlarından dolayı icraî takipte. Yine, Aksaray'ın
Ağaçören-Avşar Köyünden Yaşar Öztürk diyor ki: "Bir
taraftan, bize, af getirdik veya ödeme kolaylığı getirdik, afet
bölgesi ilan edildi diye Tarım İl Müdürlüğü, Valilik
memurları geliyor, tespit yapıyor; öbür taraftan da,
borçlarınızı ödemediğiniz takdirde evinize,
malınıza, eşyanıza haciz gelecek diye yazılar,
tebligatlar geliyor."
Değerli milletvekilleri,
hakikaten, ülke çok zor durumda. Bizim çıkardığımız
kanunlar bu milletin muhatap olduğu sıkıntılarla herhalde
çelişkili ki, biz, burada, çeşitli teşvikler getirdiğimizi
ifade ediyoruz, çeşitli prim...
Değerli milletvekilleri, bir
vatandaş, geçimini sağlamaktan âciz; ayda 3 milyon, 5 milyon gibi bir
gelirden mahrum. Biz, bu insana "siz, belirli bir miktar özel sigorta
şirketlerine prim ödemek suretiyle on yıl, yirmi yıl, otuz
yıl sonra emekli olacaksınız" diyoruz; ama, o adam
"ben, ekmek bulamıyorum" diyor.
Bakın, Oran Sitesi
Gölbaşı'ya yakın. Ben sabahları erkenden bazen Aksaray'a
gidiyorum. Halk ekmek büfelerinin önündeki kuyruğa bir bakın
değerli milletvekilleri. Biz, beri taraftan diyoruz ki, çiftçilere destek
sağlayacağız.
Değerli milletvekilleri,
gelirini yıllık beyannameyle beyan eden mükellefin şahıs
sigorta primlerinin yanı sıra bireysel emeklilik sistemine ödenen
katkı paylarını da matrahlarından indirmelerine imkân
sağlanması, indirilecek tutarın beyan edilen gelirin yüzde
10'unu -bu yüzde 10'a da ikinci bir
sınırlama getirilmiş; her halükârda, bu tutarın- ve asgarî
ücretin yıllık tutarını aşamayacağı ve
indirim konusu yapılabilecek tutarın tespitine ilişkin oran ve
tutarları değiştirme konusunda da Bakanlar Kuruluna yetki
verilmiştir.
Şimdi, diyoruz ki, gelirini
yıllık beyannameyle beyan eden mükelleflerin, bu yıl,
yılı içerisinde, içinde bulunduğumuz dönemde Gelir ve Kurumlar
Vergisi beyannameleri, bir önceki yıllara göre negatif olarak, daha eksi,
daha az bir kazanç olarak beyan edilmekte. Yine, diyoruz ki, ödeyeceğiniz
primler, asgarî ücretin bir yıllık tutarından fazla olmayacak.
Değerli milletvekilleri,
eğer bir vatandaş, herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna aidat
ödemiyorsa zorunlu olarak -Bağ-Kurdur, Emekli
Sandığıdır, SSK'dır- bunun dışında,
ülkede çok az insanın, boğazından, mutfağından,
cebinden artırıp da bir özel emeklilik sigorta şirketine prim
ödemesi mümkündür; bu, çok azdır.
Şimdi, biz, tamamen bir hayal
içerisinde hükümler ittihaz ediyoruz. Vatandaş aç, açıkta,
açlıktan kan ağlıyor; diyoruz ki, size ikinci bir emeklilik
kapısı açıyoruz; siz, buraya gelin, bireysel emeklilik adı
altında kesintilerinizi, katkı paylarınızı yatırın;
ileride, siz, iki yerden, üç yerden, dört yerden emekli olacaksınız.
Halbuki, vatandaş, asgarî ücretten, hatta ve hatta sigortasız
çalışmak istiyor, yeter ki bir
iş bulabilsin.
Şimdi, şu Meclisin
gündeminde tartıştığımız konularla,
vatandaşın gündeminde olan hususlar ne kadar çelişkili.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akın,
1 dakika içinde toparlayın efendim.
Buyurun.
MURAT AKIN (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, Meclis üç gün sonra tatile girecek. Dün bir kanun çıkardık.
Çiftçiler ve Bağ-Kur mensupları, faiz, tecil faizi dahil, gecikme
zammı dahil, 6 ncı ayın sonuna kadar birikmiş olan
borçlarını, 12 nci ayın sonuna kadar taksitle ödedikleri
takdirde, faiz alınmadan, ödeme kolaylığı
getirildiğine dair yasa tasarısı Meclisten geçti.
Soruyorum size: Bir vatandaş
borcunu ödeyememişse -zaten, tecil faizi, gecikme zammı, borcun
aslını, zaman zaman, 10 misli, 20 misli aşmıştır-
biz, bunların, tecil faizinde, gecikme zammında, bir indirim
getirmemişsek; bundan sonra, bu vatandaş, altı ay içerisinde
nereden para bulup da ödeyecek?
Bakın, Meclisin gündeminde
oluşan kanunlarla, çıkan kanunlarla, vatandaşın gündemi ne
kadar çelişkilidir diyor; hepinize saygılar sunuyorum. (DYP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Akın.
Sayın Kamer Genç, buyurun. (DYP
sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Vergi Kanunlarında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Tabiî, bir günde beş kanun, on
kanun çıkarmaya kalkarsanız, bu kanunların hiçbiri ne isabetli
olur ne halkın gerçek ihtiyacına cevap verir ne de önemli meselelere
çözüm getirir.
Şimdi, nedense, bu hükümet,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin tam tatile gireceği bir sırada, böyle
bir vahi geldi kendisine, hemen şu şu, yirmi tane kanun
geçiriyorlar... Getirdikleri bu kanunların kime ne faydası var, kime
ne getiriyor, kimden ne götürüyor; bunu hiç inceleyen yok. Biz, tabiî, buraya
çıkıp, halkın içinden gelen insanlar olarak, bazı ciddî
konulara parmak bastığımızda da, maalesef, iktidar partisi
milletvekilleri, sanki, bu memlekette her şey çok düzgün gidiyormuş
da, biz, bu kürsüde, o düzgün giden şeyleri kötü gösteriyormuşuz gibi
alaylı bir şekilde bize bakıyor; ama, halk, görüyor bunu.
