DÖNEM : 22 CİLT : 4 YASAMA YILI : 1
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
30 uncu Birleşim
4 . 2 . 2003 Salı
İ Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Kars Milletvekili Zeki Karabayır'ın, Kars İlinin ekonomik sorunlarına ve Sarıkamış kayak tesislerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır'ın cevabı
2.- İstanbul Milletvekili Bülent Hasan Tanla'nın, dünya kamuoyunun olası Irak savaşı hakkındaki yaklaşımına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır'ın cevabı
3.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Faruk Bayrak'ın, Habur gümrük kapısına alternatif gümrük kapılarına ve Suriye ile sınır ticaretinin geliştirilmesine ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in cevabı
B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- İzmir Milletvekili Ali Rıza Bodur ve 24 milletvekilinin, Tarişbank'ın Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devrinin ve satışının araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/36)
2.- Zonguldak Milletvekili Harun Akın ve 22 milletvekilinin, Türkiye Taşkömürü Kurumunun sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/37)
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Çorum Milletvekili Murat Yıldırım'ın Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/13)
2.- Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz Demir'in Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/14)
3.- Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın (6/71), (6/72) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/15)
4.- Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın, (6/113), (6/114), (6/115) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/16)
IV. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Kars Milletvekili Yusuf Selahattin Beyribey'in, Çıraklık Eğitimi Merkezlerindeki öğrencilerin sigorta primlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/63)
2.- İzmir Milletvekili Sedat Uzunbay'ın, seralarda kullanılan elektriğin tarifesine ve tarımsal sulama kaynaklı elektrik borçlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/65)
3.- Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, esnaf ve sanatkârlara kefalet kooperatifleri aracılığı ile kullandırılan Halkbank kredilerine ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/67)
4.- Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, esnaf ve sanatkârların kredi ihtiyacını karşılayacak bir düzenleme yapılıp yapılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/68)
5.- Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, esnaf ve sanatkârlara kefalet kooperatifleri aracılığı ile kullandırılan Halkbank kredilerinin kullanım şartlarına ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/69)
6.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, işsizlik sigortası ödemelerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır'ın cevabı (6/73)
7.- Balıkesir Milletvekili Ali Kemal Deveciler'in, zeytin hastalık ve zararlılarıyla mücadele çalışmalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı (6/74)
8.- Balıkesir Milletvekili Ali Kemal Deveciler'in, zeytin alanlarının hayvanlardan korunmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı (6/75)
9.- Balıkesir Milletvekili Ali Kemal Deveciler'in, devlet tasarrufundaki zeytin ekolojisine dahil alanlardaki üretim faaliyetlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı (6/76)
B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun,
1950-2002 yılları arasında Karayolları Genel Müdürlüğünün gelirleri, harcama tutarı ve yapılan yollara,
-Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü'nün;
Şarköy-Karıştıran yol yapım çalışmalarına,
İlişkin soruları ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı (7/71, 72)
2.- Çorum Milletvekili Feridun Ayvazoğlu'nun, Çorum'da üniversite kurulup kurulmayacağına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı (7/78)
3.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun, zorunlu tasarrufların nemalandırılmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Ali Babacan'nın cevabı (7/82)
4.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Aydın-Denizli karayolu ihalesine ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı (7/83)
5.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun bilgi edinme hakkını düzenleyecek yasa çalışmalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı (7/93)
6.- Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu'nun, Millî Eğitim Bakanlığı Merkez Teşkilâtında vekaleten görev yapan bürokratların atanmasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı (7/97)
7.- Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın, Şanlıurfa TEDAŞ'ta çalışan bir mühendisin öldürülmesi olayına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/103)
8.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, İzmir'deki bir alışveriş merkezinin imar planına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı (7/105)
9.- Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin, Mamak Belediyesinin bazı faaliyetlerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/106)
10.- Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, Millî Eğitim Vakfına ait bir araca ve bir ders kitabında geçen bir ifadeye ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı (7/112)
11.- Erzincan Milletvekili Erol Tınastepe'nin, çiftçi ve besicilerin sorunlarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı (7/113)
12.- Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, pamukta prim ve çekirdeksiz kuru üzümde destek uygulaması yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı (7/115)
13.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş'ın Çağlayancerit ve Ekinözü ilçelerinde polis teşkilatı kurulup kurulmayacağına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/119)
14.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş'taki otoyol ve bağlantı yolları çalışmalarına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı (7/120)
15.- Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın, Bodrum'daki elektrik kesintilerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı (7/124)
16.- İzmir Milletvekili Oğuz Oyan'ın, İzmir'in bazı ilçelerinde tabiî afetten zarar gören çiftçilere yapılacak yardıma ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı (7/125)
17.- Tokat Milletvekili Orhan Ziya Diren'in, Yeşilırmak ıslah çalışmalarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı (7/130)
18.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü'nün, buğday tohumu ve zirai ilaçlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı (7/137)
19.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, tarımsal kooperatiflerin kredilendirilmesine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı (7/139)
20.- Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın, özel dershane ve kurslarla ilgili gündemdışı konuşma istemine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın cevabı (7/169)
V.- GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI
A) ÖNGÖRÜŞMELER
1.- Konya Milletvekili Özkan Öksüz ve 22 milletvekilinin, Tuz Gölündeki kirlenmenin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/5)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.10'da açıldı.
Kocaeli Milletvekili Salih Gün'ün, içerisinde bulundukları malî sıkıntıların giderilmesi için tüm belediyelere yardım yapılması gerektiğine ilişkin gündemdışı konuşmasına, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu,
Tunceli Milletvekili Hasan Güyüldar'ın, Pülümür depreminde bir okulun hasar görmesi nedeniyle şahsıyla ilgili olarak basında yer alan haberlere ve Tunceli İlinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşmasına, Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen,
Cevap verdiler;
Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan, Palandöken Dağı kayak merkezinin yerine kurulması planlanan kış sporları turizm merkezinin önemine ve Erzurum İlinin kültür ve turizm potansiyelinin harekete geçirilmesi için yapılması gerekenlere ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.
4792 sayılı Vergi Barışı Kanununun bir defa daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 22 arkadaşının, sosyal güvenlik kurumlarının sorunlarının araştırılarak sosyal güvenlik sisteminin sağlıklı bir yapı ve işleyişe kavuşturulması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/33),
Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve 27 arkadaşının, ülkemizdeki ulaşım sistemlerinin mevcut durumunun ve yol açtığı sorunların araştırılarak öncelikli, ekonomik ve güvenli ulaşım politikalarının belirlenmesi (10/34),
İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 19 arkadaşının, Tekel'in özelleştirilmesinin doğuracağı sonuçların araştırılması (10/35),
Amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri okundu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Millî Savunma,
Dışişleri,
Plan ve Bütçe,
İnsan Haklarını İnceleme,
Komisyonlarında boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen üyeliklere, Gruplarınca aday gösterilen milletvekilleri seçildiler.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan:
Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderilen, Basın ve Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 2.1.2003 tarihli ve 4779 sayılı Kanunun (1/432) (S. Sayısı : 37) görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi;
Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin (1/309) (S. Sayısı : 29),
Türkiye Cumhuriyeti ile Hırvatistan Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının (1/313) (S. Sayısı : 30),
İhale Biriminin Kurulması ile Ulusal Fonun Kurulmasına İlişkin Mutabakat Zabıtlarının (1/314) (S. Sayısı : 31),
Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek Kara, Deniz ve Hava Yoluyla Göçmen Kaçakçılığına Karşı Protokolün (1/315) (S. Sayısı : 32),
Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek İnsan Ticaretinin, Özellikle Kadın ve Çocuk Ticaretinin Önlenmesine, Durdurulmasına ve Cezalandırılmasına İlişkin Protokolün (1/316) (S. Sayısı : 33),
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarılarının görüşmeleri tamamlandı, elektronik cihazla yapılan açık oylamalardan sonra, kabul edildikleri ve kanunlaştıkları açıklandı.
4 Şubat 2003 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 18.52'de son verildi.
Yılmaz Ateş
Başkanvekili
Mevlüt Akgün Mehmet Daniş
Karaman Çanakkale
Kâtip Üye Kâtip Üye
No. : 43
II. - GELEN KÂĞITLAR
3 . 2 . 2003 PAZARTESİ
Tasarılar
1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı (1/521) (Plan ve Bütçe ve Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.1.2003)
2. - İş Mahkemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/522) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.1.2003)
3. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/523) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.1.2003)
4. - Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/524) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 31.1.2003)
Teklifler
1. - Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay'ın; Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/59) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.1.2003)
2. - Antalya Milletvekilleri Fikret Badazlı, Mehmet Dülger, Mevlüt Çavuşoğlu, Osman Akman ile Burhan Kılıç'ın; Antalya İli Kale İlçesinin Adının "Demre" Olarak Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/60) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.1.2003)
3. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in; İzmir İlinde Karabağlar Adı ile Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/61) (İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.1.2003)
4. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in; İzmir İlinde Yeşilyurt Adı ile Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/62) (İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.1.2003)
5. - Balıkesir Milletvekilleri Ali Kemal Deveciler ile Orhan Sür'ün; Balıkesir İlinde Altınova Adı ile Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/63) (İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.1.2003)
6. - Balıkesir Milletvekilleri Ali Kemal Deveciler ile Orhan Sür'ün; Balıkesir İlinde Altınoluk Adı ile Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/64) (İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.1.2003)
7. - İstanbul Milletvekili Birgen Keleş'in; 4722 Sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 10. Maddesinin 1 ve 2. Fıkralarında Değişiklik Yapılmasına, 10. Maddenin 3. Fıkrasının Madde Metninden Çıkartılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/65) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.1.2003)
8. - Ordu Milletvekilleri Kazım Türkmen, İdris Sami Tandoğdu ile 94 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/66) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.1.2003)
9. - Ankara Milletvekili Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu ve 72 Milletvekilinin; Refik Saydam Aşı-Serum Enstitüsünün Kuruluşuna Dair Kanun Teklifi (2/67) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.1.2003)
10. - Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/68) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.1.2003)
11. - Antalya Milletvekilleri Osman Kaptan, Atilla Emek, Osman Özcan, Tuncay Ercenk, Feridun F. Baloğlu, Hüseyin Ekmekçioğlu ve Nail Kamacı'nın; Antalya İli Kale İlçesinin Adının Demre Olarak Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/69) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.1.2003)
12. - Mardin Milletvekili Muharrem Doğan ve 38 Milletvekilinin; Bazı İllerde Yaşayan Çiftçiler ile Mezra ve Köylerinde Oturanların Elektrik Borçlarının Affı Hakkında Kanun Teklifi (2/70) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.1.2003)
Raporlar
1. - Taşınmaz Mal Zilyedliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkında Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/393) (S. Sayısı : 40) (Dağıtma tarihi : 3.2.2003) (GÜNDEME)
2. - Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/397) (S. Sayısı: 41) (Dağıtma tarihi : 3.2.2003) (GÜNDEME)
3. - Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/398) (S. Sayısı : 42) (Dağıtma tarihi : 3.2.2003) (GÜNDEME)
4. - Harp Akademileri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Millî Savunma Komisyonları Raporları (1/334) (S. Sayısı : 44) (Dağıtma tarihi : 3.2.2003) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1. - Şanlıurfa Milletvekili Sabahattin Cevheri'nin, Şanlıurfa il sınırlarındaki otoyol projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/156) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.1.2003)
2. - Zonguldak Milletvekili Nadir Saraç'ın, Devrek-Ereğli Karayolu Projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/157) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.1.2003)
3. - Hatay Milletvekili Züheyir Amber'in, ihale ilanlarının yerel basında yayımlanmasına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/158) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.1.2003)
4. - Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, bir Başbakanlık müşavirinin bir şirketin yönetim kurulu başkanı olduğu iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/159) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.1.2003)
5. - Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü'nün, Tekirdağ'daki Kültür Merkezi Projelerine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/160) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.1.2003)
6. - Balıkesir Milletvekili Orhan Sür'ün, AKP Genel Başkanı hakkında verilen beraat kararının Hazine avukatlarınca temyiz edilip edilmediğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/161) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.1.2003)
7. - Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın, Göcek Tüneli Projesine ve Muğla'nın bölünmüş yol programındaki yerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/162) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.1.2003)
8. - Denizli Milletvekili Mehmet Uğur Neşşar'ın, bazı üst düzey bürokrat atamalarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/163) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.1.2003)
9. - Denizli Milletvekili Mehmet Uğur Neşşar'ın, bazı üst düzey bürokrat atamalarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/164) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.1.2003)
10. - Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, zeytin hastalıkları ile mücadele çalışmalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/165) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.1.2003)
11. - Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, fıstık çamı üreticilerinin sorunlarına ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/166) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.1.2003)
12. - Antalya Milletvekili Osman Kaptan'ın, yeni Kaş Devlet Hastanesi Projesi ile Kale ve Finike'deki uzman doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/167) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.1.2003)
13. - Antalya Milletvekili Osman Kaptan'ın, Finike-Kale Karayolunun yenilenmesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/168) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.1.2003)
14. - Antalya Milletvekili Osman Kaptan'ın, Finike-Elmalı Karayolu Projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/169) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.1.2003)
15. - Antalya Milletvekili Osman Kaptan'ın, Antalya-Gazipaşa İçmesuyu Projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/170) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.1.2003)
16. - Antalya Milletvekili Osman Kaptan'ın, Antalya-Konya karayolu Büyükalan mevkiinin 2003 yılı yatırım programına alınıp alınmayacağına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/171) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.1.2003)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, Seydişehir Alüminyum Tesislerinin Modernizasyonu Projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/178) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.1.2003)
2. - Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer'in, Olağanüstü Hal Bölge Valilerinin bazı yetkilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/179) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.1.2003)
3. - Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer'in, Olağanüstü Hal Bölge Valiliğinin yerleşim yerleri ile ilgili yetkilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/180) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.1.2003)
4. - Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer'in, olağanüstü hal döneminde meydana gelen ölüm olaylarına ve saldırılara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/181) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.1.2003)
5. - Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer'in, Olağanüstü Hal Bölgesindeki uygulamalardan dolayı AİHM'e yapılan başvurulara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/182) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.1.2003)
6. - Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer'in, olağanüstü hal döneminde işkence ve kötü muamele ile terör suçlarından yargılananlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/183) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.1.2003)
7. - Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer'in, olağanüstü hal döneminde meydana gelen ölüm olaylarına ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/184) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.1.2003)
8. - İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün, satılan Gaziemir Sosyal Konutlarının tapusunun ne zaman verileceğine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/185) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.1.2003)
9. - Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, Muğla bağlantılı bazı yolların bölünmüş yol projesine alınıp alınmayacağına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/186) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.1.2003)
10. - Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun'un, Tekirdağ'daki kültür merkezi projelerine ilişkin Kültür Bakanından yazılı soru önergesi (7/187) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.1.2003)
No.: 44
4. 2. 2003 SALI
Raporlar
1. - Türk Ceza Kanunu ile Hapishane ve Tevkifhanelerin İdaresi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/304) (S. Sayısı: 43) (Dağıtma tarihi: 4.2.2003) (GÜNDEME)
2. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Denizcilik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonları Raporları (1/345) (S. Sayısı: 45) (Dağıtma tarihi: 4.2.2003) (GÜNDEME)
3. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sivil Havacılık İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonları Raporları (1/346) (S. Sayısı: 46) (Dağıtma tarihi: 4.2.2003) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1. - Antalya Milletvekili Tuncay Ercenk'in, zorunlu tasarruf nemalarının ne zaman ödeneceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/172) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2003)
2. - Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin, Yalova'da yapılan kalıcı konutların yer tespitine ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından sözlü soru önergesi (6/173) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2003)
3. - Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, sayısal loto sisteminin bakım-onarım ücretine ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/174) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2003)
4. - İstanbul Milletvekili İsmet Atalay'ın, BDDK ile Çukurova Grubu arasında yapılan protokole ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/175) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2003)
5. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, çiftçilerin faiz borçlarının silinip silinmeyeceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/176) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2003)
6. - Antalya Milletvekili Osman Kaptan'ın, Antalya İlinin hastane ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/177) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2003)
7. - İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün, Milli Emlak Genel Müdürlüğüne devredilen milletvekili lojmanlarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/178) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2003)
8. - İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün, milletvekili lojmanlarına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından sözlü soru önergesi (6/179) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2003)
9. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Çukurova Grubunun borcuna uygulanan ödeme planına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif Şener) sözlü soru önergesi (6/180) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2003)
10. - Zonguldak Milletvekili Harun Akın'ın, elektrik sayaçlarıyla ilgili uygulamalara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/181) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2003)
Yazılı Soru Önergeleri
1. - Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük'ün, İGSAŞ'ın doğalgazının kesilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/188) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2003)
2. - İzmir Milletvekili Oğuz Oyan'ın, Irak'a muhtemel müdahale öncesi sivil savunma hizmetlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/189) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2003)
3. - İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun, kamu kurum ve kuruluşlarında faaliyet gösteren derneklere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/190) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2003)
4. - İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci'nin, İran'dan ithal edilen doğalgaza ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/191) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2003)
5. - İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Bakanlar Kurulunun AKP Genel Merkezinde yaptığı toplantıya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/192) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2003)
6. - İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun, KİPTAŞ konutlarının hak sahiplerine ne zaman teslim edileceğine ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/193) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2003)
7. - Ankara Milletvekili Salih Kapusuz'un, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna ilişkin Devlet Bakanından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/194) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2003)
Meclis Araştırması Önergeleri
1. - İzmir Milletvekili Ali Rıza Bodur ve 24 milletvekilinin, Tarişbank'ın Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devrinin ve satışının araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/36) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.1.2003)
2. - Zonguldak Milletvekili Harun Akın ve 22 milletvekilinin, Türkiye Taşkömürü Kurumunun sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/37) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2003)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
4 Şubat 2003 Salı
BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Enver YILMAZ (Ordu)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 30 uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayımız vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce, üç değerli arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, Sarıkamış kayak tesisleri hakkında söz isteyen Kars Milletvekili Zeki Karabayır'a aittir.
Buyurun Sayın Karabayır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Kars Milletvekili Zeki Karabayır'ın, Kars İlinin ekonomik sorunlarına ve Sarıkamış kayak tesislerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır'ın cevabı
ZEKİ KARABAYIR (Kars) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bana tanınan bu kısa zaman dilimi içerisinde, Kars İlimizin içerisinde bulunduğu ağır ekonomik koşulları ve önemli gördüğüm birkaç hususu dile getirmek üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Uzun yıllardan beri, Doğu Anadolu Bölgesinin eğitim düzeyi en yüksek insanlarının yaşadığı, tarım ve hayvancılık sektörlerinin ileri bir düzeyde olduğu ve bu sektörlerde önemli bir katma değer yaratan Kars İli, son yıllarda uygulanan yanlış tarım ve hayvancılık politikaları sonucunda, bugün, artık, kişi başına düşen 712 dolarlık millî geliriyle gelişmişlik sıralamasında 73 üncü olarak, büyük kentlere göç veren illerin başında yer almaktadır. Bu tablo, Kars'ın ve Karslımızın kaderi değildir, olmamalıdır.
Öncelikle, şunu memnuniyetle belirteyim ki, ülkemiz ve Kars İlimize önemli faydalar sağlayacak, Kars-Tiflis demiryolu hattı, hükümetimiz tarafından 2003 Yılı Yatırım Programına dahil edilmiştir. Bu memnuniyet verici gelişmenin devam etmesi gerekir; çünkü, serhat şehrimizle ilgili olumsuz tablonun bir an önce düzeltilebilmesi için, Kars-Tiflis demiryolu hattının gerçekleşmesinin yanında, tarım ve hayvancılık sektörünün yeniden canlandırılması, şartların oluşması halinde doğu sınır kapısının açılması, tarımsal sulamada ve içmesuyu ihtiyacının karşılanmasında önemli bir açığı kapatacak Bayburt Barajının ve sağlık sorunlarını azaltacak devlet hastahanesi inşaatının bir an önce bitirilmesi gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; belirttiğim sorunların çözümü için kaynak kıtlığı ve bütçe olanakları bahane olarak gösterilebilir; ancak, bu olumsuz şartlara ve imkânsızlıklara bağlı olmayan, sadece ihmal edildiği ve gereği yapılmadığı için, istenen faydanın elde edilemediği sahalarımız da mevcuttur. Bunun en bariz örneği de Sarıkamış kayak tesisleridir.
Birinci Dünya Savaşında şehit düşen 90 000 vatan evladını bağrında barındıran, birçok ailenin askerlik hatıralarında yerini alan Sarıkamış, Kars-Erzurum kara ve demiryolları üzerinde kurulu, tarihî bir ilçemizdir. Her gün İstanbul'dan Ankara bağlantılı uçak seferleri olup, Kars Havaalanına 45 kilometre mesafededir.
2 750 metre rakımda çam ağacının yetiştiği nadir yerlerden biri olan, tabiat güzelliği, soğuk ve şifalı suları, ormanı, kar kalitesi ve tarihî geçmişiyle insanı büyüleyen, her yıl Türkiye Kayak Şampiyonasına ev sahipliği yapan Sarıkamış, bırakın Türkiye'yi, dünyada eşine az rastlanan bir yöremizdir.
Insburg ve Davos'la kıyasladığında hiçbir noksanlığı olmayan, hatta, artıları olan Sarıkamış'ta 2 kayak tesisi mevcuttur. Bunlardan birincisi, Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğünce 1956 yılında yapılan Osman Yüce Kayak Merkezidir. Burası, Türkiye'nin ilk kayak müsabakalarının yapıldığı yerdir. İkincisi, Sarıkamış Sarıçam kayak tesisleridir.
Değerli arkadaşlar, özellikle dikkatlerinizi bu bölüme çevirmek istiyorum: Sarıkamış'taki bu kayak tesisi, saatte 2 500 kişi kapasiteli, bilgisayar donanımlı, telesiyej sistemi ve toplam pist uzunluğu bakımından Türkiye'nin birinci, dünyanın üçüncü kayak tesisi olma özelliğini taşıyor. Yine dikkatinizi çekmek isterim ki, Türkiye'nin Insburg'u olarak bilinen bu pisti diğer pistlerden ayıran en önemli özelliği, bölgeye yağan karın cinsi ve doğal güzelliğidir. Kayak sporu için elverişli ve sadece Alplerde olan sabit kristal kar, Sarıkamış'ta da bulunmaktadır. Yılın büyük bir bölümü güneşli geçmesine rağmen, kar, ilk yağdığı günkü özelliğini kaybetmiyor. Kayak pistlerinde çığ tehlikesi de yoktur. Sarıçam ormanlarıyla kaplı olduğu için, rüzgâra karşı da korunaklıdır.
