DÖNEM : 21 CİLT : 58 YASAMA YILI : 3
T. B. M. M.
TUTANAK
DERGİSİ
78 inci
Birleşim
4 . 4 . 2001 Çarşamba
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. GELEN KÂĞITLAR
III. YOKLAMA
IV. BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. Ardahan Milletvekili Saffet Kaya'nın,
Ardahan İlinin sorunları ve Ermeni mezalimine ilişkin
gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Recep
Önal'ın cevabı
2. Bilecik Milletvekili Sebahat Vardar'ın,
İkinci İnönü Zaferinin 80 inci yıldönümüne ilişkin
gündemdışı konuşması
3. İstanbul Milletvekili Ayşe
Nazlı Ilıcak'ın, medya-siyaset-para ilişkisine ilişkin
gündemdışı konuşması
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. Federal Almanya'ya resmî ziyarette bulunan
Turizm Bakanı Erkan Mumcu'ya refakat eden heyete, Antalya Milletvekili
Kemal Çelik, Diyarbakır Milletvekilleri Abdulbaki Erdoğmuş ve
Osman Aslan, Elazığ
Milletvekili Mustafa Gül, İstanbul Milletvekili Osman
Kılıç, Konya Milletvekili Ali Gebeş ve Muş Milletvekili
Mümtaz Yavuz'un da iştirak etmesine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/796 )
C) ÇEŞİTLİ İŞLER
1. Genel Kurulu ziyaret eden Macaristan-Türkiye
Parlamentolararası Dostluk Grubuna, Başkanlıkça "Hoş
geldiniz" denilmesi
V. KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. İzmir Milletvekili Rifat
Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın;
Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili
Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih
Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya
Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in;
İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42
Arkadaşının; Zonguldak
Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay
Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325,
2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527)
2.
Şeker Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe ve Tarım,
Orman ve Köyişleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonları Raporları (1/798) (S. Sayısı: 636)
VI. AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un, Balıkesir Milletvekili
İlyas Yılmazyıldız'ın, konuşmasında, ilaç
konusunda yanlış ifadeler ileri sürdüğü iddiasıyla
açıklaması
VII. SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. Manisa Milletvekili Bülent
Arınç'ın, Manisa İlinde yürütülen yatırım projelerine
ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Abdulhaluk Mehmet Çay'ın cevabı (7/3695)
2. Nevşehir Milletvekili Mehmet
Elkatmış'ın, Sayıştay'ın 2000 yılı Malî
Raporunda yer alan değerlendirmelere ilişkin Başbakandan sorusu
ve Maliye Bakanı Sümer Oral'ın cevabı (7/3724)
3. Nevşehir Milletvekili Mehmet
Elkatmış'ın, Sayıştay'ın 2000 yılı Malî
Raporuna ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Sümer
Oral'ın cevabı (7/3725)
4. Nevşehir Milletvekili Mehmet
Elkatmış'ın, kamu konutlarına ve sosyal tesislerine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Maliye Bakanı Sümer Oral'ın cevabı (7/3726)
5. Ankara
Milletvekili M. Zeki Çelik'in, ÇAYKUR personelinin maaşlarının
zamanında ödenmemesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Rüştü Kazım Yücelen'in cevabı (7/3736)
6. Gaziantep Milletvekili Nurettin
Aktaş'ın, son ekonomik krize ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/3744)
7. Manisa Milletvekili Rıza
Akçalı'nın, Halk Bankası ve Ziraat Bankasının görev
zararlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
Kemal Derviş'in cevabı (7/3770)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te
açıldı.
Karabük Milletvekili Mustafa Eren, Karabük Demir-Çelik
İşletmelerinin sorunları ve alınması gereken
tedbirlere ve Karabük'ün il oluşunun yıldönümüne,
İstanbul Milletvekili Nazif Okumuş da, Milliyetçi Hareket
Partisi eski Genel Başkanı Alparslan Türkeş'in
vefatının 4 üncü yıldönümüne,
İlişkin gündemdışı birer konuşma
yaptılar.
İstanbul Milletvekili Hüseyin Kansu'nun, Makedonya krizi ve
Balkanlardaki son gelişmelere ilişkin gündemdışı
konuşmasına Devlet Bakanı Hasan Gemici cevap verdi.
Amasya Milletvekili Akif Gülle'nin, (6/1236) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü
sorunun geri verildiği açıklandı.
Devlet Bakanı Recep Önal hakkındaki (9/1) esas numaralı
Meclis soruşturması önergesinin gündemin "Özel Gündemde Yer
Alacak İşler" kısmında yer almasına ve
Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince soruşturma açılıp
açılmayacağı hususundaki öngörüşmelerin 3.4.2001 Salı
günkü birleşimde yapılmasına ilişkin Danışma
Kurulu önerisi;
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmının 261 inci
sırasında bulunan 636 sıra sayılı kanun
tasarısının bu kısmın 10 uncu sırasına, 12
nci sırasında bulunan 407 sıra sayılı kanun
tasarısının 11 inci sırasına, 11 inci
sırasında bulunan 406 sıra sayılı kanun
tasarısının 12 nci sırasına, 15 inci
sırasında bulunan 438 sıra sayılı kanun
tasarısının 13 üncü sırasına alınmasına,
Genel Kurulun 3 Nisan 2001 Salı günkü birleşiminde Devlet
Bakanı Recep Önal hakkındaki (9/1) esas numaralı Meclis
soruşturması önergesinin öngörüşmelerinin tamamlanmasından
sonra, sözlü sorular ile diğer denetim konularının
görüşülmeyerek, kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine;
Genel Kurulun 3 Nisan 2001 Salı günü 15.00-20.00, 4 Nisan 2001
Çarşamba ve 5 Nisan 2001 Perşembe günleri 14.00-20.00 saatleri
arasında çalışmasına; 6 Nisan 2001 Cuma günü de 14.00-20.00
saatleri arasında çalışmasına ve bu toplantıda da
kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine; 4 Nisan 2001
Çarşamba günü sözlü soruların görüşülmemesine ve bu
birleşimde gündemin 11 inci sırasına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin
uzatılmasına, 5 Nisan 2001 Perşembe günü gündemin 12 nci
sırasına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına;
İlişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek
önerisi, yapılan görüşmelerden sonra;
Kabul edildi.
İçel Milletvekili Turhan Güven, Erzurum Milletvekili İsmail
Köse'nin, konuşması sırasında partisine sataşmada
bulunduğu iddiasıyla bir konuşma yaptı.
Görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu ziyaret eden HABİTAT
üyelerine Başkanlıkça "hoş geldiniz" denildi.
Ankara Milletvekili H. Uluç Gürkan'ın, Ankara İline
Bağlı Olarak Bilimkent, (2/525),
Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, Ankara İlinde
Ümitköy, (2/116),
Adı ile Bir İlçe Kurulmasına Dair Kanun Tekliflerinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergelerinin,
yapılan görüşmelerden sonra kabul edildiği,
Giresun Milletvekili Rasim Zaimoğlu'nun, 5434 Sayılı
Emekli Sandığı Kanununun Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifinin (2/178) doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesinin ise, yapılan görüşmelerden
sonra kabul edilmediği,
Konya Milletvekili Veysel Candan ve 57 arkadaşının,
bankalar yeminli murakıp raporlarını zamanında işleme
koymayarak özel bankaların içinin boşaltılmasına neden
olduğu, kamu bankalarında görev yapan bürokratların yargıya
gönderilmesini engellediği, Merkez Bankası Başkanı
hakkındaki Başbakanlık Teftiş Kurulu raporunu
uygulamadığı ve bankayı yabancı bir şirketin
denetimine açtığı, para politikasında pasif kalarak
spekülasyonlara göz yumduğu, bu suretle haksız rantlara yol açtığı
ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 230 ve 240 ıncı maddelerine uyduğu
iddiasıyla Devlet Bakanı Recep Önal hakkında Anayasanın 100
üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca bir Meclis
soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/1)
üzerindeki öngörüşmeler tamamlandı; istem üzerine yapılan
açık oylama sonucunda Meclis soruşturması
açılmasının kabul edilmediği,
Açıklandı.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmında bulunan:
TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporunun (2/94, 2/232,
2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449)(S.Sayısı:527)
görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon
raporu henüz hazırlanmadığından,
Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı
Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye (1/53)(S.Sayısı:433),
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Jandarma Teşkilât,
Görev ve Yetkileri Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında 629 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye (1/759)
(S.Sayısı:572)
Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında 611 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye (1/727, 1/660, 1/795)(S.Sayısı:576),
Millî Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve NATO
POL Tesisleri İşletme Başkanlığının
Kuruluşu ve Görevleri Hakkında 613 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye (1/752)(S.Sayısı:577),
Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair 621 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye
(1/728)(S.Sayısı:591),
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî
Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye (1/757, 2/603, 2/605)(S.Sayısı:592),
Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair 626 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameye (1/758) (S.Sayısı: 609),
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve 190 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında 608
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Gençlik ve Spor Hizmet ve
Faaliyetlerinde Üstün Başarı Gösteren Kişi ve
Kuruluşların Ödüllendirilmesi, 3289 Sayılı Gençlik ve Spor
Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, 657
Sayılı Devlet Memurları Kanunu ile 190 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına, Ankara Milletvekili
Yücel Seçkiner'in Dünya ve Olimpiyat Şampiyonluğu Kazanmış
Sporculara Cumhurbaşkanlığı Onur Madalyası Verilmesi
ile Maaş Bağlanması ve Avrupa Şampiyonluğu
Kazanmış Sporculara Maaş Bağlanmasına, Erzurum
Milletvekili Mücahit Himoğlu'nun Madalya ve Nişanlar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına, Erzurum Milletvekili Mücahit
Himoğlu'nun Dünya, Olimpiyat ve Avrupa Şampiyonluğu
Kazanmış Sporculara ve Bunların Ailelerine Aylık
Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına, Afyon Milletvekili Gaffar Yakın ve 10
Arkadaşının Avrupa Futbol Kupalarında
Başarılı Olmuş Türk Futbol Kulüplerinin Ödüllendirilmesine,
Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Saffet
Arıkan Bedük, Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan, İçel Milletvekili
Turhan Güven ve 2 Arkadaşının Ülkemizin
Tanıtımında Katkısı Olan Gençlik ve Spor Kulüplerinin
Ödüllendirilmesine (1/724, 1/704, 2/68, 2/386, 2/387, 2/492, 2/535) (S.
Sayısı: 623)
İlişkin kanun tasarılarının görüşmeleri,
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından,
ertelendi.
Şeker Kanunu Tasarısının (1/798)
(S.Sayısı: 636) tümü üzerindeki görüşmeleri tamamlandı.
4 Nisan 2001 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat
14.00'te toplanmak üzere, birleşime 20.08'de son verildi.
|
|
Mehmet Vecdi Gönül |
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
|
|
|
|
|
Melda Bayer |
Mehmet Batuk |
|
|
Ankara |
Kocaeli |
|
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
|
|
|
4 . 4 . 2001
ÇARŞAMBA
No. : 114
Sözlü Soru Önergeleri
1. Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, 17.10.1999 tarihinde
yapılan D.M.S.'na ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1340)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2001)
2. Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan'ın, Milletvekilleri
hakkında bir günlük gazetede yer alan yazıya ilişkin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanından sözlü soru önergesi (6/1341)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4.4.2001)
1. Sinop Milletvekili Kadir Bozkurt'un, 1980-2000 yılları
bütçe uygulamasına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş)
yazılı soru önergesi (7/3944) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3.4.2001)
2. Balıkesir Milletvekili İlhan Aytekin'in, SSK primlerine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3945) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3.4.2001)
3. Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, giyim ve giyim
aksesuarları satış elemanlarının 3308 sayılı
Kanun kapsamına alınmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3946) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3.4.2001)
4. Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün,
öğretmenevlerindeki ücret dengesizliklerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3947) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3.4.2001)
5. Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, Bakanlık
taşra teşkilâtlarında boş bulunan yönetici kadrolarına
yapılacak atamalara ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3948) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3.4.2001)
6. Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, vakıf ve derneklere
2001 yılında yapılan yardımlara ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3949)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2001)
7. Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, basında çıkan
"Manavgat Irmağı İsrail'e satılıyor"
başlıklı habere ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/3950) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2001)
8. Hatay Milletvekili Metin Kalkan'ın, TÜBİTAK
yayınlarında Darwin'in evrim teorisine yer verilmesine ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Devlet
Bahçeli) yazılı soru önergesi (7/3951) (Başkanlığa
geliş tarihi: 3.4.2001)
9. Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, teminat
mektubu komisyonlarına ve kredi faiz uygulamalarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3952)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2001)
10. Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, son
ekonomik kriz ve Ulusal Programa ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Devlet Bahçeli) yazılı
soru önergesi (7/3953) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2001)
11. Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, 2000
yılı itibariyle dış ticaret açığına ve
dalgalı kur politikasına ilişkin Devlet Bakanından (Tunca
Toskay) yazılı soru önergesi (7/3954) (Başkanlığa
geliş tarihi: 3.4.2001)
12.-Konya Milletvekili Veysel Candan'ın, Manavgat
Irmağının satılmasına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3955)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2001)
13. Konya Milletvekili Veysel Candan'ın, Türkiye-İsrail
arasında Manavgat Irmağının satışıyla ilgili
bir anlaşma olup olmadığına ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3956)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2001)
14. Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, ekonomik
krizlerin KOBİ'lere etkileri ve çözüm yollarına ilişkin Sanayi
ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/3957)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2001)
15. Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, son
ekonomik krizin 2001 yılı Bütçe programına etkilerine
ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3958) (Başkanlığa
geliş tarihi: 3.4.2001)
16. Tokat Milletvekili M. Ergün
Dağcıoğlu'nun, ekonomik krizlere ve Ulusal Programa ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3959) (Başkanlığa
geliş tarihi: 3.4.2001)
17. Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, son
ekonomik krizin döviz rezervlerine etkisine ve Ulusal Programa ilişkin
Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi
(7/3960) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2001)
18. Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, 2000 yılında
Karaman İlindeki belediyelere yapılan yardımlara ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3961)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2001)
19. Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, iç ve dış borç
miktarı ve ödeme planına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal
Derviş) yazılı soru önergesi (7/3962) (Başkanlığa
geliş tarihi: 3.4.2001)
20. Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, kamu
çalışanlarının ücretlerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/3963) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3.4.2001)
Açılma Saati : 14.00
4 Nisan 2001 Çarşamba
BAŞKAN : Başkanvekili Mehmet
Vecdi GÖNÜL
KÂTİP ÜYELER : Mehmet BATUK
(Kocaeli), Melda BAYER (Ankara)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 78 inci Birleşimini en iyi dileklerimle açıyor,
saygılar sunuyorum.
Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden evvel, üç sayın milletvekiline
gündemdışı söz vereceğim.
İlk söz, Ardahan İlinin sorunları ve Ermeni mezalimi
hakkında söz isteyen Ardahan Milletvekili Sayın Saffet Kaya'ya
aittir.
Buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakika efendim.
IV. BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.
Ardahan Milletvekili Saffet Kaya'nın, Ardahan İlinin
sorunları ve Ermeni mezalimine ilişkin gündemdışı
konuşması ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı
SAFFET KAYA (Ardahan) - Sayın Başkan, çok değerli
milletvekili arkadaşlarım; Ardahan İlimizin sorunlarıyla
ilgili ve Ermeni mezaliminin gündeme getirilmesi noktasında söz
almış bulunmaktayım; Değerli Başkana ve Yüce
Parlamentoya en derin sevgi ve saygılarımı arz ediyorum.
Tabiî, maalesef üzülerek sözlerime başlarken,
hafızalarımızı yakın bir tarih için tazeleyecek
olursak: Ermenistan, bir ay öncesine yakın bir süre içinde, maalesef,
haddini aşan, kastını aşan bir ifadeyle, Ardahan'ın ve
Kars'ın kendi toprakları içinde olduğunu söyleme cüretini
göstermiştir. Yüce Parlamentomuzun huzurunda, Ermenistan'ı,
Erivan'ı bir kez daha kınamak istiyorum. Bir kez daha Ermenistan'a ve
Erivan'a sesleniyorum: Haddinizi bilin; haddinizi bilmezseniz, Ardahan ve Kars,
gerekirse, geçmişte, 1915'te, 1918'de, 1920'de verdiği dersi, en
acımasız bir şekilde verir ve o misakımillî
sınırlarıyla çizilen, şehit kanlarıyla oluşan
Türkiye sınırlarında, hiç kimsenin Türkiye'den bir toprak talep
etme hakkı ve haddi yoktur. Eğer, bu hakkı ve haddi kendilerinde
görüyorlarsa, Ermenistan'ın çok düşünmüş olması lazım;
ama, üzüntüm şu ki: Bir Ermenistan, 4 milyon nüfuslu bir Ermenistan,
Anasol-M Hükümetinin dışpolitikadaki
başarısızlığından cesaret alarak, maalesef ki,
tarihî bir hatayı seslendirme cüretini göstermiştir.
Sayın Dışişleri Bakanına sesleniyorum: Niçin,
Ermenistan'ın bu ifadesi karşılığında bir
tepkiniz olmadı? Ama, benim Çıldır halkımın, benim
Ardahan halkımın, en başta çok kıymetli Valimiz Hasan
Özdemir Beyin, Çıldır Kaymakamımızın, Komite
Başkanımız Yusuf Yılmaz Beyin ve Çıldır
halkımızın, Ermenistan'a ve Erivan'a bir mesajı vardı:
Ermenistan'a "haddini bil" diye bir miting yapıldı
Çıldır'da. Çıldır halkı, tek yumruktu, tek vücuttu ve
Ermenistan'a haddini bildirme noktasında, gerçekten çok büyük bir hareket
koydu. Çıldır'da yapılan bu miting yalnızca
Çıldır'ı ilgilendirmedi; dolayısıyla tüm
Ardahan'ın, Posof'un, Hanak'ın, Göle'nin, Damal'ın kalbi ve
gönlü Çıldırlılarla birlikteydi, Kars'ın birlikteydi,
Erzurum'un birlikteydi, Iğdır'ın birlikteydi ve
dolayısıyla Bayburt'un birlikteydi.
Netice itibariyle, bu mezalimi kınarken, Ermenistan, tekrar haddini
bilsin; çünkü, geçmişte, Osmanlı döneminde, hepimizin de çok iyi
bildiği gibi, bizleri arkadan vuranları, haince insanların
ırzına geçen ve haince insanları samanlıkta ve camilerde
yakanları ve o mezalimi, maalesef, hükümet olarak tüm dünyaya
anlatmamanın eksikliğidir; ki, bir Ermenistan kalkıp,
Türkiye'den toprak talebini cesaretli bir şekilde dile getirmiştir.
Ama, tekrar, Yüce Parlamentodan sesleniyorum: Ermenistan haddini bilsin;
eğer haddini bilmezse, ona haddi bildirilecektir. Eğer, bu hükümet,
Ermenistan'a haddini bildiremiyorsa, Ardahan'daki, Kars'taki, Iğdır'daki,
Erzurum'daki, orada bu mezalimi yaşayan, şehit kanlarının
döküldüğü yerdeki insanlar buna haddini bildirecektir.
Buradan, tekrar, Çıldır halkına teşekkürlerimi ve
Çıldırımızın, şirin ilçemizin, değerli
vatandaşlarımızın, her zaman, vatanına, milletine
bağlı bir ilçe olduğunu da huzurunuzda ifade ediyorum.
Çıldırımızın yıllardan beri bir umudu var:
Aktaş Kapısı, Aktaş Kapısı, Aktaş
Kapısı... Buradan, çoğu kez hükümete seslendim ve bundan üç ay
önce de Sayın Cumhurbaşkanıyla bir telefon görüşmemiz oldu
Aktaş Kapısının açılmasıyla ilgili.
"Gürcistan Cumhurbaşkanının gelmesiyle birlikte bir
diplomasi gelişsin, Aktaş Kapısı açılsın"
diye Sayın Cumhurbaşkanımıza arz etmiştim. Sonradan,
Genel Sekreterlikten öğrendiğim vesile, Aktaş
Kapısıyla ilgili diplomatik gelişmeler çok müspet manada; ama,
Anasol-M hükümetinin, bu noktada, Aktaş Kapısının
açılması noktasında hayatiyet ortaya koyması ve
hayatiyetiyle birlikte oraya yatırım yapması gerekmekte. Ben,
buradan, tekrar, Anasol-M hükümetine seslenmek istiyorum:
Çıldır'ın umudu olan Aktaş Kapısını açmak
zorundayız ve Aktaş'ı hayatiyete geçirmek zorundayız.
Kaldı ki, diplomatik olarak ilişkilerimiz iyi bir noktaya
taşınmıştır, bu noktada hükümetin hassasiyetine
ihtiyaç vardır; tekrar, hükümetin dikkatini çekmek istiyorum.
Bölgemizdeki sorunlarla ilgili, vatandaşlarımız,
muhtarlarımız, bana faks gönderdiler, Tarım Bakanımıza
faks gönderdiler, Başbakanımıza faks gönderdiler. Bu fakslarda,
bölge yakın dönemde ekim sürecine girdiği için, en kısa zamanda,
buğday, arpa, gübre, yem ihtiyacını hükümetin
karşılaması gerektiği ifade ediliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kaya, lütfen, toparlar mısınız.
SAFFET KAYA (Devamla) - En kısa zamanda buna çözüm bulunması,
esnafımızın kredi borçlarının ertelenmesi, tarım
kredi borçlarının ertelenmesi gerektiği konusunda, buradan,
hükümete defalarca seslendik ve en kısa zamanda bu konuya çözüm
bulunması gerektiğini hükümetin dikkatine tekrar tekrar arz ediyorum.
Ardahanımızın, bu konuda, çok büyük sıkıntılarının
olduğunu ifade ediyorum; ama, tabiî, Anasol-M hükümeti denilince,
aklımıza -maalesef, üzülerek söylüyorum- yoksulluk geliyor,
felaketler geliyor, yolsuzluklar geliyor, halkın fakirleşmesi
geliyor, enflasyon, devalüasyon geliyor ve yakın tarihte de -maalesef,
üzülerek söylüyorum ki- ibreler, hiper enflasyonun olabileceği
noktasında -inşallah, yanılmayı temenni ediyorum- maalesef,
böyle bir durumu gösteriyor.
Bunun dışında da, yine üzülerek söylüyorum ki, Anasol-M
hükümeti, sınır ticaretini durdurmuş, Posofumuz,
Ardahanımız perperişan, insanlarımız kan
ağlıyor; çiftçi yok, esnaf yok, sınır ticareti
durdurulmuş; bölgeye ekonomik yatırım yok, hizmet yok... Peki,
niçin varsınız hükümet olarak; sorunları çözmek için değil
de, sorunların üstüne sorun ilave etmek için mi varsınız?!
Maalesef, Anasol hükümeti denilince,
akla bunlar geliyor; halkın ayakta olması akla geliyor... Türkiye
Cumhuriyetinde......
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SAFFET KAYA (Devamla) - Sayın Başkanım, müsaade eder
misiniz, sözlerimi tamamlayacağım.
BAŞKAN - Mikrofonu, sözlerinizi tamamlamanız için
açıyorum; buyurun efendim.
SAFFET KAYA (Devamla) - ... bugüne kadar esnaf, bu şekilde ayakta
değildi, ülke yangın ye-rine dönmemişti, çiftçi ayakta
değildi ve ülkenin yüzde 50'si fakirleşti, fakirleştirildi.
Bunun tek sebebi, hükümetin, basiretsiz, beceriksiz politikalarının
ve uygulamalarının, maalesef, karşımıza çıkan
tablosudur.
Ben, hükümetten, en kısa zamanda bu yanlışlıktan
dönmesini ve bölgemize sahip çıkmasını, özellikle istirham
ediyorum; eğer gerçekten bu sorunların üstesinden gelemeyekseniz -ki
gelemiyorsunuz- en kısa zamanda istifa etmenizi ve bu vatandaşın
sırtından inmenizi, Yüce Parlamentodan, bir kez daha haykırmak
istiyorum.
Saygı ve sevgiler sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN -Teşekkür ediyorum Sayın Kaya.
Sayın Kaya'nın konuşmasına, Devlet Bakanı
Sayın Recep Önal cevap verecekler.
Buyurun efendim.
Süreniz 20 dakika.
DEVLET BAKANI RECEP ÖNAL (Bursa) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ardahan
Milletvekilimiz Sayın Saffet Kaya'nın gündemdışı
konuşması nedeniyle söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisimizi
saygılarımızla selamlıyorum.
Radikal görüşü taşıyan Ermeni grupları, her yıl
nisan ayında, 24 Nisan tarihinin "soykırımı anma
günü" olarak ilanını sağlamak amacıyla
çalışmalarını yoğunlaştırmaktadırlar.
Aleyhimize düzenlenen kampanyalar ivme kazanmakta, bu faaliyetler, tarihimizin
ve halkımızın karalanması için âdeta bir fırsat olarak
değerlendirilmektedir.
Ermenistan'daki yönetim değişikliğinden sonra, Türkiye
aleyhtarı girişimlerin boyutlarının genişlemesinin ve
sıklaşmasının bir rastlantı olmadığı
bilinmektedir. Halkının refah düzeyini yükseltemeyen Ermenistan
yönetimi, soykırım iddiaları ve toprak istemi gibi çabalarla
vatandaşlarını avutmaya çalışmaktadır.
Komşusu Azerbaycan'ın topraklarını silah zoruyla işgal
edip, 1 milyondan fazla Azerînin kendi ülkelerinde mülteci haline düşmesine
yol açan Ermenistan, dünya kamuoyuna kendisini mazlum olarak göstermeye,
Azerbaycan'da yaptıklarını unutturmaya
çalışmaktadır. Tüm bu girişimler, başta diplomatik
temsilcilerimiz olmak üzere, bulundukları ülkelerde örgütlenmiş Türk
kuruluşları veya bilinçli bireyler tarafından yakından
izlenmekte, ellerindeki olanaklar kullanılarak gerekli müdahaleler
yapılmakta ve iddiaların çürütülmesine
çalışılmaktadır.
Geçtiğimiz hafta Almanya'da Ermeni yandaşlarınca
tertiplenen ve Ermeni propagandasına alet edilmek istenen bir
toplantı, bölgedeki vatandaşlarımızın etkili faaliyetleri
ve Türkiye'den giderek toplantıya katılan
uzmanlarımızın etkin müdahaleleriyle gerçek boyutuna
oturtulmuş, Ermeni yandaşları bundan böyle meydanı boş
bulamayacaklarını görmüşlerdir. Aşırı
görüşlü Ermeni gruplar, çeşitli ülkelerde, özellikle seçim
zamanlarını kollayarak, bu dönemlerde ortaya çıkan
duyarlılığı sömürme yolunu seçmişlerdir. Ulusal
parlamentolarda herhangi bir yaptırım gücü olmayan kararlar kabul
ettirerek Türkiye'ye baskı uygulamaya çalışmaktadırlar.
Ulusal parlamentoların, tarihi çarpıtarak, halklar arasında
düşmanlık tohumları ekmesine, ırkçı veya daha
başka türlü şiddeti kışkırtmasına her zaman
karşı çıkmaktayız. Tarihin, bir bilim olarak, barışın
elde edilmesi veya bir barış ortamının sürekli
kılınması için kullanılması temel tercihimizdir.
Ulusal parlamentolar ise, halklar arasında hoşgörü ve
kardeşliği, karşılıklı anlayışı
geliştirecek adımlar atacak yerde, gelecek kuşaklara daha iyi
bir ortam bırakmaya çalışmalıdırlar. Kaldı ki,
ulusal parlamentolar, Türkiye tarihinin tartışılarak, üzerinde
kararlara varılabileceği yerler de değildir.
Fransa Meclisinin kabul ettiği yasanın bir
yaptırımının olmadığını ileri sürenler,
birkaç hafta içerisinde Paris'te Galatasaray ile Paris Saint Germaine Spor
Kulüpleri arasındaki futbol maçında ortaya çıkan şiddeti ne
denli körüklediklerini, halkları birbirine
yakınlaştırması amaçlanan spor et-kinliklerinin nasıl
kirletildiğini düşünmelidirler.
Ulusal parlamentolarda bu tür kararlar alınmasını
savunanlar, Türkiye'yi kendi tarihiyle barıştırmak istediklerini
ifade etmektedirler. Ancak, bu savı ileri sürürken, görmekten
kaçındıkları bazı noktalar da vardır. Örneğin,
Türkiye tarihinin tüm sayfaları, eldeki tüm verileriyle, sadece az
katılımlı bilimsel ağırlıklı
toplantılarda değil, yazılı ve görsel basında tüm
boyutlarıyla ele alınmakta ve başka hiçbir ülkede görülemeyecek
açıklıkta tartışılmaktadır.
Ayrıca, biz, arşivlerimizi, gerekli teknik
donanımları tamamlanmadan araştırmacıların
hizmetine sunmuş bulunuyoruz ve bunu, her gün biraz daha genişletiyoruz.
Ancak, Ermenistan arşivleri, Taşnak Partisinin arşivleri,
misyoner kuruluşların arşivleri, zamanında Doğu
Anadolu'da faaliyet gösteren konsoloslukların arşivleri hâlâ
araştırmacılara kapalı bulunmaktadır.
Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Devletiyle
savaşan ülkelerin, Osmanlı Devletini savaş sırasında
karalamak için düzmece olduğu ispatlanmış belgeler
kullandıkları da bilinmektedir ve bu sözde belgeler, savaş
sırasında olduğu gibi bugün de, gerçekmiş gibi sunulmaya
çalışılmaktadır. Çok boyutlu bu tür organize karalama
kampanyalarına uzun bir süredir sadece Dışişleri
Bakanlığımızın çabalarıyla karşı
konulmaya çalışılmıştır. Bugün geldiğimiz
nokta, Dışişleri Bakanlığımızın
görevlerini ve olanaklarını aşmış, başka boyutlar
kazanmıştır; ancak, ülkemizde, özellikle söz konusu tarihî
döneme ilişkin bir ilgi de giderek uyanmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; başta Türkiye
Büyük Millet Meclisimiz olmak üzere, sivil toplum kuruluşlarının
çalışmaları, bu karalama kampanyalarına karşı
önemli bir katkı ve destek oluşturmaktadır. Ayrıca, gerek
yurt içinde gerek yurt dışında Türkiye'yi sevenlerin sessiz
kalmamayı yeğledikleri, basınımız tarafından
düzenlenen kampanyalara katılımın genişliğini -ortak
amaçlar için, farklı gruplarımızın, mektuplarla, fakslarla
ve e-mail kampanyalarına
katılmakla- görmemiz sevindiricidir. Bu yoldaki
çalışmalarımız geliştirilerek ısrarla
sürdürülmelidir.
Bu duygu ve düşüncelerle Yüce Meclise bir kez daha en içten
saygılarımı sunuyorum. (DSP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
SAFFET KAYA (Ardahan) - Sayın Başkan, Tarım
Bakanımız da buradalar, kendileri lütfederlerse, bölgede,
çiftçimizin, gübreyle, yemle, buğdayla ve arpayla ilgili beklentisi var...
BAŞKAN - Efendim, Sayın Bakanımızın bir talebi
olmadı; arzu etseler, cevap verirlerdi.
Sayın milletvekilleri, Kars Milletvekilimiz Çetin Bilgir Beyin,
sizlere hatırlatmamı istediği bir husus var: 20 Nisan tarihinde,
Meclisimizin de desteklediği, valiliğin, üniversitenin
katıldığı "Gümrü Anlaşması esas olmak üzere,
ulusal egemenliğe geçiş" başlangıç
toplantısı Kars'ta düzenlenecek; milletvekillerimizin hepsi
davetlidir. Zaten, bilgilerinize sunulmuştur. Tekrar, Çetin Beyin
hatırlatması üzerine, sizlere hatırlatıyorum efendim.
Gündemdışı ikinci söz, İkinci İnönü Zaferinin
80 inci yıldönümü nedeniyle söz isteyen Bilecik Milletvekili Sayın
Sebahat Vardar'a aittir.
Buyurun Sayın Vardar. (DSP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
2. Bilecik
Milletvekili Sebahat Vardar'ın, İkinci İnönü Zaferinin 80 inci
yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması
SEBAHAT VARDAR (Bilecik) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; 1 Nisan günü
kutladığımız İnönü Zaferinin 80 inci yıldönümü
nedeniyle gündemdışı söz almış bulunuyorum; sözlerime
başlamadan önce, Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Adını Türk tarihinin övünç yazıtları arasına
geçiren, düşmanın yurdumuza yayılma isteğini kıran,
bütün ulusta sonsuz saygı ve bağlılık duygusu
uyandıran, ulusumuza aydınlık bir geleceğin ufkunu gösteren
İnönü savaşları, ulusal egemenlik anlayışına
dayalı olarak verdiğimiz Kurtuluş Savaşında önemli bir
yer tutmaktadır.
Londra Konferansının bir sonuç vermemesi üzerine, ihtilaf
devletlerinin de teşvikiyle, Anadolu'daki emellerini gerçekleştirmek
için üstün bir askerî kuvvetle saldırıya geçen Yunanlılar, Türk
Ordusunun yüksek mukavemetiyle karşılaşmış ve büyük
bir bozguna uğratılmıştır. Teçhizat ve sayı
bakımından ordumuzdan oldukça kuvvetli olan Yunan ordusuna
karşı verilen mücadele ve kazanılan zafer, şanlı
tarihimize büyük bir zafer olarak yazılmıştır.
Değerli arkadaşlarım, zaferi getiren, Türk Milletinin
inancı ve komuta kademesinin üstün yönetim anlayışı
olmuştur. İsmet Paşa, 28 Mart gecesi, birliklere "ordu,
elinde bulunan mevzileri katî suretle savunacaktır" kesin talimatını
veriyordu; zaferi getiren askerî taktiğin özeti budur.
İnönü Zaferi, bir milletin makûs talihini yenebileceğini tüm
dünyaya göstermiştir. Mustafa Kemal Paşanın büyük Söylev'inde
belirttiği gibi, böylece, devrim tarihimizde bir sayfa, İkinci
İnönü Zaferiyle yazılmıştır.
Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, Metristepe'den,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal Atatürk'e
gönderdiği telgrafta şöyle diyor: "Metristepe'den gördüğüm
vaziyet, Gündüzbey kuzeyinde sabahtan beri dayanan ve artçı olması
muhtemel bulunan bir düşman müfrezesi, sağ kanat grubunun taarruzuyla
düzensiz bir şekilde çekiliyor, yakından takip ediliyor. Hamidiye
yönünde temas ve faaliyet yok. Bozüyük yanıyor. Düşman, binlerce
ölüleriyle doldurduğu savaş meydanını
silahlarımıza terk etmiştir."
Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal'in Batı
Cephesi Komutanı İsmet Paşaya çektiği cevabî telgraf ise
şöyledir: "Bütün dünya tarihinde, sizin İnönü Meydan
Savaşlarında yüklendiğiniz görev ölçüsünde ağır bir
görev yüklenmiş komutanlar pek azdır. Ulusumuzun bağımsızlığı
ve varlığı, çok üstün yönetiminiz altında şerefle
görevlerini yapan komuta ve silah arkadaşlarınızın
duyarlılığına ve yurtseverliliğine büyük güvenle
dayanıyordu. Siz, orada, yalnız düşmanı değil, ulusun
kara yazgısını da yendiniz. Düşman çizmesi altında
karayazılı topraklarımızla birlikte bütün yurt, bugün, en
kıyıda köşede kalmış yerlerine dek utkunuzu kutluyor.
Düşmanın yurdumuzu ele geçirme tutkusu, dayancınızın
ve yurtseverliliğinizin yalçın kayalarına başını
çarparak paramparça olmuştur.
Adınızı tarihin övünç yazıtları arasına
geçiren ve bütün ulusta size karşı sonsuz bir saygı ve
bağlılık duygusu uyandıran büyük
savaşınızı ve utkunuzu kutlarken, üstünde durduğunuz
tepenin, size, binlerce düşman ölüleriyle dolu şeref alanı
gösterdiği kadar, ulusumuzun ve kendiniz için yükseliş
parıltılarıyla dolu bir geleceğin çevresini de gözler önüne
serdiğini söylemek isterim.
Büyük
Millet Meclisi Başkanı
Mustafa
Kemal"
Değerli arkadaşlarım, Yüce Türk Milleti, şartlar ne
olursa olsun, vatanını,
bağımsızlığından ödün vermeden korumaya
kararlı olduğunu, bu zaferle, bütün dünyaya bir kez daha
göstermiştir. Atalarımızın kanlarıyla ve
alınterleriyle imar ve inşa edilen Türkiye Cumhuriyeti, birlik ve
beraberlik ruhu içerisinde tarihte her zaman yaşayacaktır. Huzurumuzu
bozmak isteyen güçlere asla fırsat verilmeyecektir.
Kurtuluş Savaşında ve savaş sonrası
cumhuriyetin kuruluşunda, devrimlerin gerçekleşmesinde ortaya konulan
ruh hali ve anlayış, bugün, içinde bulunduğumuz ağır
sorunların aşılmasında da bize rehberlik edecek güçtedir.
Tarihimizde gördüğümüz bu örnekleri iyi anlamalı ve aynı ruh
hali ve kararlılıkla mücadele etmeliyiz.
İkinci İnönü Zaferinin yıldönümü dolayısıyla,
İnönü Zaferini ve Kurtuluş Savaşını başarıya
götüren başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, İsmet İnönü'yü
ve diğer komutanlarımızı, isimsiz
kahramanlarımızı, erlerimizi ve savaşı yürüten Büyük
Millet Meclisi üyelerini, şükranla, minnetle anıyorum.
Ayrıca, İnönü Savaşlarında kutsal vatan
topraklarının savunulması uğruna şehit düşen
kahraman askerlerimizin yüce anılarını yaşatan Metristepe
Anıtının restorasyonunun yapılmasında, başta
Kültür Bakanımız Sayın İstemihan Talay olmak üzere,
emeği geçen herkese teşekkür ediyor; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Vardar.
Biz de duygularınıza katılıyoruz efendim.
Gündemdışı son söz, basın konusunda söz isteyen
İstanbul Milletvekili Sayın Nazlı Ilıcak'a aittir.
Buyurun Sayın Ilıcak. (FP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 5 dakika efendim.
3.
İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak'ın,
medya-siyaset-para ilişkisine ilişkin gündemdışı
konuşması
AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biz de İnönü Zaferlerine imza atanları
rahmetle anıyoruz; ama, millet, sizlerden, ekonomik zaferler bekliyor.
Evet, Dumlupınar yanıyordu; ama, bugün memleket yanıyor. Onun
için, isterseniz, gündemi değiştirelim ve medya-siyaset-para
ilişkilerine gelelim.
Maalesef, kamuoyu nezdinde itibar kaybetmiş mesleklerden en
başta gelenlerden bir tanesi gazetecilik, diğeri milletvekilliği
ve maalesef, ben, hem gazeteci hem milletvekiliyim.
Ama, bu itibar aşınmasında, ne milletvekillerinin bir
payı var ne de gazetecilerin; aslında sorumlu olan, tepe
noktadakiler, zirvedekiler; gazetelerin patronları ile partilerin
patronları; çünkü, siyaseti de, gazeteciliği de paraya ve kudrete
tahvil etmek isteyen, onlar. Tabiî ki, bir bölümünü tenzih ederek bu
konuşmayı yapıyorum.
Türkiye'de yaşanan ekonomik, siyasî ve ahlakî çöküntünün
altında, medya-siyaset-para ilişkileri var. Gazete
patronlarının her biri televizyon sahibi, televizyon patronları
gazete sahibi; her biri banka sahibi; gözleri kulakları devlet ihalesinde.
Sözümona, gazeteler, halkı doğru bilgilendirmekle, halkın
gerçekleri öğrenmesine hizmet etmekle görevli. Oysa, gazeteler, halkın
gerçekleri öğrenmemesine çalışıyor. Gazeteler, bilginin
ışığını gölgeleyen bir karanlık haline geldi
maalesef.
Şimdi, bir televizyonun yüzde 10'dan fazlasına sahip olanlar,
devlet ihalesine giremez; RTÜK Yasası bunu söylüyor. Aynı zamanda,
bir kişi, birden fazla televizyon kanalının sahibi olamaz; ama,
değerli arkadaşlar, biz bu kanunları koyuyoruz, bu
kanunları uygulayamıyoruz. Yasaklar medya baronlarını
durduramıyor; hepsi enerji ihalelerine girmedi mi; biz bunu engellemek
için ne yaptık; Petrol Ofisini almadılar mı, Etibankı almadılar
mı ve maalesef, Petrol Ofisi özelleştirilmiş olmasına
rağmen, bir medya patronu Petrol Ofisini almış olmasına
rağmen, devlet kuruluşları hâlâ Petrol Ofisinden benzinini
alıyor; bunun da altını çizmek istiyorum.
Şimdi, RTÜK ihalesi açılıyor, frekans ihalesi; bu frekans
ihalesine, hem Kanal-D hem CNN Türk giriyor. Oysa, CNN Türk'ün ve Kanal-D'nin
sahibi aynı kişi. İşte Milliyet Gazetesi, işte
Hürriyet Gazetesi, işte Radikal Gazetesi... Bu patronun gazeteleri,
açıkça, Aydın Doğan'ın CNN Türk'ün de sahibi olduğunu
belirtmekte; ama, gidiyorlar RTÜK'e, farklı bilgi veriyorlar. Bunlar
suçtur. Ondan sonra hapse girdiklerinde "biz, gazetecilikten başka
bir şey bilmeyiz" deyip, profesyonel yöneticileri, siyasetçileri
suçluyorlar. Bugünden suç duyurusunda bulunuyorum: Hem CNN Türk hem de Kanal-D aynı kişinin;
RTÜK'ün frekans ihalesine giremez.
Değerli milletvekilleri, ATV de frekans ihalesine giriyor;
BİMAŞ, sahip olarak görünüyor. Peki, BİMAŞ'daki
ortaklık yapısı ne; gene iki gazete sahibi, bu
BİMAŞ'ın ortakları. Dolayısıyla, kanunlar burada
da çiğnenmiş oluyor. İşte, halk, bütün bu
yasadışı işlemlerin siyasetçinin himayesi altında
yapıldığını bildiği için, gazetecileri de
maalesef sevmiyor, politikacıları da sevmiyor.
Şimdi Etibank soygununa lafı getirmek istiyorum. Etibank
soygununun üzerini örtmek isteyen siyasetçiler, siyaset tacirleri aramızda
yok mu?! Tıpkı Egebankın veyahut Halkbankın murakıp
raporlarını işleme koymadıkları gibi, Etibankın işlemlerini
de Ankara'da sürüncemede bırakmadılar mı? Soruyorum: Acaba hangi
bakan, son iki hafta içerisinde Zafer Mutlu ve Dinç Bilgin'le konuşup,
işlerin yolunda olduğu teminatını onlara verdi? Ve Zafer
Mutlu, hangi bakanın sözüne güvenerek, İstanbul'a gittiğinde,
Sabah çalışanlarına "merak etmeyiniz, endişe edecek bir
şey yok" dedi? Ama, çok şükür, adalet, bu defa siyasetin
kılavuzluğunu reddetti ve bu defa, çok şükür, Rasputin'in
dediği olmadı. Rasputin kim mi -bilenler, bilmeyenlere söylesin- ben,
bugün basın toplantısında Rasputin'in kim olduğunu
açıkladım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYŞE NAZLI ILICAK (Devamla)- Müsaade ederseniz Sayın
Başkan, tamamlayacağım.
BAŞKAN- 1 dakika içerisinde lütfen toparlayınız efendim.
Buyurun.
AYŞE NAZLI ILICAK (Devamla)- Basının bugünkü duruma
düşmesine yol açan, faili meçhuller değil, failler belli.
İşte faillerden biri, bundan 20 yıl önce satın
aldığı Milliyet Gazetesi için, Erkekçe Dergisine verdiği
beyanatında şöyle diyordu: "Kelepir buldum, Milliyet Gazetesini
aldım. Buzdolabı fabrikası da alabilirdim. Hem gazete sahibi
olmak, insana belirli bir standart kazandırıyor." Keşke bu
vatandaşımız o tarihte buzdolabı fabrikası
alsaydı; çünkü, belki kendi standardı yükseldi; ama,
basının standardı düştü. Ama, elbette bunun tek sorumlusu o
kişi değil. Bugün basın dünyası kan ağlıyor;
bugün 3 000 kişinin işine basında son verildi. Ne fikre
saygı kaldı ne vefa kaldı. Yıllarca müessesesine hizmet
etmiş en değerli kalemler, genel yayın müdürleri, bir anda, kapının
önüne konuldu ve bu uygulama, maalesef, gazetecilikten gelen bir
başbakanın döneminde gerçekleşti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYŞE NAZLI ILICAK (Devamla) - Sayın Başkan, sözlerimi bir
cümleyle tamamlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun efendim.
AYŞE NAZLI ILICAK (Devamla) - Şimdi, diyeceksiniz ki, hiç, siyaset
bilen medyanın ayağına basar mı? Evet, ben basıyorum;
çünkü, benim tek amacım medyanın gözüne girmek değil, milletimin
gözüne girmektir. Sizlere de böyle yapmanızı tavsiye ediyorum ve
saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ilıcak.
AYDIN TÜMEN (Ankara) - Senin ne kadar maaş
aldığını da biliyoruz!
AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Ben, emeğimin
karşılığı tabiî ki maaş alacağım.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci maddesine göre
verilmiş bir tezkeresi vardır; okutup oylarınıza
sunacağım:
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. Federal
Almanya'ya resmî ziyarette bulunan Turizm Bakanı Erkan Mumcu'ya refakat
eden heyete, Antalya Milletvekili Kemal Çelik, Diyarbakır Milletvekilleri
Abdulbaki Erdoğmuş ve Osman Aslan, Elazığ Milletvekili Mustafa Gül, İstanbul
Milletvekili Osman Kılıç, Konya Milletvekili Ali Gebeş ve
Muş Milletvekili Mümtaz Yavuz'un da iştirak etmesine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/796)
3.4.2001
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun 3-7 Mart 2001 tarihlerinde Berlin'de
düzenlenecek ITB Berlin Turizm Fuarına katılmak ve görüşmelerde
bulunmak üzere, bir heyetle birlikte 2-8 Mart 2001 tarihleri arasında
Federal Almanya'ya yaptığı resmî ziyarete, ekli listede
adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun
görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti
ilişikte gönderilmiştir.
Anayasamızın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.
Bülent
Ecevit
Başbakan
|
Liste: |
|
|
|
Kemal
Çelik |
|
(Antalya) |
|
Abdulbaki
Erdoğmuş |
|
(Diyarbakır) |
|
Osman
Aslan |
|
(Diyarbakır) |
|
Mustafa
Gül |
|
(Elazığ) |
|
Osman
Kılıç |
|
(İstanbul) |
|
Ali
Gebeş |
|
(Konya) |
|
Mümtaz
Yavuz |
|
(Muş)
|
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tezkere Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, sözlü
soruları görüşmüyor ve doğrudan gündemin "Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmına geçiyoruz.
Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız.
V. KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1. İzmir
Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara
Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili
Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali
Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat
Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42
Arkadaşının; Zonguldak
Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay
Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325,
2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527)
BAŞKAN - 10.01.2001 Tarihli 42 nci Birleşimde,
İçtüzüğün 88 inci maddesine göre komisyona geri verilen, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde değişiklik
yapılmasına dair İçtüzük tekliflerinin görüşülmeyen
maddeleriyle ilgili komisyon raporu henüz Başkanlığa intikal
etmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
Şimdi, Şeker Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe ve
Tarım, Orman ve Köyişleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji komisyonları raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2. Şeker Kanunu Tasarısı ile Plan
ve Bütçe ve Tarım, Orman ve Köyişleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/798)
(S. Sayısı: 636) (1)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet?.. Hazır.
Hatırlanacağı üzere, dün, tasarının tümü
üzerindeki müzakereler tamamlanmış ve maddelere geçilmesi kabul
edilmişti.
Şimdi 1 inci maddeyi okutuyorum:
ŞEKER
KANUNU TASARISI
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç ve Tanımlar
Amaç
MADDE1. - Bu Kanunun
amacı, yurt içi talebin yurt içi üretimle karşılanmasına ve
gerektiğinde ihracata yönelik olarak Türkiye'de şeker rejimini,
şeker üretimindeki usul ve esaslar ile fiyatlandırma, pazarlama
şart ve yöntemlerini düzenlemektir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, gruplar adına ilk söz, Doğru Yol
Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas
Yılmazyıldız'a aittir.
Buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika efendim.
DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan, kısa
adıyla "Şeker Kanunu" diye ifade edilen kanun
tasarısının 1 inci maddesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Burada kanunun amacı belirtilmekte olup, yurtiçi talebin yurtiçi
üretimle karşılanmasına ve gerektiğinde ihracata yönelik
olarak Türkiye'de şeker rejimini, şeker üretimindeki usul ve esaslar
ile fiyatlandırma, pazarlama şart ve yöntemlerini düzenlemektedir.
Bu, tabiî, kanun tasarısının yazılı amaç
kısmıdır; ancak, komisyonda benim şahsî desteğim olsa
da, bu tasarı komisyondan çıktıktan sonra aldığım
tepkilerden anlaşılmıştır ki, bu kanun tasarısının
bir de yazılı olmayan amacı vardır: Türkiye'deki pancar
üreticilerini tümüyle tasfiye etmektir.
Pancar, Türkiye'de çok önemlidir ve Türk çiftçisine, tarımı,
özellikle sulu tarımı öğreten bir bitkidir. Pancar
olmasaydı, çiftçinin, çapalamayı, su vermeyi, sulu ziraatı
bilmesi mümkün değildi. Bir bilim adamı "pancar öyle bir
bitkidir ki, eğer, olmasaydı yaratılmak zorundaydı"
diyor; çünkü, yaprağıyla doğadaki oksijen dengesini
sağlamaya, köküyle şeker üretimine, melasıyla maya üretimine
kadar her bir zerresi değerlendirilebilen bir bitkidir. Dahası, 30
fabrikasıyla bütün Türkiye'ye yayılmış ve bu bitkiden
geçimini temin eden milyonlarca çiftçimiz vardır.
Burada tatlandırıcılara verilen yüzde 10'luk kota çok
yüksektir; 200 000 ton yapmaktadır; halbuki, şeker
fabrikalarının kurulu kapasitesi 3 milyon tondur. Denmiştir ki:
"İşte, bu, mevcut tatlandırıcıların kurulu
kapasitesinin tümüne tekabül etmektedir." Peki, tümüne tekabül eden bu
tatlandırıcıları kayırıyoruz da, o zaman,
şeker fabrikalarının kotasını değerlendirmeyi
niye düşünmüyoruz? Şeker fabrikalarının kotasında
yüzde 30'luk bir daralma varsa, tatlandırıcılar 3 milyon tondan
2 milyon tona düşmüşse, tatlandırıcıların da kurulu
kapasitesinden fedakârlık yapmasını niye istemiyoruz?
Bu aksaklıklar vardır. Zaten, hükümetin, pancar üreticilerini
tasfiye etme kararı, uyguladığı siyasetle de belli
olmuştur. Pancar ekim alanları kotalarla
daraltılmıştır. Sayın Başkanımız dün
konuşurken dedi ki: "Kaliteli tohum seçmek; işte, bu tür
amaçlarımız vardır bu kanun çıkarken. Aman ha Sayın
Başkan, kaliteli tohum seçtirir verirseniz, pancar üreticisi de dönümüne 5
ton değil de 25 ton alırsa, yandı! Çünkü, niye, deniyor ki,
dönümüne şu kadar tondan fazla pancar teslim edersen, açıklanan
fiyatın yarısını öderim. Yani burada istenen, daha kaliteli
tohumla daha çok üretim değil, hiç üretmemektir. Bu nedenle, hükümetin
pancar politikalarındaki tavırlarını gözden geçirmek
lazım. Eğer pancar üretim alanlarını daraltmayı
düşünüyorsanız, o zaman bunun alternatifini ortaya koymak
zorundasınız. Siz pancar üretimine vermediğiniz destekle sadece
pancar ekenleri değil, bunun alternatif ürünlerini ekenleri de
cezalandırmaktasınız. Bakınız, pancar ekmezse -benim
seçim bölgemde genellikle domates ekilir- pancarın parasını
ödemezsiniz. Domates üreticisi de, üzerinden tam bir yıl geçtiği
halde hâlâ parasını alamamıştır. Bu, görüldüğü
gibi sadece pancar üreticilerini değil, pancara alternatif ekilen ürünleri
de ciddî şekilde etkilemektedir. O zaman, bu çiftçimizin zararlarını
önleyecek şekilde, bir planlama yapılması ihtiyacı
vardır. Onun için, dün Sayın Yıldırım sordu
"pancar paralarını ne zaman ödeyeceksiniz" diye. Sayın
Bakan "Nisan 2001 sonuna kadar ödenmelidir" dedi, ödeyeceğim
demedi.
Şimdi Sayın Bakan bunu ödemezse bilsin ki, domates üreticileri
de parasını alamayacak. Onun için Sayın Bakanım, buradan
ısrarla açıklamanızı istirham ediyorum. Pancar
paraları şu tarihte, 20 Nisanda, 30 Nisanda kesin ödenecektir demenizi...
Ama anlaşılıyor ki, IMF ve dünya Bankasının müsaadesini
alamadan çiftçinin üretip sattığı ürünün bedelini
ödeyeceğini açıklamak yürekliliğini bile gösterememektesiniz.
Bütün antenleriniz oraya çevrilmiş, onlar müsaade ederse inşallah
açıklayacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız, lütfen,
toparlayınız.
İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Kesin tarihi bir an önce
açıklayınız da -pancar ekim zamanıdır, domates ekim
zamanıdır- millet ne yapacağını bilsin.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Yılmazyıldız.
Gruplar adına ikinci söz, Fazilet Partisi Grubu adına
Elazığ Milletvekili Sayın Latif Öztek'e ait. (FP
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Öztek.
Süreniz 5 dakika efendim.
FP GRUBU ADINA LATİF ÖZTEK (Elazığ) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 636 sıra sayılı,
Şeker Kanunu Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde, Fazilet
Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere, söz almış
bulunuyorum; şahsım ve Grubum adına hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tasarının 1 inci maddesi, amaç maddesidir. Esas komisyon olan
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu, talî
komisyon olan Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunun kabul
ettiği metni esas almıştır; yani, birçok maddede
olduğu gibi bu maddede de hükümetin gönderdiği metin
değiştirilmiştir. Hükümetin gönderdiği tasarı metninin
her maddesinin komisyonlarda değişikliğe uğraması,
tasarı metninin iyi düşünülmeden hazırlandığının
bir göstergesidir. Böyle alelacele hazırlanıp çıkarılan
kanunların, istikbalde ülkemize telafisi mümkün olmayan zararlar
vereceği muhakkaktır.
Maddenin gerekçesi aynen şöyledir: "Madde ile, bu Kanunun,
yurtiçi şeker talebinin yurtiçi üretimle karşılanmasına
yönelik olarak Türkiye'deki şeker rejimini, şeker üretimindeki usul
ve esaslar ile fiyatlandırma, pazarlama şart ve yöntemlerini
belirleme amacıyla düzenlendiği belirtilmiştir."
Değerli arkadaşlarım, burada bir hususa dikkatlerinizi çekmek
istiyorum. Maddenin gerekçesinde, sadece yurtiçi talebin
karşılanması düşünülmüştür, dışsatım
hiç düşünülmemiştir; bunun sebebi nedir? Bunun sebebi, bize göre, 57
nci hükümetin bilgisizliği ve yetersizliğidir. Biliyorsunuz, bu
kanun, IMF'ye verilen ek niyet mektubu çerçevesinde 15 Mart 2000'e kadar
çıkarılması istenen bir kanun idi; hükümetin
başının, 19 Şubat 2001'de yapılan Millî Güvenlik
Kurulu toplantısında Sayın Cumhurbaşkanıyla
girdiği tartışma sonucu yaşadığımız
kriz sonrası gündeme gelen ve Parlamentoyu götürü usulde
çalıştırmak suretiyle, 15 günde çıkarılması
istenen 15 kanundan birisi olarak tekrar gündeme getirilmiş bir kanun
tasarısıdır. IMF ve girmeye
çalıştığımız Avrupa Birliği, bu kanunu,
Türkiye'nin öncelikle çıkarmasını niçin istemektedir; Türkiye'nin
menfaatları için mi yoksa endüstrileşmiş Batı ülkelerinin
menfaatlarını korumak için mi? Gerçekten hem millet olarak hem de
milletvekilleri olarak bu suali sormamız ve üzerinde düşünmemiz
gerekir. Bize göre, kanun tasarısı, bu haliyle Türkiye'nin
menfaatlarına uygun değildir.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin yıllık
şeker üretimi 2 ilâ 2,4 milyon ton civarındadır; tüketimi veya
ihtiyacı ise 1,8 ilâ 2, ortalama da 1,9 milyon tondur; yani, fazlamız
sadece 300 000 ilâ 400 000 ton kadardır. Bakınız, eğer,
Türkiye fazla şeker üretirse, dünya piyasalarında şeker
fazlalığı olacak, stoklar artacak ve bunun tabiî sonucu olarak
dünya şeker fiyatları düşecektir. Bu durum, elinde büyük
stokları bulunan Avrupa Birliği ülkelerinin işine gelmiyor.
Avrupa Birliğinin yıllık 14 milyon ton civarında şeker üretimi vardır; tüketimleri
ise, bunun çok altındadır; yani, ellerindeki şeker stokları
oldukça kabarıktır; bu şekerleri satacak yer arıyorlar.
Aynı pazara Türkiye de girince, şeker fiyatları çok
düşecek. İşlerini tesadüfe bırakmak istemeyen
endüstrileşmiş ülkeler, kendi şekerlerini yüksek fiyattan
satabilmek için Türkiye'yi iç piyasaya yönelik üretim yapmaya mecbur ediyorlar.
Gelişmiş ülkeler, IMF aracılığıyla ülkemizi
ekonomik yönden krize sokan ve bir çıkış yolu arayan 57 nci
Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine para vermek adına, baskı yaparak bu
kanunu çıkartmaya çalışıyorlar. Kanunun, konunun esası
budur; ama, ambalajı farklıdır; bunun bilinmesi gerekir.
Değerli milletvekilleri, bir konuya daha dikkatinizi çekmek
istiyorum. Avrupa Birliği ülkelerinin bir kısmında
tatlandırıcı üretim yoktur; bir kısmında da, toplam
pancar şekeri üretiminin belli bir oranı kadar
tatlandırıcı üretimine izin verilmiştir. Girmeye
çalıştığımız Avrupa Birliği ortalaması
ise, yüzde 3'ten azdır; yani, tatlandırıcı üretiminde
sınırlama vardır. Türkiye'de ise, IMF, şeker,
dolayısıyla, şekerpancarı
üretimine kota koydurtuyor. Türkiye'nin 11,5 milyon ton ve bunun yüzde
15 fazlası -ki, bu daha önce yüzde 25 idi, yüzde 15'e düşürüldü-
şekerpancarı üretimine izin verilmesi için IMF diretiyor. Hükümetimiz
de, IMF'nin vermeyi tasarladığı parayı alabilmek için Türk
tarımına ve Türk köylüsüne vereceği zararı hiç
düşünmeden, Türk çiftçisine şekerpancarı üretiminde kota
koyuyor; yani, dışa karşı evet efendimci, kendi
vatandaşlarına karşı ise dayatmacı zihniyetin
temsilcisi bir hükümetin tipik bir uygulamasıyla karşı
karşıyayız.
Sayın milletvekilleri, şekerpancarı tarımına
sadece ekonomik yönden yaklaşılmamalıdır, konunun sosyal
yönü de vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
LATİF ÖZTEK (Devamla) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - 1 dakika içerisinde toparlayınız.
Buyurun efendim.
LATİF ÖZTEK (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Şekerpancarı ziraatı, sadece ekonomik yönden
yaklaşılmaması gereken bir konudur. Şekerpancarı
ziraatı milyonlarca çiftçi ailesini ilgilendirmektedir. Yine,
şekerpancarı ziraatının, Türkiye'ye işçilik yönünden,
münavebe uygulaması bakımından,
hayvancılığın geliştirilmesi bakımından,
gübre kullanımı, ziraî mekanizasyon, sulama yönünden büyük
katkısı olmuştur. Millî ekonomiye katkısı ise, tüm yurttaşlarımızca
bilinmektedir.
Bu yüzden, şekerpancarı üreticilerini son üç yıldır
mağdur eden 57 nci hükümetin konuya millî menfaatlarımız
açısından yaklaşmasını diliyor ve bu kanun
tasarısını geri çekerek, esas komisyon ile iki tali komisyondan
5'er kişi olmak üzere, 15 kişilik bir komisyonun
oluşturulmasını ve bu komisyonun hazırladığı
metnin esas alınmasının millî menfaatlarımıza daha
uygun olacağı kanaatimi belirtiyor; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Öztek.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde gruplar adına başka
söz talebi?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi, komisyondan geldiği şekliyle oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
Tanımlar
MADDE 2. - Bu kanunun uygulanmasında;
a) Bakanlık : Sanayi ve Ticaret Bakanlığını,
b) Müsteşarlık : Dış Ticaret
Müsteşarlığını,
c) Kurum : Şeker Kurumunu,
d) Kurul : Şeker Kurulunu,
e) Şeker : Beyaz şeker (standart, rafine, küp ve kristal
şeker), yarı beyaz şeker, rafine
şeker, ham şeker ve kahverengi şeker olarak
sınıflandırılan, pancar veya kamıştan üretilen
kristallendirilmiş sakaroz ile nişasta kökenli izoglukoz, likid ya da
kurutulmuş halde glukoz şurubu, sakaroz veya invert şeker veya
her ikisinin karışımının suda çözünmesinden meydana
gelen şeker çözeltisi ve invert şeker şurubu ile inülin
şurubunu,
f) Pazarlama Yılı : 1 Eylül ile 31 Ağustos tarihleri
arasındaki dönemi,
g) A Kotası : Yurt içi talebe göre üretilen ve pazarlama
yılı içinde iç pazara verilebilen şeker miktarını,
h) B Kotası : A kotasının belli bir oranına tekabül
eden ve güvenlik payı için bulundurulmak üzere üretilen şeker
miktarını,
i) C Şekeri : A ve B kotaları dışında üretilen
ve yurt içinde pazarlanamayan şeker ile işlenmek üzere ihraç
kaydıyla temin edilen ham ve beyaz şekeri,
j) Şeker fabrikası : Şekeri girdi olarak kullanan
işletmeler hariç olmak üzere (e) bendinde tanımlanan ürünler ile ham
şekeri işleyerek şeker üreten işletmeyi,
k) Şirket : Bir veya birden fazla sayıda şeker
fabrikasını bünyesinde bulunduran ve/veya iş-leten tüzel
kişiliği,
l) Hammadde : Şeker üretiminde kullanılan ana girdiyi,
m) İşlenmiş ürün : İşleme suretiyle
şekeri girdi olarak bünyesine alan
mamul maddeyi,
n) İmalatçı-ihracatçı : İşlenmiş ürünü üreten
ve ihraç eden firmayı,
o) Depolama primi : Şekerin üreticiden tüketiciye istikrarlı
bir fiyat ile düzenli olarak ulaş-masını sağlamak üzere
depolama masraflarını karşılamak için yapılacak
ödemeleri,
p) Depolama kesintisi : Şekerin üreticiden tüketiciye
istikrarlı bir fiyat ile düzenli olarak ulaşmasını
sağlamak üzere satış zamanlarından kaynaklanan tüm
masrafları dengelemek amacıyla şeker satış
miktarları üzerinden yapılacak kesintileri.
İfade eder.
BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde, gruplar adına ilk söz, Fazilet
Partisi Grubu adına, Van Milletvekili Sayın Maliki Ejder Arvas'a ait.
Buyurun. (FP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika efendim.
FP GRUBU ADINA MALİKİ EJDER ARVAS (Van) - Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekilleri; Şeker Kanunu
Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Muhterem Heyetinizi
saygı, sevgi ve muhabbetle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 2 nci madde, tanımlarla ilgili bir
maddedir, pek de fazla önemli bir madde değil; ama, Şeker Kanunu
Tasarısının maddeleri arasında yer aldığına
göre, muhakkak ki kıymetli bir maddedir.
Değerli milletvekilleri, Şeker Kanununun ekonomide yeni bir
sayfa açacağı bir gerçektir. Şeker, Türk köylüsü için, Türk
çiftçisi için çok önem arz etmektedir. Bakınız, Türkiye'de 30'a
yakın şeker fabrikası vardır, bu fabrikalarda 22 000'e
yakın insan çalışmaktadır ve 1,5 milyon insanın da
istihdamını temin etmektedir. Bu, 1,5 milyonla kalmaz; 7,5 milyon
demektir.
Değerli milletvekilleri, hakikaten, şekerpancarı, ülkemiz
açısından, Türk köylüsü, çiftçisi açısından çok önem arz
eden bir üründür; ama, ne yazık ki bugüne kadar pancar ekicisine,
gönlümüzce bir değeri verememişiz; bu da bizi üzmektedir.
Örneğin, kendi ilçemdeki -Van'ın Erciş İlçesindeki-
şeker fabrikasında şu anda 800'e yakın insan
çalışmaktadır. Bu 800 insan, 8 000 insan demektir. 100 000
nüfuslu bir ilçenin en büyük kuruluşu olan şeker fabrikası,
şu anda özelleştirme kapsamına alınmıştır.
Bakınız, örnek verecek olursak, Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgesindeki, özelleştirme kapsamına alınan bazı
kuruluşların -şu anda, özelleştirildiği halde-
kapıları mühürlüdür, kilitlidir. Onun için, özelleştirmeye
karşı değiliz; ancak, özelleştirmeye geçmeden önce,
bölgesel sosyoekonomik şartlar gözönünde bulundurularak, o bölgenin
şartları göz önünde bulundurularak, bir müddet özelleştirme
kapsamı dışında bırakılmasında fayda
olacağı kanaatindeyim.
Değerli milletvekilleri, bakın ikinci bir husus da şudur:
Bu kota olayı pancar üreticisini büyük bir sıkıntıya sokmuştur,
hatta pancar ekicisinin birçoğunun da nefretini
kazanmıştır. Ümidi pancar olduğu halde birçok çiftçimiz
kotadan dolayı bu ürünü yetiştirmemektedir. Onun için, bu
kotanın da asgariye indirilmesinde fayda var diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, hakikaten pancar ürünü çok önemli bir
üründür; yalnız şekerde değil, bugün ette, sütte hatta yem ve
ilaçta hammadde görevini yapmaktadır. Onun için pancar üreticisine destek
vermemiz lazım, pancara ehemmiyet vermemiz lazım. Ülkenin ümit
kaynağı, çiftçinin ümit kaynağı olan ve hemen hemen Türk
çiftçisinin yüzde 30'unun ziraatını yaptığı bir
üründür. O açıdan şekerpancarına değer vermemiz lazım.
Şeker Kanunu Tasarısının
2 nci maddesi üzerinde, komisyon üyeleri olarak olumlu mutabakata
vardığımızı söylemekte fayda görüyorum. 2 nci maddeyi,
Komisyonda görüşüldüğü şekilde şimdiden kabul ettiğimi
beyan etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, dünya ülkelerinin şeker üretimi ile
Türkiye'deki şeker üretimini gözönünde bulundurursak, dört mevsimi bir
arada yaşadığımız bir ülkede, şeker üretimine çok
elverişli bir ülkede olduğumuzu da gözardı etmememiz gerekir.
Bakın, hele hele Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde,
soğuk iklimde yetişen bir üründür. Bu bölgeye
ağırlığı vermemizde fayda olacağı
kanaatindeyim.
Bunu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinin sanayiden mahrum,
ekonomisi had safhaya inmiş bir bölge olarak, şeker üretimini biraz
ağırlıklı olarak, bu bölgeye kaydırmamızda fayda
olacağı kanaatindeyim. Özelleştirme konusunun da, bu bölgede
ekonomik şartların biraz daha düzeltilinceye kadar, ertelenmesinde
fayda olacağı kanaatindeyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Arvas, 1 dakika içinde lütfen
toparlayınız.
MALİKİ EJDER ARVAS (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Değerli milletvekilleri, çıkacak Şeker Kanununun, ülkemiz
için, Türk köylüsü ve çiftçisi için hayırlı olacağı
kanaatindeyim ve bu yasanın toplumumuza, Türk çiftçisine ve şeker
camiasına hayırlara vesile olmasını temenni eder, hepinize
saygılar sunarım. (FP ve ANAP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arvas.
Gruplar adına ikinci söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına,
Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız'a
aittir.
Buyurun efendim.
Süreniz 5 dakika.
DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Şeker
Kanunu Tasarısının 2 nci maddesi hakkında Doğru Yol
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi
saygıyla selamlarım.
Bu maddede, bu kanun tasarısında kullanılan tanımlar
ifade edilmektedir. Dolayısıyla madde üzerinden ziyade, genel olarak
çiftçilerimizin yaşadığı sıkıntılara
değinmeyi uygun bulmaktayım.
Öncelikle Galatasarayı tebrik ediyorum; dün, gerçekten yüzümüzü
güldürdü; ancak, ben son Jardel'in attığı gol, acaba Real Madrid
filelerine mi oldu, yoksa vatandaşın filesine mi oldu onu
anlayamadım! Keşke atmasaydı diyesim geliyor; çünkü, hükümet bir
zam yapacak... Bari, müsaade edin de, bu millet, bir akşam
uluslararası bir başarının zevkini yaşasın. Tam,
Jardel gol attı derken, bir baktık ki yüzde 21'lik mazot zammı,
benzin zammı hemen millete giydirildi. Çok yazık!.. Yani, daha
arkadan gelecek. Böyle giderse, biz, o zaman, hiçbir Türk
takımının veya hiçbir Türk sporcusunun veya hiçbir Türk sanatçısının
uluslararası başarı kazanmasını istemez hale
geleceğiz. Bırakın, millet bari bir gün sevinsin; bu zammı
yapacaksanız, böyle bir başarının olmadığı
bir günde yapın. Yani, tepki alacaksınız diye... Tamam,
görüyoruz. Mahmutpaşa'dan başlayan, Tokat'ta, Gaziantep'te,
Isparta'da, Türkiye'nin her tarafında, esnaf, çiftçi ayağa
kalkmış. Neden; yapılan insafsız zamlar; doların
devalüasyon oranı -bir gazetede okuduğumuza göre- yüzde 81'e
ulaşmış; daha vahimi, böbrek hastalarımız, kalp
hastalarımız, maalesef, ilaç bulamaz hale gelmiş. Ben, buna, onbeş
gün önce Ayvalık'a yaptığım bir ziyarette, bir
vatandaşımızın göz tansiyon ilacı söz konusu
olduğunda "dolardan dolayı veremiyoruz" dendiğinde
inanmak istememiştim. Rica ettik, tavassut ettik, bulduk, verdik; ama,
anladım ki, bu, artık, Türkiye çapında genel bir kriz haline
gelmiş. Hükümet, maalesef, üreten sektörü destekleyeceğine,
bakıyoruz ki, üreten sektörü engelleyen bir durumda.
Bakıyoruz, tarım kredi faizleri, yüzde 55'ten yüzde 105'e
çıkmış; ödeyemezseniz yüzde 150-160'ları buluyor. Mazota
yapılan zam, artık, yüzde 60-70'leri geçti. Sadece dün akşamki
zam yüzde 21. Ama, ne zeytin üreticisi parasını alabiliyor ne
zeytinyağı üreticisi parasını alabiliyor ne pancar
üreticisi parasını alabiliyor ne ayçiçeği üreticisi,
zeytinyağı üreticisi açıklanan primlerini alabiliyor. Zaten çok
yetersiz. Bakıyoruz, domates üreticisi de bu ortamda,ürününü özel sektöre
satmış da olsa, parasını alamıyor. Hükümetin bu konuda
acil önlem alması lazım.
Çiftçi, maalesef, gübre bulamadı,
gübre! Üretim ciddî şekilde düşecek. Biz, bakıyoruz,
Türkiye'nin -sevindirici bir olay var- pancarda, şeker üretiminde yüksek
üretim kapasitesi var. Bu şekeri ihraç edip, ihracatın önünü
açıp, Türkiye'ye döviz kazandıracak önlemlerin alınması
gerekirken, tam aksine, üretimi kısıtlayıcı, dekar
başına fazla üreteni cezalandırıcı politikalarla bir
yere varmak mümkün değil. Milletimiz, buna ciddî olarak tepki gösteriyor.
Ziraat Odasından gelen bir faksta "ABD ve AB ülkelerinin
ekonomi bakanları, kendi ülkelerinde müsaade etmedikleri üretim seviyesini
bizim ülkemizde sömürge zihniyetiyle davranarak, Hazine temsilcileri ve
hükümeti baskı altına alarak sağlamaya
çalışırlarken, buna alternatif çalışma yapması
gereken bazı parlamenterlerimizin, uluslararası taahhüt gibi
artık ucuzlamış sloganların arkasına
sığınarak, kendi çiftçisini ve millî ekonomisini hançerlemesini
artık seyredemeyeceğimizi kamuoyuna duyururuz" deniliyor. Bu da,
çiftçinin sokağa döküleceğinin belirtisidir.
Bizim, 3 üncü maddede, kotaların yüzde 10'dan yüzde 5'e
indirilmesi, Şeker Kurulunun lağvını öngören 8 inci
maddenin iptaliyle ilgili değişiklik önergelerimiz var; bunların
mutlaka dikkate alınmasının özellikle ülkemizdeki çiftçilerimizi
korumak açısından bir zaruret olduğunu düşünmekteyim.
Ayrıca, hükümete, eğer para istiyorsa, Türkiye hakkında yalan
yanlış bir iftira kararını kabul eden Fransa'ya gidip el
açarak değil; gelin çiftçimizin üreten gücünü, gelin sanayicimizin üreten
gücünü, gelin turizmimizin döviz kazandıran gücünü harekete geçirerek,
böylece bu ekonomik krizi çözelim diyorum.
Bakınız, bugün Çerkezköy'den aradılar. Her fabrika
işçi çıkarıyor, Gümüşsuyu halıları da 1 000
kişiyi çıkardı, biz ne yapacağız...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen toparlayınız.
İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Balıkesir'de, bütün fabrikalar
işçi çıkarıyor feryatları var. Tamam, şeker kanunu,
eğer bizim bu acil sıcak para problemimizi çözecekse, hay hay
çıka-ralım, destek verdik, gitti; ama, bu kanunun yürürlüğe
girmesi bile bir buçuk iki yılı buluyor, ilgili kurulları
oluşturmak. Dolayısıyla, bu kanun, eğer şeker
fabrikalarının üretimini kısıtlayan bir ko-numa gelirse,
belki şeker fabrikalarının özelleştirilmesini engelleyen,
ayakbağı olabilecek bir ortamı da yaratabilir.
Bu yanlışlıkları yapmadan, diyorum ki, gelin, siz,
bu milletin, artık açlık çeken bu milletin
açlığını giderecek, yaralarını saracak
kanunları bir an önce getirin, onları çıkaralım; yoksa, bu
millet sizi hiçbir şekilde affetmeyecektir, ilk seçimde de gerekeni
yapacaktır.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (DYP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Yılmazyıldız.
Başka konuşma talebi?.. Yok.
Madde üzerinde önerge yok.
Maddeyi komisyondan geldiği şekliyle oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Maddelerin okunmasına devam edilmeden evvel -bazı maddeler bir
hayli uzun- Divan Kâtibinin oturarak okumasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Kota ve Fiyat Tespiti ile Şeker Ticareti
Kotalar ve kotaların tespiti
MADDE 3.- Şeker üretimi ve arzında istikrarı
sağlamak amacıyla pazarlanacak şeker miktarı, sakaroz
kökenli ve diğer şekerler için ayrı ayrı olmak üzere
şeker türlerine göre, gerektiğinde dönemsel olarak kotalar ile belirlenir. Nişasta
kökenli şekerler için belirlenecek toplam A kotası, ülke toplam A
kotasının % 10'unu geçemez. Bakanlar Kurulu bu oranı, Kurumun
görüşünü alarak % 50'sine kadar
artırmaya, % 50'sine kadar eksiltmeye yetkilidir.
Sakaroz kökenli şekerler
dışındaki depolanabilir nitelikte olmayan diğer şekerler için B ko-tası
belirlenmez.
Şirketlerin A ve B kotaları her yıl en geç 30 Haziran
tarihine kadar, yurt içi şeker talebi, fab-rikaların işleme ve
şeker üretim kapasiteleri gözönünde bulundurularak Kurul tarafından
müteakip beşer yıllık dönemler için tespit edilir.
Kotalar, fabrikaların üretim süreleri ile son üç yıllık
ortalama fiili günlük işleme kapasiteleri ve/veya üretim miktarları
ve randımanları esas alınmak suretiyle hesaplanır. İlk
kez üretime geçecek ve üç yaşın
altındaki şeker fabrikaları ile bu Kanunun yürürlüğe
girmesinden önce kapasite artırım izni almış olan
fabrikalar için kota belirlenmesinde nominal üretim verileri esas
alınır.
Yeni fabrika kurulabilmesi ve/veya mevcut fabrikaların
kapasitelerini artırabilmeleri için kota temin etmeleri zorunludur.
Şirketlere yeni kota tahsisine Kurul yetkilidir.
BAŞKAN - Grup konuşmalarının ilki, Fazilet Partisi
Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Ramazan Toprak'a ait.
Buyurun efendim.
Süreniz 5 dakikadır.
FP GRUBU ADINA RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Sayın Başkan, Yüce
Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarımızın bu maddesi, şekerpancarı üretiminde
uygulanan kotalarla ilgilidir. Tasarıyla ilgili, oldukça
ayrıntılı teknik bilgiler verildi. Bu teknik bilgilere
boğmaksızın, tasarı ne getiriyor ne götürüyor,
anlaşılabilir şekilde bunları ifade etmeye
çalışacağım.
Şekerpancarı üretiminde ilk kez 1998 yılında
uygulanan kota halen devam etmektedir ve Sayın Bakanın
yazılı soruma verdiği cevapta bu uygulamanın devam
edeceği ifade edilmekte. İlk kez uygulandığı 1998
yılında pancar üretimi 17 600 000 ton, bu yıl öngörülen 11,5
milyon ton; yeni üretime başlayacaklar için ayrılan yüzde 10'luk bir
kapasite vardı, bu da 1,5 milyon ton. Yeni üretimin şartları
sıkı sıkıya bağlandığı için, âdeta,
yeni üretime de izin verilmiyor, 10 milyon ton... Pancar üretimi, toplam
7 600 000 ton aşağı çekildi. Kotanın getirdiği
nokta; pancar üretiminde yüzde 75 azalma söz konusu oldu; yüzde 75 bir
azalma... 100 000'den fazla pancar üreticisi, gerçek anlamda sefalete mahkûm
edildi.
Peki, bu politikanın arkasında yatan neden nedir? Gerek AB
üyesi ülkelerde gerekse gelişmiş Batı ülkelerinde, pancar
dışındaki tatlandırıcıların oranı yüzde
2'dir, bizde fiilen yüzde 10 idi; ancak, tasarının bu maddesiyle, Bakanlar
Kurulu yüzde 50 artırma yetkisi de alıyor; tabiri caizse, mevcut,
ülke toplam (A) kotasının yüzde 15'i kadar
tatlandırıcı kotası ayrılıyor; yani, pancara
alternatif ürünlere pazar oluşturuluyor, başta mısır olmak
üzere. Mısır, çok büyük oranda dışarıdan ithal edilen
bir ürün, büyük oranda da Amerika'dan ithal edilen bir ürün. Yani, endüstriyel
bir ürün olan, lokomotif bir ürün olan pancar ekimiyle, âdeta, ülke ekonomisi,
bir başka şekilde daha, ciddî anlamda sıkıntıya
uğratılıyor. Bu şeker yasası, bildiğimiz gibi,
IMF'nin mektubunda da vardı, IMF'nin tedbirler paketinde de vardı.
Sayın Başbakan, IMF hakkında gerçekten ağır sözler
etti; her ne kadar, arkasından, bu sözlerini "herhalde, başka
şekilde söylemişimdir" diye tevil ettiyse de...
Şimdi, Sayın Derviş geldi, tekrar, IMF paketindeki
şeker yasası konusunda ısrarlı davranıyor. İster
istemez, ben, Sayın Derviş, başlangıçta, Hazine
Müsteşarlığı için önerilen bir isim olmasına
karşın, hemen akabinde, yığınla kurumdan sorumlu bir Devlet
Bakanı oldu. Bağlanan kurumlara baktığım zaman,
sıradan bir devlet bakanlığı değil, âdeta, bir süper
bakan oldu. Gelinen nokta itibariyle, çok temel konularda dahi, kabinede üye
bakanların, Sayın Derviş'in izni, onayı, oluru
olmaksızın, neredeyse, faaliyet yürütemediklerini görünce, ister
istemez, benim aklıma şöyle bir tespit geliyor: Galiba, Sayın
Derviş, süper bakan olmanın da ötesinde, 57 nci hükümetten sorumlu
devlet bakanı oldu.
Ülkenin böylesine endüstriyel bir bitkisi, âdeta, yok edilme sonucuna
doğru götürülüyor. Yüzbinlerce pancar üreticisi ciddî anlamda
sıkıntıya sokuluyor. Şimdi, gelinen nokta itibariyle, 10
milyon ton pancar üretimi... Şimdi, uygulamada şöyle bir olay var:
Pancar üreticileri, eğer, yüzde 10 üzerinde pancar ürettiyse ürün bedeli
yüzde 50 düşük alınıyor; önerilen kotanın altında
ürettiyse, yine yüzde 50 düşük alınıyor. Yani, tarihte bunun
örneği vardır, Deli Dumrul vakasını hatırlayalım;
köprü başında durur, geçenden 3, geçmeyenden 5 akçe alırdı.
Bu tasarı, aynen böyle bir düzenleme getirmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Toprak, lütfen toparlayınız.
RAMAZAN TOPRAK (Devamla) - Toparlıyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Başkanım, pancar fiyatı, 1999'da 27 000 Türk
Lirasıydı, 2000 yılında 33 750 lira olarak belirlendi;
ancak, çok ilginç; 6-7 ay önce depolara sokulan pancarın bedeli 30 Nisan
2001 tarihinde ödenecek, 7 ay sonra... Üreticiye kredi faizi verirken 1 gün
gecikme için tepesine çöküyorsunuz, ödeyemeyince hapse tıkıyorsunuz,
buna karşılık parasını 7 ay sonra veriyorsunuz.
Aradaki 7 aylık zammı bir kenara geçin, sadece son birbuçuk
aylık dönemde yüzde 70 civarında devalüasyon oldu. Yüzde 25 zam
yaptınız, yüzde 70 devalüasyon... Yani, bir diğer tabirle,
çiftçinin bu yıl itibariyle alacağı rakam dört yıl önceki
paraya bedel; dört yıl öncesinin sefaletine mahkûm edilmiş vaziyette.
Tabiî, bu, hükümetin, ne kadar âciz bir hükümet olduğunu, sorunları
çözmekten ne kadar uzak olduğunu gösteriyor. Tek bir
istirhamımız var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Toprak, son cümleniz için mikrofonu
açıyorum; lütfen tamamlayın.
RAMAZAN TOPRAK (Devamla) - Teşekkür ediyorum.
Ekonomik anlamda, siyasî anlamda ve sosyal anlamda itibarını
kaybeden hükümet, sosyal patlamaya doğru toplumu götürmekte. Bunun uygar
ülkelerde bir karşılığı vardır: Sorumluluk
duygusunu hisseden insanlar derhal istifa eder.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Toprak.
İkinci söz, Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini
belirtecek olan Erzurum Milletvekili Sayın Zeki Ertugay'a ait; buyurun
efendim. (DYP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
DYP GRUBU ADINA ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
3 üncü maddenin, nişasta kökenli şekerler için getirilen
kotanın miktarıyla ilgili bir madde olduğunu biraz önce
arkadaşım da ifade etti.
Değerli arkadaşlar, ben, dünkü konuşmamda da ifade
etmiştim; şeker kanunu bir ihtiyaçtır; bugünün
şartlarına göre yeniden ele alınması gerektiğini ifade
etmiştim, gerekçelerini de söylemiştim; ancak, bu haliyle
çıkmasının sakıncalı olduğunu da ifade
etmiştim, tekrar ifade ediyorum.
Çıkarılacak bir kanunun, bir kitlenin, bir büyük kitlenin veya
bir ekonominin önemli bir kolunun tasfiyesi manasına gelmemesi
gerektiğini, özellikle ekonomik dengelerin gözetilmesi gerektiğini
dikkatlerinize arz ediyorum.
Şimdi, bu kota yüksektir, yüzde 10 kotası yüksektir; dün de
ifade ettim. Bunu, hükümet mensubu arkadaşlarımızla, diğer
siyasî parti gruplarıyla da görüştük; sıcak bir ilgi de
gösterdiler "düşünelim" denildi. Burada, aramızda
DSP'den arkadaşlarımızla da konuştuk; ama,
şimdi, böyle bir uzlaşma ortamının
olmadığını görüyorum; çünkü, önerge verdik; önergeler
doldurulmuş, bizim önergemiz işleme konulmayacak.
Şimdi, Grup olarak, bu oranın yüzde 5'e düşürülmesi, Türkiye
şartlarına göre uygun olur diye düşünüyoruz. Esasında, biz,
pancar üreticisinin hakkını, hukukunu koruyoruz, buradan 10 milyon
insan ekmek yiyor, Türk tarımını koruyoruz; ama, aynı
zamanda sanayicimizi de düşünüyoruz; yani, nişasta kökenli şeker
üreten sanayicinin tasfiyesi manasına gelecek bir yaklaşımı
da benimsemiyoruz; ama, Avrupa
Birliği ülkeleri yüzde 2 sınır koymuşken, nüfusunun
sadece yüzde 5'i tarımla meşgul olan insanlar kendi
tarımlarını ve kendi pancar üreticisini korumak üzere bu
hassasiyeti gösterirken, nişasta kökenli tatlandırıcıya
yönelik olarak bu rakamın Türkiye'de ve bizim ülkemiz için yüzde 10'da
tutulması, gerçekten, anlaşılabilir ve kabul edilebilir bir
şey değildir. Bunu, ben, komisyonda da ifade ettim. Bu oran
yüksektir. Kaldı ki, bizim, şu anda, şekerpancarı
üreticimiz zaten korumasızdır; hiçbir destek, hiçbir teşvik
almamaktadır. Avrupa Birliğinin, Fransa'nın, Almanya'nın,
buradaki çiftçilerin, ciddî bir şekilde Avrupa Birliği
fonlarından, FEOGA fonundan ve kendi millî bütçelerinden
desteklendiğini de dün ifade etmiştim. Bu bakımdan, bu kanun
tasarısının bu haliyle geçmesi, bu maddenin geçmesi
yanlıştır ve biz, bundan sonra, bu kanun tasarısına bu
anlayışla devam edilmesi halinde destek vermeyeceğimizi ifade
ediyorum.
Şimdi, yüzde 10'u çok görürken, bir de, Sanayi Komisyonunda,
hükümete, ilgili bakana, Bakanlar Kuruluna yüzde 50'ye kadar artırma-
eksiltme yetkisi veren bir ilave de yapılmış; yani, bu fiilen
yüzde 15 demektir. Yanlış olduğunu ve bunun, gerçekten, Türkiye
için önümüzdeki yıllarda çok büyük sıkıntı
yaratacağını özellikle ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, IMF karşısında
-özellikle ifade ediyorum- Dünya Ticaret Örgütü karşısında
-belki IMF ile programları yok ama- Avrupa Birliğinin gösterdiği
direnci, maalesef, Türkiye olarak, Türk hükümeti olarak göstermiyoruz; ben,
buna üzülüyorum ve Doğru Yol Partisi olarak da bu tavrı asla
desteklemiyoruz. Bugün bu getirilen birtakım düzenlemeler ve özellikle
geçici 8 inci maddenin bu metne konulması, doğrudan doğruya
Dünya Ticaret Örgütüyle ilgili olarak yapılan görüşmeler ve
onların tavsiyesi mahiyetinde olmuş ve onun sonucunda buraya
girmiştir.
Bu bakımdan, bu kanun tasarısına, yürekten, teknik
olarak, siyasî olarak, ülkemizin ihtiyacı olduğunu görerek destek vereceğimizi,
Türk çiftçisiyle, Türkiye ekonomisiyle ilgili getirilen her olumlu adımda
destek vereceğimizi defalarca ifade ettik; ama, içimize sinmeyen, milletin
hayrına olmayan, Türk çiftçisini bugün değil; ama, yarın, pancarcıyı
ciddî manada, 10 milyon insanı ekonomik olarak darboğaza sokacak ve
bu 30 fabrikayı işlemez hale getirecek, sadece arsaları için
değer ifade eden kuruluşlar haline getirecek olan bu
yaklaşımı benimsemediğimizi özellikle ifade etmek
istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZEKİ ERTUGAY (Devamla) - Hemen toparlıyorum...
BAŞKAN - Sayın Ertugay, lütfen, toparlayınız...
ZEKİ ERTUGAY (Devamla) - Bu maddeye karşı olduğumuzu
ve bu anlayış devam ederse, diğer maddelerde de bu
tavrımızı belirteceğimizi ve bu tavrımızı
göstereceğimizi ifade ediyorum. Ayrıca, şeker üreten
işletmelerin, 5 inci maddeyle düzenlenen işledikleri ürünün
hammaddesini öncelikle içpiyasadan temin etme zorunluluğu getiren hüküm de
Tarım Komisyonunda konulmasına rağmen, diğer komisyonda
çıkarılmıştır; yani, bu da çok dikkate
şayandır. Türkiye'de şeker üretilen bir hammaddenin, içpiyasadan
değil dışpiyasadan temin edilme yolları öncelik arz eder
duruma getirilmiştir. Bunun da yanlış ve sakıncalı olduğunu
ifade ediyor; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve FP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ertugay.
3 üncü madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.
3 üncü madde üzerinde verilmiş 5 adet değişiklik önergesi
vardır. Yeni tüzük değişikliği karşısında
bunlardan geliş sırasına göre ancak 3'ünü işleme
koyabileceğiz; bu sebeple, intikal ediş sırasına göre 3
önergeyi önce okutup, sonra da aykırılık derecesine göre
işleme alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Şeker Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesinin dördüncü
fıkrasındaki "üç yıllık" ibaresinin "on
yıllık" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Suat
Pamukçu |
Şükrü
Ünal |
Musa
Demirci |
|
|
Bayburt |
Osmaniye |
Sıvas |
|
|
Sabahattin
Yıldız |
Latif
Öztek |
Hüsamettin
Korkutata |
|
|
Muş |
Elazığ |
Bingöl |
|
|
|
Akif Gülle |
|
|
|
|
Amasya |
|
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Şeker Kanunu Tasarısının 3 üncü
maddesi sonuna "Rakımı 1 400 metrenin üzerindeki arazilerde
üretilen şekerpancarı kota uygulamasına tabi değildir"
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ede-riz.
|
|
Suat Pamukçu |
Şükrü Ünal |
Musa
Demirci |
|
|
Bayburt |
Osmaniye |
Sıvas |
|
|
|
|
|
|
|
Sabahattin
Yıldız |
Latif
Öztek |
Hüsamettin
Korkutata |
|
|
Muş |
Elazığ |
Bingöl |
|
|
|
Akif Gülle |
|
|
|
|
Amasya |
|
BAŞKAN - Son önergeyi okutuyorum efendim. Bu,
aynı zamanda en ay-kırı önergedir; okunduktan sonra işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Şeker Kanunu
Tasarısının 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"Şeker üretimi ve arzında istikrarı
sağlamak amacıyla pazarlanacak şeker miktarı, sakkaroz
kökenli ve diğer şekerler için ayrı ayrı olmak üzere
şeker gruplarına göre, gerektiğinde dönemsel olarak kotalarla
belirlenir. Nişasta kökenli şekerler için belirlenecek toplam A
kotası, ülke toplam A kotasının yüzde 5'ini geçemez.
|
|
Latif
Öztek |
Maliki
Ejder Arvas |
Aslan
Polat |
|
|
Elazığ |
Van |
Erzurum |
|
|
Musa
Demirci |
Yasin
Hatiboğlu |
|
|
|
Sıvas |
Çorum |
|
BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR,
BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA
(Konya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) -
Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı
önergenin gerekçesini mi okuyalım, Latif Bey konuşurlar mı?
YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, imzam
var; izin verirseniz ben arz edeyim gerekçeyi.
BAŞKAN - Hay hay efendim; buyurun.
Süreniz 5 dakika Sayın Hatiboğlu.
YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, Yüce
Heyetin değerli üyeleri; biz, hep şunu söyleyegeldik iktidar
kanatlarına: Ne olursunuz, şu milletin yararına,
çıkarına, millet çoğunluğuna yönelik bir şey getirin.
Yani, dönün, köylüye bir bakın, acıyı, ıstırabı
bir duyun dedik. Eh, elinize sağlık, ilk defa, bir tek tasarı
geldi, sağ olasınız; ama, bunun da içi bozuk. Yani, yine, bizim
yüreğimizde beslediğimiz, beklediğimiz bir düzenleme gelmedi.
Değerli milletvekilleri, bu 3 üncü maddenin
değiştirilmesiyle ilgili bir
önergemiz var; gerekçemiz, bizi o gerekçeye götüren gerçek şu:
Milyonlarca pancar üreticimiz perişan. Bilmiyorum, acaba, bizzat pancar
tarlasında çalışanınız, bizzat pancar tarlasında
tırnaklarıyla pancar sökeniniz ya da dikenler arasında pancar
sulayanınız oldu mu?
İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Var efendim.
YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - "Var" diyor
Sayın Köse.
