DÖNEM: 22               YASAMA YILI: 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

CİLT : 88

 

113 üncü Birleşim

16 Haziran 2005 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GündemdIŞI Konuşmalar

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe'nin, Afyonkarahisar İli Başmakçı İlçesindeki tavuk ve yumurta üreticilerinin sorunlarına ve bu konuda alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

2.- Samsun Milletvekili Mustafa Çakır'ın, fındık dikim alanlarının tes-pitine dair Bakanlar Kurulu kararına ilişkin gündemdışı konuşması

3.- İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün, küreselleşmeye ve yarattığı top-lumsal sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması

B) Tezkereler ve Önergeler

1.- (10/128) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunda açık bulunan Başkanvekilliği seçimine ilişkin Komisyon Başkanlığı tezkeresi (3/851)

2.- Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut'un TBMM Anayasa Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/305)

3.- Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in, Moğolistan'a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/852)

4.- Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un, Birleşik Arap Emirliklerine yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/853)

V.- ÖNERİLER

A) Sİyasî Partİ Grubu Önerİlerİ

1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu önerisi

VI.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un, Tokat Milletvekili Zeyid Aslan'ın, konuşmasında, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması

VII.- SEÇİMLER

A) Komİsyonlarda AçIk Bulunan Üyelİklere Seçİm

1.- (10/128) esas numaralı Meclis Araştırması, Avrupa Birliği Uyum, Adalet ve Anayasa Komisyonlarında açık bulunan üyeliklere seçim

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

2.- Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Kanunu Tasarısı ve Bayındırlık, İmar,  Ulaştırma  ve  Turizm  ile  İçişleri  Komisyonları  Raporları  (1/984) (S. Sayısı: 911)

3.- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında 27.5.2005 Tarihli ve 5356 Sayılı Kanun ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/1052) (S. Sayısı: 941)

4.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ile 2 milletvekilinin, Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, Sağlık Personelinin Tazminat ve Çalışma Esaslarına Dair Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun ile Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/506) (S. Sayısı: 934)

5.- Kütahya Milletvekili Soner Aksoy ile Gaziantep Milletvekili Fatma Şahin'in; Doğal Gaz Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (2/484) (S. Sayısı: 932)

6.- Lisanslı Harita Kadastro Mühendislik Bürolarının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/902) (S. Sayısı: 839)

7.- Çevre Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Çevre Komisyonu Raporu (1/322) (S. Sayısı: 871)

8.- Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/995) (S. Sayısı: 940)

9.- Evrensel Hizmetin Sağlanması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları (1/1035) (S. Sayısı: 927)

IX.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YazIlI Sorular ve CevaplarI

1.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in TCK'nın basınla ilgili hükümlerini yeniden düzenleme çalışmalarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/5666)

2.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Acil Eylem Planı kapsamındaki faaliyetlere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/5673)

3.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, 2003-2004 yıllarında Erzurum İline yapılan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına,

Gümüşhane İlinde 2003-2004 yıllarında gerçekleştirilen yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/6156, 6329)

4.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, ihraç edilen meyve-sebzelerin iade edilmesine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/6158)

5.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, 2003-2004 yıllarında Aksaray İline yapılan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/6190)

6.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, 2003-2004 yıllarında Erzurum İline yapılan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/6191)

7.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Almanya'nın, Alman vatandaşı Türklere yönelik uygulamasına ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/6202)

8.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Devlet Denetleme Kurulunun hazırladığı raporlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/6213)

9.- Bursa Milletvekili Ertuğrul YALÇINBAYIR'ın, yanlışlıkla vatandaşlıktan çıkarılan bir şahsa ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/6223)

10.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, alerjik tepkilere neden olduğu gerekçesiyle kavak ağaçlarının kesilmesine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/6249)

11.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, 2003-2004 yıllarında Bartın İline yapılan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/6252)

12.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, pirinç ithalatına ve kontrol belgesi düzenlemesine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/6254)

13.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in, ülkemizin hububat üretimi ve ithalatı ile TMO'nun destekleme alımlarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/6255)

14.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in, çiftçilere yapılan Doğrudan Gelir Desteği ödemelerine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/6256)

15.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, süt ve yumurta fiyatlarındaki düşüşe ve bazı sorunlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/6257)

16.- Bursa Milletvekili Ertuğrul YALÇINBAYIR'ın, Dünya Bankasının yolsuzluk ve yönetişim kriterleri endeksine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/6288)

17.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır İlinin toplu konut projelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/6293)

18.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır İlindeki besiciliğe ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/6326)

19.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır İlindeki çiftçilere ödenecek destekleme primlerine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/6327)

20.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Gümüşhane İlinde 2003-2004 yıllarında gerçekleştirilen yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/6339)

21.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Gümüşhane İlinde 2003-2004 yıllarında gerçekleştirilen yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/6345)

22.- İzmir Milletvekili Bülent BARATALI'nın, bölünmüş yol yapımı amacıyla kamulaştırılan arazilerin bedellerinin ödenme durumuna ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı (7/6348)

23.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Gümüşhane İlinde 2003-2004 yıllarında gerçekleştirilen yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı (7/6349)

24.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, THY'nın Adnan Menderes Havalimanından doğrudan yurt dışı seferinin olmamasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/6350)

25.- Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, Tekirdağ İli Muratlı ve Şarköy Kültür Merkezi inşaatlarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/6384)

26.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, İzmir Resim ve Heykel Müzesinde sergilenmekte olan iki tablonun muzır bulunup kaldırılmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/6385)


I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak üç oturum yaptı.

Birinci Oturum

Muğla Milletvekili Ali Cumhur Yaka'nın, Çevre Koruma Kurumunun çalışmaları ile Muğla İli çevresindeki özel çevre koruma alanları içinde kalan yerleşim bölgelerindeki sorunlara ve bu konuda alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşmasına, Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe,

İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen'in, İstanbul Sarıyer İlçesinde hazine arazileri üzerindeki tapu tahsis belgeli bina sahipleri ile kooperatif üyelerinin sorunlarına ve bu konuda alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşmasına, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin,

Cevap verdi.

Şanlıurfa Milletvekili A. Müfit Yetkin, Şanlıurfa İli 2004-2005 eğitim-öğretim yılının değerlendirmesine ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.

Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu ve 40 milletvekilinin, muz üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin  önergesi (10/290), Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Kazakistan'a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi ile,

15.6.2005 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 941 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında 27.5.2005 Tarihli 5356 Sayılı Kanun ve Anayasanın 104 ve 175 inci maddeleri gereğince Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderme tezkeresinin 48 saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 3 üncü sırasına, 4 üncü sırasında yer alan 891 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü sırasına, 14.6.2005 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 934 sıra sayılı kanun teklifinin 48 saat geçmeden 5 inci sırasına, 284 üncü sırasında yer alan 932 sıra sayılı kanun teklifinin 6 ncı sırasına, 3 üncü sırasında yer alan 839 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci sırasına, 6 ncı sırasında yer alan 871 sıra sayılı kanun tasarısının 8 inci sırasına, 15.6.2005 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 940 sıra sayılı kanun tasarısının 48 saat geçmeden 9 uncu sırasına, 280 inci sırasında yer alan 927 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu sırasına alınmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi, yapılan görüşmelerden sonra,

Kabul edildi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden,

2 nci sırasında bulunan, Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Kanunu Tasarısının (1/984) (S. Sayısı: 911) görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından,

Ertelendi.

3 üncü sırasına alınan, Cumhurbaşkanınca bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderilen, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında 5356 Sayılı Kanunun (1/1052) (S.Sayısı: 941) birinci görüşmesi tamamlandı; ikinci görüşmesine en az 48 saat geçtikten sonra başlanabileceği açıklandı.

Saat 19.00'da toplanmak üzere, Birinci Oturuma 17.56'da son verildi.

Ali Dinçer

Başkanvekili

 Ahmet Gökhan Sarıçam Mehmet Daniş

 Kırklareli  Çanakkale

 Kâtip Üye  Kâtip Üye

 

İkinci ve Üçüncü Oturumlar

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

4 üncü sırasına alınan, Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu, Gülhane Askerî Tıp Akademisi Kanunu ve Millî Savunma Bakanlığı ile Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlıklarına Bağlı Kurumlarda Döner Sermaye Teşkili ve İşletilmesine İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/1002, 1/351, 1/960) (S. Sayısı: 891), görüşmesini müteakiben, kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.

5 inci sırasına alınan, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ile 2 milletvekilinin, Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, Sağlık Personelinin Tazminat ve Çalışma Esaslarına Dair Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun ile Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/506) (S. Sayısı: 934) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanarak 4 üncü maddesine kadar kabul edildi.

16 Haziran 2005 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 23.01'de son verildi.

Nevzat Pakdil

Başkanvekili

 Bayram Özçelik  Ahmet Gökhan Sarıçam

 Burdur  Kırklareli

 Kâtip Üye  Kâtip Üye

Mehmet Daniş

Çanakkale

Kâtip Üye

 


No.: 157

II.- GELEN KÂĞITLAR

16 Haziran 2005 Perşembe

Raporlar

1.- Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Manisa Milletvekili Hasan Ören'in 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Yalova Milletvekili Şükrü Önder'in, Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Tekirdağ Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulut'un, Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Erdal Karademir ile 18 Milletvekilinin, 13.10.1983 Tarihli ve 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununa Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum ve İçişleri Komisyonları Raporları (1/905, 1/347, 2/287, 2/330, 2/353, 2/507) (S. Sayısı: 933) (Dağıtma tarihi: 16.6.2005) (GÜNDEME)

2.- Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesinin Ayrıcalık ve Bağışıklıklarına Dair Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1014) (S. Sayısı: 935) (Dağıtma tarihi: 16.6.2005) (GÜNDEME)

3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bosna-Hersek Bakanlar Kurulu Arasında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1015) (S. Sayısı: 936) (Dağıtma tarihi: 16.6.2005) (GÜNDEME)

4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan ve Karadağ Bakanlar Konseyi Arasında Askeri-Bilimsel ve Askeri-Teknik İşbirliği Konusunda Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1020) (S. Sayısı: 938) (Dağıtma tarihi: 16.6.2005) (GÜNDEME)

5.- Türkiye Cumhuriyeti ile Makedonya Cumhuriyeti Arasında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı  ve  Dışişleri  Komisyonu  Raporu  (1/1023) (S. Sayısı: 939) (Dağıtma tarihi: 16.6.2005) (GÜNDEME)


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

16 Haziran 2005 Perşembe

BAŞKAN: Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113 üncü Birleşimini açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 3 dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, görevli personel aracılığıyla, 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı yoktur, Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 14.10

 


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.20

BAŞKAN: Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113 üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Açılış yoklamasında toplantı yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi, yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için 3 dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, Afyonkarahisar İli Başmakçı İlçesindeki tavuk ve yumurta üreticilerinin sorunları hakkında söz isteyen, Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe'ye aittir.

Buyurun Sayın Ünlütepe.

Süreniz 5 dakika.

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GündemdIŞI Konuşmalar

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe'nin, Afyonkarahisar İli Başmakçı İlçesindeki tavuk ve yumurta üreticilerinin sorunlarına ve bu konuda alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinize öncelikle saygılar sunuyorum.

Konuşmama başlamadan önce, iki gün önce Sandıklı İlçemizde akşamüzeri meydana gelen bir dolu sonucu, bu ilçemize bağlı Hırka, Emirhisar, Sorkun Kasabaları, Kızılca, Alagöz ve Baştepe Köylerinde ekili bulunan araziler tamamen ortadan kalkmış, yok olmuş ve çok büyük bir miktarda hasar husule gelmiştir. Sabahleyin ilçe kaymakamıyla yaptığım görüşmede aldığım bilgilere göre, hasar tespit işlemlerinin devam ettiğini, 30 000 dönüm arazide ürünün tamamen hasarlı olduğunu belirtmişlerdir.

Sevgili arkadaşlar, çiftçilerimiz, zaten, yapılan ekonomik uygulamalar sonucu mağdur durumdadır. Hasat döneminin geldiği de düşünülürse, bu dönemde bu belirttiğimiz bölgelerdeki insanlarımızın, çiftçilerimizin, üreticilerimizin ürettiği ürünlerin yüzde 90'ı tamamen harap olmuştur. Bu mağdur duruma düşen çiftçilerimize geçmiş olsun diyorum, Allah'tan, bir daha böyle bir olayla karşılaşmamalarını diliyorum.

Ben, bir şeyi daha burada rica ederek, sözlerime, gündemimin ana konusuna girmek istiyorum. 2090 sayılı Yasaya göre, çiftçilerimizin zararının karşılanabilmesi için, tüm mal varlığının yüzde 40'ının hasar görmesi gerekmektedir. Halbuki, burada, çiftçilerimizin ekmiş olduğu alanlardaki patates, haşhaş, pancar, buğday gibi ürünler ve arpa tamamen harap olmuştur. Bu bölgelerdeki çiftçilerimizin ihtiyaçlarının hükümetçe öncelikle giderilmesini ve bu konuda gerekli ilginin gösterilmesini rica ediyorum.

Sevgili arkadaşlar, gündemimdeki konu, yöremizdeki tavuk ve yumurta üreticilerinin sorunları üzerinde düşüncelerimi açıklamak. İlimiz Merkez İlçe, Başmakçı, Dazkırı ve Evciler ile Şuhut İlçelerimizde tavuk ve yumurta üreticilerinin sorunlarını bir nebze sizlere anlatmak istiyorum.

Ülkemizde, geçmişte yaşanan ekonomik krizlerin etkileri, kim ne derse desin, aradan geçen zamana ve hükümet tarafından ekonominin düzeltildiği yönünde pembe bir tablo çizilmesine rağmen, artarak devam etmektedir. Esnaf, sanatkâr, sanayici, işçi, köylü, tüm kesimler, her geçen gün biraz daha batağa sürüklenmekte, kapanan işyeri sayısı 2001 krizi döneminin sayılarını bile aşmaktadır. Sadece ilimizden söylemek istersem, 2004 yılında 3 018 esnaf işyerini kapatmıştır. 2003 yılında kapanan işyeri sayısı ilimizde 4 083'tür, 2002'de 3 019'dur. Her yıl çoğalan bir sayıyla, esnaf, işyerlerini kapatmakta, ticareti terk etmektedir. Bu esnafın ekonomik uygulamalarından, elbette, yumurta üreticileri de bu dönem, en kötü dönemini yaşamaktadır. Tavuk ve yumurta üreticiliği, Afyonkarahisar'da, özellikle de Başmakçı, Dazkırı, Evciler ve Şuhut İlçelerimizde oldukça yaygın bir şekilde yapılmaktadır. İstanbul'un yumurta ihtiyacının yüzde 65'i, Türkiye'nin yumurta ihtiyacının da yüzde 25'i ilimizden karşılanmaktadır. Ülke çapında yumurta borsası Başmakçı İlçemizde kurulmaktadır.

Bu sektörde böylesine yaygın bir ağırlığı olan ilimizde, üreticilerin çok büyük bir kısmı ağırlaşan piyasa koşulları nedeniyle işletmelerini kapatmış, kalan küçük bir kısmı ise batma noktasına gelmiştir. Örneğin, Merkez İlçede bulunan 120'ye yakın büyük çiftlikten bugün ayakta kalan 30 civarındadır. Başmakçı İlçemiz ve yöresinde, Dazkırı ve Evciler yöresinde de son beş yıl içinde 1 400 tavuk çiftliği kapanmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Halil Bey, süreniz doldu; ama, Çakırköy'den de bahsetmek kaydıyla, size 1 dakika eksüre veriyorum.

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) - Tamamlamaya çalışacağım Sayın Başkanım.

Böyle bir ortamda, tavukçulukla ve yumurtacılıkla uğraşanların düştükleri ekonomik durumdan kurtulmaları için iktidarın desteğine ihtiyaçları vardır. Bu sektördeki en büyük sorunlardan biri yüksek maliyet girdileridir. Tavukçuluk maliyetlerinin yem ve diğer hammadde girdilerinde bazı kalemlerin Katma Değer Vergisinin yüzde 1, bazılarının yüzde 8, bazılarının ise yüzde 18 oranında olması, maliyet dengelerini tamamen bozmaktadır. Yumurtanın Katma Değer Vergisinin yüzde 8 olması, faturalı satış yapan üreticileri de zor durumda bırakmaktadır. Bugün, yumurtanın maliyeti 90 lira iken, serbest piyasada anaç yumurtanın birim fiyatı, pazartesi günü itibariyle 70 liradır. Açıkçası, bu ortamda, yumurta üreticilerinin ayakta durabilmeleri zordur.

Ayrıca bir şeye daha değinerek sözlerimi sona erdirmek istiyorum. Üretim planlamasının yapılması, arz ve talep dengesinin kontrol altında tutulması, olası dalgalanmalardan üreticinin korunması için de gereklidir. Bu konuda, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bir çalışma yapıyor; Türkiye 16 tarım havzasına bölünerek, Avrupa Birliği sürecinde tarımda rekabetin sağlanması, üretimin belli bölgelerde planlı bir şekilde yoğunlaşması amaçlanıyor. Bu 16 tarım havzasına baktığımızda şunu görüyoruz: Yumurtanın sıklet merkezi olan Afyon, yumurtacılık, tavukçuluk bölgesinin içine alınmamıştır. Ne acıdır ki, tavukçuluk ve yumurtacılık sektörünün lokomotifi, Türkiye yumurta ihtiyacının yüzde 25'ini karşılayan Afyonkarahisar, tavukçuluk havzasının içine alınmamıştır. Tarım ve Köyişleri Sayın Bakanından, bu yanlışlığın öncelikle giderilmesi yönünde taleplerimi yeniliyorum.

Sayın Başkan, değerli üyeler; bir şeyle sözlerimi sona erdiriyorum. Sandıklı İlçemize, bugün, kaçak olarak, Kıbrıs üzerinden Mersin'e gönderilen patates gelmektedir. Patates üreticilerinin sorunları konusu üzerinde geçen dönem Mecliste bir araştırma komisyonu kurulmuştu. Geçen dönem, patates üreticileri 120-150 000 liraya mal ettiği patatesi, 80-100 000 liraya satabilmişlerdir. Eğer, bu dönem de, kaçak olarak giren patatesin önüne geçemezseniz, çiftçi, geçen yıldan daha büyük bir mağduriyetle karşı karşıya kalacaktır. Geçen yılki sadece Sandıklı İlçemizdeki zarar 10 trilyonun üzerindedir.

Sevgili arkadaşlar, çiftçi mağdurdur, tavuk üreticisi mağdurdur; bu mağduriyetlerin giderilmesinde hükümetin daha fazla ilgi göstermesi ve sorunların çözümünde yardımcı olması dileğiyle, hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum. ( CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Gündemdışı ikinci söz, fındık dikim alanlarının tespitine dair Bakanlar Kurulu kararı hakkında söz isteyen Samsun Milletvekili Mustafa Çakır'a aittir.

Buyurun Sayın Çakır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

2.- Samsun Milletvekili Mustafa Çakır'ın, fındık dikim alanlarının tespitine dair Bakanlar Kurulu kararına ilişkin gündemdışı konuşması

MUSTAFA ÇAKIR (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde tarım alanında çalışan çok büyük bir üretici kesimini ilgilendiren fındık üretim alanlarının yeniden belirlenmesi hususunda gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; malumlarınız olduğu gibi, fındık alanlarının tespiti 2844 sayılı Fındık Kanunu olarak bilinen yasaya dayanılarak, Bakanlar Kurulunca tespit edilmektedir. En son, Bakanlar Kurulunca 2001/3267 sayılı Fındık Alanlarının Tespitine Dair Karar, 24 Kasım 2001 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Takdir edersiniz ki, birçok ilimiz ve ilçelerinde, bu fındık kararnamesi, bugün için son derece yetersiz hale gelmiştir. Düzce İlimizin bütün ilçelerine, Artvin'in Murgul ve Hopa İlçelerine, Kastamonu'nun Doğanyurt, Sakarya'nın Kaynarca, Karapürçek ve Ferizli İlçeleri ile Samsun İlimizin merkeze bağlı köylerimize, Baframıza, Alaçamımıza, Yakakentimize, Ondokuz Mayısımıza, Tekkeköyümüze baktığımızda bu yetersizliği çok açıkça görmekteyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; fındık üretimimizden sağlanan ihracat gelirimiz 1 milyar doları aşmıştır. Karadeniz Bölgemizde ve özellikle, başta Samsun'da olmak üzere, eğimi yüzde 6'nın üzerindeki alanlarda, alternatif başka üründen gelir elde edilmesi mümkün olmamakta veya ürün değeri çiftçilerimizin emeğini bile karşılamamaktadır.

Fındık üretimi, ülkemizde, zaten, sınırlı sayıda ilimizin iklim ve coğrafî şartları içinde yapılabilmektedir. Dünya ülkeleri fındık ürününü gün geçtikçe daha iyi tanımakta, pazarlama alanı büyümekte ve ülke ekonomimize katkısı artmaktadır. Fındık üretimi, bu özellikleriyle üreticilerimizin yaşam kalitesini yükseltmekte ve ülkemize ihracat geliri bakımından büyük katkılar sağlamaktadır. Bunun yanında, fındık üretimi iklim şartlarındaki en küçük değişimden büyük oranda etkilenmekte ve rekoltede düşüşler olmaktadır. Bu da ülkemizin dünya piyasasına sunduğu ürün arzını olumsuz yönde etkilemektedir. Dünya fındık üretiminde belirleyici olan ülkemizin, olumsuz koşullardan etkilenmeyeceği bir üretim alanını her zaman muhafaza etmesi gerektiğinin önemli olduğunu düşünmekteyim.

2844 sayılı Kanunun 1 inci maddesi ve 2 nci maddesinin birinci ve ikinci fıkraları görülecek lüzum üzerine ve talepteki gelişmelere göre fındık üretimine izin verilecek alanlar ile ilgili Bakanlar Kurulunun yeni kararlar alabileceği konusunda gayet açıktır.

Samsun'un fındık üretimine izin verilen ilçeleri sadece Çarşamba, Terme, Ayvacık ve Salıpazarı İlçeleridir.

Çarşamba'da 240 000, Terme'de 247 000, Ayvacık'ta 45 000, Salıpazarı'nda 205 000 dekar alanda fındık dikilidir.

Samsun İlimizin merkezine bağlı yerleşim yerlerinde 38 000, Bafra'da 10 000, Alaçam'da 545, Yakakent'te 362, Ondokuz Mayıs'ta 21 512, Tekkeköy'de 26 350, Kavak'ta 155, Asarcık'ta 500 dekar alan fındık ekilidir.

Fındık ekili alanlarımızda ekonomimize daha yüksek katkı sağlayacak alternatif ürünlerin başında, yine, fındık ürünü gelmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MUSTAFA ÇAKIR (Devamla) - Bu yüzden, Samsun'un bu ilçelerinde de fındık üretimine muhakkak izin verilmelidir.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığımızdan, her zaman olduğu gibi, ilgili taraflarla koordineli bir çalışma yaparak fındık alanlarının tespitinin güncelleştirilmesini, bu sorunla yüz yüze olan vatandaşlarımız adına ümitle beklemekteyiz.

Bu dilek ve temennilerimle, Yüce Heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Gündemdışı üçüncü söz, küreselleşme ve yarattığı toplumsal sorunlar hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Hakkı Ülkü'ye aitir.

Buyurun Sayın Ülkü. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

3.- İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün, küreselleşmeye ve yarattığı toplumsal sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması

HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; daha önce çeşitli defalar, üreticilerle ilgili, esnaflarla ilgili, Petkim'in, TÜPRAŞ'ın özelleştirilmesiyle ilgili olarak söz alma girişiminde bulundum; ancak, o zamanlar söz verilmedi ya da verilemedi. Bütün bunların bileşkesi olarak, ben de, küreselleşmenin yarattığı toplumsal sorunları anlatırsam bunları da kapsar diye çıtayı yükselttim; söz verdiler; teşekkür ediyorum, öncelikle de Sayın Başkana.

Şimdi, fiilî bir durum olarak, içinde bulunduğumuz küreselleşmeyle dünyanın yaşadığı en temel gerçek, sermaye hareketlerinin tümüne yayılması ve sınır tanımaması olarak ifade edilebilir. Küreselleşmenin, özellikle teknolojik gelişmelerin paralelinde, dünyayı bir finans piyasasına çevirdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Birleşmiş Milletler İnsanî Kalkınma Raporuna göre, dünyada her gün 1,5 trilyon dolardan fazla para el değiştirmektedir. Sermayenin bu inanılmaz hızla el değiştirmesiyle yaratılan rant sonucu, reel ekonominin payı da giderek azalmaktadır. Bu da, üretime ayrılan sermaye paylarının; yani, yatırımların azalmasına neden olmaktadır.

Para hareketlerinin bunca hız kazanmasının yıkıcı sonuçları oluyor tabiî. Sıcakpara diye ifade edilen sermaye, hiçbir sorumluluğu olmaksızın, tüm dünyada rahatça hareket edebilmekte, girdikleri piyasada umdukları kâr hadlerine ulaşmazlarsa, anında bir başka ülkenin piyasasına girebilmektedir. Asya krizini, onu izleyen Rusya ve Latin Amerika krizleri ile ülkemizin 2001 ve 2002'de yaşadığı krizleri buna örnek olarak verebiliriz.

Bunun yanında, küresel ekonominin başka bir temel özelliği de uluslararası şirketlere dayanmasıdır. 1970'li yıllarda çokuluslu şirketlerin sayısı birkaç yüzü geçmezken, günümüzde bu sayı 40 000'i aşmaktadır. Dünyadaki belli başlı 200 şirketin global cirosu bütün dünyadaki ekonomik faaliyetlerin dörtte 1'inden fazladır. Bu durumda, başka bir çarpıcı örnek de, kimi çokuluslu şirketlerin cirolarının birçok gelişmiş ülkenin millî gelirinin bile üzerinde olmasıdır.

Uluslararası şirketler küreselleşmenin en önemli ekonomik belirleyicisi olarak görülmektedir. Ancak, bu şirketler, izledikleri üretim politikalarıyla, ülkelerin toplam gelirlerini ve bu gelirlerin dağılımını da önemli ölçüde etkilemektedirler. Özellikle küreselleşmenin yeni bir dalga olarak ortaya çıktığı 1980'lerin başında, hem ülkeler arasında hem de ülkelerin kendi içinde gelir dağılımı giderek kötüleşmektedir. Bu konudaki rakamlar çok çarpıcıdır ve şu gelişmeleri ifade etmektedir: Dünyanın en zengin ülkesi ile en fakir ülkesinin ortalama geliri arasındaki oran, 20 nci Yüzyılın başlarında 9/1 iken, günümüzde bu oran 60/1 olmuştur.

Küreselleşme, gelir dağılımı bozukluğuna paralel olarak sosyal refah devleti anlayışının yıkılmasıyla birlikte, işsizlik oranlarını da hızla artırmıştır. Özellikle küresel rekabete vurgu yapan hükümetler, işgücü üzerindeki sosyal amaçlı koruma mekanizmalarını kaldırma eğilimindedirler. Tıpkı, bugün, Türkiye'de olduğu gibi.

Küreselleşme hareketi, yüksek olan sermayenin yararına işlemekte, dolaşım olanağı bulunmayan ya da çok düşük olan emek faktörünün de zararına çalışmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; küreselleşme, dünya üzerinde sınırlı sayıdaki insanı mutlu ederken, büyük çoğunluğu açlığa, yokluğa ve işsizliğe mahkûm etmektedir.

Ülkemizin bu küresel gerçekler karşısında aldığı tutum ise, maalesef, küreselleşmenin gönüllü kölesi olmaktan ibarettir. Türkiye Cumhuriyetinin ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı olarak, Sayın Ali Babacan, 2005 yılında, Türkiye'de özelleşme ve yabancı sermaye girişinde rekorlar kırılacağını ifade ederek, bunu açıkça da ifade etmektedir. Hemen arkasından da, Başbakanımız "işsizliği Almanya çözememiş, ABD çözememiş, ben mi çözeceğim" diyerek, uyguladığı politikaların yaratacağı sosyal sorunları şimdiden meşrulaştırmaya çalışmaktadır. Yani, küreselleşmeye uygun olarak, sermayenin her anlamda önü açılmakta, ortaya çıkacak sosyal problemler ise, meşru ve olağan karşılanmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP Hükümetinin, iktidara geldiği günden beri, uluslararası finans çevrelerinin güdümünde uyguladığı iktisadî ve malî politikaların ülkemiz halkına yüklediği ağır faturanın karşılığı, her gün yeniden ortaya çıkıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım Hakkı Bey.

HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - AKP bir yandan ülke ekonomisinin belkemiği olan TÜPRAŞ, Tekel, Petkim, Erdemir ve Türk Telekom gibi kuruluşlarımızı satışa çıkarırken, ihracata dönük üretim modeli uygulamasının bedeli olarak da ucuz işgücü anlayışıyla halkımızın yaşadığı yoksulluğu ve işsizliği daha da artırmaktadır.

Geçtiğimiz günlerde Devlet İstatistik Enstitüsünün açıkladığı rakamlara göre, ülkemizde, yoksulluk sınırının altında yaşayanların sayısı 19 400 000'e çıkmıştır. Devlet İstatistik Enstitüsünün açıkladığı işsizlik rakamlarına göre ise, çalışabilir nüfusumuzun yüzde 11,7'si yani 2 750 000'i işsiz durumdadır. İstihdam edilen 20 838 000 kişinin neredeyse yarısı kayıtdışı çalışmaktadır. Şu da bilinmektedir ki, gerçek rakamlar, açıklanan bu resmî rakamların çok üstündedir.

Ekonomide yürütülen IMF ve uluslararası sermaye güdümlü politikaların yarattığı sosyal sorunların en bariz örneği ise, bir tür sosyal patlama diyebileceğimiz ve her gün katlanarak artan kapkaç, hırsızlık, gasp ve cinayet olaylarıdır. Öyle ki, yaşanan olaylar, artık, gazetelerin 3 üncü sayfalarına da sığmaz hale gelmiştir. AKP Hükümetinin yaptığı gibi, bu kadar fazla kraldan çok kralcı olmak kabul edilemez.

Tabiî ki, küreselleşmeye karşı devlet yeniden yapılandırılacaktır; fakat, hükümetin yeniden yapılanmadan anladığı tek şey özelleştirmedir, ülkemizin paha biçilmez zenginliklerinin uluslararası şirketlere sunulmasıdır.

Bakın, küreselleşme sürecinde istenen şey, devletin, halka değil, sermayeye hizmet etmesidir; yani, mesele, ulusdevlet meselesi değildir; mesele, artık, halkların meşru organizasyonları denilebilecek devlet tüzelkişiliklerinin tasfiye edilmesi ve halkların sermayenin insafına terk edilmesidir.

En liberal gelişmiş ülkeler bile, bugün, sermayenin serbestleşmesi anlamında, kuralsızlaştırmayı, sıcakparanın serbestçe giriş çıkışını kabul etmemekte ve ülkeleri için yaşamsal önemdeki iktisadî kuruluşları özelleştirme yoluna gitmemektedirler. AB Anayasasının Fransa ve Hollanda'da reddinin liberal politikalara karşı tepki olduğu bir gerçektir.

Sayın Başkan, müsaade ederseniz, bir vurgu daha yapmak istiyorum. Halklarını düşünen devletler, yeni dönemin yeni gereklerine, piyasa karşısında düzenleyici, denetleyici ve yönlendirici politikalar üreterek cevap vermektedir. Peki,  bizim derdimiz nedir? Ekonomiyi düzeltmek için farklı politikalar uygulanamaz mı? Eğer reform buysa, şimdiki durumsa, bunu herkes yapar; ama, o zaman elinizde yönetebileceğiniz bir devlet bile kalmaz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; halkların temel örgütlenmesi olan devletlerinden başka hiçbir gücü kalmamıştır. Bu meşru yapının yürütme yetki-sini elinde bulunduranlar halk için çalışmak zorundadır. Ekonomi üzerindeki demokratik denetim, IMF'nin değil, halkın sesine kulak vererek gerçekleşebilir.

Hükümet, bugün, en iyimser değerlendirmeyle, ağaçlara bakarken ormanı görememe durumunu yaşamaktadır. Çünkü, Sayın Ali Babacan, özelleştirmede ve sermaye girişinde bu yıl rekorlar kırılacağını söylerken, ülkemizi ve halkımızı küresel güçlerin eline teslim ettiklerinin farkında değil gibi görünüyorlar. Oysa, biz, Türkiye olarak, AKP Hükümeti eliyle hızla küresel sorunların içine doğru sürüklenmekteyiz. İşsizlik, yoksulluk, açlık ve hızla artan suç olayları bugün Türkiye'nin yaşadığı en temel gerçeklerdir.

Halkımızı devletsiz bırakmayalım, IMF heyetleri karşısında el pençe divan durup, halkı azarlamakla, küresel güçlerin maşası gibi davranmak, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetlerine yakışan bir tavır değildir.

Bu düşüncelerle, herkesi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Sayın Başka-na da, gösterdiği tolerans için teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

(10/128) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun Başkanvekili seçimine ilişkin tezkeresi vardır; okutup bilgilerinize sunacağım.

Bu arada, oturum boyunca Kâtiplerin oturarak okumalarını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Okutuyorum:

B) Tezkereler ve Önergeler

1.- (10/128) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunda açık bulunan Başkanvekilliği seçimine ilişkin Komisyon Başkanlığı tezkeresi (3/851)

Tarih: 14. 6.2005

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Komisyonumuz, Başkanvekili seçmek üzere 15. 6.2005 günü saat 14.30'da Ana Bina PTT Karşısı Araştırma Komisyonu Toplantı Salonunda 7 üyeyle toplanmış ve aşağıda ismi yazılı sayın üye belirtilen göreve seçilmiştir.

 Recep Özel

 Komisyon Başkanı

                            Adı ve Soyadı              Seçim Bölgesi              Aldığı Oy

Başkanvekili:              Mehmet Kılıç              Konya                                   7

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Komisyondan istifa tezkeresi vardır; okutuyorum:

2.- Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut'un TBMM Anayasa Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/305)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

TBMM Adalet Komisyonunda görev alacağımdan, halen üyesi bulunduğum TBMM Anayasa Komisyonundan ayrılmak istiyorum.

Gereğini arz ederim.16.6.2005

 Mustafa Nuri Akbulut

 Erzurum

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş 2 tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup, oylarınıza sunacağım.

3.- Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in Moğolistan'a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletve-killerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/852)

              14.6.2005

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in, 10-12 Mayıs 2005 tarihlerinde Ulanbator'da düzenlenen Türkiye-Moğolistan Karma Ekonomik Komisyonu lV. Dönem Toplantısına katılmak üzere, bir heyetle birlikte 9-13 Mayıs 2005 tarihlerinde Moğolistan'a yaptığı resmî ziyarete ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

 Recep Tayip Erdoğan

 Başbakan

Liste:

Mehmet Yıldırım              (Kastamonu)

Taner Yıldız                            (Kayseri)

Ufuk Özkan                            (Manisa)

İdris Sami Tandoğdu              (Ordu)

Engin Altay                            (Sinop)

Osman Kılıç                            (Sivas)

BAŞKAN - Kabul edenler…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Karar yetersayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Karar yetersayısı yoktur; birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 14.53

 


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.05

BAŞKAN: Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113 üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Tezkereler ve Önergeler (devam)

3.- Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in, Moğolistan'a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletve-killerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/852) (Devam)

BAŞKAN - Başbakanlık tezkeresinin oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi, tezkereyi yeniden oya sunacağım ve karar yetersayısı arayacağım. Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yetersayısı vardır; kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

4.- Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un, Birleşik Arap Emirliklerine yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/853)

14.6.2005

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un, Dubai'de düzenlenen Arabian Travel Market 2005 Turizm Fuarına katılmak ve görüşmelerde bulunmak üzere 3-6 Mayıs 2005 tarihlerinde Birleşik Arap Emirliklerine yaptığı resmî ziyarete, Samsun Milletvekili Mustafa Demir'in de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

 Recep Tayyip Erdoğan

 Başbakan

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

Öneriyi okutuyorum:

V.- ÖNERİLER

A) Sİyasî Partİ Grubu Önerİlerİ

1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 16.6.2005 Perşembe günü (bugün) yapılan toplantısında siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Genel Kurulun onayına sunulmasın arz ederim.

Saygılarımla.

 Kemal Anadol

 CHP Grubu Başkanvekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 149 uncu sırasında yer alan 568'e 1 inci ek sıra sayısının, bu kısmın 5 inci sırasına alınması önerilmiştir.

BAŞKAN - Grup önerisi üzerinde söz isteyenler var.

Lehte söz isteyenler; Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart, Ankara Milletvekili Sayın Yakup Kepenek; aleyhte söz isteyenler, Adıyaman Milletvekili Sayın Hüsrev Kutlu, Tokat Milletvekili Sayın Zeyid Aslan.

Konuşma süreleri 10'ar dakikadır.

İlk sırada, Sayın Atilla Kart konuşacaklar.

Buyurun, Sayın Kart. (CHP sıralarından alkışlar)

ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu tarafından Danışma Kuruluna sunulan Grup önerisi hakkında lehte konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bugün, gündeme getirdiğimiz dosya, Düzce Milletvekili Sayın Fahri Çakır'la ilgili bir dosya. İstanbul Büyükşehir Belediyesiyle ilgili dosyalara bu hafta ara veriyoruz.

Düzce Milletvekili Sayın Fahri Çakır hakkındaki suçlama, genel bir tehlike doğuracak şekilde bina yıkılmasına ve ölüme neden olma suçudur. Bu olayda ölü sayısı 20 kişidir. Daha açık bir ifadeyle, 12 Kasım 1999 tarihinde meydana gelen Düzce depreminden söz ediyorum değerli arkadaşlarım. Bu depremde yıkılan bir binadan söz ediyorum; yani, klasik anlamda dikkatsizlikle, tedbirsizlikle yol açılan bir trafik olayından değil, bir depremde bina yıkılmasına yol açmadan söz ediyorum. Bu binanın eksik, hatalı malzeme kullanımı veya yanlış proje sebebiyle yıkılmasından söz ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu dosyada Sayın Çakır ile birlikte 3 kişi daha, Türk Ceza Kanununun 383/2 nci maddesine muhalefetten yargılanmışlar, sözü edilen kişiler birer yıl ağır hapse mahkûm olmuş, 59 uncu madde uygulamasıyla bu ceza on ay ağır hapse düşmüş. Başka bir ifadeyle, Sayın Çakır ile benzer konumda olan kişiler yönünden de bir mahkûmiyet kararı verilmiş.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye, bir deprem olgusuyla karşı karşıya. Sistemin çelişkilerinden ve zafiyetlerinden yararlananlar, imar mevzuatını altüst ederek, acımasızca kâr hırsıyla insanların toplu ölümlerine yol açıyorlar. Bunun en acı örneklerini, 17 Ağustos 1999 Marmara depreminde hep birlikte yaşadık. Bu depremden, daha sonra meydana gelen Bingöl depremlerinden yine almamız gereken dersleri maalesef alamadık.

Sistemin yanlışlarını tespit etmek ve kuralların eşit olarak uygulanmasını sağlamak yerine, bazı günah keçilerini tespit ettik, onlara yüklendik, böylece vicdanlarımızı kendimizce rahatlattık ve görevimizi de yapmış olduk. Keşke gerçeklere çözüm bulmak bu kadar kolay olabilseydi.

Bakın değerli arkadaşlarım, bu günah keçilerinden birisi de, kamuoyunun yakından tanıdığı Veli Göçer idi. Veli Göçer, Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandı; aynı maddeden yargılandı, Sayın Fahri Çakır'ın yargılandığı maddeden yargılandı; yirmibeş yıl ceza aldı değerli arkadaşlarım. Veli Göçer, yirmibeş yıl ağır hapse mahkûm oldu, 5 ayrı binanın yıkılmasına yol açtığı için; her bir olay için beşer yıl olmak üzere, bu cezayı aldı.

Konya mahkemesi, Düzce mahkemesinden farklı olarak, olayda üst sınırı uyguladı.

Yanlış değerlendirilmemesi için hemen ifade ediyorum; Veli Göçer'e verilen cezayı, yerindedir yerinde değildir, azdır çoktur şeklinde bir değerlendirmeye tabi tutmuyorum. Olayın halen Yargıtay aşamasında olduğunu biliyorum. Anlatmak istediğim, suçlamanın niteliği, vahameti ve sosyal boyutudur.

Peki, bu olaylar ve dosyalar konusunda Genel Kurul olarak biz ne yapıyoruz?! Bir taraftan, bu konularda, görünürde, sosyal ve teknik düzenlemeler yapıyoruz; diğer taraftan da, bu tür suçlamalara maruz kalan, yasama faaliyetiyle doğrudan veya dolaylı hiçbir ilgisi olmayacak bir suçlamadan dolayı -ki, bu suçlama, bu dosyadaki suçlama mahkûmiyet aşamasına varmıştır- birilerini koruma zırhına bürümeye devam ediyoruz. Hiçbir şekilde izahı yapılamayacak bir uygulamadan söz ediyorum. Bu uygulamanın savunmasını ve haklılığını, hiç kimse ifade edemez, iddia edemez; bunun adı imtiyazdır değerli arkadaşlarım, bunun adı ayrıcalıktır.

Bakın değerli arkadaşlarım, ayrıca şu savunma yapılıyor: Efendim, bu ve benzeri suçların milletvekiliyken işlenmesi pek mümkün değil, bunun örneği yok. Milletvekili olmadan evvel işlenmiş olan suçlardan dolayı da milletvekilliği görevini engellersek, millet iradesine aykırı davranmış oluruz gibi savunmaların zaman zaman yapıldığını biliyoruz. Değerli arkadaşlarım, yanlış bir savunma bu da. Milletvekili, bu yanlış ilişkilere doğrudan girmiyor. Nasıl giriyor; milletvekilinin ve bakanların akraba ve yakın çevresinde, bakıyoruz, hemen ticarî dehalar oluşuyor, hemen böyle bir grup oluşuyor. 23 yaşında, 25 yaşında olan, hiçbir iş tecrübesi olmayanların, bir anda, gemi nakliyesi, deniz ulaşımı, mısır ithalatı... Beş, beş yetmiyor, yedi yıldızlı turistik oteller açtıklarını görüyoruz. Böyle bir gruplaşmanın doğduğunu, hemen, bir yıl içinde, iki yıl içinde bunun oluştuğunu görüyoruz ve bu insanların ithalat, ihracat, turizm sektörlerinde ağırlıklı olarak, milyon dolarlık işler yaptığını görüyoruz. Diğer taraftan da, geliyoruz, burada, Mecliste, bir taraftan fakir fukara, garip gureba söylemini sürdürüyoruz siyasî iktidar olarak.

Değerli arkadaşlarım, bu söylemlerde bulunanları, ciddiyete ve inandırıcı olmaya bir defa daha davet ediyorum. Bakın, burada haftalardır anlatıyorum, hükümeti ve bürokratları haftalardır uyarıyoruz; hangi konuda uyarıyoruz -yine uyarmaya devam edeceğiz- 5 dokunulmazlık dosyasındaki 400 000 000 dolarlık hazine zararından söz ediyorum değerli arkadaşlar. Yani, dokunulmazlık kurumunu amacı dışında kullandığımız zaman nasıl sonuçlara yol açıyoruz, bunu anlatmaya çalışıyorum. Üzücü ve düşündürücü olan husus, hükümet sözcüleri, Genel Kurulda bu konuda da kamuoyunu yanlış bilgilendirmeye ve yanıltmaya ısrarla devam ediyorlar.

Bakın, hep ifade ediyoruz; hukukî sorumluluk ile cezaî sorumluluk farklı kavramlardır. Ceza davasından beraat edebilirsiniz; ama, tazminattan sorumlu tutulabilirsiniz veyahut hakkında ceza davası açılmamış olsa bile, tazminat sorumluluğu doğabilecek haller vardır. İşte, bu haller, İstanbul Büyükşehir Belediyesiyle ilgili, İGDAŞ, BELBİM, AKBİL dosyaları ile kayıp trilyon ve Maliye Bakanının 150 000 000 dolarlık sahtecilik, hayalî ihracat dosyasında bütün unsurlarıyla mevcut. Bu dosyalardaki sanık durumunda olanların tazmin sorumluluğunu bir tarafa bırakıyorum; bunların tazmin sorumluluğu hakkında, ceza zamanaşımının, tazminat zamanaşımını belli bir süre durduracağını herkes biliyor, bunu tekrar anlatmaya gerek yok. Benim anlatmak istediğim şu: Hakkında ceza davası açılmayan veya ceza davasından mahkûm olan ve bu suretle de hukukî sorumlu bulunan bu kişiler ve bu bürokratlar hakkında neden tazminat davalarını açmıyorsunuz diye soruyorum, sormaya da devam edeceğim. Burada, Borçlar Kanununun 60 ıncı maddesindeki zamanaşımını kesen ve ilave eden madde uygulanmaz değerli arkadaşlarım; bunun uygulanma yeri yok. Devam ediyorum tabiî… Bir mahkûmiyetten söz ettim. İhaleye fesattan dolayı İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi kararıyla mahkûm olan Albayraklar grubu hakkında bu dava neden açılmıyor? Birisi gelsin, bana bu cevabı versin değerli arkadaşlarım.

Bakın, bu kişiler ve gruplar hakkındaki tazminat davalarının zamanaşımları dolmak üzere. Maliye ve İçişleri Bakanlığı bürokratlarını ve hukuk birimlerini bir defa daha uyarıyorum. İçişleri ve Maliye Bakanları size bu davaların açılmaması için talimat vermiş olsalar bile, siz bu davaları açmak zorundasınız. İlgili bakanların vermiş olduğu bu talimatlar kanunsuz emir niteliğindedir. Kanunsuz emri yerine getiremezsiniz. Kanunsuz emir yerine getirilemez. Kanunsuz emri yerine getirdiğiniz takdirde, en hafif deyimiyle ifade ediyorum, görevi kötüye kullanmak ve tazminattan dolayı kişisel anlamda sorumlu olursunuz; bu, kaçınılmazdır. Birileri sizlerin hakkında bu yargılama sürecini mutlaka başlatır. Onun için, yasal görevlerinizin ve sorumluluklarınızın gereğini yapın diye ilgili bürokratları ve hukuk birimlerini bir defa daha uyarıyorum.

Değerli arkadaşlarım, akılcı düşünmeye davet ediyorum. Hepinizi, hepimizi akılcı düşünmeye davet ediyorum.  Dokunulmazlık kurum ve kavramı, amacı dışında kullanılıyor. İçtüzük, eylemli ve organize bir şekilde ihlal ediliyor. Öylesine kötü kullanılıyor ki, siyasî iktidara karşı muhalefetin baskı altına alınmasını engellemek amacıyla getirilen…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Atilla Bey, 1 dakikalık eksüre veriyorum. Lütfen, o süre içinde toparlayalım.

ATİLLA KART (Devamla) - …bu kürsü ve yasama sorumsuzluğunun yüz kızartıcı suçlar için bir koruma zırhı olarak kullanıldığını görüyoruz değerli arkadaşlarım. Onun için, diyorum ki, dokunulmazlık kurum ve kavramını amacı dışında kullanmaktan artık vazgeçelim.

Değerli arkadaşlarım, bakın, bu Mecliste, bu Meclisle bağlantılı olarak 22 Haziran 1991 tarihinde "lojman cinayeti" adıyla müessif bir olayın işlendiğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Dokunulmazlık kurumunun amacı dışında kullanıldığı, bu davayla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararında da zikrediliyor değerli arkadaşlarım. O kararda özet olarak şu deniyor: Hazırlık soruşturmasının dokunulmazlık sebebiyle gereğince yapılamadığı; soruşturmanın üstü kapalı geçtiği; delillerin toplanamadığı ve bu durumun yargılamanın sıhhatini etkilediği ve bütün bunların da dokunulmazlık kavramının amacı dışında kullanılması sebebiyle meydana geldiği ifade ediliyor.

Maalesef, bizler, Genel Kurul olarak, şu anda 22 nci Yasama Döneminde -tekrar üzülerek ifade ediyorum- yaptığımız uygulama ve organize İçtüzük ihlallerimizle bu sonuca katkı sağlamaya devam ediyoruz. Bu sebepledir ki, geldiğimiz aşamada sizleri bir defa daha değerlendirme yapmaya, sağduyulu davranmaya davet ediyor; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Ankara Milletvekilimiz Sayın Yakup Kepenek; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakika.

YAKUP KEPENEK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bugün 16 Haziran; 1970'te, İstanbul'da bir yürüyüşte yaşamını yitiren, hak ararken yaşamını yitiren işçilerimizi saygıyla anıyorum ve ülkemizde hak arama ve düşünce yönündeki çalışmaları nedeniyle yaşam yitirmenin sona ermiş olmasını, bundan sonra böyle olayların olmamasını diliyorum.

Değerli arkadaşlar, ben, gündemimizde olan Sayın Çakır'ın dosyası üzerinde konuşacak değilim. Bu konuda değerli arkadaşım Sayın Kart gerekli teknik açıklamaları yaptı. Burada görüşülmekte olan, Meclise gelen dosyalar, dokunulmazlıkların kaldırılması konusundaki tartışmalar aylardır sürüp gidiyor; ama, biz, burada, bir noktayı gözden kaçırıyoruz. Kaçırdığımız nokta şudur: 22 nci Dönem, Üçüncü Yasama Yılını tamamlamak üzeredir ve biz, üç yıl boyunca, sürekli olarak, bu konuyu, CHP olarak, gündemde tutuyoruz; ama, çok üzülerek belirteyim ki, bu konuda gerekli anlayışı, yanıtı, işbirliğini, birlikte iş yapmayı, İktidar Partisi kanadından göremiyoruz, bulamıyoruz.

Burada çok kısa bir hatırlatma yapmama lütfen izin verin. Buraya geldiğimiz günlerden başlayarak, seçim öncesini bir tarafa bırakalım, dokunulmazlık meselesinin ele alınması için çaba harcadık. Önce bir soru önergesiyle, Sayın Genel Başkanınız, Başbakanımız Tayyip Erdoğan'dan dokunulmazlık konusuna nasıl çözüm bulunacağını ben sordum. Sayın Şener'in imzasıyla verilen yazılı yanıtta, Anayasa değişiklikleri kapsamında bu konunun ele alınabileceği, sorunun karmaşık olduğu belirtildi. Sonuçta, bu konuda bir araştırma önergesi verildi ve Sayın Kutlu'nun başkanlığında oluşturulan bir komisyonda, bu konu ele alındı, ayrıntılı olarak çalışıldı. Geldiğimiz noktada, onca Anayasa değişikliği yapıldı; ama, ne hikmetse, nasılsa, dokunulmazlık konusu gündeme gelmedi.

Şimdi, değerli arkadaşlar, burada, belirtilmesi gereken önemli birkaç nokta var. Son Anayasa değişikliğini dün yaptık RTÜK'le ilgili. İşbirliği yaptık, elbirliği yaptık, Anayasayı değiştirdik; ama, dokunulmazlığa gelmedik, dokunamadık.

Değerli milletvekilleri, o çalışmalar bağlamında birkaç konunun altını çizmeme izin verin. Gerek yerli gerek yabancı tüm uzmanlar, bu işin yetkilileri, herkes aşağı yukarı, milletvekili dokunulmazlığının, ülkemizdeki uygulanmasıyla, uygulanma biçimiyle çok geniş olduğunu, daraltılması gerektiğini belirtiyorlar, bunun altını çiziyorlar; bu, bir. İkincisi, bir başka nokta var; İktidar Partisinin sözcüleri, sürekli olarak, buralarda ve komisyon çalışmalarında hep şunu söylediler: Kamu çalışanları içinde başka dokunulmazlar var; onlar varken, neden milletvekilleri; bu mantık hep öne sürülüyor. Şimdi, değerli hukukçu arkadaşlar çok iyi bilirler, uygulamacılar da bilir ki, kamu çalışanlarının yargılanmadığı, dokunulmaz olduğu görüşü geçerli değildir. Onlar, belli yöntemlerle, belli usullerle yargılanıyorlar. Dolayısıyla, bizim konumumuzu diğer kamu görevlileriyle, sivil-asker, kimseyle karıştırmamak gerekir.

Bir başka önemli nokta daha var; iktidarınız, daha geçen aylarda, yeni dokunulmazlıklar yaratmaya çalıştı. İçişleri Bakanlığının bir genelgesiyle, trafik cezalarının yabancı elçilik mensuplarına, milletvekillerine ve yargı mensuplarına uygulanamayacağına dair genelge çıkardınız. Şimdi, bu, yeni dokunulmazlıklar yaratma çabasından başka bir şey değil. Hani, başka dokunulmazlıklar olmayacaktı. Bir kez, bu, tümüyle yanlış. İkincisi ve çok daha önemli olarak, biz burada neyi istedik; biz, burada, değerli arkadaşlarım Sayın Kart, Sayın Yergök ve Sayın Kılıç'la birlikte, Anayasanın 83 üncü maddesinin değiştirilmesini ve -dikkat edin- dokunulmazlıkların sınırlandırılmasını istedik. Şimdi, dokunulmazlıkların sınırlandırılmasından maksadımız neydi; Anayasanın 76 ncı maddesinde sözü edilen ihtilas, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas, kaçakçılık, resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma suçlarını işleyen milletvekillerinin, Yargıtay Ceza Kurulunun yargılama ve tutuksuz olarak yargılanma ve yasama çalışmalarını engellemeyecek biçimde yargılanmasının yollarının açılmasını istedik. Bu saydığım suçlar, esasen, Anayasamıza göre, milletvekili olmaya engeldir. Yani, bizim Anayasa değişikliği önerimizde, milletvekillerinin bu kürsüden söyleyecekleri ya da milletvekilleri olarak yaptıkları çalışmaları sınırlayan herhangi bir şey yoktu; bunu, biz, önerimizde "yasama sorumsuzluğu" olarak, ayrı bir alt başlık olarak -83/4/a diye- 83 üncü maddeye ek olarak önerdik ve dokunulmazlığın sınırlandırılmasını da bu çerçeveye indirgemeyi önerdik. Bütün bunlar, burada dikkate alınmadı. Oysa, bir milletvekilinin bu konularda dokunulabilir olması, hem hukuk sistemimizin genel anlayışı için hem Anayasanın genel anlayışı için hem de ulusal ve uluslararası uygulama için gerekli ve zorunluydu.

Tekrar edeyim, üçüncü yılımızı tamamlıyoruz ve biz, bu konuyu, üçüncü yılımızda da tamamlamadan geçiştiriyoruz. Burada çok önemli bir nokta var, altının çizilmesi gereken önemli bir nokta var; o da şudur: Değerli arkadaşlar, Meclisimiz, ulusal egemenliğin -eski deyimiyle- tecelligâhıdır, somut anıtıdır, yapısıdır. Biz, suyun başındayız. Gururla, övgüyle 85 inci yılını kutluyor ulusal egemenlik, ülkemizde. Gurur verici bir şeydir, doğrudur, iyidir; ancak, ulusal egemenliğin gereğini yerine getirmekte üzerimize düşeni yapmalıyız. Bu ülkede, doğruluğu, dürüstlüğü, erdemi, ahlakı egemen kılmak için, işe başlanması gereken birinci yer burasıdır. Bunu yapmadığımız takdirde, dönüp halkımıza, birilerine, vergi verenine vermeyenine "doğru olun, dürüst olun, verginizi verin, vatandaşlık görevlerinizi tam olarak yerine getirin" deme hakkımız olabilir mi?! Önce, ülkemizde, siyasetin temizlenmesi, siyasetin güven kazanması gerekir ki, toplumun diğer kesimlerinde de güven oluşsun, toplum kendine gelsin, hak arama yolları açılsın ve güvenin, dayanışmanın, doğruluğun egemen olduğu bir toplumsal yapıyı elbirliğiyle oluşturabilelim.

Şimdi, bu tür toplumsal değerlerin aşınmasını önlemek, ahlak değerlerinin yeniden ağırlıklı olarak egemen olması, geçerli kılınması için yapmamız gereken birinci iş… Cumhurbaşkanının geri göndermesine rağmen, anayasa değişikliğini, dün büyük bir hızla geçirebildik; dokunulmazlıkla ilgili anayasa değişikliğini de çok büyük bir hızla, iki taraf anlaşarak, hemen yapabiliriz. Halkımızın arasına böyle gidelim. Çekinmeyin ve korkmayın.

Haa, bir nokta daha var, son zamanlarda. Partinizin, İktidar Partisinin önde gelen sözcüleri, Başbakanımız -bugünlerde Meclis Başkanı da buna katıldı- özellikle "halka gideriz; referandum, halk oylaması... Referanduma gidilmeli belli konularda" diye sözler söylüyorlar, "gerekirse halka gideriz" korkutmacasıyla muhalefete yüklenmeye çalışıyorlar.

Değerli arkadaşlar, var mısınız, şu anayasa değişikliğini dokunulmazlık konusunda yapalım veya yapmadan, şu dokunulmazlık meselesinde halk oylamasına var mısınız?

İLYAS ARSLAN (Yozgat) - Başörtüsünde de varız.

YAKUP KEPENEK (Devamla) - Bunun halk oylamasına gitmeyişinin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım; 1 dakika eksüre veriyorum.

Buyurun Sayın Kepenek.

YAKUP KEPENEK (Devamla) - Bazı iktidar sözcüleri "muhalefet halka gitsin gerekirse" demeye getiriyorlar. Ben, şu kadarını söyleyeyim; halka götürülmesi gereken konular var; ama, bunların başında Anayasanın ana ilkeleri, temel doğruları gelir. Bu ana doğruların, temel ilkelerin başında da yasama görevinin yerine getirilmesindeki eksikler ve fazlalar gelir. Yasama dokunulmazlığı da bunun birincil kilit noktasıdır. Eğer, referandum söz konusu olacaksa, başlaması gereken yer yasama dokunulmazlığıdır. Ben, yeni döneme geçmeden, tatile girmeden yasama dokunulmazlığı konusunun ele alınmasını, anayasa değişikliği yapılarak temiz bir anlayışla halka gidilmesini ve halka, görevini yapmış insanların iç huzuruyla gidilmesini öneriyorum.

Bu anlayışla, hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Aleyhte, Sayın Hüsrev Kutlu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; çarşamba dokunulmazlık günleri artık kaldırıldı, perşembe günlerine alındı; iki haftadır perşembe günleri aynı konuları görüşmeye devam ediyoruz.

Biliyorum, bu konularda yüzüm eskidi. Artık, dokunulmazlık konusunda Hüsrev Kutlu'yu dinlemek de cazip gelmiyor; ama, Sayın Atilla Kart'la rekabet içerisindeyiz. Bir o bir ben, bir o bir ben; ama, geçen hafta ben mola verdim, Sayın Kart mola vermeden başarılı bir şekilde devam etti. Azminden dolayı kendilerini tebrik ediyorum.

Arkadaşlar, bugün Sayın Kart'ın üslubu daha değişikti, hangi dosyayı görüştüğümüzü, kimin hakkında görüştüğümüzü izah etti. Ufak bir eksiklik vardı, ortaklar hakkında verilen ceza, doğrudur, dört kişi hakkında dava açılmış, üçü hakkında bir yıl hapis cezası verilmiş ve bu cezalar tecil edilmiş. Tecil edilme kısmını ya ben atladım ya söylenmedi.

ATİLLA KART (Konya) - Doğru, söylediğiniz doğru.

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Yani, şu anda Sayın Fahri Çakır da yargılanmış olsaydı, en kötü ihtimalle -ki, bir kimse hakkında ceza verilmeden onu mahkûm etmek mümkün değil ama- dikkatsizlik, tedbirsizlik sonucu veya meslek ve sanatta acemilik sonucu ölüme sebebiyet vermekten bir yıl…

ATİLLA KART (Konya) - 455 değil, 383…

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - 383'e 2…

ATİLLA KART (Konya) - İkisi de çok farklı, biliyorsunuz; içeriği çok farklı.

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Evet, maddenin başına bakarsanız, ilk fıkrasında, başlayana…

BAŞKAN - Sayın Kutlu, Sayın Kart, ikiniz de, tamam, bu konularda ehilsiniz; ama, bu şekilde tartışmak İçtüzükte yok. O nedenle, siz, Genel Kurula hitap edin; Sayın Kart da sizi dinlesin.

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şimdi, bir yıl ceza almış ve tecil edilmiş olacaktı.

Dokunulmazlığı olunca ne olur; zamanaşımından kurtulacak mı; kurtulamayacak. Daha sonra, yine, en kötü ihtimalle yargılanıp, bir yıl ceza alıp, ertelenecek.

Bu olay olduktan sonra, yaklaşık iki yıl sonra genel seçimler olmuş ve genel seçimlerde Sayın Fahri Çakır milletvekili adayı olmuş. Halk arasında Veli Göçer benzetmesi yapıldığı gibi bir izlenim olsaydı; yani, başkalarına yapılan onlarca bina malzeme eksikliğinden çökmüş olsaydı, bu arkadaşımızın milletvekili seçilmesi mümkün olmazdı; ama, Düzce gibi küçük bir yerde, herkesin bildiği bir olay sebebiyle, demek ki, vatandaş, bu arkadaşımızı bu konuda suçlu görmemiş. Zaten, yapılan bina kendi şahıslarına ait olup, dört ortak tarafından yapılan kendi ailelerinin ve akrabalarının oturduğu bir binadır. Bu bina, bilemiyoruz, belki fay hattına çok yakın bir yerde, belki başka sebepler var -yani, mahkemenin dosyasını yeniden yargılamamız mümkün değil- çökmüş. Müessif bir hadise; ama, bir tek bina, kendilerine ait bina yapılıp da yıkılmış diye, bunda Veli Göçer benzetmesi yapmak bence biraz insafsızlık olur.

İLYAS ARSLAN (Yozgat) - Biraz değil, çok olur.

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Arkadaşlar, Yakup Hocamla biz dokunulmazlık komisyonunda beraber çalıştık. Buraya gelince konu hakkında konuşmayacağını baştan samimî bir şekilde beyan etti. Her ne kadar usulde, konu hakkında konuşmayıp başka şeyleri değerlendirmek çok yok ise de, yine, Hocamın bilimsel kariyerinden dolayı, genel manada anlattıklarına teşekkür ediyorum.

Demokrasi budur. Orada muhalefet şerhi de beyan edildi, diğer görüşler de beyan edildi. Ancak, çok tehlikeli bir yere temas etti Hocam "yeni dokunulmazlıklar yaratıyorsunuz" dedi; İçişleri Bakanlığının genelgesiyle, yabancı diplomatlara, milletvekillerine, hâkim ve savcılara ceza yazılmaması…

YAKUP KEPENEK (Ankara) - Trafik cezası…

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Trafik cezası yazılmaması.

Arkadaşlar, bunlar, diplomatik dokunulmazlıklar ve diğer dokunulmazlıkların bir gereğidir ve bu konuda yargı kararı vardır.

Ben şunu söyleyeyim: Kanuna ait olmadan…

Sayın Kastal, istersen gel buradan konuş, burada beraber dinleyelim… Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Vallahi iyi söyledin.

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Özür diliyorum arkadaşlar.

Arkadaşlar, Türkiye'de, trafik suçlarında, yıllardan beri…

BAŞKAN - Kusura bakmayın Hüsrev Bey; haklısınız uyarmakta. Sık sık uyarıyoruz arkadaşları.

Lütfen, hatipler konuşurken,  milletvekillerimiz konuşurken, dinlemesek bile dinleyenlere saygı göstermek için dinleme ortamını sağlayalım, ses çıkarmayalım.

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Yani, başkası neyse de, özellikle ben konuşurken olmaması lazım! (AK Parti sıralarından gülüşmeler)

BAŞKAN - Bu uyarı tüm milletvekillerimiz için geçerli, sadece sizin için değil.

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Sağ olun Sayın Başkanım.

Arkadaşlar, trafik uygulamalarında, şimdiye kadar, doktorlara ceza yazılmaz, çok nadirattandır; çünkü, doktorlara ceza yazıldığı zaman, sonra muayeneye giden polislerden de onlar ücret alırlar. İkincisi, emniyet mensuplarına, polisinden emniyet müdürüne kadar, ceza yazılmaz. Şükrü Bey burada mı, bilmiyorum, Şükrü bey eski emniyet müdürüdür, der ki: "Ben hiç milletvekili kimliğimi göstermem, eski emniyet müdürü kimliğimi gösteririm; polis selam çakar, devam ederim." Hiçbir askerî personele ceza yazılmaz; yani, uzatmalı çavuşundan, onbaşısından paşaya kadar, emekli olsalar dahi, trafik cezası yazılmaz. Bunlar kanunda olmayan, genelgede olmayan uygulamalardır. Bize ne oluyor ki, bu Mecliste, milletvekillerine niye ceza yazmıyorsunuz diye serzenişte bulunuyoruz!..

Arkadaşlar, ceza yazılmaması gereken, hatta durdurulmaması gereken tek grup varsa, o da sayın milletvekilleridir. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Şimdi bir anayasa oylaması yapılıyor -bu arada, zaten çoğalttılar oy kullanma yerlerini- çok çabuk bitiyor. Arkadaşımızın biri dışarıda oluyor, arıyoruz, ne oldu, falan filan diye. Düşünün ki, anayasa oylamasına gelen arkadaşımız trafikte bekliyor; ehliyet ve ruhsatını verdi, ceza yazılıp yazılmamasını bekliyor. Arkadaşlar, bu binde 1 de olsa, onbinde 1 de olsa, milyonda 1 de olsa, olmaması gereken bir şeydir. Aslolan,  zaten, vekillerin kendi çıkardıkları kanunlara uyması, hız sınırlarına, ışıklara riayet etmesidir. Buna arkadaşlarımızın azamî titizlik gösterdiğini ben zaten biliyorum; ama, çok acil bir iş olduğunda, çok önemli bir şey olduğunda, başkasının hayatını tehlikeye düşürmeyecek şekilde biraz hız sınırını aşmışsa, bunu da... Buradaki yasanın çıkmasının önceliği daha önemlidir. Onun için; yani, büyük şerlere sebep olmamak için küçük şerleri kabul etmek gibi, bu konuda da... Vekillerin, bence, vekil oldukları bilindiği takdirde, hiç trafikte durdurulmaması gerekir. Bu konuda da, lütfen kendi kendimizi destekleyelim ve baltayı ayağımıza vurmayalım. Yarın burada bir kanun maddesi 1 kişinin olmamasından dolayı geçmediği zaman veya bir anayasa maddesi geçmediği zaman "ben, trafiğe takılmıştım" diye, bu, taa İçişleri Bakanına, Başbakana kadar gider.

Her zaman böyle olmaz; yani, bu dokunulmazlıklar, bu öncelikler daha çok muhalefete lazımdır; ama, muhalefet, nedense, bu dönemde -başka bir konu olmadığından bence- sürekli bunu gündeme getiriyor.

Hatta, kuliste, ben bu konuyu konuşmaktan usandım; acaba ne anlatsam dedim, bizim Adıyaman Milletvekili Şevket Gürsoy dedi ki: "Çık oraya de ki: 'CHP'li milletvekilleri de bunun kalkmasını istemiyor.' Orada beni göster; 'Şevket Gürsoy burada' de; ben de evet öyle diyeyim" dedi; ama, şu anda göremiyorum.

MEHMET ZİYA YERGÖK (Adana) - Şevket Bey'in de imzası var.

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Tabiî, dokunulmazlığı olduğu için de bir şey diyemiyorum; ama, eğer bu konudaki beyanı bu şekilde değilse, tekrar buraya gelip düzeltebilir.

MEHMET ZİYA YERGÖK (Adana)- Şevket Beyin de imzası var.

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)- Arkadaşlar, çok daha önemli konuları, çok daha önemli yasaları çıkarmak zorundayız. Bunlar için çaba sarf edelim. Dokunulmazlık konusu da elbet bir gün gündeme gelecektir; ama, bugün, illa bu tatilden önce olması gerekmemektedir.

K. KEMAL ANADOL (İzmir)- Önce yargıyı halledin!

ATİLLA KART (Konya)- Kadrolaşmayı tamamlayalım, ondan sonra gelir!

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)- Arkadaşlar, bu kadrolaşma lafı, daha önce  de söyledim, hâkimler için ağır bir laf. Eğer iktidarlara göre kadrolaşma söz konusu olsaydı, bugün kadroların hiçbirisinde sosyal demokrat arkadaşlarımız olmazdı. Çünkü, sosyal demokratlar, istisnalar dışında, muhalefete …

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Toparlayınız lütfen.

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)- Ek süre kullanmayı istemiyordum da, arada duraklamalar oldu. Dördüncü hakem de olmadığı için uzatma vermedi!..

BAŞKAN- 1 dakikalık eksüre içinde toparlarsınız Hüsrev Bey.

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Bu sebeple, ben, hiçbir kademede iktidarın kadrolaşmadığını, özellikle, bizim iktidarımızın kadrolaşmadığını ve hâkimler üzerinde de hiç kimsenin kadrolaşma gücünün olmadığını biliyorum. Bunun ters manasından şu çıkar: Acele dokunulmazlıklarımızı kaldırın diyoruz ki, bizim hâkimler varken biz beraat kararı alalım gibi bir yanlış izlenim çıkabilir. Ben buna da katılmıyorum.

İnşallah başka bir perşembe günü konuya devam etmek üzere, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

YAKUP KEPENEK (Ankara)- Sayın Başkan, izin verir misiniz küçük bir açıklama yapmama? Yerimden de olabilir...

BAŞKAN- Yakup Bey, İçtüzüğün 60 ıncı maddesine göre, yerinizden kısa bir açıklama yapmak üzere; buyurun.

YAKUP KEPENEK (Ankara) - Sayın Başkan, çok teşekkür ederim. Değerli Arkadaşım Sayın Kutlu'ya da açıklamaları için teşekkür ediyorum.

Yalnız, burada,  bir yanlış anlama olmasın gerçekten. Son çıkarılan iki genelgede milletvekillerinin, yargı mensuplarının ve yabancı elçiliklerin görevlilerine trafik suçu ve cezası tutanağı düzenlenemeyeceği, bunun yerine tespit tutanağı düzenlenmesi yolunda genelgeler var. Ben, bir kez ondan söz ettim ve bunun bir ayrıcalık yarattığını, yeni dokunulmazlıklar yarattığını söyledim. Bu çerçevede, iki noktanın daha altını çizeyim izin verirseniz Sayın Başkan.

Birincisi, kanımca, böyle bir uygulama, hepimiz için, yurttaşların yasa önünde eşitliğini düzenleyen ilkelere hiç de uygun değil. Belli bir farklılaşma yaratmanın, gerekçe çıkarmanın, farklı dokunulmazlıklar yaratmanın hiçbir anlamı yok. Eğer, hepsini kaldıracağız diye yola çıkıyorsak, buradan başlayalım, bizden başlayalım ve dokunulmazlıkları kaldıralım; yenilerini yaratmayalım; bu bir.

BAŞKAN - Kısa olsun.

YAKUP KEPENEK (Ankara) - İki; ben, bu konuda, 20 Mayıs tarihinde İçişleri Bakanlığımızdan yazılı olarak bunu sordum, bugüne kadar hiçbir yanıt alamadım.

Üç; yanılmıyorsam, Sayın Başbakanımız bu genelgelerin doğru olmadığını ve bir an önce kaldırılmasını basına açıkladı. O konuda da, şimdiye kadar -hükümetimizin bir sayın bakanı burada- ne yapılıp yapılmadığını bilmiyorum ve ben, yurttaş olarak bunu öğrenmek istiyorum ve yasalar önünde eşitlik istiyorum.

Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Anlaşıldı.

Tokat Milletvekili Sayın Zeyid Aslan.

Buyurun.

Süreniz 10 dakika

ZEYİD ASLAN (Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisinin, Danışma Kurulunda anlaşma olmaması üzerine getirmiş olduğu önerinin aleyhinde söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, tabiî, Hüsrev Beyin de biraz önce söylediği gibi, uzun bir süreçten beri çarşamba günleriydi; ama, bu son iki haftadan beridir de perşembe günlerine sarktı; hatta, geçen hafta, özellikle Cumhuriyet Halk Partisi, perşembe günlerini neden denetim gününe çeviriyorsunuz diye, Ondokuz Mayıs Üniversitesiyle ilgili öneri üzerine bir konuşma da yapmıştı; ama, kendileri de aynı yönteme devam ediyorlar.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Düzen bozuldu artık, karmakarışık oldu…

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Bir de, Sayın Anadol, geçen hafta burada yaptığı konuşmada "anlaşıldı ki, dokunulmazlıkları biz getireceğiz; ama, siz de kaldırmamaya devam edeceksiniz. Biz da artık getirmekten vazgeçtik" dedi, böyle, elini sallayarak; ama, demek ki, hâlâ, vazgeçmemişler.

Dün gece saat 01.00 civarında bir televizyon kanalındaki haberde, Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Sayın Baykal'ın dokunulmazlıklar konusunu Meclise getirmek noktasında ısrarcı olacaklarının haberi vardı. Sanıyorum, liderlerinden böyle bir emir ve talimat geldi ki, getirmeye devam edecekler.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Hayır… Bizim görüşümüz değişmedi.

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Elbette… Görüşlerin değişmesi noktasında demiyorum; ama, geçen hafta, buraya bir daha getirmeyeceğinize dair bu kürsüden bir söz etmiştiniz.

K.KEMAL ANADOL (İzmir) - Bizimkileri, CHP'lileri getirin dedik!

BAŞKAN - Sayın Aslan, siz, konuyla ilgili aleyhte görüşlerinizi dile getirin. CHP Grubunun veyahut milletvekillerinin düşüncelerindeki değişikliklerle ilgili yorum yaparsanız sataşmaya neden olursunuz, iş uzar.

Lütfen, sadede gelelim.

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Şimdi, Sayın Başkan, tabiî ki, bu konu, sadece bugün burada konuşulan bir konu değil; yani, bir yılı aşkın bir zamandır sürekli konuşulan bir konu. Sayın Anadol'un geçen hafta burada kendisinin söylediği bir sözü tekrar ettim.

Ve yine, Sayın Anadol, geçen hafta buradaki konuşmasında, özellikle bizleri kastederek, burada avukatlık yaptığımızı iddia etti. Ben, şunu söylemek istiyorum: Tabiî ki, öncelikle bizlerin burada avukatlık yaptığından ziyade, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına çıkan arkadaşların bir savcı gibi nasıl hareket ettiklerini gözden kaçırdığını sanıyorum.

Ben, bu konularda polemiğe girmek istemiyorum, konunun özüne dönmek istiyorum. Bir süreden beridir, bu konuda, özellikle dokunulmazlıkların felsefesi, sosyal ve siyasal açılımlarıyla ilgili, ben, her hafta çıkışımda, burada farklı, yeni söylemlerle huzurunuza gelmeye gayret ediyorum. Bugün de, yine, aynı şekilde, dokunulmazlığın amacı, kapsamı, kapsadığı ülkeler, ülkelerdeki içerikleriyle ilgili bazı bilgileri sizlerle paylaşacağım.

Değerli arkadaşlar, yasama dokunulmazlığı dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi bizim ülkemizde de en son 1982 Anayasasında; ama, ondan önceki tüm anayasalarda düzenlenmiş. 82 Anayasasının 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı düzenlenmiştir. Yasama dokunulmazlığıyla getirilen amacı, bir kez daha, burada sizlerle paylaşalım.

Biliyorsunuz, yasama dokunulmazlığından asıl amaç, milletvekillerine karşı keyfî adlî işlem yapılmasını ve keyfî açılan davalar nedeniyle yargılama yapılmasını önlemek; yine, millî iradenin Mecliste eksiksiz bir şekilde temsiline imkân vermek; özellikle yürütme erkine karşı muhalif milletvekillerini baskı ve tehditlerden korumak. Şimdi, zaman zaman, tabiî ki arkadaşlarımız "kardeşim muhalefet biziz, biz istemiyoruz bu korumayı" diyebilirler; ama, biraz önce, Sayın Hüsrev Beyin de burada söylediği gibi, binde 1 olabilecek ihtimalleri mutlaka, gözardı edemezsiniz; çünkü, burası, yasama faaliyeti yapılan bir yerdir, olabilecek en yüksek, en düşük ihtimallerin hepsini mutlaka gözönüne almak durumundasınız.

Ben, sizi, şöyle, 1967'lere doğru geri götürmek istiyorum. O dönemin bu Meclis çatısı altındaki en muhalif milletvekillerinden birisi olan Sayın Çetin Altan'dan bahsedeceğim. Sayın Çetin Altan'ın, o dönemde, İstanbul Milletvekili olarak görev yaptığı dönemde, bir gazetede yazdığı bir yazı sebebiyle komünizm propagandası yaptığı iddiasıyla dokunulmazlığının kaldırılması bu Meclisin gündemine geliyor ve bu Meclis, o günün siyasal iktidarının da özellikle sağ tandanslı olması ve sağ çoğunluğun olması sebebiyle, burada bir çırpıda dokunulmazlığını kaldırıyor. Sayın Çetin Altan, Anayasa Mahkemesine gidiyor; Çetin Altan'la birlikte, aynı düşünceye mensup birçok milletvekili, Çetin Altan'la birlikte, Çetin Altan'ın dokunulmazlığının Meclis tarafından kaldırılması kararının iptali için Anayasa Mahkemesine gidiyor ve Anayasa Mahkemesi, o gün verdiği kararla, 1967 yılında verdiği kararla Sayın Çetin Altan'ın dokunulmazlığının Meclis tarafından kaldırılması kararını iptal ediyor. Şimdi, Anayasa Mahkemesinin gerek o gün verdiği gerekse daha sonra değişik zamanlarda benzer olaylarda verdiği ve en son 1994 yılında bu konuda verdiği karardan çok kısaca bir özet okumak istiyorum.

"Yasama dokunulmazlığı bir amaç olmayıp, milletvekillerinin, halkın iradesini Mecliste tam olarak yansıtarak, millî iradenin eksiksiz gerçekleşmesini sağlamalarının bir aracıdır. Kuşkusuz, anayasa koyucunun yasama dokunulmazlığına 83 üncü maddede yer vermekle güttüğü amaç, yasama görevini yürütenlerin, bu görevi her türlü kaygı ve baskıdan uzak olarak güvenceli bir biçimde ve gereği gibi yapmalarını sağlamaktır. Diğer bir deyişle, yasama dokunulmazlığının amacı, milletvekillerinin keyfî bir ceza kovuşturmasıyla, geçici bir süre de olsa, görevlerini yapmaktan alıkonulmalarını önlemektir." Bu, Anayasa Mahkemesinin, en son 1994 yılında vermiş olduğu karardan küçük bir özettir.

Yine, özellikle yasama dokunulmazlığı, gerek siyasetçiler gerek bilim adamları gerekse sosyal insanlar tarafından sık sık tartışılan, Türkiye'nin gündeminde değil, dünyanın gündeminde uzun yıllardır var olan bir şeydir. Bununla ilgili olarak değişik bilim adamlarının çok farklı görüşleri vardır; ama, ben, bugün çok iyi tanındığı, bilindiği için ve şu anda YÖK Başkanı olarak görev yapan, anayasa hukukçusu, benim de Hukuk Fakültesinden Anayasa Hukuku Hocam olan Sayın Teziç'in bir cümlesini burada sizlere aktarmak istiyorum. Diyor ki Sayın Teziç: "Yasama dokunulmazlığı, parlamenter demokrasilerde muhalefeti koruyan yollardan en önemli biridir."

Şimdi, Türkiye, parlamenter demokrasiyle yönetilen bir ülke. Parlamenter rejimlerin en önemli unsuru, yasama, yargı ve yürütme erkinin birbirinden bağımsız olarak çalışmasıdır. Bu erkler içerisinde, yürütme erkini yasama, yasama erkini de kararlarıyla yargı denetime tabi tutuyor; ama, burada, ayağın bir tarafında bir boşluk oluşuyor. Yürütmeyi yasama, yasamayı yargı denetlerken, denetim dışında kalan bir yargı organı görüyoruz. Ben diyorum ki, mutlaka dokunulmazlık konularını yeniden tartışalım, bunun dünyadaki uygulamalarını yeniden gözönüne alalım, bugüne kadar yaşanmış deneyimleri, tecrübeleri tekrar masaya yatıralım, bunlar içerisinden yeni bir anlayışı, yeni bir dokunulmazlık anlayışını ortaya koyalım, koyarken de, mutlaka, parlamenter rejimlerdeki bu üç ayağın hiçbir ayağını eksik etmeden koyalım.

Burada, yasama dokunulmazlığını kaldıracaksınız; peki, yürütmenin baskısına karşı yasama meclisi üyelerinin bu durumdaki savunmasız hali karşısında nasıl bir önlem alacaksınız? Yine, aynı şekilde, yargının dokunulmazlığı varken, yasamanın savunmasız kalması halinde yargıya karşı yasamayı nasıl korunmasız halde bırakacaksınız?

Yani, bu üç ayağı dengeli bir şekilde götüremezseniz, bu ayaklardan birinin -ki, en önemlisi, millî iradenin, milletin temsil edildiği yasamanın- savunmasız bırakılması karşısında, gerek yürütme tarafından gerek yargı tarafından görebileceği baskı, millî iradenin burada hakkıyla tecelli edebilmesini engeller.

Bu nedenle -mutlaka tartışalım, mutlaka konuşalım, mutlaka yeniden değerlendirelim; ama- dediğim gibi, bu üç ayağı, bu üç unsuru birlikte ele alarak birlikte değerlendirelim diyorum.

Değerli arkadaşlar, tabiî, dokunulmazlığı kaldırmanın mutlaka değişik ölçütleri vardır. Ben somut olaya girmek istemiyorum; onunla ilgili Hüsrev Bey de, Atilla Bey de gerekli açıklamaları yaptılar; ama, dokunulmazlığın kaldırılmasında belli ölçütler mutlaka getirilmesi lazım; ki, şu anda, uygulamanın içerisinde var, özellikle Anayasa Mahkemesi kararlarıyla bunu görebiliyoruz. Bunlardan birincisi, mutlaka, dokunulmazlığın kaldırılması durumunda, bundan, yürütmenin, hükümetin bir fayda, bir yarar sağlamaması gerekir. Yine, kamuoyunun, mutlaka, derhal aydınlığa kavuşmasını, derhal açıklığa kavuşmasını istediği veya dönem sonuna bırakıldığı takdirde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - 1 dakikalık eksüre tanıyoruz; toparlayalım lütfen.

ZEYİD ASLAN (Devamla) - … çok ciddî ve ağır sonuçlar doğuracak bir olay olması gerekir.

Yine, bunun, eski bir olay olmaması gerekir; yani, beş yıl, on yıl önce yaşanmış olayları, beş yıl, on yıl önce açılmış davaları buraya taşımamak gerekir. Mutlaka kovuşturmanın ciddî nedenlere dayanması, isnadın da siyasî olmaması, samimî olması gerekir. Yani, bu ölçütleri de değerlendirip, burada, getirilen dosyaları bu ölçütler içerisinde ele almakta fayda vardır diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, tabiî, ben, değişik ülkelerle bunun karşılaştırmasını geçen hafta kısmen yapmıştım; ama, bugün zamanım yetmedi. Hüsrev Beyin de söylediği gibi, bu, daha devam edecek uzun süreç; sanıyorum, yasama görevimiz sona erene kadar bunu tartışmaya devam edeceğiz. Ben de özellikle diğer ülkelerle karşılaştırma konusunu bir sonraki konuşmama bırakıyorum.

Bu vesileyle, sizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Zeyid Aslan, konuşmanızın başlangıcında sizi uyarmıştım sataşmaya neden olmayın diye; ama, oldu.

ZEYİD ASLAN (Tokat) - Sataşma yapmadım; ama, önemli değil… İsim vermesek bile…

YAKUP KEPENEK (Ankara) - "Genel Başkanlarından emir alarak konuşuyorlar" lafı çok ağır bir söz. Biz sizi bununla suçlamadık; biz "Genel Başkanınızdan emir alarak konuşuyorsunuz" demedik size.

BAŞKAN - Şimdi, Sayın Kemal Anadol, İzmir Milletvekili, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilinin, sataşmayla ilgili dilekçesini okuyorum:

"Sayın Başkan, konuşmacı Sayın Zeyid Aslan, geçen haftaki konuşmama atıfta bulunarak, söylediklerimi yanlış nakletmiş ve yorumlamıştır.

İçtüzüğe göre açıklama hakkını kullanmak istiyorum.

Arz ederim.

 Kemal Anadol

 Cumhuriyet Halk Partisi

 Grup Başkanvekili"

Başkanlık Divanı olarak, Sayın Anadol'a söz veriyoruz.

Buyurun Sayın Anadol. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Anadol, kısa ve başka sataşmalara meydan vermeden lütfen.

VI.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un, Tokat Milletvekili Zeyid Aslan'ın, konuşmasında, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan; amacım yeni bir sataşma falan değil.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Geçen hafta yaptığım konuşmayı, Sayın Aslan yanlış nakletmiş, yanlış yorumlamıştır bana göre ve o nedenle, konuşmamı net biçimde tekrarlamak istiyorum.

Efendim, 3 Kasım seçimlerinden önce, Türkiye'de yolsuzluğun nedeni olarak, yoksulluğun nedeni olarak milletvekilliği dokunulmazlığı öne çıktığı için; hatta, bu konuda, zedelenen, yıpranan politikacı ve Parlamento imajı yaygın halde olduğu için, kamuoyunda kabul gören milletvekili dokunulmazlığının sınırlanması, öne çıktığı, siyasal gündemin önüne çıktığı için, Cumhuriyet Halk Partisi ve Adalet ve Kalkınma Partisi arasında televizyon programında, özellikle Arena programında, her iki partinin genel başkanının dokunulmazlıkların sınırlanacağı konusunda bir beyanda bulunmaları, açıklamada bulunmaları toplumu rahatlattı ve sorumlu gördüğü bütün siyasî partileri bu Parlamentodan sildi, yerine iki parti grubunun çoğunluğuna dayanan tek başına iktidar ve tek başına Anamuhalefet Partisini bu Meclise getirdi. Biz geldiğimizden bu tarafa İktidar Partisiyle şu tartışmanın içindeyiz: Anayasanın 83 ve 100 üncü maddeleriyle ilgili değişiklik istiyoruz. Siz, verdiğiniz sözden döndünüz. 83 ve 100'ü değiştirelim; ama, yanında şunları şunları istiyoruz, uzlaşma komisyonuna gelin… RTÜK'le ilgili Anayasa değişikliğini dün gerçekleştirdik, uzlaşma komisyonu karar mı verdi?!

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Niye vermiyorsunuz?

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Efendim, dün anlaştık işte. Uzlaşma komisyonuna girmeden Anayasa değişikliğini bu Meclis gerçekleştirdi; yani, uzlaşma komisyonu diye bir komisyon, İçtüzükte yazmayan bir komisyonu, gerekçe olarak anlaşmama konusu, dokunulmazlık konusunda ayak diremek için bir gerekçe yapmak yanlıştır diyoruz. Neyse…

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Verin o zaman…

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Şimdi, anlaşıldı. Siz, Anayasanın 83 ve 100 üncü maddesini milletvekili dokunulmazlığını ve bakanların yargılama statülerini değiştirmemekte kararlısınız. Anlaşıldı, anladık… Söylediğim bu.

O zaman istirhamımız şu: Mevcut statü içinde, mevcut anayasal durum içinde Anayasa ve Adalet Karma Komisyonundan gelen dosyaları hiç olmazsa normal prosedürü içinde bu Meclis incelesin ve sorumlu görülen birtakım milletvekilleri yargının önüne çıksın. Hele hele Anayasanın açık hükmü var, adil yargılanma hakkı var her Türk yurttaşının. Burada yargılanmak isteyen bir milletvekilini, hangi hakla, siz dokunulmazlığını kaldırmadan şaibe altında bırakıyorsunuz. Söylediğimiz buydu. Haa, siz yargıdan kaçıyorsunuz!.. Bir diyeceğim yok! Söylediğim oydu. Tamam, sizi siyasî, vicdanî, tarihî sorumluluğunuzla baş başa bırakıyoruz. Söylediğim buydu; ama, iki örnek verdim; biri Mahmut Yıldız, öbürü Hakkı Ülkü. İkisi de bu kürsüye çıktılar; benim dokunulmazlığımı kaldırın diye yalvardılar Meclise. Hakkı Ülkü başını vurdu şu kürsüye. Şimdi, hem dokunulmazlığını kaldırmıyorsunuz -mesela Mahmut Yıldız için- ondan sonra da suçluyorsunuz. Yahu, kaldırın, yargının önüne çıksın, eğer suçluysa cezası infaz edilsin, hapse girsin. Çok net şeyler söylüyoruz. Aksi halde, yaptığınız, kaleciyi kale direğine bağlayıp penaltı çekmekten başka bir şey değil. Söylediğim buydu geçen hafta.

ZEYİD ASLAN (Tokat) - Benim söylediğimle ne alakası var?!

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Şimdi, o zaman, hangi hakla, siz, Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerinin talebine rağmen bizim dokunulmazlığımızı, dosyamızı işleme koymuyorsunuz. Söylediğim buydu. Söylediğim buydu. Bunu da yapmıyorsunuz. Bizim arkamıza dolaşarak, paratoner gibi CHP'li milletvekillerinin dosyalarını kullanarak kendiniz yargıdan kaçıyorsunuz. Söylediğimiz bu.

Tekrar, meramımı anlattığımı sanıyorum. Sayın Başkana teşekkür ediyorum, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) Sİyasî Partİ Grubu Önerİlerİ (Devam)

1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, oylamaya geçiyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş önerisini karar yetersayısı arayarak oylarınıza sunacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Karar yetersayısı yoktur; birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.05

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.20

BAŞKAN: Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER : Harun TÜFEKCİ (Konya), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113 üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) Sİyasî Partİ Grubu Önerİlerİ (Devam)

1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisinin Grup Önerisinin oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı.

Öneriyi yeniden oylayacağım ve karar yetersayısını arayacağım. Öneriyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir; karar yetersayısı vardır.

Değerli milletvekilleri, gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

VII.- SEÇİMLER

A) Komİsyonlarda AçIk Bulunan Üyelİklere Seçİm

1.- (10/128) esas numaralı Meclis Araştırması, Avrupa Birliği Uyum, Adalet ve Anayasa Komisyonlarında açık bulunan üyeliklere seçim

BAŞKAN - (10/128) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen bir üyelik için, Aydın Milletvekili Semiha Öyüş aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen bir üyelik için, Gaziantep Milletvekili Fatma Şahin aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Adalet Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen bir üyelik için, Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Anayasa Komisyonunda boşalan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen bir üyelik için, İstanbul Milletvekili Güldal Akşit aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Yani, 4 üyelik için oylama yaptık, 3'ü değerli hanımefendi milletvekilleri; komisyonlardaki yeni görevlerinde başarılar diliyoruz.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

 

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici  Madde  Eklenmesine  Dair  Kanun  Teklifi)  ile  Plan  ve  Bütçe  Komisyonu  Raporu  (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - 1 inci sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Kanunu Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile İçişleri Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

2.- Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Kanunu Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm  ile İçişleri Komisyonları Raporları (1/984) (S. Sayısı: 911) (x)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Geçen birleşimde, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.

Şimdi, 1 inci maddeyi okutuyorum:

YIPRANAN TARİHİ VE KÜLTÜREL TAŞINMAZ VARLIKLARIN YENİLENEREK KORUNMASI VE YAŞATILARAK KULLANILMASI HAKKINDA KANUN TASARISI

Amaç ve kapsam

MADDE 1.- Bu Kanunun amacı, büyükşehir belediyeleri, büyükşehir belediyeleri sınırları içindeki ilçe ve ilk kademe belediyeleri, il, ilçe belediyeleri ve nüfusu 50.000'in üzerindeki belediyelerce ve bu belediyelerin yetki alanı dışında il özel idarelerince, yıpranan ve özelliğini kaybetmeye yüz tutmuş; kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurullarınca sit alanı olarak tescil ve ilan edilen bölgeler ile bu bölgelere ait koruma alanlarının, bölgenin gelişimine uygun olarak yeniden inşa ve restore edilerek, bu bölgelerde konut, ticaret, kültür, turizm ve sosyal donatı alanları oluşturulması, tabiî afet risklerine karşı tedbirler alınması, tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılmasıdır.

Bu Kanun, yukarıda belirtilen amaçlar doğrultusunda oluşturulacak olan yenileme alanlarının tespitine, teknik altyapı ve yapısal standartlarının belirlenmesine, projelerinin oluşturulmasına, uygulama, örgütlenme, yönetim, denetim, katılım ve kullanımına ilişkin usûl ve esasları kapsar.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyenler: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Hakkı Ülkü; şahısları adına; İzmir Milletvekili Sayın Hakkı Ülkü, Erzurum Milletvekili Sayın Mustafa Ilıcalı.

Sayın Hakkı Ülkü, sürelerinizi birleştirmek ister misiniz?

HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Evet.

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, İzmir Milletvekili Sayın Hakkı Ülkü; buyurun.

Toplam 15 dakikalık süreniz var.

CHP GRUBU ADINA HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Kanunu Tasarısının amaç ve kapsamını düzenleyen 1 inci maddesiyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

                             

(x) 911 S. Sayılı Basmayazı 14.6.2005 tarihli 111 inci Birleşim Tutanağına eklidir.

1 Mart 2005 tarihinde Başbakanlık tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilen Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Kanunu Tasarısı, Meclisteki komisyonlarda çok ciddî çalışmalardan sonra, adı da dahil olmak üzere, içeriğinde önemli değişiklikler yapılarak bugünkü halini almış ve Genel Kurulumuza, Yıpranan Tarihî ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun Tasarısı adıyla gelmiştir.

Tasarı, başta Cumhuriyet Halk Partili komisyon üyeleri olmak üzere, tüm çalışma arkadaşlarımızın gayreti ve sağduyusuyla birlikte, görüşlerinden yararlanmış olduğumuz sivil toplum örgütleri, meslek örgütleri, üniversiteler, kimi bakanlıklar ve belediye başkanlıklarının katkılarıyla bugünkü şeklini almıştır.

Tasarının son şeklinin verildiği esas komisyon olan İçişleri Komisyonunda, ben ve iki milletvekili arkadaşım, büyük değişikliklere rağmen, bazı eksiklikler nedeniyle muhalefet şerhi koymuştuk. Yasama faaliyetlerinde olabildiğince yapıcı olmak, halkımızın çıkarları ve kamu yararına uygun yasalar yapmak, bizler için, iktidar-muhalefet çekişmesinden önce gelmektedir. Bu anlayışla, kamu yararı adına, halkımızın çıkarları adına komisyonlarda verimli bir yasa yapma sürecinden geçtiğine inandığım tasarının taşıdığı kimi eksikliklerine de değinmek istiyorum bu vesileyle.

Öncelikle şunu söylemeliyim ki, tasarı, ilk haliyle, birkaç önemli belediyemizin istekleri doğrultusunda hazırlanmış izlenimi veren ve âdeta gecekondu affına olanak sağlayan bir halde karşımıza gelmiştir. Komisyonlarımızda yapılan çalışmalarla, yasadışılığın kentsel dönüşüm planlarıyla affedileceği dikkate alınmış, buna karşı, doğrudan ve sadece tarihsel mirası kurtarmayı amaçlayan hükümler getirilmeye çalışılmıştır. Tasarının ilk halinde kentsel SİT'lerin adı bile geçmezken, bugün görüştüğünüz son halinde SİT alanları uygulama alanlarını artık doğrudan belirlemektedir. Böylece, kentsel yenileme adına SİT alanları dışındaki kaçak yapılaşma bölgelerinde olası haksız rant düzenlemelerine karşı önlem alınırken, yıllardır yıpranmaya terk edilen yasal koruma alanlarına da sahip çıkılacaktır diye umuyoruz.

Bir başka önemli değişiklik, bu yasaya bağlı uygulamalarda mevcut koruma kurullarının bilimsel denetim görevlerini sürdürmeleri olmuştur. Tasarının ilk halinde özel koruma kurulları oluşturmak şeklinde bir düzenleme vardı. Bu düzenleme güdümlü kurullar yaratabileceği kaygısıyla ortadan kaldırılmıştır. Şimdiki düzenlemeyle Kültür ve Turizm Bakanlığı bölge kurullarını yaygınlaştırarak tasarının uygulanmasını daha da kolaylaştırabilecektir diye düşünüyoruz.

Tasarıda düzeltilenler arasında alan sınırlaması da var. İlk düzenlemede bir kentsel dönüşüm ve gelişim planı uygulayabilmek için en az 10 000 metrekarelik alan öngörülürken, tasarının son halinde SİT alanı içinde kalmak yeterli görülmektedir.

Benzer bir şekilde, önce, sadece büyükşehir belediyeleri ile diğer il belediyelerine bu uygulama için yetki verilirken, son düzenlemede tüm ilçe belediyeleri ile il özel idareleri de kendilerine bağlı SİT alanlarındaki koruma ve yaşatma projeleri için yasadan yararlanabileceklerdir. Böylece, kentlerin dışındaki kırsal kesimlerdeki tarihsel yerleşimlerin de kurtarılması olanağı doğmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hükümetin teklif ettiği metin ile İçişleri Komisyonunun kabul ettiği metni karşılaştırırsanız, sözünü ettiğim değişikliklerle bir anlamda yeni bir tasarı hazırlanmış olduğunu sizler de göreceksiniz.

Az önce de belirttiğim gibi, hükümetin sunduğu tasarının ilk hali, resmen, birkaç belediye başkanımızın siparişiyle hazırlanmış gibiydi. Sizlere, buna dair bir örnek vererek, hem tasarının önemini hem de AKP Hükümetinin nasıl bir anlayışla tasarıyı karşımıza getirdiğini anlatmak istiyorum.

Bu tasarı henüz Türkiye Büyük Millet Meclisine bile gelmeden, 14 Ocak 2005'te, Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi, sanki tasarı yasalaşmış ve yürürlükteymiş gibi hareket ederek 210 sayılı kararı almış ve Ulus'taki tarihî SİT alanında bir kentsel dönüşüm projesini uygulamaya başlamıştır, hem de Ulus için yürürlükte olan mevcut koruma planlarını da iptal ederek. Bunun üzerine, Ankara'daki birçok demokratik kitle örgütü tepki göstermiş, İzmir Milletvekili olmama rağmen tepkilerini bana da ulaştırmışlardır.

Uzun dönem belediye başkanlığı yapmış bir milletvekili olarak ve bir İçişleri Komisyonu üyesi olarak, tam da Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Yasa Tasarısı üzerinde çalışırken karşılaştığımız bu olayı bir soru önergesi vererek araştırmak istedim. İçişleri Bakanı Sayın Aksu, soru önergeme verdiği cevapta, eski planların ihtiyacı karşılamadığını, mevcut planların belediye tarafından iptal edilerek yenilerinin uygulamaya konulmasında kamu yararı olduğunu belirterek, Ankara Büyükşehir Belediyesinin uygulamasına sahip çıkmıştır. Sayın Aksu, ayrıca, Kültür ve Turizm Bakanlığının SİT alanlarına yeterli ödenek ayırmadığını, 1989'da uygulamaya konulan, fakat, ancak yüzde 10 oranında ilerleme kaydedilen projelerin iptal edilmesinin doğru olduğunu da sözlerine eklemiştir; fakat, Ankara Büyükşehir Belediyesinin bu girişimi, Kültür Bakanlığı Hukuk Müşavirliğince, yasal dayanaktan yoksun bulunarak engellenmiştir. Kültür Bakanlığı Hukuk Müşavirliği, yazısında "SİT alanlarında hazırlanan imar planlarına ilişkin koruma kurulu kararının belirleyicisi, belediye kararlarının ise koruma kurulu kararına bağlı olması yasa gereğidir" demiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; anlattığım bu olaydan da anlaşılacağı gibi, tasarıyla hayatımıza girecek en önemli yenilik, bugüne kadar SİT alanlarında herhangi bir yenileme ya da restorasyon yapma konusunda söz sahibi olmayan belediyelerimize, söz konusu yıpranan kent dokularının -altını çizerek söylüyorum, yıpranan kent dokularının- ve SİT alanlarının yenilenerek kent yaşamına kazandırılmasında kapsamlı yetkiler veriyor olmasıdır. Anlattığım bu olayda, AKP'li belediyelerin hukuku nasıl zorladığını görmek de mümkündür sanıyorum.

Hele, bu örnekle birlikte, Hükümetin Meclise sunduğu tasarının içinde, gecekondu aflarına olanak sağlayan düzenlemelerin olduğunu ve SİT alanlarından hiç söz edilmeyerek, mevcut koruma kurulları yerine özel koruma kurulları oluşturmak gibi düzenlemelerin bulunduğunu da hatırlarsak, tasarının nasıl bir anlayışla karışımıza geldiğini daha iyi anlarız sanırım. Bu örnek, tam da yasa tasarısının gündemimizde olduğu bugünlerde oldukça açıklayıcı bir nitelik taşıyor.

Tasarı, başta da söylediğim gibi, önemli gördüğümüz kimi eksiklikleri de taşımaktadır tabiî. Örneğin, söz konusu kentsel dönüşüm ve gelişim uygulamaları için Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasasında da tanımlanan ve sayısız SİT alanımızda hâlâ eksik olan koruma planları koşulunun tasarıya eklenmesinde sayısız yarar olduğu halde, komisyon çalışmalarında dikkate alınmamıştır. Oysa, birazdan söyleyeceğim haliyle, koruma amaçlı imar planları bu tasarının tüm eksikliklerini gözler önüne serdiği gibi, ileride ortaya çıkabilecek karmaşıklığa da işaret etmektedir. 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda değişiklikler yapan ve 14 Temmuz 2004'te kabul edilen 5226 sayılı Yasa, koruma amaçlı imar planı için  der ki: … Kanun uyarınca belirlenen SİT alanlarında alanın etkileşim-geçiş sahasını da gözönünde bulundurarak, kültür ve tabiat varlıklarının sürdürülebilirlik ilkesi doğrultusunda korunması amacıyla, arkeolojik, tarihî, doğal, mimarî, demografik, kültürel, sosyoekonomik mülkiyet ve yapılaşma verilerini içeren alan araştırmasına dayalı olarak hazırlanan, koruma alanı içerisinde yaşayan hane halkları ve faaliyet gösteren işyerlerinin sosyal ve ekonomik yapılarını iyileştiren, istihdam ve katmadeğer yaratan -ve devamla- katılımcı alan yönetimi modellerini de içerecek şekilde hazırlanan planlar tanımlanır. Açıkça görüldüğü gibi, koruma amaçlı imar planı, görüşmekte olduğumuz tasarının öngördüğü tüm değişim, dönüşüm, yenilenme, çağdaş kent yaşamına katılma gibi birçok boyutu yerine getirecek bir kapsama sahiptir.

Kentlerimiz, yıpranan kent dokuları ve SİT alanları için bir tür koruyucu hekimlik uygulaması olarak görebileceğimiz koruma imar planlarının tasarıda yer almaması, kapsamı ve uygulaması açısından çok büyük bir eksikliktir. Dikkat edilirse, tanımlanan koruma imar planları, meseleye, sadece teknik açıdan değil, geleceği de içine alan bir bakış açısıyla, kentleşme dediğimiz sosyal olgunun neredeyse tüm boyutlarını dikkate alarak yaklaşmaktadır. Sosyoekonomik açıdan, demografik açıdan, kültürel açıdan ve sürdürülebilirlik doğrultusunda bir kentsel koruma hedeflenmektedir ve bu haliyle, oldukça uzun soluklu bir perspektif de getirmektedir.

Bir SİT alanının bütünü için koruma planı olmadan, herhangi bir kesim için hazırlanacak kentsel yenileme projesinin fayda yerine zarar verici çelişkiler yaratabileceği görüşüyle, tasarıda yer almasının önemini sıkça vurgulamıştık ve burada da vurguluyoruz; fakat, AKP, popülist siyasî anlayıştan geldiği için olacak, bu koruma imar planı meselesini, maalesef, dikkate almamıştır, almamaktadır.

Sözünü ettiğim yasada, 14 Temmuz 2004'te kabul edilen 5226 sayılı Yasayla getirilen değişiklikle, koruma imar planlarının nasıl hazırlanacağı ve uygulamasının nasıl yapılacağı düzenlenmiştir. Buna göre, koruma imar planlarının, belediyeler, valilikler ve ilgili kurumlar, söz konusu alanda ilgili meslek odaları, sivil toplum kuruluşları ve plandan etkilenen hemşerilerin katılımıyla toplantılar düzenleyerek hazırlanması bir zorunluluk olarak getirilmiştir.

Söz konusu planların sorumlusu şehir plancısı olmak üzere, alanın konumu, SİT statüsü ve özellikleri gözönünde bulundurularak mimar, restoratör mimar, sanat tarihçisi, arkeolog, sosyolog, mühendis, peyzaj mimarı gibi meslek gruplarından Bakanlıkça belirlenecek uzmanlar tarafından hazırlanması da bu maddeyle getirilen bir başka hükümdür.

Görüldüğü gibi, bu düzenleme hem demokratik katılımı hem de bilimsel planlamacılığı da içermektedir. Fakat, görüşmekte olduğumuz tasarıda, ne yazık ki, katılıma olanak veren üniversiteleri, sivil toplum kuruluşlarını, uygulamadan etkilenecek yerel halkı yenileme süreçlerine dahil eden bir anlayış söz konusu olamamıştır, olmamıştır. Uygulama alanlarının saptanmasında hâlâ çağa aykırı davranılmakta, katılımcı yöntem dışlanmaktadır. Tasarıya göre, belediye meclisleri ve bu alanları saptayacak Bakanlar Kurulu onayıyla sınırlar kesinleşmiş olacaktır. Bu alanların yanlış ya da özel beklentilerle belirlenmesi durumunda -ki, öyle bir olasılık da mevcut- ne olacağı, buna karşı nasıl bir tedbir alınacağı belli değildir.

Tasarının 2 nci maddesindeki hükme göre, belediye meclisleri -ki, arkadaşımız biraz sonra söyleyecek onları- ya da il genel meclislerince onaylanan yenileme alanlarından Bakanlar Kurulunca kabul edilenlerde projelendirme ve uygulama yapılacaktır. Bakanlar Kurulunun kendi partisinden olmayan belediyelerin onayladığı yenileme planlarını kabul etmeme olasılığına karşı yerel yönetimlerin herhangi bir güvencesi söz konusu değildir. Yine, Bakanlar Kurulunca yapılacak onaylama için herhangi bir süre sınırlaması da öngörülmemiştir.

İktidara geldiği günden beri Türkiye'nin yönetim yapısının temeline yerel yönetimleri koymak hedefinde olduğunu belirten hükümetin, yerel yönetimleri güçlendirmek üzere nutuklar atarken, fırsat bulduğu her durumda gizli bir şekilde merkeziyetçi tutumlar izlediğini görmekteyiz. Yerelleşme meselesi ise, sadece yerel hizmetlerin piyasaya açılması şeklinde kendini göstermektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - 1 dakikalık eksüre veriyorum; toparlayalım lütfen.

HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Bitiriyorum, teşekkür ediyorum.

Eğer, yerel yönetimlerin gerçekten güçlendirilmesinden yanaysan, Bakanlar Kurulunun yerel yönetimlerin kentsel yenileme projelerini onaylama işlemine belirli bir süre sınırlamasını da getirmek zorundasın.

Bu tasarı eğer yasalaşırsa, 2 nci maddenin son fıkrası gereğince, alanların yönetimi, örgütlenme ve uygulama alanında bulunan hak sahiplerinin veya bölge halkının katılımına dair usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenecektir.

Umarım, yönetmelik, sözünü ettiğim bu noksanlıkları giderir. Yönetmeliğin takipçisi olacağımızı da buradan belirtiyorum ve bu tasarının hazırlanmasına katkı koyan Türkiye Belediyeler Birliğine, Tarihî Kentler Belediyeler Birliğine, Türkiye Mimarlar ve Mühendis Odaları Birliğine, Mimarlar Odasına ve ayrıca, Sayın Oktay Ekinci'ye, Şehir Plancıları Odasına teşekkür etmeyi bir görev sayıyorum ve hepinizi, sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Şahsı adına söz isteyen Sayın Mustafa Ilıcalı. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Kanunu Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Daha önce, konuşacağım maddelerin sıraları değiştiği için, süreleri de değiştiği için, esasında şöyle bir hazırlık yapmıştım: Sizlere, önce, kentleşme süreci hakkında bilgiler verecek, sonra, kentsel dönüşüm, gelişim nedir onu anlatıp, kentlerimizde meydana gelen çarpık yerleşmelerin tarihî, kültürel mirasımıza verdiği zararı anlatıp, bu konuyla ilgili sivil toplum kuruluşlarının, odaların, üniversitelerin, belediyelerin yapmış olduğu çalışma ve öneriler, bu zamana kadar mevzuatla nereye geldiğimizi anlatıp, daha sonra da bu tasarıyla olumsuzluklar üzerine bir ilişki kuracaktım. Fakat, bu konuşma sürem değiştiği için, ben, bu sırada bir değişiklik yapacağım ve buna göre, yani, bu tasarının önemini  vurgulamaya çalışacağım.

Bir kere, ülkemizin birçok şehrinin tarihî kent olduğu hepimizin malumu. Haftasonu Bayındırlık, Ulaştırma, Turizm Komisyonumuz Amasya'da toplanmıştı. İşte, Amasya'nın tarihî, kültürel dokusunu hep beraber gördük. İstanbul bir dünya şehri, herkes biliyor buradaki tarihî kültürel dokuyu. Seçim bölgem olan Erzurum'daki tarihî kültürel doku, Doğu Anadolunun birçok şehrindeki tarihî, kültürel doku bir gerçek; ama, bunların şu andaki bakımsızlığı ve maalesef, korunamadığı da diğer bir gerçek.

Diğer taraftan, dün Kültür ve Turizm Bakanımızın makamında bazı milletvekillerimizle yapmış olduğumuz toplantıda öğrendiğimiz bir rakamı sizlere ilettiğim zaman, bütün bu tarihî ve kültürel eserler için geçen sene ayrılan rakamın 29 trilyon lira olduğundan, tescilli eserin 72 000 adet olduğundan bahsedersek, sadece, ayrılan bütçeyle bunun ancak 3 tane, 5 tanesini ayağa kaldırabileceğimiz düşünülürse, biz nasıl gerçekleştireceğiz; yani, tarihî, kültürel dokumuzu nasıl ayağa kaldıracağız? Diğer taraftan, benim de katıldığım, nisan ayı içerisinde Tarihî Kentler Birliğinin Muğla-Milas buluşmasındaki sonuç bildirgesini okuduğumuz zaman ve… Bu Tarihî Kentler Birliği Muğla-Milas buluşmasına 300'e yakın belediye başkanı, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri, bakanlar, milletvekilleri, öğretim üyeleri katıldılar. Birçok konuda bildiriler sunuldu ve sonunda denildi ki-burada tabiî, tamamını okuma zamanımız yok- "turizmin konusu olan tarih, doğa ve kültür değerlerinin korunmasının esas olarak yerel bir sorun olmasına, bu konudaki asıl sorumluluğun belediyelere ait bulunmasına karşın, mevcut yasaların buna elvermediği." Bunun -belediye hizmet birlikleri, imar yasası tasarıları ve benzer yasaların- vakit geçirilmeden yasalaştırılması istendi. İşte, bu manada da, gelen bu Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Kanunu Tasarısı iyi bir fırsat. Bunun için, emeği geçen belediye başkanlarına, emek veren komisyon üyelerine, milletvekillerine teşekkürü bir borç biliyoruz. Biraz önce, benden önce konuşan değerli Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsünün en son teşekkürlerinde, saydığı birçok sivil toplum kuruluşunun da desteğinin verilmiş olduğu en son cümlelerinden anlaşıldı ki, bu da, bu tasarının gerçekleşmesinde katılımcılığın önemini vurguluyor.

Şimdi, biz, burada bazı rakamları verdiğimiz zaman size, tarihî İstanbul'un tarihî  yarımadasında, bina fizikî durumu itibariyle orta ve kötü durumda olan yapıların toplam içerisindeki yüzdesi yüzde 74 -yani, bu oldukça yüksek bir rakam- olmasına karşılık, birtakım yasal sıkıntılar ve finansal sıkıntılardan dolayı bu mirasımız ayağa kaldırılamıyor.

Diğer taraftan, daha önce görüşüldüğü zaman, muhalefet partisi sözcüleri tarafından, sanki, bu, bir belediye için, bir İstanbul için hazırlanmış... Ben, kendi seçim bölgem Erzurum'da bundan yararlanacak olan eserleri ortaya çıkardığım zaman, görüyorum  ki, bu tasarı yasalaştığı zaman, bizim de tarihî ve kültürel mirasımızın daha hızlı bir şekilde ayağa kalkması fırsatı oluşacak ve bu manada da, biz, bir taraftan, Doğu Anadolu Bölgesinde turizmi canlandırırken, kış turizmini canlandırırken, bu sefer turistik…

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Kastamonu'yu söylemiyorsun Hocam.

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Efendim?..

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Kastamonu da var.

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Kastamonu, tabiî, Karadeniz Bölgesi... Doğu Anadolu Bölgesinde turizmi geliştirirken, bununla beraber kültürel ilişkilerin, tarihî kültürel dokunun mutlak surette ayağa kaldırılması gerekiyor. Bunu ayağa kaldırabilmek için de, tabiî ki, birtakım tasarılara ihtiyacımız var, yasama organının, yürütme organının yapacağı çalışmalara ihtiyacımız var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Ben, tabiî, bu ön bilgileri verdikten sonra, bundan sonraki maddede de -çok sağ olsun, Grup yönetimimiz bir maddede daha şahsım adına söz verdi- bazı bilgileri toparlamaya çalışacağım; ama, yani, kentleşme ve metropolleşmenin getirmiş olduğu birtakım dezavantajları ve bunların tarihî ve kültürel doku üzerindeki olumsuzluklarını, İstanbul örneği üzerinden hareketle ve bundan sonra da, yani, tasarıyla ilişkilendirerek, 2 nci madde üzerinde yapacağım, kişisel, şahsım adına yapacağım konuşmada tamamlamaya çalışacağım.

Ben, hepinizi, beni sabırla dinlediğiniz için saygılarımla selamlıyorum.

2 nci maddede tekrar buluşmak üzere.(AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Milletvekilleri, artık, tefrika halinde konuşuyorlar. Hüsrev Bey her perşembe günü, Sayın Ilıcalı da her maddede.

Değerli milletvekilleri, madde üzerinde 1 önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 911 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.

Saygılarımla.

   Mehmet Eraslan

   Hatay

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet?..

DEVLET BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım?

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Peki… Hayır… Salih Bey… (Gülüşmeler)

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Arkadaş yok burada Sayın Başkan, yardımcı oldum.

BAŞKAN - Anladım da… Artık grubunuza dahil bir arkadaş değil.

Burada mı arkadaşımız?..Yok.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Yok… Onun için gerekçe okunsun dedik.

BAŞKAN - Anlaşıldı da… Burada olmadığını tespit edersek gerekçeyi okuturuz; ama, o, Divanın yetkisindedir, Salih Beyin yetkisinde değil.

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Eskiden gruplarındaydı Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun, gerekçeyi okuyun.

Gerekçe:

Madde metninde genelde "eskiyen ve özelliğini kaybetmiş"ten neyin anlatılmak istendiği açık olarak belirtilmemiştir. Temelde ise, amaç maddesi ile gerekçe metni arasında hiçbir ilişki bulunmamaktadır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

Alanların belirlenmesi

MADDE 2.- Yenileme alanları, il özel idarelerinde il genel meclisi, belediyelerde belediye meclisi üye tam sayısının salt çoğunluğunun kararı ile belirlenir. İl özel idaresinde il genel meclisince, büyükşehirler dışındaki belediyelerde belediye meclisince alınan kararlar Bakanlar Kuruluna sunulur. Büyükşehirlerde ise ilçe ve ilk kademe belediye meclislerince alınan bu kararlar, büyükşehir belediye meclisince onaylanması halinde Bakanlar Kuruluna sunulur.

Bakanlar Kurulunca kabul edilen alanlardaki uygulama bir program dahilinde kaydıyla etap etap projelendirilebilir.

Etap proje ve programları, meclis üye tam sayısının salt çoğunluğunun kararı ve belediyelerde belediye başkanının, il özel idarelerinde valinin onayı ile uygulamaya konulur.

Belirlenen alan sınırları içindeki tüm taşınmazlar, belediyece ve il özel idaresince hazırlanacak yenileme projelerinin kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurulunca karara bağlanmasını müteakip bu Kanuna göre yapılacak yenileme projesi hükümlerine tâbi olurlar. Büyükşehir belediye sınırları içinde büyükşehir belediyelerinin yapacaklarının dışında kalan yenileme projeleri, ilçe ve ilk kademe belediyelerince hazırlanması ve meclislerinde kabulünden sonra büyükşehir belediye başkanınca onaylanarak yürürlüğe girer. Buna göre kamulaştırma ve uygulama yapılır.

Yenileme alanlarının teknik altyapı ve yapısal standartların oluşturulması, bu alanların, yönetimi ile örgütlenme ve uygulama alanlarında bulunan hak sahiplerinin veya bölge halkının katılımına dair usûl ve esaslar yönetmelikte belirlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyenler, Grupları adına Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsı adına İstanbul Milletvekili Sıdıka Sarıbekir ve şahsı adına Erzurum Milletvekili Sayın Mustafa Ilıcalı.

CHP Grubu ve şahsı adına Sayın Sarıbekir, buyurun.

Süreniz 15 dakika.

CHP GRUBU ADINA SIDIKA SARIBEKİR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Kanunu Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, yirmiiki yıllık bir hukukçu ve fiilen de hukukun içinde bulunmuş bir arkadaşınız olarak, bu yasa tasarısını anlamakta güçlük çektiğimi, çok samimî bir şekilde ifade etmek istiyorum.

İstanbul'un birkaç ilçe belediye başkanı böyle yasa istiyor diye böyle yasa çıkarılmaz ki. Yasalar, tüm toplumun ihtiyacını karşılaması için düzenlenmeli. Bu yasa tasarısı da düzenlenirken, görüyoruz ki, bundan önce kucağımızda bulduğumuz yasa tasarılarında olduğu gibi, çok kısa zamanda, alelıtlak hazırlanmış, toplumsal mutabakat sağlanmamış, toplumun ihtiyaçlarına cevap vermemiş, toplumsal tepkilere sırtını dönmüş, sivil toplum örgütlerinin görüşleri alınmadan hazırlanmış bir yasa tasarısıdır ve görüyoruz ki, çoğu zaman çıkardığımız yasalar, ya Cumhurbaşkanlığı makamından veto edilerek dönüyor ya Anayasaya aykırı olduğu için Anayasa Mahkemesince iptal ediliyor ya da çıkarılan yasanın yürürlüğe girmesinden çok kısa bir süre sonra değişiklik teklifleri geliyor. Bu değişiklik talepleri, yine sizden, AKP Grubundan geliyor.

Değerli arkadaşlarım, bizler bundan zül duymalıyız. Genel Kurulun yazboz tahtası haline getirilmesine asla izin vermemeliyiz. Bizler milletvekiliyiz, toplumun önünde giden insanlarız. Az önce belirttiğim hususlara dikkat edersek, dikkatli ve titiz davranırsak, bunları yaşamayız.

Bu yasa tasarısı da, komisyona ilk geldiği haliyle, tasarının isminden tutun da, maddelerinin neredeyse tümüne kadar içler acısı haldeydi. Neyse ki, medyada yazılanlar, TMMOB Mimarlar Odası Genel Merkezinin sert tepkileri, keza sivil toplum kuruluşlarının tepkileri, biz Cumhuriyet Halk Partililerin tepkileri sonucunda dile getirilen eleştiriler ve şikâyetler dikkate alınmış ve İçişleri Komisyonunda değişikliğe uğramıştır. Huzurunuzda, başta TMMOB Mimarlar Odası Genel Merkezi olmak üzere, sivil toplum kuruluşlarına, İçişleri Komisyonu Başkanına ve üyelerine, altkomisyon üyelerine değerli katkılarından dolayı teşekkür ediyorum; ancak, her ne kadar olumlu birtakım değişiklikler olduysa da, üyesi bulunduğum İçişleri Komisyonunda yasa tasarısının adı "Yıpranan Tarihî ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun Tasarısı" olarak kabul edildi ise de, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna inatla ve ısrarla, "Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Kanunu Tasarısı" adıyla gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, Yine de, bu yasa tasarısına neden ihtiyaç duyulduğunu, arkasında ne gibi beklentilerin olduğunu anlayabilmiş, kavrayabilmiş değilim. Eski yapıların aslına uygun olarak yapılması yerine, kolayı tercih ederek, kolaycılığa kaçarak yeni alanların yapılması… "Yeni alan" ne demek değerli arkadaşlar?! Bu yasa tasarısının, gizli imar affı niteliği taşıdığı, birilerine rant sağlamak için hazırlandığı ve çıkarılmak istendiğiyle ilgili çıkan haberler doğruysa, bundan, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak büyük üzüntü duyarız ve kesinlikle de katkı sunmayız. Kaldı ki, halen yürürlükte bulunan 5226 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, yine yürürlükte bulunan Belediye Kanunu, Çevre Kanunu ihtiyaçlara cevap verecek durumdadır. Yeni yasa ihdas etmek yerine, şayet ihtiyaç varsa, mevcut yasada değişikliğe gitmek ya da eklentiler yapmak daha akılcı bir yaklaşım olurdu. Uzlaşmazlıklar halinde mahkemeler ne yapacak? Yürürlükteki mevcut yasalarla çelişkiler içerisinde olan bu yasa tasarısı yasalaştığı takdirde, uygulamada çok sıkıntılar yaşatacağı aşikârdır.

Kültürel ve tarihî varlıklarımızın korunmasında, bizlere, bu değerlerin muhafazası ve yaşatılması ve aslına uygun olarak canlandırılmasıyla ilgili büyük görevler düşmektedir. Kültürel ve tarihî varlıklarımızı gelecek kuşaklara aktarmak da, bizlerin görevleri arasındadır. Unutmayalım ki, sahip olduğumuz bu varlıkları, bizler, çocuklarımızdan ödünç aldık ve onlara bırakmak zorundayız.

Ne yazık ki, üzülerek söylüyorum, tarihî ve kültür varlıklarımızı yeteri kadar ve gerektiği şekilde bugüne kadar koruyamadık, yaşatamadık. Neden; hep aynı zihniyetten; yıkmak, yıkılmasına göz yummak, yakmak, yeni yapılar oluşturmak, eşe dosta yeni rant alanları yaratmak…

Ulusal ve tarihsel değerleri dikkate almadan gerçekleştirilen modern oluşumların, toplumu süratle yabancılaşmaya götürdüğü gerçeğini unutmayalım değerli arkadaşlarım.

Özellikle İstanbul için söylüyorum. İstanbul, bir Paris, bir Roma gibi korunup yaşatılabilseydi, bugün, acaba, bu yıl kaç turist gelecek, turizm gelirimiz ne olacak diye hesap peşinde koşacak mıydık; elbette koşmayacaktık, turizm geliri açısından ihya olacaktık. Biliyorsunuz, değerli arkadaşlar, Paris ve Roma, turizm gelirine o kadar doymuş ki, artık, neredeyse, turiste ihtiyacımız yok diyorlar.

İşte, değerli arkadaşlarım, işbu yasa tasarısına, İçişleri Komisyonu üyesi olarak ben ve diğer arkadaşlarım muhalefet ettik. Alt alta sıraladığım bu nedenler karşısında, yasa tasarısını savunmak, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bizlerin vicdanlarını sızlatırdı.

Gelelim 2 nci maddeyle ilgili söylemlerimize. Konuşmanın başında belirttiğim üzere, yasa tasarısının tümünde olduğu gibi, 2 nci maddede de komisyonumuzda önemli değişiklikler olmuştur. İlk halindeki 10 000 metrekarelik alt sınır komisyondaki görüşmeler sırasında kaldırılmıştır. Tasarının hedefi artık  değişmiş bulunduğundan, bu tür bir alt sınıra gerek kalmamıştır. Bu yasa tasarısı komisyonumuzda görüşülürken, kırsal kesimlerde de SİT alanlarının olduğu, bunların da süratle yok olduğu ve buralarda acil olarak önlem alınması gerektiği ileri sürülmüştür. Bu nedenle, yeterli kaynağa ve yapılanmaya sahip olan il özel idareleri de 2 nci maddeye dahil edilmiştir.

Görüşülmekte olan bu yasa tasarısına Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak olumlu oy vermeyeceğimizi belirtir, tekrar saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Mustafa Ilıcalı… (AK Parti sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Kanunu Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde şahsım adına tekrar söz almış bulunuyorum; yeniden, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Burada, bu maddede de söyleyebileceklerimi özet bir şekilde söyleyip, bir daha sizlerin zamanınızı almak istemiyorum.

Yalnız, burada tekrar bahsetmem gereken bir husus var, Cumhuriyet Halk Partisinin değerli sözcülerinin yapmış olduğu açıklamalar karşısında. Türkiye'de oluşan bir Tarihî Kentler Birliği var. Bu Kentler Birliğine çok sayıda ilimiz üye ve burada bu birliğe danışmanlık veren, bu konuların Türkiye'deki çok sayılı uzmanı hocalarımız bulunmakta ve bu Tarihî Kentler Birliğinin buluşmalarına da mimarlar odalarımız, şehir planlama odamız, burada muhalefet sözcülerinin teşekkür ettikleri birçok kuruluş temsilcisi katılmaktadır.

Şimdi -burada tekrar altını çizdiğimiz nokta- biz, eğer şu anda tarihî ve kültürel dokumuz açısından her şeyimiz tamamsa, tarihî ve kültürel mirasımızı ayağa kaldıracak her türlü ortama sahipsek, acaba, bu yasalara niye ihtiyaç var? Bugün burada bulunan değerli milletvekillerinin her birinin bulunmuş olduğu ilde, bu, bence de en fazla zamanı alan konu, Kültür Bakanlığında bu eserlerin veya belediyelerle temaslarda bu eserlerin ayağa kaldırılması. Bunları kaldırmak mecburiyetindeyiz. Bu, bizim mirasımız; ama, bu zamana kadar bu sorunu kökten çözecek bir çalışma yapılamamış, birtakım radikal kararlar alınamamış, yasal düzenlemeler yapılamamış. Yine, ben, Mustafa Ilıcalı olarak söylemiyorum, burada, katılan -hepinizin de çok takdir edeceği- bilim adamlarının görüşünü bir kere daha tekrarlıyorum; diyor ki: "Zaman kaybetmeden, Parlamento, burada üzerine düşen görevi yapsın." Şimdi, bir an için, değerli milletvekilleri, bu dönüşüm tasarısına gerek yok -muhalefetimizin söylediği şeye göre- madem bunu birkaç tane belediyemiz için yapıyoruz, bir rantmış, buna gerek yok! Ne yapacağız biz peki o zaman, nasıl ayağa kaldıracağız? O zaman bir öneri getirmek gerekiyor. Ben bunun acısını, sıkıntısını yaşıyorum. Bölgemizde, tekrar söylüyorum, turizmi canlandırmanın… Kültürel, tarihî mirası, o kadar tarihî bir kimliği var şehrimin; Erzurum şehri; görmüşsünüz. Bu kimlik ortadan kalkmış, kaybetmiş bu kimliğini. Nasıl ortaya kalkacağız?

AHMET IŞIK (Konya) - Konya da öyle.

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Konya aynı şekilde, Amasya aynı şekilde, değerli vekilimin biraz önce söylediği gibi, Kastamonu bu şekilde. Şimdi, buna İstanbul'daki bazı belediye başkanları öncülük etmiş diye kalkıp orayla ilişkilendirmek, bu, büyük bir haksızlık olur. Bizim şuradan yararlanmamız lazım. İstanbul'dan tüm Türkiye'nin yararlanması lazım. Neden yararlanması lazım; İstanbul bir dünya kenti. İstanbul'un yaşamış oldukları ve bugün İstanbul için elde bulunan bu olumlu durumları diğer Anadolu şehirlerine taşımamız lazım. Diğer taraftan, İstanbul'da bulunan tecrübeyi, birikimi diğer şehirlerimize taşımamız lazım. Şimdi, benim keşke bir zamanım olsa, size, İstanbul'u, bir kalksam, anlatsam; yani, İstanbul bu metropolleşmede süreçleri nasıl yaşadı, bu gecekondulaşmadan, tarihî, kültürel dokunun burada zarar görmesine nasıl geldi, bu zamana kadar neler yapıldı, neler yapılamadı; ama, böyle bir zamanım olmadığı için bunlara giremiyoruz. Yalnız, buradan bazı bilgileri vermenin çok yararlı olacağını düşünüyorum.

1960'larda İstanbul'un nüfusu 1 680 000. Kentleşmiş alanlar belediye sınırlarını aşmış. Yeni belediyeler eski köy sınırları içinde hızla oluşmaya başlamış. Yerleşme birimi sayısı merkez belediye sınırları dışında oluşan yerleşmelerle birlikte 49'a çıkmış. 1970'li yıllarda 60'dan fazla yerleşmeyle metropoliten alanın boyutları büyümüş. Tarihî yarımadadaki eski kent dokusunun yaşadığı alanlardaki tarihî, kültürel doku bu gelişmeden olumsuz etkilenmiş. Buna karşılık da, Birleşmiş Milletler tarafından dünya metropolleri arasında metropol dünya kenti ilan edilmiş. Metropoliten planlamadaki yanlışlıklar, tutarsızlıklar yüzünden buradaki tarihî ve kültürel dokudaki olumsuzluklar artarak devam etmiş.

Şimdi, burada yapılması gereken işler var; belediye başkanlarımızın yapacağı işler var, belediye meclislerinin işleri var ve Yüce Meclisin yapacağı işler var. Şimdi, bir kere, kentsel dönüşümü, gelişimi nasıl sağlayacağız? Yani, kentsel gelişmeye yön veren yasal mevzuat ve planlama yaklaşımının, kamu yararını, sürdürülebilirliği, hakçalığı, planlamayla gelen diğer değişikliklerin adil paylaşımını, ilke edinilen, kararlanan, hızla hayata geçirilebilen bir yapıya kavuşturulması gerekiyor. Bunları nasıl yapacağız değerli milletvekilleri; bu tip yasaları hazırlayarak yapacağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Sayın Başkanım, bir daha söz almamak için biraz süre verebilir misiniz acaba?

BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Değerli Başkanım, teşekkür ederim.

Değerli milletvekilleri, şimdi, siz bu tasarıya eleştiri getirebilirsiniz; yani, şu maddesine şu değişikliği yapabiliriz diyebilirsiniz, önerge verebilirsiniz; ama, tümünden buna karşı çıktığımız zaman, bizim, şu anda, hepimizin, birçok milletvekilimizin elde etmiş olduğu fırsatı taa nerelere ötelemiş oluruz. Biraz önce, ben, size, Kültür Bakanlığının bütçesinden bahsettim, tescilli 72 000 eserden bahsettim, belediyelerimizdeki, özellikle Anadolu belediyelerimizdeki sıkıntılardan bahsettim. Bu işin tabiî ki yasal boyutu yanında, finansman boyutu var; bunları nasıl halledeceğiz? İşte, yasayı derinlemesine incelediğimiz zaman görüyoruz ki, bu, büyük bir avantaj getirecek ve bu işlerde büyük bir hızlanma sağlanacak.

Diğer taraftan, birçok konuşmacı İstanbul örneğini veriyor. Ben, buradan bazı bilgileri değerli bilgilerinize sunuyorum. UNESCO'nun İstanbul'a iki yıl süre tanıdığını hepimiz biliyoruz. Bakın, şuna dikkatinizi çekiyorum: Tarihî eserlerin korunmasında bir ilerleme sağlanmazsa, İstanbul, 2006 yılında, Tehdit Altındaki Dünya Mirası Listesine alınacak. 2006; 2005… Ne yapacağız? Yani, 2006'ya kadar üç ay tatil vereceğiz, Parlamento çalışmayacak. Bir tasarının ne kadar sürede geçtiğini ikibuçuk yıllık tecrübeyle öğrendik.

İstanbul'u 19 yıldır listeye almışlar. Diğer milletvekilleri diyebilir ki, bu UNESCO'nun listesinde sadece İstanbul mu var. Tabiî ki sadece İstanbul yok; Göreme Parkı var, Ulu Cami var, Hattuşaş var, Pamukkale var, Safranbolu var, Truva Arkeolojik Alanı var. Tamam, bundan sonra, 19 yıldır bu listede olan İstanbul'un bu projeleri ve diğer saydığım projeler, 2006 yılına kadar kalıcı çözümler yapılmazsa listeden alınacak.

Şimdi, biz, o halde, demek ki, bu bilgilerle, bu uluslararası bilgilerle, ülkenin gerçekleriyle beraber düşündüğümüz zaman hızlı hareket etmek mecburiyetindeyiz. İşte, bu manada, ben de milletvekili olmadan önce, şehircilikle ilgili, mimarlıkla ilgili birçok sempozyuma, toplantıya katılmış bir milletvekili olarak bu tasarıyı incelediğimde, siyasî kimliğimi bir tarafa bırakarak, bunun, bu ülkemize bu manada son derece katkı sağlayacağına kanaat getirmişim.

Ben, muhalefet partimizden bunun eksiklerinin tamamlanması yönünde destekler beklerken, benim konuşmalarımın bile dinlenmediğini görmek oldukça üzüyor; çünkü, değerli milletvekilleri, iktidarıyla muhalefetiyle, tarihsel, kültürel dokuyu kaldırmak… Ki, ben biliyorum, bu iktidarıyla muhalefetiyle tüm milletvekilleri, özellikle kalkınmamış bölgelerimizin kalkınmışlığı yönünde çok büyük katkı verecektir. Doğu Anadolu Bölgesinin de Güneydoğu Anadolu Bölgesinin de birçok bölgenin de geleceği bu mirasın ortaya çıkarılmasıyla ilişkilidir; çünkü, turizmden elde edeceğimiz gelir, turizm potansiyeli, dağda yapacağımız dört beş tane otele geldiği zaman, oradaki yerel halka şikâyetlerini hepimiz biliyoruz. Şehir merkezlerine getirmemiz lazım.

BAŞKAN - Bir dakika Mustafa Bey…

Arka sıradaki arkadaşlar, aranızdaki konuşmaları durdurursanız, Mustafa Beyi daha rahat dinleme imkânı ortaya çıkacak.

Buyurun Mustafa Bey.

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Şehir merkezlerini cazibe haline getirebilmemiz, gelen turistin o merkezleri görmesi, yerel esnafımızın da bu nimetten faydalanabilmesi, ancak bu eserlerin ortaya çıkarılmasıyla mümkün.

Konuyla ilgili söylenecek çok söz var; sabrınızı fazla zorlamak istemiyorum. Benden sonraki değerli iktidar, muhalefet sözcüleri de bu yönde gerekli bilgileri verecektir.

Tekrar, bu, ülkemiz için, tarihî, kültürel mirasımızın ortaya çıkarılması, Selçuklu, Bizans, Osmanlı, tüm eserlerin ortaya çıkmasında çok büyük katkı sağlayacak; çünkü, büyük bir finansman desteği getiriyor. Bu manada, yani, özel teşebbüsün devreye girmesiyle beraber, o alanların yenilenmesi, kullanarak… Sayın Beyoğlu Belediye Başkanımın, şimdi İstanbul Milletvekilimin söylediği gibi, kullanmadan korunma olmaz; böyle bir imkân getiriyor.

Bu manada, bu tasarıyı hazırlayan, emeği geçen herkese, bütün meslek odalarına, milletvekillerimize, bürokratlarımıza, hükümetimize teşekkür ediyor, sizleri saygılarımla selamlıyorum.

Başkanımın toleransından dolayı, tekrar, ona da ayrıca teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 911 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin birinci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 Sadullah Ergin  Nusret Bayraktar Ekrem Erdem

 Hatay İstanbul İstanbul

 Halil Ürün   Hacı Biner

 Konya  Van

"Bakanlar Kurulu projenin uygulanıp uygulanmamasına üç ay içinde karar verir."

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet?..

DEVLET BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım?

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Uygulamanın belli bir sürede sonuçlanması amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi dinlediniz, gerekçeyi de dinlediniz.

Şimdi, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) - Sayın Başkanım, 2 nci maddenin ikinci fıkrasının ikinci satırında "kaydıyla" kelimesi fazla. Bu "kaydıyla" kelimesinin çıkarılmasını öneriyorum.

BAŞKAN - Titizliğinize teşekkür ederiz. Bir anlatım bozukluğu var; biz de gördük, siz de uyardınız. Onu dikkate alarak redakte edilecek.

Şimdi, sayın milletvekilleri, kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

Uygulama

MADDE 3.- Yenileme alanları olarak belirlenen bölgelerde il özel idaresi ve belediye tarafından hazırlanan veya hazırlatılan yenileme projeleri ve uygulamaları ilgili il özel idareleri ve belediyeler eliyle yapılır veya kamu kurum ve kuruluşları veya gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerine yaptırılarak uygulanır. Bu alanlarda Toplu Konut İdaresi ile ortak uygulama yapılabileceği gibi, Toplu Konut idaresine de uygulama yaptırılabilir.

Büyükşehirlerde, büyükşehir belediyeleri tarafından başlatılmayan uygulamalar ilçe ve ilk kademe belediyelerince tek başına veya müşterek olarak yapılır veya yaptırılır.

Yenileme alanı içinde yapı parsellerindeki uygulamalarda kendi parseli ve yapısı aynen korunarak yenilenecek yapılar, projenin bütünlüğünü bozmamak şartıyla belediyece kabul edilen projeye bağlı kalmak ve il özel idaresi ve belediyenin belirleyeceği amaçta kullanılmak kaydıyla parsel sahibince yapılabilir. Bu durumlarda uygulamanın projeyle eş zamanlı olarak başlatılması ve tamamlanması esastır. Aksi takdirde il özel idaresi ve belediyece bu Kanun hükümleri uygulanır.

Yenileme alanlarında yenileme projelerinin uygulanması sırasında tabiî afet riski taşıdığı Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca belirlenen bölgelerde gerekli tedbirleri almak üzere il özel idareleri ve belediyeler yenileme projelerinde tasfiye de dahil olmak üzere gerekli düzenlemeleri yapabilir, yasaklar koyabilir. Bu konudaki esas ve usûller yönetmelikte belirlenir.

Uygulama esnasında her türlü kontrol, denetim ve takip işlemleri, ilgili il özel idaresi ve belediyece yapılır veya yaptırılarak sonuçlandırılır. Bu işlemler, projenin özelliğine göre konuyla ilgili uzman kişi, kurum ve ekiplere yaptırılır.

Yenileme alanlarındaki uygulamalar her türlü vergi, resim, harç ve ücretlerden muaftır.

Yenileme alanlarındaki yeni yapılanmalar ile korunması gerekli kültür ve tabiat varlıklarına ilişkin uygulamalar hakkında karar vermek ve hazırlanan projeleri onaylamak üzere söz konusu alanlar için bu uygulamalarla ilgili olarak 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 51 inci maddesine göre, gerektiği kadar kültür ve tabiat varlıklarını koruma bölge kurulu oluşturulur. Bu kurulca kararlaştırılan projeler, il özel idaresi veya belediyece uygulanır.

Kültür ve tabiat varlıkları bölge kurulu tarafından sit alanı olarak belirlenen yenileme alanlarında yapılacak uygulamalarda her türlü mal ve hizmet alımları ile yapım işleri, ceza ve ihalelerden yasaklama işleri hariç, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümlerinden muaftır.

Yenileme projeleri, uygulama alanı içerisinde bulunan taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının rölöve, restitüsyon, restorasyon projeleri ile onarılacak veya yeniden inşa edilecek yapıların imar mevzuatında öngörülen projelerinden oluşur.

BAŞKAN - Madde üzerinde, grup adına söz isteyenler: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Erdal Karademir.

Şahısları adına söz isteyenler: İzmir Milletvekili Erdal Karademir, Konya Milletvekili Halil Ürün.

Erdal Bey, iki sürenizi birleştirmek ister misiniz?

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Evet efendim.

BAŞKAN - Peki, 15 dakikalık konuşma süreniz var; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 911 sıra sayılı Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz aldım; bu vesileyle, öncelikli olarak, Hakkâri, Bingöl, Karlıova'da depremden zarar görmüş tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyor, yaralanan vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum. Yine, iki hafta önce, İzmir'in Kiraz, Kemalpaşa ve Tire İlçe ve köylerinde yağmur, dolu ve sel felaketinden olumsuz etkilenmiş tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi sunarak, sorunlarının çözümü için bu bölgelerin acilen afet bölgesi ilan edilmesini ve vatandaşlarımızın sorunlarının çözülmesini talep ediyorum. Bu düşüncelerle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, tasarının getiriliş gerekçelerine baktığımızda, hızlı kentleşme sürecinin ülkemizin önemli sorunlarından biri olduğu ifade edilmektedir. Bu sürecin, kentlerimizin merkez bölgelerinde, eski kent dokularını ve korunması gerekli kültürel mirasımızı olumsuz etkilediği görüşü dile getirilmiştir.

Yine, gerekçede, kültürel mirasın yoğun olarak bulunduğu alanların gerek eskimeleri ve bakımsız kalmaları gerekse yoğun olarak, denetimsiz bir şekilde iskân edilmeleri ve kullanılmaları nedeniyle, toplumun can ve mal güvenliğini tehdit eder duruma geldiği söylenmektedir.

Yine, bu alanların deprem riski açısından çok büyük tehlike arz ettiği ifade edilmiştir.

Yine, gerekçede, kentin eskiyen dokularını ve yerleşim alanlarını, kültürel miras değerlerini korumak, koruma ve kullanma dengesini sağlayarak, sosyal donatı alanlarını büyütmek ve sağlıklaştırmak, günümüz konforu ve kullanım şartlarını içeren konut, ticaret, kültür, turizm ve sosyal donatı alanları oluşturmak, tarihî ve kültürel dokuyu geleceğe taşıyarak, böylelikle bu tür alanların sağlıklı bir şekilde iskân edilerek, şehrin güvenliğini tehdit eden denetimsiz bölgeler olmaktan çıkarmak gibi gerekçelerle, bu tür bölgelerin kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilan edilmesi amaçlanmıştır. Bu yaklaşım, doğru ve gereklidir.

Değerli arkadaşlarım, tasarının yukarıda sayılan gerekçelerini iyi değerlendirdiğimizde, yüklendiği görev ve sorumluluk gereği, tasarının görüşüleceği ana komisyonun öncelikle Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu olması gerekirdi. Oysa, bu tasarı, İçişleri Bakanlığından gelerek, ana komisyon olarak İçişleri Komisyonunda görüşülmüş ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu gözardı edilmiştir. Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunun Sayın Başkanının müdahalesi sonucunda, bu tasarıda, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu tali komisyon olarak görev almıştır. Sadece bu yaklaşım, bu anlayış bile, AKP İktidarının, tasarıların hazırlanıp Meclise sunulması açısından ne kadar gayri ciddî yaklaştığının bir göstergesidir.

Tasarının, İçişleri Bakanlığından gelmesi anlaşılamamıştır. Kaldı ki, bu tasarı, yaklaşık bir yıl önce Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca yeniden hazırlanmış ve Bayındırlık ve İskân Bakanlığının internet sayfalarında yayımlanmaktadır. Bayındırlık ve İskân Bakanlığının hazırladığı tasarı, ilgili kamu kurumları, meslek odaları, sivil toplum kuruluşları, üniversitelerle görüşülüp bu kurum ve kuruluşların görüşleri ve katkıları alındıktan sonra, ortak görüş ve mutabakatla, Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Yasa Tasarısı olarak hazırlanmış; daha sonra, imar ve şehirleşme yasa taslağının içine alınmış ve uzlaşmayla hazırlanan bu tasarının Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmesi beklenmişti. Daha sonra, ismi "İmar Yasa Tasarısı Taslağı" olarak değişen taslak, bugün Bayındırlık ve iskân Bakanlığınca yeniden revize edilerek, "Planlama ve İmar Kanunu Tasarısı Taslağı" adı altında Bakanlığın internet sayfalarında yayımlanmaktadır.

Böyle hazırlanmış bir tasarı dururken, bu tasarıyı Meclise sevk etmeyerek, diğer bir anlatımla görmezlikten gelerek; aynı amaçlı, ama hiçbir kamu kurumundan, meslek odalarından, sivil toplum kuruluşlarından, üniversitelerden görüş alınmadan hazırlanan tasarının Meclise sevk edilmesi düşündürücüdür.

Görüşmekte olduğumuz bu tasarı, Türkiye Büyük Millet Meclisine, "Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Kanun Tasarısı" ismiyle gelmiş; Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda görüşülürken, "Eskiyen Kent Dokularının Yenilenmesi, Korunması ve Kullanılması Hakkında Kanun Tasarısı" olarak ismi değiştirilmiş ve tasarının ilgili maddelerinde değişikliğe gidilmiştir. Bu defa, İçişleri altkomisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu tarafından önerilen düzenlemelerin ara bir çözüm yöntemi olabileceğini,bu şekilde bir düzenlemeyle, eskiyen ve özelliğini kaybetmeye yüz tutmuş SİT alanı olarak belirlenen kent bölgeleri biçiminde daralttığı gerekçesiyle, bu alanlara ait koruma alanların da kapsama alınmasının, bu alanlarda bütünsel bir düzenleme yapmaya olanak tanıyacağı düşüncesiyle, başka bir adının "Yıpranan Tarihî ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun Tasarısı" olmak üzere ilgili maddelerinde değişikliğe gidilmiştir. Bu değişiklikler bile, tasarının ne kadar gayriciddî olarak hazırlandığının, bir anlamda sipariş yasa tasarısı olarak getirildiğinin bir göstergesidir; yani, bu tasarı açıkçası bir sipariş yasadır.

Değerli arkadaşlarım, hızla gelişen, değişen, yoğunluğu giderek artan ve üstelik kültür mirası açısından son derece zengin olan büyük kentlerimizde, mevcut potansiyeli değerlendirerek, eskimeye başlayan kentsel alan parçalarını kentlerimize kazandırmak, onlara yeni fonksiyonlar yükleyerek, canlanmalarını, gelişmelerini ve ıslahlarını sağlamak, sosyokültürel ve ekonomik açıdan kentlerimiz için büyük bir kazanç olacaktır. Bu nedenle, kentsel yenilemeye, dönüşüme hak ettiği önemi vermek, bu amaç doğrultusunda öncelikli kentsel yenilemenin ilkelerini tartışıp saptamak ve ardından konunun yasal ve kurumsal çerçevesini ortaya koymak yerinde olacaktır. Böylesi toplumsal ve kentsel anlamda yaşamsal öneme sahip bir konunun sadece bir ayağını ele alarak yasa yapmak, soruna kalıcı çözüm bulmak olanaklı değildir.

Tasarının gerekçesinde, mevcut yasal düzenlemeler içerisinde tarif edilen alanlarda yenileşme çalışmalarının hızlı ve etkili sonuca ulaştırılmasının zaman alacağı ve bu çalışmaların tamamlanamayacağı düşüncesiyle bu tasarının hazırlandığı ifade edilmiştir. Bu yaklaşım yanlıştır; çünkü, 5226 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası da bu iktidar tarafından getirilmiş ve 14.7.2004 tarihinde yasalaştırılmıştır.

Ayrıca, Bayındırlık ve İskân Bakanlığında uzlaşma içerisinde hazırlanan İmar Yasa Taslağı ya da Planlama ve İmar Kanunu Tasarısı Taslağı bir yıla yakın bir zamandan beri Meclise gelmeyi beklemektedir. Hiçbir kurum, ilgili meslek odaları, üniversitelerin görüş ve önerileri alınmadan, bilimsel değerlendirmelerden ve ölçütlerden uzak bir şekilde hazırlanarak yangından mal kaçırırcasına Büyük Millet Meclisine getirilmek istenen bu yasa tasarısı, yasak savmaktan öte bir çalışma değildir.

Değerli arkadaşlarım, tasarının 3 üncü maddesinin yedinci fıkrasında "yenileme alanlarındaki yeni yapılanmalar ile korunması gerekli kültür ve tabiat varlıklarına ilişkin uygulamalar hakkında karar vermek ve hazırlanan projeleri onaylamak üzere söz konusu alanlar için bu uygulamalarla ilgili olarak yeni koruma kurulları kurulabilir" denilmektedir. "Bu kurulca kararlaştırılan projeler, il özel idaresi veya belediyece uygulanır" deniliyor.

Bu yaklaşım bizleri kaygılandırıyor; çünkü, o bölgede var olan kültür ve tabiat varlıklarını koruma bölge kurullarından hiç söz edilmiyor, onlar yok sayılıyor.

Yine, mevcut koruma kurulları görevlerine devam edecekse, tespit edilen yeni alanlarda oluşturulan yenileme projelerinin mevcut kültür ve tabiat varlıklarını koruma bölge kurulları tarafından onaylanmaması durumunda ne olacağı belirsizdir.

Yine, o bölgede var olabilecek mevcut kültür ve tabiat varlıklarını koruma bölge kurullarının yapmış olduğu koruma amaçlı planlardan söz etmeyerek, SİT alanlarının korunmasına yönelik 5226 sayılı Yasayla değişik 2863 sayılı Yasanın 17 nci maddesinde tanımlanan koruma amaçlı imar planlarını ortadan kaldırmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, bu tasarıyla, gereği ve kriterleri ortaya konmadan yeni kültür ve tabiat varlıklarını koruma bölge kurulu oluşturulmasının önü açıldığından, bu da, mevcut koruma kurulları üzerinde baskıyı artıracaktır.

Diğer yandan, yeni oluşturulacak ve 7 üyeden oluşan koruma kurullarının 5 üyesinin bakanlık tarafından atanmasıyla oluşacağından, söz konusu koruma kurulları, bir anlamda, oluşturulan projeleri siyasal iktidarın istemi doğrultusunda onaylayan sipariş kurullar haline dönüşecektir. Dolayısıyla, yapılan koruma amaçlı planlar, korumadan çok, siyaset ağırlıklı ve ranta yönelik projeler olacaktır. Bu yaklaşım ve anlayış, kültür varlıklarımızın yok olmasına yönelik ciddî sakıncaları beraberinde taşımaktadır.

Madde hükmünde sadece projeden söz edilmektedir; bu durum, planlama ve kent bütünlüğü açısından sakıncalıdır.

Bu kanunda hassas hassas bir yaklaşım sergilenmesi ve kentsel dönüşüm ve gelişim projesinin bilgiye dayalı uzmanlık isteyen projeler olması gerekir.

Değerli arkadaşlarım, diğer bir konu, tasarı gerekçelerinde yer alan kaygılara rağmen, bugünkü genel kentsel yenileme ve dönüşüm yaklaşımı daha çok fiziksel planlama temeline dayandırılmaktadır. Kentsel dönüşüm toplumsal bir proje olarak algılanmalı, fiziksel planlamanın bunun sadece araçlarından biri olduğu kabul edilmelidir.

Çöküntü alanlarının belirlenmesinin yanı sıra geliştirilecek yeni araştırma ve inceleme yoluyla olası çöküntü alanları önceden saptanmalı, bu çöküntünün önlenmesi için fiziksel ve toplumsal projeler geliştirilmelidir.

Kentsel dönüşümün üç ayrı ayağı olmalıdır. Bunlar, fizikî, mekânsal, sosyal ve ekonomik ayaklardır. Bunların da ötesinde, bu üç dönüşüm ayağının ortak bir zeminde birbiriyle bağlanarak, yeni ve farklı bir yasal çatının ivedilikle kurulması gereklidir. Bu nedenle, tasarının bilimsel esaslara dayalı olarak bir bütünlük içerisinde ele alındığını söylemek olanaklı değildir.

Değerli arkadaşlarım, yine bu tasarının 4 üncü maddesinin dördüncü fıkrasında "yenileme alanı içerisinde kalan Hazineye ait taşınmazlar başka bir işleme gerek kalmaksızın projeyi yürüten il özel idaresine ve belediyeye bedelsiz devredilir" denilmektedir.

Bu fıkra hem Anayasaya hem de yürürlükte bulanan Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununa aykırıdır; çünkü, 1982 Anayasasının 63 üncü maddesine göre "devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alır" denilmektedir.

2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 5 inci maddesine göre "kamu kurum ve kuruluşlarına ait taşınmazlar ile özel hukuk hükümlerine tabi gerçek ve tüzelkişilerin mülkiyetinde bulunan taşınmazlar ile varlığı bilinen veya ileride meydana çıkacak olan korunması gerekli taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları devlet malı niteliğindedir" denilmektedir.

Görüldüğü gibi, kültür ve tabiat varlıkları, hem Anayasaya hem de 2863 sayılı Yasaya göre devlet güvencesi altındadır. Bizler, 4 üncü maddenin bu fıkrasında bir değişiklik önergesi vererek, ilgili fıkranın, yenileme alanı içinde kalan, hazineye ait kültür ve tabiat varlıkları olarak tespit ve teşhir edilmiş olanlar dışındaki taşınmazların, başka bir işleme gerek kalmaksızın, projeyi yürüten il özel idaresine ve belediyeye bedelsiz devredilmesini teklif ettik; bu öneriyi desteklemenizi bekliyorum.

Değerli arkadaşlarım, tasarıda, konular, parçacı bir anlayışla, bir yaklaşımla ele alınmış ve ilgili yasalarla çelişmektedir. Kentsel dönüşüm, kentsel gelişim, kentin tarihî ve kültürel dokusunun korunması, demokrasi gibi kurallara bağlı olmalıdır. Bu da, asgarî ölçüde uzlaşmayı gerektirir. Bu bağlamda, toplumsal işbirliğinin sağlanması ve ilgili kurum ve kuruluşların görüş ve katkılarının alınması zorunludur. Bu anlamda, tasarı geri çekilerek, kapsamlı bir şekilde ve toplumsal uzlaşmayla, bilimsel veriler yeniden ele alınmalıdır. Aksi halde, katılımlı süreçler içinde geliştirilmiş yasa ve uygulama araçlarını hayata geçirmek yerine, dar kapsamlı, özel nitelikli yasa enflasyonu ve yetki karmaşası üreterek, planlama ve koruma yaklaşımı terk edilerek, kentler sağlıklı biçimde dönüştürülemez.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Halil Ürün, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika Halil Bey.

HALİL ÜRÜN (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 911 sıra sayılı Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesi üzerine, şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, maddeye geçmeden önce, genel bazı değerlendirmelerde bulunmak istiyorum.

Hepiniz çok iyi bilirsiniz, bu kentlerde yaşadığımıza göre, kentler de birer canlı organizmadır; tıpkı insanlar gibi, kan pompalanan damarları, akciğerleri vardır; yeşilalanlar akciğerleridir, yolları da damarlarıdır, sokaklar kılcal damarlarıdır. Dolayısıyla, şehrin merkezi de şehrin beynidir.

Dolayısıyla, bu şehri, biz, beş yıl süreyle, belediye başkanlarına emanet ediyoruz. Onlar da bizim gibi seçilmiş insanlar. İl özel idareleri, kırsal bölgeleri içine alan çeşitli düzenlemelerle ilgili karar alma ve bu kararları yürütme konusunda, il genel meclisleri aracılığıyla, bunu yürütme konusunda yetkilendiriliyor. Bizim, bu yetkiler kullanılırken, onları takviye etmemiz, onlara güvenmemiz, onların bu işlerini çok daha rahat bir şekilde yürütebilmeleri konusunda, onlara ciddî manada destek vermemiz lazım.

Nitekim, AK Parti Hükümeti olarak, göreve geldiğimizden itibaren, yerel yönetim yasalarını bu amaçla çıkardık ve yerelleşme, sivilleşme doğrultusunda yerel yönetimleri güçlendirecek olan kanun tasarılarını Meclis gündemine taşıdık ve bunları kanunlaştırdık ciddî manada. Hatta, şunu söyledik, dedik ki: Bunlarla yetinmeyeceğiz, bundan sonra da gelirler kanunu gelecek, başka düzenlemeler gelecek; bu kanun tasarısı, bu anlamda bir kanun tasarısıdır.

Eğer, şehirlerimiz, çeşitli kötü durumlar karşısında, tabiî afetler karşısında veya beşerî birtakım, yangın gibi, sel felaketleri gibi felaketler karşısında tahribata uğrayacak olursa, o şehri yöneten insanlar, yöneticiler, hangi mevzuat çerçevesi içerisinde şehre sahip çıkacaklar; işte, bu kanun tasarısı, bu amaçla hazırlanmış bir kanun tasarısıdır.

Değerli kardeşlerim, değerli milletvekilleri, değerli arkadaşlar; yeniden yapılanmanın, bu manada, ne kadar zarurî olduğunu burada görüyoruz. Dolayısıyla, burada, uygulamada neye yer verilecek, uygulayıcı kim olacak sorusuna cevap aradığımız zaman, ister istemez, yerel idarecilerin, bu uygulamada, ciddî manada asıl yetkili olmaları gerektiği açıkça ortaya çıkıyor. Zaten, halk, bu sorunları onlara taşıyor. Onlar, bu konuda yetkilerini rahat kullanamayacak olurlarsa, elbette, boşluk meydana gelir ve bu yetki boşluğu içerisinde de şehir zarar görür.

Tarihî ve kültürel dokunun korunması elbette esastır; ama, ben, bizzat, bir uygulayıcı olarak bunu yaşadım. Burada, yaşayan pek çok arkadaşımız var. Bir cadde açacaksınız, cadde kamu yararına iş görecek, o caddenin üzerinde, hasbelkader, koruma kapsamına alınmış olan bir binayı -her ne amaçla alınmışsa, bu bilinmiyor- kaldırabilmek için veya aynı konumunu muhafaza etmek kaydıyla bir başka yere taşıma konusunda sıkıntı çekiyorsunuz ve milyarlarca, trilyonlarca lira harcayıp, ölü yatırım olarak, uzunca bir süre yargı kararını bekliyorsunuz; üç sene geçiyor, beş sene geçiyor, yargı kararı gelmiyor. Dolayısıyla, yargının da önünü açmamız lazım.

Ben, burada, benden önce söz alan değerli muhalefet sözcüsünün ifade ettikleri birkaç hususa da temas etmek istiyorum.

Bir kere, belediyeler ile il özel idarelerinin bu konudaki yaptırım gücünü bizim artık kabullenmemiz lazım. Burada muhalefete ait olan belediyeler de var, iktidar partisine ait olan belediyeler de var. Bunların bu yetkileri kullanabilmesini bizim çok görmememiz lazım ve onlara güvenmemiz lazım; bu bir.

Efendim, Bayındırlık Komisyonu, İçişleri Komisyonu… Netice itibariyle, her iki komisyondan da geçmiş ve her iki komisyonun da görüşleri alınmıştır.

Ben bu yasa tasarısının…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALİL ÜRÜN (Devamla) - Çok kısa birkaç değerlendirmem olacak.

BAŞKAN- Toparlayalım lütfen.

HALİL ÜRÜN (Devamla) - Şimdi, başlangıcında bu görüşülmemiştir diye muhalefet sözcüleri ifadelerde bulundu. Biraz önce de bir madde görüşülürken -1 inci maddeydi zannediyorum- yine muhalefet sözcülerinden bir arkadaşımız, sivil toplum örgütlerine, onların katkılarına teşekkür etti. Bu, gerçekten doğru bir ifadeydi. Ben de teşekkür ediyorum. Kimi katkı olduğundan teşekkür ediyor, kimisi "katkıları olmadı" diyor;  bu bir.

İkincisi, "sipariş" diyor. Değerli arkadaşlar, burada görüşülen kanunların tamamı sipariştir, halkın bize siparişidir. Biz, Meclis olarak halkın bize sipariş ettiği kanun yapma, yasama görevini yerine getirme görevi için buradayız ve halkın siparişini yerine getirmek için buradayız.

"Yangından mal kaçırma" deniliyor. Bu da aslında doğru bir söz değil, yanlış bir ifade. Çünkü, birçok kademeden geçe geçe buraya gelmiştir. Yangından mal kaçırmak gibi bir hevesimiz yok. Bizim, seçtiklerimize güvenmemiz lazım.

Bu madde gerçekten isabetli bir maddedir. Uygulamadan doğan birtakım sıkıntılar olabilir. Her kanunun uygulamasından doğan sıkıntılar vardır; ama, bu sıkıntılar yine bu Meclis tarafından çözüme kavuşturulur. O bakımdan, bu Meclisin varlığına güvenmek lazım. Bu Meclis gibi, yerel yönetici olarak seçilmiş olan arkadaşlarımıza, belediye başkanlarımıza da güvenmemiz lazım.

Ben bu görüşlerimi ifade ederek huzurlarınızdan ayrılıyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma saati: 17.37

 


BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.46

BAŞKAN: Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER : Harun TÜFEKCİ (Konya), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113 üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

911 sıra sayılı kanun tasarı üzerindeki görüşmelerimize devam ediyoruz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2.- Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Kanunu Tasarısı ve Bayındırlık, İmar,  Ulaştırma  ve  Turizm  ile  İçişleri  Komisyonları  Raporları  (1/984) (S. Sayısı: 911) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Madde üzerinde 1 önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 911 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesinin yedinci ve sekizinci fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 Sadullah Ergin Faruk Koca Ünal Kacır

 Hatay Ankara İstanbul

 Nusret Bayraktar  Murat Yıldırım

 İstanbul  Çorum

"Yenileme projelerini onaylamak üzere 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 51 inci maddesine göre gerektiği kadar Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu oluşturulur. Kurulca onaylanan projeler, il özel idaresi veya belediyece uygulanır.

Yenileme alanlarında yapılacak uygulamalarda her türlü mal ve hizmet alımları ile yapım işleri, ceza ve ihalelerden yasaklama hükümleri hariç olmak üzere 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümlerinden muaftır."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet?..

DEVLET BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) - Sayın Başkanım, bu önerge, sadece cümleleri yeniden düzenliyor. Aslında, önergenin içerisindeki aslî unsurlar komisyondan gelen tasarıda olduğu için, biz de katılıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım?

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Fıkralar yazım tekniğine uygun hale getirilmiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

Taşınmaz tasarruflarının kısıtlanması ve kamulaştırma

MADDE 4.- İl özel idaresi ve belediye, yenileme alanı ilan edilen yerlerde-ki taşınmazlar üzerinde, her türlü yapılaşma, kullanım ve işletme konularında proje tamamlanıncaya kadar geçici kısıtlamalar uygulayabilir.

Yenileme alanlarında bulunan yapıların boşaltılması, yıkımı ve kamulaştırılmasında anlaşma yolu esastır. Anlaşma sağlanamayan hallerde gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerinin mülkiyetinde bulunan taşınmazlar ilgili il özel idaresi ve belediye tarafından kamulaştırılabilir. Bu Kanun uyarınca yapılacak kamulaştırmalar 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasındaki iskân projelerinin gerçekleştirilmesi amaçlı kamulaştırma sayılır. Tapuda mülkiyet hanesi açık olan taşınmazlar ile varisi belli olmayan, kayyım tayin edilmiş, ihtilaflı, davalı ve üzerinde her türlü mülkiyet ve mülkiyetin gayri aynî hak tesis edilmiş olan taşınmazlar için de aynı madde hükümlerine göre kamulaştırma işlemleri yürütülür. Kamulaştırma işlemlerinin yürütülmesinde il özel idareleri ve belediyeler veraset ilamı çıkarttırmaya, kayyum tayin ettirmeye veya tapuda kayıtlı son malike göre işlem yapmaya yetkilidir.

İl özel idareleri ve belediyeler taşınmaz mülkiyetinin kamulaştırılması ye-rine, uygun gördükleri takdirde satın alma, kat karşılığı ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ilgili maddelerinde düzenlenen intifa hakkı veya üst hakkı kurulması yolu ile sınırlı aynî hak tesis edebilirler.

Yenileme alanı içerisinde kalan Hazineye ait taşınmazlar başka bir işleme gerek kalmaksızın projeyi yürüten il özel idaresine ve belediyeye bedelsiz devredilir. Satış ve gelir getirici bir işe dönüştürüldüğünde proje ve uygulama giderleri çıktıktan sonraki gelirin yüzde yirmibeşi Hazineye verilir. Devre ait işlemler il özel idaresi ve belediyenin talebi üzerine ilgili tapu sicil müdürlüğünce resen yapılır. Bu işlemler her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır. Yenileme alanı ilan edilen yerlerde, yenileme projesi kapsamında kalan taşınmazlar Hazinece satılamaz, kiraya verilemez, tahsis edilemez.

Yenileme alanlarında uygulanacak projelerin kamulaştırma, plân, proje ve yapım işlerinde kullanılmak üzere, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 12 nci maddesine göre oluşturulan Taşınmaz Kültür Varlıklarının Korunmasına Katkı Payı hesabından belediyelere aktarma yapılır.

Millî Savunma Bakanlığına tahsisli arsa, arazi, yapı ve tesisler, 2565 sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu kapsamında bulunan yerler, sivil ve askeri hava alanları ve mania plânları kapsamında kalan yerler, mülkiyeti Milli Eğitim Bakanlığına ait bulunan okullar, mülkiyeti veya idaresi Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait bulunan taşınmazlar ile tapu kayıtlarında vakıf şerhi bulunan taşınmazlarda bu Kanun hükümlerinin nasıl uygulanacağı Milli Savunma Bakanlığı, ilgili bakanlık veya Vakıflar Genel Müdürlüğü ve il özel idaresi veya belediyece müştereken belirlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyenler; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım; şahısları adına, yine Mehmet Yıldırım ve İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar.

Mehmet Bey, birleştirelim mi sürenizi?

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Birleştirelim.

BAŞKAN - O zaman, süreniz 15 dakika; yeter herhalde size.

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Mehmet Beye o da yetmez!..

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kentsel Gelişim ve Dönüşüm Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bizi izleyen bütün vatandaşlarımıza ve Yüce Meclise saygılar sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü arkadaşlarımın da belirttiği gibi, bu tasarıyı, ilkönce, Bayındırlık, Ulaştırma Komisyonunda tali komisyon olarak inceledik. Eksik gördüklerimizin tali komisyon olmamamız gerektiğini, daha doğrusu, bu kentsel dönüşümün, bir imar planlamasını, bir kentsel dönüşüm planlamasını içerdiğini ifade ederek, asıl komisyon olarak değerlendirmemiz gerektiğini, bütün komisyon üyesi arkadaşlarımızla değerlendirmesini yaptık ve eksik gördüğümüz konuları da, şerhimizle İçişleri Komisyonuna gönderdik. İçişleri Komisyonunda görev yapan değerli arkadaşlarımı kutluyorum; gerçekten, Bayındırlık Komisyonunda ifade ettiğimiz konuların çok ileri bir noktada değerlendirmesini yaptılar ve yasayı, biraz daha ileri bir noktada, olumlu bir noktada, hem yerel yönetimlerin hem de vatandaşlarımızın, il genel meclisi veya özel idarelerde de oluşabilecek ve kent merkezleri dışındaki tarihî binaların da durumunu değerlendirecek bir boyutta değerlendirme yapılmıştır. Eksik gördüğümüz noktaları değerlendirmek istiyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına da bu tasarıya olumlu oy veriyoruz biliyorsunuz; ama, eksikleri ifade etmeyi bir görev sayıyoruz.

Tasarının gerekçe metni, ağırlıklı olarak, özetle, tarihî kent merkezlerinin kültürel, mimarî özellikleri gözetilerek yenilenmesini ve yıpranmış olan bölgelerin altyapı ve diğer donanımlarla da desteklenerek yeniden yaşama dönüştürülmesini öngörmektedir.

Değerli arkadaşlar, nedir bu olay; Türkiye'de, bu konuda, İstanbul Kentinde, İzmir'de, Bursa'da tarihî merkezlerde yıpranmış, Anıtlar Kurulundan projeleri, rölöveleri geçirilmemiş, bir türlü yenileme projesi gerçekleştirilememiş, bir çivi çakılamamış binalar var, eski eserler var, konaklar var, şadırvanlar var, tarihimizi, kültürümüzü yansıtan yapılar var.

Bunlara örnek olarak Kastamonu'da da var; 600'ün üzerinde tescilli binamız var. Safranbolu var biliyorsunuz; tarihî konaklarla, şadırvanlarla, hanlarla birlikte. Alanya'da var, her yerde var; yani, doğudan batıya, batıdan kuzeye kadar bütün coğrafyamızda -Kastamonu dahil- Türkiye'nin her yerinde tarihî bir miras var. Bu tarihî mirasa bir türlü dokunamıyoruz, yenileştiremiyoruz, yıpranan yapıları onaramıyoruz. Bununla ilgili bir düzenleme getirilmesi kesinlikle kaçınılmaz olmuştur.

Ama, bu tasarı, tümünü çözmemektedir. Nedir bu eksikliğimiz; değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, daha önce çıkarmış olduğumuz yasada, TOKİ'nin yeniden yapılanmasında, tarihî binalara da kredi verilmesi Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçti. Yerel yönetimler tarihî bir kent planlaması içinde bir yapılaşma yapabilecekler, il özel idareleri yapabilecekler; resen kamulaştırma yapılabilecek. Esas unsur, uzlaşmadır; eğer, uzlaşma sağlanamazsa, resen kamulaştırmadır. O tarihî dokunun, o tarihî binaların hayata geçirilmesi esas alınmıştır. Zaten, 4 üncü madde de bunu öngörmektedir; önce uzlaşmayı, sonra kamulaştırmayı, eğer yapılamazsa resen el koymayla tapuda hazine adına, daha sonra da yüzde 25'ini hazineye devretmeyi öngörmektedir. Bu, doğru bir yaklaşımdır. Bu tasarı, İçişleri Komisyonunda bu noktaya getirilmiştir. Tekrar ediyorum, İçişleri Komisyonundaki arkadaşlarıma, muhalefetiyle iktidarıyla hepsine teşekkürü borç biliyorum.

Değerli arkadaşlar, bakın, burada, Adalet ve Kalkınma Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi birlikte, bizden önceki 21 inci Dönem milletvekillerinden farklı bir anlayışı, farklı bir siyasî modeli Türkiye'nin gündemine taşımaya çalışıyoruz; birlikte yasalar çıkarıyoruz, birlikte kararlar veriyoruz, birlikte oylar veriyoruz, geliyoruz muhalefet sözcüleri olarak eleştiriyoruz; bunda alınacak bir taraf yok, eksikleri ifade etmeye çalışıyoruz. Diyeceksiniz ki "yahu arkadaş, yarın cuma, bugün bir an önce bu yasalar bitsin; hem destekliyorsunuz hem de çıkıyorsunuz neden bu kadar, 15 dakika, vaktimizi alıyorsunuz?" Bunu diyebilirsiniz; ama, bunu şunun için yapıyoruz: Yanlış yapılmasın; doğru değerlendirme yaptığımızı, bu yasaların bütün maddeleri üzerinde konuşulduğunu, tartışıldığını Türkiye Büyük Millet Meclisinde dosta düşmana göstermek için yaptığımızı görmemiz gerekiyor; bunun için anlatıyoruz, bunun için konuşuyoruz, bunun için kürsüye çıkıyoruz, muhalefet sözcüsü olarak, yasayı hem desteklediğimizi hem de bir taraftan eleştirdiğimizi anlatmaya çalışıyoruz.

Değerli arkadaşlar, bakın, Türkiye'nin gündeminde çok önemli konular var. Elbette ki, kentsel dönüşüm noktasında, bu  tasarının içerisine, başka konuları aktarmak, başka sorunları taşımak istemiyorum; ama, az önce, arkadaşımızın biri dedi ki: "Türkiye'nin her yerinde afetler var, doğal afet var"; o da bizim sorunumuz. 2090 sayılı Yasanın değiştirilmesi gerektiğini, hem de bugün, Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe, bu kürsüde ifade etti; çünkü, mal varlığının yüzde 40'ını kaybetmediği süreçte, vatandaşlarımız, çiftçilerimiz, doludan veya selden, afetten zarar gördüğü zaman, yararlanamamaktadır. Bu yasayı da, birlikte, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu, çıkarmak durumundayız. Belki, bu döneme rastlamayacaktır; eylül, ekim ayından sonra, ilk toplantımızda bunu gündeme almamız gerekir ve bu yasayla ilgili Sayın Gündüz'ün sözü var. Sayın Grup Başkanvekiline ben bu konuyu aktardım; ama, o gün, biliyorsunuz, maalesef, o konuyla ilgili konuşma yaparken, burada, Tarım Bakanının görevden alındığı, istifa ettiği anlaşıldı. İnşallah, bugün, burada konuşurken, Sayın Beşir Atalayımıza bir şey olmaz.

FATMA ŞAHİN (Gaziantep) - Onun yeri sağlam, merak etme…

MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Sağlamdır inşallah.

Değerli arkadaşlar, bakın, seçim bölgelerimize gidiyoruz; geçen hafta Kastamonu'daydım. Yemin ediyorum ki -bir siyasî perspektiften bakmak istemiyorum- Kastamonu'da, sanayi çarşısındaki esnaf, inim inim inliyor; tarım kesimindeki çiftçilerimiz feryat ediyor; işçi, memur arkadaşlarımızın, pazar günü, Taşköprü'de kongreleri var, emekli işçilerimiz "intibak yasamızı çıkarmadınız, bizi perişan ettiniz" diyor. Bunların sorunlarını biz çözmek zorundayız. Diyeceksiniz ki, şimdiye kadar 50 milyar dolar parayı ütmüşler, biz kucağımızda bulduk. Diyeceksiniz ki, biz, yüzde 60-70 enflasyonu kucağımızda bulduk; biz, 145 katrilyonun 55 katrilyonunu tefeciye veren bir anlayıştaki bütçeyi kucağımızda bulduk. Bu Meclis bu bütçeyi yapıyor, birlikte evet veya ret oyu veriyoruz; ama, bu yapıda, yatırımlara gerekli kaynağı ayıramıyoruz. Biz, IMF'yi kucağımızda bulduk… Evet, doğrudur bunlar; ama, biz çözüm bulmak zorundayız. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidar, iktidar gibi davranmak; Cumhuriyet Halk Partisi muhalefet, muhalefet gibi davranmak ve iktidarı aşağıya çekerken kendini iktidara hazırlamak ve alternatif projeleri Türkiye'nin gündemine sokmak mecburiyetindedir. Öyle olursa bir şeyler olur.

Bakın, Adalet ve Kalkınma Partisinden arkadaşlarım istifa ettiler "özgürlüğüm benim…" diyor. Değerli arkadaşlar, ben şahsen bir partiden istifa edip bir başka partiye geçme anlayışını seçmene hakaret sayıyorum, doğru bir anlayış değil. Gelin, bununla da ilgili bir yasa düzenlemesi getirelim; çünkü, bu doğru değil. Vekil olan asile "ben seni vekâletten azlettim" diyor. Halbuki vekilin asili azletme yetkisi yoktur. Ben hukukçu değilim, mühendisim ama, hukukçu arkadaşlarım bunu çok iyi bilir. Vekilin asili azletmesi çok ender rastlanan bir durumdur. Biz vekilsek…

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, sataşmalara neden olacak bu tür değerlendirmeler yaparsanız işler uzar ve konunun da dışında; lütfen konuya gelin.

MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Bitiriyorum efendim.

Bununla ilgili, bu değerlendirmelerle ilgili bir yasal düzenlemenin de getirilmesi lazım. Yani, Türkiye'de, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığının artırılması gerektiğine inanıyorum. Bunun için söyledim Sayın Başkan, yoksa, bir sataşmaya mahal vermek için değil.

Vatandaşlarımız bize soruyor ve sorguluyor, diyor ki: "Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasal düzenlemeler konuşulurken kırmızı koltukları görüyoruz, oradaki insanlarımızın altından su mu çıkıyor, nereye gidiyorlar bunlar?" Tabiî, bazen bizler de dışarıda, kulislerde oturduğumuz için, kuliste oturuyoruz diye savunma yapıyoruz.

Değerli arkadaşlar, eğer Adalet ve Kalkınma Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi bir yasada anlaşmışsa, ortak çıkarıyorsa, biz, 50-60 kişiyle bu yasayı çıkarmaya çalışıyoruz. Birimiz kalksak da karar yetersayısı desek; 10 dakika, 5 dakika ara...

Demek ki, hepimizin birinci, aslî görevi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görevimiz süresince görevimize devam etmemiz, buradaki yasal çalışmalara katılmamızı, kanunları komisyonlardan geldiğinin ötesinde irdelememiz ve vatandaşımıza, milletimize daha faydalı olmamızı gerekli kılmaktadır.

Bu yasanın, Türkiye'ye, Kastamonu'ya, İstanbul'a, Beyoğlu'na, Fatih'e…

AHMET IŞIK (Konya) - Konya'ya...

MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Konya'ya, Alanya'ya, Antalya'ya, bütün Türkiye'ye hayırlı olmasını diliyorum.

Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Şahsı adına söz isteyen, İstanbul Milletvekili Sayın Nusret Bayraktar; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yasanın 4 üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Maddenin içeriğine geçmeden önce... Aslında, dün geneli üzerinde yapmış olduğum konuşmalarda, size bazı fotoğrafları göstermeye devam edeceğimi söylemiştim.

Bakın, neden İstanbul'dan birkaç belediye başkanlığının öncülüğünde bu kanun tasarısı gündeme getirildi diye eleştiren arkadaşlarımız var. Kastamonu'dan, Erzurum'dan, Urfa'dan, Van'dan, Antep'ten, Amasya'dan, Konya'dan, Safranbolu'dan, Kapadokya'dan, Türkiye'nin her tarafından bu yasayı bekleyenlerin var olduğunu hep beraber biliyoruz, görüyoruz. Elbette, birileri öncülüğünü yapacaktı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelecekti, Meclis gündeminde, komisyonlarda tartışılacak, sivil toplum örgütleriyle birlikte bu olgunlaştırılacak, asıl komisyon olan İçişleri Komisyonundan Genel Kurula gelecek, Genel Kurulda da bu tartışmalar enine boyuna yapıldıktan sonra, yasalaşarak uygulamaya konulacak.

İşte, burada, yıllar yılı, kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurullarının âdeta yasakçı veyahut çalışma esas ve usullerinin yeterli olmayışından kaynaklanan, maili inhidam kararı alınmış, yani yıkılma kararı alınmış, yirmi yıldan bu yana yıkılamayan, korunamayan, doğru kullanılamayan, bataklıkların yuvası, hırsızların, ayyaşların yuvası olduğunu gördüğümüz yerler.

İstanbul'un merkezi, Eminönü'nden bir resim gösteriyorum. Eminönü'nde şu bina, otuzbeş yıldır şu şekilde bekliyor. Çok süratle göstereceğim. Yine, Eminönü Küçük Ayasofya'dan, Eminönü Zeyrek'ten… Dosyalar dolu, hepsini gösteremeyeceğim için, sadece birkaç örnek gösteriyorum. Beyoğlu'nun göbeğinden bir resim, bakınız!.. Maili inhidam kararı aldım, ben almıştım o dönem, 1994 yılından bu yana -ki, yirmi yıl öncesinden- bu binalar, aynı, şu şekilde duruyor, görüyorsunuz! Bakın, yine çöp dağlarıyla karşı karşıya kalan, yine Beyoğlu'nun merkezinde bir bina; İstanbul'un ve Türkiye'nin gözbebeği. Bunlara herhangi bir şey yapılamıyor. Bakın, yine, yakılmış, yıkılmış bir bina, yıllar yılı aynı şekilde duruyor! Yani, bu kanun, sadece SİT alanları içerisindeki, bu tip binalarla ilgili proje uygulamasını kapsadığı için, gerçek manada geniş kitleleri ilgilendiren kentsel dönüşüm projesi değil, yenileme alanları, görüyorsunuz bunları… Çok süratle geçiyorum. Bakın, yine, çöp yığınları ve anacaddesi düzenlenmiş bina, maalesef bu şekilde duruyor!

Bunları görmekten, gerçekten, şahsen utanç duyuyorum. Her zaman bahsediyorum; ciddî bir şekilde turizm potansiyeline sahip olan ülkemiz ve İstanbulumuz… En azından 15 000 000 turisti, sadece İstanbul'un, kendi bünyesine çekebilme ve 15 milyar dolar gelir elde etme imkânı varken… Bakınız, Çin'de Çin Seddi yapılmış; ikibin yıl önceki Çin Seddine binikiyüz yıl önceki Terakota Askerlerine binlerce turist gidiyor; ama, Türkiye'nin göbeğinde, bugün, Çorum'da, Sungurlu'da, Boğazkale'de bulunan Hattuşaş'ta, 5 000 yıllık medeniyetleri içeren zengin kültüre sahip olan bölgemizde de, bu tip sorunların var olduğunu hepiniz biliyorsunuz.

Ben yine, bir de Fatih'ten örnek vermek istiyorum; eski ve yeni iki resim. Bu maddede, sürem olduğu kadarıyla bu resimlerle meşgul olmak istiyorum. Bakın, bu yeni hali. Peki, eski hali nedir; bir yıl önceki hali bu. Aradaki fark ne; farkı size göstereyim: Şu bina yıkılmış, şu binanın çatısı da yıkılmış. Bu binaların çatıları ne oluyor biliyor musunuz; o bölgede oturan fakir halkın yakacak odunu olmadığı için, nasılsa metruk binalardır, yıkılıyorlar diyerek, çatılarını ve bu ahşap binaları zaman zaman, yakacak olarak, kış aylarında yıka yıka bu noktalara getirdiler. Korkarım ki, bunlar, daha sonraları, daha da büyük zayiatlarla kaybolacaktır.

İşte, bu bina, yine, Fatih'te.

Bir sonraki maddede, bir pafta üzerinde, bir ada üzerinde, mahalleyle ilgili düşünülen projeden bahsetmiş olacağım. Şimdi, kanunun ilgili maddesi olan 4 üncü maddenin kısmen birkaç özelliğine dokunarak sözlerimi bitirmiş olacağım, sürem de yeterli değil.

Aslında, kamulaştırılacak olan binalarla ilgili anlaşma esastır. Bu, hukuk terimine göre de, mülkiyet hakkına göre de, uygulanması gereken bir usul; ama, ne yazık ki, malikleri belli olmayan veyahut -anlaşma imkânı bulunmayan- yurt dışına giden, vârislerinin kim olduğu anlaşılamayarak, kamulaştırma şansına da sahip olmadığımız yerlerle ilgili, ilgili belediyeler veyahut il özel idareleri, resen, onlar adına bankada paraları bloke edilmek suretiyle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Bir sonraki maddede devam edeceğim.

Resen istimlak ettikten sonra uygulamayı yapabilecekler diyorum.

Bu yasanın, gördüğünüz gibi, eksik yanları olabilir; ama, çok faydalı bir yasa olacağı kanaatiyle, emeği geçenleri tekrar tebrik ediyorum; hayırlı olması dileğiyle, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, madde üzerinde 1 önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

911 sıra sayılı Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesinin dördüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 Nurettin Sözen Türkân Miçooğulları Erdal Karademir

 Sivas İzmir İzmir

 Bülent Baratalı  Mustafa Gazalcı

 İzmir  Denizli

"Yenileme alanı içinde kalan Hazineye ait kültür ve tabiat varlığı olarak tespit ve tescil edilmiş olanlar dışındaki taşınmazlar başka bir işleme gerek kalmaksızın projeyi yürüten il özel idaresine ve belediyeye bedelsiz devredilir. Bu işlemler her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır."

BAŞKAN - Komisyon?..

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

DEVLET BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım, konuşmak mı istersiniz?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - İmza sahibi konuşacaklar.

BAŞKAN - Buyurun Erdal Bey; İzmir Milletvekili, önerge sahibi.

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, bu önergeyi niçin verdik; koruma kurullarının tespit ettiği kentsel dönüşüm alanlarımız içindeki hazineye ait bütün mallar, bildiğiniz gibi, bu maddede ilgili belediyelere ve il özel idarelerine devredilmektedir, hiçbir öngörü olmadan. Biz diyoruz ki, eğer, korunması gereken tabiat varlıkları -daha önce tescilli tabiat varlıkları- varsa, o tespit ettiğimiz düzenleme sahası içindeki yerler hariç olmak üzere hazineye ait araziler devredilmelidir. Bunu niçin diyoruz? Değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz, kültür ve tabiat varlıkları, bir anlamda, devletin güvencesi altında olmak zorundadır. Eğer, devletin güvencesi altında tescil edilmiş kültür varlıklarımızı, il özel idaresine veya belediyelere devredersek gelecekleri konusunda ciddî kaygılar taşırız. Bunu örneklemek mümkündür. Bugün size örnek vereyim. Ayasofya Müzesi ve çevresi hazineye ait arazilerin üzerindedir ve Eminönü Belediyesinin sınırları içindedir. Şimdi, düşünün; bu bölgede bir düzenleme alanı, kentsel yenileme ve dönüşüm alanı tespit ettik ve Ayasofya Müzesinin olduğu arazi de bu alanın içinde. Şimdi, bu alanın bu haliyle belediyeye devredilmesi doğru mudur?! Yani, buna benzer, ülkemizin birçok yerinde… Biz şunu söylüyoruz: Eğer, daha önceden kültür ve tabiat kurullarınca tespit edilmiş, tescillenmiş bina varsa ve bunun mülkiyeti de hazinenin üzerindeyse, bunlar hariç, diğer mülkiyetler belediyelere ve il özel idarelerine devredilmelidir.

Bu anlamda, bu değişiklik önerimizi desteklemeniz; hem ülkemiz açısından hem toplum açısından hem de tarihî mirası korumak açısından önemlidir.

Şimdiden hepinize teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Birleşime, 19.15'te toplanmak üzere, 1 saat ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.16

 


ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 19.20

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER :Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113 üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

911 sıra sayılı tasarı üzerindeki görüşmelere devam ediyoruz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2.- Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Kanunu Tasarısı ve Bayındırlık, İmar,  Ulaştırma  ve  Turizm  ile  İçişleri  Komisyonları  Raporları  (1/984) (S. Sayısı: 911) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

5 inci maddeyi okutuyorum:

Sınırlı ayni hak tesisi

MADDE 5.- Kamu kurum ve kuruluşlarının ellerinde bulunan tarihi eser niteliğini haiz bina ve müştemilatı, tarihi özelliklerine uygun olarak restore ettirilmek ve/veya tarihi özellikleri korunmak ve mülkiyeti ilgili kamu kurum ve kuruluşunda kalmak suretiyle; eğitim, sağlık, kültür ve sosyal amaçlı olmak üzere kamu yararına çalışan dernekler, vakıflar ve diğer kamu kurum ve kuruluşları ile üniversiteler ile ticarî faaliyetlerde kullanılmak üzere gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerine sınırlı ayni hak olarak tesis edilebilir.

Sınırlı ayni hak tesisi ile ilgili esas ve usuller ile bedeli ve kullanma süresi, ilgili belediye veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları tarafından Türk Medeni Kanunu, İl Özel İdaresi Kanunu, Belediye Kanunu ve ilgili diğer mevzuat çerçevesinde belirlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, İzmir Milletvekili Erdal Karademir.

Sayın Karademir, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 911 sıra sayılı Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Kanunu Tasarısının 5 inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, konuşmama geçmeden önce, İktidar Partisinin sözcülerinin bize yönelik bazı eleştirileri oldu. Şunu açıkça ifade etmek gerekiyor ki, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu, Kentsel Dönüşüm Yasasının karşısında olan bir grup değil. Bunu, belki, sizlerden daha çok isteyen bir grubuz; ama, bir gerçeği ifade edelim. Bu yasa tasarısı, Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca tam birbuçuk yıl önce hazırlanmış, imar yasasının içine konmuş, yasalaşmasını bekliyordu. Aciliyeti olmuş olsaydı, siz iktidar partililer olarak bunu birbuçuk yıl önce getirir ve şu anda da Kentsel Dönüşüm Yasası yürürlükte olurdu. Biz, bunun sipariş yasası olduğunu söylüyoruz; bazı arkadaşlarımız tepki koyuyor. Oysa, gerçekten bir sipariş yasasıdır; çünkü, günübirlik, bazı belediye başkanlarımızın, bazı vakıfların istemi doğrultusunda hazırlanmıştır; bunu çok açık ifade ediyorum. Beyoğlu Belediye  Başkanımız, Fatih Belediye Başkanımız, TAÇ Vakfı gibi vakıflar kendi bölgelerinde, oysa kentsel dönüşümü çok öngörmeden, belki bir prestij projesi öngörerek, bu projeyi, bu yasa tasarısını Meclise getirdiler; çünkü, çok detaylı görüşülmüş olsaydı … Bu yasa tasarısı geldiğinde, bugün görüştüğümüz şekli ile geliş şekli arasında müthiş bir değişiklik oldu; çünkü, onlar şunu hedeflemişlerdi: Bu yasa tasarısı geldiğinde 10 000 metrekare alan hedef konulmuştu. Biz komisyonda konuşurken, Fatih Belediye Başkanımız aramızdaydı "Fatih'te buna benzer çok sorun var" dedi. Ben de o belediye başkanımıza şunu ifade etmiştim: Korunması gereken  kültür varlığı o kadar çok ki, bunları 10 000 metrekare alanda ararsanız, çok ender bulursunuz; ama, bir dönüm, iki dönüm gibi korunması gereken alanlar var. Eğer o belediye başkanı, gerçekten, tabiat varlıklarını korumayı, tarihsel varlıklarımızı korumayı amaç edinmiş olsaydı, en azından, böylesi, 10 000 metrekare gibi sınırlamalarla gelmezdi bu yasa tasarısı. Böyle bir sipariş yasası bu; ama, gerek Bayındırlık Komisyonunda gerek İçişleri Komisyonunda, gerçekten, bizlerin verdiği olumlu katkılarla, verdiğimiz önerilerle bugün olumlu bir sürece gelmiştir; bunu ifade etmek istiyorum.

Yine, AKP sözcülerinden Sayın Bayraktar biraz önce burada fotoğraflar gösterdi; işte bunları yenileyemiyoruz diye. Doğrudur, yenileyemiyoruz; ama, sadece bunları görüntü olarak koymak değil; oysa, bu tür yerlerin yenilenmesi anlamında  -biraz önce de ifade ettiğim gibi- bu yasanın çok daha önceden çıkması, hatta, birbuçuk yıl önce çıkma şansı varken getirilmemiş olması çok inandırıcı gelmiyor, ki, fotoğraflarla bazı insanları, gerçekten, kafamızın arkasındaki düşünceleri saklamak anlayışından öte bir noktaya varamayız. Bunları ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, tasarının amaç maddesinde, yıpranan ve özelliğini kaybetmeye yüz tutmuş, kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurullarınca SİT alanı olarak tescil ve ilan edilen bölgelere ait koruma alanlarının, bölgenin gelişmesine uygun olarak yeniden inşa ve restore edilerek, bu bölgelerde konut, ticaret, kültür, turizm ve sosyal donatı alanlarının oluşturulmasını, tarihî ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılması olarak tanımlanmıştır.

Tasarının sınırlı aynî hak tesisine ilişkin 5 inci maddesi, kamu kurum ve kuruluşlarının ellerinde bulunan tarihî eser niteliğini haiz bina ve müştemilatın tarihî özelliklerine uygun olarak restore ettirilmesi veya tarihî özelliklerinin korunması ve mülkiyeti ilgili kamu kurum ve kuruluşunda kalmak üzere, eğitim, sağlık, kültür ve sosyal amaçlı olmak üzere kamu yararına çalışan derneklere, vakıflara ve diğer kamu kurum ve kuruluşları ile üniversitelere, ticarî faaliyetlerde kullanılmak üzere gerçek ve özel hukuk tüzelkişilerine sınırlı aynî hak olarak tesis edilebileceği konu edilmektedir.

Tasarıda, kamu yararına çalışan dernekler, vakıflar ve diğer kamu kurum ve kuruluşları ile üniversiteler sayılırken, Anayasamızın 135 inci maddesine göre kurulan kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına yer verilmemiştir. Oysa, kamu kurum ve kuruluşlarının ellerinde bulunan tarihî eser niteliğini haiz bina ve müştemilatın tarihî özelliklerine uygun restore ettirilmesi ve tarihî özelliklerinin korunması amacının yaşama geçirilmesinde, anılan kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının bilgi ve deneyimleri ile birikimlerinden faydalanmamız gerekiyor. Anayasamızın 135 inci maddesine göre kurulan kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, yıpranan tarihî ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılmasına rant beklentisi olmaksızın büyük katkılar sağlayabilir.

Tasarıda öngördüğümüz ve çok büyük bir eksiklik olarak düşündüğümüz kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının sayılan kurum ve kuruluşlar arasında yer almaması üzerine, tarafımızdan değişiklik önergesi verilmiştir. Verdiğimiz bu önergenin desteklenmesi konusunda olumlu oylarınızı bekliyoruz.

Tasarıda yer alan kültür ve tabiat varlıkları, Türk hukukunda kamu malları arasında sayılmaktadır. Konuya ilişkin değerlendirmeler, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 5 inci maddesinde de açıklanmıştır. Söz konusu 5 inci maddeye göre, kamu kurum ve kuruluşlarına ait taşınmazlar ile özel hukuk hükümlerine tabi gerçek ve tüzelkişilerin mülkiyetinde bulunan taşınmazlar ile varlığı bilinen veya ileride meydana çıkacak olan, korunması gerekli taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları devlet malı niteliğindedir.

Değerli arkadaşlarım, tasarıda konu edilen kültür ve tabiat varlıklarına ilişkin ilk anayasal düzenleme 1961 Anayasasında yapılmış ve 50 nci maddesinde, devletin, tarih ve kültür değeri olan eser ve anıtların korunmasını sağlayacağı hükmü getirilmiştir.

Tarih, kültür ve tabiat varlıklarının 1982 Anayasasında geniş olarak ele alındığı görülmektedir. 1982 Anayasamızın 63 üncü maddesinde, devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlamak, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri almakla yükümlü kılınmıştır.

Görüldüğü gibi, kültür ve tabiat varlıkları ve bu varlıkların aslına uygun bir şekilde korunması gerekliliği hem Anayasamızda hem de yasalarımızda mevcuttur. Devletin sahip olduğu mallar açısından kamu malı olma niteliği kesin olmakla beraber, özel mülkiyettekiler için, özel hükümlere farklı bir kategori meydana gelmiştir. Kişilere yüklenmiş olan sorumlulukların yerine getirilememesi gibi bir durumun varlığı halinde, kamulaştırma işleminin yapılması söz konusudur.

Burada söylenebilecek olan, özel mülkiyetteki malların potansiyel kamu malı niteliğinde olduğudur. Kültür ve tabiat varlıklarının bağlı oldukları hukukî rejimi irdelerken, kültür ve tabiat varlıklarının teşhir ve ilanından sonraki sürecin irdelenmesi ve  değerlendirilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu bağlamda, kentsel yenileme, farklı nedenlerden ötürü, zaman süreci içinde eskimiş, köhnemiş, yıpranmış ya da kimi durumlarda terk edilmiş, vazgeçilmiş kentsel dokunun, günün sosyoekonomik ve fiziksel koşulları gözönünde tutularak değiştirilmesini, dönüştürülmesini, ıslah edilmesini ve yeniden canlandırılarak kente kazandırılmasını amaçlamaktadır. Diğer bir deyimle, tasarı, yıpranan tarihî ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılmasını amaçlamaktadır. Bu bağlamda, kentsel yenilemeye, dönüşüme, hak ettiği önemi vermek, bu amaç doğrultusunda, öncelikle kentsel yenilemenin ilkelerini tartışıp saptamak, ardından konunun yasal ve kurumsal çerçevesini, toplumsal bir uzlaşmayla ortaya koymak yerinde olmalıdır.

Kentsel yenileme yetki sorunlarının netleştirilmesi, uygulamaya geçmede en önemli adımlardan bir tanesidir. Bu anlamda, bölge insanını, kültür, tarih ve tabiat varlıkları konusunda bilinçlendirmek, halkın ve sivil toplum kuruluşlarının, tarih ve kültürel çevrenin korunması konusunda olumlu katkı ve katılımlarının sağlanması önemlidir.

Değerli arkadaşlarım, tarihî ve kültürel taşınmaz varlıkların, müzeci olmayan bir anlayışın aksine, yenilenerek, yaşatılarak korunması önemlidir; bunun için, sürdürülebilir koruma politikalarına gereksinim bulunmaktadır. Bu politika ve ilkeler çerçevesinde, tarihî, kültürel ve doğal çevreler, sürdürülebilirlik kavramı doğrultusunda, sadece taşınmaz kültürel varlıklar olarak değil, birer doğa ve konut rezervi olarak da değerlendirilmelidir. Ayrıca, bu alanlarda sadece koruma değil, sağlıklaştırma, onarım ve yenilemeyi de içeren planlama ve projelendirme çalışmaları da yapılmalıdır. Bununla birlikte, korumanın, temelde ekonomik bir olgu olduğu dikkate alınarak, yapısını onarmak isteyenlere, yapıyı yaşatmak, kullanmak ve ticarî olmak üzere işletmek isteyenlere, gerektiğinde teknik yardım ve malî teşvik sağlanmalıdır.

Yenileme alanı içerisinde kalan kamu malı kültür ve tabiat varlıklarının devredilmesi ve elden çıkarılması mümkün değildir; ancak, planlama ve proje alanı içerisinde bulunmasıyla birlikte, planla getirilen kararlara uymak ve tarihî özelliklerini korumak koşuluyla kiralanabilir ve sınırlı aynî hak tesis edilebilir.

Değerli arkadaşlarım, getirilen yasa tasarısıyla, kamunun elinde bulunan ve tarihî nitelik taşıyan taşınmazların bakım, onarım ve işletilmesiyle ilgili birtakım yeni değişikliklerle kararlar alınmaktadır. Bu kararlar içerisinde, özellikle bu taşınmazların, mülkiyeti bağlı bulunduğu kamu kuruluşlarında kalmak suretiyle, özel kişi ve kuruluşlara ticarî amaçlar için kiraya verilebileceği belirtilmektedir. Bunun yanında, tarihî nitelikteki bu yapıların, eğitim, kültür, sağlık gibi faaliyetler için kullanılmak üzere restore edilebileceği belirtilmektedir.

Eğer bu yapılar, kamu kurum ve kuruluşları adına, eğitim, sağlık, kültür ve sosyal amaçlı faaliyetlerde kullanılmak üzere işletileceklerse, bu fonksiyonların kamu yararına olması, mutlaka sağlanması gereken en ön koşul olmalıdır. Aksi takdirde, yanlış ve niteliksiz restorasyon çalışmalarından sonra, hem kamu yararına olmayacak hem de tarihî niteliğini kaybetmiş birtakım fonksiyonlara sahip binalar karşımıza çıkacaktır. Bu da, hem yapılan harcamanın boşa gitmesine hem de yapının tarihî niteliklerinin bütünüyle tahrip olmasına yol açabilecek birtakım tehlikeli sonuçlar doğurabilecektir.

Öte yandan, yukarıda da belirtilen husus, yani, tarihî binaların özel kişi veya kurumlara kiralanması konusu ise, belki de, daha vahim sonuçlar doğurabilecek gelişmelere açık görünmektedir.

Her şeyden önce, gerçek ve özel hukuk tüzelkişilere, yani, özel kişi ve şirketlere işletme hakları belli periyotlar için devredilen binalarda -ki, bu periyotlar birkaç yıl için değil, onlarca yıl için, hatta, yüz yıllık bir periyot için de olabilmektedir- ne tür fonksiyonların olabileceği son derece belirsizdir.

"Ticarî faaliyetlerde kullanılmak üzere" gibi, ucu açık bir tanımlamayla sınırları çizilemez. Bu sonuç, vahim sonuçlar doğurabileceği gibi, birtakım olumsuz gelişmelere çanak tutabileceği de açıktır. Oysa, bu tip yapılar için en önemli nokta, sadece restore edilmesi ve korunması değil, aynı zamanda, kamuya ait bu binaların kamu yararına kullanılması da aynı ölçüde üzerinde önemle durulması gereken konuların başındadır. Örneğin, İstanbul'un ve Anadolu'nun demiryolu ve deniz ulaşımı bağlantısını, daha önemlisi, anılarını ve tarihî, kültürel simgesini içinde barındıran dünya mirası İstanbul'un doğal tarihî ve kültürel zenginliği olan Haydarpaşa Tren İstasyonunun kısa süreli ekonomik çıkarlar uğruna talan edilmesine izin vermek doğru değildir. İstanbul'un o efsanevî siluetinin dünya ticaret merkezi olarak, bilimsel ve etik kurallar hiçe sayılarak, emlak piyasasının emrine sunulmasının hiçbir şekilde kabul edilebilir yanı yoktur. Söz konusu tarihî anıtsal yapının kamusal niteliğini kaybetmesi ve kiralayan kişi ve kurumların insafına kalması önemsenmelidir.

Bu yasa tasarısının içeriğinde bulunan her cümle ve hatta her kelime, altı çizilmesi gereken ucu açık onlarca soru ve kuşku bırakacak niteliktedir. Oysaki, böylesine önemli yasa tasarısını hazırlarken hem tarihî yapıların nitelik ve değerini koruyacak önlemler alınması hem de kamu yararına yönelik projeler üretilmesi önemli hedef olmalıdır. Hükümet, şehirlerimizin niteliksiz ve afetlere karşı olan son derece savunmasız yapısını rehabilite edecek…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Karademir, 1 dakikalık ek süre veriyorum, lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

ERDAL KARADEMİR (Devamla) - …ve buralarda sağlamlaştırmayı teşvik edecek projelerde özel kişi ve kuruluşlara teşvik vermesi gerekirken, ülkemiz için son derece önem taşıyan tarihî niteliğe sahip kamu yapılarının, âdeta, birtakım güç odaklarına, holdinglere peşkeş çekilmesi gibi bir anlama gelecek yaklaşımlara tasarıda meydan verilmemelidir. Tarihî yapılarımızın nitelikli kentler yaratma sürecinde son derece önemli yerler olduğu kuşkusuzdur. Bu yapıların özellikle eğitim hizmetleri için ve kamu yararına tahsis edilmesi son derece önemlidir. Bu noktada, özellikle üniversitelerimizin bu tip yapılara ihtiyacı olduğu bilinen bir gerçektir. Dolayısıyla, hazırlanacak projeler bu yapıları üniversitelerin kullanımına açacak, öğrenci misafirhanesi, kültürel merkez, kütüphane ve benzeri birtakım çalışmaları içermeli, bu amaçla da bulunacak kaynaklar için araştırmalar yapılmalıdır.

Değerli arkadaşlarım, tarihî yapıların, özel kişi ve kuruluşların ticarî faaliyetleri için tahsisi, kiralanması…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Son cümlenizi alayım Sayın Karademir, lütfen...

ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Hemen bitiriyorum.

… hangi denetim kurallarına göre ve ne amaçla kullanacaklarına yönelik bir kontrol ve denetim mekanizması öngörülmemektedir. Bunun da ötesinde, kiralanacak yapılarda yapılacak restorasyon çalışmalarının, nasıl ve kimlerce, hangi denetim kuralları içerisinde kontrol edileceği, bu yapılarla ilgili nasıl bir envanter oluşturulacağı, kamunun ve ülkenin nasıl bir fayda sağlayabileceği, yapıların tarihî niteliklerinin, kiralama süreci içerisinde nasıl korunacağı kesinlikle belirsiz durumdadır. Bu yapıların nasıl korunacağı ve ne tür fonksiyonlar yüklenebileceği üzerinde son derece bilimsel çalışmalar yapılması gerekmektedir. Bu tip bilimsel çalışmaları yapabilecek en yetkili ve değerli kurumlarımız, hiç kuşku yok ki, üniversitelerimizdir. Dolayısıyla, böyle bir kanun tasarısının hazırlık aşamasında üniversitelerimizin katkıları ve görüşleri alınmalıydı.

BAŞKAN - Sayın Karademir…

ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Bitiriyorum…

BAŞKAN - Bakınız, 2 nci dakikayı doldurdunuz; sistemi iptal ettim. Lütfen…

ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bu eksiklikler üzerine, bu yasanın Bayındırlık Komisyonundan geliş şekliyle İçişleri Komisyonundan çıkış aşamasında gerçekten olumlu değişiklikler olmuştur. Kaygılarımızı, Bayındırlık Komisyonunda çok ciddî katkılar koyarak, eleştiriler yönelterek, İçişleri Komisyonuna gönderdik. Gerçekten, orada, bu komisyonda görev alan arkadaşlarımız, bizim eleştirilerimizi dikkate aldılar, ciddî katkılar koydular. Dolayısıyla, yasanın Meclise geldiği şekliyle, şu andaki yasalaşış biçimi arasında ciddî farklılıklar var. Bu değişiklikleri biz olumlu görüyoruz; onun için de destekliyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Saygıdeğer arkadaşlarım, Sayın Bayraktar da konuştu. Kendi koyduğum kuralı ihlal ettiğim için ona da söz vereceğim; ama, bundan sonra konuşan hiçbir arkadaşıma, 1 dakikalık süre sonunda mikrofonu açmayacağım; Kurula açıktan teşekkür edebilir.

SALİH KAPUSUZ (Ankara)- Açma Başkanım…

K.KEMAL ANADOL (İzmir) - Açma Başkan…

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - İki Grup Başkanvekili de destek veriyoruz.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bayraktar.

Süreniz 5 dakika.

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 5 inci madde üzerinde şahsım adına söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi sözcülerinin belirttikleri gibi, öncelikle, ilk gelişinde ciddî eksikliklerin olduğunu biz de kabul ediyoruz; ama, eksikliklerle gelen yasa kesinlikle ısmarlama yasa değildir. İstanbul'daki belediye başkanları 15 000 000'luk İstanbul'u temsil ediyorlar. Ankara gibi, Bursa gibi, Konya gibi, Amasya gibi birçok ilin belediye başkanlarıyla da görüştüğümüz zaman, aynı yasanın bir an önce çıkmasının arzulandığını birkaç kere söylemiş oldum.

Tekrarlamak istiyorum: Bu yasa önemli olarak gerekli miydi değil miydi; gerekli olduğuna hepimiz hemfikiriz. Ama, İmar Kanununun içinde, aslında kentsel dönüşümün gerçek projelerinin detaylı olarak alındığını biz de biliyoruz, görüyoruz, çalışmalara da katılıyoruz. Kısa sürede o yasanın yasalaşması mümkün değil, gelecek yıla sarkacağı kesin gözüküyor. O halde, bir an önce, şu gösterdiğim ve gösterecek olduğum resimlerle ifadesini bulan…

Beşiktaş'ta da talep yoktu; ama, Beşiktaş'ın da, gerçekten, görüldüğü gibi… Bakın, yangınlarla yok olmaya matuf olan tarihî eserler vardır. Oranın da onarılması söz konusu.

Bakın, İstanbul Beyoğlu'nun içinde Çiçek Pasajı denilen tarihî bir mekân var. Çiçek Pasajının hemen üstü ve altı, kenarına bir bakın. Bu bölgenin mutlaka bölgesel planla, ayrı bir projeyle yenilenmesi gerektiğine hepimiz hemfikir olduğumuzu söylüyoruz.

İstanbul'un diğer bir semti olan, bakın, Türk Mahallesi, Fatih'te bir Türk Mahallesi. Mahalle olarak komple proje kapsamına alınmış ve bu mahalle komple elden geçecek.

Yine, Fatih'in güney bölgesinde Sahil Mahallesi. Orada her kesimden, her dinden, her ırktan, her medeniyetten insanlar var. Burada da köklü bir projeyle, komple mahalle düzenlenecek.

Sulukule Mahallesi, bakın… Tarihlere destan olmuş, Fatih'in batı yakasında bulunan Sulukule Mahallesi.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Oraya dokunmayın ya!

NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Hayır… Burası da onarılacak. Şu anda yaşanılır tarzda bir yer değil.

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Yani, içeriğine dokunmayın.

NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Aslî hüviyetini korurken değerli olacak. İstanbul'da Tarlabaşı… Bakın, eğer uluslararası platformda Türkiye'yi gezmek istiyorsanız, internetten Türkiye'ye girdiğiniz zaman, Galata Kulesiyle Türkiye'ye giriş başlar; ama, Galata Kulesinin çevresine bakın, aynı konulardan mustarip olan binalarla dolu. O halde, yıllar yılı yapılamayan, korunamayan, kullanılamayan metruk bu binalarla ilgili bu yasanın eksikliğini gerçekten hep beraber kabullendik, ilgili komisyonlarda mümkün olduğunca geniş katılımlarla, sivil toplum örgütlerinin de katkılarıyla, Bayındırlık Komisyonunda, biraz önce Sayın Erdal Beyin söylediği gibi, ciddî bir katkı sağlandı; oradan İçişleri Komisyonunda şekillenerek buraya geldi. Türkiye Büyük Millet Meclisinde de, bakın, bugün, bazı eksik, aksayan kısımları da önergelerle değiştirdik. Nitekim, Erdal Beyin ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun arzu ettiği önergeyle 5 inci maddesine bir paragraf eklenmesinin uygun olacağı düşünülüyor, biz de destek vereceğiz.

Demek ki, biz, geniş katılımlı, herkesin arzu ve ihtiyacına ve gerçekleri korumaya yönelik faaliyetlerde, sadece İktidar Partisi olarak veyahut İktidar Partisinin belediye başkanlarının arzu ve isteklerine uygun bir proje değil, Türkiye'nin ihtiyacı olduğunu, Türkiye'nin gerçeği olduğunu, iktidarıyla muhalefetiyle, doğusuyla batısıyla, kuzeyiyle güneyiyle bir kültür ve medeniyetler ülkesi olan ülkemizdeki bu tip konuları bir an önce düzeltebilmenin yolunun bu tip yasal boşluklar ve mevzuat eksikliğinden kaynaklandığını gördüğümüz için, bu yasa tasarısının bir an önce gündeme alınmasının ve Meclis tatile girmeden kanunlaşmasının faydalı olacağını düşünüyoruz.

Burada, bazıları, sponsor firmaların, kat karşılığı verilebilmesinin ve nereden kaynak bulunacağının endişesini yaşıyorlar. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 12 inci maddesinde yaptığımız değişikliklerle Emlak Vergilerinden alınan yüzde 10 paydan buralara transfer edilebilme imkânı vardır; özel proje uygulamalarıyla sponsor firmalardan destek alınabilecek imkân vardır. Elbette, yenilikler, bazı sorunlar getirecek; ama, bazı sorunları da çözmüş olacaktır.

Bu bakımdan, bu kanunun önemli olduğunu bir kere daha işaretliyor, hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bayraktar.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 1 adet önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

911 sıra sayılı Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Kanunu Tasarısının 5 inci maddesinin birinci fıkrasındaki "vakıflar" ibaresinden sonra gelmek üzere "kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 Erdal Karademir  Nurettin Sözen  Türkân Miçooğulları

 İzmir  Sivas  İzmir

 Bülent Baratalı   Mustafa Gazalcı

 İzmir   Denizli

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ ALİ SEZAL (Kahramanmaraş) - Uygun görüşle, takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

DEVLET BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Anayasanın 135 inci maddesine göre kurulan kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları Anayasamıza, ilgili kuruluş kanunlarına ve ana yönetmeliklerine göre meslekî, sosyal, kültürel alanlarda sürekli eğitim faaliyetleri yürütmektedir. Bu eğitim ve kültür faaliyetlerinden üyeleri ve yakınları başta olmak üzere toplumumuzun her kesimi faydalanmaktadır.

Kamu kurum ve kuruluşlarının ellerinde bulunan tarihî eser niteliğini haiz, bina ve müştemilatın tarihî özelliklerine uygun restore ettirilmesi ve tarihî özelliklerinin korunması amacının yaşama geçirilmesine anılan kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının bilgi ve deneyimleri ile birikimlerinden faydalanılmasının çok önemli katkılar sağlayacağı düşünülmektedir. Bu nedenle kanun tasarısının 5 inci maddesinde belirtilen kurum ve kuruluşlar arasında kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına da yer verilerek kanunun daha kapsayıcı bir nitelik kazanması amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde 5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

Yönetmelik

MADDE 6.- Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin yönetmelik, İçişleri Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca Kanunun yayımı tarihinden itibaren üç ay içinde yürürlüğe konulur.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

Uygulanmayacak hükümler

MADDE 7.- Bu Kanun kapsamında yer alan yenileme alanlarında, uluslararası hukuktan doğan yükümlülükler saklı kalmak kaydıyla, diğer kanunların bu Kanuna aykırı hükümleri uygulanmaz.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Ağrı Milletvekili Naci Aslan; buyurun. (Alkışlar)

CHP GRUBU ADINA NACİ ASLAN (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 911 sıra sayılı Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Kanunu Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile İçişleri Komisyonları raporunun 7 nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Yasa Tasarısı üzerinde, ben de Bayındırlık Komisyonunun bir üyesi olarak, yasa tasarısı komisyona geldiği zaman, gerçekten AK Parti milletvekilleri ile Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin, bu tasarının daha düzenli bir şekle gelebilmesi, ülkemizin yararına ve tarihten gelen bu mirasımızın daha iyi değerlendirilmesi ve gerçekten çürümeye, yok olmaya mahkûm edilmemesi için ellerinden geleni yaparak, tasarıda birtakım değişiklikler ve hatta Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekilleri bu şerhi koyarak İçişleri Komisyonuna daha detaylı bir şekilde bilgiler sunmak kaydıyla gönderildi. İçişleri Komisyonunda görüşülen bu yasa tasarısı, şimdi önümüzde gördüğümüz kadarıyla, gerçekten ülkemizin menfaatına ve ülkemizin yararına, ki, millî servetimiz ve değerimiz olan bu güzellikleri dünya insanlarına da tanıtmak, turizmi geliştirerek ülkemizi canlandırıp dünya piyasasında sayılır bir yere oturtmak için şu andaki şeklini almış bulunuyor. Anamuhalefet Partisi ile İktidar Partisi bu yasa tasarısı üzerinde, memnuniyet vericidir ki, çoğu maddelerde mutabakata varmış durumdadır. Gerçekten Meclisimizin, ülkemiz yararına olan işlerde nasıl bir araya gelebildiğimizi, nasıl fikir üretebildiğimizi, nasıl yapıcılık noktasında aynı kulvarda görev ve işlev gördüğümüzü Türkiye Cumhuriyeti ve yetmişiki milyon gözleriyle görmektedir.

Değerli arkadaşlarım, benim 7 nci maddede, kentsel gelişim ve yenileşme üzerinde, tarihî dokusunu koruma kaydıyla tarihî eserlerimizi onarıp, onların fizikî yapılarını bugünkü modern dünya bilimsel ölçeğine taşıma noktasında, bu yapıların kendi özelliğini, kendi dokusunu kaybetmeden koruma noktasında, gerek üniversitelerimize gerek derneklerimize kiraya verilmesi ve kırkdokuz yıllığına tüzel ve hukukî şahsiyetlere, mülkiyeti ilgili kurum ve kuruluşlarda kalmak kaydıyla kiraya verilmesi öngörülmektedir. Ben de, bir Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili olarak buna yürekten katılıyorum; ama, şahsî düşüncem, keşke, bu, kırkdokuz yıllığına değil de, yirmi yıllık kısa mesafeli kiraya verilip, belli çevrelerin çok uzun süreli, insan yaşamı boyunca öyle bir şekilde kalması, el değiştirmesi noktasında daha yenileşip güzelleşeceğine kanaatim olduğu için, onu arz etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, sadece, burada, sizlere bir şey hatırlatmak istiyorum. Özellikle, Türkiye kentleşme, sanayileşme, arazi kullanımı ve çevre sorunları üzerinde birkaç görüşümü belirtmek istiyorum.

Verimli tarım arazilerimiz büyük tehlike altında, çok geniş gördüğümüz tarım alanlarımız, hızlı nüfus artışı, çarpık kentleşme ve sanayileşme baskısıyla büyük tehdit altında bulunmaktadır. Eski kentler verimsiz, kayalık, dağlık ve gerçekten sarp kıyıların olduğu yerde kurulurken, bugünkü şehirleşme zihniyeti, bu sarp ve kayalıklardan verimli, düz ovalıklara ve tarım arazilerimize doğru kaymaktadır ki, bu da, bana göre, şehirleşme yönünde son derece tehlike arz etmektedir ve özellikle, ülkemizde de, köyden kente çok büyük göç vardır.

Bakın, arkadaşlar, 1950 yılında, ülkemizde yaşayan nüfus sayısı 13 000 000; ama, bugün, 2005 yılına geldiğimizde, ülkemizde yaşayan nüfus sayısı 72 000 000 ve 1950'de, Türkiye'de, şehirde yaşayan nüfus oranımız yüzde 22; ama, bugünkü istatistik değerlere baktığımız zaman, birkaç yıla kalmadan şehirleşme oranımız yüzde 80'i bulacaktır.

Dolayısıyla, bizim buna bir önlem almamız lazım ve bu önlemler şöyle olması gerekir diye düşünüyorum:

1- Şehirleşme artarak sürdüğüne göre, ön çalışmalar, planlamalar zamanında yapılamaz, göç, başka yerlere, yeni yerleşim ve iş merkezlerine kanalize edilmezse, iş bulma şansı yüksek olan büyük metropollere daha da göç akını başlayacak ve şehirlerimiz gittikçe büyüyecektir.

2- Kolaylıkla, uydu aracılığıyla ve havadan çekilen resimlerle arazi planlarının ve bitki örtülerinin belirlenebildiği teknoloji çağında, ülke genelinde harita ve kadastro çalışmasının bir an önce bitirilmesi gerekiyor.

3- Arsa ve emlak üzerinde, rantiye geliri, ağır vergilendirme ve istimlak kesinlikle engellenmelidir. Bu sayede çarpık kentleşme önleneceği gibi, para da yatırım ve iş alanlarına doğru kayar.

4- Serbest arsa satışı sınırlandırılmalı, daire karşılığı arsa verme ağır vergilerle önlenmelidir. Şehirlerin çevresinde yeni yapılaşmaya gidilmeden önce, mutlaka, bu alanlar, Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi, belediye ve Bayındırlık ve İskân Bakanlığı gibi kuruluşlar ya da her şehirde kurulacak arsa ofisleri tarafından istimlak edilmelidir.

5- Şehir merkezlerinde yapılan imar planı değişikliklerinde, kamu binaları dışında kesinlikle kat artışı ve parsellerde yapılaşma yüzde artışı verilmemelidir. Eski binaların dış görünüm değişikliğine -ancak zorunlu durumlar hariç- izin verilmemelidir.

6- Nüfusu, 50 000 ya da 100 000'in altındaki yerleşim yerlerinde, belediyelerden, imar planı yapma ve tadil etme yetkisi alınmalıdır. İmar planı hazırlama kurullarında, mahallî memur ya da başka yetkililer bulunmamalıdır. En iyi yol, üniversitelerin ilgili bölümleri ya da tarafsız oluşturulan özel yetkili kurullar aracılığıyla, ülke genelinde ve il ölçüsünde imar planı hazırlanmasıdır.

7- Birinci derecede verimli tarım alanı ve potansiyel tarım alanı, kesinlikle şehirleşme ve sanayi amaçlı kullanılmamalı, bu bölgelerde zorunlu yapılaşma, belirlenecek yüzdeyle sınırlandırılmalıdır.

8- Sanayi bölgeleri ve alanları seçiminde, çevresel etki değerlendirmesi gözönüne alınarak, daha etkin uygulanmalı; yeni yaklaşımla, çalışanların nüfus artışına etkisi de değerlendirilmelidir.

Deniz ve göl sahilleri, antik kent çevreleri özellikle korunarak, kirlenme yaratmayacak şekilde değerlendirilmelidir.

Ülkemizin, özellikle Doğu Anadolu, Karadeniz Bölgesi ve hızlı göçle boşalan İç Anadolu Bölgesindeki küçük yerleşim yerleri, bölgelerin özelliklerine uygun şekilde, eğitim ve uygarlık hizmetlerine kolay ulaşılacağı, küçük tarım sanayiinin gelişebileceği, bölgedeki uygun yerleşim merkezlerinde toplanması için çalışmalar başlatılmalıdır. Bu küçük yerleşim yerlerinde eğitim hizmeti sağlanamadığı gibi, ulaşım, elektrik, telefon, sağlık, su sağlama çok pahalı olmaktadır. Bugün, her köye elektrik, yol, telefon ulaşmış; ama, çok pahalıya mal olmuştur.

Özel orman üretim ve ağaçlandırma, erozyonla mücadele teşviklerle desteklenmelidir. Ayrıca, zararlı hayvan türleri bölgesel olarak kontrol altına alınmalıdır; ancak, doğal vahşi yaşam korunmalıdır.

Değerli arkadaşlarım, bu, kentsel dönüşüm ve yıpranmış tarihî eserlerin dokularının değişmeden hayata kazandırılması noktasında, arkadaşlarımız çeşitli fikirlerini beyan ettiler. Bu konuda, 8 ve 9 Haziran tarihlerinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Bülent Arınç Beyle beraber Ağrı İline gittik. Ağrı İlinde, Doğubeyazıt İshak Paşa Sarayı 1748 yıllarında bitirilmiş ve gerçekten, Türkiye'de, Topkapı Sarayımızdan sonra ikinci büyük sarayımızdır; çok büyük değerlere sahip. Ben, bundan önce, Kültür Bakanımızın Mecliste olduğu bir sırada yine arz etmiştim; yapılan restore çalışmaları, tamamen, o eserin tarihî değerlerini yitirtmiş; sadece, müteahhidin nasıl orada rant elde edebileceği veyahut da nasıl gelir sağlayabileceği noktasında ihale edilmiştir. O zamanın Kültür Bakanı, Sayın Bakanımız söz vermişti; o, kendi ruhuna ve tarihsel dokusuna uygun bir şekilde, yeniden ayağa kaldırılacak demişti.

Tabiî, bu arada, Ağrı'da Sayın Bülent Arınç çok büyük coşkuyla karşılandı, Ağrı halkı onu göğsüne bastı. Gerçekten, Bülent Bey de Ağrı halkına ve Türkiye'ye, yetmişiki milyona çok güzel mesajlar verdi. Irkı, dini, dili ne olursa olsun, coğrafî bölgesi ne olursa olsun, bu ülkenin millî sınırları içerisinde herkesin birinci sınıf vatandaş noktasında eşit olduğunu ve hepimizin aynı inançta, kardeş olduğumuzu ve Türkiye Cumhuriyetinin yasalarının bu bölgede de eşit uygulanacağı noktasında "Ağrı'nın dört milletvekili var, beşinci milletvekili de Bülent Arınç'tır" diye, Ağrı lehine gelişecek her girişimde imzam vardır. O nedenle, biz, Ağrı halkı olarak, Sayın Arınç'a minnettarız, Ağrı davalarına böyle destek verdiği için şükranlarımı arz ediyorum.

Diğer taraftan, değerli arkadaşlar, gerçekten, güzel olmak, ülke insanını sevmek, adaletli, eşitlikçi ve hukuku uygulama noktasında Bülent Arınç'ın bir uygulamasını daha gördük. Millî Saraylar ve Parklar, Eserler Bilim Kurulu, ilk defa İstanbul'un dışında, Ağrı'da, İshak Paşa Sarayında toplandı. Ülkemizin millî saraylarıyla ilgili alınacak tedbirler, geliştirilecek projeler orada gündeme getirildi ve inşallah, Ağrı halkının Sayın Arınç'a arz ettiği gibi, İshak Paşa Sarayımızın da Millî Saraylar içine alınarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin koruması altına alınacağı noktasında bir kanun tasarısının Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulması gerektiğini, bu kanun tasarısını sunma noktasında da Bilim Kurulundan çıkacak rapora göre hareket edeceğini Ağrı halkına taahhüt etti.

Değerli arkadaşlarım, ben, burada bir üzüntümü Türkiye Büyük Millet Meclisinin siz saygın, değerli milletvekillerine arz etmek istiyorum. Tabiî, bunu arz ederken de, yeri değil, biliyorum; yasa tasarısıyla hiç ilgisi yok; ama, biz, Türkiye Cumhuriyetinin, Parlamentonun üyeleri olarak ülkemizin kanayan yaralarına da parmak basmak zorundayız. Devlet Bakanımız Sayın Beşir Atalay Beyefendi buradayken hükümet nezdinde, mutlak surette acil olarak bu konuya çözüm getirmesini diliyorum.

Patnos'ta bir kaymakamımız var. Bütün milletvekillerimize, Ağrı milletvekillerine, Türkiye Büyük Millet Meclisi, İçişleri Bakanı ve Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan'a bu fakslar çekilmiştir. Faksların altında 62 tane köy muhtarının mührü ve imzası vardır. Bunlar herhangi bir partiye, herhangi bir politik varyasyon veyahut da kulvar değil, tamamen o mahallî idarelerde görev yapan muhtarlarımızın bu sayın kaymakamımızın Türkiye Cumhuriyetini, Cumhurbaşkanını temsil eden bir kaymakamın kanunsuz uygulamaları ve o muhtarlarımızı, yerel yöneticilerimizi muhatap almayışı, içeri almayışı, hatta kendilerine hiç yakışmayacak -şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsüne yakışmadığı için ifade etmeyeceğim. Bütün milletvekillerimiz, tahmin ediyorum ne demek istemiştir Sayın Kaymakam- çok nahoş laflarla defettiğini, kovduğunu… Şu anda fakslar elimde; burada göstermek istemiyorum; çünkü, hükümetimizin, bütün Bakanlarımızın elindedir. Bu zatın bir an önce Patnos İlçesinden alınma dileğimi arz ediyorum.

Sonuç olarak, kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilan edilen yerler için hazırlanan plan ve projelerin hızla uygulanabilmesi, kurum ve kuruluşlar arasında yetki ve mülkiyet çatışmasını önleyebilmek amacıyla bu kanun çerçevesinde yapılan çalışmaların iyi neticeler vermesi temennisiyle Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aslan.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 8.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

Yürütme

MADDE 9.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…. Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre söz talebinde bulunan Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Eraslan?.. Yok.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini; bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Kanunu  Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı: 209

Kabul                     : 209 (x)

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum.

3.- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında 27.5.2005 Tarihli ve 5356 Sayılı Kanun ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/1052) (S. Sayısı: 941)

Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında 27.5.2005 tarihli ve 5356 sayılı Kanun ve Anayasanın 104 ve 175 inci maddeleri gereğince Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderme tezkeresi ve Anayasa Komisyonu raporunun görüşmelerine, birinci görüşmeden itibaren 48 saat geçmediğinden başlayamıyoruz

Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ile 2 milletvekilinin; Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, Sağlık Personelinin Tazminat ve Çalışma Esaslarına Dair Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun ile Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

4.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ile 2 milletvekilinin, Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, Sağlık Personelinin Tazminat ve Çalışma Esaslarına Dair Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun ile Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/506) (S. Sayısı: 934)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Teklifin görüşülmesi ertelenmiştir.

Kütahya Milletvekili Soner Aksoy ile Gaziantep Milletvekili Fatma Şahin'in; Doğalgaz Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

5.- Kütahya Milletvekili Soner Aksoy ile Gaziantep Milletvekili Fatma Şahin'in; Doğal Gaz Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporu (2/484) (S. Sayısı: 932) (xx)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Komisyon raporu 932 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Nuri Çilingir; şahısları adına, İstanbul Milletvekili İnci Özdemir, Ordu Milletvekili Cemal Uysal ve Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın söz talepleri vardır.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Manisa Milletvekili Nuri Çilingir; buyurun.

                              

  (x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

(xx) 932 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

CHP GRUBU ADINA NURİ ÇİLİNGİR (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 932 sıra sayılı Doğalgaz Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, lütfen, sıralarımıza, yerlerimize oturalım. Çok önemli bir kanun tasarısını görüşüyoruz.

Sayın Çilingir, buyurun efendim.

NURİ ÇİLİNGİR (Devamla) - Teşekkür ederim.

Bir toplumun kalkınmasında enerjinin önemi herkes tarafından bilinmektedir. Bu açıdan enerji, ülkeleri için stratejik bir değer taşımaktadır. Enerji yüzünden ülkeler arasında çok ciddî, şiddetli savaşlar ve çok iyi dostluklar oluşabilmektedir. Ülkemiz de zaman zaman enerji sorunlarıyla

karşı karşıya kalmaktadır. Doğalgaz, çevreye en uyumlu bir enerji kaynağıdır. Ülkemizde, son yıllarda, doğalgaz kullanımı artmış, özellikle büyük şehirlerimizde, hava kirliliğinin azaltılması konusunda büyük katkısı da olmuştur.

Değerli milletvekilleri, enerji, ekonomik ve sosyal kalkınma için en önemli girdilerden birisidir. Artan nüfus, kentleşme, sanayileşme, teknolojinin yaygınlaşması ve refah artışına paralel olarak, enerji tüketimi kaçınılmaz olarak büyümektedir. Buna karşılık, enerji tüketiminin mümkün olan en alt düzeyde tutulması, enerjinin tasarruflu ve verimli bir şekilde kullanılması büyük önem taşımaktadır. Dolayısıyla, sürdürülebilir bir kalkınmanın yakalanabilmesi, ekonomik ve sosyal gelişimi destekleyecek, çevreye en az düzeyde zarar verecek asgarî miktar ve maliyette enerji tüketimi hedeflenmelidir.

AB ülkelerine baktığımızda, enerji konusunda son derece duyarlı davranmaktadırlar. Avrupa Birliği, piyasaların küreselleşmesi ve giderek şiddetlenen uluslararası rekabet karşısında, enerji içpazarını tamamlamayı bir politika haline getirmiştir; enerji sunum güvenliğini sağlamak için, enerji kaynaklarını çeşitlendirme yoluna gitmektedir. Avrupa Birliği ülkeleri, yeni enerji kaynakları geliştirmekte, hidroelektrik enerji, güneş ve rüzgâr enerjisi…

BAŞKAN - Sayın Çilingir, on saniyenizi rica edeyim.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım… Sayın milletvekilleri, salonda büyük bir uğultu var; hatibin konuşması anlaşılmıyor. Lütfen, sayın hatibi sükûnetle dinleyelim efendim.

Sayın Çilingir, buyurun efendim.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Konuşmak isteyenler dışarıya çıksınlar Sayın Başkan,  dışarısı müsait.

NURİ ÇİLİNGİR (Devamla) - Teşekkür ederim.

Özellikle, sol taraftan geliyor sesler.

Avrupa Birliği ülkeleri, yeni enerji kaynakları geliştirmekte, hidroelektrik enerji, güneş ve rüzgâr enerjileri gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını teşvik etmektedirler. Bunları, enerjide dış ülkelere fazla bağımlı olmadan, kendi kaynaklarımızı değerlendirmemizin ne kadar önemli olduğunu vurgulamak için söylüyorum. Yani, AB ülkeleri, enerji bağımsızlığını sağlamak için, ne gerekiyorsa yapmak için çalışıyorlar, projelerini ona göre hazırlıyorlar. Bizim ülkemizde ise, var olan enerji kaynakları değerlendirilmiyor. Sanki, ülkemizi -her konuda olduğu gibi- enerji konusunda da dışa bağımlı bir konuma sokmak için ne gerekirse yapılmak isteniyor. Değerli arkadaşlar, bu durumu kabullenmemiz mümkün değildir.

4646 numaralı Kanunda yapılması istenilen değişikliğe geçmeden önce, doğalgaz konusunda izlenen politikaya biraz değinmek istiyorum.

Yıllardır izlenen doğalgaz politikaları, tespiti doğru yapılamayan politikalar haline gelmiştir. Ülkemizin arz-talep dengesi iyi hesap edilememiş, dolayısıyla, kamu menfaatından uzaklaşılmıştır. Doğalgaz konusunda, Türkiye'nin zararına, ülkemizin istismarına, hatta sömürülmesine yol açan tezgâhlar yapılmıştır. Öncelikle, ülkemizin ihtiyacının çok üzerinde doğalgaz alma yükümlülüğü altına girilmiştir. 1996 yılından sonra başlayan süreçte, Rusya, İran, Azerbaycan, Cezayir gibi ülkelerle çok sayıda anlaşma yapılmıştır. Yapılan bu anlaşmaların ortalama süresi yirmi yıldır. Alma garantisi verilen doğalgaz ülkemizde kullanılamıyor, ülkenin kıt kaynakları boş yere harcanıp gidiyor. Yine, yapılan anlaşmalardaki yapılan hatalardan birisi de, alış fiyatlarının oldukça yüksek tutulmasıdır. Yine, bu anlaşmalar yapılırken, ülkemizin bazı yörelerinde bulunan zengin doğalgaz kaynakları hiç dikkate alınmamıştır. Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının Trakya'da doğalgaz üretmesinin önü, sinsi politikalarla kesilmek istenmiştir. Yeni politikalar üretilirken bu durumları çok iyi değerlendirmemiz gerektiğini, bu vesileyle belirtmek isterim.

Değerli arkadaşlar, kamunun tek başına tüm enerji yatırımlarını gerçekleştirmesi tabiî ki mümkün değildir, özel kesimin de enerji yatırımlarına yönlendirilmesi gerekmektedir; ancak, bu yönlendirme, aşırı garantilerle değil, sağlıklı işleyen bir proje ve sağlıklı işleyen bir denetimle olmalıdır. 2001 yılında çıkarılan 4646 sayılı Kanunla, zaten kamu tekelinin kaldırılması hedeflenmiştir. Bu kanunla, doğalgaz sektöründe üretim, ithalat, dağıtım, toptan satış, depolama faaliyetlerinin tamamının anonim veya limitet şirket şeklinde kurulmuş özel sektör kuruluşlarınca yerine getirilmesi öngörülmüş, doğalgaz hizmeti zorlaştırılmıştır. Doğalgazla ilgili yapılacak bu faaliyetler, piyasa faaliyetleri olarak tanımlanmıştır. Şirketlere, bu piyasa faaliyetlerinde bulunabilmeleri için, BOTAŞ tarafından, her bir piyasa faaliyeti için izin belgesi olarak lisans verilmesi öngörülmüştür. Bu durumda, ithalatçı şirket doğalgazı ithal edecek, iletim şirketi yurt içine dağıtacak, toptan satış şirketi ithalatçıdan satın aldığı gazı dağıtım şirketine satacaktır. Dolayısıyla, gaz, tüketiciye ulaşıncaya kadar dört beş el değiştireceği için, her bir şirket de kendi kârını koyacak ve doğalgazın kullanıcıya satış fiyatı artacaktır. Tüm hizmetler farklı şirketler tarafından yerine getirileceği ve bir şirketin tek gayesi kendi kârını azamîleştirmek olduğu için, doğalgaz sektöründe ithalattan iletime, iletimden dağıtıma, hatta, satışa kadar ulusal düzeyde planlama olanağı ortadan kalkmış, planlama da terk edilmiştir.

Ayrıca, doğalgaz yatırımlarının imar planlarına işlenmesinde, kentsel düzenlemeden sorumlu belediyeler devredışı bırakılarak, kentsel planlamaya şirketlerin tek yanlı müdahalesi mümkün hale getirilmiştir.

Değerli milletvekilleri, enerjide rekabet ortamı yaratıp halka daha ucuz ve kaliteli hizmet vermek için gereken yapılmalıdır; ancak, daha önce belirttiğim gibi, burada vatandaşımızın menfaatını koruyacak denetim tedbirleri mutlaka alınmalıdır.

BOTAŞ'ın yerine doğalgaz alım sözleşmesi yapacak olan tüzelkişilerin bu işi nasıl yapacakları pek açık değildir. Alım yapan şirketin iflas etmesi veya ben bu işi artık yapamıyorum demesi durumunda, ülkeye gaz girişi olmadığından, halkımızın durumu ne olacaktır?

Yine, alım ve dağıtımda rekabet ortamı sağlayalım derken, doğalgaz satıcı şirketlerin ülkemizde bazı şirketlerle ortaklık kurarak, alıcı ve dağıtıcı durumuna gelebileceklerini gözardı etmememiz gerekiyor.

Doğalgaz alanında faaliyet gösteren özellikle Rus ve İran şirketleri, Türk şirketleriyle, söz konusu projeyi gerçekleştirmek için ortaklık kurma girişiminde bulunmaya başlamışlardır. Anlaşmanın olabilmesi için, doğalgaz satışı yapan şirketin satın alan şirkete onay vermesi gerekmektedir. Kanun tasarısının maddelerinde açıkça ifade ediliyor. Bu durumda, doğal olarak satışı yapan şirket, kendi ortaklığı bulunan alıcı şirketi koruyacak, satış işlemini o şirketle gerçekleştirecektir. Böyle bir durumda satıcı şirket aynı, alıcı şirket onun ortağı olacağına göre, doğalgaz enerjisinde ülkemizin eli kolu bağlanacak, ilgili şirketin bütün istekleri mecburen kabul edilecek ve yeni bir tekel yaratılmış olacaktır. Bu durum, ülkemizi stratejik olarak zor durumda bırakacağı gibi, vatandaşlarımızın kullandığı doğalgazın kontrolden çıkmasına yol açacaktır.

Değerli milletvekilleri, böyle bir durumu atlamamız mümkün değildir. Bu durumu mutlaka değerlendirip düzeltmemiz gerekiyor. Ben, AKP'de duyarlı milletvekili arkadaşlarımızın olduğuna inanıyorum. Arkadaşlarımız bu konuyu mutlaka değerlendireceklerdir.

Değerli arkadaşlarım, bu şekilde rekabeti sağlamak mümkün değildir. Eğer, siz rekabet ortamı yaratmak, değişiklik yapmak istiyorsanız, bu konulara tam bir açıklık getirirsiniz. Yoksa, kamu tekeli kalkacak diye yanlış olan uygulamalara ek yapmamız hiçbir şeyi çözmeyecek, yeni tekeller yaratacaktır.

Ülkemiz, enerji kaynakları açısından ithalatçı bir ülkedir. Doğalgaz, kesintisiz bir enerji kaynağıdır; istenen anda ve istenen miktarda el altındadır; tüketicileri yakıt arama, nakliye, depolama, atık taşıma dertlerinden kurtarır. Yılın yarısı kış olan ülkemizde, temiz ve sağlıklı bir yaşam için bu enerjinin daha fazla kullanılması gerekmektedir.

Ülkemizde vatandaşlarımız elektrik, su, doğalgaz gibi hizmetlerin faturaları altında ezilmektedirler. Vergi kaçırandan, banka batırandan, kurumları zarara uğratanlardan hesap soramayan hükümet, tüketiciye vergiyle yüklenmektedir. İyi işleyen bir devlette hizmetler, tam rekabet oluşturularak, kuralların koyulduğu ve denetlendiği, özel sektör tarafından, piyasaların sosyal boyutuyla tüketicilere sunulmalıdır. Tüketicilerin kapısında kuyruk olduğu bir doğalgaz dağıtımı değil, doğalgaz satan kuruluşların, tüketicinin kapısına kuyruk olacağı bir yapılanmaya geçilmelidir. Günlük ve geçici indirim tedbirleriyle tüketici korunamaz.

2001 yılında çıkarılan Doğalgaz Piyasası Kanunuyla doğalgaz alımı ve dağıtımında rekabet ortamı sağlanması mümkün değildir; çünkü, hem kanunun kendisi eksik, hem de Enerji Piyasası Kurulunun yapısı doğalgaz piyasasında rekabeti oluşturarak, tüketicilerin korunmasının altyapısının kurulmasına uzaktır.

Değerli milletvekilleri, 4646 numaralı Kanunun çıkarıldığı 2001 yılında Fazilet Partisi adına konuşma yapan ve bu dönemde de milletvekili olan Sayın Musa Uzunkaya arkadaşımız, konuşmasında şu görüşleri dile getirmiştir -kendisi burada yok herhalde- aynen okuyorum: "Elbette, Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri, dünya şartlarının gerektirdiği ölçüler içerisinde, özerkleşmeyi, özelleşmeyi, özel kesimin piyasaya girmesinin önkoşulu olarak, ekonominin bugünkü şartları açısından önplana çıkarılmalıdır. Doğrudur; ancak, burada, gazın dışarıdan gelişinde oluşturulan Rusya tröstü gibi bir tröstün, yeni kesimlerin oluşturulması hadisesi yatmaktadır."

Değerli arkadaşlarım, bu kanun çıkarılırken, muhalefette olunca tröst oluşuyor da, iktidara gelince ne oluşuyor acaba?! Çoğunluğunuz var; koyarsınız şartları, ülkenin ve vatandaşın menfaatına olan düzenlemeleri getirirsiniz. Biz de, diğer kanunlarda olduğu gibi, ülkemizin ve halkımızın menfaatına olacak düzenlemeye "evet" deriz. Kamuoyunda, sanki bizim özelleştirmeye karşı olduğumuz izlenimini vererek hiçbir yere varamazsınız. Güzel ülkemizin gözbebeği kuruluşlarında uygulamaya çalıştığınız satış işlemi ile bu işin hiçbir farkı yoktur.

Değerli milletvekilleri, konu enerji konusu olunca, TÜPRAŞ'ın özelleştirilmesine değinmeden geçemeyeceğim. Ülkede rekabet yaratmak adına halkımızın menfaatları gözardı edilmektedir. Doğalgazda olduğu gibi, TÜPRAŞ'ın özelleştirilmesi halkımıza herhangi bir menfaat sağlamayacaktır. TÜPRAŞ'ın özelleştirmesiyle -buradan ikaz ediyorum, bütün Batmanlılar da duysun istiyorum- Batman Rafinerisi kapanma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Söz konusu şirket üretilen düşük graviteli petrolü almam dediğinde, iş çoktan bitmiş olacaktır.

Sizden, Cumhuriyet Halk Partisi olarak istediğimiz, ülkemizin stratejik kuruluşlarına sahip çıkmanızdır. Bu kuruluşlar ki, hazineye yük olmayan, kâr eden kuruluşlarımızdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Doğalgaz Piyasası Kanununun görüşmeleri sırasında, Fazilet Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Süleyman Metin Kalkan şöyle diyor: "Gerçekten, bu kanun tasarısını kendileri mi hazırladılar, yoksa, Dünya Bankasının hazırladığını aynen mi burada sundular? Bunun yönetmeliklerini şu anda hazırladılar mı, yoksa, Dünya Bankası bunları madde madde belirledi mi?" Şimdi, bu soruları ben de size aynen soruyorum.

Bu hükümet, gerek BOTAŞ'ın enerjiyle ilgili işleri gerekse özelleştirmeyle ilgili konularda kimlerin isteğini yerine getirmektedir?

Muhalefetken, ülkenin IMF ve Dünya Bankası emirleriyle yönetildiğini söyleyeceksiniz; sonra, tek başınıza iktidar olacaksınız, bu dönemden daha fazla siz o emirlere uyacaksınız. Arkadaşlar, böyle şey olmaz! Bu ülkenin menfaatları bu kadar gözardı edilemez.

Tekrar tekrar söylüyorum: Tek başınıza iktidarsınız; bu ülkenin yararına olan kanunları getirin, bir bir düzeltelim; çıkardığınız kanunları da halkın yararına çıkaralım. Yapılması istenilen değişiklikte farklı bir uygulama, ne yazık ki, yoktur.

Konuşmamda belirttiğim üzere, tekrar ediyorum: Doğalgazın ithalat, üretim, iletim, toptan satış, depolama gibi hizmetleri rekabete açılırken, devletin sıkı denetimi altında sağlanmalı, yeni tröstleşmelere yol açılmamalıdır.

Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyeti, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.(Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çilingir.

Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu adına, Gaziantep Milletvekili Fatma Şahin; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA FATMA ŞAHİN (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4646 sayılı Doğalgaz Piyasası Kanunu hakkında yapılacak değişiklikle alakalı, Grubum adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, öncelikle, biz, bu yasa tasarısında 2 tane maddede niye değişiklik yapmak istedik; bunu sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bu Gaz Piyasası Kanunu çıktıktan sonra, birtakım uygulamalarda yaşanan sıkıntılar ve tıkanıklıklar, halkımızın yaşadığı şikâyetlerden dolayı 2 maddede değişiklik yapma ihtiyacı hissettik. Enerji Bakanlığımızın, Komisyon Başkanımızın ve Komisyon üyelerimizin yaptığı çalışmalar sonunda, 4 üncü maddede ve geçici 2 nci maddede değişiklik yapıldığı zaman halkımızın rahatlayacağını düşündüğümüz için bu değişikliği yapmak zorunda kaldık.

Şimdi, 4 üncü maddeye bakacak olursak, mevcut haliyle nasıldı, biz ne yapmaya çalıştık: Mevcut halinde, dağıtım şirketleri yurt çapında sadece iki şehirde lisans sahibi olabiliyordu; ancak, bu sayı, şehirlerin gelişmişlik durumu, tüketim kapasitesi ve kullanıcı sayısı gibi hususlar dikkate alınarak Kurul kararıyla artırılabiliyordu. Şimdi, burada yaşanan en büyük sıkıntı değerli arkadaşlar, Çorum milletvekili arkadaşımızın ve şehirlerine doğalgaz gelmiş milletvekillerimizin birebir paylaştığı sıkıntı adına bir örnek vererek ne yapmaya çalıştığımızı size anlatmak istiyorum.

Doğalgaz Çorum'dan geliyor, Korgun'dan geçiyor, Ilgaz'da T yapıyor, Kurşunlu'dan geçiyor, Karabük alıyor, Kastamonu alıyor. Şöyle baktığımız zaman, Ilgaz, tam göbekte kalıyor ve her yere dağıtmasına rağmen, kendi bu mevcut durumdan dolayı, doğalgazdan faydalanamıyordu. Şimdi, burada, büyükşehirlerde eğer ihale yapılmışsa, mevcut durumda, küçük ilçeler bu mevcut ihaleye bağlanamadığından dolayı, kendi içlerinde eğer tekrar yeni bir ihale yapılacak olsa, bu sefer de ekonomik olmuyordu ve bir çıkmaza girildiğinden dolayı -biraz önce Ilgaz örneğinde gördüğümüz gibi birçok şehirde de bu şekilde ilçelerimiz var- bu ilçelerimiz doğalgaza bağlanamıyordu. Şimdi, biz, buraya "dağıtım şirketlerinin belirlenmiş dağıtım bölgesi kapsamı, teknik ve ekonomik gerekler dikkate alınarak il sınırlarını aşmayacak şekilde Kurul tarafından yeniden belirlenebilir" ibaresini koyarak bu problemin çözülmesini sağladık.

Sayın Çilingir, burada halkın talebi var, hiç kimsenin talebi yok.

NURİ ÇİLİNGİR (Manisa) - Öbür maddeyi söyleyin.

FATMA ŞAHİN (Devamla) - Geçelim geçici 2 nci maddeye. Geçici 2 nci maddede yapmaya çalıştığımız düzenlemeyi mevcut örnek durumuyla size açıklamak istiyorum. BOTAŞ, kontrat devirlerinde ihale açmış; fakat, gelen talepler doğrultusunda, ihale teklif alma tarihi iki defa uzatılmıştır. Halen geçerli olan tarih 25 Haziran 2005'tir. Bu teklifler değerlendirilecek ve ihalenin sonuçlanması beklenecektir. Burada yaşanan sıkıntılar, ihale başlatılmış ve bu ihaleye girmesi beklenen tüzelkişiliklere ithalat lisansı yeterliliği EPDK tarafından veriliyor ve birtakım mevzuatlar işletiliyor; fakat, en önemli tehlikelerden, sıkıntılardan biri, satıcı taraf kontratı devretmek için, ihaleyi kazanan tüzelkişi ile tüzelkişi sözleşmenin satıcı tarafıyla devredilecek miktar için yeni sözleşme yapmasından "sözleşme yapamaz veya yapmaz" şeklinde bir tıkanıklığı aşmak adına, biz, geçici 2 nci maddeyi getirdik.

Bu durumda, ikinci bir tıkanıklıktan bir tanesi de, ihaleyi kazanan tüzelkişi, bu son hükme göre, miktar devri talep etmezse, görüldüğü üzere, kanunda, ikinci bir şahsa verilmesi öngörülmediğinden, ihale bitiyor, kontrat devri veya miktar devri gerçekleşmeden sonuçlanıyor; eğer, kanunun kontrat devri hükmü yerine getirilmek istenirse yeniden ihale açılıyor, sonuçlar aynı şekilde devam ediyor ve hiçbir şekilde kontrat devri gerçekleştirilmiyor ve en çok dikkat çekecek husus, miktar devri için ihale yapılamamasıdır. Zira, her seferinde, ihale, kontrat devri için açılmakta, karşı tarafla sözleşme yapamayan, miktar devri talep etmezse, ihale sonuçsuz olarak kapanmaktadır. Yani, burada, bir kısırdöngü, sürekli bir tıkanıklığa neden olmaktadır.

Şimdi, biz, getirdiğimiz bu geçici 2 nci madde değişikliğiyle, akışı şu şekle getiriyoruz: İhaleye girecek şirketlere, kazanmaları halinde, satıcı tarafın yeni sözleşme yapılmasında zorluk çıkarması önlenmektedir. Zira, satıcı taraf, ihale öncesi, onay verdiği şirkete kontrat devrinde zorluk çıkarmayacaktır. Buna rağmen, ihaleyi kazanan tüzelkişi herhangi bir nedenle kontratı devretmekten vazgeçerse, ihale tekrarlanmadan, ikinci satıcı taraf ile görüşüp kontratı devralma imkânı getirilmiştir. Bu başvurular gözönüne alındığında, satıcı taraf reddedemeyecek hale getirilmektedir. Böylece miktar devrine gerek kalmadan, kontrat devri gerçekleşecektir. Fiyat dayatması olmadan kontratı devralanlar, satıcı tarafla fiyat müzakeresi de yaparak rekabeti artıracak ve gaz kullanımında ekonomiklik sağlanacaktır.

Ayrıca, maddenin eski halinde, miktar devir amaçlı ihale yapılamamaktadır. Miktar devrine imkân tanıyan ayrı ihale yapılır şekliyle, yukarıda izah edildiği üzere, ihaleye girecek olanların hiçbirinin satıcı taraftan ön onay alamaması durumunda, sadece miktar devri için ihale yapılabilme imkânı getirilmektedir.

Değerli arkadaşlar, işin özü şu: Biz burada BOTAŞ'ı bir özel sektör gibi devreye sokuyoruz, rekabetçi bir ortam yaratıyoruz, hem işin hızlanmasını sağlıyoruz hem rekabetçi ortamdan dolayı gaz fiyatlarının düşmesini sağlıyoruz; serbest piyasa ortamını eşit şartlarda sağladığınız zaman da, bundan kazanan doğalgaz tüketicileri, yani halkımız oluyor. O yüzden, ben bu çıkmazları açmak adına yapılan çalışmanın çok hayırlı bir çalışma olduğunu düşünüyorum.

Enerji Bakanımıza, Komisyon Başkanımıza ve diğer emeği geçen herkese teşekkür ediyorum, vatanımıza, milletimize, halkımıza hayırlı olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Şahin.

Tasarının tümü üzerinde, şahsı adına Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan; buyurun.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabiî, mevcut kanunda ben bir başka pencere açmak istiyorum. Bu kanun eğer uygulanacaksa -ki, daha önce çıkmış bir kanunda birtakım değişiklikler yapıyoruz biz, özellikle 2 nci maddede- eğer olduğu gibi uygulanmak isteniyorsa, şu ana kadar devirde ortaya çıkan sıkıntılar ortadan kaldırılmak isteniyor; bu doğrudur, yapılan işlem doğrudur, bir şey yapmak lazım; ama, yapılanla sonuca gidip gidemeyeceğimiz konusunda hâlâ ciddî endişelerimiz var.

Değerli arkadaşlar, ben, bir şeye dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu, bir liberalleşmedir; ama, dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir ülkesinde, bu kadar büyük bir liberalleşme görülmemiştir. Devlet, özellikle temel ihtiyacı karşılayan ve sektörün tamamını elinde bulundurduğu bu tip yatırımlar üzerinde, yüzde 80'e varan bir liberalleşmeye dünyanın hiçbir yerinde gitmemiştir. Bu, Türkiye açısından çok büyük sıkıntıdır değerli arkadaşlarım.

Yapılması gereken şudur; Türkiye, eğer doğalgazı gerçekten istendiği gibi liberal bir yapıya kavuşturup dağıtmak istiyorsa, rekabetçi piyasada ekonomik dengeyi sağlayıp ucuzlatmak istiyorsa, şunu yapmalıydı: Kademeli olarak bir geçişe varız, bu acele niye? Bakın, ne yapacak; bu kanun 2001'de çıkmış, yüzde 20'ye varıncaya kadar, 2009 yılına kadar, BOTAŞ, elindeki doğalgaz kontratlarını devredebilecek.

Şimdi, düşünebiliyor musunuz, 2005'teyiz; dört yılda bunu yerine ikame edebilecek doğalgazı Türkiye'ye akıtamadıktan sonra, bu liberalleşme sonucunda ortaya çıkan dengeyi biz nasıl kuracağız? Problem çıktığında, yerine ne ikame edeceğiz? Böyle bir endişemiz var.

Değerli arkadaşlar, sadece Rusya'dan aldığımız doğalgaza dikkat edin, tarihe not düşüyorum. Bunlardan eğer biri, kontrat devri konusunda anlaşma yapıldı, daha sonra uzun vadede de olsa muhtelif nedenlerle kesildiği zaman -özellikle batıdan gelen- İstanbul'un yarısı elektriksiz kalır, 2 500 büyük sanayi işletmesi ve binlerce küçük sanayi işletmesi doğalgazdan mahrum kalır; çünkü, biz, doğalgaz piyasasını özelleştirdik. Doğalgaz, çok pahalı bir yatırım, doğalgazı getirmek. Herkes, bunu hemen Türkiye'ye getirelim diye seferber olmadı.

Bizim yapmamız gereken şudur: Devlet, mutlaka -doğalgaz üzerinde büyük yatırımlar yapmışsak, sanayimiz etkileniyor ise- kontrollü olarak elindeki kontratları çıkarmak zorundadır. Kontratları çıkardık -oradaki aksaklıkları madde üzerinde anlatacağım, orada da çok ciddî sıkıntılar var- liberalleştirdik piyasayı, doğalgaz alamadık, özel sektör getiremedi, yatırımını, yeterince, vaktinde yapamadı… Bakın, görüyorsunuz Bakû - Tiflis - Ceyhan Boru Hattını; devlet bu işin taahhüdünü yapmıştı, zamanında bitiremedi. Sayın Bakan açılışını yaptı; ama, ne kadar akıttığımızı hepimiz biliyoruz. Burada belli bir gecikme var. Özel sektör, kârlı olduğu sürece burada vardır.

Değerli arkadaşlar, devlet her yükü çeksin mi; çekmesin tabiî. Devlet, rekabet edebilecek teknolojik düzeye getirsin, önemli anlaşmaları yapabilsin, ülkeler arasındaki fiyat dengesini koruyabilsin. Ama, devletin, ülkede kaybı göze alarak, sübvansiyon diye bir derdi, bir görevi de olmalı.

Kontratın hepsi elimizde değil, bir kısmı elimizde diyelim; baktınız ki, ülke, doğalgaz açısından sıkıntıya giriyor; devlet, zararı göze alıp, oraya ekonomik yatırım yapabilir. Bu, ülke meselesi. Özel sektör yatırım yapmaz. Ama, eğer, Sayın Bakan önümüze koysun; dört yıl, beş yıl içerisinde, özel sektörün -bir kontrat devrinde problem çıktığında veya bir anlaşmada problem çıktığında- Türkiye'ye getirdiği doğalgazdan biz bu açığı ikame edebileceksek sorun yok. Benim iddiam şudur: En küçük bir sorunda veya bundan sonraki ihtiyaçlarımızda, ikame edebileceğimiz doğalgaz bağlantılarını Türkiye henüz sağlayamamıştır.

Sayın Bakan, birazdan, diğer ülkeleri örnek verecek "şuralarla görüşme yapıldı…" Hakikaten yapıldı; önanlaşma, sözleşme yapılan yerler var; ama, şimdi, zaten devletin burada hakkı sınırlanıyor; yüzde 20'ye iniyor BOTAŞ'ın… Ee, bundan sonra, onun yaptığı görüşmelerin bir esprisi yok ki; getiremeyecek ki yüzde 20'ye inene kadar. Şu ana kadar doğalgaz konusunda yapılan çalışmaların hiçbir hükmü kalmadı; sadece özel sektöre adres gösterebiliriz, şuradan gelebilir veya buradan gelebilir…

Arkadaşlar, bu büyük bir sorumluluk, çok dikkat etmek lazım, dikkatli olmak lazım. Doğalgaz hatlarımız arasında bizim, bağlantı hatları bile yok; birinde kesildiği zaman, basınç düştüğü zaman, üç dört gün buralarda doğalgaz alamıyorsunuz. Yurt dışında da böyle bir risk var. Peki, biz, bu ülkenin nasıl teminatı olacağız, her şeyi rahatça liberalleştirirsek?! Ben, bu liberalleştirme düzeyinden çok endişeliyim değerli arkadaşlarım.

Bu, bu hükümetin getirdiği bir tasarı değil, buna katılıyorum; değişiklik yapıyor, bu tasarıda değişiklik yapıyor; ama, değişiklikte sorunu engellemek için, 2 nci maddeye bir ek koyuyor, diyor ki… Sayın Bakanla da bunu konuştuk; deniliyor ki: "Tacidar Bey, bu endişeniz var; ama, biz bu endişeyi ortadan kaldırıyoruz." Nasıl kaldırıyorsunuz? Burada, kontrat devri yapacağımız firma, gidip, orayla anlaşmak zorunda; yani, önizin almak zorunda o firmadan.

Arkadaşlar, bir şeyden korkuyorum; eğer doğalgazı satan firma ile dağıtan firma aynı firma olursa, biz Türkiye'de bu yükün altından kalkamayız. Bu ibare, bizi buraya doğru götürüyor. Birinciden beşinciye kadar -biraz daha anlatacağım- ihale verilir, sırasıyla yetki verilir deniyor, orada da çok ciddî sıkıntı var, ki, hazırlık var; satıcı firma, hızla küçük firmalar kurmaya başladı. Yarın bir gün, Türkiye'de, bu sözleşmeyi, oradan önizin belgesini alan firmaların direkt bu firmalarla bağlantılı olduğu gerçeği ortaya çıkarsa, Türkiye Büyük Millet Meclisinin oy veren üyeleri olarak biz bu yükün altından kalkamayız, Türkiye'nin içini de dağıtıcı firmaya teslim etmiş oluruz. Efendim, bu, doğalgazın serbestçe Türkiye'ye gelmesini ve tehdidi ortadan kaldırmaz mı?! Hadi tehdidi ortadan kaldırırsınız; fiyat rekabetini ve ucuzlatmayı nasıl yapacaksınız?! Başka kanaldan gelen özel sektör yok. Buradan biri alıyor ve getiriyor. Alıcı belli, satıcı belli, dağıtan belli. Nasıl ucuzlatacağız biz?! Bunların hepsi bir rüya olur diye korkuyorum. Maddeler  üzerinde biraz daha açık anlatacağım.

Peki bu yapılmalı mı; yapılmalı tabiî, kısmen yapın. BOTAŞ getirsin, kontratı bırakmasın BOTAŞ; çözümü açık. BOTAŞ kontratı elinde tutsun; yapmamız gereken bu. Bunu siz yaptınız demiyorum; bu, daha önce de böyleydi; ama, bizim yapmamız gereken, tek başına mevcut kanunları iyileştirmek değil ki; yanlışsa, düzeltmek diye bir görevimiz var; benim iddiam bu yönde. BOTAŞ kontrat devrini elinde tutmalı, Türkiye'ye geldikten sonra firmalara miktar devri yapabilmeli. Zaman içerisinde kontrat devrini eğer Türkiye'de özel sektör rekabetçi piyasa açılırsa, devlet haksız rekabetin öncüsü olmamalı, eşit rekabet koşulları altında piyasadan yavaş yavaş  çekilmeli.

Değerli arkadaşlar, ben, bunu, Türkiye'de ve dünyada petrolün en büyük üreticilerinden birinin genel müdürüyle konuştum. "Biz özel sektörüz; ama, böyle büyük bir liberalleşmeden biz de korkuyoruz" dedi; şimdi beni dinliyorsa, kulağı çınlıyordur. Böyle büyük bir açılım Türkiye'nin başına felaket getirir, satıcı firma ile dağıtıcı firmayı aynı isme sokar ve en küçük problemde içinden çıkılamayacak sorunları da ülkenin başına getirir. Peki…

Sürem bitiyor; 1 inci maddede, inşallah, devam edeceğim.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum değerli arkadaşlarım. Geneli üzerinde bitiriyorum. Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seyhan, nezaketinize de teşekkür ediyorum.

Madde üzerinde, hükümet adına, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Mehmet Hilmi Güler; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu oturumda görüşeceğimiz 2 madde, doğalgaz kullanımı noktasında ülkemize rahatlıklar getirecektir, kolaylıklar getirecektir, mevcut bazı darboğazların aşılmasında -ki, özellikle il ve ilçelere dağıtımda- kolaylıklar sağlayacaktır; çünkü, biz, doğalgazı, elektrik üretmekten ziyade, daha çok, hava kirliliğiyle mücadelede şehirlerin ısıtılmasında kullanmayı tercih ediyoruz; ancak, liberal bir piyasada olduğumuz için de, isteyen tabiî ki elektrik de üretebilir. Ancak, bizim tercihimiz, tavsiyemiz, bunun, hava kirliliğiyle mücadelede şehir ısıtılmasında kullanılmasıdır.

Bu noktada da mevcut yasada bazı zorluklar vardı kullanımında; çünkü, illere doğalgazı götürüyorsunuz, bu arada ilçelerden istekler oluyor. Oraya daha evvelden ihalesi yapılmış oluyor ki, bunu EPDK yapıyor ve şu ana kadar 20'yi geçti şehir dağıtımında. Daha evvel, biz göreve geldiğimizde 5'ti, 5 ildeydi; şimdi 20'yi aştı. Dolayısıyla, amacımız da bunu 60-65'e çıkarmak. Bu arada büyük istekler var. Biraz önce Fatma Hanımın da bahsettiği gibi, mesela Ilgaz gibi, Gediz gibi çok yerde -İzmir'de de aynı şekilde- ihaleleri mevcut yapılan illerde başkaları da, başka iller, ilçeler de istiyor. Dolayısıyla, buralara doğalgaz götürmemiz lazım. Elimizde de fazla miktarda doğalgaz var. Her ne kadar bunun al ya da öde miktarını düşürmüş olsak da, fiyatında düşmeler sağlasak da, bu yük, daha evvelki yapılan yıllarda büyük bir hacmi oluşturuyor. Bunu da şehirlerin ısıtılmasında, temiz havanın olmasında, kirli havayla mücadelede kullanmak istiyoruz.

O bakımdan, bu yasada değişikliği yaptık. Bunu da, zaten, komisyonda da detaylı bir şekilde konuşmuştuk; biraz önceki sayın konuşmacıların da, milletvekillerimizin de görüşlerini orada almıştık. Şimdi, bunu yasalaştırmak istiyoruz. Amacımız, doğalgazın hava kirliliğiyle mücadelede geniş bir kullanım alanını bulmasıdır.

İkinci olarak, kontrat devriyle ilgili konu. Bu da kanunda vardı; ancak, uygulanmasında zorluklarla karşılaştık. Biraz önce bahsedildiği gibi, bunun kullanılmasında darboğazlar vardı. Şimdi, bunu kolaylaştırmak ve pratik bir uygulama alanına koymak istiyoruz. Bu bakımdan, liberal bir piyasanın oluşması için, tam rekabetin olması için, biz, bu yasada değişiklik yapmayı, yeni haliyle de yaygınlaştırılmasını istiyoruz. Bunun için bu düzenlemeyi yaptık. Bunu eğer yapmamış olsaydık, mevcut yasaya uymamaktan dolayı, gerek BOTAŞ gerekse bizler, bu yasayı değiştirmediğimiz için hatalı duruma düşmüş olacaktık. Uygulamada da yaptığımız görüşmelerde, bunun, bu düzenlemenin yapılması uygun görüldü. Komisyonda da bu detayıyla görüşüldü; hepimiz fikirlerimizi ortaya koyduk. Amacımız, dediğim gibi, arz güvenliğini sağlamak, piyasada rekabeti oluşturmak; budur esas amacımız.

Bu arada, belki ileride problem olur mu diye bahsedilen noktalara gelince, tabiî ki, uygulamada amacımız bu problemlerin olmamasıdır. Buna göre öngörülerimiz vardır; ancak, şu anda, biz, dört yerden doğalgaz alıyoruz; Rusya'dan, İran'dan, Cezayir'den ve Nijerya'dan alıyoruz. Yaptığımız sıkı görüşmelerle, yoğun görüşmelerle Mısır'da bir anlaşma imzaladık. Mısır'dan gelecek gaz, Ürdün ve Suriye üzerinden geçerek, Kilis üzerinden Türkiye'ye girecek. Oradan yeni bir kaynak sağlıyoruz.

Ayrıca, Azerbaycan'la yapılan anlaşma ve şu anda yürüttüğümüz Şahdeniz Projesiyle, 2006 yılında oradan da gaz gelecek. Hatta, bunun fiyatının daha uygun olduğunu söyleyebilirim. Bu da bir kaynak çeşitliliği oluşturacak.

Onun dışında, kendi doğalgazımızı bulma çalışmalarımız Türkiye Petrolleri Anonim Ortalığında yoğun bir şekilde sürüyor. Burada, mütevazı ölçülerde de olsa, Trakya'da olsun, diğer yerlerde olsun doğalgaz bulmaya devam ediyoruz; ancak, bunları da, özellikle Trakya bölgesinde kullanıyoruz şu anda; yani, Türkiye Petrolleri o doğalgazı da kullanıyor. Kaynak çeşitliliğine, yerli kaynaklarımıza da ağırlık verdiğimiz için, bunlar üzerinde yoğun çalışmalarımız sürüyor.

Bu arada, Türkmenistan'la daha evvelden anlaşması yapılan, alınmayan doğalgaz var. Görüşmeler eğer uygun giderse, bunu da gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Bir kaynak daha olacak. Bunlar, biraz önce bahsedilen muhtemel sıkıntılar için bizim öngördüğümüz çözüm önerileridir.

Bakû-Tiflis-Ceyhan konusuna gelince, orada, bizden dolayı, Türkiye'den dolayı bir gecikme söz konusu değildir. Bu projenin başında çok ciddî olarak bulunuyoruz, günü gününe olayı takip ediyoruz ve burada, Türk mühendisleri, Türk müteahhitleri, Türk teknisyenleri dünyaya örnek olacak bir çalışmayı sürdürüyor. 1 774 kilometrelik bir boru hattıdır bu. Bu, şehirdeki herhangi bir su borusu gibi düşünülmemeli; yani, 56 inçlik, 54 inçlik -yerine göre- boru hattının, önce, döşeneceği yerin 27 metrelik bir zemini hazırlanıyor -neredeyse bir duble yol diyebilirsiniz- ve buraya dağları, tepeleri aşarak bu hattı döşüyoruz ve üçte 2'si Türkiye üzerinden geçecek, geçiyor. Bunun bütün kaynakları bitti, hidrostatik testleri şu anda bitmek üzere, pompa istasyonları üzerinde yoğun bir çalışma var ve 10 000 kişi çalışıyor bu projede. Üstelik, bu 10 000 kişinin çoğu nitelikli ve Türkiye'ye de büyük bir avantaj sağlayacak.

Biz, Sayın Cumhurbaşkanımızla, geçtiğimiz haftalarda, Azerbaycan'da bunun ilk petrolünün basılma törenine katıldık ve orada da dünyanın sayılı devlet adamları bu törende bulundular -detayına girmek istemiyorum- inşallah, bu projenin eylül sonu itibariyle ilk petrolü Ceyhan'dan gemilere alacağız. Buradaki öngördüğümüz tören de muhtemelen 27 Ekim gibi düşünülüyor. Burada biz çok yoğun bir şekilde, çok ciddî bir şekilde bu çalışmaları sürdürüyoruz. Bu vesileyle, biraz önceki Bakû-Tiflis-Ceyhan'la ilgili gereken düzeltmeyi veya düşüncemi de burada sizlerle paylaşmış oluyorum.

Ben bu yasanın doğalgaz piyasasında olumlu etkiler yapacağını düşünüyorum ve dolayısıyla, her iki yasanın da ülkemize, sektöre ve tüketicilere hayırlı olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

DOĞALGAZ PİYASASI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR

KANUN TEKLİFİ

MADDE 1.- 18.4.2001 tarihli ve 4646 sayılı Doğalgaz Piyasası Kanununun 4 üncü maddesinin 4 üncü fıkrasının (g) bendinin (5) numaralı alt bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

5) Dağıtım şirketleri, yurt çapında sadece iki şehirde lisans sahibi olabilir. Ancak, bu sayı şehirlerin gelişmişlik durumu, tüketim kapasitesi ve kullanıcı sayısı gibi hususlar dikkate alınarak Kurul kararıyla artırılabilir. Dağıtım şirketlerinin belirlenmiş dağıtım bölgesi kapsamı, teknik ve ekonomik gerekler dikkate alınarak il sınırlarını aşmayacak şekilde Kurul tarafından yeniden belirlenebilir. Kurul, nüfus yoğunluğuna göre bir şehri sınırları belirlenmiş birden fazla dağıtım bölgesine ayırabilir ve her bölgeyi ayrı ayrı ihale edebilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TACİDAR  SEYHAN (Adana) - Değerli arkadaşlar, önce maddeyle ilgili görüşlerimi ifade etmek istiyorum, sonra Sayın Bakanımın görüşlerini de sizlerle paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, 1 inci maddede çıkış son derece iyi niyetli. Yapılması gerekir. Gelmiş ile, doğalgaz vermişiz, ilçelere dağıtılacak, ihale edilemiyor. Bunun çözülmesi lazım. Burada hepimiz hemfikiriz, çözelim.

Sadece 2 şehir kurul kararıyla aynı firmaya verilebiliyordu, şimdi, o fazlalaştırılabiliyor. Zaten, daha önceden bu 5'e çıkarılmıştı; bir şekilde EPDK 5'e çıkarmıştı bunu. Bu da artırılabiliyor. Bu, piyasada bir tekelleşme getirir mi; getirebilir, getirmeyebilir; burada da değilim.

Şimdi, değerli arkadaşlar, burada, 1 inci maddede deniliyor ki: Dağıtım bölgesi il sınırlarını aşmayacak şekilde genişletilir. Şimdi, biz şunu yapıyoruz: Genişlettiğiniz zaman, ilçelerin dağıtım işini, o ile doğalgazı dağıtan firmaya vermiş oluyorsunuz. Yani, biz, burada, ihaleyi kesinleştiriyoruz. Biz burada kanun çıkarmıyoruz, kimseye yetki de vermiyoruz; biz, kesinleştiriyoruz. Diyoruz ki: İl sınırlarını genişletme yetkisine sahiptir. Kim; EPDK.

O zaman, arkadaşların şöyle bir çıkışı oluyor, deniliyor ki: 0,012'yle yapmışsa, oraya aracını, tesisatını kurmuşsa, biz de bunu 0,012'yle teklif ediyorsak, bunda ne zarar var! Bu firmanın fiyatının altına kim düşebilecek, niye ihale açalım diyorlar; yapabiliyorsa, buna yapsın. Nedir; ama, bakın arkadaşlar, bizim görevimiz, yaptığı fiyatla firmaya ihale verecek bir kanun çıkarmak değil, bu yetkiyi bir yerde toplamak; ama, serbest piyasa ekonomisi diyoruz, rekabetçi sistem diyoruz; nereden bildik biz daha düşük bir yapıyla ilçeleri ihale edemeyeceğimizi; nasıl bilebiliriz ki?! Peki, firma onu kabul etmezse, bu sefer ihale açacağız diyorlar. Biz, ihale açmayacağız demiyoruz ki! Ne zaman ihale açacağız; devletin vermiş olduğu fiyata o an şehre dağıtan firma dağıtım yapmazsa, ihale açacağız. Arkadaşlar, bu, çok endişe verici bir durum. 

İkincisi, bu kanunda "bölgelere ayırmaya kurul yetkilidir" deniliyor. Burada da endişem var. Şimdi, gittiniz bir şehre. Mademki… Çelişki belli… Arkadaşlar birinci savlarında "şehre dağıtan firma zaten ekipmanını kurmuştur, daha ucuz olur diye, onların yaptığı fiyattan, biz, onlara teklif ediyoruz" diyorlar. Peki, mademki şehrin bütününe dağıtım daha ucuz oluyor, niye şehri bölüyorsunuz?! Onu da hep birlikte verin. Niye, bölme yetkisini EPDK'ya veriyorsunuz?! "Şehir büyükse, istediği gibi parçalara ayırır" diyorsunuz. İkisi arasındaki çelişkiyi bana kim açıklayacak allahaşkına?! Hem "büyüğü yapan firma daha ucuz yapar" diyeceksiniz hem de "gerektiğinde EPDK böler" diyeceksiniz! Bu da çelişkilidir. Bizim yetkimiz, ihale kesinleştirmek değil. Bizim görevimiz, kanunla rekabetçi piyasayı yaratmaktır. Burada, benim vicdanım elvermiyor. Geliyorum diğerine.

Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan cevap verdi. Eğer, benim endişelerim konusunda Bakanın verdiği cevaptan, siz ve vatandaşlarımız tatmin olduysa, mesele yok; ama, bana kalırsa, hiçbirimiz tatmin olmadık.

Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan "Mısır'dan ve Azerbaycan'dan da gaz geliyor işte. Bakın, zaten elimizde fazla gaz var" dedi. Ne fark eder; 2009'a kadar yüzde 80'ini liberal yapıya verecek olduktan sonra, gelecek gaz üzerinde devletin hükmü ne olacak ki?! Bizim derdimiz, gelecek gaz var mı yok mu kavgası değil; piyasada rekabeti sağlayacak özel sektörün getirebileceği bir gaz var mı yok mu; birincisi bu. İkincisi, bu gaz geldikten sonra, devlet, yüzde 80'ini 2009'a kadar elinden çıkaracak mı çıkarmayacak mı; çıkaracak. Bu endişenin üzerine bir de ne ekleniyor; satıcı firma aynı olabilir, alıcı firma, dağıtıcı firma aynı olabilir. Sayın Bakana soruyorum, lütfen cevaplasın: Şimdiye kadar, bu koşula uyan, sözleşme devri hususunda önonay belgesi alan kaç tane firma var Türkiyi'de? Kaç firma var Türkiye'de, bana söylesin; bir. Peki, biz, bir firmaya mı kanun çıkaracağız?! Gitsin, alsınlar. Vermedi; ne yapacağız biz değerli arkadaşlarım?! Burada çok ciddî bir sıkıntı var. Ben, Türkiye'de her hükmün Gasproma devredilmesine karşıyım. Firmaya, şirkete, dağıtıcı firmaya yönelik ihale yapılamaz. Meclis bunun yeri değildir, çok dikkatli olmak lazım. Tarihe not düşüyorum, tekerrürden ibaret olur. Enerji konusunda yeni skandallar yaşarsak, bu ülke sıkıntıya düşerse, hepimiz; yeniden bunun altında kalırız; Cumhuriyet Halk Partisi olarak uyarıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bir de şu var; onu da okuyorum, bakar mısınız: "İhalede birinci olan şirketten başlamak üzere satıcı tarafla görüşmek ve yeni sözleşmeyi imzalamaya yönelik satıcı onayını temin etmek üzere BOTAŞ tarafından tüzelkişilere sırayla muvafakat verilir." Yani, bu ne demektir biliyor musunuz; en fazla fiyatı verene de muvafakat verebilirsiniz, en az verene de verebilirsiniz. Birinciyle anlaşamadı, koşulları belli mi; yok; ikinciye, üçüncüye… Muvafakatı kime verdiniz; en son firmaya, en düşük fiyat verene muvafakat sağlarsanız siz, o da, Rusya'ya en pahalı parayı verir, gider, öniznini alır. Böyle bir talihsiz çelişki var ortada değerli arkadaşlarım. Eğer, siz "birinci olan firmaya ihale verilir, ihale koşulları gerçekleşmezse, kalan firmalar arasında tekrar ihale edilir" derseniz, bu bir şeydir. Ee, zaman kaybı olmasın. Değerli arkadaşlar, devletin acelesi ne?! Niçin?!. Yani, Türkiye'nin buradan sağlayacağı kaynak ne olabilir ki?! Türkiye doğalgazdan zarar mı ediyor?! BOTAŞ yaptığı doğalgaz sözleşmeleriyle, Türkiye'yi ekyük altına mı soktu?! Hani, fabrikalar, ürünleri işleyen firmalar Türkiye'yi zarara sokuyordu da özelleştirildi, onu anladık.

Peki, ne bu acele BOTAŞ'ın elindekinin yüzde 80'ini dağıtıyoruz?! Verin yüzde 20'sini 2009'a kadar, bakın, özel sektör piyasaya giriyor mu, girmiyor mu; yüzde 20'sini daha verin, daha sonra yüzde 20'sini daha verin… Türkiye, kendini gördüğü sürece bunu yapın; ama, birden yaparsanız, Türkiye'ye gaz girmezse, inanın, başımıza gelecek şey, satan ile dağıtanın aynı olacağıdır. Tek firmaya doğru gider bu ülke; böyle bir sıkıntımız var. Şehirlerdeki kaygım da o. Verirsiniz; genişletme yetkisini de veriyorsunuz zaten dağıtımda. 2 ile verebiliyordu, 5 ile kadar versin. Peki, ne olacak; sınırları ille şimdi sınırladık; bir kanun daha çıkarırız, 5 ile çıkarırız genişletme yetkisini. Ne olacak Türkiye'nin hali?!

Değerli arkadaşlar, dağıtım işine taraftarız; tamam, çıksın; ama, bu endişeleri de görmemiz lazım; bu, benim endişelerim, komisyonda da dile getirdim; ama, bütün olarak değerlendirdiğimizde, Türkiye, doğalgaz açısından çok ciddî bir sıkıntıyla karşı karşıya. Doğalgazın varlık-yokluk sıkıntısı değil; stratejik açıdan arz güvenliği yok.

Sayın Bakan "iki ülkeden daha getiriyoruz; bu, arz güvenliğini sağlar" diyor. O, arz güvenliğini sağlar; ama, böyle büyük bir liberalleşme, Türkiye'de arz güvenliğinin köküne dinamit koyar. Bunu göremiyor muyuz; mümkün değil.

Lütfen, gözden geçirin, değerlendirin. Bu kanunu siz çıkarmadınız, 2001'de çıktı. Sayın Bakan diyor ki: "Yapmamış olsaydık, BOTAŞ ve biz hatalı duruma düşerdik; çünkü, önceki kanun işlemiyordu, göz göre göre işlememesine izin vermiş olacaktık."

Arkadaşlar, bizim görevimiz tek başına, önce yapılan kanunlara işlerlik kazandırmak mı allahaşkına?! Yanlış olan, ülkenin zararına olan hiçbir kanunu düzeltemeyecek miyiz?! Sadece geçmişte yapılan kanun işlesin diye kanun yapılır mı?! Benim düşündüğüm, bu ülkeye faydası var mı yok mu, sorun çıkacak mı çıkmayacak mı Benim ağzımdan çıksa anlarım; ama, bir ülkenin Bakanı böyle söylememeli. Değerli arkadaşlar, hakikaten bu ülke hepimizin, katkı koymaya çalışıyorum. Benim, tasarıyla ilgili, işleyişle ilgili bir sorunum yok; Türkiye bunun önünü açsın; ama, yarın hepimiz uğraşacağız bu sorunla. İnanın, dağıtıcı firma ile satıcı firma aynı olsun, Türkiye'de doğalgazı ucuzlatamazsınız, tırmandıkça tırmanır. Hele dünyada petrol fiyatları çıkarsa, buradaki doğalgaz da aynı ona paralel olarak çıkarılmaya devam eder. Bu, birinci büyük tehdit. İkincisi, değerli arkadaşlarım, arz güvenliğini sağlayamazsınız. Dağıtıcı firma aynıysa, Türkiye'de zamansız koşullarda ve zamanını belirlemeksizin fiyatı bir düşürür, Türkiye'ye hiçbir özel sektör yatırım yapmaz. Yatırımını yapmış, altyapısını döşemiş, satıcı kendisi, dağıtıcı kendisi, hangimiz cesaret edebileceğiz bir başka kanaldan doğalgaz getirmeye; hiç kimse. Varsa elinde yollasın; ama, hangi ücretle yollasın!

Tabiî, komisyonda arkadaşımın biri dedi ki, orada da söyledim, burada da öyle anlaşılmasın "yahu arkadaşlar, nerede bir kanun getirsek, bir çapanoğlu bulmaya çalışıyorsunuz. Olabilecek aksaklıkları bize sanki büyük bir problemmiş gibi anlatıyorsunuz. Samanlıkta iğne arar gibisiniz." Arkadaşlar, böyle bir derdimiz yok; millet bizi buraya samanlıkta iğne aramak için seçmedi; ama, hiçbir şeyi karıştırmayıp, önümüze gelen kanunu düşünmeden, tartmadan onaylamak için de seçmedi. Bizim, önümüze gelen her kanunu değerlendirip, kanundaki aksaklıkları görüp hem kamuoyuyla hem sizinle paylaşma diye bir görevimiz var.

Ben, Sayın Bakanımdan rica ediyorum, böyle bir problem olduğunda, arada bağlantılarımız yok, Mavi Akımdan gelen doğalgazı batıdan gelen doğalgazla birleştirebildik mi?! Orada bir sorun olduğunda diğerlerinden ikame edebilecek miyiz?! Sanayi tesislerimize giden hatlar üzerinde ikincil bir hattın pompalama görevi var mı? Yok böyle bir şey. Bunlar pahalı yatırımlar, devlet bunun altına girebilir mi; giremez; ama, devletin ülkede iki şeyi koruma ihtiyacı vardır; birincisi, serbest rekabetçi piyasada dengeyi tutabilecek, kendi kurumsal yapısını ortadan kaldırmadan, doğru dürüst liberalleşmeyi sağlamak. Devlet, liberalleşmeyi ortadan kaldırmadığı gibi, liberalleşmenin altında ezilmemelidir. Bizim bu yaptığımız değişiklikler, özellikle doğalgaz konusunda, devleti, yapmış olduğu liberalleşmenin altında ezilmiş duruma sokabilir.

Ben, bu kanun geçerse -yine, EPDK yetkili- yetkilileri, bu süreç içerisindeki sıkıntıyı gözden geçirip, periyodik olarak ihale etmeleri konusunda uyarıyorum. Hiç değilse, biz, burada, bu kontrolü sağlayamadık, kendileri görev ve sorumluluklarını bu şekilde yerine getirsinler. Türkiye'nin ihtiyacı kadar özelleştirsinler, ihtiyacı olmayanları özelleştirmesinler. Peki, kanun bağlamıyor mu? 1999'a kadar bunların yüzde 20'ye düşmesi lazım.

Değerli arkadaşlar, acele etmeyelim; iki yıl sonra bu ülkenin ihtiyacı olursa, gerçekten, bir yüzde 20'sini daha özelleştirelim. Bizim acelemiz ne?!

Ben, özellikle Sayın Bakanımdan, görevlilerden, siz değerli milletvekillerinden, bu konuda eğitim almış Adalet ve Kalkınma Partisindeki değerli arkadaşlarımdan rica ediyorum; konuya bir eğilin, gerekirse birlikte çalışalım; yurt dışında araştırmalar yapalım; ama, Türkiye'yi de; 1. Bu kadar büyük oranda tek ülkeye bağlı doğalgaz ithal etmekten kurtaralım. 2. Enerji çeşitliliğini sağlayacak kaynakları hep birlikte oluşturup, ülkeyi bir enerji darboğazına sokmadan işin önünü alalım. 3. Liberalleşmede dikkatli olup, devletin kurumlarını bir anda büyük firmaların, tröstlerin esiri haline getirmeyelim.

Duyarlılığınızdan dolayı teşekkür ediyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Seyhan.

Madde üzerinde, Komisyon adına, Kütahya Milletvekili Sayın Soner Aksoy; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Muhterem Başkan, değerli arkadaşlarım; burada, bildiğiniz gibi, enerji piyasasıyla alakalı, hükümetimizin takip ettiği serbest piyasa koşullarını ortaya koymak ve halkımızın daha ucuz enerji temin etmesini amaçlayan bir noktaya gidişle alakalı bir düzenleme vardır.

Burada, Sayın Seyhan'ın daha önce ifade ettiği gibi -Komisyonda da aynı şeyleri söyledi- bir firmaya dönük veya herhangi bir maksada dönük bir düzenleme asla söz konusu değil. Bu, tamamen, halkın menfaatına dönük olan bir düzenleme.

1 inci maddede, bildiğiniz gibi, Sayın Fatma Şahin Çankırı'dan örnek verdi hepinize, hatırlarsınız. Tam orta yerde bulunan ilçe alamıyor; ama, o ilçeden dört kola geçen yerler doğalgaz alabiliyor; bir kere bunu sağlıyor.

Mesela, ben, Kütahya'dan da misal verebilirim. Kütahya'da bir firma ihaleyi kazanmış, kendisi, Kütahya'nın içerisinde gazı verebiliyor; ama, boru Tavşanlı'da bir fabrikaya kadar gitmiş olmasına rağmen, Tavşanlı gibi büyük ilçemize dağıtım yapamıyor. Emet'e asitborik fabrikası için doğalgaz gitmiş; ama, Emet İlçesinin bitişiğinde bu, 1 kilometre yok aralarında, 500 metre mesafede, Emet İlçesi insanları bundan alamıyor. Gediz gibi bir ilçenin yanından ve organize sanayi bölgesinin yanından geçerek Uşak'a uzanıyor; ama, Gediz bu doğalgazdan yararlanamıyor. Neden; mevzuatta, yani, 2001 yılında liberalleşme heyecanı içerisinde çıkarılan mevzuattaki eksikten dolayı. Bu, tamamen bu eksiği telafi ediyoruz.

Burada "firmaya dönük" şeklinde ifade kullanıldı; böyle bir şey söz konusu olamaz; yalnız kolaylık getiriyor; şöyle ki; mesela, yine, Kütahya'dan misal vereyim. Kütahya'yı kim almış, Çinigaz diye bir firma almış. Hangi fiyattan almış; 0,24 üzerinden. Bunu alırken, o firma, sadece Kütahya'ya vereceğini düşünerek almış, fizibilitesini ona göre yapmış ve oradaki yerleşmeye dikkat ederek bir fiyat takdim etmiş. Bütün diğer firmalar da, aynı fizibilite çerçevesi içerisinde EPDK'daki ihaleye katılmışlar ve ihaleyi Çinigaz kazanmış. Kütahya'nın merkez nüfusunu dikkate alarak yapılan bir fizibilite başkadır; ama, mesela, bu firmanın Gediz İlçesine dağıtması söz konusu olduğu zaman farklı bir fizibilite ortaya çıkacaktır. Gediz'i yeniden ihale etmeye kalksanız, asla 0,24'ten ihale edemezsiniz. Neden; orada yerleşik filan olduğundan değil Sayın Seyhan'ın söylediği gibi, mesela, Gediz'de, depremden sonra bütün evler dağınık olarak kuruldu ve herkes villalarda oturuyor, bahçeli evlerde oturuyor. Orada müteahhit gidecek, gittiği yerde ancak 1 eve bağlanacak, bir daha gidecek 1 konuta bağlanacak, bir daha gidecek 1 villaya bağlanacak; ama, Kütahya'da öyle değil, 1 binaya girecek 30 daire yararlanacak; bunlar farklı fizibiliteler. Dolayısıyla, Gediz'in ihalesini ayrıca yaptığınız zaman, mutlaka farklı bir fiyat olacak ve Gedizliler bundan zarar görecek; ama, şimdi, bu yasada, biz diyoruz ki Çinigaza, arkadaş, sen arzu ediyorsan Kütahya'ya verdiğin fiyattan olmak şartıyla Gediz'e, Emet'e ve Tavşanlı'ya da aynı fiyattan istersen sana verebiliriz. Bu imkânı getiriyoruz EPDK'ya. Arkadaş arzu ederse "evet" diyecek ve ihale ona yapılacak; eğer arzu etmiyorsa "hayır, ben bunu veremem" derse, o zaman bu üç ilçenin veya dört ilçenin beraber olarak yeniden EPDK tarafından ihale edilmesi imkânını getiriyoruz; dolayısıyla, hiçbir sorun kalmıyor, çözüm getirilmiş oluyor.

Diğer maddeyle, geçici 2 nci maddeyle alakalı hususta da tekrar söz almak istemiyorum. Orada da, yine bildiğiniz gibi, BOTAŞ'ın hisselerinin içerisinde taşıdığı miktarın ihale edilerek hem hacim olarak hem de sözleşme olarak özel sektöre devriyle alakalı bir düzenleme yapıyoruz. BOTAŞ, bildiğiniz gibi, boruyla taşıma anonim şirketidir, gaz satma şirketi değildir ki. Bunu kim yapacak; vatandaşlar yapacaktır. Serbestleşme demek, bu demektir. Vaktiyle ne olmuş; maalesef, yanlış bir düzenleme yapılmış ve çok büyük miktarda bir gaz, belli bir firmadan alınmış. Şimdi, o firmanın paylarını dağıtmakta büyük sorunlar çıkıyor; bütün olay bundan… Eğer, küçük küçük firmalardan, küçük küçük miktarlarda, mevcut alternatifleri çoğaltarak gaz alınmış olsaydı bugünkü bu problem olmayacaktı; kontrat devri gibi bir sorun olmayacaktı. Adam büyük miktarda ihaleye verdiği için "efendim, benim kontratımı devredebilirsiniz; ama, benim rızamın olması lazım, üçüncü şahsı ben tanımıyorum, parasını öder, ödemez; nasıl bir adam bilmek istiyorum" diyor; o da haklı; ama, bu, daha evvelden yapılmış yanlış bir anlaşmanın getirmiş olduğu bir hususiyet. İşte, bunu çözmek için bunu yapıyoruz ve maalesef, haddinden fazla, lüzumundan fazla doğalgaz bağlantısı ve alımı yapıldığı için, yasada mevcut olan bir hakkı da, Türk sanayicisi veya işadamı kullanamıyor. Nedir o hak: İthal etme hakkı; serbest. Bugün, isterse bir müteşebbisimiz, doğalgazı daha ucuz fiyatla Türkiye'ye ithal edebilir ve BOTAŞ taşıma anonim şirketi, sadece taşıma hakkı almak suretiyle, taşıma kirası almak suretiyle, o ucuz olan gazı alabilir; ama, BOTAŞ, şu anda, hemen lisans veremiyor, neden; çünkü, o kadar çok, alma ve kullanma mecburiyetinde olduğumuz bir gaz var ki, Türkiye ekonomisi, mesela, 2004 yılında 22,5 milyar metreküp ancak tüketim yapmış. Eğer, bu rakam böyle olmayıp da 30 milyar, 40 milyar metreküp olmuş olsaydı, o zaman, vatandaşlar, rahatlıkla, başka, ucuz fiyatlarla doğalgaz ithal etmek ve BOTAŞ taşıma borularını da kira olarak kullanmak suretiyle, bize, bunu verecekti, daha ucuz verecekti ve halkımız da, doğalgazı daha az kullanacaktı. Şimdi, işte, bunun ilk adımı atılıyor; bu, bir kademedir. Bu kademeden sonra, bundan sonra, Türkiye'ye, daha ucuz doğalgaz  getirilecek işadamları tarafından. Bir adam, bu en yüksek miktarda veren, Türkiye'ye en yüksek miktarda gaz bağlantısı yapmış olan firmayla anlaşarak bütün hisseleri alır gibi bir düşünce söz konusu. Böyle bir şey de olamaz, zaten yasada "en fazla yüzde 20 hisse alabilir" denilmektedir. O bakımdan, piyasada rekabet edebilmesi için, yapacağı en yüksek rakam da, limitte yüzde 20'dir, eğer böyle bir şey olsa bile. Bir firmanın yüzde 70'ini yüzde 80'ini, yüzde 90'ını alması asla söz konusu değildir; yasa buna izin vermiyor. Zaten o zaman kartel olur, buna da, ne kartel yasası ne Tüketiciyi Koruma Yasası ne de diğer mevcut yasalarımız izin vermez. Bu yasa, tamamen, halkın daha ucuz doğalgaz kullanmasına dönük olmak üzere tanzim edilmiştir.

Bilgi ve takdirlerinize sunar, saygılarımı arz ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aksoy.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz.

Sayın Çakır, buyurun efendim.

RASİM ÇAKIR (Edirne) - Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakanıma bir soru yöneltmek istiyorum.

Sayın Bakan, az önceki konuşmasında, Türkiye'deki ve Trakya'daki doğalgaz arama ve işletme çalışmalarının hızla devam ettiğini ifade ettiler. Ben, Türkiye geneliyle ilgili değil, ama, Sayın Bakanın Trakya ile ilgili söylediğine dair 2 soru sormak istiyorum.

1- Şu an Trakya'da kaç adet doğalgaz arama ve işletme bölgesi vardır? Bunun kaç tanesi Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı tarafından işletilmektedir, kaç tanesi yabancı konsorsiyumlar tarafından işletilmektedir.

2- 2004 yılında Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının, Trakya'da yatırım yapamadığı için iptal edilmiş ruhsatı var mıdır? Varsa, bu bölge hangi konsorsiyuma ihale edilmiştir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çakır.

Sayın Bakanım, hemen mi cevap vereceksiniz, yazılı mı cevap vereceksiniz?..

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Hemen cevap vereyim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Şimdi, Trakya bölgesinde TPAO'nun kaynak yetersizliğinden veya ödenek eksikliğinden dolayı açmadığı bir kuyu yok.

RASİM ÇAKIR (Edirne) - Var efendim.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Dolayısıyla, bunu da devretmemiştir; ancak, şunu söyleyeyim; rakam olarak bunu bir inceledikten sonra söyleyeyim.

Yalnız, şunu ifade edebilirim: Şu anda, Trakya'da çıkardığımız doğalgazda, hem bölgenin ihtiyacı olan sanayi şirketlerine Türkiye Petrolleri doğalgaz veriyor hem de yeni bulacaklarımızla, daha sonra Yunanistan'a vereceğimiz gazı da, buradan, Şahdenizle beraber, ileriki tarihte vereceğimiz gazı da oradan temin etmeyi düşünüyoruz. Şahdeniz Projesi de 2006'da gelecek.

RASİM ÇAKIR (Edirne) - Bu benim sorumun cevabı değil Sayın Bakan.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Yazılı olarak ifade edeceğim size.

RASİM ÇAKIR (Edirne) - Kaç tane bölge var, kaç tane yabancı konsorsiyum var ve 2004 yılında kaynak yetersizliğinden dolayı TPAO'nun lisans hakkını kaybettiği bölge var mı?

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - İkinci kısmına, söylediğim gibi,  hiçbir ödenek eksikliğinden dolayı verilmiş değil; ancak, öbür sayı her gün değiştiği için, güncelleştiği için, size güncel rakamı yazılı olarak vereceğim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- 4646 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"BOTAŞ, hazırlık döneminden sonra başlamak üzere ithalatı ulusal tüketimin yüzde yirmisi oranına düşünceye kadar yeni doğalgaz alım sözleşmesi yapamaz. 2009 yılına kadar toplam yıllık ithalat miktarını yıllık ulusal tüketimin yüzde yirmisine düşürünceye kadar, mevcut doğalgaz alım veya satım sözleşmelerinin kısmi veya bütün olarak tüm hak ve yükümlülükleri ile devredilmesi için istekli olan diğer ithalat lisans yeterlilik sahibi ve satıcı şirketten sözleşme devri hususunda ön onay alan şirketlerin katılacağı devir için BOTAŞ tarafından ihale yapılır.İhalede birinci olan şirketten başlamak üzere satıcı tarafla görüşmek ve yeni sözleşmeyi imzalamaya yönelik satıcı onayını temin etmek üzere BOTAŞ tarafından tüzel kişilere sırayla muvafakat verilir. İlgili tüzel kişi sözleşmenin satıcı tarafı ile devredilecek miktar için, yeni sözleşme yapmasından sonra devir yürürlüğe girer. Ancak ilgili ihalede tüzel kişilerin satıcı tarafla sözleşme yapamaması halinde, ithalat lisans yeterlilik sahibi şirketlerin katılacağı ve kazanan ithalatçı şirketin BOTAŞ'ın, tüm yurt dışı mükellefiyetlerini yerine getirmeyi kabul etmesi ve ikili anlaşmalarla belirlenen doğalgaz alım fiyatının altında olmaması şartıyla miktar devrine imkan tanıyan ayrı ihale yapılır. Hazine garantili sözleşmesi bulunan Yap-İşlet ve Yap-İşlet-Devret Santralları, Hazine Müsteşarlığına başvurarak ilgili hazine garantilerinden feragat etmek koşuluyla, doğalgaz alımlarını piyasa koşulları içinde basiretli bir işletmeci gibi davranarak en ekonomik kaynaktan yaptıklarını kurula ispat etmek ve doğalgaz satın alma maliyetindeki düşüşü elektriğin satış fiyatında bir azalma sağlayacak şekilde yansıtmak zorundadır."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Adana Milletvekili Sayın Kemal Sağ; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA KEMAL SAĞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 932 sıra sayılı Doğalgaz Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2 nci maddesi hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gerekçesi "yapılmakta olan doğalgaz kontrat ihalesinin, ihale sonrası piyasada rekabet şartlarında doğalgaz teminini daha verimli hale getirecek şekilde yapılması öngörülmektedir" şeklindeki kısa bir açıklamadan ibaret olan bu madde, 4646 sayılı Yasanın ilgili maddesinde, küçücük, ama önemli değişiklikler yapmaktadır. 4646 sayılı Doğal Gaz Piyasası Kanununun ilgili geçici 2 nci maddesinin birinci fıkrasında, doğalgaz alım kontratlarının ihale yoluyla devrine ilişkin sürece, mevcut ifade biçimi korunarak, aralara serpiştirilen küçük ve kısa ifade ilaveleriyle yapılan müdahaleler sonucunda, ihale süreci önemli ölçüde değiştirilmiştir. Maddenin daha önceki biçimiyle, BOTAŞ tarafından ithalat yeterlilik lisans sahibi şirketlerin katılacağı bir ihale yapılması öngörülmüşken, bu kanun teklifiyle araya girilen "satıcı şirketten sözleşme devri hususunda önonay alan" ifadesiyle, sadece satıcı şirket olan, örneğin, Rus kontratının tarafı olan Gaspromun ya da Cezayir kontratının tarafı olan Sonatrak'ın onayını alan lisans sahibi şirketlerin katılacağı bir ihale öngörülmüştür.

Kanunun mevcut şeklinde, yapılacak ihaleyi kazanan şirketin devir için BOTAŞ'tan alacağı muvafakat aranırken, bu kanun teklifinde "ihalede birinci olan şirketten başlamak üzere satıcı tarafla görüşmek ve yeni sözleşme imzalamaya yönelik satıcı onayını temin etmek üzere BOTAŞ tarafından tüzelkişilere sırayla muvafakat verilir" denilerek, yapılacak olan ihalenin bir müsamereye çevrildiği görülmektedir. Yani, süreci yeni baştan ele alırsak, ithalat lisans sahibi şirketlerin, örneğin, Rus kontratları için önce Gaspromdan önonay alıp, sonra ihaleye katılması ve ihale sıralamasına göre yeniden Gasprom ile görüşmek ve sözleşme imzalamak üzere BOTAŞ'tan sırayla muvafakat almaları gerekiyor. Yasanın mevcut şekline göre, satıcı ile sözleşme imzalanamaması halinde, ihaleyi kazanan ithalatçı şirketin, BOTAŞ'ın tüm yurtdışı mükellefiyetini yerine getirmeyi kabul etmesi ve ikili anlaşmalarla belirlenen doğalgaz alım fiyatının altında olmamak koşuluyla satış yoluyla devir işleminin gerçekleşebileceğini hüküm altına almışken, görüşülen yasa teklifinde, ilgili ihalede tüzelkişilerin sözleşme yapamaması halinde, ithalat, lisans, yeterlilik sahibi şirketlerin katılacağı ve kazanan ithalatçı şirketin, yukarıda sayılan BOTAŞ'a ait ve diğer mükellefiyetleri yerine getirerek miktar devrinin yapılacağı şeklinde bir düzenleme uygun görülmüştür.

Buradan şu sonuç çıkmaktadır ki, biz, kontrat devri suretiyle; yani, ilgili kontratı tüm hak ve yükümlülükleriyle birlikte ihaleyi kazanan ya da ihaleye katılanlardan herhangi birine bu devri yapamamaktayız; ancak, satıcı taraf, örneğin, Rus kontratları için, Gasprom, içinde kendi uygun gördüğü şirkette bulunan bu adaylar arasından istediğini seçebilecek ve kontrat devrini bu aday ya da şirkete yapabilecektir. Böylece, kontrat devirleri bakımından bu yasa değişikliği teklifiyle Mavi Akım Anlaşmasında hattın inşaı için öngörülen model bir başka şekliyle yeniden karşımıza çıkmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu modeli, artık, Rusların taraf olduğu doğalgazla ilgili anlaşmalardan öğrenmiş bulunuyoruz. Doğrusu, bu nedenle, şaşırtıcı olmadığını söylemeliyim.

Özetlemek gerekirse, bu yasa değişikliği teklifiyle, aslında, kontratın devredileceği şirket de tanımlanmış olmaktadır. Bunun için kâhin olmanın gerekmediğini, katılacak şirketlerden hangisiyle bu devre onay verecek olan satıcının, ortaklık ya da ortaklıklarının bulunduğuna bakmanın yeterli olacağını da ilave etmeliyim. Bunu ben söylemiyorum değerli arkadaşlar. Hükümetin bir teklifi olarak ilgili komisyonda görüşülen ve 647 sıra sayısıyla Büyük Millet Meclisi gündeminde olan Elektrik Piyasası Kanunu, Doğalgaz Piyasası Kanunu ve Petrol Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısıyla öngörülen değişikliklerden, 6 ncı maddenin gerekçesinden aynen okuyorum değerli arkadaşlar: "Ayrıca, 4646 sayılı Kanun kapsamında öngörülen kontrat devirlerinin gerçekleştirilemeyeceği anlaşılmış olup, miktar devri ile yükümlülüklerin BOTAŞ üzerinde kalmasının yanı sıra, tek fiyatlı olan kontratın parça parça devredilmesinin, devralanlar için kontrat sonuna kadar alış fiyatlarında bir değişimin söz konusu olmadığı, kanunla kimsenin piyasa payının yüzde 20'sini geçemeyeceği gibi konular da gözönünde tutulduğunda tüketici açısından bir rekabet sonucu fiyat düşüşü yaratamayacağı da aşikârdır."

Değerli milletvekilleri, evet, doğru duydunuz. Bu, hükümetin görüşüdür ve aynen anlaşıldığı gibi acı bir itiraftır. Demek ki, neymiş; bir; kontrat devirlerinin 4646 sayılı Kanuna göre devri mümkün değilmiş. Neden; çünkü, miktar devri ile yükümlülükler BOTAŞ üzerinde kalıyor. İki; kontrat devirleri suretiyle fiyat düşüşü beklemek koca bir hayalmiş. Neden; çünkü, tek fiyatlı olan kontratın parça parça devredilmesiyle devralanlar için kontrat sonuna kadar alış fiyatlarında bir değişim söz konusu olmayacaktır.

Peki, o zaman neden böyle bir yasa değişikliği teklifi veriliyor? Sebebi çok basit; zira, bu piyasada BOTAŞ tek oyuncu, tek oyuncu, tek aktör durumunda ve üstelik de kâr ediyor. O halde, bu kârlı işlerin bir an önce özel sektöre devri gerekiyor. Bu millî bir kuruluş imiş, yabancı imiş, malı satan artık hem satarken hem alırken kazanacakmış, ülke döviz kaybedecekmiş ne gam; artırırsınız doğalgaz fiyatlarını, olur biter! Tepki mi aldınız; artırırsınız dolaylı vergileri, biter gider! Zaten şu teklifin kendisi bile, ilgili yasaya, onun temel esprisine aykırı değil mi?!

Bakınız, değişikliğini konuştuğumuz 4646 sayılı Doğalgaz Piyasası Kanunun "Amaç" başlıklı 1 inci maddesi ne diyor: "Bu kanunun amacı; doğalgazın kaliteli, sürekli, ucuz, rekabete dayalı esaslar çerçevesinde çevreye zarar vermeyecek şekilde tüketicilerin kullanımına sunulması için, doğalgaz piyasasının serbestleştirilerek malî açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir doğalgaz piyasasının oluşturulması ve bu piyasada bağımsız bir düzenleme ve denetimin sağlanmasıdır."

Doğalgazı rekabete dayalı ve ucuz olarak sağlayamıyorsanız, kamu gücüyle bu şartların yaratılmasına çalışır ve bu husustaki birikmiş tecrübeleri heba etmezsiniz değerli arkadaşlar. Akıl ve samimiyet bunu gerektirir.

Burada kastettiğimiz kurum ise BOTAŞ'tır. BOTAŞ, kimdir, ne yapar; bunu da 647 sıra sayılı tasarının 5 inci madde gerekçesinden okuyalım; bir diğer ifadeyle, hükümetin ağzından dinleyelim: "1987 yılından beri doğalgaz ithalatı yapan BOTAŞ'ın alıcı olarak taraf olduğu 9 adet doğalgaz alım-satım anlaşması mevcuttur. Bu anlaşmalar uzun dönemli ve birçoğu hükümetlerarası anlaşmalar çerçevesinde yapılmış özel hukuk hükümlerine tabi ticarî anlaşmalar olup, asgarî alım taahhütleri mevcuttur. Bu anlaşmaların asgarî alım taahhütlerinin yekûnları çerçevesinde BOTAŞ'ın ithalat yapısı ve ithal ettiği doğalgazı ülke sathında satması gerekmektedir. Ülkenin ihtiyaçları kapsamında 4646 sayılı Kanun öncesinde imzalanmış olan bu anlaşmaların devri veya feshi için hukukî ve ticarî bir süreç gerektiği gibi, bunun ötesinde de anlaşmaların diğer taraflarının da rızasını gerektirmektedir. BOTAŞ'ın uluslararası taahhütleri çerçevesinde pazar payını kanunda belirtilen yüzde 20 seviyesine indirmesi makul ve basiretli bir tüccar olarak kendi elinde değildir. Öte yandan, kanunda konulmuş bulunan yüzde 20 seviyesinin amacı, pazarda tekellerin önlenmesi içindir. BOTAŞ'ın tekel durumunu suiistimal etmemesi için halihazırda satış fiyatları Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunca düzenlenmektedir." Yani, uzun yıllardır gaz arz eden ülkeler ve bunların kurumlarıyla dişe diş müzakereler yapan, pazarlık eden BOTAŞ, belki de bu yüzden, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin kendisinden beklediği ve yükümlü olduğu makul ve basiretli bir tüccar olarak elindeki kontratları vermeyecek; bununla yetinmeyecek, EPDK olmasa, tekel durumunu da suiistimal edecek.

Bunları kim söylüyor değerli arkadaşlar; bunları, BOTAŞ yönetimini atayan, yönetim personelini atamakla kalmayıp, her düzeyde personel atamalarıyla BOTAŞ'ı kasıp kavuran hükümet söylüyor.

Peki, BOTAŞ'ın ilgili olduğu bakan ve bakanlık ne yapıyor; BOTAŞ üzerinde denetim ve gözetim yetkisi yok mudur; yoksa, ilgili bakanlık, bağlı ve ilgili kuruluşlar üzerindeki kontrolünü mü kaybetti? Anlaşılan odur ki, artık, iş bilmezliğin ve akıl, izandışı uygulamaların siyasî sorumluları, bağlı ve ilgili kurumları hedef gösterip, günah keçisi ilan etmeye başladılar.

Değerli arkadaşlarım, 647 sıra sayılı tasarıdan bazı bölümleri aktardım size; ancak, 4646 sayılı Yasada neyi değiştirdiğini henüz söylemedim. Bu kanun teklifi yasalaştıktan sonraki aşamayı ilgilendiren bir tasarıdan bahsediyorum aslında; yani, bu teklife göre gaz alım kontratları ya da miktarlar devredildikten sonra devralan özel sektörümüzün özel şirketlerinin al ya da öde yükümlülüklerinin BOTAŞ üzerinde kalmasını ve mevcut kontratların özel sektöre açılacak kısmını yüzde 25'le sınırlayan ya da bu kontratların yüzde 75'inin BOTAŞ'ın elinde patlamasını sağlayacak olan ve ayrıca, ithalat  serbestliği getiren bir yasa tasarısından bahsediyorum.

Yüzde 25 oranı neye göre mi belirlenmiş; gayet basit, fiilî tüketim miktarına göre. Bu durumda, gaz arz fazlasına ilişkin al ya da öde yükümlülükleri kimin üzerinde mi kalıyor; bence siz cevabı biliyorsunuz. Henüz tahmin edemeyenler varsa, ayrıntılar için 647 sıra sayılı tasarının görüşmelerini bekleyecekler ve sanıyorum kontrat  sahibi şirketler bazında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Sağ, 1 dakikalık süre veriyorum; lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

KEMAL SAĞ (Devamla)  - Ben cümlemi baştan alıyorum Sayın Başkanım.

Teşekkür ederim.

Henüz tahmin edemeyenler varsa, ayrıntılar için 647 sıra sayılı tasarının görüşmelerini bekleyecekler ve sanıyorum kontrat sahibi şirketler bazında çok ilginç detaylar görüşeceğiz burada. Merak edenler, bizi izlemeye devam etsinler.

Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sağ.

Madde üzerinde şahsı adına Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan; buyurun.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabiî, bizim endişemiz hep liberalleşme üzerineydi; birincisi şu: Sayın Bakan Bakû-Ceyhan boru hattı için dedi ki: "Bu işler kolay değil, 27 metrelik çukurlar açılıyor, oradan geçiyor." Biz de aynı şeyi söylüyoruz zaten. Bu işler kolay değil, öyle, özel sektörün haydi deyince yatırım yapabileceği kadar küçük yatırım değil. Eğer, piyasa, gelen bölgeye göre satıcı ve dağıtıcı firma tekelinde kalırsa, bu fiyatla rekabet edebilecek yatırımı göze alabilecek şirketi bulmakta çok zorlanırız.

Sayın Komisyon Başkanı dedi ki: "Yüzde 20'nin üstünde zaten dağıtım işini alamıyor." Dönün bakın, zaten, Türkiye sadece Rusya'dan üç ayrı hattan alıyor, yediye sekize çıkacak. Yüzde 20'nin üstünde aldığımız kaç tane hat var ki? Ben bütün hatları dağıtıcı firmadan aynı şirket alacak demiyorum; ama, batıdan gelen hattın biri, satan şirket aynı, dağıtan şirket aynı; endişemiz bu. Mavi Akım, gönderen aynı, satan şirket aynı.

Şimdi, orada da bir şey var; adam batıdan getirdiği hat için başka bir şirket kurar, ihaleyi, onun üzerine dağıtım işini almayı çalışır, öbür taraftan getirdiği için başka bir şirket kurar. Biz prensipte bu anlaşmayı yeterli ve mantıklı düzeye oturtmazsak, standartlara oturtmazsak böyle olmayacağını garanti edemeyiz ki. Bu çok yanlış bir anlayış.

Devam ediyorum… "BOTAŞ'ın görevi boru-taşıma" dediler. Arkadaşlar, böyle şey olur mu?! Boru-taşıma; ama, bugüne kadar Türkiye'ye doğalgazı kazandırmış, getirmiş, Türkiye'yi doğalgazla donatmış bir kuruma "onların zaten görevi boru-taşıma işi kardeşim, onun doğalgazla alakası yok…" Yoksa, niye soktunuz zamanında?! Oraya sokanlar, bu görevi, sorumluluğu verenler yanlış mı yaptılar allahaşkına?!

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Yanlış...

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Olur mu öyle şey, başka şirket kursalardı. O zaman kapatın BOTAŞ'ı, kalan hisseyi de başkasının üstüne yürütün. Kontrat devrini yüzde 20 BOTAŞ'ta bırakıyorsunuz. Başka birinin yapması gerekiyorsa, o yüzde 20'yi de başkasına verin. Böyle şey olur mu?!

Getirmiş, Türkiye'nin ihtiyacını görmüş, Türkiye'ye kazandırmış. Pahalıdır, azdır, kötü sözleşme yapılmıştır, o ayrı bir tartışma; ama, ülkeyi doğalgaza kavuşturmuş bu kurum, kendi üzerine düşen görevi yapmış. Bu da çok yanlış bir uygulama.

Değerli arkadaşlarım, bakın, doğalgaz meselesi stratejiktir. Sayın Bakanımı da, bu konuda, lütfen, gerekli önlemleri almaya davet ediyorum. Hani, şunu diyoruz ya: Sıkışma olduğu zaman veya anlaşmazlık olduğu zaman, Türkiye krize girmesin. Mademki doğalgaz bulamıyoruz, o zaman, lütfen… Hani, Tuz Gölünün altına doğalgaz depolayacaktık ya; projesini yaptırdınız, ihale ettiniz, birsürü kargaşa var, onu anlatmak istemiyorum, o bir yere... Bu işi hızlandırın. Marmara'da depolayabileceğimiz alanlar var; Türkiye, buralara doğalgazını depolasın. "Ne kadar sürer kardeşim; oraya depolayacağım doğalgaz Türkiye'ye ne kadar yeter" diye bakmayacaksınız. Stratejik açıdan, bu ülke, ne kadar doğalgaz depolayabiliyorsa, stratejik rezerv açısından, o doğalgazı o miktarda depolamak zorunda. Acil, projelendirip, bu işi yapmak lazım. O zaman, buradaki tartışmayı azaltırız.

Hani, şimdi, piyasayı liberalleştiriyorduk?!. Yine, konuşulanlara cevap veriyorum. Niye liberalleştiriyormuşuz; doğalgaz ucuzlayacak... Bir şey tekrar ettiği zaman, ya tarih tekerrürden ibaret denilir ya da biz bu filmi görmüştük denilir. Geçen yılı hatırlayın, Petrol Piyasası Kanunu… Özelleştirilecek, her firma istediği gibi petrol getirecek, Türkiye'de petrol ucuzlayacak diye bu kürsüden az mı konuşuldu?! Tutanaklar orada. Ne oldu?! Kamuoyunun bir beklentisi vardı; sanki, bir günde 300 000-500 000 lira petrolden düşüş olacak, Türkiye rahatlayacak, çiftçinin mazotu ucuzlayacak. Yok öyle bir şey.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Seyhan, lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım. Teşekkür ediyorum.

Bu kadar dışa bağımlılık olduktan sonra, Türkiye'nin rekabet gücü olmadıktan sonra, Türkiye'de vergi sisteminde adil dağılım olmadıktan sonra, Türkiye'de devletin tek kaynağı enerji ve enerji ürünleri olmaktan çıkmadıktan sonra, Türkiye'de piyasayı ucuzlatamazsınız. Bunların hepsi birden gelir. Devleti, haksız rekabet yapan kurum haline sokmayacaksınız; ama, devleti de, piyasada özel sektörle rekabet edebilecek ve onların açığa çıkardıkları sıkıntıları çözebilecek sektörel zeminde tutmadıktan sonra, Türkiye'nin sorununu çözemezsiniz. Ancak devlet gücü piyasada etkin bir rekabet sistemi yaratır, özellikle yüksek maliyetli süreçlerde ancak devlet kendi yapısını yeterli liberal zemine taşımak için sistemli program yapar.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Seyhan.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

Madde 3.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Sayın Öğüt, konuşacak mısınız?

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Evet.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt; buyurun.

CHP GRUBU ADINA ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar, öncelikle teşekkür ediyorum. Hakikaten, yıllardır, doğuda, yedi sekiz ay karlar altında, - 30 derecede kalan bir bölgeden doğalgaz hattı geçecek. Şahdenizinden gelen doğalgaz, Ardahan, Kars, Erzurum'dan geçiyor. Ben, birkaç defa soru önergesi de verdim; maliyeti kurtarmadığı için, Erzurum'daki doğalgazdan Ardahan'a veremeyiz demişlerdi; ama, Erzurum'daki doğalgazdan, Posof'taki hampetrol pompasının çalışması için doğalgaz geldi; ancak, Şahdenizinden daha büyük bir hat geliyor. Bu hattın gelmesi, bizim sınırlarımızdan geçmesi, yani Ardahan'dan, Kars'tan, Erzurum'dan geçmesi, o bölgelere doğalgaz verilmesi demektir diye düşünüyorum; Sayın Bakan da bunu doğruladı. İnşallah, 2006 ve en son 2007'de, Ardahanımız, Karsımız, o bölgemiz, hatta Artvin, Iğdır doğalgaza kavuşacaktır. Doğalgazın ötesinde, bizim topraklarımızdan Bakû-Tiflis-Ceyhan hampetrol boru hattı geçti.

Sayın Bakanım, hampetrol, bizim Ardahan'ın 37 köyünden geçti. 37 köyün arazisini de korkunç derecede tahrip etti.

Bakın, buradan söylüyorum; hatta, ben, araştırma önergesi de verdim, BOTAŞ yetkilileriyle de görüştüm, BTC yetkilileriyle de toplantı yaptım. Şimdi, diyorlar ki: "Merak etmeyin; biz orayı ihaleye vereceğiz, bütün köylerin bitki örtüsünü düzelteceğiz." Ancak, Bakû-Tiflis-Ceyhan boru hattı konsorsiyumu, 9 000 000 dolarlık, o boru hattı geçen köylere sosyal yardım yapacağız diye, Mavi Hilal adında bir vakfa ihale yaptı Ardahan'ı. Kars'ı, Erzurum'u, Sivas'ı, o bölgeyi de farklı sivil toplum kuruluşlarına yaptı. İnanın, köylerden, bütün muhtarlardan mektup geldi bana; taahhüt ettiklerinin hiçbirisini yapmamışlar.

Bizim en büyük sıkıntımız, seksenbeş yıldır sınırda bekçilik yapan insanlarımız halen su içmemiş, suyu yok. İşte, isim veriyorum; Koyunpınar Köyünün suyu yok, hampetrol boru hattı geçiyor, 9 000 000 dolarlık ihale yapıyorlar, köyün suyu gelmiyor yalvarmalarına rağmen ve buna benzer birsürü köy.

Ben sizden istirham ediyorum; araştırma önergesi verdim, o araştırma önergesiyle araştırılsın. Yani, Gürcistan sınırlarından, Ardahan'dan Ceyhan'a kadar geçen iller araştırıldığı zaman, o işin başında koordinatör olan insanların ne kadar hata yaptığını, 9 000 000 doların 5 000 000 dolarının havaya gittiğini, 4 000 000 dolarının da başka türlü yere gittiğini, vatandaşa bir şey gitmediğini göreceksiniz Sayın Bakanım; bunu, istirham ediyorum.

İkincisi, arkadaşlar, gündemin dışında bir şey konuşacağım. Dün, Ardahan'ın Göle İlçesinin Koyunpınar ve Toptaşı Köylerinde şiddetli dolu oldu, korkunç bir dolu oldu. Dolunun arkasından da büyük bir hortum oldu arkadaşlar. Sayın Bakanım, bu hortum yayla evlerini yıkmış, köydeki bazı evler hasar görmüş, hayvanlar telef olmuş, bazı insanlar sakat kalmış, tarla, çayır diye de bir şey kalmamış. Bugün aradılar. Ben Kaymakam Beyi, Vali Beyi aradım, onlar da ilgileniyorlar; şimdi, ben istirham ediyorum, bunu not alarak, hükümet olarak yarın oraya acil bir ekip göndererek, Göle'deki bu köylerimizin durumunu inceleyip, o vatandaşlarımızın yaralarını sarsınlar, yardımlarını yapsınlar.

Ben şunu söyleyeyim arkadaşlar: Bu, doğalgazla ilgili kanunu Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz destekliyoruz, eksiklerine rağmen; ama, eksikleri var. Eksiklerini demin Sayın Tacidar arkadaşımız söyledi, diğer arkadaşımız da söyledi. Ben burada fazla uzatmak istemiyorum; ama, eksiklere rağmen destekliyoruz, bu desteklediğimiz doğalgaz Ardahan'dan geçtiğine göre, Ardahan'ın ilçe ve köylerine, Kars'ın ilçe ve köylerine verilmesi dileğiyle, Sayın Bakandan istirham ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim.(Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Öğüt.

Madde üzerinde şahsı adına Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan; buyurun efendim.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sürem bittiği için, çok kısa bir bilgi daha vereceğim ben, ona değinemedim, bu BOTAŞ konusuna.

Sayın Bakan "BOTAŞ'ta Türkiye'den kaynaklanan bir gecikme yok" dedi. Değerli arkadaşlar, BOTAŞ'ta özellikle lot ağda bir gecikme var. Şimdi, ben şunu soruyorum Sayın Bakanıma: Ceyhan'da akıyor mu akmıyor mu? Bizim taahhüdümüz, 5 Mayısta Ceyhan'dan akıyor olması lazımdı. Şimdi, Ceyhan'dan akıyor mu; akmıyor. Ee, nasıl gecikme olmadı?!

HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı) - Boruların içinde duruyor.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, her gün için, Türkiye'nin, gecikmeden dolayı 500 000 dolar ceza ödeme taahhüdü var. Yarın bu hat bitsin, akmaya başlasın, masaya oturacaklar bizimle, ödersin ödemezsin pazarlığı yapılacak. Bu, çok ciddî bir şey. Lot A'da gecikme vardı; Bakanlık bunu gördü aslında. Ne yapıldı biliyor musunuz; gecikmeyi yapan firmadan alındı, yılbaşında, parçalara bölünerek ihale edildi bitirilmesi için; verildi. Ancak, dokuz aylık da çaba gösteriliyor bir uzatma süresi almak için. Hani vaktinde bitmişti, hani akıyordu! Bizden kaynaklanan gecikme yok; peki, Lot A'daki gecikme kimden kaynaklandı; Türkiye'den kaynaklandı. Bizim korkumuz, bu gecikmeden kaynaklanan Türkiye'nin ciddî zararlarıdır değerli arkadaşlar.

Bir de şuraya dikkatinizi çekmek istiyorum: Türkiye, bu boru hattında, fiyat yönünden çok başarılı olamamıştır. Yüksek Denetleme Kurulunun raporu var; bunun anahtar teslim fiyatı 1,3'tü, şu anda 1,420'ye çıktı; yani o, 120'lik bir fark var. Bu, iki ay önceki fark. Bakalım, daha, bitene kadar, Türkiye, bundan ne kadar zarar edecek? Bu, benim söylediğim bir şey değil; Yüksek Denetleme Kurulunun raporunda var arkadaşlar. Her şey,  işler öyle tıkırında gitmiyor. Tabiî zor; ama, zamanında görüp, bunun tedbirinin alınması için, bu kürsüden çok fazla söyledik. Türkiye, bu petrol boru hattından, dünyanın, yaklaşık olarak,  seksende 1'i oranında bir petrol akıtacak. Bu, küçümsenecek bir şey değil; bunun üzerine ciddî eğilmek lazım. Sorunların üzerine gidip, Türkiye'nin, bu uzatma alınacaksa, bunu kabul edip, maksimum faydayla, ulusal menfaatları gözönünde tutarak, şirketlerle anlaşıp bu yükten kurtulması lazım değerli arkadaşlarım. Eğer, burada bir zarar doğarsa, bu, yine, şu anda görevli ve sorumluluk sahibi insanların zamanında tedbir almamasından ortaya çıkmış bir zarardır, bu ülkeye yazık olur. Ucuzlatacağız dediğimiz piyasa için ülke bir yandan kepçeyle su taşırken, bir başka yandan kovayı devirir hale gelmesin; endişemiz budur.

Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Seyhan.

Madde üzerinde Sayın Ülkü'nün söz talebi var; soru-cevap işlemi yapacağız.

Sayın Ülkü, buyurun efendim.

HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakanıma şunu sormak istiyorum: Türkiye, artık, doğalgaz ithaline o kadar kucak açmıştır ki, bütün dünya ülkelerinden daha fazla doğalgaza mahkûm olmuştur âdeta.

Şimdi, yeni getirilmek istenen yasa değişikliğinin ismi ne olursa olsun, görünen odur ki, birçok yerde yapılacak olan ve büyük sermaye gruplarının katılacağı ihalelerde, o büyük sermaye gruplarının, işin üstesinden gelmek yerine, belediyelerin de belli oranda ortaklığı dikkate alınarak, önümüzdeki zaman diliminde bazı yeni zenginler türeteceğine ilişkin kuşkularımız vardır. Bu yeni zenginler de taşeronlar olacaktır ve bu taşeronların belki de belli bir bölümü AKP'li olacaktır diye düşünüyorum. Siz, ne düşünüyorsunuz diye sormak istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Bakanım…

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Tabiî, ben, Sayın Milletvekillimize, belki, model farklılığımızdan dolayı ifade edeyim. Tabiî, kendi fikirlerinde serbestler; ama, biz, serbest piyasa ekonomisi üzerinde duruyoruz, tam rekabet olacak. Bu rekabet ortamında da bunlar sağlanacak diye düşünüyorum.

Ancak, ben, bu arada, Sayın Tacidar Seyhan Beye de cevap vermek istiyorum, kürsüden değil de buradan cevap vereyim.

Şimdi, bu Bakû-Tiflis-Ceyhan Projesi, hakikaten bir prestij projesi ve burada, sadece Türkiye yok; Azerbaycan var, Gürcistan var, Türkiye var. Hani, malum bir tabir var ya "petrol var da biz mi akıtmıyoruz" diye. Daha Gürcistan'a gelmedi petrol biliyorsunuz. Bir de şunu ifade edeyim size: Sadece borunun dolması dört ay alıyor; sadece borunun içindeki petrolün fiyatı, bugünkü fiyatla 450-500 milyon dolar. Şimdi, bu, dev bir proje; yani, bu, bir belediyenin su borusu meselesi değil, bir pis su borusu meselesi değil. Hakikaten çevreye de duyarlıyız ve buna da çok dikkat gösterdiğimiz için, belli hassasiyetle yürüyor -Ardahan için de söyleyeyim- oradaki bütün çiçekleri, böcekleri, kuşları, her şeyi hesap ederek gidiyoruz. Bu bakımdan da, ülkemiz büyük bir avantaj kazandı. Belki, sizin biraz önce bilgi aldığınız…

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Gecikme var mı yok mu?

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Hayır, bizden dolayı yok. Bakınız şöyle söyleyeyim; bu tip projeler birbirleriyle silsile halinde çalışan projeler; yani, Azerbaycan'dan, Gürcistan'dan geçmeden önce -coğrafya bilgimizi de böyle bir tazelersek karşılıklı olarak- bizden geçmiyor biliyorsunuz; yani, aradan böyle girip de oradan akıtmıyoruz petrolü; önce  Azerbaycan'dan -Sayın Cumhurbaşkanımızın da katıldığı tören yaptık orada- ondan sonra Gürcistan'dan bize geçecek, ondan sonra da Ceyhan'dan akacak; lineer bir şey bu. Dolayısıyla, başka bir yerden getirip de kepçeyle veya kovayla falan koyacağımız bir petrol değil bu. O bakımdan, bizden dolayı bir gecikme de söz konusu değil.

Önünde sonunda bu proje bitince, zaten bunun hesaplaşmasını da yapacağız, onu da söyleyeyim; dipnot olarak söylüyorum, hem ihaleler hem burada gecikme varsa sebepleri, müteahhitlerin durumu, bunların hepsinin hesabını sonradan göreceğiz ayrıca.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

Madde 4.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Teklif, kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, 6 ncı sırada yer alan, Lisanslı Harita Kadastro Mühendislik Bürolarının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

6.- Lisanslı Harita Kadastro Mühendislik Bürolarının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/902) (S. Sayısı: 839) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu 839 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Erdal Karademir, AK Parti Grubu adına Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan söz istemişlerdir.

Sayın Karademir, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 839 sıra sayılı Lisanslı Harita ve Kadastro Mühendislik Bürolarının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu kanun tasarısı, 1992 yılından beri çıkmayı bekleyen bir yasa. Onun için, öneminin, ülkemiz açısından gerçekten çok önde olduğunu görüyoruz. Bu kanun tasarısının bir an önce yasalaşmasını da, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak da istiyoruz.

Değerli arkadaşlarım, lisanslı harita kadastro mühendisleri ve büroları hakkında kanun tasarısına, bugün, ihtiyaç vardır; çünkü, 26.9.1984 tarih, 3045 sayılı Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 1 inci maddesinde, taşınmaz mallara ait her türlü tescil, kadastro ve tapulama işlerini mevzuatına göre yapmak, tapu sicillerini tutmak, kadastral ve topografik haritaları düzenlemek, uygulamak ve bu haritaları yenilemek üzere Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü görevlendirilmiştir. Yine, 3045 sayılı Kanunun 2 nci maddesinde, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün görevleri şöyle sıralanmıştır: Taşınmaz mallarla her türlü tescil işlerinin yapılması, hazinenin sorumluluğu altındaki tapu sicillerinin düzenli bir biçimde tutulması ve sicil belgelerinin korunması, ülke kadastrosunun yapılması, uygulanması, değişikliğinin takibi ve denetimi, tapu kadastroyla ilgili harita hizmetlerinin geliştirilmesi, koordinasyonu sağlayacak esasların tespit edilmesi, bunların eğitimi ile ihtiyaçlarının planlanması ve satın alınmasını sağlamak gibi…

Görüldüğü üzere, sayılan görevler arasında kadastro haritalarının yaşatılması, güncel tutulmasına yönelik hüküm bulunmamakla beraber, idare bu işlemleri de üstlenerek hizmetleri bugüne kadar getirmiştir.

Değerli arkadaşlarım, kadastro sonrası hizmetler, taşınmaz malı olan kişilere ve kuruluşlara yönelik bireysel hizmetlerdir. Bu hizmetlerin yürütülmesi için Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, kendi insan ve bütçe kaynaklarından üçte 1'ini ayırmak zorunda kalmaktadır. Bu nedenle, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün temel hizmetlerinden olan kadastronun yapılması, yaşatılması ve yenilenme hizmetleri aksamaktadır.

İş ve işlem sahipleri, kendi hizmetlerinin daha hızlı, daha nitelikli olarak yerine getirilmesini arzu etmektedirler. Lisanslı mühendislik büroları, bütün Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu gibi, dünyada da çok iyi örnekleri ve uygulamaları bulunan bir yapıdır. Devlet, bu tasarıyla, hizmeti yapan değil, yaptıran, denetleyen, standartları ve kuralları koyan bir konumda olacaktır. Halen bu hizmetlerden yararlanan vatandaşlarımız, dönersermaye ücreti, araç kirası, yemek ve benzer şekilde hizmetin bedelini zaten ödemektedir. Bir başka ifadeyle, halen bu hizmet, devletin ücretsiz yerine getirdiği bir hizmet niteliğinde değildir. Lisanslı büroların kurulmasıyla vatandaşlarımız daha

                             

(x) 839 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

nitelikli ve hızlı bir hizmete kavuşacaktır. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün bu hizmetler için ayıracağı bütçe ve insan kaynakları, kadastronun yapılması, yenilenmesi ve bilgi sisteminin çalışmalarına ayrılabilecektir. Bu kanunla, lisanslı bürolar özel sektördeki dinamik yapılarını korurken, tapu kadastro idaresinin resmî bir parçası haline gelecektir.

Değerli arkadaşlarım, lisanslı bürolar, belli bir meslekî deneyimi yasada en az beş yıl gibi olan ve nitelikleri yönetmelikle belirlenen harita ve kadastro mühendisleri tarafından kurulabilecektir. Nüfus ve iş yoğunluğunun fazla olduğu il ve ilçelerde, birden çok lisanslı büro oluşturulabilecektir. Lisanslı bürolar, diğer haritacılık faaliyetlerinde de bulunabileceklerdir.

Bu tasarıyla, özel sektörde çalışan meslek mensuplarına kamu sorumluluğu verilmesi ve böylece, kamu yerine özel sektörde istihdamın artırılması, hizmetin niteliğinin yükseltilmesi, kamu harcamalarında verim ve tasarruf hedeflenmektedir. Büroların kamu sorumluluğu taşımaları, noterlerde olduğu gibi güven ilkesini de sağlayacaktır. Bu bürolar, devlet tarafından yapımı zorunlu olmayan kadastro sonrası hizmetler ile aplikasyon, yer gösterme, yaşatma hizmetleri yanında, yargıya yönelik bilirkişilik hizmetlerini de yerine getirecektir. Yine, tarımsal amaçlı her türlü anket, bilgi toplama gibi hizmetleri, doğru, güncel ve bütün ülke boyutlarında, aynı standartta sorumluluk taşıyacağı şekilde yapabileceklerdir.

Bu hizmetler, toplumun genelini değil, bireyleri ilgilendiren hizmetlerdir. Bu nedenle, hizmetten faydalananın, bedelini ödemesi ilkesi uygundur. Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü tarafından lisans verilecek bürolar, kamu sorumluluğunu taşıyan özel sektör statüsünde, Avrupa Birliği ülkelerindeki örneklerine uygun olarak, nitelikleri, yetki ve sorumlulukları gibi hususların, bu tasarıya göre yönetmelikle ayrıca düzenleneceği öngörülmektedir.

Değerli arkadaşlarım, Avrupa ve Almanya kanunlarına göre, tasarıda öngörülen görevler, kadastro dairesiyle irtibatlı çalışacak lisanslı bürolar tarafından yerine getirilmektedir. Avrupa Birliği ülkelerinde bireysel sorumluluklar ve özel girişim, hizmetin niteliğini artıran, meslekî, ekonomik başarıyı garantileyen bir unsur olarak görülmektedir. Bir başka ifadeyle, meslekî rekabet, güven ve şahsî sorumluluğu garanti altına alınmış bir özgürlükle birleştiğinde, üstün üretme gücünün ortaya çıkacağına inanmaktayız.

Özel teşebbüs işletmesinin, piyasa değişikliğine devlet teşebbüsünden daha hızlı uyum sağlayacağı ve değişiklikler karşısında daha esnek bir yapıda olacağı düşünülmektedir. Ülkemizde kurulacak lisanslı bürolar, özel sektörde istihdam sağlanmasında da yararlı olacaktır.

Değerli arkadaşlarım, hangi hizmetler, bu tasarıyla, lisanslı harita kadastro mühendisleri ve büroları tarafından yerine getirilecektir:

 Kadastro hizmetlerinin tamamlanmasından sonra taşınmaz mallar üzerinde meydana gelen sınır değişiklikleri ve düzeltmeleri, imar parseli oluşumları, cins değişikliği, tesis inşaı gibi değişikliklerin izlenmesi ve kadastro belgelerine yansıtılması, kadastronun yaşatılması ve güncel tutulması açısından önemli konudur.

Birinci aşamada, lisanslı mühendislik bürolarınca yapılacak işlemler belirtilmiştir. Bunlar, mülkiyet sınırlarını gösteren harita plan örneği, mülkiyet sınırlarının zemine aplikasyonunun gösterilmesi, taşınmaz malların sınırlarında ya da üzerindeki yapılarda meydana gelen değişikliklerin izlenmesi, Medenî Kanunla ve ilgili diğer kanunlarla tanımlanan hakların ilgili taşınmaz malların harita ve belgelerinde gösterilmesi, birden çok parselin tek parsel haline dönüştürülmesi gibi işleri bu bürolar yapacaktır. Bu büroların, bundan  sonraki süreçte daha başarılı devam etmeleri aşamasında, yine birçok hizmetler, ek olarak bunlara verilecektir.

Değerli arkadaşlarım, bu tasarının birçok maddesinde değişiklik önergeleri verdik. Bunlar, bu tasarının daha olumlu yaşama geçmesi için hedeflenmiştir. Tasarı üzerinde verdiğimiz değişiklik önergelerini eğer onaylarsanız ve bu değişiklikler de gözönüne alınarak bu tasarı yasalaşırsa, ekonominin hızlı gelişmesiyle birlikte sektörün büyümesi ve hizmetlerin bir disiplin altında yürütülmesine önemli katkılar sağlayacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi saygıyla selamlıyorum, tasarının yasalaşması halinde ülkemize, hepimize yararlı olmasını diliyorum.

Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Karademir, teşekkür ediyorum.

Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu adına, Kırşehir Milletvekili Sayın Mikail Arslan; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MİKAİL ARSLAN (Kırşehir) -  Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Lisanslı Harita Kadastro Mühendislik Bürolarının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı hakkında konuşma yapmak üzere, Grubum adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, Erzincan yakınlarında 12.5.2005 tarihinde elim bir trafik kazası sonucunda hayatını kaybeden değerli meslektaşım Akın Ekinci'ye Allah'tan rahmet dilerken, kederli ailesine, çalışma arkadaşlarına ve meslektaşlarımıza başsağlığı diliyorum. Gerçekten, harita camiası büyük bir duayenini kaybetmiş oldu.

AK Parti Hükümetiyle, kadastro hizmetleri konusunda büyük yenilikler ve değişiklikler yapılmıştır. Bu çalışmada emeği geçen Bakanlık yetkililerini ve Genel Müdürlük yetkililerini özellikle tebrik ediyor ve teşekkür ediyorum.

Kadastro Kanunu değişikliğiyle, tesis kadastrosu yapılmamış yerlerde, mülkiyet kadastrosuyla birlikte orman kadastrosu da tek elden yapılması, teknik hataların idarî yoldan düzeltilmesi ve kadastro verilerinin sayısal hale getirilmesi, bilgi sistemine aktarılması imkânı sağlanmıştır. Şu anda Genel Kurulda görüşülen Lisanslı Harita Kadastro Mühendislik Büroları Kanunu Tasarısıyla da, tescile konu olmayan harita ve planların yapım ve kontrol işlemleri ile tescile konu olanların ise yapım işlerinin kamu sorumluluğu taşıyan özel bürolara devri sağlanacaktır.

Bakanlar Kuruluna sunulan büyük ölçekli harita ve harita bilgilerinin üretim yönetmeliğiyle, büyük ölçekli haritalarda standart birliği sağlanmış olacaktır. Tapu Sicil Tüzüğü değişikliğiyle, Tapu Sicil Tüzüğünün yeni Medenî Kanun hükümlerine uyumu sağlanmış olacaktır. Üzerinde çalışılan emlak müşavirliği yasa tasarısıyla da, emlakçilik sektörünün yasal bir statüye kavuşturulması ve yasal sorumluluk anlayışıyla hizmet vermesi sağlanacaktır. Ayrıca, TAKBİS bilgi sisteminin yaygınlaştırılması, TARBİS, yani, Tapu Arşiv Otomasyon Bilgi Sisteminin başlatılmış olması çok önemli çalışmalardır. 1460 yılından beri el atılmayan tapu arşivleri mikrofilme alınmakta ve sayısallaştırılmakta, daha sonra da Türkçeleştirmek yönünde çalışmalar devam etmektedir.

Yine, Kadastromuz, yıllardır bir türlü bitirilemeyen ve yılan hikâyesine dönen kadastronun bitirilmesi konusunda da önemli dev adımlar atmış olup, sadece 2005 yılında 4 000 birimin kadastrosunu tamamlayacak, önümüzdeki yılda da 5 000 birimin kadastrosunu tamamlayarak Türkiye'deki kadastro çalışmalarını bitirmiş olacaktır. Tabiî ki, istikrar başarıyı getiriyor. Bu çalışmalar yapılırken kadastro mensupları üç ay, altı ay gibi geçici görevlerle, çok zor şartlarda, kadastrosu yapılmayan yerlerde çalışmalar yapmaktadırlar. Bu personeli canı yürekten tekrar tebrik ediyorum.

Yine, bu kanunla kadastro teknik hizmetlerinin yıllık işlem hacmi yaklaşık 1 000 000 adet olduğu düşünülürse, tasarıyla kurulması öngörülen büroların, bir büronun ortalama 1 000 işlem hacmine sahip olduğu düşünüldüğünde, ülke çapında 1 000 tane yeni lisanslı harita kadastro mühendislik bürosunun kurulacağı düşünülmektedir. Ayrıca, kadastro teknik hizmetleri bu bürolara bırakıldığında, bu işlerle görevli kamu personeli kadastro hizmetlerine kaydırılacağından, kadastro hizmetlerinin daha etkin ve hızlı yürütülmesi sağlanacağı düşünülmektedir.

Tabiî, mülkiyet sınırlarının gösterilmesi, aplikasyonu, taşınmaz mallarda yapılan sınır değişiklikleri, yargıya yönelik bilirkişilik hizmetleri gibi birçok hizmeti bu bürolar vasıtasıyla yapmış olacağız. Bunların hepsi kadastro sonrası işlemlerdir. Bunlar halen kadastro müdürlükleri tarafından yapılmaktaydı; artık, lisanslı bürolar tarafından yapılacaktır.

Yine, kanunla belli bir meslekî deneyim, örneğin, en az beş yıl tecrübesi olan nitelikli personel istenilmekte, yemin şartı getirilmekte ve nüfus ve iş yoğunluğunun fazla olduğu il ve ilçelerde de birden çok lisanslı büro kurulabilmektedir. Lisanslı bürolar diğer haritacılık faaliyetlerine de devam edebileceklerdir.

Bu tasarıyla özel sektörde çalışan yetkin ve istekli meslek mensuplarına kamu sorumluluğu verilmesi amaçlanmıştır. Taslak, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası ve bakanlıkların görüşleri alınarak hazırlanmıştır.

Kadastro müdürlükleri tarafından ortalama yıllık 1 000 000 benzeri işler yapılmakta olduğuna göre, bu büroların kurulması ve işlemlerinin devriyle özel sektörde yaklaşık 5 000 nitelikli personelin istihdamı sağlanmış olacaktır. Kadastro sonrası talebe bağlı hizmetlerin devriyle de yüzde 25-30 kapasite artışı ortaya çıkacak ve bu kapasite, kadastro yapımına ve tapu sicil hizmetlerine yönlendirilecektir.

Lisanslı harita kadastro mühendislik bürolarının kurulması oniki yıl öncesine dayanıyor. Oniki yıldır bu konuda çalışmalar yürütülüyordu; ancak, bugün yasallaşma imkânı bulabiliyor.

Kadastromuzun yüzde 92'si bitmiş durumdadır. Biraz önce bahsettiğim gibi, yapılan son çalışmalarla yüzde 100'e tamamlanmış olacak; fakat, biten kadastro çalışmalarının da maalesef yüzde 10'u sayısal ortamdadır, yüzde 90'ı ise grafik ortamdadır; yani, biten kadastro çalışmalarının da yeniden iyileştirilmesi gerekiyor. Biten kadastro çalışmalarının en az yüzde 60'ında da yenileme ihtiyacı var; yani, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün yapması gereken o kadar çok fazla  iş var ki, şu anda verilen yeni yetkilerle, lisanslı bürolara devredilen yetkilerle, biraz daha, Kadastromuz, Genel Müdürlüğümüz rahat nefes alacak ve bu bahsettiğimiz sayısallaştırmaya, grafik paftaların sayısal ortama dönüştürülmesine ve yenileme çalışmalarına ağırlık verecekler.

Tabiî, sadece yetkileri devretmekle de işimiz tamamlanmıyor. Bir çalışma daha yapılması lazım. Yıllardır ihmal edilen Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün personel ihtiyaçlarının da iyileştirilmesi gerekiyor; çünkü, 2 330 tane nitelikli personele ihtiyaçları var. İzmir, Ankara, İstanbul gibi illerde neticeler vardı, bunları okumak isterdim; ama, vaktimiz olmadığı için bunları hızlı bir şekilde geçiyorum.

Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü 2004 yılı bütçesi cari ve yatırım olmak üzere toplam 196 trilyon iken, bu bütçenin yaklaşık üçte 1'i kadastro sonrası hizmetler için harcanmaktaydı. İnsan kaynaklarında ise, çalışan personelin üçte 1'i kadastro sonrası hizmetlerde istihdam edilmekteydi. Lisanslı büroların devreye sokulmasıyla vatandaşlarımız daha nitelikli ve hızlı hizmete kavuşurken, devletin bu hizmetler için ayırdığı bütçe ve insan kaynakları, aslî görevleri olan kadastro hizmetlerine dönecektir.

Biraz önce bahsettiğim gibi, bu zor şartlarda çalışan kadastro personelinin özlük haklarının da muhakkak iyileştirilmesi gerekiyor. Biraz önce söylediğim gibi, geçici görevlerle, çok zor şartlarda görev yapıyorlar. Bu kadar yoğun çalışma beklediğimiz personelin durumlarının iyileştirilmesi lazım.

Sözlerimi toparlarken, önemle söylemek istediğim bir konu daha var. Daha önce harita kadastro mühendisleri açısından olumsuz sayılabilen yeminli büroların tecrübesinden kaynaklanarak, bu lisanslı büroların çok daha sağlam temeller üzerinde faaliyette olması gerektiğini düşünüyoruz ve bunun arkasında da, asıl önemli olan ve Avrupa'daki örneklerinde olduğu gibi, tesis kadastrosu faaliyetlerinin, yeniden kadastrolama faaliyetlerinin, orman kadastrosu faaliyetlerinin, kamulaştırma çalışmalarının, mülkî idare sınırlarının haritaya bağlanma çalışmalarının, toplulaştırma çalışmalarının, toprak değeri ve toprak yapısı haritalarının yapılmasının, tespit ve tescil dışı bırakılmış hazine arazilerinin tespitlerinin, kentsel ve kırsal alanlarda arsa ve arazi düzenlemelerinin, taşınmaz mal danışmanlığı gibi birçok konuda görevleri özel sektöre, yani, lisanslı bürolara devredilerek, bunların da peşinin ve devamının gelmesi gerektiğini düşünüyoruz. Şu anda bir altlık kuruluyor. Bu altlıktan sonra, bu çalışmalarla, Avrupa'daki örneklerine benzer çalışmalar yapılacak ve arazi yapısı sağlama kavuşturulacak ve harita kadastro mühendislik alanı yeni bir formasyona kavuşmuş olacaktır.

Bu vesileyle, çalışmayı yapan Bakanlığa ve Genel Müdürlüğe teşekkür ediyor; Yüce Heyetinizi, tekrar, saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Arslan, teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerinde, şahsı adına, Balıkesir Milletvekili Orhan Sür.

Sayın Sür, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

ORHAN SÜR (Balıkesir) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 839 sıra sayılı yasanın tümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu tasarının tümü hakkında konuşmaya başlamadan önce, bugün, Alman Parlamentosunun sözde Ermeni soykırımı hakkında almış olduğu, oybirliğiyle almış olduğu kararı, şahsım ve Partim adına kınıyorum. (Alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, Birinci Dünya Savaşının o karanlık günlerinde Türkiye toprakları üzerinde yaşandığı iddia edilen bu konuyu, özellikle Alman Parlamentosunun oybirliğiyle alması çok ilginç; çünkü, o zamanki tarih kayıtlarını incelersek, Osmanlıyla müttefik olan Almanya'nın birçok generalinin Osmanlı ordusunun komutanı olduğunu ve Türkiye topraklarında yaşanan birçok olaydan Alman generallerin sorumlu olduğunu hepimiz biliyoruz. Örnek, Çanakkale. Örnek, Güneydoğu.

Şimdi, bütün bu gerçekler önde dururken, ortada dururken, acaba Alman Parlamentosunun üyeleri hangi gerekçeyle, oybirliğiyle, böyle bir soykırım veya bir katliam olduğunu iddia edebiliyorlar; gerçekten merak ediyorum ve gerçekten kınanması gereken bir hareket olduğunu burada tekrarlıyorum.

İnanıyorum ki, gerçek, eninde sonunda ortaya çıkacak ve bu kararları alanlar, utançlarından, Türkiye Cumhuriyetinin ve Türk insanının yüzüne bakamayacaklardır.

Diliyorum ki, Türkiye Cumhuriyetindeki tüm üniversiteler ve Türkiye Cumhuriyetinde bu konuyla ilgili tüm birimler gereken çalışmayı yapar, hükümetlerimizle beraber, elbirliğiyle, kendimizi dünyaya daha iyi anlatırız ve bu tip olaylarla karşı karşıya kalmayız. İnanıyorum ki, bu hepimizin dileği.

Çok değerli arkadaşlarım, görüşülmekte olan yasa ülkemizde bir sorunu çözüyor. Bugüne kadar bu Meclis, tapu ve kadastroyla ilgili iki defa yasa çalışması gerçekleştirdi. Önce, yaptığımız çalışmalarla Tapu ve Kadastro Kanununda bazı değişiklikler yaptık; kadastroda çalışan arkadaşlarımızın ülkemizin kadastrosunu bir an önce bitirebilmek için bazı engelleri vardı, o engelleri kaldırabilmek için bazı düzenlemeler yaptık. Örneğin, ülkemizde kadastrosu yapılamayan yerler, biliyoruz ki, genellikle orman bölgeleriydi ve bu bölgelerde orman kadastrosu yapılmamıştı. İşte orman kadastrosunun yapılmasını beklemeden, bu bölgelerde, tapu kadastro teşkilatının kadastro çalışmaları için girdiğinde aynı anda orman kadastrosunu yapmasını da sağladık; buna benzeyen değişiklikler yaptık.

Ülkemizde harita ve kadastro sektörünün, dünyanın önde gelen ülkeleriyle yarışabilecek olan bir konumda olması nedeniyle de, inanıyorum ki, bu değişikliklerle, harita ve kadastro sektörü, kadastro alanında beklediğimiz, umduğumuz gelişmeyi çok büyük bir hızla gerçekleştirecek.

Elbette, lisanslı mühendislerin kuracakları mühendislik bürolarıyla, kadastro örgütümüzün üzerindeki bazı yükler azalacaktır. Elbette, serbest çalışmakta olan mühendis arkadaşlarımıza yeni bir iş alanı ortaya çıkacaktır. Kadastrodaki çalışan görevlilerimiz aslî görevleri olan, belki de çok acil bir şekilde önümüzdeki dönemde yaşama geçirmek zorunda olduğumuz yenileme kadastrolarına yöneleceklerdir. Bu sayede hedeflediğimiz noktalara çok daha çabuk ulaşacağız; ama, yasayı incelediğimizde bazı eksiklikler de görmüyor değiliz. Peşinen söyleyeyim ki, bu yasa için kullanacağım oy  evettir; ama, keşke bazı ufak tefek değişiklikler de bu yasada yapılabilmiş olsaydı. Bazı konularda tereddütüm var. Bu sektörde yirmibeş yıl fiilen çalışan bir arkadaşınız olarak, bu lisanslı mühendislerin özellikle yetki devirleri konusunda bazı tereddütler yaşıyorum; çünkü, haritacılığın bu ülkede yeni yerleşmeye başladığı dönemlerde, bizlerin çantacı mühendisler dediğimiz, imzacı mühendisler dediğimiz mühendislik şeklinin lisanslı mühendislik bürolarında da tekrar hortlamasından korkuyorum. Bu nedenle, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bir değişiklik önergesi de hazırladık. Dilerim bu değişiklik önergesine destek olursunuz, dilerim bu tehlike de ortadan kalkar; ama, öyle veya böyle, bu yasayla ülkemizde hem haritacılığın önündeki bir engeli kaldırmış oluyoruz hem haritacılığı, harita kadastro mühendislik bürolarını bir disiplin altına almış oluyoruz, bir adım öne gitmiş oluyoruz.

O nedenle, bu yasayı hazırlayan, bu yasanın hazırlanmasında emeği geçen tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum ve diyorum ki, bazen Sayın Başbakan diyor ki, işte "muhalefetin seviyesi düşük, seviyesiz muhalefet yapıyorlar" falan. İşte, görüyorsunuz, burada, şu Meclis kürsüsünde yapılan konuşmalar eğer gerçekten izlense, muhalefet olarak Cumhuriyet Halk Partisinin ne denli yapıcı bir muhalefet yapmaya çalıştığını hep birlikte görürüz.

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Her zaman böyle olun!

ORHAN SÜR (Devamla) - Biz her zaman böyleyiz. Biz her zaman böyleyiz; ama, bazı getirilen yasalarda elbette, bazen sizlerle aynı şeyleri düşünmüyoruz, bu da çok doğal.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Maliye Bakanı yasaları!..

ORHAN SÜR (Devamla) - Evet… Bu da çok doğal. Tabiî, bunu, bunları, bizim evet diyerek bazı yasalara el kaldırmamızı beklemeniz de gerçekten yanlış; çünkü, bazı şeylere bakış açılarımız çok farklı.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Hayalî ihracat…

ORHAN SÜR (Devamla) - Bazı şeylere bakış açılarımız çok farklı.

Şimdi, son günlerde Sayın Başbakanımız bir sözcük daha söyledi, dedi ki: "Cumhuriyet Halk Partililer bir mum yaksınlar."

Şimdi, ben bunu iki gündür düşünüyorum, bu sözcüğün anlamı nedir diye. Şimdi, bazen Cumhuriyet Halk Partililer olarak bizlerin bazı tereddütleri var, Sayın Başbakanın cumhurbaşkanı olmasında falan. Diyorlar ki: "Neden böyle tereddütlü düşünüyorsunuz?" Şimdi, 21 inci Asırda aydınlanmayı mumla düşünen bir Başbakan için cumhurbaşkanlığı düşünemiyorum da ondan bazı tereddütlerim var; ama, getirilecek olan her güzel yasanın arkasındayız diyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sür.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

LİSANSLI HARİTA KADASTRO MÜHENDİSLERİ VE BÜROLARI HAKKINDA

KANUN TASARISI

Amaç ve kapsam

MADDE 1.- Bu Kanunun amacı, kadastro teknik hizmetlerinin yerine getirilmesini sağlayacak lisanslı harita kadastro mühendislik bürolarının kurulması ile bu büroların faaliyet, denetim ve sorumluluklarına dair esas ve usûlleri belirlemektir.

Kadastro teknik hizmetlerinden tescile tâbi olmayan işlemlerin yapım ve kontrolü, tescile tâbi olan işlemlerin yapım sorumluluğu lisanslı harita kadastro mühendislik bürolarınca yerine getirilir. Ancak, kamu kurum ve kuruluşları ile lisans sahibi harita ve kadastro mühendislerinin diğer kanunlar ve ilgili mevzuata göre hak, görev ve yetkileri devam eder.

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

839 sıra sayılı Lisanslı Harita Kadastro Mühendislik Bürolarının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 Orhan Sür Türkân Miçooğulları K. Kemal Anadol

 Balıkesir İzmir İzmir

 Hüseyin Bayındır  Nail Kamacı

 Kırşehir  Antalya

"Madde 1.- Bu kanunun amacı, Kadastro Teknik hizmetlerinin yerine getirilmesini sağlayacak Lisanslı Harita ve Kadastro Mühendislerinin faaliyet, denetim ve sorumluluklarına ve kuracakları Harita ve Kadastro bürolarına dair esas ve usulleri belirlemektir. "

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda yapılan değerlendirmede, tasarının isminin de değişmesine yol açan değişiklik, aslolanın lisansın bürolara değil, mühendislerin yetki ve sorumluluğunu simgeleyen lisans sahipliğinin mühendise ait olmasından bahisle, tasarının amacının, lisanslı harita ve kadastro mühendislerinin faaliyet, denetim ve sorumluluklarına ve kuracakları harita ve kadastro bürolarına ilişkin olması gerektiği düşüncesiyle, böyle bir değişiklik önergesi verilmiştir.

BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

Lisanslı harita kadastro mühendislik bürosu açacaklarda aranacak şartlar

MADDE 2.-  Lisanslı harita kadastro mühendislik bürolarının açılıp işletilmesi, münhasıran lisanslı harita kadastro mühendislik sınavında başarılı olarak lisans sahibi olanlara aittir.

Lisans sahibi olabilmenin genel şartları şunlardır:

a) Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak.

b) Kamu haklarından mahrum bulunmamak.

c) Medeni hakları kullanma ehliyetine sahip olmak.

d) Taksirli suçlar ve aşağıda sayılan suçlar dışında tecil edilmiş hükümler hariç olmak üzere, ağır hapis veya altı aydan fazla hapis veyahut affa uğramış olsalar bile Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla, zimmet, ihtilas, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı suçtan veya istimal ve istihlak kaçakçılığı dışında kalan kaçakçılık suçları, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma veya Devlet sırlarını açığa vurma, vergi kaçakçılığı veya vergi kaçakçılığına teşebbüs suçlarından dolayı hükümlü bulunmamak.

e) Devlet memurluğundan çıkarılma cezası almamış olmak.

Lisans sahibi olabilmenin özel şartları ise şunlardır:

a) Harita ve kadastro mühendisleri odasına kayıtlı bulunmak.

b) Kamu veya özel sektörde harita ve kadastro mühendisi olarak en az beş yıl çalışmış olmak.

c) Müracaat tarihinde, 6235 sayılı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanunu hükümleri uyarınca meslekten geçici men cezası veya ihraç cezası almamış olmak.

d) Onbin Yeni Türk Lirası tutarındaki teminatı bankaya yatırarak Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü adına bloke ettirmek.

e) Lisans sınavında başarılı olmak. Bu maddenin üçüncü fıkrasının (d) bendinde yer alan miktar, her yıl bir önceki yıla ilişkin olarak 213 sayılı Vergi Usul Kanunu uyarınca Maliye Bakanlığınca belirlenen yeniden değerleme oranında artırılarak uygulanır. Teminatların alınması, saklanması ve iadesine ilişkin hususlar Maliye Bakanlığının görüşü alınmak suretiyle çıkarılacak yönetmelikte belirlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 839 sayılı Lisanslı Harita Kadastro Mühendisleri ve Büroları Hakkında Kanun Tasarısısın 2 nci maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 Sadullah Ergin Mikail Arslan Hamit Taşcı

 Hatay Kırşehir Ordu

 Ali Ayağ  Hikmet Özdemir

 Edirne  Çankırı

"d) Taksirli suçlar ve aşağıda sayılan suçlar dışında tecil edilmiş hükümler hariç olmak üzere altı aydan fazla hapis veyahut affa uğramış olsalar bile Devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlarla, zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, hileli iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı suçtan veya istimal ve istihlak kaçakçılığı dışında kalan kaçakçılık suçları, ihaleye fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma, vergi kaçakçılığı veya vergi kaçakçılığına teşebbüs suçlarından dolayı hükümlü bulunmamak."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) - Takdire bırakıyoruz Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet?..

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFİZ ÖZAK (Trabzon) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu değişiklikle, 1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren Türk Ceza Kanununda sayılan suç ve cezalar ile terimlere uyum sağlanması amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

Lisanslı harita kadastro mühendislik sınavı

MADDE 3.- Sınav, Tapu ve Kadastro Genel  Müdürlüğü  tarafından,  Harita  ve Ka-dastro Mühendisleri Odasının görüşü alınarak hazırlanacak yönetmelik çerçevesinde yapılır.

Sınavda başarılı olanlar, lisanslı harita kadastro mühendislik bürosu açmaya hak kazanırlar ve bu unvan adı altında mesleklerini icra ederler.

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

839 sıra sayılı Lisanslı Harita Kadastro Mühendislik Bürolarının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında "Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasının" ibaresinden sonra gelmek üzere "uygun" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 Orhan Sür Türkân Miçooğulları K. Kemal Anadol

 Balıkesir İzmir İzmir

 Nail Kamacı  Hüseyin Bayındır             

 Antalya  Kırşehir

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) - Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet?..

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFİZ ÖZAK (Trabzon) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Meslekî denetim yetkisine sahip Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasının, hazırlanacak yönetmeliğe ilişkin vereceği görüşün uygun olması amaçlanmalıdır. Aksi takdirde, alınan görüşün dikkate alınmaması gibi bir durumun ortaya çıkması söz konusu olabilecektir. Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasının görüşü, formalitenin yerine getirilmesinin ötesinde ele alınmalıdır. Çünkü, yasa ve yönetmeliklerin amacı, hizmetlerin en nitelikli bir şekilde yerine getirilmesini sağlamaktır. Bu da, getirilecek düzenlemelerin başta ilgili kurumlar olmak üzere, hizmeti verecek kesimlerce benimsenip gönüllü katkıları alınabildiği ölçüde mümkündür.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

Kuruluş, görev, lisans verilmesi ve denetim

MADDE 4.- Lisanslı harita kadastro mühendislik büroları bulundukları ilçe idarî sınırlarında yetkili olmak üzere kurulur.

Aynı ilçede birden fazla sayıda büroya lisans verilmesi veya lisanslı büroların birden fazla ilçede yetkilendirilmesi ile lisansların iptaline Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü yetkilidir.

Lisanslı harita kadastro mühendislik büroları, kadastro müdürlüklerince yürütülen hizmetlerden, tescile tâbi olmayan işlemlerin yapım ve kontrolü ile tescile tâbi olan işlemlerin yapımında görevlidir.

Lisansların verilmesi, iptal edilmesi ve sicillerin tutulması ile lisanslı büro faaliyetlerinin denetimini yaparak uyarma, kınama, lisansın geçici veya sürekli iptali cezalarını vermeye Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü yetkilidir.

Kuruluş, görev, lisans verilmesi ve denetime ilişkin usul ve esaslar ile mekân, personel ve donanımlarına ilişkin hususlar yönetmelikte belirlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

839 sıra sayılı Lisanslı Harita Kadastro Mühendislik Bürolarının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 4 üncü maddesinin dördüncü fıkrasında "Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve meslekî denetime Harita Kadastro Mühendisleri Odası" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 Orhan Sür Türkân Miçooğulları Kemal Anadol

 Balıkesir İzmir  İzmir

 Nail Kamacı  Hüseyin Bayındır

 Antalya  Kırşehir

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) - Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet?..

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFİZ ÖZAK (Trabzon) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Lisanslı harita ve kadastro mühendisleri, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasına kayıt olmak zorundadır. Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası da meslekî denetimi yapmak zorundadır. Bu anlamda, lisanslı harita ve kadastro mühendisleri, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne karşı sorumlu olmakla birlikte, üyesi oldukları Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasına karşı da sorumludurlar.

BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

Yemin ve sorumluluk

MADDE 5.- Lisans sahibi, bu Kanun kapsamındaki görevine fiilen başlamadan önce, o yer sulh hukuk mahkemesinde görevini doğru ve tarafsız olarak yürüteceğine, bu Kanun hükümlerine ve ilgili mevzuata aykırı hareket etmeyeceğine ve ettirmeyeceğine dair yemin eder.

Bu Kanun kapsamında yapılan iş ve işlemlerden; tescile tâbi olmayanların yapım ve kontrolünden, tescile tâbi olanların ise yapımından lisans sahibi kişi sorumludur. Lisanslı harita kadastro mühendislik bürolarında, bu Kanun kapsamında belirtilen hizmetleri yapmakla yetkilendirilenler Türk Ceza Kanununun uygulanmasında Devlet memuru sayılır ve büroların işlemlerinden dolayı zarar doğması halinde kusuru bulunana 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 1007 nci maddesi uyarınca rücu edilir.

Lisans sahibi harita ve kadastro mühendisi, görevinde bulunmadığı hallerde imza yetkisini aynı büroda çalışan bir başka harita ve kadastro mühendisine devredebilir. Ancak; bu durumda imza devrinde bulunan lisans sahibi iş ve işlemlerden müteselsilen sorumludur.

İmza yetkisinin hangi şartlarda ve ne şekilde verilebileceği yönetmelikte belirlenir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 2 adet önerge vardır; önergeleri, önce, geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

839 sıra sayılı Lisanslı Harita Kadastro Mühendislik Bürolarının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin üçüncü fıkrasındaki "Lisans sahibi Harita ve Kadastro Mühendisi, görevde bulunmadığı hallerde imza yetkisini" ibaresinden sonra gelen "aynı büroda çalışan bir başka" ibaresinin kaldırılarak "en fazla bir ay süre ile, aynı büroda çalışan olan en az 2 yıl harita ve kadastro hizmetlerinde deneyimli, bir başka Harita Kadastro Mühendisi" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 Orhan Sür Türkân Miçooğulları  Kemal Anadol

 Balıkesir İzmir  İzmir

 Nail Kamacı   Hüseyin Bayındır

 Antalya   Kırşehir

BAŞKAN - Şimdi, aykırı olan önergeyi okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 839 sıra sayılı Lisanslı Harita Kadastro Mühendisleri ve Büroları Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 Sadullah Ergin Ali Ayağ Burhan Kuzu

 Hatay Edirne İstanbul

 Mikail Arslan  Hüsrev Kutlu

 Kırşehir   Adıyaman

"Bu Kanun kapsamında yapılan iş ve işlemlerden; tescile tabi olmayanların yapım ve kontrolünden, tescile tabi olanların ise yapımından lisan sahibi kişi sorumludur. Lisanslı harita kadastro mühendislik bürolarında, bu Kanun kapsamında belirtilen hizmetleri yapmakla yetkilendirilenler Türk Ceza Kanununun uygulanmasında kamu görevlisi sayılır ve büroların işlemlerinden dolayı zarar doğması halinde kusuru bulunana 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007 nci maddesi uyarınca rücu edilir."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFİZ ÖZAK (Trabzon) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu değişiklikle 1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren Türk Ceza Kanununda sayılan suç ve cezalar ile terimlere uyum sağlanması amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

839 sıra sayılı Lisanslı Harita Kadastro Mühendislik Bürolarının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin üçüncü fıkrasındaki "Lisans sahibi Harita ve Kadastro Mühendisi, görevde bulunmadığı hallerde imza yetkisini" ibaresinden sonra gelen "aynı büroda çalışan bir başka" ibaresinin kaldırılarak "en fazla bir ay süre ile, aynı büroda çalışan olan en az 2 yıl harita ve kadastro hizmetlerinde deneyimli, bir başka Harita Kadastro Mühendisi" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

   Orhan Sür (Balıkesir) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) - Sayın Başkanım, "çalışan" kelimesinden sonra  "olan" cümle düşüklüğünün düzeltilerek… "Büroda çalışan en az iki yıl" aradaki "olan" çıkarılırsa... Anlam düşüklüğü oluyor. O şekliyle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Gerekli not alınmıştır.

Hükümet katılıyor mu?..

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFİZ ÖZAK (Trabzon) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Ülkemizde mühendislik, 3458 sayılı Mühendislik Mimarlık Hakkında Kanun ile 6235 sayılı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Kanunu başta olmak üzere ilgili yasa ve yönetmeliklerle düzenlenmiştir.

İmar Kanunu uyarınca tanımlanmış olan "müellif" yetkisi, kamuda çalışan Harita ve Kadastro Mühendisleri dışında kalanlar için, HKMO Serbest Harita ve Kadastro Mühendislik Müşavirlik Büroları/Şirketleri (SHKMMB) tescil yönetmeliği hükümlerine tabi SHKMMB hissedarı olmalarına bağlıdır. Bir SHKMMB bünyesinde ücretli/sigortalı çalışan konumundaki Harita ve Kadastro Mühendisinin imza yetki ve sorumluluğu ise, teknik ve yasal anlamda sadece işverenine karşı tanımlanmaktadır. (SHKMMB Tescil Yönetmeliği Md.14h, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü [ TKGM] Tescile Konu Olan Harita ve Planların Kontrol Yönergesi 1994/5)

Bu kanunla verilmesi öngörülen lisans, görevin önemi nedeniyle, meslekte beş yıl çalışmış olmak, yemin etmek, adli sicil kaydının uygun olması, devlet memurluğundan çıkarılma cezası almamış olmak gibi, belirli kriterlerle bağlanmış olup, sadece bu kriterleri yerine getiren mühendislere verilebilmektedir. Dolayısıyla, bu hizmetleri yapmak isteyen her Serbest Harita ve Kadastro Mühendisi kanunla öngörülen koşulları sağlaması durumunda lisans alabilecektir. Maddenin değişmeden geçmesi durumunda, lisans sahibince herhangi bir koşul, kural ve özellik aranmaksızın bu lisans çalışan herhangi bir mühendise devredilebilecektir. Bu durum ise kanunun amacı ve içeriği ile çelişmektedir.

Ayrıca, imza yetkisinin devrinin yapılması da, imza yetkisi devrinin süresi, imza yetkisini kullanacakların hizmet deneyimleri ve üslendiği kamu hizmetinin sorumluluğunun belli kriterleri içermesi gerekmektedir. Aksi takdirde, bu koşulların sağlanmaması, imza yetkisinin devrini suiistimale konu hale getirebilecektir.

Görevin kötüye kullanılması durumunda sorumlunun lisans sahibi kişi olarak belirlenmesi ise, kanunla belirtilen "hizmetlerin en iyi şekilde yerine getirilmesini sağlamak" ilkesiyle bağdaşmayacak, yalnızca suç-ceza ilişkisi ile sınırlı kalmasına yol açacaktır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önergeler istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

Büro tescili

MADDE 6.- Lisans sahibi, lisanslı harita kadastro mühendislik bürolarının harita ve kadastro mühendisleri odasına büro tescillerini yaptırmak zorundadır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

Yasaklar

MADDE 7.- Lisanslı harita kadastro mühendisleri, belirlenecek yetki alanı dışında şube, irtibat bürosu ve benzeri isimler altında ayrı bir lisanslı büro açamaz ve lisans hakkını devredemez. Bu yasaklara uymayanlar hakkında 4 üncü maddenin disiplin cezalarına ilişkin hükümleri uygulanır.

Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünden ayrılanlar son iki yıl içinde görev yaptıkları kadastro müdürlüklerinin yetki alanı sınırları içinde üç yıl süre ile lisanslı büro açamazlar.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

Tutulacak defter ve belgeler ile uygulanacak ücretler

MADDE 8.- Lisanslı harita kadastro mühendislik büroları, malî mevzuat gereği tutacakları kayıtlar ile yönetmelikte belirlenecek kayıt ve defterleri tutmak zorundadırlar.

Lisans sahiplerine çalışma konuları ile ilgili bilgi ve belgelerin verilmesi, kullanılması ve hizmetle ilgili ücret tarifelerinin hazırlanmasına ilişkin usûl ve esaslar yönetmelikte belirlenir.

Hizmet ile ilgili ücret tarifeleri, her yıl harita kadastro mühendisleri odasının görüşü alınmak suretiyle Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce belirlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

839 sıra sayılı Lisanslı Harita Kadastro Mühendislik Bürolarının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasında "her yıl Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasının" ibaresinden sonra gelmek üzere "uygun" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 Orhan Sür Türkân Miçooğulları Nail Kamacı

 Balıkesir İzmir Antalya

 Rasim Çakır Hüseyin Bayındır M.Mesut Özakcan

 Edirne Kırşehir Aydın

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet?..

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Üyelerini meslekî denetime tabi tutan Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası, aynı zamanda, üyelerin özlük, çalışma koşulları ve ücret tarifelerine ilişkin sorunları karşısında ilgili kurumları bilgilendirmek ve uygun görüşler sağlamak durumundadır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

Lisansın iptali

MADDE 9.- Lisans;

a)  Lisans sahibinin isteği,

b) Lisanslı harita kadastro mühendislik bürosu açmak için bu Kanunda veya yönetmelikte belirtilen  şartların kaybedilmesi veya bu şartları taşımadığının sonradan anlaşılması,

c) 4 üncü madde hükmü kapsamında iptal cezası verilmesi,

Hallerinde iptal edilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

Cezai hükümler

MADDE 10.- Bu Kanunun 4 üncü maddesinin dördüncü fıkrası ile 8 inci maddesinin birinci ve ikinci fıkraları hükümlerine aykırı davranışta bulunanlar hakkında, suç daha ağır bir cezayı gerektirmiyorsa bin Yeni Türk Lirasından onbin Yeni Türk Lirasına kadar idarî para cezasına hükmolunur. Bu miktar, Türk Ceza Kanunundaki para cezalarının artış usullerine göre artırılır.

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 839 sıra sayılı Lisanslı Harita Kadastro Mühendisleri ve Büroları Hakkında Kanun Tasarısının 10 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 Sadullah Ergin  Ali Ayağ  Mikail Arslan

 Hatay  Edirne  Kırşehir

 Burhan Kuzu   Hamit Taşcı

 İstanbul   Ordu

"Cezai hükümler

Madde 10.- Bu Kanunun 4 üncü maddesinin dördüncü fıkrası ile 8 inci maddesinin birinci ve ikinci fıkraları hükümlerine aykırı davranışta bulunanlar hakkında, suç daha ağır bir cezayı gerektirmiyor ise bin Yeni Türk Lirasından on bin Yeni Türk Lirasına kadar idarî para cezası Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce verilir."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) - Takdire bırakıyoruz Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5326 sayılı Kabahatlar Kanununun 17/7 nci maddesinde, idarî para cezalarının her takvim yılı başından itibaren geçerli olmak üzere Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi uyarınca yeniden değerlendirme oranında artırılarak uygulanacağı hükmü sebebiyle idarî para cezasındaki artırmayla ilgili hükümlere yer verilmemiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde 10 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

11 inci maddeyi okutuyorum:

Yönetmelik

MADDE 11.- Bu Kanunda öngörülen yönetmelikler, harita ve kadastro mühendisleri odasının görüşleri alınmak suretiyle doksan gün içerisinde Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce hazırlanarak yürürlüğe konulur.

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

839 sıra sayılı Lisanlı Harita Kadastro Mühendislik Bürolarının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 11 inci maddesinde "Bu Kanunda öngörülen yönetmelikler, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasının" ibaresinden sonra gelmek üzere "uygun" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 Orhan Sür Türkân Miçooğulları Hüseyin Bayındır

 Balıkesir İzmir Kırşehir

 Rasim Çakır Nail Kamacı  M. Mesut Özakcan

 Edirne Antalya  Aydın

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Lisans sahibi olacak harita ve kadastro mühendislerinde aranacak koşullardan birisi, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasına kayıtlı olmaktır. Bu anlamda, lisanslı harita ve kadastro mühendisleri ve büroları Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne olduğu kadar Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasına karşı da sorumludurlar.

Bu bağlamda, kanunla öngörülecek yönetmeliklerin hazırlanmasında, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasının uygun görüşünün alınması yerinde bir karar olacaktır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

12 nci maddeyi okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 12.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

13 üncü maddeyi okutuyorum:

Yürütme

MADDE 13.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Sayın Bakanım, belki bir teşekkür konuşması yapmak istersiniz; ama, şu anda bir iki husus var, ben onları geçeceğim, sonra bir maddeyi hızlı görüşeceğiz, onun sonunda teşekkür edersiniz.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Çevre Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Çevre Komisyonu raporunun görüşmelerine geçiyoruz.

7.- Çevre Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Çevre Komisyonu Raporu (1/322) (S. Sayısı: 871)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Hükümet?.. Yok.

Tasarının görüşülmesi ertelenmiştir.

Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine geçiyoruz.

8.- Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/995) (S. Sayısı: 940)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Hükümet?.. Yok.

Tasarının görüşülmesi ertelenmiştir.

Evrensel Hizmetin Sağlanması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz.

 

9.- Evrensel Hizmetin Sağlanması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları (1/1035) (S. Sayısı: 927) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu 927 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz talebi yoktur.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

EVRENSEL HİZMETİN SAĞLANMASI VE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI  HAKKINDA KANUN TASARISI

BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç ve Tanımlar

Amaç

MADDE 1.- Bu Kanunun amacı; kamu hizmeti niteliğini haiz, ancak işletmeciler tarafından karşılanmasında mali güçlük bulunan evrensel hizmetin sağlanması, yürütülmesi ve elektronik haberleşme sektöründe evrensel hizmet yükümlülüğünün yerine getirilmesine ilişkin usul ve esasları belirlemektir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

Tanımlar

MADDE 2.- Bu Kanunda geçen;

Bakanlık: Ulaştırma Bakanlığını,

Kurum: Telekomünikasyon Kurumunu,

Elektronik haberleşme: İşaret, sembol, ses, görüntü ve elektrik işaretlerine dönüştürülebilen her türlü verinin kablo, telsiz, optik, elektrik, manyetik, elektromanyetik, elektrokimyasal, elektromekanik ve diğer iletim sistemleri vasıtasıyla iletilmesini, gönderilmesini ve alınmasını,

Evrensel hizmet: Coğrafi konumlarından bağımsız olarak Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde herkes tarafından erişilebilir, önceden belirlenmiş kalitede ve herkesin karşılayabileceği makul bir bedel karşılığında asgari standartlarda sunulacak olan, temel internet erişimi de dahil elektronik haberleşme hizmetlerini,

Evrensel hizmet yükümlüsü: Elektronik haberleşme sektöründe görev ve imtiyaz sözleşmeleri ile ruhsat ve genel izin uyarınca bu Kanun  kapsamındaki hizmetleri sağlamakla yükümlü kılınan işletmeciyi,

Evrensel hizmetin net maliyeti: Bir işletmecinin, evrensel hizmet yükümlülüğünün gereklerini yerine getirmek için sağladığı durum ile hiç yükümlü olmasaydı içinde bulunacağı durum arasındaki net maliyet farkını,

                              

(x) 927 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

İşletmeci: Kurum ile yapılan görev ve imtiyaz sözleşmeleri ile ruhsat ve genel izin uyarınca elektronik haberleşme hizmetlerini yürüten ve/veya elektronik haberleşme alt yapısını işleten bir sermaye şirketini,

İfade eder.

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, ayakta bulunan arkadaşlarım lütfen otursunlar, Genel Kurulu terk edecek olan bürokrat arkadaşlarımız lütfen Genel Kurulu terk etsinler.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

İlkeler, Yükümlülük ve Hizmet Türleri

İlkeler

MADDE 3.- Evrensel hizmetin  sağlanmasında ve bu hususta yapılacak düzenlemelerde aşağıdaki ilkeler göz önüne alınır:

a) Evrensel hizmetten, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan herkes, bölge ve yaşadığı yer ayırımı gözetilmeksizin yararlanır.

b) Evrensel hizmet, fert başına gayrisafi yurt içi hasıla tutarı da göz önünde bulundurularak karşılanabilir ve makul fiyat seviyesinde sunulur.

c) Düşük gelirliler, özürlüler ve sosyal desteğe ihtiyacı olan grupların da evrensel hizmetten yararlanabilmesi için uygun fiyatlandırma ve teknoloji seçeneklerinin uygulanabilmesine yönelik tedbirler alınır.

d) Evrensel hizmet, önceden belirlenmiş hizmet kalitesi standartlarında sunulur.

e) Evrensel hizmetin sunulmasında ve ulaşılmasında devamlılık esastır.

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, tasarının görüşülmesi tamamlanıncaya kadar Genel Kurulun çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

İşletmecinin yükümlülüğü

MADDE 4.- İşletmeciler, bu Kanunda belirlenen evrensel hizmeti sağlamakla yükümlüdür. İmtiyaz ve görev sözleşmeleri ile ruhsat ve genel izinlerde her ne ad altında olursa olsun 3 üncü maddede belirtilen ilkelere aykırı düzenlemeler yapılamaz.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

Evrensel hizmetin kapsamı

MADDE 5.- Evrensel hizmet;

a) Sabit telefon hizmetlerini,

b) Ankesörlü telefon hizmetlerini,

c) Basılı veya elektronik ortamda sunulacak telefon rehber hizmetlerini,

d) Acil yardım çağrıları hizmetlerini,

e) Temel internet hizmetlerini,

f) Ulaşımı yalnız deniz yoluyla sağlanabilen yerleşim alanlarına yapılan yolcu taşıma hizmetleri ile denizde tehlike ve emniyete ilişkin haberleşme hizmetlerini,

Kapsar.

Evrensel hizmetin kapsamı; ülkenin sosyal, kültürel, ekonomik ve teknolojik şartları da göz önünde bulundurularak, üç yılı aşmamak üzere belirli aralıklarla, Kurumun ve işletmecilerin de görüşlerini alarak Bakanlıkça yapılacak teklif üzerine Bakanlar Kurulunca yeniden belirlenebilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Evrensel Hizmetin Gelirleri ve Net Maliyet

Evrensel hizmetin gelirleri

MADDE 6.- a) Kurum, görev ve imtiyaz sözleşmeleri ile ruhsat ve genel izin bedelinin %2'sini, yetkilendirme tarihini takip eden ayın sonuna kadar,

b) GSM işletmecileri dışındaki  işletmeciler ve  Türk Telekom, yıllık net satış hasılatının % 1'ini, izleyen yılın Nisan ayı sonuna kadar,

c) GSM işletmecileri, Hazineye ödeyecekleri payın %10'luk kısmını, ödendiği ay içerisinde,

d) Kurum, 5.4.1983 tarihli ve 2813 sayılı Telsiz Kanunu ile 4.2.1924 tarihli ve 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu uyarınca verdiği idari para cezalarının % 20' sini, tahsil edildiği ayı takip eden ayın sonuna kadar,

e) Kurum, mali yıl sonunda her türlü giderlerinin karşılanmasından sonra kalan miktarın % 20'sini, her yıl Ocak ayının sonuna kadar,

Bakanlığa bildirir. Bu meblağ aynı süre içinde Bakanlığın Merkez Saymanlık Müdürlüğü hesabına aktarılır ve bütçeye "Evrensel hizmet gelirleri" adı altında gelir kaydedilir.

Bu süre içinde ödenmeyen katkı payları, Bakanlığın ilgili vergi dairesine yapacağı başvuru üzerine, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre takip ve tahsil edilir. Vergi dairelerince yapılan tahsilatlar ertesi ayın sonuna kadar Bakanlığın Merkez Saymanlık Müdürlüğü hesabına aktarılır. Süresinde ödenmeyen katkı paylarına, vade tarihinden ödendiği tarihe kadar geçen süre için, 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesine göre gecikme zammı uygulanır.

Bakanlar Kurulu, yukarıda belirtilen oranları % 20'sine kadar artırmaya veya indirmeye yetkilidir.

İşletmecilerin evrensel hizmet sağlama yükümlülükleri nedeniyle ortaya çıkan evrensel hizmetin net maliyetinin karşılanması ve bu Kanun gereğince yapılacak diğer harcamaları karşılamak için Bakanlık bütçesine her yıl evrensel hizmet gelirleri tahmini kadar ödenek öngörülür. Evrensel hizmetler için ödenek ihtiyacı bu hizmet gelirleri tahmininden fazla olması halinde yeterli ödenek Bakanlık bütçesine öngörülür. Bu amaçla konulan ödenek münhasıran, bu Kanun ile Bakanlığa verilen görevlerin yerine getirilmesi için kullanılır. Evrensel hizmet gelirlerinin tahsili ve giderlerin yapılmasına ilişkin usul ve esaslar Bakanlık ile Maliye Bakanlığının müştereken hazırlayacağı yönetmelikle belirlenir.

BAŞKAN - 6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

Evrensel hizmetin net maliyeti

MADDE 7.- Evrensel hizmetin net maliyeti; yükümlü işletmecinin, hizmetleri evrensel hizmet kapsamında karşılamadığı zaman ile evrensel hizmet yükümlüsü olarak karşıladığı zamanki net maliyetleri arasındaki fark esas alınarak hesaplanır. Ancak, evrensel hizmetin net maliyetinin hesaplanmasında, işletmecilerin evrensel hizmet yükümlüsü olması dolayısıyla elde edeceği faydalar da göz önüne alınarak değerlendirme yapılır. Evrensel hizmet yükümlülüğünün getirdiği ilave maliyet yükünü ortaya çıkaracak bu hesaplama net maliyetler üzerinden yapılır.

BAŞKAN - 7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Geçici ve Son Hükümler

MADDE 8.- 9.4.1987 tarihli ve 3348 sayılı Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 2 nci maddesine aşağıdaki (l) bendi  eklenmiştir.

"l) Evrensel  hizmet politikalarını ilgili kanunların hükümleri dahilinde ülkenin sosyal, kültürel, ekonomik ve teknolojik şartlarına göre belirlemek, Hükümetin genel politikasını uygulamaya yönelik tedbirleri almak, evrensel hizmetin yürütülmesini sağlayacak esasları tespit etmek, uygulanmasını takip etmek ve net maliyetiyle ilgili hesapları onaylamak."

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 927 sıra sayılı Evrensel Hizmetin Sağlanması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 8 inci maddesi ile 9.4.1987 tarih ve 3348 sayılı Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 2 nci maddesine eklenen (l) bendinden "tedbirleri almak" ibaresinden sonra gelen "evrensel hizmetin yürütülmesini sağlayacak esasları tespit etmek, uygulamasını takip etmek ve net maliyetiyle ilgili hesapları onaylama" ibaresinin madde metninden çıkartılmasını öneriyoruz.

Gereğini arz ederiz. 15.6.2005

 Algan Hacaloğlu  Tacidar Seyhan  Ali Kemal Deveciler

 İstanbul  Adana  Balıkesir

 Osman Özcan  Ufuk Özkan  Mevlüt Coşkuner

 Antalya  Manisa  Isparta

 Nevin Gaye Erbatur   Atila Emek

 Adana   Antalya

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

3 Ekimde AB ile tam üyelik için müzakerelere başlanılmasını beklemekteyiz.

Bu yasa tasarısı AB ile uyum amacıyla çıkarılmakta olan bir düzenlemedir. Bu nedenle AB müktesebatına ve direktiflerine uyum içinde olmalıdır.

Çıkarılmasını öngördüğümüz hizmetlerin, AB direktiflerine göre "Bağımsız Düzenleyici Üst Kurul" tarafından yerine getirilmesi gerekmektedir.

Bu nedenle "bu hizmetlerin" Ulaştırma Bakanlığı tarafından yerine getirilmesini öngören düzenlemenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gerekçesini dinlediğiniz, Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul  edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 9.- 3348 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin (g) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bentler eklenmiş, mevcut (h)  bendi  (o)  bendi  olarak teselsül ettirilmiştir. 

"h) Evrensel hizmetin sağlanması ile ilgili mevzuat hükümleri dahilinde evrensel hizmetin yürütülmesini sağlayacak esasları tespit etmek, uygulanmasını takip etmek ve işletmecilerin net maliyetlerinin karşılanmasını sağlamak,

i) Evrensel hizmet kapsamındaki hizmetleri karşılama talebinde bulunan işletmeciler arasından, bölgesel ve ulusal çapta evrensel hizmet yükümlüsünü hizmet satın alma yoluyla belirlemek,

j) Evrensel hizmet yükümlülerine  ödeme yapmak,

k) Evrensel hizmetin net maliyetinin hesaplanmasına, belirlenen usul ve esaslar dahilinde gerçekleşip gerçekleşmediğine dair yükümlü işletmeciyi izlemek, denetlemek veya masrafları evrensel hizmet gelirlerinden karşılanmak üzere bağımsız denetçiler tarafından denetlenmesini sağlamak,

l) Düşük gelirliler ve özürlüler gibi sosyal açıdan korunması gereken kesimlerin evrensel hizmetten eşitlik, taraf gözetmeme ilkeleri temelinde ve karşılayabilecekleri fiyat seviyesinde yararlanabilmelerine ilişkin usul ve esasları belirlemek,

m) Belirlenecek esaslar dahilinde merkeze uzak ve kırsal bölgelerden oluşan yüksek maliyet alanlarına hizmetlerin götürülebilmesi için, gerektiğinde geçici evrensel hizmet yükümlüsünü belirlemek,

n) Evrensel hizmet yükümlüsü işletmecilerin net maliyetlerinin hesaplanma yöntemi ile uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirlemek."

BAŞKAN - 9 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 10.- 5.4.1983 tarihli ve 2813  sayılı Telsiz Kanununun 7 nci maddesinin (m) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (n) bendi eklenmiş, mevcut (n) bendi (o) bendi olarak teselsül ettirilmiştir.

"n) İlgili kanun hükümleri dahilinde, evrensel hizmet kalitesini ve standartlarını denetlemek ve buna ilişkin usul ve esasları yönetmelikle belirlemek, bu hususta gerekli tedbirleri almak,"

BAŞKAN - 10 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

11 inci maddeyi okutuyorum

MADDE 11.- 4.2.1924 tarihli ve 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununun 1 inci maddesinin sekizinci fıkrasının "Türk Telekom, görev sözleşmelerinde belirlenen asgari hizmetleri sunmakla yükümlüdür" şeklindeki son cümlesi ile aynı maddede yer alan "Asgari hizmet" tanımı madde metninden çıkarılmış; 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan "asgari" ibaresi "evrensel" olarak değiştirilmiş ve 29 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"a) Türk Telekom veya başka bir işletmecinin, vermekle yükümlü olduğu evrensel hizmet dahil, bazı hizmetlerin maliyetini başka hizmetlerin ücretlerinden karşılamak zorunda olduğu haller,"

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 927 sıra sayılı Evrensel Hizmetin Sağlanması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 11 inci maddesinde yer alan "4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan 'asgarî' ibaresi 'evrensel' olarak değiştirilmiş ve" ibaresinden sonrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 Sadullah Ergin  Zeyid Aslan  Fatih Arıkan

 Hatay  Tokat  Kahramanmaraş

 İsmail Özgün   Mehmet Daniş

 Balıkesir   Çanakkale

29 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi "Türk Telekom veya başka bir işletmecinin, vermekle yükümlü olduğu evrensel hizmet dahil, bazı hizmetlerin maliyetini başka hizmetlerin ücretlerinden karşılamak zorunda olduğu haller," şeklinde değiştirilmiş ve bu kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

Geçici Madde 11.- Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketine ait hazır değerlerden (menkul kıymetler dahil), Şirkette, NATO ve TAFICS proje avansları hariç olmak üzere, nakit değer olarak bırakılacak 350 milyon YTL ile 2005 yılına ilişkin olağan genel kurul toplantısında kâr dağıtım kararının alınmasını müteakip dağıtılabilir kârdan mahsup edilmek üzere temettü avansı olarak 16.1.2006 tarihine kadar Hazine Müsteşarlığı İç Ödemeler Saymanlığına yatırılacak olan 600 milyon YTL dışında ve azamî 2,5 milyar YTL'ye kadar olan meblağ 16.1.2006 tarihinde Hazine Müsteşarlığı İç Ödemeler Saymanlığı hesabına aktarılır ve bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilir. Bütçeye gelir kaydedilecek olan bu tutardan, 2006 yılında TCDD Genel Müdürlüğünün yeni demiryolu yapımı, muhtelif demiryolu hatlarının bakımı, onarımı veya iyileştirilmesi ve çeken-çekilen demiryolu araçlarının temini ile köy içme suyu ve köy yollarıyla ilgili yatırım projeleri ve faaliyetlerinde kullanılmak üzere, Yatırım Programı ile KİT Yatırım ve Finansman Programında öngörülecek kısım Yüksek Planlama Kurulu kararı ile belirlenir.

Ancak, Türk Telekomünikasyon A.Ş.'nin 16.1.2006 tarihinden önce % 51'den fazla hissesinin özelleştirme suretiyle devri işlemlerinin gerçekleşmesi halinde, birinci fıkrada belirtilen aktarma ve gelir kaydına ilişkin hükümler uygulanmaksızın hisse devir tarihi itibarıyla Şirkette, NATO ve TAFICS proje avansları, nakit değer olarak bırakılacak 350 milyon YTL ve devir tarihinde şirket tarafından temettü avansı olarak 16.1.2006 tarihine kadar Hazineye aktarılması öngörülen 600 milyon YTL'nin aktarılmamış olması halinde bu tutar dışındaki hazır değerler hisse devir tarihi öncesi Şirketin açacağı ayrı bir hesaba hisse devir tarihinde aktarılır. Bu hesapta izlenen tutar ve her türlü neması (bu nemaya ilişkin olarak ödenecek vergiler düşüldükten sonra) 16.01.2006 tarihinde Hazine Müsteşarlığı İç Ödemeler Saymanlığına aktarılır ve bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilir. Bütçeye gelir kaydedilecek olan bu tutardan, birinci fıkrada belirtilen yatırım projeleri ve faaliyetlerinde kullanılmak üzere, Yatırım Programı ile KİT Yatırım ve Finansman Programında öngörülecek kısım Yüksek Planlama Kurulu kararı ile belirlenir.

Türk Telekomünikasyon A.Ş.'nin %51'den fazla hissesinin özelleştirme suretiyle devri işlemlerinin 16.1.2006 tarihinden sonra gerçekleşmesi halinde ise, hisse devir tarihi itibarıyla, Şirkette 350 milyon YTL nakit değer ve NATO ve TAFICS proje avansları dışındaki hazır değerler, hisse devir tarihinde Hazine Müsteşarlığı İç Ödemeler Saymanlığına aktarılır ve bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilir. Aktarılacak bu tutar, hiçbir surette yukarıda belirtilen yatırım projeleri ve faaliyetlerinde kullanılmaz.

Ayrıca, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içerisinde 21/4/2005 tarihli ve 5335 sayılı Kanunun 1 inci maddesi çerçevesinde devredilen Kablo TV hizmetlerinden doğan sermaye ihtiyacına binaen, Türk Telekomünikasyon A.Ş.'den Türksat A.Ş.'ye Hazinenin sermaye payı olarak 100 milyon YTL aktarılır.

Bu madde gereğince aktarılacak tutarlar (temettü avansı hariç), öncelikle Türk Telekomünikasyon AŞ'nin geçmiş yıllar kârları üzerinden ayrılan yasal yedek akçelerinden ve daha sonra ile enflasyon düzeltme kârlarından mahsup edilir. Yapılacak aktarma işlemleri Kurumlar Vergisi Kanunu ve Gelir Vergisi Kanunu uygulamaları yönünden kâr dağıtımı veya işletmeden çekiş olarak değerlendirilmez. Bu madde çerçevesinde yapılacak aktarmalar, gerek aktarma işleminin yapıldığı gerekse izleyen vergilendirme dönemlerinde herhangi bir şekilde kurumlar vergisi matrahının ve dağıtılabilir ticarî kârın tespitinde indirim konusu yapılmaz. Türk Telekomünikasyon AŞ'nin bilançosunun aktifinde malî duran varlıklar içerisinde yer alan iştiraklerin değerinde oluşabilecek iştirak değer düşüklüğü karşılıkları, malî ve ticarî kârın hesabında gider addolunmaz. Bu tutarlar, herhangi bir faaliyet yılıyla sınırlı olmaksızın, öncelikle enflasyon düzeltme kârlarından, bunun yeterli olmaması halinde ise sermaye yedeklerinden, bu yedekler oluştukça mahsup edilmek suretiyle ya da Türk Ticaret Kanunu hükümleri uygulanmaksızın şirketin sermayesinin azaltılması yoluyla değerlendirilir.

Bu madde gereğince yapılacak aktarma işlemlerinin gerçekleşmesinden sonra, bu işlemlerle ilgili olarak Şirkete herhangi bir malî yükümlülük getirilemez.

Bu madde kapsamında aktarılan nakit tutarlar ve bunlarla ilgili işlemler nedeniyle düzenlenecek kâğıtlar her türlü vergi, resim ve harçtan muaf ve müstesnadır.

Bu maddenin uygulanmasıyla ilgili usul ve esaslar Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Devlet Bakanlığı ile Maliye Bakanlığınca müştereken belirlenir."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) - Takdire bırakıyoruz Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet?..

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Türk Telekom AŞ'deki temettü fazlası nakdin kamuya aktarılması amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde 11 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

12 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 12.- Ekli (I) sayılı listede belirtilen kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (I) sayılı cetvelin Ulaştırma Bakanlığına ilişkin bölümüne eklenmiştir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 12 nci maddeyi ekli listeyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Kabul edilmiştir.

Geçici madde 1'i okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 1.- Bu Kanunda belirlenen evrensel hizmeti sağlamakla yükümlü işletmecilerin mevcut imtiyaz ve görev sözleşmeleri ile ruhsat ve genel izinlerinde yer alan 3 üncü maddede belirtilen ilkelere aykırı düzenlemeler en geç bir yıl içerisinde bu Kanuna uygun hale getirilir. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Kurum tarafından belirlenir.

BAŞKAN - Geçici madde 1'i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 2'yi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 2.- Bu Kanun uyarınca Ulaştırma Bakanlığına verilen görevlerin yerine getirilmesi amacıyla 2005 yılında ihtiyaç duyulan kadro değişiklikleri, 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 9 uncu maddesinin son fıkrası hükmü uygulanmaksızın anılan Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine göre yapılır.

BAŞKAN - Geçici madde 2'yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

13 üncü maddeyi okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 13.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

14 üncü maddeyi okutuyorum:

Yürütme

MADDE 14.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde Hükümetin söz talebi vardır.

Sayın Bakanım, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun, evrensel hizmet yükümlülüğü.

Bilindiği gibi, Telekomun, kamu kuruluşu olduğu zaman, hizmetleri yurdun her noktasına, ister kâr etsin ister etmesin, götürme mecburiyeti var; ancak, zamanla, sektörde, telekomünikasyon sektörü serbestleştirildiği için, yeni firmalar da faaliyete başladı. Bu durumda, bu hizmetlerin götürülmesi için kârlılık esası söz konusu; ancak, ülkemizin her tarafında yaşayan vatandaşlarımıza hizmetlerin aksaksız gidebilmesi için, aradaki farkın bir kamu görevi olarak karşılanması lazım. Bu kanunla, bu, esas itibariyle, hizmetin gelirinin giderini karşılamadığı yerlere hizmeti götürebilmek için oluşturulan bir fon marifetiyle yerine getirilecek ve böylece, yurdun her köşesinde, halkımızın telekomünikasyon hizmetlerinden, kamu hizmetlerinden eşit olarak yararlanmasının önü açılmış olacaktır.

Bu kanuna, muhalefetiyle iktidarıyla bir ittifak halinde verdiğiniz destek için tüm milletvekillerimize teşekkür ediyorum; ülkemiz için hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum ve hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

14 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, 11 inci maddede yapılan değişiklik nedeniyle tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekilleri, oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini; bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, 927 sıra sayılı kanun tasarısının tümünün açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı:  193

Kabul                    :  187

Ret                        :     6 (x)

Tasarı, böylece kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 21 Haziran 2005 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 23.25

 

                            

(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.