DÖNEM : 22 CİLT : 6 YASAMA YILI : 1
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
41 inci Birleşim
5 . 3 . 2003 Çarşamba
İ Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Gündemdişi Konuşmalar
1.- Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan'ın, hilafetin, Şeriye ve Evkaf Vekâletinin kaldırılmasının ve Tevhidi Tedrisat Yasasının kabulünün 79 uncu yıldönümü nedeniyle, Türk Ulusunun çağdaş uygarlığa doğru süren yolculuğunda devrim yasalarının önemine ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı
2.- Gümüşhane Milletvekili Sabri Varan'ın, Türkiye'nin maden varlığı ve Gümüşhane altın madenlerinin işletilmesine ilişkin gündemdışı konuşması
3.- İstanbul Milletvekili Ahmet Sırrı Özbek'in, olası ABD-Irak savaşına ilişkin gündemdışı konuşması ve Kültür Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı
B) Tezkereler ve Önergeler
1.- Çalışanların Tasarruflarını Teşvik Hesabının Tasfiyesi ve Bu Hesaptan Yapılacak Ödemelere Dair Kanun Tasarısının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/194)
2.- Avrupa Parlamentosu Başkanı ve İtalya Meclis Başkanının, beraberlerindeki parlamento heyetleriyle ülkemize davetlerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/195)
3.- CDU Alman-Türk Forumu ve Almanya Federal Meclisi CDU/CSU Parti Grubunun, ortak düzenleyecekleri "AB Genişlemesi: Türkiye'nin Adaylığının Sağlayacağı Riskler ve Şanslar" konulu açık oturuma TBMM'den bir milletvekilini davetlerine icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/196)
IV.- SORULAR VE CEVAPLAR
A) Sözlü Sorular ve Cevaplari
1.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, vergi affından sonra, vergisini ödemiş mükelleflere yönelik bir düzenleme yapılıp yapılmayacağına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/85) ve Kültür Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı
2.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, milli kültür stratejisine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/86) ve Kültür Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı
3.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin,Yalova Termal Kaplıca Tesislerinin yönetimindeki belirsizliklere ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/89) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
4.- Ankara Milletvekili Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu'nun, aşı üretimine ve ithaline ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/95) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
5.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman'ın aile planlamasıyla ilgili açıklamalara ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/103) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
6.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman'ın hükümetin aile planlaması politikasına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/104) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
7.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, inşaat aşamasındaki Çermik Devlet Hastanesine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/106) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
8.- Denizli Milletvekili Mehmet Uğur Neşşar'ın, AKP Genel Başkanının aldığı sağlık raporuna ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/109) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
9.- Ağrı Milletvekili Naci Aslan'ın, sağlık personeli atamalarına ve Ağrı'daki hastanelerin diyaliz makinesi ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/110) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
B) Yazili Sorular ve Cevaplari
1.- Samsun Milletvekili Suat Kılıç'ın, altın ve gümüş rezervlerine ve işletilmesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı (7/155)
2.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, Seydişehir Alüminyum Tesislerinin modernizasyonu projesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı (7/178)
3.- Ankara Milletvekili Salih Kapusuz'un, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı (7/194)
4.- İzmir Milletvekili Sedat Uzunbay'ın, seralarda kullanılan elektriğin tarifesine ve tarımsal sulama kaynaklı elektrik borçlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı (7/196)
5.- Adana Milletvekili Atillâ Başoğlu'nun, Adana'da yürütülen projelere ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/203)
6.- Adana Milletvekili Atillâ Başoğlu'nun, Adana'da yürütülen projelere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı (7/210)
7.- Adana Milletvekili Atillâ Başoğlu'nun, Adana'da yürütülen projelere ve doğrudan gelir desteği ödemelerinin ne zaman yapılacağına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı (7/223)
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Adalet; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/477, 2/49) (S. Sayısı: 61)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açıldı.
Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu'nun, tarım politikaları ve Aydın İlinin tarım potansiyeline ilişkin gündemdışı konuşmasına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü,
Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün'ün, Muhasebeciler Haftasına ilişkin gündemdışı konuşmasına, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan,
Ordu Milletvekili Kâzım Türkmen'in, Ordu İlinin ekonomik sorunları ve mekânsal yapısına ilişkin gündemdışı konuşmasına, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler,
Cevap verdi.
Antalya Milletvekili Atila Emek'in, (6/150, 6/151, 6/152, 6/153) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü soruların geri verildiği bildirildi.
Tokat Milletvekili Zeyid Aslan'ın Adalet Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Ekli listede isimleri belirtilen ülke parlamentoları ile Türkiye Büyük Millet Meclisi arasında parlamentolararası dostluk grubu kurulmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi ile,
Genel Kurulun 4 Şubat 2003 Salı günkü (bugün) birleşiminde, gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 6 ncı sırasında yer alan, Hatay Milletvekili Gökhan Durgun ve 30 milletvekilinin, Amik Gölü kurutularak kazanılan arazinin dağıtımı, kullanımı ve bu konulardaki bazı iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesine ilişkin (10/13) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin görüşülmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi,
Kabul edildi.
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Çiftçilerin TC Ziraat Bankasına, Tarım Kredi Kooperatiflerine, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğüne, Türkiye Ziraî Donatım Kurumu, Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğüne Olan Borç Faizlerinin Silinmesine Dair Kanun Teklifinin (2/3),
Bayburt Milletvekili Ülkü Gökalp Güney'in, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanuna Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesi ve 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin (2/16),
İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergelerinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği açıklandı.
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen iki üyeliğe;
İzmit Büyükşehir Belediyesi İzmit Kentsel ve Endüstriyel Su Temin Projesiyle ilgili iddiaların araştırılması,
Tuz Gölündeki kirlenmenin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi,
Amacıyla kurulan (10/4, 10/5) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonları üyeliklerine;
Gruplarınca aday gösterilen milletvekilleri seçildiler.
Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının:
1 inci sırasında bulunan (6/80)
3 üncü " " (6/83),
6 ncı " " (6/88),
37 nci " " (6/134),
38 inci " " (6/135),
51 inci " " (6/149),
Esas numaralı sözlü sorulara Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım,
2 nci sırasında bulunan (6/81) esas numaralı sözlü soruya da Millî Eğitim Bakanı Erkan Mumcu,
Cevap verdi; Adana Milletvekili Atilla Başoğlu, Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen de cevaplara karşı görüşlerini açıkladılar.
18 Şubat 2003 tarihli 33 üncü Birleşimde birleştirilerek öngörüşmelerine başlanılan;
Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya ve 42 milletvekilinin, trafik kazalarına karışan belli bir marka yolcu otobüslerinin teknik kusurları olduğu ve firmanın mahkeme kararlarına müdahale ettiği,
Konya Milletvekili Atilla Kart ve 57 milletvekilinin, belli marka yolcu otobüslerinin teknik kusurları olduğu ve Konya Karapınar'daki trafik kazası sonrası süreçteki nüfuz suiistimali,
İddialarının araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerinin (10/7, 10/14) öngörüşmeleri tamamlandı; yapılan oylama sonucunda, Meclis araştırması açılmasının kabul edilmediği açıklandı.
Hatay Milletvekili Gökhan Durgun ve 30 milletvekilinin, Amik Gölü kurutularak kazanılan arazinin dağıtımı, kullanımı ve bu konulardaki bazı iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin (10/13) öngörüşmelerine başlanarak, üzerinde bir süre görüşüldü.
5 Mart 2003 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 18.59'da son verildi.
Yılmaz Ateş
Başkanvekili
Mehmet Daniş Enver Yılmaz
Çanakkale Ordu
Kâtip Üye Kâtip Üye
No. : 60
II. - GELEN KÂĞITLAR
5 . 3. 2003 Çarşamba
Raporlar
1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonları Raporları (1/343) (S. Sayısı: 62) (Dağıtma tarihi: 5.3.2003) (GÜNDEME)
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Polonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının Tadiline İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/371) (S. Sayısı: 63) (Dağıtma tarihi: 5.3.2003) (GÜNDEME)
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Hindistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasındaki Turizm İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/374) (S. Sayısı: 64) (Dağıtma tarihi: 5.3.2003) (GÜNDEME)
4.- Türkiye Cumhuriyeti ile Hindistan Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/419) (S. Sayısı: 65) (Dağıtma tarihi: 5.3.2003) (GÜNDEME)
5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Hindistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Suçluların İadesi Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/473) (S. Sayısı: 66) (Dağıtma tarihi: 5.3.2003) (GÜNDEME)
6.- Anti-Personel Mayınların Kullanımının, Depolanmasının, Üretiminin ve Devredilmesinin Yasaklanması ve Bunların İmhası ile İlgili Sözleşmeye Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/488) (S. Sayısı: 67) (Dağıtma tarihi: 5.3.2003) (GÜNDEME)
7.- Türkiye Cumhuriyeti ve Hollanda Krallığı Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/511) (S. Sayısı: 68) (Dağıtma tarihi: 5.3.2003) (GÜNDEME)
8.- Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/478) (S. Sayısı: 69) (Dağıtma tarihi: 5.3.2003) (GÜNDEME)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
5 Mart 2003 Çarşamba
BAŞKAN: Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Enver YILMAZ (Ordu)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 41 inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri, görüşmelere başlamadan önce, 1 Mart 2003 tarihli 39 uncu Birleşimde yapılan kapalı oturuma ait tutanak özetinin, İçtüzüğün 71 inci maddesine göre okunabilmesi için kapalı oturuma geçmemiz gerekmektedir.
Bu nedenle, sayın milletvekilleri ile Genel Kurul salonunda bulunabilecek yeminli stenograflar ve yeminli görevliler dışındakilerin salonu boşaltmalarını rica ediyorum.
Tutanak özeti okunduktan sonra açık oturuma geçilecek ve görüşmelere devam edilecektir.
Sayın idare amirlerinin bu konuda yardımcı olmalarını ve salon boşaldıktan sonra Başkanlığa haber vermelerini rica ediyorum.
Kapanma Saati: 15.06
İKİNCİ OTURUM
(İkinci Oturum Kapalıdır)
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.17
BAŞKAN: Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Enver YILMAZ (Ordu)
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 41 inci Birleşiminin kapalı olan İkinci Oturumundan sonra Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, Tevhidi Tedrisat Kanunu ve hilafetin kaldırılmasının yıldönümü nedeniyle söz isteyen Ankara Milletvekili Gülsün Bilgehan'a aittir.
Buyurun Sayın Bilgehan. (CHP sıralarından alkışlar)
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Gündemdişi Konuşmalar
1.- Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan'ın, hilafetin, Şeriye ve Evkaf Vekâletinin kaldırılmasının ve Tevhidi Tedrisat Yasasının kabulünün 79 uncu yıldönümü nedeniyle, Türk Ulusunun çağdaş uygarlığa doğru süren yolculuğunda devrim yasalarının önemine ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı
AYŞE GÜLSÜN BİLGEHAN (Ankara) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
2003 yılı, ülkemiz için önemli günlerin birbiri ardına kutlanacağı bir yıl olacak. Önce, 24 Temmuzda, bağımsız yeni Türk Devletinin bütün dünyada tanınmasını sağlayan Lozan Antlaşmasının, ardından, 29 Ekimde, cumhuriyetimizin kuruluşunun 80 inci yıldönümlerini kutlayacağız. Yıkılmış bir imparatorluğun kalıntıları arasından yeniden doğan Türk Ulusunun çağdaş uygarlığa doğru süren yolculuğunun kilometre taşlarını, hep birlikte, tekrar hatırlayacağız. Bu onurlu süreçte, 79 yıl önce 3 Mart 1924'te, Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilen devrim yasalarının tartışılmaz yeri vardır. Halifeliğin, şeriat ve vakıf bakanlıklarının kaldırılması ve öğretimin birleştirilmesi kararları laik cumhuriyetin dönüm noktaları olmuştur. Yapılan reformlarla çağdaş, demokratik bir sisteme geçiş süreci hızlanmış, Türkiye, İslam ile demokrasinin, gelenek ile modern dünyanın, inanç ile akıl ve bilimin bağdaşabildiği ender ülkelerden biri haline gelmiştir. Bu temel ilkeler, 21 inci Yüzyılda da vatanımızın birlik ve bütünlüğünü koruyan, değiştirilemeyecek unsurlardır.
Anayasal nitelikteki devrim yasaları arasındaki öğretim birliği, cumhuriyetimizin en fazla özenle korunması gereken şartlarından biridir. Bu yasa, eski dönemdeki eğitim ve öğretimde dinsel olan ve olmayan ikiliğin kaldırılması amacıyla çıkarılmış, bunu sağlamak için de tüm eğitim ve öğretim kurumlarının Millî Eğitim Bakanlığına bağlanması sağlanmıştır. Öğretim birliğinin hedefi, Atatürk'ün işaret ettiği gibi, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür yeni kuşaklar yetiştirmek, ulusun düşünce ve duygu yönünden birliğini sağlamaktır; çünkü, iki türlü terbiye, bir ülkede, iki türlü insan yetiştirir. Bu anlayışa bağlı cumhuriyet kadroları, yıllarca, bilimin ışığı altında gençleri eğitmişler, ilköğretim seferberliği, köy enstitüleri ve halkevleriyle dünya eğitim sisteminde yeni bir sayfa açarak tarihe geçmişlerdir. Ne yazık ki, zamanla, önce dinsel duyguları siyasette kullanmayı yöntem haline getirenlerin ilk hedefi bu yasa olmuştur; ama, sonra ekonomik, sosyal nedenlerle de öğretim birliğinden ödünler verilmeye başlandığı görülmüştür. Günümüzde, okulöncesinden üniversiteye her türlü eğitim aşamasının çoğunda, özellikle, özel kurs, dershane ve vakıf okulları karmaşasında öğretim birliğinin tam olarak uygulanabildiğini söylemek zordur.
Ülkemizin kaderinde eğitimin önemi her kesim tarafından iyi kavrandığı halde, hâlâ, biz, şu sorulara yanıt aramaktayız: Neden teknolojide Batı dünyasının gerisindeyiz? Neden bilgisayar endüstrisinde Hintlileri yakalayamıyoruz? Neden ekonomimiz düzelemiyor? Neden bilim ya da edebiyatta hiç Nobel ödülü alamadık? Neden trafik kazalarında birinciyiz? Neden artık Batı dünyasında sözü edilmeyen kökten dinci akımlar hâlâ ülkemiz için tehdit oluşturabiliyorlar?
Değerli arkadaşlarım, nasıl geçen haftaki tarihî oturumda iktidar ve muhalefet partileri mensupları olarak aklıselimle birlikte karar aldıysak, geleceğimiz olan çocuklarımızın eğitim sistemiyle ilgili konularda da önyargısız, sabit fikirlere saplanmadan, akılcı, ortak çözümlere ulaşmalıyız.
Adalet ve Kalkınma Partisinin acil eylem planında yer alan eğitimle ilgili kimi düzenlemeler, çağdaş ve laik eğitime karşı girişilmiş bir darbe olarak endişe yaratmamalıdır. Millî Eğitim Bakanlığı başta olmak üzere, tüm devlet kurumlarına yapılan atamalarda meslekî ve akademik yeterlilik koşul olarak aranmalı, teokratik ve totaliter kuralları egemen kılmak isteyenlerin kadrolaşmasına geçit verilmemelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bilgehan, toparlamanız için eksüre veriyorum; buyurun.
AYŞE GÜLSÜN BİLGEHAN (Devamla) - Yükseköğretim yasa taslağında laiklik ilkesini zedeleyecek düzenlemeler yer almamalıdır. Devrim tarihi ve Atatürk ilkelerinin öğretilmesinden vazgeçilmemelidir. Son yıllarda gerçekleştirilmiş en önemli eğitim aşamalarından biri olan sekiz yıllık kesintisiz zorunlu ilköğretimin ilkeleri, özenle korunmalı, sürekliliği bozulmamalıdır.
Ülkemizin, aydınlık yarınları, dünyadaki çağdaş ülkeleri yakalamanın yolu, öğretim birliği içerisinde, çocuklarımıza, bilimsel araştırmaya, gözleme ve deneye dayanan bir eğitim sisteminin verilmesiyle sağlanacaktır.
Bu konuda, sizlerin de, iktidar partisinin de, Cumhuriyet Halk Partisi kadar duyarlı olmasını dileyerek, hepinize saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bilgehan.
Gündemdışı konuşmaya, hükümet adına, Millî Eğitim Bakanı Sayın Erkan Mumcu cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın Mumcu. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ERKAN MUMCU (Isparta) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; sözlerimin başında sizleri saygılarımla selamlıyorum.
Tabiî, huzurlarınızda bulunma nedenim, doğrudan doğruya bir cevap vermek değil; her şeyden önce, sayın milletvekilinin dileklerine önemli bir ölçüde, büyük bir ölçüde katıldığımı ifade etmek içindir.
Bugün, önemli bir olayın anılması münasebetiyle saygıdeğer milletvekili söz almıştır. Bu önemin, bu olgunun altının çizilmesi gereği vardır; yani, Tevhidi Tedrisat Yasasının (Öğretim Birliği Yasasının) Türk eğitim sisteminin anaunsurlarını oluşturan bir dinamo olarak benimsenmesinin altının çizilmesi gereği vardır. Bunu doğru anlamak, gerçekten, her zaman bir ihtiyaçtır; bunu doğru anlamamız lazım. Doğru anlamamız lazım; çünkü, Sevr coğrafyasından misakımillî coğrafyasına, üniter bir ulus devlet modeli altında bağımsız bir devlet, bağımsız bir toplum olarak yaşayabilmemiz için, varlığımızı sürdürebilmemiz için, bunu, çok doğru anlamamız ve doğru uygulamamız gerekir. İmparatorluk bakiyesi çok çeşitli etnik ve dinî motiflere sahip bir topluluğun, bir toplumun, üniter bir devlet çatısı altında bir ulus olarak bir arada yaşayabilmesi, modern bir ulus olarak, bağımsız bir ulus olarak varlığını sürdürebilmesi, dünya sahnesinde -dünya ekonomi, dünya siyaset, dünya kültür, dünya uygarlık sahnesinde- saygın bir yer edinebilmesi için, bu, son derece önemlidir.
Osmanlının son döneminde başlayan modernleşme hareketleri, eğitim kurumlarında bir çeşitlilik ortaya koymuştu. II. Mahmut'tan bu yana süregelen modernleşme hareketleri -çok çeşitli eğitim kurumları, başta, modern askerî eğitim kurumları olmak üzere- eğitimde bir çeşitlilik tablosu ortaya çıkarmıştı. Bir taraftan, dinî eğitim veren eğitim kurumları, medreseler hayattaydı; bir taraftan, darülfünun dediğimiz modern yükseköğretim kurumları eğitime devam ediyorlardı; bir taraftan, rüştiyeler ve idadilerle modern eğitim kurumları hayatına devam ediyorlardı, bir taraftan da -dün de arz etmiştim Yüce Heyetinize- çok büyük bir kısmı kilise vakıflarınca kurulan ve işletilen vakıf okulları, yabancı dilde eğitim yapan okullar vardı. Baktığımız zaman, özellikle, ekonomik alanın elitlerini üreten, sosyal alanın elitlerini üreten mekanizmalar, işte, bu vakıf okullarıydı.
Bir üniter devlet modeli altında, ulus olarak birlikte ve bağımsız yaşayabilmemizin gereklerinden bir tanesi, Tevhidi Tedrisatla eğitimin birliğinin sağlanmasıydı ve bu eğitimin laik eğitim olmasıydı. Laiklik, Türkiye'nin çağdaşlaşması için ihtiyaç duyduğu bir konfordan ibaret bir şey değildir, uluslaşma sürecindeki bir toplumun ihtiyaç duyduğu stratejik bir şeydir; eğitimin laik niteliği de buradan kaynaklanır.
Bütün bunlarla, zannediyorum, bu konuya ilişkin anlayışımızın ve algılamamızın hangi düzeyde olduğunu yeterince ortaya koymuş oluyoruz. Kaldı ki, bundan önce, resmî belgelere yansıyan, parti programı, seçim beyannamesi, hükümet programı ve kamuoyuna, partinin ya da hükümetin yetkili isimleri tarafından, yetkili ağızları tarafından sunulan beyanlar da, bu anlayış, defaatle tekrar edilmiştir.
Sayın Milletvekilleri, üzülerek bir şeyi ifade etmek istiyorum ki, Türkiye, ne yazıktır ki, atfedilmiş niyetler üzerinden yapılmış sorgulamalardan vazgeçmedikçe, bu arkaik tutumunu terk etmedikçe, rasyonel bir diyalog düzlemine de gelemeyecektir.
Sayın milletvekili Yüksek Öğretim Kanununa ilişkin birtakım değinilerde bulundu. Akademik ölçütlerin Üniversitelerarası Kurulca -ki, anayasal bir kurum haline getirilmiş- belirlendiği ve âdeta, bir tekel haline getirildiği bir düzende, üniversitelerin idarî, malî açıdan özerkliğinin, bilimsel açıdan özgürlüğünün Anayasayla güvence altına aldığı bir düzende, bilmiyorum, burada ifade edilen kaygılara mahal var mıdır?! Kaldı ki, böyle, atfedilen niyetlerin sorgulanması ve onlar üzerinden birtakım yargıların üretilmesi yerine, başından beri açık bir diyalog ve müzakere süreci işlemektedir; bu açık diyalog ve müzakere sürecine katılıp katılmamak herkesin kendi bileceği bir şey olmakla beraber, bu süreci yok sayarak, ortadaki somut taslak ve girişimleri yok sayarak, hâlâ, niyet üzerinden bir sorgulamaya girişmek ne kadar adildir, ne kadar adaletlidir, insafla ne kadar bağdaşır, bunu sormaya da bizim hakkımız var.
Bazı arkadaşlarımız, yükseköğretim reformu konusundaki girişimlerimizden vazgeçmemiz gerektiğini düşünüyorlar ve bunu beyan ediyorlar. O zaman, Türk toplumunun hafızasından, özellikle Yüksek Öğretim Kanununun çıktığından bugüne kadar söylenmiş bütün sözleri silmemiz lazım. Eğer, bu mümkünse, biz, girişimimizden vazgeçebiliriz. Siyasî partilerin YÖK hakkında yirmi yıldır söyledikleri, parti programlarına yazdıkları, seçim beyannamelerinde ifade ettikleri, basına açık, kamuoyuna açık olarak ifade ettikleri her şeyi; tüm hükümetlerin programlarına giren, aşağı yukarı tüm kalkınma planlarına giren ve Meclisin onayına girmiş olan tüm beyanları, ifadeleri, eğer, kayıtlardan çıkarmak mümkünse -zaman zaman, Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna mensup milletvekillerimiz de bazı parti sözcüleri de bu görüşü ifade ediyorlar- sözgelimi, Cumhuriyet Halk Partisinin parti programından, seçim beyannamelerinden ve partinin resmî belgelerinden, bugüne kadar, YÖK ve yükseköğretim sistemiyle ilgili söylediği şeyleri çıkarmak mümkünse, biz de girişimimizden vazgeçebiliriz. Tabiî ki, bu, mümkün değildir.
Yükseköğretim sisteminin reforme edilmesi, toplumsal bir ihtiyacın gereğidir, toplumsal bir taleptir. Toplumsal bir talep var olduğu içindir ki, bütün siyasî partilerin programlarında ve bütün hükümet programlarında bu husus yerini almıştır ve birbirine çok benzer bir şekilde yer almıştır. Bu konuda, sanıyorum, en ileri adım atmayı vaat eden de Cumhuriyet Halk Partisi Grubudur ve Cumhuriyet Halk Partisi programıdır. Biz, bunu, memnuniyetle karşılıyoruz.
Şimdi, açık bir diyalog ortamında diyoruz ki: Somut bir taslak var ortada, somut bir tasarı. Bu taslak, kutsal bir metin değil, değiştirilsin diye, üzerinde konuşulsun diye ortaya konulmuş bir şey ve değiştiriliyor. Her türlü eleştiriye, her türlü öneriye, her türlü katkıya açığız. Ama, sorgulanmak istenilen şey eğer şu ise: Bunu siz yaparsanız olmaz, bunu, ancak biz yaparız... Niye biz yapamayız?! Eğer, bizim demokratik meşruiyetimizi sorgulamak istiyorsanız, bunun yapılacağı zaman geçmiştir. Seçimler oldu, partiler, programlarıyla, yükseköğretimle ilgili programlarıyla, görüşleriyle halkın karşısına çıktılar, vaatlerini verdiler, sözlerini verdiler ve halk, bununla ilgili kararını verdi. Bizim demokratik meşruiyetimizi, artık, hiç kimsenin tartışmaya hakkı yok.
Şimdi, gelin, Türkiye'nin ihtiyaçlarına cevap verecek bir çözümü elbirliğiyle gerçekleştirelim; gelin, sağduyudan ve diyalogdan uzaklaşmayalım; gelin, birbirimizin niyetlerinden kuşku duymayalım. Bizim, ne öğretimin birliğiyle bir derdimiz var ne laiklikle bir derdimiz var. Biz, bütün bunların, çağdaş Türkiye'yi ayakta tutan temel direkler olduğunu biliyoruz ve uygulamamız da icraatımız da bu yöndedir.
Özellikle Cumhuriyet Halk Partili bazı arkadaşlarımın hem basına hem Meclis kürsüsüne yansıyan bazı beyanları dolayısıyla şu açıklamayı yeniden yapmak gereğini duyuyorum ve Meclis kürsüsünden ikinci kez bunu yapıyorum. Arkadaşlarıma danışmadım; ama, arkadaşlarımın beni kırmayacaklarını umuyorum: Eğer, Millî Eğitim Bakanlığında yapılan atamalarda bir usulsüzlük, bir yolsuzluk olduğu kanısındaysanız, lütfen, bunu araştırma önergesi konusu haline getiriniz. (CHP sıralarından "Reddedilir" sesleri)
MUHARREM İNCE (Yalova) - Destekleyecek misiniz?..
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ERKAN MUMCU (Devamla) - Biz, destek vermeye söz veriyoruz; hatta, bir şey daha söylüyoruz; arzu ederseniz, soruşturma önergesi haline getiriniz; biz, buna da destek vermeye söz veriyoruz; ama, bir şartla; bunun için, şöyle, geçtiğimiz iki yılı da içine alan, bugüne kadar devam eden bir periyodu incelemek, araştırmak, soruşturmak şartıyla... (AK Parti sıralarından alkışlar)
Ben, kendi Bakanlığımı tartışan bir adam olmak istemiyorum, kendi Bakanlığımı tartışmaların odağı haline getirmek istemiyorum; ama, Bakan olarak sorumlu olduğum hususlarda, Anayasanın, yasaların ve demokratik teamüllerin bana verdiği yetkileri yadsıyan bir anlayış içinde bir sorgulama başlatılacaksa, demokratik anlayışımın ve demokratik hoşgörümün bir karşılığı olarak da diyorum ki, bunu yapmadan önce, Parti Grubunuz, aranızda bir komisyon teşkil ederek, Bakanlığımızda bir inceleme de yapabilir; buna da açığız. Buna da açığız, bütün belgelerimizi açmaya hazırız; ancak, böyle bir komisyonun yaptığı incelemelerde vardığı sonuçların gereğini yapma sorumluluğunu üstüne almak zorunluluğunun bir ahlakî zorunluluk olduğunun da altını çizelim. Eğer, bu arzu ediliyorsa, biz, buna açığız.
Benim şu anda Bakanlığımda yaptığım atamaların sayısı, bir elin parmaklarını geçmez, bilemediniz, iki elin parmaklarını geçmez; bunların da çoğu Özel Kalemde görevlendirmelerdir, bir tanesi Personel Genel Müdürlüğündedir. Her şey, yasa, Anayasa çerçevesinde oluyor. Yapılan binlerce atamanın, nasıl usulsüz, nasıl hukuksuz, nasıl insafsız ve izansızca yapılmış olduğunu görmek istiyorsanız, Millî Eğitim Bakanlığının kapısı açık. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bütün dosyaları, bütün evrakları açık. Dolayısıyla, gelin bir diyalog kuralım; gelin, sağduyulu, pozitif, yapıcı bir diyalog kuralım. Bu diyalogla her şeyin doğrusunu yapmaya gidelim; yükseköğretimde de ortaöğretimde de ilköğretimde de...
Bizim, sekiz yıllık eğitimle ilgili filan hiçbir kaygımız yok; tek kaygımız, verimliliğini artırmaya ilişkindir. Bizim, ortaöğretimle ilgili çok ciddî kaygılarımız var. Dünya dengesine hiç uymayacak şekilde, yüzde 75'e varan oranda genel lise, yüzde 25'lere kadar inen oranda meslekî, teknik eğitim dengesine sıkışmış kalmış ve üniversite önünde biriken -kapasitenin her geçen gün, sekiz yıllık eğitim dolayısıyla, çağ nüfusunun okullaşma oranı arttığı için- artan oranın, üniversite kapısının dışında bırakıldığı; işsiz, mesleksiz, özgüvenini yitirmiş; devletin kurumlarına ve geleceğine olan umudunu, güvenini yitirmiş insanlar için çözüm bulmakta, biz, işbirliği arıyoruz. Her türlü akılcı işbirliğine de açığız; ama, işbirliği, tabiî ki, herkesin kendi iradesine bağlı bir şey. İradesiyle katılmak isteyen herkesin, sivil toplum örgütlerinin, siyasî partilerin başımızın üstünde yeri var. Katılmak istemeyenleri zorla katamayız; ama, hem bu sürece katılmayıp hem de, eğer, bizim bu işi yapıp yapamayacağımızı sorgulamaya çalışırsanız, işte, orada yanılırsınız. O kararı, millet, seçimlerde verdi ve "hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir."
Hepinize saygı, sevgi sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Mumcu,
Buyurun Sayın Koç.
A. HALUK KOÇ (Samsun)- Sayın Başkanım, 63 üncü maddeye göre söz hakkı istiyorum, usule göre...
BAŞKAN - Gerekçeniz?..
A. HALUK KOÇ (Samsun) - Gündemdışı konuşmaya Sayın Bakanımız yanıt verdiler; fakat, gündemdışı konuşmanın içeriğinin dışında birtakım yanıtlar içeriyor. Eğer, Sayın Bakan... (AK Parti sıralarından gürültüler) Müsaade edin efendim...
BAŞKAN - Bir saniye efendim...
A. HALUK KOÇ (Samsun) - Eğer, Sayın Bakan, gündemdışı bir konuşma yapmak isterse, bu konuda fikirlerini açıklamak isterse, bunu yapabilir; gruplara da söz hakkı düşer ve geniş bir tartışma olur.
Kaldı ki, Cumhuriyet Halk Partisinin eğitim programı hakkında fikir yürütmek Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşer. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koç.
Böylece, açıklamanızı da yapmış oldunuz sanırım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
A. HALUK KOÇ (Samsun) - Hayır... İçtüzüğün 63 üncü maddesine göre, usul hakkında söz istiyorum.
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa)- Sayın Başkan, Sayın Bakan, son iki yılda da hükümetin ortağıydı... Bunu anlayamadık; bunu açıklasa iyi olacak. Partinizi değiştirdiniz diye sorumluluktan kaçamazsınız Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ERKAN MUMCU (Isparta)- Sorumluluğumun hesabını vermeye hazırım.
BAŞKAN- Sayın Koç, Sayın Bakanın konuşmasını da dikkatle izledim; Sayın Bilgehan görüşünü açıkladı, Sayın Bakan da kendi görüşünü açıkladı.
A. HALUK KOÇ (Samsun)- Bu konunun dışında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun ya da Cumhuriyet Halk Partisinin programını ilgilendiren beyanlarda bulundu Sayın Bakan. Müsaade ederseniz, o konularda, Cumhuriyet Halk Partisinin Grup Başkanvekili olarak ben açıklama yapayım. Daha doğru bir ağızdan daha doğru bir şekilde dile getirme fırsatı olur.
BAŞKAN- Sayın Koç, gerek 63 üncü madde gerekse 69 uncu madde, Sayın Bakanın sözlerinden ötürü size bir açıklama yapma durumunu göstermiyor bana. Ancak, yerinizden de zaten gerekli açıklamayı yaptınız.
Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, gündemdışı ikinci söz, Türkiye maden varlığı ve Gümüşhane altın madenlerinin işletilmesiyle ilgili söz isteyen Gümüşhane Milletvekili Sayın Sabri Varan'a aittir.
Buyurun Sayın Varan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
2. - Gümüşhane Milletvekili Sabri Varan’ın, Türkiye’nin maden varlığı ve Gümüşhane altın madenlerinin işletilmesine ilişkin gündemdışı konuşması
SABRİ VARAN (Gümüşhane)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de maden varlığımız ve Gümüşhane altın madenleri üzerine, şahsım adına gündemdışı söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, uzun yıllardır ağır ekonomik sorunlar altında ezilmektedir. Bunda temel etkenlerden birisi de kaynak yetersizliğidir. Ekonominin içerisinde bulunduğu olumsuz şartlar, ekonominin normal dinamikleri ve mutat işleyişi içerisinde bu kaynakları yaratmasının mümkün bulunmadığının açık işaretlerini vermektedir. Dolayısıyla, bu kötü durumdan çıkış için, ekonomik hayatın normal icaplarının dışında çözüm yolları aramak, artık, bir zorunluluk haline gelmiştir.
Türkiye, yer altında yatan servetine bakıldığında, varlık içerisinde yokluk yaşamaktadır. Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının verilerine göre, Türkiye'de potansiyel maden ve enerji hammaddelerinin değeri 2 trilyon 180 milyar dolardır. Bu rakam, iç ve dış borcumuz olan yaklaşık 225 milyar doların yaklaşık olarak 10 katıdır. Bu kaynakların içerisinde altın rezervimiz, yarattığı katmadeğeriyle 70 milyar doları bulmaktadır. Türkiye'nin altın rezervinin 4 000 ilâ 6 000 ton civarında olduğu tahmin edilmektedir.
Değerli milletvekilleri, Anadoluda tarihi 5 000 yıl öncelerine dayanan altın ve takı kültürü, günümüz Türkiyesinde hâlâ geleneksel yapısını korumaktadır. Düğünde, nişanda, sünnette ve diğer törenlerde takı olarak birinci sırayı altın almaktadır. Türkiye, dünyada altın tüketiminde ilk 5 inci ve 6 ncı sıralardadır; bu tüketim nedeniyle de, geçen yıl 205 ton altın ithal etmiştir.
Uygar dünya içerisinde ayrıcalıklı yer edinme çabasındaki ülkemizin, hedefe ulaşabilmesi için, madencilik sektörünü gözardı etmemesi gerekir. Artık, dünyanın en geri kalmış ülkelerinde bile görülmeyen çağdışı uygulamalarla yerli ve yabancı yatırımcıyı sektörden soğutmak, anlaşılmaz bir yasalar ve yasaklar ülkesi olmak, Türkiyemize yakışmamaktadır. 3 milyar dolarlık kredi için IMF kapılarında beklerken 3 trilyon dolarlık bir serveti toprağın altında tutmak anlaşılmaz bir tutum olmuştur. 20 yılda 200 milyar dolar faiz ödeyen Türkiye, bu parayı birkaç yıl içinde toprağın altındaki madenlerimizle çekip çıkarabilir.
16 ncı Yüzyılın sonları ve 17 nci Yüzyılın başlarında, Gümüşhanemiz, tarihte hak ettiği yeri almış ve 17 nci Yüzyılda madenî para basım merkezi haline gelmiştir. Fakat, son yüzyılımızda Gümüşhane kaderiyle baş başa bırakılmıştır. 2000 yılının eylül ayında Gümüşhane'deki bir sempozyumda yapılan konuşmada, İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Cevher Araştırma Bölümü Başkanı Prof. Güven Ünal, Gümüşhane'nin bilinen maden varlığının 50 milyar dolar civarında olduğunu belirtmiştir; bilinmeyenin ise mevcudun 3 katı olduğu tahmin edilmektedir. Gümüşhane Mastıra sahasında 14 ton altın 8 ton gümüş rezervi bulunmaktadır.
Türkiye açısından ilimiz önemli bir altın yatağıdır. Tarihî İpek Yolu üzerinde bulunan ve Osmanlı İmparatorluğu döneminde altın ve gümüş madenlerinin zenginliği sebebiyle, ilimiz, Gümüşhane ismini almıştır. Türkiyemizin ekonomik olarak sıçramasında Gümüşhanemizin lokomotif bir görev yapacağını belirtmek isterim.
Yine, ilimizde Yağlıdere ve Olucak altın bölgesinin çok yüksek potansiyeli mevcuttur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlamanız için size süre veriyorum; buyurun.
SABRİ VARAN (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Gümüşhanemizde, sadece altın ve gümüş madenleri değil, yine, zengin mermer yatakları, bakır, kurşun, çinko, cıva, demir, kaolen, kil, manganez ve linyit de mevcuttur.
Değerli arkadaşlar, Atatürk, madenlerle ilgili şöyle diyor: "Memleketimizin ekonomik kaynakları bütün dünyanın hırslarını çekecek verim ve servete maliktir. Milletler, işgal ettikleri arazinin gerçek sahibi olmakla beraber, insanlığın vekilleri olarak da o arazilerde bulunurlar. O arazinin servet kaynaklarından kendileri istifade ederler ve dolayısıyla bütün insanlığı da yararlandırmakla yükümlüdürler. Bundan aciz milletler, bağımsız olarak yaşamak hakkına layık değildir." Bu sözden de anlaşılacağı üzere, maden varlığımız, ülkelerin bağımsızlığıyla da direktman alakalıdır.
İnsan ve para arasında şöyle bir söz söylenir değerli arkadaşlar, derler ki: "İnsan, paranın sahtesini yapar; para da, insanın sahtesini..."
Altın üretimi, muhakkak ki, çok paraya tekabül eden bir çalışmayı gerektiriyor; ama, biz, ilke olarak burada ahlak ve üretimi esas almak istiyoruz. Bu maden üreticilerimizden ahlak ve üretim bekliyoruz. Neden madencilik sektörü diyoruz; buna gerekçe olarak da, madencilik sektörünün diğer sektörlerden farkları olduğunu biliyoruz. Her şeyden önce, diğer bütün sektörlerin temel hammaddelerini sağlar madencilik; ekonomik kalkınmayı başlatan öncü bir sektördür ve istihdam ağırlıklıdır.
Yine, maden, tamamen kırsalda bulunduğu için, kırsalda yeni iş alanları, istihdam imkânları yaratacaktır. Bu da, köyden kente göç için bir tedbir olacaktır. Bunun için, madencilik sektörünün önünü açmak için, Maden Kanununu ve madenciliği olumsuz yönde etkileyen yasalarla ilgili yeni düzenlemeleri 58 inci hükümetimiz muhakkak yapmalıdır, yapacaktır.
Maden Tetkik ve Arama yeniden yapılandırılmalı, araştırma enstitüsü şeklinde çalıştırılmalıdır.
Maden bakanlığının kurulmasını öneriyoruz arkadaşlar. Enerji ve tabiî kaynakların ayrı ayrı teşkilatlanmasını öneriyoruz. 3213 sayılı Maden Yasası acilen değiştirilmelidir.
Hedef olarak, gayri sâfi millî hâsılada, gelişmiş ülkelerin seviyesi olan yüzde 4'e ulaşmayı esas almalıyız.
BAŞKAN - Sayın Varan, toparlıyorsunuz sanırım?!..
SABRİ VARAN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Bu duygu ve düşüncelerimizle hepinizi, beni sabırla dinlediğiniz için, saygı ve muhabbetle selamlıyorum.
Madenlerimizin işletildiği daha mutlu günlerde beraber olmak dilekleriyle saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Varan.
Gündemdışı üçüncü söz, olası Amerika Birleşik Devletleri-Irak savaşına ilişkin, Türkiye Büyük Millet Meclisinde reddedilen hükümet tezkeresiyle ilgili olarak söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Ahmet Sırrı Özbek'e aittir.
Buyurun Sayın Özbek. (CHP sıralarından alkışlar)
3. - İstanbul Milletvekili Ahmet Sırrı Özbek’in, olası ABD-Irak savaşına ilişkin gündemdışı konuşması ve Kültür Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bayram tatili süresince olsun, geçtiğimiz günler sürecinde olsun, vatandaşlarımızın büyük önem ve öncelik verdikleri, geleceklerine ilişkin endişelerini ve korkularını paylaştıkları tek konu savaştı; sordukları soru ise özetle şöyle: "Bizim bu savaşta ne işimiz var?" Ben de soruyorum; bu savaştan bize ne? Doğrudur, Saddam, çağımızın en büyük soykırımcısıdır, saldırganıdır, diktatörüdür, kötü adamıdır; ama, bunların hiçbirisi savaş nedeni değildir.
Dünyanın dört bir yanında, Uzakdoğu'da, Ortadoğu'da, Afrika ve Güney Amerika'da demokratik rejimleri yıkıp diktatörlükler kuran Amerika Birleşik Devletleri değil midir! O halde, tersi yöntemleri de gayet iyi bilir, bunları yaparken de kimseye ihtiyacı yoktur. Saddam'ı devirmek, Amerikan entrikaları içerisinde küçük bir ayrıntı bile değildir. Demek ki, Amerika Birleşik Devletlerinin derdi Saddam değil. Bunu çok iyi tespit etmek lazım. Zaten, dünya milletleri de bunu çok iyi tespit etmiş olmalı ki, bu kirli savaşın yanında yer almıyorlar. Milyonlarca insan, sokaklarda savaş karşıtı eylemler yapıyor, yöneticileri de "savaşa hayır" söylemini dikkate alarak, Amerika Birleşik Devletlerine destek vermeyeceklerini açıklıyorlar.
Filozof Eflatun "savaşın sonucunu sadece ölüler gördü" derken, kendinden sonra gelen kuşaklara çok önemli uyarılarda bulunuyordu. Bizler de, hiçbir çıkarımız olmayan bu savaşta kimse ölmesin diyoruz, analar gözyaşı dökmesin diyoruz; bilinmelidir ki, gözyaşının rengi, dili, dini, milleti, ırkı yoktur.
Değerli milletvekilleri, hükümet ve iktidar partisinin Sayın Genel Başkanı, kapalı kapılar ardında, Amerika Birleşik Devletlerine neler, ne taahhütlerde bulundular bilemiyoruz. Halbuki, dışpolitikanın gizlerle dolu, esrarlı alanlar sayıldığı, dışpolitikanın erbabı tarafından oynanan oyunlar sayıldığı dönemler, tarihin bir hayli gerisinde kalmıştır. Çağdaş dışpolitika anlayışı, açık, katılımcı, demokratik süreçler içerisinde oluşan, güçlenen, ulusun ve meclisin omuzları üzerinde yücelen dışpolitikadır. Dış ve iç politikalar bir bütündür. Özellikle, bizim geleneğimiz, parlamentolarımızın dışpolitika meselelerine sahip çıkma geleneğidir.
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin arkasında, dışpolitika konularına gerçekten sahip çıkma ve dışpolitikalarda gerçek ve birincil amil olma geleneği vardır ve bunun, yüzyirmialtı yıllık bir tarihi vardır. Dışişleri bakanları karşısında, okyanuslar gibi kabaran meclisler vardır ve o meclisler karşısında "yapmayın, etmeyin; üç günden beri buradayım ve ayaktayım, suallerinize cevap veriyorum; bitap düştüm" diyen hariciye vekilleri vardır. O geleneğin içerisinde "bizi dinleyici durumuna indiremezsiniz" diyen meclisler vardır. O geleneğin içerisinde, o günkü hukuka rağmen "fiilen dışpolitika konuları da millet meseleleridir; biz de milletin temsilcileriyiz, fiilen el koyuyoruz" diyen meclisler vardır; fiilen el koymuşlardır.
1877 yılında, Heyeti Mebusanda, dış meselelerin konuşulması bir gemi olayıyla başlamıştır. Ünlü 93 Harbinde, Karadeniz'de Mersin Vapurumuz batırılmış. Aydın Mebusu Yenişehirlizade Ahmet Efendi soru sormuş, Bahriye Nazırı cevap veriyor; "esasen o tekne biraz köhne idi"diyor; Aydın Mebusu Ahmet Efendinin cevabı tok, vakur ve aynen şöyle:" Ben, tekneyi değil, bayrağımızı sormuştum." (CHP sıralarından alkışlar)
Ahmet Efendiyi minnetle, şükranla ve rahmetle anıyorum. Bu geleneği devam ettiren, cumartesi günü aldığı kararla ortaya koyan, içerisinde bulunmaktan büyük onur duyduğum, 22 nci Dönem Meclisini oluşturan siz değerli milletvekillerini yürekten kutluyorum.
Sayın milletvekilleri, bizler, Atatürk'ün bize bıraktığı barışçı çizgiden vazgeçemeyiz. Elbette ki, Atatürk için barış, soyut ve anlamsız bir kavram değildir; Atatürk için barış, büyük ve gerçek bir insanlık ülküsüdür ve Atatürk için barış, karşılıklı saygıya, karşılıklı dikkate, karşılıklı adalete, karşılıklı hak eşitliğine, karşılıklı egemenlik haklarına saygıya ve bu haklara riayete dayalı bir barıştır; bunlar ihlâl edilmediği sürece barış devam etmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özbek, konuşmanızı tamamlamanız için süre veriyorum; buyurun.
AHMET SIRRI ÖZBEK (Devamla)- Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Bugün ülkemiz için barışı biz korumalıyız ve istemeliyiz; aksi takdirde, kaçınılmaz acı sonları hep birlikte görme tehlikesi her an vardır. Mantıklı ve onurlu bir barışı reddetmek, her zaman ağır sonuçlar doğurmuştur. Tarihin derin sayfalarına baktığımızda, birçok acı örneğini görmek mümkündür.
Sultan III. Mustafa öldükten sonra tahta I.Abdülhamit geçmiştir; cephede ise, Sadrazam Serdar Ekrem Muhsinzade Mehmet Paşa Ruslarla savaşmaktadır. Şumnu Kalesinde bulunan Muhsinzade, Rusya'nın Kerç ve Yenikale gibi bazı kalelerinin kalması koşuluyla önerdiği barışı kabul etmenin çok uygun olacağını yeni padişaha bildirmiş; yeni padişah, ulemayı toplamış, ulema efendiler, gayretullah ve üç koldan hücum kararı aldı, ferman Muhsinzadeye aynen bildirildi.
Gayretullah ve üç koldan hücum zorlaması, üç koldan bozgunla sonuçlandı. Sonuçta, hepimizin bildiği Küçük Kaynarca Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma için Avusturya Büyükelçisi şöyle diyordu: "Bu antlaşma, Rusya'nın, İmparatorluğun her köşesini her an ele geçirebileceğinin belgesidir."
Enver Paşa, hükümet ve Meclisi Mebusan kararı olmadan Odessa ve Sivastopol Limanlarını bombalatmış; sonuçta, Sevr Antlaşmasını imzalamak zorunda kalmışız.
Sayın milletvekilleri, tarih, tekerrür etsin diye yazılmaz, ders alınsın diye yazılır ve okunur. Bizler de ders almak durumundayız. Tarihimiz, ders alınacak belgelerle doludur. 100 000 000'dan fazla sivilin öldüğü İkinci Dünya Savaşında, bütün çevremiz kan gölüne dönmüşken, bir tek vatandaşımızın burnu kanamamış, analarımızın gözpınarlarından bir tek damla yaş akmamıştır. Halkımıza o acıları yaşatmamış olan devlet adamlarımızı saygıyla ve rahmetle anıyorum.
Sözlerimi, Rotterdamlı Erasmus'un "savaş, yalnızca, onun deneyimini yaşamamış olanlar için güzeldir" cümlesiyle bitiriyorum.
Bu kirli, bu ayıplı ve bu sonu karanlık savaşa karşı Türkiye Büyük Millet Meclisinin kararlı tutumunun devam edeceğini umuyor, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özbek.
Sayın Özbek'in gündemdışı konuşmasına, hükümet adına, Kültür Bakanı Sayın Hüseyin Çelik cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın Çelik. (AK Parti sıralarından alkışlar)
KÜLTÜR BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul Milletvekilimiz Sayın Ahmet Sırrı Özbek'in, olası ABD-Irak savaşı üzerine yapmış olduğu gündemdışı konuşmaya hükümet adına cevap vermek üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 58 inci cumhuriyet hükümeti, bu, sözü edilen muhtemel savaşa bir hazırlık olmak üzere, askerlerimizin sınırötesi harekât yapması, yurtdışına gönderilmesi ve birkısım Amerikan askerlerinin Türkiye'de konuşlandırılmasıyla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisine bir tezkere getirdi. Cumartesi günü bu tezkereyle ilgili bir oylama yapıldı; bu oylama, büyük bir olgunluk içerisinde yapıldı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi, iradesini ortaya koydu. Eminim ki, çıkan sonuç, Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarını artırmıştır; bu sonuç, Türkiye'de demokrasinin köklenmesine hizmet etmiştir. (CHP sıralarından alkışlar) Ancak, bu oylama sonucunda, tezkereye "evet" oyu veren milletvekillerinin savaş istediğini, "hayır" oyu veren milletvekillerinin savaş istemediğini ifade etmek, böyle bir yorumda bulunmak doğru değildir, gerçekçi değildir.
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) - Böyle bir şey söylemedim ben!
KÜLTÜR BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Ben, sadece, zatıâlinizin sözleri üzerine söylemiyorum, genel olarak yapılan yorumlar bu yönde olduğu için söylüyorum.
Ben, inanıyorum ki, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı altında bulunan bütün değerli milletvekili arkadaşlarımızın istisnasız hepsi, savaşa karşıdır; kesinlikle, ne bizim yanı başımızda ne de dünyanın herhangi bir yerinde savaş olmasını istemektedirler.
Değerli milletvekilleri, elbette, savaş demek, gözyaşı demektir; savaş demek, ölüm demektir, barut kokusu demektir, kopmuş bacaklar, kollar demektir; yetim kalmış çocuklar demektir, göç demektir, sefalet demektir, fecaat demektir. Biz, hepimiz bunun şuurundayız, farkındayız ve başta Sayın Genel Başkanımız ve Sayın Başbakanımız olmak üzere, AK Parti Grubunu temsil eden bütün arkadaşlarımız, AK Parti Grubunda yer alan bütün milletvekillerimiz savaşa şiddetle karşıdır.
Biz, Amerika Birleşik Devletlerinin müttefiki konumunda olan bir ülkeyiz; yıllardan beri bu stratejik müttefikliğimiz devam ediyor; Amerika Birleşik Devletleriyle ikili sözleşmelerimiz var. Elbette, müttefikliğin gereği, müttefik olmanın sonucu, birbirimize karşı yükümlülüklerimiz var; ama, Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletin iradesine dayalı olarak karar verir. Buraya gelen hükümet tezkereleri ve diğer konular, milletvekillerimiz tarafından, milletin menfaatı, kamunun menfaatı süzgecinden geçirilir, vicdanî bir süzgeçten geçirilir ve ona göre oy kullanılır. Ben eminim ki "evet" diyen milletvekillerimiz de "hayır" diyen milletvekillerimiz de bu ülkenin birliğini, bütünlüğünü düşünmüştür, bu ülkenin selametini düşünmüştür, mutluluğunu ve refahını düşünmüştür ve ülkemizin, insanlığın zarar görmemesini düşünmüştür. "Evet" diyen arkadaşlarımız, bunun "evet" denilerek gerçekleşebileceğini düşündükleri için "evet" demişlerdir; "hayır" diyen arkadaşlarımız da, böyle bir sonucun ancak "hayır" denilerek temin edilebileceğini düşünmüştür. Dolayısıyla, Parlamentomuz büyük bir olgunlukla bu sınavdan çıkmıştır, Türkiye Büyük Millet Meclisi kendine yakışan bir sonuç almıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisine, bundan önce de, buna benzer çok tezkereler gelmiştir, farklı sonuçlar da alınabilir; ama -sonuç öyle veya böyle olabilir- biz, millete dayalı olarak kullanılan bu iradeye saygı duymalıyız; partimiz buna saygı duymaktadır, Genel Başkanımız, partimizin bütün ilgili kurulları, hükümetimiz de buna saygı duymaktadır.
Zaman zaman, bunun bir güvenoylaması olduğu şeklinde yorumlar yapılmaktadır; kesinlikle bu bir güvenoylaması değildir. Eğer, ille de bir güven oylaması olduğunu söyleyen varsa, işte, bir muhalefet partimiz var, saygın bir muhalefet partimiz var, bir gensoru önergesi getirir ve hükümete yönelik bir gensoru verir; işte, o zaman esas güvenoylaması yapılır. O zaman, ben inanıyorum ki, AK Parti Grubundan tek bir fire olmaz. (AK Parti sıralarından alkışlar) AK Parti Grubu, birlik, bütünlük içerisinde bu gensoruyu reddeder ve güvenoylaması diyordunuz, işte, buyurun size güven oylaması der. Bütün arkadaşlarımız bunun şuurundadır, bunun farkındadır.
AK Parti, bu süreçten güçlenerek çıkmıştır. AK Partinin bu süreçte bölüneceği, parçalanacağı, birbirine gireceği şeklinde yorumlar yapılmaktadır; bu, sadece birilerinin temennisidir. Bu temennide bulunanların da iştahları kursaklarında kalacaktır. Hükümetimiz, Meclis Grubumuzla ve Türkiye Büyük Millet Meclisiyle uyum içinde çalışmaktadır. Meclisimizi kutluyorum; Türkiye'deki bu olgun havayı, muhalefetin ve iktidarın ortaya koyduğu bu olgun performansı kutluyorum, hepinize saygılarımı arz ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) - Sayın Başkan, ben konuşmamın hiçbir yerinde, savaş isteyenler ve savaşa karşı olanlar diye bir ayırım yapmadım. Ben, Yüce Meclisi, Meclisin geçmiş geleneğiyle, bugün de o geleneği devam ettirmesinden dolayı tebrik ettim.
KÜLTÜR BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Ben de sizi tebrik ettim ve teyit ettim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) - Cevabınız sanki beni hiç dinlememiş gibi, başka kulağınızla dinlemiş gibi... Olur mu öyle şey?
KÜLTÜR BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Ben sizi teyit ettim.
BAŞKAN - Peki, teşekkür ederim Sayın Özbek.
Tabiî bir hakkı teslim etmek lazım, bir yanlış anlaşılmaya yol açmamak için: Cumhuriyet Halk Partisinin, kamuoyuna yansıyan, bu bir güvenoylamasıdır, hükümete güvensizliktir şeklinde bir değerlendirmesi olmadı; o hakkı da teslim etmek istiyorum, bir yanlış anlaşılmaya yol açmamak için. Teşekkür ederim.
Genel Kurulun bilgisine şunu arz etmek istiyorum: Sağlık Bakanımız Sayın Recep Akdağ, gündemimizin "Sözlü Sorular" kısmında yer alan 3, 6, 12, 13, 14, 15 ve 16 ncı sıralarında yer alan sorulara bir arada cevap vereceklerdir. Bunu Genel Kurulumuzun bilgisine arz ediyorum.
Sayın milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.
Başbakanlığın, İçtüzüğün 75 inci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutuyorum.
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. - Çalışanların Tasarruflarını Teşvik Hesabının Tasfiyesi ve Bu Hesaptan Yapılacak Ödemelere Dair Kanun Tasarısının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/194)
4.3.2003
İlgi: 3.1.2003 tarihli ve B.02.O.KKG.O.10/101-577/51 sayılı yazımız.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgide kayıtlı yazımız ekinde Başkanlığınıza sunulan Çalışanların Tasarruflarını Teşvik Hesabının Tasfiyesi ve Bu Hesaptan Yapılacak Ödemelere Dair Kanun Tasarısının, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 75 inci maddesine göre geri gönderilmesini arz ederim.
Abdullah Gül
Başbakan
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonlarında bulunan tasarı hükümete geri verilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutuyorum:
2. - Avrupa Parlamentosu Başkanı ve İtalya Meclis Başkanının, beraberlerindeki parlamento heyetleriyle ülkemize davetlerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/195)
4.3.2003
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 21 Şubat 2003 tarih ve 8 sayılı Kararı ile, Avrupa Parlamentosu Başkanı ve İtalya Meclis Başkanının, beraberlerindeki parlamento heyetleriyle, ülkemizi ziyaret etmeleri kararlaştırılmıştır.
Söz konusu heyetlerin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 7 nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgisine sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Bilgilerinize sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir tezkeresi daha vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:
3. - CDU Alman-Türk Forumu ve Almanya Federal Meclisi CDU/CSU Parti Grubunun, ortak düzenleyecekleri “AB Genişlemesi : Türkiye’nin Adaylığının Sağlayacağı Riskler ve Şanslar” konulu açık oturuma TBMM’den bir milletvekilini davetlerine icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/196)
4.3.2003
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
CDU Alman-Türk Forumu ve Almanya Federal Meclisi CDU/CSU Parti Grubu tarafından 11 Mart 2003 tarihinde ortak düzenlenecek "AB Genişlemesi: Türkiye'nin Adaylığının Sağlayacağı Riskler ve Şanslar" konulu açıkoturuma katılmak üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir milletvekili davet edilmektedir.
Söz konusu davete icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ali Coşkun da, Başkanlığımıza başvurarak, gündemimizin "Sözlü Sorular" kısmının 18, 19, 20, 35 ve 88 inci sıralarında yer alan sözlü sorulara bir arada cevap vereceklerini bildirmişlerdir. Genel Kurulumuzun bilgisine arz ediyorum.
Gündemimizin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.
IV.- SORULAR VE CEVAPLAR
A) Sözlü Sorular ve Cevaplari
1.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, vergi affından sonra, vergisini ödemiş mükelleflere yönelik bir düzenleme yapılıp yapılmayacağına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/85) ve Kültür Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı
2.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, milli kültür stratejisine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/86) ve Kültür Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı
BAŞKAN - Bu kısmın 1 inci ve 2 nci sıralarında yer alan, Adana Milletvekili Sayın Atilla Başoğlu'nun sorularını, Sayın Kültür Bakanı cevaplandıracaktır.
Soruları okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki soruların, Sayın Maliye Bakanı Kemal Unakıtan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunu saygılarımla arz ederim.
Atilla Başoğlu
Adana
Soru:
Vergilendirilmiş olan kazancı makbul görerek ödemelerini zamanında yapan vatandaşlarımızın, söz konusu af sonrasında kendisini daha iyi hissetmesini sağlayacak bir önlem, bir taltif mekanizması düşünüyor musunuz?
Bugüne kadar, her hükümet zamanında çıkarılan aflar tarafından cesaretlenerek, pusuda yeni bir affı beklemeyi tercih edenlere rağmen, vatandaş olmanın sorumluluğunu yerine getirenleri, gelecekte yükümlülüklerini sağlıklı olarak yerine getirmeye nasıl teşvik edeceksiniz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki soruların, Sayın Kültür Bakanı Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunu saygılarımla arz ederim.
Atilla Başoğlu
Adana
1-"Millî kültür" kavramından ne anlıyorsunuz?
2-Millî kültür stratejiniz nedir?
3-Millî kültürün inşasında yakın çalışmanız gereken Millî Eğitim Bakanlığıyla nasıl bir çalışma programı uygulayacaksınız?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Bakan.
KÜLTÜR BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında, 1 inci soru Sayın Maliye Bakanımıza sorulmuş bir sorudur; ben, Sayın Maliye Bakanımız adına bu soruya cevap vereceğim.
Adana Milletvekili Sayın Atilla Başoğlu'nun sorusu şöyle: "Vergilendirilmiş olan kazancı makbul görerek ödemelerini zamanında yapan vatandaşımızın, söz konusu af sonrasında kendisini daha iyi hissetmesini sağlayacak bir önlem, bir taltif mekanizması düşünüyor musunuz? Bugüne kadar, her hükümet zamanında çıkarılan aflar tarafından cesaretlenerek pusuda yeni bir affı beklemeyi tercih edenlere rağmen, vatandaş olmanın sorumluluğunu yerine getirenleri, gelecekte yükümlülüklerini sağlıklı olarak yerine getirmeye nasıl teşvik edeceksiniz?"
Söz konusu önergeye ilişkin cevaplar şöyledir:
Ülkemizde 2000 ve 2001 yıllarında yaşanan krizler, ekonomik ve sosyal hayatı derinden etkilemiştir. Bu krizlerin ekonomiye doğrudan yansımaları, üretimin daralması, işletmelerin kapanması veya malî bünyelerinin zayıflaması ve işsizliğin artması şeklinde olmuştur. Yaşanan bu olumsuz gelişmelerin en önemli sonuçlarından birisi de, yükümlülerin, vergiler başta olmak üzere, borçlarını ödeyememeleri veya ödemede zorluk içerisine girmeleridir. Bu durum, yaşanan olumsuz ekonomik gelişmelerin işletmeler üzerinde yarattığı tahribatın giderilmesini, işsizliğin azaltılmasını ve kalıcı bir büyüme için gerekli önlemlerin alınmasını zorunlu kılmaktadır.
Bu çerçevede, öncelikle yapılması gereken, geçmişin olumsuz sonuçlarının silinmesi ve tahribatın onarılması için gereken önlemlerin alınmasıdır. Bu ihtiyacı gidermek ve sağlıklı bir başlangıç için Vergi Barışı Kanunu Tasarısı gündeme getirilmiş ve tasarı kanunlaşmıştır.
Bunun yanı sıra, vergi idaresinin yeniden yapılanmasıyla, sürekli denetim ve mükelleflerin faaliyetlerinin izlenmesi, takip işlemlerinin hızlandırılması suretiyle mükelleflerin vergi ödeme yükümlülüklerini zamanında yerine getirmeleri sağlanacaktır. Ayrıca, vergilendirmeyle ilgili tüm ödevlerini zamanında ve doğru olarak yerine getiren mükelleflere yönelik vergi oranlarını azaltan bir proje çalışması da Maliye Bakanlığımız tarafından sürdürülmektedir.
Arz ederim.
Bakanlığımı ilgilendiren ve Adana Milletvekili Sayın Atilla Başoğlu tarafından verilen, millî kültür stratejisine ilişkin sözlü soru önergesini cevaplandırıyorum ve bu sorunun cevabını, yazılı olarak da Sayın Başoğlu'na gönderdiğimizi ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, asırlar boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapan, içerisinde yaşadığımız coğrafyada, geçmiş uygarlıklardan günümüze taşınan özellikler, konuştuğumuz dil, mensubu olduğumuz medeniyete ruh veren değerler bütününe millî kültür diyoruz. Bunun içerisinde mimarimiz, musikimiz, plastik sanatlarımız, inançlarımız, folklorumuz, etnografyamız ve özetle, bizi biz yapan bütün kültürel unsurlar yer almaktadır.
Yeryüzünde saf, katışıksız bir kültür yoktur. Mimariden musikiye, dilden folklora kadar, bizim kültürümüz için de bu kural geçerlidir. Kültürler aslî karakterlerini koruyarak, birbirlerinden beslenirler ve beslenmelidirler.
Medeniyetler beşiği Anadolu'da, miras olarak devraldığımız birçok kültürden izler, Akdeniz havzasından devşirdiğimiz birçok kültürel motif, yakın temas içerisinde olduğumuz İslam kültürü ve nihayet, Rönesans sonrası Avrupa kültürünün, 18 inci Yüzyıldan itibaren bizim kültürümüze katkıları, Türk kültürünü besleyen unsurlar olmuştur.
Kültür kavramı, aidiyetten çok, kararlılıkla sahip çıkılan ve yaşatılan değerlerin bir bütünüdür. Bu sebeple, millî kültür kavramından çıkardığımız sonuç, toplumun sahip çıkarak, yaşatıp, gelecek nesillere aktarmayı benimsediği, toplumumuzu diğerlerinden farklı kılan maddî ve manevî değerler bütünüdür.
Millî kültür stratejimiz, kültürel değerleri yaşatmak, geliştirmek, yaymak, tanıtmak, değerlendirmek ve benimsetmek, kültür konularıyla ilgili bütün kurum ve kuruluşlarla işbirliğinde bulunmak, tarihî ve kültürel varlıkların tahribini ve yok edilmesini önlemektir. Bakanlığım, bu konularda gerekli çalışmaları yapmaktadır ve yapacaktır.
Millî Eğitim Bakanlığı da, millî kültürün nesillere aktarımında önemli rol üstlenmiş bir kurumdur. Kültürel çalışmalarla ilgili her kurum gibi; ama, tabiî ki, öncelikli olarak, pek çok konuda Millî Eğitim Bakanlığıyla da, tabiî olarak, işbirliği içerisinde olacağız.
Arz ediyor, Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Başoğlu, açıklama yapmak istiyor musunuz?
ATİLLA BAŞOĞLU (Adana) - Evet, Sayın Başkan.
BAŞKAN - Mikrofonunuzu açıyorum; buyurun Sayın Başoğlu.
ATİLLA BAŞOĞLU (Adana) - Sayın Bakanıma, vermiş olduğu cevaplar için çok teşekkür ederim.
Bayram sürecinde, Sayın Maliye Bakanımızın, basından takip etmiş olduğumuz bir yeşil pasaport meselesi vardı. Tahmin ediyorum ki, bu, gündemdışı kaldı; çünkü, basın, bunun aleyhinde, bir hayli enteresan tevatürlerde de bulundu.
Buna ilave olarak, acaba, Sayın Maliye Bakanımız, vergisini düzenli ve gecikmesiz ödeyen -büyük, küçük- emekçi, memur ve emeklilerimizi gözetecek elektrik fiyatı indirimini de gündeme getirebilirler mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - İkinci soruya ilişkin açıklamanız varsa, onu da alalım.
ATİLLA BAŞOĞLU (Adana) - Evet efendim, ikinci soru için de bir açıklama yapacağım.
Sayın Bakanımız, vermiş olduğu yazılı ve sözlü ifadelerde, genellikle, Türk kültürünün, Anadolu ve civarındaki diğer tüm kültürlerden beslendiğini söylerken, Türk kültürünü, hep alan; ama, veremeyen bir kültür olarak mı görmektedir? Bu görüş ve söylemlerin, Atatürk'ün kültür ve tarihle ilgili söylemleriyle çakıştığının farkında mıdırlar?
Yine "millî kültür stratejiniz nedir" soruma vermiş olduğunuz cevapta "tarihî ve kültürel varlıkların korunması" demektesiniz; ama, soru önergeme bir gün evvelki cevabınızda da "bütçe olursa korunacaktır" gibi bir ifadeniz vardır. Dünkü ifadeniz ile bugünkü ifadeleriniz birbiriyle çakışmaktadır. Hedefinizin hangisi olduğunu belirtirseniz, hem milletin hem de bizlerin sizi takibi daha kolay olacaktır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Başoğlu "çakışmakta" mıdır "çelişkili" midir?
ATİLLA BAŞOĞLU (Adana) - Çelişkilidir efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, buyurun.
KÜLTÜR BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Efendim, ben "yeryüzünde, saf, hiçbir dil, hiçbir musikî, hiçbir mimarî yoktur" derken, kültürlerin karşılıklı bir etkileşim içerisinde bulunduğundan söz ediyorum. Etkileşim kelimesi, gramere göre işteş bir ifadedir, yani, karşılıklı olarak birbirlerini etkilemelerinden söz ediyorum. İşteşlik kavramı, mutlaka birden fazla taraf gerektirir.
Türk kültürü, elbette, sadece diğer kültürlerden etkilenmemiş, diğer kültürleri de fazlasıyla etkilemiştir. Bizim etrafımızdaki bütün kültürlere baktığımız zaman, onların dilini incelediğimiz zaman, onların etnografyasını, folklorunu incelediğimiz zaman, bütün bu unsurları görmemiz mümkündür. Dolayısıyla, ben, etkileşimden söz ediyorum. Etkileşim dediğiniz zaman, tek taraflı, pasif bir alma konumu söz konusu değildir; karşılıklı olarak birbirlerini etkilemelerinden söz ediyorum.
Kültürel mirasımızı koruma, sahip olduğumuz kültürel değerleri yaşatma konusunda, Bakan olarak göreve başladığım ilk günden beri söylediklerimin hepsi birbirini teyit etmektedir. Eğer Sayın Başoğlu'nun çelişki olarak söylediği ve tespit ettiği bir cümlem varsa, onu karşılıklı olarak getirip gösterirse, bundan da memnuniyet duyacağım.
Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sorular cevaplandırılmıştır.
3.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin,Yalova Termal Kaplıca Tesislerinin yönetimindeki belirsizliklere ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/89) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
4.- Ankara Milletvekili Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu'nun, aşı üretimine ve ithaline ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/95) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
5.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman'ın aile planlamasıyla ilgili açıklamalara ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/103) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
6.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman'ın hükümetin aile planlaması politikasına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/104) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
7.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, inşaat aşamasındaki Çermik Devlet Hastanesine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/106) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
8.- Denizli Milletvekili Mehmet Uğur Neşşar'ın, AKP Genel Başkanının aldığı sağlık raporuna ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/109) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
9.- Ağrı Milletvekili Naci Aslan'ın, sağlık personeli atamalarına ve Ağrı'daki hastanelerin diyaliz makinesi ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/110) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi, Sağlık Bakanımız tarafından topluca cevaplandırılacak 3, 6, 12, 13, 14, 15 ve 16 ncı sıralardaki soru önergelerini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun sözlü olarak Sayın Sağlık Bakanı tarafından yanıtlanması için, gereğini dilerim.
Muharrem İnce
Yalova
Soru: Yalova Termal Kaplıca Tesisleri Roma'dan bu yana şifa kaynağı olarak bilinmekte ve yararlanılmaktadır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından da önem verilen, onarılan, geliştirilerek toplum sağlığı hizmetine sunulan bir tesis haline getirilmiştir. Hatta cumhuriyetin ilk yıllarında Termal yazlık başkent olmuştur. Bu nedenledir ki, termal denince Mustafa Kemal Atatürk akla gelir. Yani, Termal hem şifa hem de Atatürkçüler için bir heyecan kaynağıdır.
Bu tesis, önceki dönemlerde herhangi bir kiralık alan düzeyinde işlemlerle amacı dışına taşınmak istenmiştir. Duyarlı kişi ve sivil toplum örgütleri itiraz ederek işlemlerin durdurulmasını sağlamışlardır.
Bu nedenlerle tesis yönetimi bugün belirsizlik içindedir. Yetki ve bağlılıkları tartışılmakta olup, tahsis edildiği amacı yerine getiremez durumdadır. Tesislerin anlamına ve geçmişine uygun olarak çalışır hale gelmesi için nasıl bir düzenleme yapılması düşünülmektedir?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla. 15.1.2003
Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu
Ankara
Ülkemizde cumhuriyetin ilk yılları itibariyle dünyayla eşzamanlı olarak aşı çalışmaları başlamış olup 60'lı yıllara kadar benzer tekniklerle ve ülke ihtiyacını karşılayacak düzeyde aşılar üretilmiştir. Bu dönemde difteri, boğmaca, tetanos, tifo, kolera, verem, kuduz ve çiçek aşısı gibi aşıların üretimi gerçekleştirilmiştir.
Konuyla ilgili olarak;
1- Halen ülkemizde hangi aşılar üretilmektedir? Ülkemizde daha önce üretilmekte olup da üretimi durdurulan aşılar var mıdır? Varsa bu aşıların üretilmeme nedeni nedir?
2- Hangi ülkelerden aşı ithal etmekteyiz? Bu ithalat karşılığında yurt dışına ne kadar döviz ödemekteyiz?
3- Bugün dünyada hangi ülkeler aşı üretmektedir?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
Canan Arıtman
İzmir
Sayın Sağlık Bakanının herkes istediği kadar çocuk sahibi olsun yönündeki açıklamaları ve Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın aile planlaması konusunda güven vermeyen demeçler verdiği gözönünde bulundurularak, istenmeyen gebeliklerin sonlandırılmasında bugüne kadar yapılan uygulamalardan farklı bir uygulama yapılması düşünülmekte midir?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
Canan Arıtman
İzmir
1960'lı yıllardan beri devlet politikası olarak uygulanmakta olan aile planlaması hizmetleri hakkında hükümetinizin görüşü nedir?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Muhsin Koçyiğit
Diyarbakır
Çermik Devlet Hastanesi inşaatı yaklaşık yüzde 65 düzeyinde devam ederken, müteahhit tarafından terkedilmiş bulunmaktadır. Çermik İlçemizde devlet hastanesi olmayıp, sağlık hizmetleri, sadece sağlık ocağı tarafından yerine getirilmektedir. Halk, sağlık açısından çok zor durumda kalmaktadır.
Yarım kalan devlet hastanesini tamamlayarak, Çermiklilerin hizmetine açmayı düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Recep Akdağ tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim. 20.01.2003
Mehmet Uğur Neşşar
Denizli
1- Recep Tayyip Erdoğan'a, İstanbul Haseki Hastanesi Dahiliye Şefi Yardımcısı Dr. Hikmet Feyizoğlu tarafından, 22.10.2002 tarih ve 3403 sayıyla "gastroenterit" (ishal) tanısı ile beş gün yatak istirahati raporu verilmiş midir?
2- Bu doktor hakkında İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü tarafından "usulsüzlük" suçlamasıyla soruşturma açılmış mıdır?
3- 1 Kasım 2002 tarihinde Bakanlığınız Teftiş Kuruluna "raporun usulsüz olarak resmiyete konulduğuna" dair bir yazı gönderilmiş midir?
4- Böyle bir yazı varsa, Bakanlık olarak hangi uygulamaları başlattınız?
5- Bir doktor olarak ishalli bir hastanın raporlu olduğu sürede yoğun bir seçim kampanyasını yürütmesini ve diyete uyulmayan görkemli yemek davetlerine katılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
6- Doktorun bu uygulamasını tıbbî etik açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
7- Hekimlik mesleğinin saygınlığını düşüren bu kabil uygulamalarla nasıl mücadele etmeyi düşünüyorsunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sayın Sağlık Bakanımızca sözlü olarak cevaplandırılması için gerekli işlemlerin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 21.01.2003
Naci Aslan
Ağrı
1- Sağlık meslek liselerinden mezun olan sağlık ara elemanlarını atamalarını ne zaman gerçekleştireceksiniz?
2- Ebe, hemşire ve sağlık memurlarının tayinlerinde illere göre sayı belirlediğinizi ve bunda AKP il teşkilatının, il başkanı, ilçe başkanları ve belediye başkanlarına kontenjan verildiği doğru mudur?
3- Ağrı'nın coğrafî ve yeraltı minerallerinin özelliği nedeniyle içmesuları, böbrektaşı yapmaktadır. Bu nedenle, Ağrı ve ilçelerinde çok sayıda böbrek hastası mevcuttur.
Ağrı İli ve ilçelerine birer diyaliz makinesini ve Ağrı Devlet Hastanesine 1 adet böbrektaşı makinesini göndermeyi düşünüyor musunuz?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; böyle çokça soru sorarak sağlık politikalarıyla ilgili açıklamalar yapmamıza imkân veren sayın milletvekillerimize teşekkür ediyorum.
3 üncü sıradaki soruda, Sayın Muharrem İnce tarafından, Yalova Termal Kaplıca Tesislerinin yönetiminde belirsizlikler olduğu ve tesislerin geçmişine uygun olarak çalışır hale gelmesi için nasıl bir düzenleme yapılmasının düşünüldüğü sorulmaktadır.
Sayın milletvekilleri, Yalova Termal Tesislerinin işletme hakkı, 1939 yılında düzenlenen 3653 sayılı Kanunla Sağlık Bakanlığına verilmiştir. 1979 yılına kadar Bakanlığımızca işletilen tesisler, bu tarihten itibaren TURBAN Anonim Şirketine kiralanmış; 1999 yılında, Özelleştirme Yüksek Kurulunun kararıyla, işletmeden TURBAN'ın çekilmesine karar verilmiş ve Bakanlığımız, tesisleri 2000 yılında devralarak, işletmesini bir müddet bir vakıf kanalıyla yürütmüştür.
Yalova Termal Tesisleri, geçtiğimiz hükümet döneminde, 15 Şubat 2001 tarihinde yapılan bir protokolle, bir önceki Sayın Bakanın başında olduğu bir vakfa, Türk Sağlık Eğitim Vakfına devredilmiş ve bu şekilde işletilmeye başlanmıştır. Tesisler, bu şekilde işletilirken, Bursa Barosu Başkanlığı ve diğer bazı meslek kuruluşları ile önerge sahibi sayın milletvekilinin de aralarında bulunduğu davacılar tarafından, bu protokolün iptaline ilişkin bir dava açılmıştır. Tesislerin vakıf tarafından işletilmesi hukuka uygun görülmediğinden, yürütmenin durdurulmasına karar verilmiştir. Sayın milletvekilimizin de bahsettiği gibi, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün hatıralarının bulunduğu bu güzide tesisin bir müddet belirsizlikler içerisinde yaşatılmış olması üzücüdür.
Sayın milletvekilleri, Bakanlık görevini devraldığımda, Yalova Termal Tesislerinin kiracı vakıftan devralınarak amacına uygun bir şekilde işletilmesi ve hizmet vermesi için, tarafımdan, gerekli talimat verilmiştir; ancak, Bakanlığımızın yakın zamana kadar mevcut turistik tesisi işletecek bir organizasyon veya profesyonel işgücü olmadığından, tesisin hemen devralınmasının, işletmeyle ilgili idarî, malî ve hukukî problemlere yol açacağı düşünülmüş ve bu durumun tesisin itibarını zedeleyeceği gözönüne alınarak, bir çalışma başlatılmıştır.
Bakanlığımız önhazırlık dönemini tamamlayarak, ilgili ekibimiz, 24 Şubat 2003 tarihinde; yani, geçtiğimiz ay içerisinde, tesisi devralma işlemlerine başlamış ve tesisi bugün için devralmış durumdadır. Amacımız, Yalova Termal Tesislerinin, iç ve dış sağlık turizminde diğer tesislerle rekabet edebilecek düzeyde modern bir işletmeye kavuşturulması ve bundan sonra amacına uygun bir şekilde işletilmesidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 6 ncı sıradaki sorunun cevabını geçiyorum. Sayın Muzaffer Remzi Kurtulmuşoğlu tarafından verilen önergede "halen ülkemizde hangi aşılar üretilmektedir? Daha önce üretilmekte olup da, üretimi durdurulan aşılar var mıdır? Varsa, bu aşıların üretilmeme nedeni nedir diye sorulmaktadır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde şu anda insanlara uygulanan herhangi bir aşı üretilmemektedir. Daha önce, 1931-1996 yılları arasında, eski tip kuduz, kolera, çiçek, difteri, boğmaca, tetanos, pnömokok aşısı gibi aşıların üretimi, Bakanlığımıza bağlı Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsünde yapılmıştır. Ülkemizde aşı üretildiği dönemlerde, bazı hastalıklar dünya üzerinden kalktığı için, bunlara ait aşıların üretimi durdurulmuştur; çiçek aşısı bu duruma bir örnektir. Yine, koleraya karşı aşı uygulaması önemini yitirmiş olduğundan, diğer taraftan, yeni tip kuduz aşısının yurt dışında üretilmeye başlanması ve bizim ürettiğimiz eski tip aşıya göre etkinliğinin daha iyi olması sebepleriyle bu aşıların da üretimi geçmişte durdurulmuştur. Görüldüğü gibi, bazı aşılar hastalıkları ortadan kalktığı için, bazı aşılar önemini kaybettiği için, bazıları da yeni teknolojiler gerektirdiği için üretimden kaldırılmıştır.
Sayın milletvekilleri, aşı üretimi, ileri biyoteknoloji ve ciddî altyapı gerektiren bir alandır. Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitümüz, yıllarca, ülkemizin bazı aşılar için ihtiyaçlarına üretim yoluyla karşılık vermişse de, kullanılan teknoloji, tam olarak gelişmiş ülkelerdeki ileri teknolojiyi yakalayamamış ve takip edememiştir. Bugün, dünyada aşı ve yan ürünler, modern tesislerde, uygun işletmecilik anlayışı çerçevesinde ve uluslararası kabul gören iyi üretim tekniklerine bağlı ileri biyoteknoloji yatırımlarında üretilmektedir. Mevcut haliyle Hıfzıssıhhanın, aşı üretiminde, gelişmiş ülkelerle aynı kalite ve performansı yakalaması, bugün için, cidden zor görünmektedir.
Son üç yılda aşı ithal ettiğimiz ülkeler -sayın milletvekilimiz bunu da sormakta- Bulgaristan, Danimarka, Hindistan, Yugoslavya, Belçika, Fransa, Güney Kore, Almanya, İsviçre, Hırvatistan ve Mısır'dır. Yaklaşık olarak yıllık 35 000 000 doz aşı için 2003 yılında öngörülen rakam, 15 000 000 Amerikan Dolarına yakındır.
Sayın milletvekilimiz üçüncü sorusunda, dünyada hangi ülkelerin bugün aşı ürettiğini soruyor. Değişik ülkelerde çeşitli kalite standartlarına sahip çok sayıda aşı üretilmektedir. Bugün, dünyada aşı üretimi yapan kuruluşlar iki ana başlıkta ele alınmaktadır; birincisi, uluslararası çapta satış yapan büyük üreticiler ve özel sektör yatırımcıları -ki, dünyanın aşı ihtiyacı 2000'li yıllarda büyük ölçüde bu şekilde karşılanmaktadır- ikincisi, yerel, bölgesel aşı üretimi yapan -özellikle, nadir görülen aşılar için- üreticiler ve resmî kuruluşlardır.
Uluslararası çapta aşı üretimi yapan firmaların çoğu Dünya Sağlık Örgütü tarafından incelenip, onaylanmış kuruluşlardır. Dünya Sağlık Örgütünün en son Ocak 2003'te onayladığı üretici listesinde -bu soruyu da Sayın Milletvekilimiz soruyor- şu ülkeler vardır: Kanada, Fransa, Japonya, Endonezya, Brezilya, Küba, Kore, Almanya, Hindistan, İtalya, Avustralya, İngiltere, Belçika, Güney Kore, Amerika Birleşik Devletleri, Bulgaristan ve İsveç.
Sayın milletvekilleri, Bakanlığımız, aşı ve serum gibi yüksek biyoteknolojiye dayalı ürünlerin üretimiyle ilgili olarak planlama, düzenleme ve denetleme çerçevesinde, özel sektörü, özellikle bu alanda yatırıma teşvik eden ve uluslararası alanda rekabet unsurlarını geliştiren bir politika izleyecektir.
12 nci sıradaki soruya geçiyorum: İzmir Milletvekilimiz Sayın Canan Arıtman tarafından verilen sözlü soru önergesinde "Sayın Sağlık Bakanının herkes istediği kadar çocuk sahibi olsun yönündeki açıklamaları ve Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın aile planlaması konusunda güven vermeyen demeçleri göz önünde bulundurularak, istenmeyen gebeliklerin sonlandırılmasında bugüne kadar yapılan uygulamalardan farklı bir uygulama yapılması düşünülmekte midir" diye sorulmaktadır.
Sayın milletvekilleri, Anayasamızın "Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler" bölümünde "Aile, Türk toplumunun temelidir.
Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilâtı kurar" denilmektedir.
1983 yılında çıkarılan 2827 sayılı Nüfus Planlaması Hakkında Kanunda da şöyle söyleniyor: "Gebeliğin onuncu haftası doluncaya kadar, annenin sağlığı açısından tıbbi sakınca olmadığı takdirde, istek üzerine rahim tahliye edilir. Gebelik süresi on haftadan fazla ise, rahim ancak, gebelik, annenin hayatını tehdit ettiği veya edeceği veya doğacak çocuk ile onu takip edecek nesiller için ağır maluliyete neden olacağı hallerde, doğum ve kadın hastalıkları uzmanı ve ilgili daldan bir uzmanın objektif bulgulara dayanan gerekçeli raporlarıyla tahliye edilir." Yani, gebeliğin onuncu haftası doluncaya kadar rahim tahliyesi, bugün için, tıbbi sakınca olmadığı takdirde, istek üzerine yapılmaktadır.
Aynı kanunda, aile planlaması tarif edilmektedir. Bu tarife dikkatinizi çekerim değerli arkadaşlarım: "Aile planlaması, fertlerin istedikleri sayıda ve istedikleri zaman çocuk sahibi olmaları demektir." Sayın Sağlık Bakanı ne demiş, isterseniz sorudan bir daha okuyalım: "Herkes, istediği kadar çocuk sahibi olsun." Bu ifade, kanunun hem ruhuyla hem de metniyle tamamen uyumlu bir şekildedir ve maksadı da, kanunda ifade edilen maksadın dışında bir maksat değildir. Yine, devam ediyorum, kanunda "Devlet, aile planlamasının öğretimi ile uygulamasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır. Aile planlaması gebeliği önleyici tedbirlerle sağlanır" denilmektedir.
Sayın milletvekilleri, görüldüğü gibi, istenmeyen gebeliklerin sonlandırılmasına ilişkin uygulamalar yasal olarak güvence altına alınmıştır. Bu nedenle, Bakanlığımızın ve hükümetimizin bugün kadar yapılan uygulamalardan vazgeçmesi, tabiî ki, söz konusu değildir. Ayrıca, aile planlaması hizmetleri, Bakanlığımızda genel müdürlük düzeyinde yürütülmektedir ve Bakanlığımız, üniversiteler başta olmak üzere, çeşitli kamu kurum ve kuruluşları, ulusal ve uluslararası gönüllü kuruluşlarla birlikte, aile planlamasında, ulusal hedefleri doğrultusunda gerekli birçok programı, bugün de, başarıyla yürütmektedir.
Sayın milletvekilimizin sorusunda bahsedilen istenmeyen gebelikler, bireylerin planlamadığı bir zamanda meydana gelen, anne ve çocuk sağlığını yakından ilgilendiren, anne yaşamını riske atan gebeliklerdir diye düşünüyorum; ancak, burada -yani, biz de, bu konuda, elbette, Anayasamızın ve kanunların öngördüğü biçimde düşünüyoruz ve bu şekilde çalışmalarımız devam edecektir- şu konuya da dikkatinizi çekmek isterim: İstenmeyen gebeliklerin sonlandırılması, bir aile planlaması yöntemi olarak algılanmamalıdır. Bu kapsamda, gebelik oluşmadan önce, kadına, gerekli aile planlaması danışmanlığı yapılarak, uygun bir korunma yöntemi verilebilirse ve böylece, kaçırılmış fırsatlar yakalanmış fırsatlara dönüştürülebilirse, istenmeyen gebelikler daha doğru bir biçimde önlenmiş olur. Aile planlamasını, istenmeyen gebelikleri sonlandırarak yaygın bir biçimde yapma düşüncesi, anne yaşamını riske atan, daha ciddî durumlarla karşılaşmamıza yol açabilir.
13 üncü sırada da, aynı Milletvekilimiz Sayın Canan Arıtman'ın bu soruyla ilişkili bir diğer sorusu var; 1960'lı yıllardan beri, devlet politikası olarak uygulanmakta olan aile planlaması hizmetleri hakkında hükümetimizin görüşü sorulmaktadır.
Sayın milletvekilleri, biraz önce, konuyla ilgili anayasal ve yasal düzenlemelerden bahsettim. Bu düzenlemelerle, aile planlaması hizmetleri devlet güvencesi altına alınmıştır. 1982 yılında, Bakanlığımız bünyesinde kurulan Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğüyle, aile planlamasına yönelik hizmetler, özel önem verilen temel sağlık hizmetlerimiz kapsamında yürütülmektedir.
Bugün, tüm dünya ülkelerinde yaşanan önemli sosyodemografik değişimler nedeniyle, uygulanmakta olan aile planlaması yaklaşımı yeni bir kavram kazanmış durumdadır. Üreme sağlığı kapsamına giren sağlık sorunlarının tamamını aile planlaması kavramı karşılamadığı için, son yıllarda, dünya ülkelerinin gündemine yeni bir kavram "üreme sağlığı" kavramı girmiştir. Dünya Sağlık Örgütünün tanımına göre, üreme sağlığı, yalnızca üreme işlevleri ve süreciyle ilgili hastalık ve sakatlığın olmaması değil, üremenin fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik hali içinde olmasıdır. Bu, sağlığın tanımıyla ilişkilendirilen bir tanım olarak bugün gündemdedir. Bu çerçevede, aile planlaması ve daha kapsamlı olarak üreme sağlığı programlarıyla, ülkemizde, bireylerin ve çiftlerin çocuklarının sayısı ve aralığına özgürce ve sorumlu olarak karar vermeleri ve bunu sağlayabilmek için gerekli bilgiye sahip olabilmeleri, en yüksek üreme ve cinsel sağlık standardına ulaşabilmeleri, şiddet, baskı, ayırımcılık olmaksızın kararlarını verebilmeleri için gerekli çalışmalar özenle yürütülecektir.
Bakanlığımızın yürütmekte olduğu tüm bu çalışmalar kadın sağlığı ve üreme sağlığına ilişkin hizmet kalitesinin artırılması ve bu alandaki sağlık göstergelerimizin iyileşmesine, iyileştirilmesine yöneliktir.
Hizmet sunumunda başvuranların beklentilerini ve ihtiyaçlarını en üst düzeyde karşılayacak bir hizmet modelinin geliştirilmesi, danışmanlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması, hizmete ulaşılabilirliği engelleyen fizikî mesafelerin yanı sıra, sosyal ve psikolojik mesafelerin kaldırılması ve hizmete talebin artırılması bu yöndeki en önemli çabalarımızdandır. Bu noktada da, müsaadenizle, özellikle sosyal ve psikolojik mesafelerin kaldırılması üzerinde durmak istiyorum; çünkü, ülkemizde, geçtiğimiz yıllarda büyük çaba gösterilmesine rağmen, bu konudaki başarısızlıkların kanaatimce en önemli sebebi budur; yani, fiziksel ulaşma sağlanmış olsa bile sosyal ve psikolojik mesafeler bugüne kadar, maalesef, yeterince kaldırılamamıştır.
14 üncü sırada, Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın Muhsin Koçyiğit, inşaat aşamasında olan Diyarbakır İli Çermik Devlet Hastanesine ilişkin bir soru önergesi iletmiştir.
Sayın milletvekilleri, Bakanlığa başladığımda, sağlıkla ilgili olarak yapılan yatırımlarımızı incelediğimde şu gerçekle karşı karşıya kaldım: Birçok yatırım alanında olduğu gibi, maalesef, sağlık alanında da ülkemiz bir yatırımlar mezarlığı haline dönüştürülmüş bulunmaktadır. 1 153 yarım sağlık yatırımı, bugün, ülkede, çeşitli fizikî gerçekleştirme seviyelerinde maalesef atıl durumda beklemektedir. Bugün, hiç kimse, bir ev sahibi olmak istediğinde 8 tane, 10 tane, 28 tane kooperatife birden girmez; ancak, maalesef, ülkemizde, bugüne kadar, yatırım politikaları bu şekilde geliştirilmiştir veya yatırım politikaları bu duruma gelmiş durumdadır.
İlgili hastane konusunda da şunları söyleyebilirim: 50 yataklı Çermik Devlet Hastanesi daha önce, 1997 yılında ihalesi yapılmış, fizikî gerçekleşmesi yüzde 70 civarındayken bir müddet sonra tasfiye edilmiş ve 2002 yılı yatırım programına yeniden girmiştir. İnşaatın yapımını yürüten Bayındırlık ve İskân Bakanlığının 2002 yılında 500 milyar Türk Lirası keşif bedeli vardır. Biz, bu sene, yatırımları, daha çok, yüzde 80'in üzerinde tamamlanmış yatırımları bitirme şeklinde planladık ve bütçemiz açıklandıktan sonra, bütçe imkânları çerçevesinde, Çermik Devlet Hastanesiyle alakalı olarak bu yıl ne yapabileceğimizi o gün söyleyebilecek durumda olacağız.
15 inci sıradaki soruya geçiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 15 inci sırada, Sayın Mehmet Uğur Neşşar tarafından verilen soru önergesinde 7 tane soru var, Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın aldığı bir sağlık raporu ve bununla ilişkili bazı sorular.
Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a, uzman Doktor Hikmet Feyizoğlu tarafından 22 Ekim 2002 tarihinde 5 gün yatak istirahatı raporu verilmiştir. İlgili tarihlerde medyada, konuya ilişkin haberlerin yer alması üzerine, İstanbul İl Sağlık Müdürlüğünce, raporun düzenlendiği hastaneden açıklayıcı bilgi istendiği, aynı gün rapor hakkında bilgi verildiği ve protokol defterinin bir suretinin gönderilmiş olduğu yaptığım incelemelerden anlaşılmıştır.
Ayrıca, basında çıkan haberler doğrultusunda, İstanbul Valiliğince de inceleme başlatılmış ve İstanbul İl İdare Kurulunun 4 Kasım 2002 tarihli yazısına istinaden -bir önceki hükümet döneminde- Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından soruşturma başlatılmıştır. Soruşturma neticesinde, Doktor Hikmet Feyizoğlu'nun, Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a, 22 Ekim 2002 tarihinde akut gastroenterit tanısıyla 5 günlük istirahat raporu verdiği, ilgili hekimin uzmanlık dalı, teşhis konulan hastalığın özelliği ve kayıtlarda herhangi bir silinti, kazıntı veya sonradan ilavenin bulunmaması nedenleriyle raporun uygun olduğu, ayrıca, uygulanan teamüller doğrultusunda ilgili raporun, mevcut tıp tekniği ve bilimin gereklerine uygun olarak verildiği, raporun verilmesinde herhangi bir menfaat sağlama veya kasıt unsuruna rastlanmadığı, dolayısıyla, raporun fenne ve usule uygun olmayabileceği yolundaki ihtimal ve iddianın sübuta ermediği tespit edilmiştir.
Soruşturma raporu üzerine, Doktor Hikmet Feyizoğlu hakkında 4483 sayılı Kanun çerçevesinde soruşturma izni verilmemesine karar alınmıştır. Bu, bizim hükümetimizden önceki sayın hükümetin yaptığı soruşturma sonucunda varılan durumdur.
Sayın milletvekilleri, hekimler tarafından verilen istirahat raporları, bireylerin sağlığına ve hastalıklarının şifasına yönelik tıbbî tavsiye niteliği taşıyan belgelerdir. Sayın Neşşar'ın, 5 numaralı sorusuna cevap vermeyi, kendisinin de çok önem verdiğini bildiğim tıbbî etik açısından doğru bulmuyorum; çünkü, bir hastanın şahsî durumuyla ilgili hasta hakkında yorumlar içermektedir.
Yapılan soruşturma sonucunda, raporu düzenleyen hekimin yaptığı uygulamada, ilgili mevzuata, tıbbî deontoloji ve etik kurallara aykırı, hekimlik mesleğinin onuruyla bağdaşmayan bir tutum ve davranış belirlenememiştir. Ayrıca -tekrarlıyorum- bu tespitin, hükümetimiz işbaşına gelmeden gerçekleştiğini Yüce Heyetinizin özellikle dikkatlerine sunuyorum.
16 ncı sıradaki soruya geçiyorum; bugünkü cevaplayacağım son soru bu.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ağrı Milletvekilimiz Sayın Naci Aslan tarafından verilen soru önergesinin 1 inci sorusunda "sağlık meslek liselerinden mezun olan sağlık ara elemanlarının atamalarını ne zaman gerçekleştireceksiniz" diye sorulmaktadır.
Aslında, bu konuyla ilgili olarak, daha önce de Yüce Heyetinize bilgi verdim, basına defalarca bilgi verdik. Maalesef, yine, ciddî bir planlama hatası olarak, Türkiye'de "ara sağlık elemanı veya yardımcı sağlık elemanı" diyebileceğimiz personel noktasında büyük bir mezun kalabalığı birikmiş durumdadır. Bu sayının yaklaşık olarak 60 000 civarında olduğu düşünülmektedir ve yerleştirilebilecek 1 850 kadro için en son yapılan merkezî yerleştirme sınavlarına da, bu şekilde mezun olmuş, 40 000'in üzerinde öğrenci iştirak etmiştir. Tabiî ki, bu mezunların, Bakanlığımıza bağlı sağlık kuruluşlarında veya sağlık hizmeti veren diğer kurum ve kuruluşlarda istihdam edilmesi, hizmetlerin yeterli, dengeli ve verimli sunulması ile sağlık işgücünün değerlendirilmesi açısından son derece önemlidir.
Bakanlığım döneminde, 23 Kasım 2002 tarihinde ÖSMY'ye yaptırılan sınav ve tercih sonucuna göre, 1 850 kadroya atama yapılmıştır. 2003 yılı için, Maliye Bakanlığımızdan, 7 000 yardımcı personel talebimiz mevcuttur. Bütçe imkânları çerçevesinde, içerisinde bulunduğumuz yıl da kamuya gerekli atamalar yapılacaktır.
Sayın Milletvekilimizin ikinci sorusunda "ebe, hemşire ve sağlık memurlarının tayinlerinde illere göre sayı belirlediğiniz ve bunda AK Parti il teşkilatına -il başkanı, ilçe başkanı ve belde başkanı diye sormamış Sayın Milletvekilimiz iyi ki- ve belediye başkanlarına kontenjan verildiği doğru mudur" diye sorulmaktadır.
Sayın milletvekilleri, şüphesiz, AK Parti il ve ilçe teşkilatları ile belediyelerine herhangi bir kontenjan vermemiz söz konusu değildir. Bu atamalar, ÖSYM'ce, merkezî sınav ve yerleştirme sonucunda yapılmıştır ve yapılacaktır. Bakanlığımızca yapılan bütün personel atama ve tayinleri, atama ve nakil yönetmeliğimizde belirtilen usul ve esaslara göre yapılmakta, istihdamda sıkıntı çekilen bölgelere özellikle öncelik verilmektedir. İçinde bulunduğumuz yıllarda ve daha sonraki yıllarda da personel politikamız, istihdamın gerçekleştirilemediği bölgelerde, özellikle doğu ve güneydoğuda ağırlıklı olarak bu elemanların istihdam edilmesi şeklinde tecelli edecektir.
Sayın Milletvekilimizin üçüncü sorusu "Ağrı'nın, yeraltı minerallerinin özelliği nedeniyle içmesuları, böbrek taşı yapmaktadır. Bu nedenle, Ağrı ve ilçelerinde çok sayıda böbrek hastası mevcuttur. Ağrı il ve ilçelerine diyaliz makinesi, Ağrı Devlet Hastanesine böbrek taşı kırma makinesi göndermeyi düşünüyor musunuz" şeklindedir.
Sayın milletvekilleri, Ağrı İlinin içmesularının böbrek taşı yaptığına ilişkin bugüne kadar belirlenmiş bir bilimsel bilgi elimizde yoktur; ben, yaptığım araştırmalarda böyle bir bilgiye rastlayamadım. Ağrı Devlet Hastanesi diyaliz ünitemiz, 9 cihazla 30 civarında hastaya hizmet vermekte olup, artan hasta kapasitesi de göz önüne alınarak, ilave 5 cihaz tahsisi planlanmıştır; ancak, diyaliz hizmetleri, sadece ekipman kurulmasıyla yürütülen hizmetler de değildir. Bu konu, özel eğitim almış hekim, hemşire ve teknisyen işgücüne ihtiyaç duyulan bir alandır. Dolayısıyla, adı geçen hastanenin eğitimli personel ihtiyacıyla birlikte 2003 yılı ve sonraki yıllar içerisinde ilave cihaz ve hizmet tesisi sağlanacaktır. İlgili devlet hastanemize, çektiğimiz son kurayla yeni bir üroloji uzmanı atanmıştır. Hastanenin böbrek taşı kırma cihazı talep etmesi ve ilgili uzmanın cihazı kullanabilmesi durumuna göre ihtiyaçlar değerlendirilerek, talep, Bakanlığımızca, gerekliyse yerine getirilecektir.
Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Soruları cevaplandırılan Sayın Muharrem İnce, Sayın Muzaffer Kurtulmuşoğlu, Sayın Canan Arıtman, Sayın Muhsin Koçyiğit, Sayın Mehmet Uğur Neşşar ve Sayın Naci Aslan'ın, konuyla ilgili eğer açıklama istiyorlar ise sisteme girmelerini rica ediyorum.
Bütün bu arkadaşlarımız sisteme girebilirler; sırayla, kendilerine, açıklama için yerlerinden söz vereceğim.
Buyurun Sayın İnce.
MUHARREM İNCE (Yalova)- Sayın Başkan, çok teşekkür ederim.
Sayın Bakan, mahkeme kararının en geç bir ay içinde ve gecikmeksizin uygulanmasıyla ilgili olarak kanunun hiç kimse, yargı kararlarını savsaklayamaz temel hukuk kuralından yola çıkarsak, mahkemenin yürütmeyi durdurma kararı verdiği tarih 25.9.2002; yani, yaklaşık beş ay geçti. Bu gecikmeye neden olan bakanlığınız görevlileri hakkında yargıya başvurmayı düşünüyor musunuz?
Bir diğer sorum, yapanın yanına yaptığı kâr kalacak mı; eski Sağlık Bakanı Osman Durmuş hakkında suç duyurusunda bulunacak mısınız?
Ben, vatandaş Muharrem İnce olarak başlattığım bu konudaki savaşımımı milletvekili Muharrem İnce olarak sürdürmeye kararlıyım. Bu konuda sizin katkılarınızı bekliyorum.
Oradaki işçilerin durumu ne olacak?
Ayrıca, eski Bakan Sayın Osman Durmuş'a "projesi tamamlanan oteli ne zaman bitireceksiniz" dediğimde, bana aynen -tabiî, bunun bir belgesi yok, ikili bir konuşmadır- şöyle söylemişti: "Sen, beni mahkemeye verdin, ben de oteli yapmayacağım." Yani, bir noktada, Yalova halkını, Termallileri cezalandıracağım demişti. Şu anda, otelin temeli atıldı, hafriyatı yapıldı. Bunu, hangi süre içinde bitirmeyi planlıyorsunuz, bu konuda Yalovalılara bilgi verirseniz sevinirim.
Ayrıca, yine, Termal içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin misafirhanesi var, inşaatı onbir yıldır bir türlü bitmiyor; şu anda yüzde 70, yüzde 80 civarında bitmiş, son üç yıldır da bir çivi çakılmıyor, bu konuda gerekli çalışmanız olacak mı?
Eski Bakan Sayın Durmuş ve TÜRKSEV'i soruşturmak için görevlendirdiğiniz müfettişlerin bu soruşturmada tedbir olarak hiçbir önlem almadığı görülmüştür. Müfettişlerin, Durmuş'u ve TÜRKSEV'i korumaya yönelik soruşturma sürdürdükleri doğru mudur? Doğru ise, müfettişler bu talimatı kimden almışlardır? Kendilerini bu soruşturmadan almayı düşünüyor musunuz?
Sayın Bakan, bu sorularıma yanıt verirseniz memnun olurum.
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın İnce.
Sayın Bakanım, dilerseniz, diğer arkadaşların açıklamalarını da alayım, sonra topluca yanıt verebilirsiniz.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sorular çok uzun olunca konudan koparız.
BAŞKAN - Ek açıklama olduğu için, dilerseniz, toplu cevap verin; zamanımızı da dikkate alıyorum.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Nasıl uygun gürürseniz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Kurtulmuşoğlu, siz söz istiyor musunuz?
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Evet, istiyorum.
BAŞKAN - Siz sisteme girinceye kadar Sayın Arıtman'a söz veriyorum.
Buyurun Sayın Arıtman.
CANAN ARITMAN (İzmir ) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakana cevapları için teşekkür ediyorum. Birkaç katkı koymak istiyorum ve önemli bir sorum var Sayın Bakanımıza.
Sayın Bakanım, 2827 sayılı Kanun, cerrahi kısırlaştırmayı ve onuncu haftaya kadar gebeliğin sonlandırılmasını aile planlaması yöntemi olarak kabul etmektedir. Biliyorsunuz, bu yasa, öğretim üyelerinin, profesörlerin ve uzmanların danışmanlığında hazırlanmış bir yasadır. Uluslararası bir deyim olan, yeni bir bakış açısı olan "üreme sağlığı" tabirini tabiî ki bir kadın doğum uzmanı olarak kabul ediyorum; ama, üreme sağlığı konusunun en önemli alt başlıklarından biri de aile planlamasıdır. Otuzsekiz yıllık devlet politikası olmasına rağmen ve bu konuda bir hayli önemli mesafeler almış olmamıza rağmen, henüz, aile planlaması hizmetlerinde istenilen düzeye ve hedeflere ulaşabilmiş değiliz. Hâlâ, nüfus artış oranımız, toplam doğurganlık hızımız çağdaş batılı ülkeler düzeyine gelememiştir. Yapılan araştırmalara göre -ki, bunlar, hem üniversitelerin hem de devletimizin yaptığı araştırmalardır- ülkemizde hâlâ yüzde 60 oranında karşılanmamış bir aile planlaması hizmeti ihtiyacı eksikliği vardır.
Değerli milletvekilleri, bakın, dünyanın en kalabalık nüfusuna sahip 20 ülkesinden biriyiz; ama, en kalabalık olmak, ne yazık ki, en güçlü olmak anlamına gelmiyor. Özkaynakları kısıtlı olan ülkelerde nüfus arttıkça sosyal kargaşa ve ekonomik sorunlar da artıyor. Ekonomik yetersizlik, yoksulluk, işsizlik ülkemizin ve halkımızın en öncelikli sorunlarıdır. Böyle bir ülkede, tabiî ki, nüfus artışı, yüksek doğurganlık hızı sorunları artırır; aş, iş yetmemeye başlar; altyapı da üst yapı da yetmez ve yaşanan tüm bu olumsuzluklar, sadece toplumu değil, aileyi, bireyi de mutsuz etmektedir, umutsuz bırakmaktadır.
Değerli milletvekilleri, aile planlaması hizmetleri, Dünya Sağlık Örgütünün ve UNICEF'in raporlarında da belirtildiği gibi, anne ve bebeklerin, çocukların hayatını kurtaran bir uygulamadır; çünkü, aile planlaması hizmetleriyle gebelik ve doğuma bağlı nedenlerle olan ana ölümleri ve bebek ölümleri en az beşte 1 oranında azaltılmaktadır.
Bakın, ülkemiz, ana ölüm hızı yüksek olan bir ülkedir. Henüz ülkemizde bu konuda kesin rakamları bilmiyoruz; çünkü, sadece hastanelere bağlı rakamları bilmekteyiz. Ana ölüm hızımız yüzbinde 54,2'dir.
Ne yazık ki, evde yapılan doğumlarla ilgili hiçbir bilgi yok ve sadece hastane rakamlarına göre, Avrupa ülkelerinden 13 kat daha fazladır ana ölüm hızımız. Bebek ölüm hızımız binde 43'tür; çocuk ölüm hızımız da binde 52'dir. Avrupa ülkelerinde, bu oranların binde 5 ile 7 arasında olduğunu söylemek istiyorum.
Kısaca, Avrupa ülkeleri arasında, ana, çocuk ve bebekleri en çok ölen ülke Türkiye'dir. Ana, bebek ölüm hızı oranları, gelişmişliğin en önemli göstergeleridir. Türkiye, bu göstergeleriyle kötü performans sergileyen ülkeler arasındadır.
Ana, bebek, çocuk ölüm hızını en çok artıran nedenlerimiz, ne yazık ki, çok basit ve önlenebilir nedenlerdir. Eğer nitelikli aile planlaması hizmetleri verilecek olursa ülkemizde, ana, bebek ve çocuk ölüm hızımızı düşürebiliriz; daha iyi, daha çağdaş, daha gelişmiş bir ülke olabiliriz.
BAŞKAN - Sayın Arıtman...
CANAN ARITMAN (İzmir) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlarım, Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi ve Anayasamıza göre, herkesin, kendisi ve ailesinin sağlık ve gönenci için, tıbbî bakım alma hakkı var. Bunlardan biri de, nitelikli aile planlaması hizmetleridir. Bu, Anayasamızın, hükümete, devlete verdiği bir görevdir.
Nitelikli aile planlaması hizmetlerinin uygulanması için, toplum liderlerinin, yöneticilerin, hükümetin halkı teşvik edici söylem içerisinde olması gerekir; ama, şimdi, ben, size, AKP Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın bu konudaki söylemini iletmek istiyorum; hâlâ internette var... (AK Parti sıralarından gürültüler)
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkan, burada kim cevap verecek?!
CANAN ARITMAN (İzmir) - Lütfen... İzninizle...
BAŞKAN - Sayın Arıtman, konu şu: Siz, Sayın Bakanının...
CANAN ARITMAN (İzmir) - Buna bağlı soru soracağım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hayır, hayır; eksoru sorma hakkınız yok. Eğer, Sayın Bakanın açıklamalarından tatmin olmadıysanız, Sayın Bakanın açıklamalarını, açıklayıcı bilgi istemenizi rica ediyorum; çünkü, konuşmanız 5 dakika oldu.
Buyurun.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Devam mı Sayın Başkan?..
CANAN ARITMAN (İzmir) - Sayın Başkanım, tabiî, biliyorsunuz, sözlü soru önergeleri 100 kelimeyle sınırlandırılmış olduğu için, soru önergesini kısaltarak yazmak zorunda kalıyoruz.
İzniniz olursa, bu, çok önemli; bunun, ülkemiz için çok önemli olduğunu söylemek istiyorum. (AK Parti sıralarından gürültüler)
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Her önemli şeyi her zaman konuşamayız ki!
CANAN ARITMAN (İzmir) - Bakın, Sayın Tayyip Erdoğan ve Sayın Sağlık Bakanımız...
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Meclisin bir adabı vardır, her önemli şey, her zaman konuşulmaz.
BAŞKAN - Lütfen, müdahale etmeyin; toparlıyor Sayın Arıtman.
Buyurun.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Okuyabilir miyim Sayın Başkan?
BAŞKAN - Yani, rica ediyorum sizden.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Hayır efendim.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Peki, o zaman, kısaca şöyle söylemek istiyorum. Arkadaşlarıma verebilirim, internette var zaten, alabilirsiniz.
BAŞKAN - Yazılı olduğuna göre, siz, Sayın Bakana iletin, Sayın Bakan da yazılı olarak iletebilir onu size.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Peki Sayın Başkanım.
Yani, hem Sayın Bakanın hem de Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın bu konuda kamuoyuna ulaşan beyanları, bu ülkedeki nüfus artış hızını ve çok çocuk sahibi olmayı teşvik edici söylemlerdir. Bunlar internette de var; eğer, Sayın Başkan izin verirse, okurum.
Şimdi, bakın, değerli arkadaşlarım...
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Hâlâ devam ediyor Sayın Başkan, soru bu cümlenin neresinde efendim?
BAŞKAN - Sayın Arıtman, müsaade eder misiniz...
CANAN ARITMAN (İzmir) - Sorumu soracağım efendim.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ne zaman soracak Sayın Başkan; 10 dakikadır konuştuktan sonra soru soracak.
BAŞKAN - Sayın Arıtman, şimdi, 7 dakika oldu, böyle bir usulümüz yok. Sizden rica ediyorum... Bir cümleyle tamamlayın.
Buyurun.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Böyle bir usul yok efendim.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Şimdi, hukuk devletlerinde, yürürlükteki bir yasanın, siyasal tercih ya da başka bir nedenle uygulanmaması gibi bir seçenek kesinlikle yoktur. Onun için, Sayın Bakanımızdan ve hükümetten, Aile Planlaması Kanunumuzun uygulanmasında teşvik edici söylemlerde bulunmalarını rica ediyorum; bunu yapıp yapmayacaklarını öğrenmek istiyorum.
Teşekkür eder, saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar[!])
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, şimdi, açıklama yapacak arkadaşlarımızın konuyla sınırlı kalmalarını ve 2 dakikayı da geçmemelerini rica ediyorum.
Buyurun Sayın Kurtulmuşoğlu.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan "aşıların bazılarının, artık, önemi geçti" dediniz; evet, ben de hekim olarak biliyorum, bazı aşıların önemi geçti; ama, öyle aşılar var ki, hastalık yeniden, tekrar nüksetti; örneğin, verem, çiçek... Ülkemizde yirmibeş senedir çiçek aşısı yapılmıyor, doğrudur. Yani, Sayın Bakanım, ben, bunlar niye yapılmadı demiyorum. Şimdi, burada, tekrar, sorduğum sorunun özünü söylüyorum: Efendim, Hıfzıssıhha Enstitüsü veya Başkanlığı 1937'lerden beri, 1990'lara kadar aşı yaparken, üretirken, birden bire kesildi. Bu, hiçbir iktidarın... Yani, sizin bugünkü iktidarınızı suçlamak için söylemiyorum; ama, bir hekim olarak şunu söylüyorum: Bir yılan serumunu Mısır'dan alıyorsak, diğer aşıları Hindistan'dan, Güney Kore'den alıyorsak... Peki, biz, bunları niye Türkiye'de yapmıyoruz? Kendi ağzınızla söylediniz aşı üretilmedi diye; aşı ithali için dışarıya 15 000 000 dolar para ödüyoruz. Bu, bu kadar; onun için söylüyorum. Yani, şunu istiyorum: Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı reorganize edilerek bu aşılar ülkemizde yeniden üretilirse, bir sene daha 15 000 000 dolar veya 25 000 000 doları göndeririz; ama, bundan sonra, bu stratejik aşıları ülkemizde yaparız diye düşünüyorum.
İkincisi, çiçek aşısı, bugün, Amerikan doktorlarına -gazetelerde görmüşsünüzdür- yapılıyor; niye; önlem almak için. Bugün olası bir Irak savaşını -zaten, biliyorsunuz, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak savaşa her zaman "hayır" diyoruz- gönlüm istemiyor; ama, bir hekim olarak da önlem almak mecburiyetindeyiz; askerlere ne yaptık? Bu çiçek aşısını, Amerika, askerlerine, doktorlarına yaparken, biz, bu konuda ne yaptık diye soruyorum.
"Sözlü Sorular" kısmı olduğu için sorumu fazla uzatmıyorum; benim tek isteğim, bu Hıfzıssıhha Enstitüsünü, tekrar, yeniden çalışır hale getirecek misiniz; çünkü, bu, ülkenin sorunu, hepimizin sorunu.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Çok teşekkür ederim Sayın Kurtulmuşoğlu.
Sayın Neşşar, sizin de 2 dakikayı aşmamanızı rica ediyorum.
Buyurun.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Sağlık Bakanımıza da teşekkür ediyorum, ki, açıklamalarında dile getirdiğini hekim olan arkadaşlar bileceklerdir. Bakanlıkça yapılan soruşturmada, raporun, rapor verme tekniği açısından irdelendiğini ve herhangi bir soruşturmaya gerek olmadığını öğrenmiş bulunuyoruz; ancak, işin beni ilgilendiren tarafı, daha çok etik tarafı; Sayın Bakan da belirtti, biliyorsunuz.
Şimdi, Bakanımız göreve geldiği zaman, sivil toplum örgütleriyle ilişkilerini iyi sürdüreceğini ve onlarla dayanışacağını dile getirmişti. Aynı hekim hakkında, aynı nedenle, İstanbul Tabip Odası tarafından açılmış ve 30 Ocak 2003 tarihinde de dosyası Yüksek Onur Kuruluna gönderilmiş bir soruşturma var.
Benim Bakandan öğrenmek istediğim, sivil toplum örgütleriyle de dayanışacağını dile getirdiğini anımsatarak, ayrıca, verilen raporun Hipokrat andına uygun olup olmadığının irdelenmesinin de daha çok hekimler tarafından yapılacağına dikkatini çekerek, İstanbul Tabip Odası tarafından, eğer, bu hekim arkadaşımız hakkında bir ceza önerilirse, bu konuda Sağlık Bakanlığının nasıl tutum alacağıdır.
Buradan da, giderek, bu, bakanlıklardaki kadrolaşmalarla ilgili, daha ileride konuşacağız inşallah.
Ben, lafı uzatmak istemiyorum. Benim, AK Parti Sayın Genel Başkanının, hâkim önüne çıkmamak için rapor alma girişiminde bulunmasıyla ilgili söylemek isteyeceğim başka bir şey yok...
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Nereden çıkarıyorsunuz hâkim önüne çıkmamak için rapor almış olduğunu?! Öyle şey olur mu?!
BAŞKAN - Son açıklama Sayın Koçyiğit'in.
Buyurun Sayın Koçyiğit.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, Sayın Bakanımıza verdiği bilgilerden dolayı teşekkür ederim.
Gerçekten, bugün, Diyarbakır'ın Çermik İlçesinin nüfusu, köyleriyle birlikte 50 000'i aşmaktadır; fakat, bugün, onların en doğal ihtiyacı olan bir devlet hastanesi bu ilçemizde mevcut değildir; sağlık hizmetleri sadece sağlık ocağından yürütülmektedir. Hepimizin bildiği gibi, doğumlar olabilmektedir, acil hastalar olabilmektedir. Bunlar Diyarbakır'a giderken, çoğu, yolda yaşamını yitirmekte yahut da geri dönmek zorunda kalmaktadırlar; çünkü, Diyarbakır ile Çermik arası 100 kilometre. Takdir edersiniz, acil bir hastanın 100 kilometre gitmesi bayağı sorun yaratıyor.
Gerçi, Sayın Bakanımız, Çermik Devlet Hastanesiyle ilişkili olarak, yüzde 70 aşamasında olduğunu ve 2003 yatırım programına alınacağını söyledi; bu bakımdan, kendilerine teşekkür ederim. İnşallah sözlerinde dururlar; Çermiklilerin de en doğal ihtiyacı olan sağlık hizmetlerinin yerine getirilmesine katkıda bulunurlar.
Gerçekten, bugün, devletin temel görevlerinden birisi de Anayasada sayılmıştır; 2, 5 ve 17 nci maddelerinde, devletin, insanlarının sağlıklı yaşaması için gerekli tedbirleri alacağı ifade ediliyor. Çermikliler için de bu anayasal hükümlerin yerine getirilmesini ve hastanenin bir an önce tamamlanmasını istiyoruz.
Biz, Çermikliler için muz istemiyoruz, çikolata da istemiyoruz; sadece, sağlık hizmeti ve sağlıklı yaşamalarını istiyoruz. Bu nedenle, Bakanıma teşekkür ederim; inşallah, sözlerinde dururlar, 2002 programına alınmış olan bu hastanenin yüzde 30'luk kısmını da yaparak Çermiklilerin hizmetine sunarlar. Bundan, sadece CHP'liler değil, AK Partililer de, tüm Çermikliler de yararlanır. Aksi halde, Çermiklileri orada tutmak zor olacaktır.
Çermik, Diyarbakır'ın şirin bir ilçesidir; ekmeğini taştan çıkaran, çalışkan insanlardan oluşuyor. Biz, sağlık hizmetini onların ayağına götürmezsek, kendileri, orayı terk edip, büyük şehirlere gideceklerdir, varoşlarda yer alacaklardır ve üretici durumdan tüketici duruma geleceklerdir. Devlet görevini yaparsa, bu insanlarımız da yerlerinde kalır, topluma katkıda bulunurlar.
Teşekkür ederim.
BAŞAN - Teşekkür ederim Sayın Koçyiğit.
Buyurun Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öyle zannediyorum ki, verdiğim cevaplara ilişkin yeni cevaplar -ben, öyle söyleyeceğim- benim süremi belki de biraz aştı; ama, bunu tabiî karşılıyorum.
Yalova ile ilgili olarak, Milletvekilimiz Sayın Muharrem İnce'ye teşekkürlerimi arz ettim; gerçekten güzel bir iş yapmışlar ve biz de gerekeni yerine getirdik.
Sadece Yalova Termal Kaplıcalarıyla ilgili olarak değil, TÜRKSEV Vakfı ile Bakanlığımın geçmişteki ilişkilerinin hepsini Teftiş Kuruluma vermiş durumdayım ve bu hususta teftiş yürümektedir. Teftiş Kurulunun herhangi bir üyesinin de, bir önceki Sayın Bakanımızı korumak gibi bir düşüncesi asla olamaz. İsterseniz şöyle bir örnek vereyim; bu konuda, Sayın Bakan, kendisinden istediğimiz belgeleri vermemek konusunda ısrarlı olmuştur ve ilgili müfettişler, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığımıza yazılı başvuruyla, bu evrakları kendisinden almak üzeredirler. Bu konuda, bütün hassasiyetimizle meselenin üzerindeyiz, Sayın Milletvekilimiz konudan emin olabilirler.
Yüce Heyetimize biraz önce de arz ettim; Yalova'daki durum, oradaki işçilerin mağdur edilmemesi için ve mevcut işletmenin, adına layık biçimde işletilebilmesi için, bir ekip tarafından, bugün, yerinde yürütülmektedir; yani, durum kontrolümüz altındadır.
Aşıyla ilgili olarak, Sayın Remzi Kurtulmuşoğlu'nun söylediklerine gelince; Hıfzısıhhanın, bugün, aşı üretmesi için, gerçekten, şartlar hiç müsait değil. Biz, bunun yerine, gelişmiş birçok ülkede olduğu gibi, bir merkez laboratuvarının, ülkede yapılacak aşıları ve diğer benzeri ilaç üretimlerini kontrol edecek, denetleyecek, standartları koyacak bir kurum olması için gayret edeceğiz. Bu hususta planlamalarımız var. Ülkemizde mutlaka aşı üretilmelidir; ancak, bu aşının son derece gelişmiş teknolojilere sahip olan, özel sektör ilaç endüstrimiz tarafından yapılmasını daha uygun buluyoruz; yani, çağın gidişi bu yöndedir. Dolayısıyla, devletin bir kurumunda yeniden aşı yapmak yerine, bu kurumu, yapılacak aşıları takip edecek, denetleyecek, kontrol edecek bir kurum halinde geliştirmeyi daha uygun buluyoruz.
Çiçek aşısı konusu, gerçi daha önce soruda yoktu; ama, güncel olması sebebiyle buna da temas etmek isterim. Basında birçok spekülatif haber çıktı, bunun üzerine, biz, konuyla ilgili bilimsel bir kurul topladık ve -Sayın Milletvekilimizin muhtemelen dikkatinden kaçmış olmalı- bu bilimsel kurul iki gün önce görüşlerini bize bildirdi, biz de bu kurulun görüşleri olarak bunu basına sunduk. Şu anda ülkemizde herhangi bir kişiye aşı yapılmasını gerektiren bir durumu bu bilimsel kurul gözlemedi.
Bildiğiniz gibi, çiçek aşısının yan etkileri de var. Dolayısıyla, evet, meseleye hazırlıklı olmak, meseleyi takip etmek gerekli; ancak, spekülatif haberlerin etkisinde de kalmamak gerektiğine ben inanıyorum. Özellikle Silahlı Kuvvetlerimizle ilgili bir aşılama, küçük bir gruba aşılama yapmak gerekecekse, bu da, mutlaka Silahlı Kuvvetlerimizin kendi planlamaları içerisinde gerçekleşecek bir durumdur.
Sayın Canan Arıtman'ın aile planlamasıyla ilgili hassasiyetlerine teşekkür ediyorum; açıklamaları gerçekten faydalı oldu. Ancak, şunu ısrarla söylüyorum: Hükümetimiz de, partimiz de, 58 inci Cumhuriyet Hükümetinin Sağlık Bakanı olarak bizzat kendim de aile planlamasının hararetli savunucularıyız. Bunu Yüce Heyetin önünde Yüce Milletimize arz ediyoruz. Yani, bunu başka ne türlü söyleyelim.
Ancak, şuna katılmıyorum. Bakınız, 2827 sayılı Nüfus Planlaması Hakkında Kanun "aile planlaması, gebeliği önleyici tedbirlerle sağlanır" demektedir. Evet, tahliyeyi yasaklamıyor belli bir zamana kadar kanun ve gebeliğini tahliye ettirmek isteyen insanlar bunu tahliye ettirebilirler, biz buna karşı değiliz; ancak, üzerine basarak söylüyorum, vurgulayarak söylemek zorundayım: Gebelik tahliyesi, bir aile planlaması yöntemi olarak çağdaş dünyada bugün kullanılmamaktadır ve yanlıştır bu. (AK Parti sıralarından alkışlar) Kendi uzmanlık alanına giren bir konuda Sayın Milletvekilimiz bunu çok iyi bilmektedir ve ben bir çocuk hekimiyim, bu konunun önemini tabiî ki çok iyi biliyorum. Yani, açıkça şunu söylemek lazım: Gebeliğin tahliyesi dediğimiz şey, yani, kürtaj, evet, gebeliğin onuncu haftasına kadar, gebe olan annenin bir hakkı olarak bugün kanunlarımızda vardır ve kimse buna karşı çıkmıyor, biz de karşı çıkmıyoruz; ancak, biz -ısrarla söyledim biraz önce de- aile planlamasını bu noktaya gelmeden başarmalıyız. Devletin yapması gereken, Sağlık Bakanlığının, hükümetlerin yapması gereken budur. Yoksa, gereğinden çok fazla gebelik sonlandırmalarına, yani, kürtaja sebep olursunuz, ki, bu, hiç sağlıklı bir yöntem değildir.
Sayın Neşşar'ın ifadelerini, hakikaten, siyasetçi ile hekimlik kavramları arasında kalmış ifadeler olarak gördüğümü söylemek isterim.
Şimdi, Sayın Milletvekilimiz, Türk Tabipler Birliğinin konuyu incelediğini söylüyor. Eee, incelenmekte olan bir konuda, şimdiden Türk Tabipler Birliğini de etkileyebilecek ifadelerde bulunmak ne derece doğru, önyargılı olmak ne derece doğru?! Sonuçta, bir meslektaşımız, bir hekim; bir teftiş geçirmiş ve bu hususta hakkında bir soruşturmaya mahal bulunmadığı belirtilmiş. Yani, bu şekilde konuştuğumuz zaman, bu şekilde önyargıda bulunduğumuz zaman, meselenin, sanki, tıbbî etik kuralları açısından değil de siyasî açıdan değerlendirildiği gibi bir sonuç ortaya çıkıyor ki, bunun doğru olmadığı açıktır. Yani, biz, bunu, siyasetin bir malzemesi haline getirmek durumunda değiliz.
Tekrarlıyorum, bakınız, Sayın Neşşar'ın beşinci sorusu şu şekildedir: "Bir doktor olarak ishalli bir hastanın raporlu olduğu sürede yoğun bir seçim kampanyasını yürütmesini ve diyete uyulmayan görkemli yemek davetlerine katılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?"
Net cevabım şudur, cevabımı tekrarlıyorum: Bu soruya cevap vermeyi, kendisinin de çok önem verdiğini bildiğim tıbbî etik açısından doğru bulmuyorum; çünkü, bir hastanın şahsî durumuyla ilgili yorumlar içermektedir. Hekimler bunu çok iyi bilirler; hekimler, hastalarının şahsî durumlarını siyasî malzeme konusu yapmazlar ve ben, bunun siyasî malzeme konusu yapılmasını son derece yanlış buluyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
1 inci sırada yer alan, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adana Milletvekili Sayın Atilla Başoğlu'nun Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Adalet; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonlarının raporlarının müzakeresine başlıyoruz.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Adalet; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/477, 2/49) (S. Sayısı: 61) (1)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Teşekkür ederim.
Komisyon raporu, 61 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Sayın Enis Tütüncü; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 20 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Yüce Meclisin saygıdeğer milletvekilleri; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken, şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, hepinizi en iyi dileklerimizle, sevgilerimizle, saygılarımızla selamlıyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adana Milletvekili Sayın Atilla Başoğlu'nun verdiği yasa teklifiyle Plan ve Bütçe Komisyonunda birleştirilmiş olan bu yasa tasarısı, 23.2.1995 tarihinde kabul edilen 4077 sayılı Tüketicilerin Korunması Hakkında Kanunun uygulamasında görülen yetersizliklerin giderilmesi ve Türkiye'deki tüketici hukukunu, zamanın değişen koşullarına uyumlu hale getirme amacını taşımaktadır.
Bilindiği gibi, tüketici hakları kavramıyla murat edilen konu, genelde, kamu düzeninin korunmasını ve temel sağlık kurallarına uygunluğun gözetilmesini içerir, özelde ise, bizatihî tüketicinin hak ve menfaatlarının korunmasını ifade eder. Bu çerçevede, üretilen mal ve hizmetlerin, fiyat, kalite, standart, doğru ölçü ve tartı, ilan ve reklamlar, kullanma süresi, ambalaj gibi çeşitli yönlerden denetlenmesi icap etmektedir.
İşte, söz konusu denetlemelere, bu yasa tasarısıyla önemli ölçüde etkinlik kazandırılmaya çalışılmaktadır.
Ayrıca, uğranılan mağduriyetlerin giderilmesine dönük, öteden beri, gösterilmekte olan çabalara da güç verilmektedir.
Tasarı üzerindeki görüşlerimize geçmeden önce tüketici hakları konusunda Cumhuriyet Halk Partisinin temel görüşüne, temel anlayışına kısaca değinmeyi yararlı görüyorum.
Cumhuriyet Halk Partisine göre, tüketicinin korunması, sosyal duyarlılığı olan örgütlü piyasa ekonomisinin temel koşullarından biridir. Bu nedenle, biz, tüketiciyi koruyan kurumlarla sivil toplum örgütlerinin gelişmelerini özendirecek her türlü çabayı desteklemeyi önemli bir görev sayıyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği gibi, Avrupa Birliğinin tüketici koruma politikasına yeni hız kazandırma programı yıllar öncesi hazırlanıp yürürlüğe sokulmuş bulunmaktadır. Bu programda belirlenen, tüketicinin, sağlık, güvenlik ve ekonomik çıkarlarının korunması, tüketicinin aydınlatılması, tüketicinin bilgilendirilmesi, sesinin duyurulması ve temsil edilmesi gibi hakların ülkemizde de aynen Avrupa Biriliği ülkelerindeki etkinlikle kullanılması gerekmektedir. Bu nedenle, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, tüketicinin söz konusu hakları konusunda bilinçlendirilmesine, eğitimine ve aydınlatılmasına, örgütlenerek sesini duyurmasına ayrı bir önem vermekteyiz. Bu çerçevede, örgütlü, sosyal duyarlılığı olan bir piyasa ekonomisinin ve rekabet koşullarının oluşturulmasını öngörmekteyiz. Tekelleşme, kartel, oligopol ve düopol piyasa yapılanmalarıyla arz-talep dengesinin tüketici aleyhine bozulmaması için gerekli yasal ve yapısal önlemlerin süratle alınmasını, Cumhuriyet Halk Partisi olarak hedeflemekteyiz.
Zarara uğrayan tüketicilerin, süratli, adil, ucuz ve ulaşılabilir yöntemlerle tazmin edilerek mağduriyetlerinin giderilmesine son derece önem veriyoruz. Ayrıca, tüketicilerin sağlık güvenliğinin korunması için, hizmet ve üretim alanlarında dünya kalite güvence sistemlerinin mutlaka uygulanması gerektiğine inanıyoruz.
Tüketicilerin eğitim ve bilinçlendirilmesi işinin, başlangıçta, temel eğitim seviyesinde, temel eğitim düzeyinde başlatılmasını öngörüyoruz. Yetişkinler için ise, özel eğitim programlarının hazırlanmasını, hem de acilen hazırlanmasını düşünüyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine, bu çerçevede, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, biz, tüketicilerin korunmasında gerekli olan koşullardan birinin de tüketici kooperatiflerinin güçlendirilmesi ve yaygınlaştırılması olduğunu, olması gerektiğini ısrarla savunuyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tüketicinin korunması konusunda, Cumhuriyet Halk Partisinin temel anlayışını, temel görüşünü böylece belirttikten sonra, şimdi, bu yasa tasarısının değişik açılardan önem taşıyan niteliklere sahip olduğunu dikkatlerinize sunmak istiyorum. Bu nedenle, Cumhuriyet Halk Partisi, özellikle komisyonlarda, bu yasa tasarısının olgunlaştırılmasında katkıda bulunmuş, büyük destek vermiştir.
Birinci olarak, yasa tasarısı, ekmeğinden, peynirinden, zeytininden, ilacından başlayan tüm dayanıklı ve dayanıksız tüketim mallarında tüketicilerin aldatılmasının önlenmesi açısından önemlidir. Bozuk, kalitesiz ya da yüksek fiyatla mal satın alma durumunda, halkımızın uğradığı mağduriyetin giderilmesi açısından bu yasa tasarısı önemlidir. Bu çerçevede, bu yasa tasarısında, kapıdan yapılan satışlarda, kuralsız olarak götürülen ve tüketicilerin, yurttaşlarımızın büyük mağduriyetlerine neden olan bu kapıdan kapıya satış uygulamalarına da yeni kurallar getirilmektedir.
Öte yandan, bu yasa tasarısı, sadece tüketicileri değil, aynı zamanda üreticileri de ilgilendirmektedir; çünkü, bu yasanın uygulanması sonucunda, hem halkımız daha kaliteli, daha sağlıklı, güvenli, ucuz mal ve hizmet satın alma olanağı elde edecekler hem de üreticiler, haksız rekabetin yarattığı sorunlardan, sıkıntılardan önemli ölçüde kurtulmuş olacaklardır.
İkinci olarak, yasa tasarısı, toplumun büyük yaralarından biri haline gelmiş olan, kredi kartı temerrüt faizi mağdurlarına yardımcı olma açısından önemlidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde, hepimizin bildiği gibi, son üç yıl içerisinde, hâlâ sıkıntılarını çektiğimiz iki büyük ekonomik kriz yaşanmıştır. Toplumun tüm katmanlarını etkileyen bu krizlerden en fazla zarar görenler, işsizler, emekliler, dar ve sabit gelirli çalışanlar olmuştur. Yurttaşlarımız, asgarî düzeyde yaşamlarını sürdürebilmek için gereksinim duydukları mal ve hizmetleri, giderek artan oranda, kredi kartıyla satın alma zorunluluğu içine düşmüşlerdir. Ne var ki, genelde kredi faizlerinin yüksekliği nedeniyle; özeldeyse, bankadan bankaya farklılık gösteren ve bazı bankalarda bir ara yüzde 150 ile yüzde 375 arasında değişen oranlarda uygulanan temerrüt faizleri, kredi kartı borcunu ödemeyenlerin sayısının yaklaşık 520 000 kişiye yükselmesine neden olmuştur. Bu çerçevede, borcunu ödemede gecikenlerin sayısıysa, yaklaşık 337 000 kişi dolayında olmuştur. Yani, bu yasa tasarısı, yalnızca bu açıdan, yalnızca kredi faizi temerrüt borçlarının ödenememesi açısından, yaklaşık 857 000 dolayında kredi kartı kullanıcısını ilgilendirmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; getirilen düzenlemeyle, bankalara olan borcunu ödeyemez duruma düşen, bu nedenle maaşına haciz gelen, evindeki televizyonu, buzdolabı haczedilmesine rağmen borcunu kapatamayan tüketicilere, bu borçlarını yeni bir ödeme planı üzerinden tasfiye etme olanağı sağlanmaktadır.
Üçüncü olarak, yasa tasarısı, insan haklarının gelişim süreci açısından son derece önemlidir. Bu konuya bilhassa dikkatinizi çekmek istiyorum Sayın Başkan, değerli milletvekilleri. Bu çerçevede, tüketici hakları, üçüncü kuşak insan hakları kulvarındaki temel haklardan birini oluşturmaktadır ve insan haklarının, ülkemizde tartışma konusu olmaktan çıkarılması bakımından da, kanımızca son derece stratejik bir öneme sahiptir. Bu nedenle, bize göre, bu yasa tasarısı, Türkiye'nin temel yasalarından biri olma konumundadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği gibi, insan haklarındaki gelişim süreci, birbirini takip eden üç kuşak insan haklarının yerleştirilmesi mücadelelerinde, savaşımında şekillenmiştir. Konuya bu açıdan yaklaştığımızda, Türkiye'nin sıkıntısı, hem birinci kuşak insan haklarının hem ikinci kuşak insan haklarının hem de üçüncü kuşak insan haklarının bir arada tartışılmakta oluşudur.
Konuyu biraz daha açmak istiyorum: Hepimizin bildiği gibi, birinci kuşak insan hakları, insan hakları gelişme tarihinde 1789 Fransız İhtilaliyle birlikte başlamıştır. Seçme ve seçilme hakkı, kişilik hakları, düşünce özgürlüğü, mülkiyet hakkı gibi temel hak ve özgürlükler, böylece, Fransız İhtilalinden sonra tartışılmaya başlanmış, uğruna büyük mücadeleler yapılmış ve bu kuşak, yani birinci kuşak insan hakları, İkinci Dünya Savaşına kadar insanlığa yeterli olmuş ya da olmaya çalışmış. Ancak, İkinci Dünya Savaşından sonra, bu birinci kuşak insan hakları, artık, yetersiz gelmeye başlamış; insanlık tarihinde ikinci kuşak insan hakları dediğimiz ekonomik ve sosyal haklar gündeme gelmiş; yani, sendika hakkı, toplusözleşme ve grev hakkı, özgür örgütlenme hakkı, sosyal sigorta kurumları, çağdaş sosyal devlet anlayışı çerçevesinde sosyal refah devletine açılım çalışmaları... Bunların hepsi, ikinci kuşak insan haklarıyla dünyanın gündemine gelmiş. Batı ülkelerinde şimdi tartışılan, üçüncü kuşak insan hakları; yani, birinci kuşak ve ikinci kuşak insan hakları Batı ülkelerinde tartışma konusu olmaktan çıkarılmış, üçüncü kuşak insan hakları tartışılıyor. Nedir bunlar: Çocuk hakları, çevre hakkı, tüketici hakları, kadın hakları, hayvan hakları; bunlar, üçüncü kuşak insan hakları. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işte, bizim sıkıntımız, Türkiye'deki sıkıntı, bu üç kuşak insan haklarının da, ne yazık ki yaşadığımız zaman kesitinde, Türkiye'de, bir bölümüyle tartışılmakta oluşudur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu konuya geçmeden önce, Plan ve Bütçe Komisyonunda yaşadığımız ve kamuoyuna gerektiği şekilde yansıtılamayan bir tartışmaya da açıklık getirmek istiyorum. Bu açıklık getirme isteğim, hem AK Partisi Grubu açısından önemlidir hem de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu açısından önemlidir. Konu, dünyada insan haklarının gelişme sürecinin ne zaman başladığı; bizim, Osmanlının torunları mı, yoksa cumhuriyetin çocukları mı olduğumuz tartışmasıydı, anımsayacaksınız. Bir kere, bu tartışmanın konumuzun özüyle, esasıyla ilgisinin pek olmadığını belirtmeliyim; ama, bir arkadaşımız öyle bir açılım yaptı ve birden bire, kendimizi bu tartışmanın içinde bulduk. Hepimiz açısından açıklık getirilmesi gereken nokta, kanımızca şudur: Bizler, hepimiz, tabiî ki Osmanlının torunlarıyız, cumhuriyetin önderi ve onun yanındaki kadrosu, yerel kadroları, subayları ve neferleri Osmanlı toplumunun insanlarıydı; öyle değil mi. Ancak, biz, hem Osmanlıya olmayan erdemleri atfederek maziye demir atıp, her türlü yeniliğe karşı durmayı reddediyoruz Cumhuriyet Halk Partisi olarak hem de Osmanlı geçmişimizi tümden reddederek, leyleğin attığı yavru misali, geçmişi olmayan bir kişiliğe sarılmayı doğru bulmuyoruz.
Evet, hepimiz Osmanlının torunlarıyız, daha ötede, hepimiz Selçukluların torunlarıyız (AK Parti sıralarından alkışlar) daha da ötede, hepimiz Anadolu ve Rumelinin binlerce yıllık tarihinde yaşamış tüm kavim ve uygarlıkların torunlarıyız; ama, son tahlilde, hepimiz, cumhuriyetin çocuklarıyız değerli arkadaşlarım, cumhuriyetin çocuklarıyız. (CHP ve AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; dördüncü olarak, yasa tasarısı Türkiye'de sivil inisiyatiflerin, sivil toplum kuruluşlarının güçlendirilmesi ve geliştirilmesi açısından önemlidir. Bu tasarıyla, bizler, az önce değinmeye çalıştığım insan hakları tarihindeki o gelişme sürecini belki çok kısa sürede tamamlayabilecek olanağa sahip olacağız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şunu biliyoruz ki, Batı demokrasilerindeki başarının tılsımı, üreticilerin, tüketicilerin, çalışanların çalışmayanların...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlamanız için süre veriyorum.
Sayın Tütüncü, buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Sayın Başkanım, toparlıyorum; teşekkür ediyorum.
... yani toplumun hemen tüm kesimlerinin kendi hak ve menfaatlarını korumak amacıyla örgütlenmelerinde ve bunlar arasında oluşturulan demokratik uzlaşmalarda yatmaktadır. Tılsım, çeşitli çıkar grupları arasında kurulan dengelerdedir.
Ülkemizdeki sıkıntıların önemli bölümü, sivil toplum kuruluşlarının, ekonomik, sosyal ve siyasal yaşama ağırlıklarını yeterince koyamamış olmasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, Anayasanın 172 nci maddesinde "Devlet, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini teşvik eder" hükmüne yer verilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tüketici hakları çok boyutlu ve geniş kapsamlıdır. Bağımsız ve gönüllü tüketici dernekleri, şikâyetlerin değerlendirilmesi, eğitim ve bilgilendirme hizmetlerinin sunulması, çeşitli malların analiz ve testlerinin yaptırılması etkinliklerinde bulunmak zorundadır, panel, sempozyum, kongre, seminer gibi birtakım etkinlikleri de düzenlemek zorundadır; ancak, söz konusu etkinlikler, büyük özverileri ve büyük sıkıntıları da beraberinde getirmektedir. Tüketici örgütlerinin, hükümetler yanında, siyasî ve ticarî kuruluşlardan bağımsız ve etkin bir şekilde faaliyette bulunabilmeleri için, malî açıdan desteklenmeleri gerekmektedir.
İşte, bu yasa tasarısında, buna da olanak sağlanmaktadır. Tüketici örgütlenmelerine, hazırlanacak bir yönetmelik çerçevesinde, malî katkı, malî destek sağlanma olanağı getirilmektedir bu yasa tasarısıyla.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın başlangıcında da belirttiğim gibi, bu yasa tasarısının komisyonlarda olgunlaştırılmasında, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, biz, elimizden gelen desteği verdik. Durumu, Yüce Meclisin bilgilerine ve değerlendirmelerine sunarken, hepinizi, tekrar, sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tütüncü.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Sayın Soner Aksoy; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 20 dakika Sayın Aksoy.
AK PARTİ GRUBU ADINA SONER AKSOY (Kütahya) -Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubum adına görüş ve düşüncelerimi arz etmek üzere huzurunuzdayım; sözlerime başlarken, Genel Kurulun muhterem üyelerine sevgi ve saygılarımı arz ederim.
Bildiğiniz gibi, gelişen ve değişen piyasa ekonomisi şartları nedeniyle, tüketicilerin talep ve ihtiyaçlarında gelişmeler olmuş ve yaşanan sorunların çözümü için yeni düzenlemelere ihtiyaç duyulmuştur. Bu çerçevede hazırlanan ve genel manada tüketici çıkarlarını korumayı amaçlayan 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, 1995 yılından beri, geçen sekiz yıl içerisinde, ihtiyaçlara cevap veremez hale gelmiş ve tüketicilerin aleyhine pek çok olayların yaşandığı görülmüştür.
Bilindiği gibi, Anayasanın 172 nci maddesinde, devletin, tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı tedbirleri alacağı hükmü yer almaktadır. Bu hükmün içeriği doğrultusunda, iktisadî hayatta ortaya çıkan yeni durumların 4077 sayılı Yasaya kazandırılması düşünülmüştür. Söz konusu Kanunun, kalkınma planında belirtilen gelişme hedefleri uyarınca ve AB ülkelerince tüketicilerin korunması ve dünyada kabul gören temel tüketici hakları dikkate alınarak yeniden düzenlenmesi cihetine gidilmiştir.
Tasarı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından ele alınmış, sekiz yıllık süre içerisinde ortaya çıkan sorunlar ve birikimler dikkate alınarak yapılan çalışmalar önümüze gelmiştir.
Tasarı, Meclisimizin Sanayi ve Ticaret, Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonlarında, bildiğiniz gibi, ayrı ayrı ele alınmış ve uzun müzakere ve tartışmaların sonunda huzurunuza gelmiştir. Komisyonlarda, sivil toplum örgütleri dahil, kanunun tüm tarafları davet edilmiş ve özgürce fikirlerini ifade etme imkânı sağlanmıştır.
Yasa tasarısı üzerinde yapılan çalışma ve tartışmalarda, taraflar ve sayın komisyon üyeleri, aynı zamanda tüketici de oldukları için yasaya büyük alaka göstermişler ve titizlikle çalışmaları yürütmüşlerdir. Bu bakımdan, ilgili bakanlıklara, Sanayi ve Ticaret Bakanlığımıza, sanayi ve ticaret odalarına, sivil toplum örgütlerine, ilgiyle tasarıyı takip eden kıymetli basın mensuplarına ve her üç komisyonun tüm saygıdeğer üyelerine, gösterdikleri üstün gayret ve ilgi dolayısıyla, huzurunuzda tek tek teşekkür etmeyi bir borç bilirim.
Huzurunuza gelen tasarının maddeleri arasında Avrupa Birliğinin tüketiciyi koruma hukukuyla ilgili geliştirdiği tüketiciyi koruma politikasının temel umdelerinin ve onunla ilgili 13 adet yönergesinin de dikkate alındığını ve onlarla uyumlu olmasına özen gösterildiğini de bilgilerinize sunmak isterim. Bu ve benzer yaklaşımların, Dünya Ticaret Örgütünün aldığı kararlar doğrultusunda, 2005 yılında, gümrük duvarlarının kalkmasıyla tamamen ortaya çıkacak olan serbest rekabet şartlarına, firmalarımızın daha kolay hazırlanmasına da, bu yasanın katkıda bulunacağı aşikârdır.
Tüketiciyi koruma adına, kamu kurumlarının sunduğu mal ve hizmetlerin de bu tasarı kapsamı içerisine girdiğini belirtmek isterim.
Bu yaklaşım ve yapılan ilavelerle, 4077 sayılı mezkûr Yasada meydana gelen değişmeleri, tüketici adına ortaya çıkan kazanımları özet olarak sizlere arz etmek istiyorum:
1- Son yıllarda karşılaşılan sorunlar göz önünde bulundurularak, mal tanımına ilave yapılmıştır. Konut, tatil amaçlı taşınmazlar ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddî mallar, bu tasarının kapsamı içerisine alınmıştır.
2- 4077 sayılı Yasanın, mal ve hizmet piyasalarında tüketici ile satıcı arasında yapılan her türlü hukukî işlemin tüketici işlemi sayılması suretiyle kapsamı genişletilmiştir.
3- Özürlü, ayıplı mal tanımına tüketiciyi koruma adına eklemeler yapılarak, genişletilmesine, malın ayıplı olmasının anlaşılması halinde, tüketicinin, ayıbı satıcıya herhangi bir yolla bildirmesinin yeterli olacağına, malın ayıplı olduğunun sonradan anlaşılması veya baştan bilinmemesi halinde, sorumluluğun ortadan kalkmayacağı kavramı getirilmiştir.
Ayrıca, yasada bulunan dört seçimli mevcut imkâna ilaveler olmuştur. Bu dört seçimli imkânla:
Birinci olarak, özürlü malı iade etme ve parasını geri alma,
İkinci olarak, ayıbın bedeli kadar fiyatta indirim yaptırma,
Üçüncü olarak, ayıbın tamirini bedelsiz isteme,
Dördüncü olarak, veya misliyle değiştirme,
Bunlara ilave, beşinci olarak, ayıplı malın ölüm ve/veya yaralanmaya yol açması ve/veya kullanımındaki diğer mallarda zarara neden olması halinde tazminat talep etme,
Hakkı tüketiciye kazandırılmıştır.
Ayrıca, tüketicinin, açık ayıbı satıcıya bildirme süresi 15 günden 30 güne çıkarılmıştır.
4.- Yasaya "ayıplı hizmet" kavramı da ilave edilmiştir. Böylece "ayıplı hizmet"le karşılaşan tüketiciler, yukarıda bahsedilen istemleri "ayıplı hizmet" kavramı içerisinde isteme hakkına sahip olmuşlardır.
5.- Yasada getirilen bir diğer yenilik de, haksız şartlara ilişkin düzenlemelerdir. Satıcı veya sağlayıcının, tüketiciyle müzakere etmeden, tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu ve iyiniyet kurallarına aykırı düşecek biçimde, tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşulları, haksız şartlar olarak kabul edilmiştir. Yapılan bu düzenlemeyle, tüketicinin önemli sorunlarından biri olan ve içeriğine nüfuz edemediği standart sözleşmelerin açtığı problemlere çözüm bulunması amaçlanmıştır. Böylece, bu tür sözleşmelerde bulunan tüketici aleyhine olan hükümlerin geçersiz olması sağlanmıştır.
6.- Tasarıyla, Tüketiciyi Koruma Kanununa ilave edilen bir diğer husus da, devre tatil ve paket tur sözleşmeleri hakkındaki düzenlemelerdir. Buna göre, paket tur ve devre tatil tanımlarına yer verilmiş ve bu konuda, Sanayi ve Ticaret Bakanlığına, uygulamaya yön verici düzenleme yapma yetkisi tanınmıştır.
7.- Tasarıda, taksitle satışlar konusunda tüketicinin temerrüde düşmesi konusu da, tüketici lehine tekrar düzenlenmiştir. Buna göre, taksitle satışta düzenlenen kıymetli evrakla ilgili tüketici mağduriyetlerini önlemek amacıyla hükümler eklenmiştir.
8- Bilindiği gibi, son yıllarda, tüketici sorunlarının önemli bir bölümünü kampanyalı satışlar oluşturmaktadır. Tasarıda, kampanyalı satışların denetim altına alınabilmesi amacıyla, bu tür satışlar bakanlık iznine tabi tutulmuştur. Ayrıca, kampanyadan ayrılmak isteyen tüketicilerin haklarını korumak amacıyla, satıcının yükümlülükleri yeniden düzenlenmiştir. Buna göre, satıcı, kampanyadan ayrılan tüketicinin o tarihe kadar ödediği tüm bedeli geri ödemekle yükümlü kılınmıştır. Kampanyalı satışlarda, ödemenin bitimini takiben, ürün veya hizmeti en geç bir ay içerisinde teslim veya ifa zorunluluğu getirilmiştir.
9- Kapıdan satış yöntemiyle yapılan satışlar sonucunda, çok sayıda tüketicinin mağdur olduğu bilinmektedir. Sayın Sanayi Bakanlığının üç aylık dönem içerisinde tespit ettiği rakamlar; ayıplı mallar için Bakanlığa gelmiş olan şikâyetler 1 367 adet, kapıdan satışlarda meydana gelen ihtilaflarla ilgili şikâyetler için de bu rakam 2 033 adettir.
"Bakanlık, kapıdan satış yapacaklarda aranılacak hizmetleri, bu kanuna tabi olan ve olmayan mal satışları ve kapıdan satışlara ilişkin uygulama usul ve esaslarını belirler" hükmüyle, kapıdan satış sonucunda ortaya çıkan tüketici mağduriyetlerinin giderilmesi, çıkarılacak yönetmeliklerde ayrıntılı olarak ele alınarak sağlanmıştır.
Bunun dışında, tasarıda hizmetlerin ayrı bir şekilde düzenlenmesi nedeniyle, hizmete ilişkin 7 günlük cayma süresinin, sözleşmenin imzalandığı ve cayma bildiriminin tüketiciye ulaştığı tarihten itibaren başlaması hükmü getirilmiştir. Tasarıda getirilen düzenlemeye göre, 7 günlük cayma süresi dolmadan, satıcı, kapıdan satış işlemine konu mal ve hizmet karşılığında, tüketiciden, herhangi bir isim altında ödeme yapmasını veya borç altına sokan herhangi bir belge almasını istemeyecektir.