O zaman şöyle sorayım: Niye unuttunuz bunu? Niye unuttunuz? Bu
acıyı, ıstırabı niye unuttunuz? Tamam;
Tunalıhilmi'den oy bekleyenlere bir diyeceğim yok, Çankaya'dan oy
bekleyenlere bir diyeceğim yok, Vatan Caddesinden, Moda'dan oy bekleyenlere
bir diyeceğimiz yok da, şu Çorum'un köylerinde gezme cesaretini
bulabildiğiniz takdirde, nasıl gezeceksiniz?! Yozgat'a,
Kırşehir'e, Sulucaalan'a, Suluova'ya, Hakkâri'ye, Muş'a
nasıl gideceksiniz bu çiftçilerimiz varken?! Ne anlatacaksınız
bunlara?! Şunu mu diyeceksiniz: "Ey ahali, siz 1999'da 19 milyon ton
pancar üretmiştiniz, ağalar kızdılar bize, size bir kota
uyguladık, 17,5'e düşürttük; ama, ağalar buna da razı
olmadı, 11 500 000 ton pancar üretebilme kotası belirledik,
şimdi, 11 milyonda kalacaksınız."
Beyler, iktidar kanatları, Allah rızası için, şu
soruma, yüreğinizde, kendinize cevap verin, beni cevaplamanız
gerekmez; çünkü, bu cevabınızı halkımız biliyor, ben
de biliyorum; ama, siz bilmiyorsunuz, kendinize cevaplayın şu soruyu,
şu soruya cevap verin: Siz, bunu düzenlerken çiftçilerle görüştünüz
mü? Allah rızası için söyleyin. Köylüyle görüştünüz mü? Allah
için söyleyin. Halkla görüştünüz mü? Bunların
kuruluşlarıyla, bunların teşkilâtlarıyla
görüştünüz mü?
Avrupa Birliği ülkelerinin hiçbirinde
-arkadaşlarımız söyledi- yüzde 2'den daha fazla kota yok, siz
getireceksiniz. "Efendim, mısır ekeriz..." Nereye
ekeceksiniz? Ekemezsiniz; yapmayın, gelin, bizimle konuşun...
Bakın, biz size hep söyledik, desteğimiz, ülke yararına
çıkarılacak kanunlarla beraberdir dedik, hep bunu söyledik; ama, biz,
şimdi, bu 3 üncü maddeye nasıl destek vereceğiz, söyler
misiniz?! Yani, şunu mu diyeceğiz istihdamı önleyecek şu
tavrınıza destek mi verelim diyeceğiz?!. Çünkü, bu
istihdamdır beyler; bu, ekmektir beyler; bu, okul parasıdır
beyler; bu, hasta tedavisi parasıdır beyler!.. Bunu, siz bilmiyor
olabilirsiniz, bu acıyı duymuyor olabilirsiniz; duyan
kardeşinizi, bari duyun!.. Duyan kardeşinizi, bari duyun!..
MİHRALİ AKSU (Erzincan) - Bu, pancar kotası değil.
YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - İzin verin, izin verin,
bu işin kolayı var; burada laf etmenin hiç âlemi yok, bu işin
kolayı var. Yüreğiniz var mı, güveniyor musunuz; buyurun,
seçtiğiniz bir tarlaya gidelim...
MİHRALİ AKSU (Erzincan) -İstediğiniz yere gideriz.
YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Buyurun, seçtiğiniz bir
köye gidelim; buyurun, seçtiğiniz esnafa gidelim; buyurun, seçtiğiniz
caddeye, sokağa, mahalleye, dükkâna gidelim.
Beyler, siz oraya gidemiyorsanız; yani, bu
yaptığınız işleri kimin için yapıyorsunuz?! Yani,
Avrupa Birliği ülkeleri, bizden daha mı akılsız, biz çok mu
akıllıyız?! Elhamdülillâh, millet olarak biz
akıllıyız da, bu yöneticilerimiz, onlardan çok mu daha
akıllı ki, işçiyi koruma, işçisini koruma
açısından çok mu daha tecrübeli, çok mu daha dikkatli ki, yüzde 2-3
ile sınırlandırdığı yerde "yüzde 10"
diyorsunuz?! Ne yapacaksınız...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen, toparlar mısınız.
YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Memur almıyorsunuz, ha
bire çıkarıyorsunuz; işçi almıyorsunuz, ha bire
çıkarıyorsunuz. Vatandaş, kendisine iş buluyor,
yapmayın, Allah'tan korkun!.. Vatandaş, tarlasında, kendine
iş buluyor, oğluna iş buluyor, karısına iş
buluyor... Benim Çorumuma -hepsi öyle de, Çorum'u yakından gördüğüm
için söylüyorum- Konya'dan yüzlerce hanımefendi, yüzlerce aç susuz insan,
gelir, zemherirde, karda kışta, çadırlar altında pancar
tarlalarında yatar kalkarlar. Bu, istihdamdır; izin verin, köylünün
kendisine ihdas ettiği, icat ettiği istihdamı bari engellemeyin.
Dolayısıyla, benim ricam şudur: Çok ciddî bir önerge
olduğunu kabul ediyoruz, önemsiyoruz, çok önemsiyoruz; benim pancar ekicim
önemsiyor, buna lütfen destek veriniz. Önergemize destek vermezseniz,
desteğimizi, bir kere daha gözden
geçiririz; çünkü, bizim için lazım olan halkımızdır, tabiî,
siz de çok lazımsınız...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen, son cümleniz.
YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Sizin lüzumunuz
halkımıza hizmetle sınırlıdır. Hizmetiniz devam
ederse lüzumunuz yüreğimizde devam eder, yüreğimizde lüzumunuz devam
ederse de desteğimiz devam eder.
Saygı sunuyorum Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, saygı sunuyorum efendim. (FP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Hatiboğlu.
Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Şeker Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesi sonuna
"rakımı 1 400 metrenin üzerindeki arazilerde üretilen
şekerpancarı kota uygulamasına tabi değildir"
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Suat
Pamukçu
(Bayburt)
ve
arkadaşları
BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ
ve TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) -
Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Katılmıyorsunuz.
Önerge sahipleri adına, Muş Milletvekili Sabahattin
Yıldız konuşacaklar.
Buyurun Sayın Yıldız. (FP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; hepinize saygı sunuyorum.
Bu önergeyle neyi getirmişiz; gerçi, iktidar kanadı,
muhalefetten gelen her önergeyi, ne olduğuna bakmaksınız
reddetme alışkanlığını edinmiştir; fakat, bu
önerge üzerine, lütfen, bir dikkatinizi çekmek istiyorum.
Biz bu önergeyle, hiç olmazsa rakımı 1 400 metrenin üzerinde
olan yerlere şeker kotası uygulanmasın diyoruz. Biz
Ağrı'ya, Erzurum'a, Muş'a, hiç olmazsa, sefaletle
uğraşan, bu vatanın bir parçası olan bu illere pancar
kotası uygulanmasın diyoruz. Kişi başına millî geliri
700 dolarken -2000 rakamlarına göre, son krizden önceki rakamlar bunlar-
herhalde, bugün, millî geliri 400 dolara düşmüş olan bir Muşlu,
pancar ekmese ne yapacak? Burada pancarın dışında
başka bir sanayi ürünü üretemeyeceğine göre, siz, pancar üretimine de
kota koyarsanız, bu pancar üreticisi ne yapacak?
Bugün, kotayla Muş'ta sınırlayacağınız
pancar üretimi, taş çatlasa 50 000, 100 000 tondur. Bunun bedeli -bugünkü
rakamlarla- sizin pancar üreticisine vereceğiniz rakamlarla 4 trilyon para
etmiyor. Bu para, Türkiye'nin, 2000 yılında faize 1 saatte
ödemiş olduğu paradır. Arkadaşlar, lütfen, dikkatinizi
çekmek istiyorum. Faize, 1 saatte, nereden buluyorsanız 4 trilyon para
buluyorsunuz, buna ödüyorsunuz; ama, benim, Muşlu, Erzurumlu,
Ağrılı, yapacak hiçbir işi olmayan, sefaletle
uğraşan pancar ekicisine "pancar ekmeyin" diyorsunuz; yani,
yanlış anlaşılmasın, bizler de, buralarda
"birileri işsiz, güçsüz kaldıkları için dağa gitti,
teröre bulaştı, terörle uğraştı; bugün, tekrar
aynı noktaya mı gelsin" diyelim...
Arkadaşlar, bunlar yanlış... Sefalet içerisinde
uğraşan bir insanın elinden ekmeğini almak, hiç kimsenin hakkı
değil; hele o halkı temsil eden vekillerin asla
olmamalıdır. Siz, bu kotayı uyguluyorsunuz; dediğim gibi,
hiç olmazsa, rakımı 1 400 metrenin üzerinde olan bu illere
uygulamayın.
Gelin, bunu, 3 üncü maddenin altına bir ek yapalım, hiç
olmazsa, Ağrı'nın, Kars'ın, Ardahan'ın,
Iğdır'ın, Muş'un pancar ekicisi bundan mahrum edilmesin;
çünkü, benim ilim olan Muş'ta, şeker fabrikasının
dışında ikinci bir sanayi kuruluşu yoktur.
Pancar ekecek, tütün ekecek bunlara da kota uygulayacaksınız;
bu insan ne yapacak? Ha, birileri bunların eline bir şeyleri verecek,
yarın alıp dağa götürecek...
Terörle mücadeleye 100 milyar dolar para harcandı. Terörle
mücadeleye 100 milyar dolar harcanması gerekiyorsa, evet, harcayalım,
ona itiraz etmiyoruz; ama, bugün, üç ile verilecek para, toplam 10 trilyon
değil!..
1997'de, 450 000 ton civarında pancar üretmiş olan benim
Muşlu üreticimin üretimini, bugün, getirip 350 000 tona
düşürdüğünüz zaman, 100 000 ton... Pancar üreticisini, tamamen, kendi
evinde sefaletle başbaşa bırakacaksınız.
Sayın arkadaşlar, lütfen, bir daha sizlerden istirham
ediyorum, hiç olmazsa, dediğim gibi, gerçekten, sefaletin diz boyu
olduğu bu illerle ilgili olarak getirmiş olduğumuz bu önergeyi
kabul edin, bunu destekleyin. Gerçekten, oraların içinde bulunduğu
sıkıntıyı görseniz, bu önergeye destek vereceğinizden
hiçbir endişem yok. Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla
selamlıyor, tekrar önergeye destek bekliyorum. (FP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yıldız.
Hükümetin ve komisyonun katılmadığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Şeker Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesinin dördüncü
fıkrasındaki "üç yıllık" ibaresinin "on
yıllık" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Suat
Pamukçu
(Bayburt)
ve
arkadaşları
BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR,
BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA
(Konya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Akif Gülle, buyurun efendim. (FP
sıralarından alkışlar)
Sayın Gülle, süreniz 5 dakikadır.
AKİF GÜLLE (Amasya) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; önergemizle, bundan böyle oluşturulacak kotalarda -3
yıllık sürenin, son 3 yıldaki ortalama değerlere göre
değil, son 10 yıllık ortalama değerlere göre- baz olarak
son 10 yıllık ortalama değerlerin alınmasını
getiriyoruz.
Şimdi, bizden önce konuşan çok değerli
arkadaşlarımız, kotayla beraber, şekerpancarı
üreticilerinin içine düşecekleri mağduriyeti açıkça ifade
ettiler. Elbette, damdan düşecek illerin birisi de, bendenizin
milletvekili olduğu Amasya İlimiz. Bilindiği gibi, Amasyamızda,
1950'lerde açılan Amasya Şeker Fabrikamızla beraber, o gün 300
nüfuslu ufacık bir beldeden, bugün, en derin ma-nada, nüfusu 50 000'e
yükselen bir Suluova İlçemiz, hemen bunun yanında, 106 000
üreticisiyle Amasya, Samsun, Tokat, Çorum'un belli bir bölgesini de içine alan
ciddî bir tarım bölgesi, bir sanayi bölgesi, kendiliğinden
oluşmuştu.
Şimdi, Sayın Sanayi Bakanımız az önce
buradaydı, şimdi, görebildiğim kadarıyla
ayrılmışlar. Geçtiğimiz yıl, Amasya Şeker
Fabrikamız ufacık bir problemle karşılaştı, bunun
bölgemize maliyeti çok ağır oldu. Şu anda, Amasya'dan yeni
geldim. Çıkacak bu yasayla beraber oluşacak yapı içerisinde,
şekerpancarı üreticilerimiz, gerçekten, ciddî anlamda
endişelidirler. Amasya Şeker Fabrikasının da içinde
bulunduğu birçok şeker fabrikaları, hayatiyetini devam ettirme
imkânının, hemen hemen -bu yasa çıktıktan sonra-
olamayacağı gibi bir endişeyi, hep beraber
yaşamaktadırlar.
Çok değerli arkadaşlar, bu kota, bu işin,
fabrikalarımızın hayatiyetini devam ettirebilmelerinin,
aynı zamanda bir tuzu biberi olacaktır, kendilerine çok daha ciddî
bir problem getirecektir. Biz, arkadaşlarımızla beraber,
eğer bu kotayı kaldırmayacaksanız ve ölçü olarak da son üç
yılın verilerini alacaksanız; yani, fabrikaların üretim
süreleri ile son üç yıllık ortalama fiilî günlük işlem
miktarlarını ve randımanlarını esas alacaksanız,
bu işin problemini çok daha fazla artırırsınız diye
düşünüyoruz.
Çok değerli arkadaşlar, hepiniz de yakından biliyorsunuz
ki, son üç yıl, Türk çiftçisi için, maalesef, en problemli ve en
sıkıntılı yıldır. Özellikle son iki
yıldır, bütün çiftçilerimizle beraber şekerpancarı
üreticilerimizin ve şeker fabrikalarımızın problemleri de
herhalde hepinizin malumudur.
Şimdi, siz, bundan sonraki ekim alanlarının
oluşmasında ve üretimde son üç yılın bilgilerini, son üç
yılın birikimlerini ele alırsanız, elbette, isabetli bir
karar vermiş olamazsınız. Önümüzdeki beş yılın
planlanmasında, âdeta, bir kâbus gibi Türk çiftçinin üzerine çöken son iki
yılı ölçü olarak alırsanız, gelecek olan beş
yılın planlanmasında, yaptığınız doğru
bir şey olmaz. Biz, bunun için, hiç olmazsa, Türk çiftçisinin üzerindeki
bu kâbusların bir gün son bulacağını, nihayet, nisan
yağmurlarının çiftçimize de bir gün mutlaka
ulaşacağını düşünerek, ölçü olarak son üç yılı
değil de geçtiğimiz son on yılı alınız diye bir
önerge verdik. Öyle tahmin ediyorum, gelecek beş
yılımızın şekerpancarı üretiminde,
planlanmasında, en isabetli bazı, son on yılı ölçü olarak
aldığımız zaman yakalayabiliriz diye düşünüyoruz.
Önergemize desteklerinizi bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
Sağ olunuz. (FP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gülle.
Komisyonun ve hükümetin katılmadığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Sayın Başkan, maddenin
oylanmasında karar yetersayısının
aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - Karar yetersayısının
aranılmasını istediniz.
3 üncü maddeyi, Komisyondan geldiği şekliyle
oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını
arayacağım.
3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Sayın milletvekilleri, lütfen, ellerinizi indiriniz.
Dışarıdan gelenler sebebiyle, saymada
sıkıntımız oldu. Divan Kâtipleri arasında ittifak
sağlanamadı. Oylamayı elektronik cihazla yapacağız
efendim.
Kulisten gelen sayın üyeler için hatırlatıyorum: 3 üncü
maddeyi oyluyoruz. Önergeler kabul edilmedi ve böylece, 3 üncü madde,
Komisyondan geldiği şekliyle oylarınıza arz edilmiş
oldu.
Oylama için 3 dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı
vardır ve 3 üncü madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Doğru Yol Partisi Grubunun
görüşlerini 2 nci maddede belirtirken, Sayın
Yılmazyıldız, ilaç bulunmamasından bahisle bir ifade
kullanmış idi. Sağlık Bakanı Sayın Osman
Durmuş, hükümet adına, 69 uncu madde uyarınca, bu ifadenin
yanlış olduğunu belirterek söz istemiştir. Kendisine söz
veriyorum.
Bildiğiniz gibi, 69 uncu madde, aynı oturum içerisinde uygun
bir zamanda söz verilmesini amirdir.
Buyurun Sayın Bakanım. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
VI. AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un,
Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın,
konuşmasında, ilaç konusunda yanlış ifadeler ileri
sürdüğü iddiasıyla açıklaması
SAĞLIK BAKANI OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale)- Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Yılmazyıldız, konuşması sırasında, böbrek
hastalarının ilaçlarının bulunmadığını
ifade ettiler. Ülkemizde yapılan böbrek nakli sayısı 2000
yılı için 320 vakadır. Böbrek nakli yapılan vakalarda,
organ reddini önlemek için kullanılan ilaçlar vardır. Bu ilaçlarla
ilgili "yokluk" ifadesi, bir yıl içinde toplam 320 vaka için söz
konusu olan syklofosfamiddir.
Bugün Türkiye'de internet aracılığıyla ilaç
getirilebiliyor; bugün Türkiye'de her birey, ithal edilen ilaçların
reçetesini, Sağlık Bakanlığı Eczacılık Genel
Müdürlüğüne gönderdiği takdirde, ilacı bir hafta içerisinde
eline geçebiliyor. Şu anda, Türkiye'deki depolarda yaptığım
incelemelerde hemen hemen hiçbir ilacın yokluğu söz konusu
değildir; ancak, 57 nci hükümet, 29 Mayıs 1999'da göreve
başladığında, İlaç İşverenleri Sendikası
ve derneklerle yaptığımız görüşmede, enflasyondan,
ilaç fiyatlarının ve sektörün etkilenmemesi için nasıl bir
politikanın güdülmesi gerektiği konusunda belli bir mutabakata
varmış bulunuyoruz. Bu mutabakat gereğince, her üç ayda bir,
toptan eşya fiyat endeksine göre, ilaç fiyatları ayarlanmaktadır
ve yirmi aylık sürede, tüketici fiyatları ortalaması yüzde 94'ü
bulmuştur; toptan eşya fiyat endeksi ise, yüzde 87'lerdedir; buna
karşılık, döviz ortalaması yüzde 53'tedir.
Bununla şunu ifade etmek istiyorum: Yirmi ay süreyle, düzenli
olarak, ilaç sektörü, toptan eşya fiyat endeksini dövize
kıyasladığımızda, yüzde 30 daha avantajlı ürün
satmıştır ve ürün ithal etmiştir. Son iki ayda, tablo,
eskiye göre, denkleşmiştir; bu yüzde 30'luk avantaj
kaybedilmiştir.
22 Mart itibariyle, ilaç fiyatları, yine, aramızdaki mutabakat
gereğince, toptan eşya fiyat endeksine göre, yüzde 15 olarak ilan
edilmiştir. 2 Nisanda uygulanacak fiyat tarifesi, Devlet İstatistik
Enstitüsünün mart ayı toptan eşya fiyat endeksi ilan edilmediği
halde, 10 olarak kabul edilmiştir. Bugün açıklanan rakama göre
yanılgımız binde 1'dir; yani, Devlet İstatistik Enstitüsü,
toptan eşya fiyat endeksini, mart ayı için yüzde 10,1 ilan
etmiştir; şubat ve ocak toplamı da 5 ettiği için, yüzde 15
zam, yine, sektörün, olaydan etkilenmemesini sağlamıştır.
Bütün bunları niçin söylüyorum... Bakınız, Türkiye'de
ilaç sıkıntısı var dediğiniz zaman,
insanlarımız yıllık stok yapmaya kalkarsa, Türkiye
bütçesinin yarısı yetmez. Bugün ithalatta kullanılan meblağ
1 katrilyon lirayı aşkındır. On aylık stok,
asgarisinden 1 katrilyon ek masraf anlamına gelir. Dolayısıyla,
kamuoyu iki gündür yanıltılmakta ve ilaç
kıtlığından bahsedilmektedir. Sektörün, İlaç
İşverenleri Sendikasının bize gönderdiği tebligat
vardır, burada ifade edilen şey şudur: "Şu anda
depolarımızda, ithal edilen ilaçların hepsinden vardır,
stoklarımız bittiği takdirde tedarikçiden temin
edilecektir."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen, toparlar mısınız...
SAĞLIK BAKANI OSMAN DURMUŞ (Devamla) - Dolayısıyla,
yapay, suni gündemle, var olan ilacı, eğer biz, yok dersek ülke
ekonomisine yardım etmemiş oluruz, ülkeye zarar vermiş oluruz.
Şu anda hangi hastamızın ilaç
sıkıntısı varsa, lütfen, sağlık müdürlüklerimize
müracaat etsin, reçetesini karşılamayan eczane, eczanenin
ihtiyacını karşılamayan depo veya işveren bize
bildirilsin. Biz bu çerçevede gerekli düzenlemeyi yaptık ve Türkiye'de
ilaç sıkıntısının olmaması için gerekirse
Sağlık Bakanlığı devreye girecektir.
Sayın Başkan, söz verdiğiniz için teşekkür ediyor,
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
V. KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
2. Şeker Kanunu Tasarısı ile Plan
ve Bütçe ve Tarım, Orman ve Köyişleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/798)
(S. Sayısı: 636) (Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz
tasarının 4 üncü maddesini okutu-yorum:
Kota iptal ve transferleri
MADDE 4. - Şirketler haklı bir sebebe dayanmadan iki yıl
üst üste kendilerine tahsis edilen kotalardan % 90'ın altında arz
sağladıkları takdirde, kota ile arz arasındaki fark kadar
kota haklarını Kurulca belirlenecek süre için kaybederler.
Şirketler bu süre içinde kaybettikleri kota hakkına
karşılık yeni kota sağlayamazlar.
Şirketlere tahsis edilen kotalar, Kurul tarafından
belirlenecek süre içinde kullanılmadığı taktirde iptal
edilir.
Zorunlu hallerde pazarlama yılı içinde kotalar arası
şeker transferi yapılır. A kotasının bir
kısmı pazarlanamadığı takdirde, pazarlanamayan miktar
gelecek yılın A kotasına aktarılır ve bir sonraki
yılın A kotası aktarılan miktar kadar düşürülür veya
cari pazarlama yılı içinde, şirketlerin talep etmesi durumunda
ve Kurulca uygun bulunması halinde pazarlanamayan A kotasının
tamamı veya bir kısmı, aynı pazarlama yılı içinde
ihraç edilmek kaydıyla C şekerine aktarılabilir.
Şirketler yapacakları kapasite değişikliklerine göre
ve/veya mücbir sebeplerin tespiti durumunda Kurul kararı ile
bünyelerindeki fabrikalar arasında kota aktarımı yapabilirler.
Kotaların tespiti, tahsisi, iptali ve transferleri ile yeni kota
tahsisine ilişkin hususlar ve uygulamaya ilişkin denetimler
Bakanlık tarafından, Müsteşarlığın görüşü
alınarak çıkarılacak yönetmelik ile düzenlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına,
Tokat Milletvekili Sayın Bekir Sobacı'ya ait.
Buyurun Sayın Sobacı. (FP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
FP GRUBU ADINA BEKİR SOBACI (Tokat) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Milletin ağzının tadının kaçtığı
ekonomik krizin şu içinde yaşadığımız
acılı günlerinde Şeker Kanunu Tasarısını
görüşüyoruz; temenni ediyorum ki, bu yasa, uygulamasında,
inşallah, milletin ağzının tadını biraz daha
bozmaz.
Aslında, 15 günde çıkması gereken acil yasalar olarak
söylenen bu yasa tasarısı, yanılmıyorsam, ikinci niyet
mektubunda, IMF'ye, pancar üretimini 22 milyon tondan 11 milyon tona
düşürme taahhüdünün bir gereği olarak getirilmiştir. Yani, biz,
aslında, ikinci niyet mektubunun gereklerini yerine getirmekle
meşgulüz Meclis olarak ve herhalde TÜSİAD'ın da dediği
gibi, 6 milyar doları nasıl getiririz? İşte, biri de
herhalde bu yasa.
Değerli arkadaşlar, kota düzenlerken elbette üretici
mağdur oluyor, ama, eğer bu yasanın çıkmasından
asıl maksat, şeker sanayiinde, şeker sektöründe
özelleştirmeyi temin etmek ise, bu manada, gerçekten çiftçimize, Türk
tarımında alternatifler geliştirmek zorundayız,
mecburiyetindeyiz ve burada yine bir kurul ve kurum oluşturuyoruz. Geçmişte
de, tarım üretici ve satış birliklerini düzenleyen kanunu
çıkardık. Şimdi ben çok merak ediyorum; Sanayi
Bakanımız gelse ve o çıkan kanunla, bu geçen süre içerisinde,
acaba Türk tarımı neler kazandı, neler kaybetti; burada bir
tartışsak, gerçekten çok merak ediyorum.
Değerli arkadaşlar, bu pancar üretimini sınırlayacak
bir uygulamanın ilk adımıdır, mevzuatıdır.
Şimdi, asıl mesele şudur: Gerçekten, şeker
fabrikalarını özelleştirmek lazım, yani bugün, eğer
devlet, bu sektörden çekilecekse, şunu ifade etmek istiyorum: Pankobirlik
"bütün şeker fabrikalarını bize verin, ben
alayım" diyor. Şurada açıkça söylüyorum, hiçbir kimseyi de
itham etme düşüncesinde değilim: Kooperatifçilikle bu sektörün ben
yürütüleceği kanaatinde değilim ben. Yapılacaksa, her fabrika,
belli bir şirket grubuna, özel sektöre verilir ve gerçekten rekabete
açılabilir. Yoksa, bu kanun çıktıktan sonra, şeker
şirketindeki mevcut, mahsup edilecek alacaklarına
karşılık bu fabrikaları alıp, Pankobirlik'e
devrettiğiniz zaman, 3 tane fabrikayı doğru dürüst
işletemeyen Pankobirlik'in yarın bir KİT haline gelip yeni bir
tekel oluşması endişesini burada ifade etmek istiyorum. Onun
için, burada kulakları çınlasın, 20 nci dönem Çankırı
Milletvekili Mete Bülgün Beyin, Aksaray'da, Fransızlarla ortak bir
şeker fabrikası temeli atılmıştı. Aslında,
keşke o yatırım gerçekleşseydi; bir özel sektör
örneğinin en somut şekliyle ortaya çıktığını
görecektik; ama, zannediyorum şu anda o da krizin kendine getirdiği
yüklerle meşgul.
Şimdi, bu manada, yapılacak olan, Türk tarımında
verimliliğin artırılmasıdır değerli
arkadaşlar. Ben, milletvekilliğinden önce, Pankobirlik'in Tokat
şehir stadyumunda yaptığı bir genel kurula
katıldım. Böyle genel kurul olmaz, böyle seçim olmaz değerli
arkadaşlar. Rezilliktir; birbirlerine silah çeken adaylar, sen gireceksin,
ben gireceğim diye yönetime... Böyle bir kuruma, Türk şeker sanayii
teslim edilmemelidir; kimseyi de itham etmek düşüncesiyle bunları
ifade etmek istemiyorum; ama, yapılması gereken... Pankobirlik, dekar
başına ortalama 4-5 ton olan pancar üretimini, geliştirdiği
bir tohumla acaba 8-10 tona çıkarmak gayretinde midir? Ben bunu merak
ediyorum. Şeker Şirketinin böyle bir gayreti var mı, tohum
geliştirme?.. Bildiğim kadarıyla yok. Yani, Türkiye'de
tarımda gelişme ve verimlilik artışı sağlanan
sektörlerde, hibrit tohum uygulamaları, tohum geliştirmeleri
sayesinde Türk tarımında çiftçilerimiz belli ürün yelpazesinde
verimliliği yakaladı. İşte, burada yapılması
gereken, kota sınırlamalarıyla beraber, tohumu
geliştirerek, Türk çiftçisinin 100 dönüm pancar ektiğinde aldığı
parayı, 30 dönüm ekerek elde etmesini sağlama mecburiyetidir. Yoksa,
siz hangi yasayı çıkarırsanız çıkarın, bu
verimlilik sağlanmadığı müddetçe, biz, Türkiye'de
sanayicisine de, tüketicisine de şekeri pahalı yedirmek
mecburiyetinde, zorunda kalırız.
İşte, bunun için ifade etmek istiyorum değerli
arkadaşlar, yeni bir oligopol, tekeller ve KİT'ler
oluşmasın. Gerçekten, makine fabrikalarıyla çok büyük bir sektör, dışarıya
açılması lazım ve
hızla da özelleştirilmesi lazım; ama, kambur olacak yeni
bir oluşumun da önünü kesmenin gerektiğine inanıyorum ve bunu,
özellikle, tekrar ifade etmek istiyorum.
Bu manada, değerli arkadaşlar, şahsî görüşlerim
olarak da, parantez içerisinde, Sayın Başkanım müsaade
ederseniz, bu geçmiş maddede, bir evvelki maddede (A) kotasıyla
ilgili nişasta bazlı şekerlerin...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Sobacı, lütfen toparlayınız,
tekrar açıyorum.
Buyurun efendim.
BEKİR SOBACI (Devamla) - Yüzde 10 meselesine fazla takılmamak
lazım değerli arkadaşlar.
Glikozu, nişasta bazlı şekeri kullanan sanayicilerin
gönderdiği, milletvekillerini bilgilendirme notunda haklı gerekçeler
vardır. Bugün, Türkî cumhuriyetlerde, İran şekerleme sanayii,
şeker endüstrisi, şeker mamulleri üreticileri, Türk şekerleme
mamulatı ihraç eden ihracatçılardan daha düşük fiyatla, Orta
Asya pazarını ele geçirmiş durumdadır. Niye;
şekerkamışından yapılan şeker ithal ediyor
İran -ucuz- artı, glikoz ithal ediyor. Teşvikli ve maliyet
açısından da bizim daha altımızda maliyetle üretim yaptığı
için de, o pazarı bizim elimizden almıştır. Bu manada, onun
da alternatifi olduğuna inanıyorum. Sonuçta, sulu tarımda ekilen
mısır, pancar pek değişecek değildir; yeter ki, glikozu
da, bizim özel sektörümüz, bu manada, yatırımla gerçekleştirsin,
üretimini ve üretim artışını sağlasın.
Bu manada da, ben, şunu ifade etmek istiyorum: Geçmiş maddeye
de kabul oyu verdiğimi ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP
ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sobacı.
Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini Eskişehir
Milletvekili Sayın Sabri Yıldırım ifade edecekler.
TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, Aksaray Milletvekili
Sayın Murat Akın konuşacak.
BAŞKAN - Peki efendim.
Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın ifade edecekler.(DYP
sıralarından alkışlar)
Sayın Akın, süreniz 5 dakikadır
DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Şeker Kanunu Tasarısı üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, şahsım ve Grubum
adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kota iptal ve transferleriyle ilgili
madde... Bilindiği üzere, şekerpancarı üretimine, başta,
getirilen kota, hatalı bir uygulamadır. Bu kota, müstahsilin
alım gücünü, yani, sanayi ürününe olan talebi kısmaktan başka
bir şey değildir. Çiftçiye getirilen kota, aynı zamanda
çiftçinin alım gücüne, çiftçinin traktörüne, çiftçinin diğer sanayi
mamullerini alımına tahdit getirmektir.
Değerli milletvekilleri, şekerpancarının istihdam ve
ekonomiye katkısını aşağıdaki yapacağım
açıklamayla kısaca da olsa ifade etmeye
çalışacağım.
1 dekar şekerpancarından 500 kilo şeker elde
edilmektedir. 1 dekar şekerpancarı tarımının
sağladığı istihdamın yatırım değer
karşılığı 4 660 dolardır. 1 100 kişi -bir
yılda- personel çalıştıran ve günde 6 000 ton pancar
işleme kapasiteli bir şeker fabrikasının inşaat
maliyeti, makine ve tesislerle birlikte 155 milyon dolardır. Bir tam
istihdam için yapılan yatırımın değeri 155 milyon
dolar, 1 100 kişi -çalıştıran- için yapılan harcama
ise 140 000 dolardır. 1 dekar şekerpancarı yan ürünü olan pancar
posası, küspe, pancar baş ve yaprağı ve melasının
hayvan beslemede kaba yem olarak kullanılması sonucu sağlanan
karkas et üretim artışının değeri dekarda 200 dolar,
yan ürün olan pancar melasının maya sanayiinde işlenmesi sonucunda
elde edilen kuru mayanın ihracatından kazanılan döviz girdisi
dekarda 100 dolardır. Türkiye, şekerpancarı
tarımından, şeker üretiminden, tüketim fazlasının
ihracatından zarar değil, kâr elde etmektedir.
Şekerpancarı tarımıyla sağlanan istihdam ve yan
ürünlerin değerlendirilmesi sonucu kazanılan karkas et ve kuru maya
değeri, şeker ihracatı görev zararını
kapatmaktadır. Şekerpancarı tarımının
tarımda sağladığı faydalar dışında,
şeker fabrikasında çalışan 35 000 civarında daimî,
muvakkat personel ve ayrıca, diğer yan istihdamlarla beraber, bu
yönüyle de köyden kente göçün hızını kesen bir bitkidir.
Değerli milletvekilleri, bilhassa şekerpancarına
getirilen kota, köylüyü ve çiftçiyi çok zor duruma düşürmüştür. 1997
yılında, Doğru Yol Partisinin hükümette olduğu dönemde 22
milyon ton şekerpancarı üretilmekteydi. Bu, bugün
çıkarılacak olan kanunla, 10-11 milyon, hatta, 8 milyon tonlara kadar
indirilecektir. Düşünebiliyor musunuz, IMF'le yapmış
olduğunuz sözleşmede, bu kotayı, 1998 yakın izleme
programı çerçevesinde, 1999'da iyi niyet mektubu çerçevesinde... 2000
yılında iyi niyet mektubuna koyduğunuz kotayla ilgili hükümleri,
milletvekillerinin bir kısmı, taşrada, seçim bölgelerinde
"Doğru Yol Partisi getirdi" demek suretiyle, yanlış
ifadeler kullanmıştır. Peki, yaptığınız
anlaşmalara bakmıyor musunuz sayın milletvekilleri?!.
Değerli milletvekilleri, seçim bölgem Aksaray'da, toplam 22 milyon
ton üretilen şekerpancarının 1,5 milyon tonu üretiliyordu.
Şimdi, bu, 500 000 tonlara kadar indi. Peki, bu insanlar, bu çiftçiler
geçimlerini nasıl sağlayacaklardır? Biraz önce ifade
ettiğim üzere, ekonomiye bir zararı değil, kârı
olmaktadır.
Türkiye ekonomisi, tarihinin en büyük krizini yaşıyor desek
yanlış ifade etmiş olmayız. Türkiye'nin kaderine
hükmedenler, artık, yanlış beyanlardan sakınmalı ve
yaşananlardan ders almalıdır. Türkiye'nin sorunları
kararlılıkla, sabırla ve hepsinden önemlisi, doğru
teşhisle tedavi edilir ve aşılır. IMF'in teşhislerinin,
dolayısıyla, tedavisinin doğru olmadığını
çok şükür ittifakla görmüş bulunuyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Lütfen tamamlayınız Sayın Akın.
MURAT AKIN (Devamla)- Eğer, yeni sayfaya başlarken, yine,
yanıltıcı ifadelerle, malum kuruluş ve adamların
programa şekil vermesine izin verilirse, bu kadar da bile bile ladesin
hesabını kimse veremez; dahası, yeni program, toplumun tüm
kesimlerinin onayını ve güvenini almazsa ki, yaşanan kasım
ve şubat krizlerine rağmen, şu, çıkarılmakta olan Şeker
Kanunuyla ilgili, toplumun, bilhassa, çiftçinin görüşleri alınmadan,
inadına, ısrarla, Türkiye ekonomisinin aleyhine olacak şekilde,
sırf, IMF'e verilen iyiniyet mektubu ve oradan beklenen 6 milyar dolar
gibi bir döviz beklentisi içerisinde yanlış hareket edilmektedir.
Değerli milletvekilleri, ilimizde bir şeker fabrikası
kurulacaktı; biraz önce, Tokat milletvekili arkadaşımız
ifade etti. Başbakan, Cumhurbaşkanı bunun temelini attı,
şahıs, 10 milyon mark krediyi aldı -Çankırı eski
milletvekili ne yazık ki, şimdi, İzmit'te, çeki
karşılıksız çıktığı için tutuklandı!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Sayın Akın, son cümleniz için açıyorum.
MURAT AKIN (Devamla)- Bu şeker fabrikasının temel atma
törenine 1998'de, Başbakan, Cumhurbaşkanı katıldı.
Peki, Aksaray'ın günahı nedir? 10 milyara aldığı büyük
bir arsayı, şimdi, Aksaray Ticaret Odasına da devretmiyor;
çünkü, Ticaret Odası buraya şeker fabrikası kurmak istiyor.
Yanlış politikayı görüyorsunuz.
Bu nedenle, bu tasarının bazı maddelerinde
değişiklik yapılmadığı sürece, bilhassa kota
kaldırılmadığı sürece, Türk çiftçisinin aleyhine
olacaktır. Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akın.
Gruplardan başka söz talebi?.. Yok.
Madde üzerinde 1 önerge vardır, önergeyi okutup, işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Şeker Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesinin üçüncü
fıkrasının "zorunlu hallerde pazarlama yılı
içinde kotalararası şeker transferi yapılır. Cari pazarlama
yılı içinde, şirketlerin talep etmesi durumunda ve kurulca uygun
bulunması halinde pazarlanamayan A kotasının tamamı veya
bir kısmı, aynı pazarlama yılı içinde ihraç edilmek
kaydıyla C şekerine aktarılır. İhraç fiyatı ile maliyet
arasındaki aleyhte oluşacak fark, aktarılan miktarla
sınırlı olarak Hazinece ihracatçılara ödenir. Bir sonraki
yıl bütçesinde ödenen miktar kadar ödenek ayrılır"
şeklinde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Suat
Pamukçu |
Fethullah
Erbaş |
Sait Açba |
|
|
|
|
Bayburt |
Van |
Afyon |
|
|
|
|
Şükrü
Ünal |
Musa
Demirci |
Sabahattin
Yıldız |
|
|
|
|
Osmaniye |
Sıvas |
Muş |
|
|
|
|
Latif
Öztek |
Hüsamettin
Korkutata |
Akif Gülle |
|
|
|
|
Elazığ |
Bingöl |
Amasya |
|
|
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim?..
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR,
BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA
(Konya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) -
Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Önergeye Komisyon ve Hükümet katılmıyor.
Gerekçeyi mi okutayım?..
SAİT AÇBA (Afyon) - Konuşmak istiyorum.
BAŞKAN - Önerge sahiplerinden Sayın Sait Açba; buyurun.
Süreniz 5 dakika efendim.
SAİT AÇBA (Afyon) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kotalarla ilgili 3 üncü maddede, maalesef, pancar çiftçisine
çok büyük bir darbe vurulduğunu burada açıkça ifade etmek isterim.
Pancar çiftçisine vurulmuş olan darbenin, Türkiye'de, millî ekonomiye
vurulmuş olan ciddî bir darbe olduğunu da yine açıkça ifade
etmemiz gerekir.
Pancar şekerine alternatif olarak tatlandırıcı
sektörüyle ilgili, üretimle ilgili yüzde 10'luk bir sınır var yasada,
3 üncü maddede ve bu sınırın, yüzde 50
artırılması veya düşürülmesiyle ilgili Bakanlar Kuruluna da
şu anda yetki verilmiş durumda. Bu yetki, bir bakıma, bu yüzde
10'luk sınırın delinmesiyle ilgili bir yetki.
Bakınız, şunu açıklıkla belirlememiz gerekli:
Nişasta bazlı tatlandırıcı sektörünün, ülkemizde,
hiçbir ülkede olmadığı bir biçimde pancar çiftçisi aleyhine
bugüne kadar geliştirildiğini açıkça görüyoruz, hem de
haksız bir biçimde geliştirilmiş olduğunu görüyoruz. Son
beş yıla baktığımızda, pancar şekeri üretim
artışının yüzde 76 civarında olduğunu,
nişasta kökenli tatlandırıcı artışının
da yüzde 220 olduğunu görüyoruz; hatta, pancar şekeri üretimindeki
kotanın, 2001 yılında, bilindiği gibi, 12,5 milyon tondan
11,5 milyon tona indirildiği de açık. Dolayısıyla, pancar
tarımı daha da azalmakta bir taraftan.
Şunun altını açıkça çizmemiz gerekiyor: Bugün,
Türkiye'de, pancar şekeri stokları varsa ve pancar çiftçisine yönelik
bir kota zulmü uygulanıyorsa, bunun asıl nedeni, en temel nedeni
tatlandırıcı sektörünün Türkiye'de haksız bir biçimde
desteklenmesi ve geliştirilmesidir, esas neden budur. Maalesef, 1994'ten
bu yana, tatlandırıcı sektörü, dünyada hiçbir ülkede
olmadığı tarzda geliştirilmiştir. Bugün, pancar şekerine
oranla yüzde 10'luk fiilî bir üretim seviyesine ulaşmış
bulunmaktadır.
Avrupa Birliği ülkelerine baktığımızda,
tatlandırıcı sektörünün, maalesef, yüzde 2 ilâ yüzde 2,5
sınırlandırılmış olduğunu açıkça
görüyoruz; Türkiye'de yüzde 10, Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 2-2,5
arasında bir sınırlandırma...
Dolayısıyla, pancar şekerinin, ne şeker
kamışı karşısında ne de
tatlandırıcı sektörü karşısında rekabet edebilme
imkânı hiçbir zaman için yoktur. Eğer, tatlandırıcı
sektörünün önü bu şekilde açıldığı takdirde, ileride,
pancar üretiminde ciddî anlamda azalmalar olacağı,
dolayısıyla, gizli işsizliğin hakim olduğu kesimden
şehre doğru ciddî bir göç olgusunun da yaşanacağı
açıktır. Dolayısıyla, bu yönde alınmış olan
kararın, maalesef, Türkiye'de pancar çiftçisine vurulmuş olan en
büyük darbe olduğunu düşünüyorum.
Bakınız, bu konu, Plan ve Bütçe Komisyonunda ve alt
komisyonunda görüşüldü; alt komisyonda, biz "yüzde 10'luk bir fiilî
üretim olduğuna göre, bu yüzde 10'da kalsın" dedik; diğer
komisyon üyeleri, yüzde 12'de direttiler. Üst komisyonda verdiğimiz bir önerge
çerçevesinde, yüzde 10'luk bir sınırda kaldı. Sanayi ve Ticaret
Komisyonunda, bu oranın, yine yüzde 10'da tutulduğunu; fakat, yüzde
10'luk oranın da -maalesef diyorum- Bakanlar Kuruluna yetki vermek
suretiyle delinebileceğiyle ilgili açık bir hüküm konulduğunu da
açıkça görüyoruz. Onun için, Bakanlar Kurulunun geleceğe dönük olarak
alacağı kararı çok yakından izleyeceğiz. Eğer, bu
yüzde 10'luk sınırın artırılması yönünde bir karar
aldıkları takdirde, alacakları her kararın pancar
çiftçisine büyük darbe vuracağının açık bir delilidir.
Şunu açıkça ifade edeyim: Eğer, bugüne kadar, 1994'ten
itibaren nişasta bazlı şekerlerle ilgili üretim alanları,
yine Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu gibi, yüzde 2, yüzde 2,5
sınırında tutulmuş olsaydı, şu anda ne pancar
şekerinde stoklar söz konusu olurdu ne pancar çiftçisi daha az üretimde
bulunurdu ne de pancar çiftçisine uygulanan kota zulmü devam eder giderdi.
Dolayısıyla, yapılmış olan tarihî bir hata var.
Bunun arka planına baktığımızda, maalesef,
bazı büyük sermaye gruplarının pancar çiftçisi aleyhine
haksız bir biçimde desteklendiğini görüyoruz; çünkü, onların
üretim planlamalarına baktığımızda, pancar
şekerinin yüzde 25'ine kadar varan bir üretim planlamaları var 2004
yılına kadar. Dolayısıyla, Bakanlar Kuruluna verilmiş
olan bir yetkiyle, bu alan, bu sınır, bu şekilde
kullanılmak isteniyor. Dolayısıyla, şu anda alınan bu
kararın Meclis tarafından...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Açba, lütfen toparlayınız.
SAİT AÇBA (Devamla) - ...iktidar kanadının oylarıyla
alınmış olan bu kararın, pancar çiftçisine çok ciddî bir
darbe vurduğu inancındayız. Her 2 puanlık bir
artış, pancar çiftçisinin 400 000-500 000 ton daha az pancar ekmesi
sonucunu doğuracaktır. 1 katrilyon liralık bir
tatlandırıcı pazarı, Bakanlar Kuruluna verilen yetki
çerçevesinde yüzde 50 daha artırılırsa, 1,5 katrilyon lira gibi
bir orana yükseltilmiş olacaktır. Bu sektör tamamıyla ihracata
yönelik bir sektör olsa, dış pazarlarda ciddî getirileri olsa, bu
sektörün de, şüphesiz, ilave desteklerle desteklenmesini savunuruz; ama,
şu anda yapılan iş, maalesef, Bakanlar Kuruluna verilmiş
olan artırma yetkisiyle birlikte, pancar çiftçisi aleyhine verilmiş
ciddî bir karardır ve onlara darbe vurucu bir karardır.
Dolayısıyla, biz, bu kararı bu şekliyle desteklemiyoruz,
Bakanlar Kurulunun bu konuda ileride atacağı adımı da
sürekli olarak izleyeceğimizi açık, net bir şekilde
belirtiyoruz.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (FP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Açba.
Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 4 üncü madde kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi okutuyorum:
Hammadde ve şeker fiyatları
MADDE 5. - Şeker pancarı fiyatları her yıl,
şeker fabrikası işleten gerçek ve tüzel kişiler ile
üreticiler ve/veya temsilcileri arasında varılan mutabakata göre
belirlenir. Buna ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık tarafından
çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
Şeker üretiminde kullanılan diğer hammaddeler ise
şirketler tarafından üreticiler ve/veya piyasadan temin edilir.
Şeker satış
fiyatları, şeker fabrikası işleten gerçek ve tüzel
kişiler tarafından serbestçe belirlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde ilk görüşme, Fazilet Partisi Grubu
adına, Hatay Milletvekili Sayın Metin Kalkan'a ait.
Buyurun Sayın Kalkan. (FP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 5 dakikadır.
FP GRUBU ADINA SÜLEYMAN METİN KALKAN (Hatay) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Şeker Kanunu
Tasarısıyla ilgili, Fazilet Partisi Grubu adına görüşlerimi
arz etmek üzere huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bizim tereddüt ve endişelerimiz, bu yasayla, Anadolu'da en az 6 - 7
milyon ekicisiyle, fabrikada çalışanıyla, üreticisiyle ve
bunların bütün yan sektörleriyle, bundan ekmek yiyen insanların
geleceğiyle ilgili, onların ekmeklerini tenkisata uğratmama
kaygısıyla, hükümete, bu kanun çıkarken, ülke
insanının en az 5 - 6 milyonunu daha hassas düşünmesini tavsiye
etmek istiyoruz; çünkü, bu yasa, artık, kamuoyuna da mal olduğu
üzere, IMF'nin ve birtakım çevrelerin esas dayatmasıyla bu kadar acil
ve acele ele alındı ve zorlanıyor. Biz de görüyoruz ki, IMF'nin
dayattığı ve buradan çıkarılan, uzun zamandır çok
yoğun mesai sarf etmekle, eskiye oranla daha fazla üretim yapmakla
övündüğümüz halde, halkın geçimine gerçekten faydalı olabilecek,
maalesef, hiçbir madde çıkmıyor; çıkanların da bir kısmı,
hukuka apaçık aykırı olduğu cihetle, Anayasa Mahkemesinden,
Fazilet Partisinin itirazı üzerine, reddedilerek dönüyor. Böyle, dostlar
alışverişte görmektense, fuzulî meşgale içerisinde olmaya,
elbette, bu Meclis layık değildir.