Vergi, bir ülkenin
kalkınmasının temel direğidir. Bir ülkede, vergi, gerçek
kazanç üzerinden, hakkıyla alınırsa, o ülkede, önemli bir
sıkıntı olmaz. Tabiî, iki tane önemli şey var: Bir,
vergiyi, gerçek olarak tahsil edeceksiniz; onun yanında da harcamayı
gerçek olarak yapacaksınız. Yani, harcamalarda suiistimal olmayacak;
bir de, herkes, devlete, kazancına uygun olarak vergi verecek. Böyle bir
denge kurulmazsa, o ülkede, her türlü felaket olabilir.
Bir Maliye
Bakanlığımız vardı. Eskiden, Maliye ve Hazine
aynı bakanlık bünyesi içindeydi. Türkiye Büyük Millet Meclisinin
seksen yıllık, doksan yıllık geçmişini incelerseniz,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde güçlü olan iktidarlar dahi, burada, masraf
artırıcı herhangi bir öneride bulundukları zaman, önce, Maliye
Bakanlığından muvafakat alırlardı. Şimdi, Maliye
Bakanlığı var mıdır, yok mudur kimse hesaba
katmıyor. Niye katmıyor; çünkü, herkes, bir politik amaç
peşinde, memleketin geleceği mi gitmiş, memleket ipotek
altına mı girmiş, memleket satılmış mı;
onun, kimse farkında değil.
Bakın, bu hükümetin yeni gelen
kurtarıcı bakanı çok övünüyor, diyor ki: "Biz, takastan,
döviz üzerinde borçlandık; döviz üzerinden, senede yüzde 15
borçlandık."
Sayın milletvekilleri, bugün,
dünyanın en gelişmiş ülkelerindeki faiz oranı libor+5'tir.
Biz ne yapıyoruz; döviz üzerinde yüzde 15. Senede yüzde 15 faiz veriyoruz.
Bakın, bu hükümet, vade olarak bir, üç ve beş yıl borçlandı
ve "5 milyar dolar borçlanacağım" dedi. Türkiye'de, tabiî,
havadan para kazanan bir kesim var. Şimdi, Türkiye'de, 60 katrilyon
civarında kara parayla veya faiz parasıyla servet edinmiş bir
kitle, 60-70 aile var; bir de, yurtdışından gelen, 25 milyar
dolar sıcak para var, bunların da Türkiye'de işbirlikçileri var.
Tabiî, hükümetin, Başbakanıyla, bakanlarıyla hiçbir şeyden
haberi olmayınca, bunlar, Türkiye'de büyük spekülasyon yapıyorlar.
Bugün, Türkiye'nin geldiği noktanın; yani, ekonomik iflasın ve
çöküntünün nedeni bu. Ne yapıyorlar; bir yandan, o 60 katrilyonu kullanan
kesim, devlet tahvillerini, devletin kâğıtlarını
yükseltiyor, oradan bir rant sağlıyor; bir yandan da, işte, o 25
milyar dolar Merkez Bankasına geliyor, dövizi yükseltiyor, oradan bir
kazanç sağlıyorlar ve bu insanlar, Türkiye'nin kanını
emiyorlar.
Bakın, ben, size şunu
söylüyorum, her geçen gün, Türk Halkı için, Türk Devleti için büyük
kayıptır; bunun sonunun felaket olduğunu göreceksiniz. 3 gün
sonra Meclisi tatile sokacaksınız; ama, Türkiye, bu faiz ödemesiyle,
bu vergi muafiyet ve istisnalarıyla, bunları kaldıramaz; ben,
size söyleyeyim. Gün gelecek, bu hükümet, artık diyecek ki: "Ben, bu
işin altından kalkamam." Kemal Derviş'i getirdiniz, onun
kerameti de yetmeyecek; o, Derviş kerameti de yetmeyecek; çünkü, sizinle
takışıyor.
Telekomdaki yönetim kurulu üyesi
Ahmet olmuş, Mehmet olmuş... Bir bakıyorsunuz, Telekom yönetim
kurulu üyeleriyle ilgili olarak iki bakan çarpışıyor, devlet bir
anda 1-2 katrilyon lira zarar ediyor. Yahu, kim olacaksa olsun kardeşim;
sen aynı kabinenin üyesi değil misin?! Yani, Ahmet olmuş, Mehmet
olmuş; niye böyle çatışıyorsunuz?! Devletin kaybı ne
oluyor?! Bunların hepsi danışıklı dövüş, hepsi,
Türkiye'yi batağa götürmek için uydurulan, kurulan tezgâhlar.
Şimdi, bu memlekette, Maliye
Bakanı devre dışı bırakılırsa. Eskiden,
tabiî -ben de, 1960'larda Maliye Okulu mezunuydum ve uzun zaman,
Danıştayda vergi davalarına bakan bir insandım- Maliyenin
müfettişlerinin, hesap uzmanlarının, denetim
elemanlarının, Türkiye'de bir değeri vardı. Vergi
denetimine gittikleri zaman, insanlar "yahu, ben, Maliyenin denetiminden
kaçayım" diye, gerçek kazançlarını bile yüksek
gösterirlerdi; ama, tabiî, 1983'ten sonra, Özal iktidara gelince "yahu,
vergiye ne gerek var" dedi, vergi incelemelerini kaldırdı. 1985
yılında, Maliye Bakanlığı Gelirler Genel
Müdürlüğünün yayınladığı bir genel vardı; bundan
sonra, kimsenin hesapları incelenmeyecek... Hayalî ihracat, aldı,
başını gitti, KİT'lerin mallarına zam
yapılmadı, KİT'ler rehabilite edilmedi, yatırımlar
yapılmadı ve KİT'ler büyük bir zarara sürüklendi. O zaman,
KİT'lerden başlayarak, devletin büyük bir faiz yükü altına
girmesi nedeniyle, Maliye de, Hazine de, büyük bir yük altına girdi, iflas
etti.
Şimdi, bu kanun
tasarısıyla, bireysel emeklilik getiriliyor. Bireysel emeklilik
sigorta şirketleri kurulacak. Yine, buraya gelen hiçbir kanunda, esnafın,
işçinin, memurun derdini çözecek, onların geleceğine,
problemlerine sağlıklı bir çözüm getirecek, onların
yaşamlarına bir kolaylık getirecek hiçbir şey yok. Büyük
holdingler, yine, bireysel emeklilik şirketlerini kuracaklar. Bu bireysel
emeklilik şirketlerinde, birçok vergi muafiyetleri, Gelir Vergisi
Kanununda muafiyet, menkul sermaye iratlarında muafiyet, Kurumlar
Vergisinde muafiyet, stopajlarda muafiyetler getirilerek, yine, o büyük
holdingler, büyük gelir kaynaklarına ve kazançlara kavuşacaklar. Sade
vatandaşın yine cebine bir şey girmeyecek. O kaynaklardan
sağlanan, vergi muafiyet ve istisnalarının
sağladığı kazançlar, yine, holdingleri
zenginleştirecek. Ben, holdinglere karşı değilim de...