Eminim ki, siz değerli milletvekili arkadaşlarım dahil, halkımızın tamamına yakını bunları bilmemektedir; çünkü, bugüne kadarki hükümetler döneminde ilgili bakanlıklar ve kurumlar tarafından gerekli tanıtım yapılmamış ve gereken önem verilmemiştir. Hatta, âdeta ambargo konulmuş gibi, gazete, dergi ve televizyonlarda kayak merkezleri için verilen haberlerde dahi tüm kayak merkezleriyle ilgili kar kalınlıkları, otellerin doluluk oranları verilirken, Sarıkamış'tan hiç bahsedilmemesini anlamak mümkün değildir.
Bir başka sitemim de Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne ve Kayak Federasyonu Başkanlığınadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Karabayır, sözlerinizi tamamlamanız için eksüre veriyorum; buyurun.
ZEKİ KARABAYIR (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Konuyu araştırırken, Kayak Federasyonu Başkanlığınca hazırlanan internet sitesine girdim; on yıl önceki bilgiler mevcut. Sarıkamış Sarıçam tesisleriyle ilgili bilgiler burada yok; yani, dünyanın üçüncü kayak merkezinin bilgileri mevcut değil.
Bu arada memnuniyetle ifade etmek istiyorum ki, konuyla ilgili, Başbakan Yardımcımız Sayın Mehmet Ali Şahin Beyle yaptığım görüşmede, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünde yeniden yapılanma çalışmalarını başlattıklarını, bu tür sorunların kısa zamanda çözümleneceğini ifade etmişlerdir.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; "her gördüğünüz karlı tepe bir petrol kuyusudur, yeter ki işlenebilsin" atasözüne sahip Avusturya'nın turizm gelirlerinin yüzde 84'ü, kış turizmi ve bu turizme bağlı mekanik tesislerden elde edilen gelire bağlıdır. Oysa, Sarıkamış'ın şartları, turizm için söz konusu bu ülkeden daha ileri bir düzeydedir.
Kış turizmi için bu kadar önemli özelliklere sahip yörenin unutulması veya unutturulmasına, ilgisiz kalınmasına, gelişen turizm hareketlerinden mahrum bırakılmasına, herhalde, Sayın Turizm Bakanımızın gönlü razı olmaz; çünkü, bu güzel doğa cennetimizde kış turizminin canlandırılmasında, bu yöremizin Türkiye'ye ve dünyaya tanıtılmasında kendilerinin doğrudan sorumlulukları vardır.
Yörede konaklama tesisleri arzu edilen düzeyde olmamasına rağmen, özel sektöre ait 132 yatak kapasiteli bir otel, özel idarenin bir evi ve ilçe içerisinde oteller mevcuttur. Yine, özel sektör tarafından yaptırılan 250 odalı, beş yıldızlı otel halen yüzde 75 seviyelerinde olup, ekonomik kriz sebebiyle inşaatı durdurulmuştur. Ayrıca, birçok özel sektör temsilcisi, yine, ileriki tarihlerde otel inşaatlarına başlayacaklarını ifade etmişlerdir.
Sonuç olarak, başta Turizm Bakanımızdan, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünden, konuyla ilgili tüm kurum ve kuruluşlardan, bu kayak merkezinin yeterince tanıtılması ve henüz tamamlanmamış konaklama tesislerinin de bir an önce bitirilmesi konusunda gerekli gayretin gösterilmesini talep eder, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Karabayır.
Efendim, hükümet?.. Buyurun Sayın Bakanım.
Gündemdışı konuşmaya, Başbakan Yardımcımız Sayın Yalçınbayır cevap verecektir; buyurun efendim.
Süreniz 20 dakikadır.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kars Milletvekilimiz Zeki Karabayır'ın, Sarıkamış kayak tesisleri hakkında konuşmasına cevaben söz almış bulunuyorum; hepinize sevgi, saygı, barış ve mutluluk dileklerimi sunuyorum.
Turizm sektörü açısından Kars İlinin özel önemi var. İpekyolu üzerinde bulunan Kars, tarihî ve doğal kaynaklar yönünden oldukça zengin bir potansiyele sahiptir. Ancak, özellikle, kırsal kesimlerde yeterli altyapının olmaması, bu konuda da gelişimi engellemiştir. Kars İli içinde yatırım önceliklerinin sıralanmasında Ani'de ve Kars Kalesi çevresinde yapılacak düzenlemeler birinci sırayı almaktadır.
Sayın milletvekilimizin konuşmasının konusu olan Sarıkamış Kış Sporları Turizm Merkeziyle ilgili şunları arz etmek isterim: Turizm Bakanlığınca turizm merkezi ilan edilerek, turizmin çeşitlendirilmesi ve bütün yıla yaygınlaştırılması ilkesine uygun olarak planlı bir şekilde geliştirilmesi planlanan 13 kış sporları merkezinin en önemli zincirlerinden birisi Uludağ, diğerleri Kartalkaya, Ilgaz, Erciyes, Palandöken ve Sarıkamış'tır.
Sarıkamış kayak merkezine ilişkin 1/25 000 ölçekli çevre düzeni planı 1991'de onaylanmış ve 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu uyarınca turizm merkezi olarak ilan edilmiştir. Bakanlıkça hazırlanan 1/1 000 ölçekli uygulama imar planı 1991'de belediyece onaylanmış, onaylı planlar, çeşitli derecelerden geçtikten sonra, birinci etap, saatte 1 800 kişi kapasiteyle 1993 yılında ve 2 450 metre uzunluğunda olan ikinci etap ise 1995 yılında tamamlanmıştır; ancak, devam eden yatırımlar için yeterli kaynağın olmaması nedeniyle imar planının revizyonu gerekli görülmüş ve 1/25 000 ölçekli çevre düzeni plan değişikliğiyle 1/1 000 ölçekli nazım imar planı değişikliği Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca 2001'de onaylanmıştır. Söz konusu planlara uygun olarak hazırlanan uygulama imar planı ise 28.8.2001 tarihinde onaylanmış olup, 52 adet turizm tesis alanında 7 800, 28 adet pansiyon alanında 975 olmak üzere 8 775 yatak kapasitesi öngörülmüştür; ayrıca, 2 adet günübirlik tesis alanı planlanmıştır.
İmar uygulaması için 2001 yılı bütçesinden, maalesef, 20 milyar lira Kars Valiliğine gönderilebilmiştir. Bakanlığımızın malî katkısı uygulamanın tüm malî yükünü karşılayacak büyüklükte olmayıp, belediye ve valilikçe katkı sağlanarak, gerçekleştirilmesi beklenmektedir. Bakanlığımız bütçe olanakları çerçevesinde ayrıca katkı sağlanmasına çalışılacaktır.
Bakanlığımızca, Avusturyalı uzmanlarla birlikte Sarıkamış İlçesinin kış turizmi potansiyeli değerlendirilerek, hazırlanan Sarıkamış çevre düzeni planı kapsamında, kar kalitesi açısından dünyanın sayılı potansiyel kayak alanlarına sahip Sarıkamış'ta, Cıbıltepe kayak merkezine ek olarak, potansiyel, Çamurludağ ve Balıklıdağ mevkilerinde de, kayak alanları ve mekanik tesis hatları açısından etüt çalışmalarının yapılması öngörülmektedir. Bu amaçla, yöre yatırımcıları, bu işin uzmanı yabancı yatırım firmalarınca yapılan etüt bedelini üstlenmişler; ancak, ekonomik kriz nedeniyle bugüne kadar gerçekleştirilmesi mümkün olamamıştır. 2634 sayılı Turizmi Teşvik Yasası ve bu yasanın 8 inci maddesine istinaden çıkarılan ve 1983 tarihinde yürürlüğe giren Kamu Arazisinin Turizm Yatırımlarına Tahsisi Hakkında Yönetmelik hükümleri çerçevesinde, Kars İli Süphan, Cıbıltepe, Balıklıdağ, Çamurludağ turizm merkezi, çeşitli tarihlerde Resmî Gazete ve bazı günlük gazetelerde ilan edilerek, üç adet kamu arazisi tahsisi kamuya duyurulmuş ve yapılan değerlendirmeler sonucu tahsis işlemleri gerçekleştirilmiştir. Tahsisli üç firmadan biri olan Başkent İnşaat ve Ticaret AŞ yatırımı tamamlayarak, Bakanlığımıza turizm işletme belgesi müracaatında bulunmuş olup, komisyonda üç yıldızlı otele dönüşmesi kararı onaylanmıştır, tesis işletmededir.
Sarıkamış'taki tesislerle ilgili, altyapı durumuna bakıldığında; telesiyej tesisi itibariyle, Sarıkamış kayak merkezinde yer alan telesiyej tesisi iki aşamalı olarak ele alınmıştır. Birinci aşamada, 1 430 metre uzunluğundaki 1 400 kişi/saat kapasiteli telesiyej tesisi 1993 yılında tamamlanmıştır. Bu tesis Avusturya firması tarafından yaptırılmış ve yaklaşık 27 milyara -1993 fiyatlarıyla- mal olmuştur. İkinci kısım telesiyej tesisinin hat uzunluğu ise 2 450 metre olup, taşıma kapasitesi saatte 800 kişidir. Bu bölümün ihalesi Temmuz 1995'te, yine, aynı Avusturya firmasınca yapılmış, tesisin maliyeti yaklaşık 150 milyara çıkmıştır ve 1996 tarihinde geçici kabulü yapılarak işletmeye alınmıştır.
Elektrik olarak, kayak merkezinde 2 adet, 400 kilovatlık trafo tesis edilmiş olup, mevcut enerji nakil hatları ve trafolardan, mekanik tesisler ve halen hizmette olan günübirlik hizmet binası ile Başkent AŞ'ye ait Çam-Kar Oteli yararlanmaktadır. Bakanlığımızdan gönderilen toplam 141 milyar ödenekle, 5 megavat gücünde regüleli ve lojmanlı, 12 hücreli trafo merkezi inşaatı tamamlanmak üzeredir, 2002 kış sezonuna yetiştirilmek üzeredir.
Karayolu bağlantısı ve içyolların yapımı, Karayolları Bölge Müdürlüğünce gerçekleştirilmiştir. Güzergâh çalışması ve sanat yapıları inşaatı ile yolların stabilize ve asfaltlama çalışmaları tamamlanmıştır. 1993 yılı fiyatlarıyla, 5 milyar harcama yapılmıştır.
İçmesuyu: Planlama sahasında öngörülen konaklama ve günübirlik alanların ihtiyacı için 500 metreküplük depo 1994 yılında tamamlanmış ve gerekli su, Sarıkamış ana deposundan temin edilmiştir; ancak, Sarıkamış İlçesinde su ihtiyacının artmasından dolayı yeterli su temininde zorluklar olduğu bilinmektedir. Halen işletmede olan günübirlik hizmet binası, yöredeki doğal kaynakları kullanmaktadır.
İçmesuyu isale hattı 5 000 metre olup, inşaat tamamlanmıştır. İçmesuyu deposu, kanalizasyon, kolektör hattı ve içmesuyu isale şebeke inşaatı, toplam olarak, 1993 yılı birim fiyatlarıyla yaklaşık 5 milyara ihale edilmiştir. İşin tamamı 1994'te tamamlanmıştır. 1994 yılından beri toprak altındaki bu imalatların yıpranması, 1998 yılına kadar -yatırımcıların olmamasından dolayı- sistemin kullanılmaması ve mücbir sebeplerden dolayı hatların yer yer arızalanması nedeniyle, kullanımda problemler olduğu bilinmektedir.
Kanalizasyon hattı inşaatı: Kanalizasyon kolektör hattı, yaklaşık 3 500 metre olup, Sarıkamış kanalizasyon şebekesine bağlanmıştır. Kanalizasyon şebekesinin yapımı veya ana kolektöre tesis bağlantıları, yabancı firmalar tarafından yapılacaktır.
Günübirlik tesis: Bakanlığımızca yaptırılmış olan tesis, 350 kişi kapasiteli olup, 1993 yılı fiyatlarıyla 777 000 000'dur. Tesiste içme ve kullanma suyu altyapı şebekelerine bağlantı olup, hidrofor ve kalorifer tesisatı bulunmaktadır. Toplam inşaat alanı 653 metrekare olup; günübirlik tesis, bodrum, zemin ve çatı katı olmak üzere üç kattan oluşmaktadır. Bodrum katında bekçi odası, revir, kazan dairesi, mekanik tesisler, malzeme deposu ve bakım atölyesi yer almaktadır.
Mekanik tesislerin ve altyapı tesislerinin işletilmesi; yapımı 1994 yılında tamamlanan altyapı tesisleri ile telesiyej ve günübirlik tesisleri, Kars Valiliği bünyesinde kurulan Kar-Sar-Tur AŞ (Kars İli Tarihî ve Doğal Çevresi Sarıkamış Sarıçam Kayak Tesisleri Düzenleme, Bina ve Altyapı Yapım İşletme ve Turizm AŞ) tarafından 1994 tarihinden itibaren işletilmektedir. İşletmenin bu şirkete verilmesiyle, tesislerin korunması, bakım ve onarımının yapılması amaçlanmaktadır.
Bu şirketin kuruluş aşamasındaki hisse dağılımı; yüzde 75 Kars İl Özel İdaresi; Sarıkamış Belediye Başkanlığı, Sarıkamış Kaymakamlığı, Kars Belediye Başkanlığı, Gençlik ve Spor Vakfı şeklindedir; ancak, Kars İl Özel İdaresinin yüzde 75'lik hissesinin yüzde 60'lık kısmının, Kars Valiliğinin 28.8.1998 tarihli talep yazısı ve Maliye Bakanlığının uygun görüşüyle yöredeki tahsisli firmalara devriyle, şirket unvanının Kar-Sar-Tur AŞ olarak değiştirilmesi Bakanlığımızca uygun görülmüştür.
Sonuç olarak; şirketin ortaklık durumu, Kars İl Özel İdaresi yüzde 15, Sarıkamış Belediyesi yüzde 10, Sarıkamış Kaymakamlığı Yörelere Hizmet Götürme Birliği, Kars Belediye Başkanlığı, Gençlik ve Spor Vakfı, Topraktur -hissesi yüzde 24'tür- Doğu Holding -hissesi yüzde 16'dır- Kartaş, Başkent şeklinde oluşmuştur.
Mevcut altyapıların ve mekanik tesislerin işletmesinin, Bakanlığımız denetiminde, yatırımcılar tarafından profesyonelce yapılmasında yarar görülmektedir.
Bilgilerinize arz olunur.
Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, gündemdışı ikinci söz, dünya kamuoyunun olası Irak savaşına yaklaşımı hakkında söz isteyen, İstanbul Milletvekili Bülent Tanla'ya aittir.
Buyurun Sayın Tanla.
Süreniz 5 dakika. (CHP sıralarından alkışlar)
2 .- İstanbul Milletvekili Bülent Hasan Tanla'nın, dünya kamuoyunun olası Irak savaşı hakkındaki yaklaşımına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır'ın cevabı
BÜLENT HASAN TANLA (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; olası Irak savaşı konusunda uluslararası GALLUP kuruluşunun gerçekleştirdiği dünya kamuoyu araştırma sonuçlarını sizlerle değerlendirmek ve bu konudaki görüşlerimi açıklamak üzere, gündemdışı söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sonuçlar, Washington'un, dünya kamuoyu savaşını kaybettiğini göstermektedir. Amerika'nın Irak'a karşı tasarladığı askerî harekât gerçekleşirse, hiç kuşkusuz, insanlık tarihine, modern çağın ahlakî, hukukî ve siyasî gerekçesi olmayan bir savaşı olarak geçecektir. Amerika'nın Irak'a olası harekâtının bu olumsuz nitelikleri o denli tartışmasız ve açık ki, dünyadaki birçok devlet ve din adamı, yazar ve düşünür bu çılgınlığa karşı çıkıyor; aynı nedenle, tüm İslam ve Arap dünyası da bu savaşa "hayır" diyor. Daha önemlisi, ocak ayının 20'sinde ünlü GALLUP araştırma kuruluşu tarafından, Arjantin'den Uganda'ya, Belçika'dan Pakistan'a, Avustralya'dan Fransa'ya, Filipinler'den Kenya'ya, İngiltere'ye kadar 5 kıtada 36 ülkede gerçekleştirilen araştırma sonuçlarında yatmaktadır. Bu araştırma sonuçları, ülke halklarının ezici çoğunluğunun bu savaşa karşı çıktığını göstermektedir.
Arkadaşlar, anketin ortaya koyduğu gerçekler şunlardır:
1- Ülke kamuoylarının genel olarak yüzde 50'sinden fazlası, izlenen Amerikan dışpolitikasının kendi ülkelerinin aleyhine olduğu kanaatindedir.
2- Yine aynı ülke kamuoylarının yüzde 60'ından fazlası, önümüzdeki bir ay içinde, Amerika'nın Irak'a karşı kesin bir askerî müdahale gerçekleştireceğine inanmaktadır.
3- Kamuoylarının ortalama yüzde 50'si, Irak'a bir askerî harekâta hiçbir koşulda olumlu bakmadığını, yüzde 30'u ise ancak Birleşmiş Milletler kararından sonra olumlu bakabileceğini ifade etmektedir.
4- Kamuoylarının ortalama yüzde 60'ından fazlası, kendi ülkelerinin, Amerika'nın Irak'a karşı başlattığı harekâtı desteklemediğini; ancak yüzde 25 düzeyinde bir kesimin desteklediğini göstermektedir.
Arkadaşlar, görüleceği üzere, sonuçlara göre, Amerika, hukukî, siyasî ve ahlakî hiçbir dayanağı bulunmayan, haksız bir savaşa odaklanmış tutumuyla, dünyadaki itibarını, demokratik değerlerini ve uygarlığını tehlikeye atmaktadır.
Söz konusu araştırmanın daha çarpıcı biçimde ortaya koyduğu diğer bir husus da, Amerika'nın, savaşı kazansa bile, kamuoyu savaşını dünya nezdinde kaybettiği noktasıdır; yani, Amerika, kamuoyu nezdinde, dünyadaki savaşı kaybetmiş gözükmektedir.
Şimdi, bu durumun nedenlerine bir bakalım: Amerika, sahip olduğu büyük gücün sarhoşluğu ve 11 Eylül saldırısından kaynaklanan öfkesiyle, dünyayı avucunun içindeymiş ve onu kendi keyfine göre şekillendirme hakkına sahipmişçesine hareket ediyor. Washington, bu hareket tarzını, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1441 sayılı Kararına karşı takındığı tutumla da ortaya koyuyor. Amerika, söz konusu 1441 sayılı Karara ilişkin çalışmalar sırasında, Irak'ın anılan karara uymaması halinde, bu ülkeye karşı otomatik güç kullanılması yetkisini de içermesi için büyük çaba gösterdi; fakat, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi daimî üyeleri böyle bir hükmün kararda yer almasını kabul etmediler. Başkan Bush "ulusa sesleniş" konuşmasında, Amerika'nın 5 Şubatta Güvenlik Konseyini toplantıya davet ettiğini ve ellerinde bu toplantıya sunacakları yeni belgeler olduğunu da bildirdi. Mevcut 1441 sayılı Karardan sonra, Birleşmiş Milletler hukukî meşruiyeti sağlayacak yeni bir karar almadan, Irak'a Amerika tarafından yapılacak bir harekât, gayriahlakî, gayrihukukî ve gayrimeşru olur, insanlık vicdanını derinden yaralar ve tarihe de böyle geçer.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; savaştan en fazla zarar görecek ülke, Irak'tan sonra Türkiye olacaktır. Savaş, acı demektir. Dünyada güçlü ve zengin ülkeler, her zaman barış ve mutluluk içinde yaşıyorlar; ama, savaşanlar, ölenler ve mutsuzlar ise hep yoksullar ve güçsüzler oluyor. Adalet ve Kalkınma Partili milletvekili arkadaşlarım, Türkiye, bu yanlış oyunun içinde rol almamalıdır. Biz savaş istemiyoruz; şayet, sizler de istemiyorsanız tavrınızı açık ve net olarak ortaya koymalısınız.
RESUL TOSUN (Tokat) - İki hafta önce tavrımızı ortaya koyduk Sayın Tanla.
BÜLENT HASAN TANLA (Devamla) - "Sürükleniyoruz" söylemiyle sorumluluktan kurtulamazsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Size, eksüre veriyorum Sayın Tanla, sözlerinizi tamamlayın.
BÜLENT HASAN TANLA (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türkiye'yi savaşa sürüklemeyiniz. Bunun nasıl olacağını öğrenmek istiyorsanız, İsmet Paşa'yı okumalısınız, okuduysanız bir kere daha okumalısınız.
Adalet ve Kalkınma Partisine oy vererek sizi iktidar yapan seçmenlerinizin yüzde 70'inin savaşa karşı olduğunu ve Amerika'nın Irak'a yapacağı bu harekâtın desteklenmemesini istediğini biliyor musunuz? Sizin seçmeninizin de şiddetle savaşa karşı çıktığının ve Amerika'nın bu savaşta Türkiye tarafından desteklenmemesini istediğinin altını tekrar çiziyorum.
Türkiye, Amerikan askerlerinin, toprakları üzerinden Irak'a geçmesine izin vermemeli, limanlarını kullandırmamalı ve Amerikan uçaklarına Irak'ı bombalamaları için alanlarını açmamalıdır. Bu durumda, Silahlı Kuvvetlerimizin ulusal onurumuzu, ulusal kimliğimizi ve ulusal çıkarlarımızı koruyarak, savunma amaçlı davranması doğaldır. Bir ülke, sadece askerî gücüyle savaşmaz; coğrafyasıyla da düşmanlık yapabilir, savaşabilir.
Türkiye, bu, gayriahlakî, gayrihukukî ve gayrimeşru savaşa taraf olarak, insanlık vicdanı ve tarih önünde Amerika'nın suç ortağı durumuna düşmemelidir.
Teşekkür eder, saygılarımı sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tanla.