Ne zaman halkın meşgul olduğu,
uğraştığı, ekmek yediği ve geçimini
sağladığı bir alan varsa, uzun zamandır, işte,
otogazda olduğu gibi veya diğer üretimlerde olduğu gibi,
fabrikaların özelleştirilmesinde olduğu gibi, bu Meclis,
maalesef, iktidarın sayısal çoğunluğuyla, Anadolu
halkının, insanımızın işsiz
sayısını artıracak handikaplara düşmektedir ve birçok
ocağın sönmesine sebep olmaktayız; onun için de, şu anda,
Türkiye'de derin bir kaos, büyük bir huzursuzluk... İşçi, memur,
esnafın yürüyüşlerini, her gün, artık, artarak izliyoruz.
Cottarelli yönlendirmesinden sonra bu madde ele alınmıştı,
görüşülmüştü; fakat, sanki, bir kayyum yönetimi gibi, hükümetin
Derviş yönetimine geçmesiyle, herhalde hızlandırıldı
ve acele çıkması için, burada, halka ne getirecek ne götürecek, Türk
ekonomisine ne getirecek ne götürecek bakılmadan, üzerine dalınıldı.
Biz, Grup olarak, kotaya -çok net ifade ediyorum- karşıyız;
çünkü, Anadolu'nun birçok insanının işsiz kalmasına sebep
olacak bir maddedir kota maddesi. Şu 5 inci maddede de, açık ve net
bir şekilde "şekerpancarı fiyatları, her yıl,
şeker fabrikası işleten gerçek ve tüzelkişiler ile
üreticiler veya temsilcileri arasında varılan mutabakata göre
belirlenir" diyor. Ben soruyorum; şekerpancarı ekiminden önce
mi, sonra mı?.. Bu belirlemenin zamanı neden tayin edilmiyor?
Eğer, sonra olursa, siz, burada, istediğiniz fiyatı
koyarsınız ve bütün ekicileri, çok zor durumda, iflasa ve
toprağını işlememeye sevk edersiniz. Bu kanun maddesini
düzenleyenlerin bunu düşünmesi lazımdı. Demek, burada, bir
iyiniyet yok istenildiğine göre davranılacak.
"Şeker üretiminde kullanılan diğer hammaddeler ise
şirketler tarafından üreticiler ve öncelikle iç piyasadan temin
edilir..." Hani, serbest piyasa ekonomisi kurallarının ucuzluk
için, rekabet için gerekli olduğunu savunuyorduk, söylüyorduk. Bu maddeyi,
düşündüğünüz şekilde temin etmeye nasıl muktedir
olacaksınız?
"Şirketler monopolik ve oligopolik kararlar alamaz"
diyorsunuz. Bütün özelleştirmelerde de demiyor musunuz ki,
özelleştirme, işçilerin yararına, ülke ekonomisinin
yararına; ama, buna rağmen, özelleştirilen bütün fabrikalarda
işçi çıkarılmıyor mu?! Türkiye'de, özelleştirme
furyasından sonra işsizlik yüzde 500 artmıyor mu?!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kalkan, lütfen toparlayınız.
SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Öyleyse, burada "monopolik
ve oligopolik kararlar alınamaz" şeklindeki ifade, sadece bir
göz boyama ifadesidir. Bu da, işsizlerin artması gibi, gerçekten,
tekel oluşmasına, monopol ve oligopolik bir pozisyon
oluşmasına zemin hazırlayacaktır. Eğer, bunu önlemek
isteseydi bu yasa tasarısını teklif edenler, buraya, bunu yapma
halinde, önleyici tedbirler de koyarlardı. Bu bakımdan, gerek kota
maddesiyle gerekse çiftçilerimizi işsizliğe mahkûm edecek veçhesiyle
bu maddeye çok daha dikkat edilmesini arz ediyor, Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kalkan.
İkinci söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Eskişehir
Milletvekili Sayın Sadri Yıldırım'a aittir.
Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
DYP GRUBU ADINA MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 636 sıra sayılı
Şeker Kanunu Tasarısının 5 inci maddesi üzerinde Doğru
Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi
ve mağdur olan pancar çiftçisini, Grubum ve şahsım adına
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz tasarı,
ülkemiz için çok önemli; çiftçimiz için hayatî önem
taşımaktadır. Hepimizin bildiği gibi, ülkemiz bir
tarım ülkesidir; nüfusun yarısı tarımla uğraşmaktadır.
Ülkemizin temeli tarımdır; ancak, hükümet, tarımın önemini
bilmemektedir. Tarım, dünyanın her yerinde ve gelişmiş
ülkelerde desteklendiği halde, ülkemizde ise, son dört yıldır
-bırakınız desteklemeyi- çiftçi, alınteri, elemeği
olan hakkını alamadığı gibi, hükümet, çiftçiye üvey
evlat muamelesi yaparak âdeta çiftçiyi tasfiye etmeyi planlamış ve
yok etmiştir.
Şekerpancarı da tarımın bir parçası olup, 500
000 pancar üreticisi ve 10 milyon aileyi ilgilendirmektedir. Çiftçiyi tarlaya
ve köye bağlayan, ailenin tüm fertlerine çalışma imkânı ve
istihdam sağlayan, yan ürünlerinin tamamı değerlendirilen bir
bitkidir. Sağladığı katma değer itibariyle,
yetiştirildiği bölgelerdeki ürünlere göre üstünlüğü tartışılamaz;
yani, pancar, hem tarım ve hem sanayi ürünüdür; değeri, ülkemiz için
çok önemlidir.
Ülkemiz nüfus artış hızı ve şeker güvenlik
stokları da alındığında, bu gelişmelere
bağlı olarak ihtiyacının artması
kaçınılmazdır. Sonuç itibariyle, ülkemizin şeker talebi
artmaktadır. Ülkemizin artan ihtiyacının
karşılanması için üretimin artırılması
gerekmektedir. Bitkisel yağda olduğu gibi, bazı lobilerin
şeker ithalatı ve ülkemizi dışarıya muhtaç etme
çabaları engellenmelidir. İhtiyaç duyulan şekeri üretecek
potansiyel ülkemizde mevcuttur; ancak, her ne sebeple olursa olsun, ülkemize ham
veya işlenmiş şeker ithalatı yapılmamalıdır.
Değerli milletvekilleri, genelde şekerpancarı eken
çiftçimiz, küçük çiftçidir. Eskişehir'de ve diğer pancar ekilen
illerde yaptığım araştırmalara göre, pancar çiftçisi
yılda ortalama 10 ile 20 dekar arası pancar ekerek 80 ton pancar
üretmek suretiyle geçimini sağlamakta iken, 55, 56 ve 57 nci hükümet her
yıl pancar kotasını düşürerek, yani, çiftçinin pancar
ekimini azaltarak, çiftçiyi mağdur etmiş, cezalandırmış,
perişan etmiş ve yok etmiştir. Bugün gelinen nokta ise, 50 ton
pancar teslim eden çiftçiye 1 ton, hatta 750 kilogram pancar ektirilmektedir.
Öyleyse, o zaman, çiftçiye "pancar ekme" denilmektedir. Hükümet,
böylece, arada, pancar kotası tüccarları yaratmıştır.
Bakınız, Eskişehir'in Alpu İlçesinde bir kahvede, 1
000 ton satılık pancar kotası ilanını gördüm,
getirdim, geçen de size gösterdim; şimdi, yine gösteriyorum.
Bakınız...
Bu ilana göre, hükümetin çiftçiyi hiçe saydığı ve çiftçi
düşmanı olduğu herkesçe bilinmektedir; çünkü, bir yıl evvel
ektiği ve altı ay evvel söküp teslim ettiği pancar bedelini
alamaması nedeniyle cebinde çay parası olmayan ve kota nedeniyle de
pancar ekemeyen çiftçinin hali nedir bilir misiniz? Siz bu çiftçinin yüzüne
nasıl bakacaksınız; gidip de çiftçinin ve halkın içine
nasıl gireceksiniz? Siz sayın hükümet, sadece çiftçiye değil,
ülkeye de zarar veriyorsunuz; çünkü, çiftçi, şu anda tarlasını
sürecek mazot alamıyor, gübre bulamıyor, bulsa bile alamıyor.
Tarım girdileri çok pahalı olmasına rağmen, hükümet,
çiftçinin malına hakkı olan ücreti vermediği gibi, hükümet,
geçen programlarında çiftçiye yer vermediği gibi, şimdi de, yeni
programda da yine çiftçi yok, esnaf yok, memur yok.
Gübreye her hafta zam geliyor. Millet can çekişiyor, öfkesinden
meydanlara iniyor. Siz, hâlâ, ülkenin ve çiftçinin aleyhine olan kanunlarla
uğraşıyorsunuz, vergi ve zam yüklüyorsunuz. Gittiğiniz yol
yine yanlış. Bu millet, bu yükü çekemez. Daha radikal ve gerçekçi
tedbirler alın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yıldırım, lütfen
toparlayınız.
MEHMET SADRİ YILDIRIM (Devamla) - Krizin çaresi ülkede, çaresi
millette, çaresi demokraside, ülkeye tam demokrasiyi getirecek olan Seçim
Kanununda. Öyleyse, gelin, hep birlikte, önce, Seçim Kanununu
değiştirerek millete kendi milletvekilini seçme imkânını
verelim; böylece, Meclis ile milleti bütünleştirelim diyor, Yüce
Heyetinize saygılar sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.
Grupları adına başka söz talebi?.. Yok.
Madde üzerinde verilmiş 2 adet önerge vardır; bunları
sırasıyla okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Şeker Kanunu Tasarısının 5 inci maddesinin birinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde düzenlenmesini
arz ve teklif ederiz.
"Bir sonraki pazarlama yılı için geçerli şekerpancarı
fiyatları, her yıl, pazarlama yılı başlamadan önce,
şeker fabrikası işleten gerçek ve tüzelkişiler ile
üreticiler ve/veya temsilcileri arasında varılan mutabakata göre
belirlenir. Bu hususla ilgili usul ve esaslar, Bakanlık tarafından
çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir."
|
|
Suat
Pamukçu |
Şükrü
Ünal |
Musa
Demirci |
|
|
Bayburt |
Osmaniye |
Sıvas |
|
|
Sabahattin
Yıldız |
Latif
Öztek |
Hüsamettin
Korkutata |
|
|
Muş |
Elazığ |
Bingöl |
|
|
|
Akif Gülle |
|
|
|
|
Amasya |
|
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutup, işleme
alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Şeker Kanunu Tasarısının 5
inci maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Şeker üretiminde kullanılan diğer hammaddeler ise,
şirketler tarafından üreticiler ve öncelikle iç piyasadan temin
edilir."
|
|
Latif
Öztek |
Yasin
Hatiboğlu |
Musa
Demirci |
|
|
Elazıg |
Çorum |
Sıvas |
|
|
Aslan
Polat |
Maliki
Ejder Arvas |
|
|
|
Erzurum |
Van |
|
BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor
mu efendim?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR,
BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA
(Konya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) -
Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı
önerge üzerinde, Sayın Musa
Demirci; buyurun efendim.
Süreniz 5 dakika.
MUSA DEMİRCİ (Sıvas) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 5 inci maddenin ikinci fıkrası üzerinde
verdiğimiz önerge hakkında söz almış bulunuyorum; Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ancak, şunu peşinen belirteyim ki, verdiğimiz önerge,
böyle, sırayı savmak için verilen bir önerge değildir.
Gerçekten, değişiklik yapılmak suretiyle, Türkiye'de üretimin
önünü bayağı kesmişler. Şimdi, bakınız, Tarım
Komisyonunda kabul edilen metinde, bu madde hiç değiştirilmeden
"hammadde iç piyasadan temin edilir" deniliyor.
Şekerpancarı şekerin hammaddesi, bunu biliyo-ruz; ancak, burada,
ikinci paragrafta "şeker üretiminde kullanılan diğer
hammaddeler ise, şirketler tarafından üreticiler ve öncelikle iç
piyasadan" denilmişti; şimdi "piyasadan" deniliyor.
Değerli arkadaşlarım, bu, hakikaten, Türkiye'de, üretimin
önüne konulan engeldir. Bu bakımdan, Tarım Komisyonunda, Tarım
Komisyonumuzun bütün üyeleri tarafından enine boyuna
tartışılmış ve dolayısıyla, o gün, iç
piyasadan temin edilmesi kararı verilmişti; ancak, görüyoruz ki,
Sanayi Komisyonu "iç piyasadan" ibaresinden "iç" kelimesini
çıkarmak suretiyle "piyasadan" diye, böyle, muğlak bir hale
getirmiştir. Bu bakımdan, Sayın Bakanımızdan, Komisyon
Başkanımızdan, Tarım Komisyonunun üyelerinden -buradalar
tahmin ediyorum- arkadaşlarımızdan rica ediyorum, mutlaka, bu
önerge desteklenmek suretiyle, tatlandırıcıların
hammaddesinin iç piyasadan temin edilmesi lazım. Bu, fevkalade önemli.
Şimdi, şu söylenebilir, "Türkiye'de mısır
üretim yeterli değil" denilebilir. İşte, Şeker
Şirketinin kıymetli elemanları orada oturuyorlar. Türkiye
Cumhuriyetinin ilk yıllarında şeker fabrikası
kurulduğu zaman, bu ülkenin çiftçileri şekerpancarı ekmesini
bilmiyorlardı; ama, bakınız, zaman içerisinde, Türkiye'nin bütün
zeminlerinde şekerpancarı üretildi, hatta, bugün 22 milyon tona
çıktı. Şimdi, biz, bu üretimi kısıyoruz; öyleyse,
Türkiye'de mısır üretimini de artırmak suretiyle, bu
tatlandırıcıların hammaddesini bu ülkeden temin edebiliriz.
Nasıl; Şeker Şirketinin elemanları disiplinli
çalışmak suretiyle sözleşmeli modeli geliştirmişler ve
dolayısıyla, her çiftçiye, yani, ekim yapmak isteyen her çiftçiye
sözleşme yapmak suretiyle, gübresini vermek suretiyle, ilacını
vermek suretiyle, aletini vermek suretiyle ve çapasını ne zaman
yapacağını öğretmek suretiyle, Türkiye'de
şekerpancarı üretimi yerleştirilmiş ve hatta, bugünkü
seviyeye gelmiştir. Bugün ne yapıyoruz; bunu engelliyoruz. Ne
adına; işte, kurulmuş beş firma adına bunu
engelliyoruz. Öyleyse, hiç değilse, Türkiye'de mısır üretiminin
önünü açalım, mısır üretimini teşvik edelim. Nasıl
yaparız; o zaman, bu fabrika sahipleri mademki fabrikayı
kurmuşlar, öyleyse, çiftçide sözleşmeli modeli geliştirmek
suretiyle mısır üretimini artırabilirler, bunu yapabilirler.
Yapmadıkları takdirde, bakın, hem ülkede pancar
tarımının, pancar çiftçisinin ürettiğinin önünü kesmek
suretiyle fevkalade bir kötülük yapı-yoruz hem de
hayvancılığımızın gelişmesini önlüyoruz. Bu
bakımdan, hiç değilse, mutlaka, hammaddenin iç piyasadan temin
edilmesi lazım. Bu fabrikaların kendi etraflarında,
fabrikaları kurdukları yerlerin etrafında veya Anadolu'nun,
işte, diyelim ki, Niksar Ovasında veya mümbit ovalarında
mısır üretimini geliştirmek suretiyle, mutlaka, çiftçinin, hiç
değilse pancardan kaybettiğini mısırdan kazanması
lazım diyorum.
Önergeyi destekleyeceğinizi umuyor, hepinize saygılar
sunuyorum.
Sağ olun. (FP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Demirci.
NEZİR AYDIN (Sakarya) - Karar yetersayısının
aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Karar yetersayısı yoktur; birleşime, 16.50'ye kadar ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.40
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 16.50
BAŞKAN: Başkanvekili Mehmet
Vecdi GÖNÜL
KÂTİP ÜYELER: Mehmet BATUK
(Kocaeli), Melda BAYER (Ankara)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 78 inci Birleşimin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
2. Şeker Kanunu Tasarısı ile Plan
ve Bütçe ve Tarım, Orman ve Köyişleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/798)
(S. Sayısı: 636) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Hatırlanacağı üzere, Sayın Latif Öztek ve
arkadaşlarının verdiği önergenin oylanması
sırasında karar yetersayısı istenilmiş ve oylamada
karar yetersayısına ulaşılamadığı için ara
verilmişti.
Önergeye Komisyon ve Hükümet katılmamıştı.
Şimdi, elektronik cihazla önergeyi oylarınıza
sunacağım.
Oylama için 3 dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı
vardır; önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Şeker Kanunu Tasarısının 5 inci maddesinin birinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde düzenlenmesini
arz ve teklif ederiz.
"Bir sonraki pazarlama yılı için geçerli şekerpancarı
fiyatları, her yıl, pazarlama yılı başlamadan önce,
şeker fabrikası işleten gerçek ve tüzelkişiler ile
üreticiler ve/veya temsilcileri arasında varılan mutabakata göre
belirlenir. Bu hususla ilgili usul ve esaslar, Bakanlık tarafından
çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir."
Suat
Pamukçu
(Bayburt)
ve
arkadaşları
BAŞKAN -.Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR,
BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA
(Konya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir)
-Katılmıyoruz.
LATİF ÖZTEK (Elazığ) - Sayın Başkan, söz
istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun efendim.
Süreniz 5 dakika.
LATİF ÖZTEK (Elazığ) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım, şekerpancarı, aslında, bir
tarım ürünü, bir endüstri bitkisidir; ama, görülen o ki, burada, konu,
sadece bir hammadde olarak ele alınıyor. Sanayi Komisyonuna gidiyor,
Sanayi Komisyonu esas komisyon olarak alınıyor; ama, Sanayi
Komisyonu, konunun sosyal yönünü, tarımla olan ilgisini dikkate almadan
inceliyor; bu yüzden hata ediliyor. Şekerpancarı bir hammadde olarak
görüldüğü için, vermiş olduğumuz, biraz önce
görüştüğümüz önergeye "hayır" denildi.
Aslında, biraz önce verilmiş olan önergede "şeker
üretiminde kullanılan diğer hammaddeler ise, şirketler
tarafından üreticiler ve öncelikle iç piyasadan alınır"
diyoruz. Burada en çok kullanılan ürün mısırdır. Eğer,
mısır, öncelikle iç piyasadan temin edilecek olursa, bizim, şu
anda, glikoz üretimiyle uğraşan, tatlandırıcı
üretimiyle uğraşan fabrikalarımız öncelikli olarak Türkiye
piyasasındaki mısırı alacaklardır. Bu da, Türk
çiftçisinin gelirinin artması demektir. Maalesef, bu önergemize "hayır"
dediniz.
İkinci vermiş olduğumuz önerge de, yine bu konuyla
ilgili, yani, tarımla doğrudan ilgili bir konudur. Bakınız,
çiftçi, bir yıl önceden, tohum yatağını veya
tarlasını hazırlıyor. İlkbaharda tarlasını
ekiyor, çapalıyor, suluyor, yabancı otunu alıyor, tabiri caizse,
çocuğu gibi o ürüne bakıyor. Sonbaharda hasat ediyor ve getiriyor.
2000 yılında olduğu gibi, siz diyorsunuz ki, biz, bu ürüne
şu kadar lira verdik... Fiyat, azsa da, çoksa da, yapacağı
hiçbir şey yok. Bizim istediğimiz, çiftçi ürünü ekmeden önce
fiyatın belirlenmesidir. Gerçekten, bu, sadece önerge olsun diye verilmiş
bir önerge değildir, Türk çiftçisinin menfaatına olan bir önergedir.
Bu yüzden, çiftçiye bir alternatif tanıyalım diyoruz. Tamam, sen
ürününü ekmeden fiyatını belirledik, eğer istiyorsan bu ürünü
ekersin, eğer istemiyorsan ekmezsin diyelim. Aksi halde, elde ettiği
ürünü, fiyatı ne olursa olsun, getirip fabrikaya satmak durumundadır.
Arkadaşlar, bakınız, pancar üreticisinin alınteri,
gerçekten, 1995-1996 yıllarında verilmediği için, şeker
üretiminde, Türkiye, kendine yeterli olmaktan çıktı,
dışarıdan şeker ithal etti ve bu ithalat için de
milyarlarca dolar döviz ödedik. Bu ödediğimiz dövizleri eğer Türk
çiftçisine verseydik, gerçekten, o yıllarda dışarıdan
şeker ithal etmek mecburiyetinde kalmazdık. Şimdi, teklifimiz
tamamen teknik yönden düşünülmüştür ve pancar üreticisinin ya da Türk
çiftçisinin zararını önlemek için, fiyatları önceden
belirleyelim diyoruz.
Evet, pancar paraları geç ödenmektedir; bir sonraki
yılın, çok kere, mart, nisan, hatta bazen mayıs ayında
parası ödenmektedir. Bunun, çiftçi üzerindeki olumsuz etkilerini
düşünmemiz gerekir. Çiftçi, ekonomik yönden mağdurdur; eğer
parası da geç ödenirse, mazotunu alamaz, tarlasını süremez,
hatta ürününü ekemez, gübresini alamaz ve tarlasına atamaz, ziraî mücadele
ilaçlarını alıp, tarlasında kullanamaz. Sonuçta, ilk
bakışta çiftçiler mağdur olur; ama, geniş açıdan
bakılacak olursa, millî üretimimiz düşeceğinden, ülkece,
milletçe bu işten zarar görürüz.
Biz, önergemizin sizler tarafından destekleneceğini umuyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Öztek.
Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
Şeker ihracat ve ithalatı
MADDE 6. - Dünya borsa fiyatları, iç fiyatlar, arz talep dengesi,
spekülatif etkiler ve diğer ilgili hususlar dikkate alınarak
şeker ticaretinde yapılması istenen düzenlemeler konusunda
Kurul, Müsteşarlığa görüş bildirir.
İmalatçı-ihracatçıların dahilde işleme rejimi
ve/veya benzer uygulamalar çerçevesinde hammadde veya yardımcı madde
olarak kullandıkları yabancı menşeli şeker, C
şekeri kapsamında olup, doğrudan veya işlenmiş ürün
olarak yurt içinde pazarlanamaz. Bu kapsamda ithal edilecek şeker için
Kurul Müsteşarlığa görüş bildirir.
BAŞKAN - Gruplar adına ilk söz, Fazilet Partisi Grubu
adına, Erzurum Milletvekili Sayın Fahrettin Kukaracı'da. Buyurun
efendim. (FP sıralarından alkışlar)
Sayın Kukaracı, süreniz 5 dakika.
FP GRUBU ADINA FAHRETTİN KUKARACI (Erzurum) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan Şeker
Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde, Grubum
adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Muhterem milletvekilleri, güncelliğini yitirmiş,
yaklaşık elli yıllık bir kanun yerine, çağın
gereklerine uygun yeni bir kanuna ihtiyacımız olduğu kabul
edilebilir. Tasarının genel gerekçesinde "Helsinki Zirvesi
sonrasında kazanılan aday ülke statüsü ve Dünya Ticaret Örgütü
çerçevesindeki taahhüt ve gelişmeler, bu yeni düzenlemeyi gerekli
kılmıştır" denilmektedir.
Şeker üretiminde istikrarın sağlanması, iç piyasada
rekabetin oluşması, özelleştirmeye imkân tanıyacak hukukî
altyapının hazırlanması, bu düzenlemenin gerekçesini
teşkil etmektedir.
30 000 işçi istihdam edilen, 3 milyon çiftçi ailesinin geçim
kaynağı olan bu sektörde yapılmakta olan bu düzenlemenin, her ne
kadar pancar üreticileri ile işleyicilerin menfaatlarının buluşacağı
bir düzenleme olduğu iddia edilse de, gerçek bu değildir, bu
olmayacaktır. Zira, bu iktidarın her icraatında olduğu gibi
bu düzenlemesinde de insan unsuru gözardı edilmiştir ve tasarının
sosyal boyutu bulunmamaktadır. Daha önce, Et ve Balık ve Süt
Endüstrisi Kurumları gerekli tedbirler alınmadan
özelleştirilmiş olduğu ve et ithal edildiği için
hayvancılık nasıl yok olmuş, geçimini
hayvancılıkla sağlayan milyonlarca insan işsiz güçsüz ve
çaresiz duruma düşürülmüşse, bu düzenlemeyle de, pancar tarımıyla
geçimini sağlayan tüm çiftçiler perişan olacaktır.
Özellikle alternatif sanayi bitkisi ekemeyen Erzurum, Kars,
Ağrı, Bayburt, Erzincan, Van ve diğer iller ikinci darbeyi
yiyecek, mahallî tabirle, eli böğründe kalacaktır. Tasarı
kanunlaştığında, fabrikalar özelleştirilecek, serbest
rekabet sonucu, olumsuz iklim şartları içindeki doğu çiftçisi
geçim kaynağı olan pancar ekimini yapamayacaktır. Kapanacak
fabrikalar sonucu, halen çalışmakta olan işçinin büyük bir
kısmı işsiz, dolayısıyla da ekmeksiz kalacaktır.
İthal şekerle rekabet edemeyecek Türk çiftçisi, piyasadan çekilmek
zorunda kalacaktır. Şeker ithalinin engellenmesi ve yerli üretimin
fonlarla desteklenmesi imkânsız hale geleceği için, çiftçimiz pancar
ekemeyecek, bunun sonucu olarak da, Türkiye, şekerde de dışa
bağımlı hale gelecektir.
Bu sebeple, feryat eden Erzurum pancar ekicileri gönderdikleri bir
yazıda şöyle sesleniyorlar: "Uyarılarımıza
rağmen, şeker fonuna yasada yer verilmeyecek mi? Türkiye, Amerikan
tatlandırıcı şirketlerinin pazarı mı
yapılmak isteniliyor? Özelleştirme öncesinde
tatlandırıcı üretiminin önü açılarak şeker
fabrikalarının kapatılması mı planlanıyor? 3-5
rantiyeci mi, yoksa 500 000 pancar üreticisi mi önemli? Zamanında zorla
pancar ektirdiğiniz Türk köylüsünü, bugün de, dış taahhütler
adına yabancılara peşkeş çekmek mi istiyorsunuz?"
diyorlar.
Anlaşılan odur ki, vahşi kapitalizm uygulaması
sonucunda, nefesi ye-tenler kalacak, nefesi yetmeyenler de yok olup gidecek.
Sektör dinamizm kazanamayacak, dış piyasalarla rekabet edemeyecek,
sadece ona teslim olacaktır.
Sayın milletvekilleri, bu iktidar, her ne yapmış ise,
sonunda insanımız bundan zarar görmüştür. Her ne
söylemişse, tersi gerçekleşmiştir. Bu düzenleme de,
diğerleri gibi, ülke insanını mutlu etmek, onu rahatlatmak için
değil, IMF öyle istediği için yapılmaktadır. Bu
tasarı, şekerkamışından veya mısıra
dayalı nişastadan oluşan şekeri, ülkemize satmayı
amaçlayanlar tarafından dikte ettirilmiştir. Eskiden ortak pazar
tanımlanırken "onlar ortak, biz pazar" denilirdi. Şimdi,
pazar olma keyfiyeti tamamen gerçekleşmiş bulunmaktadır. Bundan
böyle büyük şehirlere göç eden insanların sayısı artacak,
işsiz kalan pancar ekicisi yüzünden, problemler katmerli hale gelecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kukaracı, lütfen toparlayınız.
FAHRETTİN KUKARACI (Devamla) - Bağlıyorum efendim.
Ülkede sanal istikrar yerine, gerçek istikrar ve millete dayanan bir
iktidar olmadan, ısmarlama kanunlarla şeker üretiminde istikrar
sağlanacağını düşünmek safdillik olacaktır diyor;
Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kukaracı.
Başka söz talebi?.. Yok.
TURHAN GÜVEN (İçel) - Var efendim.
BAŞKAN - Konuşacak mısınız?..
TURHAN GÜVEN (İçel) - Saatler önce divana konuşma talebimizi
iletmiştik.
BAŞKAN - Bize intikal etmedi; ama, tabiî hakkınız.
TURHAN GÜVEN (İçel) - Hiç boş maddemiz yok Sayın
Başkan, herkes bunu böyle bilsin.
BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına, Eskişehir
Milletvekilimiz Sayın Yıldırım; buyurun efendim.
Süreniz 5 dakika.
DYP GRUBU ADINA MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 636 sıra sayılı
Şeker Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde
Doğru Yol Partisi Grubu adına, söz almış bulunuyorum; Yüce
Heyetinizi ve mağdur olan çiftçimizi Doğru Yol Partisi ve
şahsım adına saygıyla selamlıyorum. Dün şehit
olan 2 polisimize Allah'tan rahmet diliyor, ailesine ve emniyet
mensuplarına da başsağlığı diliyorum.
Pancar ziraatı, yaklaşık 64 ilde yapılmaktadır;
ancak, kota nedeniyle pancar ekemeyen çiftçi de işsizler ordusuna
eklenmektedir. Kotayı ya kaldırın veya bir çare bulun; çünkü,
çiftçi perişan.
Şekerpancarı fiyatları, her yıl, şeker
fabrikası işleten gerçek ve tüzelkişiler ile üretici
temsilcileri olan pancar kooperatifleri arasında varılan mutabakata
göre belirlenmelidir. Yani, getirilen yasayla, hükümet, pancar bedellerinin
belirlenmesinde üreticiyi hiç dikkate almamaktadır. Yasa
tasarısında 30 şeker fabrikasının 1 temsilcisi varken,
5 nişasta üreticisi şirketin 1'den fazla üyeyle temsil edilmesini de
anlamak mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, 19 Şubatta başlayan ekonomik
kriz halen devam ediyor, hem de gün geçtikçe artarak devam ediyor.
Bakınız, 44 gündür ülke kan kaybediyor. Hasta komada, yoğun
bakımda; teşhis dahi konulamamış. Ülkede hükümet
boşluğu var. Bu, açıkça görülmektedir; çünkü, halen,
pahalılık, vergi ve zamlar devam ediyor.
Bakınız gübre zamlarına. Ben, size, çiftçinin en çok
kullandığı üç gübrenin fiyatlarını vereceğim: 14
Martta; 26'lık amonyum nitrat 128 000 lira, DAP 195 500 lira, üre 158 000
lira. Dün aldığım listeye göre: Nitrat 153 810 lira, üre 180 000
lira, DAP 255 480 lira. Yani, bu on gün içerisinde yüzde 60'dan fazla zam
olmuş beyler.
Şimdi bu fiyatlara göre çiftçi nasıl alacak, nasıl
ekecek? Ülkenin krizi çok ciddî. Herhalde, sayın hükümet, halen, krizin ya
farkında değil veya bu işi bilmiyor. Bakınız "15
günde 15 kanun çıkaracağız" diyorsunuz. Nasıl
çıkaracaksınız? Hani iktidar milletvekilleri? Dünkü oylamada
276'yı bulamadınız. Buna rağmen muhalefet burada, her
çabayı göstermekte. İktidarın, ülke menfaatına
getirdiği her kanuna destek vermeye hazırız; verdik de; ama,
millet bitmiş, çiftçi bitmiş, esnaf bitmiş... Bu da yetmiyor...
Milletin daha evvel aldığı ve alacağı kredilere
uygulanan faizlere -çiftçi için- bir bakın; bakın söylüyorum iyi
dinleyin: Şubat 2001; küçük ve orta boy işletmeler için yüzde 55,
büyük işletmeler için yüzde 70. Mart 2001; küçük ve orta boy
işletmeler için yüzde 92, büyük ölçekli işletmeler için yüzde 105.
Nisan; 1 Nisandan itibaren, küçük ve orta boy işletmelerin Ziraat
Bankasındaki faizleri yüzde 120, diğerleri -büyük işletmeler-
yüzde 130; bu, resmî, Ziraat Bankası Genel Müdürlüğünden giden
yazı beyler, dikkatinizi çekerim. Öyleyse, bu faizlerle çiftçi ayakta
durabilir mi? Sayın Hükümet, ne yapmak istiyorsunuz; ülkeyi nereye
götürüyorsunuz? Ülkeyi, idare edemediğiniz ve ekonomik krizden
çıkaramayacağınız belli; düzeleceğine, siz, kendiniz
de inanmıyorsunuz. Öyleyse, çekin gidin de millet kurtulsun. Millet size
güvenmiyor. Millet, en iyisini bilir; çünkü, çare millettedir diyorum. (DYP
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri...
M. ZEKİ SEZER (Ankara) - Biz de öyle dedik zaten.
MEHMET SADRİ YILDIRIM (Devamla) - İyi dinleyin, konuşana
saygı gösterin...
M. ZEKİ SEZER (Ankara) - Sizi de millet seçti.
MEHMET SADRİ YILDIRIM (Devamla) - Devletimiz büyüktür. Devleti
küçük düşürmeye, hiç kimsenin, hatta, hükümetin bile hakkı yoktur.
Esas kriz, hem siyasî hem de ekonomiktir. Bunu, defalarca söyledik; hem
sorunları hem de çarelerini söyledik; ama, siz, bizi dinlemiyorsunuz.
Ekonomiyi de bilmiyorsunuz. Her şey ortada; ülkeyi ne hale
getirdiğiniz, herkesçe malum; ama, aldığınız tedbirler
sunîdir; iyileştirici, ciddî ve milletin sıkıntısına
çare olacak kanunları getirin. Siz, hâlâ, IMF'nin ve Dünya
Bankasının istediği kanunları getiriyorsunuz; ama, çare
millette ve demokraside diyorum.
Sayın Hükümet, millet çok zor durumda; bırakınız,
milletin yürümesine engel olmayınız; engel olursanız, sosyal
patlama olur; önüne geçemezsiniz. Öyleyse, acilen, bu ülkeyi ve milleti komadan
çıkarın diyor, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (DYP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım.
Madde üzerinde önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Teşkilât
Şeker
Kurumu
MADDE 7. - Bu Kanun ve ilgili diğer mevzuatın
uygulanmasını sağlamak, uygulamayı denetlemek ve
sonuçlandırmak, Kanunda verilen yetkiler çerçevesinde düzenlemeler yapmak
ve kanunla verilen diğer görevleri yerine getirmek ve yetkileri kullanmak
üzere, kamu tüzel kişiliğine sahip, Şeker Kurumu
kurulmuştur. Kurumun merkezi Ankara'dadır. Kurumun organları
Şeker Kurulu ve hizmet birimlerinden oluşur. Kurum, Şeker Kurulu
tarafından yönetilir.
Kurumun ilişkili olduğu Bakanlık, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığıdır.
BAŞKAN - Gruplar adına ilk söz, Fazilet Partisi Grubu
adına, Konya Milletvekili Sayın
Remzi Çetin'e aittir.
Buyurun Sayın Çetin. (FP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika efendim.
FP GRUBU ADINA REMZİ ÇETİN (Konya) - Muhterem Başkan,
muhterem milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemiz, dünyada, tarım açısından kendi kendine yeten
belirli sayıdaki ülkelerden biri olmasına rağmen, maalesef,
tarımımızın son yıllarda içine itilmiş
olduğu darboğazlar nedeniyle bu vasfımızı hızla
kaybetmekte olduğumuz çok ciddî bir gerçek olarak karşımıza
çıkmaktadır. Çünkü, tüm dünyada, Avrupa Birliği ülkeleri,
Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere, tarım ciddî manada
sübvanse edilmesine rağmen ve yakın zamana kadar Türkiye'de de bu
uygulama devam ediyor olmasına rağmen, maalesef, çiftçimiz kendi
başına bırakılmış ve planlı, programlı,
devletin gözetim ve denetiminde yapılması lazım gelen bir
tarım anlayışı terk edilmek suretiyle bu alanda da çok
ciddî darboğazlar meydana gelmiştir.
Değerli arkadaşlarım, pancar konusu tarımın çok
önemli konularından birisidir; fakat, maalesef, bu alanda da ciddî
güçlüklerle karşı karşıya kalmış bulunuyoruz ve
şu anda, parasını alamamış, borçlarını
ödeyememiş ve elektrik kesintisiyle karşı karşıya
kalmış bir pancar çiftçisiyle karşı karşıya
bulunuyoruz. Dolayısıyla, pancarın bu hali, tarımın
içerisinde bulunduğu durumu da ayrıca göstermektedir. Bizim, son bir
hafta içerisinde, Konya Ovasında yapmış olduğumuz tetkikler
neticesinde, çiftçilerimizin iki büyük güçlükle karşı
karşıya olduğunu gördük: Bunlardan birisi, yağmurun
yağmaması ve geniş oranda da sulu tarıma geçilememiş
olması sebebiyle sulama yapılamadığı için, maalesef,
buğday ekilmiş olan arazilerde, buğday, bir karış
büyümüş boyuyla kaldığından, şu anda, bazı
buğday ekim alanlarından buğday sökülme cihetine gidilmekte ve
önümüzdeki günlerde, onun yerine bostan ürünlerinin ekilmesine
çalışılacaktır.
Diğeri ise, pancar üreticisinin parası verilmediği için
elektrik borçlarını ödeyememişler, bunun üzerine, MEDAŞ da,
pancar üreticisinin elektriğini kesmiştir. Şu anda kuyu ve
elektrik tertibatı var; fakat, borçlarını ödeyemedikleri için
kendilerine haciz gelmiştir. Gerçi, bir kolaylık yapma yoluna giden
MEDAŞ'ın "paranın yüzde 25'ini peşin olarak ödeyin,
geri kalanı taksitlendirelim" şeklinde bir teklif getirmesine
rağmen, bunu bile karşılayacak para ellerinde olmadığı
için, maalesef, çiftçimiz, şu anda büyük bir haciz olayıyla
karşı karşıya kalmış bulunuyor.
Değerli arkadaşlarım, ülkemizde tüketilmekte olan
mısırın, yani, glikoz ve izoglikoz üretimine esas teşkil
eden mısırın yüzde 73'ü dışarıdan ithal
edilmektedir ve bu önemli bir rakamdır; fakat, maalesef, ülkemizde
mısır ekim alanları da geliştirilemediği için,
tatlandırıcıların esası olan mısır ve
diğer glikoz bazlı, nişasta bazlı maddelerin ithalatı
devam ediyor. O bakımdan, pancara bir alternatif olarak
tatlandırıcıları görmemek gerekmektedir; çünkü, şu
anda, tatlandırıcıların hammaddeleri
ağırlıklı bir şekilde yurt dışından
gelmekte, aynı zamanda ihracat da yapılmamaktadır. Bu da önemli
bir noktadır. Dolayısıyla, tatlandırıcılara getirilen
yüzde 10 kota bile yüksek bulunmaktadır; çünkü, pancar, pancarla
iştigal eden insan sayımız göz önüne
alındığı zaman, bizim tarımımızda çok önemli
bir yer tutmaktadır. O bakımdan, tatlandırıcılarla
ilgili kısıtlamaların ciddî şekilde yapılması
gerekmektedir.
Kaldı ki, tatlandırıcılıkla iştigal eden
firmaların çok önemli bir kısmı dış sermaye
olmasına rağmen, biraz önce de ifade etmiş olduğumuz gibi,
bunlar kesinlikle ihracat yaparak ülkemize herhangi bir döviz girdisi
sağlamamaktadırlar.
Değerli arkadaşlarım, şekerin yerine hiçbir zaman bu
nişasta bazlı izoglikozun ve glikozun ikame edilmemesi gerekmektedir;
çünkü, pancarın vurulması halinde, pancarla iştigal eden
insanlarımızın iştigal alanlarının
daraltılması halinde çok daha güçlüklerle karşı
karşıya kalacağımız önemlidir; çünkü,
tatlandırıcıların etkisine girmiş bir şeker
piyasasıyla, Türkiye'nin, gerçekten, tarımında önemli
güçlüklerle karşı karşıya kalacağız.
Değerli arkadaşlarım, pancar ekimi sayesinde 1
dekarın fotosentez yoluyla havaya verdiği oksijen 6 kişinin bir
yılda tükettiği oksijene eşdeğer olup, aynı orman
alanından 3 kat fazla oksijen üretir. Bu nedenle, iyi bir çevre dostu,
tarımın yapısal zorunluluk arz eden önemli bir endüstri
bitkisidir.
Ayrıca, köyde istihdam alanı sağlanmıştır,
köyden şehre göç engellemiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen tamamlar mısınız.
REMZİ ÇETİN (Devamla) - Şehre göç etme durumunda kalan
köylünün tekrar köyüne dönmesine, toprağıyla iştigaline imkân
vermekteyiz bu sayede.
Son olarak da, bu 7 nci maddede ifade edilen husus, fevkalade
enteresandır. Buraya da dikkatimizin çekilmesi lazım. Çünkü, 7 nci
maddeyle ihdas edilen kurumun ve 8 inci maddeyle ihdas edilen kurulun 2005
yılında görevi sona erecektir. Bakanlar Kurulu aksi bir karar
almadığı sürece, ihdas edilen kurumun ve kurulun görevinin 2005
yılında sona ereceği ifade edilmiştir. Öyleyse, azamî üç
yıl sonra görevi sona erecek olan bir kurum ve kurulun nesini
konuşacağız? Bu kurum ve kurul ortadan kalktıktan sonra,
Dünya Ticaret Örgütü mü bizim şeker piyasamızı ve pancar ekim
siyasetimizi belirleyecek? Bu konuda da ilgililerden bir cevap bekliyoruz.
Dolayısıyla, gerçekten, hemen kısa bir süre sonra ciddî
boşluklar oluşturacak olan bir kanunu görüşmekte olduğumuzu
bilelim ve pancarın önemini, tarım için arz ettiği önemi göz
önüne alalım. Daha sağlam bir oluşum üzerine gitmeliyiz.
Teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çetin.
7 nci madde üzerinde ikinci söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına
Ankara Milletvekili Sayın Saffet Arıkan Bedük'e ait.
Buyurun Sayın Bedük. (DYP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 5 dakika efendim.
DYP GRUBU ADINA SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 636 sıra sayılı Şeker Kanunu
Tasarısının 7 nci maddesi üzerinde Doğru Yol Partisinin
görüşlerini sunmak üzere, söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi
şahsım ve Doğru Yol Partisi Grubu adına saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz nüfusunun yüzde 45'i tarımla
meşgul oluyor ve tarımda şekerpancarı üretimi çok önemli
yer işgal ediyor. Köylümüzün, çiftçimizin en önemli gelir
kaynağı, şekerpancarıdır ve pancar, köylümüzün,
çiftçimizin geçim kaynağıdır. Bir sanayi ürünüdür; cumhuriyetin
kurulduğu yıldan bugüne kadar şekerpancarının
değerlendirilmesiyle ilgili birkısım sınaî
çalışmalar yapılmıştır ve bugüne kadar
gelişimizde de etkili olmuştur; ama, önemli bir stratejik gıda
maddesi olan şekerpancarının, bugün, içerisinde bulunduğu
şartlar itibariyle, kanunun yeterli olmadığını kabul
etmekle birlikte, ne yazık ki, getirilen kanun tasarısı Türkiye gerçeklerine
uygun değildir. Köylümüzün, çiftçimizin ihtiyacını
karşılayacak kapasitede ve yeterlikte değildir. Teknik
bakımdan da yetersizdir. 2,5 milyon ekicisi bulunan, nakliyecisi,
çapacısı veya diğer yankuruluşları ve hizmetleriyle
birlikte 10 milyonluk nüfus, şekerpancarı üretiminden istifade
etmekte ve geçimini sağlamaktadır. Pancara konulan kota, ülke
genelinde çiftçiye vurulan en büyük darbe olmuştur ve 1996'da 20 milyon
ton olan pancar üretimi, bugün, 11 milyon tona düşmüştür.
Biz pancara konulmuş olan kotanın kalkmasını
beklerken, maalesef, pancar üreticilerini çok daha güç şartlarda
bırakacak ve sıkıntıya sokacak bir düzenlemeyle
karşı karşıya kaldık. Getirilen bu kanun tasarısında
şeker kurumu kuruluyor; aslında, bu şeker kurumunun
kurulması doğru; ama, içerisine konulmuş olan şeker kurulu,
maalesef, sadece 5 yıl hizmet edecek, 5 yıl sonra bitecek. Bunun
anlamı ne; 5 yıl sonra şeker kurulu görevini bitirmiş
olacak ve dolayısıyla, şeker üreticisi artık vicdanlara ve
insaflara terk edilmiş olacak. O sebeple, bizim, köylünün ve çiftçinin bu
kadar fazla sıkıntı içerisinde bırakılmasını
sağlayacak böyle bir tasarıya "evet" dememiz mümkün
değildir.
Bütün ülkeler, Avrupa Birliğine dahil olan ülkeler, özellikle,
kendi yerli çiftçilerini korumak için âdeta bir yarışın
içerisine giriyor ve nitekim, Avrupa Birliğine dahil olan ülkeler 2006
yılına kadar köylüsünü ve çiftçisini destekleme kararı
alıyor. Hatta, 2010 yılına kadar uzanacağına dair birkısım
Avrupa Birliğine dahil olan ülkenin uzmanları açıklamalar
yapıyor. Biz ise, maalesef, kendi köylümüzü, çiftçimizi korumuyor ve
gelecekte, özellikle, Avrupa Birliğinin pazarı haline getirmeye
kalkıyoruz ülkemizi; üzerinde durduğumuz, itirazımız bu.
"Köylümüzü, çiftçimizi korumuyoruz"dedik. Kota koyduk; gübre
bulamaz, ilaç bulamaz ve ayrıca, pancar üreticisine yeteri kadar para da
verilmez; dört ay geçer, buna rağmen pancar üreticisi parasını
alamaz; ama, ne yazık ki, buna karşılık, bir
bakıyorsunuz, Ziraat Bankası köylüye ve çiftçiye bir yazı
göndermek suretiyle, ikinci ayda yüzde 130 olan faiz oranlarını,
maalesef, 1 Nisan 2001 tarihinden itibaren yüzde 180'lere çıkartabiliyor.
Değerli arkadaşlar, Ziraat Bankası ne için olur; Ziraat
Bankası, köylünün ve çiftçinin özellikle kalkınması için mutlaka
destekleme politikalarını sürdürmek mecburiyetindedir; ama, ne
yazık ki, hükümetin bu konudaki politikalarına uygun olarak, bundan
da vazgeçiyor. Küçük ve orta boy tarımsal işletmelerin de yine
faizleri, daha evvelden kredi almış olan
arkadaşlarımız, köylümüz, çiftçimiz yüzde 55'lerden yüzde
80'lerden yüzde 120'lere, yüzde 130'lara kadar varan kredi faizlerini
artırıyor. Değerli arkadaşlar, işte, bizim
itirazımız bunlar.
