DÖNEM : 21                          CİLT : 60 YASAMA YILI : 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

88 inci Birleşim

20 . 4 . 2001 Cuma

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                                                                            Sayfa    

 

 I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GündemdIşI Konuşmalar

1.- Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın, 9-23 Nisan İnternet Haftası ile 15-22 Nisan Turizm Haftasına ilişkin gündemdışı konuşması ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz'ün cevabı

2.- İstanbul Milletvekili Perihan Yılmaz'ın, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti ile diplomatik ilişkiler kurulmasına ilişkin gündemdışı konuşması

3.- Ankara Milletvekili Oya Akgönenç Muğisuddin'in, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulundaki atamalara ilişkin gündemdışı konuşması

 

B) Tezkereler ve Önergeler

1.- Memurları görevlerinden dolayı ve ideolojik amaçla öldürmek ve silahlı çetenin sair efradı olmak suçundan hükümlü Erol Özbolat hakkındaki dava dosyasının geri verilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/804)

2.- Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın (6/1295) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/357)

C) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ

1.- Antalya Milletvekili Nesrin Ünal ve 22 arkadaşının, yaş meyve ve sebze üretimi ve ihracatıyla ilgili sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/194)

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Ocak, Şubat ve Mart 2001 ayları hesabına ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/14) (S. Sayısı : 652)

2.- İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve  42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527)

3.- Emniyet Teşkilâtı Kanunu, Polis Yükseköğretim Kanunu ve 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Emniyet Teşkilâtı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/497, 1/212) (S. Sayısı : 438)

4.- Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433)

5.- Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Fazilet Partisi Grup Başkanvekili Kahramanmaraş  Milletvekili Avni Doğan ve 7 Arkadaşının; Anavatan Partisi Grup Başkanvekilleri Bartın Milletvekili Zeki Çakan, Denizli Milletvekili Beyhan Aslan, Eskişehir Milletvekili İ.Yaşar Dedelek ile Antalya Milletvekili Cengiz Aydoğan'ın Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İçişleri, Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/757, 2/603, 2/605) (S. Sayısı : 592)

6.- Ekonomik, Kültürel, Eğitim ve Teknik İşbirliği Başkanlığı Kurulması, 206 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin İki Maddesinin Değiştirilmesi ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellere Bir İlave Yapılması Hakkında 480 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bu Kanun Hükmünde Kararname ve Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/206, 1/779) (S. Sayısı : 639)

7.- Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/837) (S. Sayısı : 653)

VI.-  SORULAR VE CEVAPLAR

A) YazIlI Sorular ve CevaplarI

1.- Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın, Etibank'ın satılmasıyla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/3713)

2.- İstanbul Milletvekili Emre Kocaoğlu'nun, AİHM'nde Türkiye aleyhine açılan davalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı (7/3752)

3.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, yurtdışına gönderilecek öğretmen adaylarından istenen belgelere ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/3815)

4.- Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, Tasarrufu Teşvik Fonu kesintilerine ve Hazine arazilerinin satışına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/3854)

5.- Balıkesir Milletvekili İlhan Aytekin'in, Fatih Üniversitesi Rektör Vekili hakkında alınan bir karara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/3857)

6.- Konya Milletvekili Veysel Candan'ın, Hazine bonolarının satışına ve borçlanmaya,

- Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, bazı kamu ihalelerindeki "ithal mal" şartının kaldırılıp kaldırılmayacağına,

Son ekonomik krizden etkilenen KOBİ'lerin desteklenmesi için çalışma olup olmadığına,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/3888, 3900, 3901)

7.- Konya Milletvekili Veysel Candan'ın, ekonomik kriz nedeniyle alınacak tedbirlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/3898)

8.- Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün'ün, Balıkesir-Bigadiç İlçesindeki bazı okul inşaatı projelerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/3907)

9.- Konya Milletvekili Veysel Candan'ın, SSK primlerinin arttırılmasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/3910)

10.- Hatay Milletvekili Metin Kalkan'ın, silah ihtiyacını karşılamak için açılan ihalelerle ilgili iddialara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ın cevabı (7/3921)

11.- Tokat Milletvekili M. Ergün Dağcıoğlu'nun, 2000 yılı itibariyle dış ticaret açığına ve dalgalı kur politikasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Tunca Toskay'ın cevabı (7/3954)


I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak iki oturum yaptı.

Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım, Türkiye'de tarımın durumu, çiftçilerin sorunları ile alınması gereken tedbirlere,

Muş Milletvekili Sabahattin Yıldız, Muş İlinin sosyoekonomik sıkıntılarına,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Edirne Milletvekili Şadan Şimşek'in ülkemizdeki vakıf arazilerinin durumuna ilişkin gündemdışı konuşmasına, Devlet Bakanı Yüksel Yalova cevap verdi.

Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkında Kanuna Ek Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısının yeniden değerlendirilmek üzere geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi okundu; Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda bulunan tasarının;

Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, (6/1261, 6/1262, 6/1271, 6/1280) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi okundu, sözlü soruların;

Geri verildiği açıklandı.

Hatay Milletvekili Mustafa Geçer ve 21 arkadaşının:

Esnaf ve sanatkârların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/192),

Karayollarıyla uluslararası yük taşıyan ve Ortadoğu ülkelerinde çalışan nakliye araçlarının sorunları ve Irak'a uygulanan ambargonun etkileri konusunda (10/193),

Birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu, önergelerin gündemdeki yerlerini alacakları ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde  yapılacağı,

19 Nisan 2001 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 654 sıra sayılı Türk Sivil Havacılık Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının, 48 saat geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 6 ncı sırasına; gündemin 6 ncı sırasında yer alan 646 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci sırasına, 7 nci sırasında yer alan 644 sıra sayılı kanun tasarısının 8 inci sırasına; 19 Nisan 2001 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 653 sıra sayılı Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının da, 48 saat geçmeden, gündemin 9 uncu sırasına alınmasına; 19 Nisan 2001 Perşembe günü, gündemin 10 uncu sırasına kadar olan tasarı ve tekliflerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerilerinin, yapılan müzakerelerden sonra kabul edildiği,

Açıklandı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan:

TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı : 527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından;

Polis Yüksek Öğretim Kanunu Tasarısının (1/497, 1/212) (S.Sayısı : 438);

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin Kanun Tasarısının (1/53) (S.Sayısı : 433),

Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin Kanun Tasarısının (1/757, 2/603, 2/605) (S.Sayısı : 592),

Ekonomik, Kültürel, Eğitim ve Teknik İşbirliği Başkanlığı Kurulması, 206 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin Kanun Tasarısının (1/206, 1/779) (S.Sayısı : 639),

Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/837)              (S. Sayısı : 653)

Görüşmeleri, ilgili Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından;

Ertelendi.

Türk Sivil Havacılık Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/838) (S.Sayısı : 654),

Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/824) (S.Sayısı : 646),

Umumî Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/781) (S. Sayısı : 644),

Yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildiği ve kanunlaştığı açıklandı.

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 20 Nisan 2001 Cuma günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 22.02'de son verildi.

 

                                      Mehmet Vecdi Gönül

                                             Başkanvekili

        Levent Mıstıkoğlu                                       Mehmet Batuk

                  Hatay                                                        Kocaeli

              Kâtip Üye                                                  Kâtip Üye

 

                                                                                                                     
 No. :126

II. - GELEN KÂĞITLAR

20.4.2001 Cuma

Rapor

1.- Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/839) (S. Sayısı : 655) (Dağıtma tarihi : 20.4.2001) (GÜNDEME)

Sözlü  Soru Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Ahmet Güzel'in, ÇAY-KUR depolarındaki çay miktarına ilişkin Devlet Bakanından (Rüştü Kâzım Yücelen) sözlü soru önergesi (6/1399) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.4.2001)

2.- Konya Milletvekili Özkan Öksüz'ün, Bakanlıklarda görev yapan danışman ve müşavirlere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1400) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.4.2001)

Yazılı  Soru Önergeleri

1.- Konya Milletvekili Özkan Öksüz'ün, Başbakanlık ve bağlı kuruluşlarda görev yapan danışman ve müşavirlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4088) (Başkanlığa geliş  tarihi : 18.4.2001)                                                                                                     

2.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Ulusal Programa ve Merkez Bankasından satılan dövizlere ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/4089) (Başkanlığa geliş  tarihi : 18.4.2001)

3.- Gaziantep Milletvekili Nurettin Aktaş'ın, krizde Merkez Bankasından döviz satın alan bankalara ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/4090) (Başkanlığa geliş  tarihi : 18.4.2001)

4.- İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, krizde kamu bankalarının düşük faizle kredi vermelerine ve Merkez Bankasından satılan dövizlere ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/4091) (Başkanlığa geliş  tarihi : 18.4.2001)

5.- İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, açıklanan Ulusal Programa ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/4092) (Başkanlığa geliş  tarihi : 18.4.2001)

6.- İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, Ziraat Bankası ve Merkez Bankası eski yöneticilerinin kriz öncesi tutumlarına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/4093) (Başkanlığa geliş  tarihi : 18.4.2001)

7.- İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, son ekonomik kriz ve etkilerine ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/4094) (Başkanlığa geliş  tarihi : 18.4.2001)

8.- İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen bankalara ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/4095) (Başkanlığa geliş  tarihi : 18.4.2001)

9.- Van Milletvekili Hüseyin Çelik'in, merkez teşkilatında yapılan yönetici atamalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4096) (Başkanlığa geliş  tarihi : 19.4.2001)

Meclis Araştırması Önergesi

1.- Antalya Milletvekili Nesrin Ünal ve 22 arkadaşının, yaş meyve ve sebze üretimi ve ihracatıyla ilgili sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/194) (Başkanlığa geliş tarihi:19.4.2001)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

20 Nisan 2001 Cuma

BAŞKAN: Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL

KÂTİP ÜYELER : Mehmet AY (Gaziantep), Levent MISTIKOĞLU (Hatay)

 

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 88 inci Birleşimini açıyor, en iyi dileklerimi ve saygılarımı sunuyorum.

III. -  Y O K L A M A

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 5 dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız yoktur.

Birleşime saat 14.30'a kadar ara veriyorum.

Kapanma Saati: 14.08

 

 

 

 

 


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati:14.30

BAŞKAN: Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL

KÂTİP ÜYELER: Mehmet AY(Gaziantep), Levent MISTIKOĞLU (Hatay)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 88 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III. - Y O K L A M A

BAŞKAN - Hatırlanacağı üzere, Birinci Oturumda yoklama yapılmış; ancak, toplantı yetersayısına ulaşılamamıştı. (DSP sıralarından "ad okunarak yapın" sesleri) Hayır, ad okunarak değil, biraz fazla süre vererek yapacağım; 10 dakika süre vereceğim; çünkü, toplayamazsanız, kapatmak zorundayım.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, bu kadar aciliyeti olan kanunlardan bahseden hükümet, 350 milletvekilini buraya getiremiyor.

BAŞKAN - Doğrudur.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Eğer kendi gruplarına hâkim değillerse, Türkiye'ye nasıl hâkim olacaklar?!

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağım.

Yoklama için 10 dakika süre veriyorum.

Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, teknik personel aracılığıyla, bu süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden evvel, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, İnternet Haftası hakkında söz isteyen Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız'a aittir.

Buyurun Sayın Yılmazyıldız. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GündemdIşI Konuşmalar

1.- Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın, 9-23 Nisan İnternet Haftası ile 15-22 Nisan Turizm Haftasına ilişkin gündemdışı konuşması ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz'ün cevabı

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, 9-23 Nisan tarihleri arasında kutlanmakta olan Dördüncü İnternet Haftası dolayısıyla, Türkiye'yi internete taşımak için neler yapılması gerektiği hususunda görüşlerimi açıklamak üzere, gündemdışı söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlarım.

Türkiye'ye internetin gelişinin sekizinci yılı ve Dördüncü Internet Haftası münasebetiyle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Sayın Başkanı ve değerli üyelerine, hükümetimize çağrıda bulunmak istiyorum: Gelin, Türkiye internetini birlikte büyütelim; internet, yaşamdır.

Bu, sadece bu haftanın önemini hafızalara kazıyan, vurgulayan basit bir slogan değil, ülkemizin kalkınması, içinde bulunduğu ekonomik, sosyal, siyasal krizden çıkması ve gençlerimizin, yeni neslimizin geleceğinin kurtarılması ve güçlü bir Türkiye gerçekleştirmenin anahtarıdır. Bu hedefe ulaşmak için, Türkiye'yi internete taşımak için neler yapılmalıdır; gelin, bu konuda biraz düşünelim.

Türkiye'yi internete taşımak için en acil ilgilenmemiz gereken konu eğitimdir. Bunun için, bilgisayar okuryazarlığı oranını artıracak ve birkaç yıl içinde dünyanın ilk on ülkesi içine sokacak örgün ve yaygın eğitimi planlamalı ve gerçekleştirmeliyiz.

Türkiye'yi internete taşıyabilmek için, genç nüfusun, bir işe yaramayan liselere değil, endüstri meslek liselerine yöneltilmesi ve her branşta internet ve bilgisayar kullanım derslerinin konulması, bu sektörün ihtiyaç duyduğu ara insan gücünün yetiştirilmesi, teşvik edilmesi, bu amaçla eğitim veren özel okulların teşvik edilmesi...

Bu açıdan baktığımızda, özellikle endüstri meslek liselerini cazip olmaktan çıkaran, üniversiteye girişte dezavantaj olan bu puanlama sisteminin mutlaka düzeltilmesi lazımdır; yoksa, insanlarımız liseyi bitirip üniversiteye de gidemeyince işsiz kalmaktadır.

Yine, bakıyoruz, Türkiye'de üniversite sayımızı artırmamız gerekirken, Erzincan, Ardahan gibi pek çok ilimizde yeni üniversiteler kurulması talep edilirken, hatta ve hatta Bandırma, Edremit gibi il olacak büyüklükteki  yerlere üniversite kurmamız gerekirken, bakıyoruz, hükümetin kaynakları kıt, buna ayıramıyor, Fatih Üniversitesi gibi bir üniversitenin öğrenci alması engelleniyor, kapatılmak isteniyor. Bu, çok yanlıştır.

Ben 8 Nisanda bu üniversiteyi ziyaret ettim, 1 000 tane bilgisayarı var; ortalama, 3-3,5 öğrenciye 1 bilgisayar düşüyor; bilgisayar eğitimi ve elektronik mühendisliği konularında son derece ileri. Biz, bırakın bunları engellemeyi, önünü daha açmamız lazım. Nitekim, bugün, YÖK'e atanan iki sayın üyenin, bir zamanlar 1402'den dolayı üniversitelerde çalışmaları engellenmişti.

Gelin, önyargılarla, üniversitelerin, gençlerin önünü kesmeyelim; gelin önlerini açalım. Bakınız, dünya çok hızlı gelişiyor; Paul Kennedy'nin yazdığı "21 inci Yüzyıla Hazırlanırken" adlı kitapta, Güney Kore'nin her yıl mezun ettiği mühendis sayısı, İngiltere, Almanya ve İsveç'in toplamına eşit. Japonya'da ise araştırmacı sayısı 800 000 kişi; bu sayı, İngiltere, Fransa ve Almanya'nın toplamına eşit. Yine, bakıyoruz, Hindistan'da her yıl 122 000 mühendis mezun olurken, bu sayı 2008'de 500 000'e çıkacak ve Hindistan bugüne kadar 2,6 milyar dolarlık ihracat yapmışken, 2008 yılında 50 milyar dolarlık ihracat ve 87 milyon dolarlık bir üretim planlıyor yazılım sektöründe. İşte, Türkiye'nin kalkınması buradadır; gelin, bunun önünü açalım diyorum.

Yine bakıyoruz, TÜBİTAK-BİLTEN'in yaptığı araştırmada sayısal bölünme korkunç. Türkiye'de yüzde 12,3 hanede bilgisayar var; bunların yüzde 7'si internete bağlı, ancak üst gelir grubuna ait nüfusun yüzde 2,8'inin yarısı internete bağlıyken, yüzde 51,92'lik alt gelir grubuna ait nüfusun yarısı, binde 55, yüzde 1'den bile az...

Bu sayısal uçurumun önünü almak için Bilişim Sivil Toplum Örgütleri Platformu ortak bir deklarasyon yayımlamış, diyor ki "internete erişim ve kulanılabilirliğinin tüm ülkeye yayılabilmesini sağlamak ve sayısal bölünmeyi engelleyici tedbirleri almamız lazım. Bu bağlamda, halk kütüphaneleri internete bağlanmalı, belediyelerin internetevi açmaları ve organize sanayi bölgelerine yönelik internetevi ve prototip e-ticaret merkezleri kurulmalıdır. Bu hizmetler özürlüleri ve kimsesiz çocukları da kapsamalıdır."

Yine bakıyoruz, kamu projeleri, maalesef, duruyor; MERNİS'tir, Kamu-Net'tir, bu konular çok yavaş yürüyor. Bu konuların tekrar canlandırılması lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen toparlayınız Sayın Yılmazyıldız.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla)- Sayın Başkanım, bu hafta, 15-22 Nisan, ayrıca Turizm Haftası; müsaade ederseniz, Japonca Ülkesel Turist Rehberlik Kokartına sahip olan biri olarak, birkaç dakika bu konuya değinmek istiyorum.

Ülkemize, yılda yaklaşık olarak 10 milyon turist gelmekte ve  8 milyar dolar döviz bırakmaktadır. Dünya Turizm Örgütü tespitlerine göre, dünya turizmi, önümüzdeki 10 yıl içinde, her yıl ortalama yüzde 17 artacaktır. Dünya üzerinde 23 uygarlığın iz bırakarak geçtiği Türkiye gibi ikinci bir ülke yoktur.

Pazar payımızı dünya ortalamasının üzerinde geliştirebilirsek, 50 milyon turisti ve 40 milyar dolar girdiyi ülkemize kazandırabilmemiz pekâlâ mümkündür. Turist sayısı ve döviz girdisiyle bugün 9 uncu 10 uncu sıralarda yer alan Türkiye mutlaka ilk 5'e girebilmelidir.

Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik, hatta sosyal sorunların çözümünde turizm, kurtuluş yolu olabilir. Bu nedenle, geleceğimiz için turizme sahip çıkalım. Turizm, girdileriyle çıktılarıyla, ürünleriyle, bu ürünlerin paketlenmesi ve pazarlamasıyla, yaklaşık 40 sektöre katmadeğer yaratmasıyla, toplam istihdama katkısıyla ve tabi olduğu rekabet koşullarıyla, son derece güç ve karmaşık bir endüstridir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN -Sayın Yılmazyıldız, son cümleniz için mikrofonu açıyorum; buyurun.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Bütün bu ayrıntılar hakkında, ne yazık ki, ülkemizin en üst düzey yetkilileri dahil, çoğunluğun yeterli bilgisi, hatta bu hükümetin bile yeterli bilgisi yoktur.

Turizmin gelişmesinde en önemli yere sahip Doğru Yol Partisi ve Genel Başkanımız Sayın Tansu Çiller'in "her ile bir havaalanı projesi" kapsamında yapılan havaalanlarının gerekliliği tartışma konusu yapılmakta, eksiklikleri kısa sürede giderilerek mutlaka çalışması sağlanması gereken havaalanlarının işletmeye kapatıldığını veya bu yöndeki çabaları kaygı ve üzüntüyle izlemekteyiz.

Örneğin, seçim bölgem olan Balıkesir Edremit-Burhaniye-Körfez Havaalanı, Çanakkale Behramkamle Assos, Edremit-Altınoluk'tan Burhaniye, Gömeç, Ayvalık Küçükköy-Altınova, hatta İzmir Bergama'ya kadar bir bölgede turizmin gelişmesi için bir zorunluluktur. Bu havaalanını kapatmak yerine, güvenlik yatırımları bir an önce tamamlanarak charter uçak seferleri çalışır halde tutulmalıdır.

Maalesef, ülkemizdeki trafik canavarı, ülkemize tatil yapmak, eğlenmek amacıyla dış ülkelerden gelen turistler için en önemli caydırıcı ve olumsuz propaganda aracıdır. Trafik canavarı dolayısıyla, Antalya-Alanya veya daha yakınlarda Kapadokya civarında bir turistin hayatını kaybetmesi, çok olumsuz bir hava yaratmaktadır. Bu nedenle de, Gazipaşa Havaalanı gibi havaalanları ihtiyaçtır. Ayrıca, turistlerin yoğun kullandığı karayolları güzergâhları, mutlaka, en azından bölünmüş yol haline acilen getirilmelidir. Aksi halde, turizmde arzu edilen gelişme sürekli olmaz.

Turizm teklediğinde, Ağrı'daki hayvancılık da teklemektedir; karpuz tarlada kalmakta, tekstilden meşrubat sektörüne, otomotivden kimya sektörüne kadar bütün sektörler teklemektedir.

Turizm sektörü, bugün, 1 milyon insanımıza doğrudan, 2,5 milyon insanımıza da dolaylı istihdam sağlamaktadır.

BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız, lütfen...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Toparlıyorum.

On yıl içinde bu rakamlar 3-4'le çarpılırsa, sonucun, ülkemiz ekonomisi için, halkımızın toplam refahının artması için neler ifade ettiği çok açıktır.

Turizmin gelişmesi için, halkımızı, turizmin önemi ve neler yapılması gerektiği konusunda bilgilendirmek durumundayız. Hükümeti, turizmi yeniden yapılandırma ve 2010'lara hazırlama konusunda uyarıyor, bu konuda acilen harekete geçilmesi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak da, Turizm Hizmet, Bölge ve Meslek Birlikleri Kanunu Tasarısı ve turizmle ilgili bazı kanunlarda günümüz ihtiyaçlarına uygun değişiklikleri ivedilikle yapmamızın acil ve önemli olduğunu vurgulamak istiyorum.

Geleceğimiz için turizme sahip çıkalım; internet, bir yaşamdır. Eğer, dış dünyaya para dilenmeyeceksek, el avuç açmayacaksak, bu iki sektöre, içinde bulunduğumuz haftayı da dikkate alarak, gereken önemi vermemiz lazım. Üniversiteleri kapatmak değil, yeni üniversitelerin açılmasını desteklememiz lazım, pek çok işsizimizi yeniden eğitmemiz lazım.

Çok teşekkür ediyor; saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yılmazyıldız.

İnternet Haftasıyla ilgili söz isteyen Sayın Yılmazyıldız'ın konuşmasına, Ulaştırma Bakanı Sayın Enis Öksüz cevap verecekler.

Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika.

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime başlamadan evvel, hepinizi İnternet Haftası dolayısıyla tebrik ediyorum demek suretiyle ifademi lütfen kabul buyurunuz.

Müsaade ederseniz, bu haftanın önemi dolayısıyla ve ülkemizde hızla gelişmekte olan ve bu konuda konuşma yapmamıza fırsat veren Sayın Yılmazyıldız'a teşekkür ederek, internet hakkında bilgi vermek istiyorum.

İnternet, birçok bilgisayar sisteminin birbirine bağlı olduğu, dünya çapında yaygın olan ve sürekli büyüyen bir iletişim ağıdır. İnternet, yeryüzündeki herkesin, bilgisayarla konuşabilmelerini, bilgiyi paylaşabilmelerini ve birbirleriyle -mesafe tanımadan- temas kurabilmelerini sağlayan bir otoyoldur. İnternet, insanların her geçen gün gittikçe artan, üretilen bilgiyi saklama, paylaşma ve onu kolayca bulma istekleri sonrasında ortaya çıkmış bir teknolojidir. Bu teknoloji yardımıyla, pek çok alandaki bilgilere, insanlar, kolay, ucuz, hızlı ve güvenli bir şekilde erişebilmektedir. İnterneti, bu yönüyle, bilgi dönemine ya da çok büyük bir kütüphaneye benzetebiliriz; ancak, bakış açımıza bağlı olarak farklı tanımlar da getirebiliriz.

İnternet, yüz milyonları aşkın insanın kendi arasında etkileştiği, bilgi değiş tokuşu yapabildiği ve kendi yazınızın kuralları olan büyük bir topluluktur -bu, internetin sosyal bir yönüdür- pek çok yararlı bilginin bir tuşa basmak kadar yakın olduğu dev bir kütüphanedir; milyonlarca bilgisayarın bağlı olduğu iletişim ağıdır; kişilerin değişik konularda fikirlerini serbestçe söyleyebildikleri ortamlar barındıran bir demokrasi platformudur, güvenli ortamlarda alışveriş yapılabilen dev bir alışveriş merkezidir. Tüm bu tanımların arka kesintisinde veya arakesintisinde yer alan ise, bilgiye ulaşım ve onu paylaşım sonrasında elde edilen bilgiyi kullanımdır.

Sonuç olarak, internet, önümüzdeki yıllarda üretilecek bilgilerin dolaşım sistemidir; ticarî boyutunun ortaya çıkmasıyla, yaşamla daha çok iç ice geçmeye başlamıştır.

İnternet, farklı bir ortamı, kendi kuralları, kendi toplumu olan bambaşka bir uzaydır; klasik yaşam biçimlerini, değer yargılarını değiştiren, hayatımıza yeni kavramlar, yeni meşgaleler getiren bir yeni icattır; bunlar hakkında değişik bilgiler sunulabilir. Sosyal boyutu bakımından, farklı kültür, farklı cinsiyet ve farklı memleketteki insanların birbirlerini tanıma ve kültürel değişimde, kültür alışverişinde, etkileşiminde, bize bir görev olarak, takibini de yanında getirebilen bir kültür boyutu vardır.

Burada, 30'un üzerindeki kuruluşun temsilcilerinden meydana gelen İnternet Üst Kurulu adında bir kurul kurduk; bunu, Bakanlığımız bünyesinde daimî bir kurul haline getirdik ve masrafları da yine Bakanlık bütçesinden karşılanmak üzere, alt kurullarını da çalıştırmak suretiyle, Türkiye'de hem özel sektörün hem devletin temsilcilerinden meydana gelen bir takip kurulu ve tavsiye kurulu haline getirdik.

Bu bakımdan, dünyada olup bitenler, bu aleti kullananlar, ticaretini yapanlar ve icat edenlerle anında temas kurmak suretiyle, bilgiyi gecikmeden Türkiye'ye taşıyabilme imkânı -bu kurul sayesinde- hız kazanmış bulunmaktadır.

Bilindiği üzere, 9-23 Nisan 2001 tarihleri arasında ülkemizde İnternet Haftasını kutluyoruz. Çağımız teknolojisinin bir ürünü olan internet, teknik olarak birçok bilgisayarın ve bilgisayar sisteminin birbirine bağlı olduğu, dünya çapında yaygın olan ve sürekli büyüyen bir iletişim ağıdır. Bu iletişim ağında, bilgisayarlar birbirlerine fiziksel olarak, kablolar, uydu bağlantıları, telsiz bağlantıları gibi sistemlerle bağlıdır ve geliştirilen bazı özel protokollerle, bu bilgisayarlar arasında bilgi paylaşımına dayalı birçok işler yapılabilmektedir.

Bilgisayarların, bilgiyi saklama, bilgiyi çok hızlı işleme özellikleri ve bunların paylaşımıyla, ortaya büyük bir bilgi altyapısı çıkmaktadır. İnternetin felsefesini oluşturan temel altyapı ana hatlarıyla böyledir ve kısaca biz bunu "bilgi otobanı" olarak değerlendiriyoruz.

Bu teknoloji yardımıyla bugün pek çok alandaki bilgilere, insanlar, kolay, ucuz, hızlı ve güvenli bir şekilde erişebilmektedir. İnternet bu haliyle bir bilgi denizine ya da -biraz evvel de söylediğimiz gibi- büyükçe bir kütüphaneye benzetilebilir. Ticarî boyutunun da ortaya çıkmasıyla, hayatla daha çok iç içe geçmeye başlamıştır. Klasik hayat biçimlerini, değer yargılarını değiştiren, dolayısıyla kültür hayatımıza da bir şeyler veren ve bir şeyler götürmesi muhtemel olan yeni kavramlar, yeni meşgaleler getirmek suretiyle, teknolojiyi hayatın içerisinde manalandıran bir sistem olarak da görülebilmektedir.

Hayatımızda normal şartlarda yaptıklarımızı göz önüne getirelim ve internetin bunları nasıl değerlendirdiğini, bunlara nasıl yeni anlamlar yüklediğini gözlemleyelim; belki, bazılarımız için daha az ya da hiç, bazılarımız için daha çok ya da aşırı çok etkilenmeler olacaktır; ancak, gerçek olan, önümüzdeki yıllarda internet her yönüyle bizimle olacak ve hayatımızda onunla ilintili pek çok şey yapıyor olacağız. Alışveriş, eğlence, oyun, gazete ve dergilere erişim gibi klasik yaptığımız işlere yeni boyutlar getirirken, hayatımıza yeni kattığı elektronik posta, elektronik iş, büyük bilgi bankalarının kurulması gibi yeni kavramlarla hayat tarzımızı da etkileyebilecek durumdadır.

Türkiye'de, 1993 yılında akademik olarak kullanılmaya başlanan internet, 1996 yılından itibaren TurNet ile ticarî kullanıma açılmış, özellikle 1999 yılından sonra, özel sektörün büyük desteğiyle hızla yaygınlaşmıştır; 2000 yılında ise, sektör, en büyük gelişimini göstermiştir. Örneğin; Türkiye'de, internete bağlı bilgisayar sayısı 1996 yılında 40 000 civarında iken, bugün 900 000'in üzerindedir. Bu artış, bazı yıllarda dünya ortalamasının da üzerine çıkmıştır. Bugün, ülkemizde, 3 milyon kişinin internet kullandığı tahmin edilmektedir. Nüfus yüzdesine bakıldığında, bu rakamın yüzde 5 bile olmadığını görüyoruz. Bu, Amerika'da yüzde 70, bazı Avrupa ülkelerinde yüzde 90 gibi rakamlara ulaşmıştır.

Bu açıdan bakıldığında, internet kullanımının, o ülkenin gelişmişlik seviyesini gösteren bir gösterge olabileceğini dahi söyleyebiliriz. Zira, bilgiye en hızlı, en ucuz ve güvenilir yollardan ulaşılabilecek olan ortam, internet olup, diğer haberleşme sistemlerine göre çok daha ekonomik bir ortam sunmaktadır. Bunun farkında olan ülkeler, internetin gelişimini millî bir politika olarak ele almakta ve gelişimine çok önem vermektedirler.

Ülkemizde internet kullanımının artırılması ve aynı zamanda şuurlu internet kullanıcısının oluşturulması, bizim de en önemli hedeflerimizden birisi olmalıdır. Okullarımızda internet kullanımının yaygınlaştırılması ve kullanım amaçlarının daha iyi tanımlanmasıyla birlikte, şuurlu kullanıcı sayısı artacak ve bu değerli kaynağı ülke olarak çok daha verimli kullanabileceğiz.

Bugün, üçüncü uydumuzun da devreye girmiş olması dolayısıyla, isteyen herkese, istediği kadar internet hizmeti verme imkânına sahibiz. Bu hizmeti, açık bir vaziyette, İngiltere ve Çin arasındaki bütün coğrafî saha üzerine de yaymak, televizyon yayınlarını aynı anda bu bölgeye yansıtmak gibi, bu internet hizmetleri bakımından da burayı büyük bir pazar ve büyük bir hizmet bölgesi olarak ele almış bulunuyoruz; bununla ilgili planlamalar yapılmış ve temaslara geçilmiştir. Ancak, üzülerek ifade etmek lazım ki, abone sayısı azdır ve talep de azdır. Herkes çok şey söylüyor, çok şey istiyor; ama, haydi gelin abone olun dediğimiz zaman, abone olunmuyor; bu şuur, bu konu tam yerleşmemiş olduğu için, bunun geliştirilmesi gerekmektedir.

İnternet Haftası dolayısıyla, bu haftanın hayırlı olmasını diliyorum ve Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Ulaştırma Bakanımız Sayın Enis Öksüz'e teşekkür ediyoruz.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Bakanım, sözünüzü kesmek istemedim; ama, Türk Telekomun internete yaptığı yüzde 100 zamlar, bu sektörü yaralıyor. Burada, katmadeğerlerden...

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (Devamla) - Sayın Başkan, cevap verebilir miyim?

BAŞKAN - Buyurun; süreniz var daha Sayın Bakan.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Zaman yetmediği için konuşmamda söyleyemedim; bir master plan ve bilişim şûrası ve programlarını sağlarsanız iyi olur.

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (Devamla) - Sayın Yılmazyıldız, söylediğiniz konuyu biliyorum. 1997 yılından bu tarafa hiç zam yapılmamıştır. Şimdi yapılmış olan zamlar dikkate alındığında, biliyorsunuz, bunların çoğunda dolar üzerinden alışveriş yapılmaktadır; bunlar dikkate alınmak üzere... Telekom, bu konuda benim yetki sahamın dışına çıkarılmış, yarı bağımsız bir kuruluş olmuştur; ama, bilgi vermişlerdir. Halen de, ortalama olarak dünyadakinden ucuzdur. Bu konu üzerinde yeniden düşünmeleri; bazı hizmetleri, özelleştirmeye girmiş olsa da, amme hizmeti gibi yapmaları; özellikle, pazarlamacılık açısından, müşteri bulabilmek ve yaygınlığını sağladıktan sonra elde edilecek gelire önem vermeleri konusunda tavsiyede bulundum; arkadaşlar da söz verdiler.

Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Tebrik ederim Sayın Bakan.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Bakanımız, 10 dakika süreniz var; 1 dakika müsaade ederseniz, Sayın Erbaş bir şey sormak istiyor galiba.

Sayın Erbaş, vaktimiz olduğu için söz veriyorum.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, internet konusunda çok güzel bilgiler verdiniz. Biz de İnternet Haftasını kutluyoruz. Ancak, şöyle bir şey var; malumunuz, internet dili İngilizce. Kullanıcıların sayısı, 900 000 civarında tahmin ediliyor. Ancak, Millî Eğitim Bakanımız İngilizce'ye hiç önem vermedi. Dünyanın her ülkesinde İngilizce çok iyi bilindiği halde, Türkiye'de, hakikaten İngilizce bilinmiyor. İnternet kullanıcıları da, globalleşen dünyada epey sıkıntı çekiyorlardır efendim; Allah yardımcıları olsun.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Ulaştırma Bakanına sorunuz?..

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (Devamla) - Tabiî, soru, doğrudan beni ilgilendirmemekle beraber, şu fikrinize tamamen iştirak ediyorum...

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Efendim, fiyat konusunu soracaktım; Sayın Yılmazyıldız sordu.

BAŞKAN - Sayın Erbaş, teşekkür ediyorum.

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (Devamla) - Hiç olmazsa, ortaöğretimi bitiren bir Türk çocuğu, bir yabancı dili, yazar, kullanır, konuşur ve anında cevap verebilir seviyede öğrenebilmelidir. Dil öğrenmek başka bir şey, yabancı dil eğitimi yapmak başka bir şey; o konu, biliyorsunuz tartışmalıdır; ama, şahsî fikrim, bizim çocuklarımıza, liseyi bitirdiği zaman, artık kendi başına, bir yabancı dili, dünyanın her yerinde yazar çizer, konferans verir hale gelecek seviyeye getirecek altyapı tam olarak verilmelidir. Bu konu, zannediyorum, ancak o zaman halledilir.

Bir de, tabiî ki, bunların Türkçe olması ve Türkçe kullanılması, talebi çok artıracaktır yabancı dil bilgisinin düşüklüğü dolayısıyla; ancak, yabancı kaynakların taranması ve onlardan yararlanılması konusunda, haber alma ve haber verme konusunda söylediğiniz doğrudur. Hiç olmazsa, bir yabancı dili, mesela İngilizceyi, liseyi bitirmiş bir kişiyi, bilmiyor değil, iyi biliyor, iyilikte derece farkı oluyor hale getirmemiz, millî eğitim politikamızın temel bir meselesi olsa gerek diye düşünüyorum.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Evet, teşekkür ediyoruz Sayın Bakanımıza.

