DÖNEM : 21 CİLT : 43 YASAMA YILI : 3
T. B. M. M.
TUTANAK
DERGİSİ
14 üncü
Birleşim
9 . 11 . 2000 Perşembe
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Kültür Bakanı M. İstemihan Talay'ın, Türkiye
Cumhuriyetinin kurucusu Büyük Önder Atatürk'ün ölümünün 62 nci yıldönümü
nedeniyle gündemdışı konuşması ve ANAP İstanbul
Milletvekili Ediz Hun, MHP Hatay Milletvekili Mehmet Şandır, FP
İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin, DYP Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Sağlam ve DSP Ankara Milletvekili Ayşe
Gürocak'ın grupları adına, Eskişehir Milletvekili Mehmet
Mail Büyükerman'ın da şahsı adına konuşmaları
2.- Mardin Milletvekili Mustafa
Kemal Tuğmaner'in, Mardin İlinin ihtiyaçları ve sorunlarına
ilişkin gündemdışı konuşması
3.- Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, üretimde marka ve
patentlerin önemine ilişkin gündemdışı konuşması
4.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Nedim Bilgiç'in, Güneydoğu
Anadolu Bölgesi ve Adıyaman'da tütün üreticilerinin ekonomik ve sosyal
sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve
Çevre Bakanı Fevzi Aytekin'in cevabı
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Anayasa Komisyonu Geçici Başkanlığının,
Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin
tezkeresi (3/679)
2.- Adalet Komisyonu Geçici Başkanlığının,
Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine
ilişkin tezkeresi (3/680)
3.- Millî Savunma Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi
(3/681)
4.- İçişleri Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi
(3/682)
5.- Dışişleri Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi
(3/683)
6.- Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi
(3/684)
7.- Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin
tezkeresi (3/685)
8.- Çevre Komisyonu Geçici Başkanlığının,
Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine
ilişkin tezkeresi (3/686)
9.- Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin
tezkeresi (3/687)
10.- Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili,
sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/688)
11.- Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin
tezkeresi (3/689)
12.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme
Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin
tezkeresi (3/690)
13.- Dilekçe Komisyonu Geçici Başkanlığının,
Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine
ilişkin tezkeresi (3/691)
14.- Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi
(3/692)
15.- İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi
(3/693)
16.- Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan'ın Dilekçe Komisyonu
üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/224)
17.- Konya Milletvekili Hüseyin Arı'nın Dilekçe Komisyonu
üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/225)
18.- Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın
Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi
(4/226)
19.- Tokat Milletvekili Bekir Sobacı'nın, Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi (4/227)
20.- İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in Sanayi, Ticaret,
Enerji ve Tabiî Kaynaklar ve Bilgi Komisyonu üyeliğinden çekildiğine
ilişkin önergesi (4/228)
21.- Adıyaman Milletvekili Mehmet Özyol'un Türkiye Büyük Millet
Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi (4/229)
22.- Yozgat Milletvekili Mehmet Çiçek'in Türkiye Büyük Millet Meclisi
Hesaplarını İnceleme Komisyonu üyeliğinden çekildiğine
ilişkin önergesi (4/230)
23.- Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu'nun Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi (4/231)
24.- Çocuk sağlığı ön planda olmak üzere koruyucu
sağlık hizmetlerinin boyutlarını yerinde incelemek ve
tıbbî malzeme götürmek için, çocuk sağlığı
hizmetlerinde deneyimli doktorlardan oluşacak bir Parlamento heyetinin
Irak'a ziyaret gerçekleştirmesine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/694)
25.- İçinde bulunduğu siyasî ve askerî koşulların
ulusal güvenliğimiz, bölgesel barış ve istikrar
bakımından olası sonuçları konusunda istişare-lerde
bulunmak ve temaslar yapmak üzere, ziyaret takviminin diplomatik kanallar
yoluyla belirlenmesini müteakip, beş milletvekilinden oluşacak bir
Parlamento heyetinin Irak'a resmî ziyarette bulunmasına ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/695)
V. - KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
1.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ve
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları
raporları (1/650, 1/679) (S. Sayısı : 517)
2. - Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı
Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433)
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kabinesi
Arasında Savunma Sanayii İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma ve Dışişleri
Komisyonları raporları (1/357) (S. Sayısı : 97)
VI - SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan'ın, DMS'yi kazanan
adayların tercihlerinin değerlendirilmesine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel'in
cevabı (7/2327)
2.- Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan'ın, Ergani Kız
Sağlık Meslek Lisesine ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/2493)
3.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in;
Düzce Köy Hizmetleri Müdürlüğüne bağlı araçların
hizmet verememesine,
Düzce-Aydınpınar Gölyaka'nın yol ve köprü sorununa,
İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Mustafa
Yılmaz'ın cevabı (7/2656, 2658)
4.- Aksaray Milletvekili Murat Akın'ın, Egebankın
satışı hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın ce-vabı (7/2669)
5.- Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın,
Bursa Orhaneli Posta İşletmeleri Müdürlüğünde evrakta
sahtekarlık yaptığı iddia edilen perso-nele ilişkin
sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz'ün cevabı (7/2702)
6.- İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Yurtbankı
murakıp olarak denetleyen şahsın aynı bankaya daha sonra
genel müdür yardımcısı olmasına ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (7/2703)
7.- Gaziantep Milletvekili Mustafa Taşar'ın;
Gaziantep'teki köy yollarına,
Gaziantep İli kanalizasyon projelerine,
Gaziantep İli içme suyu projelerine,
Gaziantep'te yürütülen köy hizmetleri projelerine,
Gaziantep'te GAP İdaresi Başkanlığınca
yürütülen projelere,
İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Mustafa
Yılmaz'ın cevabı (7/2769, 2770, 2771, 2772, 2773)
8.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, THY'nın
yılbaşında düzenlediği özel yurtdışı
seferlere ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz'ün
cevabı (7/2821)
I. GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00te açılarak üç oturum yaptı.
Birleşim Başkanı Murat Sökmenoğlu, Fransız
Sefiri Bernard Garcianın yaptığı açıklamayı ve
Fransız Senatosunun almış olduğu sözde Ermeni
soykırımıyla ilgili kararı kınadığına
ilişkin bir konuşma yaptı.
Aksaray Milletvekili Kürşat Eserin, TRT-INT kanalında Avrupa
Birliği ülkelerine yönelik Türkiyenin tanıtımı amaçlı
programlar yapılmasına ilişikin gündemdışı
konuşmasına Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler,
İstanbul Milletvekili Nesrin Nasın, güneydoğudaki
kadın intiharlarına ilişkin gündemdışı
konuşmasına da Devlet Bakanı Hasan Gemici,
Cevap verdi;
Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz, 3-9 Kasım
Organ Bağışı Haftası münasebetiyle organ
bağışı konusunda yaşanan sorunlara ilişkin
gündemdışı bir konuşma yaptı.
Plan ve Bütçe Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun,
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
tamamladığına ilişkin tezkeresi, Genel Kurulun bilgisine
sunuldu.
Gaziantep Milletvekili Mehmet Ay ve 20 arkadaşının :
Batman İlinin,
Mardin İlinin,
Ekonomik, sosyal, kültürel ve kentsel sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla birer Meclis araştırması,
DYPGrup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan,
Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve İçel Milletvekili
TurhanGüven ile 20 arkadaşının, dışpolitika konusunda
bir genel görüşme,
Açılmasına ilişkin önergeleri (10/156, 10/157, 8/13)
Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve öngörüşmelerinin, sırasında
yapılacağı;
Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlunun :
Samsun Milletvekili Musa Uzunkayaya ait (6/479, 6/550, 6/651, 6/657,
6/660, 6/735, 6/740, 6/859, 6/865, 6/867),
Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzola ait (6/489,
6/495),
Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunçun (6/575, 6/576, 6/585,
6/586, 6/599, 6/610, 6/613, 6/615, 6/620, 6/630);
Devlet Bakanı Mehmet Keçecilerin, Muğla Milletvekili Nazif
Topaloğluna ait (6/509, 6/510, 6/511),
Esas numaralı sözlü sorulara bir defada cevap vereceklerine
ilişkin önergeleri okundu; gereğinin, sırası
geldiğinde yapılacağı,
Açıklandı.
Anayasa,
Adalet,
Millî Savunma,
İçişleri,
Dışişleri,
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm,
Çevre,
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler,
Tarım, Orman ve Köyişleri,
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme,
Dilekçe,
Kamu İktisadî Teşebbüsleri,
İnsan Haklarını İnceleme.
Komisyonlarına siyasî parti gruplarınca gösterilen adaylar
seçildiler; komisyonların başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip
üye seçimini yapmak üzere toplanacakları gün, saat ve yere ilişkin
Başkanlıkça duyuruda bulunuldu.
Gündemin Sözlü Sorular kısmının 6, 74, 170, 174, 177,
240, 244, 358, 364 ve 366 ncı sıralarında bulunan Samsun
Milletvekili Musa Uzunkayanın (6/479, 6/550, 6/651, 6/657, 6/660, 6/735,
6/740, 6/859, 6/865, 6/867), esas numaralı sözlü sorularına Millî
Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu cevap verdi.
6.11.2000 tarihli 11 inci Birleşimde görüşmeleri
tamamlanıp yapılan açık oylamasında toplantı
yetersayısı bulunmadığından tekrar oya sunulan,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moğolistan Hükümeti Arasında Hava
Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının (1/349) (S. Sayısı : 79) yapılan
açık oylaması sonucunda kabul edildiği ve
kanunlaştığı açıklandı.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmının :
1 inci sırasında bulunan, Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı
Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin
(1/53) (S. Sayısı :433),
2 nci sırasında bulunan, Yükseköğretim Kurumları
Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
(1/65, 1/679) (S. Sayısı : 517),
Kanun Tasarılarının görüşmeleri, komisyon
yetkilileri ve hükümet temsilcisi Genel Kurulda hazır
bulunmadıklarından, ertelendi.
9 Kasım 2000 Perşembe günü saat 15.00te toplanmak üzere,
birleşime 18.25te son verildi.
Murat Sökmenoğlu |
|
|
Başkanvekili |
|
|
|
Cahit
Savaş Yazıcı |
Hüseyin
Çelik |
|
İstanbul |
Van |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
II. GELEN KÂĞITLAR
9.11.2000 PERŞEMBE No. : 25
Sözlü Soru Önergeleri
1. Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlunun,
belediye ve tapu müdürlüklerinde yaşanan vergi tahsilat sorunlarına
ilişkin Devlet Bakanından (Şuayip Üşenmez) sözlü soru
önergesi (6/920) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.11.2000)
2. Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlunun,
Bursa-Keles, Harmancık, Büyükorhan, Orhaneli İlçelerinin yol
sorunlarına ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından sözlü soru önergesi (6/921) (Başkanlığa
geliş tarihi : 8.11.2000)
Yazılı Soru Önergeleri
1. Nevşehir Milletvekili Mehmet
Elkatmışın, Nevşehir-Derinkuyu ve Kaymaklıdaki
kana-lizasyon çalışmalarına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2894) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.11.2000)
2. Nevşehir Milletvekili Mehmet
Elkatmışın, Nevşehirde afetlerden zarar gören çiftçilere
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2895) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.11.2000)
3. Adıyaman Milletvekili Dengir Mir Mehmet
Fıratın, MHP kongresinde görevli polis pan-zerlerine parti
bayrakları asıldığı iddialarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2896)
(Başkanlığa geliş tarihi : 8.11.2000)
4. Kütahya Milletvekili Ahmet Derinin, Kütahya
Havaalanı projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2897) (Başkanlığa geliş
tarihi : 8.11.2000)
5. Nevşehir Milletvekili Mehmet
Elkatmışın, başörtüsü nedeniyle okuldan
uzaklaştırılan öğretmen ve öğrencilere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2898)
(Başkanlığa geliş tarihi : 8.11.2000)
6. Nevşehir Milletvekili Mehmet
Elkatmışın, Antalya Korkuteli Küçükköy Beldesi anason
üreticilerinin sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Rüştü
Kâzım Yücelen) yazılı soru önergesi (7/2899)
(Başkanlığa geliş tarihi : 8.11.2000)
7. Nevşehir Milletvekili Mehmet
Elkatmışın, İsraille imzalanan antlaşmalara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2900)
(Başkanlığa geliş tarihi : 8.11.2000)
8. Nevşehir Milletvekili Mehmet
Elkatmışın, Nevşehir-Kozaklı Doyduk Barajı
Projesi kapsamında kamulaştırılan arazilere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2901)
(Başkanlığa geliş tarihi : 8.11.2000)
9. Nevşehir Milletvekili Mehmet
Elkatmışın, Nevşehir-Ürgüp-Şahinefendi,
Taşkınpaşa köyleri ile Acıgöl-Çullar Köyünün tapulama
işlemlerine ilişkin Devlet Bakanından (Şuayip Üşenmez)
yazılı soru önergesi (7/2902) (Başkanlığa geliş
tarihi : 8.11.2000)
10. Nevşehir Milletvekili Mehmet
Elkatmışın, Nevşehirin bazı köylerinin sulama suyu
sorunlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2903)
(Başkanlığa geliş tarihi : 8.11.2000)
11. Nevşehir Milletvekili Mehmet
Elkatmışın, Nevşehir-Kozaklı-Çayiçi Köyünden geçen
derenin ıslahına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/2904) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.11.2000)
12. Nevşehir Milletvekili Mehmet
Elkatmışın, kamu kuruluşlarının belediyelerden
olan alacaklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/2905) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.11.2000)
13. Balıkesir Milletvekili İlyas
Yılmazyıldızın, Balıkesir İlindeki belediyelere
yapılan yardımlara ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2906) (Başkanlığa geliş
tarihi : 8.11.2000)
14. Tekirdağ Milletvekili Nihan İlgünün,
Tekirdağ-Çorlu ve Muratlı ilçelerinde açılan doğalgaz
kuyularına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2907) (Başkanlığa geliş
tarihi : 8.11.2000)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati : 15.00
9 Kasım
2000 Perşembe
BAŞKAN :
Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU
KÂTİP
ÜYELER : Hüseyin ÇELİK (Van), Melda BAYER (Ankara)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14 üncü
Birleşimini açıyorum.
III. Y O K
L A M A
BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak
salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik
sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik
personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
sayın üyelerin yoklama pusulalarını teknik personel aracılığıyla
5 dakikalık süre zarfında Başkanlığımıza
bildirmelerini rica ediyorum efendim.
Yoklama için 5 dakika süre veriyorum.
Yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Kaç dakika ara versem çoğunluğu
sağlarız efendim?
ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkan,
bir saat yeter
TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan,
takdir sizindir.
İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Hayır,
Sayın Başkan, 15 dakika ara verin.
TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan,
iktidar nasıl alınıyor.
BAŞKAN - Efendim, ortaya soruyorum... Ortaya
sordum efendim.
Saat 15.30'da toplanmak üzere, birleşime ara
veriyorum.
Kapanma Saati :15.09
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.30
BAŞKAN:
Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU
KÂTİP
ÜYELER: Hüseyin ÇELİK (Van), Melda BAYER (Ankara)
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, 14 üncü
Birleşimin İkinci Oturumunu açıyorum.
III. Y O K L
A M A
BAŞKAN- Tekrar yoklama yapacağız.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayısı vardır; görüşmelere geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri, cumhuriyetin banisi
Eşsiz Atatürk'ün ölümünün yarın 62 nci yıldönümü. Hükümet
adına Kültür Bakanı İstemihan Talay'ın İçtüzüğün
59 uncu maddesine göre bu konuda söz talebi vardır. Gündeme geçmeden önce
bu talebi yerine getireceğim.
Sayın Bakanın açıklamasından sonra,
istemleri halinde, siyasî parti gruplarına ve grubu bulunmayan sayın
milletvekillerinden birine söz vereceğim.
Konuşma süreleri, siyasî parti grupları için
10 dakika, grubu bulunmayan sayın milletvekilleri için 5 dakikadır.
Sayın Bakan, buyurun efendim. (Alkışlar)
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Kültür Bakanı M. İstemihan
Talay'ın, Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu Büyük Önder Atatürk'ün ölümünün
62 nci yıldönümü nedeniyle gündemdışı konuşması
ve ANAP İstanbul Milletvekili Ediz Hun, MHP Hatay Milletvekili Mehmet
Şandır, FP İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin, DYP
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Sağlam ve DSP Ankara Milletvekili
Ayşe Gürocak'ın grupları adına, Eskişehir Milletvekili
Mehmet Mail Büyükerman'ın da şahsı adına
konuşmaları
KÜLTÜR BAKANI M. İSTEMİHAN TALAY (İçel)
- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yarın 10 Kasım,
Büyük Atatürk'ün ölümünün 62 nci yıldönümü; bu vesileyle, Türk Ulusu
olarak, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu ve çağdaş Türk toplumunun
yaratıcısı Büyük Önder Atatürk'ü, ölümünün 62 nci
yılında, sevgi, saygı ve minnet duygularıyla anıyoruz.
(Alkışlar)
Biliyoruz ki, Büyük Atatürk'ü anmak, O'nu yaşatmak
için yapılan duygusal bir değerlendirme değildir; çünkü, geçen
62 yıl, Atatürk'ün, Türk Ulusunun gönlünde ne kadar güçlü bir şekilde
yaşadığını kanıtlamıştır. Bu
dönemde, ulusumuzun duygu dolu Atatürk sevgisi, aynı zamanda, bir ulusal
bilince ve tarih sentezine dönüşmüştür. Dolayısıyla,
Atatürk'ü anmak, O'nu ulusça, bu bi-linçle yaşamak ve yaşatmak
anlamını kazanmıştır.
Atatürk'ü anmak ve anlamak, Türk Milletinin ulusal
benliğini ve kimliğini düşünmesiyle, geçmişini, bugününü ve
geleceğini derinlemesine irdelemesiyle eşanlamlı bir kavram
haline gelmiştir. Atatürk, bir kutup yıldızı gibi ulusumuza
yön vermektedir ve Atatürkçü düşünce, ulusumuzun ortak aklı ve
sentezi olmuştur.