Yine, Mecliste uzlaşma aramıyorsunuz. Demokrasinin en önemli
kültürü, en önemli altyapısı, anlayışı uzlaşma
kültürüdür. Doğru Yol Partisi olarak biz diyoruz ki, gelin, nişasta
kökenli, tatlandırıcıyla ilgili olarak, aynen Avrupa
Birliğinde olduğu gibi, yüzde 2'lik bir kota koyalım, yüzde
2'den fazlasını almayalım; yani, üretilen şekerin yüzde
2'sine kadar ancak ithal edelim veyahut da üretim yapabilelim; nişasta
kökenli şekerlerle ilgili olarak söylüyorum ve Avrupa Birliği bunu
koyuyor, Avrupa Birliğinin koyduğu limit kota yüzde 2; bizde ise,
getirdiğiniz bu kanun teklifiyle yüzde 10'u kabul ettiniz; ayrıca,
bunu, yüzde 50 artırma gibi bir kararı 3 üncü maddeyle kabul ettiniz.
Değerli arkadaşlar, bu, köylüye, çiftçiye eziyet değil mi?! Bu,
köylüye, çiftçiye, özellikle işkence değil mi?! Bu, köylünün ve
çiftçinin gelecekle ilgili istikbalini karartmak değil mi?! Bir taraftan
Avrupa Birliğine girmeye kalkıyorsunuz, bir taraftan Avrupa
Birliği standartlarını kabul etmiyor; ama, illâ da IMF böyle
istedi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bedük, lütfen toparlayınız.
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) - ...o halde, ben, IMF'nin isteklerini
yerine getireceğim diyorsunuz ve böylece sıkıntı
yaratıyorsunuz.
Kurul kuruyorsunuz, kurulda çalışanları temsil eden
herhangi bir kişi bulundurmuyorsunuz. Oysa, kalkınmayı
sağlayabilmek için, kurul çalışanlarının, ülkenin
menfaatını gerektirecek şartları bilip ona göre hareket
etmesi, yine, onların boynunun borcu; bunda da dikkat edecekler.
Değerli arkadaşlar, bakın, Mamak Esnaf ve Kefalet
Kooperatifi, 6.Ticaret Mahkemesinden -Ankara'dan- bir karar alıyor; diyor
ki: "Halk Bankasının yüzde 150'lere varan kredi faizlerini
artırması hakkaniyete aykırıdır, objektif kurallara
aykırıdır. Anayasa ve yasalar çerçevesinde kabul edilemez."
Bu sebeple, Halk Bankasının yüzde 150'lere varan kredi faizlerini
artırma hususundaki kararını durdurmaya karar verdi.
Şimdi, ziraat odalarıyla ilgili olarak da, yine, aynı
şekilde gidilecek ve dolayısıyla, tarımla ilgili Ziraat
Bankasının aldığı kararlara da mutlaka tepki
konulacaktır.
Ben, hükümetin, köylümüzün ve çiftçimizin -özellikle ziraî kredileri
konusu da dahil olmak üzere- ihtiyaçlarını karşılayacak,
destekleyecek politikalardan vazgeçmemelerini, Avrupa Birliği
standartlarına uygun hale getirmeleri halinde de, en uygun davranışı
sergileyeceklerine inanıyorum.
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bedük.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde önerge yoktur.
7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
8 nci maddeyi okutuyorum:
Şeker Kurulu
MADDE 8.- Kurul, Kurumun karar organı niteliğinde olup, bu
Kanun kapsamındaki konularda her türlü kararları almak ve uygulamak
üzere, biri Başkan ve biri Başkanvekili olarak toplam yedi üyeden
oluşur.
Kurul Başkanı, Kurumun da Başkanıdır. Kurumu,
idare ve yargı mercilerinde ve üçüncü kişilere karşı
Başkan temsil eder. Bu sorumluluk; Kurulun işleri ile ilgili olarak
kamuya bilgi verilmesi görevini de kapsar. Başkanvekili, Başkanın
yokluğunda Başkanın tüm görevlerini ve yetkilerini üstlenir.
Bakanlar Kurulu; Bakanlık, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı ile Müsteşarlığın bağlı
olduğu Bakanlık, sakaroz kökenli şeker üreten ve sermayesi
kamuya ait olan Şirket ile pancar kooperatiflerinin oluşturduğu
üst birliğin göstereceği ikişer aday, sakaroz ve nişasta
kökenli şeker üreten şirketlerin her grubundan Türkiye'deki
fabrikalarından nominal üretim kapasitesinin son üç yıl ortalama
üretimi en fazla olan iki şirketin ayrı ayrı önerecekleri
ikişer aday arasından birer üye olmak üzere bir Başkan ve
altı üye seçer ve atar. Başkanvekilini, Kurul üyeleri kendi
aralarından seçer.
Kurul Başkan ve üyelerine Yüksek Planlama Kurulunca kamu iktisadi
teşebbüsleri yönetim kurulu başkan ve üyeleri için belirlenen ücret
ödenir.
Kurul üyeliği görevi; 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu ile 399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel
Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun
Hükmünde Kararnamede düzenlenen başka iş ve hizmet yasağının
kapsamı dışındadır.
Kurul üyeleri; hukuk, iktisat, mühendislik, işletme,
uluslararası ilişkiler, kamu yönetimi veya maliye dallarında
yurt içi ya da yurt dışında en az dört yıllık yüksek
öğrenim görmüş (pancar kooperatiflerinin oluşturduğu üst
birliği temsil eden üye için bu şart aranmaz), mesleki açıdan
yeterli bilgi ve deneyime sahip bulunan ve meslekleri ile ilgili olarak kamu
veya özel sektörde en az on yıl çalışmış kişiler
arasından seçilir. Üyelerde ayrıca, 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun 48 inci maddesinin (A) fıkrasının
1,4,5,6 ve 7 numaralı bentlerinde belirtilen şartlar aranır.
Kurul üyelerinin görev süresi beş yıldır. Kurula atanan
üyelerin, temsil ettikleri kuruluşlardaki görevlerinden
ayrılmaları halinde üyelikleri sona erer. Bu nedenle veya diğer
herhangi bir nedenle üyelikleri sona erenlerin yerlerine Bakanlar Kurulu
tarafından en geç bir ay içinde yeni bir üye seçilir ve bu maddede
belirtilen usule göre atamaları yapılır. Bu şekilde
atananlar, yerine atandıkları üyelerin sürelerini tamamlar.
Kurul, Başkanın daveti üzerine ayda iki defadan az olmamak
üzere üye tam sayısının salt çoğunluğu ile
toplanır. Kurul, Başkanın daveti veya en az üç üyenin
yazılı isteği ve üye tam sayısının salt
çoğunluğu ile olağanüstü toplantı yapabilir.
Toplantıyı Kurul Başkanı veya yokluğunda
Başkanvekili yönetir. Her bir toplantının gündemi
toplantıdan önce Başkan ya da yokluğunda Başkanvekili
tarafından hazırlanarak Kurul üyelerine bildirilir.
Kurul Başkan ve üyelerinin toplantılara katılmaları
esastır. Kurul üyelerinden mazereti olanların toplantıdan önce
mazeretlerini Kurul Başkanına bildirmeleri gerekir. Arka arkaya dört
toplantıya veya bir yıl içinde toplam on toplantıya mazeretsiz
olarak katılmayan üyeler istifa etmiş sayılırlar. Yerlerine
bu maddede belirtilen usullere göre yeni üye atanır.
Kurul, kararlarını üye tam sayısının salt
çoğunluğunun aynı yöndeki oyu ile alır. Kurul üyeleri
çekimser oy kullanamazlar.
Toplantı kararları ilgililere Kurum tarafından duyurulur.
BAŞKAN - 8 inci madde üzerinde gruplar adına ilk söz,
Doğru Yol Partisi Grubu adına, Amasya Milletvekili Sayın Ahmet
İyimaya'ya aittir.
Buyurun Sayın İyimaya. (DYP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
DYP GRUBU ADINA AHMET İYİMAYA (Amasya) - Değerli
Başkan, Yüce Meclisin kıymetli üyeleri; madde üzerinde Doğru Yol
Partisi Grubu adına görüşlerimi açıklarken, temsilen ve
şahsen Yüce Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, büyük Türk Milletinin her on ferdinden
birisini doğrudan ilgilendiren bir temel kanunu görüşüyoruz; pancar
çiftçisini, şeker işçisini, nakliyecisini ve besicileri doğrudan
ilgilendiren bir kanun. Sözlerimin başında itiraf edeyim ki, bu
kanun, millî bir ihtiyacı karşılamaktan çok, ulusal üstü
iradenin, millî iradenin üstündeki örgütlere verdiğimiz taahhüdün
ifası kanunudur. Bu gibi kanunların millî kanun olabilmeleri için,
yalnızca ilgili taahhütleri uygulamaya aktarma değil, millî
şartları, millî ihtiyaçları uyarlama gereklerini
karşılamaları şarttır.
İşte, Büyük Meclis, bugün, aslında bu meseleyi tartışmalı,
bu açıdan bu kanunu tahlil edebilmeliydi. Sorulur: Anlaşma
gereklerinin dışında, işte 1950'li yıllardan sonraki
Şeker Kanunundan daha sonra gelişen problemleri millî ihtiyaç
noktasında gidermesi için, sadece bir taslak hazırlama, tasarı
hazırlama dışında, hangi ilgili katılımcı
örgütlerle müzakere yapılmış veya tartışmaya
açılabilmiştir?
Bu kanun, ilgilendiren kişilere ve kurumlara
danışılmadan hazırlanan bir kanundur. Bu kanun, yine,
Uluslararası Ticaret Örgütüne karşı taahhüt ilişkisinde
olan diğer devletlerin kendi milletlerine, kendi insanına, kendi
çiftçisine tanıdığı imtiyazları bizim milletimize
tanımaktan aciz bir kanundur. Bugün Fransa'yı inceleyiniz, bugün
Amerika'yı inceleyiniz; şekerpancarı ziraatında orada
tanınan imkânlar, bizim organlarımız, bizim Meclisimiz ve bizim
hükümetimiz tarafından Aziz Türk Milletine tanınmıyor. Bu
anlamıyla bu kanun, bir tasfiye kanunudur, en yaygın
tarımın neredeyse yok dereceye indirgendiği bir kanundur.
Yine, bu kanun, iç dengeler bakımından da adaleti sağlamaktan
uzaktır. Tatlandırıcı üreticileri ile
şekerpancarı müstahsilleri arasında var olması gereken
uluslararası standart oranı aşılmıştır.
Yüzde 2-2,5 olması gereken bu denge, belli bir sermaye çevresi lehine
ihlal edilmektedir.
Arkadaşlar, bu kanun, belki yarın, belki başka bir gün,
aynen vergi kanunlarında olduğu gibi, dönüle dönüle, Sayın Prof.
Zeki Ertugay'ın akademik temelde ortaya koyduğu ihtiyaçları
düzeltici ve değiştirici tasarıyla bu Meclise yeniden
getirilmesi gereken, o kaderi paylaşacak olan bir kanundur.
Sevgili arkadaşlar, şimdi, bir kurul ihdas ediyoruz. Bir kurul
ihdası, bir yetkili organ ihdası, önemli bir olaydır. Bu kurulu,
siz, demokratik açıdan, millî irade açısından tahlil
ettiğiniz zaman, karşınıza çıkacak karakteristik
özellikler üçtür.
Bir; bu kurul, devletçi iradenin, devletçi ekonominin, yeniden
yapılandırma adı altında dahi halen egemenliğini
sürdürdüğünün bir kanıtıdır. Bir organ teşekkül
ettiriyorsunuz; 7 kişiden oluşuyor, 5'i devletten. Serbest piyasaya
geçeceğiz, liberal ekonomiyi uygulayacağız diyorsunuz ve orada,
özel kesimden 2 kişi var.
Değerli arkadaşlar, bu kurul, istihdam sorunuyla ilgili
politikaları da, kararları da oluşturacak. Anayasal temeldeki
sendikaların, 30 000 kişiden teşekkül eden işçilerin ve
örgütlerinin 1 üyeyle temsil edilme hakları yok mudur?! Sermayeye ve
kamuya verdiğiniz temsil yetkisinin, eğer katılım
iddiasındaysak, eğer demokratik hukuk devleti diyorsak, emekten
esirgenmesinin bir mantıkî sebebi, bir rasyosu olabilir mi?!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın İyimaya, lütfen toparlayınız.
AHMET İYİMAYA (Devamla) - Toparlıyorum Sayın
Başkanım.
Yine, bakıyoruz -komisyonlarda nasıl değerlendirildi
bilemiyorum- polisiye yetkilerle teçhiz ediyoruz kurulu. Kurul, özel kesimden,
bir özel kooperatiften, bir şirketten her türlü bilgiyi isteyebilecektir.
Liberal ekonominin temel taşlarından birisi de sırlar
alanıdır, insider alanıdır. Kendi gizlerini üçüncü
kişiye veya organa -cezai mesuliyet dışında-
bildirdiği zaman, sır, sır olmaktan çıkar ve sır olan
bilgileri dahi vermek mecburiyetini düzenleyen ilgili maddenin (9/f-j
bendlerinin) Anayasanın 48 inci maddesi, girişim özgürlüğü
çerçevesinde mutlaka değerlendirilmesi gerekir.
Bu kanun, gözden geçirilmesi gereken, komisyona iade edilmesi gereken ve
gerçekten de tartışmacı, katılımcı bir yöntemle
tanzim edilmesi gereken, kadük kalacak olan kanunlardan birisidir.
Saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın İyimaya.
Fazilet Partisinin görüşlerini, Osmaniye Milletvekili Sayın
Şükrü Ünal ifade edecekler.
Buyurun Sayın Ünal. (FP sıralarından alkışlar)
FP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun
tasarısının 8 inci maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Herkesin çıkması gerektiğine inandığı
böyle bir kanun hangi şartlarda çıkıyor, önce buna bir göz
atmamız gerektiği kanaatindeyim.
Biz, bu kanunun maddelerini burada konuşurken,
tartışırken, şu anda, esnafımız, sokaklarda,
çarşı ve pazarda hak aramakla meşgul ve yine, biz, binlerce
çiftçimizi ilgilendiren bu kanunu görüşürken, çiftçilerimiz, Ziraat
Bankasına olan borçlarını ödeyememekten, mal beyanında
bulunmamaktan dolayı hapishanelere girmekle meşgul ve biz, yine, bu
kanunun maddelerini görüşürken, çiftçilerimizin kapısındaki
traktörleri haczedilmekte, mal varlıklarına el konulmaktadır ve
böyle bir ortamda, biz, bu kanunu tartışıyoruz. Çiftçimizin,
esnafımızın, memurumuzun, işçimizin, toplumumuzun bütün
kesiminin gündeminde ne var ve bugün Meclisimizin gündeminde ne var ve biz,
toplumumuzun gündemine, onların dertlerine, onların problemlerine ne
kadar yakınız ve ne kadar neşter vurmakla meşgulüz; bunları
hep beraber düşünmemiz gerektiğine inanıyorum.
Şimdi, bu kanunu görüşürken, bir tarafta binlerce pancar
üreticisi var, çiftçimiz var, diğer tarafta da, 2 tanesi yabancı
menşeli olmak üzere -yani, dış kaynaklı ve yabancı
sermayeli olmak üzere- 5 tane, mısırdan glikoz ve izoglikoz üreten
fabrika kurmuş firma var. Gün gelmiş, devlet, bunlara, sermayenizi
getirin, Türkiye'ye taşıyın, işletme kurun, fabrikalar
kurun, burada insanları çalıştırın ve burada,
Türkiye'de üretilen mahsulü işleyin, bir şeyler üretin demiş ve
bu insanlar, bu kurumlar, şirketler gelmişler ve bu müesseseleri
kurmuşlar. Öbür tarafta da, binlerce, milyonlarca çiftçimiz, pancar
üretiminden rızkını çıkaran çiftçimiz pancarı
üretecek; ama, alabildiğine bir hürriyete sahip değil, kotalar
koymuşuz, şu kadar dönümden fazla ekemezsin, şu kadar tondan
fazla üretemezsin diyerek ona kota koymuşuz, sınır
getirmişiz ve o insanları da yok olmaya mahkûm etmişiz.
Bir devlet düşünün ki, bir taraftan, müsaade ve izin verdiği
firmaların fabrikalarını kapatmakla meşgul, diğer
taraftan, ben üretmek istiyorum, ben tarlamı ekmek istiyorum, ben mahsul
çıkarıp bunu şeker fabrikalarına satmak istiyorum,
rızkımı çıkarmak istiyorum diyen milyonlarca çiftçisinin
önüne engel koymakla meşgul. Hangisi haklı, hangi tutum ve
davranış haklı; bunun altından hiçbir kimsenin
çıkması mümkün değil. Öyleyse, öyle bir adaletli sistem getirmek
gerekir ki, bu insanları, ne üretim yapan ne de "buyurun,
sermayenizle gelip fabrika kurun" dediğimiz insanları üzmemek ve
onları küstürmemek gerekir.
Şimdi, bir kurul oluşturulmaktadır. Türkiye, zaten,
kurumlar ve kurullar cenneti oldu. Her konuda kurul oluşturuyoruz ve
hiçbir konuda da o kurulun baktığı işleri halletmiyoruz.
İşte, YÖK, Yüksek Öğretim Kurulu; lök gibi oturmuş
devletin, lök gibi oturmuş milletin tepesinde, inim inim inletiyor
öğrencilerimizi, öğretim üyelerini. Hiçbir problemi halletmediği
gibi, milletin çocuklarının, yavrularının başına
her gün gaileler, her gün belalar ve musibetler yığıyor,
altından kalkılması mümkün olmayan belalara uğratıyor
yavrularımızı. Yarın, şeker kurulu neyi halledecek ve
nasıl halledecek?! Şeker fabrikalarını bir an önce
özelleştirelim; çağıralım holdingleri, şirketleri, tek
tek verelim her birini ve o insanlar, o şirketler de çiftçilerimizle
muhatap olsun...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ünal, lütfen toparlayınız.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla) - ... onlara destek vermek suretiyle, mahsulü
ektirsin, mahsullerini alsın ve ucuz bir üretim ortaya çıksın.
Bu konuda bir tek örnek vermek istiyorum. Osmaniye'de
yerfıstığı üzerine Fisan ismiyle bir fabrika kuruldu;
yerfıstığını alacak çiftçiden işleyecek. Kim
kurdu; DESİYAB, Devlet Sanayi Yatırım Bankası; yani, devlet
ortaklı, artı, Adana Özel İdaresi ortağıydı. Bu
fabrika yıllarca çalıştı ve zarar etti. Sonunda
fabrikayı yaktılar, o kocaman fabrikayı cayır cayır
yaktılar. Arkasından, rahmetli Özal geldi -Allah rahmet eylesin
değerli Cumhurbaşkanımıza- ilk olarak, bu fabrikayı
özelleştirdi; çağırdı bir vatandaşı... Herkes de
biraz bağırdı, çağırdı "niye o adama
verdin" diye. İyi ki vermiş. Verdiler bir
vatandaşımıza "al şu fabrikayı
çalıştır" dediler. Şu anda, fabrika tıkır
tıkır çalışıyor, bir sürü insan rızkını
çıkarıyor, çiftçimizin mahsulünü, fıstığını
alıp işliyor ve dış dünyaya da pazarlayıp satıyor.
İşin kolayı bu. Devlet bunu düşünecek, biz bunu
düşüneceğiz ve şeker fabrikalarını da bu şekilde
halledeceğiz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ünal.
Başka söz talebi yok.
ALİ OĞUZ (İstanbul) - Var efendim.
BAŞKAN - Gruplar adına konuşuluyor Ali Bey. Maddelerle
ilgili olarak şahıs adına konuşmak mümkün değil.
Diğer bir maddede sizi dinleriz efendim.
Madde üzerinde verilmiş iki adet önerge vardır;
sırasıyla okutacağım.
Birinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Şeker Kanunu Tasarısının 8
inci maddesinin yedinci fıkrasında "Kurul üyelerinin görev
süresi 3 yıldır..." şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Aslan
Polat Sait
Açba Mehmet Ali
Şahin
Erzurum
Afyon İstanbul
İrfan
Gündüz Azmi
Ateş
İstanbul İstanbul
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutup, işleme
alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan tasarının 8 inci maddesinin birinci
fıkrasında geçen "7 üyeden oluşur"un "8 üyeden
oluşur" şeklinde, üçüncü paragrafında geçen "birer üye
olmak üzere bir" ibaresinden sonra "Ziraat Odaları Merkez
Birliğinden bir üye" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. 4.4.2001
Musa Demirci Yakup Budak Şükrü Ünal
Sıvas Adana Osmaniye
Yaşar
Canbay İsmail
Özgün Musa
Uzunkaya
Malatya Balıkesir Samsun
BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR,
BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA
(Konya) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Katılmıyorsunuz.
Sayın Demirci, buyurun efendim.
Süreniz 5 dakikadır.
MUSA DEMİRCİ (Sıvas) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 8 inci madde üzerinde verdiğimiz
değişiklik önergesiyle ilgili söz almış bulunuyorum;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 8 inci madde bir kurul oluşturuyor.
Bu kurul 7 üyeden teşekkül etmektedir. Bunlar, Sanayi
Bakanlığından bir kişi, Tarım
Bakanlığından bir kişi, Dış Ticaret
Müsteşarlığından bir kişi;
tatlandırıcılardan, türlerine göre, diyelim ki, sakaroz
üretiyorlarsa onlardan bir kişi, glikoz üretiyorlarsa o şirketlerden
bir kişi; Pankobirlikten bir kişi ve şeker şirketinden bir
kişi olmak üzere, toplam 7 kişiden oluşuyor.
Bu kurul üyelerinin içerisinde, Pankobirlik kooperatif olduğu için
ve pancar ekimi yaptırdığı için, tabiî sivil örgüt olarak
kabul edilebilir; ancak, burada, bakıyoruz ki, çiftçileri temsil eden bir
başka üye yoktur. Üyelerin ikisi, zaten fabrika sahibi olan insanlardan
oluşuyor. Yani, bunlar, fabrika sahibi, üretici değil; çiftçiyi
temsil etmiyorlar. Pankobirlik'i temsil eden üye, her şeyden önce, kooperatifi
temsil eden üyedir, bir nebze çiftçileri temsil ediyor diyebiliriz. Yani,
buradaki 7 kişide 1 kişi çiftçileri temsil ediyor.
Dolayısıyla, oluşan kurulun, çiftçinin lehine herhangi bir
şeyi getirmesi, savunması mümkün değil.
Diyebilirsiniz ki, Tarım Bakanlığı, Sanayi
Bakanlığı elbette çiftçilerin lehinde olabilir; ama, mademki
Türkiye'de Ziraat Odaları Birliği diye bütün Türkiye'deki çiftçileri
temsil eden bir kuruluş vardır, öyleyse mutlaka ziraat
odalarından bir kişinin bu kurula alınması gerekir. Adalet
bunu gerektirir ve mutlaka, çiftçilerimizin hakkını savunmak için de,
bu kurula, böyle bir üyenin alınması zarureti vardır.
Değerli milletvekilleri, bakın, burada, bir şeyin
altını daha çizmek istiyorum: Mesela, bu tatlandırıcı
fabrikalarından birisi Bursa İlimizdedir. Bursa İlimizde üç
milletvekili var ki, bu fabrikaların kuruluşunda, hakikaten, çevreyi
kirlettikleri için, İznik Gölünün kenarında kurulduklarını
gördükleri için fevkalade bir mücadele vermişlerdir. Bunlardan birisi, DSP
Milletvekili Sayın Ali Arabacı; birisi, yine DSP Milletvekili
Sayın Ali Rahmi Beyreli; birisi de, ANAP Milletvekili Sayın
Ertuğrul Yalçınbayır. Bu arkadaşlarımız,
fevkalade bir hukuk mücadelesi vermişler ve dolayısıyla, bu
hukuk mücadelesini de kazanmışlar. Bu arkadaşlarımızdan
Ertuğrul Yalçınbayır, o gün, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
milletvekiliydi, mücadelesini öyle sürdürdü; ancak, iki
arkadaşımız o gün milletvekili değildiler, halkın
içerisindeydiler, hakikaten büyük bir mücadele verdiler; kendilerini kutluyorum.
Ancak, bugün -o Bursa'da, o tarım kentinde, çiftçilerimizin lehine hiçbir
şey söylemedikleri gibi- şurada, hiç değilse, bazı
önergelerde ellerini kaldırmak suretiyle çiftçinin hakkını
koruyabilirlerdi; bunu göremedik. Bu milletvekillerimiz, eğer Mecliste
bulunuyorlarsa, Genel Kurulda bulunuyorlarsa, hiç değilse, oylarıyla
önergelerimizi desteklemek suretiyle bu haksızlıkları bertaraf
etsinler diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Demirci.
Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Şeker Kanunu Tasarısının 8
inci maddesinin yedinci fıkrasında "Kurul üyelerinin görev
süresi üç yıldır..." şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Aslan
Polat
(Erzurum)
ve
arkadaşları
BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR,
BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA
(Konya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) -
Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Katılmıyorsunuz.
Sayın Aslan Polat, buyurun efendim.
Süreniz 5 dakika.
ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, şeker kanunu, gerçekten, Türkiye'deki en önemli
kanunlardan bir tanesi. Bu kurul da, bundan sonra, bu kanun gereği
getirdiğimiz, şeker konusunda -pancar ekiminde olsun,
nişastalı ekimler olsun, fabrikaların yönetiminde olsun- en
önemli bir kurul. Bu kurulun 7 üyesinin 5'i hükümet tarafından, siyasî
olarak seçiliyor deniliyor. Ondan sonra da, beş yıl bunlara çalışma
süresi tanıyoruz. Şimdi, beş yıl müddetçe siyasî olarak
bizim tercih ettiğimiz insanların yapacağı hatalardan veya
mesuliyetlerden bütün Türkiye'nin, hatta, belki de, o yaptığı
uygulamalardan memnun olmayan halkın yeniden göreve getireceği hükümetin
mesul olmaması veya mesuliyetinin az olması noktasında bu
sürenin çok olduğuna, beş yılın çok olduğuna, üç
yıl olarak değiştirilmesinin doğru olacağına
inandığımız için bu önergeyi verdik ve buna hâlâ da inanıyorum.
Neden; çünkü, bir siyasî tercihten gelen bu insanları beş yıl
müddetçe tutmak zor. Hatta, bunu biz, seçimden de görü-yoruz. İşte,
halk Meclisi seçiyor, "beş yıl" diye Anayasada
yazıyor; ama, hiçbir zaman -1980'den önce- beş yıl gitmedi;
çünkü, bir müddet sonra, siyasî kanattan gelen insanların yenilenmesi
gereği hissedildiği için yenilenme yapılıyor diye
düşünüyorum.
Sayın Başkanım, bunu çok önemsiyorum; delaletinizle, bu
konuyu neden çok önemsediğimizi size bir misal vererek belirtmek
istiyorum. O da şu: Şimdi, bu şeker kanunu getirilirken -bizim
2000 yılı Avrupa Birliği stratejisinde de var- deniliyor ki:
"500 000 olan hektar sayısını 100 000 hektar, yüzde 20
azaltın." Yani, 100 000 hektar azaltın ne demek; yüzde 20
azaltın demek. Ne demektir 100 000 hektar azaltılması; ekim
alanlarını beşte 1 oranında azaltacağız demektir.
Bizim 2001 Şubat ayı sonu itibariyle Pankobirlik'e bağlı
çiftçi sayımızın 1 623 000 olduğunu düşünürsek, yüzde
20 burada azaltma yaparsak, takriben 330 000 kişiyi işten
çıkaracağız demektir; yani, iş veremeyeceğiz demektir.
Şimdi, size bir şey söyleyeceğim. Yine -Devlet Planlama
Teşkilatının verilerine göre- 2000 yılında 1
kişiyi istihdam edebilmek için ortalama olarak 46,4 milyarlık
yatırım yapmak gerektiği Devlet Planlama Teşkilatınca
belirtildi. Ortalamasını söylüyorum. Bu, enerjide daha çok,
tarımda daha az. Demek ki, 1 kişilik istihdam için, 2000
yılında 46,4 milyarlık bir yatırıma ihtiyaç
olmuş. 2000 yılında doları 575 000 liradan kabul edersek ve
bugün için, şu saat itibariyle doları 1 250 000 lira olarak bilirsek
-çünkü, artık, Türk Lirası değerinin özelliği kayboldu- o
zaman, bu, 1 kişilik istihdam için, bugünkü dolar kuruyla, ortalama olarak
100 milyar liralık bir yatırıma ihtiyaç var demektir.
Şimdi, 1 kişiyi istihdam için 100 milyar liralık
yatırıma ihtiyaç olduğu bir yerde, siz, getireceğiniz bu
kanunla 330 000 kişiyi şekerpancarı ekmekten mahrum eder ve
Türkiye'de bu yeni ekilecek miktarda ekimi de getiremezseniz, demek ki, bunlar
için tam 33 katrilyon liralık yeni yatırım yaparsanız, bu
330 000 kişiye iş bulabilirsiniz.
Şimdi, hükümet üyeleri, bununla ilgili her dediğimize
"evet", "hayır" diyorlar; ama, kendilerine bir
şey söylemek istiyorum. Bunlara biraz sonra "hayır" oyu
verecek arkadaşlarımıza, biraz halkın içine girmelerini
söylüyorum. Tekrardan izah ediyorum: Sizin, IMF'nin de dayatmasıyla, bu
şekerpancarında kotaları yüzde 20
azalttığınız dönemde 1 600 000 çiftçinin yüzde 20'sinin,
330 000 kişinin işsiz kalması... 100 milyar liraya 1 işçiye
istihdam sağlandığı bugünkü kur hesabına göre, 33
katrilyon yatırım yaparsanız, ancak bu işsiz
bıraktığınız insanlara iş bulursunuz. Bu seneki
bütçede sizin bütün yatırımınız 3,5 katrilyon lira
değil. Bu demektir ki, siz, bu insanları burada aç
bırakacaksınız.
Sayın milletvekillerim, şimdi, ben bunu dediğim zaman,
böyle, bakıp gülüyorsunuz; ama, biraz önce Erzurum'daki Muhtarlar
Derneği Başkanı gelmiş; fakat, MHP Grup Başkanvekili
İsmail Köse'yi yakalayamadıkları için beni
yakalamışlardı. Televizyonlar da oradaydı, onlarla beraber
konuştuk. Bir muhtar var; kendileri "2 milyar 300 milyon lira
pancardan alacağım vardı; şu ana kadar 600 milyon lira
aldım, gerisini alamadım. İsmail Köse'yi yakalayamıyorum;
lütfen, sen bunu izah et" dedi. Peki, İsmail Bey gelip size söyledi
mi dediğim zaman "İsmail Beyin bizim köylere gelecek yüzü
kalmadı" dediler. İsterseniz -buradalar- hemen
çağırayım, siz de gelin, dışarıda
konuşalım. Burada neyi izah etmek istiyorum: Siz, bu pancar
üreticilerini dikkatle inceleyin. Böyle her getirdiğiniz kanunlarla
bunları böyle işsiz bırakırsanız, gerçekten üzülürüm.
Bir zamanlar çok coşkuyla karşılandığınız
yerlerde, artık, istenmeyecek duruma gelirsiniz.
Bunun için, sizden tek ricam, IMF'nin emirlerine göre değil,
halkın realitesine göre iş
yapın diye düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Polat.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, 8 inci maddenin müzakereleri
tamamlanmıştır.
III. YOKLAMA
BAŞKAN - Oylamaya geçmeden evvel, yoklama talebi
Başkanlık Divanına ulaşmıştır.
Şimdi, yoklama talebini okutup, imza sahiplerini
arayacağım:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulda toplantı yetersayısı yoktur; maddenin
oylamasında yoklama yapılmasını arz ederiz.
BAŞKAN - Musa Uzunkaya?.. Burada.
İsmail Özgün?.. Burada.
Niyazi Yanmaz?.. Burada.
Şükrü Ünal?.. Burada.
Yakup Budak?.. Burada.
Yaşar Canbay?.. Burada.
Musa Demirci?.. Burada.
Akif Gülle?.. Burada.
Latif Öztek?.. Burada.
Maliki Ejder Arvas?.. Burada.
Fahrettin Kukaracı?.. Burada.
Hüseyin Arı?.. Burada.
Ali Oğuz?.. Burada.
Aslan Polat?.. Burada.
Osman Aslan?.. Burada.
Ahmet Karavar?.. Burada.
Azmi Ateş?.. Burada.
Nezir Aydın?.. Burada.
Turhan Güven?.. Burada.
İbrahim Konukoğlu?.. Burada.
Mehmet Sadri Yıldırım?..
HAYRİ KOZAKÇIOĞLU (İstanbul) - Tekabbül ediyorum.
BAŞKAN - Tekabbül ediyorsunuz.
İsmet Attila?.. Burada.
Elektronik cihazla yoklama yapacağız efendim.
3 dakika süre veriyorum.
Önergede imzası bulunanlar sisteme girmesinler; çünkü, onları
peşinen var sayıyoruz.
Yoklama işlemini başlatıyorum efendim.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yetersayısı vardır;
görüşmeler kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
2. Şeker Kanunu Tasarısı ile Plan
ve Bütçe ve Tarım, Orman ve Köyişleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/798)
(S. Sayısı: 636) (Devam)
BAŞKAN - 8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
IV. BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
C) ÇEŞİTLİ İŞLER
1. Genel Kurulu
ziyaret eden Macaristan-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubuna,
Başkanlıkça "Hoş geldiniz" denilmesi
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Macaristan-Türkiye
Parlamentolararası Dostluk Grubu üyeleri kordiplomatik locaya
gelmişlerdir; kendilerine hoş geldiniz diyorum efendim.
(Alkışlar)
V. KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
2. Şeker Kanunu Tasarısı ile Plan
ve Bütçe ve Tarım, Orman ve Köyişleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları raporları (1/798)
(S. Sayısı: 636) (Devam)
BAŞKAN - 9 uncu maddeyi okutuyorum:
Kurulun görev ve yetkileri ile denetimi
MADDE 9.- Kurulun görev ve yetkileri şunlardır:
a) A ve B kotalarının tespiti, iptal ve transferleri
hakkında kararlar alır ve uygular.
b) Kurum harcamaları ve işlemleri, depolama primi,
araştırma geliştirme faaliyetleri ile benzeri idarî giderler
için kullanılmak üzere, faaliyetteki
şirketlerin cari pazarlama yılına ait, yeni kurulan
şirketlerin ise ilk pazarlama yılına ait A kotaları
karşılığı şeker miktarının ilgili
pazarlama yılı başındaki fabrika satış
fiyatı üzerinden hesaplanacak tutarının binde beşini
aşmamak üzere katılım paylarını belirler, bu konuda
karar alır ve uygular. Her bir pazarlama yılı için Kurulca
hesaplanarak Eylül ayının ilk haftasında şirketlere
bildirilecek olan katkı payı tutarının on ikidebiri Eylül
ayından başlamak ve takip eden takvim yılının Ağustos
ayında tamamlanmak üzere, her ay sonunu takip eden yedi işgünü içinde
Kurum özel hesabına aktarılır. Katılım
paylarını yeniden belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.
c) Şeker için depolama kesintisinin yapılıp
yapılmaması, prim ödenip ödenmemesi hususunda karar alır ve
uygular. Yurt içi üretim ve pazar işleyişlerinde bu Kanunun
amaçlarına uygun olarak düzenleme yapmaya, depolama kesintisini almaya,
depolama prim miktarlarını tayin, sarf ve mahsuba ilişkin
kararlar alır.
d) İç fiyat, arz talep dengesi ve spekülatif etkileri dikkate
alarak şeker ticaretinde yapılması istenen düzenlemeler
konusundaki görüşlerini Müsteşarlığa bildirir.
e) Bu Kanunda öngörülen idarî para cezalarını uygular.
f) Sektörle ilgili araştırma-geliştirme faaliyetlerini
yönlendirerek organizasyon sağlar ve gerekli olduğu hallerde kaynak
tahsis eder.
g) Bu Kanunun kendisine verdiği görevleri yerine getirirken,
gerekli gördüğü her türlü bilgiyi; kamu kurum ve kuruluşları ile
piyasada mal veya hizmet üreten, pazarlayan, satan gerçek ve
tüzelkişilerle, bunların her türlü birliklerinden isteyebilir. Kurul
tarafından istenen bilgiler tam ve doğru olarak, talep edilen süre
dahilinde ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından Kurula verilir.
h) Şirket ve bünyesindeki fabrikalarda, görevleri ile ilgili
konularda araştırma ve denetimde bulunabilir. Bu amaçla
gerektiğinde ilgili kurum, kuruluş ve kişilerden yararlanabilir.
ı) Bu Kanunun amaçlarına uygun olarak sektörle ilgili
diğer hususlarda kararlar alır ve uygular.
j) Yurt içinde ve dışında konusu ile ilgili
kuruluşlarla işbirliği yapabilir, gerektiğinde bu
kuruluşlara üye olabilir.
Kurul üyeleri, Kurulun para, para hükmündeki evrak, senet ve diğer
mevcutlarına karşı işledikleri suçlar ile bilanço, tutanak,
rapor ve benzeri her türlü belge ve defterler üzerinde işledikleri
suçlardan dolayı memur sayılırlar ve haklarında 765
sayılı Türk Ceza Kanununun İkinci Kitabının Üç ve
Altıncı Bablarındaki hükümler uygulanır.
Kurul üyelerinin, görevlerini yaptıkları sırada
öğrendikleri gizli bilgileri açıklamaları halinde,
haklarında 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 229 uncu maddesi hükmü
uygulanır ve Kuruldaki görevlerine son verilir. Bu kişiler Kurul
üyeliğine tekrar seçilemezler.
Kurul, ticarî sırlar ve gizli rekabet bilgileri de dahil olmak
üzere, ticarî açıdan hassas olan her türlü bilginin
açıklanmasını engelleyecek usul ve esasları belirlemek ve
uygulamakla görevlidir.
Kuruma ait gelirler, Türkiye'de yerleşik bankalarda açılacak
hesaplarda toplanır. Bu hesaplardan Kurul, bu Kanunun amaçlarına
uygun olarak harcama yapmaya yetkilidir.
Kurumun denetimi Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu
tarafından yapılır.
BAŞKAN - 9 uncu madde üzerinde gruplar adına ilk söz,
Doğru Yol Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Zeki
Ertugay'a ait.
Buyurun Sayın Ertugay. (DYP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
DYP GRUBU ADINA ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Grubum ve şahsım adına hepinizi
tekrar saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği gibi, 9 uncu madde, kurulun görev ve yetkilerini belirlemektedir.
Bu görev ve yetkilere baktığımız zaman, bu kanunun
çıkarılmasından beklenen esas fayda ne ise, ne amaçlanıyor
ise, bu amaçların tahakkukunda bu kurul çok önemli bir yer işgal
etmektedir; çünkü, ilk gün, grup adına yaptığım geneli
üzerindeki konuşmalarda, şeker kanununa Türkiye'nin ihtiyacı
olduğunu; ama, bu haliyle çıkmasının çok büyük bir
karmaşa yaratacağını, bu haliyle çıkmasının,
çıkmamasından daha zararlı olacağını ve belki de
telafisi mümkün olmayacak hatalara götüreceğini ifade etmiştim.
Şimdi, bu kurulun görev ve yetkilerine
baktığınız zaman, iki günden beri konuştuğumuz
kota uygulaması, diğer, çiftçinin, pancarcının
uygulaması, ekim alanı vesaire; yani, şeker rejiminin
düzenlenmesi, ticareti, ziraati konusunda görev yapacak olan bir kurul ve
kotanın belirlenmesinden tutun her şeye kadar şümullü bir görevi
var. Şimdi, bu görevi yapacak kurulu bu kanundan
çıkardığınız zaman, bu kanun, boş demektir, içi
boş bir kanun demektir; yani, âdeta, yasak savmak için, IMF'nin
dediğini şimdilik yerine getirmek için çıkarıyoruz
demektir; çünkü, defalarca da ifade ettim, diğer arkadaşlarım da
ifade ettiler, geçici 8 inci madde, bu kurulun yetkilerine veya bu kurulun
varlığına 2004 yılının sonunda son vermektedir.
Bu kurul kalktığı zaman, bu kanun işlerliğini
kaybedecektir ve kota uygulaması konusunda, özellikle
tatlandırıcılar konusunda frene basacak bir yetkili merci
kalmayacaktır.
Değerli arkadaşlarım, bunu böyle belirttikten sonra,
şunu tekrar ifade ediyorum; fonsuz, bu kanunun uygulanması mümkün değildir.
Evet, fonların kaldırıldığı bir dönemi
yaşıyoruz, hele hele bugünkü şartlarda, fon demek, belki çok
farklı geliyor, çok aykırı geliyor; ama, maalesef, Avrupa'da ve
Amerika'daki örneklerinde olduğu gibi, fonsuz şeker kanunu
yürütülmemektedir, yürütülmesi mümkün değildir. Hadi, fonu
kuramıyoruz; ama hiç değilse, bir kitleyi mağdur etmeyelim.
Sabahtan beri, iki günden beri, pancarcının, bu konuda üretim
yapan insanların hakkı hukuku burada çok konuşuldu. Ne kadar
konuşulsa azdır, kelimeler bu konuda yetmeyebilir; ama, bir hususu da
son olarak ifade etmek istiyorum: Bu ülkede modern tarımın
yerleşmesinde, çiftçinin gübreyle tanışmasında, bugün
teknoloji kullanımında iyi bir noktaya gelmesinde, şeker fabrikalarının
ve bu konudaki çalışmaların çok büyük etkisi vardır. Yirmi
yıl öncesinde, köylüye, gübreyi zorla, promosyonlarla sevdirmeye,
dağıtmaya çalışırken, bugün, maalesef, köylümüz gübre
bulamaz, parasıyla gübre alamaz hale gelmiştir. Bu bakımdan, bu
noktada, Türkiye'de gübrenin verilmesinde, Türk çiftçisinin gübreyle
tanışmasında Şeker Şirketinin ve bu şeker
organizasyonunun rolünü, hakkını teslim etmek açısından
bunu da ifade ediyorum.
Değerli milletvekilleri, şimdi, tasarı bu haliyle
kanunlaştığı takdirde, hele hele geçici 8 inci madde
tasarıda kaldığı ve kota uygulaması da yüzde 10 olarak
-doğrusu, bu da nişasta kökenli tatlandırıcılar için
yüzde 15 olarak belirlenmiştir- kaldığı takdirde,
şimdiden söylüyorum, Erzurum'daki, Ağrı'daki ve Doğu
Anadolu Bölgesindeki bütün fabrikalar birkaç yıl içerisinde faaliyetlerine
son verecektir, insanlar işsiz kalacaktır; köylü pancar
yetiştiremeyeceği için, açlığa, sefalete sürüklenmiş
olacaktır. Bu kanunu çıkaranlar, şimdiden, bu vebali
göğüslemeyi, omuzlarına almayı kabul etmiyorlarsa, bu vebali
düşünüyorlarsa, buna göre, vakit geç olmadan bir düzenleme
yapılması ve geçici 8 inci maddenin de bu tasarıdan
çıkarılması büyük önem arz etmektedir.
Sözlerime son verirken, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(DYP ve FP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ertugay.
Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini, Şanlıurfa
Milletvekili Sayın Niyazi Yanmaz ifade edecekler.
Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
FP GRUBU ADINA MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 636 sıra
sayılı yasa tasarısının 9 uncu maddesi üzerinde,
Fazilet Partisi Grubu adına söz almış buluyorum; Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 9 uncu madde, şeker kurulunun görev
ve yetkileri hakkında, denetimi hakkında.
Değerli milletvekilleri, muhalefetiyle iktidarıyla, bir
şeker kanununun çıkarılmasında hepimiz mutabıkız.
Bu demektir ki, Türkiye'de yeni bir şeker kanununa ihtiyaç var; çünkü,
1950'lili yıllardan bugüne gelen Şeker Kanunuyla şeker
sektörümüzü idare etmek mümkün değildir. Ancak, geti-rilen Şeker
Kanunu Tasarısına, bizim muhalif olmamız şundandır:
Özellikle toplumsal konsensüs sağlanmadan, iktidarın bir
dayatmasıyla getirilmesi anlaşılır bir durum değildir.
Değerli arkadaşlar, son bir aydır ekonomik kurtuluş
mücadelesi veriliyor, bir ulusal program getiriliyor, Amerika'dan Türkiye'ye
mesajlar ulaştırılıyor "15 yasa
çıkarılırsa, Türkiye düzlüğe çıkar..." Benim
anladığım, herhalde bu 15 yasayı, siz, şekerle
laklamışsınız!.. Biz, Şanlıurfalılar olarak
acıyı severiz; ama, sizin bu getirdiğiniz kanun
tasarısı o kadar acı ki arkadaşlar, Urfa'nın acı
isotunu da geçti.
Değerli arkadaşlar, burada toplumsal konsensüsün olmaması
nedeniyle, özellikle endişelerimiz şunlar:
Birincisi, şeker sektöründe milyonlara varan istihdam var.
Şeker sektörü -özellikle şekerpancarından elde edilen
şeker, sakaroz- ülkede, hem katmadeğeri yüksek hem de
bulundurduğu mevcut istihdam dolayısıyla, özellikle günümüzde
ekonomik krizde, istihdam ettiği insan sayısıyla, sosyal boyutu
olan, insanî boyutu olan bir sektör. Ancak, siz, bütün
çıkardığınız bütün yasalarda olduğu gibi,
olayın sadece ekonomik yönünü düşünüyor, insanî ve sosyal boyutunu
hep tecrit ediyorsunuz, saklamaya çalışıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, bugün ülkede, ekonomik kriz büyük
boyutlara varmıştır. Hiç arzu edilmeyen hadiseler
yaşanmaktadır. Protesto niteliğinde, havada kasalar
uçuşmaktadır. Artık, olayın magazin yönünden reel yönüne
gelmek lazım, realiteyi kabul etmek lâzım.
Değerli arkadaşlar, dünyada şeker üretimi 120 milyon ton
ve bunun yüzde73'ü şekerkamışından, yüzde 23'ü
şekerpancarından. Avrupa Birliği ülkeleri de
şekerpancarından şeker elde etmekteler ve de Türkiye'ye nazaran
çok daha yüksek fiyatlarla elde etmekteler. Türkiye'nin kendi şeker
sektöründe, şekerpancarından üretilen şeker sektöründe, bu
kanunla eğer fonlar kaldırılırsa, destekleme
kaldırılırsa çiftçilerimiz, şeker sanayiinde
çalışan işçilerimiz ve yan sanayiimiz, özellikle
ulaştırma sektörü de bundan menfi yönde etkilenecektir.
Değerli arkadaşlar, özellikle bu kanundaki bir diğer
endişe, nişastadan elde edilen glikoz
tatlandırıcıların ülkede şeker sektöründeki
payının artırılmış olmasıdır.
Bakın, biz, Avrupa Birliğine, Dünya Ticaret Örgütünün
istediği yönde uyarlamaya çalışırken şeker
sektörümüzü, Avrupa Birliği ülkeleri, şekerpancarından
şeker elde etmekte, onları sübvanse etmekte, fon sağlamakta ve
bir de ucuz fiyata dışarıya ihraç etmekteler.