Tabiî, Millî Eğitim Bakanımıza sataşma oldu; ister, istemez... Ben, mikrofonunuzu açtırayım.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - İmam hatiplerin kökünü kazımak için uğraşıyor.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) - Sayın Başkanım, Meclisimizin uygulamalarında bulunmamakla beraber, bu karşılıkla konuşmaya, izninizle, ben de katılıyorum.

Biraz önce, Sayın Fethullah Erbaş "İngilizce eğitimine önem verilmiyor" dedi. Bu, Türkiye gerçekleriyle bağdaşmıyor.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Lise mezunu İngilizce konuşabiliyor mu Sayın Bakan?..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) - Oysaki, Türkiye'de, ortaöğretim kurumlarımızda -ilköğretimin 4 üncü, 5 inci sınıfından başlayan- maalesef, ikinci dili geliştiremedik. Öğretilmek istenen tek dil İngilizce. Almanca ve Fransızca şubeleri açamıyoruz. Bu konuda velilerden talep yok. Tek dil, maalesef, İngilizce. Ancak, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planımızda, Millî Eğitim Bakanlığımız, iki dilli eğitim öngörmüştür. İkinci bir dil olarak da Almanca veya Fransızcayı veya bir başka dili de güçlendirmek istiyoruz; ama Türkiye'de, maalesef, öğretilen, anne ve babaların tercihi doğrultusunda -dünyada da bu böyle, Avrupa'da da bu böyle- tek dil İngilizce öğretilmeye çalışılıyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sonra kimse öğrenmiyor.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Bakan, Türkçeyi öğrettiniz mi?!.

BAŞKAN - Gündemdışı ikinci söz, Kore Demokratik Halk Cumhuriyetiyle diplomatik ilişkiler kurulması hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Perihan Yılmaz'a aittir.

Buyurun Sayın Yılmaz. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

2.- İstanbul Milletvekili Perihan Yılmaz'ın, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti ile diplomatik ilişkiler kurulmasına ilişkin gündemdışı konuşması

PERİHAN YILMAZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

28 Şubat - 11 Mart 2001 tarihleri arasında, Kore Demokratik Kadınlar Birliğinin davetlisi olarak, Kadınlar Günü ve Kadınlar Haftası etkinliklerini izlemek üzere, Cumhuriyet Kadınları Derneği heyetiyle, Kore Demokratik Halk Cumhuriyetine, İstanbul Milletvekili Sayın Yücel Erdener'le birlikte özel bir gezide bulunduk. Ancak, gezimiz özel nitelikli olmasına rağmen, orada, karşı tarafın talebi üzerine, birçok devlet ve parlamento yetkilisiyle de görüşmek durumunda kaldık.

Geziye ilişkin izlenimlerimi Genel Kurula sunma gereksinimi duymamın en önemli nedeni, orada gelişen bu program dışı gelişmeler ve geçmişte bu ülkeyle aramızda yaşanan talihsiz diye değerlendirdiğim olumsuzlukların karşı tarafça dostluk ve işbirliğine yönelik olumlu ilişkilere dönüştürülmesi konusundaki yüksek istek ve samimî taleplerini iletmektir. Yoksa, Meclisin bayram tatilinde olduğu bir dönemde yaptığımız resmî olmayan özel bir gezinin izlenimleriyle değerli zamanınızı almayı düşünmezdim.

Hepinizin bilgileri dahilinde olduğu üzere, Korelilerin bağımsızlık savaşı sonrasında yaşadıkları iç savaşa 1950 yılında Birleşmiş Milletler örgütü müdahale eder ve NATO üyesi olabilmek adına Türkiye de oraya asker yollar ve yaşanan savaşa taraf olur; sonuçta, Kore, güney ve kuzey olmak üzere ikiye bölünür. Ancak, geçmişte yaşananları artık tarihin tanıklığına bırakmak durumundayız. Bu konuda derinlikli bir irdelemede bulunmanın bizlere fazlaca bir yararı yok. Onlar da, ülkelerimiz arasında, özellikle tarihsel öykülerimizin benzerliğine vurgu yaparak, yaşananların sorumluluğunu dışımızda aramakta ve bu yaklaşımları, iki ülke arasında dostluğun yeniden tesisi önünde bir engel bulunmadığı inancını korumalarına temel oluşturmaktadır.

Bu anlamda, kısa bir süre önce, iki ülke yetkililerinin, diplomatik ilişkilerin kurulması doğrultusunda, Pekin'de ortak bir görüş birliğine varmış olmalarını olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyorum.

Bu, Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün cumhuriyetin iç ve dışpolitikalarına ilişkin olarak temel bakış açısı belirlediği ve uyguladığı, "yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesine sahip çıkma sorumluluğumuz açısından önemli bir gelişmedir.

Ayrıca, böylesi bir gelişmeyi gerçekleştirerek, aslında Türkiye'nin hiçbir çıkarı olmamasına rağmen Kore'de birlikte omuz omuza savaş verdiğimiz halde, peş peşe, sözde Ermeni soykırımı iddialarıyla bizleri köşeye sıkıştırmaya çalışan, ülkemizdeki çeşitli farklılıkları bir ayrılık ve fesat malzemesi yapma ve kışkırtma çabalarıyla kuyumuzu kazan, ülkemizi yeni Sevr'lere mahkûm etmek isteyen Batılı dostlarımıza da, kendileri dışında bir dünyanın var olduğu anımsatılabilir.

Anımsatılacak bir başka husus da, dostlarımız bu tavırları sergilerken, güçlü propaganda aygıtlarıyla sürekli olarak terörist ülke diye lanse ettikleri Kore'nin ise, 25 yıl boyunca bütün çaba ve girişimlerine rağmen, PKK'yı ülkelerinin sınırlarının içine kabul etmemeleridir. Korelilerin bu konudaki değerlendirmeleri çok manidardır. Onlar, "bölünmenin ne kadar acı olduğunu kimse bizler kadar bilemez. Bu nedenle, biz, her türden bölücülüğe karşı çıkmayı bir insanlık görevi biliriz. Bölmek ve böldükten sonra yönetmek, ancak emperyalist ve sömürgecilerin işidir. Bizim tarihimizde yaşadığımız ve acısını tenimizde her an hissettiğimiz felaketlerin en büyüğü, ülkemizin zorla bölünmesidir" demektedirler.

Hiç de dışarıya lanse edildiği gibi bir ülke olmadığını gözlediğim Kuzey Kore'nin en büyük sorunları, uygulanan ambargolar ve son yıllarda yaşadıkları büyük doğal afetler sonucu oluşan enerji ve gıda yetersizliği ile açlıktır.

Bu, çizmeye çalıştığım tablo içerisinde, ülkemizin Kore Demokratik Halk Cumhuriyetiyle, vakit geçirmeksizin, diplomatik ilişki kurmasının, tek bir dolar ödemeden, takas yöntemiyle ticarî ilişkiler geliştirmesinin ve eğitim, bilim, sanat alanlarında işbirliği oluşturmasının, ülkemiz çıkarlarına uygun sonuçlar yaratacağına inanıyorum.

Adriyatik'ten Kore'ye kadar, tüm bakir alanlarda, Türkiye'yi öz irademiz ve çıkarlarımız doğrultusunda, bu coğrafyada yeni ekonomik açılımlara kavuşturup, ciddî söz ve pazar sahibi yaparak...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yılmaz, lütfen toparlayınız.

PERİHAN YILMAZ (Devamla) - 1 dakika daha rica ediyorum Başkan.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

PERİHAN YILMAZ (Devamla) - ...yaşama geçirmek gerektiği kanısındayım. Bu konuda, hiç, paniğe ve komplekse girmemize veya kraldan çok kralcı olmamıza gerek yok; çünkü, yıllarca, her türlü olumsuz sıfata layık gördükleri Kore'den tutun da, en küçük Asya ülkesinin bile kapıları, büyük devletlerin temsilcileri ve şirketlerinin yöneticilerince aşındırılmakta. İşte, bu noktada, Türkiye çok büyük avantaj ve olanaklara sahip.

Bununla birlikte, farklı nedenlere ve tarihsel öykülere dayansa da, hemen hemen tüm komşularımızla yaşanan sorunların, vakit geçirilmeksizin çözüme kavuşturulması ve ortak çıkarlar temelinde birbirlerinin içişlerine karışmaksızın, her alanda ilişkilerin geliştirilmesi, sadece ekonomik çıkarlar değil, bağımsızlığımızı korumak ve Batılı dostlarımızla daha sağlıklı ve normal ilişkiler geliştirmemizi de sağlayacaktır. Bunu yaparken, "güvenlik ihracı Türkiye'nin temel politikası olmalıdır" gibi, maceracı fikirlere kapılmadan, öncü ve onurlu büyük bir güç olabilme olgunluğuyla bunu gerçekleştirmeliyiz. Aksi takdirde, Batılı dostlarımız...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yılmaz, son cümleniz için açıyorum; lütfen...

PERİHAN YILMAZ (Devamla) - Yarım dakika daha rica ediyorum; lütfen Başkanım...

... bizleri kendilerine mahkûm ve mecbur görerek, her konuda kendi proje ve çıkarlarına uygun taleplerini dayatma cüretini göstermeye çalışabileceklerdir.

Yüce Kurulun, adalet, eşitlik, kardeşlik ve barış temelinde, bir arada yaşadığı bir Türkiye ve dünya yaratma idealine uygun ve tüm dünyaya örnek olacak çalışmalar başaracağına ilişkin inancımla, beni sabırla dinleme nezaketini esirgemeyen tüm üyelerine teşekkür eder, saygılarımı sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.

Gündemdışı üçüncü söz, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulundaki atamalar hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Oya Akgönenç'e aittir. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Akgönenç.

Süreniz 5 dakikadır.

3.- Ankara Milletvekili Oya Akgönenç Muğisuddin'in, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulundaki atamalara ilişkin gündemdışı konuşması

OYA AKGÖNENÇ MUĞİSUDDİN (Ankara) - Sayın Başkan ve sayın milletvekili arkadaşlarım; bugün, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulundaki atamalarla ilgili düşünce ve temennilerimi sizlerle paylaşmak için burada bulunuyorum.

Bugün, ülkemiz, zorlu bir bunalım döneminden geçmektedir. Bu, sadece ekonomik bir sıkıntı ve onun yarattığı bunalım olmayıp, aynı zamanda, malî ve bankacılık sistemine yönelik bir krizdir. Ekonomik ve malî çerçevenin sarsıntısı, ülkede büyük bir sosyal dengesizliğe ve sosyal adaletin ciddî bir şekilde yara almasına sebep olmaktadır. Birbiri ardından gelen krizler ise, toplumda psikolojik bir buhran ve bunalıma yol açmaktadır. Olaylar birbirine bağlı olup, gelişmeler, âdeta, bir "domino effect" denen, yani; iskambil kâğıtlarının birbiri üstünden dalga dalga yıkılması gibi bir durumu ortaya çıkarmaktadır. Ne var ki, yıkılan iskambil kâğıtları olmayıp, Türk toplumunun ekonomik ve malî müesseseleri ve sistemidir.

Acaba, olanlar sadece bir etki ve tepki meselesinden ibaret midir ve bir olaylar zinciri midir? Tabiî ki, bu, sadece bir etki-tepki olayı olmanın çok ötesinde bir durumdur. Bunların gerisinde yatan, Türkiye'de, son yıllarda ciddî boyutlara ulaşan ahlak ve etik bozuklukları ve değerler sisteminin çökmüş olmasıdır. Her insanın arkasına bir polis veya müfettiş konamayacağına göre, yapılması icap eden şey, otokontrol denilen, kişilerin ve toplumun kendisini disipline etmesi, doğru ve makbul değerler sisteminin fertlere ve topluma hâkim olması durumudur. Olay, bir sistem ve iyi ahlak meselesidir.

Bugün, ekonomiyi düzelteceksek, çok sıkı ve iyi kontrol edilen bir malî politikaya ve çok ciddî bir bankacılık sistemine ihtiyacımız vardır. Sadece sistemi kurmakla yetinmeyip -ondan daha da mümkün olanı- kontrol sistemini kurmamız ve bunu doğru bir şekilde işletmemiz gerekmektedir. Çoğu zaman, suçlar, sistem olmadığı için değil, sistemin doğru uygulanmadığı ve kontrolünün de tam yapılmadığı için olmaktadır; yani, yolsuzluklar, hortumlamalar, açık bırakılan veya kontrol edilemeyen kapılardan yapılmaktadır.

Şimdi, size, bir örnek vermek istiyorum. Bundan sonraki kararı siz verin; çünkü, bu örnek, bunun, ne kadar doğru bir konu olduğunu dikkatlerinize sunacaktır. Konu, Şekerbankta gerçekleşen bir olaydır. Sene 1998, Genel Müdür Yalçın Amanvermez. Bu beyefendi, 1988 yılının ikinci ayından başlayıp, altıncı ayına kadar süren dört aylık bir dönemde bu bankanın başında bulunmuştur. Ankara'da mukim, DEFKUR İç ve Dış Ticaret AŞ isminde bir de şirket bulunmaktadır. Sahibi de, hepinizin bildiği Sayın Yahya Kemal Demirel'dir. Kendisi, 20 050 000 Amerikan Dolarını, usulsüz kredi olarak çekmiştir ve bunun kullanılmasına da, biraz önce yukarıda ismini zikrettiğim Yalçın Amanvermez sebep olmuştur. Şimdi diyeceksiniz ki, 1988'de olan bu olayla bizim ilgimiz ne? Olayın faili olup, suçunu yazılı olarak ve bant kayıtlarıyla itiraf eden banka Dış Münasebetler eski Müdürü Cemil Özdöl, 1 yıl 6 ay 20 güne mahkûm olmuştur. Bu olaydan dolayı, Yahya Demirel, 1 yıl 3 ay 16 gün, Ankara Asliye 4. Ceza Mahkemesince hapis cezasına çarptırılmıştır.

Şimdi, gelelim işin enteresan tarafına. Şekerbank'ta, genel müdür olarak görev yaptığı dönemde, Yahya Kemal Demirel'in sahibi olduğu DEFKUR'a, 20 milyon Amerikan Dolarlık krediyi, usulsüz olarak düzenleyip veren, teminat mektuplarını hazırlayan ve bankayı zarara uğrattığı gerekçesiyle görevinden alınan Yalçın Amanvermez, bugün -evet, bugün- Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun, 15 Mart 2001 tarihli 24343 sayılı Resmî Gazetede ilan edildiği gibi, Tasarruf Sigorta Fonuna devredilen İktisat Bankasında yönetim kurulu üyesi olarak görev yapmakta iken...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen toparlayınız.

OYA AKGÖNENÇ MUĞİSUDDİN (Devamla) - Teşekkür ederim.

Yani, o zamanla bu zaman arasında, hapisten çıktıktan sonra yine yönetim kurulu üyeliğine devam etmiş, şu anda, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunca, aynı bankaya genel müdür olarak atanmıştır. Durumu, bilginize ve takdirlerinize sunmaktayım.

Şu şekilde bitirmek istiyorum: Türkiye, dürüst insanların, etik değerleri yüksek olan bürokrat, siyaset ve ilim adamlarının yönettiği bir ülke olmak zorundadır; bu da, hepimizin gayretiyle ve milleti temsil eden en yüksek makam olan Millet Meclisinin vakur ve azimli üyelerinin gayretleriyle oluşacak bir durumdur.

Bu düşüncelerle, hepinizi bu konuda gayret göstermeye davet ediyor, saygıyla selamlıyorum. (FP, DSP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akgönenç.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Konuşmaya cevap versinler Sayın Başkan.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Canım, bunun cevabı mı olur Allah'ınızı severseniz(!)..

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Başkanlığın diğer sunuşlarına geçiyoruz.

Başbakanlığın bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

B) Tezkereler ve Önergeler

1.- Memurları görevlerinden dolayı ve ideolojik amaçla öldürmek ve silahlı çetenin sair efradı olmak suçundan hükümlü Erol Özbolat hakkındaki dava dosyasının geri verilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/804)

16 Nisan 2001

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İLGİ: a) 13.6.1997 tarih ve B.02.0.PPG.0.12.301-11887 sayılı yazımız.

        b) Adalet Bakanlığının 26.3.2001 tarih ve  B.03.0.CİG.0.00.00.02.1.134.5.1997-8595 sayılı yazısı.

Memurları görevlerinden dolayı ve ideolojik amaçla öldürmek ve silahlı çetenin sair efradı olmak suçundan hükümlü Erol Özbolat hakkındaki dava dosyası, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 87 nci maddesi gereğince ilgi (a) yazımız ekinde gönderilmişti.

Adalet Bakanlığından anılan dava dosyasını iadesi talebine dahil ilgi (b) yazı ve eklerinin suretleri ilişikte gönderilmiştir.

Gereğini arz ederim.

                                                            Bülent Ecevit

                                                                  Başbakan

BAŞKAN - Adalet Komisyonunda bulunan dosya hükümete geri verilmiştir.

Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir tezkere vardır; okutuyorum:

2.- Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın (6/1295) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/357)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 594 üncü sırasında yer alan (6/1295) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim. Yahya Akman

                                                                                          Şanlıurfa

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

C) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergeleri

1.- Antalya Milletvekili Nesrin Ünal ve 22 arkadaşının, yaş meyve ve sebze üretimi ve ihracatıyla ilgili sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla  Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/194)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye yaş meyve, sebze üretim ve ihracat sektörü, üretim olanakları, coğrafî şartları ve ürün çeşitliliği açısından oldukça geniş olanaklara sahiptir. Ancak, bugüne kadar elimizdeki rakamlar gösteriyor ki 40 milyon tonu aşan yaş meyve sebze üretimimizin yüzde 3-4 oranında bir kısmını ihraç edebiliyoruz. Bu durum yaş meyve sebze ihraç sektörümüzün sorunlarını bütün açıklığı ile gözönüne sermektedir.

Yaş meyve, sebze ekiminden, ambalajlanmasına kadar Türkiye'de bir istihdam yarattığı, getirdiği döviz katkısı ile katma değeri yüksek bir sektördür. İhracattaki problemlerin çözümlenmesi köyden kente göçü azaltacak, birinci sınıf arazilerin tarım arazisi olarak kalmasını sağlayacaktır.

Yaş meyve, sebze ihracatının artması için bol ve kaliteli üretim yapılması gerekmektedir. Üretim rakamlarını incelediğimizde 40 milyon tonu aşan bir üretim görülse de dünyanın istediği standart ve kalitede üretim yapılmadığını görmekteyiz. Ülkemizde üretim bazında sağlıklı kayıtlar bulunmadığından hangi ürünün ne miktarda ve hangi bölgede üretildiğini tam olarak bilmemekteyiz.

Yaş meyve, sebze hassas ve kolay bozulabilen bir emtia olduğu için nakliye konusu son derece önem arz etmektedir.

Rakip ülkelerde teknoloji üretim teşvikleri geliştirilerek yaygınlaştırılmıştır. Ayrıca, AB üyesi olmanın avantajlarını kullanmakta ve nakliyede büyük avantajlara sahip bulunmaktadırlar. Geçiş belgesi sorunu yaşanmamakta, pazara yakın oldukları için daha hızlı ve ucuz ulaşma imkânına sahip bulunmaktadırlar. Reklam ve tanıtımı bize göre çok daha iyi yaparak kendi  mallarına karşı tüketim alışkanlığı yaratmışlardır. Ülkemizde ise bu konular, tamamen yaş meyve sebze ihracatının aleyhine işlemektedir.

Yaş meyve, sebze ihracatımızın yüzde 30'luk kısmı Ortadoğu ülkelerine yapılmaktadır. Suudî Arabistan hükümeti beş ay öncesine kadar TIR şoförlerinin vizelerini ürüne ait sadece fatura ve müracaat dilekçesiyle birlikte 6 aylık olarak 2 gün içinde vermekte iken, beş aydan bu yana ihracat edilecek ürüne ait menşe fatura, çeki listesi ve Arapça tercümeleri gibi belgelerin ibraz edilmesi kaydıyla, 1 aylık olarak vermekte ve bu vize işlemleri 6-7 gün sürmektedir. Beklemeye tahammülü olmayan yaş meyve sebze ürünlerinin termokingli TIR içerisinde 6-7 gün süreyle bekletilmesi ürünü olumsuz yönde etkilediği gibi TIR ücretlerini de artırmaktadır.

AB'nce üçüncü ülkeler için tespit edilmiş bulunan giriş fiyatı sisteminde; özellikle, domates, salatalık, üzüm ve kirazın turfanda döneminde fiyatları çok yüksek olduğundan, rakip ülkelerle rekabet edilemez hale gelinmektedir.

Ülkemizden yapılan patates ihracatında Adana, Bornova, Ankara ve Samsun'daki Ziraî Mücadele Araştırma Enstitüsü Müdürlerinden alınmakta olan laboratuvar analiz 4-7 günde alınması mümkün olmakla birlikte, her kamyon yükleme partisi için 250 milyon TL ücret alınmaktadır. Bu gecikmeler de ürünün alıcısına taahhüt edilen zamanda teslim edilemediği gibi, alınan ücretler de ürünün maliyetini artırarak ihracatımızı menfi yönde etkilemektedir.

Yaş meyve, sebze ihracat sektörünün tamamında ithal girdi hemen hemen hiç yoktur. Bu bakımdan geçtiğimiz dönemde enflasyondaki artış ile kur sepetindeki artış ihracatımızın aleyhinde bir durum ortaya çıkarmıştır. Bu bakımdan, bu sektörün ihracatının artmasıyla ekonomimize sağlayacağı net döviz girdisi, yarattığı istihdam ve yan sektörlerin lokomotifi olması dolayısıyla, kolay bozulan, zor şartlarda üretilen ve zor şartlarda ihraç edilen bu emtianın diğer sektörlere göre daha çok devlet desteğine ihtiyacı olduğu gözardı edilmemelidir.

Yaş meyve, sebze ihracatının sorunlarını yedi ana başlıkta toplayabiliriz; üretim, ambalaj, depolama, nakliye, gümrükleme, vergi, pazarlama ve reklam, rakip ülkelerle mukayese, ihracatın teşvikiyle ilgili çözümler.

Yaş meyve, sebze ihracatında destek, üreticilerin malının değerlendirilmesi açısından önemlidir. Her yıl domates, narenciye gibi ayrı kalemler için ihracat desteği konusunda günübirlik çalışmalar yapılagelmiştir. Çözüm de hep geç kalmış ve günlük olmuştur. Türkiye gibi yüzde 40 oranında tarımla geçinen bir ülkede yaş meyve sebze ihracatı çok önemli döviz kaynağı olmalıdır. Bunun için, insanımızın sağlığı ve AB standartlarına uyum sağlaması, doğal üretime geçilmesi, üretim ve ambalaj safhasındaki ziraî ilaç, hormon ve kimyasal ilaçların kullanımı denetim altına alınması, rezidue laboratuvarlarının sayısının artırılması ve etkin hale getirilmesi konusunda çalışmalar acilen yapılmalıdır.

Türkiye'de yaş sebze üretiminin yüzde 65'inin yapıldığı Akdeniz Bölgesinde başta olmak üzere, diğer yöreler hem üretici hem komisyoncu hem de ihracatçılara, yani, yaş meyve, sebzenin tohum ve gübre girdisinden başlayıp, ekilmesinden ihraç edilmesine kadar emeği olan sektörün bütün basamaklarıyla birlikte, kamu kurum ve kuruluşları ve Yasama Meclisince birlikte, sorunlar ve çözüm önerileri ele alınmalıdır. Tarım ürünlerimizin dünya pazarlarında pazarlanmasına maddî ve manevî destek verilmelidir.

Yukarıda sunulan ve araştırma sırasında belirlenecek nedenlerle, Anayasanın 98 ve TBMM İçtüzüğünün 104 üncü ve 105 inci maddeleri uyarınca, yaş meyve, sebze üretimi ve ihracatıyla ilgili sektörde yerinde inceleme yapmak suretiyle, bu sektörün sorunları, geleceği ve alınması gereken önlemlerin araştırılması için bir Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz. 19.4.2001

1 - Nesrin Ünal                    (Antalya)

2 - Nidai Seven                    (Ağrı)

3 - Yalçın Kaya                    (İçel)

4 - Adnan Fatin Özdemir     (Adana)

5 - Birol Büyüköztürk          (Osmaniye)

6 - Abbas Bozyel                 (Iğdır)

7 - Cemal Enginyurt            (Ordu)

8 - Cezmi Polat                    (Erzurum)

9 - Müjdat Kayayerli           (Afyon)

10 - Hayrettin Özdemir        (Ankara)

11 - Mustafa Yaman            (Giresun)

12 - Kemal Köse                  (Kocaeli)

13 - Ali Serdengeçti             (Manisa)

14 - Mustafa Enöz               (Manisa)

15 - Ali Halaman                 (Adana)

16 - Mehmet Metanet Çulhaoğlu (Adana)

17 - Ali Uzunırmak              (Aydın)

18 - Arslan Aydar                (Kars)

19 - Recai Yıldırım              (Adana)

20 - Armağan Yılmaz          (Uşak)

21 - Mehmet Kundakcı        (Osmaniye)

22 - Ali Özdemir                  (Gaziantep)

23 - Ayhan Çevik                 (Van)

BAŞKAN - Önerge, gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonunun bir raporu vardır; okutuyorum:

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Ocak, Şubat, Mart 2001 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/14) (S. Sayısı : 652) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2001 yılı Ocak ayı başında mevcut para : 470 148 413 000

2001 yılı Ocak-Şubat-Mart aylarında

Ziraat Bankasının aldığı para : 26 586 894 695 000

                                                      Toplam : 27 057 043 108 000

2001 yılı Ocak-Şubat-Mart aylarında

Ziraat Bankasının harcadığı para : 26 703 309 903 000                         

2001 yılı Nisan ayı başında Bankada mevcut para : 353 733 205 000

Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının 2001 yılı Ocak-Şubat-Mart aylarına ait hesapları incelendi;

2001 yılı Ocak ayında Ziraat Bankasındaki 470 148 413 000 TL mev-cudu ile Ocak-Şubat-Mart 2001 aylarında Hazineden 26 586 894 695 000 TL alınarak Bankadaki hesaba yatırılan meblağ 27 057 043 108 000 TL olduğu, mevcuttan sarf olunan 26 703 309 903 000 TL tenzil edildikten sonra Nisan 2001 başında kasa mevcudunun 353 733 205 000 TL'den ibaret olduğu Saymanlıktaki defterlerle sarf evrakının birbirine uygun olduğu görülmüştür.

Genel Kurulun bilgisine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa sunulur.

                                                                                        Başkan

                                                                                   Nazif Okumuş

                                                                                        İstanbul

                                                                                   ve arkadaşları

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına, yarım kalan işlerden başlamak suretiyle devam ediyoruz.

2.- İzmir Milletvekili Rıfat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı : 527)

BAŞKAN - Komisyona geri verilen Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde değişiklik yapılmasına dair İçtüzük tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle ilgili komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden, teklifin müzakeresini erteliyoruz.

Emniyet Teşkilâtı Kanunu, Polis Yükseköğretim Kanunu ve 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Emniyet Teşkilâtı Kanunu, Polis Yükseköğretim Kanunu ve 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Emniyet Teşkilâtı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/497, 1/212) (S. Sayısı : 438)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Müzakeresi ertelenmiştir.

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının müzakeresine başlayacağız.

4.-Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Müzakeresi ertelenmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarı ve aynı mahiyetteki kanun teklifinin müzakerelerine başlayacağız.

5.- Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Fazilet Partisi Grup Başkanvekili Kahramanmaraş  Milletvekili Avni Doğan ve 7 Arkadaşının; Anavatan Partisi Grup Başkanvekilleri Bartın Milletvekili Zeki Çakan, Denizli Milletvekili Beyhan Aslan, Eskişehir Milletvekili İ.Yaşar Dedelek ile Antalya Milletvekili Cengiz Aydoğan'ın Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İçişleri, Milli Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/757, 2/603, 2/605) (S. Sayısı : 592)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Müzakeresi ertelenmiştir.

Ekonomik, Kültürel, Eğitim ve Teknik İşbirliği Başkanlığı Kurulması ve 206 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının müzakeresine başlayacağız.

6.- Ekonomik, Kültürel, Eğitim ve Teknik İşbirliği Başkanlığı Kurulması, 206 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin İki Maddesinin Değiştirilmesi ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellere Bir İlave Yapılması Hakkında 480 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bu Kanun Hükmünde Kararname ve Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/206, 1/779) (S. Sayısı : 639)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Müzakeresi ertelenmiştir.

Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun müzakerelerine başlıyoruz.

7.- Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/837) (S. Sayısı : 653) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

Komisyon raporu 653 sıra sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.

Şimdi, tasarının tümü üzerindeki müzakerelere başlıyoruz.

Tasarının tümü üzerinde ilk söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Kemal Kabataş'a aittir.

Buyurun Sayın Kabataş. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika efendim.

DYP GRUBU ADINA KEMAL KABATAŞ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 653 sıra sayılı, Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Genel Kurulun gündeminde bulunan Kamulaştırma Kanununda değişiklik içeren tasarı, güçlendirilmiş ekonomik programın, yapısal değişimle ilgili 15 maddelik paketin içinde yer alan tasarılardan birisi; dolayısıyla, bu tasarı, programın tamamlanabilmesi ve programın yapısal değişiklikler içeren bölümünün yürürlüğe konulması açısından önemli. Acil ve hemen yasalaşması gereken bir tasarı; bu, programla bağlantısı açısından böyle. Bu konuda, Türkiye Büyük Millet Meclisi, programa destek vermek ve hükümetin Meclise sunduğu tasarıları gerçekleştirmek açısından, yürürlüğe koymak açısından, fevkalade önemli ve takdire şayan hizmetler vermekte ve çok yoğun bir çalışma temposu içerisinde, bu, bir anlamda, ev ödevi haline dönüşmüş çalışmaları hızla sonuçlandırmaktadır. Bunu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir üyesi olarak vurgulamak ve yüce milletimizle paylaşmak istiyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisini, verimsiz olmakla, çalışmamakla, bu konularda gecikmekle itham edenlerin haklı bir yönü olmadığını ifade etmek için vurgulamak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, şüphesiz, programla ilişkisi dışında, Kamulaştırma Kanunu uygulamasının Türkiye'de önemli sorunları var. Bu tasarının yürürlüğe konulması, bu tasarıyla kamulaştırmada yeni ve değişik bir modelin deneniyor olması, uzun vadede, kamu yönetimine, kamu finansmanına, devlete olan yük açısından ve vatandaşlarımızın devletle olan ilişkilerinde uyuşmazlıkların asgariye indirilmesi açısından ve daha da ötesi, Türk vatandaşlarının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde, bu vesileyle, ciddî insan hakları kayıplarına uğradıkları yönündeki iddialarını ve davalarını asgariye indirmek açısından, bu düzenlemenin yapılması yerindedir, doğrudur ve mutlaka da, desteklenmesi gerekir diye düşünüyorum.

Kamulaştırmada yaşadığımız, bugün itibariyle ve şu anda yürürlükte olan 2942 sayılı Yasa uygulamasındaki sorunlara değinerek, bu konuda yaşanan kargaşanın boyutunu sizlerle paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, devletle vatandaş ilişkilerinde, devlet, geleneksel olarak, inanılmaz gücü ve vatandaş üzerinde ezici bir ağırlığı ifade etmektedir. Anayasanın verdiği güçle -46 ncı maddenin verdiği güçle- Türkiye'de, merkezî idaredeki tüm kuruluşlar ve mahallî idarelerdeki 3 000'i aşkın belediye, her Türk vatandaşının mal varlığı üzerinde, bir şekilde, kamu yararı gerekçesiyle, zorla satın alma, kamulaştırma yetkisini haiz konumdadır. Bu uygulamanın, yani devletin güçlü varlığının ve devlet dışında kamu yararı gerekçesiyle, mal varlığı bir şekilde tehdit altında olan geniş kitlelerin, kamulaştırma ilişkisinden ve kanunun uygulanmasından ciddî sorunları ve şikâyetleri vardır. Devletin şikâyetleri vardır, bütün güçlü konumuna rağmen; vatandaşın şikâyetleri vardır, pek çok keyfî uygulamaya rağmen ve kamulaştırma sonucu ortaya çıkacak büyük ödeme yükümlülüklerini devletin yerine getirememiş olması nedeniyle.

Bakıyorum, Türkiye'nin dev projeleri, büyük projeleri, her hal ve kârda  kamulaştırmayla başlıyor. Kamulaştırmanın muhatabı vatandaş; mal sahibi. Vatandaş, en temel hakkı olan mülkiyet hakkına devletin doğrudan müdahalesini kamulaştırma uygulamasıyla görüyor. Ortada, kamulaştırma uygulamaları açısından, bugünkü yapı içerisinde, maalesef, devlete ve vatandaşa bir anlamda ağır yükler getiren yeni bir sektör türemiştir. Bugünkü sistem içerisinde, devlet, kamulaştırma ilişkisinde, Kamulaştırma Kanunu uygulamasında yeteri kadar duyarlı ve hassas değildir. Yetersiz ödeneklerle, yeterli olmaktan, kamulaştırılan malın bedelini karşılamaktan çok uzak bedellerle kamulaştırma operasyonlarını, çalışmalarını başlatıyor; sembolik bedelleri vatandaş hesabına yatırıyor, vatandaşın mülkiyet hakkını kısıtlıyor. Tabiî, bütün bunları yapan, devlet eliyle oluşturduğumuz, devlet yapısı içerisinde oluşturduğumuz kamulaştırmadaki kıymet takdir komisyonlarıdır. Bu komisyonlar, idarelerin ihtiyaçlarına bakarak, yetersiz kaynakla gereğinden fazla vatandaşın malına el koymaktadır. Sonuç yargıya intikal etmektedir. Çok yakından biliyorsunuz, yargı, bütünüyle çığrından çıkmış bilirkişi sistemi içinde, uygulaması içinde devletin kamulaştırdığı, kamunun kamulaştırdığı gayrimenkullere olağanüstü değerler biçmektedir ve bu olağanüstü değerler, mahkeme kararlarıyla kesin hükme dönüşmektedir ve itirazlar Yargıtayca da onaylanmaktadır. Bu konudaki şikâyetler, artık, gerçekten ayyuka çıkmıştır ve devletin satın alma bedeli veya bir şekilde kamulaştırma için ödediği bedeller anormal farklılıklar gösterir hale gelmiştir. Türkiye'nin çok önemli, çok değerli, çok verimli bölgelerinde yapılan kamulaştırmaların bedelleri, ticarî açıdan hiç değeri olmayan bölgelerdeki kamulaştırma bedellerine göre çok düşük kalmış, bazı bölgelerde de anormal yüksekliğe ulaşmıştır.

Sonuç, bu kargaşa içinde, fatura olarak devlete gelmiştir. Devlet, yetersiz ödenekleriyle, vatandaşın malının bedelini ödeyemez hale gelmiştir. Ortada katrilyonluk borçlar vardır ve bu katrilyonluk borçları bütçe ödenekleriyle karşılamakta zorlanan devlet, arada bir, Genel Muhasebe Kanununun verdiği yetkiyi kullanarak ödenek ilaveleri yapmakta; fakat, kamulaştırma bedellerinin ödenmesi; yani, çok bilinen adıyla tezyidi bedellerin ödenmesi yıllar almaktadır. Bilemiyorum, Sayın Maliye Bakanımız, bekleyen ödemeler konusunda, bugün itibariyle nasıl bir tablo ortaya koyacak; ama, benim tahminim, yüzlerce trilyon boyutunda alacağın, vatandaş alacağının mahkeme kararına bağlanmış, ilama bağlanmış alacağın henüz ödenmemiş olduğu ve ne zaman ödeneceği konusunda da hiçbir taahhüdün yer almamış olduğudur. Bunu, devlet vatandaş ilişkilerinde kabul edilebilir bir yaklaşım, kabul edilebilir bir model olarak anlamak ve savunmak mümkün değildir. Bu, devlet-vatandaş ilişkisinden doğan ve vatandaşı tümüyle çaresiz durumda bırakan uygulamanın önünü açmak üzere vatandaşlar; yani, devlet tarafından malına el konulan bizim vatandaşlarımız, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde devlet aleyhine davalar açmaktadır. Bu, medenî standartlar, medenî ölçüler açısından, vatandaşın mülkiyet hakkını bir anlamda kısıtlayan, el koyan devlet açısından savunulabilir bir tablo değildir.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin, bu tabloyla yoluna devam etmemesi ve Türkiye için böyle bir görüntü yaratmaması lazım; ama, bugün itibariyle yaşadığımız tablo, Türkiye'nin uluslararası kuruluşlar nezdinde yarattığı imaj ve görüntü, maalesef bundan ibarettir.