Bugün, Atatürk'ün kahramanlıkları, zaferleri,
devrimleri, ulus sevgisi ve devlet adamlığı, geçmişimizi ve
geleceğimizi belirleyen bir tarih pusulası gibi bize yol
göstermektedir. Çünkü, ulus olarak biliyoruz ki, Atatürk, bir
bağımsızlık kahramanı olmasının yanı
sıra, Türk Ulusunun yeniden dirilişini ve var olmasını
sağlayan ve çağdaş Türk Devletini kuran, kurucu Önderimizdir ve
Atatürk, bağımsızlık mücadelemizi başarıya
ulaştırarak, başı dik ve onurlu bir ulus olarak,
çağdaş dünyada hak ettiğimiz yeri almamızı
sağlamıştır.
Devlet yapısında, sanat ve kültür
alanlarında gerçekleştirdiği devrimlerle, çağdaş, laik
ve demokratik bir devletin temellerini atmıştır.
Atatürk, kahramanlığı, dehası,
devlet adamlığı ve düşünce sistemiyle, yalnız Anadolu
Türklüğünün değil, bütün Türk dünyasının da atası ve
önderi olmuştur.
"Bugün, Sovyetler Birliği dostumuzdur,
komşumuzdur, müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız
vardır; fakat, yarın ne olacağını kimse bugünden
kestiremez; tıpkı Osmanlı gibi, tıpkı
Avusturya-Macaristan gibi parçalanabilir, ufalanabilir; bugün elinde
sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilirler.
Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir. İşte o zaman, Türkiye ne
yapacağını bilmelidir. Bizim, bu dostumuzun idaresinde, dili
bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya
hazır olmalıyız. Hazır olmak, yalnız o günü susup
beklemek değildir; hazırlanmak lazımdır. Milletler buna
nasıl hazırlanır; manevî köprülerini sağlam tutarak. Dil
bir köprüdür, inanç bir köprüdür. Köklerimize inmeli ve olayların
böldüğü tarihimizin içinde bütünleşmeliyiz. Onların, yani
dış Türklerin bize yaklaşmasını bekleyemeyiz, bizim
onlara yaklaşmamız gerekli."
Bu sözler, 1933 yılında, Atatürk
tarafından, Anadolu Türklüğü ile Türk dünyasının
buluşmasından yaklaşık altmış yıl önce
söylenmiştir. Dolayısıyla, Atatürk, sadece yaşadığı
zamana değil, ileri görüşlü düşünceleriyle, Türk dünyasına
ve tüm dünya halklarının geleceğine de ışık
tutmuş ve aydınlatmıştır.
Atatürkçü düşünce, yenileşme ve
çağdaşlaşma mücadelesi veren bütün uluslar için daima rehber
olmaya devam edecektir; çünkü, O, kendi dönemindeki diğer liderlerden
farklı olarak, özgürlüğü, bağımsızlığı
ve çağdaşlaşmayı hedeflemiş ve
gerçekleştirmiştir. Bir Stalin, bir Hitler, bir Mussolini, hatta bir
Churchill, kendi halklarının ve insanlık tarihinin en kanlı
maceralarına girerken, Atatürk, Türk Ulusu ve dünya halkları için "yurtta
sulh, cihanda sulh" diyerek, barıştan ve insanların
özgürlüğünden yana olduğunu göstermiştir. O dönemde kurulan
rejimler ve ideolojiler birbiri ardına çökerken, Atatürk'ün kurduğu
cumhuriyetimiz, özgürlüğün ve bilimin ışığında
sürekliliğini koruyarak gelişmesini devam ettirmiştir.
Cumhuriyet döneminde, Atatürkçü düşünce,
ulusumuzun her alandaki gelişmesinin temeli olduğu gibi, ulusal
özgüvenimizin de kaynağı haline dönüşmüştür. Tarihimizin en
karanlık günlerinde Türk Ulusunu bağımsızlığa,
özgürlüğe ve sosyal gelişme hedeflerine kavuşturan Atatürk,
bugün de, bize, en zor sorunları bile aşabileceğimizin ve
çözebileceğimizin umut ve güvenini vermektedir. Bu özgüven, Türk Ulusu
için en büyük güç olmaya devam edecektir. "Türk övün, çalış,
güven" sözü tarihin her döneminde ulusumuzun özgüvenini güçlendirecek ve
ulusumuza ışık tutacaktır. Türk Ulusu, gönlündeki Atatürk
sevgisiyle, laik ve demokratik cumhuriyete olan
bağlılığıyla ve muasır medeniyet seviyesinin
üzerine yükselmek azim ve kararlılığıyla, umutla ve güvenle
tarihsel yolculuğuna devam edecektir.
Büyük Atatürk'ü, bu duygularla bir kez daha rahmetle
anıyor ve "benim en büyük eserimdir" diye
tanımladığı Yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Efendim, gruplar adına söz talebi vardır.
Anavatan Partisi Grubu adına, İstanbul
Milletvekili Sayın Ediz Hun; buyurun efendim. (Alkışlar)
ANAP GRUBU ADINA EDİZ HUN (İstanbul) -
Muhterem Başkanım, Yüce Meclisimizin mümtaz üyeleri,
saygıdeğer milletvekilleri; Anavatan Partisi Grubu adına söz
almış olarak huzurlarınızda bulunmaktayım.
Ebediyete intikalinin 62 nci yılında Aziz
Atamızı derin saygıyla anıyoruz. Mustafa Kemal Atatürk'ün,
cumhuriyete, hedeflediği demokrasiye, insan haklarına, hukukun
üstünlüğüne bağlılığını, sömürüye
karşı direnmesini, duyarlılığını, tutkusunu
ve yaşama saygısını cumhuriyetimizin kuruluşundan
bugüne dek geçen süreçte, iyi değerlendirmek ve derinlemesine tahlilini
yapmak, hepimizin, şüphesiz, yurttaşlık sorumluluğu
içerisinde vazgeçilmez görevidir.
Bütün bu özellikleri, O'nu, işgal altında
bulunan bir ülkeyi, Kurtuluş Savaşıyla çağdaş ve
demokratik bir ülkeye çevirmeyi başlatan tek lider olarak, geçtiğimiz
bin yılın en önemli devlet adamlarından biri hüviyetiyle tarihe
yazdırmıştır.
20 nci Yüzyılda, Atatürk'ün
amaçladığı barış ortamının
yaratılması için birer birer hayata geçirdiği
düşüncelerini, bugün karşı karşıya bulunduğumuz
küreselleşme olgusu ile değerlendirmenin çok önemli bir gerçek
olduğunu kabul etmemek mümkün değildir.
Hepimiz biliyoruz ki, küreselleşme, bilim ve
teknolojik gelişmenin doğal bir sonucudur. İnsan hakları,
demokrasi, hukuk ve çevre gibi bugün karşımızda bulunan,
vazgeçemeyeceğimiz küresel değerlerin korunması için, bir yandan
bu olguya olumlu bakarken, diğer taraftan, uluslararası düzeyde,
siyasal ve ekonomik çıkarların önplanda bulunduğu gerçeği
karşısında endişelerimizi de mahfuz tutmalıyız.
Büyük Atatürk, devrimlerin dinamik bir yapısı
olması gerektiğini ve değişen sosyal şartlara göre,
atılımların tüm yeniliklere açık bulunması
mecburiyetini vurgulamıştır. Bu yöndeki mesajı çok büyük
bir anlam ifade etmektedir. Zamanın akışı içerisinde böyle
bir dünyada asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek,
aklın ve ilmin inkişafını inkâr etmek olur. "Benden
sonra benim düşüncelerimi benimsemek isteyenler aklın ve ilmin
rehberliğini kabul ederlerse, manevî mirasçılarım olurlar"
demiştir. Bu sözler, Atatürk'ün, küresel düzeyde toplum ve insan idrakini
bilim ve teknolojinin bilincinde olan bir anlayış olarak tanımladığının
açık birer göstergesidir. Burada yapılması gereken, 21 inci
Yüzyıl yaşamına önderlik edecek güçteki toplum ve insan
felsefesinin, toplumbilim alanının kavramları
açısından tartışılması,
tanıtılması ve değerlendirilmesi olmak gerekir. Atatürk, bu
hususu birçok söylevinde dile getirmiştir.
Çok değerli milletvekilleri, Atatürk, 20 nci
Yüzyılda, fikir ve eserleriyle, sadece ülkemize değil, dünya toplum
ve siyaset felsefesine de çok değerli ve kalıcı katkılarda
bulunmuştur. Geçtiğimiz yüzyılın en önemli
olayının, Atatürk'ün önderliğinde başarılan Ulusal
Kurtuluş Savaşı ile yine onun önderliğinde laik
cumhuriyetimiz başta olmak üzere gerçekleştirilen Türk devrimi
olduğunu asla unutmamalıyız. Atatürk'ün önderliğindeki Türk
devrimi, başından itibaren, ulusal egemenlik kavramını,
gelişigüzel ve sadece oy çoğunluğu yönetimi olarak
tanımlamamıştır; esas olan, dini, mezhebi, cinsiyeti,
sosyal ve toplumsal konumu ne olursa olsun, her bireyin, doğuştan,
vazgeçilemez, devredilemez olmak koşuluyla sahibi bulunduğu
yurttaş hak ve özgürlüklerinin güvence altına alındığı
demokratik bir düzendir.
Atatürkçü düşünce, 20 nci Yüzyılda
olduğu gibi, bu yüzyılda da tüm insanlık için, yoksulluktan,
savaştan, sömürüden arındırılmış, hak ve
özgürlüklerin toplumsal sorumluluk önceliğiyle öne çıkarılıp
özenle korunduğu, kadınların, gençlerin, çocukların, tüm
insanlığın ve korunmaya muhtaç olan her canlının
gözetildiği, barışın egemen olduğu bir çağı
simgeler.
Değerli milletvekilleri, ne mutlu ki, Türk Ulusu,
21 inci Yüzyılın bütün yeni atılımlarını
be-nimseyerek, Türkiye'yi çağdaş ülkeler düzeyine çıkarmak
yolunda Atatürk'ün düşüncelerini, ilke ve prensiplerini, Türk
devrimlerini, yol gösterici öğeler olarak değerlendirmek ve kullanmak
şansına sahip bir toplumdur.
Bir düşünürün söylediği gibi,
ışık vermenin iki yolu vardır: Ya bir mum olup
aydınlatacaksınız ya da bir ayna olup o mumun
ışığını yansıtacaksınız. Bizler,
Türk devriminin ana felsefesi olan aydınlanma, çağdaşlaşma,
ilerleme bilinciyle donatılmış bir ulusuz. Böyle bir ulus
olarak, 21 inci Yüzyılda Yüce Önderin ilkelerini akılcı bir
düşünce sistemiyle değerlendirmeli, âdeta, bir toplum
mühendisliği projesi olarak ele almalıyız; geleceğe olan
dikkatlerimizi bu düşüncelerin ışığı altında
yoğunlaştırmalıyız.
Atatürk, Türk Devletinin kalkınması,
gelişmesi ve geleceğin Türkiyesini sağlam temellere oturtmak
için bir ideoloji önermemiştir, ancak, bir düşünce sistemi
geliştirmiştir. Bu sistemin dinamik gücü ise, biraz önce ifade
etmiş olduğum gibi, akıl ve bilimdir. Akıl ve bilimin rehberliği,
çağı yakalamak demektir.
Bugün, ulaştığımız noktada,
Atatürk'ün düşüncelerinin, üçüncü binyılda da
yaşamımıza ışık tutacağı vazgeçilmez
bir gerçektir. Mustafa Kemal'in yolunda gitmek, bir tamlık, bir kifayet
meselesidir. Zamanın önünde giden Türk milliyetçiliğinin
başlangıcını oluşturan Büyük Atatürk, Türk'ü
şöyle tarif etmiştir: "Türk, yıldırımdır.
Türk, kasırgadır; dünyayı aydınlatan bir
güneştir." (Alkışlar)
Atatürk, meşruiyeti, meşru temellerle elde
etmenin terkibi olan bir insandı; dürüstlüğü, doğruluğu
şiar edinmiş, gerçek bir insan hakları savunucusuydu.
İzmir'e ilk girdiği gün,
ayağının altına serilen Yunan Bayrağını, hem
de Yunan Kralının Türk Bayrağını çiğnediği
hatırlatılmasına karşın "bayrak bir ulusun
şerefidir, çiğnenmez" diyerek reddeden Atatürk,
uluslararası ilişkilerde -biraz önce çok muhterem
Bakanımızın da ifade etmiş oldukları gibi-
"Yurtta sulh, cihanda sulh" sözüyle, barışı evrensel
bir ülkü haline getirmiştir. 18 inci Asrın büyük Alman filozofu
İmmanuel Kant'ın ebedî barış teorisi, Atatürk'ün de
yürekten benimsediği bir teoridir.
Hülasa etmek gerekirse, Atatürkçülük, insanı
sevmek, sevgi ve barışı egemen kılmaktır.
O'nun çok eşsiz,
veciz konuşmalarından bazı paragrafları, sizlerle,
şu anda paylaşmak istiyorum müsaade ederseniz: "Gençler!
Cesaretimizi takviye ve idame eden sizlersiniz. Sizler, almakta olduğunuz
terbiye ve irfan ile gerçek vatan sevgisinin, insanlık meziyetinin, fikir
hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız. Türklerin vatan
sevgisiyle dolu olan göğüsleri, melun ihtiraslara karşı çelikten
bir duvar gibi yükselecektir. Zafer 'zafer benimdir' diyebilenin, muvaffakiyet
'muvaffak olacağım' diye başlayanın ve 'muvaffak oldum'
diyebilenindir."
Evet; büyük ve değerli olarak
tanımladığımız bir amaç uğruna hayatı devam
ettirmek, şüphesiz, yaşamın gerçek tadı ve sevincidir. Ben
-şahsım adına konuşuyorum- bir birey olarak, kendi
yaşamımın, tüm topluma ait olduğunu düşünmekteyim;
yaşadığım sürece, bu uğurda elimden geleni yapmak,
benim aslî görevimdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EDİZ HUN (Devamla) - Efendim, hemen
tamamlıyorum müsaade ederseniz.
BAŞKAN - Estağfurullah; buyurun efendim.
EDİZ HUN (Devamla) - Teşekkür ederim.
Yaşam ve özgürlük, benim için, kısa sürede
tükenen bir mum değil, şu an elimde tuttuğum ve gelecek
kuşaklara devretmeye hazırlandığım o güzel
meşaledir; bu meşalenin kaynağı ise büyük Atatürk'tür.
(Alkışlar)
O eşsiz insanı, o mükemmel insanı,
aramızdan ayrılışının 62 nci yılında
derin saygıyla anıyor, aziz hatırası önünde tazimle
eğiliyoruz.
Saygılarımla. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Efendim, şimdi söz sırası, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mehmet
Şandır'da.
Buyurun Sayın Şandır. (MHP, DSP ve ANAP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün
ebediyete intikalinin 62 nci yıldönümü dolayısıyla söz
almış bulunmaktayım, şahsım ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına, Muhterem Heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri "en büyük eserim"
dediği Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında, her
vesileyle Atatürk'ü anmak ve O'nunla, milletimizin ateşle imtihan
edildiği o günleri hatırlamak, yeni bir yüzyılın
başlangıcında, Herkesin, hepimizin görevi olmalıdır
diye düşünüyorum.
Türk Milletinin büyüklüğüne,
bağımsızlık ve onurunu canından aziz bildiğine,
bu milletin teslim alınamayacağına, esir edilemeyeceğine,
her Ergenekon'dan bir çıkış yolu bulacağına, ülkücü
ruhuna, en kötü şartlarda bile bir başbuğ, bir Atatürk
çıkarabileceğine iman tazelememiz gerekmektedir. Buna bugün her
zamankinden daha çok ihtiyacımız bulunmaktadır.
Atatürk, Türk Milletinin ortak paydasıdır.
O'nu anmak, onu anlamak ve milletimizle paylaşmak, O'na inanmak demektir.
Atatürk'ün önderliğinde Türk Milletinin birlikte verdiği
Millî Mücadele evrensel ölçekte bir örnektir; mahiyetini,
sonuçlarını, değerlerini iyi anlamak, doğru anlamak
günümüzü ve geleceğimizi aydınlatacaktır. Günümüzde
yapılması gerekenlerin, yapmamız gerekenlerin gerekçelerini,
hatta enerji kaynağını millî mücadelede bulabiliriz.
Atatürk'ü anarken O'na ve silah
arkadaşlarına, tüm Millî Mücadelede şehit olanlara, sonradan
ahirete intikal eden gazilerimize milletçe şükranlar sunuyoruz, Yüce
Allah'tan rahmetler diliyoruz. Onlar, görevlerini bihakkın yerine getirdiler,
kanlarıyla kurdukları Türkiye Cumhuriyeti Devletini bize emanet
ettiler. Bizim kuşağımız, bu emanetin kıymetini
bilmek, önemini ve anlamını doğru anlamak, algılamak ve
gereğince davranmak zorunluluğundadır,
sorumluluğundadır.
Yeni bir yüzyılın başlangıcında
Atatürk'ü anmak, Türk Milletinin bağımsız ve egemen
yaşamak, barışçı olmak
kararlılığını ve karakterini hatırlamak demektir,
"yurtta sulh, cihanda sulh" di-yerek millî birlik ve beraberlik
ruhuna inanmak demektir, diğer dünya devletleri ve milletleriyle
barış ve güven içerisinde bulunurken, millî
menfaatlarımızdan asla taviz vermemek demektir.
Atatürk'ü hatırlamak ve hatırlatmak,
birtakım dost ülkelere ve onların yöneticilerine, sözde Ermeni
soykırım tasarılarıyla bu milletin kararını ve
karakterini etkileyemeyeceklerini haykırmak demektir. "Ne mutlu
Türküm diyene" diyerek Türklüğün gurur ve şuurunu yaşamak
ve yüceltmek demektir Atatürk'ü anmak ve hatırlamak.
Atatürk'ü ve fikirlerini her zamankinden daha çok
anlamak ve anlatmak zorundayız. Tarihî değerlendirmeler
yapılırken, sağlıklı bir sonuca ulaşabilmek için
ele alınan zaman kesitinin bütün şartlarının iyi bilinmesi
gerekir. Bugün birtakım çevrelerce yürütülen cumhuriyet ve Atatürk
odaklı tartışmalara baktığımız zaman ya
bilgisizlik ya da kasıtlı olarak bu kuralın ihmal
edildiğini görmekteyiz.
Cumhuriyet ve Atatürk tartışmalarında,
tartışmacıların, kendi bakış açılarına
odaklandıkları, kendilerinin görmek istedikleri gibi bir Atatürk,
cumhuriyet, sistem ve değerler sergiledikleri göze çarpmaktadır.