Bu konuda görüşlerini arz etmek üzere, hükümet adına Başbakan Yardımcımız Sayın Ertuğrul Yalçınbayır; buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Tanla'ya, dünya kamuoyu yoklamaları konusunda verdikleri bilgiler için teşekkür ederiz. Türkiye'deki kamuoyu yoklamaları da, savaşın istenmediğini göstermektedir.
Savaşı hiç kimse istemiyor, savaşı biz istemiyoruz; biz, barışı, sonuna kadar, son damlasına kadar savunuyoruz. Bütün girişimlerimiz bunun üzerine olmuştur ve yine, biz, barış için fevkalade umutluyuz. Savaşın yaklaştığı an, belki, barış şansının en çok olduğu andır.
Biz, savaşla ilgili senaryolar üzerinde konuşmadık. Biz, bütün satıhlarda, bütün konuşmalarımızda, barışı ve uluslararası hukukun meşruiyetini söyledik. Uluslararası hukukun meşruiyeti, savaşı zorlaştıran en önemli şarttır. Bunu, Sayın Cumhurbaşkanımız da ifade ettiler, Sayın Başbakanımız da, Sayın Genelkurmay Başkanımız da; hepimiz, uluslararası hukukun meşru kılmadığı halin savaş sebebi sayılamayacağını, asker göndermeyle ilgili olsun, asker bulundurmayla ilgili olsun, bu şartın mutlak surette tahakkukunu beklediğimizi ifade ettik. Sadece bu şartın tahakkuku dahi, savaş için bir neden değildir. Bunlar, etraflıca Türkiye Büyük Millet Meclisinde konuşulacaktır, gruplar görüşlerini çok daha geniş zaman dilimi içerisinde ortaya koyacaklardır. Biz, bütün dünyadaki örgütlenmelerin içine barış için girdik ve biz, barış için varız. Yurtta sulh, cihanda sulh... Eğer, bizim, herhangi bir şekilde, Meclis kararıyla herhangi bir yere girmemiz söz konusu olursa -ki, bu, ancak Meclis kararıyla olabilir- ancak ve ancak zaruret miktarıncadır ve kendi güvenliğimizle ilgilidir, savaşmak için değil.
Hepinize teşekkürlerimi sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, gündemdışı üçüncü söz, Habur Gümrük Kapısına alternatif gümrük kapıları ve Suriye'yle sınır ticaretinin geliştirilmesi konusunda söz isteyen, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mehmet Faruk Bayrak'a aittir.
Buyurun Sayın Bayrak. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakikadır.
3.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Faruk Bayrak'ın, Habur gümrük kapısına alternatif gümrük kapılarına ve Suriye ile sınır ticaretinin geliştirilmesine ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in cevabı
MEHMET FARUK BAYRAK (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; çok önemli gelişmelerin yaşandığı ve hiçbirimizin istemediği halde yüz yüze olduğumuz bir savaş gerçeğinin eşiğinde, bölgemizi ve ülkemizi çok yakından ilgilendirdiğine inandığım bir konuda gündemdışı söz almış bulunuyorum; sözlerime başlarken, Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Şırnak İlimizin Silopi İlçesi hudutlarında yer alan ve Irak'a açılan tek kapımız olan Habur gümrük kapısının, bölgemiz ve ülkemiz adına, geçmişte ve bugün ifa etmiş olduğu görev çok önemlidir. On yıl önce yaşadığımız Körfez krizi öncesi binlerce insana iş ve onbinlerce insana da ekmek kapısı olan Habur, hem o dönemde hem de on yıldan bu yana ekonomimizi felç eden ambargo döneminde, sürekli sorunlar ve yetersizlikler yaşamıştır.
Ticarete açık olduğu dönemde de yetersiz olan ve kilometrelerce kamyon kuyruklarıyla sık sık gündeme gelen Habur gümrük kapımızın, yüz yüze olduğumuz Irak savaşı gerçeğiyle birlikte yeniden gündeme gelmesi ve ülkemizin sınır ticareti konusunda sıkıntı yaşaması adına alternatifler aranması gerekmektedir.
Bu konuda, yıllardır yapılan çalışmaları, yazışmaları, meydana gelen gelişmeleri, bölge ve ülke gerçeklerini göz önüne aldığımızda karşımıza çok önemli bir alternatif çıkmaktadır; bu da, Suriye'ye açılan Akçakale gümrük kapısıdır. 57 nci hükümet döneminde de dile getirilen ve birçok aşamadan geçtikten sonra, binaları yapılma aşamasına gelen Akçakale gümrük kapısı, bugün, bütün gerekliliği ve gerçekliğiyle önümüzde durmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütün çıplaklığıyla yaşadığımız ve kaçınılmaz sonuyla bugünlerde gündemimizde olan savaş gerçeğinin belki de en önemli nüanslarından biri, Habur gümrük kapısı ve burada yaşayacağımız sıkıntılardır. Bölgemizin gerçekleri, ülkemizin çıkarları ve insanımızın arayışları adına bu soruna bir çözüm bulmamız ve Habur'a alternatif gümrük kapılarını realize ederek, ülkemizi bu çıkmazdan kurtarmamız gerekmektedir. Habur'a alternatif olabilecek kapılarımız arasında Nusaybin, Ceylanpınar, Akçakale, Mürşitpınar ve Karkamış bulunmaktadır; ancak, Habur'a ilave olarak düşünülecek kapının, aynı zamanda, Kuzey Irak'ta sorunlar yaşandığı zaman Habur'a alternatif oluşturması gerekmektedir. İşte bu mantıkla bölgeyi değerlendirdiğimizde, karşımıza Akçakale gümrük kapısı gerçeği çıkmaktadır.
Elimdeki haritada da işaretlendiği gibi, Şanlıurfa, Akçakale, Rakka, Deyrizor yoluyla, 36 ncı paralelin güneyinde, Irak'ın Ebu Kemal El Kaim kapısına çıkılmaktadır. Bu yol, aynı zamanda, GAP master planında tarımsal ihraç merkezi olarak öngörülen Şanlıurfa'nın Irak, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt ve Suudî Arabistan gibi Ortadoğu ülkelerinin de dışsatım karayolu olacaktır. Bilindiği gibi, bu yol, terör ve coğrafik yapı itibariyle sorunsuz bir bölgeden geçmektedir. İşte, GAP master planına uygun olarak Şanlıurfa'nın tarımsal ihraç merkezi olabilmesi, bölge kentlerimizin canlı bir sınır ticareti yapabilmeleri, Suriye üzerinden hem Irak'a hem de diğer Ortadoğu ülkelerine ulaşılabilmesi, Akçakale sınır kapısının, bir an önce, birinci sınıf bir uluslararası gümrük kapısı olarak faaliyete geçirilmesiyle mümkündür.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhurbaşkanı Sayın Beşşar Esad'ın göreve gelmesinden sonra, ülkemizin dostu olduğunu bildiğimiz Sayın Başbakan Muhammed Mustafa Miro'nun da olumlu yaklaşımları paralelinde, hükümetimizin gerçekçi ve sonuç alıcı girişimleriyle, Suriye ile son dönemde çok sıcak ilişkiler geliştiriyoruz. Böylece hem ülkemiz adına çok anlamlı ve faydalı olan bu gelişmeye katkıda bulunacak ve dostluğumuzu sınır ticaretiyle geliştirecek, Suriye üzerinden Ortadoğu'ya mal satabilecek hem halkımıza yeni iş ve ekmek kapıları bulmuş olacak hem de alternatifsiz gibi görünen Irak'a ulaşabilme yolunu yeniden açmış olacağız. Akçakale gümrük kapısının ve az önce arz ettiğim ticaret yolunun önemi burada yatmaktadır.
21 inci Dönem Parlamentomuzda da, bu konu sık sık gündeme getirilmiş, dönemin Şanlıurfa milletvekilleri başta olmak üzere, Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası ve Şanlıurfa Valiliği ile diğer bütün ilgililer konuyu araştırmış; Devlet Planlama Teşkilatı, Millî Savunma Bakanlığı, gümrüklerden sorumlu Devlet Bakanı da dahil olmak üzere, herkes, Akçakale sınır kapısının birinci sınıfa yükseltilerek eksiklerinin giderilmesi ve hizmete açılması konusunda görüş birliğine varmıştır. Bu maksatla, 60 dönüm arsa tahsis edilmiş, gümrük binalarının da özel idarece yapılabileceği belirtilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, sözlerinizi tamamlayın Sayın Bayrak.
MEHMET FARUK BAYRAK (Devamla) - Akçakale gümrük kapısının fizikî yapılarının mahallî destekle il özel idaresince yapılması, yürürlüğe giren İhale Yasası nedeniyle artık, mümkün olmamaktadır. Bu sebeple, hükümetimizin, konuya bir an önce el atarak gerekli girişimlerde bulunması ve Akçakale gümrük kapısının alternatif kapı olarak hızla devreye sokulması, bölgemiz, ülkemiz, Suriye'yle geliştirilen ilişkilerimiz ve hepsinden de önemlisi insanımız adına şarttır, gereklidir ve acildir.
Akçakale gümrük kapısının 1 inci sınıf bir gümrük kapısı olarak uluslararası geçişlere açılmasıyla çok önemli kazanımlarımız olacaktır. Dikkat edilirse, biz, Habur sınır kapısı kapatılsın veya ortadan kaldırılsın demiyor; aksine, Habur'un yükünü azaltacak, oradaki yetersizlikleri aşacak, bugünkü gibi sıkıntılı günlerde çaresiz olmadığımızı gösterecek bir alternatifi gündeme getiriyoruz.
Bu arada, Devlet Bakanımız Sayın Kürşad Tüzmen Beyin, Suriye'ye son gezisinde ortaya attığı "sınır ticaret bölgeleri" kavramını da bu paralelde destekleyen önemli bir proje olan Akçakale gümrük kapısının bütün detaylarıyla uygun olduğu ve çok kısa sürede hayata geçirilebileceğini anlatmaya çalışıyoruz.
Bu arada, Akçakale gümrük kapısında fiilen yaşanan bir sıkıntıya da değinerek sözlerimi tamamlıyorum. Bölgemiz insanının şu anda tek ekmek kapısı olan bavul ticaretiyle ilgili çok önemli sıkıntılar ve zorluklar yaşanmaktadır. Yıllardır ekonomik kriz ve sıkıntılarla aç ve çaresiz olan bizim insanımızın yapabildiği yegâne işlerden birisi de bavul ticaretidir. Bu konuda mini bir düzenleme yapılarak fatura tasdik yetkisinin kapıya; yani, oradaki gümrük müdürlüğüne verilmesi hem yasal açıdan bir rahatlama sağlayacak hem de vatandaşımızı yaşadığı sıkıntılardan kurtaracaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; GAP'taki tarımsal üretimin değerlendirilmesi, sınır ticaretimizin geliştirilmesi, Ortadoğu'da ülkemiz adına daha etkili bir ekonomik altyapının oluşturulması adına çok önemli bir fırsat olarak değerlendirdiğimiz Akçakale gümrük kapısı gerçeğinin hükümetimiz tarafından hemen ele alınacağına ve gereğinin yerine getirileceğine inanıyor; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bayrak.
Şimdi, hükümet adına Devlet Bakanımız Sayın Kürşad Tüzmen Beyefendi cevap vereceklerdir; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 20 dakika.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Şanlıurfa Milletvekilimiz Faruk Bayrak Beyin yaptığı gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere kürsüye geldim.
Habur kapısı, tabiî, bugün, Irak'la olan ticaretimiz için aslında çok önemli nitelikte bir kapı. Biliyorsunuz, geçmişte 50 000 000 dolarlar seviyesinde olan bir ticaret rakamından, yapılan çalışmalar sonucu, 1999 yılında Irak'a ihracatımız 247 000 000 dolara gelmişti. Yine, 2000 ve 2001'de, çok yoğun çalışmalar sonucu, bu ihracat rakamımız 750 000 000 dolar seviyesine geldi. Daha sonra, 2002 yılında, özellikle mart ayından sonra yaşanan sıkıntılardan dolayı, aralığa kadar düşüş yaşandı ve bu dönemde, 2002 yılında 463 000 000 dolarlık bir ihracat gerçekleşti. Hükümetimiz iş başına geldikten sonra, yoğun temaslarımız sonucu, yine ihracatta önemli bir ivme kazanıldı ve baktığımız zaman, en son yaptığımız Irak seyahatinde, Birleşmiş Milletler Petrol Karşılığı Gıda Programının içerisinde, yaklaşık 700 000 000 dolarlık bir kontrat imzalanıp geldi.
Tabiî, kapının, günde yaklaşık 800 araç/gün olan kapasitesi, fizikî imkânsızlıklar nedeniyle daha fazlasına izin vermiyor, çalışmalar devam ediyor, otomasyona tam anlamıyla geçildi; ancak, biz, alternatif değil de, bu kapıyı destekleyecek diğer kapıların yapılmasını hep gündeme getirmiştik.
Tabiî, aslında, 1996'dan bu yana ikinci bir kapı teklifi var; ama, iki taraf da bu işlemleri yeterince hızlandıramadı. Fizikî yetersizlikler tekrar gündeme geldikçe, yeni bir gümrük kapısının, ikinci kapının açılması ihtiyacı doğdu. Habur'un 10 kilometre güneyinde, onu destekleyecek şekilde ve ülkemiz tarafına 15 kilometrelik yeni bir yol ile Hezil Çayı üzerinde 300 metre uzunluğunda bir köprüyle; karşı tarafta da, aynı şekilde, 35 kilometrelik bir mesafede yol yapımı ile 800 metrelik bir köprüyle, oldukça önemli bir geçiş imkânı sağlanacaktı. Yalnız, tabiî, görüyorsunuz, siyasî konjonktür bu konuda yakından takip ediliyor; bu yüzden, bugüne kadar gerçekleşmedi; ama, şunu söyleyebilirim ki, Irak tarafında da, Türkiye tarafında da, bu konudaki teknik çalışmalar, proje çalışmaları tamamlanmıştır.
Tabiî, Akçakale konusuna gelmişken, burada, Meclisimizin değerli üyelerinin bilgisine arz etmek için, Suriye seyahatinden de biraz bahsetmek istiyorum. Burada, yaklaşık 300'ü aşkın işadamıyla yapmış olduğumuz ve aramızdan 9 milletvekilinin de katıldığı seyahatimizde, yine çok önemli çalışmalar yaptık. Başta, Suriye Başbakanı Mustafa Miro, Ekonomi ve Dışticaret Bakanı Gassan Rifai, Turizm Bakanı, Maliye Bakanı, İmar İskân Bakanı ve diğer bakanlarla yapmış olduğumuz iki günlük görüşmelerde, en sonunda, bir mutabakat zaptı imzaladık. Bu mutabakat zaptında, Suriye ile Türkiye'nin serbest bir ticaret anlaşması yapmak istediğini dile getirdik. Tabiî, biliyorsunuz, bunun önşartı, bir tercihli ticaret anlaşması yapabilmek; yani, Suriye ve Türkiye'nin, yaklaşık 4 000 kalem malını, karşılıklı olarak, gümrük vergilerini indirerek birbirine satması mümkün; burada bir tamamlayıcılık söz konusu, bunun üzerinde çalıştık.
Bunun dışında, yine, Hatay-Cilvegözü, Kilis-Öncüpınar, Mardin-Nusaybin, Gaziantep-Karkamış ve Şanlıurfa-Akçakale kapılarının tamamıyla sınır ticareti merkezleri haline getirilmesi teklifimizi gündeme getirdik. Burada, sınır ticareti merkezlerinde, kontrollü olarak, iki ülkenin de, gayri safî millî hâsılada oldukça az yer işgal eden sınır köylerinin ve sınıra yakın ilçelerinin ayağa kaldırılmasını amaçladık. Tabiî, burada, sayın milletvekilimizin biraz evvel sözünü ettiği şekilde, gümrük kapılarının da, aslında Türkiye'ye yakışır hale getirilmesi lazım. Bu konuda, İpsala'da ve Edirne'de yaptığımız çalışmalar ortada; çok kısa zamanda bunu gündeme getirdik, X-Ray cihazlarıyla donattık ve otomasyonla beraber kapılar, bugün, çok iyi bir şekilde hizmet veriyor. Gürbulak, aynı şekilde devam ediyor. Tabiî, açıkçası, bütün sınır kapılarımızın -başka ülkelerin sınır kapılarından sık sık geçtiğim için biliyorum- bize yakışan şekle getirilmesi lazım. Bunun için yeni dönemde, yine, yap-işlet-devret modelleriyle bu kapıları özel sektörle beraber yapacağız.
Suriye'yle yapmış olduğumuz diğer çalışmalar sonucu, çifte verginin önlenmesi anlaşması, yatırımların karşılıklı desteklenmesiyle ilgili anlaşma ve gümrük işbirliği anlaşması hazırlanmıştır. Bu üç anlaşmayla ilgili olarak da, yine, mutabakat zaptında, en geç mart ayı içerisinde heyetlerin karşılıklı olarak bir araya gelip, bu anlaşmaları nihaî bir şekle kavuşturmasını belirttik. Tahmin ediyorum, Suriye Başbakanı Mustafa Miro mart ayı içerisinde ziyaret edecek. O ziyaret sırasında ve işadamları, karşılıklı iş konseyleri ziyaretleri sırasında veya en geç mayıs ayı içerisinde yapılacak olan Karma Ekonomik Komisyon toplantısı sırasında bu anlaşmalar imza edilecek.
Bavul ticaretiyle ilgili gelişmelere gelince, tabiî, biliyorsunuz, Rusya'da yapmış olduğumuz görüşmeler sonucunda, esasında, tamamıyla gümrük vergilerinin konulması söz konusuydu, Türkiye'den gelen ürünlerin, artık, bavul ticareti kapsamında girmemesi söz konusuydu; ama, orada yapmış olduğumuz görüşmelerde bir altı aylık uzatma sağladık. Bunun normal bir ihracat-ithalat dengesi içerisinde görüşülmesi gerektiğini söyledik. Rusya tarafı, bildiğiniz gibi, bir altı aylık uzatmayı sağladı ve Anadolu sanayicimiz, ihracatçımız bu konuda biraz rahatladı; ama, altı ay çok çabuk geçer; onun için, elbirliğiyle bu çalışmaları tamamlayıp, mümkün olduğu kadar daha düzenli bir şekilde, karşı taraftaki bu bavul ticaretinde alımla uğraşanların ithalatçı haline gelmesi, bizden buraya satış yapanların da ihracatçı haline gelmesi konularında bir formül üzerinde çalışma yapıyoruz. Yine, İstanbul'da bir merkezden bavul ticaretinin yönlendirilmesi amacıyla yapmaya çalıştığımız önemli çalışmalar var.
Ben, hepinize bu bilgileri sunduktan sonra, saygıyla ayrılıyorum.
Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Değerli milletvekilleri, gündemdışı söz talepleri tamamlanmıştır; hükümet, gerekli açıklamaları yapmıştır.
Sayın milletvekilleri, 2 adet Meclis araştırması önergesi vardır; ayrı ayrı okutup bilgilerinize sunacağım:
B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- İzmir Milletvekili Ali Rıza Bodur ve 24 milletvekilinin, Tarişbank'ın Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devrinin ve satışının araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/36)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizin en köklü kooperatif bankası niteliğine sahip olan Tarişbank, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 9.7.2001 tarih ve 381 sayılı kararıyla, 4389 sayılı Bankalar Kanununun 14/3 maddesi uyarınca, sermaye yetersizliği gerekçesiyle Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilmiştir.
Bankalar Kanununun 5 inci maddesi uyarınca, bankaların malî durumlarının tespiti amacıyla bankalarda inceleme ve denetleme yetkisine sahip olan bankalar yeminli murakıbı raporu bulunmadan ve banka sermayesi artırım süreci devam ederken, sadece sermaye yetersizliği gerekçesiyle Tarişbankın TMSF'na devredilmesiyle, yaklaşık 120 000 ortağın menfaatları yok sayıldığı gibi, doksan yıllık geçmişi bulunan ve bölge çiftçisine tarımsal kredi kullandıran bir banka yok edilmiştir.
Tarişbankın mevzuata uygun olmayan bir şekilde TMSF'na devri üzerine, Tariş birlikleri tarafından, devir işleminin iptali ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin olarak Danıştay nezdinde dava açılmıştır. Tariş birliklerinin, yukarıda sözü edilen gerekçeler doğrultusunda açmış olduğu davanın, Danıştay 10. Dairesi tarafından reddedilmesi üzerine temyiz yoluna gidilmiş ve Danıştay İdarî Dava Daireleri Genel Kurulu, bu defa, bankanın TMSF'na devrine ilişkin BDDK'nın kararının yürütmesinin durdurulmasına karar vermiştir.
Anılan karar üzerine, TMSF tarafından bankanın mülkiyeti birliklere devredilmesine rağmen, BDDK, hukuka uygun olmayan bir şekilde, Bankalar Kanununun 14/1 maddesini gerekçe göstererek bankanın yönetiminin tamamını kendisi atamıştır. Bu atamanın hukuka aykırı olduğuna ilişkin olarak birliklerce Danıştay nezdinde ikinci bir dava açılmıştır. Diğer taraftan, bu süreç içerisinde, TMSF'nun, sermayeye mahsuben bankaya koymuş olduğu 55 trilyon Türk Lirasını faiziyle birlikte geri talep etmesi üzerine, birlikler tarafından, bu talebin haksızlığına ilişkin Danıştay nezdinde üçüncü bir dava daha açılmıştır. Danıştay 10. Dairesinin, önceki karar doğrultusunda, yine birlikler aleyhine karar vermesi üzerine, nihaî karar merci olan Danıştay İdarî Dava Genel Kurulu nezdinde yeniden temyize başvurulmuştur.
Yukarıda açıklanan hukukî süreç devam ederken, Danıştay 10. Dairesinin kararına istinaden, banka, tekrar, TMSF'na devredilmiş ve satışa çıkarılmıştır. Bunun üzerine, yürütmenin durdurulması ve işlemin iptali amacıyla, birliklerce Danıştay nezdinde dördüncü dava açılmıştır. Tariş birliklerinin hukukî hak aramalarının devam ettiği ve nihaî yargı kararının oluşmadığı bir durumda, bankanın Denizbanka satılması üzerine, satışın iptali amacıyla, Danıştay nezdinde beşinci dava açılmıştır.