Bütün bu eksiklikleri dikkate alarak, Maliye Bakanlığı ve Bakanlık içindeki hukuk birimi -Baş Hukuk Müşavirliği ve Muhakemat Genel Müdürlüğü- ilgili idarelerle de konuşarak çok güzel bir çalışma yapmıştır. Huzurunuzda bulunan tasarı, bugün şikâyet ettiğimiz ve biraz önce ana aksaklık yönlerine değindiğim tabloyu değiştirmek üzere yeni bir model ortaya koymaktadır. Bu modelin esası şudur: Bugünkü sistemde yer alan ve artık iyice ekonomik kriterler açısından savunulması mümkün olmayan kıymet takdir komisyonları eliyle istimlak bedeli tespiti uygulamasına son vermektedir. Bundan böyle, devlet ya da kamu idareleri, kamu yararı gerekçesiyle kamulaştırma yapmak istediğinde öncelikle satın alma yolunu deneyecektir; getirilen model budur. Bunda başarılı değilse, sonuçlandırılamazsa -ki bunun da eksiklikleri var- kamulaştırma çalışması kısa sürede başlatılmakta, 30 gün içinde değer tespiti için mahkemelere, malî mahkemelere başvurulması gerekmektedir.

İdare, idarenin ortaya koyduğu bütün değerler ve -ki, bu değerlerin çoğu mahallinde oluşturulan komisyonlar tarafından, mahallî odalardan, emlakçilerden ve uzman kişilerden alınan bilgilere dayanmaktadır- bu bilgilerle beraber mahallî yargıca başvurmaktadır. Yargıç, kamulaştırılacak malı, gayrimenkulü mahallinde görerek, keşif yaparak, bilirkişileri de yanına ala-rak, onların verdikleri raporları da dikkate alarak, vatandaşın; yani, malı kamulaştırılan vatandaşımızın malının bedelini hakkaniyete uygun ölçülerde tespit edecektir. Dolayısıyla, kamulaştırma bedeli, bu model içerisinde mahkeme tarafından, adilane ve doğru bir şekilde yargıcın vicdanına ve bilirkişi-lerin ortaya koyduğu tabloya göre belirlenecektir. Bu, eğer uygulama saptırılmazsa, fevkalade doğru ve özü itibarıyla savunulması gereken modeldir diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, yargıç bu kararı verdikten sonra; yani, istimlake konu olan malın bedelini yargı kararına bağladıktan sonra ve bu bedel nakden ve hâkimin kararına istinaden mal sahibi vatandaşın hesabına yatırıldıktan sonra, ancak, vatandaşın malının üzerindeki mülkiyet hakkı kamu adına tescil edilir olmaktadır. Böylece ödemeler konusundaki ihtilaf, değerler konusundaki ihtilaf, çok büyük ölçüde şeklen, ya da getirilen model içerisinde ortadan kalkmaktadır.

Şüphesiz bu sistemin riskleri de vardır; çünkü, yargıcın bu konuda vereceği karar nihaî karar değildir; bu karar aleyhine, kanun yolları, temyiz yolları açıktır; ama, bugünkü sistem içerisinde; yani, kıymet takdir komisyonları ve bu komisyonların biçtiği bedele itiraz, bu bedelin yükseltilmesi, tezyidi bedel davaları, Yargıtay kapısı, yıllarca bedelin ödenmemesi, sürüncemede bırakılması, insanların mülk sahibi olduğuna bin pişman edilmesi uygulamasına bu model bir şekilde son vermektedir, son verecektir.

Bu anlamda, vatandaşla devlet arasındaki ilişkilerde dengeyi gözetmeye ve yargıya güvenmeyi esas olarak ortaya koymaya, bir formüle dönüştürmeye yönelik bu düzenlemeyi biz içtenlikle destekliyoruz, doğru bir düzenlemedir diyoruz. Vatandaşla devlet arasındaki ilişkide, devletin ihtiyaçlarıyla gücü ve vatandaşın da mülk sahibi olarak hakları arasındaki dengeyi kurabilecek bir modeldir diye düşünüyoruz.

Bu vesileyle, bir hususa daha işaret etmek istiyorum: Bu, bir risk de aynı zamanda, bu yasanın uygulanmasında. Bugünkü sistemde de, kıymet takdir komisyonlarının ortaya koyduğu bedele mahkemeler nezdinde itiraz ediliyor. Mahkemeler, çok büyük ölçüde, yeni bedel tespitinde -yani, tezyidi bedele konu olan değer artışında- bilirkişi sistemini kullanıyor. Şimdi de, bu getirilen modelde de, yargıç, elbette bir emlak uzmanı değil; yargıç, elbette bilirkişiden aldığı rakamlara ve değerlendirme raporlarına göre karar verecektir.

Bu modelin işleyebilir olması, çok sağlıklı bir bilirkişi sisteminin kurulmasına ve bilirkişilerin seçiminden, niteliklerinden, görevlendirilmesinden ve görev yapmada ortaya koyacakları profesyonelliğe kadar pek çok unsura bağlı oluyor. Yani, artık, kararı yargıç veriyor; ama, bir defa da, vatandaş adına, vatandaş lehine ve devlet lehine dengeyi gözeterek, bu değeri de bilirkişi belirliyor. Dolayısıyla, bilirkişi tespiti, seçimi, bilirkişilerin nitelikleri, bundan böyle, devletle vatandaş arasında kurulacak dengenin en önemli unsuru haline getiriliyor.

Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı tarafından oluşturulan alt komisyonda görev yapmış bir arkadaşınız olarak, bu hususa özen gösterilmesi gerektiğine işaret etmek istiyorum. Burada, tasarıya bir ilave yapıldı. Bundan böyle, bilirkişi listelerinin hazırlanması, bilirkişilerin seçimi, eğitilmesi, nitelikleri konusunda, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ile Maliye Bakanlığının, ortak bir yönetmelikle bu ilkeleri belirlemesi esasını getirdik; bu, bir ilk adım. Bilirkişi, bundan böyle, vatandaşın malına devlet tarafından el konulması, kamulaştırılması meselesinin ve buradaki sancılı uygulamaları ortadan kaldırmanın en önemli ve kritik unsuru haline geliyor, yargıç kadar önemi ve ağırlığı olan bir müessese olarak ortaya çıkıyor. Bu yönde atılmış iyi niyetli adımın, uygulamada, sistemi güçlendireceğine inanmak istiyorum.

Sözlerimi tamamlamadan önce, bir temennimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Uzun yıllar devlet yönetiminde bulunduğum dönemlerde, vatandaşın, malının, devlet eliyle bir şekilde gasbedilmesi demek istemiyorum; yasal bir sistem, yani, kullanımından mahrum edilmesi sonucunda ne büyük ıstıraplara maruz kaldığını, ne kadar büyük bir ıstırap içinde kapılarda dolaştığını, devlet kapılarını aşındırdığını, hem malından hem onurundan hem zamanından ne kadar fedakârlık ettiğini yaşamış bir insan olarak, bir arkadaşınız olarak, getirilen sistemin, yeni düzenlemenin, bundan böyle, yeni sistem içinde, vatandaşlarımıza bir işkence olmamasını, onların hak kaybına neden olmamasını, mallarının bedelinin, değerinde, ölçüsünde, gecikmeden, zamanında ve onlar için bir sıkıntı yaratmayacak ölçüde ödenmesini temenni ediyorum. Bu sistem, bu anlamda, inşallah, bekleneni verecektir.

Bunun, ülkemize, milletimize ve vatandaşlarımıza hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kabataş.

Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini, Bolu Milletvekili Sayın İsmail Alptekin ifade edeceklerdir.

Buyurun Sayın Alptekin. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakikadır.

FP GRUBU ADINA İSMAİL ALPTEKİN (Bolu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 653 sıra sayılı Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Kamulaştırma Kanunu deyince, halk nazarında, gayet açık bir şekilde anlaşılan, devletin, vatandaşın malına, vatandaşın gönlü, rızası olmasa da, belirli prosedür içerisinde el koyması, o malı devletin tasarrufuna sunması olarak ifade ediliyor.

Bu yasa, yıllardır, hukukçular tarafından, vatandaş tarafından, hatta, idarenin her birimi tarafından değişik şekillerde tartışılmış, konuşulmuş, yanlışları, eksikleri, sıkıntıları değişik şekilde ortaya konulmuştur. Baro dergileri, zaman zaman sayfalarını bu yasaya açmıştır. Bilim adamları, hukukçular, bu yasa üzerinde görüş ve düşüncelerini aktarmışlardır. Hâsılı, bu yasadan, bugüne kadar, devlet de memnun değildir, vatandaş da memnun değildir. Böyle bir noktada, önümüze sunulan değişiklik tasarısını ve bu tasarının hazırlanmasında hakikaten, emeği geçen bütün arkadaşlarımızı, burada tebrik ediyoruz ve kendilerine teşekkür ediyoruz.

Günün ihtiyaçlarına göre, Türkiye'nin şartlarına göre imkânlar dahilinde eksikleri, sıkıntıları ve zorlukları aşan ve belirli bir mesafe alacak bir tasarı hazırlanmış. Bu tasarı, aynı zamanda devletin yapısıyla da ilgili. Liberal devlet uygulaması tatbik eden cumhuriyetlerde, devletlerde, elbette ki, vatandaşın hakkı, gayrimenkullerinin değeri kutsaldır, önemlidir. Devletçi bir sistemi olan, anayasal sistemi olan devletlerde ise bu yasanın fazla önemi yoktur.

Değerli milletvekilleri, bu tasarıda birkaç konu esas alınmıştır. Her şeyden evvel, devlet, bir kamulaştırma yapacak ise, hesabını kitabını yapacak, programını yapacak, ihtiyaç önceliğini belirleyecek ve bütçesine de parasını ayırmak suretiyle kamulaştırma işlemine başlayacaktır; birinci özellik budur.

Tabiî ki, şimdiye kadar, şikâyetlerin en önemli kaynağı buradan geliyordu. Devlet kamulaştırma yapıyor; ama, tahsisatı yok, bütçesi yok... Ben kamulaştırayım, rayicin çok altında bir değerle kamulaştırma işlemini tamamlayayım, ondan sonra, buyur, sen mahkemeye başvurabilirsin gibi bir anlayış içerisinde, bugüne kadar yapılan haksız kamulaştırmalar vatandaş ile devleti daima karşı karşıya getirmiş ve yıllardır, Türkiye'de, binlerce, onbinlerce, hatta hatta, mübalağa değilse, yüzbinlerce kamulaştırma davalarının mahkemelerde rafları işgal ettiği görülmüştür. Hatta, Yargıtayda, özellikle kamulaştırma davalarına bakan 5 inci Hukuk Dairesi son zamanlarda işe yetişemediği için, ayrıca yeni bir daire oluşturulmuş ve birkısım kamulaştırma dosyaları da bu daireye verilmiştir. Öyleyse, anlaşılıyor ki, bu yasaya ihtiyaç var.

Bir diğer husus; kamulaştırma işlemleri uzun sürüyor, prosedürü uzun sürüyor; bunun süratlendirilmesi lazım; hem vatandaş mağdur olmasın hem de devlet ortaya koyduğu plan ve projesini, hedeflediği işlemlerini kısa sürede yapabilsin, kamulaştırdığı ve el koyduğu bu gayrimenkulleri istediği şekilde hizmete sunabilsin. Bu noktada da, yasada, önemli değişiklikler yapılmıştır.

Bir diğer değişiklik ise, yine, Kamulaştırma Yasasında bedel tespitinin nasıl yapılacağı şeklindedir. Bugüne kadar, sizin de bildiğiniz gibi, devlet kamulaştırıyor; eğer, vatandaş kamulaştırma bedelini beğenmiyorsa, mahkemeye başvuruyordu. Bu mahkemeler yıllar sürüyor, yeni masraflar, yeni sıkıntılar ve yeni külfetlerle, hem devletin ödeme miktarı artıyor hem de vatandaş arzu ettiği neticeye ulaşamıyordu.

Biraz önce konuşan Doğru Yol Partisinin değerli temsilcisinin de ifade ettiği gibi, Türkiye'de halen Kamulaştırma Yasasına bağlı olarak açılmış davalardan, sonuçlanmış, kesinleşmiş ve ödenmesi gereken milyarlarca liralık ödemeler var.

Tatbikattan gelen, uzun yıllar avukatlık yapmış olan bir kardeşiniz olarak, bir milletvekili arkadaşınız olarak, bu davaların arasında bulundum. Emin olun, şu anda, Türkiye'de, on yıl ödenmemiş dosyalar var. Karayolları kamulaştırma yapmış, tıkanmış kalmış, Devlet Su İşleri kamulaştırma yapmış ve bunun arasında, ayrıca, ifade etmek istiyorum ki, son 20 yıl içerisinde, belediyeler de kamulaştırma yapmış, Arsa Ofisi kamulaştırma yapmış; ama, yapılan bu kamulaştırmalar sonunda, ortaya çıkan trilyonluk rakamları, bu kurumlar ödeyememiş. Böylece, biz, şu ana kadar ödenmemiş birçok dosya, mağdur edilmiş birçok vatandaş olduğunu biliyoruz. Şimdi, bu tasarıyla, bu problem, kısmen, zannediyorum ki, ortadan kalkacaktır.

Değerli arkadaşlar, bir başka husus; mevcut Kamulaştırma Yasasında da var; fakat, bugüne kadar çok işletilmemiş olan satın alma usulüdür. Kamulaştırma Yasasının bu satın almayla ilgili hükmü, bedel takdir ediliyor, vatandaşla sulhen anlaşılıyor, satın alma yoluna gidiliyor; ama, bugüne kadar, biz, bunun çok fazla işletildiğini görmedik. Yeni yasada bu işlerlik kazandırılmaya çalışılıyor, ama ben bu noktada -tecrübelerime dayanarak- ifade ediyorum ki, bu yasanın çok da iyi ve kolay işleyeceği şüphesi içerisindeyim; çünkü, idare, bürokrasi, bugüne kadar, bu konuda, ileride bir sorumluluk anlayışı içerisinde, meselenin daha ziyade mahkemeler kanalıyla hallini tercih etmiştir. Ümit ediyoruz ki, bundan sonra, bu tatbik edilir; çünkü, bizim anlayışımıza göre, devlet vatandaşıyla kavgalı değildir. Eğer, bir yere ihtiyacı varsa, bu yerin gerçek bedeli ödenmeli, vatandaşın da rızası alınmalı ve satın alma yoluyla bu iş hallolmalıdır; vatandaş da memnun olmalı ve devlet de huzurlu olmalıdır. Bu madde, bizce, çok önemlidir, inşallah işletilir diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, bir başka husus; bugüne kadar, çok problem ortaya çıkarmış olan, kamulaştırılan gayrimenkullerin tapusuz olması, tapulu olanların da ihtilaflı olmasıdır. Bu çok önemli bir problemdir. Gerçekten, bu konuda, madde 18 ve madde 19'da yeni bir düzenleme getirilmiştir, bu düzenlemeyi fevkalade olumlu görüyorum. Eğer bir gayrimenkul ihtilaflı ise, davada ise, bilhassa kadastro mahkemelerinde ise, uzun yıllar sürüyor, ihtilaf oluyor, kamulaştırıyor, parayı da bloke ediyor, ondan sonra iş kalıyor. Yine, ben, tatbikatta bildiğim haliyle ifade ediyorum: Şu anda, on yıl önce kamulaştırılmış, bedeli bloke edilmiş, hâlâ muhakemesi devam eden ve asıl hak sahiplerinin parasını alamadığı ve bugün için artık bir değer ifade etmeyen kamulaştırma olayları var. Yeni tasarıda, kamulaştırılan gayrimenkulün bedeli bloke edilecek; ama, 3 aylık vadeli hesaplara yatırılmak suretiyle, burada vatandaşın mağdur olmaması da sağlanmış olacak.

Bu arada bir hususu da sayın hükümet temsilcisi Bakanımıza burada ifade etmek istiyorum: Bütün milletvekili arkadaşlarımızın şu veya bu şekilde ilgisi olan, kadastro mahkemeleri Türkiye'de. Türkiye'de kadastro mahkemelerinin mutlaka belirli bir düzenlemeye getirilmesi lazım. Bir insan ömrünün yetmediği 30 yıllık, 40 yıllık kadastro davaları var. Bu davalar bir türlü sonuçlandırılamıyor ve bu davalara bakan hâkimler, tam dosyanın içerisine hâkim olmuşken, davaları bitirecek noktaya gelmişken, keşifler yapacak ve delilleri karar safhasına yaklaştıracak bir haldeyken, yeni bir kararnameyle tayin oluyor, onun yerine gelen hâkim ise, bu, kuzulaşmış, kabarmış ve binlerce sayfadan oluşan kadastro mahkemeleriyle ilgili dava dosyalarına sil baştan yeniden bakmak zorunda kalıyor. Hangi ile, ilçeye gitseniz, kadastro mahkemelerine uğrasanız, oradaki dosyalara baktığınız zaman, zaten meselenin ne noktada olduğunu göreceksiniz. Bu konuyu da böylece bu tasarı bir noktada çözmüş; hem ihtilaflı hem de henüz tapulu olmayan gayrimenkullerin durumunu halletmiş, dava sonunda, mülkiyet kiminse, ona da parasının mağdur olmayacak şekilde verilmesi imkânını sağlamıştır. Bunu da, biz, fevkalade olumlu bir yol olarak görüyoruz.

Bir başka yenilik ise -bizim kanaatimize göre çok önemli - idare, kamulaştırma şerhi verdikten sonra, bazen acele davranmıyordu; yıllar sürüyordu. Bu konuda, eski yasaya göre, iki yıl içerisinde işlem yapabiliyordu. Türkiye'de, bir gayrimenkulün tasarruf haklarının iki yıl önlenmesi fevkalade önemli. Yeni yasaya göre, bu, altı aya indirilmiş; bunu da fevkalade olumlu bir hal olarak görmekteyiz.

Değerli arkadaşlar, kamulaştırma işlemleri tamamlandıktan sonra, kamulaştırma işlemini yapan idarenin, prosedür neticesinde oluşturduğu -takdir komisyonu ve uzlaşma komisyonunun oluşturduğu- takdir bedeline vatandaş eğer itiraz ediyorsa -idare de itiraz edebilir- bundan sonra asliye hukuk mahkemesindeki prosedür geniş bir şekilde tasarıda belirlenmiş. Yalnız, benim, burada tereddüt ettiğim bir husus var "bilirkişi incelemesine gidecek" deniliyor. Bilirkişi ücretinin ve masraflarının kimin tarafından karşılanacağı konusunda bu maddede bir açıklık yok. Bu konuda bir açıklama getirilirse faydalı olur diye düşünüyorum.

Eğer, taraflar anlaşamamışsa, ortada, kamulaştırmayı yapan idare, vatandaş ve neticede, ihtilaf ortaya çıkmışsa vatandaşı savunacak avukat var; bir de bilirkişi müessesesi var. Şimdi, yıllarca, bilirkişi müessesesi üzerinde durulmuş, konuşulmuştur; hatta, maksadı aşan ifadeler oluşmuştur. Bazı yazılarda ve makalelerde "Türkiye'de bilirkişilik saltanatı var" denilmiştir. Bu, doğrudur, yanlıştır; ama, bir şeyler var ki, bu, konuşuluyor. Bu konuda, elbette ki, tasarı ciddî düzenlemeler yapmış; bir yönetmelikle de bilirkişilerin bilgi yönünden teçhiz edileceği ifade edilmektedir; ama, biz biliyoruz ki değerli arkadaşlar, bilirkişiler de insandır ve onlar bazı kriterler içerisinde rapor vereceklerdir. Süresi kısaltılmış 7 güne indirilmiş; bu güzel; ama, 7 gün içerisinde bu iş yapılabilir mi onu da bilemiyorum. Yalnız, şu ana kadarki, bu yasayla ilgili, bilirkişilik müessesesi iyi bir not almamıştır, iyi bir geçmişi yoktur.

Değerli arkadaşlar, kamulaştırmanın yapıldığı bölge çeşitli maliklere, çeşitli davacılara aittir ve halen, çok müşahhas olarak ifade ediyorum ki, sınır beraberliği olan iki gayrimenkulden birinin fiyatı bir başka, diğerinin fiyatı bir başkadır ve bu raporlar, iki mahkemece birbirlerinin dosyasına ibraz edilmek suretiyle itiraz edildiği halde ya yeni bir bilirkişiye gidilmiş ya da ek rapor alınmış, maalesef, aynı sonuca, aynı ölçüye, aynı değere ulaşılamamış ve neticede, Yargıtay bunları ayrı ayrı zamanda incelediği için de, hem o dava tasdik edilmiş hem de bu dava tasdik edilmiştir.

Burada ortaya çıkan durum şudur: Adalet zedelenmektedir; vatandaşın adalete olan güveni, bu yanlış ve çarpık tatbikat sebebiyle sarsılmaktadır. O bakımdan, haklı olarak, bu yasada bilirkişilik müessesesi üzerinde çok fazla durulması, bu müessesenin iyi teçhiz edilmesi, gayrimenkullerin kıymet ve değerlerinin iyi belirlenmesi lazım.

Şimdi, Türkiye, bazı noktalardan eksik. Bu konu üzerinde, biz, tatbikatçı olarak şikâyetlerimizi belirtirken, dünyada bu nasıl oluyor diye de sorduğumuz olmuştur geçmişte. Amerika'da, ileri ülkelerde bölgeler ve beldelere göre gayrimenkullerin, aşağı yukarı, değerlerine belirli kriterler konulmuş ve dolayısıyla bilirkişilerin çok fazla takdir hakkı yok; ama, Türkiye'de durum böyle değil. Taşınmazın vasfı... Biz, taşınmaz üzerinde duruyoruz. Taşınmazın vasfını tespit edecek olan bilirkişidir. Bu, arsa mıdır? Arsa ise, bunun kriteri, değeri ayrı; bu, mücavir alan içerisinde henüz imar görmemiş, belediye hizmetlerinden yararlanan bir arsa mıdır; arazi midir, arazi ise bu sulu, sulanabilir arazi midir, kıraç mıdır, birinci sınıf mıdır, ikinci sınıf mıdır; çayır mıdır mera mıdır; fındıklık mıdır? Bu konularda, Türkiye'de ciddî ve belirli kriterler yoktur. Böyle olunca, bilirkişiler geliyor, bir arsayı, sulu, sulanabilir arsa değeriyle değerlendiriyor, hemen onun bitişiğindeki başka bir arsayı ise kıraç arsa olarak değerlendirip, arasında, büyük, önemli, ciddî haksızlıklara sebep olacak sonuçlar ortaya çıkarabiliyor.

Bu bakımdan, bu konularda da, yönetmelik çıktığı zaman, gerekli ölçülerin konulmasını; ayrıca, yine, belediye sınırları içerisindeki arsalar ve belediye sınırları dışındaki arazi ve mülkiyetlerin de belirli bir ölçüye getirilmesi gerekir diye düşünüyoruz.

Değerli arkadaşlar, bir başka husus, idareler arasındaki ihtiyaç olan, kamulaştırılması gereken arsaların birbirlerine nasıl verileceği husustur ve buna ilişkin hükümde de bir yenilik getirilmiştir, pratikleştirilmiştir. Bunu da fevkalade olumlu bir gelişme olarak görüyoruz.

Yalnız, burada, idarenin, kamulaştırdıktan sonra, ola ki, programı değişti, düşüncesi değişti, bir ihtiyaç fazlası oluştu ve kamulaştırdığı arsanın geri verilmesi durumu var. Bu, eski yasamızda da var; çerçeve madde 13 ve Kamulaştırma Yasasının 22 nci maddesi. Burada deniliyor ki, eğer, kamulaştırılmış olan bir arsa, ihtiyaç yoksa, kamulaştırmaya neden olan idarenin ihtiyacı yoksa, başka idarelere de teklif edilmiş ve alınmamışsa, bu vatandaşa, bir tebligatla, geri veriyorum al arsanı deriz, üç aylık süre verir ve arsası, aldığı bedeli iade etmek suretiyle geri iade edilir.

Türkiye, enflasyonlar ülkesi. Bakınız, vatandaşımızın hakkını burada korumak bizim görevimiz; ama, devletin hakkını korumak da görevimiz. Bana göre -komisyon bunu nasıl değerlendirdi bilmiyorum- üç aylık süre kısa, altı aylık bir süre tanınması lazım; çünkü, tebligatlar uzayabilir.

İkincisi ise, geri iadede, aradan iki yıl geçmişse, üç yıl geçmişse, arsa, gayrimenkul, Türkiye şartlarına göre öyle değişik durumlara gelebilir ki, fevkalade büyük değer kazanmış olabilir. Bu durumda da, devletin zararının nazara alınması, belki de nemasıyla birlikte geri verilmesi düşünülebilir.

Bu maddeyi, ben, şahsen, bir değişiklik önergesi vermekten ziyade, Genel Kurulun bilgisine arz ediyorum. Neden öyle ifade ediyorum; çünkü, bu tasarı, bütün Parlamentonun, bütün milletvekillerinin, bütün siyasî partilerin ortak bir düşünce ürünü olarak ortaya çıkarılmıştır. Eğer, komisyon uygun görürse, hükümet de buna katılırsa, 13 üncü maddede, esas 22 nci maddenin geri iade noktasında yeniden bir düzenleme yapılmasında fayda gördüğümü ifade ediyorum.

Çıkarılacak yasa, gerçekten, ihtiyaçları karşılayacaktır; ama, elbetteki çok ideal olmayabilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Alptekin, lütfen toparlayınız.

İSMAİL ALPTEKİN (Devamla) - Çünkü, vatandaşın elinden biz gayrimenkulünü alıyoruz, devlet olarak, adalet terazimizle çok hassas tartmak durumundayız. Bu noktaya gayret göstermiş tasarı. Tasarı, geneli itibariyle olumludur. Tatbikatta ortaya çıkacak bazı eksikliklerin, bu Meclis tarafından kısa zamanda düzeltilmesi de mümkün olan bir olaydır.

Yasanın milletimiz için hayırlı olmasını diliyorum, Grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Alptekin.

Şahısları adına yapılan müracaatları arz ediyorum: Sayın Polat, Sayın Alptekin, Sayın Genç ve Sayın Akın.

İlk söz, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat'a ait.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Şimdi, bu kanun tasarısının önemli tarafı şu: Evet, arkadaşlar, bunun hukukî durumunu anlattılar; ben daha ziyade kamulaştırmada, tezyidi bedellere, yani, çift mahkemelere lüzum kalmadan, tek bir mahkemede  ya önce anlaşmak, anlaşılabilirse hazine arsalarıyla trampa yapmak, o da olmuyorsa tek mahkemede bu işi çözmek... Bunun için de, en güzel  taraf olarak da, idareden meydana gelen bilirkişiler yerine, daha ziyade piyasadan alınacak bilirkişilerle bu malın gerçek değerini bulup ve bunu  tespit etmek deniliyor. Şimdi, bu, doğru; bu doğru da, benim, burada üzerinde duracağım esas konu, biraz daha bunun ekonomik yönü.

Şimdi, size birkaç şey söylemek istiyorum; buradan bir kere bu tezyidibedel davalarını azaltırsak, gerçekten, adliyede de önemli bir rahatlama olur. Elimizdeki en son verilere göre şu anda 27 393 istimlak davası açılmış ve bunlar, açılan davaların yüzde 2,4'ünü teşkil ediyordu ki, böylesine davaları da kaldırırsak, adliyede en azından dava yönünden yüzde 2,4 gibi bir iyileştirme sağlayacağız demektir.

Şimdi, sayın milletvekilleri, burada, önce, istimlak edilecek yerin bir kere parası peşin olarak yatırılmasa da ne olur; onu size anlatmak istiyorum. Onun en büyük özelliği şu: Artık, yatırımlar bundan sonra böyle, ayrı ayrı,  siyasî kararlarla rastgele yatırım yapmaya gidemeyiz. Bu ne demektir; bakın, bunu size izah edeyim: Şu anda,  Sayıştay 2000 raporuna göre, Türkiye'de 151 milyar dolar, şu anda mevcut yatırımlarımızda bir harcama yapılmış. 151 milyar dolar!.. Bu yatırımların tamamlanması için ise henüz daha -toplamı 355 milyar dolar olacaktı- şöyle böyle, 255 milyar dolar daha para lazım ki, şu anda başlamış ve bitirilmemiş olan yatırımları bitirelim. Şimdi, buradaki rakamın özelliği şu milletvekilleri: Doları 1 milyon 250 bin lira olarak bugünkü kurdan düşünürsek, 151 milyar dolar demek; biz, demek ki, 188 katrilyon -bugünkü parayla konuşursak, kur değeriyle 188 katrilyon- lira harcama yapmışız; fakat, henüz bu yatırımlar işlemeye açılmamış ve bunlardan faydalanamıyoruz ve mevcut yatırımları, Sayıştay raporunda da belirtildiği gibi, 204 milyar doları 1 250'yle çarparsak, 255 katrilyon lira daha -bugünkü kura göre hesaplarsak- para lazım ki, bu, mevcut, başladığımız 5 400 civarındaki yatırımı bitirelim.

Şimdi, bizim bu sene bütçede yatırıma ayırdığımız para nedir; hepsi, 3,5 katrilyon lira. O zaman, bu 3,5 katrilyon liradan gitmeye kalkarsak, hiçbir yeni yatırım yapmazsanız -yeni kurdan konuşuyorum- yetmişiki yıl, yetmişüç yıl ister ki, şu mevcut yatırımları bitirelim.

Demek ki, biz, mevcut durumda, yani, arsanın bedelini koymadan, yatırımların yüzde 10'u -yeni oldu yüzde 10; eskiden, o yüzde 10 sınırı da yoktu- hemen, bir yatırıma, siyasî kanalla başla diyorduk, başlıyordunuz. İstimlaki yok bunun, ödeneği yok bunun ve neticede, bir yatırım yıllarca uzayıp gidiyordu. Bunun neticesinde de ne oluyordu; işte, böyle belirttiğimiz gibi, büyük bir yatırım stoku meydana geliyordu.

Mesela, şimdi, en son bir netice vereyim: Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı, Plan ve Bütçe Komisyonunda "2000 yılı için benim şu barajlardan dolayı istimlak için 250 trilyon lira paraya ihtiyacım var; bütçeye koyduğunuz rakam, 57 trilyon 690 milyar lira 2000 yılı için; istediğimin yüzde 23'ü" dedi. Yani, ne oluyordu böyle; bu durum karşısında, istimlak etmişsin, baraj yapmaya başlamışsın, vatandaşın arsasının parasını ödememişsin; ancak, yüzde 20'sini verebiliyorsun. Dolayısıyla, vatandaş da bunu alamayınca, bizi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine şikâyet ediyordu, şikayet edince de ne oluyordu; biz mahkûm oluyorduk.

Bakın, ilginç olduğu için size misal vereyim: Bizim, en son bütçe rakamlarımızda, kamulaştırma için ayırdığımız para 124 trilyon lira bu sene; fakat, ilk üç ayda, bizim, kamulaştırmaya verdiğimiz para 397 milyar lira. Şimdi, biz, kamulaştırma için üç ayda 397 milyar lira verirken, sadece, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Elazığlı 3 vatandaşın devlet aleyhine açtığı bir tek davadan dolayı, 472 000 Amerikan Doları -bugünkü kurdan hesaplarsak, 500 milyar lira civarında bir bedel- ödemeye mahkûm edildik. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde 500 milyar lira bedeli 3 kişi için ödüyoruz; ama, bu senenin üç ayında Türkiye'deki tüm kamulaştırma davaları için bütçeye konulan para 397 milyar lira; onun, neredeyse, hemen hemen yarısı kadar bir rakam.

Şimdi, bu neyi gösteriyor; çok dengesiz olarak kamulaştırmalara girmişiz, girdikten sonra da vatandaşlarla mahkemelik olmuşuz, vatandaşlarla mahkemelik olduktan sonra da, çok önemli ölçüde tazminatlar ödemeye mahkûm kalmışız. Şimdi, bu durum karşısında, eğer, biz, önceden bedelini yatıramadığımız yerleri istimlak edemeyeceğiz hükmünü getirirsek, kamu yatırımlarındaki bu büyük yığılmalar önlenmiş olur; ama, bunun bir başka tehlikesi var, o da şudur: Barajlar gibi, otoyollar gibi, büyük istimlaklara dayanan bedelleri de, peşinen önce yatıramadığımız müddetçe, bu sefer, çok acil olduğu zaman, bu yatırımlara başlayamama tehlikesi meydana gelmektedir ve o zaman, ancak, belki, Türkiye'de bütün yatırımları kesip, sadece o çok önemli, marjinal diyebileceğimiz yatırımlara yöneliriz. O zaman da, yatırımlar arasında bir dengesizlik meydana getirebiliriz diye düşünüyorum. Bu noktada, yani, bu, eğer, büyük baraj yerlerinde ve karayolları yerlerinde iyi bir anlaşma yapamazsak, vatandaşla anlaşamazsak, onun bütün parasını nakit olarak yatırmadıktan sonra istimlak edemeyiz hükmü de, biraz, bana, şey geldi; vade yapmak, en azından, normal faizlerden bir vade hakkı tanımak da daha makul olur diye düşünüyorum. Aksi halde, çok kısa bir zaman sonra... Devlet Planlama Teşkilâtının da o yönlerden bazı endişeleri var; büyük yatırımlarda... Çünkü, yüzde 10'luk yatırımlarda bile o itirazı yapıyordu; yani, yüzde 10 yatırım ödeneği konulmadan, Devlet Planlama Teşkilâtı, büyük yatırımlarda zorlanıyorum diyordu. Şimdi, arazinin bütün bedelini birden ödeyeceğim deyip de kendinizi bağladığınız zaman, bir yandan, iyi iş yaptığımızı söylüyoruz; ama, büyük yatırımlarda da devleti çıkmaza sokarız diye düşünüyorum.

Sayın milletvekilleri, bakın, mesela, Devlet Su İşleri, bugün... Şurada ödediği, istediği istimlak bedelinin dörtte 1'ini; yani, yüzde 24'ünü bile zor koyan Devlet Su İşleri, bir bakıyorsunuz ki, kendi içerisinde kamulaştırma haritası, emanet usulü yapım bölümü açmış, kamulaştırma haritaları inşaat muhatarası ve kamulaştırma haritalarının ihaleyle yapılması için bölümler açmış. Devlet Su İşleri, bugüne kadar, 700 000 hektarlık alanın kamulaştırmasını yapmış; çünkü -hiç, bunun parasına bakmadan- nasıl olsa, parayı ileride öderim demiş. Bu 700 000 hektarlık alanın kamulaştırmasını yaptıktan sonra da, hemen, devletin burada sanki parası varmış gibi, biraz önce de bahsettiğim gibi, yüzde 10 yatırım isteği yokken, ona dahi dikkat etmeden sürekli yatırıma girmişler ve kamu blokunda, 5 400 adet gibi çok afakî diyebileceğim bir yatırım stoku meydana gelmiş. Bunlar için de... Bugünkü bütçemizi 48 katrilyon kabul edersek, bu 48 katrilyon liralık bütçemize rağmen, bütçemize göre... Bunlara, böyle afakî olarak bahsettiğim 188 katrilyon lira -bugünkü kur üzerinden hesaplarsak- para yatırıyorsun, mevcut bütçenin, şöyle böyle 3,5 katını yatırıyorsun; ama, onlardan faydalanamıyorsun. Onlar, kendi içerisinde yıpranmaya da gidiyor; fakat, bir taraftan da, yüzde 100, yüzde 200 faizlerle borçlanmaya gidiyorsun, bu da çok yanlış diye düşünüyorum.