Gerçekte, bütün milletin bağlı olduğu bir tek Atatürk
vardır, o Atatürk, her türlü çıkarın önüne Türk Milletinin
çıkarını koyan Atatürk'tür. (MHP ve DSP sıralarından
alkışlar) Türk Milleti için yaşayan ve ölen bir Atatürk'tür.
"Bağımsızlık benim karakterimdir" diyen,
çağdaş medeniyetin ötesini hedef gösteren bir Atatürk'tür.
Atatürk'ü, sadece, Anadolu'yu düşmandan
arındıran ve bu topraklarda son Türk Devletini kuran kişi olarak
hatırlamak yanlış ve eksik olacaktır; çünkü, Atatürk'ü
diğer tarihî şahsiyetlerden farklılaştıran husus,
İstiklal Savaşını müteakip, demokratik, laik ve hukukun
üstünlüğüne dayalı bir cumhuriyetin mimarlığını
yapmasıdır. Hatta, ülkesini işgal eden, kendisiyle
savaşanlardan korkmadan, onların değerleriyle cumhuriyeti
kurmasıdır. O'nun büyüklüğünü burada aramak lazım.
Atatürk, kurduğu bu sistemde, kısaca, milleti
millete emanet etmiştir. Dünyanın pek çok devleti -Birinci Dünya
Savaşı sonrasında birçok imparatorluklar
yıkılmış olmasına rağmen- hâlâ bugün bile
hanedanlıklarla idare edilirken, O, egemenliğin kayıtsız
şartsız millette olduğunu teyit etmiştir; laiklik,
demokrasi ve insan hakları gibi uzlaştırıcı
değerlerin, Türk Milletinin harcı, çimentosu olduğunu
göstermiştir. Anadolu'nun ve Türk Milletinin yapısını iyi
tahlil etmiş; bu varlıkları yüceltecek değerleri ortaya
koymuştur. Bugün, O'nun ilkeleri üzerinde güçlü, dinamik ve modern bir
devlet, çağdaş değerlere sahip bir toplum, hukukun
üstünlüğüne, milletin inancına saygılı bir yapı
oluşturulmuştur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
Büyük Önder Atatürk'ü anarken, cumhuriyeti emanet ettiği Türk
gençliğine bu hususları tüm ayrıntılarıyla
anlatmalıyız, anlatmamız gerekmektedir. Anlatmalıyız
ki, herkes, bu devletin, bu ülkenin, cumhuriyetin ve onun temel niteliklerinin
Türk Milleti için ne ifade ettiğini anlasın.
Bugün, ülkemizde, evrensel değerleri
benimsemiş, Atatürk ilkelerini kavramış, Türk Milletinin millî,
manevî, insanî ve kültürel değerlerini özümsemiş insanlara, her
zamankinden daha fazla ihtiyaç bulunmaktadır. Bu değerleri benimseyen
insanlar, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyetinin güçlü geleceğinin de
bir teminatıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
bütün bunların ötesinde, müsaade ederseniz, Hatay Milletvekili olarak,
Hatay halkının Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e şükran ve minnet
duygularını arz etmek istiyorum.
Atatürk
"Kırk asırlık Türk yurdu düşman elinde esir
kalamaz" diyerek, Hatay'ın ve Hataylıların anayurda
katılma mücadelelerini ateşlemiş, "Hatay benim şahsî
meselemdir, gerekirse Türkiye Cumhuriyeti Reisliğinden ve hatta Büyük Millet Meclisi
azalığından da çekileceğim ve bir fert olarak, bana iltihak
edecek birkaç arkadaşla beraber Hatay'a gideceğim; oradakilerle el
ele verip, mücadeleye devam edeceğim" diyerek, bu meseleye
verdiği önem ve kararlılığı tüm dünyaya ilan
etmiştir. (Alkışlar) İşte, Türk Milletinin
karakteristik özelliği budur; işte büyük liderlik, işte devlet
adamlığı, işte unutulmaz, vazgeçilmez ve kimseyle mukayese
edilmez Atatürk budur.
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk başta olmak
üzere, bu millet, bu ülke ve bu devletin birliği, dirliği ve selameti
uğruna hayatını ortaya koyan gazilerimizi minnetle,
şükranla anıyorum; şehitlerimize Yüce Allah'tan, tekrar,
rahmetler diliyorum.
Sözlerimi Büyük Düşünür Yunus Emre'nin bir
deyişi ve Ulu Önder Atatürk'ün bir sözünü tekrarlayarak, tamamlamak
istiyorum:
"Ölür ise ten ölür
Canlar ölesi değil"
"Ne mutlu Türküm diyene!"
Saygılar sunuyorum. (MHP, DSP, ANAP ve DYP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Şandır.
Efendim, şimdi söz sırası Fazilet
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Ali
Şahin'de.
Sayın Şahin buyurun efendim. (FP
sıralarından alkışlar)
FP GRUBU ADINA MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Sayın Başkan, Meclisimizin saygıdeğer
üyeleri; hepinizi, şahsım ve Fazilet Partisi Grubu adına
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Efendim, yarın 10 Kasım; Türkiye Büyük Millet
Meclisinin ilk Başkanı, Kurtuluş Savaşımızın
Başkomutanı, cumhuriyetimizin kurucusu ve ilk
Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 62 nci vefat
yıldönümü. Kendisini ve silah arkadaşlarını, Kurtuluş
Savaşında yararlılığı dokunmuş tüm
büyüklerimizi bu vesileyle, rahmetle, şükranla anarak sözlerime
başlamak istiyorum.
Yarın, Türkiye Büyük Millet Meclisi
çalışamayacağı için, Sayın Bakan, hükümet adına,
Atatürk'ü anma vesilesiyle gündemdışı konuşma yaptılar
ve gruplara da bu konuda düşüncelerini aktarma imkânı doğdu; bu
sebeple de, Sayın Bakana teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer arkadaşlarım, şu
bir gerçek ki, Atatürk, dünyada, milletine mal olmuş, âdeta, onunla
bütünleşmiş ender devlet adamlarından biridir. Bu
özelliğiyle onu zaten her vesileyle her gün anıyoruz; çünkü, onun,
milletiyle birlikte gerçekleştirdiği en büyük eseri olan Türkiye
Cumhuriyetinde yaşıyoruz ve o cumhuriyetinin Meclisinde görev
yapıyoruz. Hiç şüphesiz ki, burada bulunan her bir milletvekili için
bu, şereflerin en büyüğüdür.
Değerli arkadaşlarım, her insan
doğar, yaşar ve şu fani dünyadan ayrılır. Önemli olan,
o kişinin hayatta ne yaptığıdır, bizim ne
yaptığımızdır. Atatürk, âdeta, hayatı özetleyen
şu cümleleri söylerken, çok anlamlı bir noktaya da parmak basıp
"benim fani vücudum elbet bir gün toprak olacaktır; ama, Türkiye
Cumhuriyeti ilelebet payidar olacaktır" derken, hayatı ve bir
noktada eserini de iki cümleyle ortaya koymuş oluyor.
Biraz önce Sayın Şandır'ın da ifade
ettiği gibi, onlar görevlerini yaptılar, en iyi şekilde
yaptılar; önemli olan, bizim ne yaptığımızdır, ne
yapacağımızdır. Onlar, Türkiye Cumhuriyetini kurdular ve
cumhuriyet için ortaya hedef koydular; bu hedef, muasır medeniyet
seviyesinin önüne geçme hedefidir.
Peki, biz, bu hedefin neresindeyiz: Ekonomide
neresindeyiz; demokraside, insan haklarında neresindeyiz; tam bir hukuk
devleti tatbikatı bakımından neresindeyiz ?
Birleşmiş Milletlerin 1999 yılında
yapmış olduğu bir araştırmaya göre, insanî
gelişmişlik açısından Türkiye, 157 ülke arasında,
maalesef, 85 inci sıradadır. Hiç şüphesiz ki, Mustafa Kemal
Atatürk'ü anacağız, hayırla yâd edeceğiz; ama, asıl
bize düşeni ortaya koyar, o hedefleri yakalamak için gayret edersek,
inanıyorum ki, onlara, işte bu şekilde daha iyi layık
olacağımız kanaatindeyim.
Hiç şüphesiz, cumhuriyet kurulduğu andan beri
oldukça mesafe aldık; ama, aldığımız bu mesafeyi kâfi
sayamayız, önümüzde almamız gereken daha çok uzun mesafeler var. Hiç
şüphesiz ki, bu mesafeleri alırken, onların tecrübelerinden,
onların görüşlerinden, bize önerilerinden ve ilkelerinden
yararlanacağız.
Daha, küçük bir çocukken, okuma-yazmayı yeni
öğrenmişken, yurttaşlık bilgisi kitabında onunla ilgili
şöyle bir hatıra hâlâ hafızamdadır, beni çok
etkilemiştir; hâlâ, bugün, parlamenterlik görevini yaparken dahi
etkilemektedir.
Yurttaşlık bilgisi kitabında şöyle
bir anekdot vardı: "Atatürk bir gün Kastamonu'da
koğuşları gezerken, karşısına çıkan askere
soruyor:'Yavrum, söyle bakayım, bu memleketi kim kurtardı?' Asker,
hazır, çakı gibi, cevap veriyor: "Atatürk kurtardı
komutanım." Gazi, başını iki yana sallıyor;
'hayır yavrum, hayır... Bu millet kendi kendini
kurtarmıştır' diyor."
Değerli arkadaşlarım, şimdi, bu
sözün üzerinde önemle durmakta yarar olduğu kanaatindeyim. O devirde, o
zamanda, diktatörlüklerin, saltanatların devam ettiği o süreçte bunu
söyleyebilmek, yani, egemenliğin kayıtsız şartsız
millette olduğu gerçeğini vurgulamak ve millet iradesinin tek
belirleyici olduğu inancına sahip olmak, bana göre, Atatürk'ü
farklı kılan en önemli özelliğidir. Tabiî, şimdi, bu
görüşleri yeniden özümsemeye de ihtiyacımız olduğunu,
altını çizerek vurgulamadan geçemeyeceğim.
Değerli arkadaşlarım, Atatürk'e göre,
Meclis bir sivil organdır, halkın meclisidir ve benim
araştırmalarıma göre -onunla ilgili birçok hatıraları
okudum- meclis, Türkiye Büyük Millet Meclisi küçük Türkiye'dir. Yani, buraya
bakan, Meclise bakan Türkiye'yi görmelidir. Bununla ilgili, elimde ilginç bir
hatıra var; Fahrettin Altay Paşa, Kurtuluş Savaşında,
Atatürk ile birlikte savaşmış değerli bir komutandır.
Onun, Türkiye Büyük Millet Meclisi kütüphanesinde "Görüp
Geçirdiklerim" isimli bir hatıra kitabı var, orada ilginç bir
anısı var, onu sizlerle paylaşmak istiyorum. Tabiî, sürem de
kısıtlı, çok kısa olarak özet halinde sizlere
aktaracağım.
Fahrettin Altay Paşa diyor ki: "İzmir'de
ordu müfettişi olarak bulunduğum sırada Ankara'dan bir telgraf
aldım. Gayet aceledir, çok dikkatli keşidesi... Zata mahsus.
İzmir'de İkinci Ordu Müfettişi Birinci Ferik Fahrettin Paşa
hazretlerine. Konya'dan bir çiftçiyi mebus yapmak zorundayız. Reisicumhur
Hazretleri, arzu edilen evsafta bir namzet bulunması işinin bizzat
zatı devletlerine havalesini irade buyurdular. Namzette arzu edilen
evsafın esaslarını aşağıda yazıyorum."
Seçimler yakın -tabiî, tek parti dönemi- bir aday bulunması gerekir
ve bu görev de Fahrettin Paşaya verilmiş. Adayda bulunması gereken
evsaf ve şartlar şunlar: "Meclisteki hayatında, hal ve
vaziyeti ve kıyafeti, esas memleketindeki gibi olacak, Meclis
içtimalarına ve her yere kasketi, poturuyla gelecek, gündelik hayat ve
yaşam tarzını asla değiştirmeyecektir." Fahrettin
Altay Paşa diyor ki: "Bu telgraf üzerine Konya'ya gittim,
çalıştım ve Mustafa Lütfü Eken isimli bir çiftçiyi buldum ve o
aday gösterildi ve Konya'dan mebus olarak sekiz yıl, o kıyafetle
Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yaptı, Atatürk'ün ölümüne
kadar." Şimdi, burada verilmek istenen bir mesaj var, bu mesajı
da algılamak durumundayız. Atatürk, demek istiyor ki, Türkiye Büyük
Millet Meclisi, milletin meclisidir, sivil bir organdır; buraya bakan,
Türkiye'yi görmelidir. Bunu, burayı, devletin meclisi olarak görmek
isteyenlerin, buradan dersler almaları gerektiğini ifade etmek için söylüyorum.
Değerli arkadaşlarım, sürem çok
kısaldı; Sayın Başkan, zannediyorum birkaç dakika süremi
uzatırlar.
Değerli arkadaşlarım, aklın ve
ilmin ışığında, hiç şüphesiz ki, ülkemizin güçlü
bir ülke olması da, O'nun. hedeflerinden biriydi; bunun için güçlü
ekonomiye sahip olmamız da, onun başlatmış olduğu
önemli çalışmalardan biridir.
Yerli sanayiin güçlenmesi için gayret etmiş, onu
hedef göstermiştir. Maalesef, özelleştirme adı altında
-yüzümüze, gözümüze de bulaştırdık onu- O'nun öncü sanayi olarak
kurduğu birtakım tesislerin bugün ne hale geldiğini acı
acı görüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, O, maddî
kalkınma kadar moral değerlere de hep önem vermiş,
insanımızın manevî yönden de geliştirilmesi
gerektiğini hep vurgulamıştır.
Şimdi, yine hatıralarda okudum, onu da
sizlerle paylaşarak sözlerimi tamamlamak istiyorum: Olay Kocatepe'de
geçiyor. Fevzi Çakmak'la beraber... Gece... Ertesi gün büyük taarruz
başlayacak, tabiî heyecan var, uyuyamıyorlar. O sırada, orduda,
hemen alttan bir gürültü, âdeta karanlığı yırtarcasına
bir ses "ben, sana demedim mi, niye sözümü dinlemiyorsunuz" diye bir
haykırış.
Fevzi Çakmak Paşa diyor ki: "Zaten
uyuyamamıştık, Gazi'yle beraber ikimiz aşağıya
indik. Nedir diye sorduk. Bir yüzbaşı çıktı, efendim,
şu asker, dedi ki askerlere, hepiniz mataralarınızı suyla
dolduracaksınız ve yarın savaşta bu size lazım olacak.
Ama, bu asker bizim sözümüzü dinlemedi, matarasındaki suyla gusül abdesti
almış, o nedenle bağırıyorum; yarın cephede
içecek su yok, yarın cephede içecek su bulamaz deyince, Gazi Hazretlerinin
gözleri doldu. Elini yüzbaşının omzuna koydu, lütfen müdahale
etmeyin, hiç de karışmayın. Ben, inanıyorum ki, yarın,
bu asker, bu inançla ve bu imanla cephede asla susamayacaktır."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) -
Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN- Buyurun.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Onun inanca
vermiş olduğu değerin en çarpıcı örneklerinden birini
de sizlerle paylaşma ihtiyacını hissettim.
Şimdi, değerli arkadaşlarım
sözlerimi tamamlıyorum.
Yarın 10 Kasım; 10 Kasımlar bir
gözyaşı günü olmamalı, kalıplaşmış sözlerle
O'nu anma günü de olmamalı. Kendisini, bu vesileyle, bir kez daha anmak
ihtiyacı doğdu. Elimde, Abdi İpekçi'nin, yirmibeş yıl
önce 10 Kasımla ilgili yazmış olduğu bir makalesi var.
Diyor ki: "Gerek eski Türklerde, gerek İslam dininde, gerek
Osmanlılarda ve gerekse tüm uygar dünya ülkelerinde kimseye bu kadar uzun
yas tutulmaz. Büyük bir ölüye gösterilecek en büyük saygı, onun
hizmetlerini anmakla, eserlerini sürdürmek için çaba harcamakla gösterilir.
Sağlıksız bir duygusallıkla o büyük acıyı yeni
baştan tazelemekle, insanları ağlamaklı bir yüze
zorlamakla, ortaya bir yas havası sindirmekle değil...
Atatürk'ü efsane hâlesinden kurtarıp,
akılcı ve insan ölçüleri ile görmeye başlamada hiçbir
sakınca yoktur, tersine, çok yarar vardır. Türkiye'nin geleceği
efsaneye değil, akılcı gerçeklere dayanacaktır." Abdi
İpekçi, yirmibeş yıl önce yazmış bunu Milliyet
Gazetesinde, köşesinde ve bunun, bugün için de çok değerli
olduğu kanaatindeyim.
Sözlerimi şöyle tamamlamak istiyorum: Hiç
şüphesizki, yakınlarımızdan, dedemiz, babamız,
amcamız vefat eder ve onların başına gittiğimizde,
hepimiz, istisnasız -inanıyorum ki- birer fatiha okuruz.
Büyüklerimize layık gördüğümüz bir fatihayı Türkiye
Cumhuriyetinin kurucusundan da esirgemeyelim.
Bu gece, aynı zamanda kandil; bu vesileyle,
kandilinizi de tebrik ediyorum...
MURAT AKIN (Aksaray)- Bugün değil, yarın...
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)- Yarın
geceki kandil vesilesiyle hepinizin kandilini tebrik ediyorum. Bu vesileyle,
tüm geçmişlerimize hayır dua edelim ve ben, Mustafa Kemal Atatürk'ün
de kabrine gidildiğinde, orada, fatiha okuyacak bir düzenleme
yapılmasını Türkiye Cumhuriyetinin bir vatandaşı
olarak gönlümden geçiriyorum ve burada, onu söylemeden de geçemeyeceğim.
EROL AL (İstanbul)- Okunuyor zaten...
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)- Efendim,
Atatürk ile ilgili birçok şiir yazılmış. Şu anda
şairini hatırlamıyorum; ama "Atatürk'ten Gelen Mektup"
isimli bir şiir yazmış ve hatırımda kalan o
şiirle sizleri yeniden selamlamak istiyorum:14
"Siz beni hâlâ anlayamadınız ve
anlayamayacaksınız çağlarca da,
Hep tutturmuş yıl 1919, Mayısın
19'u diyorsunuz,
Yıl 1938, Kasımın 10'u diyorsunuz
Ve eskimiş sözlerle beni hep övüyor, övüyorsunuz.
