DÖNEM : 22      CİLT : 74          YASAMA YILI : 3

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

57 nci Birleşim

10 Şubat 2005 Perşembe

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Erzurum Milletvekili Muzaffer Gülyurt'un, Doğu Anadolu Bölgesi ile Erzurum'da kış mevsiminde karşılaşılan güçlüklere ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Özpolat'ın, İstanbul'da son günlerde artan asayiş sorununa ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Güldal Akşit'in cevabı

3.- Samsun Milletvekili Mustafa Çakır'ın, Osmanlı padişahlarından II. Abdülhamid'in ölüm yıldönümü münasebetiyle, kişiliğine ve ülke için yaptığı hizmetlere ilişkin gündemdışı konuşması

B) ÇEŞİTLİ İŞLER

1.- Genel Kurulu ziyaret eden Yunanistan Adalet Bakanı Anastasis Papaligouras ve beraberindeki heyete Başkanlıkça "Hoşgeldiniz" denilmesi

C) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- TBMM Başkanvekili Nevzat Pakdil'in, Kahramanmaraş'ın kahramanlık unvanını almaya hak kazandığı ve bağımsızlık mücadelesini zaferle sonuçlandırdığı kurtuluş günü münasebetiyle Kahramanmaraşlıları kutlayan konuşması

D) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Mikro Finans Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/751)

2.- Çevre Komisyonu Başkanlığının, (1/949) esas numaralı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu Tasarısının, kapsam itibariyle ihtisas alanına girmesi nedeniyle Komisyonlarına havale edilmesine ilişkin tezkeresi (3/752)

3.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın İsviçre'ye yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/753)

4.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Rusya Federasyonuna yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/754)

E) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı ve 29 milletvekilinin, sigara sanayiinin durumu ile sigara kaçakçılığının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/247)

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Mahmut Koçak'ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/595) (S. Sayısı: 752)

2.- Niğde Milletvekili Mahmut Uğur Çetin'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/596) (S. Sayısı: 753)

3.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. Kesimoğlu'nun yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/597) (S. Sayısı: 754)

4.- Mersin Milletvekili Vahit Çekmez'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/598) (S. Sayısı: 755)

5.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/599) (S. Sayısı: 756)

6.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

7.- Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/821) (S. Sayısı: 701)

8.- Türkiye Cumhuriyeti ile Filistin Yönetimi Adına Filistin Kurtuluş Örgütü Arasındaki Geçici Serbest Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/890) (S. Sayısı: 787)

V.- ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

VI.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, İzmir Millî Eğitim Müdürlüğünce gerçekleştirilen bir ihaleye ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/4529)

2.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, Mersin'deki bazı okulların sorunlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/4530)

3.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Kızılay meydanında gerçekleştirilen bir gösteriye ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/4560)

4.- İzmir Milletvekili Bülent BARATALI'nın, vatandaşlık için müracaat eden göçmenlere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/4561)

5.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, devlet hastaneleri ve sağlık ocaklarında yaşanan aşı sıkıntısına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/4576)

6.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, toplumsal cinsiyet rolleri eğitim programına,

Türkiye'de kadının durumuna,

AB ülkelerine ülkemizdeki kadınların durumlarını anlatacak basılı materyale,

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu yöneticilerinin sosyal hizmet uzmanı olup olmadığına,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Güldal AKŞİT'in cevabı (7/4668, 4669, 4670, 4671)

7.- Trabzon Milletvekili Şevket ARZ'ın, Trabzonlu nakliyecilere yeterli ihracat geçiş belgesi verilmemesine ve Ulaştırma Bölge Müdürlüğünün Rize İline kaydırılıp kaydırılmayacağına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/4691)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak üç oturum yaptı.

Van Milletvekili Hacı Biner,

Tokat Milletvekili Resul Tosun,

9 Şubat Dünya Sigarayı Bırakma Günü ile sigaranın sağlığa verdiği zararlara ve sigarayla mücadele yollarına ilişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Hakkâri Milletvekili Esat Canan'ın, Hakkâri İlinde meydana gelen deprem felaketi ve sonrasında yaşanan sıkıntılar ile bu konuda alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşmasına, Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun cevap verdi.

Antalya Milletvekili Deniz Baykal'ın (3/557) (S. Sayısı: 747),

Zonguldak Milletvekili Polat Türkmen'in (3/560) (S. Sayısı: 748),

Tokat Milletvekilleri:

Orhan Ziya Diren ve Feramus Şahin'in (3/574) (S. Sayısı: 749),

Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun (3/594) (S. Sayısı: 751);

Konya Milletvekilleri Hasan Anğı, Remzi Çetin, Kerim Özkul, Mehmet Kılıç ve Muharrem Candan'ın (3/584) (S. Sayısı: 750),

Yasama dokunulmazlıklarının kaldırılmasına gerek bulunmadığı hakkında Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon raporları okundu; 10 gün içerisinde itiraz edilmediği takdirde raporların kesinleşeceği açıklandı.

İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek'in (6/722),

Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun (6/1376),

Esas numaralı sözlü sorularını geri aldıklarına ilişkin önergeleri okundu; soruların geri verildiği bildirildi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden, ertelendi.

2 nci sırasında bulunan ve görüşmelerine devam olunan Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı (1/821) (S. Sayısı : 701) 28 inci maddesine kadar kabul edildi.

10 Şubat 2005 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 21.10'da son verildi.

  Nevzat Pakdil

  Başkanvekili

 Bayram Özçelik   Türkân Miçooğulları

 Burdur   İzmir

 Kâtip Üye   Kâtip Üye

  Harun Tüfekci  

  Konya  

  Kâtip Üye 
 No.:  76

II.- GELEN KÂĞITLAR

10 Şubat 2005 Perşembe

Teklif

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Bursa Milletvekili Faruk Çelik, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin ile İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz ve İki Milletvekilinin; Yükseköğretim Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/376) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.2.2005)

Tezkereler

1.- Zonguldak Milletvekili Fazlı Erdoğan'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/747) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.2.2005)

2.- Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün'ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/748) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.2.2005)

3.- Zonguldak Milletvekili Fazlı Erdoğan'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/749) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.2.2005)

4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sekmen'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/750) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.2.2005)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt ASLANOĞLU'nun, kamuya ait inşaat ihalelerinin tümünün TOKİ tarafından koordine edilip edilmeyeceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1424) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.1.2005)

2.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt ASLANOĞLU'nun, sokak aydınlatma faturalarının belediyelere ödettirilmesine ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/1425) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.1.2005)

3.- Balıkesir Milletvekili Sedat PEKEL'in, Ziraat Bankasının kârı ile çiftçilerin kredi borçlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1426) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.1.2005)

4.- Antalya Milletvekili Hüseyin EKMEKCİOĞLU'nun, esnaf ve sanatkârlara verilen kredilere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/1427) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.1.2005)

5.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, personel atamalarına ve geçici personele döner sermayeden ödenen paya ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1428) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2005)

6.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, personel atamalarına ve geçici personele döner sermayeden ödenen paya ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1429) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2005)

7.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, personel atamalarına ve geçici personele döner sermayeden ödenen paya ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1430) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2005)

8.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, personel atamalarına ve geçici personele döner sermayeden ödenen paya ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/1431) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2005)

9.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, personel atamalarına ve geçici personele döner sermayeden ödenen paya ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1432) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2005)

10.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, personel atamalarına ve geçici personele döner sermayeden ödenen paya ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1433) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2005)

11.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, personel atamalarına ve geçici personele döner sermayeden ödenen paya ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1434) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2005)

12.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, personel atamalarına ve geçici personele döner sermayeden ödenen paya ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1435) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2005)

13.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, personel atamalarına ve geçici personele döner sermayeden ödenen paya ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1436) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2005)

14.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, personel atamalarına ve geçici personele döner sermayeden ödenen paya ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1437) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2005)

15.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, personel atamalarına ve geçici personele döner sermayeden ödenen paya ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/1438) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2005)

16.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, personel atamalarına ve geçici personele döner sermayeden ödenen paya ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1439) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2005)

17.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, personel atamalarına ve geçici personele döner sermayeden ödenen paya ilişkin Millî Savunma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1440) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2005)

18.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, personel atamalarına ve geçici personele döner sermayeden ödenen paya ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1441) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2005)

19.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, personel atamalarına ve geçici personele döner sermayeden ödenen paya ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) sözlü soru önergesi (6/1442) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2005)

20.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, personel atamalarına ve geçici personele döner sermayeden ödenen paya ilişkin Devlet Bakanından (Güldal AKŞİT) sözlü soru önergesi (6/1443) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2005)

21.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, personel atamalarına ve geçici personele döner sermayeden ödenen paya ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet AYDIN) sözlü soru önergesi (6/1444) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2005)

22.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, personel atamalarına ve geçici personele döner sermayeden ödenen paya ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) sözlü soru önergesi (6/1445) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2005)

23.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, personel atamalarına ve geçici personele döner sermayeden ödenen paya ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) sözlü soru önergesi (6/1446) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2005)

24.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, personel atamalarına ve geçici personele döner sermayeden ödenen paya ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) sözlü soru önergesi (6/1447) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2005)

25.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, personel atamalarına ve geçici personele döner sermayeden ödenen paya ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1448) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2005)

26.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, personel atamalarına ve geçici personele döner sermayeden ödenen paya ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) sözlü soru önergesi (6/1449) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2005)

27.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, personel atamalarına ve geçici personele döner sermayeden ödenen paya ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1450) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2005)

28.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur YAKA'nın, İLKSAN Genel Kuruluna ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1451) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.1.2005)

29.- Antalya Milletvekili Hüseyin EKMEKCİOĞLU'nun, Antalya-Elmalı Devlet Hastanesinin uzman doktor ihtiyacının giderilmesine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1452) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.1.2005)

30.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, hükümetin sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesini amaçlayıp amaçlamadığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1453) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2005)

31.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, Güney Asya'daki felaketzedeler için yardım toplanmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1454) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2005)

32.- Balıkesir Milletvekili Sedat PEKEL'in, Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu bünyesindeki yuvalar ve yetiştirme yurtlarının sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Güldal AKŞİT) sözlü soru önergesi (6/1455) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.2.2005)

33.- Balıkesir Milletvekili Ali Kemal DEVECİLER'in, Balıkesir-Burhaniye'deki Millî Eğitim Bakanlığı hizmet içi eğitim tesislerine ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/1456) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.2.2005)

34.- Balıkesir Milletvekili Ali Kemal DEVECİLER'in, Balıkesir İli Körfez Havaalanına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1457) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.2.2005)

35.- Balıkesir Milletvekili Sedat PEKEL'in, ilaçta sahte kupürlerle yapılan yolsuzluğa ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1458) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.2.2005)

36.- Antalya Milletvekili Hüseyin EKMEKCİOĞLU'nun, Antalya İline hipodrom yapılıp yapılmayacağına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) sözlü soru önergesi (6/1459) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.2.2005)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, Tekel'e ve Tütün Üst Kuruluna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4743) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.1.2005)

2.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in, Şanlıurfa Asliye Ceza Mahkemesinde açılan bir davaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4744) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.1.2005)

3.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF'nin batık bankalardan tahsil etmeyi hedeflediği paraya ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/4745) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.1.2005)

4.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF'ye devredilen Demirbank ve Ulusal Bank'ın aktif ve pasifine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/4746) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.1.2005)

5.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Ziraat Bankası A.Ş. Hasanpaşa Şubesi Müdürü hakkındaki iddiaya ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/4747) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.1.2005)

6.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF'nin denetimine ve açılan davalara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/4748) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.1.2005)

7.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF tarafından yapılan tahsilata ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/4749) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.1.2005)

8.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Eze Zeytincilik'e kullandırılan kredilere ve Erol Evcil'in TMSF'ye olan borcuna ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/4750) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.1.2005)

9.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Etibank nedeniyle hakkında dava açılanlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/4751) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.1.2005)

10.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Ziraat Bankası A.Ş.'nin bilgisayar sisteminin çökmesi ve bazı iddialara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/4752) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.1.2005)

11.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Kentbank'ın Arnavutluk'taki bir iştirakinin satışı için kamu bankalarından kredi kullandırılıp kullandırılmadığına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/4753) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.1.2005)

12.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, halkın dinî duygularının istismar edildiği iddialarına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet AYDIN) yazılı soru önergesi (7/4754) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.1.2005)

13.- Çankırı Milletvekili Hikmet ÖZDEMİR'in, misyonerlik faaliyetlerine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet AYDIN) yazılı soru önergesi (7/4755) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.1.2005)

14.- Bursa Milletvekili Şevket ORHAN'ın, Diyanet İşleri Başkanlığının konumuna ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet AYDIN) yazılı soru önergesi (7/4756) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.1.2005)

15.- İzmir Milletvekili Oğuz OYAN'ın, 5272 sayılı Belediye Kanununun 84 üncü maddesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4757) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.1.2005)

16.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, azınlıklarla ilgili bir düzenlemeye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4758) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.1.2005)

17.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Ankara Büyükşehir Belediyesinin toplu ulaşım ücretlerine yaptığı zamma ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4759) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.1.2005)

18.- İzmir Milletvekili Oğuz OYAN'ın, belediyelere devredilen Hazineye ait taşınmaz olup olmadığına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4760) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.1.2005)

19.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, 1.1.2003 tarihinden itibaren TOKİ tarafından yapılan konutlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4761) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.1.2005)

20.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, kolalı ve alkollü içecekler ile tütün mamullerinden alınan vergiye ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4762) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.1.2005)

21.- Bartın Milletvekili Hacı İbrahim KABARIK'ın, yurtdışı uçak seferlerinde ülkemiz sınırlarında yapılan satışların belgelendirilip belgelendirilmediğine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4763) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.1.2005)

22.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, İstanbul'da muhtemel bir depreme yönelik çalışmalara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4764) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.1.2005)

23. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Irak'ta yapılacak seçimlere ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/4765) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.1.2005)

24.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, 5176 sayılı Kanun ile 3628 sayılı Kanun arasındaki farklara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4766) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.1.2005)

25.- Muğla Milletvekili Gürol ERGİN'in, Şeker Kurumu ve Şeker Kuruluna ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/4767) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.1.2005)

26.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, kurban kesimlerinde yaşanan olumsuzlukların çözümüne ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4768) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.1.2005)

27.- İzmir Milletvekili Oğuz OYAN'ın, 5272 sayılı Belediye Kanununun bazı hükümlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4769) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.1.2005)

28.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Spor Toto bünyesindeki bir bahis oyununun hasılatının özel şirketlerin banka hesabında tutulduğu iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4770) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2005)

29.- Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, hırsızlık olaylarındaki artışa ve bazı verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4771) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.1.2005)

30.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Uzan Grubu borçları adına yapılan teklifin kabul edilmeme nedenine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/4772) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.1.2005)

31.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, İktisat Gayrimenkul Yatırım Ortaklığının satış kararına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/4773) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.1.2005)

32.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Erol Aksoy'un basında yer alan iddialarına ve TMSF Başkanının açıklamasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/4774) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.1.2005)

33.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Uzan Grubunun TMSF'ye ödeme planı sunup sunmadığına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/4775) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.1.2005)

34.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, İmar Bankasına el konulma sürecinin geciktirilmesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/4776) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.1.2005)

35.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, TRT'nin bir çalışanı hakkındaki iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/4777) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.1.2005)

36.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, TRT'de görevlendirilen bir kişi hakkındaki iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/4778) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.1.2005)

37.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Cem Uzan ile Kemal Uzan arasındaki telefon konuşma kayıtlarının basına sızdırılmasına ve Kemal Uzan'ın yakalanamama sebebine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4779) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.1.2005)

38.- Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN'in, sendikal faaliyette bulunan kamu görevlileri hakkında Sivas Valiliğince soruşturma başlatıldığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4780) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.1.2005)

39.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, THK'ya kurban derisi toplama yetkisini düzenleyen yönetmeliğin hukuki dayanağına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4781) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2005)

40.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan İli valilerinin sık değiştirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4782) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.1.2005)

41.- Tokat Milletvekili Resul TOSUN'un, Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca verilen ilanlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4783) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.1.2005)

42.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, seracılıkla uğraşan çiftçilerin, tarımsal destekleme projelerinden yararlandırılıp yararlandırılmayacağına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4784) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.1.2005)

43.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in, Tekel Genel Müdürlüğünün Ankara'da yaptırdığı hizmet binasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4785) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.1.2005)

44.- İzmir Milletvekili Oğuz OYAN'ın, 5272 sayılı Belediye Kanununun geçici 1 inci maddesinin uygulanmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4786) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.1.2005)

45.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Spor Toto bünyesindeki bir bahis oyununun hasılatının özel şirketlerin banka hesabında tutulduğu iddiasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4787) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2005)

46.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa'daki eczacıların Emekli Sandığından alacaklarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4788) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.1.2005)

47.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, bisküvi ve gofret satışında uygulanan KDV oranına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4789) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.1.2005)

48.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, orta ve yüksek öğrenimde kullanılan ve tavsiye edilen Kur'an-ı Kerim meal ve tefsirlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4790) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.1.2005)

49.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Şubat ayında Ardahan'a kaç öğretmen atanacağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4791) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.1.2005)

50.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, bir firmaya elma ithalatı izni verilip verilmediğine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4792) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.1.2005)

51.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Doğu ve Güneydoğu'daki çiftçilere yapılacak yardımlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4793) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.1.2005)

52.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, bir müsteşar yardımcısıyla ilgili iddialara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4794) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.1.2005)

53.- Giresun Milletvekili Mehmet IŞIK'ın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile Kafkas Cumhuriyetlerini Doğu Karadeniz’e bağlayacak demiryolu projesi olup olmadığına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4795) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.1.2005)

54.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, bir firmanın gazyağı ithalinde yolsuzluk yapıldığı iddiasına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/4796) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.1.2005)

55.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bazı hükümlü eski milletvekillerinin siyasi faaliyette bulunup bulunamayacağına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4797) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2005)

56.- Balıkesir Milletvekili Orhan SÜR'ün, Burhaniye Veremle Savaş Dispanserinin kapatılacağı iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4798) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.1.2005)

57.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in, DSİ 15. Bölge Müdürlüğüyle ilgili bazı iddialara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4799) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.1.2005)

58.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye'nin yurtdışında tanıtım envanterine ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/4800) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.1.2005)

59.- Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, yoğun göç alan il ve ilçelerin yatırım teşviklerinden yararlandırılmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/4801) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.1.2005)

60.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Emlakbank'taki usulsüz kredilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4802) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2005)

61.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Gedikli Köyü Şehitlik Anıtı Projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4803) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2005)

62.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, basında yer alan bir açıklamaya ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/4804) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2005)

63.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, İmarbank soruşturmasında BDDK'ya gelen bir ihbar mektubuna ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/4805) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.2.2005)

64.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, İmarbank'la ilgili bazı iddialara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/4806) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.2.2005)

65.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Doğu Anadolu Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4807) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2005)

66.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, elektriğin üretim maliyeti ve kullanım ücreti ile kaçak kullanımın nedenlerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4808) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2005)

67.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir gazetede yer alan iddiaya ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/4809) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2005)

68.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Veteriner Fakültesi öğrencilerinin yurtdışı eğitim imkanlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4810) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2005)

69.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bir firmadan aldığı otobüslere ve bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4811) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.2.2005)

70.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Bergama'daki altın madeni işletmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4813) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.2.2005)

71.- Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, Antalya-İbradı İlçesindeki boş idareci kadrolarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4814) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.2.2005)

72.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye-Suriye sınır bölgesinde petrolle ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4815) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.2.2005)

73.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, hükümetin ucuz konut projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4816) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.2.2005)

74.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, emeklilerin maaşlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4817) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.2.2005)

75.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, duble yol çalışmalarına ve çıkan sorunlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4818) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.2.2005)

76.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, duble yol çalışmalarına ve çıkan sorunlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4819) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.2.2005)

77.- Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN'in, Kocaeli Elektrik Dağıtım A.Ş.'nin Sakarya Elektrik Dağıtım A.Ş.'ye bağlanacağı iddiasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4820) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.2.2005)

78.- Zonguldak Milletvekili Harun AKIN'ın, Karaelmas Elektrik Dağıtım A.Ş.'nin kapatılıp kapatılmayacağına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4821) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.2.2005)

79.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ali ÖZPOLAT'ın, LPG'li araç kullanımının sebep olduğu sorunlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/4822) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.2.2005)

80.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, gazete tiraj ve satış raporlarının denetimine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/4823) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.2.2005)

81.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'da yol kenarlarının ağaçlandırılmasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/4824) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.2.2005)

82.- Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, 17 Ağustos 1999 depreminin gerçekleştiği illerde yıkılan konutlarla ilgili olarak yargıya intikal ettirilen dosyalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4825) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.2.2005)

83.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ali ÖZPOLAT'ın, Emniyet Teşkilatına üniversite mezunu eleman alınıp alınmayacağına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4826) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.2.2005)

84.- Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, SSK'lılara tüp bebek imkanı sağlanıp sağlanamayacağına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/4827) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.2.2005)

85.- İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, Yunanistan'da "Türk" sıfatının kullanılmasının yasaklanmasına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/4828) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.2.2005)

86.- İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, Türkiye'nin AB üyeliği için Fransa'nın aldığı referandum kararına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/4829) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.2.2005)

87.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, "hortumcu" kavramının tarifine ve Etibank'a ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/4830) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.2.2005)

88.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, çiftçilere yönelik doğrudan gelir desteğine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4831) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.2.2005)

89.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, halk eğitim merkezlerinde, vatandaşların AB konusunda bilgilendirilmesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4832) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.2.2005)

Meclis Araştırması Önergesi

1.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI ve 29 Milletvekilinin, sigara sanayiinin durumu ile sigara kaçakçılığının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/247) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.2.2005)
BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.02

10 Şubat 2005 Perşembe

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya),Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57 nci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Konuşma süreleri 5'er dakikadır. Hükümet konuşmalara cevap verebilir. Hükümetin konuşma süresi 20 dakikadır.

Gündemdışı ilk söz, kış mevsiminde Doğu Anadolu Bölgesi ve Erzurum İlinde karşılaşılan güçlüklerle ilgili söz isteyen Erzurum Milletvekili Muzaffer Gülyurt'a aittir.

Sayın Gülyurt, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Erzurum Milletvekili Muzaffer Gülyurt'un, Doğu Anadolu Bölgesi ile Erzurum'da kış mevsiminde karşılaşılan güçlüklere ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

MUZAFFER GÜLYURT (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kış mevsiminde Doğu Anadolu Bölgesi ve Erzurum'da karşılaşılan güçlüklerle ilgili gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında karakışın ve kışın, karın getirmiş olduğu güçlükler bugün ülkemizin gündeminde yer almaktadır. Tabiî, bunun, ülkemizin gündeminde yer alması, Doğu Anadoludaki, Erzurum'daki çekilen güçlüklerden dolayı değil, bir haftadan beri İstanbul'a yağan kardan dolayıdır. Bütün televizyon kanallarımız birinci haber olarak İstanbul'da kışın ve karın getirmiş olduğu sıkıntıları dile getirmektedirler. Halbuki bu sıkıntılar uzun zamandan beri Doğu Anadolu Bölgesinde ve Erzurum'da, Doğu Anadolu Bölgesinin diğer bütün il ve ilçelerinde yaşanmaktadır. Bu, bugün okuduğum bir dergide şöyle ifade edilmektedir: Erzurum karakışın başkenti olarak tanımlanıyor "karakışın başkenti Erzurum" deniyor. Tabiî, sadece Erzurum değil, aslında, Ağrısı, Karsı, Erzincanı, Bayburtu, bunların hepsi karakışın en şiddetli yaşandığı illerdir.

Ben konuşmamı iki yönüyle burada ifade etmeye çalışacağım. Bunlardan birisi, bu kışın, aslında yağan beyaz karın neden karakış olarak ifade edildiği ve bu konudaki rakamları, parametreleri burada sizlere ifade etmek istiyorum. Vereceğim rakamlar bilimsel olarak istatistikî yönden elde edilmiş olan rakamlardır. Birinci parametre sıcaklıktır. Sıcaklık ortalamalarına baktığınız zaman Erzurum'da ve doğuda ekim ayında havalar soğumaya başlar haziran ayına kadar devam eder. Aralık, ocak ayı ortalaması - 21 derecedir; ama, birçok gece üst üste - 35'lere hatta - 40'lara kadar varan ısı düşmesi görülmektedir. İkinci parametre don olayıdır. Erzurum ve Doğu Anadoludaki diğer bütün illerde don olayının görüldüğü gün sayısı 156'dır. Ayrıca, karla örtülü olan gün sayısına baktığımız zaman, ortalama 128 gün karla örtülü olduğunu görüyoruz ve yetmiş yıllık rakamlar var elimizde; bu rakamlara baktığımızda, bazı yıllarda 150'ye kadar, karla örtülü gün sayısının çıktığını görmüş bulunmaktayız.

Ben, bu rakamları verirken, bize yakın olan komşu illerin de rakamlarını alarak karşılaştırma durumunda oldum ve şunu gördüm: Bazı illerin rakamları, Erzurum'a göre, Ağrı'ya göre, Bayburt'a göre daha düşük; sebep, o bölgedeki o illerimizin rakımıdır. Erzurum, 1950 rakımlı bir ilimizdir; yani, ülkemizde, en yüksek yerde yerleşim alanı olan bir ildir; dünyada da, belki, bir veya iki tane il arasına girmiş bulunmaktadır. Şimdi, bu kadar ağır şartları olan ve karakışın başkenti olarak tanımlanan Erzurum'da yağan karı ve karın yapmış olduğu hasarları, bir bakıma, gösteren bir resmi burada göstermek istiyorum. Erzurumumuzun Üçkümbetler olarak tanımladığımız bölgesinde yağan kar bütün arabaların üzerini kapatmış, çatılarda bir insanın boyundan çok daha uzun buz sarkıtları meydana gelmiş ve insanların sağlığını, arabaların hasar görmesini tehdit eder bir durum arz etmiştir.

Şimdi, bütün bunlara karşı olarak Köy Hizmetlerimiz, Karayollarımız, belediyelerimiz kar mücadelesi yapmaktadırlar. Yapılan kar mücadelesinde yapılan masrafın boyutları, hakikaten, oldukça büyüktür. Köy Hizmetleri, geçen yıl 17,5 trilyon lira, Karayolları 4 trilyon lira, belediyemiz ise 4,3 trilyon lira... Sadece karla -yol açmak için- mücadele etmiş ve bu kadar parayı harcamış bulunmaktadır.

Tabiî, ben, bu arada, hükümetimize ve ilgili bakanlarımıza şükranlarımı da ifade etmeden geçemeyeceğim. Erzurum'a 31 400 ton kömür gönderilerek ve 33 000 civarında aileye yakacak yardımı yapılarak, onların, bu karakıştan etkilenmemesi için, hükümetimizce, sosyal yardımlaşma anlayışıyla yardımda bulunulmuştur; ancak, bölgedeki kışın çok ağır devam etmesi nedeniyle, 6 000 ton kadar daha kömüre ihtiyaç olduğunu buradan ifade etmek istiyorum.

Şimdi, bu ağır kış şartları karşısında, kışın bu ağırlığını, külfetini, kara olarak tanımlanan yapısını, acaba...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Gülyurt, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

MUZAFFER GÜLYURT (Devamla) - Tamamlayacağım efendim; çok önemli bir konuya temas edeceğim şimdi.

Kışın bu külfetini gidermenin yolları var mıdır; elbette ki vardır. Bunun nasıl yapılacağının farkında olduğumuzu burada ifade etmek istiyorum.

Milletvekilleri olarak, doğu illerini ilgilendiren -doğu illerini temsil eden milletvekillerimiz- konunun farkındadırlar. Ayrıca, o illerde görev yapan yöneticilerimiz de bu işin farkındadır, hükümetimiz de bu işin farkındadır ve ayrıca, kışın, karın doğu bölgesinde faydalı hale dönüştürüleceğini bilen bir sivil toplum örgütümüz de bu işin farkındadır. Bu sivil toplum örgütü, İstanbul Ticaret Odasıdır.

İstanbul Ticaret Odası, kendisi "Doğu Anadolu Turizm Odaklı Bölgesel Kalkınma Projesi ve Kış Olimpiyatları" adında bir proje hazırlamıştır. Burada, çok kalın bir dosya halinde elimizde mevcut olan bu projenin tanıtımı için, Doğu Anadolu Bölgesindeki 14-15 ilin milletvekilleri, geçtiğimiz hafta sonu İstanbul'a davet edilmiş ve orada bu proje tanıtılmıştır. Çok büyük bir emekle yapılan bu projede emeği geçenleri, başta İstanbul Ticaret Odasının Başkanı Sayın Mehmet Yıldırım Beyefendiyi ve bu projede emeği geçenleri buradan tebrik etmek istiyorum. Gerçekten, sadece Erzurum değil, bütün Doğu Anadolunun kaderine etki edebilecek manada çok güzel bir proje hazırlanmıştır.

Şimdi, bu projeyi niçin burada ifade etmek istedim... Biliyorsunuz, spor faaliyetleri olarak yaz ve kış olimpiyatları düzenlenmektedir. Ülkemizin onbeş yirmi yıl, belki daha fazla uzun bir süre yaz olimpiyatlarını alma şansının olamayacağı bir gerçek; ama, kış olimpiyatlarını alma şansımız vardır.

