DÖNEM : 21 CİLT : 53 YASAMA YILI : 3
T. B. M. M.
TUTANAK
DERGİSİ
48 inci
Birleşim
24 . 1 . 2001 Çarşamba
İ Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1. TBMM Başkanvekili Nejat Arsevenin, Diyarbakır Emniyet
Müdürü Gaffar Okkan ve 5 polis memurunun menfur bir saldırı sonucu
şehit edilmesi dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi
adına bu haince saldırıyı şiddet ve nefretle
kınadıklarına ilişkin açıklaması
B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. Elazığ Milletvekili Mehmet Ağarın,
Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ve 5 polis memurunun menfur bir
saldırı sonucu şehit edilmesine ilişkin
gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Şükrü
Sina Gürelin cevabı
2. Iğdır Milletvekili Abbas Bozyelin, Diyarbakırda
meydana gelen saldırıya ve sözde Ermeni soykırımı
tasarısının Fransa Ulusal Meclisinde kabulüne ilişkin
gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Şükrü
Sina Gürelin cevabı
3. Balıkesir Milletvekili Agâh Oktay Günerin, Diyarbakırda
meydana gelen saldırıya ve sözde Ermeni soykırımı
oylamalarına ve bu konuda izlememiz gereken dışpolitikaya
ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet
Bakanı Şükrü Sina Gürelin cevabı
4. Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürelin, Elazığ
Milletvekili Mehmet Ağarın, Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar
Okkan ve 5 polis memurunun menfur bir saldırı sonucu şehit
edilmesine, Iğdır Milletvekili Abbas Bozyel ve Balıkesir
Milletvekili Agâh Oktay Günerin, Diyarbakırda meydana gelen
saldırıya ve sözde Ermeni soykırımı
tasarısının Fransa Ulusal Meclisinde kabulüne ilişkin
gündemdışı konuşmalarına cevabı
C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME,
MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI
1. Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya ve 19 arkadaşının,
sözde Ermeni soykırımı iddiaları konusunda bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/168)
D) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. Sivas Milletvekili Abdüllatif Şenerin
Dışişleri Komisyonu üyeliğinden çekildiğine
ilişkin önergesi (4/291)
2. TBMM Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet
Meclisini temsilen Iraka resmî ziyarette bulunacak tıp doktoru
parlamenterler ile sınır illerimizin parlamenterlerinden oluşan
heyette yer alacak milletvekillerine ilişkin tezkeresi (3/746)
3. Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen bir milletvekilinin, Dünya
Bankasının, Londrada, 28-29 Ocak 2001 tarihlerinde üye ülkelerin
parlamenterleriyle yapacağı İkinci Yıllık
Konferansına katılmak üzere davetine icabet edilmesine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/747)
V. SEÇİMLER
A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN
ÜYELİKLERE SEÇİM
1. TBMM Hesaplarını İnceleme Komisyonu, İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu, Kamu İktisadî
Teşebbüsleri Komisyonu ve (10/10) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonunda açık bulunan üyeliklere seçim
VI. KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
1. İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlunun; İstanbul
Milletvekili Bülent Akarcalının; Amasya Milletvekili Ahmet
İyimayanın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulutun;
Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırımın;
Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve
Ankara Milletvekili Nejat Arsevenin; İstanbul Milletvekili Ziya
Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan
Gemicinin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygının;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.
Sayısı: 527)
2. Uluslararası Denizcilik Örgütü Sözleşmesinde Yapılan
Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları raporları
(1/549) (S. Sayısı: 202)
VII. AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1. Adana Milletvekili Yakup Budakın, İstanbul Milletvekili
Cahit Savaş Yazıcının şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
VIII. YAZILI SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.
Kocaeli
Milletvekili Mehmet Batukun, Kocaeli-Gebze İlçesindeki sağlık
sorunlarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman
Durmuşun cevabı (7/3193)
2.
I. GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu Saat 15.00te açıldı.
Çorum Milletvekili Melek Denli Karacanın,
Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksunun,
Erzurum Milletvekili Zeki Ertugayın,
Fransız Ulusal Meclisinde kabul edilen sözde Ermeni
soykırımı yasa tasarısıyla ilgili
gündemdışı konuşmalarına, Dışişleri
Bakanı İsmail Cem cevap verdi.
TBMM Başkanvekili Nejat Arsevenin İsveç Parlamentosu
Başkan Yardımcısı Anders Björckün davetlisi olarak
İsveçe yapacağı resmî ziyarete katılmaları uygun
görülen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi ve
Bursa Milletvekili Faruk Çelikin Tekstil ve Konfeksiyon
Sorunlarını Araştıma Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi,
Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Genel
Diğer İşler kısmının 220 nci sırasında
yer alan 578 sıra sayılı kanun tasarısının bu
kısmın 4 üncü sırasına, 158 inci sırasında yer
alan 457 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci
sırasına, 22 Ocak 2001 tarihli gelen kâğıtlarda
yayımlanan ve aynı tarihte dağıtılan 586 sıra
sayılı kanun teklifinin, 48 saat geçmeden, gündemin Kanun Tasarı
ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının 6 ncı sırasına alınmasına; Genel
Kurulun, 24 Ocak 2001 Çarşamba, 25 Ocak 2001 Perşembe ve 26 Ocak 2001
Cuma günleri 14.00-19.00, 20.00-24.00 saatleri arasında
çalışmasına, 26 Ocak 2001 Cuma günü de kanun tasarı ve
tekliflerinin görüşülmesine, 25 Ocak 2001 Perşembe günü gündemin 7 nci
sırasına kadar olan tasarı ve tekliflerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine, 24
Ocak 2001 Çarşamba günü sözlü soruların görüşülmesine,
tasarı ve tekliflerin görüşülmesinde soru - cevap işleminin 10
dakikayla sınırlandırılmasına ilişkin DSP, MHP ve
ANAP Gruplarının müşterek önerisi, yapılan
görüşmelerden sonra, kabul edildi.
Plan ve Bütçe Komisyonunda bağımsız milletvekillerine
düşen 1 üyelik için aday olmak isteyen bağımsız
milletvekillerinin, yazılı olarak başvurmaları hususunda
Başkanlıkça duyuruda bulunuldu.
Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız ve 31
arkadaşının, enerji alanındaki yolsuzluk ve usulsüzlüklerin
ortaya çıkarılmasında ve teftiş kurulu
rapolarının uygulanmasında görevinin gereklerini zamanında
yerine getirmediği iddiasıyla Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı
Mustafa Cumhur Ersümer hakkında bir gensoru açılmasına
ilişkin önergesinin (11/6) gündeme alınıp alınmamasına
ilişkin görüşmeleri tamamlandı; yapılan açık oylama
sonucunda, önergenin gündeme alınmasının kabul edilmediği
açıklandı.
Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için, 24 Ocak 2001 Çarşamba günü saat
14.00te toplanmak üzere birleşime 19.10da son verildi.
|
|
Nejat
Arseven |
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
Cahit
Savaş Yazıcı |
|
Mehmet
Batuk |
|
İstanbul |
|
Kocaeli |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No. :70
II. GELEN
KÂĞITLAR
24.1.2001
ÇARŞAMBA
Rapor
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Saymanlığının Ekim, Kasım ve Aralık 2000
Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi
Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/13) (S.
Sayısı: 584) (Dağıtma tarihi: 24.1.2001) (GÜNDEME)
Sözlü Soru
Önergeleri
1.- Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan'ın,
"Basında Bugün" isimli bültene ilişkin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanından sözlü soru önergesi (6/1182)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.1.2001)
2.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın,
İstanbul Ballıca Ormanları hakkındaki bazı iddialara
ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/1183)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.1.2001)
3.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın,
bazı gazetecilerin maaşa bağlandığı
iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1184) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.1.2001)
Yazılı
Soru Önergeleri
1.- Şanlıurfa
Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, Meclisteki Fransız
yapımı taşıtların kullanımdan
kaldırılması yönünde bir uygulama olup olmayacağına
ilişkin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/3365)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19.1.2001)
2.- Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi
Yanmaz'ın, Başbakanlıkta kullanılan Fransız
yapımı taşıtlara
ilişkin
Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/3366) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.1.2001)
3.-Muş Milletvekili Sabahattin
Yıldız'ın, TEDAŞ Genel Müdürlüğüne ilişkin Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3367)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.1.2001)
4.- Muş Milletvekili Sabahattin
Yıldız'ın,TEAŞ Genel
Müdürlüğüne yapılan atamaya ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3368) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.1.2001)
5.- Muş Milletvekili Sabahattin
Yıldız'ın, Şanlıurfa TEDAŞ Bölge Müdürlüğü
hakkındaki iddialara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3369) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22.1.2001)
6.- Muş Milletvekili Sabahattin
Yıldız'ın, dağıtım şebekelerinin
özelleştirilmesi ve kayıp-kaçak elektrik ile ilgili iddialara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3370) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.1.2001)
7.- Muş Milletvekili Sabahattin
Yıldız'ın, TEDAŞ Genel Müdürlüğünde tasarruf
genelgelerine uyulmadığı iddiasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3371)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.1.2001)
8.- Muş Milletvekili Sabahattin
Yıldız'ın, TEDAŞ Genel Müdürlüğündeki personel
atamalarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3372) (Başkanlığa geliş
tarihi:22.1.2001)
9.- Burdur Milletvekili Hasan Macit'in, Burdur
Bayındırlık ve İskân Müdürlüğüne yapılan atamaya
ve Burdur İlindeki yol çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3373)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.1.2001)
10.- Antalya Milletvekili Mehmet Baysarı'nın,
meslek liselerinden diğer liselere öğrenci nakli yapan müdürlere
verilen cezalara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3374) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.1.2001)
11.- Antalya Milletvekili Mehmet Baysarı'nın, Orköy Genel
Müdürlüğünün 2924 sayılı Kanunun uygulamasını
durdurduğu iddialarına ilişkin Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3375) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.1.2001)
12.- Manisa Milletvekili Rıza
Akçalı'nın, İş ve İşçi Bulma Kurumu Genel Müdür
Yardımcısının görevden alınmasının nedenine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3376) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.1.2001)
13.- Osmaniye Milletvekili Birol Büyüköztürk'ün,
Vakıfbank'ta işine son verilen sözleşmeli personele ilişkin
Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) yazılı soru önergesi (7/3377)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.1.2001)
14.- Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun,
büyükşehir belediyesi, il, ilçe ve belde kuruluşuna ait kriterlere
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3378) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.1.2001)
15.- Konya Milletvekili Veysel Candan'ın, Çorlu
MİGROS mağazasında tek tırnaklı hayvan eti
satıldığı iddiasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3379)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.1.2001)
16.- Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün'ün, DİFİF
kaynaklı kredilere ilişkin
Devlet Bakanından (Recep Önal) yazılı soru önergesi (7/3380)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.1.2001)
17.-Bitlis Milletvekili Zeki Ergezen'in, TRT'nin yeni
logo çalışmaları ile ilgili iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Rüştü Kazım Yücelen) yazılı
soru önergesi (7/3381) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.1.2001)
18.- Balıkesir Milletvekili İlyas
Yılmazyıldız'ın, Balıkesir'deki
Reşitköy-Bahadınlı ve İvrindi-Gökçeyazı barajları
projelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3382) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.1.2001)
19.-İzmir Milletvekili Kemal Vatan'ın, eski
bakan ve müsteşarların isimlerinin
sağlık kuruluşlarına verilmesine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3383)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.1.2001)
20.- İzmir Milletvekili Kemal Vatan'ın,
Bulgaristan'dan gelen soydaşlarımızın emekli
maaşlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3384)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.1.2001)
21.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun,
Adıyaman'daki diyaliz hastalarının sorunlarına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3385)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.1.2001)
22.- Bursa Milletvekili Kenan Sönmez'in, hiper ve
süpermarketlerin kuruluşlarına ilişkin Sanayii ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3386)
(Başkanlığa geliş
tarihi: 23.1.2001)
23.- Hatay Milletvekili Namık Kemal
Atahan'ın, uluslararası toplantılara katılacak
milletvekillerinin yabancı dil bilme zorunluluğuna
uyulmadığı iddiasına
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanından
yazılı soru önergesi (7/3387) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24.1.2001)
Meclis
Araştırması Önergesi
1.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya ve 19 Arkadaşının, sözde
Ermeni soykırımı iddiaları konusunda Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/168)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.1.2001)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.00
24 Ocak 2001
Çarşamba
BAŞKAN:
Başkanvekili Nejat ARSEVEN
KÂTİP
ÜYELER: Mehmet BATUK (Kocaeli), Cahit Savaş YAZICI (İstanbul)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 48 inci Birleşimini açıyorum.
TURHAN GÜVEN (İçel) - Yoklamayla
başlıyoruz değil mi Sayın Başkan?
III. Y O K
L A M A
BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için 3 dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayısı yoktur.
Saat 14.30'da toplanmak üzere, birleşime ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 14.08
İKİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 14.30
BAŞKAN :
Başkanvekili Nejat ARSEVEN
KÂTİP
ÜYELER :Mehmet BATUK (Kocaeli), Cahit Savaş YAZICI (İstanbul)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 48 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
III.
YOKLAMA
BAŞKAN- Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için 2 dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayımız yoktur.
Saat 20.00'de toplanmak üzere, oturumu
kapatıyorum.
Kapanma
Saati:14.36
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 20.00
BAŞKAN:
Başkanvekili Nejat ARSEVEN
KÂTİP
ÜYELER: Mehmet BATUK (Kocaeli), Cahit Savaş YAZICI (İstanbul)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 48 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
III. YOKLAMA
BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama
yapacağım.
Yoklama için 2 dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum efendim.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayımız vardır; görüşmelere başlıyoruz.
IV.
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1. TBMM
Başkanvekili Nejat Arsevenin, Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan
ve 5 polis memurunun menfur bir saldırı sonucu şehit edilmesi
dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına bu haince
saldırıyı şiddet ve nefretle kınadıklarına
ilişkin açıklaması
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bugün
akşam üstü, Diyarbakır Emniyet Müdürümüz Gaffar Okan ve 5 polis
memurumuz, uğradıkları menfur saldırı sonucu
şehit olmuşlardır.
Huzur ve barış düşmanları
tarafından yapılan bu haince saldırıyı, Türkiye Büyük
Millet Meclisi adına ve dolayısıyla aziz milletimiz adına,
şiddet ve nefretle kınıyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, şehitlerimize
Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır ve aziz milletimize de
başsağlığı diliyoruz.
MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Mardin) - Sayın
Başkanım...
BAŞKAN - Buyurun efendim, bir şey mi
söyleyeceksiniz?
MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Mardin) - Yerimden söz
alabilir miyim? Mikrofonu açar mısınız.
BAŞKAN - Önce, ne hakkında
konuşacağınızı alayım, ne diyeceksiniz? Buyurun.
MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Mardin) - Müsaade
ederseniz rahmetli Gaffar Bey hakkında bir iki kelime söylemek istiyorum.
BAŞKAN - Herkesin böyle bir hususu ifade etme
imkânı var; ama...
MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Mardin) - Ama, bu çok
önemli bir konu. Gaffar Bey, hakikaten...
BAŞKAN - Ben o konuda gerekli
değişikliği yaptım. Gündemdışı da,
arkadaşlarımız bu konuya değinecekler. Hassasiyetinizi
anlıyorum, çok teşekkür ediyorum; ama, İçtüzük böyle bir imkânı
bana vermiyor.
Çok teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, gündemdışı
konuşmalara geçiyoruz.
Gündemdışı ilk söz, esnaf ve
sanatkârların sorunları hakkında söz isteyen Balıkesir
Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'a aitti; ancak, bugünkü
menfur saldırının önemi, Türkiye Büyük Millet Meclisi
kürsüsünden bu konuda bir şeyler söylenmesi arzusu ve
Başkanlığımıza vaki talep sonunda, Sayın
İlyas Yılmazyıldız söz hakkını Elazığ
Bağımsız Milletvekili Sayın Mehmet Ağar'a
devretmiştir.
Bu davranışı için Sayın İlyas
Yılmazyıldız'a ayrıca teşekkür ediyorum.
Gündemdışı ilk söz Elazığ
Bağımsız Milletvekili Sayın Mehmet Ağar'a aittir.
Buyurun Sayın Ağar. (DYP, MHP ve DSP
sıralarından alkışlar)
B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. Elazığ Milletvekili Mehmet
Ağarın, Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ve 5 polis
memurunun menfur bir saldırı sonucu şehit edilmesine
ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet
Bakanı Şükrü Sina Gürelin cevabı
MEHMET AĞAR (Elazığ) - Sayın
Başkanım, Yüce Meclisin çok değerli üyeleri, her şeyden
evvel, sırasını bana vermek lütfunda bulunan Balıkesir
Milletvekili Sayın Yılmazyıldız'a
şükranlarımı ifade ediyorum ve Sayın Başkanıma da
anlayışından dolayı tekraren saygılarımı
sunuyorum.
Muhterem milletvekilleri, bugün hepimizi yürekten üzen,
gönlümüzü paralayan bir menfur olayla karşı
karşıyayız.
Takdir ederseniz, beraber
çalıştığımız, genç rütbelerden beri
hiyerarşik bağlantı ve çeşitli meslekî bağlar
içerisinde bulunduğumuz bu değerli arkadaşımın
kaybından dolayı, çok derin bir üzüntü içerisindeyim. Kendisiyle beraber,
bu büyük hizmette var olan beş değerli eski silah
arkadaşımızı da kaybetmenin, ayrıca, derin
acısı içerisindeyiz.
Bu değerli kamu görevlisi, bu değerli Emniyet
Müdürü arkadaşımız genç yaşlardan beri severek, arzu ederek
intisap ettiği mesleğinde sürekli başarı hanelerini üst
üste eklemiş, en son, 1993 yılı sonlarında Eskişehir
Terörle Mücadele Şube Müdürüyken, hiçbir tavassuta gerek
olmaksızın, meslekî üstleri tarafından geçmiş çalışmaları
değerlendirilerek, Kars Emniyet Müdürü olarak ilk emniyet müdürlüğü
görevine başlamış -burada Kars milletvekillerimiz de
vardır- dört yılı aşan bir süre içerisinde her türlü
hizmette büyük başarılar sağlamış ve milletimizin,
orada yaşayan bütün Karslı hemşerilerimizin, büyüğünden
küçüğüne kadar herkesin beğenisini kazanmış ve çok
başarılı bir çalışma sonucu Kars İlini
asayiş yönünden ülkemizin en iyi, en başarılı
seviyelerinden birisine getirmiştir.
Daha sonrasında, yine bu başarısı,
meslekî üstleri tarafından takdir görmek suretiyle, Diyarbakır gibi,
ülkemizin gerçekten son derece duyarlı, önemli, asayiş ve terör
mücadelesi yönünden çok önemli bir iline tercihen gönderilmiştir. Orada
bulunduğu üç seneyi aşkın görev süresi içerisinde her türlü
terör örgütüne karşı son derece, yasaların yanında,
tarafsız, duyarlı, son derece çalışkan ve orada
yaşayan insanlarımızla, vatandaşlarımızla büyük
bir bütünleşme çizgisini yakalamak ve onun ötesinde de, kendi personeliyle
de özdeşleşmek suretiyle, günün aşağı yukarı
18-20 saatini işbaşında geçirmek suretiyle, Diyarbakır'da,
bugün bundan iki saat evveline kadar hepimizin hiç bozulmasın bu huzur, bu
asayiş, bu düzen diye dualar ettiğimiz şehrimizde gerçekten
önemli hizmetlerin sahibi olmuş ve bu başarısı da bütün
Diyarbakır halkınca takdir görmüş idi.
Bu hizmetlerinin yanında, ayrıca,
şehirde her zaman başta spor faaliyetleri olmak üzere, her türlü
sosyal aktivitenin tertipleyicisi, öncüsü ve bunun yanında da bizatihi
vatandaşlarıyla birlikte, insanlarıyla birlikte
uygulayıcısı olarak gördüm.
Emniyet Teşkilatımız, yiğit bir
evladını kaybetmiştir; başta, teşkilatına,
Emniyet Teşkilatımıza ve bütün Türk Milletine
başsağlığı diliyorum. Yüce Allah'tan kendisine, vefat
eden bütün mesai arkadaşlarına rahmet, yakınlarına
başsağlığı diliyorum.
Elbette, Türkiye gibi ülkede bu olayların olmaması
hepimizin temennisi; ancak, hayatın gerçeklerle
yaşandığını da hiçbir zaman akıldan
çıkarmamamız lazım."Terör bitti,
sıfırlandı" filan, böyle iddialı sözlerin hiçbir zaman
terörle mücadelede yeri olmadığını defaatle çeşitli
makamlarda bulunduğumuz zaman da söyledik. Elbette, bitebilse, ne kadar
mutlu olacağız; ancak, ülkemizin konumu, ülkemizin üzerinde oynanan
oyunlar ve maalesef, bugün için şu konuşmada derinliğine
girmeyeceğimiz sebepler yüzünden, âdeta, terör ve terörist üreten ülke
olma konumundaki şartlar değişmedikçe, terördeki
başarı, ancak, marjinal seviyeye indirme çerçevesi içerisinde
hapsolacaktır. İnşallah, bu neslimiz gözünü kapamadan önce,
Türkiye'nin gerçekten terörün sıfırlandığı, ülkemizin
her tarafında hepimizin özlediği manzaraları görebilme
imkânına kavuşacağız; ancak, bilinmelidir ki, hayatta
gerçekler vardır ve gerçeklerle yaşanacaktır.
Burada bir toplumsal refleks, artık, ülkemizin
dörtbir tarafında gelişmiştir. Terörle mücadelenin Türkiye'de,
aşağı yukarı 1970'li yıllardan beri devam eden, zaman
zaman da, iki seferinde, biri dolaylı biri doğrudan iki askerî
müdahale sonucunu doğuran...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ağar, mikrofonu tekrar
açıyorum; buyurun.
MEHMET AĞAR (Devamla) -...olayları
yaşadık. 30 senedir terörle içiçe yaşıyoruz ve 30 senedir
artık bu acı olayların bitmesi konusunda herkes arzulu.
"Bin şükür" diyemiyoruz bugünkü olayın büyüklüğü ve
vahameti karşısında; olmamalıydı,
olmamalıydı; ama, ne yazık ki, oldu.