Yani, aslında, herkes, kazandığı kazancına uygun
olarak vergi verse, bu memlekette her şey, her sorun çözülür; ama,
maalesef, şimdi, herkes, -herkes demeyeyim de- birçok insan, hep devletin
sırtından kazanarak, vergi vermek istemiyor. Peki, şimdi
düşünüyorum, acaba, bu devlet iflasa gittiği zaman, bunların
servetini kim koruyacak?! Yani, önemli olan, evvela, bu memleketi ayakta
tutacak birtakım oluşumları ve garantileri
sağlamaktır.
Değerli milletvekilleri, biz,
tabiî, burada, çok küçük bir muhalefet partisi olarak, yani 350'ye
karşı 80 kişilik bir muhalefet partisi olarak, size tüm
doğruları da söylesek, gerçekleri de söylesek, milletin temel
sorunlarını da söylesek, sizin, hiçbir şekilde anlamanız
mümkün değil; çünkü, sizin, bir iktidar grubunuz var ve bağlı
olduğunuz birtakım patronlar grubu var. Ben hayret ediyorum; yani, bu
kadar vurdumduymaz olduğu bir Meclis görülmemiştir tarihte. Burada,
görüşmelere, saat 14.00'te başlıyorsunuz, 5-10 dakika bir
konuşma yapılıyor gruplar adına ve bu kanunları
incelemiyorsunuz, memlekete ne getiriyor ne götürüyor, kime, hangi
avantajları sağlıyor, kimler bu memlekete kazık atmaya
çalışıyor, o konuda kafanızı hiç işletmiyorsunuz,
hiç düşünmüyorsunuz.
Sayın milletvekilleri, peki,
siz, iktidar partisi milletvekilleri olarak, bu memleketin temel
sorunlarına, eğer, aklınızı, kafanızı,
bilginizi sarf etmezseniz, Yunanlılar mı gelip sarf edecek?!
Soruyorum size yani...Soruyorum size... Yani, dünyanın hangi
parlamentosunda, günde 8 tane değişik kanun çıkar?! Bir
söyleyin... Şu Meclis Başkanlığı...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HASAN GÜLAY (Manisa) - Genel Kurula
gelmeyin...
KAMER GENÇ (Devamla) - Gelmeyeyim
değil mi?!
HASAN GÜLAY (Manisa) - Gelmeyin...
KAMER GENÇ (Devamla) - Vallahi, ben,
Grubuma teklif ettim. Fazilet Partisi de terk etti, biz de terk edelim bu
Meclisi; siz, kendi kendinize çalın ve oynayın. (DYP
sıralarından alkışlar, DSP sıralarından
gürültüler) Bana göre, bize düşen görev bu; ama, bizim dahi, burada 5
dakikalık konuşma...
Bakın, biraz önce,
İçişleri Bakanlığının kanunu görüşülüyordu,
ben, karar yetersayısının aranılmasını istedim;
Bakan, geldi, bana yalvardı. Yani, oradan kalktı, geldi, bana
yalvardı.
HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Allah,
Allah!..
KAMER GENÇ (Devamla) - Yani, bir
bakan böyle yalvarır mı arkadaşlar?! Yalvarır mı bir
bakan?! Bakın, 350 milletvekiliniz var ve gelmiyorsunuz. (DSP
sıralarından "Bakan yalvarmaz" sesi)
Yahu, boş ver o tarafı;
yalvarması da önemli değil. Sizin vicdanınız rahat
mıdır?! Bakın, acaba, bu ülkeyi içine düşürdüğünüz bu
sıkıntıları, sokaktaki insanın içine düştüğü
açlığı, sefaleti çözecek bir şey getiriyor musunuz?! Hep
aynı kaynaklara hizmet ediyorsunuz. Biraz önce, medya patronların
yaptıkları dayatmalara, onların talimatına göre kanun
çıkardınız, şimdi de, burada, bireysel emeklilikte, büyük
holdinglere vergi muafiyeti, istisnaları için rahatlık
sağlayacak tasarıyı getiriyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) - Sayın
Başkan...
BAŞKAN - Sayın Genç, 1
dakikalık sürenizi uzattım ben.
KAMER GENÇ (Devamla) - Bir cümle
daha söyleyeyim canım...
BAŞKAN - Benim prensibim,
süreyi uzatmıyorum, bugüne kadar uzatmadım süreyi.
KAMER GENÇ (Devamla) - Böyle prensip
olur mu?!
BAŞKAN - Sayın Genç,
sadece size değil, herkese aynı uygulama...
KAMER GENÇ (Devamla) - O kürsüde
oturanın prensibi olur mu!.. Tamam, söz istemiyorum.
BAŞKAN - Sorular
kısmına geçiyoruz.
Sayın Yıldırım,
buyurun.
MEHMET SADRİ YILDIRIM
(Eskişehir) - Sayın Başkan, delaletinizle Sayın Bakandan
aşağıdaki soruları sormak istiyorum.
1- Ekonomik kriz nedeniyle bütçe
açığını kapatmak için mevcut vergi oranlarıyla KDV
oranlarını artırdınız, vatandaş ödemekte güçlük
çekiyor; yani, ödeyemiyor. Bu sebeple, vergi oranlarını ve KDV
oranlarını indirmeyi düşünüyor musunuz?
2- Yine, bütçe
açığını kapatmak için yeni vergiler ihdas ediyorsunuz, vatandaşı
daha zor durumda bırakıyorsunuz. Hem devletimiz vergi
toplayamıyor ve hem de vatandaş ödeyemiyor. Bu durumda, yeni vergi
ihdasından vazgeçmeyi düşünüyor musunuz? Yoksa, yeni vergiler
ihdasına devam edecek misiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Akın.
MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın
Başkan, aracılığınızla aşağıdaki
sorularımı tevcih ediyorum:
Sayın Bakanım, Gelir ve
Kurumlar Vergisi beyannameleri ile diğer bazı beyannamelerden harç
alınacak. Peki, mükellefler, tahakkuk eden vergilerini süresi içerisinde
ödemede zorluk çekerken, tekrar, harç adı altında, mükellefleri
ikinci bir defa, üçüncü bir defa para ödeme mecburiyetinde
bırakmanız, acaba, tahsilatın daha düşük olmasına
sebep olmayacak mı?
İkinci sorum: Bu ilave harç ve
vergilerle, bütçe açığını ne ölçüde kapatmayı
düşünüyorsunuz?