Bununla ilgili bir deneyimi de bir ay önce yaşadık. Üniversitelerarası Kış Olimpiyatları için Erzurum-Palandöken aday oldu; ama, ne yazık ki, bu adaylığımız gerçekleşemedi ve bu Kış Olimpiyatları, Üniversitelerarası Kış Olimpiyatları Çin'e verilmiş oldu.

Şimdi, bu, bize bir deneyim, bir kazanım sağladı. Biz, kış olimpiyatlarına nasıl hazırlanmamız gerekiyor, kış olimpiyatlarında hangi süreci takip etmemiz gerekiyor, bu manada bir tecrübe kazandık. 2014 yılındaki kış olimpiyatlarını elde edebilmek için, 2007 yılında aday belirlenecektir; biz, 2007 yılına kadar kış olimpiyat oyunlarıyla ilgili organizasyonları gerçekleştirirsek ve bu büyük fırsatı değerlendirirsek, ümit ediyorum ki, Doğu Anadolunun, hatta sadece Doğu Anadolunun değil, ülkemizin çok büyük kazanımları olacaktır. İşte, bu amaçla, kış olimpiyatlarının düzenlenmesi sürecinde yapılması gereken bazı şeyler vardır; bunlar, adaylık hazırlık komitesinin oluşturulması ve arkasından da, kış olimpiyat oyunlarıyla ilgili bir kanun çıkarılması gerekmektedir. Yani, yapılan bu projede, hangi tür çalışmaların yapılacağı, ilgili bakanlıklarımızın, yerel yönetimlerimizin, merkezî idarenin neler yapması gerektiği gösterilmiştir. Bu nedenle, ben, ümit ediyorum, bu Yüce Meclisimiz, kış olimpiyat oyunlarıyla ilgili kanunu çıkaracaktır, aynen İzmir'deki olimpiyatlarla ilgili çıkardığımız kanunda olduğu gibi. Sadece Erzurum'un değil, Ağrı'dan Ardahan'a, Kars'a, Bayburt'a, doğudaki bütün il ve ilçelerimize yönelik olan ve onların yararlanacağı bu projenin çıkması için, Doğu Anadoluyu temsil eden milletvekilleri olarak bu konuda üzerimize düşeni yerine getireceğimizi burada ifade etmek istiyorum.

Ayrıca, hükümetimizin, özellikle Sayın Başbakanımızın bu olaya çok sıcak baktığını ve geçmişte Avusturya'nın İnsburg Şehrinde yapılan adaylık toplantısında çok büyük desteğini görmüş bulunmaktayız. Bu nedenle, ben, hükümetimize ve özellikle Sayın Başbakanımıza şükranlarımı, bu bölgenin milletvekili olarak, ifade etmek istiyorum ve aynı desteğin, bu kış olimpiyatları için de devam edeceğine inanıyorum.

Sonuç olarak da şunu ifade etmem lazım; Avrupa Birliğine girme sürecinde bizim karşımıza çıkan en büyük problemlerden bir tanesi, bölgelerarası kalkınmışlık farkıdır. Bölgelerarası kalkınmışlık farkının giderilmesinde en önemli etken, kış olimpiyatlarıdır ve kış turizmidir. Bu turizmi ve kış olimpiyatlarını desteklediğimiz zaman, o bölgenin temel sektörleri olan tarım ve hayvancılık ve diğer sektörlerin de bundan yararlanacağı ve daha fazla gelişim sağlayacağı bir gerçektir.

Ben, bu duygularla, Yüce Meclisimizin, yakında getirilecek olan kış olimpiyatlarıyla ilgili yasaya destek vereceğini ve sizlerin değerli oylarınızla bu yasanın çıkacağına inanıyorum; hepinize, saygılarımı ve sevgilerimi sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Gülyurt, teşekkür ederim açıklamalarınız için.

Saygıdeğer milletvekilleri, gündemdışı ikinci söz, İstanbul İlinde artan asayiş sorunlarıyla ilgili söz isteyen İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Özpolat'a aittir.

Sayın Özpolat, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Özpolat'ın, İstanbul'da son günlerde artan asayiş sorununa ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Güldal Akşit'in cevabı

MEHMET ALİ ÖZPOLAT (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbulluları canından bezdiren asayiş sorunlarıyla ilgili olarak söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, şu anda İstanbul, önemli bir güvenlik sorunuyla karşı karşıyadır. Kentimiz, yeni bir terör dalgasının pençesindedir. Kentimizde can güvenliği de, mal güvenliği de kalmadı; sokağa çıkmaya korkar olduk. İnsanlarımız, evlerinde de işyerlerinde de güvende değiller. Kapkaç, gasp, bıçaklama, tehdit, kaçırma, taciz, tecavüz, insanlarımızı canından bezdirmiştir. İyi korunan yalılar, villalar, hastaneler bile kolayca soyuluyor. Eski Başbakana ait yalı, sıkı güvenliğine rağmen, tanınmış bir sanatçının evi, kendisi ve çalışanları evdeyken soyuldu; AKP İl Başkanının, milletvekillerinin evleri de öyle. Bir hastanemizden, pahalı cihazlar, rahatça, alıp götürülmüştür. Meydan okur gibi, Beyoğlu Emniyetinin bulunduğu caddenin hemen paralelinde, yakınında olan caddeler ve birçok işyeri, tek ve çift numaralara ayrılarak, ilkönce tek numaralar, sonra çift numaralar, hepsi birden soyulmuştur. Üsküdar Adliyesinin ve Askerlik Şubesinin bulunduğu cadde de aynı şekilde bu soygunlara muhatap olmuştur. Deprem konteynerleri bile soyuldu, hem de 62 tanesi birden. İstanbul'da ayda 10 000 araç soyuluyor. Bunlar, kayıtlara geçenler. Ne güvenlik sistemleri ne çelik kapılar ne de çelik kasalar işe yarıyor. Her gün, her saat, onlarca olay meydana geliyor.

Suç örgütlerinde yöntem çok; organize, akıllıca ve cesurca çalışıyorlar. Geçtiğimiz hafta çok değerli bir kanalda yer aldı; asker, polis, zabıta ve postacı kıyafetleriyle evlere giriyorlar ve evleri rahatça soyup, oradan çıkıyorlar. Üstelik, bu resmî giysileri pul parasına ve rahatça temin etmek mümkün. Bu konuda hiçbir engel de bulunmuyor.

İstanbullu, çarşıda, pazarda, otobüste, minibüste, metroda, trende, kendi aracında, evinde, her an saldırı tehlikesiyle karşı karşıyadır. Şehrimiz bir suç şehri oldu.

Değerli milletvekilleri, İstanbul, birçok bölgeden göç alıyor. Kimlik Bildirme Kanununun yetersizliği, Emniyetin suçla mücadelesini zorlaştırıyor. Yakalanan küçük yaştaki çocuklar serbest kalıyor ve tekrar suça dönüyor; çünkü, yerleştirilecekleri yurt ve ıslahevleri bulunmuyor. Küçük çocuklarını suça teşvik eden ailelere yönelik yaptırımlar yetersiz; çoğu, erteleme ve paraya çevirme hallerinden yararlanıyor. Hırsızlık malları kolayca paraya çevriliyor; çünkü, denetim yok, bilgisayar ve cep telefonu gibi aygıtları tespit için teknoloji yetersiz.

Değerli milletvekilleri, meseleyi sadece sokak çocukları, tinerci terörü olarak görmek de yanlış. Zira, organize suç şebekeleri, İstanbul'u kuşatmış. Yoksulluk, işsizlik, eğitimsizlik, onların işlerini kolaylaştırıyor. Yoksul ailelerin eğitimsiz çocuklarını kolayca ağlarına düşürüyorlar, onları birer suç makinesine çeviriyorlar. Ülkemizde 10 000 000 işsiz var, yüzde 30 aç ve yoksul, 100 000 kimsesiz çocuk sokaklarda. Üstelik, bu tablo her gün daha da ağırlaşıyor. Bu insanlar, ülkenin her köşesinden binbir umutla İstanbul'a akıyor ve İstanbul Şehri onlara tek seçenek sunuyor; o da suç.

Suç işleyenlerin çoğu, aslında, bilinen, daha önce suç işleyerek kayıtlara geçmiş kişiler; yoğun göç ve çarpık kentleşme, onların bu kente kolayca saklanmasını sağlıyor; zira, suç, bir sektör haline gelmiş; bu işten zengin olan mafya liderleri, patronları var. Bu alanda istihdam edilen geniş bir kesim oluşmuş.

Bunlarla etkili biçimde mücadele edilmezse, yarın tehlike daha da büyüyecektir. Yurttaşa "çanta taşımayın, saldırganlara direnmeyin" demek çözüm değildir. Bu, suç şebekelerinin işlerini kolaylaştırmak oluyor "başınızın çaresine bakın, bizden size fayda yok" demek oluyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Özpolat.

MEHMET ALİ ÖZPOLAT (Devamla) - Medya da şiddet ve mafya liderlerini yüceltiyor, suç kanıksatılıyor, ekrana yansıyan yaşam biçimleri özendirici içerik taşıyor. Elbette, konu, öncelikle bir sosyal sorun olarak ele alınmalıdır; ancak, bu, uzun soluklu bir mücadeleyi ve sorumlu bir yönetim anlayışını gerektirir. Oysa, İstanbul'un artık sabrı kalmadı. En acil biçimde yeni ve etkili güvenlik tedbirleri geliştirilmelidir.

"Biz yakalatsak da yargı bırakıyor" anlayışıyla sorumluluğu başka yere yüklemek de sorunu derinleştiriyor. Öncelikle, Emniyet Teşkilatı, daha donanımlı hale getirilmelidir. Hem ekonomik hem teknolojik hem de eğitim konularında önemli takviyeye ihtiyaç olduğu ortadadır. Polis memuru, görevini gerektirdiği gibi yapacak motivasyona sahip değildir. Görev koşulları ağır, ücretler düşük, meslekiçi eğitim sınırlı, teknoloji eski, araçlar yetersizdir. Örneğin, İstanbul'da 3 487 aracın 653'ü yeni, geri kalan araçlar eski ve yorgun araçlardır. Suçluyu izlemek için tanınan olanaklar yetersizdir. Mesela, bir araca 24 saat içinde verilen benzin miktarı 15-20 litreyle sınırlıdır. Her ilçede motorize ekipler yoktur; oysa, İstanbul trafiğinde suçlu takibi için daha çok motorize ekibe gerek vardır. Polis memuru mutsuz ve aşırı stres altında, intiharlar artıyor. Hatta, bu olumsuz koşullar polisi de suç şebekelerinin ağına düşürebiliyor. Tüm bunlar, Emniyetin etkili biçimde görev yapmasını zorlaştırıyor. Kendi hayatının ve geleceğinin kaygısını taşıyan polisin halkın güvenliğini sağlaması güç.

Değerli milletvekilleri, polisin yaşam koşulları düzeltilmelidir, eğitimi güçlendirilmelidir, görev koşulları iyileştirilmelidir, gelişmiş teknolojinin kullanımına özen gösterilmelidir, etkin izleme ve istihbarat yapacak biçimde donatılmalıdır. Bölgenin özelliklerini iyi bilen, böylece suçla daha etkili mücadele edilen kadrolar dağıtılmamalı, yerleri sık sık değiştirilmemelidir; suçlunun izlenmesi açısından bu nokta çok önemlidir. Polis her açıdan suçludan daha güçlü konuma getirilmelidir ki, suçluyla mücadele edebilsin.

Medyaya da çok iş düşüyor. Sorumlu yayıncılık önem taşıyor. Suçla savaşmak konusunda herkesin ortak sorumluluğuna ihtiyaç vardır. Hükümet, İçişleri Bakanlığı, Emniyet, sivil toplum örgütleri, medya, iş çevreleri ortak bir duyarlılıkla konuyu masaya yatırmalı ve sorumluluk almalıdır.

Evet, 2000 affından sonra İstanbul'da asayiş sorunları çok daha ciddî boyutlara tırmanmıştır; evet, yoksulluk temel nedendir; ancak, son aylardaki bu suç patlamasının başka zafiyetlerden de kaynaklanabileceği gözönüne alınmalıdır. Bu zafiyetler tespit edilmeli, daha etkin bir mücadele yürütülmelidir.

Artan suç ve şiddet kentin turizm gelirlerini de olumsuz yönde etkiliyor. Şehir, giderek yoksullaşıyor. Böylece, yoksulluk ve suç sarmalı birbirini büyütüyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, İstanbullu evinde, şehrin sokaklarında, caddelerinde, meydanlarda güvenle, özgürce yaşamak istiyor. Bunun sağlanması için hükümeti ve tüm ilgilileri konuyu baştan ele almaya çağırıyorum ve konunun bütünüyle ele alınmasını öneriyorum. Sorun, tüm tarafları ve tüm boyutlarıyla ele alınmalı, tartışmaya açılmalıdır. Rasyonel ve iyi planlanmış çözümler geliştirilmelidir. Bir hükümetin en temel görevi, yurttaşın can ve mal güvenliğini sağlamaktır. Suçla savaşacak güçlü iradeyi ortaya koyamayan idareciler görevde kalmamalıdır.

Bu kaygıyla, Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyor; bu konuya ilgi bekliyorum.

Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özpolat.

Sayın Özpolat'ın gündemdışı konuşmasına, Devlet Bakanı Sayın Güldal Akşit cevap vereceklerdir.

Sayın Bakanım, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Ali Özpolat'ın, İstanbul'da artan asayiş olayları konulu gündemdışı konuşması üzerinde, Hükümet adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Sayın Özpolat'a, bugünlerde kamuoyunu meşgul eden asayiş durumu hakkında Hükümetimizin tutumunu açıklamamıza fırsat veren konuşmaları için teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, izin verirseniz, ben, konuyu, İstanbul özelini de içine alacak ve fakat, ülkenin geneline şamil bir bakış açısı içinde cevaplamak istiyorum.

Öncelikle, bir tespit yapmamıza izin verin. Huzur ve asayişin temini, yalnızca bir polisiye sorun değildir. Elbette, öncelikli olarak asayişin korunması ve huzurun temin edilmesi güvenlik kuvvetlerinin işidir; ama, suç ve suçluluk birer sosyal hadisedir. Suç işlenmesinin sebeplerinin arkasında, sosyal, kültürel, psikolojik ve ekonomik sebeplerin bir arada düşünülüp değerlendirilmesi gerekmektedir.

Nitekim, biz Hükümet olarak meseleye böyle yaklaşıyoruz. Nedenlerin tamamını kuşatacak, kısa, orta ve uzun vadeli çözüm önerilerini içeren, disiplinlerarası arası ve birkaç bakanlığı kapsayan çalışmalar yürütüyoruz. Bu amaçla, beş bakan arkadaşımızın katılımıyla bir komisyon kurulduğu malumlarınızdır. Bu komisyon, eldeki verilerden hareketle, bakanlıklarının bütün imkânlarını bu amaca teksif etmiş durumdadır.

İsterseniz, bu vadede neler yapılabildiğini, ana başlıklarla ifade edeyim.

Kısa vadeye ilişkin olarak işin polisiye boyutları ele alınmış, başta İstanbul olmak üzere büyük illerimizde ve ülkenin genelinde, suç tiplerine göre suçlu profilleri çıkarılmıştır; hangi suçları, kimler, kaç yaş grubundakiler, hangi ekonomik veya sosyal katmandan gelenler işlemektedir, bunun tespiti yapılmıştır. Eldeki veriler, özellikle, hırsızlık, kapkaç, yaralama, dolandırıcılık gibi suçların, genellikle 18 yaşından küçük çocukların kullanılması suretiyle yapıldığını ortaya koymaktadır. İçgöç, ekonomik nedenler, parçalanmış aile, eğitim yetersizliği, rehabilitasyona yönelik kurumsal yapı eksikliği, sivil toplumun güvenlik hizmetine yeterince istekli olmaması gibi sebepler, bu anlamda öne çıkmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; kısa vadede, soruna, polisiye anlamda müdahale edebilmek için, öncelikle, yayımlanan bir genelgeyle suça hassas bölgelerin tespit edilerek buralar için özel tedbirler alınması istenilmiştir. Ayrıca, İçişleri Bakanlığımız, geçtiğimiz haftalarda, bütün emniyet müdürlerini Ankara'da toplayarak bir durum değerlendirmesi yapmıştır. Bu çerçevede, bugüne değin toplumsal olaylarda kullanılan çevik kuvvet birimlerinin asayiş hizmetlerinde kullanılması, Emniyet Teşkilatının büro hizmetlerinde kullandığı eleman sayısının azaltılarak, sokak hâkimiyetine dönük kadro tasarrufu sağlanması, suçtan endişe duyan her bir kurumun, sivil toplum kuruluşunun ve vatandaşın suçla mücadeleye aktif katılımının sağlanması gibi acil önlemler alınması kararlaştırılmıştır.

Bu ön tespitlere bağlı olarak, örneğin, İstanbul İlinde, çevik kuvvetin önemli bölümü asayiş hizmetlerinde görevlendirilmiş, büro görevlilerinin sayısı asgarîye çekilmiş, sivil toplum kuruluşları ve diğer kuruluşlarla işbirliği arayışları hızlandırılmıştır. Bunların yanında, orta vadede alınması gereken önlemler bakımından da çalışmalara başlanmıştır. Bakanlardan oluşan komisyonumuz, illerde, içlerinde psikolog, pedagog, sosyal hizmet uzmanı gibi uzmanların da bulunduğu ve daha çok, sokakta yaşayan çocuklarımıza yönelik istismarın önlenmesi amaçlı özel mobil ekiplerin oluşturulması yönünde karar almış bulunmaktadır. İlk uygulama olarak, İstanbul'da oluşturulan 30 özel mobil ekip, önümüzdeki günlerde göreve başlayacaktır.

Yine, orta vadede alınması gereken tedbirler cümlesinden olarak, özellikle büyük kentlerde yeterli sayıda polis istihdamı için, mevcut polis okullarına takviyeler yapılmış; ayrıca, açığın bir an önce kapatılması bakımından, yeni yöntemlerin belirlenmesi amaçlı çalışmalarda da son aşamaya gelinmiştir. Bununla beraber, polisin teknolojiden azamî istifadesi, yeterli ve modern araç ve gereçle donatılması için bütçe imkânları zorlanmaktadır. Özellikle, doğrudan suça müdahalede yeni teknolojilerin kullanılması için çalışmalarda önemli gelişmeler kaydedilmiştir.

Bu bağlamda, prototip olarak Diyarbakır'da ve İstanbul İlinde, NATO zirvesinde uygulanan MOBESE projesinden söz etmek istiyorum. Temelinde, polis araçlarının dijital harita üzerinden canlı olarak izlenebildiği ve görevli personelin merkezle ve amirleriyle her türlü iletişimi kolay, hızlı bir şekilde sağlayabildiği, arşivlerdeki bilgileri aktif olarak kullanabildiği, yazılımı tamamen Emniyet Teşkilatımıza ait bir bilişim projesidir bu. Bu proje, 7 Mayıs 2003 tarihinde Interpro Bilişim Ödülleri birincisi seçilmiştir. Bilişim teknolojisinin etkin kullanımıyla süratli bir hizmet sunulacak, insan unsurundan kaynaklanan hatalar minimize edilecektir. Suçu delillendirmek ve suçluların daha kolay yakalanması için gerekli olan bu sistemin yalnızca İstanbul ayağının maliyeti yaklaşık 20 trilyondur. Projenin 10 Nisan 2005 tarihinde faaliyete geçirilmesi planlanmaktadır. Bu projeyle, komuta kontrol merkezi, doküman yönetim sistemi, mobil araç sorgulama ünitesi, araç takip sistemi, polis merkezleri bilgisayar ağı, mobil polis karakol ünitesi, nezarethane iyileştirme ve kontrol sistemi, plaka tanıma sistemi, bölge görüntüleme sistemi, muhtarlık otomasyonu gerçekleştirilmesi planlanmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, işin uzun vadeye yayılması gereken bölümleri de elbette bulunmaktadır. Örneğin, e-devlet konseptinin bütün kurumlarda yerleşmesi, güvenlik hizmetinin en etkin şekilde verilmesi için gerekli şartlardan biridir. İçişleri Bakanlığımız, devletin elektronik altyapısına, kimlik paylaşım sistemini devreye sokarak çok temel bir bakış açısı kazandırmıştır. Bu sistemle, üretilen kimlik bilgilerini bütün ilgili kurumlar yeniden üretmek zorunda kalmayacaktır. Bu ayın sonlarında bir devlet töreniyle tanıtılacak olan bu proje de güvenlik hizmeti açısından son derece hayatî olmuştur. Tıpkı e-devlet gibi, eğitim, rehabilitasyon ve infaz sistemindeki iyileşmeler, uzun vadede daha güvenli bir toplum oluşumuna katkı sağlayacaktır.

Öte yandan, asayiş ve huzurun sağlanmasını, iktidara geldiğimiz ilk günlerden itibaren, acil eylem planımızın öngörüsü meyanında sosyal politikanın bir versiyonu olarak görüyor ve üzerine gidiyoruz. Malumunuz, acil eylem planımızda, gelir dağılımında adaletin sağlanması, işsizliğin önlenmesi, nitelikli eğitim, sağlıklı toplum, herkese sosyal güvenlik, kentleşme ve yerleşme ana başlıkları altında 45 tedbir öngörülmüştür. Bu tedbirlerin realize edilmesi için, yasal altyapıyı uyumlu hale getirmek amacıyla, geçtiğimiz iki yıl boyunca pek çok yasa Yüce Meclise getirilerek onayınız alınmıştır. Ayrıca, idarî tedbirler cümlesinden olarak önemli projeler gerçekleştirilmiştir. Uzun vadede alınması gereken önlemler konusunda eğitim ve sosyal hizmet kapasitesinin genişletilmesinin önemini bir kez daha vurgulamak ve bu konuda ilgili bakan arkadaşlarımızın çalışmalarını sürdürdüğünü ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, esas itibariyle, ceza adaletinin sağlanması bağlamında yapılan çalışmalarla, güvenlik birimlerimiz moral değerlerini korumak durumundadır. Bu çerçevede, yeni Türk Ceza Kanununun "Nitelikli hırsızlık" yan başlıklı 142 nci maddesinde "elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle ya da özel beceriyle" ifadesi kullanılarak kapkaç suçu tanımlanmış ve bu suçu işleyenlerin üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılmaları öngörülmüş bulunmaktadır.

Önümüzdeki günlerde bu çalışmaların net sonuçlarını birlikte göreceğimizi düşünüyorum. Bu suçların tamamen bertaraf edilmesi, tabiî ki, mümkün değildir; ancak, toplumsal rahatsızlığa neden olmayacak ölçüye indirgenmesi konusundaki gayretlerimize aralıksız devam edilecektir.

Değerli arkadaşlarım, son olarak İstanbulumuza ilişkin birkaç değerlendirme yaparak konuşmamı tamamlamak istiyorum. Malumunuz, İstanbul, 10 951 009 nüfusa sahip bir megapol. 2003 yılı Interpol verilerine göre, bu örgüte üye bazı ülkelerdeki suç oranları ile İstanbul'u mukayese etmek istiyorum.

2003 yılında, 12 310 000 nüfuslu Tokyo'da 229 919, 7 188 000 nüfuslu Londra'da 469 922,       3 392 425 nüfuslu Berlin'de 244 393, 1 550 874 nüfuslu Viyana'da 171 043, 1 725 000 nüfuslu Budapeşte'de 55 926 hırsızlık olayı müracaatı kaydedilmişken, aynı yıl, 10 951 009 nüfuslu İstanbul'da 39 118 hırsızlık vakası olmuştur. İşin gerçeği, bu rakamların arkasına sığınacak değiliz. Geleneklerine bağlı Türk toplumunda daha az suç işlenmesi bizim de temennimizdir. Yukarıda da arz ettiğim gibi, bunu temenni boyutunda tutuyor değiliz. Bütün gücümüzle, suç ve suçlulukla savaş için mücadeleye devam ediyoruz.

Hemen hatırlanacağı gibi, yakın dönemde, özellikle de İstanbul'da önemli başarılar elde edilmiştir. Asayişe yönelik, kamuoyunda geniş yer alan olaylardan, üniversite öğrencisi Ahmet Hakan Candemir'in 4.1.2004 günü cep telefonunu gasbederek ölümüne sebebiyet verme suçunun zanlıları yakalanmıştır. İnönü Stadındaki Cihat Aktaş'ın öldürüldüğü tribün cinayeti zanlısı yakalanmıştır. Sarıyer'deki 1'i çocuk 7 kişinin öldürüldüğü gasp amaçlı cinayet olayı aydınlatılmıştır. Akın Şimşek, Yakup Yazıcı, Musa Sargın, Serkan Acar ve Şehabettin Oruç'un liderliğini yaptığı büyük kapkaç ve gasp grupları, tüm üyeleriyle birlikte yakalanarak adlî makamlara teslim edilmiştir. 15-20 Kasım 2003 tarihinde meydana gelen ve birçok vatandaşımızın ölümüne ve yaralanmasına neden olan, El Kaide bağlantılı...

BAŞKAN - Sayın Bakanım, bir 15 saniyenizi rica edeyim...

DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (Devamla) - Tabiî.

B) ÇEŞİTLİ İŞLER

1.- Genel Kurulu ziyaret eden Yunanistan Adalet Bakanı Anastasis Papaligouras ve beraberindeki heyete Başkanlıkça "Hoşgeldiniz" denilmesi

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Yunanistan Adalet Bakanı Anastasis Papaligouras ve beraberindeki heyet, Sayın Adalet Bakanımız Cemil Çiçek Beyle beraber Meclisimizi teşrif etmişlerdir; kendilerine "Hoşgeldiniz" diyorum. (Alkışlar)

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR (Devam)

2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Özpolat'ın, İstanbul'da son günlerde artan asayiş sorununa ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Güldal Akşit'in cevabı (Devam)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım.

DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (Devamla) - 15 - 20 Kasım 2003 tarihinde meydana gelen ve birçok vatandaşımızın ölümüne ve yaralanmasına neden olan El Kaide bağlantılı bombalama olayını gerçekleştiren terör örgütü mensupları çok kısa bir sürede tespit edilerek yakalanmış ve örgüt tamamen deşifre edilmiştir.

DHKP-C örgütüne yönelik, 5 Avrupa ülkesiyle birlikte gerçekleştirilen, 2004 Nisan ayında gerçekleştirilen operasyonda birçok suikast ve bombalama olayı önlenmiştir.

Organize suç gruplarına yönelik gerçekleştirilen operasyonlarla, birçok, adam kaçırma, tehdit, şantaj ve gasp olayı aydınlatılmıştır. Organize suç örgütlerine yönelik 2003 yılında 214 operasyon, 2004 yılında 159 operasyon gerçekleştirilmiştir. Bu operasyonlardan önemli bazıları, Sedat Peker, Oğuz Korukır, Hakan Çillioğlu, Ömer Sundura, Yakup Süt, Fırat Delibaş, Naci Yılmaz, Nuri Ergin, Alaattin Çakıcı, Sami Kutsal, Nihat Yılmaz, Mehmet Sena Söylemez, İbrahim Gümüştekin'in liderliklerini yaptıkları gruplara yapılan operasyonlardır.

Malî şube faaliyetlerinde geçmiş yıllara oranla başarılı operasyonlar gerçekleştirilmiş ve bu operasyonlarda, 2003 yılında 27 063, 2004 yılında 33 748 adet kaçak cep telefonu, 2004 yılında ilaç imalathanelerine yapılan operasyonlarda yüksek miktarda, sahte ilaç yapımında kullanılan hammadde ele geçirilmiştir. 2003 yılında 5 ve 2004 yılında 6 adet sahte para, 2 adet sahte damga pulu, 1 adet sahte millî piyango matbaaları yakalanmıştır.

Ayrıca, kamuoyunda İmar Bankası soruşturması olarak bilinen tarihimizin en büyük yolsuzluk operasyonu, iki yıl süren çalışmalar sonucunda aydınlatılmış ve devletimizin kaybolan trilyonlarca zararı geri döndürülmeye çalışılmıştır.

Narkotik şubemiz, uyuşturucuyla mücadelede tarihin en başarılı operasyonlarını gerçekleştirerek, Türkiye'nin uluslararası kamuoyunda takdirini kazanmıştır. 2003 yılında 2 ton 342 kilo eroin, 206 kilo esrar, 499 kilo baz morfin, 5 kilo kokain, 1 919 000 adet sentetik hap; 2004 yılında 966 kilo esrar, 3 ton 632 kilo eroin, 4 ton 410 kilo baz morfin, 84 kilo kokain, 2 429 000 adet sentetik hap ele geçirilmiştir.

İstanbul Narkotik Şube Müdürlüğünce gerçekleştirilen önemli operasyonlar "şimendifer", "son tango", "demir kapı", "kervan", "zeybek", "okyanus", "poyraz", "tekirdağ", "vira", "kartal pençesi", "kafes", "sis", "şen gelin", "erciyes", "hasandağı", "lale", "meriç", "toros" ve "nil" kod isimli operasyonlardır.

