DÖNEM: 22 CİLT: 128 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
126 ncı Birleşim (Olağanüstü)
20 Eylül 2006 Çarşamba
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMA
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- 15.6.2006 tarihli ve 5521 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanununun bazı maddelerinin, Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü maddelerine göre bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1109)
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Özel Öğretim Kurumları Kanunu Tasarısı ve Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz Demir’in; Özel Öğretim Kurumları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/1183, 2/743) (S. Sayısı: 1151)
VI.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Erzurum Milletvekili Ömer Özyılmaz’ın, Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz’ün, Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, konuşmasında, Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
3.- Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın, Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.- Samsun Milletvekili Haluk Koç’un, Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın, konuşmasında, Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu Saat 15.00’te açılarak dört oturum yaptı.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Bursa Milletvekili Faruk Çelik, İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin ve 142 milletvekilinin, Özel Öğretim Kurumları Kanunu Tasarısı ile Özel Öğretim Kurumları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İskân Kanunu Tasarısı ve İskan Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, Meslekî Yeterlilik Kurumu Kanunu Tasarısı, Tohumculuk Kanunu Tasarısı, Cumhurbaşkanınca bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderilen 15.6.2006 tarihli ve 5521 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu, Vakıflar Kanunu Tasarısı, Sayıştay Kanunu Teklifi, Avrupa Sosyal Şartına Değişiklik Getiren Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve (gözden geçirilmiş) Avrupa Sosyal Şartının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısını görüşmek üzere Anayasanın 93 üncü ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 7 nci maddeleri uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisinin olağanüstü toplantıya çağırılmasına dair önergesi;
TBMM Genel Kurulunun 19 Eylül 2006 Salı günü saat 15.00'te olağanüstü toplantıya çağırıldığına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı duyurusu;
Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Dışişleri Komisyonu Başkanlığının, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 6 ncı sırasında bulunan 977 sıra sayılı kanun tasarısının Komisyona geri verilmesine ilişkin tezkeresi okundu; söz konusu tasarının, bir defaya mahsus olmak üzere, Dışişleri Komisyonuna geri verildiği bildirildi.
Genel Kurulun 19.9.2006 Salı, 20.9.2006 Çarşamba, 21.9.2006 Perşembe günleri 15.00 – 20.00 saatleri arasında çalışmasına ilişkin CHP;
Genel Kurulun 19.9.2006 Salı günü saat 15.00-20.00, 20.9.2006 Çarşamba ve 21.9.2006 Perşembe günleri ise 14.00-19.00 saatleri arasında çalışmasına ilişkin Anavatan Partisi;
Grubu önerilerinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmedikleri;
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 2 nci sırasında yer alan 1223 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 1 inci sırasına alınmasına, Genel Kurulun çalışma saatlerinin 19. 9.2006 Salı günü 1223 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin bitimine kadar, 20.9.2006 Çarşamba günü 1151 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin bitimine kadar ve 21.9.2006 Perşembe günü saat 14.00’te başlamasına ve 1193 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin bitimine kadar, 22. 9.2006 Cuma günü saat 14.00’te başlamasına ve 662 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin bitimine kadar olmasına, 26.9.2006 Salı günü ise olağanüstü çağrı gündemindeki diğer işleri görüşmek üzere saat 15.00’te toplanmasına; 1151 ve 1223 sıra sayılı kanun tasarılarının İçtüzüğün 91 inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesine ve bölümlerinin;
1223 sıra sayılı kanun tasarısının;
1 ilâ 24 üncü maddelerinin (24 madde); birinci bölüm,
25 ilâ 50 nci maddeleri (26 madde) ile geçici 1 ilâ 3 üncü maddelerinin (3 madde); ikinci bölüm (toplam 53 madde)
1151 sıra sayılı kanun tasarısının;
1 ilâ 10 uncu maddelerinin (10 madde); birinci bölüm,
11 ilâ 16 ncı maddeleri (6 madde) ile geçici 1 ilâ 4 üncü maddelerinin (4 madde); ikinci bölüm (toplam 20 madde)
Halinde görüşülmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildiği;
Açıklandı.
Genel Kurulu ziyaret eden Avrupa Birliği İnsan Hakları Komisyonu Başkanı ve üyelerine, Başkanlıkça "Hoşgeldiniz" denildi.
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri K. Kemal Anadol ve Haluk Koç’un, temel yasa olarak görüşülmesine karar verilen 1151 ve 1223 sıra sayılı kanun tasarılarının bölümleri üzerinde verilecek önerge sayılarının 2’yle sınırlandırılması ile konuşma taleplerinin yeniden yapılması konusunda TBMM İçtüzüğünün 63 üncü maddesi uyarınca usul görüşmesi açılmasına ilişkin önergesi üzerine yapılan usul görüşmeleri sonunda, Oturum Başkanı tarafından, tutumunda herhangi bir değişiklik olmadığı açıklandı.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 1 inci sırasına alınan ve İçtüzüğün 91 inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler halinde görüşülmesi kararlaştırılmış bulunan İskân Kanunu Tasarısı ve İskân Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/352, 1/1209) (S. Sayısı: 1223), görüşmelerini müteakiben elektronik cihazla yapılan açıkoylama sonucunda, kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.
Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan, Kayseri Milletvekili Niyazi Özcan’ın, konuşmasında, şahsına sataştığı iddiasıyla bir açıklamada bulundu.
20 Eylül 2006 Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 22.53’te son verildi.
Sadık Yakut
Başkanvekili
Ahmet Küçük Mehmet Daniş
Çanakkale Çanakkale
Kâtip Üye Kâtip Üye
No.: 174
II. - GELEN KÂĞITLAR
20 Eylül 2006 Çarşamba (Olağanüstü)
Teklif
1.- Kütahya Milletvekili Soner Aksoy ve 6 Milletvekilinin; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/854) (Plan ve Bütçe ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.9.2006)
Raporlar
1.- Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu’nun Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Antalya Milletvekili Osman Özcan ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/978) (S. Sayısı: 751’e 3 üncü Ek) (Dağıtma tarihi: 20.9.2006) (GÜNDEME)
2.- Malatya Milletvekili Ahmet Münir Erkal’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Hatay Milletvekili Gökhan Durgun ile 5 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/799) (S. Sayısı: 1161’e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.9.2006) (GÜNDEME)
3.- İstanbul Milletvekili Yahya Baş’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Hatay Milletvekili Gökhan Durgun ile 5 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/800) (S. Sayısı: 1162’ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.9.2006) (GÜNDEME)
4.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Yıldız’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Yıldız’ın İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/820) (S. Sayısı: 1163’e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.9.2006) (GÜNDEME)
5.- Düzce Milletvekili Fahri Çakır’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Trabzon Milletvekili Şevket Arz ile 5 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/821) (S. Sayısı: 1164’e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.9.2006) (GÜNDEME)
6.- Kahramanmaraş Milletvekili Hanefi Mahçiçek’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Hatay Milletvekili Gökhan Durgun ile 5 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/837) (S. Sayısı: 1165’e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.9. 2006) (GÜNDEME)
7.- Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan Balandı’nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Hatay Milletvekili Gökhan Durgun ile 5 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/838) (S. Sayısı: 1166’ya 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.9.2006) (GÜNDEME)
8.- Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık’ın İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/878) (S. Sayısı: 1168’e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.9.2006) (GÜNDEME)
9.- İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü’nün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü’nün İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/879) (S. Sayısı: 1169’a 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.9.2006) (GÜNDEME)
10.- İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü’nün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü’nün İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/899) (S. Sayısı: 1170’e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.9.2006) (GÜNDEME)
11.- Ordu Milletvekilleri Eyüp Fatsa ile Enver Yılmaz’ın Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporları ve Gaziantep Milletvekili Mustafa Yılmaz ile 5 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Raporlara İtirazı (3/914) (S. Sayısı: 1171’e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.9.2006) (GÜNDEME)
12.- Şanlıurfa Milletvekili Turan Tüysüz’ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Kırıkkale Milletvekili Halil Tiryaki ile 5 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/922) (S. Sayısı: 1172’ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.9.2006) (GÜNDEME)
13.- Antalya Milletvekili Deniz Baykal’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal’ın İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/932) (S. Sayısı: 1173’e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.9.2006) (GÜNDEME)
14.- Konya Milletvekili Abdullah Çetinkaya’nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Kırıkkale Milletvekili Halil Tiryaki ile 5 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/936) (S. Sayısı: 1174’e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.9.2006) (GÜNDEME)
15.- Edirne Milletvekili Nejat Gencan’ın; Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Edirne Milletvekili Nejat Gencan’ın İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/955) (S. Sayısı: 1175’e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.9.2006) (GÜNDEME)
16.- Edirne Milletvekili Nejat Gencan’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Edirne Milletvekili Nejat Gencan’ın İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/961) (S. Sayısı: 1176’ya 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.9.2006) (GÜNDEME)
17.- Balıkesir Milletvekili Ali Kemal Deveciler’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Balıkesir Milletvekili Ali Kemal Deveciler’in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/982) (S. Sayısı: 1177’ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.9.2006) (GÜNDEME)
18.- Samsun Milletvekili Haluk Koç’un Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Samsun Milletvekili Haluk Koç’un İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/984) (S. Sayısı: 1179’a 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.9.2006) (GÜNDEME)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.05
20 Eylül 2006 Çarşamba
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 126 ncı Birleşimini açıyorum.
III. - YOKLAMA
BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için 5 dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen de sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, görevli personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; gündeme geçiyoruz.
Gündemin “Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları” kısmında yer alan olağanüstü toplantı konusu kanunla ilgili Cumhurbaşkanlığı tezkeresini okutuyorum:
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- 15.6.2006 tarihli ve 5521 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanununun bazı maddelerinin, Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü maddelerine göre bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1109)
01/07/2006
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi: 16.06.2006 günlü, A.01.0.GNS.0.10.00.02-17760/45829 sayılı yazınız.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca 15.06.2006 gününde kabul edilen 5521 sayılı "Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu" incelenmiştir.
1- 5521 sayılı Yasa ile, gerçek ve tüzel kişilerin, "idare"nin her türlü eylem, işlem, tutum ve davranışlarıyla ilgili yakınmalarını, Türkiye Cumhuriyetinin Anayasada belirtilen nitelikleri çerçevesinde, adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygı, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak ve "idare"ye önerilerde bulunmak, bir başka deyişle "idare"yi denetlemek üzere Kamu Denetçiliği Kurumu oluşturulmaktadır.
Yasada Kamu Denetçiliği Kurumu, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı, kamu tüzel kişiliğine sahip, özel bütçeli bir Kurum olarak düzenlenmiştir.
Kurumda bir Başdenetçi, en çok on denetçi bulunacak; Kurum, Başdenetçi tarafından yönetilip temsil edilecektir.
Kurum, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ile ilişkilendirildiği için, Yasada,
- Kurumun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı olduğu belirtilmekte, (m.4)
- Başdenetçi ve denetçilerin seçimi ve görevden alma yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna verilmekte, (m.11, 15)
- Başdenetçi ve denetçilerin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda ant içerek göreve başlayacakları belirtilmekte, (m.13)
- Kurulun, her yıl sonunda etkinlikleri ve önerileri içeren bir rapor hazırlayarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Dilekçe Komisyonu ile İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyelerinden oluşan bir karma komisyona sunması öngörülmekte, (m.22)
- Kurumun geliri, Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçesine bu amaçla konulacak ödenekten oluşturulmakta, (m.30)
- Başdenetçi ve denetçilerin göreve bağlı suça ilişkin ceza soruşturma ve kovuşturması Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının iznine bağlanmakta, (m.33)
- Yasanın Başdenetçi ve denetçilerin seçim ve görevden alınmaları ile ilgili kurallarının yürütmesi Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmektedir. (m.41)
Yasa koyucunun, kuşkusuz, hukukun evrensel ilkelerine ve Anayasaya uygun olmak koşuluyla her konuda yasal düzenleme yapma yetkisi vardır.
Bu nedenle, her şeyden önce anayasal sistemin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı bir Kamu Denetçiliği Kurumu kurulmasına elverişli olup olmadığının incelenmesi gerekmektedir.
Anayasanın başlangıcında ve 6 ncı maddesinde, ulus istencinin mutlak üstünlüğü ve egemenliğin kayıtsız, koşulsuz Türk Ulusunun olduğu belirtilmiş; Türk Ulusunun egemenliğini, Anayasanın koyduğu ilkelere göre yetkili organları eliyle kullanacağı kabul edilmiştir.
Devlet organları Türk Ulusu adına egemenliği kullanırken karmaşa yaratılmaması ve düzenin bozulmaması için, tüm çağdaş parlamenter demokrasilerde olduğu gibi erkler ayrılığı ilkesi benimsenmiş; erkler ayrılığının, belli devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı uygar bir işbölümü olduğu vurgulanmış; egemenliği kullanan devlet organları arasında üstünlük bulunmadığı, üstünlüğün Anayasa ve yasalarda olduğu belirtilmiştir.
Anayasamıza göre, egemenliği Türk Ulusu adına kullanacak üç erk, yasama, yürütme ve yargıdır. Bu erklerden her biri ulus egemenliğini kendi görev alanıyla sınırlı biçimde kullanacaktır. Nitekim, Anayasanın 7, 8 ve 9 uncu maddelerinde yasama, yürütme ve yargı organlarının görev ve yetki alanı net olarak belirlenmiştir.
Anayasanın,
- 7 nci maddesinde, yasama yetkisinin Türk Ulusu adına Türkiye Büyük Millet Meclisinin olduğu, bu yetkinin devredilemeyeceği,
- 8 inci maddesinde, yürütme yetki ve görevinin Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulunca, Anayasa ve yasalara uygun olarak kullanılıp yerine getirileceği,
- 9 uncu maddesinde, yargı yetkisinin Türk Ulusu adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağı,
belirtilmiştir.
Anayasa koyucu, erklerin, özellikle yasama ve yürütme erklerinin, Anayasada yer verilen işbirliği ve denetime ilişkin kurallar dışında, görev ve yetki yönünden kesin ayrılıklarını benimsemiştir.
Bu husus, Anayasanın 8 inci madde gerekçesinde şöyle anlatılmaktadır:
“1961 Anayasası bu felsefeye sadık kalarak, yürütmeyi devletin yönetiminde, bütün faaliyetlerinde yasama kuvvetine bağlı, yasamaya tâbi bir kuvvet olarak düzenlemiş idi. Halbuki, modern hayatta yürütme kuvveti devletin beyni, hareket gücünün kaynaklandığı motorudur. Bundan dolayıdır ki, 1961 ilâ 1980 arasındaki devrede karar almak kudretinden yoksun hükümetler görülmüştür. İşte bu duruma son vermek için yürütme yasamaya tâbi bir organ olmaktan çıkarılmış, her iki kuvvetin devlet faaliyetlerinin düzenlenmesinde eşitlik ve denklik içinde işbirliği yapmalarını öngören parlamenter hükümet sistemi bütün gerekleriyle uygulanmaya konmuştur. Bu nedenle, yürütme 1961 Anayasasında olduğu gibi bir görev olmaktan çıkartılmış, yürütme gerekli yetkilere sahip ve kanunların kendisine verdiği görevleri yerine getiren bir kuvvet olarak düzenlenmiştir.”
Yürütme organı, siyasal niteliği ile hükümeti, teknik niteliği ile de “idare”yi kapsamaktadır. Yürütmenin siyasal kanadı olan hükümet, izlenecek genel politikayı belirlemekte ve bununla ilgili kararlar almakta; teknik kanadı olan “idare” ise, bu kararları somutlaştırmakta, teknik ve günlük gereksinimleri giderecek biçimde görev yapmaktadır.
Anayasanın üçüncü kısmında “Cumhuriyetin Temel Organları” düzenlenmekte; bu kısmın birinci bölümünde “Yasama”ya, ikinci bölümünde de “Yürütme”ye ilişkin düzenlemelere yer verilmektedir.
Yasama bölümünde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşu, görev ve yetkileri, etkinlikleri, bilgi edinme ve denetim yolları, seçimler ve milletvekillerine ilişkin düzenlemeler bulunmaktadır.
Yürütme bölümünde ise, Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu ve “idare”ye ilişkin kurallara yer verilmiştir. “İdare”, yukarıdaki açıklamalara uygun biçimde Anayasanın yürütme bölümünde yer almıştır.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı gibi, anayasal sistem, Türkiye Büyük Millet Meclisine bağlı, “idare”nin eylem, işlem, tutum ve davranışlarını inceleyip, araştıran bir kurum oluşturulmasına olur vermemektedir.
Öte yandan, yasamanın yürütmeyi denetlemesi, yalnız siyasal denetimi kapsamakta ve denetim yolları Anayasanın “Yasama” bölümünün 98-100 üncü maddelerinde düzenlenmektedir. Bunun dışında, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı bir Kamu Denetçiliği Kurumu oluşturulması Anayasaya göre olanaklı değildir.
Ayrıca, Anayasanın 87 nci maddesinde, “idare”nin eylem ve işlemlerinin incelenip, araştırılması Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri arasında sayılmamıştır.
Üstelik, Anayasanın “Yargı” bölümünde bulunan 125 inci maddesinde, “idare”nin her türlü eylem ve işlemleri yargı denetimine bağlı tutulmuştur.
“İdare”nin eylem ve işlemlerinin yargısal denetim dışında incelenip, araştırılması ancak, yürütmenin kendi içinde oluşturacağı denetim kurum ya da birimleriyle olanaklıdır.
Yapılan açıklamalar karşısında, bugünkü anayasal sistemin, Türkiye Büyük Millet Meclisine bağlı bir kamu denetçiliği kurumu kurulmasına olanak vermediği sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu nedenle, 5521 sayılı Yasanın 3, 4, 11, 13, 15, 22, 30, 33, geçici 1 ve 41 inci maddeleri erkler ayrılığı ilkesi ile anayasal sisteme uygun düşmemektedir.
2- 5521 sayılı Yasanın 9 uncu maddesinde,
“(1) Kurum, idarenin işleyişi ile ilgili şikâyet üzerine, Türkiye Cumhuriyetinin Anayasada belirtilen nitelikleri çerçevesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını; adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygı, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak ve idareye önerilerde bulunmakla görevlidir.
(2) Ancak;
a) Cumhurbaşkanının tek başına yaptığı işlemler ile re'sen imzaladığı kararlar ve emirler,
b) Yasama yetkisinin kullanılmasına ilişkin işlemler,
c) Yargı faaliyetlerine ilişkin işlemler ile yargı mensuplarının işlem ve eylemleri,
ç) Türk Silahlı Kuvvetlerinin salt askerî hizmete ilişkin faaliyetleri,
Kurumun görev alanı dışındadır."
denilerek, maddenin (1) inci fıkrasında Kamu Denetçiliği Kurumunun görevlerine yer verilmiş, (2) nci fıkrasında da, Kurumun görev alanı dışında tutulan işlem, eylem ve etkinlikler düzenlenmiştir.
Maddenin (1) inci fıkrasına göre, "idare"nin her türlü eylem ve işlemi ile tutum ve davranışına ilişkin yakınmalar Kurumun görev alanına girmektedir.
Anayasa incelendiğinde, merkezî yönetim ve yerinden yönetim örgütlerinden oluşan "idare"nin yürütme erki içinde, onun siyasal olmayan, kamu görevinin yürütülmesi için örgütlenen bölümünü oluşturduğu görülmektedir.
Dolayısıyla, yasama ve yargı erklerinin işlem, eylem ve etkinlikleri, hem "idare" kapsamında olmadığından, hem de anayasal sistem izin vermediğinden Kurumun görev kapsamına girmemektedir.
Ayrıca, Anayasa'nın 105, 125 ve 159 uncu maddelerinde yargı denetimi dışında tutulan işlem, karar ve emirlerin, yasa ile Kamu Denetçiliği Kurumunun görev kapsamına alınması anayasal kuralların özüne ters düşmektedir. Cumhurbaşkanının anayasal konumu, devletin ve yürütmenin başı sıfatı, işlem, emir ve kararlarının yasa kapsamına alınmasına engel oluşturmaktadır.
Anayasal düzen ve kurallar nedeniyle yasa kapsamına alınamayacak konuların, yasa kapsamında imiş izlenimi verilip istisna olarak düzenlenmesi, hukuk devleti ilkesinin önemli konularından olan yasa yapma tekniği ile bağdaşmamakta, dolayısıyla Anayasanın 2 nci maddesine aykırı düşmektedir.
3- 5521 sayılı Yasanın,
- 11 inci maddesinde,
"(1) Başdenetçi veya denetçilerden birinin görev süresinin bitmesinden doksan gün önce, bu görevlerin herhangi bir sebeple sona ermesi halinde ise sona erme tarihinden itibaren onbeş gün içinde durum, Kurum tarafından Başkanlığa bildirilir.
(2) Başkanlık tarafından ilan edilen başvuru süresi içinde, 10 uncu maddede yazılı nitelikleri taşıyanlardan, Başdenetçi veya denetçi aday adayı olmak isteyenler Başkanlığa başvuruda bulunurlar.
(3) Komisyon, Başdenetçi seçiminde başvuruda bulunan aday adayları arasından üç adayı, denetçi seçiminde, başvuruda bulunan aday adayları arasından, seçilecek denetçi sayısının üç katı kadar adayı, başvuru süresinin bittiği tarihten itibaren otuz gün içinde belirleyerek Genel Kurula sunulmak üzere Başkanlığa bildirir.
(4) Genel Kurul, bildirim tarihinden itibaren otuz gün içinde, Başdenetçi ve denetçi seçimlerine başlar.
(5) Başdenetçi veya denetçi, üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile seçilir. Birinci oylamada bu çoğunluk sağlanamadığı takdirde ikinci oylamaya geçilir. İkinci oylamada üye tam sayısının salt çoğunluğunun oyunu alan aday seçilmiş olur. Bu oylamada üye tam sayısının salt çoğunluğu sağlanamadığı takdirde en çok oy alan adaylardan, seçilecek aday sayısının iki katı kadar aday ile seçime gidilir. Üçüncü oylamada karar yetersayısı olmak şartıyla en fazla oy alan aday seçilmiş olur. Birden fazla denetçi seçimi yapılacağı durumlarda adaylar için birleşik oy pusulası düzenlenir. Adayların adlarının karşısındaki özel yer işaretlenmek suretiyle oy kullanılır. Seçilecek üyelerin sayısından fazla verilen oylar geçersiz sayılır.
(6) Seçim, Kurumun Başkanlığa başvuruda bulunduğu tarihten itibaren en geç doksan gün içinde sonuçlandırılır.
(7) Bu madde hükmü, denetçi sayısının ondan az olması ve denetçi sayısının yetmediğinin Başdenetçi tarafından Başkanlığa bildirilmesi halinde de uygulanır.
(8) Bu maddede yer alan süreler, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde olması veya ara verme sırasında işlemez.",
- 15 inci maddesinde,
"(1) Başdenetçinin veya denetçilerin 10 uncu maddede sayılan nitelikleri taşımadıklarının sonradan anlaşılması veya seçildikten sonra kaybetmeleri halinde, bu durumun Komisyon tarafından tespit edilmesini takiben Başdenetçi veya denetçinin görevinin sona ermesine Genel Kurul tarafından görüşmesiz karar verilir.
(2) Seçilmeye engel bir suçtan dolayı kesin hüküm giyen veya kısıtlanan Başdenetçi veya denetçi hakkındaki kesinleşmiş mahkeme kararının Genel Kurulun bilgisine sunulmasıyla, Başdenetçi veya denetçi sıfatı sona erer.",
- Geçici 1 inci maddesinde,
"(1) İlk Başdenetçi ve en az beş denetçinin seçimi ile Kamu Denetçiliği Kurumu kurulur.
(2) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren otuz gün sonra Başkanlık tarafından Başdenetçi ve beş denetçi seçimi için aday adaylığı başvuru süreci başlatılır ve 11 inci maddede öngörülen usule uyularak seçim sonuçlandırılır.",
düzenlemelerine yer verilmiştir.
Yasanın 11 ve geçici 1 inci maddelerinde, Başdenetçi ve denetçilerin Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca seçilmesi öngörülmüş; 15 inci maddesinde de Başdenetçi ve denetçilerin Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca görevden alınabileceği belirtilmiştir.
Kurumun asli ve sürekli görevlerini yerine getirecek Başdenetçi ve denetçilerin Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca seçilmesi konusunun, Anayasanın 87 nci maddesi yönünden değerlendirilmesi gerekmektedir.
Anayasanın değişik 87 nci maddesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkilerinin,
- Yasa koymak, değiştirmek ve kaldırmak,
- Bakanlar Kurulunu ve bakanları denetlemek,
- Bakanlar Kuruluna belli konularda yasa gücünde kararname çıkarma yetkisi vermek,
- Bütçe ve kesinhesap yasa tasarılarını görüşmek ve kabul etmek,
- Para basılmasına ve savaş ilânına karar vermek,
- Uluslararası andlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak,
- Üye tamsayısının beşte üç çoğunluğunun kararı ile genel ve özel af ilânına karar vermek,
- Anayasanın diğer maddelerinde öngörülen yetkileri kullanmak ve görevleri yerine getirmek,
olduğu belirtilmiştir.
Görüldüğü gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri 87 nci maddede tek tek sayılmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu görev ve yetkilerin dışına çıkması olanaklı görülmemektedir.
Nitekim, 87 nci maddenin gerekçesinde, "Anayasanın diğer maddelerinde öngörülen yetkileri kullanma ve görevleri yerine getirme şeklindeki hükümlerin genel nitelikteki görevleri düzenleyen bu maddeye alınması uygun görülmüştür. Zira bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Anayasada gerek bu maddede gerek diğer maddelerinde düzenlenmiş olan bütün görev ve yetkilerini kapsayacak şekilde düşünülmüştür" denilerek, tüm görev ve yetkilerin bu maddede düzenlendiği belirtilmiştir.
Anayasanın bu maddesinde ve diğer maddelerinde, Türkiye Büyük Millet Meclisine kamu görevlilerini seçme ya da atama görev ve yetkisi veren açık bir kural bulunmamaktadır.
Bu durumda, Anayasada Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri arasında sayılmayan kamu görevlisini seçme ya da atama yetkisinin yasa ile verilmesinin uygun olup olmadığının tartışılması gerekmektedir.
01.11.1990 günlü, 3677 sayılı "Sayıştay Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine ve Bu Kanuna Bir Ek Madde Eklenmesine Dair Kanun"un kimi maddelerinin iptali istemiyle açılan dava sonunda verilen Anayasa Mahkemesinin, 11.07.1991 günlü, E.1990/39, K.1991/21 sayılı kararı bu konuya ışık tutacak niteliktedir.
Söz konusu kararda, Sayıştay Yasasının Başkan ve üyelerin seçimine ilişkin 5 inci ve 6 ncı maddeleri Anayasanın 87 nci maddesi yönünden incelenirken;
"…Anayasanın TBMM'nin görev ve yetkilerini belirleyen 87 nci maddesi ile Sayıştayın görev ve yetkilerini düzenleyen 160 ıncı maddesinde Sayıştay Başkan ve üyelerinin seçimleri ile ilgili herhangi bir hüküm getirilmemiştir. Anayasada Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevleri arasında sayılmayan bir konunun bir yasa ile Meclise verilmesinin Anayasaya uygun olup olmayacağı öncelikle belirlenmelidir.
aa) Anayasanın 160 ıncı maddesinde, Sayıştayın Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetleme yapacağı öngörülmüştür. TBMM ile Sayıştay arasındaki bu ilişki, Sayıştayın kuruluşunu, üyelerinin seçimini, denetiminin kapsamını ve böylece hukuksal yapısını belirler.
Anayasa, Sayıştay Başkan ve üyelerinin seçimi konusunda açık bir kural koymamıştır. Ancak, bu konuda yasa ile yapılacak düzenlemenin de Sayıştaya ilişkin Anayasanın 160 ıncı maddesi ile TBMM'nin görev ve yetkilerini sayan 87 nci maddesinin özüne ve sözüne uygun olması gerekir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetim yapan anayasal bir organın Başkan ve üyelerinin seçimi Anayasada gösterilmemiş ise de, bu seçimlerin TBMM Genel Kurulunca yapılması anayasal sistemin, diğer bir anlatımla, TBMM ile Sayıştay arasındaki doğal ilişkinin sonucudur…"
yargısına varılmıştır.
Anayasa Mahkemesinin bu kararında; Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkilerinin Anayasanın 87 nci maddesinde tek tek sayıldığı, bu görev ve yetkiler arasında yasama dışındaki organlara üye seçme görev ve yetkisinin bulunmadığı, böyle bir görev ve yetkinin yasa ile verilmesinin de ancak, o organla Türkiye Büyük Millet Meclisi arasında anayasal sistemden kaynaklanan bir ilişkinin olması durumunda Anayasaya uygun görülebileceği kabul edilmiştir.
Nitekim, Yüksek Mahkeme, Türkiye Büyük Millet Meclisi ile üye seçme yetkisi verilen kurum arasında, anayasal sistemden kaynaklanan bir ilişkinin bulunmaması durumunda, Türkiye Büyük Millet Meclisine o kuruma üye seçme yetkisi veren yasa kuralını iptal etmektedir. Bu bağlamda, 4756 sayılı Yasanın, "Radyo ve Televizyon Üst Kurulu"na Türkiye Büyük Millet Meclisince üye seçilmesine ilişkin kuralları, Anayasa Mahkemesinin 21.09.2004 günlü, E.2002/100, K.2004/109 sayılı kararıyla iptal edilmiştir.
Anayasada kamu denetçiliği konusuna ve bu denetimi yapacak organa ilişkin özel bir düzenlemenin bulunmaması ve Anayasanın 87 nci maddesinde ya da diğer maddelerinde, Türkiye Büyük Millet Meclisine Kamu Denetçiliği Kurumunun Başdenetçi ve denetçilerini seçmek görevinin verilmemiş olması nedeniyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi ile adı geçen Kurum arasında, Anayasa Mahkemesinin yukarıda değinilen kararında söz edildiği gibi, anayasal sistemden kaynaklanan doğal ve zorunlu bir ilişki bulunmadığı açıktır.
Gerçi, 5521 sayılı Yasada, Kurum ile Türkiye Büyük Millet Meclisi arasında çok sıkı bir bağ kurulmuştur, ama, bu bağın "anayasal sistemden kaynaklanan" bir bağ olmadığı kuşkusuzdur.
Bu nedenlerle, 5521 sayılı Yasanın 11,15 ve geçici 1 inci maddeleri, Anayasanın 87 nci maddesiyle bağdaşmamaktadır.
Ayrıca, Yasanın 13 üncü maddesinde, Başdenetçi ve denetçilerin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda andiçerek göreve başlayacakları belirtilmiştir ki; seçimleri Türkiye Büyük Millet Meclisince yapılması Anayasaya uygun düşmeyen Başdenetçi ve denetçilerin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu yerine işin önemine uygun bir başka kurul önünde yemin etmeleri daha uygun olacaktır.
4- 5521 sayılı Yasanın 26 ncı maddesinin (2) nci fıkrasında,
"(2) Uzman yardımcılarının mesleğe alınmaları, yetiştirilmeleri ve yeterlik sınavının şekli ile uzman ve uzman yardımcılarının görev, yetki ve çalışmalarına ilişkin esas ve usuller yönetmelikle düzenlenir."
denilerek, uzman ve uzman yardımcılarının görev, yetki ve çalışmalarına ilişkin ilke ve yöntemlerin yönetmelikle düzenlenmesi öngörülmüştür.
Anayasanın 128 inci maddesinde,
- Devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görüleceği,
- Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işlerinin yasayla düzenleneceği,
belirtilmiştir.
Bir kamu tüzel kişisi olarak oluşturulmak istenen Kamu Denetçiliği Kurumunun, Yasada yer verilen kuruluş amacı ve görevleri incelendiğinde, genel idare esaslarına göre kamu hizmeti gören bir Kurum, bu Kurumda çalıştırılacak uzman ve uzman yardımcılarının da, kamu hizmetinin gerektirdiği asli ve sürekli görevleri yerine getiren kamu görevlileri olduğunda kuşku bulunmamaktadır.
Bu durumda, Kurumda çalıştırılacak uzman ve uzman yardımcılarının görev, yetki ve çalışma ilke ve yöntemlerinin yasayla düzenlenmesi gerekirken, bu konuların yönetmeliğe bırakılması Anayasanın 128 inci maddesiyle bağdaşmamaktadır.
Öte yandan, Anayasanın 6 ncı maddesinde, hiçbir kimse ya da organın kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamayacağı; 7 nci maddesinde de, yasama yetkisinin Türk Ulusu adına Türkiye Büyük Millet Meclisinin olduğu ve bu yetkinin devredilemeyeceği belirtilmiştir.
Anayasada yasayla düzenlenmesi öngörülen bir konunun, yasada genel ilkeleri konulmadan, sınırı ve çerçevesi çizilmeden yönetmeliğe bırakılması, Anayasanın 7 nci maddesine de aykırı düşmektedir.
Nitekim, 14.07.2004 günlü, 5225 sayılı "Kültür Yatırımları ve Girişimlerini Teşvik Kanunu"nun, Kültür ve Turizm Bakanlığı denetim elemanlarının görev, yetki ve sorumlulukları ile çalışma ilke ve yöntemlerinin yönetmelikle düzenleneceğine ilişkin kuralı, Anayasa Mahkemesinin 08.12.2004 günlü, E.2004/84, K.2004/124 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.
Yayımlanması yukarıda açıklanan gerekçelerle uygun görülmeyen 5521 sayılı "Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu", 3, 4, 9, 11, 13, 15, 22, 26, 30, 33, geçici 1 ve 41 inci maddelerinin Türkiye Büyük Millet Meclisince bir kez daha görüşülmesi için, Anayasanın değişik 89 ve 104 üncü maddeleri uyarınca ilişikte geri gönderilmiştir.
Ahmet Necdet Sezer
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 15.31
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.45
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
----- 0 -----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 126 ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Olağanüstü toplantı çağrı önergesine konu kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
1 inci sırada yer alan, Özel Öğretim Kurumları Kanunu Tasarısı ve Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz Demir’in Özel Öğretim Kurumları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Özel Öğretim Kurumları Kanunu Tasarısı ve Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz Demir’in; Özel Öğretim Kurumları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/1183, 2/743) (S. Sayısı: 1151) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerinde.
Komisyon raporu 1151 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu tasarı, İçtüzüğün 91 inci maddesi kapsamında görüşülecektir. Bu nedenle, tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler halinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Tasarının tümü üzerinde AK Parti Grubu adına söz isteyen Ömer Özyılmaz, Erzurum Milletvekili.
Buyurun Sayın Özyılmaz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 20 dakikadır Sayın Özyılmaz.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Madem temel yasa, hani, Bakan nerede? Bakan yok!
İZZET ÇETİN (Kocaeli) – Hani Millî Eğitim Bakanı?! Temel yasada bakmayan var!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Özel okullar olduğu için Ticaret Bakanını oturtmuşlar!
İZZET ÇETİN (Kocaeli) – Özel okul olduğu için mi Ticaret Bakanı oturdu acaba?!
AK PARTİ GRUBU ADINA ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Özel Öğretim Kurumları Yasasının görüşmeleri üzerine Grubum adına söz almış bulunuyorum; AK Parti Grubu adına hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, AK Parti Hükümetimiz geçtiğimiz dört yıl içerisinde demokratikleşme, ekonomi, sağlık, sosyal güvenlik ve ulaşım alanlarında ve daha pek çok alanlarda yapmış olduğu reform niteliğindeki güzel çalışmalardan sonra, şimdi de, eğitim sistemimizin çok önemli bir sorununu çözmek üzere Özel Öğretim Kurumları Yasasıyla Yüce Meclisin huzuruna gelmiş bulunuyoruz.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) – Siz Hükümet adına mı konuşuyorsunuz?!
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) - Bildiğiniz gibi, 1965 yılında çıkarılan Özel Öğretim Kurumları Yasası, o günden bugüne kadar…
NECATİ UZDİL (Osmaniye) – Millî Eğitim Bakanı nerede?!
BAŞKAN – Sayın Uzdil, lütfen…
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) - …ciddî anlamda ele alınamamış ve artık işlevini yitirme durumuna gelmişti. Dünyada ve ülkemizde, eğitim öğretim alanında, özel öğretim alanında çok ciddî gelişmeler olmasına rağmen, 1965 yılında çıkarılan Özel Öğretim Kurumları Yasası, artık bugüne cevap veremez duruma gelmişti. İşte, hem çağdaş anlamda biz bir özel öğretim yasası oluşturmak hem de eğitimimizin bu önemli sorununun çözümünü sizlerle beraber sağlamak üzere bu yasayı getirmiş bulunuyor Hükümetimiz.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) – Hükümet üyesi misin?!
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu kanunu görüşürken, genelde iki konu üzerinde yoğunlaşmak gerekir. Bunlardan birincisi, devlet ve devlet anlayışına bakışımız; ikincisi de, özel öğretim kurumları müessesesine ve bu müesseseye bakışımız nedir, onunla ilgili konuşma yapacağım.
Bildiğiniz gibi, bizim yakın tarihimizde, çeşitli sebeplerden dolayı devlet her şeyimizi kuşatmış bir anlayış içerisindeydi, her şeyi devlet yapardı, her şeye devlet karar verirdi; fakat, 20 nci Asrın sonlarında başlayan bir anlayışla, günümüzde artık her şeyi devlet eliyle yapma, bütün dünyada olduğu gibi bizde de bu anlayış ortadan kalkmak üzeredir. Devletin yapacağı işler vardır, halkın yapacağı işler vardır. Dünyada gelişen anlayışa göre, bireyin ve grupların yapamayacağı derecede önemli ve büyük işleri devlet eliyle toplumlar yapıyorlar. Dışpolitika, yargı, iç ve dış güvenlik gibi konular tamamen devletin görevi; ama, eğitim gibi, sağlık gibi, tarım gibi pekçok konuda devlet vizyon belirliyor, standart belirliyor, denetleme yapıyor; ama, uygulamayı, halkla beraber, hem kamu kurumları hem özel sektör kurumları ve gönüllü kuruluşlar birlikte yapmaktadırlar. Bizim eğitim sistemimizde, maalesef, bugüne kadar, devlet egemen bir şekilde eğitim sistemimiz yürütülmüştür. Yani, vizyon belirleme, standart belirleme, denetleme vesairenin yanında, okullardaki uygulamayı da tamamen kamu eliyle yapmışız. İşte, bu, dünyadaki gelişmelere aykırı bir durumdur.
