I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - Adıyaman Milletvekili Mahmut Nedim Bilgiçin, Güneydoğu Anadolu Bölgesi antepfıstığı üreticilerinin sorunları ile alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması
2. - Hakkâri Milletvekili Mecit Piruzbeyoğlunun, Hakkâri İlinin sorunları ile alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması ve SağlıkBakanı Osman Durmuşun cevabı
3. - Ankara Milletvekili Ayşe Gürocakın, Tevhidi Tedrisat Kanununun kabulünün 77 nci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlunun cevabı
B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. - Balıkesir Milletvekili Hüseyin Kalkan ve 21 arkadaşının, Balıkesirin Dursunbey İlçesinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/181)
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. - Aksaray Milletvekili Murat Akının (6/1170) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/319)
2. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkayanın (6/1184) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/320)
3. - Manisa Milletvekili Ekrem Pakdemirlinin, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun Geçici 41 inci Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifinin (2/443) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/321)
4. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkayanın, 657 sayılı DevletMemurları Kanununa Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/581) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/322)
5. - Yozgat Milletvekili Mesut Türkerin, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 sayılı Kanuna Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/256) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/323)
D) ÇEŞİTLİ İŞLER
1. - Genel Kurulu ziyaret eden Kuzey KıbrısTürk Cumhuriyeti MeclisBaşkanı Ertuğrul Hasiboğlu ve beraberindeki heyete Başkanlıkça hoş geldiniz denilmesi
V. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI
A) GÖRÜŞMELER
1. - Konya Milletvekili Veysel Candan ve 29 arkadaşının, deprem konutlarıyla ilgili ihalelerin yapılış şekli ve altyapı hizmetlerinde uyguladığı yanlış politikalarla devleti zarara uğrattığı ve afet kararnameleriyle belediyeler arasında partizanlık yaptığı iddialarıyla Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/8)
VI. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1. - Manisa Milletvekili Bülent Arınçın, MHP Grubu adına konuşan Kocaeli Milletvekili Kemal Kösenin, partisine sataşması nedeniyle konuşması
2. - Sakarya Milletvekili Cevat Ayhanın, MHP Grubu adına konuşanKocaeli Milletvekili Kemal Kösenin, bakanlığı döneminde afet sebebiyle çıkarılan bir kararname hakkında doğru olmayan beyanlarda bulunduğu iddiasıyla açıklaması
3. - İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahinin, Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydının, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4. - Konya Milletvekili Veysel Candanın, Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydının, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
5. - Kocaeli Milletvekili MehmetBatukun, Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydının, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
6. - Çanakkale Milletvekili Nevfel Şahinin, Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydının, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. - İzmir Milletvekili Rıfat Serdaroğlunun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalının; Amasya Milletvekili Ahmet İyimayanın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulutun; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırımın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy,Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arsevenin; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemicinin ve İzmirMilletvekili Işılay Saygının; Türkiye BüyükMillet Meclisi İçtüzüğünde DeğişiklikYapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527)
2. - Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşlerkomisyonları raporları (1/693) (S. Sayısı : 580)
3. - Hayvan Islahı Kanunu Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/630) (S. Sayısı : 418)
VIII. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. - Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudanın, Fona devredilen bankaların faizle para topladıkları iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve DevletBakanı Recep Önalın cevabı (7/3293)
2. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakayanın, 1999 - 2000 yıllarında ek vergilerle Deprem Fonuna sağlanan gelirlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oralın cevabı (7/3391)
3. - Gaziantep Milletvekili Nurettin Aktaşın, Bağ-Kur emeklilerinin maaşından yapılan kesintiye ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyanın cevabı (7/3423)
4. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakayanın, 2001 yılında Erzincan İline yapılacak yatırımlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Abdulhaluk Mehmet Çayın cevabı (7/3465)
5. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakayanın, 2001 yılında Erzincan İline yapılacak yatırımlara ilişkin sorusu ve DevletBakanı Şuayip Üşenmezin cevabı (7/3493)
6. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakayanın, 2001 yılında Erzincan İline yapılacak yatırımlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oralın cevabı (7/3468)
7. - Antalya Milletvekili Mehmet Baysarının, meslek liselerinden diğer liselere öğrenci nakli yapan müdürlere verilecek cezalara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlunun cevabı (7/3474)
8. - Gaziantep Milletvekili Ali Özdemirin, bakanlıkça Gaziantepte yürütülen projelere ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlunun cevabı (7/3410)
9. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkayanın, Talim ve Terbiye Kurulunca dördüncü sınıf öğrencilerine tavsiye edildiği iddia edilen bir kitaba ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlunun cevabı (7/3422)
10. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakayanın, Erzincan-Üzümlü DevletHastanesinin sağlık personeli sorununa ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuşun cevabı (7/3398)
11. - İzmir Milletvekili Kemal Vatanın, eski bakan ve müsteşarların isimlerinin sağlık kuruluşlarına verilmesine ilişkin sorusu ve SağlıkBakanı Osman Durmuşun cevabı (7/3383)
12. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakayanın, 2001 yılında Erzincan İline yapılacak yatırımlara ilişkin sorusu ve Turizm Bakanı Erkan Mumcunun cevabı (7/3454)
13. - Adıyaman Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fıratın, Adıyaman Telekom Bölge Müdürlüğünce yapılan bir ihaleye ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüzün cevabı (7/3414)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00te açılarak üç oturum yaptı.
Sakarya Milletvekili Cevat Ayhanın dış ticaretteki gelişmelere ilişkin gündemdışı konuşmasına, Devlet Bakanı Tunca Toskay, cevap verdi;
Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük, Ankara İlinin genel sorunlarına,
Ardahan Milletvekili Faruk Demir de Ardahan İlinin düşman işgalinden kurtarılışının 80 inci yıldönümüne,
İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.
İtalyan Senatosu Başkanvekili ve Avrupa - Akdeniz Kadın Parlamenterler Forumu Başkanının vaki daveti üzerine Maltaya gidecek olan dört kadın parlamenterden oluşan Parlamento heyetinde yer alacak milletvekillerine ve,
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi Başkanının beraberinde bir parlamento heyetiyle Tükiyeye davetlerine,
İlişkin Başkanlık tezkereleri GenelKurulun bilgisine sunuldu.
Kars Milletvekili İlhan Aküzüm ve 32 arkadaşının, Ermenilerin Kars İlinde yerli halka yaptıkları mezalimin araştırılması ve bölge üzerindeki emellerine karşı alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla (10/178),
BitlisMilletvekili İbrahim Halil Oral ve 35 arkadaşının, Ermenilerin Bitlis İlinde yerli halka yapmış oldukları mezalimin araştırılması ve Bitlis üzerindeki emellerine karşı alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla (10/179),
Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu ve 31 arkadaşının, Adıyaman İli Besni İlçesindeki ta-rihî ve kültürel varlıkların korunması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla (11/180),
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri okundu; önergelerin, gündemdeki yerlerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Sinop Milletvekili Yaşar Topçunun Adalet Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
DevletBakanı ve Başbakan Yardımcısı A. Mesut Yılmazın, temaslarda bulunmak üzere bir heyetle birlikte 10-12 Ocak 2001 tarihlerinde Almanyaya yaptığı resmî ziyarete, İstanbul Milletvekili Cavit Kavakın da iştirak etmesinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin Başbakanlık tezkeresi, kabul edildi.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan GelenDiğer işler kısmında bulunan :
TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı : 527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından,
Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu Tasarısı (1/693) (S. Sayısı : 580) ile,
Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye (1/53) (S. Sayısı : 433),
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Jandarma Teşkilât, Görev ve Yetkileri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 629 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye (1/759) (S. Sayısı : 572),
Emniyet Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 611 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye (1/727, 1/660, 1/795) (S. Sayısı : 576),
Millî Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme Başkanlığının Kuruluşu ve Görevleri Hakkında 613 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye (1/752) (S.Sayısı : 577),
Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 621 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye (1/728) (S. Sayısı : 591)
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye (1/757, 2/603, 2/605) (S.Sayısı : 592),
Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 612 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye (1/725, 1/701, 1/731, 1/627, 1/793, 1/794) (S. Sayısı : 607),
Başbakanlık Teşkilâtı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunda DeğişiklikYapılmasına Dair 626 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye (1/758) (S. Sayısı : 609),
İlişkin kanun tasarılarının görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından,
Ertelendi;
Hayvan Islahı Kanunu Tasarısının (1/630) (S. Sayısı : 418) görüşmelerine başlanarak, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı; istem üzerine yapılan yoklamalar sonucunda, Genel Kurulda toplantı yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından;
Alınan karar gereğince, 27 Şubat 2001 Salı günü saat 14.00te toplanmak üzere, birleşime 17.55te son verildi.
Nejat Arseven
Başkanvekili
Hüseyin Çelik Cahit Savaş Yazıcı
Van İstanbul
Kâtip Üye Kâtip Üye
No. : 93
II. - GELEN KÂĞITLAR
26.2.2001 PAZARTESİ
Rapor
1.- Eşyanın Sınırlardaki Kontrollerinin Uyumlaştırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/766) (S. Sayısı: 614) (Dağıtma tarihi: 26.2.2001) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Amasya Milletvekili Akif Gülle'nin, sel felaketine uğrayan Amasya-Yeşil Yenice ve Suluova'nın Yardım kararnamesi kapsamına alınmamasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1260) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.2.2001)
2.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Türk Denizcilik Sektörüne ilişkin Devlet Bakanından (Ramazan Mirzaoğlu) sözlü soru önergesi (6/1261) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.2.2001)
3.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, deniz taşımacılığına ilişkin Devlet Bakanından (Ramazan Mirzaoğlu) sözlü soru önergesi (6/1262) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.2.2001)
4.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, amatör sporlar ve tesisleşmeye ilişkin Devlet Bakanından (Fikret Ünlü) sözlü soru önergesi (6/1263) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.2.2001)
5.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, sanayicilerin faaliyet dışı gelirlerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/1264) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.2.2001)
6.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, belediyelerin çöp sorununa ilişkin Çevre Bakanından sözlü soru önergesi (6/1265) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.2.2001)
7.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, doğalgaz kullanımına ve enerji kaynaklarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1266) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.2.2001)
8.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Bursa'daki arıtma projelerine ilişkin Çevre Bakanından sözlü soru önergesi (6/1267) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.2.2001)
9.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Kalkınmada Gençlik Projesine ilişkin Devlet Bakanından (Fikret Ünlü) sözlü soru önergesi (6/1268) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.2.2001)
10.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, havaalanlarına iniş ve kalkış yapan uçaklardan alınan ücrete ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1269) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.2.2001)
11.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Bursa'daki köy yollarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/1270) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.2.2001)
12.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, huzurevlerinde öğretmen istihdamına ve Bursa Sırameşeler spor salonuna ilişkin Devlet Bakanından (Hasan Gemici) sözlü soru önergesi(6/1271) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.2.2001)
13.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, petrol şirketlerine ödendiği iddia edilen fazla paralara ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal) sözlü soru önergesi (6/1272) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.2.2001)
14.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, kaçak olarak çalıştırılan çocuklara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1273) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.2.2001)
15.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, gelir vergisine ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/1274) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.2.2001)
16.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Köy Hizmetleri için alınacak araçlara ve köy yolarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/1275) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.2.2001)
17.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, personel sayısına ve niteliklerine ilişkin Çevre Bakanından sözlü soru önergesi (6/1276) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.2.2001)
18.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İmam Hatip liselerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1277) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.2.2001)
19.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Bursa İlindeki işitme engelli öğrencilere ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1278) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.2.2001)
20.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, baraj projelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1279) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.2.2001)
21.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, gelir dağılımına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Devlet Bahçeli) sözlü soru önergesi (6/1280) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.2.2001)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Gaziantep Milletvekili Nurettin Aktaş'ın, son ekonomik krize ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3744) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.2.2001)
2.- Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, demiryolu taşımacılığıyla ilgili altyapı yatırım çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3745) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.2.2001)
3.- Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, kamu açıklarının finansmanında Merkez Bankası kaynaklarının kullanılıp kullanılmadığına ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal) yazılı soru önergesi (7/3746) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.2.2001)
4.- Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, deniz taşımacılığıyla ilgili altyapı yatırım çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanından (Ramazan Mirzaoğlu) yazılı soru önergesi (7/3747) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.2.2001)
5.- Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, mesleki ve teknik eğitimi özendirme konusunda çalışma yapılıp yapılmadığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3748) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.2.2001)
6.- Van Milletvekili Fethullah Erbaş'ın, medya gruplarının kamu bankalarından kullandıkları kredilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3749) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.2.2001)
7.- Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, Kırıkkale SSK Hastanesinin tomografi cihazı ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3750) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.2.2001)
No. : 94
27.2.2001 SALI
Raporlar
1.- Giresun Milletvekili Rasim Zaimoğlu'nun, Şebinkarahisar Adı İle Yeni Bir İl Kurulması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Önergesi (2/48) (S. Sayısı: 620) (Dağıtma tarihi: 27.2.2001) (GÜNDEME)
2.- Kastamonu Milletvekili M. Hadi Dilekçi'nin, İğdir Adıyla Bir İlçe Kurulmasına İlişkin Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Önergesi (2/305) (S. Sayısı: 621) (Dağıtma tarihi: 27.2.2001) (GÜNDEME)
3.- Tokat Milletvekilleri Reşat Doğru ve Lütfi Ceylan'ın, Kuzey Anadolu Fay Zonu Üzerinde Bulunan Yerleşim Alanlarında Depreme Karşı Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Önergesi (2/580) (S. Sayısı: 622) (Dağıtma tarihi: 27.2.2001) (GÜNDEME)
Yazılı Soru Önergesi
1.- Bursa Milletvekili Hayati Korkmaz'ın, ithalatçı firmaların serbest bölgelerde şube açtıkları iddiasına ilişkin Devlet Bakanından (Tunca Toskay) yazılı soru önergesi (7/3751) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.2.2001)
Meclis Araştırması Önergesi
1.- Balıkesir Milletvekili Hüseyin Kalkan ve 21 arkadaşının, Balıkesir'in Dursunbey İlçesinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/181) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.2.2001)
Geri Alınan Yazılı Soru Önergesi
1.- Sivas Milletvekili Musa Demirci, TRT'ye ayrılan ödeneğe ve reklam gelirlerine ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesini 27.2.2001 tarihinde geri almıştır (7/3444)
Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Adıyaman Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat'ın, Köylere Hizmet Fonundan Adıyaman İli köylerine yapılan yardımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3265)
2.- Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın, Bakanlığın 2000 Malî yılı Bütçesinden ve yardım fonlarından belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/3275)
3.- Gaziantep Milletvekili Nurettin Aktaş'ın, Gaziantep-Nizip İlçesinde otoyol inşası için kamulaştırılan arazilerin bedellerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3278)
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin'in, Boğaz Köprüsü geçiş ücretlerine yapılan zamma ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3280)
5.- İstanbul Milletvekili Celal Adan'ın, Boğaz Köprüsü geçiş ücretlerinde yapılan artışa ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3281)
6.- Çankırı Milletvekili Hüseyin Karagöz'ün, Bakanlığın Çankırı İlindeki yatırım projelerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3285)
7.- Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan'ın, Antalya-Serik-Gebiz ve Kemer ilçelerinin uğradığı sel felaketine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (H. Hüsamettin Özkan) yazılı soru önergesi (7/3288)
8.- Hatay Milletvekili Metin Kalkan'ın, Suriye sınırında bekletilen Türk tırlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3295)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 14.00
27 Şubat 2001 Salı
BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY
KÂTİP ÜYELER : Melda BAYER (Ankara), Mehmet BATUK (Kocaeli)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65 inci Birleşimini açıyorum.
III. - Y O K L A M A
BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapılacaktır.
Yoklama için 5 dakikalık süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen arkadaşlarımız olursa, yoklama pusulalarını teknik personel vasıtasıyla Başkanlığımıza göndermelerini rica ediyor ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı bulunamamıştır.
Birleşime, saat 14.30'da toplanmak üzere, ara veriyorum.
Kapanma Saati : 14.07
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 14.30
BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY
KÂTİP ÜYELER : Melda BAYER (Ankara), Mehmet BATUK (Kocaeli)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III. - Y O K L A M A
BAŞKAN - Birinci oturumda toplantı yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi, yeniden elektronik cihazla yoklama yapacağım ve 5 dakikalık süre vereceğim.
Bu arada, sisteme giremeyen sayın milletvekillerinin, teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen arkadaşımız olursa, belirtilen süre içerisinde yoklama pusulalarını Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, güneydoğu fıstık üreticilerinin ekonomik ve sosyal durumları hakkında söz isteyen Adıyaman Milletvekili Mahmut Nedim Bilgiç'e aittir.
Buyurun Sayın Bilgiç. (DYP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - Adıyaman Milletvekili Mahmut Nedim Bilgiçin, Güneydoğu Anadolu Bölgesi antepfıstığı üreticilerinin sorunları ile alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması
MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Güneydoğu Anadolu Bölgesinde ağırlıklı olarak Adıyaman, Gaziantep, Kilis, Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Mardin ve Siirt İllerinde antepfıstığı ekimi yapan 400 000 ilâ 500 000 kişilik çiftçimiz çok zor durumda bulunmaktadır. Bunların durumunu Genel Kurulda tespit etmek için söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, fıstık çiftçiliği son derece ağır bir daldır; yani, fıstık ağacının ekimiyle üretimi arasında en az on yıl zaman vardır. On yıl içerisinde yetişen ağaç ürün vermeye başlar ve iki yılda bir ürün alınır; yani, çiftçi bir yıl ürün alır, iki yıl harcar. Fıstık üretimi yapan çiftçi, bu ziraatı -saydığım bu bölgede bütün dağ taş, kıraç- fıstıktan başka hiçbir ürün alınamayan bölgede yapmaktadır.
Değerli milletvekilleri, tabiî ki, bu saydığım bölgenin tamamında sorunlar ve sıkıntılar aynıdır; ama, fıstık üreticilerinin isteği ve talebi üzerine kendi bölgeme yapmış olduğum ziyarette gördüğüm manzara içler acısıdır. Adıyaman'ın Besni İlçesinin Hüveydi bölgesinde, Eskiköy'den başlayıp, Sarı Yaprak, Suvarlı ve Köseceli beldelerinde ve onlara bağlı 45'e yakın köy ve mezrada fıstık üretimi yapılmaktadır. Burada aşağı yukarı 40 000 kişi bu işi yapmaktadır.
Değerli milletvekilleri, önemli bir sorunu anlatmaya çalışıyorum; yani, 500 000 vatandaşımızın, Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki ekmeğiyle ilgili ekonomik ve sosyal meseleye değinmek istiyorum ve altını çizerek söyleyeyim ki, bu işi çok önemli sayıyorum.
Burada en önemli mesele, bu arazilerde, fıstık üretiminden başka hiçbir şey yapma imkânının olmamasıdır arkadaşlar; dağ taş ve melengiç ağacı, çalı çırpı, vatandaş, bunun içerisinde, dişiyle tırnağıyla iki yıl çalışıp, bir yıl ürün alıp iki yıl harcamakta; evine götürdüğü ücret de asgarî ücret.
Son yıllarda sıkıntıya giren fıstık üreticisinin durumu, bu yıl felaket. On gün önce kendi bölgeme gidip, fıstık üreticisi arkadaşlarla görüştüğümde, işlerinin içler acısı olduğunu, son derece büyük sıkıntı içerisinde olduklarını gördüm. Geçen yıl kilogramı 3 500 000 liraya satılan fıstık, bu yıl 1 200 000 liraya kadar düşmüş; bunun sebebi de, Güneydoğu Birliğin, destekleme alımını zamanında yapmaması ve alımı da sonuna kadar sürdürmemesidir. 2 milyon lira başfiyat verilmiş, çiftçinin kilogram için almış olduğu fiyat 1 750 000 - 1 850 000 civarında. Şu anda fiyat, destekleme alımı çekildiği için 1 200 000 lira civarında.
Değerli arkadaşlarım, gerek kalibrasyon gerekse analiz sisteminin çok ince hatlarına kadar uygulanması, çiftçinin elindeki fıstığın alınamaması gibi bir sıkıntı ortaya çıkarmıştır. Bu sıkıntının temelinde, birincisi, destekleme alımını tam yapmamak, ikincisi, İran'dan sınır ticaretiyle gelen fıstığın önüne geçememek, üçüncü ve en önemlisi de, dünyadaki ihracat pazarımızın kaybedilmesi vardır. Şu anda 50 000 ton olan rekoltenin 10 000 tonu iç tüketimle gitmiş, geriye kalan 40 000 ton çiftçinin ve köylünün elindedir. Buna, acil çözüm bulmak mecburiyetindeyiz.
Biraz sonra, gündemdışı konuşmaların rutin cevabını vermekle yetinen hükümet üyeleri, değerli bakanımız, cevabını verirken, umut ediyorum ki, buna bir çözüm getirir.
Ben bir çözüm öneriyorum: Şu anda, Türk Lirası, dolar karşısında yüzde 30-40 değer kaybetmiş durumda. Eximbankı çalıştırmak suretiyle, fıstık ihracatçısına, Güneydoğu Birlik aracılığıyla, Eximbank kredisi vermek suretiyle ihracata açıp, eldeki 40 000 ton fıstığı mutlaka ihraç edip, hem ülkeye döviz sokalım hem de çiftçinin elindeki 40 000 tonu ve tüccarın elindeki 40 000 tonu iyi fiyatla değerlendirelim. Çiftçimiz, köylümüz son noktada.
Değerli arkadaşlarım, bütün çiftçiler, tütüncü, fıstıkçı, pamukçu, kuru ziraat yapanların hepsi sıkıntıda ve hepsinin sıkıntısı çok büyük. Bu olayı, bu meseleyi rutin tedbirlerle çözme imkânına sahip değiliz; mutlaka ve mutlaka çok köklü ve radikal tedbirler almak durumundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bilgiç, 1 dakika içerisinde toparlayınız efendim.
MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Devamla) - Fıstık için alınacak tedbirlerin, mutlaka ve mutlaka, ihracatın önünü açacak şekilde, Eximbank kredisi vermekten geçeceğine inanıyorum.
Arkadaşlar, yalnız, meseleler çok büyüdü, sorunlar büyüdü. Biz, burada, defalarca söyledik; bu işin sosyal yönünü, işin odak noktasında olan insanı ve istihdamı, üretimi unuttuk. Bunları gözardı ederek, ülkedeki problemleri çözmemiz mümkün değil. İktisadî meseleleri, iktisadî unsurları yalnız tek başına uygulayarak, ülkenin meselelerini çözme imkânına sahip değiliz. Artık, ne yapıp yapıp, bu ülke, bu meseleleri çözmek durumundadır.
Ülke ateşin içerisindedir. Hükümetimiz, bu işin içerisinden çıkmakta sıkıntı çekmektedir; çünkü, güven unsuru içte ve dışta kaybolmuştur. Kendi içerisinde revizyon yapamıyorsa, Meclis içerisindeki iradeyle, mutlaka ve mutlaka, yeni, güven verecek bir hükümet kurulmalıdır. Ülke, dışarıda ve içeride güveni tazelemek suretiyle, bir yılda, iki yılda, neyse, bu meseleler çözülüp, seçime öyle gidilmelidir. Bu işin altına bütün partiler elini koymalıdır. Bu mesele, millî bir meseledir, devlet meselesidir; yalnız fıstıkçının, yalnız tütüncünün meselesi değil, ülkenin...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Devamla) - Peki; teşekkür ediyorum. (DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Bilgiç.
Gündemdışı ikinci söz, Hakkâri İlinin sorunları hakkında söz isteyen Hakkâri Milletvekili Mecit Piruzbeyoğlu'na aittir.
Buyurun Sayın Piruzbeyoğlu. (ANAP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakikadır.
2. - Hakkâri Milletvekili Mecit Piruzbeyoğlunun, Hakkâri İlinin sorunları ile alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Sağlık Bakanı Osman Durmuşun cevabı
MECİT PİRUZBEYOĞLU (Hakkâri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hakkâri İlimizin genel sorunlarını arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, Hakkâri İlimiz, İran ve Irak sınırında bulunan dağlık bir bölgede olup, en geri kalmış bir ilimizdir; ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. 1980 yılından evvel, halk, tarım ve hayvancılıkla geçinimini rahatlıkla sağlıyordu.
Hakkâri İlimiz, 1978'ten bu yana sıkıyönetimle, olağanüstü halle yönetilmektedir. Sağlık ve eğitim sorunları son derece zayıftır; ulaşım ise, çok kötü bir durumdadır.
1983 yılından itibaren, terörün başlamasıyla, halkın geçim kaynağı olan tarım ve hayvancılık tamamen yok olmuştur; halk, ekonomik yönden güç durumda kalmıştır. Bu nedenlerle, Hakkâri, Türkiye'de, terörden en çok zarar gören ilimiz olmuştur. Köylerinin yüzde 80'i hiçbir hukuk kuralı uygulanmadan boşaltılmış, köylerden göç eden insanların yüzde 85'i Hakkâri Merkez ve Yüksekova İlçelerine yığılmıştır. Böylece, Hakkâri Merkezin nüfusu 7 000'den 70 000'e, Yüksekova'nın nüfusu ise, 10 000'den 90 000'e çıkmıştır. Bu göçler sonucunda halkın yüzde 80'i işsiz kalmıştır.
Eğitim büyük ölçüde aksamış, okulların yüzde 90'ı 13 sene kapalı kalmıştır. Yeniden açılan okullarda ise, branş öğretmeni sayısı çok yetersiz; şu anda dahi, 450 branş öğretmeni eksiğimiz vardır.
Sağlık sorunları da oldukça çoktur. İlimizde, halen, 4 uzman doktor bulunmaktadır. Yani, Hakkâri'de 33 000 kişiye bir uzman doktor düşmektedir.
Değerli milletvekilleri, terörle mücadelede askerî başarı sağlanmıştır; ancak, dünyanın hiçbir yerinde, terörle mücadelede, askerî başarıyla yetinilmemiştir. Terörle mücadelenin kalıcı olabilmesi için, askerî başarıların ekonomik tedbirlerle takviye edilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, askerî başarılar kalıcı olmayacaktır.
Terörün büyük ölçüde bittiği, huzurun avdet ettiği 1997, 1998 yıllarının başlarından itibaren, o zamanki hükümet, sığır ticaretini serbest bırakmış ve halkın büyük bir bölümü sığır ticareti yaparak, devlete yük olmadan, geçimlerini rahatlıkla sağlıyorlardı. Bu uygulamadan, Maliyenin kayıtlarına göre, 1999 yılında, sadece, Esendere Sınır Kapısından devlete 6 trilyon 913 milyar lira vergi ve fon geliri sağlanmıştır. Sağlanan bu gelirlerle, vali ve kaymakamlarımız, merkezî idareye hiç yük olmadan, ilin sorunlarını gidermeye çalışmışlardır. 1999 yılı sonlarından itibaren sınır ticareti tamamen yasaklanmıştır ve merkezden de, ekonomik sıkıntı nedeniyle, Hakkâri İlimize herhangi bir yardım yapılamamıştır.
Değerli milletvekilleri, bu sorunları, diğer milletvekili arkadaşlarım, defalarca, bu kürsüden, veciz bir şekilde dile getirmişlerdir.
Bize göre acilen alınması gereken tedbirleri şöyle sıralayabiliriz: Köye dönüşler hızlandırılmalı ve kendi evini yapana yardım yapılmalıdır. Sayın milletvekilleri, Değerli Bayındırlık Bakanımızın ifadesine göre, deprem bölgesinde evini yapana 6 milyar lira para yardımı yapılmaktadır, Hakkâri'de ise bu yardım 750 milyon lirayla sınırlandırılmıştır. Bu durum, eşitlik ve hukuk ilkelerine kesinlikle uymamaktadır. Bu eşitsizliğin giderilmesi gerekmektedir. Zira, Hakkâri İlimiz de ondört yıl süren bir terör depremi yaşamıştır.
Belli bir zamanla sınırlı olmak üzere, sınır ticaretleri serbest bırakılmalı, hayvan geçişleri kontrollü bir şekilde serbest bırakılmalıdır.
Tarım ve hayvancılık devlet tarafından desteklenerek, yöre halkı tüketici olmaktan çıkarılıp üretici duruma getirilmelidir.
Bununla birlikte, bölgeye, dirayetli, tecrübeli, halkı seven ve sevebilen, halkı potansiyel suçlu görmeyen yöneticilerin gönderilmesi zarurîdir.
Değerli milletvekilleri, Hakkâri halkı perişan bir durumdadır. 57 nci hükümete çağrımız, yerinden olmuş, köylerinden olmuş, her şeyini kaybetmiş bu insanlarımıza sahip çıkılmasıdır.
Bu duygu ve düşüncelerle Yüce Meclise şükranlarımı sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Piruzbeyoğlu.
SAĞLIK BAKANI OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) - Sayın Başkan, yanıt vermek istiyorum.
BAŞKAN - Yanıt vermek üzere, Sağlık Bakanı Sayın Osman Durmuş.
Buyurun Sayın Bakanım.
SAĞLIK BAKANI OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hakkâri Milletvekili Sayın Mecit Piruzbeyoğlu tarafından sorulmakta olan Hakkâri İlimizin Sağlık Bakanlığımızla ilgili durumunu açıklamak üzere huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum; Yüce Heyeti-nizi saygıyla selamlıyorum.
Bakanlığımız 2000 yılı yatırım programında, Hakkâri İlinde 1 adet devlet hastanesi, 4 adet sağlık ocağı yer almış olup, Şemdinli Devlet Hastanesi program ödeneği olan 14 milyar 865 milyon Türk Lirasına ilaveten 40 milyar Türk Lirası daha ödenek gönderilerek hastane inşaatı bitirilmiştir.
Sağlık ocaklarına ise; 4 nolu Merzan Sağlık Ocağı yılı ödeneği 8 milyar 235 milyon, Yüksekova 3 nolu Yeşildere Sağlık Ocağı yılı ödeneği olan 8 milyar 235 milyon, Şemdinli Derecik Sağlık Ocağı yılı ödeneği 7 milyar 769 milyon Türk Lirası gönderilmiş olup, Taşbaşı Sağlık Ocağının ihalesi yapılarak inşaatına başlanıldığı Valilikçe Bakanlığımıza bildirilmediğinden dolayı, yıl ödeneği gönderilememiştir.
2001 yılı yatırım programında devam eden projelerin 2001 yılı payları ise; Taşbaşı Sağlık Ocağına 61 milyar, 4 nolu Merzan Sağlık Ocağına 23 milyar, Yüksekova 3 nolu Sağlık Ocağına 26 milyar, Şemdinli Derecik Sağlık Ocağına 24 milyar olup, Maliye Bakanlığının serbest bırakması oranlarına göre gönderilecektir.
Ayrıca, 4 nolu Sağlık Ocağı için gönderilen 20 milyar Türk Lirasının Yüksekova Sağlık Ocağında kullanılması Valilikçe talep edilmiş ve Şubat 2001 tarih ve 635 sayılı yazımızla uygun görüldüğü bildirilmiştir.
Valiliğin 4.1.2001 tarih ve 69 sayılı yazılarıyla sağlık ocağı inşaatının bitirilerek geçici kabulünün yapıldığı bildirilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 2001 yılında Bakanlığımıza bağlı sağlık kuruluşlarının onarımı için talep edilen 57 milyar 195 milyon Türk Lirası ödeneğin bütçe imkânları dahilinde gönderilmesi planlamaya alınmıştır.
2000 yılında Hakkâri İlimizdeki sağlık kuruluşlarının onarımı için 82 milyar 204 milyon Türk Lirası gönderilmiştir.
Şu anda, Hakkâri Devlet Hastanesinde, Ankara'nın birçok hastanesine eşdeğer laboratuvar imkânları vardır ve hastanemiz, diyaliz merkezi dahil, halkın hizmetindedir.
Halen, Sağlık Bakanlığımıza bağlı 4 baştabip 1 baştabip yardımcısı, 13 uzman, 61 pratisyen, 7 diş tabibi, 2 biyolog, 3 psikolog, 1 diyetisyen -bu sayılar artırılabilir- toplam 764 personelimiz Hakkâri İlinde görev yapmaktır. Maliye Bakanlığından kadro gönderilmesi halinde standart kadrolar doldurulacaktır.
Ezcümle şunları ifade etmek isterim: Hakkâri İlimiz bugüne kadar 1998 yılının kadrolarıyla mukayese edildiğinde yüzde 70'ler oranında daha ciddî doluluk oranına sahiptir.
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakanım.
Böylece gündemdışı konuşma yanıtlanmıştır.
MECİT PİRUZBEYOĞLU (Hakkâri) - Sayın Başkan, ben, Hakkâri'de sağlık ocağı yoktur demedim; doktor yok diyorum. Doktor olsa, sağlık ocağı olmasa bile, Sayın Bakanıma, ben, yer bulurum. Biz doktor istiyoruz.
BAŞKAN - Peki, teşekkür ederiz.
Gündemdışı üçüncü söz, Tevhidi Tedrisat Yasasının kabulünün 77 inci yıldönümü nedeniyle söz isteyen Ankara Milletvekili Ayşe Gürocak'a aittir.
Buyurun Sayın Gürocak. (DSP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
3. - Ankara Milletvekili Ayşe Gürocakın, Tevhidi Tedrisat Kanununun kabulünün 77 nci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî EğitimBakanı Metin Bostancıoğlunun cevabı
AYŞE GÜROCAK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyetimizin üç temel yasasının kabulünün yıldönümünün arifesindeyiz. Bunlardan Tevhidi Tedrisat Kanununun; yani, Öğretim Birliği Yasasının 77 nci yıldönümünü 3 Mart 2001'de kutlayacağız. Bu yasa, başta eğitim, öğretim kurumları olmak üzere, tüm toplumsal hayatımızda köklü bir değişim yaratmak için çıkarılmış ve cumhuriyetimizin temel taşlarını yerli yerine oturtmakta önemli bir işlev görmüştür. Başta, Atatürk olmak üzere, cumhuriyetimizi kuranlar bağımsız ve güçlü bir devlet kurmanın, çağdaş bilgilerle donatılmış, özgür düşünceli bireyler yetiştirmenin, ulusal eğitim sisteminin ve müfredat sisteminin kurulmasından geçtiğini görmüşlerdir. Atatürk 15 Temmuz 1921'de Ankara'da gerçekleştirilen ilk maarif kongresinde yaptığı konuşmada bu gerçeğin altını çiziyor ve şöyle diyordu: "Yüzyılların yüklemiş olduğu derin bir idarî ihmalin, devlet yapısında oluşturduğu yaraları tedavi etmek için en büyük çabanın kültür yolunda harcanması gerekmektedir. Ülke birliğinde millî eğitime dayanak olacak temellerin kurulması için ulusal eğitim programının bir an önce oluşturulması zorunludur." Tevhidi Tedrisat Kanunu, işte bu zorunluluğu yerine getiriyordu. Bu yasa, cumhuriyetin ilk yıllarındaki bütün ekonomik zorluklarına rağmen gerçekleştirilen eğitim seferberliği ve harf devrimiyle yaratılan öğrenmenin kolaylaştırılması, gerçek bir eğitim devriminin temel taşıydı. Bizzat Atatürk, 1 Mart 1924'te Türkiye Büyük Millet Meclisini açarken yaptığı konuşmada ülkenin genelinde saptanan eğitim ve öğretimin birleştirilmesi ilkesinin bir an önce uygulanması gerektiğini belirterek, bu yolda gecikmenin zararlarının ivedi kararlarına neden oluşturduğunu hatırlatıyordu.