Yukarıdaki bilgilerden anlaşılacağı üzere, İstanbul'un genel asayişinde bir bozulma ve gerileme söz konusu olmayıp, terör, malî suçlar, organize suç örgütleri, uyuşturucu madde kaçakçılığı olaylarında üstün bir başarı, hırsızlık ve kapkaç gibi adi olaylarda az da olsa iyileşmeler mevcuttur.

Bu anlatımlardan da görüleceği gibi, polisimiz ve jandarmamız, mevcut şartlarda, kendisine tevdi edilen görevi özveriyle sürdürmektedir. Bu konuda, bizlere de, güvenlik birimlerimizin fedakâr çalışmalarına yardımcı olmak düşmektedir.

Daha huzurlu bir İstanbul ve daha huzurlu bir Türkiye için, bütün toplum olarak meseleye sahip çıkmamız lazım geldiğini düşündüğümü ifade ediyor; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Sayın milletvekilleri, gündemdışı üçüncü söz, Sultan II. Abdülhamid Hanın ölüm yıldönümü münasebetiyle söz isteyen Samsun Milletvekili Mustafa Çakır'a aittir.

Sayın Çakır, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

3.- Samsun Milletvekili Mustafa Çakır'ın, Osmanlı padişahlarından II. Abdülhamid'in ölüm yıldönümü münasebetiyle, kişiliğine ve ülke için yaptığı hizmetlere ilişkin gündemdışı konuşması

MUSTAFA ÇAKIR (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Osmanlı padişahlarından II. Abdülhamid'in ölüm yıldönümü sebebiyle anma konuşması yapmak üzere gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizin malumları olduğu üzere, dünyamız coğrafyasında yer almış milletler ve bu milletlerin tarihleri vardır. Bildiğiniz gibi tarih, milletlerin yaşantılarından ve öteki uluslarla olan ilişkilerinden oluşur. Tarih, bir ulusun hafızası gibidir. Bu hafızanın bütün şubelerinde ve kayıtlarında bir milletin değerleri mevcuttur. Milletler, bu tarihî değer kayıtlarından, geleceklerle ilgili alacakları kararlarda yararlanırlar. Bugün, her zamankinden daha fazla, geleceği belirleyecek faktörler üzerinde durmamız, önemli bir mecburiyet halini almıştır. Ancak, takdir edersiniz ki, uluslar arasında ve milletlerin hayatlarında alınmakta olan kararlarda tarihin önemli bir yeri mevcuttur.

II. Abdülhamid, Türk tarihinde otuzüç yıl Osmanlı Devletini yönetmiştir. 10 Şubat 1918 tarihinde, arşivi ve laboratuvarı olarak gördüğümüz dönemini bize devrederek vefat etmiştir. Bugün, ülkemizde ve dünyada hızla gelişen olayların arasında kendilerini saygı ve rahmetle anıyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; II. Abdülhamid, 21 Eylül 1842'de İstanbul'da doğmuştur. Babası 1839 ile 1861 tarihleri arasında padişah olarak Osmanlı Devletini yönetmiş olan Abdülmecid'dir. Annesi Tiri Müjgân Kadınefendidir. Gerdankıran Ömer Efendiden Türkçe, Ali Maafi Efendiden ve Saffet Paşadan Farsça, Ferit ve Şerif Efendilerden Arapça öğrendi. Lütfi Efendiden Osmanlı tarihi, Kemal Ethem ve Gadret Paşalardan Fransızca ve iki İtalyandan musiki dersleri aldı. Fransızca, Arapça, Farsça, Arnavutça dilleri, bildiği diller arasındaydı.

II. Abdülhamid zeki olmasına rağmen düşünce ve kanaatlerini açığa vurmak istemezdi. Bunda, içinde yaşadığı olaylar etkiliydi. Hafızası güçlüydü, en eski ve ayrıntı konuları bile rahatlıkla hatırlayabiliyordu. Şehzadeliği, sahip olduğu üstün zekâ ve politik kabiliyeti sayesinde rahat bir ortamda geçmişti. Maslak ve Kâğıthane'de bulunan çiftliklerde tarımla uğraşmış, koyun ticareti yapmış, maden işletmiş, spor yapmanın yanında ata binmeyi, silah kullanmayı öğrenmiştir. Şehzadelik yıllarında, 1863 yılında Mısır, 1867 yılında İngiltere, Fransa, Almanya ziyaretlerinde bulunmuş ve 31 Ağustos 1876'da tahta geçmiştir.

II. Abdülhamid Osmanlı Devletini yönetmeye başladığı zaman büyük bir malî sıkıntı yaşanıyordu. 1854 ile 1874 yılları arasında alınmış dış borçların, vadesi dolan yıllık anapara ve faiz ödemeleri devletin gelirlerinin yarısını aşmıştı. Dünyada büyük güçler arasında denge Avrupa lehine gelişmekteydi. Avrupa'da güçler arasında denge arayışı ve belirsizlik Osmanlı üzerindeki baskıyı artırmıştı. Bu durum, devletadamları arasında gerilim ve ayrılıkçı eğilimlerin gelişmesine sebep olmuştu. 1875'te, dışborç ödemelerini erteleme kararı dünyada tepkiyle karşılanmış, büyük ülkelerde Osmanlı Devletinin artık kurtulamayacağı inançları gelişmişti. II. Abdülhamit'in, aşırıya kaçan, kimselere güvenmeme duygusunun kaynağında, tahta çıkana kadar geçen şehzadelik süresinde yapmış olduğu derin gözlemlerinde, kendi çıkarlarını her şeyin üzerinde tutan yöneticiler olmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çakır, biraz özetleyerek toparlarsanız... Buyurun.

MUSTAFA ÇAKIR (Devamla) - Toparlıyorum efendim.

Abdülhamid, diplomatik gelişmeleri yakından izlemek üzere, Sarayda bir bilgi merkezi kurmuş, dışişlerini bizzat kendi eline almış; Osmanlı devlet töresi ve 1876 Anayasasıyla getirdiği yeni düzen, yani, Birinci Meşrutiyet, güç ve otoritesini içeride artırmıştı. İki defa topladığı Meclisi Mebusan, artan iç kargaşa ve dış baskılara karşın etkin önlem almak düşüncesiyle 1878'de süresiz tatil edilmiştir.

Devraldığı 252 000 000 altın borcun ödenebilmesi için 1881 yılında Düyunu Umumiye İdaresini kurmuştur. Tanzimat dönemi borçlarını ödeyebilmek için dışborç almaktan uzak durmaya ve tasarrufa önem vermiştir. Bu dönemde dünyada ekonomik bunalım yaşanmaktaydı.

1889 yılında Anadolu demiryolu ağı yapımına başlanmış, 1893 yılında Ankara'ya kadar raylar döşenmiş; sonraki yıllarda, Bağdat'tan Basra'ya kadar demiryolu ağı kurulmasına çalışmıştır.

Askerî alanda işbirlikleri ve anlaşmalarla Osmanlı askerî gücünün yenilenmesine çalışmıştır.

Adlî alanda ise, Ceza Usulü ve Ticaret Usulü Kanunları yapılmıştır.

Modern eğitim bu dönemde yerleşti ve bu arada devlet, eğitimdeki görevinin şuuruna vardı. Yeni mekteplere, devletçe, malî yardım, eğitim giderleri için vergi yoluyla kaynak temini, mektep yapma, öğretmen yetiştirme, öğretmen tayini, merkez ve taşra teşkilatının kurulması, darülfünun açılması, özellikle Anadolu'ya yönelik olması, eğitimde bilinçlenmenin güçlenmesini sağlamıştır.

10 000 000 kilometrekareye yakın imparatorluk hudutlarının korunabilmesi için, Batılı ülkelerle ve İslam ülkeleriyle dengeli ilişkiler geliştirilmesine önem vermiştir. Özellikle, askerî alanda Almanya'yla ilişkiler güçlenmiştir.

Gelişen dünyanın oluşturduğu baskı ve artan iç gerilim neticesinde, 23 Temmuz 1908'de İkinci Meşrutiyetin ilanına karar vermiştir. Daha sonraki günler, sağlanmış olan hürriyetlerin ve idarî yetkilerin doğru kullanılmaması neticesinde talihsiz 31 Mart Vakası meydana gelmiştir. 27 Nisan 1909'da toplanan Mebusan ve Âyan Meclisleri II. Abdülhamid'in tahttan indirilmesine karar vermiş ve aynı günün gecesi, tahttan alınarak Selanik'te ikamete mecbur edilmiştir.

II. Abdülhamid, aile ve maiyetlerindeki birlikle 2 Aralık 1912'de Çanakkale üzerinden İstanbul'a dönmüş ve 10 Şubat 1918'e, ölüm tarihine kadar Beylerbeyi Sarayında hayatını sürdürmüştür.

Tabiî ki, tarihin tanıklık ettiği ve sonuçlarını hepimizin bildiği gibi, devleti yönetmekten uzaklaştırılıp İstanbul'a döndüğü bu tarihler arasında Balkan ve Birinci Dünya Harpleri vardı.

BAŞKAN - Sayın Çakır, kronolojik olmaktan öbür tarafa; lütfen, toparlayınız.

MUSTAFA ÇAKIR (Devamla) - Bitiriyorum efendim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünyada sanayileşme sonucu ortaya çıkan yeni güçler arasında devletini ayakta tutmaya ve öteki ülkelerle iyi ilişkiler kurmaya önem vermiştir. Ayrıca, bir imparatorluktan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluşuna giden yolda fikirlerin oluşmasına imkân sağlayan II. Abdülhamid'i ölüm yıldönümünde rahmetle anıyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çakır.

C) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- TBMM Başkanvekili Nevzat Pakdil'in, Kahramanmaraş'ın kahramanlık unvanını almaya hak kazandığı ve bağımsızlık mücadelesini zaferle sonuçlandırdığı kurtuluş günü münasebetiyle Kahramanmaraşlıları kutlayan konuşması

BAŞKAN - Değerli milletvekili arkadaşlarım, gündeme geçmeden önce, izninizle, önemli bir hususu sizlere hatırlatmak, sizlerle ve milletimizle paylaşmak istiyorum.

12 Şubat, Kahramanmaraş'ın, kahraman unvanını almaya hak kazandığı, bağımsızlık mücadelesini zaferle sonuçlandırdığı kurtuluş günüdür. İşgale karşı bağımsızlık mücadelemizin ilk zaferini kazanan Kahramanmaraşlı hemşerilerim bununla ne kadar gurur duysalar azdır. Kahramanmaraş'ta başlayan direniş, yüce çatısı altında bulunduğumuz Büyük Millet Meclisinin kuruluşuna giden yolda önemli bir kilometre taşı olmuştur. Kahramanmaraş'ta çakan bağımsızlık kıvılcımı Ankara'da ateşe dönüşmüş; bu ateş, Millî Meclisimizin kuruluşuyla sonuçlanmıştır. Nitekim, Yüce Meclisimiz, bu önemli olayı unutmamış, Kahramanmaraş'ı 1925 yılında istiklal madalyasıyla şereflendirmiş; sonrasında da, 1973 yılında kahramanlık unvanıyla taçlandırmıştır.

Bu vesileyle, yüce milletimizin ve sizlerin huzurunda, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını, kurtuluş mücadelesinde bizzat önderlik yapan Büyük Millet Meclisi üyelerimizi, şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyorum. Aziz şehitlerimizin ruhları şad olsun. (Alkışlar)

Değerli milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Anayasa ve Adalet Komisyonu üyelerinden kurulu karma komisyonun, bazı sayın milletvekillerinin yasama dokunulmazlıkları hakkında 5 adet raporu vardır; sırasıyla okutup bilgilerinize sunacağım.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Mahmut Koçak'ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/595) (S. Sayısı: 752) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Seçim yasaklarına aykırı davranmak suçunu işlediği iddia olunan Afyonkarahisar Milletvekili Mahmut Koçak hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 12 Ocak 2005 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Karma Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Afyonkarahisar Milletvekili Mahmut Koçak hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

  Burhan Kuzu

  İstanbul

  Komisyon Başkanı ve üyeler

Karşı Oy Yazısı

Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.

Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.

Geçici dokunulmazlık, Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla kaldırılabilmektedir.

Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.

Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.

Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.

Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.

Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.

Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.

Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.

Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.

Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.

Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.

 Oya Araslı Mehmet Küçükaşık Halil Ünlütepe

 Ankara Bursa Afyonkarahisar

 Feridun Fikret Baloğlu Muharrem Kılıç Uğur Aksöz

 Antalya Malatya Adana

 Atilla Kart Ziya Yergök İlyas Sezai Önder

 Konya Adana Samsun

  Feridun Ayvazoğlu

  Çorum

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer raporu okutuyorum:

2.- Niğde Milletvekili Mahmut Uğur Çetin'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/596) (S. Sayısı: 753) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanuna muhalefet suçunu işlediği iddia olunan Niğde Milletvekili Mahmut Uğur Çetin hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 12 Ocak 2005 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Niğde Milletvekili Mahmut Uğur Çetin, Komisyonda sözlü olarak savunmasını yapmıştır.

Karma Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Niğde Milletvekili Mahmut Uğur Çetin hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur.

  Burhan Kuzu

  İstanbul

  Komisyon Başkanı ve üyeler

Karşı Oy Yazısı

Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.

Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.

Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla kaldırılabilmektedir.

Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.

Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.

Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.

Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.

Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen talebin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.

Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.

Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.

Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.

Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.

Bu nedenlerle, Komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.

 Oya Araslı Mehmet Küçükaşık Halil Ünlütepe

 Ankara Bursa Afyonkarahisar

 Feridun Fikret Baloğlu Muharrem Kılıç Uğur Aksöz

 Antalya Malatya Adana

 Atilla Kart Ziya Yergök İlyas Sezai Önder

 Konya Adana Samsun

  Feridun Ayvazoğlu

  Çorum

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer raporu okutuyorum:

3.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. Kesimoğlu'nun yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/597) (S. Sayısı: 754) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Silahla tehdit, müessir fiil, hakaret suçlarını işlediği iddia olunan Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 12 Ocak 2005 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu Komisyonumuza yazılı olarak dokunulmazlığının kaldırılması talebini iletmiştir.

Karma Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

  Burhan Kuzu

  İstanbul

  Komisyon Başkanı ve üyeler

Karşı Oy Yazısı

Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.

Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktır.

Geçici dokunulmazlık Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla kaldırılabilmektedir.

Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.

Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.

Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.

Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.

Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.

Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.

Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.

Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.

Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.

Bu nedenlerle, Komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.

  13.1.2005

 Oya Araslı Mehmet Küçükaşık Halil Ünlütepe

 Ankara Bursa Afyonkarahisar             

 Feridun Fikret Baloğlu Muharrem Kılıç Uğur Aksöz

 Antalya Malatya Adana

 Atilla Kart Ziya Yergök İlyas Sezai Önder

 Konya Adana Samsun

  Feridun Ayvazoğlu

  Çorum

BAŞKAN- Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer raporu okutuyorum:

4.- Mersin Milletvekili Vahit Çekmez'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu karma Komisyon Raporu (3/598) (S. Sayısı: 755) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Basın yoluyla hakaret suçunu işlediği iddia olunan Mersin Milletvekili Vahit Çekmez hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 12 Ocak 2005 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Karma Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Mersin Milletvekili Vahit Çekmez hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

  Burhan Kuzu

  İstanbul

  Komisyon Başkanı ve üyeler

Karşı Oy Yazısı

Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.

Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.

Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla kaldırılabilmektedir.

Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.

Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.

Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.

Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.

Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.

Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.

Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.

Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.

Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.

Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.

 Oya Araslı Mehmet Küçükaşık Halil Ünlütepe

 Ankara Bursa Afyonkarahisar

 Feridun Fikret Baloğlu Muharrem Kılıç Uğur Aksöz

 Antalya Malatya Adana

 Atilla Kart Ziya Yergök İlyas Sezai Önder

 Konya Adana Samsun

  Feridun Ayvazoğlu

  Çorum

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer raporu okutuyorum:

5.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/599) (S. Sayısı: 756) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görevi kötüye kullanmak suçunu işlediği iddia olunan Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 12 Ocak 2005 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Karma Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

  Burhan Kuzu

  İstanbul

  Komisyon Başkanı ve üyeler

Karşı Oy Yazısı

Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.

Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.

Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla kaldırılabilmektedir.

Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.

Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.

Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.

Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.

Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.

Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.

Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.

Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.

Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.

Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.

 Oya Araslı Mehmet Küçükaşık Halil Ünlütepe

 Ankara Bursa Afyonkarahisar

 Feridun Baloğlu Muharrem Kılıç Uğur Aksöz

 Antalya Malatya Adana

 Atilla Kart M. Ziya Yergök Sezai Önder

 Konya Adana Samsun

  Feridun Ayvazoğlu

  Çorum

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Başbakanlığın, İçtüzüğün 75 inci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

D) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Mikro Finans Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/751)

Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanlığına

İLGİ: 26.5.2004 tarihli ve B.02.0.KKG.0.10/101-695/2476 sayılı yazımız.

İlgide kayıtlı yazımız ekinde Başkanlığınıza sunulan Mikro Finans Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 75 inci maddesine göre geri gönderilmesini arz ederim.

  Abdüllatif Şener

  Başbakan V.

BAŞKAN - Plan ve Bütçe Komisyonunda bulunan tasarı geri verilmiştir.

Çevre Komisyonunun, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu Tasarısı hakkında İçtüzüğün 34 üncü maddesi uyarınca verilmiş bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

2.- Çevre Komisyonu Başkanlığının, (1/949) esas numaralı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu Tasarısının, kapsam itibariyle ihtisas alanına girmesi nedeniyle Komisyonlarına havale edilmesine ilişkin tezkeresi (3/752)

Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanlığına

28.1.2005 tarihinde esas olarak Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonuna, tali olarak da Adalet ve İçişleri Komisyonlarına havale edilmiş bulunan (1/949) esas numaralı "Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu Tasarısı" kapsam itibariyle Komisyonumuzun görev alanına girmektedir.

Toprak başlı başına doğal çevrenin bir unsurudur ve toprağın korunması, toprağın çeşitli atıklarla kirlenmesi, arazi kullanımı ve planlaması, erozyon ve çölleşme gibi konular doğrudan çevreyle ilgili konulardır. Tasarı kapsamı içinde olan arazi kullanım planlarının da Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından yapılacak olan ve bir üst plan niteliği taşıyan çevre düzeni planlarına uygun olarak yapılması gerekmektedir.

Söz konusu tasarı Komisyonumuzun ihtisas alanına girmekte olup, Komisyonumuzda görüşülmesi uygun olarak değerlendirilmiştir.

(1/949) esas numaralı tasarının Komisyonumuzda görüşülmesi için TBMM İçtüzüğünün 34 üncü maddesi uyarınca gereğini yüksek müsaadelerinize saygılarımla arz ederim.

  A. Münir Erkal

  Malatya

  Çevre Komisyonu Başkanı

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, okunmuş bulunan tezkeredeki Çevre Komisyonunun talebi, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunca da uygun bulunduğundan, İçtüzüğün 34 üncü maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca Başkanlığımızca yerine getirilmiştir.

Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

E) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı ve 29 milletvekilinin, sigara sanayiinin durumu ile sigara kaçakçılığının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/247)

Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanlığına

Sigara, insan sağlığına zararlı olmasına karşın, ekonomik açıdan önemli bir tüketim maddesidir. Ne yazık ki, Türkiye'de, nüfusun yaklaşık üçte 1'i sigara tüketmekte, bunun için büyük paralar harcamaktadır. Bu harcanan paraların büyük bir bölümü yabancı sigara tekellerinin kasasına gitmektedir.

1980'li yıllarda sigara kaçakçılığını önleme gerekçesiyle, önce yabancı sigaraların ülkemizde satışına, sonra da yapımına izin verildi. Halkımızın yüzde 100 Türk (şark) tütününden yapılan yerli sigaraya olan alışkanlığı yavaş yavaş değiştirildi. Anadolu'da üretimi çok fazla olmayan Virginia ve Burley tütünlerinden üretilen sigara alışkanlığı aşılandı. Bu alışkanlık üzerine, yerli sigara üreticisi Tekel de, bu tür sigaraların üretimine yöneldi.

1990'lı yıllarda arazi ve nitelik durumuna bakılmadan yerli tütüne kota kondu. Bu durum, hem tütün tarımımızı hem de sigara sanayimizi olumsuz etkiledi. Dışarıya tütün ve sigara satan Türkiye, dışarıdan her yıl artan oranda tütün ve sigara almaya başladı.

20.6.2001 tarihinde, yeni sorunlar ve sıkıntılar yaratan, kısaca, Tütün ve Tekel Yasası diye bilinen yasa çıkarıldı. Yeni yasanın sonucu olarak, Tütün Üst Kurulu oluşturuldu, sözleşmeli tütün dikimine başlandı. Devlet, tütün üreticilerini desteklemekten vazgeçti.

Tekelin, tütün üreticisini destekleme politikalarından vazgeçmesi ve dört yılı aşkın bir süredir özelleştirme kapsamına alınması, tütüncülüğümüzü ve sigara sanayimizi yaraladı.

Tekel, ülkemizde sürekli pazar payını yitirirken, yabancı sigara tekelleri pazar payını artırdı. Örneğin, Tekelin 2000 yılındaki yüzde 69,8 olan pazar payı, 2004'te yüzde 48'e düşerken; Philsa, ülkemizde, 2000 yılındaki pazar payını yüzde 22,9'dan 2004'te yüzde 38'e; JTI ise, payını 2000'de yüzde 7,3'ten 2004'te yüzde 12'ye yükseltmiştir.

Ülkemizdeki özel sektör sigara fabrikaları, kullandığı tütünün büyük bölümünü dışarıdan getirmekte, çok az bir bölümünü yerli tütünden kullanmaktadır.

Tekel de, Virginia ve Burley tütünlerinin yüzde 85, Türk tütününün yüzde 15 olduğu harmanlanmış (blended) sigara yapımına yönelmiştir. Fabrikalarında 1991'de 81 000 ton olan yerli tütün kullanımı 2000'de 41 tona düşmüştür.

Tekelin son zamanlarda piyasada istenen sert kutu sigara üretimi için yaptığı girişimler bizzat Tütün Üst Kurulu tarafından engellenmektedir. Bu konuda Tekel ile Tütün Üst Kurulu mahkemeliktir. Önceleri çeşitli gerekçelerle, son yıllarda da özelleştirme nedeniyle, Tekel, sigara sanayii için yeni yatırımlar yapamamıştır, teknolojisini yenileyememiştir. Kendi ülkemizde yabancı sigara tekelleriyle rekabeti zayıflatılmıştır.

Tekel özelleştiğinde (özellikle yabancılara satıldığında) tütüncülüğümüz kadar, ulusal sigara sanayimiz de büyük darbe yiyecektir; Tekelin yıllardır halka tutturduğu sigara markaları, bu sanayide kazandığı deneyimler, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır; hem içpazar hem de dışpazar, temelli yabancı sigara tekellerine kalacaktır.

Son yıllarda, beklenenin tersine, ülkemizde sigara kaçakçılığı artmıştır. Kaçakçılığın artması da Tekelin pazar payını olumsuz etkilemektedir.

Yaygın tüketim özelliği, ekonomiye katkısı nedeniyle sigara ve sigara sanayimizin durumu ve sigara kaçakçılığı konularının incelenmesi için Anayasanın 98 inci maddesine, Meclis İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddelerine göre Türkiye Büyük Millet Meclisi araştırması açılmasını dileriz.

Saygılarımızla.

1.- Mustafa Gazalcı (Denizli)

2.- Erol Tınastepe (Erzincan)

3.- Hüseyin Ekmekcioğlu (Antalya)

4.- Feridun Fikret Baloğlu (Antalya)

5.- Ahmet Küçük (Çanakkale)

6.- Vezir Akdemir (İzmir)

7.- Muharrem Kılıç (Malatya)

8.- Bülent Baratalı (İzmir)

9.- Uğur Aksöz  (Adana)

10.- Erdal Karademir (İzmir)

11.- Orhan Eraslan (Niğde)

12.- Kemal Sağ (Adana)

13.- İsmail Değerli (Ankara)

14.- Kâzım Türkmen (Ordu)

15.- Ali Kemal Kumkumoğlu (İstanbul)

16.- Necati Uzdil (Osmaniye)

17.- Mehmet Parlakyiğit (Kahramanmaraş)

18.- Ahmet Yılmazkaya (Gaziantep)

19.- Mehmet Uğur Neşşar (Denizli)

20.- Ufuk Özkan (Manisa)

21.- Mustafa Erdoğan Yetenç (Manisa)

22.- Nuri Çilingir  (Manisa)

23.- Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)

24.- Mehmet Boztaş (Aydın)

25.- Mehmet Ziya Yergök (Adana)

26.- Atilla Kart (Konya)

27.- Feridun Ayvazoğlu (Çorum)

28.- İzzet Çetin (Kocaeli)

29.- İlyas Sezai Önder (Samsun)

30.- Mehmet Işık (Giresun)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Başbakanlığın Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş 2 adet tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup, oylarınıza sunacağım :

D) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

3.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın İsviçre'ye yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/753)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

26-30 Ocak 2005 tarihlerinde Davos'ta düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu Yıllık Toplantısına katılmak üzere bir heyetle birlikte 27-28 Ocak 2005 tarihleri arasında İsviçre'ye yaptığım resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

  Recep Tayyip Erdoğan

  Başbakan

 LİSTE

Ömer Çelik   (Adana)

Egemen Bağış   (İstanbul)

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum :

4.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Rusya Federasyonuna yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/754)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 10-12 Ocak 2005 tarihlerinde Rusya Federasyonuna yaptığım resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

  Recep Tayyip Erdoğan

  Başbakan

 LİSTE

Ömer Çelik   (Adana)

Hüseyin Besli   (İstanbul)

Orhan Eraslan   (Niğde)

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

V.- ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No.: 129   Tarih: 10.2.2005

9.2.2005 tarihinde dağıtılan ve aynı tarihli gelen kâğıtlarda yer alan kamu vakıfları ile kamu bünyesinde kurulu dernek ve yardımlaşma konusunun araştırılarak, bu oluşumlardan kaynaklanan sorunların çözümü için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/12,28) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun 699 sıra sayılı raporunun, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer almasının ve görüşmelerinin 15.2.2005 Salı günkü birleşimde yapılmasının; 9.2.2005 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 787 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti ile Filistin Yönetimi Adına Filistin Kurtuluş Örgütü Arasındaki Geçici Serbest Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının, 48 saat geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 3 üncü sırasına alınmasının, Sayıştayda boş bulunan üyeliklere 832 sayılı Sayıştay Kanununun 6 ve ek 8 inci maddeleri hükümlerine göre yapılacak seçimlerin 22.2.2005 Salı günkü birleşimde yapılmasının Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

  Bülent Arınç

  Türkiye Büyük Millet Meclisi

  Başkanı

 İrfan Gündüz Ali Topuz

 AK Parti Grubu Başkanvekili CHP Grubu Başkanvekili

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına devam ediyoruz.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

6.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - 1 inci sırada yer alan, Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu henüz gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

2 nci sırada yer alan, Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

7.- Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/821) (S. Sayısı: 701) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

28 inci maddeyi okutuyorum:

Lisansın askıya alınması, iptali veya lisanslı depo işletmesine el konulması hallerinde, deponun faaliyet göstermesi

MADDE 28.- Lisanslı depo işletmesinin bir veya birkaç faaliyetinin geçici olarak durdurulması ya da lisansının askıya alınması durumlarında, lisanslı depo işletmesi faaliyetlerini sürdürür, ancak depolamak üzere yeni ürün kabul edemez. Bu durumlarda mudilerin çıkarlarının korunması amacıyla, Bakanlık lisanslı depo işleticisinin işlem ve faaliyetlerine nezaret edebilir veya ihtiyaç görürse geçici yönetim kurulu atayabilir ya da kayyım atanması için mahkemeye başvurabilir.

Doğrudan lisanslı depo işletmesinin yönetimine ve varlıklarına el konulmasını gerektiren durumlarda ya da lisansın iptali halinde, lisanslı depo işletmesine geçici yönetim kurulu veya mahkeme marifetiyle kayyım atanır ve mudilerin çıkarları öncelikle korunur.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Sinop Milletvekili Engin Altay.

Sayın Altay, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (Sinop) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 85 inci kuruluş yıldönümünü kutlamamıza çok az bir süre kalan Parlamentomuzun, kurulduğunda, önünde, biri acil, ikisi sürekli ve temel olan üç görev vardı. Acil görev, ülkemizin emperyalist işgalden kurtarılmasıydı. Bu, o günün şartlarında, milletimizin her ferdinin, ayrı ayrı, büyük, bireysel özverisiyle, sorumluluğuyla, gayretiyle, Büyük Önder ve Partimizin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde başarıldı.

Ancak, Parlamentomuzun iki temel ve sürekli işlevi vardır. Değerli arkadaşlar, bunlardan birincisi, Türkiye Cumhuriyetinin uluslararası camia içerisinde en saygın noktada yer alması, mevzi tutmasıdır. İkinci temel ve sürekli görevi Parlamentomuzun, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının refah düzeyinin en üst noktaya taşınması ve bu yapılırken de, hiçbir dış dayatmaya, yaptırıma boyun eğmeden, onurluca direnerek, bu temel ve sürekli görevi yerine getirmektir.