Söz konusu davaların Danıştay nezdinde devam etmekte olduğu bir aşamada satışa çıkarılan bankanın hisselerinin yüzde 99.99'u, 21.10.2002 tarihinde imzalanan sözleşmeyle Denizbank A.Ş'ne devredilmiştir.
Tarişbank hisselerinin Denizbank A.Ş'ne satışına ilişkin olarak yukarıda açıklanan hukukî süreç devam ederken, satış prosedürü kurulun normal süresi dışında ve 10 gün gibi kısa bir sürede tamamlanmıştır. Ayrıca, 120 000 ortaklı bir bankanın hisselerinin satış şekli, kamuoyuyla ve en başta 120 000 banka ortağıyla paylaşılmamıştır. Bu durum, bankanın hisselerinin hangi koşullarda satıldığı sorusunu gündeme getirmektedir. Öte yandan, bankanın kredi ve mevduat müşterisi portföyüyle şubelerinin nasıl değerlendirildiğine ilişkin hiçbir açıklamaya yer verilmemiştir.
Sonuç olarak; Millî Aydın Bankası T.A.Ş Tarişbankın, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu tarafından Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilmesi, devir sonrası verilmiş olan mahkeme kararlarının uygulanması ve yargı süreci devam ederken bankanın satılması işlemlerinin ve bu işlemler sonucu kamu zararının oluşup oluşmadığının araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1- Ali Rıza Bodur (İzmir)
2- Sedat Uzunbay (İzmir)
3- Oğuz Oyan (İzmir)
4- Yılmaz Kaya (İzmir)
5- K. Kemal Anadol (İzmir)
6- Abdürrezzak Erten (İzmir)
7- Osman Kaptan (Antalya)
8- Türkan Miçooğulları (İzmir)
9- Atilla Başoğlu (Adana)
10- Mehmet Parlakyiğit (Kahramanmaraş)
11- Necati Uzdil (Osmaniye)
12- Tacidar Seyhan (Adana)
13- Muharrem Doğan (Mardin)
14- Kemal Demirel (Bursa)
15- Özlem Çerçioğlu (Aydın)
16- Fahrettin Üstün (Muğla)
17- V. Haşim Oral (Denizli)
18- Mustafa Gazalcı (Denizli)
19- Mehmet Semerci (Aydın)
20- Ufuk Özkan (Manisa)
21- Kemal Sağ (Adana)
22- Nadir Saraç (Zonguldak)
23- Gürol Ergin (Muğla)
24- Hasan Ören (Manisa)
25- Nuri Çilingir (Manisa)
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Diğer Meclis araştırması önergesini okutuyorum:
2. - Zonguldak Milletvekili Harun Akın ve 22 milletvekilinin, Türkiye Taşkömürü Kurumunun sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/37)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Zonguldak, taşkömürünün üretilmeye başlamasıyla birlikte, ülke gündeminde önemini korumuş ve cumhuriyet öncesinde emperyalist ülkelerin yanı sıra, yerli ve yabancı sermayenin ilgi ve kazanç odağı olmuştur. Cumhuriyet döneminde yerli sanayiin kalbî konumunda olan il, diğer bölgelere enerji ve teknoloji alanında katkıda bulunurken, teknik eleman da sağlamıştır.
Başlangıçta, Türkiye'nin Almanya'sı olarak nitelenen ve sosyal anlamda da önemli bir konumda bulunan Zonguldak, TTK'nın küçültülmesiyle birlikte önemini giderek kaybetmiştir. Kentte panik ve umutsuzluğun yaşanması sonucu, tersine göç olayı başlamıştır.
Zonguldak Taşkömürü Havzası 01.04.1937 tarihinde devletleştirilmiş ve 30.05.1940 tarihinde Ereğli Kömürleri İşletmesi Müessesesi (EKİ) kurulmuştur. 1957 yılından itibaren Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumuna (TKİ) bağlanmıştır. 1983 yılında EKİ müessesesi bir kamu iktisadî teşebbüsü haline dönüştürülerek Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) adını almıştır.
Havzanın 1 200 metre kadar hesaplanmış jeolojik rezervi, yaklaşık 1,354 milyar ton olup, bunun yüzde 42'si görünür rezerv olarak kabul edilmektedir.
Kurumumuzda, 11 609 yeraltı, 3 684 yerüstü olmak üzere, toplam 15 293 yevmiyeli, 280 kadrolu, 2 073 sözleşmeli personel (596'sı özel güvenlik görevlisi) olmak üzere, toplam 17 646 personel istihdam edilmektedir.
TTK tarafından üretilen taşkömürünün yaklaşık yüzde 75'i termik santrale (ÇATES), yüzde 10'u demir çelik sektörüne, yüzde 15'i ise diğer sanayi ve teshin amaçlı pazarlanmaktadır.
Halen dünya birincil enerji ihtiyacının yüzde 23'ü kömürden karşılanmakta ve dünya elektrik üretiminin yüzde 38'i kömürden elde edilmektedir. Dünya taşkömür üretiminin yaklaşık yüzde 16'sı çelik üretiminde kullanılmakta ve dünya çelik üretiminin yüzde 70'i de kömür kullanılarak elde edilmektedir. (WCI 2001)
Demir çelik işletmelerimizin hemen yanı başında yaşam savaşı veren Türkiye Taşkömürü Kurumunun (TTK) ürettiği kömür yerine, binlerce kilometre uzaktan getirilip sıfır gümrükle ülkemize sokulan kömürlere yılda milyonlarca dolar para ödenmektedir. Yıllık olarak, demir çelik sektörü için yaklaşık 4-5 milyon ton koklaşabilir taşkömürü ve diğer sektörler için de, yine aynı oranlarda taşkömürü ithal edilerek 500 milyon dolar civarında bir döviz kaybı söz konusu olmaktadır. Dünyanın değişen fiyatlarına göre bu rakamın daha da yükselmesi büyük bir olasılıktır; çünkü, dünya doğalgaz ve petrol rezervlerinin kömüre nazaran daha sınırlı olduğu ve geleceğin kömürden yana olduğu bilinmektedir.
Ülkemiz açısından dövizin gerçek maliyeti de göz önünde bulundurulacak olursa, Zonguldak'ta bulunan 1,354 milyar tonluk kömür rezervinin nasıl büyük bir anlam taşıdığı daha iyi anlaşılacaktır. Bu üretim ve dolaşım sisteminde, ulusal kaynaklarımız bütünüyle devredışı bırakılarak, dışarıya bağımlı bir ekonomi şekillenmektedir. Petrol yataklarının 50, doğalgaz yataklarının da 60 yıllık ömrü olduğu göz önüne alınırsa, 200 yıla yakın ömrü olan kömür yataklarının ülkemiz açısından önemi daha çok ortaya çıkmaktadır.
Sonuç:
Şimdi Zonguldak insanı soruyor: Cumhuriyetin kuruluşunda katkısı bulunan Zonguldak, dünyanın en zor mesleği olan madencilik mesleğini gerçekleştirmesine rağmen, son 20 yıldır ülkemizin kamburu gibi ilan edilmiş olup, Zonguldak, içinden (2) il çıkarılarak, hızla kapanma ve yok olma sürecine girmiştir.
Artık, Zonguldaklı, TTK tartışmasından bunalmıştır. Türkiye Taşkömürü Kurumu ve Zonguldak insanı bugününün ve yarınının ne olacağı sorusunun cevabını aramaktadır.
Ülkemizin en önemli sanayi bölgesi olan Zonguldak şehrinin oluşmasına neden olan TTK'nın mevcut sorunlarının ve çözümlerinin ortaya konması için Anayasamızın 98 inci, İçtüzüğümüzün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1- Harun Akın (Zonguldak)
2- Nadir Saraç (Zonguldak)
3- Oğuz Oyan (İzmir)
4- Yılmaz Kaya (İzmir)
5- Erdal Karademir (İzmir)
6- Haluk Koç (Samsun)
7- Mustafa Özyürek (Mersin)
8- Osman Kaptan (Antalya)
9- İzzet Çetin (Kocaeli)
10- Kemal Kılıçdaroğlu (İstanbul)
11- Engin Altay (Sinop)
12- Mehmet Yıldırım (Kastamonu)
13- Fuat Çay (Hatay)
14- Hasan Ören (Manisa)
15- Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
16- İsmail Özay (Çanakkale)
17- Mehmet Akif Hamzaçebi (Trabzon)
18- Naci Aslan (Ağrı)
19- Orhan Ziya Diren (Tokat)
20- Hüseyin Ekmekçioğlu (Antalya)
21- Emin Koç (Yozgat)
22- Oya Araslı (Ankara)
23- Türkân Miçooğulları (İzmir)
BAŞKAN- Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, şimdi, komisyondan 2 adet istifa önergesi vardır; ayrı ayrı okutuyorum:
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1 .- Çorum Milletvekili Murat Yıldırım'ın Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/13)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Lüzumuna binaen Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.
Gereğini arz ederim. 3.2.2003
Murat Yıldırım
Çorum
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer önergeyi okutuyorum:
2. - Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz Demir'in Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/14)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Lüzumuna binaen Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.
Gereğini arz ederim. 03.02.2003
Cemal Yılmaz Demir
Samsun
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Şimdi, 2 adet sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair önerge vardır; ayrı ayrı okutuyorum:
3. - Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın (6/71), (6/72) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/15)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin (6/71) ve (6/72) esas numaralı sözlü soru önergelerimi geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
Nail Kamacı
Antalya
BAŞKAN - Soru önergeleri geri verilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
4.- Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın, (6/113), (6/114), (6/115) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/16)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin "Sözlü Sorular" kısmında yer alan (6/113, 114, 115) esas numaralı sözlü soru önergelerimi geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
Ufuk Özkan
Manisa
BAŞKAN - Soru önergeleri geri verilmiştir.
Sayın milletvekilleri, gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.
IV. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Kars Milletvekili Yusuf Selahattin Beyribey'in, Çıraklık Eğitimi Merkezlerindeki öğrencilerin sigorta primlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/63)
BAŞKAN - Soruyu cevaplayacak Sayın Bakan?... Yok.
Bu önerge üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilmiş ve önerge gündemden çıkarılmıştır.
Soru sahibi?.. Yok.
2. - İzmir Milletvekili Sedat Uzunbay'ın, seralarda kullanılan elektriğin tarifesine ve tarımsal sulama kaynaklı elektrik borçlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/65)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu önerge de üç birleşimde cevaplandırılmadığından, yazılı soruya çevrilmiş ve gündemden çıkarılmıştır.
Önerge sahibi, söz istiyor musunuz?
SEDAT UZUNBAY (İzmir) - Evet efendim.
BAŞKAN - Size, 5 dakikayı geçmemek üzere söz veriyorum.
Buyurun.
SEDAT UZUNBAY (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Enerji Bakanımızın yanıtlaması isteğiyle verdiğim soru önergeme, üç birleşimde de sözlü olarak yanıt verilememiş olması nedeniyle söz aldım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan sözlü soru önergeme 30 Ocak 2003 tarihinde yazılı olarak yanıt verdiler; yanıt için teşekkür ediyorum.
İki soruyu içeren önergemdeki birinci soruyu aynen okuyorum:
"Seralarda kullanılan elektriğe uygulanmakta olan ticarethane tarifesi yerine seracılığı teşvik amacıyla tarımsal sulama amaçlı elektrik tarifesi uygulanması hususundaki düşünceleriniz nelerdir?"
Bakanımızın, TEDAŞ Genel Müdürlüğünden aldıkları bilgiler doğrultusunda verdikleri yanıtta, kısaca, seraların, elektrik tarifeleri yönetmeliğinde ticarethane grubu içerisinde tanımlanmış olduğu, tarımsal sulama grubundan farklı olarak ısıtma sistemleri başta olmak üzere, sulaması ve aydınlatılmasıyla bir bütün olarak ayrı bir faaliyet alanına girdiği, bu nedenle tarımsal sulama grubu olarak değerlendirilemediği ve tarımsal sulama tarifesinin uygulanmasının mümkün olmadığı belirtilmektedir.
Bunu sormaktan amacım, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığımızın seracılığa, dolayısıyla, tarıma, çiftçiye, üreticiye destek amacıyla bu konuda bir çalışması var mı, var ise, bunu öğrenmek idi.
Hükümetimizin, tarımla ilgili diğer konularda ve hatta ucuz mazotta olduğu gibi bu konuda da hiçbir şey yapma düşüncesinde olmadığı, yanıttan anlaşılmaktadır. Eğer, tarım, elektriksel anlamda desteklenmek isteniyorsa, Enerji Bakanlığı, elektrik tarifelerinde düzenlemeler yapabilir, seracılıkta uygulanan elektrik tarifesini değiştirebilir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugünkü uygulamaya göre, bir çiftçi, sulu tarım yapmak için belirli şartları sağladığı takdirde tarımsal sulama abonesi olarak elektrik alabiliyor ve bunun için 1 kilovat/saat elektriğe 138 000 Türk Lirası ödüyor. Aynı çiftçi, tarlasının bir kenarına 500 ilâ 1 000 metrekare sera yapar ve seradaki ürününü aynı tesisten sulamaya kalkarsa; yani, tarlanın kenarındaki serayı da diğer sulama tesisinden sulamaya kalkarsa ve bir de, serayı aydınlatmak için birkaç tane ampul takarsa vay haline! TEDAŞ, hemen, çiftçiyi, usulsüz elektrik kullanan abone olarak değerlendirir ve elektrik tarifesini, yüzde 32 daha pahalı ve 1 kilovat/saati 182 000 Türk Lirası olan ticarethane tarifesi olarak değiştirir; usulsüz elektrik kullandığı için geriye dönük fark hesap çıkarır ve çiftçi, 100 milyonlarca lira fark ödemek zorunda kalır. Bu tip çiftçi, serayı ısıtmak için bildiğimiz sobayı kullanır. Fırtınalı havalar ve dolu yağışı bu çiftçinin kabusudur; bazı sezonlarda, hepinizin bildiği gibi, bir günde sera diye bir şey kalmaz.
Seracılık, ülkemizde, yoğunlukla Akdeniz ve Ege Bölgelerinde, sebze ve çiçek üretimi için yaklaşık 300 000 dekar alanda yapılmaktadır. 300 000 dekarlık sera alanının ciddî bir kısmını, tarlasının bir kenarına sera yapan küçük üreticilerimiz oluşturmaktadır. Ayrıca, ısıtmanın, havalandırmanın, nemlendirmenin, sulamanın ve ilaçlamanın tam otomatik olarak yapıldığı seralar da vardır. Bu seralar ile yukarıda örneğini verdiğim seralar arasındaki farkı anlamak için ehil olmak gerekmez, görmek ve kısa bir inceleme yapmak yeterlidir.
Seracılığımızın tek sorunu elektrik tarifesi de değildir. Seracılığın, mutlaka, kredi yönünden desteklenmesi ve ihracata yönelik ürün yetiştirmeleri için özendirilmesi, teşvik edilmesi ve teknik destek verilmesi de gereklidir. Sayın Bakanımızdan rica ediyorum; yönetmelikte değişiklik yaparak, seraların da tarımsal sulama tarifesinden faydalanmasını sağlayalım. Ege ve Akdenizde yüzlerce küçük çiftçimiz, seracımız, bunu beklemektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlü soru önergemdeki ikinci soruyu aynen okuyorum: "Çiftçilerin tarımsal sulama amaçlı birikmiş elektrik borçlarının taksitlendirilmesi konusunda bir çalışma yapılıyor mu?" Yanıtta "tarımsal sulama abone grubunun 31.12.2002 tarihi itibariyle birikmiş borçlarının taksitlendirilmesi için Bakanlığımca çalışmalar yapılarak, Başbakanlık nezdinde girişimde bulunulmuştur" denilmektedir.
Çiftçimizin perişan durumda olduğunu biliyoruz. Geçtiğimiz eylül ayında, özellikle, İzmir'in Torbalı, Menderes, Selçuk, Bayındır, Ödemiş, Tire, Kiraz ve Kemalpaşa İlçeleri aşırı yağışlar nedeniyle afete maruz kalmış ve çiftçimiz, ürününün büyük bir bölümünü kaybetmiştir. Birçok üretici, sulama sezonunda, elektrik kullanarak, defalarca sulama yapmıştır; afetten sonra, elinde, ürün yerine, aralık ayı ortalarında ödenmiş olması gereken 100 milyonlarca liralık elektrik faturalarından başka bir şey kalmamıştır. Çiftçimiz, üreticimiz, elektrik borcunu ödeyememiş bir duruma düşmemek için, onurlu bir davranış sergileyerek, ödeme kolaylığı istemektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Efendim, tamamlamanız için size eksüre veriyorum.
Buyurun.
SEDAT UZUNBAY (Devamla) - Teşekkür ederim Başkanım.
Çiftçimizin bu talebini, aralık ayı başlarında Sayın Bakanımıza aktardım, bu konuda çalışma yapacaklarını ifade ettiler, hatta, bir toplantılarına ben de katıldım. Bugüne kadar da birçok defa Bakanımıza sordum, en son, konunun Bakanlar Kurulunda olduğunu ifade ettiler. Şubat ayı içindeyiz, aralık ayı ortasından bu yana TEDAŞ gecikme zammını uyguluyor. Bu borçlar büyüdü, çiftçi, çaresizlik içerisinde. Vergisini ödeyemeyenlere ve naylon fatura gibi sahte belge düzenleyen ve kullananlara gösterdiğiniz ilgiyi, alakayı, bugüne kadar, tarıma, çiftçiye, zor duruma düşmüş olan bu üreticimize gösteremediniz, çiftçimizden bu davranışı esirgediniz.
Bu konunun daha fazla uzatılmadan sonuçlanmasını ve bir an önce üreticimize ödeme kolaylığı getirilmesini diliyorum.
Ayrıca, doğrudan gelir desteği ödemelerinde, bugüne kadar, İzmirli ve Manisalı arazi sahiplerine bir kuruş ödeme yapılmamıştır. Bu kurban bayramı öncesinde, İzmir ve Manisa'ya da, mutlaka, ödeme yapılmasını talep ediyorum.
Yüce Meclise teşekkür eder, saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz.
3. - Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, esnaf ve sanatkârlara kefalet kooperatifleri aracılığı ile kullandırılan Halkbank kredilerine ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/67)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fırkası uyarınca, yazılı soruya çevrilmiş ve önerge, gündemden çıkarılmıştır.
HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Ören.
Süreniz 5 dakikadır.
HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, ülkenin gündemi bir hayli dolu ve gerçekten, Parlamento, ciddî sınavlar veriyor; tahmin ediyorum, en büyük sınavını da, Irak savaşı çıkmasın diye verecek. Irak savaşı konusunda Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun tavrı belli; inanıyorum ki, AKP de en az bizim kadar tavrını belirlemiş durumda. Tahmin ediyorum, Yüce Meclis, Türkiye'yi savaşa sokmamak için elinden gelen gayreti gösterecek ve alacağı kararla, Meclisin yüzünü daha güzel bir şekle çevirecek.
Değerli arkadaşlarım, ülkemizde 4 000 000'u aşkın esnaf ve sanatkâr yaşamaktadır. Üç aylık AKP iktidarı döneminde umutları en yüksek noktaya taşınmış bir kesim halindeydiler; ama, bölgelerimize gittiğimizde gördük ki, bu umut tükenmek üzere; artık, insanlar, sanayi çarşısında, esnaflar, çarşılarında, çalışkan olmaktan tembel olmaya doğru mesafe almaya başlamışlar. İnanır mısınız, gittiğimiz dükkânlarda, gezdiğimiz sanayi çarşılarında, insanlar, uyumaya başlamış; sanatkârımız, dükkânının içinde uyur vaziyete gelmiş. Böylesine zor bir dönemde, yardım yapıp esnaf ve sanatkârı koruyacağımız yerde, sanki cezalandırıyoruz.
Bakınız, bu krizlerin çıkmasının nedeni, esnaf ve sanatkâr arkadaşlarımız değil. Burada söyleyeceklerim üç aylık AKP iktidarıyla da ilgili değil; bu sorunlar geriden geliyor; ama, bu sorunları halletmek için de, bu Meclise çoğunlukla gelen AKP iktidarı var. Gittiğimiz yerlerde görüyoruz ki, müthiş şikâyetler baş göstermeye başladı. 3 Kasım seçimleriyle beraber yükselen umutlar, satın alınan umutlar gün geçtikçe ivme ve irtifa kaybetmeye başladı. Esnaf ve sanatkâr, tıpkı tarım alanındaki insanlar gibi homurdanmaya başladı; kredi alamıyorlar. Bir bankaları vardı; Halk Bankası, şimdi özelleştirme kapsamına girdi. Esnaf ve sanatkârın Halk Bankasına gidip, para alması mümkün değil. 2002 yılında, 144 trilyon lira kullandırılması planlanmıştı; Halk Bankasına bu paradan 50 trilyon verilmesine rağmen, sadece 12 trilyonu kullandırıldı. Esnaf ve sanatkâr parayı almak istiyor; ama, bu paranın verilmemesi için önünde bir yığın engel var; Bağ Kur borçlarından tutun... Türkiye'de enflasyon yüzde 30 iken, bir esnaf ve sanatkâra yüzde 59'la para verirseniz, bu esnaf ve sanatkârın üretmesi ve üretime katkı koyması mümkün değil. Bunun için yeni düzenlemelerin yapılması gerekli. Ben inanıyorum ki, bu konuda yapılacak düzenlemelerle ilgili, esnafın ve sanatkârın soluk alabilmesi, esnafın ve sanatkârın üretime katkı koyabilmesi için Meclise büyük görev düşüyor.
Değerli arkadaşlarım, Anayasanın 173 üncü maddesinde "devlet, esnaf ve sanatkârı koruyucu ve destekleyici tedbirleri alır" diye yazıyor; ama, ne yazık ki, esnaf ve sanatkârı koruyucu tedbirlerin şu ana kadar alındığını görmüyoruz.
Bu Parlamento büyük bir orkestra. Bu Parlamentonun içerisinde, gerçekten, uyum içerisinde, Cumhuriyet Halk Partisinin gösterdiği muhalefet anlayışıyla sorunlara yaklaşıp, sizler de bizlere doğru adım attığınızda, inanıyorum ki, 4 000 000'u aşkın esnaf ve sanatkârın, 4'le çarparsanız 16 000 000-20 000 000 insanın sorunlarına çare bulabiliriz.