10- Elektronik ticarette meydana gelen son gelişmeler dikkate alınarak, tasarıya "Mesafeli Sözleşmeler" başlığı altında, yine, yeni bir kavram ilave edilmiştir. Buna göre, mesafeli sözleşmeler, yazılı, görsel, telefon ve elektronik ortamda veya diğer iletim araçları kullanılarak ve tüketicilerle karşı karşıya gelinmeksizin yapılan, malın veya hizmetin tüketiciye anında veya sonradan teslimi veya ifası kararlaştırılan sözleşmelerdir. Mesafeli satış sözleşmesinin akdinden önce, ayrıntıları Bakanlıkça çıkarılacak tebliğle belirlenecek bilgilerin tüketiciye verilmesi zorunludur. Tüketici, bu bilgileri edindiğini yazılı olarak teyit etmedikçe sözleşme akdedilemez.
Elektronik ortamda yapılan sözleşmelerde teyit işlemi, yine, elektronik ortamda yapılır. Maddenin uygulamasını göstermek üzere, mesafeli sözleşmeler uygulamaları usul ve esaslarına dair tebliğ taslağı hazırlanmıştır ve Resmî Gazetede yayımlanarak tasarının çıkışından sonra yürürlüğe girecektir.
11- Tüketici kredisine ilişkin mevcut kanunun hükümlerine, uygulamada, tüketici mağduriyetlerine yol açan hususları önlemeye yönelik bazı düzenlemeler yapılmıştır. Buna göre, sözleşmede, akdî faiz oranının daha önce nokta nokta olarak belirtilen faiz, akdî faiz miktarının belirtilmesi ve yüzde 30 fazlasını geçmemek üzere gecikme faiz oranının tespit edildiği, kredinin yabancı para birimi cinsinden kullandırılması durumunda geri ödemeye ilişkin taksitlerin ve toplam kredi tutarının hesaplanmasında, hangi tarihteki kurun dikkate alınacağına ilişkin şartlar getirilmiştir.
Diğer bir husus da şudur: Kredi verenin ödemelerini bir kıymetli evraka bağlaması ya da krediyi kıymetli evrak kabul etmek suretiyle teminat altına alması da yasaklanmıştır. Bu yasağa rağmen tüketiciden bir kıymetli evrak alınması halinde, tüketicinin bu kıymetli evrakı kredi verenden geri isteme hakkı kazanılmıştır. Kıymetli evrakın, kredi veren tarafından ciro edilmesi halinde, tüketicinin uğrayacağı zararların tazmini yükümlülüğü getirilmiştir.
12- Tüketici kredisiyle ilgili mevcut düzenlemeye ilave olarak 4077 sayılı Yasaya "kredi kartları" başlığı altında yeni bir madde getirilmiştir. Buna göre, kredi kartıyla mal veya hizmet alımı sonucu nakdî krediye dönüşen veya kredi kartıyla nakit çekim suretiyle kullanılan kredilerin de, bazı istisnalar dışında, yukarıdaki akit hükümlerine tabi olduğu belirtilmiştir.
Kredi veren tarafından tüketiciye gönderilen dönemsel hesap özetleri, ödeme planı hükmündedir.
Kredi kartında faiz artırımını otuz gün önceden kredi kullanıcısına bildirme mecburiyeti getirilmiştir. Eğer, bu faiz artımına razı olmazsa, bu süre içerisinde kredisinin iptalini istemek suretiyle bundan kurtulabilir.
13- Tasarıdaki bir diğer husus da şudur: Gazete promosyon kampanyalarının kültür ürünleriyle sınırlı olması şartı muhafaza edilmiş; ancak, hangi ürünlerin kültür ürünü olduğuyla ilgili hususta, ilgili bakanlıktan belge ve onay alınması şartı getirilmiştir; çünkü, bu noktada da ihtilaflar söz konusudur.
14- Tasarı metnine "abonelik sözleşmeleri" başlığı altında bir madde eklenerek, tüketicilerin, isteklerini yazılı olarak bildirmek şartıyla, taraf oldukları her türlü abonelik sözleşmelerine tek taraflı olarak son verebilme imkânı getirilmiştir.
15- "Fiyat etiketi" başlıklı 12 nci maddede de -bazen etiket, fiyat ve tarife listelerinde belirtilen fiyat ile kasa fiyatı arasında fark meydana gelmektedir- raftaki fiyat ile kasadaki fiyat farklı olduğu zaman bu yasanın getirdiği kazanım, tüketici lehine olan fiyatın uygulanacağı istikamettedir.
Bir diğer bölüm, garanti belgelerini düzenleyen 13 üncü maddeyle, imalatçı ve ithalatçılara garanti belgesi düzenleme şartı getirilmiş olmasıdır.
Bir diğer önemli husus da; sanayi mallarında asgarî garanti süresi, 1 yıldan 2 yıla çıkarılmıştır.
Diğer taraftan "özelliği nedeniyle bazı malların garanti şartları, Bakanlıkça başka bir ölçü birimiyle belirlenebilir" hükmü de metne ilave edilmiştir. Mesela, oto lastiklerinin kilometreyle, fotokopi makinelerinin çekim sayılarıyla ölçülmesi gibi.
Ayrıca, bir önemli husus da; yurtiçinde üretilen veya ithal edilen sanayi mallarının tanıtımı, kullanımı, bakımı ve basit onarımıyla ilgili Türkçe kullanım kılavuzu hazırlama şartı getirilmiştir. Bu da önemli bir kazanımdır.
Reklam ve ilanlarla alakalı, doğru, dürüst, kamu düzenine, kişilik haklarına uygun reklamların verilmesi istikametinde, yine tüketicinin lehine hükümler getirilmiştir.
Ayrıca, kanunla ortaya çıkan ihtilafları çözme adına, tüketici sorunları hakem heyeti kurulması, yine bu tasarıda yer almaktadır. İl ve ilçelerde, bu tüketici sorunları hakem heyeti kurulma hakkı söz konusudur. Buna göre, değeri 500 000 000 TL'nin altında olan uyuşmazlıklarda bu heyetlerin vereceği kararlar bağlayıcı olacaktır.
"Tüketici mahkemeleri" başlığına ilaveler yapılmıştır. Bu ilaveler de tüketicinin lehine hükümler içermektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aksoy, tamamlamanız için süre veriyorum.
SONER AKSOY (Devamla) - Teşekkür ederim.
"Üretimin ve satışın durdurulması ve malın toplatılması" başlığı altında da bazı hükümler getirilmiştir. Bu hükümler, sırasıyla;
1 - Satışa sunulan bir seri malın ayıplı olduğunun mahkeme kararıyla tespit edilmesi halinde, malın satışı geçici olarak durdurulur.
2 - Mahkeme kararının tebliğ tarihinden itibaren en geç üç ay içinde malın ayıbının ortadan kaldırılması için üretici-imalatçı ve/veya ithalatçı firma uyarılır.
3 - Malın ayıbının ortadan kalkmasının imkânsız olması halinde mal, üretici-imalatçı ve/veya ithalatçı tarafından toplanır veya toplattırılır.
4 - Toplatılan mallar taşıdıkları risklere göre kısmen veya tamamen imha edilir veya ettirilir hükmü getirilmiştir.
Muhterem arkadaşlarım, yasaya ilave edilen bir yenilik de, olduklarından farklı görünen mallar içindir. Gıda ürünü olmamalarına rağmen, sahip oldukları şekil, koku, görünüm, ambalaj, etiket, hacim veya boyutları nedeniyle olduklarından farklı görünen, dolayısıyla gıda ürünleriyle karıştırılabilen, tüketicilerin sağlığını ve güvenliğini tehlikeye atan malların üretilmesi, pazarlanması, ithalat ve ihracatı yasaklanmıştır. Tüketicinin uğradığı zarar nedeniyle dava açma hakkı da saklıdır.
Değerli milletvekilleri, ayrıca, çeşitli cezaî maddeler de bu yasa tasarısında yer almaktadır. Cezaî maddelerde, 50 000 000 liradan 100 000 000 000 liraya kadar uzanan muhtelif rakamlar bulunmaktadır. Zaten bu maddeler görüşülmek üzere önümüze gelecek.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz hükümet döneminde yaşanan ekonomik krizden etkilenen önemli bir kesim de, kredi kartı kullanıcılarıdır. Bu gerçek karşısında, tasarıya, Plan ve Bütçe Komisyonunda bir ilave yapılmıştır. Merkez Bankası kayıtları uyarınca, 519 761 kişi kredi kartı mağduru durumundadır ve icra takibi içerisindedir. Bu durum karşısında Plan ve Bütçe Komisyonunda şöyle bir düzenleme getirilmiştir: "Bu kanunun yayımından önce, borçlunun temerrüdü nedeniyle ödenmeyerek icra takibi aşamasına gelen veya icra takibine konu edilen kredi kartı borçları, temerrüt tarihindeki anaparaya, yıllık yüzde 50'yi geçmemek üzere gecikme faizi uygulamak suretiyle 12 taksitte ödenir."
BAŞKAN - Sayın Aksoy, toparlıyor musunuz sözlerinizi...
SONER AKSOY (Devamla) - Tamamlıyorum efendim.
Görüldüğü gibi, eski yasada tüketicilere sağlanan haklar genişletilmiş ve güncelleştirilmiştir. Tüketicilerin karşılaştıkları güncel sorunlar ve Avrupa Birliğinin ilgili mevzuatları dikkate alınarak ve Anayasanın amir hükmü mevcut haklar günümüz şartlarına uygun hale getirilmek suretiyle bu yasa tasarısı hazırlanmıştır.
Böylece, toplumu yakından ilgilendiren tasarının tartışılması ve olgunlaşması sürecine katkı sağlayarak, bu zor görevin yerine getirilmesinde bizlere yardımcı olan tüm kişi ve kuruluşlara, bir kez daha, huzurunuzda teşekkür eder; Yüce Heyetinizi, tekrar, saygıyla selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aksoy.
Sayın Komisyonun söz talebi var mı? Yok.
Sayın Bakan söz istemiştir.
Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, hepinizi, hükümetimiz ve Bakanlığım adına saygıyla selamlıyorum.
14 Şubat 2002 tarihi itibariyle Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sevk edilen ve 58 inci cumhuriyet hükümetimizin görüşlerinin yansıtıldığı, gerek Sanayi Komisyonunda ve Adalet Komisyonunda gerekse Plan ve Bütçe Komisyonumuzda yürütülen titiz çalışmalar sonrasında çok önemli bir kanun tasarısını görüşmek üzere toplanmış bulunuyoruz..
Değerli arkadaşlar, binlerce tüketici şikâyeti, yüzlerce sivil toplum kuruluşu ve tüketici mahkemelerinin görüşleri dikkate alınarak hazırlanan yasa tasarısının, özellikle komisyon çalışmalarında; başta Cumhuriyet Halk Partili komisyon üyesi milletvekillerimizin ve AK Partili üye milletvekillerimizin destekleri ve anlayışına, ayrıca, komisyon başkanlarımız ile tüm emeği geçenlere ve bürokrat arkadaşlarıma, sivil toplum kuruluşlarına teşekkür etmeyi bir borç bilirim.
Değerli arkadaşlar, özel olarak, tüketici haklarını korumak amacıyla 23.2.1995 tarihinde kabul edilerek, 8.9.1995 tarihinde yürürlüğe giren 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik öngören bu tasarı iki temel nedenle hazırlanmıştır. Birincisi, kendi ülke şartlarımız dikkate alınarak kaleme alınan maddeler; ikincisi ise, Avrupa Birliği mevzuatı dikkate alınarak yapılan değişikliklerdir; ancak, bu değişiklik, öncelikle halkımızın mutluluğu için çıkaracağımız bir yasa olarak değerlendirilmelidir. Kaldı ki, "helal" ve "haram" kavramları ile "kul hakkı", bizim inanç ve törelerimizde olduğu seviyede hiçbir Batı toplumunda yoktur. Uygulamalarda eksiklik ve gecikmeler varsa, işte, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevi, bu gecikmeleri ve eksiklikleri tamamlamaktır; bugün yapmakta olduğumuz da budur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasamızın 172 nci maddesinde yer alan "devlet, tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı tedbirler alır, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini teşvik eder" hükmü doğrultusunda, tüketicilerin daha etkin bir şekilde korunmasını sağlamak amacıyla, uygulamaya büyük önem verilmiştir; ancak, sosyal ve ekonomik hayatta öngörülemeyen gelişmeler nedeniyle, tüketiciler bazı alanlarda sorunlar yaşamaya devam etmektedir.
Diğer taraftan, Avrupa Birliğine adaylık sürecini yaşadığımız bugünlerde, Birliğin tüketici koruma politikasının sonucu olan 13 adet yönergede öngörülen değişikliklerle birlikte, Türk tüketici hukukuyla uyumlaştırılması gereği ortaya çıkmıştır. Tüketici hukuku alanındaki uyumlaştırmanın önemi, ulusal programda, kısa vadeli hedefler arasında yer almasından da anlaşılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüksek müsaadelerinizle, tasarıyla değişikliği düşünülen hususlar hakkında, ana başlıklar halinde özet bilgi arz etmek istiyorum:
Konut ve tatil amaçlı taşınmazlar ve elektronik ortamda hazırlanan gayri maddî mallar da kanun kapsamına alınmıştır.
Açık ayıp taşıyan mal veya hizmetlerin, satıcı veya sağlayıcıya bildirim süresi onbeş günden otuz güne çıkarılmıştır.
Ayıplı malın neden olduğu zararlardan dolayı ölüm ve yaralanmaların meydana geldiği durumlarda veya kullanımdaki diğer mallarda hasar oluşması durumunda, tüketicinin tazminat talep etme hakkı sağlanmıştır.
Tüketici sözleşmelerinde yer alan haksız şartlara ilişkin önlemler alınmıştır.
Taksitli satışlarda temerrüde düşen tüketiciye sağlanan haklar genişletilmiştir.
Kampanyalı satışların, Bakanlığın izni ve kontrolü altında yapılabileceği düzenlenmiştir.
Kanunun altı yıllık uygulaması esnasında çok sayıda tüketici mağduriyetine yol açan kapıdan satışlar, Bakanlığın iznine bağlanmıştır.
Elektronik ticarette meydana gelen gelişmeler dikkate alınarak, kanuna "mesafeli satışlar" başlığı altında yeni bir kapsamlı madde ilave edilmiştir.
Tüketici kredisinin yabancı para birimi cinsinden kullanılması durumunda, geri ödemeye ilişkin taksitlerin ve toplam kredi tutarının hesaplanmasında hangi tarihteki kurun dikkate alınacağına ilişkin bilginin sözleşmede yer alması şartı getirilmiştir.
Tüketici kredisi kullananlara, taksitlerini vadesinde ödeyememeleri durumunda uygulanan gecikme faizi oranına, kredi faizinin yüzde 30'unu geçmeyecek şekilde sınırlama getirilmiştir.
Tüketici kredisiyle ilgili maddeye ilave olarak "kredi kartları" başlığı altında yeni bir madde eklenmiştir. İlave edilen bu madde uyarınca, kredi kartı faiz oranı artırımının otuz gün önceden tüketiciye bildirilmesi zorunluluğu getirilmiştir.
Süreli yayın kuruluşlarınca düzenlenen kültürel ürünlerle ilgili kampanyalarda, kampanya konusu mal veya hizmetin, kampanya bitim tarihinden itibaren en geç otuz gün içinde tüketiciye teslim edilmesi öngörülmüştür.
Tüketicilerin, isteklerini yazılı olarak bildirmek şartıyla, taraf oldukları her türlü abonelik sözleşmesine son verebilmelerine ilişkin düzenleme yapılmıştır.
Perakende mağaza zincirine dahil büyük alışveriş merkezlerinde sıkça yaşanan fiyata ilişkin sorunlar dikkate alınarak, raf etiketinde belirtilen fiyat ile kasa fiyatı arasında farklılık olması durumunda, satışın, tüketici lehine olan fiyat üzerinden yapılması; yani, rafta görülen fiyat üzerinden yapılması öngörülmüştür.
Sanayi mallarında asgarî garanti süresi bir yıldan iki yıla çıkarılmıştır.
İthalatçının herhangi bir nedenle ticarî faaliyetine son vermesi durumunda ilgili sanayi malının bakım ve onarım hizmetlerinin, o malın yeni ithalatçısı tarafından yerine getirilmesi öngörülmüştür.
Gizli reklamı yasaklayan ve reklamlarda yer alan iddiaların reklam veren tarafından ispatını öngören ilaveler yapılmıştır.
Aldatıcı reklamlara karşı uygulanan idarî yaptırımların (durdurma, düzeltme, para cezası) ayrı ayrı veya birlikte uygulanmasına imkân sağlayan düzenleme yapılmıştır.
Tüketici sorunları hakem heyetlerinde çalışan raportörlerin görevleri düzenlenmiştir.
Değeri 500 000 000 Türk Lirasının altında olan uyuşmazlıklarda, tüketici sorunları hakem heyetlerinin vereceği kararlar bağlayıcı olarak kabul edilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tüketici davalarının, tüketicinin ikametgâhı mahkemesinde de açılabilmesine imkân sağlayan düzenleme yapılmıştır.
Tüketici örgütlerince açılacak davalarda bilirkişi ücretinin Bakanlıkça karşılanması öngörülmüştür.
Piyasaya arz edilen bir seri malın ayıplı olduğunun mahkeme kararıyla tespit edilmesi durumunda, kararın ilgili firmaya tebliğ tarihinden itibaren üç ay içinde ayıbın ortadan kaldırılması veya bunun mümkün olmaması durumunda toplatılmasına ilişkin düzenleme yapılmıştır.
Kanunda yer alan yükümlülükleri yerine getirmeyenler için öngörülen idarî para cezaları, günümüz şartları dikkate alınarak yeniden belirlenmiştir.
Tüketicinin korunması hizmetlerinde kullanılmak üzere oluşturulan özel hesabın, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile Rekabet Kurumu arasındaki dağılımı yeniden düzenlenmiştir. Bu hesaptaki Bakanlık hissesinden, tüketicilerle ilgili sivil toplum kuruluşlarına, proje bazında malî katkı sağlanması öngörülmüştür.
Kredi kartları mağdurları için -bugün, en büyük ıstırap, halkımız arasında, budur- geçici 1 inci maddeyle getirilen düzenlemeyle kanayan yara tedavi edilecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sonuç olarak, tasarıyla, daha önce tüketicilere sağlanan haklar genişletilmiş, diğer bir ifadeyle, tüketicilerin karşılaştıkları sorunlar ve Avrupa Birliğinin ilgili düzenlemeleri dikkate alınarak, mevcut haklar günümüz şartlarına uygun hale getirilmiştir. Şunu hemen belirteyim ki, tüketici hakları korunurken, getirilen bu düzenlemelerle, aynı zamanda, kaliteli malzeme üreten üreticinin korunmasına ve haksız rekabetin önlenmesine de önem verilmiştir.
Siz değerli milletvekillerinin görüşmeler esnasında sağlayacağı katkılara şimdiden teşekkür eder, saygılar sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, görüşülmekte olan kanun tasarısının 3, 15, 16, 17, 22, 24, 25, 30, 32 ve geçici 1 inci maddeleri üzerinde değişiklik önergeleri verilmiştir; bunu, her iki siyasî partimizin gruplarına ve Komisyonumuza bildiriyorum.
Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, şimdi, şahsı adına, Malatya Milletvekili Sayın Muharrem Kılıç konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Kılıç. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa Tasarısını görüşmekteyiz; bu tasarıyla ilgili şahsî fikirlerimi sunmak üzere söz almış bulunmaktayım; sözlerime başlamadan önce, Yüce Heyeti saygılarımla selamlıyorum.
Tüketiciler, piyasa güçleri karşısında, tek tek zayıf ve güçsüz kaldıklarından, piyasanın aldatıcı, yanıltıcı ve istismar edici uygulamalarına karşı kendilerini savunabilmek, koruyabilmek ve seslerini duyurabilmek için bir araya gelerek örgütlenmek zorunda kalmışlardır.
Sanayileşmiş çağdaş Batı ülkelerinde tüketici hareketleri 1870'li yıllara uzanmaktadır; ancak, ülkemizde tüketicilerin örgütlenme girişimi 1990'lı yıllarda başlamış olup, henüz yenidir.
Tüketicinin Korunmasına İlişkin Kanun, 8.9.1995'te yürürlüğe girmiştir. Bu kanun yeni olmasına rağmen, uygulamada birtakım eksiklikleri görülmüş; ayrıca, ekonomik ve sosyal hayattaki gelişmelerde ortaya çıkan durumlar karşısında, tüketicileri daha etkin bir şekilde korumak amacıyla bu tasarı hazırlanmıştır.
Tasarıyı genel olarak olumlu karşılamaktayım; ancak, gördüğüm bazı eksiklikleri Yüce Heyetin huzuruna getirmek istiyorum. Bu eksikliklerin bir tanesi, tasarının 36 ncı maddesindeki düzenlemedir. Bu maddede, tüketici derneklerinin hazırlayacağı projelerin destekleneceği belirtilmekteyse de, bu hüküm, açık ve net olmayıp, yürütmenin takdirine bırakılmıştır. Oysa, uluslararası ve ulusal düzenlemelerde tüketici örgütlerinin desteklenmesi gerektiği açıkça yer almaktadır. Bu düzenlemeleri gözden geçirirsek, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 9 Nisan 1985'te, 39/248 sayılı kararla, tüketiciyi koruma ilkelerini kabul etmiştir. Bu ilkelerden birisinde "hükümetler, tüketici uyuşmazlıklarını adil, süratli ve gayrî resmî yoldan çözebilecek teşebbüsleri teşvik etmeli, tüketicilere danışmanlık hizmetleri ve gayri resmî şikâyet usulleri hakkında yardımcı olacak gönüllü örgütlenmeleri tesis etmelidir" denilmektedir.
Keza, Anayasamızın 172 nci maddesinde "devlet, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini teşvik eder" amir hükmü yer almaktadır.
Yine, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Yasanın amaç maddesi de, tüketicinin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konudaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemek şeklindedir.
İşte, tüm bu düzenlemelere rağmen, devletin, tüketici örgütlerini destekleme durumu şimdiye kadar yeterince gerçekleşmemiştir. Ben, bu tüketici örgütlerinin ne zor şartlar altında çalıştığını yakinen biliyorum; zira, Malatya'da çalışmalarını sürdüren Tüketici Hakları Derneğinin, yedi yıl, gönüllü hukuk müşavirliğini yaptım; dernek yöneticilerinin, çok kıt imkânlarıyla, derneğe büro kiralama, büro malzemelerini temin etme, büroda eleman çalıştırma noktasında ne kadar sıkıntılar çektiğini bizzat yaşayarak gördüm; ancak, bu dernek, tüm bu zorluklara rağmen, derneğe intikal eden binlerce tüketici şikâyetini idareye ve mahkemeye intikal etmeden çözmüş, kapıdan satışlarla ve medya gruplarının kupon karşılığı vermeyi vaat ettikleri halde vermedikleri mallarla ilgili yüzlerce dava açılmasında tüketicilere yol gösterme ve dilekçelerini hazırlama noktasında çok büyük çabalar sarf etmiştir. Yine, yerel TV ve gazetelerde programlar yaparak ve yazılar yazarak, okullarda konferanslar vererek vatandaşta tüketici bilincinin oluşması için çalışmıştır. Keza, Türkiye genelindeki diğer tüm tüketici dernekleri de, aynı çalışmaları, büyük bir özveriyle sürdürmüşlerdir.
Tüketici örgütlerinin önemi, yasa tasarısını hazırlayanlar tarafından da anlaşılmış olacak ki, 4077 sayılı Yasanın 29 uncu maddesinde "Bakanlık bütçesine özel ödenek olarak kaydedilen tutarlardan bir kısmı, en az beş yıldır faaliyette bulunan ticarî, siyasî ve idarî kuruluşlardan bağımsız tüketici dernekleri ile bunların üstkuruluşlarının yapacağı faaliyetleri içeren projelerin desteklenmesinde kullanılır" düzenlemesi getirilmiştir; ancak, bu düzenlemeyle, tüketici derneklerine yapılacak ödeneğin miktarı açıkça belirtilmeyip "bir kısmı" ibaresi yazılarak, ödeneğin miktarı Bakanlığın takdirine bırakılmıştır. Bu ibare uygulamada sıkıntı yaratacağı gibi, bu derneklerin konumlarıyla da uyuşmamaktadır; zira, bu dernekler sivil toplum örgütleridir. Sivil toplum örgütü olmanın bir gereği olarak, bu örgütlerin bağımsız hareket edebilme yeteneklerinin kısıtlanmaması amacıyla, her türlü etkiden uzak gelir kaynaklarına kavuşturulması gerekmektedir. Oysa, yukarıda da belirttiğim gibi, bu düzenlemeyle tüketici örgütleri hükümetlerin keyfine bırakılmıştır. Halbuki, tüketici örgütleri, zaman zaman, tüketiciyi korumak amacıyla hükümetlere ve bakanlıklara karşı da tüketicileri harekete geçirebileceklerdir. Bunun tipik bir örneği Mercedes davasında gözlenmiştir. Geçmiş hükümet, bu davada, tüketici derneklerinden ziyade üretici Mercedes Firmasından yana tavır koymuştur; ancak, gelir olarak Bakanlığın keyfî tutumuna bağlı olunca, idareye karşı zayıf durumda olacak bu örgütler yeteri kadar mücadele edemeyeceklerdir. İşte, tüm bu aksaklıkların giderilmesi için tasarıdaki "bir kısmı" ibaresinin yerine "Bakanlık bütçesine özel ödenek olarak kaydedilen tutarın yüzde 15'i" gibi bir ibarenin yazılması gerekmektedir. Bu derneklere yapılacak ödemelerin kriterlerinin de ayrı bir yönetmelikle düzenlenmesi gerekmekte.