Ancak -şartları da elbette dikkate almak mümkün- bu temel ve sürekli görevlerimiz konusunda, seksenbeş yıl aradan sonra, halen, istediğimiz noktaya geldiğimizi söylemek mümkün değildir.

Lisanslı Depoculuk Kanun Tasarısı, bizim de, elbette ki, Avrupa Birliği müktesebatı çerçevesinde uygun bulduğumuz bir kanun tasarısıdır. Ancak, bu Parlamentonun Avrupa Birliği müktesebatına yönelik kanunlar çıkarmak da temel bir işlevi ve görevi olmakla beraber, Parlamentomuzun asıl görevi, 35- 40 000 000 Türk çiftçisinin refah seviyesini, en seri, en süratli şekilde, üst noktalara, Yüce Atatürk'ün buyurduğu "çiftçi, köylü milletin efendisidir" sözünde olduğu şekilde... Bırakın efendiliği, çiftçinin efendiliğinden geçtik; ama, çiftçimizin insan gibi, insan onuruna yaraşır bir yaşam standardı sürdürmesini sağlamak da Yüce Heyetimizin, Parlamentomuzun çok aslî görevidir.

Değerli arkadaşlar, lisanslı depoculuğa karşı durmak elbette düşünülemez; ama, bu sistemin hayata geçmesi için, ülke genelinde geçerli bir ürün standardizasyonuna, homojenize edilmiş bir ürün yapısına, sağlıklı ve hijyenik depolama tesislerine, hukukî altyapıya, bilgiişlem altyapısına, ürün borsasına ve her şeyden önemlisi, düşük faizli ekonomiye gerek vardır. Üzülerek ifade etmek lazım ki, bu saydığım 8 madde Türkiye'de vücut bulmuş değildir. Bunlar vücut bulmadan buradan çıkaracağımız lisanslı depoculuk kanununun da çok işlevsel olmayacağı gayet açıktır.

Nadas dışında, 18 700 000 hektarlık işlenen arazimizin 13 900 000 hektarı hububatla ilgilidir; ancak, bunların her biri için ayrı ayrı üretim ve depolama yönetmeliklerini hazırlayamazsak... Yani, şunu söylemek istiyorum: Siz pirinci de, mercimeği de, pamuğu da aynı depoya koymak durumunda kalırsanız, başka bir faciayla da karşı karşıya kalmamız mümkündür.

Değerli arkadaşlar, neoliberal ekonomi politikaları neticesi, devletin her şeyden elini çekerek piyasalara karışmaması, bir yaşadığımız süreç, uygulanan bir süreç Türkiye'de; ancak, bir şeyin fark edilmesi lazım: Dünyanın en gelişmiş ülkesi Amerika Birleşik Devletlerinde bile, tarımla ilgili özellikle, piyasaya müdahale vardır. Dünyanın en gelişmiş ülkesinde "kamu stoku" olarak adlandırılan ürünler, stratejik ürünler, lisanslı depolarda, devletin denetiminde, gözetiminde yürümektedir. Biz ne yapıyoruz; Toprak Mahsulleri Ofisi -artık ismini yeni ilkokul çocukları falan bilmez, işlevini tamamen kaybetti; sizin iktidarınızla ilgili değil ama- önce bakliyattan elini eteğini çekti, şimdi de hububattan elini eteğini çekecek. Ancak, arkadaşlar, biz, on yıl önce, bakliyatta dünya şampiyonu bir ülkeydik; yani, ilk 3'te, ilk 4'te bir ülkeydi Türkiye; bugün ise, bakliyatımız ve hububatımız tamamen dışa bağımlı hale gelmiştir.

Trenle seyahat edenler bilir, tren güzergâhlarında Toprak Mahsulleri Ofisinin siloları daha sıktır diğer yerlere göre ve orada çok güzel bir yazı vardır: "Ofis çiftçinin dostudur."

Şimdi, 4 500 000 ton kapasiteli, Toprak Mahsulleri Ofisine ait siloları ne yapacağız? Görüşmelerde -ben kaçırdıysam bilmiyorum, konuşulduysa bilmiyorum ama- bu konuda bir açıklık olduğunu da gözlemlemiş değilim. Bu ofisleri de çarpık özelleştirme mantığıyla satacak mıyız, ne olacak bu siloların durumları, bu da ayrı bir merak konusudur.

Yine bir çelişki de, sistemin Sanayi ve Ticaret Bakanlığı uhdesine verilmesidir. Bu da uygulamada çok ciddî sorunlara yol açacaktır diye düşünüyoruz.

Değerli arkadaşlar, tarım konusunda bir miladımız var. Tarım konusundaki miladımız 12 Eylül 1980'dir. Ben, şimdi, muhalefet milletvekili olarak size demiyorum ki, siz tarımı bitirdiniz; ama, 12 Eylül 1980'le birlikte, Türkiye'de, bir tarım politikası hayata geçirilmiş ve bu politikayla da, Türkiye'de tarım ağır, ağır, ağır çökertilmiştir.

3 Kasım 2002 seçimleri öncesinde, gerek siz gerekse biz, Türk çiftçisini şahlandıracağımızı, komadaki Türk tarımını ayağa kaldıracağımızı söyledik. Bu bir realitedir; yani, 12 Eylül 1980'den sonra başlayan süreçte, Türk tarımı, Türkiye'deki bütün sektörler içerisinde en kötü durumda olan sektör olma yolunda hızla yol almıştır. Bunu bir örneklemeyle izah etmek gerekirse, bir trafik kazası olmuş, bir şahıs yaralanmış, koma halinde serilmiş yatağa, sunî işlemlerle yaşatılmaya çalışılıyor, pansuman tedbirlerle ömrü uzatılıyor; ama, hastanın direnci her geçen gün azalıyor ve hasta ölüme doğru gidiyor. 3 Kasım 2002'de Türkiye böyle bir noktadaydı. Türk tarımı da böyle bir noktadaydı.

Siz ve biz, benzer iddialarla, niyeti aynı olan, niyeti tarımı ayağa kaldırmak olan iddialarla seçmenin huzuruna çıktık. Siz daha tumturaklı anlatmış olmalısınız ki, Türk çiftçisi size daha çok oy verdi; ama, değerli arkadaşlar, Türk çiftçisinin ve milletimizin ve sizlerin de bilmesi gerekir ki, sizin döneminizde, AKP İktidarı döneminde, Türk tarımında çok ciddî bir küçülme yaşanmıştır. Tarım Bakanımız yok, Sanayi Bakanımız burada. Eğer, Tarım Bakanımız gelip, bu kürsüden "hayır efendim, Engin Altay sen doğru söylemiyorsun, Türk tarımı dönemimizde küçülmemiştir" diyebiliyorsa, ne âlâ; ama, devletin resmî kaynakları söylüyor ki, değerli arkadaşlarım, sizin döneminizde, 2003 yılında, Türk tarımı yüzde 2,5 küçülmüştür. Hadi yeni geldik, ettik denilebilir; 2004 yılında rakamlar daha da vahimdir. 2004 yılında, 2004 yılının bir de ilk çeyreğinde, Türk tarımı yüzde 7,5 küçülmüştür.

Değerli arkadaşlar, hep söylerim, seçimle işbaşına gelinen müesseseler çaresizlik makamı değildir; seçildiyseniz çaresizlik üretemezsiniz, çözüm ve çare üretmek için seçildiniz. Efendim, imkânlar kısıtlı, şu bu deme hakkı, ne Başbakanın ne ilgili bakanların -aşağıya doğru inelim- ne belediye başkanlarının ne il genel meclisi üyelerinin böyle bir şansı ve hakkı yoktur. Burada maksadımız bağcıyı dövmek değildir, maksadımız üzüm yemektir; yani, maksadımız, beli bükülmüş, yere serilmiş, koma vaziyetteki Türk tarımını ve Türk çiftçisini ayağa kaldırmaktır. Bu yönüyle de, zaten, bu Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısını biz de destekliyoruz; ama, endişelerimizi, çekincelerimizi, sıkıntılarımızı, eleştirilerimizi de yapmamızdan daha doğal bir şey olamaz.

Bakın, Dünya Ticaret Örgütü Cenevre'de bir karar almış; demiş ki: "Gelişmiş ülkelerdeki tarımsal desteği bırakalım, azaltalım, düşürelim. Bunun yerine, gelişmekte olan ülke pazarlarını Batının sanayi mamullerine açalım." Böylece, devlet, gelişmiş ülkelerde tarıma sağladığı sübvansiyonu azaltma yoluna giderken bile, oradan gelecek olumsuzluğu gidermek için de, gelişmekte olan ülkelerin pazarlarını hedef seçerek bunu yapmış. Biz ne yapıyoruz; bunlara bir nevi meydan açıyoruz.

Türkiye'nin tarım politikası çok ciddîdir; ulusal bir politikadır, ulusal olmak zorundadır ve stratejik olmak zorundadır. Tarım çok önemlidir. Kurtuluş Savaşından sonra Türkiye'nin ilk onbeş yirmi yılında, biliniz ki, bu ülkeye çakılan her çivi, tarımdan elde edilen artı değerle yapılmıştır; ama, bugün tarımdan artı değer elde etmek şöyle dursun, tarım tamamıyla bir felakete dönüşmüş.

Değerli arkadaşlar, Cenevre'de alınan bu karar, bizim gibi ülkelerde zaten felç olan, komada olan tarımı tamamen bitirmeyi getirir. Bunun dışında, aksi bir gelişmenin söz konusu olması mümkün değil.

Bakın, rakamlarla da çarpıcı bir noktaya bunu getirmek mümkün. Ekilebilir tarım arazisi, Türkiye'de, tarımla uğraşan kesim baz alındığında, kişi başına 6 hektarken, Avrupa Birliği ülkelerinde 19 hektardır. Yine başka bir örnekleme yapalım. Buradan bir yere varmak istiyorum. Amerika'da nüfusun yüzde 3'ü tarımla iştigal etmektedir, Avrupa Birliği ülkelerinde bu ortalama yüzde 10'dur, Türkiye'de ise yüzde 40'tır; ama, Amerika, nüfusunun yüzde 3'ü tarım yaparken dünyanın birçok ülkesine tarımsal ürün ihraç edebiliyor, Avrupa, aynı şekilde, nüfusunun yüzde 10'u tarımla uğraşırken dünyanın birçok ülkesine tarımsal ürün ihraç edebiliyor. Şimdi Türkiye'de her şey yolundaysa, nüfusun yüzde 40'ı da tarımla uğraştığına göre, Türkiye'de tarımdan elde edilen ürün ve artı değerin, şu an üzerinde yaşadığımız dünya gibi 30 dünyayı beslemesi lazım; ama, bırakın 30 dünyayı beslemesini, Türkiye'nin 12 Eylülden önce, yani, 1980'den önce, dünyada kendi kendini besleyen -çok klasiktir, herkes bilir- 7 ülkeden biriyken, bugün 20 milyar dolarlar civarında tarım ürünü ithal eder bir ülke haline nasıl geldiğinin, nasıl getirildiğinin çok ciddî bir muhasebesinin yapılması lazım.

Çok doğal olarak, gerek Sayın Bakan ya da sizler diyebilirsiniz ki, efendim, bunlar, işte, sen de söylüyorsun; bu, 1980'de başlamış bir süreç; ee, biz ne yapalım... Hayır; yani, öyle bir şey yok. Siz yapmak zorundasınız, siz düzeltmek için, yapmak için buradasınız.

Değerli arkadaşlar, bu yönüyle, bu konuda iktidarınızın hiçbir mazereti olamaz. Milletimizden aldığınız beş yıllık yetkinin yaklaşık yarısını kullandınız; ama, yarısını kullandığınız bu süreçte, bu zaman dilimi içerisinde -tekrar altını çizerek söylüyorum- Türkiye'de yaşayan 35 000 000 çiftçimizin durumunda bir iyileşme olmamıştır. Türk tarımında sektörel bazda bir büyüme şöyle dursun, aksine, çok ciddî rakamlarda küçülme olmuştur.

Tarım nüfusunun yüzde 40 olmasını kim savunabilir; elbette doğru değildir; ama, yine döneminizde, tarım nüfusunda bir düşüş olmamıştır. Doğru öngörü, Türkiye'de, en azından, tarım nüfusunun yüzde 15'lere çekilmesidir; ama, iktidarınız döneminde, bu konuyla ilgili de çok ciddî, somut bir uygulamaya geçilememiştir.

Efendim, her köye bir ziraat mühendisi... 1 000 köye 1 000 ziraat mühendisi... Bunlar, iyi niyetli girişimler olabilir; ama, bunlar, sorun çözmekten çok, günübirlik, politik çıkar, politik artı değer elde etmeye yönelik gibi geliyor bana. Bunlar, böyle, güzel reklamlarla, broşürler bastırarak olmaz. Bu konuda çok ciddî, ama, çok ciddî bir tarım şûrası mı yapacaksınız, yoksa, Bakanlar Kurulu kapanacak üç gün, beş gün, bir hafta, Türk tarımını, Türk çiftçisini nasıl ayağa kaldırabilirizi mi konuşacak... Bunları konuşmak zorundasınız ve perişan halde olan, bitmiş halde olan, tükenmiş olan, insanî değerler bakımından, insan onuruna yakışacak normlardan çok uzak hale gelmiş Türk çiftçisine, devletin devlet olduğunu, devletin sosyal devlet olduğunu göstermek zorundasınız. Bu, iktidarın görevidir. Biz, muhalefet olarak...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Altay, buyurun.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Son sözlerim Sayın Başkanım.

...bu konuda, sizi, milletin bize verdiği denetim görevi yetkisini kullanarak, siyasî nezaket kurallarına uyarak; ama, biraz da inciterek, bazen acıtarak, bunları söylemeye devam ediyoruz. Burada, Yüce Milletimizin huzurunda, Parlamentomuzu ve hükümetimizi Türk çiftçisinin feryadına kulak vermeye davet ediyorum. Zamanı bu sefer bari düzenli kullanalım.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Altay.

Şahsı adına Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan.

Sayın Kandoğan, buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Dün, burada iki konuşma yapmıştım. O konuşmamda, Konya İlindeki tarım gönüllüleriyle ilgili, yapılan ödemeyle ilgili bir bilgi vermiştim. Ancak, benim konuşmamdan sonra, İzmir Milletvekili Sayın Mehmet Tekelioğlu'nun, bu kürsüden gelip, benim Konya'yla ilgili vermiş olduğum bilgilerin yanlış olduğunu, birtakım yerlere mesaj vermek için bu konuşmayı yaptığımı ifade eden bir konuşması elimde var.

Ben, dünkü sözlerimin arkasındayım. Konya İlini niye örnek gösterdim: Konya İli, Tarım Bakanımızın milletvekili seçildiği il; o bakımdan, Konya İli çok önemli. Tarım gönüllüsü olarak Konya'da çalışanlar, 31.12.2004 tarihine kadar -dikkatinizi çekmek istiyorum- bir ay öncesine kadar bu projede çalışanların eline geçen ücret 184 000 000 lira. Başlangıçta 184 000 000 lira, kısa bir süre sonra çok cüzi bir artış yapılmış ve ellerine geçen ücret 189 000 000 lira olmuş.

Şimdi, burada, Konya Milletvekillerimiz -göremiyorum şu anda,-illerinden, bu bilginin doğru olup olmadığını teyit edebilirler. Ben, Ümmet Kandoğan olarak bugüne kadar bu kürsüden belki 50 konuşma yaptım, her konuşmamı çok ciddî araştırmalar ve incelemelerden sonra yaptım. Konya'daki bu tarım gönüllülerinin eline geçen ücreti de Konya'dan teyit ederek, oradan resmî rakamları alarak ifade ettim ve buradan, şimdi, hem sizlere hem de yüce milletimize seslenmek istiyorum. 184 000 000 lirayla çalıştırdığınız ziraat mühendislerinin, veterinerlerin, aldıkları bu ücretle insanca yaşamaları mümkün mü?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - 1 milyar alıyorlar.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Başbakan, bayram öncesi çıktı, o tarım gönüllülerini de Ankara'ya çağırdı, o zavallıları Ankara'ya çağırdı ve orada, bu projenin ne kadar mükemmel bir proje olduğunu, 2005 yılı içerisinde 1 000 kişi alacaklarını, daha sonra rakamı 3 000'e çıkaracaklarını ifade etti ve bu proje de 2006 yılında bitiyor değerli milletvekilleri.

Şimdi, 2005 yılında, Konya'da yeni bir düzenleme yaptılar; ama, bu yeni düzenlemeden daha henüz bu tarım gönüllüleri istifade etmedi.

Bakınız, bunlar KDV'lerini kendileri ödüyorlar, stopajlarını kendileri ödüyorlar, Bağ-Kur primlerini kendileri ödüyor ve daha birçok harcama ve ödeme yaptıkları kalemler var; brüt ücretlerin aşağı yukarı yarısı ellerine geçiyor. Konya örneği, çok ekstra bir örnektir. Bunu Yüce Meclisin bilgisine sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, dün, AK Parti Grubu adına iki milletvekili, bir de Grup Başkanvekilimiz konuştu. Biz, burada, günlerden beri tarımla ilgili yüzlerce rakam verdik. O rakamlarla ilgili bir tek kelime söylemeden, sadece cek-cak'larla, önümüzdeki aylarda, yıllarda, tarımın çok iyi olacağından bahsediyorlar; ama, değerli milletvekilleri, geliniz, şöyle bir Anadolu'yu dolaşınız. Ben, yaklaşık, altı aydan beri, 40 il dolaştım. Dolaştığım her yerde, tarımcılar, çiftçiler, köylüler feryat ediyorlar. Niye feryat etmesinler ki!.. Çünkü, girdiler alabildiğine artarken, ürün fiyatları da, tam tersine, her geçen gün düşmektedir. İşte, girdi fiyatları; geçen sene, gübre yüzde 65 arttı, mazot yüzde 35 arttı, tarımsal elektrik yüzde 32, sulama suyundaki ücretler yüzde 20, yem yüzde 36 arttı; ama, üzümdeki fiyat yüzde 30, kurusoğanda yüzde 65, patateste yüzde 25, elmada yüzde 32, mandalinada yüzde 50, pamukta yüzde 20, şekerpancarında yüzde 10 fiyatlar düştü. Girdi fiyatları yükselirken, ürün fiyatları düşüyor.

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Enflasyon kaç?!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bakınız, dünyada nasıl oluyor; Avrupa Birliği ülkesindeki çiftçiler, hektar başına 441 dolar destek alıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Enflasyonu soralım?!.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kandoğan.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Türkiye'deki destek, hektar başına, maalesef, 98 dolar. 2002 yılında gayri safî millî hâsıladan tarımın aldığı pay yüzde 14 iken, 2004 yılı sonunda bu rakam yüzde 10,5'lere düşmüştür. Avrupa Birliği ülkeleri, çiftçilerine, 2002 yılında, tam 104 milyar euro destekte bulunmuşlardır. Avrupa Birliği çiftçilerinin elde ettikleri gelirlerin yüzde 35'i, değerli milletvekilleri, desteklerden gelmektedir. Bu rakam, Amerika Birleşik Devletlerinde yüzde 21'dir. Komşumuz Yunanistan'da pamuğa 50 sent destek verilirken, Türkiye'de 15 sent destek veriliyor ve hâlâ, 2003 yılının pamuk prim desteğini alamayan pamuk üreticilerimiz mevcut.

Değerli milletvekilleri, tarıma ayrılan kaynak her geçen gün azalıyor. 1997'de 6 milyar dolarken, 2003 ve 2004'te bu rakamlar 2 milyar dolarlar civarına düşmüştür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, lütfen konuşmanızı tamamlayınız.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Son cümlelerimi söylüyorum.

2004 yılında -bugün, sabahleyin, Devlet İstatistik Enstitüsünden geçici rakamları aldım- tarım ürünleri ihracatı 2 517 000 000 dolar, ithalatı da 2 704 000 000 dolar; yaklaşık 200 000 000 dolar tarım ürünleri ithalatı daha fazla. Siz, Türk çiftçisine vermediğiniz kaynakları, imkânları ithalata vererek, Avrupa Birliğinin çiftçilerine, Amerika'nın çiftçilerine veriyorsunuz.

Son günlerde basında ve televizyonlarda yer alan bir haber -değerli milletvekilleri, dikkatinizi çekmek istiyorum- doğrudan gelir desteğinin üzümde, narenciyede ve fındık gibi bazı tarımsal ürün alanlarında doğrudan gelir desteğinin kaldırılacağı yolunda söylentiler, çalışmalar var. Buradan ilan ediyor ve diyorum ki, eğer, böyle bir uygulamayı, bu Türkiye'nin gündemine getirecek olursanız, Türkiye'nin dörtbir köşesindeki çiftçiler dimdik karşınıza çıkacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, lütfen, son cümlenizi alayım.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Zaten, hiçbir derde deva olmayan 2004 yılının doğrudan gelir desteğinin hâlâ ödenmediğini ifade etmek istiyorum.

Sayın Başbakan, 2004 yılı bütçe görüşmelerinde, doğrudan gelir desteklerinin 2004 yılı içerisinde ödeneceğini, burada, bu kürsüden ifade etti; ancak, 2005 Şubat 15, 2004 doğrudan gelir desteklerinin daha bir tek kuruşu ödenmemiştir.

Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyor; Sayın Başkana da müsamahasından dolayı şükranlarımı sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kandoğan.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

28 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

29 uncu maddeyi okutuyorum:

Denetim

MADDE 29.- Fon, lisanslı depo işletmeleri, yetkili sınıflandırıcılar ile bu Kanun kapsamında lisans alan diğer ilgililer Bakanlığın gözetim ve denetimine tâbidir. Bakanlık, bunların tüm varlık ve işlemlerini, depolardaki ürünlerini, defterlerini, kayıtlarını, belgelerini, hesaplarını, denetim elemanları aracılığıyla denetler veya denetim kuruluşlarına denetlettirir. Bakanlık ihtiyaca göre denetimlerde yardımcı olmak üzere teknik personel de görevlendirebilir, ilgili bakanlık ve kuruluşların denetime katılmalarını veya yardımcı olmalarını talep edebilir.

Bunların yönetici ve personeli; denetim amacıyla Bakanlıkça görevlendirilenlerin işletme ve tesislere girmesine engel olmamaya, para, mal ve para hükmündeki kâğıtları, ürünleri, kıymetli evrakı, kayıt ve defterleri gizli de olsa göstermeye, incelenmesine yardımcı olmaya, istenilen bilgileri eksiksiz ve gerçeğe uygun olarak vermeye ve diğer her türlü yardımı ve kolaylığı göstermeye mecburdur. Bunlar denetim sonucunda Bakanlıkça verilecek talimata uymak zorundadırlar.

Bakanlık, denetim kuruluşlarının nitelik, çalışma usûl ve esaslarını bir yönetmelikle belirler.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Niğde Milletvekili Sayın Orhan Eraslan; buyurun.

CHP GRUBU ADINA ORHAN ERASLAN (Niğde) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısının 29 uncu maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlarım, tarım ürünleri lisanslı depoculuğunun yasasının çıkması, gerçekten, ülkemiz açısından önemlidir. Eğer iyi disipline edilebilirse, arz yığılmasını, finansman sıkıntısını gidermede önemli yararlar da sağlayacağına inanıyorum. Ancak, yasayı çıkarırken, tarımın içinde bulunduğu genel durum nedir, ona bir bakmak lazım.

Değerli arkadaşlarım, beni bağışlayın; ama, söylemek zorundayım. Hükümetinizin tarım politikası, her yerinden patlak vermeye başladı. Onun için, iyi işletilirse yararlı olabileceğine inandığımız ve bu nedenle karşı çıkmadığımız lisanslı depoculuk kanunu vesilesiyle, Türk tarımı ne noktadadır, bunu değerlendirmek istiyorum. Bu değerlendirmeyi ivedi yapmazsak, ihtimal ki, lisanslı depoculuk kanununu çıkarmış olmamız bir işe yaramayacak. Zamanımız elverdiği süre içerisinde, Türk köylüsünün içine düştüğü duruma müdahale edilmesi gerektiği hususlarına değinmek istiyorum. Bu konularda gereken yapılmazsa, her yasayı durdurmak zorunda kalıp, hükümete bir tasarı hazırlayıp, hiç işe yaramayan Tarım Bakanlığının kaldırılması tasarısını görüşmeyi önermek zorunda kalacağız. Mademki köylüye bir yararı yok, Tarım Bakanlığına ne gerek var noktasına doğru gidiyoruz.

Sayın milletvekilleri, değerli arkadaşlarım; belki de, benim sitemli konuşmama güceniyorsunuz; ancak, gerçek şu ki, köyler yanıyor, köylü fukaralıktan perişan; bu doğru değil, bu hak değil, bu reva değil. Biz, oturmuşuz, depoculuk tartışıyoruz; çiftçi can çekiyor, Türk tarımı ölüyor. Bırakın IMF'nin, Dünya Bankasının dolambaçlı formüllerini, bırakın Amerikan çiftçisini daha zengin etme politikalarını da, kendi çiftçinizin haline bir bakın; Anadolu kan ağlıyor.

Değerli arkadaşlarım, benim yöremde en önemli ürün patates. Çok şükür ki ve ne acıdır ki, patates üreticisinin canına okudunuz! Onlar size ne zaman rahmet okurlar, orasını bilemem. Merak etmeyin, bu seferki konuşmam patates üzerine olmayacak. Ben de biliyorum, patates üzerine çok konuştum; Mısır'da sağır sultan duydu da, hükümet ne zaman duyar bilmiyorum. Soruyorum, patatese ihracat desteği verecek misiniz; köylü kiloyla patates satamıyor, sıkıntı var diye; geçen seneki gibi ihracat desteğini sezon kapandıktan sonra, geriye dönük olmasın, eşe dosta, kayırmak için olmasın, köylüye yarasın diye; duvarlarda ses var, hükümette çıt yok.

Değerli arkadaşlarım, tamam, bu defa patates konuşmayacağız, buğday konuşalım. Patateste durum vahim de, buğdayda tablo çok mu aydınlık?! İsterseniz bir değerlendirelim.

Değerli milletvekilleri, 4 900 000 hektar nadas alanı ayrıldıktan sonra, işlenen 18 700 000 hektar alanın 13 900 000 hektarı; yani, ülkemizin işlenebilir tarım toprağının yüzde 75'i hububat ekiminde kullanılıyor. Bu alanın 9 500 000 hektarı da münhasıran buğday ekilen alan; yani, ülkenin işlenen tarım alanının yüzde 50'si. Bu kadar önemli bir alanı kapsayan ve milyonlarca çiftçi ailesinin geçim kaynağı olan buğdayda durum nedir?

Değerli milletvekilleri, hükümet, 2004 yılında, Toprak Mahsulleri Ofisine, buğday alımı için, Anadolu kırmızı sert buğdayına 370 500 TL kilo başına, makarnalık Anadolu durum buğdayına da 392 000 TL kilo başına fiyat belirlemişti. Oysa, aynı tarihlerde, Ziraat Mühendisleri Odasının buğday tarımının sürdürülebilir olması için önerdikleri asgarî fiyat, kilo başına 405 000 liraydı.

İş bununla da kalmadı. Toprak Mahsulleri Ofisi alımı 2 000 000 tonla sınırlandırınca, Toprak Mahsulleri Ofisinin açıkladığı fiyatların altında fiyatlar oluşmaya başladı. Hele hele, Ofisin 150 alım merkezi kapatılınca, buğday, borsada 320 000 liradan, alım merkezlerine uzak yerlerde ise 280 000 liradan alınıp satılmaya başlandı. Durum gerçekten vahimdi.

Stratejik bir ürün olan ve insan beslenmesindeki temel ürünlerden biri olan buğday üzerinde spekülasyonun önlenmesi ve hem üreticinin hem de tüketicinin korunması için kurulan ve piyasada regüle edici, yani düzenleyici görevi olan Toprak Mahsulleri Ofisi, en az 3 500 000 ton buğday stoklayarak fiyat kontrolü ve piyasa düzenlemesi yapması gerekirdi; ne yazık ki, bu yıl itibariyle, en fazla 1 875 000 ton buğday almıştır; yani, 2 000 000 tonun da altında kalmıştır. Aynı Toprak Mahsulleri Ofisine, geçen yıl zaten doğru dürüst buğday alımı yaptırılamamıştı; hasat zamanı hükümet buğday ithal ederek piyasayı düşürmüştü. AKP Hükümetinin tarıma bakışı, buğday üreticileri yönünden de değişmedi.

Değerli arkadaşlarım, bu yıl 150 sabit alım merkezi kapatılan Ofis, alıma, ABD'den temin ettiği 150 000 000 dolar krediyle çıktı "bedelin yarısı peşin, yarısı 30 gün sonra" denilmek suretiyle, köylü, aracıya, tefeciye boğduruldu.

Akaryakıt istasyonları, borç karşılığı getirilen buğdaylarla âdeta Ofise döndü. Sezonda 280 000-320 000 lira arasında olan buğday fiyatları, şu anda 380 000 ilâ 420 000 liraya fırlamıştır. Ne yazık ki, köylü, her zamanki gibi, yine kaybetmiştir.

