DÖNEM : 22 CİLT : 68 YASAMA YILI : 3
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
34 üncü Birleşim
16 Aralık 2004 Perşembe
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - Bursa Milletvekili Şerif Birinç'in, bir grup parlamenter, bakanlık bürokratları ve bazı işadamlarıyla Umman'a yaptıkları ziyarete ve orada yaşanan olumlu gelişmelere ilişkin gündemdışı konuşması
2. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, büyük düşünür Mevlana Celaleddin Rûmi'nin ölümünün 731 inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması
3. - Erzurum Milletvekili Ömer Özyılmaz'ın, kapkaç terörü, şiddet ve uyuşturucu kullanımındaki artışın sebepleri ile alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. - Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/500) (S. Sayısı: 605)
2. - Mardin Milletvekili Süleyman Bölünmez'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/501) (S. Sayısı: 606)
3. - Şanlıurfa Milletvekili Abdurrahman Müfit Yetkin'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/502) (S. Sayısı: 607)
4. - Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonunun Millî Saraylar Daire Başkanlığı ve ona bağlı saray, köşk, kasır ve fabrikaların 2004 yılı faaliyetleri hakkında İçtüzüğün 177 ve müteakip maddeleri gereğince yaptığı denetimle ilgili Rapor (5/6) (S. Sayısı: 673)
5. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
6. - Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/821) (S. Sayısı: 701)
V. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. - Artvin Milletvekili Yüksel ÇORBACIOĞLU'nun, Ardahan Valiliğinin hayvancılıkla ilgili bir uygulamasına,
- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, balıkçılık yapan köylülerin sorunlarına,
- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, şekerpancarı kotalarına,
- Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN'ın, Türkiye'deki uluslararası akreditasyon sertifikasına sahip laboratuvarlara,
İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/4144, 4145, 4146, 4147)
2. - Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, Samsun Kız Yetiştirme Yurdunda sendikaya ait yazıların bir milletvekili tarafından panodan indirildiği iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Güldal AKŞİT'in cevabı (7/4151)
3. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, yıllar itibariyle ithalat ve ihracat oranına ve dışticaret açığına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/4206)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak iki oturum yaptı.
İstanbul Milletvekili Tayyar Altıkulaç, Genel Kurul çalışmalarında zamanın daha verimli kullanılmasının önemine,
Konya Milletvekili Remzi Çetin, 731 inci vuslat yıldönümü münasebetiyle Mevlana Celaleddin Rûmi'nin edebî kişiliğine ve fikirlerine,
İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.
Balıkesir Milletvekili Ali Kemal Deveciler'in, zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşmasına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü cevap verdi.
Denizli Milletvekili Osman Nuri Filiz'in (3/495) (S. Sayısı: 601),
Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Yıldız'ın (3/496) (S. Sayısı: 602),
Konya Milletvekili Özkan Öksüz'ün (3/497) (S. Sayısı: 603),
Kütahya Milletvekili Hüsnü Ordu'nun (3/498) (S. Sayısı: 604),
Yasama dokunulmazlıklarının kaldırılmasına gerek bulunmadığı hakkında Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon raporları okundu; 10 gün içerisinde itiraz edilmediği takdirde raporların kesinleşeceği açıklandı.
Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun (6/1306), (6/1322) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi okundu; soruların geri verildiği bildirildi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Lüksemburg'a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık,
Bazı milletvekillerinin belirtilen sebep ve sürelerle izinli sayılmalarına ilişkin Başkanlık,
Tezkereleri kabul edildi.
Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının:
1 inci sırasında bulunan (6/646),
2 nci " " (6/647),
Esas numaralı sorular, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzük gereğince yazılı soruya çevrildi.
3 üncü sırasında bulunan (6/653),
5 inci " " (6/663),
6 ncı " " (6/664),
7 nci " " (6/665),
8 inci " " (6/667),
10 uncu " " (6/671),
11 inci " " (6/672),
12 nci " " (6/675),
13 üncü " " (6/677),
14 üncü " " (6/679),
15 inci " " (6/682),
16 ncı " " (6/683),
17 nci " " (6/684),
18 inci " " (6/685),
19 uncu " " (6/686),
20 nci " " (6/688),
22 nci " " (6/690),
23 üncü " " (6/691),
24 üncü " " (6/692),
25 inci " " (6/693),
26 ncı " " (6/694),
27 nci " " (6/695),
28 inci " " (6/696),
29 uncu " " (6/699),
31 inci " " (6/701),
32 nci " " (6/703),
33 üncü " " (6/705),
34 üncü " " (6/708),
35 inci " " (6/710),
36 ncı " " (6/711),
37 nci " (6/712),
38 inci " " (6/713),
39 uncu " " (6/714),
40 ıncı " " (6/715),
41 inci " " (6/716),
43 üncü " " (6/718),
45 inci " " (6/720),
46 ncı " " (6/721),
47 nci " " (6/722),
48 inci " " (6/723),
49 uncu " " (6/728),
50 nci " " (6/729),
51 inci " " (6/730),
52 nci " " (6/731),
53 üncü " " (6/732),
54 üncü " " (6/733),
55 inci " " (6/734),
56 ncı " " (6/735),
57 nci " " (6/736),
58 inci " " (6/738),
59 uncu " " (6/739),
60 ıncı " " (6/740),
61 inci " " (6/741),
62 nci " " (6/742),
63 üncü " " (6/743),
64 üncü " " (6/744),
65 inci " " (6/745),
66 ncı " " (6/746),
67 nci " " (6/749),
68 inci " " (6/750),
69 uncu " " (6/753),
70 inci " " (6/754),
71 inci " " (6/756),
72 nci " " (6/757),
73 üncü " " (6/759),
74 üncü " " (6/760),
75 inci " " (6/761),
76 ncı " " (6/762),
Esas numaralı sorular, ilgili bakanlar Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından ertelendi.
4 üncü sırasında bulunan (6/662),
9 uncu " " (6/670),
21 inci " " (6/689),
30 uncu " " (6/700),
Esas numaralı soruya Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun,
42 nci sırasında bulunan (6/717) esas numaralı soruya, Devlet Bakanı Güldal Akşit,
44 üncü sırada bulunan (6/719) esas numaralı soruya, Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen,
Cevap verdiler.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden, ertelendi.
2 nci sırasında bulunan, Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısının (1/821) (S. Sayısı: 701) görüşmelerine devam olunarak 9 uncu maddesine kadar kabul edildi.
16 Aralık 2004 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.08'de son verildi.
Nevzat Pakdil
Başkanvekili
Harun Tüfekci Türkân Miçooğulları
Konya İzmir
Kâtip Üye Kâtip Üye
Bayram Özçelik
Burdur
Kâtip Üye
No.: 44
II. - GELEN KÂĞITLAR
16 Aralık 2004 Perşembe
Raporlar
1. - Türkiye Cumhuriyeti ve Slovenya Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/811) (S. Sayısı: 711) (Dağıtma tarihi: 16.12.2004) (GÜNDEME)
2. -Türkiye Cumhuriyeti ve Suriye Arap Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/850) (S. Sayısı: 712) (Dağıtma tarihi: 16.12.2004) (GÜNDEME)
3. - Ticari Karayolu Taşıtlarının Geçici İthaline İlişkin Gümrük Sözleşmesine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/851) (S. Sayısı: 713) (Dağıtma tarihi: 16.12.2004) (GÜNDEME)
4. - Türkiye Cumhuriyeti ve Afganistan İslami Geçiş Devleti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/860) (S. Sayısı: 714) (Dağıtma tarihi: 16.12.2004) (GÜNDEME)
5. - Türkiye Cumhuriyeti ve Lübnan Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Teşviki ve Karşılıklı Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/862) (S. Sayısı: 715) (Dağıtma tarihi: 16.12.2004) (GÜNDEME)
6. - Türkiye Cumhuriyeti ve Güney Afrika Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/907) (S. Sayısı: 716) (Dağıtma tarihi: 16.12.2004) (GÜNDEME)
7. - 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/925) (S. Sayısı: 717) (Dağıtma tarihi: 16.12.2004) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1. - Denizli Milletvekili Mehmet U. Neşşar'ın, Denizli-Gökpınar Beldesi Belediye Başkanı hakkındaki iddialara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1363) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.12.2004)
2 .- Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, Balıkesir ve diğer illerde verem aşısı sorununa ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1364) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.12.2004)
3. - Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, ham petrol ve akaryakıt ürünleri fiyatlarındaki değişikliklere ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/1365) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.12.2004)
4. - İzmir Milletvekili Sedat Uzunbay'ın, emeklilerin yaşam standartlarının yükseltilmesine yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1366) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.12.2004)
5. - Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, genel bütçe vergi gelirlerinden belediyelere verilen paylara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1367) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.12.2004)
6. - Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in, Eğitim-Sen'in kapatılma davasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1368) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.12.2004)
7. - İzmir Milletvekili Sedat Uzunbay'ın, emeklilerin mağduriyetlerinin giderilmesi için sendika kurmalarına yönelik bir çalışma olup olmadığına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1369) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.12.2004)
8. - Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, Türk eğitim ve öğretiminin kalitesinin artırılmasına yönelik çalışmalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1370) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.12.2004)
9. - Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in, Eğitim-Sen üyesi öğretmenlerin demokratik haklarının polis tarafından engellendiği iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1371) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.12.2004)
Yazılı Soru Önergeleri
1. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Millî Eğitim Bakanlığının yeni Özel Öğrenci Yurtları Yönetmeliğinde yer almayan bir hükme ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4359) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.12.2004)
2. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Kumluca İlçesi Sarnıç Tepesinin tahsisine ve ağaç kesimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4360) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.12.2004)
3. - İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, elektrik kaçaklarına ve nükleer enerji santrallerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4361) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.12.2004)
4. - Kırşehir Milletvekili Hüseyin BAYINDIR'ın, TSE Başkanı hakkındaki bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4362) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.12.2004)
5. - Ankara Milletvekili İsmail DEĞERLİ'nin, Ankara'da kamu kuruluşlarına ait projelerin gerçekleşme oranına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4363) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.12.2004)
6. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, siyasi parti kongrelerinde hükümet komiseri bulundurma zorunluluğunun kaldırılıp kaldırılmayacağına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4364) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.12.2004)
7. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, İmralı'da hükümlü terör örgütü liderinin basında yer alan siyasi beyanlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4365) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.12.2004)
8. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Karayolları Genel Müdürlüğü Görevde Yükselme Yönetmeliğine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4366) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.12.2004)
9. - İzmir Milletvekili Bülent BARATALI'nın, İzmir Emniyet Müdürlüğü inşaatında yüklenici firmaya yapılan ödemeye ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4367) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.12.2004)
10. - İzmir Milletvekili Bülent BARATALI'nın, Bingöl depremi nedeniyle yapılan suiistimallere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4368) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.12.2004)
11. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Ordu İli Fatsa-Aybastı Reşadiye Dere Yolu çalışmalarının ne zaman tamamlanacağına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4369) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.12.2004)
12. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, 58 ve 59 uncu Hükümet döneminde kamu bankalarından verilen kredilere ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/4370) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.12.2004)
13. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Kırklareli-Babaeski-Alpullu Ziraat Bankası şubesinin kapatılmasına ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/4371) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.12.2004)
14. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Yalova'da okul, spor salonu ve poliklinik bulunan bir alana akaryakıt istasyonu açma izni verilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4372) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.12.2004)
15. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, uyuşturucu kullanımı ve nakline yönelik önlemlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4373) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.12.2004)
16. - Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, malul ve engelli araç ruhsatı alacakların ÖTV'den muafiyetlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4374) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.12.2004)
17. - İzmir Milletvekili Bülent BARATALI'nın, İzmir-Urla İlçesinde bazı halk plajlarındaki yeni uygulamaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4375) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.12.2004)
18. - Ankara Milletvekili İsmail DEĞERLİ'nin, Ankara Büyükşehir Belediyesinin katlı kavşak ihalelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4376) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.12.2004)
19. - Ankara Milletvekili İsmail DEĞERLİ'nin, Ankara'daki metro hattı ihalelerine ve bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4377) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.12.2004)
20. - Ankara Milletvekili İsmail DEĞERLİ'nin, Gümüşhane-Şiran İlçesinde güvenlik güçlerince yapılan bir operasyona ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4378) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.12.2004)
21. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya-Ereğli Polis Meslek Yüksek Okuluna sözleşmeli alınan personele ve bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4379) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.12.2004)
22. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, kişi başına düşen millî gelir ile enflasyon, asgari ücret ve memur maaşları artış oranlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4380) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.12.2004)
23. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, tahsil edilen vergi miktarı, yıllara göre artış oranı ile vergi kaçağını önleme çalışmalarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4381) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.12.2004)
24. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, petrol ürünlerindeki ÖTV artışına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4382) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.12.2004)
25.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, kirada olan kamuya ait taşınmazların satışına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4383) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.12.2004)
26. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Yap-İşlet-Devret modeliyle işletilen havaalanı terminallerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4384) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.12.2004)
27. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Türkiye Cumhuriyeti ile Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti arasında imzalanan mutabakat zaptına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/4385) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.12.2004)
28. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, terör örgütü KONGRA-GEL'in AB nezdindeki faaliyetlerine ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/4386) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.12.2004)
29. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Ordu-Aybastı İlçesinin diyaliz makinesi ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4387) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.12.2004)
30. - Antalya Milletvekili Hüseyin EKMEKÇİOĞLU'nun, okullardaki norm kadro uygulamasına ve müdür yardımcısı atamalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4388) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.12.2004)
31. - Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, Samsun Gübre Fabrikasının özelleştirilme sürecine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4390) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.12.2004)
32. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya Et Kombinasının özelleştirilme sürecine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4391) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.12.2004)
33. - İzmir Milletvekili Sedat UZUNBAY'ın, Emekli Sandığı, SSK ve BAĞ-KUR emeklileri arasındaki maaş farkına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4392) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.12.2004)
34. - Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN'in, TÜBİTAK'a yapılan bazı atamalara ve iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4393) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.12.2004)
35.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, Türkiye'de atom bombası bulunup bulunmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4394) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2004)
36. - Hatay Milletvekili Gökhan DURGUN'un, Hatay Havaalanı inşaatına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4395) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2004)
37. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Karayolları Genel Müdürlüğünce gerçekleştirilen ihalelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4396) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2004)
38. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, TSE Başkanı hakkındaki bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4397) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.12.2004)
39. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, İl Özel İdaresi ve Belediye Gelirleri Kanun Tasarısı hazırlık çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4398) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.12.2004)
40. - İstanbul Milletvekili Mehmet Ali ÖZPOLAT'ın, Eğitim-Sen üyelerine Emniyet güçlerinin sert müdahalede bulunduğu iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4399) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.12.2004)
41. - Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, Eğitim-Sen'in İstanbul mitingine ve hakkında açılan davaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4400) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.12.2004)
42. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Harmancık İlçe Belediyesinin çay bahçesi ve kafeterya inşaatının ödenek durumuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4401) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.12.2004)
43. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, eski Başbakan Mesut YILMAZ'ın eşinin kaçırılmak istendiği iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4402) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.12.2004)
44.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Eğitim-Sen üyelerine Emniyet güçlerinin müdahalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4403) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2004)
45. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Adana-Havutlu Beldesi Belediye Başkanı hakkındaki bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4404) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2004)
46. - Ankara Milletvekili İsmail DEĞERLİ'nin, Ankara-Çubuk İlçesi Belediye Başkanlığı binasının boyanmasında yolsuzluk yapıldığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4405) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2004)
47. - Ankara Milletvekili Zekeriya AKINCI'nın, ASKİ'nin tahsil ettiği su bedellerine ve borcu olan abonelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4406) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.12.2004)
48. - Ankara Milletvekili Zekeriya AKINCI'nın, ASKİ tarafından ihale verilen firmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4407) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.12.2004)
49. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Liselere Giriş Sınavında yapılan değişikliklere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4408) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2004)
50. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, İstanbul-Sultanbeyli'deki bazı ilköğretim okullarındaki öğrencilerin durumlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4409) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2004)
51. - Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, personel atamalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4410) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.12.2004)
52. - Artvin Milletvekili Yüksel ÇORBACIOĞLU'nun, İller Bankasının bir bürokratı hakkındaki mahkeme kararının uygulanıp uygulanmayacağına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4411) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.12.2004)
53. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Elazığ-Yolçatı-Karakoçan arasındaki yol genişletme çalışmalarının yatırım programına alınıp alınmadığına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4412) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.12.2004)
54. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Elazığ'daki yol yapım çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4413) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.12.2004)
55. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Karayolları Genel Müdürlüğüne ait bir arsanın Diyarbakır-Yenişehir Belediyesine satış yoluyla devrine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4414) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2004)
56. - Afyon Milletvekili Halil ÜNLÜTEPE'nin, Afyon Depreminden etkilenen hayvancılıkla geçinen vatandaşlarımızın durumuna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4415) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2004)
57. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Belevi-Selçuk-Meryemana yolunun, Kuşadası-Meryemana ve Şirince Köyü kavşağının ne zaman tamamlanacağına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4416) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.12.2004)
58. - Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, bazı doktorların Bakanlıkta ve hastanelerde görev almalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4417) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.12.2004)
59. - Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in, Isparta-Eğirdir Kemik Hastalıkları Hastanesine yapılacak doktor atamalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4418) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.12.2004)
60. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, sağlık personeli atamalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4419) (Başkanlığa geliş tarihi:10.12.2004)
61. - Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, Samsun Tarım İl Müdürlüğündeki personel atamalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4420) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2004)
62. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, tarım sektöründe kadının rolünü öne çıkaran projelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4421) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2004)
63. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Enerji İçecekleri Tebliğindeki değişikliğe ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4422) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2004)
64. - Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, Şanlıurfa Tarım İl Müdürlüğünden GAP-EYAM Müdürlüğüne geçişleri yapılan işçilere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4423) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.12.2004)
65. - Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, Karayolu Taşıma Yönetmeliğinin uygulanmasında esnaflar açısından yaşanan sıkıntılara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4424) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.12.2004)
66. - Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın, Bodrum-Milas Havaalanına yeni bir dış hatlar terminali yapılıp yapılmayacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4425) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.12.2004)
67. - Antalya Milletvekili Tuncay ERCENK'in, Antalya Sorgun Ormanının çevre düzeni planında değişiklik yapılıp yapılmadığına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/4426) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.12.2004)
68. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Harmancık Belediyesi çay bahçesi ve çevre düzenlemesi inşaatının ödenek durumuna ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/4427) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.12.2004)
69. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Nahçıvan'da yolcu beraberinde getirilen malların vergi muafiyeti kapsamına alınmasına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/4428) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.12.2004)
70. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Irak'ta iş yapan Türk firmalarının mağduriyetlerini önlemek için alınacak tedbirlere ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/4429) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.12.2004)
71. - Yozgat Milletvekili Emin KOÇun, TRT Genel Müdürlüğündeki bazı atamalara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/4430) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.12.2004)
72. - İstanbul Milletvekili Halil AKYÜZ'ün, bir yarışma programına ve yayın ilkelerine ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/4431) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.12.2004)
73. - Ordu Milletvekili Kazım TÜRKMEN'in, Sosyal Hizmetler il müdürlükleri ile ilgili bazı iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Güldal AKŞİT) yazılı soru önergesi (7/4432) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.12.2004)
74. - İstanbul Milletvekili Ömer Zülfü LİVANELİ'nin, sokak çocuklarının ve gençliğin kötü alışkanlıklardan korunması için alınacak tedbirlere ilişkin Devlet Bakanından (Güldal AKŞİT) yazılı soru önergesi (7/4433) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2004)
75. - İzmir Milletvekili Sedat UZUNBAY'ın, emekli aylıklarıyla ilgili düzenleme yapılıp yapılmayacağına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/4434) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.12.2004)
76. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Tuz Gölündeki kirliliğe ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4435) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.12.2004)
77. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, TSE Başkanıyla ilgili bazı iddialara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/4436) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2004)
78.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Adana-Ceyhan Misis I. Merhale Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4437) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2004)
79.- Adıyaman Milletvekili Mahmut GÖKSU'nun, Cumhurbaşkanınca affedilen hükümlü ve tutuklulara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4438) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2004)
80.- Adıyaman Milletvekili Mahmut GÖKSU'nun, Irak'taki katliamın durdurulması için ABD ile yapılan görüşmelere ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/4439) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2004)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati:15.00
16 Aralık 2004 Perşembe
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34 üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, Umman programıyla ilgili olarak söz isteyen Bursa Milletvekili Şerif Birinç'e aittir.
Buyurun Sayın Birinç. (AK Parti sıralarından alkışlar)
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - Bursa Milletvekili Şerif Birinç'in, bir grup parlamenter, bakanlık bürokratları ve bazı işadamlarıyla Umman'a yaptıkları ziyarete ve orada yaşanan olumlu gelişmelere ilişkin gündemdışı konuşması
ŞERİF BİRİNÇ (Bursa)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 7-9 Aralık 2004 tarihlerinde, Devlet Bakanımız Sayın Kürşad Tüzmen, Muğla Milletvekilimiz Hasan Özyer ve Antalya Milletvekilimiz Atila Emek olmak üzere, bakanlık bürokratları ve bazı işadamlarımızla beraber Umman'a bir ziyarette bulunduk; bu ziyaretle ilgili intibalarımı sizlerle paylaşmak üzere söz almış bulunmaktayım.
Umman'da, Ticaret ve Sanayi Bakanıyla, Ulaştırma Haberleşme Bakanıyla, İskân, Elektrik ve Su Bakanı ve Umman'lı işadamlarıyla bire bir irtibatlar, görüşmeler oldu. Umman'ın başşehri Maskat, temiz, çevre düzeninin en iyi korunduğu şehirlerden biri. Gittiğimizde öğrendik ki, çevre ve temizlik açısından dünyanın ikinci şehri seçilmiş.
Umman insanları, samimî, hoşgörülü, misafirperver, sıcak insanlar olarak bize gözüktüler. Geçmişte de Türkiye'yle olan irtibatları devamlı olumlu zeminde gelişmiş. Türklerle irtibatları 15 inci, 16 ncı Yüzyıla kadar inmekte. 16 ncı Yüzyılda Umman ve Hint Okyanusu Portekizlilerin egemenliğinde olduğu bir dönemde, Hindistan İmparatoru Babür Şahın isteğiyle, Kanunî, Süveyş'te, o zaman, 1535'te bir liman inşa ettiriyor ve buradaki tersanelerde inşa edilen gemilerle, 1538 yılında, Mısır Valisi Süleyman Paşa, Kızıldeniz üzerinden Umman Denizine ve Hint Okyanusuna açılarak buradaki Portekizlilerle savaşıyor. Bunu takip eden yıllarda Murat Reis, Pirî Reis, Seydi Ali Reis komutasındaki Osmanlı Donanması, yine aynı bölgede Ummanlılarla beraber Portekizlilerle savaşıyor ve Umman'ın kıyı şeridinde, başta başşehir Maskat olmak üzere Portekizlilerin elinden geri alıyorlar. Daha sonraki yıllarda, Osmanlı Donanması, Basra Körfezi ve Süveyş'e çekiliyor.