Değerli dostlarım, 3 Kasım seçimleriyle beraber, Türkiye'de yeni bir ufuk, Türkiye'de yeni bir heyecan yaratıldı. İnsanlar bu heyecanı kabul ettiler ve AKP'yi, 363 milletvekiliyle Parlamentoya getirdiler. Parlamentoda, şimdi, her yasayı çıkaracak, her kanunu düzenleyecek kadar gücünüz var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN ÖREN (Devamla) - Muhalefet olarak da, geçmişteki anlayışı, uygulamaları bıraktık, Sayın Genel Başkanımızın ve Grubumuzun anlayışı tamamen farklı bir hale gelmiştir. Bakınız, geçmiş dönemdeki muhalefet anlayışı yok, hatta, kendi seçmenlerimizin bir kısmından da bu konuda eleştiri alıyoruz; ama, geçmiş dönemdeki muhalefeti yapmama, Türkiye'nin lehine olan, emeğiyle geçinen insanların lehine olan her şeyi, sizinle birlikte, uyum içerisinde çıkarma gayreti içerisindeyiz.
Değerli arkadaşlarım, arka arkaya 3 soru önergemde de, Sayın Bakanımız olmadığından, 5'er dakikalık konuşma hakkım var. Ben, izninizle, konuşmamı burada kesiyorum; 1 dakika sonra tekrar gelip, konuşmama bıraktığım yerden devam etmek istiyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ören.
4.- Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, esnaf ve sanatkârların kredi ihtiyacını karşılayacak bir düzenleme yapılıp yapılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/68)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilmiş ve önerge gündemden çıkarılmıştır.
Şimdi, önerge sahibine söz vereceğim.
Buyurun Sayın Ören.
Süreniz 5 dakika.
Zaten, 5 dakika konuşma hakkınız var; 5 dakika içerisinde toparlarsanız, memnun olurum.
HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu Parlamentoda uyum sürdüğü süre içerisinde, uyumumuzu bozmadığımız süre içerisinde, ben, inanıyorum ki, Türkiye'de yaşayan, emeği ile geçinen insanların, gerçekten hakları olan, sosyal yaşam içerisinde rahat edebilecekleri şekilde yaşamlarının devamını sağlayacağız; ama, bu konuda muhalefet anlayışı değişen Cumhuriyet Halk Partisini de pek fazla istismar etmemek gerekli. Bakınız, çıkan yasaların hepsi 450-500'ün üzerinde oy alarak çıktı. Anayasanın 76 ncı, 78 inci madde değişiklikleri de 450-500 oyla çıktı. Bu, bu orkestranın, bu Meclisin uyumlu çalışması için, Cumhuriyet Halk Partisinin attığı adımlardır; ama, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak sizlerden de adım bekliyoruz. Bakınız, geriye dönüp, biraz tahlil yaptığımızda... Bunu sakın ola Sayın Genel Başkanımıza iltifat ediyorum anlamında algılamayın. Eğer, böyle algılarsak, sonuca ulaşamayız.
Siyasette deneyim çok önemlidir. Deneyim ise, olacak olanları, olmadan önce bilmek ve uyarmaktır. Sayın Genel Başkanımız, 1995'te Tansu Çiller'le görüştüğünde, dışarıya çıktı ve dedi ki "ülkeyi, mafya, çete sarmış." Aradan altı ay geçmedi, Susurluk olayı patladı. 1999 yılına geldik, seçime giriyoruz, Sayın Genel Başkanımız "bu bankalara el koyun. Şu an emeğiyle geçinen, alınteriyle geçinen insanların 3 600 000 000 dolar parası gitmiştir. Eğer, bu bankalara şu an el konulmaz ise, yarın ne olacağını bilmiyorum" dedi; sonuç, 41 milyar dolar para... Devlet Bakanımız Ali Beyin söylediğine göre, 60 milyar dolar.
2002 seçimlerine giriyoruz; Sayın Genel Başkanımız yine ısrarla "tek başına iktidar getirin; Cumhuriyet Halk Partisi olarak tek başına iktidar olmak istiyoruz; ama, biz olamayacaksak başkası da olmasın anlayışında değiliz. Türkiye'nin bu koşullarda tek başına iktidara ihtiyacı var" dedi. Gerekçesini de çok net ve özetle söyledi; "eğer tek başına iktidar gelirse, Türkiye'deki umutlar, Türkiye'deki insanların umutları yüksek seviyeye çıkar. Çıktığında da, 132 katrilyonluk -o günün içborcu, bugün 145-152 katrilyonlara çıktı- içborcun yüzde 70-75'lerden ödenen faizi, satın alınan umutla yüzde 45'lere düşer. Türkiye'de vatandaşın cebine dokunmadan, benzine zam yapmadan 19-20 milyar dolar parayı bir kaynak olarak bulursunuz" demişti ve gerçekleşti.
Nereye varmaya çalışıyorum; şunu söylemeye çalışıyorum: Bir şey daha söyledi seçim propaganda döneminde; "eğer Türkiye'de emeğiyle geçinen insanlara, Türkiye'de sanatkâra, tarım alanında çalışan emekliye veya işçiye biraz daha fazla para vermek gerekliyse, önce ahlak" dedi. Bu çok önemliydi ve bugünlerde Türkiye'nin yoğunluğundan dolayı, bu, önce ahlak, yani, Cumhuriyet Halk Partisinin tezi olan dokunulmazlıklarla ilgili olay arka sıralara atıldı. Gerçekten önemliydi. Bu Meclisin yüzde 89,9'u değişmişti; değişti ve yeni, pırıl pırıl insanlardan oluştu. Cumhuriyet Halk Partisinin 177 milletvekilinin dokunulmazlıkla ilgili hiçbir kaygısı yok ise, dokunulmazlıkla ilgili hiçbir sorunu yok ise, ben inanıyorum, AKP'nin 363'ünün de yok; işte yine bir kaynak kapısı. Bugün umutların aşağıya doğru çekildiği 3 ay 1 günlük süre içerisinde, umutların aşağıya doğru çekildiği bu dönemde, eğer bu, dokunulmazlıkla ilgili 83 üncü ve 100 üncü maddeyi değiştirirsek, bilin ki, yine bir umut çıkacak; şu an yüzde 59'lara varan iç borçlanma, belki, yine 9 puan aşağıya inecek.
Sadece muhalefet yapma anlayışı değil... Sanatkâr kötü durumda, esnaf kötü durumda, üzüm, pamuk üreticisi, hepsi kötü durumda; kötü durumda olmasını söylemek bir şey ifade etmiyor, çözümünü göstermek bir şey ifade ediyor. Bir yıl sonraya ötelenmesinin, bir yıl sonraya bırakılmasının...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Efendim, toparlarsanız memnun olurum.
Buyurun.
HASAN ÖREN (Devamla) - Efendim, son olarak da üçüncü sözlü soru önergemde 5 dakikalık konuşma hakkımı kullanacağım, Meclisi fazla meşgul etmeyeceğim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ören.
5.- Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, esnaf ve sanatkârlara kefalet kooperatifleri aracılığı ile kullandırılan Halkbank kredilerinin kullanım şartlarına ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/69)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu önerge, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilmiş ve önerge, gündemden çıkarılmıştır.
Önerge sahibi Sayın Ören; buyurun.
5 dakikalık süre içerisinde toparlarsanız memnun olurum.
HASAN ÖREN (Manisa) - Türkiye'nin umutlarını söndürmeyelim. Emeğiyle geçinen insanlardan 3 Kasımda aldığı kredi, 3 Kasımda yüklendiği sorumluluk gereği AKP'nin tek başına iktidarından kaynaklanan moral aşağıya doğru ivme kazanıyor; bu ivmeyi yukarıya döndürelim.
Artık, eski muhalefet anlayışının bittiğini söylemiştik. Sayın Genel Başkanımız da bu konuda, gerçekten, Türkiye Cumhuriyetinde şu ana kadar verilmeyen bir sınavı veriyor. Biraz evvel söylediğim gibi, niçin muhalefet yapmıyorsunuz, niçin AKP'nin her söylediği siyaha beyaz, beyaza kara demiyorsunuz diye çoğu seçmenimiz tarafından da eleştiriliyoruz. Bu muhalefet dönemi bitiyor ve bu orkestra, enstrümanlarıyla beraber, çok iyi bir şekilde, uyum içerisinde çalışır ise ancak, o kaliteli müziği dinleyebileceğiz; ama, bunun için de, lütfen, değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisinin attığı dört adıma karşı bir adım atılmasını istiyoruz.
Bu Mecliste başından beri aynı şeyi söylüyoruz; bizim bir talebimiz var, sayın milletvekillerinin, sayın bakanların dokunulmazlığının kalkmasını talep ediyoruz. Bu, çok büyük bir talep değil. Tabana indiğimizde AKP'li il başkanından ilçe başkanına, CHP'li il başkanından ilçe başkanına, vatandaşın hepsinin önüne bir sandık koyalım, inanıyorum ki, yüzde 99,9 dokunulmazlıkların kalkmasını isteyecekler. Hani, biz, o insanların temsilcisiydik?!. Bölgemde gezdiğimde, inanın, AKP'li arkadaşlarımın yanlarına gidiyorum, konuşuyorum, bu konuda kendilerinin fikirlerini sorduğumda, kesinlikle, bunun kalkması gerektiğini söylüyorlar.
Peki, kaldırılırsa ne olur; kürsü dokunulmazlığımız gider mi; 363 AKP, 177 CHP olarak biz, birlikte öyle bir düzenleme getiririz ki, siyasetçinin konuşma özgürlüğünü, kürsü özgürlüğünü hiçbir alanda, hiçbir şekilde kısıtlamayız. Bunu yapar isek, inanın ki, Türkiye'de, AKP'ye bir kredi daha açılacaktır. Bu sıkıntılı dönemde insanların morale ihtiyacı var, biz muhalefet partisiyiz, gittiğimiz yerlerde sizlerden daha kolay muhalefet yaparız; ama, mesele muhalefet yapmak değil, mesele bağcıyı dövmek değil, mesele üzüm yemek. Onun için, elbirliğiyle bu işleri halletmemiz gerekli.
Şimdi, bölgemde gezerken arkadaşın birisi "sayın milletvekilim, siz güreş yapmayı bilir misiniz, güreşi bilir misiniz" dedi, "e, tabiî ki, bilirim" dedim. "Peki, Kırkpınar'da güreş öncesinde peşrev yapılır; peşrevi bilir misiniz" dedi, "evet bilirim" dedim. "Peşrev, güreş öncesinde belirli bir zaman dilimi içerisinde yapıldığında güreşe renk katar, güzellik katar. Lütfen, AKP'lilere söyleyin, artık, peşrevi bıraksınlar, güreşe girsinler" dedi. (CHP sıralarından alkışlar)
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Hangi bölge?..
HASAN ÖREN (Devamla) - Bu, Manisa bölgesi. Evet, Manisa bölgesi güreşte de, her konuda da gerçekten iyidir ve iyi sınavlar da vermiştir.
Değerli arkadaşlarım, ben inanıyorum ki, bu Meclis gereğini yapacaktır. Bu Mecliste, bölgelerimize -AKP'li, CHP'li- gittiğimizde yüzümüz ak, başımız dik olacağız; ama, ben yine de rica ediyorum; Cumhuriyet Halk Partisinin bu uyumlu tutumundan, Cumhuriyet Halk Partisinin bu attığı adımlara karşılık hepinizden adım bekliyorum. Bu adımları atarsak bu orkestra o kadar güzel bir müzik yapacak ki, Türkiye'nin her kesiminde, Edirne'den Ağrı'ya kadar yaşanan her coğrafyada insanlar mutlu olacaklar, onların mutlulukları bu Meclise yansıyacak. Biz o mutluluktan muhalefet olarak payımızı alırız; ama, mesele, burada birbirimizi iyi anlamak, birbirimizi iyi tanımlamak. Ben inanıyorum ki, siyasette deneyimi bu kadar ileri noktalara gitmiş Sayın Genel Başkanımızın bu yaklaşımına AKP'nin de atacağı adımlar olacaktır.
Hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ören.
6.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, işsizlik sigortası ödemelerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır'ın cevabı (6/73)
BAŞKAN - Soruya cevap verecek Sayın Bakan?.. Burada.
Soru önergesini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Ensar Öğüt
Ardahan
İşini kaybedenlere destek amacıyla oluşturulan İşsizlik Sigorta Fonunda 4 katrilyon 975 trilyon TL birikti.
1- 7 aylık süre içerisinde 40 trilyon TL dağıtıldığı belirtiliyor. İşsizlik Sigorta Fonunda biriken 4,975 katrilyonun, işsiz insanlara, daha geniş kapsamlı dağıtımını niçin düşünmüyorsunuz?
2- Yardım koşullarının ve yardım miktarının yeniden gözden geçirilerek, günümüz koşullarında yardım yapılmasını düşünüyor musunuz?
3- İşsizlik Fonunda biriken paranın amacı dışında kullandırılmaması için gereken önlemi alacak mısınız?
BAŞKAN - Soru, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcımız Sayın Ertuğrul Yalçınbayır tarafından cevaplandırılıyor.
Buyurun Sayın Bakanım.
Süreniz 5 dakika.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işsizlik sigortası ödemeleriyle ilgili olarak, Cumhuriyet Halk Partisi Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüt'ün soru önergesi dolayısıyla huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.
İşsizlik sigortası işlemleri 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu kapsamında yürütülmekte olup, 31 Ocak 2003 tarihi itibariyle işsizlik sigortası hizmetlerinden toplam 80 000 kişi yararlanmıştır. Bu ay itibariyle, 42 869 kişiye işsizlik ödemesi yapılmaktadır. İşsizlik sigortasının toplam gideri 65,8 trilyon olarak gerçekleştirilmiştir.
31 Ocak 2003 tarihi itibariyle, işsizlik sigortasının toplam varlığı 5 katrilyon 264 trilyondur. Bunun 1 katrilyon 862 trilyonu işçi ve işveren prim tutarı, 694 trilyonu devlet katkısı ve 2 katrilyon 772 trilyonu ise fonun değerlendirilmesi sonucu faiz gelirlerinden oluşmaktadır.
İşsizlik sigortasından yararlanma koşulları, 4447 sayılı Kanunla belirlenmiştir. Kanuna göre, işsizlik ödeneğinden yararlanabilmek için, sigortalının en az 60 gün prim ödemiş ve kendi istek ve kusuru dışında işini kaybetmiş olması gerekmektedir. Kanunun belirlediği şartlar dışında İşsizlik Fonundan herhangi bir ödeme yapmak mümkün değildir. Kanun, fonun amacı dışında kullanılmasını da engellemektedir.
Bu düşüncelerle, hepinize saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Tüzüğümüzün 98 inci maddesine göre, Sayın Bakanın cevabından sonra, soru önergesi sahibi, sadece, yerinden, açıklanmasını istediği bir husus olursa, kısaca, o hususta söz isteyebilir.
Size söz veriyorum; buyurun.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan)- Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Sayın Bakanım, İşsizlik Fonunda 5 katrilyon 264 trilyon biriktiğini, 65,8 trilyon da ödeme yapıldığını söyledi.
Şimdi, benim demek istediğim şudur: 5 katrilyonun üzerinde bir para boşlukta duruyor. Ülkemizde de 15 000 000 civarında da işsiz insan var -buna, gizli işsizler de dahil- resmî dersek, 3 000 000 işsiz insan var.
Bugün ülkemizde artık, eskiye dönüş var. Maalesef, Başbakanlığın kapısının önünde -dün de gördük- işsizlikten bunalmış insanlar, kafasına silah dayayarak intihar etmek istiyor; geçinemediğini, işsiz kaldığını, yuvalarının yıkıldığını söylüyor.
Şimdi, böyle bir ortamda, 5 katrilyon bir paranın boşta durması doğru mu, hakça mı, adaletli bir şey mi; değil. Bunu siz de takdir edersiniz...
Benim demek istediğim şudur: Yani, 65 trilyon bir para dağıtılmış, 5 katrilyon civarında bir para da boşlukta duruyor! Şimdi, bu para, belli gruplara peşkeş çekilmek için mi tutuluyor, yoksa, başka yerlere kullanılacak diye mi tutuluyor? Bu devlet borçlanmasından dolayı...
BAŞKAN - Sayın Öğüt, soru anlaşılmıştır; son cümleniz lütfen...
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan)- Benim demek istediğim şudur efendim: Bu 5 katrilyon lira paranın, işsiz insanlar tespit edilerek, bu insanlara dağıtılması, boşta durmaması.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan buyurun, süreniz 5 dakika.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu paranın peşkeş çekilmesi mümkün değil. İdarenin görevi, mevzuatı tatbik etmektir. Bu mevzuatı sizler vazettiniz, biz de uyguluyoruz. Eğer, kanun hükümlerinde değişiklik yapmak isteniyorsa, bu, Meclisin iradesidir.
ENSAR ÖGÜT (Ardahan) - Düşünüyor musunuz?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Bunun kime peşkeş çekilmesi mümkündür?! Bu suretle, sunulan, arz edilen beyanları kabul etmek mümkün değildir; meydan da boş değil!
Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Özür diliyorum Sayın Başkan, müsaade eder misiniz; kanun tasarısını getirin, oylayalım efendim.
BAŞKAN - Efendim, siz sordunuz, Sayın Bakan cevap verdi; İçtüzüğümüz bu kadarına müsaade ediyor.
Teşekkür ederim.
7. - Balıkesir Milletvekili Ali Kemal Deveciler'in, zeytin hastalık ve zararlılarıyla mücadele çalışmalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı (6/74)
8. - Balıkesir Milletvekili Ali Kemal Deveciler'in, zeytin alanlarının hayvanlardan korunmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı (6/75)
9. - Balıkesir Milletvekili Ali Kemal Deveciler'in, devlet tasarrufundaki zeytin ekolojisine dahil alanlardaki üretim faaliyetlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı (6/76)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 9, 10 ve 11 inci sorular, aynı konulara ayrı ayrı tekabül ediyor. Sayın Bakanın, Başkanlığımıza yazılı bir müracaatı var; bu 3 soruyu da, bir tek konuşma halinde toplu olarak takdim etmek istiyor.
Sayın Bakan, bu 3 soruyu okuyalım, ondan sonra mı cevaplandıracaksınız?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Evet efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önce, soru önergelerini ayrı ayrı okutacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Tarım Bakanı Sami Güçlü tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
Ali Kemal Deveciler
Balıkesir
4086 sayılı Yasanın 4 üncü maddesi gereğince, zeytin hastalık ve zararlıları ile mücadele amacıyla, devlet, kurulan birliklerin araç, gereç ve finans imkânını sağlamak yükümlülüğündedir. Ürünün elde edilmesinden sonra üretici, birlikçe tespit edilecek payına isabet eden gideri ödemek zorunda olup, aksine davranandan kamu alacağının tahsili yoluyla zorla alınır, tahsilat devlete geri döner. Toplu mücadele zorunluluğu olduğundan üreticinin katılımı mecburidir. Ne var ki, devlet, yasanın yüklediği görevi yerine getirmemektedir. Zeytinyağı ve sofralık zeytinin kalitesi, ekonomimizde çok önemli katmadeğer yaratmaktadır.
Bu açıdan;
1- 2003 yılı bütçesine ne kadar gelir düşünülmektedir?
2- Zeytin zararlılarıyla mücadele konusunda ne gibi çalışmalar yapılmaktadır?
BAŞKAN - Diğer soru önergesini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Tarım Bakanımız Sami Güçlü tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Ali Kemal Deveciler
Balıkesir
Bilindiği gibi, 4086 sayılı Yasa zeytin alanlarına her çeşit hayvan sokulması ve bu alanlara en az bir kilometre mesafede ağıl yapılması 3 üncü maddesiyle yasaklamıştır.
Zararın doğması hali, yasada, takibi şahsî şikâyete bağlı suç olarak kabul edilmişse de, getirilen yasaklar kamuyu ilgilendirmesi yönünden kanunun emri niteliğindedir.
Bu yasaklara uyulmaması evamire riayetsizlik suçunu oluşturduğu ve TCK'nın 526 ncı maddesiyle müeyyideye bağlandığının açıklığı karşısında getirilen yasaklara uymamak resen takibi müstelzim suçu oluşturmaktadır.
Yerel tarım teşkilatları ve idare amirlerince konuyla ilgili hiç özen gösterilmediğinden, bu hususlarda ne düşünülmektedir, ne tarz uygulamalar yapılacaktır?
BAŞKAN - Diğer soru önergesini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Tarım Bakanı Sami Güçlü tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
Ali Kemal Deveciler
Balıkesir
Bilindiği gibi, 4086 sayılı Kanunun 3 üncü maddesiyle, devletin hüküm ve tasarrufunda bulunan zeytin ekolojisine dahil alanda zeytin yetiştirilmesi, yabanîlerin aşılanması, fıstık, harnupluk, sakız ve nevîlerini yetiştirenlere yasa şartlarını yerine getirmeleri halinde tapularının devri öngörülmüştür.
Ne var ki, yasanın yürürlüğe girdiği 28.2.1995 tarihinden bu yana konuyla ilgili çalışma yapılmamakta ve özellikle il valileri ve ilçe kaymakamları gerekli özeni göstermemektedirler. Yabanî sakız ağaçlarının sökülüp Yunan adalarına satılmaları Türk olarak bizleri rencide etmektedir.
Yukarıda arz olunan hususlarda, Tarım Bakanlığımızın yaptırdığı ve yapacağı uygulamalarla ilgili olarak ne düşünülmektedir?
BAŞKAN - Bu 3 soru önergesine, Sayın Bakan, birlikte cevap verecektir.
Süreniz 15 dakika Sayın Bakan.
Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Balıkesir Milletvekilimiz Sayın Ali Kemal Deveciler'in, zeytinle ilgili ortaya çıkan temel hastalık, zeytinliklerin korunması ve zeytinlikler bölgesinde yetişen birkısım ağaçlarımızın sökülerek komşu ülkelere kaçırılması diye özetleyebileceğim ve biraz önce dinlediğiniz sorularına, sırasıyla cevap vermek istiyorum.
İlkönce, zeytin ziraatı ve zeytin ekonomisi konusunda kısa bir değerlendirme yapacağım -buna vaktimiz de elvermektedir- dolayısıyla, daha sonra, sorularına geçeceğim.