Üçüncü sorum: Mükelleflerin
işyerlerini kapattığı bir zamanda, ekonomik
durgunluğun yaşandığı bir dönemde, acaba, hangi
ülkelerde vergi üzerine vergi alınıyor?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakan.
MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Sayın Başkanım, eğer izniniz olursa sondan
başlayayım.
"Beyannamelerden harç alacak
mısınız" diye bir sual var. Halen, beyannamelerden zaten
harç alınmıyor, Özel İşlem Vergisi alınıyor. Harç
alma diye bir düşüncemiz söz konusu değildir; olsa olsa, Özel
İşlem Vergisi artırılabilir; ama, bugün, Yüce Komisyonun
huzurunda olan tasarıda da, böyle bir hüküm yoktur.
"İlave harçlarla bütçe
açığı ne ölçüde kapatılacak" deniliyor;
görüşülmekte olan tasarıda böyle bir ilave vergi
olmadığına göre, bütçe açığını ne ölçüde
kapatacağı konusuna değinmeme de -herhalde, Sayın Akın
da takdir ederler- gerek yok.
Sayın Sadri
Yıldırım "kriz nedeniyle KDV oranları
artırıldı, KDV oranlarını düşürmeyi
düşünüyor musunuz" diyorlar. Bu görüştüğümüz tasarıda
böyle, KDV'yle ilgili herhangi bir hüküm yok. Onun için, belki, ilgili
tasarı geldiğinde o konuda bilgi vermeye
çalışırım.
"Yeni vergiler" deniliyor.
Halen Parlamentoya sunulan tasarıda, Dış Seyahat
Harcamaları Vergisinde ve vadeli mevduatlarda, her hesap açılışında
1 000 000 gibi bir miktarlık Özel İşlem Vergisi öngören
tasarı vardır, onun dışında başka bir ilave vergi
söz konusu değildir.
Arz ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Bakanım.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
SALİH ÇELEN (Antalya) - Karar
yetersayısının aranılmasını istiyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Tasarının
maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunacağım ve
karar yetersayısını arayacağım.
Oylamayı, elektronik cihazla
yapacağım.
Oylama için 5 dakikalık süre
vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen
arkadaşlarımızın, teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen arkadaşımız
olursa, aynı süre içerisinde, oylama pusulalarını
Başkanlığımıza ulaştırmalarını, o
arada vekâleten oy kullanacak sayın bakan varsa, hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, oyunun rengini ve imzasını
taşıyan oy pusulasını, aynı süre içerisinde
Başkanlığımıza ulaştırmalarını
rica ediyor ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, tasarının maddelerine geçilmesi kabul
edilmiştir ve karar yetersayısı vardır.
1 inci maddeyi okutuyorum:
BAZI
VERGİ KANUNLARINDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR
KANUN
TASARISI
MADDE 1. - 31/12/1960 tarihli ve 193
sayılı Gelir Vergisi Kanununun değişik 21 inci maddesinden
sonra gelmek üzere aşağıdaki mükerrer 21 inci madde
eklenmiştir.
"Mükerrer Madde 21.- Bireysel
emeklilik sisteminden emeklilik hakkı kazananlar ile bu sistemden vefat,
maluliyet veya tasfiye gibi zorunlu nedenlerle ayrılanlara yapılan
ödemelerin % 25'i, Türkiye'de kain ve merkezi Türkiye'de bulunan diğer
sigorta şirketlerinden 10 yıl süreyle prim ödeyenler ile vefat,
maluliyet veya tasfiye gibi zorunlu nedenlerle ayrılanlara yapılan
ödemelerin % 10'u ve tek primli yıllık gelir sigortalarından
yapılan ödemeler gelir vergisinden müstesnadır.
İstisna edilen tutar üzerinden
94 üncü maddenin ikinci fıkrasının 15 numaralı bendine göre
tevkifat yapılmaz."
BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde,
Doğru Yol Partisi Grubu adına, Isparta Milletvekili Sayın
Ramazan Gül konuşacak.
Buyurun Sayın Gül. (DYP
sıralarından alkışlar)
DYP GRUBU ADINA RAMAZAN GÜL
(Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında, Doğru
Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlarım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; mevcut tasarının 1 inci maddesiyle, 193
sayılı Gelir Vergisi Kanununun değişik 21 inci maddesinden
sonra, mükerrer bir madde ilave edilmektedir. İlgili maddeye göre,
gayrimenkul sermaye iratları istisnasına bireysel emeklilikle ilgili
bir madde ilave edilmektedir. Söz konusu bu madde münderecatına göre,
ödemelerle ilgili, sigortaya yapılan ödemelerin gelir vergisinden yüzde 25
olarak istisna edilmesine ilişkin bir maddedir.
Değerli milletvekilleri, Türk
vergi sisteminde istisna ve muafiyetler, iyi niyetle konulan bu maddeler, her
zaman suiistimale yol açmış ve uygulamada bazı
sıkıntılara neden olmuştur.
Değerli milletvekilleri,
anılan tasarıyla, bireysel emeklilikle ilgili olarak, mevcut sosyal
güvenlik sistemlerine ilave ve gönüllü olarak, ekgelir sağlamak
noktasında yeni bir sistem oluşturulmaktadır. Sosyal Sigortalar
Kurumu, Bağ-Kur ve Emekli Sandığına ilave olarak,
geliştirilen bu sistem, katılımcılara ekgelir sağlamak
noktasında önem arz etmektedir ve sistem de buna göre
hazırlanmıştır.
Değerli milletvekilleri, bu
sistem hazırlanırken, vergi yasalarında da düzenlemelere
gidilmiştir. Bu düzenlemeler çerçevesinde, emekliler tarafından
ödenecek katkı payları, vergi matrahlarından indirilecek ve
istisna ve muafiyetler tanınacaktır.
Öte yandan,
katılımcıların katkılarının
değerlendirilmesi noktasında; yani, katılımcılardan
toplanan primlerin değerlendirilmesi noktasında,
yatırımların teşvik portföyü işlemlerinden doğan
kazançlar da, Kurumlar Vergisinden istisna olarak tanınmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu Bireysel Emeklilik Yasa Tasarısıyla tanınan
diğer bir istisna ve muafiyet ise Gelir ve Kurumlar Vergisinden, aynı
şekilde teşvikler, nasıl Gelir Vergisinden muaf ise, buna
eşdeğer olarak da, Kurumlar Vergisinden, gerekli bu muafiyetler
tanınacaktır. Bu, özellikle, sistemin oluşması
açısından yararlı gözükmektedir.
