DÖNEM
: 21 CİLT : 96 YASAMA YILI : 4
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
106 ncı Birleşim
29 . 5 . 2002
Çarşamba
İ
Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Sivas Milletvekili Musa
Demirci'nin, hububat taban fiyatlarına ilişkin
gündemdışı konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Nazif
Okumuş'un, İstanbul'un fethinin 549 uncu yıldönümüne
ilişkin gündemdışı konuşması
3.- Amasya Milletvekili Gönül Saray
Alphan'ın, liselerdeki sorunlara ilişkin gündemdışı
konuşması
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Bursa Milletvekili Ahmet
Sünnetçioğlu'nun (6/1348) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/490)
C)
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS
ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Erzincan Milletvekili Tevhit
Karakaya ve 19 arkadaşının, tarımda ilaç ve hormon
kullanımının kontrolünün araştırılarak gerekli
tedbirlerin alınması amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/289)
V.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYON-LARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
1.- İzmir Milletvekili Rifat
Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın;
Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili
Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih
Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya
Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in;
İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve
İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286,
2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527)
2.- Ceza İnfaz Kurumları
ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve
Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/744) (S.
Sayısı: 786)
3.- Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Anayasa Komisyonu Raporu (1/777) (S. Sayısı: 557)
4.- Devlet Meteoroloji
İşleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/886) (S.
Sayısı:827)
5.- Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı
Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı: 433)
6.- Sosyal Güvenlik Kurumu
Teşkilatının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu
Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç
Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları raporları (1/755, 1/689, 2/699) (S.
Sayısı: 666)
7.- Türkiye İş Kurumunun
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı
ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan
ve Bütçe Komisyonları raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı:
675)
8.- Esnaf ve Sanatkârlar ve
Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun
Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/756,
1/691) (S. Sayısı: 676)
9.- Sosyal Sigortalar Kurumu
Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar
Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları
(1/753, 1/690) (S. Sayısı: 685)
10.- Gümrük
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında 485 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Gümrük
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Hükümlerinin
Değiştirilmesine Dair 541 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/209, 1/228) (S. Sayısı: 861)
11.- Kütahya Milletvekili Emin
Karaa'nın, Avukatlık Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi, İzmir Milletvekili Mehmet Özcan'ın, 4667 Sayılı
Avukatlık Kanununa Ek Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi,
Denizli Milletvekili Salih Erbeyin'in, 1136 Sayılı Avukatlık
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 2.5.2001 Tarih ve
4667 Sayılı Kanunun 97 nci Maddesine Bir Cümle İlave Edilmesine
Dair Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, Avukatlık
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa
Milletvekili Bülent Arınç'ın, 4667 Sayılı Avukatlık
Kanununa Ek Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporu (2/950, 2/877, 2/921, 2/928, 2/944) (S. Sayısı: 864)
12.- Özel Tüketim Vergisi Kanunu
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/988) (S.
Sayısı : 870)
VI.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A)YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Azmi
Ateş'in, KİT'lere ait sosyal tesislere ve sosyal tesislerin
özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun cevabı (7/6994)
2.- Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, MKE'ye ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Savunma
Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu'nun cevabı (7/7001)
3.- Konya Milletvekili Remzi
Çetin'in, ülkemizde faaliyet gösteren yabancı bir firmaya ilişkin
sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun
cevabı (7/7006)
4.- Karaman Milletvekili Zeki
Ünal'ın, Türkiye-İsral ilişkilerine ilişkin sorusu ve Dışişleri
Bakanı İsmail Cem'in cevabı (7/7013)
5.- İstanbul Milletvekili
Bülent Akarcalı'nın, Rusya Federasyonu ve Gürcistan'ın
Ahıska Türklerine yönelik politikalarına ilişkin sorusu ve
Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in cevabı (7/7046)
6.- Karaman Milletvekili Zeki
Ünal'ın, Denizcilik Müsteşarlığında bir
çalışma yürüten Fransız uzmanların kullandıkları
haritaya ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı
İsmail Cem'in cevabı (7/7073)
7.- Karaman Milletvekili Zeki
Ünal'ın, Irak'a uygulanan ambargonun ekonomiye etkilerine ilişkin
sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in cevabı
(7/7076)
8.- Karaman Milletvekili Zeki
Ünal'ın, okullardaki süt dağıtımına ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun
cevabı (7/7081)
9.- Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, ABD'de 11 Eylül saldırısı sonrasında
gözetim altına alınan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına
ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in
cevabı (7/7087)
10.- Amasya Milletvekili Ahmet
İyimaya'nın, Amasya Aydınca Pancar Bölge Şefliğinin
kapatılma nedenine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı
Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun cevabı (7/7101)
11.- Konya Milletvekili Lütfi
Yalman'ın, Türk-Yunan ilişkilerine ve bu konuda hazırlanan bir
rapora ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail
Cem'in cevabı (7/7112)
12.- Adıyaman Milletvekili
Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Hasan Gemici'nin cevabı (7/7125)
13.- Adıyaman Milletvekili
Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin sorusu ve
Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun cevabı
(7/7126)
14.- Adıyaman Milletvekili
Mahmut Göksu'nun, Adıyaman ve bazı ilçelerindeki sanayi sitelerine
yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret
Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun cevabı (7/7127)
15.- Karaman Milletvekili Zeki
Ünal'ın, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda yapılacak
değişiklikte promosyonlarla ilgili düzenlemeye ilişkin sorusu ve
Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun cevabı (7/7157)
16.- Ankara Milletvekili Birkan
Erdal'ın, köylere yapılan araç yardımlarına,
- Kırıkkale Milletvekili
Kemal Albayrak'ın, Kırıkkale-Hacılar Kasabasında
kurulan elektrik santralinin çevreye etkilerine,
- İzmir Milletvekili Rifat
Serdaroğlu'nun, Çevre Kirliliğini Önleme Fonundan Tekirdağ,
Edirne ve Kırklareli'ndeki belediyelere tahsis edilen araç ve makinelere,
- Sakarya Milletvekili Nezir
Aydın'ın, belediyelere yapılan nakit ve araç
yardımlarına,
İlişkin soruları ve
Çevre Bakanı Fevzi Aytekin'in cevabı (7/7130, 7141, 7160, 7163)
17.- Sivas Milletvekili Abdüllatif
Şener'in, Sivas Yurt İnşaatı Projesine ilişkin sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı
(7/7172)
18.- Van Milletvekili Maliki Ejder
Arvas'ın, doğrudan gelir desteği uygulamasına
ilişkin sorusu ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/7222)
19.- Hatay Milletvekili Mustafa
Geçer'in, Hatay İline ayrılan yatırım ödenekleri ve
projelere ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin'in cevabı
(7/7227)
20.- Adıyaman Milletvekili
Mahmut Göksu'nun, Ağrı İlinde yürütülen projelere ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Hasan Gemici'nin cevabı (7/7245)
21.- Hatay Milletvekili Mustafa
Geçer'in, Hatay İline ayrılan yatırım ödenekleri ile
projelere ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü
Yusuf Gökalp'in cevabı (7/7276)
I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te
açılarak iki oturum yaptı.
Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin
Aydın'ın Güneydoğu Anadolu Bölgemizde yoğun olduğu
iddia edilen kaçak elektrik kullanımına ilişkin
gündemdışı konuşmasına, Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanı Zeki Çakan,
İçel Milletvekili Yalçın
Kaya'nın, yaş sebze ve meyve üreticilerinin sorunlarına ve
alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı
konuşmasına da, Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf
Gökalp,
Cevap verdi.
İstanbul Milletvekili Sulhiye
Serbest, Sahil Güvenlik Komutanlığının
çalışmalarına ilişkin gündemdışı bir
konuşma yaptı.
Adalet Komisyonu
Başkanlığının, komisyonda bulunan idam
dosyalarının, 21.12.2000 tarihli 4616 sayılı 23 Nisan 1999
Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla
Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanunun 1 inci
maddesinin (1) numaralı bendi gereğince Başbakanlığa iade edilmek
üzere Meclis Başkanlığına sunulmasına ilişkin
tezkeresi ve ekli liste okundu; dosyaların Başbakanlığa
gönderileceği açıklandı.
Bartın Milletvekili Cafer Tufan
Yazıcıoğlu ve 20 arkadaşının, Avrupa Birliği
ülkelerinde yaşayan Türklerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/288) Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve
öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı.
(10/211, 245, 198, 204) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
Başkanlığının, süre uzatımına ilişkin
tezkeresi okundu; daha önce verilen 3 aylık çalışma süresini
doldurması nedeniyle, İçtüzüğün 105 inci maddesine göre,
28.5.2002 tarihinden itibaren 1 aylık kesin süre verildiği
bildirildi.
Ulaştırma Bakanı
Oktay Vural'ın Japonya'ya yaptığı resmî ziyarete Kocaeli
Milletvekili Meral Akşener'in,
Turizm Bakanı Mustafa
Taşar'ın Ukrayna'ya yaptığı resmî ziyarete Ordu
Milletvekili Sefer Koçak'ın;
İştirak etmelerinin uygun
görüldüğüne ilişkin Başbakanlık tezkereleri,
27 Mayıs 2002 tarihli gelen
kâğıtlarda yayımlanan 870 sıra sayılı kanun
tasarısının 48 saat geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı
ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer işler"
kısmının 12 nci sırasına alınmasına; Genel
Kurulun, 29 Mayıs 2002 Çarşamba ve 30 Mayıs 2002 Perşembe
günleri 14.00-20.00 saatleri arasında çalışmasına; 29
Mayıs 2002 Çarşamba günü sözlü soruların görüşülmemesine;
30 Mayıs 2002 Perşembe günü gündemin 13 üncü sırasına kadar
olan tasarı ve tekliflerin görüşmelerinin saat 20.00'ye kadar
tamamlanamaması halinde, görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışmalara
devam edilmesine ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının
müşterek önerisi, yapılan görüşmelerden sonra,
Kabul edildi.
Plan ve Bütçe Komisyonu ile Kamu
İktisadî Teşebbüsleri Komisyonunda 1'er üyelik için aday olmak
isteyen bağımsız milletvekillerinin yazılı olarak
müracaat etmelerine ilişkin Başkanlıkça duyuruda bulunuldu.
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda açık bulunan ve Doğru Yol
Partisine düşen 1 üyeliğe, Grubunca aday gösterilen Adıyaman
Milletvekili Mahmut Bozkurt seçildi.
Gündemin "Sözlü Sorular"
kısmının:
1 inci sırasında bulunan (6/
1059),
2 nci " " (6/1060),
3 üncü " " (6/1061),
4 üncü " " (6/1062),
6 ncı " " (6/1064),
7 nci " " (6/1065),
8 inci " " (6/1066),
9 uncu " " (6/1067),
10 uncu " " (6/1068),
11 inci " " (6/1069),
12 nci " " (6/1070),
13 üncü " " (6/1071),
15 inci " " (6/1076),
Esas numaralı sözlü
soruların, üç birleşim içerisinde
cevaplandırılmadığından, yazılı soruya
çevrilerek gündemden çıkarıldıkları açıklandı.
16 ncı sırada bulunan (6/1078),
17 nci " " (6/1079),
18 inci " " (6/1080),
19 uncu " " (6/1081),
20 nci " " (6/1083),
21 inci " " (6/1084),
22 nci " " (6/1085),
23 üncü " " (6/1086),
25 inci " " (6/1092),
26 ncı " " (6/1093),
27 nci " " (6/1094),
28 inci " " (6/1095),
29 uncu " " (6/1097),
30 uncu " " (6/1098),
31 inci " " (6/1099),
32 nci " " (6/1103),
33 üncü " " (6/1104),
34 üncü " " (6/1105),
35 inci " " (6/1107),
36 ncı " " (6/1108),
37 nci " " (6/1110),
38 inci " " (6/1111),
39 uncu " " (6/1113),
41 inci " " (6/1116),
42 nci " " (6/1118),
43 üncü " " (6/1119),
44 üncü " " (6/1123),
45 inci " " (6/1124),
46 ncı " " (6/1125),
47 nci " " (6/1126),
48 inci " " (6/1127),
49 uncu " " (6/1128),
50 nci " " (6/1129),
51 inci " " (6/1131),
52 nci " " (6/1134),
53 üncü " " (6/1136),
54 üncü " " (6/1138),
56 ncı " " (6/1142),
57 nci " " (6/1143),
58 inci " " (6/1144),
59 uncu " " (6/1145),
60 ıncı " " (6/1146),
61 inci " " (6/1147),
62 nci " " (6/1149),
63 üncü " " (6/1151),
64 üncü " " (6/1152),
65 inci " " (6/1153),
66 ncı " " (6/1155),
67 nci " " (6/1157),
Esas numaralı sözlü sorular, ilgili bakanlar
Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından ertelendi.
5 inci sırada bulunan (6/1063) esas numaralı
sözlü soruya, Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp,
14 üncü sırada bulunan (6/1072) esas
numaralı sözlü soruya, Çevre Bakanı Fevzi Aytekin,
24 üncü sırada bulunan (6/1087),
68 inci " " (6/1159)
Esas numaralı sözlü sorulara, Devlet Bakanı
Edip Safder Gaydalı,
40 ıncı sırada bulunan (6/1115),
55 inci
" " (6/1139),
Esas numaralı sözlü sorulara, Adalet Bakanı
Hikmet Sami Türk,
Cevap verdi.
Konya Milletvekili Veysel Candan ve 21
arkadaşının, belediyelerin kaynak sorunları ve denetimi
konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesinin (10/136) öngörüşmelerine
bir süre devam edildi.
29 Mayıs 2002 Çarşamba günü, alınan
karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 18.51'de son
verildi.
Yüksel Yalova
Başkanvekili
|
|
Melda Bayer |
Lütfi Yalman |
|
|
Ankara |
Konya |
|
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
II.
- GELEN KÂĞITLAR No.: 151
29 . 5 . 2002 ÇARŞAMBA
Meclis Araştırması Önergesi
1. - Erzincan
Milletvekili Tevhit Karakaya ve 19 Arkadaşının, tarımda
ilaç ve hormon kullanımının kontrolünün
araştırılarak gerekli tedbirlerin alınması
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/289) (Başkanlığa
geliş tarihi : 28.5.2002)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
29 Mayıs 2002 Çarşamba
BAŞKAN : Başkanvekili Yüksel YALOVA
KÂTİP ÜYELER : Lütfi YALMAN (Konya), Melda BAYER
(Ankara)
BAŞKAN -
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106 ncı Birleşimini açıyorum.
Sayın Aslan
Polat, Meclisi yöneten Başkan, biraz önce andığım cümleyi
kullanmadan, talebinizin hiçbir hukukî niteliği yoktur. Önce
"açıyorum" diyeceğim, açılacak; değilse,
talebinizin hiçbir kıymeti olmayacaktır.
ASLAN POLAT
(Erzurum) - Peki Başkanım, toplantı
yetersayısının aranılmasını şimdi istiyorum.
III. - YOKLAMA
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, elektronik cihazla yoklama yapacağım.
Yoklama için 5
dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine
basarak, salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde
elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan
teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise, yoklama pusulalarını, teknik personel
aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, 30 eksiğimiz var; sayın grup
başkanvekillerinin bir önerisi varsa...Dün, iktidar gruplarının
önerisiyle 14.00'e aldık. Yarım saat kaybediyoruz.
İSMAİL
KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan, 14.30...
SALİH KAPUSUZ
(Kayseri) - 15.00 yaparsak arkadaşlar belki gelirler.
BAŞKAN - Sizin
bir öneriniz var mı Sayın Tümen?
AYDIN TÜMEN
(Ankara) - 14.30 olsun.
BAŞKAN -
Sayın Gökbulut, Sayın Aslan, sizin öneriniz?..
NİHAT GÖKBULUT
(Kırıkkale) - 14.30 olsun.
BAŞKAN -
Sayın Güven, 14.30 uygun mudur?
TURHAN GÜVEN
(İçel) - Sayın Başkan, belki yine toplantı
yetersayısını bulamazlar; normal çalışma düzenine
geçelim, belki bulabilirler 30 arkadaş daha.
BAŞKAN -
Buradaki arkadaşlarımızı da
saydığımızda, eksiğimiz 30'un altında.
14.30'da toplanmak
üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.09
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.30
BAŞKAN: Başkanvekili Yüksel YALOVA
KÂTİP ÜYELER: Lütfi YALMAN (Konya), Melda BAYER
(Ankara)
BAŞKAN -
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106 ncı Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
III. - Y O K L A M A
BAŞKAN -
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için 5
dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine
basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde
elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan
teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise, yoklama pusulalarını, teknik personel
aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN -
Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı
ilk söz, hububat taban fiyatları hakkında söz isteyen Sıvas
Milletvekili Musa Demirci'ye aittir.
Buyurun Sayın
Demirci.
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - Sivas Milletvekili Musa Demircinin, hububat
taban fiyatlarına ilişkin gündemdışı
konuşması
MUSA
DEMİRCİ (Sıvas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye'nin ekmek meselesi en önemli meselesidir, bunun için söz aldım. Bu
vesileyle, Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde buğday üretimi, sekiz on yıldır,
yeteri miktarda, 17 000 000, 18 000 000 veya 20 000 000 tona kadar
çıkmıştır; yani açığımız yoktur,
fazlamız var; lâkin, 57 nci hükümet döneminde ilk kez Türkiye'de ekmeklik
buğday sıkıntısıyla karşı karşıya
kalındı. Geçen yıl, hatırlarsınız, bunu ikaz
etmek için, Güneydoğu Anadoluda 50 il ve ilçe ziraat odası, yine
Trakya yöremizde, Tekirdağ İlimizde ziraat odası ve yüzlerce
çiftçi, hep birden haykırdılar "ülke, ileride açlık
sorunuyla karşı karşıya kalabilir, üreticiler olarak biz
bundan mesul değiliz" dediler.
Gerçekten, geçen yıl, bu ikaz nazarı itibara
alınmadığı için, Türkiye, ekmeklik buğdayda
sıkıntı yaşadı. Bunun nedeni, üç yıldır,
enflasyon oranının yüzde 70, yüzde 80 olmasına rağmen,
tabanfiyatların enflasyonun altında olmasıdır; yani,
birinci yıl yüzde 27, ikinci yıl -enflasyonun altında- yüzde 20
olarak tabanfiyat belirlendi. Buna karşılık, girdi
fiyatlarında -mazot, gübre, ilaç ve buna benzer girdilerde-
artış yüzde 100 oldu. En önemlisi de, bazı bölgelerimizde
süneyle mücadele yapılmadı; buğdaylar ekmeklik vasfını
kaybetti ve bu buğdaylar yemlik olarak satıldı. Çiftçiler, üç
sene içerisinde, bu yüzden çöktüler.
Değerli
milletvekilleri, şu günlerde, Adana yöresinde ve Şanlıurfa
civarında arpa ve buğday hasadı başladı. Yine
bazı mahsullerde de hasat başladı, nohut ve mercimek gibi. Hiç
kimse, fiyatın ne olacağını, piyasanın nasıl
şekilleneceğini bilmiyor, şaşkın bir bekleyiş
var. Adana yöresinden ve Şanlıurfa'dan telefon alıyoruz, faks
alıyoruz; işte, Eskişehir'den hepinize gelen, Genel
Başkanlarımıza gelen, fiyatların nasıl teşekkül
edeceğiyle alakalı yazılar var.
Ziraat Odaları Birliğinin yayımlamış
olduğu yayınlar var. Bunların, mutlaka, nazarı itibara
alınmak suretiyle, bir tabanfiyatın belirlenmesi lazım.
Daha önce, piyasa,
Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından düzenleniyordu ve dolayısıyla
bir mesul kuruluş vardı; ancak, Toprak Mahsulleri Ofisi, verilen
mektuplar çerçevesinde, bugün, mesuliyetinin dışındadır.
Sayın Tarım Bakanına, buradan, bu belirsizliği gidermesi
bakımından bazı sorularımız var; bu
sorularımızın cevabını öğrenmek istiyoruz, çiftçiler
öğrenmek istiyor.
Tabanfiyat
açıklanacak mıdır? Açıklanacaksa, ne zaman
açıklanacak? Bunun tarihinin de bir an evvel belirtilmesi lazım.
Tabanfiyat, Bakanlar Kurulu tarafından mı açıklanacak, yoksa
siyasî sorumluluktan kaçıp, bu iş, yine, bürokrasinin insafına
mı terk edilecek? Üç senedir muhalefetin ve tarım
kuruluşlarının önerisi dinlenmedi ve tabanfiyat hep maliyetin
altında verildi. Geçen yıl buğday için 164 000 lira tabanfiyat
açıklandı, bunu arkadaşlarımız biliyor; fakat,
Türkiye'de Toprak Mahsullerinde ortalama fiyat 130 000 ile 135 000 Türk
Lirası arasında oldu. Çiftçinin elinden mahsul çıktıktan
sonra -ister 164 000 liradan olsun, ister 140 000 liradan olsun, ne olursa
olsun- Toprak Mahsulleri Ofisi 235 000-240 000 liralardan bu
buğdayları piyasaya satmaya başladı. Gördüğünüz gibi,
çiftçiler üzerinden hesap yapılmış, kâr edilmiş; ama,
çiftçi ezilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, şu anda dünya fiyatları belli. Şimdi,
çıkıp, dünya fiyatları gibi bazı şeyleri bahane etmek
suretiyle bir şeyler söylenebilir. Burada şunu söylemek istiyorum:
Bizim çiftçilerimizle dünyanın diğer ülkelerinin çiftçilerinin
şartları aynı değildir. O bakımdan, onların
kullandığı girdiler, onların kullandığı her
şey, üretim için kullanılan şeylerin tamamı, bizim
çiftçilerimizin kullandığının en az yarı katından
daha aşağı. Bu bakımdan, bu konuların nazarı
itibara alınması lazım.
Bir örnek vermek
istiyorum: 13 Mayıs 2002 tarihinde Amerika Birleşik Devletlerinde bir
tarım kanunu çıktı...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Buyurunuz Sayın Demirci.
MUSA
DEMİRCİ (Devamla) - Amerika'da çıkan bu kanuna göre, çiftçiler,
yüzde 70 oranında desteklenecek. Sayın Bush, bu kanunu imzalarken
aynen şöyle diyor: "Sayın Amerikan çiftçileri, siz, yalnız
Amerika'yı değil, dünyayı doyurmak zorundasınız. Bunun
için sizi destekliyoruz."
Biz de diyoruz ki,
kendi ülkemizde, kendi insanımızı binbir meşakkatle doyuran
çiftçimizi destekleyelim, bundan imtina etmeyelim. Tütünde, şekerde olan
yanlışlığı hububatta da yaparsak, inanın
yarın ekmek sıkıntısı çekeriz.
Cumartesi ve pazar
günleri, Trakya'yı üç milletvekiliyle beraber gezdik. Gördüğümüz
manzara şudur: Çiftçiler çok sıkıntı içerisinde ve dertli.
Yeterli gübre kullanamamışlar, yeterli ilaç
kullanamamışlar. Gübrenin kullanılmaması, ilacın
kullanılmaması demek, rekoltenin yüzde 50 düşeceği
manasına geliyor.
Çok önemli bir
şey daha söylüyorum; geçen yıl yapılmayan süne mücadelesinin bu
sene uçakla yapılacağı konusunda söz verilmiş olmasına
rağmen, o bölgede yine uçaktan vazgeçilmiş, ilaç köylere
gönderilmiş; bu bakımdan da bir sıkıntı
yaşanacak.
Yine, Edirne'nin
Lalapaşa yöresinde dolu afeti olmuş. Türkiye'nin her tarafında
olabilir. Bu Meclis, 2554 sayılı çiftçilere tohumluk
yardımı yapılmasına ilişkin kanunu iptal etti, iptal
edildi, 2090 sayılı Kanun iptal edildi. Böyle giderse, çiftçilerimiz
hem tohumsuz kalacak hem de desteksiz kalacak.
Bütün bunların
giderilmesi dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum, Sayın
Başkanımıza da söz verdikleri için teşekkürlerimi arz
ediyorum.
Sağ olun
efendim. (SP, AK Parti ve DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ediyorum Sayın Demirci.
Gündemdışı
konuşmaya hükümet adına cevap vermek isteyen Sayın Bakan?.. Yok.
Gündemdışı
ikinci söz, İstanbul'un fethinin 549 uncu yıldönümü münasebetiyle söz
isteyen, İstanbul Milletvekili Sayın Nazif Okumuş'a aittir.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
2. - İstanbul Milletvekili Nazif Okumuşun,
İstanbulun fethinin 549 uncu yıldönümüne ilişkin
gündemdışı konuşması
NAZİF
OKUMUŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; fethinin yıldönümü münasebetiyle huzurlarınızda
bulunduğum İstanbul'un, takvimlerin 29 Mayısı
gösterdiği bu fetih yıldönümünde, özellikle Sevgili Peygamberimizin
övgüsüne mazhar olmuş komutan ve askerlerini, pek tabiî ki, bir kere daha
rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz.
İstanbul'u
fethettikten sonra "Fatih" unvanını ödül olarak milletinden
alan II. Mehmet, hepimizin bildiği gibi, gaye adamı, devlet
adamı ve savaş adamı olmayı başararak, her üçünü de
insanlık âleminin hizmetine sunmuş bir dâhi sıfatıyla
tarihte yerini aldı. İnsanı insan yapan Yüce İslâm'ın
ulvî coşkusundan sapmadan, zamanın ilmine, ilim adamına,
sanatına ve sanat adamına sahip çıkarak ortaçağ taassubunu
yıktı, Rönesans hareketlerinin dahi doğmasına vesile oldu.
Yüksek karakteri, üstün zekâsı ve kabına sığmayan hırs
ve azmiyle, tüm zamanların devlet ve siyaset adamlarına örnek
teşkil edecek muhteşem bir şahsiyet olarak, Türk Milletinin ve
hatta insanlık âleminin medarı iftiharı haline geldi.
Değerli
arkadaşlar, Yüce Türk Milletinin en büyük gurur günlerinden birini, 29
Mayısı, İstanbul'un Fethinin 549 uncu Yıldönümünü idrak
ederken, mutluluk ve üzüntüyü de bir arada yaşıyoruz. Mutluyuz;
çünkü, benzersiz bir Türk destanını, böyle büyük zaferlere
alışık olmanın vakarı içerisinde, neredeyse
sıradan bir yıldönümü gibi yâd edecek kadar alçakgönüllüyüz ve asla
fetih fanatiği değiliz. Ama, bir yandan da üzüntülüyüz; çünkü,
evrensel bir misyon olan evrensel İstanbul barışını
tamamlayabilmiş değiliz.
Doğrusu, bu
zıt duygular içerisinde, günü, sadece hamasi söylemlerle geçiştirmek,
insanın yüreğine sinmiyor. Onun için, mutluluğumuzu bir an için
unutup, üzüntü kaynağımız üzerinde tartışabilmeyi bir
vecibe saydığımı ifade etmek istiyorum.
Bu itibarla,
İstanbul'un Türkler tarafından 1453 yılında
fethedilişinin birinci derecede önemli sonucu hususunda, en azından,
biz Türklerin uzlaşabilmesini, coşkulu kutlamalara tercih ederiz.
Sanırım, uzlaşmamız gereken nokta, bu fethin insanlık
tarihinde açtığı çok özel bu barış sayfasıdır.
Hiç kuşku yok ki, İstanbul'un Türkler tarafından
fethiyle birlikte, ilk defa Doğu ve Batı uygarlıkları uzun
ömürlü bir köprü üzerinde buluşabilmiş, böylece, ilk defa,
çokkültürlü büyük kent hayatı, daha önce ve daha sonra
ulaşılamamış bir hoşgörü ve anlayış
ikliminde şekillenebilmiştir. Başka bir deyişle, Türklerin
eline geçtikten sonraki İstanbul, hem kendisi bir barış merkezi
olmuş hem de en belalı huzursuzluk alanlarına barış taşıyan
kaynak özelliğini taşımıştır. İşte
bugün, Filistin ve Balkanlar, bunun çok ibret verici prototip örnekleridir.
Filistin ve Balkanlar, İstanbul'un fethiyle mayası çalınan
evrensel Türk barışının muhteşem iki tarih
laboratuvarı olarak, dünü ve bugünüyle önümüzde durmaktadır.
Üzüntümüz, millet olarak bütün insanlık adına bu misyonu
tamamlayamamış olmamızdır. Evrensel İstanbul
barışının hâlâ en
mükemmel örnek olarak aşılamaz görünmesi, Türk Milletini
dünyanın düzeninden sorumlu kılan ağır ve sarsıcı
bir gerçektir. Böylesine muhteşem bir barış
çağını örgütleyebilen Türk Milleti, 3 üncü Binyılın
başında, bütün insanlığın umudu olmaya mahkûmdur. Bu
gerçeği, dünyanın ve hatta bizim şimdilik ıskalıyor
olmamız, sorumluluğumuzu değiştirmeyecektir. Bir kere
başardığımızı bir daha başarmak boynumuzun
borcudur; ancak, bu defa, beşyüz yıl öncesinin cihangir yöntemleriyle
değil, bilimin, kültürün, sanatın, ahlakın, hoşgörünün
sistematiğiyle, gerçekten küresel bir insancıllık fethi
şeklinde bu büyük misyonun gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu ise
en kestirme ifadesiyle, şahsî veya millî bencilliği
dışlayan alternatif bir uygarlık yaratmak demektir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
NAZİF
OKUMUŞ (Devamla) - İstanbul'un Fatih Sultan Mehmet Han
tarafından fethiyle açılan, vahşî sömürgeciliğin
saldırısıyla kesintiye uğrayan evrensel Türk
barışının devamını getirebilmek için, bütün
kültürlere saygılı, hakkaniyet ilkesini güç dayatmalarının
yerine koyabilen yepyeni bir uygarlık getirebilmek, bu milletin
çağdaş kızıl elmasıdır. Gerisi sadece hamaset.
Saygılarımla.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Çok
teşekkür ediyorum Sayın Okumuş.
Gündemdışı
konuşmaya hükümet adına yanıt talebi?.. Yok.
Gündemdışı
üçüncü söz, liselerdeki sorunlar hakkında söz isteyen Amasya Milletvekili
Gönül Saray'a aittir.