Değerli arkadaşlar, bugün, dünyada, artık, eğitim sistemleri, hiçbir ülkede, sadece kamu kaynaklarıyla ve sadece devlet eliyle yürütülmemektedir. Bu, zaten, günümüzde, hiçbir ekonominin kaldıramayacağı bir yük haline gelmiştir. Hiçbir ekonomi, ne Amerika devletleri ne Avrupa devletleri ne Japonya gibi dünyanın en önde gelen ekonomilerine sahip devletlerin, artık, bugün, eğitimin yükünü, ekonomik yükünü, finansmanını sadece kamu kaynaklarıyla yürütmeleri mümkün değildir.
Dolayısıyla, dünyada gelişen ve şu anda çok önemli ilerlemeler kaydetmiş olan yeni anlayışta, kamunun yanında özel sektör ve gönüllü kuruluşlar da bu işin içerisine çekilmiştir, girmiştir, halk ve kamu birlikte bu işi yürütmektedir; çünkü, bundan bir asır öncesine kadar, insanlar eğitimin önemini ve ondan yararlanmayı bu kadar içselleştirmemişlerdi. Şu anda, artık -7’den 77’ye demeyeceğim- insanlar, dünyaya geldiğinden itibaren eğitim almak istemektedirler. Bu çok önemli bir şeydir; bu çok güzel bir durumdur. Bilgi çağının, ancak bu şekilde yaşanacağını da hepimiz bilmekteyiz; ama, şu da bir gerçek ki, böyle, bütün insanların istediği bir hizmeti de sadece kamu kaynaklarıyla değil, özel sektörün ve gönüllü kuruluşların da katkısıyla yürütebiliriz.
Dünyaya baktığımızda, bu manada, değerli arkadaşlar, bazı devletlerde yüzden 15’ten, 20’den başlayan trendin yüzde 50’lere, 60’lara kadar yükseldiğini görmekteyiz. Bizim içerisinde bulunduğumuz çağdaş, gelişmiş dünyadaki devletlere baktığımızda, bunun böyle olduğunu görmekteyiz. Bu ne demektir? Bir ülkede okula giden öğrencilerin yüzde 40’ı, yüzde 50’si özel okula gidiyor; bu ne demektir; o ülkede yıllık hazırlanan bütçenin, 100 kişi için hazırlanmış olan bütçenin 50 kişiye harcanacağı anlamına gelmektedir bu.
MUHARREM İNCE (Yalova) – O ülkedeki kişilerin geliri kaç lira; ona da bakalım.
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Dolayısıyla, kamu da burada rahatlamaktadır, özel okullara çocuklarını gönderen veliler de çok daha kaliteli bir eğitim almaktadırlar. Özel okullar bir ülkede geliştiği oranda, o ülkedeki fakir ve yoksul halk da ve onların çocukları da çok daha kaliteli bir eğitim alırlar; çünkü, özel okullara çocuklarını gönderen velilerin boş bıraktığı yerde, tamamen, o imkânları elde edememiş olan velilere, daha kaliteli, daha üstün ve daha güzel hizmet verilmektedir.
Değerli arkadaşlar, dolayısıyla, eğitimin finansmanının bugün, artık, hem kamu kaynakları hem özel sektör hem halkın gücü hem de gönüllü kuruluşlar eliyle karşılanması, çağdaş dünyanın gelmiş olduğu noktadır ve çok da doğru bir noktada bulunmaktadırlar.
Değerli arkadaşlar, şunu da ifade edeyim: Bir memlekette demokratikleşmenin ve dolayısıyla piyasa ekonomisinin gelişmesi oranında, o ülkede özel okulların da geliştiğini görmekteyiz. Diğer bir ifadeyle, bir memlekette özel okullar ne kadar gelişmişse, o memlekette demokratikleşme ve piyasa ekonomisi de o derece içselleştirilmiş demektir.
Demokratikleşme hususunda çok ciddî adımlar atan Hükümetimiz, bu yasada da, biraz sonra sayacağım şekilde çok ciddî tedbirler almaktadır.
Bir başka açıdan baktığımızda, değerli arkadaşlar, eğer bir hizmeti sadece kamu eliyle yürütüyorsanız, orada tekelleşme var demektir. Tekelleşmenin olduğu yerde de, muhakkak körelme ve içe kapanma meydana gelir, kalite tutturulamaz orada.
Dolayısıyla, bakınız, beraber olduğumuz çağdaş ülkeler içerisinde özel okulculuk açısından en geride biziz, yüzde 2 bile değiliz. Avrupa’da en düşük devlet yüzde 15’tir. Yüzde 30-40-50 olan devletler de vardır, özel okulculuğun geliştiği devletler de vardır.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) – Örnek ver.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Meclise yanlış bilgi vermeyin.
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) - Yüzde 2’dir. Bizimki yüzde 2 de değil, hatta, yüzde 1,9’dur.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) – Hayır, örnek verin.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Yüzde 30’a çıkarmak için Avrupa Birliğine…
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Müsaadenizle… Müsaadenizle…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Avrupa’da kişi başına gelir kaç para, Türkiye’de kaç para?! Bunu da söyler misiniz?! 4 000 dolara 30 000 dolar.
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Müsaadenizle… Bunları konuşacağız şimdi. Müsaadenizle…
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, yüzde…
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) – Bir de öğretmenlik yaptın değil mi yahu?! Yazık! Ayıp oluyor ama… Olmuyor.
BAŞKAN – Sayın Tiryaki, lütfen…
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Sizin bu yaptığınız ayıp asıl. Ben şerefimle 25 yıl öğretmenlik ve öğretim üyeliği yapmışım. Bunun ayıp neresinde?! Ayıp sizin şu yaptığınızdadır.
BAŞKAN – Lütfen Genel Kurula hitap eder misiniz Sayın Özyılmaz. Lütfen…
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, şimdi bizde demokratikleşmenin ve finansman kaynağını karşılamanın yanında, buradaki zorlukların yanında asıl zorluk şuradadır: Kamudaki eğitim bir tekelleşme halindedir ve sıçrama yapamamaktadır. Niçin? Çünkü, bir rekabet yoktur. İnsanlık tarihine baktığımızda, dün de bugün de, eğer bir kurumda, bir yerde rekabet varsa, orada daha büyük bir dinamizmin, daha büyük bir canlılığın ve daha güzel bir gelişmenin olduğunu herkes bilir. Bunu inkâr etmemek lâzım.
Ben bunları söylerken, elbette ki, kamu alanında yapılan eğitimi küçük görmüş değilim. Hayır, öyle bir şey yok. Onu öyle düşünenler bizi tanımamış demektir. Ben bu eğitim sisteminde okumuşum, doçent olmuşum. Bu eğitim sistemini kötüleme anlamında söylemiyorum, daha iyiye ulaşma anlamında bunu söylüyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Özel okulda okusaydınız profesör olurdunuz kesin(!)
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, daha iyiye ulaşmak için yüzde 2’yi bizim, ne edip edip yüzde 20’lere, yüzde 30’lara çıkarmamız lâzım. Bu, her yönden önemlidir. Ben bunu kastediyorum. O zaman, düşünün, özel okullar yüzde 30’u oluştursa bu memlekette, özel okullarla kamu okulları arasında çok ciddî bir rekabet olacak ve bu rekabet ortamında ülkemizde o yavrularımız, o çok ileri zekâda olan yavrularımız daha iyi yetişecekler, daha iyi gelişeceklerdir. Dolayısıyla, kaliteli bir eğitime ulaşmanın bir başka yolu da özel öğretim kurumlarını daha da geliştirmektir.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – 1 000 YTL’yi niye geri çektiniz, 1 000 YTL’yi?
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Müsaadenle.. Müsaadenle…
Bunları kabul edin, onları niye geri çektiğimizi söyleyeceğim.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Ama, niyet farklı!
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bir memlekette özel okulların geliştirilmesi, o memleketin -tekrar ediyorum- hem demokratikleşmesi açısından, hem eğitimin kalitesinin yükselmesi açısından, hem de finansman sorununun çözümü açısından fevkalade önemlidir.
ALİ CUMHUR YAKA (Muğla) – Yakacak parası veremiyorsun okullara ya!
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Şimdi, özel okullara yapılacak bir desteği, bir yardımı muhalefet öyle lanse ediyor ki, sanki kamu okullarından parayı alıp özel okullara aktaracakmışız gibi. Hayır, böyle bir şey yok. Tam aksine, özel okullara yapılacak destek, onların daha da gelişmesini, daha da ilerlemesini ve daha da yaygınlaşmasını sağlayacaktır. O okulların yükü, tamamen o okullara çocuklarını gönderen veliler tarafından üstlenilmektedir. İşte onların çocuklarının başka okullara, özel okullara gitmesi neticesinde… Düşünün, biz 14 000 000 çocuk için şu anda 17 katrilyon para ayırıyoruz.
Bildiğiniz gibi, AK Parti Hükümetlerinin dört yıldır yaptığı bir husus vardır; bütün kamu bütçesinde, diğer bütün bakanlıkların önüne geçirmiştir Millî Eğitim bütçesini; ama, -az önce söylediğim gibi, dünyanın hiçbir ekonomisi bunu tek başına kaldıracak güçte değildir- bununla beraber okullarımızda sıkıntı vardır.
İşte, özel okulları biraz destekleyip, onların gelişmesini ve oraya 4 000 000 öğrencinin gittiğini düşünün değerli arkadaşlar…
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Devlet okullarına kömür veremiyorsunuz ya!
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – O 4 000 000 öğrencinin gittiğini düşünün, bizim, 17 katrilyonu 14 000 000 öğrenciye değil de 10 000 000 öğrenciye harcadığımızı düşünün, çok daha kaliteli, çok daha iyi eğitim alacağını herkes bilir.
Dolayısıyla, sizin, biliyorum; sizin, özel sektöre, özel girişimciye, özel okullara karşı bir alerjiniz var, onu biliyorum; ama, bu alerji…
NECATİ UZDİL (Osmaniye) – Senin de devlete karşı alerjin var, devlete; devlete karşı alerjin var senin.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) – Sen konuşmanı yap, konuşmanı!
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Bu alerji, bakın, dünyanın her tarafında bu anlayış kaldırıldı, bir kenara atıldı. Siz de kendinize gelin; siz de kendinize gelin. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Özyılmaz, lütfen…
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Bu doğru politikaya karşı çıkmak yerine, desteğiniz nedir onu söyleyin arkadaşlar.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) – Sen öğlen ne yedin? Yağlı yemişsin, yağlı; yağlı yağlı konuşuyorsun.
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, şimdi, bu kanun tasarısıyla hangi yenilikleri getirdiğimizi kısaca arz edeyim.
Değerli arkadaşlar, bugüne kadar olmayan birtakım yenilikleri kısaca arz ediyorum: Birincisi, özel okullar dışındaki özel öğretim kurumlarının açılış ve kapanışlarının valiliklerce yapılması hükmünü getirmişizdir. Yani, herhangi bir kurs açılması tamamen valiliklere aittir.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) – Sen özel okulda mı okudun Hoca?!
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – İkincisi, öğretime başlama izni alabilmek için gerekli belgelerle, en geç, öğretim yılı başından üç ay önce başvurma şartını kaldırmış bulunuyoruz. Yani, en geç, öğretime başlamadan üç ay önce başlama şartını kaldırmış bulunuyoruz.
Üçüncüsü, özel öğretim kurumlarının açılışlarında istenen en az ödenmiş sermaye ve malî teminat şartını da kaldırmış bulunuyoruz.
Dördüncüsü, her özel öğretim kurumunun bir müdür tarafından yönetilmesi zorunluluğu kaldırılmıştır. Şimdi düşünün, bir müessesenin, ilköğretim okulu, lise, fen lisesi gibi bölümleri vardı, bunların her birine ayrı bir müdür, ayrı bir müdür yardımcılığı, ayrı sekreterlik getirilmesi mecburiyeti vardı; bunu ortadan kaldırdık, özel okul sahiplerini rahatlatmış olduk.
Bir diğer önemli husus, değerli arkadaşlar, ihtiyaç halinde kamu okullarında görevli ve aylık karşılığı okutmakla yükümlü bulunduğu haftalık ders saati sayısını dolduran öğretmenlerin, sadece özel okullarda -başka kurslarda değil, sadece özel okullarda- ders saati ücretli olarak derse girebilecekleri hükmünü getirdik. Bu vesileyle, hem ders saati yükü az olan öğretmenlerimizin daha çok eğitim faaliyetinde bulunmalarını sağlamayı hedefliyoruz hem de, değerli arkadaşlar, özel okullardaki öğretmen açığını bir noktada da olsa kapatmaya çalışıyoruz.
Bir diğer önemli husus, demokratikleşme açısından çok önemli bir husustur, buna özel okullar belli ölçüde de olsa karşı çıkıyorlar ama, özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenler bugüne kadar sendikalı olamıyorlardı. Bu kanun tasarısıyla, özel okullarda öğretmenlik yapan arkadaşlarımız da sendikalı olabilecekler artık.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Güzel; buna bir şey demiyoruz.
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Daha niceleri var bir şey demeyeceğiniz.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Ne sendikası ya?!. Devletteki sendikalı öğretmenler grev yapabiliyor mu; ne sendikası?!. Göstermelik sendikalar bunlar! Kimi kandırıyorsun Ömer Bey! Sen öğretmenlik yapmış adamsın yahu, bilmiyor musun bunları!
BAŞKAN – Sayın İnce, lütfen… Niye müdahale ediyorsunuz!
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Bak, şimdi…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sendika… Ne sendikası?! Hükümet oturuyor da öğretmenlerle toplu görüşme yapıyor mu?!
BAŞKAN – Sayın İnce, biraz tahammül eder misiniz; lütfen...
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Sayın İnce, bu, şu andaki konu değil.
BAŞKAN – Sayın Özyılmaz…
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Bak, Ali Rıza Bey teşekkür etti, sen de teşekkür et.
BAŞKAN – Sayın Özyılmaz…
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Karşı çıkacağına teşekkür et.
BAŞKAN – Sayın Özyılmaz…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Öğretmenler teşekkür edecek size seçimde, göreceksiniz!..
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, şimdiye kadar özel okullar reklam veremiyorlardı, ilan asamıyorlardı…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Ne veremiyorlar?! Boy boy her tarafta öğrenci isimleri var.
YAHYA BAŞ (İstanbul) – Sana konuşma sırası gelmeyecek mi; sus yahu!
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – …bunları da rahatlattık. O yönde de ciddî gelişmeler var.
Arkadaşlar, bir diğer önemli husus, bugüne kadar, bakın, dikkat edin…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Nasıl veremiyorlar yahu; bütün gazeteler öğrenci ilanlarıyla dolu.
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bugüne kadar memleketimizde özel okullar maalesef okul olarak görülmüyordu, herhangi bir anonim şirket gibi, masrafları, su, elektrik, doğalgaz, buna benzer masrafları, kamu okullarının yaklaşık 5 katı fazla para ödüyorlardı; şimdi, biz, bu kanunla, özel okullarımızı da kamu okullarıyla aynı seviyeye getirdik. Kamu okulu elektriği kaça kullanacaksa, kaç liraya kullanacaksa özel okul da, kamu okulu suyu kaç liraya kullanacaksa, özel okul da, diğer masraflar da aynı olacak.
Bir diğer önemli husus, özel öğretim kurumlarında ücretsiz öğrenim görecek öğrenci sayısının tespitinde, kurumda öğrenim gören öğrenci sayısı esas alınmış ve yüzde 3’e çıkarılmıştır. Kurumun öğrenci sayısının yüzde 3’ü kadar en az, orada parasız öğrenci okuyacaktır, bu da yasa gereğidir.
Bir diğer önemli husus, değerli arkadaşlar, özel okullarda okuyacak yabancı uyruklu öğrencilerin oranı yüzde 20’den yüzde 30’a çıkarılmıştır.
Değerli arkadaşlar, bu kanun tasarısıyla, hem özel okulların geliştirilmesi hem özel okullara çocuklarını gönderen velilere destek verilmesi hedef edilmiştir, ama bugün ama yarın bunlar gerçekleştirilecektir.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Bir de azınlık okullarını söylesene, Müslüman kardeşlerimiz de duysun.
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Şunu ifade edeyim ki, biz, yoksul halkımızı, özel okula gidemeyen halkımızı elbette çok önceden beri düşünmekteyiz. İşte, bakın, okullarımız açıldı, okullarımıza bedava kitaplarını, öğrencilerimizin takdim ettik. Yıllardan beri bunu yapıyoruz, bunu AK Parti Hükümeti başlattı ve devam ettiriyor.
MEHMET KARTAL (Van) – Astarı yüzünden pahalı.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Keşke onuruyla, parasıyla kitap alacak düzeye getirseydiniz!
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) - Bildiğiniz gibi… Bildiğiniz gibi…
Hiç karşı çıkmayın buna, hiç karşı çıkmayın, ayıp ediyorsunuz!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM İNCE (Yalova) – Bir de azınlık okullarına ne haklar verdiğinizi anlatsan da sayın vekillerimiz bir dinleseler!..
BAŞKAN – Sayın İnce, lütfen…
Sayın Özyılmaz, lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Gümülcine’deki, İskeçe’deki Türklere ne muamele yapılıyor, siz ne yaptınız karşılığında onu bir anlat da bir dinlesinler!
BAŞKAN - Sayın ince, lütfen…
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) – Muharrem Bey, sıra gelince konuş, oradan bağırma!
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Kitaplarını vermenin yanında, ilköğretim okuluna, ortaöğretim okuluna ve üniversiteye giden…
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Başkan, lütfen müdahale edin.
BAŞKAN – Sayın İnce… lütfen Sayın İnce…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Yanlış aktarıyor Sayın Başkanım.
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – …parasız ve yoksul vatandaşlarımıza…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Yanlış aktarıyor.
BAŞKAN – Sayın İnce, bir yasa görüşülüyor; söz istersiniz, kürsüden istediğiniz şeyi söylersiniz.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Söyleyeceğim tabiî.
BAŞKAN – Sayın Özyılmaz, buyurun.
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, fakir ve yoksul halkımızı AK Parti olarak biz zaten baştan beri destekliyoruz, onlara her türlü desteği veriyoruz. Gerek yeşilkart vesilesiyle gerek sosyal güvenlik vesilesiyle gerek Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu yardımları vesilesiyle gerek okullarda çocuklarının kitaplarını hazır ve nazır etmemizle…
ATİLA EMEK (Antalya) – Milleti sadakaya alıştırdınız sadakaya!
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – …gerekse ilköğretime…
ATİLA EMEK (Antalya) – Sadaka kültürü geliştirdiniz!
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – …ortaöğretime ve üniversiteye giden…
ATİLA EMEK (Antalya) – Onu da marifetmiş gibi anlatıyorsunuz!
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – …fakir vatandaşlarımızın çocuklarına her ay destek vermekle zaten onları destekliyoruz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – İş verdiniz mi, iş?! İş verdiniz mi?!
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Onu da verdik. Bak…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Ne zaman verdiniz?!
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Bak, yayınlandı bugün.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Ne zaman verdiniz?!
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Sayın Anadol, bugün yayınlandı, işsizlik ilk defa bizim dönemimizde yüzde 8’e düşmüş…
ATİLA EMEK (Antalya) – Yapma yahu!..
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – …ilk defa yüzde 8’e düşmüş…
MUHARREM İNCE (Yalova) - Ali Dibolarla mı?!
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – …bunu bilesiniz Sayın Anadol.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Yalandan kim ölmüş yahu?!
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Yani, eğer siz devletin bilgilerine güvenmiyorsanız, o ayrı bir şey.
BAŞKAN – Sayın Özyılmaz, teşekkür ediyorum.
ATİLA EMEK (Antalya) – Gerçekler sokakta; vatandaş işsizlikten kırılıyor yahu!
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Bakın, ilk defa bu yıl AK Parti Hükümeti döneminde…
BAŞKAN – Sayın Özyılmaz…
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – …yıllardan beri bu yıl…
MUHARREM İNCE (Yalova) – İşsizlik rakamları da Dim Çayının üzerinden geçmiş gibi!
BAŞKAN – Teşekkür edin, lütfen Sayın Özyılmaz.
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Bitiriyorum…
BAŞKAN – Hayır, baştan ilan ettim Sayın Özyılmaz, teşekkür ediyorum.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Kanser ilaçlarını listeden çıkarttınız, yapmayın yahu!
ATİLA EMEK (Antalya) – Milleti ölüme terk ettiniz be!
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar…
BAŞKAN - Teşekkür için Sayın Özyılmaz, sadece.
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – …bu vesileyle bu kanun tasarısının…
ATİLA EMEK (Antalya) – Milleti ölüme terk ettiniz, ölüme!
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – …ülkemize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özyılmaz.
MUHARREM İNCE (Yalova) – İşsizlik rakamları da Dim Çayı üzerinden geçmiş gibi!..
BAŞKAN - Tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Engin Altay, Sinop Milletvekili.
Buyurun Sayın Altay. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu üzerindeki değişiklikle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Millî Eğitim Bakanlığıyla ilgili ve çok önemli bir kanunu görüşüyoruz. Millî Eğitim Bakanının nerede olduğunu, bu saat itibariyle nerede olduğunu, ne yaptığını çok merak ediyorum. Bir ülkenin Millî Eğitim Bakanı için böylesine hassas, önemli bir kanun görüşülürken bu Parlamento çatısının dışında daha başka ne gibi önemli işi olabilir, merak ediyorum. Sayın Başbakanla beraber Bursa’da, bütün Bursa’daki öğrencileri toplayıp propaganda mı yapıyor, bilmiyorum; öğrenmek istiyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisinin, yani, bütün milletimizin ifade ettiği şekliyle AKP’nin, eğitimi ticarîleştirme anlayışı, arzusu, bugün, en somut bir şekilde vücut ve ifade bulmuştur. Millî Eğitim Bakanlığıyla ilgili Özel Öğretim Kurumları Kanununu görüşüyoruz, Hükümeti Sayın Ticaret Bakanı temsil ediyor. Bu da, çok büyük bir rastlantı mıdır; yoksa, niyetinizin açık ifadesi midir; bunu da bilemiyorum.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Sanayi ve Ticaret Bakanı…
ENGİN ALTAY (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu yasayı, Türkiye Büyük Millet Meclisini olağanüstü toplantıya çağırarak, Avrupa Birliği uyum yasaları statüsünde buraya getirdiniz. Bu Avrupa Birliği dayatmalarının tadı kaçmıştır. Sizin de içinize sinmediğine emin olduğum birçok yasa, böyle peyderpey, beşinci uyum, altıncı uyum, yedinci uyum, sekizinci uyum paketi altında gelip geçmektedir.
Avrupa Birliğine elbette ki evet; ama, başımız dik, alnımız açık bir şekilde. Yerlerde sürünen bir Türkiye’nin Avrupa Birliğine gidiş sürecine evet demek mümkün değil; benim kanıma dokunuyor, benim onuruma dokunuyor. (CHP sıralarından alkışlar) Avrupa Birliğine evet; ama, ulusal onurumuz zedelenerek, ulusal onurumuz incinerek Avrupa Birliğine gidiyorsak, o yolda bir süreci götürüyorsak, bu, benim kanıma dokunuyor, onuruma dokunuyor; size dokunur, dokunmaz, onu bilmem.
Bu yasalar, bize göre, uyum yasaları değildir. Bu yasalar, ipotek yasalarıdır. Her geçen gün sonu gelmeyecek, sonu bitmeyecek taleplerine Avrupa Birliğinin, ya istiklal ya ölüm şiarıyla kurulmuş bu Meclisin daha fazla tahammül etmesi, edebilmesi de mümkün değildir.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) – Bravo[!]
ENGİN ALTAY (Devamla) - Şimdi, özel öğretimi görüşüyoruz. Sayın Özyılmaz, AKP Grubu adına konuşurken “eğitimin kamu eliyle yapılması dünyadaki gelişmelere aykırıdır” dedi. Macaristan’da Başbakanın yalan söylediği ortaya çıkınca, halk, hükümetin üstüne yürüdü. Bu kürsülere gelip de, bu kürsülerden –nerede Sayın Özyılmaz- millete yalan söylemeyin, ayıp oluyor! Verdiğiniz bütün rakamlar yanlıştır.
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) – Sayın Başkan, söz istiyorum.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Verdiğiniz bütün rakamlar yanlıştır.
Bir şeyi de söyleyeyim: Bizim parti olarak -benim şahıs olarak- özel okullara bir alerjimiz yok.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) – Var, var.
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) – Belli oluyor…
ENGİN ALTAY (Devamla) – Bizim bir alerjimiz var.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Tarikat okullarına var.
ENGİL ALTAY (Devamla) – Bizim bir alerjimiz var; cumhuriyetin temel değerlerini içine sindiremeyen herkese alerjimiz var, herkese alerjimiz var. (CHP sıralarından alkışlar)
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Ancak bu kadar saptırılır.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Sayın Özyılmaz, tasarıda şunlar var, bunlar var diye anlattı. 5 inci maddeye niye hiç değinmediniz? 5 inci maddeyi okumadınız mı? Bu tasarının 5 inci maddesine Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin her birinin ayrı ayrı dikkatini çekmek isterim. Bu tasarının 5 inci maddesi nedir biliyor musunuz; Müslüman mahallesinde salyangoz satmaktır, evet, bu odur; bu böyle geçiştirilecek, sizlerin oyuyla da yasalaşacak. Yarın meydanlarda bunun hesabını veremezsiniz.
Şimdi, bu tasarının, önünüzdeki sıra sayısı 1151 olan metnin genel gerekçesine bir bakın. Bu genel gerekçesinin 3 cümlelik bir ifadesi var:
1- Eğitim devlete bir yük. Biraz önce Sayın Özyılmaz da söyledi.
2- Bizim eğitime ayıracak paramız yok.
3- Devlet okulları kalitesiz. Sayın Özyılmaz da o kalitesiz devlet okullarından geldiğini de söyledi; ama, bu tasarının, getirdiğiniz tasarının gerekçesi bu 3 cümleyle izah ve ifade edilebilir.
YAHYA BAŞ (İstanbul) – Hiç ilgisi yok.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Şimdi ben anlatacağım ilgisini ilgisizliğini.
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) – Bunlara hep cevap vereceğim, ona göre.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Neye cevap verirsen ver, genel gerekçe ortada.
Şimdi, değerli arkadaşlar, biz diyoruz ki ve sizi uyarıyoruz ki, bu tasarının 5 inci maddesiyle, Türkiye'de, Osmanlıda ve cumhuriyetin ilk yıllarında olduğu gibi misyoner okulların kapısı aralanmaktadır. Bunu size tarihî bir uyarı olarak sunuyorum. Türkiye‘de bu tasarı kanunlaştığında, Hıristiyanlık anlayışına dayalı eğitim organizasyonlarının kapısı aralanıyor. Uyarıyorum, dikkatinizi çekiyorum; milletlerarası özel eğitim kurumları, yabancı okullar ve azınlık okulları ile ilgili düzenlemeler bunu getiriyor ve diyor ki tasarı: “Mütekabil mevzuat ve uygulamalar dikkate alınarak hazırlanır…”
Geçen Sayın Haluk Koç Yunanistan’dan gelmiş, isyan ediyor; Yunanistan’daki Türklerin, oradaki azınlık durumundaki Türklerin eğitimle ilgili, sosyal yaşamlarıyla ilgili gördükleri muameleye isyan ediyor. “Bu mütekabil mevzuatı dikkate alır” diyor tasarı. Motamot karşılığı da yok, esnek; yanlıştır, doğru değildir.
Bu tasarıyla, Bakanlıkça uygun bulunması durumunda farklı öğretim programlarına ve haftalık ders çizelgelerine imkân tanınıyor. Nedir bu farklı öğretim programları, nedir; bunu merak ediyoruz. Kaçak eğitim kurumlarına Türk Ceza Kanununda yaptığınız bir değişiklikle getirdiğiniz serbestliği burada da daha legal bir şekilde mi getireceksiniz? Bu farklı eğitim programları nedir?
Şimdi, kurumda çalışacak personelle ilgili bu tasarı ne getiriyor bilmiyor musunuz; 3 tane öğretmen 1 müdürle özel okul açma yetkisi getiriyor tasarının 8 inci maddesi.
Bu tasarıyla, bakın, bir şey daha geliyor: Bu yıl, özel okuldaki, bir özel okuldaki öğretmenlere bir soruşturma neticesinde görevden el çektirilirse, devletin valisi tedbir almakla yükümlüdür; yani, devletin valisi, devletin öğretmenini senin özel okuluna tedbiren görevlendirecektir. Bunu da epeyce düşünmek lâzım. Bu görevlendirmenin süresi, sınırı ve malî boyutu da muğlaktır.
Şimdi, malî hükümleri basından öğrendik. Bütçe Komisyonunda müteaddit defalar sizi uyardığımız, ikaz ettiğimiz şu meşhur 1 milyar meselesinde ve kredi faizlerinin yüzde 50 meselesinde sizi uyardık. Şimdi onu çekeceğinizi duyuyoruz. Çektiniz mi, yani çekecek misiniz, bilmiyoruz; ama, bir şeyi biliyoruz ki, şuraya geldiğiniz günden beri yaptığınız her beş işten bir tanesi Anayasaya aykırıdır. Bu da Anayasaya aykırı iş ve işlemlerinizden biridir.
Sadece o değil, 12 nci maddeyle Bakanlık -bak bak şimdi- 4734’e göre kurumlardan hizmet satın alabilir. Kriteri ne, endazesi ne, süresi ne; yok. Yani, size yakın, cumhuriyete uzak yakın bir özel kurumdan…
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Ya, bunları konuşmayın!
BAŞKAN – Sayın Öksüz, lütfen…
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Bu kadar da olmaz canım!
ENGİN ALTAY (Devamla) -…Bakanlık, “kardeşim, buradaki 400 öğrenciyi bana okut” diyebilecek…
BAŞKAN – Şimdi cevap verecekler… Lütfen Sayın Öksüz…
ENGİN ALTAY (Devamla) -…bunu söylüyoruz. (AK Parti sıralarından gürültüler)
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Başkan, cumhuriyetten uzak ne demek?! Bunu nasıl kabul edersiniz?!
ENGİN ALTAY (Devamla) – Bu kabul edilemez. (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Altay, bir saniye.
Sayın milletvekilleri, niye itiraz ediyorsunuz?! Grup başkanvekilleri dinliyor, çıkıp cevap verirler.
Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Evet, ederler; biz de ne söylediğimizi anlatırız.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Bize yakın olmak cumhuriyete yakın olmaktır!
ENGİN ALTAY (Devamla) – Şimdi, “su, doğalgaz, elektrik giderleri resmî okullarla aynı durumda alınır” diyor. Bu, doğru, olabilir. Yahu, bunu şöyle yapsanıza: Suyu, doğalgazı, elektriği, resmî okullara değil de camilere endeksleyin. Camiler daha ucuz su alıyor, daha ucuz elektrik alıyor.
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) – 65 kuruş…
ENGİN ALTAY (Devamla) – Burada da bir iyilik yapın bu okullara.
Sonuç ve kanaat…
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Sen camiye karşı mısın?!
ENGİN ALTAY (Devamla) – Bu yasa…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Kim camiye karşı olacak yahu?! Belden aşağıya vurmayın! Ne camiye karşı olacak! Din hortumcusu!..
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Ayıp yahu!..
ENGİN ALTAY (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bu yasa Türkiye’de…
BAŞKAN – Sayın İnce, lütfen…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, duymuyor musunuz?! İşte din hortumcusu, din hortumcusu!..
BAŞKAN – Lütfen Sayın İnce… Böyle bir usul yok Sayın İnce… Lütfen…
MUHARREM İNCE (Yalova) – “Camiye karşı mısın” diyor, lafa bak! Kim var burada camiye karşı?!
ENGİN ALTAY (Devamla) – Kim o benim camiye…
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Ben söyledim…
ENGİN ALTAY (Devamla) – Kim bu sözü söylediyse, bilsin ki… Sen benim Müslümanlığımı sorgulayacak kadar Müslüman mısın değil misin, onu ben bilmiyorum. Ne alakası var?!
BAŞKAN – Sayın Altay…
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Sen şimdi söylediğini edepli buluyor musun?!
ENGİN ALTAY (Devamla) – Edepli konuşun.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Hayır, sen edepli konuş.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Yok öyle yağma!
ENGİN ALTAY (Devamla) – Kimin iyi Müslüman olduğunu ancak Allah bilir; bırakın bu işleri. Siz burada misyoner okullarına, Hıristiyanlık anlayışıyla okul dizayn edilmesine göz yumun, ondan sonra…
BAŞKAN – Sayın Altay…
ENGİN ALTAY (Devamla) – Bize dini siz öğretemezsiniz. (AK Parti sıralarından gürültüler)
HARUN AKIN (Zonguldak) – Sayın Başkan, müdahale eder misiniz.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Bize dini siz öğretemezsiniz; hadi oradan!..
BAŞKAN – Sayın Altay, lütfen…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Deveyi havuduyla götürün, ondan sonra bize Müslümanlık taslayın!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Ayıp, ayıp!
ATİLA EMEK (Antalya) – Sizden mi öğreneceğiz biz din, imanı?!
HARUN AKIN (Zonguldak) – Malı götürün, sonra da “Müslümanız” deyin!
ENGİN ALTAY (Devamla) – Bakın değerli arkadaşlar, şimdi, bu yasa yanlıştır, bu yasa sakıncalıdır. Daha ileri gidiyorum; bu yasa tehlikelidir. Bu ülkede misyonerlik faaliyetlerinin resmî okul statüsünde yeniden hortlatılmasına, Hıristiyanlık anlayışı içerisinde eğitim kurumları dizayn edilmesine içiniz elveriyorsa… Dindarlık taslayıp taslayıp da bizim Müslümanlığımızı sorgulayacağınıza, burada, ne kadar dindar olduğunuzu, dinimize ne kadar bağlı olduğunuzu, vereceğiniz oylarla gösterin. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
Şimdi, biraz önce, Sayın Özyılmaz “eğitime” dedi, bakın “eğitime bütün bakanlıklardan fazla kaynak ayırıyoruz” dedi. Yanlış bir ifade. Eğitime kaynak ve… Eğitimin zaten çok ciddî bir kaynak ve nitelik sorunu var. Sade kaynak ve nitelik yok, güven sorunu var, başarı sorunu var, fırsat eşitliği sorunu var, dağlar gibi. Önümüzdeki günlerde muhtemelen, getireceğimiz bir gensoruyla bu çarpıcı konulara hep beraber yer vereceğiz; ama, gayri sâfi millî hâsılanın yüzde 3’ünü eğitime ayırıyorsun, sürünerek koştuğun, Avrupa Birliği sürecinde sürünerek koştuğun ülkelerin en azı 6 ayırıyor.
Devlet kendi okullarını milletin gözünün önünde kötü okul ilan edebilir mi?! Bir öğretmen olarak, oniki yıl dağlarda çalışmış, birleştirilmiş sınıflı okullarda öğretmenlik yapmış bir öğretmen olarak, bu tür ifadelerden, bu tür gerekçelerden utanç duyuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, iktidar sözcüsü dedi ki: “En büyük bütçeyi biz Millî Eğitime verdik.” Millî Eğitim Bakanlığı yatırım bütçesi... Cari giderleri boş ver,o, Bakanlığın kapasitesine göre olacak.
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) – 600 000 öğrenci...
ENGİN ALTAY (Devamla) – 2002’de yüzde 22, 2003’te 16, 2004’te 14, 2005’te 12, 2006’da 10,21. Hani en çok parayı Millî Eğitime verdiydin?!
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) – Söyleyeceğim şimdi.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Ne söyleyeceksin?! Bu benim verdiğim rakam, senin Millî Eğitim Bakanının... Senin derken, yanlış anlaşılmasın, sizin Millî Eğitim Bakanınızın, Türkiye’nin Millî Eğitim Bakanının...
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) – Sizin de Bakanınız.
ENGİN ALTAY (Devamla) – ...2005-2006 eğitim istatistikleri CD’sinden alınmıştır.
Bak, şimdi, bu da, 2002-2003 eğitim istatistikleri CD’si. Bu istatistikleri geçtiğimiz bütçelerde burada mevzu ettik; 2002 ile 2005 arasında hiçbir gelişmişlik yok, hiçbir nüans yok, hiçbir pozitif gelişme yok dedik. Sayın Bakan işe uyandı, bu yıl bunu kitap değil de CD yaptı. Zannetti ki, biz bunlara bakmayacağız. Bunlara da baktık.
Değerli milletvekilleri, şurada dört yıldır beraber çalışıyoruz. Birbirimizin çayını içtik, yemeğini yedik. Size yalvarıyorum, bir öğretmen olarak yalvarıyorum.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) – Niye yalvarıyorsun?!
ENGİN ALTAY (Devamla) – Bu, 2002-2003 Millî Eğitim Bakanlığının resmî sayısal istatistik verileridir, bu da 2005-2006 istatistik verileridir. Allahaşkına şu ikisini bir karşılaştırın, bana bir tane pozitif gelişme getirin, sizden özür dileyeceğim. Pozitif gelişme...
MUHARREM DOĞAN (Mardin) – Yalvarmaya gerek yok; mecbur, doğrusu yapılacak.
ENGİN ALTAY (Devamla) – 1998’de bu bütçe yüzde 37,3’tü, biliyor musunuz?! Sizin övündüğünüz Millî Eğitim yatırım bütçesi 10,21. Resmî kaynak. Geçen yıl da -hatırlayın- okullaşma oranlarıyla ilgili Sayın Bakanla tartışırken, okullaşma oranı düştü dediğimizde, çıktı, bizim yanlış ifade ettiğimizi söyledi. Bu -hepinizin odasında var- 2006 programı; yani, bunu şöyle açtığınızda, şurada yazar: 2 Kasım 2005, sayı 25984; Resmî Gazete bu. Bu Resmî Gazete, Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik döneminde okullaşma oranlarında düşüş olduğunu yazıyor. Bu yazıyor, bu. Bundan daha resmî bir belge olabilir mi?!
AHMET RIZA ACAR (Aydın) – Boş tarafından bakıyorsun!
ENGİN ALTAY (Devamla) – Şimdi, gel de, o doluyu göster.
Şimdi, bu memlekette… Değerli milletvekilleri, bu memlekette… (CHP sıralarından gürültüler) Arkadaşlar, onlar, zaman çalmak için sizi böyle tahrik ediyorlar.
Bu memlekette, bir veli, çocuğu devlet okulunda okuyan bir veli, 26 kalem, ayrı ayrı, okula para ödüyor, bunu biliyor musunuz?!. 26 ayrı kalem halinde, değişik miktarlarda, sıradan vatandaşlarımızın, yurttaşlarımızın, devlet okulunda okuyan çocuklarına para ödediğini biliyor musunuz?!..
ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir) – Amma abartmışsın; yok öyle bir şey.
BAŞKAN – Sayın Aydınoğlu, lütfen…
ENGİN ALTAY (Devamla) – Ayıp ediyorsunuz… Azıcık bir şeyler okuyun… Ne alakası var, gel göstereyim sana.