Yalnız, burada bir şeye daha dikkatinizi çekerek konuşmamı bitirmek istiyorum. Şimdi, Sayın Başbakan Ecevit'in gerekçesi çok ilginç, burada, biz, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde tazminat ödediğimiz zaman, bu tazminatlardan dolayı memleketimiz aleyhinde insan hakları davalarından ceza yiyince, uluslararası itibarımız kayboluyor ve bu, bizi, devletimizi çeşitli platformlarda zor duruma düşürüyor deniliyor; ama, hükümete şunu söylemek istiyorum -ki, o da çok ilginçtir- devletimiz, sadece bu kamulaştırma davalarından dolayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemelerine mahkûm olmuyor ki! Devletimiz, bu arada, en çok, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde, insan hakları ihlallerinden, kayıplardan, yaşam hakkına riayetsizlikten, düşünce, çok daha büyük cezalar ödüyor. Mesela, bu istimlak bedelini ödemekle ilgili bahsettiğim davanın yanı sıra, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bir şahsın iki evladı yok olduğu için, -bulunamamışlar, ölmüşler- iki çocuğunun can güvenliğini niye sağlayamadın, bunlara niye sahip olamadın, bunlar nerede diye, Türkiye'yi 100 000 dolar ödemeye mahkûm etmiş.devlet tazminat ödemiş

Buradan nereye gelmek istiyorum; devlet, kamulaştırmadan, vatandaşımın parasını ödeyemiyorum, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde mahkûm oluyorum, bu, beni, çeşitli dünya platformlarında mahcup ediyor diyor ama, daha büyük davaları, daha büyük kayıpları, insan hakları davalarında, yaşam haklarında, düşünce özgürlüğünde, fikir özgürlüğünde kaybediyoruz, hatta siyasî partileri kapatma davalarında veriyoruz; ama, bu konuda bakıyorum, hükümetin en ufak bir telaşı, en ufak bir çalışması yok.

Yine de, ben, getirilen bu yasanın, en azından, kamudaki aşırı arsa stokunu önleyeceğini, devletimizi ve işbaşında bulunanları biraz daha akılcı yatırım yapmaya zorlayacağı için olumlu buluyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Polat.

İkinci söz, Bolu Milletvekili Sayın İsmail Alptekin'e ait.

Buyurun efendim.(FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

İSMAİL ALPTEKİN (Bolu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 653 sıra sayılı kamulaştırma yasa tasarısının geneli üzerinde görüşlerimi arz etmek üzere huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şu ana kadar konuşan değerli arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi, bugüne kadar şikâyet konusu olan Kamulaştırma Yasasında, Meclisimiz çok önemli bir gelişme, mesafe katetmiş ve huzurumuza, hakikaten, birçok yönleriyle meseleleri çözecek, vatandaşla devlet arasındaki ihtilafları asgariye indirecek bir yasa tasarısı getirmiştir. Geneli itibariyle olumlu ve faydalıdır.

Tabiî ki, işin içerisinde, gayrimenkul, vatandaşın malı mülkü olunca, mutlaka, belirli noktalarda memnuniyetsizlikler olabilecektir. Mesela, biraz geriye doğru gidecek olursak,hatırlayacaksınız, yıllar önce, Kamulaştırma Yasasında, dava yolu kapatılmış ve devletin kamulaştırmadaki ölçüsü, vatandaşın vergi kaydı olarak kabullenilmişti. O dönemde binlerce gayrimenkul kamulaştırılmış ve bu kamulaştırılan gayrimenkullerin -Türkiye tatbikatı, bir realite; yani, bugün de aynı, aksini söyleyemeyiz- vergi değerleri, değişen, gelişen enflasyon içerisinde hız kazanan Türkiye piyasasına göre, hep geride kalmıştır. Vergi değeri üzerinden kamulaştırma yapıldığı için de, geçmişte, haksız olarak vatandaşın malına el konulmuştur.

Bu tasarı müzakere edilmeden önce, bu tasarının müzakere edileceği ve komisyonda görüşüldüğü ifade edildiğinde, vatandaşlardan değişik şekillerde tepkiler aldık, zannediyorum, sizler de aldınız. Peki, siz, böyle bir tasarı hazırlıyorsunuz, hakkaniyete, adalete uygun bir hale getirmek istiyorsunuz; ama, yıllar önce, vatandaşın malını yok pahasına, bir pul karşılığı, devlet, el koymuştur, bunlar ne olacaktır diye sorulan sualler var; biz, bunlara muhatap olduk. Elbette ki, hukukî zemin içerisinde, geriye yönelik, geçmişe yönelik bir icraat yapmanın ne kadar zor olduğunu biz biliyoruz; ama, bu bir yaradır, bu bir problemdir; bu da, belki, düşünülmesi lazım olan hususlardan birisidir.

Değerli arkadaşlar, ben, yine, bir başka husus olarak şunu belirtmek istiyorum: Devlet, parası kadar kamulaştırma yapacak, kamulaştırma işlemleri hızlı olacak ve kamulaştırma, bütçesinde, ödeneğinde var olan miktar üzerinde olacak.

Yine, açıklanması gereken bir husus, bu, nereden bakarsak bakalım; bir dört aylık, bir, altı aylık çalışmadır. Bu süre içerisinde işin başladığı nokta ile bittiği nokta arasında bu gayrimenkullerin üzerinde ve değerinde önemli miktarda artışlar olabilir, değişiklikler olabilir.

Şimdi, bu durumda, benim, sayın hükümetten ve komisyondan öğrenmek istediğim bir husus var. İdare, ödeneği kadar, ödeneği üzerinde kamulaştırma yapacağına göre, yapılan değer tespitlerine taraflar kabul etmediği, uymadığı takdirde, mahkemeye müracaat edilecek, mahkeme, bilirkişi heyeti oluşturacak ve bilirkişiler bir kıymet takdir edecekler. Buna itiraz olduğu takdirde, yeni bir bilirkişi incelemesi de yapılabilecek. Yapılan bu incelemeye göre ortaya çıkacak olan değer ve miktar, bu kamulaştırmanın bedeli olacağına göre, şimdi ben, burada, sayın komisyondan ve hükümetten bir şeyi öğrenmek istiyorum: Acaba, ödenekle ortaya çıkacak bu değer çakışmadığı takdirde, nasıl bir ödeme yapılabilecek; ödenek yokluğu var denilmek suretiyle, bugünkü şikayetlerin devamı o zaman da devam edecek mi? Bu hususunun, elbette ki, burada aydınlanması, açıklanması gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, bu vesileyle, yine Türkiye'de, bugüne kadar, barajlar vesilesiyle Devlet Su İşlerinin, karayolları ve otoyollar vesilesiyle Karayollarının ve toplukonut vesilesiyle de Toplu Konut İdaresinin ve belediyelerin kamulaştırdığı gayrimenkuller var, bunların ödenmemiş olan bedelleri var; bu bedeller nasıl ödenecek?..

Şu ana kadar, on yıldır ödenmemiş bedeller var. Hakikaten, çok gülünç bir miktar ortaya çıkmış durumda. Bu konuda, hükümetin ve ilgili bakanların herhangi bir düşüncesi, planı, programı var mı? Bu konunun da, bu vesileyle, bu kürsüden, milletimizin merakla beklediği, binlerce insanın, bu kanunun müzakeresi sebebiyle, geçmişteki icraatların ve alacaklarının da nasıl tahsil edileceğini öğrenmek istiyor, merakla bu hususu bekliyorlar. Bu konuda da, burada, belirli bir şekilde bir mesafe alınması, aydınlatılması lazım.

Bu yasa, elbette ki, birçok yönüyle, devleti, birçok külfetten kurtaracaktır. Bilhassa, kamulaştırma konusu olan idarelerin avukat ihtiyaçları var, kadroları yok; avukat sıkıntıları var, davalar gereği gibi takip edilemiyor ya da kadro oluşturuluyor, birçok avukat alınıyor; bu işlemler bittikten sonra, yeni bir hizmet ve yeni bir görev verilemiyor. Bu yönüyle de, yasa, bürokrasiyi durduracak, birçok kadroların ve teknik insanların çalışmasını da ortadan kaldıracak, devlette bir tasarrufu sağlayacaktır.

Bugüne kadar benim anlayamadığım bir başka husus; devlet, farzımuhal, bir belediye, bir karayolları kamulaştırma sebebiyle açılan davada, bilirkişi ücreti ödüyor, harçlar ödüyor. Yani, devlet, bunu bir cebinden çıkarıyor, bir cebine koyuyor; bir kârı yok; ama, bu ödemeler sebebiyle rakamlar şişiyor, ödenekler şişiyor. Hatta, bazen, yıl sonlarına rastladığından, idareler, verilen kararları temyiz edecek harçları, ödenekleri bulamadıkları için zor duruma düşebiliyorlar. Bu yönde önemli bir gelişme; hakikaten, birçok mesele çözülmüş oluyor.

Diğer bir husus, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine müracaatlarla, bu davalar sebebiyle, Türkiye'nin imajı ciddî manada bozulmuştur. Parasını alamayan, yıllarca bekleyen insanlar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine müracaat etmişler ve burada, beklenilenin ötesinde tazminatlara hükmedilmiştir. Hâsılı, devlet, ödememek suretiyle bunda kâr etmemiştir; daha büyük maddî zarar ve bunun yanında, siyasî bedel ödemek suretiyle, başka bir zarar da ödemiştir. Bu yolun da, ümit ediyorum ki, önemli miktarda kapanacağı ve devletle vatandaş arasındaki ihtilafın, mutlaka, adil bir şekilde, bir noktada da sulh yoluyla, satın alma, pazarlık yoluyla da hallolacak bir mekanizmada işlerlik sağlayacak bir yenilik getirilmiştir. Bu da, devletin yatırımlarının, projelerinin ve planlarının bir an önce tahakkuk etmesi bakımından önemli bir gelişmedir. İmar planlarında ve devlet yatırımlarında öyle işler oluyor ki, kamulaştırmadaki ihtilaf sebebiyle, yol açılamıyor, imar yapılamıyor, hizmet yapılamıyor, binalar yapılamıyor. Bunu da, iş hızlandırılmak suretiyle devletin hizmetlerinin daha hızlı yürümesini, ekonomik olmasını sağlayacak bir yenilik olarak görüyorum ve yasanın hayırlı olması dileğiyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Alptekin.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şu ana kadar Başkanlık Divanına soru talebi intikal etmedi; var mı efendim?.. Yok.

DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Hükümet adına söz istiyorum.

BAŞKAN - Devlet Bakanı Sayın Edip Safder Gaydalı, hükümet adına görüş bildirecekler.

Buyurun efendim.

Süreniz 20 dakika.

DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Yürürlükteki Kamulaştırma Kanununda değişiklik yapılması ihtiyacının duyulmasının nedenleri, Yüce Meclise sunulan kanun tasarısının gerekçesinde etraflıca açıklanmıştır; ancak, bu gerekçede sayılan haklı ve yerinde nedenlerden en önemlisi, kamu yararının gerektirdiği ve zorunlu hallerde, idarenin yatırım programlarında yer alan yer alan yatırımları için bütçelerindeki kamulaştırma ödenekleri kadar kamulaştırma yapmalarının temini ve böylelikle, zorunlu olmayan hallerde gereksiz yere kamulaştırma yapılması önlenerek, kamu harcamalarının kontrol altına alınması ve disipline edilmesidir. Bu suretle, kamu yatırımlarının önem ve öncelik derecelerine göre ödenekleri ayrılmış belli bir plan ve program çerçevesinde gerçekleştirilmesi yanında, kamulaştırma bedellerinin geç ödenmesinden kaynaklanan ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde ilave hak arayışlarına kadar uzanan yakınmaların da ortadan kaldırılması sağlanmış olacaktır.

Tasarıyla, kamulaştırma hukukuna oldukça önemli yenilikler getirilmiş, mevcut 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun onsekiz yıla yakın bir uygulamasından alınan sonuçlarda görülen noksanlıklar doldurulmuş ve uygulamada zorluk çekilen, duraksamalara neden olan birçok noktalarda yeni düzenlemeler yapılmıştır. Yapılan bu düzenlemeleri şu şekilde özetlemek mümkündür:

1- Devlet ve kamu tüzelkişiliklerince yeterli ödeneği temin edilmeden kamulaştırma işlemlerine başlanılmayacaktır.

2- Kamulaştırma öncelikle satınalma ve trampa usulünü uygulama yoluna gidilecektir.

3- İdare ve malik arasında anlaşma sağlanamaması halinde idarenin başvurması üzerine kamulaştırma bedeli mahkemece tespit edilecektir.

4- Mahkemece tespit edilen bedelin öngörülen süre içinde hak sahibi adına bir bankaya yatırılmasıyla birlikte, taşınmaz mal, kamulaştırmayı yapan idare adına tescil edilecektir.

5- Mahkemece tespit edilen kamulaştırma bedeline karşı temyiz yoluna başvurulabilecektir.

Anayasamız mülkiyet hakkına saygılı ve bu hakkı koruyan bir rejimi öngörmektedir. Yüce Meclise sunulan bu tasarıda da, Anayasamızın 35 ve 46 ncı maddeleri hükümlerine  ve tarafı olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin, mülkiyetin korunmasına ilişkin hükmüne tümüyle uygun bir düzenleme içermektedir.

Sayın üyelerin çok değerli katkılarıyla bu noktaya gelen tasarı üzerinde konuşan parti temsilcilerinin de birkaç sorusu olmuştu; izninizle, onlara da cevap vermek istiyorum.

Sayın İsmail Alptekin Beyin, bilirkişi ücretinin kimin tarafından ödeneceğinin belirtilmediği ifadesi vardı; ancak, tasarının 16 ncı maddesiyle değiştirilen 29 uncu madde hükmünde bu husus açıklanmış ve bu konudaki tüm giderlerin, kamulaştırmayı yapan idarece ödeneceği hükme bağlanmıştır.

Kamulaştırılan taşınmaza ihtiyaç bulunmaması halinde malike iadesi, tümüyle malikin kabulüne ve rızasına bağlıdır. Malikin kamulaştırmada bir kusur ve temerrüdü olmadığı için, kamulaştırma bedelinin faiziyle istenilmesi, hukukun genel hükümlerine de aykırı olur.

Ayrıca, Sayın Alptekin, bilirkişi raporları ile ödenek arasında bir fark olursa ne olacak diye sormuşlardı. İlgili kurumca, Malîye Bakanlığınca eködenek istenecektir, sağlanamazsa, -ki, bu, yüzde 50'ye kadar zaten kanun gereğidir- bir sonraki yıla sarkarak, bütçe karşılığı gösterilip, bir sonraki yıl kamulaştırması yapılacaktır.

Sayın Polat'ın da, Elazığ'da sadece 3 kişiye 400 000 küsur Amerikan Doları ödendiği şeklinde bir beyanatı oldu. Oysa, 4 kişi değil, 27 kamulaştırma başvurusuna, 355 592 ABD Doları maddî, 79 000 ABD Doları manevî ve 12 500 ABD Doları da yargılama gideri olmak üzere, toplam 447 092 ABD Doları ödenmiştir.

Saygılarımla arz ederim efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Maddelere geçilmesi kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

KAMULAŞTIRMA KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI

HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1. - 4.11.1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 3 üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"İdarelerce yeterli ödenek temin edilmeden kamulaştırma işlemlerine başlanılamaz."

BAŞKAN - İlk söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Dönen'e ait.

Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA MEHMET DÖNEN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Kamulaştırma Yasa Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Kamulaştırma Yasası, bugün, gerçekten, ihtiyaç duyduğumuz bir yasa. Bu yasa tasarısı Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülürken, Doğru Yol Partisi Grubu olarak, bizim de önemli katkılarımız oldu ve Sayın Kemal Kabataş arkadaşımız, alt komisyonda, gerçekten değerli katkılarda bulundu ve bu katkılarla, bizim de muhalefetimiz olmadan, Genel Kurul gündemine kadar geldi. Biz de, Doğru Yol Partisi olarak, bu yasa tasarısına olumlu bakıyoruz.

Tabiî, tasarının ne kadar mükemmel olup olmadığı çok önem taşımıyor; önemli olan, yasanın uygulaması sırasında çıkacak olumsuzlukları ortadan kaldırabilmek. Yani, önemli olan, buradan bu yasayı çıkarmak değil, bunun uygulanmasında görülecek eksiklikleri ve aksaklıkları ortadan kaldırmaktır.

Bugünkü süreçte kamulaştırma, ya devletin gücü kullanılarak yurttaşın malı yok pahasına satın alınıyor, yok pahasına kamulaştırılıyor ve büyük sıkıntılar çıkıyor veya kamulaştırma sürecinde oluşan birtakım organizasyonlarla, devletin kasasından, çok büyük oranda, haksız kaynaklar, belirli yerlere, belirli organizasyonlara aktarılma durumunda kalınıyor. Yani, bugün, Türkiye gerçeğinde baktığımızda, özellikle otoyol ve baraj kamulaştırmalarında, çok büyük organizasyonların kurulduğunu görüyoruz. Bu yasa tasarısı, bir ölçüde, bunu engellemeye matuf olarak hazırlanmış; ama, yine de bilirkişi sisteminin çok ciddî anlamda düşünülmesi ve yeni bir anlayışla tespit edilmesi gerekir.

Bu yasaya göre, eğer, karşılıklı pazarlık usulüyle alınamazsa, kamulaştırma yapılamazsa, özellikle mahkeme kararıyla değer tespitinden sonra kamulaştırma yapılması, bizce de çok doğru bir tespit ve bundan  sonra, bir sürü tenzili bedel davaları açılarak, hem kamunun haksız yere kaynak aktarmasını önleyeceğiz hem de yatırım yapılmasını çok uzun süre engelleyen bu süreci ortadan kaldıracağız. Böyle bir yasaya ihtiyacımız vardı.

Bir diğer boyutuyla yasa... Tabiî ki, kamulaştırma sisteminin güvensiz olmasından dolayı mağdur olan birçok yurttaşımızın, yurt dışında, İnsan Hakları Mahkemesine başvurarak, bu mahkemeden, hem maddî hem manevî tazminat kazandıklarını görüyoruz. Bugün itibariyle baktığımızda, 3 500'ün üzerinde kamulaştırma işleminin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gittiğini görüyoruz. Bunun maddî kaybı çok önemli olmayabilir, bu maddî kayıpları çok önemli saymayabiliriz; ama, insan hakları açısından, özellikle Avrupa Birliğine tam üyeliğimizin gündemde olduğu bu günlerde, insan hakları konusundaki sabıkamızı artıracak bir eylem olduğu, artıracak bir süreç olduğu için, bunların, artık, sona erdirilmesi gerekir. Yani, artık, kamulaştırma karşısında daha güvenilir bir sistemin kurulması ve özellikle, kamulaştırılan gayri menkulün değer fiyatının verildiği hususunun bütün kamu vicdanında yerini bulması gerekir. Böylelikle de Türkiye'nin İnsan Hakları Mahkemesine gitmesi önlenmiş olur. Doğal olarak, bu yasa, bunları engelleyici niteliktedir.

Bu tasarıya, biz, Doğru Yol Partisi Grubu olarak olumlu bakıyoruz ve Meclisimiz, inşallah, bu tasarıyı, burada, kısa bir sürede yasalaştırır. Bunun sonunda, ülkemiz, çağdaş normlarda bir kamulaştırma asasına kavuşur.

Bu kamulaştırma yasasının, ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Dönen.

Fazilet Partisi Grubu adına, Afyon Milletvekili Sayın Sait Açba; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA SAİT AÇBA (Afyon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamulaştırma Yasasında değişiklik yapılmasıyla ilgili yasa tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kamulaştırma alanı, gerçekten, çok hassas bir alan; çünkü, mülkiyetle ilgili bir alan. Mülkiyet konusunda, Anayasamız, gerçekten, vatandaşların haklarını koruyan bir düzenleme içerisindedir. Dolayısıyla, Anayasamızın ilgili maddesine baktığımızda "herkes, mülkiyet ve miras hakkına sahiptir" tarzında bir düzenleme vardır. Tabiî, yine, aynı maddenin diğer fıkralarında, hangi hallerde mülkiyetin kısıtlanacağına ilişkin düzenlemeler de yer almaktadır.

Hangi hallerde mülkiyet kısıtlanmaktadır: Şüphesiz, kamu yararının olduğu hallerde mülkiyet kısıtlanmaktadır. Anayasamızda, ilgili maddenin ikinci fıkrasında "bu haklar -yani mülkiyet hakkı- ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlandırılabilir" denilmektedir. Yine, üçüncü fıkrada da, yine, sınırlamayla ilgili olarak "mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz" diye bir düzenleme vardır.

Tabiî, kamu yararı konusunda çok net bir tanım yapma imkânı yok. Kamu yararı, yere, zamana göre, ekonomik ve sosyal duruma ve siyasal rejimlere göre, toplumdan topluma değişiklik arz etmektedir.

Tabiî, burada, bir kamulaştırma işlemi yapılırken, kanundaki esas ve usullere uygun tarzda yapılması zorunluluğu vardır; bir de, kamulaştırma bedelinin, zamanında hak sahibine ödenmesi zorunluluğu vardır. Yapılan kamulaştırmalar açısından, bu, çok önemli olan bir husustur; çünkü, bugüne kadar uygulanan kamulaştırmalarda, kamulaştırma bedelinin düşük tespit edilmesi tarzında hak ihlallerinin oldukça yaygın olduğunu; yine, kamulaştırma bedelinin geç ödenmesi, hatta, yıllarca ödenmemesi tarzında, geniş hak ihlallerinin oldukça yaygın olduğunu hepimiz biliyoruz.

Kamulaştırma konusunda, maalesef, Türk kamu yönetiminin karnesinin zayıf olduğunu, hem de çok zayıf olduğunu açıkça ifade edebiliriz. Bu, uygulamadan kaynaklanmaktadır. Şüphesiz, şu anda getirilmiş olan yasa, daha önceki yasadaki birtakım aksaklıkları gideren yasadır; ama, geçmişteki hak ihlalleri, maalesef, yasadan kaynaklanmamaktadır, çok azı yasadan kaynaklanmaktadır; geniş ölçüde, idarelerin, uygulamalarını keyfî bir şekilde yapmaları nedeniyle, geniş hak ihlallerinin ortaya çıktığını, mülkiyet hakkı gibi hassas olan bir konuda, maalesef, yüzbinlerce vatandaşımızın mağdur edildiğini de açıkça görüyoruz. Tabiî, eğer bir ülkede çok sayıda insan mağdur ediliyorsa mülkiyet haklarından dolayı, diğer insan haklarından dolayı mağdur edilen büyük kitleler varsa, şüphesiz, böyle bir durumda devlete güven zayıflar; dolayısıyla, Türk kamu yönetiminin daha etkin işlemesi de oldukça zorlaşır.

Hak sahiplerinin mağdur olması nedeniyle, bugün, Türkiye'de mahkemelere baktığımızda, idarî, adlî yargıya baktığımızda, yüzlerce, binlerce davanın hâlâ yer aldığını görürüz; daha çok tezyidi bedel davalarının yaygın olarak açıldığını görürüz. Hatta, hak arama çabası içinde olan insanların, mevcut mercilerden veya hukukî mercilerden haklarını elde edememeleri durumunda, yoğun bir şekilde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurmak suretiyle hak arama yoluna gittiklerini de, maalesef, üzülerek görüyoruz. Tabiî, mülkiyet hakkı ve diğer insan hakları ihlalleri konusunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurular, gerçekten, Türkiye'nin, bir bakıma, manzarasını da ortaya koymaktadır. Türkiye'de, gerçekten, hukuk devleti mi vardır; yoksa, Türkiye'de kanun devleti mi vardır; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuruların içeriğine baktığımızda, bunu açıkça görürüz. Gerçekten, Türkiye'de hukuk devletinin yerleşmediğini, daha çok kanun devletinin hâkim olduğunu burada açıkça görüyoruz. İnsan hakları ihlalleri sıralamasında, maalesef, kamulaştırmadan dolayı doğan insan hakları ihlallerinin birinci sırada olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla, Türkiye'nin onurunu uluslararası alanda kırıcı tarzdaki bu uygulamalara son verilmesi açısından, bu alanda çok hassas davranılması gerektiğini yine ifade etmemiz gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Açba, lütfen toparlayınız.

SAİT AÇBA (Devamla) - Tabiî, şu andaki yasa, pek çok uygulamadaki birtakım sıkıntıları giderecek olan bir yasadır; ama, mevcut uygulamaların etkili olabilmesi için idareye çok büyük görevler düşmektedir. Bugün, gerçekten, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindeki davalardan dolayı -bizim 303 davamız var, kamulaştırmayla ilgili olarak; bunun 27 tanesi neticelenmiş- 538 000 dolarlık bir tazminat tahakkuk etmiş. Gerçekten, bu, önemli bir rakam. Diğer davaların sonucunda da ne tür bir tazminat davası ortaya çıkacağını da şu anda bilemiyoruz. Tabiî, bütçeye yeterli ödenek konulması tarzındaki bir düzenlemeyle, geçmişteki bir eksiklik de, 1 inci maddede bu şekilde giderilmiş olacaktır.

Ben, teşekkür ediyorum; hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Madde üzerinde bir önerge vardır; önergeyi okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kamulaştırma Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Kemal Kabataş            Turhan Güven             Ali Rıza Gönül

               Samsun                           İçel                             Aydın

          Oğuz Tezmen        Saffet Arıkan Bedük     Mehmet Gözlükaya

                 Bursa                          Ankara                          Denizli

Madde 1: 4.1.1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 3 üncü maddesinin sonuna aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

"Bu kanun hükümlerine göre işlemlere başlanılmadan önce kamu hizmeti için gerekli olan taşınmaz mal ve hakların 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 51 inci maddesinin (L) fıkrasına göre pazarlıkla satın alınması yoluna gidilir.

İdarece yeterli ödenek temin edilmeden kamulaştırma işlemlerine başlanılmaz."

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HAYRETTİN ÖZDEMİR (Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Gerekçeyi okutalım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kamulaştırma işlemleri hem vatandaşlar hem de kamu idareleri için emek, ödenek ve zaman kaybına neden olduğundan, kamulaştırma işlemine başlanılmadan önce pazarlık usulünün uygulanmasının daha uygun olacağı düşünülmüştür.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - 2942 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"İdare tarafından, şerh tarihinden itibaren altı ay içinde 10 uncu maddeye göre kamulaştırma bedelinin tespitiyle idare adına tescili isteğinde bulunulduğuna dair mahkemeden alınacak belge tapu idaresine ibraz edilmediği takdirde, bu şerh tapu idaresince re'sen sicilden silinir."

BAŞKAN - Madde üzerinde ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer'e ait.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 653 sıra sayılı Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi selamlıyor, saygılar sunuyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının, gerçekten, daha önceki Kamulaştırma Yasamızda taşınmaz sahipleri lehine bazı kolaylıklar getirdiğini burada görüyoruz. 2942 sayılı Yasanın çoğu maddesi bu tasarıyla değiştirilmek isteniyor; ancak, burada, tabiî, her ne kadar kolaylaştırma getiriliyor ise de, bazı sorular da aklımıza geliyor; ama, her şeye rağmen, burada, özel mülk sahibi malikler lehine gelişmeler izliyoruz. Bu vesileyle, bu tasarının lehinde düşünüyoruz oyumuzu.

2 nci maddede, daha önceki yasanın 7 nci maddesinin son fıkrasının son cümlesi değiştiriliyor. Burada "şerh tarihinden itibaren iki yıl içerisinde 13 üncü maddeye göre tebligata başlanılmamış ise, bu şerh sicilden silinir" ibaresi yerine "İdare  tarafından, şerh tarihinden itibaren altı ay içinde, 10 uncu maddeye göre kamulaştırma bedelinin tespitiyle idare adına tescili isteğinde bulunulduğuna dair mahkemeden alınacak belge tapu idaresine ibraz edilmediği takdirde, bu şerh tapu idaresince resen sicilden silinir" diyerek, daha önceki yasanın 7 nci maddesinin son fıkrasının son cümlesindeki iki yıllık süre altı aya indiriliyor. 

Gerçekten, çok enflasyonist bir ortamda bu iki yıllık süre içerisinde malikin gayrimenkulünü kullanma kısıtlılığı getirilmesi veya tespit edilen değerin uzaması veya şerh verilerek, bunu bilgi dahilinde, malikin lehine, bilgisine sunulması süresi burada altı aya indiriliyor. Burada, malikin lehine bir gelişme var.

Burada, 10 uncu maddeye göre, kamulaştırma bedelinin tespitiyle idare adına tescili isteğinde bulunulduğuna dair mahkeme kararının ibraz edilmesi, alt aydan sonra edilmediği takdirde resen sicilden bu şerh siliniyor; yani, o taşınmaz üzerindeki malikin hakları, kullanım hakları üzerine konulan sınırlamalar ortadan kaldırılmış oluyor.

Tabiî, bu tasarının getirilmesiyle birlikte, daha önceki kamulaştırma uygulamalarında özel mülk sahibi malikler adına çok uzun süreler geçiyor ve bunların tezyidi bedel davası sonucunda kazanmış olduğu haklar dahi ödenmeyerek, uzun bir süre yasal faiz üzerinden faiz işletilerek, enflasyonla, o günkü cari enflasyonla yasal faizler arasındaki fark sürekli olarak aleyhte geliştiği için, mesela, 1987'lerde, 1985'lerde yüzde 30'luk, hatta 1998'lere kadar yüzde 30'luk yasal faizlere karşılık piyasada amme alacaklarına uygulanan yüzde 180 yıllık faiz gibi bir farklılıktan dolayı, burada, malikler adına ödenecek paranın değeri kaybediliyor ve uzun süre içerisinde vatandaşların hakları âdeta yok ediliyordu. Bu yasa tasarısıyla birlikte, bunların biraz önüne geçileceği inancındayız; ancak, tabiî, kamulaştırma adına, tasarının genel hükümleri içerisinde "kamu yararının zorunlu olduğu hallerde idarenin yatırım projelerinde yer alan yatarımlar için bütçede var olan ödenekler kadar kamulaştırma yapılır" denmesi, burada, yatırım projesinde yer alan yatırımlar için bütçesinde hangi gayrimenkulü, taşınmazı kamulaştıracağı ve bunun bedelinin ne olacağı bilinmediği için, ya öncelikle kamulaştırılacak gayrimenkulün bedeli tespit edilecek, 10 uncu maddeye göre, ondan sonra idarenin kamu yararına bu gayrimenkulü kamulaştırmasına karar verilecek, onun bütçesine "bu, yatırımdır" diye ödenek konulacak. Yani, yatırım projelerinde yer alan yatırımlar için bütçede ödenek varsa, bu ödenek önceden belirlenip kamulaştırılacak gayrimenkulün değeri şudur deyip o ödenek mi ayrılacak, daha sonra uygulamaya ve kamulaştırmaya geçilecek; yoksa, önceden kamulaştırma bedeli tespit edilecek, yani, program içerisinde o idarenin yatırım projeleri daha sonradan mı ortaya konup "evet, bu proje gereği şu gayrimenkul kamulaştırılacak, bunun bedeli de şu kadar tespit edilmiştir" diye, o bedel mi onun bütçesine ödenek olarak konacaktır? Bu arada, geçen süre içerisinde piyasada enflasyonist bir ortam olması hasebiyle, bedel kaybı veya reel değerde düşüş nasıl telafi edilecek? Sonra, belediye imar kanunlarında, yapılan imar kanunlarıyla belirlenen kamu menfaatına alanlar, okul yerleri, yeşil alan ve yollar gibi, belirlenmiş yerlerin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen, toparlayınız...

MUSTAFA GEÇER (Devamla) - Toparlıyorum efendim.

...bedelleri, o yatırımların ne zaman yapılacağı belli olmadığı takdirde, idarelerce, onların yatırım projelerine nasıl konulacak veya konulmuş bedeller yatırım aşamasına gelinceye kadar, arada kaybedilen değer, reel değer nasıl telafi edilecek?

Bu yasa tasarısında kolaylaştırmalar olmakla birlikte, bu tip zaman kayıplarından doğacak kamulaştırma bedelleri üzerinde reel kayıplara karşı bir tedbirin alınmadığını görüyoruz; ancak, eski yasaya göre bir hayli kolaylaştırma getirdiğini görüyor ve hayırlı olmasını temenni ediyoruz. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Geçer.

Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini, Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız ifade edecekler.

Buyurun.

Konuşma süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu maddede, idarelerin kamulaştırma işlemlerini kısa süre içerisinde tamamlaması ve kamulaştırmanın sürüncemede bırakılmaması ve bu süre içerisinde idarece işlem yapıldığının belgelendirilmemesi halinde ise, tapu idaresince bu şerhin resen silinmesi öngörülmüştür. Bu, hakikaten, yol, baraj, sulama alanları gibi, buradaki bütün milletvekili arkadaşlarımızın seçim bölgelerinde olduğu gibi, Altınova'dan tutun Erdek'e, Kepsut'a kadar Balıkesir'in her tarafında da bu sıkıntılar var. Bu kanun sayesinde bunların giderileceğini düşünüyorum.

Bu hafta İnternet Haftası olması sebebiyle, bu dosyaların, artık, elden götürülmesi değil, devletteki Kamunet Projesinin bir an önce hayata geçirilerek... Biliyoruz, tapu idaresinde, tapular, parça parça bilgisayara yüklenmiş; yine, MERNİS Projesine göre herkese bir numara verilmiş; ancak, kopuk kopuk olan bu projelerin tamamlanarak, artık, elden, yok dosya sümen altında kaldı veya bazen, bakanların veya ilgili genel müdürlerin beğenmediği zamanlarda olayı geciktirmek veya uykuya yatırmak şeklinde değil; yeni çağın, içinde bulunduğumuz internet çağının gereklerini yapmanın faydalı olduğunu düşünüyorum. Bunun için, çok acil, gerekli yasal düzenlemeleri bu yasaya ilaveten yapmamız lazım. Örneğin, bir sayısal imzanın kullanılabilir hale gelmesi lazım. Yine, biliyoruz ki, bu konunun, bu sektörün önünü açacak yazılımın teşvikiyle ilgili kanunun acilen çıkarılması lazım. Özellikle, bu konuyu, Sayın Halıcı sektörden geldiği için, inşallah, öncelikle görüşmeye alır. Teknoparklarla ilgili yasanın çıkarılması lazım.

Eğitimle ilgili olarak, Amerika'da bütün okulların internete bağlandığını biliyoruz, Avrupa Birliği de 2001 yılında bağlayacağım diyor; ancak, Türkiye'de, ne hikmetse... Bilişim Sivil Toplum Örgütleri Platformunun ortak deklarasyonundan okuyorum: "Millî Eğitim Bakanlığı, yerel ağını bile internete bağlayamamıştır" deniliyor. Yani, bırakın okulları bağlamayı, kendi bakanlık ağını kuramamış. Bu, gerçekten yüzkarasıdır; bunun, mutlaka önü açılmalıdır. Bu amaçla, acilen bir master plan yapılmalı; yine, gerek devlet gerek özel sektör veya sivil toplum örgütleriyle koordineli çalışma için, acilen bir bilişim şûrası toplanmalı ve her şeyden önce de, bir ulusal eylem planı hazırlanarak, bunlar, partilerüstü politika haline getirilmelidir.

Bakınız, kimse, yollardan geçtiği için para ödemiyor, otoyollar hariç. İnternetde böyle bir şey. İnternet, iletişim için bir taşıyıcı sistem. Yani, burada asıl amaç, bu internete bağlanmadan dolayı para kazanmak değil, internetin ucundaki katmadeğerlerden para kazanmak. Bu konuda odaklanılması gerekirken, bakıyoruz -Sayın Bakanımız söyledi, ama, Türk Telekom bilgi verdiğine göre, yine onu dinler- yüzde 100 yapılan zamlar çok fazla.

Amerika Birleşik Devletlerinde, New York'a bakıyoruz, internet bağlantılı bütün malzeme alımlarında ve kullanım ücretlerinde vergi sıfırlanmış. Yani, bizim, burada, yine KDV'yi çok düşük seviyelere getirmemiz lazım. Yine bakıyoruz, bu sektör, yüzde 100 zam yapılarak cezalandırılmış; halbuki, bunun ödüllendirilmesi, desteklenmesi lazım. Sektör yöneticileri ve Sayın Bakanın bunun önemini anlamadığı kanısındayız. Bu sektöre ve kullanıcılara verilecek teşvik, çağdaş olmanın ve çağı anlamanın ölçüsü olarak da değerlendirilecektir.