Bu yasayla, eğitimdeki sistemsizlik sona erdirilmiş, ülkemiz insanlarına ortak duygu, düşünce ve değerleri kazandıracak bir eğitim sisteminin temelleri atılmıştır. Bu yasayla, Osmanlı Devletinin genel eğitim veren kurumları ve dine dayalı eğitim veren sıbyan okulları ve medreseler kapatılarak karmaşık yapıya son verilmiştir. Yine bu yasayla, din hizmetlerini yürütecek imam ve hatip gibi memurları yetiştirmek üzere imam-hatip okulları, din uzmanları yetiştirmek üzere ilahiyat fakülteleri kurulabilmiştir. Tüm bunlardan başka, genel eğitim ve öğretim veren bütün eğitim kurumları Millî Eğitim Bakanlığına bağlanmıştır. Böylece, amaçlarının dışına çıkmaya başlayan azınlık okullarının dinsel ve siyasal amaçlarla yaptıkları eğitim de denetlenebilmiştir. Yine bu yasayla, kadın-erkek bütün herkese eşit eğitim hakkı tanınmış; bu sayede, kadınların, erkeklerle eşit birey olarak eğitim hakkından yararlanması yönünde ilerici bir adım atılmıştır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; özetle altını çizmek istediğim konu şudur: Öğretimde birlik prensibi, cumhuriyetimizin temel prensiplerinden biridir. Tevhidi Tedrisat Kanunu ile eğitim sistemimizi zümrelere ve kültürlere bölünmüş olmaktan kurtararak, eğitim kurumlarında dinî görüş ile laik görüş arasındaki ikiliğe son vererek, inançlara saygılı, fakat, laik görüşe dayalı eğitim birliği sağlanmıştır. Şimdi, bize düşen, öncelikle bu prensibi korumak ve canlı tutmaktır; öğretimde birlik ile hayat boyu öğrenme arasında doğru ve sağlıklı bağlar kurmaktır; eğitimde fırsat ve davranış eşitliğini, öğretimde birlik prensibimizle kaynaştırmaktır; bilgi toplumu insanını yetiştirirken, aynı zamanda, ona, öğretimde birlik prensibinin ulusal değerlerini kazandırmaya devam etmektir.
Yetmişyedi yıl önce Tevhidi Tedrisat Kanununu çıkaran, 55 inci hükümet döneminde de sekiz yıllık temel eğitimi kanunlaştıran Yüce Meclisimizi saygılarımla selamlıyorum. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Gürocak.
Gündemdışı konuşmayla ilgili olarak görüşlerini ifade etmek üzere, Millî Eğitim Bakanımız Sayın Metin Bostancıoğlu.
Buyurun Sayın Bostancıoğlu. (DSP sıralarından alkışlar)
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Kurtuluş Savaşının sonunda, Atatürk'ün önderliğinde, her alanda, çağdaş anlamda, yeni bir yapılanma sürecine girilmiştir. Bu yapılanmada, eğitim, Atatürk'ün gündeminde, her zaman, özel bir yer almıştır.
23 Nisan 1920'de yeni Türk Devletinin temelleri atılırken, Atatürk "eğitim, ulus olmanın, bayındır bir vatan kurmanın temel şartıdır" diyerek, eğitimin önemini vurgulamış ve hedeflediği ulusal, demokratik, laik eğitim sistemiyle, düşüncesi, vicdanı ve kültürü özgür bireylerden oluşan çağdaş bir ulus yaratmanın yolunu açmıştır.
Bağımsızlık savaşının en bunalımlı günlerinde, maarif kongresini ve heyeti ilmiye adı altında da bilim kurullarını toplamıştır. Bu danışma toplantılarında, ilköğretim programları, sınıf mevcutları, zorunlu eğitimin tamamlanması, küçük yerleşim birimleri için yatılı bölge okullarının açılması, ilk, orta ve lise eğitim öğretim süreleri, öğretmenlik mesleği, Talim ve Terbiye Dairesinin kurulması gibi, eğitim tarihimiz açısından önemli kararlar alınarak yürürlüğe konulmuştur.
Her biri ayrı ayrı önemli ve değerli olan ve birbirinin tamamlayıcısı durumunda bulunan bu işlerin arasında en önde geleni, ülkenin insan gücünü hazırlayacak olan eğitim sistemini birleştirerek, tamamen devletin gözetim ve denetimi altına alan, o günkü adıyla Tevhidi Tedrisat Kanunu; yani, Öğretim Birliği Yasasıdır.
Sayın milletvekilleri, ülkenin, Öğretim Birliği Yasasından önceki eğitim durumuna genel olarak bakıldığında, bu yasanın niçin gerekli olduğunu daha iyi görebiliriz: Osmanlı Devletindeki bütün sosyal kurumlarda olduğu gibi, eğitim öğretim işleri de dinsel esaslara göre düzenlenmişti; geleneksel öğretim kurumu olan medreselerde İslami bilimler ağırlıklı olarak yer alırken, pozitif bilimler ikinci plana itilmişti; öğretim dili olarak yabancı bir dil, Arapça egemendi; okullarda, deneye dayanan bilimler ve çağdaş araştırma yöntemleri hiç yoktu; resim, müzik, heykel gibi güzel sanatlar alanında herhangi bir eğitim yapılmıyordu; kadınların ise, eğitimde yeri yoktu.
18 inci Yüzyılın sonlarına doğru, Avrupa ülkelerinde, bilimsel ve teknolojik gelişmelerin çok ileri boyutlara gitmesi sonucu bu şekildeki eğitim sisteminde de yenilikler yapılması gereği ortaya çıktı. Bu dönemde, Batı eğitim sistemine uygun olarak açılan askerî okulların yanı sıra, iptidai, rüştiye, idadi okulları açılmaya başlanmıştır. Yani, iptidai, ilkokul; rüştiye, ortaokul; idadi de lise. Bunu, 1863 yılında açılan darülfünun, yani üniversite izlemiştir; ancak, bunlar sayısal olarak çok yetersizdi ve ülke geneline yayılmamışlardı. Aynı dönemde ise, her türlü azınlık ve etnik gruplar kendi özel okullarına sahip oldukları gibi, ülkenin pek çok yerinde yabancıların açmış olduğu misyoner okulları da bulunuyordu. Bu okulların eğitim ve öğretimleri üzerinde ise yeterli ulusal denetim kurulamamıştı. Hatta bu okullar devlet aleyhine zararlı çalışmalar içine de girmişlerdi. 3 Mart 1924'te Tevhidi Tedrisat Kanununun -bugünkü adıyla Öğretim Birliği Yasasının- çıkarılmasıyla, çok çeşitli, kişi, kurum, vakıf ve oluşumların kontrol ve yönetiminde ve çok farklı program ve yöntemlerle eğitim uygulamalarını sürdüren eğitim kurumları Millî Eğitim Bakanlığına bağlanmıştır. Böylece, eğitimin tek elden yürütülmesine başlanmıştır.
Öğretim Birliği Yasasının hemen arkasından çıkarılan 1924 Anayasasıyla da her türlü eğitim ve öğretimin hükümetin denetim ve gözetiminde olacağı, yasa çerçevesinde yapılacağı ve serbest olduğu, her kadın ve erkeğin ilköğretimini yapmaları zorunluluğu getirilmiştir.
Öğretim Birliği Yasasıyla, laik cumhuriyetin dışında yönetim arayışında olanların hesaplarına son veren yasal engel getirilmiştir. Kadınlarımızın, geleneksel yapıdan da kaynaklanan nedenlerle dışlanmalarına son verilerek, toplum yaşamının her aşamasında aktif olarak katılabilecekleri eğitim ortamları açılmıştır.
Okul sistemleri ve eğitim programlarında birliğe gidilerek, insanımızın, çağdaş bilgi ve becerilerle donatılmaları sağlanmıştır. Eğitim ortamlarında oluşturulan kültürel çatışmaya son verilerek, bilimi ve bilimsel yöntemleri esas alan demokratik, laik eğitim programları gerçekleştirilerek çağdaş insangücünün yetiştirilmesine başlanmıştır. Öğretim Birliği Yasasının gereği gibi uygulanabilmesi için de 1926 yılında Maarif Teşkilatı Kanunu çıkarılmıştır.
Sayın milletvekilleri, Öğretim Birliği Yasası, tarihsel süreç içinde önemini korumaktadır. Öğretim Birliği Yasası, ülkemizin eğitim ve öğretim düzeyinin yükseltilmesi, kültürel bütünlüğün geliştirilmesi, öğrencilerimizin, özgüvene sahip, ülkesini seven ve yücelten, Atatürk ilkelerini benimsemiş bireyler olarak yetiştirilmesinde, birleştiriciliğini ve koruyuculuğunu halen sürdürmektedir.
Öğretim Birliği Yasasını çıkaran Yüce Meclisimizin üyelerini, titizlikle uygulayan Atatürk'ün Millî Eğitim Bakanı Mustafa Necati'yi, daha sonra, eğitimimizde çok önemli ilk yapı taşlarını koyan unutulmaz Millî Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel'i ölümünün kırkıncı yılında saygıyla anıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutup, bilgilerinize sunacağım.
B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. - Balıkesir Milletvekili Hüseyin Kalkan ve 21 arkadaşının, Balıkesirin Dursunbey İlçesinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/181)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Dursunbey, Balıkesir İlinin en büyük toprak genişliğine sahip ilçesidir. Bu genişliğin içinde 104 köyü vardır. Dursunbey'in köylerinde yaşayan insanlarımız, mahrumiyet içinde yaşamlarını İdame ettirmeye çalışmaktadırlar. Altyapı bakımından da Dursunbey Doğu ve Güneydoğu Anadolumuzun birçok ilçesinden daha geri durumda olması araştırılarak, alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98 inci, TBMM İçtüzüğünün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
1.- Hüseyin Kalkan (Balıkesir)
2.- Hidayet Kılınç (İçel)
3.- Mükerrem Levent (Niğde)
4.- Hakkı Duran (Çankırı)
5.- H. Hüseyin Balak (Tokat)
6.- Nesrin Ünal (Antalya)
7.- Ali Uzunırmak (Aydın)
8.- Mehmet Ceylan (Sıvas)
9.- Mesut Türker (Yozgat)
10.- Metin Ergun (Muğla)
11.- Bozkurt Yaşar Öztürk (İstanbul)
12.- Bedri Yaşar (Gümüşhane)
13.- Mustafa Haykır (Kırşehir)
14.- Hüseyin Akgül (Manisa)
15.- Osman Fevzi Zihnioğlu (Sakarya)
16.- Yusuf Kırkpınar (İzmir)
17.- Armağan Yılmaz (Uşak)
18.- Mustafa Gül (Elazığ)
19.- Mustafa Zorlu (Isparta)
20.- Sedat Çevik (Ankara)
21.- Bekir Ongun (Aydın)
22.- Adnan Fatin Özdemir (Adana)
Gerekçe:
Dursunbey İlçesi, coğrafî konum itibariyle kuzey yarımkürede 40 derece doğu meridyenleri ile 28 derece kuzey paralelleri arasında yer alan 1 952 km2 yüzölçümlü ve 630 metre rakımlı dağlık ve çok engebeli bir yapıya sahiptir. Topraklarının 124 645 hektarı ormanlıktır. Bunun 73 842 hektarı prodüktif, 52 166 hektarı ise bozuk orman alanıdır. İlçenin doğusunda Tavşanlı, Simav, batısında Kepsut, kuzeyinde Orhaneli, güneyinde Sındırgı ve Bigadiç İlçeleri bulunmaktadır.
Dursunbey İlçesi genel olarak dağlık olup bu dağlar derin vadilerle yarılmıştır. Dağlar doğu-batı istikametinde uzanmakta olup en yüksek dağı 1 665 metre yüksekliğinde Alaçam Dağıdır.
1997 nüfus tespit sonuçlarına göre;
İlçe merkezinin nüfusu: 13 527,
Köylerin nüfusu ise, 31 965 olup, toplam nüfus 45 492'dir. Bu oran, son yedi yılda yüzde 20 azalmıştır.
İlçe ekonomisi tarım, hayvancılık ve orman ürünleri sanayii üzerine kurulmuş olup, 23 901 hektar kültür arazisinden 1 950 hektarında sulu tarım, 21 951 hektarında ise kuru tarım yapılmaktadır. Köylerimizde hayvancılık ilçe merkezine nazaran gelişmiş olmasına rağmen, bundan da halkımız pek fazla gelir sağlayamamaktadır. İlçemizde 20 650 adet büyükbaş, 72 500 adet küçükbaş hayvan bulunmaktadır. Büyükbaş hayvanların yüzde 14'ü saf ırk, yüzde 37'si melez, yüzde 49'u ise yerli ırktır. Sunî tohumlama çalışmalarıyla, yerli ırk sayısı azaltılmaya çalışılmaktadır.
Topraklarımızın 124 645 hektarı -73 842 hektarı prodüktif, 52 166 hektarı bozuk orman alanı- ormanlık arazi olan ilçemizde 2 adet orman işletme müdürlüğü bulunmakta olup, orman ürünlerinden elde edilen gelir, 1998 yılı sonu itibariyle, 2 179 615 822 000 Türk Lirasıdır. Bunların dışında bulunan ORÜS İşlet Müdürlüğü, 1997 yılının son aylarında özelleştirilmiş ve işçiler işten çıkarılmıştır. Halkın büyük bir kısmı orman işçisi olup, bir kısmı da orman ürünlerine dayalı sahalarda faaliyet göstermektedirler. İlçede ormana dayalı sanayi kollarının geliştirilmesi çalışmalarına başlanmalıdır.
Dursunbey İlçesinin dışarıya açılabilmesi için, Dursunbey-Tavşanlı, Dursunbey-Simav karayollarının bir an önce açılması gerekmektedir. Açılacak olan Dursunbey-Tavşanlı yolu, Çanakkale-Ankara bağlantısını sağlayacak en kısa yol olacaktır.
İşsizlik had safhada olup, halk ilçeyi terk edip büyük şehirlere yerleşmektedir. Bu göçü tersine çevirebilmek için, bir an önce, ilçemizin kalkınmada öncelikli ilçeler statüsüne alınması gerekmektedir.
Turizm açısından büyük bir değere sahip olan ilçemizde dağ turizminin geliştirilmesi için gerekli çalışmalara acilen başlanılmalıdır.
İlçe Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfınca geliştirilmeye başlanılan seracılık, amerikanasması, kiraz, badem, ceviz yetiştiriciliği projeleriyle, fakir halkın geliri artırılmaya çalışılmaktadır.
5 Nisan 1994 kararlarıyla, ilçemiz ekonomisi tamamen çökmüş, ilçede bulunan tek fabrika kapanmış ve şahıslara ait kereste ticarethaneleri de çalışamaz duruma gelmiş ve ucuz işçi çalıştırma yollarına başvurmaktadırlar. Buralarda çalışan halk, her türlü sosyal güvenceden yoksundur.
Dursunbey'in, içinde bulunduğu sorunlardan bir an önce kurtulması için, sorunlar ve çözüm yollarını yerinde tespitiyle ilgili bir Meclis araştırma komisyonunun kurulması, Dursunbeyimiz ve bölgemiz için yararlı olacağı kanaatindeyiz.
BAŞKAN - Önerge bilgilerinize sunulmuş olup, gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması hususundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına dair önergeler vardır, okutuyorum :
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. - Aksaray Milletvekili Murat Akının (6/1170) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/319)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 519 uncu sırasında yer alan (6/1170) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
Murat Akın
Aksaray
BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.
Diğerini okutuyorum:
2. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkayanın (6/1184) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/320)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 532 nci sırasında yer alan (6/1184) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
Musa Uzunkaya
Samsun
BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.
İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş, üç adet, doğrudan gündeme alınma önergeleri vardır, ayrı ayrı okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
3. - Manisa Milletvekili Ekrem Pakdemirlinin, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun Geçici 41 inci Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifinin (2/443) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/321)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun Geçici 41 inci Maddesinin değiştirilmesine dair kanun teklifimin süresi içinde ilgili komisyonlarda sonuçlandırılmaması nedeniyle İçtüzüğün 37 nci maddesi uyarınca doğrudan Genel Kurul gündemine alınması hususunu arz ederim.
8.11.2000
Ekrem Pakdemirli
Manisa
BAŞKAN - Önerge sahibi sıfatıyla, Sayın Pakdemirli; buyurun.
Süreniz 5 dakikadır.
EKREM PAKDEMİRLİ (Manisa)- Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 2547 sayılı Kanunun Geçici 41 inci Maddesinin değişikliğiyle ilgili kanun teklifim maalesef, ilgili komisyonlarda görüşülememiştir.
Özetle, bildiğiniz gibi, 1950'li yıllarda üniversitelerle ilgili yapılan düzenlemede, üniversite öğretim üyelerinin emeklilik yaşı, bir ayrıcalıkla, 67 yaş olarak tespit edilmiş; normal memurların 65; ama, üniversite öğretim üyelerinin emeklilikleri de 67 yaş sınırına getirilmişti. Aradan yıllar geçti; neslimizin, insanlığın ortalama yaşı arttı. Türkiye'de bile, bugün, ortalama yaşımız 69 yaştır; yani, ömür de uzamıştır.
Şimdi, üniversitelerde öğretim üyeleri fevkalade zor ve pahalı bir yetiştirmeye tabidir. Bu kanun teklifimle, sağlığı yerinde olan arkadaşların, üniversite öğretim üyelerinin, 72 yaşına kadar görevde kalmalarını teklif ediyorum. Bundan, aşağı yukarı 200-225 üniversite öğretim üyesinin istifade edeceğini zannediyoruz. Bu bir ilave üniversite demektir. Böyle yetişmiş, 67 yaşına kadar gelmiş ve kanundan dolayı, sağlığı yerinde olmasına rağmen kanundan dolayı emekli olacak olan arkadaşlarımızın eğitim camiasına tekrar kazandırılmasında büyük yarar görüyorum.
Bakın, iki önemli, herkesçe bilinen örneği hatırlatmak istiyorum; birisi De Bakey'dir; Amerika'da, hâlâ, kalp ameliyatı yapmaktadır ve 85 yaşındadır, üniversitedeki yerini korumaktadır. Yakından bir örnek veriyorum: Gazi Ata Yaşargil, 1927 doğumlu; demek ki, 74 yaşındadır. Şu anda, Arkansas Eyaletinde Little Rock'ta, beyin cerrahi kliniğinin hem direktörüdür hem de hocasıdır, ameliyatlarını yapmaktadır.
Yani, sağlığı yerinde olan arkadaşlarımızın -fevkalade pahalı bir yetiştirmeden geçmiş- yetişme ortamlarını gençlere aktarabilme, o tecrübeyi aktarabilme imkânını verebilmemiz için bu kanun teklifini verdim. Maalesef, ekim ayına kadar, bu kanun teklifim herhangi bir işlem görmedi; müracaatım üzerine, bugün, buraya geldi.
Sakın, şöyle bir intiba doğmasın; Ekrem Pakdemirli de üniversiteden gelmektedir; onun için emeklilik yaşını artırmak istiyor; böyle bir şeyim yok. Ben, çok iyi biliyorum ki, tıpta, mühendislikte, hukukta ve sosyal bilimlerde, bugün 66-67 yaşına gelmiş olan çok çok değerli arkadaşlarımız var; çok sağlamdırlar, zindedirler. Zinde bir insanı niye kaybedelim?!
Biliyorsunuz, geçen yıl da, enerjisi yerindedir, zinde bir siyasetçidir diye, Anayasayı bile değiştirmek istedik. Bizim Anayasayı değiştirmeyle ilgili bir talebimiz yok; istediğimiz, sadece, 67 yaşına gelmiş olan sağlıklı bir kimsenin çalışma süresinin daha da uzatılabilmesi. Tabiî, bu da, kendi isteğiyle olur. Bazı arkadaşlar diyebilir ki, ben, 67 yaşına geldim, zindeyim; ama, çalışmak istemiyorum, teşekkür ederim, köşeme çekilmek istiyorum... Ama, bu ekonomik ortamda ve fevkalade cüzi maaş verdiğimiz şartlarda çalışmak isteyen sağlıklı arkadaşlarımızın önünü kesmeyelim diyorum.
Bunun için, bu kanun teklifime destek vermenizi talep ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz.
Başka söz isteği?.. Yok.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum:
4. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkayanın, 657 sayılı DevletMemurları Kanununa Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/581) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/322)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Vermiş olduğum (2/581) esas nolu kanun teklifimin, süresi içinde ilgili komisyonlarda görüşülemediği için doğrudan gündeme alınması için gereğini arz ederim. 28.11.2000
Musa Uzunkaya
Samsun
BAŞKAN - Önerge sahibi sıfatıyla, Sayın Uzunkaya, buyurun. (FP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakikadır efendim.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; önergem üzerinde söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, verdiğim önergenin amacı, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa bir madde ilave edilerek, bugüne kadar var olan bir eksikliğin, bir yanlışlığın, bize göre, giderilmesine katkı sağlamaktır.
Hadise, bilindiği üzere şudur: Çeşitli nedenlerle memuriyetten ayrılan; fakat, daha sonra, yeniden memuriyete dönenlerin, bu iki memuriyet dönemleri arasında kalan sürelerini hizmet sürelerine saydırabilmelerini temin amacına matuf bir önergedir.
Bilindiği gibi, SSK'ya tabi çalışanlar için geçmişte buna benzer uygulamalar yapılmıştır; ancak, memurlar için, ne hikmetse, bugüne kadar böyle bir uygulama yapılmamıştır. Bu haksızlığı ortadan kaldırmak ve sayıları onbinlere vardığını sandığım bu durumdaki memurların haklarını kendilerine teslim etmek üzere, memuriyet hizmetleri arasında kalan, memuriyet dışında geçen sürelerin, kesenek ve karşılıkları kendileri tarafından ödenmek şartıyla, hizmet sürelerinden sayılması imkânı getirilmektedir; bu şekilde de, bir eşitsizlik ve adaletsizlik de ortadan kaldırılmış olacaktır.
Askerlik sürelerinin borçlanmak suretiyle hizmete sayılması örneğinde olduğu gibi, burada da, memuriyet hizmetleri arasındaki herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna bağlı olmaksızın geçen süreler hizmet sürelerine eklenmiş olacaktır.
Bir örnek olarak söylüyorum: Lise mezunu durumundaki iki memurun ikisi de üniversiteyi kazanıyor ve birisi üniversiteye devam edebilmek için istifa ediyor, diğeri ise görevine devam edi-yor; yani, çalışıyor. Zannımca, bu durumda olan arkadaşlardan Parlamentoda milletvekili arkadaşlarımız da vardır. Üniversiteyi kazandıkları dönemde memuriyetten ayrılmak zorunda kalanlar için, dört senelik, beş senelik bir boşluk meydana geliyor. Bu boşluk diğer kurumlarda, SSK'da kapatılabildi; ama, 657'ye tabi olan memur arkadaşlarımız için, maalesef, bugüne kadar böyle bir imkân kullanılamadı.
Malumdur ki, çalışarak okuyanlar için, hem çalıştıkları kurumlarda ve hem de çalışırken öğretimlerine devam etmeleri açısından, kendilerini fevkalade rahatsız edici bir zemin oluşmakta; yani, hem memur hem öğrencilik statüsü zaman zaman sıkıntılara vesile olmaktadır. Bunun için de, ihtiyaç olmadığı halde, birçoğu çalıştığı kurumlarda, çok kere, gece .bekçisi veya nöbetçi memur olarak görevlendirilmektedir; yani, kendi rahat ederken, bir anlamda da idareyi sıkıntıya sokmaktadır. Öte yandan, okumak için memuriyet görevinden istifa ederek ayrılanlar, Türkiye şartlarında devlet görevinden istifaen ayrılanlar lehine bir fedakârlık etmiş sayılabilirler. Bu şekilde tahsilini tamamlayarak yeniden memuriyete dönmüş olanların, diledikleri takdirde, tahsilde geçen sürelerini hizmete saydırmaları, onların en tabiî hakkı olacaktır kanaatimi ifade etmek istiyorum.
Bilindiği üzere, yürürlükteki yasaya göre, çalışanlar erkekse 60, kadınsa 55 yaşında emekli olabilmekteydi. Bu son uygulama, getirilmek istenen uygulamaydı. Teklifimizin kabulü halinde, yaş hadlerine göre bir erken emeklilik burada söz konusu değil. Tekrar ediyorum; burada, sadece, aradaki boşluğun, primlerinin bizzat mükellef tarafından ödenmesi suretiyle -üstelik de burada devlet maliyesine bir katkı sağlanması söz konusu olacaktır- hizmet süresi açısından çalışanlar lehine bir artış sağlanmış olacak; memur, sadece, emeklilik sürelerindeki artıştan yararlanmış olacaktır, Hazine ise, primden faydalanmış olacaktır.
Değerli arkadaşlar, memurların mevcut hali her türlü izahtan varestedir, durumları herkesin malumudur. Teklifimiz, çalışan memurlara maaş açısından ek ve büyük bir artış getirmeyecek; ancak, emekli olanlar, hizmet sürelerinin bu şekilde artırılmış olmasıyla, biraz daha fazla emekli maaşı almaya hak kazanmış olacaklardır.
Hükümetin, bir müddet önce memurların durumlarının iyileştirilmesi amacıyla almış olduğu yetkide, kanunda -bilebildiğim kadarıyla- böyle bir değişikliğin amaçlandığını hatırlamıyorum, böyle bir şeyin var olduğunu da zannetmiyorum. Eğer, böyle bir şey varsa, bu, zaten, benim teklifimle örtüşür anlamına gelmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Fakat, tahmin ederim ki, böyle bir değişiklik, hükümetin çalışması içerisinde bulunmamaktadır. Onun için, Yüce Heyetinizin, bütün partilerin, bu teklifimize olumlu bakılacağını umuyorum. Bu teklifimiz, bu konuda bir fırsat olarak da değerlendirilebilir. İnanıyorum ki, binlerce memur, hem borçlanması gereken devreyle ilgili, devlete, Hazineye büyük miktarda para -aradaki süre karşılığı prim- ödemiş olacak hem de emekliliğine sayılacak bu süreden dolayı, emeklilik sürelerini daha rahat bir şekilde doldurma fırsatını kullanmış olacaktır.
Teklifimizin kabulü istikametinde oy kullanmanızı umuyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Uzunkaya.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
3 üncü önergeyi okutuyorum:
5. - Yozgat Milletvekili Mesut Türker'in, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanuna Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/256), doğrudan Gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/323)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Yozgat Bozok Üniversitesi kurulmasıyla ilgili vermiş olduğum kanun teklifi Millî Eğitim Komisyonunda beklemektedir.
İçtüzüğün 37 nci maddesine göre, teklifimin Genel Kurula gönderilmesini saygılarımla arz ederim. 29.11.2000
Mesut Türker
Yozgat
BAŞKAN - Önerge sahibi sıfatıyla, Sayın Türker; buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika efendim.
MESUT TÜRKER (Yozgat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanuna Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifimin, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınması konusunda vermiş olduğum önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, Yozgat İlimiz, doğu ile batı arasında önemli bir geçiş noktasını teşkil etmektedir. Yozgat İlimiz, tarihin geçmiş dönemlerinde de medeniyet merkezleri oluşturmuş, dünya medeniyetinin gelişmesine katkısı olmuş önemli bir ilimizdir. Alacahöyük, Yazılıtaş, Alişar gibi yerleşim merkezleri, Milattan Önce 2000-3000'li yıllarda, gerçekten önemli medeniyet merkezleri oluşturmuşlardır.
Daha sonraki dönemlerde, Yozgat İlimiz, dünya medeniyetine ve de bağlı oldukları devletlere önemli katkılarda bulunmuş, medeniyetin gelişmesine ciddî emeği geçmiş olan bir ilimizdir.
Daha sonraki dönemlerde ise, Anadolu'da Türklüğün yayılması, Anadolu'da Türklüğün zafere ulaşması konusunda da, Yozgat İlimiz önemli katkılarda bulunmuş ve 1071 yılından itibaren Anadolu'nun Türkleşmesinde Yozgat İlimizin ciddî gayretleri ve destekleri olmuştur.
Daha sonraki dönemlerde Sakarya'da, Çanakkale'de, Dumlupınar'da İstiklal Savaşında Yozgat insanı üzerine düşen görevi, devletine, milletine gerekli yerde yapılması gereken fedakarlığı fazlasıyla yapmıştır; ancak, üzülerek ifade etmek isterim ki, bunların karşılığı olarak, Yozgat İlimiz, beklediği, hak ettiği yatırımları, hak etmiş olduğu hizmetleri maalesef alamamıştır.
Yozgat insanımızın, çok önemli hasletleri, çok önemli özellikleri vardır. Her zaman, gerekli yerde devletine, ülkesine, milletine fedakarlığı yapar, her türlü hizmette bulunur; ama, istemeyi bilmez, hak ettiklerini gerekli yerlerde, gerekli ortamlarda gündeme getirmemiştir; ama, artık, Yozgat İlimiz de, evrensel medeniyete katkıda bulunabilmek için, 21 inci Yüzyılda insan onuruna yakışacak şekilde yaşayabilmek için, çağdaş milletler, çağdaş insanlar seviyesine ulaşabilmek için hak ettiği hizmetleri, hak ettiği yatırımları almak istemektedir. Özellikle, Yozgat İlimiz, millî kültüre vermiş olduğu katkılarla sembol olmuş bir ilimizdir. O yüzden de, Yozgat'a kurulacak bir üniversitenin, millî kültürümüzün gelişmesi açısından; aynı zamanda, Yozgat insanımızın, ülkesine, milletine daha fazla hizmet etmesi konusunda da bir vesile teşkil edeceğini düşünüyoruz. En son yapılan Millî Eğitim Komisyonu toplantısında da söylendiği gibi, Yozgat İlimiz, üniversite kurulması açısından tüm kriterleri fazlasıyla taşımaktadır; o bakımdan, Yozgat İlimiz, artık üniversite kurulmasını çoktan hak etmiştir.
Yüce Meclisin -iktidarıyla muhalefetiyle- tüm üyelerinden, Yozgatımızın yıllar boyu beklediği, hak etmiş olduğu üniversitenin kurulmasında katkılarını bekliyoruz, desteklerini bekliyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Türker.
Milletvekili sıfatıyla, Sayın Mehmet Çiçek; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika Sayın Çiçek.
MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) - Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; Yozgat'ta, Bozok Üniversitesi adıyla bir üniversite kurulmasıyla ilgili Yozgat Milletvekilimiz Sayın Mesut Türker ve arkadaşlarının vermiş olduğu kanun teklifiyle ilgili görüşlerimi arz etmek üzere huzurlarınızda bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer arkadaşlarım, benden önce, sizlere, Yozgat'ın konumuyla ilgili düşünce ve kanaatlerini aktaran milletvekilli arkadaşım Mesut Beyin de belirttiği gibi, Yozgat, tarih boyu kendisine düşen görevleri eksiksiz yerine getirmiş, Anadolu'nun ortasında, Ankara'nın hemen yakınında bir il olmuş olmasına rağmen -arkadaşımın kanaatine aynen iştirak ediyorum- devletten, devletinden kendisine intikal etmesi lazım gelen hizmetlerin aşağı yukarı hiçbirini alamamış ve kalkınmada öncelikli yöre statüsünde mütalaa edilen, bu statüden sonra kalkınmasına hız verilen bir ilimiz.
Bu ilimizin en büyük şanssızlığı, Kayseri gibi, cumhuriyetin ilk dönemlerinden itibaren kalkınmasını hızla tamamlayan bir ilin inisiyatifinde, âdeta, hegemonyasında kalmış olmasıdır.
Üniversite konusunda da aynı bahtsızlığı ve şanssızlığı yaşıyoruz. Erciyes Üniversitesine bağlı, Erciyes Üniversitesinin intikal ettirebildiği imkânlardan yararlanan bir fakülteler topluluğuyla karşı karşıyayız. Yozgatımız, merkez ilçeleriyle birlikte 14 ilçesi, 65 belediyesi, 576 köyü olan bir ilimizdir. İl merkezinde, mühendislik ve mimarlık fakültesinde mobilya mühendisliği, inşaat mühendisliği, jeoloji mühendisliği, mimarlık bölümleri ve iktisadî ve idarî bilimler fakültesi ve fen fakültesi, meslek yüksek okulu,
Sağlık meslek yüksekokulu, Sivas Akdağmadeni'nde meslek yüksekokulu bulunan ve böylelikle altyapısı aşağı yukarı tamamlanmış bir ilimizdir; Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonumuzun, üniversitelerin açılmasıyla ilgili almış olduğu genel değerlendirmede ve kıstasta arkadaşlarımız gerçekten objektif, güzel bir çalışma yapmışlar; bu çalışmalarda da belirlenen kıstaslara eksiksiz uyan bir konuma sahiptir.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, bundan dolayı, İlyas Arslan ve tarafımızdan verilen ve sizler tarafından kabul edilen Yozgat Bozok üniversitesinin gündeme alınıp, kanunlaştırılması konusunda irade beyanında bulundunuz, o gündeme alındı, ben bu teklifin de yüksek müsaadelerinizle ve teveccühlerinizle gündeme alındığı takdirde, bir haksızlığın giderileceğine inanıyorum.
Saygıdeğer arkadaşlarım, eğitim ülkemizin en temel problemlerinden birisidir. Bu temel problemi halletmenin yegâne ve tek yolu da, belli merkezlerde birleşmiş olan, toplanmış olan üniversite anlayışının Anadolu'nun dört bucağına yayılmasıdır. Problem ancak böyle çözülecektir. Altyapısı tamamlanmış, her türlü ihtiyaçları görülmüş, ihtiyaçları karşılanmış olan üniversitelerin önü açıldığı takdirde, demin de ifade ettim, devlet üniversitesi ve ileri teknoloji enstitüsünün kuruluşunda aşağıdaki kriterler göz önünde bulundurulmalıdır deniyor; bundan, üniversite kurulacak ilin genel nüfusunun 250 000 veya yükseköğrenim öncesi okullaşma oranının yüzde 20 olması kıstas olarak kabul edilmiş, arkasından üniversite ve ileri teknoloji enstitüsü kurulacak ilde iki fakülde ve bir yükseköğretim kurumu olması arzu edilmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çiçek, 1 dakika içinde toparlayınız.
MEHMET ÇİÇEK (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu kıstaslar, bu miyar, ölçü göz önünde bulunacak olursa, Yozgat'ın hiçbir eksikliğinin olmadığı ayan beyan açığa çıkacaktır.
Sizlerin teveccühleriniz, Yozgatlımızı, Yozgat'ta bu üniversitenin açılmasını hasretle bekleyen hemşerilerimizi memnun edecektir. Bu konuda bize destek vereceğinize inanıyor, vermiş olduğunuz karardan dolayı hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyor ve saygılarımı sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Çiçek.
Sayın Kayalar, söz isteğiniz var; ama, milletvekili sıfatıyla ancak bir arkadaşımıza söz verebiliyoruz.