17 nci Yüzyılda, İranlılar, Basra Osmanlı Donanmasını kuşattıkları zaman, yine Umman Donanması yardımıyla Osmanlı Donanması bu kuşatmayı kırıyor.
18 inci Yüzyılda da, bazı Suudî kabilelerinin Ummanlılar üzerine baskısını artırması üzerine, Osmanlı Ordusu gelerek bu baskıyı ortadan kaldırıyor.
Yani, tarih boyuncu Ummanlılarla ilişkilerimiz birebir ve müspet zeminde gelişiyor. Ummanlılar, gerek Birleşmiş Milletlerde gerekse uluslararası camiada genellikle Türkiye'nin yanında yer almakta, bazen de çekimser kalmaktadırlar. Son yıllarda Kıbrıs konusunda da aynı tavrı çizmişlerdir.
Umman'la ilk ticarî anlaşmamız 1995 yılında imzalanmıştır. Bu anlaşmaya bağlı olarak iki devlet arasında bir ortaklık kurumu kurulmuş ve bu ortaklık kurumu dahilinde ticarî ilişkiler geliştirilmiştir.
Bu yaptığımız temaslarda da dört ana konuda ilişkilerimizin üst düzeye çıkarılması kararlaştırılmıştır; bunların birincisi, karşılıklı yatırımların desteklenmesi ve korunması; ikincisi, ortak yatırımların yapılması; üçüncüsü, karşılıklı gümrük kolaylığı sağlanması, çifte vergilendirmeye çözüm bulunması; dördüncüsü de, Körfez ülkeleriyle ekonomik işbirliğinin geliştirilmesi.
Umman, Türkiye için, bölge ülkeleriyle ekonomik faaliyetlerin geliştirilmesinde bir köprü vazifesi görebilir. Yine, Türkiye, Umman için, Avrupa ve Asya ülkeleriyle olan faaliyetleri geliştirmede bir köprü vazifesi görebilir.
300 000 kilometrekarede 2 300 000 nüfusa sahip bu ülkenin gayri safî millî hâsılası 21 milyar dolardır. Fert başına düşen geliri de 9 000 dolar civarındadır. Dışticaret hacmi takriben 20 milyar dolardır; 12 milyar dolar ihracat, 8 milyar dolar ithalatları vardır.
Umman, son yıllarda ülkemizin ve bazı ülkelerin aksine deflasyon yaşamaktadır; yani, enflasyon tersine işlemektedir.
Umman'la ticaret hacmimiz takriben 30 000 000 dolar civarındadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Birinç.
ŞERİF BİRİNÇ (Devamla) - Karşılıklı temennimiz, bu miktarın, en kısa zamanda 300 000 000 dolara yükseltilmesidir.
Şu anda, Umman'da, değişik işadamlarımız yatırım yapmaktadır. Liman inşaatı, yol, otoyol, kanalizasyon ve su tesisatlarının inşaatında, Türk işadamlarımız, takriben 300 000 000 dolar civarında yatırım almış ve bu yatırımı başarıyla sürdürmektedirler. Temennimiz, önümüzdeki günlerde karşılıklı olarak işbirliğinin geliştirilmesi ve iki ülkenin dostluğunun pekişmesidir.
Bu duygu, düşüncelerle, hepinizi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Birinç verdiğiniz izahatlar için.
Gündemdışı ikinci söz, büyük düşünür Mevlana Celaleddin Rûmi'nin ölümünün 731 inci yıldönümü münasebetiyle söz isteyen Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'e aittir.
Sayın Kepenek, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
2. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, büyük düşünür Mevlana Celaleddin Rûmi'nin ölümünün 731 inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, saygıdeğer izleyenler; yarın, birçok bakımdan önemli bir gün; ama, yarının asıl önemi, insanlık âşığı, gönüller sultanı Hazreti Mevlana Celaleddin Rûmi'nin 731 inci ölüm yıldönümü olmasıdır. Size, bu kısa sürede, Mevlana'nın, dünden bugüne, bugünden yarınlara uzanan kimi düşüncelerini özetlemeye çalışacağım.
Değerli arkadaşlar, insanlığın, aklını kullanarak iş yapmaya başlaması, aklın egemenliğine erişmesi hiç de kolay olmamıştır. Avrupa'da, akıl çağı, aydınlanma çağı olarak adlandırılan gelişme, rönesans ve reform süreçlerinin doğrudan bir sonucudur; bu, 18 inci Yüzyılda gerçekleşir. O yüzyılda, doğanın ve değişimin açıklanmasının yolu, akıl kullanılarak bulunmuştur. Descartes'ın "düşünüyorum, öyleyse varım" diyebilmesi, insanlık tarihinin büyük dönüşümü sayılır, bu nedenle de önemlidir; ancak, Avrupa'da, ekmek gibi, bilgiyi de üretmek önem kazanmaktadır ve buradan doğan sonuç çok daha önemlidir; insan aklını önemsemek, insanı önemsemektir. İnsanı önemsemek, "insanlar doğuştan hür ve eşit doğar" deyimine giden yolun taşlarını döşer. Avrupa'yı bugünlere taşıyan o taşlardır. Oysa, akıl üzerine tartışmalar, insan aklına önem veren İbni Sina, Gazalî, İbni Rüşd gibi bilginler, Avrupa'da anlaşılmalarından çok daha önce, 10 uncu ve 11 inci Yüzyıllarda bizim dünyamızda, bu topraklarda yeşermiştir.
Bu topraklarda yeşeren ve bu düşünceyi yeşertenlerin başında Mevlana Celaleddin Rûmi gelir. Mevlana'da, öncelik insana verilir. Bakın, size bir alıntı: "İnsan ruh, akıl ve sevgi üçgenidir. Canın gıdası aklın ışığıdır." Mevlana'ya göre insan değerdir. Mevlana'dan alıntımızı biraz daha sürdürelim: "Toplum adamı ol. Bir heykeltıraşın yaptığı gibi kendine taştan bir dost yont, meydana çıkar. Her gün bir yerden dönmek ne iyi, her gün bir yere konmak ne güzel, bulanmadan, donmadan akmak ne âlâ. Dünle beraber gitti cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait; şimdi, yeni şeyler söylemek gerek. Dünya, her nefeste yeniden yaratılmakta, yenilenmektedir. Akıl ışıktır. Her adam için duygu bir güneştir. Bütün yol boyunca vicdan sestir ufuklar genişliğince. Bizim yolumuz, şu güzelim dünyada yaşamak yoludur. " Alıntı burada bitiyor. Mevlana'nın düşüncesinde insan ve akıl birliktedir. Bu sözlerde aklın yaratıcılığı öne çıkar. Değişim, dönüşüm, yenilenme ve evrim öne çıkar ve başka bir şey daha öne çıkar, bu dünyadaki yaşam güzeldir ve o da öne çıkar.
İkinci olarak, Mevlana hoşgörüdür. İnsana eşitlikçi bir anlayışla çağrı yapılan şu sözleri hepiniz bilirsiniz: "Gel, yine de gel.Ne olursan ol, yine gel. Hıristiyan, Mecusî, putperest olsan yine de gel. Bizim dergâhımız umutsuzluk dergâhı değildir. Yüz kere tövbeni bozmuş olsan, yine gel."
Şimdi, Mevlana'nın gözünde insanlar, birdir, kardeştir, eşittir dediğimiz zaman..
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kepenek, devam edin.
YAKUP KEPENEK ( Devamla) -Teşekkür ederim.
... insana dayalı eşitsizlikler, ayırımcılıklar da gereksiz kalır, geçersiz kalır. Mevlana'nın düşüncesinde, bütün dinler karşısında insan tarafsız kalmalıdır. Mevlana, insanseverdir. O günlerde insansever olmak çok önemlidir. Bakın ne diyor; yine bir alıntı:
"Bütün evrende gizli gömü biziz.
Ölümsüzlük yurdunu veren biziz.
Geçince karanlığı bu suyun, toprağın,
Hızır da Bengisu da biziz."
Mevlana'nın gönlünde ayırımcılıkları bitiren bir başka şey var; insan sevgisi var.
"Sevgide ne yükseliş ne alçalış olur
Ne delilik ne usluluk olur
Hafızlık, şeyhlik, müritlik olmaz
Boşveriş, aldırmayış, başıboşluk olur"
"Güzel değilsem de güzele taparım
Şarap değilsem de şarapla sarhoşum.
Yalvaran, yakaran değilsem ne çıkar
Senin meyhanene serilmiş postum."
Mevlana'nın düşüncesinde akla öncelik verildiği için bağnazlık yoktur, yasakçılık yoktur ve bu nedenle Mevlana "her ne arar isen kendinde ara" diyen bir düşüncenin sahibidir.
İnsana, insan aklına değer verildiği zaman, ayırımcılık kalktığı zaman, eşitlik öne çıktığı zaman kadın-erkek ayırımı olmaz. Mevlana'ya göre -yine bir alıntı- "kadın, hak nurudur, sevgili değil; sanki yaratıcıdır, yaratılmış değil."
Mevlana'nın kadın-erkek eşitliği düşüncesi, bütün çevresine ve ilgili herkese yayılmasıyla kendisini gösterir. Kadın-erkek eşitliğini insan ve toplumun usuna ne kadar yerleştirdiğimizi ayrıca sorgulamalıyız.
Mevlana yalnız değildir; o yılların Anadolu aydınlanması, Şeyh Bedreddin, Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre ve sonraları Pir Sultan Abdal gibi büyük düşünürlerin yücelttiği bir insanlık onurudur; Anadolu'nun, evrensele, insanlığa katkısıdır.
Anadolu'yu evrensel kılan bu değerlerdir ki, Mustafa Kemal'i en karanlık günlerde Anadolu aydınlanmasını yeniden ışıklandırmaya götürebilmiştir. Eğer, bugünkü Türkiye'de etnik ayırımcılık ve benzeri ayırımcılıklar bir iççatışmayı getirmiyor, hoşgörü halk arasında egemen oluyorsa, bunu, toplumun Mevlana'dan gelen hoşgörü dokusunda aramak gerekir diye düşünüyorum. Eğer, Türkiye, dünya ülkeleri arasında saygın bir yer edinerek Avrupa Birliği üyeliğine gidiyorsa, bu, Avrupa'nın kendi düşünce damarlarına Anadolu aydınlanmasının yaptığı katkıların doğrudan bir getirisidir. Anadolu ışığını Avrupa kaldırıp bir tarafa koyamıyorsa, bunu, biz, Mevlana ve izleyicilerine borçluyuz; bunun temeline harcı koyanlar onlardır.
Biz, onlara çok şey borçluyuz. Bu borcu nasıl öderiz, önce onu düşünmeliyiz. Önce kendi kültürümüze, bu toprakların ürünü olan eserlere sahip çıkmak, onların evrensel düzeyde öğrenilmesini sağlamak ve bunu, dünyaya tanıtmak zorunluluğumuz var.Mevlana'nın dediği gibi, toplumsal insan olmanın yolu budur.
İkinci olarak, kültür, insan aklının ürünüdür. Düşünceye dayalı ürünler...
BAŞKAN - Sayın Kepenek, toparlar mısınız lütfen.
YAKUP KEPENEK (Devamla) - Bitiriyorum.
Türkiye, bu gelişmelerle, düşünceye dayalı eserler vererek dünyadaki yerini alacaktır. Bunu, Türkiye, sanatıyla, düşüncesiyle, eserleriyle yapacaktır. Bize düşen, Mevlânâ döneminde bu toplumun hamurunu oluşturan insan aklına, onun yaratıcı gücüne ve insanlar arasındaki eşitliğe giden, hoşgörüye önem veren düşüncenin, yeniden, gelişmesinin önündeki engelleri kaldırmak ve bu yönde çaba harcamaktır. Gençlerimize, çocuklarımıza verebileceğimiz en büyük hediye budur. Mevlânâ'nın dediği gibi, yarın düne ait olanlar eskimiş olacak, yarın yeni şeyler söylemek gerekecek.
Yarın 17 Aralık. 17 Aralıkta Avrupa bir karar verecek. Mevlânâ'nın ölüm yıldönümünde, o çerçevede söyleyeceğimiz yeni şeylerin gücünü Mevlânâ'dan aldığımızı bilmeliyiz, yüzyılların birikiminden geldiğimizi bilmeliyiz.
Bu duygu ve düşüncelerle, hepinize teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, size de ayrıca teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kepenek.
Gündemdışı üçüncü söz, kapkaç terörü, şiddet ve uyuşturucu kullanımıyla ilgili söz isteyen, Erzurum Milletvekili Sayın Ömer Özyılmaz'a aittir.
Sayın Özyılmaz, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
3. - Erzurum Milletvekili Ömer Özyılmaz'ın, kapkaç terörü, şiddet ve uyuşturucu kullanımındaki artışın sebepleri ile alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; önce, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizde, son haftalarda artan bir şekilde kendini gösteren toplumsal sapmalar yaşanmaktadır. Kapkaç terörü, şiddet ve uyuşturucu kullanımı bunlardan bazılarıdır. Bu tür sapmalar, hem yetişen nesiller yönünden hem anne-babalar için hem millî birlik ve beraberliğimiz açısından hem de toplumun geleceği bakımından büyük sıkıntılar oluşturmaya adaydır.
Söz konusu sapmaların, psikososyal, ekonomik, hukuksal ve güvenlikle ilgili sebepleri vardır. Zira, sorun sadece polisiye tedbirlerle çözümlenecek bir sorun değildir.
Ayrıca, olaylar patlak verip can yaktığı zaman olayların üzerine gidip sonra unutulmaya da terk edilmemelidir. İlgili kamu ve özel sektör kuruluşları, siyasîler, aydınlar, bilim insanları ve basın mensupları bu sorunlar etrafında bir araya gelerek, çağdaş, bilimsel ve objektif ölçüler çerçevesinde bu sapmaların sebeplerini araştırmalı, kısa, orta ve uzun vadeli çözüm önerileri geliştirilmelidir.
Bu konuşmamız, söz konusu sorunun sebeplerini teşhis edip, çözüm önerileri sunmayı hedeflemektedir.
Değerli arkadaşlar, konuya psikososyal açıdan, ekonomi ve hukuk açısından yaklaşırsak, söz konusu sorunların altında, olayların faillerinin kişilik, kimlik, ekonomik, sosyal ve bunların sonucu olarak da çeteleşme sorunlarının yatmakta olduğunu görürüz. Bu bölümde, söz konusu insanların sapmalarına neden olan bu sebepleri bulup çıkarmaya çalışacağız. Bu çerçevede, birinci sebep; yani, insanların bu tür sapmalara yönelmelerinin birinci sebebi, bize göre, özgüvenden; yani, kendilerine duymaları gereken güvenden yoksun olmalarıdır.
İkincisi: Bu insanlarda kişilik zafiyeti vardır.
Üçüncüsü: Bu insanların yukarıda belirtilen kişilik bozukluklarının yanında kimlik sorunları da vardır.
Dördüncüsü: Bu insanların geleceği için bir hedef ve bir beklenti oluşturulamadığını görmekteyiz.
Beşincisi: Kendisine güven ve saygısı olmayanın, başka insanlara veya onların bir insan olarak sahip oldukları insan haklarına ya da eşyaya saygı duyamayacaklarını hepimiz biliriz.
Altıncısı: Bu insanlar hem otokontrolden yoksundurlar hem de kendi aileleri ve toplumla da uyum bozuklukları içerisinde oldukları için aile ve toplum kontrolünden de uzak kalmışlardır.
Yedincisi: İşsizlik ve yoksulluğun pençesine düşmüşlerdir bunlar.
Sekizincisi: Ülkemizdeki içgöçler ve büyük kentlerde kontrolsüz yığılmalar.
Dokuzuncusu: Ailelerin dağılması, boşanma olayları da burada önemli bir etkendir.
Onuncusu: Ülkemizdeki hızlı nüfus artışı ve buna yönelik eğitim ve sağlık hizmetlerinin geçmişte geliştirilememiş olmasıdır.
Son bir sebep ise, ülkemizde yaşanmakta olan çeteleşme sürecidir.
Değerli arkadaşlar, bu sorunları belirlemek yetmez. Elbette, bunlara çözümler üretmek lazım. Bu çerçevede önerilerimizi sıralarsak:
Birincisi: Her şeyden önce bu sapmalara düşmüş olanlara, yeniden eğitim çalışmaları esnasında da yeni nesle de, aile ve okul olarak, çocukluklarından itibaren özgüven; yani, kendilerine güven duygusu aşılamak ve onu geliştirmek gerekir; çünkü, bir insanın kendisine güvenmesi hem onun kişiliğinin oturacağı zemini ve besleneceği enerji kaynağını oluşturur hem de kendisini büyük işlerin adamı olarak görmesini sağlar. Bu ise, kişinin yöneleceği işler açısından, son derece önemlidir.
İkincisi: Bunlara ve yeni nesle, yine, aile ve okul aracılığıyla, unsurları gelişmiş ve dengeye ulaşmış sağlıklı bir kişilik kazandırmak gerekir; çünkü, ancak böyle sağlıklı bir kişiliğe sahip olanlar hem ileriye dönük vizyon geliştirirler hem de ne yapmaları gerektiğini bilirler.
Üçüncüsü: Bu insanlara ve yeni nesle, çağdaş bilgi ve becerinin yanında, özellikle, kimliklerini öğretmek; yani, kim olduklarını, hangi millete, hangi inanç ve kültür dünyasına ait olduklarını ve bunun ne demek olduğunu onların kişiliklerine işlemek gerekir.
Bu çalışma da, aile ve okul tarafından yapılmalıdır. Özellikle, okullarımızda kimliğimizi, millî ve manevî değerlerimizi anlatmaya çalıştığımız, tarih, coğrafya, din kültürü ve ahlak bilgisi gibi derslerin içerik, yöntem, araç gereç ve bunun gibi çeşitli yönlerden daha başarılı olması ve bizi hedefimize ulaştırması için yeniden ele alınması gerektiği ortadadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Özyılmaz.
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) - Teşekkürler Sayın Başkanım.
Zira, bizi biz yapan değerlerimizi öğrenip içselleştiren çocuk ve gençler, hem toplumsal sapmalardan büyük ölçüde kendilerini korurlar hem de iyilik numunesi insanlar olmaya başlarlar.
Dördüncüsü: Yine, bu sapmalara düşmüş insanlara ve yeni nesle özellikle, sağlıklı hedefler gösterip, onları o yönde motive etmek gerekir. Zira, içselleştirilmiş olan hedef ve gayeler, hem çocuk ve genci sapmalara karşı koruyacak hem de o hedeflere ulaşmak için bütün gücüyle çalışmalarını sağlayacaktır. Bu çalışma da, yine, aile ve okul tarafından yapılmaktadır.
Beşincisi: Bu insanlara ve yeni nesle, kendilerine güvenmeyi ve saygı duymayı öğretmenin yanında, diğer insanlara ve onların haklarına da saygı duymayı öğretmek gerekir. Zira, kişi, kendisinin hakları ve kendisindeki eşyalar kadar başkalarında olanların da kıymetli olduğunu bilmesi gerekir.
Altıncısı: Sağlıklı kişiliğe sahip, hedefleri belli, kendine güvenen, başkasına saygı duyan, istek ve arzularını inançları doğrultusunda doyuma ulaştırmayı beceren bir benliğe sahip olan insanlar, kendisi, ailesi ve toplumuyla barışık olurlar. Dolayısıyla, kendilerini kontrol ederler. Toplumun kontrolüne hem açık olurlar hem de onu önemserler.
Yedincisi: Ülke ekonomisi, yatırım ve istihdama göre yeniden düzenlenmelidir. Hükümetimiz o yönde ciddî çalışmalar yapmaktadır. Zira, ülke kaynakları, yatırım, istihdam ve üretime yönelik olarak planlandığında, işsizlik ve yoksulluk azalır. Bu ise, söz konusu sapmaların önlenmesinde çok önemli bir rol oynar.
Sekizincisi: Kısa ve orta vadede bölgelerarası ekonomik dengesizliğin giderilerek, herkesin kendi ilinde yaşamasını sağlamak hedef olmalıdır. Hatta, bu çerçevede, geri kalmış illere yönelik olarak daha etkin teşvik yasaları ve sübvansiyonlar uygulanmalıdır. Göç alan metropollerde de, kısa vadede, hem gerekli kontroller sağlanmalı hem de rehberlik ve rehabilitasyon merkezleri kurularak, sapmalar önlenmeye çalışılmalıdır. Medya aracılığıyla da bu yönde yaygın eğitim faaliyeti yürütülmelidir.
Dokuzuncusu: Bilimsel araştırmalar göstermiştir ki, aile yuvasındaki geçimsizlik, çocuğun kişiliğini olumsuz olarak etkilemektedir. Bu geçimsizliğin, ailelerin boşanması ve ailenin dağılmasıyla sonuçlanması ise, en çok çocukları psikolojik olarak yaralayacak ve belki de onları yıkacaktır. Psikolojik olarak yıkılmış olan çocuk ve genç ise, her türlü kötülük ve sapmanın içerisine her an düşmeye adaydır. Bu yüzden, anne-baba, başta kendilerini ve toplumu; ama, en çok da yavrularını düşünerek, anlaşmazlık konularını iki medenî insan olarak, karşılıklı fedakârlık anlayışıyla çözmek, yuvalarını ve en çok da yavrularını kurtarmak için gayret sarf etmelidirler.
Bunun yanında da başta kadın ve aileden sorumlu Devlet Bakanlığı olmak üzere ilgili kurum ve kuruluşlar, ciddî çalışmalar yaparak, ülkemizde aile kurumunun sorunlarını bulup ortaya çıkarmalı ve çözümü için de ülke genelinde çalışmalar yapılmalıdır.
Onuncusu: Ülkemizde nüfus artış hızı, ailelerin bakıp besleyebilecekleri ve eğitip topluma yararlı kılabilecekleri kadar çocuk sahibi olmalarına göre ayarlanmalıdır. Bu hususta, kadın ve aileden sorumlu Devlet Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve ilgili diğer kamu kurum ve özel sektör kuruluşları, halkımızı ikna etmek yoluyla, ülkemizde bu hedefi gerçekleştirmek için gerekli çalışmaları etkin bir şekilde yapmaya başlamalıdır.
BAŞKAN - Sayın Özyılmaz, bu hususları, malum, Sayın Bakana yazılı olarak da verebilirsiniz.
Konuşmanızı kısaca toparlayıp tamamlarsanız memnun olurum.
Buyurun.
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
Ayrıca, kamu ve özel sektör kaynakları, çağdaş bir anlayışla ve bugüne kadarki uygulamalardan daha etkin bir şekilde eğitim ve sağlık hizmetlerine yönlendirilmelidir.
Son öneri ise, ülkemizdeki çeteleşme süreciyle ilgilidir. Esasen, çeteler, birer toplumsal urdur. Toplumun sağlıklı olabilmesi ve gelişmesi için, bu urlardan kurtulması ve ülkede hukukun egemen olması için çalışmak şarttır. Bu çalışmayı yapacak olan, elbette, devlet gücüdür.
Böylece, kişileri hem psikososyal açıdan sağlıklı yetiştirmeye çalışıp hem ekonomik yönden güçlü kılmaya gayret ederken hem de onları pençesine alacak olan zararlı unsurlardan toplumu temizlemek, sağlıklı toplum oluşturmanın asgarî koşuludur.
Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özyılmaz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Konuyla ilgili kısa bir açıklama yapmak istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Erzurum Milletvekili arkadaşımız Sayın Doç. Dr. Ömer Özyılmaz Beyin, uyuşturucu kullanımı, kapkaç terörü ve şiddete yönelmenin sebepleri konularında yapmış olduğu gündemdışı konuşma üzerine söz aldım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bilimsel bir içeriği olan, son derece yararlandığım, yararlandığımız konuşması için Sayın Özyılmaz'a teşekkür ediyorum. Konuyu çok özet şekilde; ama, herkesin istifade edeceği tarzda ortaya koydular; sosyal, ekonomik, eğitsel ve psikolojik nedenleri ortaya koymak suretiyle, sanıldığının aksine, konunun sadece bir polisiye sorun olmadığını da izaha çalıştılar.
Değerli arkadaşlarım, Hükümetimiz de, sorunu yalnızca bir polisiye mesele olarak görmemekte ve konuyu bütün yönleriyle kavrayacak bir yaklaşımı benimsemektedir. Nitekim, konu, bundan bir süre önce Bakanlar Kurulumuzda tartışılmış ve 4 bakan arkadaşımızdan oluşan bir altkomisyon kurulmuştur. Komisyonda bulunan bakan arkadaşların görev alanları, Hükümetimizin bu sorunu, ekonomik, sosyal, psikolojik nedenlerini değerlendirmek suretiyle çözme kararlığının bir ön işareti olarak algılanmalıdır. Esas itibariyle, ekonomik nedenler başta olmak üzere, daha iyi yaşam koşulları aramak niyetiyle hızla büyük kentlere akan nüfusun getirdiği yeni kuşak sorunlar yalnızca ülkemizin değil, aynı zamanda gelişmekte olan bütün ülkelerin ortak sıkıntısıdır.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye olarak ve İçişleri Bakanlığı olarak elimizde yeterli bilgi ve tecrübe birikimi bulunmaktadır. Mevcut bilgilerden hareketle, bu sorunların köklü çözümlerinin ancak orta ve uzun vadede alınacak tedbirlerle sağlanabileceğini düşünmekteyiz. Bu amaçla, Hükümet olarak, Acil Eylem Planımızda, sosyal politikalarla ilgili yapılacak faaliyetlere özel bir bölüm açılmıştır. Bu bölüm altında, gelir dağılımında adaletin sağlanması, işsizliğin önlenmesi, nitelikli eğitim, sağlıklı toplum, herkese sosyal güvenlik, kentleşme ve yerelleşme ana başlıkları altında 45 tedbir öngörülmüştür. Bu tedbirlerin realize edilmesi için, yasal altyapıyı oluşturabilmek amacıyla, geçtiğimiz iki yıl boyunca, pek çok yasa Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne getirilerek, bunlardan bir bölümü için onay alınmıştır. Ayrıca, idarî tedbirler cümlesinden olarak, önemli projeler gerçekleştirildi.
Değerli arkadaşlarım, meselenin belki de en dikkat çekici yönü, görsel ve yazılı basında çıkan ve hepimizi üzen, suç mağdurlarının iç burkan fotoğrafları oluşturmaktadır. İşte bu noktada, sorunun polisiye tedbirlere ilişkin bölümü başlamaktadır. Tabiatıyla, işin polisiye bölümünde öncelik, uyuşturucu kullanımı ve kapkaç olayına karışan şahısların profillerini çıkarmaya verilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, bu çalışmalara paralel olarak, özellikle kapkaç fiilinin Türk Ceza Kanunu açısından yeniden tanımlanması gerektiği değerlendirilmiş ve 1 Nisan 2005 tarihinde yürürlüğe girecek olan 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun "nitelikli hırsızlık" yan başlıklı 142 nci maddesinde "elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle ya da özel beceriyle" ifadesi kullanılarak kapkaç suçu tanımlanmış ve bu suçu işleyenlerin üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılmaları öngörülmüştür.
Yine, yasal altyapı çalışmasına paralel olarak, suçların yoğunlukla işlendiği yerler kent haritalarında gösterilmek suretiyle, bu bölgelere ek güvenlik önlemleri alınması cihetine gidilmiştir. Yine, bu cümleden olarak, tren garlarında ve trenlerde alınacak tedbirler konusunda İçişleri Bakanlığı ile Ulaştırma Bakanlığı arasında işbirliği sağlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bütün bunların yanında, Bakanlığımızca geliştirilen modern bir güvenlik projesiyle, özellikle kapkaç hadiselerinin önlenmesi konusunda daha önemli mesafeler alınmasına başlanmıştır. Şimdilik Diyarbakır'da uygulanan, İstanbul'da kuruluş çalışmaları devam eden; fakat, Ankara, İzmir gibi büyük kentlerimize de yaygınlaştırmayı öngördüğümüz mobil elektronik sistem entegrasyonu projesi güvenlik birimlerimize önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu sistem sayesinde, merkezden sevk ve idare edilen mobil polis ekiplere her zaman ulaşılarak, suç ve suçlularla ilgili anlık bilgiler aktarılabilecektir. Merkeze bağlı mobil bilgisayardan yapılacak sorgulama imkânıyla, şüpheliyi gözaltına alma uygulaması en aza indirilecektir; herhangi bir şekilde gözaltına alınan bir vatandaşın yakınları, en yakın mobil ekiplerden gerekli bilgiyi anında alabileceklerdir. Mobil ekip araçlarının, yerleşim merkezine homojen olarak dağılımı yapılarak, hizmet, vatandaşın bulunduğu mekâna götürülecektir. Kayıp çocuk ve yetişkin ihbarlarında şahsa ait fotoğraf veya eşkal merkez tarafından anında bütün mobil araçlara gönderilebilecektir. Olaylara müdahale ve ekiplerin koordinasyonu en etkin şekilde gerçekleştirilebilecek; personel, araç ve yakıt bakımından önemli tasarruf sağlanacaktır.
Değerli arkadaşlarım, mobil ekiplerin ihtiyaç duyacakları acil yardım, ambulans ve itfaiye gibi hizmetlerin koordinasyonunda da büyük kolaylıklar sağlanacak ve kurumlar arasında eşgüdüm, bu uygulamaya göre, daha da geliştirilecektir.
Bütün bunların yanında, özellikle kapkaç suçunun işlenmesinde küçük yaşta çocukların kullanılması için organizasyonlar yapanlar, düzenlenen seri operasyonlarla yakalanıp adalete teslim edilmektedirler.
Değerli arkadaşlarım, Hükümet olarak, gençliğimizi uyuşturucu belasından, toplumumuzu kapkaç sorunundan korumak üzere gerekli her türlü tedbiri alıyoruz, almak için ciddî çalışmalarımız devam etmektedir. Önümüzdeki günlerde bunun pozitif sonuçlarını hep birlikte göreceğiz.
Bu suçların tamamen bertaraf edilmesi tabiî ki mümkün değildir; ancak, toplumsal rahatsızlığa neden olmayacak ölçüye indirgenmesi konusundaki gayretlerimize aralıksız devam etmekteyiz.
Bu önemli konuyu gündeme getiren değerli milletvekili arkadaşımız Sayın Özyılmaz'a bir kez daha teşekkür ediyor; bu vesileyle, hepinizi, yeniden, saygıyla selamlıyorum efendim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Sayın milletvekilleri, Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu karma komisyonun, bazı sayın milletvekillerinin yasama dokunulmazlıkları hakkında 3 adet raporu vardır; sırasıyla okutup, bilgilerinize sunacağım.
İlk raporu okutuyorum:
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1. - Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/500) (S. Sayısı: 605) (x)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2820 sayılı Siyasî Partiler Kanununa muhalefet suçunu işlediği iddia olunan Tokat Milletvekili Feramus Şahin hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26.5.2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.
Tokat Milletvekili Feramus Şahin Komisyonumuza yazılı olarak dokunulmazlığının kaldırılması talebini iletmiştir.
Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Tokat Milletvekili Feramus Şahin hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.
Burhan Kuzu
İstanbul
Komisyon Başkanı ve üyeler
Karşı Oy Yazısı
Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.
Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.
Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla kaldırılabilmektedir.
Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.
Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.
Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.
Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.
Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.
Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.
Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.
Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.
Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.
Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.
Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.
Uğur Aksöz Mehmet Ziya Yergök Halil Ünlütepe
Adana Adana Afyon
Yüksel Çorbacıoğlu Oya Araslı Feridun F. Baloğlu
Artvin Ankara Antalya
Tuncay Ercenk Atila Emek Feridun Ayvazoğlu
Antalya Antalya Çorum
Yılmaz Kaya Muharrem Kılıç Orhan Eraslan
İzmir Malatya Niğde
İ. Sezai Önder
Samsun
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer raporu okutuyorum:
2. - Mardin Milletvekili Süleyman Bölünmez'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/501) (S. Sayısı: 606) (x)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
4208 sayılı Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanuna muhalefet suçunu işlediği iddia olunan Mardin Milletvekili Süleyman Bölünmez hakkında düzenlenen Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya hakkındaki Hazırlık Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 26.5.2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.
Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Mardin Milletvekili Süleyman Bölünmez hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.
Burhan Kuzu
İstanbul
Komisyon Başkanı ve üyeler
Karşı Oy Yazısı
Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.
Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.
Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla kaldırılabilmektedir.
Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.
Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.
Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.
Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.
Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.
Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.
Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.
Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.
Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.
Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.
Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.
Uğur Aksöz Mehmet Ziya Yergök Halil Ünlütepe
Adana Adana Afyon
Yüksel Çorbacıoğlu Oya Araslı Feridun F. Baloğlu
Artvin Ankara Antalya
Tuncay Ercenk Atila Emek Feridun Ayvazoğlu
Antalya Antalya Çorum
Yılmaz Kaya Muharrem Kılıç Orhan Eraslan
İzmir Malatya Niğde
İ. Sezai Önder
Samsun
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer raporu okutuyorum:
3. - Şanlıurfa Milletvekili Abdurrahman Müfit Yetkin'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/502) (S. Sayısı: 607) (x)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
213 sayılı Vergi Usul Kanununa muhalefet suçunu işlediği iddia olunan Şanlıurfa Milletvekili Abdurrahman Müfit Yetkin hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26.5.2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.
Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Şanlıurfa Milletvekili Abdurrahman Müfit Yetkin hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur. Burhan Kuzu
İstanbul
Komisyon Başkanı ve üyeler
Karşı Oy Yazısı
Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.
Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.
Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla kaldırılabilmektedir.
Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının, tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.
Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.
Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.
Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.
Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.
Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.
Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.
Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.
Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.
Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.
Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.
Uğur Aksöz Mehmet Ziya Yergök Halil Ünlütepe
Adana Adana Afyon
Yüksel Çorbacıoğlu Oya Araslı Feridun F. Baloğlu
Artvin Ankara Antalya
Tuncay Ercenk Atila Emek Feridun Ayvazoğlu
Antalya Antalya Çorum
Yılmaz Kaya Muharrem Kılıç Orhan Eraslan
İzmir Malatya Niğde
İ. Sezai Önder
Samsun
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
4. - Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonunun Millî Saraylar Daire Başkanlığı ve ona bağlı saray, köşk, kasır ve fabrikaların 2004 yılı faaliyetleri hakkında İçtüzüğün 177 ve müteakip maddeleri gereğince yaptığı denetimle ilgili Rapor (5/6) (S. Sayısı: 673) (x)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonunun, Millî Saraylar Daire Başkanlığı ve ona bağlı saray, köşk, kasır ve fabrikaların 2004 yılı faaliyetleri hakkında, İçtüzüğün 177 ve müteakip maddelerine göre yaptığı denetimle ilgili bir raporu vardır. Bu rapor, 673 sıra sayısıyla bastırılıp sayın üyelere dağıtılmıştır. Ayrıca, bugünkü tutanak dergisine de eklenecektir.
Bilgilerinize arz ediyorum.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına devam ediyoruz.
5. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu henüz gelmediğinden, teklifin müzakeresini erteliyoruz.
Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları raporlarının müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
6. - Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/821) (S. Sayısı: 701) (x)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Sayın milletvekilleri, 9 uncu maddede kalmıştık.
9 uncu maddeyi okutuyorum:
Lisans talebinin reddi
MADDE 9.- Bakanlık tarafından yapılacak değerlendirme sonucunda; işletmenin ve deponun ürünlerin depolanmasına uygun olmadığı veya gerekli şartları taşımadığı, şirket ortaklarının, yönetici ve denetçilerinin 7 nci maddede yer alan şartlara uymadığı veya güven ve ticari itibarı sarsıcı ya da lisans verilmesine engel geçerli bir sebebin varlığının tespiti hallerinde depoculuk lisansı verilmesi veya lisansta değişiklik yapılması talepleri reddedilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu.
Sayın Aslanoğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin çok değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Adana ve Mersin milletvekillerimiz bilir; 1980'li yıllarda, Adana'dan Mersin'e giderken, (X) bankasının antreposu, (Y) bankasının antreposu diye, orada yaklaşık 100 antrepo vardı. Yine, İzmir milletvekillerimiz bilir; İzmir'de, Alsancak'tan itibaren, Bornova yolu üzerinde birsürü antrepo vardı. Bunlar hep yok oldu.
Bu antrepolar ne iş yapıyordu; tüccar malı topluyordu, bu antrepolara koyuyor ve buradan ihracat yapıyordu. Sene 1980... Daha sonra bunlar yok oldu; çünkü, finansman sağlanamadı ve antrepolar boş kaldı. Türk finans sistemi, ürün finanse etmeyi 1985 yılından sonra durdurdu ve o tarihten itibaren, tüm bankalar, ellerinde ne kadar antrepo varsa hepsini sattılar. Bunu, Mersin milletvekillerimiz, Adana milletvekillerimiz bilir.
Şuradan, tasarının gerekçesinden bir ifade okuyacağım: İçinde bulunduğumuz küresel ekonomik düzende, bu sistemi kuran gelişmiş ülkelerin bağımlı ve ikincil pazarı -dikkatinizi çekiyorum- haline gelmekteyiz.
Evet, tarımda şöyleyiz böyleyiz diyoruz; ama, bu tasarının gerekçesinde, küreselleşen dünyada, bu ülkenin, kendi ürettiği üründe, artık, ikincil pazar haline geldiğini belirtiyoruz.
Değerli milletvekilleri, bir kere, çıkaracağımız bu yasa, Türk tarımı için çok olumlu bir yasa, Türk tarımının gelişmesinde çok önemli bir yasa; ancak, tarımın diğer sorunlarını çözmeden... Daha depoya koyacak ürünü bulamayan insanların sorunlarını çözmeye biz sonundan başlıyoruz.
Ben, bu tasarıyı hazırlayanlara teşekkür ediyorum; fakat, çıkarılacak bu yasanın, iki temel boşluğu vardır, iki bacağı eksiktir. Eğer, bu iki bacak tamamlanmazsa, bu yasa işlemez, bu yapılan antrepolar da, tıpkı 80'li yıllardaki gibi bomboş kalır.
Türkiye bir tarım ülkesi. Geçen yıl, bir teşvik yasası çıkarmıştık. Eğer her ilde, özellikle o ilin ürünleri yönünde, bu depolar teşvik kapsamına girmezse, ister o il teşvik kapsamına girsin ister girmesin... Örneğin, Antalya'daki bir depo ile Malatya'daki bir depo arasında hiç fark olmamalı. Eğer, siz, teşvik bölgesine giren illerdeki depoları, teşvik kapsamı içinde sayar, elektriğini yüzde 50 ucuz verirseniz, teşvik bölgesinde olmayan bir depoya pahalı elektrik verirseniz, sistem işlemez, haksız rekabet yaratırsınız. Bir kere, bu bacağı eksik. Mutlaka, tarım teşvik edilmelidir, nerede olursa olsun.
Bir teşvik kanunu çıkardık arkadaşlar, burada günlerce bu kanunu tartıştık ve 1 500 doların altındaki bazı iller girdi, bazı illerimiz de girmedi. Bağırdık; böyle şey olmaz, bu teşvik gereklidir, bu kanunun lafzına asla sözümüz yok dedik. Gereklidir; ama, biz, Hakkâri'ye uygulayacağımız teşvik oranıyla... İllere ayırmayın. Hasbelkader, Keban Barajından dolayı Elazığ'ın girmemesini veya tek bir baca olmayan Tunceli'nin de bu kapsama girmemesini, hiçbirimiz içimize sindiremedik. Ne oldu; ben size söyleyeyim arkadaşlar, üç ile gitti bu yatırım, üç ilde var. Üç il; Düzce, Afyon, Malatya... Üç veya beş ile gitti. Bir tane fabrika gitmedi güneydoğuya; bu teşvik kapsamından bir tek fabrika gitmedi. Amacımız, güneydoğuda, az gelişmiş yörelerdeki işsizliğe istihdam yaratmak değil miydi?! Maalesef, bu yasa, işlemeyen bir yasa oldu.
Devlet baba sözünde durmalı. Bu kapsamda bu teşvik çıktı; başladı, eski işletmeler-yeni işletmeler ayırımı. Maalesef, elektrik bedelleri -hani yüzde 50 ucuz verecektik ya- dokuz ay geçti kanun çıktığından beri, daha geçen ay yürürlüğe girdi. Paralar hesaplarına yattı. Maalesef, insanlar çekemiyor -öyle bir cezaî şart var ki- acaba bir daha değiştirirler mi diye.
Bir kere, yasa martta çıktı. "Eski işletmeler oniki ayın dörtte 3'ü kadar sürede işçilerini tamamlarsa onlar da yararlanacak" dediler. Biz yasayı martta çıkardık. Bir kere, oniki ay değil, hiç değilse, bu insanların müracaat ettiği tarihten itibaren geçen sürenin dörtte 3'ünü yapmak hakkaniyettir, adiliyettir. Maalesef, hâlâ, eski işletmeler her türlü hukukî altyapısını yapmasına rağmen, bunlara paraları ödenmiyor. Bir kere, devlet babanın ağzından bir şey çıkar. "Ben bunu uygulayacağım" dediği zaman, yarın, bir şekilde, şöyle oldu, böyle oldu diye, eğer, bu kurumlar çalışmazsa, devlete güven sarsılır. Devlet verdiği sözü tutmalıdır.
Onun için, Sayın Bakanım, eğer, bu yasanın teşvik bacağı tamamlanmazsa, tüm illerdeki -Kırıkkale dahil, Uşak dahil, Van dahil, Kars dahil, Edirne dahil- tüm bu antrepoları, bu depoları, aynı şekilde, eşit koşullarda -elektriğiyle, arsa tahsisiyle- o yasadan yararlandıramazsak haksız rekabet olur, Antalya'daki üreticiye yazık olur; çünkü, bunların ağırlıklı harcadığı şey elektrik. Eğer, siz, elektriği, Antalya'ya göre, diyelim ki, teşvik belgesi olan Burdur'da yüzde 50 ucuz verirseniz, Antalya'daki yatırımcıya büyük zarar verirsiniz. Onun için, tarım konusunda kim, hangi yatırımı yapıyorsa, tüm illerde eşit koşullarda olmalıdır. Bu bacak tamamlanmazsa, bu işlemez değerli milletvekilleri.
Bir ikinci bacağı; para yoksa, hiçbir şey işlemez. Eğer, siz köylüye yardım etmek istiyorsanız... Çünkü, yine kanunun gerekçesinde var, köylünün ürününün para etmesini istiyorsunuz. Köylünün hasat dönemi bittiği anda, düğünü var, çocuğunu okula kaydedecek, köylünün bir sürü masrafı var; bunların parasını mutlak temin etmeli. Eğer, temin edemezse köylü ürününü yok pahasına satıyor; Türkiye'de bunun sahibi yok Sayın Bakanım. Eğer, siz, antrepoya, depoya teslim edilen ürünleri bir şekilde ürün bedelinin belli bir kısmı kadar önfinansman sağlamazsanız "teslim et depoya, bunun yüzde 30'u, yüzde 40'ı kadar, getir makbuzu, al paranı" diye bir finansman sistemi geliştirmezsek, yine bu yasa işlemez.
Onun için, bu yasanın en önemli ikinci eksik bacağı budur değerli milletvekilleri. Bir şekilde, köylü, depoya teslim ettiği ve makbuzunu aldığı ürün bedelinin belli kısmını mutlaka gidip tak diye parasını almalıdır. Bunu sağlarsak, üreticiyi koruruz; bunu sağlarsak, ürünü ucuz sattırmayız; bunu sağlarsak, buradan gelen kaynak her tarafa yayılır. Onun için, finansman bacağı mutlaka olmalıdır. Finansman bacağı işlemeyen hiçbir şey ayakta duramaz, yaşayamaz. Onun için, Sayın Bakanım, bu yasanın diğer bir bacağı olan finansman bacağını da mutlaka belli bir seviyeye getirmeliyiz. Aksi halde, bu yasadan hiçbir verim elde edemeyiz.
Tabiî, özellikle, bir başka konu depo, depolamak... Bunlar güzel şeyler; ama, eğer, belli standartta ambalajlamayı, belli standartta markayı yaratamazsak, yine Türk ürünlerinin ihracında büyük sorunlar yaratırız; yani, bunun yanında markalaşmayı ve -ambalaj sanayiimiz çok ileri gitmesine rağmen- standart ambalajlamayı da ortaya koymazsak, yine bu yasadan yeterince verim alamayız.
Değerli milletvekilleri, tabiî, devlet baba hiç kimseyi ayıramaz. İnsanını ayırmadığı gibi, hiçbir ürününü de ayırmamalıdır. Sayın Bakanım, hâlâ hazmedemiyorum, hâlâ hazmedemiyorum; fındığın ağacı mı yandı Sayın Bakanım; fındığın ağacı mı dondu? Türkiye'nin tüm insanları, tüm köylüleri sizin öz evladınızdır; bundan hiç kuşkum yok; ama, senede bir kere ürün veren herhangi bir..
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Mesela kayısı.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Ben fındıkçıya niye veriyorsunuz demiyorum. Helal olsun eğer zarar gördüyse; teşekkür ederim size.
HALUK KOÇ (Samsun) - O da hakkıyla değil; bir sürü eşitsizlikle.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Haa!.. Ama, kayısı ağacı da bir kere ürün veriyor, bir kere veriyor; fındık kadar o da enerji veriyor insanlara. Eğer...
FİKRET BADAZLI (Antalya) - Aganigi!..Aganigi!..
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Evet; kayısı ye, gençleşirsin sayın milletvekilim; biliyorsun değil mi!.. Her sabah bir tane ye, hiçbir hastalık gelmez sana!..
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) - Göremedik ama biz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Göndereyim; tamam.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Ama, çekirdeği de enerji veriyor.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Iğdır kayısısı da var.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Tabiî.
Sayın Bakanım, hazmedemiyorum. Bir kere donuyor. Fındık da donuyor. Tabiî, karşımıza, Sayın Bakanın karşısına, Tabiî Afetler Yasası, 2090 sayılı Yasa... "Mal varlığının yüzde 40'ını kaybetmek." Fındıkçının traktörü mü dondu ya?! Fındıkçının traktörü mü dondu?! Evi mi dondu?!