Fakat, burada gelinen noktada, başta, hükümetimiz
olmak üzere, Parlamentomuzda hiçbir panik olmamalıdır. Türkiye gibi
büyük, güçlü, her türlü imkâna sahip olan bir devlette bile böylesine hepimizi
üzen;ama, gerçekten boyutu itibariyle büyük bir terör olayının
olabileceğini ihtimal olarak, her zaman aklımızda tutmayız.
Hükümet, süratle olaya, elbette müdahil olmuştur ve bunu,
İçişleri Bakanlığı meselesi değil, hükümet
meselesi çerçevesinde görmek suretiyle, aldığım bilgilere göre,
akşamdan itibaren, en üst düzeyde oraya intikal etmek suretiyle, oradaki
insanlarımıza, oradaki teşkilatımıza ve tüm kamu
görevlilerine, başta moral ve onların acılarını
paylaşmak suretiyle, bu olaylar karşısında paniğe
kapılmaksızın, ciddî, büyük ve güçlü bir devlet
anlayışı içerisinde mücadele edileceğini ve bu mücadelenin
duraksamaksızın devam edeceği, mutlaka bir mesaj olarak
verilmelidir.
Parlamentomuz, her zaman olduğu gibi,
olayların çözümünü, olayların faillerinin yakalanmasını ve
olayların değerlendirmesini, önce resmî makamlara bırakmak
suretiyle, oradan gelebilecek ciddî, doğru ve net bilgilerden sonra,
meseleler üzerinde yorum yapmanın daha doğru olacağı
kanaatini şimdiden ifade etmek istiyorum; çünkü, bu tür olaylarda, zaman
zaman, medyada, birtakım yanlış beyanlar yüzünden, bazı
şahsî yorumların yapılmasının bu tür olayların
çözümünde sıkıntılar yarattığını biliyorum.
Bekleyelim, sabırlı olalım; güvenlik güçlerimizin, bütün
acılarına rağmen, meselelerin üstesinden gelebilecek kabiliyet
ve kapasitede olduğunu bilerek, inanarak, güvenerek onu görelim.
Ayrıca, burada, belki, daha uzun bir
konuşmada ifade edeceğim; ancak, geçen gün bir gazetede gözüme
çarptı, çok net tamamını bilemediğim için bir şey
söylemek istemiyorum; ancak, polisin silah kullanma yetkisinde ortaya
çıkan bir kısıtlamanın, bu olaylar gözönüne
alındığında, ne kadar bu teşkilata
sıkıntı yaratacağının da, bir noktada,
aklımızda tutulması lazım gelen bir husus olduğunu da
gözden ırak tutmamalıyız. Elbette, bütün arzumuz odur ki,
Türkiye, en ileri demokratik ülkelerdeki kamu örgütlenmesi olsun ve en ileri
demokratik örgütlenmelerin var olduğu ülkelerdeki yasal çerçeve
oturtulsun, insanı da, zabıtası da, bu çerçeve içerisinde
hayatını idame ettirsin, ettirsin de; ama,
yaşadığımız gerçekleri de gözardı etmeksizin bu
meselelere eğilelim.
Ben, konuşmamı tamamlarken bir konuya dikkat
çekmek istiyorum: Böylesine, her gittiği görev yerinde, halkın
tamamının -sadece devlete karşı faaliyet gösteren
odakların dışındaki tamamının, sevgisini,
saygısını, beğenisini kazanmış olan bu
değerli kamu görevlisine karşı millet olarak son görevimizi ifa
edeceğimiz törenlerde -örnek göstermek gerekirse tıpkı
İspanya'da olduğu gibi- Parlamentodaki her partinin en üst düzeyde
temsil edilmek suretiyle, milletimizin de geniş bir
katılımıyla, teröre karşı, topyekûn, bu milletin, bu
toplumun sesini bir kez daha yükseltmeliyiz diye düşünüyorum;
düşünüyorum ki, onlar, uğurlarında canlarını
verdikleri bu aziz vatan topraklarında huzur içinde uyuyabilsinler.
Milletimize, hiçbir şekilde paniğe
kapılmadan, korkuya kapılmadan, en üst düzeydeki terör
olaylarının bile üstesinden gelecek güce sahip olan bir devletimizin
var olduğunu ve onun arkasında da, başta Yüce Parlamentomuz
olmak üzere toplumumuzun her kesiminin bu mücadelenin destekçisi olduğunu,
devlete karşı, anayasal rejimimize karşı kalkışma
sayılabilecek her türlü eyleme karşı milletimizin
tamamının, topyekûn ve bir arada karşı olduğunu
ispatlayalım şeklindeki önerimi de, yüksek takdirlerinize arz ediyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Size ve söz hakkını devreden
Sayın Yılmazyıldız'a tekrar teşekkür ediyorum efendim.
Gündemdışı ikinci söz, Ermeni
soykırımı tasarısının kabulü hakkında söz
isteyen Iğdır Milletvekili Sayın Abbas Bozyel'e aittir.
Buyurun Sayın Bozyel. (MHP sıralarından
alkışlar)
2. Iğdır
Milletvekili Abbas Bozyelin, Diyarbakırda meydana gelen
saldırıya ve sözde Ermeni soykırımı
tasarısının Fransa Ulusal Meclisinde kabulüne ilişkin
gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Şükrü
Sina Gürelin cevabı
ABBAS BOZYEL (Iğdır) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün, hem Meclisimizi hem yüce milletimizi yürekten
yaralayan menfur bir saldırı neticesinde şehitler kervanına
katılan il emniyet müdürümüzü ve şehit olan bütün polis
arkadaşlarımızı rahmetle anıyorum; ama, bin
yıldır şehit kanlarıyla
vatanlaştırdığımız Anadolu toprakları
üzerindeki devlet ve millet varlığımıza kastetmek isteyen
bu tür terörist faaliyetlerin asla ve kat'a, büyük devlet olma ve kıyamete
kadar millet olarak varlığımızı devam ettirme yolundan
bizleri caydıramayacaklarını, bu Yüce Meclisin kürsüsünden ifade
etmek istiyorum: Bütün iç ve dış güçler bilmelidir ki, Türkiye, büyük
bir devlettir, milletimiz, yüce bir millettir ve bu menfur saldırıları
işleyen dış güçlerin ve onların Türkiye içerisindeki
maşaları, eli kanlı maşaları olan teröristlerin de
hakkından gelecek kadar güçlüdür.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Ruslar ve Batı dünyası, sık sık içimizdeki Hıristiyan
tebaayı bahane ederek iç işlerimize müdahalelerde bulunmuşlardır.
Bu sebeple de, bizden her defasında ıslahat isteklerinde
bulunmuşlardır. Tanzimat Fermanı, Islahat Fermanı,
meşrutiyetler, teşkilatı esasiyeler, hepsi Batı'yı
memnun etmeye yönelik hareketlerdir. Bugün benzer ıslahat hareketlerinin
Avrupa Birliği tarafından, sözde Ermeni soykırım
iddialarıyla beraber terennüm edilmesi ise düşündürücüdür. Batı
dünyasının her defasında ortaya koyduğu bu isteklerinin
arkasından bir Şark politikasının hayata geçirilmek
istendiği ise, artık, herkesçe malumdur.
Tarihe dönüp baktığımızda,
milletlerarası, devletlerarası rekabetlerin hep
karşımıza yeni oyunları
çıkardığını görürüz. Şimdi de, yeni dengeler
doktrini etrafında toplanan Avrupa Birliği, küreselleşme ve yeni
dünya düzeni öncülerinin, maksatları ve hedefleri aynı, lakin
adları değişik siyasetlerle bizi hırpalamaya devam
ettiklerini görüyoruz. Tarih boyunca, Çin oyunu, Bizans oyunu ve Rus
oyunlarına şahit olmuş milletimiz, yaklaşık iki
asırdan fazladır Batı oyunlarına muhatap olmaktadır;
dolayısıyla, bin yıllık Anadolu topraklarını
Bizanslaştırmak isteyen Batı dünyasının
komploları bize hiç de yabancı değildir. Türkiye ve Türklük söz
konusu olunca ortaklaşa hareket eden Rus ve Batı siyaseti, bölücü,
ayrılıkçı PKK teröründen sonra, şimdi de, sözde Ermeni
soykırımını bahane ederek, bizden yeni tavizler koparmak
istemektedirler.
Bundan yaklaşık bir yıl önce bu kürsüden
yaptığım konuşmada "bin yıllık Anadolu
tarihimizde çok değişik topluluklarla beraber yaşadık, bir
dünya devleti olarak, onlara liderlik yaptık, lakin, hepsini huzur ve
güven ortamında yaşattık, aksini yapmış olsaydık
eğer, bugün, Osmanlı Türk Devletinin, Cumhuriyet Türkiyesine
devrinden sonra bu kadar değişik dil ve adla devletlerin ortaya
çıkması mümkün olmazdı" demiştim.
Adaletli oluşumuz, birilerinin millet ve devlet
olma kaynağı olmuşsa, nedir öyleyse bütün bu olanlar?
İşte, politik yerimizin ve stratejik konumumuzun önemi ve bunlara ek
olarak petropolitikaların ve hidropolitikaların bölgemizde
odaklaşması, Türkiyemize yönelik tehditlerin adıdır. Ermeni
meselesi de, bu yüzden, bizi zayıflatmak ve küçük düşürmek için
oynanan milletlerarası bir oyunun adıdır. Bizim gözardı
ettiğimiz, lakin, bu hasım ülkelerin gözardı etmediği
gerçek, işte, burada yatmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
dünya jeopolitiğinin tam ortasında bulunan ülkemizin hemen yanı
başında, Kafkaslar'da, Balkanlar'da ve Ortadoğu'da cereyan eden
krizlerin neticesinde ortaya çıkan Bosna-Hersek, Azerbaycan-Ermenistan,
İran-Irak, Rusya-Çeçenistan, Rusya-Afganistan, Irak-Kuveyt, Yunanistan-Makedonya,
Mısır-Lübnan, Filistin-İsrail, Türkiye-Kıbrıs ve
Yunanistan ilişkileri ve sıraladıklarımın çoğunda
meydana getirilen savaşlar, ifade ettiklerimin gerçek tanımı ve
tanığıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)
BAŞKAN - Buyurun efendim, mikrofonunuzu
açıyorum; lütfen tamamlayın.
ABBAS BOZYEL (Devamla) - İhtilafların ve çok
farklı siyasetlerin yaşandığı bölgemizde ise, tek
lider Türkiye'nin oluşu ise, ayrı bir tarihi hakikattir. Doğudan
ve batıdan gelen Türkiye hedefli tehditlerin tamamı, hep ülkemizi
sunî gündemlerle meşgul ettirerek, gelişmesini, güçlenmesini ve
yeniden lider ülke olmasını engellemeye yönelik Haçlı
seferleridir. Dünya haritasındaki Türkiye fotoğrafı,
çoklarının rüyasını kâbusa çevirmektedir; çünkü,
dünyanın gelecekteki en stratejik maddesi olan su kaynaklarının
damarı Anadolu'dadır. Kafkasya ve Ortaasya denilen Türkistan petrol
ve doğalgazlarının dünya piyasalarına
ulaştırılması Türkiye üzerinden gerçekleştirilecektir.
İran ve Körfez petrollerine komşu ülkeyiz. Çok büyük bir ekonomik güç
ve pazar olan Rusya ve Akdeniz havzasında yer almaktayız. Anadolumuz
ve Boğazlar tarih boyunca ticaretin merkezi olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bozyel, mikrofonunuzu
açayım; lütfen tamamlayın efendim.
ABBAS BOZYEL (Devamla) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Çeşitli kültürlere ev sahipliği yapan bir
ülke olarak, aynı zamanda çok genç bir nüfusa, yeraltı ve yerüstü
kaynaklara sahibiz. Balkanlarda her 5 kişiden birisi Müslümandır.
Türkistan'da ve Kafkaslarda bağımsız onlarca Müslüman
topluluklar ve Türk devletleriyle kucaklaşmışız. Daha çok
sayacağım nice kozların tamamı bizim elimizdedir. Bize
düşmanlık sergileyenlerin ise aklını başına
alması gerekir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
küreselleşme adı altında dünya insanlığına,
Avrupa Birliği adı altında geniş bir coğrafyaya
sunulmak istenen, ortak mesuliyetli ve adil paylaşımcı
oluşumlar, yerini düşmanlık, kin ve nefret üzerine oturtacak
olursa, bundan en çok zararı kendileri ve maşa olarak
kullandıkları Ermeniler görür. Tarihin gerçeklerini yalanla ve
iftirayla kirletenler, gerçek yüzlerini, gitsinler Azerbaycan'da Karababa
Hocalı katliamında görsünler. Öldürülen binlerce insanın
mezarları ve onların utanç verici vesikaları oradadır. 1 milyondan
fazla insan, en zor ve çetin şartlarda, açlıkla, yoklukla ve
hastalıkla boğuşarak yaşamaktadır.
BAŞKAN - Sayın Bozyel, lütfen tamamlar
mısınız efendim.
ABBAS BOZYEL (Devamla) - Bitiriyorum efendim.
Rus, Fransız ve İngiliz ortaklı
girişmiş bulundukları katliamın izleri birer canlı
vesika olarak Anadolu'da durmaktadır. İnsanlarımızı
diri diri yakmışlardır. O katliamlar için yakılan
ağıtlar, bizim ninnilerimiz olmuştur. Lakin, biz, tarihin bir
döneminde uğradığımız bu zulümleri, içimizde bir kin
ve intikam duygusuyla yaşatmadık; lakin, en büyük hatamız,
onları hatırlamadık ve dünya insanlığına da
hatırlatmadık. Bu vesileyle, Anadolu topraklarını Batı
Ermenistan toprakları olarak kendi anayasalarında gören Ermenileri ve
Avrupa'yı...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bozyel, efendim lütfen
tamamlar mısınız; 3 dakika oldu, 4 üncü dakika için,
mikrofonunuzu son defa açıyorum.
Buyurun.
ABBAS BOZYEL (Devamla) - Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum; sözümü tamamlıyorum, sizin durumunuza da
saygı gösteriyorum; ama, böyle çok önemli bir meselede üç defa sözümü
kesmeniz, zannediyorum, herhalde değişik bir anlamaya yol açar.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Efendim, gündemdışı üçüncü söz, yine Ermeni soykırımı
oylamaları ve dışpolitikalarımız hakkında söz
isteyen Balıkesir Milletvekili Agâh Oktay Güner'e aittir.
Buyurun Sayın Güner. (ANAP sıralarından
alkışlar)
3.
Balıkesir Milletvekili Agâh Oktay Günerin, Diyarbakırda meydana
gelen saldırıya ve sözde Ermeni soykırımı
oylamalarına ve bu konuda izlememiz gereken dışpolitikaya
ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet
Bakanı Şükrü Sina Gürelin cevabı
AGÂH OKTAY GÜNER (Balıkesir) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Muhterem Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu akşam, hepimiz derin bir acı ve yeisi
bölüşüyoruz. Aslında, Demokles'in kılıcı gibi hiç
tepemizden eksik olmayan terör belası, bugün Diyarbakır Emniyet
Müdürümüz Gaffar Okkan ve 5 arkadaşını da şehit etti.
Değerli arkadaşlarım, bunlar, basit olaylar
değildir. Amme hukuku feylesoflarının vazgeçilmez tezi
şudur: Bir ülkede her türlü kanunsuzluğu yapabilirsiniz; ama, o
ülkenin polisinin tek düğmesine dokunduğunuz an, eliniz mutlaka
kırılır, kırılmalıdır. Türkiye'nin demokrat
olması, Türkiye'nin insan haklarına saygılı olması,
Türkiye'de Türk polisini, bazı çevrelerin -beni
bağışlayınız- hor görmesine sebep olabilmektedir ve
onlara cüret vermektedir. Fransa'ya gidiniz, Fransız polisine 3 metreden
öte yaklaşamazsınız. Üzeri fevkalade mücehhezdir; sırtında
yağmur yağıyorsa yağmurluğu, kışsa
kalın kürkü, ayağında kalın şayak pantolonu, çizmesi,
3 metre yaklaşır yaklaşmaz "a votre service" der;
hizmetinizdeyim; 3 metreyi aştığınız an vurur.
Amerika'da polis düdük öttürür; arabanızı durdurursunuz, ellerinizi
direksiyona dayarsınız. Polis pencereyi aç demeden açarsanız,
yine, kurşunu yersiniz; ama, bu memlekette, polise
bağırılır, polise hakaret edilir; trafik cezası
yazdı diye, herkes, bir arkadaşımız gibi örnek
davranışta olmaz, polisi hor görür; bunlar, acı şeylerdir.
Bu kurşunlar, bana göre, Yüce Meclisin
bağrına sıkılmıştır, hepimize
sıkılmıştır. (Alkışlar) Çok rica ediyorum,
hükümetten çok rica ediyorum, bu istikrar programında, çalışanları,
öncelikle emniyet güçlerini insan gibi yaşatacak şartları getirin.
Bir istikrar programı, eğer, o programı uygulayan kamu
görevlilerinin maddî ve manevî huzurunu sağlamıyorsa, peşin
peşin mağlubiyete mahkûmdur.
Polislerin feryatlarını duyalım.
Türkiye'de polis niye yürüdü?! Neden, her gün bir arkadaşını
toprağa veren bu vatan evlatları yürümek lüzumunu duydular?
Arkadaşlar, devlet yönetimi, siyaset, sezgiyi elzem kılar. Eğer,
siz, toplumdaki gelişmeleri sezemiyorsanız, toplumun taleplerine
sağır kalıyorsanız, o zaman, bir büyük dalga sizi
aşar; nerelere götürür bilmem...
Sayın milletvekilleri, ben, 1979 senesinde,
Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsüne çıktım ve dedim ki: Sayın
liderler, ne olur, hiç olmazsa, terör konusunda kendinizi
aşınız, bir masanın etrafına geliniz -o gün beni
dinleyen arkadaşlarımdan birisi burada- aksi halde, bu çatı
tepemize yıkılacak ve bunun altında kalacağız.
Şimdi, size çok açık söylüyorum, polise, subaya, devlete yapılan
tecavüze, eğer, biz, gerekli hukukî ve maddî tedbiri alıp karşılık
veremezsek, bir gün, bu dalga, bu rejimi temelinden yıkar. Rejimler, hukuk
düzeni ve hukuku koruyan ciddiyetle, otoriteyle ayakta dururlar. Dünyanın
hiçbir yerinde, devletin, bugün Türkiye'de olduğu gibi laçka olduğu
görülmemiştir. Anayasa Mahkemesine büyük saygım var, Sayın
Başkanına da saygım var; ama Yüce Meclisin çıkarmayı
düşündüğü bir kanun tasarısını, Anayasa Mahkemesi,
Sayın Başbakana gelip istifa tehdidiyle karşılıyorsa,
Sayın Başbakana yakışan "buyurun istifa edin"
demektir. (ANAP, FP ve DYP sıralarından alkışlar)
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Türkiye'nin hukuk
kadroları her zaman Anayasa Mahkemesini doldurur; ama, siz diyemiyorsunuz;
çünkü, siz MİT'in başındaki zat konuştuğu zaman onu
alkışladınız. MİT Başkanının
konuşma hakkı ve hürriyeti yoktur. MİT Başkanı rapor
hazırlar, Sayın Başbakana verir. Onun için, büyük bir
fedakarlıkla, her türlü özel şartına rağmen
Başbakanlığı omuzlamış olan Sayın
Ecevit'ten, Türkiye Cumhuriyetinin ciddiyetini,
ağırlığını, vakarını öncelikle kamu
kurumlarına karşı hissettirmesini rica ediyorum. Devlet,
Kızılay değildir arkadaşlar. Devlet merhamet kurumu
değildir; devletin hukuku vardır, devletin otoritesi vardır,
devletin ağırlığı vardır.
Şimdi soruyorum buradan hükümete: Ermeni
olayları kampana çalarak, Fransa'da, geldi; Paris'teki sayın
büyükelçi ne yaptı? Hükümete hangi raporu verdi?..
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Açıyorum efendim. Lütfen...
Buyurun.
AGÂH OKTAY GÜNER (Devamla) - Sağolun Sayın
Başkan; zaten büyük hoşgörünüzle söz aldım.
Bu hariciye zihniyetini değiştirmek
lazım; klasik hariciye zihniyetiyle bir yere varamayız
arkadaşlar. Şimdi, bakınız, biz kendimizi
anlatamıyoruz, kendimizi tanıtamıyoruz. Dün burada söz alan
değerli arkadaşlarım ve benden önce konuşan kıymetli
milletvekilim Ermeni terörünü çok güzel anlattılar.
Yalnız, ben, size bir hatıra
nakledeceğim. Ticaret Bakanıyım, Macarlarla bütün
görüşmeleri bitirdim, nereyi görmek istersiniz dediler, Estergon'a gidelim
dedim. Estergon Kalesini ziyaret ettik. Yanda bir müze var, muhteşem bir
kiliseyi müze yapmışlar. Macar bakan elimi tuttu, hızla, beni
götürmek istedi bir yerden; bir dakika durun dedim, döndüm -lütfen itimat
buyurun- arkamdaki duvarın yarısı kadar bir duvar,
aydınlatılmış, Hazreti İsa çarmıha geriliyor,
yeniçeriler çivi çakıyor, bir Osmanlı paşası da emir
veriyor... Dedim ki: "Sayın bakan, bu ne yalancılık, bu ne
utanmazlık, bu tabloyu kim astı buraya?" "Estergon
Şehrinin 900 üncü Kuruluş Yıldönümünde Papa hediye etti"
dedi.
Değerli arkadaşlarım, işte o
zihniyettir bugün bizi dünyada yalnız bırakan. Bizim kültür ateşelerimiz
ne yapıyor, bizim büyükelçilerimiz ne yapıyor, bizim bu konuda
yayınlarımız nerede?!
Değerli arkadaşlarım, bu Meclis, tarihî
bir sorumluluk taşıyor. Çok açık konuşuyorum, dünya
üzerinde, Türkiye, Ermeni oyunlarıyla yalnız bırakılmak
isteniyor. Bu oyuna gelmemeliyiz. Bugün Fransa'ya boykot, yarın
İngiltere'ye boykot; neredeydik biz, değerli arkadaşlarım,
Avrupa Parlamentosundan, 15 üyenin bulunduğu Avrupa Parlamentosundan
"Ermeni soykırımı yapılmıştır"
kararı çıktığı zaman?!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AGÂH OKTAY GÜNER (Devamla) - Müsaade
buyurursanız...
BAŞKAN - Açıyorum mikrofonunuzu Sayın
Güner, lütfen tamamlar mısınız efendim.
AGÂH OKTAY GÜNER (Devamla) - Emredersiniz...
Bu karar çıktığı zaman Türkiye
neredeydi arkadaşlar?! Avrupa Parlamentosundan çıkan karar,
Fransa'dan çıkandan çok önemlidir.
Değerli Başkan, onun için, izninizle,
tekliflerimi arz etmek istiyorum, hoşgörünüzü istirham ediyorum.
Şimdi, bakınız, Sayın
Dışişleri Bakanı, bir gerçeği görmüyor; şu anda,
bizim, Amerika Birleşik Devletlerinden başka dostumuz
kalmamış. NATO'daki bütün müttefiklerimiz, Avrupa Savunma Güvenlik
Sistemine geçilirken, Türkiye'ye dur diyorlar, bir tek şartla gel
diyorlar; aynen gümrük birliğinde olduğu gibi, gümrüklerini açtı
Türkiye, Avrupa'nın serbest pazarı oldu, tek kuruş fon
ödemediler; şimdi de diyorlar ki, asker ver; ama, aynen gümrük
birliğinde olduğu gibi, karar organlarına katılma. Türk
Silahlı Kuvvetlerinin ve Türk Milletinin bu oyuna evet demesi mümkün
değil. Bir tek kim kalmış; Amerika kalmış, Dünya
Bankasıyla müzakerelerde ağırlığını
koymuş, IMF'de yardımcımız olmuş. Amerika'yı
rahatsız eden ülkelerin başında Küba geliyor, Irak geliyor;
ambargo uyguluyor bunlara. Tam, Amerika'da iktidar değişirken, biz
buraya büyükelçi tayin ediyoruz. Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'yi tamamen yalnız bırakacak bu stratejilere,
Dışişleri Bakanlığımız bu oyunlara
gelmemelidir. Bunlar, çok ciddî hatalardır.
Ankara'da, acele -Tarih Kurumu mu olur, bir vakıf
mı olur- bir kongre toplamalıdır. Erivan davet edilmelidir ve
dünya televizyonlarına, dünya gazetelerine, "Ermeni tezini
destekleyen bütün ilimadamlarını davet ediyoruz; ne kadar belgeleri,
ne kadar bilgileri varsa alıp gelsinler" denilmelidir. Bunların
balonları, Ankara'da, uluslararası bir kongrede
patlatılmalıdır.
Devlet, elindeki bütün dokümanlarla bir "Ermeni
zulüm müzesi" açmalıdır, hâlâ bunu açamadık. Yüzbinlerce
şehit edilmiş insanın mezarları, fotoğrafları,
dokümanları vardır. Sayın Meclis Başkanından istirham
ediyorum, 20 nci Asrın başında, Romanyalı Diplomat
Trandafir Djuvara'nın yazdığı, Paris'te,
yabancıların, ben fotokopisini aldıktan sonra yok ettiği
kitabın fotokopileri Millî Kütüphanededir "Osmanlı
İmparatorluğunun Taksimi Hakkında 100 Proje (Cent Projets Sur de
Partage de l'Empire Ottoman)" bunu tercüme ettirip
bastırırsa, bizim nereden
nereye getirildiğimizi ve nereye götürülmek istendiğimizi
gösterecektir. Kültür şahsiyetinden emin olduğum Sayın Meclis
Başkanı, bu eseri, eğer Meclisin yayını olarak
çıkarırsa, millete büyük hizmet yapmış olacaktır.
BAŞKAN - Sayın Güner, lütfen...
AGÂH OKTAY GÜNER (Devamla) - Topluyorum efendim.
Ciddî, tutarlı dokümanlarla, o milletlerin dizinde
yazılmış dokümanlarla, cep kitabı niteliğinde belgelerle
Parlamentonun dostluk grupları derhal dünyaya yayılmalıdır.
Dünya parlamentolarına hakikat anlatılmalıdır ve vatan
çocukları, sosyal bilgiler okuyarak unuttukları tarih şuurunu,
ilköğretim okullarında ve liselerde ciddî tarih bilgisiyle bu konuları
öğrenerek yetiştirilmelidir.
Elbette büyük milletiz, elbette büyük güçlükleri
aştık, bunu da aşacağız; ama, gönlüm şunu
istiyor: En az yarayla, en az yıpranmışlıkla.
Şehitlerimize Cenabı Allah'tan rahmet,
yakınlarına başsağlığı diliyor, Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum efendim. (ANAP, MHP, FP ve DYP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güner.
Gündemdışı konuşmalara, hükümet
adına, Devlet Bakanı Sayın Şükrü Sina Gürel cevap verecek.
(DSP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
4. Devlet Bakanı Şükrü Sina
Gürelin, Elazığ Milletvekili Mehmet Ağarın,
Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ve 5 polis memurunun menfur bir
saldırı sonucu şehit edilmesine, Iğdır Milletvekili
Abbas Bozyel ve Balıkesir Milletvekili Agâh Oktay Günerin, Diyarbakırda
meydana gelen saldırıya ve sözde Ermeni soykırımı
tasarısının Fransa Ulusal Meclisinde kabulüne ilişkin
gündemdışı konuşmalarına cevabı
DEVLET BAKANI ŞÜKRÜ SİNA GÜREL (İzmir) -
Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri;
bugün, hepimizi üzen, derinden yaralayan bir olayla karşı
karşıya olduğumuz halde bu toplantıyı yapıyoruz.
Ben, öncelikle, rahmetli Gaffar Okkan'a, öteki şehitlerimize Allah'tan
rahmet diliyorum, yakınlarına sabır diliyorum, bütün ulusumuza
baş sağlığı diliyorum. Biz, elbette, bugün, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde bulunan bütün üyelerin tek tek ve birlikte
gösterdikleri duyarlılığı sürdürerek ve güvenlik
güçlerimizin bütün üyelerinin ve bütününün azim ve gayretiyle, elbette, terörle
mücadelemizi, şimdiye kadarki kararlılığımızla,
bundan sonra da sürdüreceğiz.
Değerli arkadaşlar, yine,
gündemdışı söz alarak bu konuya değinen değerli
milletvekillerine, hükümetim adına çok teşekkür ediyorum; hepimizin
duygularını, düşüncelerini dile getirdiler ve hepimizin
kararlılığını dile getirdiler. Yine, başta
Sayın Agâh Oktay Güner olmak üzere, bu konuya değinen sayın
milletvekillerine şunu da belirtmek istiyorum ki, elbette ve çok
şükür, büyük devlet adamı, uzlaşmanın, kararlılığın
sembolü Sayın Bülent Ecevit'in Başbakanlığındaki bu
hükümet, bundan sonra da terörle mücadeleyi, ulus adına, en büyük
kararlılıkla sürdürecektir. (DSP sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sayın Abbas Bozyel'e de teşekkür ediyorum; çünkü, yine hepimizin
duyarlı olduğu bir önemli konuyu ve bugünlerde Fransa'yla ikili
ilişkilerimizi tehdit etmekle kalmayıp, aynı zamanda, belki de
bütün Batı dünyasıyla, özellikle Avrupa'yla, bundan sonraki
ilişkilerimizi de etkileyebilecek kadar önem kazanan sözde Ermeni
soykırımı iddialarını tekrar bu kürsüden dile getirip
yerdiği için kendilerine teşekkür ediyorum ve bu konunun ne kadar
duyarlı bir konu olduğunu, yeniden, hep birlikte
değerlendirmemize de bir vesile sağladığı için
kendilerine teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli üyeler; Fransa'da
yeni bir süreç başladı. Bu sözde Ermeni soykırımı
iddiaları, şimdiye kadar parlamentolardan geçirilen kararlarla,
yalnızca belirli bir yönelişin, belirli bir eğilimin ifadesi
olarak ele alınırken, şimdi, Fransa'da, bu, bir yasa konusu
yapılıyor. Zaten Fransız Anayasasına göre de Parlamentonun
karar almasına imkân yok, ancak bir yasa çıkarabiliyor.
Dolayısıyla, bu da, sözde Ermeni soykırımını
Fransa'nın tanıdığına ilişkin bir yasa haline
gelecek; eğer, Fransa'da, bundan sonra, sorumlular sorumlu davranıp,
basiretli davranıp bu süreci durdurmazlarsa ve bu yasanın
çıkmasına olanak sağlarlarsa.
Bu yasalaşırsa ne olacak? Bunun anlamı
şudur değerli arkadaşlar: Tıpkı, Avrupa'nın
çeşitli ülkelerinde yürürlükte olan bir yasa örneği gibi, Fransa'da,
bundan sonra, bu sözde Ermeni soykırımının tarihte yer
almadığı ve tarihsel gerçeklerin bunu
doğrulamadığı konusunda bir düşünce ifade etmek,
Fransız yasalarına aykırı davranmak demek olacak,
tıpkı, Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde geçerli olan Yahudi
soykırımıyla ilgili ve bu gerçeği inkâr etmeye yönelik
davranış ve sözlerin yasalara aykırı olacağı
gibi; şimdi, Fransa'da, sözde Ermeni soykırımı da, âdeta,
yasaların himayesine sokulmuş olacak.
Bu, tabiî, bir tarihsel gerçeğin, bir siyasal
kararla saptırılması ve bir egemenlik alanında
tartışılmaz hale getirilmesi anlamına gelecek. Bu da, tabiî
ki, bizim, şimdiye kadar, o Büyük Fransız Devriminden bu yana,
uluslararası alanda, yalnız demokrasinin değil, aynı
zamanda düşünce ve araştırma özgürlüğünün de
gelişmesinde önderlik yapmış bir kültürün, bir ulusun,
düşünce özgürlüğünü, araştırma özgürlüğünü nasıl
kısıtlayabildiğini de görmemize olanak sağlayacak; ama, bu,
yalnız Türk-Fransız ilişkileri açısından değil,
aynı zamanda, Fransa'nın, şimdiye kadar yerleşmiş olan
imajı, görüntüsü bakımından da çok vahim sonuçlar verecek.
Sayın Başkan, değerli üyeler;
düşünce özgürlüğü bir yerinden zedelenirse, bütünü zedelenmiş
olur. Araştırma özgürlüğünü bir konuda
kısıtlarsanız, aslında bütün araştırma özgürlüğünü
kısıtlamış olursunuz ve Fransa, işte, bu yasayı
kabul ederek, sonuna kadar götürerek, aslında bunları
yapmış olacak ve o zaman, acaba, Fransız dostlarımız
ve Avrupalı dostlarımız, dönüp, bize, nasıl başka şeyler
söyleyebilecekler ve nasıl, başka telkinlerde bulunabilecekler? Onu
ben merak ediyorum.
Bir ikincisi de; tabiî ki, şimdiye kadar,
Fransız sorumlular, örneğin, Fransızların Cezayir'de
girişmiş oldukları ve kendi belgeleriyle de kanıtlanan,
kendi araştırmacılarının da kanıtladığı
ve belirttiği katliamı "bırakın tarihçiler incelesin,
bunu bir siyasal mesele haline getirmeyelim" diyebilirken, aslında
çok tartışmalı olan ve bizim belgelerimize göre de, eminim,
Fransız arşivlerinde bulunan belgelere göre de hiçbir şekilde
soykırım olarak adlandırılamayacak bir savaş hali
olayını, nasıl bir ikiyüzlülükle, şimdi, bir siyasal karar
konusu yapabiliyorlar, onu da sormamız gerekir.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
üstelik, hepimiz biliyoruz ki, soykırım, yani, bir ırkın
sistematik bir şekilde yok edilmesi fiili bir Batılı
kavramıdır ve şimdiye kadar, Asya'da, Afrika'da ve Latin
Amerika'da, hep Batılı sömürgeciler tarafından
uygulanmış bir insanlık suçudur. Bizim tarihimizde, böyle bir
insanlık suçu yoktur; utanılacak, insanlığa karşı
işlediğimiz hiçbir suç yoktur. Bunu, defalarca ve çok çeşitli
yerlerde işlemiş olanlar, örneğin Madagaskar'da, örneğin
Cezayir'de, örneğin Afrika'nın çeşitli yerlerinde
işlemiş olan Fransızlar utansınlar; bizim, utanacak hiçbir
suçumuz yok. (Alkışlar) Örneğin, Avrupa'da, son
yüzyılın en büyük katliamını, en büyük
soykırımını, Yahudi soykırımını
gerçekleştirmiş olan Almanlar ve onlar kadar bu işe suç
ortaklığı yapan öteki Avrupalılar utansınlar?
yaptıklarından. (Alkışlar) Acaba, şimdi, kendi
suçluluklarını ve suçluluk duygularını
yaygınlaştırmak için ve hafifletmek için mi bizi böyle bir
tarihsel insanlık suçunun müsebbibi ilan etmeye
çalışıyorlar, sorumlusu ilan etmeye çalışıyorlar?
Tabiî ki, bir de bunun psikolojik yanına bakmak gerekiyor.
Sayın Başkan, değerli üyeler;
şimdi, yıllarca önce, bir savaş halinde, düşmanla
işbirliği yaptığını gizlemeden, 40 000
komitacıyla ve düşman ordularına verdiği 150 000'den fazla
askerle kendi devletini arkadan vurmaya çalışan bir unsurun
giriştiği işi, dönüp dolaşıp, Türk Ulusunun
işlediği bir suç olarak göstermeye çalışanlar, daha, geçen
on yıl içerisinde, 20 nci Yüzyılın son on yılı
içerisinde, Avrupa'nın ortasında, Bosna'da 200 000 kişi katledilirken ve
asıl orada bir soykırım gerçekleştirilirken neredeydiler,
ne yapıyorlardı; akılları tarihte mi
kalmıştı, yoksa, gündelik siyasette mi? (Alkışlar)
Sayın Başbakanımız da bugün
belirttiler; bizim tarihimizde böyle bir insanlık suçu yoktur ve bize
böyle bir suç isnat etmeye kalkışanlar kötü niyetle
davranıyorlar ve bizim dostluğumuzu değil, bundan sonra,
herhalde, karşıtlığımızı, bizim bundan
sonraki tepkilerimizi davet ediyorlar. (DSP sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkan, değerli üyeler;
şimdiye kadar, hükümetimiz her düzeyde girişimde bulunmuştur.
Sayın Cumhurbaşkanımız muhatabına
yazmıştır, Sayın Başbakanımız muhatabına
iki defa yazmıştır, Sayın Dışişleri
Bakanımız muhatabı yönünde girişimlerde bulunmuştur.
Yurt dışındaki vatandaşlarımız -ki, böyle bir
yasayla en çok onların düşünceleri ve onların özgürlükleri
kısıtlanmış olacaktır- gerekli girişimleri,
gerekli protestoları şimdiye kadar yapmışlardır ve
bizim şimdiki beklentimiz, yasal süre içerisinde, Fransa'nın
Sayın Cumhurbaşkanının ya da Fransa'nın Sayın
Başbakanının, gerekli girişimi yapması, bu süreci
durdurması; yani, Fransız Anayasa Konseyine, Anayasa Mahkemesine bu
konuda başvurmasıdır. Bu, yalnız Türk-Fransız
ilişkilerini kurtarmak için değil, aynı zamanda Fransa'nın
uluslararası alandaki imajını, görüntüsünü kurtarması için
de gereklidir ve biz, bu son hatırlatmayı bir kez daha yapalım;
bundan sonra da umalım ki, ne Türk-Fransız ilişkileri zarar
görsün ne bölge barış ve güvenliği zarar görsün ne de dost bir
ulusun şimdiye kadar pek çoğumuzca örnek kabul edilen ileri
anlayışları zedelensin, imajı zarar görsün.
Bu duygu ve düşüncelerle, yeniden, Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan,
yerimden, 60 ıncı maddeye göre bir iki cümle ifade etmeme izin verir
misiniz...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bedük, dinliyorum.
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bana, iki cümleyle hissiyatımı ifade
etme imkânı verdiği için Sayın Başkana teşekkür
ediyorum.
Yüreği, vatan, millet ve bayrak sevgisiyle
dopdolu, demokrasimizin korunması ve ülkede emniyet ve asayişin temin
edilmesi istikametinde, üstün bir görev anlayışı içerisinde
çalışmış olan değerli mesai arkadaşım,
emniyet müdürü, Diyarbakır Emniyet Müdürü sevgili kardeşim Gaffar Okkan
başta olmak üzere 6 polisimizin şehit olmasından, Doğru Yol
Partisi olarak da, son derece büyük bir üzüntü duyduk ve unutmamak gerekir ki,
bu kardeşlerimiz, devletten intikam almak isteyen birkısım
şerirlerin, hainlerin ve ona alet olanların ortaya koyduğu bu
elim olay, bütün milletimizi sarsmıştır. Büyük üzüntü duyduğumuzu
belirtiyor ve onları, bütün yüreğimizle kınıyoruz.
Ümit ediyorum ki, Yüce Milletin bu Meclisinde,
özellikle devletimize yönelik bu gibi olaylar karşısında, siyasî
iradeyi, icra kuvvetinin arkasına, hükümet adına veya
İçişleri Bakanlığının yapacağı bütün
operasyonlarda, aynı yürekle, aynı anlayışla
koyacaktır ve koymaktadır diyorum.
Yüce Milletimize, emniyet teşkilatı
mensuplarımıza, ailelerine başsağlığı
diliyorum, vatan evlatlarımıza da Allah'tan rahmet niyaz ediyorum ve
teşekkür ediyorum. (DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.
MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Mardin) - Sayın
Başkan...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Tuğmaner.
MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Mardin) - Sayın
Başkan, Diyarbakır Emniyet Müdürü Sayın Gaffar Okkan ve 5
arkadaşını terör neticesinde kaybettik. Ailesine
başsağlığı dilerken, katilleri, nefretle,
şiddetle lanetliyorum.
Güneydoğuda oluşturulan güven
ortamını hiçbir terör olayı bozamayacaktır, hiç kimsenin de
gücü buna yetemeyecektir. Gaffar Bey, yakinen tanıdığım ve
diyorum ki, şu anda, keşke, kendisini tanımasaydım,
görmeseydim; o kadar değerli bir ağabeyimizdi, kardeşimizdi;
kendisine ve diğer polislerimize Allah'tan rahmet, ailelerine ve emniyet
müdürlüğüne başsağlığı diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Tuğmaner.
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın
Başkan, müsaadenizle, bir iki cümle arz edebilir miyim?
BAŞKAN - Buyurun Sayın Aksu; çok kısa
lütfen...
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; gerçekten, hepimizi milletçe
üzüntüye gark eden menfur bir suikast olayıyla karşı
karşıyayız. Bu suikastı düzenleyenleri lanetle
kınıyorum. Ülkemiz, gerçekten, çok değerli bir emniyet müdürünü,
bir evladını, 6 polis memurunu kaybetmiştir.
Bu değerli kardeşimiz, bu
arkadaşımız, Diyarbakır'da sadece emniyet ve huzuru
sağlamakla değil, sosyal barışın
sağlanmasında büyük katkısı olmuş, gayretleri
olmuş, âdeta, Diyarbakırlılarla bütünleşmiş, onlarla
birleşmiş ve Diyarbakırlıların, diyebilirim ki, en çok
sevdiği kamu görevlilerinden biri olma unvanını gerçekten hak
etmiş bir arkadaşımızdı.
Ben, başta ailesi olmak üzere emniyet
camiasına ve milletimize baş sağlığı diliyorum;
Allah rahmet eylesin diyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Erdoğmuş.
Efendim, her gruba söz vermiş oldum; bu konuyla
ilgili bundan sonraki talepleri değerlendiremeyeceğim; çünkü, her
grup, bu hassas konuda, hakikaten çok önemli konuda, bütün milletimizi
sıkıntıya sokan bu konuda görüşlerini ifade etmiş oldu.
Bütün gruplarımızın bunu anlayışla karşılayacağın
ümit ediyorum.
Buyurun efendim.
ABDULBAKİ ERDOĞMUŞ (Diyarbakır) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Anavatan Partisi Grubunun
üzüntüsünü, acısını da bendeniz arz etmek istiyorum.
Öncelikle, bu menfur cinayeti kınıyor;
başta ailesine, emniyet camiasına ve ülkemize
başsağlığı diliyorum.
Dört yıla yakın bir süredir
Diyarbakır'da görev yapan Emniyet Müdürümüz, mesleğini
başarıyla icra etmekten öte, bir insan olarak, fevkalade,
inanılmaz derecede popüler olmuştu. Bunun tek nedeni, halkla bütünleşebilme
özelliğine sahip olmasıydı. O, bir polis müdürü olmaktan öte,
gerçekten, bir halk adamıydı. Halkla barışık bir
devlet bürokratıydı. Sadece başarılarıyla takdir
edilen bir insan değil; barış, güven ve huzur
ortamını, Diyarbakır gibi bir ilde, son onbeş yıldan
beridir yaşanan olumsuz koşullarda sağlayan, ciddî bir devlet
adamıydı; kendisini rahmetle anıyorum. Ancak, örnek olması
bakımından, Diyarbakır halkının sevgisini burada arz etmek
istiyorum. Şöyle ki: Merhum Emniyet Müdürümüz, Diyarbakır Sporun birinciliğe
çıkmasıyla ilgili çok ciddî gayret ve çaba içerisindeydi. Çok
sevilmesi, stadyumda binlerce insan tarafından alkışlanması
ve büyük coşkuyla lehinde tezahüratın yapılması, onun
nasıl bir insan olduğunun açık bir göstergesidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Erdoğmuş.
MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Şandır, size de söz
vereceğim. Bu konudaki son söz efendim.
Buyurun.
MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu menfur olayı Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak biz de nefretle kınıyoruz; yapanlara, faillere, Yüce
Allah lanetler eylesin.
Rahmetli Emniyet Müdürümüze ve değerli
polislerimize Yüce Allah'tan rahmetler diliyor; yakınlarına ve tüm
güvenlik güçlerimize başsağlığı diliyorum. Tabiî ki,
bu olaylar karşısında paniklemeyeceğiz; tabiî ki bölgede ve
ülkemizde sağlanmaya çalışılan huzuru, güveni bunlara feda
etmeyeceğiz. Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak ve tüm Milliyetçi Hareket
Partisi camiası olarak, bu olayların karşısında
güvenlik güçlerimizin arkasında devamlı
duracağımızı ifade ediyor, tekrar rahmetler diliyorum.
Allah rahmet eylesin efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Şandır.
MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Sayın
Başkan..
BAŞKAN - DSP Grubu olarak, çok kısa bir şey
ifade etmek üzere, size de söz vereyim ve bu üzüntülü meseleyi bitirelim.
Buyurun Sayın Halıcı.
MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Sayın Başkan,
Diyarbakır'da cereyan etmiş olan bu menfur saldırıyı
büyük bir üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz. Acımız büyüktür.
Türkiye, huzur ve istikrar yolunda emin adımlarla
yürümeye devam edecektir. Bu ortamı bozmaya çalışan iç ve
dış tüm mihrakların sonu hüsrandır. Şehitlerimize
Allah'tan rahmet, ailelerine, yakınlarına ve tüm milletimize
başsağlığı diliyoruz.
BAŞKAN - Ben de teşekkür ediyorum efendim.
Ayrıca, bütün gruplara bu konuya göstermiş
oldukları hassasiyet ve birbirlerine karşı da göstermiş
oldukları tolerans dolayısıyla çok teşekkür ediyorum.
Başkanlığın Genel Kurula diğer
sunuşlarına geçiyoruz.
Bir Meclis araştırması önergesi var,
okutacağım. Ancak, önergenin uzun olması sebebiyle, Kâtip
Üyenin, sunuşları oturarak okuması hususunu değerli
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Önergeyi okutuyorum:
C) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS
ARAŞTIRMASI
1. Samsun
Milletvekili Musa Uzunkaya ve 19 arkadaşının, sözde Ermeni
soykırımı iddiaları konusunda bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/168)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Amerika Birleşik Devletleri, İtalya, Fransa
gibi ülkeler tarafından son günlerde gündeme getirilen "sözde Ermeni
soykırımı iddiaları" üzerine, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin ortak tepkisini ve tavrını belirlemek, mevcut durumdan
Türkiye'nin menfaatlarını koruyarak ve güçlendirerek
çıkmasını sağlamak amacıyla neler
yapılabileceğinin tespiti ile bütün millî davalarda olduğu gibi,
bu konuda da, ülke olarak kararlılığımızın bir
kere daha orta yere konulabilmesi için, Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz.
1- Musa Uzunkaya (Samsun)
2- Ramazan Toprak (Aksaray)
3- Sait Açba (Afyon)
4- Mehmet Çiçek (Yozgat)
5- Eyüp Fatsa (Ordu)
6- Faruk Çelik (Bursa)
7- Musa Demirci (Sıvas)
8- Mahmut Göksu (Adıyaman)
9- Zeki Ünal (Karaman)
10- Kemal Albayrak (Kırıkkale)
11- M.Zeki Çelik (Ankara)
12- Metin Kalkan (Hatay)
13- Şeref Malkoç (Trabzon)
14- Hüseyin Karagöz (Çankırı)
15- Eyyüp Sanay (Ankara)
16- Bekir Sobacı (Tokat)
17- Şükrü Ünal (Osmaniye)
18- Nurettin Aktaş (Gaziantep)
19- Mustafa Geçer (Hatay)
20- Mehmet Altan Karapaşaoğlu (Bursa)
Gerekçe:
Rus işgali altında Osmanlı
topraklarında yaşayan ve aynı zamanda Osmanlı tebaası
da olan Ermenilerin, Ruslarla işbirliği yapması ve kendi
ülkelerine karşı ihanet ve isyana girişmiş olmaları
sonucunda, bu kişilerin yurt içinde bazı bölgelere zorunlu sevkleri
sürecinde soykırıma uğratıldıkları iddiaları
karşısında, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak nasıl bir
tavır ortaya konulmalıdır?
Bugüne kadar, bazı ülkelerin parlamentolarınca
alınmış bulunan soykırımla ilgili kararlar, ne ölçüde
ciddiye alınmalıdır? Türkiye'nin, bu kararları tüm
sonuçlarıyla birlikte yok sayma ve reddetme hakkı ve imkânı var
mıdır?
Başka ülkeler tarafından da benzeri -hatta,
tazminat öngörülebilecek- kararların alınmaması için neler
yapılmalıdır?
Alınmış ve alınması muhtemel
kararlar, tarih boyunca çok hassas dengelerin söz konusu olduğu bölge
devletlerini ve müesses nizamlarını ne ölçüde etkileyecektir?
Ülkeler arasında iyi ilişkilerin tesisi ve
devamlılığı, oldukça zor ve özen gösterilmesi gereken bir
husus iken, Ermeni meselesi gibi hassas bir konuyu kaşıyarak gündeme
getiren ülkeler, hangi çıkarları uğruna, Türkiye'yle olan
ilişkilerini tehlikeye atmayı göze alabilmişlerdir? Onbeş
yıldır süren PKK terörünün bitme noktasına gelmiş
olması, Türkiye tarafından Ermenistan'a karşı uygulanan
ambargo, Avrupa Birliği sürecinde son dönemde her alanda yaşanan
uyumsuzluk görüntüleri, bu kararların alınmasına ne ölçüde
etkili olmuşlardır?
Türkiye, hiçbir zaman işlemediği bir suçtan
dolayı, hak etmediği bir konuma itilmek ve emperyalist güçler
tarafından bölgede yeni bir oyun tezgâhlanmak mı istenmektedir?
Bugün gelinen noktada, hükümet, Dışişleri
Bakanlığı, Millî Güvenlik Kurulu, Türkiye Büyük Millet Meclisi,
YÖK, sivil toplum örgütleri, geçmişte yaşanan ihmal ve
duyarsızlıklarını bir tarafa bırakarak, bu konuda
etkin bir eylem planı ortaya koyabilecekler midir? Bu planın hedef
kitle ve ülke tespitleri, ne şekilde yapılacaktır?
Tarihçilerin ve bilim adamlarının, ulusal ve
uluslararası arşivlerde konu hakkında ortak
çalışmaları başlatmaları, sempozyumlar düzenlemeleri,
hatta ülkemiz ile Ermenistan arasında iyi komşuluk ilişkilerinin
tesisi, konunun çözümünde ne derece yararlı olacaktır?
Ülkemiz aleyhine bu kararları alan ülkelerin
Türkiye'de faaliyet gösteren şirketleri ya da ortak yatırım
şirketleri, bu süreçte nasıl bir görev üstlenecektir; konunun
çözümünde ne ölçüde katkıları sağlanabilir? Bu konuda, ithalat,
tek başına etkin bir caydırıcılık kabiliyetine
sahip midir?
Fransa'nın destek ve himayesinde, bölge
ülkelerinde faaliyet gösteren, İran rejimi muhalifi Halkın
Mücahitleri Örgütü üzerine, Türkiye tarafından muhtemel uygulanacak bir
tazyik, Fransa için ne ölçüde caydırıcı bir unsur
olacaktır?
İtalya, Fransa ve ABD'deki Ermeni lobisi ve
diasporasının, o ülkeler nezdindeki etkinliği düzeyinde bir Türk
lobisi oluşturulması için nelerin yapılması gerekiyor?
Ermenistan Devletinin, sözde soykırım
iddialarının Batılı ülke parlamentolarında gündeme
getirilmesinde ve Türkiye aleyhine kararların çıkmasında
açık ya da gizli bir baskısı söz konusu mudur? Bu yönde bir
baskının tespiti halinde, soykırım
yapıldığı iddia edilen 1915 yılında Ermeni komitacıları
tarafından katledilen 248 000 Müslümanın ve 1973-1984
yılları arasında Ermeni terör örgütü ASALA tarafından
katledilen 50 Dışişleri görevlimizin katlinden sorumlu
tutularak, Ermenistan aleyhine ve yine, Çukurova Bölgesinde, kendi himayesinde
bir Ermenistan devleti kurmak gayesiyle, civarda yaşayan Ermenileri ve
Fransız üniformalı Ermeni güçlerini kullanarak, korumasız
Müslüman Türk Halkına karşı başlattığı
mezalim ve katliamlardan ve Cezayir'de gerçekleştirdiği yüzbinlerce
Cezayirlinin soykırımından sorumlu tutularak, Fransa
hakkında, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, tazminat talebini de
içerebilecek kararların alınmasını temin edecek bir
çalışma ortaya konulmalıdır.
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge, gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Değerli milletvekilleri, komisyondan istifa
önergesi vardır; okutuyorum:
D) TEZKERELER
VE ÖNERGELER
1. Sivas
Milletvekili Abdüllatif Şenerin Dışişleri Komisyonu
üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/291)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı
Ankara
Dışişleri Komisyonu üyeliğinden
istifa ediyorum.
Arz ederim. 24.01.2001
Abdüllatif
Şener
Sivas
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutuyorum:
2. TBMM
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen
Iraka resmî ziyarette bulunacak tıp doktoru parlamenterler ile
sınır illerimizin parlamenterlerinden oluşacak heyette yer
alacak milletvekillerine ilişkin tezkeresi (3/746)
23.01.2001
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Irak'ın içinde bulunduğu durum göz önüne
alınarak koruyucu hekimlik ve çocuk sağlığı
konularında, ayrıca ülkenin koşulları da dikkate
alınarak siyasî-askerî durumunun ulusal güvenliğimiz ve bölgesel
barış ve istikrar bakımından olası sonuçları
zımmında istişarelerde bulunmak ve temaslar yapmak
amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen tıp doktoru parlamenterler
ve sınır illerimizin parlamenterlerinden oluşan bir heyetin
Irak'a resmî bir ziyarette bulunması, Genel Kurul tarafından kabul
edilmiştir.
Söz konusu heyeti oluşturmak üzere siyasî parti
gruplarınca belirlenen üyelerin isimleri ekli listede belirtilmektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 2 nci maddesi
uyarınca Genel Kurulun bilgisine sunulur.
Ömer
İzgi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
Heyet
Listesi
Prof. Dr.
Suat Çağlayan |
(İzmir) |
|
Dr. Halil
İbrahim Özsoy |
(Afyon) |
|
Melda
Bayer |
|
(Ankara) |
Mahfuz Güler |
|
(Bingöl) |
Prof. Dr.
Sacit Günbey |
(Diyarbakır) |
|
Salih
Sümer |
|
(Diyarbakır) |
Mehmet Ay |
|
(Gaziantep) |
Dr.
İbrahim Konukoğlu |
(Gaziantep) |
|
Prof. Dr.
Hasan Basri Üstünbaş |
(Kayseri) |
|
Metin
Musaoğlu |
(Mardin) |
|
Yahya
Akman |
|
(Şanlıurfa) |
Prof. Dr.
Mehmet Salih Yıldırım |
(Şırnak) |
|
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi daha vardır; okutup,
oylarınıza sunacağım.
3. Türkiye
Büyük Millet Meclisini temsilen bir milletvekilinin Dünya Bankasının
Londrada 28-29 Ocak 2001 tarihlerinde üye ülkelerin parlamenterleriyle
yapacağı İkinci Yıllık Konferansına katılmak
üzere davetine icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/747)
23.1.2001
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Dünya Bankasının, 28-29 Ocak 2001
tarihlerinde Londra'da üye ülkelerin parlamenterleriyle yapacağı
İkinci Yıllık Konferansına bir milletvekili Türkiye Büyük
Millet Meclisini temsilen davet edilmektedir.
Davete icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında
3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Ömer
İzgi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, gündemin
"Seçim" kısmına geçiyoruz.
V.
SEÇİMLER
A)
KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM
1. TBMM
Hesaplarını İnceleme Komisyonu, İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu, Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu ve
(10/10) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunda
açık bulunan üyeliklere seçim
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi
Hesaplarını İnceleme Komisyonunda boş bulunan ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grubuna düşen bir üyeliğe Ankara Milletvekili Mehmet
Arslan aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonunda boş bulunan ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna düşen
bir üyeliğe Samsun Milletvekili Ahmet Aydın aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonunda
boş bulunan ve Demokratik Sol Parti Grubuna düşen bir üyeliğe
Hakkâri Milletvekili Evliya Parlak aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tekstil ve konfeksiyon sektörünün sorunlarını
araştırmak amacıyla kurulan (10/10) Esas Numaralı Meclis
Araştırması Komisyonunda boş bulunan ve Fazilet Partisi
Grubuna düşen bir üyeliğe Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu
aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
Önce, yarım kalan işlerden
başlayacağız.
VI. KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
1.
İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili
Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın;
Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak
Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep
Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara
Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42
Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve
İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286,
2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527)
BAŞKAN -Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına dair
İçtüzük tekliflerinin görüşülmeyen maddeleri, 10.01.2001 tarihli 42
Birleşimde, İçtüzüğün 88 inci maddesine göre Komisyona geri
verilmişti. Ancak, Komisyon raporunu henüz vermediğinden, teklifin
görüşmelerini erteliyoruz.
Uluslararası Denizcilik Örgütü Sözleşmesinde
Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri
Komisyonları Raporlarının müzakeresine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2. Uluslararası
Denizcilik Örgütü Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklerin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/549)
(S.Sayısı: 202) (1)
BAŞKAN - Komisyon ve hükümet yerinde.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, karar
yetersayısının aranılmasını istiyorum.
Diyarbakır'da meydana gelen olay, bizi gerçekten
yaralamıştır. Şu moral bozukluğu içerisinde çok iyi çalışma
göstermemiz mümkün değildir; bu nedenle karar
yetersayısının aranılmasını istedim.
BAŞKAN - Peki, teşekkür ediyorum.
Tasarının tümü üzerinde Anavatan Partisi,
Demokratik Sol Parti ve Fazilet Partisi Grubu adına yapılan
konuşmalar tamamlanmıştı.
Tümü üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Şu
ana kadar yok..
Bir oylama olmadığı için,
çalışmalarımıza devam ediyoruz efendim.
Şahısları adına, Erzurum
Milletvekili Sayın Aslan Polat; buyurun efendim. (FP
sıralarından alkışlar)
Tümü üzerinde süreniz 10 dakika efendim.
ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 202 sıra sayılı Uluslararası
Denizcilik Örgütü Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklerin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının tümü üzerinde. şahsî görüşlerimi belirtmek
için söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Tasarının gerekçesinde de belirtildiği
üzere, Uluslararası Denizcilik Örgütü Sözleşmesinin konseyin
oluşumuna ilişkin 16 ncı maddesi uyarınca örgüt konseyi 32
üyeden oluşmaktadır. Dünyanın bütün coğrafî
alanlarının konseyde yeterince temsil edilemediği yolunda üye
ülkelerden gelen görüşler üzerine, IMO Genel Kurulunun 2 Kasım 1993
tarihli oturumunda, konsey üye sayısının 32'den 40'a
çıkarılması kararlaştırılmıştır.
Konsey üyelik sayısının artırılması ülkemizin
konseyde temsil edilme şansını artıracağı için,
bu karar, hükümetçe olduğu gibi bizce de olumlu
karşılanmıştır.
Genel Kurul konsey üyelerini seçerken:
a) 10 üye uluslararası gemicilik hizmetlerinin
sağlanmasında en fazla çıkarı bulunan devletlerden
oluşacaktır.
b) 10 üye uluslararası deniz ticaretinde en fazla
çıkarı bulunan diğer devletlerden oluşacaktır.
c) 20 üye yukarıdaki (a) ve (b) kategorilerinden
seçilemeyen deniz taşımacılığında ve
seyrüseferinde özel çıkarları bulunan ve konseye seçilmeleri
dünyanın bütün coğrafî alanlarının temsilini
sağlayacak devletlerden oluşacaktır ve konseyin 26 üyesi karar
almak için gereken nisabı oluşturacaktır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Uluslararası Denizcilik Örgütü içerisinde yerimizi alabilmek için
denizciliğimizin bugünkü durumunun ne olduğuna bir bakmak istersek; 8
333 kilometrelik sahil şeridine sahip ülkemizde 1999 yılı
itibariyle ithalat ve ihracatımızın yüzde 95'inin üzerindeki
bölümü denizyoluyla yapılmaktadır.
Yine, 1999 yılında denizyoluyla yapılan
dışticaret taşımalarında, Türk bayraklı gemilerle
31,7 milyon ton, yabancı bayraklı gemilerle 79,1 milyon ton yük
taşınmış olup, ithalat ve ihracat içerisinde Türk
bayraklı gemilerin payı yüzde 28,6'dır. Yabancı gemilerin
taşıdığı 8 milyon ton civarındaki yük için ton
başına ortalama 30 dolar ödediğimizi kabul edersek, 2,4 milyar
dolar yabancı bayraklı gemilere navlun ödediğimiz ortaya
çıkar. IMF'ten 3-5 milyar dolar kredi için vermediğimiz tavizin
kalmadığı günümüzde, her yıl 2,5-3 milyar dolar
yabancı bayraklı gemilere ödediğimiz navlun ücretinin önemi açıktır.
Bugün ülkemizdeki ithalat ve ihracatın yüzde 85'i denizyoluyla
taşınırken, ulaştırma faaliyetleri içerisinde
denizciliğin payı sadece yüzde 3,8 civarındadır. Yine, 3,8
civarındadır.Yine nüfusumuzun takriben yüzde 50'si, sanayimizin yüzde
80'ine yakın bölümü sahil kesimindeyken, iç
taşımacılıkta; yani, kabotajda deniz
ulaştırmasının payı yüzde 5, yolcu
taşımacılığında ise binde 3
civarındadır.
Ülkemizde yük ve yolcu
taşımacılığının deniz yoluna
kaydırılmasıyla önemli kaynak kullanımı tasarrufları
olacaktır. Bunlar özetle;
a) akaryakıt
tüketiminin azaltılması,
b)
karayollarının bakım, onarım ve yenileme
masraflarının düşürülmesi,
c) trafik
kazalarındaki can, mal ve işgücü kayıplarının
azaltılması olarak sıralanabilir.
Bugün dünya ticaretinin yüzde 90'ı ülkemizin
dış ticaretinin de yüzde 85'i denizyoluyla yapılmaktadır.
Denizyoluyla taşımanın yoğunluğunun nedeni, denizyolu
taşımacılığının, karayolu taşımacılığına
göre ortalama 6,5 kez; demiryolu taşımacılığına
göre ise 3,5 kez daha ekonomik olmasının yanında, çok büyük
miktardaki yüklerin, bir seferde ve güvenli taşınması da önemli
bir avantajdır. Yine, denizyolu taşımacılığı
uluslararası yoğun rekabetin yaşandığı bir
sektördür. Bu rekabetçi ortam, giderek gemilerin yapısını,
tipini ve büyüklüğünü değiştirmiş, hızını ve
kapasitesini artırmıştır.
Bu değişikliğe paralel olarak,
limanlarımızda yüklenen boşaltılan yük tiplerinde de
değişmeler olmuş ve konteyner
taşımacılığı önem kazanmıştır.
Ülkemizin limanları ve gemileri de bu değişikliğe süratle ayak
uydurup dünyaya entegre olmak zorundadır. Aksi halde, hızla
gelişen denizcilik sektöründe hizmet ihracında rekabet
şansımız kalmaz. Liman ve gemilerimiz verimli
çalışamaz ise ülkemize gelen ithal malların pahalı
tüketilmesi, iç ürünlerin pahalı ihraç edilmesi ve dolayısıyla
dünya ticaretinde rekabet imkânımızın kaybolması neticesini
doğurur.
Ülkemiz dünya ticaret filosu sıralamasında 18
inci durumdadır. Mevcut 10,4 milyon DWT (dead weight ton) kapasitede 300
GT (gross ton) kapasitede 850 gemimiz mevcuttur. Gemilerimizin ortalama
yaşları 23 olup, bu oran dünya ortalamasının çok
üzerindedir. Deniz ticaret filomuzun süratle gençleştirilmesi ve hedef
olarak 15 yaşın altında bir ortalamayı tutturmalıyız.
Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma
Planında dönem sonunda deniz ticaret filomuzun tonajının 2,5
DWT'u yenileme olmak üzere 13 milyon DWT'a ulaşması, yine Türk deniz
ticaret filosunun dış ticaret taşımalarından
aldığı pay 1995 yılında yüzde 42'den, 1999'da yüzde
30'a düşmüştür. Bu oranın dönem sonunda tekrar yüzde 40'a
ulaşmasının hedeflendiği belirtilmektedir. Deniz
taşımacılığında yeni gemiler ile beş ve on
yıllık gemiler arasında önemli bir fiyat farkı vardır.
Örneğin, on yıllık bir konvansiyonel kuru yük gemisi yenisinin
1/3 fiyatına, beş yıllık olanı ise yenisinin yarı
fiyatına alınabilmektedir.
1991 yılında yapılan bir
araştırma, 16-20 yaş grubu ve daha yukarı yaş
grupları ekonomik ömrünü tamamlamış kabul edildiğinden, iç
ve dış hat yolcu gemilerinin yüzde 75'inin iç ve dış hat
feribotlarının yüzde 40'ının ekonomik ömrünü
kaybettiğini göstermektedir. 1992 yılı fiyatlarıyla, yeni
bir kuru yük gemi inşasında, her 1 000 DWT'luğun maliyeti 1,3
milyon dolara ulaşmaktadır. 10 000 DWT'un bir geminin maliyetinin 13
milyon dolar olduğu göz önüne alınırsa, gemi yenilemenin önemli
bir finans sorunu olduğu ortaya çıkmaktadır.
Gemilerin yenilenmesi ve çağın
şartlarına uyum sağlaması kaçınılmazdır.
Çünkü, denizcilik ülke sınırlarına özgü bir olgu değildir.
Gemilerimiz, yabancı sularda seyrederek, yabancı limanlara girerek, aynı
şekilde, yabancı gemiler de sularımızda seyredecek,
limanlarımıza gelecektir. Bütün dünya seyir, can, mal ve çevre
güvenliğine büyük önem vermekte, gemilerin standartlarının
artırılmasına yönelik tedbirler almakta, buna paralel
denetimlerini had safhaya çıkarmakta, standartdışı
gemilerin çalışmasını engellemekte veya
güçleştirmektedir.
Avrupa Birliği 2000 yılı genişleme
stratejisinde bu konuya büyük önem verilmekte, üyelik kriterleri bölümünün 61
inci sayfasında "Türk filosunun deniz güvenlik sicili, Avrupa
Birliğininkine kıyasla ciddî bir kaygı konusu olmaya devam
etmektedir. 1999 Paris MOV istatistiklerine göre Türk Bayraklı gemiler
için alıkonma oranı 13 aday ülke arasındaki en yüksek oranlardan
biri olan yüzde 24,5'tir. Avrupa Birliği bayraklı gemiler için bu
oran ortalama yüzde 3,.6 düzeyindedir.
1999 düzenli raporunda Türk gemilerinin ve Avrupa
Birliği gemilerinin alıkonma oranları arasındaki büyük
farkın önemli ölçüde daraltılmasını sağlamak
amacıyla, Türkiye'nin deniz güvenlik sicilini iyileştirilmesinin
önemi vurgulanıyordu. Ancak, Türkiye'nin buna yönelik çabaları
kapsamlı ve yapısal nitelikte olmayıp, esas olarak petrol
taşımacılığıyla ilgilidir.
Deniz ulaşımı planında Türk
filosunun güvenlik düzeyi ciddî bir gayretle ele alınmalıdır.
Raporda devamla, idarî kapasite açısından Türk gemilerinin güvenlik
sicilini iyileştirmek için, Türkiye'nin deniz ulaşım idaresini
güçlendirmek acil bir ihtiyaçtır. Türkiye, birinci öncelik olarak bayrak
devlet uygulama yükümlülüklerini ve ikinci olarak, liman devlet
yükümlülüklerini sağlamaya çalışmalıdır. İkinci
husus, problemli konudur; çünkü "Türkiye'de, bu alandaki görevlilerin
sayısı yetersizdir. Müktesebatı uygulamak için yeterli
sayıda eğitilmiş müfettiş olmasına dikkat
edilmelidir" denilmektedir.
Kabotaj taşımacılığının
canlandırılabilmesi için denizcilik sektöründe dahili kullanılan
yakıt, transit yakıt farklılığının
kaldırılarak, içdeniz taşımacılığında
da transit yakıt seviyesinde aynı uygulama
yapılmalıdır. Yine, dünyada denizyolu
taşımacılığı son yıllarda, karakter
itibariyle, büyük aşamalar geçirmiş, otelcilik, gezi turizmi ve
eğlence faktörleri ön sırada yer alarak, sırf yolcu
taşımacılığı anlayışı ise ortadan
kalkmıştır. Ülkemizin de bu değişime ayak
uydurması lazımdır.
Bu konuda Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma
Planının 1487 nolu paragrafında "Türkiye, Avrupa
Birliğine tam üye olduğunda, kabotaj tekelini sona erdirmek durumunda
kalacaktır. Adaylık döneminde, kabotaj konusunda gerekli
yönlendirmeler yapılarak, Türkiye içerisinde yük ve yolcu
taşımacılığının kara
taşımacılığından deniz yoluna
kaydırılmasını sağlamak amacıyla, kabotaj
taşımacılığı yapan yük ve yolcu gemilerine liman
hizmetleri ve yakıt konusunda destek verilmesi için gerekli önlemler
alınacak, olası Avrupa Birliği kriterine
hazırlıklı olmak üzere, koster filosu güçlendirilecektir"
denilmektedir.
Denizcilik konusunda en önemli
politikalarımız, gemi ve limanlarımızı
özelleştirmek ve denizcilik bakanlığının öncelikle
oluşturulmasının sağlanmasıdır. Denizcilik bakanlığının
kuruluşunda, Sahil Güvenlik Komutanlığı imkân ve
kabiliyetlerinden faydalanılmalıdır.
Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma
Planının 1488 nolu paragrafında
"limanlarımızın Avrupa Birliği ve diğer
uluslararası limancılık stratejileri ile uyumlu bir işletme
politikası izlenerek, mevzuat ve teknolojik gelişmelere uygun ve
bölgesel limanlarla rekabete dayalı çağdaş işletmecilik
esasları içerisine çalıştırılması
sağlanacaktır" denilmektedir.
Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma
Planında, hukukî ve kuramsal düzenlemeler olarak da, 1494 nolu
başlıkta "başta finansal kiralama mevzuatı olmak
üzere, denizcilik mevzuatında müteşebbislerin gemi edinmelerini ve
işletmelerini kolaylaştıracak değişiklikler
yapılacaktır" denilmektedir.
Netice olarak, bu kanun tasarısının
hedefine ulaşmasını cidden istiyorsak, gerek Deniz Ticaret
Odaları yetkililerinin gerekse DPT ve Avrupa Birliği Türkiye için
Katılım Ortaklığı 2000 Stratejisinde yer alan
hususları öncelikle hayata geçirmeliyiz; aksi halde, bu
tasarının istenilen faydayı
sağlayamayacağını belirtir; hepinizi saygıyla
selamlarım. (FP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Tasarının tümü üzerinde,
şahsı adına ikinci söz, İstanbul Milletvekili Sayın
Cahit Savaş Yazıcı'ya aittir.
Buyurun efendim. (DSP sıralarından
alkışlar)
CAHİT SAVAŞ YAZICI (İstanbul) -
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Uluslararası
Denizcilik Örgütü Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklerin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce
Meclisimizi saygıyla selamlarım.
Sözlerime başlamadan evvel, Diyarbakır'da
şehit verdiğimiz Gaffar Okkan ve beş polisimiz için Allah'tan
rahmet, yakınlarına, emniyet camiasına
başsağlığı diliyorum.
Bu terör olayına baktığımızda
gördüğümüz gerçek şu ki, ülkenin ekonomik açıdan, istikrar
açısından, huzur açısından, her açıdan iyiye gitmekte
olan politikası, bir yerden dinamitlenmek istenmektedir; bu, hem içeriden
hem dışarıdan... Dışarıda, işte,
gördüğünüz gibi, sözde Ermeni soykırımı tasarısıyla
Fransa'da -umarım önünü keseriz, başka ülkelerde olmasını
engelleriz- olmaktadır.
Bu konulara baktığımızda, terör,
daha çok kendi ağına, ekonomik sıkıntısı olan
bölgelerden, kültürel sıkıntısı olan bölgelerden
yandaşlar bulmaktadır. Bugün, terörün de, Fransa'nın bize
karşı gösterdiği politikanın da bir tek çözümü vardır;
ekonomik güçlenme... Bunun için de, öncelikle, kendi içimizde çizdiğimiz
politikanın hedefine ulaşması, hedefine ulaşan politikalar
sayesinde, millî eğitime, kültüre, homojen bir şekilde, Türkiye'nin
her bir yanına eşit olarak yatırım yapılması ve
Türkiye'de eşit bir kalkınmanın sağlanması...
Böylelikle, öncelikle içeride terörün önüne geçeceğiz, daha sonra da,
Fransa gibi kendini bilmez devletlerin politikalarına ekonomik gücümüzle
dur diyebileceğiz. Onun için, elimizdeki imkânların çok iyi
değerlendirilmesi lazım.
Bugün, Arabistan'daki gibi, diğer benzeri
ülkelerdeki gibi bizde petrol yoktur; bizdeki petrol turizmdir, denizciliktir.
Denizciliğe baktığımızda, Türkiye'nin, denizcilikten,
birkaç mil ötedeki Yunanistan'ın onda 1'i kadar
yararlanmadığını göreceğiz. Bizim, Yunanistan'dan,
Yunanistan'daki imkânlardan eksiğimiz yokken, her açıdan onlardan çok
daha iyiyken, girdilerimize baktığımızda çok gerilerde
kalmaktayız. Bugün, turizmi ve denizciliği canlandırdığımızda,
yaklaşık olarak 15 ilâ 20 milyar dolarlık bir katkı daha
Türkiye bütçesine katılabilir; bu da, Türkiye'nin ithalat-ihracat
dengesizliğinin çok açık bir ilacıdır.
Biz ne yapıyoruz; ulaştırmada
denizcilikten yararlanmıyoruz, istihdamı çok büyük olan gemi
inşaat sektöründe yüzde 15 kapasite kullanıyoruz; deniz
taşımacılığında, hem yanlış politikalar
hem dünyadaki kriz hem de bazı kötü niyetli armatörler nedeniyle yeterince
taşımacılık payı alamıyoruz. Bugün, devlet
bazı kötü niyetli armatörlere teşvik ya da kredi verdiğinde, bir
de bakıyoruz ki, bunların bazıları 10 liralık gemiyi
50 lira gösterip 40 lirayı başka amaçlarla kullanmaktadır. Biz,
kendi kaçaklarımızın önüne geçtiğimiz zaman, bu ülke,
gerçekten, lider ülke, Türk gibi bir Türkiye noktasına gelebilir.
Biz, ülke olarak, denizciliği alıp bir devlet
politikası yapmadığımız sürece, demin Aslan
Polat'ın da söylediği gibi, her sene 2-2,5 milyar navluna,
gelebilecek onarım, bakım, inşaat gelirleri Çin'e, Japonya'ya...
Bizde işçilik, kalite, mühendislik Çin'den daha iyiyken, nedense, bütün
gemiler, dillerini bile bilmediğimiz Çin'e gönderilmekte! Orada
kapasiteler dolduktan sonra Türkiye gemi yapmakta. Oysaki, biz, çok daha
iyisini yapabiliriz.
Sözlerime son verirken, denizciliğimize gereken
önemin verilmesini ve bunun bir ülke politikası olmasını diliyor,
saygılar sunuyorum. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Yazıcı.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Tasarının maddelerine geçmeden önce, bir
yoklama talebi vardır.
Önce, yoklama talebinde bulunan sayın
milletvekillerinin salonda olup olmadıklarını
arayacağım...
DEVLET BAKANI RAMAZAN MİRZAOĞLU
(Kırşehir) - Sayın Başkan, yoklamaya geçmeden önce, Hükümet
olarak bir söz talebimiz vardı.
BAŞKAN - Efendim, bir yoklama talebi var, onu
yerine getireyim...
DEVLET BAKANI RAMAZAN MİRZAOĞLU
(Kırşehir) - Hayır, ben, Hükümet olarak
konuşacağım; Hükümet olarak konuştuktan sonra...
BAŞKAN - Yoklamayı bitireyim, maddelere
geçilmesini oylamadan önce size söz vereyim; ama, bir şey ifade edecekseniz
yerinizden, açayım mikrofonunuzu Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI RAMAZAN MİRZAOĞLU
(Kırşehir) - Hayır, kürsüden konuşacağım.
BAŞKAN - Buyurun efendim.
Tabiî, şimdi, bir sayın milletvekilimize söz
hakkı doğmuş oldu.
DEVLET BAKANI RAMAZAN MİRZAOĞLU
(Kırşehir) - Sayın milletvekilleri, Uluslararası Denizcilik
Örgütü Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklerin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
hakkında grupları adına söz alan bütün milletvekillerimize,
şahısları adına görüşlerini belirten değerli
üyelerimize teşekkür ediyorum.
Özellikle 20 nci Asrın son çeyreğinde, bilim,
teknoloji ve haberleşme alanındaki başdöndürücü gelişmeler
sonucu, coğrafî sınır ve mesafe kavramı ortadan
kalkmış ve milletlerarasında iktisadî, sosyal, kültürel temas ve
etkiler giderek artmıştır.
Bütün bu bilgi ve gelişmeler
ışığında belirtmek gerekir ki, küreselleşen
dünyada, artık, hiçbir ülke, içe dönük, kendine yeterli bir iktisat
politikasıyla, iktisadî başarılara ulaşamayacaktır.
Her ülke için başarının anahtarı, bütünleşme
hareketinden, ülkesi ve milleti için büyük kazançlar sağlayacak
sosyoekonomik politikaları uygulamaya koymak, pazarlarda söz sahibi
olabilmek ve her sahada rekabetle başarı kazanmaktır. Bu yüzden,
ülkemiz ticaretinde oldukça önemli bir yeri olan denizciliğimizi de bu
yeni dünya düzenine göre hazırlamak gereği ortadadır.
Ülkemizde, uluslararası ilişkiler
açısından, dünya ekonomisiyle uyum ve bütünleşme
çabalarının gerçekleşmesi için, sektörel düzenleme ve
faaliyetlerin, makro ulusal politikaya uygun geliştirilmesi önem
taşımaktadır.
Bu şekilde oluşturulan Türk denizcilik
politikasıyla, gelişmekte olan denizciliğimiz, dünyadaki yeni
yapılanma içerisinde, kendine yakışan yeri alma
çabalarını sürdürmektedir.
Türk denizcilik sektörü, küresel rekabete, ulusal
kararlarla, uluslararası kurallara daha süratli uyum sağlayarak,
taşımacılıktan balıkçılığa,
limancılıktan turizme ve gemi inşaat sanayiine kadar birçok
alanda ekonominin lokomotif sektörü olmaya aday bir sektördür.
Türk denizcilik idaresindeki
dağınıklığı giderecek ve faaliyetlerin verimli
bir şekilde sürdürülmesini sağlayabilecek daha hızlı, daha
etkili ve daha uyumlu bir yapılanmaya ihtiyaç vardır. Buna
ulaşmanın en önemli aşaması ise, denizcilik
bakanlığının kurulmasıdır. Bu amaçla, denizcilik
bakanlığı kurulmasıyla ilgili
çalışmalarımız nihayetlendirilmiş ve hazırlanan
yasa taslağı bakanlık kurum ve kuruluşların
görüşlerine sunulmuştur. Gelen görüşler değerlendirilmekte
olup, en kısa sürede Türkiye Büyük Millet Meclisine kanunlaşması
için arz edilecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
denizcilikten sorumlu idarenin temel görevlerini şöyle
sıralayabiliriz: Liman devleti görevleri, bayrak devleti görevleri,
kıyı devleti görevleri, kıyı tesislerinin düzenlenmesi,
gemi adamlarının yetiştirilmesi, standartlarının
hazırlanması, ticaret filosunun geliştirilmesi, gemi inşa
sanayiinin geliştirilmesi şeklindedir. Bu çerçevede, seyir, can ve
mal güvenliğinin sağlanması, deniz trafiğinin düzenlenmesi,
denizlerin gemiler tarafından kirletilmesinin önlenmesi, arama-kurtarma
hizmet ve faaliyetlerinin planlanması ve bu konularla ilgili olarak,
gemilerin ve gemi adamlarının yeterliliklerinin mevcut ulusal ve
uluslararası sözleşmelere uygunlukları açısından
belgelendirilmeleri, denetlenmeleri gibi konular, yürürlükteki
uluslararası sözleşmeler ve bunlarla ilgili olarak
çıkarılmış ulusal mevzuat çerçevesinde yürütülmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
159 ülkenin üye olduğu 1948 yılında kurulan Uluslararası
Denizcilik Örgütü (IMO) çalışmalarıyla, uluslararası
nitelikte pek çok konvansiyon, protokol ve kuralların
hazırlanmasını gerçekleştirmiş ve üye ülkelerce
yürürlüğe konularak uygulanmasını
sağlamıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
petrol kirliliğinden kaynaklanan zararlar için Uluslararası Sivil
Sorumluluk Sözleşmesinin 1992 protokolü; petrol kirliliği
zararları için uluslararası tazminat fonu kurulmasına
ilişkin uluslararası sözleşmenin 1992 protokolüne ve petrol
kirliliğine karşı hazırlıklı olma, müdahale ve
işbirliğine dair uluslararası sözleşmelerine taraf olma
çalışmalarını Bakanlığımız
yürütmektedir.
Genel kuruldan sonra, Uluslararası Denizcilik
Örgütünün en yetkili organı Konseydir. IMO komite ve alt komitelerinin
raporları teklif ve tavsiyeleriyle IMO program ve bütçe
hesaplarını inceleyerek genel kurula iletmek, genel kurulun
onayıyla genel sekreter tayin etmek, diğer personelin atanması
için yeterlilik vermek gibi, IMO'nun önemli icra görevleri vardır. 32
üyeden oluşan Konseyin 8'er üyesi (A) ve (B) kategorilerinden, 16 üyesi
ise (C) kategorisinden seçilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye, IMO tarihinde ilk defa, bu sene, IMO'nun (C) kategorisinden
üyeliğe asil üye olarak seçilmiştir. Değerli grup
sözcülerimizden bazıları "Türkiye, niçin, (A) ve (B) kategorisinden
üye değil de (C) kategorisinden üye oldu" diye tenkit yönelttiler.
Biz de, Bakanlık olarak, Türkiye olarak, tabiî ki, IMO'nun (A) ve (B)
kategorisinden asil üye olmayı isterdik; ama, ilk defa, Türkiye,
cumhuriyet tarihinde ve IMO'nun tarihinde (C) kategorisinden üye olarak 32 ülke
arasına girmiştir. Gönlümüz, Türkiye'nin, önümüzdeki yıllarda,
(C) kategorisinden üyeliğini (A) ve
(B) kategorisine çıkarmaktır ve Türkiyemizi, tam anlamıyla
denizci bir ülke yapmaktır; onun için, hep beraber
çalışmamız gerekmektedir.
Değerli Başkanım, değerli
milletvekilleri; limanlarımıza gelen yabancı bayraklı
gemilerin uluslararası standartlara uygun olup
olmadığının denetlenmesi, değerli üyelerimizin
belirttiği gibi, çok önemlidir. Bu amaçla, liman devleti olarak, Akdeniz
liman devleti kontrolü mutabakat zaptı ile Karadeniz liman devleti
kontrolü mutabakat zaptını imzalamış bulunmaktayız ve
mevcut limanlarımıza gelen gemilerin yüzde 15'ine denetim
yapmayı taahhüt etmiş durumdayız.
Bu yükümlülükleri yerine getirmek amacıyla,
personel temini dahil, altyapı çalışmalarını
hızla devam ettirmekteyiz. Öte yandan, Karadeniz liman devleti kontrolü
sekreteryasının İstanbul'da kurulması ve 3 Türk
personelinin görevlendirilmesini sağlamış bulunmaktayız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türk boğazları, Akdeniz ile Karadeniz arasında tek
ulaşım yoludur. Teknolojik gelişmeler sonucu, Türk
boğazlarından geçen gemi boyutları, tonajları ve
taşınan tehlikeli yüklerin çeşitlerinde ve miktarında
artış olmaktadır. Akdeniz ve Karadeniz arasında önemli bir
biyolojik koridor olan Türk boğazları, yılda 45 000 geminin
geçmesinden dolayı sürekli kirlilik tehdidi altındadır; geçen
gemilerin yaklaşık yüzde 14'ü ise, tehlikeli yük taşıyan gemilerdir.
Bu nedenle, boğazlar ve Marmara Bölgesinde deniz trafiğinin
düzenlenmesi, seyir güvenliğinin sağlanması, can, mal ve çevre
emniyetinin korunması amacıyla, 80'li yılların sonunda
başlatılan çalışmalar tamamlanmış;
hazırlanan, Boğazlar ve Marmara Bölgesi Deniz Trafik Düzeni
Hakkında Tüzük, 1 Temmuz 1994 yılında yürürlüğe
girmiştir.
Elde edilen deneyimler sonucunda, bu tüzük, dört
yıl sonra 1998'de tadilata uğramıştır ve bu tüzük,
tarafımızdan titizlikle uygulanmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türk Boğazlar Tüzüğünün uygulanmasıyla, Türk
boğazlarında gemi trafik kazalarında çok önemli
düşüşler olmuştur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İstanbul ve Çanakkale Boğazlarıyla Marmara Denizinden
oluşan "Türk boğazları" olarak tanımlanan
bölgenin yoğun bir ulusal ve uluslararası deniz trafiği
nedeniyle can, mal ve çevre güvenliği bakımından büyük risklerle
karşı karşıya olduğu yüksek
malumlarınızdır. Ülkemiz için hayatî önemi haiz olan bu bölgede
mevcut seyrüsefer imkânları, genelde, ses haberleşmesine
dayanmaktadır. Bu bakımdan, bu bölgede deniz trafik düzenine
ilişkin ulusal tüzüğümüz ve Uluslararası Denizcilik Örgütü kural
ve kararları çerçevesinde gemi seyir güvenliğini sağlayacak ve
çerçeveyi koruyacak bir sistemin acilen tesisine ve hizmete verilmesine ihtiyaç
vardır. Buna yönelik olarak radar ve uydu kontrolüne dayalı ve
bilgisayar destekli gemi trafik yönetim ve bilgi sisteminin tesisiyle ilgili
çalışmalar 1990 yılının başlarında
başlatılmıştı.
Değerli Başkan, değerli
milletvekillerimiz; 1990 yılının başlarında
başlatılan, Türk boğazları gemi trafik ve bilgi sistemi
çalışmaları, bakanlığı devraldığım
tarihte karşıma ihale aşamasında geldi. İhaleyi birer
aylık sürelerle iki ay uzattıktan sonra bu ihalenin süratle
neticelendirilmesi çalışmalarına hız verdik, ihaleyi
sonuçlandırdık; şu andaki haliyle, Bayındırlık
Bakanlığımız tarafından da altyapı ihalesi
sonuçlandırıldı. Bu Pazar günü, gemi trafik ve bilgi sisteminin
temel atma törenini yapacağız. Bütün değerli üyelerimizi de
İstanbul İstinye'de yapılacak bu törene davet ediyorum. Bu ihale
sonucuna göre İstanbul Boğazında 8 trafik gözetleme istasyonu, 1
kontrol merkezi; Çanakkale Boğazında 5 trafik gözetleme istasyonu, 1
trafik kontrol merkezi kurulacaktır. Her gözetleme istasyonumuz,
radarları ve uydu haberleşme cihazlarını ihtiva edecektir.
Uzaktan algılayıcı elektronik sensörlerle de bu sistem
kuvvetlendirilecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bu sistemin önemini şu şekilde belirtmek istiyorum: Geçtiğimiz
pazar günü, İstanbul Boğazının Karadeniz
çıkışında elim bir gemi kazası yaşadık.
İki kuru yük gemisi, Türk gemisi çarpıştı. Ben iddia
ediyorum ki, bilim adamlarımız da şunu söylüyor ki, eğer bu
sistem kurulmuş olsaydı, büyük ihtimalle, bu kaza vuku
bulmayacaktı; çünkü, birbirini göremeyen gemiler, kontrol merkezimizden
görülecek, gemilere, anında, rota değişikliği için, sürat
değiştirmesi için, komuta merkezinden komut verilecekti.
Değerli Başkan, sayın üyelerimiz;
geçtiğimiz yıl, Florya açıklarında, Volganeft 248 gemisi,
şiddetli lodos tesiriyle ikiye bölündü. Bu gemi, 4 200 ton petrol
taşıyordu. Bu gemiden 800 ton petrol Marmaranın sularına
yayıldı. Ne denli büyük bir çevre felaketiyle
karşılaştığımız bu kaza sonunda görüldü.
Türk boğazlarından 50 000 tonluk, 100 000 tonluk dev tankerler
geçmektedir, patlayıcı madde taşıyan gemiler geçmektedir.
Bütün bunlara karşı, Türk boğazlarında trafik düzenini, son
model teknolojik aygıtlarla gözetlememiz, kontrol etmemiz
kaçınılmazdır. Ayrıca, bu sisteme ilaveten, Türk
boğazlarındaki kılavuzluk hizmetlerini
yaygınlaştırmamız, yine elzemdir. Buna paralel olarak
römorkaj hizmetlerine de ağırlık vermemiz gerekmektedir. Şu
şekilde belirteyim: İstanbul Boğazında kılavuzla
seyreden gemilerde bile kaza riski yüksektir. Her gemide motor arızası olabilir, dümen
kilitlenebilir; bu takdirde, kılavuzun da kaptanın da
yapabileceği işler çok sınırlıdır. Ancak, etkili
römorkörler eğer bu gemiye refakat ediyorsa, harici dümen yaptırarak,
icabında bunu yedekleyip götürerek büyük bir kaza önlenebilir; çünkü,
İstanbul Boğazı hepimizin de bildiği gibi, iki türlü
akıntıya, yer yer darlıklara, sığlıklara ve en
azından 12 yerde gemilerin keskin dönüş yapmasına yol açacak
virajlara, dönemeçlere sahiptir. Bu bakımdan, biz, pazar günü temelini
atacağımız gemi trafik sistemi yanında, büyük gemiler için
ve tehlikeli yük taşıyan petrol tankerleri ve benzeri gemiler için
mutlaka kılavuzluk hizmetlerini
yaygınlaştıracağız; bunu şiddetle tavsiye
edeceğiz; römorkaj hizmetlerini de buna takviye olarak
koyacağız.
Bu üçlü sistemi kombine olarak
uyguladığımız zaman, İstanbul Boğazında ve
Türk boğazlarındaki kaza riskini en az düzeye indireceğiz;
olası bir kazada da zararı minimize edeceğimiz yine
açıktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
yine, konuşan grup sözcüsü bir arkadaşımız, bu yeni
getirilen sistemin her iki boğazı kapsadığını,
Marmara Denizini kapsamadığını haklı olarak
belirtmiştir. Ben, değerli üyemize teşekkür ediyorum. Gerçekten,
projenin oluşmasında Marmara Denizi kapsam dışındaydı;
ama, Müsteşarlığımız
çalışmalarını, şu
anda, Marmara Denizini de sistem içine alacak şekilde
genişletmiştir, fizibilite etütleri yapılmaktadır;
kısa zamanda, proje ve kapsam içine Marmara Denizimiz de
alınmış olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu vesileyle şunu da belirtmek istiyorum:
Türkiyemizin üç tarafı denizlerle çevrilidir; ama, denizlerimizden
yeterince istifade edemiyoruz. Sözgelimi, deniz ulaşımında
limanlarımız arasında kabotaj hattında, bayramını
kutladığımız kabotaj hattında, gemilerimiz, ne yük
taşıyor ne de yolcu taşıyor. Yük
taşımasındaki yüzde 3 payını ben yok farz ediyorum.
Bunun için, mutlaka, Yüce Meclisimize kanun tasarısı olarak
tekliflerimiz gelecektir.
Uluslararası sularda bizim gemilerimize
tanınan transit yakıt hakkının, kabotaj hattında
çalışan yük ve yolcu taşıyan gemilerimize de verilmesine
dair kanun tasarısını Yüce Meclisimize getireceğiz.
Bakınız, Bodrum ve Akdenizde bizim limanlarımıza konuk
olarak gelen yabancı yatlar, bizim petrol istasyonlarımızdan
ucuz yakıt alırken, bizim kendi yatlarımız 2,5 misli fiyata
mazot almaktadır. Bu yüzden, bizim ticarî yatlarımız, Malta gibi
üçüncü ülkelerin bayrağını taşımak zorunda
kalmaktadır ve mazot kaçakçılığı da bu suretle had
safhaya ulaşmıştır...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DEVLET BAKANI RAMAZAN MİRZAOĞLU (Devamla) -
Sayın Başkan, bir dakika...
BAŞKAN - Açıyorum efendim mikrofonunuzu...
Sayın Bakan, buyurun tamamlayın efendim.
DEVLET BAKANI RAMAZAN MİRZAOĞLU (Devamla) -
Bizim ticarî yatlarımızın, ticaret gemilerimizin, yolcu
gemilerimizin, kabotaj hattında, İstanbul'dan Trabzon'a ve Hopa'ya
kadar, yine İstanbul'dan İzmir'e, Antalya'ya, İskenderun'a kadar
yolcu ve yük taşıması yapması için mutlaka bu yasal
düzenlemenin yapılması gereklidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
biz, bunun hesabını kitabını da yaptırdık. Senede
222 trilyon liralık bir ek destekle, teşvikle; yani, transit
yakıt hakkıyla biz, tam, 8 333 kilometrelik bir deniz otobanı,
denizyolu kazanmış olacağız. Bu kadar para, karayolundaki
60 kilometrelik otoyola tekabül etmektedir. 60 kilometrelik otoyol parasına,
8 333 kilometrelik deniz otobanını kazanmış
olacağız. Karayollarına alternatif olarak deniz
ulaşımını da biz getirmiş olacağız. Bu
konuda da Yüce Meclisimizden destek talep ediyoruz,
çalışmalarımızı da bu istikamete yönlendirmiş
durumdayız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kılavuzluk ve.römorkaj hizmetlerindeki yaptığımız
düzenlemeyle devletin zararı önlendi. Daha evvel, 1996 yılında
uygulamaya konulan yüzde 6,5'luk pay, bu seneki bütçe kanunumuza yeniden
konuldu; bu konuda yönetmelik çalışmalarımız devam ediyor.
Denizcilikte her konuda atılımlarımıza, düzenlemelerimize
devam ediyoruz, sizlerin desteğiyle, inşallah, bunları
yapacağız.
Bu vesileyle,. Diyarbakır'da zalim bir
şekilde, alçak bir şekilde katledilen Emniyet Müdürümüze, şehit
polislerimize, Allah'tan rahmet, acılı yakınlarına ve
milletimize başsağlığı diliyorum.
Hepinize saygılar, sunuyorum. (MHP, DSP ve ANAP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, söz
istiyorum.
BAŞKAN - Ne istiyorsunuz efendim ?
KAMER GENÇ (Tunceli)-Yani, bakandan sonra söz verin...
BAŞKAN -Efendim, şahsı adına söz
talebinde bulunan çok değerli milletvekili arkadaşlarımız
var, sizi de 7 nci sıraya ilave edeyim; eğer, sıra gelirse, size
de söz veririm.
KAMER GENÇ (Tunceli)- Sayın Başkan, biraz
önce "tasarının tümü üzerindeki konuşmalar bitmiştir,
oylamaya geçiyorum"dediniz, bakana söz verdiniz; ben, bu keyfî
yönetiminize bir türlü alışamadım.
BAŞKAN - Efendim, ben oylamaya geçmedim,
"yoklamaya geçiyorum" dedim.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Yoklamaya geçtiniz; onun için,
zaten, bitmiştir müzakereler...
BAŞKAN - Yoklama, oylama mı efendim?!
KAMER GENÇ (Tunceli) - Olur mu canım!
BAŞKAN - Sayın Genç, yoklama, oylama
mı?!
KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, tasarının
tümü üzerindeki müzakereler bitmiştir.
BAŞKAN - Yoklama, oylama mı Sayın Genç?!
KAMER GENÇ (Tunceli) - Oylamaya geçmediniz, yoklama
talebi var dediniz. Yani, bu...
BAŞKAN - Efendim, şimdi, şahsı
adına söz talebinde bulunan ve kendilerine söz hakkı doğmuş
olan değerli milletvekillerimizin isimlerini okuyorum; tabiî, sırayla
söz vereceğim: Musa Uzunkaya, Ergün Dağcıoğlu, Edip Özgenç,
Nidai Seven ve Sayın Genç, şahsı adına söz talebinde
bulunmuşlardır.
Şimdi, sırayla, ilk söz Sayın Musa
Uzunkaya'da; zaten, bir tek arkadaşıma söz verme imkânım var.
Buyurun Sayın Uzunkaya. (FP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır efendim.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; 202 sıra
sayılı, Uluslararası Denizcilik Örgütü Sözleşmesinde
yapılan değişikliklerin onanmasına dair kanun
tasarısının geneli üzerinde, şahsım adına söz
almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yasa üzerindeki görüşlerimi arz etmeden önce, bu
akşamüstü, milletçe hepimizi dilhun eden, fevkalade müteessir
bırakan, daha önceki örneklerinde de fevkalade milletçe rahatsız
olduğumuz, içeride güvenliğimizi, emniyetimizi sağlayan, bizim
bir parçamız, bu milletin kendisi olan emniyet güçlerimizden çok önemli
bir heyet, bir emniyet müdürümüzün başkanlığındaki bir
heyet, 6 kişilik emniyet görevlisi kardeşlerimiz şehit
edilmiştir.
Ben, başta, Diyarbakır Emniyet Müdürü ve
yanındaki değerli mesai arkadaşlarına Cenabı Hak'tan
rahmet, müteessir ailelerine ve aziz milletimize, Emniyet camiasına
başsağlığı dilerken, bu menfur olayın
tertipçilerini, dahilde ve hariçte varsa uzantılarını,
şiddetle ve nefretle kınıyorum. Tabiî, bu arada bir şeyi de
hatırlatmadan geçemeyeceğim: Geçtiğimiz günlerde, Sayın
İstanbul Emniyet Müdürümüzün basında çıkan bir
açıklaması oldu. Dediler ki: "Af yasası çıktıktan
sonra, İstanbul'da ve Türkiye'de, terör, tedhiş ve emniyeti
rahatsız edici olaylar korkunç boyutlarda arttı." Temenni ederiz
ki, bu olayın arkasında da... Tabiî, kimler olursa, mutlaka en
kısa zamanda cezasını çekmeli; ancak, bir yığın
tartışmayla şuradan geçen af yasasının affa
uğrattığı insanlardan birileri, inşallah, su suçu
işlememiş olsun.
Değerli arkadaşlar, umuyoruz, bütün emniyet
teşkilatımız, büyük bir seferberlik içerisinde, failleri en
kısa zamanda bulsun, hiç olmazsa emniyet camiasının, bir anlamda
milletimizin de tesellisine ram olacak bir karara vesile olsun...
Değerli arkadaşlar, Uluslararası
Denizcilik Örgütü Sözleşmesinde yapılan değişiklik -az önce
değerli Sayın Bakanımız da ifade ettiler- üye
sayısının 32 ülkeden 40'a çıkarılması. (C)
kategorisinde de olsa, bu 32 ülkenin içerisinde bulunan bir ülke olarak, bu,
bize bir paye gibi gelebilir. Esasen, biz, üç tarafı denizlerle çevrili
bir ülkeyiz, dünyanın denizlere en doygun, denizlerle en çok
kuşatılmış ve bu yönüyle de, coğrafî olarak, iklim
itibariyle, bir mevsimde bir anlamda dört mevsimi yaşayan dünyanın
nadir ülkelerinden birisiyiz; Akdenizi, Karadenizi, Marmarası, Egesi,
ayrı bir havayı aynı mevsimde teneffüs etme imkânına
maliktir.
Bu kadar güzelliklerin lütfedildiği aziz
Anadolumuzun insanları olmanın bahtiyarlığını ve
mutluluğunu bize yaşatan Rabbimize, elbette hamt
noktasındayız. Ben, şahsen şuna da inanıyorum:
Bilindiği gibi, milletleri üstün kılan, cihanşümul kılan
temel birkısım noktalar, unsurlar vardır. Bunlardan belki
birincisi, en önemlisi, bereketli bir nesle ve nüfusa sahip olmaktır.
Yani, bir milletin en büyük gücü, en büyük varlığı, en büyük
sermayesi insandır.
Bugünlerde, Ermeni tasarısı vesilesiyle,
Fransa'da, Parlamentoda kabul edilen bu tasarı vesilesiyle, kanun
vesilesiyle, Birinci Cihan Harbi dönemindeki tarihî olaylar biraz daha
gözümüzün önüne gelmeye başladı. Hatırlayacaksınız, o
tarihlerdeki Türkiye'nin, Anadolu Türklüğünün bu ülkedeki nüfusuyla
Yunanistan'ın nüfusu hemen hemen birbirine muvazi, eşitti; ama,
şu anda Türkiye, Yunanistan'ın 6 kat nüfusuna sahip olan,
dünyanın en genç, en dinamik, en güçlü, en üretken, ama, maalesef,
ekonomisi iyi yönlendirilemediği için, nüfusunun, çalışabilecek
nüfusunun kahir ekseriyeti işsiz bırakılan bir ülke
konumundadır. Bu bereketli nüfus ve nesil var; ama, ondan yeteri kadar
yararlanamıyoruz. Ama bu, birinci zenginliğimizdir. Ne olursa olsun,
hükümetler, yürütmeyi elinde bulunduran erk, mutlaka, işsiz olan bu genç
nüfusa, dinamik nüfusa iş imkânı, üretme imkânını
hazırlamak zorundadır ki, bu, bizim birinci zenginliğimizdir.
Bir devleti büyük kılacak unsurların
başında gelen ikinci husus, stratejik mahreçleri haiz olan bir
coğrafyaya sahip olmaktır. Türkiye, bu manada, dünyanın en
stratejik coğrafyasına sahiptir. Az önce de arz ettim, değerli
konuşmacılar ifade buyurdular, dünyada, hakikaten, bu kadar güzel,
denizlerle kuşatılmış, çevrilmiş ikinci bir ülkeyi
bulmak oldukça zordur. Kıtalararası bağlantının
kurulduğu coğrafya, Türkiye'dir. Eski dünya kıtasıyla
Avrupa'yı, hatta bir anlamda Afrika'yı, kıtaları birbirine
kucaklaştıran ve her yıl, zaman zaman, onu sembolize eden
Avrasya koşularının İstanbul'da tertip edilmesi de, bir
anlamda, stratejik çıkış unsurlarını, geçiş
unsurlarını ihtiva eden, bu stratejik mahreçleri haiz olan
coğrafî yapıya sahip olmamızdır.
Bir diğer üçüncü vasfı da, o toplumun millî,
tarihî geleneklerinin, köklerinin, mefkûresinin bulunmasıdır. Esasen,
bizim bu değerimiz de mevcuttur; ama, belki, ülke olarak, bugün, toplum
içerisinde ideolojiler dayatması ve kavgasında milletimizin en çok
sıkıntısını çektiği hadise bu noktada
düğümlenmektedir. Yani, milletin kendi öz değerlerinin, mefkûresinin,
millî mefahirinin yaşadığı, yaşamak istediği öz
hayatından tart edilmiş olmasıdır. Nitekim, bunun en
acı yansımalarını, eğitim müesseselerinde, bugün,
üniversite kapılarında görüyoruz; bu da onun açık bir
uzantısıdır. İşte, bu değerler kaybolursa,
diğerlerinin kaybolacağı kaçınılmaz bir gerçektir.
Bugün, birinci olarak, üçüncü noktada arz ettiğim,
bu cihanşümul mefkûrenin, yani, temel değerler manzumesinin zayi
olması, kaybolması veya kaybedilme amaçlı birkısım
dayatmaların yaşanıyor olmasıdır ki, diğer
değerlerimize de, millet varlığımıza da, bereketli
nüfusumuza da, stratejik mahreçleri haiz olan Türkiye coğrafyasına
da, bihakkın sahiplik konusunda, işte, ciddî
sıkıntılarla, toplum olarak karşı karşıya
gelmiş bulunmaktayız.
Değerli arkadaşlar, şu bir
vakıadır -az önce arz etti değerli
arkadaşlarımız- kara hudutlarımızdan daha çok denizlerle
ihata edilmiş ülkemizin denizlerinin temiz tutulduğu,
sağlıklı tutulduğu, ulaşım açısından
yeterli manada yararlanıldığını iddia etmemiz oldukça
zordur. Bakınız, işte, başta Karadeniz olmak üzere,
denizlerimize kıyısı olan -Sayın Çevre Bakanımız
da burada, bu konuda bir çalışma yapmışlar mı,
bilemiyorum- il ve ilçelerimizin arıtma tesisleri açısından
oranları nedir? Yani, Avrupa ve diğer Batı ülkelerinde örnekleri
olduğu gibi, deşarj sistemimizde, ilçeler, kasabalar ve
şehirlerimiz, illerimiz... Mesela, benim Samsun İlimde, Terme
İlçesinin bir ufak çalışmasının
dışında, arıtma tesisi olmadan tamamen denize yapılan
bu deşarjlar, bırakınız, daha önce sizinle zaman zaman soru
önergeleriyle muhatap olduğumuz bu kirlilik... Zaten, bu uluslararası
deniz anlaşmasının, belki, bir önemli zorunluluğu,
yararı da odur ki, hakikaten birileri gelip, bir başkasının
deniz sularını, açık sularını veya
kıyılarını kirletmemiş olsun. Örnek olarak zikretmek
gerekirse, yıllardır, 1988'den günümüze kadar, Karadeniz, Batı
Avrupa ülkelerinin âdeta kirlilik ambarı, çöplüğü haline
getirilmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, 1 dakika eksüre
veriyorum, lütfen tamamlayın.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Sayın Bakanım, iki
gün önce bendenize takdim ettikleri bir cevapta da ifade ettiler; Karadenize
dökülen ve İtalyanlara ait olduğu ifade edilen çöpler için,
İtalyanlar gelmiş; ama "bize ait değil" demişler
ve biz de "değilse değil" demişiz. Ama, Karadeniz
kirleniyor... Az önce Sayın Bakanım söylediler; her hafta, hafta
geçmiyor ki "İstanbul Boğazında kıl payı faciadan
kurtulduk, İstanbul büyük bir felaketten kurtuldu" diye, âdeta
depremlerden korunma gibi, insan eliyle cereyan eden depremlerin felaketini yaşamış
olmayalım. Nitekim... Ha, bu fecaat bizim; yani, bu hadisenin müsebbibi,
bir anda, toplum olarak biziz. Karada ve denizdeki fesadın
çoğalmasının; yani, bozulmasının müsebbibi de
insanlardır.
Dolayısıyla, bu bozulmayı önleyecek
faktör, kanaatimce, bir kere, şehir olarak, denizlere
kıyısı olan şehirlerin tümünün arıtmaları
konusunda hükümetin acil bir eylem planı uygulaması
lazımdır. Yoksa, sizin bu uluslararası
anlaşmalarınızın denizleri fazla
koruyacağını söylemek oldukça zordur.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (FP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Uzunkaya.
Sayın milletvekilleri, tasarının
maddelerine geçmeden önce, biraz önce de ifade etmiş olduğum gibi...
KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, soru
sormak istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; evvela, bugün, Diyarbakır'da, Emniyet
Müdürümüze ve 5 polis kardeşimize hunharca yapılan ve bunları
şehit eden zihniyeti, şiddetle ve nefretle kınıyorum. Aslında,
bu olay, bize çok büyük bir acı vermiştir. Bu acının üzerimizde
yarattığı yılgınlık nedeniyle, bugün
çalışmamız gerektiğini, ben, biraz önce
hatırlatmıştım. Eğer, hakikaten, bu kanun
tasarısı çok önemli idiyse, saat 14.00'te toplanmamız
gerekiyordu, iktidar partileri toplanmadı; ama, arkasından da...
BAŞKAN - Sayın Genç...
KAMER GENÇ (Tunceli) - Bir dakika efendim... Bir
giriş yapacağım...
BAŞKAN - Efendim, sorunuzu alabilir miyiz.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Tamam, soruya geleceğim
efendim. Rica ediyorum...
Tabiî, hesabınıza gelmedi mi, hemen
dışarıya şey diyorsunuz canım! (DSP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Genç...
KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, tamam... Bu, millî
duygudur; bu millî duyguyu ben de ifade etmek zorundayım, ben de büyük
acı duyuyorum. (DSP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Peki efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Yani, hesabınıza
geldiği zaman... ille sizin hesabınıza göre mi şey
yapacağız?! Bu, gerçekten ağır, vahim, Türkiye'ye, Türk
Milletine büyük acılar getiren bir olaydır. Bu olayın da,
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından paylaşılması
gerektiğine inanıyorum.
Şimdi, soruya geçiyorum. Sayın Bakan, bakan
olduktan sonra, hakkında, gazetelerde epey yazılar çıktı.
Hatta, şöyle yazılar da çıktı: Kırşehir'de yüzme
bilenler çok az dediler, Sayın Bakan hep Kırşehirlileri
alıyor, acaba bu arkadaş... Yani, ben, Kırşehirlilerin
alınmasına da karşı değilim. Kırşehirliler
yüzme bilmiyorlar; sakın, Sayın Bakan dedi, yani böyle, hiç olmazsa
yüzme öğreteyim ki bu hemşerilerini al... Bu konuda, hakikaten, ciddî
bir uygulamanız var mı Sayın Bakan, yoksa, basın size
iftira mı atıyor? Yani, sırf sizi açıklama yapmaya sevk
ediyorum; size kötülük değil,
iyilik yapıyorum; bu da bir iyiliktir. Bu, birincisi.
İkincisi, İstanbul Boğazı,
biliyorsunuz, dünyanın en önemli boğazlarından birisidir ve
bizim gözbebeğimiz, ülkemizin coğrafyasında çok önemli bir
yerdir. Bu boğazda trafik kazalarının önlenmesi için ne gibi
tedbirler düşünüyorsunuz? Bugüne kadar, İstanbul Boğazında,
kazaların önlenmesi için ne gibi tedbirler düşünüyorsunuz? Burada,
özellikle son zamanlarda, bazı petrol boru hatlarının
yapılmaması için direnmeler gösteriliyor ve büyük tankerler
boğazdan geçiyor; artık, boğaz, Türkiye için büyük bir tehlike
haline gelmiştir. Bu konuda, dünyanın bir çok yerinde aynı
statüde boğazlar da vardır. O ülkelerin insanlarıyla, o
ülkelerin yetkilileriyle işbirliği yapmak suretiyle, Türkiye'de,
İstanbul ve Çanakkale Boğazlarından geçişin Türkiye için
tehlike teşkil etmeyecek şekilde düzenlenmesi ve buradan geçen
gemilerden de, hiç olmazsa, ülkemizin ekonomisine güç katacak bir seviyede
gelir sağlanması konusunda ne düşünceniz var?
Ayrıca da, tabiî, bazen kılavuz
almıyorlar...
Efendim, Sayın Bakan, bizi dinleyin de...
Şimdi, bir soru sorunca mı başkalarıyla sohbet
ediyorsunuz?!
Dinlemiyor Sayın Bakan.
BAŞKAN - Dinliyor efendim, bir kulağı
sizde; siz, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Ben ne dedim şimdi?!.
Kulağı bendeyse, ben ne söyledim; söylesin bakalım! (DSP, MHP ve
ANAP sıralarından gülüşmeler) Olur mu canım!..
BAŞKAN - Sayın Genç...
KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, özellikle,
boğazdan geçen yabancı gemiler kılavuz almamaktadır.
Kılavuz almamaları nedeniyle, zaman zaman, ülkemiz için çok zarar
doğurabilecek bazı kazalar olmaktadır. Bu konularda,
bunları zorlayıcı ve hatta, uluslararası düzeyde bir
düzenleme yapmaya gidebilecek tedbirler düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim efendim.
BAŞKAN - Ben de teşekkür ederim Sayın
Genç.
Sayın Bakan, cevaplayabilirsiniz efendim; buyurun.
DEVLET BAKANI RAMAZAN MİRZAOĞLU
(Kırşehir) - Efendim, Sayın Genç'in sorularına
yazılı cevap vereceğim. (MHP ve ANAP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.
III. Y O K
L A M A
BAŞKAN - Efendim, biraz önce de ifade ettim; önce,
yoklama talebinde bulunan sayın milletvekili
arkadaşlarımızın salonda bulunup
bulunmadıklarını araştıracağım, sonra da
yoklama yapacağım:
Sayın Erbaş?.. Burada.
Sayın Arınç?.. Burada.
Sayın Göksu?.. Burada.
Sayın Yanmaz?.. Burada.
Sayın Karagöz?.. Burada.
Sayın Malkoç?.. Burada.
Sayın Uzunkaya?.. Burada.
Sayın Öztek?.. Burada.
Sayın Kukaracı?.. Burada.
Sayın Budak?.. Burada.
Sayın Ulucak?.. Burada.
Sayın Oğuz?.. Burada.
Sayın Pepe?.. Burada.
Sayın Özyol?.. Burada.
Sayın Arvas?.. Burada.
Sayın Açba?.. Burada.
Sayın Karapaşaoğlu?.. Burada.
Sayın Ateş?.. Burada.
Sayın Özgün?.. Burada.
Sayın Fatsa?.. Burada.
Sayın Aktaş?.. Burada.
Yoklama talebinde bulunan sayın milletvekili
arkadaşlarımız lütfen sisteme girmesinler efendim.
Yoklama işlemini başlatıyorum ve 2
dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
(DSP ve MHP sıralarından "Yoklama
başlayınca dışarı çıkıyorlar" sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN - Efendim, yoklamanın süresi
bitecek... Alkışlayacağım derken; sonra, salonda varken,
yok görüneceksiniz.
MEHMET DÖNEN (Hatay) - Niye
alkışlıyorsunuz?!.
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN - Toplantı yetersayısı
vardır.
VI. KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
2.-
Uluslararası Denizcilik Örgütü Sözleşmesinde Yapılan
Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları
Raporları (1/549) (S.Sayısı: 202) (Devam)
BAŞKAN - Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesi hususunu
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum.
ULUSLARARASI
DENİZCİLİK ÖRGÜTÜ SÖZLEŞMESİNDE YAPILAN
DEĞİŞİKLİKLERİN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - Uluslararası Denizcilik Örgütü Genel
Kurulunun 4 Kasım 1993 tarihinde kabul edilen A. 735 (18) sayılı
Kararı uyarınca Uluslararası Denizcilik Örgütü
Sözleşmesinin 16, 17 ve 19 (b) maddelerinde yapılan
değişikliklerin onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu
adına, Adana Milletvekili Sayın Yakup Budak; buyurun efendim. (FP
sıralarından alkışlar)
FP GRUBU ADINA YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın
Başkan, değerli üyeler; sözlerime başlarken, Diyarbakır'da
menfur bir saldırı karşısında kaybettiğimiz
Diyarbakır İl Emniyet Müdürümüz ve yanındaki çalışma
arkadaşlarına Allah'tan rahmet diliyor, böyle olaylarla bir daha
karşılaşmama dileğiyle hepinize saygılar sunuyorum.
Bugün üzerinde konuştuğumuz,
Uluslararası Denizcilik Örgütü Sözleşmesinde Yapılan
Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum.
Denizler, insanoğluna ulaşım
kolaylığı sağlaması açısından, besin
kaynaklığı yapması açısından büyük önemi
haizdirler. Daha doğrusu, deniz, hayat demektir; suyun olduğu yerde
hayat canlanmış, suyun olduğu yerde uygarlıklar yükselmiş,
suyun olduğu yerde medeniyetler yükselmiştir. Böylesine temel,
böylesine vazgeçilmez önemi haiz olan denizler, özellikle medeniyet
çağı dediğimiz, insanlığın, insanlığa
ve demokrasiye kavuştuğu çağ dediğimiz 20 nci
Yüzyılda, acımasızca, fütursuzca, insafsızca kirletilmeye
başlanmıştır.
İşte, denizlerin hem doğal olarak
kullanılması hem üzerindeki seyrüseferin kontrol altına
alınması hem de deniz güvenliğinin sağlanması
noktasında, Birleşmiş Milletlerin bir kuruluşu olan
Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) hayata geçirilmiştir 1948'de,
157 ülkesi bulunmaktadır. Türkiyemiz de, IMO'nun Konseyinde -ki, en yerli,
Genel Kuruldan sonra en büyük karar organıdır- (C) kategorisinde
temsil edilmektedir.
Tabiî ki, Sayın Bakanımız da ifade
buyurdular, bu, yetersiz bir temsil edilmedir. Özellikle, Türkiye'nin
karşı karşıya bulunduğu denizcilik sorunları,
tarihî sorunlar ve uluslararası sorunlar açısından, muhakkak
surette, Türkiye'nin, denizcilik örgütünde gerekli olan yeri alması
kaçınılmazdır. Bunun için gerekli çalışmaların,
muhakkak surette, hem ülke olarak hem Dışişleri
Bakanlığı olarak hem de Denizcilik
Müsteşarlığı olarak, muhakkak surette yapılması
gerekmektedir.
Maalesef, bazı şeylerin önemini, olaylar
birbirini takip ettikten, önemini daha da artırdıktan sonra,
elimizden birtakım şeyleri kaçırdıktan sonra
anlıyoruz. Uluslararası Denizcilik Örgütünde, maalesef, Türkiye'nin
aleyhine olarak, Türkiye Boğazlarının ve denizlerinin aleyhine
olarak, Rusya, geniş bir lobi faaliyeti yürütmekte, Türkiye'nin egemenlik
haklarına ve Montrö Anlaşmasının ilgili maddelerinden
kaynaklanan haklarından feragat etmesi veyahut da bu hakların
Uluslararası Denizcilik Örgütünün alacağı kararlarla ortadan
kaldırılması noktasında geniş bir faaliyetin içerisine
girmiştir.
Bu konunun üzerinde maalesef durulmamaktadır,
hükümetler de bu konu üzerinde gerektiği şekilde
çalışmamaktadırlar. Olayı, sadece denizlerin kirletilmesi
veyahut da sadece Boğazların güvenliği olarak ele alacak olursak,
zannediyorum, Türkiye, stratejik açıdan, bu zamana kadar olduğu gibi,
bundan sonra da çok şey kaybedecektir.
Maalesef, işte, Fransız Parlamentosundan
karar geçtikten sonra ağıtlar yakıyoruz, ABD Parlamentosuna
geldiğinde "olmamalı, dostluğa, ittifaklığa
sığmaz, müttefik olmaya yakışmaz" diyoruz, Almanya
Parlamentosunda gündeme geldiği zaman da "bu, dostluğa
sığar mı" diye yakınmalar içerisinde bulunuyoruz.
Halbuki, devletin ilgili birimlerinin, stratejik plan geliştiren
kurumlarının, devletin esas meselesi olan bu konularla vaktinde
ilgilenip, ilgili mercilere, Parlamentomuza, gerekli kararların vaktinde
alınması için de gerekli ön çalışmaları yapmaları
lazım gelir; ama, görüyoruz ki, bu konularla ilgilenmesi lazım
gelen,Türkiye denizlerinin güvenliği, Boğazlarının
güvenliği ve Türkiye'nin egemenlik haklarıyla ilgili konularda
çalışma yapması lazım gelen kurumlar, iş işten
geçtikten sonra faaliyete geçiyorlar. Biz de, sadece "müttefik olmaya,
dost olmaya yakışır mı" gibi laflarla olayı
geçiştirmeye çalışıyoruz;
ama, atı alanlar da Üsküdar'ı geçiyorlar.
Onun için, devletin ilgili birimleri, özellikle bu konu
üzerinde derinlemesine çalışmalıdır. Birleşmiş
Milletlerin FIR hattıyla, deniz çerçevesiyle ilgili almış
olduğu kararlarda, maalesef, Türkiye çok şey kaybetmektedir.
Sayın Bakanımız "eskiden hiç temsil
edilmiyorduk, hiç değilse şimdi (C) kategorisinde, üçüncü sırada
bir ülke olarak temsil ediyoruz, bundan dolayı da, bundan mutluluk
duymamız gerekir" gibi bir ifadede bulundular. Bu, oldukça
yanlış bir ifadedir. Türkiye'nin, bu dönemde, sadece üçüncü sınıf
bir ülke, üçüncü sırada bir ülke olarak burada temsil edilmiş
olması, bu zamana kadarki ihmalin de ayrıca bir göstergesidir. Bu
zamana kadarki ihmalimizi de sanki bir başarıymış gibi
takdim etme alışkanlığından da, diğer olaylarda
olduğu gibi, vazgeçmemiz gerekir.
Muhterem arkadaşlar, Rusya Federasyonu, Romanya,
Bulgaristan, Avrupa'nın katı atıkları Karadeniz
vasıtasıyla ve evsel atıkları da Tuna Nehri
aracılığıyla, âdeta, Karadeniz, Türkiye'nin içdenizi olan
Marmara ve Akdeniz kirletilmiştir. Bu noktada, maalesef, Türkiye'de
gerekli tedbirler alınmamaktadır. Sadece, bu anlaşmayı
onaylıyoruz... Bu anlaşmayla da meseleye çözüm getireceğimize
inanıyoruz...
Yapılan bu anlaşmayla ne
yapılmaktadır; IMO'nun Konseyindeki üye sayısı 32'den 40'a
çıkarılmaktadır; yani, 8 ülkenin daha bu konseyde temsil
edilmesine imkân sağlanmaktadır. Yani, onaylanan bu anlaşma,
Türkiye denizlerinin kirliliğini önleme noktasında, Türkiye'nin,
Karadeniz'de, Boğazlarda ve Ege'deki haklarını koruma
noktasında hiçbir şey getirmiyor ki! Sadece, IMO'nun yönetim kurulu diyebileceğimiz Konseyini
32 ülkeden 40 ülkeye çıkarıyor. Biz de o noktada, zaten, çok da bir
söz hakkı olmayan üçüncü kategoride temsil edilen bir ülke konumunda
bulunuyoruz. Onun için, sadece, böyle bir anlaşmayı onaylıyoruz;
dolayısıyla, denizcilik sorunlarımıza büyük ölçüde bir
ferahlık getirecek anlaşmayı gerçekleştiriyoruz gibi bir
yaklaşım tarzı, oldukça eksik olacaktır; en azından,
yaşadığımız olayları değerlendirme
noktasında eksik kalacaktır. Onun için, denizcilikle ilgili
Bakanlığımızın, sadece, Dünya Denizcilik Örgütünden
geçen kararları alkışlamak ya da onu yermek yerine, Dünya
Denizcilik Örgütüne, kendi ülkemizin stratejik çıkarları ve
Türkiye'nin güvenliği, aynı zamanda da Türkiye'deki doğanın
ve denizlerin temiz kalması noktasında öneriler götürmesi ve temsil
edilen ülkeler nezdinde, tıpkı diğer ülkeler gibi, lobi
faaliyetinde bulunması, ancak, Türkiye'nin çıkarlarını
koruyacaktır. Yoksa, sadece, alınmış olan birtakım
kararların Meclisimizde onaylanması neticeyi
değiştirmeyecektir.
İşte, Türkiye, 1994 yılında,
Boğazlar geçişiyle ilgili sözleşmeye, IMO'nun da kabul
ettiği sözleşmeye imza koydu; ama, bu imzayı koymak, bizim,
Boğazlarımızdaki kazaları önlemedi, Rus tankerlerinin veya
diğer ülkelerin tankerlerinin tehlikeli atık
taşımalarını ve âdeta Boğazlarımızın
bir petrol boru hattına dönüşmesini engellemedi. Halbuki, biz, 1994
yılında da Boğazlar sözleşmesine -ki, IMO'nun Genel Kurulu
da bunu kabul etmişti- imza koyduk; ama, Rusya'nın menfaatlarına
ve Türkiye'nin çıkarlarının aleyhine olan bir durumu da
engelleyemedik.
Demek ki, sadece yapılan anlaşmaların
onaylanması meseleyi çözmüyor, aynı zamanda, onun sıkı
şekilde de takibini gerektiriyor. Ülke olarak, sadece birtakım
uluslararası kuruluşlarda geliştirilmiş olan
formasyonları, standartları kabul etmemiz yeterli değil;
bunları uygulayabilecek olan bir hukukî yapıya, aynı zamanda da
fiilî yapıya kavuşmamız gerekiyor.
Şimdi, Türkiye'nin denizlerini kirleten
birtakım yabancı bandıralı gemilerin, Türk gemilerinin
kontrolünü yapıyoruz. Ne yapıyorlar Marmara Belediyeler Birliği,
Karadeniz'de olan belediyeler, Marmara'da olan belediyeler, Ege'de olan
belediyeler; denizi kirlettiklerini gözle gördükleri birtakım gemileri
durduruyorlar, oraya sadece ceza makbuzu kesiyorlar. Ceza makbuzu kesmekle de
denizin kirlenmesi önlenmiyor ki. Aksine, çok fütursuz bir şekilde,
Avrupa'nın katı atıkları, gemilerin katı
atıkları da yine denizlerime akıtılıyor.
Onun için, sadece belediyelerin ceza makbuzu kesmeleri,
temizlik açısından, doğanın korunması
açısından, denizlerimizin kirliliğinin önlenmesi
açısından yeterli değil, aynı zamanda, belediyelerimizin,
bu kirlilik oranını tespit edecek laboratuvarlarla donatılması
ve olay mahallinde inceleme yapacak, yabancı dil bilen, bu işin
uzmanı olan insanların istihdam edilmesi de gerekmektedir. Yoksa,
sadece birtakım parasal cezaların kesilmesi veyahut da sadece
birtakım elektronik cihazlarla Boğazlardaki geçişin
sağlanması da, denizlerimizin kirlenmesini,
Boğazlarımızın kirlenmesini, sözleşmelerden ve
anlaşmalardan doğan haklarımızın denizlerimizin
korunmasını da sağlayamayacağı kanaatindeyim.
Onun için de, denizcilikten sorumlu Değerli
Bakanımızın, bu konuları, biraz daha olayın içerisine
girerek incelemesi, Denizcilik Müsteşarlığımızın
da, deniz kirliliğini önleyecek, gemilerin kontrolünü sağlayacak,
onların kargo muhteviyatını inceleyecek, kılavuz kaptan
almalarını sağlayacak donanımda olması ve personelle
istihdam edilmesinin sağlanması, muhakkak gerekir. Yoksa, biz, Meclis
olarak, sadece anlaşmaları onaylarız; ama, netice itibariyle de,
Türkiye'nin denizleri kirlenmeye ve Türkiye'nin Boğazlarından geçen
gemiler de kontrolsüz şekilde geçmeye devam eder. Bugün,
Boğazlarımızdan geçen gemilerin yüzde 35'i, sözleşmelere
rağmen almaları gereken kılavuz kaptan almıyorlar, ancak
yüzde 20'si kargo muhteviyatını bildiriyor, yüzde 80'i kargo
muhteviyatını bildirmiyor...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Budak, açıyorum
mikrofonunuzu; lütfen tamamlayın.
YAKUP BUDAK (Devamla) - Onun için, sadece
anlaşmaların onaylanması yeterli değil; aynı zamanda,
fiilen, bunun tatbik kabiliyetini oluşturabileceğimiz, gerek
bakanlığımızın gerek ilgili müesseselerin geliştirilmesi,
gerekli teçhizatla donatılması gerekmektedir.
Halikarnas Balıkçısı diye meşhur
bir yazarımız var; onun da güzel bir sözü var; diyor ki: "Üç
tarafı denizlerle çevrili memleketin, arkası denize çevrili milleti
olmaktan bir an önce kurtulmamız gerekir." Sadece milletin
arkası denize çevrili değil, maalesef, bu zamana kadar
oluşturulan iktidarlar da, denize, gerekli olan önemi vermemişlerdir.
Bu duygu ve inançla, hepinizi saygıyla
selamlıyorum ve çıkaracağımız kanunun, milletimize
hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum. (FP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Budak.
Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına,
İstanbul Milletvekili Sayın Şamil Ayrım; buyurun efendim.
ANAP GRUBU ADINA ŞAMİL AYRIM (İstanbul)
- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
öncelikle, bugün, menfur bir saldırı sonucu kaybettiğimiz,
yakından tanıma fırsatı bulduğum Diyarbakır
Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ve 5 polis kardeşimize Allah'tan rahmet ve
yakınlarına başsağlığı diliyorum. Ulusumuzun
başı sağ olsun. İnanıyorum ki, birlik ve
beraberliğimiz, terör olaylarının, ülkemize, bir daha, bu derece
acı şekilde yansımasını önleyecektir.
Değerli arkadaşlarım, ben,
görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının 1 inci maddesi
üzerinde söz aldım. Çok kısa olarak, denizciliğimizin içinde
bulunduğu bir iki hususu sizlere aktarmak istiyorum.
Birinci olarak, Sayın Bakanımızın
biraz evvelki kapsamlı konuşmasından da aldığım
birtakım notlar var, onları size ifade etmek istiyorum. Daha sonra
da, birkaç önerim var, onları sıralamak istiyorum.
Öncelikle, bildiğiniz gibi, Türk
Boğazlarından yılda 45 000 gemi geçiş yapmaktadır.
Gerçekten, çok önemli olan bu Boğazlarımızda yük
taşıyan gemilerin yüzde 14'ünün tehlikeli yük
taşıdığı -yani, bir anlamda akaryakıt
taşıdığı- ifade ediliyor.
Değerli arkadaşlarım, önümüzdeki
günlerde, bu bölgedeki birtakım gelişmelerle, taşınan bu
tehlikeli maddelerin miktarında büyük bir artış
olacağını ifade ediyorum. Daha önceleri Sayın
Bakanımızın Plan ve Bütçe Komisyonunda yapmış
olduğu bir konuşmanın ekindeki tablolardan
çıkardığım birtakım istatistiklere
baktığımız zaman, orada, her geçen gün, tehlikeli yük
taşıyan gemilerin sayısının
arttığını görüyoruz.
Bu yasa tasarısıyla ilgili bütçe
görüşmelerinde, Denizcilik Müsteşarlığıyla ilgili
bütçe görüşmelerinde bir önerim olmuştu. Hakikaten, her geçen gün
tehlikelere maruz kalabiliriz. Önerimi yinelemek istiyorum. Önerim şu:
Öncelikle, tehlikeli yük taşıyan gemileri, sıralamada geri plana
atmamız, yani, tehlikesiz yük taşıyan gemileri önplana alarak,
bir caydırma özelliğini ortaya koymamız lazım diyorum.
Son olarak, bildiğiniz gibi, Karadenizin
çıkışında iki gemi çarpıştı. Bu gemilerin
ikisi de Türk bandıralı gemi. Biz, IMO'nun 21 inci Genel Kurulunda,
bizim rotalandırma sistemimizin kabul gördüğünü söylemiştik;
ancak, bu çarpışmanın kabul edilebilir bir yanı
olmadığını görüyorum. Her ne kadar, iki kaptan birbirini
görmemiş desek de, her an böyle kazalarla karşılaşabiliriz;
ama, memnuniyetle bugün gördük ki, Sayın Bakanımız, bu pazar
günü, radar sistemiyle ilgili temel atma törenine bizleri davet ettiler.
İnşallah, ülkemiz için, boğazlarımız için,
İstanbul'da yaşayan halkımız için hayırlara vesile
olur.
Değerli arkadaşlarım, diğer bir
konu da, bugün, İstanbul'da -özellikle taşımacılıkta
son derece önemli bir konu- şehir hatları gemilerimiz hakikaten
yaşlandılar ve her ne kadar bakımları yapılsa da her
an bir kaza olabileceğine ihtimal veriyorum, uzun yıllar bu sektörde
çalışan birisi olarak. O bakımdan, özelleştirme
kapsamında olan bu teşekkülümüze yatırım yapma imkânının
sağlanması lazım diye ifade ediyorum ve Sayın
Müsteşarlığımızdan da -gerçekten, bu konu çok önemli-
takip edilmesini rica ediyorum.
Yine, Sayın Bakanımızın biraz
evvelki konuşmasında son derece önemli bulduğum bir husus,
transit yakıt kullanılması konusu. Bildiğiniz gibi,
değerli arkadaşlarım, özellikle deniz otobüslerinde
kullanılan yakıt maliyetleri çok yüksek olduğundan, deniz
otobüslerimizin fiyatları, ücretleri çok yüksek oluyor ve
halkımız da büyük bir çoğunlukla bu gemilerden faydalanmak
istemesine rağmen, maalesef, fiyatların yüksek olması nedeniyle
bu imkândan faydalanamıyor. Ben, Sayın Bakanımızdan, gerek
yolcu gemilerimizin gerek yatlarımızın ucuz yakıt
kullanmasına imkân tanıyacak yasa teklifinin bir an evvel Yüce
Meclise getirilip, yasalaştırılmasını rica ediyorum;
bu, sektörümüzün çok önemli konularından bir tanesi.