LÜTFULLAH KAYALAR (Yozgat) - İçtüzük 60 ıncı maddeye göre...
BAŞKAN - Sanıyorum Yozgat'la ilgili temennilerinizi ifade edeceksiniz. Çok kısa olmak üzere, buyurun.
LÜTFULLAH KAYALAR (Yozgat) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, Yüce Meclisimizin değerli üyeleri; gerçekten, değerli milletvekili arkadaşlarımızın da izah ettikleri gibi, Yozgat'ta, şu andaki yükseköğretimle ilgili olan kurumlar, fakülte ve yüksekokullar bir üniversite altyapısını oluşturabilecek düzeye ulaşmış bulunmaktadırlar.
Esasen, bu, bugün değil, 1991 yılındaki zamanın Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin kanun tasarısı içerisinde, Türkiye genelinde çıkarmak istediği tasarı içerisinde, Yozgat'ta bir üniversite açılması yer almaktaydı; ancak, erken seçim nedeniyle bu gerçekleşememişti, bu kanun çıkmamıştı. Daha sonra, 1992 yılında, Türkiye genelinde bir yeni üniversite kanunu çıktı, 27 ilimizde yeni üniversite kuruldu. O zaman bunda yer almamıştı.
O günden bu güne, altyapısı hazır olan, kent olarak çok büyük bir birlikteliğin ve isteğin, arzunun bulunduğu ve gerçekten, Ankara'ya yakınlığı, şu andaki Kayseri Erciyes Üniversitesine yakınlığı, şehrin gelişmişliği göz önüne alınırsa, Türk eğitimine, Türk gençlerine güzel bir şehirde, rahat imkânlar içerisinde öğrenim yapabilme imkânını, her türlü altyapısıyla verebilecek olan bir gelişme içerisindedir.
Daha önce, geçtiğimiz dönemde de, gene Yozgat'ta bir üniversite kurulmasıyla ilgili kanun teklifinin -bugünkü gibi- gündeme alınması oylanmış; ama, gene bir erken seçim nedeniyle kanunlaşamamıştı. Ümit ediyorum ki, bu kanun teklifi, bugün, Yüce Meclisimizin değerli katkılarıyla gündeme alınma imkânını bulur ve daha sonra da, gene değerli hükümetimizin destekleriyle kanunlaşma imkânı doğar diyorum ve Yüce Meclisimizin takdirine arz ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Kayalar.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. (Alkışlar)
Gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına geçiyoruz.
Bu kısmın 1 inci sırasında yer alan, Konya Milletvekili Veysel Candan ve 29 arkadaşının, deprem konutlarıyla ilgili ihalelerin yapılış şekli ve altyapı hizmetlerinde uyguladığı yanlış politikalarla devleti zarara uğrattığı ve afet kararnameleriyle belediyeler arasında partizanlık yaptığı iddialarıyla Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın hakkındaki (11/8) esas numaralı gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelere başlıyoruz.
V. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS ARAŞTIRMASI
A) GÖRÜŞMELER
1. - Konya Milletvekili Veysel Candan ve 29 arkadaşının, Deprem Konutlarıyla İlgili İhalelerin Yapılış Şekli ve Altyapı Hizmetlerinde Uyguladığı Yanlış Politikalarla Devleti Zarara Uğrattığı ve Afet Kararnameleriyle Belediyeler Arasında Partizanlık Yaptığı İddialarıyla Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın Hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/8)
BAŞKAN - Hükümet?.. Hazır.
Önerge, daha önce bastırılıp dağıtıldığı ve okunduğu için yeniden okutmuyorum.
Sayın milletvekilleri, Anayasanın 99 uncu maddesine göre, bu görüşmede, önerge sahiplerinden bir üyeye, siyasî parti grupları adına birer üyeye ve Bakanlar Kurulu adına Başbakan veya bir bakana söz verilecektir.
Konuşma süreleri; önerge sahibi için 10 dakika, gruplar ve hükümet için 20 dakikadır.
Şu ana kadar, sadece, önerge sahibi sıfatıyla Kocaeli Milletvekili Sayın Mehmet Batuk'un ismi intikal etmiştir.
Önerge sahibi sıfatıyla Sayın Batuk; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
MEHMET BATUK (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın hakkında vermiş olduğumuz gensoru önergesinin öngörüşmeleri esnasında, önerge sahipleri adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, parlamentoların en önemli görevi kanun yapmaktır; ama, bunun yanında, en az onun kadar önemli diğer bir görevleriyse denetim görevlerini yerine getirmektir. Şu anda, gensoru önergemizle, biz, bu denetim görevimizin yerine getirilmesi için huzurlarınızdayız; hepinizi, tekrar, saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 21 inci Dönem Parlamentomuzda, zaman zaman, bu görevimizi yerine getirirken, iktidar gruplarının, ne yazık ki, bizim feryatlarımıza olumlu yankı vermediklerini görüyoruz; ama, bunun sonucu olarak da bütün millet olarak, ıstıraplarımızın arttığını, sıkıntılarımızın çoğaldığını müşahede etmekten de üzüntü duyuyoruz.
Yaklaşık üç ay kadar önce -kasım ayında- bankaların içerisinde bulunduğu durum ve ekonomik yapıyla ilgili verdiğimiz gensoru önergemizi, bu Mecliste, iktidar grupları reddetmişlerdi. Şu anda geldiğimiz nokta itibariyle bakıldığında, bu gensorunun reddedilmiş olmasının doğru ve haklı olduğunu, herhalde, kimse iddia edemez.
Değerli arkadaşlar, şu anda ülkemizin içerisinde bulunduğu şartları, vatandaşlarımızın çektiği sıkıntıları bir bir saymamıza ne yazık ki, süremiz yetmemektedir.
Millî Güvenlik Kurulu toplantısında Sayın Başbakana karşı söylenilen sözlerle ilgili, Başbakan Yardımcısı Sayın Hüsamettin Özkan Bey "Sayın Başbakanın kilitlendiğini gördüm ve dayanamayarak müdahale ettim" demişti. Sayın Özkan, keşke, Sayın Başbakanın kendisi kilitlenseydi de ülkeyi kilitlemeseydi! Sadece, Sayın Başbakanın kendisi kilitlenseydi de hep beraber, yardımcı olmak için çalışsaydık da ülkeyi kilitlemeseydi, önünü tıkamasaydı, bu yaşadığımız felaketleri karşımıza getirmeseydi!
Değerli arkadaşlar, bu felaketlerin, iki bürokratın görevden alınmasıyla atlatılması mümkün değildir. Hazine Müsteşarı ile Merkez Bankası Başkanına, bunun sorumluluğu ihale edilemez. Sizler ve hepimiz, milletin karşısına geçerek oy istedik ve dedik ki "biz, ülkeyi yöneteceğiz." Eğer bu bürokratlar ülkeyi yönetecek idiyse, sizler milletten ne diye oy istediniz? Millet, sizi seçmesinin karşılığını nasıl görecek? Elbette, kamu bankalarından sorumlu olan Sayın Bakanlar, Hazineden sorumlu olan Sayın Bakan ve Sayın Başbakan çıkıp sorumluluğu üstlenmelidir.
Değerli arkadaşlar, biz, Sayın Aydın'la ilgili gensoru önergemiz üzerine konuşuyoruz. Hatırlayacaksınız, yaklaşık iki ay kadar önce, deprem sonrası felaket bölgesinde yapılan çalışmaların eksikliklerinin tespiti ve bu hususta, hem hükümete hem kamuoyuna doyurucu bilgiler verilmesi hususunda araştırma yapılması için bir araştırma önergesi vermiştik. İktidar çoğunluğu, iktidar gruplarının yetkilileri, Meclis gündemini, hemen hemen her hafta yeniden tanzim etmektedirler. Araştırma önergemizi verdikten sonra üç defa yeniden gündem belirlemesi yapılmış olmasına rağmen, araştırma önergemizin gündeme alınması hususunda bir ilgi görmediğimizi üzülerek ifade etmek isterim.
Sayın iktidar gruplarının yetkilileri, hayvan haklarını bile -elbette görüşmemiz lazım, ama- öncelikli hususlar arasında değerlendirebiliyorlar. Türkiye'de yaşayan insanımızın hakkı yok mu? Depremzedenin hiç mi hakkı yok? Bunları konuşmayı gündeme aldırmayacaksınız; ama, siz, çok daha başka, çok daha ilgisiz, halkın gündeminden uzak hususları gündeme aldırmak için çalışacaksınız; bunu, milletimiz çok yakından değerlendirmektedir.
Değerli arkadaşlar, Sayın Bayındırlık ve İskân Bakanı deprem bölgesine elbette bazı icraatlar yapıyor. Hükümetin bazı yatırımları var. Bunları yok saymamız mümkün değil. Zaman zaman konuştuğumuzda da, bu yapılanların az olmadığını ifade ediyorlar. Elbette yapılanları inkâr etmek gibi bir lüksümüz yok; ama, bu milletin, o bölgedeki felaketten sonra, yapılmasını istediği şeylerin ne kadarını yaptığımız da tartışma konusudur.
Değerli arkadaşlar, Sayın Bayındırlık ve İskân Bakanı, çok ciddî şekilde partizanlık yapmaktadır. Özellikle, afet bölgesindeki uygulamaları ve afet kararnameleriyle belediyelere sağladığı imkânlar hususunda, Parlamentomuzun büyük çoğunluğunun -biraz sonra sayacağım örneklerden de göreceksiniz ki- ittifakıyla, bu partizanlığı ortada durmaktadır. Bu hükümetin kuruluşu esnasında çok yoğun destekleri olan ve sürekli hükümeti destekleyen gazetelerimiz bile, artık dayanamıyorlar. İşte, geçen hafta bir gazetemiz "Olmadı Koray Bey" diye yazıyor, o bile isyan ediyor ve içeride, çok ilginç rakamlarla yapılan partizanlıkları ortaya koyuyor.
Deprem bölgesindeki bütün belediyelere, afetten dolayı yapılan yardımların -bunların içerisinde MHP'li belediyelerimiz de var- toplamının 1 katını, başka bölgelerimizdeki sadece 5 ildeki MHP'li belediyelere yardım olarak vermektedirler. Gazetede yazdığı için okuyorum: "Deprem bölgesinde, Kocaeli, İstanbul, Sakarya, Yalova, Bolu ve Düzce illerinde, afetten dolayı yardım yapılan belediyelere -bunların içerisinde MHP'li belediyeler de var- yapılan yardım 11 trilyon lira civarında. Ama, başka illerdeki, yalnızca 5 ilimizdeki MHP'li belediyelere yapılan yardım: Antalya'daki 4 tane MHP'li belediyeye 1,3 trilyon lira; Tokat'taki 4 tane MHP'li belediyeye 760 milyar lira; Mersin'deki 2 tane MHP'li belediyeye 840 milyar lira; Kırıkkale'deki 1 tane MHP'li belediyeye 760 milyar lira; Yozgat'taki 4 tane MHP'li belediyeye 575 milyar lira; Osmaniye'deki 3 MHP'li belediyeye 875 milyar lira." Yani, afet bölgesi dışındaki yalnızca 5 ilimizdeki MHP'li belediyelere, afet bölgesindeki bütün belediyelere yapılan yardım kadar yardım yapılmaktadır. Bunun izahı mümkün değil arkadaşlar! Bunu izah edecek bir babayiğit varsa, gelsin, hepimize izah etsin.
Değerli arkadaşlar, bu hususta bir başka örnek daha zikretmek isterim.
Bir başka gazetemiz, Fatsa Güneş Gazetesi... Burada, Doğru Yol Partisinin Fatsa İlçe Başkanı bir ilan veriyor ve bölgesindeki, bu ilanı vermesine sebep olan olay şu: Ordu İli İkizce İlçesi Belediyesi, Ordu İli Mesudiye İlçesi Belediyesi, Ordu İli Fatsa İlçesi Geyikçeli Belediyesi, Ordu ili Fatsa İlçesi Hatipli Belediyesi, yani, Ordu İlindeki bütün MHP'li belediyeler, bu afet kapsamından yararlandırılıyor. Buna karşın, gerçekten o bölgede afet olmuş, toprak kayması olmuş, bu afetin merkezi olan Ulubey Belediyesi (DYP'li) ve Korgan Belediyesine (Fazilet Partili) hiç yardım yapılmamış. Bunun üzerine, Doğru Yol Partisi İlçe Başkanı şöyle bir ilan vermiş gazeteye: "Vatandaşlarımıza acilen duyurulur: İktidar Partilerine, özellikle Milliyetçi Hareket Partisine bağlı beldeler süratle afet bölgesi olmaktadır. Can ve mal güvenliğiniz açısından, muhalefet partilerinin belediye başkanlığını kazandığı beldelere göç etmeniz önemle duyurulur. Süha Topaloğlu, Doğru Yol Partisi Fatsa İlçe Başkanı." (FP ve DYP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bu hususta çok sayıda örnek var elimde; ama, özellikle, Demokratik Sol Parti Sakarya Milletvekili Sayın Ramis Savaş'ın, Plan ve Bütçe Komisyonunda, Bayındırlık Bakanlığı bütçesiyle ilgili söylediği bir sözü nakletmek isterim: "Belediyelere afet nedeniyle verilecek katkı paylarının belirlenmesinde hatalı uygulamalara halen devam edilmektedir." Bunu, Aralık 2000 tarihinde Sayın Savaş söylüyor Komisyonda. "2000 yılının ilk altı ayı için yayımlanan kararnamede, Adapazarı'na bitişik Serdivan Belediyesi tamamen unutulmuştur. Bu son kararnamede, Sayın Bakanın 'deprem bölgesinde hiçbir belediye kapsam dışında bırakılmayacak' talimatına rağmen, Adapazarı Merkez Belediyesi, kendi ilçem Geyve Belediyesi, Merkez Hanlı Belediyesi, Kocaali İlçesi Ortaköy Belediyesi kararname kapsamı dışında bırakılmıştır" diyor Sayın Ramis Savaş, Demokratik Sol Parti Sakarya Milletvekili.
Değerli arkadaşlar, bugün basına yansıdı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Batuk, 1 dakika içinde toparlar mısınız efendim...
MEHMET BATUK (Devamla) - Pek çok belediye başkanımız, Danıştaya, bu kararnamelerin iptali için dava açmışlardır. Bunlar arasında, Anavatan Partili Ankara Avşar Belediye Başkanı Ali Coşkun da bulunmaktadır ve yine, bugün basından öğrendiğimize göre, Samsun'daki Anavatan Partili 17 belediye başkanımız, bu kararnamelerin adil olmadığını, hatalı olduğunu, düzeltilmesi gerektiğini kamuoyuna açıklamışlar ve kendi partisi idaresi nezdinde girişimde bulunacaklarını ifade etmişlerdir.
Evet, değerli arkadaşlar, pek çoğunu sayamadığım uygulamalarıyla, Sayın Bayındırlık Bakanı, devlete olan güveni ve adalete olan itimadı sarsmıştır. Yoğun bir partizanlık içinde bulunmaktadır. Kendisi hakkında verdiğimiz gensoru önergesine desteklerinizi bekliyoruz. Biraz önce söylediğim gibi, Demokratik Sol Partili arkadaşım, Anavatan Partili belediye başkanları ve Doğru Yol Partili İlçe Başkanı ve milletin tercümanı olarak biz Fazilet Partililer bu hususun takipçisi olacağımızı ifade ediyor, önergemize desteklerinizi bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Batuk.
Şu ana kadar gruplar adına bir söz isteği yok.
BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Fazilet Partisi Grubu adına Sayın Veysel Candan konuşacaklar.
BAŞKAN - Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Veysel Candan; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)
Süreniz 20 dakikadır.
FP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bayındırlık Bakanı Sayın Koray Aydın hakkında görüşülmekte olan gensoru önergesine ilişkin, Fazilet Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, kürsüye çıkmadan biraz önce tarafıma iki tane not iletildi. Tabiî, bu notlar fevkalade üzücü. Bir tanesi, Sayın Bakan tarafından "eğer, şahsımı hedef alırlarsa, ben de yapacağımı bilirim" tehdidi ulaştı. Tabiî, bizim bu tür tehditlere hiç aldırış etmeyeceğimizi herkesin bilmesini, bir kere, buradan kamuoyuna ifade etmek istiyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)
Bir diğer çok önemli konu da, bir parti grubunda "biz de olayları biliyoruz, Bayındırlık Bakanlığında haksızlık ve usulsüzlükler olduğunu biliyoruz; ancak, olumlu oy vermek mecburiyetinde değiliz, reddetmek mecburiyetindeyiz" dediler. Biraz önce, hükümet ortaklarından bir gruptan da bu bilgi geldi; ama, ben, konuşmamda hep şunu söyleyeceğim: Hep vicdanlarınızı ortaya koyarak oy vereceksiniz değerli arkadaşlarım.
Şimdi, gensoru neyi ifade etmektedir ve ne amaçla verdiğimizi ortaya koymaya çalışacağım. Gensorunun amacı, Bayındırlık Bakanının deprem bölgesinde görevini ihmal ve kötüye kullandığının tespitidir. Bunu, biraz sonra örnekleriyle, canlı belgeleriyle ortaya koyacağım. Ayrıca, kalıcı ve prefabrike konutlarda ihale usulsüzlükleri; ayrıca, altyapı ihalelerinde davet usulüyle kamuyu zarara sokmak; ayrıca, otoyol ihalelerinde Devlet İhale Kanununun 2886/44'ü istismar edilerek belli kişilere menfaat sağlamak; illerde MHP'li müteahhitlere ihale vermek; bazı birim fiyatlarını yüksek tutarak kamuyu zarara sokmak; hazırladığı Afet Kararnamesiyle Bakanlar Kurulunu yanıltarak partizanlık yapmak.
Ben, burada, şunu, hemen konuşmamın başında ifade ediyorum: Sayın Bakanla ilgili olarak burada ortaya koyacağım bilgi ve belgelerin, özellikle kamuoyunda cevaplanmasını talep ediyorum. Yoksa, buraya çıkar, konuyla ilgisi olmayan, Bayındırlık Bakanlığının faaliyet raporlarıyla ilgili bilgi arz ederse, bunları, şimdiden kabul etmeyeceğimizi ifade ediyorum.
Değerli arkadaşlar, aslında, bu konuların, yani usulsüzlüklerin, yani yolsuzlukların kamuoyunda yaygın ve yoğun bir şekilde odak haline geldiğinin miladına baktığımız zaman, Turizm Bakanlığında bir bürokratın Bayındırlık Bakanlığına müsteşar yardımcısı olarak atanmasıyla başlamaktadır.
Değerli arkadaşlar, şimdi, size, bir bilgi arz edeceğim. Bu bilgide, bugün, Bayındırlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı olan zatla ilgili olarak Ankara Valiliğine bir yazı yazılmış; aynen denili-yor ki: "Teftiş Kurulu ve Bakan onayı var. Bu, yukarıda adı verilen şahıs, birtakım usulsüzlüklere ve yolsuzluklara neden olduğu anlaşıldığından, adı geçene, bundan böyle malî işlemlerle ilgili hiçbir görev verilmemesi gerekmektedir. Kadir Yıldırım, Personel Daire Başkanı." Bu, Ankara Valiliğinin yazdığı yazıdır. Peki, Sayın Bakan ne yaptı; Sayın Bakan, aldı bu kişiyi, müsteşar yardımcısı yaptı.
Değerli arkadaşlar, basına bu nasıl intikal etti: "Kedi yine geri döndü"... Nasıl intikal etti: "Skandal atama..."
Değerli arkadaşlarım, bakın, insaflı bir MHP milletvekili, bu bürokrat hakkında ne söylüyor: "İhalelerde yüzde alıyor diye iddialar var." Söyleyen bir MHP'li milletvekili. Basında tekzip edilmedi. O açıdan, Bayındırlık Bakanlığındaki usulsüzlük ve yolsuzlukların çıkış noktası, milat olarak kabul edilebilir.
Yalnız, konuşmama başlarken, hemen şunu ifade edeyim. Anayasanın 38 inci maddesine göre beraatı zimmet esastır; yani, bütün bunlar yargıya gidecek, yargı son sözü söyleyecek. Dikkat edilirse, biz, gensorumuzda "bunlar iddia ediliyor" dedik. O açıdan, Sayın Bakan, buraya çıkıp bu belgenin yanlış olduğunu, Türkiye Cumhuriyeti valiliğinin bu belgesinin yanlış olduğunu, bize, burada, ispat etmek mecburiyetindedir değerli arkadaşlar. (FP sıralarından alkışlar)
Şimdi, deprem bölgesinde yapılan işler... Toplanan vergi miktarı 3,2 milyar dolar, dış krediler 3,7 milyar; toplam 6,9 milyar dolar. Yani, yaklaşık 7 katrilyon, bu hükümet, deprem için para topladı.
BAŞKAN - Sayın Candan, bir dakikanızı rica edebilir miyim...
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
D) ÇEŞİTLİ İŞLER
1. - GenelKurulu ziyaret eden Kuzey KıbrısTürk Cumhuriyeti MeclisBaşkanı Ertuğrul Hasiboğlu ve beraberindeki heyete Başkanlıkça hoş geldiniz denilmesi.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclis Başkanımız Sayın Ertuğrul Hasiboğlu ve arkadaşları Genel Kurulumuzu onurlandırmışlardır; kendilerine, Meclis adına, hoş geldiniz diyorum. (Alkışlar)
V. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)
A) GÖRÜŞMELER (Devam)
1. - Konya Milletvekili Veysel Candan ve 29 arkadaşının, Deprem Konutlarıyla İlgili İhalelerin Yapılış Şekli ve Altyapı Hizmetlerinde Uyguladığı Yanlış Politikalarla Devleti Zarara Uğrattığı ve Afet Kararnameleriyle Belediyeler Arasında Partizanlık Yaptığı İddialarıyla Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın Hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/8) (Devam)
ÊBAŞKAN - Görüşmelere devam ediyoruz.
Sayın Candan, buyurun.
VEYSEL CANDAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, toplanan para 6,9 milyar dolar, yaklaşık 7 katrilyon. Bölgeye ancak 1/3'ü... Diğerleri ise bütçe açıklarında kullanılmıştır. İşte, onun için, deprem bölgesinde insanlar afettedir. İşte, onun için, deprem bölgesinde evler yapılamamıştır. Onun için, insanlar hâlâ gecekondu önleme bölgesinde oturmaktadır.
Değerli arkadaşlar, şimdi, altyapı ihalelerine gelmek istiyorum. Şu elimdeki belge, altyapıda yapılan ihalelerle ilgilidir; takribî toplam 200 trilyon. Sayın Başbakanın açıkladığı, bunun da ilave bir bölümü var, 340 trilyon iş yapılmıştır. Deprem bölgesinde yapılan bu işlerin tamamında indirim ortalaması 17 ilâ 20'dir ve bu yapılan işin miktarı 340 trilyon ise, 17 ilâ 20 şu anlama gelir: Bir önceki dönemde, bakınız, ihaleler 40 ve 50'yle verilmiştir. Mesela Muğla kanalizasyonu 63.45, Turgutreis Muğla 47 ve Maçka Trabzon yüzde 50'yle... Bunlar, yumuşak toprak, kolay yapılan kanalizasyon ihaleleridir. Öyle olmasına rağmen burada yapılan ihalelerde, altyapı ihalelerinde, tamamen ahbap çavuş ilişkisi, tamamen davet usulü...
Değerli arkadaşlar, davet ile ilan arasında bir hafta vardır. Biri onbeş günde, biri bir haftada yapılır. Halbuki siz davet ederken ne yapıyorsunuz; 5 adam çağırıyorsunuz ve onlara bir tane iş veriyorsunuz. Dikkat çeken şu: Her davete katılanın burada mutlaka bir tane iş aldığını görüyoruz. O 5 kişinin 4'ü çıkıyor, öbür 5'in içine girip ona iş veriliyor ve böylece, burada yaklaşık (takribî), devlet, kamu zararı 100 trilyon... Sayın Bakan bunun hesabını verecek.
Bu, basında çıktı, kendisine soruluyor, "niye böyle yapıyorsunuz" deniliyor, bir cevap veriyor; eğer, burada da öyle cevap verecekse, bu, Muhterem Heyete saygısızlık olur; çünkü, verdiği cevaba göre, 20'yle iş alanlar gidiyor, onlar hiçbir ses çıkarmıyor, halbuki 40'la alanlar tasfiye ediyormuş. Ben baktım, yüzde 40'la ihale alan herkes işi tamamlamış. Demek ki, Sayın Bakanın bu söylediği doğru değil.
Değerli arkadaşlar, tabiî, usulsüzlükler yapılmaya başlayınca birbirini takip ediyor. Kanunların ne kadar sulandırıldığını, kanunların ne kadar hiçe sayıldığını bu ihalelerde görmek mümkün. Kanun diyor ki, muhammen bedelle biten bir işi yüzde 30 artırabilirsin. Bakan bunu kullanıyor. Eğer depremse, biraz daha artır, 40 yaparsın; ama, Bakan ne yapmış; bir tane iş vermiş 880 milyara, artış 265 milyar olması gerekirken, 1,9 trilyonluk bir ihale işi daha... Sözleşme imzalamış. Bu, ihaleyi sulandırmaktır. Bu, ihalede usulsüzlüğe kapı açmaktır.
Yine, ikinci bir iş. 1,3 trilyonluk bir işe, artı 400 milyar vermesi gerekirken, 1,2 trilyonluk bir iş daha yapıyor.
Değerli arkadaşlar, isterseniz, bütün yakınlarınıza, müteahhitlere sorun, bu şu anlama gelir: İşi sulandırmak, işi birtakım rüşvet olaylarına karıştırmak isterseniz bu yol takip edilir; ama, tekrar ifade ediyorum, bütün bunlar, mutlaka, yargıda konuşulacaktır.
Değerli arkadaşlar, bu ihalelerin hepsine avans verilmiş. Yüzde 30 avansla veriliyor ve avans verilmesine rağmen, bütün bu işleri yapan firmalarla, maalesef, çok üzülerek söylüyorum, sıkılarak söylüyorum, ciddî anlamda komisyonlar, rüşvetler döndüğü iddia ediliyor. Bakın, burada, bununla ilgili bir belge daha okuyacağım değerli arkadaşlar.
Şimdi, demek oluyor ki, altyapı ihalelerinde ciddiyetsizlik var, altyapı ihalelerinde davet usulü ihlali var, Devlet İhale Kanununun sulandırılması var. Sayın Bakan buraya çıkar da, benim her işim usulüne uygun, 2886 davete müsaade ediyor, yüzde 30 artırmaya da müsaade ediyor; ben bunları yaptım, kim olsa yapardı... Hayır, her yapılan ihale kanunî olabilir; ama, çıkıp, onun, makul bir cevabını vereceksiniz; bunu neden böyle yaptığınızın cevabını vereceksiniz. (FP sıralarından alkışlar) İşte, biz, burada bunu soruyoruz değerli arkadaşlar.
Şimdi, usulsüzlüklere bakın: Prefabrik konut ihalelerine bakıyoruz, 26 000 konut var, 25 tane firma var. Çağırılıyorlar, Bakanlıkta pazarlık ediliyor ve o insanlara ihale veriliyor; hepsi de ihale alıyor. Peki, merak edersiniz diye söylüyorum, ihaleyi kimler almış; bakın şimdi: İlk yönetmelikte deniliyor ki "bu ihaleler, ancak, prefabrike işiyle uğraşan uzmanlara verilir." Sonra o yönetmelik kaldırılıyor, para kasası yapanlara ihale veriliyor, sebze satanlara ihale veriliyor, marangozlara ihale veriliyor, inşaatla ilgisi olmayanlara ihale veriliyor. Daha kimlere ihale veriliyor; yeterlik belgesi olmayanlara ihale veriliyor, iflas edenlere ihale veriliyor, mahkeme kararıyla ceza alanlara ihale veriliyor, yer tespiti yapılmayan yerlere ihale yeri gösteriliyor ve 26 000 konut, böylece 25 firmaya dağıtılıyor.
Değerli arkadaşlarım, bakın örnek vereceğim: Batık, piyasaya borçlu, şaibeli kişiye, Gebze Çayırova'da 1 002 konut, Toprak Mahsulleri Ofisi ile mahkemelik olan mahkeme kararıyla tazminat cezası alan firmaya 1 900 konut. İflas edene -nasıl iflas etmiş; Millî Eğitim Bakanlığından okul ihalesi almış, bunu yapmamış, iflas ettim demiş bırakmış- işi yarım bırakana, okul yapmayana 1 000 konut ihalesi veriliyor.
Değerli arkadaşlar, kalıcı konutlar, halen yer tespiti yapılmamış olanlar, birçok bölgede yüzde 70, yüzde 80'i ancak bitirilmiştir, altyapı yoktur. Çok enteresandır, bütün ihaleler davete çevrilmiştir; bu da fevkalade zararlıdır, tehlikelidir diye düşünüyoruz değerli arkadaşlar.
Şimdi, evvela, altyapı olarak, Devlet İhale Kanunu 2886/44'ü bir tanımlamamız lazım. Burada diyor ki; belli istekliler arasında kapalı teklif usulüyle ihaleye çıkmadan, bir şirkete işin verilmesidir. Ancak, bu şirkette teknik yeterlilikleri ve güçleri idarece kabul edilecek; yani, araç parkı olacak, daha önce iş yapmış olacak, belgesi olacak, birtakım şartlar aranılacak. Halbuki öyle mi; bu konularda, idare, tam yetkili kılınıyor. Yapılan işlemlere bakıyorsunuz, devlet adamlığı ciddîyetiyle bağdaşmıyor. Diyor ki orada, bütün bunları bir tarafa koyuyoruz; bu yeterlidir, bana göre yeterlidir bu, bize yeterlidir... Kanunları bir tarafa atıyoruz ve sulandırıyoruz. Halbuki, Mühendisler Odası aynen diyor ki: "Her ihalede, itiraz olursa, mutlaka, makul bir cevabı idarenin; yani, bakanlığın vermesi gerekir."
Peki, size bir tane ihale örneği vereceğim, Sayın Bakan, bu ihale örneğini burada bir cevaplasın: İhale yeri, Kıbrıs; işin cinsi, karayolu inşaatı; usulü, özel davet; ihale tarihi, 22.12.2000; muhammen bedeli, 8,5 trilyon; indirim, 20; alıcı firma, Kolin İnşaat.
Şimdi, bu ihale yapılmadan iki ay önce, müteahhitlik yapan bir firma şikâyet ediyor ve diyor ki, ben de Kıbrıs'ta iş yapıyorum, 140 kilometre iş tamamladım, Türkiye'de yeterlilik belgem var, bu yapacağınız inşaat benim şantiyemden geçiyor; ben de girmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, müteahhitlerin ifadesi şu: Karayolları ve İller Bankasına gider listeler; orada, bazılarının üzeri çizilir, bazıları da altına ilave edilir, Sayın Bakan onay verir, onlar davet edilir.
Sayın Bakan'a soruyorum: Siz, hangi yetkiyle ihale edilecek firmaları davet etme, çizme yetkisine sahipsiniz? Bunu burada cevaplamak mecburiyetindesiniz. (FP sıralarından alkışlar)
Şimdi, netice ne oluyor biliyor musunuz arkadaşlar; bu firma, Bayındırlık Bakanlığına bir dilekçe yazıyor; Maliye Bakanlığına, Başbakana, Cumhurbaşkanına, her tarafa yazıyor ve diyor ki, bbu ihaleyi, yüzde 20 civarında, filan inşaat alacak; ben, buna davetli olmamama rağmen, yüzde 38,75 veriyorum. Tabiî, davet edilmediği için teklifi geçersiz; ama, netice ne oluyor biliyor musunuz arkadaşlar; tabiî, hükümetin diğer ortağı Maliye Bakanı, dur bakalım, bu ihale böyle olmaz diyor ve şu anda, ihale, yapılmadan bekletilmektedir. Peki, beklemede idarenin zararı nedir; bir yıl attığınız zaman, birim fiyatlar arttığına göre, idare de zarar görür değerli arkadaşlar. Şimdi, Sayın Bakanın, gelecek, burada, bu ihaleyi niye böyle yaptığını bir bir izah etmesi gerekir.
Değerli arkadaşlar, şimdi, benzeri, jandarma hizmet binası; 150 milyarlık bir inşaat. Burada da bir ihbar oluyor, hem de vilayete. Vilayet, komisyona havale ediyor. Maalesef, yüzde 8 indirimle, bir önceki şirket, aynı şartlarda, yani, yüzde 8 indirimle işi alıyor. Buna benzer birçok ihale örnekleri, maalesef, bakanlığın çok yanlış uygulamalar içerisinde olduğunu göstermektedir.
Şimdi, değerli arkadaşlar, ben, size, burada bir mektup okuyacağım. Bu, bir müteahhitten; tabiî, taraflı olabilir; ama, çektiğimiz fotoğrafa baktığımız zaman, Bayındırlık Bakanlığının yaptıklarıyla örtüşüyor. Diyor ki: "İller Bankasında uzun süredir iş yapan bir firmayım. Daha önce, ihaleler, ilan yoluyla yapılırdı, yeterlilik alan firmalar girerdi. Böyle olunca, bir işe 50-100 kişi teklif verir, indirim asgarî yüzde 30 ilâ yüzde 50 olurdu. Halbuki, şimdi, İller Bankasına 5-6 firma davet ediliyor. İndirimler yüzde 10-17. İlanlar tamamen kaldırıldı. Davet edilen firmadan, karne, iş bitirme sorulmuyor. Hangi partili olursanız olun fark etmez, iş başlarken, önce, komisyonlar, rüşvetler yüzde 10-15'ti; şimdi, yüzde 20'ye çıktı. Bunun hakkından gelmek mümkün değil, İller Bankasından listeyi isteyin, kimse, bakın, göreceksiniz." Bu mektup, bizim, biraz önce buraya getirdiğimiz İller Bankasında yapılan altyapı ihaleleriyle tıpatıp örtüşüyor maalesef, tıpatıp örtüşüyor.
Değerli arkadaşlar, şimdi, bu hazırlık sırasında, zaman zaman, bize bürokratlar geldi, tarafsız olmak, dikkatli olmak için... Maalesef, üzülerek söylüyorum "ihalelerde komisyon alındığını Bakanlığın çaycıları bilmektedir, çayhanede konuşuluyor" diyorlar. (MHP sıralarından "Vay anasını!" sesleri) Evet, evet... İhalelerde, müteahhitlerin listesi yüzde 100 bakan tarafından verilir diyorlar. Şimdi, özetle söylemek gerekirse, Bakanlığın ihalelerle ilgili notu sıfırdır. Bunun başka izahı yoktur.
Değerli arkadaşlar, şimdi, Bakanlıkta fahiş birim fiyat skandalından bahsedeceğim sizlere. Bakın, şimdi, elimde, Bakanlığın yayımladığı birim fiyatlar listesi var; bütün arkadaşlar bakabilir. Galvanizli kafes tel; 2000'in kilogram fiyatı 500 000 lira, 2001'de 1 500 000 lira; artış yüzde 300. Galvanizli telin kilogramı 290 000 lira, artışla 415 00 lira, yani artış yüzde 43... Aynı notları aldım, okuyorum. Bakın, o gelen bürokrat "ismimi vermenize lüzum yok, biz de çoluk çocuk sahibiyiz, ekmeğimizle... Yüksek Fen Kuruluna müracaat yapıldı, bu artışta bir yanlışlık var denildi; buna rağmen, ikazımıza rağmen değiştirilmedi" diyor. Peki, bunun malî faturası nedir, ne getirecek; yani, bu değiştirilse ne olur dedim; "sayın milletvekilim, geçen yıl yapılan otoyol ihaleleri var, bu çerçeve demir, galvanizler, bunlar otoyolların kenarına konulur, o yolların parası ödenmedi, şimdi ödenecek" dedi. Merak ettim, ne ödeyeceksiniz diye sordum; "takribî 60 ilâ 65 trilyon ödeme yapılacak" dedi.