Bakıyoruz, devletimiz borcunu takip edemiyor, her gün değişik bir rakam... Eğer, biz, devleti, bu bilgisayara yükleyebilirsek, internet aracılığıyla bağlantıyı sağlayabilirsek, şeffaf olur. En çok arzu ettiğimiz şey. Demokrasi böyle yerleşir; bazı şeyler gözden kaçırılmaz. Bunun için, internetin önündeki engellerin kaldırılması lazım, ihtiyaç duyulan yasaların çıkarılması lazım. Zannediyorum, o zaman, bu ülkenin kalkınması daha hızlanmış olur, vatandaşın hakları daha iyi korunmuş olur. Bu, insan haklarından tutun, birey haklarından tutun, her konuda, yönetimdeki şeffaflaşmanın gelişmesiyle, ülkenin kalkınmasının önü açılmış olur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız, lütfen, tamamlayınız.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Bu konuda, milletvekili arkadaşımız Sayın Akif Serin'in, Grubunda yaptığı konuşmada belirttiği gibi, kendi okulunu internete bağla, halk kütüphanelerinin internete bağlanması, belediyeler bünyesinde halka açık internet evlerinin açılması, organize sanayi bölgesinde internet evi açılması, kültürel mirasın internete taşınması ve -ben, ilaveten söylüyorum- bu kanunun gereklerinin de internet üzerinden yapılması, zannediyorum, ülkemizde oluşmakta olan sayısal bölünmenin, yani "digital divide" denilen olumsuzluğun da önüne geçmiş olur diyorum.

Kanunun hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yılmazyıldız.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - 2942 sayılı Kanunun 8 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 8. - İdarelerin, bu Kanuna göre, tapuda kayıtlı olan taşınmaz mallar hakkında yapacağı kamulaştırmalarda satın alma usulünü öncelikle uygulamaları esastır.

Kamulaştırma kararının alınmasından sonra kamulaştırmayı yapacak idare, bu Kanunun 1 inci maddesindeki esaslara göre ve konuyla ilgili uzman kişi, kurum veya kuruluşlardan da rapor alarak, gerektiğinde Sanayi ve Ticaret Odalarından ve mahallî emlak alım satım bürolarından alacağı bilgilerden de faydalanarak taşınmaz malın tahmini bedelini tespit etmek üzere kendi bünyesi içinden en az üç kişiden teşekkül eden bir veya birden fazla kıymet takdir komisyonu görevlendi-rir.

Ayrıca idare, tahmin edilen bedel üzerinden pazarlıkla satın alma ve trampa işlemlerini yürütmek ve sonuçlandırmak üzere kendi bünyesi içinden en az üç kişiden teşekkül eden bir veya birden fazla uzlaşma komisyonunu görevlendirir.

İdare, kıymet takdir komisyonunca tespit edilen tahmini bedeli belirtmeksizin, kamulaştırılması kararlaştırılan taşınmaz mal, kaynak veya bunların üzerindeki irtifak haklarının bedelinin peşin veya bu Kanunun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre yapılıyor ise, bu fıkradaki usullere göre taksitle ödenmesi suretiyle ve pazarlıkla satın almak veya idareye ait bir başka taşınmaz malla trampa yoluyla devralmak istediğini resmî taahhütlü bir yazıyla malike bildirir.

Malik veya yetkili temsilcisi tarafından, bu yazının tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde, kamulaştırmaya konu taşınmaz malı pazarlıkla ve anlaşarak satmak veya trampa isteği ile birlikte idareye başvurulması halinde; komisyonca tayin edilen tarihte pazarlık görüşmeleri yapılır, tespit edilen tahmini değeri geçmemek üzere bedelde veya trampada anlaşmaya varılması halinde, yapılan bu anlaşmaya ilişkin bir tutanak düzenlenir ve anlaşma konusu taşınmaz malın tüm hukukî ve fiilî vasıfları ile kamulaştırma bedelini içeren tutanak malik veya yetkili temsilcisi ve komisyon üyeleri tarafından imzalanır.

İdarece, anlaşma tutanağının tanzim tarihinden itibaren en geç 45 gün içinde, tutanakla belirtilen bedel ödenmeye hazır hale getirilerek, bu durum malike veya yetkili temsilcisine yazıyla bildirilerek tapuda belirtilen günde idare adına tapuda ferağ vermesi istenilir. Malik veya yetkili temsilcisi tarafından idare adına tapuda ferağ verilmesi halinde, kamulaştırma bedeli kendilerine ödenir.

Bu madde uyarınca satın alınan veya trampa edilen taşınmaz mal, kaynak veya irtifak hakkı, sahibinden kamulaştırma yolu ile alınmış sayılır ve bu şekilde yapılan kamulaştırmaya veya bedeline karşı itiraz davaları açılamaz.

Anlaşma olmaması veya ferağ verilmemesi halinde bu Kanunun 10 uncu maddesine göre işlem yapılır."

BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Dönen ifade edeceklerdir.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Ben konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Gözlükaya.

Süreniz 5 dakika efendim.

DYP GRUBU ADINA MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önce, Sayın Başkana teşekkür ediyorum; biz, Sayın Dönen'le bir becayiş yapmıştık, bildirmemişler. Teşekkür ediyorum.

Doğru Yol Partisinin bu tasarıyı olumlu karşıladığını bütün arkadaşlarımız söylediler. Gerçekten, bu tasarı, elzemdi, geç kalmış bir tasarıydı, Kamulaştırma Yasasının, bu tasarıyla gelen, bütün maddesinde birtakım yenilikler var. Biz, bu yeniliklere katılıyoruz. Bu yasa o kadar elzemdi ki değerli arkadaşlarım, istimlaklerde, hele Karayolları ve Devlet Su İşlerinin yaptığı istimlaklerde vatandaş büyük sıkıntılar içindeydi, devlet de büyük sıkıntılar içindeydi. Nasıldı? Mesela, bugün itibariyle, Devlet Su İşlerinden alacaklı olan vatandaşların alacak oldukları miktar en az 30 trilyon civarında dolaşmakta ve bunların ekseriyetle tezyidi bedel davaları, bu barajların, göletlerin yapıldıkları yerlerde, özellikle fakir, toprakları elinden alınmış insanların yaşadığı bölgelerdedir. Bir de, Karayollarının istimlakleri var, hepiniz biliyorsunuz. Bunlar, otoyollar ve il, ilçe yolları olmak üzere kullanılıyor. Burada da, gerçekten, devletin 60 trilyona varan tezyidi bedel davaları var; ayrıca, 100 trilyondan fazla da kamulaştırma bedelleri henüz ödenmemiş. Ben, bu vesileyle -bir arkadaşım da ifade etti- bu vatandaşlarımıza, bu paralar, şu ekonomik bunalımın olduğu bir dönemde ne zaman, nasıl ödenecektir; buna Sayın Bakanın bir açıklık getirmesi halinde memnun olacağımı ifade ediyorum. Vatandaşlar, bunu, özellikle bekliyorlar.

Değerli arkadaşlarım, 3 üncü maddeyle getirilen bir yenilik var. Daha doğrusu, eski yasanın 8 inci maddesinde de, pazarlık usulüyle satın alma ve trampa ile ilgili hükümler var, imkânlar var; ama, bu eski yasada detaylarına girilmemiş. Burada yeni yasayla, gerek tebligatlar gerekse sürelerle ilgili bir ciddiyet getirilmiş. Buna olumlu baktığımızı ifade ediyoruz.

İdare, çok yönlü bir araştırma yapıyor. Bu araştırmalarının içerisinde uzman kişiler var, sivil, emlak alım satımıyla uğraşan emlakçiler var.

Bir de "kurum ve kuruluşlar" denilmiş. Burada bir tereddüdüm var; eğer, buna da bir açıklık getirilirse memnun olurum. Hangi kurum ve kuruluşlardır? Yani, ben bunu şöyle yorumladım; doğru mudur bilmiyorum: İlgili, yani istimlak edilen gayrimenkulün, taşınmazın konumuna göre mi ilgili kurum ve kuruluşlar veya kamu yararı açısından mı ilgili kurum ve kuruluşlar aranıyor? Burada bir tereddüt olabileceğini düşünüyor -bende var şahsen- ve buna bir açıklık getirilirse memnun olacağımı ifade ediyorum.

Bir de, burada bir uzlaşma komisyonu kuruluyor; yani, diyelim ki, bir belediye veya herhangi bir kamu kuruluşu istimlak edecek, bu kişi bir şekilde araştırma yaptıktan sonra, ilgililerden rapor, vesaire aldıktan sonra teknik heyet bir bedel tespit ediyor, bu tespit üzerine yine kendi bünyesi içinden bir uzlaşma komisyonu kuruyor. Örnek, belediye olarak alalım. Burada aklıma şu geliyor: Bu uzlaşma komisyonuna vatandaş, malik çağırıldıktan sonra fiyat belirtilmeden pazarlığa başlanıyor, ki, bana göre burada fiyatın belirtilmesinde, o kelimenin kaldırılmasında fayda var. Burada bir ciddiyet getirildiğini ifade ettik; samimiyeti de ortaya koyma bakımından fiyat da açıklansın. Bu şu açıdan bende bir endişe yarattı: Özellikle belediyelerde belediye başkanları belli partilerden oluyor, herhangi bir şekilde bir suiistimale meydan verebilir endişesini taşıdığım için, fiyatın açıkça belirtilmesinde fayda gördüğümü ifade ediyorum.

Tasarının hayırlı olmasını diliyorum.

3 üncü maddeye, Doğru Yol Partisi olarak olumlu oy vereceğimizi ifade ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gözlükaya.

Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya ifade edecekler.

Buyurun Sayın Uzunkaya. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 653 sıra sayılı Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, tabiî, iktidar partileri, muhalefetten, hep muhalefet beklerler; ama, bu sefer muvafakatı gördüklerini zannediyorum; gerçekten bu yasa tasarısı, zarurî, acil, belki gecikmiş olması itibariyle, bu yasanın boşluğundan dolayı mutazarrır olanlara da bir özür anlayışıdır diye düşünüyorum. Nitekim, bendeniz, bir önceki yasama döneminde, 12.3.1998 tarihinde Meclis Başkanlığına, bu yasanın, 2942 sayılı Yasanın değiştirilmesine dair bir kanun teklifi vermiştim; tabiî, o günden bugüne, bizim değişiklik talebimiz, milletvekili olarak, sadece teklif olduğu için, iktidar duvarlarından, Meclis duvarlarına intikal edemedi; ama, kader bugüne imiş.

Bizim temennimiz, gerçekten eksiklerinin de göz önünde bulundurularak, en azından, birkısım ufak tefek değişikliklerin burada yapılmasına imkân tanınmasını da, bir iyiniyet olarak, iktidar cenahının değerlendirmesini umuyorum.

Değerli arkadaşlar, mevcut uygulamalarda görüldüğü üzere, devletin kamulaştırma yetkisi verdiği kamu kurum ve kuruluşları, bu yetkilerini kullanırken, yine Anayasal hak olarak mülk sahibi vatandaşlara tanınan bedel ödeme hususlarında kanunda düzenlenmemiş hükümlerden istifade ederek, yıllarca hak sahiplerini bekletmekte idi. Bu bir gerçek. Ayrıca, vatandaşın Anayasal mülkiyet hakkının ancak bedel ödenmek kaydıyla kamulaştırılacağı öngörüldüğü halde, mevcut kanunda; yani, daha önceki meri olan kanunda, devletin, tek taraflı kamulaştıracağı taşınmazı edinmesini kolaylaştırdığı; ancak, vatandaşa ödenen paranın, Anayasada açıklanan espriye uygun ge-lişmediği görülmekteydi.

Bu tip keyfî uygulamaların disipline edilmesi, serbest mülkiyet hakkının korunması için, bu düzenlemelerin yapılmasına, halkımızın büyük bir umut ve beklentiyle baktığını ifade etmek lazım.

Anayasanın temel haklarından olan ve yaşama hakkı kadar mukaddes bulunan mülkiyet hakkının, hangi hallerde sınırlanabileceği, yine, Anayasanın 35 inci maddesinde hüküm altına alınırken, bu hakkın kamu yararına sınırlandırılacağı hallerde ise, bedelinin nakden, defaten ödeneceği de Anayasanın 46 ncı maddesinde hüküm altına alınmasına rağmen, bugüne kadar, bu Anayasa hükmü hilafına uygulamalar yapılmış ve binlerce insan mağdur edilmiştir.

Meri -halen yürürlükte olan- 2942 sayılı Kanunun hükümleri de bu hususu ihtiva edip, nakden bedelin ödenmesi... Mesela, şu anda değişime uğrayan Yasanın 3 üncü maddesi bu hükümleri emretmekte ise de, hakkının suiistimalini önleyecek, kamulaştırmayı gasp haline getirebilecek bir kuruma karşı yaptırım gücü getiren bir müeyyide bulunmadığından, mahkemelerin, bu davalara basit yargılama usulü hükümlerini uygulaması gerekirken, bu hükmün de mahkemelerce uygulanmadığı bilinen kurum amirleri, siyasî güçlerin bir anlamda da maşası haline gelip, yasayı, gasp yasası olarak istismar edip, vatandaşımızın anayasal mülkiyet hakkını ayaklar altına maalesef bugüne kadar almışlardır. Bunların sayısız örneklerine her gün şahit olduk ve olmaktayız.

Arz ettiğim bu hal, anayasa ve adalet anlayışına ters düştüğü gibi, Yüce Meclisin duvarlarında yankısı halen duran Anayasanın 81 inci maddesindeki yeminimize de ters düşmekte idi. Devletin manevî şahsiyetini korumak, vatandaşla devleti kucaklaştırmak, kaybettiği itibarını tekrar kazandırmak bu Yüce Meclisin görevidir. Vatandaşın malını kamulaştırma adı altında gasp eden bir devleti, o vatandaşa sevdirmek, saydırmak mümkün değildir. Boşluğun doldurularak, kanunlarımızı ve devleti layık olduğu saygınlığa kavuşturmak, bu Yüce Meclisin, elbette ki, kaçınılmaz ve acilen yerine getirmesi gereken görevlerinden birisidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen toparlayınız.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, üzerinde konuştuğum 3 üncü maddede -eski yasanın 8 inci maddesi- talep edilen değişikliklerin gerçekleşebilmesinde, muhtemelen, ilgili şahısların birkısım sıkıntıları olabilecektir.

Bu maddeyle ilgili, son bölümünde ilave edilmesini arzu ettiğimiz, samimî arzumuz olan bir teklifimiz olacak, fıkra teklifimiz. O teklif, değişiklik önergem üzerinde de görüşlerimi ifade edeceğim. Buradaki muhtemel sıkıntıların da giderilmesi gerektiğini düşünüyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Uzunkaya.

Madde üzerinde bir değişiklik önergesi vardır; okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 653 sıra sayılı yasa tasarısının 3 üncü maddesinin son fıkrasında önce gelmek üzere;

"Kamulaştırmada kesinleşen ve tarafların mutabık olduğu para miktarının teslim gününe kadar kayba uğraması halinde, gerçekleşen reel kayıp miktarı, ilgili idarece hak sahibine ödenir."

           Musa Uzunkaya          Mustafa Geçer          Ahmet Demircan

                  Samsun                        Hatay                         Samsun

                 Ali Oğuz                                                      Rıza Ulucak

                  İstanbul                                                           Ankara

BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HAYRETTİN ÖZDEMİR (Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?..

DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, buyurun.

Süreniz 5 dakikadır.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; az önce konuşmamda arz ettim, başta da söyledim; yani, maddeyi önümüze koyduğumuz zaman, bu yasa tasarısı, hakikaten, geciken, çıkması zarurî olan bir tasarıydı.

Neticede, kanunları, takdir edersiniz ki, insanlar uyguluyor. Şeyh Galip "nazar et kim kendine züddei âlemsin sen, merdumi didei ekvan olan ademsin sen" diye insanı tarif ediyor. Gerçekten, insan, çok kıymetli bir varlık; ama, neticede, insan, birkısım nakıselerle de muallel, eksikleri ve zaafları var ve olabilir; en azından, kendi eksiği yoksa, başkalarının zannıyla da mahkûm edilebilir. Mesela, burada, takdir komisyonlarında, birinci bölümde deniliyor ki: "Konuyla ilgili uzman kişi, kurum veya kuruluşlardan da rapor alarak, gerektiğinde Sanayi ve Ticaret Odalarından ve mahallî emlak alım satım birimlerinin gerçek değer takdir edecek komisyonları, fiyatı belirler." Yani, burada, hakikaten... Gerçi, bu konular sonunda mahkemeye gidiyor; mahkemede değerlendirmesi olacak; ama, bu insanlar -en azından, takdir komisyonlarının zan altında tutulması- birkısım insanlara -yine daha önce de olduğu gibi- sempatik ve hissî yaklaşımlar, birkısım insanlara da, yani, yerleri istimlak edilecek insanlara da, antipatik tavırlar içerisine girebilir mi? Birden fazla takdir komisyonunun tearuzu, kararı nasıl etkileyecektir? Çünkü, burada, ikiden fazla komisyon da kurulabileceği söyleniyor. Kendi bünyesinden pazarlık yapacak elemanların, ki, kurum, kendi bünyesinden elemanları, ilgili şahsa, mülk sahibi olan şahsa gönderiyor. Enteresandır, bu fıkranın hemen akabinde de diyoruz ki: "Bu bilgiler de gizli tutulur." Yani, maddenin dördüncü fıkrasında ne diyor: "İdare, kıymet takdir komisyonunca tespit edilen tahminî bedeli belirtmeksizin..." Yani, gizli tutarak... Allahaşkına, şimdi, dikkatle bakın; Millî Güvenlik Kurulu kararları bile o kadar gizlilik içinde görüşülürken, basında, medyada, çarşaf çarşaf değerlendirilirken, komisyon gidecek, mülk sahibinin mülkî hakkında gıyabi değerlendirme yapacak, kendi aralarında konuşacaklar, diyecekler ki, metresi -atıyorum- 50 milyon liradır; ama, bunu, ilgili şahsa, içlerinden herhangi birisi fısıldamayacak; yani, onun pazarlık gücünü zayıflatmak için. Değerli arkadaşlar, burada da zan altına alınma ihtimali vardır. Yani, bu endişeyi de göz önünde bulundurmak gerekir diye düşünüyorum.

Yine, burada "tespit edilen tahminî değeri geçmemek üzere, bedelde veya trampada anlaşmaya varılması" deniliyor -ki, mahkemeye getirildiğinde- peki, anlaşılamadığı takdirde ne yapılacak? Burada da bir açıklık var.

Değerli arkadaşlar, önemli olan ve önergemizde esas ısrar ettiğimiz konu şu: Son fıkradan önce gelmek üzere... Şimdi, Türkiye, biliyorsunuz ki, bir gecede yüzde 30, yüzde 40 devalüasyonları yaşıyor. Bakın, çok önemli bir şey söylüyorum: Kararı belirlediniz, yani, mala kıymeti takdir ettiniz, belirlendi. Kırkbeş gün içerisinde ödeme yapılacak; ancak, ödemeyi yapacağınız tarihten önce -yani, atıyorum, kırkbeş gün önce siz belirlediniz; ama, kırkbeş gün içinde de o ödemeyi yapacaksınız, mutabık kaldınız- yüzde 30, yüzde 40 devalüasyon oldu. Şimdi, vatandaşın mülkü, ciddî anlamda yüzde 40 oranında kıymet kaybederse, değer kaybederse, mademki, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde en çok yargılandığımız ve mahkûm olduğumuz davalardan birisi bu ve burada gerçekten kişinin kendi mülkiyet hakkını koruma istikametinde ciddî bir kararlılık göstermek istiyoruz, diyorum ki, kıymet takdir edildi, anlaştık, benimle, ilgili idare anlaştı, mahkemede de mutabakata vardık, periyodik olarak üç taksit veya defaten ödeme yapılacak; ama, süre belirlenmiş, kırkbeş gün denilmiş, iki ay denilmiş veya üç ay içerisinde üç taksitle denilmiş; ama, burada, bizim hiç hesaba katmadığımız bir şey açık bırakılmış: Nedir o; aslında, Türkiye'nin gerçeği olan şey; markın, doların kıymetinin her gün tersine işlediği, Türk parasının değer kaybettiği bir zeminde, zaman zaman yüzde 40, yüzde 50 devalüasyonların yaşanması muhtemel olan bir zeminde, çok kıymetli bir mülkün bu şekilde istimlak edilmesi halinde bu zararın giderilmesi lazım.

Önergemiz nedir; yeniden dikkatlerinize arz ediyorum: "Kamulaştırmada kesinleşen ve tarafların mutabık olduğu para miktarının teslim gününe kadar kayba uğraması halinde gerçekleşen reel kayıp miktarı -ne ise o reel kayıp miktarı- ilgili idarece hak sahibine ödenir."

Şimdi, değerli arkadaşlar, eğer insafla bakarsak; yani, iktidar ve siyaset mantalitesiyle değil...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, lütfen toparlayınız.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

Tabiî, Sayın Komisyon ve Sayın Hükümet, belki, şu andaki konumları icabı buna katılmamış olabilirler; ama, gerçekten bir şeyi düzeltiyorsak, hakikaten iyi niyetle bir yasa düzenlemesi yapıyorsak ki, biz ona inanıyoruz, iktidarın bunu çok iyi niyetle... Arz ettim, biz de 1988'de değişiklik teklif ettik; ama, olmadı, bugün mukaddermiş ve gerçekten tebrik ediyorum iktidarın bu güzel niyetini; ama, bu gerçeği gözardı etmeyin diyorum; yani, komisyonun ve iktidarın katılmaması değil. Yarın bu gerçekle yüz yüze geleceğiz; bu, siz de olabilirsiniz bir yakınınız da. Kıymet belirlendi; ama, ardından gelen devalüasyon ve ciddî kıymet kaybı, yeni bir sıkıntı doğuracaktır.

Konuyu bilgilerinize arz ediyor, bu önergeye -yeniden teemmül ederek İktidar ve Komisyon yetkililerinin- evet demenizi umuyor, Heyetinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4. - 2942 sayılı Kanunun İkinci Kısım başlığı "Kamulaştırma Bedelinin Mahkemece Tespiti, İdare Adına Tescil ve Bedelin Tespiti Esasları, Dava Hakkı ve Bilirkişiler", şeklinde; İkinci Kısım Birinci Bölüm başlığı  "Kamulaştırma Bedelinin Mahkemece Tespiti ve İdare Adına Tescil, Bedelin Tespiti Esasları" şeklinde ve İkinci Bölüm başlığı "Dava Hakkı ve Bilirkişiler" şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Fazilet Partisinin görüşlerini, Ankara Milletvekili Sayın Zeki Çelik ifade edecekler.

Buyurun Sayın Çelik.

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; 653 sıra sayılı Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu değişiklik, 2942 sayılı Kanunun 10, 11, 12, 13, 14 ve 15 inci maddelerindeki hususları ihtiva etmekte; sadece, ana başlıklarda bir ufak değişiklik yapılmış.

Burada, kıymet takdir komisyonlarının teşkili ve görevlerini, çalışma esaslarını, duyuruların şeklini, kıymet takdirinin esaslarını ve sürelerini, tebliğ işlemlerinin nasıl yapılacağını, dava hakkını ve bilirkişileri tarif ediyor.

Değerli milletvekilleri, kamulaştırma, uluslararası normlara uygun, kamu yararı da, objektif esaslara bağlı olarak düzenlenmelidir. İstediğiniz yeri, kamulaştırıyorum diye, lüzumsuz, indî, keyfî işlemlerden mutlaka kaçınılmalıdır ve bilhassa -önümüze getirilmiş olan, tabiî ki, güzel bir uygulamadır- bu kamulaştırmanın rızaen yapılması en güzel yoldur; yani, mal sahibi ile kamulaştırmayı yapan kurumun karşılıklı anlaşması ve bu anlaşma sonucunda haklarını birbirine helal edecek tarzda bir usulün getirilmesi belki en doğrusu olacaktır. Bu konuda, gerçekten, kamunun, kamulaştırma işlemini yaptığı, malını elinden aldığı kimselere zulmetmemesi, onlara hakkının dışında bir uygulama yapmaması gerekmektedir.

Tabiî, bu arada, biliyorsunuz, bu işleri yapan kıymet takdir komisyonları var. Bu komisyonlarda biz de görev yaptık.

Değerli arkadaşlar, ehlivukuf niteliği taşıyan, konusunda uzmanlaşmış elemanlardan oluşmalıdır bu komisyonlar. Piyasayı bilen, rayiç bedellerden haberdar olan, ne kamuyu ne de mal sahibini mağdur etmeyecek bir bedel takdiri yapılmalıdır. Hayatında belki bir çöp almamış birisinin, çıkıp da bir bedel takdiri yapması, bir kamulaştırma işlemine hakikaten taraf olması, belki çok anormal sonuçlar doğurabilecektir. Onun için, bu takdirler yapılırken, hakikaten piyasa şartları, o istimlaki yapılan yerlerin, o günkü değerleri üzerinden yapılmasına çok dikkat edilmeli, binası, ağacı, duvar ve üzerindeki bütün tesisleriyle bu tespitler çok ciddî yapılmalıdır. Enflasyonun çok hızlı arttığı, değer kaybının büyüdüğü şartlarda, elinden malı alınanın, eğer rayiç değer üzerinden alınmazsa gerçekten büyük bir haksızlığın ortaya çıkacağı muhakkaktır.

Geçmiş yıllarda emlak beyanı değeri üzerinden yapılmakta idi bu kamulaştırmalar ve maalesef, biliyorsunuz, ülkemizde herkes emlak beyanını çok küçük bedellerle bildirmekte idi. Bu bir haksızlıktı. Anayasa Mahkemesi bunu ortadan kaldırmak suretiyle, bir haksızlığı bertaraf etmiş ve önlemiş oldu.

Bedel takdirlerinin düşük olması, tabiî ki, tezyidi bedel davalarının açılmasına ve bu konuda mahkemelerin çok büyük miktarlarda davalarla uğraşmasına ve zaman kaybına sebep olmaktadır. Bu konuda, bu uzman kişiler, değer takdirini, eğer, düzgün yaparlarsa bunlara da ihtiyaç kalmayacaktır.

Önemli bir konu da -15 inci maddede- bilirkişiler konusudur. Konuların uzmanları arasından, ilgili meslek odaları tarafından seçilmeli ve denetlenmesi de muhakkak yapılmalıdır ve bu görevler de dönüşümlü olmalıdır. Bilirkişiler her il için 5 ilâ 15 olarak tarif edilmektedir. Burada bir eksiklik vardır. Şimdi, İstanbul, Ankara, Adana gibi büyük illerle, Bayburt, Hakkâri gibi illerde de aynı sayı geçerli kılınmaktadır. Bunun nüfusa, işlem sayısına veya başka kriterlere göre değiştirilmesi, herhalde hakkaniyet esaslarına uygun olacaktır.

Ayrıca, bir başka teklifimiz de şudur: Bilirkişi ücretleri, mahkemeler tarafından değil de, mühendis-mimar odaları tarafından veya diğer ilgili meslek kuruluşları tarafından tespit edilmeli ve bu husus hâkime bırakılmamalıdır.

Bilirkişilik, maalesef, ülkemizde birkaç kişinin ek iş olarak yaptığı iş olmaktan çıkarılıp, kişi ve kurumların rol aldığı çağdaş, saydam, faydalı bir işkolu olarak değerlendirilmelidir. Şeffaflık için, gayri meşru işlem ve işlerin yapılmaması için, ehil, dürüst, uzman elemanlara mutlaka imkân tanınmalıdır.

Değerli arkadaşlar, bu kanun tasarısının getirmiş olduğu önemli hususlardan birisi de "yeterli ödenek temin edilmeden kamulaştırmaya başlanamaz" hükmüdür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Lütfen tamamlayınız.

MEHMET ZEKİ ÇELİK (Devamla)- Tamam efendim.

Gerçekten, geçmişte, kamulaştırılıp adamın malı elinden alınıyor, bedeli ödenmiyor ve süründürülüyordu. Yıllar sonra parasını aldığında da zaten paranın hiçbir değeri kalmamış oluyordu. Bu haksızlığın kaldırılmış olması önemli bir husustur; ancak, bedelinin zamanında ödenmesinin de sağlanması gerekmektedir. Ödenmediği takdirde, biraz evvel arkadaşımızın verdiği önerge paralelinde, aşınma payının, enflasyon payının da düşünülerek bu hususa ilave edilmesi, ödeme süresi içerisinde değerlendirilmesi çok uygun olacaktır.

İhtiyaç duyulan bir yasadır. İfade ettiğimiz eksikliklerin de göz önünde bulundurularak gerekli değişikliklerin yapılmasını arz ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Çelik.

4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde, kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5. - 2942 sayılı Kanunun 10 uncu maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Kamulaştırma bedelinin mahkemece tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili

Madde 10. - Kamulaştırmanın satın alma usulü ile yapılamaması halinde idare, 7 nci maddeye göre topladığı bilgi ve belgelerle 8 inci madde uyarınca yaptırmış olduğu bedel tespiti ve bu husustaki diğer bilgi ve belgeleri bir dilekçeye ekleyerek taşınmaz malın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesine müracaat eder ve taşınmaz malın kamulaştırma bedelinin tespitiyle, bu bedelin, peşin veya kamulaştırma 3 üncü maddenin ikinci fıkrasına göre yapılmış ise taksitle ödenmesi karşılığında, idare adına tesciline karar verilmesini ister.

Mahkeme, idarenin başvuru tarihinden itibaren en geç 30 gün sonrası için belirlediği duruşma gününü, dava dilekçesi ve idare tara-fından verilen belgelerin birer örneği de eklenerek taşınmaz malın malikine meşruhatlı davetiye ile veya idarece yapılan araştırmalar sonucunda adresleri bulunamayanlara, 11.2.1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanununun 28 inci maddesi gereğince ilan yoluyla tebligat suretiyle bildirerek duruşmaya katılmaya çağırır. Duruşma günü, idareye de tebliğ olunur.

Mahkemece malike doğrudan çıkarılacak meşruhatlı davetiyede veya ilan yolu ile yapılacak tebligatta;

a) Kamulaştırılacak taşınmaz malın tapuda kayıtlı bulunduğu yer, mevkii, pafta, ada, parsel numarası, vasfı, yüzölçümü,

b) Malik veya maliklerin ad ve soyadları,

c) Kamulaştırmayı yapan idarenin adı,

d) 14 üncü maddede öngörülen süre içerisinde, tebligat veya ilan tarihinden itibaren kamulaştırma işlemine idarî yargıda iptal veya adli yargıda maddi hatalara karşı düzeltim davası açabilecekleri,

e) Açılacak davalarda husumetin kime yöneltileceği,

f) 14 üncü maddede öngörülen süre içerisinde, kamulaştırma işlemine karşı idarî yargıda iptal davası açanların, dava açtıklarını ve yürütmenin durdurulması kararı aldıklarını belgelendirmedikleri takdirde, kamulaştırma işleminin kesinleşeceği ve mahkemece tespit edilen kamulaştırma bedeli üzerinden taşınmaz malın kamulaştırma yapan idare adına tescil edileceği,

g) Mahkemece tespit edilen kamulaştırma bedelinin hak sahibi adına hangi bankaya yatırılacağı,

h) Konuya ve taşınmaz malın değerine ilişkin tüm savunma ve delilleri, tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde mahkemeye yazılı olarak bildirmeleri gerektiği,

Belirtilir.

Mahkemece, kamulaştırılacak taşınmaz malın bulunduğu yerde mahalli gazete çıkıyor ise, bu mahalli gazetelerden birisinde ve Türkiye genelinde yayımlanan gazetelerin birisinde kamulaştırmanın ve belgelerin özeti en az bir defa yayımlanır.

Mahkemece belirlenen günde yapılacak duruşmada hakim, taşınmaz malın bedeli konusunda tarafları anlaşmaya davet eder. Tarafla-rın bedelde anlaşması halinde hakim, taraflarca anlaşılan bu bedeli kamulaştırma bedeli olarak kabul eder ve sekizinci fıkranın ikinci ve devamı cümleleri uyarınca işlem yapar.

Mahkemece yapılan duruşmada tarafların bedelde anlaşamamaları halinde hakim, en geç 10 gün içinde keşif ve 30 gün sonrası için de duruşma günü tayin ederek, 15 inci maddede sayılan bilirkişiler marifetiyle ve tüm ilgililerin huzurunda taşınmaz malın değerini tespit için mahallinde keşif yapar. Yapılacak keşifte, taşınmaz malın bulunduğu yerin bağlı olduğu köy veya mahalle muhtarının da hazır bulunması amacıyla, muhtara da davetiye çıkartılır ve keşifte hazır bulunması temin edilerek, muhtarın beyanı da alınır.

Bilirkişiler, taraflar ve diğer ilgililerin beyanını da dikkate alarak, 11 inci maddedeki esaslar doğrultusunda taşınmaz malın değerini belirten raporlarını 7 gün içinde mahkemeye verirler. Mahkeme bu raporu, duruşma günü beklenmeksizin taraflara tebliğ eder. Yapılacak duruşmaya hakim, taraflar veya vekillerini ve bilirkişileri çağırır. Bu duruşmada tarafların bilirkişi raporlarına varsa itirazları dinlenir ve bilirkişilerin bu itirazlara karşı beyanları alınır.

Tarafların bedelde anlaşamamaları halinde gerektiğinde hakim tarafından 15 gün içinde sonuçlandırılmak üzere yeni bir bilirkişi kurulu tayin edilir ve hakim, tarafların ve bilirkişilerin rapor veya raporları ile beyanlarından yararlanarak adil ve hakkaniyete uygun bir kamulaştırma bedeli tespit eder. Mahkemece tespit edilen bu bedel, taşınmaz mal, kaynak veya irtifak hakkının kamulaştırılma bedelidir. Tarafların anlaştığı veya tarafların anlaşamaması halinde hakim tarafından kamulaştırma bedeli olarak tespit edilen miktarın, peşin ve nakit olarak veya kamulaştırma bu kanunun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre yapılmış ise, ilk taksitin yine peşin ve nakit olarak hak sahibi adına, hak sahibi tespit edilememiş ise ileride ortaya çıkacak hak sahibine verilmek üzere 10 uncu maddeye göre mahkemece yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılması ve yatırıldığına dair makbuzun ibraz edilmesi için idareye 15 gün süre verilir. Gereken hallerde bu süre bir defaya mahsus olmak üzere mahkemece uzatılabilir. İdarece, kamulaştırma bedelinin hak sahibi adına yatırıldığına veya hak sahibinin tespit edilemediği durumlarda, ileride ortaya çıkacak hak sahibine verilmek üzere bloke edildiğine dair makbuzun ibrazı halinde mahkemece, taşınmaz malın idare adına tesciline ve kamulaştırma bedelinin hak sahibine ödenmesine karar verilir ve bu karar, tapu dairesine ve paranın yatırıldığı bankaya bildirilir. Tescil hükmü kesin olup tarafların bedele ilişkin temyiz hakları saklıdır.

Bu maddede öngörülen işlemler, mahkemenin davetine uymayanlar olduğu takdirde ilgilinin yokluğunda yapılır.

Hak sahibinin tespit edilemediği durumlarda mahkemece, kamulaştırma bedelinin üç aylık vadeli hesaba dönüştürülerek nemalandırılması amacıyla gerekli tedbirler alınır.

Kamulaştırılması yapılan taşınmaz mal, tahsis edildiği kamu hizmeti itibariyle sicile kaydı gerekmeyen bir niteliğe dönüşmüş ise, istek halinde mahkemece sicil kaydının terkinine karar verilir.

Bu tescil ve terkin işlemi sırasında mal sahiplerinin bu taşınmaz mal nedeniyle vergi ilişkisi aranmaz. Ancak, tapu dairesi durumu ilgili vergi dairesine bildirir.