HALUK KOÇ (Samsun) - Fındıkçının tavuklarını bile sattılar.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - İki; Sayın Bakanım bana cevap vermiş; diyor ki: "Siz Malatyalı olarak başka ürünleriniz var." Sayın Bakanım, Ordu'da fındık da var, mısır da var, soya fasulyesi de var, her şey var.
HALİL ÜRÜN (Konya) - Yok, hayır yok.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Onun için hazmedemiyorum, hazmedemiyorum.
Sayın Bakanım, size son derece saygı duyuyorum; ama, bunu her seferinde, hep dile getireceğim. Siz, insanları öz-üvey diye ayırmazsanız, ürünlerinizi de öz-üvey diye ayırmayın. Bir şey donduysa, o da donmuştur bu da donmuştur. Ona veriyorsanız buna da vereceksiniz. Onun için, hassaten, bir kez daha sizden istirham ediyorum Sayın Bakanım.
Tabiî, bunun en büyük çözümü tarımsal sigorta. Bu eğer zorunlu hale gelmezse, bunları hep konuşuruz. Tabiî, Türkiye'nin klasik ürünleri var; pancar, tütün, bir de bölgelerin değişik ürünleri üzüm, incir, fındık. Tabiî, Türk tarımında bir şekilde başka ürüne geçilmediği sürece hep bunları yaşarız. Pancar bitti, tütün de gitti maşallah, şimdi sıra geldi sigara fabrikalarına.
Sayın milletvekilleri, bir şey söylüyorum; sigara fabrikaları yeniden satışa çıktı, 5 sigara fabrikası; bir de mevcut 500 000 000 kilo tütünleriyle. İnanın, bunlar tek tek satılsın, üç yıl sonra, beş yıl sonra Türkiye'nin hiçbir yerinden bir gramlık tütünü kimse almaz. Hep ithal tütün gelecek. Ne olursunuz, eğer bir şey yapıyorsak, Türk tarımının geleceğini de hep düşünmek zorundayız. İnanın, bir gram tütün almazlar; çünkü, kendi köylüsünü düşünüyor.
Dün, Sayın Mustafa Gazalcı, yine, burada, bu konuşmayı yaparken, hatta bana sordu. Bütün dünyada artık iki şirket var; düopol diyorlar bunlara. Şimdi, biz, kendi markamızı yaratarak, gelin tripol olalım ya, gelin tripol olalım. Bu ülke, bir Japon Tobacco, bir Amerikan Tobacco... Tüm dünyada, artık, bunların hiçbiri, sigara ürettikleri yerlerin tütününü kullanmıyorlar. Amerikan Tobacco, tamamen, artık, diyor ki: "Kardeşim, ben, Virjinya tütünü getireceğim." Almazlar bizim köylümüzün tütününü. Hassaten, bu sigara fabrikalarının özelleştirilmesinde...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, toparlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, 1 dakika eksüre veriyorum; lütfen konuşmanızı tamamlayınız efendim.
Buyurun.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - 5 dakika daha verin. Doğru şeyler söylüyor.
BAŞKAN - 1 dakika yeter.
Buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Sayın Başkanım, ne takdir ederseniz...
...özellikle Türk tarımı yönünden son derece büyük sorunlar çıkacak. Şunu söylüyorum, ben Malatya Sigara Fabrikası için söylüyorum: Malatya Sigara...
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Tokat...Tokat...
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Tokat'a hep beraber sahip... Yani, Malatya Sigara Fabrikasının sahibi vardır. Malatya Sigara Fabrikası sahipsiz kalmayacaktır.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Ben de süre istiyorum 5 dakika daha...
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Tabiî, Feramus kardeşim, Tokat da var. Tabiî, Tokat'a da beraber sahip çıkacağız.
Onun için, biz, bunu, sigara fabrikasında çalışanlarımız için değil, sadece onlar değil; onlar olayın bir parçası; ama, esas, Türkiye'nin kendi yarattığı katmadeğer, kendi ürünü.
Eğer, biz, bu ithal ikamesini devam ettirdiğimiz sürece arkadaşlar, bu sene 33 milyar dolar dışticaret açığımız var. Rakamlar burada. Cari açığımız 14 milyar dolara ulaşacak. Aynı kafada gidersek, seneye 50 milyar dolar...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, tatlı, mukni konuşmalar yapıyorsunuz; ama, diğer maddeler de var. Dolayısıyla son cümlenizi alabilir miyim.
Buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Bu kanunun hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Türk tarımı için gerekli bir yasadır; ama, sonundan başlayan bir yasa, sorunları çözmeden; ama, iki bacağı, finansman bacağını ve teşvik bacağını çözmezsek, bu depoların kapılarına kilit vurulur, hiçbir işe yaramaz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
Komisyonun bir tashih talebi var.
Buyurun.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Sayın Başkan, Sayın Aslanoğlu konuşmasında, komisyon raporundan bir alıntı yaptılar. Bu alıntıda "ikincil pazar haline gelmekte" ibaresini kullandılar. Cümlenin içerisinde böyle bir ibare var; ama, bunu baş tarafıyla beraber okumak lazım Sayın Aslanoğlu.
Burada, raporda demişiz ki: "Bu sistemi kurmayan ülkeler, içinde bulunduğumuz küresel ekonomik düzende, sistemi kuran gelişmiş ülkelerin ikincil pazarı olurlar."
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Aynı şeyi söyledim efendim.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Onun için, o cümlenin birinci bölümünü zatıâliniz ifade etmediniz. İşte bu yasa, bu sistemi getiren bir yasa ve özellikle, üreticilerin üzerinde bulunan baskıları kaldıran bir yasa. Sayın Cumhuriyet Halk Partisi de üreticilerin üzerindeki her türlü baskıya, özellikle kapital baskıya karşıdırlar.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Teşekkür ettim.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Bu yasa da bunu sağlıyor.
Bu açıklamayı yapmak istedim. Teşekkür ettim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Bu yasayı kim hazırladıysa ben de teşekkür ederim dedim.
BAŞKAN - Madde üzerinde, şahsı adına, Ordu Milletvekili Enver Yılmaz; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakika.
ENVER YILMAZ (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; madde üzerinde söz aldım; ama, madde üzerinde konuşmayacağım.
Sadece, biraz önce, özellikle kayısının sorunlarıyla ilgili konuşup da, başta Karadeniz Bölgemiz olmak üzere, fındık ürününde bu yıl don olmadığı yönünde eleştiri getiren Sayın Aslanoğlu'na, kendi ilim ve bölgem adına, kısaca, sataşmaya mahal vermeyecek şekilde cevap vermek istiyorum.
MEVLÜT COŞKUNER (Isparta) - Bizim elma ne olacak?
ENVER YILMAZ (Devamla) - Siz de elma üzerine söz alabilirsiniz.
MEVLÜT COŞKUNER (Isparta) - Hiç cevap vermiyorsunuz ki!
ENVER YILMAZ (Devamla) - 1942 yılından bu yana Karadeniz Bölgesi, özellikle, Ordu, Giresun, Trabzon ve Samsun İlleri başta olmak üzere bu bölge böyle bir don afetiyle karşı karşıya kalmamıştı. Ordu İlimizde hasar oranımız yaklaşık yüzde 73'tür. Hasarın bedel karşılığı da 160 trilyon liradır. 2090 sayılı Yasaya göre, hükümetimiz, bayram öncesi, Türkiye'deki tüm tarım ürünlerinde olduğu gibi fındık ürünümüzü de desteklemek için gerekli çabayı göstermiş ve bunun neticesinde de hasar oranının yaklaşık yüzde 15'ine tekabül eden parayı, bayram öncesi bürokrasiyi en hızlı şekilde işleterek, tüm fındık üreticilerimize, başta Ordu, Samsun, Giresun ve Trabzon olmak üzere ödemiştir. Bu miktar, yeterli bir miktar değildir.
Türkiye'de diğer tarım ürünlerinin de bu kapsam dahilinde bu paradan faydalanmasını, elbette, bizler de isteriz; fakat, bölgemizde, özellikle 2004 Nisan ayında gerçekleşen bu afetin, 1942 yılından bu yana, hiç bu şiddette olmadığını ve Karadeniz Bölgesini tamamen felç ettiğini, yapılan bu yardımın da, bütçe dahilinde güzel bir çalışma olduğunu, ama, yeterli olmadığını belirtmek istiyorum. Bundan sonraki dönemlerde de, biz, hükümetimizin, bütçesinin imkân verdiği oranda, yardım yapılması konusunda bölgemizin bu hassasiyetini dikkate almasını özellikle bekliyoruz.
Fındık üreticilerimiz de, bayram öncesi yapılan bu ödemeden memnun olmuştur. İnşallah, bundan sonraki dönemlerde de, bütçe imkânları doğrultusunda, başta fındık ürünümüz olmak üzere, diğer tarım ürünlerine de, bu hasardan dolayı, bu mağduriyetten dolayı, hükümetimizin gerekli desteği vereceğini umuyorum.
Bu vesileyle, hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. Teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, sataşma var.
BAŞKAN - Sataşma yok. Bütün milletvekili arkadaşlarımız, bölgelerinin sorunlarını en güzel şekilde dile getirdiler. Hükümetin gerekli tedbirleri alacağını umuyorum.
Sayın milletvekilleri, 9 uncu madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunacağım; bu arada, Sayın Haluk Koç'un karar yetersayısının aranılması talebi vardır, onu da dikkate alacağım.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, geçen gün bana söz vermedin, 7,5 dakika süreyle.
BAŞKAN - Maddeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı yoktur.
Birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.12
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 16.30
BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER:Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34 üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
701 sıra sayılı kanun tasarısının müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
6. - Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/821) (S. Sayısı: 701) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
9 uncu maddenin oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, 9 uncu maddeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.
10 uncu maddeyi okutuyorum:
Lisansın geri verilmesi
MADDE 10.- Lisansın Bakanlıkça askıya alınması, iptal edilmesi veya lisans süresinin dolması durumunda lisans Bakanlığa geri verilir. Askı süresi içinde iptal edilmeyen lisans, depo işleticisine iade edilir. Bakanlığın askıya alma, geri verme veya iptale ilişkin işlemleriyle ilgili kararları Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilân ettirilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına Sayın Yavuz Altınorak'ın söz isteği vardır.
Sayın Altınorak, şahsınız adına konuşma hakkınızı da birleştirerek size söz vermek istiyorum; ancak, Sayın Müfit Yetkin Beyin de AK Parti Grubu adına söz isteği vardır. Şimdi, size şahsınız adına da söz verirsem, Müfit Beye söz veremiyorum. İsterseniz, önce Müfit Beye söz vereyim, sonra siz konuşun.
YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli) - Bence mahzuru yok.
BAŞKAN - Tamam.
AK Parti Grubu adına, Kırklareli Milletvekili Sayın Müfit Yetkin; buyurun. (Alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA A. MÜFİT YETKİN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısının 10 uncu maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Görüştüğümüz Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı, hükümetimiz tarafından, tarım kesiminin ürettiği tarım ürünlerinin saklanmasının daha sağlıklı, daha güvenilir bir ortamda yapılmasını ve çiftçinin, malını istediği zaman satabilmesini sağlamak için hazırlanmıştır. Bu işlem, daha önce, tüccara güven sistemi üzerine kurulmuştu ve çiftçi, ürettiği ürünü tüccarın deposuna veya fabrikasına koymaktaydı. Çiftçinin hiçbir güvencesi olmadığı gibi, ürününü satacağı zaman da fiyatlandırmada tüccarın vereceği fiyatı kabullenmek zorunluluğu vardı; ürün bedelini de tüccarın tayin edeceği tarihte tahsil edebilir veya tüccarın herhangi bir ödeme zorluğu olduğu takdirde, belki de hiç tahsil edemez durumu söz konusuydu.
Hükümetimiz, 2002 yılında işbaşına geldiği günden beri, çiftçimizin her zaman yanında olmuş ve bu kanun tasarısında olduğu gibi, çiftçiyi dünya standartlarına çıkarmaya çalışmıştır. Çiftçi, bundan sonra, ürününü, istediği depoya koyabilecek ve bunun karşılığında ürün senedini alarak istediği zaman borsada değerlendirebilecek veya bekletecek; isterse, hükümetimizin yeni üzerinde çalıştığı ve yakın zamanda devreye girecek olan vadeli işlem borsalarında vadeli satış şeklinde ürününü satabilecek; yine, isterse, bu ürün senediyle bankadan kredi kullanabilecek; sanayide, daha önce tüccarın sınıflandırmamasından dolayı standartlara uymayan hammaddeyi kullanmayıp, lisanslı depocuların, ürün eksperlerinin sınıflandırdığı ve bunun sonucunda, bozuk olmayan, standart, katmadeğerli mal üretmesini sağlayan hammaddeyi kullanarak, dış piyasalardaki rekabet gücünü de artıracaktır. Böylece, hem çiftçi hem de sanayici korunmuş olacaktır.
Biz, yaptığımız işi çok iyi biliyoruz ve popülist politika uygulamıyoruz. Dün, muhalefet partisinden bir arkadaşımız, 900 000 ton pamuk ürettiğimizi söyleyen AK Partili bir arkadaşımızı "yanlış bilgi veriyor" diye eleştirdi; doğrusu, 2 200 000 ton üretiyormuşuz! Bu konuya tam hâkim olmayan arkadaşımız, 2 200 000 ton kütlü pamuktan 900 000 ton işlenmiş lif pamuk çıkacağını herhalde tam kestiremedi.
Ayrıca, pamuk üretiminin geriye gittiğini söyleyerek, bunun, yanlış hükümet politikasının sonucu olduğunu ifade ederek, hükümetimizi de suçladı. Halbuki, dünya pamuk üretiminde yüzde 4,5 payla yedinci sırada bulunan ülkemiz, tüketimde ise, 6,5'lik bir payla beşinci sıradadır.
Ayrıca, ülkemiz yaklaşık 6 000 000 kişiye istihdam sağlayan, üretim sürecinde oluşturduğu katmadeğer ve uluslararası ticaretteki ağırlığı nedeniyle, ekonomik kalkınma sürecinde önemli rol oynayan tekstil sektörümüzün hammaddesi olan pamuk üretimimiz nedeniyle, birim alanda en yüksek verim alan ülkelerden biridir.
Burada tenkit edilen pamuk fiyatları da, yine hükümetimize mal edilemez; çünkü, globalleşen dünyada, pamuk piyasa fiyatlarına müdahale etmemiz söz konusu olamaz. Dünya piyasaları geçen yıl çok yüksek olduğu için, pamuk fiyatları 800 000'den başlayarak 1 000 000'a kadar yükseldi. Pamukta dünya üretiminde söz sahibi olan Çin'in, Özbekistan'ın, Türkî cumhuriyetlerin ve Yunanistan'ın bu yıl bol miktarda pamuk üretmesiyle birlikte -dünya piyasalarındaki üretim artışından dolayı- dünya piyasalarında pamuk fiyatları gerilemeye başladı.
Bizim, dünya piyasalarına müdahale etmemiz mümkün değil; çünkü, biz, aynı zamanda Dünya Ticaret Örgütü üyesiyiz. Pamuk ithalatını kesmek durumunda kalırsak, ihracatçılarımız olumsuz etkileneceğinden bu fiyatları engellememiz de mümkün değildi.
Çiftçimizi korumak için pamuk prim desteklememizi artırmamız gerektiğini biliyoruz. Ülkemizin stratejik bir sanayi ürünü olan pamuk üretimi için yatırım yapan ve sıcak iklimde uzun bir süre zorluklarla çalışan çiftçilerimiz şunu iyi bilmelidirler ki, hükümetimiz, bu konuda yapılabilecek en yüksek desteklemeyi verebilmek için çalışmaktadır. Yakın bir zamanda açıklanacak olan prim desteklemesi onları memnun edecektir. Bu, istedikleri bir rakam olacaktır; bundan şüphe etmesinler; beklesinler.
Ayrıca, yıllardır ithalatla karşılanan mısır ihtiyacımızı kendi üretimimizle karşılayabilmek için, mısır destekleme uygulamasını başlatan hükümetimiz, sertifikalı tohumu da teşvik ederek, çiftçimizi modern tarıma yöneltmektedir.
Ayrıca, 2004 yılında ülke genelinde 32 ilde toplam 14 000 000 dekar alanda süne mücadelesi gerçekleştirildi. Süne mücadelesinin yoğun olarak uçakla yapıldığı yıllarda, 20 000 000 ton olan buğday üretimimizin yaklaşık yüzde 40'ı, yüzde 50'si yemliğe giderken, Türkiye genelinde -yüzde 65'inde- yer aletleriyle mücadeleye geçilmesiyle 2004 yılında yemliğe giden buğday oranı yaklaşık yüzde 10 civarında kaldı. Süne mücadelesinin başarıyla sonuçlanması neticesinde buğdayda kalite ve verim yükseldi. Buğday üretimimiz, bu şekilde, 3 000 000 veya 5 000 000 ton artış göstermiş olup, 2003 yılında birim alandan alınan verim 300 kilogram iken, bu yıl 475 kilograma yükselmiştir. Verim artışından dolayı çiftçimizin cebine bu yılki fiyatlarla daha fazla para girmiştir. Halbuki, yurt dışından ithal edilen buğdayın fiyatı 200 000 lira iken, ürettiğimiz buğday piyasalarda 300 000 liranın üzerinde satılmıştır. Hazinemiz, çiftçimiz mağdur olmasın diye ithalatı yavaşlatarak, durdurarak bu farkı da karşılamıştır. Ayrıca, enflasyonun yüzde 12 olarak gerçekleştiğini düşünürsek, çiftçimiz geçen yıl yüksek fiyatlarla sattığı ürünü bu yıl bol verim alarak bu oluşan açığı kapatmıştır; hatta, daha fazla kazanmıştır.
Verim bütün tarım ürünlerinde mevcuttur. Tarım ürünlerinin çok bol ve ucuz olduğunu herkes biliyor zaten. Tarımla uğraşan büyüklerimizin bir sözü vardır: "Ürünün fiyatından çok, verimi önemlidir; çünkü, siz, üreticisiniz". Ürünün verimini ne kadar artırırsanız o kadar başarılı olmuş sayılırsınız; yoksa, ürünün piyasalardaki yokluğundan dolayı fiyatını artırmak marifet değildir.
Ben, şunu memnuniyetle belirteyim: Hükümetimiz zamanında bir bolluk ve bereket vardır. İnsanlarımız gıda maddelerini ucuz bir şekilde temin etmekte ve faydalanmaktadır. Nüfusumuzun dargelirli insanlarına sorarsanız, onların da memnuniyetini anlarsınız; fakat, çiftçilerimizin de, mazot ve gübre fiyatlarının dış piyasalardaki artışından dolayı zorlandığını biliyor ve bunları aşmak için gerekli desteklemeleri yapmaya çalışıyoruz.
Doğrudan gelir desteklemesi ve ürün prim desteklemesiyle çiftçimizin yanında olduğumuzu belirtmek isterim. Doğrudan gelir desteği kapsamında, çiftçilere, 2003 yılı için 2,3 katrilyon lira ödeme yapılırken, 2004 yılı için 2,8 katrilyon lira bütçeden ayrılmıştır. Ülkemizde arz açığı bulunan ve stratejik önemi haiz kütlü pamuk, yağlı ayçiçeği, soya fasulyesi, kanola ve zeytinyağı desteklemeleri için de, 2003 yılında, toplam 282,5 trilyon lira kaynak ayrılmıştır.
Tarım alanında yapılan işlerin kısa sürede meyve vermemesi çok doğaldır; fakat, hükümetimiz, Organik Tarım Kanunu ile tohumculuk, lisanslı depoculuk ve tarım sigortasıyla ilgili çok önemli kanunları devreye sokarak, ileride, çiftçimizi dünya standartlarına getirmeyi ve dünya ülkeleriyle rekabet edebilme şansını yakalayabilmeyi hedeflemektedir. Bu kanunun da -Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısının- tarım kesimi için hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Çok teşekkür ederim Sayın Yetkin, sağ olun.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Kırklareli Milletvekili Sayın Yavuz Altınorak; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz, birleştirilmiş şekliyle 15 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; sözlerime başlarken Grubum ve şahsım adına hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Bir haftadan bu yana görüşmekte olduğumuz Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısının ilgili maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, hepimiz de çok iyi bilmekteyiz ki, bu kanun tasarısı hazırlanırken, kesinlikle inanıyorum, çok güzel, iyi düşüncelerle hazırlanmıştır, aksini düşünmek mümkün değildir; ancak, bundan önceki süreçlerde yaşanmış olan birtakım olayları da sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, cumhuriyet tarihimizden bugüne, Türk tarımına en iyi şekilde hizmet veren birliklerimiz, en sağlıklı, sıhhî depoculuk görevini bugüne kadar getirmişlerdir, yürütmüşlerdir. Benim endişem şudur ki, bundan sonraki süreçte de, bu birliklerimiz hangi biçimde değerlendirilecektir.
Bu birlikler, gerçekten, bugüne kadar çok önemli işler yaptı. Ülkemizde 16 birliğimiz var ve bu birlikler kurulurken, her biri, Türk tarımına katkı veren, ülkede yaşayan tüm insanlarımızın doymasına katkı veren çiftçilerimizin alınteriyle kurulmuş, kendi özsermayeleriyle mücadelelerini vermiş kuruluşlardır; ama, üzülerek görüyorum ki, bu birlik ve ona benzer kuruluşlar, bundan önceki süreçte, özelleştirme politikalarıyla beraber, yapmakta oldukları görevlerin birçoğunu yapamaz hale geldiler. Lisanslı depoculuk sistemi ve yöntemi içerisinde bu birliklerin mutlaka değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum.
Bu itibarla, öncelikle şunu söylemek istiyorum ki, Toprak Mahsulleri Ofisi, bundan önceki süreçte yapmış olduğu görevleri yapamaz hale getirildi. En sağlıklı, sıhhatli, sıhhî depolama sistemini ülkemizde götüren Toprak Mahsulleri Ofisi, ajanslarıyla, depolarıyla kapatılmış olan yerlerde satışa arz edildi, satılamayanlar da, bir diğer taraftan, kiralama yöntemiyle piyasaya sokulmak isteniyor.
Değerli arkadaşlarım, bakınız, bundan önceki süreçte Et ve Balık Kurumu satıldı, SEK satıldı, yem fabrikaları satıldı; bunlar satılırken, genel anlamda, süreç içerisinde aslî görevlerini yerine getirecekleri ifade edildi. Bunlar kanunlaşırken, daha sonraki içerikte, yani yönetmeliklerde, daha açıklayıcı, daha anlaşılır kılınması anlamında buraların aslî görevlerini yerine getirecekleri ifade edildi; ama, ne yazık ki, bugün bu müesseselerin hiçbirisinin o görevleri yerine getirmediğini görüyor ve yaşıyoruz. Buraları satın alanlar, bu ülkede arsa spekülatörü oldular. İşte, bundandır ki, bizler endişe duyuyoruz.