Buyurun Sayın
Saray. (DSP sıralarından alkışlar)
3.- Amasya Milletvekili Gönül Saray Alphanın,
liselerdeki sorunlara ilişkin gündemdışı
konuşması
GÖNÜL SARAY ALPHAN
(Amasya) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; liseli gençler arasında sıkça görülen
intiharlar nedeniyle, Üsküdar Amerikan Lisesi 1994 mezunu Pınar Gedik'in,
ulusal bir gazetemizin pazar ilavesinde yer alan samimî ve dürüst mektubu,
sadece gençlerin değil, başta anne ve babalar olmak üzere, bizlerin,
Bakanlığımızın, toplumumuzdaki herkesin kendisine
dersler çıkarması gereken nitelikte. Çok etkilendiğim bu
çığlığı Yüce Meclisin huzurlarına
taşımak üzere gündemdışı söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hiç yorum katmadan
aynen okuyacağım. Mektubunda bakın neler söylüyor Pınar
Gedik: "İntiharlara bir suçlu bulma güdüsüyle çeşitli hedefler
seçiliyor. Aile, okul, ruh hastası bir grup genç ya da kendilerine
taktıkları isimlerle satanistler. Sorumluyu uzakta ararken, kimse,
aslında, sorunun burnumuzun dibinde, yaşadığımız
hayatlarda, içinde yoğrulduğumuz düzende olduğunun farkında
değil. Biz, oyuncaklar yerine (a), (b), (c), (d) şıklarıyla
süslenmiş pembe test kâğıtlarıyla geçirdik
çocukluğumuzu. Yeşilliklerde koşmak yerine kurslarda
tebeşir soluyup, dışarıda olmayı hayal ettik. Masal
yerine Osmanlı tarihi okudu annelerimiz yataklarımızın
baş ucunda; ailelerimizin kenardan tezahürat yaptığı
kıran kırana bir yarıştaydık çünkü. Biz,
yarışmayla büyüdük. Yarışmaktan, kazanınca bile
vazgeçmedik. Akıllı çocuklar topluluğu olan
ayrıcalıklı okullarımızda her şeyin en iyisini
öğrenirken, diğerlerini aşağılamaya
başladık. Parasız olana yer olmayan bu okullarda, ailelerin
varlıklarına göre gruplaştık. Aynı üniformaları
giymemize rağmen, etiketler farklıydı. Dışlama, hor
görme sınırsızdı.
Biz,
akıllı ya da çalışkan bir nesil, paranın ve
hırsın içinde şekillendik. Öyle kanımıza işledi
ki kazanma hırsı, kaybetmenin de bir ders olabileceğini unutup,
dünyanın sonu olduğuna inandık. Sıradan hayatları,
hastalıklı bir kedi gibi görüp, sevmekten kaçtık.
Pırıltılı, bol paralı, son model arabalı
hayatlara kavuşabilmek için, bir diğerini hep rakip gördük.
Biz, tüketim
toplumu olarak yetiştik. Giyebileceğimizden fazla giysi aldık.
Üç kuruşa yiyebileceğimiz yemekleri, yarıştan
düştüğümüz sanılmasın diye, on kuruşa satan
şaşaalı restoranlara koştuk.
Sevmeyi
zayıflık bildik. Maddiyatın maneviyatı tuş ettiği
düzen içinde, aşka inanmayan, romantizmden uzak bir nesil olduk.
Mektupların
yerini e-mail'lerin, yüz yüze konuşmaların,
karşısındakinin gözlerinin içine bakmanın ve
dokunmanın yerini chat'lerin aldığı bu devirde, bilgisayar
ekranlarımızı sihirli bir maske gibi geçirdik
suratlarımıza. Külkedisinin, prensin balosu yerine Laila'ya
gittiği, Pamuk Prensesin cücelerin boylarıyla dalga geçtiği bu zamanda
sevgiyi bulamadık, sevgi dolu da olamıyoruz.
Bu hissizlikten
rahatsız olan birkaç genç yürek de yok değil; ama, onlar da, ya çocuk
yaşta mutsuzluğa yenik düşüp bir değişiklik
yapamamanın acısıyla içlerine kapanıyor ya da böyle gelmiş böyle gider deyip,
sistemdeki yerlerini alıyorlar. İnanın bana, 15-16 yaşlarında,
bu çarpık düzenin farkına varmak, o genç insanın
kaldırabileceğinden çok daha ağır bir yük.
Genç ve gelecek
nesilleri tüketen virüs, hepimizin içinde büyüyor. Eğitim sistemimiz de, ona alet olan anne
babalarımız da bunun içinde ve hatta, bu yarışta koşup
hızını alamayan, insanlığını unutup,
başkalarının düzenlediği Matrixvari hayatları
yaşamakta olduğunu göremeyen bizler de bunun içindeyiz. İçimizde
doymayan bir açlık var.
Biz, içimizde
sürekli tınlayan boşluğu kuştüyü yastıkla boğar,
suratımıza karakalemle gülücükler çizeriz. Biz, maalesef, küçük
şeylerden mutlu olamayacak ve büyük şeylerden de çabucak
sıkılacak kadar, dikkatsizce yetiştirilmiş, tüketilmiş
bir nesiliz." Böyle yazmış Pınar.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bir düşünün
bakalım, bu neslin hesabını kim ya da kimler verecek?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
GÖNÜL SARAY ALPHAN
(Devamla) - Kaç tane küçük omuz bu yükün altından kalkabilecek? Yolda
yürürken ezdiği karıncaya üzülen insanlarımız yok mu oluyor?!
Yüzyıllardır övünegeldiğimiz, tok iken acın halinden
anlayabilen, paylaşımcı millet geleneğimize neler oluyor?!
Köy enstitülerini,
halkevlerini, partilerin kadın ve gençlik kollarını, yüksek
meslek teknik okullarını, öğretmen okullarını kapatan zihniyetlerin,
oluşturduğu yeni eğitim düzeni nedeniyle, bu gençlere ve bu
toplumumuza en azından bir özür borçlu olduklarını
düşünüyorum. Evet, bu kişileri yargı önüne çıkarmakta
güçlüklerimiz var; ancak, sık sık demeç vermekten çok hoşlanan
bu insanların, zamane gençlerinin davranış
kalıplarını sorgularlarken, aynayı bir de kendi yüzlerine
çevirerek birkaç soru da kendilerine sormaları dileklerimle, Yüce Meclisi
sevgiyle selamlıyorum. (DSP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkürler Sayın Saray.
Takdir sizin
Sayın Bakanım...
Sayın Ali
Oğuz, ben, size memnuniyetle demin söz vermek isterdim. Sayın Nazif
Okumuş'un İstanbul'un fetih yıldönümüne ilişkin
görüşlerine katıldığınızı ifade ediyorsunuz.
Ekranda herhangi
bir talebi göremediğim için, o nedenle geçiştirdim. Bunu da böylece
duyurmuş oldum.
ALİ OĞUZ
(İstanbul) - Sayın Başkan, size ulaşamadım; el
kaldırdım görmediniz efendim.
BAŞKAN -
Efendim, yerinden, kısa açıklama talebinin ekranda olması
asıl olduğu için... Ben, buraya baktım, hatta, grup başkanvekillerinden
de böyle bir talep olsaydı, böylesi önemli bir günde söz vermeyi görev
sayardım. Neyse... Duyurmuş oldum. Nazif Okumuş'un dileklerine
siz de katılıyorsunuz.
ALİ OĞUZ
(İstanbul) - Teşekkür ederim.
AHMET ÇAKAR
(İstanbul) - İstanbul'un fethine bir gündemdışı
konuşma yetmez Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gayet
tabiî, yetmez...
AHMET ÇAKAR
(İstanbul) - Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
tarafından kutlanması gerekir Sayın Başkan; yani, bu kadar
basit geçiştirilmemesi gerekir; bir gündemdışı
konuşmayla sınırlandırılması mümkün değil.
BAŞKAN -
Katılırım... Teşekkür ediyorum.
Başkanlığın
Genel Kurula diğer sunuşları vardır.
Sözlü soru
önergesinin geri alınmasına dair bir önerge vardır; okutmadan
önce, Divan Kâtibi arkadaşımın sunuşları oturduğu
yerden okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Önergeyi
okutuyorum:
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. - Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlunun
(6/1348) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına
ilişkin önergesi (4/490)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin sözlü
sorular kısmının 181 inci sırasında yer alan (6/1348)
esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini
saygılarımla arz ederim.
23.5.2002
Ahmet
Sünnetçioğlu
Bursa
BAŞKAN - Sözlü
soru önergesi geri verilmiştir.
Meclis
araştırması önergesi vardır; okutuyorum:
C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya ve 19
arkadaşının, tarımda ilaç ve hormon
kullanımının kontrolünün araştırılarak gerekli
tedbirlerin alınması amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/289)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Almanya'ya ihraç
edilen sebze ve meyve ürünlerinin laboratuvar analizleri sonunda insan
sağlığına zararlı maddeler
taşıdığı gerekçesiyle iade edilmesiyle başlayan
ve halen kamuoyu gündeminde devam eden hormonlu meyve ve sebze
tartışmaları, ülke tarımına ve ihracatımıza
büyük zarar vermektedir.
Şubat 2001
kriziyle büyük bir kayba uğrayan sebze ve meyve üreticilerimiz tam bir
panik içindedir; çünkü, ne içerde ne dışarıda
pazarlayamadığı için ürettiği malı elinde
kalmaktadır.
Öte yandan,
tüketiciler de ülke içinde üretilen meyve ve sebzeye karşı şüphe
ve endişeyle bakmaktadırlar.
İster üretici
ister tüketici açısından olsun, sonuçta, ülkemiz ekonomisi
açıkça zarar görmektedir. Bu iç veya dış rekabete dayalı
bir spekülasyon ise, yine ülke ekonomisine darbe vuran haksız rekabetin
önlenmesi gerekmektedir.
Sorumlu
makamların konuyla ilgili aydınlatıcı açıklama
yapmadığından, kamuoyu büyük bir tedirginlik içindedir.
Konunun Yüce Meclis
tarafından araştırılması ve gerekli tedbirlerin
alınmasında mutlak bir zaruret vardır.
Anayasa ve
İçtüzük gereğince, hormonlu meyve ve sebzelerin üretimi, kontrolünün
araştırılması ve gerekli tedbirlerin alınması
hususunda Meclis araştırması açılmasını arz ve
teklif ederiz. 14.5.2002
1- Tevhit Karakaya
(Erzincan)
2- Nurettin
Aktaş (Gaziantep)
3- Ali Sezal
(Kahramanmaraş)
4- Şükrü Ünal
(Osmaniye)
5- Akif Gülle
(Amasya)
6- Mustafa Baş
(İstanbul)
7- Hüseyin Kansu
(İstanbul)
8- Avni Doğan
(Kahramanmaraş)
9- Zeki Ergezen
(Bitlis)
10- Sait Açba
(Afyon)
11- Azmi Ateş
(İstanbul)
12- Osman Aslan
(Diyarbakır)
13- İlyas
Arslan (Yozgat)
14- Sabahattin
Yıldız (Muş)
15- Salih Kapusuz
(Kayseri)
16- Ahmet Nurettin
Aydın (Siirt)
17- Özkan Öksüz
(Konya)
18- Mahmut Göksu
(Adıyaman)
19- İsmail
Alptekin (Bolu)
20- Mehmet Çiçek
(Yozgat)
Gerekçe:
Türkiye'nin
Almanya'ya ihraç ettiği yeşil biberlerde 4 Aralık 2001 tarihinde
örnek alınarak yapılan analizlerinde "meta midofos"
adlı etken maddeyi içeren tarım ilacı kalıntısına
rastlandığına dair haber basında yer
almıştır.
Ayrıca, 15
Ocak 2002 tarihinde İngiltere Tarım İlaçları Güvenliği
Direktörlüğünün uyarısında, Türkiye'den ithal edilen biberlerde
söz konusu etken madde kalıntısının maksimum
sınırının 11 kat üzerinde olduğunun tespit
edildiği bildirilmektedir. Direktörlük, Türkiye'den gelen bütün biberlere
sıkı denetim istediği yazısında ihracatçı
firmaları uyarmış bulunmaktadır.
Tarımsal
ilaçlı veya hormonlu üretilen sebze ve meyvelerin ihraç edilmesi halinde
sıkı kontrol edilerek, tüketilmesi önlenmektedir; ancak, iç piyasada
tüketilen meyve ve sebzelerde sağlık açısından yeteri kadar
denetimi yapılmamaktadır. Bu kontrolsüzlük ise kamuoyunda
şüpheyle karşılanmakta ve çeşitli kuşkulara sebep
olmaktadır. Meyve ve sebze üretimindeki bu kuşkular, toplumumuzda,
ekonomik, sosyal sorunları da beraberinde getirmektedir.
Hormon
tartışmasının faturası ise, halka, üreticiye ve esnafa
çıkmaktadır. Hormon tartışması sonunda üreticilerin
elinde kalan milyarlarca liralık ürün çürümeye terk edilirken, tüketici,
meyve ve sebzenin yanına yaklaşmak istememektedir. Meyve ve sebze
satışları son günlerde yüzde 50'ye varan oranda
düşmüştür. Bu ise, çok yönlü ekonomik bir kayıptır.
Meyve ve sebze
üretiminin çok önemli bir kısmının gerçekleştiği
Akdeniz Bölgesindeki üreticiler perişan durumdadırlar. Üreticiler,
dertlerini anlatacakları bir makam, seslerini duyuracakları bir
sorumlu aramaktadırlar.
Hormon kullanılmadığı
ve iriliğinin çeşit özelliğinden kaynaklandığı
bilim adamları tarafından ifade edilen çilekte ise durum daha da
vahim. Milyarlarca liralık çilek tarlaya çürümeye terk edilmiş
durumdadır. Bu ise, millî ekonomiye büyük zarar vermektedir.
Öte yandan hormonla
beraber ülke ekonomisine zarar veren, sebze ve meyvede kullanılan
tarım ilaçlarının denetimsizliği sebebiyle tarımsal
ilaç kullanımı ve satımı gerçekten, halk
sağlığı için tehlike arz etmektedir. Hormon ve tarım
ilaçları konusunda ortaya atılan iddiaların ne kadarı
doğru ne kadarı yanlış ve ekonomimize verdiği
zararın araştırılıp açıklığa
kavuşturulmasında zaruret vardır.
Hormon
tartışmaları bir ticarî komplo mudur? Yoksa kamuoyunun
bilmediği gerçekler mi bulunmaktadır?
Tarımda
kullanılan ilaçlar ve hormon tartışmaları sebze ve meyve
ihracatımızı olumsuz etkilemiştir. Bazı komşu
ülkelerin ihracatını ise artırmıştır. Türk meyve
ve sebze ihracatının önünü tıkayan bu durumun çok kısa
sürede giderilmesinde zaruret vardır. O sebeple, tarım ilaçları
ve hormon tartışmalarına bir
son vermek ve kamuoyunda beliren şüphe ve endişeleri gidermek
için tarım ilaçları ve hormon konusunda Yüce Meclisin
araştırma açmasında zaruret vardır.
BAŞKAN -
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde
yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soruları
görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
Önce, yarım
kalan işlerden başlayacağız.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1. - İzmir Milletvekili Rıfat
Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın;
Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili
Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih
Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya
Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in;
İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42
Arkadaşının; Zonguldak
Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay
Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325,
2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527)
BAŞKAN -
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde değişiklik
yapılmasına dair İçtüzük tekliflerinin görüşülmeyen
maddeleriyle ilgili komisyon raporu Başkanlığa
verilmediğinden, teklifin müzakeresini erteliyoruz.
Ceza İnfaz
Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu
Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
2. - Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri
Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/744) (S. Sayısı: 786)
BAŞKAN -
Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
3. - Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu
(1/777) (S. Sayısı : 557)
BAŞKAN -
Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir
Devlet Meteoroloji
İşleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
4.- Devlet Meteoroloji İşleri Genel
Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/886) (S. Sayısı:827)
BAŞKAN -
Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir
Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı
Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili
tasarının müzakeresine başlayacağız.
5.- Kamu Kurum ve Kuruluşlarının
Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53)
(S. Sayısı: 433)
BAŞKAN -
Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
Sosyal Güvenlik
Kurumu Teşkilatının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu
Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısının müzakeresine başlayacağız.
6.- Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri
Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal
Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kurulması ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı: 666)
BAŞKAN -
Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
Türkiye
İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu
Tasarısının müzakeresine başlayacağız.
7.- Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı:
675)
BAŞKAN -
Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
Esnaf ve
Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kurumu Kanunuyla ilgili tasarısının müzakeresine
başlayacağız.
8.- Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer
Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu,
Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı:
676)
BAŞKAN -
Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
Sosyal Sigortalar
Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili
tasarısının müzakeresine başlayacağız.
9.- Sosyal Sigortalar Kurumu
Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar
Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/753, 1/690) (S. Sayısı: 685)
BAŞKAN -
Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
Gümrük
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında 485 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının
müzakeresine başlayacağız.
10.- Gümrük Müsteşarlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında 485 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Gümrük Müsteşarlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Hükümlerinin
Değiştirilmesine Dair 541 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/209, 1/228) (S. Sayısı: 861)
BAŞKAN -
Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
Avukatlık
Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin müzakeresine
başlayacağız.
11.- Kütahya Milletvekili Emin Karaa'nın,
Avukatlık Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi,
İzmir Milletvekili Mehmet Özcan'ın, 4667 Sayılı
Avukatlık Kanununa Ek Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi,
Denizli Milletvekili Salih Erbeyin'in, 1136 Sayılı Avukatlık
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 2.5.2001 Tarih ve
4667 Sayılı Kanunun 97 nci Maddesine Bir Cümle İlave Edilmesine
Dair Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, Avukatlık
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa
Milletvekili Bülent Arınç'ın, 4667 Sayılı Avukatlık
Kanununa Ek Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporu (2/950, 2/877, 2/921, 2/928, 2/944) (S. Sayısı: 864)
BAŞKAN -
Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
870 sıra
sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı ve Plan ve
Bütçe Komisyonu raporunun müzakerelerine başlıyoruz.
12.- Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı ve
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/988) (S. Sayısı : 870) (1)
BAŞKAN -
Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu 870
sıra sayısıyla bastırıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen arkadaşlarımın isimlerini kaydettim.
İlk olarak,
Anavatan Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Aydın
Ayaydın konuşacaklardır.
Buyurun Sayın
Ayaydın. (ANAP sıralarından alkışlar)
ANAP GRUBU ADINA
AYDIN A. AYAYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı üzerinde
Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu
vesileyle, şahsım ve Anavatan Partisi Grubu adına hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Görüşülmekte
olan 870 sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu
Tasarısıyla getirilen Özel Tüketim Vergisi, esas itibariyle, belirli
mal gruplarının vergilendirildiği, imalat ve ithalat
aşamasında alınan tek aşamalı, az sayıda
yükümlüsü olan, yönetimi kolay bir vergi biçimidir. Bu tasarı
yasalaştığı takdirde, 1 Ağustos 2002 tarihinden
itibaren, Özel Tüketim Vergisi vergi sistemimizdeki yerini alacaktır.
Hükümetten gelen tasarıda 1 Temmuz olan yürürlük tarihî, Plan ve Bütçe
Komisyonunda 1 Ağustos olarak değiştirilmiştir.
(1) 870 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Ayrıca, bu
tasarının geçici 2 nci maddesi, kanunun yayımı tarihinde
yürürlüğe girecek; böylece, ikinci el binek otomobillerde Taşıt
Alım Vergisi uygulamaları yürürlükten kalkacaktır.
Özel Tüketim
Vergisi, uzun vadeli strateji ve Sekizinci Beş Yıllık
Kalkınma Planımızda yer alan maliye politikası
çerçevesinde, vergi sisteminin basite indirgenmesi, toplumun her kesimince
anlaşırlığının sağlanması, yeterli ve
etkin belge düzeninin sağlanması, sistemin otokontrol
mekanizmalarının geliştirilerek vergi kayıp ve kaçaklarının
asgariye indirilmesi ile verginin tabana yayılmasında önemli vergi
araçlarından biri hüviyetini taşıyacaktır.
Özel Tüketim
Vergisiyle vergi idaresinin hizmet ve denetim gücünün
artırılması ve tam otomasyon projesine entegrasyon daha da
hız kazanacaktır.
Özel Tüketim
Vergisi sayesinde, yeniden yapılanma sürecinde, malî disiplin için birden
fazla fon ve vergi çeşitlenmesinin ortadan kaldırılması ve
dolayısıyla bütçedışı fonların denetiminde
etkinlik sağlanması, şeffaf, izlenilebilir vergi stratejilerinin
geliştirilmesi hız kazanmış olmaktadır.
Özel Tüketim
Vergisi, Helsinki Zirvesi sonrasında Avrupa Birliğinin tüm aday
ülkelere yönelik olarak belirlediği Kopenhag siyasî kriterlerine uyum
hedefi doğrultusunda, Avrupa müktesebatıyla entegrasyon sürecinde,
Birliğin vergi mevzuatıyla uyumda önemli rol oynayacak vergi araçlarından
biri sıfatını taşıyacaktır.
Özel Tüketim
Vergisi, imalat ve ithalat aşamasında faaliyette bulunan tekel ve
sigara fabrikaları, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına
bağlı kuruluşlarla ilişkisi olan işletmeler, otomotiv
sektörü, dayanıklı tüketim malı imal ve ithal eden
işletmeler ve buna benzer işletmeleri doğrudan etkileyecektir.
Bu verginin temel
amacını, dolaylı vergiler alanında sadeleştirme
yapılarak, vergilemede basitliğin sağlanması ve Avrupa
Birliği dolaylı vergi sistemiyle uyumlaştırma olarak ifade
etmek mümkündür.
Dolaylı
vergilerde sadeleştirme, KDV'den sonra ikinci bir aşamadır.
Ülke-mizde, 1985 yılının başında KDV uygulaması
başladı; ikinci aşama olarak da, Özel Tüketim Vergisiyle
dolaylı vergilerdeki bu dağınıklık ortadan
kaldırılıp, sağlıklı bir yapı
oluşturulması hedeflenmektedir.
Özel Tüketim
Vergisinin yasalaşarak yürürlüğe girmesi, gerek dolaylı vergi
sistemimizin Avrupa Birliği dolaylı vergi sistemiyle
uyumlaştırılması ve gerekse dolaylı vergi
sistemimizdeki dağınıklık ve karmaşıklığın
giderilmesi yönlerinden faydalı olacaktır. Ancak, ekonominin ve
özellikle reel sektörün içerisinde bulunduğu sıkıntılar göz
önünde bulundurularak, ÖTV Tasarısının ilave bir vergi yükü
getirmemesine dikkat etmek gerekmektedir.
Bu arada, en önemli
nokta da, günün şartlarına ve Avrupa Birliği vergi
mevzuatına uyum sürecinde esas olanın vergi yükünün
dağılımı olduğu unutulmamalıdır. Yani, esas
hedef, vergi yükünün dağılımında Avrupa Birliği
ülkeleri standardını yakalamak olmalıdır.
Özel Tüketim Vergisi,
gerçekten, söylendiği gibi, ekvergi getirmiyor diye-biliriz. Örneğin,
şu anda yüzde 26 KDV'ye tabi tutulan bir beyaz eşya alan tüketici,
Özel Tüketim Vergisi yasalaştıktan sonra yüzde 18'i KDV, yüzde 6,7'si
ÖTV olmak üzere, yüzde 25 civarında vergi ödeyecektir. Özel Tüketim
Vergisi, KDV Kanununa göre KDV matrahına dahil edilecek; yani, tüketici,
ödemiş olduğu Özel Tüketim Vergisinin ayrıca KDV'sini de
ödemiş olacaktır. 100 liralık bir mal, yüzde 6,7 ÖTV'yle, toplam
106,7 lira olacak, buna, yüzde 18 KDV uygulandığında 125,9 lira
olacaktır. ÖTV, eskisine göre bu aşamada önemli bir yük
getirmeyecektir; ancak, önümüzdeki yıllarda Özel Tüketim Vergisi
oranlarına yapılması muhtemel küçük artışlar daha yüksek
katsayılarla tüketiciye yansıyabilecektir. Bu durumda vergiden daha
fazla vergi alınmış olacaktır. Bu nedenle, Özel Tüketim
Vergisinin KDV matrahına dahil edilmesini; yani, vergiden vergi
alınmasını önleyecek bir değişikliğin
yapılması gerekmektedir.
Tasarıya göre,
Bakanlar Kurulu, (I) sayılı listedeki mallar için belirlenen
tutarları 2 katına kadar artırmaya ya da sıfıra kadar
indirmeye yetkili olacaktır. Bu malların tamamı veya bir
kısmı için oransal vergi uygulanabilecektir. (II) sayılı
listedeki tütün mamullerinin vergisini yüzde 50, diğer mamullerin vergisini
ise 4 katına kadar artırmaya ya da bu rakamları yarıya
indirmeye Bakanlar Kurulu yetkili kılınmaktadır. Aynı
şekilde, (IV) sayılı listedeki mallar için belirlenen oranlarda
Bakanlar Kurulunca indirim yapılmasına imkân tanınmaktadır;
ancak, Bakanlar Kuruluna verilen oranları artırma ve indirme yetkisi
geniş aralıklı bir yetki olmuştur. Bu oranın bu
şekilde geniş değil daha sınırlı
tutulmasının daha yerinde olacağını ifade etmek
istiyorum.
Bu tasarıya
göre, akaryakıt ürünleri, kolalı gazozlar, alkollü içecekler, tütün
mamulleri ve diğer mallarda Özel Tüketim Vergisinin mükellefi,
bunları imal edenlerdir. Tasarıda ekli (II) sayılı listede
taşıt araçlarından kayıt ve tescile tabi olmayanlarda
verginin mükellefi, bu malları imal edenler olup, kayıt ve tescile
tabi taşıt araçlarında ise, bu malları ilk edinenler
olacaktır. Özel Tüketim Vergisi uygulamasıyla, imalatçılar,
malın Türkiye'ye serbest girişini sağlayanlar ya da bu
malların müzayede yoluyla satışını
gerçekleştirenler Özel Tüketim Vergisi mükellefi olacaklardır.
Tek aşamada
alınan bir vergi olması nedeniyle, mükellef sayısının
oldukça az olması beklenmektedir. Özel Tüketim Vergisi mükellefinin,
tahminen 1 500 civarında olması beklenmektedir. Özel Tüketim Vergisi Yasasıyla,
otomotivde, kayıt ve tescile tabi taşıtların ilk ediniminde
alınan Taşıt Alım ve Ek Taşıt Alım Vergisi,
lüks olarak kabul edilmeyen ve silindir hacmi düşük olan otomobillerin
ikinci el satışında da uygulanmakta olan Taşıt
Alım Vergisi ile Çevre Fonu, yurtdışı
çıkışlarında alınmakta olan Toplu Konut Fonu
yürürlükten kalkacaktır. Sigara ve alkollü içeceklerde, ek vergi, Tütün
Fonu, Malul, Şehit, Dul ve Yetimler Fonu, Eğitim, Gençlik ve Spor,
Sağlık Hizmetleri Vergisi ve Federasyonlar Fonu; akaryakıt ürünlerinde,
Akaryakıt Tüketim Vergisi, Savunma Sanayii Destekleme Fonu, Akaryakıt
İstikrar Fonu, petrolün rafineri çıkışında
vergilendirilmesiyle ilgili düzenlemeler yürürlükten
kaldırılmış olacaktır.
Yeni düzenlemeyle
birlikte, Katma Değer Vergisinde yüzde 26 ve yüzde 40'lık tarife tamamen
yürürlükten kalkacak, bu gruba giren mallara uygulanan yüzde 18, yüzde 8 ve
yüzde 1'lik 3 ayrı KDV oranı yeni dönemde uygulamada kalacak ve
bunlardan, değişik oranlarda Özel Tüketim Vergisi
alınacaktır; yani, KDV'de uygulanan 5 ayrı tarife 3 tarifeye
inecektir. Halen yaş ve ağırlığına göre
vergilendirmeye tabi tutulan otomobillerde, motor silindir hacmine göre
vergilemeye geçilirken, bu alanda vergi kaybı olmaması için, mevcut,
Taşıt Alım, Ek Taşıt Alım, Çevre Fonu ve yüzde
7'nin üzerindeki KDV'ler aynen ÖTV'ye dönüşecektir. KDV oranı yüzde
26'dan yüzde 18'e düşecek olan beyaz ve elektronik eşyada yüzde 6,7
Özel Tüketim Vergisi uygulanacaktır.
Benzin
türevlerinden biri olan tiner ve benzeri çözücüler ile boya ve kimya sanayiinin
önemli bir hammaddesi olan solventten çok düşük oranda vergi
alınmaktadır. Bu yüzden de solventin fiyatının benzine göre
çok ucuz kalması, bu maddenin benzine katılarak haksız kazanç
sağlanmasına yol açmış, ayrıca, otomobillerde de
onarılması çok pahalı hasarlara neden olmuştur. Yeni
düzenlemeyle, haksız kazancın önüne geçebilmek amacıyla, bu
benzin türevlerine Özel Tüketim Vergisi getirilmiş ve böylece, vergili
fiyatı yükseltilmiştir. Ancak, Özel Tüketim Vergisinde, bir
istisnayla, solventin boya ve kimya sanayiinde kullanılması halinde,
ödenen verginin mahsubu mümkün olabilecektir. Bu sayede, boya sanayiinde
faaliyette bulunanların vergiden olumsuz şekilde etkilenmesinin önüne
geçilerek, ihracata yönelik üretimde, maliyet girdilerinden dolayı
uluslararası rekabet şansını kaybetmesi engellenmiş
olacaktır.
Özel Tüketim
Vergisi bazı istisnaları da beraberinde getirmektedir. Bunlar,
ihracat ve diplomatik istisnaların yanı sıra, Millî Savunma
Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil
Güvenlik Komutanlığı ve Millî İstihbarat Teşkilatının
ihtiyacı için bu kuruluşlara yapılan akaryakıt ürün
teslimleridir.
Ayrıca,
Türkiye'ye, geçici ve belirli bir süre çalışmak, tetkik ve tahsilde
bulunmak için gelen -Türkiye gümrük bölgesi dışında
yerleşik- kişilerce beraberinde getirilerek, Türkiye'de serbest
dolaşıma girişi sağlanan taşıtlar, Özel Tüke-tim
Vergisinin getirdiği istisnalardan kabul edilmektedir.
Yine,
tasarının (IV) sayılı listesinde yer alan malların
özel bütçeli dairelere, il özel idarelerine, belediyelere, köylere ve
bunların oluşturdukları birliklere bedelsiz tesliminde, uçak ve
helikopterlerin Türk Kuşu ve Türk Hava Kurumu tarafından ilk
ediniminde, yelkenli teknelerin ise, Türkiye Yelken Federasyonuna kayıt
edilmek ve yelken numarası alınmak kaydıyla, ilk edinimde Özel
Tüketim Vergisi istisnası getirilmektedir.
Lüks olduğu
halde Özel Tüketim Vergisine tabi olmayan ürün yoktur; ama, lüks kabul
edilmesine rağmen yüzde 6,7 oranında Özel Tüketim Vergisine tabi olan
ürünler vardır. Buzdolabı, televizyon, çamaşır makinesi
gibi ürünleri bu sınıftan mütalaa etmek mümkündür.
Bu tasarıyla,
16 dolaylı vergi, Özel Tüketim Vergisi adı altında, yeniden
düzenlenmektedir. 2002 yılı 57 katrilyonluk vergi hedefinin
yaklaşık yüzde 22'sine eşdeğer bir vergi
hâsılatını ilgilendiren tasarıyla, bir yılda
yaklaşık 14 katrilyonluk vergi tahsilatı hedeflenmektedir.