Mustafa Kemal'i anlamak bu değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil,
İş istiyorum sizden, iş;
anladınız mı?
Uzaya, Türk adını Atatürk kapsülüyle
yazdınız mı?"
Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Şahin.
Malumunuz olduğu veçhile, Yedinci
Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in döneminde, Atatürk'ün ölüm
yıldönümleri, yas günü olmadan, sadece onu anma günü olarak yapılmaya
başlandı; hatırlatmak istedim efendim.
Sayın Şahin'e teşekkür ederim.
Şimdi, Doğru Yol Partisi Grubu adına,
Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mehmet Sağlam'a söz veriyorum.
Buyurun efendim. (DYP sıralarından
alkışlar)
DYP GRUBU ADINA MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Büyük Atatürk'ün
ebediyete intikalinin 62 nci yıldönümü yarın. Bu vesileyle,
Doğru Yol Partisi Grubunun ve şahsımın düşüncelerini
arz etmek üzere huzurunuzdayım; Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Milletlerin tarihinde her zaman önderler vardır.
Bunlar, o milletlerin tarihleriyle, kültürleriyle övünen, çalışan,
yükselen ve milletlerarası camiada itibarı olan milletler
olmalarına ışık ve rehber olurlar. Büyük Atatürk, böyle,
asrın yetiştirdiği, nadir deha, önderlerden birisidir.
Esasen, daha, genç bir miralayken, Çanakkale'de
İngilizleri durdurduğu zaman, devrin İngiliz devlet adamı
"ne yapalım ki asırlarda ancak bir deha yetişir;
Çanakkale'de karşımızda bir deha bulduk" demiştir.
Aynı şekilde, Çanakkale'ye çıkan Anzak askerlerini, sonradan,
Çanakkale'ye gömdüklerinde, dönüp "bunlar bizim
evlatlarımızdır, artık onları biz
bağrımıza bastık" diyecek kadar da hümanist bir
insandır.
Değerli milletvekilleri, Atatürkçü düşünce
sisteminin esası bilme dayalıdır. Dünya görüşü bi-limsel
dünya görüşü bilimsel anlayışa dayalıdır. Hedefi,
içeride bağımsız ve barışsever bir millet,
dışarıda barış içinde bir dünyadır.
Atatürkçü düşüncede, gönüller millî kültüre,
kafalar çağdaş medeniyete açıktır. Atatürk, her şeyden
önce, milletin egemenliğini esas alan bir rejim ve idare şeklinin de
cumhuriyet olduğu bir yönetimin kurucusudur.
Daha 23 Aralık 1919'da, Ankara'da halka hitap
ederken -dikkatinizi çekerim, 1919'da- aynen şöyle diyor: "Bugün,
bütün cihanın milletleri, yalnız bir hâkimiyet tanırlar,
hâkimiyeti milliye."
10 Eylül 1920, Mustafa Kemal Paşa, Meclise bir
hükümet programı sunar. Anayasa niteliğindeki bu programın 6
ncı maddesi aynen "Hâkimiyet bilâ-kayd ü şart milletindir.
Usul-î idare, halkın, mukadderatını bizzat ve bilfiil idare
etmesi esasına müstenittir" demektedir.
Yine, Mecliste, seçim yenileme kararının
alındığı 1 Nisan 1925 günü hedefi şöyle
açıklıyor: "Bütün cihan bilmelidir ki, artık, bu devletin
ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur; yalnız bir kuvvet
vardır, o da hâkimiyeti milliyedir."
Değerli milletvekilleri, öyleyse, milletin
egemenliğine en ufak bir gölge düşürmeye yeltenenler, Atatürkçü
düşünceye ters düşerler. Atatürkçülüğü böyle anlamak; doğru
anlamak gerekir.
Değerli milletvekilleri, Atatürk, milliyetçidir;
Türk tarihine, diline, kültürüne sevdalıdır; Atatürk laiktir, laik
bir dünya görüşünün adamıdır; milletinin inançlarına
saygılıdır; ama, kurduğu cumhuriyet laik bir cumhuriyettir.
Sayın milletvekilleri, Atatürk, bütün
dünyanın hayranlıkla örnek aldığı bir
inkılapçıdır.
İnkılap metodolojisi, ne ihtilalin zor kullanma yoludur ne de
reformcuların yavaş, yüzeysel, simgesel değişim yoludur.
Atatürk'ün inkılap metodolojisi, zordan çok iknayı, halkı
eğitmeyi esas alan bir metodolojidir. Ne Fransız ihtilalindeki gibi
yıkıcıdır, yakıcıdır,
zorlayıcıdır ne de Japon reformcusu Meyci dönemindeki gibi
sadece reform yapan ve uzun süren değişimler yapan bir metodolojidir.
İnkılapları, bu ikisine de benzemez. Millet hayatının
her yönü, harflerden eğitime, kılık kıyafetten hukuka
değişecektir; ama, inkılap metodolojisiyle
değişecektir. Yani, inkılapçının yolu, zor bir yoldur;
hem değiştireceksiniz hem ikna edeceksiniz hem de bütün bunları
kısa bir zamanda yapacaksınız; ama, Mustafa Kemal, zor günlerin
adamıdır, zor işlerin adamıdır, sıradan bir lider
değildir; halkını ikna eder, gösterir ve o şekilde
değiştirir. Kastamonu'ya gider "beyler, bu
şapkadır" der, giyer, Ankara'ya döndüğünde kendisini
karşılayanların birçoğu şapka giymişlerdir. O,
bir dünya lideridir. Nehru'dan Cinnah'a, Eyüp Han'dan Habib Burgiba'ya kadar
bütün mazlum milletlerin hürriyet mücadelesinde O'nun örnek
alındığını görürsünüz. Afrika'nın
Nijeryasında, "Kemalizm" adında bir siyasî parti bile kurulmuştur.
Sayın milletvekilleri, Atatürkçü düşünce sisteminde,
dışarıda istiklal-i tam dediği tam
bağımsızlık, içeride ise iradei milliyeyi hâkim kılmak
esastır diye ifade ettiği milletin egemenliğinin esas
olduğu demokratik cumhuriyet O'nun temel değerleri ve
inancıdır. Cumhuriyetin milletimizin karakterine en uygun rejim
olarak nitelendirildiğini O'nda görürsünüz. "Cumhurbaşkanı
olmasaydım Millî Eğitim Bakanı olmak isterdim" diyerek,
eğitime verdiği önemi ortaya koyar.
17 Şubat 1923'te, İzmir İktisat
Kongresine hitap ederken "Evlatlarımıza o suretle talim ve
terbiye vermeliyiz ki, âlemi ticaret, ziraat ve sanatta ve bütün bunların
faaliyet sahalarında müsmir olsunlar, müessir olsunlar, faal
olsunlar" demektedir. İktisat Kongresi sonunda bir misakı
iktisadî kaleme aldırır, orada da "Türkler, ilim ve irfan aşıkıdır.
Gençlerimiz, dünyanın her yerinde mesleklerini icra edecek şekilde
yetiştirilmelidir" buyururlar. Eğitimi bir kalkınma
aracı olarak düşünürken, bir de, cumhuriyeti emanet ettiği gençleri
niteliği açısından önemser. 25 Ağustos 1924'te
"Cumhuriyet, fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve seciyeli
muhafızlar ister" der. İlim ve fen, ona göre gerçek rehberdir.
27 Ekim 1922'de şöyle seslenir: "Evet, milletimizin siyasî, içtimaî
hayatında, milletimizin fikrî terbiyesinde de rehberiniz ilim ve fen olacaktır."
(DYP ve DSP sıralarından alkışlar)
Son zamanlarda Atatürkçü düşünce sistemini
anlayamayanlar, onu bir dogmaya sığdırmaya
çalışıyorlar. Atatürk, dogmalara sığmaz, dogmalar,
onun enginliği önünde sığ kalır. Bizce, Atatürk demek
demokrasi demektir; Atatürk demek cumhuriyet demektir; Atatürk demek millî
iradenin üstünlüğü demektir, çağın medeniyetinin üstüne
çıkmak demektir; Atatürk demek ilmi rehber edinmek ve ilmî olmayan
dogmalarla uğraşmamak demektir. Gelin, bu doğru kurduğu, bu
sağlam temeller üzerinde oturttuğu, millî iradenin kayıtsız
şartsız üstünlüğü üzerine oturan ve ona dayalı olan
demokratik cumhuriyetimizin etrafında, asgarî müşterek, olmazsa olmaz
şart olarak, bilimin rehberliğinde birleşelim.
Bu duygularla, engin hatırası önünde
şükranla eğiliyoruz ve yarattığı, "en büyük
eserim" dediği cumhuriyetin Meclisinde görev yapmaktan bir kere daha
gurur duyuyor; aziz hatırası önünde saygıyla eğilerek
şükranlarımızı sunuyoruz.
Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Sağlam.
Gruplar adına diğer bir söz, Demokratik Sol
Parti Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Ayşe Gürocak'ta.
Buyurun efendim. (DSP sıralarından
alkışlar)
DSP GRUBU ADINA AYŞE GÜROCAK (Ankara) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce Yüce
Heyetinizi Grubum ve şahsım adına saygıyla selamlarım.
Yarın, cumhuriyetimizin kurucusu,
dehasının büyüklüğünü her geçen gün daha iyi
anladığımız, eşsiz insan Mustafa Kemal Atatürk'ün
fiziksel olarak dünyamızı terk edişinin 62 nci yıldönümü.
Bugün, burada, O'nun "beni görmek demek, zorunlu olarak yüzümü görmek
demek değildir; benim düşüncelerimi anlıyor ve
duyduklarımı duyuyorsanız, bu yeterlidir" sözlerinin
ışığında, bütün varlığımızla bir
kez daha O'nunlayız. O'na minnet ve şükran duygularımızla,
izinden yürüdüğümüzü bir kez daha ilan ediyor; önünde saygıyla
eğiliyor ve Yüce Tanrı'dan rahmet diliyoruz.
Umudun nasıl yeşertileceğini en olumsuz
koşullarda bize göstererek yarattığı modern Türkiye'nin,
bağımsız ve güçlü bir ülke olarak dünya platformunda onurlu
yerini almasını sağlayarak, O'na olan borcumuzun bir bölümünü
ödemiş olacağız. "Yurtta barış, cihanda
barış" ilkesi doğrultusunda
kararlılığımızı sürdüreceğiz.
Daha 1926 yılında, Türk Kanunu Medenîsiyle
gerçekleştirdiği ve mecelleden kopuşuyla başlattığı
hamle, genç cumhuriyeti İslam siyasetinin yozlaştırıcı
etkisinden kurtarmakla kalmamış; Türkiye'yi İslam âleminin en
ileri ülkesi konumuna getirmiştir. Böylece, bütün dünyaya, İslamın
laiklikle, çağdaşlıkla ve demokrasiyle
bağdaşabileceğini göstermiştir.
Bizlere, Türk alfabemizle öğrenme ve güzel
Türkçemizle sağlanan konuşma kolaylığı, bilgiye
ulaşma konusunda büyük katkılar sağlamıştır.
Eğitim, öğretim ve öğrenim sistemimizi sürekli geliştirip
yenileyerek, gelişmiş ülkelerin ihtiyaç duyduğu bilgi ve
deneyimiyle zenginleşmiş yurttaşlar yetiştirmeye devam
edeceğiz. Bu sayede kendi dilimizi de geliştirecek, o sayede
gelişmemize de kolaylık
sağlamış olacağız. Üretkenliği esas alan
O'nun demokratik yolunda, özgür, donanımlı, üretken insanlardan
oluşan bir ülke olarak var olmayı sürdüreceğiz.
Yaratıcılığımızı, üretkenliğimizi sevk
ederek sağladığımız gelişmeyle yetinmeyecek,
ekonomik ve sosyal alanda ilerlemeye devam edeceğiz.
Üretkenliğin ve dünyada her şeyin
yaratıcısı olduğunu söylediği kadınları,
eğitim kurumlarına, iş yaşamının her boyutunda
var olmaya, kısacası modern yaşamın her noktasına
sokmak isteyen Atatürk'e, huzurlarınızda, tüm Türk
kadınları adına, bir kez daha şükranlarımı sunmak
istiyorum. Kültürümüzün kuşaktan kuşağa
taşıyıcısı olan kadınlarımız için
yaptıklarının değerini, bugün, daha da derinden
anlıyor ve biliyoruz. Özellikle kadınlar üzerinde yürütülen gerici
siyasetin, kadınlarımızı, çağdaş dünyadan
koparmasına ve teslim almasına izin vermeyeceğiz. Her kurumda
varsak, O'nun dehasına ve cesaretine borçluyuz ve bu borcumuzu, her
kurumda, her meslekte daha da çoğalarak ve güçlenerek ödeyeceğiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ölümünün üzerinden altmışiki yıl geçse de, Atatürk, ulusunun
gönlünde ve bilincinde yaşıyor. Atatürk, yalnız Türkiye'de
değil, Kuzey Kıbrıs'ta da, Orta Asya'da ve
bağımsızlık yolunda mücadele eden ülkelerde de eşsiz
bir önder olarak benimseniyor. Ölümünün
üzerinden geçen her yıl, ulusumuzu Atatürk'e daha çok kavuşturuyor; çünkü, her
kavşakta, her dönemeçte, her çetin
sorun karşısında, O'nun ışığı yolumuzu
aydınlatıyor, bize çözüm
gösteriyor. Böylesi ölümsüzlük, az faniye
nasip olmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli
milletvekilleri; dünya,
güçlülerin ardından
sürüklenenlere değil, kendi haklarını gereğinde
dünyanın en güçlü devletlerine karşı koruyabilenlere ve çağın egemen güçle-rine
boyun eğmeksizin
çağdaşlaşabilenlere saygı duyar. Atatürk, ulusumuzun ve yeni
kuşakların bilincinde
yaşadıkça, laik demokratik cumhuriyetimiz de yıldan
yıla güçlenerek yaşayacaktır.
Sözlerimi, Atatürk'e Tanrı'dan rahmet,
yıl dönümü 10 Kasıma rastlayan kandilin tüm yurttaşlarımıza kutlu
olmasını dileyerek
tamamlıyor, Grubum ve şahsım adına, sizleri saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ederim Sayın Gürocak.
Gruplar adına söz bitti.
Şimdi, bağımsız milletvekilleri adına,
Eskişehir Milletvekili Sayın
Mail Büyükerman; buyurun efendim. (Alkışlar)
Sayın
Büyükerman, grubu olmayan
milletvekillerinin konuşma süresi 5 dakikadır; arz ede-rim.
MEHMET MAİL BÜYÜKERMAN (Eskişehir) -
Türkiye Cumhuriyetinin Millet Meclisinin
Sayın Başkanını ve sayın üyelerini
saygılarımla selamlıyorum.
Cumhuriyet Meclisinde, cumhuriyetin yetmişyedinci
yılının konu edilmemesi
beni mustarip kılmıştı. Bugün burada bir genel görüşme
açılması beni teselliye kavuşturdu; buna sebep
olanlara şükranlarımı arz
etmek istiyorum.
Atatürk'ü anlamak ve anlatmak kolay bir şey değildir; çünkü,
Atatürk kendisini şöyle tarif
ediyordu: "Benimle yola çıkanlar,
kendi anlayışları ölçüsünde benimle beraber
olmuşlar, beraber yürümüşlerdir; fakat, bir yerde
anlayışları tükenmiş, yetmemiş ve beni yarı yolda
bırakmışlardır ve yenileri
katılmıştır." Bu, Atatürk'ün serüveni,
savaşı incelendiği zaman gerçek olarak tespit edilebilir.
Atatürk "millet hayatı tehlikeye
uğramadan, insan hayatına kastolunmadan, savunma gereği olmadan
yapılan savaş ancak bir cinayettir" diyen bir
başkumandandı. Atatürk "milletler bir aileye benzerler; bu
ailenin içerisinde herhangi bir ferdin ıstırabı bütün aileye
nasıl etki yaparsa, bu dünya camiasında da bir toplumun
ıstırabı er geç bütün dünya milletlerine etki yapar; bu
bakımdan, insanların ıstıraplarına,
açlıklarına seyirci kalınamaz" diyordu. Bu yüce sözler,
doğuda ve batıda felsefe adamlarında ve yüce din adamlarında
görülür; fakat, bir askerin böyle bir söz söylemesi ancak Atatürk'te
rastlanmıştır.
Atatürk, Sıvas'tan Ankara'ya 3 açık araba
dolusu insanla, -2'si dolma tekerlekli, 1'i normal te-kerlekli arabayla- 20
yumurta, 5 okka ekmek ve 1 okka peynirle yola çıktı ve Ankara'ya
geldiği zaman ilk karargâhı olan Ziraat Mektebinde geceleri nöbet
tutacak bir neferi dahi yoktu ve bu bir gerçekti. Reddi İlhak Cemiyetinin
Vasıf Çınar, Necati Bey gibi kişileri bu savaşın nasıl
yapılacağını, elde asker olmadan, silah olmadan, top
olmadan bu savaşın yapılmasının mümkün
olamayacağını söylüyorlardı. Fakat, şına
demirinden süngü, bahçe parmaklığından kasatura ve hurda
lokomo-tiflerin dingillerinden top kaması yapılmak suretiyle,
silahlar, toplar hazırlanabildi. Bu, Atatürk'ün, yokları
birleştirip var etme başarısıydı ve
kapısında nöbet tutacak bir er yokken, 200 000 kişilik
ayağı çarıklı da olsa, kumanyası cebindeki kuru
mısır tanesi de olsa- orduyu bu milletin bünyesinden çıkarabilen
bir önderdi.