Bu kanun tasarısı gündeme getirilirken, şüphesiz, iyi niyetin olduğunu içtenlikle ifade ettim; ama, bu yasayla beraber gerçekten oluşması gereken, yani, Türk tarımında üretim yapan insanların üretmiş oldukları ürünleri çok daha sağlıklı bir biçimde geleceğe taşımak, uzun vadede malını koruyabilmek adına yapılması gerektiğine gönülden inanıyorum. Ancak, Türk çiftçisinin depolara koyacak malı kaldı mı değerli arkadaşlarım; bir de bunu değerlendirelim! Hepimizce malum, Türk çiftçisi, yıl içerisinde, mahsulü üretip, pazara sunacağı dönem içerisinde birçok yerden tarım girdilerini borçlanarak alıyor; harman dönemi geldiğinde de, bir an önce malını paraya çevirip, borcunu ödeyip faiz yükünden kurtulma çabası içerisinde. Dolayısıyla, harman dönemi sonrası, vatandaşımızın, çiftçilerimizin birçoğunun depolara atacak malı kalmamaktadır.
Değerli arkadaşlarım, Türk çiftçisi, gerçekten, çok çalışkan, becerikli ve meziyetli olup, meşakkatli bir işi yapmaktadır. İstiyoruz ki, Türk çiftçisi, hak ettiği biçimde ekonomik anlamda güçlensin, ülkesine yararlı evlatlar yetiştirebilsin; ülkesini seven, milletini seven, devletini seven, ülkeye yararlı evlatlar yetiştirebilsin; ama, görüyoruz ki, gerçekten, çiftçilerimiz bitmiş ve tükenmiş durumda.
Bunlarla ilgili olarak, izin verirseniz, çok kısa başlıklar halinde birtakım gerçekleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Sayın Tarım Bakanımız burada, Sanayi ve Ticaret Bakanımızın da burada olmasını isterdim. Gerçi, Sayın Müsteşarımız burada, sanıyorum, Sayın Bakanımızı o konuda bilgilendirecektir.
Değerli arkadaşlarım, özellikle, pancar üreticileri bu yıl çok zor durumda. Geçen yıl 11 600 000 ton ekim kotası vardı, üzülerek öğrendim ki, bugünlerde kotalar belirlendi ve 8 500 000 tona indirildiği söyleniyor. Eğer, bu doğruysa, gerçekten, çok zor, çok kötü. Neden kötü; değerli arkadaşlarım, Şeker Kurulunun yapmış olduğu çalışmalarda, bir önceki yılda, yani, 2003 ve 2004 yılları içerisinde üretilmiş olan pancarın 2004 ve 2005 yılları içerisinde de üretilmesini öngördüğünü biliyorum; ama, maalesef, Bakanlık, bunu uygun görmemiş ve bir yazıyla, 8 500 000 tona indirildiği, Türk Şeker Fabrikaları Genel Müdürlüğüne bildirilmiş.
Şeker, gerçekten, tüm dünyada stratejik ürün olarak belirlenmiştir. Şeker, ülkemiz için de gerçekten çok önemlidir. Ülkemizde 32 şeker fabrikası var. Bu şeker fabrikalarının birçoğu geçen yıl 250 000 ton kota kullanırken, kotanın 3 100 000 ton indirilmesi neticesinde, muhtemelen, her şeker fabrikası 100 000'er ton daha aşağı rakamlarda pancar işlemek durumunda kalacaktır.
İkinci sorum da Sayın Tarım Bakanımıza.
Sayın Bakanım, bundan önceki süreçte pancar üreticilerinin kota kısıtlamasıyla ektirememiş oldukları alanlara yapılmış olan destekler, alternatif ürün gündeme getirilerek, bundan sonraki süreçte de devam edecek mi? Bunun cevaplandırılmasını talep ediyorum. Bir kez daha söylüyorum Sayın Bakanım. Bundan önceki dönemlerde olduğu gibi, pancar kotası bulunan, fakat, kota eksilmesi neticesinde ekim yapamayacak olan çiftçilerimiz, alternatif ürün desteği alarak, tekrar desteklenecek mi? Bu çok önemli; çünkü, rakam büyük, 3 100 000 ton kadar bir kısıtlamaya gidiyoruz bu yıl. Tarım ve Köyişleri Bakanı olarak, sizin, bu konuda kesinlikle tavır koymanız gerektiğine inanıyorum. Bu konuda da birtakım çalışmalar yaparak, inanıyorum ki, Türk çiftçisine katkı vereceksinizdir. Bunun cevabını olumlu olarak sizlerden duymak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, gerçekten, bugün, yeterli ürün üretiyoruz. Örneğin -benden önceki hatip arkadaşlarım da ifade ettiler- 20 000 000-22 000 000 ton civarında buğday üretiyoruz; ancak, yapılan depolamalarda, buğdaylar, kalitesiyle, standardıyla ayrılmadan, aynı depolarda, toplanarak, sağlıklı ve kaliteli olarak piyasaya verilemiyor. Bununla beraber, her yıl, sağlıklı unu halkımızın önüne koyabilmek adına, 1 500 000-2 000 000 ton buğday ithal etmek durumunda kalıyoruz paçal yapabilmek adına. Dolayısıyla, tasarı kanunlaştıktan sonra yapılacak olan yönetmeliklerde bunların da dikkate alınması gerektiğine inanıyorum. Gerçekten, bunları çok önemsiyorum.
Değerli arkadaşlarım, sanayicilerimizin -kaliteli ürün alamadıkları için, standartlara uygun malı bulamadıkları için- küçük bölgesel borsalardan tedarik edemedikleri malları ithal etmek durumunda olduğunu ifade etmeye çalıştım. Biz, Avrupa'nın en büyük tarım ülkesiyiz -hem çeşitlilik hem iklim hem de potansiyel olarak- bunun yanı sıra, 2 milyar dolarlık tarım ürünü ithal eden bir ülke konumundayız. Neden; yetersiz, günübirlik politikalarla, bir türlü çözemediğimiz toprak parçalanmalarıyla, verimli ve tabiî ki, standart ve kaliteli mal üretmede katkı veremiyoruz, bunlarla ilgili yasaları bir an önce gündeme getiremiyoruz. Tarım politikalarımızı neden güncelleştirmiyoruz?!
Tarımın da, sanayi gibi, üretimden son tüketimine kadar tüm aşamaları bir bütün olarak ele alınması gerekirken, eğer bu aşamalardan biri, birkaçı eksik olur ya da ihmal edilirse, tarımımız istediğimiz düzeye gelemeyecektir, istediğimiz düzeyde olamayacaktır.
Bugün görüştüğümüz Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısıyla tarım sektörünün önemli bir sorununu çözmeye çalışıyoruz. Tek başına bakıldığında, tabiî ki, önemli bir yarar sağlayacaktır; ancak, depoya girecek malın kalitesi, standardı, maliyeti, sigortası ve buna benzer sorunlar çözülmeden, üreticiye etkili bir sonuç sağlayacağına inanmıyorum; onu, açık ve net olarak ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, tarım ürünlerinde, üretim zamanlarında, aynı anda fazla arzdan dolayı fiyatlarda düşüş yaşanmaktadır. Eğer bu arzı -depolarımızı çok sağlıklı bir biçimde yönlendirebilirsek- yavaş yavaş zamana yayarsak, inanıyorum ki, fiyat istikrarı da sağlanmış olacaktır; ama, denetim mekanizmalarının, mutlaka, sonuç verici bir biçimde uygulanması gerekir.
Değerli arkadaşlarım, dayanıklı tarım ürünlerinin -bakliyat, pamuk, tütün, fındık, yağlı tohumlar- hasat zamanlarında ne fiyat ederse o fiyata satılmasının önüne geçilmesinin yolu, o ürünün depolanma olanağının yeterli düzeyde olmasından geçer. Eğer biz, bu depolanmaları, az önceki ifadelerimde de gündeme getirdiğim gibi, sağlıklı biçimde yaptıramazsak, sağlıklı bir biçimde ortaya koyamazsak, inanıyorum ki, bundan sonraki dönem, çiftçilerimiz için çok zor geçecek.
Tarım ürünlerinin standardı, üretimin sağlanması, alıcı ve satıcının bir araya getirilmesiyle kayıtlı ekonomiye geçilmesinin temel yolu, o ürünlerin borsada işlem görmesinden geçtiğine hepimiz inanıyoruz. Ancak, depolalara girecek olan malların -burada namuslu ve dürüst tüccarımızı, sanayicimizi tenzih ediyorum- mutlaka bir standart içerisinde denetlenmesinin yapılması lazım; çünkü, gerçekten en kolay dolandırılan, en kolay ürünü elinden alınan çiftçilerimizdir, et üreticilerimizdir, süt üreticilerimizdir. Bunlar, depolara, mallarını emanete verirler; ama, dönem içerisinde bir bakarsınız ki, ilgili limitet şirket, ilgili anonim şirket batmıştır ve çiftçilerimiz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Altınorak, size, 1 dakika eksüre veriyorum; lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
YAVUZ ALTINORAK (Devamla) - Tamamlıyorum.
Dolayısıyla, çiftçilerimiz alınterinin karşılığını alamaz duruma gelmişlerdir ve bunlar, bu ülkede en çok yaşanan olaylardır.
Bu açıdan, yönetmeliklerin içerisinde denetim mekanizmasının, çok sağlıklı bir biçimde, anlaşılabilir, tüm yurttaşlarımızın anlayabileceği bir üslup içerisinde olmasını diliyorum.
Bu duygular içerisinde, hepinize sevgiler ve saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -Teşekkür ederim Sayın Altınorak.
Madde üzerinde, şahsı adına, Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan; buyurun.
Süreniz 5 dakikadır.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Aynı kanun tasarısı üzerinde daha önce de söz almış ve bu kanun tasarısının, kanunlaştığı takdirde, birçok bakımdan ülkemize ciddî manada katkılar yapacağına olan inancımı ifade etmiştim. Ancak, bu kanun tasarısı görüşülürken, zarfa mı yoksa mazrufa mı bakmamız lazım geldiği konusundaki bazı düşüncelerimi de ifade etmek istiyorum.
Biz, maalesef, Türk tarımı, tarihinin en kötü dönemini yaşadığı bir dönemde böyle bir kanun tasarısını Mecliste hep beraber görüşüyoruz. Bunu niye söylüyorum; çünkü, 2003 yılında, Türk tarımı, maalesef, yüzde 2,5 oranında küçülmüştür ve yine, Türk tarımında, ilk defa olarak, hem 2003 yılı hem de 2004 yılı, ithalatın ihracattan fazla olduğu yıllar olmuştur.
Bizler biliyoruz ki, Türkiye'deki tarımın dünyada kendi kendine yeten yedi ülkeden biri olma özelliğini her zaman gururla, iftiharla söylediğimiz yıllar geride kaldı.
Bakınız, bundan birkaç gün önce, üç bakanımız, katılım öncesi ekonomik programını birlikte açıkladılar. O programa göre -resmî bir rakamdır- 2005 yılında -bunun altını üzülerek çizmek istiyorum- tarımın 1,7 oranında küçüleceği üç bakanımızın yapmış olduğu toplantıda açıklandı. 2003'te küçülüyorsunuz, 2004'te küçülüyorsunuz, 2005'te yine küçüleceksiniz ve sonra da, siz, geleceksiniz, tarımın Türkiye'de çok iyi olduğundan, çok iyi yerlere geldiğinden -biraz önce AK Parti Grubu adına konuşan sayın milletvekili de ifade etti- verimin çok fazla olduğundan; ancak -bir üründen bahsediliyor- dünyada fiyatların düşmüş olması nedeniyle Türkiye'de de fiyatların düştüğünden bahsedeceksiniz. Ancak, o ülkelerde tarım girdilerinin maliyetinin ne olduğunu, devletin desteklemesinin ne olduğunu söylemeden onu söylerseniz, söylediğiniz sözler havada kalır.
Bakınız, Amerika Birleşik Devletlerinde, tarımdan gelir elde eden çiftçilerin gelirlerinin yüzde 35'i devlet desteğinden gelmektedir. Bu beyanı AK Partinin seçim beyannamesinden aldım, bu rakamı oradan veriyorum. O bakımdan, Türkiye'de de, sizler, tarımdaki girdilerin fiyatlarını düşürün, desteklemeleri Avrupa Birliğindeki seviyeye çıkarın -Avrupa Birliğinde desteklemeler hektar başına yaklaşık 440 dolar, Türkiye'de 80 dolar civarında- o rakamları sağlayın, ondan sonra, dünyadaki tarım ürünleri fiyatları düşüyor, Türkiye'de bu olabilir deyin; ama, çiftçinin cebine bir şeyler girsin.
Bakınız, bundan üç gün önce, Türkiyemizde tarımın en yoğun yapıldığı illerden birinde, çiftçilerimiz, ziraat odası temsilcileri, Hürriyet Gazetesinde yarım sayfalık bir ilan verdiler. Bakınız, bu, Türkiye'de ilk defa olan bir hadisedir.
MEHMET EMİN MURAT BİLGİÇ (Isparta) - İlk defa olmuyor...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Geçmişte büyük sermaye çevreleri böyle bir ilan vererek -1979'da- bu konuyla ilgili bir girişimde bulunmuşlar; ama, Türkiye'de, tarımla ilgili, ilk defa bir çiftçi birliği, çiftçiler, bir büyük gazeteye yarım sayfalık ilan veriyor. Bu yarım sayfalık ilanda, bakınız, feryatlar yükseliyor. Tarım girdilerinin hiçbiri desteklenmiyor deniliyor; Türkiye'de tarım girdilerinin fiyatlarının, gelişmiş ülkeler dahil, tüm dünya fiyatlarının üzerinde olduğu söyleniyor; ürün fiyatına destek diğer ülkeler karşısında fevkalade yetersizdir deniliyor. Yani, bunu söyleyenler, eğer bunu gazete yoluyla Türkiye'nin gündemine taşımaya başlamışlarsa, durum vahim demektir. Bunun mutlaka ele alınması gerekmektedir. Eğer, Konya- Ilgın'da çiftçi mitingi yapılıyorsa, Tekirdağ-Malkara'da çiftçi mitingi yapılıyorsa, İzmir-Torbalı'da çiftçi mitingi yapılıyorsa, Aydın'da daha üç gün önce 20 000 kişinin katıldığı bir çiftçi mitingi yapılıyorsa ve gazete ilanlarıyla, bu konu, artık, Türkiye'nin gündemine feryatlar halinde taşınıyorsa, tarımda ciddî manada sıkıntılar vardır, feryatlar yükselmektedir, bunun tedbirini hep beraber almamız gerekmektedir. Eğer bu tedbirler alınmayacak olursa, biraz önce söylemiş olduğum gibi, önümüzdeki yılda 1,7 küçülecekse -bu şimdiki tahmindir, ben bunun daha yüksek olacağına inanıyorum- 2006-2007 yıllarında, Türk tarımını, Türk çiftçisini çok daha zor günler beklemektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan, 1 dakikalık eksüre veriyorum; lütfen konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bu konuyla ilgili olarak "sizin döneminizde, bizim dönemimizde" meselesine girmeden, bu meseleyi ciddî bir şekilde ele alıp, Türkiye'deki nüfusun yaklaşık yüzde 35-40'ını oluşturan tarım kesimine hep beraber sahip çıkmamızın zamanı gelmiş, hatta geçmektedir.
Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kandoğan.
Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 10 uncu maddeyi oylayacağım ve karar yetersayısı arayacağım.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur.
Birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.04
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:17.20
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34 üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
701 sıra sayılı tasarının müzakerelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
6. - Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/821) (S. Sayısı: 701) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
10 uncu maddenin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi, elektronik oylama cihazıyla oylama yapacağız.
Oylama için 3 dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, madde kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.
11 inci maddeyi okutuyorum:
Lisans belgesinin zayi olması
MADDE 11.- Lisans belgesi zayi olan lisanslı depo işleticisi gerekçeleriyle birlikte Bakanlığa başvurur. Bu durumda Bakanlık, lisanslı depo işleticisine verilmek üzere yeni bir lisans belgesi tanzim eder.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı; buyurun efendim (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 15 dakika.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Yasası Tasarısının 11 inci maddesi üzerinde CHP Grubu adına ve kişisel olarak söz aldım; tümünüzü saygıyla selamlıyorum.
11 inci madde, lisans belgesini yitiren kişilere, Bakanlığın yeniden belge vermesini düzenliyor.
Değerli arkadaşlar, tarım ürünleri lisanslı depoculuk uygulaması ileri ülkelerde var; ama, Türkiye'de ilk kez uygulanacak. Bu yasa nasıl yapılırsa, uygulama nasıl olursa, lisanslı depoculuk da öyle başlayacak. O yüzden de, bu yasanın yapılmasına çok özen gösterilmeli ve yasada bir eksiklik, bir yanlışlık yapılmamalıdır.
Tarımımızı, çağdaş ileri ülkelerin düzeyine yükseltmek ve onun yasal olarak altyapısını hazırlamak güzel bir şey. Aklı başında hiçbir kişi ve kuruluş bunun karşısına çıkmaz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz de çıkmıyoruz; yeter ki, ulusal çıkarlarımıza uygun, ülkemiz üreticisine uygun olsun.
Zaten, bu yasal düzenlemenin gerekçesinde de, şöyle söyleniyor: Üreticiyi, fırsatçıdan, fesatçıdan kurtarmak, istediği zaman, uygun fiyat bulduğu zaman ürününü satmasını sağlamak; onun için de lisanslı depoculuk öngörülüyor, kredi kolaylığı sağlanacağı söyleniyor. Uygulama böyle mi olacak; biraz kuşkuluyuz. Arkadaşlarımın ve benim anlattığımız kaygılar bu yüzden. Örneğin, bu lisanslı depoyu kim kuracak; önemli olan bu. Şimdi, bu tasarıya göre, anonim şirket sahipleri kuracak, 1 trilyonluk ödeme gücü olacak.
Değerli arkadaşlar, yeni bir sektör doğdurulurken, bunun üreticilerle ilgili olmasını, tarım birlikleriyle ilgili olmasını isteriz. Biz, dün bir önerge verdik ve dedik ki, tamam, anonim şirket, özel kesim kursun; ama, hazır deposu olan tarım birlikleri var, üye sayısı fazla olan satış kooperatifleri de, üretim kooperatifleri de lisanslı depoyu kurabilsin. Ne yazık ki, o kabul edilmedi. Onunla ilgili, Sanayi Bakanı Sayın Ali Coşkun -bugün burada yok, keşke olsaydı- 9 Aralık Perşembe günü bir konuşma yaptı; dün de o konuşmanın da işine gelen yerlerini burada okudu. Kendisinin burada olmasını isterdim. Ben de tutanakları aldım. Bakın, Bakanın 9 Aralık günü 30 uncu Birleşimdeki konuşmalarından aynen okuyorum: "Müstahsili memnun etmek ve reyini almak için tütünü alacaksınız, depolarda kurtlandıracaksınız, yakacaksınız; sonra, çayı alıp denize dökeceksiniz, fındığı alıp yağlığa yollayacaksınız; bu, ekonomik yönetim olacak. Biz, bugün, geçmiş iktidarların, yapılmayan, zamanında yapılmayan... Hatalarının faturasını ödüyoruz" diyor. "...biz, Cumhuriyet Halk Partisinin iktidar olduğu dönemin hatalarını da ödemiyor muyuz şimdi" diyor ve arkasından devam ediyor -hiç bunları okumadı- "IMF programı, devletin programı haline gelmiştir." AKP'li arkadaşların özellikle dikkatini çekiyorum; zaman zaman "biz AKP programını söylüyoruz" diyorlar da... Sayın Bakan diyor ki: "IMF programı devletin programı haline gelmiştir ve devlette devamlılık vardır." Biz bunu bilmiyoruz. Aslında yanlıştır. IMF programı devletin programı olur mu?! Belki AKP'nin programı olabilir; ama, hele geleceğimize ilişkin, emekten yana bir iktidarda IMF'nin programı devletin programı olur mu?!
Devam ediyor: "Tekrar söylüyorum; devlet kurmayacak, özel sektör kuracak. İsteseniz de istemeseniz de özel sektör kuracak... Artık, devlet, bu işlerde, sadece yönlendirici, müstahsili koruyucu yönde tedbirler alacak; kendisi malları alıp çürütüp, ondan sonra da denize dökmeyecek, ateşe vermeyecek."
Konuşmasına başlarken de "kamusal alan, kamusal alan, kamusal alan" diye de üç kez söylüyor. Tutanağı isteyen arkadaşlara veririm. Keşke Bakanımız olsaydı.
Değerli arkadaşlar, devletin bir bakanı, üstelik tarım ürünlerinin konuşulduğu, konunun lisanslı depoculuk olduğu bir sırada dalga geçerek "kamusal alan, kamusal alan... Hay sizin kamusal alanınız!.. Siz tütünü yaktınız, işte, depolarda kuruttunuz..." Bu bir üslup değildir diye söyledik.
Her şeyden önce, şu tarım ürünlerinin sorumluluğunu çokbaşlılıktan da kurtarmak gerekir. Bugün, sağ olsun, Tarım ve Köyişleri Bakanı orada oturuyor; ama, örneğin -demin AKP sözcüsü burada pamukla ilgili konuşmalar yaptı- pamukla ilgili politikalar için, bakın, Sanayi ve Ticaret Bakanı söz sahibi, Tarım ve Köyişleri Bakanı söz sahibi, Hazine Müsteşarlığı söz sahibi, Dış Ticaret Müsteşarlığı söz sahibi. Bu çokbaşlılık içerisinde, gerçekten, ulusal üreticinin yararına bir politika izlenemiyor ve bunun tek elde toplanması gerekir. Bizce doğru olanı, Tarım Bakanlığının bu işe sahip çıkmasıdır; ama, ne yazık ki, bu yasa da, Tarım Bakanlığının değil Sanayi Bakanlığının yetkisi içinde olacaktır.
Değerli arkadaşlar, az önce pamuktan söz eden AKP sözcüsü arkadaşımız, pamuk üreticisi sanki hoşnutmuş gibi bir ifade kullandı. Bakın, elimde, Tarişin bilgileri var, ziraat odasının bilgileri var. Egede 100 000 pamuk üreticisi var; 55 000'i Tarişin üyesi. Belki, bir 100 000 de öbür bölgelerde var; 200 000 pamuk üreticisi; aileleriyle beraber yarım milyonun üzerindeki insan... Şimdi, bakıyoruz, Türkiye'de, 7 200 000 -Tarişin rakamlarını okuyorum- dekarda pamuk üretimi yapılıyor ve ulusal gelirimizde...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Sayın Başkan, sürem bitmediği halde, mikrofon kapandı.
BAŞKAN - Sayın Gazalcı, bir dakikanızı rica edeyim; teknik bir arıza oldu...
Sayın Gazalcı, süreniz kaldığı yerden devam ediyor; buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Değerli arkadaşlar, pamuk, hem dokumanın hem de konfeksiyonun hammaddesidir. Ülkemizin hem toplumsal yaşamında hem de ekonomik yaşamında çok önemli, temel bir yer alır. Böyle bir alanda politikalar oluştururken, kamusal alanın, yani, devletin, ulusal bir politika oluşturamaması, pamukçuyu ortada bırakmak demektir. Onun için, ulusal bir pamuk konseyi, yıllardır kurulacak denilir; yasa tasarısı bir türlü getirilemedi. Şimdi, Avrupa Birliğine uyum yasaları adı altında... Peki, biçim olarak güzel; ama, bundan üretici ne kazanıyor, ne yapıyor; o belli değil. Şimdi, pamukçunun durumuna bir bakalım.