Şimdi, soruyorum Sayın Bakana: Bütün birim fiyatlar yüzde 30-35; galvanizli telde ne oldu?! Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumuna sordum, alüminyum tesislerine sordum, hepsine sordum; ama, maalesef, "bir yanlışlık var, Bakanlık bunu düzeltmeli dediler. Peki, bürokrat düzelt diyor, Bakan düzeltmiyor! Şimdi, gelip buraya, bunu şu gerekçeyle yüzde 300 artırdım veya hakikaten yanlış yapılmış, düzeltiyorum diyecek. O zaman, biz de kendisini tebrik edeceğiz.
Değerli arkadaşlar, bir konu üzerinde durmak istiyorum. İller Bankası Macunköy tesisleri... Raporda, onarıma gerek yok deniliyor; onarım yapılıyor, 3,5 trilyon harcanıyor. Merak ettim neye harcanmış diye. Mutfağına tencere, tava... Buyurun!.. Tencere, tava ve inşaat malzemeleri... Mutlaka, bu onarımın bir teftiş kurulu raporundan geçmesi lazım. Sayın Bakan, haberiniz var mı; yoksa, burada bir kere daha öğrenmiş olacaksınız.
Değerli arkadaşlar, ben, afet kararnamesine gelmek istiyorum. Şimdi, bilindiği gibi, belediye-ler, mücavir alan içerisinde nüfuslarına göre pay almaktadırlar. Bu pay, bu kanunu, Başbakan, bakan, hiçbir kimse, yetki delemez; ama, bu hükümet çok akıllı davrandı ve bu payları bir delme yolu aradı ve afet kararnamesi hemen imdada yetişti. Öyle bir afet kararnamesi ki, adı da üstünde, kendisi afet! Öyle bir afet ki; afet... (FP sıralarından alkışlar) Birileri için afet, birileri için de kıyak.
Değerli arkadaşlar, şimdi, çok enteresan, rakamlara baktım eski bir belediye başkanı için. İnsan bir usulsüzlük yapar da, biraz usturuplu olur! Adamın geliri 1 trilyon; 350 milyar, 500 milyar alıyorsunuz... Peki, siz, para verecektiniz de, başka fondan, başka hazineden, başka yerden verseydiniz. Niye, bu belediyenin hakkını alıp, Faziletli belediyenin hakkını alıp ona veriyorsunuz? Peki, bankaları hortumlayanlara hesap sorsanız, alsanız o parayı da, MHP'li belediye başkanlarınıza verseniz olmaz mı?! (FP sıralarından alkışlar) Tutuyorsunuz, öbür belediyelerden alıyorsunuz...
Şimdi, milletvekili arkadaşlarımız, belki, dönen çarkı bilmiyorlar. Bakın, ben, burada izah ediyorum. Benim, bir belediye olarak 1 trilyon gelirim varsa, bunun 300 ilâ 500 milyarını, yüzde 50'sini alıp MHP'li belediyeye veriyorlar. Burada, arkadaşımız birçok belediye örneği verdi, ben, onlara girmeyeceğim; ama, yaptığınız iş yanlış, yaptığınız iş yanlış... Bir kere değil bin kere yanlış. (FP sıralarından alkışlar) Ben baktım, acaba, sadece Fazilete mi yanlış yapıyorlar diye...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Candan, 2 dakika içerisinde toparlayınız. 2 dakika eksüre veriyorum.
VEYSEL CANDAN (Devamla) - 2 dakika da süre uzar mı, 4 dakika vereceksiniz Başkanım.
BAŞKAN - Niçin?..
VEYSEL CANDAN (Devamla) - Kestiniz sözümü.
BAŞKAN - Sayın Candan, 1 dakika bile sürmedi; ama, ben, size 3 dakika eksüre veriyorum.
Buyurun.
MÜKERREM LEVENT (Niğde) - Konya'da belediye başkanlığını...
VEYSEL CANDAN (Devamla) - Oradan konuşma huyundan vazgeçeceksiniz. Çaresi yok; gelip, burada konuşacaksınız.
BAŞKAN - Sayın Candan, 3 dakika içerisinde toparlayınız.
VEYSEL CANDAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, biraz sonra, Bakanınız gelip sorduğuma cevap verecek.
Ben size şunu söyleyeyim; yani, bir belediyenin hakkını alıp diğer belediyeye para vermekle, o belediyenin hizmetleri hiçbir zaman artmaz; çünkü, o adamın rızası yok. Siz zannediyor musunuz, öyle yapınca, o belediyeler... Bakın, bir tanesini öğrendim, hepsiyle araç alıp parkta yatırıyormuş; araca yatırıyor verdiğiniz paraları! Örnekleri var... Bir arkadaşımız yazmış bana, diyor ki: "Tokat'ın ilçelerinde, Turhal hariç deprem olmadı. Sorun meteorolojiye, sorun Kandilli Rasathanesine, ne deprem var ne yağmur var; ama, il belediyesinin -Tokat il belediyesinin- 3 katı, 5 katı para alıyor. Yahu, bu adalette nerede görülmüş?! Nasıl taksim ediyorsunuz bunu?! Yaptığınız iş yanlış; kabul edeceksiniz. Belki, Bakan da çıkacak, burada, biraz sonra "doğrudur, ben bazı hatalar yapıldığını kabul ediyorum" demek mecburiyetinde kalacak, elimdeki bilgiler bu.
Değerli arkadaşlar, bakın, şimdi, ben, size, bu belediyelerle ilgili detaya fazla giremeyeceğim, vaktim daraldı; ama, bir belediye başkanın feryadını -biraz önce DSP'li milletvekili arkadaşım da aynı şeyi okudu- okuyorum: "Allahaşkına buna mâni olun. Sesimizi, feryadımızı, çığlığımızı duyun. Bizler, hâlâ, bu ülkede, hak karşısında şapka çıkaracaklar olduğuna inanıyoruz." Bu ah ve bu çığlık, bu hükümeti batırmaya yeter. (FP sıralarından alkışlar)
Şimdi, değerli arkadaşlar, sayısal çoğunluğunuza dayanarak gensoruyu reddedebilirsiniz. Biraz önce grupta bana geldiği gibi, genel başkanın söylediği gibi "hayır, bu gensoruyu reddedeceksiniz, usulsüzlük olsa da reddedeceksiniz..." Bir genel başkana yakışmaz bir şekilde... Hatta, MHP'liler diyebilir, biz Enerji Bakanını kurtardık, siz de bizi kurtarın. Bu da olabilir, takas da yapabilirsiniz, o da serbest.
SEDAT ÇEVİK (Ankara) - Bizim kimsenin kurtarmasına ihtiyacımız yok.
VEYSEL CANDAN (Devamla) - Ama, bir gün, bu yolsuzluklar mutlaka ortaya çıkacak; önünde de çıkacak, sonunda da çıkacak. (FP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, beyaz enerji operasyonu olduğu zaman, Sayın Başbakanımız dedi ki "denetimin denetimi mi olur."
MÜCAHİT HİMOĞLU (Erzurum) - Konya'daki arsalardan bahset.
VEYSEL CANDAN (Devamla) - Bak!.. Dinle!..
Beyaz enerji operasyonundan sonra... Biraz önce not iletildi "bu olaylar da DGM'ye intikal etti, biz de gönderdik" deniliyor. O zaman, demek ki, yargı çalışınca kim ne yaptıysa ortaya dökülecek değerli arkadaşlar. Onun için, ben şunu söylüyorum: Grupta bize iletilen bu haber güvenilir kaynaktan geldiğine göre, yolsuzluk hükümetin içinde; bu hükümet, fiilî olarak yolsuzluğu temsil etmektedir. (FP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
VEYSEL CANDAN (Devamla) - Beyaz enerjiden...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sesini kısıyorlar...
VEYSEL CANDAN (Devamla) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Candan, size 3 dakika eksüre verdim, bitti efendim. (FP sıralarından gürültüler)
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Gensoru bu Sayın Başkan; ne zaman konuşacak hatip?..
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, ben, 2 dakikayı, 3 dakikaya ilave ettim, Sayın Ercan da bu olaya tanıktır.
Teşekkür ederim efendim.
VEYSEL CANDAN (Devamla) - 1 dakika konuşacağım... 1 dakika vereceksiniz, 2 dakikasını kestiniz, 1 dakika vermiyorsunuz.
BAŞKAN - Sözünüzü 2 dakika kesmedim. Ulusal bir davada, bir heyete hoşgeldiniz demek, söz kesmek değildir.
VEYSEL CANDAN (Devamla) - Bakın, Meclis Başkanının tarafsız olmadığının bir tespitidir bu, kayıtlara geçmesi açısından... (FP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Efendim, size, 2 dakika yerine 3 dakika verdiğimi söyledim. (FP sıralarından gürültüler)
VEYSEL CANDAN (Devamla) - Bir cümle söyleyeceğim...
BAŞKAN - Sayın Candan, benim bugüne kadar prensibim değil efendim
VEYSEL CANDAN (Devamla) - Bir cümle söyleyeceğim.
BAŞKAN - Sürenizi verdim, yeterli...
VEYSEL CANDAN (Devamla) - Bir cümle söyleyeceğim.
BAŞKAN - İçtüzüğün ve benim verdiğim süre tamam... (FP sıralarından gürültüler)
VEYSEL CANDAN (Devamla) - Bir cümle... Bir cümle...
BAŞKAN - Efendim, süre verdim, mikrofonu açmıyorum.
VEYSEL CANDAN (Devamla) - Bir cümle söyleyeceğim.
BAŞKAN - Mikrofonu açmıyorum efendim.
VEYSEL CANDAN (Devamla) - Bir cümle söyleyeceğim.
BAŞKAN - Efendim, mikrofonu açmıyorum.
VEYSEL CANDAN (Devamla) - Bir cümle söyleyeceğim.
BAŞKAN - Diğer arkadaşlara 2 dakika vereceğim, hükümet de dahil... (FP sıralarından gürültüler)
VEYSEL CANDAN (Devamla) - İşin vahameti nereden meydana geliyor; benimle tartışırken 5 dakika harcıyor; ama, bana 1 dakika süre vermiyor; kahrolsun böyle adalet, yıkılsın böyle adalet...(FP sıralarından alkışlar)
Son söz, yargıda konuşulacaktır. Söylediklerimin hepsinin belge ve bilgileri Bakanın emrine hazırdır. Burada kimseyi suçlamak için değil, gerçekleri ortaya koymak için söyledim; ama, ben yine ifade ediyorum, son söz yargıda konuşulacaktır. Söylediklerimizin hepsinin arkasındayız.
MÜCAHİT HİMOĞLU (Erzurum) - Konya'ya geleceğim.
VEYSEL CANDAN (Devamla) - Gel, gel; bekliyorum...
BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Nevfel Şahin konuşacaklar.
Buyurun Sayın Şahin. (DYP sıralarından alkışlar)
Süreniz 20 dakika efendim.
DYP GRUBU ADINA NEVFEL ŞAHİN (Çanakkale) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın hakkında verilen gensoru önergesinin öngörüşmelerinde Doğru Yol Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; benden önce konuşan arkadaşlarımın söylediklerini tekrar etmemeye çalışacağım. Gerçekten de Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, deprem bölgesinde görevlerini yerine getirmemiştir; ihalelerde emanet usulünü sıkça kullanarak kamuyu zarara sokmuştur. Yine, 2000 yılında, Bayındırlık birim fiyatlarını yüzde 65 gibi yüksek bir rakamda tutarak -enflasyonun yüzde 39 olduğu bir yılda- yüzde 26 gibi, bazı kamu ihalelerinde yüksek fiyat vermekten dolayı kamuyu zarara sokmuştur. Yine, belediyelerde partizanlık yaparak, kendi partisine ait belediyelerde afet kararnamesi katsayısını yükselterek, diğer belediyelerin haklarını kullanmıştır.
Değerli milletvekilleri, milletimiz, Deprem Vergisi, İletişim Vergisi ve geçici vergiler olmak üzere, 2000 yılında, 3 katrilyon lira civarında ilave bir vergi vermiştir; ama, bakıyoruz ki, deprem bölgesinde, hâlâ, vatandaşlarımız çadırlarda yaşamakta, barakalarda yaşamakta, yine, sağlıksız bir şekilde yapılan baraka tipinde prefabrike evler yüzde 50 oranında boş.
Yine, kalıcı konutların yüzde 30'u hâlâ teslim edilmemiş durumda. Milletimiz bunca sıkıntı çekerken, yine, deprem bölgesinde, özellikle Sakarya İlinin altyapı çalışmaları sağlıklı bir şekilde yapılmadığından dolayı, yağmur yağdığında, ortalığı sel basmakta, Sakarya'da vatandaşlarımız sokakta dolaşamamaktadır. Nedir bu sıkıntı; milletimiz, 3 katrilyona yakın ilave vergi vermiş; ama, deprem bölgesinde harcanan para üçte 1 bile değil. Nereye gitti bu paralar, hangi kaynakta kullanıldı bu paralar?
Yine, Sayın Bakan, 2000 yılı Bayındırlık fiyatlarını tespit ederken, 1999 yılına göre 2000 yılını yüzde 65 zamlı tespit etmiştir. Siz hükümet olarak, Kasım 1999'da bir ekonomik programı uygulamaya koyuyorsunuz; çalışanlara, memurumuza, emeklimize, işçimize yüzde 25 zammı reva görüyorsunuz, yine sanayiciye "enflasyon sizin yüzünüzden artıyor, yüzde 25'ten fazla zam yapamazsınız" diyorsunuz; ama, hükümet olarak, 57 nci hükümet olarak, uyguladığınız programa siz uymuyorsunuz, Bayındırlık birim fiyatlarını yüzde 65 zamlı tespit ediyorsunuz.
Memur, işçi, emekli Kızılay Meydanında hakkını ararken, onları, copla sindirmeye çalışıyorsunuz; ama, Türkiye'de 25 000-30 000 kişiye menfaat sağlamak için, hükümet olarak, siz, kendi uyguladığınız ekonomik programa uymuyorsunuz. Sayın Başbakanın bundan haberi var mı; ekonomiden sorumlu Devlet Bakanının bundan haberi var mı; Başbakan yardımcılarının haberi var mı; sayın milletvekilleri, sizin haberiniz var mı? Yani, 1999 yılında bu masayı 100 liraya yaptırırken, 2000 yılında bu masayı 165 liraya yaptırıyorsunuz. İşte, sizin, hükümet içerisindeki farklı farklı uyumsuzluklarınız!.. Bunu, sadece, Yüksek Fen Kurulu tespit ediyor, Bayındırlık Bakanı onaylıyor. Yüksek Fen Kurulunun getirdiği yüzde 35'lik zam teklifini Bayındırlık Bakanı geri çevirerek "bunu, yüzde 65'e çıkarın" diyor. Peki, 2000 yılında enflasyon için sizin tespit ettiğiniz rakam kaç; yüzde 39. Demek ki, devlet hizmetlerini, enflasyonun yüzde 26 üzerinde zamlı şekilde yapıyorsunuz.
Buraya gelmeden önce Devlet Planlama Teşkilatına sordum 2000 yılında konsolide bütçenin, belediyelerin, özel idarelerin, KİT'lerin, Türkiye genelinde yaptığı yatırım ne kadar diye, aldığım cevap 8 katrilyon lira. 8 katrilyon lira devlet olarak, hükümet olarak yatırım yapıyorsunuz, enflasyonun yüzde 26 üzerinde fazla para ödüyorsunuz, milletten topladığınız 3 katrilyon vergi, 2 katrilyon lira yandaş müteahhitlere peşkeş çekiyorsunuz. Kim bunun hesabını verecek?! Sayın Başbakan bunun hesabını versin! Millet adına söylüyorum, Başbakan yardımcıları versin! Sayın Bakan versin! (DYP sıralarından alkışlar) Bu 2 katrilyonun hesabını kim verecek?! Bu 2 katrilyonun hesabını... Buradan sesleniyorum sivil toplum örgütlerine, memurlara, işçilere, emeklilere, siz, yüzde 65 zam veriyorsunuz kendi hizmetinizi yaptırmak için; ama, bize, yüzde 25 zammı fazla görüyorsunuz... Herkesi, bende dahil, bu hükümeti mahkemeye vermeye davet ediyorum.
EROL AL (İstanbul) - Ver o zaman.
NEVFEL ŞAHİN (Devamla) - Millet adına söylüyorum, sizin yaptığınız uyumsuzluk, ekonomik programın başarısızlığa uğramasının bir tane nedeni de bu. İşte, milletin cebinden topladığınız 3 katrilyon vergiden, 2 katrilyon lira gibi bir parayı, yandaşlara peşkeş çekiyorsunuz; onun için, deprem bölgesindeki hizmetler yürümüyor.
Yine, Sayın Bakanın çok sık bir şekilde kullandığı 44 üncü madde var. İhaleler şeffaf olmalı, ihaleler serbest rekabet kurallarına göre olmalı; ama, Sayın Bakan göreve geldiğinden bugüne kadar, deprem bölgesinde özellikle, deprem bölgesi olmayan ve özellikle İller Bankası ve diğer genel müdürlük ihalelerinde sık sık davetiye usulüne kullandı. İmar Kanununun 44 üncü maddesine bakarsanız, davetiye usulü, uçak alımlarında, gemi alımlarında, teknoloji alımlarında, özel ihtisas isteyen yüksek teknoloji kullanılması gereken işlerde kullanılır; ama -ufak ufak 20 tane maddenin sayıldığı ve hangi işlerde kullanılacağının belirtildiği bu maddede- bunlardan bir iki tanesine uyum sağlayarak, davetiye usulünü kullanmıştır ve burada, yandaş müteahhitleri çağırmıştır. Benden önce konuşan sözcünün söylediği gibi, Bayındırlık Bakanlığında ihalelerin satıldığı, yüzde 10 peşinle satıldığı yaygın bir şekilde söylenilmektedir; bunu, Anadolu'nun her köşesinde, Ankara'nın her köşesinde görebilirsiniz.
İşte, bizim bir milletvekili arkadaşımız, Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız, Nisan 2000'de Bayındırlık Bakanına soru önergesiyle müracaat ediyor "Genel Müdürlükte, Yapı İşlerinde, İller Bankasında, Karayollarında ve Bakanlığınıza bağlı genel müdürlüklerde hangi ihaleleri yaptınız, İhale Yasasının hangi maddesine göre yaptınız, keşif bedeli nedir, indirim oranı nedir" diye soruyor; ama, Sayın Bayındırlık Bakanından cevap yok. Nasıl, siz, Türkiye Büyük Millet Meclisine ve millet adına denetim görevini yapan milletvekillerine hesap vermezsiniz? Aradan üç ay geçiyor, Bayındırlık ve İskân Bakanına tekrar soru soruyor; yine cevap yok. Son olarak, 11 Kasımda soru önergesine çeviriyor; Sayın Bakandan yine cevap yok! Buradan Cumhurbaşkanımıza sesleniyorum: Devlet Denetleme Kurulunu, Bayındırlık ve İskân Bakanlığındaki bütün ihaleler için harekete geçirsin. Türkiye bir hukuk devleti olmak mecburiyetinde. (DYP sıralarından alkışlar) Yolsuzluklardan temizlenmeden Türkiye'yi bir noktaya götürmek mümkün değil. İşte, hazırladığınız ekonomik program çöktü. Türkiye, yolsuzluklarda dördüncü sırada; bu, utanç verici bir durum. 1998 yılı araştırmalarında, 1999 yılı araştırmalarında, 2000 yılı araştırmalarında, uluslararası araştırma kuruluşlarında, Türkiye, Rusya'dan, Çin'den, Endonezya'dan sonra yolsuzlukta dördüncü sırada. Sayın milletvekilleri, siz bundan utanç duymuyor musunuz?
MAHMUT ERDİR (Eskişehir) - Sizin zamanınızda oldu.
NEVFEL ŞAHİN (Devamla) - Bizim zamanımızda mı incelenmiş bu? 1998, 1999 ve 2000 yıllarında, Türkiye, yolsuzluk şampiyonu olmuş.
Şimdi, burada, herkes, bu gensoruya ret cevabı vermeyen milletvekilleri, bunun hesabını sormak mecburiyetinde. Siz, 2000 yılında memura, işçiye, emekliye vermediğiniz 2 katrilyon lira parayı, 15 000, 20 000 civarındaki kişilere verdiniz, hizmet yapan kişilere verdiniz.
Sayın milletvekilleri, şimdi, bunun hesabını herkes vermek mecburiyetinde. Eğer, bunun hesabını vermezseniz, Türkiye'yi bir noktaya götürmeniz mümkün değildir.
Şimdi, belediyeler konusuna gelmek istiyorum. Bütün tabiî afetler kararnamesini inceledim; bu kadar yolsuzluğun, bu kadar partizanlığın yapıldığı hiçbir dönemi görmedim. MHP'li belediyelerin hepsinin katsayısı 2'den yukarı, afet olmayan yerlerde de.
Yine, İçişleri Bakanlığına verdiğimiz bir soru önergesiyle, şu şu belediyelerde afet oldu mu diye sorduğumuz ve İçişleri Bakanlığının "olmadı" dediği 140'a yakın belediye afet kapsamı içerisine alınmış; yine, MHP'li belediyelere, bu dağıtılan paraların sayısı bakımından, parasal kaynak bakımından yüzde 40'ların üzerinde... DSP'li belediyelerin sayısı az. Ne fay hatlarına bakılmış ne deprem bölgelerine bakılmış; tamamen, partizanca bir uygulama içerisine girilmiştir.
Son olarak, Çanakkale'den de bir belediye afet kapsamı içerisine alındı. Tam, Marmara Denizinden Saros Körfezine doğru geçen fay hattının üzerinde olan Evreşe Belediyesi deprem ve afet kapsamı içerisine alınmadı, Doğru Yol Partili olduğu için; ama, 15 kilometre uzaklığındaki ANAP'lı Gökçeada Belediyesi, son kararnamede afet kapsamı içerisine alındı ve katsayı 2,21; ANAP'lı belediye başkanı da on gün önce MHP'ye geçti! Yavaş yavaş partizanca bir tavır ve belediye başkanları afet kapsamı içerisine alınarak transferlere başlanıldı.
İstanbul'da büyük bir depremin olacağını ve İstanbul için önlemin alınması gerektiğini, İstanbul'un nüfusunun 10 milyon olduğunu herkes bilmekte. İstanbul'da, Adalar, Avcılar, Şişli Belediyeleri afet kapsamının içerisinde, katsayısı çok düşük, 1,21 katsayılarıyla; ama, Bakırköy yok, Bahçelievler yok, Kadıköy yok... Mademki, böyle bir düşünceniz var, 10 milyon insanın yaşadığı İstanbul için bir afet çalışması yapın; oradaki belediyeleri afet kapsamı içerisine alıp, onların katsayısını yükseltin.
İstanbul'da 10 000'e yakın kamu binası var. Bunlara deprem güvenliğiyle ilgili çalışmalar yapmak lazım; ama, görüyoruz ki, bu afet kapsamı meselesi tamamen partizanca bir uygulamaya dönüşmüş ve Türkiye'de Bakanın ne kadar belediyesi varsa, sırayla, ikinci kararnamede yoksa üçüncü kararnameye, üçüncü kararnamede yoksa dördüncü kararnameye alınarak, partizanca bir uygulama yapılmaktadır.
Yine, partizanca uygulamalardan bir tanesi, İller Bankasında, Bakanın belediyelerinin borcu var; bu borçlar kesilmiyor, hem de birbuçuk yıldır kesilmiyor; diğer belediyelerin borçları teker teker kesiliyor ve İller Bankası, bankalardan yüksek faizle para alarak, bankalardan aldığı bu paraları diğer belediyelere de ödetmekte. Diğer belediyelerden aldığı payları kararnameyle diğer belediyelere verdiği yetmiyormuş gibi, şimdi borçlarını da ödemeyerek, diğer belediyelerin haklarını almakta ve faizleri de bu belediyelere yüklemektedir.
Ben, burada, Sayın Bakana bir soru da sormak istiyorum: İller Bankası Trabzon Hizmet ve Lojman Binasıyla ilgili Yüksek Denetleme Kurulu raporunu niçin bekletmekte ve orada yapılan usulsüzlüklerin, usulsüzlükleri yapan kişilerin, sorumluların cezalandırılması için bu raporu niçin bekletmektedir? Bu rapor uzunca bir süredir beklemektedir.
Yine, Bakanın seçim bölgesi olan Ankara'da bir ilçede yapılan otel ve kaplıca inşaatı, standardı çok yüksek olan, özel birim fiyatlarla yaptırılmakta ve iç donanımına kadar, çatalını, kaşığını, bıçağını, tabağını almaya kadar, özel bir uygulama yapılmaktadır. Haymana İlçesinde yapılan bu otel, özel birim fiyatlarla yapılmakta, döşemeleri, duvarları, imalatları özel birim fiyatlarla yapılarak, özel bir uygulama yapılmaktadır. Şimdi, diğer illerde yapılan uygulamalara burada niçin uyulmuyor?.. Niçin özel birim fiyatlarla, özel uygulamalara burada önem veriliyor?..
Yine, buradan açık açık soruyorum: Ödemiş İçmesuyu Projesinin müteahhidi işi devretmek isteyince, araya bazı yetkili kişiler giriyor ve MHP'li bir müteahhide zorla iş devrediliyor. Şimdi, Bayındırlık Bakanlığında bu uygulamalar sık sık yapılmaktadır. İlk defa, cumhuriyet tarihinde partizanlığın bu kadar yapıldığı teknik bir bakanlık var. Bayındırlık Bakanlığında partizanlık az yapılır, konular daha ziyade teknik konulardır, hizmet konularıdır; ama, üzülerek söylüyorum ki, bütün bayındırlık müdürleri, il müdürleri değiştirildi. İlk defa, bu kadar büyük bir değişikliğe niçin gidildi? Bayındırlık Bakanlığında, teknik hizmetleri yürüten bu bakanlıkta, senelerdir tecrübe sahibi olmuş, bilgi birikimi sahibi olmuş bu arkadaşlarımız niçin değiştirildi? Ama -benden önce bahsedilen- Turizm Bakanlığında görev yaparken, akçeli işlere karışması yasaklanan, bu konuda raporları olan, uyarılan bir Bürokrat Bayındırlık Bakanlığına getiriliyor ve bu projelerde uygulamadan sorumlu kişi yapılıyor. Bunlar fevkalade önemli meseleler.
Ben konuşmamı daha fazla uzatmak istemiyorum...
MUSTAFA VERKAYA (İstanbul)- Uzat!.. Uzat!.. 10 dakika daha süre verelim!..
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Sayın Şahin, 2 dakika içerisinde toparlar mısınız.
NEVFEL ŞAHİN (Devamla)- Biz, Bayındırlık Bakanı hakkında verilen gensoru önergesinin gündeme alınmasına Doğru Yol Partisi olarak kabul oyu vereceğiz; çünkü, Türkiye'nin yolsuzluklardan arınmasını istiyoruz ve bu konuda, herkesin, bütün milletvekili arkadaşlarımızın, Meclisimizin hassas olmasını istiyoruz. Kim yolsuzluk yapmışsa, gelsin, yargıda hesabını versin; hangi bürokrat yapmışsa, hangi bakan yapmışsa, gelsin, hesabını versin. Bayındırlık Bakanlığındaki bu kadar dedikoduya son vermemiz lazım. Gerçekten de, dedikodular ayyuka çıkmış, milletimiz bunlardan rahatsız olmuş.
NİDAİ SEVEN (Ağrı)- Milletvekilisiniz, belgeniz varsa, savcılığa götürün. Götürmezseniz, suçlusunuz.
NEVFEL ŞAHİN (Devamla)- Gerekirse, savcılığa da şikâyette bulunacağız.
Ben, konuşmama son verirken, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederiz Sayın Şahin.
Demokratik Sol Parti Grubu adına, Yalova Milletvekili Sayın Hasan Suna; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)
Süreniz 20 dakika efendim.
DSP GRUBU ADINA HASAN SUNA (Yalova)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Konya Milletvekili Veysel Candan ve 29 arkadaşının, deprem konutlarıyla ilgili ihalelerin yapılış şekli ve altyapı hizmetlerinde uyguladığı politikalarla devleti zarara uğrattığı ve afet kararnameleriyle belediyeler arasında partizanlık yaptığı iddialarıyla Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın hakkında Anayasanın 99 uncu ve İçtüzüğün 106 ncı maddeleri uyarınca bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi üzerinde Demokratik Sol Parti Grubunun görüşlerini sunmak üzere karşınızdayım; Yüce Heyetinizi, Grubum ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, sözünü ettiğimiz önergenin konusunu oluşturan olayı hatırlatmayı, konuyla ilgili bilgilerin tazelenmesi açısından faydalı buluyorum. Benim için acı verici bir anı tazeleme olsa da, yapılan ya da yapılamayanların daha iyi anlaşılması için bu tespiti yapmalıyız diye düşünüyorum.
17 Ağustos 1999; saat 03.02; insanlar en tatlı uykusunda; ilk patlama merkezi Gölcük; ardından, beş on saniye arayla Arifiye, o hat boyunca iki merkez daha... 50 saniye süreyle, 7,4 şiddetle bölge sallanıyor. Bir merkezden gelen dalgalar yeryüzünü sallarken, beş on saniye arayla arkadan gelen sismik dalgalar silkeliyor, burkuyor, yöre halkının deyimiyle, yıkmaya çalışıyor, yıkıyor.
Ardından, 12 Kasım 1999; Bolu ve Düzce bir kere daha sallanıyor; şiddet 7,2; çekirdek derinliği 10 kilometre; dünyanın, en büyük ve en yaygın alanını etkileyen depremi.
Ardı ardına gelen bu iki felakette 18 373 vatandaşımızı kaybediyoruz, 48 901 vatandaşımız da yaralanıyor; 15 944 işyeri, 96 808 konut yıkık; 16 815 işyeri, 107 331 konut orta hasarlı; 15 754 işyeri, 124 033 konut az hasarlı olmak üzere, toplam 376 685 hasarlı konut ve işyeri tespit ediliyor. Ayrıca, yıkılan ve hasar gören yüzlerce okul, resmî bina, zarar gören sanayi kuruluşları, tahrip olan kent altyapıları, yollar, kanalizasyon, içmesuyu şebekeleri... Bolu'dan Bağcılar'a kadar, Düzce, Sakarya, İzmit, Körfez, Gölcük, Karamürsel, Yalova'yı direkt; Zonguldak, Eskişehir, Bursa'yı kısmen etkileyen büyük bir felaket...
Biraz da, bu iki depremden etkilenen bölgenin özelliklerinden bahsetmek gerekiyor. Bu bölge, ülkemizin en gelişmiş, en çok üretilen, en çok ihracat yapılan ve de çok vergi toplanan bir bölgemiz. Türkiye ekonomisi için böylesine önemli bir bölgenin maddî kayıplarını karşılamak için onca kaynağa ihtiyaç duyulurken, öbür yandan, bölgede sanayi ve ticaret faaliyetlerinin durmasıyla, devletin ana gelir kaynağı da, âdeta, kurumuş oluyor. Oysa, ülkemizde, felaket tarihinden dört ay önce genel seçimler yapılmış; Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi, Anavatan Partisinden oluşan uzlaşma hükümeti kurulmuş; yirmibeş yıllık devam eden kronik enflasyonla mücadele başlamıştır. Böylesine bir ortamda yaşanan felaketin bizlerden aldığı canlarımızı geri getirmek mümkün değildir. Onlara, Allah'tan rahmet, yakınlarına sabırlar dilemekteyiz; ama, maddî kayıplarımızı, eskiden daha nitelikli olarak, hükümetimiz, yerine koymak için, büyük bir çaba sarf etmektedir.
Çarpık yapılaşmanın ürünü yıkılmış binaların yerine, hükümetimiz, bilimsel kurallara uyarak, sağlam zeminde, sağlam binalar yapmıştır. Halkımız bu konutlara şimdiden "villa" adını vermiştir.
Kalıcı konutlar, yapılacakları alanların yer seçimi, zemin etütleri bilimsel kurallara uygun olarak yapılmış, sağlam zeminlerde, tüm bölgede, maksimum üç katlı, hektar başına 150-200 kişi düşecek şekilde düşük yoğunluklu, okul, hastane, resmî kurum, alışveriş ve eğlence merkezi, kentsel sosyal, teknik donatıları olan, geniş kentsel mekânlı ve bol yeşil alanlı, geniş, devamlı ve alternatifli trafik sistemi olan, blokları, komşuluk üniteleri oluşturacak şekilde, kaliteli bir yaşam çevresi oluşturacak şekilde ve sonraki yapılaşmalara örnek olacak, öncülük edecek özellikte planlanmış ve uygulanmıştır. Bu özelliklerde inşa edilmiş olan kalıcı konutların kuraları çekilmiş, önümüzdeki nisan ayında hak sahipleri yeni binalarına taşınacaklardır.
Düşününüz, bir gece, uyku saatinde, 50 saniyede, bir bölgede 376 685 işyeri ve konut hasar görüyor, binlerce insan aynı anda enkaz altında, yaygın bir alanda arama ve kurtarma çalışmaları yapılıyor, ardından hasar tespit çalışmaları hızla bitirilip enkaz çökertme ve kaldırma işlemleri tamamlanıyor, yaralılar tedavi ediliyor, yiyecek giyecek ihtiyaçlarını karşılamak için, valiliklere, 4,9 trilyon acil yardım gönderiliyor; barınma sorunları, geçici olarak çadır, ardından 44 000 prefabrik konut yapılarak çözülüyor. Bu hizmetler için de 128,5 trilyon para ödeniyor.
Kentlerin çökmüş altyapıları, yol, kanalizasyon ve su şebekeleri, hızla, 79,3 trilyon lira harcanarak yenileniyor. Binaları yıkılmış ya da orta hasarlı olanlara, aylık 100 milyon lira barınma yardımı olarak, Sosyal Yardımlaşma Vakfından 193 trilyon lira ödeme yapılıyor. Az hasarlılara, onarım için, konut başı 600 milyon lira onarım yardımı olarak, 52,2 trilyon lira ödeme yapılıyor. Sakat kalanlara, sakatlık yardımı olarak 83,7 milyar, yakınlarını kaybeden afetzedelere, ölüm yardımı olarak, Sosyal Yardımlaşma Fonundan 9 trilyon, işyerini kaybeden afetzedelere, işyeri yardımı olarak, 5,3 trilyon lira, başka ilden ya da oturduğu ilden konut alacaklara 6'şar milyar lira olmak üzere, 22,9 trilyon lira, evini yapana yardım metoduna girenlere 6'şar milyar lira, orta hasarlı konutu güçlendirecek hak sahiplerine 2'şer milyar lira kredi olmak üzere, bugüne kadar, Sosyal Yardımlaşma Fonundan 58 trilyon lira ödeme yapılıyor.