Sayın milletvekilleri, buğday, nüfusumuzun beslenmesinde büyük önem arz eden stratejik bir üründür. 9 500 000 hektar alanda -yıllar itibariyle değişmekle birlikte- ortalama 19 000 000 ton civarında ürün elde etmekteyiz. Bu, aşağı yukarı, kendi ihtiyacımızı karşılar. Kişi başına 225 kilogram hesapladığımızda, yaklaşık 16 000 000 ton gıda olarak tüketilir. Tohum olarak da, dekara 20 kilogramdan hesapladığımızda 2 000 000 ton civarında bir rakam olur ki, topladığımızda 18 000 000 ton eder. 1 000 000 tona yakınını da kayıp olarak düşünebiliriz.

Buğday üretiminden vazgeçemeyiz. Buğdayda ithalatçı olursak, kendi kafamıza kurşun sıkmış sayılırız. Buğday üretiminin sürdürülebilirliği için IMF, Dünya Bankası politikalarından derhal vazgeçilmelidir.

Tarım, dünyanın her yerinde korunan ve devlet desteğine ihtiyaç duyulan bir sektördür. Tarım demek, doğayla savaş demektir. Bu savaşta devlet koruması, devlet desteği olmadan çiftçinin ayakta kalması mümkün değildir. Dünyanın en ileri ülkelerinde dahi tarım sektörü serbest piyasa koşullarına dayanamaz. Dünyanın her ülkesinde tarım desteklenir. Gelişmiş ülkelerin tarım teşvikleri 300 milyar doların üzerindedir. Gelişmiş ülkeler bu korumacılığı bıraksalar, tarım ticareti yüzde 17 artarak, gelişmekte olan ülkelere 60 milyar dolarlık ekkaynak yaratacaktır. Demek ki, gelişmiş ülkeler de tarımda korumacılığı bırakmamaktadırlar.

Değerli milletvekilleri, Amerika Birleşik Devletlerinde tarım desteği 45,1 milyar dolardır; yüzde 70 artışla, on yılda 73,5 milyar dolara ulaşacaktır. Avrupa Birliğinde de durum farklı değildir. 98 milyar euroluk bütçenin yaklaşık yarısı tarımsal desteğe gitmektedir.

Türkiye'de tarım kesiminde kişi başına millî gelir 700 dolar, Avrupa'daysa 9 300 dolardır. Avrupa'da buğday üreten çiftçi, ton başına 63 euro destek almaktadır. Avrupalı buğday üreticisi Türk buğday üreticisinin 10 katı para kazanmaktadır. Türkiye'de ortalama işletme büyüklüğü 5,5 hektar, Avrupa'daysa 17,5 hektardır. Türkiye'de hektar başına verim 2 ton, Avrupa'daysa 6,6 tondur. Türk buğday üreticisinin yıllık kazancı 3,5 milyar lira, Avrupa'nınki ise 33,9 milyar liradır. Hesap ortada. Bizim maliyetimizin Avrupa çiftçisinden kat kat fazla olduğu da açıktır.

Değerli milletvekilleri, bizim çiftçimizin Avrupalı çiftçinin karşısında tarıma devam edebilmesi için desteğe ihtiyacı vardır. Bu destek, tapuya değil, çiftçiye olmalıdır. Bu desteklerle;

1- Maliyeti aşağıya çekmemiz lazım,

2- Teknoloji yatırımı yapmamız lazım,

3- Verimliliği artırmamız lazım.

Değerli arkadaşlarım, tarım ürünleri diğer sektör ürünlerine benzemez. Dolayısıyla, saf ticaret mantığını tarıma uygulamak mümkün değildir. İşin sosyal boyutu vardır, istihdam boyutu vardır, stratejik boyutu vardır, bu gibi pek çok boyutu vardır.

Bakınız, komşumuz İran bile, yıllardan sonra kendi ihtiyacını karşılayabilen 14 000 000 ton buğday ürettiği için bayram etmektedir. Biz de, buğdayda kendimize yeterli olmaktan vazgeçemeyiz.

Tarımı sürdürülebilir kılmak için destekleme zorunluluğu vardır. Bunun için de, IMF'nin, Dünya Bankasının politikalarını uygulayarak, Amerikan çiftçisini kazandırarak, kendi çiftçimizi vahşi liberalist politikalara boğdurmamalıyız.

Hem üzülmeyin, Amerikan çiftçisini Amerika koruyor, Türkiye hükümetinin desteğine ihtiyaçları yok. Sadece kendi pamuk çiftçilerine ayırdığı destek bile, tek başına, tüm Afrika'ya ayırdığı yardımın 3 katı. Hem unutmayalım ki, kendi çiftçimizin derdine derman olamazsak, tarımı tekrar sürdürülebilir hale koyamazsak, belki, bugün görüştüğümüz Lisanslı Depoculuk Kanununu çıkarmasına çıkarırız; ama, çiftçi, ona ne koyar, kimi koyar; artık, orasını siz düşünün.

Hepinize saygılar, selamlar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eraslan.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

30 uncu maddeyi okutuyorum:

Denetim kurulu üyesi atanması

MADDE 30.- Kamu menfaatinin korunması, denetim ve hizmetlerde süreklilik, şeffaflık, etkinlik ve Bakanlığa önemli durumlarda hızlı bilgi akışının sağlanması amaçlarıyla, Bakanlık tarafından gerekli görüldüğünde, en az dört yıllık örgün öğretim veren üniversitelerin hukuk, iktisadi ve idari bilimler, siyasal bilgiler ve mühendislik fakülteleri mezunlarından olan ilgili birim personeli arasından lisanslı depo işletmesinin denetim kuruluna bir üye atanabilir.

Denetim kurulunda bulundurulacak Bakanlık temsilcisi hakkında Türk Ticaret Kanununun 275 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları hükümleri uygulanır.

BAŞKAN -Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Burdur Milletvekili Sayın Ramazan Kerim Özkan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısının denetim kurulu üyesi atanmasıyla ilgili 30 uncu maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Bu maddede, göller ve güller diyarının Cumhuriyet Halk Partili Isparta Milletvekili Sayın Mevlüt Coşkuner de söz almıştı; ancak, bugün ve yarın Genel Başkanımız Sayın Deniz Baykal'la birlikte Muğla Dalaman Kâğıt Fabrikasında işten atılarak açıkta kalan işçilerimizle birlikte bir dayanışma içerisinde olacaklarından dolayı, Burdur Milletvekili olarak, komşu ilimiz Isparta'nın sorunlarını da, bu tasarı maddesi içerisinde ele almaya çalışacağım.

Tarımsal kaynakların günden güne azaldığı, hortumlanan bankaların maliyetlerinin tarımsal kesime yapılan dört yıllık toplam desteğin üzerinde olduğu bir dönemde, tarım reformu adı altında, bu tasarıyı tartışmaya başladık.

Türkiye, her geçen gün daha fazla üreterek ihtiyaçlarını karşılamak ve dünya pazarındaki diğer ihracatçılarla yarışmak yerine, maalesef, IMF ve Dünya Bankasının baskılarıyla, üretimden vazgeçmiş, iç piyasayı çokuluslu tekellere bırakma sürecine girmiştir.

Geçmişte özelleştirilen tarımsal KİT'lerin zararlarının birçoğu, devletin, geçmiş yıllarda bu kuruluşlardan tüm desteğini çekmesi ve finansman açığını özel bankalardan yüksek faizle karşılamaya zorlaması nedeniyle oluşan borçlardan kaynaklanmaktadır. Ayrıca, özelleştirilen tarımsal ve hayvansal KİT'lerin birçoğu, özelleştirildikten sonra kapanmış, yani, aslî işlevini yerine getirmemiştir; piyasadaki düzenleyici işlevleri de bu sebeplerle sona ermiştir.

Değerli arkadaşlarım, Yüce Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu bir Karacabey Harasını sizlere hatırlatmak isterim; bir Acıpayam'ı, bir Aksu Devlet Üretme Çiftliğini, bir Çifteler Harasını, bir Ceylanpınar Devlet Üretme Çiftliğini, bir Konya Harasını unutmak mümkün değildir. Bunlar, Türkiye'nin, çoban ateşi gibi, gelişmesine katkı koymuş KİT'lerimizdi. Ne yazık ki, bugün, dar bir kapasiteyle, kaderlerine bırakıldı.

Tarım ürünleri depoculuğuna ilişkin, bugüne kadar, ülkemizde yeterli altyapı kurulamamıştır. Depolama, işletmelerin veya kişilerin ihtiyaçlarına göre, uygun olmayan ortamlarda ve denetimden yoksun bir şekilde gerçekleştirilmiştir. Ülkemizde tarımsal ürünler depolama altyapısı yeterli olmadığından, arzın yoğun, fiyatların düşük olduğu dönemlerde elden çıkarılmış, bu da, üreticiyi zarara uğratmıştır. Avrupa Birliği tarım mevzuatı açısından da bu yasanın çıkması önemlidir; fakat, biz bu uygulamayı nasıl yapmayı düşünüyoruz, dünyadaki öncü ülkeler nasıl yapıyor, buna bakmalıyız.

Ülkemizde özellikle hasat dönemlerinde, büyük miktarlarda ürünün piyasaya arzı nedeniyle fiyatlar düşmektedir. Üretici, acil finansman ihtiyacını karşılamak için, ürünü, bu düşük fiyattan elinden çıkarmaktadır. Sonbahar aylarında da fiyatlar yükselmekte -bugün olduğu gibi- ve piyasada hem üretici hem de tüketici açısından olumsuzluklar yaşanmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, üretici, zaten, hasat dönemine, mazot borcu, gübre borcu, enerji borcu, ilaç ve evinin kullandığı zorunlu ihtiyaçlarının borçlarıyla girmiştir. Hasadını, bulduğu fiyata satmaya zorunludur. Düğün borcu vardır, takı borcu vardır; bunları bir an önce ödemek zorundadır ve hasat mevsimi, tüm bu hizmetleri sunanlar tarafından beklenmektedir. Onun için, bu dönemde, üreticimizin bu lisanslı depolara ürününü koyması mümkün değildir. Zaten, bu lisanslı depolarda ne elma üreticisi düşünülmüştür ne armut üreticisi düşünülmüştür, ne domates ne armut ne biber... Yaş meyve sebze kesinlikle düşünülmemiştir. Bunda, pamuk söz konusudur, buğday söz konusudur, şeker söz konusudur. Bunlar zaten depolanmaz; vatandaş daha önce bunu hasat zamanında satar, parasını bir an önce borçlularına dağıtmayı düşünür.

Avrupa Birliğinde ise duruma baktığımızda, kendi ülkesi içerisinde uzun süredir uyguladığı lisanslı depoculuk ve tarım ürünleri deyimi, kamunun stok tutma ve tarım ürünlerinin desteklenmesi sisteminin bir parçası olarak devam etmektedir; ama, aynı sistem, diğer ülkelere, kamu stoku tutma ve tarımsal destekleme faaliyetlerinden soyutlanarak pazarlanmaktadır. Bu açıdan baktığımızda, Avrupa Birliğinde uygulandığı orijinal sistem ile bizim gibi ülkelere uygulanan sistem arasındaki farklılıklar görülecektir. Bu sebeplerle, Türkiye, destekleme politikaları, kamu stoku, piyasa ilişkilerini gözeterek daha dengeli bir uygulama yapmak durumundadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de ürün borsalarının çoğu tescil ofisi özelliğindedir ve çalışma sistemleri spot piyasa sistemleriyle sınırlıdır. Çağdaş ürün borsası anlayışında ise, borsa, taraflara vadeli işlem yapma olanağı sağlayarak, fizikî işlemlerle sınırlı spot işlem hacminin yükselmesi sağlanır. Vadeli işlem olanağı sunan bu ürün senetleriyle, daha sağlıklı bir lisanslı depoculuk sistemi oluşturulacaktır.

Lisanslı depoculuğu, şüphesiz, dünyada en iyi uygulayan ülke olan Avrupa Birleşik Devletlerinde, tarım ürünleri borsacılığı çok gelişmiş bir yapıya kavuşmuştur. Bununla birlikte, bu borsaların birçoğu kooperatif yapılarındadır. Yine, Avrupa Birliğinde, özel lisanslı depolar, kamu tarafından, malî ve teknik açıdan desteklenmekte ve denetlenmektedir; yani, sistem, özünde kamusal tarım politikalarını destekleyen bir yapıdadır. Devlet, üreticisine yardım eder konumdadır. Lisanslı depolar, hem özel depolama faaliyetlerini sürdürürken hem de kamu stoklarını depolama görevini üstlenmektedir; ayrıca, Avrupa Birliğinde çeşitli ürünleri özelliklerine göre destekleme programları yürütülmekte, tarım piyasalarına müdahale edilerek alım yapılmakta ve oluşturulan kamu stoku, lisanslı depolarda depolanmaktadır. Türkiye'de ise, biz, bunun tam tersini yapmaktayız.

Toprak Mahsulleri Ofisi, aynı Avrupa Birleşik Devletlerindeki sistemde olduğu gibi, güçlü bir müdahale kuruluşu olarak yapılandırılabilir. Tarımda yapılan özelleştirmeler ve Toprak Mahsulleri Ofisinin küçültülmesi planları, Avrupa Birliği tarım politikası uyum çalışmalarıyla da çelişmektedir. Örneğin, Toprak Mahsulleri Ofisinin devreden çıkmasıyla, ekmeklik buğday 280 000 liraya düşmüştür bu yıl. IMF ve Dünya Bankası dayatmalarıyla ancak hasat dönemi ortasında açıklanan buğday fiyatları üreticinin belini bükmüştür; bu, ülkemizin bir gerçeğidir. Hasat dönemlerinde üreticiye yönelik avans kredi sistemi kurulmalı ve lisanslı depoculuk faaliyetleri çerçevesinde üreticinin Toprak Mahsulleri Ofisi depolarını da kullanarak stoklama ve buradan da pazarlama yapacağı bir sistem geliştirilmelidir. Son yıllarda buğdayda yapılan alım ve destekleme fiyatlarının düşürülmesiyle, dünyadaki büyük buğday üreticileri ve özellikle Avrupa Birleşik Devletlerine karşı gücümüz zayıflamaktadır.

Türk insanı, kalori ihtiyacının yüzde 50'den fazlasını, buğdaydan yapılan ürünlerden karşılamaktadır; fakat, bu gidişle, buğdayda kendi kendine yeten ülke olmaktan çıkmaktayız. Tüketimi ülkemizde bu kadar fazla olan bu stratejik üründe dışa bağımlı bir ülke konumuna gelmek üzereyiz.

Avrupa Birleşik Devletlerinde lisanslı depoculukta uygulanan sistemi incelediğimizde, yaygın görüşlerin aksine, kamusal politikalar olmaksızın, lisanslı depo faaliyetlerinin kârlı biçimde sürdürülmesinin pek mümkün olmadığı da görülmektedir. Avrupa Birleşik Devletlerinde, Tarım Bakanlığı, lisanslı depolar üzerinde sıkı bir denetim yetkisine sahiptir. Denetimlerde mevzuata aykırı durumların saptanması halinde, deponun lisansı iptal edilebilir, hatta depoya ilgili bakanlık el koyabilir. Depolardaki ücretlendirme, Tarım Bakanlığının belirlediği ücretlerden yapılır. Lisanslı depo üreticisi, depolanan ürünün sağlıklı bir şekilde muhafaza edilmesinden ve kalitesindeki her türlü bozulmadan sorumludur. Türkiye'de Avrupa Birleşik Devletlerindeki sistemin baz alınarak kurulmaya çalışılan lisanslı depoculuk sisteminde, Avrupa Birleşik Devletlerindeki lisanslı depoculuğun bir devlet politikası olduğu gerçeği gözden kaçırılmaktadır. Türkiye'nin kendine özgü koşulları ve altyapı yetersizliği yeterince gözönünde bulundurulmamıştır.

Türkiye'nin lisanslı depoculuğa geçebilmesi için, ülke çapında bir standart sistemi getirilmeli ve sağlıklı depolamaya uygun tesisler kurulmalıdır. Ayrıca, yeterli ve sağlam bir hukukî altyapı da kurulmalıdır. Örneğin, Türkiye'de hububata, Türk Standartları Enstitüsü, Toprak Mahsulleri Ofisi ve borsaların uyguladığı standartlar birbirinden farklıdır. Lisanslı depoculuğun uygulandığı hububat, bakliyat, pamuk, tütün, şeker gibi ürünlere Tarım Bakanlığı ve yetkili alt kurumları çeşitli programlarla destek vermekte; yeri geldiğinde ise piyasaya müdahale ederek alım yapmakta ve bu ürünleri, kamu stoku lisanslı depolarda depolamaktadır. Türkiye'de ise, bu ürünlerin tümünde müdahale alımları bırakılmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, bu konuyla ilgili olarak hükümetin tarıma bakışına ve uyguladığı politikalara da değinmek istiyorum. Köylünün yükü zaten ağır. Bakın, şehirlerin etrafında ne tilki dolaşır ne tilki dolaşır ne kurt dolaşır. Şehirli, ne karıncayı bilir ne fareyi bilir; fakat, köylümüz, bunlarla karşı karşıyadır, daha hasada başlamadan kargalar tarlasındadır. Ambarda karınca ortaktır, koyununa kurt ortaktır, keçisine kurt ortaktır.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - İstanbul'a kurt inmiş.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) - Yetmez, ilaçcı ortaktır, aşılama ortaktır, koruyucu hekimlik ortaktır. Yükleri çok ağırdır; bu yüke ilave bir yük getirmeyelim. Köylünün elinden tutalım, onu geleceğe taşıyalım.

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Bu yasa tutacak işte onu.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) - Tutmuyor Sayın Badazlı, tutmuyor.

Değerli arkadaşlarım, bakın, tütünde, Tütün Yasasının yürürlüğe girmesinin ardından, 2003-2004 yılları arasında, ülkemizde ürettiği tütünün neredeyse tamamı ihraç edilen Ege Bölgesinde tütün ziraatıyla uğraşan ekici sayısı yüzde 33 azalmıştır. Yine Karadeniz Bölgesinde azalma yüzde 25'tir. Bizim Burdur-Bucak bölgesinde ise Virjinya tipi tütün üreten üretici, ekimi bırakma durumuna gelmiştir. Pancar, keza öyle. Şekerpancarı ekim alanlarının tüm Türkiye sathına dağılmasından dolayı, çiftçilerimizin birincil geçim kaynağı pancardır; ancak, tatlandırıcıyla bu işin tadını da kaçırdınız.

Pancar, ekim dikim çavuşluğuyla başlıyor değerli arkadaşlarım; bunu defalarca söyledik. Çapması var, çapalaması var, sulaması var, sökmesi var, kantara taşıması var, yaprağı var, melası var, küspesi var. Pancar inek demek, pancar besi demek, pancar traktör demek, pancar lastik demek, kamyon demek, şoför demek, işçi demek, tekniker demek, mühendis demek. Türkiye ekonomisinde, Türkiye'nin imarında, şu günde oluşturduğumuz koşullarda Türkiye'de pancar vardır. Pancar, tek şeker değil; pancarı şekerle alıyoruz, şekerle bitiriyoruz. Ben, pancar tarlasında doğmuş bir kardeşinizim, çapada doğmuş, torbada köye getirilmiş bir kardeşinizim.

Pancarı lütfen unutmayın Sayın Bakanım. Fransa bugün ekim alanlarını, İtalya ekim alanlarını serbest bırakmış; ama, biz, IMF politikalarından dolayı daraltmaya çalışıyoruz. Hani nerede bizim söylemlerimiz?! IMF karşısında duruş sergileyecektik. İsteyen istediği kadar ekecekti; unuttuk; unutmayalım, unutmayalım değerli arkadaşlarım.

Bu, doğusundan batısına, Burdurundan Balıkesirine, Susurlukuna, Afyonuna, Eskişehirine, Alpullusuna, Ankarasına, Karsına, Erzurumuna, Amasyasına kadar uzanan bir sektör. Bunu unutmayalım.

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Alternatif ürün sunduk.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) - Alternatif ürünü tam sunamadınız Sayın Badazlı. Alternatif ürün sunuyorsanız, alanları bir bütünleştirelim, köylünün arazisini bütünleştirelim, o çalışmaya hemen dört elle sarılalım, bölük pörçük arazilerde tarım yapmayalım. Kimse o desteklemeden yararlanamıyor. Mısır desteklemesinden vatandaşımızın yüzde 2'si, 3'ü yararlanıyor. Çalışmayı hemen yapalım, tarım alanlarımızı toplulaştıralım. Benim Burdur'un Düğer Köyünde 200 dönüm arazim var, babamdan kalma, 7 kardeşe; fakat, arazi bölük pörçük. Bizim 50 dönüm olsun orada; ama, yerini bilelim. Biz yerini bilmiyoruz. Bu herkes için geçerli. Buradaki arkadaşlarım için de geçerli.

Burdur'un, Denizli'nin, Çivril'in, Antalya'nın, Korkuteli'nin, Elmalı'nın, Isparta'nın, Eğirdir'in, Sütçüler'in, Gelendost'un elmasını, elma sorununu bu kürsüden defalarca dile getirdik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özkan, ilçeleri saymaya devam edecek misiniz?!

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) - Yok, bölgelerini sayıyorum.

BAŞKAN - Buyurun.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) - Bugün sadece Isparta'nın senelik elma rekoltesi 500 000 tonun üzerinde. Maalesef, geçen yıl üreticimizin elinde kalan büyük miktarda elma telef olmuştur. Yine, bu sene soğukhava depolarının yetersiz kalması nedeniyle, üreticimiz, ürününü çevre illerdeki depolara aktarmak zorunda kalmıştır.

Yakın zamanda, benim Burdurumun komşu ilçesi Korkuteli ve yöresinde bir doğal felaket oldu. Gidip gördüğüm için, o bölgede çalıştığım için söylüyorum. Kar yağışından, mantar üretim depoları, mantar üretim üniteleri ve soğukhava depoları yerle bir oldu. Onlar da devletimizin sıcak elini şu anda beklemektedirler. Tespitler yapılmıştır, yardım beklemektedirler.

Değerli arkadaşlarım, süre yetmedi; burada halıdan, gülden, Burdurumuzun gülünden, Ispartamızın gülünden de söz edecektim. Onlar da bugünlerde unutuldu. Gülcümüzün sorunları çok, halıcımızın sorunları çok. Onlara da en kısa zamanda bir destek verelim. Bu yasa maddesiyle ilgili olarak, kamu menfaatının korunması, denetim ve hizmetlerde süreklilik, şeffaflık, etkinlik ve bilgi akışının sağlanması amaçlarıyla Sayın Bakan tarafından, birim personeli arasından depo işletmesinin denetim kuruluna bir üye atanması Grubumuz tarafından da uygun görülmüştür.

Her ne kadar yasanın Türk çiftçisine çok büyük yararlar getirmemesine rağmen, Avrupa Birliği uyum yasaları gereğince yasa hakkında olumlu oy vereceğimizi bildirir; Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özkan.

Hükümet adına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakika.

TARIM ve KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanun Tasarısının görüşüldüğü dün ve bugün bu saate kadar, sektörümüzle ilgili konularda, muhalefet partisine mensup arkadaşlarımız eleştirilerini dile getirdiler; kendilerine teşekkür ediyoruz.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Bakan önerge vereceğiz; bu, Tarım Bakanlığına bağlansın.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Bugün ve dün takip edebildiğim kadarıyla, arkadaşlarımın bana intikal ettirdikleri hususları da dikkate alarak, sektörle ilgili tabloyu çizen arkadaşlarımızın oldukça karamsar olduklarını, mevcut durumu ifade ederken kullandıkları kelimelerle, tercih ettikleri niteleme hususlarıyla, bir bakıma sektördeki durumun gerçekten kabul edilemez bir halde olduğunu belirtiyorlar ve dolayısıyla, esas lisanslı depoculuk hakkında bir değerlendirme yaparken de çok olumlu bulduklarını; ama, sektörün genel bir değerlendirmesini yapma konusuna geldiklerinde de olumsuzluklar çok öne çıkıyor.

Arkadaşlarım, hayat, doğum ve ölüm arasında devam eder. Bu, bütün sektörler için de âdeta böyle, bir ülke için; ama, hayat diye bir safha var. Hayat, herhangi bir olumsuzlukta birdenbire bitmez ve başlamaz. Tarım sektörü de, Türkiye'de en başta ekonomik gelişmelerden, siyasî istikrardan ve tabiat şartlarından etkilenir. Buradaki etkilenme, o sektörün yok olduğu, öldüğü anlamına gelmez. Eğer öyle olsaydı, bu ülkede millî gelirin yüzde 12'si hâlâ tarımdan değil başka sektörlerden üretilirdi ve insanların 25 000 000'a ulaşan yekûnu hâlâ kırsal kesimde yaşamaz ve hayatlarını sürdüremezdi, böyle bir şey olamazdı. Dolayısıyla, evvela, bu ülkede tarımsal faaliyetler devam ediyor, insanlar geçimlerini tarım kesiminden sağlıyorlar.

Ancak, bu sektörde tabiî ki sorunlar var, sanayide, hizmette, kültürde, eğitimde, uluslararası ilişkilerde sorunlar olduğu gibi. Dünyada sorunu olmayan ülke, sorunu olmayan sektör yok; ama, sizin anlattığınız gibi bir sektör de yok. Siz bu sektörle ilgili gelişmeleri ifade ederken, genellikle ele aldığınız konularda, hadiseyi olanca negatifleriyle yüklüyorsunuz. Ben de bakıyorum hadiseye, bu ülkede olumsuzluk olarak neler var denildiğinde, elbette çok şey var. Tarım ürünleriyle ilgili temel girdilerde bir fiyat artışı elbette var. Gübre ve mazotta meydana gelen fiyat artışlarının ne olduğunu hepimiz biliyoruz, en çok biz takip ediyoruz, bunun sektöre yönelik detaylarına da iniyoruz. 2004 yılında ortalama yüzde 38'lere varan gübre fiyatlarındaki artış karşısında gübre fiilî kullanımının ne olduğunu da biliyoruz. Bu fiyat artışına rağmen, Türkiye'de gübre kullanımının 2003 yılında kullanılan seviyeyi aştığını da biliyoruz. Bunun fiyatlarda meydana gelen artışa rağmen niçin kullanıldığının da bir izahını yapmaya çalışıyoruz; çünkü, bunun getirisinin maliyetinden daha çok olduğuna inanıyorsak, artan fiyatlara rağmen gübre kullanmaya devam ederiz ve bunun böyle olması da gerçekten doğrudur. Bir de, çiftçimizin daha ihtiyatlı davranmasıyla alakalı.

Bunun dışında, bu yıl özellikle pamuk üretiminde meydana gelen gelişme olumlu, dünyadaki üretim miktarındaki artış çok; dünya fiyatlarında meydana gelen gelişmenin Türkiye'de piyasa fiyatlarını önemli ölçüde düşürdüğünü de biliyoruz ve pamuk üreticisinin, maliyetlerinin altında bir piyasa fiyatı teşekkül ettiğini ve zor durumda olduğunu da biliyoruz.

Bunun dışında, Türkiye'de tarımsal sulamalarda elektrik enerjisi bedelleriyle ilgili konularda da sorun olduğunu biliyoruz. Abonelerin üçte 1'inin borçlarını ödemekte zorlandığını, üçte 2'sinin ödemeye devam ettiğini, ama, bu halin giderek sistemi işletemeyecek bir noktaya geldiğini ve dolayısıyla bir müdahalenin yapılması gerektiğini uzun bir zamandır söylüyoruz.

Onun dışında, bu ülkede özellikle uluslararası rekabet bakımından tarımın alt sektörlerine baktığımızda, hayvancılık sektörünün çok yüksek maliyetlerle çalıştığını, hayvan ıslahı konusunda arzu ettiğimiz gelişmeyi sağlayamadığımızı, verimliliğin düşük olduğunu; dolayısıyla, et ve süt gibi en temel besin maddelerimizde sorunlarımız olduğunu biliyoruz ve dolayısıyla, bu sektörle ilgili sorunları da başta sayıyoruz.

Onun dışında, tarımsal destekler konusunda, ben, gittiğim her ilde mutlaka uğradığım köylerde, bizzat köylülerden dinlediğim, aldığım bilgilere göre, tarımsal destekler içerisinde hâkim destek unsuru olan, 2001 yılında Türkiye'nin kriz dönemi içerisinde uygulamak zorunda kaldığı tarımsal reform projesi kapsamında hayata geçirilen doğrudan gelir desteğiyle ilgili, çiftçilerin çok reaksiyon gösterdiklerini, çiftçi örgütlerinin de buna karşı çıktıklarını, muhalefet partimizin her zaman bunu eleştirdiğini, ama, İktidar Partisi olarak bizim de karşı olduğumuzu biliyoruz.

Bu beş konu, en önemli konular. Tarım sektörünün içerisinde bulunduğu sorunlar denilince, altını çizeceğimiz "evet, ne yapacaksınız" diye sizlerin sorduğu, bizlerin de düşündüğü ve cevap aradığı konulardı bunlar. Bunun dışında, elbette, başka, daha küçük ölçekli, bölgesel birçok sorun yaşadık. Evvela, afetler yaşadık 2004 yılında. 2004 yılındaki afet, daha önceki yıllara nispetle, kıyaslanamayacak ölçüde oldu. Burada da, alınan tedbirler olarak, önceki üç yıl içerisinde hiç yapılmayan bir şey yapıldı ve bu insanlara, belli ölçüde zararlarını karşılamaya yönelik, yani onların yaralarına merhem olacak -olmak niyetiyle- bir teşebbüste de bulunuldu.

Onun dışında, Türkiye'de buğday üretimiyle ilgili konuda, fiyatları konusunda eleştiri getirdiniz. Elbette, bu eleştirilerin, söylenenlerin doğru olan kısmı var. Türkiye'de, 2004 yılında vermiş olduğumuz fiyat, piyasada daha düşük olarak gerçekleşti. Bunu on defa söyledik; ama, arkadaşlarım, hepiniz biliyorsunuz, buğdayda meydana gelen gelişme iki türlü oldu. Bir, toplam üretim yüzde 11 oranında bir artış gösterdi; iki, Türkiye'de üretilen buğdayın 2004 yılı hasadının kalitesi konusunda sektörle ilgisi olan herkesin bildiği bir husus var ki, ülkenin en ücra köşesinde, tahıl üretiminin yapıldığı bütün noktalarda, yani Trakya'dan Mardin'e kadar olan hatta, o temel kalite sorunumuzla ilgili bir mücadele çok başarılı geçti. İlk defa, Urfa bölgesinin ürettiği buğdayları Türkiye'nin başka yerlerindeki sanayiciler satın aldılar. Urfa milletvekillerimiz, sizin içinizde olan arkadaşlarımız da bunu çok yakınen biliyor.

Şimdi, buğdayda meydana gelen bu gelişme karşısında, çiftçinize Toprak Mahsulleri Ofisi aracılığıyla ödediğiniz 350 000 000 lira ortalama fiyatla, dolar cinsinden değerini hesapladığınızda, dünyadaki fiyatların 2 misli bir bedel ödüyorsunuz. 135 dolara, limanlarımızda, aynı nitelikte buğdayı teslim etmeye hazırlar. 2 misli bir bedel ödüyoruz. Bunu, aynı zamanda, maliyetlerimiz yüksek olduğu için ödemek zorundayız, ödüyoruz; ama, burada aslolan şu: Tahıl üreticisinin toplam geliri ne oldu; arkadaşlarım, tahıl üreticisinin toplam geliri düşmedi, düşmesine de imkân yok; hem kalitedeki artış hem üretimde meydana gelen artıştan dolayı toplam gelirinde bir artış oldu. Elbette, gönül isterdi ki, verdiğimiz fiyat seviyesinde, Türkiye'deki bütün alım noktalarında, piyasalarda bu fiyatı hâkim kılsaydık; ama, toplam arz yüksekse, sizin ihracat etme imkânınız çok sınırlı veya fiyat açısından imkânsızsa, o zaman, biz, bu ülkede bu fiyatı nasıl tutabiliriz; tamamını aldığımız takdirde, bunun maliyetini nasıl karşılayabiliriz?! Bu, hepimizin düşünmesi gereken bir husus; ama, orada tutmak için çok mücadele ettik.

Şu anda, Türkiye'nin bazı noktalarında, üreticinin elinde bulunan...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bakanım, bir sonraki maddede de konuşacak mısınız; yoksa devam...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Nasıl efendim?..

BAŞKAN - Bu turda cevapları bitirecek misiniz, bir sonraki maddede tekrar söz alacak mısınız? Ona göre konuşma sürenizi ayarlayayım.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Ben, müsaade ederseniz efendim, çok detaya girmeden, bir yaklaşım olarak bunlara cevap vereceğim. Daha sonraki maddeler görüşülürken, arkadaşlarımın, bu hususlarda yaptığım genel değerlendirmenin de etkisiyle daha hoşgörülü davranacaklarına inanıyorum; dolayısıyla, o zaman söz hakkımı kullanamayacağım.

BAŞKAN - Mümkün olduğunca...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - O zaman, müsaade ederseniz, birkaç cümle daha söyleyeyim.

BAŞKAN - Buyurun.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Konuşmalar yazılı olduğu için, sizin söylediklerinizin bir tesiri olmaz.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Buğdayla ilgili konuda eksikliğimiz, fiyatlar seviyesindeki o düşmedir; bunu söylüyorum; ama, aldığımız bir tedbir var, onu da hepiniz bilin, kamuoyu da bilsin.

Arkadaşlar, bir önceki yıl Türkiye'nin ithal ettiği buğday miktarı 2 000 000 tona yakındır. Bu, ihraç hedefli un, irmik, bulgur, ve sairi gerçekleştirmek için, dünya fiyatlarıyla maliyet unsuru oluşturmak için, kaliteli buğday ithalatından kaynaklanmaktadır, iç piyasanın ihtiyacı yoktur.

2004 yılı haziranından sonra, Türkiye, buğday ithalatını iradî olarak durdurmuştur ve toplam ithalat miktarımız 900 000 ton civarındadır.

Peki, bunu, sadece üretim miktarı yüksek olduğu için değil; Türkiye, buğday üretiminde kaliteyi de bir nebze yükselttiği için, ihracat amaçlı ihtiyaç duyulan; yani, un ihracatı için ihtiyaç duyulan kalitedeki buğdaya Toprak Mahsulleri Ofisi sahip olduğu için ve sanayicilere dünya fiyatlarından vermeyi taahhüt ettiği için olmuştur. 2004 yılında Türkiye'nin un ihracatı 1 000 000 tondur arkadaşlar. Bu, çok sevinilecek bir gelişmedir ve dünyada un ihracatında ikinci sıraya gelinmiştir. Şimdi, bunu hiç görmeden ve dikkate almadan, Türkiye'de en temel ürünümüz olan buğdayla ilgili gelişmelerin... Evet, fiyatlar o noktada olmadı; ama, Türkiye çok kaliteli buğday üretti. Türkiye, buğday konusunda bir mücadeleyi başarmayı 2004 yılında gerçekleştirdi. Türkiye, ihraç edeceği ürünler için, buğday ithalatı bağımlılığından kurtuldu. Bunlar süreklilik arz edecek gelişmelerdir ve çok önemli gelişmelerdir.

Bunun dışında, özellikle hayvancılık sektörüyle ilgili eleştirileri oldu arkadaşlarımın. Arkadaşlarım, hayvancılık sektörü, bu ülkede bugün için toplam tarımsal faaliyetin yüzde 22'si, yüzde 23'ü civarındadır. Bu, Türkiye'nin potansiyeli açısından çok düşük bir orandır. Bunu, kesinlikle yüzde 35-40'a, hatta, daha fazla artırmamız lazım. Bu, Türkiye'nin gelir seviyesindeki artışla beraber, talebin de yöneleceği alandır ve dolayısıyla, biz, bu sebeple, hayvancılık ürünlerini daha çok üretecek bir altyapı oluşturmamız lazım. İktidara geldiğimiz günden itibaren dikkatimi bu noktaya vermiş durumdayım ve yaptığımız şeyi, sadece bir mukayese olarak, çok anlaşılır halde ifade etmeye çalışacağım.

Arkadaşlar, 2003 bütçesiyle, 25 kooperatif destekledik. Bu, 25 trilyonu köylere aktarmak demektir. Düşünün, Türkiye'nin 81 vilayeti içerisinde 45 000 köyden sadece 25 kooperatifi destekleyebildik. Peki, 2004'te ne yaptık; arkadaşlar, bu, 280 kooperatife çıktı. 280 köyde toplam üretim, hayvan ıslahı...

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Sayın Bakan, toplam kaç kooperatif var?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Türkiye'de, bize müracaat etmiş toplam 1 500'ün üzerinde bekleyen kooperatif var.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - 280 ne olacak?!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - 25 ile 280 arasındaki gelişme konusunda da, lütfen, birazcık insaflı davranın; yani...

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Sayın Bakan, sonuçta, köylü kan ağlıyor. Sonuca gelmek lazım; sonuç yok.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Şimdi, bakın, böyle dediğiniz zaman... Şimdi, o insanlar bizi dinliyorlar, bakın, o insanlar bizi dinliyorlar. O insanlar, Türkiye'de ne olup bittiğini sizin ve bizim kadar biliyorlar; ne düşündüğümüzü de biliyorlar, ne yaptığımızı da takip ediyorlar. Şimdi, siz, eğer, bir hadiseyi olduğundan daha olumsuz gösterirseniz, bu insanları, biz memnun etmiş olmayız, doğru da yapmış olmayız. Eleştiri objektif olmalı; fotoğrafı doğru okumalıyız.

Ben, biraz önce sorunlarını saydım size. Bu sorunlar, gerçek ve önemli sorunlar; ama, her baktığımız noktada, olumsuzlukları öne çıkararak "burada hayat yok, kırsal kesim öldü, çiftçi mahvoldu..."

Arkadaşlarım, bu, var ya, üslup olarak da doğru değil ve insanlara yönelttiğimiz, insanlara vermiş olduğumuz yaklaşım tarzı da doğru değil; insanlar yaşıyorlar...

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Sayın Bakan, sizin gittiğiniz köyleri söyleyin, biz de oralara gidelim, biz de görelim!..

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Kendileri söylüyorlar, onlar diyor "öldük, bittik" diye.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Bakın, gittiğim her ilde... Bu sizin dediğiniz köylere bizzat gidiyorum. 4 Aralıkta Diyarbakır'ın bir köyüne gittim -şu anda ismini hatırlayamadım- şimdi, 4 Aralıkta Türkiye'de pamuk primleriyle ilgili bir açıklamanın olmadığı bir zaman dönemi ve tüm arazide pamuk üretilen bir yer. Şimdi, bu sizin dediğiniz sorunu bilen bir insan olarak oraya gittim ve oradaki insanlarla beraber oldum. Bir müddet önce Trakya'da bütün çiftçilerle beraber oldum; yani, sizin her birinizden daha çok köylülerle haşır neşirim. Sorunlarını bilmek başka, paylaşmak başka; ama, sizin tanımladığınız gibi ne bir köylü var ne de bir ortam var.

Ben, size, tarımsal desteklerle de ilgili birkaç şey söyleyeyim.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sayın Bakan, bir şey söyleyebilir miyim.

BAŞKAN - Sayın Ercenk...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Sevgili kardeşim, daha sonra söyle. Bakın, olaya...

BAŞKAN - Bir dakika...

Sayın Ercenk, lütfen, karşılıklı konuşmayın.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - "Sayın Bakan kaç çiftçiyle görüştü" diye telefonla soru sordu adam biraz önce!

BAŞKAN - Sayın Ercenk, lütfen...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Ben, şimdi sizlere olumlu bazı konular söyleyeceğim.

BAŞKAN - Sayın Bakanım...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Efendim.

BAŞKAN - Şunu istirham edeyim. Şimdi, tasarı üzerindeki, eğer, arkadaşlarımız da, konuşmalarını biraz daha özetle yaparlarsa bitirme imkânımız var. Bugün, bir de Filistin'le serbest ticaret anlaşması var.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Yarın devam ederiz.

BAŞKAN - Yarın Meclis yok.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Efendim, ben, özet...

BAŞKAN - Somut tenkitlere cevap verirseniz... Tamamlayalım lütfen.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Tamam.

Ben, o zaman biraz toparlayayım arkadaşlar, çok detaya girmeyeyim.

Arkadaşlar, tarımsal desteklerle ilgili konuyu, özellikle hayvancılıkla ilgili konuyu toparlamaya çalışıyorum.

Şimdi, hayvancılık sektörünün tarımsal üretim içerisindeki payını artırmak zorundayız ve bu faaliyet alanında, mutlaka, Türkiye, şartlarını iyileştirmek zorunda. Bunun için, bir mukayese olsun diye, 2004 yılı bütçesinde 200 trilyonluk bir kaynak şimdi 600 trilyon lira. Şimdi, bu, hayvancılık sektörü açısından, ıslahı, hastalıklarla mücadelesi, ölçek büyütmesi, eğitimi, yem bitkisi ekim alanlarını kapsayan bir proje.

Şimdi, arkadaşlar, hayvancılık sektörüyle ilgili konuda, biz, çok temel konuları ele alan bir yaklaşım içerisinde hadisenin üzerine gidiyoruz, gideceğiz. Türkiye'de, hayvancılığın en büyük sayıya ulaştığı, potansiyeli çok yüksek olan bir ilde, bugüne kadar ortalama 2 000-2 500 civarında yapılan suni tohumlamayı 50 000- 100 000 arasındaki bir rakama çıkaracağız. Böyle kapsamlı bir çalışma yapıyoruz. Niçin yapıyoruz; Avrupa Birliği üyeliği konusunda on yıllık süremiz var. Bu on yıllık süre içerisinde bu sektörü rekabet edebilecek bir hale getirmek zorundayız; yani, biz, muhalefet partimizden, elbette, altı çizilecek, dikkatimizi çekecek, sektörümüzdeki sorunlara dikkat çekecek uyarıları bekliyoruz. Bu, onların görevi. Biz de onları dikkatle dinlemek zorundayız; ama, yaşayan bir insana "öldün" diye hitap edersen, bu insanı nasıl yaşatacağız biz; orada nasıl tutacağız?! Şimdi, eğer, bu, hakikat değilse, bu insan yaşıyorsa, bir ümit gerekiyor; biz, bu ümidi vermek zorundayız. Biz, Avrupa Birliğine giriyoruz. Avrupa Birliğine giren insanlar olarak, orada daha yüksek bir hayat ve onlarla rekabet edebilecek bir gelişme ortamı içerisinde, yüksek bir moralle gireceğiz. Böyle inanarak gireceğiz, güvenerek gireceğiz.

Hedefimiz şu: Türkiye, Avrupa Birliğine üye olduğu gün, Türk tarımı ve Türk çiftçisi, faaliyetini sürdürülebilir yapmak zorunda. Bize düşen görev, bunu gerçekleştirmektir. Nasılını bulmak da, hem sizin hem bizim görevimizdir. Önerileriniz bizim için kıymetlidir.

Ben, son sözler olarak şunu söylüyorum: Sizin, 2004 yılının sonlarında tarıma yönelik eleştirileriniz, özellikle, Tarım Şûrasına katılan Genel Başkanınız Sayın Deniz Baykal'ın ve diğer arkadaşlarımızın orada yaptıkları açıklamalar, uyarılar, bizim, zaten takip ettiğimiz, gördüğümüz şeyler ve biz, bu çalışmalar içerisinde, o uyarılar, o açıklamalardan sonra daha çok çalıştık ve muhalefetin, Türkiye'deki bir sorunu dile getirmesinden daha tabiî ne var; ama, bunda, lütfen, makul, ölçülü olalım ve yapılan çalışmaları da görmemiz lazım. Eğer, bunlar görülmezse, o zaman, arkadaşlarım, sadece köylüler değil; yani, bu işi götüren teşkilat da, bakan da, bürokrasisi de... Yani, niçin görülmüyor bunlar?! Peki, görülmeyenler neler; ben, size sadece birkaç cümle söyleyeceğim.

BAŞKAN- Sayın Bakanım, konuşmanızı lütfen tamamlar mısınız; 20 dakika oldu.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla)- Efendim, ben, Sayın Başkanın sabrını daha fazla taşırmak istemiyorum.

VEZİR AKDEMİR (İzmir)- Sayın Bakanım, dinliyoruz...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla)- Evet, ben, müsaade ederseniz, konuşmamı burada tamamlayayım.

Bu kanun tasarımızın görüşülerek, tamamlanmasından önce, kaldığım yerden değil; ama, bugün ne yapıyoruz ve ne yapmalıyız konusunda bir cevap vereceğim. Ne yapmalıyız...

VEZİR AKDEMİR (İzmir)- Köylü, serumla yaşıyor!..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla)- Bak, yaşıyoruz, hayat devam ediyor.

VEZİR AKDEMİR (İzmir)- Serumla yaşıyor!..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla)- Hayır; hayat devam ediyor. Bu kadar karamsar olmayın. Bu kadar karamsar olmayın. Bu hayat devam ediyor ve inşallah, siz ve biz; yani, bu toplumun siyasetçileri olarak, tarımda da temel sorunları çözeceğiz ve çözmek zorundayız.

VEZİR AKDEMİR (İzmir)- İnşallah, dediğiniz olacak.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla)- Bunun için varız! Dolayısıyla, ben, uyarılarınız için teşekkür ediyorum; ama, kırsal kesimdeki gelişmelerin olumlu yönlerini de lütfen söyleyin.

Onun dışında, AK Partiye mensup arkadaşlarım da, lütfen, köylere gittikleri zaman, bu fotoğrafı doğru tespit etsinler. Eleştiri sadece oradan gelmesin, kendi içimizden de eleştiriye ihtiyacımız var; ama, bizim görevimiz, bu sektörü yaşatmaktır.

Selam ediyor, saygılar sunuyorum efendim.

Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

31 inci maddeyi okutuyorum:

Bakanlıklararası işbirliği ve kuruluşların yardım zorunluluğu

MADDE 31.- İlgili bakanlıklar, bu Kanunun uygulanması bakımından ihtiyaç duyulan hususlarda, sorunların çözüm ve görevlerin ifasında kendi görev ve yetkileri çerçevesinde gerekli katılım, işbirliği ve katkıyı yapar. Kamu kuruluşları ile özel kuruluşlar Bakanlığın daveti üzerine çalışmalara ve uygulamalara katılır, gerekli destek ve yardımları öncelikle sağlarlar.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Giresun Milletvekili Mehmet Işık.

Sayın Işık buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET IŞIK (Giresun) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 701 sıra sayılı, Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısının 31 inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu tasarı ne getiriyor, önce kısaca ona dokunup, ondan sonra gerekli görüşlerimi belirteceğim. Lisanslı, izinli depolar kurulmasını, bu depolara, üreticinin, getirip ürününü teslim etmesini, standardı ve kalitesi belirlenmiş ürünleri teslim etmesini, burada, belli bir ücret ödeyerek bekletilmesini, ürün senedi alarak, bu ürün senediyle finans kuruluşlarından kredi alabilmesini, elektronik ortamda ticaretini yapabilmesini sağlamak amacıyla bu yasayı inceliyoruz.

Bu yasa, tabiî ki, üreticinin, eğer, çok ürünü varsa, beklemeye tahammülü varsa, depoya kira ödeyecek durumu varsa, kredi alması icap ediyorsa, kredi kurumundan kredi faizi ödemeye tahammülü varsa, bu yasa tasarısının getirdiklerini kabul etmek mümkün; güzel şeyler oluyor. Dünyanın her tarafında, ileri ülkelerde bu depoculuk var; ama, Türkiye'nin de gerçekleri var. Gerçi, Sayın Bakan "köylünün, çiftçinin, bugün, sıkıntılı durumunu tekrar tekrar gündeme getirerek onların da moralini bozmayalım" diyor, ama, gerçekleri de söylemek lazım. Bizim, muhalefet olarak görevimiz hataları, eksikleri söylemek, iktidar olarak da sizlerin görevi bunları telafi etmek, düzeltmek ve daha mükemmele doğru götürmektir.

Bu tasarı, Grup olarak bizim de desteklediğimiz -Türkiye'de kurulmasını arzu ettiğimiz- bir tasarı; ancak, bunun, finans kaynağı da eksik. Özel sektör, finans kuruluşları, bu ürün senediyle ne kadar kredi vermeye yanaşacaklar; onu bilemiyoruz. Ziraat Bankası da tarımsal kredileri asgarî limite indirdiğine göre bu ihtiyaçlar nasıl karşılanacak; onu da sizin dikkatinize sunmak istiyorum. Bu tasarının en büyük eksikliklerinden birisi de finans kaynağının nereden sağlanacağının, ne şekilde sağlanacağının bilinememesidir.

Bu durumda ne olacak?! Vatandaş bol ürün zamanı, hasat zamanı ürününü çarşıya indirdiği zaman ne yapacak?! Acil paraya ihtiyacı var, borçlu, hasadı bekliyor, oğlunu evlendirecek, çocuğunu okula gönderecek, sağlık sorunu varsa çözecek, evin ihtiyaçları varsa karşılayacak... Ne yapacak; peşin para veren tüccara götürecek, depoya değil, peşin para veren tüccara götürecek. Eğer, yeteri kadar ürünü varsa elinde, bir kısmını kredi olarak alacak, avans olarak alacak, geri kalanını da faizsiz sermaye olarak tüccara bırakacak; yani, deponun -yapması gereken- işlevini, çoğu zaman parayı veren tüccar yapacak ve tüccar da belki bu depoyu arzu ettiğimiz amaçla kullanmaya başlayacak. Özellikle bu eksikliği belirtmek istiyorum.

Depoları kursak bile, bu depoya hangi ürünü koyacağız?! Bugün, Türkiye'de, tarımda büyük bir yıkım yaşanmaktadır. Türkiye'nin tarihinde, cumhuriyetin tarihinde, hiçbir zaman, üst üste, tarımda geriye gidiş olmamıştır. İlk defa, bu dönemde -2003, 2004, ayrıca, 2005'te de, hedef olarak, aynı görünüyor- tarımsal üretim düşecek, tarım gelirleri geriye gidecek; yüzde 1,7 yüzde 1,9 ve yüzde 1,7 olarak tarımın gerilemesi öngörülmüş ve gerçekleşmiş. Bu nereden kaynaklanıyor; tarımdaki ürün fiyatlarının düşüklüğünden. Trakyalı üzümcü, geçen yıl -yeni fiyatlarla söylüyorum- 22 kuruşa sattığı üzümü, bu sene 15 kuruştan satmış. Türkiye limon üreticisi, 50 kuruştan sattığı limonu, bu sene 30 kuruştan satmış. Türkiye tarımında önemli yer tutan buğday, geçen yıla göre, 5 kuruş eksiğe gitmiş. Pamukta daha üzücü bir durum var; 1 lira 20 kuruş olan -biz, büyük rakamlara alıştık, şimdi bu rakamları söylemekte zorluk çekiyorum- ürün 80 kuruşa alıcı bulamamış.

Peki, fiyatlar aşağıya inerken, tarım girdi fiyatları artmış mı, azalmış mı; bu dönemde, sadece mazotta, gübrede, tohumlukta meydana gelen fiyat artışları büyük rakamlara ulaştı; buna rağmen, ürün fiyatları düşüyor. Geçen yıllar, 2,5-3 kilogram buğdayla 1 litre mazot alınırken, bu sene 4 veya 5 kilogram buğdayla 1 litre mazot alınabilmektedir.

Efendim, serbest piyasa ekonomisi, ne yapalım diyebilirsiniz; herkes, mevcut şartlara göre kendisini ayarlasın diyebilirsiniz. Peki, soruyorum; serbest piyasa ekonomisinin önderliğini yapan ülkelerde, tarımdaki girdilerin fiyatları bizdekilerle aynı mı? Orada, düşük girdi fiyatları, büyük bir destek var; ama, bizde, hem yüksek girdi fiyatları hem de destekten yoksunluk var.

Bugün, Türkiye'de, girdi fiyatları sürekli arttığı halde, ürün fiyatları sürekli düşmektedir. Bazı ürünlerin 2003 fiyatlarını biraz önce sizlere arz ettim. Bugün, Amerika'da, üreticinin tarım ürünlerinden elde ettiği gelirin yüzde 35'i devlet desteğinden gelmekte. Avrupa'da hektar başına desteklemeler 440 dolar, Türkiye'de 80, işte, bazı rakamlara göre 90 dolar civarında; yani, beşte 1'i civarında bir destek verebiliyoruz. Köylüye verebildiğimiz destek bu, üreticiye verebildiğimiz destek bu, maliyet artışları bu ve bu şekilde devam ediyor. Örnek olarak söylemek lazım gelirse, Yunanistan'da pamuğa 63 sent, ABD'de 35 sent prim verilirken, Türkiye'de 15 sent civarında bir prim verilebilmekte.

Bu örnekleri bütün ürünler için çoğaltmak ve sizlere sunmak mümkün; ama, fazla zamanınızı da almak istemiyorum.

Peki, bu Türk üreticisi, bu durumda, çok savunduğumuz serbest piyasa ekonomisi koşullarıyla nasıl rekabet edecek?! Kağnı arabası, son model otomobille yarışabilir mi; yarışamıyor ve çöküntü buradan kaynaklanıyor, tarımdaki gerileme buradan kaynaklanıyor.

Tarım bu derece ihmal edilecek bir sektör mü?! Hepimiz çok iyi biliyoruz ki, tarım, vazgeçilmez bir ekonomik faaliyettir. Bir ülkenin gücü, tarımdaki gücünden gelir. Ne kadar tarımda zenginse, kendi kendine yeterliyse, o derece güçlü ve başkasına muhtaç olmayan bir ülke demektir. Tarım ürünlerinde kendi kendine yetebilen 7 ülkeden biriyken, bugün, maalesef, ithalatımız ihracatımızı geçmiş durumdadır; yani, Türkiye, dışarıdan tarım ürünleri alabilen bir ülke durumuna gelmiştir.

Bu hükümet, birçok konuda, köylüyü başbaşa bıraktı. Tarımsal KİT'ler ya özelleştirildi ya fonksiyonlarını yapamaz hale getirildi. Tarım satış kooperatiflerini desteklemeyi bırakarak, bu kuruluşları da, kendi ortaklarına desteğini yapamaz ve yapmaz duruma getirdi. Şimdi, tekrar, özel sektör-devletçilik tartışması açmak istemiyorum; elbette ki, özel sektörümüz olacak, ekonomimizdeki önemli yerini koruyacaktır, mutlaka bulunması gereken bir sektör olarak özel sektörü burada anmak istiyorum; ama, devlet, piyasayı istikrarda tutacak bazı enstrümanları elinde tutması gerekmiyor mu?

Hükümet "tarım satış kooperatiflerinin 800 000 000 YTL borcunu sildik ve birliklere 208 000 000 YTL kredi verdik" diyor. Yakın tarihte basın ajanslarına yansıyan haberlere göre, hükümet, banka hortumcularının 40 milyar dolar borcunu silmeye veyahut da alamayacağını ilan etmeye kalkıyor. Peki, 5-10 hortumcunun 40 milyarını silmeyi veyahut da "artık alamayacağım" diye teslim olmayı göze alan devlet, tarım satış kooperatiflerine verdiği 570 000 000 liralık borcu silmemeyi çok büyük bir başarı gibi, çok büyük bir uygulama gibi göstermeye çalışıyor.

Bu sene, yani, 2004 yılında, 4 Nisanı 5 Nisana bağlayan gece büyük bir don olayı yaşandı. Doğu Karadenizde, 100 metre rakımın üzerindeki fındık mahsulü tamamen kurudu; yani, fındık yok oldu; bir tek fındık üretilemez durumda. Fındık ağaçları kurudu; yer yer kurumalar başladı. Yani, don zararı yalnız 2004 yılında değil, 2005 ve 2006 yılında da üreticiyi sarsmaya devam edecek. Üreticiler kuruyan fındık dallarını kesmeye başladı; maalesef, yeni ürün alması mümkün değil. Kuruyan dallarda, zarar gören dallarda, zayıflayan dallarda ziraî zararlılar üremeye başladı; bunun da ziraî mücadelesini yapacak durumda değil; çünkü, ekonomik gücü yok; geçen sene hiç ürün alamamış, bu sene ürün alabilmesi için gereken ziraî mücadeleyi yapması da mümkün değil.

Sayın milletvekilleri, konuyu biraz daha özele indirmek ve kendi seçim bölgemle ilgili durumu size arz etmek istiyorum. Giresun'un 900 000 dekar arazisi fındık ağaçlarıyla kaplıdır; yani, arazinin tümü fındık ağaçlarıyla kaplıdır, başka bir ürün, maalesef, burada üretilememektedir. Bütün alternatif ürün araçlarına rağmen, bu iklimde, bu sığ toprakta, bu bol yağışta üretilebilen başka bir ürün, maalesef, henüz daha bulunamamıştır. Yani, Giresunlu, fındıkla yaşamaya, Giresun'un esnafı fındıktan gelecek gelirle kendi hayatını, ticaretini devam ettirmeye, köylü de hayatını devam ettirmeye mecburdur.

Arazi çok bölünmüştür. Çiftçi ailesi geliri ortalama 13 dekardır. Bunun da büyük kısmı; yani, yüzde 80'e kadar kısmı 8 dekarın altındadır. 1 dekar yerden 100 kilo fındık alınacağı hesap edilirse, yıllık kazancı -bu ortalama alana göre söylüyorum- 3 000 YTL civarındadır. 3 000 YTL ile bir dönem geçirilemeyeceğine göre, bir yıl geçirilemeyeceğine göre, insanlar göç etmek mecburiyetinde kalıyor. Türkiye'de en fazla göç veren illerden biri Giresun'dur; hatta, o kadar ileridir ki, İstanbul'da yaşayan Giresunlu sayısı Giresun'da yaşayandan daha fazladır. İstatistik Enstitüsünün rakamlarını söylüyorum.

Bu sene, bu afetten sonra, Tarım Bakanlığınca bir inceleme yapıldı, 53 712 aile zarar görmüş olarak tespit edildi. Bu, 37 000 aileye indirildi çeşitli sebeplerle ve 214 000 000 YTL zararın olduğu tespit edildi. Bunun da 121 000 000 YTL'si ödenebilecek olarak kabul edildi. Yüzde 15'inin ilk aşamada ödenmek üzere gönderileceği söylendi; ancak, 18 000 000 YTL yerine 11 000 000 YTL gönderildi ve dolayısıyla da, yüzde 15 değil, yüzde 9 ödendi.