Şimdi, bakın, okullaşma oranlarını söyledim. Siz, bu memlekette okulöncesi öğrenim çağına gelip de, 6 000 000 öğrencinin, okulöncesi eğitim-öğretim alamadığını biliyor musunuz?! Türkiye’nin nüfusu 70 000 000; 6 000 000’dan bahsediyorum. Çağ nüfusuna gelmiş 6 000 000 çocuğun bu hizmeti alamaması bile, dört yıl orada oturan bir Millî Eğitim Bakanının “ben işin gereğini yapamadım” deyip, istifa etmesi için çok yeterli bir sebeptir. Bahsettiğim, 6 000 000 öğrenci; 6 000 000, bu memleketin evladı. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, Sayın Başbakan bugün Bursa’da eğitim vadisi açıyormuş ve demiştir ki, eminim, “92 000 derslik yaptık, bu ülkeye kazandırdık” demiştir. Bakın, 92 000 dersliği bilmem, biraz sonra derslikleri de veririm size de… (AK Parti sıralarından gürültüler) bir şeyi biliyorum… Vereceğim, vereceğim…
Millî Eğitim Bakanının seçim bölgesi Van’da bir derslik başına kaç öğrenci düşüyor biliyor musunuz; 52 tane. Şanlıurfa’da 63 tane, Batman’da 47 tane, Başbakanın şimdi olduğu Bursa’da bir derslik başına 42 öğrenci düştüğünü biliyor musunuz?! Bunun normları 24’tür, daha ideali 16’dır…
YAHYA BAŞ (İstanbul) – Daha önce ne kadardı?
ENGİN ALTAY (Devamla) –Şimdi…
Söyleyeceğim… Söyleyeceğim… Hiçbir şey değişmedi. Nasıl teslim aldıysanız, öyle. Bakın, ben size bir kötü rakam vereyim, belki buna canınız sıkılır. Verdiğim rakam, arkadaşlar, buradan…
Bir dinleyin… Bu memlekette, siz iktidara geldiğinizde, 10 062 tane ikili öğretim yapan okul vardı, sabahçı-öğlenci.
Dört yıldır bu Bakanlık size teslim. Bu millet bu Bakanlığı size teslim etmiş kalite için, başarı için. Geldiğiniz noktada 10 062 tane ikili öğretim yapan okulun sayısı ne olmuş biliyor musunuz; 13 227 olmuş. Bu mu başarı?! Bunun neresiyle…
YAHYA BAŞ (İstanbul) – Sayısı artmış.
ENGİN ALTAY (Devamla) - İkili öğretim yapan okul sayısını düşürmek, hatta, ortadan kaldırmak övünülecek bir iştir. Onu ortadan kaldıranın önünde şapka çıkarırız.
Şimdi, özel öğretim… Türkiye’de, 189 000 özel ilköğretim öğrencimiz var, 76 000 de özel ortaöğretim öğrencimiz var.
Şimdi “Avrupa’da en az yüzde 15” diyor AKP sözcüsü. Türkiye’de 1,9; doğru. İsviçre’de yüzde 5, Fransa’da yüzde 17, Avusturya’da 12. Tamam da, Fransa’nın eğitime ayırdığı bütçenin bizim ayırdığımız bütçenin 9 katı olduğunu biliyor musunuz; onu da bilmiyorsunuz.
MEHMET S. TEKELİOĞLU (İzmir) – Böyle rakam olur mu?!
ENGİN ALTAY (Devamla) - İsviçre’de kişi başına millî gelirin bizim 10 katımız olduğunu da o zaman bilmiyorsunuz.
MEHMET S. TEKELİOĞLU (İzmir) – Böyle mukayese olur mu?!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Analiz böyle yapılır hocam!
ENGİN ALTAY (Devamla) - Şimdi, Türkiye’de bazı özel okulların kontenjanları boş. Ben şimdi isim vermek istemiyorum; ama, özel okula girmek için noter huzurunda kuraya giren öğrenciler var; yani, o denli kapasiteli, donanımlı özel okul da var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) – Bitti mi?
BAŞKAN – Sayın Altay, sadece teşekkür için 1 dakikalık süre veriyorum.
Buyurun.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) – Başkan, hep konuşarak sözlerini kestiler; 5 dakika daha süre verin.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Çok teşekkürler.
Türkiye’de, birçok böyle notere gidip de kurayla öğrenci alan okul da var, birçok da böyle, devlet desteği ya da bazı çevrelerin, cemaatlerin vereceği burslarla öğrenci toplamaya çalışan okullar da var.
Kalite sorunu olmayan özel okulun devlet desteğine ihtiyacı yoktur. Kalite sorunu olan özel okulun, niyeti başka olan özel okulların, devlet desteğine ihtiyacı olur. Öyle ki, 9 834 yöneticinin yeriyle oynayan, göreve geldiğinden beri 9 834 yöneticinin yeriyle oynayan bir Millî Eğitim Bakanlığının içine, artık, nifak girmiştir, “100 Temel Eser”le argo girmiştir, “100 Temel Eser”le küfür girmiştir. İçine, nifak giren, argo giren, küfür giren bir Millî Eğitim Bakanlığından iyi şeyler bekleyebilemeyiz.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) – Çocuklarınızı Millî Eğitim Bakanlığından koruyunuz!
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Altay.
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) – Sayın Başkan, ben bir sataşmaya cevap vermek istiyorum...
BAŞKAN - Sayın Özyılmaz, buyurun.
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) – Sayın Başkanım, Hatip, ismimi de vererek “yalan söylüyor” dedi.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Yalan söylüyorsun tabiî; işte rakam…
BAŞKAN – Bir saniye Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (Sinop) - Al, buradan bak.
BAŞKAN – Sayın Altay, lütfen…
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) – Hakarette de bulundu; söz istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Özyılmaz.
Tüzüğün 69 uncu maddesi gereğince, sataşma nedeniyle; ancak, yeni bir sataşmaya mahal vermeden…
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) – Hayhay.
BAŞKAN - 2 dakikalık süre veriyorum Sayın Özyılmaz.
Sayın Özyılmaz, buyurun; sataşma nedeniyle veriyorum.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Yine yalan söylerse, dinleyecek miyiz Sayın Başkan?!
VI.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Erzurum Milletvekili Ömer Özyılmaz’ın, Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bakınız, bugün, çok önemli bir konuyu görüşüyoruz; eğitim konusu ve Engin arkadaşım da eğitimci kendisi.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) – Hani, Bakan nerede?!
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Müsaadenizle… Müsaadenizle… Lütfen…
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) – Bakan nerede?!
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Lütfen… Müsaadenizle… Müsaadenizle…
Arkadaşımız da, Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşan arkadaşımız da, yıllarını eğitime vermiş bir öğretmen arkadaşımızdır. Ben, bütün eğitimcileri ayrı olarak sevdiğim gibi, Engin Beyi de severim.
Şimdi, burada, önemli bir konuyu konuşurken, bir defa sinirli olmamamız lâzım. Hepimiz için, istirham ediyorum; bir defa sinirli olmayalım. Lütfen, hiç sinirle konuşulacak bir konu değil.
BAŞKAN – Sayın Özyılmaz… Sayın Özyılmaz, lütfen, sataşmayla ilgili konuşur musunuz; süreniz dolmak üzere.
Buyurun.
ATİLA EMEK (Antalya) – Nasihata gerek yok, esasa gel!
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – İkincisi, katkı sağlamak esas olmalıdır.
Şimdi, Engin Beyin söylediği konuya gelince: Ben, sözü kendisine iade etmek istemiyorum; ama, benim ne hususta yalan söylediğimi söylemedi.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Söyledim ya.
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Herhangi bir konuda “şu konuda yalan söylüyor” demedi. Ben, bu sözü, kendisine, dolayısıyla, iade ediyorum; bir.
İkincisi, arkadaşlar, biz yalan söylemeyiz; biz, burada, gerçekleri konuşuruz.
İsviçre örneğini verdi. İsviçre’de her şey özelleşmiştir zaten.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Ömer Bey, biz zaten sizin bakan olmanızı istiyorduk. Şimdi burada Bakan yok!
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) - Ayrıca, özel okulun bulunmasına gerek yok. İsviçre’de, sizin kafanızdaki devlet yok orada, orada çok özel bir devlet yapısı var. Dolayısıyla, orada özel okul ayrıca olmasına gerek yok. Dolayısıyla, bizim sözümüz yalan değil, doğrunun ta kendisi.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Şimdi, sen bana yalancısın diyorsun…
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Hayır, ben öyle bir şey demedim.
ENGİN ALTAY (Sinop)- Ne alakası var!.. Gel, bütün belgeleri topla, televizyonlarda seninle tartışalım.
BAŞKAN – Sayın Altay, lütfen…
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Bak, ben öyle bir şey demedim. Dinle beni şimdi…
ENGİN ALTAY (Sinop) – Ne alakası var!..
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bir diğer önemli husus da… Bakın, cumhuriyetimizi ve cumhuriyetimizin temel ilkelerini hiç kimse tekeline almamalıdır. Aynen arkadaşımızın dediği gibi, nasıl inancımızı, İslamı hiç kimse… (CHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen Sayın Yılmaz…
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Cümlemi tamamlayayım…
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yılmaz.
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Cümlemi tamamlayayım Sayın Başkan.
BAŞKAN – Lütfen… Bitirseydiniz Sayın Yılmaz. Baştan 2 dakikalık süreyi başka türlü kullandınız siz.
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Cümlemi tamamlayayım Sayın Başkan…
BAŞKAN – Lütfen Sayın Yılmaz…
Teşekkür ediyorum.
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Cümlemi tamamlayayım…
BAŞKAN - Lütfen!
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, cumhuriyeti tekelinize almayın. Burada “cumhuriyete karşı olanlara alerjiniz var” diyerek, bakın, asıl siz büyük hataya giriyorsunuz.(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Yılmaz!..
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) - Şu anda ülkeyi yönetenlere iftira ediyorsunuz! (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Yılmaz!..
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) - Ben de sizi müfteri ilan ediyorum!
BAŞKAN - Sayın Yılmaz, oturur musunuz lütfen.
Teşekkür ediyorum.
ATİLA EMEK (Antalya) – Bakanlığa yaklaşıyorsunuz Ömer Bey; hayırlı olsun!..
MUHARREM İNCE (Yalova) – Biz de o müfteriyi alıp yakanıza koyuyoruz!
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Başkan, sataşma var.
BAŞKAN – Sayın Gündüz, buyurun.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Başkan, sataşma var
BAŞKAN – Sayın Gündüz, ne söyledi ki size sataştı; buyurun.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) – “Cumhuriyete uzak, size yakın okullara” diyerek Grubumuza hakarette bulundu.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Hayır, cumhuriyete uzak yakın dedim.
BAŞKAN – Lütfen Sayın Altay, bir saniye…
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) – Söylediğiniz laf bu, ben de buna cevap vereceğim.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Tutanağa bakın, ondan sonra söz verin.
BAŞKAN – Sayın Altay, lütfen!..
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) – Yok, kulaklarımız yanlış mı duydu?!
ENGİN ALTAY (Sinop) – Yanlış duymuş…
BAŞKAN - Lütfen Sayın Altay…
Buyurun Sayın Gündüz; 3 dakikalık süre veriyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Al, tutanağa bak…
BAŞKAN – Sayın Gündüz, 3 dakikalık süre vereceğim. (CHP sıralarından gürültüler)
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, uzak demedim, uzak yakın dedim. Tutanağa bakın, öyle söz verin o zaman.
BAŞKAN – Sayın Altay, oturur musunuz! Oturun lütfen!
ENGİN ALTAY (Sinop) – Ben ne söylediğimi biliyorum!
BAŞKAN – Siz konuşurken bu Parlamento sizi dinledi. Lütfen oturun!..
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Lütfen, oturur musunuz önce. (CHP sıralarından gürültüler)
K.KEMAL ANADOL (İzmir) – Tutanağa niye bakmıyorsunuz Sayın Başkan?!
BAŞKAN – Buyurun Sayın Gündüz…
HARUN AKIN (Zonguldak) – Başka zaman tutanağa bakıyorsunuz! Tutanağa bakın o zaman!
BAŞKAN – Sayın Gündüz, buyurun.
Yeni bir sataşmaya mahal vermeden…
2.- İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz’ün, Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, konuşmasında, Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri…(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri…
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) – …gerçekten, ülkemiz için çok önemli bir konu Meclisin gündeminde tartışılıyor. Aslında, çok güzel bir atasözümüz var: “Sıkıntılar paylaşılarak azalır, sevinçler paylaşılarak büyür.
MEVLÜT COŞKUNER (Isparta) – Neyi paylaştınız ki?!
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) – Türkiye’nin yamasının yarasına yetmediğini hepimiz biliyoruz.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) – Sıkıntınız mı var?!
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) – Hiçbir sıkıntımız yok!.. Lütfen dinle! Bak, ben, herkesi sabırla dinliyorum; lütfen.
O yüzden, burada, kaç senedir eğitime ayrılan bütçenin Millî Savunma Bakanlığını geçerek, ilk defa en büyük bütçe olduğunu, bütün milletin huzurunda, bu Mecliste sizlerin de huzurunda, biz, burada geçirdik. Bir defa, bunu görmezlikten gelmek doğru değildir.
K.KEMAL ANADOL (İzmir) – Bunun sataşmayla ne alakası var?!
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) – Herkes elini vicdanına koyup söylemeli; bir.
İki; bir şey daha söylüyorum: Gerçekten bizim kutsal değerlerimiz, sizin de kutsal değerleriniz bizim de; bu konuda hiç kimse bizi yargılamaya kalkmasın! Cumhuriyet, bayrak, devlet, millet, vatan bizim her şeyimizdir, uğruna canımızı bile veririz. Bunu hiç kimse kendi tekeline almamalı! (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Artvin) – Nasıl yapacaksınız; onu söyle!
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) – Sonra, kutsal değerleri böyle tahkir ve tezyif edercesine, ya, camilerle de bunu kıyaslasanız gibi böyle küçültücü ifadeler aslında doğru değildir. Bizim, birbirimizi kırmamamız lâzım; burada oturup, gerçekten bu kanunun doğru yönleri varsa elbirliği içerisinde savunalım, yanlışlar varsa onları düzeltelim.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Buna inanıyor musunuz?!
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) – O yüzden, bakın, burada, okulları, işte size yakın; ama, cumhuriyete uzak gibi tasnif etmek de yanlış. Burada, Türkiye’nin kaynakları yetmediği için, yine Millî Eğitim Bakanlığının denetiminde, devletin denetim ve gözetiminde özel kaynakların da okullaşmaya ayrılması… Bir tek misal vereyim ben: Benim seçim bölgem, sadece İstanbul’da, İstanbul İl Özel İdaresi, geçen sene, 2005-2006, 11 000 derslik yapmıştır ve sınıfların ortalaması, bugün 35 seviyesine düşmüştür, 60 kişiden. O yüzden, bunları görmezden gelmek doğru değildir; herkes insaflı olmalı, eğri oturup doğru konuşmalıdır.
Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Gündüz.
ATİLA EMEK (Antalya) – Ne eğri oturacağız ne yanlış oturacağız; hepsi doğru olacak!
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) – 60 kişilik sınıflar var!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Televizyonlarda cumhuriyete küfredenleri görmüyorsunuz galiba!
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1.- Özel Öğretim Kurumları Kanunu Tasarısı ve Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz Demir’in; Özel Öğretim Kurumları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/1183, 2/743) (S. Sayısı: 1151) (Devam)
BAŞKAN – Tümü üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına, Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir; buyurun.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA DURSUN AKDEMİR (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1151 sıra sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu Tasarısı hakkında, Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi ve siz değerli milletvekili arkadaşlarımı saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bildiğimiz gibi, bu hafta başında 2006-2007 eğitim-öğretim yılı, dönemi başladı. Bu dönemin, öğrencilerimize ve onların velilerine, ailelerine hayırlı olmasını ve ülkemize faydalar getirmesini temenni ediyorum. Ancak, şunu da ifade etmek isterim ki, bu eğitim-öğretim yılı da diğerlerinden farklı bir şekilde başlamadı. Hükümet, iktidara gelirken verdiği sözlerin hemen hemen hiçbirisini gerçekleştiremedi. En büyük vaatlerinden birisi olan eğitim sisteminin iyileştirilmesi konusunda ileri adım atılamadı, hatta gerileme oldu. Bu örneklerden yola çıkacak olursak -gerileme örneğinde- mesela, dün, televizyon haberi olarak, İstanbul’un Bahçeşehir’indeki bir okulunda 75 kişinin bir sınıfta olduğunu ve çifte öğretim yaptığını örnek vererek, bu konuyu burada kapatmak istiyorum.
Buradan, konuşmamı şu şekilde sürdüreceğimi, siz değerli milletvekili arkadaşlarımla paylaşmak istiyorum. Bu, paket halinde getirilmiş kanun olduğu için, maddeler teker teker görüşülerek, eksiklerini bizim saptamamız ya da görüşlerimizin değerlendirileceğini düşünmediğim için, siz değerli AK Parti milletvekillerinin oylarıyla kapalı şekilde kabul edileceğini bildiğimden, ben, Türkiye Cumhuriyetinin eğitim sisteminin genelinden bahsetmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, günümüzde, küreselleşmenin ortaya çıkardığı koşullar, tüm devletleri kendi boyutlarında bir arayışa itmiş, hızla değişen ve gelişen tempoyu iyi yönetebilme çabasına yöneltmiştir. Bu çaba da, devletlerin çağdaş dünyanın standartlarıyla buluşması ve bunun ötesinde, uygarlığa katkıda bulunacak toplumsal ve kültürel altyapı oluşturması, eğitim ve öğretim sisteminin öncü rol almasından geçer. Bilimin teknolojiyi beslediğini tam anlamıyla kavrayan ülkeler bir yandan silikon vadileri oluştururken, diğer yandan da bilgi teknolojilerindeki ilerlemeler, sürekli çoğalan bilginin erişebilirliğinin etkisini ve gücünü artırmıştır. Yeni haberleşme sistemleri bilgiyi inanılmaz bir hızla dünyaya yaymakta, bu gelişmeler böylece yeni beceriler ortaya çıkarmaktadır.
Değerli arkadaşlar, burada AK Parti milletvekillerinin, 350 milletvekilinden çok azınlığının bu çıkaracakları yasayı takip ettiğini görüyorum. Kuliste olan arkadaşlarımın özellikle Genel Kurulda takip etmesinin Türk eğitim sistemine faydası olacağını umuyorum; çünkü, özel öğretim yasasının çıkarılması tek başına özel okulların meselesi değildir, Türkiye’nin eğitim meselesidir. O nedenle, arkadaşlarıma, özenle, sistematik bilginin ne kadar önemli olduğunu, bugünkü teknolojiyi nasıl yönlendirdiğini çok iyi algılayan ülkelerin nereye gittiğini ve ekonomide nasıl kazanca dönüştürdüklerini hatırlatmak istiyorum.
Bu değişim, teknolojiyi besleyen sistematik bilgi olarak, tabiî, insanların insan gücüne, hatta düşünce gücüne üstel oranda etki etmiş ve bu yolculukta devletler, hakikaten, alması gereken yolu almışlardır. Yeni yüzyılda geçerliliğini sürdüren küresel değişim, bireyin iletişim kurabilme, yaratıcı düşünebilme, hızlı problem çözebilme, tutarlı mantıksal sonuçlar çıkarabilme gibi yetişmiş insan vasıflarını kazanabilme, eğitimin en önemli özelliğidir. Maalesef, böyle olduğu halde, siz, 75 kişilik sınıflarda, çiftli öğretimle bunu nasıl sağlayacaksınız?.. Atatürk’ün önderliğinde kurulan cumhuriyetimizin temel ve öncelikli hedefi çağdaş uygarlık düzeyini yakalamaksa, dün olduğu gibi bugün de uygarlık ailesinin seçkin bir üyesi olacaksa Türkiye, eğitimini gerçek anlamda önplana çıkarmalı ve bütün imkânlarını eğitime harcamalıdır.
Dolayısıyla, küresel rekabette bilgi önplana çıktığına göre, cumhuriyetimizin çağı yakalamak kavgasında, eğitimle özellikle yetişmesi gereken çocuklarımızın sokakta bırakılmaması için, Hükümet, şu anda bütün gücünü ona ayırdığını iddia ediyor ve Bakanlık olarak en fazla bütçe ayrılan bir bakanlık olduğu iddia ediliyor; ama, maalesef, gelinen sonuç ortada durmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, bilginin temel üretim faktörleri arasında birinci sıraya yükseldiği küresel rekabette, üstünlüğün bilgi üretimine ve paylaşımına bağlı olduğu günümüzde eğitim sisteminin üzerinde bu kadar durmamızın değerli olduğunu sizler de takdir edeceksiniz. Sanayi toplumunun ve kitlesel üretimin yerini bilgi toplumu aldığı sürece biz de rekabetteki yerimizi almış olacağız.
Değerli arkadaşlar, bunu başarmış ülkelere örnek olarak bakacak olursak, mesela, Amerika Birleşik Devletlerinin Başkanı, 1997’de yaptığı bir konuşmada eğitime önem vermek için aynen şöyle diyor: Amerika Birleşik Devletlerinin geçmiş elli yılda olduğu gibi gelecek elli yılda da dünyanın lideri konumunu koruyabilmesini eğitimin kalitesinin yükseltilmesine, gelişen ekonominin ve teknolojinin gereklerine uyum göstermesine bağlamıştır. Bunun içindir ki, başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere gelişmiş ülkeler, eğitimde her zaman uzun dönemli hedefler ortaya koyarak buna göre stratejilerini belirtmişler ve stratejilerinde sonuca ulaşmışlardır.
Dünyadaki bu genel eğilim ve eğitime yüklenen yeni işlev, esasen Türkiye’nin kendi tarihsel gelişimi sürecinde hep olagelmiştir. Cumhuriyetin kuruluş sürecinde, sanayi ve modernizm çağıyla aramızdaki farkı kapatmanın ve geride kalmışlığı yenmenin en stratejik alanı olarak eğitim düşünülmüştür. Eğitime o zaman yüklenen bu işlev, bugün önemini daha da artırmıştır. Eğitim ve beşerî sermaye, yaşadığımız çağda rekabet üstünlüğünü ispatlayan, kanıtlayan ve gerçekleştiren en önemli bir güçtür. Üstelik, Türkiye, beşerî sermaye alanında diğer ülkelerle mukayese edildiğinde, genç nüfusuyla avantajlar sağlayacak bir ülke konumundadır.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, bunun içindir ki, Anavatan Partisinin görüşlerini bildirmek üzere huzurunuzdayken, Anavatan Partisinin görüşünü ısrarla burada vurgulamak ve kayda geçirmek istiyorum.
Eğitim sisteminin hızlı ve kapsamlı bir reforma tâbi tutulması gerektiğini ısrarla vurguluyorum. Bu nedenle, genel bilgi verdikten sonra, Türkiye'nin genç ve dinamik nüfus yapısı ile sahip olduğu demografik koşulları dikkate alındığında, eğitim, ülkemizin temel amaçları doğrultusunda yararlanabileceği ve insanî gelişme düzeyiyle rekabet gücünü artırabileceği ortak bir faktör konumundadır. Bu sebeple de, ülkemiz için stratejik önemi giderek artacaktır. Bu önemin herkes tarafından benimsenmesi ve beşerî kalkınmanın kamu harcamalarıyla anlamlı bir oranda desteklenmesi, ülkemiz ve toplumumuz adına yapılabilecek en kârlı yatırım alanı olacaktır.
Değerli arkadaşlar, bu bilinçten hareketle, eğitim, Anavatan Partisinin acil ve öncelikli gördüğü bir reform alanıdır. Bu nedenle, eğitim politikamızın temel hedefi de, piyasa ve toplumun ihtiyaçlarına hizmet etmek amacıyla eğitim sistemimizin tüm öğretim kademelerini, çağdaş gelişmeleri kapsayacak bir şekilde yeniden yapılandırmak olacaktır.
Değişik araştırma sonuçları, Türkiye'nin önümüzdeki yirmibeş yıllık dönemde yaşayacağı demografik sürecin, çalışabilir nüfusun toplam nüfus içindeki payının zirveye ulaşacağını göstermektedir. İşte, ortaya çıkacak olan bu çalışan nüfus potansiyeli, söz konusu bu dönemde ekonomik büyüme açısından çok önemli bir fırsattır, çok büyük bir değerdir.
Doğal olarak, eğitimde köklü değişimlerin başarılmasının önünde çok sayıda engel vardır. Bu engellerden dolayı çok sayıda kişiye eğitim hizmetini sunmanın güçlüğü, diğer bir ifadeyle, günümüzde var olan sayısal bir baskının bir süre daha devam edeceği gerçeğini kabul etmek durumundayız. Bu nedenle Hükümete hak vermek gerekebilir; ancak, aradan dört yıl geçti. Bu konuda, o nedenle, bu zamanın boşa harcandığını burada hatırlatmak istiyorum. Şehirleşme, göç ve nüfus hareketliliği, yine, bu konuda önemli bir faktördür.
Değerli arkadaşlar, biz, Anavatan Partisi olarak “eğitimi, ülkemizin öncelikli sorunu, hem de çözüm alanı görüyoruz” dedik. Bu, asla “eğitim önemlidir” şeklinde, tekerleme çerçevesinde dile getirilmiş basmakalıp bir ifade olarak algılanmamalı. Dolayısıyla, Anavatan Partisi olarak, eğitimi, Türkiye’nin zihnî coğrafyasının, bir arada olma bilincinin şekillendiricisi, gelişme ve çağdaşlaşma ile idarenin motor gücü olarak görüyor ve kelimenin sözlük anlamıyla “eğitim”i her şeyin merkezine yerleştiriyoruz ve bunu ısrarla tekrarlamak istiyoruz. Zira, eğitim, millî gücün stratejik bir kaldıracıdır ve iki temel amacı vardır.
Bunlardan biri, insanlara bireyleşme imkânı sağlamaktır. Eğer, birey, gerçek anlamda birey oluyorsa, o ülkenin kalitesinin ve tüm standartlarının yükseleceğini sizler çok iyi takdir edersiniz.
Bir diğeri ise, toplumsallaşmadır. Eğer, birey, toplum içerisinde toplumun tüm değerleriyle kaynaşarak birey olduğunu ispat edecek standartları kazanmışsa, o ülkenin geleceğinden endişe etmemek gerekir.
Her iki amacın gerçekleşebilmesi için, eğitim politikalarının rasyonel bir temele oturtularak çözülmesi gerekir.
Değerli arkadaşlar, geleneksel eğitimin gelecekte kullanmak üzere bilgi depolamaya yönelik bilgi odaklı modeli kaldırılmalıdır. Depolanan bilgi çok çabuk unutulur; yerine, öğrenmeyi ve bilgiye erişmeyi öğreten, öğrenciye kavramsal düşünme yeteneği kazandıran, öğrenci odaklı, çağdaş eğitim modeline geçilmelidir. İşte, biz, bunu sağlayacağız.
Dünyada yaşanan ekonomik, teknolojik ve demokratik değişimler, organizasyon değişimini zorunlu kılmaktadır. Bu değişim alanı, Türk eğitim sisteminin çekirdeğini, hatta omurgasını oluşturmaktadır. Merkez teşkilatından, en küçük birim olan okul örgütüne kadar, bütün yönetim ve iletişim modellerinin yeniden yapılandırılması gerekiyor. Aksi halde, mevcut yönetim modelleriyle, sistem, daha fazla içinden çıkılmaz hale gelecektir. Nitekim, AK Partinin dört yıllık uygulaması, burada gösterdiği beceriksizlik bunun ispatıdır.
Değerli arkadaşlar, eğitim sistemimizde, acilen, kariyer sistemine dayalı, köklü bir personel rejimi uygulamasına ihtiyaç vardır. Böyle bir yapı oluşturmadan, diğer sorun alanlarında başarılı olunabilmesi olanağı doğmayacaktır, olmayacaktır.
Muhterem arkadaşlar, bu kapsamda, merkez teşkilatında en küçük birim olan okul örgüt modeline kadar, yeni bir organizasyon modeli kurulmalı, insan kaynakları modeli, eğitim ve istihdam standartları bakımından tekrar gözden geçirilmelidir. Bu kapsamda, yerinden yönetim kuruluşlarına yetki devri zorunludur, zarurîdir, zamanı geçmiştir.
Millî Eğitim Bakanlığı Teşkilat Yasası, merkezî idarenin öğretim programları onayı ve denetimi, bakanlık, taşra örgütünün ise, okul yapımından başlayarak, öğretmen alımlarına kadar tüm hizmetleri ve icra fonksiyonlarını yerine getirecek şekilde düzenlenecek tarzda olmalıdır. Buna koşut bir düzenleme de, okul yönetimlerinin öğretmen, öğrenci, idareci ve okul aile birliklerinin etkin katılımına dayalı bir yönetişim modeli etrafında olaylar programlanmalıdır.
Değerli arkadaşlar, okulların özellikle aileler tarafından sahiplenmesi, sistemin hemen dönüştürülmesinde, hem de bu dönüşümün sürdürülebilir olmasında kilit önemi vardır. Bu dönüşüm, eğer sürdürülebilirse sonuçlar, çözülebilir ve burada personelin durumu çok önemlilik arz eder. Eğitimde personelin yeni sürece uyum sağlaması bakımından akademik eğitimlere ve aldıkları hizmetiçi eğitimlere de, bu derecede performans sistemine geçilecek şekilde bir düzene sokulmalıdır.
Değerli arkadaşlar, devletimiz, eğitimle ilgili çalışmalara, ayrıca, özel teşebbüsün eğitimde rol almasına çok hassas ve dikkatli bir şekilde yaklaşmaktadır. Dünyada eğitime bu denli hassas yaklaşan çok az ülke görülmesine rağmen sonuç alınamamıştır. Devletimizin bu konudaki hassasiyetinde birçok haklı nedenleri vardır. Bu hassasiyetlerden dolayı, dünyada pek az ülkede görülen yasal düzenlemeler yapılmıştır. Yani, bizim yasal düzenlemelerimize rağmen alamadığımız sonuçları ortada görmek ve -neden alamadığımız- nedenleri ortaya koyarak onu irdelemek durumundayız.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bugünkü Anayasamız “eğitim ve öğretim, devletin denetim ve gözetiminde yapılır” diyor; çok doğru. Ayrıca, Anayasamız, özel öğretimin bir kanunla düzenlenmesini ortaya koymuştur. Bu da sadece 1982 Anayasasında değil, daha önceki anayasalardan beri devam edegelmiştir; ama, buna rağmen, özel öğretim kurumları da beklenen hedefe ulaşamamış, arzuladığımız verimli sonucu ortaya koymamıştır. Özel öğretimin düzenlenmesini Anayasa hükmü haline getiren devletimiz, eğitimle ilgili konularda ne kadar hassas olunması gerektiğini biliyor, bilmiştir; ama, sonuç alınamamıştır. Bu arada, ayrıca, özel öğretim kurumlarının açılış ve işleyiş ve kapanmasını düzenleyen 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu tüm özel öğretim kurumlarını kapsıyor zaten. Özel öğretim kurumları faaliyetini bu kanun ve Anayasa çevresinde yürütüyor.
Değerli arkadaşlar “Türk vatandaşı veya onların kurduğu şirketler de –gene Anayasada bahsediyor- gelişigüzel ve keyiflerine göre kurum açamazlar ve işletemezler” hükmünü getirmekte, “eğitim kurumları yasalara göre açılır ve çalıştırılır” emrini vermektedir. Oysaki, dünyanın pek çok ülkesinde yabancılar özel öğretim kurumu açabiliyorlar. Eğitim kurumlarının denetimine ihtiyaç duymayabilirler.
Burada vurgulamak istediğim, önemli olan, devletin niyeti, yasalara koydukları değil, pratikte uygulanan ve ortaya çıkan sonuçlardır. Bu kadar ciddî şekilde, yasal olarak ele aldığımız bir konudan sonuç almayışımızın nedenlerini bugüne kadar, dört yıl süre içerisinde AK Parti fark edememiştir. Bu nedenle bunun üzerinde durmak istiyorum. Paket halinde yasa çıkarmakla meselenin kısa sürede çözüleceğine sakın inanmayalım.
Değerli arkadaşlar, mesela, 625 sayılı Yasanın 2 nci maddesi aynen şöyle diyor: “Bu kurumlar faaliyetlerini sadece kazanç sağlamak için düzenleyemezler.” İşte, özel öğretim kurumlarının püf noktası burada ortaya çıkıyor. Devlet okulları ile özel okulları kıyaslarsanız, gerçek anlamda özel okullarda öğrenci sayısı, sınıf sayısı, öğretmen kalitesi itibariyle daha üst düzeyde olabilir; çünkü, devlet, resmî okullarında öğretmene yeteri derecede emeğinin karşılığını veremediği için özel okullara kaliteli öğretmenlerin kayması çok kolaydır.
Tüm bunlara rağmen, özel okul yönetim anlayışı paraya yönelik olduğu için, daha doğrusu kazanca yönelik olduğu için, ikinci şık, çok okullarda… Mesela, birkaç ya da 5-10 özel öğretim okulunu bir kenara atarsanız, diğerlerinde kâra yönelik olduğu için beklenen amaç burada da ortaya çıkmıyor ve…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Akdemir.
DURSUN AKDEMİR (Devamla) – …devletin, halkından, cebinden çıkan paranın gerçek anlamda hedefe ulaşmadığını görmesi gerekirdi şimdiye kadar, göremedi. Bu kanun paket içinde getirildiği için sonuç çıkaramayacağını tahmin ediyorum. O nedenle, bu noktada uyarmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün, uygulama sonunda isim satan, isim alan birtakım kurumlar ortaya çıkmıştır; ancak, bir örnek vererek konuşmamı kapatmak istiyorum. Hükümet, bütün çalışmalarda olduğu gibi, her konuda hemen hemen partizanca olaylara yaklaşıyor ve bir örnek vermek istiyorum sadece. AK Parti Hükümeti, bu yıl 1 000 öğrenciye burs vererek yurt dışına göndermek istiyor ve kararlaştırdı; ama, Yüksek Öğretim Kurumu çıkıyor, Türkiye’nin televizyonlarında, basında diyor ki: “Bu öğrencilere, ben, üniversitede görev vermeyeceğim.” Üniversitesinin hükümete, hükümetinin üniversiteye güvenmediği bir devlet yönetiminde, özel öğretim kurumlarının bu şekilde…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Akdemir, lütfen…
DURSUN AKDEMİR (Devamla) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Son süreyi teşekkür için veriyorum.
Buyurun.
DURSUN AKDEMİR (Devamla) – Teşekkür ediyorum, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.
Tümü üzerinde şahsı adına söz isteyen, Balıkesir Milletvekili Ali Aydınlıoğlu.
Buyurun Sayın Aydınlıoğlu.
ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Özel Öğretim Kurumları Kanununda değişiklik yapılmasıyla ilgili şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygı ve sevgilerimle selamlarım.
625 sayılı Özel Öğretim Kurumu Kanunu 1965 yılında yürürlüğe girmiş, bugüne kadar birçok defa değişikliğe uğramış, âdeta yamalı bohçaya dönmüştür; fakat, yine de, günümüz ihtiyaçlarına, maalesef, cevap verememiştir. Bu yüzden, kendi içinde tutarlı, AB hedefimizle uyumlu olan, günün ihtiyaçlarına cevap verebilecek yeni ve komple bir çalışma yapılmıştır.
Okullar ve kolejlerde olduğu, gibi bankalar, ticarî kuruluşlar, imalat, iletişim ve lojistik şirketler, hastaneler, oteller, havaalanları ve diğer birçok alanda özelleştirmeye doğru gidilerek çok önemli mesafeler alındığı büyük bir gerçektir; ancak, alınacak çok daha mesafenin olduğu, hızla gelişen dünyamızda ayak uydurma adına bir gerçektir. Yapabileceklerimizin en iyisini yapmaya çalışsak da, iyileştirmemiz gereken çok daha alan vardır. Mükemmellik gerçekten ulaşılabilecek bir yer, bir hedef değil, bir yolculuk olmalıdır.
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de en problemli ve en zor sektörlerin başından, maalesef, eğitim sektörü gelmektedir. İngiltere, Fransa, İtalya gibi gelişmiş ülkelerde bile millî eğitim komisyonları her dönemde eğitim politikalarını revize etme durumunda kalmışlardır. İngiltere’de yapılan bir toplantıda ülkede eğitim seviyesinin yeni teknolojiye ayak uyduramadığı belirtilerek, veliler, daha iyi bir eğitim için çocuklarını özel okullara göndermeye başlamışlardır.
Teknolojik alandaki büyük değişim ve gelişim, teknolojinin eğitime adaptasyonunu zorunlu kılmaktadır. Geleneksel eğitim sistemiyle bilim ve teknolojideki gelişmeleri yakından takip etmek mümkün değildir. Ayrıca, günümüzde kaynakların kıt olduğu, artık, herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir. Bu durumda, her alanda olduğu gibi eğitim alanında da kıt kaynakları en iyi biçimde değerlendirmek ve özel sektörün bu alana yatırımlar yapmasını mutlaka sağlamak gereklidir. Eğitimde planlama, program geliştirme, denetim dışındaki hizmetlerin bir bölümünün özel sektöre aktarılması, ülkemizdeki okullaşma ve eğitimde kaliteyi artırma problemimizi daha kısa sürede çözüme kavuşturacaktır.
Şurası bir gerçektir ki, özel okullar halkımızın talebinden doğmuştur. Özel okulların çoğalmaya başlamasıyla birlikte Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okulların da hem fizikî kalitesi hem de eğitim-öğretimdeki başarı grafiği hızla yukarıya doğru çıkmaya başlamıştır. “Geçmişten geleneğe” ismiyle adlandırılan yepyeni mimarileriyle birer kişilik rengârenk sıraları, pırıl pırıl fayans ve kalebodurlarla döşenmiş koridorları, kütüphaneleri, yemekhaneleri, laboratuvarları, çok amaçlı salonları, kantin ve spor salonlarıyla hızla fizikî şartlarını iyileştirmeye başlayan Millî Eğitim Bakanlığımızın okulları son yıllarda göze çarpmaya başlarken, hem sınıf mevcutları 50-60 kişiden, 35’lere düşmeye başlamış hem de bazı il ve ilçelerimizde sınavlardaki başarılarıyla özel okulların önünde yer almaya başlamışlardır.
Hızla bilgisayar ve internet bağlantıları okullarımıza yapılmaya başlanmış ve bilgisayarlı eğitime hakikaten olağanüstü bir önem verilmiştir. Dört yılda 92 000 yeni derslik inşa edilmiş, öğrencilerimiz siyah önlüklerden kurtulmuş, özel okullar gibi rengârenk şık elbise ve formalarına kavuşmuşlardır. Öğretmenlerimizin bilim ve teknolojiyi takibi için indirimli ve taksitli bilgisayar kampanyaları yapılmış, demokrasi bilincinin güçlenmesi için okullarımızda öğrenci meclisleri kurulmaya başlanmıştır. Görüldüğü gibi hiçbir alanda rekabetsiz kalmak doğru değildir. Rekabetin kaliteyi getirdiği bir gerçektir. Her şeye karşı çıkmak yerine bunlara çözümler üretmelisiniz. Değişen ve gelişen dünyaya sırtınızı çeviremezsiniz. Kendinizi gelişmiş dünyadan soyutlayamazsınız.
Değerli milletvekilleri, şu anda ülkemizde 9 665 özel öğretim kurumu bulunmaktadır; bunlar, özel okullar, dershaneler, motorlu taşıt sürücü kursları, özel kurslar ve etüt merkezleri olarak sıralanmaktadır. Bunların 1 741 tanesi özel okul, 1 676’sı Türk okulu, diğerleri yabancı okullar. Bu yasa bunların tümünü ilgilendiriyor. Bu yasayla, bugüne kadar özel okullar Ankara’da Millî Eğitim Bakanlığından açılış izni alıyorlardı; bunlar, yine Millî Eğitim Bakanlığımız tarafından açılacaklar; ancak, kurslar ve dershaneleri açma yetkisi bu kanunla birlikte valiliklere devrediliyor. Yabancı okulların her türlü bakım, onarım ve tadilat izni Bakanlık tarafından verilirken, bu kanunla valiliklere devrediliyor. Bir arada olan kampus okullarına ortak yönetim getiriliyor. Özel okulların kapatılışında doğrudan eğitim-öğretimi ilgilendiren konularda problem varsa ancak bu okullar kapatılabilecek.
Devlet okullarında öğretmenlerimiz maaş karşılığı derslerini doldurup da eğer açığı kalıyorsa, bağlı bulundukları okul müdürünün izni olmak kaydıyla, özel okullarda ücretli olarak derslere girebileceklerdir.
Bu kanunla getirilen en önemli yeniliklerden biri de özel okul öğretmenlerine de sendikalara üye olma hakkı verilmesidir. Bu da demokrasimiz adına gerçekte önemli bir kazanımdır.
Yine, bu yasayla, özel okul ve dershanelerden alınan elektrik, su, doğalgaz ücreti devlet okullarından 2 ya da 3 kat fazla alınır iken, devlet okullarından alınan ücretle eşitlenmiş ve önemli bir haksızlık giderilmiş oluyor.
Yine, özel öğretim kurumlarında öğrenim gören öğrenci sayısının yüzde 3’ünden az olmamak üzere ücretsiz öğrenci okutmakla yükümlü oldukları, Bakanlıkça bu oranın yüzde 10’a kadar artırılabileceği hükme bağlanmıştır. Bu da, yoksul ve fakir öğrencilere daha fazla devletimizin el uzatması anlamına gelmektedir.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde eğitim gerçekten oldukça pahalı bir iştir. Büyük şehirlerde özel okulların birkısmı boştur. Bir taraftan dört yılda devlet-vatandaş işbirliğiyle 92 000 yeni derslik yapılmasına rağmen, özel okul ve derslik sayısı yetmemektedir. Eğer özel okullara teşvik artar ve öğrencilerimiz daha fazla yönlenirse, hem bu okullar dolar hem Millî Eğitim Bakanlığımızın yükü hafifler hem de eğitim-öğretime bir renklilik, bir rekabet ve eğitime daha fazla kalite gelecektir.
Özel okul tüm dünyada bir vakıadır, bir gerçektir. Bundan kaçınmanın, bu rekabetin önünü kesmenin hiç kimseye faydası yoktur. Gelişmiş ülkelerde kamu okullarının yanında özel okulların oranı en az yüzde 20’ler civarında olup, bu oran bazı ülkelerde yüzde 25, 30 hatta yüzde 40’lar civarına ulaşmıştır. Bizde ise özel okulların oranı maalesef yüzde 1,9’dur. Çağdaş devlet anlayışının gereği, her şeyi yapmaya çalışan bir anlayış değil, özel sektör ve gönüllü kuruluşlara, kişi ve gruplara da fırsat vererek, birlikte çözümler üretmekten geçmektedir.
Tüm dünyada eğitim devlet ve özel sektör eliyle birlikte yapılmaktadır. Eğitim devletin aslî görevidir. Devlet bireylerini eğitmek zorundadır. Özel okulların da teşvik edilmesi, ihtiyaç duyduğumuz vasıflı insan gücünü topluma kazandırmak ve en son teknolojik gelişmeleri eğitim sistemimize bir an önce koymak kaçınılmazdır. Ayrıca, özel okulların da teşviki ile desteklenmesinin, bu okullarda okuyan öğrencilerin yıllık ücretlerini aşağıya çekeceği bir gerçektir. Devlet tek başına bu yükü taşımakta zorlanmakta ve ülke nüfusumuz hızla artmaktadır. Bu nedenle, özel okulları da teşvik etmek katılımcı demokrasinin bir gereğidir diyorum.
Biraz önce, değerli arkadaşımız burada rakamlar verdi. İkili öğretim yapan okul sayısı, siz iktidara gelirken 10 000’di, şu anda 13 000 oldu dedi. Ben, Millî Eğitim Bakanlığımızın bürokratlarından rakamları aldım; onları burada okumak istiyorum: 2002 yılında, ilköğretimde 8 532 okulumuz ikili öğretim yapıyormuş, şu anda 8 024 okula düşmüş; yani, ilköğretimde ikili okulların aşağı düştüğü görülüyor. Ortaöğretimde, 2002 yılında 459 okulumuz ikili öğretim yaparken, 2005 yılında 652 okula çıkmış; burada çok az bir yükselme var. Okulöncesi eğitimde bir yükseliş göze çarpıyor; o da, yeni çıkan yönetmelikten dolayı. Sadece, anasınıflarında, 2002’de 1 071 anasınıfında eğitim öğretim yapılırken, 2005 yılında 3 899 okulda ikili öğretim yapılmaya başlanmış.
Ancak, o gün ile bugünkü öğrenci sayılarına bir bakmamız gerekiyor. 2002 yılında ülkemizde 320 000 öğrenci varken, 2005 yılında 550 000 öğrenci var. Nüfusumuzun hızla artmış olması da, 92 000 yeni yapılan dersliğe rağmen, maalesef, hemen hemen dengede tutmaya yetebilmiş; ama, hızla, Hükümetimiz döneminde, gerçekten çok güzel okullar yapılmaya devam ediliyor. Bunların açılışlarını yapan arkadaşlarımıza tavsiye ediyorum, mutlaka bu yeni okullarımızı gidip görsünler; hakikaten, okullarımızın fizikî kapasitesinde çok büyük iyileşmeler var.
Ben, bu kanunun hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Ayrıca, bu hafta başında başlayan 2006-2007 öğretim yılının da ülke insanımıza, öğrencilerimize, öğretmenlerimize hayırlı olmasını diliyorum. Hepinize sevgi, saygılar sunuyorum. Sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aydınlıoğlu.
Tümü üzerinde, şahsı adına söz isteyen, Hasan Aydın, Giresun Milletvekili.
Buyurun Sayın Aydın. (AK Parti sıralarından alkışlar)
HASAN AYDIN (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının tümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün görüşeceğimiz bu kanun tasarısı, sadece özel öğretim kurumlarını değil, tüm eğitim sistemimizi ilgilendirmektedir. Bu yasayla, eğitim sisteminin eğitime kaynak transferi, eğitim kalitesinin yükseltilmesi, eğitimde çağdaş yöntemlerin uygulama esnekliği, sürekli eğitim gibi sorunlarına olumlu katkı sağlanacağı açıktır.
Sürekli gelişen ve değişen günümüz dünyasında meydana gelen yeniliklere ülke insanımızın uyum sağlaması ve buna paralel olarak nitelikli insangücünün yetiştirilmesi, ayrıca dünyada meydana gelen teknolojik gelişmelerin eğitim sistemimize aktarılması için özel sektörün teşvik edilmesi ve desteklenmesi gerektiği bir gerçektir. Eğitimde özel sektörün üstleneceği sorumluluğun artırılarak, devletimizin eğitim yükü hafifletilerek özellikle finansman sorununun halledilmesiyle, ülke genelinde daha kaliteli eğitim verilebilmesi için önemli bir ortam oluşacağı muhakkaktır.
Bu konuyla alakalı olarak, dünyadan bazı örnekler vermemiz gerekirse, son dönemde yapılan eğitim reformları incelendiğinde, Finlandiya ve Kore örneklerinde olduğu gibi, reform yapan ülkelerin özel öğretim kurumlarının eğitim sistemi içindeki paylarını artırdıkları ve destekledikleri görülmektedir. Avrupa Birliği üyesi ülkelerde özel okulların genel eğitim sistemi içindeki payı, Danimarka’da yüzde 12, Fransa’da yüzde 17’dir. Bu ülkelerdeki özel okullarda öğretmenlerin maaşlarının karşılanması, eğitim yatırımlarının finanse edilmesi ve öğrenci maliyetlerinin bir kısmının devlet tarafından karşılanması devletin üzerine düşen bir görev olarak algılanmaktadır. Yapım ve onarım durumunda, maliyetlerin yüzde 10 ile 30 oranında devlet desteği yapılması ve giderlerin bir kısmının devlet tarafından karşılanması gibi teşvik edici unsurlar uygulanmaktadır. Ayrıca, bu oran, Hollanda’da, öğrenci sayısı bakımından, ilköğretimde yüzde 68, ortaöğretimde yüzde 76; İsviçre’de yüzde 5, Avusturya’da yüzde 12 ve Avustralya’da özel okul bakımından yüzde 27’dir. Ülkemizdeki eğitim sistemi içerisinde, özel eğitim kurumlarının genel öğretimimiz içindeki payı ise -bütün arkadaşların da belirttiği gibi- kurumda yüzde 3,12; öğrenci sayısında 1,9 ve öğretmen sayısındaki oran ise 4,8’dir. Bu yasal düzenlemeyle, genel eğitim içindeki oranı yüzde 1,9 olan özel öğretim oranının, gelişmiş ülkeler düzeyine çıkarılması için bir adımın atıldığı da bir gerçektir.
Eğitimin en yüksek kuruluş maliyeti, fiziksel altyapıdır. Bu bakımdan, her yıl hızla artan nüfusumuz karşısında okullarımızın kısıtlılığı ve bu okulların yapımı ciddî bir sorundur. Bu okulların eğitim sistemimize kazandırılması, ekonomimiz açısından ayrıca bir değer taşımaktadır. Özel sektör, yüksek maliyet gerektiren eğitim yatırımları yaparak, devletin bu alandaki yükünü azaltmada bir alternatif olarak karışımıza çıkmaktadır. Sürekli büyüyen ve gelişen ülkemizde, İktidarımız döneminde -siz ne kadar itiraz ederseniz edin- genel bütçeden en büyük pay eğitime ayrılmıştır.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Personel giderleri!..
HASAN AYDIN (Devamla) – Ülke kaynaklarımızın maksimum verimle kullandığı İktidarımız döneminde, ülke eğitimi açısından özel öğretim kurumlarının fizikî kapasite kullanım oranlarının artırılması gerekmektedir. Burada bir örnek vermek gerekirse, 2004-2005 eğitim-öğretim yılı verilerine göre özel okullarımız yüzde 45 kapasiteyle çalışmışlardır.
Burada bir konuyu daha özellikle üzerine basarak belirtmek istiyorum: Ülkemizde özel okulların öğrenci kapasitesi yaklaşık 540 000 öğrenci civarındadır. Bu okullarda okuyan öğrenci sayısı ise 240 000 civarındadır.
Bu da bize gösteriyor ki, 300 000 öğrencilik bir kapasite atıl vaziyette durmaktadır. Dolayısıyla, bu kapasiteyi iyi şekilde değerlendirmek lâzım ve bu, devlet bütçesiyle değerlendirildiğinde karşımıza ne kadar büyük bir malî yükün çıkacağı da gün gibi ortadadır.
Bunun, ayrıca, biraz önce bahsedilen istihdam konusunda da önemi büyüktür. Çünkü, bu okulların kapasitelerini değerlendirdiğimizde, fakülte bitirmiş işsiz olan öğretmenlerimize de iş kapılarının açılacağı bir gerçektir.
Sayın Başkan, değerli üyeler; yurdumuzdaki özel öğretim kurumlarının 100 yıla yakın bir geçmişi vardır. Cumhuriyetimizin ilanından sonra Atatürk’ün 1925 yılı Türkiye Büyük Millet Meclisi açılış nutkunda özel öğretim konusuyla ilgili söyledikleri, özel okul açılmasının teşvik edilmesi bakımından dikkat çekicidir. Atatürk şöyle demektedir: “Büyük Millet Meclisinin ve Cumhuriyet Hükümetinin her alanda gayret sarf ettiği bilinmekle beraber, tüm vatandaşlarımızın eğitim istek ve arzularını yerine getirmekten uzaktır.” Ayrıca, Atatürk devamla: “Gelecek yıl devletimizin bu hususta gösterebileceği en büyük fedakârlığı yapmasını önemle rica eder, maddî imkânları yerinde olan vatandaşlarımızın çocuklarına sahip çıkmak amacıyla özel teşebbüs tarafından okutulup yetiştirilmesini, yani, özel okul açılmasını önemle tavsiye ederim” ifadelerini de hiçbir zaman unutmamak gerekir.
Cumhuriyet döneminde açılan ve eğitimde farklı ve yeni bir sistem uygulayan ilk özel Türk okulu, Türk Eğitim Derneği tarafından Ankara’da açılan özel okuldur. Bu dernek, biliyorsunuz, 31 Ocak 1928 tarihinde kurulmuştur.
Değerli arkadaşlarım, günümüzdeki özel öğretim kurumlarına da baktığımızda, 2005-2006 öğretim yılı -19.9.2006 tarihi itibariyle- toplam 10 424 kurumla eğitim-öğretim faaliyetlerine devam etmektedir. Bu kurumların 1 764 tanesi özel Türk okulu, 19 özel Rum okulu, 18 özel Ermeni okulu, 2 Musevi özel okulu, 11 özel uluslararası okul, 15 özel yabancı okulu, 64 özel eğitim okulu, 3 928 özel dershane, 2 155 özel motorlu taşıt sürücü kursu, 2 124 özel muhtelif kurslar, 324 özel öğrenci etüt merkezleri gözümüze çarpmaktadır. Dolayısıyla, Türk eğitiminin içerisinde özel eğitim kuruluşlarının ne kadar yerinde olduğunu da bu rakamlar göstermektedir.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Özel eğitim değil Hasan Bey özel öğretim.
HASAN AYDIN (Devamla) – Özel öğretim. Özel eğitim ve öğretim diyelim.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Hayır, özel eğitim farklı bir şey, özel öğretim farklı bir şey.
HASAN AYDIN (Devamla) – Özel öğretim diyelim, düzeltiyorum, özel öğretim diyorum.
Ekonomik, toplumsal ve teknolojik gelişmenin sürekliliği, yaşam boyu öğrenimi zorunlu kılmaktadır. Çok hızlı olarak artan nüfusumuzun beceri temelinin yenilenmesi ve artırılması, yönetimler, işletmeler ve bireyler için son derece önemli hususlardır.
Tabiî, biraz önce Engin Altay kardeşimiz burada, bu kanunu anlatırken, eleştirirken sanki yeni gelen bir kanun ve yeni bir şey gibi takdim edilir gibi gördüm ben. Belki yanlış anlamış olabilirim; ama, bir tane…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Hasan Bey, keşke sen de fındıkla ilgili konuşabilseydin. Konuşabilseydin fındıkla ilgili de dinleseydik.
HASAN AYDIN (Devamla) – Fındığa da geliriz. Zamanı geldiği zaman fındığa da geliriz. Şu hassas konuyu bildiğiniz için, eğitim ve öğretimi konuşuyoruz, özel öğretimleri konuşuyoruz burada. Onun için, fındığın yeri geldiği zaman da konuşuruz.
Dolayısıyla, burada bu konu değerlendirilirken, 14 maddelik yasanın -geçici maddeleri de var- içerisinde bir tane 5 inci maddeye takılıp kalmanın ne derece haklı olacağını düşünmek lâzım.
ENGİN ALTAY (Sinop)- 6, 10, 12, 8…
HASAN AYDIN (Devamla) – Ancak, şunu belirtmek istiyorum: Bu 5 inci maddedeki açılacak okullarla ilgili hususu belirttikten sonra, yasanın devamını, o maddenin devamını, ikinci bendini okursanız, Türkiye’nin bu konuda herhangi bir sıkıntıya düşmeyeceği de gün gibi ortadadır. Bunun da, özellikle halkımız tarafından bilinmesini arzu ediyorum.
Biliyorsunuz değerli kardeşlerim, bu yasayla birçok yenilik getirilmiştir. Bu yenilikleri benden önceki arkadaşlarımız da saydılar. Gayet güzel yeniliklerdir. Türk eğitimi açısından, Türkiye’deki millî eğitim açısından çok önemli değişikliklerdir. Daha fazlasının yapılması lâzım. Benim şahsî düşüncemi eğer sormak gerekirse, parasal olarak desteğin de devam etmesi gerekirdi diye düşünüyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Niye geriye çektiniz?
HASAN AYDIN (Devamla) - …çünkü, bu kapasitenin mutlaka kullanılması lâzım diye -benim şahsî görüşümdür bu- onu özellikle söylüyorum.
Sonuç olarak şunu belirtmek istiyorum: Günümüz dünyasında eğitim giderek daha karmaşık…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Aydın, lütfen, toparlar mısınız. 1 dakikalık süre veriyorum.
Buyurun.
HASAN AYDIN (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Çocuklarımızın eğitim ihtiyacı, onlara neler sunulması gerektiği ve eğitim metodolojisi hızla değişiyor. Bu gelişmeler eğitimde kaynak sorununu önplana çıkarmaktadır. Devlet, ilk defa, gayri safî millî hâsılanın yüzde 3’ünden fazlasını eğitime ayırmıştır. Dolayısıyla, bu, çok güzel bir gelişmedir, bu gelişme artarak devam edecektir diyorum ve bu kanunun Türk Millî Eğitimine, ülkemize, milletimize hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.
Şimdi, tümü üzerinde 20 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi 10 dakikadır.
Sayın Güler, buyurun.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Gerçi, bu sorularımıza yanıt alamayacağız; ama, çünkü, bu kadar önemli, hassas bir nokta… Daha önceki Meclis gündeminde sorduğumuz sorulara yanıt alamadık, bugün de alamayacağız; çünkü, Sayın Millî Eğitim Bakanı da şu anda mevcut değil.
Şimdi, sizin aracılığınızla Sayın Bakana sorularım var, yanıt alacağımızı da ummuyoruz; inşallah da yanılırız.
Önce, Millî Eğitim Bakanının çocuklarının, devlet okulunda mı yoksa özel okulda mı okuduğunu, kamuoyunun merak ettiği gibi, bizler de merak etmekteyiz.
Bugün -OKS- ortaöğretim kurumları sınavıyla doldurulamayan öğrenci sayısı ne kadardır; üçüncü yerleştirme yapılmamıştır nedeni nedir ve bunca açık varken, neden kullanılmayıp da özel sektör tercih edilmektedir, bunu açıklar mı?
Bugün, hem kamuda görev yapan hem de özel sektörde çalıştırılmak istenen öğretmenleri göz önünde bulundurduğumuzda, zaten kamuda çalışırken yetersizliği bir itiraf olarak… Bugün, aslında, bu kanun teklifi, aynı zamanda, bir beceriksizliğin itirafı mıdır?
İkincisi: Hem kamuda çalışıp hem de özelde görev alacak öğretmenler için, bu, özeli teşvik ederken, kamuyu ihmal etmeyi mi, hatta, bunun yanında da, kamudaki kaliteyi düşürecek midir? Özellikle, para yardımı konusunda neden kamuoyunda tartışılmadığını, neden bu tür adımdan vazgeçildiğini açıklamayı düşünüyor musunuz?
Bunların yanında, bu tasarıyla kamu gözardı edilirken, Anayasanın çeşitli maddelerine, sosyal devlet ve 2 nci, 10 uncu, yanlış hatırlamıyorsam da 47 nci maddesine aykırı olduğu söylenmektedir. Sayın Cumhurbaşkanı tarafından veto edilirse tekrar görüşülecek. Bu, dört yıldır neden geciktirildi? Bu soruya da yanıt verirler mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Güler.
Sayın Ercenk…
TUNCAY ERCENK (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Antalya, bir turizm, ticaret ve tarım kenti olduğu kadar aynı zamanda bir kültür ve sanat kentidir de. Üniversite sınavlarında yapılan sonuçları Sayın Bakanımızın takdirlerine arz etmek istiyorum:
1999 yılında yapılan sınavlarda, Antalya, 2 nci; 2000 yılında 1 inci; 2001, 2002, 2003 yıllarında 1 inci; 2004 yılında 6 ncı; 2005 yılında 12 nci; 2006 yılında 19 uncu sırada yer almıştır. OKS sınavında, ortaöğretim kurumları sınavında 2000 yılında 11 inci; 2001 yılında 8 inci; 2002 yılında 7 nci; 2003 yılında 6 ncı; 2004, 2005, 2006 yıllarında ise 30 ve 35 inci sırada yer almıştır. Bu olumsuz gelişmenin nedenlerini araştırmayı düşündünüz mü; alınan sonuçlar nelerdir? Bu sonuçları Antalya’nın fazla göç almasına bağlamayı doğru bir anlayış olarak görüyor musunuz?
Antalya’da 2006-2007 eğitim-öğretim yılı açılışı yapılırken, 1999 ve 2002 yılları arasında yapılan okulları AKP döneminde yapılmış gibi göstererek açılışları yapmanın devlet adamlığı anlayışıyla bağdaştığını düşünüyor musunuz?
1999-2002 yılları arasında 220 okul yapımı hayırseverlerin de katkısıyla gerçekleştirilmişken ve bu amaçla 100 trilyon harcanmışken, son yıllarda 7 trilyon Bakanlığın, 8 trilyon özel idarenin, toplam 15 trilyonluk okul yapımı için ayrılmasını ve bunun da kullanılmamasını yeterli ve doğru buluyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ercenk.
Sayın Özdoğan…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ben de Sayın Bakanımıza birkaç soru yöneltmek istiyorum ve Sayın Millî Eğitim Bakanının burada bulunmamasını bir şanssızlık olarak değerlendiriyorum.
Birinci sorum: Sayın Bakan, bakanlığınızın ilk günlerinden beri özel okullara gidecek öğrencilere 1 000 YTL’lik bir devlet yardımı şeklinde bir projeye sahip olduğunuz biliniyor; ancak, bugün bu tasarınızı geri çekeceğiniz öngörülüyor. Sayın Bakan, senelerdir planladığınız bu tasarıdan vazgeçmenizin sebebi nedir? Bugün itibariyle projenizin iyi bir proje olmadığı kanaatine mi ulaşmış bulunuyorsunuz? Tasarılarınızı dört sene kamuoyunun gündeminde tutup, daha sonra da geri çekmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz? İyi proje tasarlama ve uygulama konusunda kendinizi nasıl görüyorsunuz?
İkinci sorum: Sayın Bakan, bu tasarınızda, özel okullara gidecek yoksul öğrencilere 1 000 YTL’lik devlet yardımı öngörülüyordu; eğitim ve temel eğitimi özel okul işletmeciliğine havale ederek çözme konseptiniz devam ediyor mu? Millî Eğitimin, milletin çocuklarına devlet eliyle eşit eğitim vermek görevini kamu eliyle yürüttüğü prensibi siyasî ve kişisel görüşlerinizle ne kadar uyuşuyor?
Diğer bir sorum: Sayın Bakan, geçtiğimiz günlerde “YÖK sorunu çözülmeden ortaöğrenimde sorunlar çözülmez” şeklinde bir ifadede bulundu. Bu ifadesiyle, Sayın Bakanın, Millî Eğitim Bakanı olarak elinizin kolunuzun bağlı olduğu, Türk çocuklarının eğitim sorunlarını çözmede yapabileceğiniz bir şey olmadığına mı işaret ediyorsunuz?
Diğer bir sorum: YÖK sorunu, örneğin, sizin temel eğitimi yaygınlaştırma, mahrumiyet bölgelerimizde okullaşmayı yaygınlaştırma, temel eğitimde sınıf başına düşen öğrenci sayısını 80’lerden 40’lara, 30’lara çekme, kız çocuklarının okullaşmasının önündeki engelleri kaldırma, ülkenin az imkânlı şehirlerindeki ortaokul ve liselerde uzman öğretmen açığını azaltma ve zamanla yok etme gibi çabalarınızı ne şekilde engellemektedir?
Son sorum: Sayın Bakan, fen ve anadolu liselerindeki 5 000 öğrencilik kontenjan açığı sizin tutumunuz sebebiyle doldurulamadı. Bu liseler öğrenim yılına eksik kontenjanla başlıyorlar. Okula-bilgiye aç, annesi-babası dargelirli yüzbinlerce öğrencimiz imkânsızlıklar içinde çırpınırken fen ve anadolu liselerinin 5 000 kişilik kontenjanını dolduramamasının sorumluluğunu taşıyarak hâlâ bu Meclisin çatısı altında Millî Eğitim Bakanı olarak oturuyor olmanızı ilginç buluyor musunuz?
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özdoğan.
Sayın Çerçioğlu…
ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Aydın) – Sayın Bakan, kaliteli eğitim verdiği bilinen fen ve anadolu liselerinin OKS yerleştirme sınavı ikinci yerleştirme işleminden sonra Türkiye genelinde 5 000 kişilik boş kontenjan bulunmasına rağmen üçüncü yerleştirme işlemine yer verilmemiştir. Çocuklarımızın tercihleri ve istekleri konusunda bu okullarda eğitim görme imkânlarından yoksun bırakılmasını hangi millî eğitim politikasıyla açıklıyorsunuz?
Çocukların istekleri dışındaki okullara yerleştirilmesi, Millî Eğitim Bakanının inisiyatifine bağlı olması doğru mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çerçioğlu.
Sayın Kepenek…
YAKUP KEPENEK (Ankara) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanımıza iki soru yöneltiyorum.
Sincan Lisesinde bir edebiyat öğretmeni sanki derslerde yaptığı yetmiyormuş gibi, öğrencilerine cep telefonuyla dincilik propagandası yaptı, mezuniyet törenlerine gitmelerini engellemeye çalıştı ve bir müdür yardımcısını dövdü. Şimdi bu öğretmen benim seçim bölgem olan Çubuk Lisesine verildi. Eğer bu öğretmen sakıncalıysa Çubuk Lisesine niye verildi? Birinci soru bu.
MUHARREM İNCE (Yalova) – O öğretmeni Söğüt’e versinler, Söğüt’te hizaya getirirler onu!
YAKUP KEPENEK (Devamla) – İkincisi, Sayın Bakanım, bu yıl kaç öğrencimiz, kaç çocuğumuz daha doğrusu, temel eğitime devam edememektedir? Bunların kız ve erkek olarak dağılımı nasıldır? İllere göre dağılımı nasıldır?
Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kepenek.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Bakanım, o öğretmeni Söğüt’e verin, Söğüt!..
BAŞKAN - Sayın Gazalcı, buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanın şu sorularımı yanıtlamasını diliyorum:
1 - Bu tasarı hazırlanırken, Özel Okullar Birliği dışında, öğretmen sendikalarından, üniversitelerden, uzmanlardan, demokratik kuruluşlardan görüş alınmış mıdır; alınmışsa, hangi kuruluşlardan ve kişilerden alınmıştır?
2 - Üniversiteye girişte ilk sıralarda başarılı okullar hangi okullardır; devlet okulları mı, özel okullar mı?
3 – Öğrenciler, devletin iyi eğitim verdiği fen ve anadolu liselerine girmek için çaba harcıyorlar. Oralarda boş kontenjanı Bakanlık açmıyor; ama, öğrenciler kapı zorluyor. Bir yandan övgüsü yapılan özel okulların yarı kontenjanları boş olduğu söyleniyor. Bunun nedeni nedir? Devletin okullarına çocuklar her türlü özveriyle girmeye çalışırken, niçin öbür tarafa girmiyor?
Son sorum: İsteği dışında, altıncı tercihe dayanarak imam-hatip lisesine yerleştirilen çocuklara, Sayın Bakan “biz, onları okullara değil, pansiyonlara yerleştirdik” dedi. Peki, eğer, bu sözü doğruysa, bu çocuklar, bir yandan imam-hatip liselerinin pansiyonlarında okuyarak hangi okullara yerleştirildi; yani, bunlar kaç tanedir, nedir; yani, bu sözünün gereği nasıldır?
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.
Soru sorma süresi tamamlanmıştır.
Sayın Bakan buyurun.
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Sayın Başkanım, arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Soruların önemli bir kısmı nokta sorular ve bizzat Sayın Bakanın kanaatleriyle ilgili olduğu için, sorulara yazılı olarak cevap vereceğiz.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
ABDULKADİR ATEŞ (Gaziantep) – Sorulara devam edilmesi lâzım Sayın Başkan.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sorulara yine devam edelim Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, niye bu kadar heyecanlısınız?!
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) – Zaten cevap alamayacağımızı söyledik. Sorulara devam edelim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hayır; devam edilmiyor mu sanki?!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Amatör ruhumuz var içimizde.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Sorulara devam edin.
BAŞKAN - Hiç kimse, Başkanlığa görevini hatırlatmasın lütfen.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Estağfurullah Sayın Başkanım, ne haddimize!
BAŞKAN -Aceleye gerek yok Sayın Milletvekili.
Sayın İnce, buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben, tabiî, burada Sayın Millî Eğitim Bakanının olmasını isterdim; geçtim Bakanı, Müsteşar da yok, Sayın Müsteşar Yardımcısı burada. Hiç olmazsa Sayın Müsteşar burada olsaydı. Ama, Sayın Bakanın nerede olduğunu ben de sizlerle paylaşmak istiyorum: Şu anda Sayın Başbakanla Birlikte Bursa’da. Az önce beni bir okul müdürü aradı. Okul müdürlüklerine talimat verilmiş Sayın Başbakanı karşılamaya 40-45 000 öğrenci gidecek diye; şu anda da 25 000 öğrenci toplanmış. Okul müdürleri isyan ediyor; ama, ne yapsın, devlet memurları. Şu anda 25 000 öğrenciyle Sayın Bakan şov peşinde Bursa’da; ama, burada kanun görüşülüyor.
BAŞKAN – Lütfen sorunuzu sorar mısınız Sayın İnce.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Tabiî, soruyorum Sayın Başkan.
Özel okulların elektrik ve su ücretini devlet okullarıyla eşitliyorsunuz; kursları hariç tutuyorsunuz, dershaneleri hariç tutuyorsunuz. Bakınız, yarın mahkemeye gidecek dershaneler ve kurslar şunun için; çünkü, devletin okullarında da hafta sonu kurs yapılıyor.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Sayın Başkan, sorusunu sorsun.
MUHARREM İNCE (Yalova) – O zaman, siz, okullara, hafta sonu ayrı bir saat mi takacaksınız, yoksa, bu ücret farkını nasıl dengeleyeceksiniz? Bunu merak ediyorum.
İkincisi, Erzincan Cumhuriyet Lisesinde kravat bedeli olarak öğrencilerden 30 YTL alındığı doğru mudur? Ziraat Bankası Gürcükapı Şubesi 34940685 nolu hesaba bütün öğrenciler kravat bedeli olarak 30 YTL verecek denildiği ve çocuklara baskı yapıldığı doğru mudur?
Ayrıca, derslerini geçmiş, yeterli notu almış; fakat, devamsızlık süresini aştığı için sınıfta kalan yüzlerce, binlerce öğrenci var. Bu Meclisten PKK’lılara af çıktı, hortumculara af çıktı, dopingli atlara af çıktı, Hizbullahçılara çıktı; bu gençlere af çıkartmayı, Sayın Bakan bir genelge yayınlamayı düşünüyor mu?
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın İnce.
Sayın Ekmekcioğlu, buyurun.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Öğretmenlerimiz, memurlarımız, hizmetlilerimiz açlık sınırının altında bir ücretle çalışmaya mahkûm edilmişlerdir. Eğitim emekçilerinin neredeyse tamamı yoksulluk ve açlık sınırının altında yaşam mücadelesi vermektedir. Bu, çok üzüntü verici bir olaydır. Bu sıkıntının giderilmesi için Hükümetinizce bir çalışma yapılmakta mıdır?
İkinci sorum: Türkiye’nin dört bir yanında fedakârca çalışarak görev yapan öğretmenlerin sayısı 560 000 civarındadır. Şu anda, ülkemizde, yaklaşık 166 000 öğretmen ihtiyacı bulunmaktadır. Bu öğretmen açığını nasıl kapatmayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ekmekcioğlu.
Sayın Güler siz soruyu sormuştunuz, yeniden girmişsiniz.
Teşekkür ediyorum.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) – Sayın Başkan, zamanımız var.
BAŞKAN – Lütfen, Sayın Güler...
Sayın Ünlütepe, buyurun.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan aracılığınızla Sayın Bakana şu soruyu yöneltmek istiyorum:
Geçen hafta içinde Afyon Merkez İlçeye bağlı Kızıldağ Köyündeydim. Bana sorulan bir soruyu Sayın Bakana aynen iletiyorum: “Okullar açılıyor -ki, pazartesi günü açıldı- okulun suyu akmıyor. Çocuklar tuvalete nasıl gidecek? İçmesularını nasıl karşılayacaklar? Çocuklarımızı böyle mi eğiteceksiniz?” Ben, bu sorunun yanıtına, muhalefet milletvekiliyim dedim; ama “siz, bir milletvekilisiniz…” Ve 2006 Türkiyesi… Bu, bana sorulan soru.
Şimdi benim kendi yorumum:
Anayasamızın 42 nci maddesi gereği ilköğretim zorunludur ve devlet okullarında parasızdır. Okulun suyu parası yatmadığı için kesilmiş durumda. Böyle bir ortamda oradaki çocuklara nasıl eğitim verebileceksiniz? Oradaki öğretmenler, çağdaş bir eğitimi çocuklara nasıl anlatacaklar? Bu okulda, susuz bir okulda eğitim yapılması insan haklarına aykırı değil mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ünlütepe.
Sayın Özcan, buyurun.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) – Sayın Başkan, Alanya’da dört yıl içinde devletin yaptığı bir okul var mıdır? 65 kişilik sınıflar vardır. Orada hayırseverler ancak okul yapmaktadır.
İki: Bizim bir İbradı İlçemiz var; her yıl asil öğretmen verilmez, sonunda da oraya vekil öğretmenler verilir. İbradı İlçesine vekil öğretmen verilecek diye bir kanun mu çıktı, ne oldu, ben anlamıyorum. Bunun da yerine getirilmesini, asil öğretmen verilmesini istiyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özcan.
Sayın Ateş, buyurun.
ABDULKADİR ATEŞ (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Kamu yatırımlarına baktığımız zaman eğitim açısından, iki ilimizin çok özellik arz ettiğini görüyoruz. Öğrenci başına düşen, yatırım açısından, ödenekler açısından, İstanbul en kötü durumda. Gaziantep de İstanbul’dan sonra, öğrenci başına, Ankara’dan gönderilen kaynaklar açısından ikinci en kötü il. Şimdi, bunu nasıl açıklamak mümkün, çok merak ediyoruz ve ilim Gaziantep’te de bu özellikle tartışılıyor.
Gaziantep gibi sanayide, ticarette ilerleyen bir ile böylesi ödenek göndermede çok gerilere düşmesinin nedenini anlayamıyoruz; bu, bir.
İkincisi; bir sınıftaki öğrenci sayısına baktığımız zaman, okullarımızın birçoğunda, Gaziantep’te, ortalama 70-75 öğrenci olduğunu görüyoruz. Yine, bildiğimiz gibi, millî eğitimin amaçları içerisinde, bir sınıftaki öğrenci sayısını 30’a düşürmek diye bir amaç var. Acaba, bu amaca, Gaziantep’te ne zaman ulaşabiliriz? Bugünkü okullaşma, okul yapma, sınıf artırma oranlarına baktığımız zaman, benim yaptığım hesaplara göre, ulaşabileceğimiz yıl 2050 senesi oluyor. Bugün Gaziantep’te ortalama bir sınıfa düşen öğrenci sayısı 53’tür.
Şimdi, böyle bir eğitim sistemi, Türkiye’nin birçok konuda en ileri bir ilinde eğitim sistemi ve eğitim olanakları bu kadar kötüyken, hâlâ “millî eğitimde başarılıyız” diyebilmek mümkün müdür?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ateş.
Sayın Ercenk, siz de sorularınızı sormuştunuz.
TUNCAY ERCENK (Antalya) – Tekrar sorayım Sayın Başkan müsaade ederseniz. Süre var nasılsa.
BAŞKAN – Lütfen,Sayın Ercenk...
Sayın Kandoğan, buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanıma şu soruyu tevcih etmek istiyorum: Hükümetimiz 2006 yılı enflasyon oranını yüzde 5 olarak öngörmüştü ve kamu görevlilerinin maaş artışları da yüzde 5 enflasyon olacak şekilde ayarlanmıştı. Ancak, gelinen noktada, enflasyon oranının birinci altı aylık öngörülen yüzde 2,5’in çok çok üzerinde olmasına rağmen, özellikle kamu görevlilerimizin ve dolayısıyla öğretmenlerimizin maaşlarının aşındığı da çok açık bir gerçek olarak ortada durmaktadır. Bakanlık olarak öğretmenlerimizin bu maaş aşınması karşısında enflasyondan doğan farkların ödenmesi noktasında nasıl bir gayret içerisindesiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kandoğan.
Sayın Bakan, buyurun. Zannediyorum yazılı cevap vereceksiniz.
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Efendim, sorular kaydedildi; yazılı olarak cevap vereceğiz.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum...
K.KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yetersayısı istiyorum.
BAŞKAN – Arayacağım Sayın Anadol.
Kabul edenler...
Sayın milletvekilleri, iki Kâtip Üye arasında anlaşmazlık olduğu için elektronik sistemle oylama yapacağız.
Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı istenmiş olduğundan, maddenin oylanmasında karar yetersayısı arayacağım.
Oylama için 5 dakika süre vereceğim…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yarım saat olsun Sayın Başkan!..
BAŞKAN – Lütfen Sayın Milletvekili… Ne yapalım?!..
Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.
Birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:17.48
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.02
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
----- 0 -----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 126 ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
1151 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1.- Özel Öğretim Kurumları Kanunu Tasarısı ve Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz Demir’in; Özel Öğretim Kurumları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/1183, 2/743) (S. Sayısı: 1151) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerinde.
Şimdi, birinci bölümün görüşmeleri…
Birinci bölüm 1 ilâ 10 uncu maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen Hüseyin Özcan, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın Özcan. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1151 sıra sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanun Tasarısı üzerinde konuşmak üzere Anavatan Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 2006-2007 öğrenim yılının, 14 000 000 öğrencimiz ilk ve ortaöğretimde ve 595 000 öğretmenimizle -bu ay sonu itibariyle üniversitelerimiz de öğretim yılına başlıyor- bütün öğrencilerimize, öğretmenlerimize ve Millî Eğitim camiasına hayırlı olmasını ve başarı dileklerimi sunmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Hükümet çıkıyor, biz kitapları parasız dağıtıyoruz diyor. Acaba, bu kitaplar hangi matbaada, kaçar liraya bedelle basıldı?! Keşke bu matbaaların ismi tek tek verilse de kaç trilyon lira, Millî Eğitim kanalıyla, bu insanlara, bu basım kurumlarına para verdik; bunu öğrenmek istiyoruz. Kaç trilyon paralarımız kimlere gitti?! Bunları, Hükümetten, özellikle Millî Eğitim Bakanı olsa da, Sayın Millî Eğitim Bakanımızdan birinci ağızdan duysaydık.
Değerli arkadaşlar, bu trilyonlarca para şey yaparken, bu kitaplarda bakıyorsunuz ki noksanlıklar var, iyice irdelenmemiş. Talim Terbiyeyi dışlayarak kimler bu kitapların basımında, bu kitapların oluşumunda katkısı oldu, onları öğrenmek istiyoruz. Özellikle irdelendiğinde bakıyorsunuz ki, Mimar Sinan’ın eserleri İbn-i Sina’nın eserleri olarak gösteriliyor bu kitapta, (Versailles) Versay Sarayını Türkiye’de gösteriyor. Yani, böyle bir anlayışın millî eğitime, eğitim ve öğretim birliğine katkısı olur mu?! Çıkıyor Millî Eğitimde görevli yerlerde bazı müdürler, öğrencilerin tiyatroya gitmesini engellemek için çareler arıyor. Hatta bir belediyede, 1989’dan beri tiyatrosu olan bir belediyede, bir tiyatrocuyu, Dil Tarih mezunu bir tiyatrocuyu, tutuyorlar, temizlik işleri bölümüne gönderiyorlar. Değerli arkadaşlar, Hükümetin millî eğitime bakış açısı bu. Millî eğitime bakış açısı bu olduğunda, Türkiye’de –ki, millî eğitim, en önemli, millî eğitimle Türkiye ayakta kalacak- eğitim ve öğretim birliğimize en büyük zararı vermiş oluyorlar.
Değerli milletvekilleri, hep söylenir, Türkiye’nin en önemli sorunu nedir diye; genelde, herkes, kendi mesleğiyle ilgili sorunu öne çıkarmaya çalışır. Nüfusumuzun yüzde 65’i 25 yaşın altında olan bir ülkede, ilkokula başlayıp da liseyi bitiren öğrenci sayısı neredeyse sekizde 1 oranda azalıyor, sekizde 1; yani, liseyi bitiren öğrenci sekizde 1 oranda azalıyor, yedide 1’i ise üniversiteyi bitiriyor. Bu şartlar içerisinde, 7,5 milyon, 7 600 000 insanımız hâlâ okuma yazma bilmiyorsa, bizler, hâlâ bu insanlara karşı sorumluysak yöneticiler olarak, Meclis olarak, neden bu insanların bu kadar çok olduğunu irdelememizde yarar var. Hatta, tüm kamu ya da özel kurumlar, bu sorunla ilgili çalışmayı, öncelikle, görev olarak kabul etmelidir; çünkü, günümüz bilgi toplumuna ulaşma sürecinde eğitimle birlikte pek çok problemin de hallolacağına inanmaktayız.
Değerli arkadaşlar, şimdi, millî eğitimde çok ciddî sorunlar varken, Hükümetimiz nelerle ilgilenmekte ve önümüze nasıl bir tasarı getirmektedir diye düşünüyoruz ve yine, şimdi, getirilmekte olan, biraz sonra da bakacağımız… Ki, tasarının 1 000 YTL’lik bölümünü, özel okullara destek olarak verilen bu 1 000 YTL’yi geri çektiklerini söylüyorlar, dileğimiz geri çekilmesidir.
Değerli arkadaşlar, doğudaki veyahut da Karadeniz’deki ücra köylerde, taşıma okullarına gittiğinizde, bu okullarda göreceksiniz ki, bazı okulların hâlâ camları yok, oturacak sıraları yok çocuklarımızın. Bizler bunları görürken, her sınıfta 60-70 tane, 40’ın üzerinde öğrenci okurken, biz tutacağız, özel okullara devletin desteğini vereceğiz. Elbette ki özel okullar olmalıdır, biz özelleştirmeye karşı değiliz; ama, devletin okullarında hâlâ iki tedrisatla çalışan binlerce okul varken, milyonlarca öğrencimiz hâlâ 60-70 kişilik sınıflarda, öğretmenlerimizin az olduğu bölgelerde eğitim görüyorsa, biz, özel okullara bu kadar çok paramız varsa, gerçekten, öncelikle devlet okullarımıza, yoksul kesimde okuyan insanlara ve öğrencilerimize yardımcı olmak zorundayız.
Avrupa Birliğine gidiyoruz. Avrupa Birliğinde, her öğrenci için yılda 6 500 dolar para harcanırken, Türkiye’de 650 dolar. Eğer biz, Avrupa Birliğine giderken, öğretim birliğimiz içerisinde, bu öğrencilerimize, bu bölgelere, öğretime yeteri kadar önem vermeyip, öğretmenlerimizi perişan ederek başka okullarda ek iş aratmaya gidersek, bu, öğretim birliğimize en büyük zararımız olur.
Değerli arkadaşlar, işte bu okullarımıza giderken de, bu kitap paralarını düşünüyoruz; ama, binlerce kırtasiye dükkânlarımız var, çalışan insanlar var, buradan ekmek yiyor. Biz diyoruz ki: “Biz kitapları bedava satıyoruz” ama, binlerce kırtasiye esnafının durumu nedir? Eğer dağıtılacaksa yine parasız dağıtın; ama, kırtasiyeyle uğraşan esnafımız kanalıyla dağıtırsanız, belki de biraz daha organizeli olur. O insanları da düşünmek zorundayız; çünkü “Türkiye’de artık –övünüyorsunuz- işsizlik oranını düşürdük” diyorsunuz. Nerede düşürdünüz; bu insanları da işsizler ordusuna katıyorsunuz; köylerde yüzde 34 civarında… İnsanların mağduriyeti belli; artık mahsulleri para etmezken, fındığından, narenciyesinden diğer çeşitli ürünlerinden… Bu insanları da işsizlik ordusuna kattığınızda, yüzde 20 civarında Türkiye’de işsizlik var. Bunlar olurken, siz tutacaksınız, biz özel okullara yardımcı olacağız diyorsunuz. Elbette olunsun; ama, öncelikle devlet okullarımızda da 20-25 kişilik sınıflar oluşacak şekilde altyapıyı oluşturmak zorundayız. Bunları yapamazsak, bu insanların eğitimde eşitsizliğini, sağlayamayız. Hani eğitimde ve öğretimde eşitsizlik yoktu?!
Üniversite imtihanlarına hazırlanan öğrencilerimize bakıyoruz, bir kısmı dershaneye gidiyor. Bugün dershaneye giden, velilerin cebinden çıkan neredeyse 9 milyar dolar civarında. Bunu eğitim kanallarına aktarsak… Her sene, üniversiteye 1 800 000 insan giderken, ancak bunun yüzde 10’u üniversiteye gidiyorsa, senede bu velilerin, diğer kazanamayan öğrencilerimizin psikolojik, malî durumları ne olacak? Bunları irdelememiz lâzım. Yapılacak şey, özellikle, ortaöğretimden itibaren meslekî okullarımızı çoğaltıp ve öğrencinin kabiliyetine göre okullara yöneltip, üniversite imtihanlarını kaldırmaktır. Her yıl, bu velilere, 9 milyar, 10 milyar dolara yakın paraları ceplerimizden dershanelere ve özel öğretmenlere aktaracağımıza, eğitim sistemi içerisinde tutsak daha iyi olmaz mı?! Her yıl öğrencilerimizi bir at yarışına sokup, veliler de başta olmak üzere, herkesi stres altına sokmaya bir hakkımız var mı?!
Gelin, millî eğitim konusunda gerçekten üreten, objektif, Atatürk cumhuriyetine, Atatürk’ün ilkelerine bağlı, laik, demokratik bir çağdaş eğitim sistemini hep birlikte, iktidarı muhalefeti, hep birlikte oluşturarak, gelecekte öğrencilerimizi bir yarıştan kurtarmak ve Türkiye’nin geleceğini hazırlamak için bu gençlere emanet etmek zorundayız. Anavatan Partisi olarak, üniversite imtihanlarını -birbuçuk yıldan beri haykırıyoruz- kaldıracağız. Bu öğrencileri artık stresten, velileri bu stresten kurtaralım diyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Özcan, lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Eğer, sizler, fizikî yapının noksan olduğu, öğrencilerimizi 30-40’ın üzerinde sınıflarda okutmayalım diyorsanız, yol açık. Sayın Genel Başkanımız da söylüyor, kaynak da vardır; gelin, kiralayalım eğer fizikî altyapısı yoksa, derslikleri çoğaltalım. Birsürü öğretmenlerimiz bekliyor, beden eğitimi ve çeşitli dallarda. Öğretmenlerimizi artık umutsuzluğa, KPSS imtihanını kazanmayan, ki, bu KPSS imtihanı bir yüktür… Eğer KPSS imtihanlarını yapacaksanız, üniversitelerimizi niye açtık? Üniversitelerimize güvenmiyor muyuz? Eğer üniversitelerimize, öğretimimize güveniyorsak, bir an önce bu istihdam alanlarını, bu öğretim alanlarını genişleterek, öğretmenlerimizi bu bekleyişten alıkoymalıyız ve onlara yardımcı olmalıyız. Altı yedi yıl bekleyen öğretmenlerimiz var, hâlâ ailesinin üzerinde yük. Bu Türkiye…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) – 1 dakika Sayın Başkan…
BAŞKAN – Lütfen, Sayın Özcan… Son süreyi verdim ben Sayın Özcan... Teşekkür ediyorum Sayın Özcan.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) – Peki, teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Birinci bölüm üzerinde AK Parti Grubu adına söz isteyen, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Avni Doğan.
Buyurun Sayın Doğan.
AK PARTİ GRUBU ADINA AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1151 sıra sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu Tasarısı hakkında AK Parti Grubu adına konuşmak üzere söz almış bulunuyorum; hepinize saygılar sunuyorum.
Sözlerime başlamadan önce, yeni eğitim öğretim yılının bütün öğrencilerimize, Türk Milletine hayırlı olmasını diliyorum. Öğrencilerimize ve öğretmenlerimize başarılar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz tasarı, dünyanın geldiği nokta iyi hesap edilerek hazırlanmış bir tasarıdır.
Cumhuriyet, bir çağdaşlaşma projesidir; cumhuriyet, okuryazar olmayan bir milleti okuryazar hale getirme, eğitilmiş bir millet haline getirme projesidir. Bunun için, tabiî, cumhuriyetin emeği çok büyüktür; Türkiye’nin geldiği nokta da bellidir. Biz, bütün bunlara rağmen, eğitim-öğretim açısından, dünyanın ileri ülkeleri noktasına gelebilmiş değiliz. Hâlâ, bugün, her 100 kişiden 10 kişisi Türkiye’de okuma yazma bilmemektedir. Türkiye’nin eğitim sistemi eleştirilirken, niye hâlâ her 10 kişiden -Türk vatandaşının- 1’inin okuma yazma bilmediği iyi değerlendirilmelidir.
Birileri itham edilirken, bir hükümet itham edilirken, bu hükümetin bu alanda hangi sorunları devraldığı çok iyi hesap edilmelidir. Görüştüğümüz tasarının neler getirdiğini arkadaşlarım anlattı. Tabiî, biz, her konuda, muhalefetin eleştirilerine açığız, onları saygıyla karşılarız, dinleriz, faydalanmaya çalışırız; ama, kimse, bu milletin, bizim hassas olduğumuz noktalar üzerine gelmesin. Bir arkadaşımız şunu söyledi; dedi ki: “Hiç kimse benim inancımı ölçemez, inancımı test edemez.” Bu doğrudur. Bu doğrudur, bunu destekliyorum. Kimse kimsenin, bu ülkede inancını test edemez; ama, ben bir şey daha söylemek istiyorum: Kimse, AK Partinin, cumhuriyetin temel değerlerine olan bağlılığını ayrıca test edemez. Biz, cumhuriyeti çağdaş bir cumhuriyet haline getirmek istiyoruz. Biz, 20 nci Yüzyılın bu ülkede ıskalandığını biliyoruz. Bizim yapmak istediğimiz şey, 21 inci Yüzyılı ıskalamamaktır.
Ulusal onur… Ulusal onur, cumhuriyetin temel değerleri, böyle, lafla falan korunmaz. Bu milletin tarihten getirdiği bütün değerlere saygı duyarak onları korumaya, onları yüceltmeye çalışılarak ulusal onur korunur. Siz, bu memleketin bir dersliğinde 70 öğrenciyi okutacaksınız, 10 kişiden 1’ini okuryazar olmaz halde bırakacaksınız; sonra da diyeceksiniz ulusal onur… Bu, kuru kuru ulusal onuru savunmaktır. Tekrar ediyorum; cumhuriyet, bir çağdaşlaşma projesidir. Bizim yaptığımız şey, cumhuriyeti çağdaşlaştırmaktır. Açacağınız özel okula aldığınız her bir öğrenci, devletin okulundaki yükü birazcık azaltacaktır. Aldığınız her bir öğrenci, bir sınıfta okuyan 48 kişiyi 47 kişiye düşürecektir. Dünyanın gelişmiş ülkeleri eğitim problemini de böyle çözmüştür. Mesela, Hollanda’da ortaöğretimde özelleşme oranı yüzde 75’tir. Bizim yapmaya çalıştığımız şey kesinlikle budur.
Cumhuriyet Halk Partili arkadaşların bir konudaki değinmelerini çok saygıyla karşılıyorum. O konuda da hassasiyetlerinin devam etmesini arzu ediyorum. Bu kanunla misyoner okullarının çoğalacağı fikrini ortaya attılar. Bu kanun böyle bir imkân tanımıyor, onu söyleyeyim. Ama, bu ülkede misyoner okulları ne zaman açıldı, ne zaman korundu, ne zaman kanuna nizama bağlandı; bunun da araştırılması lâzım.
Yabancı okulların çoğaltılacağı söyleniyor. Bak, onu da söyleyeyim. Bu ülkede dört yıllık AK Parti İktidarı döneminde bir tek yabancı okul açılmamıştır, bir tek yabancı okul açılmamıştır dört yıldır; ama, 1950 öncesini düşünelim: Hangi yabancı okullar açıldı, hangi yabancı okullar korundu, onlardan kim mezun oldu, onlardan mezun olanlar hangi partilerde siyaset yaptı; bunları iyi araştıralım.
TUNCAY ERCENK (Antalya) – Ne ilgisi var?!
AVNİ DOĞAN (Devamla) – İlgisi var. Eğer, siz, bir hükümeti yabancı okulları güçlendirmekle suçlarsanız, o hükümetten, o partiden biri çıkar, sizin açtığınız yabancı okulları size söyler, onları nasıl desteklediğinizi size söyler. (AK Parti sıralarından alkışlar) Onlardan sizin içinizdekilerin mezun olup, sizin içinizde siyaset yaptığını size söyler.
Bakın…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Avni Bey, Cumhuriyet Halk Partisi TED’i destekledi, TED’i!.. Atatürk TED’i destekledi, karıştırmayın!..
BAŞKAN – Sayın İnce, lütfen… Sayın İnce…
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Bakın, şimdi, Atatürk başka. Atatürk ile Cumhuriyet Halk Partisini özdeşleştiriyor değiliz.
MUHARREM İNCE (Yalova) – TED onların karşısında, yabancı okulların karşısında alternatif olarak kuruldu; dikkatinizi çekerim.
BAŞKAN – Sayın İnce…
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Şimdi, sizin bir iddianız var. Siz, cumhuriyeti kurduğunuzu söylersiniz; ama, cumhuriyet sizi kurdu; kusura bakmayın. Her partiyi kurduğu gibi, sizi kurdu. Siz nasıl cumhuriyetin eseriyseniz, AK Parti de, Doğru Yol Partisi de, Anavatan Partisi de cumhuriyetin eseridir.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Cumhuriyet Halk Partisinin kuruluşu cumhuriyetten öncedir.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) – Bravo!..
AVNİ DOĞAN (Devamla) - Cumhuriyetçiliği kimse size bırakmaz. Sizin yaptığınız ancak İran’daki cumhuriyet muhafızlarının yaptığı gibi onu bunu kovalamaktır.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) – Helal sana!..
MUHARREM İNCE (Yalova) – Bravo!..
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Cumhuriyetçilik, cumhuriyeti çağdaş değerlere taşımaktır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bakın, benimle polemik yapamazsınız…
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) – Senin ne özelliğin var?!
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Bu kubbenin altında benimle kimse şimdiye kadar polemik yapamadı; ama, bir şeyde mutluyuz…
NECATİ UZDİL (Osmaniye) – Helal olsun sana!
BAŞKAN – Sayın Doğan… Sayın Doğan… Sayın Doğan, lütfen Genel Kurula konuyla ilgili hitap eder misiniz…
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Senin ne özelliğin var!
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Genel Kurula konuşuyorum.
BAŞKAN – Sayın Doğan, lütfen…
NECATİ UZDİL (Osmaniye) – Biz yapamayız, beceremeyiz!..
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, cumhuriyet birtakım seçkinlerin, birtakım seçkincilerin kendini ayrılıkçı, ayrıcalıklı sayanların yönetimi değildir.
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Halkın yönetimi.
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Cumhuriyet, halkın yönetimidir.
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Evet…
AVNİ DOĞAN (Devamla) - “Bunlar nereden çıktı” diyenler var ya, “bu anlayış nereden çıktı” diyenler var ya, onlara bir şey söylüyorum. İşte, bu anlayış dedikleri halktır, halkın kendisidir. Iğdır’dır, Kayseri’dir, Kahramanmaraş’tır, Adana’dır; yer yatağında büyüyenlerdir.
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Biz kuş tüyünde mi büyüdük?!.
AVNİ DOĞAN (Devamla) - Bizim farkımız da budur ve bu ülkeyi, Keban yapılırken “ne yapacaklar, bunlar elektriği toprağa mı verecekler” diyenlere rağmen, Boğaz Köprüsü yapılırken “istemezük” diyenlere rağmen bu ülkeyi kalkındırmaya, yüceltmeye kararlıyız.
ALİ ARSLAN (Muğla) – Bırak bunları; millet aç!..
AVNİ DOĞAN (Devamla) - Bu ülkeyi çağdaş dünya hangi yöne gidiyorsa oraya doğru taşımaya kararlıyız. Ulusalcılık lafla olmaz. Ulusalcılık, bu büyük ulusun…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Teslimiyetle olur(!)
AVNİ DOĞAN (Devamla) - …Edirne’den Kars’a bu büyük ulusun saygı duyduğu değerler neyse, ona saygı duyarak olur. Atilla İlhan’ın bir sözüyle sözlerime son vermek istiyorum. Hangi Sol’da der ki… “Adam” der, “boksör Clay adını Muhammed yapmış diye kahvede sevincinden hora tepiyor, bizim solcular da Muhammed Ali Clay’e karşı çıkarak halktan oy almaya çalışıyor.” İşte sizin anlayışınız bu.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) – Siz de İsrail’e karşı gelerek sınır bölgelerini İsrail’e veriyorsunuz!
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğan.
Bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsı adına söz isteyen Muharrem İnce, Yalova Milletvekili.
Sayın İnce, buyurun.
Sayın İnce, süreniz 15 dakikadır.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA MUHARREM İNCE (Yalova) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, öncelikle tasarı hakkındaki teknik aksaklıkları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Devlet okulundaki bir öğretmen bu tasarı sonucunda özel okullarda 15 saat derse girecek. Değerli arkadaşlarım, bu, Anayasanın 49 uncu maddesine aykırı. “Devlet, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır” diyor. Siz, binlerce işsiz genç öğretmen varken, onları boşta bırakacaksınız ve bakacak özel okul sahipleri, hangi devlet okulunda hangi öğretmen var, onlar 15 saat derse girecek. Bu, doğru değil. Yaptığınız birincisi bu. Diyeceksiniz ki, öğretim üyeleri de vakıf üniversitelerinde derse giriyor. Değerli arkadaşlarım, boşta gezen, onlarca, yüzlerce, binlerce profesör, doçent yok; ama, öğretmen çok bu şekilde.
1- Teknik olarak burası yanlış.
2- Özel okullar haricindeki dershanelerin, kursların, etüt eğitim merkezlerinin açılış iznini, açılma iznini valiliklere bırakıyorsunuz. Hiç içinizde özel öğretim kurumu açan var mı, bilmiyorum; ama, bakın ne olacak: Siirt’te bir dershane açmanın, bir kurs açmanın istekleriyle Tekirdağ’daki aynı olmayacak. İllerimizde özel öğretim konusunda uzmanlaşmış personel yok. Standartlar farklı olacak; Trabzon’da farklı olacak, Mersin’de farklı olacak. Yine size gelecekler sayın milletvekilleri “valilik izin vermedi, torpil yap” diyecekler; yani, siz, önce kanunu çıkarırken yetkileri valiliklere devredeceksiniz, sonra kendi çıkardığınız kanunla ilgili, kaymakamlardan, valilerden ricada bulunacaksınız; söylemedi demeyin.
3 – Uluslararası okul tanımı var; bu var. Bugün, bu ülkede de tabelalarında uluslararası okul tanımı yazıyor. Siz, şimdi, ne yaptınız biliyor musunuz; “milletlerarası” dediniz, büyük bir devrim yaptınız gerçekten! Onlarca matbuat, o yazılı evraklar, tabelalar, her şey değişecek. Ya bu yaptığınıza… İşte sizin reformlarınızdan birisi “uluslararası” sözcüğünü “milletlerarası” yaptınız ve bu ülkeye birsürü masraf çıkaracak. Benim için fark etmez; milletlerarası da olsa aynı, uluslararası da olsa aynı; ama, yıllardır devam edegelen bu konuda yüzlerce, binlerce evrak var. Ne gerek vardı buna?!
4 – Valilik, teftiş ve denetleme sırasında, lüzum görülen durumlarda, yönetici, öğretmen, usta öğreticiyi görevden alabilir.
Arkadaşlar, siz, hiç hayatınızda teftiş geçirdiniz mi; ben, yıllarca geçirdim. “Lüzum görülen haller…” O kadar böyle muğlak bir ifade, o kadar geniş bir yetki alanı ki, böyle bir şey olamaz! Valiliğin canı sıkıldığında, bir öğretmeni, bir yöneticiyi bir özel öğretim kurumundan görevden alabilir. Bu çok yanlış. Taraflara yazılı olarak bildirilmesi gerekir. Bu tasarının içinde bu yazılmalıydı, bu olmalıydı.
Yine, Meclis, bir yerel yöneticiye, bir valiye, bir kaymakama böyle bir yetkiyi nasıl devredebilir?! Yani, burada, siz, bir kanun çıkarırken… Vali, lüzum gördüğü hallerde, bir özel öğretim kurumunun yöneticisini, öğretmenini, yazılı olarak ona bildirmeden, ona tebliğ etmeden, sadece lüzum görüyorum diyerek, bunu nasıl yapabilir?! Bu 4.
5 – “İki defa teftiş raporuyla başarısızlığı tespit edilen yönetici ya da öğretmenin çalışma izni iptal edilir” diyor.
Değerli arkadaşlarım, bakın, Türkiye’deki müfettişlik kurumundan sizler de hep şikâyetçisiniz. Niye bunu eklemiyorsunuz; aynı müfettiş olmayacak, iki teftiş olacak; ama, farklı iki kişi olacak. Tasarının içine bu konabilirdi.
Bütün bunlarda katkı sağlamaya çalıştık komisyonda, bizi dinlemediniz. Şimdi, önergelerle bunu sağlayalım dedik, önergeleri kapattınız, bir anlamda önerge hortumculuğu yaptınız burada. Ta cuma sabahından önergeleri kapattınız, bize bıraktınız… Biz işimizi yapmaya çalışıyoruz. Önce kanunu temel kanun olarak getirdiniz, maddeler üzerinde konuşmamızı engellediniz, sonra önergeleri kapattınız. Yapıcı eleştirilerimizi, bu teknik aksaklıkları, işin içinden gelmiş, uygulamadan gelmiş birisi olarak paylaşmak istedik, bunları çözmek istedik, hiçbir art niyetimiz yok, muhalefet yapmak gibi bir derdimiz de yok.
Yine, reklamlarda… Sayın Özyılmaz –herhalde Türkiye’yi dolaşmıyor- dedi ki bu kürsüden: “Öğrenciler reklamlarda kullanılmayacak.” Ya şöyle bir Kızılay’a doğru iner misin allahaşkına?! O kadar çok kullanılıyor ki, gazete, televizyon reklamlarında, dershane binalarında. Bu ülkenin gerçeği bu. Tam tersine, bu tasarıyla, bu, yasal hale gelecek.
Değerli arkadaşlarım, bunun önüne geçmeliydik, bunları tartışmalıydık. Bunlar ülkemizin eğitimiyle ilgili, içişlerimizle ilgili, bir anlamda, eleştirilerim, daha onlarcasını sayabilirim; ama, asıl önemli bir konu var ki, bu, beni çileden çıkarıyor. Bakın, ne mi; değerli arkadaşlar, bu ülkede azınlıklar var. 2 000, 3 000 civarında Lozan Antlaşması sonucu İstanbul’da yaşayan bizim vatandaşlarımız var azınlık statüsünde; ama, Batı Trakya’da, İskeçe’de, Gümülcine’de, Dedeağaç’ta da 130-140 bin bizim soydaşımız var. Bugün İskeçe’de Muzaffer Salihoğlu Lisesi, Gümülcine’deki Celal Bayar Lisesi ve 230 tane de azınlık ilkokulu var.
Bakın, buradaki okullarda uygulama nedir; müdür bir Türktür. Onlar Türk olduklarını da kabul etmiyorlar gerçi, Müslüman diyorlar sadece. Hem Müslüman hem Türk; ama, Türk olduğunu kabul etmiyorlar. Müdür yardımcısı ise Yunanlıdır. Yunan eğitim sisteminde asıl yetkili kişi müdür yardımcısıdır, bizdeki gibi değildir; yani, onların yönetim anlayışı o şekilde. Bizim oradaki bir azınlık okulunda müdür Türktür, yardımcısı Yunanlıdır. Şimdi, Türkiye’deki azınlık okullarında da müdür başyardımcısının Türk olma şartı vardı; -okumamış olanlara söylüyorum- bu tasarıyla bunu kaldırıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, tekrar söylüyorum, siz bu tasarıyla yabancı okullardaki müdür başyardımcısının Türk olma şartını kaldırıyorsunuz, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olabilir diyorsunuz. Peki, 16 Eylül günü İstanbul’da Crowne Plaza’da Grup Başkanvekilimiz Sayın Haluk Koç çıktı, -Sayın Başbakanın, Sayın İnci Özdemir’in ve Sayın Egemen Bağış’ın da olduğu bir toplantıydı; biz de Rasim Çakır Bey’le oradaydık- Sayın Grup Başkanvekilimiz konuştuktan sonra Sayın Başbakan kürsüyü geldi. Herhalde biraz Grup Başkanvekilimizin konuşmasından etkilenmiş olacak ki, aynen sözleri şudur: “Dostum Kostas, her şey mütekabiliyet esasına göre olacak” dedi.
Arkadaşlar, Gümülcine’de, İskeçe’deki soydaşlarımız, Türk kardeşlerimiz eğitimle ilgili hangi bir adım ileri hakkını aldılar da, siz bunun karşılığında hak veriyorsunuz? Ben size bunun hesabını soruyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ AYAĞ (Edirne) – Bunu şimdi mi soruyorsun?!
MUHARREM İNCE (Devamla) – Kitapları mı değişti?!
ALİ AYAĞ (Edirne) – Yıllardır iktidar oldunuz, ne zaman hatırladınız?!
BAŞKAN – Lütfen… Sayın Ayağ, lütfen…
MUHARREM İNCE (Devamla) – Değerli arkadaşlarım…
Sen Anavatan Partisinin il başkanıydın. Anavatan Partisi yıllarca da bu ülkede iktidardı, sen ne zaman bunları dile getirdin?
BAŞKAN – Sayın İnce, lütfen, karşılıklı konuşmayalım. Lütfen…
NECATİ UZDİL (Osmaniye) – Yasa maddesinden haberin var mı? Temel yasa yaptın, okutmadın bile. Haberin bile yok.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Yeni öğrendi.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) – O, sabık il başkanı.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bakınız, bakınız, 1973 yılından bu yana Batı Trakya kökenli olup da Türkiye’de eğitim görmüş hiçbir öğretmene Yunan Hükümeti görev vermiyor, 1973’ten bu yana! Diyor ki: “İstanbul’da Yunan kaç öğretmen varsa, Batı Trakya’da da o kadar olacak.” Bir tarafta 130 000 kişi, bir tarafta 2 000 kişi. 16 öğretmen var şu anda Batı Trakya’da.
Siz, İskeçe’deki, Gümülcine’deki okulların onarımını ne zaman yapıyor Yunan Hükümeti biliyor musunuz; okullar açılırken yapıyor ve eğitimi aksatmak için… Siz ne getiriyorsunuz burada biliyor musunuz; yeni arazi almalarına imkân sağlıyorsunuz, binalarını büyütmelerine imkân sağlıyorsunuz. Ne için; Avrupa Birliği istedi diye. Nedir bu Avrupa Birliği kompleksi ya; bunu merak ediyorum yani?! Dik durun biraz arkadaşlar! Siz, dik durduğunuz için, ciddî muhalefet yaptığınız için, bu milletin millî, manevî değerlerini savunduğunuz için iktidar oldunuz. Ne oldu, ne değişti de bu kadar tavizkâr bir politika izliyorsunuz?!
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Gaflet ve dalalet içindeler Muharrem!
BAŞKAN – Sayın Milletvekili, lütfen…
MUHARREM İNCE (Devamla) – Gaflet ve dalaleti de geçecek bu, bu gidişle.
Değerli arkadaşlarım, bakınız, burada, gerçekten buna üzülüyorum. Müfredatlarını kendileri yapacaklar, arazi alabilecekler, binalarını genişletebilecekler.
ALİ AYAĞ (Edirne) – Sayın Muharrem İnce, ilk defa, cumhuriyet tarihinde ilk defa bir Türk Başbakan oradaki köyleri gezdi.
BAŞKAN – Sayın Ayağ…
MUHARREM İNCE (Devamla) – Bakın, yabancıların açacağı okulla ilgili de, bakın ilginç bir şey var. Bu ülkede, şu ana kadar, bir yabancı gelip bir okul açabilirdi; ancak -bakın, sizin yaptığınız değişikliği anlatıyorum size. Bir yabancı gelip bu ülkede okul açabilirdi; ancak- kanunlarımız gereği, devredeceği zaman, bunu, sadece ve sadece Millî Eğitim Bakanlığına devredebilirdi. Değerini biçerlerdi, Bakanlık bu binayı alırdı. Siz bu tasarıyla ne getiriyorsunuz biliyor musunuz; tüzüğünde eğitim bulunan herhangi bir vakfa devredebilecek. İşte, misyoner okulları burada gelecek. Gelecek bir yabancı işadamı, okulunu kuracak. Türkiye’de hangi vakıfta, Türkiye’deki hangi vakfın tüzüğünde eğitim yazmıyor arkadaşlar; hepsinde yazıyor. İstediği bir vakfa, bir işadamı gelecek, saygın bir işadamı gelecek, daha sonra bunu devredecek. Ben, bunların Yüce Meclisimizin tutanaklarına geçmesini istiyorum ve gerçekten, Sayın Başbakan Yardımcısı da buradayken, iş işten geçmeden, ben, bu tasarının geri çekilmesini istiyorum. Bunu tartışalım, enine boyuna tartışalım. Bu, AKP-CHP meselesi değil, bu ülkenin geleceğiyle ilgili bir mesele. Bir öğretmen vicdanıyla konuşuyorum ben size bunları, bu işleri bilen bir adam olarak konuşuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Yani, ben, tabiî, Sayın Başbakanın da burada olmasını isterdim. O Crowne Plaza’da ben Başbakanı alkışladım “mütekabiliyet olacak dostum Kostas” dediği zaman ben de alkışladım. Tamam dedim, böyle olmalı dedim; ama, nerede mütekabiliyet?! Ne oldu, Batı Trakya’daki 130 000 kişiyi bir kalemde bir kenara bıraktık?! Bunları takdirlerinize sunuyorum.
Şimdi, yine, tabiî, Sayın Bakan burada yok. Hazırlıklarımız Sayın Bakana göreydi. Ben, Sayın Başbakan Yardımcısını da burada cevap veremeyeceği sorularla bunaltmak istemem; ama, Sayın Müsteşar da burada yok. Bu olaya ne kadar ciddî bakıldığının bir ifadesidir.
Bakınız, Sayın Bakanın müthiş bir projesi vardı. Diyor ki: “1940 yılından bu yana bu ülkenin bir özlemi var; sosyal bilimler lisesi”. Bunu, kendi projesi olarak, ballandıra ballandıra, televizyon kanallarında… Çok da güzel bir, akıcı da konuşması var Sayın Bakanın; ikna edici de bir… Söz sanatını da bilen birisi tabiî ki.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Yok ya!
MUHARREM İNCE (Devamla) – Peki… Güzel konuşuyor gerçekten, Allah için hakkını verelim.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – İltifata gerek yok!
MUHARREM İNCE (Devamla) - Şimdi, 6 tane ilde sosyal bilimler lisesi açıldı; Eskişehir, Aydın, İstanbul, Samsun, Erzurum, Ankara gibi. Sosyal bilimler lisesiyle ilgili fiyaskonun son örneğini onbeş gün önce yaşadık. İstanbul’da, Mümtaz Turhan Sosyal Bilimler Lisesinde -biliyorsunuz, alan seçer çocuklar lise 2’den itibaren- 96 öğrenci alan seçmiş. Sosyal bilimler lisesinde iki alan vardır. Türkçe-matematik, yani eşit ağırlık; yani kamu yönetimi, hukuk gibi bölümlere gidilecek, işletme, iktisat gibi bölümlere gidilecek olan alan. Bir de, sosyal bilimler alanı vardır. Çok gariptir, İstanbul Mümtaz Turhan Sosyal Bilimler Lisesinde 96 öğrencinin hiçbirisi sosyal bilimler bölümünü seçmemiştir. Yani, proje ölü doğmuştur.
İki; okul isimleri tüccar mantığıyla satılıyor. “Bas parayı, değiştir tabelayı!” Böyle bir şey olamaz arkadaşlar! Cumhuriyetin ilk yıllarında, bir öğretmen, bir müfettiş, eğitime katkılarından dolayı okula adı verilirdi. Yalova’dan örnek vereyim: Öğretmen Yusuf Ziya İlköğretim Okulu. Kuvayı Milliyenin önemli öğretmenlerinden birisi, Yalova’nın kurtuluşunda mücadele etmiş birisi. Müfettiş Hamdi Girgin İlköğretim Okulu. Böyle isimler verilirdi. Şimdi, bas 100 milyar lira, 2 tane çatıyı onar, 4 tane bilgisayar al…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın İnce, teşekkür için 1 dakikalık süre veriyorum.
Buyurun.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Bir diğeri, yine Sayın Bakanın projelerinden birisi.
Pardon, Sayın Bakanın güvenilirliğiyle ilgili bir şey söyleyeyim; madem…
Sayın Başkanım, 2 dakikada bitiririm onu.
BAŞKAN – Lütfen, Sayın İnce…
Buyurun.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Bakınız, Zeki Çelik, Saadet Partisi Milletvekili, 2002 yılında bir soru önergesi vermiş.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Saadet yoktu o zaman…
MUHARREM İNCE (Devamla) – “16.5.2002, sayı 1120, Saadet Partisi Grup Başkanlığı.”
ALİ ARSLAN (Muğla) – Tarihlerini unutmuşlar!..
MUHARREM İNCE (Devamla) – Tarihleriyle…
Bakın, bir soru önergesi vermiş.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) – Fazilet, Fazilet…
MUHARREM İNCE (Devamla) – Saadet efendim… (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın İnce, lütfen, siz devam edin.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Ben ne yaptım biliyor musunuz; aynı soru önergesinin virgülünü değiştirmeden, sadece Zeki Çelik’in adını değiştirdim, Muharrem İnce yaptım bunu ispatlamak için bu Mecliste. Metin Bostancıoğlu, 10 sayfa, ayrıntılı olarak, nerede, okul müdürü, müdür yardımcısı, genel müdür, kimleri görevden aldı, kimi değiştirdi, Meclise olan saygısından dolayı 10 sayfa cevap yazmış. Hüseyin Çelik’in cevabı yarım paragraf!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM İNCE (Devamla) – İşte, onun için güvenilir değil Hüseyin Çelik, onun için; denetime güvenmediği için, Meclise güvenmediği için… Bundan sonraki maddelerde devam edeceğim neden bugün tartışma konusu olduğunu.
Saygılar sunuyorum Yüce Meclise. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın İnce.
Birinci bölüm üzerinde, şahsı adına söz isteyen, Çorum Milletvekili Murat Yıldırım.
Sayın Yıldırım, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MURAT YILDIRIM (Çorum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Özel Öğretim Kurumları Kanunu Tasarısının birinci bölümü hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.
Bu tasarının amacı, 1965 yılında yürürlüğe girmiş olan 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun günümüz ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde düzenlenmesini sağlamaktır.
İnsanların öğrenme ihtiyaçları, insanlık tarihi kadar eskidir. Öğrenme ve öğretme, ya devlet tarafından alınmıştır veyahut da ihtiyaçlarını karşılamak üzere özel olarak alınmıştır. Gelinen noktada, bizdeki özel okul ile Avrupa ve diğer ülkelerdeki durumu karşılaştırdığımızda, ülkemizde özel okullaşma, Avrupa’dakinin neredeyse onbeşte 1’i kadardır.
Değerli milletvekilleri, Türk eğitimin sisteminin arzu edilen başarıyı yakalayamamasının yegâne sebebi, eğitimin ekseriyetle devlet tekelinde veriliyor olmasıdır. Eğitim sistemimizin yapısında, hâlâ uluslararası normlara ulaşılamamıştır maalesef. Okulöncesi eğitimde arzu edilen seviyeye gelinememiş, YÖK ve ÖSS sistemi malumunuzdur. Bunları da hep kucağımızda bulduk. Bunu da, hep beraberce, yeniden yapılandırmak zorundayız. Hükümetimiz sorunları biliyor ve çözüm yolları arıyor. Ülkemiz eğitim stratejisini, gelecek yüzyılı hedefleyecek, günün değil geleceğin şartlarına göre belirlemeliyiz. Yani, eğitimde reform her zaman önplanda olmalıdır.
Dünya Bankasının, ülkemiz için, 2015 yılında ortaöğretimde okullaşma oranının yüzde 80’e ulaştırılması gerektiği noktasındaki tespitini hatırlatmak isterim. Okullaşma oranı, bu ülkenin ve eğitim sistemimizin en büyük açmazıdır. Devlet ne kadar yatırım yaparsa yapsın, bunda zorlanmaktadır. Başarı için tek çıkar yol, özel okulların desteklenmesidir. Özel öğretimin önü açıldığı sürece, devletin bir yapacağı yerde özel sektör daha çok okul yapacaktır. Özel sektör hem kaliteli eğitim verecek hem de bu kaliteyi devletten daha ucuza mal edecektir. Oluşan rekabet ortamı ise eğitimde kaliteyi getirecektir.
Değerli arkadaşlar, Türkiye, AB yolunda hızla ilerliyor. Vatandaşlarımızın gelecekte Avrupa’nın düşük ücretli hizmet sektörünün çalışanları haline gelmesini istemiyorsak, nitelikli, kaliteli ve eğitimli bir nesil yetiştirmek zorundayız. Bu neslin yetişmesi ise, sadece devletin tekelinde yoğunlaşan bir eğitimle mümkün olmayacaktır. Türkiye’nin geleceği, kısır kavgaların, günlük politikaların, şunun bunun okulları gibi vesveselerin esiri olamaz, olmamalıdır. Özel öğretim kurumları, Millî Eğitim Bakanlığının denetim ve kontrolü altındadır. Hiç kimsenin şüphesi olmasın, bu denetimler de yapılmaktadır.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, Türk eğitim sistemi, idarî işleyişi, finansal yapı ve eğitim felsefesi açısından belli kalıplar arasında sıkışıp kalmamalıdır. Bazı yapısal düzenlemelerin gerçekleşmesi halinde, eğitim sistemimizin kendisinden beklenen her türlü talebi rahatlıkla karşılayabilme potansiyeline sahip olduğu bilinmelidir. Özel okulların geliştirilmesi, ülkede demokratikleşmeyi, yerelleşmeyi ve teknolojinin gelişmesini sağlayacaktır. Özel okullar ne kadar çok gelişirse, devletin okulları da doğru orantılı olarak o kadar çok gelişmiş olacaktır. Çünkü, özel okullar ne kadar fazla öğrenciye sahip olurlarsa devlet okullarındaki öğrenci sayısı o kadar azalacağından, devletin eğitime ayırdığı pay artacak, daha çok hizmet, daha çok okul, araç ve gereç sağlanmış olacaktır. 15 000 000’u aşkın genç nüfusun öğrenim gördüğü ülkemizde, devletin eğitim kurumlarına ayırdığı kaynağın yetmediği hepimizin malumudur. Bütün kıt imkânlara, zor şartlara rağmen partimiz, bütçede en büyük payı eğitime ayırmıştır. Ders kitapları ücretsiz verilmiş ve yeni 15 tane üniversite kurulmuştur. Bundan dolayı da Hükümetimize teşekkür ediyorum.
Devlet, eğitimin yükünü özel sektörle paylaşmalıdır. Ülkemiz özel okulları oldukça kalitelidir. Üstelik eğitim maliyetleri de devletten daha düşüktür. Lakin, taşradaki okulların büyük bir bölümü yüzde 50 kapasiteyle çalışmaktadır. Maalesef, ülkenin önemli bir kaynağı atıl olarak durmaktadır. Aslında atıl kapasiteleri değerlendirerek yeni okullar kurulmasını sağlamak ve devletin üzerinden önemli bir yükü almak istiyorsak, Türkiye ortalamasında bir öğrencinin devlete maliyeti neyse devletin onu veliye vermesini, velinin de çocuğunu istediği okulda okutmasını sağlamalıyız; isterse devlet okulunda, isterse özel okulda.
Değerli arkadaşlarım, istatistiklere baktığımızda özel okullar konusunda ne kadar geri kaldığımızı da belirtmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Yıldırım, lütfen, toparlar mısınız, 1 dakikalık eksüre veriyorum.
MURAT YILDIRIM (Devamla) - Ne acıdır ki bu ülkede hâlâ özel okulların gerekliliğini şüpheyle karşılayanlar bulunmaktadır. Eğitimin özel okullar yoluyla da sunulabileceğine şiddetle karşı gelmenin dayanağı olan ideolojik yaklaşım tek anlamıyla gericiliktir. Özel okullar mevcut sistemin bir alternatifi değil, bir parçasıdır.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – İlericiye bak ilericiye!
MURAT YILDIRIM (Devamla) – Evet, ben ilericiyim, hem özel okulum var, hem dershanem var, hem de eğitime katkım var; ama, sizlerin hiç katkısı yok.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Tamam, tamam!..
MURAT YILDIRIM (Devamla) - Uzun yıllardır eğitim camiası içindeyim. Bu düzenlemenin yapılması Türk Milletine inşallah hayırlı olacağını temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım.
Şimdi, bölüm üzerinde 15 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır. Soru sorma süresi 8 dakikadır.
Sayın Işık…
AHMET IŞIK (Konya) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Vasıtanızla Sayın Bakana şu soruları yöneltmek istiyorum:
Sayın Bakanım, ortaklarından bir ya da birkaçının yabancı uyruklu olduğu tüzelkişiler tarafından özel öğretim kurumları kurulabilecek midir?
İkinci sorum: Türkiye Cumhuriyeti uyruklu gerçek kişilerce, sadece yabancı uyruklu öğrencilerin devam edebileceği milletlerarası nitelikte özel okullar açılabilecek midir?
Son sorum: Tasarıda, özel öğretim kurumlarının amaca uygun verebilecekleri reklam ve ilandan bahsedilmektedir; ama, televizyon reklamına müsaade edilmemektedir. Buradaki reklam ve ilana müsaade ederken televizyon reklamına müsaade edilmemesinin ana gerekçesi nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.
Sayın Özdoğan…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Millî Eğitim Bakanımıza birkaç soru soruyorum. İnşallah, televizyonun başındadır.
Sayın Bakan, Bakanlığınızın 2005-2006 öğretim yılına damgasını vuran, okullarda yaygınlaşan şiddet, bıçakla, silahla yaralama ve öldürme olayları idi. Bu öğretim yılı, açıldığı ilk günde bir lise öğrencisinin bıçaklanmasına sahne oldu. Geçtiğimiz sene, okullardaki şiddet olaylarını medyanın abarttığını söylemiştiniz. Bu kanaat içerisinde, okullardaki şiddete yönelik önlemleri gereksiz mi buldunuz? Bulmadıysanız, hangi şehirlerde, hangi okullarda hangi tür önlemlerin koordinasyonunu sağladınız?
İkinci sorum: Dargelirli aile çocuklarının okul saatinde beslenme getirme zorunluluklarına ilişkin nasıl bir önlem aldınız? Beslenme saati için okula sadece kuru ekmek getirebilen çocuklarımıza, örneğin, süt veya peynir takviyesi sağladınız mı?
Üçüncü sorum: Temel eğitim kurum binalarının tamiri, tadilatı, okul binası tuvaletlerinin hijyeni, öğrencilerin oturduğu sıraların çocuğun anatomik sağlığına uygunluğu konularında hangi çalışmaları başlatıp sonuçlandırdınız?
Diğer bir sorum: Erzurum’daki ve Türkiye’nin birçok vilayetindeki okullarda ders kitapları dağıtılmamıştır. Bu aksamanın sebebi nedir?
Son sorum: Sayın Başbakan, bugün, yanına Sayın Millî Eğitim Bakanını alarak, Bursa’da, 25 000 okul öğrencisini, okul müdürlerine baskı yaparak, göstermelik gövde gösterisi yapmıştır. Bu vahim durumu ahlakî buluyor musunuz? Şimdi de, sahte anketlerinizden sonra- millete karşı gencecik beyinleri mi kullanıyorsunuz? Bu öğrenci velilerinin kızgınlığından çekinmiyor musunuz?
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özdoğan.
Sayın Akdemir…
DURSUN AKDEMİR (Ağrı) – Sayın Başkan, Hükümete iki sorum var benim; aracılığınızla yöneltiyorum, teşekkür ediyorum.
Büyük şehirlerde halkın huzur ve güvenliğini sağlamada polisin büyük bir zorluk çektiği görülmektedir. Özellikle İstanbul’da darp, gasp ve kapkaç olayı oranlarında endişe verici ciddî artışlar var. Son olaylarda polisi umursamaz ve yetersiz duruma düşüren nedenler nelerdir; önlemleriniz nelerdir?
İki: Bunları önleyemeyen polisin, okulların açıldığı bugünlerde, geçen yıllarda yaşadığımız okul önlerindeki öğrenci cinayetleri, bıçakla yaralamalar ve özellikle de özel okulları tehdit altında bulunduran uyuşturucu madde satışlarında ne yapacağı konusunda ciddî endişeler ve tehlikeler altında bulunulmaktadır. Dolayısıyla, 14 000 000 öğrenci ve 600 000 öğretmeni yakından ilgilendiren huzur, mal ve can güvenliği gibi konularda koruma adına hangi önlemleri aldınız ve alacaksınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.
Sayın Kepenek…
YAKUP KEPENEK (Ankara) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Bakandan, bu yurt dışına gönderilecek öğrenciler için, 1 000 öğrenci konusunda şu soruların yanıtlanmasını istiyorum:
Birincisi: Bu yıl sınav sisteminde değişiklik yapılmasının ve LES’ten başka mülakat ve referans puanlarına yer verilmesinin nedeni nedir?
İkincisi: Mülakatı kimler ve nasıl yapmışlardır ya da yapacaklardır?
Üçüncüsü: Bu 1 000 kişinin saptanmasında üniversitelere ihtiyaçları ya da istekleri sorulmuş mudur?
Dördüncüsü: Öğretim üyesi yetiştirilmesi aynı kalitede ve çok daha az masrafla -üçte 1, dörtte 1, onda 1 masrafla- Türkiye üniversitelerinde yapılamaz mıydı?
Beşincisi: Bu konuda geç kalınmamış mıdır?
Bu sorulara yanıt istiyorum ve çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kepenek.
Sayın Ekmekcioğlu…
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Okulöncesi çağ nüfusu 4 000 000’dan fazla olmasına karşın, okulöncesi eğitimden yararlanan öğrencilerin sayısı 435 000’dir. Bu sayı, okul öncesi çağ nüfusun yaklaşık yüzde 10’una tekabül etmektedir. Bu oranın artması için bugüne kadar hangi çalışmaları yürüttünüz? Bakanlıkça bu sorunun çözümü için bir çalışmanız var mı?
İkinci sorum: İlk ve orta dereceli öğrencilerin uygun ortamlarda eğitim yapabilmeleri için şu anda 145 000 dersliğe ihtiyaç vardır. Hayırseverlerin yaptığı okul ve derslik dışında, siz, bakanlık olarak, dört yıl içinde kaç adet okul ve derslik yaptınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ekmekcioğlu.
Sayın İnce...
MUHARREM İNCE (Yalova) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İlköğretim okullarımızda, UNICEF destekli Çocuk Dostu Okul Projesi uygulanmaktadır. Bu projenin uygulandığı okulda, okulun adının yazılı olduğu tabelanın hemen yanına “bu okul çocuk dostudur” diye yazılmaktadır. Böyle bir mantığı anlayamıyorum. Yani, 81 vilayetin, 300’ünde uygulanıyor bu proje, okul tabelasının yanına “bu okul çocuk dostudur” yazıyor. Siz bir çocuk olsanız, karşı okulda okuyor olsanız, bu tabelayı görseniz ne düşünürsünüz? Diğer okullar çocuk dostu değil mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın İnce.
Soru sorma süresi tamamlanmıştır.
Sayın Bakan, buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Sayın Başkan, Sayın Işık, Sayın Özdoğan, Sayın Akdemir, Sayın Kepenek, Sayın Ekmekcioğlu, Sayın İnce tarafından sorulmuş sorular var. Bu soruların bir kısmını zaten not almakta güçlük çekmiş bulunuyorum; diğer bazı soruların ise, Millî Eğitim Bakanlığı yetkilileri tarafından teknik düzeyde hazırlanmasına ihtiyaç var. Bu bakımdan, ilgili bakan bu soruları yazılı olarak cevaplandıracaktır.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın Öğüt…
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, Ardahan’a insanî bilimler eğitim fakültesi kurulması için YÖK onay verdi; ancak, Bakanlığınız, Devlet Planlama Teşkilatı olarak, uygun görmediği için reddetti ve Ardahan’a altyapısı uygun olmadığı için fakülte kurulmasının mümkün olmadığıyla ilgili yazı yazdınız. Bunun gerekçesi nedir? Ardahan’a bir fakülteyi çok mu görüyorsunuz? Sayın Başbakan Ardahan’a geldiği zaman, Ardahan’a fakülte kurulmasıyla ilgili söz vermişti. Bu konuyla ilgili bir net açıklama yapar mısınız?
İkinci sorum: Şu anda kış sezonu geliyor. Köy okullarında, maalesef, yakacak konusu son derece önem taşıyor. Doğu ve güneydoğu köylerindeki okullarda yakacak ihtiyacını köy bütçesinden karşılama diye bir yasa var, 222 sayılı Millî Eğitim Yasası. Bu yasada “köy okulları bütçesinden kendi yakacağını karşılayacak” diyor. Ancak, doğu ve güneydoğu başta olmak üzere, çocuklar, sabahleyin okula giderken bir koltuğuna defterleri, bir koltuğuna da tezek alarak okula gidip okulu ısıtmaya çalışıyor. Bu çağdaş olmayan görünüme son vermek için doğu ve güneydoğudaki ilkokulları, köy okullarını bu yakacak, tezekten kurtarmak için herhangi bir çalışmanız var mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öğüt.
Sayın Gazalcı…
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bu tasarıda özel okullardan hizmet satın alma öngörülüyor. Nasıl bir hizmet satın alınacaktır? Bir yandan özel okullara, öğrencilere yardım edilmesi düşünülüyor, bir yandan da oradan hizmet satın alma… Ne gibi hizmetler satın alınacak? Örneğin, devletin ilköğretim okullarının üçte 2’sinde hizmetli yok. Bu köylerde, hizmet satın alarak bunu yapacağınızı söylüyorsunuz. Kimden hizmet satın alarak okullarda hizmetlinin görevi yapılacak?
Başka bir soru: Liseler dört yıla çıkarıldı zorunlu eğitim süresi artırılmadan. Geçen yıl hazırlığı okuyan, birinci sınıfa geçen çocuklar, sınıfta kaldığı zaman, altı yılda liseyi bitirecekler. Türkiye’nin birçok yerinde böyle. Bakanlık, bir genelge çıkardı, 8 kişiden fazla olanlara sınıf açacağını söyledi, beğenmiyorsanız başka okullara gidin dedi. Şimdi, 7 çocuk, beş çocuk, 6 çocuk, iki yıl okumuş, hazırlığı geçmiş ve bir yıl da birinci sınıfta okumuş… Siz, bu çocuğa iki yıl daha yük yüklüyorsunuz. Bakanlık olarak, bu genelgeyi yeniden düzeltmek istiyor musunuz diye soruyorum.
Başka bir soru: Kimi düz liseler anadolu lisesi yapıldı. O liselerde okuyan çocuklar kendi okullarına kayıt olamadı Sayın Bakanım. Geldiler, tabela değişmiş; hayır, siz bu okulda okuyamazsınız dendi. Kimileri sabahçı-öğlenci yapıldı, kimileri de başka okullara girmekte sıkıntı çekti. Yeni bir lise yaparak değil de, yerleşmiş liselerin böyle kolayca yapılmasıyla, bu okullarda okuyan çocukların zararları, mağduriyetleri nasıl önlenecektir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.
Sayın Sarıbaş?.. Yok.
Sayın Ercenk, buyurun.
TUNCAY ERCENK (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Millî Eğitim Bakanlığının temel görevi yeni okul açılmasını sağlamak iken, Antalya Gazi Mustafa Kemal, İnönü İlköğretim ve Kız Meslek Lisesinin kapatılmasının gerekçelerini açıklar mısınız?
2.- Dört yıldır vekâleten yürütülen Antalya Millî Eğitim Müdürlüğüne, seçime bir yıl kala Yozgat’tan yapılan asaleten atamanın gerekçesi nedir?
Sayın Bakan, Sayın Cumhurbaşkanının “eğitim kesinlikle devlet denetiminde ve gözetiminde, Atatürkçü düşünceden ve laik temelinden ödün verilmeden yürütülmeli, bu bağlamda, dogmalarla ve boş inançlarla çocukları ve gençleri etkileme amacı güden okulların ve kursların varlıklarını sürdürmeleri engellenmeli, ders kitaplarının seçiminde özenli olunmalı, ders kitaplarının ve öğrencilere önerilen kaynak yayınların uygunluğu yetkin kişi ve kurumlarca belirlenmeli” şeklindeki uyarılarını dikkate almayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ercenk.
Sayın Bakan, buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Sayın Başkan, yine, sorulan soruların bir kısmını yazılı olarak cevaplandırmak üzere burada yanıtlamayacağım; ancak, Sayın Ensar Öğüt’ün Ardahan’a açılacak fakülteyle ilgili sorusunu değerlendirmek istiyorum.
Daha önce, burada ifade edilen soru, Sayın Öğüt tarafından yazılı olarak da sorulmuştu, o yazılı soru önergesine cevap vermiştik, kendisine ulaşıp ulaşmadığını bilmiyorum.
Ancak burada şunu bilmemiz gerekiyor: Herhangi yeni bir fakülte kurulacağı zaman, bununla ilgili ön çalışmayı Yükseköğretim Kurumu yapıyor ve uygun görülen yeni fakültelerle ilgili talep Millî Eğitim Bakanlığına geliyor. Millî Eğitim Bakanlığı üç kurumun görüşünü alıyor; Maliye Bakanlığının görüşü alınıyor, daha çok bütçe imkânları açısından değerlendiriliyor; Devlet Personel Başkanlığının görüşleri alınıyor, personel ve kadro kapasitesi açısından değerlendirmesi alınıyor ve Devlet Planlama Teşkilatının görüşü alınıyor, Devlet Planlama Teşkilatı da, eğitim kurumlarının sektörel durumu, yatırım programındaki konumu itibariyle değerlendirmeler yapıyor. Yapılan bu değerlendirmelerde, ilgili kuruluşlar, görüşlerini Millî Eğitim Bakanlığına gönderiyor ve sonunda, Bakanlık, bu fakültenin kurulmasıyla ilgili talebi Başbakanlığa göndermek suretiyle, Bakanlar Kurulu kararı talep ediyor; dolayısıyla, yeni bir fakültenin kuruluşu Bakanlar Kurulu kararıyla yapılmaktadır, olmaktadır.
Bu ara kuruluşlardan alınan görüşler, müspet veya menfi, yeni bir fakültenin kurulmasını engellemez; çünkü, Bakanlar Kurulu eğer bir ile bir fakülte kurulmasını doğru buluyorsa, siyaseten ve eğitim politikaları gereği bunu gerekli görüyorsa bu kurumlardan birinin, birkaçının görüşünün olumsuz olması fakülte kurulmasını engellemez; ama, bu kurumlar kendi bakış açılarından görüşlerini özgürce ifade ederlerse, değerlendirmede doğru kararlar verilmesine de katkı sağlarlar.
Şimdi, geldiğimiz nokta itibariyle, Ardahan Türkiye’nin illerinden biridir. Bir ilimizde fakülte kurulması, siyasî irade olarak da, hatta Parlamentoda bu değerlendirilse Parlamento iradesi olarak da doğal ve yapılması gereken bir işlemdir. Bazı teknik sorunların oluşabileceği düşünülse bile, Bakanlar Kurulu kararıyla, görüşler ne olursa olsun, kurulabilir ve nitekim Ardahan’a bu fakültenin kurulması konusunda da Hükümetimizde bir farklı görüş yoktur; dolayısıyla, bu çalışma devam ediyor. Bakanlar Kurulu kararıyla neticede bu fakülte kurulacaktır.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Yani, Bakanlar Kurulunda siz “evet” diyecek misiniz?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Elbette “evet” diyeceğiz.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Teşekkür ederim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Yani, şimdi Devlet Planlama Teşkilatı bana bağlıdır.
BAŞKAN – Sayın Bakan, süre tamamlanmıştır.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Onun teknik olarak görüşünü kendi verilerine göre, özgürce yapmasının doğru olduğu kanaatindeyim; ama, işin içine Bakanlar Kurulu kararı, bir siyasî irade girdiği zaman da, aman şu ile, şu ilçeye fakülte kurulmasın diyemeyiz. Daha önce pek çok ilçeye fakülte kurulmuşken bir ile fakülte kurulmamalıdır görüşünde değilim, Bakanlar Kurulunda da kimse bu görüşte değildir. Herkes Ardahan’a da fakülte kurulması taraftarıdır ve kararname tamamlanacak ve fakülte kurulacaktır.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa, o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
1 inci maddeyi okutuyorum:
ÖZEL ÖĞRETİM KURUMLARI KANUNU TASARISI
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam ve Tanımlar
Amaç ve kapsam
MADDE 1-
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, İçtüzüğün 91 inci maddesi gereği, her madde için milletvekilleri tarafından verilmiş önergelerin geliş sırasına göre ilk ikisini işleme alacağım.
Esas Komisyon ve Hükümetin önerge hakları saklıdır.
Şimdi, 1 inci madde için milletvekilleri tarafından verilmiş 2 önergeyi okutup işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “kurumlara yapılacak mali destek” ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Muharrem İnce Hüseyin Ekmekcioğlu Haluk Koç | |
Yalova Antalya Samsun | |
Ali Cumhur Yaka Mustafa Gazalcı Engin Altay | |
Muğla Denizli Sinop | |
Mustafa Özyurt Berhan Şimşek | |
Bursa İstanbul |
BAŞKAN – İkinci önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Özel Öğretim Kurumları Yasa Tasarısının 1 inci maddesinin aşağıda belirtilen gerekçelerle tasarı metninden çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
| Mustafa Gazalcı | Hüseyin Ekmekcioğlu | Engin Altay |
| Denizli | Antalya | Sinop |
| Haluk Koç | Muharrem İnce | Ali Cumhur Yaka |
| Samsun | Yalova | Muğla |
| Berhan Şimşek | Mustafa Özyurt |
|
| İstanbul | Bursa |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Koç, konuşacak mısınız?
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; maalesef, temel yasa kapsamında görüşülen yasalarda ilgili maddelerde verilen önergelerle bir bütünlük sağlanamıyor. Ben, biraz hülle yaparak, 5 inci maddeyle ilgili düşüncelerimi ifade edeceğim. Bunu da, açıkyüreklilikle, baştan ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım -Sayın Muharrem İnce belirttiler- ben, İktidar Partisi milletvekili arkadaşlarımızdan, lütfen, lütfen -biraz sonra oylayacaksınız, belki oylama esnasında buradaki kalabalık daha da artacak- şu 5 inci maddeyi, satır satır, içinize sindirerek -buna İktidar Partisi adına, birinci bölümde grup adına konuşan Kahramanmaraş Milletvekili değerli arkadaşım da dahil- sadece söylemde değil, eylemde de söyledikleriyle bir bütün olabilmek için, satır satır, lütfen, okuyun bu 5 inci maddeyi ve nereye götürmek istiyorsunuz bizi, nerelere götürmek istiyorsunuz bizi, neler var burada, bu tuzaklar nelerdir; lütfen, lütfen bunların altını çizin. Eğer hâlâ sizin söylediğiniz söylemlerle siyaset yapmak istiyorsanız, sözünüz ile eyleminizin bir arada örtüşmesini bekliyorsanız, o zaman, gönül rahatlığı içerisinde hâlâ bu şekilde düşünüyorsanız, evet oyu verebilirsiniz.
Değerli arkadaşlarım, bakın, Batı Trakya’nın, Batı Trakya’daki soydaşlarımızın azınlık okullarını 5 inci maddede düzenleyen “ve mütekabiliyet aranır yönetmelik çerçevesinde” gibi, birtakım, daha henüz karşılığı olmamış sözler karşısında neler yaşanıyor; Sayın İnce çok kısa değindi.
Bakın, Batı Trakya’nın eğitim sorunlarıyla ilgili çok geniş raporlar var. Burada çok açıklıkla söylüyorum: Burada yetişen Türk ve Müslüman çocukları, ne Türkçe konuşabiliyorlar ne Yunanca konuşabiliyorlar; anaokulundan başlayarak eğitimin her kademesinde örselenmiş vaziyetteler.
Şimdi, arazi genişletme, şu-bu dahil, her türlü hak verilirken, İskeçe’deki Muzaffer Salihoğlu Türk Lisesini, yolunuz düşerse, lütfen, görün, gezin. Eski bir tütün deposundan bozma, çürük kirişler üzerinde tahta odalar, yerin birbuçuk metre altında. Orada, benim çocuklarım, benim soydaşlarım eğitim görüyorlar ve bunların arazisi var, arazisine yeni bir okul yapmak için imar izni verilmiyor.
5 inci maddede neye evet diyeceksiniz değerli arkadaşlarım, hangi mütekabiliyeti arayacaksınız ve bakın, Türkiye’den, Türkiye’de öğretmen formasyonunu almış 35 tane öğretmenin görevlendirilmesi gerekirken, Yunanistan bunların ancak 16’sına müsaade ediyor. Selanik’te kurdukları bir özel pedagoji enstitüsü var ve burada, medreseden yetişen ve temel -Türkiye’deki eğitimle hiçbir ilgisi olmayan, orada özel pedagojik formasyon kazandırıldığı savlanan, bizim kökenimizden insanlarımıza eğitimi, güya, emanet ediyorlar.
Değerli arkadaşlarım, ne olur, bu mütekabiliyet konusunu kesin bir karşılığa bağlamadan bu 5 inci maddeyi onaylamayın veya bu yasa tasarısını, Sayın İnce’nin söylediği gibi, çekin. Avrupa Birliğine, Avrupa Birliğiyle müzakere sürecinin ilerlemesi için bunun bir engel oluşturacağını hiç kimse iddia edemez, hiç kimse böyle bir savın arkasına saklanamaz. Bu, Türkiye’den, Türkiye’nin eğitim birliğinden, Türkiye’nin öğretim birliğinden alınan bir ödündür. Sayın Kahramanmaraş Milletvekili arkadaşım, ah, o söylemlerin eylemlerinle bir örtüşse! Bu ödünü verecek misin, bu ödünü verecek misin? Senin oyuna özellikle bakacağım. Merak ediyorum, söylediklerinle uyumlu olacak mısın?
Değerli arkadaşlarım, benim içim yanıyor, benim içim yanıyor. Bakın, bir başka sorun; şimdi, arazi ve mülk edinme meselesi, 5 inci maddede yine; yabancılar tarafından açılan okulların arazi edinmelerini, arazilerini genişletebilmelerini, bina ve taşınmaz mal sahibi olmalarını ve bunları vakıflara devredebilmelerini düzenliyor. Değerli arkadaşlarım, yani, şimdi, zaten, yabancılara değişik mülk satışının tartışma konusu olduğu, daha, hâlâ yüksek yargı sürecinde olduğu bir dönemde, kamuoyunda duyarlılığın yükseldiği bir dönemde, şimdi, özel okulların bu amaçlarla kullanılabileceğini hiç aklınıza getirmiyor musunuz?! Değerli arkadaşlarım, bu 5 inci madde bir tuzaktır, bu 5 inci madde bir tuzaktır ve acı bir tespitimi paylaşmak istiyorum: Eleştiri biraz ağır olacak. Eğer rencide edeceğim arkadaşım varsa özür diliyorum. Türkiye üzerinden bütün beklediklerini, Türkiye’nin temel değerlerini boşaltma konusunda bütün planlarını, beklentilerini, ne yazık ki, sizin üzerinizden gerçekleştiriyorlar. Lütfen, lütfen müsaade etmeyin. Bu 5 inci maddeyi, lütfen değerlendirin; ya oy vermeyin ya da bu tasarıyı geri çekin.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Koç.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “kurumlara yapılacak mali destek” ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Muharrem İnce (Yalova) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Ekmekcioğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 1 inci maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlarım.
İstediğimiz değişiklik, görüşülmekte olan tasarının 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “kurumlara yapılacak mali destek” ibaresinin metinden çıkarılmasıdır. Aslında, bu tasarı, eğitimin ihtiyaçları için değil, özel eğitim kurumlarının istek ve beklentilerine göre hazırlanmıştır. Öğrencileri özel okullara yönlendirmek amacıyla en tehlikeli düzenleme olan, özel okullardan hizmet satın alma gibi düzenlemeler içermektedir. Böylece, hepsi ticarî amaçla kurulan, ancak müşteri bulamadığı için zarar eden birçok özel okul devlet tarafından kurtarılmış olacaktır. Özel okul sektörünün eğitim sistemi içindeki payını yüzde 2’den yüzde 10’lara çıkarmak için hazırlanan bu tasarı, Hükümetin paralı eğitim ve özel okul sevdasının hâlâ sürdüğünü göstermektedir. Pek çok devlet okulu elektrik, su, doğalgaz faturalarını ödemekte zorluk çekerken, özel okulların neredeyse tüm harcamalarına indirim ve vergi istisnasına gidilmek istenmesini büyük bir çelişki olarak değerlendiriyorum.
Yapılmak istenen düzenlemeyle, kamu kaynaklarının ticarî amaçla kurulan özel eğitim kurumlarına aktarılması hedeflenmektedir. Eğitim sisteminin dağ gibi birikmiş sorunları varken, sanki bunların hepsini bitirmişcesine bu tasarının acilen Meclis gündemine getirilmesinin bir anlamı mı var acaba; yoksa, birilerine sözler mi verildi?! Şunu herkes bilsin ki, bu yasa, ağlayanlara değil, gülenlere yarayacaktır. Kamu okullarının pek çok zorunlu harcaması ödenek yetersizliği gerekçesiyle, öğrenci ve velilerin omuzlarına yıkılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükümeti uyarıyoruz; bir ülke, salt pazarlamacı bir kimlikle yönetilemez. Bölgeler arasındaki zenginlik farkının 13 kata vardığı, milyonlarca insanımızın açlık sınırının altında yaşadığı bir ülkedeyiz. Devlet kaynaklarının parasız eğitim hizmeti üreten kurumlara aktarılması, siyasî, sosyal, ahlakî ve vicdanî bir yükümlülüktür. Basit bir işlem gibi görülen bu yaklaşımın neden olacağı sosyal felaketi herkesin görüp karşı koyması gerekmektedir. Hükümete, özel okullar için öngördüğü katkıyı, köy okullarına donanım, varoşlara normal sınıflı okullar yapımı için kullanmasını öneriyorum. Söz konusu tasarının yasalaşması halinde, eğitim alanında zaten var olan eşitsizlikler daha derinleşecek, belli çevrelerin kontrolündeki özel okullara aktarılacak ve eğitim gibi hayatî öneme sahip bir olgu piyasa koşullarına bırakılacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yapılmak istenilen düzenlemeler içinde, özel okullardan hizmet satın alma gibi son derece tehlikeli bir boyut bulunmaktadır. Sağlık sistemini çökerten hizmet satın alma anlayışı, kamu eğitim sistemini kelimenin tam anlamıyla çöküşe itecektir. Yapılmak istenen düzenlemeyle, kamu kaynaklarının ticarî amaçlı kurulan özel eğitim kurumlarına aktarılması hedeflenmektedir.
Bu tasarı, ayrıca, devlet okullarında görev yapan öğretmenlerin özel okullarda hizmet vermesinin önünü açmaktadır. Bu uygulama da kamusal hizmetin tasfiyesinin bir parçasıdır. Eğitim sistemini hizmet satın alma çerçevesinde düzenleyen AKP, öğretmenleri de hizmet satan bir noktada tanımlamaktadır. Bunların sonucunda, eğitim sistemi içerisindeki ilişki tamamen ticarîleşmektedir.
AKP, özel okulların ihtiyaçlarını karşılamak için ısrarlı davranmaktadır. Cumhuriyet Halk Partisi de bu kanun tasarısının karşısında, parasız, nitelikli eğitim hakkını savunmakta ısrarcı davranacaktır; toplumsal kaynakların belli bir kesimin ihtiyaçları için değil toplumun çıkarları için kullanılması, kamusal eğitimin herkes için parasız ve nitelikli hale getirilmesi için mücadele edecektir.
Eğitim bir kamu hizmetidir. Bu nedenle, hizmetin kamusal üretilip dağıtılması gereklidir. Bunu bir kez daha hatırlatıyoruz. Devletin görevi, hizmet satın almak değil…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Ekmekcioğlu.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Devamla) – …herkes için parasız, nitelikli hizmet üretmektir. Asıl görev, kamu eğitiminin gerçekleştirilmesine kaynak aktarmaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP Hükümeti cumhuriyet tarihinde ilk kez eğitimde özelleştirmeyi temel eğitim politikası olarak benimsemiştir. Kamusal hakların kısıtlanması ve kamusal hizmetlerin özelleştirilmesi şeklinde özetlenebilecek anlayışın dayatılmasıyla başlayan uygulamaların amacı, eğitimi tamamen paralı hale getirmektir. Katkı payı, kayıt parası, harç ve benzeri kalemlerle eğitim tamamen paralı hale getirilmek istenmektedir.
Türkiye’de 8 300 okulda ikili, 17 600 okulda birleştirilmiş sınıflarda eğitim verilmektedir. Bu okullarda öğrenim gören öğrenci sayısı yaklaşık 7 000 000’dur. Şehirlerde okulların yaklaşık üçte 2’sinde ikili eğitim yapılmaktadır. Öğrencilerin daha uygun koşullarda eğitim görebilmesi için 145 000 yeni derslik yapılması gerekmektedir. Bu derslikleri yapmak yerine özel okullara kaynak aktarmak mı eğitim sisteminin sorunlarını çözmek soruyorum size Sayın Bakan? Bu tasarıyla birlikte, özel okullar artık yabancı sermayeyle kurulabilecek, aynı zamanda bu okulların müfredatları Millî Eğitim Bakanlığı tarafından kontrol edilemeyecek; bu durum, Mustafa Kemal Atatürk tarafından 1924’te çıkarılan ve eğitim sistemi için çok büyük önem taşıyan Eğitim Birliği Kanununa da aykırıdır. Bir ülkenin bağımsızlığını sürdürebilmesi için eğitimin mutlaka millî olması gereklidir.
Sonuç itibariyle, özel okullar mutlaka eğitim sisteminin içinde yer almalıdırlar; fakat, bunu gerçekleştirirken, vatandaşlarımızın verdiği vergiler, kamu okullarımızın durumu içler acısıyken özel okullar için kullanılmamalıdır. Eğitim sisteminin kurtuluşu, özel okulların desteklenmesinde değil, parasız eğitim yapan kurumların önündeki sorunların giderilmesinde yatmaktadır.
Vermiş olduğumuz değişiklik önergesine olumlu oy kullanacağınızı düşünüyor, hepinizi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ekmekcioğlu.
Önergeyi oylarınıza…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yetersayısının aranmasını istiyorum.
BAŞKAN – Arayacağım Sayın Anadol.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı yoktur; birleşime yarım saat ara veriyorum.
Kapanma Saati : 19.21
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.13
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 126 ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
1151 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1.- Özel Öğretim Kurumları Kanunu Tasarısı ve Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz Demir’in; Özel Öğretim Kurumları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/1183, 2/743) (S. Sayısı: 1151) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerinde.
Tasarının 1 inci maddesi üzerinde Yalova Milletvekili Muharrem İnce ve arkadaşlarının vermiş olduğu önergenin oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır, önerge reddedilmiştir.
Şimdi, 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tanımlar
MADDE 2-
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 2 nci madde üzerinde, milletvekilleri tarafından verilmiş ilk 2 önerge ile Hükümet tarafından verilmiş 1 önergeyi okutup işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin (o) fıkrasında yer alan “iletişim araçları ile” ibaresinin “iletişim araç ve gereçleri ile” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Özel Öğretim Kurumları Kanunu Tasarısının 2 nci maddesinin (e) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Coşkun
Sanayi ve Ticaret Bakanı
“e) Azınlık okulları: Gayrimüslim azınlıklara mensup Türk vatandaşları tarafından kurulmuş, Lozan Antlaşması ile güvence altına alınmış ve kendi azınlığına mensup Türkiye Cumhuriyeti uyruklu öğrenciler ile bu azınlığa etnik veya dinî köken itibariyle mensup yabancı uyruklu çocukların devam ettiği okul öncesi eğitim, ilköğretim ve orta öğretim özel okullarını,”
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum ve işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin (b) fıkrasında yer alan “rehabilitasyon merkezleri ile benzeri” ibaresinin “rehabilitasyon merkezleri ile buna benzer” şekilde değiştirilmesini arz ederim.
Fatih Arıkan
Kahramanmaraş
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu önergeyle, madde metninin açıklığa kavuşturulması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Özel Öğretim Kurumları Kanunu Tasarısının 2 nci maddesinin (e) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Coşkun
Sanayi ve Ticaret Bakanı
“e) Azınlık okulları: Gayrimüslim azınlıklara mensup Türk vatandaşları tarafından kurulmuş, Lozan Antlaşması ile güvence altına alınmış ve kendi azınlığına mensup Türkiye Cumhuriyeti uyruklu öğrenciler ile bu azınlığa etnik veya dinî köken itibariyle mensup yabancı uyruklu çocukların devam ettiği okul öncesi eğitim, ilköğretim ve orta öğretim özel okullarını,”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Bakan, konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıda azınlık okullarının tanımının bir taraftan etnik (Rum, Ermeni) diğer taraftan dinî (Musevî) temele dayandırılmasının uygun olmayacağı düşünülmektedir. Bilindiği üzere, gerek Lozan Barış Antlaşmasının “Azınlıkların Korunması” başlıklı bölümündeki 37 ve devamı maddelerde, gerek ülkemizin anayasal yapısı ve uygulamasında etnik temele dayalı bir azınlık anlayışı bulunmamakta, gayrimüslim azınlıkların varlığı kabul edilmektedir.