14 üncü maddede belirtilen süre içinde, kamulaştırma işlemine karşı hak sahipleri tarafından idarî yargıda iptal davası açılması ve idarî yargı mahkemelerince de yürütmenin durdurulması kararı verilmesi halinde mahkemece, idarî yargıda açılan dava bekletici mesele kabul edilerek bunun sonucuna göre işlem yapılır.

Kamulaştırma işlemine karşı idarî yargıda iptal veya maddi hatalara karşı adli mahkemelerde açılacak düzeltim davalarında hangi idareye husumet yöneltileceğinin davetiye ve ilanda açıkça belirtilmemiş veya yanlış gösterilmiş olması nedeniyle davada husumet yanlış yöneltilmiş ise, gerçek hasma tebligat yapılmak suretiyle davaya devam olunur."

BAŞKAN - 5 inci madde üzerindeki ilk söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Oğuz Tezmen'e ait.

Buyurun Sayın Tezmen. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA OĞUZ TEZMEN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten de, ülkemizde ciddî sorunlardan biri olan ve çok sayıda kişinin mağduriyetine yol açan, bir diğer yönden de kamunun büyük fonları kaybetmesine yol açan kamulaştırma olayları ciddî bir esasa bağlanıyor.

Kamulaştırma çok önemli; çünkü, kişinin rızası dışında, kamu gücünü kullanarak kişinin mülkiyet hakkını ortadan kaldırıyorsunuz; karşılığında bir bedel veriliyor ya da verilir gibi gözüküyor, uzun süre sürüncemede bırakılıyordu. Bunun yeni esaslara bağlanmasını, gerçekten, çok önemli bir aşama olarak kabul etmek lazım.

Türkiye'nin de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde suçlu duruma düşmesine yol açacak uygulamaların, artık, bundan böyle ortadan kalkmasını sağlayacağı için, getirilen düzenleme önemli bir düzenlemedir, doğru bir düzenlemedir. Gerçekten de, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde         4000'i aşkın davada, bu istimlake ilişkin olarak, Türkiye yargılanıyor ve bunun sonucunda da yarattığımız imaj, kişi hak ve hukukuna saygı göstermeyen bir ülke görüntüsü sergiliyordu. Komisyonda da uzun tartışmalar sonucunda getirilen düzenleme, gerçekten, ihtiyacı karşılayacak yeni, pratik ve etkin düzenlemeler içeriyor.

Burada, artık, öncelikle, ödeneğin yeterince olmasını, onun dışında da, bedel tespitinde uzlaşmayı öne alan bir düzenleme var. Yani, kişiyi çağıracaksınız; diyeceksiniz ki "ben sizin malınıza talibim, kaç para istiyorsunuz?" Uzlaşma olursa olacak; ama, uzlaşma olmazsa ne oluyor: İdare, mahkemeye başvuruyor; mahkeme de, idarenin verdiği verileri dikkate alarak bilirkişiye gidiyor, bir değer tespiti yaptırıyor. Bu değer tespiti bir kere daha itiraza konu edilebiliyor ve bu değer tespiti yapıldıktan sonra, artık, bedel kesinleşmiş oluyor ve gerçekten de, gerek vatandaş açısından ciddî mağduriyetlere yol açan düşük bedelle istimlakler önleniyor, gerekse kamuyu ciddî zararlara sokan ve bazı aracıların büyük paralar kazanmasına imkân sağlayan tezyidi bedel davalarının da bu surette ortadan kalkmasına imkân sağlanıyor. Gerçekten, önemli bir düzenleme. 5 inci maddeyle getirilen düzenleme, işi etkin bir hale getiriyor. Artık, mahkemenin belirlediği değerden sonra yapılacak iş, onbeş gün içerisinde idarenin parayı kişi adına yatırması. Yatırdıktan sonra tescil işlemi oluyor. Yatırmadığı takdirde kamulaştırma gerçekleşmemiş oluyor. Bu, önemli bir düzenleme. Gerçekten de, bundan sonra, artık, birtakım aracıların araya girerek yüksek bedellerle kamu fonlarını, tezyidi bedel davalarıyla, hem çok sayıda davanın sürmesini engelleyecek bir düzenleme, hem de kamu zararına yol açacak bir yol da tıkanmış oluyor. Daha da önemlisi, eskiden, idareler, büyük ölçüde, elindeki düşük ödeneklerle kendi belirledikleri değer üzerinden kamulaştırma yapıyorlardı ve kendi belirledikleri değer, ödenekleri  sınırlı olduğu için, çok düşük oluyordu; vatandaş, gitsin, hakkını mahkemede arasın deniyordu. Köyde arazisi istimlak edilmiş bir İnsanın, mahkemeye gidip, bu süreci işletmesi kolay olmuyordu; orada birileri araya girip, yüksel bedellerle, tezyidi bedellerle büyük fonlar, büyük kaynaklar elde edilebiliyordu. Bu, artık, ortadan kalkacağa benziyor bu düzenlemeyle.

Yalnız, burada dikkat edilmesi gereken en önemli olay, malı kamulaştırılacak kişilerin, gerek kamulaştırma işleminden gerekse bedel tespitinden haberdar edilmeleridir. Bu, fevkalade önem taşıyor; en kritik nokta budur. Yani, bir malınız vardır... Köyde yaşayan belki haberdar olur; ama, köyden başka yerde yaşayan insanların, mallarının istimlak edildiğinden haberdar olmamaları keyfiyeti söz konusu olabilir. O zaman, bunun için her türlü... Gazetede ilan yeterli bir olay değildir; çünkü, mahallî gazeteler, özellikle, kırsal alanda fazla etkili olamıyor. Onun için, idarelerin yapması gereken, mutlaka, kişiyi tespit edip, ona ulaşma imkânını sağlamak lazımdır. İnternet de bu bakımdan, fevkalade önemli bir müessese. Internet olanaklarını kullanarak, idarele, gerek kamulaştırmaya ilişkin niyetlerini...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen tamamlayınız.

OĞUZ TEZMEN (Devamla) - Kısa bir süre Sayın Başkan.

İnternet üzerinde yapacakları kamulaştırmaya ilişkin işlem ve kararlarını, ayrıca, tebliğ edilmemişse, yani, bir kamulaştırma işlemi yapılmış, ancak, kişiler ortada yoksa, o zaman bulunmayan insanların da isimlerini açıklamak durumunda olmaları lazım. Öyle olunca, kişisel mağduriyetler ortadan kalkabilir. On sene, beş sene sonra adam farkına varmış ki, belli bir yerdeki arazisi kamulaştırılmış, parası da yatmış, ama, enflasyondan erozyona uğramış. Bu tür yaklaşımların önlenmesi için uygulamacıların da fevkalade titiz olmaları lazım diyor, teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tezmen.

Fazilet Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Rıza Ulucak; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA RIZA ULUCAK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 653 sıra sayılı Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Yüce Meclisimizin Sayın Başkanını ve siz değerli üyelerini Fazilet Partisi Grubu ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Tasarının 5 inci maddesi, 2942 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinde önemli değişiklikler içermektedir. Halen meriyette bulunan kanunun 10 uncu maddesinde "kıymet takdiri komisyonları" başlığı altında, il kıymet takdiri komisyonu ve ilçe kıymet takdir komisyonlarının kuruluşu ile çalışma esasları düzenlenmektedir. Bu defa, huzurunuza getirilen tasarıyla, meri kanunun uygulanması sırasında ortaya çıkan sorunların en aza indirilmesi amacıyla, sadece takdir komisyonlarının oluşum ve çalışma esaslarıyla kısıtlı 10 uncu maddenin kapsamı büyük ölçüde genişletilmektedir. Buna göre, kamulaştırılacak taşınmaz mallar hakkında idarece başlangıçta yapılması gereken işlemler yapıldıktan sonra, kamulaştırma işleminin tek davayla ve süratli bir şekilde çözümlenmesini teminen, kamulaştırmayı yapacak olan devlet veya diğer kamu tüzel kişileri, doğrudan taşınmaz malın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesine müracaat ederek taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespitini isteyecektir. Bu müracaatta, tespit edilen bedelin peşin veya kanunun 3 üncü maddesi uyarınca kamulaştırma halinde taksitle ödenmesi karşılığında, idare adına tescili istenecektir. Mahkeme, idarenin başvuru tarihinden itibaren en geç 30 gün sonrası için belirlediği duruşma gününü, dava dilekçesi ve idare tarafından verilen belgelerin birer örneğini, taşınmaz malın malikine meşruhatlı davetiyeyle bildirerek duruşmaya çağırır. Duruşma günü idareye de tebliğ olunur. İdarece yapılan araştırmalara rağmen adresleri bulunamayanlara 7201 sayılı Tebligat Kanununun 28 inci maddesi gereğince ilanen tebligat yapılır. Mahkemece malike yapılacak tebligatta, bu maddenin üçüncü fıkrasında belirlenen hususlar belirtilecektir.

Az önce katip üyemiz tarafından yüksek ıttılanıza sunuldu; bu hususlar belirlenecektir. Belirlenen günde yapılacak duruşmada, hâkim, taşınmaz malın bedeli konusunda tarafları anlaşmaya davet edecektir ki, bu, hukukumuza hemen hemen yeni girmiş bir müessese olarak ortaya çıkmaktadır. Tarafların bedelde anlaşması halinde, hâkim, taraflarca anlaşılan bu bedeli, kamulaştırma bedeli olarak kabul edecek ve 10 uncu maddenin sekizinci fıkrası, ikinci cümlesi ve devamı uyarınca işlem yapılacaktır. Bu duruşmada tarafların bedelde anlaşamamaları halinde, hâkim, en geç on gün içinde keşif ve otuz gün sonrası için duruşma günü tayin ederek, bilirkişilerin marifetiyle, tüm ilgililerin huzurund, taşınmaz malın değerini tespit için mahallinde keşif yapar. Burada yapılacak keşif hususunda esaslar getirilmiş. Mesela, taşınmaz malın değerini belirten raporları, bilirkişiler, yedi gün içinde takdim edeceklerdir. Bu rapor, duruşma günü beklenmeksizin taraflara tebliğ edilecektir. Yapılacak duruşmaya, hâkim, taraflar veya vekilleri ve bilirkişiler çağrılacaktır. Bu duruşmada, tarafların bilirkişi raporlarına varsa itirazları anında dinlenecek ve bilirkişilerin bu itirazlara karşı beyanları alınacaktır. Tarafların bedelde yine anlaşamamaları halinde, hâkim tarafından, onbeş gün içinde sonuçlandırılmak üzere, yeni bir bilirkişi kurulu tayin edilecektir.

Burada, tebligatla ilgili birtakım hükümler geliyor. Tabiî, süremiz çok kısıtlı olduğu için, bu hususları zikredemiyorum. Hak sahibinin tespit edilemediği durumlarda, mahkemece, kamulaştırma bedelinin üç aylık vadeli hesaba dönüştürülerek nemalandırılması amacıyla gerekli tedbirler alınacaktır.

İdarî yargı yoluna gidilmesi hususunda da, taraflara, yani, ilgili maliklere zamanında tebligat yapılacak ve günleri bildirilecektir. Şimdi, bu hususlar hukukumuza yeni girmiş hususlardır.

Kanunun hayırlı olmasını temenni ediyor; hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde bir önerge vardır; okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 653 sıra sayılı Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin 7 nci fıkrasında yer alan "7 gün" ibaresinin "15 gün" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

E.Safder Gaydalı

Devlet Bakanı

BAŞKAN - Hükümet tarafından verilen bu önergeye Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HAYRETTİN ÖZDEMİR (Ankara) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Maddeyi, yapılan bu değişiklikle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler.. Madde kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6. - 2942 sayılı Kanunun 11 inci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Kamulaştırma bedelinin tespiti esasları

Madde 11. - 15 inci madde uyarınca oluşturulacak bilirkişi kurulu, kamulaştırılacak taşınmaz mal veya kaynağın bulunduğu yere mahkeme heyeti ile birlikte giderek, hazır bulunan ilgilileri de dinledikten sonra taşınmaz mal veya kaynağın;

a) Cins ve nevini,

b) Yüzölçümünü,

c) Kıymetini etkileyebilecek bütün nitelik ve unsurlarını ve her unsurun ayrı ayrı değerini,

d) Varsa vergi beyanını,

e) Kamulaştırma tarihindeki resmî makamlarca yapılmış kıymet takdirlerini,

f) Arazilerde, taşınmaz mal veya kaynağın kamulaştırma tarihindeki mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde ge-tireceği net gelirini,

g) Arsalarda, kamulaştırma gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre satış değerini,

h) Yapılarda kamulaştırma tarihindeki resmî birim fiyatları ve yapı maliyet hesaplarını ve yıpranma payını,

ı) Bedelin tespitinde etkili olacak diğer objektif ölçüleri,

Esas tutarak düzenleyecekleri raporda bütün bu unsurların cevaplarını ayrı ayrı belirtmek suretiyle ve ilgililerin beyanını da dikkate alarak gerekçeli bir değerlendirme raporuna dayalı olarak taşınmaz malın değerini tespit ederler.

Taşınmaz malın değerinin tespitinde, kamulaştırmayı gerektiren imar ve hizmet teşebbüsünün sebep olacağı değer artışları ile ilerisi için düşünülen kullanma şekillerine göre getireceği kâr dikkate alınmaz.

Kamulaştırma yoluyla irtifak hakkı tesisinde, bu kamulaştırma sebebiyle taşınmaz mal veya kaynakta meydana gelecek kıymet dü-şüklüğü gerekçeleriyle belirtilir. Bu kıymet düşüklüğü kamulaştırma bedelidir."

BAŞKAN - 6 ncı madde üzerinde ilk söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Denizli Milletvekili Sayın Mehmet Gözlükaya'ya ait.

Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Zeki Çakan bakıyor, çabuk konuş diye işaret ediyor. Tabiî, süremi aşmamaya çalışacağım.

Maddeye geçmeden önce... Bu tasarıyla getirilmek istenilen hususlar belli; istimlakler hızlansın, kimse mağdur olmasın, bir an önce bedelleri ödensin gibi birtakım faydalı tarafları var.

Ayrıca, uzman bilirkişilerin kullanıldığı bir yasa olarak görüyoruz. Gerçi, eski yasaya göre de uzman bilirkişiler mahkemelerce kullanılır; ama, burada, biraz daha ciddiyetle ele alınmış.

Benim, burada, çok kısa olarak üzerinde durmak istediğim husus şu: Bu yasayla -yani, peşin ödemeyle- yatırımlar azalabilir. Zaten, bu hükümet yatırım yapacak değil; ülke iflas etmiş, yatırım yapması da mümkün değil. 49 katrilyonluk bütçede 2,5-3 katrilyonluk bir yatırım var.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Az, değil mi?

MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) - Az.

Bununla, bu istimlaklerle, İstimlak Yasası da bahane edilerek, yatırımlar daha az olur, daha çok kısıtlanabilir diye bir endişe duyuyorum.

Bir de olumlu yanı var. Tabiî, iktidarlar politik birtakım yatırımlar da yapar. Bu yasa, belki, peşin ödeme sebebiyle bu yatırımları, politik yatırımları azaltabilir diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, 5 inci madde geçti. Bu maddede, mahkemelerce ilan meselesi var; o konuda bir tereddütüm var. Burada, mahkemece, kamulaştırılacak taşınmaz malın bulunduğu yerdeki mahallî gazete ve ulusal gazetelerden birinde en az bir defa olmak üzere ilan edilir deniliyor. Bu yasa, sadece devletin büyük kurumlarına, Karayolları ve DSİ gibi kurumlarına hitap etmiyor; bu yasayla, küçük belediyeler de istimlaklere, kamulaştırmalara gidecekler.

Şimdi, bir belediyeyi -orada, özellikle dikkat ettim- hem yerli gazeteyle, mahallî gazeteyle mecbur kılıyor hem de ulusal gazeteyle ilana mecbur kılıyor. Bütün belgelerin de yayımlanacağı bir ilanda, küçük belediyelerin mağdur olabileceği, çok masraf altında kalabilecekleri endişesini taşıyorum. Olmayan kişilerle ilgili, yani, gaiplerle ilgili, bu konuda bir düzenleme yapılmış; ama, belediyeler için, küçük belediyeler için endişemi tekraren ifade ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, 6 ncı maddeyle getirilen husus, aşağı yukarı, eski 11 inci maddedeki hususları taşıyor, aynı hükümler geliyor. Yalnız, burada, 5 inci maddeyle getirilen mahkemelerce kamulaştırmadan önce yapılacak değer tespitinin esaslarını tekrar etmişler. Zaten, bu yasadaki en büyük yeniliklerden birisi, mahkemelerce, kamulaştırma değerlerinin kamulaştırma işlemleri bitmeden önce tespit edilmesi esasıdır.

Burada, gene ölçüleri, kıymet değerini tespit ederken göze alınması gereken ölçüleri tespit etmiş.

Doğru Yol Partisi olarak bu maddeye olumlu baktığımızı ifade ediyorum. Yasanın hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Fazilet Partisi Grubu adına Afyon Milletvekili Sayın Sait Açba; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA SAİT AÇBA (Afyon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamulaştırma Yasasında değişiklik yapan tasarının 6 ncı maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

6 ncı maddede, kıymet takdiriyle ilgili hususlar düzenlenmiştir. Burada, şu anda yürürlükte olan yasadan farklı olarak, bir bilirkişi kurulu tespit edilmektedir; mahkeme heyetiyle birlikte taşınmaz malın bulunduğu yere gitmek suretiyle, hazır olan ilgilileri dinledikten sonra, yasada dokuz bent olarak belirtilen kıymet takdiriyle ilgili ölçütlerden hareketle, kıymet takdiri gerçekleştirilmektedir. Yürürlükte olan yasadaki dokuz bent ile şu andaki yasa tasarısındaki dokuz bent, tamamıyla aynıdır, ölçütlerde herhangi bir değişiklik yoktur.

Tabiî, daha önce, kıymet takdiriyle ilgili olarak uygulamalara baktığımızda, yine, aynı şekilde, karma bir sistem uygulanıyordu; ancak, tespit edilen kıymetlerin geçmişte çok düşük olduğunu görüyorduk ve kıymet takdir komisyonlarının, gerçekten, daha çok idarenin temsilcisi tarzında, idarenin hazırlamış olduğu belge ve raporlara imza atan, âdeta formalite komisyonu şeklinde bir görev ifa ettiklerini geçmişte gördük. Bundan dolayı, çok sayıda bedel artırım davaları açıldı. Bu davalar, çok uzun yıllar sürdü. Bu davalardan dolayı, bilhassa enflasyonist ortamda, pek çok hak sahibi oldukça zarar gördü. Uygulanan kanunî gecikme faizleri de, hiçbir zaman için, hak sahiplerinin bu zararlarını telafi edici anlamda, yeterli olmadı. Şu anda, mevcut yasadaki düzenleme, kıymet takdiriyle ilgili olarak, hem idarenin hem de mahkemenin, çeşitli meslek gruplarının temsil edildiği, daha çağdaş bir düzenlemeyi ortaya koymuş durumda. Dolayısıyla, yasanın bu tarzda düzenlenişine, biz de, Fazilet Partisi olarak katılıyoruz. Ancak, bu kıymet takdiriyle ilgili olarak, karma sistem içinde uygulanan pek çok ölçütler var. Tabiî, bu ölçütlerle ilgili bazı hususlara da dikkatinizi çekmek istiyorum. Burada, bu dokuz bent halinde sıralanan ölçütler içinde vergi beyanı yer almaktadır. Vergi beyanı, bir takdir ölçüsü olarak kullanılmaktadır. Tabiî, vergi beyanı unsur olunca, ekseriya, kıymet takdiri, bedelin rayiç değerden daha az belirlenmesine sebep olmaktadır. İster vergiden kaçınma olsun, ister vergi kaçırma densin, Emlak Vergisi beyannamelerine baktığımızda, rayiç bedelin çok altında tespit edilmiş olduklarını görürüz. Bu değerler, şüphesiz, kamulaştırmaya esas bedelin tespitinde dikkate alınan değerlerdir. Rayiç bedelin altında olması, bir bakıma, kamulaştırmaya esas alınacak değerlerin tespiti açısından bir olumsuzluğu da beraberinde getirmektedir.

Yine, bir başka hususa da dikkati çekmek isterim. Burada, ölçütlerden (g) bendindeki emsal satış değerinin de Türkiye şartlarında gerçekçi olmadığını ifade etmemiz gerekir. Bugün, Türkiye'de, hemen hemen hiçbir gayrimenkul satışı, akit tablosunda gerçek değerleriyle gösterilmemektedir. Uygulamada yaygın olan şüfa hakkının kullanılmasına yönelik satışlar dışında, akit tablolarında yer alan değerler, en iyimser tahminle, rayiç değerlerin yüzde 20'sini geçmemektedir. Tapu dairelerinde gerçek alım değerinin akit tablosuna olduğu gibi yansıtılmasını sağlayacak düzenleme yapılmadan veya böyle bir düzenlemeye geçilmeden, akit tablolarındaki rakamların rayiç değer olarak kabulü son derece hatalıdır. Dolayısıyla, hak sahiplerinin mağdur olmaması açısından, bu ölçütlerin kullanılmasında azamî ölçüde hassasiyete ihtiyaç vardır.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Açba.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, Doğru Yol Partisi olarak, biz, bu kanunun süratle çıkarılmasından yanayız; ancak, iktidar milletvekillerinin bu katılımı sağlaması açısından, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 6 ncı maddeyi oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısı arayacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur.

10 dakika ara veriyorum.

Kapanma saati: 17.57


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati :18.10

BAŞKAN : Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL

KÂTİP ÜYELER : Mehmet AY (Gaziantep), Levent MISTIKOĞLU (Hatay)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 88 inci Birleşiminin Üçüncü O-turumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

7. - Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/837) (S.Sayısı : 653) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve hükümet yerinde.

6 ncı maddenin oylanması sırasında karar yetersayısının aranılması istenmiş; ancak, ulaşılamamıştı. Şimdi oylamayı tekrarlıyorum.

Elektronik cihazla oylama yapacağım.

3 dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; 6 ncı madde kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 7.- 2942 sayılı Kanunun 14 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 14. - Kamulaştırmaya konu taşınmaz malın maliki tarafından 10 uncu madde gereğince mahkemece yapılan tebligat gününden, kendilerine tebligat yapılamayanlara tebligat yerine geçmek üzere mahkemece gazete ile yapılan ilan tarihinden itibaren otuz gün içinde, kamulaştırma işlemine karşı idarî yargıda iptal ve maddî hatalara karşı da adlî yargıda düzeltim davası açılabilir.

İdarî yargıda açılan davalar öncelikle görülür.

İştirak halinde veya müşterek mülkiyete, paydaşların tek başına dava hakları vardır.

İdare, kamulaştırma belgelerinin mahkemeye verildiği günden itibaren 30 gün içinde maddî hatalara karşı adlî yargıda düzeltim davası açabilir.

İdare tarafından, bu Kanun hükümlerine göre tespit olunan malike karşı açılan davaların görülmesi sırasında, taşınmaz malın gerçek malikinin başka bir şahıs olduğu anlaşıldığı takdirde, davaya bu gerçek malik, tapu malikinin daha önce öldüğü sabit olursa mirasçıları da dahil edilmek suretiyle devam olunur.

Açılan davaların sonuçları dava açmayanları etkilemez."

BAŞKAN - 7 nci madde üzerindeki ilk söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Bingöl Milletvekili Sayın Necati Yöndar'a ait.

Süreniz 5 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA NECATİ YÖNDAR (Bingöl) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 653 sıra sayılı Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 7 nci maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, şahsım ve Grubum adına, hepinize saygılar sunarım.

Kamulaştırma, kamu yararının gerektirdiği hallerde, özel mülkiyette bulunan taşınmaz mallara, kamu gücünü kullanarak, cebren el atma olduğuna göre, en önemli hususun, taşınmaz malların değerinin, kamuyu da, vatandaşı da mağdur etmeyecek şekilde tespit edilmesi ve bu bedelin, istisnai haller dışında, peşin ödenmesi olduğunda şüphe yoktur.

Kamulaştırma Kanununun uygulanmasında karşılaşılan ve genel gerekçede de güzel bir şekilde ifade edilen sorunlar nedeniyle, bu kanunda değişiklik yapılmasının zorunlu olduğu, hepimizce kabul edilen bir gerçektir. Yeterli ödenek olmadan yapılan kamulaştırmalar, tezyidi bedel davaları sonucunda ulaşılan ve ödemesi yıllar alan kamulaştırma bedelleri, vatandaşımızı uluslararası kuruluşlar nezdinde hak aramaya mecbur bırakan ve devletimizin aleyhinde sonuçlanan başvurular, devleti vatandaşla ihtilaflı hale getiren uygulamalar göz önünde bulundurulduğunda, görüşmekte olduğumuz değişiklik tasarısını olumlu karşılamaktayız.

Madde, tasarının esprisine uygun olarak tadil edilmektedir. Nedir tasarının esprisi: Taşınmaz mala ihtiyaç duyan kamu kuruluşu, ya vatandaşla bedelde anlaşacak ya da anlaşmama halinde mahkemeye başvurarak, taşınmaz malın değerini tespit ettirecek. Bu espriye uygun olarak, artık, tezyidi bedel veya tenzili bedel yoluna gidilmeyecek ve netice itibariyle, bu davalar açılmayacaktır.

Madde, bu şekilde değiştirilmektedir; ancak, üzerinde özenle durulması gereken husus şudur: Kamulaştırılacak taşınmaz malın bedelinin, gerçek değerini yansıtacak şekilde tespit edilmesi elzemdir; yani, değer tespiti yapılırken, hem kamu zarara uğratılmamalı hem de vatandaş mağdur edilmemelidir.

Tasarıda, bedel taksidine ilişkin esaslar şu şekilde özetlenebilir: İdareler, öncelikle, uygulayacakları satın alma usulünde, kıymet takdirini yaparken, konuyla ilgili uzman kişilerden, sanayi ve ticaret odalarından ve mahallî emlak alım satım bürolarından bilgi alacaklardır. Bu bilgiler ışığında, idare bünyesinde kurulacak en az üç kişilik kıymet takdir komisyonu, bedeli belirleyecektir. Bu şekilde belirlenecek bedeli, taşınmaz malın maliki kabul etmediği takdirde, idare, bedelin tespiti için mahkemeye başvuracaktır; mahkeme, değer tespitini bilirkişi kuruluna yaptıracaktır. Bu bilirkişi kurulunun üç üyesi, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğine bağlı ihtisas odalarından, ikisi de, o bölgede oturan, mühendis ve mimar olan taşınmaz mal sahipleri arasından seçilmektedir. Bunların bulunmadığı hallerde ise, kurulun ne şekilde oluşturulacağına tasarıda yer verilmiştir.

Malumları olduğu üzere, taşınmaz malın -arsa, arazi, bina ve sair- değerini takdir etmek bir ihtisas işidir; tecrübeyi ve daha da önemlisi, emlak piyasasını iyi bilmeyi ve izlemeyi gerektirir. Alternatif yatırım araçlarındaki ekonomik gelişmeleri izleyecek, yorumlayacak düzeyde ekonomi bilgisine sahip olmanın, aranılması gereken özelliklerden biri olmasını da düşünüyoruz.

Bu cümleden hareketle, gerek 8 inci madde ve gerekse 15 inci maddede, gayrimenkul ekspertiz kuruluşlarına ve önümüzdeki günlerde oluşturulmasının zorunlu olduğuna inandığım emlak müşavirliği müessesesine yer verilmemesini de bir eksiklik olarak gördüğümüzü ifade ediyor, bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yöndar.

Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini, Konya Milletvekili Sayın Lütfi Yalman ifade edecekler.

Buyurun Sayın Yalman. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA LÜTFİ YALMAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 653 sıra sayılı, Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 7 nci maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu, yürürlüğe girdiği 1983 tarihinden bu tarafa, uygulamaları sırasında birçok problemi ve anlaşmazlığı, sorunları beraberinde getirmiş idi; bu, hepimizin malumu. Kamulaştırmalar, âdeta, sorunlar yumağı halindeydi. İster devlet-vatandaş kamulaştırmaları ve işbirliğinde isterse belediye kamulaştırmalarında, vatandaş ve devlet birçok problemle karşı karşıya kalıyordu. Anayasanın 46 ncı maddesi, kamu yararına olan hallerde kamulaştırmaların yapılabileceğine dair hükümleri havidir; ancak, detayların mutlak manada bir kanunla belirlenmesini ve ortaya konulmasını amir hükümleri de taşıyor.

Değerli arkadaşlar, 2942 sayılı Kanunun uygulanması sırasında devlet ile vatandaş arasında çok sayıda anlaşmazlık zuhur etmiş, hatta, bu anlaşmazlıkların bir kısmı da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine kadar intikal etmiş idi. Dolayısıyla, kamulaştırma, Türkiye'de problemler yumağı haline geldiği gibi, vatandaşlarımızı da Avrupa kapılarında hak aramaya kadar götürmüştü.

Bu kanun tasarısı, problemlerin ana boyutuna çözümler getiriyor. Bu vesileyle, Fazilet Partisi Grubu olarak desteklerimizi veriyoruz; fakat, bazı maddeler üzerinde, acaba, bürokratik işlemler de aynı şekilde çözümlenebilecek mi, bürokratik işlemler ve sıkıntılar ortadan kaldırılabilecek mi gibi birtakım endişeler taşıyoruz. İnşallah, hazırlanacak yönetmelikler çerçevesinde, bürokratik işlemlerle ilgili problemler ortadan kaldırılır; böylelikle, vatandaşlar da Avrupa kapılarına gitmekten vazgeçer ve kurtulurlar.

Değerli arkadaşlarım, 7 nci madde, 2942 sayılı Kanunun 14 üncü maddesindeki değişiklikleri beraberinde getiriyor. Tasarının 7 nci maddesinin son fıkrasında şöyle bir cümle var: "Açılan davaların sonuçları, dava açmayanları etkilemez." Acaba, birkaç şahsı ilgilendiren konularda, bunlardan biri dava açtığı zaman, neticeyi değiştirecek herhangi bir karar çıkarırsa ortaya, bilirkişi raporuyla neticeyi değiştirici herhangi bir mahkeme kararı elde ederse, dava açmayan kişilerle arasında farklı muameleler doğmayacak mıdır? Bu ikili uygulamalar, sıkıntıları beraberinde getirmeyecek midir? Bununla ilgili endişelerimi madde üzerinde dile getirmiş olayım. Farklı fiyatlar uygulanmış olabilir, farklı fiyatlar ortaya çıkmış olabilir; bu, beraberinde birtakım sıkıntıları getirir.

Bu tasarının belki düşünülmeyen bir başka boyutunu daha dile getirmek istiyorum; o da şudur: Biliyorsunuz, hazırlanmış olan yeni ekonomik programda, pakette -yatırımlarda, zaten 2001 yılı bütçesi içerisinde bir hayli kısıtlamalar var idi- yatırımların, devlet yatırımlarının küçültülmesi ve durdurulmasıyla alakalı yeni birtakım kısıtlamalar beraberinde getirildi. Şimdi, bu tasarı, bir yükümlülüğü beraberinde getiriyor. Eğer bünyesinde kamulaştırma olan bir yatırım var ise, bu kamulaştırma yapılacak taşınmazlarla ilgili, mutlak manada, bütçede karşılığı, ödeneği gösterilmek mecburiyetindedir. Dolayısıyla, bu kamulaştırmayı yapma imkânı kalmamaktadır. Tabiî, bu, belki görünüşte... Şu anda, 2001 yılı bütçesi içerisinde yapılabilecek yatırımlarla ilgili düzenlemelerin ne şekilde göz önüne alınacağı, ne şekilde düzenleneceği konusunu, zannedersem, ilgili arkadaşlarımız veya bakanlıklarımız dikkate alacaklar; bu çerçeve içerisinde birtakım çalışmalar yapacaklardır diye düşünüyorum.

Tasarı, genel mahiyeti itibariyle problemleri ortadan kaldıracak tarzdadır. Bu vesileyle, hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yalman.

Madde üzerinde bir önerge vardır; okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 7 nci maddesinde yer alan 14 üncü maddenin 5 inci fıkrasına "...olunan malike" ibaresinden sonra "ve zilyede" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

             Aydın Tümen              Mehmet Şandır            Zeki Çakan

                  Ankara                           Hatay                       Bartın

             Vahit Kayrıcı                                                 Mihrali Aksu

                  Çorum                                                          Erzincan

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Sayın Başkanım, çoğunluğumuz hazır bulunmuyor; takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Sayın Başkan, tasarının 11 inci maddesinde bu hüküm zaten belirtilmiştir; burada da yer almasının bir mahzuru yoktur. Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Takdire bırakıldığı için, önerge sahipleri...

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Halen yürürlükte bulunan 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu hükümlerine göre, taşınmaz malikinin, maliki yoksa taşınmaza zilyet olduğu tespit olunanların mallarının kamulaştırılacağı dolayısıyla taşınmaz maliki, maliki olmadığı takdirde zilyetliği ispatlanan zilyet de davada taraf olabilmektedir.

Kanun tasarısının 7 nci maddesinde düzenlenen 14 üncü maddenin beşinci fıkrasının birinci satırında sadece malikten bahsedilmektedir. Kanun tasarısının 2 nci maddesiyle değiştirilen 2942 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi değiştirilmiş, ancak "zilyet" ibaresini ihtiva eden birinci fıkrası ise aynen muhafaza edilmiştir.

Diğer taraftan, Medenî Kanun hükümleri uyarınca belirli şartlarda zilyet de taşınmaz maliki olabilmektedir.

Bütün bu sebeplerden dolayı 14 üncü maddenin beşinci fıkrasına "... olunan malike" ibaresinden sonra gelmek üzere "zilyede" ibaresi eklenmiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Bu değişiklik istikametinde, görüşmekte olduğumuz 7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 8. - 2942 sayılı Kanunun 15 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 15. - Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğine bağlı ihtisas odalarının her biri tarafından, üyelerinin oturdukları yeri göz önünde bulundurarak her il için onbeş ila yirmibeş, ayrıca il merkezleri için il, ilçeler için ilçe idare kurullarınca bu bölgelerde oturan ve mühendis veya mimar olan taşınmaz mal sahipleri arasından on beş bilirkişi her yıl Ocak ayının ilk haftasında seçilerek isim ve adreslerini bildiren listeler valiliklere verilir. Bilirkişi olarak görev yapacakların nitelikleri ve çalışma esasları, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinin görüşü alınmak suretiyle Maliye Bakanlığı ile Bayındırlık ve İskân Bakanlığının birlikte hazırlayacakları bir yönetmelikle belirlenir.

Valilikçe onanan listelerden, odalar tarafından seçilenler il merkezi ve ilçelerdeki asliye hukuk mahkemelerine, idare kurulları tarafından seçilenler de seçildikleri yerin asliye hukuk mahkemelerine bildirilir.

Süresi bitenler tekrar seçilebilir.

Bilirkişi kurulu; kamulaştırmaya konu olan yerin cins ve niteliğine göre, üçü odalar listesinden, ikisi de idare kurulu listesinden seçilmek suretiyle beş kişiden oluşur.

Kamulaştırılan taşınmaz malın üstün niteliği göz önüne alınarak, bilirkişilerden üçü aynı uzmanlık kolundan seçilebilir.

Kamulaştırmayı yapan idarede görevli olanlar, kamulaştırılan taşınmaz malın sahipleri ve bunların usul ve füruu, karı-koca, üçüncü derece dahil, kan ve sıhri hısımları ve mal sahipleri ile menfaat ortaklığı olanlar bilirkişi seçilemezler.

İhtisas odalarının liste veremediği veya verilen listelerden fiili ve hukuki sebeplerle bilirkişi seçiminin imkânsız olduğu il ve ilçelerde, kamulaştırılan taşınmaz malın cins ve özelliğine göre, Bayındırlık ve İskân, Tarım ve Köyişleri ve Orman Bakanlıklarının taşra birimleri ile diğer resmi daire ve kurumlardan alınacak fen adamları ile bilirkişi kurulu tamamlanır. Bunların da bulunmadığı veya fiili veya hukuki sebeplerle bilirkişi seçimlerine imkan olmadığı takdirde, komşu illerin oda listelerinden, yoksa bu fıkrada belirtilen resmi daire ve kurumlardan alınacak fen adamları ile kurul tamamlanır.