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan, bölgeye, bugüne kadar 271 trilyon lira aktarılmış, bundan 414 834 aile yararlanmıştır. Çankırı depremiyle birlikte, bu miktar 273 724 600 000 000 liraya ulaşmıştır.
Bayındırlık ve İskân Bakanlığımız, bugüne kadar, afet bölgesi çalışmalarında, kalıcı konut maliyetleri dışında, 681 trilyon lira harcama yapmıştır.
Okulları yıkılmış, depremden zarar görmüş öğrencilere, başka illerde misafir öğrenci olarak okuma imkânı tanınmış, üniversitede okuyan öğrencilerden üniversite harcı alınmamış, deremde zarar görmüş okullar hızla güçlendirilmiş, yıkılanların yerine çağdaş teknolojilerle yenileri yapılmıştır. Öyle ki, hem deprem öncesi derslik sayısı aşılmış hem de deprem öncesi sınıf başına düşen öğrenci sayısı aşağıya çekilmiştir. Böylesine büyük bir felaketin yaraları bu kadar başarılı bir şekilde nasıl sarılmıştır; devletle millet el ele vermiş, tüm imkânlar seferber edilerek bu sonuca ulaşılmıştır. 57 nci hükümetimizin, Sayın Başbakanımız ve bakanlarımızın tutarlı çalışmalarıyla Türk Halkı ve dünya kamuoyuna verdiği güven, bu olumlu sonucu doğurmuştur.
Deprem bölgesi halkı, devletimize yardıma koşan tüm kişi ve kuruluşlara, yabancı ülkelere dua etmektedir.
Felaket bölgesi halkı, gece-gündüz, yaz-kış demeden, felaket bölgesi yaralarını sarmaya çalışan 57 nci hükümetimize, Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit'e ve çok çalışkan bakanlarımıza sonsuz şükranlarını sunuyor, onların taltif edilmesini, taçlandırılmalarını istiyor.
Biz de, Demokratik Sol Parti Grubu olarak, 17 Ağustos felaketi sonrası çalışmalarda, hükümetimizi ve bakanlarımızı çok başarılı buluyoruz. Bu konuda gensoru açılmasına gerek olmadığına inanıyoruz.
Bu duygularla, Grubum ve şahsım adına Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Suna.
ANAP Grubu adına Bartın Milletvekili Sayın Zeki Çakan; buyurun efendim. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 20 dakikadır Sayın Çakan.
ANAP GRUBU ADINA ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan ve 29 arkadaşının, deprem konutlarıyla ilgili ihalelerin yapılış şekli ve altyapı hizmetlerinde uyguladığı politikalarla devleti zarara uğrattığı ve afet kararnameleriyle belediyeler arasında partizanlık yaptığı iddialarıyla, Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın hakkında gensoru açılmasına ilişkin önerge üzerinde Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bilindiği üzere, 17 Ağustos 1999 tarihinde Marmara Bölgesinde meydana gelen deprem, İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Bolu, Yalova, Bursa ve Eskişehir İllerinde büyük oranda can ve mal kaybına neden olmuştur. Bu depremin hemen ardından 12 Kasım 1999 tarihinde Bolu ve Düzce'de meydana gelen deprem, yeniden can ve mal kaybına neden olmuş, milletimizi derin üzüntüye boğmuştur. Böyle bir felaketin bir daha yaşanmamasını niyaz eder, hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan bir kez daha rahmet dilerim.
Değerli milletvekilleri, çağımız boyunca, milletimizin karşılaştığı en büyük afet olan bu depremler, çok geniş bir alanda hasara ve tahribata yol açmış, ülkemiz nüfusunun büyük bir bölümünü etkilemiştir. Tabiî ki, bu arada, deprem bölgesindeki yerlerin yol, su şebekesi, kanalizasyon, elektrik, doğalgaz, telekomünikasyon gibi alt ve üstyapı tesislerinin tamamına yakın bir bölümü hasara uğramıştır.
Bu iki depremde, 18 373 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 48 901 vatandaşımız da yaralanmıştır. Ayrıca, 96 808 konut ile 15 944 işyeri yıkılmıştır. 107 331 konut ile 16 815 işyeri orta hasar, yanı sıra, 124 033 konut ile 15 754 işyeri az hasar görmüş bulunmaktadır. Özetlersek; 328 172 hasarlı konut, 48 513 hasarlı işyeri olmak üzere, toplam, 376 685 konut ve işyeri hasar görmüştür.
Değerli milletvekilleri, depremden bir gün sonra, Gölcük'e giderek, burada hayatını kaybeden Bartın İl Başkanımız rahmetli Avni Çelebi ve arkadaşlarının enkaz altından çıkarılması çalışmalarında bizzat bulunarak, iki gün boyunca, o acı anı, şahsen yaşadım. Allah, böyle bir felaketi ülkemize bir daha göstermesin.
Bu kadar büyük can ve mal kaybının olduğu bu depremin oluşundan kısa bir süre sonra, 57 nci hükümet, tüm kamu kurum ve kuruluşlarının gerekli işbirliği ve koordinasyonunu sağlayarak, 20 nci Yüzyılın ülkemiz tarihindeki en büyük felaketlerinden biri olan depremin yaralarını sarmak için çalışmalara süratle başlamıştır. İlgili tüm Bakanlık personeli bölgeye intikal etmiş ve oluşturulan, Başbakanlık Kriz Yönetim Merkeziyle temasa geçilerek, öncelikle "acil yardım ödeneği" adı altında, valiliklerin acil ihtiyaçlarına yönelik olarak kullanılmak üzere, 4 trilyon 9 milyar lira acil yardım ödeneği gönderilmiştir.
Sayın milletvekilleri, zaman zaman, böyle büyük afetlerle ilgili çalışmalarda aksaklık da olabilir; fakat, Anavatan Partisi Grubu olarak, biz, inanıyoruz ki, bu iki felaket karşısında 57 nci hükümet ve ilgili bakanlıklar, üzerlerine düşen görevi yerine getirebilmek için tüm gayretlerini sarf etmişlerdir.
Bu çalışmaların ilk etabında, bölgeye bağlantıyı sağlayan ve depremde büyük hasara uğrayan otoyolun onarımına süratle başlanılmış ve çok kısa bir süre içinde, yeniden inşa edilmiştir. Yolların açılmasını müteakip temin edilen araçlarla, Kızılay ve ilgili kuruluşlardan temin edilen çadır, battaniye, yiyecek ve tıbbî malzemelerin bölgeye intikali sağlanarak dağıtılmaya başlanmıştır.
Ağır kış şartları da dikkate alınarak, afetzede vatandaşlarımızın geçici iskânlarını sağlamak amacıyla, 44 107 prefabrike konut yaptırılarak 149 000 afetzedenin geçici iskânı sağlanmıştır. Ayrıca, Kocaeli İlinde 6 722, Sakarya İlinde 2 214, Düzce İlinde 7 000, Bolu İlinde 1 453, İstanbul İlinde 650, Yalova İlinde 5 120 olmak üzere, toplam 23 164 kalıcı konutun ihalesi yapılmış ve yapımına başlanılmıştır.
Değerli milletvekilleri, burada, tek tek rakamlara inmek istemiyorum; ama, inanıyorum ki, bu felaket karşısında, imkânlar çerçevesinde yapılması gerekenler yapılmış ve bundan sonra da yapılmaya devam edilecektir.
Değerli milletvekilleri, 17 Ağustos 1999 ve ardından 12 Kasım 1999 depremleriyle yaşadığımız felaket, dar bir bölgeyi değil, hatta, bir kasabayı, kenti değil, ülkemizin sanayi bakımından en gelişmiş; fakat, hızla yayılan ve kontrolsüz bir bölgesini kapsaması, kaliteli bir kent-yaşam kurgusuyla oluşturulacak planlı gelişme yolunda önemli adımlar atma ve bilinçlendirme gereğini doğurmuştur. Bu depremlerden alacağımız çok dersler vardır. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, yeni yerleşimlerin yer seçimi ve planlama çalışmalarında, bu bilinçle hareket etmek mecburiyetindedir. Jeolojik ve jeoteknik etütler yapılarak yerleşime uygun alanlar belirlenmeli ve afete duyarlı planlamayla kaliteli bir yaşam çevresi oluşturma yolundaki çalışmalar, başladığı gibi, taviz verilmeden devam ettirilmelidir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; gensoru önergesinde Bakanlığın yapmış olduğu ihalelerle ilgili bazı iddialarda bulunulmaktadır. Burada çıkan, özellikle muhalefet partisine mensup milletvekili konuşmacı arkadaşlarımız, iddialarını dile getirmişlerdir. Kim, ne biliyorsa, bu kürsüye çıkıp, hem bilgisiyle hem belgesiyle, bunu, net olarak ortaya koymalıdır -Anavatan Partisi Grubu olarak, bunu, baştan beri söylüyoruz- aksi takdirde, bu suçlamalar sadece suçlayanları bağlar.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, doğal afet nedeniyle altyapı hasarına uğrayan belediyelere, 4123 sayılı Kanun uyarınca, altyapı hasarlarının telafisi amacıyla -2380 sayılı Kanun uyarınca İller Bankasından almış oldukları payları, Bakanlar Kurulunca azamî 5 katına kadar artıracak- yardım yapılmaktadır. Bu yardımların yapılma şeklî, Tabiî Afet Nedeniyle Gelir Kaybı, Alt ve Üstyapı Hasarına Uğrayan Belediyelerin Yapmaları Gereken İşlemler Hakkındaki Tebliğ uyarınca gerçekleştirilmektedir. Bu tebliğde belirtilen hususlara, maalesef, zaman zaman gereken özen gösterilememiştir. Bu kararnamelere giren belediyeler tespit edilirken daha hassas davranılmalı ve tüm Bakanlar Kurulu üyeleri, bu kararnameleri daha iyi irdelemeliydi.
Geçmişte iki dönem belediye başkanlığı yapmış bir kişi olarak, belediyelerimizin sıkıntısını çok yakından bilmekteyim. Gerçekten, bugün, belediyeler, çok büyük maddî sıkıntı içerisindedir. Dolayısıyla, afet kapsamı içerisine alınan belediyelere fazla ödeme yapılırken, diğer belediyelerin hakları da gasp edilmektedir. Burada çok adaletli davranmak mecburiyeti vardır; çünkü, İller Bankası payı artırılan belediyelerin artırım oranları tutarı kadar diğer belediyelerden de hisse azalması olmaktadır. Burada doğruyu söylemek gerekirse, Bayındırlık Bakanlığına bağlı bazı bürokratların, hatta Sayın Bakanın da bu dağılımdaki bazı yanlışlıklar gözünden kaçmış olabilir; fakat, Bakanlar Kurulu üyeleri bu konuda daha özenli davranmak durumunda olmalıydılar. Umarım, bir yanlışlık yapılmışsa en kısa süre içerisinde düzeltilmesi cihetine gidilir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bundan sonra bu kararnamelerin çıkmaması dileğimizdir. Şayet çıkacaksa, çok dar kapsamlı olmalı ve müracaatlar çok detaylı şekilde incelenerek, gerçekten, afetten büyük zarar gören belediyeler göz önünde tutulmalıdır. Ancak, her halükârda, bu belediyelere yapılacak yardım bütçeden yapılmalı, diğer belediyelerin haklarına dokunulmamalıdır. (FP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, söz belediyelerimizden açılmışken, mahallî idareler reformu kanun tasarısı bir an önce Genel Kurula gelmeli ve mahallî idarelere bir nebze de olsa nefes aldırılmalıdır.
ŞEREF MALKOÇ (Trabzon)- Sayın Başkan, bakanlara doğru söyle!...
ZEKİ ÇAKAN (Devamla)- Ben nereye okuyacağımı biliyorum...
ŞEREF MALKOÇ (Trabzon)- Biliyorsun; ama, yapmıyorsun!..
ZEKİ ÇAKAN (Devamla)- Ben, Genel Kurula hitap ediyorum... Lütfen... Siz konuştunuz, müdahale etmeyin!.. Müdahale etmeden dinlerseniz daha iyi anlayacağınızı umuyorum.
ŞEREF MALKOÇ (Trabzon)- Güzel de, kime dert yanıyorsun?! İktidarda olduğunu unutuyorsun herhalde Sayın Başkan!..
ZEKİ ÇAKAN (Devamla)- Bildiğiniz gibi, Anavatan Partisi Grubu olarak, mahallî idareler reform tasarısına aşırı önem vermekteyiz. Ayrıca, koalisyon protokolünde ve hükümet programında bu konu dile getirilmiş ve bir an önce çıkması karar altına alınmıştır.
Değerli milletvekilleri, idarî sistemin aşırı merkeziyetçiliği, kaynak yetersizliği, bazı konularda görev ve yetki yetersizliği, aşırı vesayet, nitelikli personel yetersizliği, özellikle, il özel idareleri için teşkilat yetersizliği, açıklık ve demokratik katılım yetersizliği, rasyonel olmayan hizmet alanları, mahallî idareleri içinden çıkılmaz bir duruma getirmiştir.
Şunu açıklıkla ifade ediyorum ki, mahallî idareler reform tasarısı, mahallî idarelerin ihtiyacına cevap verecek şekilde, maalesef, düzenlenememiştir. Dileğim odur ki, tasarı, Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderildiğinde, komisyonlarda ve Genel Kurulda sağlanacak katkılarla, arzu edilen seviyeye gelebilsin.
Değerli milletvekilleri, Anavatan Partisi, 57 nci hükümet kurulduğundan bu yana her zaman, koalisyon protokolünün ve hükümet programının uygulanmasına özen göstermiştir ve göstermeye devam edecektir.
Bu duygu ve düşüncelerle, siyasî ve ekonomik istikrara her zamankinden fazla ihtiyacımız olduğu bu dönemde, böyle bir gensoruya Anavatan Partisi Grubu olarak olumlu oy vermeyeceğimizi belirtir, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Çakan.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Kocaeli Milletvekili Kemal Köse. (MHP sıralarından alkışlar)
Sayın Köse, süreniz 20 dakika.
MHP GRUBU ADINA KEMAL KÖSE (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Konya Milletvekili Veysel Candan ve 29 arkadaşının, deprem konutlarıyla ilgili ihalelerin yapılış şekli ve altyapı hizmetlerinde uygulandığı yanlış politikalarla devleti zarara uğrattığı ve afet kararnameleriyle belediyeler arasında partizanlık yaptığı iddialarıyla Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın hakkında verilen gensoruyla ilgili olarak, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, söz almış bulunmaktayım; konuşmama başlamadan evvel hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gensoruyu veren partimizin grup sözcüsünü ve Doğru Yol Partisinin grup sözcüsünü dinlediğimde, asrın felaketi diye nitelendirdiğimiz, 18 473 vatandaşımızın ölümüyle, 48 901 vatandaşımızın da yaralanması ve sakat kalmasıyla, 366 685 konut ve işyerimizin ağır, orta ve hafif hasar görmesiyle sonuçlanan ve tahribatı çok büyük olan, Türkiye'nin ekonomik yönden en önemli ve dinamik bölgesini; yani, Marmara Bölgesini vuran, asrın felaketi olarak nitelendirdiğimiz bu büyük depremden sonra, sanki hiçbir şey yapılmamış gibi bir tavır ortaya konulmasına gerçekten üzüldüğümü beyan ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
Fazilet Partisinin hazırlamış olduğu gensoru önergesinin gerekçesi 190 kelime ve bu gerekçenin sonunda deniliyor ki: "Bütün bunların sorumlusu 57 nci hükümetin Bayındırlık Bakanı Sayın Koray Aydın'dır. Gensoru açılması halinde pek çok konu aydınlığa kavuşacak, kamuoyu bilgilenmiş olacak ve bu işin siyasî sorumluları da ortaya çıkmış olacaktır."
Bilgilenmek üzere gensoru verilmez; eğer bilgilenmek istiyorsanız araştırma önergesi verirsiniz, soru önergesi verirsiniz; Bayındırlık Bakanı gelir, burada size hesap verir. (MHP sıralarından alkışlar) Ama, siz, Meclisin denetim hadisesini kötüye kullanarak, çok büyük bir örneğe daha imza attınız.
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Biz biliyoruz, kamuoyu da bilsin istiyoruz. Gerçi, şimdi kamuoyu da biliyor.
KEMAL KÖSE (Devamla) - Bayındırlık ve İskân Bakanının deprem bölgesine zamanında müdahale etmediğini söylüyorsunuz. İşte, 6,9 katrilyondan bahsediyorsunuz; nereye dayandığını az sonra göreceğiz. 26 000 prefabrike konut yaptınız -bunları da zamanında çok söylediniz; bunlar çok lüzumsuzdu- bu kadar prefabrike konuta ne gerek vardı" diye kıyametler kopardığınız günleri şimdi gibi hatırlıyorum.
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Doğru...
KEMAL KÖSE (Devamla) - Ona da cevap vereceğim.
Yine "altyapı hizmetlerinde yüzde 30 peşin verilmiş" şeklinde ve buna benzer iddialarınız var.
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Bu da doğru...
KEMAL KÖSE (Devamla) - Bu kadar büyük iddialarınızı bir sayfaya mı sığdırdınız?!. Çok hafif bu, çok... Çok hafif... (MHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
DOĞAN BARAN (Niğde) - 500 kelimeyi geçemez, sen bilmiyor musun?!
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - İçtüzüğü öğrensen böyle konuşmazdın!
DOĞAN BARAN (Niğde) - Öğren de gel!..
KEMAL KÖSE (Devamla) - Madem ki, bu kadar büyük iddialarınız vardı, o zaman, bunu bir sayfaya sığdırmanın, 190 kelimeyle ifade etmenin doğru olmadığı kanaatini taşıyorum ben.
BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Önergede kaç kelime olur?!
KEMAL KÖSE (Devamla) - Değerli arkadaşlarım...
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - İçtüzüğü öğren de gel!..
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...
KEMAL KÖSE (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri...
ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Arkadaşımız yenidir, öğrenecek, öğrenecek!..
KEMAL KÖSE (Devamla) - Asrın felaketi -ismi üzerinde, bugüne kadar Türkiye'de olan depremlerin 10 katı büyüklüğünde- Türkiye'nin en dinamik bölgesini vurmuş. Ben, bu depremde hayatını kaybeden bütün vatandaşlarıma Cenabı Allah'tan gani gani rahmet diliyorum; yaralılara acil şifa diliyorum.
Şimdi, bu deprem, öyle kelimelerle ifade edilecek bir deprem değil, bu yaşayan bilir; ben, bölgenin milletvekiliyim. Öyle bir gece gelip, çadırda yatarak benim insanımın çilesini bilemezsiniz... (MHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Bilemezsiniz... Diyorsunuz ki: "Prefabrikeleri niye yaptınız?"
Değerli arkadaşlarım, Japonya'da, Kobe depremi, 17 Ocakta gerçekleşti. 17 Ocağın önü yazdı. Dünyanın en büyük devletlerinden birisi olan Japonya'nın, hemen, alelacele ilk yaptığı iş, prefabrikeleri planlamak oldu. Önü de yaz olmasına rağmen, prefabrikelerini yedi ayda bitirmek suretiyle halkına teslim etti. 17 Ağustos-12 Kasım, kışın başlangıcı demek değil mi? Biz, 44 107 prefabrike evi yapmasaydık da, benim vatandaşım, delik olan çadırlarda perişan mı olsaydı?! (MHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Vatandaşı zaten perişan ettiniz; bunu siz, oradaki vatandaşa sorun Sayın Hatip.
DOĞAN BARAN (Niğde) - Sabırlı ol, sabırlı.
KEMAL KÖSE (Devamla) - Onun için, ben, hükümetimizin prefabrikeler konusunda göstermiş olduğu bu nazik davranışa, yürekten teşekkür ediyorum, Allah razı olsun hükümetimizden. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)
Şimdi, diyorsunuz ki... Hani vicdanınız yok mu sizin?! Sanki hiçbir şey yapılmamış...
Değerli arkadaşlarım, büyük Türk Milleti, bizi şu anda takip ediyor ve dinliyor. 7 366 binanın enkazını kaldırmış bu Bayındırlık Bakanlığı. (MHP sıralarından alkışlar) Yine, 1 200 mimar ve mühendisimiz -Allah onlardan razı olsun- günlerce çoluk çocuklarından uzak bir şekilde, 130 000 vatandaşımızın hak sahipliğini gerçekleştirmek üzere, gece gündüz bölgede mücadele etmiştir. Bayındırlık Bakanlığımızın üç genel müdür yardımcısı ve bir müsteşar yardımcısı, aylardan beri bölgede, çocuklarından uzak, yuvalarından uzak... Şimdi, geliyorsunuz, burada, onları suçluyorsunuz; Allah'a reva mı bu?! Allah'a reva mı bu?! (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)
ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Kardeşim yolsuzluk ayrı...
KEMAL KÖSE (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlarım, 43 015 konutun altına 57 nci cumhuriyet hükümeti imza atıyor. Söylemesi kolay 43 015'i... Bakın, benim önümde belgeler var, bilgiler var: 1967 Muş-Varto depremi, 1967 Hınıs ve Tekman depremlerinden bugüne kadar geçen otuzdört yılda, muhtelif sebeplerden dolayı afetlere maruz kalmış 12 351 vatandaşım, benim devletimden hâlâ konut bekliyor. Bunu gördükten sonra, yapılan işin büyüklüğünü anlamak için kâhin olmaya gerek yok diye düşünüyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, öyle kolay değil; 26 bölgede 43 015 konut yapılıyor. Bunların, harita, plan, kadastro, imar çalışmaları ve istimlak çalışmaları öyle kolay değil ve diyorsunuz ki prensip olarak, Marmara Bölgesi, birinci derece deprem bölgesidir, bir daha deprem olduğu vakit benim vatandaşım enkazın dibinde kalmasın diye en güzel yerleri seçmek mecburiyetinde olduğunuz istikamette, bunlar öyle kolay şeyler değil. Otururken, konuşurken kolay; ama, icra ederken kolay değil.
Ben, burada, Türkiye'nin gerçekten en deneyimli bakanlığı olan Bayındırlık Bakanlığına bağlı Teknik Araştırma Uygulama Genel Müdürlüğünün, Karayolları Genel Müdürlüğünün, İller Bankası Genel Müdürlüğünün, Yapı İşleri Genel Müdürlüğünün, Afet İşleri Genel Müdürlüğünün, Bayındırlık Bakanlığının bütün personelini ve Bayındırlık Bakanını tebrik ediyorum. (MHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Başka bir şey söylenmez buna...
Kaldı ki, 43 015 konut, şehrin en mutena yerlerinde yapılmış şehirden uzak olmasın diye; bunların yol, kanalizasyon, altyapı çalışmaları; PTT, elektrik, su, doğalgaz... Bunlar kolay işler değil, biraz vicdan sahibi olmalıyız değerli arkadaşlarım.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Mevzu o değil...
KEMAL KÖSE (Devamla) - Şimdi, günlerce konuşuldu, aylarca konuşuldu, denildi ki: "Efendim, 57 nci cumhuriyet hükümeti, deprem münasebetiyle topladığı paraları batık bankalar için kullanıyor; işte, bütçe açıklarında kullanıyor." Vallahi ve billahi ve tillahi yalandır, iftiradır. (MHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
ASLAN POLAT (Erzurum) - Yapmayın...
KEMAL KÖSE (Devamla) - İftira olduğunu, size, belgelerimle ifade edeceğim. Değerli arkadaşlarım, bakın, deprem sabahından bugüne kadar, muhalefet partilerimiz çıktılar, dediler ki: "Sakın ha bu hükümete güvenmeyin -dünyaya ve Türk kamuoyuna bunu deklare ettiler- sakın ha bunlara para vermeyin; bunlar, sizden topladıkları paraları, sizden aldıkları bağışları bütçe açıklarında kullanacaklar, batık bankaları kurtarmakta kullanacaklar." Bunlar, bu fitnede de çok başarılı oldu. Ne yapalım; bağış almayalım... Vergi yasası çıkaracağız burada, ona karşı çıkın... Ne yapalım; 66 000 vatandaşımız enkazın dibinde kalmış, Türkiye Cumhuriyeti Devleti de kalsın, 57 nci cumhuriyet hükümeti de enkazın dibinde mi kalsın?! Buna müsaade etmeyiz... (MHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; FP sıralarından alkışlar [!])
BEKİR SOBACI (Tokat) - İhalenin yağlısını mı aldın?!
KEMAL KÖSE (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bakın, Sayın Veysel Candan diyor ki: "6,9 katrilyon para topladılar." Yok böyle bir şey. Benim elimde belge var, bütçe genel müdürlüğünün belgesi. 15 Şubat itibariyle, konsolide bütçe deprem gelirlerimiz 1 katrilyon 512 trilyon 541 milyar, bütçedışı deprem gelirlerimiz -işte, bu bağışlar ve bunun içinde olan- 176 trilyon 697 milyar lira, toplam dış finansman, dışardan aldığımız finansmanımız da 644 trilyon 678 milyar. Yani bugüne kadar depremle ilgili toplanan para 2 katrilyon 333 trilyon 916 milyar lira. Depremde harcadığımız para nedir diye sorarsanız; konsolide bütçe harcaması 1 katrilyon 356 trilyon 489 milyar, bütçe dışı fonların harcaması 205 trilyon 319 milyar, bağış ve hibelerden harcamalar 166 trilyon 866 milyar, proje kredilerinden harcamalar 258 trilyon 679 milyar lira, KİT ve diğer özel bütçeli kurumlardan 110 trilyon 973 milyar lira; yani 2 katrilyon 098 trilyon 336 milyar lira da para harcamışız. Yani 2,3 katrilyon gelmiş, 2,1 katrilyon da para harcamışız. Öyle, işkembei kübradan atmak kolay, 6,9 katrilyon; nerede, bana belgesini göster! (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)
Şimdi, bir diğer konu. Deniliyor ki, partizanlık yaptınız.
Değerli arkadaşlarım, 57 inci cumhuriyet hükümeti partizanlık yapmamıştır, yapmaya da tenezzül etmemiştir. (MHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; DYP ve FP sıralarından "Oooo" sesleri, alkışlar [!])
Dinlemesini bilin... Ben sizi dinledim, siz de beni dinleyin.
Bakın, belgelerle konuşacağız. Ben, Milliyetçi Hareket Partisinin Kocaeli Milletvekiliyim; yani 10 000 insanın hayatını kaybettiği bir ilin mebusu olarak karşınızdayım. Hepinize saygı duyuyorum, hepinizi seviyorum. Yalnız bu hükümet partizanlık yapmamıştır.
SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Kararnameye bak, kararnameye.
KEMAL KÖSE (Devamla) - Fazilet Partisinin Derince Belediye Başkanlığının zararı 4 trilyon 198 milyar lira. Hükümetin, Fazilet Partisinin Derince Belediyesine verdiği para 4,4 trilyon lira. (MHP sıralarından alkışlar) Nerede bunun partizanlık?!.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Tahsil edin bari...
KEMAL KÖSE (Devamla) - Dinleyelim...
Yine, depremin en büyük vurgun yediği yer, depremin ana merkezi Gölcük. Gölcük Belediye Başkanlığı kimin; Fazilet Partisinin çok değerli bir belediye başkanı; zararı 8,5 trilyon; Gölcük Belediyesine verdiğimiz ise 9,5 trilyon. Nerede partizanlık yapıyoruz?! (MHP sıralarından alkışlar) Yine saymaya devam edeyim, bunların sayısı çok fazla...
Kaldı ki, Bolu, Düzce, Sakarya, Gölcük ve Yalova Belediye Başkanları: Bolu, Demokratik Sol Partili, Düzce, Fazilet Partili; Sakarya, Fazilet Partili; Gölcük, Fazilet Partili; Yalova, Anavatan Partili. Bu beş belediyemizin belediye meclislerinde her biri bir karar alıyor; Koray Aydın'a fahrî hemşerilik beratı veriyor.
Yine, değerli arkadaşlarım, deprem haricinde, bölgede çok büyük yatırımlar olmuştur. Ben size örnekler vereyim: Yapılan -depremin haricinde- kanalizasyon, arıtma ve bunun gibi tesisler için Bayındırlık ve İskân Bakanlığının harcadığı para -depremden sonra- tam 210 trilyon lira.
Değerli arkadaşlarım, tabiî ki, doğruları ortaya koymak gerçekten iyi bir şey; ama, yalana, iftiraya dayanan, suizanlara dayanan hadiselerle, bu kadar çalışkan bir bakanı, bu kadar çalışkan bir bakanlığı... Biz, bu depremin üstesinden gelen bu Bakanlar Kuruluna teşekkür etmekten başka ne yapabiliriz... Evet, teşekkür etmemiz lazım. (MHP sıralarından alkışlar)
SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Varsın sana hayırlı olsun!..
KEMAL KÖSE (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, diyorsunuz ki, devlet zarara uğratıldı, ihaleler düşük tenzilatlarla verildi... Çok güzel bir atasözü var: Aş taşarken kepçeye paha biçilmezmiş. Bu, eski Sayın Cumhurbaşkanımızın sözüdür. Ne gerekiyorsa devlet yapmalıdır. Yani, benim insanım sokakta, milyonlarca vatandaşım sokakta, çadır bulamıyorsunuz... Biz, Amerika'ya sipariş verdik, çadır dikip bize gönderin diye. İşte, bugün Hindistan'ın halini görüyorsunuz. Tabiî, böyle büyük bir depremin karşısında hazırlıklı olmak mümkün değildi. Ne yapacaktık biz; ihaleye çıkaracaktık, 75 gün bekleyecektik, beylerin keyfi gelecekti, benim vatandaşım orada perişan olacaktı; bunun hesabını kim verecekti?! (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar) Onun için, yapacağımız tek şey şuydu: Önümüzün kış olması sebebiyle süratle karar vererek -zaten, sırayla çadırkent, prefabrikekent ve kalıcı konut diye mükemmel bir planlama yapılmıştı- bu işin üstesinden gelmeliydik ve bunu yaptı Bakanlık. Şimdi geliyorsunuz...
Bana söyler misiniz Fazilet Partililer: İstanbul Büyükşehir Belediyesinin İSKİ'sinde, Ankara Büyükşehir Belediyesinin ASKİ'sinde ne yapıyorsunuz ihaleleri verirken; çıkarıyor musunuz, yoksa, siz de mi davet ediyorsunuz?! Aciliyetiniz neydi sizin?! (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar) Verdiğiniz ihaleleri yüzde 11, yüzde 12'yle veriyorsunuz; aciliyetiniz neydi?! (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)
ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - MHP'yle karıştırıyorsun!
KEMAL KÖSE (Devamla) - Kaldı ki, prefabrike konutlar 60 günde bitirilecek. Benim devletim 30 Kasım demiş, devletin verdiği sözün ne kadar önemli olduğunu... 30 Kasım dediği ve gerçekleştirdiği için Başbakanıma, yardımcılarına, bakanlarıma ve Meclise teşekkür ediyorum. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar) Kaldı ki, bu kadar aciliyetimiz olmasına rağmen, yüzde 14 tenzilatla vermişiz, Ankara ve İstanbul'dan daha büyük tenzilat. Altyapıları yüzde 22 tenzilatla vermişiz; süratle bitirilmesi gerekir. Ben her hafta bölgeme gidiyorum...
Değerli arkadaşlarım, bir şey daha söyleyeceğim: Biz deprem konutu yapmadık, deprem villası yaptık; Allah razı olsun hükümetimizden; villa yaptık, villa!.. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Dubleks mi?!
KEMAL KÖSE (Devamla) - Yapılan konutlar 10-12 milyar lira civarında. Benim bölgemde şu anda o villalara 40-50 milyar lira değer biçiliyor. Emlakçiler fıldır fıldır dönüyor. Çok affedersiniz, tavuk kümesi yapmadık, vatandaşımıza villa yaptık; Türk insanı buna layıktır, benim halkım buna layıktır. Onun için, Bakanlığa teşekkür etmekten başka, minnet duygularımı arz etmekten başka bir şey söyleyecek durumda değilim.
Kaldı ki, İller Bankasının her sene denetlenmesi... İşte, onunla ilgili Başbakanlık Teftiş Kurulunun bende bir raporu var -fazla vaktinizi almak istemiyorum- ne diyor: "İller Bankası, faaliyetlerini, arz edildiği şekilde, kanun, tüzük, yönetmelik hükümlerine uygun olarak, belirtilen resmî denetimlere tabi ve kamuoyuna açık bir şekilde yürütmektedir ve bunda da bir sıkıntı yoktur." Her şey açık ve meydanda.
Değerli arkadaşlarım, yine, diyorsunuz ki: "Partizanlık yapıyorsunuz." Bakalım, partizanlığı kim yapıyor? Refahyol iktidarı zamanında, Refah Partili belediyelere afet payları verilmiş. Ne zaman verilmiş; 10.6.1997 gün ve 23015 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmış. Bakalım, partizanlığı kim yapıyor?!
MUSTAFA VERKAYA (İstanbul) - Söyleme, yüzleri kızaracak.
KEMAL KÖSE (Devamla) - Refah Partili belediyelere verilen yüzde 36, Doğru Yol Partili belediyelere verilen yüzde 30, MHP'li belediyelere de yüzde 2,6 vermişsiniz. Allah razı olsun!..
ASLAN POLAT (Erzurum) - Kaç belediyeniz vardı ki MHP'li?!
KEMAL KÖSE (Devamla) - Nerede, bu partizanlığı kim yapıyor?! (MHP sıralarından alkışlar, FP sıralarından gürültüler)
ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Yok, belediyeniz yok.
KEMAL KÖSE (Devamla) - Kim yapıyor?!
MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) - Kaç tane belediyeniz vardı sanki?!
KEMAL KÖSE (Devamla) - Yapmayın.
MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) - Seni oraya kim çıkardı?
ASLAN POLAT (Erzurum) - Kaç belediye?!
KEMAL KÖSE (Devamla) - Olmadı... Daha durun. Öyle bağırmak yok. Dinleyeceksiniz.
ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - MHP'nin belediyesi yoktu ki...
KEMAL KÖSE (Devamla) - 1999 senesinde çıkan, bizim hükümetimizin çıkardığı afet kararnamesinde, Milliyetçi Hareket Partisinin belediyelerine verdiği pay yüzde 25, Fazilet Partili belediyelere verdiği pay yüzde 21.
Neresinde bunun partizanlık?! (MHP sıralarından alkışlar)
Yetmedi... Yetmedi daha... Daha durun.
2000 yılında çıkan afet kararnamesine göre...
ASLAN POLAT (Erzurum) - Çok yanlış söylüyorsun; yapma bunu.
KEMAL KÖSE (Devamla) - Dinlemesini bilin beyefendi.
2000 yılında yayımlanan afet kararnamesine göre, MHP'li belediyelere verilen pay yüzde 39, Fazilet Partili belediyelere verilen pay yüzde 26. (FP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Köse, 2 dakika içinde toparlar mısınız.
KEMAL KÖSE (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Yine, bu yeni kararnamede de aynı gerçekleri görmek mümkün.