Sayın milletvekilleri, zeytinin anavatanı olan Anadolu'da zeytin ve zeytinyağı, tarihin çok eski devirlerinden beri önemli bir gıda ve ticarî ürün olarak değerlendirilmiştir.
Zeytinciliğimizin tarım ekonomisindeki rolü tartışılamayacak derecede büyüktür. 27 000 000 hektarlık tarım alanı içerisinde yüzde 2,2'lik bir paya sahip olan zeytinliklerimizden elde edilen ve değişik şekilde değerlendirilen ürünün millî ekonomimizde yarattığı değer artışının yanı sıra, arazi değerlendirilmesi, toprak muhafazası, işgücü istihdamı, insan beslenmesi ve sağlığı açısından sahip olduğu değerler, önemini daha da artırmaktadır. Yabanî zeytin alanları dikkate alınarak, Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkında 3573 sayı Kanun yıllar önce, 1939'da çıkarılmış, daha sonra gerekli değişiklikler yapılarak, 1952 yılında, 1956 yılında ve 1995 yılında günün şartlarına uygun hale getirilmiştir.
Çoğunlukla ülkemizde zeytin, tarımsal işletmelerde diğer ürünlerle birlikte yer almakta ve daha ziyade küçük aile işletmeleri niteliğinde bulunmaktadır. Dolayısıyla, zeytincilik, Türkiye'de aile işgücünü en iyi değerlendiren bir tarım kolu olmaktadır. Nitekim, ülkemizde ortalama 400 000 aile geçimini daha ziyade zeytincilikten sağlamaktadır; her ailenin yaklaşık 5 kişiden oluştuğu düşünülürse, bu, 2 000 000 kişiye doğrudan geçim kaynağı teşkil ediyor demektir.
Ülkemizde son verilere göre yaklaşık 600 000 hektar olan alan üzerinde toplam 95 000 000 adet zeytin ağacı bulunmakta olup, bunun 87 000 000'u meyve vermektedir. Dünya zeytin ve zeytinyağı üretiminin yaklaşık yüzde 70'i Avrupa Birliği ülkelerince karşılanmaktadır. Avrupa Birliği dışında önemli üretici ülkelerin başında Türkiye, Tunus, Suriye ve Fas gelmektedir. Fas'ın üretimi sofralık zeytine yöneliktir.
Dünya toplam üretimi son yıllarda 14 000 000 ton civarındadır. Zeytinyağı üretimi ise yaklaşık 2 500 000 ton civarındadır. Ülkemizin, son 10 yıllık ortalamalarına göre 1 022 000 ton zeytin üretimiyle dünya zeytinci ülkeleri arasında 4 üncü sırada, 116 000 ton zeytinyağı üretimiyle 5 inci sırada yer almaktadır. Dolayısıyla, dünyada, zeytin ekonomisi bakımından oldukça önemli bir yere sahip olduğu görülmektedir.
2002-2003 üretim sezonundaki zeytin üretimimiz 1 800 000 ton, zeytinyağı üretimi ise 210 000 ton olarak tahmin edilmektedir. Mevcut zeytin ağacı varlığımızın yüzde 90'ı meyve veren, yüzde 10'u ise genç, ürüne yatmamış ağaçlardan oluşmaktadır. Ürüne yatan ağaçların yaklaşık yüzde 40'ı yaşlı ağaçlardan oluşmakta olup, ağaç başına ortalama verim ise 20 kilogram civarındadır.
Ülkemizde zeytin ağacı sayısında çok büyük değişiklikler olmamasına rağmen, zeytin ve zeytinyağı üretiminde, zeytin ağacının periyodik özelliğinden dolayı dalgalanmalar olmaktadır. Bu nedenle, var yılı ile yok yılı arasında büyük değişimler görülmektedir.
Dünya ticaretiyle ilgili bir iki rakam ifade etmek istiyorum: Dünya üzerinde zeytinyağı ithalatında önde gelen ülkeler, Avrupa Birliği ülkeleri, Amerika Birleşik Devletleri, Brezilya, Avusturya, Kanada, Japonya'dır. Dünya toplam zeytinyağı ithalatı ise 1 200 000 tondur. Dünya zeytinyağı ihracatında önde gelen ülkeler ise, Fas, Suriye, Avrupa Birliği ülkeleri, Tunus ve Türkiye olarak sıralanmaktadır. Dünyanın toplam ihracat rakamı ise 1 200 000 ton civarındadır.
Ülkemizin zeytinyağı ithalatı, ilk olarak 1983-1984 döneminde gümrük vergisinin kaldırılmasıyla başlamış olup, bazı yıllarda fiyat istikrarı sağlamak amacıyla az miktarda ithalat yapılmıştır.
Sofralık zeytinde ise, 1990 yılından sonra çok az miktarlarda lüks tüketime yönelik ithalat gerçekleştirilmektedir. Ülkemizde üretilen zeytinyağının önemli bir kısmı üretim bölgelerinde tüketilmekte olup, geri kalanı ihraç edilmektedir.
Başlangıçta, ülkemizin ihracatının yüzde 100'üne yakın miktarı Avrupa Birliği ülkelerine yapılmasına rağmen, bu ülkelere diğer zeytinci ülkelerin dahil olmasıyla, giderek bu pay düşmüş, bu sebeple, ihracatımız, ağırlıklı olarak Ortadoğu ülkelerine yönelmiştir; fakat, bu pazarlarda yaşanan ekonomik şartlardaki bozukluk, ihracatımızı olumsuz yönde etkilemektedir; ancak, son yıllarda, Amerika Birleşik Devletlerinde zeytinyağı tüketimine ağırlık verilmesiyle, bu ülke, Türkiye ihracatında önemli bir pay almaya başlamıştır.
Ülkemizin zeytinyağı ihracatının geliştirilmesi ve sürekliliği için kalitenin artırılması en önemli faktördür. Bunun için, gerek üretim bazında gerekse zeytinyağını işleme bazında modernizasyona gidilmesi ve gerek üretici gerekse ihracatçının korunmasının sağlanması gerekmektedir. Bu yönde bir destekleme politikasının uygulandığını biliyoruz.
Bilindiği gibi, üretimin yönlendirilmesi ve ekonomik dengelerin korunması amacıyla üreticinin üretime devam etmesini sağlayarak, üretimin artırılması ve yeni ürünlerin üretimini özendirmek yolu desteklemeyle sağlanabilmektedir. 1980-1986 döneminde sayısı 24'e çıkan desteklenen ürünler kapsamına zeytin de dahil edilmiştir. 1987-1990 arasında zeytinyağı bu kapsamdan çıkarılmış, 1991 yılında tekrar kapsama alınmış, 5 Nisan 1994 kararlarıyla birlikte, tekrar, kapsamdışına itilmiştir.
1990'ların sonlarında, Dünya Ticaret Örgütü ve Avrupa Birliği ortak tarım politikalarına uyum sağlamak, ekonomiyi kayıtiçine alarak vergi gelirlerini artırmak, tarımsal kayıt ve envanterlerin tutulmasını sağlamak, üretici ve sanayiciyi aynı zamanda koruyup kollayarak üretimi teşvik etmek, sanayiciye dünya fiyatlarında hammadde sağlamak ve devlet Hazinesine en az yük getirecek olan prim sistemine aşamalı olarak geçilmesi hususunda ilk adımlar 1998 yılında atılmış ve zeytinyağı üreticilerine destekleme priminin ödenmesi kararlaştırılmış, 1999 yılında yürürlüğe girmiştir.
Karara göre, üreticilere 1 kilogram zeytinyağı için 40 sent tutarında bir prim desteği yapılmış, 2000-2001 sezonu ürünü zeytinyağı üreticisine 28 sentlik destekleme primi uygulanmış, 2001-2002 sezonu ürünü zeytinyağı için ise, Türk Lirası cinsinden bir prim uygulanmış ve kilo başına 150 000 lira ödeme yapılmış, 2002-2003 sezonu ürünü için zeytinyağı üreticisine destekleme primi ödemesiyle ilgili Bakanlar Kurulu kararı 25 Ekim 2002 tarihinde yayımlanmış olup, prim miktarının tespiti ve uygulama tebliğiyle ilgili çalışmalar devam etmektedir.
Zeytin ekonomisiyle ilgili bu değerlendirmeden sonra, sayın milletvekilimizin sorularına kısa cevaplar vermeye çalışacağım.
Sayın Ali Kemal Deveciler, ilk önce, zeytin bünyesinde ortaya çıkan hastalıktan bahsetmişti, cevabımı kısaca şöyle özetliyorum: Zeytin ve zeytinyağı, tarihin ilk çağlarından itibaren, insanların temel gıda maddelerinden biri olmuştur. Zeytin ağacı, asırlar süren uzun ömrü, en verimsiz topraklarda bile yetişmesi, insan müdahalesi olmasa dahi bir miktar ürün vermesi bakımından, barış ve huzurun sembolü kabul edilmiştir. Bütün Akdeniz ülkelerinde olduğu gibi, ülkemiz zeytinlerinin de en önemli zararlılarından olan zeytinsineği, yılda 3-4 döl vermekte olup, gelişmesi süresince çekirdek etrafında galeriler açarak beslenmekte ve meyvelerin çürüyerek dökülmesine, zeytinyağının azalmasına, yağdaki asit miktarının artmasına neden olmaktadır. Mücadelesi yapılmadığı takdirde, zarar oranı yüzde 60 seviyelerine ulaşabilmektedir.
Ülkemizde zeytinsineği mücadelesi, 1985 yılına kadar yönetimli çiftçi mücadelesi olarak yürütülürken, 1986 yılından sonra, özellikle Balıkesir, Çanakkale, Manisa ve İzmir İllerinde, her yıl, yaklaşık olarak, ortalama 15 000 000-20 000 000 kadar ağaçta, uçakla, devlet mücadelesi olarak yapılmıştır. Zaman içerisinde, ziraî mücadele faaliyetlerinin çiftçilerce yürütülmesinin gerekliliği ve bu bilincin oluşması nedeniyle, 1999 yılında, zeytinsineği mücadelesi, tüm mücadele masrafları çiftçilerce karşılanmak suretiyle ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığı teknik elemanlarımızın kontrolünde, yönetimli çiftçi mücadelesi şeklinde yer aletleriyle uygulanmıştır. Nitekim, üretici imkânlarından yararlanmak suretiyle, zeytinsineğine karşı, tekniğin uygun, ekonomik bir mücadele yapılmasını sağlamak için, zeytin hastalık ve zararlıları ile mücadele birliklerinin kuruluş ve çalışmalarına ait yönetmelikle ilgilendirilmiş ve buna uygun hareket edilmiştir.
Birliklerin yeni kurulduğu bu dönemde, ekonomik güçlerinin ve bütçelerinin mücadele yapmaya yeterli olmayacağı düşünülerek, bakanlığımızca verilen teknik hizmetlere ilave olarak, zeytin üretim bölgelerine ilaç gönderilmeye başlanmıştır. Daha sonra, 2000 yılından sonra, yer aletleriyle beraber uçakla zeytin zararlılarıyla mücadeleye başlanılmış ve aynı yıl içerisinde, birliklere, uçakla mücadele için 31 550 litre ve yer aletleriyle mücadele için de 2 105 litre ilaç yardımı yapılmıştır. 2002 yılında ise, birliklere, 46 000 kilogram cezbedici ilaç yardımı bakanlığımızca gerçekleştirilmiş; bu yardımın parasal değeri 217 milyar lira olarak ifade edilmektedir. 2003 yılında da, yine, zeytin üreticisinin ilaç ihtiyacının tamamı bakanlığımız tarafından karşılanacaktır; ancak, üreticiler, yıllardır, hasat sonrası paylarına düşen miktarı birliklere ödememişlerdir.
Üretici birlikleri yasası çıkmadığından, birlik yönetiminde yer almayan üretici, mevcut birliklere olumlu bakmamakta, bu ise, çalışmaların etkisini azaltmaktadır. Bu nedenle, üretici birlikleri yasasının bu yasama dönemi içerisinde çıkarılması gerçekleştirilecek ve bu sorunun daha kalıcı bir şekilde çözümü gündeme gelecektir.
Sayın milletvekilimizin ilk sorusuna bu şekilde cevap vermiş oldum.
Soru önergesinde sorduğu ikinci sorusu ise, daha çok, belli bir mesafeye kadar hayvanların yaklaştırılmamasıyla ilgili sorudur. Bunu, şöyle, kısaca cevaplandırabilirim: Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkında 3573 sayılı Kanunda değişiklik yapan 4086 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi, bu konuda "Zeytinliklere her çeşit hayvan sokulması, yerleşim sahaları hariç, zeytin sahalarına en az 1 kilometre yakınlıkta koyun ve keçi ağılı yapılması yasaktır" hükmünü getirmekte, Bakanlığımıza ve taşra teşkilatımıza gelen ihbarlar veya tespitler dahilinde, kanunun ilgili maddesi gereğince savcılıklara suç duyurusunda bulunularak gerekli kanunî müeyyidelerin uygulanması sağlanmakta olup, konunun daha titiz olarak takip edilmesi konusunda taşra teşkilatımız uyarılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakanım, tamam değilse süre veriyorum.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Çok kısa bir süreye ihtiyacım var Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Sayın Milletvekilimiz Ali Kemal Deveciler'in, zeytin ekolojisine dahil alanlarda yabanîlerin aşılanması, fıstık, sakız ve benzeri ağaçları yetiştirenlere yasa şartlarını yerine getirmeleri halinde tapu verilmesi vesaireyle ilgili üçüncü sorusunun kısa cevabı şöyle:
Yine, zeytinciliğin ıslahı ve yabanilerin aşılattırılması hakkında 4086 Kanunun 2 nci maddesine konu olan, devletin hüküm ve tasarrufunda olan zeytin yetiştirmeye elverişli fundalık ve makiliklerin haritalandırılması ve haritalandırmayı müteakip parsellenip, yasa şartlarını yerine getirenlere tapularının verilmesine yönelik olarak, Bakanlığımıza ayrılan genel bütçe imkânları dahilinde, zeytin yetiştirilen illerimize gerekli ödenek ayrılarak, bu konuda çalışmalar sürdürülmektedir.
Özellikle, yabanî sakız ağaçlarının sökülüp kaçak yollarla yurt dışına götürülmesi konusunda sayın milletvekilimizin çok derin bir üzüntüsü vardır, paylaşmamak mümkün değildir. Bu hususta, Bakanlığımıza ve taşra teşkilatımıza bugüne kadar resmî veya gayriresmî bir yoldan ihbar yapılmadığı bilgisini temin ettim; ancak, bu konuyla ilgili olarak, yabanî sakız yetiştiren bölgelerimizde, taşra teşkilatımızın daha dikkatli davranması konusunda uyarıda bulunduk.
Yabanî sakız ağaçlarımızın korunması için gerekli hassasiyeti göstereceğimizi ifade ediyorum.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Sayın Bakanım, sizi, kısa bir süre kürsüde tutacağım. Sayın Deveciler'in yerinden bir sorusu ya da açıklanmasını istediği bir husus varsa, kısaca onu isteyeceğiz.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli üyeler; 4086 sayılı Yasanın 4 üncü, 3 üncü ve 2 nci maddeleri gereği üç soru önergesi vermiştim. Sayın Bakan, bunlara cevap verdi; ama, ben, cevapları yeterli olarak görmüyorum. Bakan, göreve geleli üç ay olmuştur; ancak, devlet idaresinde devamlılık vardır, geriye dönük uygulamaları da bilmesi gerekiyordu.
Zeytin Hastalık ve Zararlıları ile Mücadele Birliklerinin Kuruluş Çalışmalarına Ait Yönetmelik 1996'da yayımlanmıştır ve altyapının tamamlandığı ifade edilmektedir. 8.3.1995 tarihinde yürürlüğe giren 4086 sayılı Yasanın 4 üncü maddesinde "Devlet, zeytin hastalık ve zararlılarıyla mücadelede araç gereç ve finans imkânı sağlamak mecburiyetindedir" denilmektedir.Devlet, bu finansı bugüne kadar sağlamamıştır. Bu yasaya göre de bu finans üreticiden geri dönecektir. Üretici de, mücadele sonunda payına isabet eden mücadele giderini ödemek zorunda olup, ödenmeyen kısım Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Yasaya tabidir; yani, birlikler, bu parayı üreticilerden tahsil edip, devletin desteklemiş olduğu bu avans mukabilindeki parayı geri vermesi gerekiyordu; ama, yapmış olduğum araştırmaya göre, 1996 yılından bugüne kadar bu birliklere bir yardım yapılmamıştır. Ben, bu birlikleri araştırdım. Türkiye'de kurulu olan birlikler içerisinde, Balıkesir'de, şu anda tam olarak faaliyette olan Körfez Zeytin Hastalık ve Zararlıları ile Mücadele Birliği var. 2002 yılı faaliyetleriyle ilgili dosya da mevcut, Sayın Bakanıma takdim edeceğim. Geçen yıl, uçaktan ilaçlama yapıldı; fakat, paraları yetmediği için 3 opal aplikasyon ilaçlama yapıldı; ama, 4 yapılması lazımdı, paraları yoktu ve onun için, zeytinde bu sene kalite düşük oldu. Bilhassa sofralık zeytinde büyük katmadeğer kaybımız var. Sayın Bakanımdan, bu yıl, Türkiye'de hakikaten örnek gösterilecek birlik olan Körfez Zeytin Hastalık ve Zararlıları ile Mücadele Birliğine, yasanın 4 üncü maddesine göre, geri dönme koşuluyla üreticiye verilen finans imkânının sağlanmasını istiyorum. Önümüzdeki yıl bu finans sağlandığı ve zeytin hastalık ve zararlılarıyla mücadele döneminde -yaz sezonuna girerken verilmesi gerekiyor- verildiği takdirde, inşallah, Körfezdeki zeytincinin, ilaçlama zamanında yapılacağından dolayı yüzü gülecektir, zeytindeki kalite artacaktır, sofralık zeytinin kalitesi yükselecektir; bu da, bölge zeytincisine katmadeğer sağlayacaktır.
Ayrıca, yine, Sayın Bakanım...
BAŞKAN - Efendim, özetleyebilirseniz...
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Tamam efendim; ama, üç soruya cevap veriyorum.
BAŞKAN - Tabiî; ben de ona göre size süre veriyorum.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Şimdi, ziray (cezbedici ilaç) verildiği söyleniyor. Cezbedici ilaç verilmiştir; ama, ne yazık ki, yeterli gelmemiştir. Kaldı ki, cezbedici ilaç, bizim yöremizdeki Gömeç İlçesinde imal edilmektedir. Onun için, Sayın Bakanımdan, önümüzdeki sezona girmeden evvel, hem maddî olarak, geri dönecek finans sağlanmasını hem de cezbedici ilacın tamamen verilmesini istiyorum. Birinci sorumla ilgili düşüncem budur Sayın Bakanım. İnşallah, bugüne kadarki tarım bakanlarınca, bu birliğe -bilhassa bu birliğe diyorum; çünkü, faaliyette olan birlik- tanınmayan imkânın, sizin bakanlığınız döneminde, önümüzdeki zeytin sezonundan itibaren öncelikle sağlanacağını ümit ediyorum.
4086 sayılı Yasanın 3 üncü maddesi, zeytin alanlarına her çeşit hayvan sokulması yasağı hakkındadır; ancak, buna, yerel idare amirlikleri ve tarım teşkilatınca gerekli özen gösterilmemektedir. Hayvanların zeytin dallarını yiyerek verdikleri zarardan dolayı ürün kaybı yüzde 30'lara ulaşmaktadır. Sayın Bakanımızca, bu konuda sık sık ikazlar yapılmalı ve yerinde, gerekli önlemler alınmalıdır; ancak, ben iddia ediyorum ki, bugüne kadar yerel makamlarca, hiçbir hayvan sahibi hakkında cumhuriyet savcılıklarına suç duyurusunda bulunulmamıştır.
Yine, 4086 sayılı Yasanın 2 nci maddesi gereğince zeytin ekolojisine dahil alanlarda, başvuru olmasına rağmen, parsellenen alanlarda, şimdiye kadar, kanun yürürlüğe gireli yedi yıl olmasına rağmen, kimseye tahsis yapılmamıştır. Oysaki, 4086 sayılı Yasanın amacı, zeytin alanlarını genişletmek ve dünya zeytinciliğinde söz sahibi olmaktır. Zeytinciliği teşvik etmek ve alan yaratmak zorundayız.
Ayrıca, zeytinciliği teşvik açısından, gerekli araştırmalar yapılarak, bununla ilgili tapuların da sahiplerine verilmesini istiyorum.
Yine, ayrıca, yapılacak ciddî bir araştırma sonunda...
BAŞKAN - Sayın Deveciler, teşekkür edeceğim, son cümlenizi rica ediyorum...
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Çeşme İlçesinde ve onun güneyindeki alanlarda sakız ağaçlarının Yunan adalarına kaçırıldığı söylenmektedir; bundan da hiçbir şüphemiz yoktur. Sayın Bakanımın bu konuyla ilgili gerekli hassasiyeti göstereceğine inanıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Ben de teşekkür ediyorum Sayın Deveciler.
İçtüzüğümüz gereğince, sözlü sorulara ayrılan süre dolmuştur, tamamlanmıştır; ama...
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Başkan, Sayın Bakan cevap vermedi...
BAŞKAN - Müsaade eder misiniz...
...bu sorulara, elbette ki, Bakanımızın cevap verme hakkı var, ondan sonra gündemin diğer maddelerine geçeceğiz.
Buyurun Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Balıkesir Milletvekilimiz Sayın Ali Kemal Deveciler'in, bölgesindeki üreticilerden olan ve Türk ekonomisi bakımından ben de önemini vurgulamaya çalıştığım zeytin üreticileri ve onların sorunlarıyla ilgili konulardaki sorularına genel cevaplar verdim. Özel olarak belirttiği hususlara da, yine, Bakanlığımdaki mevcut bilgilere dayanarak açıklamalarda bulundum.
Zeytin hastalıkları ve zararlılarıyla mücadele birliklerinin kuruluşu ve çalışmalarına ait yönetmeliğin 1996 yılında çıktığını ben de biliyorum. Zaten, onunla ilgili bir tarih söylemedim; yani, onunla ilgili yanlış bir tarih de söylemedim, hatta, buradaki mevcut rakamı -biraz kısa olsun diye- okumadım; sadece "bu yönetmelik çerçevesinde yürütülmektedir" dedim.