Halk perişan; esnaf kepengini kapatmakla karşı karşıya; esnaf, aldığını veremiyor, borcunu ödeyemiyor; üreticilere de herhangi bir kredi açıp da, fındıktan sonra ödenmek üzere herhangi bir mal vermesi mümkün değil. Yani, esnaf dükkânını kapatmakla karşı karşıya, köylü de herhangi bir ihtiyacını karşılamamakla karşı karşıya; bu kadar perişan bir durumda.

Burada yapılan bir konuşmada, Giresun'daki bu büyük afetin boyutunu bilmeden, bir arkadaşımız "Giresunlu traktörünü mü sattı" dedi, kendi bölgesinde daha fazla afet olduğunu düşünerek.

Arkadaşlar, Giresun'da, çiftçimiz, hiçbir zaman bir traktör alacak kadar zengin olmadı. Nitekim, Türkiye'nin, zannediyorum, en az -traktör sayısı 8-10-15'i geçmez- traktör Giresun'dadır. Belki arazinin de etkisi var; ama, traktör alacak parası olan da, herhalde, kendi ihtiyacını görecek traktörü almak ister; ama, Giresunlu bir şey yapıyor; traktörünü alamadı; ama, şimdi, kapıdaki tek ineğini satarak, başka hangi ile gidebilirim diye onun hesabı içerisinde.

Bir başka arkadaşımız da -biraz önce yüzde 15 afet yardımının yüzde 11 olarak ödendiğinden bahsetmiştim- "bunu ödedik bayramdan önce, Giresun'da halk bayram ediyor" dedi. Bu nasıl bir bayramdır?! 214 000 000 zararın 11 000 000 Yeni Türk Lirası zararı ödenmiş, halk da bayram ediyormuş!.. Sizlerin takdirine bırakıyorum.

Çok acil olarak, afet gören bölgemizde doğrudan gelir desteği ödemeleri, Sayın Bakanım, afet dikkate alınarak öncelikle ödenmelidir. 2090 sayıl Yasa gereği, ödenmesi gereken afet zararları beklenmeksizin hemen ödenmelidir. Artık, yüzde 15'i değil, yüzde 85'i ödenmelidir. Aksi halde, Giresunlunun bu kışı geçirmesi mümkün değildir.

Son olarak şunu söylemek istiyorum: Giresunlu, valizi elinde, hangi ile gideceğini hesap etmektedir. Bu göçün, birçok büyük ilde, hangi sosyal sorunları yaratacağını takdirlerinize arz ediyorum. Biraz önce, İstanbul'daki asayiş olaylarıyla ilgili olarak konuşan arkadaşımız, neden kaynaklandığını söylemişti; işte, bu göçün yarattığı sorunlardır. Orada bu sorunları çözmezsek, İstanbul'da çözemez hale getiririz.

Hükümet, seçim öncesi, karşı olacağını ifade ettiği IMF programını üç yıl daha uygulamayı kabul ederek, çiftçimizi, dolayısıyla tarımımızı her gün üretemez, ürettiğiyle geçinemez bir hale getirmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET IŞIK (Devamla) - Lisanslı depoculuk; ama, AKP Hükümetinin bu politikası devam ettiği sürece, depolara koyacak tarım ürünlerini bulamayacağımız açıktır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Işık.

Sayın milletvekilleri, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 18.00


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.07

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

701 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

7.- Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/821) (S. Sayısı: 701) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

32 nci maddeyi okutuyorum:

SEKİZİNCİ BÖLÜM

Yasaklar, Hukukî ve Cezaî Sorumluluk

Lisanslı depo işleticisinin ayrım yapma yasağı

MADDE 32.- Depo kapasitesinin dolu olması, teslim edilmek istenen veya depolanmış bir ürünün lisanslı depodaki diğer ürünleri ve sağlığı olumsuz etkileyecek bir nitelik taşıması ya da depolanmaya elverişsiz olması durumları dışında, lisanslı depo işletmesi ürünün depolanmak üzere kabulünde, depolama hizmetlerinden ve lisanslı depo işletmesi imkânlarından yararlanılmasında kişiler arasında ayrım yapamaz.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Bursa Milletvekili Sayın Kemal Demirel; buyurun.(CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA KEMAL DEMİREL (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, hepinizi en içten sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Bugün görüşmekte olduğumuz Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısının 32 nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Bu maddeyle "depo kapasitesinin dolu olması, teslim edilmek istenen veya depolanmış bir ürünün lisanslı depodaki diğer ürünleri ve sağlığı olumsuz etkileyecek bir nitelik taşıması ya da depolanmaya elverişsiz olması durumları dışında, lisanslı depo işletmesi ürünün depolanmak üzere kabulünde, depolama hizmetlerinden ve lisanslı depo işletmesi imkânlarından yararlanılmasında kişiler arasında ayrım yapamaz" hükmü getirilmektedir.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz, sahip olduğu coğrafî özellikler açısından, dünya ülkeleri arasında, tarım ülkeleri arasında geçen bir ülkedir; yani, bunun anlamı, tarımda kendi kendine yeten, kendi ektiğiyle, kendi biçtiğiyle hayatını devam ettirebilen bir ülke konumunda olduğu gerçeğidir; ama, ne yazık ki, son yıllarda, ülkemiz, bu, kendi kendine yetmeden uzaklaşmış, hızla tarımda, ihraç eden ülke sıfatından uzaklaşarak, ithal eden ülke konumuna gelmiş, bu da, bizi, dışa bağımlı olma noktasında sıkıntıya sokmuştur. Yani, bizim ülkemiz tarım ülkesi olmasına rağmen, tarımdaki bu olumsuz gelişmeler, hem Türk çiftçisinin hem Türk köylüsünün ektiği ürünün karşılığını alamaması, tarımdaki teknolojik gelişmelere ayak uyduramaması ve desteklenmemesinin sonucunda, tarımdaki geriye gitme, gerçekten, ülkemizi sıkıntıya sokmuştur.

Şimdi, tarım deyince, ülkemiz gerçekten önemli bir noktada olmasına rağmen, bugün tarımla uğraşan insanlarımızın sıkıntılarını ve sorunlarını çözmek, hükümetin görevi olmasının ötesinde, muhalefetin de, milletvekilleri olarak, bu sorunların çözülmesi noktasında yapmış olduğu uyarıcı çalışmalara hükümetin de gereken önemi vererek ve dikkate alarak, bu sorunların çözülmesi noktasında işbirliğine ihtiyaç vardır; çünkü, bu ülkede hep beraber yaşıyoruz, yetmiş milyon  insanı ilgilendiren bir konu bu.

Bugün burada bulunan her parlamenterin, inanıyorum ki, köylüyle, çiftçiyle mutlaka bir ilişkisi vardır; ya köyden göç etmiştir, kente gelmiştir veya köylerde, küçük ilçelerde eşi, dostu, akrabası vardır; yani, kısacası, tarımla uğraşan bu insanların şehirlerde oturan yakınları vardır, Parlamentoda oturan milletvekilleri vardır. Bu noktada, bu sorunun çözülmesi için, bu Parlamentonun, üzerine düşen görevi layıkıyla yapması gerekir.

Değerli arkadaşlarım, bugün ülkemiz yetmiş milyon. Bu yetmiş milyon  insanın yarısından çoğu tarımla uğraşıyor. Bu kadar önemli bir konuda, Parlamentonun, bu sorunu çözmek için işbirliğine büyük ihtiyacı var. Bugün, Avrupa olsun, Amerika olsun, kendi çiftçisine gereken önemi vermektedir; o ülkeler, üreten insanlarına sahip çıkmaktadır; ürettikleri ürünün karşılığını alamasa bile, o çiftçiye sahip çıkarak, desteklemektedir ve o ülkeler, bizim gibi ülkelere -işte, buğdayda, şekerpancarında, pirinçte, mısırda yaşadık- âdeta, üreten çiftçimize bizim sahip çıkmamızı bir kenara bırakmayı yol göstermişler; ama, kendi insanlarının, kendi çiftçisinin, kendi köylüsünün ürettiği ürünü bize pazarlamaya kalkışmışlardır.

Değerli milletvekilleri, bugün Parlamentoda bulunan partiler olarak biz, seçimlerde köylere gittik. O köylerde hemen hemen herkesin aynı şeyi söylediğine inanıyorum. IMF politikalarından şikâyetçi olduk. IMF politikalarının Türk çiftçisini, Türk köylüsünü, üreten insanlarımızı yoksulluğa ittiğini söyledik. Hayvancılıktaki sıkıntıların buradan kaynaklandığını söyledik ve de "bizi seçerseniz, Parlamentoya gönderirseniz, iktidar olursak, IMF'den sizleri kurtaracağız, sizlere hak ettiğiniz değeri vereceğiz" dedik. Peki, sonra ne oldu? Parlamentoya geldik; ama, ne yazık ki, IMF politikalarını devam ettirir noktadayız; yani, seçimden evvel, köylümüze, çiftçimize, üreten insanlarımıza vermiş olduğumuz bu sözlerin arkasında duramayarak, ne yazık ki, çiftçiye karşı, üzerimize düşen görevi layıkıyla yapmamış olmanın sorumluluğuyla karşı karşıyayız.

Sayın Tarım Bakanımız, şimdi, gerçekten, bu kanunla ilgili olarak, bu kanun çıktığı zaman, çiftçimizin, köylümüzün sorunlarının çözüleceği noktasında görüş ortaya koyuyorlar. Tabiî ki, bu kanunlar çıktığı zaman çiftçimizin ve köylümüzün sorunları çözülmeli, sıkıntıları aşılmalı.

Depo diyoruz. Arkadaşlar, depoların içinin dolması lazım. Siz depoları yapacaksınız; ama, o depoların içini dolduracak olan üretim gerçekleşmediği zaman, Türk çiftçisi, Türk köylüsü üretemediği zaman depoları neyle dolduracaksınız; ithalat yaparak mı dolduracaksınız, ithalat yaparak, o depoların içini doldurarak, Türk çiftçisini aydınlığa mı kavuşturacaksınız; hayır. Onun için, bu kanunları çıkarırken, kanunları çıkarmadan evvel, Türk çiftçisinin ve Türk köylüsünün hak ettiği yere getirilmesi noktasında üzerimize düşeni yapmalıyız. Hükümet, bu noktada, çiftçimize ve köylümüze vermiş olduğu sözlerin arkasında durmalı.

Şimdi, bir şeyler söylüyoruz, anlatıyoruz, diyoruz ki: Türk çiftçisinin durumu bu; ama, ne yazık ki, bizim söylediklerimiz sanki doğru değilmiş gibi, Türk çiftçisinin hali çok iyi, köylümüz mutlu, yani ektiği ürünün karşılığını alıyor; ektiği ürünün karşılığını almanın ötesinde, geleceğiyle ilgili kaygısı yok, düşüncesi yok, her şeyi dört dörtlük gibi bir izlenim ortaya konuluyor. Dün de konuşmamda söyledim; bugün köylerden kente göç oluyor. Eğer köylerden kente göç olursa, kentlerdeki sorunları çözmek çok daha zor olur. Bugün gündemdışı söz alan bir milletvekilimizin, bir başka milletvekilimizin de söylediği gibi, bugün şehirlerde sıkıntılar var. Şehirlerdeki o sıkıntıların başında -işte, televizyonlarda görüyoruz, gazetelerin manşetlerinde okuyoruz- hayat pahalılığının ötesinde, hırsızlıktan, kapkaçtan şikâyet ediliyor. Peki arkadaşlar, bu şikâyet ettiğimiz konular nasıl doğuyor?! Bugün, köyden kente göçü önleyemediğimiz sürece, inanın, şehirlerdeki sorunları çözmek o kadar kolay olmayacaktır. O yüzden, köyden kente göç etmeyi önlemenin yolu, çiftçinin, ürettiği ürüne sahip çıkması.

Bugün yine biz söylüyoruz, diyoruz ki: Çiftçimiz geçen sene ürettiği ile bu sene ürettiğini karşılaştırdığı zaman, geçen seneki fiyat ile bu seneki fiyat arasında fark var. "Hayır, öyle değil" deniliyor bize. Yine ben Sayın Bakana soru önergesi vermiştim, o soru önergesinden aldığım birkaç rakamı vermek istiyorum. Geçen sene mandalinanın kilosu 470 000 liraymış, bu sene 400 000 liradan satılmış; yani, 70 000 liralık bir fiyat kaybı var. Limonda -560 000 liraymış geçen sene, bu sene 300 000 lira- neredeyse yüzde 70-yüzde 80 kaybı var. Yani, tarımla uğraşan insanlarımız, ürettikleri ürünlerin karşılığını alamamanın ötesinde, geçen sene sattığı ile bu sene sattığı arasındaki bu farkı neyle karşılayacak arkadaşlar?

Değerli milletvekilleri, yine köylerde dolaşıyoruz... Bilhassa Bursa'nın dağ köylerinde bununla karşı karşıyayız. Şunu açıkça söyleyebiliyorlar: "Üretmek istemiyoruz." Bunun anlamı nedir arkadaşlar; üretilmeyen bir Türkiye'de, Türkiye'nin sorunlarını çözmek mümkün değildir. Çiftçinin üretmesi lazım, ürettiğini satması lazım, sattığından para kazanması lazım, kazandığı parayla da insanca yaşaması lazım, çocuklarının geleceğinin de garanti altında olması lazım. Şimdi, siz ekiyorsunuz biçiyorsunuz, pazara gidiyorsunuz, satıyorsunuz, bir de karşılaştığınız tabloya bakıyorsunuz; masrafınız ile gelirinizi karşılaştırdığınız zaman cebinizden para çıkıyor. O zaman çiftçi diyor ki: "Üretmeye ne gerek var, niye üreteyim? Eğer ben borçlanacaksam niye üreteyim?.." Onun için, üreten insanlarımıza sahip çıkılması lazım.

Yine, köylerde karşılaştığımız tablolardan bir tanesi şu: Biliyorsunuz, genellikle köylülerimiz yazın üretirler, kışın da ürettikleriyle geçinmeye çalışırlar.

Değerli milletvekilleri, öyle kahvelerde, öyle köylerde karşılaştığımız tablolar var ki, gerçekten iç acıtıcı; içtikleri çayın parasını ödeyemiyorlar ve şunu söylüyorlar: "Bunu yazın; yazın ödemeye çalışacağız." Kışın 50 000 liraya karşılık içtiği çay parasını dahi veremez durumdadır. O da, yazın üretip de, ürettiğini satıp da eğer para kazanabilirse, kışın yapmış olduğu o borcu silmeye çalışacak; ama, ne yazık ki, bu da, gerçekten, ülkemiz açısından çok sıkıntı veren bir tablo.

Şimdi, Avrupa Birliğine gireceğiz diyoruz; Avrupa Birliğiyle ilgili önümüzde on yıllık bir süreç var; bu, önemli bir süreç. Bu süreç içerisinde Avrupa Birliğiyle ilgili müktesebat 80 000 sayfadan oluşuyor; ama, bu 80 000 sayfanın en önemli özelliği, neredeyse yarıya yakın sayfasında tarım konularının olmasıdır. Yani, demek ki, Avrupa Birliği süreci içerisinde önümüze en büyük sorun olarak çıkacak konulardan bir tanesi tarım. Yani, tarımda Avrupa Birliğine girmek için, bizim üreten çiftçimize, üreten köylümüze, tarımla uğraşan insanlarımıza sahip çıkılması gerekli.

Bu noktada hükümetimize söylediğimiz söz şu: Türk çiftçisine sahip çıkın, Türk köylüsüne sahip çıkın. Yani, hep söylüyoruz, söylemeye de devam edeceğiz. Bugün, her köyün meydanında anıtlar vardır. O anıtlar, onuncu yıl anıtlarıdır ve o anıtların arkasında şu sözler vardır, köylerde asılıdır: "Türk köylüsü milletin efendisidir" demiş Mustafa Kemal Atatürk. Tabiî, Kurtuluş Savaşının kazanılmasında Türk köylüsünün olağanüstü gayreti, çabası, gözönünde tutulduğu zaman, gerçekten milletin efendisidir; ama, hızla uzaklaşan bu efendilik, hızla köleliğe doğru gitmektedir.

Şimdi, Sayın Tarım Bakanı "karamsar tablo çizmeyin" diyor. Değerli milletvekilleri, hükümetin olumlu icraatlarına, her zaman, destek verecek noktada olumlu görüşlerimizi bildiriyoruz. Yani, hükümetin, Türk çiftçisinin, Türk köylüsünün ürettiği ürünün karşılığını alması noktasında, sahip çıktığını gördüğümüz zaman, tabiî ki yanında olacağız. Biz, Türk köylüsünün ağlamasını istemiyoruz, gülmesini istiyoruz. Bu noktada, hükümetin, alacağı mazotundan tutun, ilacından tutun, gübresinden tutun, tohumundan tutun, hangi konuda olursa olsun Türk çiftçisine sahip çıkması noktasında Cumhuriyet Halk Partisi olarak, biz, tabiî ki, yanında olacağız; ama, bunun bir an evvel yapılmasında yarar var. Çünkü, eğer, bu yıllar hızla geçip giderse, siz, köylüye sahip çıkma noktasına geldiğiniz zaman, korkarım ki, Türk köylüsünü da yaşar halde bulamazsınız. O açıdan, Türk köylüsüne gereken önemin verilmesini istiyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu kanunun Türk köylüsüne, Türk çiftçisine hayırlı, uğurlu olmasını dilemek istiyorum; ama, bunu dilerken de, sizden isteğimiz, sizden dileğimiz, üreten insanlarımıza sahip çıkmanız, o insanların insanca yaşamasını sağlayacak katıklarda bulanmanızdır diyorum.

Hepinizi içten sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Demirel.

Madde üzerinde, şahsı adına, Konya Milletvekili Harun Tüfekci; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HARUN TÜFEKCİ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısının 32 nci maddesiyle ilgili, şahsım adına söz almış bulunuyorum; öncelikle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Doğru Yol Partisi Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, Konya bölgesindeki -ki, benim seçim bölgem- o bölgedeki tarım gönüllülerinin almış olduğu maaşla alakalı bir beyanı var idi, bunu kısaca açıklamak istiyorum. Bugün, yani, 2005 yılı, tarihi itibariyle Konya'da 30 tarım gönüllüsü görev yapmaktadır. Bunlardan 22'sinin devlete maliyeti, her biri için 1 239 000 000 TL'dir ve yine, cebine giren para da bugün itibariyle 850 000 000'dur; 184 000 000 değil, 850 000 000'dur. Yine, diğer 8'inin maliyeti de ortalama 1 milyardır. Yine, geçen sene, 2004 itibariyle Konya'daki tarım gönüllülerinden 25'inin, her birinin devlete maliyeti 350 000 000'dur ve bugün, 2004'te 350 000 000 olan maliyeti, neredeyse 4 kat artırarak 1 239 000 000 yapmışızdır. Devletin tarım gönüllülerine vermiş olduğu değer ve ciddî anlamdaki katkı ortadadır.

Doğru Yol Partisi Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan'ın "tarım gönüllüleri 184 000 000 TL alıyor" ifadesi Konya bölgesi için gerçeği yansıtmamaktadır.

Ülkemizde tarım adına atılmış, tarım gönüllüleri gibi önemli bir projeyi görmezlikten gelerek, tarım gönüllülerinin aldığı maaşı tartışıyor olmak düşündürücüdür. AK Parti İktidarı şayet bu projeyi hayata geçirmeseydi neyi konuşuyor ve eleştiriyor olacaktık? Gönül isterdi ki, gönüllü tarımcıları eleştirmeyi bırakıp yeni projeleri önerebilme çabası içinde olsaydı Sayın Kandoğan.

AK Parti İktidarı, bugüne kadar akla gelmeyen ve ortaya konulmayan yeni projelerle halkımızı rahatlatmaya devam etmektedir, âdeta, Mevlana'nın dediği gibi "dün dünde kaldı cancağızım, yeni şeyler söylemek lazım."

Bu ülkenin yeni şeyler konuşmaya, yeni projeler üretmeye ihtiyacı olduğunu düşünüyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tüfekci.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

33 üncü maddeyi okutuyorum:

Yasak faaliyetler

MADDE 33.- Lisanslı depo işletmeleri, bu Kanunda ve mudi tarafından izin verilmedikçe kendilerine tevdi olunan başkalarına ait ürünler üzerinde hiçbir şekilde alım, satım, rehin gibi tasarruflarda bulunamaz, ürünlerin niteliklerini değiştirecek herhangi bir işlem yapamazlar.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

34 üncü maddeyi okutuyorum:

Hukukî ve cezaî sorumluluk

MADDE 34.- Fon, lisanslı depo işletmeleri, yetkili sınıflandırıcılar ve bu Kanun kapsamında lisans alan diğer ilgililerin malikleri, yöneticileri, denetçileri ve personeli kendi kusurlarından ileri gelen zararlardan dolayı Fon, lisanslı depo işletmeleri, yetkili sınıflandırıcılar ve bu Kanun kapsamında lisans alan diğer ilgililerle birlikte sorumludur.

Fon, lisanslı depo işletmeleri ve yetkili sınıflandırıcıların yöneticileri, denetçileri ve personeli ile bu Kanun kapsamında lisans alan diğer ilgililer; bunların işlem ve faaliyetlerine, ürün ve ürün senetlerine, para ve mallarına, evrak, rapor, hesap, kayıt ve defterlerine ve diğer başka belgelere ilişkin işledikleri suçlardan dolayı Devlet memurları gibi  ceza görürler. Bunlar tarafından düzenlenen evraklar, Türk Ceza Kanununun tatbiki bakımından resmi evrak olarak kabul edilir.

Ayrıca aşağıdaki fiil ve hareketlere ilişkin daha ağır bir ceza hükmü öngörülmemişse;

a) 23 üncü maddede belirtilen ve tutmakla yükümlü olunan kayıt ve defterleri hiç veya doğru ve düzgün şekilde tutmayan ya da noter tasdikini yaptırmayan veya defter ve belgelerin saklama süresine uymayan lisanslı depo işletmesi yöneticileri hakkında Türk Ticaret Kanununun 67 nci maddesinde öngörülen cezalar tatbik olunur. 

b) Lisanslı depoculuk ücret tarifesinde belirlenenin üzerinde ücret talep ve tahsil eden,    35 inci madde hükmüne aykırı hareket eden, ürün senedinin ilgili yönetmeliğinde düzenlenen içerik, şekil ve muhafaza şartlarına uymayan lisanslı depo işletmesinin yönetici ve personeli ile diğer ilgilileri hakkında ikiyüzelli günden beşyüz güne kadar adli para cezasına hükmolunur.

c) 17 nci maddenin birinci fıkrası, 21 inci maddenin birinci fıkrası, 27 nci maddenin birinci fıkrasının (a) bendi ve son fıkrası, 32 nci madde hükümlerine aykırı hareket eden lisanslı depo yönetici ve personeli hakkında üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ve ikiyüzelli günden ikibinbeşyüz güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.

d) Kasıtlı olarak hatalı numune alan veya alınan numuneyi kasıtlı olarak tahrip eden veya ürünü temsil etme niteliğini bozan veya bu Kanun kapsamında depolanan veya depolanacak olan herhangi bir tarım ürününü  kasten gerçeğe aykırı şekilde tartan, derecelendiren, sınıflandıran ya da hukuken geçerli bir mazereti olmadıkça lisanslı depo işletmesi ile borsa arasında imzalanan ve Bakanlıkça onaylanan sözleşmeye uygun hareket etmeyen, 27 nci maddenin birinci fıkrasının (f) ve (h) bentleri, 28 inci maddenin birinci fıkrası, 29 uncu maddenin ikinci fıkrası hükümlerine aykırı hareket eden kişi hakkında fiilin önem ve mahiyetine göre altı aydan iki yıla kadar ağır hapis cezası ile bin günden dörtbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.

e) Bu Kanuna uygun olarak verilen bir lisansı, tahrif, taklit veya yanlış olarak temsil eden, üzerinde değişiklik veya sahtecilik yapan ya da Kanunen yetkisi olmaksızın lisans veya ürün senedini kredi veya herhangi bir şekilde menfaat temini amacıyla düzenleyen veya kullanan, kendine menfaat sağlamak amacıyla depolama hizmetlerini Kanuna uygun olarak yerine getirmeyen, 8 inci maddenin birinci fıkrası, 27 nci maddenin birinci fıkrasının (e) bendi ve 33 üncü madde hükümlerine aykırı davranan kişiler hakkında fiilin önem ve mahiyetine göre iki yıldan beş yıla kadar ağır hapis cezası ile ikibinbeşyüz günden yirmibeşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.

Bu madde kapsamında işlenen fiillerin neticesinde oluşan zararların herhangi bir şekilde tazmin edilmemiş olması halinde mahkemece ödettirilmesine re’sen hükmolunur.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Küçükaşık; buyurun.

CHP GRUBU ADINA MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının 34 üncü maddesi hakkında söz almış bulunmaktayım; hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Biraz önce, Sayın Tarım Bakanımız "gerçekten de insanlara bu kadar karamsarlık aşılamayın, Türkiye'de güzel şeyler de yapılıyor. Eğer, insanların yok olduğunu söylerseniz, insanlarda ileriye yönelik yaşama umudu, bir ümit kalmaz" dedi. Evet, bunlar, gerçekten de doğru sözler; ama, insanların bir şeyi de bilmesi gerekiyor; var olan gerçeği de biraz bilmek gerekiyor.

Şimdi, yine, Tarım Bakanımız konuşmasında, tarımsal teşviklerden söz etti. Tarımsal teşviklere gerçekten de çok büyük indirimler var. İnsanlara, kredilendirmede, gerçekten de güzel açılımlar sağlandı; ama, bir tarafa bakmak gerekiyor. Türkiye'de Ziraat Bankasından ve tarım kredi kooperatiflerinden bugüne kadar kredi alan ve 4876 sayılı Yasayla taksitlendirmeden yararlanan insanların, bir, konumuna bakmak istiyorum, rakamlar vermek istiyorum.

Ziraat Bankasına borçlu bulunan şahıslar... 218 718 kişi bu aftan yararlandı; başvuran 177 318 kişi, yani yüzde 81'i. Bunlardan 9 933 kişi, birinci taksitini ödeyemedi; ikinci taksitini ödeyemeyenler ise 33 288 kişi şu anda. Bunlara, kasım, aralık, ocak aylarında yüzde 108 ortalama faiz uygulandı. Şimdi ise, bu süre, tekrar Nisan 2005 sonuna kadar uzatılıyor ve yüzde 26 carî faiz uygulaması var. Buna baktığımızda, Ziraat Bankasında borcu taksitlendirilen şahısların yüzde 25'inin borcunu ödeyemediğini görüyoruz, bu kadar güzel şartlar hazırlandığı halde.

Tarım kredi kooperatiflerine geldiğimizde, orada da durum pek farklı değil. Tarım kredi kooperatiflerinde de, 233 972 ortak, 799 trilyon lira borcu için, 393 trilyon lira olarak taksite bağlandı; bunlar, 3 taksitte ödeyecekler. Borcu taksite bağlanan 233 972 ortağın Ekim 2003 taksit tutarı olan 130,7 trilyon lirasının 215 472 ortak üzerindeki 115,7 trilyon lirası ancak ödendi; 18 500 ortak üzerindeki 15 trilyon lirası ise tahsil edilemedi. Yine, 2004 yılında, 233 972 ortağın Ekim 2004 taksit tutarı olan 130,7 trilyon lirasının 186 481 ortak üzerindeki 101,9 trilyon lirası tahsil edildi; 47 491 ortak üzerindeki 28,8 trilyon lira ise tahsil edilemedi. Baktığımızda, Ziraat Bankasındaki borcunu taksitlendiren insanların da yüzde 25'inin yine borcunu ödeyemediğini görüyoruz. Bu süre, şimdi, yine nisan sonuna kadar, Ziraat Bankasında yüzde 26, tarım kredi kooperatiflerinde yüzde 28 carî faizle ödenecek.

Şimdi, gerçekten de tarımda güzel krediler veriliyor; ama, burada bir şart var. Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine borcu olan, borcunu taksitlendiren şahıslar, gerek hayvancılık kredilerinden gerekse tarımsal kredilerden faydalanamıyor. Şimdi, siz, devlet olarak insanlara söz vermişsiniz ve "arkadaş, ben, sana bu kredileri vereceğim, senin daha önceki borcunu da yeni taksitlerle ödemen koşuluyla güzel taksitlere bölüyorum; sana bir can suyu vermeye çalışıyorum" diyorsunuz; ama, bu insan kredi almaya gittiğinde "ben yatırım yapacağım, kredi alacağım" dediğinde, gerek işletme gerek yatırım kredisi almaya gittiğinde "hayır arkadaş, ben sana para veremem, sen daha önceki borcunu öde" diyorlar. Bakınız, insanlar, bu kadar güzel şartlar hazırlandığı halde, eğer, tüm borçlularının yüzde 25'i hâlâ borçlarını ödeyemiyorsa, tarımda birtakım şeylerin iyi gittiğini söyleyebilmek pek mümkün değil.