57 nci cumhuriyet hükümeti, hele hele, depremle ilgili olarak, afetle ilgili olarak, prensip olarak şunu kabul etmiştir: Afet için ayırım olmaz. O parti bu parti denilmez. Afet afettir. Mağdur olanların hepsi bizim vatandaşımızdır. Niye ayırım yapalım?! (MHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, Gölcük Belediye Başkanımızın çok güzel bir yazısı var burada, Sayın Bakana hitaben, onu okuyup vaktinizi almak istemiyorum. Ayrıca, belediye meclisinin aldığı bir karar var. Orada bir müze açıyorlar; onun adını da "Koray Aydın Müzesi" yapmışlar, onu da bilgilerinize arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, şimdi, sonuç olarak şunu söylüyorum. Gerçekten, asrın felaketi karşısında, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, 57 nci cumhuriyet hükümetimizin, bakanlarımızın hepsinin ayrı ayrı ortaya koydukları vatanperverliğe yürekten teşekkür ediyorum.
Devletimiz ve milletimiz hiçbir şeyden kaçınmadı. Bu kadar kısa zamanda bu kadar büyük yarayı sardıysak, bununla ancak iftihar edilir diye düşünüyorum. Bayındırlık ve İskân Bakanımız hakkında gensoru önergesi değil, kendisine şükran plaketi vermenizi dilerdim.
Onun için, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu verilen gensoruyu şiddetle reddedeceğimizi beyan ediyorum. Beni dinlediniz; hepinize sevgiler saygılar sunuyorum. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Köse.
Sayın Arınç, "MHP adına konuşan sayın sözcü, partimizi ve partimiz grup sözcüsünü işaret ederek, haksız ve yanlış sataşmalarda bulunmuştur" diyorsunuz.
Hangi konularda efendim, o konuya açıklık getirir misiniz?
BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Sayın Başkanım, değerli konuşmacı, gensoru önergesini veren partimizi, konuşma yapan arkadaşımızı hedef alarak "Veysel Candan" diyerek "Fazilet Partisi" diyerek, birtakım açıklamalarda bulundu; onlar konusunda kısa bir konuşma yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Arınç. (FP sıralarından alkışlar)
Yeni bir sataşmaya sebebiyet vermeyecek şekilde, lütfen, 3 dakika içerisinde toparlayınız.
VI. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1. - Manisa Milletvekili Bülent Arınçın, MHP Grubu adına konuşan Kocaeli Milletvekili Kemal Kösenin, partisine sataşması nedeniyle konuşması
BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; biraz evvel Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşma yapan değerli arkadaşımızı, grup başkanvekili olmama rağmen yerimden tanıyamadım. Albümü getirttim; Kemal Köse olduğunu, Kocaeli milletvekili olduğunu öğrendim. (MHP sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlarım, sanıyorum, değerli arkadaşımız, yemin töreninden sonra, kürsüye ikinci defa çıkıyor. Bunu, şunun için söylüyorum... (MHP sıralarından "Alakası yok!" sesleri)
Şu alakası var: Değerli arkadaşlarım, şüphesiz, her arkadaşımız, burada konuşma yapacak, partileriyle ve şahıslarıyla ilgili görüşlerini ifade edecek; ama, burası bir miting meydanı değil. (FP sıralarından alkışlar) Miting meydanında konuşurcasına, el kol hareketleriyle, topluluğu harekete geçirmek için mitinglerde kullanılabilecek bir üslubu burada kullanmaması gerekir.
ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Öğrenecek...
BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Tabiî, bu konuda, yeni olduğu için, birkaç şeyi hatırlatmam gerekiyor. Bir tanesi şudur: Pek çok iddialarda bulunduğumuzu söyledi ve arkasından "bütün bu iddialarınızı bir sayfaya mı sığdırdınız" dedi. Ola ki, aynı şekilde düşünen arkadaşlarımız vardır İçtüzüğü zahmet edip açmamış oldukları için, ben hatırlatayım: Gensoru önergelerinde 500 kelimeye kadar önergenizi izah etmek zorunluluğu vardır; bu da, herhalde bir sayfa tutuyor; ama, bununla ilgili iddiaların, konuşanlar ve bu önergeyi gündeme getirenler açısından, açıklanmasını ve belgelenmesini isterseniz, burada yapacağınız şey, gensorunun gündeme alınmasıdır ve müteakip toplantıda, bu belgelerin, daha rahat bir ortam içerisinde ve zaman içerisinde ortaya konulmasıdır.
Sayın Bakanı takdir edebilirsiniz, biz de takdir ederiz; Sayın Bakanın çok çalışkan olması, şu kadar prefabrike konut yapması, o bakanlıkta, yolsuzluk ve usulsüzlük yapılmayacağı anlamına gelmez; bu, hiçbir bakanlık için geçerli bir mazeret değildir. Bu bir denetim mekanizmasıdır; bu mekanizmayı, her parti harekete geçirebilir. Gensoru önergesi vermek, her siyasî partinin belli sayıdaki üyesinin bir görevidir. Sayın Bakanı savunmak için de "vallahi, billahi, tallahi" diye yemin etmeye gerek yok; elinizdeki belgelerle çıkar, konuşursunuz, bunun mukabilini size söylerler. Daha sonra da bu konuda, elbette, Sayın Genel Kurul karar verir.
Onun için, iddiada bulunan arkadaşımızı, işkembei kübradan atmakla suçlamak, Sayın Ecevit'in tabiriyle "terbiyedışı" bir konuşmadır. (FP sıralarından alkışlar) O yüzden, dikkatlerinize sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, Milliyetçi Hareket Partili belediyeler de bizim belediyelerimizdir; ama, rakamları doğru yerde ve zamanında kullanın. Eğer Refahyol hükümeti zamanına ait bir rakam vermek istiyorsanız, o tarihte kaç belediyeniz olduğunu söylerseniz gerçekçi olursunuz. (MHP sıralarından gürültüler, FP sıralarından alkışlar) Bugün, Fazilet Partili belediyeler, Türkiye'de 28 milyon nüfusun kapladığı bölgedir; MHP'li belediyeler 10 milyon nüfusa hizmet ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Bu orantılar içerisinde bu önergeyi dikkate alırsanız, çok daha gerçekçi olur.
Hepinize saygılar sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)
CEVAT AYHAN (Sakarya) - Sayın Başkan, 54 üncü hükümetin afet kararnamesiyle ilgili, MHP sözcüsü arkadaşımız bir sataşmada bulundu; tavzihte bulunmak istiyorum.
BAŞKAN - Sataşma değil de efendim, verdiği rakamlarda bir yanlışlık mı var?
CEVAT AYHAN (Sakarya) - Yanlış... Yanlış...
ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkan, sataşma resmen... (MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bir dakika bekler misiniz.
CEVAT AYHAN (Sakarya) - Soru değil... Sataşmada bulundu, yanlış beyanda bulundu.
ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkan, bakandı o dönemde, bakandı...
CEVAT AYHAN (Sakarya) - O kararnameyi hazırlayan benim.
BAŞKAN - Sayın Ayhan, verilen rakamları kabul etmiyor musunuz?
CEVAT AYHAN (Sakarya) - Hayır, kabul etmiyorum.
BAŞKAN - O konuyla ilgili olarak, 2 dakika içinde efendim... (FP sıralarından alkışlar)
Sayın Ayhan, sadece, verilen rakamların doğru olmadığıyla ilgili olmak üzere... Yeni bir sataşmaya neden olmayalım. Zaten yapmazsınız efendim.
Buyurun.
2. - Sakarya Milletvekili Cevat Ayhanın, MHP Grubu adına konuşan Kocaeli Milletvekili Kemal Kösenin, bakanlığı döneminde afet sebebiyle çıkarılanbir kararname hakkında doğru olmayan beyanlarda bulunduğu iddiasıyla açıklaması
CEVAT AYHAN (Sakarya) - Müsterih olun, bir sataşmaya neden olmam Sayın Başkan.
Muhterem Başkan, muhterem üyeler; değerli MHP sözcüsü arkadaşımız burada konuşurken, Refahyol hükümeti döneminde afetle ilgili olarak belediyelere verilecek olan yardımlarla ilgili çıkarmış olduğumuz kararname hakkında doğru olmayan beyanlarda bulundu; bunu tavzih etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, 54 üncü hükümetten önce, afet vukuu halinde, bir esasa müstenit olmadan, takdire bağlı olarak belediyelere katsayı tahsis edilir ve ona göre İller Bankasının yardımları düzenlenirdi. İlk defa, 54 üncü hükümet zamanında, biz, 1997'nin 31 Martında, tabiî afet nedeniyle gelir kaybı ve altyapı hasarına uğrayan belediyelerin yapmaları gereken işlemler hakkında bir tebliğ neşrettik. Bizim hükümetten sonraki hükümetler zamanında da, tekrar, yeni düzenlemelerle devam eden bir tebliğdir; bugün de yürürlüktedir esas itibariyle. İlk defa getirdiğimiz esas şudur: Belediyelerin altyapı kaybına, hasarına maruz kalmaları halinde, su şebekesi, kanalizasyon, yol ve binalarıyla ilgili, ilgili yerlere, İller Bankasına ve Karayollarına müracaat ederler; hasar tespiti yapılır; ne kadar hasar meydana gelmişse, bu, kuruşu kuruşuna ödenir belediyelere, katsayılar artırılarak. Getirdiğimiz usul budur. Nitekim, bizim zamanımızda çıkan kararnameye bakarsanız, 10 Haziran 1997 tarihli kararnamede, belediyelerle ilgili 1,23, 2,13, 2,79... Fevkalade hassas hesapla bunları şey yaptık.
DSP'li Zonguldak Belediyesi "tasmanla ilgili bizde hasar var, altyapıda" dediler, derhal uzmanları yolladık; İller Bankasındaki arkadaşlarımız. Hasar tespiti yapıldı. O zamanki rakamla, hatırlıyorum, 90 milyar civarında bir para ödedik bu katsayıyı tashih ederek ve bizim kararnameyle ilgili en ufak bir itiraz olmadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - 1 dakika içerisinde toparlayınız efendim.
CEVAT AYHAN (Devamla)- Şimdi, bakın, göreceksiniz burada; arkadaşların da elinde vardır. Bizim bir arkadaşımız, Ahmet Sünnetçioğlu-doktor, Bursa Milletvekili- İçişleri Bakanlığına sordu: "1999'da, 2000 yılında, bu yıllarda, bütün belediyelerde, 3 000 belediyede hangisinde hasar oldu, afet oldu, hangisinde olmadı." Bunlar tespit edildi, çıkarıldı. Bayındırlık Bakanlığından, afet kararnamesine aldığı yüzlerce belediye ve bunların en çoğu da MHP'li belediyelerdir. İçişleri Bakanlığının valiliklerden alınan raporlara göre bir afet yok; ama, afet kararnamesine girmiş. Tartışma konusu budur. Yani, birinin hakkıysa sonuna kadar verirsiniz; hakkı değilse bir kuruş da vermezsiniz. Yani "bu belediyeyi sevdim, buna iki katsayısı; bunu sevmedim, sıfır verdim..." Şimdiki uygulama hakkında tereddütler bunlardır, esas itibariyle; bunun tartışılması lazım diyorum.
Hepinizi hürmetle selamlıyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz.
V. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)
A) GÖRÜŞMELER (Devam)
1. - Konya Milletvekili Veysel Candan ve 29 arkadaşının, Deprem Konutlarıyla İlgili İhalelerin Yapılış Şekli ve Altyapı Hizmetlerinde Uyguladığı Yanlış Politikalarla Devleti Zarara Uğrattığı ve Afet Kararnameleriyle Belediyeler Arasında Partizanlık Yaptığı İddialarıyla Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın Hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/8) (Devam)
BAŞKAN - Hükümet adına, Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın; buyurun. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)
Süreniz 20 dakika Sayın Bakanım.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI KORAY AYDIN (Ankara) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; Fazilet Partisi Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan ve arkadaşlarının vermiş olduğu gensoruyla ilgili söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu gensoru, alelacele, sıra savmak için hazırlanmış bir gensorudur; hazırlanışı bile hatalarla doludur. Bakınız, madde gerekçesi olarak ortaya konulan konulardan en önemli iddia olarak ortaya koydukları bir konu hakkında, gerekçede ne söylüyorlar. "Bölgede altyapı hizmetleri davet usulüyle yapılmış, indirimler düşük tutulmuş ve yüzde 30 peşin avans ödenerek idare trilyonlarca lira zarara uğratılmıştır."
Arkadaşlar, böyle önemli bir konu hakkında gensoru hazırlanırken biraz duyarlı, dikkatli, araştırmacı, konuya ehemmiyet veren, onu ciddiye alan bir tavırla konunun üzerine gidilmesi lazım. Söyleyin allahaşkına, hangi altyapı ihalesinde yüzde 30 avans verildi; verilmedi. Peki, böyle bir fahiş hatayı bu gensoruyu hazırlayarak ortaya koyan arkadaşın, bu işi incelemeye hiç mi zamanı olmadı, hiç mi bakmadı?! (MHP sıralarından alkışlar)
BEKİR ONGUN (Aydın) - Aceleye gelmiş!
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI KORAY AYDIN (Devamla) - "Aceleye gelmiş" diyerek, bu gensorunun verilişindeki tutarsızlığı ortadan kaldıramazsınız. Ben, başlangıç itibariyle, bu gensoruya kocaman bir çarpı işareti koyuyorum ve bunu da bir vesile kabul ederek, 57 nci cumhuriyet hükümetinin deprem ve deprem bölgesiyle ilgili yaptıklarını burada size anlatmaya ve aktarmaya çalışacağım. (FP sıralarından "iddialara cevap verin" sesleri)
Değerli arkadaşlar, bahsedilen konuların hepsini not aldım. Zaten zamanım da yetmeyecek. Hiç hazırlanmamış arkadaşlar; çünkü bir tane doğru bilgi yok, söylediklerinin hepsi hiçbir esasa dayanmıyor. Bir de, bilgi almadan, araştırılmadan, bu işlere zamanları olmadığı için, bir araştırma yapılmadan da ortaya konuldukları için, hiçbir tanesi de doğru değil. Biraz sonra onlara da değineceğim.
Değerli arkadaşlar, 17 Ağustosta bir deprem yaşadık. Allah bir daha böyle bir felaketi göstermesin. Kolay değil; yüzbinlerce insan açıkta kaldı. Tam 376 000 dairemiz, ağır, orta ve az hasarlı oldu. 18 000 küsur insanımızı kaybettik. O büyük bir felaketti ve o felaketin ilk günlerinde en temel problem, sığınacak bir çadır bulmaktı. Dünya ülkelerinin karış karış taranıp çadır tedarik edilmeye çalışıldığı, insanların açıkta kaldığı bir dönem... Tabiî, bu dönemi iyi anlamak, iyi hissetmek için o dönemin şartlarını ve o dönemde çekilenleri çok iyi bilmek lazım.
Ben, bu önergeye imza koyan hiçbir arkadaşımın, depremin ilk bir ayından sonra o bölgeye bir gün dahi gittiğine inanmıyorum. İçlerinde oraya gitmiş bir kişi bile yoktur.
BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Var, var... Nereden biliyorsun? Bir kişi var.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu kadar büyük bir felaketin ortaya koyduğu böyle bir tablo karşısında en önce yapılması gereken iş, açıkta kalan bu insanların çilesini, ıstırabını ortadan kaldıracak bir çabayı ve gayreti ortaya koymaktır; hükümetimiz de öyle yapmıştır. 57 nci cumhuriyet hükümetinin aldığı en doğru karar, yaptığı en doğru iş, 17 Ağustosta deprem olması, önümüzün de kış olması dolayısıyla, bu kadar geniş kapsamlı, büyük bir olayın arkasından hemen kalıcı konut yapmanın mümkün olmadığı -şimdi hele daha iyi anlaşıldığına göre, o insanlara, kalıcı konutları yapılıncaya kadar geçen süreyi geçirebilecekleri, başlarını yağmurdan, çamurdan, kendilerini soğuktan koruyabilecekleri geçici barınma yerleri hazırlamaktır. Zaten, özellikle Kobe'nin yeniden yapılandırılmasında önemli rol alan Ashio, biliyorsunuz, TÜSİAD'ın davetlisi olarak İstanbul'a geldi, konferanslar verdi ve "prefabrike konut şarttır" dedi. Onlar, ocak ayında orada deprem olmasına rağmen, önü yaz olmasına rağmen, tam 32 000 prefabrike konutu yedi ay gibi bir sürede yaparak geçici barınma problemlerini hallettiler, daha sonra da gerçek bir planlamayla, akılcı bir planlamayla kalıcı konut organizasyonunu yaptılar.
Biz de benzer yolu seçtik ve doğru olanını yaptık. Eylül ayının başında, hemen prefabrike konut yapmaya karar verdik. Prefabrike konut yapımıyla ilgili olarak geniş çaplı bir araştırma yaptık. Baktık ki, Türkiye'de bu konuyla ilgi imalat yapan kuruluşların kapasiteleri, bu kadar geniş çaplı bir imalatı yapmaya müsait değil. Zor bir karardı. Aslında, çok rizikolu bir karardı; ama, ben, her akşam saat 7'de bakanlıkta yaptığımız koordinasyon toplantılarında arkadaşlarıma şunu söyledim: Hiç korkuya, yeise kapılmaya gerek yok. Türk insanının müteşebbis gücüne güvenelim. Belli kriterleri ortaya koyup ortaya çıkalım. Bu insanlar çıkar, bu boş kapasiteyi doldurur; biz de bunu başarır, yaparız.
Bu inançla yola çıktık ve prefabrike konutla ilgili projeleri, bilfiil, bakan olarak ben, oturdum, fiyat analizlerine varıncaya kadar kendim yaptım. Çok cüzî bir müteahhit kârı koyarak, 1,5 milyar liralık subasmanıyla beraber fiyat ilan ettim, basın toplantısı yaptım, televizyonlara çıktım; Türkiye'de kim kendine güveniyor, bu fiyattan ben bu evleri yaparım diyorsa gelsin, bakanlık olarak bize müracaat etsin; biz, bunların müracaatlarını değerlendirerek bu işleri gerçekleştireceğiz dedim. Gazeteyle ilana çıktım. Bütün teknik şartnameler, Resmî Gazetede yayımlandı -çünkü, gerekçedeki iddialardan bir tanesi de o; onun da geçerli olmadığını anlatmak için bunlara değiniyorum- ve firmalar müracaat etti. Bunlar arasından, ilk etapta 25, daha sonra da, boşluğu kapatmak üzere, belli firmalara da yetki vererek, 30 firmaya bunu bölüştürdük. Bunlar içerisinde -özellikle, burada söylenilmiş olan, iddia olarak ortaya konulan ve Sayın Veysel Candan'ın biraz önce, hararetli bir şekilde saydığı- soyguncu, devleti dolandırmış, iflas etmiş insanlara ihale verildiği söyleniyor. Peki, Sayın Veysel Candan, biz bunlara ihaleyi verdik de, bu prefabrike konutları birbuçuk ayda cinler ile periler mi yaptı?! (MHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Cinler ile periler mi geldi, birbuçuk ayda, destan yazarak, o alanları bir şantiyeye çevirerek, gece gündüz, sabahlara kadar çalışarak o prefabrike evleri cinler ile periler mi yaptı; bizim seçtiğimiz müteahhitler yaptı.
BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Başkaları da yapardı canım.
VEYSEL CANDAN (Konya) - Soruma cevap değil bunlar.
BAYINDIRLIK VE İSKAN BAKANI KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Türkiye'de bununla ilgili olarak, özellikle, başlangıçta konuşulanları hatırlatmakta yarar görüyorum; çok çabuk unutuluyor. 13 Eylül, Akşam Gazetesi "Prefabrike zora girdi. Depremzedeler için yapılması planlanan prefabrike konutlar iyice açmaza girdi. Bu defa da konutlar için belirlenen bedel -yani, benim bakan olarak ilan ettiğim 1,5 milyarı söylüyor- bu işi üstlenmek isteyen firmalar tarafından düşük bulundu; böyle olursa zarar ederiz" diyor, arkasından, Türkiye Gazetesinde Mehmet Ali Kışlalı, haftanın sohbetinde, sektör yetkilileriyle konuşuyor, soruyor, onlar da "bu iş çadırla olmaz" ve -en sonunu okuyorum- "Bakanlığın verdiği fiyatlarla bizim mal etmemiz mümkün değil" diyorlar, arkasından, Fazilet Partili değerli bir milletvekili arkadaşım basın toplantısı yapı-yor, "bu Bayındırlık Bakanı acemi, ne yaptığının farkında değil; ilan ettiği fiyatlarla bu evleri yapması mümkün değil. Bu işi yapacak bir kişi bulamaz" diye açıklama yapıyor; ama, sizin, o acemi dediğiniz Bayındırlık Bakanı, kılı kırk yararak ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinde görülmemiş bir organizasyonla bu işin üstesinden gelmeyi başarıyor değerli arkadaşlar. (MHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Şimdi, prefabrike konut denilince işin ne olduğu anlaşılamıyor. Haritasını yapacaksın, imar planını yapacaksın, içmesuyu projesi, kanal projesi, saha drenajı projesi, yağmursuyu projesi, bütün bu işleri yapacaksın; işi de birbuçuk ay gibi kısa bir sürede tamamlayacaksın.
Değerli arkadaşlar, zemin incelemeye zamanınız yok; artık, bir saatle, dakikalarla yarışıyorsunuz. Ne yaptık; arkadaşlarla yaptığım toplantıda, bütün geçici iskân alanlarındaki altyapılarla ilgili paçal bir fiyat oluşturduk, 755 893 liralık paçal bir fiyat.
Bütün bölgeleri örnek vereceğim. Bolu bölgesi, 755 000 lira. Küsurat rakamlarını okumayacağım bundan sonra. Bankanın yaptığımız işlerinde aynı rakam, Bolu da, 1 024 000 lira. Dikkat edin, 1 024 000, 755 000... Şimdi, kalıcı konutlardaki rakamımız, 954 000; çünkü, onlarda zemin etütleri yaptık, arazinin analizini çıkardık, gerçekçi bir rakama yönelebildik.
Düzce, eski iş, 1 024 000 liraya; Akçakoca'da 2 122 000 liraya. Geçici iskânlardaki ortalamamız metreküp kazı birim fiyatıdır bu verdiğim rakamlar- 716 000 lira. Kalıcı konutlarda, şimdi, 1 655 000 lira; çünkü, Düzce'de belirlediğimiz alanın altı kayalık. Düzce milletvekili arkadaşlarım biliyor. Arkadaşlar merak edip bir bölgeye giderlerse görürler, sabahlara kadar kompresörlerle kaya kırıp, o sağlam zeminde konut inşa ediyoruz.
Bakın, Sakarya bölgesi, yine aynı şekilde, Bakanlığın yaptığı devam eden işlerinde 1 632 000 lira. Bizim geçici konutlarla ilgili rakamımız, yine, 805 000 lira. Şimdi, kalıcı konut ortalamamız 1 160 000 lira. Kocaeli bölgesi, yine, aynı şekilde.
Değerli arkadaşlar, bunları niye söylüyorum biliyor musunuz; biz, o tek fiyat belirleyip işe girince, müteahhitler, altyapı ihalelerindeki kırımlarını ona göre ayarladılar.
Tabiî, değerli arkadaşlarımın, bu konular üzerinde zamanları olmadığını ben biliyorum; zaman ayırıp gerekli bir inceleme yapamayıp, özellikle de, Bakanlık olarak bize müracaat edip, bizden bu bilgileri alsalar, biraz önce, burada çıkıp yaptıkları konuşmaların hiçbirini yapmazlardı. Bu, bir bilgi eksikliğinden, konunun teknik boyutunu kavrayamamaktan veya işine geldiği gibi konuşmaktan kaynaklanıyor.
Değerli arkadaşlar, bakınız, buradaki iddialardan bir tanesi de, bu altyapı ihaleleriyle devletin zarara uğratıldığı. Yani, söyledim ya şimdi, hesap kitap yapmazsan bu şekilde iddialarda bulunabilirsin.
Değerli arkadaşlar, bu prefabrike konutlar ve onların altyapıları, iddia ediyorum, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bugüne kadar mal ettiği en ucuz konutlardır, en ucuz altyapıdır. Niye; bilirsiniz, özellikle müteahhitlik sektöründe çalışan arkadaşlar iyi bilirler, en tatlı müteahhitlik kârları eskalasyonlardır. Müteahhitler eskalasyonlardan para kazanır. İşleri, getirirler, kasım, aralığa kadar oyalarlar; ocak ayında, şubat ayında istihkakları yapar, o yılın eskalasyonunu kâr olarak ceplerine koyarlar. Peki, biz ne yaptık; sektörün içinden gelen ve bu yolları bilen bir insan olarak, biz, yaptığımız bütün altyapı ihalelerini, 1999 yılı sonunda sonuçlandırdık, hakedişe bağladık ve hiç kimseye, bir kuruş 2000 yılı eskalasyonu vermedik. Verseydik ne olurdu?..
MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Sayın Bakan, hiçbiri doğru değil. Her yerde tutanak yapılır; doğru değil.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI KORAY AYDIN (Devamla) - Verseydik ne olurdu?..
MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Her sene sonunda, durum tespit tutanağı yapılır, gelecek seneye bırakılmaz.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI KORAY AYDIN (Devamla) - Oturduğun yerden, arkadaşım, konuşma, beni dinle; daha sonra, söylediğine de cevap veririm.
MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Bu işi en iyi bilen konuşuyor burada.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI KORAY AYDIN (Devamla) - Bakın değerli arkadaşlar, böyle yaptık da ne oldu; 57 trilyon lira keşif bedelli bu altyapı ihalelerini, eğer biz ibadet vecdi içerisinde çalışıp 30 Kasımda bitirmeseydik, hele müteahhitler de bir fırsat bulup bunu ocak ayına sarkıtsaydılar, 2000 yılı eskalasyonu yüzde 65'i alır ve bu işi 90-95 trilyon liraya mal ederdik. Burada, devletimiz, yaptırmış olduğu en doğru, en kârlı işi yaptırmıştır ve bu işten, devlet olarak biz kârlı çıktık.
Değerli arkadaşlar, onun için, şimdi bu gerekçenin hangi maddesi doğru allahaşkına; bir tane doğru paragrafı var mı?! Biraz önce, bir arkadaşım burada dedi ki, "2000 yılında yüzde 65 eskalasyon, memura yüzde 25 zam verdiler; müteahhitlerin cebine para koydular." Yahu, böyle bilgi eksikliği olur mu?! Madem bu teknik konular hakkında bir bilgin yok, çıkıp burada, bilmediğin konu hakkında ne diye konuşuyorsun?! (MHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, yıl içi eskalasyon rakamları, bir önceki yılın artışları için verilir. Değerli arkadaşım bunu bile bilmiyor; bilmediği bir konu hakkında geliyor, bir de, çok büyük bir iş bulmuş gibi, onu da bir suçlama aracı olarak kullanıyor burada.
ASLAN POLAT (Erzurum) - Bakanım, kira artışlarında niye yapmadınız bunu?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI KORAY AYDIN (Devamla) - Yani, bu, konu sıkıntısı çekmenin, söylenecek hiçbir şey bulamamanın bir ürünüdür.
Değerli arkadaşlar, geçici iskân konutlarına ait tam 98 adet sahada çalıştık, 11 920 000 metrekare alanda çalıştık ve bu alanı dantel gibi ördük. 5,7 milyon metreküp kazı yaptık, 6 milyon metreküpe yakın dolgu yaptık, 375 kilometre kanalizasyon borusu döşedik; söyleyince kolay, Ankara'dan Kocaeli'ye kadar gidiyor bu. 656 kilometre içmesuyu borusu döşedik; buradan Edirne'ye kadar gidiyor, Ankara-Edirne arası. 725 kilometre bordür döşedik; yaklaşık Ankara-Giresun arası, sayın Giresun milletvekilim. 363 kilometre de yol yaptık; yaklaşık, yine Ankara-Kocaeli arası. Yani, bu kadar işi ne kadar zamanda yaptınız derseniz, biz, bu kadar işi birbuçuk ayda yaptık arkadaşlar. (MHP sıralarından alkışlar) Bunlar yapılacak dediğimizde, bunların olabileceğine kimse ihtimal veriyor muydu? Çünkü, normal çalışma hızıyla bu işlerin yapılması düşünüldüğünde, bu işleri bir senenin içerisinde yapamazsınız; ama, o dönemin şartları içerisinde, Bakanlık ve Bakanlığımda çalışan bütün arkadaşlarımla beraber, sürekli deprem bölgesinde o insanların çektiği ıstırabı, sıkıntıyı görüp yaşayan insanlar olarak, onların çilesine ve ıstırabına son verebilmek için, bu görevi bir ibadet vecdi içerisinde yaptık değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlar, kalıcı konutlarla ilgili olarak, geçici iskânla ilgili işlemler tamamlanırken, her zaman, esas hedefimizin kalıcı konutlar olduğunu söyledik. Türkiye, hep bir yanlışı tekrarladı; bu işleri alelacele, aceleye getirip ciddî bir planlama yapmadan, ciddî bir organizasyon kurmadan, ilk önüne çıkan yerde, ilk önüne çıkan usul ve esasla olaya yaklaştı; ama, biz, o kolaycılığa düşmedik. Deprem bölgesini 5'e ayırdık. 5 müşavirlik ihalesi yaparak, onlara, 5 bölge için 6-7 ayrı tipte konut projesi çizdirdik, her yer için ayrı, Osmanlı-Selçuklu mimarisi ile modern mimarimizin senteziyle oluşturulmuş bir mimarî tarzıyla bu projeleri çizdirdik ve bunların ihalelerini, bu geçtiğimiz yılın altıncı, yedinci ve sekizinci aylarında yaptık. Bu konutların bir kısmını yedinci ayda, bir kısmını da sekizinci ve dokuzuncu aylarda yapmaya başladık. Başlangıçta, işin ne olduğunu kimse anlayamadı, yine kavrayamadı; ama, şimdi, eserler bölgede ortaya çıktı, herkes görüyor. Cumartesi, pazar günleri orası miting alanı gibi. Bütün depremzede vatandaşlarımız, çoluk çocuğu, akrabasıyla bölgeyi geziyor, o modern kent parçalarındaki yükselmiş, kendisi için yapılmış çağdaş evleri görüyor ve onlara bir ad da koyuyor. Hem depremzede vatandaşlarımızın söyleyişiyle hem de basınımızın söylemesiyle bunlar bir deprem konutu değildir, bunlar birer deprem villasıdır; çünkü, yapılış tarzı, işe verilen ciddiyet, önem ve her şeyden önemlisi de, kurduğumuz kontrol sisteminin bugüne kadar yapılmış en kapsamlı, en geniş kontrol teşkilatı olması, kaliteye önem veren bir anlayış nedeniyle, Türkiye'nin en kaliteli binaları orada yükseliyor. Bizim ortalama maliyetimiz 10 milyar lira. Şimdi, en kötüsüne 40 milyar lira alıcı var. Özellikle, deniz manzaralı, yüksek yerlerde yaptığımız konutlarda bu fiyat 60-70 milyara çıkıyor. Bu ne demek; Bakanlığın iş bilmesi sayesinde, depremzede vatandaşımızın 10 milyar lira olarak kendisine ödemesi gereken paranın -ki, bunu ilk iki yıl ödemeden, 20 yıla varan vadeyle, hiç de faiz oluşmadan ödeyecek- daha başlangıçta, kasasına 30-40 milyar lira olarak, bir ekgelir olarak girmesi demektir. Bunun, bu arkadaşlarımız farkında değiller; ama, deprem bölgesinde yaşayanlar farkında.
Ben, cuma günü deprem bölgesindeydim; yine, deprem bölgesini gezdim. Vatandaşlarımızın, özellikle deprem alanındaki hareketliliğini, orada, bizi gördükleri sırada, bize minnet ve şükran ifadelerini görüp duydukça, bizim yeni işler yapmak için hevesimiz ve iştahımız artmıştır.
Değerli arkadaşlar, kalıcı konutlar bu anlayışla yapılmıştır ve gerçekleştirilmiştir. Bir hususun daha altını çizerek söylüyorum değerli arkadaşlar. Hiç kimse bunun farkında değil, biz, geçici konut alanlarını oluştururken bir şeye daha dikkat ettik. Şehir imar alanları, mücavir alanları; bu imar alanlarını bizim yaptığımız konut alanlarına getirerek, orada yolu, caddesi, sokağı, her şeyi şehir imar planına uygun şekilde projelendirdik. Bir risk aldık. Bazı arkadaşlarımız dedi ki: "Bunlara kalıcı altyapı yaparsak bu sürede bunu yetiştiremeyiz." Ben de dedim ki: "Biz, uzun vadede, bu alanları, imar parselleri olarak kullanıp, yeni yerleşim alanları olarak değerlendirebiliriz. O zaman risk alacağız, kalıcı altyapı yapacağız." Doğru olanını yaptık, kalıcı altyapı yaptık. Şimdi, bizim 95 ayrı alanda yapmış olduğumuz prefabrike evlerden iki tanesini kaldırdınız mı bir tane parsel adası oluşacak ve biz, buraları yakında hükümetin gündemine getireceğiz; bölgede, 200 000-300 000 bin insanı barındıracak, altyapısı hazır yerlere yeni bir konut hamlesi başlatarak, doğan konut açığını ortadan kaldıracak ciddî bir adımı da atmış olacağız.
Şimdi, değerli arkadaşlar, devleti zarara uğratmak... Devletin neresi zarara uğramış?! Her bahsettiğim konuda, devletin bütün menfaatları korunarak, olaylar uzun vadeli perspektifte değerlendirilerek, her kör kuruşun hesabı yapılarak işin üzerine gidilmiştir ve bunda da başarılı olunmuştur. Başarılı olunduğunu, aslında, bizim söylememize gerek yok; gazete haberleri burada. Zamanım sınırlı; o bakımdan, onlara değinemeyeceğim.
Değerli arkadaşlar, özellikle, bu anlayışla çalışıp üretmiş olduğumuz bu alanlarda, önümüzdeki günlerde yeni bir konut hamlesini başlatmakta kararlıyız.
Şimdi kalıcı konutlar ortaya çıkmaya başladı. Bakın, Amerika Birleşik Devletlerinin Türkiye Büyükelçisi, geçen gün deprem bölgesini ziyaret etti; Hürriyet Gazetesinden aldım "deprem sonrası buradaki çalışmalar takdire şayan, çok önemli gelişmeler kaydedilmiş" diyor. Japon heyet gelip bölgeyi geziyor. Özellikle, kalabalık bir heyetti bunlar. "Tokyo Üniversitesi Onursal Başkanı Prof. Dr. Okoda 'yaptığımız incelemelerde gördük ki, yapılan işler son derece hızlı ve titiz bir şekilde yapılmış. Türk hükümetinin, yaraların sarılmasındaki hızlı çalışmalarını takdirle karşılamak lazım. Biz bile, bu kadar kısa sürede, böyle büyük işlerin altından kalkamazdık dedi" diyor. Çok sayıdaki yerel gazetede de benzeri haberler var.
Bölgeye gelen Avrupa Konseyi Kalkınma Bankası, Amerika'nın çeşitli üniversitelerinden gelen ilim heyetleri, artık, bölgeyi bir laboratuvar olarak görüyor ve sürekli olarak inceleme amacıyla geldikleri bölgede 57 nci cumhuriyet hükümetinin yapmış olduklarını takdir eden ifadeleri basınımıza ve medyamıza yansıyor.