Diğer bir konu da, geçen sefer konuştum,
finansman konusu. Değerli arkadaşlarım, biz, bu anlaşmaya
taraf oluyoruz. Evet, konseyde üye sayısının 40'a
çıkarılmasını kabul ediyoruz. Bunlar tamam; ama, gerçekten,
denizcilik sektörünün finansman sıkıntısı had safhada.
Sektörün yaş ortalaması gittikçe artan gemileri hurdaya
çıkarılıyor; birtakım gemilerine,
yurtdışında, finansmandan doğan sıkıntılar
nedeniyle, el konuyor. Bunlar, sektörümüzün içinde bulunduğu son derece
güç durumlar. Bir an evvel, sektörün, gerek gemi
yapımcılarımızın, tersane
yapımcılarımızın gerekse gemi işletmecilerimizin,
armatörlerimizin finansman sıkıntısına, gerçekten,
hükümetimizin, şimdiye kadar olduğu gibi daha hızlı
yaklaşması lazım.
Son olarak da şunu ifade etmek istiyorum:
Değerli arkadaşlarım, gerçekten,
birtakım kararlar alınırken çok süratli hareket etmemiz
lazım; çünkü, o kararlarda gecikme olduğu takdirde onun bir önemi
olmuyor; zaten, o gecikmenin getirdiği faturayı, biz vatandaş
olarak, millet olarak ödüyoruz.
Ben, bu yasa tasarısının 1 inci
maddesini kabul ettiğimizi bir kere daha belirtmek istiyorum ve bugün
menfur bir saldırı sonucu hayatını kaybeden başta
Emniyet Müdürümüz olmak üzere, diğer polis arkadaşlarımıza
da Allah'tan rahmet diliyorum. Bu tasarınızın, ülkemize ve
denizcilik sektörüne hayırlara vesile olmasını diliyorum,
hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Ayrım.
Şahsı adına, İstanbul Milletvekili
Sayın Cahit Savaş Yazıcı; buyurun. (DSP
sıralarından alkışlar)
CAHİT SAVAŞ YAZICI (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 1
inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum.
Maddeye geçmeden evvel, Sayın Budak'ın,
buradaki (C) sınıfı üyeliğimizle ilgili
yaptığı yorumlarla ilgili bir açıklama yapmak istiyorum.
Bilindiği gibi, burada -yeni çıkan değişikliği de biz
onaylıyoruz şu anda- 40 üye mevcut. Bu 40 üyenin 40'ının da
-(A), (B), (C) olsun- oyları eşit. Bir karar alınırken (A)
grubu ya da (C) grubu diye bakılmıyor ve yıllardan beri, 150'den
fazla üye varken, giremediğimiz bu IMO'ya -hükümetlerin önemi yok, önemli
olan buraya girebilmek- neredeyse, hükümet girdiği için "niye
girdin" denecek bir noktaya geldi; yani, girmese miydi hükümet şimdi
buraya?!
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Girmesine kimse bir
şey demiyor.
CAHİT SAVAŞ YAZICI (Devamla) - O zaman niye
eleştiriyoruz (C) sınıfına girdi diye?! Bugün (C)
sınıfından gireriz, yarın (B) sınıfına
çıkarız; yani, olmadığımız bir yere girdik diye
eleştirmek, yapıcı muhalefet mi oluyor?!
Lütfen, arkadaşlar...
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Girilsin, girilmesine bir
şey demiyoruz...
CAHİT SAVAŞ YAZICI (Devamla) - Yani,
burası, bizim, gelmek istediğimiz noktalara eriştiğimiz
zamanlar eleştirilmemiz gereken bir yer.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Olayı
saptırmayın...
CAHİT SAVAŞ YAZICI (Devamla) - Neyse, ben,
konuya başka bir yönden yaklaşmak istiyorum. Uluslararası
Denizcilik Örgütünde birtakım kararlar alındığı gibi,
birtakım yaptırımlar da oluşmaktadır ve tabiî ki,
denizler, karalar gibi olmadığı için, ülkelerin kullandığı
ortak alanlar olduğu için, biz de, bu tip kurumlara üye olmak
durumundayız ve IMO'ya üyeyiz.
Bu yaptırımlardan bir tanesi de, 2002
yılında bütün gemilerin belirli standartlara sahip olmasıyla
ilgili. Dolayısıyla, şu anda bizim elimizde olan 10 milyon dwt
civarındaki gemilerin birçoğu, Avrupa'nın birçok limanına
giremeyecek durumda. Bu arada, tersanelerimiz de boşta. Bu iki problemi
birleştirdiğimizde, şu anda, hükümetimizin yapması gereken
-nasıl olsa, bütün armatörlerimiz, gemilerini değiştirip, yeni gemiler
alacaklar- bu gemilerin dışarıdan alınmasını ve
paraların dışarıya çıkmasını engellemek.
Bunun için de, yeni gemiye, Türkiye'de yapılan yeni gemiye teşvik
vererek, yurt dışından gelecek gemilerin ithalatında
birtakım maliyet artırıcı önlemler alarak, hem
tersanelerimizi canlandırmalı, oralarda istihdam sağlamalı,
aynı zamanda da gemilerimizin yenileşmesi
sağlanmalıdır.
Tasarının bu maddesinin hayırlı
olmasını diler, hepinize saygılar sunarım. (DSP, MHP ve
ANAP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Yazıcı.
Şahsı adına ikinci söz, Samsun
Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya'ya aittir.
Buyurun Sayın Uzunkaya.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; tasarının 1 inci
maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum;
bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Arkadaşımız, az önce, bizim, sanki böyle
bir anlaşmayı kabul etmediğimiz anlamında bir
değerlendirme yaptılar. Öyle bir düşüncemiz yok. Açık
olarak söylüyoruz, biz, daha önce de söyledik, gerçekten, uluslararası bu
tür, çıkarlarımızın halel görmediği, zarar
görmediği her türlü anlaşmayla ilgili hakikaten, üstelik de burada
hiçbir değişiklik yapılmayacaksa, buradaki tartışmaların
gereksizliğini de söyledik, bunu da samimî söyledik.
O zaman, tüzük değiştirerek,
milletvekillerinin haklarını oradan kısmak yerine, konuşmak
yerine, buraya gelmesi ve gelmemesi gereken veya hangi statüde gelmesi gereken
konusunu tartışsak, daha iyi olur diye düşünüyorum; ama,
bittabi, burada arkadaşımız, keşke, (C)
sınıfında değil, (A) kategorisinde olabilseydik diyor. Bu,
bir temennidir. Sayın Bakanımız da bu temenniye
katıldılar. İnşallah, o döneme geçilecektir.
Değerli arkadaşlar, burada önemli olan
şu, hep bunu vurguluyoruz: Uluslararası anlaşmalarda,
altına imza attığımız anlaşmalar değil
mesele, bu anlaşmaları bizim veya tarafların ne ölçüde
uygulayıp uygulamadığıdır. Yani bir Boğazlar
sorunu, bir geçiş, geçişte uğranılan zararlar...
Bakınız, değerli bir karikatüristimiz
çok enteresan bir şey çizmiş. Şu, Karadenizin; -bilmiyorum, çok
iyi göstermiyor ama- etrafındaki ülkeler, Rusya, Ukrayna, Romanya, Tuna
üzerinden gelen kirlilik, Bulgaristan, Türkiye, Gürcistan ve Azerbaycan...
Azerbaycan da aday. Neden; çünkü, o da Novorossisk Limanından, pazara, Batı'ya
satılacak petrolünün, Hazar Denizi ve Karadeniz'den geçmesini istiyor.
Dolayısıyla, yeni bir deniz kirliliği olayıyla
karşı karşıya kalacağız.
Belki, bilemiyoruz, bir endişe olarak söylüyorum;
mutlaka, Türkiye'nin yararına olmasını dilediğimiz bir Mavi
Akımın, Karadeniz'in altından geçmesinin önümüzdeki dönemlerde
neleri getirip getiremeyeceğini -tabiî ilgili uzmanlar söylüyorlar-
hakikaten geçebilecek mi, geçemeyecek mi; ama, bir kirlilik oluşturacak
mı? Bu kadar tahribatı görmezlikten gelmemiz mümkün değil.
Binlerce yıldır süregelen doğa-insan
ilişkisinde, özellikle yüzyılımızda âdeta bir savaş,
bir katliam yaşanıyor. Bu savaşta, Karadeniz en çok yara alan
denizlerden biridir. Türkiye'nin genel denizleri bunu almıştır
-az önce Sayın Bakanım da ifade ettiler- ama, Karadeniz gerçekten
kirlenmiş. Zaten hidrojen sülfür gazıyla, Karadenizin altı büyük
bir gaz tabakası; yani, Karadeniz'in altında normalde
canlılık yok. Ha, böyle bir deniz, üstten de kirletilmek suretiyle
bir ölü denize dönüşüyor. Bu fecaati ülkenin görmesi lazım.
Karadenizde kıyıları olan, bunun altında imzası
bulanan 40 ülke hangileriyse, behemehal bu konudaki
duyarlılığı, yasanın gerektirdiği,
anlaşmanın gerektirdiği kuralları yerine getirmesi
lazım; getiremezsek, Karadeniz elimizden çıkmak üzeredir. Denizlerin
birini diğerinden tecrit edemezsiniz. Boğazlarla
bağlantılı diğer denizlerimiz de aynı fecaati maalesef
yaşamaktadır.
Sanayileşmiş Orta Avrupa ülkelerini de
kapsayan geniş bir havzaya sahip olan Karadeniz, evsel ve endüstriyel
atıklarla yok olmak üzereyken, şimdi de, çok uluslu petrol
şirketlerinin finanse ettiği ve Rusya'nın endüstriyel
atıklarla bölgedeki etkinliğini sürdürmesi adına dayatılan
Hazar petrollerinin, Karadeniz'deki Novorossisk Limanından dünya
pazarlarına açılması projesi, aynı zamanda, Karadenizdeki
canlı yaşamı tümüyle tehdit etmektedir; hakikaten, hadise budur.
Yani, Karadeniz, bakınız, yıllar önce -Karadenizli
arkadaşlarım çok iyi bilir, ülkenin her tarafından Karadenizli
milletvekili arkadaşlarım var- sayısız balık
çeşidine sahipken, şu anda bir elin 5 parmağını
geçmeyecek kadar balık çeşidi yetişiyor; âdeta, hamsi ürktü,
hamsi yok. Bu sene hamsi yok satıyor. Yani, bu mevsimde Karadenizlinin ve
ülkenin en çok yediği gıdalardan birisi olan hamsi yok, zayiattan.
Niye; hakikaten korkunç bir kirlilik yaşıyoruz.
Sayın Bakanımız, bir şeyler yapmak
istiyor, büyük bir gayret göstermek istiyor; ama, yeterli değil.
Gerçekten, ulusal bir projenin uygulanması lazım diyoruz; sadece
Karadeniz için değil, Marmara için de böyle. Bu arada burada
gıyabında kendilerini tebrik ediyorum; Türkiye yatırım
bütçesi oranında büyük bir bütçeyle İstanbul İSKİ
-yatırımı, katrilyona ulaşmaktadır-
yatırımlarının yüzde 56'sını çevre temizliği
için, çevrenin temizlenmesi için...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Sayın Başkan
bitiriyorum.
BAŞKAN - Efendim, lütfen tamamlayın.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) - ...yüzde 44'ünü ise, su ve su
birikimleri; yani, havzalar, göletler ve barajlar için
değerlendirmektedir. Bu nedenle, İstanbul Büyükşehir
Belediyemizi, bundan kısa bir zaman önce, bir hafta, üç hafta, beş
hafta yetecek suyu kaldı denilen İstanbul'u, elhamdülillah bugünkü
şartlarda suya kandıran İstanbul belediyesi, İSKİ kurumuyla
beraber, şu anda yatırımlarının yüzde
56'sını Marmara Denizi, Boğazlar ve özellikle İstanbul'un o
yedi tepesini birbirine bağlayan, bir anlamda denizlerine ulaşan
ırmakların, derelerin ıslah projesine verdi.
Dolayısıyla bu çalışmaların, Türkiye genelinde
yapılmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(FP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Uzunkaya.
1 inci madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum...
KAMER GENÇ (Tunceli) - Karar
yetersayısının aranılmasını istiyorum.
YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan, ismimi
vererek, Sayın Yazıcı bir sataşmada bulundu, yerimden söz
istiyorum.
BAŞKAN - Oylamaya geçtim, müsaade ederseniz...
1 inci maddeyi oylarınıza...
YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan, daha
önceden söz istedim yalnız. İsmimi vererek sataşmada bulundu söz
istedim.
BAŞKAN - Zabıtları getirteyim; takip
edememişim efendim, bakayım.
İBRAHİM KONUKOĞLU (Gaziantep) - Sorum
var Sayın Başkan.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan,
Sayın Konukoğlu'nun sorusu var; önünüze bir bakın canım.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Öztürk, sorunuzu
yöneltebilirsiniz.
BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) - Sayın
Başkan, aracılığınızla Sayın Bakanımdan
sormak istiyorum: Uluslararası sularda taşımacılık
yapan gemilere uygulanan yakıt indirimi, ulusal sularımızda
taşımacılık yapan gemilere de uygulanamaz mı?
Gereğini ne zaman yapacaksınız?
İkinci sorum: İstanbul Boğazındaki
trafik problemleri, güzel İstanbulumuz için çok büyük tehlikeler arz
etmektedir. Bugün kadar yapılmayan sinyalizasyon sistemi, sizin
Bakanlığınıza nasip olmuştur. Bu sistemin
yapımına ne zaman başlanacak, ne zaman bitirilecektir?
İstanbulumuza bu müjdeyi verir misiniz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Ben de teşekkür ediyorum efendim.
Sayın Konukoğlu, buyurun efendim, sorunuzu
yöneltebilirsiniz.
İBRAHİM KONUKOĞLU (Gaziantep) -
Sayın Başkanım, aracılığınızla
Sayın Bakana soru yöneltmek istiyorum.
Sayın Bakanım,
Bakanlığınız döneminde Kıyı Emniyeti ve Gemi
Kurtarma Genel Müdürlüğüne kaç personel alınmıştır?
Daha önce kâr eden bu kuruluş, alınan bu personel nedeniyle kâr etme
açısından nasıl etkilenecektir?
Teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, buyurun efendim, soruları
cevaplandırabilirsiniz.
DEVLET BAKANI RAMAZAN MİRZAOĞLU
(Kırşehir) - Çok teşekkür ediyorum.
Önce, Sayın Bozkurt Yaşar Öztürk'ün sorusuna
cevap vermek istiyorum.
Uluslararası sularda gemilerimize, deniz nakil
vasıtalarımıza tanınan transit yakıt hakkı, bizim
kendi karasularımızdaki gemilerimize tanınmamaktadır.
Karasularımız dahilinde, kabotaj hattında seyreden gemilerimize
2,5 misli daha fiyatlı mazot verilmektedir. Konuşmamda da belirttim,
müsteşarlığımızda yapılan çalışmayla,
bu konuda bir kanunî düzenleme yapmaktayız; bunu, kısa zamanda Yüce
Meclisin de huzuruna getireceğiz. Kabotaj hattındaki gemilerimize de,
uluslararası sularda seyreden gemilerimiz gibi, ucuz yakıt ve mazot
vererek teşvik etmek istiyoruz, karasularımızdaki deniz
ulaşımını teşvik etmek için.
Sorunuzun ikinci şıkkı, Türk
Boğazlarındaki gemi trafik ve bilgi sisteminin ihalelerini
yaptık; bu pazar günü, İstinye Körfezinde temelini
atacağız. Hepinizi davet etmiştim, davetimi yeniliyorum. Haziran
ayının sonunda da, bu projeye start vereceğiz, bitireceğiz.
Bu suretle, gemi trafiğini tam anlamıyla kontrol edeceğiz.
Çok değerli DYP'li arkadaşımız
Sayın Konukoğlu'nun sorusuna gelince; benim,
Bakanlığım süresinde, Bakanlığıma bağlı
Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma Genel Müdürlüğüne, 102 personel
alınmıştır. Bunun, 60 tanesi, özelleştirilen denizcilik
kurumlarından, Başbakanlık Devlet Personel
Başkanlığı vasıtasıyla gelmiştir; kapsamdışı
personeldir bunların çoğu. Geriye kalan personelin 43 tanesi, geçici
personeldir. Geçici personelin de, 28 tanesini İstanbul'dan aldım;
yani, zannedildiği gibi, Kırşehirliler buraları doldurmadılar.
Seçmenlerim de bir hayli tenkit etmekteler. 28 taneden geriye kalan 15 tanesini
de, diğer vilayetlerimizden, kıyı ve şehirlerden
almış durumdayız.
Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma Genel
Müdürlüğümüz, tarihinde ilk defa, 1997'den beri, yatırım
yapmaktadır. 2000 yılı içerisinde, Alaybey Tersanesinde -şu
anda, Deniz Kuvvetlerimize bağlı- 2 kurtarma römorkörü
yapılmıştır. 2 kurtarma römorkörünün yapılması
için, DPT'den 2001 yılı için yatırım müsaadesi
alınmıştır. Alaybey Tersanemizde, Türk mühendisinin
planıyla, kurtarma römorkörlerine devam edeceğiz.
Ayrıca, yine, ilk defa, bu sene, Türkiyemiz
sahillerinde acil müdahale istasyonları kurma
çalışmalarımız devam etmektedir, bunun bir tanesini, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde kurduk, 2001 yılı içerisinde bu
sayıyı 37'ye çıkaracağız.
Kıyılarımızda, karasularımızda ve yerine göre
açık denizlerdeki her türlü gemi kazasında, Kıyı Emniyeti
Gemi Kurtarma Genel Müdürlüğümüz hizmete hazır hale gelecektir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Bakan, biz,
Kırşehirlilerin alınmasına karşı değiliz...
BAŞKAN - Efendim, 1 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 1 inci madde
kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu
adına, Osmaniye Milletvekili Sayın Şükrü Ünal; buyurun efendim.
(FP sıralarından alkışlar)
FP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Diyarbakır'da meydana gelen ve
Diyarbakır Emniyet Müdürümüzün şehadetiyle ve birkısım
polislerimizin şehadetiyle son bulan hadiseden duyduğumuz üzüntüyü
burada dile getirmek istiyorum.
Osmaniye Milletvekili olarak, Osmaniye
halkının taziyelerini sunuyorum ve görüşmekte olduğumuz bu
kanun tasarısının, ülkemize hayırlı olmasını,
hayırlı hizmetlere vesile olmasını diliyorum. Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP, DSP, MHP ve ANAP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ünal.
Şahsı adına, Sayın Cahit Savaş
Yazıcı; buyurun efendim (DSP sıralarından
alkışlar)
CAHİT SAVAŞ YAZICI (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de kanunun
vatanımıza, milletimize hayırlı olmasını diler,
saygılar sunarım. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, şahsı
adına...
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Konuşmayacağım
Sayın Başkan, vazgeçtim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
Madde3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde Fazilet Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Sayın Zeki Çelik.
Buyurun.
FP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Ben de, bugün meydana gelen menfur suikastı lanetliyor,
görüşülmekte olan denizcilikle ilgili yasanın
tasarısının ülkemize hayırlar getirmesini diliyor,
hayırlı akşamlar diliyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan,
sataşmadan dolayı söz istemiştim...
BAŞKAN - Zabıtlar gelmedi efendim, ben de
merakla bekliyorum.
YAKUP BUDAK (Adana) - Sizin takip etmemeniz benim suçum
mu Sayın Başkan!?!
BAŞKAN - Efendim, ben takip edemiyorum.
YAKUP BUDAK (Adana) - Arkadaşımız ismimi
vererek sataşıyor. Kendileri de biliyorlar ki, Türkiye (C)
grubundadır, biz, (A) grubu olarak temennimizi söyledik yani...
BAŞKAN - Efendim, oturumumuz devam ediyor, gelir.
Sayın Yazıcı, bir sataşma var
mı, kasten bir şey ifade ettiniz mi?
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Var, var...
BAŞKAN - Ne dedi efendim, önce onu alayım;
eğer zabıtlar yetişmezse...
Buyurun, ne dedi?..
YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan...
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, iki
satırlık konuşmasına imkân tanısanız,
uzamazdı. İstirham ediyorum... Lütfen, mikrofonu açın,
arkadaşımız belki bir cümleyle bitirecek işi.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Budak.
VII. AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1. Adana
Milletvekili Yakup Budakın, İstanbul Milletvekili Cahit Savaş
Yazıcının şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan,
Sayın Yazıcı, üyelerin oy farkının
olmadığını söyledi; doğrudur, 157 üyenin hiçbirisinin
oy farkı yoktur. Biz, Türkiye, (C) kategorisine niye bu zamana kadar
gelememiştir, gayret edip (A) kategorisinde olmamız gerekir diye
temennimizi bildirdik. (C) grubuna girmemizden dolayı da mutluluk
duyduğumuzu ifade ediyoruz; fakat, Sayın Yazıcı, sanki
bizim (C) grubuna girmemizden rahatsız olduğumuz gibi bir
anlayışla çıkıp burada konuştular, düzeltmek istiyorum
ve kendilerinin anlayışlarını da, değerlendirmelerini
de kendilerine bırakıyorum. Denizcilik konusundaki bilgilerine de
güveniyoruz; ama, böyle, birtakım lüzumsuz tartışmalara da yol
açmamasını diliyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum.
VI. KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
2.
Uluslararası Denizcilik Örgütü Sözleşmesinde Yapılan
Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları
Raporları (1/549) (S. Sayısı: 202) (Devam)
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik cihazla
yapılması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 2 dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Uluslararası Denizcilik Örgütü Sözleşmesinde Yapılan
Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısının yapılan açık oylamasının
sonucunu ifade ediyorum:
Oylamaya 227 sayın milletvekilimiz iştirak
etmiş; 214 kabul, 7 ret, 2 çekimser, 4 mükerrer oy
kullanılmış ve böylece tasarı
kanunlaşmıştır; hayırlı ve uğurlu
olmasını diliyorum.
Grup başkanvekillerimizin varmış
olduğu mutabakat sonrası, kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için, 25 Ocak 2001 Perşembe günü,
alınan karar gereğince, saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 23.00
BİRLEŞİM
48 İN SONU