Benim seçim bölgemde, Sarayköy'de, Akköy'de pamuk üretilen yerler var, birçok yerde olduğu gibi; kan ağlıyor... Arkadaşlar, üretici geçen yıl, 1 100 000 - 1 150 000 liraya satmış pamuğunu, bu yıl 740 000 liraya satamıyor. Bakın, girdi fiyatlarında yüzde 100 artışlar olmuş. Efendim, dünya fiyatları dalgalandı... Siz, nesiniz peki; hükümet değil misiniz; bu dalgalanma karşısında üreticinizi korumayacak mısınız?! Şimdi, bunu, yalnız biz söylemiyoruz.
Bakın, Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı Sayın Şemsi Bayraktar diyor ki: "Üretim maliyeti kilogram başına 950 000 lira düzeyindeyken, üretici, pamuğu 450 000 liraya ancak sattığını söylüyor. Mazot fiyatları yüzde 35, gübre fiyatları yüzde 60 ilerlemiştir; ama, pamuk, 450 000 liraya ancak satılıyor."
Değerli arkadaşlar, Yunanistan'da pamuğa kilogram başına 63 sent, ABD 35 sent destek verildiğini, Türkiye'de ise, bunun, ancak, ödenen rakamla 6 sent olduğunu söylüyor Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı.
Şimdi, benim yöremde, herhangi bir tarım ürününü üreten hiçbir kişi hoşnut değil. Tütüncüyle konuşuyoruz, tütüncü kan ağlıyor; üzümcü öyle, pamukçu öyle, elmacı öyle, anasoncu öyle, nohutçu öyle. Bize şu ürün, gerçekten, bu yıl çok iyi para kazandırıyor ve çok memnunum diyen bir tek kişi yok. Bakın, Pamukkale Sulama Birliğinin 13 trilyon elektrik borcu var; sulamada!.. 1 dönümü, geçen yıl 65 000 000 liraya sularken, Birlik, borçlu olmasına karşın, insanlar sulamadığı için, bu yıl 50 000 000 liraya suluyor. Dün, arkadaşım burada rakamlar verdi.
Değerli arkadaşlar, Türkiye, pamukta, yani, beyaz altın dediğimiz üründe, bakın, şimdiden 700 000 000 dolarlık pamuk dışalımı yapıyor. 1980'lerde pamuğu dışarıya satarken, dışsatım ülkesiyken, bugün, dışalımda birinci sıralara geliyoruz. Eğer, bu gidiş böyle olursa, uzmanların söylediğine göre, 2012 yılında -çok uzak bir zamanda değil- pamuk için 1 milyar doların üzerinde para ödeyeceğiz. Türkiye'de iplik fabrikaları var, dokuma yapılıyor; pamuk için güzel, verimli topraklarımız da var; ama, helva yapılmıyor! Hükümet, ben, şu yasaları çıkarıyorum, bu yasaları çıkarıyorum deyip kurtulamaz. Belki bizim köylümüzü televizyonlarda, renkli basında bir iki kez duyduğuna inandırabilirsiniz; ama, o, yaşadığını unutmaz. Size en büyük dersi, o sesi çıkmayan sessiz çoğunluk, köylümüz verecektir; pamuk üreticisi verecektir, tütün üreticisi verecektir, üzüm üreticisi verecektir. Ben, öneriyorum; AKP'den ve CHP'den arkadaşlar -hangi ürünü söylerseniz söyleyin; buğdayı söyleyin, pamuğu söyleyin, tütünü söyleyin- birlikte geziler yapalım ve yalnız onları dinleyelim; bu rakamlara inanmıyorsanız, gidelim bakalım. Değerli arkadaşlar, gerçekten pamukçu ağlamaktadır. AKP sözcüsü arkadaşım, şunları yaptık, bunları yaptık diyor; peki, daha fiyat açıklamadınız, fiyat!..
Bakın, Tariş, lisanslı depoculuğunun en güzeli için bir şeyler yapıyor; Tepeköy-Yazıbaşı beldesinde, 2,5 trilyon liraya 365 000 metrekarelik bir yer almış. Tariş, 60 trilyon bedelle, bu lisanslı depoculuğun örneğini verecek bir uygulamanın içerisinde; ama, bu depoyla Ege pamuğunun ancak yüzde 25'ini alabiliyor. Peki, ötekiler ne olacak?! Başka bölgelerdeki üreticiler ne olacak?! Arkadaşlarım söyledi, depoları yapabilirsiniz, trilyon sahipleri o depoları açabilirler; ama, toprağı işleyen yoksa neyi koyacaksınız oraya, neyi satacaksınız?! Bunların bütün nedeni, içte ve dışta, ülkemizin ürününü en iyi fiyatla satmak değil mi?!
Şimdi "merak etmeyin, topraklar satılsa bir şey olmaz" diyorsunuz. Birkaç dönüm toprak... Bu ülkede, sağcılar, hep dediler ki, "bir karış toprağımız yok, bir çakıl taşı vermeyiz." Geçenlerde, Tarım ve Köyişleri Bakanının yanıtını gazetede okudum; 2 000 dönüm verimli toprak gitmiş. Tabiî, yerinde duruyor; ama, onun sahibi kim, mülkiyeti kimde; artık yabancılarda. Yani, bir yandan topraklarımız satılıyor, bir yandan da elde ettiğimiz ürünler para etmiyor.
Değerli arkadaşlar, biz, bu yasaları, anlayış olarak, gerçekten gerekli buluyoruz; ama, Sayın Bakanım belki sesini çıkaramıyor...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gazalcı, 1 dakika eksüre veriyorum; lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Bir kere, Sayın Bakanım, sizin Bakanlığınızın adı Tarım ve Köyişleri Bakanlığı; biz de, Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısını görüşüyoruz. Şimdi, siz, burada, nöbet tutuyorsunuz; ama, yetki, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının elinde; yani, davul birisinde, vuran başkası. Gelin, önce, bunu birleştirelim, dört kurum karar vermesin; önce, üreticiyi çok kocalılıktan kurtaralım. Niye Tarım ve Köyişleri Bakanlığının değil, niye o ürünlere o sahip çıkmıyor; çünkü, Sanayi ve Ticaret Bakanı işe başka bir pencereden bakıyor. Yani, kardeşim, ben, 1 trilyonu verirse depoyu açma belgesini veririm, kooperatifmiş, kamu alanıymış, şuymuş buymuş beni ilgilendirmez diyor. Hayır, bu, Tarım ve Köyişleri Bakanının görevidir ve gerçekten, tarım ürünleri korunacaksa, üretiminden satımına kadar -depoculuk da içinde- bütünüyle korunmalıdır. Bu yasalara evet; ama, bu üreticinin ürünü de korunmalıdır, değerlendirilmelidir diye düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gazalcı.
Hükümet adına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; lisanslı depoculukla ilgili yasa tasarısı üzerine görüşmelerimiz devam ederken, tarım sektörümüzün bütün yönleriyle ele alındığına şahit oluyoruz. Kanun tasarısını hazırlayan ve Meclisimize sevk eden Bakanlığımız yanında Tarım Bakanlığı da, doğrudan doğruya bu gelişen görüşme süreci içerisinde birçok yönüyle gündeme geldi, ben de bu süreç içerisinde bir değerlendirme yapmak istiyorum.
Kıymetli arkadaşlarım, ülkede durum değerlendirmesi yaparken, elbette, bir bütün olarak, genel olarak bakışımız olmalı. Şimdi, Türkiye, gelişmekte olan bir ülke. Bu gelişmekte olan ülke karakteri sorunların varlığına delalet eder. Zaten sorun olmasaydı, bu ülke gelişmekte olan bir ülke olmayacaktı, bu ülke gelişmiş bir ülke olacaktı ve aslında yine sorunlar olacaktı; ama, belki içinde bulunduğumuz dönemle ilgili değil de gelecek dönemde nasıl bir şekil alacağız, yapı kuracağız, sistem geliştireceğiz, bunları tartışacaktık; ama biz öyle yapmıyoruz; uzun bir dönemden beri yapılması gerektiği halde yapılamayan işlerle ilgili değerlendirmeler yapıyoruz ve lisanslı depoculuk konusu gündemimize gelmesine ve çok gecikmiş bir yasa tasarısı olmasına rağmen, esas, bu önemli kurumun daha iyi bir şekil alması konusunda, Meclisimizde bu hususlar tartışılırken buna yönelik değerlendirmeler yerine, tarımla ilgili genel değerlendirmelere geçiliyor. Elbette bunun da yapılması mümkündür, gerektiğinde doğrudur; ama, esas kanun tasarısıyla ilgili konuların görüşülmediğini biliyoruz.
Bundan yaklaşık on gün kadar önce -belki birkaç gün daha önce olabilir- Organik Tarım Yasası görüşüldü. Bu da ülkemizdeki tarımsal gelişmeler bakımından önemli bir konuydu; ama, Organik Tarım Yasasıyla ilgili konuda da, yine tarım sektörünün genel değerlendirmesi yapıldı ve bu yapılırken, en son cümleler "bu Organik Tarım Yasasını destekliyoruz" ifadeleriyle bitti; ama, tarımla ilgili çok farklı alanlarda da konuşmalar yapıldı.
Kıymetli arkadaşlarım, saygıdeğer milletvekilleri; şimdi, genel karakteri gelişmekte olan bir ülke için, hangi sektörü ele alırsak alalım, sorunları saymamız, sıralamamız kaçınılmazdır; tarım da böyle. Tarım sektörü, ayrıca bir başka özelliğiyle de diğer sektörlerden farklı; çünkü, tarım sektörünün en temel özelliği şudur: Ürünlerine talebin, fiyat değişmeleri karşısında artmamasıdır. Zaten, belki birçok konuyu konuşmamızın sebebi de budur. Üretimde bir artış ümidi, diğer başka bütün sektörlerde gelir artışı demektir; ama, tarımdaki üretim artışı, çoğu kere gelir artışına sebep olmaz. Dolayısıyla, eğer tarımla ilgili konuları konuşurken bunu gözardı edersek, bunu ortadaki bir gerçek olarak hiç dikkate almazsak, sadece fiyat düşmelerinden ve bunun olumsuzluklarından bahsedersek, bu, arkasında yatan temel sebebi, üretimdeki gelişmeleri, iyileşmeleri hiç görmemek anlamına gelir; ama, tabiî, bu, tarım sektörüne müdahale edilmesinin de bir başka temel sebebidir. Yani, tarım sektörü, bu özelliğinden dolayı da müdahale edilmesi gereken bir sektör olarak karşımıza çıkar; ama, tarım ürünlerinin fiyatlarında meydana gelen düşme karşısında tüketiminin artmaması halinde, bir ülke için yapılacak iş, bunun ihracatını gerçekleştirmektir.
Şimdi, Türkiye gibi bir ülkede; yani, hâlâ çeşitli tedbirlerle korunan bir tarım sektörüne sahipken, genel olarak verimliliğimiz ve maliyetlerimiz yüksekken, biz ihracatla ilgili gelişmeyi çok kolaylıkla sağlayamayız. Örnek bir olay ifade edeyim size: Şu anda, buğdayın Türkiye limanlarına teslim fiyatı -ton olarak- 130 dolardır; ama, biz 250 dolara yakın bir fiyatla Toprak Mahsulleri Ofisi olarak çiftçimizden buğday alıyoruz. Ne kadar aldık; 2003 yılında aldığımız miktarın 4 katı buğday aldık. Niçin aldık; fiyat seviyesini daha fazla düşürmemek için. Niye; buğdayda yüzde 11 oranında bir üretim artışı oldu. Biz, şu anda ihracat kararı aldık, makarnalık buğdayımızı 162 dolardan satıyoruz arkadaşlar!.. 162 dolardan makarnalık buğday satıyoruz; ihalesi dün gerçekleşti. Biraz önce söylediğim rakam seviyesinde biz o buğdayı kendi üreticimizden aldık...
Türkiye, tarım ürünlerine, değerinin yüzde 26'sı oranında destek veriyor. Biraz önce Cumhuriyet Halk Partisine mensup bir arkadaşım "Amerika Birleşik Devletlerinde yüzde 35" dedi, Avrupa Birliğinde yüzde 32'dir. Türkiye, tarımsal ürün değerlerinin yüzde 26'sı oranında tarımsal destek vermektedir. Bunun ifadesi, bütçeden ayırdığımız kaynağın ötesinde, gümrükler ve başka tedbirlerle transfer ettiğimiz gelirlerden oluşur; diğer, dolaylı indirimler ve içfiyat-dışfiyat farkını muhafaza etmeye yönelik aldığımız tedbirlerden oluşur.
Şimdi, bunlar hiç dikkate alınmadan, Türkiye'de olaylar konuşulduğunda, buğdayla ilgili gelişme çok müspet olmasına rağmen ve bu yıl Türkiye'de buğday üreticisinin toplam geliri artmışken, sadece buğday fiyatlarına bakarak, 2003 yılına nispetle, nispî olarak bir düşmeden bahsederek olayı çok olumsuz bir şekilde tanımlamak doğru değildir, gerçekçi değildir, objektif değildir; ama, buğday fiyatlarında bir düşme söz konusudur. Elimde borsa fiyatları var, onları da okuyacağım.
Peki arkadaşlar, bu ülkede hayatın bütün alanlarında müspet ve menfiler yan yana değil mi; evet.
Şimdi, size, dünyada üretilen ürünler içerisinde Türkiye'nin ne durumda olduğunu derece itibariyle gösteren bir örnek okuyorum:
1 inci sırada üretim yaptığı ürünler: Kayısı, üzüm, fındık, kiraz, incir, ayva.
2 nci sırada üretim yaptığı ürünler: Kavun, karpuz, fasulye, hıyar, mercimek.
3 üncü sırada üretim yaptığı ürünler: Biber, patlıcan, domates, nohut, vişne.
4 üncü sırada üretim yaptığı ürünler: Antepfıstığı, elma, ceviz, kestane.
5 inci sırada üretim yaptığı ürünler: Şekerpancarı, zeytinyağı, ıspanak, zeytin.
6 ncı sırada üretim yaptığı ürünler: Pamuk, tütün.
7 nci sırada üretim yaptığı ürünler: Arpa, şeftali.
8 inci sırada üretim yaptığı ürünler: Buğday, anason, marul, kabak, erik, badem.
9 uncu sırada üretim yaptığı ürünler: Ayçiçeği, çavdar, armut.
10 uncu sıradaki ürün: Limon.
Dünyada, üretim bakımından ilk beş ve ilk on sırada çok sayıda ürünümüzün yer alması, üretim alanlarının -bir yönüyle- çok zengin olduğunu söylediğimiz ülkemizin -ama, haritaya baktığımızda, üretimin sahillerimizde yoğunlaştığını, yani Trakya ve Ege Bölgesi ile kısmen Akdenizde yoğunlaştığını -sulamaya açtığımız güneydoğu bölgemiz hariç- çok da elverişli olmadığını görüyoruz.; Yani, sulama imkânını geliştirmediğimiz sürece, tahıl ağırlıklı bir üretimden başka çaresi olmadığını bildiğimizi dikkate alarak söylüyorum; bu ülkede, hadise, tanımladığınız gibi "bitti, öldü, yok oldu, tarihinin en kötü dönemini yaşıyor" ifadesine uygun değildir.
Bir örnek: 5 Aralıkta Diyarbakır'ın Bağıvar Köyüne gittim. Diyarbakır'ın Bağıvar Köyü, tamamen pamuk üreticisidir; ikinci üretim hayvancılıktır; yani, ya pamuk üretiyorlar ya da -onun dışında başka bir tarımsal üretim yok- hayvancılıkla uğraşıyorlar. 5 Aralık Pazar günü, Bağıvar Köyü... Benim yanımdaki arkadaşlarım, olayın genel değerlendirmesini yaparak dediler ki, programda değişiklik yapalım. Hayır, yapmayalım, gidelim dedim. Gittim ve bütün köylülerle beraberdim.
Arkadaşlar, pamukta bir sorun olduğunu biz söylemiyor muyuz... Pamukta bir sorun var. Pamuktaki sorun, dünya üretimiyle alakalı, dünya fiyatlarıyla alakalı, dünya ülkelerinin ekonomik gücü ve o üreticilere verdiği destekle alakalı, uzun vadeli stratejilerle alakalı. Bilmeyen yok; ama, bu ülkenin çocukları olarak, bu temel ürünümüze yönelik doğru politikaları, bugünkü şartlar içerisinde yapabileceğimiz en iyi şeyi yapmak bizim görevimiz, değil mi...
Bu şartlar içerisinde...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakanım, size de 1 dakika eksüre veriyorum; lütfen konuşmanızı tamamlayın.
Buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Evet, pamukla ilgili çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Sayın Başkanın 1 dakikayı uzatmayacağını tahmin ederek...
Tabiî ki, Türkiye'de tarım sektöründe sorun var, başka her alanda olduğu gibi, ailelerde, okullarda, sokakta ve başka yerlerde, üretim faaliyetinin olduğu her yerde olduğu gibi.
Bugün, aktüel zaman içerisinde 5 tane konumuz var: Birincisi, tarımsal girdiler içerisinde gübre, ikincisi mazot, üçüncüsü tarımsal sulamalardaki elektrik bedeli, dördüncüsü pamuk primi, beşincisi hayvancılık sektörüyle ilgili birkısım konulardır; içerisinde fiyat ve dışarıdan geliş- gidişlerle ilgili hususlar da vardır.
Arkadaşlarım, bu konularda öneriye, teklife açığız; ama, sektörümüzü olduğundan daha fazla olumsuz göstermeye çalışmak da doğru değildir. Elbette problem vardır, problemi çözmek için buradayız ve bu konuda bir niyeti de taşıyoruz. İyi niyetli olmamız, Sayın Grup Başkanvekilinizin söylediği gibi, IMF politikalarını uygulayan bir memur...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakanım, lütfen son cümlenizi alayım.
Buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Cumhuriyet Halk Partisinin Sayın Grup Başkanvekili, dün, ziraat odalarını kabulde bir şey söylemiş; demiş ki: "Sayın Tarım Bakanı iyi niyetli; ama, IMF politikalarını uygulama konusunda bir memur rolünde." Hiçbir zaman bu rolü kabul etmeyeceğiz!
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Elin mahkûm!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Biz, bu ülkenin öz çocuklarıyız ve bu ülkede, kendi millî politikalarımızı her zaman hâkim kılmaya çalışacağız! (Alkışlar) Bunu, herkes de böyle bilmeli!
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sanayi Bakanına söyle onu.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Saygılar sunuyorum hepinize. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Bakanım, teşekkür ederim.
Madde üzerinde, AK Parti Grubu adına, Denizli Milletvekili Sayın Mehmet Yüksektepe; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Yüksektepe, süreniz 10 dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET YÜKSEKTEPE (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 701 sıra sayılı Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, burada bulunan her arkadaşım bilmektedir ki, tarım sektörü, dünyada olduğu gibi, ülkemizde de risk açısından en yüksek değeri taşıyan bir sektördür.
Dolayısıyla, biraz önce Sayın Bakanım da ifade etti, bu risk altında ve ülke şartları içerisinde, elbette ki tarımın problemleri, çiftçimizin, köylümüzün problemleri vardır.
Bugünkü duruma geçmeden önce, 3 Kasım 2002 öncesini kısaca bir hatırlamak, sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, hatırlarsınız, o günlerde, gazetelerde "Çiftçi Haciz Kıskacında", "Çiftçinin İkinci Adresi Cezaevi" gibi, çiftçiyi gerçekten zor durumda bırakan manşetlerle ve haberlerle karşı karşıyaydık. O günlerde, o dönemde, çiftçimiz ilgiye muhtaçtı, şefkate muhtaçtı, sevgiye muhtaçtı...
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Bugün de sevgiye muhtaç!..
MEHMET YÜKSEKTEPE (Devamla) - ...ve kendi yüreğiyle ortak atacak bir yüreğe muhtaçtı. İşte, 3 Kasım 2002 sonrasında bu sevgiyi, bu şefkati, bu ilgiyi, çiftçimiz, köylümüz yanında buldu.
Bu çerçevede ne yaptık; değerli arkadaşlar, öncelikle, hizmeti köylümüzün ayağına götürmeyi bir ilke olarak benimsedik. Bu çerçevede, başta Başbakanımız, Sayın Bakanımız, milletvekillerimiz ve Tarım Bakanlığının teşkilatları, gece gündüz demeksizin, çiftçinin tüm sıkıntılarına derman olmak için, ellerindeki gücü, birikimi, enerjiyi çiftçimizle paylaşmaya çalıştılar.
Değerli arkadaşlar, bu anlamda bir örnek vermek istiyorum. Denizli'nin Çivril İlçesinin Sarılar Köyünde bir dolu afeti yaşandı ve ben, o köyü, gece saat 10'da, Tarım İl Müdürümüzle, İlçe Müdürümüzle, diğer yetkili arkadaşlarımla birlikte ziyaret ettiğimde, gerçekten, çok kötü bir manzara vardı köyde. Elma ağaçları kökünden devrilmişti, ayçiçekleri perişan olmuştu; ama, gecenin o saatinde, kahvede köylüyle otururken, hiç unutmuyorum, dedi ki bir tane amca: "Oğlum, hiçbir şey yapmasanız bile, bu saatte burada olmanız bizim için yeterlidir." Ama, biz, bunu yeterli görmedik ve hemen arkadaşlarımız harekete geçtiler, o köyümüzde derhal hasar tespit çalışması yaptılar, 35 aileye, yaklaşık 30 milyar lira yardım yaptılar.
Değerli arkadaşlar, 2002 öncesi, bitti gözüyle bakılan, bitti diye algılanan çiftçimiz ve tarım üretimimiz, bu sevgiyle, bu ilgiyle tekrar moral buldu, heyecan buldu ve bu heyecanla, bu zor şartlara rağmen, bu sıkıntılı günlere rağmen, tekrar, evinden tarlasına giderken, bir umutla, bir heyecanla, bir enerjiyle çıkmaya başladı.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Nerede, Türkiye'de mi bu?!
MEHMET YÜKSEKTEPE (Devamla) -Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bunun için son iki yılda neler yaptık; öncelikle, çiftçimizi zor durumda bırakan faiz borçlarından kurtardık; çünkü, birçok çiftçimiz traktörünü satmıştı, evindeki bir baş, iki baş ineğini satmıştı, bu borçlarını ödeyebilmek için, cezaevine girmemek için. Burada birlikte çıkardığımız 4876 sayılı Yasayla bu borçların yüzde 59'unu affettik, faizlerini sildik; bu rakam 1,9 katrilyon idi ve bunun yaklaşık 1 katrilyonunu silerek, çiftçimizin, bir anlamda, nefes almasını sağladık.