Efendim, şimdi, tabiî, olayın bir ekonomik boyutu vardır. Her birimiz, bölgemizdeki üreticilerin sorunlarını bilir, bunların çözümü konusunda da yapılması gerekenleri elbette sıralayabiliriz. Karadeniz Bölgemiz, çay ve fındığı; Akdeniz Bölgemiz, pamuğu; Ege Bölgesi, Balıkesir ve yöresi, zeytini; ama, yine, hepimiz biliriz ki, bu işler için ülkemizin sahip olduğu kaynak sınırlıdır ve biz, bu sınırlı kaynaklar içerisinde bir tahsis yapmak zorundayız.
Diğer ürünlere nispetle zeytin ve zeytinyağı, elbette, Türkiye'nin ihraç ettiği ürünlerdir ve nitekim, bundan dolayı da bir prim sistemiyle teşvik edilmektedir. Bu şekilde teşvik edilen bitkisel ürünlerimizin sayısı da 5'tir. Bu yıl inşallah mısırı da devreye sokmayı planlıyoruz; dolayısıyla, bu sayıyı 6'ya çıkaracağız. Evvela üreticimiz açısından en önemli destek bu anlamdadır.
Dolayısıyla, zeytin üreticilerimizin kendi ürettikleri ürünün mücadelesine katkısının giderek artması gerekir; bu, normal olarak, ekonomik gelişmenin de, anlayışların da tabiî bir neticesidir. Devlet, bu konuda, belli ölçüler içerisinde, sınırlı kaynaklarla sorumluluklarını yerine getirmeye çalışmaktadır.
Ben, Tarım Bakanı olarak, hükümet olarak, ülkemizin bu önemli ürünü konusunda, kendi Bakanlığımızın yönetimi, idaresi ve eğitim kapasitesi çerçevesi içerisinde, elbette, diğer ürünlerde olduğu gibi, zeytin üreticilerimizi de bilgilendirmek ve desteklemek durumundayız. Elbette, mücadeleyi çok etkin bir şekilde yapmak durumundayız.
Sayın milletvekilimin çok detaya inerek söylediği hususlarda, ek bilgileri de bize ulaştırdığı takdirde, biz de bu konulara daha çok hassasiyet gösterir ve bölge üreticilerimizin yararına işler yapmayı sağlamayı arzu ederiz.
Kendilerine yine teşekkür ediyor; hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanımıza teşekkür ediyoruz.
Soru cevaplandırılmıştır.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Bakanım, geriye dönük olarak, finansmanla ilgili söz vermediniz.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Kaynaktan bahsettim...
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Deveciler.
Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmına geçiyoruz.
V.- GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS ARAŞTIRMASI
A) ÖNGÖRÜŞMELER
1. - Konya Milletvekili Özkan Öksüz ve 22 milletvekilinin, Tuz Gölündeki kirlenmenin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/5)
BAŞKAN - Şimdi, bu kısmın 1 inci sırasında yer alan, Konya Milletvekili Özkan Öksüz ve 22 milletvekilinin, Tuz Gölündeki kirlenmenin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin öngörüşmesine başlıyoruz.
Hükümet?.. Burada.
Sayın milletvekilleri, İçtüzüğümüze göre, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunda, sırasıyla, hükümete, siyasî parti gruplarına ve önergedeki birinci imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer imza sahibine söz verilecektir.
Konuşma süreleri, hükümet ve gruplar için 20'şer dakika, önerge sahibi için 10 dakikadır.
Hükümet adına, Sayın Başbakan Yardımcımız Ertuğrul Yalçınbayır söz istemiştir.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Konya Milletvekilimiz Özkan Öksüz ve arkadaşları tarafından verilen ve çevre hakkıyla ilgili olan önerge üzerinde görüşlerimizi arz etmek istiyorum; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi, araştırma önergeleri, denetim yollarının en önemlilerinden biridir; belli konuda bilgi edinmeyi kapsamaktadır. Şöyle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tarihine baktığımızda, birçok araştırma önergesi verildi. Geçen dönem, 300'ün üzerinde araştırma önergesi vardı. Birçok komisyon kuruldu. Araştırma önergeleri sonucunda çok önemli bilgiler elde edildi.
Bu bilgiler elde edildi de ne oldu?! Bize, size, seçim bölgelerinde hep sordular: "Araştırma önergesi verdiniz de ne oldu; bunun yaptırımı nedir?" Şu, hiçbir zaman için olmadı: Araştırma önergesi sonuçlarında, hükümete, alınacak önlemlerle ilgili tavsiyeler var, tedbirler var; tek tek yazılır. Hükümet, bunların gereğini yerine getirmez; ama, hükümetlere bununla ilgili bir gensoru da verilmez.
Şöyle, geriye bakalım... Örneğin, geçen dönem Tekstil Komisyonundaydık ve 75 öneride bulunduk; hiçbir maddesi yerine getirilmedi. Bütün partiler, komisyonda olsun, Genel Kurulda olsun, oybirliğiyle bu önerilerde bulundular; ama, gereği yerine getirilmedi diye hiçbiri kılını kıpırdatmadı. Bu çelişkiden kurtulmamız lazım. Biz, bugün iktidarız. Biz, bu önergenin reddedilmesini isteyebiliriz. Diyebiliriz ki "elimizde her türlü kaynak var; bilgi, belge bizde var; biz, bunun gereğini yapacağız." Hayır... Her ne kadar, gündemde, bilgi edinme hakkındaki kanunla, milletvekillerinin ve vatandaşların her türlü bilgiye ve belgeye ulaşma hakları güvence altına alınacaksa da, o kanun çıkarılıncaya kadar, yine, Meclis, etkin denetim görevini yapacaktır; ama, o kanun çıkarıldıktan sonra, daha kaliteli ve daha nitelikli denetim görevlerinin yapılacağına inanıyorum; çünkü, bilgiye ve belgeye dayalı bir denetim yapılacaktır. Bu anlayış, Türkiye'de, yolsuzlukların da önüne engel olacak, şeffaflığı, saydamlığı sağlayacak bir anlayıştır. Biz, seçim meydanlarında bunları söyledik. Bütün partiler söyledi. Saydamlık, şeffaflık, günışığında yönetim, denetime açık bir anlayış... Şimdi, bunun yasal düzenlemesi geliyor. Her ne kadar, Anayasanın 98 ve devamı maddelerinde denetimle ilgili bazı müesseseler yer alıyorsa da, geçen dönem görüldü, milletvekillerinin sorularının yarısından fazlası cevaplandırılmadı, araştırma önergelerinin gerekleri yerine getirilemedi. Soruşturma önergelerinde geçen dönemlerde yaşananları biliyoruz. Artık, biz, Meclisin daha etkin ve verimli çalışabilmesi ve denetime daha fazla önem verebilmesi için İçtüzükte de değişiklik yapmak durumundayız. Örneğin, İçtüzüğün 105 inci maddesinin son fıkrasında "ticarî sırlar ve devlet sırları araştırma konusu yapılamaz" denilmektedir, yani, bu konular denetim dışındadır.
Seçim meydanlarında halk "siz bu kadar soru sordunuz, bu kadar araştırma önergesi verdiniz; ama, bankaların içi nasıl boşaltıldı, bunu soramadınız" dedi. Evet, bunu soramadık; çünkü, cevap alamadık. Denildi ki "ticarî sır", denildi ki "devlet sırrı." Bankaların içi boşaltılmış, kamu, zarar görmüş, artık, bunun sırla ilgisi kalmamış; ama, ona rağmen "sır kapsamında" diye cevap verildi ve araştırmalar yapılamadı, sorulara cevap verilemedi. Ümit ediyoruz ki, bu dönem, şeffaf devlete, bilgi edinmeye, katılıma daha fazla hizmet edecek anlayışlar, yasalara, İçtüzük düzenlemelerine ve çalışmalara yansıyacaktır.
Bilindiği gibi, çevre hakkı, bir insanlık hakkı. Herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı var. Bu hakkın kayden tanınmış olması yetmiyor, fiilen de uygulanması gerekiyor. Bu hakka ulaşmak için, geçenlerde yapılan bir çalışmayla -415 kanunla- bu halkın çevre hakkı güvence altına alınmıştır. 415 kanunun çeşitli hükümlerinde buna hizmet eden hükümler vardır. Bunlara bağlı olarak çıkarılan yönetmelikleri, tüzükleri, emirleri, belediye zabıta yönetmeliklerini hep birlikte ele aldığınızda, Türkiye'de, çevre hakkının son derece güvence altına alındığını söyleyebilirsiniz; ama, gelin bakın, İstanbul'un yüzde 60'ı yasadışı, fiilî durum; Bursa'nın öyle, çeşitli kentlerimiz öyle. Kayden bunları tanımak yerine, onunla birlikte fiilen uygulanması insan hakkını tatmin edecek hadisedir.
Evet, biz, uygulama görevi içindeyiz; biz, şöyle miras aldık, böyle miras aldık deme hakkına sahip değiliz; bunu, mazeret olarak da söyleyecek değiliz; ancak, kurallar var iken, Türkiye'de, herkesin kurallara uyma mecburiyetinin olduğunu bilmek lazım, buna uymak lazım. Bu, uygulama itibariyle devletin görevi, uyma itibariyle de vatandaşın görevi. O değiştirilinceye kadar hepimizi bağlıyor; ama, biz, kuraldışılığa iten sebepleri de ortadan kaldırmalıyız.
Tuz Gölü kirleniyor. Devletin, bu kirliliği önlemekle ilgili, ekonomik yeterliliği ölçüsünde görev yapmasını kabul etmek mümkün değil. Anayasanın 65 inci maddesi, ekonomik ve sosyal haklarla ilgili olarak, devletin görevinin ekonomik gücüyle sınırlı olduğunu ifade ediyor. Artık, çevre hakkı, yaşam hakkının bir parçasıdır. Böylesine önemli bir konunun, belki anayasa düzenlemesi sırasında, yaşam hakkı içinde yer alması gerekir. Birçok yerde kirliliği görüyoruz. Topyekûn bizim kaliteli bir yaşama ulaşabilmemiz için bu konularda düzenleme yapmamız lazım.
Avrupa Birliği ilerleme raporunda tenkit edilen hususlardan birisi, çevreyle ilgili hiçbir düzenleme yapmayışımızdır. 7 düzenleme yapılmasını vaat etmişiz; ama, sıfır çekmişiz, hiçbir düzenleme yapılmamış. Biz, bu mesafeleri süratle azaltmak durumundayız.
Tuz Gölü ve birçok gölümüz, birçok yerimiz elimizle kirleniyor, tabiatın dengesi bozuluyor, Tuz Gölünün, artık, kokmaya başladığını hepimiz biliyoruz ve tuz da kokmaya başladı. Bunların sebepleri devlet katında belli; ama, biz, şunu da biliyoruz: En büyük kirletici, devlet. Bundan, süratle, devlet kurumları kaçınmalıdır. Bizim de yapmamız gereken işlemler ortadadır; bunlar, mutlaka yapılması gereken hadiseler.
Biz, bu bakış açısı içerisinde, Türkiye Büyük Millet Meclisince, böylesine önemli bir kirliliğin yaşandığı Tuz Gölünde, kirlenme nedenlerinin, alınması gerekli önlemlerin, bunun ekonomik hayata yansımalarının ne olduğunun araştırılmasından yanayız. İdare olarak, bilgiye, belgeye, her zamandan daha fazla, milletvekillerimizin, halkımızın ve basınımızın ulaşmasını istiyoruz. Yasal düzenlemelere kadar da alınabilecek idarî tedbirlerle bunlar sağlanacaktır.
Ben, komisyonun, çalışmalarını, uzatmadan, her türlü bilgiye, belgeye kolaylıkla ulaşarak tamamlayacağını, diğer araştırma komisyonu çalışmalarına da fırsat vermek üzere, bu çalışmaları bir an önce bitireceğini ümit ediyorum.
Yüce Meclisin bu konuda karar vermesi dileğiyle, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Efendim, şimdi, gruplar adına söz istemi var.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Özkan Öksüz; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 20 dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tuz Gölünde meydana gelen kirlenmenin boyutlarının tespiti, kirlenmenin önlenmesi ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla vermiş olduğumuz araştırma önergesiyle ilgili olarak söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Tuz, genel anlamda, oluşumu ve yayılımı bakımından dünyanın her tarafında değişik şekillerde bulunmaktadır. Yaşamsal yönden olduğu gibi, teknolojik gereksinimler dolayısıyla, ekonomik yönden de önemli bir değeri ihtiva etmektedir.
Tuz, ilk kez, M.Ö. 10 000 inci yıllardan itibaren kullanılmaya başlanmıştır; 3 000 inci yıllardan itibaren de, Çin'de üretilerek, ticaret hayatına girdiği tahmin edilmektedir. 18 inci Yüzyıla kadar, insan ve hayvan gıdası ile deri ve balık kurutma gibi oldukça sınırlı alanlarda tüketilen tuz, bu yüzyıldan itibaren, ihtiyaçlar süratle çeşitlendiği için, pek çok sanayi kolunda hammadde ve aramadde olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Dünyadaki tuz kaynakları katı ve sıvı olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Sıvı tuz kaynakları, deniz ve tuz gölleri ile tuzlu su kaynaklarıdır.
Ülkemizde ham tuz üretimi, Tekel Genel Müdürlüğüne bağlı müesseseler tarafından, 2 adedi deniz, 3 adedi göl, 5 adedi kaya, 10 adedi kaynak olmak üzere, 20 adet tuzladan gerçekleştirilmektedir.
1998 yılı itibariyle, toplam 2 170 000 ton civarında tuz üretimi gerçekleştirilmiştir. Tuz üretiminin yüzde 75'i göl, yüzde 21'i deniz, yüzde 3'ü kaya, yüzde 1'i kaynak tuzlarından karşılanmaktadır.
İhracatımızda önemli yeri olmayan tuzun yüzde 65'i sanayide, yüzde 24'ü gıda alanında, yüzde 3'ü karayollarında, yüzde 8'i de diğer alanlarda kullanılmaktadır. Bu değerler bize gösteriyor ki, tuz, daha çok, sanayide hammadde veya aramadde olarak kullanılmaktadır.
Kullanım alanlarına baktığımızda, tuz, tarımda, tıpta, ulaşımda, konservecilikte, sanayide, dericilikte, çeşitli kozmetik ürünlerinin üretiminde, gübre sanayiinde, demir-çelik endüstrisinde çeliğe sertlik verilmesi aşamasında, emaye ve cam imalatında, soda üretiminde kullanıldığı gibi, kimya sanayiinin ana hammaddesi olarak, sodyum, sodyum hidroksit ve sodyum sülfat üretimi gibi pek çok alanda kullanılmaktadır. Bu nedenle, tuzun önemi her geçen gün artmaktadır.
Tuzun gıda maddesi olarak kullanımı, üretimimizin yüzde 10'u ile yüzde 15'i arasında değişmektedir. Ülkemizde kişi başına tuz tüketimi yaklaşık olarak 27 kilogramdır. Gelişmiş ülkelerde kişi başına yıllık tuz tüketimi ise, 150 ile 200 kilogram arasında değişmektedir. Bu nedenle, bu değerlere bakarak, tuz tüketimi bakımından, Türkiye'nin, dünya ortalamasının oldukça altında olduğunu görmekteyiz.
Yediğimiz yemeklere tat veren, sanayide hammadde olarak kullanılan tuzun yaklaşık üçte 1'i Tuz Gölünden sağlanmaktadır. Tuz Gölü, 1 620 kilometrekarelik yüzölçümüyle, büyüklük bakımından, İç Anadolu Bölgesinin birinci, ülkemizin ikinci büyük gölüdür.
Dışarıya akıntısı bulunmayan Gölün denizden yüksekliği 905 metre olup, uzunluğu 90 kilometre, genişliği ise yer yer 40 kilometreye ulaşmaktadır.
Gölün yüzey alanı yaz ve kış aylarında farklılık göstermektedir; çünkü, kışın biriken sular, yazın buharlaşır ve Gölün alanı oldukça daralır.
Göldeki tuz oranı oldukça yüksektir. Tuz Gölü, sadece ülkemizin değil, dünyanın da en tuzlu göllerinden biridir. Suyun yoğunluğu 1,225 gram/santimetreküp olup, tuzluluk oranı ise yüzde 32,4'tür.
Bu oranla, Tuz Gölü, tuzlu göller arasında dünyada ikinci sırada yer almaktadır. Yaz aylarında Göl tabanında biriken tuz tabakası kalınlığı 10 santimetre ile 2 metre arasında değişmektedir. Tuz Gölü, 211 000 000 ton rezerviyle, dünya tuz üretiminde ikinci en büyük kaynaktır. Bu nedenle, tuz üretimi bakımından son derece önemli tabiî kaynak olan Tuz Gölünün olmadığı Anadolu'yu düşünmek mümkün değildir. Dünyada Tuz Gölü gibi bir göl sadece Amerika Birleşik Devletlerinde bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Tuz Gölü, bu zengin potansiyeli yanında, aynı zamanda, uluslararası (A) sınıfı avlak alanlar statüsüne de sahiptir; çünkü, barındırdığı kuş türleri, yaban hayatıyla ayrı bir doğal güzelliğe sahiptir. Kuş varlığı yönünden Türkiye'nin en zengin göllerinden biridir. Kışın kapladığı çok geniş su alanı, su kuşları için önemli bir kışlama alanı oluşturur. Ayrıca, Tuz Gölü civarında, Tuz Gölüyle ekolojik olarak ilişkili Kulu Gölü, Samsam Gölü, Uyuz Gölü, Kozanlı Saz Gölü, Boluk Gölü, Tersakan Gölü, Eşmekaya Gölü ve Hirfanlı Barajı gibi, değişik karakterde, irili ufaklı pek çok sulak alan mevcuttur. Bu alanların birbirine çok yakın ve değişik karakterde oluşu, farklı habitat istekleri olan değişik türde ve çok zengin bir yaban hayatının barınmasına, beslenmesine ve üremesine olanak sağlamaktadır. Bu nedenle, Tuz Gölü çevresi, eşine az rastlanır değerde sulak alanlar kompleksi oluşturmaktadır. Bu durum Gölün önemini daha da artırmaktadır. Göl ve çevresinde, tuzlu ortamlara uyum sağlamış olan flamingo, kılıçgaga, angıt ve benzeri kuşların yanı sıra, yağmurcunlar, turnalar, yaban kazları ve yaban ördekleri gölde büyük topluluklar oluşturmaktadır.
Göl çevresinin nispeten ıssız olması nedeniyle, kuşlar, etraftaki su birikintilerinde, meralarda ve ekili alanlarda rahatça beslenmekte, kışın en soğuk günlerinde dahi donmayan göl sularında yüzebilmektedirler. İlkbaharda göl içinde oluşan adalar ve bataklıklar, bataklık kırlangıcı, suna, angıt, çamurcun, kılıçgaga, kocagöz ve martı türlerinin kuluçka yapmalarına imkân sağlamaktadır.
Tuz Gölü, flamingoların ülkemizdeki en önemli kuluçka alanlarındandır. Gölün orta kesimlerinde, her biri 5 000-6 000 yuvadan oluşan dev kuluçka kolonileri bulunmaktadır. Tuz Gölü, bu özelliğiyle, koruma altına alınması gereken önemli bir doğal ortam oluşturmuştur.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz ve Konya İlimiz için çok değerli olan Tuz Gölü, ne yazık ki, çok büyük sorunlarla karşı karşıyadır. Gölde aşırı kirlenme söz konusudur. Tuz Gölü çevresinde yer alan Konya Ovası, Çumra Ovası gibi tarım alanları, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce 1974 yılında açılan su kanalıyla, Beyşehir Gölünden sulanmaya başlanmıştır. Beyşehir-Konya arasındaki bu kanalın uzunluğu yaklaşık 170 kilometredir. Tamamen sulama amaçlı açılan bu kanala, 1976 yılında, Konya Şehrinin atık suları bağlanmıştır. Bu bağlantıyla birlikte, tarım için açılan kanalın kullanım amacı yön değiştirmiş, kanal, atıkların deşarj alanı olarak görülmeye başlanmıştır. Böylece, kanalın geçtiği yerleşim alanlarının evsel ve sanayi atıkları, hiçbir arıtmaya tabi tutulmadan bu kanala boşaltılmaktadır.
Tuz Gölü havzasındaki en büyük kirliliği, Konya Şehrinin evsel ve endüstriyel atıkları oluşturmaktadır. Konya İlinin evsel ve endüstriyel atıklarından başka, Aksaray İli ile Cihanbeyli, İnlice, Beyşehir, Bozkır, Şereflikoçhisar İlçelerinin kanalizasyonları da Tuz Gölüne boşaltılmaktadır.
Böylece, göldeki kirlenme giderek kritik safhaya ulaşmış bulunmaktadır. Uzmanlar, kirlenmenin bu şekilde devam etmesi halinde, on onbeş yıl içerisinde Tuz Gölünün yok olacağını belirtmektedirler.
Tuz Gölündeki kirlenmeyi fark eden yetkililer tarafından, Tuz Gölü Entegre Çevre Projesi hazırlanmıştır. Bu proje kapsamında, Tuz Gölünün çevre belediyelerce, özellikle, Konya Şehrinin evsel ve endüstriyel atık sularla kirlenmesine mani olmak için, Konya Kanalizasyon Sistemi Bağlantılı Arıtma Tesisi Projesi hazırlanmıştır. Ayrıca, arıtma tesisleri faaliyetine başlanabilmesi için, şehir kanalizasyonunu toplayan kuşaklama sistemi projeleri hazırlanmıştır; ancak, bu projelerin yapımı, gerekli finansal darboğazların aşılması ve göle akan Devlet Su İşleri ana tahliye kanalına, kirlilikten arıtılmış suların deşarj miktarı ve sürelerinin tespiti gibi sorunlar, 1988 yılından beri giderilememiştir.