26 Ağustos, Büyük Taarruz başlamış
ve Atatürk, Afyon'dan İzmir'e doğru açık arabasında, tozlu,
tarla yollarında gitmektedir. Bir ara, bir harabe halinde, bir yangın
artığı halinde, köye ben-zer bir yere ulaşır ve orada
bir an durur. Arabasından iner, üzerindeki tozları silkeler ve
geniş güneş toz gözlüğünü gözünden çıkarınca,
karşıda bir duvarın dibinde, harp imkânı, yeteneği
kalmamış, yaşlı, üç dört insanın, ancak Atatürk'ü
tanıması mümkün olabilir. Aralarından bir tanesi koşar,
cebinden bir gazete parçası çıkarır, bir ona bakar, bir Gazi'ye
bakar "bu sensin, sen Gazimizsin, anamızı,
bacımızı, vatanımızı kurtardın,
hayatımız sana feda olsun" diye Gazi'nin çizmelerine
sarılır. Diğerleri de gelir ve etten, kemikten bir anıt
haline dönüşürler; çünkü, o zaman Atatürk'ün temiz adını
politika malzemesi olarak kullanan ve Türk Devletinin temelini kemirmeye
uğraşan çirkin politikacılar daha ortalarda yoktu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim.
MEHMET MAİL BÜYÜKERMAN (Devamla) - Günler
geçmiştir, yıllar geçmiştir, Onuncu Yıl Nutkunda, Atatürk
"daha çok çalışacağız, daha az zamanda daha büyük
işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz" demiştir.
Bu dönemleri ifade eden bir Onuncu Yıl
Marşını hepimiz biliriz ve cumhuriyetin yetmişye-dinci
yılında hâlâ Onuncu Yıl Marşının söylenmesini
bazıları tuhaf da karşılayabiliyorlar; ancak, bu, o dönemin
yaşantısını ifade etmesi bakımından gayet
etkileyici olduğu için daima yaşayacaktır; çünkü, o gün, hiç
yokların içerisinde, kazma kürekle demiryolları
yapılabilmiş ve doların 80 kuruş olduğu bir dönemdi.
İşte, Onuncu Yıl Marşı gibi
olmasa da, Yetmişyedinci Yıl Marşımı size sunmak
istiyorum:
Yetmişyedinci
Yıl Marşı
Mustafa Kemal'ler yetmişyedi yaşındalar.
Yurdumuzda yükseldi kocaman fabrikalar.
Barajlar, yollar, gökte bizim uçaklar.
Cumhuriyet hepimizin, ta sonsuza kadar.
Cumhuriyet yaşa, yaşa Mustafa Kemal
Paşa. (Alkışlar)
Mustafa Kemal'ler yetmişyedi yaşındalar.
Düşman kovulmasaydı okunmazdı ezanlar.
Kullar tüm kardeştir, diyor bütün kitaplar.
Cumhuriyet hepimizin, ta sonsuza kadar.
Cumhuriyet yaşa, yaşa Mustafa Kemal
Paşa.
Hak'tan gelen insanlar, Hak'ka varacaklar.
Birlik varken ikilik ancak düşmana yarar.
Aydınlıklar Atatürk'ün yolunda var.
Cumhuriyet hepimizin, ta sonsuza kadar.
Cumhuriyet yaşa, yaşa Mustafa Kemal
Paşa. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Büyükerman, çok teşekkür
ederim.
Eşsiz Atatürk'ün ruhu şad olsun efendim.
Şimdi, üç arkadaşımıza
gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, Mardin İli ve
sorunları hakkında söz isteyen, Mardin Milletvekili Mustafa Kemal
Tuğmaner'e aittir.
Buyurun Sayın Tuğmaner. (DSP
sıralarından alkışlar)
2.- Mardin Milletvekili Mustafa Kemal
Tuğmaner'in, Mardin İlinin ihtiyaçları ve sorunlarına
ilişkin gündemdışı konuşması
MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Mardin) - Sayın
başkan, değerli milletvekilleri; Mardin İlimizin
ihtiyaçları ve sorunları konusunda gündemdışı söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. Konuşma fırsatını veren ve bu konuyu
sizlerle paylaşmama vesile olan Sayın Başkana da
huzurlarınızda teşekkürlerimi arz ediyorum.
Değerli milletvekilleri, sözlerime başlarken,
Büyük Önder Atatürk'ü rahmet ve minnetle anıyorum.
Değerli milletvekilleri, Mardin, kenti ve
çevresiyle karmaşık bir tarihin ve çeşitli kültürel süreçlerin
ürünüdür; milattan önce 4000 tarihinden günümüze kadar kendini açık hava
müzesi olarak koruyabilmiş bir ilimizdir. Akan zamanın
dışında âdeta kendi iç ahengi ve dinamiğiyle bugüne uzanan
tarihsel süreklilik, yalnızca kentin fizikî yapısında kendini
göstermemektedir, benzer olguyu, kültürel boyutta da takip etmek mümkündür.
Mardin, tarih boyunca Arapça, Süryanice, Kürtçe,
Ermenice ve Türkçenin ve hatta, bugün bunlardan halen birkaçının
konuşulduğu bir ilimizdir.
Değerli milletvekilleri, Uruk, Hurri, Mitanniler,
Asurlar, Medler, Persler, Abgarlar, Romalılar, Bizanslılar, Araplar,
Hamdaniler, Mervaniler, Türkmenler, Akkoyunlular, Artuklar, Karakoyunlular,
Osmanlılar, Kurtuluş Savaşı ve Türkiye Cumhuriyeti... Bütün
bu kültürlere ev sahipliği yapmış bir Mardin.
İlimizdeki kültürel miraslarımıza
gelince, bunlar saymakla bitmez. Muhteşem Mardin Kalesi, eşsiz bir
yapıya sahip medreselerimiz, camilerimiz, manastırlarımız,
çarşı, han, köşkler ve kasırlar, konut mimarîsinin en güzel
örnekleridir. Tüm bu eşsiz yapıların bir an önce korunmaya
alınması ve restorasyon çalışmasına
başlanması gerekmektedir. Bu çalışmalara
başlangıç olabilecek girişimi, Sayın Kültür
Bakanımızın geçen ay ilimize gelmesiyle başlatmak istedik.
Değerli milletvekilleri, 12 nci Yüzyılda
yapımına başlanan 14 üncü Yüzyılda biten
Kasımpaşa Medresesi, Vakıflar Genel Müdürlüğüne
bağlı, buram buram tarih kokan muhteşem bir yapıdır.
Bu medrese yıllar boyudur ilgisizlikten dolayı neredeyse harabeye
dönmek üzereyken, Sayın Kültür Bakanımız medreseyi kurtarmak
için, Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü aracılığıyla,
4.9.2000 tarihinde, Vakıflar Genel Müdürlüğüne, buranın
"kültürel amaçlarda kullanılmak üzere" Anıtlar ve Müzeler
Genel Müdürlüğüne tahsis edilmesini talep etmişlerdir; ama, gelin
görün ki, Kasımpaşa Medresesi, 7.9.2000 tarihinde, medreseyle yakından
uzaktan ilgisi olmayan, merkez ilçe hudutları içinde olmayan bir ilçe
belediyesine, çok cüzi bir bedelle kiraya verilmiştir.
Binlerce yıllık geçmişe sahip ilimizdeki
tarihe ve kültüre sahip çıkmak, bizlerin en büyük görevidir. Borç içinde
olan belediyelere -ki, işçi maaşları bile ödenemezken-
medresenin, Kültür Bakanlığının tahsis edilme
yazısından birkaç gün sonra kiralanma durumu akıllarda birçok
soruya neden olmaktadır. Bir belediye ki, işçi maaşları
ödenemezken, restorasyon, bakım ve onarım işlerini nasıl
yapacaktır? Bu kültür hazinemizi acaba hangi amaçlarla kullanmayı
düşünmektedirler?
Yapılan yanlışlığın acil
olarak düzeltilerek bu muhteşem yapıtın koruma altına
alınmasını, Mardin turizmine ve kültürüne, Kültür
Bakanlığı nezdinde, restorasyonunun, bakımının
yapılarak kazandırılmasını talep ediyorum.
Değerli milletvekilleri, bu yılın turizm
haftasını Mardin'de açan Turizm Bakanımıza da teşekkür
ediyorum; bu vesileyle, ilimize daha fazla yerli ve yabancı turist gelmeye
başlamıştır. Mardin turizmi ilerisi için bu umutlarla
doludur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı.)
BAŞKAN - Buyurun.
MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Devamla) - Büyük bir
turizm patlaması beklemekteyiz; onun için, buna şimdiden
hazırlanmamız gerekir. Turizm sayesinde ilimiz, büyük bir gelir elde
edecek ve ilimizdeki işsizliği bir nebze giderecektir.
Okuma oranı yüksek olan ilimize en azından
bir eğitim fakültesi kazandırma çabalarımıza da siz
değerli vekillerimizden destek bekliyorum.
Değerli milletvekilleri, Mardin'de tarım, son
dört yıldır yaşanan kuraklık nedeniyle felç olmuş
durumdadır. Çiftçilerimiz çok zor durumda olmalarına
karşın, şimdi de, enerji kısıtlaması yüzünden,
açılan su sondajlarına aralık ayından 2001 Mayıs
ayına kadar enerji verilmeyeceği gündemdedir. Bu, çiftçilerimizin
tamamen yok olmalarına sebep olacaktır.
Mardin'de mevcut organize sanayi bölgesindeki atıl
durumda bulunan tesislerin faaliyete geçirilmesi için gerekli
kolaylıkların gösterilmesi, bölge kalkınmasında önemli bir
rol oynayacaktır. Özellikle -tarih boyunca- günümüze kadar
varlığını korumuş küçük esnaf ve sanatkâr
toplulukları her konuda desteklenmeli ve teşvik edilmelidir.
GAP Bölge Kalkınma İdare
Başkanlığı, güneydoğunun hızlı bir
şekilde kalkındırılması için kurulmuştur.
Maalesef, bu kuruluş, maddî imkânsızlıklardan dolayı
bölgedeki işlevini kaybetmiştir. GAP İdaresinin eski
işlevini kazanması için gerekli ödeneklerin idareye tekrar verilmesi
gerekmektedir.
Atatürk Barajından, suyu, Mardin Ovasına;
yani, Mezopotamya Ovasına akıtacak olan su kanallarının
-ki, bunun 60 kilometrelik kısmı geçen yıllarda ihale
edilmişti- geri kalan 160 kilometrelik kısmını da çok
süratli bir şekilde ihale edip bölgemize ve ilimize suyu
akıtmalıyız. Mardin Ovası su sayesinde tüm Ortadoğu'yu
besleyecek güçtedir. Bu sayede ekonomi canlanacak ve istihdam sorunu
çözülecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
dinleme nezaketinizden dolayı hepinize teşekkür ediyor, bu vesileyle
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Tuğmaner.
Gündemdışı ikinci söz,
markalaşmanın önemi hakkında söz isteyen, Bursa Milletvekili
Ahmet Sünnetçioğlu'na aittir.
Buyurun Sayın Sünnetçioğlu. (FP
sıralarından alkışlar)
3.- Bursa
Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, üretimde marka ve patentlerin önemine
ilişkin gündemdışı konuşması
AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu gündemdışı
konuşmayı, iki gazete haberinden yola çıkarak hazırlama
ihtiyacını duydum. Bunlardan bir tanesi, Fransa'nın, resmî
hazır giyim ve tekstil ihracatının 5,5 milyar dolar olduğu
ve Fransa'nın sadece Paris'te, ziyaret edenlere alışveriş
merkezlerinde sattığı tekstil ve hazır giyimin 25 ilâ 30
milyar dolar olduğu; ikincisi ise, dökme zeytinyağının
tonunu 1 900 dolara ihraç etmemiz, bunun tenekelenirse 2 500 dolar, şayet
şişelenip üzerine Lio markası konulursa 5 000 dolar, Avrupa ve
Amerika Birleşik Devletlerinde tanınan, (bilinen) bir marka olan
Bertoli markası konulursa da bunun 10 000 dolara kadar
satılabildiğidir.
Avrupa'da artık her şey markayla
satılıyor. Aklınıza ne gelirse hepsinin bir markası
var; hatta, devletler, her söyledikleriyle uluslararası
markalarını da oluşturmuşlar. Elin adamı, şu
şu şu özelliklerde mal istiyorum diyor, kalıbını verip
gidiyor ve bizimkiler de siparişe göre üretim yapıp adama teslim
ediyorlar. Bizimki 10 kazanırken, elin adamı da markadan dolayı
1 000 kazanıyor. Bursa Gürsu'da bir tekstil fabrikasını
ziyaretimde Hollandalıların bir yatak örtüsüne sadece 30 sent gibi
bir kâr verdiklerini gördüm; maliyet hesaplarını en ince noktalarına
kadar yapıyorlar.
Türk Patent Enstitüsü Başkanlığı
sicilinde kayıtlı bulunan 211 000 civarındaki markanın
yaklaşık 50 000 kişi ve kuruluşa ait olması, ülkemizde
ciddî anlamda markalaşmanın olmadığı
anlamını taşımaktadır. Odalar Birliği
kayıtları incelendiğinde, 1 milyona yakın ticaret ve sanayi
kuruluşu olduğu görülmektedir. Bu rakamın yarısı marka
oluşturmuş olsaydı, 500 000 kişi ve kuruluşun marka
sahibi olması gerekmekteydi; ancak, bugünkü veriler, sadece bu
rakamın yüzde 10'una te-kabül etmektedir.
Dünyada yeniliklere imza atmış
firmaların patent sayılarına bakıldığında,
IBM'in 19 328, General Motorsun 18 776 ve Siemensin 17 255 civarında
patent, aldığı görülmektedir; bu, araştırma ve
geliştirmeye önem vermelerinden ve yenilik yapmalarındandır.
Siemensin araştırma ve geliştirme yatırımlarına
ayırdığı pay, bütçesinin yüzde 15'i civarındadır.
Japonya'da ise, bir araştırma ve geliştirme mühendisi, senede en
az bir patentlik bir buluş yapmak zorundadır.
Türk firmalarının, maalesef, fasonculuktan kurtulamamaları,
ya teknoloji üretememeleri ya da yenilik yapsalar dahi, patent bilgileri
olmaması nedeniyle, yaptıkları yeniliklere patent alma
ihti-yacını hissetmemelerinden kaynaklanmaktadır.
Patent vekilliği, kamu hizmeti gören serbest bir
meslektir. Patent vekillerinin, modern sınai hak koruma sistemi içinde
idare nezdinde iş yapması yanında, yargı organları ve
hakemler nezdinde de yardım görevleri bulunmaktadır. Türkiye'deki
mevcut düzenlemelerde, patent vekillerinin bazı hak ve yükümlülükleri ile
aralarındaki meslekî işbirliğine yer verilmemiştir. Bu
boşluk, muhakkak, yasal düzenlemelerle tamamlanmalıdır. Bu
konuda, Bursa Aslî Birinci Ticaret Mahkemesi Başkanı Sayın
Dr.Mevciye Ergün tarafından hazırlanan "patent vekilliği
kanunu" genel gerekçesiyle beraber tasarı taslağı olarak
Türk Patent Enstitüsü Başkanlığına sunulmuştur. Avrupa
Birliğine üye olma yolunda, bu taslağın, ilgili bakanlıkça
tasarı haline getirilerek Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmesine
gereken çabanın gösterilmesini bekliyoruz.
Bugün yürürlükte olan Avrupa patent masrafları,
Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri patentlerinden 3 ilâ 5 katı
fazla olarak görülmektedir. Avrupa Birliği genelinde patent alma
işlemi için ödenmesi gereken tutar 50 000 euro civarındadır. Bu
maliyetin en önemli kısmını, patent hakkı metninin tüm
Avrupa Birliği dillerine çevrilmesi oluşturmaktadır. Avrupa
Birliği Komisyonu, söz konusu metni sadece İngilizce, Fransızca
ve Almanca hazırlayarak, bu maliyeti 2 200 euro seviyesine çekmek için
çalışmalar yapmaktadır. Bunun için, Avrupa Birliği
Komisyonu, topluluk patentleri hakkında tüzük tasarısı
hazırlamıştır, muhtemelen de 2001 öncesi yürürlüğe
girecektir. Tasarı yürürlüğe girdiğinde, bir Alman
firmasına topluluk patentinin maliyeti 2 200 euro olurken, Türk firmasına
bu aynı maliyet 50 000 euro civarında olacaktır. Bu durum, Türk
sanayici ve işadamları aleyhine ciddî bir sorundur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim.
AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Devamla) - Avrupa
Birliğinde yaşanan bu gelişmeler karşısında,
Türkiye'nin, zaman geçirmeden ciddî çalışmalar yapması ve
önlemler alması gerekmektedir.
30 Ocak 2000 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan
Devlet Yardımları Teşvik Tebliği, sektöründe
tanınmış markaların yurt dışındaki tescil ve
tanıtım harcamalarını teşvik amacıyla 950 000
dolarlık bir paket içermektedir. Tabiî ki, bu paketten yararlanacak
markaların sayısı çok sınırlı olacaktır ve
zaten oluşmuş markaların yurt dışında
tanıtımını amaçlamaktadır. Ülkemizde, markayı
oluşturmaya yönelik hükümler içeren başka bir düzenleme mevcut
değildir. Bu amaçla, sanayicilerimizin markaya yönelmesini sağlayacak
marka harcamalarına destek vermek, örneğin tanıtım ve
tescil giderlerinin yüzde 50'sini karşılamak, yurtdışı
fuarlara katılımı teşvik etmek, markalı ürün ve
satışlardan elde edilecek gelirlerin bir bölümüne vergi
istisnası getirmek, marka oluşturanlara, bu markayla ithalat
yapanlara prim vermek, tekliflerimizdir.
Bu konuda, Bursa İnegöllü mobilyacılar,
markalaşmak ve uluslararası ticarete hazırlanmak için,
inşallah önümüzdeki yıllarda da uluslararasına
dönüştürülecek, 11-19 Kasım tarihleri arasında, İnegöl
Mobilya Dekorasyon Fuarı düzenlemişlerdir ve hükümetimizin
yardımlarını beklemektedirler.
Bu vesileyle, Yüce Meclisi selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.
Son söz, güneydoğuda ve Adıyaman'da tütünle
ilgili ekonomik ve sosyal durum hakkında söz isteyen, Adıyaman
Milletvekili Mahmut Nedim Bilgiç'e aittir.
Buyurun Sayın Bilgiç. (DYP sıralarından
alkışlar)
4.