Arkadaşlar, hep deriz; Türkiye, tarımda, tarım sektöründe
kendi kendine yeterli bir ülkedir; ancak, Et ve Balık Kurumu tesislerinin
satışıyla hayvancılığımız nasıl
öldüyse, süt fabrikalarının satışıyla sütlerimiz para
etmez duruma nasıl geldiyse, aynen, şeker fabrikalarının satışıyla
da, şeker fabrikalarımız kapanacak ve özellikle Türkiye,
şeker ithal eden bir ülke olacak, pazar olacaktır.
Bakın, yanı başımızda Rusya var. Rusya'da 98
tane şeker fabrikası özelleştirildi ve Batı ülkeleriyle
baş edemeyince kapatıldı, atıl hale getirildi. Bugün,
Rusya, büyük bir şeker pazarı haline gelmiştir. Bununla biz,
devlet sektörünü destekliyoruz manasına gelmesin, özelleştirmeye
karşıyız manasına gelmesin; ancak, tedrici olarak
şeker üreticilerinin durumu
rehabilite edilmeden, iyileştirilmeden, özellikle
şekerpancarında profesyonel duruma gelen, kompetan durumuna gelen
şekerpancarı çiftçilerimize belli bir süre verilmeden, bir anda her
şey kesiliyor ve şeker...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen toparlayınız.
Buyurun.
MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, sözün özü şu: Siz iktidarınızla, bu ülkede
milletin ağzının tadını kaçırdınız; o
kadar kaçırdınız ki, milleti şeker yemeden, karbonhidrat
almadan şeker komasına soktunuz ve bunun da emareleri bugün
Başbakanlık önünde görüldü. Siz, bu kafayla, bu mantıkla, bu
mantaliteyle devam ederseniz, hem sizi hem bizi duvara
toslatacaksınız. Özellikle siyaset üzerinde karabulutların
dolaşmasına vesile olan sizlersiniz, bunun da tek müsebbibi
sizlersiniz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yanmaz.
9 uncu madde üzerinde herhangi bir önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
10 uncu maddeyi okutuyorum:
Hizmet birimleri
MADDE 10.- Kurum hizmetlerinin gerektirdiği görevler, hizmet
birimleri tarafından yürü-tülür. Bu Kanuna ekli cetvelde yer alan
personel, 1475 sayılı İş Kanunu hükümlerine göre istihdam
edilir. Söz konusu ekli cetvelde yer alan kadrolarda toplam sayı
aşılmamak üzere unvan ve statü değişikliği yapmaya,
söz konusu sayının altında personel istihdam etmeye Kurul
yetkilidir.
BAŞKAN - 10 uncu madde üzerinde ilk söz, Doğru Yol Partisi
Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Cihan Paçacı'ya aittir.
Buyurun Sayın Paçacı. (DYP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 5 dakika efendim.
DYP GRUBU ADINA MUSTAFA CİHAN PAÇACI (Ankara) - Sayın
Baş-kan, değerli milletvekilleri; 636 sıra sayılı
Şeker Yasa Tasarısının 10 uncu maddesi ile ilgili olarak
Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere söz
aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, acil yasalar kapsamında 15 günde 15
yasadan birincisi bugün oylarınızla çıkıyor. Kaldı ki,
önce başınıza taç yaptığınız, sonra
çağdışı ilan ettiğiniz ve şimdi de tekrar
kapısını aşındırdığınız IMF
yetkilileri hiç merak etmesinler ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi, evödevini
iyi yapıyor. Bu Yüce Meclisin hür iradesini ipotek altına
aldıranlar, maalesef, bu vahim tablonun farkında bile değiller.
Değerli milletvekilleri, biz bu yasa tasarısını
hangi amaçla görüşüyoruz; gerçekten, şeker sektörünün düzenlenmesi,
pancar çiftçisinin problemlerinin bir şekilde ortadan
kaldırılması ve şeker fabrikalarının
özelleştirilmesinin önünü açmak için mi; yoksa, yabancı finans
kuruluşlarının 15 günde çıkarılmasını
istedikleri için mi, IMF'nin 6,5 milyar dolarlık bir kredisinin öne
alınmasına aracı olunduğu için mi görüşüyoruz? Gönül
isterdi ki, bu yasa tasarısı, Türkiye'nin bu konudaki
ihtiyacını gidermek için görüşülüyor olsaydı.
Değerli milletvekilleri, ekonominin IMF'ye ihale edildiği dört
yılda, çiftçi, yok edilmek, tasfiye edilmek istenmektedir ve bu yönde
politikalar üretilmekte, bu yönde yasalar çıkarılmaktadır.
Çiftçi perişan; her gün mazota insafsızca zamlar yapılıyor.
Çiftçi, gübre bulamıyor, ilaç bulamıyor ve pancar çiftçisi kotalarla
tasfiyeye tabi tutulmuş.
Geçen yıl yüzde 25 zamla açıklanan pancar fiyatı,
enflasyona endekslenmişti; ancak, gerçekleşen değil, hedeflenen
enflasyona!.. Peki, enflasyon ne oldu -yüzde 25 zam verdiniz- yüzde 39 oldu, 40
diyelim buna ve bugünkü tarihi itibariyle, yüzde 30 civarında da 2001
yılı enflasyonunu, şu ana kadarki enflasyonu hesap edersek ve
pancar paralarının da ödenmediğini dikkate alırsak, demek
ki, ödenecek pancar paralarının yüzde 70'i uçmuş gitmiş.
Çiftçinin, üretmesi değil, özellikle üretmemesi, ekmemesi isteniyor.
Peki, yüzde 45'i bugün tarım kesiminde olan bu insanlar nasıl
geçinecek? IMF, tabiî ki, programlarında tarım kesimindeki nüfusu
azaltmak ister; ancak, bunu yaparken, bu kesime yeni bir iş sahası
bulmak zorunludur. Biz, tarımdan tasfiye edeceğimiz bu insanlara
nerede iş bulacağız, nerede aş vereceğiz?
Değerli arkadaşlar, bu devlet, Anayasamızda da
belirtildiği üzere, sosyal devlettir ve çiftçisini -yüzde 45 de olsa-
desteklemek, korumak, en önce görevidir.
Bu yasa, özelleştirmeyi de temin etmez; çünkü, özelleştirme
yapılabilmesi için, her şeyden önce, makro ekonomik dengelerin düzgün
işlemesi gerekir. Bugünkü yönetim anlayışıyla, bunun da
mümkün olamayacağı göz önüne alınırsa, bu, özelleştirmenin
de gerçekleşemeyeceği demektir.
Dün Sayın Ertugay, gerçekten, çok güzel bir konuşma
yaptı; konunun uzmanı, bu konuda kariyer yapmış bir
arkadaşımız ve yasayı enine boyuna inceledi; ama,
söyledikleri hiç dikkate alınmadı. Demokrasi uzlaşma kültürüdür
ve bu konuda, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir konsensüs sağlayıp,
Türkiye'nin gerçek ihtiyacına uygun bir yasayı çıkarması
arzulanır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Paçacı, lütfen, toparlayınız.
MUSTAFA CİHAN PAÇACI (Devamla) - Henüz vakit geçmiş
değildir. Yasa görüşülürken verilen önergeleri dikkate alıp,
yasayı daha düzgün hale getirmek hepimizin görevi olmalıdır.
Bu sözlerle konuşmamı tamamlıyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini, Adana
Milletvekili Sayın Yakup Budak ifade edecekler.
Buyurun Sayın Budak. (FP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
FP GRUBU ADINA YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan,
değerli üyeler; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
1956 yılında çıkarılan Şeker Kanununun yetersiz
kalmasından dolayı hazırlandığı ifade edilen
Şeker Kanunu Tasarısı, maalesef, çiftçimizin de
ağzının tadını bozmuştur, şekerin de
şekerini ortadan kaldırmıştır, toplumun büyük bir
kesiminin şekerini yükseltmiştir. Zannediyorum, bu Şeker Kanunu
Tasarısı bu iktidarın da şekerini yükseltecektir.
Dolayısıyla da, bu tasarı, bu haliyle -elbette ki, şekerde
yeni bir düzenlemeye ihtiyaç vardı ama- sorunları çözmekten uzak,
özellikle pancar üreticimizin, mısır üreticimizin
sorunlarını çözmekten oldukça uzak bir mahiyet
taşımaktadır. IMF'ye verilen söz doğrultusunda
gerçekleştirilmektedir ve bu gerçekleştirme yapılırken de,
ta-sarının metni incelendiğinde görüleceği gibi, alelacele
hazırlanmış, Türkiye'nin dengeleri, çiftçimizin durumu ve
dünyadaki gelişmeler -dikkate alındığı ifade
edilmesine rağmen- hiç dikkate alınmadan hazırlanmış,
yasak savma kabilinden bir yasa düzenlemesi olarak gözükmektedir.
Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planımızda da,
elbette, tarımsal projelerde birtakım değişikliklerin
yapılması, tarımda yeni düzenlemelerin yapılması ifade
edilmektedir. Göründüğü kadarıyla, dışarıdan gelen
talepler dikkate alınırken, çiftçimizin talepleri, maalesef, hiç
dikkate alınmamıştır. Biz, hangi kurulu oluşturursak
oluşturalım, bu kurulun altına hangi sekreteryayı, hangi
uzmanı verirsek verelim, bu ekonomik anlayışla, bu ekonomik
düzenlemeyle çiftçimizi rahata kavuşturmamız ve Türkiye'nin
politikalarını düzgün bir şekilde rayına oturtmamız da
mümkün değildir.
Biz, tarım sektöründe, özellikle şeker sektöründe bir kurul
oluşturuyoruz. Bu kurul, bütün düzenlemeleri, üretim
aşamasından, pazarlama aşamasından, dünyadaki
fiyatların takip edilmesinden, fabrikalara, tarlalara, çiftçiye
uygulanacak kotalara varıncaya kadar her şeyi tespit edecek. Bir
taraftan, özelleştireceğiz diyoruz, bir taraftan, dünyayla rekabet
edeceğiz diyoruz, diğer taraftan da devletçi bir mantıkla
kurullar oluşturuyoruz, bu kurulların altına birtakım
komisyonlar, birtakım sekreteryalar, uzmanlar veriyoruz. Elbette bunlar
yapılacak; ama, yapılırken de, dünyadaki gelişmelerin ve
özellikle çiftçimizin taleplerinin dikkate alınması gerekir.
Bugünkü şeker fabrikalarımızın verimliliği
dikkate alındığında, zaten, şeker
ihtiyacımızın yüzde 20'si özel sektör tarafından
karşılanıyor; ama, diğer fabrikalar özel sektör
mantığıyla idare edilmediği için de, korkunç bir
sıkıntının içerisinde bulunulmakta ve şekerin
maliyeti, toplumumuza, oldukça fazla bir şekilde yansımaktadır.
Biz, tarım girdilerinde, pancarın üretiminde, girdilerdeki
fiyatları ayarlama noktasında ciddî tedbirler almazsak, hangi kanunu
çıkarırsak çıkaralım, hangi düzenleyici kurulu
oluşturursak oluşturalım, netice almamız mümkün
değildir. Maalesef, bugün de, yine, akaryakıt fiyatlarına yüzde
20-21 dolayında zam gelmiştir. Siz, hangi kanunu
çıkarırsanız çıkarın, akaryakıta bir defada yüzde
20 zam yapıyorsanız, o çiftçinin belini doğrultmanız ve
tarımsal politikayı yürütmeniz mümkün değildir.
Dolayısıyla, efendim, şekerde fiyat istikrarını
sağlayacağız, üretimde kota koymak suretiyle istikrarı
sağlayacağız derken, bir günde yapılan zamlar yüzde 20'leri
geçiyorsa, bu politikaların yürümesi ve yürütülmesi mümkün değildir.
Elbette, bu çiftçimizin fonlarla desteklenmesi lazım gelir.
Sayın Bakanımızın ifadesine göre, Dünya Ticaret Örgütü ile
yapılan anlaşmalar çerçevesinde, çiftçimizin fonlarla da
desteklenmesi mümkün gözükmemektedir. Öyle olduğuna göre, çiftçimiz, âdeta
boşluğa bırakılmakta, piyasanın şartlarına
terk edilmektedir; tıpkı, Et ve Balık Kurumunda, Süt Endüstrisi
Kurumunda olduğu gibi, çiftçimiz perişan edilecektir.
Dolayısıyla, çiftçimizi perişan olmaktan kurtaracak tedbirler,
maalesef, bu tasarıda bulunmamaktadır.
Pancar çiftçisi, maalesef, perişan olacağı gibi, yeni
yapılan düzenlemelerle, mısır üreticimiz de perişan
edilecektir. Türkiye'ye, yılda 1,5 milyon ton, 2 milyon ton
mısır ithal edilmektedir. Bunun teşviki noktasında,
mısır üreticisinin desteklenmesi noktasında bazı
düzenlemelerin de yapılması lazım gelirken, maalesef, bu
tasarıda da onu göremiyoruz.
Zaten, bu hükümetin yapmış olduğu bütün işler,
alelacele, kafa karışıklığıyla
yapıldığı için, getirilen düzenlemeler, birkaç ay sonra,
tekrar düzenleme şeklinde Meclisin huzuruna getirilmektedir. Onun için,
yasalar yapılırken, düzenlenirken, dünyadaki gelişmeler takip
edilerek, Türkiye'nin ihtiyaçları gözönünde bulundurularak, özellikle,
çiftçimizin sıkıntıları dikkate alınarak,
gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen toparlayınız.
YAKUP BUDAK (Devamla) - Maalesef, bu hükümetin kitabında, bu
hükümetin mantığında, bu hükümetin uygulamalarında, bu
hükümetin programında ve yapmak istediği programlarda çiftçimizi,
milletimizi, köylümüzü, pancar üreticimizi, mısır üreticimizi
rahatlatacak hiçbir şey olmadığı gibi, her gün milletimizin
vücut kimyasını bozacak kararlar alınmaktadır.
Dolayısıyla, bir an önce bu politikalardan vazgeçilmelidir diyorum,
saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Budak.
Madde üzerinde önerge yok.
10 uncu maddeyi ekli cetveliyle beraber oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde ve ekli cetvel kabul
edilmiştir.
11 inci maddeyi okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Ceza Hükümleri
İdarî para cezaları
MADDE 11. - B kotası şekeri bulundurmayan veya Kurul
kararı dışında satan ya da bedelsiz devreden gerçek ve
tüzel kişiler hakkında, bulundurmadığı veya elinden
çıkardığı şeker miktarının, tespitin
yapıldığı tarihteki fabrika satış fiyatı
üzerinden hesaplanacak tutar kadar Kurulca idarî para cezası verilir.
C şekerini Kurul kararı dışında iç piyasada
satan veya bedelsiz devredenler hakkında birinci fıkrada öngörülen
cezalar uygulanır.
Kurulun bilgi ve kararı dışında şirketlerin,
fabrikaları arasında kota aktarımı yapmaları halinde
her biri için ayrı ayrı olmak üzere, aktardıkları
şeker miktarının, tespitin yapıldığı
tarihteki fabrika satış fiyatı üzerinden hesaplanacak tutar
kadar Kurulca idarî para cezası verilir.
Bu Kanun hükümlerine aykırı olarak, şirketlerin birbirleri
arasında kota aktarımı yapmaları halinde her biri için
ayrı ayrı olmak üzere, aktardıkları kota
karşılığı şeker miktarının, tespitin
yapıldığı tarihteki fabrika satış fiyatı
üzerinden hesaplanacak tutar kadar Kurulca idarî para cezası verilir.
Bu Kanunun amaçlarına aykırı olarak, şirketler
tarafından A ve B kotası dışında temin edildiği
tespit edilen şekerin doğrudan veya dolaylı olarak iç piyasada
satılması veya devredilmesi halinde bu fiili işleyenler
hakkında bu maddenin birinci fıkrasında öngörülen cezalar
uygulanır.
Kurul tarafından bilgi isteme veya yerinde inceleme hallerinde;
istenen bilgilerin yanlış, eksik veya yanıltıcı olarak
verildiğinin saptanması veya hiç bilgi verilmemesi ya da yerinde
inceleme imkânının verilmemesi hallerinde, bu fiili işleyen
şirketler yedi gün içinde bilgilerin verilmesi ve/veya inceleme
imkânının sağlanması için ihtar edilir. Bu süre
zarfında bilgilerin verilmemesi ve/veya inceleme imkânının
sağlanmaması halinde, şirketlerin Kurulca cari pazarlama
yılı için tahsis edilen A kotası miktarının cari
pazarlama yılı başındaki fabrika satış
fiyatı üzerinden hesaplanacak tutarının % 3'üne kadar idarî para
cezası verilir.
İdarî para cezalarının verilmesini gerektiren fiillerin
tekrarı halinde verilecek para cezası, önceki ceza
tutarının iki katı olarak uygulanır.
Tahsil edilen idarî para cezalarının % 10'u Kurum özel
hesabına aktarılır, kalan miktar bütçeye gelir yazılmak
üzere Hazine hesaplarına intikal ettirilir.
İdarî para cezaları 7201 sayılı Tebligat Kanunu
hükümlerine göre tebliğ edilir.
İdari para cezalarına karşı tebliğ tarihinden
itibaren otuz gün içerisinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebilir.
Yapılacak itirazlar idarî para cezalarının yerine getirilmesini
durdurmaz.
Kesinleşen idarî para cezalarının tahsilinde 6183
sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun
hükümleri uygulanır.
BAŞKAN - Gruplar adına ilk söz, Fazilet Partisi Grubu
adına, Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer'e ait.
Buyurun Sayın Geçer.
Süreniz 5 dakika efendim.
FP GRUBU ADINA MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 636 sıra sayılı Şeker Kanunu
Tasarısının 11 inci maddesi hakkında konuşmak üzere,
Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle
Grubumuz ve kendi adıma Yüce Heyetinizi selamlıyor, saygılar
sunuyorum.
Saygıdeğer Başkan, değerli milletvekillerimiz;
tasarının 11 inci maddesi idarî para cezalarını
düzenlemektedir. Tasarının 2 nci maddesinde A kotası, B
kotası ve C şekeri diye tanımlanan durumların ihlali
karşısında, bunu ihlal eden şirketlere, ihlal etmiş
olduğu miktarın, o günkü fabrika çıkış fiyatı
üzerinden bir idarî para cezasının uygulanması öngörülüyor.
Diğer taraftan, kurula verilecek bilgilerin verilmemesi, incelemeye
ilişkin evrak ve belgelerin teslim edilmeyişi veya eksik ve
yanlış teslim edilişi, süresinde teslim edilmeyişi
karşısında da, yine, o işletmeye veya fabrikaya
verilmiş kota tutarının yüzde 3'ü kadar bir idarî para
cezası veriliyor.
İdarî para
cezalarını gerektiren fiil ve eylemlerin işlenmesinin
devamı, tekerrürü halinde bu cezalar iki kat olarak uygulanıyor.
Tahsil edilen idarî para cezalarının yüzde 10'u kurumun özel
hesabına, bakiyesi hazineye irat kaydedilmek üzere düzenlenmiş.
İdarî para cezalarına karşı da idare mahkemelerine
30 gün içerisinde itiraz edilebileceği ve bu itirazın tahsilatı
durdurmayacağı ve kesinleşmiş idarî para
cezalarının da, 6183 sayılı Yasa hükümleri çerçevesinde
tahsil edilmesi düzenleniyor.
Tabiî, Türkiye'de son zamanlarda gelişen olaylar çok dikkatimizi
çekiyor. Yasaların, hangi ihtiyaçlara binaen, hangi taleplere binaen
yapıldığı ve Meclis gündemine getirildiği konusunda da
büyük şüpheler var. Türkiye, şu anda, gerçekten, bugüne kadar
tanımlanmamış sosyoekonomik kimliğini tanımlamanın
çabası içinde gözüküyor; yani, cumhuriyet kurulduğundan bu yana,
karma ekonomi sistemi diye tanımlanan karmakarışık bir
sosyoekonomik sistemin açmazlarını ve ülkeye getirdiği
yükümlülükleri ortadan kaldırmak için, serbest piyasa ekonomisine
dayalı, liberal bir düzenin tesisi noktasında düzenlemeler
yapılıyor. Yani, kapitalist bir düzene yöneliş, sosyoekonomik
kimlik böyle tanımlanmaya çalışılıyor. Ama, 1982
Anayasamızın başlangıç hükümlerinde ve ilk dört maddesinde,
yani değiştirilmez ve değiştirilmesi teklif bile edilemez
maddelerinde hâlâ Türkiye Cumhuriyeti Devletine sosyal devlet yükümlüğü de
yüklenmiş durumda. Şu anda öyle kanunlar çıkartılıyor
ki, taşlar öyle hızlı yerinden oynatılıyor ki, burada
sadece yapılan kanunların ekonomik bazda yapmış olduğu
tahripler veya getiriler bir yana, sosyal boyutun da göz önünde
bulundurulması gerekiyor. Bugün şeker fabrikalarının devlet
tarafından düzenlenmesi veya özel sektörün de bu alana girmesiyle
birlikte, sadece bunların, ekonomik işlevleri dışında,
en azından nüfusumuzun onda birini ilgilendiren, belki 6 milyon nüfusumuzu
ilgilendiren sosyal ve ekonomik boyutu var; şekerpancarı üreticileri
var; bunlar gözardı edilerek, böyle bir düzenleme
yapılmasının ülkemize getireceği sosyal tahribattan
endişe duyuyorum ben.
Zira, Alman hukuk felsefecisi Savigny şöyle der: "Hukuk
normları ve yasalar, pozitif kanun, yani yazılı hukuk
kuralları, egemen, hükümran güç tarafından, yasama gücü
tarafından ancak o devlet olgusunu oluşturan insanların ruhunda
oluşmuş normları yazılı hale getirmekle, yani pozitif
hukuk kuralı haline getirmekle mükelleftir. Onların ruhunda
oluşmamış normları, onların konsensüsü alınmadan,
tepeden yapılarak buna uyacaksın mantığı demokratik
hukuk devletine yakışmaz." Ben de buna katılıyorum.
Şu anda yapılanlar, Türkiye'de, bu dönemde çıkarılan
yasalar... O kadar hızlı yasama yapılıyor ki, o kadar çok
yasa çıkarılıyor ki, Amerika Birleşik devletlerinde bir
tarihte 17 yasa çıkarılmış. Bugün 15 yasa acaba on günde
çıkar mı diye bu Mecliste düşünülüyor. Bunun talebi nereden
geli-yor, yani bu talep gerçekten toplumdan mı geliyor, toplumun ruhunda
ve toplumun inancında oluşmuş birtakım talepler midir,
Türkiye'nin ekonomik ve sosyal yapısını düzeltecek,
insanları rahata kavuşturacak talepler midir? Hayır. Bakıyoruz,
işte, AB'ye girme aşamasında, o müktesebatın Türkiye'ye
taşınması, yani o elbisenin Türkiye'ye giydirilmesi adına
yapılıyor. Diğer taraftan, kamu maliyesi
açıklarını kapatmak adına, IMF'nin getirdiği,
işte, şu kadar kanunu çıkarırsanız, para veri-riz
mantığı içerisinde alelacele, bu kanun tasarısı...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Geçer, lütfen, toparlayınız.
MUSTAFA GEÇER (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
...Meclis gündemine getiriliyor. Aslında, gerçekten, Türkiye'nin
sosyoekonomik kimliği tam tanımlanarak, toplumumuzun,
yatırımcımızın, esnafımızın buna göre
tavır alması gerekir; buna ben katılıyorum. Ancak, şu
anda şu tasarıya bakıyoruz ki, aslında liberal bir
düşüncenin eseri de değil. Bir yandan
ağırlığını devlet tarafının ve
bürokratın oluşturduğu bir kurul oluşturuluyor ve elinde
kırbaç, bu, özel sektörün kafasında bekletiliyor, işte sana
verdiğim kotayı -A, B, C- ihlal edersen şu cezayı veririm,
bunu yaparsan bunu yaparım gibi bir mantıkla, âdeta, geçen de
söylediğim gibi, Türkiye'de liberal müzikle katı bir devletçi dans
yapılıyor... Önce bundan vazgeçilmesi lazım. Ancak, bu
yasaların yerini bulabilmesi, gerçekten Türkiye'nin değişiminin,
yeni bir değişimin oluşması ve bu değişimde de
sosyal boyutun gözönünde bulundurularak, faturanın fakir fukaraya
çıkarılmaması gerektiğine inanıyorum.
Her şeye rağmen, bu yasanın hayırlı
olmasını diliyor, Yüce Heyetinize saygıyla, selamlar sunuyorum.
(FP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Geçer.
Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini Muş Milletvekili
Sayın Mümtaz Yavuz bey ifade edecekler. (DYP sıralarından
alkışlar)
Buyurun efendim.
Süreniz 5 dakikadır.
DYP GRUBU ADINA MÜMTAZ YAVUZ (Muş) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Şeker Kanunu
Tasarısının 11 inci maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım; sözlerime
başlamadan önce, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, bu tasarının en önemli maddesi
şeker kurulunun görevleridir. Bir taraftan böyle bir önemli kurulu
kuruyorsunuz ve birçok görev ve yetki veriyorsunuz, diğer taraftan geçici
8 inci maddeyle "Bakanlar Kurulu aksine karar almadıkça, kurum ve
organlarının görev ve yetkileri en geç 31.12.2004 tarihinde sona
erer" diye madde ilave ediyorsunuz. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?!
Ceza hükümleri bölümünde idarî para cezaları kurul tarafından
tespit edilip, verilmektedir. A kotası B kotası, C kotası,
şekerlerin bulundurulması, satılması, piyasaya sürülmesi,
devredilmesi gibi konularda kurul kararlarına uymayanlara kurul tarafından
idarî para cezaları verilir. Amacına uygun kurulmayan, çiftçi
temsilcisinin bulunmadığı bu kurulun vereceği idarî para
cezalarının, hukukîliği ve
caydırıcılığı olmayacaktır.
Değerli milletvekilleri, konu her ne kadar mesleğim
değilse de, seçim bölgem olan Muş'u en çok ilgilendiren,
dolayısıyla da, vekil olarak şahsımı ilgilendiren konu
oluşundan dolayı söz almış bulunmaktayım. Şimdi
"Avrupa Birliği ve IMF istiyor" diye, Muş ve Muşluya
uygulanan kotaların en zalimini uygulayacaksınız veyahut da
şekerpancarından şeker elde etmenin ekonomik
olmadığını bahane edip, Muş ve Muşluya
"acınızdan ölün" mü diyeceksiniz? Madem, Avrupa ve IMF,
sanayinin en önemli maddesi olan şekerin pancardan elde edilmesinin
ekonomik olmadığını söylüyorsa, Amerika ve Avrupa Birliğinin
en önemli iki ülkesi olan Almanya ile Fransa, niçin şekerpancarı
üreticilerini desteklemektedir? Dünya şekerinin yüzde 30'u pancardan elde
ediliyor. Bu pancardan şeker elde etmek Amerika, Almanya ve Fransa için
faydalı da Türkiye için neden zararlıdır?
Aklın yolu birdir. Biz, üretmezsek, neticede satın almak
zorunda kalacağız. Bugün Muş, Malazgirt ve Bulanık
ovalarının değerlendirildiği, Muş çiftçisine ve
fabrika işçisine iş istihdamı yaratan, hayvan besicilerine küspe
imkânı sağlayan, yan sanayici ve iş makinelerine
çalışma imkânı yaratan bu kadar komplike bir sanayi ürününe kota
uygulamakla ülkeye ne büyük kötülük yaptığımızı
biliyor musunuz ?!.
Şimdi, kuraklıktan, yokluktan, hükümetin
uyguladığı zalim ve zulümkâr ekonomik politikalardan,
yaptığı zamlardan, uyguladığı faizlerden sonra
Muşluya "pancar ekme, tütün ekme" diyeceksiniz. Bu ne demek;
Muşluya yaşama hakkı yok "acından öl"demek.
Elvicdan, elinsaf!.. Kurulmuş, çalışan, üreten, tüketen bir
müesseseyi kapanacak bir hale getirmenin, bu ülkeye ne faydası
olacaktır ?
Bu çiftçi ve işçiler ne hortumcudur ne balinacıdır ne
beyaz enerji, Mavi Akım yolsuzları ne de banka
batıranlardır...
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 10 milyon nüfusun
geçim kaynağı olan ve bugünkü şartlarda, ülkemizde üretilenin
tamamı ülkemizde tüketilen bu kadar geniş kapsamlı, geniş
iş istihdamı yaratan böyle bir sanayi ürününe kota uygulamanın
yanlışlığını tekrar tekrar Heyetinize arz
ediyorum.
Bu hükümet, işçisiyle, memuruyla, çiftçisiyle, tüm
halkımızı perişan etti; bu kanunla da, şeker
üreticisini, çiftçilerimizi açlığa mahkûm etmeye
çalışmaktadır. Piyasalar perişan, sanayici perişan,
işçi perişan, memur perişan, çiftçi perişan, esnaf
perişan... Biz, tutturmuşuz,
bunları düzelteceğimize, çiftçimizi ve pancar ekicisini nasıl
perişan edeceğiz diye çalışıyoruz.
Geç olmadan, bu vahim yanlışlıktan dönülmesi
dileğiyle, Yüce Heyetinize saygıyla arz ede-rim. (DYP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Muş Milletvekilimiz Sayın Mümtaz Yavuz'a
teşekkür ediyorum.
11 inci madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.
Önerge yok.
11 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
12 nci maddeyi okutuyorum:
BEŞİNCİ BÖLÜM
Çeşitli ve Son Hükümler
Yönetmelikler
MADDE 12.- Kurumun yönetim ve
temsili, Kurulun çalışma usul ve esasları ile hizmet
birimlerinin çalışma usul ve esasları, depolama kesinti ve primi
ile ilgili düzenlemeler ve diğer hususlar, bu Kanunun yayımı
tarihinden itibaren dört ay içinde Bakanlık tarafından
çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir.
BAŞKAN - Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini,
Şanlıurfa Milletvekili Sayın Ahmet Karavar ifade edecekler.
Buyurun. (FP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
FP GRUBU ADINA AHMET KARAVAR (Şanlıurfa) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Şeker Kanunu
Tasarısının 12 nci maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu
adına söz almış bulunu-yorum; Grubum ve şahsım
adına Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Şeker Kanunu Tasarısının 12 nci maddesinde
"Yönetmelikler" başlığı altında, Şeker
Kurumunun yönetim ve temsili, Şeker Kurulu ile hizmet birimlerinin
çalışma usul ve esasları gibi hususların bu kanunun
yayımı tarihinden itibaren dört ay içerisinde, Bakanlık
tarafından çıkarılacak yönetmeliklerle belirleneceği ifade
edilmektedir.
Şeker Kurumu ve bu kurumu oluşturan Şeker Kurulu ve
hizmet birimlerinin, şekerpancarı üreticilerinin
sorunlarının çözümüne yardımcı olmasını
diliyorum; fakat, şekerpancarı üreticilerinin geleceği bu yasayla
da iyi olmayacaktır. Çünkü, yeni bir kanun, tüzük veya yönetmelik
çıkarmak veya yeni kurumlar ihdas etmek sonuca gitmek için tek
başına yeterli olmamaktadır. Zira, kanun
uygulayıcılarının kanun veya mevzuatı nasıl ve
hangi mantıkla uyguladıkları veya önceliklerinin ne olduğu
en az kanun kadar önemlidir.
6747 sayılı yürürlükteki Şeker Kanununda bir
değişiklik yapılmamasına rağmen, 1998 tarihinden beri
kota sistemi zaten uygulanmaktadır; demek ki, yapılacak işlerin
önündeki asıl engel, mevzuat değil, kişilerdir,
uygulayıcılardır. Zira, mevzuat, istenildiği zaman
değiştirilebilir.
Türkiye'de yanlış bir tarım politikası
bulunmaktadır. Bu yanlış politikalarla Türkiye'de çiftçilik
yapmak mümkün değildir. Özellikle, IMF'nin direktifleri doğrultusunda
hükümetin uyguladığı ekonomik politikalar neticesinde,
rantiyeci, dolandırıcı ve hırsızların
dışında ülkede yaşayan bütün kesimler nefes alamayacak
duruma gelmiştir.
Şekerpancarı üreticilerinin ve diğer çiftçilerimizin
bugün tarımın temel girdisi olan gübre sorunu bile çözülmüş
değil. Tarım Bakanlığı tarafından çiftçilerimizin
sorunlarına çözüm olacağı iddiasıyla yapılması
planlanan kararname değişikliklerini engelleyen
-bakanımızın ifadesiyle- bazı üst görevde
çalışanlar kararnameye müdahale etmeye çalışmış
ve fabrikalar adına iş takip etmişlerdir.
İşte, işleyen bu çark ve bu çarka hâkim olan zihniyet
değişmediği sürece, yapılacak değişiklikler,
şekerpancarı üreticisinin ve çiftçilerimizin sorunlarına çözüm
olamayacaktır.
Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri, elindeki üretim
fazlası şekeri satabilmek için, bir yandan şeker ithalini
engellerken, diğer taraftan tonunu 650-800 dolara mal ettiği
şekeri, desteklemeyle dünya piyasalarına 200-250 dolara satmak için
yoğun çaba sarf ederken, hükümetin çiftçimizden desteğini çekmesi
anlaşılır bir durum değildir.
Anlaşılmaz başka bir durum ise, Türkiye Şeker
Fabrikaları Anonim Şirketi Genel Müdürünün, 22.11.2000 tarihinde
basına verdiği bilgiye göre, Türkiye, 1998, 1999 ve 2000
yıllarında şeker ihraç ederken, aynı yıllarda
şeker ithal etmiş. Şeker ihraç ederken, aynı zamanda
şeker ithal etme mantığını anlayabilmiş
değilim. Böyle bir durumda şeker ithal etmek ülke ekonomisine,
şekerpancarı üreticisine en büyük kötülüktür.
Bugün, ülkemizde şekerpancarı tarımından
yaklaşık 2,5 milyon insanımız yararlanıyor. Bu
insanlarımız geçimlerini bu ürünün geleceğine
bağlamış durumdadırlar. Hükümetlerin yanlış
politikalarının ve bir KİT olan Türkiye Şeker
Fabrikaları Anonim Şirketinin yanlış yönetilmesinin
fa-turasını şekerpancarı üreticileri ve
vatandaşlarımız çekmektedirler. 500 sanayi kuruluşumuz içinde
5 inci, yılda 1 milyar dolar cirosuyla ekonomik ve sosyal boyutu dikkate
alarak, yeni düzenlemelerin hayırlı olmasını diler, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlarım. (FP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Karavar.
Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini, Eskişehir
Milletvekili Sayın Sadri Yıldırım ifade edecekler.
Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika efendim.
DYP GRUBU ADINA MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 636 sıra sayılı
Şeker Kanunu Tasarısının 12 nci maddesi üzerinde Doğru
Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle,
Partim ve şahsım adına Yüce Heyetinize
saygılarımı sunuyorum.
12 nci madde çıkarılacak yönetmeliklere ilişkindir.Bu
yönetmeliklerle, kurulun çalışma usul ve esasları
düzenlenmektedir; ancak, bu kurul da Anayasaya aykırıdır.
Neticede bu tasarı, pancar çiftçisinin aleyhinedir, ülkenin aleyhinedir,
tarımın aleyhinedir, sanayiin aleyhinedir.
Bu da yetmeyecek, bu tasarı kanunlaştıktan sonra
şeker fabrikalarını özelleştireceksiniz. Öyleyse bu
fabrikaların satışını, pancar çiftçisini tasfiye
etmeyecek, onu koruyacak olan pancar üreticilerine verin. Yoksa
yaptığınız yanlışın hesabını ve
vebalini veremezsiniz, altından kalkamazsınız; çünkü, ülkemizde,
Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketine 27 şeker
fabrikası, 5 makine fabrikası, 4 ispirto fabrikası, 1
elektromekanik aygıtlar fabrikası, 30 ziraat teşkilâtı, 1
şeker enstitüsü, 1 tohum işleme fabrikası bağlı
bulunmaktadır. İşyeri sayısı 61 olup, çalışan
toplam işçi sayısı 16 836'dır.
Bu duruma göre şeker fabrikaları ve pancar, ülke için çok
önemlidir, pancar çiftçisi için çok önemlidir; çünkü, hükümet, tarımdan
desteğini çekerse, pancar ektirmezseniz, bu çiftçi ne iş yapacak,
geçimini nasıl temin edecek hiç düşündünüz mü.
Değerli milletvekilleri, bu nedenle, ülkemizde üretimi artırma
imkânı varken, üretimdeki açık öne sürülerek şeker
ithalatına gidilmesi ve de dış şeker fiyatlarının
iç fiyatlardan düşük olduğu öne sürülerek bir tartışma
yaratılması büyük bir hatadır.
Her ülkenin bir iç piyasa fiyatı bir de dış piyasa
fiyatı vardır. Ülkeler dışarıya iç pazar
fiyatlarından düşük fiyatla ürün satarken, kendi tüketicisine dünya
fiyatlarının çok daha üstündeki bir fiyatla ürün satmaktadır. Bu
nedenle yapılacak ithalat, yabancı çiftçilerin desteklenmesi
olacaktır.
Ülkemizde, üretimin pazarlanması konusunda teşvik tedbirleri
alınmalı, böylece, iç piyasada üretilen şekerpancarına kota
uygulanmadan çiftçiye pancar ekme imkânı verilmelidir.
Köyden kente göç, özelleştirmelerle ortaya çıkan
işsizlik, tarımda üretimden çıkış nedeniyle
oluşan istihdam daralmasının oluşturduğu sancılar
dururken, 15 milyon insanımıza iş olanağı sağlayan
bir sektörü baltalamak kime yarar sağlayacaktır?!
Değerli milletvekilleri, ülkemizde, halen, şeker
fabrikalarında 30 000 civarında işçi istihdam edilmekte ve
yüzbinlerce çiftçi ailesi pancar tarımıyla
uğraşmaktadır; ayrıca, ilişkili olduğu diğer
pek çok sektöre ve millî ekonomiye önemli miktarda katmadeğer
sağlamaktadır. Mevcut ve ileride kurulacak şeker
fabrikalarının üretim yapmaları ve rasyonel
çalışmaları, sadece ekonomik yönden değil, sosyal yönden de
geçimlerini pancar tarımına bağlamış üreticiler için
önem taşımaktadır. Hal böyleyken, anladığım
kadarıyla, hükümet, tarımı, pancar çiftçisini,
hayvancıyı, esnafı gözden çıkarmıştır.
Sayın milletvekilleri, sırası gelmişken, iktidara
mensup milletvekili arkadaşlarıma seslenmek istiyorum. Bu hükümet,
ülkede ne olup bittiğini bilmemektedir, farkında bile değildir;
işi, oluruna bırakmıştır; çünkü, dolar dahil her
şeyin arkasından bakmaktadır. İki yıldır ve iki
aydır ülkede olup bitenlerin farkında mısınız?! Peki,
öyleyse, bu olanlardan vicdanınız sızlamıyor mu; hükümetin
uygulamalarından zarar gören sizin yakınlarınız yok mu;
onlara nasıl cevap veriyorsunuz; bu hükümetin millete
yaptıklarına nasıl onay veriyorsunuz?! Elinizi
vicdanınıza koyun ve ona göre tavrınızı gösterin ve
uyanın; yoksa, milletin vebalinden kurtulamazsınız.
Değerli milletvekilleri, hükümet, yanlış yolda; siz de
biliyorsunuz; ama, hükümetin yaptıklarını kendi aranızda
konuşmayın; bunları, yüksek sesle dile getirin; getirin ki,
uyuyan bu hükümet kendine gelsin, milletin ve ülkenin dert ve
sıkıntılarına çare olsun diyor, Yüce Heyetinize
saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım.
12 nci madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
13 üncü maddeyi okutuyorum:
Yürürlükten kaldırılan mevzuat
MADDE 13. - 22/6/1956 tarihli ve 6747 sayılı Şeker Kanunu
ile 10/9/1960 tarihli ve 79 sayılı Millî Korunma Suçlarının
Affına, Millî Korunma Teşkilat, Sermaye ve Fon Hesaplarının
Tasfiyesine ve Bazı Hükümler İhdasına Dair Kanunun 8 inci
maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN - 13 üncü madde üzerinde ilk söz, Doğru Yol Partisi
Grubunun görüşlerini ifade edecek olan Aksaray Milletvekili Sayın
Murat Akın'a aittir.
Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın başkan,
değerli milletvekilleri; Şeker Kanunu Tasarısının 13
üncü maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, şeker pancarı tarımı,
bilindiği üzere, çiftçiyi tarlaya ve köye bağlayan, ailenin tüm
fertlerine çalışma imkânı ve istihdamı sağlayan, yan
ürünlerinin tamamı değerlendirilen bir bitkidir.
Sağladığı katmadeğer itibariyle,
yetiştirildiği bölgelerdeki ürünlere göre üstünlüğü
tartışılmaz tek bitkidir. Ülkemizin nüfus artış
hızı ve şeker güvenlik stokları da dikkate
alındığında, bu gelişmelere bağlı olarak,
ihtiyacının artması kaçınılmazdır. Sonuç
itibariyle, ülkemizin şeker talebi artmaktadır. Ülkemizin artan
ihtiyacının karşılanması için, üretimin
artırılması gerekmektedir; ancak, bu Şeker Kanunuyla
getirilen hükümler çerçevesinde, pancara şimdiye kadar uygulanan kota
yetmiyor gibi, bunu, 8 milyon tonlara kadar indirmek IMF'nin direktifleri
doğrultusunda hedeflenmektedir.
Değerli milletvekilleri, diğer taraftan, ülkemizde şeker
pancarı üretimini artırma imkânı varken, üretimdeki açık
öne sürülerek şeker ithalatına gidilmesi ve dış şeker
fiyatlarının iç fiyatlardan düşük olduğu öne sürülerek bir
tartışma oluşturulması büyük bir hatadır. Her ülkenin,
bir iç piyasa fiyatı, bir de dış piyasa fiyatı vardır.
Ülkelerin dışarıya, iç pazar fiyatlarından düşük
fiyatla ürün satarken, kendi tüketicisine dünya fiyatlarının çok daha
üstündeki bir fiyatla ürün sattığı muhakkaktır. Bu nedenle
yapılacak ithalat yabancı çiftçilerin desteklenmesi olacaktır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde üretimin pazarlanması
konusunda teşvik tedbirleri alınmalıdır. Ancak, hükümetin
uygulamış olduğu kota Türk çiftçisini, Türk köylüsünü çok zor
duruma düşürecektir. Daha dün gece akaryakıt fiyatlarına yapılan
zamlar, Türk çiftçisini -şekerpancarı için- yeni mahsulünü ekmekte
zorlamaktadır. Eğer, şekerpancarının bedelleri
müstahsillere bugünlerde eğer ödenmez ise - Hazineden sorumlu eski
Sayın Bakan ve Sanayi Bakanımız, her ikisi de burada, bu
şekerpancarının bedelleri mutlaka bugünlerde ödenmesi gerekir-
böyle kota mota getirmeye gerek yok, Türk çiftçisini, şekerpancarı
müstahsilini kendiliğimizden tasfiye etmiş olacağız.
Değerli milletvekilleri, sadece dün yapılan zamlarla, bu gece
yapılan zamlarla mazota yüzde 20'ye yakın zam gelmiştir.
Altı ay önce belirlediğiniz şekerpancarı fiyatlarına,
o günden bugüne kadar akaryakıta belki yirmiye yakın zam
gelmiştir, acaba, bunu hükümetin yansıtması lâzım gelmez
mi? Vicdanen düşündüğümüz zaman; diğer kurum ve kuruluşlara
fiyat farkı veriliyor, mazota gelen zam çerçevesinde müteahhitlere,
taahhüt işi yapanlara hükümet fiyat farkı ödüyor. Altı ay önce
belirlediği 33 000 - 35 000 liralık fiyat üzerinden, akaryakıta
bugüne kadar belki bir misline yakın zam gelmiştir. Hiç değilse
bu şekerpancarı müstahsiline yapacağı ödemelerde bunun
belirli bir nispetini yansıtması lâzımdır, vicdanen de,
hükümetin bunu yapması gerekir.
Değerli milletvekilleri, şekerpancarının en fazla
üretildiği, müstahsilin en fazla olduğu il Aksaray'dır. Şu
anda, üç tane şeker fabrikasını çalıştırabilecek
şeker üretimi, istihsali yapılmaktadır. Sadece Sultanhanı
Kasabasında senede 6 milyon ton şekerpancarı işletecek
üretim yapılmaktadır. Yine, Eskil İlçesinde onun daha
fazlası... Yenikent, Yeşilova, Yeşiltepe gibi
kasabalarımızın Tuz Gölü havzasında olması nedeniyle,
şekerpancarı üretimine oldukça elverişli topraklardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akın, lütfen toparlar
mısınız.
MURAT AKIN (Devamla) - Şimdi, bazı partinin milletvekilleri
gidiyor, şekerpancarına kota Doğru Yol Partisi zamanında
geliyor... Yalnız, o partinin bakanı da
"şekerpancarına kota Doğru Yol Partisi hükümetten Refahyol
olarak düştükten sonra, 1998 yılında geldi" diyor, 1999
yılında da, IMF'in direktifleri doğrultusunda, 2000
yılında da... Biz bu kotayı devamlı daraltıyoruz ve 22
milyon tondan 18 milyon tona, 16 milyon tona, hatta bu Şeker Kanunuyla 8
milyon tona kadar düşüreceklerini ifade etmektedirler.
Şimdi soruyorum milletvekillerine, taşraya gidip de, çiftçinin
huzurunda, bundan sonra, acaba, yine "bu kotayı, bu kanunu Doğru
Yol Partisi çıkardı" diye yanlış ifadelerde mi
bulunacaksınız? Şimdiye kadar, ülke çok iyi idare ediliyor
diyordunuz, kriz çıktıktan sonra dediniz ki, bu, geçmişten bir
birikim. Halbuki, fiyatlar bir yıl zarfında...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akın, cümlenizi bağlıyorsunuz...
MURAT AKIN (Devamla) - 2000 yılının kasım ayına
kadar, "geçmişte kırk yılda yapılamayanı onbir
ayda yaptık" diye, köy köy, kasaba kasaba övünüyordunuz, kendinizi
methü sena ediyordunuz; ama, kasım ve şubat krizinden sonra suspus
oldunuz, topluma çıkamaz hale geldiniz. Bu durumu tekrar tezekkür edin.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akın.
Fazilet Partisi Grubu adına, Sakarya Milletvekili Sayın Nezir
Aydın; buyurun efendim.
Süreniz 5 dakika.