Burada şu hususu ifade etmek
istiyorum ki, gerek Gelir Vergisi mükellefleri, gerekse Kurumlar Vergisi
mükellefleri, gelirin tespiti, kurum kazancının tespiti
noktasında fayda sağlarlar iken, bunun yanında, hiç geliri
olmayan veyahut da herhangi bir gelir grubuna tabi olmayan mükelleflerin, bu
konuda faydalanmama gibi bir durumla karşı karşıya
kalınmaktadır; bu da, sistemin açmazını oluşturan
ögelerden birisidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu sistem, ülkemizde değişik zamanlarda,
değişik süreçler içerisinde, değişik zaman dilimleri
içerisinde uygulanmış ve bunun, ülkemiz açısından menfî
sonuçları olduğu görülmüştür.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Tamamlayın
lütfen...
RAMAZAN GÜL (Devamla) -
Örneğin, 1982 ve 1983 yıllarında, Anadolu ve Garanti
bankalarının ve Anadolu ve Garanti sigorta şirketlerinin
vatandaştan toplayıp, özellikle, yurtdışında
çalışan işçilerimizin, yanlış
hatırlamıyorsam, 26 mark olarak topladıkları paralar, daha
sonra, ilk zamanlarda cazip olan bu uygulamanın ve ülkemizdeki bu menfur
olan enflasyon hastalığının yapmış olduğu bu
sömürmeyle ilgili olduğu bu tırpanlamanın neticesinde
alınan paralar veyahut da alınacak paralar çok gülünç durumda
kalmış ve bu uygulama, bu sistem çökmüştür ve Türk
sigortacılık hayatında da kötü bir örnek olarak
uygulanmıştır.
Açıklamalarıma daha sonra
devam edeceğim. Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Gül. Biz, sizin açıklamalarınızdan sevinç
duyarız.
MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Sayın Başkan, bir hususu arz edebilir miyim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakan.
MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Mükerrer 21'inci maddenin ikinci paragrafında "istisna
edilen tutar üzerinden 94 üncü maddenin ikinci fıkrası"
deniliyor, bu, sehven öyle yer almış, bunun "birinci
fıkra" olarak değiştirilmesini arz ediyorum.
BAŞKAN - Madde üzerinde önerge
yok.
1 inci maddeyi, yapılan
redaksiyonla birlikte
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- 193 sayılı Gelir
Vergisi Kanununun değişik 23 üncü maddesinin 11 numaralı bendi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"11. Kanunla kurulan emekli
sandıkları ile 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun
geçici 20 nci maddesinde belirtilen sandıklar tarafından ödenen emekli,
maluliyet, dul ve yetim aylıkları (506 sayılı Sosyal
Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesinde belirtilen sandıklar
tarafından ödenen aylıkların toplamı, en yüksek Devlet
memuruna ödenen en yüksek ödeme tutarından fazla ise aradaki fark ücret
olarak vergiye tabi tutulur.) (Genel, katma ve özel bütçelerden ödenen bu nevi
aylıklar dahil);"
BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde,
Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Ramazan Gül. (DYP
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Gül.
Süreniz 5 dakika.
DYP GRUBU ADINA RAMAZAN GÜL
(Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; anılan
tasarının 2 maddesiyle ilgili olarak, Doğru Yol Partisinin
görüşlerini arz etmek üzere huzurlarınızdayım; Yüce
Meclisinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 193
sayılı Gelir Vergisi Kanununun 23 üncü maddesi, yine, müteferrik
istisnalarla ilgili bir maddemizdir.
Değerli milletvekilleri
-anılan maddeyle ilgili olmak üzere- bu tür, kanunla kurulan, emekli
sandıkları, yardım sandıkları, malul
sandıkları gibi sandıklardan ödenen paralarla ilgili olmak
üzere, bunlar, her türlü vergi, resim, harçtan müstesnadır,
istisnadır ve muafiyetleri vardır; ancak, burada, kanunda bahsedilen
husus ise "ilgili vergi yasasının kanunla belirtilmiş olan
kısımlarını aşan kısmı" denilmektedir.
Yani, burada, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığına eş,
muadil, emsal olarak ödenen kısımlar istisnaya tabidir, bunun
haricindeki kısımlar ise istisnaya tabi değildir; anılan
kanun bunun açıklamasıyla ilgilidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün, Türk vergi sisteminde -biraz evvelki konuşmamda da
arz ve ifade ettiğim gibi- istisna ve muafiyetler bizim Türk vergi
sisteminin, özellikle Gelir ve Kurumlar Vergisi sisteminin tezine
aykırı bir görüştür. Şöyle ki: Bizim, Gelir ve Kurumlar
Vergisi, gerçek gelire dayanır. Gerçek gelirden kasıt, bir gelirin
elde edilmesi için sarf edilen her türlü giderler çıktıktan sonra
kalan değer vergiye tabidir. Oysa, bu istisna ve muafiyetler Gelir
Vergisine konu olarak, sistem olarak aykırılık
taşımaktadır. O bakımdan, vergi sisteminde, bu istisna ve
muafiyetlerin, tekrar, bir redaksiyona veya düzenlemeye tabi tutulmasında
büyük yarar vardır, büyük fayda vardır.
Değerli milletvekilleri,
bugünkü Türk vergi sisteminde, özellikle Anasol-D ve Anasol-M hükümetlerinin
uygulamış oldukları yanlış ekonomik politikalar
neticesinde, Türk maliyesi, tarihinde, ender görülen bir şekilde, vergi
toplayamamaktadır; çünkü, normal kamu maliyesinde, Türk vergi sisteminde,
şimdiye kadar vergi tahsilat oranları yüzde 80'lerde iken, yüzde
90'larda iken, yüzde 105'lerde iken, maalesef, 2000 yılında, 2000
yılı bütçesinde vergi tahsilat oranları büyük bir
düşüş göstererek, yüzde 50'lere, yüzde 45'lere, yüzde 42'lere kadar
düşmüştür. Bu da, Türk ekonomisinin ne kadar sıkıntıda
olduğunun açık ve ayan beyan bir delilidir. Keza, en son
almış olduğum duyumlara göre, yine, vergi tahsilat
oranları, çok açık nispette, tahakkuklara göre düşme
göstermektedir. Bunun da nedeni, Türk ekonomisinin son yıllarda nasıl
bir durumda olduğudur. Şöyle ki:
Değerli milletvekilleri, bugün,
Türk vergi sistemi bir piramide benzer, yani, gelir dilimleri arttıkça,
vergi tabana yayılır. Bu, şu demektir: Daha ziyade, Türk vergi
sisteminde en çok vergi ödeyen kesim, esnaf kesimidir. Esnaf kesimi, maalesef,
bu uygulanan son ekonomik programlarla ilgili olmak üzere, en kötü durumunu
yaşamaktadır. Esnaf, bugün, siftah yapamamaktadır. Esnaf, bugün,
sabahleyin dükkânının kapısını
açtığında, kara kara düşünmektedir. Esnaf, bugün, Türkiye
Cumhuriyeti Devletinden hiçbir şey istememektedir, esnaf, sadece Türkiye
Cumhuriyeti Hükümetinden istikrar istemektedir, esnaf, Türkiye Cumhuriyeti
Devletinden, sadece ve sadece ülkenin birliğini, ülkenin dirliğini,
ülkenin kalkınmasını istemektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Mikrofonsuz
da yeter senin sesin, devam et!
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Gül, devam edin efendim.
RAMAZAN GÜL (Devamla) - Mevcut
hükümet, maalesef, esnaflarla ilgili herhangi bir tedbir
almamıştır. En son, Türkiye Cumhuriyeti 2001 yılı
bütçesinde, esnaflarla ilgili olmak üzere, Halk Bankasına 400 trilyon lira
gibi bir rakam konulmuştur; oysa, otuz yıldır, elli
yıldır, altmış yıldır Türk esnafına ödenen
paranın tutarı 400 trilyon liradır; bu para, az bir
paradır.
Bu vesileyle, Yüce Meclisimize
saygılar sunuyorum; bu yasanın hayırlı, uğurlu
olmasını diliyorum.
Teşekkür ediyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Sağ olun
Sayın Gül.
Madde üzerinde bir önerge
vardır; okutup, işleme alacağım.
Sayın Başkanlığa
Görüşülmekte olan 729 sıra
sayılı yasa tasarısının 2 nci maddesinin sonundaki
parantez içindeki cümlenin maddeden çıkarılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
|
|
Hakkı Töre |
Kamer Genç |
Mehmet Yalçınkaya |
|
|
Hakkâri |
Tunceli |
Şanlıurfa |
|
|
İlhan Aytekin |
|
Sevgi Esen |
|
|
Balıkesir |
|
Kayseri |
BAŞKAN - Sayın Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Sayın Başkan, çıkarılması istenen
parantez içindeki hüküm, huzurlarınızdaki tasarıyla gelmiş
bir hüküm değil, esasen, 23 üncü maddede yer alan bir hükümdür; o nedenle,
katılamıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Genç,
buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bireysel emeklilik yasa
tasarısını çıkaralı çok yakın bir zaman oldu. Bu
bireysel emeklilikte, kim bireysel emeklilikle ilgili bir sigorta
şirketini kuracak, hangi şartlarda kuracak, belli değil; ama,
anlaşılıyor ki, birileri, buradan büyük bir rant bekleyen,
önemli ekonomik güce sahip olan güç odakları, hükümete, siz, yolumuzun
üzerinde hiçbir dikenli gül bırakmayacaksınız; yani, bize
dikensiz bir gül bahçesi yaratacaksınız ki, biz, ondan sonra, bu
işe el atalım; aksi taktirde, biz, bu işe başladık
mı, vatandaştan buraya bir yönelme oldu mu, yarın öbür gün
birçok insan buraya gelir, biz, burada birtakım avantajlar
sağlayamayız diyorlar.
Şimdi, bireysel Emeklilik
Yasası yeni çıktı. Evvela, birileri çıksın, bu sigorta
şirketlerini kursun, halka güvence versin ve halktan da para
toplasın... Şimdi, daha yeni çıkan bir kanunda korkunç derecede
vergi muafiyeti ve istisnaları getiriyorsunuz. Zaten, yürürlükteki 5422
sayılı Kurumlar Vergisi Kanununda, 193 sayılı Gelir Vergisi
Kanununda emeklilik mevzuatıyla ilgili olarak yeterli muafiyet ve
istisnalar var; ama, birtakım güç odakları, burada bize özel bir
şeyler getirin diyor ve bunları getiriyorsunuz.
Tabiî, zaten, kanunu, enine boyuna,
çok inceleme imkânımız yok; ya-ni, bizim de bir hafızamız
var, bir dayanma gücümüz var, 14.00'te başlıyorsunuz, 23.00'lere
kadar, kaç tane kanun inceleyeceksiniz! Ben, şahsen, kendi Grubuma teklif
ediyorum -yani, beni dinliyorlarsa- biz de çekilelim, siz, kendi kendinize
çalın oynayın; ama, bunun günahı size ait olsun; yani, burada,
size, bir muhalefet vardır görüntüsünü yaratmamamız lazım;
çünkü, bu kanunların hepsi, Türk Halkının önüne konulan büyük
tuzaklardır.
Bakın, birçok büyük mağaza
kurdurdunuz ve esnafı ortadan sildiniz. Vergiyi zenginden
almıyorsunuz, katrilyonlarca... Yani, bütçenizi düşünün
arkadaşlar, bütçenizden kaç lirasını faize ödüyorsunuz; 100
küsur katrilyon lira, o civarda anaborç ve faizini ödüyorsunuz; birisinden bir
kuruş vergi almıyorsunuz. Bu devletin bütçesinden bu kadar
katrilyonlarca lira faiz ödüyorsunuz, vatandaşın cebinden
topladığınız vergilerle katrilyonlarca lira faiz
ödüyorsunuz; bir kuruş vergi almıyorsunuz değerli
milletvekilleri. Var mı; bunu alın.
Şimdi, Türkiye'de, ekonomi,
yıllarca, kayıtdışı ekonomiyle beslendi; yani, Avrupa
senden mal almıyor, Amerika almıyor, çeşitli şeyler
almıyor; ama, Türkiye, kendi... Yani, bir su, nasıl ki, kendisine bir
zemin bulur, yürür diye, öyle bir zeminde yürüdü Türk ekonomisi. Ondan sonra,
gelindi, dışarıdakiler baktılar ki, yahu, Allah Allah!.. Bu
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ihracatı şu kadar, ithalatı bu
kadar, bir bakıyorsunuz, Merkez Bankasında şu kadar dolar var!
Ondan sonra "yok, ille, siz, bizim her şeyimize hesap
vereceksiniz" dediler.
İşte, geçmişte
gördünüz; Irak'taki olayda, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kaybı 40 milyar
dolarken, getiriyorlar, Birleşmiş Milletler -âdeta, dilenciye de
vermez de- 1 800 doları, sizin zararınız bu...