Mahkemelere gönderilen listelerde yazılı olanlar ve yukarıdaki fıkrada gösterilen kimseler arasından taraflar bilirkişi seçmekte anlaşamadıkları takdirde bilirkişiler hakim tarafından re'sen seçilir.

Hakim, bilirkişilere yemin ettirir.

Bilirkişi kurulu, taşınmaz malın değerini 11 ve 12 nci maddeler hükümlerine göre tayin ve takdir ederek, gerekçeli raporunu 15 gün içinde mahkemeye verir.

Bilirkişilerce yapılan değer tespitinde, idarece belgelerin mahkemeye verildiği gün esas tutulur."

BAŞKAN - 8 inci madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini Ankara Milletvekili Sayın Saffet Arıkan Bedük ifade edecekler.

Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan, 653 sıra sayılı, Kamulaştırma Kanununda değişikliği öngören tasarının özellikle 8 inci maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunuyorum; şahsım ve Doğru Yol Partisi Grubu adına, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Kamulaştırma Kanunu gerçekten fevkalade önemli bir kanun. Bu kanun, hem kamu hukukunu hem de şahsın hukukunu ilgilendiren ve uygulamada fevkalade büyük sıkıntılar yaratan birkısım düzenlemeleri içermesi açısından da önemli bir kanun.

Mülkiyet hakkı, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde de ifadesini bulduğu üzere, çok önemli bir insanlık hakkıdır. Dolayısıyla, mülkiyet hakkını korumak ve onunla ilgili birkısım düzenlemeleri yapmak, çağdaş ülkelerin de görevidir. Çağdaş ülkeler, hem kamu hukukunu koruyacak; ama, bir taraftan da, şahsın hakkını ve hukukunu korumakta, mutlaka üzerine düşen görevi yapacaktır. İşte, bu anlayış içerisinde hazırlanan bu tasarıyı fevkalade olumlu bulduğumuzu özellikle belirtmek istiyorum. Ciddî, üzerinde güzel çalışılmış; aynı zamanda, Avrupa Birliğine dahil olan ülkelerden de yararlanıldığı işaret edilen ve bilinen; dolayısıyla, bugüne kadar çektiğimiz sıkıntıları bundan sonra çekmemek üzere düzenlendiğini dikkate aldığımızda, ümit ediyoruz ki, bunun sonuçlarını alırız diyorum ve o sebeple, bu konuda çalışmış olan arkadaşlarımızı da tebrik ediyorum.

Değerli milletvekilleri, bu maddeyle 15 ile 25 arasında bilirkişinin, özellikle, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğine bağlı odalar tarafından ihtisas sahibi olan kişiler arasından seçilmesi öngörülmektedir. Burada üzerinde durulması gereken nokta şu: Özellikle, şehir alanında yapılacak olan kamulaştırmalarda emlak konusu daha fazla ağır basmaktadır. Emlakın vasfı, emlakla ilgili değer tespitleri ve yine, buna dayalı olarak yapılacak olan birkısım düzenlemeler, gerçekten, ihtisası gerektirmektedir. Eğer, Türkiye'de emlak komisyonculuğu emlak müşavirliği haline getirilmiş olsaydı; bu madde, özellikle, emlak müşavirliğini de içerisine alacak şekilde, bilirkişilerin tespitinde daha fazla etkili daha gerçekçi daha objektif hizmet etme imkânına da kavuşmuş olacaktı. O sebeple, emlak müşavirliği hizmetlerinin Türkiye'de eksikliğini hissediyor ve bununla ilgili birkısım düzenlemelerin gelecekte yapılmasını temenni ediyoruz.

Yine, bu maddede, sadece, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğine bağlı ihtisas elamanlarının, özellikle, öncelikle seçimi öngörülmektedir. Oysa, ziraat odaları, ticaret odaları gibi odalarımızdan, kamu meslek kuruluşlarından, anayasal kurumlardan, kuruluşlardan da ihtisas sahibi arkadaşlar arasından, kişiler arasından bilirkişi tespitinin faydalı olacağını düşünüyoruz; çünkü, ilçelerde, illerde ve kasabalarda yapılacak olan kamulaştırmalarda  sadece mühendis ağırlıklı değil, bunun dışında ziraat odalarını ilgilendiren, ticarî bakımdan kıymetleri, özellikle gündeme getirebilecek bırkısım değerlerle de meşgul olunabileceğini dikkate aldığımızda, ziraat odalarının ve ticaret odalarının temsilcilerinin bulunmasında da fayda mülahaza ediyorduk; keşke, bunlar da bulunabilseydi. O zaman, daha salim bir şekilde hareket edilmesi mümkün olurdu diye düşünüyoruz.

Değerli milletvekilleri, 6 ncı maddede, 5 inci maddede bir hatırlatma yaptık, onu, tekrar gündeme getirmek istiyorum. Hepinizin başına gelecek ve bu konuda şikâyetlerde size yansıyacaktır; görevli bulunduğunuz, temsil ettiğiniz illerden... Özellikle kasaba belediye başkanları, yapacakları istimlaklerde -zaten, az bir yerle ilgili kamulaştırma söz konusu olduğunda- hem yerel gazetelere hem de ulusal gazetelere ilan vermeleri gibi bir zorunluluk getirildi geçen maddede. Bu zorunluluk nedeniyle, kasaba belediye başkanlarının, ilçe belediyelerinin, hatta, ilçelerde kaymakamlıkların veya oradaki hükmü şahsiyetin ve anılan diğer kamu kurumlarının yapacakları istimlaklerde çok büyük sıkıntı çekeceklerini -zaten az paraları, imkânları var, o imkânlarını da ilana vermek suretiyle büyük sıkıntı çekeceklerini- birkez daha hatırlatmak istiyorum ve temenni ediyorum ki, bu maddeyle ilgili yeni bir düzenleme yapılsın; hiç olmazsa belde veya ilçelerdeki küçük yatırımlarla ilgili, hem mahallî gazetede hem ulusal gazetede ilan verme mükellefiyetiyle ilgili yeni bir düzenleme yapılsın ve böylece büyük bir yük, sadece ilandan kaynaklanan sebeple, bu kuruluşlara yüklenmesin diyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen, toparlayınız.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) - Çıkacak kanunun hayırlı olmasını diliyor, Doğru Yol Partisi olarak 8 inci maddeye de olumlu yaklaştığımızı belirtiyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bedük.

Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat ifade edecekler.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 653 sıra sayılı tasarının 8 inci maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Şimdi, burada, bu, bilirkişilerin nasıl seçilecekleriyle ilgili bir madde. Yalnız, burada, bir şey dikkatimi çekiyor, il ve ilçe merkezlerinde "her il için onbeş ilâ yirmibeş, ayrıca il merkezleri için il, ilçeler için ilçe idare kurullarınca bu bölgelerde oturan ve mühendis veya mimar olan taşınmaz mal sahipleri arasından onbeş bilirkişi, her yıl ocak ayının ilk haftasında seçilerek isimleri bildirilir" deniliyor.

Şimdi, burada, önemli olan konulardan bir tanesi şu: Ardahan, 10 000 nüfuslu bir il. Burada, siz, 15 tane mühendis bulamazsınız; ama, İstanbul gibi 15 milyonluk bir il için de 25 kişi çok az diye düşünüyorum; yani, bu oranda bir dengesizlik var. Mesela, şimdi, burada, 15 ilâ 25 dediğimiz zaman, Türkiye'de, doğudaki Ardahan, Bayburt, Iğdır gibi vilayetlerde, siz 15 tane mühendis bulamazsınız; fakat, buna mukabil, İstanbul, Ankara, İzmir gibi 3-5 milyonluk şehirlerde de 25 kişi çok az olur. Burada, bir açmaz var. Bu oran yanlış yapılmış diye düşünüyorum ve bu oranların esnetilmesinin, büyük şehirlerde artırılmasının, küçük şehirlerde de bu sınırın biraz daha aşağı çekilmesinin daha gerçekçi olacağını belirtmek istiyorum.

Yalnız, burada, yine, o bölgelerde oturan emlak sahipleri, taşınmaz mal sahipleri hususunda da, 15 kişilik bilirkişi heyetinin genellikle mühendisler arasından idarece seçilmesi meselesi var. Şunu da söyleyeyim ben -bu arada, bazı arkadaşlar da belirttiler- en azından, idarenin seçeceği bu 15 kişiyi, Odalar ve Borsalar Birliğine üye olan mühendis ve mimarlardan veya Ziraat Odaları Birliğine üye olanlardan seçerlerse, daha doğru olacağını düşünüyorum; çünkü, bu arada, bilhassa, şehir merkezlerindeki emlak işinde, biraz da, emlak işinden iyi anlayan, mülk sahibi olanların ihtisası da gerekir. Bu, sadece mühendislerle ilgili değildir. O halde, bizzat, Odalar ve Borsalar Birliğine üye olanların buraya alınmasının faydalı olacağını düşünüyorum.

Şimdi, mühendisler arasında, üzerinde en çok tartışma yapılan konulardan bir tanesi şu: Efendim, serbest mühendisler var; ben odaya üye olmadım, ben niye müşavir olamıyorum diye bir itirazları var; ama, ben, şahsen, maddenin böyle olmasının doğru olacağını düşünüyorum. En azından, tüm mühendis arkadaşlarım, mademki, müşavir olmak istiyorlarsa, bilirkişi olmak istiyorlarsa, odaya kayıtlı olmalarının doğru olacağı kanaatindeyim; çünkü, bir şehirde odaya kaydolan mühendisler ne kadar yoğunluk kazanırsa, orada meslek odalarının gücü, meslek odalarının bilgilendirmesi daha doğru olacağı için, odaya kaydolma şartını doğru buluyorum. Ama, bir şeye daha dikkatinizi çekmek istiyorum. Maalesef, bu da bir realite ki, odalardaki yönetimlerde, çok zamanlarda, ideolojik görüşü hâkim olanlar ağırlık kazanıyorlar. O zaman, bu meslek odalarını seçerken de, bu ideolojiyle hareket ettikleri zaman büyük problemler çıkar diye de ikaz etmek istiyorum. Bu dengeyi iyi sağlamak lazım. Yani, bir meslek odasına üye olmanın iyiliği var; ama, meslek odaları ideolojik davrandığı zaman da, ileride büyük problemler yaratır diye düşünüyorum ve buna dikkat edilmesi gerektiğini belirtiyorum.

Yalnız, şurada bir konu var; "bilirkişi olarak görev yapacakların nitelikleri ve çalışma esasları, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinin görüşü alınmak suretiyle Maliye Bakanlığı ile Bayındırlık ve İskân Bakanlığının birlikte hazırlayacakları bir yönetmelikle belirlenir" deniliyor. Burada, Devlet Su İşlerinin unutulduğu kanaatindeyim. Zaten, dikkat ederseniz, en çok Devlet Su İşlerinin ve Karayollarının istimlaki vardır. Karayolları Genel Müdürlüğü, Bayındırlık ve İskân Bakanlığının alt kuruluşudur; ama, Devlet Su İşleri de Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına bağlı olduğu için, burada, Bayındırlık ve İskân Bakanlığıyla beraber, Devlet Su İşlerinin ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının da bu konuda görüşünün alınmasının, işin realitesi bakımından doğru olduğu kanaatindeyim; çünkü, hepimiz biliyoruz ki, bu bilirkişiliklerde ve istimlaklerde en önemli sorun baraj gövdelerinde meydana gelmektedir. Onun için, bu yöne dikkat edilmesini rica ediyorum.

Bir de, şu var; il ve ilçe kurullarında akrabaları olamaz denilmesini doğru buluyorum; ama, üzerinde duracağım bir nokta da şudur ki, çok önemsiyorum bunu: Gerçi, bu, Plan ve Bütçe Komisyonunda biraz düzeltildi; hükümetin teklif ettiği metinde, bilirkişi kurulunun raporunu bir haftada vermesi isteniyordu; bu, onbeş güne çıkarıldı. Şimdi, bunun -acele edeceğiz diye- milyarlık, trilyonluk, çok büyük malların olduğu yerlerde de aceleye getirilmemesini, biraz da üzerinde ciddî ciddî düşünülmesi kanaatindeyim. Yoksa, mühendisi getirirdik; efendim bu binadır, betonarme binadır, bunun metrekaresini -Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, her sene global bir rakam verir- şu fiyattan alırım, otelse metrekaresi şundan alırım, hastaneyse bundan alırım deyip de çarpıp vermek, işi biraz aceleye getirmek olur. O zaman, mühendise veya bunun ihtisasına da ihtiyaç kalmaz. Eğer, biz, hakikaten, burada, bilirkişiyi, ihtisas sahibi, bilen insan olarak istiyorsak, ciddî hesap yapmasını istiyorsak, bu sürelerde de, biraz, böyle, dikkatli olmamız lazım. Yarın, işi aceleye getirelim derken -onbeş günlük sürede- büyük problemler çıkabilir, vakit yetmeyebilir diye düşünüyorum. Yine de, tasarının bu maddesini olumlu bulduğumuzu belirtiyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Polat.

8 inci madde üzerinde bir önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (1/837) esas numaralı "Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının" çerçeve 8 inci maddesinde yer alan 15 inci maddenin aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

               Nail Çelebi                   Lütfi Ceylan             Mustafa Gül

                 Trabzon                           Tokat                        Elazığ

         Orhan Bıçakçıoğlu            Reşat Doğru             Ayhan Çevik

                 Trabzon                           Tokat                         Van

Madde 15- Valilikler, illerinde bulunan resmî daire ve kurumlarda görev yapanlar ile serbest çalışanlardan her mühendislik ihtisas dallarından ve mimarlardan her il için onbeş ilâ yirmibeş bilirkişi seçer. Ayrıca, il merkezleri için il, ilçeler için ilçe idare kurullarınca bu bölgelerde oturan ve mühendis, mimar, şehir plancısı olan taşınmaz mal sahipleri arasından onbeş bilirkişi de her yıl ocak ayının ilk haftasında seçilerek isim ve adreslerini bildiren listeler valiliklere verilir.

Bilirkişi olarak görev yapacakların nitelikleri ve çalışma esasları, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinin görüşü alınmak suretiyle Maliye Bakanlığı ile Bayındırlık ve İskân Bakanlığının birlikte hazırlayacakları bir yönetmelikle belirlenir.

Bilirkişi olarak tespit edilen mimar, mühendis ve taşınmaz mal sahipleri listeleri valilikçe onaylandıktan sonra ihtisas dalları itibariyle il merkezi ile ilçelerdeki Asliye Hukuk Mahkemelerine, İdare Kurulları tarafından seçilenler de seçildikleri yerin Asliye Hukuk Mahkemelerine gönderilir.

Süresi bitenler tekrar seçilebilir.

Bilirkişi kurulu, kamulaştırmaya konu olan yerin cins ve niteliğine göre üçü mimar ve mühendisler listesinden ikisi de İdare Kurulu listesinden seçilmek suretiyle beş kişiden oluşur.

Kamulaştırılan taşınmaz malın üstün niteliği gözönüne alınarak bilirkişinin üçü de aynı uzmanlık kolundan seçilebilir.

Kamulaştırmayı yapan idarede görevli olanlar, kamulaştırılan taşınmaz malın sahipleri ve bunların usul ve füruu, karı-koca, üçüncü derece dahil, kan ve sıhrî hısımları ve mal sahipleri ile menfaat ortaklığı olanlar bilirkişi seçilemezler.

Tespit edilen mühendis, mimar ve şehir plancısı listelerinden fiilî ve hukukî sebeplerle bilirkişi seçiminin imkânsız olduğu il ve ilçelerde, kamulaştırılan taşınmaz malın cins ve özelliğine göre, Bayındırlık ve İskân, Tarım ve Köyişleri ve Orman Bakanlıklarının taşra birimleri ile diğer resmî daire ve kurumlardan alınacak fen adamları ile bilirkişi kurulu tamamlanır. Bunların da bulunmadığı veya fiilî veya hukukî sebeplerle bilirkişi seçimlerine imkân olmadığı takdirde, komşu illerin valiliklerince tespit edilen listelerden, yoksa yukarıda belirtilen resmî daire ve kurumlardan alınacak fen adamları ile kurul tamamlanır.

Mahkemelere gönderilen listelerde yazılı olanlar ve yukarıdaki fıkrada gösterilen kimseler arasından taraflar bilirkişi seçmekte anlaşamadıkları takdirde bilirkişiler hâkim tarafından resen seçilir.

Hâkim, bilirkişilere yemin ettirir.

Bilirkişi kurulu, taşınmaz malın değerini 11 inci ve 12 nci maddeler hükümlerine göre tayin ve takdir ederek gerekçeli raporunu onbeş gün içinde mahkemeye verir.

Bilirkişilerce yapılan değer tespitinde, idarece belgelerin mahkemeye verildiği gün esas tutulur.

BAŞKAN - Sayın Komisyon, katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Sayın Başkanım, katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, önergeyle ilgili düzenlemede bir husus var, belki onu açıklarsak Genel Kurul karar verirken daha rahat hareket edebilir. Bana göre önerge isabetlidir.

BAŞKAN - Efendim, sahibi olarak konuşun; buyurun.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Hayır, ben önerge sahibi değilim efendim; keşke olsam.

BAŞKAN - Önerge sahibi değilseniz...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, bir hususu düzeltmek gerekiyor. Zaten, söz hakkım olmadığı için söz istemedim. Belki, önerge sahibi bunu düzeltecektir.

BAŞKAN - Peki efendim, maddî olarak...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Tabiî.

Efendim şöyle: Zannediyorum, odalara kayıtlı olanlardan bilirkişi seçilebilecek ya, odaya kayıtlı olmayanlardan da seçilebilsin istiyorlar. Ancak, onu getirip, taşınmaz mülk sahibi olmaya bağlamışlar; yani, öyle yazılmış ki, mühendis, mimar, şehir plancısından seçilebilir; ama, bunlar taşınmaz mülk sahibi olursa seçilebilmelidir biçiminde anlaşılıyor. Bu doğru değildir. Önerge sahibi de öyle mi düşünüyor bilmiyorum.

BAŞKAN - Efendim teşekkür ediyorum.

Önerge sahibi olarak Trabzon Milletvekili Sayın Nail Çelebi konuşacaklar.

Buyurun Sayın Çelebi. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

NAİL ÇELEBİ (Trabzon) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arka-daşlarım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan kanun tasarısıyla ilgili bir önerge verdim; ama, önerge öncesiyle ilgili bilgi arz etmek istiyorum. Önünüzdeki gündeme baktığınız zaman -sanıyorum 191 inci sırada- bizzat tarafımdan hazırlanan Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda onaylanan ve Meclisin gündemine gelen 534 sıra sayılı kanun teklifimin, aynı maddeyle, aynı hükümle örtüştüğünü ve değerlendirilmesi sırasında dikkate alınmadığını göreceksiniz. Ben, önergeyi, zaten bu sebeple vermek durumunda kaldım.

Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Anayasamızın 135 inci maddesi, kamu kurum ve kuruluşlarına üye olmayı ihtiyarî hale getirmiş, mecburi olmaktan çıkarmıştır. Aynı hüküm, 6235 sayılı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Kanununun 33 üncü maddesine de aynen yansıtılmıştır. Öncelikle bir şeyi söylemek istiyorum: Ben, Türk Ziraat Yüksek Mühendisleri Birliğinin uzun yıllar Genel Başkanlığını yapan bir arkadaşınızım. Sivil toplum örgütlerinin hangi manaya geldiğini, hangi değerleri ifade ettiğini de çok iyi bilen biriyim. Hedefim asla -kesinlikle altını çiziyorum- odalara ya da meslek kuruluşlarına karşı değildir.

Bir şeyi bilmenizi istirham istiyorum: Eğer, bu Parlamento, yasalara uygun, Anayasaya uygun yasa çıkarmakla yükümlüyse, Anayasanın öngördüğü, 10 uncu maddesinde vazettiği eşitlik ilkesine uygun hükmü de dikkate almak zorundadır diyorum. Mevcut yasa tasarımız, Anayasanın 46 ncı mad-desine uygun olarak hazırlanmıştır, gerekçeleri ortadadır. Ona evet diyorum; ama, odalara üye olmayan ya da herhangi bir meslek kuruluşuna üye olmayan bir arkadaşımız için -ki, ihtiyariliği bu Parlamento getirmiştir- ben onlara bu hakkı tanımıyorum deme hakkını ne biz kendimizde görme hakkına sahibiz ne de bir başkasının bunu görme hakkına sahip olduğunu düşünüyorum.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Üye olsunlar.

NAİL ÇELEBİ (Devamla) - Bir başka şekilde o zaman şunu yapmalısınız: İnsanlarımız rahattır, kolaydır, bazı zorluklara pek evet demezler. O zaman gelin, Anayasamızın 135 inci maddesinin eski şeklini getirelim, 1982 Anayasasıyla getirilen o elastiki hükmü kaldıralım, ona dayalı 30 uncu maddeyi kaldıralım, önergemi çekiyorum. Bu, kaldığı sürece, Anayasanın 10 uncu maddesinin öngördüğü eşitlik ilkesine uygun olarak bu önergem doğrudur.

Nedir bu önerge? Ben, bu düzenlemeyi yaparken, odalara kayıtlı olan arkadaşlarımızı reddedelim demiyorum. Hiç kimse, özel sektörde çalışıyorsa, özel sektörde çalışır iken, odalara üye olmadan, ben, bu işi yapma hakkına sahibim deme hakkına sahip değildir. O halde, serbest çalışanların odalara üye olma mecburiyeti var; tartışmasız bu; ama, kamuda çalışanların odalara üye olma mecburiyetini Anayasa ve yasa kaldırmış, elastikiyet getirmiş, esneklik getirmiş.

Ben, şimdi, diyorum ki: Kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan arkadaşlarımız var, bir iki filan değil, yüzlerce arkadaşımız var, odalara üye iken, anayasal hakkını kullanarak istifa eden arkadaşlarımız var; ama, kamulaştırmayla ilgili yükümlülüğü yerine getirirken ihtiyaç duyulan birikimi karşılayabilecek nitelikleri haiz arkadaşlarımız da var, bu arkadaşlarımızın da, bu kurum ve kuruluşlardan istifade edebilmesinin önünün açılması gerekiyor.

Zaten -önceki kanunu söylüyorum- odaların verdiği listeler, valilik makamınca onaylandıktan sonra mahkemelere gidiyordu ve nihaî liste üzerinden -20-30 kaç kişi belirliyorsan- hâkimler takdir hakkını kullanarak, 3 kişiyi, 5 kişiyi belirliyordu. Yine öyle; orada bir sıkıntımız yok. Benim istediğim şu: Bu kamulaştırma hizmetleri yapılırken, odalara üye olmayan arkadaşlarımızın da -hangi meslek mensubu olursa olsun- istifade edebilmesinin önünün açılması gerekiyor.

Yoksa, ben, koalisyon kültürüne, uzlaşma kültürüne vesaireye aykırı bir önerge verme gibi bir iddiayla da ortaya çıkmadım. Sadece, Anayasanın öngördüğü hükmü, 10 uncu maddenin gerektirdiği "eşitlik" ilkesini gözönünde bulundurarak bu teklifi yaptım ve bu teklif yerindedir.

Odalara üye arkadaşlarımız kim olabilir; serbest çalışanlar olabilir -ki, yüzde 99'u kamu kurum ve kuruluşlarına üye olanlardır- ama, bakınız, burada, üzülerek söylemek istiyorum, siyasî simgeler, siyasî sıfatlar ve siyasî tarifler yapılmaktadır, ben bundan üzüntü ve hicap duyuyorum. Herkesin -hangi gruba mensup, hangi mesleği, hangi sıfatı haiz olursa olsun- bir mesleğin mensubuysa, o grup içerisinde, o teşkilat içerisinde, sivil toplum örgütü içerisinde olmasından yanayım. Onunla ilgili düzenleme yapmak da sizlerin görevidir, bizlerin görevidir; bunu yapmak durumundayız. Eğer, bunu yapmazsak, anayasal eksiklik olur ve suç işleriz kanaatindeyim. Nasıl, bu yasayı yaparken...

ALİ ARABACI (Bursa) - Hiç alakası yok...

NAİL ÇELEBİ (Devamla) - Tabiî, size göre alakası yok; ama, düzenlemeye bakarsanız, alakalı olduğunu görürsünüz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen toparlayınız efendim.

NAİL ÇELEBİ (Devamla) - Sonuç olarak şunu söylemek istiyorum: Bir, odalara üye olan, gerek serbest çalışanlar gerekse kamuda çalışanlar; bir de, dışarıda olan, serbest çalışanlar ya da kamuda çalışanlar bu haktan istifade etsin. Onun dışında kalanlar, il ve idare kurulları tarafından belirlenenler zaten bu tasnif içerisine alınıyor gibi görünüyor ise de, bu, bunun karşılığını getirmiyor; karşılığını getirmediği için, Anayasanın o bahsettiğim 10 uncu maddesindeki ilkeye terstir. Tersliği gidermek için, bunun, verdiğim önerge doğrultusunda düzenlenmesi gerekiyor. Eğer bunu yapmazsak, Parlamentoda eksik bir işlem yapmış oluruz kanaatindeyim.

O bakımdan, Yüce Heyetinizin, Parlamentonun gündemine 534 sıra sayılı olarak taşıdığı kanun teklifimin de dikkate alınması suretiyle, burada verdiğim önergenin esasını da gözönünde bulundurarak, açıkladığım değerleri de dikkate almak suretiyle kabul edilmesini saygıyla arz ediyor, hepinize hürmetlerimi sunuyorum.

Teşekkür ederim, sağ olun. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çelebi.

Sayın milletvekilleri, komisyon ve hükümet, katılmadığı önergenin, katılmama gerekçesini, İçtüzüğün 87 nci maddesi gereğince açıklayabilir. Şimdi, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanımız, katılmama gerekçesini açıklayacaklar.

Buyurun efendim.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; önergede, üzerinde durulan birkaç husus var. Bunlardan bir tanesi, gerek Türk Mimar Mühendis Odaları Birliği yoluyla katılım sağlıyor gerekse serbest çalışanlara; ama, odalara bağlı olmayanlara da imkân sağlıyor madde metni. Arkadaşımız, bir yaklaşımla, kamuda çalışan bazı mühendis, mimar gibi görevlilerin de bu bilirkişi konusunda görev alabilmelerine imkân tanınmasını istiyor. Şimdi, takdir edersiniz ki, bilirkişi, tarafsız olmak konumunda. Yani, nedir olay? Bir kamulaştırma yapacağız. Kamulaştırma niçin yapılıyor; kamu adına yapılıyor. Kamu adına yapılan kamulaştırmanın takdirini belirleme yetkisi bir tarafsız kişi de olmalı. O nedenle, kamuda çalışan herhangi bir görevlinin, kamu adına yapılacak kamulaştırmada bilirkişi olması, işin ruhu itibariyle çok uyumlu gözükmüyor. Bu bakımdan, biz, önergeye katılmıyoruz.

Teşekkür ederiz.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi, 8 inci maddeyi Komisyondan geldiği şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 8 inci madde kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 9. - 2942 sayılı Kanunun ÜÇÜNCÜ KISIM başlığı "Aynın İhtilaflı Bulunması, Tescil ve Tapuda Kayıtlı Olmayan Taşınmaz Malın Kamulaştırma Bedelinin Mahkemece Tespiti ve Zilyedin Hakları" şeklinde; ÜÇÜNCÜ KISIM İKİNCİ BÖLÜM başlığı da "Aynın İhtilaflı Olması ve Tescil" şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN - 9 uncu madde üzerinde ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Bolu Milletvekili Sayın İsmail Alptekin'e aittir; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA İSMAİL ALPTEKİN (Bolu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 653 sıra sayılı Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 9 uncu maddesi üzerinde Fazilet Partisinin görüşlerini arz etmek üzere huzurunuzdayım.

9 uncu madde, 2942 sayılı Yasada, başlıklarda, yeni yasa oluşumuna göre uyum sağlayan bir değişikliktir; bunun üzerinde söylenecek fazla bir şey yok. Uyuma göre hazırlanan yeni tasarıya göre başlıkların bu şekilde olması gerekiyor ve bu, isabetli bir yazımdır.

Değerli milletvekilleri, tabiî, bu arada, bir hususa değinmek istiyorum. Bu tasarı görüşülmeye başlanıldığı andan itibaren, bütün siyasî partilerin ortak ve müşterek kanaati, ihtiyaçtır; doğrudur. Türkiye'nin ihtiyaçlarını karşılayacaktır, vatandaşın mağduriyetini de önleyecektir noktasındaki ortak görüşle 9 uncu maddeye kadar geldik.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Sayın Hatibi dinleyelim efendim; lütfen, sükûneti muhafaza edelim.

Buyurun Sayın Alptekin.

İSMAİL ALPTEKİN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu iş, öyle bir iş ki, Kamulaştırma Yasası, aynı veraset ilamı gibi, vatandaşın hiçbir yönüyle yakasını bırakmaz. Belki, bizim yoktur ama, mutlaka, çevremizde herkesi ilgilendirir, hele hele siyasetçiler olarak bizi çok ilgilendirir. Gönlümüz istiyor ki, böyle bir yasa müzakere edilirken, bu salonlar dolu olsun. İşte, biraz önce, değerli bir arkadaşımızın verdiği değişiklik önergesinde ortaya konulan bazı incelikler de burada tartışılabilsin.

Şimdi, bu görüşüldü, müzakere edildi, reddedildi, Meclisin iradesi belirlendi; ama, kişisel olarak burada ifade ediyorum ki, biraz önceki önerge doğruydu. Niye doğruydu; tatbikatın içerisindesiniz, biliyorsunuz; şu anda da, bilirkişiler oluşturulurken, sadece, odaya kayıtlı olup da serbest çalışanlar, oda mensupları değil, yine, kamuda görev yapan birçok mimar, mühendis, teknik eleman, diğer uzmanlar bilirkişi olarak seçiliyor ve resmî listelerin içerisindeler. Neden; çünkü, kamuda görev yapan bu değerli insanların, kamuda çalıştıkları süre içerisinde bir uzmanlaşmaları var, bir tecrübeleri var, bir bilgileri var, bir birikimleri var. İşte, bu birikimlerini, adaletle, doğrulukla ve doğruluk terazisi içerisinde yeni oluşacak bilirkişi heyetinde de yerine getirebilirlerse, hem vicdanî olarak rahat bir hizmet etmiş olurlar hem çıkacak bu yasa hedefine ulaşmış olurdu. Kaldı ki, hakikaten, Anayasa gereği, bazı odalara kaydedilme mecburiyeti yoktur. O da aynı fakülteyi bitirmiştir, o da aynı tecrübeyi kazanmıştır. Biz temenni ederdik ki, bu değişiklik biraz daha açılsın, tartışılsın, müzakere edilsin ve Komisyonumuz tarafından da değerlendirilsin, buraya monte edilsin. Olmamıştır; ama, olmamış olmakla bu iş bitmedi. Yasalar, günün şartlarına göre yeniden görüşülebilir, müzakere edilebilir. Belki de, tatbikatta bu eksiklik görülecek ve en yakın bir zamanda, bu değişiklik yapılmış olacak.

Dolayısıyla, görüyorsunuz ki, bu, önemli, herkesi fevkalade ilgilendiren tasarının müzakeresi sırasında, herkes, mevcudu, tecrübesini ve tasarının yorumunu, ruhunu burada açıklamak suretiyle, geleceğe ışık tutmaktadır.

Bu müzakereler, gelecekte yargı tarafından da değerlendirilecek, tetkik edilecektir. Yasalar, açıklanması gereken, yorumlanması gereken bazı yönleriyle de, yine, bu Meclis zabıtlarından, bu kürsüde fikir beyan eden değerli milletvekillerinin görüş ve kanaatlerinden elbette ki istifade edilecektir.

Ben, yine, bu vesileyle maddenin hayırlı olmasını diliyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Alptekin.

9 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 10. - 2942 sayılı Kanunun 18 inci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Aynın ihtilaflı bulunması

Madde 18. - İdare, kamulaştırılması kararlaştırılan taşınmaz malın mülkiyeti üzerinde ihtilaf olup olmadığını, taşınmaz malın bulunduğu yerdeki tapu idaresi, kadastro müdürlüğü ve hukuk mahkemelerinden sorarak ve mahallinde araştırma yaparak tespit eder.

Yapılan araştırmalar sonucunda, taşınmaz malın tapuda kayıtlı olmakla birlikte mahkemede mülkiyeti üzerinde ihtilaf olduğu veya kadastrosu yapılmasına rağmen kadastro mahkemesinde davalı olduğunun tespit edilmesi halinde idarece, 10 uncu madde uyarınca hazırlanan belgelerin tamamı, taşınmaz malın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesine verilerek, taşınmaz malın kamulaştırma bedelinin tespitiyle, bu bedelin mülkiyet ihtilafıyla ilgili uyuşmazlığın sonucunda belli olacak hak sahibine peşin veya kamulaştırma 3 üncü maddenin ikinci fıkrasına göre yapılmış ise taksitle ödenmesi karşılığında idare adına tesciline karar verilmesi istenir.

Mahkemece, taşınmaz mal hakkındaki mülkiyet ihtilafı ile ilgili davanın tüm taraflarına, 10 uncu madde uyarınca tebligatların ve ilanların yapılması, taşınmazın kamulaştırma bedelinin yine bu maddedeki usule göre tespit edilmesi ve bu bedelin mülkiyet ihtilafıyla ilgili davanın sonucunda belli olacak hak sahibine ödenmek üzere idarece mahkemenin belirttiği bankaya 10 uncu madde uyarınca ve üç aylık vadeli hesaba yatırılmasından sonra, bu bedelin ileride belli olacak hak sahibine ödenmesine ve taşınmaz malın idare adına tesciline karar verilir ve bu karar tapu dairesine ve paranın yatırıldığı bankaya bildirilir.

Mülkiyet ihtilafı ile ilgili davanın sonucunda, hak sahibi olduğuna mahkemece karar verilen kişinin müracaatı üzerine kamulaştırma bedelini tespit eden mahkemenin, paranın bu hak sahibine ödenmesi için bankaya yazacağı talimat üzerine para hak sahibine ödenir.

Bu maddede öngörülen işlemler, mahkemenin davetine uymayanlar olduğu takdirde ilgilinin yokluğunda yapılır.

Kamulaştırılması yapılan taşınmaz mal tahsis edildiği kamu hizmeti itibariyle sicile kaydı gerekmeyen bir niteliğe dönüşmüş ise, istek halinde mahkemece sicil kaydının terkinine karar verilir.

Bu tescil ve terkin işlemi sırasında mal sahiplerinin bu taşınmaz mal nedeniyle vergi ilişkisi aranmaz. Ancak, tapu dairesi durumu ilgili vergi dairesine bildirir.

Mahkemece tespit edilen bu bedel taşınmaz mal, kaynak veya irtifak hakkının kamulaştırma bedelidir.

14 üncü maddede belirtilen süre içinde, kamulaştırma işlemine karşı hak sahipleri tarafından idarî yargıda iptal davası açılması ve idarî yargı mahkemelerince de yürütmenin durdurulması kararı verilmesi halinde mahkemece, idarî yargıda açılan dava bekletici mesele kabul edilerek bunun sonucuna göre işlem yapılır.

Kamulaştırma işlemine karşı idarî yargıda iptal veya maddî hatalara karşı adlî mahkemelerde açılacak düzeltim davalarında hangi idareye husumet yöneltileceğinin tebligat ve ilan belgelerinde açıkça belirtilmemiş veya yanlış gösterilmiş olması nedeniyle davada husumet yanlış yöneltilmiş ise, gerçek hasma tebligat yapılmak suretiyle davaya devam olunur."

BAŞKAN- 10 uncu madde üzerinde ilk söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Sayın Ali Naci Tuncer'e aittir.

Buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA ALİ NACİ TUNCER (Trabzon)- Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 10 uncu maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı, Anayasanın 35 inci maddesinin vatandaşlara tanıdığı mülkiyet edinme hakkının değiştirilmesi veya takyidini önermektedir. Bu nedenle, kamulaştırma hukuku çok önemli bir hukuk mevzuatıdır.

Kamu yararı nedeniyle mülkiyetler bazen cebren alınabiliyor. Bunu da, Anayasanın 46 ncı maddesi tadat etmiştir. 46 ncı maddeye göre, asıl olan, kamulaştırma bedelinin peşin ödenmesidir; ancak, zorunlu hallerde -ki, Anayasa da bunu tadaden saymıştır- taksitle de ödeme yapılabilir.

Görüşmekte olduğumuz madde de, aynın ihtilaflı olması halinde ne yapılacağını tadat etmektedir. Malumları olduğu üzere, eskiden, kamulaştırılacak gayrimenkulde ihtilaf olduğu takdirde, bu ihtilafın halli bekleniyordu ve o halledildikten sonra ancak kamulaştırma yapılabiliyordu ve bu, çok zamana baliğ oluyordu. Bu nedenle, şimdi, yeni bir usul getirildi; burada, daha önceki maddelerde tespit edilen prensipler çerçevesinde, bu aynın ihtilaflı olup olmadığını, kamulaştırmayı yapacak idare, mahkemelerden, tapulamadan ve mahallinden tetkik edecek, tapu kaydından tetkik edecek; eğer, ihtilaf varsa, mahkemeden, bunun tescilini talep edecek; tabiî, tescilini talep ederken de, bunun bedelinin de tespitini isteyecek. Mahkeme, bu tescil işlemini yaparken, tespit edeceği bedelin, idareye göstereceği bir bankaya depo edilmesini talep edecek. Getirilen hükümle, bankadaki bu hesabın üç aylık vadeli bir hesap olmasını kanun tasarısı öneriyor. Bu davalar, çoğu zaman, çok uzun müddet alıyor; üç ay içerisinde bitmeyebiliyor. Büyük meblağlar olduğu için de, banka, üç ayı doldurduğunda, bunu, vadesiz hesaba çevirebiliyor; ki, çoğunlukla da öyle oluyor. O nedenle, bu "üç aylık" ifadesinin "üçer aylık" şeklinde değiştirilmesinin yararlı olacağı inancındayım.

İkinci bir husus, eğer, peşin olarak ödenecekse, yani, 3 üncü maddeye göre taksitli yapılmayacaksa, bedelin tamamının bir bankaya bloke edilmesini mahkeme emrediyor ve oraya bloke ediliyor; ama, 3 üncü maddeye göre taksitle ödenecekse, bunun ne prosedürde olacağı belirtilmemiş. Biliyorsunuz, taksitle olan kamulaştırmalar, çok büyük meblağlı kamulaştırmalardır. Devlet, bunu, ancak, azamî beş yıl içerisinde eşit taksitlerle ödeyecek ve altıda 1'den aşağı da ilk taksit olmayacak. Madem ki, bu kadar büyük bir meblağı, biz, hükmen, devlete veriyoruz -tesciline karar veriyoruz- bu hükme paralel olarak da en azından, mahkemece belirlenecek birinci taksitinin, aynı şekilde, bir hesaba bloke edilmesi gerekir. Aksi takdirde, bürokratik engelleri hepimiz biliyoruz, bu kadar büyük bir malı elinden gitmiş bir vatandaşın ilk taksitini almakta ne kadar zorlanacağını takdirlerinize arz ediyorum. Bu kısmın, getirilen diğer hükme paralel olarak mutlaka yeniden düzenlenmesi gerekir.

Saygıdeğer milletvekilleri, bu kanun tasarısı, yasama dönemime başladığım, yani, milletvekilliğine başladığım dönemden itibaren bu Yüce Kurula gelmiş ve benim üzerinde konuşma yaptığım en mükemmel kanun tasarılarından birisidir. Bunu hazırlayan bürokratlara, Plan ve Bütçe Komisyonuna ve hükümete teşekkür ediyorum. İşte, böyle üzerine alın teri dökülerek gelecek kanun tasarılarını bekliyoruz. Bu kanun tasarısının, bu çerçevede düzeltildikten sonra kanunlaşmasında yarar görüyoruz, zaten Grup olarak da biz buna destek veriyoruz. İnşallah, memleketimize, milletimize hayırlı olacaktır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tuncer.

Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini, Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya ifade edeceklerdir.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

653 sıra sayılı tasarının 10 uncu maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle tekrar saygılarımı sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, az önce 3 üncü maddeyle ilgili konuşurken de arz ettim; yani, yasa tasarının geneli konusunda iktidarın da muhalefetin de muvafık olduğu bir yasa tasarısı. Tabiî, her zaman da muhalefetten muvafakat beklemeyin; adı üzerinde, muhalefettir, muhalefetini yapacak. Mesela, şu yasa tasarısının teknik dizaynı açısından da bir eleştiri gerekiyor bunu hazırlayanlara. Yani, içimizde çok iyi dilci arkadaşlarımız vardır. Belagati, feraseti, tuluatı, edebiyatı, kabiliyeti olan arkadaşlarımız şu metni hazırlarken, bu kadar uzun maddeler, her paragrafı bir madde; hemen hemen de farklı hüküm ihtiva eden, okurken neyi anlattığını anlamakta ilk etapta bakanların zorluk çekeceği bir metin.

Değerli arkadaşlar, hukukta bir tabir var, muhkem ve müteşabih; muhkem, kesin, kanunlar muhkemdir, açık hükümler ihtiva ederler. Okuyucunun, özellikle ilgilinin -bu ilgili, çok kere, davayı açan insanlar olmayabilir; yani, o yasanın ilgilisi, doğrudan mağduru olmayabilir veya murafaa için yetki verdiği avukatı olmayabilir- mücerret olarak yasaya baktığı zaman, kişi, bu yasanın neyi anlattığını bilmesi lazım.

Bu tasarıyı defaatle okudum. İktidarın böyle bir sorunu yok muhtemelen, yani, okuma zorunluluğunuz yok; çünkü, hakikaten, olsaydı, az önce, Sayın Nail Çelebi'nin önergesine evet derdiniz. Sanki, sakın bu görüntü bozulmasın... Kime karşı bozulmasın?! Yani, yaptığımız şeyin en doğrusunu yapmak bizim görevimiz değil mi... Üç gün sonra, bir başka yanlışı düzeltmek için yeniden Genel Kurulu işgal etmek yerine, doğruları yapmak burada bizim görevimiz değil mi. Böyle olmalı; ama, bakıyorum ki, o mütecanis yapı bozulmasın... Grup başkanvekilleri birbirine bakıyor, arka öne bakıyor, ön arkaya bakıyor!.. Keşke bunlar olmasa; ama, bu yanlışı görüyoruz değerli arkadaşlar. İşte, tasarının metinlerinde de bu var.

Bu madde, doğrudan doğruya aynî ihtilafların bulunmasını giderici önlemler paketi ihtiva ediyor; ama, çok farklı şeyler var; mahkemelere sunulacak, bilirkişiler görüş beyan edecek. Çok farklı... Sonuçta, doğruları anlattığını kabul etmek lazım; ama, anlatımın usulünde, üslubunda fevkalade sıkıntı çekiyoruz.

Dolayısıyla, ben, kanunların, muhkem, açık, net ifadelerle sunulması gerektiği ve kısa cümlelerle ifade edilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Bu metinleri hazırlayan arkadaşlarımızın, hiç olmazsa bundan böyle, ki, daha önceki yasa bu yönüyle biraz daha düzgündü, onu da ifade edeyim; yani, şu mevcut değişime uğrattığımız yasanın önceki metni, anlaşılırlık bakımından ve kısalık, netlik bakımından daha düzgündü. Tasarı, mana itibariyle düzeltilmiş; ama, sunumu ve takdimi itibariyle daha fazla sıkıntı meydana getirmiş.

Değerli arkadaşlar, burada bir hususa daha dikkatinizi çekmek istiyorum. Dediğim gibi, genel anlamda destek verdiğimiz bu tasarı, insanların aynî, yani mallarına yönelik birkısım olumsuzlukları gidermek ve hakları üzerinde, üçüncü şahısların taleplere karşı -bunlar idare de olsa, bunlar kurumlar da, belediyeler de, devlet kuruluşları da olsa- mallarını güvence altına almaktır. Önceki maddede arz ettim, bu, Anayasanın da amir hükmüdür ve yasaların da talep ettiği şey bu idi. Geçmişte bu konuda ciddî sıkıntılar yaşandı. Özellikle, 12 Eylül sonrası "tedbirler yasası" adı altında 1981'den sonra çıkarılan yasalarla, çok sayıda mağdur edilen insanın gayrimenkullerine âdeta el konuldu. Nitekim 1983'te bu yasa çıkınca düzenleme yaptı; ama, gelen bu yasayla vaki olan düzenlemede de tezyidi bedel davaları açıldıktan sonra bile, kişilerin, yani muhatapların, mülk sahiplerinin paralarının tediyesi yıllar aldı. Mesela, örnek bir vaka olarak söylemek gerekirse, Bafra Belediyesinin o dönemde, 1984 yılında istimlak ettiği bir yerin bedeli ancak 1991 yılında ödenebilmiştir. Yani, ciddî bir sıkıntı!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen toparlayınız Sayın Uzunkaya.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Bitiriyorum.

İstimlak bedeli 1991 yılında 1984'ün rakamıyla ödenmiştir. Bu, ciddî bir mağduriyettir.

Değerli arkadaşlar, bir hususu, konu dışı gibi de olsa belirtmek istiyorum. Demin Sayın Çelebi "Anayasanın 10 uncu maddesi, hakikaten, insanların temel haklarını, eşitlik gibi değerleri koruyor" dedi. Aslında bu konuları sadece madde planında değil, insanların temel değerleri açısından da ele almak lazım.

Bakın, değerli arkadaşlar, bugünkü gazetelerde okuduğum haber doğruysa -özellikle de buradan Sayın Bartın Valisini uyarıyorum, İçişleri Bakanının da bir konuya dikkatlerini çekmek istiyorum -bir valinin bir ilde toplum içinde âdeta tetikçilik yapmaya hakkı  yoktur. Bakın, Bartın'da imam hatip tatil edilmiştir. İmam hatip bir hafta süreyle tatil edilmiş; sebep: cumhuriyet tarihinde -Sayın Mill Eğitim Bakanı az önce buradaydı, nereye gitti bilmiyorum, yukarıda da, dün komisyonda da bulamadık zatıâlilerini- 1900... Bakın il defa 64... Sayın Bakan, Millî Eğitim Müdürü burada ne diyor biliyor musunuz; "Sizler teröristsiniz, size polise teslim etmek lazım." İmam-hatip okulunda okuyan 6 ncı, 7 nci sınıftaki kız çocuklarına!..

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Sayın Başkanım, lütfen müsaade edin, cümlemi bitiriyorum.

BAŞKAN - Peki efendim, sözünüzü tamamlayın.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - "teröristsiniz" diyen bir millî eğitim müdürü, o makamda durmamalıdır! Okutulan, elinde silahı olmayan, sadece başının örtüsüyle onu terörist ilan bir millî eğitim müdürüne, terörün ne olduğunu anlatmak ve öğretmek de, herhalde, Millî Eğitim Bakanının ve bu hükümetin borcudur. Kaldı ki, Sayın Valiyi de tekrar uyarıyorum; Bartın'ı germeye, bu kadar ekonomik problemin olduğu bir yerde ülkeyi germeye kimsenin hakkı yok. YÖK'ün, Türkiye'de yaptıkları yetmemiş gibi, Kıbrıs'ta da başörtüsü yasağını getiren bir YÖK'ü de burada şiddetle ve nefretle kınıyorum.

Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Uzunkaya.

Sayın milletvekilleri, 10 uncu madde üzerinde bir önerge vardır. (Gürültüler)

Karşılıklı konuşmayalım efendim... Karşılıklı konuşmayalım...

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Evet, Başkanım, devam edelim.

BAŞKAN - Önergeyi bekliyoruz.

Önerge, muhtemelen hükümet önergesi olacak; ufak tartışmalardan çıkan bir sonuca hükümet katıldı; bunu yazıya döküyorlar arkadaşlar. Biraz, lütfen, sabredelim. Sonradan kanun çıkarıp düzeltmektense, sıcağı sıcağına düzeltmekte fayda var efendim.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Bugün mübarek cuma günü, tatil günü, herkes iline, ilçesine gidecek. Mademki çalışalım diyor iktidar; biz de bazı şeylere itiraz hakkımızı kullanıyoruz, buyursunlar; karar yetersayısına saygı duysunlar.

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Sırası geldiğinde talep edersin.

BAŞKAN - Talep ederseniz, oylama sırasında talep edin, şimdi olmaz.

MUSA UZUNKAYA (Samsun)- İnşallah, oylama sırasında talep edeceğim.

AHMET KABİL (Rize) - Hakkını geri alıyor...

BAŞKAN -Ahmet Bey sizin yerinize geri aldı onu.

MUSA UZUNKAYA (Samsun)- Ahmet Bey kendi hakkını geri alır; benim hakkımı ben kullanırım, geri alırım.

BAŞKAN - Siz de hakkınızı oylamaya geçerken kullanın, lütfen.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - İnşallah efendim.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 19.21


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati :19.30

BAŞKAN : Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL

KÂTİP ÜYELER : Mehmet AY (Gaziantep), Levent MISTIKOĞLU (Hatay)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 88 inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

7.- Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/837) (S. Sayısı : 653) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Görüşmekte olduğumuz 10 uncu madde üzerinde bir önerge vardır; okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Tasarının 10 uncu maddesinin 3 üncü fıkrasında "üç aylık" ibaresinin "üçer aylık" şeklinde değiştirilmesini ve bu fıkranın sonunda 3 üncü maddenin 2 nci fıkrasına göre yapılan kamulaştırmalarda mahkemece belirlenecek kamulaştırma bedelinin ilk ve takip eden taksitlerin de mahkemenin belirlediği bankadaki üçer aylık vadeli hesaplara yatırılır" hükmünün eklenmesini arz ve teklif ederim.

Edip Safder Gaydalı

Devlet Bakanı

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HAYRETTİN ÖZDEMİR (Ankara) - Çoğunluğumuz yoktur, takdire bırakıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Gerekçeyi okutun isterseniz efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum, peki efendim.

Gerekçe:

Taksitle ödemede taksitlerin üçer aylık hesaplara yatırılması hususuna açıklık getirilmiştir.

BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı Hükümetin önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, maddenin oylamasında karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Demin istemedin!..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HAYRETTİN ÖZDEMİR (Ankara) - Sayın Başkanım, müsaade ederseniz, açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Mikrofonunuz açık, buyurun.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HAYRETTİN ÖZDEMİR (Ankara) - Sayın Başkanın, 10 uncu maddenin üçüncü fıkrasında, yine -bu önergeye paralel olarak- "üç aylık" ibaresi var, onun da "üçer aylık" olarak düzeltilmesini talep ediyoruz.

BAŞKAN - Bu önergeye paralel olarak; evet.

Bu madde içerisindeki insicamı sağlamak bakımından, kabul ettiğiniz önerge ve Komisyon Başkanımızın ikazı istikametinde...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Karar yetersayısı aranılması talebimizi geri aldık efendim.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Geri aldık efendim karar yetersayısı aranılması talebimizi.

BAŞKAN - Peki efendim.

10 uncu maddeyi, kabul edilen önergedeki değişikliklerle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde, bu düzeltmelerle kabul edilmiştir.

11 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 11. - 2942 sayılı Kanunun 19 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 19. - İdare öncelikle, kamulaştırılması kararlaştırılan tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz malın, 21.6.1987 tarihli ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16 ncı maddesinde sayılan kamu mallarından olup olmadığını ilgili yerlerden sormak suretiyle tespit eder.

İdarece yapılan bu araştırma sonucunda, kamulaştırılması kararlaştırılan tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz malın, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16 ncı maddesinde sayılan kamu mallarından olmadığının, taşınmaz malın zilyedi mevcut olup da zilyetlikle iktisap iddiasında bulunulduğunun tespiti halinde, 9 uncu madde gereğince seçilen bilirkişiler marifetiyle mahallinde tahkikat yapar, delilleri toplar ve keyfiyeti bir tutanakla belirtir. Bu tutanakta, taşınmazın yüzölçümü, zilyedin kimliği, vergi kaydı, zilyetliğin başlangıç tarihi ve süresi, mülkiyeti kazanma şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği belirtilir.

İdarece hazırlanan ve 10 uncu madde uyarınca toplanılan belgelerin tamamı, taşınmaz malın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesine verilerek, taşınmaz malın kamulaştırma bedelinin tespitiyle, bu bedelin peşin veya kamulaştırma bu Kanunun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre yapılmış ise taksitle ödenmesi karşılığında idare adına tesciline karar verilmesi istenir.

Mahkeme, taşınmaz malın kamulaştırma bedelini 10 uncu maddede belirtilen usulde ve sürede tespit eder. Mahkeme, idarece verilen bilgi ve belgelerden, zilyedin kamulaştırma tarihinde taşınmaz malı Türk Kanunu Medenisi hükümleri dairesinde ve zilyetlikle iktisap etmiş olduğunu belirtmeye yeterli gördüğü takdirde, kamulaştırma bedelinin tespitine ilişkin bilirkişi raporunu idareye, bu raporla birlikte idarece verilen diğer belgeleri tespit edilen zilyede tebliğ eder.

Ayrıca taşınmaz malın durumu, o yerin en büyük mal memuruna bildirilmekle beraber, taşınmaz malın bulunduğu yerde çıkan mahalli gazetede ve Türkiye genelinde yayımlanan bir gazetede en az bir defa ilan edilir.

İlanda;

a) Taşınmaz malın bulunduğu yeri, mevkii, sınırı, miktarı,

b) Zilyedin kimliği,

c) Kamulaştırma bedelinin yatırılacağı banka,

d) Konuya ve taşınmaz malın değerine ilişkin tüm savunma ve delillerin, ilan tarihinden itibaren 10 gün içinde mahkemeye yazılı olarak bildirmeleri gerektiği,

e) Hak sahiplerinin son ilandan itibaren bir ay içinde itiraz etmedikleri takdirde, kamulaştırma bedelinin zilyede ödeneceğine karar verileceği,

Belirtilir.

Son ilandan itibaren 30 gün içinde Hazine veya üçüncü bir kimse tarafından itiraz edilmediği takdirde, mahkemece kamulaştırma bedeli olarak tespit edilen miktarın, peşin ve nakit olarak veya bu Kanunun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre taksitle kamulaştırma yapılmış ise, ilk taksidin yine peşin ve nakit olarak zilyet adına ilanda belirtilen bankaya yatırılması ve yatırıldığına dair makbuzun ibraz edilmesi için idareye 15 gün süre verilir. Gereken hallerde bu süre bir defaya mahsus olmak üzere mahkemece uzatılabilir. İdare tarafından kamulaştırma bedelinin zilyet adına yatırıldığına dair makbuzun mahkemeye ibrazı halinde mahkemece, taşınmaz malın idare adına tesciline ve kamulaştırma bedelinin zilyede ödenmesine karar verilir ve bu karar tapu dairesine ve paranın yatırıldığı bankaya bildirilir.

Bu müddet içinde Hazine veya üçüncü şahıslar tarafından itiraz edilmesi halinde ise, mahkemece, tespit edilen kamulaştırma bedelinin ileride hak sahipliğini ispat edecek kişiye ödenmek üzere idarece ilanda belirtilen bankada açılacak üç aylık vadeli hesaba yatırılmasından sonra, taşınmaz malın idare adına tesciline karar verilir.

Kamulaştırma bedelinin zilyede verilmiş olması, o taşınmaz malda hak iddia edenlerin genel hükümler dairesinde zilyet aleyhine, bedele istihkak davası açmak hakkını düşürmez."

BAŞKAN - 11 inci madde üzerinde ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Ali Oğuz'a ait; buyurun Sayın Oğuz. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

FP GRUBU ADINA ALİ OĞUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; 653 sıra sayılı Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 11 inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Hepimizin bildiği gibi, 24 maddeden ibaret bulunan tasarı üzerinde, arkadaşlarımız, gerek genel gerekçe üzerinde gerekse maddeler üzerinde, tasarıyı ince ince tarayarak, görüşlerini ifade ettiler. Halen yürürlükte bulunan kanunun aksayan taraflarıyla birlikte, getirilen yeniliklerle, kanunda bir hayli değişiklik yapılmış, gerek mükellef lehine gerekse kamulaştıran idareler lehine hükümler getirilmiştir.

Elli yıllık hukuk hayatını avukatlıkla geçirmiş bir kardeşiniz olarak ifade ediyorum ki, İstanbul'da, Vatan Caddesi, Millet Caddesi ve diğer caddelerin açılışı münasebetiyle ortaya çıkan istimlak davalarında, özellikle patron avukatlar ihdas edilmişti; kimse, onların elinden davaları alamazdı, harçlarını yatıracak avukatlar da çok az bulunurdu. Hâkimlerin durumu, bilirkişilerin durumu da, o zaman, oldukça sıkıntılıydı. Davalar mahkemelerde beklerdi, kararların çıkmasından sonra tahsilatın yapılması bir problem olurdu. Bunların hepsi zaman içerisinde aşıldı.

Arkadaşlarımız dile getirdiler ve ifade ettiler ki, eski İstimlak Kanunu, anlaşılması, kısa olması ve öz olması bakımından bugün getirdiğimiz kanundan daha rahat bir kanundu; hem anlaşılması bakımından rahattı hem de tatbikatı bakımından rahattı.

Şimdi, arkadaşım, neredeyse 10 dakikada okudu maddeyi, elan bana 5 dakika içerisinde madde hakkında görüşlerimi bildirmek kaldı. Ben de şunu söylüyorum ki, gerek maddenin geneli üzerinde gerekse 1 inci, 2 nci, 24 üncü madde ve yürürlüğe kadar olan maddelerin hepsinde, mutlaka, bir kolaylık getirilmiştir ve çok da mesafe katedilmiştir.

Ben, bunu ifade ederken, aklıma gelen bir fıkrayı ifade edeceğim; keşke kız kardeşlerim burada olmasalardı, keşke gelmeselerdi, biraz çirkin olacak; ama, bağışlasınlar. Kızın biri evlenmiş, etraftan müdahale etmişler "Kızım, kocan çok çirkin" demişler; o da "Merhamet edin, babamın evinde o da yoktu!" demiş. (Alkışlar ve "Kısa kes Sayın Oğuz!.." sesleri)

Şimdi, şu kanun, çok mesafe katetti, bunu kabul etmek lazım ve bu mesafede hem istimlak eden hem de malı istimlak edilen lehine; hem hizmet gören avukat hem de gerek mahkeme gerek Yargıtay ve gerekse müesseseler, kurumlar bakımından bir hayli kolaylıklar getirilmiştir; bunu inkar etmek mümkün değil.

Bu kanunun memleket ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, gecenin bu saatinde "kısa kes" diyen arkadaşlarıma, kısa keserek, hürmet ve saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Oğuz.

Doğru Yol Partisinin görüşlerini Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç ifade edecekler; buyurun efendim.

Konuşma süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 11 inci maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu Kamulaştırma Kanunu, hakikaten çok önemli bir kanun. Devletle, belki, Türkiye Cumhuriyetiyle eşdeğer yaşıtta; ama, eskiden var olan kanun, 1983'te Konsey zamanında, Millî Güvenlik Konseyi zamanında değiştirildi. Tabiî, bu, vatandaşın mülkiyet hakkına, devletin zorla el atmasıdır; zor alım yoluyla, devletin, mülkiyet hakkına el atmasıdır. Bu zorla el atma konusunu düzenlerken, bence, çok ciddî incelemeler yapmak lazım.

Şimdi, bu maddede, tapusuz gayrimenkullere el atmayla ilgili konular düzenleniyor. Bizim Anayasamızda bir hüküm var, diyor ki; kanun tasarı ve teklifleri, Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilmeden önce Danıştayın mütalaası alınır diyor; istişarî mütalaa alınır. Aslında, bana göre, bu kanunda da, hükümet, Danıştayın istişarî mütalaasını alsaydı, bana göre, çok daha isabetli hareket ederdi; çünkü, bu kanunla ilgili olarak, Danıştaya çok ihtilaflar geliyor ve devletin de burada çok zararı oluyor. Bu Kamulaştırma Kanunu konusunda Yargıtayda da çok ciddî kararlar var, çok içtihatlar var. Bunları, bence, hükümet, böyle alelade düzenleyip buraya getireceğine, çok ciddî bir inceleme yaparak Meclisin huzuruna getirse, Meclis de bunları enine boyuna tartışır; bence, çok isabetli karar vermiş olur. Biliyorsunuz, büyük baraj inşaatlarının kamulaştırmasında dönen dolapları biliyorsunuz. Bazı avukatlar bilirkişilerle anlaşıyorlar, korkunç derece fahiş fiyatlar belirliyorlar. Bunun üzerine, tabiî, böyle çok fahiş, fiyatlarla tezyit bedelleri gidince, bu defa, devlet de diyor -devletin yönetiminde bulunanlar- hiç olmazsa 1'e 5 aldılar, haydi, ben de parasını biraz geç ödeyeyim şeklinde bir uygulama yapıyor. Bunun üzerine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gittiler. Tabiî, orada, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde, bu kritik konular da aslında tartışılmadı; yani, iddia edilmedi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin de, zaten, Türkiye'ye bakış açısı çok peşin hükümlü olduğu için, maalesef, burada da, devletimizin aleyhine çok ciddî kararlar verildi. Mesela, bir bakıyorsunuz, bir yer kamulaştırılıyor; kamulaştırmada, Yargıtayın içtihadı var; diyor ki, eğer, orada ağaç varsa, o ağaçların bedelleri kamulaştırma bedeline eklenir. Halbuki, kamulaştırma kararı alınmış; ondan sonra, devlet, el koymuş veyahut da şerh koymuş tapuya. Bir bakıyorsunuz, Yargıtayın bu içtihadını bildiği halde vatandaş, gidiyor, oralara ağaç dikiyor ve bu ağaç, iki sene sonra, üç sene sonra su altında kalacak veyahut da orada kamu hizmetini getirecek tesisin yapılması nedeniyle kesilecek; ama, oradaki o ağaçlar kesilecek veya kaybolacak, vatandaş da birsürü kamulaştırma bedelini alıyor. Bence, bunları incelemek lazım, devletin menfaatını düşünmek lazım; hem devletin hem de vatandaşın menfaatını düşünmek lazım.

Mesela, bizim Tunceli'de, Keban Barajı, Elazığ bölgesinde yapıldı. Elazığ'da, Keban Barajı yapılırken, birçok köyler kaldırıldı. O zaman, bu köylülerimizin büyük kısmı yerinden yurdundan oldu. Bir kısmı, gitti, şehirlerde bir daire falan aldılar; ama, çoğu da mağdur oldular. En büyük mağduriyet de şöyle oldu: Keban Barajının yarattığı bu göl nedeniyle, Elazığ'da, işte, Tunceli'nin, mesela, Çemişkezek'i, Hozat'ı, Pertek'i çevre illeriyle irtibatı kesildi. Aslında, o zaman oraya bir köprü yapılsaydı... Yani, orada çok lüzumsuz birtakım masraflar yapıldı, o feribotlar için  belirli iskeleler kuruldu, birileri para aldı, cebine attı, gitti; ama, orada, inanınız ki, saat 17.00'den sonra, mesela, bugün, Pertek'teki bir vatandaş şehir dışına çıkamıyor; niye; Keban Barajından dolayı. Keban Barajının getirdiği nimetten ülkemiz yararlandı; elbette yararlansın; ama, külfetini o yöre halkı çekiyor. Aslında, Türkiye'de, bu da son bir uygulama... Bayındırlık Bakanı, burada, bir açıklama yaptı, dedi ki: "Efendim, işte, Pertek Köprüsü 400 ilâ 700 metrelik iki alan, uzunluktur, yapılabilir" dedi; yani "paramız yok" dedi. Aslında, bu, 30-35 trilyon liradır. Bana göre, mademki Keban'da elektrik üretiliyor, bu elektrik üretimi de Türkiye'nin birçok yörelerinde kullanılıyor, oraya bir köprü de yapılabilir; yani, 40-50 trilyonluk bir hizmette; o kadar... Yani, o şehri, o bölgeyi, bir de, kuzeyi güneye bağlayan bir yol; yani, bu da çok önemli, taa Trabzon'dan gelen bir yol. Bence, bunları, çok enine boyuna tartışmak ve bu kanunları, ülkeye ve halka faydalı, en iyi şekilde hizmet edebilecek bir seviyede düzenlemek gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Genç, lütfen toparlayınız.

KAMER GENÇ (Devamla) - Ama, maalesef, işte, bir Avrupa, IMF veyahut da Dünya Bankası bize, işte, şu kanunları düzenleyin diyor; ama, bu kanunları, inanmanızı istiyorum ki, hiçbir yabancı ülke, başka bir ülkenin gerçekten refahı, yükselmesi, huzura kavuşması için samimi telkinlerde bulunmaz. Bu milletin en iyi menafaatını bu ülke halkı düşünür, bu ülkenin uygulamalarını bilen insanlar düşünür.

Kanun hayırlı olsun diyorum; ama, ben inanıyorum ki, bu kanunda getirilen birçok şeyler de uygulanabilir nitelikte değil; birtakım gözü açıklara da ileride birtakım kaynaklar sağlayabilecektir. İşte mesela bir maddede -ileride geliyor- kamulaştırma ihtilafı kesin hüküm haline geldikten sonra, işte, şu kadar hizmette kullanılmazsa bedeli ödenir. Peki, o kadar adam almış bedeli kullanmış, o paranın enflasyon değeri var; yani, bunların enine boyuna tartışılması gerektiğine inanıyorum.

Saygılar sunuyorum efendim. (DYP, FP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Genç.

11 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HAYRETTİN ÖZDEMİR (Ankara) - Sayın Başkanım, bir önceki 10 uncu maddede kabul edilmişti, şimdi, bu maddenin sondan bir önceki fıkrasının da "üçer aylık vadeli" olarak düzeltilmesini talep ediyoruz efendim.

BAŞKAN - Efendim, bir önceki madde kabul edilen "üç ay" yerine "üçer ay" şeklindeki önergenin, bu maddeye de sirayet ettirilmesi zarureti var. Bu, öbürü önerge olduğu için, bu, redaksiyon haline gelmiştir; bu sebeple oylamayı tekrarlatacağım.

Yalnız yine de Hükümete sormam lazım; katılıyor musunuz efendim?

DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Katılıyorlar.

Bu değişikliğiyle, tekrar, 11 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde, bu redaksiyonla kabul edilmiştir.

12 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 12. - 2942 sayılı Kanunun 20 nci maddesinin birinci fıkrasındaki "16, 17 ve 19 uncu maddelere dayanılarak" ibaresi "Bu Kanun uyarınca" şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Fazilet Partisi Grubu adına Van Milletvekili Sayın Fethullah Erbaş.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 653 sıra sayılı yasa tasarısının 12 nci maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere huzurlarınıza geldim; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 12 nci maddeyle, 2442 sayılı Kanunun 20 nci maddesinin birinci fıkrasındaki "16,17 ve 19 uncu maddelere dayanılarak" ibaresi "Bu Kanun uyarınca" şeklinde değiştiriliyor; yani, kısaca şu:

Değerli arkadaşlar, 20 nci madde, kamulaştırılan taşınmazın boşaltılmasıyla ilgili bir maddedir; yani, Kamulaştırma Kanununun biraz önce saydığımız, 16, 17 ve 19 uncu maddelerinde ise, kamulaştırılan bu yerler... 16 ncı maddede, acele işlerde, hemen el konulup tapuya tescil düzenliyordu; 17 nci maddede ise, tapulu taşınmaz malların tapuya tescili işlemleri düzenleniyor, 19 uncu maddede ise, tapuda kayıtlı olmayan malların, yani zilyetlik haklarının tescili düzenleniyor.

Şimdi, bu 3 madde numarası kaldırılıyor, sadece "Bu Kanun uyarınca" şeklinde değiştirilmiş olunuyor.

Değerli arkadaşlar, bu görüşümüze göre, idare adına tescille ilgili olan bu madde kanun tekniği açısından da uygundur; bu konudaki değişikliği benimsiyoruz.

Arkadaşlar, yalnız, bu kanun tasarısının iki önemli açmazı var. Birinci açmazı, bilirkişilik müessesesi düzenleniyordu; bu düzenleme biraz noksan kaldı. Odaların il idare kuruluna gönderdikleri bilirkişi listeleri her sene aynı şekilde bildiriliyor, aynı isimler bildiriliyor. Bu isimlerin seçilmesi de; yani, hemen hemen her sene aynı kişilerin bilirkişi olması, bazı suiistimallere yol açabiliyordu. Bana göre, bunlar kurayla belirlenirse daha uygun olur. Bu konuda yine bir önerge vardı, o önerge daha adil gibi geldi bize; çünkü, odaya kayıtlı olan... Gerçi, odaların geliştirilmesi açısından, sivil toplum örgütlerinin güçlendirilmesi açısından bu önemli; ama, çok küçük yerlerde odalara kayıtlı insan sayısı az olacağı, oradaki resmî dairelerdeki mühendislerin, mimarların sayısı daha fazla olacağı için, bu ihtiyacı karşılama açısından da önemliydi.

Bu konunun, ikinci bir açmazı ise, malî portresidir. Değerli arkadaşlar, eğer, o idarede tahsisat yoksa, kamulaştırma bir yıl sonrasına erteleniyor. Maliye Bakanlığı, eğer, bu konuda bütçeye bir fasıl koyarsa, elbette ki bu gecikmeler önlenmiş olur.

Arkadaşlar, kamulaştırma, görüldüğü gibi, vatandaşın malına devlet tarafından zorla el konulması meselesidir. Değerli arkadaşlar, bu konuda bireyi razı etmek şart olmalıdır. Bildiğiniz gibi, Gazneli Mahmut'un döneminde yaşayan Yusuf Hashacib, idarecilere bir tavsiyede bulunuyor, yurttaşlara şunu söylüyor:

"1- Bana itaat etmelisiniz,

2- Vergi ödeyeceksiniz,

3- Dostumu dost, düşmanımı da düşman bileceksiniz."

Yurttaşlar da, Sultana, şu şartlarla itaat edeceklerini bildiriyorlar:

"İtaat ederim, ancak adil olursan" Yani, burada eğer adil bir kamulaştırma yapılırsa itaat edilmesi lazım.

Ee, şimdi enflasyonu düşündüğümüz zaman, vergi öderim; ama, gümüşün değerini düşürmezsen; dostunu dost, düşmanını düşman bilirim, mal ve canımı güvence altına alırsan...

Değerli arkadaşlar, bu, bir sosyal sözleşmedir. Sosyal sözleşmelerde,  hemen her toplumda...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen toparlayınız.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Erbaş, gümüşün değeri enflasyon yani...

FETHULLAH ERBAŞ (Devamla) - Evet, gümüşün değeri enflasyon. Sayın Grup Başkanvekilimiz de söylüyor.

Yani, bu sosyal sözleşmede, enflasyon, hakikaten, haksız olarak vatandaşın cebinden alınan bir miktar.

Biz, şunu söylüyoruz, inancımız da şu: Hepiniz de biliyorsunuz -çok meşhurdur- Bursa Ulucamiin şadırvanı istimlak edilmek istenmiş; ancak, zorla olmadığı için, o ihtiyar hanım kabul etmemiş. Şimdi, namaz kılınmıyor, orayı şadırvan yapmışlar; yani, sonuç olarak, vatandaşın rızası alınarak, onun gönlü hoş edilerek istimlak yapılırsa, daha güzel olur.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Erbaş.

12 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin sonuna gelmiş bulunuyoruz.

Alınan karar gereğince, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 81 inci Yıldönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlanması ve günün önem ve anlamının belirlenmesi amacıyla yapılacak görüşmeler için 23 Nisan 2001 Pazartesi günü saat 14.00'te toplanmak üzere, Birleşimi kapatıyor; hepinize hayırlı akşamlar diliyorum.

Kapanma Saati: 19.56