FP GRUBU ADINA NEZİR AYDIN (Sakarya) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Şeker Kanunu Tasarısının 13
üncü maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
7647 sayılı Kanunda bulunan 8 inci madde, fiyat belirlemeleri
yetkisini 9 ve 12 nci maddelerdeki durumlara uygulayarak veya onları
uygulayarak Bakanlar Kuruluna veriyordu; 1960'ta çıkarılan 79
sayılı Kanunun 8 nci maddesinde ise şöyle bir ifade vardı:
"Şeker fiyatlarında değişiklik olduğu takdirde,
bunu beyana tabi tutmaya, fiyat farklarını tahsil veya tediye
ettirmeye hükümet yetkilidir" deniyordu; bu madde, yani,
görüştüğümüz Şeker Yasa Tasarısının 13 üncü
maddesi bu maddeyi kaldırmaktadır. Gayet tabiî ki, böyle bir yasa
çıkacaksa, o maddenin orada olmaması gerekmektedir; bunu normal
karşılıyoruz.
Yalnız, burada bir şeyi unutmamak lâzım; hepiniz biliyorsunuz
ki, özellikle içerisinde bulunduğumuz günlerde, Yüce Meclisimiz, yüce Türk
Milleti tarafından, belki tarihinde olmadığı kadar tarassut
altında tutulmakta ve izlenmektedir. Şu anda, bu Şeker Kanunu
Tasarısı da görüşülürken, zannediyorum ki, özellikle aileleriyle
7,5 milyonu bulduğunu bildiğimiz şekerpancarı üreticileri
de, Yüce Meclisten, dolayısıyla hükümetten, yetkililerden, Sayın
Bakandan şunu özellikle beklemektedir: Türkiye'de üç şeker
fabrikası -Konya, Kayseri ve zannediyorum Amasya- Pankobirlik'e ait
olduğu için, bunlar, aldıkları pancarın bedellerini
ödeyebilecek durumda ve tarihini belirlemiş, ilan etmişlerdir; ama,
bunun dışında, 23 fabrika tarafından alınan
pancarın bedelinin ne zaman ödeneceği belli değildir; çünkü,
Şeker Fabrikaları AŞ'nin yetkilileri, kendilerinde para
olmadığını, ancak Hazineden para verilirse
ödeyebileceklerini beyan etmektedir. Hükümetimiz de Sayın Bakan da bir an
önce, bunun ne zaman ödeneceğini, ne şekilde ödeneceğini,
mutlaka, ilan etmek mecburiyetindedir ve şu anda, beklenilen en önemli
açıklama da bu olsa gerekir.
Değerli milletvekilleri, şu anda haberleri izleyenler
biliyorlar ki, gazetelere bakanlar görüyorlar ki, ülkemiz, tam anlamıyla
bir kriz içerisindedir. Bunu, hiç kimsenin inkar ettiği yok.
Anlayamadığım bir şey -dünden beri bu tasarıyı
görüşüyoruz- acaba, krizle bu tasarının ne ilgisi var? Bu, uzun
vadeli bir tasarı; birkaç ay içerisinde çıksa da olur çıkmasa da
olur; ama, ayın 15'inde maaş bekleyen memur, emekli, ücretli, bunca
yangının ortasında, maaşıma kaç para zam gelecek diye
beklerken, çıka çıka, bugün, zannediyorum, yüzde 2,7'lik bir zam
alacaklar. Siz, bir seferde yüzde 20, yüzde 25, yüzde 15 -toplamının
ne olduğunu hesap etmek de bir an mümkün değil; çünkü, zamlar sağanak
halinde geliyor- ama, memurun, ücretlinin maaşına geldiği zaman,
yüzde 2 gibi bir zam.
Şimdi, beklenilen bir şey var; vatandaş "dolar
nerede duracak" diyor. Nereye kadar gidecek bu iş? İşten
atılanlar ne zaman dönecekler? Biliyorsunuz, sadece otomotiv sektöründen
10 000 kişi atıldı. Bugün, Ankara'nın en önemli sanayi,
ticaret merkezlerinden birisi olan Siteler'den
5 000 dolayında insanın nerelere yürüdüğünü biliyorsunuz.
Size, dışarıda, bu sorular sorulmuyor mu?! Ne olacak bu
memleketin hali?! Bu dolar nerede duracak?! Ücretlere ne kadar zam
yapılacak?! Allah aşkına, siz ne cevap veriyorsunuz?! Ben
bilmiyorum. Bilmem için de birisinin bana bilgi vermesi lâzım. Ben,
milletin vekiliyim. Peki, Sayın Derviş'i, şu Meclis
çatısı altında, yemin hariç, gören var mı? Nerede bu
Derviş?!
MEHMET ÇÜMEN (İzmir) - Ne yapacaksın Derviş'i?
NEZİR AYDIN (Devamla) - Derviş'i ne yapacaksın ne demek?
Derviş, hükümetin dördüncü ortağı. Derviş, ekonomik konuda
bu Meclise bilgi vermek mecburiyetindedir. Derviş'in, tabiri caizse,
otelde odasındaki halının rengi haber oluyor, sabah
kahvaltısında yedikleri haber oluyor da, ekonomik meseleler o kadar
önemli değil mi? Ne demek Derviş'i ne yapacağız?!. Bu
millete Derviş lâzım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aydın, lütfen toparlayınız.
NEZİR AYDIN (Devamla) - Bu millet, tabiri caizse, bilgi bekliyor,
biz bilgi bekliyoruz; ama, ne yazıktır ki, kırkbeş gündür,
yemin hariç, bu Mecliste Derviş'i görememişizdir.
Değerli milletvekilleri, aslında, söylenecek söz çok, zaman
yok; öyle bir enteresan ki, şimdi, Derviş Amerika'da -siz, el kol
sallayın, millet seyrediyor- kaç gün kaldı; yaklaşık on
gün. Diyor ki: "Ben, her gün Sayın Başbakanıma bilgi
veriyorum." Türkiye'de, Sayın Başbakan ne diyor: "Gideli
beni hiç aramadı." İşte, burada, ekonomiden eski sorumlu
sayın bakan burada, kendisi -gazetelerde okuduğum kadarıyla,
yalansa ifade eder veya yalan demeyeyim de yanlışsa, kendisi
düzeltir- diyor ki: "Bu çıkarılacak olan 15 yasa bizim
programımızın devamıdır." Ama Sayın
Başbakan diyor ki: "Hayır, bunlar yeni yasalardır."
Derviş'de diyor ki: "Bunlar Ulusal Kurtuluş Savaşı
yasalarıdır." Yani, şimdi, biz, burada, kime, ne
şekilde bilgilenmezsek...
Değerli milletvekilleri, değerli arkadaşlar;
insanoğlu bilmediğinin düşmanıdır, bilmediğine
karşı tepki gösterir. Gelsinler, anlatsınlar, millet bilsin,
öğrensin, allahaşkına, ne yapacağınızı, ne
edeceğinizi bu millete bir söyleyin.
Şimdi "Ulusal Kurtuluş Savaşı"
adını verdi Sayın Derviş. Ben inanıyorum ki, hepiniz
aynı fikirdesiniz; bu millet inandığı zaman -bu ekonomik
olabilir, başka, askerî savaş olabilir, ülkelerarası, ne olursa
olsun- bu milletin kazanamayacağı savaş yoktur; yeter ki, bu
millet, önünde gidenlere güvensin. En yakın zamanda olan Kurtuluş
Savaşı; bu, Yüce Meclisin önderliğinde yaşanmadı mı?
Bu millet, güvendiği zaman, parmağındaki yüzüğü, kolundaki
bileziği, yastığının altında belki ölümlük
ayırdığı kefen parasını dahi verir, her türlü
önleme katkı verir; ama, inanması lâzım.
Lütfen, bu güveni sağlayınız diyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.
Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.
Önerge yok.
13 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, dün aldığımız, Genel
Kurulumuzun aldığı karar gereğince saat 20.00'ye kadar
çalışacağız; ancak, 20.00'ye kadar
çalışmamız halinde dahi bu kanun yetişmezse,
çalışmalara devam edeceğiz. 10 maddemiz kaldı; öyle
anlaşılıyor ki, en az 2 saate ihtiyacımız var.
Bu sebeple, saat 20.00'ye kadar Birleşime ara veriyorum ve hepinize
afiyet olsun diyorum.
Kapanma
Saati: 19.15
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati : 20.00
BAŞKAN : Başkanvekili Mehmet
Vecdi GÖNÜL
KÂTİP ÜYELER : Mehmet BATUK
(Kocaeli), Melda BAYER (Ankara)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 78 inci Birleşimin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
Müzakerelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V. KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
2. Şeker Kanunu Tasarısı ile Plan
ve Bütçe ve Tarım, Orman ve Köyişleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/798)
(S. Sayısı: 636) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır.
Hükümet?.. Hazır.
Bildiğiniz gibi, 13 üncü maddenin oylanması
tamamlanmıştı.
Şimdi, geçici 1 inci maddeyi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 1. - 6747 sayılı Şeker Kanununa
uygun olarak yurt içinde şeker fabrikası kurup işletmek üzere
Bakanlar Kurulundan izin alan, ancak henüz üretime geçmeyen gerçek ve tüzel
kişilerin kota hakkı saklıdır. Bu hak, Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş yıl süre ile
geçerlidir. Bu süre içinde kota, hak sahibince başkasına
devredilemez.
BAŞKAN - Geçici 1 inci madde üzerinde, Fazilet Partisinin
görüşlerini Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya ifade edecekler.
Buyurun Sayın Uzunkaya.
Süreniz 5 dakika.
FP GRUBU ADINA MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; ilgili yasa
tasarısının geçici 1 inci maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bir kere, şu hususu peşin olarak
arz etmem gerekiyor. Bu yasaya, öteden beri, ekonomiyi kurtarma yasası
şeklinde baktı hükümet. Fazilet Partisi Grubu olarak ve
şahsım olarak, bugünkü ekonomik bunalıma zerre kadar müspet
anlamda katkısı olmayacağını bildiğim için
-açıkça burada ifade ediyorum- yasaya sonuna kadar karşıyız
ve şahsen de karşıyım; çünkü, bu kadar tarihî bir vebale,
hiçbir surette, Anamuhalefet Partisi olarak girmemiz ve katılmamız
mümkün değildir.
Bir zamanlar, ülkeyi 1960'lı yıllarda, kalkınma
programlarının uygulandığı yıllarda tarımla
kalkındırmamız gerektiğini bize tavsiye eden
Batılılar "siz, tarım ülkesisiniz" diye otuz yıl
bizi oya-ladılar, sanayie, çağdaş dünyanın sanayi ve
teknoloji anlayışına ayak uydurtmadılar. Tabiî, bize onlar
ne söylerse biz de onlara tabi oluyoruz. Şimdi, gelindi; Türkiye,
tarım ülkesi de olamaz. Ne olacak Türkiye; Türkiye, Avrupa'nın,
gelişmiş, birinci sınıf dünya ekonomisine sahip ülkelerin
pazarı olacak, G-7'lerin veyahut da diğerlerinin. Değerli arkadaşlar,
bunu kabullenmemiz mümkün değil.
Kaldı ki -yani, merak ediyorum- 15 tane can kurtarıcı
yasanızdan birisinin de bu olduğunu söylüyorsunuz.
Allahaşkına, bunun, ekonomiyi kurtarmakla ne alakası var?!
İşsizler ordusuna yeni işsizler katacaksınız. Ülkeyi
ekonomik olarak perişan edeceksiniz. Tarım bitmiş, her şey
bitmiş ve siz, çareyi çok yanlış yerlerde arıyorsunuz.
Çareyi -ciddî anlamda söylüyorum- çok yanlış yerlerde arı-yor bu
iktidar. Hoca Nasreddin -rahmetullahi aleyh-i yüzüğünü kaybetmiş evin
damında, gitmiş harmanlıkta yüzük arıyor; komşu
soruyor "Hoca, ne arıyorsun burada sabahtan beri" diyor.
"Yüzüğümü arıyorum." "Niçin, bulamadın mı,
nerede kaybettin?" "Evin damında kaybettim." "Peki,
niye orada aramıyorsun da, burada arıyorsun?" "Orada araması
zor da onun için" diyor. Kaybettiğiniz şeyi kaybettiğiniz
yerde arayacaksınız. Ekonominin bugünkü dibe vuruşunun sebebi
bunlar değil, bu yasayla alakası yok. Siz, istihdamı
daraltırsanız, istihsali azaltırsanız, inkısamda,
dağıtımda adaletsizlik yaparsanız, sonunda gelinecek nokta
budur; yani, dağıtımda korkunç bir adaletsizlik yaşanacak,
istihsalde verimsizliğe yöneleceksiniz... Zaten istihdam yok ortada.
İstihsal olmayınca istihdam da olmayacak. Dolayısıyla dibe
vuran bir ekonomi...
Arkadaşlar, fevkalade yanlış; tarımda
yanlış, sanayide yanlış. Bakınız, geçtiğimiz
hafta, İçişleri Bakanlığı, polis
teşkilâtımız için 60 000 silah ihalesinde bulunuyor veyahut da
pazar açıyor, daha açığı, ihale açıyor. Yerli silah
sanayiimiz, Rize'nin Ardeşen'inden Trabzon'a, Torul'a, Giresun'a, Ordu ve
Samsun Canik Silah Sanayii ortada. Bir taraftan bunların KOBİ'lerle
-işte Sayın Bakanımız burada- desteklenmesi gerekirken,
biz, bu silah ihalesine, Düzce'deki Sarsılmaz Silah da dahil olmak üzere,
hiçbirini davet etmiyoruz. Yeryüzünde kendi millî sanayiine bu kadar
düşman bir başka ülke bulamazsınız. Sözümona, aldatmaca
usulüyle, bir taraftan teşvik edeceksiniz; ama, Karadeniz'in insanı
eğeyle silah imal edebilecek, testereyle demiri kesecek; onunla
başlamış, imalat sanayiine girmiş KOBİ, bütün
zorlamaları, engelleri aşmış; siz -ihalede dahi- kendi
silahınızı, polisinize verme konusunda güvenmeyeceksiniz.
Sanayii de bitirdiniz, tarımı da yok ettiniz...
Değerli arkadaşlar, kanaatimce, şu anda, bu hükümetin
yapması gereken bir şey var -geçende de söyledim- evet, yapması
gereken bir şey var; bakın, çok samimî bir tavsiyemdir bu. Gelin...
Az önce haberleri izleyenleriniz oldu, televizyonlara dahi bakamaz hale geldik.
Üzülüyorum, samimî söylüyorum...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Lütfen toparlayınız...
Buyurun efendim.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Biliyorsunuz, bugün pek değişiklik
önergeleriyle çıkmadım; yani, bir iki dakika imtiyaz hakkı...
Yoksa, bundan sonra hep değişiklik önergeleriyle gelirim...
BAŞKAN - Peki efendim.
Buyurun.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Değerli Başkanım, değerli
arkadaşlar; bakınız, yapılması gereken... Fevkalade
üzülüyorum, geçtiğimiz hafta sonu, Samsun'da sanayi bölgesini gezdim, yabancılar
çarşısını gezdim; millet perişan, esnaf perişan.
Üzülerek söylüyorum "iktidarın buralarda gezmeye hakkı yok"
demelerine üzülüyorum.
Niye, niçin bu hale geldik?
Kanaatimce, yapılması gereken en doğru şey şu:
Hükümete tavsiyemdir, samimî tavsiyemdir hükümete; gelsin, Parlamentonun
kendilerine verdiği gensorularla beraber, Parlamento kuralları
içerisinde görevinden ayrılsın. Tarihî bir ikaz yapıyorum.
Sokaktaki anormal gidişi durdurmanın demokratik cevabını,
gelin, Parlamentoya verme hakkını siz kullanın ve
kullandırın. Yanlış...
BASRİ COŞKUN (Malatya) - Bildiğin bir şey mi var?
MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Benim bildiğim bir şey yok,
sokağın tehlikesini görüyorum ve yanlış bir gidiş var
diyorum. Allah aşkına gelin, bu yanlışa hep beraber dur
diyelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kesildi)
BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, mikrofonu tekrar açıyorum;
lütfen, toparlayınız.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Sizin, Havza'daki, Vezirköprü'deki,
Kavak'taki, Ladik'teki veya Anadolu'nun diğer il ve ilçelerindeki pancar üreticisiyle,
Allah aşkına, nedir alıp veremediğiniz?! 22 milyon tondan
11 milyon tona indirmek midir formül; yoksa, bunu 44 milyon tona
çıkarıp, dünya piyasasında pazarlayabileceğin kadar onu
sübvanse; tarımla bizzat uğraşanları sübvanse ederek,
batık bankalara değil, doğrudan tarımla
uğraşanlara bu desteği vererek, onları güçlü hale getirmek
mi?
Gelin, işin doğrusunu yapalım diyor; hepinize
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Uzunkaya.
Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere,
İçel Milletvekili Turhan Güven.
Süreniz 5 dakika.
DYP GRUBU ADINA TURHAN GÜVEN (İçel) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şu anda, tabiî, salonun tenha olması çok doğru
değerli milletvekilleri; çünkü, herkes ibretle dışarıda
televizyonları izliyor. İşte, asıl olay
dışarıda, içeride değil; olay dışarıda.
Değerli milletvekilleri, onun için, bakın, şu ana kadar
bu maddeler üzerinde çokça görüşmeler yapıldı; fakat, hiçbir
arkadaşımız da Anayasa üzerindeki görüşlerini burada
söylemek ihtiyacını hissetmedi. Gelin, Anayasanın -beğenin
beğenmeyin başka da- şu 45 inci maddesini bir okuyun
bakalım. Devlet ne yapacakmış; "devlet, tarım ve
hayvancılıkla uğraşanların işletme araç ve gereçlerinin
ve diğer girdilerinin sağlanmasını
kolaylaştırır. Devlet, bitkisel ve hayvansal ürünlerin
değerlendirilmesi ve gerçek değerlerinin üreticinin eline geçmesi
için gereken tedbirleri alır." Yani, devletin, üreticiye
vereceği birtakım mükellefiyetler burada
sayılmıştır.
Peki, devlet -ki, şu anda icra, onun görüntüsüdür- ne yapıyor;
üreticiye destek mi sağlıyor; yani, 600 000 pancar üreticisine daha
iyi bir yaşam tarzı mı getiriyor; yoksa, 10 milyon
vatandaşı ilgilendirin bir konuda, devlet, onları zora mı
sokuyor; tedbir mi alıyor; hangi tedbiri alıyor; zora sokma tedbirini
alıyor. İşte, olay bu; bu kadar basit. Bunun üzerinde
kalkıp tartışmaya, bilmem neye gerek yok. Anayasa hükmünü, demek
ki, devlet, icra etmiyor. Anayasanın saydığı hükümleri
ye-rine getirmekten kaçınıyor demeyeceğim de, bilmediği
için uygulayamıyor.
Değerli arkadaşlar, bir kanun tasarısı geldiği
zaman evvela neye bakılır; Anayasaya uygunluğuna
bakılır. Bugün Anayasaya uygunluğu olmayan bir kanun
tasarısı üzerinde neyi görüşeceksiniz siz? Bugün 10 milyon
insanın kaderi üzerinde bir sonuca gidecek kanun çıkaracaksınız.
Dünya standartlarında, yüzde 5'i tarımla uğraşan Batı
ülkelerinde yüzde 2'lik bir kota uygulanırken, ne hikmetse, nereden
esinlendiyse, biz de yüzde 10 kota... Ha,
bir de, Bakanlar Kuruluna, bunu, yüzde 50 artırma getiriyorsunuz.
Siz getirmiyorsunuz aslında. Aslında, bu Meclis hiçbir şey
getirmiyor; keşke getirebilsek, hep birlikte getirebilsek.
İktidarı muhalefeti yok bu işin. Vatandaşa hizmetin
iktidarı muhalefeti olmaz; hep birlikte getirebilsek; ama, birileri
getiriyor ve siz de, kusura bakmayın; ama, bir virgülü bile
değiştirmekten içtinap ediyorsunuz, çok katı
davranıyorsunuz.
Dün, burada, değerli parlamenter arkadaşlarımızla
görüştük; şu yüzde 10 kotanın yüzde 2'ye, yüzde 5'e inmesi
hususunda fikir birliğine varılmıştı. Ne oldu; nereden
rüzgâr esti; bu katı davranış tekrar niye ortaya çıktı
anlamak mümkün değil! İşte, sıkıntı burada.
Hoşgörü; ama, getirilen kanunlarda milletin yararı... Millet
nerede?.. 15 kanun, onbeş günde çıkacak... Biraz evvel, bir
arkadaşım -hani daha evvelki oturumda- Derviş'i soruyordu da,
herhalde buralardan müdahale oldu... "Derviş'i görmüyoruz" falan
filan demeye gerek yok. Derviş'i görmeyelim değerli
arkadaşlarım; ama, şu kırk günde, getirdiği kanun
tasarılarını görelim. Ne getirdi kırk günde?!
Kırksekiz saatte gelmesi lâzımgelen kanun tasarıları
nerede?! Şimdi, bunu, sizin de sormak hakkınız; sorun. Hani,
Bakanlar Kurulunda bazı konuşmalar yapılıyormuş da...
Ama, bunlar, tabiî, kapalı kapılar arkasında oluyor; biz de
bilelim canım! Çıksın, 3 sayın genel başkan desin ki,
biz bu konuda şunu şunu söyledik... Şeffaf olalım.
Şeffaf olalım değerli arkadaşlarım. Eğer, bir
itirazınız varsa, iktidar ortağı olarak bir
itirazınız varsa, gelin, bunu, bize de söyleyin de destek verelim.
Destek verelim; çünkü, bu mesele, ne sizin şahsî meseleniz ne benim
şahsî meselem ne de bu Parlamentoda bulunan insanların şahsî
meselesi; bu milletin meselesi...
Şunu söylüyoruz, yine söylemeye devam edeceğiz: 15 değil
30 kanun tasarısı getirin; ama, içinde millet olsun. Milletin, âli
menfaatı olsun. Millet, getirilen kanunlarda bir ışık
bulsun; çünkü, millet moralsiz. Milleti şu yürüyüşlere sevk eden
nedenleri iyice bilmek lâzım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURHAN GÜVEN (Devamla) - Sayın Başkanım,
bağlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Güven, lütfen, toparlayınız.
TURHAN GÜVEN (Devamla) - Çünkü, bu iş, Sayın
Başkanım, 5 dakikada falan değil; inşallah, Anayasa
Mahkemesi yakında iptal eder de, tekrar, hiç değilse, biraz daha
fazla konuşma ve dertlerimizi, milletin dertlerini paylaşma, birlikte
paylaşma imkânına sahip oluruz.
Değerli arkadaşlarım, daha sonraki bir maddede yine söz
alma ihtiyacı içerisinde olacağımı umut ediyorum, hepinize
saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güven.
Madde üzerinde, başka söz talebi?.. Yok.
Önerge yok.
Geçici 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Geçici 2 nci maddeyi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 2. - Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra,
Kurul hammadde ekim döne-mini dikkate alarak ilk pazarlama
yılını belirler. İlk kota tespiti, bu pazarlama
yılı baz alınarak yapılır.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisinin görüşlerini,
Muş Milletvekili Sabahattin Yıldız ifade edecekler.
Buyurun Sayın Yıldız.
Süreniz 5 dakika.
FP GRUBU ADINA SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Şeker Kanunu
Tasarısının geçici 2 nci maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum; şahsım ve partim
adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şeker sanayii, kalkınma çabalarının
başladığı cumhuriyetin ilk yıllarında, ülkemizin
ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmesinde önemli bir rol
üstlenmiştir. Bünyesinde bulunan tarım, gıda, makine ve kimya
tesisleri ile ilişkili olduğu diğer kesimlerle,
kalkınmanın yurt geneline yayılmasında büyük katkılar
sağlamıştır. Şeker üretiminin yanında,
bulundukları bölgenin ekonomik ve sosyal kalkınmasına da
önderlik etmiştir. Bu fabrikalar, kırsal kesimde istihdam yaratılması
ve bölgesel kalkınmışlık faaliyetlerinin
azaltılması gibi işlevleri başarıyla yerine getirmeye
devam etmektedir. Doğu Anadolu Bölgesi için, bu fabrikalar, faaliyetlerini
sürdürmesi gereken kuruluşlardır. Bunları, sadece
özelleştirme mantığıyla değerlendirmek yanlış
olur. Özelleştirmede, bu fabrikaların faaliyetlerini kesintisiz
olarak sürdürebilmeleri için belirlenecek hedeflere yönelik olarak bazı
desteklemelerin mutlaka devam etmesi gerekmektedir; çünkü, doğu ve
güneydoğuda özelleştirilen birçok fabrikaya
baktığımız zaman, bugün atıl durumda beklemektedirler.
Bugün, hükümetin yaptığı icraata bakıyoruz: Şekerde
ülke genelinde fazlalık vardır diye, şekerpancarına kota
uygulamaya çalışılmaktadır; bu geçici madde de bunu
göstermektedir.
Sayın hükümete buradan seslenmek istiyorum: Türkiye'de,
şekerde, benim şahsî kanaatim, fazlalık yoktur; çünkü,
sınırlarımız yol geçen hanına dönmüş, bundan
dolayı da, sınırlardan, şekerkamışından
üretilmiş olan, haddinden fazla şeker yurtiçine girmektedir. Hükümet,
sınırlardan kaçak şeker girişini önleyeceğine, bunu
yapamadığı için, Deli Dumrul misalinde olduğu gibi,
yakalayabildiğinin yakasına yapışmakta ve
şekerpancarı ekicisinin yakasına yapışarak,
sınırlardan geçen şeke-ri önleyeceğine, maalesef,
şekerpancarına kota koyarak, şeker üretimini daraltmayı
düşünmektedir.
Üç beş şeker ithalatçısıyla veyahut da şeker
kaçakçısıyla baş edemeyen hükümet, şekerpancarı
üreticisine maalesef, zor günler yaşatmanın çabası içerisine
girmiş bulunmaktadır; çünkü, yurt dışında
şekerkamışından üretilen şeker ucuz olduğu için,
şekerkamışından üretilmiş yüzbinlerce ton şeker
yurtiçine girmekte ve maalesef, bunun ne denetimi ne kontrolü, bugüne kadar ne
yapılabilmiş ne de bugünden sonra yapılacağı
görülmektedir; fakat, ne yapıyorlar bu arada; 600 000 civarında şekerpancarı
üreticisine, en rahatıyla, şeker kotası koyarak,
şekerpancarı üretimini kısmaya çalışıyorlar.
Buradan, şunu da anlamadığımı izah etmek
istiyorum. "15 yasa onbeş günde çıkarsa, Türkiye krizden
kurtulacak" denildi ve bismillah,
bugün, Şeker Yasası Tasarısı diye, 15 yasanın ilki bu
Meclise geldi ve herhalde, saat 22.00 civarında oylanıp bitecek gibi
görünüyor. Buradan, özellikle hükümete sormak istiyorum: Acaba, arkadan gelecek
olan 14 yasa da, bu Şeker Yasası Tasarısı gibi, gerçekten,
çiftçimizi, köylümüzü veyahut da dargelirliyi perişan edecek olan yasalar
mıdır? Benim, bu tasarıdan gördüğüm kadarıyla, bu
krizden, bu yasayla kurtulacak Türk Halkı veyahut da Türk yoksulu yok;
ezilecek olan köylümüz ve çiftçimiz var. Ha, bu krizden, bu yasayla, kimi,
nasıl kurtaracak, Sayın Bakanın, buradan bunu izah etmesi
lâzım. "Şeker fabrikalarını, ben, zarar etmekten
kurtarıyorum" deyip, 600 000 şeker üreticisini mağdur
edecekse, bu da, maalesef, ülkeyi krizden kurtarmaz, sadece, şeker
fabrikalarını veya şeker sanayiini mevcut zararından
kurtarır. Bu, bir çözüm değildir. Bugün, kırk günü geçmiş
olan krize, gerçekten, köklü hiçbir çözüm getiremeyen bu hükümet, maalesef,
vatandaşın cebindeki parasına, boğazındaki
ekmeğine kadar elini uzatmıştır ve çözümü
vatandaşın gırtlağını sıkmakta
aramaktadır.
Sayın milletvekilleri, bu gibi kanunlar, bugün çıkacak olan
şeker kanunu gibi, arkasından gelecek olan kanunlar da, gerçekten,
köylümüzü, çiftçimizi, esnafımızı sıkıntıya
sokacak kanunlarsa, bu kanunların, bu ülkeye veyahut da ülkeyi bu krizden
kurtarmaya hiçbir faydası yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen, tamamlayınız.
SABAHATTİN YILDIZ (Devamla) -.Bu düşüncelerimi aktarır,
hepinize saygılar sunarım. (FP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yıldız.
DYP Grubu adına, İçel Milletvekili Sayın Güven; buyurun
efendim.
DYP GRUBU ADINA TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kaldığımız yerden devam
edelim.
Şimdi, tabiî, Meclisin çoğunluğu genç. Zaten, doğu
ve güneydoğu demeyeyim de, Çukurova yöresinin milletvekili olmayan,
şekerkamışını, belki hayatında hiç
görmemiştir.
Bakın, Atatürk'ün yüceliği, büyüklüğü
şuradadır: Cumhuriyetin kuruluşundan sonra, Çukurova yöresinin,
şekerkamışı üretimine uygun olduğu düşüncesiyle
çiftlikler kurulmuştur. Hatta, çocukluğumuzda bunu oyun, spor haline
getirmiştik "üç tam bir tık" diye; yani, böyle,
şekerkamışı yere düşünceye kadar bıçakla vurma
olayı.
MEHMET ALİ BİLİCİ (Adana) - Sen bana anlat, ben
biliyorum.
TURHAN GÜVEN (Devamla) - Hah, Mehmet Ali bilir Adana Milletvekili
olarak.
Şimdi, halen, çok cüzi olarak şekerkamışı
üretimi var; fakat, yapılan deneyler gösterdi ki, Türkiye bunun
üretilmesine müsait değil; işte, onun üzerine pancar üretimine
dönüldü. Türkiye'de büyük bir üretim sahası oluşturuldu ve
yetişme itibariyle yalnız Çukurova değil, Türkiye'nin
değişik yerlerinde de pancar yetiştirmek, bu ürünü almak mümkün
olduğundan, bu geliştirildi. Şimdi, siz, bunu teşvik
edeceksiniz, koruma altına alacaksınız; sonra, 10 milyon
insanı ilgilendiren bu konuyu birden bire bırakıp
vazgeçeceksiniz, onları perişan edeceksiniz, yan
taşımacılarını perişan edeceksiniz, nakliyeciyi
perişan edeceksiniz. Neden; çünkü, kotayla birlikte, mısırdan
üretilen nişastanın getirdiği ucuzluk ve daha fazla tat verme
olayı, öbür tarafı korumasız bırakacaktır. Olayın
inceliği burada; onları korumasız bırakacaksınız.
Yani, tabiî, siz bırakmayacaksınız, kanunu hazırlayıp,
getirenler bırakacak, ona bir şey demiyorum.
Bakın, değerli arkadaşlarım, Türkiye büyük mesafeler
katetti; ama, şu anda gelip tıkandığımız
noktanın siyasî bir kriz olduğu üzerinde, artık, hiç kimsenin en
ufak bir şüphesi yok. O zaman -Parlamentoya karşı üretilen-
bazı imza sahipleri tarafından tezyif edilen bir Parlamentonun üyesi
olarak içiniz acımıyor mu?! Üzülmüyor musunuz?! Her geçen gün, birkaç
tane köşe yazarının, hatta, kendilerine sivil toplum örgütü
diyen, beşli inisiyatif denilen insanlardan bazılarının,
hiçbir ayırım yapmaksızın, testiyi kıran ile suyu
getireni dahi tefrik edemeyecek halde, herkesi tezyif edici,
aşağılayıcı beyanlarına karşı, bu
Parlamentonun haysiyetini koruma konusunda, hiç değilse, o konuda,
iktidarla muhalefetin birleşmesi söz konusu olamaz mı?! Nereye
gidiyoruz?.. Nereye gidi-yoruz?..Gelin,
bunu birlikte çözecek mekanizma...
Bir taraflar kaşınıyor, doğru da, işte kimler
kaşıyacak, merak edilecek olay odur. Değerli
arkadaşlarım, gelin, şu işi beraber düzeltelim.
Onun için, bakın, tasarının Anayasaya
aykırılığı vardır, Anayasa Mahkemesinden
dönecektir, bundan evvelkilerin döndüğü gibi dönecektir. Her "reform"
adı altında getirilip de, artık, Anayasa Mahkemesinin iptal
etmekten başının döndüğü bir dönemi geçiyoruz, her kanun,
Anayasa Mahkemesine gidiyor, dönüyor. Neden; kanun yapma tekniğine uygun
değil, tasarının içerisinde bir yığın madde
Anayasaya aykırı, Yetki Kanunundan tutun da, ona uygun
çıkarılan bütün kanun hükmünde kararnameler iptal edilmedi mi?!
Şimdi, yeniden yetki kanunu istiyorsunuz, verdiğimiz o yetki
kanunuyla üç ayda ne yaptınız?! Siz verdiniz o yetkiyi canım!
Tek bir işlem yapıldı mı; Allah rızası için
söyleyin, üç ayda tek bir işlem yapıldı mı?! Anayasa
Mahkemesi iptal etti, süre tanıdı "idarî" sözcüğünü
çıkardı.
Değerli arkadaşlarım, bakın, bir işlem
yapılırken içinde mutlaka milletin olması lâzım, milletin
yararı olması lâzım. Hep, bunu iddia ediyoruz, yine
edeceğiz, edeceğiz, edeceğiz, ta ki, hep birlikte aynı
düşünceye varıncaya kadar edeceğiz. İçinde milletin
yararı olmayan hiçbir kanunun, bu memlekette yürürlükte kalması bir
şey ifade etmez. Kanun çıkar; fakat, uygulanabilirliği önemlidir;
uygulama olur mu, olmaz mı; yani, ölü kanun olur mu, olmaz mı?.. Roma
Hukukunda bir hükmü ölüm vardır -hukukçu arkadaşlarım bilirler-
onun gibi; yani, insan hayattayken hükmü ölüm gibi bir olay olmasın
kanunlarımız da da. Onun için dikkat edelim, hassasiyet gösterelim ve
Komisyon, şu kanun tasarısını alıp da, tekriri
müzakereyle, üreticinin zararı olmayacak bir rakam getirse...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Güven, lütfen toparlayınız.
TURHAN GÜVEN (Devamla) - Bağlıyorum...
...üreticinin yararına olan bir rakam getirse... Yani,
karşı tarafın bağırmasında acaba, insan, ister
istemez, o şirketlerde kimsenin hissesi var mı, bilmediğimiz
bazı kişilerin hissesi var mı diye bir düşünce ortaya
çıkıyor. Acaba var mı?.. Bunlar açıklansın,
bunları millet bilsin. Bir saatte 5 milyar dolar nasıl kayboluyorsa,
satışa çıkarılıyorsa, 3 milyarı içeride, 2
milyarı dışarı kaçıyorsa, bunu millet bilsin, bunu açıklayın.
Bir şeyler yapacaksak, beraber yapalım. Bu
çıkış, hepimiz için iyi olacaktır; ama, bunu saklayarak,
şeffaflıktan ari bir ortam içine sürüklediğiniz sürece
şüpheler artar, şüpheler kabarır ve o kabarma da başka
şekillere dönüşür bugün olduğu gibi.
Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güven.
Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.
Önerge yok.
Geçici 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Geçici 3 üncü maddeyi okutuyorum.
GEÇİCİ MADDE 3.- İlgili kuruluşlar, kurul üye adaylarını
bu Kanunun yürürlüğe girmesini izleyen bir ay içerisinde
Başkanlığa bildirirler. Bu süreyi takip eden bir ay içerisinde
Kurul Başkan ve üyeleri atanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisinin görüşlerini,
Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat ifade edecekler.
Buyurun Sayın Polat. (FP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
FP GRUBU ADINA ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; he-pinizi saygıyla selamlarım.
Bu madde, kurul üyelerinin seçimiyle ilgili bir madde; kurul üyelerinin
nasıl seçileceğini belirtiyor. Bir ay içerisinde, ilgili
kuruluşlar, üyelerini kurula bildirecekler ve kurul üyeleri de takip eden
bir ay içerisinde Kurul Başkanını seçecekler deniyor.
Seçilecekler; ama, seçilen bu kurul, görevini yapabilecek mi? Yani, bir de bu
konu üzerinde biraz konuşalım.
Sayın milletvekilleri, çok açık söylüyorum, gerçekten, benden
önceki arkadaşlar da söylediler, getireceğiniz her tasarı, tam
belli olmuyor; ama, bu şekilde, böyle, sadece çalışan
halkın ekmek kapısını azaltacak, köylülerin, bilhassa
tarımla uğraşan insanların geçimini azaltacak kanunlarsa,
bu kanunların faydadan çok zarar getireceği ortadadır.
Şimdi, çok açık ve net söyleyelim: Siz, Avrupa Birliğine
verdiğiniz sözle, ekim alanlarını yüzde 100 000 hektar azaltmakla,
yüzde 20 azaltmakla; yani, bu sektörde çalışan insanların
sayısını -aynı oranla gidersek- yüzde 20 azaltmakla,
takriben 300-350 000 kişinin pancar ekiminden başka bir ekime
yönlenmesini istiyorsunuz; bunun yerine getireceğiniz aynı ayardaki
bir ürünün, ona aynı verimi sağlayacak ürün olamayacağına
göre, 350 000 kişinin büyük bir bölümü köylerden kentlere göç
edeceklerdir. Göç ettikleri zaman bu insanlara, şehirlerde bir iş
bulamazsanız, işi olan Siteler esnafı bile böyle yürürse, o
zaman işi olmayanların yürümesini düşünmek bile istemiyorum.
Onun için, her şeyden evvel dengeleri sağlayarak bu kanunları
getirmek zorundasınız.
Şimdi, siz, bu tasarıyla, 300-350 000 kişiyi işsiz
bırakırsanız, bu şartlar altında bunlar için -biraz
evvel yine bahsettim- 2000 yılında bir işçi 46 milyara istihdam
ediliyorsa -doların o gün 575, bugün 1 350 000 lira olduğunu
düşünürsek- bu oranı tatbik edersek, bugün de bir işçi için 100
milyarlık bir yatırım yapmanız gerekirse, bu 350 000
işçi için 33 katrilyonluk yatırım yapmanız lâzım ki,
bunları sanayide istihdam edesiniz. O parayı da veremeyeceğinize
göre, buradan gelen bu insanların her birisi şehirlerde problem
olacaklardır. Bunu önlemenin yolu biraz da akıllı düşünmektir.
Bugün, Avrupa'da Fransa ve Almanya gibi son derece gelişmiş
ülkeler bile ihtiyaçlarının iki katı kadar üretim yapıp,
bunu, ucuz fiyatla; maliyetlerinin üçte 1 fiyatına ihraç ediyorlarsa,
bunu, neden yaptıklarını düşünmek la-zım. Bugün Avrupa
Topluluğunda 17,9 milyon ton şeker üretip, 14,5 milyon tonunu kendileri
tüketip, geriye kalan miktarı da ihraç ediyorlarsa; yani,
ihtiyaçlarından fazla üretmeye bakıyorlarsa ve hâlâ da tarımda
çalışanları yüzde 5 ve 10'u geçmiyorsa, yüzde 5 veya 10 kitleyi
korumak için bu kadar tedbir alıyorlarsa, Türkiye'nin yüzde 45'lerinin
tarımda çalıştığı bir yerde aynı tedbirleri
alamazsak yanlış yaparız.
Sayın milletvekilleri, sonra şunu da söylemek isterim:
Gübreye... Mesela biraz önce bana Erzurum'dan gelen muhtarlar dediler ki
"DAP gübresi geçen sene 120 liraydı, şimdi 275 liraya
çıktı" yüzde 100'ün üzerinde zam var. 1 ay içerisinde
akaryakıta gelen zam yüzde 40. Şimdi, 1 ayda akaryakıta yüzde 40
zam yapacaksınız, gübreye 1 yılda yüzde 100'den fazla zam
yapacaksınız; ondan sonra bu şahısları ondan sonra bu
şahısları hiç de ekonomik olmayan, en şey pancardır,
pancarın da dışında, mesela, patates ekmeyi Erzurum'da
yasaklarsanız, bu adamlar ne yapacaklar. Erzurum Ova-sının
rakımı 1 850 metre; 1 850 metre olan yerde siz pancarı
ekmezseniz, yerine, ikmal için ne ekeceksiniz; bunu ortaya koymanız
lâzım. Peki, Doğu Anadolu için hiç olmazsa kotayı
kaldırın dedik, bunu da kabul etmediniz. Peki, burada, Doğu
Anadolu'da pancar ekenler ne yapacak, bunu konuşmak lâzım.
İkincisi, siz, özelleştirmeyi yapacağım diyorsunuz,
siz, bu şartlar altında Erzurum, Kars, Ağrı şeker
fabrikalarını kime satacaksınız? Kime
satacaksınız?!. Yani, kotalarla ekim sınırları
azaltılmış; Doğu Anadolu'yu, siz de biliyorsunuz, randıman
bakımından da Batıyla mukayese edemeyiz.
Örneğin, Türkiye'de, ortalama, 44 ton/hektar randıman varken,
Marmara bölgesinde üretim, 48,6 ton/hektar ve Doğu Anadolu'da da 32,6
ton/hektardır. Yani, Doğu Anadolu'nun tam 1,5 katı randıman
Marmara'dan, İç Anadolu'dan alınmaktadır. Doğu Anadolu'daki
ekiciler, burada, her bakımdan mağdurlar.
İkincisi de, hepinizin de bildiği bir konu, bunun küspesi ve
yaprakları da, hayvancılıkta son derece kullanılan bir
madde. 1 dekar şekerpancarı yan ürünlerinin -pancar posası,
küspe, pancar baş yaprağı ve pancar melasından- hayvan beslemesinde 500 kilogram arpaya
eşdeğer olduğu, bunun, 41 kilogram karkas et üretim
artışı sağladığı gerçekleri var. Şimdi,
siz, bunları yok kabul ederseniz - zaten hayvancılık da
bitmiş doğuda- bunu da yasaklarsanız, doğuda tamamen
hayvancılığı bitirirsiniz. Hayvancılığı
bitirir, pancar ekmeyi bitirirseniz, Doğu Anadolu halkını orada
tutamazsınız. Tutamadığımız zaman da,
bunları ne yapacağımızı düşünmek
zorundayız...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın Başkan, 1 dakika müddet
verirseniz...
BAŞKAN - Buyurun.
ASLAN POLAT (Devamla) - Ben, bunları söylüyorum; bunların
hepsi gerçektir.
Şimdi, burada, Erzincanlı hemşerim ikide bir yüzüme
bakıyor; ama, sayın hemşerim, bak, sana sevgimden
sataşmıyorum, nasıl olsa, İsmail Bey yetiyor sataşmak
için! Yerinde otur, yoksa, yarın, pancar ekicileri, size de aynı
şikâyetleri getirirler.
Çok net olarak söylüyorum: Siz, Doğu Anadolu'da, Erzurum, Kars,
Ağrı ve Erzincan Vilayetlerinde pancar ekimine kota koyar, yasak
koyarsanız, bu fabrikaları özelleştiremezsiniz.
Özelleştiremediğiniz zaman da, buradaki pancar ekicilerini de
kaldırırsanız, dolayısıyla,
hayvancılığı da mahvedersiniz. Hayvancılık ve
pancar üretiminin olmadığı bir yerde de bu insanları o
bölgede tutamazsınız. Zaten Türkiye'de en fazla göç veren vilayetler,
şu anda, Erzurum, Erzincan, Kars, Artvin ve Tunceli'dir. Artvin ve
Tunceli'dir. Bu vilayetlerin en büyük geçim kaynaklarını elinden
alırsanız; o yörelerde onları istihsal etme
şansımız olmaz ve bu, büyük bir felaket haline dönüşür.
Bunu önlemenin yolu, buralarda istihdamı artırmakken, en fazla
istihdam yaratan pancar ekimi gibi bir şeyi ortadan
kaldırırsanız, bunun mesuliyetini
karşılayamazsınız.
Hepinize saygılar sunarım. (FP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Polat.
Madde üzerinde başka konuşma talebi var mı efendim?
TURHAN GÜVEN (İçel) - Söyleyeceğimiz bir şey yok;
anlayana sivrisinek saz!.. Anlayan anlamıştır efendim!..
ASLAN POLAT (Erzurum) - Karar yetersayısının
aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, geçici 3 üncü maddeyi
oylarınıza sunacağım.
Karar yetersayısı istenilmiştir; onun için, oylamayı
elektronik cihazla yapacağım.
NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Vazgeçti... Vazgeçti...
ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Vazgeçti...
ASLAN POLAT (Erzurum) - Hayır, vazgeçmedim.
BAŞKAN - Peki...
AHMET İYİMAYA (Amasya) - Bir başkasının
feragati kabil değildir Sayın Başkan.
TURHAN GÜVEN (İçel) - Bir başka partinin grup
başkanvekilinin, arkadan dolaşıp "feragat et, vazgeç"
demesi var mı, nerede var?!
BAŞKAN - Efendim, oylama için 3 dakika süre veriyorum ve oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı
vardır; geçici 3 üncü madde kabul edilmiştir.
Geçici 4 üncü maddeyi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 4. - Kurul ve hizmet birimlerinin oluşumu
tamamlanıncaya kadar bu Kanunda belirtilen iş ve işlemler ile
gerekli harcamalar Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş Genel
Müdürlüğü tarafından yerine getirilir.
BAŞKAN - Madde üzerindeki ilk söz, Fazilet Partisi Grubu
adına, Amasya Milletvekili Sayın Akif Gülle'ye ait.
Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)
FP GRUBU ADINA AKİF GÜLLE (Amasya) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; geçici 4 üncü madde üzerinde söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.
Geçici 4 üncü madde, kurul ve sekreteryanın oluşumuna kadar
her türlü iş ve işlemlerin Şeker Fabrikaları Genel
Müdürlüğü tarafından yürütülmesini amir bir maddedir.
Değerli arkadaşlar, tasarının sonuna
yaklaştık. Öyle anlaşılıyor ki, tasarı
yasalaşacak. Ancak, bununla beraber, yüzbinlerle ifade edebileceğimiz
şekerpancarı üreticimiz, 30 fabrikamız, binlerce fabrika
çalışanımız, besicilik ve hayvancılıkla
uğraşan binlerce vatandaşımızla ilgili yeni bir dönem
başlamış olacak.
Bendeniz, cumhuriyetimizin medarı iftiharı, merhum Menderes'in
bizlere armağanı Amasya Şeker Fabrikasının
bulunduğu ilin bir milletvekiliyim. Bu yeni dönem, ülkemizde herkesi çok
yakından ilgilendirecek; ama, Amasyamızın da içerisinde
bulunduğu birçok ilimizi çok daha fazla ilgilendirecek. Amasya Şeker
Fabrikamızın bulunduğu ilçemiz 1950'lerde 300 nüfuslu bir
beldeyken, bugün, 50 000 nüfuslu şirin bir Anadolu kentine
yükselmiştir. Burası, Amasya Şeker Fabrikamızla beraber,
Çorum, Tokat, Samsun İllerimizin belirli ilçelerini de içerisine alan
yüzbinlerce çiftçi ailemizin cazibe merkezi haline gelmişti. Bu durum,
aslında, şeker fabrikalarının bulunduğu bütün iller
için de geçerli. Şeker fabrikalarının bulunduğu mekânlar
birer cazibe merkezi oluşturmuş, insanların bu bölgelere
doğru gelmelerini temin etmişti. Tabiî, bu yeni dönemle beraber, bu
cazibe merkezlerinin tersine dönebileceği endişemizi buradan
açıkça ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, huzurlarınızda, yeni döneme ait
ciddî kaygılarımı ve endişelerimi ifade etmek istiyorum.