Tuz Gölü Entegre Çevre Projesi çalışmalarında çok sayıda kurum ve kuruluş yer almakta, bu kurumlar arasında yeterli koordinasyonun sağlanamaması, projenin hayata geçmesini engelleyici en önemli faktör olmuştur. Bu projede, Konya Valiliği, Konya Büyükşehir Belediyesi, İller Bankası, Devlet Planlama Teşkilatı, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Tekel Genel Müdürlüğü, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Çevre Bakanlığı gibi çok sayıdaki kurum ve kuruluşlar yer almıştır; yani, 8 kuruluş görev alıyor ve bundan dolayı da aksaklıklar meydana gelmektedir.
Değerli milletvekilleri, Tuz Gölündeki mevcut kirliliğin giderilmesi ve geleceğe yönelik bölgedeki faaliyetlerle gölün koruma, kullanma dengesi gözetilerek, 9.3.1998 tarih ve 98/10869 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı çıkarılmıştır. Bu çerçevede, Çevre Bakanlığının koordinatörlüğünde Tuz Gölü Çevre Durum Raporu hazırlanmıştır. Bu rapor daha sonra ön fizibilite raporu haline getirilmiştir. Bu raporda, Konya İli kanalizasyon atık su tesisi ve katı atık bertaraf tesisi kurulması, Cihanbeyli İlçesi atık su arıtma ve katı atık düzenli depolama tesisi, Kulu atık su arıtma tesisi ve transfer istasyonu, Aksaray İli atık su arıtma tesisi ve katı atık düzenli depolama tesisi, Şereflikoçhisar İlçesi atık su arıtma ve katı atık düzenli depolama tesisi, Eskil transfer istasyonu, Altınekin transfer istasyonu... Bu projelerin toplam bedeli 87 536 000 dolar olarak hesaplanmıştır. Söz konusu rapor, Tuz Gölü Entegre Projesi adı altında, Yüksek Planlama Kurulu tarafından, tamamı dışkaynaklı krediyle yapma şartı getirilerek kabul edilmiş ve 1998 yılı yatırım programına alınmıştır.
Tuz Gölündeki kirlenmenin, giderek, telafisi mümkün olmayan boyutlara ulaşacağı gerçeğinden hareketle Çevre Bakanlığı projede bazı değişiklikler yaparak 8.2.2000 tarih ve 2000/458 sayılı Bakanlar Kurulu Kararını çıkarmıştır. Bu karar çerçevesinde, Tuz Gölü Entegre Çevre Projesinin gerçekleştirilmesi amacıyla İspanya Hükümetinden destek sağlanmıştır. Türkiye ile İspanya Hükümeti arasında imzalanan Ekonomik ve Malî İşbirliği Mutabakat Zaptı kapsamında 66 938 000 dolar kredinin kullanılması planlanmıştır.
2.11.2000 tarih ve 24118 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Tuz Gölü Havzasının 14.9.2000 Tarih, 2000/1381 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla özel çevre koruma bölgesi ilan edilmesiyle ihale makamı değişmiş ve bu projenin ihalesinden Özel Çevre Koruma Kurulu Başkanlığı yetkili kılınmıştır.
Konya atık su arıtma tesisi projeleri, Konya Büyükşehir Belediyesi KOSKİ Genel Müdürlüğü tarafından hazırlatılmış ve bu fizibilite kapsamında incelenerek son haline getirilmiştir. Konya Atık Su Projesi, 28 481 000 dolar bedelle, KOSKİ tarafından, 16 Temmuz 2002 tarihinde ihale edilmiştir. Bu tesisin inşaatı, İspanyol Hükümeti ve OECD tarafından karşılanan düşük faizli krediyle yapılacaktır.
Arıtma tesisi inşaatı, Türk ve İspanyol şirketler tarafından oluşturulan bir konsorsiyum tarafından yapılacaktır. İhale, Hazinenin onayına sunulmuş olup, halen beklemektedir. Onay çıkması durumunda, inşaata başlanılacaktır. Bir Konya Milletvekili olarak hükümetten talebim, bu onayın bir an önce çıkarılmasıdır.
Konya atık su arıtma tesisi inşaatı hariç, altyapı yatırımlarında ilgili belediyelerin maddî ve teknik yetersizlikleri nedeniyle, diğer projelerin ve inşaatların Özel Çevre Koruma Kurumunca yapılması, belediyelerce talep edilmiştir. Bunun üzerine, projeler, ÇED çalışmaları ve inşaat şartnameleri Özel Çevre Koruma Kurumunca hazırlanmış, kredinin kurumca kullanılması için Devlet Planlama Teşkilatına gerekli girişimler yapılmıştır. Ancak, Özel Çevre Koruma Kurumu ile Devlet Planlama Teşkilatı arasında yapılan ikili görüşmelerde, kredinin kurumca kullanılmasına dönemin Devlet Bakanı tarafından sıcak bakılmadığı bildirilmiştir.Konu geçen dönem Bakanlar Kurulu gündemine getirilmiş olmasına rağmen, kredi kullandırılmamıştır.
Bu gelişmeler sonrasında, Tuz Gölü havzası altyapı inşaatlarının özkaynaktan sağlanarak yapılabilmesi amacıyla, kurum yatırım programına alınabilmesi için Devlet Planlama Teşkilatına öneri sunulmuş, ancak, tasarruf tedbirleri öne sürülerek, yeni projelerin yatırım programına alınamayacağı gerekçesiyle reddedilmiştir.
Değerli milletvekilleri, Tuz Gölü, hızla kirlenmeye devam etmektedir. Kirlenme, bir an önce durdurulamazsa, millî zenginlik kaynağımız yok olacaktır. Tuz Gölünün yok olması, geçimini bu gölden sağlayan yaklaşık 5 000 ailenin de işsiz kalması demektir. Çünkü, Tekel Genel Müdürlüğüne bağlı Şereflikoçhisar'da 2, Cihanbeyli'de ise Yavşan Tuzlası adıyla 3 işletme tarafından tuz çıkarılmaktadır. Cihanbeyli Yavşan Tuzlasının yıllık tuz üretimi yaklaşık 500 000 tondur.
Ayrıca, Tuz Gölü çevresinde yer alan Konya İlimize bağlı Cihanbeyli İlçesinin Yapalı, Günyüzü, Gölyazı ve Taşpınar Beldeleri ile Sağlık Köyü arazileri; Kulu İlçesine bağlı Tavşançalı, Zincirlikuyu, Tuzyaka Beldeleri ile Bozan ve Acıkuyu köy arazileri; Ankara İline bağlı Şereflikoçhisar İlçesine bağlı birkısım belde ve köy arazileri Tuz Gölünün sularının yükseldiği dönemlerde sular altında kalmaktadır. Bu nedenle, topraklar çoraklaşmakta ve verimsiz hale gelmektedir. Bugün, buraların çoğunda ekin ekilememekte, bütün araziler çoraklaşmış durumdadır.
Yılan hikâyesine dönen bürokratik işlemler, gerek dışkaynağın çok geç bulunması, projeyi yürütecek ve ihale edecek makamın değişmesi gibi nedenlerle Tuz Gölü Çevre Entegre Projesi bir türlü hayata geçirilememiştir. Bunun hayata geçirilmesi, inşallah, bu hükümete nasip olacaktır, temennimiz budur. Böyle gitmesi durumunda, bu projenin ne zaman hayata geçirileceği de meçhuldür. Ülkemizin en önemli tuz kaynakları yok olacaktır...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bir dakika... Bir dakika...
Size süre veriyorum; buyurun.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) - Tuz Gölü kokmaktadır; haliyle, tuz kokmaktadır. Bir an önce bunun önlenmesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, 1988 yılından beri Tuz Gölünün kirlenmesi önlenememiştir. Bu sistem devam ettiği sürece de kirlenme önlenemeyecektir. Tuz Gölündeki kirlenmenin boyutlarının tespiti ve alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla vermiş olduğumuz bu araştırma önergesinin siz değerli milletvekillerimizce kabulünü talep ediyor, hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Öksüz.
Şimdi, ikinci söz talebi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart'ta.
Buyurun Sayın Kart. (Alkışlar)
Sayın Kart, süreniz 20 dakika.
CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan araştırma önergesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Benden evvel AKP Grubu adına konuşan değerli arkadaşım Sayın Öksüz, son derece yararlı ve ayrıntılı bilgiler verdi. Bu sebeple, tekrardan kaçınmak amacıyla, ben, konuşmamı daha kısa kesmeye çalışacağım, konuyu ana başlıklarıyla anlatmaya çalışacağım.
Türkiye'nin ikinci büyük gölü olan Tuz Gölü, uluslararası kriterlere göre (a) sınıfı sulak bir alan özelliği taşımaktadır. Ülkemizin tuz üretiminin çok önemli bir bölümünü sağlayan Tuz Gölü 19 500 kilometrekarelik bir alana sahip olup, özellikle Aksaray İli, Şereflikoçhisar, Cihanbeyli, Kulu ve Eskil İlçelerindeki ekonomik yapıyı tuz sanayii çok olumlu ve önemli bir ölçüde etkilemekte, yönlendirmektedir; ancak, bu göle 1974 yılında açılan tahliye kanalıyla başlangıçta Konya Ovasının yüzeysel suları akıtılmaktayken, daha sonra bu kanala Konya kanalizasyonu ile ilin evsel ve endüstriyel atıkları da verilmeye başlanmıştır. Bu durum ise, zamanla, Tuz Gölünde gözle görülür bir kirlenmeye yol açmış, tahliye kanalının kirli sularıyla, kontrolsüz bir şekilde tarım sulaması yapılmaya başlanmıştır.
Bakanlar Kurulunun 9 Mart 1998 tarihli kararıyla, Tuz Gölünün doğal yapısının ve tuz rezervinin korunması ile kirlenmesinin önlenmesine ilişkin çalışmaların, Çevre Bakanlığının eşgüdümünde, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Tekel Genel Müdürlüğü, İller Bankası Genel Müdürlüğü ve Konya Büyükşehir Belediyesince yürütülmesi yolunda bir düzenleme getirilmiş ise de, bürokratik yapıdaki aksamalar sebebiyle, burada, istenilen amaca ulaşılamamıştır. Bu karar gereğince oluşturulan komisyon, çalışmalarını tamamlamış, ancak, pratik bir sonuç sağlanamamıştır.
Daha sonra, 8 Şubat 2000 tarihinde, Tuz Gölünün doğal yapısının ve tuz rezervinin korunması ile kirliliğin önlenmesine ilişkin daha da kapsamlı bir Bakanlar Kurulu kararı alınmış, Tuz Gölü Entegre Çevre Projesi hazırlanması için, iç ve dış kaynaklı finans imkânları araştırılmaya başlanmıştır. İspanya Hükümetinden çevre yatırımları için sağlanan kredi çerçevesinde, yaklaşık 80 000 000 doların bu proje için ayrıldığı Valilik kayıtlarına intikal etmiştir; ancak, bu bilginin sıhhatinin araştırılması gerektiği düşüncesindeyiz.
Çevre Bakanlığı tarafından yürütülen fizibilite çalışmalarına 578 000 dolar destek sağlanmış, bu çalışmalar sonucunda, 480 000 dolarlık ihale yapılmıştır. Yapımı planlanan arıtma tesisinin 2002 yılı yatırım programlarına alındığı bilinmekte olup, Ocak 2002 tarihinde ihale ilanı yapılmış, ancak, ihalenin akıbeti henüz kamuoyuna yansımamıştır.
Gelinen aşamada, Tuz Gölüne, tarım sulama suyu, kanalizasyon ve endüstriyel suların deşarjı halen devam etmektedir. Gölden elde edilen tuz kaynakları, bu sularla sulanan ürünler insan sağlığını tehdit etmekte, göçmen kuşlar kontrolsüz avlanmakta, tarım alanları çoraklaşmaktadır.Tedbirlerin gecikmesi halinde, Tuz Gölünün 2010 yılında bütün özelliğini kaybedeceği tahmin edilmektedir; başka bir anlatımla, Tuz Gölünü kaybetme riskiyle karşı karşıyayız.
Değerli arkadaşlarım, artık, yurtiçi ve yurtdışı kaynaklı projelerin uygulanmasındaki gecikmelerin sebepleri hemen ortadan kaldırılmalıdır. Tuz Gölü havzası altyapı çalışmalarının 2003 veya olabilecek en erken yatırım programına alınması sağlanmalıdır. Bu kapsamda da Tuz Gölünün korunması amacıyla oluşturulan özel çevre koruma bölgesinin hedefine uygun bir şekilde çalışmalar yapması sağlanmalıdır.
Kirliliğin önlenmesiyle ilgili olarak, en geç bir yıl içinde somut adımlar atılmalıdır. Tamamlanıp da kullanılamayan tesislerin sorunları giderilip, uygulamaya alınmaları hemen sağlanmalıdır. Tuz Gölüyle ilgili yapılan çalışmalar değerlendirilmeli, Tuz Gölü Yönetim Planı acilen hazırlanmalıdır.
Açıkladığımız sebeplerle, olay artık, sadece kaynak aktarımıyla halledilebilecek boyutları aşmıştır. Söz konusu kirlilik sebebiyle, Tuz Gölünde tuz üretiminin tehlikeye düşmesi yanında, çevrenin ekolojik dengesi ciddî bir şekilde bozulmaya başlamıştır. Bu sebeple, kirlilik, ıslah edilemez ve dönüşü olmayan boyutlara ulaşmadan, bu konuda alınması gereken tedbirlerin tespiti ve buna yönelik olarak kaynak ayrılmasının önemi açık bir şekilde ortaya çıkmıştır.
Bu anlayış içinde, önergeyi olumlu karşıladığımızı ifade ediyor, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kart.
Önerge sahiplerinden Konya Milletvekili Halil Ürün söz istemiştir.
Buyurun Sayın Ürün. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
HALİL ÜRÜN (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tuz Gölü kirliliği üzerine verilen araştırma önergesinde bendenizin de imzası bulunmaktadır. Esasen, konuyla alakalı, başından beri bu kirliliği takip ve Konya'dan buraya intikal eden, bu kanala intikal eden, Tuz Gölüne intikal eden suların arıtılması konusunda, görev dönemimde de ciddî bazı çalışmalar içerisinde bulunduğum için, burada, Meclis Genel Kurulumuzu bilgilendirmek, bu hususun önemini sizlere arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; Kurulunuzu saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Benden önce söz alan değerli konuşmacılar, gerek Grubumuz adına söz alan Konya Milletvekilimiz Özkan Öksüz Bey gerek yine CHP Grubu adına söz alan Konya Milletvekili değerli arkadaşımız ve gerekse de Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcımız, konunun önemini vurguladılar. Bakanımızın ifade ettiği sözler bize umut verdi, cesaret verdi, bu konunun üzerinde durulacağını âdeta bize müjdeledi.
Benim vereceğim bilgiler şunlar olacaktır: Tuz Gölüne intikal eden sular... Aslında, başlangıçta tarımdaki sulamadan dönen sular için yapılmıştı bu kanal. Bu kanal, 135 kilometrelik bir kanal olarak Tutup Tünelinden de geçmek suretiyle 6'şar metre suyu terfi eden üç tane pompa istasyonundan toplam 18 metre yükselen sular, Tutup Tüneli kanalıyla 135 kilometrelik mesafeyi açık kanalda alarak Tuz Gölüne intikal ediyor. Esasen, yaptığımız incelemede -ben, bunun üzerine bir araştırma da yaptım öğretim üyeliğim döneminde- o dönemde buraya intikal eden çok da fazla belki bir kirlilik yok görünüyor; ancak, zaman zaman, gerek ağır metaller gerekse deterjan artıkları intikal ediyor. Yol boyunca doğal bir tasfiye, doğal bir arıtma meydana geliyor; biyolojik arıtma diyoruz biz buna; ancak, yine de bu metalik artıkların göle intikali, nüfusun artışına paralel olarak, gölü çevreleyen diğer yerleşim bölgelerindeki nüfus artışlarına paralel olarak bu kirlenme de gelecekte daha da artacak görünüyor. Bu bakımdan, buna önceden mani olmak ve bu hususta önlem almak gerekmektedir.
Tabiî, Konya'dan intikal eden atık sular için söyleyeceğimiz şudur: Konya'dan atık suları başka bir yere deşarj etme imkânı yoktur. Dolayısıyla, siz, doğal olarak, bu kanalı kullanmak zorunda kalıyorsunuz. Peki, bunun sorumlusu sadece Konya Belediyesi mi olmalıdır; hayır. Tuz, doğal ve millî bir servetimizdir ve Tuz Gölü, dünyanın belki de en büyük tuz rezervine sahip olması itibariyle, aslında bu konuyu ulusal değil belki uluslararası platforma taşır bir görüntü içindedir. Dolayısıyla, bu hususta sadece yerel yönetimi bundan sorumlu tutmak ve yerel birtakım imkânlarla bu konuyu çözmek, aslında kafî değil. Bu yüzden, biz, o dönemde, 1998'de -arkadaşlar ifade ettiler- Çevre Bakanlığını ilgilendirmekte olması, Tekel Genel Müdürlüğünü ilgilendirmekte olması, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünü ilgilendirmekte olması ve elbette büyükşehir belediyesini ilgilendirmekte olması dolayısıyla, bir konsorsiyum oluşsun, bu konsorsiyum kendi arasında meseleyi çözsün arzu ettik; çünkü, bu sular, kanal vasıtasıyla Tuz Gölüne intikal ederken yol boyunca sulamada kullanılıyor, tarım sulamasında kullanılıyor; yani, vatandaş oraya pompasını koyuyor ve kendi arazisini tarımsal amaçlı olarak buradan suluyor; halbuki, burada deterjan var ve bu deterjanla beraber tuzlar da yer aldığı için, tarım arazilerini de tehdit ediyor. Pek çok araziler, başta çok yüksek birtakım üretimler sağlarken, zamanla, tuz oluşması nedeniyle, bu tarım arazileri de elden çıkmıştır ve bunları tekrar ıslah edebilmek için, büyük bir zaman, büyük bir masraf gerekmiştir. Bu masraf ve bu zaman, elbette, bizim kendi ülke insanımızdan ve kaynaklarımızdan gidecektir. Bu bakımdan, kirliliği, kirlenme meydana gelmeden önce önlemek gerekir. Bu hususta, Bakanımıza ve bu konuda teşekkül edecek olan komisyona -mutlaka inanıyorum, Genel Kurul kabul doğrultusunda oy kullanarak bu araştırma önergesini kabul edecek olursa- ele alması lazım gelen hususla ilgili benim önerilerim var. Bunun mutlaka sürüncemede bırakılmaması lazım. Bir kere, bir konsorsiyum teşekkül ettirilebilir ve bu konsorsiyumda doğrudan doğruya büyükşehir belediyesinin yetkilendirilmesi esas olmalıdır; çünkü, bir yerel yönetimdir ve orada, arıtma tesisini işletmeyle görevli olacaktır; dolayısıyla, işin sahibi o olmalıdır; ama, kredinin bir şekilde sağlanması gerekir ve bunu da, bu konsorsiyuma dahil olacak olan kurulların, kurumların müştereken karşılaması lazım. Bizim önerimiz, belediyenin, sadece arazisiyle, arsasıyla buna katılması, diğer kurumların da bir şekilde buna katılması ve ayrıca, krediyle de bunun desteklenmesidir. Devlet Su İşleri, bu su arıtıldıktan sonra, bunu sulamada kullanabilir; çünkü, sulama amaçlı kaliteye, böyle bir standarda kavuşturulduktan sonra, bu suyu, sulama amaçlı olarak kullanmak mümkün; dolayısıyla, Devlet Su İşlerinin bu manada dahli var.
Şimdi, Tuz Gölü üzerindeki bu kirlilik, bu tehdit, aslında, moral bakımdan veya ticarî bakımdan da Tuz Gölünün, bu büyük rezervin tuz üretimini engellemektedir, pazarlama imkânlarını düşürmektedir; Tekel Genel Müdürlüğünü de bu yönü ilgilendiriyor. Siz eğer pazara inemiyorsanız, tuzu pazara intikal ettiremiyorsunuz ve bunun manileri varsa, kirlilik bunun manisi ise, bu kirliliği mutlaka önlemeniz lazım; çünkü bu, tuz üretiminden caydırmaktadır ve tuz pazarlamasından caydırmaktadır, dolayısıyla bunu önlemek şarttır.
Bu bakımdan, hem Tekel Genel Müdürlüğünün hem Devlet Su İşlerinin hem Çevre Bakanlığının tarım arazilerinin kirlenmesi sebebiyle, bu konuyla doğrudan ilgilerinin olduğunu ve bu konuya mutlaka eğilmeleri gerektiğini düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, bu hususta teşekkül edecek olan komisyonun süratle bu konuya çözüm getirmesi ve bunun, geçmiş dönemlerde birçok kereler bu kurula getirilen, bu konuda alınmış, ama neticede hiç de cevap verilememiş olan durumlara dönüşmemesi lazım; mutlaka artık bunun pratiğe aktarılması gerekir, uygulamaya aktarılması gerekir. Eğer, yine uygulama alanı görmeyecekse ve yine biz bunu gelip burada tekrar konuşacaksak, bu hususta büyük kayıplara uğradığımızı ben şimdiden ifade ediyorum. Ancak, umudum, ciddî manada umudum, bizim hükümetimizin bu konuya ciddî manada eğileceği hususudur, bu husus millî bir meseledir.
Ben, bu duygular içerisinde araştırma önergesine destek verilmesini huzurlarınızda talep ediyor; bu fırsatı verdiği için Değerli Başkanımıza teşekkür ediyor, kurulunuzu tekrar saygıyla, sevgiyle, muhabbetle selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ürün.
Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması önergesi üzerindeki öngörüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, Meclis araştırması açılıp, açılmaması hususunu oylarınıza sunuyorum: Meclis araştırması açılmasını kabul edenler... Etmeyenler... Meclis araştırması açılması kabul edilmiştir.
Meclis araştırmasını yapacak komisyonun 12 üyeden kurulmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Komisyonun çalışma süresinin, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üyenin seçimi tarihinden başlamak üzere üç ay olmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Komisyonun, gerektiğinde Ankara dışında da çalışabilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, henüz çalışma süremiz tamamlanmamıştır; ancak, gruplarımız ve hükümetimiz, bu önergeler üzerinde hazır mı? Hazır değillerse ve o noktada, aralarında bir mutabakat varsa...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Mutabakat var Sayın Başkan.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Var Sayın Başkan.
BAŞKAN - Grupların bu mutabakatı doğrultusunda, sözlü sorular ile kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 5 Şubat 2003 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma saati: 18.00