Özel Tüketim
Vergisinin hangi ürünlere, hangi oranlarla uygulanacağı konusunda da
birkaç örnek vermek istiyorum: Minibüs yüzde 9, midibüs yüzde 4, otobüs yüzde
1, motor hacmi 1600 cc'yi geçmeyen binek otomobiller yüzde 27, silindir hacmi
1600 cc'yi geçen; fakat, 2000 cc'nin altında olan binek otomobiller yüzde
46, silindir hacmi 2000 cc'nin üzerinde olan binek otomobiller yüzde 50,
kolalı gazozlar yüzde 25, biralar, taze üzüm şarabı yüzde 48,7;
diğer alkollü içkiler yüzde 212, purolar, sigaralar ve tütün yüzde 49,5
oranında Özel Tüketim Vergisine tabi tutulmaktadır.
Özel Tüketim
Vergisi, mükelleflerinin yazılı beyanları üzerine
hesaplanacaktır. Özel Tüketim Vergisinin, birer aylık dönemler itibariyle
izleyen 15 inci günü akşamına kadar beyanname üzerine beyan edilip,
aynı süre içerisinde ödenmesi gerekmektedir. Bu uygulama, (II)
sayılı listede kayıtlı ve tescile tabi olan
taşıtların dışındaki mallar için geçerlidir.
Kayıt ve tescile tabi taşıtlara ait Özel Tüketim Vergisi
beyannamesi ise, biraz evvel söylediğim gibi, süreye bağlı
olmaksızın, ilk edinimle ilgili işlemlerin tamamlanmasından
önce verilecektir.
Gerek Avrupa
Birliği ve gerekse ülkemiz reel sektörü içerisinde önemli yapı
taşlarından birini teşkil eden küçük ve ortaboy
işletmelerden, kısa adıyla KOBİ'lerden, ilgili listelere
bağlı mal gruplarını imal ve ithal eden işletmeler, bu
verginin kaçınılmaz mükellefleri olacaklardır. Ekonomide,
yakın gelecekte, sermaye birikimlerinin üretkenliğinin ve gelir
dağılımının tabana yayılmasını
sağlayacak olan KOBİ'ler, vergi yükünün taşıyıcı
unsurlarından biri haline gelecektir.
Genel olarak, (I)
sayılı listedeki akaryakıt ve türevleri, (III) sayılı
listedeki alkollü içecekler ve tütün mamulleri ve (IV) sayılı
listedeki lüks sayılabilecek mücevher, kürk, sürat motorları ve
silahların konu alınması uygun gözükse de, tüketicinin olmazsa
olmazı konumundaki buzdolabı ve bu gibi malların lüks mal
sınıfında olması, cep telefonlarının lüks mal
sayılması ve Özel Tüketim Vergisi kapsamına
alınmasının gerçekçi bir yaklaşım
olmadığı; ancak, malî kaygılarla olduğu izlenimini
vermektedir.
Avrupa Birliği
vergi sisteminde olmayan Ek Taşıt Alım ve Taşıt
Alım Vergilerinin tamamen kaldırılması ise, son derece
önemlidir.
Görüşülmekte
olan bu tasarı ile getirilen Özel Tüketim Vergisi, Avrupa Birliği
uyumu açısından son derece yerinde, gelişmekte olan ve
gelişmiş bütün ülkelerde uygulanan bir vergi sistemidir. Bu yeni
vergi sistemiyle, Özel Tüketim Vergisiyle hiçbir mükellefe ek bir vergi yükü
getirilmemektedir.
Bu bakımdan,
bu yasanın, ülke ekonomisi açısından yararlı olduğunu
düşünüyor, ülkemize ve ülke ekonomisine hayırlı, uğurlu
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (ANAP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkürler Sayın Ayaydın.
Saadet Partisi
Grubu adına, Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan.
Buyurunuz
Sayın Ayhan. (SP sıralarından alkışlar)
SP GRUBU ADINA
CEVAT AYHAN (Sakarya)- Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 870 sıra
sayılı, Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı üzerinde
Saadet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime
başlarken, hepinizi hürmetle selamlarım.
Muhterem
arkadaşlar, kanun tasarısı, 2'si geçici madde olmak üzere 22
maddedir. Bu kanun tasarısıyla 16 ayrı vergi, harç, fon ve pay;
Akaryakıt Tüketim Vergisi, Akaryakıt Fiyat İstikrar Payı,
Taşıt Alım Vergisi, Ek Vergi dahil- taşıtlardan
alınan Çevre Kirliliği Fonu, Trafik Tescil Harcı, Eğitime
Katkı Payı, Özel İşlem Vergisi, Mera Payı, Savunma
Sanayii Destekleme Fonu ve diğer birtakım fonlar ve paylar
kaldırılmaktadır. Özel Tüketim Vergisi, ithalatçıdan ve
imalatçıdan alınmaktadır, bazı mal grupları için
alınmaktadır ve bir kereye mahsus alınmaktadır. Yani, ifade
etmek gerekirse, taşıtlar her el değiştirdiğinde
Taşıt Alım Vergisi ödenirken, sadece, taşıtın
fabrikadan ilk satışında, ilk tesliminde bu vergi
alınmaktadır; yani, ikinci el taşıtların alım
satımında vergi kalkmış olmaktadır.
Tasarıyla 4
ayrı liste tanzim edilmektedir. Bunlardan (I) sayılı listede
akaryakıt ve doğalgaz bulunmakta; ayrıca, solvent türleri, yani,
kimyevî sıvı maddeler dediğimiz, kimya sanayiinde
kullanılan solvent türleri bulunmaktadır.
(II) nolu listede,
taşıtlar -otomobilden uçağa kadar, yata kadar-
bulunmaktadır;
(III) nolu listede,
alkollü içkiler, kolalı gazozlar, sigara ve tütün mamulleri
bulunmaktadır.
(IV) nolu listede
ise, havyar, silah, beyaz eşya -mutfak eşyası- elektrikli ev
aletleri bulunmaktadır.
Vergi
miktarları ise her liste için ayrı ayrı tanzim edilmiştir.
Kabaca vergi miktarlarına da bakarsak; (I) sayılı listede, süper
benzinin litresinde 779 000 lira, kurşunsuzda ise azalarak devam
etmektedir ve madenî yağlarda da, kilogramında 1 000 lira vergi
vardır.
(II)
sayılı listedeki vergiler ise, binek otomobillerde, silindir hacmi 1
600 santimetreküpün altındakilerde yüzde 27, silindir hacmi 2 000
santimetreküpün üzerindekilerde de yüzde 50 oranında olmaktadır;
minibüslerde yüzde 9, otobüslerde yüzde 1 ve yat, kotra, helikopter, uçakta da
muhtelif oranlarda vergiler bulunmaktadır.
(III)
sayılı listede de, alkollü içkilerin bazılarında yüzde
212'ye -alkol nispeti yüksek olanlarda- kadar vergi vardır;
diğerlerinde -kolalı gazozlarda- yüzde 25'e kadar düşmektedir;
sigarada yüzde 49,5 ve diğer tütün mamullerinde de aynı mertebededir.
(IV)
sayılı listede ise, kozmetiklerde yüzde 6,7, beyaz eşyada yüzde
6,7, hepsinde -silahlar dahil- yüzde 6,7 mertebesinde vergi bulunmaktadır.
Tabiî, bu vergiden sonra, Katma Değer Vergisi ayrıca
alınacaktır. İfade edilen, 5 çeşit Katma Değer
Vergisinin 3'e indirileceği istikametindedir.
Tabiî, bu
tasarının getirilişindeki birinci hedef, gerekçe, 16 çeşit
vergi, harç, pay ve fonun, Özel Tüketim Vergisi halinde tek vergi haline
getirilmesi, pratik hale getirilmesidir. İkinci ana hedef de, Avrupa
Birliğine uyumdur, Avrupa Birliği mevzuatına uyum çerçevesinde
yapılmaktadır; yani, Avrupa Birliğine üye olunduğu
takdirde, vergi sistemi de uyumlu hale gelmiş olmaktadır.
Tasarıda bu
vergiden istisna kılınan hususlar da var; bunlar:
İhracat,
istisnadır, bu vergiden müstesna kılınmaktadır.
Sakatların
temin edecekleri bazı taşıtlar, şahsî ve aileye ait
eşyaların ithali ki, taşıt aracı hariçtir bunun
içinde. Buna ev eşyaları demek lazım.
Petrol arama ve
üretimi için kullanılan yakıt ve yağlar; solventlerin sanayi
girdisi olarak kullanılması halinde, yani solvent üreten, solvent
türevlerini üreten bir tesisten, solventi, hammadde, imalat girdisi olarak
kullanan bir tesisin alması halinde, bu da istisna kapsamına
girmektedir.
Güvenlik güçlerinin
silah alımları, Silahlı Kuvvetlerin akaryakıt ve yağ
alımları, verginin istisna kapsamındadır.
Geçici ithal,
transit ticaret, antrepo hizmetleri, aynı şekilde verginin istisna
kapsamına girmektedir.
Kamu
kurumlarına yapılan bağışlar da istisna kapsamına
girmektedir.
Avrupa
Birliğine uyum çerçevesinde getirilen bu vergi için şunu da söylemek
istiyorum: Vergi politikası bakımından Avrupa Birliğinde
bugün mevcut olan üyeler arasında vergi vasıtasıyla haksız
rekabeti önlemek için, bütün vergilerin, hem cins olarak hem de yüzde ve miktar
olarak eşitlenmesi istikametinde geniş bir çalışma var.
Türkiye, buna ne zaman uyar, nasıl uyar, uyabilir mi, Türkiye'nin böyle
bir vergi yapılanmasına uyması ne ölçüde doğrudur; bunlara
bakmak lazım.
Avrupa
Birliğine uyum çerçevesinde vergileri çıkarmak kolay; ama,
Türkiye'deki insanların geliri, Avrupa Birliğindeki insanların
geliri seviyesinde değil. Avrupa Birliğinde bugün fert
başına ortalama millî gelir 20 - 25 000 dolar mertebesindeyken,
Türkiye'de 2 100 dolar mertebesine düşmüş bulunmaktadır; yani,
arada 10 mislinden fazla büyük bir gelir farkı dikkate
alındığında, Avrupa Birliğine uyumda sosyal
şartları, iktisadî şartları dikkate alıp
değerlendirmekte fayda var; bunu söylemek istiyorum.
Tabiî,
tasarıda mahzurlu gördüğümüz bazı hususlar da var. Bunlar,
mesela 8 inci maddede -bunu muhalefet şerhine de derç ettik- imalatta,
istisna kapsamında teslim edilen malların oniki ay süre içerisinde
kullanılmaması halinde bu istisnalar kaldırılmakta, 6183'e
göre bunların tahsili yoluna gidilmektedir. Aynı şekilde de,
ihracatta üç aylık süre verilmektedir ihraç şartıyla. Bu
sürelerin, tabiî, böyle, kanuna konulması, ileride uygulamada
birtakım sıkıntılara sebep olur. Kanaatime göre,
bunların süresinin Bakanlar Kuruluna bırakılması daha uygun
olurdu.
Tasarıda
itiraz ettiğimiz diğer birtakım hususlar var; bunları da
tasarı metnine derç ettik.
Tabiî, hükümet yeni
bir vergi tasarısını önümüze getirdi. Muhtemelen önümüzdeki
hafta yeni bir vergi tasarısı daha gelecek; komisyondadır,
tahmin ederim önümüzdeki hafta alelacele o da getirilecektir.
Tabiî, yeni yeni
vergiler, istisnalar getirilmektedir. Vatandaş olarak vatandaş da
bize sormaktadır: "Bu vergileri bu kadar topluyorsunuz; bunlar ne
oluyor? Buzdolabını, çamaşır makinesini, ev aletlerini ve
eşyalarını lüks tüketim kategorisine sokup bunlardan vergi
alıyorsunuz" diyor. Tabiî, vatandaşın
ıstırabı "benim bu verdiğim vergiler nereye
gidiyor" sorusudur.
Tabiî,
vatandaşın da en haklı sorusu veya sorması gerektiği
husus, vergilerinin nereye gittiğini denetleyebilmesidir. Vergi koyma
hakkı, konulan vergiyi denetleme hakkı, millet adına
parlamentolara verilmiş olan temel görevlerden birisidir. Tabiî, seçmen de
verdiği verginin nereye gittiğini iyi denetlediği zaman,
inanıyorum ki, hem toplanan vergiler hizmete yönelecek hem de daha çok
vergi toplanmasının önüne geçilmiş olacaktır.
Değerli
arkadaşlar, bugün, dört aylık uygulamalara bakın; 2002
yılının ocak-nisan döneminde konsolide bütçenin dört aylık
uygulamalarına baktığımız zaman ne görüyoruz: 15
katrilyon vergi toplamışız, 20 katrilyon faiz ödemişiz; yani,
100 lira vergi toplamışız, takriben 130 lira faiz ödemişiz.
Bütün vergiler faize yetmez hale gelmiş. Vergidışı
gelirleri dahi koyduğunuz zaman, ancak faize denk hale gelmektedir; yani,
70 milyon insan çalışmakta; bu 70 milyon insanın
-Bağ-Kurlunun, işçinin, memurun, çiftçinin, sanayicinin- bir şey
alan -ayağına ayakkabı alan, evine peynir ekmek alan- herkesin
ödediği bu vergilerin tamamı faize gitmekte ve yetmemektedir.
Bizim, bu
Parlamentoda, 55 inci, 56 ncı ve 57 nci hükümetlerin önüne koyduğumuz
en mühim mesele budur değerli arkadaşlar. Bugün de milletin
sıkıntısı budur. Bakın, Bağ-Kurlu, Bağ-Kur
emeklisi, 80, 90, 100 milyon -neyse- mertebesinde maaş alır; ondan
yüzde 10 keseriz; niye; başka yerde bir şey yapıyorsa diye;
yani, en ufak gelirlere kadar müdahale ederiz, bir yerlerden toplamaya
çalışırız; ama, topladığımız bu
vergilerin de tamamı faize gitmektedir.
Biz, 54 üncü
hükümet olarak geldiğimizde, hükümet olarak devletin gelir-giderlerine
baktık -Refahyol hükümetini kastediyorum- baktık ki, 100 lira vergi
toplanıyor, 68 lira faize gidiyor. Tabiî, o zaman, hükümet olarak denildi
ki; bu bir felakettir; Türkiye uçuruma gidiyor. Ne yapalım; kaynak
paketleri ihdas ettik vergi koymadan; havuz sistemine geçtik cumhuriyet
tarihinde ilk defa. Nitekim, 1997 konsolide bütçe uygulamaları
neticelerine bakın -internetten Maliyenin web sitesinden- göreceksiniz,
100 lira vergi toplanmış, 48 lira faize gitmiş; yani, 20 puan
düşürmüşüz vergiden faize giden payı. Ne yaptık bunu;
bununla şunu yaptık tabiî: Pancara yüzde 150 zam verdik;
fındığa 2 doların üzerinde fiyat verdik; pamuğa
verdik, hayvancılığa verdik, tütüne verdik, mısıra
verdik, bütün tarım ürünlerine verdik; döndük, Bağ-Kur emeklisine
verdik; 2-3 000 000 maaş alan Bağ-Kur emeklisinin
maaşını yüzde 500 artırıp -garip insanlar- 15 000
000'a çıkardık; işçilere verdik, memura verdik, emekliye verdik,
çalışan kesimlere verdik. Para basmadık. O zaman, anamuhalefet
lideri Sayın Yılmaz dedi ki: "Nasıl, memura yüzde 50
verirsiniz, parayı nereden bulacaksınız" ve biz
"buluruz" dedik ve bulduk. Evet, bereketli hükümetti 54 üncü hükümet.
Nitekim, bizim hükümetten istifa ederek ayrılan, sonradan yine kendi
partisine, asıl partisine dönen bir eski bakan
arkadaşımızın "beni ite kaka, çeke çeke istifa
ettirdiler; Refahyol hükümeti ne kadar iyi bir hükümetmiş" diye kendi
ifadeleri var. Bunları yaptık. Bizden sonra gelen hükümet ne
yaptı; 55 inci hükümet, Sayın Yılmaz'ın hükümeti gelir
gelmez rantiyenin hortumlarını büyüttü; 100 lira vergi topladı,
68 lira faiz ödedi.
56 ncı
hükümet, Sayın Ecevit'in hükümetidir; DSP, Anavatan ve MHP'nin
hükümetidir; 100 lira vergi topladı, 75 lira faiz ödedi. 57 nci hükümetin
yine üç ortağı -bugünkü hükümettir- 100 lira vergi topladı, 106
lira faiz ödedi ve bugün, şimdi nereye geldik; 100 lira vergi
toplanıyor -127 lira, yuvarlak hesapla söylüyorum- 130 lira faiz ödeniyor.
Zannederim 2001
yılı bütçesini konuşurken, yine ben burada bütçede grup
adına konuşurken -Sayın Maliye Bakanı, tabiî, bu
işlerden en çok üzülen kişidir, biliyorum; çünkü, Maliye
Bakanlığı camiası, vergi toplamak için gayret eder, bu
vergiyle de millete hizmet için gayret eder- Sayın Maliye Bakanı
burada ifade etmişti ve "Sayın Ayhan haklıdır, ben de
üzülüyorum; 100 liralık vergi topluyorum, biri omzuma dokunuyor, ver
bakalım 88 lirayı faiz olarak diyor; inşallah, bu bütçede 52
lira faize gidecek" demişti; yani, 100 lira vergi, 52 lira faiz
olacak; biz de teşekkür ve tebrik etmiştik, başarı
dilemiştik; ama, ne olduysa oldu, tabiî, arkasından kasım krizi
çıktı, şubat krizi çıktı derken, şimdi
geldiğimiz nokta; vergilerin tamamı faize gidiyor, diğer
gelirler de faize gidiyor, millete hizmet için bir imkân kalmıyor. Onun
için, tabiî, tarım camiası, çiftçi camiası çökmüş vaziyette.
Geçenlerde ben bir
ilçeme gittim; Geyve İlçesinde -ziyaret ediyorum- bir benzinciye girdim;
sahibi dedi ki: "Vallahi ben kırk yıldır benzincilik
yaparım, böyle bir durum görmedim. Çiftçi tarlasını ekemiyor;
gelip rica minnet, 10 litre mazot ver, 20 litre mazot ver; mahsul
çıktığı zaman ben sana litre olarak öderim diyor."
Yani, fiyat da takdir edemiyor; gübre alamıyor. Bütün Türkiye'de
sıkıntı bu. Memur geçinemiyor, emekli geçinemiyor; esnaf
dükkânını kapamış, geçinemiyor, mümkün değil;
kirasını, Bağ-Kur primini ödeyemiyor, elektriğini
ödeyemiyor, vergisini ödeyemiyor; yani, Türkiye'yi yangın haline getiren
bir hükümetsiniz. Bunun üzerinde dikkatle durmanız lazım.
Sayın
Başbakana şifalar diliyorum; hastaneden çıktıktan sonra dün
bir konuşma yaptı, Türkiye'nin tablosunu ortaya koydu; ama,
gerçeklerle hiç ilgisi olmayan bir tablo! Herhalde, Sayın Başbakana,
tabiî, belirli medya, belirli basın, pembe neşriyat yapıyor.
Rockefeller üzülmesin diye özel gazete çıkaran çevreler gibi, bizim iri
basın da, sağ olsun, Sayın Başbakan için, iktidar için
pembe neşriyat yapıyor; televizyonlar pembe program yapıyor;
niye; halkın ıstırabını duyurmuyor. Bu basın ve
bu televizyonlar, bu medya, eğer dürüst neşriyat yapsa, halkın
gerçeklerini ekranlara, sayfalarına getirse, bu hükümet, değil bir
hafta, bir gün duramaz; ama, medyanın koltuk değnekleriyle ayakta
duran bir hükümet var, bir şey demiyorum...
Tabiî, bu
şekilde politikalarla bir ülke ne olur; IMF'nin kucağına
düşer. Yani, alacaklının esiri haline gelmiş,
tutsağı haline gelmiş bir hükümet halinde bugünkü hükümet.
Nitekim, geçenlerde
bir Amerikan televizyonunda, biliyorsunuz Fox News'de hem de sayılı
bir yorumcu, haberci "Irak meselesinde Türkiye bizi dinlemeye mecbur, bize
itaat etmeye mecburdur" dedi. Niye; "IMF vasıtasıyla
Türkiye'yi satın aldık" diyor. Haydi bakayım, hükümet
olarak çıkın açıklayın, buna cevap verin bakayım!..
Demek ki, siz,
Türkiye'yi satılık bir ülke haline getirdiniz,
politikalarınız bu neticeyi doğurdu. Onun için, derhal istifa
etmeniz, bu Meclisten yeni bir hükümetle seçime gitmek gerekir.
Tabiî, bu
şekilde politikalarınız neticesinde piyasalar çöktü. Geçenlerde
ben bazı illere gittim; Bolu'da, Çorum'da ticaret odalarını
ziyaret ettim, baktım, o ilin en çok vergi ödeyenleri hep rantiye geliri
olanlar, faizden, tefecilikten para kazananlar. Sanayi bu hale gelmiş!
Şimdi
Avrupa'nın sanayicilerini İstanbul'da
toplamışsınız; Sayın Derviş söylüyor:
"Efendim, önümüzdeki iki üç yıl içinde milyarlarca dolar
gelecek..." Öf, öf, öf!.. 55 inci hükümetin de Hazineden sorumlu bir
Devlet Bakanı, burada ve komisyonda "efendim, Güneydoğu Asya
krizi çıktı; oradan bütün paralar bize gelecek, 40-50 milyar dolar
gelecek, koyacak yer bulamayacağız" dedi; sonradan, kasım
ve şubat krizleriyle, ülke çökmüş vaziyette!..
Ben, hükümete
şunu soruyorum: Avrupa'dan işadamlarını topluyorsunuz -iyi,
toplayın, gelsinler de- ama, buradaki işadamları niye
kaçıyor; onu soruyor musunuz? Buradaki adam, fabrikasını
söküyorsa, Bursa'dan, Gaziantep'ten, Adana'dan, İzmir'den,
İstanbul'dan, Kocaeli'nden alıp Bulgaristan'a, Romanya'ya, Macaristan'a
götürüyorsa, bunun herhalde bir karın ağrısı var;
sorsanıza, niye götürüyor bunu? Dışarıdan adam davet
etmeden önce, bunlara sorun bakayım... Dışarıdan gelen
adamlar, İstanbul'u görürler, gezerler "iyi, çok güzel, teşekkür
ederiz" derler; ama, onlar, önce kaçanlara bakarlar, bunlar niye
kaçıyor... Elektriğin maliyeti nedir, diğer maliyetler nedir,
rekabete müsait bir zemin var mı, istikrarlı bir ekonomik düzen,
siyasî düzen var mı; bunların hiçbiri yok. Sayın Başbakan
öksürse, borsa tepetaklak oluyor; Sayın Başbakan aksırsa, döviz
alıyor başını bir taraflara gidiyor; Sayın
Başbakan "devlet krizi var" dediği zaman, piyasalar alabora
oluyor ve Türkiye'nin ekonomisi çöküyor. Onun için, hükümet, tabiî,
şaşırmış vaziyette, ne yapacağını da
bilmiyor, IMF'ye, Dünya Bankasına teslim olmuş.
"Bölge
müdürlüklerini kapatacağız..." Neye göre kapatıyorsunuz?
Karayollarının bölge müdürlüklerini neye göre kapatıyorsunuz?
DSİ'nin bölge müdürlüklerini neye göre kapatıyorsunuz? Bunun hesap
kitap tarafı var değerli arkadaşlar. Bu bölge müdürlükleri, bu
teşkilatlar, Türkiye'nin su meselelerini, drenaj meselelerini, baraj ve
enerji meselelerini, yol meselelerini halletmek için kurulmuş. Türkiye'ye,
60 000 kilometre karayolları ağı yetiyor mu, mevcut yol
standartları yetiyor mu? Yolların hepsi, çok büyük bir
kısmı projesizdir aşağı yukarı. Bunların
standartlarının yükseltilmesi lazım, yeni yol
ağlarının geliştirilmesi lazım; komşu iller,
ilçeler arasında yolların açılması lazım. Bunları
kim yapacak; Karayolları teşkilatı... DSİ ne yapacak;
DSİ'nin yapacağı, bugün, daha, plandaki 8 milyar hektarı
sulama hedefinden, biz, ancak 4 milyar hektarı sulayabilmişiz;
yarısı ortada. Kim yapacak bunları?.. IMF istedi diye, 15-20
tane bölge müdürlüğünden 8'ini kapattım; şurada şu
kadarını kapattım... "Kapattık" demenin, bir, uygulama bakımından
neticeleri var; bir de, halk yönünden neticeleri var.
Ben, geçenlerde
Kastamonu'daydım. Kastamonu'da özel fabrika yok, 1-2 tane sunta
fabrikası var, onun dışında 7-8 tane bölge
müdürlüğü var ve bu bölge
müdürlüklerinde 5 500 kişi çalışıyor. Siz "bu bölge
müdürlüklerini kapatacağız" dediğiniz zaman, 5 500
kişiyi, yani, 5'er kişiden takriben 25 000 nüfusu Kastamonu'dan
çekeceksiniz demektir. Kastamonu esnafının da, onun arkasından,
kepenkleri kapaması lazım. Bu, bütün Türkiye'de böyledir. Onun için,
aldığınız kararların iktisadî neticelerini, sosyal
neticelerini, maliyetlerini, enine boyunu düşünmeniz lazım.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Lütfen tamamlayınız.
CEVAT AYHAN
(Devamla) - Hiç kimse, pembe gözlükle meselelere bakmasın.
Bakın, ihracat
nisan ayında geriledi; yüzde 1'in de altına düştü. Nisan
ayında ihracattaki artış yüzde 0,6, ithalattaki artış
yüzde 6-7'dir. Geçen ay istisnaî bir durum vardı; paraya
sıkışan, stoklarını eritmek, nakit bulmak için, kim ne
bulursa sattı; ama, şimdi, kimsenin ihracat yapacak takatı
kalmadı.
Böyle, hastane
köşelerinden Türkiye'yi idare edemezsiniz. Onun için, hükümet çekilsin
-hepimize de, Sayın Başbakana da Allah şifa versin- yeni ve
güçlü, kararlı bir hükümetle, seçime gidecek bir hükümetle gelin.
Türkiye'nin meseleleri, böyle, şiir okumakla, şey yapmakla,
hoşamedî çekmekle bir yere gitmez. Meselesine sahip, ülkeyi yöneten bir
hükümete her zamandan çok daha fazla ihtiyaç var diyorum, hepinizi hürmetle
selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkürler.
Doğru Yol
Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Kemal Kabataş; buyurunuz.
DYP GRUBU ADINA
KEMAL KABATAŞ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı hakkında
Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz
aldım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, üzerinde konuşacağımız tasarı,
bir şekliyle fevkalade teknik ve ayrıntıları üzerinde
teknik açıdan konuşulup konuşulmayacağı konusunda
tereddütler yaratan bir tasarı. Ben, tasarının
detaylarını, ekindeki listeleri, oranları sizlerle
paylaşmak istemiyorum; ama, bu tasarı bu sistem içinde nasıl bir
değişikliği getiriyor, bu tasarının eksileri neler, bu
tasarının sistem içindeki varlığı, büyüklüğü ne
anlama geliyor sonuçları itibariyle ve biz hangi açılardan bu
tasarıyı eleştiriyoruz; bunları sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye 1985 yılında, o yılların
7-8 adet vergisini, işte gider vergileri diye bilinen sistemi, Katma
Değer Vergisine, bir genel tüketim vergisi olarak dönüştürmüş ve
bu konuda da oldukça başarılı sayılabilecek bir sistem
yaratmıştır.
Şimdi, bu
sistemin, yani Katma Değer Vergisi sisteminin, Avrupa Birliğiyle
uyumu da gözetecek şekilde Özel Tüketim Vergisiyle tamamlanması,
doğru ve teknik açıdan yapılması gereken bir düzenlemedir.
Biz de, Doğru
Yol Partisinin iktidarda olduğu dönemde, 1995 yılında, bu
tasarının aşağı yukarı aynısını,
benzer düzenlemeleri içeren bir tasarıyı hazırlayarak
Parlamentoya sevk etmiştik; dolayısıyla getirilen sisteme, Özel
Tüketim Vergisi düzenlemesine biz karşı değiliz; doğru,
çağdaş ve mutlaka yapılması gereken bir düzenlemedir. Peki,
biz bu düzenlemeyi yaparken nelere dikkat ettik; şunu gözettik: Özel
Tüketim Vergisi, gerçekten, geniş kesimlerin tüketim tercihlerini
etkilemek açısından önemli bir vergi türüdür ve bu vergi türünün,
daha doğrusu Özel Tüketim Vergisinin düzenlenmesi ve tasarının
geçirilmesi yönünde, hükümetin açıkladığı Ulusal Program içinde
de orta vadeli taahhütleri arasında bu yer almıştır. Bu
anlamda da, Avrupa Birliğine uyum, Avrupa müktesebatına uyum, tüm
Avrupa Birliği sistemi için geçerli olan bir vergi
yapısının ortaya konulması açısından da, bu
düzenlemeler yerindedir, doğrudur.
Değerli
arkadaşlarım, biz, bu düzenlemeyi, yani, Katma Değer Vergisi
üzerine getirilecek özel tüketim vergisi düzenlemesini, vergi yükünün bir
şekilde düzeltilmesi açısından, normalleştirilmesi
açısından bir fırsat olarak görüyorduk; yani, IMF programları
uygulamasının sonucu olarak, Katma Değer Vergisindeki oranlar
olağanüstü düzeyde artmıştır, hükümet, yüzde 26'lık,
yüzde 40'lık oranları yürürlüğe koymuştur.
Şimdi, ilk
defa, yüzde 26'lık ve yüzde 40'lık oranlar
kaldırılırken, bu oranların üzerine, daha doğrusu
bunları yüzde 26 ve 40'a tamamlayacak yasal oranlar getiriyoruz. Vergi
yükünde hiçbir iyileştirme yapmıyoruz.
Şu anda,
Türkiye'nin, vergi politikaları açısından, vergi yükü
açısından doğru ve rasyonel değerlendirmeler yapmaya
ihtiyacı vardır değerli arkadaşlarım. Türkiye'deki
ortalama vergi yükü yüzde 26 seviyesindedir; millî gelire oran olarak, her 100
liranın 26 lirası devletin kasasına vergi olarak dönmektedir.
Buna, sosyal güvenlik yüklerini de koyduğumuzda, yaklaşık, 100
liranın 34 lirasına devlet el koymaktadır.