Değerli arkadaşlar, bakınız, Afet Kararnamesiyle ilgili olarak da değinmek istediğim konular var. Fazilet Partisinin çok değerli Genel Başkanı, bundan iki hafta evvel Köşke çıktığında, Bayındırlık ve İskân Bakanı hakkında bir gensoru verileceğini ifade ederek, özellikle örnek olarak Bozüyük İlçesi ile Gölcük'ü karşılaştırarak, orada bütün medyaya yansıyan bir konuşma yaptı.
Değerli arkadaşlar, o bahsettiği "ne oldu" dediği Bozüyük'e -şunlar fotoğraflar, fazla getirdim, bütün grup başkanvekillerine ve 20 civarında milletvekili arkadaşa dağıtacağım- bakın allahaşkına; caddelerde asfalt yok, her taraf sökülmüş, evlerin birinci katlarının tamamı su altında, kaldırım diye bir şey kalmamış. Bütün resimler burada...
MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - İcraatın içinden...
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI KORAY AYDIN (Devamla) - ...ve buna bağlı olarak, valilikten geçmiş, sel hasarlarıyla ilgili olarak -şunlar- birim analizlerine kadar yapılmış -bunlar şimdi değil, bunlar, olay olduktan sonraki bir ay içerisinde olmuş- ciddî ve titiz bir çalışma yapılarak burası Afet Kararnamesine alınmış. Yani, şimdi, burada afet oldu, burası Milliyetçi Hareket Partili belediye diye ne yapacağız biz şimdi?!
Değerli arkadaşlar, Allah bir yere afet göstermesin, hiç kimsenin başına afet gelip bu kararname kapsamına girmesin; ama, bu kararnameyle ilgili olarak söylenecek çok söz var. Herkes, bulunduğu yere göre çeşitli örnekler veriyor; ama, biraz önce Sayın Bakan çıktı "Kocaeli Milletvekili Sayın Kemal Köse'nin verdiği rakamlar doğru değil" dedi. Hepsi doğrudur Sayın Bakan; yayınladığımız kararnamede, Fazilet Partili belediyelerin oranı yüzde 36'dır, Doğru Yol Partili belediyelerin oranı yüzde 30,6'dır, gerisini okumuyorum, çünkü, pek bir şey kalmadı zaten, oranın tamamını kaplamışsınız. Peki bu bir ayırım mıdır?
Değerli arkadaşlar, ben bunu hiçbir zaman bir Bakan olarak o şekilde değerlendirmedim, bu iddialar gündeme geldiği için söylüyorum. Biz, hiçbir belediyeyi birbirinden ayıramayız, bilmeyiz hangi partili olduğunu, ona hakkımız da yok.
DOĞAN BARAN (Niğde) - Kimseyi inandıramazsınız!
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI KORAY AYDIN (Devamla) - Bizim, deprem bölgesinde, bütün belediyelerle ilgili olarak yaptığımız çalışmalarda temel ilkemiz budur.
MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Muhalefet belediyeleri maaş ödeyemiyor, maaş!
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI KORAY AYDIN (Devamla) - O belediye başkanları kendi partilerinin genel merkezine ulaşamamalarından şikâyetçidirler; ama, bize ulaşamamaktan şikâyetçi değillerdir. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar) Çünkü, biz o insanlarla et ve tırnak gibi olduk, aynı kaderi paylaşıyoruz. Biz, öyle arada, canımız sıkılınca "şu deprem bölgesinde bir gün çadırda kalalım" diye oraya gitmiyoruz, biz her hafta bölgedeyiz. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)
DOĞAN BARAN (Niğde) - Senin görevin o, tabiî gideceksin.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI KORAY AYDIN (Devamla) - O insanlar, Bakanlığa açtıkları telefonlar ve gönderdikleri telgraflarla, en kolay ulaşılabilir insan olarak bizim olduğumuzu biliyorlar; çünkü, öyle bir sistem kurduk ki, her telefon edeni, her satır yazı yazanı, oluşturduğumuz ilgili birimle, sonuna kadar araştırma yaparak, eğer yapabileceğimiz, üretebileceğimiz bir çözüm varsa, onu çözmeye de...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aydın, 2 dakika içinde toparlar mısınız efendim.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, biraz önce, milletvekili arkadaşlarımızdan birisi, Kıbrıs'ta yapılan bir ihaleyi örnek verdi. Biz, Karayollarında 50 tane ihale yapmışız bugüne kadar, bunların 3 tanesini davet usulüyle yapmışız. Bahsettiği, Kıbrıs'ta yapılan bir ihale; bu ihale Kıbrıs koordinatörlüğüne bağlı. Biz de onların aracılığıyla bu ihaleyi yapıyoruz. Kıbrıs'ta yapılması dolayısıyla bu ihalenin davet usulü yapılmasına karar verdik. Orada iş yapan firmaları çağırdık, Türkiye'nin de en büyük firmalarını çağırarak bu ihaleyi yaptık. Bir firma "beni niye çağırmadınız" diye buna itiraz etti. O firma...
Değerli arkadaşlar, ben ilk Bakan olduğumda, seçim bölgem olan Polatlı'ya gidiyordum, Polatlı-Sivrihisar arası yeni yapılmıştı, köstebek yuvası gibi bir yoldan gittim, hırsla Ankara'ya geldim "bu yol daha yeni yapıldı, bir ay önce bitti, "nedir bu yolun hali" diye sordum. Derhal soruşturma başlattım; 12 kilometre asfaltı söktürdüm, yeni baştan döktürdüm. O "beni niye çağırmadınız" diyen müteahhit, o söktürdüğüm asfaltların sahibi olan müteahhittir. (MHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Ne yapacaktık yani; devletin her kör kuruşunu istismar ederek devletin pa-rasını talan eden bir anlayışı temsil eden insanlara yeni haklar mı tanıyacaktık?! En doğru olanını yaptık ve yaptığımız ihaleye onu davet etmedik.
VEYSEL CANDAN (Konya) - Bakanlık niye durdurdu ihaleyi?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, şimdi, bunları gelip bize sorsalar, bu bilgileri bizden alsalar, ümit ediyorum ki, arkadaşlarımız, art niyetli olmadıkları için, bu konuda herhangi olumsuz bir şey de söylemeyecekler.
Yine Veysel Candan arkadaşımız, galvanizli trabize telin -zor söylüyorum, dikkat edin- birim fiyatı daha önce 500 000 liraymış; bu yıl 1,5 milyon lira oldu-ğunu söyledi. Evet, oldu; ne anlatır bu?
ASLAN POLAT (Erzurum) - Galvanizli dikenli tel ne oldu?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI KORAY AYDIN (Devamla) - Neyi an-latır?.. İşin üreticisi olan yerden, Makine ve Kimya Endüstrisinden fiyat alınmış; birim fiyatlar artırılmış.
ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Bakanım, dikenli teldeki artış ne kadar?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI KORAY AYDIN (Devamla) - Hayır yani, bu neyi anlatır, bir de ben onu anlayamadım; yani, bu böyle çıkarsa, neyi an-latır? Bir yolsuzluğa mı delildir bu; neye delildir?
ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Bakanım, bir poz üzerinde dikenli telde-ki artış kaç lira?
VEYSEL CANDAN (Konya) - Ona göre ödeme yapacaksınız.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakınız, Doğru Yol Partisi adına, burada, benim çok sevdiğim, kıymet verdiğim arkadaşım Nevfel Şahin Konuştu. Biliyorsunuz, Nevfel Şahin, benden önce Bakanlık yapan Sayın Yaşar Topçu hakkında verilen soruşturma önergesine 56 arkadaşıyla imza koymuş ve bu işin öncülüğünü yapmış bir arkadaşımızdır, kendisini kutluyorum; ama, aynı soruşturma önergesi görüşülürken, bu DYP sırala-rında bir Allah'ın kulu oturmuyordu Sayın Nevfel Şahin, siz neredeydiniz?! (MHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Siz neredeydiniz?!
Verdiğiniz soruşturma önergesinin arkasında durmayıp, burasını ıssızlar yurduna çevirmeye ne hakkınız vardı?! (MHP sıralarından "Bravo" sesleri alkış-lar)
NEVFEL ŞAHİN (Çanakkale) - Yüce Divana sevk kararı aldırdık geçen dö-nem; oylanmadı... Kaç ay bekledi, kaç ay!
BAŞKAN - Sayın Aydın, toparlar mısınız efendim.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI KORAY AYDIN (Devamla) - Efendim, Trabzon'da İller Bankası Bölge Müdürlüğü ihalesi yapılmış... Ee, ne olmuş?!. Bu ihale bizden önce yapılmış, bizden önce teslim alınmış, ben Bakan bile değilim; soruşturma açtırmışız, oradan çıkan sonuçları rapor halinde Başbakanlık Yüksek Denetleme Kuruluna göndermişiz. Bunları sorsanız bize, öğrenirsiniz, bunu bilme-den de konuşmazsınız burada.
Değerli arkadaşlar, şimdi burada, ihalelerin yüksek kırımıyla ilgili, Sayın Veysel Candan çok veciz bir konuşma yaptı; ben de kendisini hayretle dinledim. Halbuki, ben, kendisinin mühendis olduğunu biliyorum.
Değerli arkadaşlar, o bahsettikleri yüzde 60'lı ihaleler bir faciadır. Allah, İller Bankasını öyle faciadan korusun. O yapılan ihalelerin hepsi, belediye meclislerinde alınan kararlarla iptal edildi. Niye; belediye meclisleri karar aldı, bu kadar kırımla bu iş yapılır mı diye tam 32 tane ihaleyi iptal ettiler. Benden önce olmuş bunlar. Çok kırım, işin iyi yapıldığını, devletin kâr ettiğini göstermez. O işlerin iptal edilmeyenlerinin hepsi bir iki sene içerisinde tasfiyeye uğrayacak ve devlet bundan müthiş bir zarara uğrayacak; ama, bizim yaptığımız akılcı ihalelerle, işi zamanında, zemininde yapan bir anlayışla ortaya koyduğumuz dinamik çaba, devletimiz için en kârlı yoldur, en doğru olan yoldur değerli arkadaşlar.
Özellikle Veysel Candan arkadaşımız, her konuşmasında, "ihaleye davet ettikleri üç dört kişi, üç dört kişi" diyor. Değerli arkadaşlar, bizim yapmış olduğumuz davetli ihalelerde üç dört kişiyle yapılan tek ihalemiz yoktur; her ihalemiz, İller Bankasında, en az oniki onüç kişinin katılımıyla yapılır. Zaman var, söyleyeyim; şu Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığının ihaleleri; şu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının bugüne kadar yaptığı ihaleler; hepsi davetiye usulü yapılmış, hepsi. Sizin belediyeleriniz yolsuzluk mu yapıyor Sayın Veysel Candan? (MHP sıralarından alkışlar) Ama, biraz önce, davet usulüyle yapılan ihalelerde bizi suizan altında bırakacak ve bizi suçlayacak ifadelerde bulunarak, özellikle bu konuda çok ciddî suçlamalarda bulundunuz.
Değerli arkadaşlar, bakın, size bir ayetten örnek vereyim; Hucerat Suresi 12 nci ayette deniliyor ki: "Zannın çoğundan sakının; zira, zannın bazısı vardır ki günahtır." Cenabı Allah, bizi, bilerek insanları zan altında bırakan kullarından eylemesin.
Bu düşüncelerle hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum değerli arkadaşlarım. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Sayın Mehmet Ali Şahin, seçim bölgenize uğradığınızı mı söylemek istiyorsunuz?
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - İsteğimi pusulaya yazdım.
BAŞKAN - Efendim, 1 dakika içerisinde, bölgenize uğradığınızı yerinizden ifade edebilir misiniz.
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Efendim, oradan ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Şahin. (FP sıralarından alkışlar)
2 dakika süre veriyorum.
EROL AL (İstanbul) - Sayın Başkan, böyle bir usul var mı?! Her isteyene söz veriyorsunuz.
BAŞKAN - Efendim, bütün milletvekilleri, elbette ki kendi bölgelerine uğramışlardır...
Sayın Şahin, ikinci bir uzatma yapmayacağım, sataşmaya sebebiyet vermeyin ve 2 dakika içerisinde toparlayın.
VI. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3. - İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahinin, Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydının, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; çok teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, konuşmasında "bu önergenin altında imzası bulunan arkadaşlardan hiçbiri, deprem olduktan bir ay sonrasından itibaren hiçbir deprem bölgesine uğramamışlardır" diye bir ifade kullandı. Şu önergenin altında benim de imzam var. Sayın Bakan bilesiniz ki, ben, deprem bölgesinde oturuyorum, sizin deprem bölgesi kapsamına almadığınız İstanbul Avcılar'da oturuyorum. İstanbul'un Avcılar İlçesi, depremden en çok zarar gören ilçelerden biridir, 1 000'e yakın insan hayatını kaybetmiştir; ama, Kocaeli'nin, Adapazarı'nın ve Yalova'nın ve buralarda oturan insanların yararlandığı imkânlardan yararlandırılmamıştır bilinçli olarak. Benim evim de hasar gördü; komşularla birlikte, kendi paramızla o hasarı düzelttik.
Ayrıca, geçtiğimiz yaz, Adapazarı'ndaydım, Ozanlar Mahallesindeydim. Önerge sahiplerinden biri olarak söylüyorum: Ozanlar Mahallesinde, depreme maruz kalmış ailelerin çocuklarını, Fatih Belediyemiz ve Fatih ilçe teşkilatımızla birlikte sünnet ettirdik ve ben de bizzat paramla katkıda bulundum.
Şimdi, Sayın Bakana şunu söylüyorum: Eğer, biz, hiçbirimiz oralara gitmemiş olsaydık, yapılan bu yanlışlıklar, yolsuzluk iddiaları, suiistimal iddiaları meşru mu sayılacaktı?! Siz, asıl, bu iddialarla ilgili burada bilgi vermeliydiniz.
Şimdi, Sayın Bakan, konuşmasını, Hucerat Suresinden bir ayet okuyarak tamamladı. Gayet iyi hatırlıyorum; bir uçak düşmüştü, bizim bir uçağımız, karakutusu açıldı; karakutusu açıldığında, düşerken pilotun son sözleri şu şekildeydi "ya Allah, bismillah..."
Saygılar sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Candan, hangi konuda efendim?..
VEYSEL CANDAN (Konya) - Oraya yazdım efendim.
BAŞKAN - 2 dakika içinde konuşmak için, buyurun. (FP sıralarından alkışlar)
Sayın Candan, süreyi 2 dakikadan fazla uzatmıyorum.
4. - Konya Milletvekili Veysel Candanın, Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydının, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; aslında, hayat tecrübedir ve de güzel şeydir. Konuşmama başlarken demiştim ki, Sayın Bakan buraya çıkıp faaliyet raporunu okursa, kabul değil, sorulara cevap versin. Şu valilik yazısıyla malî işlerde görevlendirilmesi sakıncalı olan adam nerede?.. Cevap yok. Yani, burada faaliyet raporu okudu; ama, inşallah, uçak kazasına uğramaz!..
Şimdi, ben, sizinle, KİT Komisyonunda yaşadığım bir hatırayı paylaşmak istiyorum. Komisyonda Ziraat Bankası yolsuzluklarını anlatırken, Genel Müdüre dedim ki; bu verdiğiniz, usulsüz kredidir; bakın, bu arkadaş bakandır, bakan oldu, kabinede, Ziraat Bankasından sorumlu, kendi borcunu kendi imzasıyla uzatıyor; bu yakışıksız. Konuşmamı bitirirken, sakın biraz sonra bana vereceğiniz cevapta "bizim usulsüz bir işimiz yok" deme dedim. Toplantı bitti, Sayın Genel Müdür milletvekillerine cevap veriyor; dedi ki: "Sayın Candan, bir parlamenterle ilgili, bakanla ilgili bir soru sordu..." O aile fotoğrafındaydı, şimdi yurtdışında; tabiî, böyle yapanların, zaten, soluğu yurt dışında alması mukadderdir. Sonunda dedi ki bana "bizim her yaptığımız iş, usulüne uygun." Sayın Bakan konuşurken onu hatırladım; her işiniz uygun da... Bakın, ben, burada bir galvanizli telden bahsettim, "anlamadım" diyor. Tabiî, anlamazsın... Birim fiyatı olarak ilan edilmiş ve buna göre bakanlık para ödeyecek; niye yüzde 300 zam verdin; onu söyle diyorum burada, ne diyorum ben?! Söylediğim bu... Parayı ona göre ödeyeceksin. (FP sıralarından alkışlar)
ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Cevap verdi...
VEYSEL CANDAN (Devamla) - Şimdi, Sayın Bakan gensoru önergesini beğenmedi, herhalde harfleri pek hoşuna gitmedi, gözünde miyop, astigmat vardı, rakamları beğenmedi, yazış üslubunu beğenmedi. Ben ne yazacaktım?! O müsteşar yardımcısının adını burada yazacaktım, Sayın Bakan da, öyle, hazırlık mı yapıp gelecekti?! Kaldı ki, İçtüzük açık "500 kelime" diyor, biz o hakkımızı kullandık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VEYSEL CANDAN (Devamla) - Peki, şimdi söylüyorum: Sayın Bakan, yü-reğiniz yetiyorsa, bu Meclisin huzuruna çıkın, gensoruya kabul oyu verin, o zaman belgeleri bir kere daha konuşalım. Haydi, yüreğiniz yetiyorsa gelin!..
Hepinize saygılar sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar; MHP sıra-larından gürültüler)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Candan.
MEHMET BATUK (Kocaeli) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Batuk, buyurun efendim.
MEHMET BATUK (Kocaeli) - Sayın Başkan, kürsüden ifade edeyim.
BAŞKAN - Yerinizden efendim, yerinizden buyurun.
MEHMET BATUK (Kocaeli) - Kürsüden izah edeyim, müsaade ederseniz. (DSP ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Hayır efendim, yerinizden buyurun...
MEHMET BATUK (Kocaeli) - Açıklık getirmek istiyorum.
BAŞKAN - Konu ne, neyi açıklayacaksınız; onu söyleyin.
MEHMET BATUK (Kocaeli) - Önerge sahibi olarak... (DSP ve MHP sırala-rından gürültüler)
BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen...
MEHMET BATUK (Kocaeli) - Önerge sahipleri olarak hepimizi suçladı Sa-yın Bakan.
Sayın Başkanım... (DSP ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Batuk, neyi açıklayacaksınız? Efendim, neyi açıklayacak-sınız; açıklanacak şeyi söyleyin de, söyleyeyim size.
MEHMET BATUK (Kocaeli) - Sayın Başkanım, Sayın Bakan, önerge sahiplerini suçlayıcı bir ifadede bulundu. (DSP ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Siz bölgenize gittiniz değil mi efendim?
MEHMET BATUK (Kocaeli) - Gittim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Batuk, siz, sonradan imza attınız; lütfen... lütfen...
MEHMET BATUK (Kocaeli) - Sayın Başkan, Sayın Bakan önerge sahiple-rinin tamamını ve şahsımı da -içerisinde olduğum için- suçlamıştır bölgede bu-lunmamakla; bunu tavzih edeceğim.
BAŞKAN - Hayır... Lütfen... Efendim, lütfen... Bakın, bütün arkadaşlara söz verdim.
MEHMET BATUK (Kocaeli) - Sayın Başkan, Sayın Bakanın diğer beyanla-rına da kuşkuyla bakmamızın sebebini izah edeceğim.
BAŞKAN - Sayın Batuk, siz seçim bölgenize gittiniz mi?
MEHMET BATUK (Kocaeli) - Evet efendim.
BAŞKAN - 1 dakika içerisinde ifade edin.
Buyurun Sayın Batuk. (DSP ve MHP sıralarından gürültüler)
5. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Batukun, Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydının, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET BATUK (Kocaeli) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın Bakanın bir beyanını düzeltmek için söz almış bulunuyorum; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan "bu önergede imzası bulanan hiçbir milletvekili, depremden bir ay sonrasından itibaren hiç bölgeye gitmemiştir" ifadesini kullandılar.
Şimdi, benim burada ifade edeceğim şudur: Ben, dün değil önceki gün, pa-zar günü Gölcük'teydim, her hafta oradayım. Arkadaşlar, bunun tanığı, Milliyetçi Hareket Partisinin Kocaeli Milletvekili Kemal Köse Beydir; biraz önce burada ko-nuşan arkadaşımız... Eğer, Sayın Bakan bu şekilde konuşmaya devam ederse, diğer beyanlarında da gerçekdışı beyanlar olduğu kuşkusunu doğuracaktır.
Bu tür beyanlardan kaçınılmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)
NEVFEL ŞAHİN (Çanakkale) - Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN - Hangi konuda efendim?..
NEVFEL ŞAHİN (Çanakkale) - Sayın Başkan, Sayın Bakan ismimden bahsederken, hem gensoruda...
BAŞKAN - 2 dakika içinde toparlayınız efendim; buyurun. (DYP ve FP sıralarından alkışlar; DSP ve MHP sıralarından gürültüler)
Konuşsun... Konuşsun efendim.
6. - Çanakkale Milletvekili Nevfel Şahinin, Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydının, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
NEVFEL ŞAHİN (Çanakkale) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Bayındırlık Bakanlığında bu dedikodular had safhaya ulaşınca, biz, Sayın Bakana, İlyas Yılmazyıldız kanalıyla 3 tane soru önergesi verdirerek, Sayın Bakandan cevap istedik; ama, maalesef, bugüne kadar, o soru önergelerine bir cevap gelmedi, denetimden kaçtı.
İkinci bir şey: "Bayındırlık birim fiyatları 2000 yılında yüzde 65 olarak hesaplandı, 1999'a göre hesap edilir" dedi. Halbuki, 2000 yılının sonunda enflasyon yüzde 39; ama, bu sene Bayındırlık birim fiyatları katsayısı yüzde 23.
Şimdi, 2000 yılında, siz, işçi ücretlerini, memur ücretlerini yüzde 25'le sınırlıyorsanız, kirayı sınırlıyorsanız, o zaman, Bayındırlık birim fiyatlarını yüzde 65 yapamazsınız, onu da en azından enflasyon kadar yapmak mecburiyetindesiniz, yüzde 39'u geçemezsiniz.
Yaşar Topçu hakkında benim oy kullanmadığımı söyledi. Evet, ben, Sayın Yaşar Topçu için Karadeniz sahil yolları ve İzmit Körfez Geçişi konusunda önerge verdim, Sayın Mesut Yılmaz için de önerge verdim. Komisyonlar kuruldu, gittim, soruşturma komisyonlarında iddiamızı tekrarladık; ama, maalesef, 21 inci Dönemde, iktidar partilerinin oylarıyla aklandı. O kabahati siz kendinizde... (MHP sıralarından gürültüler) Evet, evet, evet... Bizim 85 milletvekilimiz vardı, sizin 351 milletvekiliniz var. Eğer Yaşar Topçu aklanmışsa, sizin oylarınızla aklanmış, benim oyumla aklanmamıştır.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA VERKAYA (İstanbul) - Oylamada neredeydin?..
V. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)
A) GÖRÜŞMELER (Devam)
1. - Konya Milletvekili Veysel Candan ve 29 arkadaşının, Deprem Konutlarıyla İlgili İhalelerin Yapılış Şekli ve Altyapı Hizmetlerinde Uyguladığı Yanlış Politikalarla Devleti Zarara Uğrattığı ve Afet Kararnameleriyle Belediyeler Arasında Partizanlık Yaptığı İddialarıyla Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın Hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/8) (Devam)
BAŞKAN - Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın hakkındaki (11/8) esas numaralı gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmamaması hususundaki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Gensoru önergesinin gündeme alınmasını kabul edenler... Etmeyenler... Gensoru önergesinin gündeme alınması kabul edilmemiştir. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar; FP ve DYP sıralarından alkışlar [!])
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız.
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
1. - İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527)
BAŞKAN - 10.01.2001 tarihli 42 nci Birleşimde İçtüzüğün 88 inci maddesi-ne göre komisyona geri verilen Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle ilgili Komisyon raporu Başkanlığa henüz verilmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2. - Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Sağlık, Aile,Çalışma ve Sosyal İşlerkomisyonları raporları (1/693) (S. Sayısı : 580)
BAŞKAN- Komisyon?.. Yok.
Hükümet?.. Yok.
Ertelenmiştir.
Hayvan Islahı Kanunu Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
3. - Hayvan Islahı Kanunu Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/630) (S. Sayısı : 418) (1)
BAŞKAN- Komisyon?.. Hazır.
Hükümet?.. Hazır.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmış, maddelerine geçilmesi hususunun oylamasında kalmıştık.
CEVAT AYHAN (Sakarya)- Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.
BAŞKAN- Karar yetersayısını arayacağım.
Şimdi, tasarının maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunacağım.
Oylamayı elektronik cihazla yapacağım.
Oylama için 5 dakikalık süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tasarının maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.
(1) 418 S. Sayılı Basmayazı, 23.2.2001 tarihli 64 üncü Birleşim Tutanağına eklidir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
HAYVAN ISLAHI KANUNU TASARISI
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam, Tanımlar
Amaç
MADDE 1. - Bu Kanunun amacı; her türlü hayvansal üretim ve bu üretimi etkili kılan faaliyetler ile yarış müsabaka ve iş maksadıyla yetiştirilen hayvanların verimlerinin artırılması için yapılacak ıslah çalışmalarını, evcil ve yabani hayvanların gen kaynaklarının korunmasını, hayvansal üretimin ekonomik olmasını ve rekabet gücünün artırılmasını, bu hususlarla ilgili faaliyetleri ve soy kütüğü kayıtlarının tutulması ile hayvan ırklarının ıslahını, damızlıkların sağlıklı ve hijyenik koşullarda yetiştirilmesini ve hastalıklardan ari bir şekilde üreticilere intikalini ve korunmasını sağlamaktır.
BAŞKAN - 1 inci maddeyle ilgili olarak, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Zeki Ertugay.
Buyurun Sayın Ertugay. (DYP sıralarından alkışlar)
Sayın Ertugay, süreniz 5 dakikadır.
DYP GRUBU ADINA ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hayvan Islahı Kanunu Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına görüşlerimi arz etmek üzere söz almış bulunuyorum. Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu 1 inci madde, amaç maddesi. Bu madde kanunun amacını, kapsamını ifade etmektedir.
Öncelikle şunu söylemek istiyorum: Hayvan Islahı Kanunu Tasarısı, gerçekten, komisyonda üzerinde çok fazlaca durularak detaylı olarak bir çalışma yapılmış ve iyice süzgeçten geçirilerek ülkemiz şartlarına uygun hale getirilmiştir. Geçen, tümü üzerindeki görüşmeler sırasında düşüncelerimi arz etmiştim; ancak, burada da bir vesileyle bir hakkı yerine getirmek istiyorum.
Tarım Komisyonu eski Başkanımız, rahmetli Turan Bilge'nin, bu yasa tasarısının bu hale gelmesinde, Komisyon Başkanı olarak emeği çoktur. Bu vesileyle kendisini huzurlarınızda rahmetle anıyorum.
Değerli arkadaşlar, tasarının bu kısmında, 1 inci maddede "hayvansal üretimin ekonomik olması" ve "rekabet gücünün artırılması" ifadeleri de geçmektedir. Tabiî, bu, aynı zamanda bir amaçtır; ancak, bu hayvansal üretimin ekonomik olması ve üreticinin rekabet gücünün, hayvansal üretimin, hayvansal ürünlerin rekabet gücünün artırılması hususu, Hayvan Islahı Kanunuyla sağlanabilecek bir husus değildir; yani, bu, yasadan ziyade, hükümetin, siyasî iradenin, alınacak ekonomik önlemlerle, ekonomik tedbirlerle, köylünün, çiftçinin ürünlerini değerlendirme konusunda, bu kesimin desteklenmesi konusunda ortaya koyacağı siyasî iradeyle ve siyasî tercihle ilgilidir. Onun için, bu Yüce Mecliste yaptığımız çeşitli konuşmalarda, her vesileyle, hükümetin, yaptığı uygulamalarda, tarımı ihmal ettiğini, tarımı tasfiye ettiğini; IMF tavsiyeleri ve dayatmaları sonucunda alınan kararların, Türk çiftçisini, Türk üreticisini mağdur ettiğini ve tarımın tasfiyesine yol açtığını bu sebeple ifade ettik. Aynı hususları tekrar arz etmek istiyorum.
Eğer, siz, tarımınızı ve bu kesimi cidden destekleyemiyorsanız bu üretimden vazgeçiyorsunuz demektir. Bugün, bırakın desteklemeyi, köylünün hakkı olan dahi verilmemektedir.
Bakın, zaman zaman burada polemik konusu oluyor; elbette ki, tarımsal ürünlerin ithalatının sınırsız olması Türk tarımını öldürmüştür; bu da, özellikle 80'li yıllarda başlayan, her şeyi kâr-zarar hesabına göre değerlendiren anlayışın ürünüdür; ancak, bugün, tarımsal ürün ithalatında, âdeta, zaman zaman, geçmiş dönemleri de aratacak derecede uygulamalar olmaktadır. 1995 yılında bu ülkeye 1 000 ton süttozu ithal edilirken, bugün bu miktar 50-55 bin tonlardadır. Geçen oturumda arz ettiğim gibi, üretici, bir taraftan, sütünü değerlendiremeyip, alnının terinin karşılığını alamayıp nehirlere dökerken ve gerçekten hakkı gasp edilirken, diğer taraftan, sütün temel işlendiği maddelerden biri olan ve birçok süt mamulün hammaddesi sayılan süttozunun ithal ediliyor olması, Türk tarımına vurulmuş olan önemli diğer darbelerden biridir. Şimdi zamanın elvermediğini biliyorum; bu bakımdan, düşüncelerimi ilerleyen maddelerde ifade edeceğim.
57 nci hükümetin gündeme getirdiği teşvik ve destekleme modeli, maalesef, gelişmiş ülkelerde örneği hiç görülmeyen, çağdışı bir uygulamadır ve böyle bir desteklemeden bahsedilemez. Üreticiyi, üretimden vazgeçirecek, boş toprağını veya boş bırakması için âdeta teşvik eden dönüm başına bir miktar para verilmesi şeklinde destekleme...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZEKİ ERTUGAY (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
ZEKİ ERTUGAY (Devamla) - ... sahibi olduğu toprağın dönümü başına öngörülen 5 dolarlık destek, âdeta "Türkiye'de üretim yapmayın, karşılığını biz size verelim" demektir. Bu, her yönden büyük sakıncalar ihtiva etmektedir ve gerçekten Türk tarımında şu anda pilot uygulama olarak yürütülen bu desteklemenin, genişletilmesi ve uygulamaya yurt sathında sokulması halinde Türk tarımı için hem büyük istismarların olacağı hem büyük faciaların meydana gelebileceği bir uygulamanın başlangıcı olacaktır. Bu hususa hükümetin hassasiyetlerini özellikle istirham ediyorum ve bundan sonraki maddelerde görüşlerimi arz etmek üzere huzurlarınızdan ayrılıyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Ertugay.
Fazilet Partisi Grubu adına, Van Milletvekili Sayın Ejder Arvas, buyurun. (FP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
FP GURUBU ADINA MALİKİ EJDER ARVAS (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, 418 sıra sayılı Hayvan Islahı Kanunu Tasarısı üzerinde Fazilet Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Muhterem Heyetinizi saygı, sevgi ve muhabbetle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Hayvan Islah Kanunu Tasarısı, hakikaten, ülkemiz açısından çok önem arz eden bir tasarıdır. Bugün, dünya ülkeleri arasında, hayvancılık sektöründen gayri safî millî hâsılaya en yüksek katkıyı yapan ülkelerden biriydik; ama, ne yazık ki, son zamanlarda, gayri safî millî hâsılaya katkısını bırakalım bir tarafa da... Türkiye, eskiden kırmızı ette olsun, gıda maddelerinde olsun bütün dünya devletlerine cevap verebilecek kapasiteye sahip bir ülkeydi; ama, ne yazık ki, şu anda hormonlu etin, miadı geçmiş gıda maddelerinin pazaryeri olmuştur. Buna üzülüyoruz, Türkiye buna layık değildir, insanımız buna layık değildir.
Değerli milletvekilleri, 1980 öncesinde, büyükbaş hayvan sayısına bakarsak, 16 milyon büyükbaş hayvanımız vardı; maalesef, bugün 12 milyonun altına düşmüştür. Küçükbaş hayvan sayısına bakacak olursak, 1980 öncesinde 68 milyonken, bugün 48 milyona düşmüştür. Bu ne demektir; 1980 öncesinde hayvancılık sektörünün gayri safî millî hâsılaya katkısı, tarım ve hayvancılıkta yüzde 25'lerin üzerindedir; maalesef, bugün yüzde 14'lere kadar düşmüştür. Bu, tarım ve hayvancılığın yok olmasına delalettir. Türkiyemiz, insanımız buna layık değildir.
Onun için, Hayvan Islahı Kanunu Tasarısını -Doğru Yol Partisinden değerli konuşmacımız, hocamız buna değindiler- güzel bir elekten geçirdik Tarım Komisyonu üyeleri olarak; inşallah, bundan sonra, çıkacak bu yasa, bihakkın uygulanır da -o zavallı köylümüz- Atatürk'ün, şehirlinin efendisi köylüdür sözü yerde kalmaz. Bakın, kapısına haciz giden ve köyünü terk edip, arazisini işleyemeyen ve şehirlerin varoşlarında sürüm sürüm sürünen insan, şehirlinin efendisi olabilir mi! Kapısına haciz giden ve inim inim inleyen köylü, şehirlinin efendisi olabilir mi; soruyorum...
Onun için, bakın, hayvan destekleme fonuna gelince... Bölgemizde -Van bölgesinde- çiftçilerimizin yüzde 20'si bu hayvan yardımını daha alamamış. Hayvancılık sektöründe uğraşı veren insanlarımızın yüzde 20'si alamamış.
Küpeleme olayında vatandaş, il müüdürlüğünde ve bilgisayar kayıtlarında, küpelenen hayvanım el değiştiriyor, bölgemiz fakir bölge; ayaküstü uğraşan insanlar elden ele satış yapıyorlar; üç-beş gün saklamak kaydıyla kendi geçimini temin etmek kaydıyla el değiştiriyor. Küpesini elinde bulunduran çiftçi üreticimiz, bu küpesi olduğu halde yardımdan faydalanamamıştır. Bunu da Sayın Bakanıma buradan duyurmak istiyorum. Ben, bununla ilgili yazılı soru önergesi verdim, maalesef, cevabını alamadım.
Değerli arkadaşlar, bakın, avucumuz içi kadar bir yer olan Hollanda, bugün, Ankara, Sakarya, Bolu nüfusuna sahip olmayan bir ülke; yüzölçümü de yine öyle; 31 milyar dolarlık ihracat yaparken; biz, hormonlu eti insanımıza yedirmeye layık bir toplum muyuz?!.
Onun için, tarım ve hayvancılık tek kurtuluş çaremizdir. İstihdamın yüzde 45'i tarım ve hayvancılıktadır. Eğer, buna da yönelmezsek... Bakın, "kara çarşamba" diyoruz; kara çarşambada, Türkiye, 12 milyar dolar zarara uğradı. Bunun hiç olmazsa yarısını tarım sektörüne aktarmış olsaydık, tarım sektörü ayağı kalkardı. Onun için, Türkiye'nin kurtuluşu tarım ve hayvancılıktadır.