Adıyaman Milletvekili Mahmut Nedim Bilgiçin, Güneydoğu Anadolu
Bölgesi ve Adıyamanda tütün üreticilerinin ekonomik ve sosyal
sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve
Çevre Bakanı Fevzi Aytekinin cevabı
MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Adıyaman) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tütün ve tütüncünün
sorunları çok defa bu Meclisi meşgul etti, konuşuldu; fakat,
bakıyoruz ki, geçen aylar ve yıllarda, tütün ekenin ve tütüncünün,
hatta onu da bırakın Tekel Genel Müdürlüğünün sorunları
giderek büyüyor, giderek aşılamayacak bir noktaya geliyor. Tütünün ve
tütüncünün ekonomik ve sosyal meselesine, boyutuna değinirken Yüce
Meclisinizi de saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tütün ziraati çok
meşakkatli bir ziraat dalıdır, aile ziraatidir. Hepiniz içiçe
yaşıyorsunuz, bilirsiniz, bir ailede dört beş kişi
vardır ve -güneydoğuda ailenin de biraz kalabalık olduğuna
dikkat edersek- kundaktaki bebekten yetmiş yaşındaki nineye
kadar herkes bu zira-atle uğraşır. Sedir denilen ekimle, fideyle
başlar. Şu anda evlerde tütün yaparlar; iki üç ay sonrasına,
hatta haziran sonuna kadar devam eder; yani, onbeş ay meşakkatli bir
çalışmadan sonra, tütüncü, evine, asgarî geçim ücretinden bir ücret
götürür.
Tütüncünün ekiminin yüzde 80'ini yarıcı
yapar; yani, arazi sahibi, tütün eken -"cenan" deriz bizim bölgede,
güneydoğuda- onlara arazisini verir, yarısına veya üçte birine,
onun şartlarına göre yarıcıya verir; yani, tabiî,
doğal bir istihdam sağlar tütün ziraati. Tütün ziraati doğal
istihdam sağlarken, mesela, benim ilim Adıyaman'da 46 000 aile direkt
tütüncülükle uğraşır, 46 000 aile demek 250 000 kişi demek;
çünkü, aşağı yukarı her ailenin dört beş kişilik
ferdi vardır ve bunlar, hiç ara vermeden oniki onbeş ay yapmak
suretiyle evlerine ekmek parası götürürler. Burada sosyal devletin çözmesi
gereken istihdam meselesini, her eve iş, ekmek meselesini, tütüncü, kendi
tarlasında, çiftinde çubuğunda didinerek, çalışırak,
çaba sarf ederek, onbeş ay çalışarak oniki aylık geçimini
sağlar.
Güneydoğu ve doğu, son yıllarda tütünün
sayesinde ayakta kalabilmiştir; ama, gelelim, devlet yönüne. Şimdi,
değerli milletvekilleri, siz ve Tekel Genel Müdürlüğünün personeli
diyeceklerdir ki: "Tütünü koyacak yerimiz yok, depolar dolu; satacak
yerimiz yok, pazar payımız azaldı; verecek ücretimiz yok, IMF ve
Dünya Bankası şartlar getiriyor." Doğrudur; bunlar da
doğru, devlet yönünden de doğru; bu, işin ekonomik yönü. Fakat,
tabiî, devleti idare edenlerin de -hükümetler için di-yorum- bugünkü
hükümetimizin de, bu ekonomik stabilizasyon, istikrar programına el
atması gerekirdi. Türkiye, yirmi yıldır, yirmibeş
yıldır yüzde 100'lük bir enflasyonla iç içe yaşıyor.
Dünyanın hangi ülkesinde enflasyon bu kadar uzun süreli devam etse, o
ülkede hiçbir şey kalmazdı; Türk insanının
kaderciliği, Türk insanını ayakta tutabilmiştir.
Bu enflasyon Türkiye'de her şeyi kemirmiş,
götürmüştür. Neyi götürmüştür; insanlığı
götürmüştür, ekonomik girdileri götürmüştür, ekonomiyi
çökertmiştir, ahlakı götürmüştür, siyaseti götürmüştür;
hatta, yirmi, yirmibeş yıllık bu enflasyon, Parlamentonun ve parlamenterin
de itibarında zaaf yaratmıştır; çünkü,
dışarıdaki insanımız, Türk Milleti, bütün bu
sıkıntıların, gelir dağılımındaki
dengesizliğin sebebini Parlamentoda görmektedir; yirmi yıllık
sıkıntının, birikimin yükünü de burası çekmektedir.
Onun için, enflasyonla mücadele programı doğrudur. Yalnız,
doğrudur derken, enflasyonla mücadele ederken, toplumun bütün kesimlerini,
ülkenin bütün kesitlerini, bütün sektörlerini göz önüne almak suretiyle, IMF
ile oturup stand-by anlaşması yapılabilirdi. Maalesef, bugünkü
hükümetimiz, siyasî sorumlular, bu işi bürokrat sorumlulara
bırakmışlardır; yani, Hazine, Merkez Bankası, Devlet
Planlama bu işin yükünü üzerine almıştır ve
"enflasyonla mücadeleyi ben yapacağım" demiştir.
Bunlar değerli bürokratlarımızdır, hiçbirine
itirazımız yok, hepsi, mesleğinde -emekleri
karşılığında- belli bir yere gelmişlerdir; dil
bilirler, dünyayı tanırlar, para politikasını, ekonomiyi,
iktisadı, maliyeyi bilirler, itirazımız yok: fakat, Türk
insanını, Türk coğrafyasını, Türkiye'nin demografik
yapısını bilmezler...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Devamla) -
Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Buyurun efendim.
MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Devamla) -
Türkiye'de bölgeler arasındaki farkı, Türkiye coğrafyasında
yaşayan insanların, neyi ne yaparak hayatlarını devam
ettirdiklerini bilemezler: onu, ancak siyasetçiler bilir. IMF ile stand-by
anlaşması yapılırken, Türkiye coğrafyasını,
Türk insanını tanıyan, Türkiye'de çiftçinin, esnafın,
memurun, köylünün durumunu bilen siyasetçiler; yani, hükümet temsilcileri, bu
şartları bizatihi görüşüp, bunlarla pazarlık yapıp,
ağırlıklarını koysalardı, bunu çözmeye
yönelselerdi, herhalde bugünkü sıkıntılar çekilmezdi, bugünkü
hükümet de çekmezdi.
Bankaların rehabilitesi için Dünya Bankasından
üç dört milyar dolar alırken, eğer, bürokrata bırakmayıp,
bu işle ilgili bakanlar, siyaseti, Anadolu coğrafyasını,
Anadolu insanının yapısını bilen siyasetçiler,
bunlarla konuşsalardı, çiftçi için, köylü için de -bu dönem- Dünya
Bankasından üç dört milyar dolar almak ihtiyacını duyar ve
isterlerdi.
Bürokratlarımızın ellerinde -tabiî ki,
haklı olarak- devletin istatistikî bilgileri, malî rakamları var. Bu
rakamlara göre hesap kitap yapıp, uygulamayla, sahayla ilgisi olmayan
çalışma neticesinde, bu işi, böyle götürmeye
çalışıyorlar; ama, muhalefet milletvekilleri olarak Anadolu'ya
gittiklerinde, bu işin tıkandığını görüyorlar
arkadaşlar.
Değerli milletvekilleri, işte bunun
neticesidir ki, Dünya Bankası ve IMF ile yapılan anlaşmada "150 000 ton tütün
alınacak, kota bununla sınırlandırılacak"
deniliyor. Dünya Bankası diyor ki "tütün yerine başka ürün,
alternatif ürün ekilsin." Doğrudur, haklıdır; ama, Dünya
Bankasının mensupları, Anadolu'nun yapısını,
Anadolu insanını ne kadar tanırlar, takdirlerinize sunuyorum.
Ne yapmak lazım?.. Kendi ilimin durumunu iki
dakika içerisinde özetleyeceğim. Arkadaşlar, Adıyaman, çok
geniş bir coğrafyada, son nüfus sayımına göre 836 000 insan
yaşıyor. 836 000 insanın 250 000'i -46 000 aile- tütünle
uğraşıyor. Neden tütünle uğraşıyor; çünkü,
Adıyaman ekilebilir sulu taban arazisini tamamen Atatürk Barajına
verdi arkadaşlar; 1 ilçesini, 100 köyünü ve çeşitli
mezralarını, 3 milyon dönüm sulu arazisini Atatürk
Barajının göl sahasına verdi. Adıyaman, ciddî şekilde
Atatürk Barajının ve GAP'ın mağdurudur. Adıyaman'da
bir karış arazi sulanmıyor, helalı hoş olsun, Harran
Ovası sulanıyor. Onun da ötesinde, düğmeye
bastığınız takdirde, Atatürk Barajından elde edilen
elektrikle Bursa'da TOFAŞ, Renault, Trakya'da tekstil fabrikaları
çatır çatır çalışıyor; ülkeye döviz giriyor, istihdam
sağlanıyor, gayri safî millî hâsıla büyüyor, kişi
başına düşen millî hâsıla artıyor ve bundan devlet
vergi alıyor; helal olsun.
BAŞKAN- Sayın Bilgiç, toparlar
mısınız efendim.
MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Devamla)- Değerli
milletvekilleri, buna hiçbir diyeceğimiz yok; yalnız, bir ilin
omzunda, bir ilin bağrında göllenen sularla, o ile hiçbir şey
vermeden, o ilin geriye kalan kıraç arazilerinde yaptığı
tütün ziraatıyla az çok günlük hayatını devam ettiren çiftçiye,
köylüye, daha ziyade toprağı olmayan... Mesela, benim
toprağımda 15 çiftçi çalışır; ama, ben, tütün yerine
buğday da ekerim, pamuk da ekerim; fakat, yarıcı
"cenan" dediğimiz insan
hiçbir şey ekemez. Onlar il içerisinde göç ediyorlardı. Şayet bu
iş düzelmezse 800 000 nüfusun, mübalağa etmi-yorum, 400 000'i il
dışına göç edecek. İşin sosyal boyutu bu. Nereye
gidecek arkadaşlar; bunlar Mersin'e, Adana'ya, İzmir'e,
İstanbul'a gidecek. Buralarda yeni varoşlarda, yeni huzursuzluklar
çıkaracak, yeni terörler çıkacak ve yeni sıkıntılar
ülkenin başına dert olacak.
Arkadaşlar, Adıyaman'a tütünden verilen para,
bir yılda 11 trilyon, bütün güneydoğuya verilen para da 56 trilyon.
Bunun zaten üçte 2'sini satıştan elde ediyor; çünkü, 2 sente mal
ediyor, 1 sente satıyor. Yani, diyelim ki, bütün güneydoğuya devlet
bütçesinden 30 trilyon verilip de, bu insanlar kendi köylerinde, kendi
kasabalarında, kendi şehirlerinde ikamet etse, orada istihdam
sağlasa kötü mü olur arkadaşlar. Çok ciddî bir sorunla karşı
karşıyayız. Devlet bunun önüne geçmezse -dikkat buyurun devlet
diyorum...-
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bilgiç, lütfen
toparlayınız.
MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Devamla) -
Toparlıyorum efendim.
...Ciddî bir göç olacak. Bugün, yeniden köye dönüş
programları yapıyorsunuz, trilyonlar harcamak suretiyle köyler
inşa ediyorsunuz; içerisine insan koyamıyorsunuz.
Adıyaman, anarşi ve teröre karşı
durduğu için, kendi nüfusunun yarısı kadar da güneydoğu ve
doğunun diğer illerinden göç aldı; 826 000 kişiyi
bağrında taşıyor ve bunlara tütünden ekmek veri-yor.
Şayet, bu tütün ekme işi ellerinden giderse, bunlar,
batının diğer illerine göç edecekler ve orada anarşiye,
teröre çanak tutacaklardır.
Şunu söylemek istiyorum ki, hükümetimiz ve hatta
Meclisimiz, bu işi, bir araştırma komis-yonuyla mı, bir
inceleme komisyonuyla mı güneydoğunun, özellikle
Adıyaman'ın ciddî bir GAP mağduru olmasını göz önüne
alarak, buna bir çözüm bulmak için Hazine -çünkü, bu iş Tekel Genel
Müdürlüğünün boyunu aşmıştır. Tekel Genel
Müdürlüğü bu konuda ciddî şekilde çalışmaktadır,
hakikaten tütüncüyle haşır neşirdir. Tütün ekicisine,
zamanında elinden gelen imkânı vermiş, yardımı ve
hizmeti yapmıştır, fakat, konu onların boyunu
aşmıştır- Devlet Planlama, Tekel Genel Müdürlüğü ve
Meclis hep beraber, bir araştırma ve inceleme yapmak suretiyle, bu
işi çözüme doğru götürmelidir. En azından beş yıl
içerisinde yerine alternatif ürün üretecek şekilde tarımın
altyapısını kuracak, sulama tesislerini yapacak şekle
getirinceye kadar tütün ekimine bir imkân tanınmalıdır ve bu
arada da Burley ve Virginia tipi tütünü Güney Amerika'dan ve Güney Afrika'dan
ithal ediyorlar; bunların da ekimine geçmek suretiyle, senede 100 trilyona
yakın giden paranın yarısını bu çiftçiye vermek
suretiyle de olabilir...
Tütün ekimi rutubet istiyordu; bu bölgede,
Adıyaman'da, Urfa'da barajdan dolayı rutubet de var. Bu alternatifler
ve imkânlar var iken, hükümetimizin kolaycılıkla, kolay yola gitmek
suretiyle kota koyup "ben, 8 000 ton alıyorum ne yaparsan yap"
dediği zaman vatandaş devletine küsecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Devamla) - Bundan
da, ileride, orta vadede, uzun vadede devlet zarar görecektir; çünkü, bu
devlet, terörle ve anarşiyle güneydoğuda uzun süre mücadele
etmiştir. Bu ilden göç eden insanları tekrar bu noktaya getirmemek
için, öyle zannediyorum ki, Yüce Meclis de buna el koymak suretiyle hükümete
yol gösterecek, hükümete çanak tutacaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bilgiç
Gündemdışı konuşmaya cevap vermek
üzere buyurun Sayın Bakan.
ÇEVRE BAKANI FEVZİ AYTEKİN (Tekirdağ) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gündemdışı
konuşma yapan Sayın Mahmut Nedim Bilgiç'i, Devlet Bakanımız
Rüştü Kâzım Yücelen'in yerine cevaplandıracağım;
hepinize saygılar sunuyorum.
Ülkemizde tütün üretim planlaması,
Bakanlıklararası Tütün Kurulu kararıyla yapılmakta olup, bu
kurul, Tekelin ilgilendirildiği Devlet Bakanı, Hazineden sorumlu
Devlet Bakanı, Maliye Bakanı, Tarım ve Köyişleri Bakanı
ile Sanayi ve Ticaret Bakanından oluşmaktadır. 2000
yılı üretim planlaması da bölgeler bazında sözü edilen
kurul tarafından alınan kararla belirlenmiştir.
Ülkemizdeki tütün üretimi ve mevcut stok durumu 1993
ürün yılı sonunda ekonomik rakamların çok üzerine
çıkmasıyla beraber 1994 ürün yılı itibariyle üretim
planlamasına başlanılmış ve 1996 ürün yılı
dahil başarılı olunmuştur. 1997 ürün yılında
üretim planlaması yapılmaması sebebiyle stoklar tekrar
yükselmiş ve istenilmeyen rakamlara ulaşmıştır. 1998 ürün
yılından itibaren yeniden kota uygulamasına
başlanmıştır.
Halen Tekel Genel Müdürlüğünün stoklarında
526 000 ton tütün mevcut olup, bunun yüzde 37'sini teşkil eden 195 000
tonu güneydoğu bölgesi tütünleridir. Güneydoğu bölgesinde 1999 üretim
yılında 38 000 ton üretim kontenjanı
dağıtılmış olmasına rağmen, üretim yüzde 55
fazlasıyla 59 000 ton olarak gerçekleşmiş ve tamamı
satın alınmıştır. Satın alınan tütün
karşılığı olarak 136 113 üreticiye 57,5 trilyon TL
ödemede bulunulmuştur.
Adıyaman İlinin bu üretim içerisindeki
payı 39 803 ekici ile yüzde 29,2, üretim olarak 21 300 ton ile yüzde 36,1,
ödenen bedel mukayesesi olarak 20,7 trilyon TL ile yüzde 37,7 düzeyindedir.
Adıyaman İline 1999 ürün yılı için 12 700 ton üretim
kontenjanı tahsis edilmiş olmasına rağmen, üretim,
kontenjanın yüzde 67,7 üzerinde gerçekleşmiştir. Adıyaman
menşeli tütün, Tekel Genel Müdürlüğü stoklarında 65 bin tona
ulaşmış, buna mukabil, 1 yıllık tüketim ihtiyacı
5 000 ton düzeyinde kalmıştır. Kısaca, mevcut stoklar,
Tekelin 13 yıllık ihtiyacını karşılayacak
düzeydedir.
2000 ürün yılı için güneydoğu bölgesine
tahsis edilen üretim kontenjanı 36 500 ton olmasına rağmen,
üretimin, verilen kontenjanın yüzde 34,2 üzerinde 49 000 ton olarak
gerçekleşmesi beklenmektedir. Beklenen üretimin 20 000 tonluk
kısmını sadece Adıyaman tütünü oluşturmaktadır.
Adıyaman İline tahsis edilen üretim kontenjanı 12 700 ton
olmasına rağmen, üretimin bunun yüzde 57 üzerinde
gerçekleşeceği tahmin edilmektedir.
Güneydoğu bölgesi ve Adıyaman İlinde
tütün üreticisi sayısının yüksek gözükmesinin sebebi, gerçekte
üreticilerin aile içerisindeki bireylere fazla koçan çıkarmalarından
kaynaklanmaktadır.
Günümüz dünyasında tüketilme şansı
bulunmayan veya ihtiyacın üzerinde üretim yapılan tütünlerin bir
disiplin altına alınması kuşkusuz
kaçınılmazdır. 13 aylık emeğini veren binlerce
ekicinin ortaya koymuş oldukları ürünün, belli bir zaman geçtikten
sonra imha edilecek durumla karşı karşıya kalması
kabul edilebilir değildir. Amerikan Blended tipi sigaraların iç ve
dış pazarda sürekli artış göstermesi, özellikle bölge
tütünlerine olan talebi asgarî seviyelere indirmiştir.