Bugünkü ekonomik
konjonktürde, Türkiye'de ekonominin yüzde 9,4 oranında
daraldığı, işsizliğin -resmî kayıtlara göre bile-
yüzde 11'e yükseldiği, kent merkezlerinde eğitimli gençler
arasında işsizlik oranının yüzde 35'lere yükseldiği ve
400 000'e yakın küçük ve orta boy işletmenin faaliyetine son
verdiği bir ortamda, Türkiye'nin, bu yüksek vergi oranlarıyla ve bu
yüksek vergi yüküyle yoluna devam etmesi imkânı yoktur. Burada çok önemli
bir yanlış yapılmaktadır, çok önemli bir politik tercihle
karşı karşıyadır Türkiye. Yani, önümüze konulan
tasarı, vergi açısından, tahsilat açısından,
performans kriterleri, IMF programı, yüzde 6,5 düzeyindeki faiz
dışı fazlaya endekslenmiştir. Bu nedenle, yüksek oranda
vergi almaya devam etmek ve bunda ısrar etmek; ama, ekonomideki küçülmeyi,
ekonomideki daralmayı ve milyonların işsizliğini görmemek,
buna duyarlı olmamak, kabul edilebilir bir durum değildir.
Evet, Türkiye'de
sadece krizin yol açtığı iş kaybının 2 500 000
düzeyinde olduğunu ifade ediyor resmî rakamlar değerli
arkadaşlarım. O zaman, vergi mi; evet vergi; ama "ne kadar
vergi" sorusunu herkesin doğru algılaması lazım.
Vergiye karşı olmak mümkün değil; ama, verginin yükünü, verginin
oranını, verginin üretim, verginin istihdam, verginin ihracat, verginin
büyüme üzerindeki etkilerini herkes doğru ölçmek, doğru
tanımlamak zorunda. Bu oranlar yanlış ve bu, Türkiye'deki
üretimi, Türkiye'deki yatırımı, Türkiye'deki
işsizliği, Türkiye'deki moralleri bozmaya, olumsuz etkilemeye devam
ediyor.
Sayın Bakan önemli
bir mesaj veriyor, diyor ki: "İlk defa, bu vergi ek bir yük
getirmiyor." Çünkü, hepimiz, ayaküstü, gelişigüzel formüle
edilmiş vergilerle sistemin ne kadar yüklendiğini gördük, buna
alıştık, Sayın Bakan bunu bir müjde olarak ifade ediyor:
"Evet, bu bir vergi; ama, bir indirim değil, bir iyileştirme
getirmiyor; yalnız, mevcut vergi düzenini, yükünü, oranını aynen
muhafaza ediyor; buna bile sevinebilirsiniz" diyor. Doğrusu, bunda
sevinilecek bir yön yok değerli arkadaşlarım.
Bu
tasarının değerlendirilmesinde üzerinde durmak istediğim
başka bir nokta var; o da şu: Getirilen bu tasarıyla, 16 tane
vergi kaldırılıyor, doğru, bir basitleştirme
yapılıyor, bu da doğru; ama, başka bir acımasız
kural otomatik olarak gündeme geliyor değerli arkadaşlarım.
Bugün, akaryakıttan alınan 779 000 TL litre başına vergi
sabitlendi; ama, kanuna yazıyoruz, diyoruz ki: "Her ay, 779 000 lira
litre başına alınan Özel Tüketim Vergisi, Devlet İstatistik
Enstitüsünün açıkladığı toptan eşya fiyatları
oranında, kendiliğinden, otomatik olarak artacaktır." Bunun
anlamı şu: Bu zam, akaryakıttaki yük, hiç eksiksiz ve her ay ve
otomatik bir tanıma göre, kanundan gelen bir tanıma göre artmaya
devam edecektir.
Aynı
şekilde, büyük şikâyetlere konu olan doğalgaz, artık
herkesi, her aileyi, her kesimi ilgilendiren doğalgaz da, her ay, hiç
istisnasız, bu enflasyonist ortamda, fiyat artışı olarak,
zamlanarak tüketiciye intikal edecektir. Bu yetkinin, daha doğrusu bu
düzenlemenin herkes açısından ne anlama geldiğini, artık
toplum yaşayarak öğrenmiş durumda değerli
arkadaşlarım.
Tabiî, Bakanlar
Kuruluna, bu getirilen düzenlemeyle, vergilerin oranlarını
artırma konusunda, bu otomatik artışlar dışında
da, Bakanlar Kurulunun takdirine ve değerlendirmesine göre olağanüstü
artışlar yapma yetkisi veriliyor; yani, Bakanlar Kurulu, getirilen
maktu oranları 4 katına kadar artırma yetkisi alıyor
değerli arkadaşlarım.
Bunları, bu
artış yetkisini, gerçekten ben fahiş olarak
değerlendiriyorum. Yani, evet, vergi uygulamasında zaman zaman
ekonomik konjonktüre göre esneklikler yaratmak, bazı düzenlemeleri
Bakanlar Kurulunun yetkisine bırakmak doğrudur; ama, bunu, 1, 2, 3
değil, 4 kata kadar artırma yetkisi vermek, Parlamentonun vergi koyma
ve vergi salma yetkisinin, bir anlamda hükümete devri anlamına geliyor. Bu
da, herhalde, bizim mevzuatımızda, bu ATV'deki yüzde 500'e kadar
artırma olayı dışındaki ekstrem ve
aşırı yetkilendirmelerden birisi. Bunun yanlış
olduğunu düşünüyorum değerli arkadaşlarım.
Burada, başka
bir konuya da değinmek istiyorum değerli arkadaşlarım. Bu
vergide, bir iade ve düzeltme sistemi var. Biraz önce bir değerli
arkadaşım ifade etti; Türkiye, ödemeler dengesinde
sıkıntılı bir döneme girme riski taşıyor.
İhracat tıkanma noktasında, kur politikası
yanlış, üretim politikası yanlış, yatırım
politikası yanlış, yabancı sermaye politikası
yanlış. Tüm bu yanlışların ortak sonucu, Türkiye,
ihracat yapamaz hale gelmiş durumda. İhracatın önemli
sorunlarından birisi vergiden kaynaklanıyor, vergi
uygulamasından kaynaklanıyor.
Hepiniz
biliyorsunuzdur, yakınlarınızda vardır; ihracat yapan
geniş bir kesimin vergi iadeleri uygulamasında -biraz da, burada
yolsuzluk yapılıyor, haksız iadeler alınıyor
abartısıyla- önemli bir zorlaştırma, işi yokuşa
sürme anlayışı vardır. Burada Türkiye'nin, hükümetin ve
değerli Maliye Bakanlığı yönetiminin, bu işi
basitleştirme, bu işe işlerlik kazandırma ve
ihracatçıyı, alacağı üç kuruş vergi iadesi için
yormama yükümlülüğü var değerli arkadaşlarım.
Bakınız,
ben şunu görüyorum: Maliye Bakanlığının değerli
denetim elemanlarının önemli bir bölümü, denetim gücünün önemli bir
bölümü, sadece bu iadeleri incelemek, bilmem kaç kademede incelemek suretiyle
çok büyük bir güç kaybı yaratıyor. Bir negatif inceleme, negatif
soruşturma modeli çıktı ortaya. Bence, bu gücü burada
kullanmamak ve ihracatçı için, olabilecek ufak tefek kayıpları
da göze alıp, bu sistemi engel yaratacak bir yapıda uygulamamak
lazım.
Diliyor ve temenni
ediyorum ki, ÖTV de -bu iade kapsamında, ihracatla beraber
düşünülmesi gereken bir sistem getiriyor- KDV'yle birlikte, bu iade
sistemini çok daha basitleştirecek ve ihracat için bir engel olmaktan
çıkaracak bir yaklaşımla ele alınır ve böyle
uygulanır. Bunu temenni ediyorum ve ihracatçılar için de, bu konu
üzerinde duyarlı olmak açısından, bir mesaj olarak ifade
ediyorum değerli arkadaşlarım.
Bu tasarıyla,
aşağı yukarı 50 katrilyon lira düzeyinde olması
gereken vergi gelirleri tahsilatının yüzde 22'lik bir bölümü
düzenleniyor; yani, 16 adet vergi tek vergiye dönüştürülüyor,
basitleştiriliyor. Bu, çağdaş bir yaklaşım; bu, Avrupa
Birliği müktesebatına uyumu ifade eden bir yaklaşım; bizim
de desteklediğimiz bir yaklaşım. Yani, aşağı
yukarı 50 katrilyon liranın 10-12 katrilyon liralık
kısmı, bu sistem içinde, doğrudan, idarenin ve maliyenin idarî
yükünü, masrafını, iş yükünü de azaltacak şekilde
basitleştiriliyor; ancak, kanunla, bu 10-12 katrilyon liralık ÖTV
tahsilatının kullanımında inanılmaz bir
çağdışı yaklaşım sergileniyor. Değerli
arkadaşlarım, her türlü malî disiplin ilkesini, her türlü malî
disiplin uygulamasını, her türlü bütçe ilkesini -ademitahsis ilkesi
de buna dahil- dikkate almayan, kanunla getirilmiş yeni bir
dağıtım sistemi öngörüyor; yani, 64 küsur fon
kaldırıldı, harcamalar yönünden şu kadar sistem
basitleştirildi. Bütçe birliği ilkesine çok önem veriyorduk; bütün
bunları bu tasarıyla yok sayıp, bütçe gelirlerinin yüzde 22'lik
bir bölümünü dağıtıma tabi tutuyoruz değerli
arkadaşlarım. Bunun ne çağdaşlıkla ne malî disiplinle
ne bütçe bütünlüğüyle hiçbir ilgisi yoktur. Hükümeti, böylesine
karmaşık, böylesine pratik nedenlerden kaynaklanmış,
sistemik hiçbir özelliği olmayan bir düzenlemeyi, yasayla, kesin ve
uygulanması kaçınılmaz hükümler olarak buraya
taşıması nedeniyle, doğrusu yadırgıyorum. Bu,
yanlış bir sistemdir.
Bakın,
değerli arkadaşlarım, şu anda, toplam vergi gelirlerinin
yüzde 22'lik bölümünün çok önemli bir kısmı -yani, (I)
sayılı, (II) sayılı, (III) sayılı listedeki
mallardan alınacak verginin (I) sayılı listedekilerin yüzde
100'ü, (II) sayılı listedekilerin yüzde 28'i, (III) sayılı
listedekilerin yüzde 60'ı belediye gelirlerinden pay verilmesi
uygulamasında dikkate alınmıyor; belediye payları
tırpanlanıyor. Eğer, ilke, merkezde toplanan vergi gelirlerinden
belediyelere belli oranlarda pay vermekten ibaretse, bunu, neden, kanunla
yasaklıyoruz?!
Peşinden devam
ediyor; bakıyorum tasarıya, değerli arkadaşlarım. Bu
(I) sayılı listedeki mallardan alınacak verginin yüzde 28'lik
kısmının bir kısmı Başbakanlığa
gidiyor. Başbakan oturup, kendi onayıyla bunların
dağıtımını yapıyor. Sayın Başbakan
bütçe yapıyor; bir kısmını Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumuna veriyor, bir kısmını Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğüne veriyor; bir kısmını mera fonuna veriyor, mera
hesabına aktarıyor. Doğrusu, dünyada, böylesine, çağın
dışında kalmış başka bir sistem var mı; benim
bildiğim kadarıyla yok. Çok basit bir ilke bu. Devletin tüm gelirinin
yüzde 22'sini teşkil ediyor... Gelirleri toplayacaksınız
bütçenize; bütçenizden de, önceliklerine göre, bütçe ilkelerine göre
dağıtım yapacaksınız. Hayır, biz böyle
yapmıyoruz; kanunla dağıtıyoruz.
Topladığımız vergiden şehit dul ve yetimlerine pay
veriyoruz. Güzel... Bunu daha da artıralım; ama, bunu niçin buraya
yazıyoruz? Savunma Sanayi Destekleme Fonuna pay veriyoruz. Başbakanlığın
özel hesabına pay veriyoruz. Değerli arkadaşlarım, Başbakanlık
hizmetleri için, örtülü hizmetleri için nasıl ve ne şekilde pay
verileceğine dair genel düzenlemeler var. Biz, burada, bir tarafı
sadeleştirirken öbür tarafı, gerçekten, içinden çıkılmaz
bir kargaşada ve bütçeyle ilgili birimlerin bile zaman zaman
zorlandığı bir yapıda daha karmaşık hale
getirmeye devam ediyoruz ve bunu, şeffaflık adına ve bunu, hesap
verilebilirlik adına nutuklar attığımız bir dönemde
yapıyoruz değerli arkadaşlarım. Türkiye IMF'ye başka
bir taahhütte bulunmuştur. Kamu harcamalarında etkinlik, kamu
harcamalarında şeffaflık, kamu harcamalarında hesap
verilebilirlik. Bu tabloda hesap verilebilirlikle ilgili tek bir ipucu yok
değerli arkadaşlarım. Örtülü hesaplardan dağıtacaksınız.
Hayır, dağıtmayacaksınız. Yanlış olan
dağıtılmasıdır, doğru olan
dağıtılmamasıdır; bütçede, her şeyin, açık
ve net şekilde sergilenmesidir değerli arkadaşlarım.
Sayın Bakan bu
eleştirilerimize karşı diyor ki: "Biz, bu
dağıtım oranlarını sıfıra kadar indirmeye
yetkiliyiz. Muhtemelen, bu sıfır oranını uygulayarak bu
sisteme son vereceğiz."
Doğrusu, bu da, açık olmayan bir değerlendirme.
Burada yasa
yapılıyor. Bu dağıtımdan pay alan kurumların
bunları harcamak ve bunları yönetmek için oluşmuş pek çok
kuruluşu, organizasyonu, müdürlüğü, alt müdürlüğü,
şefliği, daireleri var. Eğer, devleti, gerçek anlamda küçültmek,
şeffaflaştırmak ve harcamalarda hesap verir duruma getirmek
istiyorsanız, bunları burada yapmamanız gerekirdi değerli
arkadaşlarım. Eğer, siz, Türk millî eğitimine, eğer,
siz, sağlığına, eğer, siz, bu ülkenin savunmasına
bütçenizden kaynak aktarmakta ve bunu, açık ve net şekilde yapmakta
zorlanıyorsanız, gerçekten, bu noktada biraz düşünmeniz gerekir.
Bütçe, öncelikle savunma, öncelikle millî eğitim, öncelikle sağlık
için, doğru, eksiksiz kaynak ayırmayı, tahsis etmeyi gerektirir.
Böylesine kapalı hesaplarla, böylesine kapalı yüzdelerle, onun
payını ona verecek, Başbakana dağıtım
yaptıracak, ilkeleri eskimiş ve her dönemde ağır eleştirilere
hedef olmuş düzenlemeleri buraya aynen taşıyoruz ve bunu, bugün
yapıyoruz. Bunun yanlış olduğuna işaret etmek
istiyorum değerli arkadaşlarım; yani, iyileştirme,
sadeleştirme, modernleştirme, bir tarafta eksikliklerine rağmen
tam, bir tarafta yüz üzerinden yüz eksik değerli arkadaşlarım.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Lütfen, bitiriniz...
KEMAL KABATAŞ
(Devamla) - Bağlıyorum Sayın Başkan.
Bunu savunabilmek,
gerçekten, fevkalade zor değerli arkadaşlarım.
Türk vergi
sisteminde, bu tasarıyla, önemli bir adım atılıyor.
Tasarıyla, toplanacak vergilerin harcanmasında getirilen kargaşa
ve yanlışlık ayıklanırsa, biz, önemli ölçüde ekonomik
boyutunun yaratacağı etkileri bir tarafa bırakırsak,
sistematik açıdan, yapı açısından, iyileştirme
açısından, sadeleştirme, basitleştirme açısından
ve hedefimiz olan Avrupa Birliği üyeliğine hazırlık ve
Avrupa Birliği müktesebatına uyum açısından bu
tasarının doğru olduğunu tekrar teyit ediyor; her şeye
rağmen, eksiklikleriyle birlikte, bu önemli düzenlemenin, Türk finans
sistemine ve ülkemize hayırlı olmasını diliyor, saygı
sunuyorum. (DYP ve SP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkürler Sayın Kabataş.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına, Afyon Milletvekili Sayın Sait
Açba; buyurunuz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA SAİT AÇBA (Afyon) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Özel Tüketim Vergisi Yasası Tasarısı üzerinde,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Günümüzde,
devletler, kamu harcamalarının finansmanında, vergilere etkin
bir şekilde başvurmaktadırlar. Tabiî, vergilere
başvururken, daha çok malî amaçla başvurulduğu, ekonomik ve
sosyal gerekçelerle de başvurulduğu açıktır; ama, bu
başvurmada malî amacın, malî işlemin her zaman önplanda
tutulduğunu; bizdeki vergi sisteminde de, vergi uygulamalarında da
bunu açıkça görmemiz mümkündür.
Tabiî, bugün, dünya
üzerinde yaygın olarak kabul edilen genel gider vergisi olarak,
karşımızda, Katma Değer Vergisi vardır; ancak, Katma
Değer Vergisinden elde edilen gelirlerin yeterli olmaması durumunda,
Özel Tüketim Vergisi adı altında tüketim vergilerine
başvurulmaktadır. Dolayısıyla, seçilmiş bazı mal
ve hizmetlerden alınan özel tüketim vergisi yoluna, pek çok ülkeler
gitmektedirler. Dolayısıyla, çağdaş vergilemede, özel
tüketim vergilerinin önemli bir yeri olduğunu da, açıkça ifade
etmemiz gerekir.
Tabiî, özel tüketim
vergisi olarak ihdas edilen bu özel gider vergisinin konuluş nedenlerine
baktığımızda, ekonomik ve sosyal bazı gerekçeler öne
sürülse de, bu nedenin, temel amacın, malî olduğunu, yani, fiskal
olduğunu açıkça ifade etmemiz gerekir, bunun da altını
çizmemiz gerekir. Bugün, şu anda, önümüzdeki tasarıda da esas amaç,
devlete gelir sağlamaktır.
Tabiî, ülkeler,
bunun dışındaki diğer amaçlarla da özel tüketim vergilerine
başvurmaktadırlar. Özel tüketim vergisinin lüks sayılan
malların üzerine konulmasına, toplumda gelir
dağılımının düzeltilmesine sınırlı da
olsa katkıda bulunmak amacıyla başvurulmaktadır; yani, bu,
bir bakıma, verginin sosyal işlevi olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Diğer bir başvurma
nedeni de, belirli bazı kamu mal ve hizmetlerinden yararlanma bedeli
olarak harç, resim ve şerefiye gibi vergi benzeri malî yükümlülüklerin
getirilmesinin güç olduğu ya da herhangi bir nedenle
konulamadığı bir durumda, özel tüketim vergisine başvurulmaktadır.
Tabiî, o mal ve hizmetin kullanımı için gerekli olan bir başka
mal ve hizmete vergi koymak suretiyle böyle bir yola
başvurulmaktadır. Örneğin, karayollarını paralı
yapma düşüncesi olduğunu düşünün; ama, bunun önünde
birtakım engeller olduğu düşünüldüğünde ne
yapılabilir; bu alanla yakın ilişkili olarak Akaryakıt
Tüketim Vergisi alanında yeni düzenlemelerle birlikte, bir bakıma, bu
alan, dolaylı da olsa, vergilendirilmiş olur.
Fiyat
mekanizmasının tabiî işleyişi sonucu bazı mal ve
hizmetler, devletin arzu ettiğinden fazla tüketilebilir veya daha az
tüketilebilir, daha fazla veya az ihraç edilebilir veya ithal edilebilir.
Bazı mal ve hizmetlerin toplumsal gerekçelerle
kısıtlanmasının gerekli olduğu ortamlarda, yine
ekonomik gerekçelerle kısıtlanmasının gerektiği
ortamlarda özel tüketim vergisine başvurulacaktır. Örneğin,
toplumda sosyal zararları yoğun olan alkollü içkiler ve sigara gibi
birtakım mallar üzerine özel tüketim vergisi konulmak suretiyle, onların
tüketimini kısma yönünde bir uygulamaya geçilebilir.
Özel tüketim
vergisi, lüks ve daha çok ithal mallar üzerine yönlendirilirken, tabiî,
gelişmekte olan ülkelerin temel özelliğine
baktığımızda, lüks tüketim malları
kalıplarının oldukça yaygın olduğunu, ithal
malların oldukça yaygın olduğunu görürüz. Dolayısıyla,
bu ülkelerdeki kaynak tahsisinin sağlıklı bir şekilde
gerçekleşmesi açısından, kaynak tahsisinin ülke ekonomisine
fayda verecek tarzda değişimi açısından özel tüketim vergisi
kullanılabilir.
Yine, özel tüketim
vergisi, çevre kirliliğiyle mücadele etmek amacıyla
kullanılabilir. Üretim ve tüketim alanlarında ortaya çıkan çevre
kirliliği dolayısıyla meydana gelen dışsal
zararların iç maliyete dönüştürülmesi açısından da özel tüketim
vergisine başvurulduğu görülür.
Özel tüketim
vergisi, bizde, gümrük birliği anlaşması yapıldıktan
sonra, 1996 yılında ilk defa gündeme gelmiş; hatta, bir
tasarı hazırlanmış, Meclise getirilmiş; ama, o zaman
yasalaşmamıştır. Şimdi, 57 nci hükümetin IMF'ye
sunmuş olduğu niyet mektubunda, Nisan 2002'de özel tüketim vergisi
yasasını çıkaracağı taahhüdü vardır. IMF'ye
verilen niyet mektubuna özel tüketim vergisinin yansıtılması, 57
nci hükümet açısından gerçekten önemli bir talihsizliktir, ülkemiz
açısından önemli bir talihsizliktir.
Türkiye'de bugüne
kadar yapılan yasal düzenlemelere bakıldığında,
maalesef, bir bakıma, IMF'ye verilen taahhütler çerçevesinde pek çok
yasanın çıkarıldığını açıkça görüyoruz.
Hatta, bütçe yasaları yapılırken makro ekonomik dengelerin de,
maalesef, IMF'ye verilen taahhütler çerçevesinde tespit edildiğini, daha
çok IMF uzmanlarınca tespit edildiğini ve Türkiye'de, gerçekten, ülke
yönetimine dışarıdan ciddî bir müdahale olduğunu,
dolayısıyla, egemenlik açısından bu gelişmelerin kaygı
verici olduğunu düşünüyoruz; yani, ortada, yöneten bir hükümet
değil, maalesef, yönetilen bir hükümetin varlığından söz
edilebilir. Kamuoyuna bakıldığında, bunun açık seçik
bir şekilde sergilenmiş olduğunu görürüz. Hükümetin 3
ortağı vardır; ama, aslında, hükümet 6
ortaklıdır; 4 üncü ortak ekonomiden sorumlu Sayın Bakan, 5 inci
ortak IMF, 6 ncı ortak da Dünya Bankasıdır. 57 nci hükümetin
temel fonksiyonlarda, bugüne kadar uyguladığı ekonomi
politikasında ve diğer politikalarda maalesef, havaleciliği,
beleşçiliği ve ihaleciliği önplanda tuttuğunu tüm
toplumumuz açıkça görmüştür.
Özel Tüketim
Vergisi tüm mal ve hizmetlerden alınan bir vergi değil, dar çerçeveli
bir vergidir. Mevcut tasarıda ÖTV'nin kapsamına
bakıldığında, maalesef, bu kapsamın oldukça geniş
olduğunu görürüz; 210 mal çeşidi var. Halbuki, Avrupa Birliği uygulamalarına
bakıldığında, sadece 5 gruptaki malın söz konusu
olduğunu görürüz; bira, şarap, şarap dışı alkollü
içkiler, işlenmiş tütün ürünleri, madeni yağlar
şeklindedir; dolayısıyla, Türkiye'deki ÖTV'nin kapsamı
oldukça geniştir. Şu anda, Avrupa Birliğine uyum çerçevesinde,
bugün için, Türkiye'nin bir an için tam üye olduğunu düşünecek
olursak, bu ÖTV yasası, tam üyelik açısından önemli sakınca
teşkil etmektedir; dolayısıyla, kapsamının, Avrupa Birliği
ülkelerinde olduğu gibi daraltılmasına ihtiyaç vardır.
Tabiî, tam üye olmadığımız için, kapsamın
daraltılması gibi bir kaygının şu anda
olmadığını da bu arada ifade etmemiz gerekir.
Avrupa Birliği
ülkelerinde ÖTV'ye konu olan malların 4 temel özelliği vardır;
bunlardan birisi, üretim ve satışlarında belli ölçüde devlet
gözetimi söz konusudur; ikincisi, bu malların fiyatlarının
artış ve azalışlarında talepleri fazla etkilenmez;
üçüncü olarak, kullanımlarında olumsuz dışsallıklar
vardır; dördüncüsü de, gelir etkileri yüksektir, gelir arttıkça
bunlara olan talep artmaktadır; ama, şu anda önümüzdeki
tasarıda, Türk ÖTV'sinde, maalesef, pek çok bu özellikleri
taşımayan harcıâlem malların olduğunu da açıkça
görmemiz mümkündür.
ÖTV'nin amacı,
vergilemede basitliğin ve karmaşıklığın ortadan
kaldırılmasıdır. Şüphesiz, bu, şu andaki mevcut
tasarıda da öngörülmektedir. Şu anda, 16 vergi, harç, fon ve fon
payları, ÖTV yasasının devreye girmesiyle birlikte ortadan
kaldırılacak, vergilemede, gerçekten, belirli mal ve hizmetlere ilişkin
bir basitlik ortaya çıkacak, vergi kayıpları da asgarî ölçüde
azabilecek ve verginin idaresi de kolay olabilecektir. Böyle olumlu bir
gelişmenin, bu yasa tasarısı içinde olduğunu da açıkça
ifade etmemiz mümkün.
Tabiî, burada, bu
olumlu gelişme varken, diğer taraftan, hükümetin,
kaldırılan bu vergi, harç ve diğer fonlara
karşılık ÖTV olarak kurmuş olduğu tek çatıda
topladığı kaynakların dağıtımıyla
ilgili bir problemin, burada ortaya konulduğunu, dolayısıyla,
dağıtım paylarıyla ilgili, gerçekten
sağlıksız bir yapının ortaya konulduğunu görüyoruz.
Daha önce saydığım 16 vergi ve harç tarzındaki diğer
gelir kaynaklarından, çeşitli kamu kurumlarına yönlendirilen
kaynaklar, bir bakıma değişik bir biçimde ÖTV'den ilgili
kurumlara, Millî Eğitim Bakanlığına, Sağlık
Bakanlığına, Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumuna,
Başbakanlığa bağlı diğer bazı kurumlara ve
Savunuma Sanayi Destekleme Fonuna aktarılma, belli paylar verilme
şeklinde bir uygulama vardır ki, bu, bütçede ademi tahsis ilkesine
aykırı bir düzenlemedir.
Tabiî, bu
payların dağıtımıyla ilgili uygulamanın 2003
yılında terk edileceği konusunda Sayın Maliye Bakanı,
Plan ve Bütçe Komisyonunda bir açıklama yapmışsa da, bu
açıklamanın çok ciddî olduğunu söylemek mümkün değildir;
çünkü, böyle bir uygulama yapılacaksa, zaten böyle bir uygulamanın
2003'te başlayacağı yasaya derç edilmek suretiyle işin
halledilmesi mümkündü; ama, bu yönde bir düzenlemenin
olmadığını görüyoruz. Dolayısıyla, bu
dağıtım mekanizmasının terk edilmesi, ÖTV'nin de
mevcut vergi havuzunda toplanması suretiyle, yeni malî yıl bütçe düzenlemesinde
bu kaynak tahsisinin yapılmasının en doğru yol
olduğunu da açıkça ifade etmemiz gerekir.
Tasarıda,
vergileri artırıcı herhangi bir şey söz konusu
değildir; yani, bu tasarıyla birlikte, çeşitli vergileme
alanlarında vergilerin artırılmasıyla ilgili herhangi bir
sonuç ortaya çıkmayacaktır şüphesiz; ama, şu var:
Tasarıda, Bakanlar Kuruluna verilen yetkiye
bakıldığında, kesinlikle, vergilerin kanunî ilkesiyle
bağdaşmayan bir yetkinin verilmiş olduğunu, gerçekten,
yasamaya ait olan yetkilerin, haksız bir biçimde, mevcut konjonktür,
ekonomik performans ve diğer unsurlar da dikkate alınmak suretiyle,
Bakanlar Kuruluna verilmiş olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla,
yasamaya ait bir yetkinin yürütmede bulunmasının da, bir bakıma,
Meclis iradesinin by-pass edilmesi anlamını
taşıyacağı açıktır. Dolayısıyla,
düzenlemenin bu şekilde yapılması, Bakanlar Kuruluna verilen
yetkilerin, 1 kata, 2 kata, 4 kata kadar artırılmış olması,
gerçekten, bu vergileme alanının istismarına açık bir
konudur. Dolayısıyla, bu düzenlemenin, yerinde
olmayacağını düşünüyoruz.
Tüketim
vergilerinin vergi gelirleri içindeki payına
baktığımızda, bizim vergi sistemimizde hızlı bir
biçimde arttığını görürüz. İthalde alınan Katma
Değer Vergisini de buna dahil ettiğimiz takdirde, mal ve hizmetlerden
alınan vergiler ile ithalden alınan Katma Değer Vergisinin,
örneğin, 2000 yılında toplam vergi gelirlerinin yüzde
57,6'sı, 2001 yılında yüzde 59,5'i, 2002 yılında da
yüzde 63'ü olması öngörülmektedir; yani, hükümet, ne yapmaktadır;
hükümetin, tüketim alanında almış olduğu vergileri,
hızlı bir biçimde, son üç yılda artırmış
olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla, bunun sağlıklı
bir gelişme olduğunu söylemek mümkün değildir. KDV ve
Akaryakıt Tüketim Vergisi gibi dolaylı vergilere sık sık
yüklenilmiştir. Ayrıca, geçici nitelikte olan bazı vergilerin
de, 1999-2000 yıllarındaki vergilerin de, devamlılık
kazandığını görüyoruz, sürelerinin
uzatıldığını görüyoruz.
Tabiî, Türkiye'deki
vergi sisteminde, KDV oranlarına baktığımızda,
gerçekten, çok yüksek oranlar vardır. ÖTV ve KDV oranları birlikte
düşünüldüğünde, mevcut oranlardan geriye dönüş veya vergilerin
düşürülmesi yönünde bir eğilimin sistem içinde, maalesef, ele
alınmadığını görüyoruz. İktisadî durgunluktan
çıkmak açısından ve devletin sosyal işlevini yerine getirmek
açısından, vergileri düşürme yönünde 57 nci hükümetin hiçbir
gayret içinde olmadığını, maalesef, bu tasarıda da
görmekteyiz.
Tabiî,
Akaryakıt Tüketim Vergisinin, gerçekten, vergileme alanında en çok
istismar edilen bir vergileme alanı olduğunu ve 57 nci hükümetin
Akaryakıt Tüketim Vergisi alanını çok ciddî anlamda istismar
ettiğini, toplam vergi gelirleri içinde Akaryakıt Tüketim Vergisi
oranlarına bakıldığında açıkça görmek mümkündür.