Yani, bunlarla, siz, hangi Türkiye
Cumhuriyeti Devletinin onurunu koruyacaksınız; siz hangi milletin
onurunu koruyacaksınız?! Bir devleti, hele, Türk Halkı gibi
onurlu, soylu bir halkı yöneten yöneticilerin, bu soylu ve onurlu
halkın soyuna ve onuruna yakışacak davranışlarda
bulunması lazım. Sizde keramet yok, sizde direnç yok!.. Siz teslim
olmuşsunuz birtakım çevrelere; onlar talimat veriyor size, siz
getiriyorsunuz, burada, kanun çıkarıyorsunuz sayın
milletvekilleri. İçimiz kan ağlıyor arkadaşlar, halk
bitiyor... Gerçekten halkın acısını duyan, aç insanın
acısını duyan, kimin hırsızlara kanat gerdiğini
bilen bir memleketteyiz. Bu memlekette, eğer bu kadar
hırsızlık olmasaydı... Dört senedir
iktidardasınız, Türkiye'yi iflasa götürdünüz. Bırakın
iflası, keşke iflas olsaydı, yok ettiniz.
Bakın, Meclisi ikibuçuk ay
tatile sokacaksınız; bu ikibuçuk ay...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) - Sözümü
tamamlayayım.
MUSTAFA GÜVEN KARAHAN
(Balıkesir) - Boş verin.
KAMER GENÇ (Devamla) - Yahu, zaten,
size göre her şey boş. Boş verinmiş!.. Sizin gözünüzde halk
yok. Ben, bazı arkadaşlara diyorum ki: Sayın milletvekili,
bakın, biraz direnç gösterin. "Yahu, ben sokakta gezdim, beni genel
başkanım getirdi, beni milletvekili etti; o, öl derse ölürüm, kal
derse kalırım" derseniz... Bir milletvekilliği bu
zihniyetle yapılmaz.
Sayın Milletvekilleri, kendimi
size örnek vereyim: Ben, Danışma Meclisi üyesiydim. Beni buraya
askerler seçti; ama, ben 1982 Anayasası... O Danışma Meclisi
zamanında, onlar beni seçtiler; ama, ben, her türlü onurlu mücadeleyi
yaptım ve 1983'te bağımsız milletvekili oldum; beni veto
ettiler. Bakın, 1980 yılı, 2001 yılı... Tunceli halkı
beni buraya gönderiyor. Birileri, sizi, bir tesadüfle bir yere getirebilir,
milletvekili seçebilir; ama, onurlu, asil ve soylu davranışlarla
halkı düşünerek, demokrasiyi düşünerek, insan
haklarını düşünerek mücadele ederseniz, bu halk, kimsenin
hakkını yemez; ama, ben bir fırsat kolladım da geldim,
tesadüfen buraya geldim derseniz...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) - ...halkı
yok ederseniz, liderlere bağlanırsanız, memleketi yok edersiniz;
ama, burada, bu zor şartlarda, bazı şeyleri söylememiz
mümkün değil...
(DSP sıralarından gürültüler)
MUSTAFA GÜVEN KARAHAN
(Balıkesir) - Kaç oyla geldin?
KAMER GENÇ (Devamla) - Varsa...
Genel Başkanınız gelsin, benim karşımda aday olsun.
Hepinize saygılar sunarım.
(DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum..
KAMER GENÇ (Tunceli) - Karar
yetersayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Karar
yetersayısının aranılmasını istemiştim.
BAŞKAN - Geçti efendim.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum...
KAMER GENÇ (Tunceli) - Karar
yetersayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 2 nci maddeyi oylarınıza sunacağım ve
karar yetersayısını arayacağım.
TURHAN GÜVEN (İçel) -
Sayın Başkan, parmaklar kalkmışken elektronik oylamaya
geçilmez.
BAŞKAN - Efendim, kabul
etmediler; sayım yapacağız; ihtilaf çıkmasın.
KAMER GENÇ (Tunceli) -
Başkanlık Divanı bu kadar keyfî yönetilmez.
BAŞKAN - Oylama için 5
dakikalık süre vereceğim.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri 2 nci madde kabul edilmiştir; karar yetersayısı
vardır.
3 üncü maddeyi okutuyorum.
MADDE 3.- 193 sayılı
Kanunun 25 inci maddesinin
değişik 3 numaralı bendi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"3. Kanunla kurulan emekli
sandıkları ile 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun
geçici 20 nci maddesinde belirtilen sandıklar tarafından, kendilerine
zat aylığı bağlananlara aylıkları
dışında, kanunları veya statüleri gereğince verilen
emekli, dul, yetim ve evlilik ikramiyeleri veya iade olunan mevduatı ve
sürelerini doldurmamış bulunanlarla dul ve yetimlerine toptan ödenen
tazminatlar (506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci
maddesinde belirtilen sandıklar tarafından ödenen tazminat,
yardım ve toptan ödemeler en yüksek Devlet memuruna ödenen en yüksek ödeme
tutarından fazla ise aradaki fark ücret olarak vergiye tabi tutulur. Bu
mukayesede gerek muhtelif sandıklardan gerek aynı sandıktan
muhtelif zamanlarda yapılan ikramiye, tazminat ve toptan ödemeler topluca
dikkate alınır.);"
BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde,
Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Murat Akın;
buyurun.(DYP sıralarından alkışlar)
DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 729 sıra
sayılı tasarının 3 üncü maddesi üzerinde söz
almış bulunmaktayım; bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 193
sayılı Gelir Vergisi Kanununun altıncı bölümünün 25 inci
maddesinde "Tazminat ve Yardımlar" başlığı
adı altında, halen uygulanmakta olan 3 numaralı bendinde bir
değişiklik getirilmektedir ki, bu değişiklikle, yine,
bireysel emeklilik çerçevesinde, ileride, katılımcılara ödenecek
tazminat ve aylıkların, eskiden olduğu gibi "Devlet
memuruna ödenen en yüksek ödeme tutarından fazla ise aradaki fark ücret
olarak vergiye tabi tutulur" diye, yine, bir mukayese getirmektedir ve
arada bir fark varsa, onun da ücret olarak vergiye tabi
kılınacağına dair hükmü ihtiva etmektedir.