Dünya Bankası desteğiyle uygulanması
düşünülen "çiftçiye doğrudan gelir desteği" projesi
seçilen pilot bölgelerde, tütün üretimine tamamen izin verilmeyen veya ekim
alanları kısıtlanan ekicilerin kayba uğradıkları
bedel kaybının telafisi çalışmaları, Tarım ve
Köyişleri Bakanlığımız ile Hazine
Müsteşarlığımız tarafından yürütülmektedir. Bu
projenin yaygınlaştırılması halinde, üreticilerin
gelir kayıpları önlenmiş olacaktır.
Bilgilerinize arz ederim. (DSP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Bakan, teşekkür ediyorum
efendim.
Sayın Bilgiç, Sayın Hükümeti dinlediniz.
Efendim, nihayet gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula diğer
sunuşları vardır.
Komisyonlara, başkan, başkanvekili, sözcü ve
kâtip seçimine dair tezkereler var; okutup, ayrı ayrı bilgilerinize
sunacağım.
Efendim, okunacak çok tezkere olduğu için, Kâtip
Üyenin, yerinde oturarak okumasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Buyurun.
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Anayasa Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi
(3/679)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasa Komisyonu,
Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçimi için 9 Kasım 2000
Perşembe günü saat 11.00'de toplanmış ve kullanılan 13 adet
oy pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda adı ve
soyadı belirtilen üyeler karşılarında gösterilen
oyları alarak, Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip
seçilmişlerdir.
Bilgilerinize sunulur.
Saygılarımla
|
|
Rahmi
Sezgin |
|
|
|
|
İzmir |
|
|
|
|
Anayasa
Komisyonu Geçici Başkanı |
|
|
Başkan |
|
: Turhan
Tayan |
(Bursa) |
12 oy |
Başkanvekili |
:
Namık Kemal Atahan |
(Hatay) |
12 oy |
|
Sözcü |
|
: Mehmet
Nacar |
(Kilis) |
13 oy |
Kâtip |
|
: E. Cenap
Gülpınar |
(Şanlıurfa) |
12 oy |
2.- Adalet Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi
(3/680)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu,
Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçimi için perşembe günü
saat 11'de toplanmış, kullanılan 14 adet oy
pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda ad ve soyadı
belirtilen üyeler karşılarında gösterilen oyları alarak, Başkan,
Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize sunulur.
Saygılarımla.
|
|
A.
Nazlı Ilıcak |
|
|
|
|
İstanbul |
|
|
|
|
Adalet
Komisyonu Geçici Başkanı |
|
|
Başkan |
|
: Emin
Karaa |
(Kütahya) |
14 oy |
Başkanvekili |
: Sühan
Özkan |
(İstanbul) |
13 oy |
|
Sözcü |
|
: Salih
Erbeyin |
(Denizli) |
13 oy |
Kâtip |
|
: Yekta
Açıkgöz |
(Samsun) |
13 oy |
3.- Millî Savunma Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi
(3/681)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi Millî Savunma Komisyonu
Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçimini yapmak üzere 9.11.2000
Perşembe günü saat 11.00'de toplanmış, toplantıya 17 üye
katılmış ve kullanılan oy pusulalarının tasnifi
sonucunda aşağıda ad ve soyadı ile seçim çevresi belirtilen
üyeler, hizasında gösterilen oyu alarak Başkan, Başkanvekili,
Sözcü ve Kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
|
|
Rıza
Ulucak |
|
|
|
|
Ankara |
|
|
|
|
Komisyon
Geçici Başkanı |
|
|
Başkan |
|
: Hasan
Gülay |
(Manisa) |
15 oy |
Başkanvekili |
: Vedat
Çınaroğlu |
(Samsun) |
15 oy |
|
Sözcü |
|
:
Şükrü Yürür |
(Ordu) |
15 oy |
Kâtip |
|
: Mustafa
Kemal Tuğmaner |
(Mardin) |
15 oy |
4.- İçişleri Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâ-tip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi
(3/682)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İçişleri Komisyonu Başkan,
Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçimi için 9.11.2000 Perşembe günü saat
11.00'de toplanmış ve kullanılan 14'er adet oy
pusulasının tasnifi sonucu aşağıda adları
yazılı üyeler, karşılarında gösterilen oyu alarak
İçtüzüğün 24 üncü maddesi uyarınca Başkan,
Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçilmişlerdir.
Saygıyla arz olunur.
|
|
Ali
Oğuz |
|
|
||||
|
|
İstanbul |
|
|
||||
|
|
Komisyon
Geçici Başkanı |
|
|
||||
Başkan |
|
: Mehmet
Pak |
(İstanbul) |
14 oy |
||||
Başkanvekili |
: Musa
Öztürk |
(Adana) |
14 oy |
|
||||
Sözcü |
|
: Hasan
Fehmi Konyalı |
(Ordu) |
14 oy |
||||
Kâtip |
|
: Hasan
Hüseyin Balak |
(Tokat) |
15 oy |
||||
5.- Dışişleri Komisyonu
Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâ-tip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi
(3/683)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri
Komisyonu Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçimi için 8.11.2000
Çarşamba günü saat 16.45'te toplanmış ve kullanılan 13 adet
oy pusulasının tasnifi sonucu aşağıda adı ve
soyadı belirtilen üyeler, karşılarında gösterilen
oyları alarak Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip
seçilmişlerdir.
Bilgilerinize sunulur.
Saygılarımla.
|
|
Kâmran
İnan |
|
|
|
|
Van |
|
|
|
|
Dışişleri
Komisyonu Geçici Başkanı |
|
|
Başkan |
|
: Kâmran
İnan |
(Van) |
13 oy |
Başkanvekili |
: Suat
Çağlayan |
(İzmir) |
13 oy |
|
Sözcü |
|
: Mehmet
Kaya |
(Kahramanmaraş) |
13 oy |
Kâtip |
|
: Bülent
Akarcalı |
(İstanbul) |
12 oy |
6.- Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun baş-kan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi
(3/684)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçimi
için 9 Kasım 2000 Perşembe günü saat 12.00'de toplanmış ve
kullanılan 15 adet oy pusulasının tasnifi sonucu
aşağıda adı ve soyadı belirtilen üyeler
karşılarında gösterilen oyları alarak Başkan,
Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize sunulur.
Saygılarımla.
|
|
Lütfi
Doğan |
|
|
|
|
Gümüşhane |
|
|
|
|
Millî
Eğitim, Kültür, |
|
|
|
|
Gençlik ve
Spor Komisyonu |
|
|
|
|
Geçici
Başkanı |
|
|
Başkan |
|
:
Abdurrahman Küçük |
(Ankara) |
13 oy |
Başkanvekili |
: Halil
Çalık |
(Kocaeli) |
13 oy |
|
Sözcü |
|
: Ahmet
Kabil |
(rize) |
13 oy |
Kâtip |
|
: Mücahid
Himoğlu |
(Erzurum) |
13 oy |
7.- Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi
(3/685)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Komisyon, Başkan, Başkanvekili, Kâtip ve
Sözcü seçimi için 9.11.2000 Çarşamba günü saat 12.00'de
toplanmış, toplantıya 13 üye katılmış ve
kullanılan oy pusulalarının tasnifi sonucunda
aşağıda adı, soyadı ve seçim çevresi belirtilen
üyeler, karşılarında gösterilen oyları alarak Başkan,
Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
|
|
Mustafa
Gül |
|
|
|
|
Elazığ |
|
|
|
|
Bayındırlık,
İmar Ulaştırma ve Turizm Komisyonu |
|
|
|
|
Geçici
Başkanı |
|
|
Başkan |
|
: Mustafa
Gül |
(Elazığ) |
13 oy |
Başkanvekili |
: Sefer
Koçak |
(Ordu) |
13 oy |
|
Sözcü |
|
: Ahmet
Sancar Sayın |
(Antalya) |
13 oy |
Kâtip |
|
: Yusuf
Kırkpınar |
(İzmir) |
13 oy |
8.- Çevre Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi
(3/686)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi Çevre Komisyonu,
Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçimi için Perşembe günü
saat 12.00'de toplanmış, kullanılan 13 adet oy
pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda ad ve soyadı
belirtilen üyeler, karşılarında gösterilen oyları alarak
Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize sunulur.
Saygılarımla.
|
|
Hakkı
Töre |
|
|
|
|
Hakkâri |
|
|
|
|
Çevre
Komisyonu Geçici Başkanı |
|
|
Başkan |
|
: Ediz Hun |
(İstanbul) |
13 oy |
Başkanvekili |
: Sedat
Çevik |
(Ankara) |
12 oy |
|
Sözcü |
|
: Esvet
Özdoğu |
(Ankara) |
12 oy |
Kâtip |
|
: Burhan
İsen |
(Batman) |
12 oy |
9.- Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi
(3/687)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu; Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip
seçimi için 9.11.2000 Perşembe günü saat 12.00'de toplanmış ve
kullanılan 17 adet oy pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda
adları yazılı üyeler karşılarında gösterilen oyu
alarak İçtüzüğün 24 üncü maddesi uyarınca Başkan,
Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçilmişlerdir.
|
|
M. Sait
Değer |
|
|
||||
|
|
Şırnak |
|
|
||||
|
|
Sağlık,
Aile, Çalışma ve |
|
|
||||
|
|
Sosyal
İşler Komisyonu |
|
|
||||
|
|
Geçici
Başkanı |
|
|
||||
Başkan |
|
:
Ertuğrul Kumcuoğlu |
(Aydın) |
16 oy |
||||
Başkanvekili |
: Hasan
Basri Üstünbaş |
(Kayseri) |
16 oy |
|
||||
Sözcü |
|
: Ali
Kemal Başaran |
(Trabzon) |
15 oy |
||||
Kâtip |
|
: Sebahat
Vardar |
(Bilecik) |
13 oy |
||||
10.- Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin
tezkeresi (3/688)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu,
Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçimi için 9.11.2000
Perşembe günü saat 11.00'de 20 üyeyle toplanmış ve yapılan
seçim sonucunda aşağıda adı, soyadı ve seçim bölgeleri
gösterilen üyeler, hizalarında belirtilen oylarla Başkan,
Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip Üye seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
|
|
Mahmut
Erdir |
|
|
|
|
Eskişehir |
|
|
|
|
Komisyon
Geçici Başkanı |
|
|
Başkan |
|
: Mahmut
Erdir |
(Eskişehir) |
13 oy |
Başkanvekili |
: Nail
Çelebi |
(Trabzon) |
19 oy |
|
Sözcü |
|
: Evren
Bulut |
(Edirne) |
20 oy |
Kâtip |
|
: Numan
Gültekin |
(Balıkesir) |
19 oy |
11.- Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Geçici
Başkanlı-ğının, Komisyonun başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi
(3/689)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu, Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçimi için
9.11.2000 Perşembe günü saat 11.00'de 20 üyeyle toplanmış ve
yapılan seçim sonucunda aşağıda adı, soyadı ve
seçim bölgeleri gösterilen üyeler, hizalarında belirtilen oylarla
Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtipliğe seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
|
|
Eyüp
Doğanlar |
|
|
|
|
Niğde |
|
|
|
|
Komisyon
Geçici Başkanı |
|
|
Başkan |
|
: Hasan
Kaya |
(Konya) |
13 oy |
Başkanvekili |
: Miraç
Akdoğan |
(Malatya) |
13 oy |
|
Sözcü |
|
:
Fahrettin Gülener |
(Bursa) |
13 oy |
Kâtip |
|
: Ali
Serdengeçti |
(Manisa) |
13 oy |
12.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Hesaplarını İnceleme Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi
(3/690)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını
İnceleme Komisyonu, Komisyon Başkanı, Başkanvekili, Sözcü,
Kâtip ve Denetçi seçimleri için 9.11.2000 Perşembe günü saat 11.00'de 7
komisyon üyesinin katılımıyla toplanmış ve
kullanılan 7 oy pusulası sonucu aşağıda ad ve
soyadı belirtilen üyeler, karşılarında gösterilen oyları
alarak Başkan, Başkanvekili, Sözcü, Kâtip ve Denetçi
seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
|
|
Nazif
Okumuş |
|
|
|
|
İstanbul |
|
|
|
|
Komisyon
Geçici Başkanı |
|
|
Başkan |
|
: Nazif
Okumuş |
(İstanbul) |
7 oy |
Başkanvekili |
: Ataullah
Hamidi |
(Batman) |
13 oy |
|
Sözcü |
|
: Burhan
Bıçakçıoğlu |
(İzmir) |
7 oy |
Kâtip |
|
: Melek
Denli Karaca |
(Çorum) |
7 oy |
Deneti |
|
: Çetin
Birgir |
(Kars) |
7 oy |
13.- Dilekçe Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi
(3/691)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Dilekçe Komisyonu, Başkan, Başkanvekili,
Sözcü ve Kâtip seçimi için 9.11.2000 Perşembe günü saat 11.00'de
toplanmış ve kullanılan 7 adet oy pusulasının tasnifi
sonucu aşağıda adı ve so-yadı belirtilen üyeler,
karşılarında gösterilen oyları alarak, Başkan,
Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize sunulur.
Saygılarımla.
|
|
Şadan
Tuzcu |
|
|
|
|
İstanbul |
|
|
|
|
Dilekçe
Komisyonu Geçici Başkanı |
|
|
Başkan |
|
: Faruk
Demir |
(Ardahan) |
7 oy |
Başkanvekili |
: Ali
Halaman |
(Adana) |
7 oy |
|
Sözcü |
|
: Ersin
Taranoğlu |
(Sakarya) |
7 oy |
Kâtip |
|
: Süleyman
Yağız |
(İstanbul) |
7 oy |
14.- Kamu İktisadî Teşebbüsleri
Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin
tezkeresi (3/692)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi Kamu İktisadi
Teşebbüsleri Komisyonu, Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip
seçimi için 9.11.2000 Perşembe günü saat 11.00'de toplanmış,
toplantıya 25 üye katılmış ve kullanılan oy pusulalarının
tasnifi sonucu aşağıda ad ve soyadı ile seçim çevreleri
belirtilen üyeler, karşılarında gösterilen oyları alarak
Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
|
|
Ali Naci
Tuncer |
|
|
|
|
Trabzon |
|
|
|
|
Kamu
İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu |
|
|
|
|
Geçici
Başkanı |
|
|
Başkan |
|
: Birkan
Erdal |
(Ankara) |
25 oy |
Başkanvekili |
:
Erdoğan Toprak |
(İstanbul) |
24 oy |
|
Sözcü |
|
:
Armağan Yılmaz |
(Uşak) |
24 oy |
Kâtip |
|
: Erkan
Kemaloğlu |
(Muş) |
24 oy |
15.- İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu Geçici Başkanlığının,
Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine
ilişkin tezkeresi (3/693)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu, Başkan, Başkanvekilleri
(2) ve Sözcü seçimi için 9.11.2000 Perşembe günü saat 11.00'de
toplanmış ve kullanılan 13 adet oy pusulasının tasnifi
sonucu aşağıda ad ve soyadı belirtilen üyeler,
karşılarında gösterilen oyları alarak seçilmişlerdir.
3686 sayılı İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu Kanunun 3 üncü maddesinin üçüncü pa-ragrafında
"Komisyon, siyasî parti gruplarının yüzde oranlarına göre,
bir başkan, iki başkanvekili, bir sözcü ve bir kâtip seçer"
denilmektedir. Bu madde uyarınca, toplantıya katılan DSP, MHP,
ANAP ve DYP temsilcileri, Başkan, 2 Başkanvekili ve Sözcü
seçmişlerdir. Komisyon, ayrıca, boş kalan kâtip üyeliğe,
yapılacak ilk toplantıda, komisyon kanununa uygun olarak FP'li üyeler
arasından seçim yapılmasına karar vermiştir.
Bilgilerinize sunulur.
Saygılarımla.
|
|
Osman
Müderrisoğlu |
|
|
|
|
Antalya |
|
|
|
|
Komisyon
Geçici Başkanı |
|
|
Başkan |
|
: Hüseyin
Akgül |
(Manisa) |
13 oy |
Başkanvekili |
: Hasan
Macit |
(Burdur) |
13 oy |
|
Sözcü |
|
: A. Emrem
Kocaoğlu |
(İstanbul) |
13 oy |
Kâtip |
|
: Kadir
Bozkurt |
(Sinop) |
13 oy |
BAŞKAN - Tezkereler bilgilerinize sunulmuştur.
Şimdi, komisyonlardan 8 adet istifa önergesi
vardır; okutup, ayrı ayrı bilgilerinize sunacağım
efendim:
16.- Diyarbakır Milletvekili Osman
Aslan'ın Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine iliş-kin
önergesi (4/224)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İradem dışında seçilmiş
bulunduğum Dilekçe Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.
Gereğini arz ederim.
Osman
Aslan
Diyarbakır
17.- Konya Milletvekili Hüseyin
Arı'nın Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine
ilişkin önergesi (4/225)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Gördüğüm lüzum üzerine, TBMM Dilekçe Komisyonu
üyeliği görevinden istifa ediyorum.
Gereğini arz ederim. 08.11.2000
Saygılarımla.
Hüseyin
Arı
Konya
18.- Nevşehir Milletvekili Mehmet
Elkatmış'ın Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine
ilişkin önergesi (4/226)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Dilekçe Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.
Gereğini arz ederim.
Saygılarımla. 08
Kasım 2000
Mehmet
Elkatmış
Nevşehir
19.- Tokat Milletvekili Bekir Sobacı'nın,
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
ü-yeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/227)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Gördüğüm lüzum üzerine, Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu üyeliğinden istifa
ediyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
Bekir
Sobacı
Tokat
20.- İstanbul Milletvekili Azmi
Ateş'in Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/228)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Gördüğüm lüzum üzerine, Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabiî Kaynaklar ve Bilgi Komisyonundan istifa ediyorum.
Gereğini arz ederim.
Saygılarımla. 08.11.2000
Azmi
Ateş
İstanbul
21.- Adıyaman Milletvekili Mehmet
Özyol'un Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnce-leme
Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/229)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
FP Grubunca, TBMM Hesaplarını İnceleme
Komisyonuna üye olarak ismim bildirilmiş ve Meclis Genel Kurulunda ilgili
tezkerenin okunmuş olduğu malumlarınızdır.
Gördüğüm lüzum üzerine, söz konusu komisyon
üyeliğinden çekiliyorum. Gereğini bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla. 9.11.2000
Mehmet
Özyol
Adıyaman
22.- Yozgat Milletvekili Mehmet Çiçek'in
Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu
üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/230)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Grubum tarafından, TBMM Hesaplarını
İnceleme Komisyonuna seçilmiş bulunuyorum. Gördüğüm lüzum
üzerine, bu komisyondan istifamın kabulünü arz ederim.