Örneğin, 57 nci hükümet döneminde -1998'de Sayın Ecevit de hükümetteydi-
Akaryakıt Tüketim Vergisinin toplam vergi gelirlerine oranı yüzde
12'ydi, 2000 yılında yüzde 15-16'ya yükseldi, 2001 yılında
da aynı oranlar muhafaza edildi; ancak, 2002 yılında, bu
oranın 10,6 katrilyon lirayla yüzde 18'e
çıktığını görüyoruz. Dolayısıyla, bugün,
benzinin fiyatına baktığımızda, bu fiyat içinde yüzde
73 civarında bir verginin olduğunu görüyoruz. Bu anormal verginin,
ekonomide girdi niteliğindeki bu mallara konulan vergilerin ekonomideki
fiyatları, yine, yüksek seviyelere tırmandırdığını,
ekonominin pek çok kesiminde, örneğin, çiftçi kesiminde çok ciddî anlamda
sıkıntılar doğurduğunu hepimiz biliyoruz. Bugün, mazot
alamadığı için traktörüne binemeyen ve geliri çok fazla
düştüğü için haciz altında olan çiftçimizin olduğu
hepinizin malumudur.
Burada, Motorlu
Taşıt Vergileriyle ilgili düzenlemeye
baktığımızda, Motorlu Taşıt Vergileriyle ilgili,
yeni ÖTV düzenlemesiyle birlikte daha önce vergileme oranı veya vergi
yüklerinde herhangi bir değişimin olmadığını da
açıkça görüyoruz. Tabiî, iktidar kanadından bazı üyeler
"ikinci el vergileme alanı ortadan kaldırıldı.
Dolayısıyla, çok olumlu bir gelişme" diye ifade ediyorlar.
Tabiî, böyle bir gelişmenin olduğunu söylemekle avunmak mümkün
değildir; önemli olan, vergi yapısı içerisinde çok
ağır vergileri düşürmenin yollarını ve böylece
ekonomik durgunluğu açmanın yollarını aramak en önemli
yoldur diye düşünüyoruz.
Bugün için Motorlu
Taşıt Vergilerinde 1600 cc'ye kadar yüzde 27'lik bir ÖTV, 1601-2000
cc arasında yüzde 46 ÖTV, 2001'i aşanlarda yüzde 50 ÖTV
alınmaktadır; ama, sadece ÖTV değil, bir de, ÖTV'den sonra,
ÖTV'nin de matrahı ilave edildiği bir ortamda yüzde 18'lik Katma
Değer Vergisi alınmaktadır.
Zaten, sistem,
yüzde 26-40 olan Katma Değer Vergilerini kaldırmıştır,
genel orana dönmüştür; şu anda, maalesef, motorlu taşıt
alanında en düşük yüzde 54 oranında, en yüksek de yüzde
73-75'lere varan bir vergi yükü söz konusudur.
Gerçekten,
diğer Avrupa Birliği ülkelerindeki vergileme yapısına
bakıldığında, bu tasarıdaki vergileme
yapısının, vergi yüklerinin, maalesef, çok yüksek olduğunu
söylememiz mümkündür. Dolayısıyla, önemli olan, Türk vergi
sistemindeki bütün unsurların yeniden gözden geçirilmek suretiyle,
gerçekten, bu vergilerin ödeme gücüne uygun hale getirilmesi yönünde
çabaların artırılmasına ihtiyaç olduğunu
düşünüyoruz; ama, 57 nci hükümetin, bu yönde hiçbir çabasının
olmadığını üzülerek belirteyim. 1999 ve 2000
yıllarında alınan, bilhassa deprem nedeniyle geçici olarak
alınan vergilerin sürelerinin uzatıldığını,
devamlı hale getirildiğini de açıkça görebiliyoruz.
Bugün, vergi
sistemine bakıldığında, adil vergi yükü
dağılımına dayanmadığını da açıkça
görüyoruz. Hükümet, güçsüz olandan, yakaladığından vergi
alıyor. Vergi gelirlerinin bütçe gelirleri içindeki payına
baktığımızda da, son on yılda, yüzde 75 ile yüzde 83,5
arasında değişmiş olduğunu görüyoruz.
Yine, bir
bakıma, Türkiye'deki vergi sistemindeki çarpıklığı
ifade etmek açısından şunu ifade edelim: Örneğin, 2001
yılında şirketinden 200 milyar lira kâr payı elde eden bir
mükellefin, başka gelirlerinin de bulunmasına göre, vergi yükü yüzde
63'tür. 2001 yılı itibariyle ifade ediyorum; aynı tutarda hazine
bonosu faizi elde eden kişi, eğer, bu faizini, Temmuz 2001'den
itibaren ihraç edilen devlet tahvili veya hazine bonolarından elde etmişse
ve bunlardan elde etmiş olduğu 100 milyar Türk Lirası ise, bu
faiz gelirinin vergi yükü ise sıfırdır. Dolayısıyla,
bu örnek, bir bakıma, sermaye gelirleri arasında da ciddî bir
adaletsizliğin var olduğunu açıkça göstermektedir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SAİT AÇBA
(Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Lütfen, bitiriniz.
SAİT AÇBA
(Devamla) - Tabiî, Türkiye'de, vergi sisteminin, yeniden, baştan
aşağı gözden geçirilmesi gerekmektedir. Verginin, sadece malî
amaçla değil, malî amacı dışında da, ekonomik amaçlara
yönelik olarak, etkin bir şekilde kullanılmasına, yine, sosyal
amaçlara yönelik olarak, bilhassa gelir dağılımını
düzenleyici fonksiyonu icra etmek üzere, etkin bir şekilde
kullanılmasına ihtiyaç vardır. Biz, hükümetten, bu
adımların atılmasını bekliyoruz.
Ben, bu vesileyle,
tasarının hayırlı, uğurlu olmasını temenni
ediyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkürler Sayın Açba.
Sayın
milletvekilleri, birleşime ara vereceğim; daha sonra, Demokratik Sol
Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi Grupları adına
arkadaşlarımız konuşacaklar.
16.45'te toplanmak
üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.32
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.45
BAŞKAN: Başkanvekili Yüksel YALOVA
KÂTİP ÜYELER: Lütfi YALMAN (Konya), Melda BAYER
(Ankara)
BAŞKAN -
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106 ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
870 sıra
sayılı kanun tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
12.- Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı ve
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/988) (S. Sayısı: 870) (Devam)
BAŞKAN -
Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.
Tasarının
tümü üzerinde söz sırası, Demokratik Sol Parti Grubu adına,
Bursa Milletvekili Sayın Hayati Korkmaz'a aittir.
Buyurun Sayın
Korkmaz. (DSP sıralarından alkışlar)
DSP GRUBU ADINA
HAYATİ KORKMAZ (Bursa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, sıra sayısı 870 olan Özel Tüketim Vergisi
Kanunu Tasarısının geneli üzerinde Demokratik Sol Parti Grubunun
görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum;
sözlerime başlarken Divanı ve Genel Kurulu Grubum ve şahsım
adına selamlıyorum.
1985
yılında, 8 adet dolaylı vergi yürürlükten kaldırılarak
Katma Değer Vergisi uygulamaya konulmuştur. Bu önemli
çalışmadan sonra dolaylı vergiler alanında yapılan en
önemli mevzuat çalışması görüşmeye başladığımız
kanun tasarısıdır. 6 Mart 1995 tarihinde Türkiye ile Avrupa Birliği
arasında Ankara Anlaşması imzalanmış, Katma Protokole
dayanarak 1/95 sayılı karar alınmış ve 1 Ocak 1996
tarihinden itibaren Avrupa Birliğiyle gümrük birliği
gerçekleştirilmiştir. Bu anlaşmayla, dolaylı vergiler
alanında sadece ayırımcılık yapmama ilkesine
uymamız yeterliydi; ancak, 1999 yılında, Helsinki Zirvesinde,
ülkemizin Avrupa Birliğine aday adaylığının kabul
edilmesiyle ilişkilerimiz yeni bir boyut kazanmıştır. Bu
bağlamda, çeşitli alanlardaki mevzuatımızı uyumlu hale
getirme yanında, vergi mevzuatımızı da uyumlu hale getirme
zorunluluğu ortaya çıkmıştır.
57 nci hükümet,
Avrupa Birliği mevzuatına uyum amacına yönelik taahhütlerimize,
kısa ve orta vadeli bir takvimle, hazırladığı Ulusal
Programda yer vermiştir. Özel Tüketim Vergisi bunlardan birisi olup,
uygulanmasıyla, tam üyeliğe hazırlık sürecinde ilerleme
kaydedilmiş olacaktır. Avrupa Birliği mevzuatına uyumlu
hale gelerek, Özel Tüketim Vergisiyle, imalat, ithalat veya ilk iktisap
aşamasında sayısı sınırlı tutulan bazı
mallara ek bir dolaylı vergi uygulanarak daha yüksek oranda vergilenen
mallar kapsamı
oluşturulmuştur.
Kanun
tasarısıyla ihdas edilen Özel Tüketim Vergisi, belirli ve az
sayıda mal grubundan gelir toplama ve tüketicilerin harcama
alışkanlıklarını yönlendirmeye yönelik genel tüketim
vergileri dışında öngörülen bir vergi şeklidir. Bu
vergiyle, dolaylı vergi alanında çok büyük bir sadeleştirme
sağlanacak ve 16 adet vergi, harç, fon ve pay yürürlükten
kaldırılacaktır.
Özel Tüketim
Vergisi uygulamasına geçilirken, yürürlükten kaldırılan vergi,
harç, fon ve payların oluşturduğu vergi gelirinin mümkün mertebe
korunarak, aynen elde edilmesi amaçlanmış ve ek vergi
doğurmayacak oranların tespitine özen gösterilmiştir. Hükümetin
uygulamakta olduğu program nedeniyle, vergi kayıplarını göze
almamasını doğal karşılayabiliriz; ancak, uygulanan
Özel Tüketim Vergisi oranlarının kendimize örnek
aldığımız Avrupa Birliği ülkelerine göre yüksek
olduğu da bir gerçektir. Kapsama giren malların yaklaşık
220 çeşitle sınırlı olması ve yaklaşık 1 500
mükellefi ilgilendirmesi nedeniyle, yönetimi ve denetimi son derece kolay olan
bu vergi türü, aslında, hasılat açısından önemli bir paya
sahiptir. 2002 rakamlarıyla, vergi gelirlerinin yüzde 22'sini
oluşturuyor olması, gelirler açısından ne denli önemli olduğunun
da açık bir göstergesidir.
Ayrıca, özel
vergi kapsamına giren bazı ürünlerin, beyaz eşya örneği
gibi, lüks sayılması da yanlış bir
yaklaşımdır. Bu nedenle, hükümetin uygulamakta olduğu
program hedefine ulaştığı oranda, toplumun günlük
yaşamında vazgeçilmez olarak kullanmakta olduğu ürünlerin Özel
Tüketim Vergisi oranları tedricî olarak indirilmeli ve zaman içerisinde
sıfıra kadar düşürülmelidir. Diğer ürünlerin oranları
da, aynı şekilde, zaman içerisinde makul seviyeye düşürmek için
gerekli çalışmalar yapılmalıdır. Görüşmekte
olduğumuz yasa tasarısıyla, hükümetlere bu tür
çalışmaları yapma esnekliği verilmektedir.
Yine, bazı
ürünlerin vergi oranlarına baktığımızda, lüks olma
özelliğine göre dengesizlikler göze çarpmaktadır. Bu konuda,
kamuoyunun eleştirilerine mahal vermeyecek şekilde, zaman içerisinde
gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Özel Tüketim Vergisi uygulanan
mallar dört ana listede sınıflandırılmıştır.
(I) sayılı listede petrol ürünleri yer almaktadır. Tasarıyla,
tecil-terkin uygulama olanağı sağlandığından,
solvent türevlerini kullanan sanayiciler için ek yük getirilmemiş
olacaktır. Yine, tasarıyla, solvent türevlerinin akaryakıt
ürünleriyle karıştırılmasını önleyen tedbirler
getirilmektedir.
(II)
sayılı listede motorlu araçlar yer almaktadır. Yasa
tasarısıyla bazı yeni kolaylıklar ve yenilikler
getirilmektedir. Taşıt Alım Vergisi, Ek Taşıt
Alım Vergisi, Çevre Fonu, Trafik Tescil Harcı, Eğitime
Katkı Payı ve Özel İşlem Vergisi kaldırılarak,
yerine tek bir vergi getirilmektedir.
Bugün geçerli olan
mevzuata göre, net ağırlık, istiap haddi, yaş, motor gücü
ve lüks kriterlerine göre nispî ve maktu vergiler uygulanmaktadır. Yeni
tasarıya göre, motor silindir hacmi esas alınarak nispî vergi
uygulanmaktadır. Vergileme, değer esasına göre
yapılacağından, rekabet eşitsizliğini sona
erdirecektir.
Yeni uygulamayla,
vergilerin her yılın başında artması gibi bir sorun
olmayacağından, vergi dairelerindeki yığılma ve
yıl sonu ile yıl başı arasındaki arz-talep
farklılıkları ortadan kalkmış olacaktır.
Yine, Özel Tüketim
Vergisinin araçların ilk iktisabında uygulanacak olması
nedeniyle, ikinci elde vergi olmayacaktır. Bu da, tescil
kayıtlarının gerçek durumu yansıtmasını
kolaylaştıracaktır.
Binek otomobillerde
net ağırlık yerine silindir hacminin referans olarak
alınması olumlu bir aşamadır; ancak, gelişmiş
motorlarda, sıkıştırmalı hava kullanımı ve
tork motorlarıyla, daha yüksek güç üretilmesi olanaklı hale
gelmiştir. Dizel motorlarda ise, birim hacim başına elde edilen
gücün benzinli motorlara göre daha düşük olduğu bilinmektedir.
Tasarıya göre, gelişmiş benzinli motor kullanan araçların
lehine ve dizel motorlu araçların aleyhine bir durum ortaya
çıkması söz konusudur.
(III)
sayılı listede ise, tütün mamulleri ve alkollü içkiler yer
almaktadır. Bu ürünlerden de alınmakta olan 7 ayrı vergi, fon ve
pay, tasarıyla ortadan kaldırılmaktadır. Tek bir vergiyle,
vergi kaybına müsait yapı ve karmaşık muhasebe sistemi
ortadan kaldırılmaktadır. Bu listedeki ürünlere uygulanacak
vergi oranlarını belirleme yöntemiyle, Avrupa Birliği
kriterlerine uyum sağlanmış olacağı gibi, belirlenecek
vergi oranlarıyla, toplumun sağlığı
açısından önem taşıyan bu ürünlerin tüketimi de belli
oranda kontrol altına alınmış olacaktır.
(IV)
sayılı listede ise, yüksek oranda KDV'ye tabi mallar
bulunmaktadır. Halen yüzde 26 ve yüzde 40 oranlarında KDV'ye tabi
olan bu mallar bu kapsamdadır. Yüksek oranda KDV oranı,
kayıtdışılığı körüklemektedir. Bunun yerine
imalat veya ithalat aşamasında bir defa alınacak Özel Tüketim
Vergisiyle hem KDV oran sayısı 5'ten 3'e inmiş olacak hem de
kayıtdışılığın önüne geçilmiş
olacaktır. Bu listede yer alan ürünlerin çoğu, toplumun günlük
yaşamına girmiştir. Bu nedenle, indirime gidildiğinde bu
listeden başlanmalıdır.
Tasarı, bu
listedeki ürünlerin vergi oranlarını artırma hakkını,
diğer mallardan farklı olarak, Bakanlar Kuruluna vermemektedir;
tasarı, bu mallar için, oranı sadece sıfıra kadar
düşürme hakkını vermektedir.
Mevcut sistemde
vergi, fon ve paylardan, kurum ve kuruluşlara kaynak
aktarılmaktadır. Mükelleflerce ve vergi dairelerince çeşitli
hesaplara ve kurumlara ayrı paylar ayrılmaktadır. Bu paylar
birbirinin matrahına girdiğinden dolayı, karmaşık bir
hesaplama şekli sonunda ortaya çıkan denetlenmesi zor durum sebebiyle,
ciddî vergi kayıpları söz konusudur. Yeni tasarı ile, hepsi bir
havuzda toplanacak ve buradan ilgili kurum ve kuruluşlara pay
aktarılacaktır. Bu, sadelik ve şeffaflık
açısından son derece olumlu bir yaklaşımdır; ancak,
devredilen bu harcamaların bütçedışı kullanıma
açık olması önemli bir sorundur. Tasarı ile bu harcamaların
bütçe dahilinde yapılmasını mümkün kılmak
olasıdır. Dileğimiz, hükümetin, bu gelirlerin
harcamasını 2003 yılı bütçesi içine alması ve bütçe
birliği ilkesine uymasıdır.
Bu duygu ve
düşüncelerle, görüşmekte olduğumuz bu önemli tasarının
yasalaşmasına destek vereceğimizi ifade etmek istiyorum. Bu
yasamızın, ülkemize ve toplumumuza hayırlı
olmasını diliyorum.
Sözlerime son
verirken, hepinize saygılarımı sunuyorum. (DSP, MHP ve ANAP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz.
Gruplar adına
son olarak, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Karaman Milletvekili
Hasan Çalış.
Buyurunuz
Sayın Çalış.
MHP GRUBU ADINA
HASAN ÇALIŞ (Karaman)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısını görüşmemiz nedeniyle
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum;
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bildiğiniz
gibi, 1995 yılında ülkemiz ile Avrupa Birliği arasında
Gümrük Birliği Anlaşması yapılmıştır. 1996
yılı başından itibaren de bu anlaşma yürürlüğe
girmiştir. O günden bugüne, Gümrük Birliği Anlaşmasıyla
ilgili olarak olumlu ve olumsuz muhtelif görüşler ileri sürülmüştür.
Olumlu görüşler ileri sürenler, sanayimizde, ticaretimizde,
tarımımızda, hayvancılığımızda
hızlı gelişmeler olacağını, hızlı
kalkınacağımızı; Avrupa bilim ve teknolojisinden daha
hızlı istifade edeceğimizi ve hızla Avrupa ailesine dahil
olacağımızı düşünmüş ve bu anlaşmanın
gerçekten ciddî bir olay olduğunu, ciddî bir aşama olduğunu dile
getirmiştir. Aleyhinde düşünenler ise, bu anlaşmayla, ülkemizin
tarımında, sanayiinde, ticaretinde sıkıntılar
olacağını dile getirmiş. Nitekim, aynı görüş
sahipleri, Avrupa Birliği ile ülkemiz arasında her geçen gün büyüyen,
yapılan bazı hesaplara göre 56 milyar doları bulan
açığın -ticaret hacmindeki açığın- bu
anlaşmanın yapılışında gözden kaçan bazı
hususlara bağlı olduğunu düşünmektedirler.
Ben, buradan, bütün
arkadaşlarıma şu çağrıda bulunmak istiyorum: Bu
meseleyi, iktidar meselesi-muhalefet meselesi, eski yönetim-yeni yönetim
meselesi, eski hükümet-yeni hükümet meselesi gibi görmeyip, millî bir mesele
olarak görmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Devletimizin
kayıtları ortadadır; bilim adamlarının bilim
ölçülerine koyduğu kurallar da ortadadır. Gerçekten, Avrupa
Birliğiyle ilgili olarak ülkemizin millî çıkarları
doğrultusunda bir tedbir almamız gerekiyorsa, Avrupa Birliğinin
bize karşı yerine getirmediği taahhütler neler ise, bizim de yerine
getiremediğimiz taahhütler neler ise, bunları bir bir tartıp,
bugün itibariyle, Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği
Anlaşmamızın bazı maddelerini yeniden
tartışmamız, yeniden gözden geçirmemiz gerekir diye
düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bildiğiniz gibi, Avrupa Birliğiyle
gerçekleştirdiğimiz Gümrük Birliği Anlaşmamızın
ayaklarından birisi de, Özel Tüketim Vergisinin hayata geçirilmesiydi.
Nitekim, günün hükümeti gerekli çalışmaları yaparak, bu kanun
tasarısını 1996 yılında hazırlıyor, Türkiye
Büyük Millet Meclisine gönderiyor, Plan ve Bütçe Komisyonunda
tartışılıyor; geneli üzerindeki tartışmalardan
bir türlü maddelerine geçilemiyor ve görüşülmesine ara veriliyor. O günden
bugüne aradan altı yıl geçiyor. Nitekim, komisyon
aşamasından Genel Kurul aşamasına getirmiş
bulunuyoruz.
Gerçekten, Özel
Tüketim Vergisinin olumlu yönlerini göz önüne aldığımız
zaman, altı yılı kaybetmiş oluyoruz. Keşke, o günkü
arkadaşlarımız, bu yasayı altı yıl önce
çıkarmış olsalardı, biz, altı yıldan bu yana, bu
yasanın eksiklikleriyle, vergi sistemimizin yıllardan beri devam eden
eksiklikleriyle uğraşsaydık diye düşünüyorum.
Nitekim, son
konuşmacı olmam hasebiyle, partilerimiz adına çıkan bütün
konuşmacılarımı da dinleme imkânım oldu. Gördük ki,
temelde, bu yasanın hayata geçirilmesine hiçbir partimiz karşı
değil; ama, arkadaşlarımızın haklı olarak
serzenişte bulunduğu vergi sistemimizin sakatlıkları, vergi
sistemimizin kronik hastalığı, bu üç yılın
hastalığı değildir. Bu hastalık, üç yıl önce de
vardı, beş yıl önce de vardı -hepimiz beraber
yaşadık- on yıl önce de vardı. Bu, ülkemizin ciddî bir
hastalığıdır. Bu hastalığı peyderpey tedavi
etmek, ortadan kaldırmak -bunu millî bir mesele olarak görerek, parti
ayırımı gözetmeden- bütün vekillerin, bütün yetkililerin, bütün
hükümetlerin görevidir diye düşünüyorum. Nitekim, bu düşünceyle,
konuşmacı arkadaşlarımın tavrından da
anladığım kadarıyla, herhalde, Avrupa Birliği ile
entegrasyonumuzu hızlandıracak olan ve vergi sistemimizdeki uyumu
biraz daha rahatlatarak Avrupa Birliği yönündeki
adımımızı hızlandıracak olan Özel Tüketim Vergisi
Yasasının çıkarılmasında değerli muhalefet
yetkilisi arkadaşlarımız da olumlu muhalefet yapacaklardır.
Bu, gerçekten, 21 inci Dönem uzlaşma kültürü sonucu Meclisin
yaptığı güzel ve yeni icraatlardan biri olarak eski icraatlara
ilave edilecektir diye düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bildiğiniz gibi, 1999 yılında, Avrupa
Birliğinin Helsinki'de yaptığı toplantıda, ülkemiz,
Birliğe aday adayı olarak kabul edildi. Daha sonra da 24.3.2001 tarih
ve 24352 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Bakanlar Kurulu
kararıyla Avrupa Birliği Müktesebatının üstlenilmesine
ilişkin Türkiye Ulusal Programı ile 2002 yılı içerisinde
Özel Tüketim Vergisi Yasasının hayata geçirileceği taahhüdünde
bulunulmuştu. Bu taahhüdümüzü; yani, 1995 yılında
imzaladığımız, 1996 yılında hayata geçen Gümrük
Birliği Anlaşmasında da bulunduğumuzu göz önüne
alırsak, gerçekten, önemli bir eksiklik ortadan
kaldırılmış olacaktır. Nitekim, hükümetimizin, Türkiye
Büyük Millet Meclisine teklif ettiği kanun tasarısı Plan ve
Bütçe Komisyonumuzda görüşülmüş ve Genel Kurul aşamasında
da hızla ilerlemektedir.
21 inci Dönem
Türkiye Büyük Millet Meclisi ve 57 nci cumhuriyet hükümetinin bu dönemde hayata
geçirdiği çok ciddî kanunlarımız ve Anayasamızda
yaptığı çok ciddî değişikliklerin içerisinde bu
yasanın da yer alması, gerçekten, bu dönemin milletvekilleri ve 57
nci cumhuriyet hükümeti için gurur vesilesi olacaktır.
Bu Meclis,
hepimizin bildiği gibi, geçmiş yıllarla
kıyasladığımız zaman çok hızlı
çalışmış, yıllardır çıkarılamayan
yasaları çıkarmış, boşlukları doldurmuş, bu
yönüyle tarihe geçmiştir; ama, basın ve kamuoyu
aracılığıyla ve muhtelif yollarla da, sanki linç
edilircisine, hak etmediği kadar -iktidarıyla, muhalefetiyle-
saldırıya uğramıştır. Gerçekten, hepimize bir
görev düşmektedir: Bu Meclisin itibarını yükseltmek,
milletimizin itibarını yükseltmektir.
Değerli
arkadaşlarım, meseleye bu açıdan bakmamızın gerekli
olduğunu düşünüyorum.
Çağdaş
bir vergi sistemi, devletin ihtiyacı olan geliri düzenli olarak
sağlayan, gelir dağılımında adaleti göz önünde tutan,
tarafsızlık ilkesinden ayrılmayan, gelir
dağılımının iyileşmesini ve ekonomide büyümeyi
sağlayan, teşvik eden, basit, anlaşılabilir, ödeme gücü
ilkesine dayalı, vergi toplama maliyetini ise mümkün olduğunca
asgarîye indiren bir sistem olmalıdır. Bu çerçeveden
baktığımız zaman, değerli arkadaşlarım,
gerçekten, Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısıyla ve bunu hayata
geçirdiğimiz zaman, bu kanunla, Avrupa Birliği yolunda ciddî
adımlardan birini daha atmış olacağız.
Yine, 210 adet ürün
4 grupta toplanarak, bunlardan tek aşamada bir defa vergi
alınması yoluna gidilmektedir ve bu verginin toplam hacmi -biraz önce
konuşmacı arkadaşlarımızın da belirttiği
gibi- topladığımız bütün vergiler içerisinde yüzde 22'si
civarındadır. Bunu göz önüne aldığımız zaman ve
mükellefin de 1 500 kişi gibi sınırlı sayıda
olduğunu düşündüğümüz zaman, gerçekten, yapılan işin
önemi daha da iyi kavranacaktır.
Yine,
değişik aşamalarda alınan 16 adet vergi, fon, harç gibi
mükelleften çıkan paralar, tek aşamada, bir defada alınmak
suretiyle, vergiyi tekrar vergilendirmek gibi yanlış
uygulamaların yolu kesilmiş oluyor. Düşünün ki, bu uygulamayla,
16 defa kuyruğa girmekten kurtulacaksınız, 16 defa
kırtasiyeyle uğraşmaktan kurtulacaksınız, zaman
kaybınız onaltıda 1'e düşecek. Kısacası, gerçekten,
bunu, Türkiye genelindeki insanların o günkü vergi kuyruklarında
geçirdiği zaman açısından göz önüne
aldığımız zaman, yapılan işlem doğru bir
işlemdir.
Yine, ikinci el
ürünlerden verginin kaldırılması -özellikle otomotivde-
ekonomimize bir canlılık getirecektir. Bir tek ürünü üretiyorsunuz
-bir otomobili- her el değiştirdikçe yeniden vergi veriliyor, yeniden
vergi veriliyor; haliyle, bu, maliyetin üzerinde yeni şişmelere sebep
oluyor ve vergi üzerinden vergi almış oluyorsunuz. Yine, bu yasayla
getirilen önemli kolaylıklardan birisi de değerli
arkadaşlarım, vergi üzerinden, tekrar, KDV ile bir daha vergi
alınmasının yolunu da kapatmış oluyor; bu da güzel
yönlerinden birisi.
Gerçekten, bu yeni
sistemle, kayıplar ve kaçaklar ve
kayıtdışılığın asgariye indirilmesi
amaçlanmıştır. Ayrıca, eski vergilerin
dışında, mükellefe yeni bir vergi yükü getirilmemiştir.
Özellikle, solvent ürünleri dediğimiz ürünlere, sanayide, yani,
amacına uygun yerde kullanıldığı zaman yeni bir vergi
getirilmemesi; ama, özellikle araçlarımızda
kullandığımız yakıtların içerisine
karıştırılarak kullanıldığı zaman
haksız bir kazanca sebep olduğunu, haksız vergi
kaçağına sebep olduğunu göz önüne aldığımız
zaman, bir haksızlığı da ortadan kaldırmaktadır.
Bu yolla da, hem ekonomi teşvik edilmekte hem de
araçlarımızın ekonomik ömrünün kısalmasında ve
araçlarımızda tamiri zor hasarların meydana gelmesinin önlenmesi
açısından da önemli bir iş yapılmış oluyor.
Değerli
arkadaşlarım, bu dört gruba ayrılan Özel Tüketim Vergisiyle
ilgili listeleri incelediğimiz zaman, gerçekten, bazı sektörlerin
teşvik edildiğini görüyoruz. Nedir bu sektörler; turizm teşvik
ediliyor, KOBİ'ler bir nebze teşvik ediliyor. Neyle teşvik
ediliyor; işte, bu solvent ürünleri; efendim, burada kullanılacak
makineler, kullanılacak araçlar -bunlarla taşımacılık
sistemi teşvik ediliyor- bunun gibi, incelediğiniz zaman, pek çok
alanda teşvik olduğunu, bu amacıyla da iyi bir vergi sisteminin
ruhuna uygun olduğunu görüyoruz. Tabiî, burada gördüğümüz bir husus
daha var ki, o da, şurada iktidarıyla, muhalefetiyle hepimizin
yüreğinde gerçekten bir sızı olan, dargelirlinin ağır
vergi yüküdür; ancak, bu vergi yükü, ne bugünün eseridir ne beş yıl
öncesinin eseridir; bu, uzun yıllardan beri devam eden, biraz önce de
belirttiğim çok ciddî bir hastalığımızdır. Bunun
ortadan kaldırılabilmesi için, gerçekten, üreten bir ekonomiyi ve 65
000 000 nüfusumuz içerisinde beyin kapasitesinin yüzde 50'sinden
fazlasını kullanan insanları, mevcut gövdelerimizin içerisindeki
beyin kapasitemizi daha fazla kullanabilecek yeni sistemler geliştirmemiz
gerekir. Kısaca, gayri safî milî hâsılamızı,
tablolarına baktığımız zaman özendiğimiz
Avrupa'nın, Uzakdoğu'nun, Amerikanın muhtelif ülkelerinin 15 000, 20 000, 25 000
dolarları seviyesine yükselttiğimiz zaman hallolabilecek
problemlerdir.
Tabiî, bu
problemleri hep beraber halledeceğiz. Bu problemleri halletmek yerine,
iktidar olunca "ak" dediğimize, muhalefet olunca
"kara" dersek; efendim, muhalefet olunca iktidarken
"ak"dediğimize "kara"dersek, böyle bir
anlayış belki sandıkta üç beş oy artırabilir, ama,
ülkeye bir şey kazandırmaz.
Değerli
arkadaşlarım, bu ülke hepimizin; Türkiye hepimizin; gidecek bir
yerimiz yok. Türkiye'nin dünyada sözü sayılır bir ülke
olmasında, Birleşmiş Milletlerde veto hakkı olan bir ülke
olmasında, gayri safî millî hâsılası 25 000 dolarda, 30 000
dolarda olmasında, hepimizin faydası vardır. Elimizde
imkânlarımız olmadığı sürece,
sıkıntıların bazısını gidermek zor
olacaktır.
Bütün bu duygularla
şunu diyorum: Değerli arkadaşlarım, çok çalışmamız
lazım; iktidarıyla, muhalefetiyle, milletvekiliyle, işçisiyle,
köylüsüyle, mühendisiyle, fabrikatörüyle "ben Türk'üm, Türkiyeliyim"
diyen herkesin, bugün aldığı her nefesten, bugün
harcadığı her 25 kuruştan, yarın, öbür tarafta hesap
vereceğini düşünerek, sorumluluk anlayışıyla
çalışması gerekiyor.
Bu duygularla,
hepinizi saygılarımla selamlıyorum ve bu yasanın
hayırlara vesile olmasını diliyorum. (MHP ve DSP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Çok
teşekkür ediyorum Sayın Çalış.
Sayın
milletvekilleri, 27.5.2002 tarihinde, Şadan Şimşek, Aslan Polat
ve Masum Türker arkadaşlarım, aynı saatte, 15.20'de müracaat
etmişler. Bu üç arkadaşımdan sadece ikisi
şahısları adına konuşma hakkına sahip. Her üçü de
konuşma arzusunu tekrarlıyorsa, kura usulüne başvurmak durumundayım.
İSMAİL
ÖZGÜN (Balıkesir) - Sayın Başkan, benim yok mu?..
BAŞKAN -
Sizin, başka bir saatte, başka bir grupla var.
Üç
arkadaşım da konuşma arzusunda ısrarlı mı?
Sayın
Şimşek, Sayın Türker?.. Kura çekeceğim.
ŞADAN
ŞİMŞEK (Edirne) - Evet, çekelim.
NİHAT GÖKBULUT
(Kırıkkale) - Sayın Başkan, kura çekin.
BAŞKAN - Peki.
MUSA UZUNKAYA
(Samsun) - DSP'liler konuşmasın!
BAŞKAN -
Şadan Şimşek arkadaşım, birinci olarak konuşacak.
MUSA UZUNKAYA
(Samsun) - İktidar partileri niye konuşuyor?!
SUAT PAMUKÇU
(Bayburt) - Sayın Başkan, biri iktidardan, biri muhalefetten...
BAŞKAN - Aslan
Polat...
Evet, iki
arkadaşım konuşacak, birinci konuşmacı Sayın
Şimşek'ti.
Şahsı
adına, Edirne Milletvekili Şadan Şimşek; buyurun. (DSP
sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
ŞADAN
ŞİMŞEK (Edirne) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 870 sıra sayılı Özel
Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı üzerinde söz almış
bulunuyorum; öncelikle, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, küreselleşen bir dünyada, ulusal ve uluslararası
rekabet ortamının belirlediği, kendine özgü ölçütler
altında şekillenen piyasa ekonomisinin yerleşmeye
başladığı günümüz koşullarında, ticaretin
oluşumu ve işleyişinin de rekabet koşulları
altında, saydam bir yapıda oluşmasının
sağlanması kaçınılmaz bir gerçek ve zorunluluk olarak
kendini göstermektedir.
Bir gerçek var ki,
o da, Türkiye ekonomisinin, yaklaşık çeyrek asırdan beri, kronik
bir enflasyon, artan kamu açıkları, dalgalı büyüme
yapısı ve istikrarsız bir görünüm arz ettiğidir. Bu güzel
ülkemiz, çok büyük badireler atlatarak bugünlere gelmiştir; çünkü, iç ve
dış kaynaklar üretime yönlendirilmek yerine, rantiyecilere ve seçim
ekonomisine harcanmış, düz giden ekonomi tersine çevrilmiş,
bazı yandaşlar zengin edilerek, milletin parası heba
olmuştur. Bu hebanın etkisi günümüzde hâlâ devam etmektedir.
Bütçemizin önemli bir kısmı, o zamandan başlanan ve katlanarak
bugünlere ulaşan faizlere gitmiş ve gitmektedir.
Bakın, bugün
kiminle konuşursanız konuşun, şu sözleri işitirsiniz:
"Bizler, geçmişte 'beyaz sayfa açıyoruz' siyasetiyle çok
uyutulduk. Biz, topyekûn kalkınma istiyoruz. Biz, sadece muhalefet, sadece
eleştiri istemiyoruz; çözüm önerilerini de görmek, duymak istiyoruz"
denilmektedir. Herkes böyle düşünür ve toplumun her kesiminde destek var
iken, iyiniyetli bir istikrar ve enflasyonla mücadele programı uygulanmaya
başlandı; ama, arzulandığı gibi yürümedi. Çünkü, bu
ülkede enflasyonist ortamda beslenen, gelişip, serpilen bir çıkar grubunun
olduğu aşikârdır. Nitekim, bu menfaatçılar, bugün gelinen
ara dönemde amaçlarına nispeten ulaşmışlardır; yani
bazı güçler ülkemizin geleceğine çok büyük bir taş koyarak engel
olmaya çalışmaktadırlar. Bu enflasyonist çıkar grupları,
hükümetimizin, bu programa destek veren, ülkesini seven, geleceğine sahip
çıkan, başta halkımız olup, sivil demokratik kitle
örgütlerinin, meslek odalarının azmini yenmeyi
başaramayacaklardır.
Değerli
milletvekilleri, bugün görüşmesine başlayacağımız ve
kısa adı ÖTV olan Özel Tüketim Vergisi, Avrupa Birliğiyle 1995
yılında imzalanan Gümrük Birliği Anlaşmasına göre,
1996 yılından beri çıkarılması gereken bir
yasadır.
Gümrük
birliğinin bu zamana kadar nimetlerinden faydalanamadık; ancak,
külfetlerine katlandık. Gümrük birliğinin ülkemize yaklaşık
maliyetinin 80 milyar dolar olduğu, artık, işadamları,
meslek odaları ve sivil demokratik kitle örgütleri tarafından
söylenilmektedir. Her zaman olduğu gibi, bu yasa da 57 nci hükümetimize
nasip olmuştur. Çünkü, 57 nci hükümet hiçbir hükümetin
çıkaramayacağı yasaları çıkarma
başarısını göstermekle, hızla, ülkemiz önünde ekonomik
engel teşkil eden unsurları aşmaya çalışmaktadır.
Ülkemiz çok zor bir
dönemden geçmektedir. Bu dönemde, ülkemizin her ferdine büyük görev ve
sorumluluk düşmektedir. Ülkemiz ekonomisini zora sokmayan önlemlerle
birlikte, işçimize, esnafımıza ve memurumuza gerekli
desteği sağlamak, köylümüze ve çiftçimize hak ettiği
tabanfiyatı verebilmek için çok akıllıca
çalışmalıyız.
İşletmelerin
karşılaştıkları sorunlardan birisinin finansman
olduğu gerçektir. Özellikle küçük işletmelerin kuruluş
aşamasında başlayan finansal sorunu, kuruluş
sonrasında da kendini hissettirmekte, işletmelerin
çalışmalarını olumsuz etkilemektedir.
Biliyorsunuz,
bankacılık sektörü sıfır risk ile çalışmakta ve
elini taşın altına koymayı aklının ucundan bile
geçirmemektedir; yani, kredi verme konusunda isteksiz davranış
sergilemektedir, verdikleri kısıtlı sayıda kredi ise,
projelere değil, karşılık gösterilen ipoteklere verilmektedir.
Ülkemizde, küçük
işletmelere sağlanan finansal desteklerin çoğu kamu
kaynaklıdır. Kredilendirmede bu kesimin yararlanabileceği en
önemli kuruluş Halk Bankasıdır; ancak, hizmet götürülen kesim
geniş, kaynaklar kısıtlı olunca, kredilerin limitleri oldukça
düşük seviyede kalmaktadır.
Küçük
işletmelerin karşılaştıkları güçlüklerden birisi
de vergi sistemidir. Küçük işletmeler açısından ele
alındığında, vergi sistemi oldukça
karmaşıktır; vergi, fon ve harçların sayısı
oldukça fazladır. Küçük işletmeler için vergi mevzuatları,
içinden çıkılması zor ve fevkalade karmaşık bir
yapıdadır. Gelir idaresi, vergi idaresi olarak, daha basit bir hale
getirilmesi, vergilendirmenin belli bir gruba değil tabana
yayılması, vergi adedi çok fazla ve karmaşık olan malî
sistemin sadeleştirilmesi gereklidir.
Şunu ifade
etmek istiyorum ki, küçük işletmeler, kendilerine yönelik olarak
yapılan tüm karamsar tahminler ve çektikleri güçlüklere rağmen,
sayısal, ekonomik ve politik açıdan önem kazanarak, sistemdeki
varlıklarını kabul ettirmişlerdir; çünkü, küçük
işletmeler, büyük işletmelerin başaramayacakları
işlevleri yerine getirdiklerinden, mevcut sistem içerisinde
varlıklarını sürdürmektedirler.
Burada bir noktaya
dikkatinizi çekmek istiyorum: 21 inci Yüzyılın sosyoekonomik, hatta
politik sistemi olarak kabul edilen küreselleşme, yerel olmayan, üretim ve
tüketimin dünya düzeninin uluslarüstü kuruluşlar tarafından
denetlendiği, kuralların uluslaraüstü anlayışla
çalıştığı bir sistemi ifade etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, görüşmeye başlanacak Özel Tüketim Vergisi Kanunu
Tasarısıyla, dolaylı vergide basitlik ilkesi
sağlanacaktır; 16 vergi, harç, fon ve pay uygulamadan
kaldırılarak, tek bir vergi başlığı altında
toplanacak; Maliye Bakanımız Sayın Sümer Oral'ın her platformda
söylediği gibi, ilave bir vergi yükü doğmayacaktır.
Katma Değer
Vergisinin yanı sıra, ithalat, imalat veya ilk iktisap
aşamasında, kapsama giren her mala bir kez uygulanmak üzere tek bir
vergi oranı tespit edilecektir.
Yasayla, Avrupa
Birliği vergi sisteminde olmayan Ek Vergi ile Ek Taşıt Alım
Vergisi uygulamalarının yürürlükten kaldırılması
sağlanacaktır.
Değerli
milletvekilleri, biz, ülke olarak, rant ekonomisinden üretim ekonomisine
geçişi sağlamalıyız; yani, sadece parasıyla para
kazanan değil, üreten, ürettiğini işleyerek değerlendiren
bir ekonomik ortama ihtiyacımız var.
Ayrıca,
bölgesel ekonomik-sosyal konseyler oluşturularak, sorunların bölgesel
bazda değerlendirilmesi, çözülmesi gereklidir.
Artık,
toplumumuzun sorunlarına çözüm önerileri getirmek yerine, belli
başlı kalıplaşmış sözlerin arkasına
sığınarak bir yerlere varılamayacağı çok
açık bir gerçektir.
Bizler, yeni
huzursuzlukların yaşanmaması için, tarihî sorumluluğumuzun
bilincinde olarak, sorunları, demokrasinin, parlamenter rejimin ve piyasa
ekonomisinin kuralları içinde, iç ve dış kaynakları
akıllıca kullanarak çözmek için mücadele etmeliyiz.
Bu duygu ve
düşüncelerle, Özel Tüketim Vergisi Kanununun ülkemize ve Maliye
Bakanlığına hayırlı olmasını diler, Yüce
Meclise saygılarımı sunarım. (DSP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkürler Sayın Şimşek.
Efendim, şimdi
de, Maliye Bakanı Sayın Sümer Oral söz istemişlerdir.
Buyurunuz
Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI
SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizlerin tasvibiyle vergi sistemimizin içerisine girecek olan Özel Tüketim
Vergisinin geneli üzerinde gruplar adına, grup sözcüsü değerli
arkadaşlarım değerlendirmeler yaptılar; hepsine teker teker
teşekkür ediyorum.
Esas itibariyle,
Özel Tüketim Vergisi, yeni bir vergi olarak ele alınmaması gerekir.
Zaman zaman, gerek Parlamentoda gerekse Parlamento dışında,
âdeta yeni bir vergi, ilave bir vergi yükü geliyor şeklinde
algılanacak açıklamalara rastlanıyor. Bu, esas itibariyle,
kesinlikle yeni bir vergi değildir, mevcut 16 adet vergi
paylarını ve fonları bir çatı altında toplayan bir
düzenlemedir. Esas itibariyle, sadece belirli mal gruplarının
vergilendirildiği, tek aşamalı, az sayıda yükümlüsü olan
-bu son derece önemli- yönetimi kolay bir vergi yapısına sahiptir.
Dolaylı
vergilerde bir sadeleştirme meydana getirmektedir. Bilindiği gibi,
1985 yılında getirilen Katma Değer Vergisi, bu alanda ilk
reformdu, ciddî bir düzenlemeydi. Orada, 8 adet dolaylı vergi bir
çatı altında toplanmıştı. Ondan sonra, bu,
dolaylı vergiler alanında yapılan ikinci düzenlemedir. Böylece,
dolaylı vergilerde bir sadeleşmeyi ve bürokrasiyi azaltan bir
sistemdir; Ayrıca, Avrupa Birliğiyle uyum sağlayan bir vergidir.
Zaman zaman,
değerli arkadaşlarımız, bu vergiyle ilgili olarak
"Avrupa Birliğinin bir direktifidir" şeklinde ifadelerde
bulundular. Bu direktifin, bir emir veya bir talimat şeklinde kesinlikle
algılanmaması gerekir. Avrupa Birliği, 15 ülkeden meydana
gelmektedir. Onun birtakım ilkeleri, ülkeler bakımından, bir
yerde, direktif şeklinde ifade edilir; yoksa, bir talimat veya bir emir
anlamına gelmez. Şimdi, Avrupa Birliği bünyesinde 15 ülke var. O
üye ülkeler belli ilkelere uymak zorunda. Eğer uymazsa, Brüksel, Komisyon
veya Avrupa Birliği uyarıda bulunabilir. Bu, hiçbir zaman, bir
direktif, talimat değil, bir anlaşmanın sonucudur. Nitekim, para
birimini oluşturan üyelerin bütçe açıkları, eğer, gayri
safî millî hâsılanın yüzde 3'ünü aşıyorsa, uyarıda da
bulunuyor. Nitekim, bugün, Avrupa Birliğinde de bu, bir iki ülke için söz
konusudur; ama, kesinlikle talimat olarak alınmaması lazım,
onların terminolojisidir.
Dolaylı
vergilerde sadeleştirme olduğunu ifade etmiştim. 16 vergi, harç,
fon ve pay yerine tek bir vergi çıkıyor. Dolaylı vergiler,
karmaşık bir yapıdan sade bir yapıya kavuşuyor.
Ayrıca, saydam bir vergi yapısı söz konusudur. Tek aşamada
uygulanacak; yani, imalat veya ithalat aşamasında bir kez
alınacak ve toplam 210 çeşit mal grubu, madde, bu verginin
kapsamına girecektir. Biraz evvel, yükümlüsü, sorumlusu, mükellefinin az
olduğunu söylemiştim. Tüm Türkiye'de 1 500 civarında bir
mükellefi olacak; böylece, yönetimi de daha kolay bir hal alacaktır.
Bu özel tüketim
vergisinin çatısı altında toplanacak vergilerin büyüklüğü,
tüm vergilerin yüzde 20'si civarında, yüzde 22'sine tekabül etmektedir.
Bunun içerisinde de en büyük pay akaryakıt; yani, petrol ürünlerinden alınan
vergiler olacaktır.
Burada 4 tane liste
var, bu listelerde de çeşitli mallar var. (I) sayılı liste
ayrıca iki tabloya ayrılmış durumda; birisi petrol
ürünleri, diğer solventler. (II) sayılı listede motorlu
taşıtlar, (III) sayılı listede alkollü içkiler, sigaralar
ve (IV) sayılı listede de yüksek oranlı, yükseltilmiş
oranlı Katma Değer Vergisine tabi mallar var.
Sektör itibariyle
ve geneli itibariyle kesinlikle ilave bir vergi getirilmemektedir; ama, sistem
değişikliği nedeniyle -sektörde değişmemekle beraber-
bazı mallarda biraz daha az, bazı mallarda biraz daha fazla olabilir.
Bu, sistem dolayısıyla, özellikle (II) sayılı listedeki
otomobillerde ve biraz, alkollü içkilerde olabilir; ama, sektör itibariyle ve
geneli itibariyle herhangi bir ilave vergi yoktur. Bunun altını
çizmek istiyorum. Her iki konuda da; yani, bu vergiyle ilgili bu tablolarda yer
alan mallarla ilgili olarak, ilgili sektörlerle uzun görüşmelerden sonra
nihaî tablolar meydana getirilmiştir.
Bazı
arkadaşlarımız tarafından, Bakanlar Kuruluna yetkiler
verildiğini ve bu yetkilerle bunun artırılabileceği
söyleniyor. Kesinlikle böyle bir düşünce yok. Halen yürürlükte olan vergi
yasalarıyla Bakanlar Kuruluna verilen yetkilerin en asgarileri
buradadır. Bir 4 kat vardır, o da sadece alkollü içkilerle ilgilidir.
Onun da amacı, mevcut vergi yükünü artırmak değil, sistemde bir
değişiklik düşünüldüğü zaman kullanmaktır; o amaçla
getirilmiştir, kesinlikle artırma amacı taşınmamaktadır.
Tasarının
en önemli unsurlarından birisi, ikinci el motorlu taşıt
iktisapları vergiden muaf tutulmaktadır; yani, bir vergi
ödemeyecektir ikinci el taşıt iktisap eden kişiler. Mevcut
mevzuata göre bunlar Taşıt Alım Vergisine tabi olduğu için,
çok kez tescil işlemleri yapılmıyor ve hukukî durumdan uzak
fiilî durumlar oluyor. Böylece, bunlar ortadan kaldırılacak; yani,
ikinci el iktisaplarında herhangi bir vergi yok.
Ayrıca,
bilindiği gibi, mevcut uygulamada, traktörlerde, ilk iktisapta -ikinci
değil, ilk iktisapta- belli bir Taşıt Alım Vergisi ve
birtakım fonlar alınıyordu. Özel tüketim vergisiyle, traktörler
üzerinden alınan bütün vergiler kaldırılmıştır;
traktör iktisaplarında, kesinlikle, herhangi bir vergi
alınmayacaktır.
Arkadaşlarımız,
konuşmaları sırasında kaldırılan vergileri
saydılar. Ben de kısaca bunları belirterek sözlerime son vermek
istiyorum. Kaldırılacak olan vergiler: Akaryakıt Tüketim
Vergisi, Akaryakıt Fiyat İstikrar Payı, Taşıt
Alım Vergisi, Ek Taşıt Alım Vergisi, Çevre Kirliliğini
Önleme Fonu, Trafik Tescil Harcı, Eğitim Katkı Payı, Özel
İşlem Vergisi, Mera Payı, Ek Vergi, Federasyonlar Payı,
Eğitim Gençlik Spor ve Sağlık Hizmetleri Vergisi, Malul,
Şehit, Dul ve Yetimler Payı, Savunma Sanayii Destekleme Fonu, Tütün,
Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu
Payı, Toplu Konut Payı gibi 16 çeşit vergi ve bir de,
arkadaşlarımız da söyledi, 26 ve 40'lık KDV oranları
kaldırılmaktadır. Böylece, Katma Değer Vergisi sistemimiz,
beş oranlı bir sistemden üç oranlı bir sisteme dönüşmektedir.
Dolayısıyla, Katma Değer Vergisinde de esas, ideal modele
doğru bir adım atılmış olmaktadır.
Değerli
arkadaşlarımın tasvibine mazhar olur, buradaki tasarı kabul
görürse, vergi sistemimize yeni, çağdaş bir model girmiş
olacaktır.
Dikkatlerinden ve
gayretlerinden dolayı, değerli milletvekili arkadaşlarıma
saygılarımı sunuyorum. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkürler Sayın Bakan.
Son olarak, Erzurum
Milletvekili Aslan Polat'a ait söz.
Buyurun Sayın
Polat. (SP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
ASLAN POLAT
(Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 870 sıra
sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının tümü
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi
saygıyla selamlarım.
Hükümet, getirilen
bu tasarıyı, Plan ve Bütçe Komisyonuna özetle şu şekilde
takdim etmiştir:
Dolaylı
vergilerde sadeleştirmeye gidilmektedir.
Avrupa
Birliğine uyum esas alınmıştır.
16 adet vergi,
harç, fon ve pay yerine tek vergi getirilmektedir.
Vergi, tek
aşamada uygulanacak; imalat ve ithalat safhasında bir kez
alınacaktır.
Toplam 210 mal
çeşidi bu vergi kapsamına girmektedir.
Tahmini mükellef
sayısı 1 500 civarındadır.
2002 yılı
rakamlarıyla, 14 katrilyon 990 trilyon TL olarak beklenen vergi
gelirlerinin yüzde 22'si bu vergi kapsamına girmektedir.
Bunlar, birinci
liste kapsamına giren petrol ürünleri ve doğalgazdan beklenen 10
katrilyon 645 trilyon TL (toplam hâsılat oranının yüzde 71'i),
ikinci listede olan taşıt araçlarından beklenen 541 trilyon TL
(toplam hâsılat oranının yüzde 3,6'sı), üçüncü listeye
giren sigara, içki, kolalı gazozlardan beklenen 3 katrilyon 567 trilyon TL
(toplam hâsılat oranının yüzde 23,8'i) ve dördüncü listeye giren
diğer tüketim mallarından 236 trilyon TL (toplam hâsılat
oranının yüzde 1,6'sı) olarak beklenmektedir. Buradan da
görüldüğü üzere, Özel Tüketim Vergisinin yüzde 95'i petrol ürünleri ile
sigara ve içkiden alınmakta, diğer tüketim malları olarak tarif
edilen gruptaki mallardan alınacak ÖTV yüzde 1,6 oranında olup, ihmal
edilebilecek düzeyde kalmaktadır.
ÖTV şöyle
tarif edilmektedir: Üretimden ya da üretimin belli bir aşamasında
genel olarak alınmayıp da tek tek belirlenen bazı ürün ve
hizmetlerden alınan vergilere Özel Tüketim Vergisi denilmektedir.
ÖTV'nin genel
uygulama nedenleri olarak; yararlanma prensibi esas alınmakta, sosyal
faydaları düşük veya sosyal zararları olduğu kabul edilen
maddelerin tüketimini kısmak için konulmakta; alkollü içkiler, sigaralar
bu sınıfa girmekte; çevre kirliliğine karşı
savaşmak, kaynakların rasyonel olmayan bir şekilde kullanılmasını
düzeltmek maksadıyla konulmakta ve esas olarak da Avrupa Birliği
ülkelerinde ülkeden ülkeye değişiklik göstermekle beraber, esas
olarak, lüks mallar ile alışkanlık veren keyif maddeleri hedef
alınmaktadır; fakat, bizde ise, esas olarak, tüm ÖTV'nin yüzde 71'i petrol
ürünleri ve doğalgazdan alınarak enerjiyi pahalı hale getirmekte
ve dışticarette rekabet imkânlarımız zorlaşmakta, lüks
mallardan alınan ÖTV ise yüzde 1,6 oranında ihmal edilebilecek
düzeyde kalarak, bu lüks malları kullanan özel alıcılar üzülmek
istenilmemiştir. Örneğin, bugün, yaygın olarak büyük
şehirlerin kenar semtleri ile köy ve kasabalarda yoğun olarak
kullanılan minibüslerde ÖTV oranı yüzde 9 iken, özel uçak ve
helikopterlerde yüzde 0,5, yat ve kotralarda yüzde 6,7 ile 8 arasında
değişmektedir. Yani, bu hükümete göre, minibüs kullananlar, yat,
kotra, uçak ve helikopter kullananlardan oran olarak daha fazla ÖTV
ödeyeceklerdir; sanki, onlar, daha özel bir araç kullanıyorlar gibi.
Aynı haksızlık sigarada da vardır. Örneğin, sigara ve
içmelik tütündeki yüzde 49,5 oran, purolarda da aynen yüzde 49,5 olarak
muhafaza edilerek, puro kullananlar ile köylerde tabakada tütün sarıp
içenler aynı kategoriye alınmışlardır. Bu
çarpıcı örnekler, bu tasarının, ne kadar, sosyal adalet
ilkelerinden uzak hazırlandığını göstermek için
verilmektedir.
Petrol ürünleri ile
doğalgazdaki yüksek vergiye bizim itirazımızın en önemli
sebeplerinden birisi de, bu ürünlerin, en önemli yakacak ve sanayi hammaddesi
olarak kullanılmalarıdır. Sanayi alanında
kullanıldıklarında, bu mallar üzerindeki vergi, tüketim vergisi
olmaktan çıkarak, üretim vergisi durumuna dönüşmektedir.
Avrupa Birliği
ülkelerinde bu oranlar, bizden, oran olarak da, dolar bazında da ucuz
olduğundan, üretimin fiyatına etki etmekte, bu da, bizim, bu
ülkelerle ve bilhassa petrol bakımından bizden zengin Güneydoğu
Asya ülkeleri ve Avrupa Birliği ülkeleriyle olan rekabet
eşitliğimizi bozmakta, ihracatta sürekli
tıkanıklıklarla karşılaşmaktayız.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; ÖTV'yle ilgili taahhütler, IMF'ye,
Hazine Müsteşarlığınca verilen 3 Nisan 2002 tarihli niyet
mektubunda yer almış ve ÖTV tasarısının IMF ve Dünya
Bankası yetkililerinin görüşlerine iletildiği ve nisan 2002
sonuna kadar çıkarılacağı taahhüt edilmiştir. Zaten,
IMF'ye taahhüt edildiği için ve esas onay onlardan alınmak
istendiğinden, Plan ve Bütçe Komisyonunu ile Türkiye Büyük Millet
Meclisinde görüşmeler çok sınırlı ve aceleye
getirilmektedir. Örneğin, bu tasarı, Plan ve Bütçe Komisyonuna
21.5.2002'de akşamüstü dağıtılmış ve 23.5.2002'de
alt komisyon kurulmasına ve yeterlice incelenmesine izin verilmeden
aynı gün çıkarılmış ve 27.5.2002 Pazartesi günü
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine dağıtılıp,
29.5.2002, yani, bugün, Çarşamba günü de, tasarı bitinceye kadar
çalışma süreleri uzatılıp, takriben 15 katrilyonluk vergi
gelirini ilgilendiren bu tasarı, hemen, alelacele çıkarılmak
istenmektedir.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; şimdi, çok önem verdiğim bir
konuyu söylemek istiyorum. 3 Nisan 2002 tarihinde, Hazine
Müsteşarlığınca, IMF Başkanı Mr. Köhler'e verilen
niyet mektubunda bizi en çok üzen nokta, 15 inci maddede yer alan "hiçbir
yeni kanun ve düzenlemenin, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunuyla
temin edilmiş bulunan Merkez Bankası
bağımsızlığına gölge düşürmesine izin
verilmeyecektir" bölümüdür.
Buradan, bizim
sayın müsteşarlığa şunu söylemek istiyoruz:
Duvarlarında "egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir" yazan bu Meclisin çıkaracağı veya
çıkarmak isteyeceği bir kanunu IMF'ye verdikleri taahhütle müsaade
etmeyeceklerini beyan etme cüretini nereden almaktadırlar?! Bizim bağımsızlığımız
ve yasa yapma yetkimiz elimizden mi alınmak istenmektedir?! Hükümetin, bu
konuda, acele, Türkiye Büyük Millet Meclisine hesap vermesi gerekmektir.
Kamuoyunda da çok
tartışılacağı gibi, ÖTV'nin önce KDV matrahına
dahil edilip, ardından ÖTV'den KDV alınması gibi, dünyada belki
de tek örnek olan bu uygulanmanın kaldırılması isteği,
Bakanlar Kuruluna verilen, vergi oranlarını 4-5 katına kadar
artırma ve yarısına kadar, sıfıra kadar indirme gibi
önemli ölçüde geniş sınırlar içinde düzenleme yaparak, sadece
Meclisin alması gereken vergi koyma hakkını, bir nevi, Bakanlar
Kurulunun devralması, ayrıca, kamuoyu ve IMF'nin de önemli
itirazlarına konu olan ÖTV'nin, bütçe içerisine girmeden çeşitli
bakanlık ve kurumlara dağıtılması, pay verilmesi gibi,
hem vergi adaletine ve hukukuna ve hem de Avrupa Birliği normlarına
aykırı olan bu uygulamaların düzeltilmesi, Plan ve Bütçe
Komisyonunda ısrarla istenmesine rağmen, hükümet, âdeta, ben,
tasarıyı, IMF ve Dünya Bankasıyla yeterince
tartıştım ve taahhüdümde geç kaldım, sizinle vakit
kaybedemem dercesine, Plan ve Bütçe Komisyonundan geçirmiş; burada da,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda üyelerce verilebilecek
önergelerle, kamuoyunun ve tüm vergi uzmanlarının istediği
değişiklik hakkını kullanamasın diye,
tasarının tüm maddelerini sanal önergelerle doldurmuştur.
Dolayısıyla, hükümet istemezse -ki, öyle görünüyor- muhalefetin ve
hatta iktidara mensup milletvekillerinin dahi, önergeyle bu
aksaklıkları düzeltme imkânı kalmamıştır.
Yine, Plan ve Bütçe
Komisyonunda çok itiraz edilen konulardan biri de, özel tüketim vergilerinin
bütçeye girmeden, özellikle Millî Eğitim Bakanlığı,
Sağlık Bakanlığı ve Savunma Sanayii Destekleme Fonuna
paylaştırılması olmuştur. Burada, komisyon üyeleri,
ÖTV'nin bütçeye dahil olmasına, bu kuruluşların ve
bakanlıkların belirlenen ihtiyaçlarına göre
dağıtımının esas alınmasını, bütçe
gerçekleşmelerini izleme bakımından bu uygulamanın mutlaka
yapılması gerektiği istenirse, komisyonun yoğun tempoyla bu
düzenlemeyi bir gün içinde dahi tamamlayabileceği beyan edilmesine
rağmen, hükümet, tasarıyı, komisyondan, aceleyle, düzeltmeden
geçirmiştir.
Yine, Millî
Eğitim Bakanlığı haricindeki kurumların
harcamaları, 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanunu, 2886
sayılı Devlet İhale Kanunu, 832 sayılı
Sayıştay Kanununun vize ve tescil hükümlerine tabi olmamaları da
eleştirilere sebep olmuş; fakat, komisyonda olduğu gibi, burada
da değiştirilmeden geçirileceği anlaşılmaktadır;
çünkü, bu hükümet, sürekli olarak denetimden, özellikle Sayıştay
denetiminden kaçmaktadır.
Sayın
milletvekilleri, hükümet, eğer gelir-gider dengesini düzeltmek istiyorsa,
öncelikle kayıtdışı ekonomiyle ilgilenmelidir.
Örneğin, 70 milyon nüfusu olan ülkemizde tüm vergi mükelleflerimizin
sayısı hâlâ 3,5 milyon civarında ise, siz isteseniz de vergi
açığını kapatamazsınız. Örneğin, OECD
verilerine göre, Türkiye, tüm OECD ülkeleri içerisinde 1985-2000 döneminde
vergi oranını en çok artıran ülke olmuştur. Bu dönemde
verginin millî gelire oranı yüzde 15'ten yüzde 33'e çıkmasına
rağmen, bütçe açıkları ve faize giden para sürekli
artmıştır. Yalnız, vergi oranlarının sürekli
artmasına rağmen, hem ekonomik kriz hem de bölgelerarası
gelişmişlik farklarının artması üzerine, vergide
tahsilatın tahakkuka oranı 2002 yılında önemli ölçüde
düşmüştür. Örneğin, tahakkuk tahsilat oranı 2001
yılında yüzde 90,34 olmasına rağmen, bu oran, Ocak-Nisan
2002'de yüzde 68,22'ye düşmüştür. Dört ayda 22 katrilyon 435 trilyon
tahakkuka rağmen, ancak 15 katrilyon 306 trilyon TL tahsilat
yapılmış, dört ayda toplanamayan vergi kaçağı 7
katrilyon 129 trilyon TL'ye ulaşmıştır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ASLAN POLAT
(Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan...
BAŞKAN -
Lütfen...
ASLAN POLAT
(Devamla) - Hükümet, vergi koyacağına, toplayamadığı
bu vergileri tahsil etmeyi düşünmelidir; fakat, malî alandaki dava
sayısının 130 000 civarında olduğunu düşünürsek,
hükümetin geldiği çıkmazı daha iyi anlamış oluruz.
Tabiî, bu arada,
ihracatı artıralım, bütçe açıklarını
kapatalım diye, ihracatta sürekli fiyat kırmaktayız.
Örneğin, 1994'teki mal fiyatlarını 100 kabul edersek, 1997
yılında, Sayın Erbakan Hükümeti döneminde 102,7 olmuştur;
yani, Türkiye'nin ihraç ürünleri fiyatı, üç yılda 2,7 puan
artmıştır; fakat, 2002 yılı ocak ayında bu endeks
82,4'e düşmüştür; yani, ülkemiz aynı malları daha ucuza
satmak zorunda kaldı ve kendi emeği ve tasarrufu
dışarıya ucuza gitmeye başladı.
Yine, Türkiye,
1997...
BAŞKAN -
Sayın Polat, teşekkür edebilir miyim...
ASLAN POLAT
(Devamla) - Peki...
Sayın
Başkanım, netice olarak, hiçbir sorunu çözemeyeceğine
inandığımız bu hükümet, kamuoyunun ve bizim
değiştirilmesini istediğimiz ve biraz önce belirttiğim
değişiklikleri önergelerle getirirse, bu tasarıyı
destekleyeceğimizi belirtir; hepinize saygılar sunarım. (SP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü üzerideki görüşmeler,
İçtüzüğün 81 inci ve 60 ıncı maddelerine göre, 10 dakika
süre içerisinde tamamlayacağımız soru cevap işlemiyle
bitmiş olacaktır; daha sonra, maddelere geçilmesi hususu gelecek.
Şimdi,
İçtüzüğe göre, soru sormak isteyen arkadaşlarıma söz
vereceğim. Geçen defa, maalesef, arkadaşlarımıza fazla süre
kalmamıştı; onun için, 5'er dakika bölüştüreceğim. 5
dakikada sayın milletvekillerinin sorularını alalım,
Sayın Bakanımız da 5 dakika içinde cevap versin.
Sayın
Yıldırım, buyurun.
MEHMET SADRİ
YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkan, delaletinizle,
aşağıdaki soruları, Sayın Bakandan,
cevaplandırmasını istiyorum.
1- Vergi
oranlarının yüksek olması nedeniyle, mükellefler, vergi borcunu
ödemekte zorlanmaktadır. Vatandaşların vergi borcunu
ödeyebilmesi ve devletin vergi toplayabilmesi için, genel olarak vergi
oranlarında indirim yapmayı düşünüyor musunuz?
2- Yine, vergi
oranlarının yüksek olması nedeniyle, yurt dışına
fabrikasını götürmek isteyen işadamlarını engellemek
ve ülkede bırakmak için bir çalışmanız veya herhangi bir
tedbiriniz var mıdır?
3- 2002 bütçe
sunuş konuşmanızda "kayıtdışı ekonomiyi
kayıt altına almayı hedefliyoruz" demiştiniz. Bu
hususta bir çalışmanız ve gayretiniz var mıdır? Varsa,
hangi safhadadır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN -
Teşekkürler Sayın Yıldırım.
Sayın
Aydın, buyurun.
ALAATTİN SEVER
AYDIN (Batman) - Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, delaletinizle, şu soruları arz etmek istiyorum:
1- Avrupa
Birliği direktifiyle bu kanunu getirdiniz. Bizde 1 litre kurşunsuz
benzinin fiyatı 1 417 000 TL'dir. Bunun yaklaşık 1 000 000'u da
vergidir. Acaba, bu kanunu getirmekle bu vergi oranı azalacak mı ve
Avrupa Birliğinde bu kadar vergi alan bir ülke var mıdır?
2- Özel Tüketim
Vergisiyle KDV oranları azaltılıyor deniliyor; ancak, Özel
Tüketim Vergisi alınacak, Özel Tüketim Vergisinden de KDV alınacak;
dolayısıyla, vergide bir artış olacak. Şimdi, zaman
olmadığı için bunun detayına girmiyorum.
3- Rantiye grubu,
kazancının yüzde 90-95'inin, devlete vermiş olduğu
paranın faizinden geldiğini söylüyor. Acaba, bunlara, bu faiz
paralarına bir vergi koymayı düşünüyor musunuz?
4- Hükümetinizin
getirdiği vergilerle, vatandaş, ödemiş olduğu vergiler
altında âdeta ezilmektedir; kazanmadığı halde de vergi
ödemek zorunda kalmaktadır. Acaba, vatandaşın vergi yükünü bu
kadar artıran ve ezen başka bir ülke var mıdır?
5- Köprü
geçişlerinden alınan vergiler ne kadardır? Bu oranlarda bir
azalma olacak mı?
6- Memura ve
emekliye vergi iadesine devam edecek misiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN -
Buyurunuz Sayın Canbay.
YAŞAR CANBAY
(Malatya) - Sayın Başkan, aracılığınızla,
sorularımı Sayın Bakana arz ediyorum:
1-
Gelişmiş ülkelerde, ekonomiyi canlandırmak, piyasaları
rahatlatmak için tüm vergi oranlarında indirimler yapılırken, 57
nci hükümet, neden yeni yeni vergiler koymaktadır?
2- Mevcut vergileri
dahi ödeyemeyen esnaf ve sanayici yeni vergileri nasıl ödeyecektir?
3- Millet hep
şunu soruyor; biz de soruyoruz: Verdiğimiz vergiler nereye gidiyor?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN -
Teşekkürler.
Sayın Pamukçu,
buyurunuz.
SUAT PAMUKÇU
(Bayburt) - Sayın Başkan, aracılığınızla
Sayın Bakanıma suallerim şöyle:
1-
Çıkarılacak olan bu tasarı yasalaştığı
takdirde, vergi tahsilatında bir artış bekliyor musunuz?
Bekliyorsanız, vergi tahsilatındaki artışı ne kadar
bekliyorsunuz?
2- Şu anda,
vatandaşımızın bilerek; yani, bu benim vergimdir diye
götürüp yatırdığı doğrudan vergi ile dolaylı
olarak; yani, bilmeden, benzin alırken, herhangi bir mal veya hizmet
alırken ödediği dolaylı vergiler ne kadardır? Bu yasa
çıktıktan sonra ne kadar olacaktır?
3- Bu yasayla,
özellikle, solventle ilgili bir hüküm getirmişsiniz. Burada, vergi tecil
ve terkini söz konusu. Zaten, solvent katılmış olan bir benzini
vatandaş yüksek fiyatla satın aldığına göre, sonradan
iade edilen vergiyi vatandaşa nasıl geri ödeyeceksiniz? Böyle bir
imkânınız olmadığına göre, vatandaşın,
getirdiğiniz bu hükümden ne gibi kârı olacaktır? Bu hususlarda
açıklama rica ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN -
Teşekkür ederim.
Sayın Lütfi Yalman,
buyurunuz.
LÜTFİ YALMAN
(Konya) - Sayın Başkanım, delaletinizle,
aşağıdaki sorularımın, Sayın Bakanım
tarafından cevaplandırılmasını arz ederim.
1- Sayın
Bakanım, hepimizin bildiği gibi, Vergi Usul Kanununun 359 uncu
maddesinde, bilerek sahte ve yanıltıcı belge
kullanılması suç sayılıyor. Ancak, 4369 sayılı
Kanunla "bilerek" kelimesi kaldırıldı. Şimdi,
bilmeden ve hatta kendi inisiyatifi dışında yanlış
belge kullanan mükellefler son derece haksız ve zor durumlarda kalmakta,
hatta, 200 000 000-250 000 000 gibi çok düşük bir miktar için bile
mahkemelere düşmektedir. Bununla ilgili bir düzenleme düşünülüyor mu?
2- Her ne ad
altında olursa olsun, acaba, Türkiye'de kaç çeşit vergi vardır?
3- Sayın
Bakanım, 2000-2001 yıllarında her türlü vergi tahsilatı ayrı
ayrı, acaba ne kadardır? 2000, 2001 ve 2002 yıllarının
ilk dört ayı vergi tahsilatı ne kadardır?
4- ÖTV, yani Özel
Tüketim Vergisi, vergi gelirlerinin, yaklaşık olarak da olsa, kaçta
kaçıdır?
5- Belediyeler, bu
vergi kanunu çıktıktan sonra, acaba, belediye paylarından ne
kadar kayba uğrayacaktır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN -
Sayın Bakan, 5 dakikalık sürenizi kullanmak mı istersiniz;
yoksa, yazılı cevap verme usulünü mü tercih edersiniz?
MALİYE BAKANI
SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, tabiî, değerli arkadaşlarımızın
sorularını tespit etmeye çalıştık, genellikle de
ettik; ama, eksik tespitlerimiz olabilir, onları da tutanaklardan
çıkardıktan sonra arkadaşlarımıza yazılı olarak
cevap verme imkânına sahip olacağım; ama, izniniz olursa, bana
tanıdığınız süre içerisinde, çok kısa olarak
birkaç tanesini açıklamak isterim.
Sayın
Yıldırım "vergi oranları yüksek, bunlar bir miktar
indirilebilir mi veya böyle bir düşünceniz var mı" diyor.
Türkiye'de vergi oranlarının yüksek olduğu bir gerçek; ancak,
Türkiye'nin, kamu finansman yapısında birtakım dengeleri mutlaka
oluşturmak zorunda olduğu da bir gerçek. Bu dengeler
oluşturulmadan vergi indirimlerine gidildiği zaman, Türk ekonomisi,
hiç kuşkusuz, daha büyük sıkıntıya girer; ama, üç
yıllık orta vadeli vergi stratejisiyle birlikte, önümüzdeki
yıldan itibaren, vergi oranlarında azalmalara gidilmesi
düşünülmektedir.
Kayıtdışıyla
mücadele konusunda, gelir idaresi olarak, son derece etkin bir uygulama
içerisindeyiz. Bilgisayar altyapılı vergi idareleriyle, vergi
idarelerinin çeşitli şekillerdeki teknik donanımlarıyla,
denetim uygulamalarında yaptığımız yeni
değişikliklerle ve denetim organlarının
sayısını da artırarak, kayıtdışıyla
ilgili mücadeleyi sürdürüyoruz. Burada en önemli araç, elektronik ortamı
vergi idarelerinde yaygın hale getirebilmek ve bilgi-işlem
merkezlerine her türlü bilgiyi toplayabilmek. Bir de, bildiğiniz gibi,
vergi kimlik numarası uygulaması da geçen seneden itibaren bankalar
sisteminde uygulanmaya başlandı. Bunlardan olumlu sonuçlar
alıyoruz; tabiî, daha ileriye götürmemiz lazım.
Avrupa
Birliğinde bu kadar vergi alan ülke var mı?.. Ben, Sayın
Aydın'a, bunu, yazılı olarak, o ülkelerdeki vergi nispetlerini
de gösteren bir tablo şeklinde takdim edersem, sanıyorum, daha
sağlıklı bir cevap vermiş olacağız.
ÖTV, yani, Özel
Tüketim Vergisi, Katma Değer Vergisinin matrahına dahil bir unsurdur;
ancak, biz, bu düzenlemeyi yaparken, Özel Tüketim Vergisinde, bu, mallardaki
yüzde 26 ve 40 oranlı Katma Değer Vergisini, yüzde 18'e, genel orana
çektik; ama, vergi yükünde kesinlikle artış meydana getirmemeyi
düşündüğümüz için, Özel Tüketim Vergisi oranlarını, vergi
yükünü değiştirmeyecek tarzda aşağıya çektik.
ALAATTİN SEVER
AYDIN (Batman) - ÖTV, KDV'yi artırmayacak mı?
MALİYE BAKANI
SÜMER ORAL (İzmir) - Yani, eğer, ÖTV, bilfarz yüzde 7 ise, onun
üzerinden de KDV alınacaksa, o 7'yi daha aşağıya çekerek
dengeyi sağlamaya çalıştık.
Tabiî, verginin
faiz ilişkisi üzerinde çok duruldu. Evet, bugün itibariyle, gerçekten,
toplanan vergilerin önemli bir miktarı faize gidiyor; ama, uygulanan
programla, bunun, yavaş yavaş aşağıya doğru
çekildiği de bir gerçek. 2001 yılında faize giden vergi
miktarı belki fazla görünüyor; ama, bunun, bankalar sisteminin finansman
yapısını sağlıklı hale getirmek için ilave
düzenlemelerden kaynaklandığını da belirtmek isterim.
Başka
sualleriniz var; ama, onları, tutanaktan alarak ayrıca
cevaplandıracağım.
Sayın
Canbay'ın, vergi, ekonomi... Gayet tabiî, vergi sisteminin, ekonomiye
duyarlı olması lazım. Birçok ülkede, bu yapılıyor;
ama, onlar, kamu maliyesi sorunları büyük ölçüde olmayan ülkeler ve malî
dengeleri oturmuş ülkeler; ama, buna rağmen, biz de, vergi idaresini,
ekonomiye karşı duyarlı halde tutuyoruz ve vergi
oranlarımızı da, önümüzdeki yıllardan itibaren, gözden
geçirerek, bütçe imkânları içerisinde, peyderpey, daha makul seviyelere
çekmeyi düşündüğümüzü ifade ettim. Nitekim, orta vadeli vergi
stratejisinde de, bu söz konusu.
Vergi gelirlerinin
nereye gittiğini, Kamu Hesapları Bülteniyle her ay
açıklıyoruz, Muhasebat Genel Müdürlüğünün sitesinde de
vardır. Gayet net bir şekilde, hepsi orada. Vatandaşın da,
bunu görmesi son derece önemlidir. Elektronik ortamı geliştirmeye
çalışıyoruz dedik. Muhasebat Genel Müdürlüğünün bir projesi
sonuçlandı; bununla, bu gelirleri ve harcamaları, günü gününe kamuoyuna
iletme imkânımız da olacaktır.
Sayın
Yalman'ın "bilerek muhteviyatı itibariyle
yanıltıcı belge kullanılması..." Vergi Usul
Kanunumuzun 359 uncu maddesinde, bilerek kullanılması halinde vergi
suçu işlenmiş sayılacak ve rapor yazılacaktı; ancak,
4369 sayılı Kanunla, bu "bilerek" kelimesi
çıkarıldı. "Bilerek" kelimesi
çıkarılınca, vergi inceleme elemanları, kasıt olmasa
da, miktar itibariyle çok büyük olmasa da bunları rapora alıp, vergi
suçu raporu yazarak savcılıklara suç duyurusunda bulunuyordu. Bulunmayanlar
da vardı; ama, mademki "bilerek" kelimesi kalktı, bilsin
veya bilmesin muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge
gördüğümüz zaman bununla ilgili bir rapor yazabiliriz diye bir
düşünce vergi inceleme elemanlarımızın bir
kısmında vardı; ancak, bunlar fazlalaşınca,
şimdi, biz, Maliye Bakanlığı olarak, bir iç genelgeyle,
inceleme elemanlarımıza, kasıt unsuru olmayan, miktar itibariyle
küçük, muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgelerde herhangi
bir rapor, suç duyurusunda bulunulmaması konusunda bir talimat, bir tamim
gönderiyoruz; bununla bu tür uygulamalar kalkacaktır. Şimdi, tabiî,
geçmişe dönük bu bizim genelgemizde herhangi bir şey yapma
imkânımız yok; ama, bundan sonraki uygulamaları büyük ölçüde
düzeltecektir. Kasıt olmayan küçük ölçekteki muhteviyatı itibariyle
yanıltıcı belgeden dolayı bir hileli vergi suçu veya vergi
suçu raporu yazarak suç duyurusunda bulunulmasının önüne geçmeyi
düşünüyoruz.
Sayın
Başkan, diğer soruların cevaplarını
-başlangıçta da söylediğim gibi- bilahara
arkadaşlarımıza teker teker vereceğim.
MEHMET SADRİ
YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkan, müsaade eder misiniz... Bir
soru sormuştum Sayın Bakana...
BAŞKAN -
Tutanaklardan alacak, cevaplamadığı bölümünü yazılı
olarak cevaplayacak Sayın Yıldırım.
MEHMET SADRİ
YILDIRIM (Eskişehir) - Önemli bir soru ama...Yurtdışına
giden fabrikaları önlemek için bir tedbiriniz var mı?
BAŞKAN -
Efendim... Lütfen... Rica ediyorum... Sayın Bakan, tutanaklardan
alacağını ifade ettiler.
Şimdi, önce,
Sayın Bakanıma, ben, bir görüşümü söyleyeceğim. Sayın
Lütfi Yalman'ın sorusuyla ilgili benim bir kanun teklifim var ve tamim
yoluyla da o işin çözümlenebileceğine doğrusu inanmıyorum.
Bugün, benim tespitime göre, 140 000'e yakın, mahkemede davası
sürmekte olan, hiçbir kusuru olmadığı halde, sırf fatura
nedeniyle yargılanan, hapis tehdidi altında olan
vatandaşımız var.
MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - 187 000 efendim.
BAŞKAN - Bir
maddelik kanun teklifidir. Eğer, Sayın Bakanımız ve Maliye
bürokrasisi de uygun görürse, sanırım, burada çıkarmak zor
olmayacaktır.
Soru sormak isteyen
arkadaşlarımın da, hiç değilse adlarını anmak
istiyorum; zabıtlara geçsin: Sayın Esengün, Sayın Günbey,
Sayın Alçelik, Sayın Öztek, Sayın Polat, Sayın Seven,
Sayın Göksu, Sayın Ünal, Sayın Uzunkaya, Sayın Akman,
Sayın Özgün; ama, dediğim gibi, süre yetersizliği nedeniyle
arkadaşlarımız sorularını soramadılar.
Değerli
arkadaşlarım, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
III. - YOKLAMA
BAŞKAN -
Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunmadan önce,
arkadaşlarımızın yoklama talebi vardır.
Önce, yoklama
talebinde bulunan arkadaşlarımızın Genel Kurul salonunda
bulunup bulunmadıklarını arayacağım:
Sayın Alaattin
Sever Aydın?.. Burada.
Sayın Sacit
Günbey?.. Burada.
Sayın Ali
Oğuz?.. Burada.
Sayın
Rıza Ulucak?.. Burada.
Sayın Oya
Akgönenç?..
MEHMET ZEKİ
ÇELİK (Ankara) - Takabbül ediyorum.
BAŞKAN -
Sayın Yaşar Canbay?.. Burada.
Sayın
Fahrettin Kukaracı?.. Burada.
Sayın Ahmet
Sünnetçioğlu?.. Burada.
Sayın Aslan
Polat?.. Burada.
Sayın Suat
Pamukçu?.. Burada.
Sayın Fehim
Adak?..
MEHMET BATUK
(Kocaeli) - Takabbül ediyorum.
BAŞKAN -
Sayın Metin Kalkan?..
LATİF ÖZTEK
(Elazığ) - Takabbül ediyorum.
BAŞKAN -
Sayın Lütfü Esengün?.. Burada.
Sayın Bahri
Zengin?.. Burada.
Sayın Ahmet
Demircan?.. Burada.
Sayın Hüseyin
Karagöz?.. Burada.
Sayın Musa
Demirci?.. Burada.
Sayın Turhan
Alçelik?.. Burada.
Sayın Lütfi
Doğan?..
NEZİR AYDIN
(Sakarya) - Tekabbül ediyorum.
BAŞKAN -
Yoklama için 5 dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN -
Toplantı yetersayısı vardır.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
12.- Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı ve
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/988) (S. Sayısı: 870) (Devam)
BAŞKAN -
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştı.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
ÖZEL TÜKETİM VERGİSİ KANUNU TASARISI
BİRİNCİ
BÖLÜM
Konu,
Tanımlar, Vergiyi Doğuran Olay, Mükellef
Verginin konusu
MADDE 1. - 1. Bu
Kanuna ekli;
a) (I)
sayılı listedeki malların ithalatçıları veya
rafineriler dahil imal edenler tarafından teslimi,
b) (II)
sayılı listedeki mallardan kayıt ve tescile tâbi olanların
ilk iktisabı,
c) (II)
sayılı listedeki mallardan kayıt ve tescile tâbi olmayanlar ile
(III) ve (IV) sayılı listelerdeki malların ithalatı veya
imal ya da in-şa edenler tarafından teslimi,
d) (I), (III) ve
(IV) sayılı listelerdeki mallar ile (II) sayılı listedeki
mallardan kayıt ve tescile tâbi olmayanların özel tüketim vergisi
uygulanmadan önce müzayede yoluyla satışı,
Bir defaya mahsus
olmak üzere özel tüketim vergisine tâbidir.
2. Kanuna ekli
listelerde yer alan mallar, Türk Gümrük Tarife Cetvelinde tanımlanan
eşyalardır.
BAŞKAN- 1 inci
madde üzerinde, ilk olarak, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray
Milletvekili Murat Akın.
Buyurunuz
Sayın Akın. (DYP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
DYP GRUBU ADINA
MURAT AKIN (Aksaray)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 870
sıra sayılı tasarının 1 inci maddesi üzerinde grubum
adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 1 inci madde, verginin kapsamına giren malları,
kanuna ekli dört ayrı cetvelde, listede belirlemiştir ki, bu
listeler, mallar itibariyle, Türk Gümrük Tarife Cetvelindeki tarife pozisyonu
ve tarife alt açılımlarına göre belirlenmiştir.
Bu mallar, (I)
sayılı listede, A Cetveli başlığıyla gösterilen
akaryakıtlar, doğalgaz, madenî yağlar, B Cetveli ise, solvent
türevleri; (II) sayılı listede, otomobil ve diğer nakil
vasıtaları, motosiklet, uçak, helikopter, yat, kotra; (III)
sayılı liste ise, alkollü içkiler, sigaralar, diğer tütün
mamulleri ve kolalı gazozlar; (IV) sayılı liste, havyar, kürk ve
diğer bazı tüketim malları, silahlar, beyaz eşya ve
diğer elektrikli ev aletleri, oyun makineleridir; yani, dört ayrı
listeye atıf yapmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, bilhassa, son bir yıl zarfında, Türkiye Cumhuriyeti
tarihinin en derin ekonomik krizini toplum olarak yaşamış
vaziyetteyiz. Bu bıraktığımız bir yılda ekonomik
kriz maliyeti çok ağır olmuştur; ekonomi yüzde 9 dolayında
küçülmüş, enflasyon yüzde 90'ları bulmuş, işsizlere 2 000
000 yeni işsiz eklenmiş, birbiri ardına fabrikalar,
işyerleri kapanmış -belki de, en önemlisi- sanayicinin, işadamının,
yatırım ve üretim şevki kırılmıştır.
Özel Tüketim Vergisi, bu atmosferde bu Yüce Mecliste görüşülmeye
başlanmıştır.
Değerli
milletvekilleri, ekonomik kayıplarımızın toplamı
hakkındaki tahminler, 50 ile 80 milyar dolar arasında
değişmektedir. Bu kayıpları telafi etmek ve kriz öncesi
döneme geri dönmek kolay olmayacaktır. Bunun için, ekonominin bir an önce
canlanması ve yeniden büyüme trendine girmesi gerekmektedir. Çünkü,
Türkiye, yeniden büyüme trendine girmezse, bugüne kadar, sadece, ekonomik alanda
yaşanan krizin, politik ve sosyal alana kayma tehlikesi olabilecektir.
Ancak, şu anda, içinde bulunduğumuz ortamda, ekonomik
canlanmanın önemli şartlarının
bulunmadığını, yani, mevcut iklimin, ekonomik canlanma için
uygun olmadığını, üzülerek ifade etmek zorundayız.
Değerli
milletvekilleri, dünya ekonomisinde küreselleşme eğiliminin hız
kazandığı son yıllarda ülkeler, sermayeyi
sınırları içinde tutmak ve daha fazla yabancı sermayeyi
kendilerine çekmek için yoğun rekabet içine girmişlerdir. Bu rekabet,
genel ifadesiyle, uygun bir yatırım, üretim ikliminin
oluşturulmasıyla, ülkelerin, kalkınma yarışında
önemli bir rekabet üstünlüğünü yakaladıkları anda bu iklim o
ülkelerin lehine daha da gelişmektedir. İşte, Türkiye'deki
problem, bu yatırım ve üretim ikliminin çoraklığı,
hatta kuraklığı ve bataklığıdır.
Türkiye,
yıllar önce sürüklendiği rant ekonomisinden çıkıp, yeniden
üretim ekonomisine geçmek istiyorsa, her şeyden önce, uygun
yatırım ve üretim iklimini oluşturmak zorundadır. Bu
yatırım ve üretim ikliminin en önemli şartları, ekonomik ve
siyasal istikrardır. Son günlerde Avrupa üyeliği çerçevesinde
sürdürülen bazı tartışmaların, siyasî istikrarı tehdit
eder bir maceraya kayması endişesi vardır. Umarız,
sağduyu bu tartışmalara egemen olur ve Türkiye, henüz
kurtulmadığı ekonomik krizden daha dip noktalara sürüklenmeden
çıkar; ancak, bu hükümetin uygulamış olduğu politika,
getirmiş olduğu vergi kanunlarıyla, bu ülkede krizin daha bir
müddet devam edeceği açıktır.
Değerli
milletvekilleri, çiftçinin, traktörüne mazotunu koyamadığı bir
zamanda -soruyorum size- 1 litre mazottan 700 000 lira vergi almanın
doğru olup olmadığını sizin yüksek
vicdanlarınıza havale ediyorum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Son
cümlenizi rica edeyim...
MURAT AKIN
(Devamla) - Şimdi, şu Yüce Mecliste, siz yüce insanlar, bu milletin
efendisi dediğimiz köylülerin lehine bir kanun çıkarıyoruz.
Konulacak 1 litre mazottan 500 000, 700 000, 800 000 lira vergi
alacağız diyorsunuz.
BAŞKAN -
Sayın Akın, lütfen, sonuçlandırınız.
MURAT AKIN
(Devamla) - Daha sonra da diyoruz ki, eğer, fiyat
artışları, Devlet İstatistik Enstitüsüne göre, yılda
yüzde 40, yüzde 50, yüzde 60 olursa, bu 700 000 lira, yeri gelecek 1 000 000
lira olacak, 1 500 000 lira olacak.
BAŞKAN -
Sayın Akın...
MURAT AKIN
(Devamla) - Vatandaşımız aç ve açlıktan perişan; evine
çay, şeker alamadığı bir dönemde, bu Mecliste, bu verginin
görüşülmemesi gerekir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkürler.
Lütfen, bu bölümde,
arkadaşlarımdan süreye riayet etmelerini istirham ediyorum; ayrı
ayrı ikaz durumunda kalmayayım...
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Altan
Karapaşaoğlu.
Buyurunuz
Sayın Karapaşaoğlu. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Görüşmekte olduğumuz Özel Tüketim Vergisiyle
ilgili düzenlemenin, aslında, dört beş yıldır gündemde
olması ve tartışılması nedeniyle, esas itibariyle,
hızlı hazırlanan birçok tasarıya göre, hatalardan oldukça
daha arı hazırlanmış bir konumu var.
Çok sayıda
verginin birleştirilerek tek vergi altında toplanması da, gerek
Maliye açısından toplanması, denetlenmesi daha kolay gerekse de
vergiyi ödeme niyeti olanların, vergiyi ödemekte daha az gayret sarf
etmeleri mümkün.
Yalnız,
burada, Özel Tüketim Vergisi adı altında vergilerin
toplanmasıyla -sanayide çalışmış bir insan olarak-
sanayiciye bir finans yükünün getirilmesi bahis konusu olacak. Bu finans yükünden
dolayı da, sanayici birtakım sıkıntılara maruz
kalabilir.
Bunun
dışında, düzenlemede, 1 inci maddede sözü edilen (I)
sayılı, (II) sayılı, (III) sayılı listelerden
özellikle dikkatimizi çeken konu şu: Burada, (I) sayılı listenin
(B) bölümünde solventler (çözücüler) var. Bu çözücüler, hatta diğer
kimyevî maddeler, özellikle, yalnızca yakıtın içine
katılacak düşüncesiyle düzenlenmiş, ona göre
vergilendirilmiş. Halbuki, bu maddelerin büyük bir bölümü sanayide kullanılıyor.
Gerçi, ileriki maddelerde, bunun tahakkuku ve terkini düzenleniyor; ama, bütün
bu maddelerle ilgili olarak, bunun nasıl düzenleneceği, ne
şekilde kontrol altına alınacağı biraz şüpheleri
davet ediyor. Bu konuda, 8 inci maddede görüşlerimizi tekrar
açıklayacağız. Özellikle, burada, yakıtlar bölümünde,
mesela, jet yakıtlarına bakıyoruz. Bu jet
yakıtlarında, 1 litrede 1 000 lira gibi Özel Tüketim Vergisi var;
diğer yakıtlarda, 1 litrede 779 000 lira Özel Tüketim Vergisi var.
Değerli
arkadaşlar, jet yakıtını kullanan yalnız Türk Hava
Yolları değil, birtakım özel firmalar, özel şahıslar,
kişiler de kullanıyorlar. Şimdi, burada, onların
kullandıkları bu yakıtlardan 1 000 lira Özel Tüketim Vergisi
alınırken, biraz önce, arkadaşlarımızın ifade
ettiği gibi, tarım sektöründe çalışan insanlardan 779 000
lira gibi bir Özel Tüketim Vergisi alınıyor.
Bu Özel Tüketim
Vergisinin çok çeşitli kesimlerden çok çeşitli alınması da
mümkün değil; çünkü, o zaman, denetimi de sağlayamazsınız.
Ancak, bu kesimlere yapılan sübvansiyonlarda, yapılan ödemelerde bunlar
dikkate alınarak, çiftçinin motorize gücü dikkate alınarak,
desteklerinin biraz daha artırılması lazım; en
azından, kendilerine "siz tarımla
uğraştığınız için, mazot kullandığınız
için size böyle bir destekleme yapıyoruz" denilmesi lazım. Böyle
bir düzenleme lazım; ama, bunu Maliye mi yapar, başka bir
bakanlık mı yapar, onu takdire bırakıyoruz; herhalde, bu,
Hazineyle ilgili bir konu.
Ayrıca, bu
solventler fuel oillerin inceltilmesinde kullanılıyor. Mesela, 6
numaralı fueloili, içerisine solvent katmak suretiyle 2 numara diye veya 4
numara diye veya kalorifer yakıtı diye satıyorlar. Bu konuda
nasıl bir düzenleme olacak veyahut da nasıl bir takip olacak, onu da
görmek lazım; zira, bu, sanayii yakından ilgilendirdiği gibi,
ayrıca, çevreyi de yakından ilgilendiriyor. Bir de, tabiî,
haksız kazançlara yol açabiliyor. Zira, 10 tonluk bir tanker içerisine 2
teneke solvent attığınız zaman, bunu 4 numaraya indirgiyor.
Burada koyduğunuz 779 000 lira, yani, yakıtın içine katılacakmış
gibi düşündüğünüz rakam aslında çok komik kalıyor sonunda.
Yani, 2 tenekeyle bir tankı halledebiliyor. Bunu da, bilmiyorum,
nasıl düzenlemek lazım; ama, bunun denetimini yapmak lazım.
Yani, bir teknik sorundur bu, teknik sorunu da gidermek lazım diyor, zamanım
tükendiği için saygılar sunuyorum. Daha sonra, görüşlerimize
devam ederiz.
Hayırlı
olsun diyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Sayın Karapaşaoğlu'na teşekkür ederim.
Üçüncü olarak,
Saadet Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Zeki Çelik.
Buyurun Sayın
Çelik.
SP GRUBU ADINA
MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Değerli Başkan, değerli
milletvekilleri; 870 sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu
Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Saadet Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım
adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun
tasarısında, hükümetin isteği ile milletimizin ihtiyaç ve
arzuları yerine, Avrupa Birliğinin isteğiyle zorunlu olarak
yapılan bir düzenlemeyle karşı karşıyayız. Tabiî,
her zaman söylediğimiz gibi, kanunlar, milletin ihtiyaç ve arzuları
doğrultusunda çıkarılır ve çıkarılması
gerekir.
Şimdi, tabiî,
vergi alacağız da, nasıl alacağız, nasıl
almamız gerekir, ona baktığımız zaman...
Bakınız, Uluslararası Yönetim Geliştirme Enstitüsünün
rakamlarına göre, ekonomik başarıda, 49 ülke içerisinde sonuncu
sıradayız, en kötü yönetilen ülkeler arasında sondan dördüncü,
yani, 46 ncı sıradayız.
Tabiî, 2001
yılında, imalat sanayiinde, üretimde çalışanların
sayısı, bir önceki yıla göre yüzde 11,5 azalmış; yani,
imalat sanayiinde çalışan her 100 kişiden 12'si işsiz
kalmıştır. Sadece 2001 yılında, kırsal kesim
dışında 1,5 milyon kişi işini kaybetmiş.
Yine, ülkelere göre
işsizlik oranları sıralamasında, maalesef, yüzde 11,9'la
Türkiye birinci sırada. Yani, bu konularda şampiyonluğu kimseye
bırakmıyoruz. Resmî rakamlar yüzde 11,9 diyor; ama, pek çok kurumun
iddiası, Türkiye'de işsizlik oranının yüzde 20
sınırını çoktan geçtiği noktasında.
Bu arada,
ekonominin yarısı kayıtdışı; yani, bu kesimden
vergi alınamıyor; ancak, kayıtiçi olan kesim de, genelde,
matrahını düşük gösteriyor ve gerçek kazancının
vergisini ödemiyor. Bütçe açıklarını kapatabilmek için yüzde
25-30 oranlarında reel faizle içborçlanmaya gitmek zorunda kalan Hazinenin
kaybı, vergi kayıplarıyla katlanarak artmaktadır.
TÜRMOB'un, Maliye
Bakanlığı denetim elemanları tarafından yapılan
denetimleri temel alarak, yapmış olduğu değerlendirmeye
göre, vergi mükelleflerinin önemli bir bölümü doğru beyanda bulunmamakta,
vermeleri gereken gerçek vergileri de ödememektedirler. Bu incelemelere göre,
özellikle 2001 yılında beyan edilmeyen tutarın beyan edilen
tutara oranı yüzde 206,4 gibi bir rakama tırmanmış olup,
vergi ödeme duyarlılığı ve bilincinin son derece erozyona
uğramış olduğu görülmektedir. Peki, bunun sebebi nedir;
işte, güvensizlik olgusudur...
BAŞKAN -
Sayın Çelik, size 2,5 dakika fazla süre verdik; lütfen, bitirir misiniz. 2
dakika...
MEHMET ZEKİ
ÇELİK (Devamla) - Daha konuşmadım Sayın Başkan! Siz
tersten başlamıştınız Sayın Başkanım.
YASİN
HATİBOĞLU (Çorum) - Yanlış yazma oldu Sayın Başkan.
MEHMET ZEKİ
ÇELİK (Devamla) - Siz tersten başladınız efendim, onun
için...
BAŞKAN -
Pardon, 2 dakikanız varmış, ben fark edemedim; pardon.
Buyurunuz.
MEHMET ZEKİ
ÇELİK (Devamla) - Benim sizden 3,5 dakika alacağım var
Sayın Başkan.
Teşekkür
ederim.
Şimdi, demek
ki, vergi mükellefleri vergilerini ödemiyorlar. Neden; çünkü, bu toplanan
vergilerin nereye harcandığından dolayı şüpheleri var.
Gerçekten, bunun kayıp olarak ortaya çıkması, bu vergi
oranını düşürüyor ve vergiyi sadece ücretliler ödüyor, halk ödüyor.
Dolaylı vergilerin toplam vergiler içerisindeki payı da giderek
tırmanıyor, taşınmaz hale geliyor ve tabiî, dolaylı
vergiler -ki, işte, bu ÖTV de bunun gibidir- eşitsizlikleri
artırıyor, yoksullaşmayı da derinleştiriyor.
Tabiî, burada,
hükümetin dikkat etmesi gereken bir şey var: Gelir
dağılımı son derece bozuk olan Türkiye gibi ülkelerde,
dolaylı vergilerin artması eşitsizlikleri daha da
artırmakta, yoksullaşmayı da daha fazla derinleştirmektedir.
Şimdi, burada
gördüğümüz manzara şudur: Zaten, vatandaş canından
bezmiş, vergi dairelerinin kapısında, hangi vergiyi, ne zaman,
nasıl ödeyeceğini bilememekte, bunun için, tek vergi sistemine
geçilmesinin bir an evvel gerçekleşmesini beklemekte.
Bakınız,
KDV'lerde de -tabiî, ÖTV'yi getiriyorsunuz ama- çok çarpıklıklar var;
yani, halk arasında çarşı ekmeği diye tabir edilen
fırındaki ekmeğe yüzde 1 KDV uyguluyorsunuz, köy ekmeğine
yüzde 8 KDV. Vatandaşın en temel ve gerekli sağlık ihtiyaçlarından
olan kan, serum gibi hayatî maddeler için uygulanan, hastane yatağında,
hatta, ölürse kefen bezinden alınan yüzde 18 KDV ile beş
yıldızlı bir otel odasında yatak ücretine, otelin
barında içilen viskiye uygulanan yüzde 18 KDV komedisi devam etmemeli.
Biri can çekişiyor, biri keyif sürüyor, devlet de ikisinden aynı vergiyi
alıyor; böyle bir haksızlık... İşte, onun için,
vatandaş, vergi ödemekten kaçınıyor. Siz, ekmekten,
vatandaşın yemek pişirdiği tüpten ve kefen bezinden
aldığınız vergileri, bankalardan hortumlanan
açıkların yerine koyuyorsunuz.
Biz, KİT
Komisyonundayız. Bugün BDDK Başkanı da açıkladı.
"Bize, bu bankalardan götürülen paraların hesabını ve
açıklamasını yapın" diyoruz, "bunlar gizlidir ve
biz, bu bilgileri vermeyiz" diyorlar.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ZEKİ
ÇELİK (Devamla) - Tamamlayayım efendim.
BAŞKAN -
Buyurunuz.
MEHMET ZEKİ
ÇELİK (Devamla) - Teşekkür ediyorum.
Peki, nasıl
olacak bu?! "Biz size bilgi vermeyiz" diyerek, Meclise meydan
okuyorlar. İşte, bürokratların durumu da budur. Bunu,
takdirlerinize ve değerlendirmenize sunuyorum.
Peki, krizle ilgili
sorduğumuz soruya cevap veren bakan diyor ki: "Kriz
aşıldı." Nasıl aşılacakmış...
"Bütçe dışı fazla, özelleştirme gelirlerindeki
artışlar, faizlerin düşmesi ve sağlanacak güven
ortamıyla borcu sürdürebileceğiz" diyorlar. Doğrudur, bütçe
dışı fazla, gerçekten, eğer yatırıma
yönlendirilmiyorsa, bir mana ifade etmez. "Peki, özelleştirme
gelirleri?.." Sayın Bakan diyor ki: "Onbeş yıllık
özelleştirme fiyasko olmuştur ve toplanan gelirlerin hiçbirisi yerini
bulamamış, devletleştirme yapılmıştır."
Faizler, eğer iş yoksa, zaten düşecektir. "Sağlanacak
güven" diyorsunuz. Bu insanlar, nasıl, güvenip, yatırım
yapacaktır; bunu takdirlerinize sunuyorum.
Vatandaşın
vergilerinin üzerine yeni yeni vergiler katlamak suretiyle kamburları
artırıyor, halkı, daha kötü bir vaziyette, eziyorsunuz.
Teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum. (SP ve AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkürler Sayın Çelik.
Madde üzerinde 4
adet önerge vardır. Önergeleri, önce geliş sıralarına göre
okutacağım, sonra aykırılıklarına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 870 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci
maddesinin ilk fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Şadan
Şimşek
Edirne
A) (I)
sayılı listedeki malların ithalatçıları ile
rafineriler dahil olmak üzere imal edenler tarafından teslimi,
YASİN
HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, bir talebim var.
BAŞKAN - 2 nci
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 870 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci
maddesinin (b) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Şadan
Şimsek
Edirne
B) (II)
sayılı listedeki mallardan kayıt ve tescile tabi olan
malların ilk iktisabı,
BAŞKAN - 3
üncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 870 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci
maddesinin ( c ) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Şadan
Şimşek
Edirne
C) (II)
sayılı listedeki mallardan kayıt ve tescile tabi olmayan mallar
ile (III) ve (IV) sayılı listelerdeki malların ithalatı
veya imal ya da inşa edenler tarafından teslimi,
BAŞKAN - Son
okunan, en aykırı önergeyi...
YASİN
HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, önergelerle ilgili
efendim...
BAŞKAN -
Buyurunuz.
YASİN
HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, bir süredir,
İçtüzüğe düzenleme yapan hukukun ruhuna aykırı biçimde,
Türkçe'ye aykırı biçimde, bir kanunda bulunması lazım gelen
siyak sibak ölçülerine aykırı biçimde, önergeler düzenleniyor.
Lütfeder, tasarının ilgili maddesini takip edebilirseniz... Mesela,
birinci önergede "b) (II) sayılı listedeki mallardan kayıt
ve tescile tabi olan malların ilk iktisabı" deniliyor. Halbuki,
tasarıda "tescile tabi olanların..." Önerge, güya
değişiklik getiriyor, "Olanların" diyeceğine
"olan malların" diyor. Halbuki, o cümlede zaten
"malların" tabiri kullanılıyor. Bir kere Türkçeye
aykırı.
Burada belli ki,
bir değişiklik yapılsın, daha iyiye götürülsün hesabı
yok. Burada bir hesap var; İçtüzüğü değiştirmek suretiyle
zaten yeterince kesilen milletvekili sözü kesilsin, önerge imkânı
engellensin diye bir çaba var. Bu, bir hakkın suiistimalidir. Siz bir
hukukçu olarak, özellikle Anayasaya ter dökmüş bir insan olarak, bir
hakkın sırf gayrı ızrar eden suiistimalini kanunun himaye
etmeyeceğini bilirsiniz. Bundan dolayı istirham ediyoruz. Önergenin
üçü de önerge usulüne aykırıdır; bir değişiklik
getirmiyor, değişiklik önergesi telakki edilemez ve işleme
konulamaz.
Gereğini arz
ediyorum. (SP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN-
Sayın Hatiboğlu, teşekkür ediyorum.
Maalesef, yasama
teknolojimizde ihmal ettiğimiz bazı hususlar var. Birini hemen arz
edeyim Genel Kurulun takdirine. Burada oturumu yöneten Başkan olarak ben,
oturum öncesinde verilen önergeleri tahkik, tetkik imkânından mahrumum.
Biraz önce arkadaşlarımız bu konuya ilişkin
hazırlıklarını yaptıklarında, Zeki Çelik Beye de
onun için haksızlık yaptım; yanlışlıkla 2 dakika
süre verdim deyişim ondandı. Bu konunun üzerinde
arkadaşlarımla bakıyordum; ama, doğru bir karara varmam
için de vakte ihtiyacım var.
Şimdi
"veya" yerine "ile" kelimesi konulması aynı
mıdır, değil midir, onu görevli arkadaşlarımla
tartışıyordum. Ayrı bir anlam çıkıyor; ama, sizin
işaret buyurduğunuz yerde ben de aynı fikirdeyim.
"Veya" dediğiniz zaman ya o ya bu; ama "veya"
kelimesinin yerine "ile" dediğiniz zaman, hem o hem bu
anlamı çıkar, gramer...
YASİN
HATİBOĞLU (Çorum) - Biri bağlaç; biri alternatif imkânı
sunar.
BAŞKAN -
İşte, o zaman, bir değişiklik olduğu anlamı
çıkar; önerge sahibi haklı olur; ama, eğer böylesine bir
değişiklik getirmiyorsa, sizin az önce işaret ettiğiniz
gibiyse, o zaman da, sadece bir önerge olarak takdim edilmiş; ama,
içeriği ve gerekçesi önerge olmaktan uzak şeklinde yorumlamamız
lazım diye tek tek onun üzerine bakıyorum; ama, "veya"
kelimesi ile "ile" kelimesinin yer değiştirmesini de
aynı kategoriye koyamıyoruz.
Şimdi,
sırasına göre bakacağım ve aynı ölçü içerisinde
değerlendireceğim.
YASİN HATİBOĞLU
(Çorum) - Tabiî efendim.
BAŞKAN -
Burada, "tabi olmayan mallar ile..." deniliyor. Siz, herhalde onu
okudunuz?..
YASİN
HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, tasarının 1 inci maddesinin
(b) bendi...
BAŞKAN -
Sayın Hatiboğlu, en aykırısı olarak (c) bendine ilişkin
önergeye bakalım.
YASİN
HATİBOĞLU (Çorum) - Tamam, (c) bendine ilişkin önergeyi
alalım.
BAŞKAN -
Tasarı metninde "(II) sayılı listedeki mallardan kayıt
ve tescile tabi olmayan mallar ile..."
Sayın
Şadan Şimşek, geri alıyor musunuz bu önergenizi? Değilse,
ben bunu işleme koymam.
ŞADAN
ŞİMŞEK (Edirne) - Geri alıyorum Başkanım.
BAŞKAN - Peki.
O zaman, anayasaya
aykırılık önergesi olduğu için, en aykırı önerge
Sayın Fethullah Erbaş'ın önergesidir; okutup işleme
alacağım.
YASİN
HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, önergeyle ilgili
bir imza eksiğimiz var; onu, arkadaşımız...
AYDIN TÜMEN
(Ankara) - Burada imza olur mu?! O nasıl şey?!. hem önergeye itiraz
ediyorsunuz hem de imza...
YASİN
HATİBOĞLU (Çorum) - Önerge işleme konuncaya kadar...
BAŞKAN -
Hayır, hayır... Orada bir yanlışlık yok değerli
arkadaşlarım.
AYDIN TÜMEN
(Ankara) - Yani, hem bazı şeylere itiraz ediyorsunuz hem de bazı
şeyleri kendiniz yapıyorsunuz.
BAŞKAN -
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
870 sıra
sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanun Tasarısının 1 inci
maddesi Anayasaya aykırı olduğundan, tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Fethullah
Erbaş
Van
BAŞKAN -
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Sayın
Başkanım, bu tasarının hiçbir maddesi Anayasaya
aykırı hükümler taşımıyor. O nedenle,
katılmıyoruz.
BAŞKAN -
Hükümet önergeye katılıyor mu?
MALİYE BAKANI
SÜMER ORAL (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Sayın Erbaş, gerekçeyi okutayım mı, yoksa, söz alacak
mısınız?
YASİN
HATİBOĞLU (Çorum) - Veysel Candan konuşacak Sayın
Başkan.
BAŞKAN -
Burada Fethullah Erbaş arkadaşımın imzası var; önerge
sahibi...
VEYSEL CANDAN
(Konya) - Sayın Başkan, ben
konuşacağım, imzam var.
BAŞKAN -
Veysel Bey, siz mi konuşmak istiyorsunuz?
VEYSEL CANDAN
(Konya) - Evet.
BAŞKAN -
Aranızda öyle mutabık kaldıysanız, Sayın Veysel
Candan, buyurun. (SP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5
dakikadır; lütfen, riayet ediniz.
VEYSEL CANDAN
(Konya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; tabiî,
biraz önce... Üzücü bir tabloyla karşı karşıyayız. Bu
da şudur: Maalesef, milletvekili arkadaşımız, kanun
tasarısının basılıp daireye geldiği saatte,
aynı anda, önergelerle birlikte geliyor. Yani, bir yerde, basılan
tasarının gelmesi bekletiliyor, önergeler beraber konuluyor, bir hile
yapılıyor. Yani, bürokratları da kötü kullanıyorsunuz; bu
bir.
İkincisi...
SEDAT ÇEVİK
(Ankara) - Hiçbir milletvekili hile yapmaz Sayın Candan!
NİHAT GÖKBULUT
(Kırıkkale) - Hayır, hayır...
AYDIN TÜMEN
(Ankara) - Onu da siz başlattınız!
VEYSEL CANDAN
(Devamla) - Müsaade edin, müsaade edin şimdi...
İkincisi;
bizim burada konuşmamızı engellemeniz size hiçbir fayda
getirmez. Bir kere, şunu ifade edeyim: Aynı şekilde, biz de
önerge vermek için oraya gittiğimiz zaman, önergeler daha önceden
verildiği için, bizim önergelerimiz kabul edilmedi. Siz ne yapmak
istiyorsunuz; bizi konuşturmayacaksınız... Peki, şimdi, ben
konuşacağım size o zaman.
Değerli
arkadaşlar, bir kere, bu tasarı metninde, vergilerin
yapımını belirleyen Avrupa Birliği direktifleri dikkate
alınmıştır. Bu Parlamento, Avrupa Birliğinden direktif
almaz. Bu, suiistimaldir, suiistimaldir! (SP sıralarından
alkışlar) Böyle bir direktif almaz.
MUSTAFA GÜVEN
KARAHAN (Balıkesir) - Geçen gün de söyledin!
VEYSEL CANDAN
(Konya) - Geçen gün de söyledim de, değiştirdiniz mi?!
MUSTAFA GÜVEN
KARAHAN (Balıkesir) - Neyi değiştireceğiz?
VEYSEL CANDAN
(Devamla) - Bunu değiştireceksiniz, bu metni
değiştireceksiniz!
MUSTAFA GÜVEN
KARAHAN (Balıkesir) - Sen istiyorsun diye değiştirilmez yahu!
VEYSEL CANDAN
(Devamla) - Evet, ben istedim diye değiştireceksiniz...
MUSTAFA GÜVEN
KARAHAN (Balıkesir) - Yok yahu!
VEYSEL CANDAN
(Devamla) - ...Avrupa Birliği istedi diye değil.
MUSTAFA GÜVEN
KARAHAN (Balıkesir) - Sen istedin diye bir şey değişmez.
VEYSEL CANDAN
(Devamla) - Böyle şey olmaz! Bu saygısızlıktır!
OĞUZ AYGÜN
(Ankara) - Maalesef, bunda haklısınız; maalesef, bunda
haklısınız.
VEYSEL CANDAN
(Devamla) - Bakın... Bakın...
BAŞKAN -
Sayın Candan, siz Genel Kurula hitap edin.
VEYSEL CANDAN
(Devamla) - Bu, sıralarda oturan milletvekillerine
saygısızlık!.. Öyle şey olmaz!.. Burada
yazacaksınız. Bu milletin vekilleri istediği için böyle olacak.
AYDIN TÜMEN
(Ankara) - Lütfen, önergeniz üzerinde konuşur musunuz Sayın Candan?
VEYSEL CANDAN (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, bu hükümetin sabıka kaydı o kadar çok
ki, neresinden baksanız hepsi bozuk.
Bakın
şimdi, neden Anayasaya aykırı... Anayasanın çeşitli
maddelerine bakın, "Vergi, toplumun ödeyebileceği ve devletin
hizmetleri karşılığı alınır" diye yazıyor.
Siz, açın bakın, OECD ülkeleri içerisinde en fazla vergi ödeyen ülke
Türkiye. IMF yetkilileri bile sizden insaflı. Onlar bile, hükümete öneride
bulunuyor ve "bunları biraz indirin, milletin ödeyebileceği
şekilde tabana yayın" diyor. O açıdan, bir kere, bu
getirdiğiniz tasarı fevkalade yanlış ve tehlikeli.
Şimdi
şunu konuşmamız lazım: Evvela bu tasarı,
vatandaşın ödediği vergiler itibariyle cebinden çıkan
parayı artırıyor mu, artırmıyor mu? Sayın Bakan
bu kürsüye çıkıp bunun cevabını verecek; diyecek ki: Bu
Özel Tüketim Vergisi sadeleştirmedir, basitleştirmedir; biz, ek bir
vergi getirmiyoruz. Bunu demesi gerekir. Sayın Bakan, bunu diyebiliyor mu;
diyemiyor.
AYDIN TÜMEN
(Ankara) - Bakan bunu söylerken, siz burada yoktunuz.
VEYSEL CANDAN
(Devamla) - Peki, gerekçede ne deniliyor; bakın arkadaşlar:
"İlave bir vergi yükü konmaması için dikkat ve özen
gösterildi." Yani, koyduk; ama, dikkat de ettik. Bunun anlamı bu
işte. Yani, ya siz okuduğunuzu anlamıyorsunuz ya
yazdığınızı başka türlü anlatıyorsunuz. O açıdan
bunu kabul etmek mümkün değil.
Peki, şimdi,
bir soru daha sormamız lazım: Bu vatandaşın acaba ekvergi
ödeme imkânı var mı? Yani, siz burada yazıyorsunuz, çiziyorsunuz
da, vatandaş bunları ödeyecek mi?
Bakın
değerli arkadaşlar, 1997'de kişi başına borç 1 840
dolardı. Bugün geldiğimiz noktada, kişi başına 2 915
dolar borç var. Vatandaş daha borçlu. Peki, 1997'de millî gelire
bakıyoruz; 1997'de 3 190 dolar, 2001'de 2 160!.. Yani, siz, hem
vatandaşı fakirleştiriyorsunuz, arkasından da "daha
çok vergi alacağız" diyorsunuz.
Şimdi, hükümet
3 tane argüman kullanıyor. Bir tanesi, iç borç alıyor; bir tanesi,
dış borç alıyor; bunlar yetmediği zaman, oradan
bulamadığı zaman dönüyor, milletten alıyor. Şu anda
devletin 230 milyar dolar borcu var. Tabiî, dışarıda borçlanma
imkânımız azaldıkça, hemen hükümet dönüyor, millete vergi
koyuyor.
Aldığınız
vergileri ne yapıyorsunuz; rakamlara bir bakalım. Aynı oyunu
depremde yapmadınız mı? "Deprem için geçici vergi"
dediniz; hâlâ devam etmiyor mu? "Deprem vergisi" diye aldınız
paraları, faize ödediniz. İşte, Sayın Bakanın bir
cevabı var: "1999'dan bu tarafa 4,7 katrilyon vergi
topladık." Sayın Bakanın imzası olan bir yazıdan
bahsediyorum. Diyor ki: "2 katrilyonu depreme, 2,7 katrilyonu maaş ve
faize ödedik." Sayın Bakanın soru önergesine verdiği cevap;
diyor ki: "Başka alana gitmiş sayılmaz. Önünde sonunda
aktarırız." Dediğiniz bu, anlattığınız
bu. Böyle vergi yasası olmaz. Milleti aldatmayın. Çıkın
buraya, gerçekleri...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
VEYSEL CANDAN
(Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Sayın Candan, son cümleniz olacak; değilse...
VEYSEL CANDAN
(Devamla) - Son cümleyi söylüyorum.
Peki, değerli
arkadaşlar, neden?.. Yani, bu ülke hepimizin değil mi? Biz de,
burada, gelsek fikirlerimizi söylesek, içinden beğendiklerinizi
alsanız... Yani, bu Parlamentonun bu tarafında oturan milletvekilleri
IMF kadar mı sorumlu, bu memleketi sevecek?! IMF mi düşünecek, biz mi
düşüneceğiz?!
Onun için, ben,
muhterem heyetinizi saygıyla selamlarken, bu müzakerelerin daha
sağlıklı yapılmasının faydalı
olacağı kanaatindeyim.
Teşekkür
ediyorum. (SP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Candan...
MALİYE BAKANI
SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Bir
saniye.
Sayın Candan,
bir kez olsun Anayasanın herhangi bir maddesini anmanız
lazımdı Anayasaya aykırılıkla ilgili.
VEYSEL CANDAN
(Konya) - Söyledim; bir tek madde numarası söylemek lazım değil.
BAŞKAN -
Lütfen...
Buyurun Sayın
Bakan.
MALİYE BAKANI
SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, sayın sözcü, depremle
ilgili vergilerin maaşa ve faize gittiğini benim söylediğime
dair ifadede bulundu. Benim, bu vergilerin maaşa ve faize gittiğine
dair hiçbir ifadem yoktur, zaten de olamaz, olması da mümkün
değildir. Verilmiş olan cevap öyle değildir. Tahsil edilen
vergiler ve yapılan harcamalar gösterilmektedir. "Maaş ve
faiz" diye içerisinde hiçbir şey yoktur. Sayın Sözcü nereden
almış; onu anlayamadım.
Teşekkür
ederim.
VEYSEL CANDAN
(Konya) - Ben onu size getirir takdim ederim Sayın Bakan.
BAŞKAN -
Teşekkürler Sayın Bakan.
Komisyonun ve
Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
İkinci önerge,
(b) bendiyle ilgili. Demin "tabi olmayan malların" şeklinde
bir ifade vardı; bu defa da "tabi olan malların" cümlesinin
bir anlam değişikliği yaratmadığı görüşünde
olduğumuz için bunu işleme almıyoruz.
Son önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 870 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci
maddesinin ilk fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Şadan
Şimşek
Edirne
a) (I)
sayılı listedeki malların ithalatçıları ile
rafineriler dahil olmak üzere imal edenler tarafından teslimi,
VEYSEL CANDAN (Konya)
- Yoklama talebimiz var.
BAŞKAN -
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
ŞADAN
ŞİMŞEK (Edirne) - Önergemizi geri çekiyoruz.
BAŞKAN - Geri
çekiyorsunuz...
O zaman, karar yetersayısı
mı?
VEYSEL CANDAN
(Konya) - Yoklama talebimiz var.
YASİN
HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, önergeyi çektiklerine göre yapacak bir
şey yok; maddeyle ilgili...
BAŞKAN -
Efendim, önergeyi geri çektiklerine göre maddeyi oylarınıza
sunacağım.
III. - YOKLAMA
(SP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
VEYSEL CANDAN
(Konya) - Maddenin oylamasından önce yoklama talebimiz var.
BAŞKAN - Ben
de talebinizin ne olduğunu sordum Sayın Candan. Eğer, bizi,
Sayın Hatiboğlu'yla baş başa bırakırsanız,
daha iyi anlaşacağız; çünkü, ben, sormak zorunda kalıyorum,
hayır diyorsunuz ikisine de.
YASİN
HATİBOĞLU (Çorum) - Haklısınız efendim,
haklısınız...
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Hatiboğlu.
YASİN
HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim...
VEYSEL CANDAN
(Konya) - Müsaade eder misiniz...
Sayın
Başkan, birisi, 30 uncu saniyede önergesini çekiyor. Bizim, bu önergeyi
çekme talebinden önce yoklama istediğimizi siz de biliyorsunuz.
Dolayısıyla, yani, baş başa bırakma olayı...
BAŞKAN - Onu
söylemiyorum Sayın Candan. Ne istediğinizi sordum?
VEYSEL CANDAN
(Konya) - Ayağa kalkınca ne istediğimiz ortada.
BAŞKAN - Ama,
talebinizi siz beyan edeceksiniz ki, ben işleme koyacağım.
VEYSEL CANDAN
(Konya) - Madde üzerinde var...
BAŞKAN -
Arkadaşlarımızın yoklama talebi vardır.
Talepte bulunan
arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim:
Sayın Hatiboğlu, Sayın Candan, Sayın Çelik, Sayın
Erbaş, Sayın Ulucak, Sayın Geçer, Sayın Polat, Sayın
Öztek, Sayın Budak, Sayın Aydın, Sayın Oğuz,
Sayın Yanmaz, Sayın Fatsa, Sayın Kalkan, Sayın Karagöz,
Sayın Gören, Sayın Okudan, Sayın Demirci, Sayın Alçelik.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
5 dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız yoktur.
Sayın Köse,
Sayın Aydın?..
İSMAİL
KÖSE (Erzurum) - 10 dakika ara verin Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Sayın grup başkanvekillerinin, Başkanlığa bir önerisi
olursa...
SALİH KAPUSUZ
(Kayseri) - 10 dakika efendim.
YASİN
HATİBOĞLU (Çorum) - Saadet Partisi olarak, zatıâlinizin
takdirine bırakıyoruz; çünkü, Genel Kurulu en iyi siz takip
ediyorsunuz efendim.
BAŞKAN -
19.10'da toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.57
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.10
BAŞKAN: Başkanvekili Yüksel YALOVA
KÂTİP ÜYELER: Lütfi YALMAN (Konya), Melda BAYER
(Ankara)
BAŞKAN -
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106 ncı Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
870 sıra
sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin
oylanmasına geçmeden önce yoklama istenilmiş, toplantı
yetersayısı bulunamamıştı.
III. - Y O K L A M
A
BAŞKAN -
Şimdi, yoklamayı tekrarlıyor ve 5 dakika süre veriyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız, maalesef,
yoktur.
Kanun tasarı
ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 30 Mayıs 2002
Perşembe günü, alınan karar gereğince, saat 14.00'te toplanmak
üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.18