Hükümet, sakın ola ki, üzerimden bir kamburu daha atıyorum
anlayışında olmasın; Avrupa Birliği
ilişkilerimiz, Dünya Ticaret Örgütü bağlantılarımız
bunu gerektiriyordu, yaptık mantığına da dayanmasın;
şeker üretiminde istikrar sağlayacağız, sektörü iç piyasada
rekabet kurallarına göre yönlendireceğiz, özelleştirmeye imkân
sağlayacağız düşüncesiyle de, doğabilecek problemleri
gözardı etmesin.
Değerli arkadaşlar, tekrar ifade ediyorum, bu yasadan,
fabrikalarımız ve üreticilerimiz ciddî anlamda etkileneceklerdir;
ülkemizde, işsizler ordusuna yenileri eklenecektir. Amasya'nın da
içinde bulunduğu birçok ilimizde, çiftçilerimizle beraber,
esnafımız da, tahminlerin ötesinde, ciddî bir problemle
karşı karşıya gelecektir.
Geçtiğimiz yıl, biz, Amasya Şeker Fabrikamızda
ufacık bir problem yaşadık. Bu problemin bölgede nelere mal
olduğunu en yakından bilenlerden birisi de, Sayın Bakanın
bizatihi kendisiydi.
Değerli arkadaşlar, huzurlarınızda, bütün
yetkilileri, bu tasarının kanunlaşmasıyla beraber
çı-kabilecek problemleri, bölgeler bazında, şimdiden incelemeye
almaya, çözümler üretmeye davet ediyorum. Özellikle Sayın Sanayi ve
Ticaret Bakanımızdan, bu kürsüden -çünkü, binlerce çiftçi, gerçekten
ciddî bir bekleyiş içerisindedir, endişeli bir bekleyiş içerisindedir-
birkaç soruma cevap vermesini bekliyorum.
Sorularım şunlar: Sayın Bakan, bu fabrikalarla ilgili
yasa gerçekleştikten sonra, 2 yıl içerisinde, 30 şeker
fabrikasının -tüm ülkemiz genelindeki- ne duruma geleceğini
bekliyorsunuz? Bu fabrikalarımızın sayısı artacak
mı, azalacak mı? 2 yıl içerisinde sayıları 30 000
yaklaşan bu fabrika çalışanlarını ne tür bir
akıbet bekliyor, siz neyi tahmin ediyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gülle, lütfen toparlayınız efendim.
AKİF GÜLLE (Devamla) - Başta da ifade ettiğim, 1,5 milyon
şekerpancarı üreticisinin refah seviyesinde bir artış
mı olacak; yoksa, gerileme mi olacak?
Tabiî, bu arada, Sayın Tarım ve Köyişleri
Bakanımızın da cevap vermesini bekliyorum. Eğer, mümkünse
-Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanımız şu anda
burada bulunmuyorlar- bu yasayla beraber, besiciliğimiz ve
hayvancılığımız nasıl etkilenecek; müspet bir
gelişme mi olacak, menfi bir gelişme mi olacak? Bu soruların
cevaplarını bu kürsüden hiç vakit kaybetmeden bu vesileyle
belirtirseniz, çiftçilerimizin endişeli bekleyişlerine belki bir
katkıda bulunabilirsiniz diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(FP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gülle.
Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Geçici 5 inci maddeyi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 5. - Kurulca belirlenecek ilk pazarlama
yılı başında stokunda
şeker bulunduran şirketlerin talep etmeleri halinde şeker
stoklarının tamamı veya birkısmı Kurul kararı ile
C şekeri kapsamına alınır.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisinin görüşlerini,
Nevşehir Milletvekili Sayın Mehmet Elkatmış ifade
edecekler.
Buyurun Sayın Elkatmış.(FP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 5 dakika efendim.
FP GRUBU ADINA MEHMET ELKATMIŞ (Nevşehir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Türkiye 1980'li yıllardan itibaren serbest piyasa ekonomisine
geçmek için yoğun bir gayret göstermiştir. O günden bu güne kadar da,
bazı konularda istenen düzeyde olmasa da, serbest piyasa ekonomisine
geçilmeye çalışılmıştır. Zaten, dünya
şartları ve özellikle de Avrupa Birliği, liberal ekonomiyi,
serbest piyasa ekonomisini zorunlu kılmaktadır; ancak, 28
Şubatla birlikte, birkısım hürriyetlerde, düşüncelerde,
eğitimde, giyim kuşamda olduğu gibi, tarım ve ticarette de
kısıtlamalara, daraltmaya ve dayatmalara giden antidemokratik
uygulamalar yapılmaktadır. Şimdi, tarım kesiminde de
aynı şey yapılmak istenmektedir.
Görüşmekte olduğumuz şeker kanunu tasarısı da
serbest piyasa ekonomisi şartlarına aykırıdır. Elbette
ki, tarımda da devletin birtakım düzenlemesi olacaktır; ancak,
bu düzenleme, kısıtlama, sınırlandırma, birtakım
kotalar koyma şeklinde değil de, birtakım desteklemelerle ve
yönlendirme şeklinde olmalıdır. Nitekim, birçok
gelişmiş ülke ve Avrupa Birliği ülkeleri, çiftçilerine büyük
maddî ve manevî destekler vermek suretiyle çiftçileri yönlendirmektedirler.
Hükümet ise, çiftçiyi desteklemek şöyle dursun, kösteklemektedir.
Değerli arkadaşlar, niye kota koyalım, kota nedir?
Çiftçiyi serbest bırakalım, istediğini eksin. Hükümet,
çiftçimizin çok ekip çok ürün elde etmesinden memnuniyet duymalıdır.
Hükümete düşen görev, çiftçilerimizin ürünlerini değerlendirmek,
onlara pazar bulmaktır. Ancak, hükümet, çiftçilerimizin alın terlerini,
ürünlerini değerlendirememekte, onlara pazar bulmak için
çalışmadığından işin kolayına kaçmakta,
yasaklama yoluna ve kotalar koyma yoluna gitmektedir.
Şekerpancarı ekme, çünkü, şekeri satamıyorum; tütün
ekme, çünkü, tütünü yakıyorum; çay üretme; denize döküyorum; patates ekme,
satamıyorum; fındık üretme, satamıyorum; üzüm üretme;
satamıyorum vesaire gibi sözler söylenilmektedir. Peki, çiftçi ne eksin?!
Nevşehir'in birçok köyünde pancar ekilmektedir. Bazı
bölgelerimizde pancar üreticilerine 2 ton kota verilmiş. Çiftçi 2 ton
kotayı ne yapsın değerli arkadaşlar; birkaç dönüm pancar
ekmeye değer mi? Çiftçi, pancar ekmeyip de ne yapsın? Örneğin,
Nevşehir'deki çiftçi, pancar ekim bölgesinde veya patates ekim bölgesinde
ancak buğday ekebilir. Buğdaydaki durum da malum; ondan da büyük
zarar ediliyor. O bakımdan, çiftçiye "ekme" değil
"ek" demek ve çiftçiyi desteklemek gerekir.
Bugün, çiftçilerimiz, çok zor durumdadır; gübre alamamaktadır.
Çiftçi, pancar parasını alamamıştır. Parası, son
devalüasyonla pul olmuştur, ancak, çiftçinin borçlarına yüksek
faizler istenmektedir. Son petrol zammıyla, çiftçinin ekim dikim
yapması da zaten mümkün değildir.
Sayın Tarım Bakanı, geçen yıl şubat ayında
Nevşehir'e geldiğinde, meydanlarda, çiftçilerimize, mart ayından
itibaren ucuz mazot vereceklerini beyan etmişti. Bırakın ucuz
mazot vermeyi, mazotu, çiftçilerin alamayacağı fiyata
çıkarmışlardır.
Yine, çiftçilerimiz, Ziraat Bankası, Tarım Kredi
Kooperatifleri, TEDAŞ ve Bağ-Kurun haciz tehditleri
altındadır; hacizler başlamıştır. Millet, âdeta
bunalmıştır ve bugün, hepimiz televizyonlardan izledik;
Sayın Başbakana, bir vatandaş, yazarkasayı
fırlatmıştır. Bugün, onu fırlatmıştır;
ama, Allah korusun, yarın, başka şeyler de olabilir. Memlekette
herkes ayaktadır. Yarın, milleti zaptetmek de güç olabilir. Biraz
ciddî olmak gerekiyor; çünkü, yarın, belki geç olabilir.
Değerli milletvekilleri, düzenlenen geçici 5 inci madde bana göre
gereksizdir de; zira, A şekerinde fazlalık varsa, elbette ki, bu
şekeri ihraç etmek isteyeceklerdir. Bunun için, ayrıca bir kurul
kararına ne gerek vardır? Kaldı ki, ihracatımızın
artırılmasını, döviz kazanmayı istemiyor muyuz?
İhraç imkânı varsa, niye yapılmasın? Yeni formalitelerden,
izinden kaçınmak gerekir; zaten, ihracatta birçok formaliteler bulunmaktadır.
Madde, kanun yapma tekniği yönünden de isabetsizdir. Şayet, bu
maddede ısrar ediliyorsa, mutlaka bu maddenin konulması gerekiyorsa,
bunun, örneğin 3 üncü veya 6 ncı maddeye de kısaca monte
edilmesi mümkündür. Bu yapılmadan, ayrı bir madde şeklinde
getirilmesi, bana göre çok isabetsiz olmuştur.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Elkatmış.
Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.
Geçici 5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Geçici 6 ncı maddeyi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 6. - Şeker Kurulu üyelerinin seçilip
atanması ile ilgili 8 inci maddedeki sakaroz kökenli şeker üreten ve
sermayesi kamuya ait şirketin önereceği iki aday arasından seçi-lerek
belirlenecek üyelik, özelleştirme suretiyle kamu payının
devredilmesi halinde, sakaroz kökenli şeker üreten şirketlerin
Türkiye'deki fabrikasından son üç yıl ortalama üretimi en fazla olan
ikinci şirkete ait olur.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Balıkesir
Milletvekili Sayın İsmail Özgün'e aittir.
Buyurun Sayın Özgün. (FP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
FP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; he-pinizi hürmetle
selamlıyorum.
Tasarının geçici 6 ncı maddesinde, şeker kurulu
üyelerinin seçilip atanmasıyla ilgili 8 inci maddedeki sakaroz kökenli
şeker üreten ve sermayesi kamuya ait şirketin önereceği iki aday
arasından seçilerek belirlenecek üyelik, özelleştirme suretiyle kamu
payının devredilmesi halinde, sakaroz kökenli şeker üreten
şirketlerin Türkiye'deki fabrikasından son üç yıl ortalama
üretimi en fazla olan ikinci şirkete ait olacağı söyleniyor.
Maddenin metni böyle.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bugün, haberleri izledik biraz
önce televizyonlardan. Esnaf vatandaşlarımız sokağa
dökülmüş vaziyette. Esnaf ve sanatkâr tarihinin en zor günlerini
yaşıyor. Zamlar arka arkaya geliyor; bir ay içerisinde
akaryakıta yüzde 40 zam yapılmış, bir mutfak tüpünün
fiyatı bugün itibariyle 10 250 000 lira olmuş. Vatandaş
ayaklanmış, sıkıntı içerisinde feryat ediyor
"hükümet istifa" diye bağırıyor; biz, burada,
şeker kurulu üyeleri kimden olsun, şundan mı olsun bundan
mı olsun diye bunu konuşuyoruz! Bunu bile yapamıyorsunuz; nerede
bu şeker kurulu içerisinde Ziraat Odaları Birliğinin temsilcisi,
nerede işçilerin temsilcisi? Onu bile koyamıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, onu bir tarafa bırakalım,
ülkemiz çok büyük bir krizin içerisinde ve bu kriz giderek yayılıyor.
Hükümet, mutlaka buna bir çare bulmalıdır, bulmuyorsa bir gün önce
istifa etmelidir. Esnaf ve sanatkâr, gerçekten, bugüne kadar devletine,
milletine sabırla hizmet etmiş bir kesim; ilk defa oluyor ve çok
ciddî kuşkular, endişeler giderek yayılıyor. Onun için,
hükümet, üze-rine düşeni mutlaka yapmalıdır, yapmıyorsa,
bir an evvel istifa etmelidir.
Bu tasarının esas amacı şeker
fabrikalarını kapatmaktır; yani, bunun sonucunda bu
çıkacaktır; bunları ileride siz özelleştiremeyeceksiniz de
ve bunlar kapanmak durumunda kalacaktır ve Türkiye'de bu kadar
şekerpancarı üreticisi de, ne yazık ki, ortadan
kalkmış olacaktır.
Şekerpancarı üreticilerinin paralarını hâlâ
ödemediniz. Bakınız, Balıkesir'de, Susurluk'ta, Bigadiç
İlçemizde ve diğer birçok yerde şekerpancarı üretimi yapan
üreticiler kan ağlıyor; pa-ralarını bir an evvel ödeyin;
çünkü, bu insanların, çiftçilerin, artık, dayanacak gücü yok. Aradan
devalüasyon geçti, alacakları para zaten bugün sıfıra inmiş
vaziyette; ama, zamlar devam ediyor. Gübre bulamıyor, bulsa da yanına
yaklaşamıyor. Öbür taraftan, fiyatlar giderek artıyor; dolar 1
280 000 lirayı bugün gördü.
Değerli arkadaşlar, çiftçi, fevkalade zor günlerini
yaşıyor. Bu zor günlerde, çiftçinin, hiç olmazsa
alacaklarını ödeyin. Zaten sıfıra inmiş vaziyette...
Değerli arkadaşlar, bu kanun, biraz önce de ifade ettiğim
gibi, şekerpancarı üreticilerini fevkalade sıkıntıya
sokacak bir kanun. İşte, Balıkesir-Bandırma Ziraat
Odası bakın sesleniyor, diyor ki: "Konulan kotalar
yetmiyormuş gibi, üretimin yüzde 10'u Amerikan çiftçisinin mısırını
ithal ederek dışarıdaki çiftçileri destekleyen
nişastacılara verilmek isteniyor. Nişasta üretmek üzere
kurulmuşken yasal boşluklardan ve sektör zafiyetlerinden yararlanarak
kapasitelerini pancar şekeri aleyhine kontrolsüz bir şekilde sürekli
artıran ve nişasta kökenli şekerlerden izoglikoz ve früktoz
üreten grubun, aynen Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu gibi mutlaka
disiplin altına alınması,
sınırlandırılması gerekir."
Yine diyor ki: "ABD ve Avrupa Birliği ülkelerinin ekonomi
bakanları, kendi ülkelerinde müsaade etmedikleri nişastadan
şeker üretim seviyesini bizim ülkemizde uygulamaya
çalışırken, buna alternatif çalışma yapması
gerekenler, uluslararası taahhüt gibi, ucuzlamış
sloganların arkasına sığınarak kendi çiftçisini
hançerlemesini artık seyretmeyeceğiz." Bunu da söyleyen
Bandırma Ziraat Odası.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özgün, lütfen, toparlayınız.
İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu
seslere kulak veriniz. Bunlar, çiftçinin, üreticinin feryadıdır. Onun
için, geliniz, çiftçinin, esnafın, sanatkârın emeğiyle geçinen
insanların ahını almayınız, bunların
sorunlarını bir an evvel burada çözelim diyorum.
Hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum. (FP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özgün.
Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.
Önerge?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
Geçici 7 nci maddeyi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 7. - 2001 yılı pancar fiyatı
Bakanlar Kurulu tarafından belirlenir
BAŞKAN- Fazilet Partisi Grubu adına Balıkesir
Milletvekili...
BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Sayın Başkan, Konya Milletvekilimiz
Özkan Öksüz; buyurun efendim.
BAŞKAN - Hay hay.
Buyurun Özkan Bey...(FP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika Sayın Öksüz.
FP GRUBU ADINA ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz şeker kanunu tasarısının
geçici 7 nci maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım; hepinize saygı ve
selamlarımı sunarım.
Değerli milletvekilleri, bu yasa tasarısının geçici
7 nci maddesi, 2001 yılı pancar fiyatlarının Bakanlar
Kurulu tarafından belirleneceğini hüküm altına almaktadır.
Şimdi, Bakanlar Kurulu, tabiî, tabanfiyatları hep tespit eder; fakat,
tespitte daima geç kalınmaktadır ve burada da aynı şeyleri
yaşayacağız. Doların, 1
200 000 olduğu bir devirde hükümetten bir karar beklerken, bugün
sürpriz bir şekilde Sayın Derviş, doların 1 100 000 bin
olacağını ilan etti nisan ayı için. Hani dolar 850 000 -900
000'lere kalacaktı?!. Ve şöyle yorumluyor, efendim diyor, 850 000 ve
900 000 olacaktı; fakat, mart ve nisan aylarının enflasyon
rakamını yüzde 25 olarak bekliyoruz, bu yüzde 25'i de dolar kuruna
ilave ettiğimizde, dolar kurunun nisan ayı sonunda 1 100 000
olacağını tahmin ediyoruz. O zaman, devalüasyon yüzde 40
diyordunuz, şu anda, resmen, devalüasyonu yüzde 75-80 olarak ilan ettiniz;
kimi kandırıyoruz şu anda?! Kırk gündür milletin önüne daha
bir program getirilmedi ve tüm piyasalar şu anda belirsizlik içinde,
millet ayaklanmış durumda, hâlâ, hükümet ayın 15'inden sonra
daha program getirecek; daha programın ne olacağı belli
değil, içeriği belli değil. Onun için, bu maddede hükümete,
"Bakanlar Kurulu bunu tespit eder" diyor ve Bakanlar Kurulunun
tespiti de, herhalde, Derviş'in tespiti gibi olur diyorum.
Türkiye, coğrafî konumu itibariyle, her türlü tarım ürününün
üretildiği ender ülkelerden biridir. Buna rağmen, bu tarımsal
potansiyel, yanlış tarım politikaları ve
dışticaretteki yanlış tercihler nedeniyle, tam olarak
değerlendirilememektedir. Geçmişte işlenen hatalardan ders
alınmadığı gibi, bu hatalar tekrarlamakta ve
yanlışlıklarda da ısrar edilmektedir.
Yurdumuzun her bölgesinde, özellikle karasal iklimin hüküm sürdüğü
İç ve Doğu Anadolu bölgeleri ile diğer kıyı
bölgelerimizde ve iç kesimlerindeki sulama yapılan alanlarda
şekerpancarı üretimi önplandadır. Ülkemizde, 1999 yılı
itibariyle, 440 000 hektar alanda, yaklaşık olarak 15 milyon ilâ 16
milyon ton şekerpancarı üretilmektedir.
Şeker ve şekerpancarıyla ilgili kararlar, hem ülkemiz hem
de en çok şekerpancarı üretilen Konya'da çok önem
taşımaktadır. Ülkemizde yaklaşık 1,5 milyonu
aşkın çiftçimiz geçimini şekerpancarı üretiminden
sağlamaktadır. Konya İlinde de 66 127 hektar alanda,
yıllık 2 786 000 ton şekerpancarı üretilmektedir. Üretim
olarak, tahıl üretiminden sonra ikinci sırayı
şekerpancarı almaktadır. Şekerpancarıyla ilgili
alınan her karar, Konya halkını yakından
ilgilendirmektedir.
Dünyada olduğu gibi, ülkemizde de, şeker üretiminden,
şekerpancarının yanında nişasta kökenli ürünler de
üretilmektedir. Şeker sektörü, yarattığı yüksek
katmadeğer yanında, tarım ve endüstri kesiminde yüksek istihdam
sağlaması nedeniyle gelişmiş ülkelerde bile belli düzenleme
altına alınmış ve pancar üreticileriyle sanayi kesiminin
ortak menfaatları ortaya konulmuştur. Ülkemizde son beş yıl
içinde şeker sanayii ve dolayısıyla da, pancar şekeri
üretimi aleyhine, hiç de arzu edilmeyen gelişmeler
yaşanmaktadır.
Ülkemizde, pancardan şeker üretmek üzere kurulmuş 3 milyon
ton/yıl şeker üretim kapasitesine sahip sanayi tesislerimiz
bulunmaktadır. Şeker sektörü, tarım sektörü içinde tam kapasite
kullanan sektörlerden biridir.
Burada, bir konuyu daha dile getirmek istiyorum. Son günlerde, bazı
basın-yayın kuruluşlarında, pancar paralarının
taksitle ödeneceği haberleri yaygın olarak
yayınlanmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Öksüz, lütfen toparlayınız.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.
Bu tür haberler, pancar üreticilerini huzursuz etmektedir. Eğer,
hükümet, basın organlarının yazdığı gibi, pancar
paralarını taksitlendirmeyi düşünüyorsa bundan vazgeçmelidir.
Hükümetin alacağı böyle bir karar, ülkeyi tam bir kaosa
sürükleyecektir; çünkü, çiftçilerimiz, tüm planlarını bu ödemeye göre
yapmışlardır. Böyle bir durum yoksa, pancar
paralarının taahhüt edilen zamanda ödeneceğini burada
açıklamalıdırlar.
Hepinize saygı ve sevgilerimi sunarım. (FP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Doğru Yol Partisi Grubu adına, İçel Milletvekili
Sayın Turhan Güven; buyurun.
DYP GRUBU ADINA TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan,
değerli üyeler; söyleyeceğimizi söylemiştik; ama, şu anda
bir telefon geldi Çukurova çiftçisinden. "bizim feryadımızı
Mısır'daki sağır sultan duydu da, bu hükümet niye
duymadı! Aman, çık kürsüde bunu söyle" diyor; onun için
çıktım kürsüye.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, bakınız,
Ziraat Bankası, kendi öz evladı olan üreticinin, çiftçinin -Nisan
2001 tarihinde ödenmek üzere- eskiden yüzde 50, 35, 40 olan faiz
oranını, nisan ayında yüzde 120'ye çıkardı.
"Ben, aldığım parayı, milyonlarla
almıştım, artık milyarlarla benden istiyorlar. Buna bir
çare bulun. Yok mu bunun çaresi; çaresi sizsiniz" diyor; Yüce Meclis
üretici çare olarak sizleri görüyor; buna bir çare bulun.
Bir kanun teklifi getirdik size; Af Kanunu görüşülürken de
getirdik, reddettiniz. Daha sonra, Yüce Meclise takdim ettik. Meclis
Başkanına verdik; dedik ki, çiftçinin faizlerini lütfen -katili
affeden zihniyet- bunu da affedin; paranın aslını ama alın.
Şimdi hiç alamayacaksınız. Ama, bunu takside
bağlarsanız, bu millet, ödeme güçlüğü içinde de olsa, bu çiftçi,
bunu ödeyecek. Fakat, 300 milyon alana siz, 2 milyar ver diye, bugün dipçikle
götürdüklerini söylüyor çiftçi arkadaşım; onun için çıktım
kürsüye. "İcra memuru geldi, jandarma geldi köye; bizi böyle
götürüyorlar" diyor. Bunda, eğer bir yanlışlık varsa,
düzeltin lütfen. Deyin ki "hayır, böyle gitmiyor" deyin. Ben
onun feryadını dile getiriyorum. Gelin, buna bir çare bulalım. Şu
affı çıkarın. Şu çiftçiyi, bu milletin asıl efendisi
olan çiftçiyi...
VAHİT KAYRICI (Çorum)- Asıl siz bu hale getirdiniz!..
TURHAN GÜVEN (Devamla)- Benim ne getirdiğim önemli değil. Ben,
kusurum varsa, öde-dim; gel, sen de öde!.. Gel, sen de öde!.. (DYP
sıralarından alkışlar) Millet bana oy vermedi, beni cezalandırdı...
Seni öyle bir cezalandıracak ki, tarihe gömecek, bir daha görmeyeceksiniz
burayı!
Saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Güven.
Geçici 7 nci madde üzerinde başka söz talebi? yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Geçici 8 inci ve son maddeyi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 8.- 2005 yılında işlerlik
kazanacak olan yeni dönem Dünya Ticaret Örgütü taahhütleri de göz önünde
bulundurularak, Bakanlar Kurulu aksine bir karar almadıkça, Kurum ve
organlarının görev ve yetkileri en geç 31.12.2004 tarihinde sona
erer.
BAŞKAN- Gruplar adına ilk söz, Fazilet Partisinin
görüşlerini ifade edecek olan, İstanbul Milletvekili Sayın Ali
Coşkun'a ait.
Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
FP GRUBU ADINA ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Aslında, ben, ana komisyon üyesiyim, alt komisyonda da
-arkadaşların seçimiyle- görev yaptım. Ancak, bu madde, Plan ve
Bütçe Komisyonunun ve Tarım Komisyonunun gündeminde yoktu, hükümet
tasarısında da yoktu, bu bakımdan, bizim komisyonda bir
önergeyle son anda yerleştirildiği için -İsmail Bey, biliyorum,
son anda sizin talimatınızla yerleştirildiği
için-doyasıya tartışamadık. O bakımdan söz
almış bulunuyorum ve affınıza sığınarak
endişelerimi belirtmek istiyorum.
Tabiî ki, biz, Türkiye olarak, Dünya Ticaret Örgütünün üyesiyiz. 2005
yılında taahhütlerimiz yenilenecek. Bu taahhütler yenilenirken yeni
şartlar çıkarsa ve bu yasaya ters maddeler konulursa, o zaman
hükümete yetki verilmiş oluyor; ancak, bununla birlikte, bir
açmazımız daha var; biz, aynı zamanda Avrupa Birliğinin
siyasal karar organlarında yer almadan gümrük birliği
anlaşması yapmış bir ülkeyiz ve üçüncü ülkelerle olan
gümrük tarifeleri, bizim dahlimiz olmadan Avrupa Parlamentosu tarafından
karara bağlanmakta ve Türkiye uymaktadır.
Pancar ekicilerinin durumu, fabrikaların durumu, mısır
üreticilerinin durumu, değerli arkadaşlarım tarafından
enine boyuna burada arz edildi; ben, onlara girecek değilim; ama, 10 ila
12 kilo pancardan -uzun mesafelere taşınıp- 1 kilo şeker
elde edilebilmektedir ve bugün, pancar şekeri ile
şekerkamışından elde edilen şekerin rekabet etmesi
fevkalade zordur, imkânsızdır.
Şimdi, Türkiye'de -2000 rakamlarıyla söylüyorum, ekonomik
krizden sonra bütün değerler değişti- 1 ton şekerin
maliyeti aşağı yukarı 600 doların üzerinde; iç
piyasada 500 doların üzerinde satılıyor, dışpazar
fiyatı ise 220-250 dolar civarındadır. Dolayısıyla,
Avrupa Birliğinde de -Fransa başta olmak üzere- pancar ekilmektedir
ve sübvanse edilmektedir. Ziraat Bankası özerkleştirilip
özelleştirildiğine göre ve Dünya Bankasının
talimatları doğrultusunda -anlaşmamız gereği-
doğrudan destek vermek için bütçemizde herhangi bir kaynak
olmadığına göre, pancar köylüsünün ve fabrikaların durumu
fevkalade zor olacaktır.
2004 yılı sonuna doğru tam özelleştirmenin
gerçekleştirilebilmesi mümkün olursa, yeni kararlar
karşısında, şekerkamışı şekeriyle
rekabet edemeyecek durumda ki bu fabrikalar kapanmayla karşı
karşıya kalacaktır; çünkü, bizim,
şekerkamışı şekerine karşı, gümrüklerle
koruma hakkımız yoktur. Bu hususu bilgilerinize arz etmek istiyorum.
Bu bakımdan, hükümetin, bu konuda, bu maddeyi -bana göre- çok
gereksiz olarak getirdiğine inanıyorum. Komisyonda enine boyuna
tartışılamadığı için böylece monte edildi.
Hepinize saygılar sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Coşkun.
Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini, Amasya Milletvekili Sayın
Ahmet İyimaya ifade edecekler.
Buyurun Sayın İyimaya. (DYP sıralarından
alkışlar)
DYP GRUBU ADINA AHMET İYİMAYA (Amasya) - Değerli
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sözlerimin
başında, Yüce Heyeti, temsilen ve şahsım adına
selamlıyorum.
Maddenin yapısı üzerinde konuşmak istedim; fakat, bugünkü
gelişmeleri Televizyonlardan izleyince, size, bugünün gündemi,
Parlamentonun şu anda tartışacağı mesele
şekerpancarı veya Şeker Kanunu sorunu mu olmalıydı
sorusunu açmaya çalışacağım; düşüncelerimi, egemen,
yegâne egemen olan Yüce Meclisle paylaşmaya
çalışacağım.
Değerli arkadaşlar, derinliği, kapsamı ve süreklilik
kazanması kabiliyeti açılarından Türkiye, en tehlikeli günlerini
yaşıyor. Bu tehlikeyi ve krizi gidermenin aslî sorumlusu yürütme
organı, yetkisini, bir kurtarıcıya devretmiş vaziyette.
Sayın Başbakanımız, bu savaşı ve mücadeleyi
"Kurtuluş savaşı" olarak nitelendirmekte, tavsif
etmekte.
Aziz arkadaşlar, bu önemli günlerde, Parlamentonun, tarihin ortaya
koyduğu aklından kaynaklanan tecrübî akıldan kaynaklanan bir
misyonu vardır ve şu saatler, yarınlar o misyonun, o görevin
yerine getirilmesi saatleridir, günleridir. Belki yarın bugünü, belki
mayıs nisanı aratabilecektir. Nedir, Yüce Meclisin aslî görevi nedir
arkadaşlar?.. Bir kuvvetler ayrılığı diyoruz. İşte,
Kurtuluş Savaşı gibi durumlarda, Meclis iktidar
çoğunluğunun hükümet ile bağı, bağımsız bir
güce dönüşür ve millî irade, iktidar çoğunluğu olsun, muhalefet
azınlığı olsun bir şahlanışa geçer ve krizi
çözmeyi üstlenir. Nasıl?..
Arkadaşlar, sistem içerisinde denge-fren görevimiz var Eğer,
örtülü istikrar krizle varlığını kaybetmiş, dengeler
bozulmuşsa, Parlamento bağımsız iradesiyle dengeyi ortaya
koyabilmelidir.
Yüce Parlamento, hükümetle veya liderlerle gerekiyorsa bağı
keserek bağımlı
olmaksızın ve millî irade ruhu içerisinde İçtüzüğün ve
Anayasanın imkânları içerisinde özel bir gündemle toplanmalı,
krizin güvenlik boyutunu, krizin ararejim,
"ağızlarının paylarını aldılar"
vesaire gibi edebî anlatımlar dışında, tehlike boyutunu,
derinlemesine ve İçtüzük imkânı içerisinde, zamanla bağlı
olmaksızın, aynen Kurtuluş Savaşı ruhu içerisinde
değerlendirmeli. Sevgili arkadaşlarımı, değerli
iktidar çoğunluğunu, bir basiret bağlanması içerisinde
görüyorum. Bunu, bir eleştiri, bunu, bir tenkit değil, tamamen, içinde
bulunduğumuz şartların tabiî bir misyonu olarak ifade ediyorum.
Arkadaşlar, bugün, sosyal muhalefetin derinleşen ve
yoğunlaşan ayak seslerini, gözlerinizle, kulaklarınızla ve
beyinlerinizle idrak etmiş olmalısınız.
Sevgili arkadaşlar, kriz terminolojisinde, kriz literatüründe bir
kavram var; okunabilen kriz, okunamayan kriz... Korkuyorum; kriz, okunamaz
derinliğe doğru gidiyor, soğutulamaz sıcaklığa
doğru gidiyor, toplumu yakacak bir çözülmeye, bir kaosa doğru
gidiyor.
Sevgili arkadaşlar, bu kanun, Amasya'daki hangi yangını,
bu kanun, Türkiye'deki hangi yangını söndürebilecektir?
Arz ediyorum sevgili arkadaşlarım; bu krizin okunamayan krize
dönüşmemesi için, Yüce Parlamentonun, millî iradenin aslî temsilcilerinin,
özel bir gündemle ve bağımsız Parlamento içerisinde, denge-fren
anlayışı içerisinde toplanması lâzımdır Bu
toplantının gizli olması gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın İyimaya, lütfen toparlayınız
efendim.
AHMET İYİMAYA (Devamla) - Getirilen kural... Bir cümleyle, hükümet, yürürlüğe koyduğumuz
kanunun yürürlük tarihini beriye çekebiliyor, yürürlük tarihini ileriye
alabiliyor. Mümkün mü arkadaşlar?! Anayasa 87... Kanunun ne zaman
konulacağına Meclis karar verecektir ve o kanunun hükümet
tarafından ertelenmesi demek, yürürlük yetkisini vermek demektir, ilga
yetkisini vermek demektir. Bu, yasama yetkisinin yürütme organına devri
anlamına gelir
Yüce Meclisi, bu anlayış içerisinde, en derin
saygılarımla selamlıyorum. (DYP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın İyimaya.
Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz geçici 8 inci
madde üzerinde 2 önerge vardır; bu önergeleri sırasıyla
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Şeker Kanunu Tasarısının
geçici 8 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Geçici Madde 8.- Uluslararası kuruluşlarla yapılan
anlaşmalar çerçevesinde, Bakanlar Kurulu, Kurum ve organlarının
görev, yetki ve görev süresini 31.12.2004 tarihinde yeniden belirler."
Aydın
Tümen İsmail
Köse Zeki
Çakan
Ankara
Erzurum
Bartın
Mehmet
Şandır Mahmut
Erdir
Hatay
Eskişehir
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutup, işleme
alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 636 sıra sayılı kanun
tasarısının geçici 8 inci maddesinin tasarıdan
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Zeki
Ertugay Turhan
Güven Nevzat
Ercan
Erzurum
İçel
Sakarya
İlyas
Yılmazyıldız Mehmet
Gölhan Mehmet Sadri
Yıldırım
Balıkesir Konya Eskişehir
BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR,
BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA
(Konya) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
DEVLET BAKANI FARUK BAL (Konya) - Efendim, birinci önergeye
katılıyoruz, ikinci önergeye katılamıyoruz.
BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı
önergenin gerekçesini mi okutalım; yoksa, konuşur musunuz?
TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Ertugay konuşacak.
BAŞKAN - Sayın Ertugay, buyurun efendim. (DYP
sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; geçici 8 inci maddenin bu kanun metnine hangi gerekçeyle,
neden, ne amaçlanarak konulduğunu anlamak mümkün değildir. Bir yasa
çıkarıyorsunuz, bu yasanın iskeletini, yasayla birlikte
oluşturduğunuz bir kurum ve ona bağlı çalışacak
bir kurul meydana getiriyor, birçok görev ve yetkiyi bu kurula veriyorsunuz;
yani, kanunun iskeletini oluşturan bir kurul meydana getiriliyor. Sonra,
eklenen, son olarak, üç komisyonda görüşülmesine rağmen (Tarım
Komisyonu, Plan ve Bütçe Komisyonu ve nihayet Sanayii Komisyonu) üçüncü
komisyonda, hangi sebeple olduğu bizce malum; ama, Yüce Meclisçe -bu
komisyonlarda görüşülürken, mutlak surette bunun izah edilmesi gerekirdi-
anlayamayacağımız birçok nedenle bu geçici 8 inci madde getiriliyor.
Değerli arkadaşlarım, gerçekten bunu anlamak mümkün
değil. Üstelik öyle sakat getiriliyor ki "Dünya Ticaret Örgütü
taahhütleri dikkate alınarak" ifadesi kullanılıyor ve
resmen, bu çıkarılmakta olan kanunun, Yüce Meclisin iradesiyle, Yüce
Parlamentonun iradesiyle değil de sanki bir başka iradeyle
çıkarılıyormuş gibi bir intiba yaratılıyor. Bu,
son derece yanlıştır. Bunun, akla ve mantığa
sığmadığı, sadece bizce değil, iktidar partisini
oluşturan diğer grupların milletvekillerince de çok iyi bir
şekilde bilinmektedir, bunu da gayet iyi anlıyorum. Onun için, bu
önergemizde, kanun metninden geçici 8 inci maddenin
çıkarılmasını teklif ediyoruz.
İktidar gruplarının verdiği önergeye gelince: Bunun
bir başka şekilde ifade edilmesinden başka bir şey
değildir. Yani, gelen tepkileri azaltmak için bir başka şekilde
yeniden tanzim edilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, son olarak şunu ifade etmek
istiyorum. Bu çıkarılan kanun, bu haliyle Türkiye'de yıllardan
beri varlığıyla iftihar ettiğimiz ve bugün de maliyetleri
itibariyle de Avrupa ve dünyayla azıcık destekle
yarışabilecek olan şeker sanayimiz tasfiye edilecektir. Yani
bugün o noktada değildir; ama, yarın o noktaya mutlak gelecektir.
Ayrıca, şekerpancarı tarımı da bununla birlikte
tasfiye olacaktır. Hangi gerçeğe rağmen; Avrupa Birliği
ülkelerinin, dünyadaki birçok ülkenin yüksek maliyetlere rağmen, kendi
şekerpancarı tarımını ve şekerpancarı
şekerini koruma taahhütlerine, koruma kurallarına ve oluşturdukları
fonlara rağmen, Türkiye, kendi iradesiyle değil, daya-tılan bir
iradeyle bu yasayı kabul etmiş olacaktır.
Onun için, ben, önergemizin nazarı itibare
alınmasını elbette ki, şiddetle arzu ediyorum; ama,
maalesef, burada görüşülen yasalar, burada, Yüce Meclisin değerli
üyelerinin şu anda vereceği kararlarla değil, hükümet hangi
yönde işaret gösterirse o yönde tecelli ediyor, hiçbir
istisnasını görmedik.
Buna rağmen, önergemizin kabulü konusunda oy kullanmanızı
istirham ediyor, kanunun, bu haliyle de olsa, hayırlı
olmasını diliyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(DYP ve FP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ertugay.
Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Şeker Kanunu Tasarısının
geçici 8 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Geçici Madde 8.- Uluslararası kuruluşlarla yapılan
anlaşmalar çerçevesinde, Bakanlar Kurulu, Kurum ve organlarının
görev, yetki ve görev süresini 31.12.2004 tarihinde yeniden belirler.
Aydın
Tümen
(Ankara)
ve
arkadaşları
BAŞKAN -.Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR,
BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA
(Konya) - Çoğunluğumuz olmadığı için takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
DEVLET BAKANI FARUK BAL (Konya) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı,
Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
TURHAN GÜVEN (İçel) - Anayasaya aykırı önergeleri
işleme koyamazsınız Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, geçici 8 inci maddeyi, kabul
ettiğiniz önerge istikametinde oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Aslî maddelere döndük efendim.
14 üncü maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 14. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - 14 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Yürütme maddesini okutuyorum:
Yürütme
MADDE 15. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - 15 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümünü oylatmadan evvel, İçtüzüğün 86
ncı maddesi gereğince, oyunun rengini belli etmek üzere söz
istemiş sayın milletvekilleri var, isimlerini okuyorum:
Aleyhte, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç ve Manisa Milletvekili Sayın Bülent Arınç;
lehte, İstanbul Milletvekili Sayın Masum Türker.
Sayın Kamer Genç?.. Yok.
Sayın Masum Türker?.. Yok.
Hükümet konuşmuyor herhalde...
Aleyhte olmak üzere, Sayın Bülent Arınç; buyurun efendim.
BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum,
hayırlı akşamlar diliyorum.
Bu konuda iki noktayı sizlere arz etmek istedim: Bir tanesi,
Şeker Kanunu görüşüldü ve çıkacak; hayırlı
olmasını diliyorum.
Şeker Kanunu, dün görüşülecekti, başlandı, bugün
bitiyor. Bu Kanunla ilgili olarak, basında ve bazı milletvekili
arkadaşlarımızın arasında, Fazilet Partisiyle ilgili
spekülasyonlar yapıldı, acil yasalara destek vereceklerdi, çark
ettiler "U" dönüşü yaptılar, vesaire dendi.
Bir defa daha, tekrarlamak için söylüyorum: Şeker Kanunu, önümüze,
bugünlerde getirilmiş bir kanun değildir; Meclise sevk edildiği
günden bu yana neredeyse bir yıl geçmiştir. Geçtiğimiz
ağustos ayından bu yana, Şeker Kanunu, komisyonlarda
görüşülmek üzere bekliyordu; beklemesinin sorumlusu da Fazilet Partisi değildi.
Bugünlerde görüşülmesi gerçekleşti ve dünden itibaren de bu konuda,
arkadaşlarımız gereken katkıyı yapmak istediler.
Bakınız, bugün yaşadığımız krize
döndüğümüzde, herhalde, bu kriz, Şeker Kanunu
çıkmadığı için, oradan doğmuştur
diyemeyeceğiz; yani, Şeker Kanunu bir sene evvel çıksaydı
bu kriz olmayacaktı, belki, denebilir; ama, Şeker Kanununun
çıkmasını geciktiren Fazilet Partisi olmadığına
göre, böyle bir ithamın altında kalamayız. "Şeker
Kanunu çıksaydı, böyle bir kriz doğmayacaktı"
diyenlere de yaşadığımız olaylara bakarak, bir daha,
iyi düşünmelerini temenni ediyorum.
Dolayısıyla, acil yasaların içinde Şeker Kanunu var,
bir an evvel görüşülmeli, hiç üzerinde konuşma falan olmamalı,
karar yetersayısı, toplantı yetersayısı istenmemeli,
bu, hemen çıkmalı... Bugün yaşadığımız
krizin sorumlusu bu Şeker Kanunu değildir; bir.
İkincisi, biz, bu Kanun görüşülürken, bazı maddelerinde
değişiklikler arzu ettik, önergeler verdik ve bu önergeler, iki kere
iki dört eder derecesindeydi; çünkü, iktidar grubu içinden de biraz evvel elini
kaldıran değerli arkadaşımız gibi "evet,
doğrudur, böyle olması gerekir" deniyordu. Sayın Bakanla da
konuşuldu, Komisyon Başkanlarıyla da görüşüldü, makul
olduğu söylendi; ama, hiçbir önergemiz, nezaketen bile olsa, en
azından muhalefetin bir düşüncesini paylaşmak adına, maalesef,
kabul edilmedi. Böylesine bir uzlaşmaz tutumu, millet menfaatına
olduğunu da bile bile, sadece muhalefetten geliyor düşüncesiyle
karşı çıkmanın, herhalde bizim
uzattığımız ele bir karşılık olduğunu
hiçbir arkadaşımız söyleyemez.
Değerli arkadaşlarım, bakınız,
dışarıda bir büyük sosyal patlamaya doğru gidiyoruz.
Yaşadığımız olaylar üzüntü verici ve
düşündürücüdür. Kriz yok desek, ararejim tartışmaları yok
desek, terör yok, yoksulluk yok, bu olaylara bakmayın, onlar lokal
hadiseler desek, gözümüzü kapatmış, kendimize gece yapmış
oluruz; yani, kriz kelimesini küçük harflerle yazarak krizi küçültemeyiz. Böyle
bir mesele yok demekle de, o meseleyi ortadan kaldıramayız.
Türkiye'de, birkaç yıldan bu yana homurtular var, asık
suratlar var, esnafıyla, çiftçisiyle, işçisiyle, çalışan
çalışamayan kesimleriyle bir büyük felakete doğru gidişin
haberi var, sıkıntısı var; ama, bunlar duyulmadı,
bunlar duyulmak istenmedi ve maalesef, bugün, dolarıyla, faiziyle,
borsasıyla, esnafıyla, bütün toplum kesimleri artık sokaklarda
ve maalesef, müessif olayları görmek ve korkmak durumuyla karşı
karşıyayız.
Hani, Karadeniz'in bir köyünde, bir mezarlıkta, bir mezar
taşının üzerinde o yazıyormuş: "Hastayım
hastayım dedim inanmadınız; bak, şimdi ne oldi."
Hükümetin durumu da budur. Kulakları tıkayarak, 350
milletvekilimiz var, büyük bir uyum içerisindeyiz, Türkiye'ye istikrar geldi.
İşte istikrarın nereye kadar geldiğini bugün görüyoruz;
bugün yazarkasasını fırlatan, ertesi gün camide intihar ediyor
veya 4 çocuğunu, canını, parçasını kesip
doğradıktan sonra kendi hayatına son veriyor.
Bir sosyal patlamanın, bir sosyal çözülmenin içerisindeyiz.
Bunları görmemek için, duymamak için herhalde çok sorumsuz ve çok
inançsız insanlar olmak gerekir. Milletvekilleri olarak da, milletimizin
asli fertleri olarak da, bu sıkıntıları bir an evvel çözmek
ve Türkiye'yi bu krizden, bu yangından kurtarmak mecburiyetindeyiz.
Değerli arkadaşlarım, sadece bu konularla ilgili olarak
çalışma yapsın, tedbir alsın, Türkiye'nin
ihtiyaçlarını karşılasın diye, bir Sayın Bakan
hükümete girdi.
Şimdi, sormak gerekiyor. Bu Sayın Bakan nerededir? Ne
yapıyor? Kırkbeş gün oldu; tenis oynamaya vakit buluyor; ama,
Meclise gelmeye vakit bulamıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Arınç lütfen toparlayınız.
BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Nerede tedbir, nerede program, nerede kriz
yönetimi?.. Sözün, artık, zamanı geçti, eylem gerekir. Milletin, lafa
da karnı tok oldu.
Şimdi soruyorlar Sayın Derviş'e: "Dolar, 1 300 000
lira oldu... Cevap: "Kurun yükselmesi o kadar önemli değil."
Tekrar soruyorlar: "Peki, döviz kurları nasıl istikrar
kazanacak?" Cevap: "Program ilan edilince." Soruyorlar:
"Peki, ne zaman program ilan edilecek." "Belli değil."
Alın size bir cevap; hoşumuza gittiyse, hep beraber, bununla,
istikbale ümitle bakalım.
Bu Meclisi hatırlaması lâzım; hem Sayın Hükümetin
hem de Sayın Bakanın. Bu Meclisteki siyasî partilerle, bütün siyasî
partilerle, toplumun bütün kesimleriyle, bu yangının söndürülmesi
konusunda, hem siyasî desteğin, hem toplumsal desteğin ne kadar
şart olduğunu, bugün içerisinde yaşadığımız
olaylarla, bir kez daha acı biçimde görüyoruz.
Şeker Kanunu çıkar, başka kanunlar da çıkar; ama,
hepimiz, elimizdeki bir bardak suyu, bu yangını söndürmek üzere
kullanmalıyız.
Bu sorumluluğa sahibiz. Bundan sonraki tasarılarda da, hep
beraber milletimize faydalı olmaya çalışacağız.
Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arınç.
Sayın milletvekilleri, 636 sıra sayılı Şeker
Kanunu Tasarısı üzerindeki müzakereler tamamlanmıştır.
Tasarının tamamını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır; şeker camiasına,
Bakanlığa, ziraat teşkilâtına ve bütün ülkemize
hayırlı olsun.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, kanun
tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 5 Nisan
2001 Perşembe günü saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyor, hepinize hayırlı geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 21.38
VII. SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI