DÖNEM : 21 YASAMA YILI : 3
T. B. M. M.
TUTANAK
DERGİSİ
CİLT : 63
98 inci
Birleşim
9 . 5 . 2001 Çarşamba
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A)
Oturum BaşkanlarInIn KonuşmalarI
1. Oturum Başkanı TBMM Başkanvekili Murat
Sökmenoğlu'nun, Hatay ve ilçelerinde aşırı
yağışlar nedeniyle meydana gelen sel felaketinde
hayatını kaybedenlere Tanrı'dan rahmet, yakınlarına
başsağlığı dileğiyle, sel felaketine uğrayan
belediyelerin durumuna ilişkin konuşması
B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. Tekirdağ Milletvekili Nihan İlgün'ün,
İstanbul-Silivri ve Tekirdağ-Çorlu ile Çerkezköy'de
yapılması planlanan (F) tipi cezaevlerine ilişkin
gündemdışı konuşması ve Adalet Bakanı Hikmet Sami
Türk'ün cevabı
2. Ankara Milletvekili Oğuz Aygün'ün, Ankara Valiliğince
sosyal tesis yapımı amacıyla bir parkta ağaçların
kestirilmesine ilişkin gündemdışı konuşması ve
Çevre Bakanı Fevzi Aytekinin cevabı
3. Trabzon Milletvekili Nail Çelebi'nin, ormanlar üzerindeki devlet
mülkiyeti sistemine ilişkin
gündemdışı
konuşması ve Orman
Bakanı İ. Nami Çağan'ın cevabı
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. İstifa eden ve istifası kabul edilen M. Cumhur
Ersümer'den boşalan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına
Bartın Milletvekili Zeki Çakan'ın atandığına
ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/816)
2. İspanya Parlamento Başkanı Luisa Fernada Rudi
Ubed'in vaki davetine icabetle, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen 15-19
Mayıs 2001 tarihlerinde Madrid'de düzenlenecek "XII. EUREKA
Parlamentolararası Konferansı"na katılacak üç kişilik
Parlamento heyetinde yer alacak milletvekillerine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/817)
3. Aksaray Milletvekili Murat Akın'ın (6/1166, 6/1171,
6/1181) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına
ilişkin önergesi (4/368)
4. Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Türkiye-Estonya
Parlamentolararası Dostluk Grubunun kurulmasına ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/818)
5. Bazı milletvekillerine, belirtilen sebep ve sürelerle izin
verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/819)
6. İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'na ödenek
ve yolluğunun verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/820)
7. Hakkâri Milletvekilleri Evliya Parlak, Mecit Piruzbeyoğlu ve
Hakkı Töre'nin, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tekliflerini (2/450) (S. Sayısı: 543) geri aldıklarına
ilişkin önergeleri (4/369)
IV. SORULAR VE CEVAPLAR
A) Sözlü Sorular ve CevaplarI
1. Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, İç Anadolu Bölgesinin ulaşımına
ve Ankara-Gölbaşı-Şereflikoçhisar-Aksaray-Ulukışla
arasında bir demiryolu bağlantısı kurulup
kurulmayacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından
sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle
konuşması (6/652)
2. Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Rusya'dan helikopter
alınacağı yolunda basında çıkan haberlere ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi
nedeniyle konuşması (6/658)
3. Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, "Basında Bugün" adlı bültenin
içeriğine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından
sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle
konuşması (6/659)
4. Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, TÜPRAŞ'ın
özelleştirilmesi için verilen ilan ve reklamlara ilişkin Devlet
Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi
nedeniyle konuşması (6/661)
5. Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, DMS sonucuna göre
yapılacak atamalara ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru
önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/662)
6. Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, POAŞ ihalesiyle
ilgili iddialara ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi
(6/663)
7. Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, THK tarafından
Samsun İlinde toplanan kurban derilerine ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle
konuşması (6/667)
8. Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda'nın,
Şırnak, Cizre ve Silopi sanayi siteleri projelerine ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/671)
9. Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, TÜPRAŞ'ın
özel bankalardaki hesaplarına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/672)
10. İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı
Ilıcak'ın, MİT ajanı olduğu iddia edilen bir
basın mensubuna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Orman
Bakanı İ.Nami Çağan'ın cevabı (6/673)
11. Nevşehir Milletvekili Mükremin Taşkın'ın,
Galatasaray-Leeds maçı öncesi meydana gelen olaylara ve sorumlularına
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/675)
12. İzmir Milletvekili Süha
Tanık'ın, Göztepe - Erzurumspor maçında güvenlik görevlilerinin
sergilediği tutuma ilişkin İçişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/676)
13. Batman Milletvekili
Alaattin Sever Aydın'ın, Batman Adliye binası
inşaatına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi ve
Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı (6/678)
14. İstanbul Milletvekili
Ayşe Nazlı Ilıcak'ın, Samsun İdare Mahkemesi üyelerinin tayin edilme nedenlerine
ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi ve Adalet Bakanı
Hikmet Sami Türk'ün cevabı (6/732)
15. İstanbul
Milletvekili Ayşe Nazlı
Ilıcak'ın, Yargı Mevzuatı
Bültenine ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi ve
Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı (6/736)
16. Batman Milletvekili Alaattin Sever Aydın'ın, meslek
liselerinden liselere geçişin engellendiği iddialarına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi Millî
Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (6/679)
17. Batman Milletvekili Alaattin Sever Aydın'ın, Batman
İlinde yapımı devam eden bazı hastanelere ilişkin
Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi ve Sağlık
Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (6/680)
B) YazILI
Sorular ve CevaplarI
1. Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, personel atamalarına
ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in
cevabı (7/4006)
2. Tokat Milletvekili M. Ergün Dağcıoğlu'nun, SSK prim
borçlarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/4039)
3. Sinop Milletvekili Kadir Bozkurt'un, SSK Genel Müdürlüğüne ait
Sinop Melia Kasım Oteline ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/4042)
4. Muğla Milletvekili Nazif Topaloğlu'nun, önlisans mezunu
sağlık personelinin intibaklarına ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/4045)
5. Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in, BAĞ-KUR ve SSK prim
borçlarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/4048)
6. Afyon Milletvekili İsmet Attila'nın, toplu iş
sözleşmesi yapmaya yetkili sendikalara ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın
cevabı (7/4056)
7. Konya Milletvekili Remzi Çetin'in, GAP bölgesindeki arazi
satışlarıyla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın cevabı (7/4063)
8. Sinop Milletvekili Kadir Bozkurt'un, Sinop Karadeniz Yelken
İhtisas Kulübüne ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü'nün
cevabı (7/4075)
9. Konya Milletvekili Mehmet Gölhan'ın, BAĞ-KUR Genel
Müdürlüğünün eczanelere olan borçlarına ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/4082)
V. KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
1. İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul
Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet
İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un;
Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın;
Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve
Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya
Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan
Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı:
527)
2. Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri
İşyurtları Kurumunun Kuruluş ve İdaresine
İlişkin Kanun ile Ceza Evleriyle Mahkeme Binaları
İnşası Karşılığı Olarak Alınacak
Harçlar ve Mahkûmlara Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/772) (S. Sayısı: 593)
I. GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak iki oturum yaptı.
Oturum Başkanı TBMM Başkanvekili Murat Sökmenoğlu,
Konya, Osmaniye ve Hatay İllerinde meydana gelen sel felaketi nedeniyle
bir konuşma yaptı.
Hatay Milletvekili Levent Mıstıkoğlu, Hatay İlinde
meydana gelen sel felaketine,
Muş Milletvekili Erkan Kemaloğlu, Muş'un düşman
işgalinden kurtarılışının 84 üncü
yıldönümüne,
Yozgat Milletvekili Mesut Türker, 3 Mayıs Türkçülük gününe,
İlişkin gündemdışı birer konuşma
yaptılar.
AB Üye ve Aday Ülkeler Meclis Başkanları Toplantısı
için, Slovakya Meclis Başkanı Jozef Migas'ın vaki davetine, TBMM
Başkanını temsilen TBMM Başkanvekili Nejat Arseven'in
icabet etmesine,
Güney Kore Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Kim
Chan-Woo'nun, beraberindeki parlamento heyetiyle, ülkemize davetlerine,
İlişkin Başkanlık tezkereleri Genel Kurulun
bilgisine sunuldu.
Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman ve 22
arkadaşının, antepfıstığı üretiminin ve
üreticilerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/197)
Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı
ve öngörüşmesinin, sırasında yapılacağı
açıklandı.
Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç'un (6/573, 6/575, 6/576,
6/584, 6/585, 6/586, 6/587, 6/588, 6/591, 6/592, 6/593, 6/594, 6/595, 6/596,
6/597, 6/598, 6/600, 6/601, 6/602, 6/606, 6/610, 6/612, 6/613, 6/615, 6/616,
6/617, 6/618, 6/619, 6/620, 6/622, 6/623, 6/624, 6/625, 6/626, 6/627, 6/628,
6/629, 6/630, 6/631, 6/633, 6/636, 6/637, 6/638, 6/639, 6/643, 6/644, 6/645,
6/646, 6/647, 6/648, 6/649, 6/650),
Amasya Milletvekili Akif Gülle'nin (6/1285),
Esas numaralı sözlü sorularını geri aldıklarına
ilişkin önergeleri okundu; sözlü soruların geri verildiği
bildirildi.
Makedonya Cumhuriyeti Meclisi Dışişleri Komisyonu
Başkanı Jordan Boskov'un vaki davetine bir parlamenterle icabet
edilmesine,
Uluslararası Tarım, Ormancılık ve
Balıkçılık Parlamenterler Birliği İkinci Genel Kurulu
Toplantılarına TBMM'den bir heyetin katılmasına,
Makedonya Cumhurbaşkanının eşi Bayan Vilma
Trajkovska'nın davetine FP Ankara Milletvekili Oya Akgönenç
Muğisuddin'in icabet etmesine,
İlişkin Başkanlık tezkereleri kabul edildi.
Aydın Milletvekili Bekir Ongun'un, Bir İlçe Kurulmasına
İlişkin Kanun Teklifinin (2/285),
Ankara Milletvekili Şevket Bülent Yahnici'nin, 18 Mart Gününün
Şehitler Günü Olarak İlan Edilmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/491),
Manisa Milletvekili Ekrem Pakdemirli'nin, Askerlik Kanununa Bir Geçici
Madde Eklenmesi Hakkında Kanun teklifinin (2/641),
İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergelerinin, yapılan
görüşmelerden sonra, kabul edildikleri açıklandı.
Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının:
1 inci sırasında bulunan (6/567),
2 nci " " (6/569),
4 üncü " " (6/574),
Esas numaralı sözlü sorular üç birleşim
içinde cevaplandırılmadığından yazılı soruya
çevrildi; soru sahibi de görüşlerini açıkladı.
8 inci
sırasında bulunan (6/578),
9 uncu " " (6/580),
10 uncu " " (6/583),
16 ncı " " (6/589),
17 nci " " (6/590),
30 uncu " " (6/604),
Esas numaralı sözlü sorular üç birleşim
cevaplandırılmadığından yazılı soruya
çevrildi.
7 nci
sırasında bulunan (6/577),
26 ncı " " (6/599),
Esas numaralı sözlü sorulara, Millî Eğitim
Bakanı Metin Bostancıoğlu,
79 uncu sırasında bulunan (6/682) esas
numaralı sözlü soruya, Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı,
85 inci sırasında bulunan (6/689) esas numaralı sözlü soruya,
Çevre Bakanı Fevzi Aytekin,
175 inci sırasında bulunan (6/803) esas numaralı sözlü soruya,
Orman Bakanı İ. Nami Çağan,
188 inci sırasında bulunan (6/817),
189 uncu " " (6/818),
Esas numaralı sözlü sorulara, Devlet Bakanı
Edip Safder Gaydalı,
Cevap verdi;
64 üncü sırasında bulunan (6/652),
65 inci " " (6/658),
66 ncı " " (6/659),
67 nci " " (6/661),
68 inci " " (6/662),
69 uncu " " (6/663),
70 inci " " (6/667),
71 inci " " (6/671),
72 nci " " (6/672),
73 üncü " " (6/673),
74 üncü " " (6/675),
75 inci sırasında
bulunan
(6/676),
76 ncı " " (6/678),
77 nci " " (6/679),
78 inci " " (6/680),
80 inci " " (6/683),
81 inci " " (6/684),
82 nci " " (6/685),
83 üncü " " (6/686),
84 üncü " " (6/687),
86 ncı " " (6/690),
87 nci " " (6/692),
88 inci " " (6/693),
89 uncu " " (6/695),
90 ıncı " " (6/697),
91 inci " " (6/698),
92 nci " " (6/699),
93 üncü " " (6/700),
94 üncü " " (6/701),
95 inci " " (6/702),
96 ncı " " (6/703),
97 nci " " (6/704),
98 inci " " (6/706),
99 uncu " " (6/710),
100 üncü " " (6/711),
101 inci " " (6/713),
102 nci " " (6/714),
103 üncü " " (6/715),
104 üncü " " (6/716),
105 inci " " (6/717),
106 ncı " " (6/720),
107 nci " " (6/721),
108 inci " " (6/722),
109 uncu " " (6/723),
110 uncu " " (6/725),
111 inci " " (6/726),
112 nci " " (6/727),
113 üncü
sırasında bulunan (6/730),
114 üncü " " (6/732),
115 inci " " (6/733),
116 ncı " " (6/734),
117 nci " " (6/736),
118 inci " " (6/737),
119 uncu " " (6/739),
120 nci " " (6/741),
121 inci " " (6/742),
122 nci " " (6/743),
123 üncü " " (6/744),
124 üncü " " (6/745),
125 inci " " (6/746),
126 ncı " " (6/748),
127 nci " " (6/751),
128 inci " " (6/752),
129 uncu " " (6/753),
130 uncu " " (6/754),
131 inci " " (6/755),
132 nci " " (6/756),
133 üncü " " (6/757),
134 üncü " " (6/758),
135 inci " " (6/759 ),
136 ncı " " (6/760),
137 nci " " (6/761),
138 inci " " (6/762),
139 uncu " " (6/763),
140 ıncı " " (6/764),
141 inci " " (6/765),
142 nci " " (6/767),
143 üncü " " (6/768),
144 üncü " " (6/769 ),
145 inci " " (6/770),
146 ncı " " (6/771),
147 nci " " (6/774),
148 inci " " (6/775),
149 uncu sırasında bulunan (6/776),
150 nci " " (6/777),
151 inci " " (6/778),
152 nci " " (6/779),
153 üncü " " (6/780),
154 üncü " " (6/781),
155 inci " " (6/782),
156 ncı " " (6/783),
157 nci " " (6/784),
158 inci " " (6/785),
159 uncu " " (6/786),
160 ıncı " " (6/787),
161 inci " " (6/788),
162 nci " " (6/789),
163 üncü " " (6/790),
164 üncü " " (6/791),
165 inci " " (6/792),
166 ncı " " (6/793),
167 nci " " (6/794),
168 inci " " (6/795),
169 uncu " " (6/796),
170 inci " " (6/797),
171 inci " " (6/798),
172 nci " " (6/799),
173 üncü " " (6/800),
174 üncü " " (6/802),
176 ncı " " (6/804),
177 nci " " (6/805),
178 inci " " (6/806),
179 uncu " " (6/808),
180 inci " " (6/809),
181 inci " " (6/810),
182 nci " " (6/811),
183 üncü " " (6/812),
184 üncü " " (6/813),
185 inci " " (6/814),
186 ncı sırasında
bulunan
(6/815),
187 nci " " (6/816),
190 ıncı " " (6/819),
Esas numaralı sözlü sorular, ilgili bakan Genel Kurulda hazır
bulunmadığından ertelendi.
Konya Milletvekili Veysel Candan ve 23 arkadaşının,
Emekli Sandığının sorunlarının
araştırılarak yeniden yapılandırılması için
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesinin
(10/12) öngörüşmelerine bir süre devam edildi.
9 Mayıs 2001 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere
birleşime 18.47'de son verildi.
|
|
|
|
|
Murat Sökmenoğlu |
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
|
|
|
|
|
|
Hüseyin Çelik |
Burhan Orhan |
|
|
Van |
Bursa |
|
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
|
|
|
|
Mehmet Batuk |
|
|
|
Kocaeli Kâtip
Üye |
|
|
9 . 5 . 2001 ÇARŞAMBA
Rapor
1. Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa
Sözleşmesinin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ve Çevre ve
Dışişleri
Komisyonları Raporları
(1/613) (S. Sayısı: 668) (Dağıtma tarihi : 9.5.2001)
(GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1. Şanlıurfa
Milletvekili Yahya Akman'ın,
Şanlıurfa-Bozova İlçesinin elektrik aboneliği sorununa
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1484)
(Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.2001)
2. Şanlıurfa
Milletvekili Yahya Akman'ın,
Şanlıurfa'daki iplik ve çırçır fabrikalarının
sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) sözlü soru önergesi (6/1485)
(Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.2001)
Yazılı Soru Önergeleri
1. Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Eskişehir Arkeoloji Müzesi ile ilgili
basında çıkan habere
ilişkin Kültür
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4235)
(Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.2001)
2. Adıyaman Milletvekili
Mahmut Göksu'nun Mavi Akım Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4236)
(Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.2001)
3. Ankara Milletvekili M.Zeki
Çelik'in, Devlet Bakanı Kemal Derviş'in ABD vatandaşı olup
olmadığına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4237) (Başkanlığa geliş
tarihi : 7.5.2001)
4. Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, İstanbul Yenibosna'da Yetmişbeşinci Yıl
Karakolunda bir kız çocuğuna kötü muamele
yapıldığı iddialarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4238)
(Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.2001)
5. Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonuna devredilen bankalar hakkında düzenlenen raporlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4239)
(Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.2001)
6. Aksaray Milletvekili Ramazan
Toprak'ın, Halk Bankası Genel Müdürü hakkındaki iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4240)
(Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.2001)
7. Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, özürlülerin
sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Hasan Gemici)
yazılı soru önergesi (7/4241) (Başkanlığa geliş
tarihi : 7.5.2001)
8. Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, meslek lisesi
mezunlarının fakültelere devam etmelerine yönelik çalışma
olup olmadığına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4242) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.2001)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati : 15.00
9 Mayıs 2001 Çarşamba
BAŞKAN : Başkanvekili Mustafa Murat
SÖKMENOĞLU
KÂTİP ÜYELER : Hüseyin ÇELİK
(Van), Burhan ORHAN (Bursa)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98 inci Birleşimini
açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
III.
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Oturum BaşkanlarInIn
KonuşmalarI
1. Oturum Başkanı TBMM
Başkanvekili Murat Sökmenoğlu'nun, Hatay ve ilçelerinde
aşırı yağışlar nedeniyle meydana gelen sel
felaketinde hayatını kaybedenlere Tanrı'dan rahmet,
yakınlarına başsağlığı dileğiyle, sel
felaketine uğrayan belediyelerin durumuna ilişkin konuşması
BAŞKAN - Muhterem milletvekilleri, maalesef, Hatay'ta sel felaketi
devam ediyor. Son yirmidört saatte metrekareye 431 kilogram
yağış meydana gelmiştir ki, bu, Hatay'ın en yoğun
yağış aldığı bir aylık toplam
yağış miktarına eşit düzeydedir. Âdeta tufana
dönüşen felaket sırasında, Samandağ İlçesi
Yeşilada Liman Mahallesinden Yusuf Malta adlı
vatandaşımız, sel sularına kapılarak hayatını
yitirmiştir; Cenabı Allah'tan rahmet, ailesine ve Hataylılara
başsağlığı diliyorum.
Reyhanlı Demirköprü'deki araziler sular altındadır; Amik
Ovasında 600 000 dönüm arazideki mahsul yok olmuştur. Kumlu
İlçesi de keza sular altındadır. 400 000-500 000 dönüm arazi
aynı tehlikeyle karşı karşıyadır; çünkü,
yağışlar hâlâ devam etmektedir. Antakya'da 2 000 konut ve
işyeri sular altında kalmış, merkezde çöküntü tehlikesiyle
karşı karşıya kalan binalar tahliye edilmektedir.
Belediyelerimiz kendi imkânlarıyla boğuşmakta; ancak, civar
illerden acilen destek ve yardıma muhtaç haldedirler. Devlet Su
İşleri ve Köy Hizmetleri imkânlarına yeni takviyeler eklenmez
ise felaketin boyutlarının inanılmaz düzeye
çıkabileceğinden büyük endişe duyulmaktadır.
Türkiye nüfusunun yüzde 40'ı tarımla iştigal etmekte
iken, tabiatla boğuşan çiftçimizin kıt kanaat geçimine, gerekli
maddî ve manevî yardımı esirgememek için uğraşan 57 nci
hükümetin fiyat politikasını çok görerek ahkâm kesmek, tenkit etmek,
insafla bağdaşamaz.
Bütün Türkiye'de yaşanan sel felaketlerinin, çiftçilerimizin içinde
bulunduğu gerçeklerin bir kere daha gözler önüne sergilenmesine vesile
olması, hem acı hem de anlamlıdır.
Bu vesileyle, sel felaketine uğrayan
vatandaşlarımıza Türkiye Büyük Millet Meclisimizin geçmiş
olsun dileklerini iletirim efendim.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce üç
arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, İstanbul-Silivri ve
Tekirdağ-Çorlu ile Çerkezköy'de yapılması planlanan (F) tipi
cezaevleri konusunda söz isteyen Tekirdağ Milletvekili Sayın Nihan
İlgün'e aittir. (DYP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın İlgün.
B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. Tekirdağ Milletvekili Nihan
İlgün'ün, İstanbul-Silivri ve Tekirdağ-Çorlu ile Çerkezköy'de
yapılması planlanan (F) tipi cezaevlerine ilişkin
gündemdışı konuşması ve Adalet Bakanı Hikmet Sami
Türk'ün cevabı
NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, hepinizi
saygıyla selamlarım.
Ülkemizin uzun zamandır yaşadığı (F) tipi
cezaevi sorununu bir başka cephesiyle huzurlarınıza getirmek
istiyorum. Devlet, hükümlü ve tutuklusunu sokakta bırakıp,
çadırda oturtacak değildir; onları imkânları ölçüsünde
insanca bir yaşam tarzında barındırmak mecburiyetindedir.
Cezaevlerindeki terör ve isyanlardan sonra, koğuş sisteminden oda
sistemine geçiş aşamasında, Tekirdağ, âdeta, pilot bölge
ilan edilip, hiçbir önaraştırma ve inceleme yapılmadan,
Tekirdağ merkezine 2 adet (F) tipi cezaevi 8 trilyon Türk Lirası
harcanarak yapılmış ve hizmete girmiştir. Tutuklu ve
hükümlülerin buraya nakledilmesi ve mahkûm yakınlarının çevreye
yerleşmesiyle, bölgede, asayiş
ve huzur gittikçe bozulmuş, tedirginlik had safhaya
ulaşmıştır. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, 1970'li
yıllardan bu yana devletin özel teşvikleriyle (A) tipi sanayi bölgesi
olan Çorlu, Çerkezköy ve Silivri bölgesi, (F) tipi cezaevi sahası
yapılmak isteniyor. Bu bölgelerimiz, 21 inci Yüzyılın modern
Türkiyesinde, ülke ve dünya gündeminde yerini örnek bir sanayi ve üniversite
kenti olarak almak istiyor, cezaevi kenti olmak istemiyor. Bu bölgeye ait
saygı, sevgi ve geleneksel anlayışla oluşturulan huzur ve
barış, arzulanan yaşam biçiminden kaynaklanır. Sanayiin
gelmesi ve büyük göç almasına rağmen bu dengeler aynen korunmuş
-vatan ve millet- çalışma gayretleri her zaman artan bir şevk ve
heyecanla devam etmiştir. Ancak, (F) tipi cezaevi gerçeğinin, bölgeyi
bu huzur ve yaşam biçiminden başka bir yol ayırımına
getireceğine ilişkin, toplumun üzerinde derin emareler mevcuttur.
Bölgemizdeki sanayi kuruluşlarının son kriz nedeniyle
kapanması, istihdamın daralması gibi ülke çapında krizin
yaşandığı bir dönemde, yaşanan zorlukların
üzerine, içinden çıkılmaz ve toplum dengelerini altüst ederek yeni
zorluklar eklenmesi demektir. Tekirdağ halkı, Namık Kemal
üniversitesinin açılış müjdesini beklerken, cezaevi kara
haberiyle âdeta sarsılmıştır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Tekirdağ'da
yapılan iki (F) tipi cezaevine ilaveten, Çorlu'da 400, Çerkezköy'de 863
dönüm arazinin kamulaştırma ve tahsis işlemleri devam ederken,
Silivri'de 1 000 dekarlık vurgun ve soygun bombası patlıyor.
Sayın Bakan, şahsınıza olan saygı ve güvenimi
hep taşıdım ve yine de muhafaza etmek istiyorum; fakat, devletin
ve hükümetin birçok noktalarında olduğu gibi,
Bakanlığınız tasarruflarında da kötü kokular, gazete
manşetleri ve medya ekranlarından âdeta taşıyor. Adaletin
dağıtıldığı Bakanlığınızda,
tuzun kokmak üzere olduğunu görmekten büyük üzüntü duyuyorum. Adalet
Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü, uzun
zamandır sıkışan İstanbul sorunu nedeniyle (F) tipi
cezaevleri için yer aramaya başlıyor. Bakanlıklar ile mahallî
yönetimler arasındaki yazışmalar devam ederken, Silivri'deki
malum yer tezgâhlanıp, pazarlanıyor.
Sayın milletvekilleri, Trakya ve İstanbul'un Anadolu
yakasından Kocaeli'ne kadar olan sahayı avucunun içi gibi bilen bir
arkadaşınız olarak şunu söylüyorum: Sayın Bakan ve
onun genel müdürü ne söylerse söylesinler, Kilyos'tan başlayıp,
boşaltılan kömür sahaları dahil, Istranca etekleri dahil,
şimdi burada ismini saymak istemediğim binlerce dönüm hazine arazisi
mevcuttur. Anadolu yakasında, en az onun kadar, araziler bomboş
durmaktadır. Orman Bakanlığından istenip, tahsisi
yapılan, yine Silivri hudutları içerisindeki hazine arazisine neden
itibar edilmediğini anlamak mümkün değildir.
Sayın Bakan, 50 kişilik kasaba cezaevi yapmıyorsunuz;
kendi tabirinizle, en az 5 000 dönümlük alana, 5 000-6 000 tutuklu ve hükümlüyü
barındıracak sosyal tesisler, güvenlik karargâhları gibi dev
yapılar yapacak, kuracaksınız; önçalışmaları
içerisinde, İçişleri Bakanlığı, güvenlikten sorumlu
jandarma, Bayındırlık Bakanlığı, çevreyle ilgili
Çevre Bakanlığı koordinasyonunu sağladınız
mı? Trakya'nın mümbit tarım alanları, sanayi alanları,
âdeta, cezaevine dönüşmektedir.
BAŞKAN - Sayın İlgün, toparlar mısınız
efendim.
NİHAN İLGÜN (Devamla) - Toparlıyorum efendim.
Sayın milletvekilleri, gelelim Silivri'deki vurguna... TEM otoyolu
Kınalı gişeleri yanında, Alipaşa Köyü hudutları
içerisinde, rahmetli Hikmet Müezzinoğlu'nun vârislerine ait 1 000 dekar
çiftlik arazisi -dikkat ediniz buraya, 1 000 dekarlık çiftlik arazisi-
dönümü 4 milyar 200 milyon liradan kamulaştırılıp, bir
gecede -bu nakit sıkıntısı içerisindeyken- 4 013 940 000
000 lira, derhal, defaten ödeniyor.
Aynı tarihte, TPAO, daha kıymetli, otobana paralel 167 dönüm
araziyi, dönümü 2 milyar 898 milyona kamulaştırırken, aynı
yerde -devletin otoban yaptığı, istimlak ettiği yerde-
köylüye, dönümü 450 milyon lira ödeniyor.
Sayın Bakan, bu satış işlemini derhal durdurunuz.
Kamulaştırılan 1 000 dekarlık arazi içerisindeki 300
dekarlık hazine arazisi, yine, sizin döneminizde, kasıtlı olarak,
hazine avukatlarınca temyiz edilmeyip, dava, âdeta satıldı ve
siz, bu fakir milletin parasıyla, hazinenin bu yerini 1 trilyon 200 milyar
liraya bu vârislerden tekrar devlete satın aldınız.
BAŞKAN- Efendim, teşekkür ederim...
NİHAN İLGÜN (Devamla)- Bitiriyorum, son cümlem efendim.
Adalet Bakanlığının Tekirdağ, Çorlu, Çerkezköy
ve Silivri bölgelerindeki tarım, sanayi ve yerleşim
alanlarındaki bu ısrarından vazgeçip, cezaevi için uygun
alanları seçmesi ve devleti bu vurgun ve talandan
arındırması gerektiğini söyler, bölge halkının
Bergama köylülerinden daha kararlı olduklarını bildirir; siz
Sayın Başkana, söz verdiği için teşekkür eder, Yüce Meclise
saygılar sunarım efendim. (DYP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın İlgün.
Sayın Bakan, buyurun.
ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon)- Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, Tekirdağ
Milletvekili Sayın Nihan İlgün'ün, son günlerde basında da yer
alan bir konuyu bu kürsüden dile getirmesi nedeniyle, kendisine teşekkür
etmek isterim; yalnız, bu kürsüden halkı eyleme çağıran bir
hitapla konuşmasını sona erdirmesini de üzüntüyle
karşıladığımı ifade etmek isterim.
Cezaevleri sorunu, Türkiye'nin en önemli sorunlarının
başında gelmektedir. Türkiye, bu sorunu çözmek zorundadır.
İstanbul İlinde bulunan 7 cezaevinin kapasitesi, 5 311 kişidir.
Oysa, 4616 sayılı Şartla Salıverme ve Erteleme Kanunundan
sonra, bugün, İstanbul cezaevlerinde, 6 762 hükümlü ve tutuklu
barındırılmaktadır. Bu cezaevlerinden
Paşakapısı Cezaevi, eski ve tarihî bir bina olup, cezaevi olarak
inşa edilmediğinden, bu konudaki teknik raporlara göre, bir an önce
kapatılması gerekmektedir.
Bu durumda İstanbul cezaevlerinin gerçek kapasitesi, 4 843'tür. Suç
yeri ve ikametgâh itibariyle İstanbul kökenli hükümlü ve tutuklu
sayısı, 1999 yılında, 9 087'dir. Bugün bu rakam, 11 000
dolayındadır. İstanbul İlinde muhafaza edilmesi gereken
yaklaşık 6 000 hükümlü ve tutuklu, kapasite yetersizliği
nedeniyle, il dışındaki diğer cezaevlerine
nakledilmektedir. Bunların İstanbul'daki duruşmalarına
götürülüp getirilmeleri, devlete büyük bir maliyet yüklemektedir; aynı
zamanda hükümlü ve tutuklu aileleri de, ziyaretlerde yaşanan
sıkıntı nedeniyle, maddî ve manevî kayıplara
uğramaktadır. Bu durum, yeni cezaevlerinin yapılmasını
zorunlu kılmaktadır.
2000 yılı itibariyle İçişleri
Bakanlığından alınan istatistik bilgilerine göre, ülke
genelinde vuku bulan 747 726 adlî olayın 246 370'i, yani yüzde 33'ü
İstanbul İlinde meydana gelmektedir. Daha açık bir ifadeyle,
adlî olayların üçte 1'i İstanbul'da gerçekleşmektedir.
Parasal değerle ölçülmesi mümkün bulunmayan devlet otoritesi ve
hukuk düzeninin sağlanması, ancak, modern, yüksek güvenlikli
cezaevleriyle gerçekleştirilebilir. Suç örgütlerinin, cezaevlerimizin
mevcut fiziksel yapısından kaynaklanan zaafları kullanarak güç
odakları haline gelmeleri karşısında, devletin vakit
geçirmeksizin önlem alması gerekmektedir. Bu sorunun çözümünde,
İstanbul İli, sosyal ve ekonomik yapısı itibariyle birinci sıradadır.
Bu çerçevede, Bakanlığımızca, İstanbul İli ve
çevresinde cezaevi yapımına uygun, mülkiyeti hazine veya belediyeye
ait arazi aranmışsa da, İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığı ve ilçe belediye başkanlıkları
ile diğer ilgili mercilerden alınan cevabî yazılarda, cezaevi
yapımına uygun hazine veya belediye arazisi
bulunmadığı bildirilmiştir. İstanbul İlinde,
Millî Savunma Bakanlığına tahsisli bulunan
taşınmazlardan bazılarının, cezaevi yapımı
için Bakanlığımıza devrine ilişkin sayısız
taleplerimiz olumsuz karşılanmıştır. Hazine arazisi
olup, Bakanlığımıza tahsisli taşınmazlara da
ilgili belediyelerce imar izni verilmemektedir.
Tekirdağ'da yapımı biten 1 numaralı (F) tipi cezaevi
hizmete girmiş olup, 2 numaralı cezaevinin inşaatı devam
etmektedir. F tipi cezaevleri, 1991 yılında çıkarılan
Terörle Mücadele Kanununun 16 ncı maddesi ve 1999 yılında
çıkarılan Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanununun
13 üncü maddesi gereğince inşa edilmektedir. Çorlu İlçesinde,
toplam 73 120 metrekarelik hazine arazisi, geçen yıl, Maliye
Bakanlığı Millî Emlak Genel Müdürlüğünce
Bakanlığımız adına tahsis edilmişse de, bu yer,
Çorlu Belediye Meclisince kabul edilen imar planında cezaevi alanı
olarak ayrılmamıştır. Çorlu Belediye Başkanlığı
ile bu yörede yaşayanlar cezaevi yapılmasını
istememektedirler.
Yine, Tekirdağ İli Çerkezköy İlçesinde, toplam 856 625
metrekarelik hazine arazisi, Maliye Bakanlığı Millî Emlak Genel
Müdürlüğünce Bakanlığımız adına tahsis
edilmişse de, bu bölgedeki muhtarlıklar ve sivil toplum örgütleri de
cezaevi yapılmasını istemediklerini belirtmişlerdir.
İstanbul İlinde işlenen suçlar, Türkiye genelinde
işlenen suçların üçte 1'ini oluşturmasına rağmen, bu
bölgede cezaevi yapımına sürekli engeller
çıkarılmıştır.
Silivri Belediye Başkanlığı da, 1999
yılında, Bakanlığımızın başvurusuna
verdiği cevapta, cezaevi yapımı için belediye
sınırları içinde belediye ve Hazine adına kayıtlı
gayrimenkul bulunmadığını bildirmiştir.
Basında çıkan haberlerde sözü edilen, Silivri Büyükçavuşlu
Köyü sınırları içerisindeki Orman Bakanlığına
tahsisli arazi, teknik elemanlarca incelenmiş, arsanın çok
eğimli bir yamaç üzerinde olduğu, bu yamacın yan derelerle
kesilerek küçük vadiciklerin oluştuğu, büyük oranda hafriyat
yapılmasının gerekli bulunduğu, bu hafriyatın kumlu ve
killi bir zeminde stabilite sorunları yaratacağı, 441 dönümlük
bir arsaya 4-5 adet cezaevi yerleşiminin yapılabileceği ümit
edilirken 1 adedinin bile yerleştirilmesinde sorunlar
yaşanacağı belirtilmiştir.
Zaman kaybına tahammülü olmayan bu sorunun çözümü için,
İstanbul il merkezine yakın çevre ilçeler yanında, Silivri
İlçesinde de, otoyola yakın, elektrik, su, yol ve altyapı
eksikleri bulunmayan araziler araştırılmıştır:
Bakanlığımız Teknik İşler Dairesi
Başkanlığınca, Silivri İlçesi Alipaşa Köyünde
yaklaşık 1 000 dönüm dolayındaki arazi cezaevi yapımı
için uygun bulunmuştur. İstanbul Valiliği İl İdare
Kurulunun 25.10.2000 gün ve 2000/338 sayılı kararı ile 2942
sayılı Kamulaştırma Kanununun 5 inci maddesi uyarınca
kamu yararı kararı alınmış, aynı kanunun 10 uncu
maddesi uyarınca, Silivri İlçesi Kıymet Takdir Komisyonunca
metrekaresine 4 200 000 lira bedel biçilmiştir.
Adı geçen komisyon, yasa gereğince, kamusal görevleri bulunan
ilçe mal müdürü, kadastro müdürü, ziraat yüksek mühendisi ile birlikte, 2'si
halktan seçilen 5 kişiden oluşmaktadır. Komisyona,
Bakanlığımızdan herhangi bir temsilci
katılmamaktadır. Bu konuda, arazi sahipleri ya da vekilleri ile
Bakanlığımız arasında herhangi bir görüşme
olmamıştır. Başbakanlığın 23.3.2001 tarih ve
1400 sayılı yazısıyla uygun görüş
alınmış, Maliye Bakanlığı da 9.4.2001 tarih ve
6265 sayılı yazısıyla ödeneği revize etmiştir.
Uygun görüş yazısı uyarınca, 4 013 940 000 000 lira
tutarındaki kamulaştırma bedelinin 2 807 250 000 000 lirası
2001 yılı malî bütçesinden, kalan 1 206 690 000 000 lirası da
4301 sayılı Kanunla oluşturulan İşyurtları
Kurumunun bütçesinden karşılanmıştır.
İstanbul İlinin Türkiye ortalamasının çok üstündeki
nüfus artış hızı göz önüne alındığında,
söz konusu arsanın da İstanbul'un cezaevi sorununu çözemeyeceği
açıktır; ivedilikle, yaklaşık 5 000 dönüm daha araziye
ihtiyaç vardır. Silivri'de, Çorlu'da veya Çerkezköy'de yapılması
düşünülen cezaevlerinden hiçbiri (F) tipi olarak düşünülmemiş
olup, geliştirilen modern cezaevleri projeleridir.
Cezaeviyle birlikte, Silivri'de yeni iş olanakları
yaratılacak ve ilçenin ekonomik yaşantısına büyük
katkı sağlanacaktır. Öyle anlaşılıyor ki,
civardaki taşınmazları çiftlik evleri yapılmak üzere çok
daha yüksek bir bedelle satarak rant elde etmek isteyenler, bu yerlerin
kamulaştırılmasını istemediklerinden, aleyhte
söylentiler çıkararak kamuoyu oluşturmaya
çalışmaktadırlar. Bununla birlikte, basında ortaya
atılan iddialar ve burada sayın milletvekillerimizce de dile
getirilen görüşler dikkate alınarak, kamulaştırma
işleminde herhangi bir usulsüzlük olup olmadığını
Bakanlığımız, merkez teşkilatında ve yerinde
incelemek, gerektiğinde soruşturmak üzere, 2 adalet müfettişi
görevlendirilmiş bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul,
Türkiye'nin en büyük ilidir; halkımızın yaklaşık
altıda 1'i, İstanbul'da yaşamaktadır. İstanbul içinde,
bu nüfusa ve İstanbul'daki suç potansiyeline uygun sayıda cezaevi yaptırılması
zorunludur. Sorunun çözümünde, herkesin ve değerli milletvekillerinin
Bakanlığımıza yardımcı olması gerekir.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (DSP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Efendim, teşekkür ederim.
NECMİ HOŞVER (Bolu) - Sayın Başkanım, biz, dört
sene önce, Bolu'nun Kıbrısçık Kazasında 5 000 - 10 000
mahkûmu barındırabilecek bir cezaevi yapılsın diye Adalet
Bakanlığına müracaat ettik. Yerimiz de müsait; olduğu gibi
kayalık, hiçbir tehlikesi de olmayan... 50 000 dönüm de verebiliriz, 30
000 dönüm de verebiliriz; gelsinler, bizim Kıbrısçık
Kazasında, istedikleri kadar mahkûma hitap edecek cezaevi yapabilirler.
BAŞKAN - Mesele anlaşılmıştır; Sayın
Bakan da duydular.
Sayın Bakan, buyurun.
ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sadece cezaevine değil,
tutukevine de ihtiyacımız vardır. Bir suç, işlendiği
yerde yargılama konusu olur; dolayısıyla, bizim,
tutukluları mahkeme önüne çıkarabilmemiz için, suçun
işlendiği yerde tutukevlerimizin olması gerekir. O nedenle,
Anadolu'da birçok yerde cezaevi yapılması konusunda yoğun
istekler olmasına rağmen, o bölgelerde suç oranı düşük
olduğundan buna olanak bulunmamaktadır; ama, İstanbul,
Türkiye'nin en büyük ilidir ve suç işleme oranının en yüksek
olduğu ildir. Dolayısıyla, İstanbul'da ve çevresinde ceza
ve tutukevleri inşası zorunludur; bu, kaçınılmaz bir
zorunluluktur, bunun gereğini yerine getirmek durumundayız.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
NECMİ HOŞVER (Bolu) - Efendim, tabiî, mahkûmiyeti belli
olanlar için cezaevini bizim yöremizde, tutukevlerini de oralarda yapabilirler
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Efendim, Sayın Bakan cevap verdi.
NECMİ HOŞVER (Bolu) - Yani, bunu da, Sayın Bakanın
dikkate almasını istiyoruz.
BAŞKAN - Sayın
Hoşver, mesele anlaşılmıştır; bu, teknik bir
konu.
Gündemdışı ikinci söz...
İSMAİL AYDINLI (İstanbul) - Sayın Başkan,
Sayın Bakanıma bir iki hususta açıklamada bulunmak için söz
istiyorum.
BAŞKAN - Efendim, böyle bir usulümüz olmadığı için
görmedim... Anlamadım yani, affedersiniz; Sayın Bakan ikinci kere
cevap verince...
İkinci söz, ağaç ve park kıyımı hakkında
söz isteyen Ankara Milletvekili Oğuz Aygün'e aittir. (DSP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Aygün.
2. Ankara Milletvekili Oğuz
Aygün'ün, Ankara Valiliğince sosyal tesis yapımı amacıyla
bir parkta ağaçların kestirilmesine ilişkin gündemdışı
konuşması ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekinin cevabı
OĞUZ AYGÜN (Ankara) - Çok saygı duyduğum
Başkanımızı ve her biri birbirinden değerli
milletvekili arkadaşlarım sizleri, gönülden gelen saygılarla
selamlıyorum. (Alkışlar)
Maziye doğru ufak bir hatırayı arz etmek suretiyle
sözlerime devam edeceğim. Zamanın 5 dakikayla mukayyet olduğunu
biliyorum, ona göre de dikkatli davranacağım.
Efendim, altmış yıl kadar önce düzenlenen Ankara'daki
Gençlik Caddesi üzerinde kişilere ait apartmanlar yapılırken,
bir arsa -1273 adada bir parsel- boş bırakılmış; neden
boş bırakıldığı bizce meçhul; ama, bu
arsanın yanında binalar yükselmiş ve imar mevzuatına göre
de 4 kattan fazlasına izin verilmemiş.
Burası zamanla ağaçlanmış, nefis bir park haline
gelmiş. Bendeniz de o bölgede oturduğum için, önünden sık
sık geçtiğim bu araziyi, bu toprak parçasını görerek,
inanın kıskanırdım, keşke bunun yanında
otursaydık da burayı bahçe olarak kullanabilseydik diye ve burada,
hanımefendilerin, zaman zaman beyefendilerin, küçük küçük oturma
yerlerinde, çocukları kenarda oynarken, sohbetlerine şahit
olmuştum. O bölgede oturan arkadaşlarımın hepsi, Melda
Hanımefendi de bunu gayet iyi bilir. Bu yer bugüne kadar devam edegeldi.
Çankaya Belediyesinin zaman zaman burada düzenleme yaptığına
şahit olduk; takdir ettik, alkışladık.
Derken, cumartesi günü birdenbire ekranlarda, sonra gazetelerde
gördüğümüz bir havadisle fevkalade üzülerek, sorumluluk duygusuyla, pazar
günü bu mahalli görmeye gittim. Benden 10 dakika önce, çok değerli Çevre
Bakanımızın oraya geldiğini, tetkik ettiğini,
fevkalade üzüldüğünü, oradakilerin ifadesiyle ağladığını
öğrenerek, biz de ağlamaktan beter bir hale geldik; çünkü, çevresi
şu kalınlıktaki ağaçların kökünden kesilmiş
olduğunu ve o parktaki oturma yerlerinin tahrip edilmiş
bulunduğunu ve oranın bir muharebe meydanına döndüğünü
gördük. Orada olanlardan bir zat, GATA'nın kulak burun boğaz
doktorlarından Adnan Güven, iki gözü iki çeşme ağlayarak
"beni hastalıklarım öldürmez; ama, bu öldürecek" dedi.
Kalabalık bir kitle vardı, aklımda yanlış
kalmadıysa, hanımefendilerden Serap Hanım, Tülay Hanım;
Ahmet Bey... Kalabalık içerisinde, yanlarından, bu meseleye eğileceğimizi
vaat ederek ayrıldım. Bu, bizim görevimizdi.
Biz Ankara milletvekilleri 28 kişiyiz, muhtelif partilere mensup.
Bu milletvekillerinin aralarında siyasî düşünce farkı, çok
değişik kanaatler olabilir; ama, ittifak ettiğimiz asgarî
müşterekimiz var; Ankara. Biz, Ankara için devamlı beraberiz; 28
milletvekili, aramızda hiçbir ihtilaf olmadan bir bütünüz. Bir tek gayemiz
var; Ankara'ya huzur, Ankara'ya saadet, Ankara'ya hizmet gelsin.
Şimdi huzurlarınızda bulunurken, Genel Kurulda kaç Ankara
milletvekili var, göremiyorum; ama, zannediyorum ki, 8-9'dan fazla değil.
ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Hepimiz Ankara milletvekiliyiz.
OĞUZ AYGÜN (Devamla) - Onların da hislerine tercüman
olduğumu zannederek, huzurlarınıza bu meseleyi getirmeye karar
verdim.
Muhterem milletvekilleri, bunu yapan, Ankara Valiliği; hani, her
gün kendisinden hizmet beklediğimiz, iyilik beklediğimiz Ankara
Valiliği. Ankara Valiliği, Sayın Valinin keyfî idaresiyle
yürütülmeyecek kadar yüce bir makamdır. Bu makamda oturanlar, ahaliye, vatandaşa
saygılı olmak zorundadırlar. Eğer, bundan yoksun iseler,
bir eksiklikleri var; biz çok...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bir dakika efendim.
OĞUZ AYGÜN (Devamla) - Bitti mi yoksa Sayın Başkan?
BAŞKAN - Bitti; ama, buyurun efendim.
NECMİ HOŞVER (Bolu) - Hepimiz Ankaralı
sayılırız, 1 dakika da bizden Sayın Başkan.
OĞUZ AYGÜN (Devamla) - Efendim, Ankara Valisi olarak çok
değerli zevat gördük, başka vilayetlerin değerli valilerini
gördük ve valiliğin ne kadar mukaddes bir makam olduğunun idraki
içinde bulunanlardan birisiyim. Hemen söyleyeyim, bizim
Başkanvekillerimizden Sayın Vecdi Gönül, ihtilal sırasında,
1980'de Ankara Valisi idi ve ben Sayın Vecdi Gönül'e milletvekili olarak
giderken, ihtilal oldu, hemen arkasından milletvekilliğimiz bitti,
biz sokaktaki sade vatandaş olduk. Vecdi Gönül'e bir münasebetle gitmem
gerektiğinde çekinerek gittim; ama, inanın, daha büyük saygı ve
sevgiyle beni kucakladığını görünce rahatladım; valilik
budur! Bu vesileyle, kendisine burada şükranlarımı da sunmak,
tespit ve tescil etmek istiyorum.
Muhterem milletvekilleri, bakınız, bu toprak
parçasını -esas vahim olan taraf budur- geçtiğimiz temmuz
ayında, 9 Temmuz 2000 tarihinde, Özel İdare yoluyla satıyor
Sayın Vali. Kime satıyor; Vilayetler Merkez Birliğine; yani,
başında bulunduğu bir derneğe satıyor, ne kadar kutsal
olursa olsun, bir derneğe satıyor ve arkasından 15 Aralıkta
ihale ediyor; kimsenin haberi yok! Fevkalade ihtiyatla bunu götürüyor, kimsenin
haberi yok! Ondan sonra da, dün değil evvelki gün ruhsata
bağlıyor.
BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız.
OĞUZ AYGÜN (Devamla) - Allahaşkına, bu nasıl
iştir, bu nasıl mantıktır!.. Sayın Vali, bütün
ikazına rağmen, değerli Bakanımızı, bu Meclisin
içinden çıkan Sayın Bakanımızı hiçe sayıyor,
çevre diye bir şey tanımıyor.
Ben, Vali Beyefendinin çevreye
saygısızlığını biliyorum, bir başka
vesileyle de biliyorum. Benim de evimin olduğu bir yerde, bir arsanın çöplük haline
getirildiğini kendisine ihbar ettiğimiz zaman hiç ilgilenmedi; ama,
yeşile saygısız olması, görevini ihmali gerektirmez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Efendim, toparlarsanız minnettar kalacağım.
OĞUZ AYGÜN (Devamla) - Eğer, ağaç katliamına
meraklıysa, Değerli Bolu Milletvekilim müsaade ederse, Bolu'ya
gönderelim, orada kesilecek ağaçları vardır, Sayın Valiye
onları kestirsinler.
Eğer, bu meselenin üzerinde, 3046 Sayılı Kanun hükümleri
içerisinde, Sayın Bakan, eğilerek, Valinin yaptığı
hatayı, tashih etmesini, kendisinden, emrederek istemezse, Sayın
Bakan da bence suçludur; ama, ben, Bakanın, bu mesele
konuşulduğunda ağladığını gördüm.
Bakınız, çok açıklıkla son noktayı koymak
istiyorum.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Bakanlık ağlama yeri değildir
Sayın Aygün, çözüm yeridir.
OĞUZ AYGÜN (Devamla) - Efendim, hassas olan insanların
ağlamasına saygılı olunuz. Eğer, siz
ağlamasını bilmiyorsanız, sizin
insanlığınızdan şüphe ederim. (DSP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Efendim, hislenmiş gözleri yaşarmış.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Çözüm üretecek, çözüm!
OĞUZ AYGÜN (Devamla) - Ağlamasını bilmeyen
insanın insanlığından şüphe ederim.
BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, ağlamamış;
hislenmiş, gözleri yaşarmış.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Bakan ağlamaz, vatandaş ağlar.
BAŞKAN - Yok efendim. Aynı şey.
OĞUZ AYGÜN (Devamla) - Ağlayabilirdi de efendim.
BAŞKAN - Tabiî efendim.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Bakan çözecek efendim. Vatandaş
ağlar. Vatandaşı ağlattınız zaten.
OĞUZ AYGÜN (Devamla) - Bayrak karşısında, siz
ağlamıyor musunuz?! İstiklal Marşı okunurken
ağlamıyor musunuz?! Atatürk'ün sözlerinde ağlamıyor
musunuz?! (DSP sıralarından alkışlar)
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Kıyas muhal farik yapıyorsunuz
Sayın Aygün.
OĞUZ AYGÜN (Devamla) - Bakınız, ben size bir şey
söyleyeyim. Benim rahmetli annem, münevver ve medenî bir insandı,
otuzbeş senelik öğretmendi. Bana bir tek şeyi, doğaya
karşı saygılı olmayı öğretti ve derdi ki
"kuşa, bitkiye saygılı olmazsanız, öbür dünyaya
kalmaz, günahınızın vebalini bu dünyada çekersiniz." (DSP
sıralarından alkışlar)
Eğer, Sayın Ankara Valisi, bunun günahından da korkmuyorsa,
söyleyecek bir lafım yok. O zaman, sizin gibi, işi istihzayla
karşılayalım.
BAŞKAN - Sayın Aygün, lütfen...
OĞUZ AYGÜN (Devamla) - Ben, sizi büyük bir zevkle dinliyorum, beni
de dinlemesini, lütfen, öğrenin. (DSP sıralarından
alkışlar)
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Ben size bir şey söylemedim. Sayın
Bakanın ağlamasını yadırgadım.
OĞUZ AYGÜN (Devamla) - Lütfen...
Lütfen... Daha fazla söyleme, söyledikçe batarsın. Sakın ha!
Yanındaki Değerli Hocamdan biraz nasihat al.
Değerli milletvekilleri, bu meseleye, eğer Sayın
Bakanımız, Sevgili Bakanımız çare bulamazsa, o zaman Meclis
soruşturması istemek zorunda kalacağız...
ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Destekleriz.
OĞUZ AYGÜN (Devamla) - Çok teşekkür ederim.
...çünkü, bu, bugün, bizim davamız gibi görünüyor; hayır,
hepinizin davası.
Efendim, saygılar sunuyorum. (DSP, MHP ve ANAP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. (DYP sıralarından
"Sayın Hoşver'e sataşma var" sesi)
Yok, Sayın Hoşver'e sataşma yok efendim. "Bolu"
dedi "Hoşver" demedi ki. Bolu'dan Bolu'ya fark var. Bolu'da kaç
milletvekili var.
Sayın Bakan buyurun.
ÇEVRE BAKANI FEVZİ AYTEKİN (Tekirdağ) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Ankara Milletvekilimiz Sayın
Oğuz Aygün'ün ağaç kesimiyle ilgili gündemdışı
konuşmasına cevap vermek üzere huzurunuzdayım, kendisi bu konuyu
gündeme getirdiği için teşekkür ediyorum; hepinize saygılar
sunuyorum.
Belki televizyonlardan, basından izlemiş olabilirsiniz; ama,
hatırlatma bakımından, nerede oldu bu olay, ben, onu sizlere
açıklamak istiyorum.
Biliyorsunuz, bu, Gençlik Caddesi üzerinde bulunan Vilayetler Hizmet
Birliğinin tapulu malı olan yerde olmuştur. Ben, tabiî ki
basının ve çevre halkının tepkisini televizyonda gördükten
sonra bölgeye gidip inceleme yaptım. Bu ağaçlar kaç senelik ağaç,
burada, Vilayetlere ait çok sağlıklı bir bina yapılabilir
mi, yapılamaz mı; yani, bu ağaçları kesmeye değer mi,
değmez mi, bunun bir incelemesini yaptım. Teknik eleman olmam
dolayısıyla da, orada binanın nasıl
yapılaşacağını, bahçeli nizam genelde, önden çekme
mesafesi var, yandan çekme mesafesi var, köşe başında bir arsa
ve dolayısıyla, Sayın Valimize de, bir gün sonra -pazar günü
oradaydım- pazartesi günü telefon edip "size uygun bir bina
yapılamayacak, burada birtakım çekme mesafeleri var, istediğiniz,
sağlıklı bir binayı da yapamayacaksınız.
Ayrıca, bu ağaçları, otuz senelik, kırk senelik
ağaçları kesmeye değer miydi; oradaki
çocuklarımızı, yöre insanımızı üzmeye
hakkımız var mıydı acaba" dediğimde "benim
buna ihtiyacım var" dedi. Saygı duyarız, elbette ki
kendisinin görüşüdür, doğru da olabilir; ancak, ona yetecek bir
binayı yapacağına kesinlikle inanmıyorum ve kırk
senelik ağaçların kesilmesi konusunda da... Tabiî ki, çok
değerli Orman Bakanımız, ağaçlarla ilgili, bizden çok daha
fazla bilgiye sahiptir; onu da biliyoruz.
Orman Genel Müdürüne de telefon açıp, konuştuğumda,
ağaçların kesilmesi, taşınması, nakliyesi konusunda
bir işlem yapılması gerektiğini söylediler. Demek ki,
insanlar, bir yeri tahrip ederken veyahut bir ağacı keserken,
yeşile zarar verirken, biraz duyarlı olmak mecburiyetindeler;
eğer, duyarlı olursak, yeşili koruyabiliriz, ağacı
koruyabiliriz ve dolayısıyla çevremize de zarar vermeyebiliriz.
Onun için -bu valilik olur, başka bir kurum olur, kaymakamlık
olur, belediye olur, ne olursa olsun- yetişmiş, gelişmiş ve
çevreye olağanüstü güzellik sağlayan bir ortamı yok etmeye
hakkımız yok.
Bugün, bir Alman heyeti geldi; aynen şunu söylediler:
"Eğer, orman katliamları böyle giderse, çevre böyle tahrip
edilirse, dünyadaki oksijen miktarı, yirmibeş sene sonra insanlara
yetmeyebilir." Bu, bilimsel bir
çalışmanın sonucu. Şimdi, biz, yeşilimizi
koruyamazsak... Ülkemizi ziyaret eden Macaristan Başbakanı, Ankara'nın
üzerinde gezerken "Ankara'nın yeşilini beğenmedim, Ankara
bize göre çorak bir il görünümünde" derse, biz bundan üzüntü
duymalıyız. Demek ki, Avrupalısı veya başka
ülkelisi...
Ben, Türk insanının yeşile saygı
duymadığını söylemiyorum, asla böyle bir şey yok;
ancak, yeterince saygı ve sevgi göstermediğimize inanıyorum.
Onun için, yöreye gittiğimde de -değerli milletvekilim söylüyor-
gerçekten hüzünlendim. 60 kutrundaki ağaç nasıl kesilmiş?! Bir
de, insanlara yalan söyleyerek bir yere varamazsınız. "Biz,
buraya, bunu budamaya geldik" deniyor; ama, budarken kökünden
kesilmiş. Bu, nasıl bir uygulama; bunu merak ediyorum.
Onun için, buradan kimseyi suçlayarak değil; ama,
ağacımızı, yeşilimizi korumazsak, çevremize sahip
çıkmazsak, ülkemizin ormanlarına sahip çıkmazsak, otuna,
bitkisine, yeşiline, çiçeğine sahip çıkmazsak, bir gün gelecek,
bunların bize vereceği oksijene ihtiyacımız olabilir
diyorum. O yüzden, ben, tekrar, değerli milletvekilim konuyu gündeme
getirdiği için kendisine teşekkür ediyorum.
Ayrıca, bir konuyu daha ifade etmek istiyorum: Ben, Hukuk
İşlerine, bu konudaki çalışmalarla ilgili ne yapabiliriz
diye bir çalışma yapmaları talimatını verdim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÇEVRE BAKANI FEVZİ AYTEKİN (Devamla) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Şu an arkadaşlarımız çalışıyor,
ilgili kurum ve kuruluşlar nezdinde girişimlerde bulunuluyor, yasal
bir iş yapılacaksa, onu da yapacağımızı
kesinlikle burada ifade ediyor; hepinize saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Efendim, gündemdışı son söz, orman mülkiyeti
sorunları hakkında söz isteyen, Trabzon Milletvekili Sayın Nail
Çelebi'ye aittir.
Buyurun Sayın Çelebi. (MHP sıralarından
alkışlar)
Sürenizin 5 dakika olduğunu hatırlatırım; bugün
biraz süreleri aştık.
NAİL ÇELEBİ (Trabzon) - Herkese göstermiş olduğunuz
toleransı bize de göstereceğinizi umuyorum.
BAŞKAN - Bugün aştık efendim süreleri.
Sayın Bakanlar da cevap verince, tam bir denetim günü oldu.
3. Trabzon Milletvekili Nail
Çelebi'nin, ormanlar üzerindeki devlet mülkiyeti sistemine
ilişkin
gündemdışı
konuşması ve Orman
Bakanı İ. Nami Çağan'ın cevabı
NAİL ÇELEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye'de devlet orman mülkiyeti hakkında
gündemdışı söz almış bulunmaktayım; Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
1870 tarihli Orman Nizamnamesinin yayımlanmasına kadar
ormanlar, herkesin yararlanmasına açık, hava gibi, su gibi
yararlanılan doğal kaynaklardan bir tanesiydi. 1858 yılında
çıkarılmış olan Arazi Kanunnamesi, ormanlardan herkesin
serbestçe faydalanabileceğini ve bir başkasının
yararlanmasına engel olunamayacağını öngörmüştür. Bu
dönemde ormanlardan yararlanma disiplin altına alınmaya
çalışılmış ve 1870 tarihli Orman Nizamnamesiyle
ormancılığımıza bir yön vermek için çaba sarf edilmiş
ve bu arada, orman mülkiyeti konusuyla ilgilenilmiştir.
1937 yılında çıkarılan 3116 sayılı Orman
Yasasıyla, ülkemizde, devlet ormancılığı dönemi
başlamıştır. Yasayla, ormanların, özel kişi ve
kuruluşlarca işletilmesine son verilmiş; devlet ormanlarının,
devlet tarafından işletilmesi ilkesi benimsenmiştir.
1945 yılında çıkarılan 4785 sayılı Yasayla
da tüm ormanlar devletleştirilmiştir. 1950 yılında da orman
mülkiyeti konusunu ilgilendiren iki yasa
çıkarılmıştır; bunlardan birisi, 5653
sayılı, diğeri de 5658 sayılı Yasadır. 5658
sayılı Yasa, 4785 sayılı Yasayla devletleştirilen ormanların
bazılarını belli koşulları sağlamaları
şartıyla eski sahiplerine, istedikleri takdirde geri vermek
amacıyla çıkarılmıştır.
4785 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 13 Temmuz
1945 tarihinden itibaren bir yıl içinde uygun mülk edinme belgeleri ile
vergi kayıtları veya uyuşmazlık durumu halinde de mahkeme
belgeleriyle başvurulması durumunda devletleştirme bedellerinin
alınabileceği; bir yıl içinde başvuruda
bulunmayanların ise, bu haktan yoksun kalacağı
düzenlenmiştir. Yasadan haberdar olabilen 156 orman sahibi süresi
içerisinde başvurarak, toplam 204 763 hektarlık orman alanı için
devletleştirme bedeli almıştır; bunun
dışında kalan herkes, devletleştirme bedeli alma
hakkından mahrum olmuştur.
Son verilere göre, yürürlükteki 6831 sayılı Orman Yasası
gereği, 20,7 milyon hektar olan ülkemiz ormanlarının yüzde
99,897'si devlet ormanı, yüzde 0,017'si tüzelkişilik ormanı,
yüzde 0,086'sı özel orman mülkiyetindedir. İstatistiki verilerden de
anlaşılacağı üzere, orman mülkiyeti konusu, günümüzde de,
orman sahibi devlet ile içinde yaşayan insanlarımız
arasında büyük bir ihtilaf konusudur. Nitekim, son yıllarda, önemli
ekonomik girdi kaybeden kırsal kesimde de mülkiyet sorunu nedeniyle, köylü
ya bahçesindeki ağacı kesememekte ya da ormanındaki tomruğu
satamadığı gibi, vatandaşın yıllarca kendinin
diye bildiği, koruduğu veya işlediği arazi veya orman
parçası kadastro çalışmaları sırasında 4785
sayılı Yasa gereğince elinden alınmaktadır.
Atasından, dedesinden kalan tapular hiçbir işe yaramamakta veya
devletin tevziden verdiği tapuların geçerliliği
olmamaktadır. Ormanını veya orman parçasını koruyan,
kesmeyen veya kestirmeyen vatandaşın yerine orman idaresi
tarafından el konulurken; kesen, açan, tarla yapıp işleyenler,
tapu almaktadır. Kısaca, ormanı veya ağacı koruyan, enayi
durumuna düşmektedir. Kesenin ödüllendirildiği, koruyanın ceza
gördüğü yerde, tabiî ki, kamu vicdanı da rahatsız
olmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günümüzde, orman
idaresi, sahibi ve sınırı belli olmayan yerler için -özellikle,
kızılağaç ve kestane için söylüyorum- amenajman planı diye
bir plan yapmaktadır ve mahkemelerdeki davalar da, bu plan esas
alınarak sonuçlandırılmaktadır. Hiçbir ölçmeye dayanmadan,
hektar üzerinde yapılan bu tespitle de, bir yerin vatandaşın
elinden alınması, oradaki orman idaresinin de işini
zorlaştırmaktadır.
Ayrıca, amenajman planı yapılan bölgelerin büyük bir
kesiminde sosyal ihtilaflı alanlar oluştuğu için, orman idaresi,
işletmecilik de yapamamaktadır. Özellikle, Doğu Karadeniz
Bölgesindeki 700 000 dönüm kızılağaç ormanının,
hukuksal olarak kime ait olduğu belli değildir. 1937
yılında başlanan ve on yılda bitirilmesi öngörülen kadastro
çalışmalarının elli yıl daha süreceği
sanılmamaktadır; çünkü, yasalarda sık sık yapılan
değişiklikler, bir köye, kadastro nedeniyle birkaç kez gidilmesini
zorunlu kıldığından, kadastronun
inandırıcılığı da ortadan kalkmaktadır.
Özellikle, 0-600 metre rakımlar arasında yer alan kesimlerde
yaşayan insanlarımızın mülkiyet sorunu, bugün için,
kangrene dönüşmüş durumdadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
NAİL ÇELEBİ (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Orman Bakanlığı yetkilileri, Türkiye'nin yüzde 77'sinde
kadastro sınırlaması yaptıklarını ifade
etmektedirler; ancak, bu oran, Doğu Karadenizde yüzde 25 düzeyindedir. Bu
nedenle de, bu rakamlara bakarak, sınırlama işleminin
yapıldığı anlamı çıkarılmamalıdır;
çünkü, tescil edilen ve tapusu alınan kadastro miktarı, Türkiye'de
yüzde 27, Doğu Karadenizde yüzde 9'dur. Yani, ormanların sahibi ve
sınırı, büyük oranda henüz belli değildir.
Bana göre, devletleştirme ve özelleştirme bir tercih
konusudur. Her şeyden önce, halka rağmen ormancılık
değil, halkla birlikte ormancılık yapılmalıdır.
Sahipli arazilere orman idaresinin benimdir demesiyle ormancılık
yapılmamalıdır. Ormanlar, tasarruf edenin olmalıdır.
Bu itibarla, 4785 sayılı Orman Yasasının, orman
tahriplerini önleme ve dolayısıyla da ormanları koruyabilme
konularında iyi bir araç olup olmadığının objektif bir
biçimde değerlendirilmesi gerekmektedir. Konuya bu açıdan
yaklaşıldığında, 4785 sayılı Yasanın
çıkarılmasıyla, ormanların daha iyi korunduğunu
söyleyebilmek, bugün için mümkün değildir. 1946 yılında -dikkatinizi
çekiyorum- yanan orman alanının rekor seviyede olması da, bu
görüşümüzü doğrulamaktadır.
Sayın başkan, değerli milletvekilleri; takdir edersiniz
ki, 1960'lı yıllara kadar yolu, 1970'li yıllara kadar
elektriği, 1980'li yıllara kadar iletişim araçları
bulunmayan orman köylülerinin, 1945 yılında çıkarılan 4785
sayılı Yasadan haberdar olması beklenemez. Kaldı ki, orman
köylüleri, günümüzde bile bu yasadan önemli ölçüde haberdar değildir.
Çoğunlukla, kadastro çalışmaları sırasında
arazileri bu yüzden, bu yasa uyarınca ellerinden alınınca
haberdar olmaktadırlar. Böyle olunca da, kadastro çalışmalarına
bile karşı çıkılması kaçınılmaz
olmaktadır.
Günümüzde, kamuoyunun konuyla ilgili şikâyetlerinin giderilmesi
için, 6831 sayılı Orman Yasasının 1 inci maddesinin, orman
tanımından sonra gelen ikinci fıkrasında, orman
karakterinde olan bazı tapulu alanların sayılmaması gibi
çözümler üretilmiştir; ancak, bunlar yeterli değildir.
Özetle açıklamaya çalıştığım tarihsel
süreç içerisinde, ülkemizde, henüz tutarlı bir orman mülkiyeti rejimi
yerleştirilememiştir. Bu nedenle de, ormanların etkin bir
şekilde korunabilmesi için, sınırlarının belirlenmesi
zorunludur. Ayrıca, devletleştirme ile koruma arasında bir
bağ kurulması da artık tartışılmalıdır.
Nitekim, Türkiye'de, ormanlar devletleştirilmiş, ama,
korunamamıştır. Ne kadar iyi niyetlerle ve haklı sebeplerle
ve gerekçelerle çıkarılırsa çıkarılsın, 4785
sayılı Orman Yasasının
ormancılığımız önünde önemli bir engel durumunda
olduğu, gözle görülür bir gerçektir. Bu nedenle, bahsi geçen yasal engel
kaldırılıncaya ve 6831 sayılı Orman
Yasasının...
BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız; 2 dakikayı
geçti.
NAİL ÇELEBİ (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
...1 inci maddesi bilimsel hale getirilinceye kadar, Doğu Karadeniz
Bölgesinde ve benzer mülkiyet sorunlarının
yaşandığı yörelerde, orman kadastro
çalışmaları behemehal durdurulmalıdır.
GAP'ta tarım ve sulama, DAP'ta hayvancılık neyse,
DOKAP'ta da ormancılık aynı önemde olmalıdır. Bu
bakımdan, öncelikle, 4785 sayılı Yasa yürürlükten
kaldırılmalı ve ulusal ormancılık politikası,
amaçlarımıza uygun olacağı bilimsel olarak ispat edilecek
bir mülkiyet düzenlemesine dönüştürülmelidir.
Unutulmamalıdır ki, ormanı korumak toprağı
korumaktır; toprağı korumak da vatanı korumaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle, Sayın Başkanım, söz
verdiğiniz için size teşekkür ediyor, Yüce Heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.
Yalnız söz değil, bir de müsamahamız var; üçbuçuk dakika
oldu.
Sayın Bakan, buyurun efendim. (DSP sıralarından
alkışlar)
ORMAN BAKANI İ. NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Trabzon Milletvekili Sayın Nail
Çelebi'nin orman mülkiyeti sorunlarıyla ilgili gündemdışı
konuşmasını yanıtlamak üzere söz aldım; sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Orman alanlarının tümü kamu malı niteliğini
taşımaktadır; bu niteliğinden ötürü, tapu sicilinde,
mülkiyeti hazine, vasfı da orman olarak belirtilmiştir.
1850 yılında, ormanlarla ilgili ilk yazılı metin
Orman Nizamnamesi olarak düzenlenmiş; nizamnamede, orman ürünlerinden
yararlanma olanakları önplana çıkmıştır. Yasa temelinde
ilk orman yasası, 1937 yılında 3116 sayılı Yasa olarak
Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edilmiş ve bu Yasanın 1 inci
maddesinde, ilk orman tanımı getirilmiştir. Bu tanım
çerçevesinde, 5 hektardan az, sahipli arazi üzerindeki ağaçlar ve
ağaççıklar ormandan sayılmaz gibi bir istisnaya da yer
verilmiştir.
Gerek Orman Nizamnamesi öncesi ve sonrasında gerek 3116
sayılı Orman Yasasının orman saymadığı
yerlerde, gerçek kişilere, tüzelkişilere, vakıflara ait birçok
alanda orman bulunsa bile, bu alanlara tapu verilmiştir.
13.7.1945 tarihinde, 4785 sayılı Yasa yürürlüğe
girmiştir. Bu yasanın 1 inci
maddesinde, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte var olan gerçek ve
tüzelkişilere, vakıflara ve köy, belediye, il özel idareleri kamu
tüzelkişiliklerine ilişkin bütün ormanlar, bu kanun gereğince
devletleştirilmiştir. "Bu ormanlar, hiçbir işlem ve
bildirime lüzum olmaksızın devlete geçer" emredici hükmüne yer
verilmiştir.
4785 sayılı Yasanın 2 nci maddesinde hangi
ormanların 1 inci maddenin emredici hükmü dışında
olduğu da açık olarak belirtilmiştir. "Belirtilen ölçütlere
uyulmaması halinde bu ormanlar da devletleştirilir" hükmüne
aynı zamanda yer verilmiştir. Bu madde, bazı ormanların istisna
tutulmasını öngörmüş olmasına rağmen, bu
alanların orman sayılmadığını
belirtmemiştir. Bu son nokta, son derece önemlidir.
Yukarıda anlatımı yapılan yasalar kapsamında,
ülkemiz genelinde, ormancılık alanlarında mülkiyet
uyuşmazlıkları başlamış ve daha sonra
çıkarılmış yasalarla bu uyuşmazlıklara çözüm
getirilmeye çalışılmıştır.
1950 yılında -Sayın Çelebi'nin de belirttiği gibi-
5653 sayılı Yasa çıkarılmıştır, daha sonra
5658 sayılı Yasa da çıkarılarak, makilik alanların
ormanlardan tefriki işlemleri ve bunların kriterleri de diğer
yasayla belirtilerek, 4785 sayılı Yasayla devletleştirilmiş
olan ormanların bazılarının sahipleri, istedikleri takdirde
bunların kendilerine iade edileceği hüküm altına
alınmıştır. Burada önemli bir husus, 5658 sayılı
Yasayla getirilen iade talebi hakkına herhangi bir sınır
getirilmemiş olmasıdır.
5653 sayılı Yasa kapsamında orman tahdidi
yapılmış veya yapılmamış orman alanlarında,
maki alanı olarak ayrılan yerlerin dağıtımı
işlemleri Orman Bakanlığı dışında
kurulmuş olan Toprak Tevzi Komisyonlarınca
gerçekleştirilmiştir.
Ormanlık alanlar ile orman tahdidiyle
sınırlandırılmış olan alanlar içinde mülk edinme
olanağı bulunmamaktadır. Bu husus, gerek mevcut
Anayasamızda gerek diğer yasalarımızda ve yerleşik
Yargıtay içtihatlarında açık olarak belirtilmiştir; ancak,
Çiftçileri Topraklandırma Yasası ile İskân Yasasında
"çalışmaların ormanlık alanlar dışında
yapılabileceği" hükümleri yer almaktadır.
1956 yılında yürürlüğe girmiş olan 6831
sayılı Yasayla orman tanımı yeniden
yapılmış, bu tanımda orman sayılan yerler ile orman
sayılmayan yerler açık olarak hükme bağlanmıştır.
Orman sayılmayan yer olarak belirtilen ve istisna maddelerinden (h)
fıkrasında "sahipli arazide ve muhitin hususiyetlerine göre
yetişmiş veya yetiştirilecek olan fıstık çamları
ve palamut meşelikleri dahil olmak üzere her nevi meyveli ağaç ve
ağaççıklar orman sayılmaz" hükmüne yer verilmiştir.
Yasa uygulamasında ana ilke, fıstık çamlıkları
ve palamut meşelikleri devlet ormanları içinde de yer
alabildiğinden ve bu hükümde yer alan sahipliğin bu gibi yerlerde
ancak tapuyla olabileceği, yine Yargıtayın yerleşik
içtihatlarında hükme bağlanmıştır. Özellikle,
Karadeniz Bölgesinde -ki, Sayın Çelebi Karadeniz Bölgesine atıfla
konuşmasını sürdürdü- devlet ormanlarıyla iç içe yer alan
kızılağaçlıkların statülerinin ne şekilde
olması gerektiği yönünde son yıllarda bazı
çalışmalar yapılmıştır.
Kızılağaçların, istisna bentlerinden 11 inci
fıkrası içinde yer alması, sahipliğin burada da
yerleşmiş Yargıtay içtihatları kapsamında tapuyla
mümkün olabileceği kanısına varılmıştır.
Kestaneliklerle ilgili sorunlarda ise, bu ağaç türünün
aşılı ya da aşısız olmasına göre
farklılaştırma yapılmıştır.
Aşısız kestaneliklerde sahipliğin tapuyla, aşılı
kestaneliklerin ise, tapu ve diğer tasarruf belgeleriyle olabileceği
belirlenmiştir.
Doğu Karadeniz Bölgesinde geniş bir alana yayılan
kızılağaç ve kestane ağaçlarından yararlanmada
kolaylık sağlamak açısından, Orman Sayılmayan Yerdeki
Ağaç ve Ağaççıklardan Sahiplerinin Yararlanma Şekil ve
Esasları Hakkında Yönetmeliğin 8 inci maddesi ve 18 inci
maddesinin (b) bendi değiştirilmiş, bu değişiklikler
15.6.2000 ve 24080 sayılı ve 30.11.2000 tarih ve 24240
sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe
girmiştir.
8 inci maddede, malik tek ise, malikin düzenleyeceği muvafakat-
mutemet belgesinin noterden düzenlenmesi şart olmayıp, yapılacak
işin mahiyetini belirtir şekilde, orman işletme
şefliğine hitaben yazılmış bir dilekçe olması
yeterli sayılmıştır. Ancak, bu dilekçenin altında
-tırnak içerisinde söylüyorum- "işbu muvafakat-mutemet
dilekçesi, huzurumuzda düzenlenmiş olup, imzanın, bu belgeyi
düzenleyen falancaya ait olduğunu tasdik ederiz" ibaresiyle, köy
muhtarı ve ihtiyar kurulunun en az iki üyesi tarafından mühürle
onaylanması koşulu getirilmiştir.
Maliki birden fazla olan taşınmazlarda;
a) Orman sınırları içerisinde veya bitişiğinde
olan küme halindeki her çeşit ağaç ve ağaççıklarla örtülü
yerlerde muvafakat-mutemet belgesi noterce düzenlenmektedir. Orman
sınırları içerisinde veya bitişiğinde olan dağınık
ve sıra halindeki her çeşit ağaç ve ağaççıklarla
örtülü yerler ile orman sınırları dışında olup,
yüzölçümü 3 hektarı aşmayan yerlerde ise, muvafakat-mutemet
belgesinin noterce düzenlenmesi gerekli sayılmayıp, bu maddenin
birinci fıkrasında belirtilen usullere göre muhtarlarca düzenlenmesi,
yine, yaptığımız değişiklikle hükme
bağlanmıştır.
18 inci maddenin (b) bendinde de "aynı Kanunun 116 ncı
maddesinin (b) fıkrası kapsamına giren yerlerden iş
sahiplerinin her türlü yapacak ve yakacak ihtiyaçları, mahallî orman
idaresine haber vermek ve orman idaresince tutanak düzenlenmek suretiyle
karşılanır" denilmiş, bu durumda da, damga ve nakliye
tezkeresi aranmayacağı hüküm altına
alınmıştır.
Bu yerlerden sahiplerinin pazar satışı amacıyla
yapacakları kesim talepleri ise, bu yönetmeliğin 10 uncu maddesine
göre kurulacak heyetçe incelenerek, arazide alınan notlar ve düzenlenen
arazi keşif tutanağına dayanarak, kesim izni verilsin ya da
verilmesin, büroda inceleme raporu, harita ve kroki düzenlenmesi yine hüküm
altına alınmıştır.
Kesim izni verilmişse, yapacakta, dikili kabuklu gövde hacim
miktarı 15 metreküpe kadar, yakacakta ise, 30 stere kadar olan taleplerde
inceleme raporu ve ekleri işletme müdürlüğünce onaylanmaktadır.
Yapacakta, dikili kabuklu gövde hacim miktarı 15 metreküpü, yakacakta ise
30 steri aşan taleplerde ise, inceleme raporu ve ekleri işletme
müdürlüğünce incelenip, uygun görüş alındıktan sonra,
onaylanmak üzere orman bölge müdürlüğüne gönderilmektedir. İnceleme
sonucunda kesim izni verilmeyeceği anlaşılırsa,
işletme müdürlüğünce, durum, gerekçeleri açıklanmak suretiyle,
bir yazıyla talep sahibine bildirilmektedir; ayrıca, orman bölge
müdürlüğüne bilgi verilir. Bu değişiklikler yönetmelikte
gerçekleştirilmiştir.
Karadeniz Bölgemizde ormanlık alanlardan açılarak çaylık,
fındıklık alanlara dönüşmüş büyük alanlar vardır.
Bu alanların sorunlarının çözümü ve yasa kapsamında
uygulamalarının yapılması, Bakanlığımız
ile Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce, 3402 sayılı Kadastro
Kanunu kapsamında, birlikte çalışma yapılarak
gerçekleştirilebilecektir. Bu kapsam ise, 6831 sayılı
Yasanın değişik 2/B maddesiyle orman sınırları
dışına çıkarılmış olacak yerlerin 2924
sayılı Yasa kapsamında değerlendirilmesi aynı zamanda
önem taşımaktadır.
Kızılağaç, kavak gibi hızlı büyüyen bir
ağaç türüdür ve Karadeniz'de yoğun olarak bu ağaç yetiştirilmektedir,
hem de yetişmektedir. Ancak, orman ağacı sayılması
dolayısıyla, özellikle Karadeniz Bölgesindeki
vatandaşlarımız kendi mülkleri üzerinde yetişen bu
ağaçları değerlendirirken pek çok sıkıntıyla
karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu
sıkıntıları ortadan kaldırmak üzere, Orman
Bakanlığı olarak bir taslak hazırladık. Bu taslak,
çeşitli kamu kuruluşlarının ve sivil toplum
kuruluşlarının görüşlerine açılmıştır. Bu
görüşler bakanlığımıza gelmiştir. En kısa
zamanda, ekonomiyle ilgili yasalar geçirildikten sonra, Bakanlar Kurulumuza
sunulacak, oradan da Parlamentonun önüne gelecektir.
Ülkemiz genelinde mevcut 20 703 000 hektar orman
alanımızın 15 706 000 hektarlık bölümünün orman kadastrosu
tamamlanmıştır. Çalışmalara devam edilmektedir; yani,
dörtte üçlük bir bölümün çalışmaları
gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda, 6831 sayılı Yasanın
değişik 2/B maddesiyle de, orman sınırları
dışına çıkarılmış 460 000 hektar alan
bulunmaktadır.
Karadeniz Bölgemizde, orman kadastro çalışmaları
yoğun mülkiyet sorunları nedeniyle duraklayarak devam etmektedir.
Bölge itibariyle; ancak ormanlık alanların yüzde 12'si düzeyinde bir
kadastro çalışması bu bölgemizde gerçekleştirilmiştir;
çünkü, bölge son derece sarp bir bölgedir, ulaşım dahi büyük
güçlüklerle yapılabilmektedir. Mülkiyet sorunlarını, bu
bölgemizde ancak ka-dastro çalışmaları yapabilirsek
aşabileceğiz. Kadastro ve mülkiyet konulu davalarda -son beş
yılda- belli ölçülerde de olsa azalmalarla karşı
karşıyayız. Bu sorunlar, örneğin 1996 yılında 42
500 mülkiyet davası varken, 2000 yılında bu dava
sayısı yaklaşık dörtte 1 oranında azalma
göstermiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Değerli Başkanını ve
üyelerini saygıyla selamlıyorum. (DSP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Bakana teşekkür ederim.
Başkanlığın Genel Kurula diğer
sunuşları vardır.
Sunuşlarımız çok fazla olduğundan, kâtip üyenin
yerinde oturarak okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Cumhurbaşkanlığının bir tezkeresi vardır;
okutuyorum:
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. İstifa eden ve istifası
kabul edilen M. Cumhur Ersümer'den boşalan Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanlığına Bartın Milletvekili Zeki Çakan'ın
atandığına ilişkin Cumhurbaşkanlığı
tezkeresi (3/816)
8 Mayıs 2001
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İLGİ: Başbakanlığın, 8 Mayıs 2001
tarihli ve B.02.0.PPG.0.12-300-02/7319 sayılı yazısı.
İstifa eden ve istifası kabul edilen M. Cumhur Ersümer'den
boşalan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına, Bartın
Milletvekili Zeki Çakan, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 109 ve 113
üncü maddeleri gereğince atanmıştır.
Bilgilerinize sunarım.
Ahmet
Necdet Sezer
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN- Bilgilerinize sunulmuştur efendim.
Hayırlı, uğurlu olsun Sayın Zeki Çakan'a.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir
tezkeresi vardır; okutuyorum:
2. İspanya Parlamento
Başkanı Luisa Fernada Rudi Ubed'in vaki davetine icabetle, Türkiye
Büyük Millet Meclisini temsilen 15-19 Mayıs 2001 tarihlerinde Madrid'de
düzenlenecek "XII. EUREKA Parlamentolararası Konferansı"na
katılacak üç kişilik Parlamento heyetinde yer alacak
milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/817)
9 Mayıs 2001
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
İspanya Parlamento Başkanı Luisa Fernada Rudi Ubed'in
vaki davetine istinaden, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen üç
kişilik Parlamento heyetinin, 15-19 Mayıs 2001 tarihleri
arasında "XII. EUREKA Parlamentolararası Konferansı"na
katılması, TBMM'nin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi
uyarınca Genel Kurulun 28.3.2001 tarih ve 75 inci Birleşiminde kabul
edilmiştir.
Anılan kanunun 2 nci maddesi uyarınca, heyetimizi
oluşturmak üzere siyasî parti gruplarınca bildirilen üyelerimizin
isimleri Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Ömer
İzgi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Ali Tekin (Adana)
Nidai Seven (Ağrı)
M. Altan Karapaşaoğlu (Bursa)
BAŞKAN- Bilgilerinize sunulmuştur efendim.
Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına dair bir önerge
vardır; okutuyorum:
3. Aksaray Milletvekili Murat
Akın'ın (6/1166, 6/1171, 6/1181) esas numaralı sözlü
sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/368)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 400, 404, 414
üncü sıralarında yer alan (6/1166, 1171, 1181) esas numaralı
sözlü soru önergelerimi geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
Murat
Akın
Aksaray
BAŞKAN- Sözlü soru önergeleri geri verilmiştir efendim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir
diğer tezkeresini okutup, oylarınıza sunacağım:
4. Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Türkiye-Estonya
Parlamentolararası Dostluk Grubunun kurulmasına ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/818)
8 Mayıs 2001
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının
2.5.2001 tarih ve 76 sayılı Kararı ile Türkiye-Estonya
Parlamentolararası Dostluk Grubunun kurulması uygun mütalaa
edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi
uyarınca, anılan Dostluk Grubunun kurulması Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Ömer
İzgi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
KAMER GENÇ (Tunceli)- Karar yetersayısının
aranılmasını istiyoruz.
BAŞKAN- Efendim, tezkereyi oylarınıza
sunacağım, Sayın Genç karar yetersayısının
aranılmasını istedi, karar yetersayısının olup
olmadığını da arayacağım efendim.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur.
Kaç dakika ara vereyim Sayın Tümen? (FP sıralarından
"yarım saat" sesleri)
AYDIN TÜMEN (Ankara) - 10 dakika yeter Sayın Başkan.
BAŞKAN - 16.20'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.09
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 16.22
BAŞKAN : Başkanvekili Mustafa
Murat SÖKMENOĞLU
KÂTİP ÜYELER : Hüseyin ÇELİK
(Van), Burhan ORHAN (Bursa)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
98 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
4. Türkiye Büyük Millet Meclisinde,
Türkiye-Estonya Parlamentolararası Dostluk Grubunun kurulmasına
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/818) (Devam)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye-Estonya Parlamentolararası
Dostluk Grubu'nun kurulmasına ilişkin tezkeresinin oylamasında
karar yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım ve
oylamayı elektronik cihazla yapacağım.
Oylama için 2 dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının tezkeresi kabul edilmiştir efendim;
karar yetersayısı vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,
bazı sayın milletvekillerinin izinli sayılmalarına dair bir
tezkeresi vardır; okutup, ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım efendim.
5. Bazı milletvekillerine,
belirtilen sebep ve sürelerle izin verilmesine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/819)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Aşağıda adları yazılı sayın
milletvekillerinin hizalarında gösterilen süre ve nedenlerle izinli
sayılmaları Başkanlık Divanının 2.5.2001 tarihli
toplantısında uygun görülmüştür.
Genel Kurulun onayına sunulur.
Ömer
İzgi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
"Afyon Milletvekili Halil İbrahim Özsoy,
hastalığı nedeniyle 12.3.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 30
gün."
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
"Antalya Milletvekili Osman Müderrisoğlu, mazereti nedeniyle
27.2.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 13 gün."
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
"Bitlis Milletvekili İbrahim Halil Oral, mazereti nedeniyle
27.2.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 13 gün."
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
"İçel Milletvekili Ayfer Yılmaz, hastalığı
nedeniyle 12.4.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 13 gün."
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
"İstanbul Milletvekili Abdülkadir Aksu,
hastalığı nedeniyle 28.3.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 22
gün."
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
"İstanbul Milletvekili Aydın Menderes,
hastalığı nedeniyle 26.3.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 21
gün ve 1.5.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün."
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir
efendim.
"İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları,
hastalığı nedeniyle 12.3.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 20
gün ve 5.4.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 81 gün."
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir
efendim.
"Kahramanmaraş Milletvekili Metin Kocabaş,
hastalığı nedeniyle 2.4.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 20
gün."
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
"Karabük Milletvekili İlhami Yılmaz, mazereti nedeniyle
26.2.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün."
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
"Karaman Milletvekili Hasan Çalış, mazereti nedeniyle
27.2.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 13 gün."
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
"Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu, mazereti nedeniyle
27.2.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün."
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir
efendim.
"Kocaeli Milletvekili Sefer Ekşi, hastalığı
nedeniyle 20.3.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 51 gün."
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
"Konya Milletvekili Özkan Öksüz, mazereti nedeniyle 27.2.2001
tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün."
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
"Malatya Milletvekili Basri Coşkun, mazereti nedeniyle
27.2.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 13 gün."
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir
efendim.
"Nevşehir Milletvekili Mükremin Taşkın, mazereti
nedeniyle 26.2.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün."
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
"Osmaniye Milletvekili Mehmet Kundakçı,
hastalığı nedeniyle 21.3.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 15
gün."
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
"Samsun Milletvekili Şenel Kapıcı,
hastalığı nedeniyle 24.3.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 22
gün."
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
"Şanlıurfa Milletvekili Niyazi Yanmaz, mazereti nedeniyle
27.2.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 16 gün."
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
"Trabzon Milletvekili Nail Çelebi, mazereti nedeniyle 27.2.2001
tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün."
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
"Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer, hastalığı
nedeniyle 21.3.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 11 gün"
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
"Van Milletvekili Fetullah Gültepe, mazereti nedeniyle 24.4.2001
tarihinden geçerli olmak üzere 27 gün"
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, bir
sayın milletvekiline ödenek ve yolluğunun verilmesine dair bir
tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.
6. İstanbul Milletvekili Osman
Yumakoğulları'na ödenek ve yolluğunun verilmesine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/820)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Hastalığı nedeniyle bu yasama yılında
aralıksız olarak iki aydan fazla izin alan İstanbul Milletvekili
Osman Yumakoğulları'na, İçtüzüğün 154 üncü maddesi
gereğince ödenek ve yolluğunun verilebilmesi, Başkanlık
Divanının 2.5.2001 tarihli toplantısında uygun
görülmüştür.
Genel Kurulun onayına sunulur.
Ömer
İzgi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir
efendim.
Kanun teklifinin geri alınmasına dair bir önerge vardır;
okutup, oylarınıza sunacağım:
7. Hakkâri Milletvekilleri Evliya
Parlak, Mecit Piruzbeyoğlu ve Hakkı Töre'nin, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tekliflerini
(2/450) (S. Sayısı: 543) geri aldıklarına ilişkin
önergeleri (4/369).
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulun "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" başlıklı gündeminde;
Hakkâri Milletvekilleri sıfatıyla, birlikte Başkanlığınıza
sunduğumuz yasa teklifimiz, 543 sıra sayıyla yer
almaktadır.
Teklifimizle önerdiğimiz yasa değişikliği, Genel
Kurulda kabul edilen 4633 sayılı Yasayla
gerçekleştirildiğinden, bu teklifimizi geri almak istiyoruz.
Gereğini emirlerinize arz ederiz.
|
|
Evliya
Parlak |
Mecit
Piruzbeyoğlu |
Hakkı
Töre |
|
|
Hakkâri |
Hakkâri |
Hakkâri |
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Teklif geri verilmiştir.
Gündemin sözlü sorular kısmına geçmeden önce, Antakya'da
meydana gelen sel felaketinde Çekmece İlçesi Gültepe Mahallesinden Bekir
Hattatoğlu, maalesef, hayatını yitirmiştir; ailesine
başsağlığı, kendisine de Tanrı'dan rahmet
diliyorum.
13, 49 ve 52 nci sıralarda bulunan sözlü soruların arka arkaya
cevaplandırılmasını Adalet Bakanı Sayın Hikmet
Sami Türk istemektedir efendim.
Gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.
IV. SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1. Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in,
İç Anadolu Bölgesinin ulaşımına ve
Ankara-Gölbaşı-Şereflikoçhisar-Aksaray-Ulukışla
arasında bir demiryolu bağlantısı kurulup
kurulmayacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından
sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle
konuşması (6/652)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Soru, üç birleşimde de cevaplandırılmadığına
göre, yazılı soruya çevrilmiştir.
Sayın Çelik, buyurun efendim.
MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Değerli Başkan,
değerli milletvekilleri; şu anda Ankara'yı hem güneye hem
doğuya bağlayan çok önemli bir yol güzergâhı var; karayolu
güzergâhı olarak da önemli. Ankara-Şereflikoçhisar hattı,
gerçekten, trafik yoğunluğu çok fazla olan ve tek şerit olarak
gidiş-gelişi ihtiva eden bir yol. Bu yol, hem karayolu
taşımacılığı itibariyle büyük bir yoğunluğu
taşıyor hem yolcu itibariyle büyük bir yoğunluğu ihtiva
ediyor ve çok büyük kazalara sebebiyet veriyor.
Bu arada, Şereflikoçhisar İlçemizde de, malum, bir tuz
yoğunluğu var. Burada iki tane tuz işletmemiz var. Biz, bu suali
sorarken, buraya hem bir canlılık getirmesi hem karayoluna bir
alternatif olması hem de o bölge insanının da bundan istifade
edecek şekilde ulaşımını kolayca sağlaması
gayesiyle bu işi soru önergesi haline getirmiştik; ama, bu soru
önergemizi yönelteli aşağı yukarı iki yıl oldu;
maalesef, bugüne kadar bir cevap alamadık. Bugünkü şartlarda,
Ulaştırma Bakanlığının yapmış
olduğu çalışma içerisinde buna yer verilip verilmediği
konusunu da bilemiyoruz. Ümit ediyoruz ki, yazılı cevapta, bize,
programa alınabileceği şeklinde bir müjde verebilirler.
Ankara-Gölbaşı ve gerçekten, Şereflikoçhisar'a bir canlılık
getireceği, hem karayolu taşımacılığına bir
alternatif olarak o yükü hafifleteceği hem de oradaki
insanımızın ticarî potansiyelini artıracağı
sebebiyle böyle bir teklifte bulunmuştuk; ümit ediyoruz ki, programa
alınır ve o yöre halkımıza bir imkân tayin edilir.
Bana söz verdiğiniz için teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çelik.
2. Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, Rusya'dan helikopter alınacağı yolunda
basında çıkan haberlere ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması
(6/658)
BAŞKAN - Cevaplayacak sayın bakan?.. Yok.
Üç birleşimde cevaplandırılmadığından,
İçtüzüğün 98 inci maddesine göre yazılı soruya
çevrilecektir.
Sayın Uzunkaya buyurun; süreniz 5 dakika.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Soru önergemin üzerinden tam -31.3.2000- 13 ay geçti. Tabiî, Sayın
Başbakana yönelttiğimiz bir soruydu, bugüne kadar da maalesef, bir
cevap alamadık.
Yalnız, müsaadenizle, az önce gündemdışı bir
konuşmada, değerli bir arkadaşımız, şahsen, DSP
Grubu içerisinde en çok saygı duyduğum kıymetli bir
arkadaşımız Oğuz Aygün Bey, gerçi kendisiyle konuştum;
ama, yanlış anlaşıldı. Bu kürsüden, benim, kendilerine
bir sataşmam olmadı. Ankara'da, valiliğin icraatıyla
yaşanan olumsuzluk hepimizi üzdü, bendenizi de üzdü. İnanıyorum
ki, Çevre Bakanımız Sayın Fevzi Beyi de üzen bir hadisedir; ama,
benim üzüldüğüm, daha açığı "Sayın
Bakanımız, üzüntülerini göz yaşıyla ifade etti" diye
söyleyince, bakanlık, göz yaşıyla değil, hukuku harekete
geçirir ve yetkisini kullanır diye düşündüm; çünkü, eğer,
Türkiye'nin başkenti Ankara'da, valilik, bu kadar lâyüsel davranırsa,
81 ilimizin ve sayıları bini aşan ilçelerimizin kaymakamlarının,
aynı lâyüsellik içerisinde, fütursuz, yanlış ve katliama
dönüşebilecek yeşil kıyımına girmesi
kaçınılmaz olur.
Ankara'nın merkezinde böyle bir olay meydana gelecek, valiye
müdahale edemeyeceğiz!.. Ağaçları budamak için gidenler,
yanlışlıkla, tesadüfen, ayağına baltayı
kaçırmış adamın kanatması gibi, ağacı
kökünden kesecek ve bu, bir yanlışlık olacak; bunu da,
mantık kabul etmez. Benim eleştirim onaydı, yoksa, kişisel
olarak, özellikle, Sayın Oğuz Aygün beyefendiye kişisel bir
serzeniş anlamında değildi ifadem. Bu ifadeyi, burada, tashih
etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, tabiî, benim daha önce Sayın
Başbakandan sorduğum sorumun, üzülerek ifade ediyorum, aciliyeti
vardı kanımca o günlerde. Rusya Başbakan
Yardımcısı Türkiye'ye gelmişti hatırlayacaksınız
geçen sene üçüncü ayda. Rusya Federasyonu Başbakan
Yardımcısı İlya Klebanov'un Türkiye gezisinde...
Şimdi, bakın, elimde resmî belge var ve ben, bu belgeden dolayı
Sayın Başbakana sordum. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık
Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün anında
yaptığı bir tercümeyle, İzvestia Gazetesinde
yayınlanan bir haberdi işin konusu ve ciddîydi. Çünkü, o günlerde,
Türkiye'nin 4,5 milyar dolarlık 145 adet...
İşte, isterseniz, ben, sorularımı burada zikredeyim:
"Türkiye'nin, Hava Kuvvetleri adına satın alacağı
ifade edilen helikopterlerle alakalı olarak 2.3.2000 tarihli Rusya'da
münteşir İzvestia Gazetesinin internet sayfasında Boris
Vinogradov imzasıyla yayınlanan yazısında, Rus
Başbakan Yardımcısı İlya Klebanov'un Ankara ziyaretinin
verimli geçtiği ya da Türkçe adıyla 'Erdoğan' tipi helikopter
satışının kesinleştiği iddiaları doğru
mudur?" Yani, o gün için Sayın Başbakan
Yardımcısının, hem Türkiye'deki temaslarında hem de
Türkiye dönüşü Rusya'ya gittiğinde yaptığı çok
enteresan açıklamaları olmuş ve mesela haberde deniliyor ki
"Ankara ziyaretinin bu kadar verimli olacağını kimse
düşünmüyordu sanırım. Hele, Klebanov'u yakından
ilgilendiren askerî sanayi tesislerinin geliştirilmesi alanında ise
hiç düşünülmüyordu." Bu tercüme, Başbakanlık Basın
Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünce yapılan bir tercüme.
"Herkes Türkiye'yi bir NATO ülkesi olarak görmeye alıştı.
Peki, bizim potansiyel bir düşmanımız olan bir ülkeyle
-yani, Türkiye'yi kastediyor yazar- ne gibi bir ilişkimizi olabilir?
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği döneminde Türkiye'yle silah
alış verişimiz hiç olmazdı. SSCB'nin
dağılmasından sonra ise, bu ülkeyle binlerce kalaşnikof
marka makineli tüfek, polis için onlarca panzer ve helikopter
satıldı. Bu kadar, daha fazlasını Rusya, jeopolitik
çıkarları doğrultusunda yapamadı, yapamazdı"
diyor ve ilave ediyor: "Biz, silah bağlantısını
yaptık, 4,5 milyar dolarlık, İsrail ve Rus yapımı
helikopterler Türkiye'ye verilecek."
Bizim de, o gün Başbakandan sorumuz "resmî ihale henüz yapılmadığı
halde Rus-İsrail ortaklığı bu helikopterlerin
alımıyla ilgili, karşı tarafa bir teminat ve garanti
verilmiş midir ki, Rusya Başbakan Yardımcısı böyle bir
açıklamayı yapıyor?"
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Sayın Başkan, bitiriyorum, sorumun
bir bölümü var.
"Rus şirketleri KAMOV, ROSVOORUJENİE (Rus Askerî
Donanımı), İsrail Şirketi AIRKRAFT INDASTRIZ'in üretimi, 4
milyar dolarlık 145 helikopterle ilgili ihalenin kesinleştiği
iddiası asılsız ise, Başbakanlık Basın Yayın
ve Enformasyon Genel Müdürlüğünce anında tercüme edilen bu mektup
ilgililere iletildikten sonra, Başkanlığımız bir
tekzipte bulunmuş mudur?
Rusya'dan, bugüne kadar, emniyet teşkilatımız ve askerî
savunmamız adına satın alınan silahların
alınış tarihi, usul, isim, miktar, cins ve maliyetleri
nedir?" diye sorduk.
Değerli arkadaşlar, üzüntüm şu: Bakın, 600 küsurdan
fazla soru önergesi var, sırada bekliyor. Kanımca çok önemli olan
böyle bir konuda, bugüne kadar Başbakanlığın,
milletvekillerinin sorularını kale almaması fevkalade üzüntü
verici ve Parlamentoya saygı açısından da düşündürücüdür.
Saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.
3.
Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, "Basında
Bugün" adlı bültenin içeriğine ilişkin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya
çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/659)
BAŞKAN - Soruyu cevaplayacak Başkanlık temsilcisi
olmadığından, soru, yazılıya çevrilmiştir.
Sayın Musa Uzunkaya, buyurun.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biliyorsunuz "Basında Bugün" bülteni hemen
hemen her gün hepimize dağıtılıyor. Tabiî, bu, Basın
ve Halkla İlişkiler Dairesince hazırlanan bir bülten. Gerçekten,
milletvekili arkadaşlarımızın -bendeniz de dahil- bazen,
diğer basını tarama imkânı olmuyor. Az önce belirttim,
Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğünce tercümesi yapılan bir metni -mesela, Izvestia
Gazetesinde neyin çıktığını- özel merakımla
ilgilendim, takip ettim ve faksla aldım. 20 nci Dönemde ve daha önceki
dönemlerde milletvekilliği yapan arkadaşlarım çok iyi
hatırlayacaklardır; "Basında Bugün" bültenimizin son
bölümünde, 4-5 sayfayı, bazen 7-8 sayfayı bulan, dış
basından tercümeler vardı. Yani, Batı'nın,
komşularımız olan ülkelerin, Türkiye'yle ilgili konularda neler
söylediklerini... Tabiî, belki, her zaman internete girme, anında
haberleri takip etme imkânımız -danışmanlarımız
aracılığıyla da- çok kere mümkün olamamaktadır. Benim
sorum bununla ilgiliydi.
Soruyu, o günkü Meclis Başkanı Sayın
Yıldırım Akbulut Beyefendiye yöneltmişim ve tabiî, bu
sorumuz, bugünkü Başkan veya Başkanvekillerimiz için de geçerlidir.
Diyorum ki "Basında Bugün bülteninde, Türkiye'yi ilgilendiren,
dış basında geçen önemli haberlerin, eskiden olduğu gibi,
birkaç sayfa -zaten özet olarak veriliyordu- özet olarak verilmesi, bizim merak
ettiğimiz veya bizi ilgilendiren, Türkiye'yi ilgilendiren konulara,
parlamenterlerin mutlaka bilgi sahibi olması gereken konulara, anında
vukufiyet kespetmiş olalım. Herhangi bir şekilde, Parlamentoda
veya değişik zeminlerde, gündeme getirilmesi ve takip edilmesi
gerekiyorsa, takip edilmiş olsun."
Talebimiz fevkalade basit olmasına rağmen, dediğim gibi,
maalesef, ne Meclis Başkanlığımız ne de diğer
birimlerimiz -tabiî, benim deminki eleştirim Başbakanaydı; ama,
biz sürekli Meclisteyiz- böyle bir soruyu, olumlu bir şekilde
sonuçlandırıp, cevap verme gereğini duymamıştır.
Ancak, burada konu telaffuz edildikten sonra, temenni ederim ki, Sayın
Meclis Başkanımız ve özellikle bu birimle ilgili
Başkanvekillerimizden hangi arkadaşımız ilgileniyorsa
konuyu takip eder. Eskiden olduğu gibi, bültenin son bölümüne
"Dış Basından Seçmeler" başlığı
altında, ülkeyi ilgilendiren, uluslararası konjonktürde bizi
yakından ilgilendiren konularda özetleri yerleştirmiş olur.
Bu umut ve temenniyle Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, esas itibariyle cevabımız,
siz soruyu verdikten itibaren hazır; ama, kürsüden cevap vermesi gereken
hiçbir başkanvekilimiz, şu sıralarda burada
bulunmadığı için, bu, her seferinde geri gidiyor. Sayın
Başkanın cevabı yazılı, hazır duruyor.
Bizim arkadaşlarımız, bu bülteni hazırlamak için
sabah saat 07.00'de mesaiye başlıyorlar. Yabancı basın daha
sonra geldiğinden, saat 11.00'de elinize geçebilmesi için, önce 22
gazeteyi tarayıp, bülteni hazırlıyorlar. Yabancı
basının basılmamasının sebebi ise, bu bültenin, sizin
elinize saat 11.00 ile 12.00
arasında geçmesi içindir; ama, sorunun da cevabı hazırdır.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Bültenler erken elimize geçsin amaçlı düşünülmüş
buyuruyorsunuz. O zaman, eğer mümkünse ertesi günkü bültenin
arkasına, bir önceki günkü tercüme konulsun; varsın, bir gün sonra
gelsin bize. Biz, bir gün önceki yabancı basının
hakkımızdaki yazdıklarını, bir gün sonra da
öğrensek gam değil. Ben, İzvestia Gazetesini kalkıp
Başbakanlık Enformasyondan arayacağıma, oradan bulmuş
olurum.
BAŞKAN - Doğru söylüyorsunuz, ben de sizinle aynı
kanaatteyim.
İlgili birime bu ikazınızı ileteceğim efendim;
teşekkür ederim.
Burada 1,5 sayfalık cevap hazır; ama, ben buradan
okuyamıyorum; usule uyalım, kurallar esas diyoruz ya ondan...
4. Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, TÜPRAŞ'ın özelleştirilmesi için verilen ilan
ve reklamlara ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi ve
yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/661)
BAŞKAN - Soruya cevap verecek Sayın Bakan?.. Yok.
Soru, aynı şekilde yazılıya çevrilmiştir.
Sayın Uzunkaya, söz istiyor musunuz efendim?..
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Aslında yerimden de konuşabilirim
Sayın Başkan...
BAŞKAN - Hayır efendim, buyurun, kaideyi bozmayalım;
kısa konuşun, yine konuşun. Kaç ay beklediniz bilmiyorum. Söz
hakkı sizin bugün.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; heyetinizi, tekrar saygıyla selamlıyorum.
Benim, daha önce, özelleştirmeden sorumlu Devlet Bakanı
Sayın Yüksel Yalova Beyefendiye, TÜPRAŞ'ın özelleştirilmesi
ve halka açılmasıyla ilgili, basında, medyada yer alan
birkısım iddialarla alakalı bir sorum oldu. Tabiî, bugüne kadar
hep söylenen şeyler şunlardır: Türkiye'de, genellikle,
özelleştirme yapılırken, kanımca, zemin yanlış
oturtuldu; arkasından gelen her şey de yanlış gidiyor.
Bunlardan birisi de şu: Belki rakamlar çok abartılıdır;
ama, neredeyse özelleştirmeden gelen miktar kadar para,
özelleştirmenin reklamlarına ayrılmıştır ve
özelleştirme giderleridir. Gazetelerde, televizyonlarda, dergilerde,
bilboardlarda, değişik yerlerde korkunç derecede reklam... A
kurumunun reklamını önceden yapıyoruz ve yığınla
paralar veriyoruz. Hatta, birkısım özelleştirmelerde -yine
basından yakından takip ediyorsunuz; bu, hepimizi ilgilendiren bir
konu, netice itibariyle bir millî servet- 7 milyar dolarlık, 8 milyar
dolarlık bir özelleştirmede, tamamı açısından söylüyorum,
global olarak bakılınca, yine milyarlarca dolara varan oranlarda,
yüksek düzeylerde reklamlar verilmiş. Mesela, şurada, bendenize
gönderilen reklam listeleri var; bunları size okusam yarım saat
sürer; kime, hangi gazeteye, hangi dergiye... Yani, neticede Özelleştirme
İdaresi Başbakanlığa bağlı.
Daha önce de, bir vesileyle, bir komisyon çalışması
esnasında arz etmiştim; devletin 5 tane televizyon kanalı var;
1, 2, 3, 4, 5... 5 tane kanal; bunlar, devlet televizyonu. 8 500 civarında
da personel çalışıyor ve son aylarda da, korkunç derecede yeni
yeni personeller alınmış. Şimdi, bu kadar televizyon
kanalı varken ve esasen, bu reklamın, bu televizyon kanalları
aracılığıyla yapılması, çok düşük maliyetle
yapılması mümkünken, belli ki -ben, burada isimlerini saymayacağım-
çok sayıda...
Bana verilen cevabı tatminkâr bulmadığım için
-yazılı soruya çevrildi- bunun, Meclis gündeminde, mutlaka bakan
tarafından telaffuz edilmesi gerektiği için, bunu, buraya
taşıma ihtiyacını duydum. Bizim, özelleştirme
içerisinde, bu kadar yüksek düzeyde reklam parası, reklam pastası
dilimi ayırmaya hakkımız olmadığını
düşünüyorum. Yani, kaşıkla toplayıp, kepçeyle
dağıtmak gibi bir şey bu... Zaten, özelleştirirken bir
yığın şaibelerle özelleştirme yaptırıyoruz.
Türkiye'nin gerçeği bu; ama, bir taraftan özelleştirirken...
İşte, burada, liste liste, Sayın Bakan bana takdim ettiler;
"işte, şuraya verdik, buraya verdik, yüzde 97'si filan
basına, 37'si..." Bakın, bütün gazeteler ve dergiler şu
listede; kime ne kadar verildi...
Onun için, benim ricam, özelleştirmeden sorumlu Sayın Devlet
Bakanı ve yetkililerinden talebimiz şudur: Özelleştirme için
mutlaka reklam verilecekse... TRT'nin, yılda 235 milyon dolar
civarında sübvanse edildiği söyleniyor; doğru mudur değil
midir bilmiyorum; ama, ilgili bakan, keşke bize cevap verse... Yani, bir
taraftan 8 500 personel istihdam edeceksiniz, hatta, her gün yeni eleman
alacaksınız; öbür taraftan, bu kanallarda, devletin
kanallarında, devletin kurumlarının özelleştirilmesi için
reklamı, ya sıfır maliyetle veya çok düşük fiyatla
yaptırmayıp, belli özel televizyonları ve gazeteleri kollama
amaçlı...
Benim, onlara özel muğberriyetimden değil; ama,
kaşıkla alıp kepçeyle veriyoruz; bunun mantığı
yoktur. Sayın Bakan ve ilgililerin, özelleştirmelerin reklamları
için yaptıkları bu harcamaların fütursuz ve haksız bir
harcama olduğunu düşünüyorum.
Zaten, özelleştirirken bir yığın
sıkıntılarla karşılaştığımız
bu kurumlar, sağlıklı bir şekilde özelleşsin diye
temenni ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.
5. Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, DMS sonucuna göre yapılacak atamalara ilişkin
Devlet Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya
çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/662)
BAŞKAN - Sayın Bakan?.. Yok.
Soru, yazılı soruya çevrilmiştir.
Sayın Uzunkaya, buyurun.
MİHRALİ AKSU (Erzincan) - Her soruda çıkmasın,
yerinden konuşsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Efendim, usulümüzde o yok. Sayın Uzunkaya lütfetti,
"yerimden cevaplandırabilir miyim" dedi, ben kabul etmedim.
Bugün, Uzunkaya'nın günü efendim, herkesin bir günü var.
VAHİT KAYRICI (Çorum) - Yorulmasın diye...
BAŞKAN - Yorulmaz efendim, yorulmaz...
Buyurun Sayın Uzunkaya.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Değerli Başkan, saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım; Heyetinizi, tekrar, saygıyla
selamlıyorum.
Tabiî, aslında, bu konu da, yine, hepinizi ve hepimizi
ilgilendiriyor; DMS... Ne olacak bu ülkedeki DMS mağdurlarının
hali? Hepimiz soruyoruz... Bölgenize gittiğiniz zaman, hangi partiden
olursanız olunuz, iktidarda, muhalefette, her gün sizi en çok aradıkları
konu, telefonlarla sordukları konu, "biz DMS sınavına 17
Ekim 1999'da girmiştik, o gün kazandık, puanımız şu
hâlâ bir yere giremedik" diyorlar 80 puan, 90 puan ne ise...
Bakın değerli arkadaşlar... Benim sorularımda...
AYDIN TÜMEN (Ankara) - Niye çarpıtıyorsunuz?!
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -Bakın, sınavın şekline bir
şey demiyorum... Bakın, sınavın şekline bir şey
demiyorum... Açık bir kanaatimi söyleyeyim, 57 nci hükümetin belki
yaptığı en iyi uygulamalardan... Uygulamasındaki
sağlıklılık belki tartışılabilir; ama, en
iyi konulardan birisi, DMS'yi merkezî usule getirmesidir. Bunu sadece burada
söylemiyorum, her yerde söylüyorum. Usul olarak doğru,
kayırmacılık olmamalı, olmadı belki; ama, mesela
birinci yerleştirmede, "manuel" tabir edilen; yani, bilgisayarla,
optik sistemde değil, elle yapılan yerleştirmede
değişik itirazlar oldu, muhtemeldir, yanlışlıklar
olabilir, hatalar olabilir, bilerek, kasıtlar olabilir, ben ona bir
şey demiyorum; ama, genel anlamıyla, DMS sınavlarının,
yapısal olarak doğru olduğu kabul edilebilir, uygulamasında
sıkıntı var.
İkincisi, 300 000'den fazla insanı kazandırdık bu
imtihanlarda, öyle mi? 1 500 000 insan girdi, 300 000'den fazlası
kazandı, şu ana kadar kaç kişiyi yerleştirdik? Millet merak
ediyor, sıram ne zaman gelecek?
Şimdi, 57 nci hükümetin programı ayrı, fiili 58 inci
hükümetin başbakanı görüntüsü veren Sayın Derviş'in programı
ayrı. Sayın Derviş
diyor ki, memur alınmayacak. Siz de, bir taraftan, 10 000 ilâ 20 000
kişi alınacak diyorsunuz. Millet, biraz daha Sayın
Derviş'in söylediğine itibar ediyor. Şimdi, sizin
dediğinize mi itibar etsin, Sayın Derviş'inkine mi?
Değerli arkadaşlar, kaldı ki, benim esas burada dile
getirdiğim konulardan birisi şu: Devlet memurluğu
sınavına girmiş iyiniyetli, açık kanaatlarını izhar
eden birkısım öğrencilerin, halen idare mahkemelerinde olan
birkısım sıkıntıları var. Bunların
başında, örnek olarak söylüyorum, açık lise veya açık
üniversite imtihanlarına girmiş, 17 Ekim 1999 tarihinde henüz okuldan
mezun olmamış; ama, bir önce mezun olduğu okulu bildiren
öğrenci, imtihandan sonra mezun olduğu okulun durumunu
öğreniyor. Şimdi, yüzlerce, bu durumda, Devlet Personelde davalı
ve problemli, imtihanı kazanmış, hatta, yerleşeceği kurum
belirlenmiş; ama, göreve başlatılmayan insanlar var. Bunu,
Sayın Bakandan soruyoruz. Çok sayıda var; ama, bir örnek olarak
söylüyorum: 27-28 Haziran 1999 tarihinde açık lise imtihanına
girmiş ve temmuzun başında
DMS'ye müracaatta bulunmuş, Ekim 17'de de imtihana girmiş.
Ekim 17'de imtihana girdiğinde liseyi bitirdiğini bilmiyor veya
ortaokulu bitirdiğini bilmiyor, liseyi bitirdiğini aralık
ayında öğreniyor. Kalkıyoruz, bu çocuğu "sen devleti
yanılttın, ortaokul mezunu olarak imtihana girdin, kazandığın
yere gidemezsin" diyerek bir sıkıntıyla karşı
karşıya bırakıyoruz.
Bizim, burada, Sayın Bakandan ve yetkililerden istediğimiz
şu: Burada yanıltma kastı olmayan insanların
mağduriyetini acilen giderin. Zaten ciddî ekonomik
sıkıntılar içinde olan bu insanları, idare mahkemelerinde
süründürmenin bir mantığı yok.
Bir de, DMS sınavlarında iller arasında belirlenen kadro
adetlerinin çok adil olduğunu söylemek oldukça zordur. Mesela, birinci
yerleştirmede -kendi ilim olan
Samsun açısından söylüyorum- DMS'den kazananlardan Samsun'a
verilenlerin sayısı fevkalade az olmuştur. Bu oranlama illerin
nüfusuna göre mi yapılmıştır, ihtiyacına göre mi?..
Ama, birçok kurumda bu ihtiyaç ziyadesiyle var. Özellikle Diyanet
açısından bakılınca, zaten DMS'de de, diğer kurumlar
açısından da, Diyanetin ihtiyaçları bugüne kadar hiçbir
şekilde giderilememiştir. Bizim, açıklık getirilmesini
istediğimiz hususlar bunlardır.
Özellikle idare mahkemelerine sorunları intikal eden gençlerimizin
sorunlarının bir an önce çözülmesini umuyor, saygılar sunuyorum.
(FP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.
6. Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, POAŞ ihalesiyle ilgili iddialara ilişkin Devlet
Bakanından sözlü soru önergesi (6/663)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Soru, yazılı soruya çevrilecektir.
Sayın Uzunkaya?..
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Konuşmayacağım Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Niye?..
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Ama, bir sonrakinde konuşmak istiyorum
müsaadeniz olursa.
BAŞKAN - Tabiî efendim, bugün sizin gününüz dedik ya!
Sayın Uzunkaya'nın kıymetini bilin, size 5 dakika
tolerans tanıdı.
7. Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, THK tarafından Samsun İlinde toplanan kurban
derilerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve
yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/667)
BAŞKAN - Sayın Başbakan üçüncü kere
olmadığına göre, soru, yazılıya çevrilmiştir.
Sayın Uzunkaya, buyurun.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabiî, Türk Hava Kurumunun sadece Samsun'da
topladığı derilerin miktarını, hangi şartlarda
toplandığını, toplanırken insanların adlî ve
idarî takibata ne oranda tabi tutulduklarını değil, Türkiye
genelini belki sormak gerekiyordu; ama, o günkü şartlarda Samsun'da da
bizi çok rahatsız eden birkısım deri toplama
operasyonlarında yaşanan sıkıntılar oldu; her sene
olduğu gibi.
Değerli arkadaşlar, tabiî, Türk Hava Kurumu gibi, toplumun
fevkalade hassas olduğu... Aslında, kurban gibi, toplumun, tamamen,
dinî ibadet anlayışından neşet eden bir sorumluluğunu
yerine getirirken, insanların, kurbanlarının derilerini veya
etlerini veya diğer aksamını bir kuruma vermeye icbar
edilmesinin, ne hukuk mantığıyla ne ahlakîlikle ne de -eğer
meseleye bir tarafı dinî olduğu için,
bağışlarsanız ilahiyatçı, eski bir müftü arkadaşınız
olarak söyleyeyim- fıkhen makul bir şekilde bakıp, "bu
yapılan doğrudur, olumludur" dememiz mümkün değildir;
çünkü, kurban kesmek, tamamen bir ibadettir ve ibadet, kişiyle Rabbi
arasındadır. Bunun arasına ne polis girebilir ne jandarma
girmelidir. Çok değerli hukukçu arkadaşlarımız, Sayın
Bakanımız ve yetkililerimiz var burada, ibadetle kulun arasına
-mademki, biz, dinimizde de ruhbanlık yoktur iddiasındayız, her
zaman böyle söylüyoruz- girmek, insanların, Rableriyle ilişkilerinde
aralarına birkısım vasıtaları koymak veya onları
engellemek, devlet adına yapılırsa bunu nasıl makul
görüyoruz?! Yani, birkısım insanları... İşte
"laruhbaniyyet" diye meşhur bir tabir var -bunu, devletimizin
büyükleri de vaktiyle ifade etmişler- dinde ruhbanlık yoktur;
kimsenin, bir şeyi dayatmaya hakkı olmamalı. Bir kişi,
kurban kesmeyecekse, devlet, onu, kurban kesmeye icbar edebiliyor mu? Malî
imkânı olan kurbanı kesecek, onu kesme şartını haiz
olan kesecek ve bunun ibadet olduğuna inanacak.
Şimdi, bir derneğe, kalkıyoruz, kanunlarla... Yani,
laiklik ilkesini de burada, benim anladığım kadarıyla...
Eğer, laiklik, devletin dine dinin de devlete müdahale etmemesi
mantığıysa, benim anladığım kadarıyla,
laikliğin de açıkça çiğnenerek "ben devlet erkiyim,
güçlüyüm, istersem, bunu böyle yaptırırım" demenin
mantığını, yine laiklikle telfik etmek mümkün değildir
zannediyorum.
Tabiatıyla, hangi dernek adına olursa olsun, hangi kurum,
hangi hayır kuruluşu adına olursa olsun, kişilerin,
kurbanlarının etlerini... Yani, biz, hoca olarak, hep, zamanında
söylerdik; derdik ki "kurbanlar üç bölüm yapılırsa, bir
kısmı fakire, bir kısmı eşe dosta, bir kısmı
çoluk çocuğa verilir" hatta, fıkhen söyleyeyim, bakın,
kurban kesimi karşılığında kasaplık bedeli olarak
kurbanın sakatatının verilmesi dahi, dinen caiz değildir.
Yani, kalksanız, kasaplık bedeli olarak, sakatatını, kasaba
"buyur, bunları sen al, kesim bedeli" deseniz, burada, ayrıca "kurban
kesen zamin olur" der fıkıh, eğer, mesele, İslamî
literatürde, o zeminde mülahaza edilecekse... Bu kadar hassas bir konuyken,
kurbanın derisi şuraya verilecek, sakatatı buraya verilecek
dayatmasının yapılmasının, ne -dediğim gibi-
inancımız ve değerlerimiz açısından ne de laiklik
ilkesi açısından doğru olmadığı kanaatindeyim.
Dolayısıyla, bunun ötesinde, bir de, Türk Hava Kurumu,
kendisine verilen bu yetkiyi kullanırken, bazen, polisiye gücü
arkasına alarak, insanları fevkalade mutazarrır etmiştir.
Tabiî, belki, gündemden düşen, uzun bir süre önce verilen bir soru
önergesi. Soru önergem, bu Kurban Bayramına ait değildi; 10.4.2000
tarihinde, geçen seneki Kurban Bayramının -yani, bir önceki Kurban
Bayramının- akabinde verilen bir soru önergesiydi; tabiî, bir
yıl bekledi.
Dolayısıyla, benim, değerli bakanlardan, hükümetten ve
yetkililerden talebim şudur: Bu konuda mevzuat düzenlemesi, bu
Parlamentonun elindedir. Yani, yeri geldiğinde, devletin dine müdahale
etmediğini veya dinin devlete bittabi müdahale edemeyeceğini iddia
ediyorsak, laikliği böyle algılıyorsak, o takdirde, şu
kurban derileri konusunda insanları kendi hallerinde bırakın;
özgürce, ister Türk Hava Kurumuna ister bir başka kuruma,
Kızılaya, bir başka derneğe...
Kaldı ki, Türk Hava Kurumu, Diyanet, Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışma Vakfı, Çocuk Esirgeme Kurumu gibi kurumlara da
bugüne kadar paylarını niçin vermemiştir diye sordum, hâlâ bu
sorumun da cevabı verilmiş değil. Yasa içerisinde, onların
yüzdeler itibariyle belirlenen payları, ki, bana göre, usul
açısından; yani, hem devlet etiği, özellikle laiklik ilkesi
açısından hem de dinî açıdan sakıncalı olmasına
rağmen, böyle bir belirlemenin yapıldığı bir yerde, diğerlerinin
payları da yeterli verilmemiştir, uzun yıllar da verilmemekte
ısrar ediliyor.
Bunun takibini umuyor; Heyetinize saygılar sunuyorum. (FP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.
Önerge geri verilmiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Nereye geri verilmiştir Sayın
Başkan?
BAŞKAN - Gündemden çıkarılmıştır efendim.
Yazılıya çevirdik dedik ya Sayın Başkanım!
8. Şırnak Milletvekili
Abdullah Veli Seyda'nın, Şırnak, Cizre ve Silopi sanayi siteleri
projelerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi
(6/671)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sayın Seyda?.. Yok.
Yazılıya çevrilmiştir.
9. Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, TÜPRAŞ'ın özel bankalardaki hesaplarına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/672)
BAŞKAN - Sayın Başbakan veya yerine cevap verecek
Sayın Bakan?.. Yok.
Sayın Uzunkaya, konuşacak mısınız?
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Hayır, teşekkür ederim.
BAŞKAN - Yazılı soruya çevrilmiştir.
10. İstanbul Milletvekili
Ayşe Nazlı Ilıcak'ın, MİT ajanı olduğu iddia
edilen bir basın mensubuna ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi ve Orman Bakanı İ. Nami Çağan'ın cevabı
(6/673)
BAŞKAN - Sayın Başbakan veya yerine cevap verecek
Sayın Bakan?..
ORMAN BAKANI İ. NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) - Burada.
BAŞKAN - Peki efendim.
Soruyu okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın delaletinizle
Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasının teminini arz ederim.
13.04.2000
Ayşe
Nazlı Ilıcak
İstanbul
Sorular:
1- Basında görev yapan ve gazeteci kimliğiyle
çalışan, MİT ajanı sözde basın mensupları kim?
2- "Siyah" kod adlı MİT ajanını
tanıyor musunuz? Böyle bir köşe yazarı, MİT bünyesinde
mevcut mu?
3- Ayrıca, büyük bir gazetenin genel yayın yönetmeninin de
MİT ajanı olduğu ileri sürülüyor. Eski solcu, MİT
ajanı genel yayın müdürü kim?
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
ORMAN BAKANI İ. NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; İstanbul Milletvekili Sayın
Nazlı Ilıcak tarafından Başbakanımız Sayın
Bülent Ecevit'e yöneltilen sözlü soru önergesini yanıtlamak üzere söz
almış bulunuyorum; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Rejimleri ne olursa olsun dünyadaki bütün devletler, ulusal
güvenliğe, içten ve dıştan yönelen ya da yönelmesi
olasılığı bulunan tehditler hakkında önceden bilgi
sahibi olmak isterler. Bu amaçla da, ulusal ve uluslararası alanda görev
yapacak bir istihbarat teşkilatının varlığına
gereksinme duyarlar.
Ülkemizde de, aynı amaçla kurulan Millî İstihbarat
Teşkilatının kuruluş ve görevleri, 1 Kasım 1983 tarih
ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Millî
İstihbarat Teşkilatı Yasasıyla belirlenmiştir. Bu
yasanın, Millî İstihbarat Teşkilatının Görevleri başlığını
taşıyan 4 üncü maddesinde, MİT
Müsteşarlığının, elde ettiği istihbaratı
hangi kuruluşlara ulaştırmakla yükümlü olduğu
sayılmaktadır. Millî güvenlik istihbaratını devlet
çapında oluşturmakla görevli olan teşkilat, bu istihbaratı,
Cumhurbaşkanına, Başbakana, Genelkurmay Başkanına,
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğine ve gerekli kuruluşlara
ulaştırmakla görevlidir. Müsteşarlık, ayrıca, devletin
millî siyasetiyle ilgili planların hazırlanması ve yürütülmesi
konularında, ancak, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay
Başkanı, Millî Güvenlik Kurulu Sekreteri ile ilgili bakanlıkların
istihbarat istek ve ihtiyaçlarını karşılamak
durumundadır.
Millî İstihbarat Teşkilatına, 2937 sayılı
Yasanın 4 üncü maddesinde, belirtilen görevler dışında
görev verilemeyeceği ve teşkilatın, devletin güvenliğiyle
ilgili istihbarat hizmetlerinden başka hizmetlere yöneltilemeyeceği,
bu maddede, açık biçimde öngörülmüştür.
Bir kamu kurumu olan ve mensupları da 657 sayılı Yasaya
tabi kamu görevlisi niteliğini taşıyan Millî İstihbarat
Teşkilatının, devletimizin diğer kuruluşları
gibi, basın organlarıyla eşgüdüm ve yakın temas içinde
olmaya gereksinmesi vardır. Bu çerçevede ve yasanın elverdiği
ölçüde, teşkilatın görevlilerince, basın mensuplarıyla
görüşmeler yapılmakta, basın mensuplarının bilgi
talepleri karşılanmaya çalışılmakta ve bazı
sorunlar kendilerine aktarılmaktadır. Zaman zaman yapılan bu
görüşmelerin herhangi bir gizli yanı bulunmadığı gibi,
görüşülen basın mensuplarının da, ajan ya da MİT
mensubu olarak anılması söz konusu değildir.
Durumu bilgilerinize arz eder, saygılar sunarım. (DSP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.
Soru cevaplandırılmıştır.
11. Nevşehir Milletvekili Mükremin
Taşkın'ın, Galatasaray-Leeds maçı öncesi meydana gelen
olaylara ve sorumlularına ilişkin İçişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/675)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sözlü soru, üç birleşim
cevaplandırılmadığından, yazılı soruya
çevrilmiştir efendim.
Mükremin Taşkın Bey konuşacak mı?.. Yok.
12.
İzmir Milletvekili Süha Tanık'ın, Göztepe - Erzurumspor
maçında güvenlik görevlilerinin sergilediği tutuma ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/676)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu sözlü soru da, yazılı soruya çevrilmiştir efendim.
13.
Batman Milletvekili Alaattin Sever Aydın'ın, Batman Adliye
binası inşaatına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru
önergesi ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı (6/678)
14.
İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak'ın,
Samsun İdare Mahkemesi üyelerinin
tayin edilme nedenlerine ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru
önergesi ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı (6/732)
15.
İstanbul Milletvekili
Ayşe Nazlı Ilıcak'ın, Yargı Mevzuatı Bültenine ilişkin Adalet Bakanından
sözlü soru önergesi ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı
(6/736)
BAŞKAN - Efendim, 13, 49 ve 52 nci soruları beraber
okutacağım; Sayın Bakan cevap verecekler.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Batman İlimizde 22.1.1993 tarihinde yapımına
başlanılan ve 15.10.1998 tarihinde bitirilmesi gereken adliye
binası, yeterli ödenek tahsis edilmediği için bugüne kadar
bitirilememiştir.
Aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı
Sayın Hikmet Sami Türk tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Alaattin
Sever Aydın
Batman
Soru 1- Batman İlimizde yapımına 22.01.1993 tarihinde
başlanılan adliye binasının bitirilmesi için gerekli
ödeneği tahsis ettiniz mi?
Soru 2- Eködenek tahsis etmeyi düşünüyor musunuz?
Soru 3- Değerli hâkim, savcı ve
vatandaşlarımızın yer sıkıntısını
gidermek için adliye binasını ne zaman bitireceksiniz?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın, delaletinizle Adalet
Bakanı Sayın Hikmet Sami Türk tarafından, sözlü olarak
cevaplandırılmasının teminini arz ederim.
Ayşe
Nazlı Ilıcak
İstanbul
Sorular:
1. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), Samsun İdare
Mahkemesi üyeleri, Sıtkı Keleş, Hasan Önal, Recep Taş,
Resul Çomoğlu ve Fatih Terzi'nin başörtüsü lehinde görüş
bildirdikleri için mi görev yerlerinin değiştirilmesine karar verdi?
2. Samsun İdare Mahkemesi üyeleri hakkında, aleyhte ne gibi bulgular elde edildi?
3. Böyle bir sürgün, yargı
bağımsızlığıyla bağdaşır mı?
4. Sürgüne gönderilen hâkimlerin eşlerinin de başörtülü
olduğu doğru mu?
5. HSYK, 12 Eylül darbecileri hakkında iddianame hazırlayan,
Adana Cumhuriyet Savcısı Sacit Kayasu'yu da görevden
almıştı. Sizce, darbe yapmak Türkiye'de suç değil mi?
6. HSYK, Bursa ve Edirne'de de başörtüsü lehine karar veren idare
mahkemesi heyetini başka illere tayin etmişti. Hâkimler,
vicdanlarına göre mi, yoksa HSYK'nın arzusu istikametinde mi karar
verecekler?
7. Anayasanın 138 inci maddesine göre, hâkimlere hiçbir merci
telkinde bulunamaz. Başörtüsü lehine karar verenlerin hep başka
illere atanması, Anayasanın söz konusu maddesine aykırı
değil mi?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın, delaletinizle Adalet
Bakanı Sayın Hikmet Sami Türk tarafından, sözlü olarak
cevaplandırılmasının teminini arz ederim.
Ayşe
Nazlı Ilıcak
İstanbul
Sorular:
1. Yargıtay ceza dairelerine, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi kararları iletiliyor mu?
2. Eğer iletilmiyorsa, ne tedbir almayı düşünüyorsunuz?
3. Bu kararların kısmen yer aldığı yargı
mevzuatı bülteni, bütün Yargıtay üyelerine
dağıtılıyor mu?
BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun efendim.
ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Batman Milletvekili Sayın
Alaattin Sever Aydın'ın, Batman İli adliye binası
inşaatına ilişkin (6/678) esas numaralı soru önergesine
cevap vermek üzere huzurunuza gelmiş bulunuyorum; hepinizi, saygıyla
selamlıyorum.
Genel bütçeyle Bakanlığımıza ayrılan
ödeneklerle yaptırılan adliye binaları, Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığının onayıyla
yatırım programına alınmakta ve proje bedellerine göre
ayrılan ödeneklerle yaptırılmaktadır.
Bakanlığımızın 2001 malî yılı bütçesinde ve
yatırım programında, Batman adliye binası inşaatı
projesi mevcut değildir; ancak, Batman adliye binasının da
içinde bulunduğu hükümet konağı kompleksi, Maliye
Bakanlığınca aktarılan ödenekle, Bayındırlık
ve İskân Bakanlığı tarafından
yaptırılmaktadır.
22.1.1993 tarihinde yapımına başlanılan projede, A
ve C blokları adliye binası, B ve D blokları maliye binası
ve F bloğu kapalı otopark olarak düzenlenmiştir. Bu nedenle,
adliye için ayrılan A ve C bloklarının tamamlanması
talebimiz, Maliye Bakanlığına iletilmiştir. Maliye
Bakanlığının söz konusu kompleks için
Bayındırlık ve İskân Bakanlığına
gönderdiği ödenek ile 21.2.2001 tarihli 4629 sayılı Kanunla
yürürlükten kaldırılan 1177 sayılı Tütün ve Tütün Tekeli
Kanununun ek 1 inci maddesinde yer alan fondan aktarılan ödenek
kullanılmış olup, 2001 yılı Maliye
Bakanlığı Bütçesinde 394 milyar Türk Lirası ödenek
ayrılmıştır. Tüm kompleksin fizikî gerçekleşme
oranı yüzde 80 seviyesinde olup, tamamlanması için, 2001
yılı birim fiyatlarıyla 850 milyar Türk Lirası ödeneğe
ihtiyaç bulunmaktadır.
Saygıyla arz ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi,
İstanbul Milletvekili Sayın Ayşe Nazlı Ilıcak'ın,
Samsun İdare Mahkemesi üyelerine ilişkin (6/732) esas numaralı
soru önergesine geçiyorum.
Bilindiği üzere, hâkim ve cumhuriyet savcıları
hakkındaki atama, nakil ve yükselme gibi özlük işlemlerinin
tamamı, Anayasanın 159 uncu maddesi gereğince, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunca yürütülmektedir. Adlî ve idarî yargıda
görev yapan tüm hâkim ve savcıların atamaları, 2802 sayılı
Hâkimler ve Savcılar Kanununun 35 inci maddesine göre, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunca hazırlanan İdarî Yargı Hâkim ve
Savcıları Hakkında Uygulanacak Atama ve Nakil Yönetmeliği
ile Hâkimler ve Cumhuriyet Savcıları Hakkında Uygulanacak Atama
ve Nakil Yönetmeliğinde belirlenen esaslar çerçevesinde, yılda en az
iki defa, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca yapılmaktadır.
Soru önergesinde adı geçen idare mahkemesinin üyeleri de, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun 19.7.2000 tarih ve 12 sayılı kararnamesiyle,
başka illere, hizmet gereğince atanmışlardır.
Öte yandan, 2461 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu Kanununun 21 inci maddesi ve 2802 sayılı Hâkimler ve
Savcılar Kanununun 77 nci maddesi uyarınca, hakkında
soruşturma yapılan hâkim veya cumhuriyet savcısının
göreve devamının soruşturmanın selametine ya da yargı
yetkisinin itibarına zarar vereceğine kanaat getirilirse, geçici
tedbir olarak görevden uzaklaştırılmasına veya
soruşturmanın sonuçlanmasına kadar geçici yetkiyle başka
bir yargı çevresine görevlendirilmesine, Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunca karar verilebilmektedir.
Soru önergesinin 5 numaralı bölümünde adı geçen cumhuriyet
savcısı, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca, Hâkimler ve
Savcılar Kanununun 77 nci maddesi gereğince geçici bir tedbir olarak
görevden uzaklaştırılmış olup, ilgili hakkında
tedbir kararı devam etmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi de,
İstanbul Milletvekili Sayın Ayşe Nazlı Ilıcak'ın,
Yargı Mevzuatı Bültenine ilişkin, (6/736) esas numaralı
soru önergesine cevap vermek istiyorum.
Yargı Mevzuatı Bülteni, Bakanlığımız
Eğitim Dairesi Başkanlığınca hazırlanmakta ve her
nüshası 13 000 adet basılarak, Yargıtay ve Danıştay
üyeleri ile Yargıtay cumhuriyet savcılarına, tetkik hâkimlerine
ve diğer bütün hâkim ve savcılara
dağıtılmaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiye'yle ilgili olarak
verdiği kararlar, Dışişleri Bakanlığınca
Türkçeye çevrilmekte ve 1998 yılından beri, Yargı Mevzuatı
Bülteninde yayımlanmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
1997 yılında vermiş olduğu kararlar ise, Eğitim
Dairesi Başkanlığınca kitap halinde derlenerek hâkim ve
cumhuriyet savcılarıyla birlikte Yargıtaya da
dağıtılmıştır.
Yüce Meclisin bilgilerine saygıyla arz ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sorular cevaplandırılmıştır efendim.
16.- Batman Milletvekili Alaattin Sever
Aydın'ın, meslek liselerinden liselere geçişin engellendiği
iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun
cevabı (6/679)
BAŞKAN - Sayın Bakan?.. Burada.
Soruyu okutuyorum efendim:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim
Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Yrd.
Doç. Dr. Alaattin Sever Aydın
Batman
Soru 1.- Gençlerimizin meslek liselerine rağbet etmemeleri, normal
düz liselerde eğitim ve öğretim görmeleri hedefimiz iken, meslek
liselerinden düz liselere nakil yapmak isteyen öğrencilerimiz neden bu
okullara kabul edilmemektedir?
Soru 2.- Talim Terbiye Kurulunun 9.9.1998 tarih ve 186 sayılı
kararıyla meslek liselerinden düz liselere öğrenci nakillerinin
engellenmesi neden yapıldı?
Soru 3.- Meslek liselerinden düz liselere naklen geçen öğrencilerin
kayıtlarının sildirilip eski okullarına iade edilmesi
kazanılmış hak ilkesine ters düşmez mi? Sizce adaletli bir
uygulama mıdır?
Soru 4.- Amacınız, meslek lisesi mezunu gençlerimizin
üniversite hakkını büyük ölçüde ellerinden almak mıdır?
BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun efendim. (DSP sıralarından
alkışlar)
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU
(Sinop) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Batman
Milletvekilimiz Sayın Alaattin Sever Aydın "gençlerimizin meslek
liselerine rağbet etmemeleri, normal-düz liselerde eğitim ve
öğretim görmeleri hedefiniz iken -yani, Bakanlığımın
hedefi iken, benim hedefim iken- meslek liselerinden düz liselere nakil yapmak
isteyen öğrencilerimiz neden bu okullara kabul edilmemektedir"
diyorlar. Hemen, kısaca, bu birinci soruya cevap vereyim.
Gençliğimizin meslek liselerine rağbet etmeyerek, genel
liselerde eğitim ve öğretim görmelerini hedeflediğimiz
savı, gerçeği yansıtmamaktadır, gerçeğin tamamen
tersidir. Bakanlığımızca, ortaöğretimin meslekî ve
teknik ağırlıklı olarak yeniden yapılanması,
sorunlarının belirlenmesi, bunlara çözüm önerileri üretilmesi ve bu
konularda gerekli kararların alınması amacıyla 16 ncı
Millî Eğitim Şûrası toplanmıştır. Şûrada
alınan kararlar doğrultusunda meslekî ve teknik öğretim
programlarıyla önlisans ve lisans düzeyindeki programlar arasında
bütünlüğün ve devamlılığın sağlanması,
meslekî ve teknik eğitimin ortaöğretim içindeki payının
yüzde 65'e yükseltilmesi, meslekî ve teknik liselerden mezun olanların
lisans programları sınavlarına doğrudan giriş
hakları saklı kalmak kaydıyla meslek yüksek okullarına
sınavsız geçişi ve bu okullardan mezun olanların da
alanlarındaki lisans programlarına dikey geçiş
yapmalarının sağlanması için 2547 sayılı
Yükseköğretim Yasasında değişiklik tasarısı
hazırlanarak Meclise sunulmuştur, yarın (perşembe) Millî
Eğitim Komisyonunda bu tasarılar görüşülecektir. 4306
sayılı Yasa, 2547 sayılı Yasa, 3308 sayılı Yasa
ve 3797 sayılı Yasalarda değişiklik
yapılmasını öngörmekteyiz.
İnsan gücümüzün kalkınma hamlesine hız kazandıran
bir faktör haline dönüşmesi nitelik ve nicelik açısından yeterli
bir eğitimle mümkündür. Sekiz yıllık zorunlu ilköğretim
uygulamasının başlangıcı olan 1997-1998 öğretim
yılında yüzde 85,1 olan ilköğretimdeki okullaşma
oranı, 2000-2001 öğretim yılında yüzde 99,4 olmuştur.
Son dört yılda okullaşma oranındaki artış
yaklaşık yüzde 14 düzeyindedir. Kız öğrencilerin
okullaşma oranındaki artış erkek öğrencilerin
okullaşma oranındaki artıştan daha yüksek düzeyde gerçekleşmektedir.
Ülkemizin, Avrupa Birliğine giriş sürecinde diğer
ülkelerle rekabet edebilme avantajı sağlayacak en önemli
kaynağı, sahip olduğumuz genç ve dinamik insan gücüdür. Avrupa
Birliği ülkeleri arasında mal ve hizmetlerin serbest
dolaşımı sürecinde ihracatımızın artırılması
ve ülkemizin insan gücünün Avrupa piyasalarında çalışabilmesi
için, çalışanların eğitim seviyesinin yükseltilmesi büyük
önem taşımaktadır. Çağımızdaki teknolojik
gelişmeler, kas gücü yerine beyin gücünün önemini ortaya
çıkarmış, bilgiyi yorumlayan, kullanan ve yeni teknolojiler
üreten insan tipi ihtiyacı önplana çıkmıştır. Bu
gerçekler doğrultusunda, insanımızın eğitim seviyesini
yükseltmek ve çağdaşlarıyla rekabette üstünlük sağlamak
için eğitim sistemimizde yenilik yapma ihtiyacı doğmuştur.
2547 sayılı Yasada; yani, Yükseköğretim Yasasında yapmak
istediğimiz değişiklik de işte bu amaca yöneliktir.
Ne yapılmak istenmektedir 2547 sayılı Yükseköğretim
Yasasındaki değişiklikle, onları da kısaca şöyle
sıralayabilirim: Vakıflar, bir üniversite veya yüksek teknoloji
enstitüsüne bağlı olmaksızın bağımsız olarak
meslek yüksekokulları kurabileceklerdir. Bugünkü mevzuata göre, meslek
yüksekokulu sadece ve sadece bir üniversiteye bağlı olarak
kurulmaktaydı; şimdi, bir vakıf, Yüksek Öğretim Kurulu ve
Millî Eğitim Bakanlığının görüşü de alınmak
suretiyle bir meslek yüksekokulu kurabilecektir. Uluslararası bilimsel
yarışmalarda ödül kazanan öğrenciler, ödül
kazandıkları alanda yükseköğretim kurumlarından,
seçtiklerine. sınavsız girebileceklerdir. Uluslararası bilimsel
yarışmalarda derece alan çocuklarımız, üniversiteye
sınavsız girebileceklerdir.
Bir veya daha fazla meslek yüksekokulu ile meslekî ve teknik
ortaöğretim kurumları, öğretim programları bütünlüğü
ve devamlılığı içerisinde ilişkilendirilerek, meslekî
ve teknik eğitim bölgesi oluşturulabilecektir. Meslekî ve teknik
eğitim bölgesi derken, bir ili değil, bir bölgeyi kastediyoruz. Bir
üniversitenin etrafında bir bölgeyi kastediyoruz.
Meslekî ve teknik eğitim bölgesinde yer alan meslekî ve teknik
ortaöğretim kurumlarından mezun olan öğrenciler, bitirdikleri
programın devamı niteliğinde olan -bitirdikleri programın
devamı niteliğinde olan- önlisans programlarına
sınavsız geçiş yapabileceklerdir. Sınavsız olarak
meslek yüksekokullarına geçiş yaparak, meslek yüksekokullarından
mezun olan öğrenciler, mezunların yüzde 10'undan az olmamak üzere,
ayrılacak kontenjanlara göre, alanlarındaki lisan programlarına
dikey geçiş yapabileceklerdir. Bu anlattıklarım, meslekî
eğitimde, ortaöğretimin yeniden yapılandırılması
yönünde reform niteliğinde çalışmalardır.
1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun 30 uncu
maddesinde "yöneltme esasları ve çeşitli programlar veya
ortaöğretim okulları arasında yapılan yatay ve dikey
geçiş şartları Millî Eğitim Bakanlığınca
düzenlenir" hükmü yer almaktadır. Millî Eğitim
Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Sınıf Geçme
Yönetmeliğinin değişik 30 uncu maddesinde de "farklı
okul türleri arasındaki nakiller, Millî Eğitim
Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Öğrenci Nakil ve
Geçiş Yönergesi hükümlerine göre yapılır" hükmü yer
almaktadır. Bu yönergeyle, 1998'e 106 sayılı genelge hükümleri
gereği, meslek liselerinden, meslek lisesi statüsünde olmayan, resmî ve
özel liselere öğrenci nakil geçişleri yapılamamaktadır.
Bu uygulamalarıyla, öğrencilerin üniversite
haklarının ellerinden alınması söz konusu değildir.
Esas olan, öğrencilerin, ortaöğretimdeki alan ve bölümlerine uygun
yükseköğretim programlarında, bu programlara daha iyi
hazırlanmalarıdır; ancak, yapılan araştırma
sonucu, yönerge ve genelge esaslarına aykırı bir şekilde
genel liselere nakillerin yapıldığı, bu öğrencilerden
bir bölümünün de son sınıf seviyesinde olduğu
anlaşılmıştır.
Bu anlattıklarım, geçen eğitim-öğretim
yılıyla ilgilidir. Soru eski olduğundan, cevapta da bilgiler
biraz eskimiştir.
Yani, genel liselere nakillerin yapıldığı, bu
öğrencilerin bir bölümünün son sınıfta olduğu durumda,
öğrenciler de mağduriyete uğratılmamıştır.
Öğrenci nakilleriyle ilgili mevzuatın uygulanmasının
geçiş dönemi sürecinde oluştuğu, ilgili yönetmelik, yönerge ve
genelgelere uygun olmayan işlemlerin okul yöneticilerinin hatalı tutum
ve davranışlarından kaynaklandığı
anlaşılmıştır. Konu, Bakanlık müfettişleri
ve ilköğretim müfettişlerince bazı okullarda yapılan
inceleme ve soruşturmalarla tespit edilmiş, hatalı uygulama
yapan yöneticiler hakkında gerekli işlem
yapılmıştır. Sadece, hatalı işlem yapan
yöneticiler hakkında yasal işlem yapılmıştır.
Kazanılmış hak ve idarî istikrar ilkeleri gereğince,
söz konusu öğrencilerin durumları değerlendirildiğinde,
ders yılının sonuna gelindiği de göz önüne alınarak,
öğrencilerin kazanımlarının olumsuz etkilenmemeleri ve
mağdur edilmemeleri amacıyla, meslekî ve teknik ortaöğretim
kurumlarından resmî ve özel genel liselere nakilleri yapılan
öğrencilerin, bundan sonraki uygulamalara emsal teşkil etmemek üzere,
okullarıyla ilişkileri kesilmeyenlerin mevcut durumlarının
korunması, ilişiği kesilenlerin ise, en son devam ettikleri
okullarında öğrenimlerini sürdürmeleri
sağlanmıştır. Bundan böyle de, yönetmelik, yönerge ve
genelgeler gereği meslekî ve teknik ortaöğretim kurumlarından,
her ne sebeple olursa olsun, resmî ve özel genel liselere öğrenci
nakilleri yapılmayacaktır. Sorunun gerekçesinde söz edildiği
şekilde, hiçbir öğrenci, bu nakillerden dolayı zarara
uğramamıştır, mağdur edilmemiştir.
Bu konudaki bilgileri takdirlerinize, bilgilerinize saygıyla
sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.
ALAATTİN SEVER AYDIN (Batman) - Sayın Bakana soru sorabilir
miyim efendim?
BAŞKAN - Efendim, yerinizden soru sorabilirsiniz.
Esasında, soru ve cevap 5 dakika süreyle sınırlı;
ama, sorunuz uzun olduğu için, Sayın Bakan, biraz şümullü cevap
verdi.
Buyurun.
ALAATTİN SEVER AYDIN (Batman) - Sayın Başkanım,
teşekkür ederim.
Sayın Bakanımın verdiği cevaptan, tabiî, ben, tatmin
olmadım. Neden olmadım; çünkü "öğrenciler mağdur
edilmedi" dedi; öğrenciler, hakikaten, mağdur edildi ve bir
kısmı da Danıştaya başvurdu. Nitekim,
Danıştay, almış olduğu kararla -bugünkü basında
mevcuttur- yapmış olduğunuz bu uygulamayı
durdurmuştur, durdurma kararı vermiştir. Siz ise "bundan
sonra da bunun böyle devam edeceğini" söylediniz; demek ki,
Danıştay kararlarını da uygulamayacaksınız; bu,
bu anlamdadır. Ben, bunu öğrenmek istedim.
Hatalı işlem yaptı diye iddia edilen yöneticiler
hakkında daha önce işlemler yapılmıştı.
Danıştayın bu kararından sonra, acaba, bu yöneticiler,
tekrar, eski görevlerine gelecek mi? Ben bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Bakan, bir şey söyleyecek misiniz?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU
(Sinop) - Usulde böyle bir şey yok; ama, söyleyeyim.
BAŞKAN - Bence de usulde yok; söylemeyin.
Çok teşekkür ederim.
17. Batman Milletvekili Alaattin Sever
Aydın'ın, Batman İlinde yapımı devam eden bazı
hastanelere ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi
ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (6/680)
BAŞKAN - Cevap verecek Sayın Bakan?.. Burada.
Soruyu okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gelişen ve modern bir şehir haline gelen Batman İlimizde
ve ilçelerinde sağlık hizmetlerinin daha etkin yürütülmesi
amacıyla yapımı devam eden sağlık tesislerinin bir an
önce bitirilmesi gerekmektedir.
Aşağıdaki sorularımın Sağlık
Bakanı Sayın Osman Durmuş tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Alaattin
Sever Aydın
Batman
Soru 1- 250 yataklı Batman Bölge Hastanesinin bitirilmesi için
yeterli ödenek tahsis edildi mi?
Soru 2- Sason Devlet Hastanesi ile Gercüş Devlet Hastanesinin
bitirilmesi için gerekli ödenek tahsisi yapıldı mı?
Soru 3- 250 yataklı Batman Bölge Hastanesi ile Sason ve Gercüş
Devlet Hastaneleri ne zaman bitirilecektir?
BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun.
SAĞLIK BAKANI OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Batman Milletvekili Sayın
Alaattin Sever Aydın tarafından, Batman İlinde yapımı
devam eden bazı hastanelere ilişkin olarak verilen sözlü soru
önergesine cevap vermek üzere huzurlarınızda bulunmaktayım.
Sayın milletvekilleri, Batman İlimizde Sason İlçesi
Devlet Hastanesi dışında, Bakanlığımızca
yapımına devam edilen 3 adet devlet hastanesi bulunmaktadır.
Buna göre, Bakanlığımız, 2001 yılı
yatırım programında, 250 yataklı Merkez Devlet Hastanesinin
fizikî gerçekleşmesi yüzde 25 olup, bütçe payı 295 milyar 500 milyon
Türk Lirasıdır.
Gercüş İlçesi 30 yataklı Devlet Hastanesi fizikî
gerçekleşmesi yüzde 65 olup, bütçe payı 59 milyar 100 milyon Türk
Lirasıdır.
75 yataklı Merkez Doğum ve Çocuk Bakımevinin ihalesi,
arsa sorunundan dolayı henüz gerçekleşmemiştir.
Sason İlçesi 30 yataklı Devlet Hastanesi bitirilmiş olup,
geçici kabulü yapılmıştır. Maliye
Bakanlığınca serbest bırakılan birinci ve ikinci dönem
ödenekleri toplamı yüzde 34 olmak üzere gönderilmiştir.
Sayın milletvekilleri, ülkemiz nüfusunun hızlı bir
biçimde artması ve sosyo-ekonomik yapıdaki değişiklikten
dolayı, 2001 yılı yatırım programında,
Bakanlığımız bütçesinin bu doğrultuda ve uygun
miktarlarda kullanılması gerekmektedir. Bu itibarla,
Bakanlığımızca, ülkemizin bütününü içine alan bir
yatırım programı hedeflenmiştir. Batman İlimizde halen
yapımı devam eden hastanelerimiz de, bu hedefler doğrultusunda,
en kısa sürede tamamlanacaktır.
İlginize teşekkür eder, Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Bakanım, kısa ve öz
cevabınızdan dolayı ben teşekkür ederim.
ALAATTİN SEVER AYDIN (Batman) - Sayın Başkan, söz
istiyorum.
BAŞKAN - Yerinizden, çok kısa; buyurun efendim.
ALAATTİN SEVER AYDIN (Batman) - Sayın Başkanım,
teşekkür ederim bu müsamahanıza ve Sayın Bakanıma da
teşekkür ederim güzel, açıklayıcı bilgilerinden
dolayı.
Ancak, ben, şunu öğrenmek istiyorum: Sayın Bakanım,
tabiî, bu ödeneklerle gidersek, bu hastane onbeş yıla kadar bitmez.
Bakın, 1994 yılında, kâğıt üzerinde, temeli
atılmış gibi gösterilmişti zamanın hükümeti
tarafından ve biz, 1995'te -tabiî, nasip oldu, buraya gelince- durumu izah
ettik, bizden sonra gidip temelini attılar. Biz, bir an önce, bu bölgenin
hastaneye kavuşmasını arzu ediyoruz; çünkü, Batman, yalnız
Batman merkeze değil, çevre bütün illere de hizmet vermektedir,
yaklaşık 1 milyon insana hizmet vermektedir. Hakikaten, büyük bir
ihtiyaçtır. Ödeneğin bir an önce artırılması en büyük
temennimizdir.
Sason'la ilgili "yüzde 65 tamamlanmış" denildi;
ancak, bana daha önce gelen bilgilere göre, yüzde 100'ü tamamlanmış
olması gerekir. Pardon, özür dilerim, Gercüş'ün. Sason
tamamlanmış. İnşallah, kısa sürede personeli de
gönderilecektir.
Bu arada, tabiî, Kozluk'la ilgili bir şey arz etmek isterim. Kozluk
Devlet Hastanesinin, maalesef, dört beş yıldan beri -açık
olduğu halde- kadrolu uzman hekimi yoktur. Batman Devlet Hastanesi
vasıtasıyla, günübirlik olarak veya haftalık olarak uzmanlar gönderilmekte.
Bu da yeterli değildir. Bunu da, burada takdirlerinize arz ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.
Sayın milletvekilleri "Sözlü Sorular" kısmına
ayrılan süre bitmiştir; teşekkür ediyorum.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız.
V. KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
1. İzmir Milletvekili Rifat
Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın;
Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili
Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih
Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya
Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in;
İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;
Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili
Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307,
2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527)
BAŞKAN - 10.01.2001 tarihli 42 nci Birleşimde,
İçtüzüğün 88 inci maddesine göre Komisyona geri verilen Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle ilgili Komisyon
raporu Başkanlığımıza verilmediğinden, teklifin
görüşmelerini erteliyoruz.
Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları
Kurumunun Kuruluş ve İdaresine İlişkin Kanun ile Ceza
Evleriyle Mahkeme Binaları İnşası
Karşılığı Olarak Alınacak Harçlar ve Mahkûmlara
Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu
raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
ediyoruz.
2. Ceza İnfaz Kurumları ile
Tutukevleri İşyurtları Kurumunun Kuruluş ve İdaresine
İlişkin Kanun ile Ceza Evleriyle Mahkeme Binaları
İnşası Karşılığı Olarak Alınacak
Harçlar ve Mahkumlara Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/772) (S. Sayısı: 593) (1)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştı...
SACİT GÜNBEY (Diyarbakır) - Karar
yetersayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - Şimdi, maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Karar yetersayısı yoktur; birleşime 10 dakika ara
veriyorum efendim.
Kapanma Saati: 17.38
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati : 17.50
BAŞKAN :
Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU
KÂTİP
ÜYELER : Hüseyin ÇELİK (Van), Burhan ORHAN (Bursa)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98 inci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
593 sıra sayılı kanun tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
2. Ceza İnfaz Kurumları ile
Tutukevleri İşyurtları Kurumunun Kuruluş ve İdaresine
İlişkin Kanun ile Ceza Evleriyle Mahkeme Binaları
İnşası Karşılığı Olarak Alınacak
Harçlar ve Mahkumlara Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/772) (S. Sayısı: 593) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Tasarının maddelerine geçilmesi oylamasında karar
yetersayısı bulunamamıştı; şimdi oylamayı
tekrarlıyorum.
Oylamayı elektronik cihazla yapacağım ve 3 dakika da süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, tasarının maddelerine
geçilmesi oylamasında karar yetersayısı bulunmuş ve
tasarının maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum efendim:
CEZA İNFAZ KURUMLARI İLE
TUTUKEVLERİ İŞYURTLARI KURUMUNUN KURULUŞ VE
İDARESİNE İLİŞKİN KANUN İLE CEZA
EVLERİYLE MAHKEME BİNALARI İNŞASI KARŞILIĞI
OLARAK ALINACAK HARÇLAR VE MAHKÛMLARA ÖDETTİRİLECEK YİYECEK
BEDELLERİ HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - 6.8.1997 tarihli ve
4301 sayılı Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri
İşyurtları Kurumunun Kuruluş ve İdaresine
İlişkin Kanunun 7 nci maddesinin birinci fıkrası ile ikinci
fıkrasının (c) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"İşyurtları Kurumuna 100 000 000 000 000 TL. (Yüz
Trilyon) döner sermaye tahsis edilmiştir. İhtiyaç halinde bu miktar
Bakanlar Kurulu kararıyla üç katına kadar
artırılabilir."
"c) 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı (1), (2)
ve (3) sayılı tarifelere göre alınan yargı ve noter
harçlarının % 35'i,"
BAŞKAN- 1 inci madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına,
Bolu Milletvekili Sayın İsmail Alptekin; buyurun efendim.
Süreniz 5 dakikadır.
FP GRUBU ADINA İSMAİL ALPTEKİN (Bolu)- Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 593 sıra sayılı ceza
infaz kurumlarıyla ilgili yasa tasarısının 1 inci maddesi
üzerinde Fazilet Partisinin görüşlerini arz etmek üzere
huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu yasa tasarısı,
aşağı yukarı, esas itibariyle 3 madde. Genelini geçen hafta
görüştük, burada partiler görüşlerini ifade ettiler. Bizim, parti
olarak kanaatimiz ve şahsî kanaatim, bu yasa, gecikmiş; ama,
faydalı, zarurî bir ihtiyacı karşılayacak bir yasadır.
Peşinen, öncelikle, yasanın hayırlı olmasını
diliyorum.
Bildiğiniz gibi "cezaevi" ve "tutukevi"
deyince, genelde, toplumda, soğuk bir ifade ortaya çıkar.
Cezaevleriyle ilgili, içeriye girenler, tutuklananlar, mahkûm olanlar, birbirleriyle
görüşürken "Allah kurtarsın" derler ve "Allah
düşürmesin" diye de temennide bulunurlar. Demek ki, cezaevi
şartları, zor şartlar. Bu şartlarda, insanların,
ıslah edilerek topluma kazandırılıp, süresini
tamamladıktan sonra, yine, toplumun içerisine dönmesi gerekiyor.
İşte, bunun için de, iş yurtlarının
kurulmasındaki, çalıştırılmasındaki amaç, hem
ekonomik bir sonuç alınması hem de burada çalışan
insanların, zamanını iyi değerlendirmek suretiyle hem bir
ekonomik katkıda bulunmaları hem de mesleklerini,
sanatlarını icra etmeleri ve bunun yanında, belki de, yoksa,
kendilerinin bir sanat ve meslek sahibi olmak suretiyle topluma geri
dönmeleridir.
Değerli arkadaşlar, insanların boş olmaları,
bir işle meşgul olmamaları, insanın yapısı
itibariyle, büyük çoğunlukla, menfi bazı gelişmelere sebep olur.
İşte, cezaevlerinde de, insanların, geçirecekleri boş
süreler içerisinde, zaman içerisinde, ahlakî yönden ve fizikî yönden, menfi,
hoş olmayan bazı alışkanlıklar kazandıkları
herkesçe biliniyor. İnsan meşgul olursa, üretirse, bir şey
kazanırsa, bir şey yaparsa, o insanın kafasındaki
menfilikler, yanlışlıklar olmaz, o insan, zamanını ve
enerjisini, iyi yolda, doğru yolda harcar.
Şimdi, Türkiye'de -rapora göre- 506 tane cezaevi var. Bunlardan 157
cezaevinde iş yurdu var ve iş yurtlarında da 4 500 kişi
çalışıyor. Cezaevi adedimiz fazla, iş yurdumuz az ve
Türkiye'deki, halen tutuklu ve hükümlülerden bu iş yurtlarından
istifade edenlerin adedi de bize göre bir hayli az. Bunu artırmak
lazım. Hem artırmak hem teknolojisini geliştirmek hem de
konularını artırmak ve böylece, bu iş yurtlarında
çalışan insanların miktarını çoğaltmak, üretimi
artırmak ve topluma faydalı hale getirmek lazım.
Bu iş yurtları, gerçekten, cezaevlerinde çok önemli hizmetler
veriyorlar. İş yurtlarında yapılan imalatlar, üretimler
sağlam, iyi, kaliteli oluyor ve insanlarımız, toplum, bu iş
yurtlarında üretilenleri tercih ediyor. Bana göre, üretimi, kaliteyi
artırırken, yani bu artışları yaparken, bunun topluma
yansımasını da sağlamak lazım. Buralarda teşhir
salonları açmalı, halkın ulaşıp alabileceği
imkânlar sağlanmalı; böylece, üretim daha da artmalı ve
faydalı hale gelmelidir.
BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız lütfen...
İSMAİL ALPTEKİN (Devamla) - Biz, iş yurtları
için ayrılan, teklif edilen 100 trilyon liranın da yeterli
olmadığı kanaatindeyiz. Bu miktarın da Yüce Heyetinizce
artırılması ve yatırımları sağlayacak bir
kaynağın elde edilmesi düşüncesindeyiz ve bu maddenin faydalı
olacağını düşünüyoruz. İnşallah, en iyi bir
şekilde çalıştırılır ve buradaki
insanlarımız için de toplum için de faydalı olur.
Hayırlı olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum.
(FP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.
Doğru Yol Partisi Grubu adına, Denizli Milletvekili Sayın
Mustafa Kemal Aykurt; buyurun efendim.
Sayın Aykurt, süreniz 5 dakikadır.
DYP GRUBU ADINA MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz tasarının 1 inci maddesi,
iş yurtları kurumuna kaynak sağlayan bir madde.
İşyurtları kurumlarına harcanacak döner sermayenin 20
trilyon liradan 40 trilyon liraya çıkarılması, buna kaynak
olarak da, noter ve yargı harçlarının artırılması
ve bunlardan ayrılacak payın yükseltilmesi isteniyor.
Değerli milletvekilleri, tabiî, bizim buna itirazımız
yok. Tabiî ki, cezaevlerinde iş yurtlarının rantabl şekilde
çalışması lazım, buna karşı değiliz.
Cezaevlerindeki şartların da iyileştirilmesi lazım, buna da
karşı değiliz; ama, bir şey söylemek istiyoruz.
Hükümetimizin, cezaevlerinin iyileştirilmesi ve insanca yaşam
şartlarının sağlanması yönünden Meclise sevk
ettiği 3 kanun tasarısına baktığımız zaman,
ortak noktası bu; yani, hayat şartlarının,
standartlarının iyileştirilmesine yönelik teklifi ve
tasarısı.
Değerli milletvekilleri, geçen hafta, bu tasarının tümü
üzerinde yaptığımız konuşmada da ifade ettiğimiz
gibi, sorun, cezaevlerinin iyileştirilmesinden evvel temel sorun, bu
ideolojik kavganın nasıl sona erdirilmesi sorunudur. Sayın
Bakana sual tevcih ettim geçen hafta, dedim ki: "Cezaevindeki
kavganın altında ideolojik amaç mı vardır, yoksa
birtakım masum talepler mi vardır?" Sayın
Bakanımız "sorun ideolojiktir" dedi. Şimdi, sorun
ideolojik olduğuna göre, biz, hangi yasayı getirirsek getirelim,
hangi iyileştirmeyi yaparsak yapalım bu kavga devam edecek; nitekim
ediyor. Af Yasası çıkardık, kavga devam ediyor, eylem devam
ediyor. Cezaevlerini iyileştirici tedbirleri aldık, kavga devam
ediyor, eylem devam ediyor; şimdi bu kanunlar çıkıyor, eylem
devam ediyor. Öyleyse, evvelemirde, cezaevlerinde kaybolan otoriteyi ihdas
etmek lazım; yani, devlet otoritesini, hükümet otoritesini ikame etmek
lazım; başka bir ifadeyle, cezaevlerinin hâkimiyetini, denetimini ve
kontrolünü eşkıyanın elinden almak lazım. Bunu
yapamadığımız müddetçe, ne yaparsak yapalım, bu
ideolojik ve terör amaçlı kavga devam ediyor.
Ben buradan bir defa daha sormak istiyorum ve bilmek istiyorum,
öğrenmek istiyorum. Bu iş öylesine kontrolden çıkmış
ki, yine geçen sefer sorduğum; ama, maalesef, tatminkâr cevap alamadığım
soruyu burada, ilgisi sebebiyle, bir defa daha sormak istiyorum:
Değerli milletvekilleri, cezaevlerinden, her ne sebepse, hata
kimdeyse, kim yorumladıysa, af şümulü dışında olan 500
hükümlü bugün tahliye edilmiş. Bu bir facia, bu bir skandal, bu bir ayıp!..
Bu sorumlu kimdir? Nasıl olmuş da af kapsamı
dışında kalan 500 hükümlü salıverilmiş? Bu insanlar
şu anda nerede; dışarıda mı içeride mi, yakalandı
mı yakalanmadı mı?.. Ben bunu fevkalade ciddî bir endişe
olarak telakki ediyorum ve görüyorum ve Sayın Bakanın cevap vermesini
bekliyorum, öğrenmek istiyorum, hepimiz öğrenmek istiyoruz. Bu 500
kişi nasıl tahliye edildi?
BAŞKAN - Sayın Aykurt, toparlar mısınız
efendim.
MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) - Bunda kasıt var mıdır,
ihmal var mıdır, buna kim sebep olmuştur, işin bedelini kim
ödeyecektir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlarsanız minnettar kalacağım efendim.
Buyurun.
MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) - Sayın Bakanın bunu
açıklaması lazım, bunun Genel Kurula gelmesi lazım.
Sayın Bakanımız, çok zarif bir insan; her yerinden
zarafet ve nezaket akıyor; ama, yaptıkları buna benzemiyor;
yaptıkları iyi değil, doğru değil. Cezaevlerinin
denetimini hükümetin, ele alması lazım. Cezaevlerinin yönetiminin
-bir defa daha söylüyorum- devletin kontrolüne girmesi lazım. Bu
yapılmadığı müddetçe, bu yasalar hiçbir şeye cevap olmayacaktır diyor ve hepinizi
tekrar saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.
Efendim, madde üzerinde 2 adet önerge vardır; okutup, işleme
koyacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 593 sıra sayılı yasa
tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasındaki
"100 000 000 000 000 TL"nin, "200 000 000 000 000 TL"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Yahya
Akman |
Yakup Budak |
Ali
Oğuz |
|
|
Şanlıurfa |
Adana |
İstanbul |
|
|
Kemal
Albayrak |
Mehmet
Özyol |
İsmail
Alptekin |
|
|
Kırıkkale |
Adıyaman |
Bolu |
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 593
sıra sayılı yasa tasarısının 1 inci
maddesinin birinci fıkrasındaki "100 000 000 000 000"un,
"200 000 000 000 000" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
|
Mehmet
Emrehan Halıcı |
Beyhan
Aslan |
Avni
Doğan |
|
|
Konya |
Denizli |
Kahramanmaraş |
|
|
Mihrali
Aksu |
Ali
Halaman |
Mustafa
Kemal Aykurt |
|
|
Erzincan |
Adana |
Denizli |
BAŞKAN - İki önerge aynı mahiyette olduğu için,
birleştirerek işleme koyuyorum efendim.
Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT
(Kırıkkale) - Çoğunluğumuz olmadığından
takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) -
Katılıyoruz.
BAŞKAN - Efendim, beş siyasî parti grubunun vermiş
olduğu, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin kabul
ettiği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir efendim.
Kabul edilen önerge doğrultusundaki değişik şekliyle
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Hayırlı olsun efendim.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri
İşyurtları Kurumunun Kuruluş ve İdaresine
İlişkin Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"İşyurtlarında çalıştırılan
hükümlü ve tutukluların gündelikleri her ayın sonunda verilir."
BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına,
Aksaray Milletvekili Sayın Ramazan Toprak; buyurun efendim.
FP GRUBU ADINA RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Sayın Başkan, Yüce
Meclisin değerli üyeleri; hepinizi Partim ve şahsım adına
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, hukuk devletine yakışan, bir
insan, suç işledikten sonra, bugünün insanî standartları çerçevesinde
cezasını infaz ettirmektir. Zaten, hükümlü olarak devletin elinde
bulunan bir kişi, cezasını, nasıl olsa infaz edecektir.
Cezanın infazında iki husus önceliklidir: Birinci husus,
cezanın, bir şekilde, cezaevlerinde veya bu kapsamda
değerlendirilen yerlerde infazıdır. Diğer hedefiyse, suçlu
kişiyi, tekrar topluma kazandırmanın yollarını
aramaktır, bulmaktır. Geçen hafta, Terörle Mücadele Yasasında
böyle bir adım atıldı ve bir iyileştirme yapıldı,
benzeri iyileştirmelerin, daha farklı boyutlarda yapılması
gereklidir. Şöyle ki: Nasıl olsa, suç işlemiş, hükümlü hale
gelmiş ve cezasını infaz edecek olan kişinin
cezasının nasıl infaz edileceği hususu, bugünkü gelinen
noktada, çağdaş ülkelerde yeniden değerlendirilmektedir. Daha
henüz bizim toplumumuzda, ceza infaz sisteminde henüz
tartışılmayan bir şekilde değerlendirilmektedir
dünyada.
Cezanın infazının en klasik, en ilkel şekli hapis
cezası şeklinde, yani, hürriyeti bağlayıcı ceza
şeklinde cezayı infaz etmektir. Bu, en klasik, en basit ve biraz de
en ilkel şekli. Oysa, bugün, modern hukukta, daha farklı ceza
sistemleri gelişiyor, geliştiriliyor. Nedir bunlar: Hapis cezası
şeklinde tavsif ettiğimiz hürriyeti bağlayıcı cezalara
alternatif ceza sistemleri, bugün modern hukukta tartışılmaya
başlandığı ve uygar ülkelerde öne çıkarıldı.
Henüz, bizim toplumumuzda bu tartışılmıyor. Sadece, mevcut
mevzuatımızda buna yönelik birtakım düzenlemeler var.
Örneğin, mevcut, cezanın nev'ine, niteliğine göre, açık
cezaevlerinde infaz şeklinden tutun, bu tasarıda da
değinildiği şekilde, işyurtlarında çalışma
şeklinde de bir ceza infaz şekli var.
Yine, çok yaygın olarak fiilen icra edildiği şekilde,
adliyelerimizde hükümlüler muhtelif görevlerde istihdam edilmektedir; bunu da
bir anlamda, hürriyeti bağlayıcı cezaya alternatif ceza
kapsamında değerlendirmek mümkün.
Gelinen noktada, kişileri tekrar topluma kazandırmanın
yolu, hapis cezası dediğimiz hürriyeti bağlayıcı
cezalara alternatif ceza sistemlerinin geciktirilmeden yargı sistemimize,
hukukumuza kazandırılması 21 inci Yüzyılın
gereğidir; hukukun geldiği son noktadır. Bu konuların
tartışılmasında öncelikli olmak gerekir. Nasılsa,
cezaevine girmiş bir insanın cezasını infaz etmesi
kaçınılmazdır. O kişiyi tekrar topluma kazandırma
gibi, ıslah gibi bir programınız yoksa, dışarı
çıkardığınız insan, kısa bir süre sonra tekrar
cezaevine dönecektir; yani, sonuç alıcı bir adım
olmayacaktır.
Değerli milletvekilleri, tasarı, bir anlamda, bu konudaki bir
iki ufak boşluğu dolduran, yerinde bir tasarıdır; kabul oyu
vereceğimi ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Toprak.
Şimdi söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubu
adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas
Yılmazyıldız'da.
Buyurun efendim.
Süreniz 5 dakika.
DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, Ceza İnfaz Kurumları ile
Tutukevleri İş Yurtları Kurumunun Kuruluş ve İdaresine
İlişkin Kanun Tasarısının 2 nci maddesi hakkında
söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu maddede, iş yurtlarında üretilen değerlerin
maliyetlerini düşürmek, çalışan hükümlü ve tutukluların
eline geçen gündeliklerin özendirici olmasını temin etmek
bakımından bu gündeliklerinden kesilen yiyecek bedellerinin
kesilmemesi esasını getirmiştir.
Burada, cezaevleri şartlarının iyileştirilmesi,
cezaevinde çalışan kişilerin bazı yetenekler kazanarak
topluma tekrar dönebilmesi konularında yapılan
çalışmaları olumlu karşılıyoruz. Ancak, maalesef,
son birkaç gündür basında yer alan ve bugün Değerli Milletvekilimiz
Sayın Nihan İlgün'ün de ifade ettiği, Tekirdağ,
İstanbul-Silivri'deki cezaevi arsalarının istimlakinin
fahiş bir fiyatla yapıldığı iddiaları, gerçekten,
Adalet Bakanlığı hakkında ciddî kuşkular
uyandırmaktadır. Bu konuların mutlaka
araştırılması ve kamuoyunu tatmin edici bir cevabın
verilmesi gerekir. Özellikle Trakya'da bu kadar çok (F) tipi cezaevi
yapılmasını da anlamak mümkün değildir. Zaten burada
tarım arazilerinin mümbit olması, sanayiin olması...
BAŞKAN - Efendim, siz yoktunuz herhalde, gündemdışı
konuşmaya Sayın Bakan 20 dakika cevap verdi.
İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Sayın Başkan, ben önemli
bulduğum için, bu vesileyle bir daha dile getirmek istiyorum.
BAŞKAN - Ben, Sayın Bakan cevap verdi diye ikaz ettim efendim,
buyurun konuşmaya hakkınız var tabiî.
İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Bu cezaevlerini, özellikle, daha
kıraç alanların bulunduğu, işsizliğin fazla
olduğu yerlerde kurmak belki daha faydalı olabilir; böylece, araziler
boş yere israf edilmemiş olur diye düşünüyorum.
Bu arada, bazı cezaevleri şehir içerisinde kalmış.
Örneğin, Balıkesir Cezaevinin -38 muhtarın imzasıyla
Sayın Bakana da bildirdik- acilen şehir dışına
taşınması ve büyük bir ihtiyaç olan adliye sarayı haline
dönüştürülmesi talebi vardır. Bu konuda Sayın Bakanın
verdiği cevapta, "eğer bütçeye para konulursa bunu
yapacağız" gibi bir ifade vardır. Bunun
hızlandırılmasını istiyoruz. Özellikle, Kepsut gibi
bir ilçemizde, giderek göç veren ve küçülen bir ilçemizde... Hem ekonomiye
katkısı hem istihdam açısından bir ilçe bunu almak
istemekte, diğeri de, artık, huzursuzluk kaynağı
olması hasebiyle, şehir dışına çıkarılmasını
istemektedir. Bu konularda, Sayın Bakanın daha hızlı
hareket etmesini... Örneğin, mümbit topraklar yerine, zaten, böyle talepli
olan yerlerin değerlendirilmesinin faydalı olacağını
düşünmekteyim.
Bunun dışında, bakıyoruz; maalesef, bazı
yasalar için, bakanlar "bu olmazsa istifa ederim, şu olmazsa
şöyle yaparım" diye tehdit etmek... Yani, neredeyse ülkeyi
tehdit etmek, milleti tehdit etmek âdet haline geldi. Son zamanlarda,
Sayın Kemal Derviş de "son şansınız ha, bu
yasaları çıkarmazsanız Türkiye batar" diyerek, milleti
tehdit etmektedir. Ben bunu kınıyorum; ne bu milleti, ne bu Parlamentoyu
tehdit etmeye hiç kimsenin gücü yetmez. (DYP sıralarından
alkışlar) Bu millet hiçbir zaman... Kalkıp da -bir program
olmazsa bir diğer program olur- "bir program olmadı, işte,
batar..." Ne demek batar?! Olabilir, belki siz batarsınız, belki
siz çeker gidersiniz; ama, bu Parlamento burada hep duracaktır, bu
Parlamento bu ülkenin yararına kanunları çıkarmaya devam
edecektir.
"15 günde 15 yasa" diyordunuz; hani, 15 yasanız? 15 gün
değil, 75 gün geçti...
MİHRALİ AKSU (Erzincan) - 30 tane yasa çıktı be!..
İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Derviş'in 15 yasasından
bahsediyorum. Derviş'in bahsettiği 15 yasa nerede? Hâlâ daha
Parlamentoya indiremedi. Ondan sonra, çıkıp "son şans, bu
yasalar çıkmazsa batar..." Bu doğru değil.
Yine bakıyoruz, Bakanlar Kurulunda...
BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız, 2 nci maddeye
bakıyorum "Derviş neresine sığacak" diye;
sığmadı.
İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Sayın Başkan, 2 nci
maddeyle ilgili diyeceklerimi dedim; ama, bir de...
BAŞKAN - Dediyseniz, teşekkür edin, inin kürsüden efendim.
İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Parlamentoyu hedef alan, milleti
tehdit eden...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - ...tehditleri görmezlikten
gelemeyiz. (MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız, teşekkür
ediyorum efendim.
İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Bir milletvekili olarak bunları
kınıyorum. Varsa ihtiyaç olan bir kanun, burada sonuna kadar
tartışır, çıkarırız. Onun için, ben,
Parlamentoya, bu millete daha fazla saygı duyulmasını istiyor, saygılar
sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -Teşekkür ediyorum.
İşte bu sağırlar diyaloğu, biliyor musunuz.
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Sayın Başkan, Sayın
Derviş'ten dolayı kafası fazla karışmışa
benziyor!
İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Derviş, sizin
kafanıza düşecek merak etmeyin, altında
kalacaksınız!..
BAŞKAN - Efendim, istirham ederim, karşılıklı
konuşmayın; her şeye de Derviş Beyi
karıştırmayın, değil mi?!
2 nci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Madde üzerinde verilmiş önerge yok.
2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - 30.6.1934 tarihli ve 2548 sayılı Ceza Evleriyle
Mahkeme Binaları İnşası Karşılığı
Olarak Alınacak Harçlar ve Mahkûmlara Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri
Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin son fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"İşyurtlarında çalıştırılanlar
ile ödeme gücü olmadığı anlaşılanlardan yiyecek
bedelleri alınmaz."
BAŞKAN - Efendim, 3 üncü madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu
adına Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer.
Buyurun Sayın Geçer. (FP sıralarından alkışlar)
FP GRUBU ADINA MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; 593 sıra sayılı
tasarı üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi selamlıyor, saygılar
sunuyorum.
Konuşmama başlamadan önce, kendi seçim bölgem ve memleketim
olan Hatay'da dün başlayan yoğun yağış ve bugün
öğleye kadar süren yağış neticesinde oluşan selin
sebebiyet verdiği maddî ve manevî zarar ve hasardan dolayı sevgili
hemşerilerime geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Aldığımız son duyumlara göre, ölen, hayatını
kaybeden iki vatandaşımıza -İnşallah, can
kaybının artmaması temennisiyle- hemşerilerime Allah'tan
rahmet, yakınlarına başsağlığı temenni
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz tasarının 3 üncü maddesinde, 30.6.1934 tarihli ve 2548
sayılı Ceza Evleri ile Mahkeme Binaları İnşası
Karşılığı Olarak Alınacak Harçlar ve Mahkûmlara
Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin son
fıkrasında bir değişiklik yapılıyor. Mezkûr
yasada, ödeme gücü olup olmaması ilgili mülkî amirlikler tarafından
tespit edilip, ödeme gücü olanlardan bu yiyecek bedelleri alınıyor,
ödeme gücü olmayanlardan alınmıyordu. İşyurtlarında
çalışanlardan yiyecek bedelleri alınırken, bu yeni
düzenlemeyle, ondan vazgeçiliyor; yani, böylece, işyurtlarında
çalışanlar ile ödeme gücü olmayan mahkûmlardan yiyecek bedelleri
alınmayacak. Elbette, bu yeni düzenlemenin gerekçesinde, belki de
işyurtlarında verimin artırılması
amaçlanmıştır. Burada, o işyurtlarında
çalışan mahkûmların meslek edinmeleri ve bunların hak
etmiş oldukları yevmiyelerin ödenmesi ve ayrıca, bunlardan
yiyecek bedelleri alınmaması düzenleniyor. Yine, tekrar, ödeme gücü
olmayan mahkûmlardan da yiyecek bedelleri alınmayacak. Gerçekten, daha
önce de, ödeme gücü olmayan kişilerden yiyecek bedelleri
alınmıyordu; bunun, burada muhafaza edilmesi sevindirici bir olay.
Zaten, Türkiye'de suç işleme oranlarının, kriminal olarak,
ekonomik bunalımların veya birtakım toplumsal olayların
sebebiyet verdiği sıkıntılardan doğduğu da
dikkate alınırsa, burada, mahkûm olmuş ödeme gücü olmayan
vatandaşlarımızdan yiyecek bedellerinin alınmaması iyi
olmakla birlikte, işyurtlarında çalışanlardan
alınmaması da, gerçekten iyi bir düzenlemedir.
Ancak, elbette, şu anda Meclisimizin gündemine gelen yasa
tasarıları ve tekliflerinde, çok mevzî ve kısmî olarak yasalarda
düzenlemeler yapılıyor. Aslında, köklü bir hukuk reformu
yapılması, Türkiye'nin yeni belirlenen sosyoekonomik kimliği
doğrultusunda düzenlemeler yapılması arzu edilen şeylerdi;
ama, elbette, hayat da devam ediyor. Bu arada, böyle mevzî, çok az sayıda
maddelerde düzenlenen yasa değişiklikleri de geliyor. Ben, bu
yasanın hayırlı olmasını temenni ediyorum. Ancak,
zaman içerisinde, tabiî, yurttaşlık derslerinde ve vergi
mükelleflerine yapılan reklamlarda söylendiği gibi, vergilerin,
vatandaşlarımıza baraj, yol, köprü, fabrika olarak dönmesini
temenni ediyoruz. İnşallah, toplumda oluşacak birtakım
sosyal depresyonlar suç işleme oranını artırmaz ve toplanan
vergilerin bir kısmı da, artık, A'dan başlayan, F'ye kadar
gelmiş cezaevlerinin diğer harflere doğru intikalini önler diye
temenni ediyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinize selam ve
saygılarımı sunuyorum. (FP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Geçer.
Doğru Yol Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili
İlyas Yılmazyıldız; buyurun.
DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun
tasarısının 3 üncü maddesi hakkında söz almış
bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu maddede, ödeme gücü olmadığı anlaşılan
hükümlü ve tutuklular ile işyurtlarında
çalıştırılanlardan yiyecek bedeli tahsis edilmemesi, yani,
bir yerde ekonomik yönden desteklenmesi ve çalışmaları
özendirilmiştir.
Bizim, tabiî, asıl, hapishaneye düşenlerin durumunu
iyileştirmemiz önemli; ama, daha önemlisi, insanlarımızın
hapishaneye düşmemesi için uğraşmamız lazım, hapishaneye
düşmeyecek ortamı sağlamamız lazım. Bakınız,
neredeyse son bir haftadır, pek çok yerden -Kepsut'tan, daha bugün,
İvrindi, Korucu'dan, efendim, Çatalca'dan- telefon alıyorum.
Vatandaşlar diyor ki: "Bu hükümet, bir Bakanlar Kurulu
toplantısında tarım kredi faizlerinin yüzde 55'e
indirileceğini, yani, eskisi üzerinden alacağını
söylemişti ve şimdi, bize yazılar geldi, bu faizler yüzde 122,
cezalı olanlar yüzde 185; ödeyelim mi, ödemeyelim mi?" Ne diyeceksiniz?..
Burada, ben, Sayın Bakana, Tarım Bakanına sordum. Herhalde,
tarım...
BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız, ben
şaşırıyorum...
İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Konuyla çok ilgili Sayın
Başkan...
BAŞKAN - Şimdi efendim...
İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Bir müsaade edin... Müsaade edin...
BAŞKAN - Bu konuda, Denizli Milletvekili Sayın Mehmet
Gözlükaya'ya söz verdim. Bırakın o konuşsun; siz, bu
cezaevlerini konuşun.
İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Tamam, bakın, konuyla çok
ilgili...
Şimdi, ödenmediği zaman, bir müddet sonra icra geliyor,
ardından on günlük hapis geliyor. O zaman, herhalde, Sayın Bakan,
çiftçilere özel hapishane yapacak, esnaflara özel hapishane yapacak,
onları da, nasıl olsa borçlarını ödeyemiyorlar, ailesini
geçindiremiyor, onların da karnını doyuracak, belki burada
aldıkları bu harçlıklarla ailesini geçindirecek, gönüllü
girecekler. Onun için bu konuda madem bir kararname sevk edilmiş, bir an
önce bakanlar tarafından imzalanıp yürürlüğe konması
lazım.
Bakın, bu kararname de bir de 1.3.2000 tarihinden itibaren
sırf süresi gelmeyenler için yüzde 55 diyor, vadesi geçenlere ise yüzde
185 ceza devam ediyor, bunun da düzeltilmesi lazım...
BAŞKAN - Efendim, maddeye döner misiniz lütfen.
İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Ben, bu konuda özellikle, Sayın
Bakanımız da, Bakanlar Kurulunun bir üyesi olarak, gelen bu
kararnamenin Sayın Bakanımdan ve diğer bakan
arkadaşlarından, takip edilerek acil imzalattırılması
ve cezaevlerinde...
(Başkan tarafından hatibin mikrofonu kapatıldı)
BAŞKAN - Efendim, mahsus kestim; ama, efendim... Yani maddeye
dönün, istirham ederim.
ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Şimdi geliyor Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Ben de çiftçiyim; ıstırabı biliyorum
efendim; ama, şu hapishanedeki ıstırap daha fazla.
Hiç merak etmeyin Türkiye hapishaneler ülkesi değil efendim,
çiftçiye, esnafa hapishane gelmeyecek.
İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Dolayısıyla, bunun
çıkarılarak vatandaşların hapishaneye düşmesinin
önlenmesini istirham ediyorum.
BAŞKAN - Düşmeyecek, düşmeyecek efendim...
İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Saygılar sunarım. (DYP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Efendim, 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri 4 üncü ve 5 inci maddeyi
okuyacağım, oylatacağım; ama, tasarının tümünün
açık oylamaya tabi olduğunu ıttılaınıza sunarım,
dışarıdaki arkadaşlar teşrif etsinler efendim.
4 üncü maddeyi okutuyorum efendim.
MADDE 4. Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi okutuyorum efendim.
MADDE 5. Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim.
Efendim, tasarının görüşmeleri
tamamlanmıştır.
İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre, lehte Trabzon
Milletvekili Orhan Bıçakçıoğlu. (MHP sıralarından
alkışlar)
Aleyhte söz isteyen var mı efendim? Aleyhte söz isteyip, üzerinde
konuşabiliyorsunuz tabiî.
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Aleyhinde Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Sayın Avni Doğan, oyunuzu belli edecek misiniz
efendim?
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Aleyhte Ali Oğuz
konuşacaklar efendim.
BAŞKAN - Peki efendim.
Sayın Bıçakçıoğlu, buyurun efendim.
3 dakika süreniz var.
ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan ve biraz sonra oylarımızla
kabul edeceğimiz bu kanun cezaevlerinde yatan tüm hükümlü ve tutuklulara
hayırlı olsun diyorum.
Biz bu kanunu görüşmeye 3
Mayısta başladık ve bu kanunun gerek tümü üzerindeki
konuşmalarda gerekse maddeler üzerindeki konuşmalarda, Allah'a
şükür, kanun tasarısının ne getirip ne götürdüğünü bir
tarafa bıraktık ve her konudan bahsettik; cezaevlerinde
işkenceden, elektrik verildiğinden bahsederek, orada görev yapan
infaz koruma memurlarını zan altına soktuk. Bu gibi
şeylerin hiç kimseye bir faydası yoktur; ama, benim, bu kanuna
yapıcı gözle baktığımda görmüş olduğum
birtakım eksiklikler vardır. Bunları da Sayın Adalet
Bakanı ve Değerli Genel Müdürümüz buradayken burada söylemeyi bir
borç biliyorum.
Bu iş yurtları rehabilitasyon merkezleridir; cezaevindeki
insanların sivil hayata geçişinde önemli yer tutar. Bu
işyurtlarında çalışan insanlar, hükümlü ve tutuklular -ki,
Anayasanın 18 inci maddesi buradaki çalışmaları angarya olarak
da görmemektedir- mutlaka Sosyal Sigortalar Kurumuna tabi olarak
çalışmalıdırlar. Adalet Bakanlığının,
Cezaevleri Genel Müdürlüğünün bu konuda bir çalışması
olduğunu biliyorum ve Adalet Bakanlığının, bir ileri
adım daha atarak, işveren payını ödemeye hazır
olduğunu da biliyorum. Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığıyla bu konuda
ortak bir mutabakata vararak, hükümlülerin, burada
çalıştıkları sürede, Sosyal Sigortalar Kurumuna tabi,
işçi statüsünde, en azından asgarî ücret üzerinden primlerinin
ödenmesini, kendi paylarına düşen primleri ödeyemedikleri takdirde,
bunlara borçlanma imkânının sağlanmasını arzu
ediyorum.
Gerekirse, bu işyurtlarına özel sektörü davet etmemiz
lazım; çünkü, buradaki işgücü hem ucuzdur hem de buraya düşen
her meslekten insanın kaliteli işgücü vardır, bunun heba olup
gitmemesi lazım, işyurtlarının tüm cezaevlerinde
yaygınlaştırılması lazım.
Bu konuda benim devamlı düşündüğüm bir şey daha var,
onu da söyleyerek tamamlıyorum Sayın Başkanım. Maalesef,
Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğünün elinde en büyük iş
imkânı, işyurdu bulunan yer İmralı'dır. Malum
kişiye orası tahsis edilmiştir; devletin buradaki trilyonluk
yatırımları heba olmuştur, devletin trilyonluk
yatırımları boşa gitmiştir. Burada çeşitli fabrikalar
vardır, burada besihaneler vardır. Burası, belki Türkiye
genelinde bulunan 506 cezaevinin tamamındaki işyurduna eşit bir
kapasiteye sahiptir; ama, bu kapasite şu anda
kullanılmamaktadır. Oradaki malum kişinin, 2-3 mil açıktaki
Yassıada'ya nakledilmesi ve bu atıl duruma getirilen, atıl
durumda olan, çalışamayan, kapısına kilit vurulan
trilyonluk yatırımları...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Devamla) - Sayın Başkanım,
tamamlıyorum.
...bir an önce mahkûmların hizmetine, Cezaevleri Genel
Müdürlüğünün hizmetine sunmamız lazım diyor, kanunun hayırlı
olmasını temenni ediyorum.
Oyumun kabul olacağını beyan eder, saygılar
sunarım Sayın Başkan. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.
Aleyhte, İstanbul Milletvekili Sayın Ali Oğuz; buyurun
efendim.
Tüzüğe göre aleyhte; ama, Sayın Ali Oğuz üzerinde
konuşacak.
ALİ OĞUZ (İstanbul) - Sayın Başkanım,
değerli arkadaşlarım; müzakere konusu ettiğimiz
tasarının sonuna gelmiş bulunuyoruz. Ben de, bu kanuna
vereceğim oyun rengini belirtmek üzere aleyhte söz almış
bulunuyorum.
Başkanım, daha evvel konuşan arkadaşların
hepsine müdahalelerde bulundu, sadette olmalarını ikaz etti. Ben,
mümkün olduğu kadar, sadetten ayrılmayacağım ve özellikle
de, tasarının çerçevesi içerisinde kalmaya gayret edeceğim.
Arkadaşlarımız, özellikle hukukçu
arkadaşlarımız bilirler ki, cezadan murat, öç almak
değildir; özellikle ıslahtır, oraya gelen insanlara bir
şeyler kazandırmaktır; en azından,
çıktığı zaman bir daha oraya gelmemek üzere kendisini orada
toparlaması, oranın şartları ve orada kendisine telkin
edilen hususlar konusunda bir şeyler kazanmasının teminidir.
Bilhassa, meslek kazandırma hususundaki gayretler fevkalade netice
vermiştir. Orada bulunan kimseler, bir meslek kazanmış ve
çıktıktan sonra da o mesleği bihakkın icra edecek
kapasiteye ulaşmış bulunmaktadırlar.
Patronaj müessesesi, çıktıktan sonra da fevkalade tesirini
icra etmekte ve çıkanları takip ederek, kendilerine iş bulup,
cemiyet içerisinde çaresiz kalmalarını bertaraf edecek şekilde
tedbirleri getirmektedir; Batı âleminde, mümkün olduğu kadar, oraya
girmiş kimselerin, eğer profesyonel suçlu değilse, bir meslek
kazanarak, ailesine, yakınlarına ve mensubu olduğu cemiyete bir
şeyler ilave edecek, kazanç temin edecek ve ona uyumlu olacak şekilde
yaşamalarını temin etmektedir.
Bu kanunun, memleket ve milletimize hayırlı olmasını
ve boşlukları olduğu takdirde, ileride onların ikmaliyle
daha mükemmel hale getirilmesi hususundaki temennilerimi ifade edip,
saygılar sunuyorum efendim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Oğuz.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun
kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme
giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini ve buna
rağmen sisteme giremeyen üyelerin de oy pusulalarını, oylama
için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar varsa, hangi
bakana vekâleten oy kullandığını, oyun rengini, kendisinin
ad ve soyadı ile imzasını taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Ceza İnfaz Kurumları
ile Tutukevleri İşyurtları Kurumunun Kuruluş ve
İdaresine İlişkin Kanun ile Ceza Evleriyle Mahkeme Binaları
İnşası Karşılığı Olarak Alınacak
Harçlar ve Mahkûmlara Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının açık oylamasına 237 sayın
milletvekili katılmış; 222 kabul, 1 ret, 2 çekimser, 12 mükerrer
oyla tasarı kanunlaşmıştır; hayırlı olsun
efendim.
Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin sonuna
yaklaştık.
Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek
için, 10 Mayıs 2001 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum; hayırlı akşamlar diliyor,
teşekkür ediyorum efendim.
Kapanma Saati: 18.42
NOT : ÇEVİRİSİ YAPILAMAYAN
KISIMLAR AYNEN FİLME ALINMIŞTIR.
BİRLEŞİM 98 İN SONU