Tasarıda gördüğüm eksikliklerden bir tanesi de tasarının geçici 1 inci maddesinin düzenlenmesidir. Tasarının 8 inci maddesiyle, taksitli satışlarda gecikme faizinin aktî faizin yüzde 30'unu geçemeyeceği düzenlenmiştir. Keza, yine, tasarının 15 inci maddesiyle, tüketici kredilerinde de gecikme faizinin aktî faiz oranının yüzde 30'unu geçemeyeceği belirtildiği halde, bir tasfiye hükmü mahiyetindeki geçici 1 inci maddede, gecikme faizinin yüzde 50 olarak getirilmiş olması yerinde değildir. Ülkemiz 2001 yılında büyük bir kriz yaşamıştır. Bu krizi çıkaran vatandaş değildir; ancak, bu kriz nedeniyle pek çok vatandaşımız mağdur olmuştur. Bu kriz nedeniyle intihar eden, bunalıma giren pek çok vatandaşımız vardır. Bu krizden etkilenen bankalar da, bu krizin faturasını kendi kredi borçlularına yüklemişlerdir. Krizden sonra, temerrüt faizini yüzde 500, yüzde 1 000'lere çıkarmışlardır. İcra takiplerinden yüzde 250 ilâ yüzde 500 faiz talep ederek, kriz darbesini yiyen vatandaşa bir darbe de bankalar vurmuştur.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu ile Çukurova Grubu arasında 30.1.2003 tarihinde yapılan sözleşmeyle, Yapı Kredi Bankası ve Pamukbank nezdindeki alacaklarda çok büyük kolaylıklar gösterilmiştir. Bu alacaklara üç yıl ana para ödemesi olmadan, libor artı 0,5 faiz gibi düşük bir faiz oranı uygulanmıştır.
Bankalara karşı bu kadar hoşgörülü davranan hükümetin, kriz mağduru vatandaşlarına da aynı hoşgörüyü göstererek, daha uygun şartlarla ödeme kolaylığı getirmesi gerekir. Bu nedenlerle, bu tasarının 8 inci ve 15 inci maddelerine de uyumlu olması bakımından, geçici 1 inci maddedeki "yıllık yüzde 50'yi geçmemek üzere" olan faiz oranının "yıllık yüzde 30" olarak düzenlenmesi gerekmektedir.
Yine de, tümü itibariyle olumlu bulduğum bu tasarıya olumlu oy kullanacağımı bildirir; Yüce Heyete saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Kılıç.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.
Şimdi, 1 inci maddeyi okutuyorum:
TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - 23.2.1995 tarihli ve 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 1 inci maddesinde yer alan "ekonominin gereklerine ve" ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz almak isteyen?... Yok. Teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Teşekkür ederim.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - 4077 sayılı Kanunun 2 nci maddesinde yer alan "hukukî işlemi" ibaresi "tüketici işlemini" olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz almak isteyen?... Yok.
2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 2 nci madde kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - 4077 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 3. - Bu Kanunun uygulamasında;
a) Bakanlık: Sanayi ve Ticaret Bakanlığını,
b) Bakan: Sanayi ve Ticaret Bakanını,
c) Mal: Alış-verişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddî malları,
d) Hizmet: Bir ücret veya menfaat karşılığında yapılan mal sağlama dışındaki her türlü faaliyeti,
e) Tüketici: Bir mal veya hizmeti ticarî veya meslekî olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzelkişiyi,
f) Satıcı: Kamu tüzelkişileri de dahil olmak üzere ticarî veya meslekî faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzelkişileri,
g) Sağlayıcı: Kamu tüzelkişileri de dahil olmak üzere ticarî veya meslekî faaliyetleri kapsamında tüketiciye hizmet sunan gerçek veya tüzelkişileri,
h) Tüketici işlemi: Mal veya hizmet piyasalarında tüketici ile satıcı-sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlemi,
ı) İmalatçı-Üretici: Kamu tüzelkişileri de dahil olmak üzere tüketiciye sunulmuş olan mal veya hizmetleri ya da bu mal veya hizmetlerin hammaddelerini yahut ara mallarını üretenler ile mal üzerine kendi ayırt edici işaretini, ticarî markasını veya unvanını koyarak satışa sunanları,
j) İthalatçı: Kamu tüzelkişileri de dahil olmak üzere tüketiciye sunulmuş olan mal veya hizmetleri ya da bu mal veya hizmetlerin hammaddelerini yahut ara mallarını yurt dışından getirerek satışa sunan gerçek veya tüzelkişiyi,
k) Kredi veren: Mevzuatları gereği tüketicilere nakit kredi vermeye yetkili olan banka, özel finans kuruluşu ve finansman şirketlerini,
l) Reklam veren: Ürettiği ya da pazarladığı malın/hizmetin tanıtımını yaptırmak, satışını artırmak veya imajını yaratıp güçlendirmek amacıyla hazırlattığı, içinde firmasının ya da mal/hizmet markasının yer aldığı reklamları yayınlatan, dağıtan ya da başka yollarla sergileyen gerçek ya da tüzelkişiyi,
m) Reklamcı: Ticarî reklam ve ilanları reklam verenin duyduğu ihtiyaç doğrultusunda hazırlayan ve reklam veren adına yayınlanmasına aracılık eden ticarî iletişim uzmanı gerçek ya da tüzelkişiyi,
n) Mecra kuruluşu: Ticarî reklam veya ilanı hedef kitleye ulaştıran iletişim kanallarının ya da her türlü aracın sahibi, işleticisi veya kiralayıcısı olan gerçek veya tüzelkişiyi,
o ) Teknik düzenleme: Bir ürünün ve hizmetin, ilgili idarî hükümler de dahil olmak üzere, özellikleri, işleme ve üretim yöntemleri, bunlarla ilgili terminoloji, sembol, ambalajlama, işaretleme, etiketleme ve uygunluk değerlendirilmesi işlemleri hususlarından biri veya birkaçını belirten ilgili Bakanlık tarafından Resmi Gazetede yayımlanarak mecburi uygulamaya konulan standartlar dahil olmak üzere uyulması zorunlu olan her türlü düzenlemeyi,
p) Tüketici örgütleri: Tüketicinin korunması amacıyla kurulan dernek, vakıf veya bunların üst kuruluşlarını,
İfade eder."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Madde üzerinde 1 önerge vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
61 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 3 üncü maddesiyle değiştirilen 4077 sayılı Kanunun "Tanımlar" başlıklı 3 üncü maddesinin (d) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"d) Hizmet: Bir ücret veya menfaat karşılığında yapılan mal sağlama dışındaki her türlü faaliyeti (bankacılık, sigortacılık ve diğer malî sektör faaliyetleri dahil)"
Mehmet Emir Murat Bilgiç Ömer Abuşoğlu Mehmet Ceylan
Isparta Gaziantep Karabük
Taner Yıldız
Kayseri
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bilgiç?.. Yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 3 üncü maddesinin (d) bendindeki hizmet tanımı, her türlü hizmet faaliyetini içerecek şekilde genişletilmiştir. Bu tanımın kapsamına malî piyasalarda gerçekleştirilen devlet tahvili, hazine bonosu, hisse senedi ve yatırım fonları gibi sermaye piyasası araçlarının alımı ile bankalarda ve özel finans kurumlarında mevduat ve katılım hesabı açtırılması da dahil bütün bankacılık ve sigortacılık faaliyetlerine yönelik her türlü iş ve işlem de doğal olarak dahildir.
Ancak, bu konuları düzenleyen özel kanunların bulunması nedeniyle malî piyasalarda gerçekleşen işlemlerden dolayı zarara uğrayan tüketiciler, 4077 sayılı Kanunun sağladığı koruma imkânlarından yararlandırılması konusunda tereddütler yaşanmaktadır.
Oysa, günümüzde, tüketici, sadece sosyal ve kültürel değil, aynı zamanda ekonomik gereksinmelerini kullanan ya da bunlardan yararlanan kişi, kurum ve aile kabul edilmektedir. Tüketici, yaşamını, varlığını ve faaliyetini sürdürebilmek için bir mal veya hizmet edinip kullanan veya bunlardan yararlanan her varlıktır. Tasarruflarını koruyabilmek için sermaye piyasası araçlarını satın alan veya malî piyasalarda herhangi bir işlem yapan ya da banka ve özel finans kurumlarında hesap açtıran ya da sigorta şirketleriyle sigorta sözleşmesi akdedenlerin de tüketici sayılmaları gerektiğine kuşku yoktur.
Yukarıda sayılan nedenlerle, yasa tasarısının 3 üncü maddesinin (d) bendindeki hizmet tanımı her türlü hizmet faaliyetini içerecek şekilde genişletilmekle birlikte, özellikle malî sektörde yaşanan ve malî sektörce sunulan hizmetlerden yararlanan ve yaklaşık olarak toplam işlem hacmi içinde yüzde 80'lik bölümü oluşturan malî piyasa işlemlerinde tüketicileri kanun kapsamı dışında tutmaya yönelik eğilimler nedeniyle maddede açıkça zikredilmesi zorunluluğu doğmaktadır.
BAŞKAN -Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 3 üncü madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, kanun tasarısının bundan sonraki maddelerini sayın üyenin yerinde oturarak okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4. - 4077 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Ayıplı Mal
Madde 4. - Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda ya da reklam ve ilanlarında yer alan veya satıcı tarafından bildirilen veya standardında veya teknik düzenlemesinde tespit edilen nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar, ayıplı mal olarak kabul edilir.
Tüketici, malın teslimi tarihinden itibaren otuz gün içerisinde ayıbı satıcıya bildirmekle yükümlüdür. Tüketici bu durumda, bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür.Tüketici bu seçimlik haklarından biri ile birlikte ayıplı malın neden olduğu ölüm ve/veya yaralanmaya yol açan ve/veya kullanımdaki diğer mallarda zarara neden olan hallerde imalatçı-üreticiden tazminat isteme hakkına da sahiptir.
İmalatçı-üretici, satıcı, bayi, acenta, ithalatçı ve 10 uncu maddenin beşinci fıkrasına göre kredi veren ayıplı maldan ve tüketicinin bu maddede yer alan seçimlik haklarından dolayı müteselsilen sorumludur. Ayıplı malın neden olduğu zarardan dolayı birden fazla kimse sorumlu olduğu takdirde bunlar müteselsilen sorumludurlar. Satılan malın ayıplı olduğunun bilinmemesi bu sorumluluğu ortadan kaldırmaz.
Bu madde ile ayıba karşı sorumlu tutulanlar, ayıba karşı daha uzun bir süre ile sorumluluk üstlenmemişlerse, ayıplı maldan sorumluluk, ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile malın tüketiciye teslimi tarihinden itibaren iki yıllık zamanaşımına tabidir. Bu süre konut ve tatil amaçlı taşınmaz mallarda beş yıldır. Ayıplı malın neden olduğu her türlü zararlardan dolayı yapılacak talepler ise üç yıllık zamanaşımına tabidir. Bu talepler zarara sebep olan malın piyasaya sürüldüğü günden başlayarak on yıl sonra ortadan kalkar. Ancak, satılan malın ayıbı, tüketiciden satıcının ağır kusuru veya hile ile gizlenmişse zamanaşımı süresinden yararlanılamaz.
Ayıplı malın neden olduğu zararlardan sorumluluğa ilişkin hükümler dışında, ayıplı olduğu bilinerek satın alınan mallar hakkında yukarıdaki hükümler uygulanmaz.
Satışa sunulacak ayıplı mal üzerine ya da ambalajına, imalatçı veya satıcı tarafından tüketicinin kolaylıkla okuyabileceği şekilde "özürlüdür" ibaresini içeren bir etiket konulması zorunludur. Yalnızca ayıplı mal satılan veya bir kat ya da reyon gibi bir bölümü sürekli olarak ayıplı mal satışına, tüketicinin bilebileceği şekilde tahsis edilmiş yerlerde bu etiketin konulma zorunluluğu yoktur. Malın ayıplı olduğu hususu, tüketiciye verilen fatura, fiş veya satış belgesi üzerinde gösterilir.
Güvenli olmayan mallar, piyasaya özürlüdür etiketiyle dahi arz edilemez. Bu ürünlere, 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun hükümleri uygulanır.
Bu hükümler, mal satışına ilişkin her türlü tüketici işleminde de uygulanır."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 4 üncü madde kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5. - 4077 sayılı Kanuna 4 üncü maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.
"Ayıplı Hizmet
MADDE 4/A. - Sağlayıcı tarafından bildirilen reklam ve ilanlarında veya standardında veya teknik kuralında tespit edilen nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan ya da yararlanma amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren hizmetler, ayıplı hizmet olarak kabul edilir.
Tüketici, hizmetin ifa edildiği tarihten itibaren otuz gün içerisinde bu ayıbı sağlayıcıya bildirmekle yükümlüdür. Tüketici bu durumda, sözleşmeden dönme, hizmetin yeniden görülmesi veya ayıp oranında bedel indirimi haklarına sahiptir. Tüketicinin sözleşmeyi sona erdirmesi, durumun gereği olarak haklı görülemiyorsa, bedelden indirim ile yetinilir. Tüketici, bu seçimlik haklarından biri ile birlikte 4 üncü maddede belirtilen şartlar çerçevesinde tazminat da isteyebilir. Sağlayıcı, tüketicinin seçtiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür.
Sağlayıcı, bayi, acenta ve 10 uncu maddenin beşinci fıkrasına göre kredi veren, ayıplı hizmetten ve ayıplı hizmetin neden olduğu her türlü zarardan ve tüketicinin bu maddede yer alan seçimlik haklarından dolayı müteselsilen sorumludur. Sunulan hizmetin ayıplı olduğunun bilinmemesi bu sorumluluğu ortadan kaldırmaz.
Daha uzun bir süre için garanti verilmemiş ise, ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile ayıplı hizmetten dolayı yapılacak talepler hizmetin ifasından itibaren iki yıllık zamanaşımına tabidir. Ayıplı hizmetin neden olduğu her türlü zararlardan dolayı yapılacak talepler ise üç yıllık zamanaşımına tabidir. Ancak, sunulan hizmetin ayıbı, tüketiciden sağlayıcının ağır kusuru veya hile ile gizlenmişse zamanaşımı süresinden yararlanılamaz.
Ayıplı hizmetin neden olduğu zararlardan sorumluluğa ilişkin hükümler dışında, ayıplı olduğu bilinerek edinilen hizmetler hakkında yukarıdaki hükümler uygulanmaz.
Bu hükümler, hizmet sağlamaya ilişkin her türlü tüketici işleminde de uygulanır."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 5 inci madde kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6. - 4077 sayılı Kanunun 5 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 5. - Üzerinde "numunedir" veya "satılık değildir" ibaresi bulunmayan bir malın; ticarî bir kuruluşun vitrininde, rafında veya açıkça görülebilir herhangi bir yerinde teşhir edilmesi halinde satıcı bu malların satışından kaçınamaz.
Hizmet sağlamada da haklı bir sebep olmaksızın kaçınılamaz.
Aksine bir teamül, ticarî örf veya adet yoksa, satıcı bir mal veya hizmetin satışını o mal veya hizmetin kendisi tarafından belirlenen miktar, sayı veya ebat gibi koşullara ya da başka bir mal veya hizmetin satın alınmasına bağlı kılamaz.
Diğer mal satışı ve hizmet sağlama sözleşmelerinde de bu hüküm uygulanır."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 6 ncı madde kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7. - 4077 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Sözleşmedeki Haksız Şartlar
Madde 6. - Satıcı veya sağlayıcının tüketiciyle müzakere etmeden, tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşulları haksız şarttır.
Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu her türlü sözleşmede yer alan haksız şartlar tüketici için bağlayıcı değildir.
Eğer bir sözleşme şartı önceden hazırlanmışsa ve özellikle standart sözleşmede yer alması nedeniyle tüketici içeriğine etki edememişse, o sözleşme şartının tüketiciyle müzakere edilmediği kabul edilir.
Sözleşmenin bütün olarak değerlendirilmesinden, standart sözleşme olduğu sonucuna varılırsa, bu sözleşmedeki bir şartın belirli unsurlarının veya münferit bir hükmünün müzakere edilmiş olması, sözleşmenin kalan kısmına bu maddenin uygulanmasını engellemez.
Bir satıcı veya sağlayıcı, bir standart şartın münferiden tartışıldığını ileri sürüyorsa, bunu ispat yükü ona aittir.
6/A, 6/B, 6/C, 7, 9, 9/A, 10, 10/A ve 11/A maddelerinde yazılı olarak düzenlenmesi öngörülen tüketici sözleşmeleri en az oniki punto ve koyu siyah harflerle düzenlenir ve sözleşmede bulunması gereken şartlardan bir veya birkaçının bulunmaması durumunda eksiklik sözleşmenin geçerliliğini etkilemez. Bu eksiklik satıcı veya sağlayıcı tarafından derhal giderilir.
Bakanlık standart sözleşmelerde yer alan haksız şartların tespit edilmesine ve bunların sözleşme metninden çıkartılmasının sağlanmasına ilişkin usul ve esasları belirler."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 7 nci madde kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 8. - 4077 sayılı Kanuna 6 ncı maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 6/A maddesi eklenmiştir.
"Taksitle Satış
MADDE 6/A. - Taksitle satış, satım bedelinin en az iki taksitle ödendiği ve malın veya hizmetin sözleşmenin düzenlendiği anda teslim veya ifa edildiği satım türüdür.
Taksitle satış sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması zorunludur. Sözleşmede bulunması gereken asgari koşullar aşağıda gösterilmiştir:
a) Tüketicinin ve satıcı veya sağlayıcının isim, unvan, açık adresleri ve varsa erişim bilgileri,
b) Malın veya hizmetin Türk Lirası olarak vergiler dahil peşin satış fiyatı,
c) Vadeye göre faiz ile birlikte ödenecek Türk Lirası olarak toplam satış fiyatı,
d) Faiz miktarı, faizin hesaplandığı yıllık oran ve sözleşmede belirlenen faiz oranının yüzde otuz fazlasını geçmemek üzere gecikme faizi oranı,
e) Peşinat tutarı,
f) Ödeme planı,
g) Borçlunun temerrüde düşmesinin hukuki sonuçları.
Satıcı veya sağlayıcı, bu bilgilerin sözleşmede yer almasını sağlamak ve taraflar arasında akdedilen sözleşmenin bir nüshasını tüketiciye vermekle yükümlüdür. Sözleşmeden ayrı olarak kıymetli evrak niteliğinde senet düzenlenecekse, bu senet, her bir taksit ödemesi için ayrı ayrı olacak şekilde ve sadece nama yazılı olarak düzenlenir. Aksi takdirde, kambiyo senedi geçersizdir.
Taksitle satışlarda; tüketici, borçlandığı toplam miktarı önceden ödeme hakkına sahiptir. Tüketici aynı zamanda, bir taksit miktarından az olmamak şartıyla bir veya birden fazla taksit ödemesinde bulunabilir. Her iki durumda da satıcı, ödenen miktara göre gerekli faiz indirimini yapmakla yükümlüdür.
Satıcı veya sağlayıcı, taksitlerden birinin veya birkaçının ödenmemesi halinde kalan borcun tümünün ifasını talep etme hakkını saklı tutmuşsa, bu hak; ancak satıcının veya sağlayıcının bütün edimlerini ifa etmiş olması durumunda ve tüketicinin birbirini izleyen en az iki taksidi ödemede temerrüde düşmesi ve ödenmeyen taksit toplamının satış bedelinin en az onda biri olması halinde kullanılabilir. Ancak satıcının veya sağlayıcının bu hakkını kullanabilmesi için en az bir hafta süre vererek muacceliyet uyarısında bulunması gerekir.
Sözleşme şartları tüketici aleyhine hiçbir şekilde değiştirilemez."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 8 inci madde kabul edilmiştir.
9 uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 9. - 4077 sayılı Kanuna 6/A maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 6/B maddesi eklenmiştir.
"Devre Tatil
MADDE 6/B. - Devre tatil sözleşmeleri, en az üç yıl süre için yapılan ve bu süre zarfında yıl içinde, belirli veya belirlenebilecek ve bir haftadan az olmayacak bir dönem için bir veya daha fazla sayıdaki taşınmazın kullanım hakkının devri ya da devri taahhüdünü içeren ve bir nüshasının tüketiciye verilmesi zorunlu, yazılı sözleşme ya da sözleşmeler grubudur.
Devre tatil sözleşmelerine ilişkin usul ve esasları Bakanlık belirler."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 9 uncu madde kabul edilmiştir.
10 uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 10. - 4077 sayılı Kanuna 6/B maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 6/C maddesi eklenmiştir.
"Paket Tur
MADDE 6/C. - Paket tur sözleşmeleri; ulaştırma, konaklama ve bunlara yardımcı sayılmayan diğer turistik hizmetlerin en az ikisinin birlikte, her şeyin dahil olduğu fiyatla satılan veya satış taahhüdü yapılan ve hizmeti yirmidört saatten uzun bir süreyi kapsayan veya gecelik konaklamayı içeren ve bir nüshasının tüketiciye verilmesi zorunlu, önceden düzenlenmiş yazılı sözleşmelerdir.
Paket tur sözleşmelerine ilişkin usul ve esasları Bakanlık belirler."
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 10 uncu madde kabul edilmiştir.
11 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 11. - 4077 sayılı Kanunun 7 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 7. - Kampanyalı satış, gazete, radyo, televizyon ilanı ve benzeri yollarla tüketiciye duyurularak düzenlenen kampanyalara iştirakçi kabul edilmesi ve malın veya hizmetin daha sonra teslim veya ifa edilmesi suretiyle yapılan satımdır.
Kampanyalı satışlar Bakanlığın izni ile yapılır. Bakanlık hangi tür satışların izne tabi olacağını, ön ödeme, taksit miktarı, teslim süresi, üretici firma garantisi, yatırılacak teminat ile kampanyalı satışlarda uyulması gereken usul ve esasları tespit eder.
İlan ve taahhüt edilen mal veya hizmetin teslimatının veya ifasının hiç ya da gereği gibi yapılmaması durumunda, satıcı, sağlayıcı, bayi, acenta, imalatçı-üretici, ithalatçı ve 10 uncu maddenin beşinci fıkrasına göre kredi veren müteselsilen sorumludur.
Tüketici kampanyadan ayrılmaya karar verdikten sonra kampanyayı düzenleyen, mal veya hizmetin tüketiciye teslim tarihini geçmemek şartıyla tüketicinin o ana kadar ödediği tüm bedeli ödemekle yükümlüdür.
Kampanyayı düzenleyen, kampanyalı satışlarda düzenlenecek yazılı sözleşmede, 6/A maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen bilgilere ek olarak "kampanya bitiş tarihi" ve "mal veya hizmetin teslim veya yerine getirilme tarih ve şekli"ne ilişkin bilgileri de içeren sözleşmenin bir nüshasını tüketiciye vermek zorundadır.
Sözleşmede aksi kararlaştırılmadıkça, ön ödeme tutarı, mal veya hizmetin satış bedelinin yüzde kırkından fazla olamaz.
Kampanyalı satışlarda malın teslim ya da hizmetin ifa süresi on iki ayı aşamaz. Konut ve tatil amaçlı taşınmaz mallar için bu süre otuz aydır.
Tüketicinin ödemeye ilişkin tüm edimlerini yerine getirmesi durumunda, malın teslimi ya da hizmetin ifası, ödemenin bitimini takiben en geç bir ay içinde yapılmak zorundadır.
Kampanyalı taksitle satışlarda 6/A maddesi hükümleri de uygulanır."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, 11 inci madde kabul edilmiştir.
Şimdi, 12 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 12. - 4077 sayılı Kanunun 8 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 8. - Kapıdan satış; işyeri, fuar, panayır gibi satış mekanları dışında yapılan satımlardır.
Bakanlık, kapıdan satış yapacaklarda aranılacak nitelikleri, bu Kanuna tabi olan ve olmayan kapıdan satışları ve kapıdan satışlara ilişkin uygulama usul ve esaslarını belirler.
Bu tür satışlarda; tüketici, teslim aldığı tarihten itibaren yedi gün içinde malı kabul etmekte veya hiçbir gerekçe göstermeden ve hiçbir yükümlülük altına girmeden reddetmekte serbesttir. Hizmetlerin satımında ise bu süre, sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren başlar. Bu süre dolmadan satıcı veya sağlayıcı, kapıdan satış işlemine konu mal veya hizmet karşılığında tüketiciden herhangi bir isim altında ödeme yapmasını veya borç altına sokan herhangi bir belge vermesini isteyemez. Satıcı, cayma bildirimi kendisine ulaştığı andan itibaren yirmi gün içerisinde malı geri almakla yükümlüdür.
Tüketici, malın mutat kullanımı sebebiyle meydana gelen değişiklik ve bozulmalarından sorumlu değildir.
Taksitle yapılan kapıdan satışlarda 6/A maddesi, kampanyalı kapıdan satışlarda 7 nci madde hükümleri ayrıca uygulanır."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, 12 nci madde kabul edilmiştir.
Saat 19.00; çalışma süremiz burada doluyor.
Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 6 Mart 2003 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 18.58