Değerli milletvekilleri,
bireysel emeklilik sigorta şirketlerine çok büyük muafiyet ve istisnalar
getirilmektedir. Bu insanlar, toplamış oldukları paraları,
asgari on yıl, işte, maluliyet, dul, yetim, buna benzer arızî
nedenlerle bir hak elde etme olursa, on yıl sonra veya değişik
hallerde ise yirmibeş, otuz yıl sonra bunlara bir
aylığın ödenmesi söz konusudur; ancak, Türkiye'de, biliyorsunuz
ki, hepimizce de malum, bu sigorta şirketlerinin, yarın, bu
toplamış olduğu paraları dolandırıp
kaçmayacağı ne malum! Bunlardan vergi almıyoruz, istisna
kılıyoruz; hem vatandaşın hakkını götürecek hem
de almadığımız, istisna kıldığımız
vergiler gidecektir. Diyeceksiniz ki, olabilir mi?!
Değerli milletvekilleri, Merkez
Bankası eski Başkanı için, şu an, devleti
dolandırdı diye cumhuriyet başsavcılığınca
ilgili bakanlıktan soruşturma izni alıyorsa, Merkez Bankası
gibi, devletin veznesi olan bir bankayı; yine, esnafa kredi vermekle
yükümlü olan Halk Bankasının Genel Müdürü Yenal Ansen, bugün, yine,
ilgili bakan hakkında yapılan suçlamayla ilgili, bankayı zarara
uğrattığı suçlamasıyla ilgili soruşturma
müsaadesi bekleniyorsa, soruşturma izni bekleniyorsa; yani, devletin
bankalarının dolandırıldığı bir ülkede, özel
şirketin, özel sigorta şirketinin, yarın, bu paraları
alıp, bu ülkeden kaçmayacağı ve tekrar, hortumlanan bankalar
gibi, bu sigorta şirketlerinin, yarın, hazineye yük
olmayacağı ne malum! Yani, biz, hangi kanunu çıkarıyoruz,
ileride hazineye nasıl yük getirecek; bunları hiç düşünüyor
muyuz?!
Değerli milletvekilleri,
şöyle baktığımız zaman, bugün, bankacılık
sisteminin dışborçları, Uluslararası Ödemeler Bankası
rakamlarına göre 44 milyar dolara ulaşmış; ayrıca,
bankaların döviz açık pozisyonu da 18 milyar dolar dolayında.
Doların pahalanmasıyla birlikte, bunlar, zaten yapısal olarak
zayıf durumda olan bankalara, yeni ve taşıması zor bir yük
getirdi.
Şimdi, bu bankaların, bu
ülkeye getirmiş olduğu yük, devlet bütçesi üzerinde 30 katrilyona
yakın bir açığa sebep olduğu ve bunun 10-12 katrilyonu
sadece bu yılın bütçesinden finanse edileceği malum.
Şimdi, bu ülke, bu 30 katrilyon
hortumlamanın, acaba, kaç sene sonra altından kalkabilecek?! Yarın,
yirmi sene sonra, tekrar, bir de sigorta şirketlerinin devleti
dolandırması, hortumlaması söz konusu olursa, bu milletin...
Artık, bizim nesil olarak, bu ülkede hırsızlığa mâni
olamayacağız; ama, çocuklarımızı,
torunlarımızı da, herhalde, hırsız yöneticilerin
içerisinde bırakmamız an meselesi olacak.
Değerli milletvekilleri, bütün
bu yükler, ülkede, enflasyonun yeniden yükselmesine sebep oluyor;
bankacılık sisteminde iflaslara neden oluyor. Bütün özel sektör,
ağır bir dolar borçlanmasına girmiş. Toplam dışborç
yükü...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akın,
toparlayın.
MURAT AKIN (Devamla) - Durgunluk ve
işsizlik, hızla derinleşiyor. Daha, kara çarşamba öncesinde
bu durgunluğun işaretleri ortaya çıkmış ve bu hükümet
tedbir almamışken, yine, ileride gelecek kara çarşamba ve
perşembelere çanak tutucu yasa tasarılarının burada
kanunlaşması, acaba, doğru mudur?!
Değerli milletvekilleri,
hakikaten, bu ülkede, bataklığın devam ettiği bir dönemde,
böyle, kamunun ve Hazinenin yükümlülük altına girecek, sigorta
şirketlerinin kurulmasına ve bunların katkı payı
toplamasına müsaade edilmesinin doğru olmayacağı
düşüncesindeyiz; hem de bunlara, devlet açısından, istisna, muafiyetler
getirilerek, bunları tolere etmenin de doğru olmayacağı düşüncesiyle,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
III.-
YOKLAMA
(DYP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
TURHAN GÜVEN (İçel) -
Sayın Başkan, yoklama yapılmasını istiyoruz.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 3 üncü maddenin oylaması sırasında, yoklama
isteğiyle ayağa kalkan sayın milletvekillerinin isimlerini
tespit edeceğiz: Sayın Salih Çelen, Sayın Hacı Filiz,
Sayın Turhan Güven, Sayın Yıldırım Ulupınar,
Sayın Sevgi Esen, Sayın Ali Şevki Erek, Sayın Hakkı
Töre, Sayın Ramazan Gül, Sayın Mustafa Örs, Sayın Sadri
Yıldırım, Sayın Mehmet Dönen, Sayın Murat Akın,
Sayın Saffet Arıkan Bedük, Sayın Erdoğan Sezgin, Sayın
Yazıcı, Sayın Genç, Sayın Kemal Aykurt, Sayın Necati
Yöndar, Sayın Takiddin Yarayan, Sayın Cihan Paçacı, Sayın
Mehmet Yalçınkaya, Sayın Celal Adan, Sayın İlhan Aytekin,
Sayın Ahmet İyimaya.
HACI FİLİZ
(Kırıkkale)- Sayın Başkan, 20 kişiyi geçmeyin.
TURHAN GÜVEN (İçel)-
Ayağı kalkmayanların adlarını okumayın efendim.
BAŞKAN - Efendim,
arkadaşları tespit ettik.
Yoklama için 5 dakikalık süre
veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayımız yoktur.
Saat 22.20'de toplanmak üzere,
birleşime ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.07
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 22.20
BAŞKAN
: Başkanvekili Ali ILIKSOY
KÂTİP
ÜYELER : Cahit Savaş YAZICI (İstanbul), Sebahattin KARAKELLE
(Erzincan)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 126 ncı Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
III.-
Y O K L A M A
BAŞKAN - Görüşmekte
olduğumuz tasarının 3 üncü maddesinin oylaması
sırasında toplantı yetersayısı için istemde
bulunulmuş ve toplantı yetersayısı
bulunamamıştı.
Şimdi yeniden yoklama
yapacağım.
Yoklama için 3 dakikalık süre
veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı yoktur; bundan sonra da
bulunması, maalesef, mümkün değildir.
Kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için, 28 Haziran 2001 Perşembe günü saat
14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyor ve iyi akşamlar
diliyorum.
Kapanma
Saati: 22.25