Saygılarımla. 9.11.2000
Mehmet
Çiçek
Yozgat
23.- Bursa Milletvekili Mehmet Altan
Karapaşaoğlu'nun Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi
(4/231)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
9.11.2000
Altan
Karapaşaoğlu
Bursa
BAŞKAN - Efendim, 8 adet önerge bilgilerinize
sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının 2 adet tezkeresi vardır; okutup,
bilgilerinize ve oylarınıza sunacağım:
24.- Çocuk sağlığı
önplanda olmak üzere koruyucu sağlık hizmetlerinin
boyutlarını yerinde incelemek ve tıbbî malzeme götürmek için,
çocuk sağlığı hizmetlerinde deneyimli doktorlardan
oluşacak bir Parlamento heyetinin Irak'a ziyaret gerçekleştirmesine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/694)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Irak'taki koruyucu sağlık hizmetlerinin
boyutlarını incelemek ve özellikle çocukların
sağlığı önplanda olmak üzere, çocuk
hastalıklarının çeşitli aşılanma
durumlarını ve hastanelerde inceleme yapmak ve tıbbî malzeme
götürmek üzere, çocuk sağlığı hizmetlerinde deneyimli
doktorlardan oluşacak bir Parlamento heyetinin, Irak'a bir ziyaret
gerçekleştirmesi öngörülmektedir.
Parlamentolar arasındaki ilişkilerdeki
eksikliğin giderilmesi ile "ad hoc" bir zeminde ilişkilerin
başlatılmasına da katkı sağlayacağı
değerlendirilen söz konusu ziyaretin gerçekleştirilmesi hususu,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 10 uncu maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Ömer
İzgi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim.
25.- İçinde bulunduğu siyasî ve
askerî koşulların ulusal güvenliğimiz, bölgesel barış
ve istikrar bakımından olası sonuçları konusunda
istişarelerde bulunmak ve temaslar yapmak üzere, ziyaret takviminin
diplomatik kanallar yoluyla belirlenmesini müteakip, beş milletvekilinden
oluşacak bir Parlamento heyetinin Irak'a resmî ziyarette bulunmasına
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/695)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Dünyanın birçok ülkesinden Irak'a, bireysel veya
resmî düzeyde yoğun parlamenter ziyaretler yapılmakta olduğu,
parlamenterlerin Irak'a gösterdikleri ilginin, ülkelerinin kısa veya uzun
vadeli çıkarlarıyla ilgili saiklerden kaynaklandığı
bilinmektedir.
Bu bağlamda, Irak'a uygulanan ekonomik ambargonun,
başta, kadın ve çocuklar olmak üzere, sivil halk, eğitim, kültür
ve sağlık kurumları üzerindeki ve bölgedeki etkilerini yerinde
incelemek, petrol karşılığı gıda programı
çerçevesindeki ihalelere çetin rekabet koşulları içinde katılan
şirketlerimize siyasî destek sağlamak ve Irak'ın ambargo
sonrası dönemde yeniden inşaına ve yatırımlarına
olan ilgimizi parlamenter düzeyde göstermek ile Irak'ın içinde
bulunduğu siyasî-askerî koşulların ulusal güvenliğimiz ve
bölgesel barış ve istikrar bakımından olası
sonuçları konusunda istişarelerde bulunmak ve temaslar yapmak üzere
ziyaret takviminin diplomatik kanallar yoluyla belirlenmesini müteakip TBMM'den
5 milletvekilinden oluşan heyetin Irak'a resmî bir ziyarette
bulunması hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı
Kanunun 10 uncu maddesi uyarınca Başkanlık Divanının
olumlu görüşüyle Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Ömer
İzgi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
Önce yarım kalan işten başlıyoruz.
İkinci sırada yer alan, Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ve Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
V.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasa-rıları ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve
Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/650, 1/679) (S.
Sayısı : 517)
BAŞKAN- Komisyon?.. Yok.
Hükümet?.. Yok.
Ertelenmiştir.
Birinci sırada yer alan Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı
Hakkında 189 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
2. - Kamu
Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı
Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı: 433)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Hükümet?.. Yok.
Ertelenmiştir.
TURHAN GÜVEN (İçel) - Bakan var efendim.
BAŞKAN - Gelmedi efendim, erteledik.
TURHAN GÜVEN (İçel) - Yani, var; ama, gelmiyor
deyin. Var ayrı şey, gelmiyor ayrı şey.
BAŞKAN - Üçüncü sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kabinesi Arasında Savunma
Sanayii İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısı ve Millî Savunma ve Dışişleri
Komisyonları Raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.
3. - Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kabinesi Arasında Savunma
Sanayii İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Millî Savunma ve Dışişleri Komisyonları Raporları
(1/357) (S.Sayısı: 97) (1)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon ve hükümet yerini aldı.
Komisyon raporunun okunup okunmamasını
oylarınıza sunuyorum: Raporun okunmamasını kabul edenler...
Raporun okunmaması kabul edilmiştir.
Tasarının tümü üzerinde grupları
adına söz isteyen?..Yok.
Şahısları adına?.. Yok.
Tasarının tümünü görüşmüş olduk.
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Fazilet
Partisi Grubu adına, Sayın Arı konuşacaklar.
BAŞKAN - Efendim "söz isteyen var
mı" diye soruyorum!..
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Sayın
Arı konuşacaklar.
BAŞKAN - Yazıyla bildireceksiniz efendim.
Yeni âdet mi geldi?!.
Benim vazifem sormak, sizin vazifeniz yazmak.
Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Hüseyin
Arı; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)
FP GRUBU ADINA HÜSEYİN ARI (Konya) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar
Kabinesi Arasında Savunma Sanayii İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı üzerinde, Grubum adına söz almış
bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, ülkeler
arasındaki münasebetler bazı temel esaslara göre yürütülmelidir ve
tarihimiz, bunun iyi ve kötü örnekleriyle doludur. Bilhassa cumhuriyet
tarihimizde, dışpolitikayla ilgili başlıca temel ilkeleri,
büyük devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk belirlemiş ve bu
esasları, devletin başında bulunduğu süre içerisinde
hassasiyetle uygulamıştır. Bu münasebetle, eşsiz lider
Mustafa Kemal Atatürk'ü ve onun mümtaz silah arkadaşlarını,
vefatının 62 nci yıldönümünde, burada bir kez daha rahmetle
anıyorum.
O diyordu ki: "Millî
bağımsızlık benim karakterimdir." Bu sözüyle
işaret etmek istediği, aslında, ülkenin millî
bağımsızlığının, ancak ve ancak ekonomik
bağımsızlığıyla mümkün olabileceği; yani,
güçlü bir ekonomiye sahip olmamızın gerekliliğidir.
Sorarım sizlere, ülkemizin bugünkü ekonomik
tablosuyla ve bilhassa Batı Avrupa ve ABD başta olmak üzere, zengin
ülkelere olan bugünkü 115 milyar dolar borçla, siz, nasıl millî
bağım-sızlığımızdan bahsedebilirsiniz?
Yüzyirmi yıl önce ağır borçları yüzünden yine aynı
Avrupa ülkelerine karşı Osmanlı Devleti çok güç duruma
düşmüş "hasta adam" sıfatıyla maliyesini ve
hazinesini, alacaklı olan bu ülkelerin kurmuş oldukları bir
komisyona teslim etmiştir; tıpkı yüzyirmi yıl sonra, bugün,
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin aynı devletlere olan ağır borcu
yüzünden devletin hazinesini ve maliyesini IMF denilen bir kuruma ve onun
temsilcisi Cottarelli'ye teslim ettiği gibi. Değerli
arkadaşlarım, bu, gaflet değil de nedir?
Mustafa Kemal Atatürk, yine, diyor ki: "Yurtta
sulh cihanda sulh." Yurtta sulhu, vatandaşlar arasında bugün
yurt içinde barış, huzur ve güvenle onların refah ve
mutluluğunu ancak ve ancak demokrasinin temel ve evrensel
kurallarının tam uygulandığı, hukukun üstünlüğünü
esas alan, insan faktörünü önplanda tutan demokratik bir sistemle
sağlayabilirsiniz. Maalesef, bugün, bu gerçekleşmemiştir. Bugün
görünen durum şu ki, halkına güvenmeyen bir devlet, devletine güven
duymayan bir halk vardır.
Tabiîdir ki, bunun neticesi ve bedeli de çok
ağır olmaktadır. Bunun en son örneği, İran yolcu
uçağının Diyarbakır'a indirilmesidir. Bu, komşumuz
İran'la gerginliğe neden olmuştur. Bu durumda, güdümlü ve
teslimiyetçi bir dışpolitikanın, bu ülkeye ve onun
insanlarına ne kadar zarar verdiğini hep birlikte yaşıyor
ve bedelini ağır bir şekilde ödüyoruz.
Ayrıca, ülkemiz de devamlı itibar
kaybetmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, yıllardır, sınır
komşularımız olan İran, Irak ve Suriye ile
ihtilaflıyız. Aynı güdümlü politikalar yüzünden millî irademizi
ortaya koyamıyoruz; bu yüzden, ekonomik kaybımız çok büyük
oluyor.
Avrupa Birliği ülkeleri ve ABD,
yıllardır, bu bölgenin stratejik kaynakları olan petrol ve
doğalgazını kullanıyorlar ve bölge, onlar için önemli bir
menfaat alanı haline gelmiştir. Bizim hemen yanıbaşımızdaki
ve kalkınmamıza direkt katkısı olacak bu kaynaklardan ve
avantajlı pozisyondan, maalesef, hâlâ, istifade edemiyoruz.
İşte, Körfez Harekâtından beri, dokuz yıldır,
Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattı
çalıştırılamıyor. Bu üç komşu ülkeyle
sınır ticareti dahi yapamıyoruz. Daha geçen hafta -gazetelerde
hepimiz gördük, okuduk- Uluslararası Nakliyeciler Derneği
Başkanı Sayın Ulusoy "Güneydoğu TIR ve kamyon
hurdalığına döndü" diyordu. Nerede, her gün salonlarda,
kokteyllerde, balolarda avaz avaz bağırarak Atatürk'e
şakşakçılık yapanlar; istismarcılar ve salon
kabadayıları? Atatürk, bir konuyu, âdeta, yetmiş yıl önce
görmüş ve bunu belirtmiştir.
Atatürk'ün Gençliğe Hitabesinin son
paragrafını bir kere daha hatırlatmak istiyorum. O, birçok
tavsiyelerde bulunduktan sonra diyordu ki, ey gençler bu şeraitten (bu
şartlardan) daha kötüsü, daha
vahimi, sizi dahilde idare edenler gaflet, dalalet hatta hıyanet içinde
bulunabilirler; müstevlilerle işbirliği yaparak, halkı
fakrüzarurete düşürürler.
Değerli arkadaşlarım, bugün, Türkiye'nin
tablosu, maalesef, bunu gösteriyor. O eşsiz lider, yetmiş yıl
önce, âdeta bugünleri tahmin etmiş.
Bugün, ülkemiz, bu durumuyla, iki istila altında.
Bugün artık, ülkeler, birbirini riskli olan silahla istila etmiyorlar
-tabiî, İsrail hariç- bugün ülkeler, güçlü ekonomileriyle güçsüz
ekonomileri ve kültürleriyle o ülkeyi istila ediyorlar. Bugün, ülkemiz,
maalesef, ekonomik ve kültürel istila altındadır.
Değerli arkadaşlarım, ülkemizin bugün
içerisinde bulunduğu tüm bu olumsuzluklara rağmen, yine de umudumuzu
yitirmemeliyiz; çünkü, milletimiz, dünyanın en değerli cevheridir;
yeter ki, onu yönlendirebilelim. Tıpkı, İstiklâl Harbi öncesi
Anadolu'da devletsiz, başıboş kalan bu toplumu, o büyük liderin, Kuvayi Milliye ruhu
etrafında birleştirerek, Erzurum Kongresinde aynen söylediği
gibi. İlk alınan karar, 1 inci madde: "Vatanın
bütünlüğü, milletin birliği tehlikededir. Vatanın
bütünlüğünü ve milletin birliğini, yine, milletin azim ve iradesi
kurtaracaktır" diyerek işe başlamış olan ve o cevher
milletiyle yurdu düşmanlardan temizleyerek bu aziz vatan üzerinde Türkiye
Cumhuriyeti Devletini kuran Mustafa Kemal Atatürk ve
arkadaşlarını bugün burada bir kez daha rahmetle anıyorum.
Değerli arkadaşlarım, onun içindir ki,
bugün iktidar sahibi bazı liderlerimiz, kutsal devlet
anlayışıyla, insanlarımızı devlete feda
ediyorlar; bu anlayış, hem demokrasiye taban tabana
zıttır ve hem de ülkeyi
getirdiği bugünkü durum ortadadır. Demokrasilerde esas olan
insandır, millettir. Devlet için insanlarımızı feda
etmeyelim. Biz, milletimizi ve onun insanlarını dimdik ayakta
tutalım.
Devleti kuran, millettir. İşte, İstiklâl
Harbinde, Osmanlı başkenti İstanbul'da saray ve padişah
İngilizlerin esiri olmuş, devlet ortada yok, halk Anadolu'da
başsız kalmış, ordu terhis olmuş; ama, o insanlar bir
lidere kavuşunca, tekrar, aynı topraklar üzerinde yeni bir devlet
kurmuşlardır. Devlet kurmak güç olmakla birlikte, şayet, millet
varsa her zaman kurulabilir; ama, milleti kaybedersek, bir daha devlet
kuramayız. Onun için, gelin, hep birlikte insanlarımıza sahip
çıkalım, milletimizin birlik ve beraberliğini sağlamak için
ne gerekiyorsa yapalım. Sanırım, bunun da tek çaresi, 65 mil-yon
insanımızın ortak paydasının demokrasi olmasıyla
mümkündür.
Değerli arkadaşlar, uluslararası ilişkilerimizde
görüldüğü gibi, Atatürk'ün de kendi döneminde ortaya koyduğu temel
esaslar çerçevesinde hareket tarzlarımızı belirleyerek,
teslimiyetçi ve güdümlü politikalardan kurtulunmasıyla ülke
menfaatlarımız gözetilmiş olur; aynı zamanda, milletimizin
ve ülkemizin de itibarı zedelenmemiş olur.
Türkiye Cumhuriyeti ile Ukrayna Hükümeti arasında,
savunma sanayii işbirliği alanında, 27 Temmuz 1994 tarihli
askerî eğitim, teknik ve bilimsel işbirliğine ilişkin
imzalanan ikili anlaşma, bilhassa, bu ülkenin Sovyet Rusya döneminde harp
sanayiine dayalı potansiyelinin büyüklüğü bilindiğinden, savunma
sanayiimize olumlu katkılar sağlayacaktır, yerinde bir
anlaşmadır.
Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri, hiçbir zaman şu
hususu göz ardı etmemelidirler: Biz, millî harp sanayiimizin
yokluğunu, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı
esnasında, acı bir şekilde milletçe yaşadık. Vatan ve
millet sevgisini her şeyin üzerinde tutan halk, o günkü koşullar
altında büyük fedakârlıklarda bulunarak, yardımlarıyla
kurup geliştirdikleri ordumuzu güçlendirme vakıfları, bugün,
savunma sanayiine dönüştürülmüştür.
Millî harp sanayimizin ilk örneği olan, 1975'te
kurulan ASELSAN, bugün, telsiz ve elektronik alanda gurur duyduğumuz bir
dünya şirketi durumundadır. Aynen benzer kuruluşlar, Türk Uçak
Sanayii, TAI, ROKETSAN gibi, ülkemizin bekası için son derece önem arz
eden bu millî harp sanayimizi, ikili askerî anlaşmalar yapmakla birlikte,
gözümüz gibi koruyarak ve daha da gelişti-rerek, bu alanlarda dünyaya
açılmayı da esas gaye edinmeliyiz.
Değerli arkadaşlarım, bu duygu ve
düşüncelerle, Ukrayna ile yapılmış olan bu ikili
anlaşmanın, Silahlı Kuvvetlerimize ve milletimize
hayırlı olması dileklerimle, hepinize saygılar
sunarım. (FP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Arı.
Gruplar adına başka söz isteyen?.. Yok.
Şahısları adına?.. Yok.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE UKRAYNA BAKANLAR
KABİNESİ ARASINDA SAVUNMA SANAYİİ
İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - 21 Mayıs 1998 tarihinde Kiev'de
imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kabinesi
Arasında Savunma Sanayii İşbirliği
Anlaşması'nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde gruplar adına
söz isteyen?.. Yok.
Şahısları adına söz isteyen?.. Yok.
1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açıkoylamaya tabidir
malumunuz. Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun
kararını alacağım.
Açıkoylamanın, elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Açıkoylama için 5 dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Efendim, toplantı
yetersayısı bulunamamıştır. Kaç dakika ara verelim?
(DSP sıralarından "5 dakika" sesleri)
Efendim, karar yetersayısı değil de,
açık oylamada mecburî...
Sayın Köse, Sayın Halıcı,
Sayın Doğan?..
MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - 10 dakika ara verelim
Sayın Başkan.
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - 10 dakika
ara verelim.
BAŞKAN - Peki efendim.
18.10'da toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum
efendim.
Kapanma Saati : 18.00
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 18.10
BAŞKAN :
Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU
KÂTİP
ÜYELER : Hüseyin ÇELİK (Van), Melda BAYER (Ankara)
BAŞKAN -Sayın milletvekilleri,14 üncü
Birleşimin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Görüşmelere kaldığımız yerden
devam ediyoruz
V. KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
3. Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kabinesi Arasında Savunma
Sanayii İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Millî Savunma ve Dışişleri Komisyonları Raporları
(1/357) (S. Sayısı :97) (Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önceki
oturumda Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kabinesi
Arasında Savunma Sanayii İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının açık oylamasında karar
yetersayısı bulunamadığı için birleşime ara
vermiştik.
Şimdi, oylamayı tekrarlayacağız.
3 dakika süre veriyorum ve oylamayı
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, maalesef,
toplantı yetersayısı yoktur. Daha fazla ısrar etmenin
manasız olduğu kanaatindeyim.
Yarınki mübarek kandilinizi şimdiden
kutluyorum.
Sözlü sorular ile diğer denetim
konularını sırasıyla görüşmek için, 14 Kasım 2000
Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati : 18.17