İkincisi, insanlara ümit verebilmek için, yöneticilerin de güzel şeyler yapması gerekiyor. Mısırdan bahsediyoruz burada. Sürekli, tüm arkadaşlarımız, buğdaydan bahsetti, diğer ürünlerden bahsetti, şekerpancarından bahsetti. Şimdi, mısırda daha ilginç fiyatlar var. Türkiye'de, şu anda, gerek Çukurova Bölgesinde gerek Marmara Bölgesinde, 15 rutubet mısırın fiyatı 315 000 ile 320 000 arasında. Normal piyasa değerlerine göre 380 000 lira olması gerekiyor fiyat; ama, ithal mısır gündeme geldiğinde, özellikle, Türkiye'ye, Bulgaristan, Romanya ve Ukrayna'dan, Bandırma Limanına teslim -bunu özellikle söylüyorum; çünkü, Bandırma Limanından ithal mısırı kimin ithal ettiğini herkes biliyor- 122 dolara geliyor. Daha önce gümrük vergileri yüzde 80'di; şimdi, yüzde 100 arttı vergisi; yani, 244 dolara, Bandırma Limanından Türkiye'ye, daha onbeş gün önce -benim bildiğim kadarıyla- 40 000 ton mısır geldi.

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Kim getirdi?..

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla) - Herkes biliyor, bütün Türkiye biliyor bunu; söylemeye gerek yok.

NAİL KAMACI (Antalya) - Söyle, söyle... Bilelim, daha iyi...

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla) - Bütün Türkiye biliyor kimin ithal ettiğini Türkiye'de ithal mısırı...

GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Tavuklara yem için!..

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla) - Tavuklara yem için getiriliyor, biliyorsunuz; ama, ne yazık ki piyasaya sürülüyor, piyasaya sürülüyor; sadece tavuklara yem için gelse iyi olacak. Eğer, yöneticilerimiz, o kararı vermekle yükümlü olanlar, Türk üreticisinin ürettiği mısırı, kendisi ithal edip de, kendisi para kazanıyorsa, o acı çeken köylüye "arkadaş, sen bu sıkıntılara katlan" deme cesaretini hiç kimse bulamaz.

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Kim?.. Kim?..

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla) - Çok bağırdık... Herkes de bağırıyor...

Ben başka bir şeye gelmek istiyorum. Türkiye'de şekerpancarı ve şeker kotaları var; hep konuşuldu. Şeker Kurumu da, nedense, aralık ayı içerisinde, Bakanlar Kurulunun bir kararnamesiyle kapatıldı; ama, kurum kapatıldı, Kurul hâlâ devam ediyor. Şimdi, Türkiye'nin şeker fabrikaları var, özelleştirilmemiş; özelleştirilecek. Şeker Kurumu bu piyasayı düzenliyor. Kurulun hiçbir yetkisi yok, sadece adı var, sadece adı var.

Şimdi, Türkiye'de, nişasta bazlı şekerdeki kotalar arttı diye ve Şeker Kurumu, 2 tane büyük şirkete yaklaşık 13 trilyon lira üzerinde ceza kesti diye bu hükümet tarafından Şeker Kurumu kapatılıyorsa, Türkiye'de şekerpancarı eken köylünün bu iktidara güveni olur mu arkadaşlar?!

Ben bir mahkeme kararı getirdim; Türkiye'de nişasta bazlı şekeri imal eden ve ithal eden bir şirketin yıllardan beri süren yargılaması sonuçlandı. Bursa Bölge İdare Mahkemesinin, 2. İdare Mahkemesinin 2004/1127 esas, 2004/1561 sayılı kararıyla, bu şirkete verilen, bütün Bakanlar Kurulunun sağdan soldan aşarak vermiş olduğu bütün ruhsatlar iptal edildi şu anda; Bölge İdare Mahkemesinin kararı bu. Bursa Barosundaki Çevre Komisyonunda görevli arkadaşlarımız, hem Bursa Valiliğine hem de Sayın Başbakana, 13 Ocak 2005 tarihinde, mahkeme kararlarının yerine getirilmesi yazısını yazdılar, yazı yaklaşık bir ay önce ulaştı.

Şimdi, acaba, Türk yargısının iptal ettiği ruhsatlar üzerine, yıkılması gereken bir fabrikayı, acaba bu siyasal iktidar, Endüstri Bölgeleri Yasasıyla güvence altına alınan bu şirketi, acaba Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanımız... Çünkü, 3 tane özel şirket için Endüstri Bölgeleri Yasası çıkarıldı, diğer bölgelerde uygulamıyor; acaba, bu fabrika hâlâ faaliyete devam edecek mi? Dünyada yüzde 2 olan nişasta bazlı şeker üretimi kotası Türkiye'de yüzde 10 ve her yıl Bakanlar Kurulu kararıyla yüzde 5 artırılmasına rağmen, hâlâ kaçak nişasta bazlı şeker ithal eden firmalara cezayı bundan sonra kesecek kurul kalmadığına göre, acaba hükümetimiz ne yapacak? Hükümetimiz bu halka bu güveni verebilecek mi? Ondan sonra da, o çiftçiye "arkadaşlar, direnin, ben sizin için iyi şeyler yapıyorum" demek mümkün olacak mı; ben olacağını sanmıyorum, ben olacağını sanmıyorum.

Bakın, bir Tarımsal Üretici Birlikleri Yasası çıkardık. Bu yasa çıkarılırken burada çok kavga verdik bir yıl önce; dedik ki, bu yasayı eksik çıkarıyorsunuz, yanlış çıkarıyorsunuz. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Müsteşarı bize "merak etmeyin, biz sözleşmeli çiftçilik yasasını da çıkaracağız" dedi. Biz bu yasayı geçen sene haziran ayında çıkardık. Tarımsal Üretici Birlikleri Yasası yaş sebze ve meyveyi düzenliyordu.

Şimdi size domatesten örnekler vereceğim: Bakınız -Yeni TL'ye geçtik, kuruşu çok rahat anlar bazı arkadaşlar- 1975 yılında Mustafakemalpaşa, Karacabey Ovalarında 1 kilo domates sözleşmeyle fabrikalara 14 kuruştan satılıyordu. 1987 yılında 18 kuruş, 2002, 2003, 2004 yıllarında 10 kuruş. Bakınız, tam 10 kuruş; yani, 100 000 lira. Bu 100 000 lira nasıl ödeniyor biliyor musunuz; eğer ağustosta, eylülde teslim ettiğiniz domatesin parasını ekim sonunda almak istiyorsanız, bugünkü parayla 8,5 kuruştan, 15 ocakta almak istiyorsanız 9 kuruştan, 10 kuruştan almak istiyorsanız Mart 2005'te ödeyecekler size.

Şimdi, sözleşmeli çiftçilik yapmak için, sözleşmeyi imzalamak için bu özel sektör fabrikaları köylüleri dolaşıyor. Teklif edilen fiyatı söyleyeyim mi size; 7,5 kuruş; yani, domateste kilo başına 75 000 lira teklif veriliyor. Biz, Tarımsal Üretici Birlikleri Yasasını çıkardık, uygulanması için yönetmeliğin çıkarılması gerekiyor. Hazirandan beri daha yönetmelik çıkarılmadı ve yönetmeliğin çıkarılmasının hiçbir hazırlığı dahi yok.

Ama ne yapıyor Bakanlık; kooperatiflere ve tarım kredi kooperatiflerine, Haller Yasasına dayanarak üretici birliği belgesi veriyor, yasa çıktıktan sonra. Arkadaş, bunu daha önce de verirdin, Tarımsal Üretici Birlikleri Yasası çıktıktan sonra bunu verseydiniz ne olurdu?! Kötü şeyler mi olurdu; hayır, çok iyi şeyler olurdu.

Bakınız, hep ümit vereceğiz insanlara; verelim, güzel. Biliyorsunuz, kurban bayramından önce Başbakanımız, bütün ziraat odalarına telefon etti, birliklere telefon etti "hemen toplanın, herkesin yönetim kurulu Ankara'ya gelsin" dedi ve orada tarımsal müjdeler verdi. Müjdelerden birisi ne; ben size söylüyorum: Bir, doğrudan gelir desteği 2005 şubat ayında başlayacak, nisan ayında ödenecek ve bir defada ve peşin olarak ödenecek dendi. Bugün şubatın 10'u. Burada yine konuşacağız. Yani, Başbakanımız, doğrudan gelir desteğini şubatta, martta ödemeye söz verdi ve şimdi, insanlar bekliyorlar.

İki, Sayın Bakanımızın da biraz önce söylediği gibi, 660 trilyon lira olan elektrik borçlarına af getireceğim, enerji barışı yapacağım dedi. Şu anda, bütün elektrik borcu olan kooperatifler TEDAŞ'la kavga halinde. Neden; her gün, o konuda bir yönetmelik var mı, bir çalışma var mı diye geliyorlar. Bekliyorlar. Hâlâ bir şey yok. Şu anda, o kooperatiflerin hepsi TEDAŞ'a aylık yüzde 8 faiz ödüyor beyler. Yüzde 8 gecikme faizi uygulanıyor. Barış çıkacaksa bir an önce gelsin; o insanlar borçlarını bir an önce bitirsinler. Müjde vermek güzel. Edeceğiz, yapacağız... Cek- cak’larla gidiyoruz hâlâ. Yine, şubata geldik. Bu basın toplantısı yapılalı bir ay geçti. Bir aydan beri henüz daha hiçbir şey yok.

Biliyorsunuz, don olayı vardı. Bakın, çok güzel bir örnek vereyim. Türkiye'de dondan zarar görme oranı 4 katrilyondu. Sadece Bursa'da 350-400 trilyon lira zarar vardı. Tüm Türkiye'de don nedeniyle uğranan zarardan ödenecek para, biliyorsunuz, 400 trilyon; yani, tüm zararın onda 1'i. Bugüne kadar ne kadar ödendi; 52,5 trilyon lira; yani, don zararının yüzde 15'i bile ödenmedi. Ne zaman oldu bu; 2004 yılı nisanında; aradan tam on ay geçmiş. Maşallah... Geri kalanı ödeyeceğiz diye bir şey yok.

Dediniz, tarımsal ürün sigortasını çıkaracaktınız, burada o söz verildi. Aralık ayında komisyondan da geçti; değil mi, tarımsal ürün sigortası 16 Aralıkta komisyondan da geçti. Nerede Meclis gündeminde; yok. Getirsenize bu yasayı.

Eğer insanlara ümit verecekseniz, merak etmeyin ben sizin hakkınızı savunuyorum diyecekseniz, o insanlara somut örneklerle bunu vermeye çalışacaksınız. Hiçbir şekilde arkasında değilsiniz. İnsanlara diyorsunuz ki, ben size kredi verdim, kolaylık verdim; güzel; ama, borcunu öde. Vatandaş, ben, zaten taksitlendirdim borcumu, sana, devlete güvendim, taksitle ödemeye çalışıyorum; benim kazandığım bu kadar diyor. Hayır arkadaş, o zaman, sen, bu tarımsal kredilerden yararlanamazsın...

O zaman, siz, tarımsal kredilerde verdiğiniz bu teşvikleri, bu kolaylıkları, dar durumda olan, zor durumda olan, gerçekten de üretici konumunda olan köylüye mi vermeye çalışıyorsunuz; yoksa, tarımla alakası olmayan; ama, hiçbir şekilde borcu olmayan ve kazandığı paralarla, nereden kazandığı belli olmayan paralarla tarımsal yatırım yapmak isteyen başkalarına mı o kaynağı aktarmak istiyorsunuz? Bence, esas cevabı verilmesi gereken sorulardan bir tanesi bu.

Teşekkür eder; hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Küçükaşık.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

35 inci maddeyi okutuyorum:

DOKUZUNCU BÖLÜM

Çeşitli Hükümler

Teşhir

MADDE 35.- Depoculuk lisansı, yetkili sınıflandırıcılık lisansı, lisanslı depo ücret tarifesi, prim ve indirim tarifesi, çalışma zamanı çizelgesi ile Bakanlıkça uygun görülen diğer belgelerin kolayca görünebilecek bir yere veya yerlere asılması zorunludur.

İlgililer yukarıda belirtilen ve asılması zorunlu olan belge ve tarifelere uygun davranmak ve bunların uygulanmasında kişiler arasında ayrım yapmamak zorundadır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

36 ncı maddeyi okutuyorum:

Tarım ürünlerinin sınıflandırılması

MADDE 36.- Lisanslı depo işleticisi, ilgili mevzuatına uygun olarak tartımı yapılmış, sınıf ve standardı belirlenmiş ürünleri lisanslı depoya kabul ve teslim eder. Tartım, analiz, sınıf veya standarda ilişkin bir itiraz olursa, itiraz sonucu yeniden belirlenen değerlere göre hareket edilir.

Yetkili sınıflandırıcılar tarafından sınıf ve standardı belirlenen tarım ürünleri, aynı amaçla başkaca bir zorunlu kontrole tâbi tutulmaz.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

37 nci maddeyi okutuyorum:

Ayrı depolama, ambalajlı ürünler

MADDE 37.- Mudîlerin ürünlerinin ayrı depolanması konusunda talebi olması ve bunun kabul edilmesi halinde, ilgili yönetmeliğinde gösterildiği şekilde lisanslı depo işleticisi bu ürünü diğer ürünlerden ayrı olarak depolar ve aynı ürünü teslim eder. Ambalajlı teslim alınan ürünler de düzenli ve kolayca erişilebilecek şekilde depolanır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

38 inci maddeyi okutuyorum:

Yönetmelikler

MADDE 38.- Bu Kanunda öngörülen yönetmelikler ile Kanunun uygulanmasına ilişkin yönetmelikler, ilgili bakanlıkların görüşü alınmak kaydıyla Bakanlık tarafından hazırlanarak yürürlüğe konulur.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüt?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

39 uncu maddeyi okutuyorum:

Uygulanacak hükümler

MADDE 39.- Bu Kanunda açıklık bulunmayan hallerde, 2699 sayılı Umumî Mağazalar Kanununun, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun ve 818 sayılı Borçlar Kanununun ilgili hükümleri uygulanır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici madde 1'i okutuyorum:

ONUNCU BÖLÜM

Geçici ve Son Hükümler

GEÇİCİ MADDE 1.- Bu Kanunda öngörülen yönetmelikler, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren en geç altı ay içerisinde çıkarılır.

BAŞKAN - Geçici madde 1'i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici madde 2'yi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 2.- 2699 sayılı Umumî Mağazalar Kanunu kapsamında umumî mağazacılık yapmak üzere izin ve yetki alan kuruluşlardan bu Kanun kapsamındaki tarım ürünlerinin depolanması hizmetleriyle iştigal edenler, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren en geç beş yıl içinde bu Kanun hükümlerine intibak etmedikleri takdirde bunlara verilen izin yeni bir karara gerek kalmaksızın iptal edilmiş sayılır.

BAŞKAN - Geçici madde 2'yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici madde 3'ü okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 3.- 1.6.2000 tarihli ve 4572 sayılı Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında Kanunun geçici 1 inci maddesinin D fıkrasının ikinci paragrafındaki "en çok dört yıl görev yapmak üzere" ibaresi ile son paragrafı madde metninden çıkarılmış; ayrıca, 18.5.2004 tarihli 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununun geçici 13 üncü maddesinden sonra gelmek üzere geçici 14 üncü madde olarak aşağıdaki madde eklenmiştir:

"GEÇİCİ MADDE 14.- Bu Kanunun 83 üncü maddesinin altıncı fıkrası, bu Kanunun Geçici   9 uncu maddesinde belirtilen seçimlerde uygulanmaz".

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; önergeyi okutup, işleme alacağım.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 701 sıra sayılı Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısının geçici 3 üncü maddesinin kanun tasarısı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 Sadullah Ergin İrfan Gündüz Ömer Özyılmaz

 Hatay İstanbul Erzurum

 Mehmet Yüksektepe  Alaettin Güven

 Denizli  Kütahya

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) - Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Bu konudaki değişiklik, 3 Şubat 2005 tarihli 5290 sayılı Yasada düzenlendiğinden, katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının geçici 3 üncü maddesiyle getirilmesi düşünülen düzenleme, 3.2.2005 tarihli ve 5290 sayılı Kanunla yapıldığından, bu düzenlemeye gerek duyulmamıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici 3 üncü madde tasarı metninden çıkarılmıştır.

Madde 40'ı okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 40.- Bu Kanunun 34 üncü maddesinin üçüncü fıkrası 1 Nisan 2005 tarihinde, diğer hükümleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Osman Coşkunoğlu; buyurun.

CHP GRUBU ADINA OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Aslında, bu madde üzerinde konuşmayacağım. Konuşulacaklar söylendi; fakat, Sayın Bakana bir soru soracağım. Bu yasa, daha önceki konuşmamda da söylediğim gibi, iyi niyetle hazırlanmış bir yasadır; fakat, bu yasa gibi, piyasayı düzenleyen, tıpkı, sözleşmeli tütün gibi, piyasayı düzenlemeye çalışan yasaların, çiftçilerin bu kadar örgütsüz ve zayıf olduğu ortamlarda, başarıya ulaştığına dair -burada, yasanın gerekçesinde Amerika Birleşik Devletlerinden ve Batı tarımından söz ediliyor- bu tür uygulamaların, düzenlemelerin, çiftçinin örgütsüz ve çok zayıf, ekonomik olarak da, toplumsal olarak da zayıf olduğu koşullarda başarıya ulaşabileceğine dair tek bir destekleyici belge, örnek veya uygulama varsa bunu öğrenmek istiyorum. Bu konuda bu soruyu sormak için sadece, vaktinizi aldım.

Teşekkür eder, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Coşkunoğlu.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

41 inci maddeyi okutuyorum:

Yürütme

MADDE 41. Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarı kanunlaşmıştır; hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Sayın Bakanım, buyurun. Çok seri; çünkü, bir de anlaşma var...

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli arkadaşlar; hepinize teşekkür ediyorum; çünkü, uzun dönemdir hasret kaldığımız canlı, heyecanlı oturumlar yaşadık; ancak, sabrınızı tüketmeden, hepsine değil, bazılarına kısa kısa cevaplar vermek istiyorum.

Öncelikle, yasanın tümünün kabul edilmesi dolayısıyla ülkemize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.

Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanun Tasarısının Meclisimizin Tarım Komisyonunda, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda ve Genel Kurulda görüşülmesi sırasında çok değerli katkılar sağlayan Komisyon Başkanı ve üyelerimize, söz alarak görüşlerini açıklayan kıymetli milletvekillerimize, her şeye rağmen, şükran borçluyuz.

Bilindiği üzere, ülkemizin küresel ekonomik düzene ve Avrupa Birliğine entegrasyon süreci hazırlanarak devam etmektedir. Tarımsal ürün piyasalarımızın, başta Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'daki gibi sağlam bir yapıya kavuşturulabilmesi için, üretimden tüketime kadar olan tüm safhalarda gerekli müesseseleri oluşturmak zorunluluğu bulunmaktadır. Bu çerçevede, Meclisimizin kabul ettiği bu kanunla, tarımsal ürünlerin sınıflandırılmasında, güvenli şekilde depolanmasında, fiyatının oluşmasında, kayıt altına alınmasında, pazarlanmasında ve finansmanında yaşadığımız birçok sorunun çözümünde büyük adımlar atılması sağlanmış olacaktır. Kanun uygulanmaya başlanmasıyla da, başta üreticilerimiz, tacir ve sanayicilerimiz, yatırımcılarımız açısından ortaya çıkan imkânları ve olumlu gelişmeleri hep birlikte yaşayacağız.

Diğer yandan, ürünlerimizin ulusal veya uluslararası düzeyde daha gelişmiş yöntemlerle pazarlanması imkânını sağlayacak, sermayesi, altyapısı mevcut 112 ticaret borsamızdan çok daha güçlü anonim şirket şeklindeki ürün ihtisas borsalarının kurulmasına ilişkin mevzuat eksikliği de giderilmiş ve 5174 sayılı Kanunda ürün ihtisas borsalarının kuruluş maddesi düzenlenmiştir. Şu anda, bu borsaların kurulmasına ilişkin yönetmelik de hazırlanmış ve Başbakanlığa sunulmuş bulunmaktadır.

Bir diğer olumlu gelişme ise, ilk çalışmaları Bakanlığımızca başlatılan vadeli işlemler ve opsiyon borsalarının faaliyetine İzmir'de başlanmasına ilişkindir. Bilindiği gibi, vadeli borsaların etkin şekilde faaliyet gösterebilmeleri için, bunların altyapısı olan ürün standartlar ve lisanslı depoculuk sisteminin, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de kurulmuş olması mecburiyeti bulunmakta olup, bu kanunlar...

BAŞKAN - Sayın Bakan, 5 saniyenizi rica edebilir miyim...

Saat 19.00 olmadan önce Filistin'le serbest ticaret anlaşmasının görüşmelerine başlamamız lazım; onun için, toparlarsanız, memnun olurum.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; kaç gündür bu yasayı konuşuyoruz; birçok yanlış bilgiler de zabıtlara geçti. Müsaade ederseniz, kısaca bunları düzeltmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, CHP Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan arkadaşımız, geçmiş iktidarın bütçe sunuşunda söylediği...

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - DYP'li...

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) - Pardon... Fark etmiyor; muhalefet!..

ATİLA EMEK (Antalya) - Olmadı Sayın Bakan!

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) - Evet, benim konuşmamdan alıntılar yapmıştı. Aynen konuşmamın arkasındayım; ama, şunu karıştırıyor ki, biz, o felaket günlerden reel faizleri yüzde 10'ların altına çekerek, borç ödeme kolaylığını getirerek, enflasyonu tekli rakamlara, kalkınmayı yüzde 10'lara ve ihracatı 64 milyar dolarlara, üretim, yatırım seferberliğine, ihracat seferberliğine dönüştürerek ekonomiyi bugünkü düzlüğe, özel sektör öncülüğünde çıkarmış bulunuyoruz. Dolayısıyla, arkadaşımızın zaman karıştırması hakikaten üzücü bir yorumdan ibaret kalmaktadır.

CHP Grubu adına Mustafa Gazalcı arkadaşımız da "devlette devamlılık vardır; IMF programı devletin programı... Devletin programı haline gelmiştir" sözümü çarpıtmaktadır. Evet, bizden önce böyleydi; ama, bizim iktidarımızda, ülke gerçeklerini onlara empoze ederek... Bugün uygulanan program IMF programı değil, bizim Hükümetimizin programıdır.

OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Aynen IMF programı!

HASAN ÖREN (Manisa) - Siz de inanmıyorsunuz ya!

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, diğer taraftan, CHP Grubu adına Nuri Çilingir arkadaşımız, Toprak Mahsulleri Ofisi ve tarım satış kooperatifleri birliklerini devredışı bıraktığını iddia etmiştir. Böyle bir şey yok. Onların lisanslı depoculuk yapması için güvence getirilmektedir. Yasayı düzgün okumanızı takdirlerinize sunuyorum.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Sayın Bakan, isimleri değiştiriyorsunuz.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) - Bir başka arkadaşımız, Manisa Milletvekili Hasan Ören, lisanslı depoculuk yapma hakkının devlete verilmediği iddiasında bulunmuştur. Bu da tamamen yanlıştır.

Değerli arkadaşlar, kooperatiflerin de lisanslı depo kurabilmesi istenmektedir. Yasanın ruhunda bu vardır. Bunu özellikle altını çizerek bildiriyorum.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Şirket mi kuracak kooperatifler?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) - Yine, Kırklareli Milletvekilimiz Yavuz Altınorak "birliklerin ve Toprak Mahsulleri Ofisinin mutlaka değerlendirmesi gerekir" diyor. Bunların da önünde herhangi bir engel yoktur.

Değerli arkadaşım Ali Topuz Bey, fazla cevap verme diye işaret ediyor. O zaman, sona geliyorum, tek tek cevap vermiyorum.

NAİL KAMACI (Antalya) - Verdikleriniz ne?! Ver, ver, devam et!..

ATİLA EMEK (Antalya) - Teşekkür bekliyoruz Sayın Bakanım.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Size serbest!

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) - Ali Bey, yalnız şunu takdirlerinize sunuyorum: Sonuç olarak, belirtilen eleştiri ve görüşlerdeki sorunların çözümünde bu yasa büyük katkılar sağlayacaktır. Lütfen, yasayı içinize sindirerek, önyargısız okuyunuz.

Değerli arkadaşlar, son olarak bir hususu daha belirtmek istiyorum. Cevap vermeyeceğim; ama, bir tespit yapmak istiyorum. CHP milletvekillerinin konuşmalarını hayretle takip ettik...

BAŞKAN - Sayın Bakanım, son 3 dakikanız...

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) - ... yasa ve ilgili maddeyle hiç ilişkisi olmayan konuları dile getirdiler, ağırlıklı olarak tarım politikalarını tartıştılar.

Bu arada, Başbakanımızın bayram öncesi binlerce çiftçimizle yaptığı toplantı hakkında aslı astarı olmayan iddialarda bulundular, yorumlar yaptılar.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Hepsinin aslı var; astarı da çift kat!

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) - Diğer taraftan, yasayla ilgili konuşmalarda alışılmamış hatalar yaptılar. Ziraat Mühendisleri Odası...(CHP sıralarından gürültüler)

Bir dakika... Sabırla dinleyin... Biz, sizi iki gündür, üç gündür dinliyoruz. Bitiyor, son cümleyi söylüyorum.

Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Sayın Gökhan Günaydın'ın önyargılı hazırlamış olduğu rapordan bölüm bölüm, virgülünü bile değiştirmeden okudular.

HASAN ÖREN (Manisa) - Rahatsız mı oldunuz Sayın Bakanım?!

NAİL KAMACI (Antalya) - Bir oda başkanı... Siz de IMF'nin raporlarını okuyorsunuz Sayın Bakanım.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) - Evet, sizler okudunuz. Nezaketten, teamülden çok uzak bir okumaydı.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Okuruz tabiî...

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) - Hiç olmazsa, Sayın Günaydın'ın raporunu referans olarak gösterseydiniz daha uygun olurdu. (CHP sıralarından gürültüler)

CHP milletvekilleri, her maddede konuşmaları sonucu, Yüce Meclis oturumlarını âdeta tarım sempozyumuna dönüştürmüştür.

NAİL KAMACI (Antalya) - İyi oldu!..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) - Meclis tutanakları şu anda 350 sayfayı bulmuştur.

ATİLA EMEK (Antalya) - Sayın Bakanım, ülkenin gerçekleri bunlar!

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) - Sabırla dinleyin; bak, bir tavsiyede bulunacağım. Ömrünüz boyunca partinize faydalı olacak bir tavsiyede buluyorum.

ATİLA EMEK (Antalya) - Partiye değil, ülkeye faydalı olacak işler yapın!

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) - Efendim, bakın, Meclis zabıtları 350 sayfayı bulmuş.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, zamanımız doluyor; lütfen konuşmanızı tamamlar mısınız.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) -  Lütfen, CHP'li değerli arkadaşlarım bu zabıtları dikkatle muhafaza etsinler. Bir gün iktidar olabilirseniz, tarım politikalarınızı...

ATİLA EMEK (Antalya) - Tarım bitti sayenizde!

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, lütfen...

ATİLA EMEK (Antalya) - Tarımı bitirdiniz Sayın Bakan!

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) - Bir gün iktidar olabilirseniz, tarım politikalarınızı bu zabıtlardan ayarlarsınız.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Biz yapacağız, biz!

ATİLA EMEK (Antalya) - Ülkenin gerçekleri bunlar; niye alınıyorsunuz?!

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) - Bunları iyi muhafaza edin.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Hazır... Hazır...

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) - Katkılarınıza teşekkür ediyorum; ülkeye hayırlı uğurlu olsun.

ATİLA EMEK (Antalya) - Anadolu'dan feryat geliyor!

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - IMF size tam not verdi Sayın Bakan.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) - Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile Filistin Yönetimi Adına Filistin Kurtuluş Örgütü Arasındaki Geçici Serbest Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

8.- Türkiye Cumhuriyeti ile Filistin Yönetimi Adına Filistin Kurtuluş Örgütü Arasındaki Geçici Serbest Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/890) (S. Sayısı: 787) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu 787 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının görüşmeleri bitinceye kadar Genel Kurulun çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE FİLİSTİN YÖNETİMİ ADINA FİLİSTİN KURTULUŞ ÖRGÜTÜ ARASINDAKİ GEÇİCİ SERBEST TİCARET ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - 20 Temmuz 2004 tarihinde İstanbul'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti ile Filistin Yönetimi Adına Filistin Kutuluş Örgütü Arasındaki Geçici Serbest Ticaret Anlaşması"nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 3 dakikalık süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti ile Filistin Yönetimi Adına Filistin Kurtuluş Örgütü Arasındaki Geçici Serbest Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı: 250

Kabul: 250 (x)

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Filistinliler ve Türk Milleti için, insanlık için hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Alınan karar gereğince, kamu vakıfları ile kamu bünyesinde kurulu dernek ve yardımlaşma konusunun araştırılarak, bu oluşumlardan kaynaklanan sorunların çözümü için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonunun 699 sıra sayılı raporu ile sözlü soru önergelerini ve diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 15 Şubat 2005 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 19.07