Bakın, dünyanın hiçbir ülkesi, köylüsünden hayvancısından vergi almamaktadır. Bitişiğimizde bulunan İran, yıllar öncesi "hayvancılık" dendiği zaman mahzundu, yoksundu, hatta bizim Türkiye'den gayri resmî yollardan giden hayvanları, o ilin makamları ödüllendirirlerdi; ama, gelin görün ki, şimdi dünyanın süper...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Arvas, 1 dakika içinde toparlayın.
MALİKİ EJDER ARVAS ( Devamla)- Tamamlıyorum.
Gelin, görün ki, şu anda İran, dünyanın süper hayvanını yetiştiriyor. Gıda maddeleri açısından, narenciye açısından ileri gitmiş; bakın, Türkiye'ye elma ihraç ediyor.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinin tek ümit kaynağı tarım ve hayvancılıktı, o da olmayınca, sınır ticareti... Sınır ticaretini de elinden aldınız. Onun için, hayvancılık sektörüne önem vermemiz lazım; ama, Tarım Bakanlığı bütçesine ayrılan bu payın da, buna cevap verecek kapasitede olmadığını şimdiden görüyorum. Allah yardımcımız olsun; Allah köylümüzün, çiftçimizin yardımcısı olsun diyorum.
Bu vesileyle, çıkacak bu kanunun, tüm ülkemize, insanlığa hayırlara vesile olmasını temenni eder; hepinize saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Arvas.
1 inci maddeyle ilgili önerge yok.
İLYAS ARSLAN (Yozgat) - Sayın Başkan, karar yetersayının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum, karar yetersayısını arayacağım: 1 inci maddeyi kabul edenler... Etmeyenler... 1 inci maddenin kabul edilebilmesi için karar yetersayısı yoktur.
Birleşime, saat 20.00'de toplanmak üzere ara veriyorum.
Kapanma Saati : 18.42
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati : 20.00
BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY
KÂTİP ÜYELER : Mehmet BATUK (Kocaeli), Melda BAYER (Ankara)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Sayın milletvekilleri, görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
3. - Hayvan Islahı Kanunu Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/630) (S.Sayısı: 418) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ?..Burada.
Hükümet ?..Burada.
Hayvan Islahı Kanunu Tasarısının 1 inci maddesinin oylamasında kalmıştık. 1 inci maddenin ilk oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi, elektronik cihazla oylama yapacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
5 dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 1 inci maddenin oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştır.
Sayın Grup Başkanvekilleri, kaç dakika ara verelim?
MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - 30 dakika yeter Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) - Saat 20.30'a kadar ara verelim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Saat 20.30'da toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati : 20.07
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.30
BAŞKAN: Başkanvekili Ali ILIKSOY
KÂTİP ÜYELER: Mehmet BATUK (Kocaeli), Melda BAYER (Ankara)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65 inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
3. - Hayvan Islahı Kanunu Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/630) (S.Sayısı: 418) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ?..Burada.
Hükümet ?..Burada.
Hayvan Islahı Kanunu Tasarısının 1 inci maddesinin oylamasında kalmış ve 1 inci maddenin ilk oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi, elektronik cihazla oylama yapacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
Bu arada, sisteme giremeyen arkadaşımız olursa, belirtilen süre içerisinde teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen arkadaşımız olursa, aynı süre içerisinde oy pusulalarını Başkanlığımıza göndermelerini; vekâleten oy kullanacak sayın bakanların, hangi bakana vekâleten oy kullandıklarını, oyun rengini ve imzasını havi oy pusulalarını yine aynı süre içerisinde Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ederim.
Oylama için 5 dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 1 inci maddenin yapılan oylamasında karar yetersayısı vardır; 1 inci madde kabul edilmiştir. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)
2 nci maddeyi okutuyorum:
Kapsam
MADDE 2. - Bu Kanun; tek tırnaklı, kanatlı hayvanlar, suda yaşayan hayvanlar, arı ve ipek böceği ile her türden hayvanların ıslahına, evcil ve yabani hayvanların gen kaynaklarının korunması, geliştirilmesi, kamu sektörü ve özel sektör tarafından yapılan suni tohumlama, tabiî tohumlama ve embriyo transferi, genetik kopyalama ve diğer biyoteknolojik faaliyetlere, soy kütüğü kayıtlarının tutulmasına, damızlık hayvanlar ile sperma, embriyo, yumurta, balık ve diğer suda yaşayan hayvanların larvalarının ithaline, ihracına dair hükümler ile damızlık yetiştiriciliği yapılan her türlü ahır, tavla, ağıl, kümes, kuluçkahane, laboratuvar gibi hayvancılık işletmelerine ait ünitelerin asgari teknik, sağlık ve hijyen koşullarına uygunluk yönünden kontrol, tescil ve ruhsatlandırılmasına, hayvan yetiştiricilerinin ıslah amaçlı örgütlemelerine dair hükümleri kapsar.
BAŞKAN - 2 nci maddeyle ilgili olarak Doğru Yol Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Baysarı.
Buyurun Sayın Baysarı. (DYP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika efendim.
DYP GRUBU ADINA MEHMET BAYSARI (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 418 sıra sayılı, Hayvan Islahı Kanun tasarısının 2 nci maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Şahsım ve grubum adına Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Kanunun bu maddesiyle her türden evcil ve yabani hayvanların gen kaynaklarının korunması, geliştirilmesi, kamu sektörü ve özel sektör tarafından yapılan tohumlama, genetik kopyalama, soy kütüğü kayıtlarının tutulmasının, damızlık hayvanlarla, embriyo, larva ve yumurtaların ithaline ve ihracına dair hükümler ve hayvan yetiştiriciliği yapılan her tür ünitelerin teknik ve sağlık koşullarına uygunluk yönünden kontrol ve ruhsatlandırılmasına, hayvan yetiştiricilerinin ıslah amaçlı örgütlenmelerine dair hükümleri kapsamaktadır.
Soy kütüğü kayıtlarının tutulmasıyla laboratuvarlar ve üretim ünitelerinin kontrolü, ruhsatlandırılması, damızlık hayvanlarla, larva ve yumurta embriyolarının ithal ve ihracına dair hükümlerin devlet tarafından yapılması doğrudur. Ancak, artık, devlet her türlü hayvan üreticiliğinden, yetiştiriciliğinden, damızlık bile olsa vazgeçmek zorundadır. Bunların ticaretinden vazgeçerek, bunların kontrolünü yapmalı ve bu yetiştiriciliği özel sektöre devretmeli, sadece kontrol amaçlı denetimlerini yapmalıdır.
Bugün hem özelleştirmeden bahsedeceğiz hem de devleti daha fazla üreticiliğe ve yetiştiriciliğe zorlayacağız!.. Bu zihniyetin terk edilmesi lazım geldiğine inanıyorum.
Bu işleri devletin yapması yerine, özel sektörü bu konuda teşvik ederek daha verimli bir üretim sağlamak zorundayız. Devlet hayvan ıslahıyla uğraşmamalı, bunun denetimini yapmalı.
Yine, hayvan yetiştiricilerinin ıslah amaçlı örgütlenmelerine dair hükümler gayet güzel; ancak, artık, günümüzde, örgütlü toplumun yaratılması gerekliliği vardır. Bu örgütlenmeyi sağlamak, tabiî ki, yetmiyor. Bu örgütlerin demokratik olarak çalışmalarını sağlamak da hükümetlerin ve bizlerin görevidir. Eğer, siz, bugün ziraat odalarında olduğu gibi, bu örgütlerin seçimlerine müdahale ederseniz ve seslerini kesmeye kalkarsanız, bu örgütlenmenin de hiçbir faydası olmayacaktır.
Yine, bugün yapıldığı gibi, konuşan ve eleştiren sivil toplum örgütlerini müfettişlere denetleterek baskı altında tutmaya kalkarsak, bu yapacağımız örgütlenmenin, bu yapacağımız çalışmaların, sivil toplum örgütü yaratmanın hiçbir manası kalmayacaktır.
Ayrıca, tarımı korumak, sadece kanun çıkarmakla ve bunu kâğıt üzerinde bırakmakla yeterli olmuyor. Sadece ıslah amaçlı ve tarımı destekleyici amaçlı kanunları çıkarırken, çevreyi de korumak zorundayız. Bugün, Antalya'nın iki ilçesinde ihale edilen elektrik santralları, bölgedeki ekolojik dengeyi tamamen bozacak niteliktedir. Yine, ayrıca, Antalya'nın Korkuteli İlçesinde kurulacak olan bir çimento fabrikası, oradaki tarımsal üretimimizi tamamen bitirme noktasına getirecektir.
Bu şartlar altında, eğer, tarımı, kanunlarla, bir yerden koruma altına alıp öbür taraftan uygulamada hem çevreyi hem de tarımsal dengeyi bozacak uygulamaları yaptığımız takdirde, bugün çıkaracağımız kanunların çok büyük faydası olmayacağı kanaatindeyim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sağlıklı kanun çıkarmak çok önemli olduğu gibi, bu kanunların yürütülmesini sağlamanın da çok daha önem taşıdığı kanaatindeyim.
Eksik bile olsa, bu kanunun çıkarılmasına karşı olmadığımızı ifade etmek istiyorum. Hayvan Islahı Kanunu, eksiğimizi tamamlayacak bir kanundur; ancak, bugünkü hükümetin sağlıklı bir uygulama yapamayacağı yolunda tereddütlerimizi de sizlere ifade etmek istiyorum. Eğer bu tereddütleri, vatandaşlara güven verecek şekle getirmezsek, vatandaşın kafasından çıkarmazsak, bugün çıkaracağımız kanunların da çok büyük faydası olmayacağı kanaatindeyim.
Bu duygularla, bu kanunun hayırlı olmasını diliyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Baysarı.
Fazilet Partisi Grubu adına, Kahramanmaraş Milletvekili Ali Sezal; buyurun Sayın Sezal. (FP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
FP GRUBU ADINA ALİ SEZAL (Kahramanmaraş) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 418 sıra sayılı, Hayvan Islahı Kanunu Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu raporunun kapsamıyla ilgili 2 nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; gördüğüm kadarıyla, tasarıda, gruplar arası bir ittifak var; bütün gruplarımız bu yasanın çıkmasında ittifak halindeler. Zannediyorum, ülkemizin böyle bir yasaya da ihtiyacı var; ancak, kapsamla ilgili maddeye baktığımızda, "tek tırnaklı, kanatlı hayvanlar, suda yaşayan hayvanlar, arı ve ipekböceği ile her türden hayvanların ıslahına..." diye başlıyor, neslin korunması, ıslahı, geliştirilmesiyle ilgili kamu sektörü ve özel sektör tarafından yapılan sunî tohumlamalardan, genetik kopyalamaya ve diğer biyoteknolojik faaliyetlere, soykütüğünden sağlık koşullarına, hayvan yetiştiricilerinin ıslah amaçlı örgütlemelerine kadar devam ediyor. Ancak, ben tasarıyı elime aldığımda, hayvan ıslahı dediğimde, ilk aklıma gelen, çift tırnaklı hayvanların ıslahıdır. Yine, sayın hükümetin kabul ettiği metinde, özetle "Bu kanun; tek tırnaklı, çift tırnaklı, kanatlı hayvanları kapsar" diyor. Sayın Bakanım, bu tasarı Komisyonda görüşülürken "çift tırnaklı" tabiri çıkarılmış. Benim ilk aklıma gelen çift tırnaklıdır, bunun, bu kapsama tekrar eklenmesi lazım diyorum.
Yanlışlığa Parlamentodan başlarsak, bu tasarı çıkacak, genel müdürlüklere, müdürlüklere, köy muhtarlarına varana kadar ortada hiçbir şey kalmayacak; buna özellikle değinmek istiyorum.
Aslında, 1960 yılından beri elimizde bazı kanunlar ve bazı yönetmelikler de var. Yapılabilecek çok şeyler vardı, bazı şeyler de yapılmıştır. Hükümetle ilgili diye, yıllar itibariyle bahsediyorum. Mesela, şu andaki çift tırnaklı hayvan varlığımızın yüzde 16'sı kültür ırkı, yüzde 47'si melez, yüzde 37'si de yerli ırk olarak gösteriliyor; fakat, gördüğüm kadarıyla ıslahını yapmış çiftçi de perişan. Mesela tavukçularımız, şu anda dünya çapında tavukçuluk yapıyorlar; dün televizyondan üzülerek izledim, büyük bir firmamız kapanmak üzere. Tavuk üretimi yapıyor, yumurta üretimi yapıyor; fakat zararda, kapatıyor firmasını. Bunu, 30-35 litre süt alan çiftçimiz için de söyleyebiliriz.
Yine bundan yıllarca önce, zannediyorum Bahri Dağdaş döneminde, dekarda 300 kilogram olan buğdayımız, 600-700 kilograma kadar çıkarıldı; ama, buğday üreticimiz de perişan. Yani, kanunları çıkarmak, ıslahı yapmak bir şeye yetmiyor; bunun siyasal olarak da desteklenmesi lazım. Bir defa, tarım girdilerimizin satıştan daha ucuz olması lazım. Çiftçi, üretici 30 litre süt alıyor; fakat, sütün litresi köyde 150 000 lira; bir bardak çay, bir pet şişe su fiyatına, çiftçimizin kalkınmasına imkân yok. Çiftçimizi, diğer yandan fiyat politikalarımızla desteklememiz lazım.
Geçen gün Adana'daydım, bir tavuk üreticisi kardeşim "bu yılki zararım 1 trilyon lira" diyor. Çiftçi iflas ediyor. Eğer, doğudan kaçak et girmeye devam ederse -ki, elimde bir belge var, geçen yıl itibariyle doğudan giren büyükbaş ve küçükbaş hayvanların sayısının bir milyon adet civarında olduğundan bahsediliyor- dışarıdan bu şekilde giriş olursa, çiftçimizin girdisi de fazla olursa, bu çiftçinin kalkınmasına, kanaatimce, imkân yoktur efendim.
Bu tasarı Mecliste kabul edilecek, öyle anlaşılıyor; fakat, Parlamentoya geldiğimizden bugüne değin, zannediyorum, 250'ye yakın kanun çıkardık; ama, ülkenin geldiği nokta meydanda. Çiftçilerimizin diğer kanunlarla desteklenmesi lazım. Bunun için de, evvela, şu dışarı verdiğimiz, kaçağa verdiğimiz girdileri, eğer çiftçilerimize verebilirsek, zannediyorum, bütün çiftçilerimiz kalkınacak. Bu ülkenin gıdaya ihtiyacı var, temiz gıdaya ihtiyacı var, hormonsuz gıdaya ihtiyacı var; ülkemiz de buna sahip.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Sezal.
ALİ SEZAL (Devamla) - Meralarımız ölmüş; çiftçi, hayvanına yedirmek için saman bulamıyor. Buğday fiyatları saman fiyatının altına düşmüş. Maalesef, bu şartlarda çiftçimizin kalkınmasına imkân yoktur. Bir genel politika olarak, hem besiciliği hem tavukçuluğu hem arıcılığı hem de bunun yanında diğer tarım ürünlerini, devlet olarak desteklememiz lazım. Zannediyorum, çiftçimizi kalkındırırsak, hem sağlıklı gıda elde edeceğiz hem de ülkemiz kalkınacak.
Çiftçi, bu milletin temel direğidir, temel harcıdır. Maalesef, çiftçilerimiz batıyor, sanayicilerimiz de batıyor. Kanunun ötesinde, hükümetimizin birçok tedbiri alması lazım diyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum efendim. (FP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Başka söz isteği?.. Yok.
2 nci maddeyle ilgili olarak bir önerge vardır; önergeyi okutup işleme alacağım, daha sonra da oylarınıza sunacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı Hayvan Islahı Kanunu Tasarısının 2 nci maddesinin ilk cümlesindeki "Bu Kanun; tek tırnaklı..." ibarelerinden sonra gelmek üzere "çift tırnaklı" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Hüsnü Yusuf Gökalp
Tarım ve Köyişleri Bakanı
Sivas
BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeyi katılıyor mu efendim?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MAHMUT ERDİR (Eskişehir) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Bakan?..
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümetin ve Komisyonun katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi bu değişiklik doğrultusuna oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
Tanımlar
MADDE 3. - Bu Kanunda geçen ifadelerden;
Bakanlık : Tarım ve Köyişleri Bakanlığını,
Taşra kuruluşu : Tarım ve Köyişleri Bakanlığının il ve ilçe müdürlükleri ile konu ile ilgili diğer kuruluşlarını,
Ön soy kütüğü : Ana ve babası belirli, ancak ebeveynlerinin verim kayıtları olmayan, mensup olduğu ırkın özelliklerini taşıyan hayvanlar için oluşturulacak geçici kayıt sistemini,
Soy kütüğü : Pedigri düzenlemeye esas olacak bilgilerin düzenli olarak toplandığı veri tabanını,
Pedigri : Soy kütüğüne kayıt edilen damızlıklarla, safkan atların numara, isim, orijin, ırk, renk, eşkal, cinsiyet, doğum tarihi, verim kayıtları, yetiştirici ve sahibi ile hayvanın cetlerine ait bilgileri ve verimlerini belirten belgeyi,
Eneme-iğdiş etme : Erkek hayvanın dölleme yeteneğini kalıcı olarak gidermeyi,
Don : At ve diğer memelilerde vücudu örten kıllara hakim olan veya bu kıllardan çoğunluğa yakın kısmının müşterek olarak gösterdiği rengi,
Zootekni : Hayvan yetiştirmesi, ıslahı, bakımı-beslenmesi, yem üretimi, hastalıklardan koruma gibi hususları düzenleyerek hayvanlardan daha yüksek ve ekonomik verim elde etmeyi sağlayacak teknoloji ve uygulamaları,
Damızlık : Yetiştirildiği ülkede veya yörede ırkına veya tipine özgü özellikleri gösteren yüksek verimli, hastalıklardan ari, damızlık belgesi veya saf ırk sertifikası bulunan hayvanları,
Damızlık işletmesi : Damızlık hayvanların yetiştirildiği, Bakanlıkça tescil edilmiş işletmeleri,
Damızlık sertifikası : Ana ve babası bilinen, ancak cetlerinin verim kayıtları bilinmeyen damızlık hayvanlara Bakanlıkça veya yetki verilen kuruluşlarca verilen belgeyi,
Damızlık belgesi : Pedigri belgeleri bulunan damızlıklardan Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikteki kriterlere uygunluğu Bakanlıkça onaylanan belgeyi,
Birlik : Hayvancılık konularında faaliyet gösteren yetiştirme, hayvansal üretim, ıslah ve pazarlama amaçlı kurulan birlikleri,
Suni tohumlama : Uygun tohumlama zamanında olduğu belirlenen dişi hayvanların genital kanallarına spermaların hijyenik koşullarda nakledilmesini,
Embriyo transferi : Sağlıklı ve yüksek verimli dişilerden elde edilen embriyoların taze veya dondurularak uygun dönemdeki dişi hayvanların döl yatağına uygun teknik ve hijyenik koşullarda aktarımını,
Genetik kopyalama : Damızlık hayvanlara ait bir genomdan biyoteknolojik yöntemler kullanılarak onun tüm genotipik özelliklerini taşıyan bir canlının elde edilmesini,
Sperma : Sağlıklı ve damızlık niteliği taşıyan erkek hayvanlardan belirli yöntemlerle alınan ejekülatların spermatolojik muayeneleri yapıldıktan sonra taze ya da dondurulmuş sperma porsiyonlarını,
Döl kontrolü (Progeny testing) : Soy kütüğü ve verim kayıtlarının düzenli tutulduğu, yeterli teknik alt yapı, uzman personel ve hayvan varlığına sahip kuruluşlar tarafından yürütülen ve damızlıkları döllerinin verimlerine göre seçmeyi sağlayan uygulamaları,
İfade eder.
BAŞKAN - 3 üncü maddeyle ilgili olarak, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Ardahan Milletvekili Saffet Kaya.
Buyurun Sayın Kaya. (DYP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
DYP GRUBU ADINA SAFFET KAYA (Ardahan) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.
3 üncü maddeyle ilgili olarak, Doğru Yol Partisi adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, gerçekten, ta 1920'lerden beri gelen, tarımla ilgili millî politikalarımızda geçmişin de hataları olmasına rağmen -bunun da özellikle altını çizmek istiyorum- maalesef, hayvancılık, son üç yılında, her geçen gün gerilemiş, her geçen gün millî gelire katkısı bir nispet düşmüş. Bu da şunu göstermekte: Türkiye'de uygulanan tarım politikalarının son üç yılda, maalesef, iyi bir noktaya gitmediği, rakamlarıyla varittir. Ancak, Sayın Bakanımızın son zamanlarda damızlıkla ilgili çalışmaları var; iyi çalışmaları kutlamak istiyorum, onu da huzurunuzda ifade etmek istiyorum.
Özellikle ifade etmek istiyorum ki, gayri safî millî hâsıladaki tarım sektörünün payı, hiç şüphesiz ki, küçümsenmeyecek kadar önemlidir. Gayri safî millî hâsılada payı her 3 lirada 1 lira olduğunu düşünürsek, tarım sektörünün, hayvancılığın, ülke adına ne kadar ciddî yarar sağladığı da çok açıktır. Ancak, son zamanlarda uygulanan hükümet politikalarında da gördüğümüz şekliyle, Avrupa'da, Amerika'da çiftçi veya tarım sektörüyle uğraşanlarda fert başına düşen millî gelir yaklaşık olarak 7 000 dolar olmasına rağmen, son üç yılda çiftçimiz için fert başına düşen pay 200 dolardan -üzülerek söylüyorum, rakamlarıyla çok açıktır- 50 dolara kadar düşmüştür. Tabiî, bu yanlışlıklar içinde işaret etmek istediğimiz en önemli konu da şudur: IMF politikalarıyla birlikte tarım sektörü tasfiye edilmiştir...
Bir anlamda diyoruz ki, tarım sektöründen sanayi toplumuna geçelim. Bu geçiş süresi içinde tarım sektörünü yok ederek, sanayi toplumuna geçebilmenin hiçbir esprisi yoktur. Bir anlamda, hayvancılıkla uğraşan 20 milyona yakın insanımız var ve bu 20 milyona yakın insanımız demek, sosyoekonomik politikalarda, hiç şüphesiz ki, Türkiyemizin işsizliğine, ekonomik girdisine ve millî gelirimize çok büyük bir katkısı vardır; ama, biz, bunu, böyle büyük bir potansiyeli maalesef geriye iterek, bugün hayvancılıktaki girdilerimizde -ihracat noktasında meseleyi ele aldığımızda- gerileme görüyoruz son üç yıldan beri. Bu gerileme de çok açıktır, millî gelirimizde yüzde 6 payı olan hayvancılık girdisinin, son zamanlarda, daha da aşağıya, yüzde 1,5, yüzde 2'lere düştüğü rakamlarla açıktır. Bunu, özellikle, hükümetin ve Sayın Bakanımızın dikkatine sunmak istiyorum.
Bir de, Türkiye coğrafyası, yüzde 65'iyle tarım sektörüyle karakterize olmuş, bir anlamda, geçim, işsizlik ve gelir noktasında çok büyük bir etken oluşturmuştur. Doğuda, yüzde 65'i hayvancılıkla karakterize olan bir coğrafyada, hiç şüphesiz ki, hayvancılık, oranın, geçim ve gelir kaynağıdır.
Şimdi, biz, bunları, vatandaşımızın, çiftçimizin elinden alırsak, o zaman, gizli bir işsizliğin doğacağı çok açıktır. 20 milyona yakın vatandaşımıza, bugün, orta işletmeli şirketler kurmasından dolayı, maalesef, sermaye imkânını sunamıyoruz. Sermaye imkânlarımızı sunamadığımız için, bu insanlarımızı, çiftçilik bağlamında da teşvik edemiyoruz, üretim bağlamında da teşvik edemiyoruz. Teşvik etmememiz demek, dolayısıyla, millî gelirimize çok ciddî bir kayıp demek. Bu, son dönemlerde, hükümetimizin, maalesef, hayvancılığa ve tarım sektörüne verdiği önemin yeterli olmadığı rakamlarla, açık ve gerçek olarak ortaya çıkmıştır.
Tarım sektörüyle ilgili, hayvancılıkla ilgili, sayın Bakanlığımızın, değerli Bakanımızın, zannediyorum ki, önümüzdeki günler içinde, çalışmalarında şunlar olmalıdır: Örgütlenme, eğitim çalışmaları, pazarlama aktiviteleri, girdi temini. Bunlarla birlikte, damızlık üretimiyle ilgili de, çok ciddî çalışmaları serdetmesi, mutlaka ve mutlaka Tarım Bakanlığımızın olmazsa olmaz gereğidir.
Eğer, eğitimde, biz, hayvancılık noktasında insanlarımızı, çiftçimizi eğitemezsek -pazarlamada, bugün, dünya sıralamalarında çok çok gerideyiz- pazarlama faktöründe, eğer, biz, çiftçimizi, gerçekten o aktivite içine sokamazsak... Diğer şekliyle, örgütlenmede, maalesef, Türkiye, yine, tarım ülkeleri arasında en gerilerde, bugün, İsviçresi, Hollandası, Almanyası ve Amerikası her bağlamda örgütlenmiş durumda; fakat, Türkiye'de, halen daha örgütlülüğü görebilmek hiç mümkün değil. Örgütlü olmayan toplumlar, maalesef, her zamanki gibi, ne demokrasinin teminatı olabiliyor ne de bu konuda, örgütlü olmayan tarım sektörü de, hakkını, üretimini, maalesef, ne koruyabiliyor ne de kollayabiliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - 1 dakika içerisinde toparlayın.
SAFFET KAYA (Devamla) - Tarım politikaları, bu manada -son dönemde verdiğimiz destekleri de geriye çekersek- bir anlamda, doğu ve güneydoğuda kaçak hayvan girişine de, şu veya bu şekilde, şu veya bu sebeplerden izin vererek, oradaki üreticileri, gerçekten kaderiyle baş başa bırakırsak, işte, burada, çok düşündürücü sonuçlar karşımıza çıkar. Bir dönem, iki yıl önce, ben, buradan bir bakanımıza seslendiğimde, ben, oradaki kaçak hayvan girişini engelleyemiyorum, buna gücüm yetmiyor ifadesini sayın bakana hatırlatmıştım; siz, Türkiye Cumhuriyetinin bakanısınız, bu ifade size kesinlikle yakışmıyor ve doğru değil... Kaçak hayvan girişini önlemek zorundasınız; çünkü, doğudaki hayvancılık, kaçak hayvan girişiyle, maalesef, hezeyan noktaya gelmiştir.
Onun ötesinde de, yalnızca bunlar, bu palyatif çözümler yetmez. Biz, 1950'lerden sonra, İran'a, Irak'a, Suriye'ye hayvan ihraç ederken, bugün, üzülerek söylüyorum ki, yanlış politikalarımız, 1980'lerdeki yanlış politikalar da buna dahil edilmek koşuluyla, o bölgelerden hayvan girişine...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz.
SAFFET KAYA (Devamla) - Sayın Başkan, saygılarımı sunabilir miyim?
BAŞKAN -Sayın Kaya, bugüne kadar mikrofon açmadım.
SAFFET KAYA (Devamla) - Peki efendim.
Saygılar sunarım. (DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Fazilet Partisi Grubu adına, Karaman Milletvekili Zeki Ünal; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
FP GRUBU ADINA ZEKİ ÜNAL (Karaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 418 sıra sayılı Hayvan Islahı Kanun Tasarısının 3 üncü maddesi üzerindeki görüşlerimi arz etmek üzere, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, bu maddede, kanun tasarısında geçen bazı teknik terim ve ifadeler yer almaktadır. Bunların içerisinde iki terim diğerleriyle birlikte düşünülürse, ülke hayvancılığının geliştirilmesi, dolayısıyla, protein açığının kapatılması açısından fevkalade önemlidir. Bunlardan birincisi sunî tohumlama, öbürü ise embriyon transferidir.
Değerli milletvekilleri, dünyada ilk sunî tohumlama uygulamasının, 13 üncü Yüzyılda, Arap aşiretlerince, kısraklarda uygulandığı literatürlerde yer almaktadır. Bilimsel olarak ilk defa İtalya'da uygulandığı, Birinci Dünya Harbinden sonra da Rusya'da, Amerika'da ve Avrupa ülkelerinde uygulama alanı bulduğu görülmektedir.
Yurdumuzda sunî tohumlama metodunun uygulanması 1925 yılında Karacabey Harasında başlatılmıştır. Gerçek anlamda halk koyunlarında 1948 ve sığırlarında 1949'da başlayan sunî tohumlama uygulamaları, sürekli olarak, günümüze kadar yapılagelmiştir. Ülkemizde dondurulmuş spermanın 1972 yılından itibaren kullanılmaya başlamasıyla birlikte, bu uygulama başarılı bir şekilde devam etmektedir.
Sunî tohumlama yöntemiyle, üstün özelliklere sahip boğaların tohumlarını yaygın bir şekilde kullanmak mümkündür. Sunî tohumlama, uygun teknik ve yöntemlerle erkekten alınan spermanın, yine, uygun teknik ve yöntemlerle aynı cinsten dişilere nakledilmesidir. Tabiî, çiftleşmeyle, verim yönü yüksek bir boğadan yılda ortalama olarak 60 ilâ 100 inek tohumlanabilirken, sunî tohumlama uygulamasıyla, aynı boğadan, pratik olarak, 6 000 ilâ 10 000 düşük verimli inek tohumlanabilmektedir.
Spermanın dondurularak yıllarca muhafaza edilebilmesi ve kısa zamanda her tarafa gönderilebilmesi veya satın alınabilmesi önemli bir avantajdır. Bu yöntemle, yetiştiriciler, boğa bulundurma külfetinden kurtulmuş olacaklardır.
Çeşitli fiziksel ve biyolojik nedenlerle aşım yapamayan üstün özelliklere sahip damızlıklardan yararlanma imkânı diğer bir avantajdır. Aynı zamanda et, süt, yumurta, yapağı gibi yönlerden verimleri düşük ırkların, yüksek verimli hayvanlarla ıslahı çok az masrafla ve kısa sürede, ancak, sunî tohumlamayla mümkün olabilmektedir.
Üstün damızlık boğaların sunî tohumlamada yaygın kullanımıyla pek çok ülkede sığır ıslahında önemli ilerlemeler kaydedilmiş olmasına rağmen, sığırlarda üreme hızının düşük, jenerasyonlar arası sürenin uzun olması gibi genetik ilerlemenin önündeki bazı engeller aşılamamıştır.
Embriyo naklî alanındaki gelişmeler, teknolojinin pahalı ve uygulamasının özel uzmanlık gerektirmesi gibi nedenlerle hayvan yetiştiriciliğine aynı hızla yansımamıştır. Hayvancılığı geleneksel olarak sürdüren ve nüfus artış hızı yüksek olan ülkelerde hayvansal üretimde maksimum artış sağlayacak yeni teknolojilerin kullanılması büyük önem taşımaktadır. Tekniğine uygun yapılan bir embriyo transferinde bir yılda, bir vericiden 30 ya da daha fazla yavru elde etmek mümkünken; embriyo nakli daha çok koyun, keçi, inek gibi, verimi için beslenen hayvan türlerinde uygulanmaktadır.
Türkiye'de sığırlarda ilk taze embriyo nakli 1987'de, dondurulmuş embriyo nakli ise, 1994'te gerçekleştirilmiştir. Halen ülkemizde embriyo nakli deneysel olarak tüm türlerde devam etmekte olup, henüz, Avrupa ve Amerika'da olduğu gibi, halka inememiştir.
Hayvancılığı geliştirmek için, mutlaka, bu teknik tedbirlerin yanında, finansman kaynağına da ihtiyaç vardır. Bakanlık, gerekli kaynağı bulmakta zorlandığı gibi, üreticiler de kronikleşen sorunlar nedeniyle, aldıkları krediyi ödeyemez hale gelmişlerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ünal, bir dakika içerisinde toparlayınız.
Buyurun efendim.
ZEKİ ÜNAL (Devamla) - Peki efendim.
Ülke genelinde olduğu gibi, Karaman'daki üreticiler de, maalesef, zor durumdadır. Hatta aldıkları krediyi ödeyemez hale gelmişlerdir; bir kısmı şu anda icradadır, bir kısmı da, maalesef, hapistedir. Bakanlığın buna mutlaka bir çare bulması lazımdır.
Bizim de desteklediğimiz bu yasa tasarısının kanunlaşması ve yeterli kaynak bulunması halinde hayvancılık ve hayvan ıslahı konusunda önemli adımların atılacağı kanaatindeyim.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederiz.
Maddeyle ilgili önerge yok.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye)- Sayın Başkan...
BAŞKAN- Sayın Ünal, buyurun.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye)- Sayın Başkanım, zamanı değerlendirmek için ben soru sormaktan vazgeçtim; başka zaman soracağım.
BAŞKAN- Soru sorma yok zaten efendim; soru sorma eskidendi.
3 üncü maddeyle ilgili görüşmeler tamamlanmıştır.
III. - YOKLAMA
BAŞKAN- Bir yoklama isteği var.
Şimdi, yoklama isteminde bulunan sayın milletvekillerinin salonda hazır bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim:
Sayın Mahmut Göksu?.. Burada.
Sayın Ali Sezal?.. Burada.
Sayın Ahmet Karavar?.. Burada.
Sayın Latif Öztek?.. Burada.
Sayın İsmail Özgün?.. Burada.
Sayın İlyas Arslan?.. Burada.
Sayın Bekir Sobacı?.. Burada.
Sayın Cevat Ayhan?.. Burada.
Sayın Zeki Ünal?.. Burada.
Sayın Aslan Polat?.. Burada.
Sayın Musa Demirci?.. Burada.
Sayın Turhan Güven?.. Burada.
Sayın Yıldırım Ulupınar?.. Burada.
Sayın Nurettin Atik?.. Burada.
Sayın Necati Yöndar?.. Burada.
Sayın Mehmet Sadri Yıldırım?.. Burada.
Sayın Teoman Özalp?.. Burada.
Sayın Saffet Kaya?.. Burada.
Sayın Mehmet Baysarı?.. Burada.
Sayın Ahmet İyimaya?.. Burada.
Sayın Yahya Çevik?.. Burada.
Sayın milletvekilleri, elektronik cihazla yoklama yapacağım.
İsmini okuduğum arkadaşlarımın sisteme girmelerine gerek yok.
ALİ IŞIKLAR (Ankara)- Sayın Başkan, 2 parti ancak 20 kişi ediyor!
BAŞKAN- Efendim, ben İçtüzüğü uyguluyorum.
Yoklama için 3 dakikalık süre vereceğim; bu arada, sisteme giremeyen arkadaşımız olursa, teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen giremezlerse, yine aynı sürede, yoklama pusulalarını Başkanlığımıza göndermelerini rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız yoktur. Bu saatten sonra toplantı yetersayısına erişmek de bir hayli güç gözükmektedir. Bu nedenle, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek üzere, 28 Şubat 2001 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati : 21.13