Yine, çiftçimizi, sattığı traktörleri geri alması için, ucuz ve düşük faizli kredilerle desteklemeye çalıştık. Yine, ilk defa, belki yeterli olmamakla birlikte, çiftçimiz, mazotu diğer tüketicilerden yüzde 40 civarında daha ucuza kullandı. Bunlar yeterli miydi; elbette yeterli değildi; ama, ülke şartlarında, bu, şu demekti: Biz, çiftçinin yanındaydık; ülkenin, devletin imkânları çerçevesinde bunları bu noktada sağlamak durumundaydık.
Değerli arkadaşlar, yine, Sayın Maliye Bakanımızın da desteğiyle, anlayışıyla, anlayışlı davranışıyla bazı tarımsal girdilerde KDV indirimi yaptık; bunu hep birlikte yaptık. Özellikle sertifikalı tohumculukta, fidanda ve sunî döllemede dondurulmuş hayvan sperminin KDV'sini yüzde 18'den yüzde 1'e çektik. Yine -devam etti, çiftçimize ve köylümüze desteğimiz- 2003 yılında 2,7 katrilyon doğrudan destek ödedik. Yine, 2004 yılı içerisinde 2,8 katrilyon ayrıldı. Değerli arkadaşlar, bakın, bu rakamlar hep birer artışı ortaya koymaktadır, yeterli olmamakla birlikte; ama, sizler de şunu bilmektesiniz ki, Türkiye'de faizler ciddî oranda düşmüştür, enflasyon da düşmektedir; ama, buna rağmen, bizim çiftçiye sağladığımız destek artma eğilimlidir ve artmaktadır.
Değerli arkadaşlar, özellikle stratejik öneme sahip kütlü pamuk, yağlık ayçiçeği, soya fasulyesi, zeytinyağı gibi ürünlerde ciddî destekler ortaya koyduk.
Arkadaşlar, özellikle burada çok sık dile getirilen bir konu. Ben de bir Ege Bölgesi milletvekiliyim, Denizli milletvekiliyim; hayvancılık yaptık, pamuk üretimi yaptık, mısır üretimi yaptık, tütün üretimi yaptık.
Değerli arkadaşlar, özellikle CHP'li Sayın Mustafa Gazalcı, bu kürsüye, tarımla ilgili her çıktığında "tütün, tütün, tütün" diyor.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Evet.
MEHMET YÜKSEKTEPE (Devamla) - Sayın Vekilim, bir hesap yapmak istiyorum. 1 dekar tütünden yaklaşık, en verimli araziden, 80 kilogram tütün elde edilir; bu da, başfiyatla (4 000 000 lira civarında) çarptığımızda, yaklaşık 350 000 000 lira civarında bir gelir eder.
Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz yıllarda 800 ilâ 900 hektar civarında olan Denizli'deki tütün üretimi, yine, bu sene 880 hektar civarındadır ve bugün, çiftçilerimizin özel şirketlerle yaptıkları sözleşmeler sonucunda her geçen gün bu artmaktadır; ama, buna rağmen, tütün üretimindeki maliyetlerin, masrafın bedeli yüzde 60 civarındadır. Ancak, biz, her fırsatta çiftçimize, tütüne alternatif olarak kekiği önerdik.
Değerli arkadaşlar, kekiğin 1 dekarından, 1 dönümünden 170 kilogram ürün elde edilir ve bunu da, yaklaşık 2 000 000'la çarptığımız zaman, yine, 350 000 000 civarında bir rakam elde eder.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - 1 000 000 lira...
MEHMET YÜKSEKTEPE (Devamla) - Belki, bu, eşit gibi gözükse de, kekiğin maliyeti, giderleri yaklaşık yüzde 10 civarındadır ve bir defa ekersiniz ve üç yıl, dört yıl, iyi baktığınızda, bunu biçme imkânınız var. Aynı zamanda, biz, bunu daha iyi değerlendirmek için kekik işleme tesislerini de kurduk ve Sayın Vekilimiz de o açılışa katıldı ve burada çiftçinin ürettiği bu ürünü daha iyi pazarlamasını sağladık.
Değerli arkadaşlar, bakın, yine, Sayın Vekilim dedi ki: "Hiçbir üründe kâr yok." Bakın, Honaz İlçemizde kiraz üretiminden bu yıl -kilogramı 4 500 000 - 5 000 000 lira civarında- trilyonlarca lira para kazandılar. Onları kutluyorum. Yine, Çivril bölgesinde elmacılık. Bakın, 1 dekar kirazdan 1 milyar civarında gelir elde ediliyor. Biz, çiftçimizi, bu noktada hayvancılık ve meyveciliğe teşvik ediyoruz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM İNCE (Yalova) - Elmaları Meclise dökmediniz mi Sayın Vekilim?! Siz yapmadınız mı bunu?!
BAŞKAN - Sayın Yüksektepe, 1 dakikalık eksürenizi başlatıyorum; lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET YÜKSEKTEPE (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Yani, en düşüğü 1 milyar; yetişmiş ağaçtan 4-5 milyar civarında gelir elde ediyor.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) - 7 milyar... 7 milyar...
MEHMET YÜKSEKTEPE (Devamla) - Dolayısıyla, biz, çiftçimizi, pazarlaması kolay, kalitesi yüksek, standardı yüksek meyveciliğe teşvik etmek durumundayız ve bununla ilgili de fidan dağıtımına hızlı bir şekilde devam etmekteyiz.
Değerli arkadaşlar, burada birçok konuyu da sizlerle paylaşmak isterim; fakat, zamanımız da çok dar.
Değerli arkadaşlar, özellikle pamuk üretimi noktasında Denizli'de gerçekten sıkıntı var; ancak, bu noktada, özellikle Pamukkale Sulama Birliğinin -burada problemlerini daha önce de konuştuk- 12 trilyon civarında borcu vardı ve yönetim değişti; şu anda Pamukkale ve Gölemezli Ovasında pamuk üretimi yüzde 40 civarında bu sene artmıştır. Dolayısıyla, iyi yönetildiğinde bu artış sağlanacaktır.
Değerli arkadaşlar, bu düşüncelerle, hepinize saygılar sunuyorum; teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Bravo! Bravo!
BAŞKAN - Sayın Yüksektepe, teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde, Diyarbakır Milletvekili Sayın Muhsin Koçyiğit'in sorusu vardır...
ÜNAL KACIR (İstanbul) - İşte böyle; aldın mı cevabını!..
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Şimdi geliyorum, geliyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sen nasıl geleceksin?! AK Parti olmasa nereden gelecektin sen?!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Bakın, onlar nereden geldi?! Orada kaç milletvekili var AK Partiye başkasından gelen?!
ÜNAL KACIR (İstanbul) - AK Parti sayesinde geldi, şimdi konuşuyor!..
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Başka parti sayesinde gelen kaç milletvekili var orada?!
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Çık kürsüde konuş; ama, şov yapıyorsun!
AHMET IŞIK (Konya) - Bağımsız girseydiniz!..
BAŞKAN - Sayın Kandoğan... Sayın Işık...
Sayın Koçyiğit, sorunuzu sorunuz efendim lütfen.
Buyurun Sayın Koçyiğit.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Sayın Bakanıma çiftçilerin elektrik borçlarına ilişkin bir soru sormak istiyorum.
Sayın Bakanım, 2003 yılı ocak ayından itibaren elektriğe yapılan desteklemenin kaldırılması sonucu, sulamada kullanılan elektriğin birim fiyatı içme ve kullanma suyu abone düzeyine çıkarıldığından, üreticilerin kullandığı elektrik birim fiyatı, 2002 yılı aralık ayına göre 2003 yılı ocak ayında yüzde 34,4 oranında artmıştır. Bu durum, üreticileri oldukça zor durumda bırakmış, elektrik bedellerini ödeyemez duruma getirmiştir.
Sorum: Sayın Bakanım, elektrik borçlarını gerçekçi bir şekilde yeniden yapılandırarak, çiftçilerimizin borçlarını taksitler halinde kolayca ödeyebilecekleri bir düzeye çekmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koçyiğit.
Sayın Gazalcı, buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Şimdi, az önce konuşan arkadaşım "öyle, tütün, tütün, tütün" deyip duruyor dedi. Biz, iki yıl oldu tütünle ilgili, Tekelle ilgili araştırma önergesi vereli. Bu araştırma önergesi ne zaman gündeme gelecek?
İki, pamuk prim fiyatları ne zaman açıklanacak, ne kadar olacak?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Soru soran kişinin konuşan arkadaşa cevap vermesi gibi bir usul yok, İçtüzükte böyle bir kural yok Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Gazalcı, Bakanlık makamı burası.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Evet, Bakana soruyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım...
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Sayın Başkanım, not aldık; yazılı olarak cevap vereceğiz.
Arz ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, 11 inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum...
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - Karar yetersayısını arayacağım.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur; birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 18.10
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati : 18.17
BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34 üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
701 sıra sayılı kanun tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
6. - Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/821) (S. Sayısı: 701) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
11 inci maddenin oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı; şimdi, 11 inci maddeyi, yeniden, elektronik oylama cihazıyla oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
Oylama için 2 dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır. Madde kabul edilmiştir.
12 nci maddeyi okutuyorum:
Yetkili sınıflandırıcı lisansı
MADDE 12.- Lisanslı depoya tevdi edilen tarım ürünleri, bu Kanun kapsamında geçerli lisansa sahip yetkili sınıflandırıcılar tarafından analiz edilir ve sınıflandırılır.
Bu Kanun kapsamında lisanslı bir depo işletmesinde veya yetkili sınıflandırıcıda çalışacak personelin, tarım ürünlerinin analizi, numune alınması, sınıflandırılması ve uzmanlık isteyen diğer işleri için Bakanlıkça lisans alma şartı getirilebilir.
Bu madde uyarınca verilen lisanslar, mevzuata aykırı olarak kullanıldıklarının tespiti halinde yönetmelikte belirlenen esas ve usûllere göre Bakanlıkça askıya alınabilir veya iptal edilebilir.
Yetkili sınıflandırıcıların lisans almasına, işleyişine ve denetimine ilişkin usûl ve esaslar ile buralarda çalıştırılacak personelin haiz olacağı şartlar yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Kastamonu Milletvekili Sayın Mehmet Yıldırım; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Yıldırım, ürün sergilemek yok.
CHP GRUBU ADINA MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısının 12 nci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclise ve bizi izleyen vatandaşlarıma saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, 12 nci maddeyi okuduğumuzda, lisanslı depo olacak, depoyu özel kesim yapacak, depoda çalışan lisanslı eleman olacak; bu, yönetmelikle belirlenecek ve bu lisanslı çalışan elemanlar, genellikle de depoya gelecek ürünleri sınıflandıracak; zamanı geldiğinde oraya ürününü saklayan çiftçi veya tüccar piyasaya malını arz edecek ve bununla ilgili yönetmelik, kanun çıktıktan sonra düzenlenecek; bununla ilgili kurum, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı olacak. Şu anda üzerinde konuştuğumuz tasarıyı Sanayi ve Ticaret Bakanlığı hazırladı; Tarım ve Köyişleri Bakanlığı uygulamaya koyacak.
Şimdi, hükümet sırasında, bakıyorum, önce Tarım ve Köyişleri Bakanını, daha sonra Sanayi ve Ticaret Bakanını gördük. Ben, çok etkilendim ve duygulandım. Şimdi, millî tarımı konuştuğumuza göre, Türkiye'deki millî tarım politikasının üzerinde bir şeyler söylememiz gerektiğini düşününce, hükümet sırasında Millî Savunma Bakanını görmekten büyük mutluluk duyuyorum Türkiye adına. (Alkışlar)
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Başbakan Yardımcımız da burada.
MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Tabiî, o, diğer konuda; komisyondakinden söz ediyorum Sayın Kafkas.
Değerli arkadaşlar, Sayın Başkan "ürün gösterme" dedi.
Değerli arkadaşlar, burası, milletin kürsüsü, ben de milletin vekiliyim, Kastamonu Milletvekiliyim. Depoyu konuşuyorsak, depoda saklanacak ürünün ne olduğunu tarif etmek gerekir. Bu tarifte de ne olduğunu anlatmak gerekir.
Arkadaşlarım, bu Türkiye Büyük Millet Meclisine, Türkiye'ye, hepinize, iki yıl önce bugünlerde, sağlıklı bir ürün olan sarmısağı sergilemiştik biliyorsunuz ve Çin'e karşı bir mücadele açmıştık. Ne yapıyordu Çin; Türkiye'ye sarmısak satıyordu, Türkiye'deki çiftçiyi bitiriyordu; Mersin'e geliyordu, Mersin'den de -Adana Ticaret Odasından alarak- Avrupa'ya satıyordu. Şimdi, bunu tıkamaya çalıştık. O zaman, Tarım ve Köyişleri Bakanımız Sayın Güçlü "Türkiye'nin bu ürünü ithal etmesine gerek yok, Türkiye'de yeteri kadar üretim var" demişti; doğrudur, üretim vardı; ama, fiyatlar çok yüksekti; çünkü, fiyatları yükseltmek isteyen Türk tarımının çiftçisi değildi, bu arada rant sağlayan, Çin'den 5 000 ton ithal edip Türkiye'yi pazar yapan gayrimillî sermayeydi değerli arkadaşlar. Onlar, Türkiye'ye fazla satıyorlardı ve Türkiye'deki marketler kanalıyla da vatandaşlarımıza tükettirmeyi planlıyorlardı. Şimdi, bu ürüne karşı verdiğimiz mücadelede, Allah'a şükür, önünü kestik. Yetmedi... Orijinal olarak sarmısağın kendisini sokamıyorlarsa, sarmısağın tozunu sokuyorlar.
Sayın Başkan, bu, bir sergi değil. Lütfen, Türkiye'yi bilinçlendirme adına, Türkiye'nin sorunlarını bu kürsüden anlatma adına, diğer milletvekillerine uyguladığınız ambargoyu bana uygulamamanızı rica ediyorum; çünkü, bu olay, bir millî tarım politikasıdır. (CHP sıralarından alkışlar) Bu olay, rasgele bir olay değildir.
BAŞKAN - Sayın Yıldırım... Lütfen...
MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Lütfen...
Sayın Başkan, şimdi, bu sarmısak... Bu da sarmısağın tozu...
Değerli arkadaşlar, biz, şimdi, bunu Fransa'ya satıyoruz. Kastamonu Taşköprü'de üretilen, Reis Gıdanın ürettiği bu sarmısakları şimdi Fransa'ya satıyoruz. Ne mutlu bize değil mi, arkadaşlar! (Alkışlar)
Bundan bunu ürettik, ekonomiye katkı sağlıyoruz ve şimdi bununla yetinmeyeceğiz, hapını yapacağız, ilacını yapacağız; o da bu...
BAŞKAN - Sayın Yıldırım...
MEHMET YILDIRIM (Devamla) - ... Amerika'ya satacağız...
Destekleme istiyoruz sayın bakanlar. Sayın hükümet, sizden destek istiyoruz. Çiftçinin hakkını istiyoruz, başka bir şey yapamayız.
Değerli arkadaşlar, daha başka ne var; başka bir şey daha var; sarmısaklı zeytin, afiyet olsun!..
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı
BAŞKAN - Sayın Yıldırım... Sayın Yıldırım...
MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu olay, Türkiye'deki... (CHP sıralarından "mikrofon kapalı, mikrofon kapalı" sesleri)
BAŞKAN - Sayın Yıldırım...
MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Lütfen!...
Buyurun Sayın Yıldırım, buyurun, devam edin.
MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Sayın Başkan, sevgili milletvekili arkadaşlarım; söyledik ya Türkiye'nin IMF'den kurtulmasının çaresini. IMF politikalarını Türkiye'de uygulamak isteyen bir AK Partili milletvekilinin, bir Cumhuriyet Halk Partili milletvekilinin olacağını düşünmüyorum asla.
Hepimizin içi kan ağlıyor. Türkiye, eğer iflas noktasına gitmişse; 143 milyar dolar dışborç, 214 katrilyon içborç noktasına düşmüşsek, dışarıdaki IMF'nin, içerideki tefecinin borcunu ödemek için çaremiz üretimdir; tarlada üretim, fabrikada üretim, kamuda dürüst yönetimdir. Başka çaremiz var mı; başka çaremiz yoktur. Hepimiz birlikte, birbirimize sataşmadan, birbirimize saygı göstererek, halkımızın verdiği destekleri arkamızda görerek, Türkiye'yi bu kuşatmanın altından çıkarıp atmamız lazım.
Bakın, enflasyon aşağı düşüyor, faizler aşağı düştü. 7 katrilyon civarında olan yatırımı 11 katrilyona çıkardık. Amacımız odur ki, Türkiye'nin yatırımını, inşallah, öbür bütçede 15 katrilyona, öbür bütçede 25 katrilyona, öbür bütçede 50 katrilyona çıkardığımız zaman, Türkiye'yi kurtarırız değerli arkadaşlar. (AK Parti sıralarından alkışlar) Hepimizin amacı budur. Cumhuriyet Halk Partisinin amacı budur, Adalet ve Kalkınma Partisinin de amacı budur ve bu olmalıdır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekili arkadaşlarım, lisanslı depoculukta çok önemli olaylardan bir tanesi, bu işin ehil eller tarafından yapılmasıdır. Bakın, karayolcu bir mühendisim, bugün Karayolları Genel Müdürüyle bir konuşma yaptım, sözleşmeli 7 tane ziraat mühendisi alacaklarını söyledi; 1 000 tane ziraat mühendisi başvuruda bulunmuş.
Değerli arkadaşlar, depoculuğu yapacak kişiler ziraat mühendisi arkadaşlarımız olmalı; bu işi bilen kişiler olmalı. Depoculuk yapacak arkadaşlarımızın sermayesi olmayabilir, bununla ilgili destekleme yapmamız lazım. Bir deponun maliyeti, şu anda, 500 milyar civarındadır. Ben, bu depo işini Kastamonu'da nasıl çözeriz diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesinin Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Nilgün Halloran'la, Kastamonu'da beş aydan beri çalışma yapıyoruz. Kendilerine teşekkür ediyorum, sağ olsunlar; ama, finans olayını çözemedik değerli arkadaşlar, kaynak olayını çözemiyoruz. Depo sorununu çözmek için kaynak gerekli; ama, bu tasarıda kaynak yok, kaynağın tarifi yok. Sadece, lisansı vermek için Ticaret Bakanlığı, uygulama için Tarım Bakanlığı, hükümet sırasında da Millî Savunma Bakanı. Çok güzel, inşallah, Türkiye'de millî bir tarımı, millî bir kalkınmanın ve ulusal bir kalkınmanın çığırını açacağız.
Az önce Sayın Bakanı izledik. Evet, göğsüm kabarıyor. Sayın Güçlü çok iyi niyetli ve çok başarılı. Ona şunu söylemek istiyorum: Birinci ayda tarım müdürlüklerini derhal toplantıya çağırsın. Eğer, toplantıya çağırdıkları tarım müdürleri 2005 yılındaki üretim planlamasını yapmamışlarsa hesap sorsun.
Değerli arkadaşlar, eğer, Türkiye'de neyi üreteceğimize, bugün sarmısak para etti, her yerde sarmısak ekelim; soğan para etti, her yerde soğan ekelim; buğday para etti, her yerde onu ekelim anlayışıyla devam edersek çok yanlış yaparız. Biz, depoda saklayacağımız malı nasıl saklamamız gerektiğini, neyi nerede saklamamız gerektiğini, nerede nasıl üretmemiz gerektiğini bir üretim planlamasıyla çözmemiz gerekir. Bununla ilgili olarak üniversitelerimiz hazırlıklıdır; üniversitelerden geçen mühendisler hazırlıklıdır, sokakta boş geziyor; Tarım Bakanlığı elemanları buna hazırlıklıdır, bürolarında oturuyor. Herkesi tarlaya ve fabrikaya davet ediyor, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.
AK Parti Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Mehmet Çerçi.
Sayın Çerçi, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısının 12 nci maddesi üzerinde AK Parti Grubu adına huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum; hepinize en derin saygılarımı sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, görüştüğümüz, önemli bir yasa tasarısı ve bugün, zannediyorum, üçüncü oturumdayız, üçüncü günümüz; ancak, biz, 12 madde görüşebildik. Hakikaten, hem muhalefet partilerinin hem de AK Partinin değerli üyelerinin çok yoğun bir ilgisiyle karşı karşıyayız.
Tabiî, tarımı konuşuyoruz. Tarım, Türkiye'nin önemli bir meselesi ve bu kadar çok konuşma olunca da, maalesef, doğrular ile yanlışlar iç içe oluyor. Değerli muhalefet partileri üyeleri tarafından çok çeşitli bilgiler verildi üç gündür. Bunların bir kısmı, gerçekle uyuşmayan bilgiler.
Mesela, ben hemen değinmek istiyorum, az önce, değerli bir milletvekili arkadaşımız, sayın hükümete sulama elektrik fiyatlarının yüzde 35 zamlandığından bahsettiler. Dün de, yine, keza, bu kürsüden, yine bir değerli muhalefet milletvekili, hatta iki milletvekili arkadaşımız değişik rakamlar vererek, sulama elektriğinin yüzde 50-60 oranlarında zamlandığından bahsettiler. Tutanaklar elimde. O ara, TEDAŞ Genel Müdürünü aradım, Meclisten aradım ve rakamları aldım. Hem soruya cevap olsun hem kamuoyunu aydınlatma açısından açıklıyorum:
Arkadaşımızın dediği o zam... 2002 yılında, o zamanki hükümet, 117 000 lira olan sulama elektrik fiyatlarının üzerinden 30 000 lira ıskonto yapıyor, yıl sonuna kadar olmak üzere -2002 yılındaki hükümet- ve 2002 yılının sonuna gelindiğinde, Bakanlar Kurulu kararnamesi gereğince, 30 000 liralık indirim devreden çıkıyor ve tekrar 117 000 liraya ulaşıyor. İki yıldır, bakınız, 2002 yılının sonundan bu zamana kadar, sulama elektriklerinde hiçbir fiyat artışı olmamıştır, 5 kuruş artış olmamıştır. Bilhassa, TRT paylarının da bir yasayla azaltılmasından sonra çok cüzi bir azalma olmuştur. Şu anda, sulama elektriği 115 000 küsur liradır tüm Türkiye'de. Yani, elektrik fiyatlarında, aşağı yukarı yüzde 1 oranında da bir indirim olmuştur.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, burada, olayları konuşarak bir yere varmak mümkün değil. Yani, bir düşünce sistematiğinden hareketle Türk tarımı adına bir netice alabilecek konuları ciddî olarak masaya yatıracak şekilde konuşmamız gerekir diye düşünüyorum ve belki bu şekilde ortak aklı yakalamamız mümkün olabilir. Yani, bu tartışma şeklimiz, biraz da, gözü görmeyen birinin fili tarif etmesine benziyor. Herkes, bir tarafından söylüyor, bir tarafından bahsediyor, bir tarafından tutuyor ve Türk tarımını global olarak masaya yatırıp, dünü, bugünü ve yarını ile tüm sorunlarını, gerek yapısal sorunlarını gerekse arızî sorunlarını tek tek konuşmamız lazım; yani, işin felsefesini konuşmamız lazım, işin sistematiğini konuşmamız lazım.