Bu çerçevede, terminolojide Lozan Atlaşmasıyla uyum sağlaması bakımından, tasarının 2 nci maddesinin (e) bendinde yer alan azınlık okulları tanımında “Rum, Ermeni ve Musevî azınlıklar” yerine “Gayrimüslim azınlıklara mensup Türk vatandaşları” ifadesinin kullanılmasının daha yerinde olacağı,
Ayrıca, Lozan Barış Antlaşmasının ilgili maddelerinde, azınlık okullarına gayrimüslim azınlıklara mensup Türk vatandaşları dışındaki öğrencilerin kabul edilmesine engel teşkil edecek bir hüküm bulunmadığı değerlendirilmektedir. Bu itibarla, anılan alt bentteki sözü edilen hüküm yerine “kendi azınlığına mensup Türkiye Cumhuriyeti uyruklu öğrenciler ile bu azınlığa etnik veya dinî köken itibariyle mensup yabancı uyruklu çocukların okuyabilecekleri” şeklindeki bir hükmün benimsenmesinin daha uygun olacağı düşünülmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
HALUK KOÇ (Samsun) – Sayın Başkan, kısa bir açıklama yapabilir miyim?
BAŞKAN – Buyurun Sayın Koç, yerinizden.
HALUK KOÇ (Samsun) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
Şimdi, bu önergenin kabulüyle, İstanbul’da, Zoğrafyan Rum Lisesi, Fener Rum Lisesi tabelalarındaki “Rum” sözcüğü kaldırılacak mı? Tıpkı, Batı Trakya’daki soydaşlarımızın okullarındaki “Türk” ibaresinin kaldırıldığı gibi.
Yani, Sayın Bakan verdiği için, Sayın Komisyon Başkanı da var; bu konuda Genel Kurula bir açıklamada bulunurlarsa sevinirim.
Teşekkür ediyorum
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Koç.
Buyurun Sayın Başkan.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Lozan’da zaten “Rum” tabiri vardır. Lozan Antlaşmasıyla “Rum” ifadesinin, “Rum” sözcüğünün kullanılması, bir bakıma, bir anlamda, güvence altına alınmıştır. Bu itibarla, bu tabelanın “Azınlık Okulu” şeklinde değiştirilmesi bu antlaşmaya aykırı olacaktır ve her halde değiştirilemeyecektir.
HALUK KOÇ (Samsun) – Mütekabiliyet gitti!..
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin (o) fıkrasında yer alan “iletişim araçları ile” ibaresinin “iletişim araç ve gereçleri ile” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?..
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde metnine kelime eklenerek anlamın tamamlanması amacıyla önerilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İKİNCİ BÖLÜM
Kurum Açma, Kurucu, Kurum Binaları, Milletlerarası Özel Öğretim Kurumları,
Yabancı Okullar ve Azınlık Okulları
Kurum açma izni
MADDE 3-
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 3 üncü madde üzerinde verilmiş olan 2 önergeyi okutup işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “onbeş işgünü içinde” ibaresinin “on işgünü içinde” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “bir kurumda öğretime” ibaresinin “bir kurumda eğitim ve öğretime” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Fatih Arıkan
Kahramanmaraş
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde metnine kelime eklenerek anlamın tamamlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “onbeş işgünü içinde” ibaresinin “on işgünü içinde” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sürenin kısaltılmasıyla iş ve işlemlerin hızlandırılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 4’ü okutuyorum:
Kurucu/kurucu temsilcisinin nitelikleri ve kurum binaları
MADDE 4-
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, madde üzerinde verilmiş olan ilk 2 önergeyi okutup işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “en az yüz metre” ibaresinin “en az ikiyüz metre” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutup işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “altı ay veya daha fazla hapis cezası ile mahkûm edilmemiş olma şartı aranır” ibaresinin “üç ay veya daha fazla hapis cezası ile mahkûm edilmemiş olma şartı aranır” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Fatih Arıkan
Kahramanmaraş
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sürenin kısaltılmasıyla, suç işleme oranının düşürülmesi ve suçu işleyenlere yönelik caydırıcı olması amaçlanmıştır.
HALUK KOÇ (Samsun) – Karar yetersayısı istiyorum.
BAŞKAN – Karar yetersayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı yoktur; birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma saati: 20.24
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.09
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 126 ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
1151 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1.- Özel Öğretim Kurumları Kanunu Tasarısı ve Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz Demir’in; Özel Öğretim Kurumları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/1183, 2/743) (S. Sayısı: 1151) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerinde.
Tasarının 4 üncü maddesi üzerinde Kahramanmaraş Milletvekili Fatih Arıkan’ın vermiş olduğu önergenin oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutup, işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “en az yüz metre” ibaresinin “en az ikiyüz metre” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Öğrencilerin zarar görmemesi için açılacak bu gibi mekanların daha uzak olmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 4 üncü madde kabul edilmiştir.
Milletlerarası özel öğretim kurumları, yabancı okullar ve azınlık okulları
MADDE 5-
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 5 inci madde üzerinde milletvekilleri tarafından verilmiş ilk 2 önergeyle, Hükümet tarafından verilmiş 1 önergeyi okutup, işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1151 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci maddesinin (b) bendinin son fıkrasındaki “Türk Medenî Kanununa Göre Kurulan Vakıflara” ibaresinden sonra gelmek üzere “Bakanlar Kurulunun izni ile” ibaresi eklenmiştir.
Abdülkadir Aksu
İçişleri Bakanı
BAŞKAN – Diğer önerge…
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci maddesinin (b) bendinin 1 inci fıkrasında yer alan “en fazla beş misline kadar artırılabilir” ibaresinin “en fazla üç misline kadar artırılabilir” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Fatih Arıkan
Kahramanmaraş
BAŞKAN – Diğer önergeyi…
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci maddesinin (b) bendinin üçüncü fıkrasında yer alan “tadilat yapabilir” ibaresinin “tadilat ve onarım yapabilir” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde metnine eklenen kelimeyle cümlenin bütünlüğünün sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci maddesinin (b) bendinin birinci fıkrasında yer alan “en fazla beş misline kadar artırılabilir” ibaresinin “en fazla üç misline kadar artırılabilir” şeklinde değiştirilmesini arz ederim. Fatih Arıkan
Kahramanmaraş
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yabancı okulların arazileri ve mevcut kapasitelerinin artırılmamasının daha uygun olacağı öngörülmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1151 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci maddesinin (b) bendinin son fıkrasındaki “Türk Medenî Kanununa göre kurulan vakıflara” ibaresinden sonra gelmek üzere “Bakanlar Kurulunun izni ile” ibaresi eklenmiştir.
Abdülkadir Aksu
İçişleri Bakanı
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılıyoruz efendim.
HALUK KOÇ (Samsun) – Sayın Başkan, bu önergeleri gönderin de Grup olarak bakalım, şu anda bize ulaşmadı.
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Anamuhalefet Grubundan bile esirgiyorsunuz.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Öyle bir şey yok efendim.
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Bakalım efendim, neye göre oy kullanacağız?!
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Bakın efendim.
BAŞKAN – Son anda verildiği için zannediyorum ulaştırılamadı, evet.
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Namahremse, namahrem deyin. Böyle bir şey yok ya! Böyle bir şey yok!..
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Oyluyorsunuz, görmediğimiz bir önergeyi oyluyorsunuz, böyle şey mi olur?! Yasama yapıyorsunuz. Gizli kapaklı ruhban okulu açıyorsunuz. Böyle bir şey olmaz!..
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Yok böyle bir şey, böyle bir şey yok.
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Var böyle bir şey, var böyle bir şey; elimizde belgeler.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Efendim, gelecek.
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Ruhban okulu açıyorsunuz. Kamuoyundan, halktan saklıyorsunuz. Çıkamıyorsunuz milletin önüne.
“Gerekçe:
Yabancı okullarla ilgili mevzuat ve politikalar itibariyle lüzumlu görülmüştür.”
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Din görevliliği yaptınız, din adamısınız, yalan söylüyorsunuz.
BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum gerekçeyi: Kabul edenler…
HALUK KOÇ (Samsun) – Sayın Başkan, bir nüsha gönderir misiniz!
BAŞKAN – Kabul etmeyenler…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Niye oyluyorsun o zaman Sayın Başkanım?
BAŞKAN – Önerge kabul edilmiştir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Göndermeyin efendim, daha istemiyorum!
HALUK KOÇ (Samsun) – Sayın Başkanım…
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Sayın Başkan, efendim, anamuhalefet partisine…
HALUK KOÇ (Samsun) – Orhan Bey, bir dakika müsaade edin.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
HALUK KOÇ (Samsun) – Sayın Başkanım, kabul eden, etmeyen, biraz…
BAŞKAN - 5 inci madde, kabul edilen önerge doğrultusunda kabul edilmiştir.
HALUK KOÇ (Samsun) – Sayın Başkanım, oyladığımız önergenin bir fotokopisini gönderme lütfunda bulunur musunuz!
BAŞKAN – Sayın Koç, bizden kaynaklanan bir hadise yok ki burada.
HALUK KOÇ (Samsun) – Efendim, neyi oyluyoruz biz görelim, siz okuyorsunuz ama alelacele, takip edemiyoruz!
BAŞKAN – Sayın Koç, önergeyi ilk okuttuğumda hiçbir arkadaş uyarıda bulunmadı.
HALUK KOÇ (Samsun) – Efendim nasıl bulunmadı, söylüyoruz.
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Ben bulundum, kürsüye vardım efendim.
HALUK KOÇ (Samsun) – Sayın Başkanım… Sayın Başkanım…
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Ben kürsüye vardım istedim.
HALUK KOÇ (Samsun) – Bir dakika Orhan Bey…
Sayın Başkanım… Sayın Başkanım, en doğal hakkımız bu. Yani, verilen önergenin…
BAŞKAN – Sayın Koç, önergenin dağıtılması konusunda ben itiraz etmiyorum, haklısınız; ama…
HALUK KOÇ (Samsun) – O zaman o hakkı teslim edin efendim.
BAŞKAN - …son anda dağıtıldığı için zannediyorum çoğaltılmadı ve bizim de bu konuyla ilgili, dağıtma konusunda herhangi bir şeyimiz yok yani.
HALUK KOÇ (Samsun) – Sayın Başkanım, gayet normal prosedür, verilen önergelerin, birer fotokopi çekilerek grubu bulunan siyasî partilerin grup başkanvekillerine verilmesidir. Yani, alelacele… Ne yapalım, yarım saat sonra olur, bir saat sonra olur… Hepimiz sorumluyuz Sayın Başkanım.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Eğitim-Öğretim, Yönetim, Kurumun Kapatılması ve Personel İşlemleri
Eğitim-öğretim ve kurumların yönetimi
MADDE 6-
HALUK KOÇ (Samsun) – 5 inci madde oylandı mı Sayın Başkanım?
BAŞKAN – Oylandı Sayın Başkan.
HALUK KOÇ (Samsun) – Öyle mi, hayırlı olsun!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – İş bitti, önerge geliyor!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 6 ncı madde üzerinde verilmiş olan ilk 2 önergeyi okutup, işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “kurumun müdürü de olabilir” ibaresinin “kurumun müdürü veya müdür yardımcısı da olabilir” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “bir müdür tarafından yönetilmesi esastır” ibaresinin “bir müdür veya bir müdür yardımcısı tarafından yönetilmesi esastır” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Fatih Arıkan
Kahramanmaraş
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu önergeyle, kapsamın genişletilmesi ve müdür yardımcılarına da sorumluluk verilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “kurumun müdürü de olabilir” ibaresinin “kurumun müdürü veya müdür yardımcısı da olabilir” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu önergeyle, kapsamın genişletilmesi ve müdür yardımcılarına da sorumluluk verilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Kurum açma izninin iptali, kurumun kapatılması, devri ve nakli
MADDE 7-
BAŞKAN – 7 nci madde üzerinde milletvekilleri tarafından verilmiş ilk 2 önerge ile Hükümet tarafından verilmiş 1 önergeyi okutup işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “en az üç ay önce” ibaresinin “en az beş ay önce” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN – Diğerini okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Özel Öğretim Kurumları Kanunu Tasarısının 7 nci maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Coşkun
Sanayi Bakanı
Özel öğretim kurumları, kurum açma şartlarından herhangi birini kaybetmesi veya izinsiz değişiklik yapması, mevzuatta belirtilen sayıda personel çalıştırılmaması veya mevzuata aykırı personel çalıştırılması, reklam ve ilana ilişkin gerekli şartların yerine getirilmemesi halinde, davranışın ağırlık derecesine göre 15 günden az olmamak kaydıyla üç aya kadar geçici olarak, 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun genel ve özel amaçlarıyla temel ilkelerine uymayan, kurumunu mevzuata uygun kapatmayan, geçici olarak kapatma cezası alan ve aynı fiili tekrar işleyen kurumlar ise sürekli olarak kurum açma izni veren makam tarafından kapatılır.
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “iki yıl içinde öğretime başlamayan” ibaresinin “bir yıl içinde öğretime başlamayan” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Fatih Arıkan
Kahramanmaraş
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kurum açma izni verilen kurumların işlemlerini tamamlayabilmesi için bir yıl sürenin yeterli olduğu düşünüldüğünden bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
UFUK ÖZKAN (Manisa) – Ne kabul edildiği belli ne kabul edilmediği belli!
HALUK KOÇ (Samsun) – Sayın Başkanım, ne oldu!..
BAŞKAN - Bir saniye… Saydırıyoruz Sayın Koç, bak.
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan özel öğretim kurumları Kanunu Tasarısının 7 nci maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Coşkun
Sanayi Bakanı
Özel öğretim kurumları, kurum açma şartlarından herhangi birini kaybetmesi veya izinsiz değişiklik yapması, mevzuatta belirtilen sayıda personel çalıştırılmaması veya mevzuata aykırı personel çalıştırılması, reklam ve ilana ilişkin gerekli şartların yerine getirilmemesi halinde, davranışın ağırlık derecesine göre 15 günden az olmamak kaydıyla üç aya kadar geçici olarak, 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun genel ve özel amaçlarıyla temel ilkelerine uymayan, kurumunu mevzuata uygun kapatmayan, geçici olarak kapatma cezası alan ve aynı fiili tekrar işleyen kurumlar ise sürekli olarak kurum açma izni veren makam tarafından kapatılır.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Özel öğretim kurumlarının açılış ve işleyişine ilişkin yürürlükte bulunan 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun; “Kanun, tüzük ve yönetmeliklere veya umumi emirlere aykırı hareketi veya aykırı harekette ısrarı tespit edilen, özel eğitim kurumu, hareketinin ağırlık derecesine göre, geçici veya sürekli olarak Millî Eğitim Bakanlığınca kapatılabilir.” hükümlerinin yer aldığı 15 inci maddesi 13/07/2006 tarihli ve 26227 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan ilgi (a) Kararla Anayasanın 38 inci maddesine aykırı görülerek iptal edildiğinden Kanun Tasarısının 7 nci maddesindeki kurumların geçici veya sürekli olarak kapatılmasıyla ilgili hükmün kapsamının belirlenerek düzenlenmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “en az üç ay önce” ibaresinin “en az beş ay önce” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Kapatılacak kurumlarla ilgili bilgilerin yazılı olarak ilgili yerlere daha önceden bildirilmesinin daha uygun olacağı düşünülmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Kurumlarda çalıştırılacak personel
MADDE 8-
BAŞKAN – 8 inci madde üzerinde verilmiş olan ilk 2 önergeyi okutup, işleme alıyorum.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 Sıra Sayılı Kanunun 8 inci maddesinin ikinci fıkrasının “Bir kurumun öğretime başladığı tarihten itibaren bu kurumlarda görev alan öğretmen, uzman tarafından okutulması esastır” biçiminde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
| Muharrem İnce | Ali Cumhur Yaka | Mustafa Gazalcı |
| Yalova | Muğla | Denizli |
| Hüseyin Ekmekcioğlu | Engin Altay | Berhan Şimşek |
| Antalya | Sinop | İstanbul |
|
| Mustafa Özyurt |
|
|
| Bursa |
|
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Özel Öğretim Kurumları Yasa Tasarısının 8 inci maddesinin aşağıda belirtilen gerekçelerle tasarı metninden çıkarılmasını, arz ve talep ederiz.
| Mustafa Gazalcı | Engin Altay | Berhan Şimşek |
| Denizli | Sinop | İstanbul |
| Hüseyin Ekmekcioğlu | Muharrem İnce | Mustafa Özyurt |
| Antalya | Yalova | Bursa |
|
| Ali Cumhur Yaka |
|
|
| Muğla |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Gazalcı, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar.)
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşmekte olduğumuz 1151 sayılı Özel Öğretim Kurumları Yasa Tasarısı üzerine verdiğimiz bir önergeyi açıklamak için söz aldım; ancak, değerli arkadaşlar, hiç yeri yokken özel öğretim kurumları gibi teknik bir konuyu temel yasa içerisine aldık, aldınız. Önergeler verdiniz, önergeleri kapattınız, kendi önergelerinizi kendi oylarınızla reddettiniz muhalefetin sesini kısmak için.
16 maddelik çok teknik bir konuyu, içinde yabancı azınlık okullarının olduğu, devlet okullarının, özel okulların özünü ilgilendiren konuların bulunduğu, dinî birtakım konuların olduğu, Dışişlerini ilgilendiren bir konuda siz “bu temel yasa olsun, görüşülmesin ‘kabul edenler, etmeyenler’ desin, olsun bitsin” dediniz. Kişisel sözleri aldınız, arkadaşlarımız burada konuştu. Bakın, dikkat ederseniz biz 1 inci maddede bir 5 dakikalık fırsat bulduk, bir de şimdi 8 inci maddede gelip görüşüyoruz.
Bakan yok, kafalar karışık. 2 nci maddeye bakan son anda bir önerge verdi değerli arkadaşlar, oradaki azınlık okullarının kapsamını genişletti. Belki Lozan delindi. Dışişlerinin mütalaası gerekli. Karşılıklılık ilkesi belki çiğnendi. Hiç gereği yokken burada bütün gayrimüslim azınlıklara mensup kişilerin okul açabileceği ve dinî köken itibariyle mensup yabancı uyruklu çocukların devam ettiği okulların açılabileceği önergeyle kabul edildi.
Bir 5 inci madde geçti az önce. Hepimizin kafası rahat değil. Bu konuda, ben biliyorum, sizin içinizde de ikircikli ve ne olacağını bilmediği için kaygılı arkadaşlar var. Değerli arkadaşlar, bir kere daha oldubittiden bu tasarının çekilmesini diliyoruz, sizden gerçekten rica ediyoruz.
Ben bir Millî Eğitim Komisyonu üyesiyim, yıllardır eğitim konusunda konuşuyorum, bu 8 inci maddeyle devlet okullarının içi boşaltılıyor; yani, öğretmenler, aylıklarının karşılığı kadar zorunlu derse girdikten sonra özel okullara gönderiliyor. Burada öğretmenin ayağı tutulmazsa, devlet okullarında ayağı tutulmazsa o okulların içi boşalır ve başka bir okula gösterilir. Yüzde 98’lik bir kesimin, eğitimin niteliğini yükseltelim derken düşüreceksiniz.
Değerli arkadaşlar, gelin, oldubittiye getirmeyelim. Bu tasarıyı, 2 nci maddeyi düşünerek, 5 inci maddeyi düşünerek, 12 nci maddeyi düşünerek, bugün burada yeterince müzakere edemediğimizi düşünerek, Bakanın olmadığını düşünerek, geri çekmenizi diliyoruz.
Bir eğitimci olarak tekrar ediyorum: Bu, Dışişlerini ilgilendiren bir konudur. Biz komisyonda görüşürken, Dışişleri sözcüsü, bu konuda Avrupa Birliğinin bir müktesebatı olmadığı, bir kararı olmadığı; yani, her ülkenin kendi kararına ilişkin olduğu söylendi. Şimdi, burada, bu getirdiğiniz tasarıda bile olmayan birtakım şeyler bir çırpıda değiştiriliyor.
Değerli arkadaşlar, bakın, bu kabul edildiği takdirde, belki Cumhurbaşkanı inceleyecektir, geri dönecektir; ama, mesaimiz, gerçekten ziyan olup gidecektir ve hepinizin kafasında kuşkular kalacaktır. Biz rahat değiliz, siz rahat değilsiniz. Öyleyse nedir bu yangından mal kaçırmak; niçin bu yasayı ille de bugün, hemen geçirmek istiyoruz, üstelik temel yasa anlayışıyla?
Değerli arkadaşlar, temel yasa olacak bir durum yok. Arkadaşımız diyor ki: “Bu, bir hafta sürer.” Sürsün, komisyonda biraz daha beklesin, ne çıkar?
Orada bir sözcük, bir virgül...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Gazalcı, lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) – Sayın Başkanım, ben toparlıyorum; ama, içeriğine girmiyorum. 8 inci madde, bu, belki de tasarının en önemli maddelerinden biridir; devlet okullarının niteliğiyle ilgilidir, oradaki öğretmenlerin okulda tutulmasıyla ilgilidir. Bütün bunları, daha rahat görüşülebilmesi için, ben, yeniden söylüyorum; hem önergemizi kabul edin, ondan da önce, bu tasarıyı hiç olmazsa askıya alın diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Asıl düşüncelerimi, tasarıyla ilgili düşüncelerimi ikinci bölümde söylemeye çalışacağım; ama, bu müzakere biçimi, müzakere biçimi değil. Yanlış yapıyoruz, hatalı oluyoruz, belki -bir arkadaşımızın söylediği gibi- bazı okulların açılmasına yol açıyoruz. 2 nci maddede, 5 inci maddede yapılan değişiklikler, kabul edilen değişiklikler içimize sinmedi. Hükümetin bunu geri çekmesini diliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
HALUK KOÇ (Samsun) – Karar yetersayısı...
BAŞKAN – Arayacağım Sayın Koç.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı Kanunun 8 inci maddesinin ikinci fıkrasının “Bir kurumun öğretime başladığı tarihten itibaren bu kurumlarda görev alan öğretmen, uzman tarafından okutulması esastır” biçiminde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muharrem İnce (Yalova) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın İnce, konuşacak mısınız?
MUHARREM İNCE (Yalova) – Evet.
BAŞKAN - Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Az önce, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Avni Doğan -tutanaklardan okuyorum- “bu ülkede, dört yıllık AK Parti İktidarı döneminde bir tek yabancı okul açılmamıştır; bir tek yabancı okul açılmamıştır dört yıldır” diye çok iddialı sözler söylemiş. Değerli arkadaşlarım, Millî Eğitim Bakanlığının istatistiklerinden konuşuyorum size. 2002-2003 öğretim yılında Türkiye’deki yabancı okul sayısı 6. 2006, bu öğretim yılındaki yabancı okul sayısı 20. 14 tane açılmış, 6’dan 20’ye çıkmış. Önce tutanaklara doğru bakmasını istiyorum, istatistikleri doğru okumasını istiyorum Sayın Avni Doğan’ın; bu, bir.
Değerli arkadaşlarım, bakınız, dün burada Sayın Kapusuz’la görüştük. Dedik ki, yapmayın, etmeyin, bu önergeleri kapamayın, bizim buraya katkılarımız olacak. Bakın, bir yabancı kişinin… Arkadaşlar, parantez açacağım ama, yabancı okul ile azınlık okulunu birbirine karıştırmayalım; bunlar aynı şeyler değil. Bir yabancı işadamı gelecek, bir okul kuracak.
MURAT YILDIRIM (Çorum) – Tamam, değiştirdik.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Tamam… Uyarımızı dinlemeseydin… Bir saattir dinlemedin ama. Anlattım, anlattım ”hayır öyle değil” dedin. Şimdi de kabul ettiniz; şimdi değiştiriyorsunuz, tekriri müzakereyle değiştireceksiniz. Yine var yanlışlıklar. Burada, yabancı okulların kapasitesini beş misline kadar çıkarmalarına izin veriyorsunuz.
MURAT YILDIRIM (Çorum) – Sizin niyetiniz üzüm yemek değil, bağcı dövmek. Gelişmelere ayak uydurmak lâzım.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Gelişmelere ayak uydurduk. İşte, bizim söylediklerimizi dinliyorsun şimdi.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
Sayın İnce, karşılıklı konuşmayalım lütfen.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bakınız, burada yanlış yapılmaktadır, hâlâ yanlış yapılmaktadır. Bunlar tutanaklara geçiyor; biz, Cumhuriyet Halk Partisinin sözcüleri olarak bunları burada anlatıyoruz; hâlâ yanlış yapılıyor. Bunları yeniden gözden geçirelim diyorum ve siz, tabiî ki, geometrik çoğunluğunuza güvenerek burada “oylayalım” diyorsunuz, geçiriyorsunuz; ona bir itirazım yok.
Şimdi, bakınız, Sayın Bakanla ilgili, Sayın Bakana bir soru önergesi verdim. Bir de, aynı soru önergesini Sayın Çalışma Bakanına verdim. Olay şu arkadaşlar: Bugün okullarımızda hizmetli, memur kadroları yok. Bunları aile birlikleri çalıştırıyor ve sigortalarını ödeyemiyor insanlar, okul müdürleri ödeyemiyorlar; paraları yok ve bakanlık ne yaptı biliyor musunuz; 612 tane okul müdürünü icraya verdiler, icraya!.. İşveren görüldü okul müdürleri. Ne yapsın okul müdürü; hizmetli aldı, memur aldı. Onlar SSK primlerini ödeyemediler diye 612 tane okul müdürünü icraya verdiler. İşveren Millî Eğitim Bakanı mıdır, okul müdürü müdür?! Ve ben, bunu, soru önergesi yaptım. Çalışma Bakanına çok teşekkür ediyorum. Bana, sayıyı, tam, net olarak, cevabında, bir devlet adamına yakışan üslupla gönderdi; ama, Millî Eğitim Bakanı “kayıtlarımızda böyle bir şey yoktur” diyor; tıpkı, az önce verdiğim örnekte olduğu gibi. Sayın Zeki Çelik 21 inci Dönemde soru önergesi veriyor; virgülüne dokunmadan aynı soru önergesini ben verdim. 21 inci Dönemde 11 sayfa cevap yazılıyor. Sayın Hüseyin Çelik yasama görevimizi yapmamıza olanak sağlamıyor, yasama görevini ciddiye almıyor, Parlamentoyu ciddiye almıyor. Onun içindir ki, bugün, basınla kavgalı, muhalefetle kavgalı, Cumhurbaşkanıyla kavgalı, köşeyazarlarıyla kavgalı. Onun için, bu ülkede istenmeyen bakan konumundadır. Bunları da sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bakınız, ısrarla şunu söylemek istiyorum: Ben, fizik öğretmeniyim. Fizik öğretmenliği nasıl bir dersse, din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenliği de öyle bir derstir. Birinin diğerine göre üstünlüğünü falan savunuyor değilim; ama, bu ülkede, üç yılda, son üç yılda 86 fizik öğretmeni almışsanız, bunun karşılığında 4 296 din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni almışsanız, bunun hesabını sorarım. Bu matematik olsaydı da sorardım, bu dengesizlik kimya için olsaydı da sorardım.
MUSTAFA ÜNALDI (Konya) – Öncesini de sor!..
MUHARREM İNCE (Devamla) - Fizik için 86, din kültürü ve ahlak bilgisi için 4 286. (AK Parti sıralarından gürültüler)
MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) – Edebiyat için kaç kişi?!
MUHARREM İNCE (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bakın arkadaşlar…
MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) – Edebiyat için kaç kişi?!
MUHARREM İNCE (Devamla) - Ha, bir de şeyden geçenler ayrı, Diyanetten geçen 600 tane; onlar ayrı, Arapça öğretmenleri ayrı…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın İnce, lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, cumhuriyet tarihinde ilk kez, Millî Eğitim Bakanlığı, karnelerini değiştiren haylaz bir öğrenci gibi suçüstü yakalanmıştır. Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürünün istifa dilekçesinin tarihi üzerinde oynanmıştır. Hani, zayıf alan öğrenciler, karneyi, eve, babasına getirirken 3’ü 9 yapar ya, işte bu Millî Eğitim Bakanlığının kadroları da, Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürünü görevden almak için istifa tarihinin üzerinde oynamışlardır. Bu kanıtlanmıştır, mahkeme kararıyla böyledir; ama, ne yazık ki… Yani, bunlar… Böyle bir Millî Eğitim Bakanlığı, bu ülkenin çocuklarına nasıl örnek olacak; size sorarım?! Çocuklarınızı bu Millî Eğitim Bakanlığının mantığından koruyun diyorum ben. Böyle bir şey olabilir mi?! Millî Eğitim Bakanlığının en üst düzey genel müdürleri, bu ülkenin en yetkili insanları, bu konuda, istifa dilekçelerinin üzerinde oynayarak, istifa tarihlerini geçmiş ile gelecek arasında değiştirerek bu ülkenin çocuklarına nasıl bir örnek olacaklar?!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın İnce, lütfen…
MUHARREM İNCE (Devamla) – Yalan mı konuşuyorum, yanlış mı konuşuyorum?!
Belgeli değil mi bunlar?!.
BAŞKAN – Sayın İnce…
MUHARREM İNCE (Devamla) – Cevap versin Sayın Müsteşar Yardımcısı…
BAŞKAN – Sayın İnce…
MUHARREM İNCE (Devamla) – Sayın Bakana söyleyemiyorum, Sayın Müsteşara söylemiyorum; yok çünkü. Sayın Müsteşar Yardımcısı cevap versin Sayın Bakana… Bize cevap versinler.
BAŞKAN – Sayın İnce, teşekkür ediyorum.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) – İngilizce öğretmeni kaç kişi; onu söylemedin ama.
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Doğan.
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) – İsmimi kullanarak sataşma yaptı.
BAŞKAN – Ne diye sataştı?!.(CHP sıralarından gürültüler)
MUHARREM İNCE (Yalova) – Ne sataşması ya?!
BAŞKAN - Bir saniye sayın milletvekilleri… Bir saniye… (CHP sıralarından gürültüler) Sayın milletvekilleri, lütfen…
ATİLA EMEK (Antalya) – Sayın Başkan, çok bağırıyorsunuz bize!
BAŞKAN – Sayın Doğan, ne diye sataştı?
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) – Benim konuşmamı tutanaktan okuyarak, benim, AK Parti döneminde, dört yıllık dönemde yabancı okul açılmadığını söylediğimi…
BAŞKAN – Konuşmanızı tutanaktan okudu Sayın Doğan; başka bir şey söylemedi.
Evet...
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) – Evet; ama, benim sözlerimin aksine, Türkiye’de bu dört yıl içerisinde yabancı okul açıldığını rakam vererek söyledi.
BAŞKAN – Evet...
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Bunun doğru olmadığını söylemek istiyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Millî Eğitim Bakanlığının sitesinden okudum!
BAŞKAN – Söyledikleriniz tutanaklara geçti Sayın Doğan.
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) – Tutanaklara geçmesi yetmez Sayın Başkan. Burada kavram saptırması var; yani, itham var, benim yalan söylediğimi… (CHP sıralarından gürültüler)
MUHARREM İNCE (Yalova) – Şurada bilgisayara girelim, bakalım. Orada bilgisayar var bak; girelim, bakalım.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen; sizin yol göstermenizle hareket edecek değiliz.
Buyurun Sayın Doğan; yalnız, yeni bir sataşmaya mahal vermeyin…
VI.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın, Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) – Değerli arkadaşlar, biz, Muharrem Beyle Millî Eğitim Komisyonunda da birlikte çalışıyoruz. Aslında eğitim-öğretim konusunda gerçekten bilgisi olan bir arkadaş. Ben, Muharrem Beyin, Lozan’da tanımı yapılan, Lozan Antlaşmasıyla güvence altına alınan yabancı okullarla uluslararası okullar arasındaki farkı bildiği kanaatindeyim ve benim sözlerimde ne demek istediğimi anladığı, ama, anlamazlıktan geldiği kanaatindeyim.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Tutanaktan okuyorum beyefendi!
AVNİ DOĞAN (Devamla) - Yabancı okullar bellidir; işte, Alman Lisesi, İtalyan Lisesi gibi liseler. Bu dönemde, bu tür liseler açılmamıştır, sadece uluslararası okullar açılmıştır, uluslararası okullar açılmaya da devam edecektir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Onlar aydan mı geldi?! Aydan mı geldi?!
BAŞKAN – Lütfen, Sayın Aslanoğlu… Lütfen…
AVNİ DOĞAN (Devamla) - Bunu, biz de yabancı ülkelerde yapıyoruz, biz de yapıyoruz. Eğer, sen, bu ülkedeki azınlıklara eğitim vermezsen, kusura bakma, Almanya’daki 2,5 milyon Türk’e de kimse eğitim vermez.
HALUK KOÇ (Samsun) – Azınlık başka kavram.
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Birazcık, iğneyi kendinize, çuvaldızı başkasına batırın.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Avni Bey, siz, burada “azınlık okulu” dememişsiniz “yabancı okul” demişsiniz.
AVNİ DOĞAN (Devamla) - Bakın arkadaşlar, bizim farkımız şudur: Bizim farkımız, biz söyleneni oturduğumuz yerde dinleriz, kimseye sataşmayız. Bizim demokrasi anlayışımız bu; ama, arkadaşlar oradan bırakmıyorlar ki konuşasın. O da, onların demokrasi anlayışıdır. Ben başka şeyler söyledim. Bana cevap verilecek şeyler başka şeylerdi. Aslında, bu ülkedeki misyoner okullarından kimlerin mezun olduğunu, bizim sıralarımızda kimsenin olup olmadığını, o okulların kapısının önünden bizde geçen olmadığını, herkesin aynaya bakmasını söyledim. Esas cevap verilmesi gereken konu o idi.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Doğan.
HALUK KOÇ (Samsun) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Avni Bey “yabancı okullar” demişsin burada, bakın, tutanaktan okuyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Koç.
Yerinizden lütfen Sayın Koç; buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) – Sayın Başkan en çok sataşan milletvekili olarak listeye giriyoruz; ama, bu sataşma değil.
Sayın Başkan, misyoner okulundan mezun olmak gibi bir konuyla Grubumu itham etti. Grup Başkanvekili olarak kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN – Hayır Sayın Koç... Lütfen… Sayın Doğan kendi Grubunu kastederek bizim Grubumuzda var mı yok mu diye… (AK Parti ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bu şekilde davranmanız usul değil.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) – Usul ne, usul?!
BAŞKAN – Sayın Doğan kendi Grubunu kastederek…(CHP sıralarından gürültüler)
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) – Cevap vermeyse, çıktığı konu bu muydu; usul bu mu?!
HALUK KOÇ (Samsun) – Sayın Başkan, Grubumuzu itham etti.
BAŞKAN – Lütfen, Sayın Koç…
HALUK KOÇ (Samsun) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Tutanakları getirteceğim o zaman. Ben öyle biliyorum Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) – Demin tutanak getirtmediniz!
BAŞKAN – Getirtmedim; biliyorum çünkü.
HALUK KOÇ (Samsun) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Koç, tutanakları getirteceğim, söylediğiniz gibiyse vereceğim.
HALUK KOÇ (Samsun) – Hayır… Benim uslubumu biliyorsunuz, ben sataşma yaratmam; sadece bir açıklık getireyim.
BAŞKAN – Sayın Koç, lütfen oturur musunuz, önergeyi oylayacağım. Hayır…
HALUK KOÇ (Samsun) – Yapmayın Sayın Başkan; zaten önerge hakkımız yok, konuşma hakkımız yok.
BAŞKAN – Konuştunuz Sayın Koç. Niye?!. Sayın İnce konuştu bu konuda.
HALUK KOÇ (Samsun) – Yapmayın Sayın Başkan, koca kanun çıkıyor, 5 dakikada düşünce ifade ettik! (AK Parti ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar)
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1.- Özel Öğretim Kurumları Kanunu Tasarısı ve Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz Demir’in; Özel Öğretim Kurumları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/1183, 2/743) (S. Sayısı: 1151) (Devam)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Böyle bir şey olmaz Sayın Başkanım ya!
HALUK KOÇ (Samsun) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Koç, bu şekilde tartışmakla sonuca varamayız.
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Sayın Başkan, böyle bir şey olabilir mi?! Yani, başka bir grubu böyle suçlattıracaksınız, böyle bir şey olabilir mi?!
HALUK KOÇ (Samsun) – Burada, bir ithamda bulundu.
BAŞKAN – Bu, Başkanlığın takdirinde.
ORHAN SÜR (Balıkesir) – Nasıl takdir?!
BAŞKAN – Tutanaklarını getirtiyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) – Sizin takdiriniz...
BAŞKAN – Hayır… Lütfen…
ATİLA EMEK (Antalya) – Şimdiye kadar hiç getirtmediniz Başkan; ne biçim yönetim bu?!
BAŞKAN – 8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
HALUK KOÇ (Samsun) – Sayın Başkan…
ATİLA EMEK (Antalya) – Tutanakları getirtmedin bugün hiç Başkan!
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) – Sayın Başkan tutanağa ne gerek var, sen duymadın mı?!
HALUK KOÇ (Samsun) – 63 üncü maddeye göre usul tartışması istiyorum. Takdir yetkin yok Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Koç, ben…
HALUK KOÇ (Samsun) – Tutumunuz hakkında usul tartışması istiyorum.
BAŞKAN – Hayır; Sayın Koç, size söz vermiyorum demedim. Ben, Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna sataşma olmadığı iddiasındayım. Bunun aksini iddia ediyorsanız tutanakları getirteceğim, size sataşma varsa, söz vereceğim.
HALUK KOÇ (Samsun) – Sayın Başkan, ben de 63 üncü maddeye göre tutumunuz hakkında usul tartışması açılmasını istiyorum.
BAŞKAN – 9 uncu maddeyi okutuyorum:
Özlük hakları ve sorumluluklar
MADDE 9-
HALUK KOÇ (Samsun) – Sayın Başkanım, bu şekilde olmaz ki!
BAŞKAN – Bu şekilde hiç olmaz Sayın Koç, lütfen…
HALUK KOÇ (Samsun) – Olmaz ki… Bu kadar çok… Sayın Başkan…
Sayın Başkan, ben buradan gitmem; o zaman beni atın!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 9 uncu madde üzerinde verilmiş olan ilk önergeyi okutup, işleme alacağım.
HALUK KOÇ (Samsun) – Sayın Başkan, olmaz ki!