Değerli arkadaşlarım, bakınız, biz, iki yıldır iktidardayız. Örnek olsun diye söylüyorum. Geçen yıl, yani önceki yıl, 2003 yılında, Manisa'nın, bölgenin en önemli ürünlerinden üzüm -keza pamuk- 1 dolara yakın fiyata satıldı; bir önceki yıl daha düşüktü, bu sene yine düşük. Pamuk da öyle; geçen sene, 2003 yılında çok daha iyi rakamlara satıldı, bu sene yine düştü. Yani, tarım ürünlerinde, zaman zaman dünya piyasalarıyla alakalı olarak bu iniş ve çıkışları biz yaşıyoruz, bundan sonra da yaşanacak.
Elimde bir belge var, Dünya Ticaret Örgütü Tarım Anlaşması ve Türkiye diye. Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşmasına -yani, GATT- Uruguay turunu müteakip kurulan Dünya Ticaret Örgütünün üyesi ve 1995 yılında yürürlüğe giren Dünya Ticaret Örgütü Tarım Anlaşmasına taraf bir ülkeyiz biz.
Neticeye geliyorum. Bu yıl bir toplantı yapıldı ve önümüzdeki yıl, zannediyorum Hong Kong'ta, yine bir toplantı yapılacak bu konu çerçevesinde. Müzakerelerin seyrine ve 31 Temmuz 2004 tarihli çerçeve metnine bakıldığında, yeni dönemde, yani, bundan sonrası için, üretimi ve ticareti saptıran, indirime tabi desteklerde ciddî indirime gidileceği, koruma oranlarının önemli ölçüde düşürüleceği ve ihracat desteklerinin de on onbeş yıllık bir dönem zarfında sıfırlanacağı anlaşılmaktadır.
Yani, buradan ne anlıyoruz değerli dostlar; artık, dünyada tarım ticaretinde bir liberalleşme söz konusu. Artık, ekonomisi güçlü olan, bütçesi güçlü olan ülkeler de, dünyada, tarıma istedikleri gibi destek veremeyecekler, gerek ihracatta, gerek içpiyasada bu destekleri veremeyecekler; yavaş yavaş dünya tarım ticaretinde de bir liberalleşme söz konusu.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Oy aldıklarınızı unutacaksınız yani!
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Hayır, hayır... Ben, şimdi, konumu bir sistematik içerisinde anlatayım, inşallah, Değerli Milletvekilim...
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Küçük çiftçiyi sileceksiniz...
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Hayır, dünyanın geldiği noktayı söylüyorum. Bu, belki, bize daha fazla sıkıntılar da verecek önümüzdeki dönemlerde; onu söylemeye çalışıyorum. Dünya buraya doğru gidiyor.
Ancak, burada, şunu belirtmek lazım: Yani, özellikle gelişmiş ülkelerin bu uluslararası fiyat mekanizmasının oluşmasında, kendi içpiyasalarına yönelik, hatta ihracatlarına yönelik desteklerinin ve sübvansiyonlarının büyük rolleri var. Yavaş yavaş, işte bu anlaşma çerçevesinde, önümüzdeki on yıllık dönemde, bunlar da ortadan kalktığı zaman, belki bir anlamda bizim de lehimize olacak bazı gelişmeler. Olaya bir bütünlük içerisinde bakmak lazım.
Değerli arkadaşlar, toprağın nimetlerini -yani, konumuz toprak, tabiî, toprak ürünleri, tarım olduğu için- modern toplumda, modern 21 inci Yüzyıl ekonomisinde, Türk insanına nasıl daha faydalı kılabiliriz; bunun tartışmasını yapmamız lazım.
Değerli arkadaşlarım, demin de bahsettiğim gibi, dün neydi, bugün nedir, yarın ne olacak? Türk tarımının, temelde, problemini iki noktada özetleyebiliriz; bir tanesi yapısal problemler, bir tanesi de arızî problemler.
Şimdi, yapısal problemler dediğimiz... Bir kere, dünyanın gelişmiş ülkelerine baktığımızda, ülkemizde, tarımda çalışan nüfus oranı fazla. İkincisi, işletmeler, genelde, küçük ölçekli. Yine, dünyanın, büyük, gelişmiş ülkeleriyle kıyasladığımızda, böyle bir sıkıntımız var. Türkiye'de sulanabilir arazilerin belki yüzde 50'sinden fazla bir kısmı hâlâ sulanamıyor. Bunlar, Türkiye tarımının yapısal problemleri.
Bunun yanında, arızî problemlerimiz var; çözebileceğimiz, daha kolay çözebileceğimiz problemler var. Bir tanesi, girdi maliyetlerinin yüksekliği. Şimdi, tarımda girdi deyince, ben, genelde, bunu dört kalemde özetliyorum. Bir tanesi, sulama elektriğinin fiyatları. Demin de söyledim, bunda iki yıldır bir değişiklik yok. AK Parti Hükümeti bu konuda...
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Mazot?..
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Bir şey mi yaptınız?!. Ne yaptınız; mazotu mu ucuzlattınız, gübreyi mi ucuzlattınız?!.
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Geliyorum, bekleyin...
Bir tanesi bu.
İkincisi; tohum, girdi maliyetlerine etki eden önemli bir faktör. Tohumculuk sektöründe...
Değerli arkadaşlarım, bakınız, bu Parlamento, tohumculuk yasasını çıkaracak. Bu, komisyonda görüşüldü; zannediyorum, önümüzdeki günlerde Genel Kurula inecek. Biz, bunları, değişik sektörlerle, tohumculukla uğraşanlarla görüştük; bu, bir değişim, bir reform yasası diyorlar, Türkiye tohumculuğunun, Türkiye tarımının geleceği için. Tohumculuk yasasını çıkaracağız inşallah. Burada, tohum teşvik ediliyor; kaliteli, sertifikalı tohum teşvik kapsamında destekleniyor ve KDV de indirilmiş vaziyette.
Türkiye tarımının girdi maliyetlerini artıran bir diğer faktör gübredir, bir diğeri de mazottur. Temel olarak, bunu dört kalemde toparlamak mümkündür.
Gübreyle ilgili olarak bir çalışma başlatıldı, bunu biliyorum; ancak, bazı sıkıntılar var. Özellikle burada yapılmak istenilen, gübredeki KDV oranlarının düşürülmesi, yüzde 1'e indirilmesi niyetleri ve gayretleri var, bunu da biliyoruz; fakat, bu konuda ayrı, teknik sıkıntılar var. Bunun çözülmesi, belki bir süreç alacak. Bu da yapılırsa, inşallah, gübre maliyetlerinde...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çerçi, 1 dakikalık eksüre veriyorum; lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, gübre ve mazot dedik. Vaktim de sınırlandı iyice...
Değerli arkadaşlarım, mazot konusunda, yine, aynı şekilde, bazı çalışmalar var. Sayın Tarım Bakanımız da, demin "her türlü öneriye açığız" dedi, bunu beyan etti. Biz de istiyoruz; yani, Türk çiftçisine daha ucuz mazot nasıl verilebilir, bunun yolları, inşallah, aranıp bulunmalı diye düşünüyoruz ve Bakanlığın bu konuda gerekli çalışmaları yapacağını bekliyoruz.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Zam yaparak cevap verdiler.
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - İkinci konu, Türk tarımının arızî problemlerinden, pazarlama. İşte, bugün üzerinde konuştuğumuz bu yasa tasarısı, Türk tarımının pazarlamada önemli bir eksiğini kapatacak değerli arkadaşlar. Bunun ikinci adımı, "futuring" denilen vadeli işlemler borsası. Şimdi ben soruyorum: Hadi, Cumhuriyet Halk Partisi yıllardan beri muhalefette; diğer partili arkadaşlarımız da her gün buraya çıkıyorlar, konuşuyorlar: "Türk tarımına şunu yaptınız, bunu yaptınız..."
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Sen yarın muhalefete düşmeyecek misin?
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Bakınız, zamanım olsa...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çerçi, lütfen, teşekkür eder misiniz.
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Son cümlenizi rica edeyim.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Madde üzerinde hiç konuşmadı.
BAŞKAN - Lütfen teşekkür ediniz.
Buyurun.
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Yıllardan beri bu ülkede iktidar olanlar, bırakınız Türk tarımının yapısal problemlerini çözmeyi, arızî problemler dediğimiz, girdi maliyetlerinden, pazarlama, bilinçli tarım, modern teknoloji, örgütlü toplum, kaliteli sertifikalı tohum, tarım sigortası, ürün planlaması vesaire hakkında ne yaptılar?
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Niye Doğru Yolu davet etmediniz?
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Bugüne kadar bu konuda hiçbir şey yapılmadı. Bütün yaptıkları, destekleme, devlet adına destekleme. Arkadaşlar, bunların yanlış olduğunu dünya âlem biliyor.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Hayır, destekliyorlar hâlâ, dünya âlem bilmiyor, hâlâ destekliyor; siz biliyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın Çerçi, lütfen, son cümlenizi alayım.
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Peki Sayın Başkanım. Ben, inşallah, bir başka maddede söz alıp, tamamlamak istiyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Nezaketinize teşekkür ederim, sağ olun.
Madde üzerinde, şahsı adına, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan; buyurun.
Sayın Kandoğan, süreniz 5 dakika.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan kanun tasarısının ilgili maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bu maddenin geçici 2 nci maddeyle olan bir bağlantısından söz etmek istiyorum. Bu kanun tasarısının içerisinde, çıkarılması gereken birçok yönetmelik var. Bu yönetmeliklerin çıkarılma süresi, teklif edilen metinde, hükümet teklifinde bir yıl idi; ama, komisyonlarda bu, altı aylık bir süreye indirilmiştir. Ancak, böyle çok önemli bir kanunun, ülkemize hakikaten katkı sağlayacak olan bir kanunun, ilgili yönetmeliklerinin çıkarılmasıyla ilgili altı aylık bir süre verilmesi, kanaatimce yanlıştır. Bu konuyla ilgili bir değişiklik önergesi verilerek, bu sürenin öne çekilebilme imkânı vardır. Nihayetinde, çıkan bir kanunun uygulama yönetmeliğidir ve çok kısa süre içerisinde çıkarılabilir. Bunu belirterek sözlerime başladım.
Biraz önce, Sayın Bakanımız, burada, benim konuşmamdan sonra, benim konuşmalarımdan alıntı yaparak bazı şeyler söyledi, dünyadaki tarım ürünlerinin desteklenmesiyle ilgili rakamlar verdi. Ben, Amerika Birleşik Devletlerindeki çiftçilerin gelirlerinin yüzde 35'inin devlet desteğinden olduğunu söylemiştim, teyit etti; Avrupa Birliğinde yüzde 32 olduğunu söylemiştim, teyit ketti; ama, Türkiye'de de yüzde 26 olduğunu ifade ettiler. Ben, kısa bir süre önce Sayın Bakanımıza bir soru önergesi vermiştim. Kendi imzalarıyla gelen cevabı sizlere okuyorum;dünyadaki ve Türkiye'deki destekleme miktarlarını sordum, Sayın Bakan şunu söylüyor; rakam burada: "Türkiye'de 2003 yılında 98 dolar; Avrupa Birliğinde 441 dolar." Bu, Sayın Bakanın kendi imzasıyla göndermiş olduğu rakamlar.
Şimdi, Türkiye'de 98 dolar olur Avrupa Birliğinde 441 dolar olursa, bizdeki çiftçi, köylü feryat eder, perişan olur. Biz, zaten bunu söylüyoruz.
MEHMET SARI (Osmaniye) - Ne var yani bunda?! (AK Parti sıralarından gürültüler)
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)- Evet, girdi fiyatları oralarda yüksek; ama, oralardaki devletler, kendi çiftçilerini destekliyorlar. Desteklediklerinin de belgesi elimde; 98 dolar nerede, 441 dolar nerede! Öyle olunca, elbette, bizim çiftçilerimiz, üreticilerimiz feryat edecek, feryat figan içerisinde olacak.
Biraz önce, Sayın Çerçi buraya geldi, geçmiş dönemlerde bu kanunlarla ilgili hiçbir çalışma yapılmadığını belirtti.
Daha geçen gün organik tarımla ilgili bir kanun tasarısı buradan geçti. Onun temelinde -çıkarılan yönetmeliklere baksınlar, gerekçede de vardır- 1990'lı yıllarda çıkarılmış yönetmeliklerle bugüne kadar getirilmiş bir uygulama var. Yıllar önce getirilen bir uygulamayı, biz, burada yeni kanunlaştırdık. Tohumculuk daha henüz Meclisimizin gündemine gelmedi.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Komisyondan çıktı.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bakınız, Sayın Mehmet Çerçi biraz önce ifade ettiler; dediler ki: "onbeş yıllık bir perspektif, bir zaman süreci içerisinde tarım çok daha kötü olacak." Biz de bunu söylüyoruz zaten. 2003'te küçülmüş, 2004'te küçülmüş; Katılım Öncesi Ekonomik Programında tarımın 2005'te 1,7 daha küçüleceği üç bakan tarafından ifade edilmiş. Bizim söylediklerimizi Sayın Çerçi teyit etti "önümüzdeki yıllarda tarım daha da kötü olabilir. Desteklemelerle ilgili yapılan çalışmalardan dolayı çiftçileri daha zor günler bekliyor" dedi. Biz de bunu söylüyoruz. Gelin, bugünden bunun tedbirini alalım; nüfusun yüzde 40'ı tarımda yaşıyor, nüfusun yüzde 40'ının geçimi çiftçilikle. Bu meseleleri, bu problemleri, gelin, burada çözelim. Geçmiş dönemde böyleydi, bu dönemde böyleydi ve rakamlara girmeden...
Bakınız, pamukta, hâlâ, destekleme primi açıklanmadı. Vatandaş perişan halde; bekliyor ki, destekleme primi açıklansın. Geçmişteki rakam elimde; pamuktaki destekleme primi 1998'de 10 sent; ne yapar; 150 000 lira yapar. 1998'de 150 000 lira, geçen sene 75 000 lira. Eğer, geçmişte bir şey yapılmadı deniliyorsa, 1998'deki rakam ile 2003'teki rakamı karşılaştırırsanız, çiftçilere ne kadar destek verildiği ortaya çıkar.
Bakınız, 1997 yılında çiftçilere aktarılan kaynak 6 milyar dolar, 2003 yılında 2 milyar dolar; çiftçinin gayri safî millî hâsıla içerisindeki payı 2002 yılında yüzde 14, şimdi yüzde 12. Yani, her geçen gün, her geçen sene çiftçinin durumunun daha kötüye gittiğini ifade ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım, onun için...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan, 1 dakikalık süre içerisinde konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Demin de söyledim, ilk defa, tarım ürünleri ithalatı tarım ürünleri ihracatından fazla olmuş. Bizim kendi çiftçimize, köylümüze vermediğimiz parayı... Dışarıdan ürün ithal ederek, Avrupa Birliği ülkelerinin, Amerika Birleşik Devletleri çiftçilerinin para kazanmasını sağlıyor. Bizim itiraz ettiğimiz nokta burası. Eğer, onlara ödeyeceğimiz parayı pamuk üreticisine ödesek, diğer ürün üreticilerine ödesek, mesele çözülecek.
Biraz önce Denizli milletvekilimiz de çıktı, elmadan, kekikten bahsetti. Elmayı geçen sene Meclisin bahçesine döken Sayın Mehmet Yüksektepe. Hepiniz gördünüz. Para etmedi diye, Meclisin bahçesine elma döktü Mehmet Yüksektepe.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Beraber yaptınız onu.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ben yoktum yanında.
Gözler'de kekik üretimi, evet, var; geçen sene 2 000 000, bu sene 1 000 000'un altında... Satılmıyor kekik...
Yani, biz, tarımdaki vatandaşın, çiftçinin, köylünün zor durumda olduğunu ifade ediyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kandoğan.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde soru sorma talepleri vardır.
Soru-cevap işlemini başlatıyorum.
Sayın Koç, buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, bundan sonraki maddede konuşacak arkadaşım sorumu sözlü olarak dile getirecek; ben geri alıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Gazalcı, buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım keşke burada olsaydı. "Toprak Mahsulleri Ofisi 4 kat fazla buğday aldı" dedi. Denizli'deki üreticiler telefon ettiler; Denizli'de, Toprak Mahsulleri Ofisi, haşhaş kapçığından başka 1 gram buğday almamış. Yani, Toprak Mahsulleri Ofisi, Denizli'de ne kadar tahıl almıştır, Türkiye'de ne kadar tahıl almıştır? İktidar yanlısı arkadaşlar, bizim, rakamları uluorta söylediğimizi söylüyorlar; ama, üretici başka söylüyor.
Toprak Mahsulleri Ofisinin aldığı tahılı soruyorum Sayın Başkanım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Ben teşekkür ederim Sayın Gazalcı.
Sayın Budak, buyurun.
NECDET BUDAK (Edirne) - Sayın Bakanım, Lisanslı Depoculuk Yasası, aslında, gerçekten, Avrupa Birliğine entegrasyon bakımından çok önemli. Aslında, burada, kürsüde yapılan tartışmalarda, en temel problem üretim planlamasının olmamasına ilişkin. Lisanslı Depoculuk Yasasının, Türkiye'de çalışır hale gelmesiyle birlikte, özellikle de uluslararası borsalarda fiyatların belirlendiği bu dünyada, Türkiye'de de borsa işlemleriyle birlikte; yani, bize, Türkiye'ye getireceği... Yani, gerçekten, biz, Türkiye'de bu yasanın işlemesiyle beraber, üretim planlaması yapabilecek miyiz? Bu konuya açıklık getirirlerse sevinirim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Budak.
Sayın Çerçi, buyurun efendim.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, birkaç sorum olacak. Şimdi, çok sık dile getiriliyor, değerli milletvekili arkadaşlarımız da dile getirdiler; özellikle, bizim yöremizle ilgili olarak, hükümetin üzerinde çalıştığı pamuk primleri konusunda, zannediyorum, bu sene ciddî bir artış olacak. Bütçe görüşmeleri sırasında da bazı kalemlerden aktarmalar yapıldığını, özellikle, destekleme kapsamındaki ürünler bazında büyük aktarmalar yapıldığını biliyorum.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Nereden büyük oluyor?!
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Bu konuda, son durum nedir? Pamuk primlerinin hangi seviyelerde olacağı konusunda Sayın Bakanımız bizleri aydınlatabilir mi?
BAŞKAN - Sayın Çerçi, sorunuzu sorunuz efendim.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - İkincisi, demin değerli milletvekili arkadaşımız da belirttiler, bu ürün planlaması noktasında... Aslında, benim konuşma metnimde bu da vardı; ancak, zaman yetmedi. Bildiğiniz gibi, biz, bu yıl içerisinde Üretici Birlikleri Yasasını çıkardık; yani, bu Parlamento, hep beraber, Üretici Birlikleri Yasasını çıkardı ve zannediyorum, şu anda uygulama yönetmelikleri çalışması devam ediyor. Ondan sonra, herhalde yönetmelikler de hayata geçtikten sonra Türkiye'de ciddî bir birlik çalışması faaliyete girmesi söz konusu olacak ve demin vekil arkadaşımın da bahsettiğini, zannediyorum, bu birlikler yapacak.
MUHARREM İNCE (Yalova)- Soru mu soruyorsunuz, korsan gösteri mi yapıyorsunuz?!
MEHMET ÇERÇİ (Manisa)- Sayın Bakanıma soruyorum: Üretici Birlikleri Yasasıyla ilgili yönetmelikler ne durumda? Yani, bu yasa tam olarak ne zaman hayata geçer?
BAŞKAN- Sayın Çerçi, lütfen tamamlar mısınız. Başka arkadaşların da soruları var.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa)- Hemen tamamlıyorum Sayın Başkanım; son cümle.
Bir diğer sorum: Tarım sigortası, bildiğiniz gibi, dün de dile getirildi bu kürsüden. Özellikle, afet gören bölgelerimizdeki ürünlerimizle ilgili tarım sigortası, hükümetimizin de gündeminde olan bir konuydu. Zannediyorum, bugünlerde komisyonda görüşülüyor ve netice itibariyle, yakın bir zamanda Genel Kurulun gündemine gelecek. Sayın Bakanıma, bu konudaki çalışmaların ne aşamada olduğunu soruyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Çerçi.
Sayın Acar, lütfen çok kısa rica edeyim.
AHMET RIZA ACAR (Aydın)- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ben de, bölgemle ilgili olarak birkaç soruyu yöneltmek istiyorum Sayın Bakanımıza.
Bunların başında pamuk gelmektedir. Pamukla ilgili olarak, ekim alanlarının genişletilmesi, kaliteli tohum üretimi çalışmaları, ayrıca, sulanabilir alanların genişletilmesi için yeni fırsatlar, yeni gelir artışları sağlanabilir. Bu konuda neler yapılmaktadır?
Yine, pamukla ilgili olarak, zararlı böcek ve yabancı haşaratla ilgili, otlarla ilgili kullanılan ilaçların çevreyi kirletip kirletmediği ve bu konuda ne gibi tedbirlerin alındığını soruyorum.
Yine, ilimizin, Ege Bölgesinin ve Akdenizin birçok bölümleri için önemli olan zeytin ve zeytinyağına değinmek istiyorum, bu konuda bir soru sormak istiyorum. Çünkü, Türkiye'nin hem yağ açığı vardır hem de bu yağın en kalitelisi, insan sağlığına en uygun olanı da zeytin ve zeytinyağı olduğuna göre, zeytin alanları için, gerek fidan dikimi gerek bakımı gerek onarımı, yine boş arazilerin...
BAŞKAN - Sayın Acar, bir dakika bekler misiniz.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, çalışma süremiz dolmak üzeredir. Maddenin görüşülmesi tamamlanıncaya kadar süre uzatımı hakkında görüşlerinizi alacağım.
Sürenin uzatılmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın Acar, lütfen, kısaca tamamlayınız.
Buyurun.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Bugün, Türkiye'de, Millî Emlakın bünyesinde, Orman Bakanlığının bünyesinde, Tarım Bakanlığının bünyesinde ve daha birçok kurumun bünyesinde boş araziler vardır. Bu araziler zeytin ve zeytinciliğe tahsis edilecek mi; bununla ilgili görüşleri nedir?
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Acar.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Bir sorum daha var.
BAŞKAN - Soru süresi doldu; teşekkür ediyorum.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Bir soru efendim...
BAŞKAN - Tamam, tamam... Teşekkür ederim, sağ olun.
Sayın Bakanım...
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Sayın Başkanım, not aldık; yazılı olarak cevap vereceğiz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Yazılı olarak cevap vereceksiniz.
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
12 nci madde üzerindeki...
HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.
BAŞKAN - Tamam; arayacağım.
12 nci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
HALUK KOÇ (Samsun) - Bir dakika Sayın Başkan; karar yetersayısı yok.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, kâtip üyeler arasında ihtilaf var; 2 dakikalık süre vereceğim ve elektronik cihazla oylama yapacağım.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Karar yetersayısı vardır; madde, kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince, 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2003 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarılarını görüşmek için, 20 Aralık 2004 Pazartesi günü saat 11.00'de toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.03