BAŞKAN – İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “en az bir takvim yılı” ibaresinin “en az bir eğitim-öğretim yılı” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Fatih Arıkan
Kahramanmaraş
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “bir yıldan daha az bir süre içinde iş sözleşmesi yapılabilir” ibaresinin “altı aydan daha az bir süre içinde iş sözleşmesi yapılabilir” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Bu önergeyle görevli personelin daha kısa süre içerisinde göreve başlatılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN –Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “en az bir takvim yılı” ibaresinin “en az bir eğitim-öğretim yılı” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Fatih Arıkan
Kahramanmaraş
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu önergeyle cümlenin daha anlaşılır olması ve dil bozukluklarının giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
ATİLA EMEK (Antalya) – Kendi önergeniz ya, oturuyor orada önerge sahibi!
BAŞKAN – Sayın Komisyonun düzeltme talebi vardır.
Buyurun Sayın Başkan.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Sayın Başkanım…
ATİLA EMEK (Antalya) – Komedi bu, komedi; yasa yapma falan değil!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) – Önerge sahibi rahatsız değil, siz niye rahatsız oluyorsunuz?!
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – …9 uncu maddenin altıncı fıkrasında “kademe ilerlemesi cezası” ibaresi…
ATİLA EMEK (Antalya) – Siz veriyorsunuz, reddediyorsunuz!
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – …657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125/d maddesi gereğince…
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Ayıp ayıp! Belediye Meclisinde bile böyle müzakere olmaz; ciddî bir şey müzakere ediyoruz.
ATİLA EMEK (Antalya) – Millet ibretle seyrediyor!
BAŞKAN – Sayın Emek, lütfen…
A. İSMET ÇANAKCI (Ankara) - Çocuk oyuncağına çevirdiniz!
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – … “kademe ilerlemesinin durdurulması cezası” şeklinde bir redaksiyona ihtiyaç vardır “kademe ilerlemesinin durdurulması cezası” şeklinde düzeltilmesi lâzım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Başkan, dikkate alınacaktır.
Yapılan düzeltmeyle birlikte 9 uncu maddeyi oylarınızı sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Çalışma izninin iptali ve geçici görevlendirme
MADDE 10-
BAŞKAN – 10 uncu madde üzerinde verilmiş olan ilk 2 önergeyi okutup işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “sözleşmenin feshine” ibaresinin “sözleşmenin yok edilmesi” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum ve işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “iki defa” ibaresinin “üç defa” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Fatih Arıkan
Kahramanmaraş
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu önergeyle görevli personele, başarısızlığının iki defa tespit edildikten sonra uyarılarak bir üçüncü fırsatı vermenin daha uygun olacağı düşünülmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “sözleşmenin feshine” ibaresinin “sözleşmenin yok edilmesi” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu önergeyle cümlenin daha anlaşılır olması ve dil bozukluklarının giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
10 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm, geçici 1 ilâ 4 üncü maddeler dahil, 11 ilâ 16 ncı maddeleri kapsamaktadır.
HALUK KOÇ (Samsun) – Tutanak gelmedi mi Sayın Başkan?
BAŞKAN – Sayın Koç, tutanaklar…
YILMAZ KAYA (İzmir) – Sayın Başkan, reddedilmesine karar verilen önergelerin maddelerini toptan söyleyin, arkadaşlar ve Komisyon yorulmasın.
BAŞKAN – İkinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Mustafa Gazalcı, Denizli Milletvekili.
Buyurun Sayın Gazalcı.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA GAZALCI (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz Özel Öğretim Kurumları Yasa Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım; tümünüzü saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, çok kötü bir yasa tasarısı biçimi görüşüyoruz. Kendiniz çalıp kendiniz oynuyorsunuz. Bir kere, kendi verdiğiniz önergeleri kendi oylarınızla reddediyorsunuz. Bu, bütün milletin gözü önünde oluyor. Temel yasa diye bu yasayı alıyorsunuz; bu, temel yasaya girecek bir yasa değil hem maddelerin sayısı açısından hem de kamuoyunda ilgilendirdiği kesim açısından.
Bakın, değerli arkadaşlar, yeni öğretim yılına başladık; zil sancılı çaldı, yeni öğretim yılı sorunlarla açıldı. Eğitimden sorumlu Millî Eğitim Bakanı, sorunları azaltmadı, yaptığı açıklama ve uygulamalarla, maalesef, sorunları artırdı. Sanki, Türkiye’nin tek eğitim sorunu özel öğretim kurumları yasasıymış gibi, Meclisin olağanüstü toplantısında, hem de temel yasa içerisine alınarak bu tasarı getirildi; kendisinin de olmadığı bir oturumda, üstelik gergin bir oturumda bu tasarıyı görüşüyoruz. Her şeye karşın, yeni öğretim yılının, yaklaşık 14 000 000 ilk ve ortaöğretim öğrencimize ve öğretmenlerimize başarılar getirmesini diliyorum.
Değerli arkadaşlar, bu yasanın hazırlığı maalesef sakattır; yalnız Özel Okullar Birliğinden görüş alınmıştır, başka kimsenin görüşü alınmamıştır. Bu tasarıyla, eğitim, biraz daha özelleşecek ve paralı duruma getirilecektir.
AKP, dört yıldır, iktidara geldi geleli, eğitimi özelleştirmek için, dinselleştirmek için adım atmaktadır. Bursa Orhangazi’de, daha geçen yıl, partisinin ilçe kongresinde -bir yıl bile geçmedi- Başbakan, eğitim işinden devletin çekilmesi gerektiğini söyledi. Daha önce, İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında, yine aynı biçimde, devletin eğitim işinden çekilip özel kesime bırakılmasını söyledi. Şimdi, bu tasarıyla, bu adım atılmaktadır.
Değerli arkadaşlar, tasarı, Türkiye’deki eğitim sorunlarını çözmeyecek, artıracaktır. AKP sözcüleri arkadaşlarımız Türkiye’de eğitim sorunlarının çözümü için eğitimin özelleştirilmesi gerektiğini söylediler ve dediler ki: “Bu dört yıllık AKP döneminde eğitime şu kadar önem veriliyor, bütçeden en fazla para ayrılıyor.” Değerli arkadaşlar, rakamların dili söylediğinize uymuyor. Bakın, 90’lı yıllarda eğitim bütçesinin yüzde 14’ü-15’i pay olarak ayrılırken, sizin iktidarınız zamanında yüzde 10’luk bir pay ayrılmaktadır.
Bakın, size, sizin söylediklerinizin doğru olmadığını, sizin belgenizle yalanlamak istiyorum. Bu, 2006 malî bütçesinde Bakanlığın dağıttığı kitapçıktan alınmıştır. Burada, Millî Eğitim Bakanlığının yatırımlara ayırdığı payı okuyorum değerli arkadaşlar: Devraldığınız zaman, 2002 yılında yatırım bütçesine ayrılan pay yüzde 22,34 -227 nci sayfada- 2003 yılında bu, yüzde 16,44’e düşüyor, 2004 yılında yüzde 12,13’e, 2006 yılında da yüzde 10,21’e düşüyor. Yani, eğitimin bütçesinden yatırıma ayırdığınız pay sizin döneminizde düşüyor. Yüzde olarak vurulduğu zaman da, yüzde 14’lerden yüzde 10’a geliyor. Yani, burada söylediğiniz, işte en büyük payı ayırdık, eğitim bizim zamanımızda bilgisayara kavuştu, şunlar oldu bunlar oldu; bunlar doğru değil. Bakın, siz, dört yıl içinde, yaklaşık 90 000 civarında öğretmen aldınız. Bunun 30 000’i de sözleşmeli öğretmendir; yani, kadrolu öğretmen bile değil. Ama, sizden önceki dört yılda alınan öğretmen sayısı 100 000 civarındadır. Üstelik öğrenci sayısının arttığı düşünülürse, emekli olanların bu dönemde daha çok olduğunu düşünürseniz, eğitime gerçek anlamda bir pay ayırmıyorsunuz, değer vermiyorsunuz, öğretmen almıyorsunuz. Aynen, işsizlik sorununu özel kesime devrederek işsizliği çözdüğünüzü sanıyorsunuz, yatırımı çözdüğünüzü sanıyorsunuz, şimdi eğitim sorunlarını da özel kesime havale ederek eğitim sorunlarını çözeceğinizi sanıyorsunuz.
Bu tasarının gerekçesinde, eğitimin niteliğinin artırılması ve verimliliğin artırılması gerektiği için bu Özel Öğretim Kurumları Yasa Tasarısını getirdiğinizi söylüyorsunuz. Bu şablon, bu kalıplaşmış sözler, burada da, başka benzeri sözlerde de var.
Değerli arkadaşlar, bu tasarı… 10 000 çocuk okutmak için 2003 yılında devlet parasıyla bir girişiminiz olmuştu, en büyük projelerden biri olarak sunmuştunuz. Biliyorsunuz bu, Cumhurbaşkanı tarafından reddedildi. Cumhurbaşkanının reddinin içinde bir şey vardı; demişti ki: “Özel okulların tümü aynı nitelikte değildir.” Ben de şimdi size onu söylüyorum. “İçinde iyi nitelikli özel okullar olmasına karşın, onların kontenjanları dolmasına karşın, Türk eğitim sistemiyle uygun olmayan, Millî Eğitim Temel Kanununa uygun olmayan, öğretim birliğine uygun olmayan birtakım özel okullar var. Devlet parasıyla bu özel okullara öğrenci gönderilemez” demişti Cumhurbaşkanı; ama, dinlenmedi.
Şimdi, bu tasarıyla ne yapıyorsunuz; hiç ayırım gözetmeden, yani nitelik ayırımı gözetmeden, bir teşvik geliyor, bir kolaylık geliyor. Başlangıçta özel okulda, yapılması gereken güvence, yani teminattan vazgeçiyorsunuz, özel okul açmayı kolaylaştırıyorsunuz, yol geçen hanına benzetiyorsunuz; yani, herkes, yabancılar, azınlıklar, Türkiye’deki her kişi, her cemaat istediği gibi özel okul açsın diyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, böyle bir şey olamaz, böyle bir şey olamaz; siz, sektöre yardım yapmıyorsunuz. Bakın, güvenceleri alıyorsunuz; niteliği yükseltmez bu, niteliği düşürür. Gerekçede “nitelik” diyorsunuz, buradaki sözcüleriniz nitelikten bahsediyor; ama, bu tasarıda bir ayırım yok, bir ölçüt yok; yani, şu başarıda olan okullara ben destek veririm yok. Ben size soruyorum şimdi: Devletin kimi eğitim aşamalarında başarılı olmadığı alanlar var. Örneğin, okul öncesinde; örneğin, meslekî teknikeğitim alanında. Şimdi, yüzde 65 genel lise var, yüzde 35 meslekî teknik liseler var. Siz, teşviki, başarılı olmadığınız bir alana verseniz, o zaman, biraz, ben yapamıyorum, buraya özel kesim de girsin, dersiniz; ama, siz, nitelik ayırımı yapmadan, bakın, nitelik ayırımı yapmadan, sektöre yapmadan, doğrudan, gözü kapalı her türlü özel okula bir teşvik veriyorsunuz; kapıları ardına kadar açıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, eğitim, insan kişiliğini yetiştiren bir süreçtir. Bu, böylesine başıboş bırakılamaz. Bakın, Talim Terbiyede kitap incelemeyi, önce, yardımcı ders kitaplarından kaldırdınız “100 Temel Eser” adı altında çıkan rezaleti hep beraber gördünüz. O mânileri, o bilmeceleri, o dinselleştirilmiş klasikleri hepimiz yaşadık. Şimdi, aynı şey ana ders kitaplarında yapılmak isteniyor; yani, Talim Terbiye işlevinden götürülüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Gazalcı, lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) – Bu tasarı, hizmet satın almayı öngörüyor. Bir yandan, özel okullara yardım ediliyor, öğretmene deniyor ki: Sen git maaşını benden al, dersini orada ver; bende ders ücreti düşüktür, orada fazladır. Devlet okullarının içini boşaltıyorsunuz; bir yandan da, orada -12 nci maddeye iyi bakın- hizmet satın alınacağını söylüyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, demin önergede de söyledim, gelin, oldubittiye getirmeyin, yangından mal kaçırır gibi, temel yasa adı altında, ne getireceğini bilmediğimiz eğitim sistemimize, ülkemize ne getireceğimizi bilmediğimiz bu tasarıyı geri çekin. Geri çekin, biraz üzerinde konuşalım, madde madde görüşlerimizi söyleyelim. Gerçekten, özel okulculuk niteliğini artırarak, kendi gücüyle, piyasa anlayışıyla ayakta kalması için kurallar konacaksa koyalım; ama, bu tasarı ne özel okulculuğu...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) – Belki de yabancı okulların Türkiye’de henüz sermaye birikimi olmadığı için onları ezdireceksiniz…
BAŞKAN – Sayın Gazalcı, lütfen.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) – Bitiriyorum efendim, teşekkür edip bitiriyorum.
BAŞKAN - Teşekkür için açıyorum Sayın Gazalcı, lütfen; buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) – Peki.
Değerli arkadaşlar, fırsat olursa düşüncelerimi ayrıntılı olarak söyleyeceğim. Ben, şimdilik teşekkür ediyorum. Gerçekten, bu tasarının iyi hazırlanmamış olduğunu, teknik yönden iyi hazırlanmamış olduğunu, ulusal çıkarlarımıza aykırı olduğunu, Millî Eğitim Temel Kanununa aykırı olduğunu söylüyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.
Sayın Koç, tutanakları getirtip inceledim. Sayın Doğan, konuşmasında, aslında, bu ülkedeki misyoner okullarından kimlerin mezun olduğunu, bizim sıralarımızda kimsenin olup olmadığını, o okulların kapısının önünden bizde geçen olmadığını, herkesin aynaya bakmasını söyledim…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Başı var efendim, başı var, başı.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, niye tahammül edemiyorsunuz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – “Cevap verilmesi gereken” dedi.
BAŞKAN – Tutanakları okuyoruz burada.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Başından okuyun Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Esas cevap verilmesi gereken konu o idi, konuşma bu Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) – Evet…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ama, benim sorularıma cevap vermedi Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, lütfen…
HALUK KOÇ (Samsun) – Ee, aynaya bakacağız işte.
BAŞKAN – Sayın Koç, burada herhangi bir sataşma yok; ama…
ATİLA EMEK (Antalya) – Ya, bu, itham değil de nedir Başkan?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Cevap başında efendim.
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Yapma ya, böyle şey mi olur!.. Buz gibi sataşma var; yani, yapmayın!... Zekâmızla oynuyorsunuz, ayıp ediyorsunuz Sayın Başkan, ayıp ediyorsunuz!
BAŞKAN – Sayın Milletvekili, siz, o tür konuşmayla ayıp ediyorsunuz!
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Sayın Başkan, olur mu böyle şey?!
BAŞKAN – Lütfen…
Burada herhangi bir sataşma yok; ama, buna rağmen, 2 dakikalık süreyle Sayın Koç’a söz vereceğim; fakat, bu tarzınızla hareket ettiğiniz için değil, onu da söyleyeyim.
Buyurun Sayın Koç.
VI.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- Samsun Milletvekili Haluk Koç’un, Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın, konuşmasında, Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
HALUK KOÇ (Samsun) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, amacımız kimseyi siyaseten üzmek değil. Amacımız, sizleri açık düşürmek değil. Amacımız, burada sözcük aralarına sıkışmış bazı yanlışların, bir yasa tasarısının tümünün farklı yönlere çekilmesine neden olabilecek yanlışlıklarla çıkmasını engellemek. Şimdi, burada -Sayın Avni Doğan’a son şeyimi söyleyeceğim- bu temel yasa kavramı içerisinde bir demokrasi komedisi oynandığını söylemek istiyorum. Söylememiz gereken, katkı yapmamız gereken noktalar, önümüz kapatılarak konuşturulmuyoruz ve kuliste, arada, arkadaşlarımıza, aman burada yanlış var, şu kelimenin anlamı şuraya gidebilir, lütfen duyarlı olun… Bunlar buralarda düzeltilecek şeyler değil değerli arkadaşlar. 16 maddenin neresi temel yasa olur?!
Sayın Avni Doğan’a gelince; benim kendisine saygım var. Aynaya bakacak, bir misyoner okulunun önünden geçmiş olmak ya da misyoner okulundan mezun olmakla neyi kastetti ben anlamadım?! Eğer, açık yüreklilikle, buna ben de dahil, bu grupta herhangi bir arkadaşımız hakkında bir bilginiz varsa, çıkın buraya konuşun.
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) – Anlamadıysan neye cevap veriyorsun?
BAŞKAN – Sayın Doğan, lütfen… Lütfen, Sayın Doğan…
HALUK KOÇ (Devamla) – Çıkın buraya konuşun. Siz anlatamamışsınız demek ki Sayın Doğan. Sizi kırmak istemiyorum. Sizi kırmak istemiyorum “bir aynaya bakın” dediniz. Eğer, benim mezun olduğum okulu söylüyorsanız, burada başka arkadaşlarım da var sizin Grubunuzda benimle aynı okuldan mezun olan.
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) – Size bir şey demedim.
HALUK KOÇ (Devamla) – Eğer, öyle bir kastınız varsa… Yani, misyoner okulundan kastınız ne?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Galatasaray Lisesi mi?
HALUK KOÇ (Devamla) – Yapmayın, yapmayın Sayın Avni Doğan! Ama, şimdi bakın, sıkıntı şurada; bunu da… Bir arkadaşınız kabul edin beni, açıkyüreklilikle şu geceki manzaradan sizin çıkartmanız gereken bazı dersler var. Karmakarışık oldunuz. Kafanız karıştı. Benim kafam da karışık. Yani, bir netlik yok, bir berraklık yok. Bakın, şu yasa görüşülmeye başlayalı, iki bölüm, dört tane sayın bakan oturdu kalktı oraya. Birbirinden habersiz. Daha önce ne konuşuldu, ne etti belli değil. Sayın Ali Coşkun, Sayın Mehmet Aydın, Sayın Abdüllatif Şener, başka bakan da geldi, şimdi Sayın Abdülkadir Aksu…
Değerli arkadaşlarım, işin ciddiyeti gitti.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Devlet çalışıyor.
HALUK KOÇ (Devamla) – Yapmayın! Devlet çalışıyor… Bunu bu şekilde küçümsemeyin Sayın Göktaş.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Olur mu öyle şey?!
HALUK KOÇ (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, komisyon, Genel Kurul, grup, Parlamento, Hükümet arası kopuk. Kopuk… Ayaküstü birtakım düzeltmeler yapmaya çalışıyorsunuz uyarılar sayesinde.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) – Hayır hayır, hiç öyle değil.
HALUK KOÇ (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, net değilsiniz, içiniz rahat değil, kafanız karışık. Bunu ne olur özeleştiri olarak alın. Bana sesli itiraz edebilirsiniz; ama, içinizdeki yargı sistemini çalıştırın, vicdan yargısını çalıştırın. Huzursuzsunuz…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Devamla) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum, bitireceğim.
BAŞKAN – Buyurun.
HALUK KOÇ (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, demokrasi ilginç bir sistem, keser döner sap döner çok yakın zamanda da gün gelir hesap döner. Bunu da hiçbir zaman unutmayın.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Koç.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1.- Özel Öğretim Kurumları Kanunu Tasarısı ve Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz Demir’in; Özel Öğretim Kurumları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/1183, 2/743) (S. Sayısı: 1151) (Devam)
BAŞKAN - İkinci bölüm üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen Züheyir Amber, Hatay Milletvekili.
Buyurun Sayın Amber. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA ZÜHEYİR AMBER (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 1151 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun ikinci bölümü üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Eğitim sistemimizin dağ gibi birikmiş sorunları varken, kamu okullarının pek çok zorunlu harcaması ödenek yetersizliği gerekçesiyle öğrenci ve velilerin omuzlarına yıkılırken, özel okulların Hükümet tarafından desteklenmesi eğitimde tüccar siyasetinin geldiği son aşamayı göstermektedir. Eğitim hakkı, her şeyden önce, kamusal bir insan hakkıdır.
Tasarıyla, öğretmenler açısından da adaletsiz durum yaratılmaktadır. Öğretmenler, devlet okulunda maaş karşılığı derse girdikten sonra, devlet okulu yerine özel okulda ders verebilecek; bu da, yetenekli öğretmenlerin devlet okullarında daha az derse girmesine yol açacaktır. Devlet, özel okullardan hangi hizmeti satın alacaktır bu şartlarda?! Bu uygulama, daha önce Cumhurbaşkanından dönen 10 000 öğrencinin özel okullarda okutulması uygulamasının bir benzeridir.
Değerli arkadaşlar, yabancı ve azınlık okulları dahil, Türkiye’de halen 1 741 özel okul bulunmakta olup, bunlardan 1 676’sı Türk okuludur. Ancak, daha önce ithal doktor tartışmalarına neden olan yasayla, başka mesleklerde yabancıların ülkemizde çalışmalarının önündeki engeller kaldırılmıştı. Şimdi bu yasada da görüyoruz ki, yabancı ülke vatandaşı olan eğitim ve öğretimcilere, ülkemizde birçok meslektaşının işsiz olmasına rağmen, çalışma imkânı tanınmaktadır. Ülkemiz öğretmeni işsizken, her alanda yabancılara böylesine iş imkânı sağlamak, sanırım, ülkemiz işsiz öğretmenlerini ne kadar düşündüğünüzün göstergesidir.
Yasanın getirdiği diğer bir eşitsizlik de, yukarıda bahsettiğim devlet okulunda çalışan öğretmenlerimizin özel okullarda ücret karşılığı ders verebilmelerinin sağlanmasıdır. Buradan yola çıkarak, diğer devlet memurlarımız da kamu görevleri dışında ek iş yapabilecekler midir? Eğer, kamu çalışanına da bir hak getiriyorsanız, bunu bir genellemeyle yapmalısınız. Bugün birçok devlet memuru yoksulluk sınırının altında maaş almakta, ailesine çağdaş, sosyal imkânlar sağlayamamaktadır. Ya bu memurlarımıza da böyle bir imkân sağlayınız ya da böylesine eşitsizlik getiren bir düzenlemeyi işsiz öğretmenlerimize sağlayın.
Yukarıda bahsettiğim gibi, bu yasayla, nitelikli öğretmenlerimiz devlet okullarına daha az vakit ayırarak özel sektörde yapacakları görevlerine odaklanacaklardır; çünkü, özel sektörün vereceği maaş daha tatminkâr olacaktır.
Tasarıda bir başka ilginç kavram ise, resmî dengi bulunmayan kurumların yöneticilik ve eğitim-öğretim hizmetlerinde ise yönetmelikle belirtilen nitelik ve şartlar taşıyanlar görevlendirilir ibaresidir. Burada çıkarılacak bu yönetmeliğin kapsamı ve içeriği bilinmemektedir. Resmî dengi bulunmayan kurumlarda, hangi resmî yönetmelikle, hangi nitelik ve şartlar aranacaktır.
Ülkemiz eğitim sisteminde sorunlar gittikçe büyümektedir. Ne çalışanı ne de eğitim-öğrenim göreni ve velisi, memnun değildir. Avrupa Birliğine üye olmak için uğraş verdiğimiz şu zamanlarda, halen, çağdaş eğitim seviyesini yakalayamamış durumdayız. Eğitim müfredatlarına baktığımızda, halen ezberci bir anlayış devam etmekte, oysa, gelişmiş ülkeler bu sistemi uzun yıllar önce bırakmış durumdalar.
Türkiye'de ortalama 24 kişilik sınıflar kurabilmek için 145 000 derslik açık bulunmaktadır. Millî Eğitim Bakanlığı ise bu açığı yeni okul inşaatı yaptırtmakla, rant kapısını açık tutmaya devam etmektedir. 145 000 derslik açığını kapatmak hem uzun yıllar alacak hem de devletimizin çok yüksek maliyetler ödemesine neden olacaktır. Burada, Anavatan Partisi olarak, sadece bu sorun hakkında, Sayın Millî Eğitim Bakanının yeni inşaatlar yaparak bu derslik açığını kapatmasını değil, kiralama yoluna gitmesini önermekteyiz. Özel sektörden uzun zamanlı kiralama sözleşmeleri yapılarak hem maliyetten tasarruf edilecek hem de zamandan. Bu uygulamayı Bakanlık başlatırsa, kısa sürede eğitimimizin büyük bir sorunu çözümlenmiş olacaktır.
Değerli arkadaşlarım, hazırlanan bu yasa, eğitim sisteminin gereksinimleri üzerinde değil, özel öğretim kurumlarının istekleri ve taleplerine göre hazırlanmıştır. Böylece, hepsi ticarî amaçla kurulan; ancak, müşteri bulunamadığı için zarar eden yüzlerce özel okul, devlet tarafından, kamu kaynaklarıyla kurtarılmış olacaktır. Üstelik yapılan düzenlemeler içinde özel okullardan hizmet satın almak gibi son derece tehlikeli bir boyut bulunmaktadır.
Sağlık sistemini çökerten hizmet satın alma anlayışı kamu eğitim sistemini kelimenin tam anlayışıyla çöküşe itecektir. Eğitim sisteminin dağ gibi birikmiş sorunları varken, kamu okullarının pek çok zorunlu harcaması ödenek yetersizliği gerekçesiyle öğrenci ve velilerin omuzlarına yıkılırken özel okulların Hükümet tarafından desteklenmesi eğitimde tüccar siyasetinin en tipik örneğidir.
Bu bağlamda, Anavatan Partisi olarak eğitim sisteminin hızlı ve kapsamlı bir reforma tâbi tutulması gerektiğine inanıyoruz. Eğitim politikamızın hedefi, çağdaş gelişmelere, piyasa ve toplumun ihtiyaçlarına uygun olarak, eğitim sisteminin tüm öğretim kademelerini kapsayacak şekilde yeniden yapılandırmak olacaktır.
Bilinmelidir ki, yükseköğretimden başlayarak eğitim sistemini kendimiz yeniden yapılandıramazsak, 2008 yılından itibaren Avrupa Birliğine uyum kapsamında yapmak zorunda kalacağız. Gelin, bunu Avrupa Birliği istediği için değil, çocuklarımızın, gençlerimizin zaruri bir ihtiyacı olduğu için şimdiden yapalım. Eğitim konusunda yapacağımız her nitelikli çalışma bizlerin gelecek nesillerimiz için yaptığımız en anlamlı çalışma olacaktır.
Giderek arttığı gözlenen öğrenci davranış bozuklukları bugün en ciddî bilinen eğitim kurumlarımızda bile görülür olmuştur. İlişkilerde toplumsal değerler göz ardı edilir hale gelinmiş, çevrenin olumsuz etkilerinin önlenemeyeceği öne sürülerek okullarda, neredeyse, bir şey yapılamaz duruma gelinmiştir.
İktidar, özel olan güzeldir sevdasından vazgeçmeli, yönünü eğitim sistemi içinde çok küçük bir kesimi oluşturan özel okullara değil, sorunlarla boğuşan kamu okullarına dönmelidir. Bugün evrensel bir gerçek olan çağdaş eğitim hakkının temel bir insan hakkı olduğu gerçeği asla unutulmamalıdır.
Özel okul sektörünün eğitim sistemi içindeki payını yüzde 1,9’dan yüzde 10’lara çekmek için hazırlandığı öne sürülen bu çalışma, pek çok devlet okulunun elektrik, su ve doğalgaz faturaları gibi en zorunlu ihtiyaçlarını dahi ödemekte zorluk çektiği şu günlerde özel okullara getirilen bu tip indirimler çelişki oluşturmaktadır. Sağlık sistemimizi çökerten hizmet satın alma anlayışı şimdi de eğitim sistemimizi çökertecektir arkadaşlar.
Kamu okullarının pek çok zorunlu harcaması, ödenek yetersizliği gerekçesiyle öğrenci ve velilerin omuzlarına yıkılırken, böylesine bir yasanın çıkarılması kuşku uyandırmaktadır.
Sayın Bakanın Komisyondaki açıklamalarına baktığımızda “bizim de özellikle büyük şehirlerde derslik sıkıntımız var. Verdiğimiz teşviklerle özel okulların yüzde 100 kapasiteyle eğitim vermesini sağlarsak, devlet okullarından özel okullara 370 000 çocuğumuz geçmiş olacak” demektedir. Oysa, kamu okullarının durumu içler acısıdır. Dilerdik ki, öncelikle bu teşvikler yerine kamu okullarının hiçbir sorunu kalmamasıdır. Her öğrencinin kendilerine maliyetinin 1 000 dolar olduğunu belirten Sayın Çelik, 370 000 öğrencinin özel okula geçmesiyle…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Amber.
ZÜHEYİR AMBER (Devamla) – … kamunun 300 000 000 dolar kazancı olacağını ifade ederek, aslında kamu okullarında ne kadar başarılı olduğunu da ifade etmektedir.
Aslında, bu maliyet hesabını yüksek göstermek için hangi kıstasları kullanıyorsunuz bilmiyorum ama, öğrenci velilerinin bu yokluk içinde okullara ne kadar para ödediğini biliyor musunuz?! 145 000 derslik açığı var. Bunu kapatmak için yeni okullar yaptırana kadar, Anavatan Partisinin çözüm önerisi olan okul binalarını uzun dönem kiralama yoluna giderseniz, sorun ivedilikle çözülecektir.
Ayrıca, şu anki uygulanan, bir yıllık kullanım ömrü olan ders kitapları, dört beş yıl kullanım ömrü olan ve sınıflarda muhafaza edilebilen kitaplar şeklinde tasarlanmalıdır. Bu, Avrupa’da bu şekilde kullanılmaktadır. Böylelikle, her yıl devletin boş yere ödediği yüksek miktarlardaki parayı bu kiralamanın finansmanında kullanabilirsiniz.
Değerli arkadaşlar, son olarak, buradan, Yüce Atatürk’ün bir sözünü hatırlatmak istiyorum. Eğitimdir ki, bir ulusu ya özgür, bağımsız, şanlı, yüce bir toplum halinde yaşatır veya bir ulusu esirliğe ve sefalete terk eder. Bu yıllar önce söylenmiş sözü ciddiye alarak, eğitim-öğretim konusunda tüm olanaklarımızı, çağdaş ülkelerde olduğu gibi, seferber etmeliyiz.
Hepinize saygılarımı sunarım, teşekkür ederim. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Amber.
Bölüm üzerinde, AK Parti Grubu adına söz isteyen, Hasan Aydın, Giresun Milletvekili.
Buyurun Sayın Aydın. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HASAN AYDIN (Giresun) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; öncelikle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmamın başında, muhalefet sözcüsü arkadaşlarımızın bazı konularda yanlış bilgi verdiklerini söylemek istiyorum. Bizleri ekranları başında izleyen vatandaşlarımız, tüm kamuoyumuz bu yanlış bilgilerle yanıltılmaması gerekir diye düşünüyorum.
Sayın İnce, konuşmasında, konuyu âdeta bir yerlere çekme düşüncesiyle zannederim, fizik öğretmeni ve din kültürü ahlak bilgisi öğretmeni kıyaslaması yaptı. Fizik öğretmeni az alınıyor, din kültürü öğretmeni çok alınıyor...
TUNCAY ERCENK (Antalya) – Kıyaslama değil ama o, farklı bir şey söyledi.
HASAN AYDIN (Devamla) – Kıyasladı, kıyasladı.
TUNCAY ERCENK (Antalya) – Sayıları söyledi.
HASAN AYDIN (Devamla) – Sayıları kıyaslama...
TUNCAY ERCENK (Antalya) – Fizik öğretmeni daha üstte, din eğitimi öğretmeni daha altta değil.
HASAN AYDIN (Devamla) – Kıyaslama...
Bunun yanı sıra, diğer branşları da kıyaslaması gerekirdi. Mesela, ne kadar Türk dili edebiyatı öğretmeni alınıyor veya ne kadar kimya, ne kadar biyoloji öğretmeni alınıyor?
TUNCAY ERCENK (Antalya) – Matematik için de söylerim dedi, kimya için de söylerim dedi.
HASAN AYDIN (Devamla) – O zaman doğru rakamları söyleyelim. Devletin resmî rakamlarını söylersek daha doğru bilgilere ulaşmış oluruz. Fizik öğretmeni norm kadrosu 7 594. Mevcut öğretmen sayımız, şu anda görev yapan öğretmen sayımız 7 679. Bu rakamlar incelendiğinde 86 tane fizik öğretmeninin fazla olduğu, norm kadrosu fazlası olduğu görülüyor. Diğer bir kıyaslamayı da yaparsak, doğru bilgileri verirsek; din kültürü ahlak bilgisi öğretmenlerinin norm kadrosu 23 621. Mevcut din kültürü ahlak bilgisi öğretmeni sayısı, çalışan kadrolu öğretmen sayısı 13 236. Dolayısıyla, 9 802 tane norm kadro açığı var. Bunun bu şekilde düzeltilmesini özellikle arzu ediyoruz.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Müdür olanları saydın mı?! Fizik dersi haftada kaç saat, din kültürü dersi kaç saat, ona baktın mı Hasan? Sen öğretmenlikten uzak kalmışsın.
HASAN AYDIN (Devamla) – Bir başka konuyla alakalı doğru bilgileri de vermemiz gerekirse; yine, muhalefet sözcülerimizden, zannederim, Sayın Gazalcı burada, işte “döneminizde 60 000 civarında öğretmen alındı” şeklinde söyledi; belki yanlış anlamış olabilirim. Ama, ben, doğru rakamları söylüyorum, yine Millî Eğitim Bakanlığından almış olduğumuz rakamları söylüyorum. Dört yıllık dönem içerisinde toplam kadrolu öğretmen sayısı, alınan kadrolu öğretmen sayısı 105 209, 20 000 de sözleşmeli öğretmen alındı. Toplam 125 209 öğretmen alındığını da, bu dönem içerisinde, dört yıllık dönem içerisinde devlet kadrolarında en büyük payın eğitime ayrıldığını özellikle söylemek isteriz.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Emekli olanlar var.
HASAN AYDIN (Devamla) – Her kurumda emekli olan var Muharrem Bey.
MUHARREM İNCE (Yalova) – O kadar da emekli olan var.
HASAN AYDIN (Devamla) – Her kurumda emekli olan var.
MUHARREM İNCE (Yalova) – 130 000 öğretmen açığı var. Sizin verdiğiniz rakamlar.
HASAN AYDIN (Devamla) – Devletin vermiş olduğu kadroya göre kıyaslarsak gayet iyi durumda olduğunu da göreceksiniz.
BAŞKAN – Sayın Aydın, Genel Kurula hitap eder misiniz. Lütfen, karşılıklı konuşmayalım.
Sayın İnce, lütfen…
HASAN AYDIN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, ben sözlerimi fazla uzatmak istemiyorum; çünkü, bu konu enine boyuna tartışıldı; ancak, şu düşünceye katılmıyorum: “Bu kanunu geri çekelim, yeniden tartışalım, bir daha yeniden müzakere edelim” şeklindeki görüşe katılmıyorum. Niye katılmıyorum; bu kanun tasarısını, biz, Millî Eğitim Komisyonunda, değerli arkadaşlarımın da bildiği gibi, enine boyuna tartıştık. Burada da tartışmaya devam ediyoruz. Yeterli miktarda tartışma yapıldığına ben şahsım olarak inanıyorum ve bu kanunun ülkemiz millî eğitimi açısından çok faydalı bir kanun olacağına yürekten inanıyorum.
Bu duygular içerisinde, beni sabırla dinlediğiniz için, hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birinci bölümde yer alan 10 uncu maddeyle ilgili olarak oylanan son önergenin kabul edilip edilmediğine dair bir tereddüt doğmuştur. 10 uncu maddede hiçbir önerge kabul edilmemiştir.
Bölüm üzerinde, şahsı adına söz isteyen Kütahya Milletvekili Sayın Alaettin Güven; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz 1151 sayılı tasarı üzerinde şahsî görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarken, bu vesileyle, 2006-2007 öğretim yılında eğitim-öğretime başlayan öğrencilerimizin, öğretmenlerimizin, velilerimizin, annelerimizin, babalarımızın ve bütün milletimizin eğitim-öğretim yılının da hayırlara vesile olması için kutluyorum eğitim-öğretim yıllarını; onlara da saygılarımı sunuyorum.
Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; dünya değişiyor, dünya gelişiyor. Bu gelişim ve değişim doğrultusunda nitelikli ve vasıflı insangücünü ülkemize kazandırmak zorundayız. Bu zorunluluğun diğer yönü de, eğitim sistemimize teknolojik gelişmeleri katarken özel sektörden olabildiğince faydalanma gereğidir.
Eğitimde planlama, programlama, öğretim programlarını geliştirme, denetleme ve koordinasyon işleri kamu eliyle yapılıp, bunun dışındaki hizmetlerin özel sektör eliyle yürütülmesi, devletin eğitim yükünü azalttığı gibi, finans problemlerinin çözülmesini de sağlamaya giden yol olacaktır kanaatindeyim. Bu da eğitimde kaliteyi getirecektir, başarıyı getirecektir. Eğitimde özel sektörün varlığı, okullaşma problemimizin hallinde hızla mesafe katedip kısa sürede çözüme kavuşturmamızı sağlayacaktır. Eğitimde özel sektör, sivil toplumun eğitimde problemlere sahip çıkması demek olduğu kadar, bu bir paylaşma, devlet-millet dayanışması ve kaynaşmasıdır. Bu, aynı zamanda, istihdamın çözümüne de giden yol anlamına gelmektedir.
Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Türkiye’de özel okullar, dershaneler, kurslar ve etüt merkezleri şeklinde, 18.9.2006 tarihi itibariyle, 10 425 adet özel kurum bulunmakta. Bunlardan 1 893 adedi özel okullardır. Bu kurumlarımızda, 35 396 öğretmenimiz tarafından, 294 466 öğrencimize eğitim verilmektedir. 619 571 kontenjan olmasına rağmen, bu okullarımızda 294 460 öğrencimiz eğitim görmekte, dolayısıyla kapasite kullanımı yüzde 47 oranında kalmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, ülkemizde 1 893 özel okulun varlığı şu anlama gelmektedir: 1 893 devlet okulumuzun okul başına ortalama 160 öğrenci izdiham yükü azalmıştır. Diğer bir ifadeyle, 20 derslikli 1 893 devlet okulumuzda derslik başına, yani, sınıf başına 16 öğrenci yükü hafiflemiş, azalmıştır. Diğer bir ifadeyle, özel okullar olmasa idi, ülkemizde 1 893 devlet okulumuzun 40 mevcutlu sınıflarının her biri 56 öğrenciyi istihdam etmek zorunda kalacaktı. Özel okulların varlığı 1 893 devlet okulumuzda anlatılanın anlaşılması, iletişimin sağlanması, bilgilenmede etkinlik, ilgilenmede etkinlik ve eğitimde aydınlık anlamına gelmektedir kanaatlerimi sizlerle paylaşırken, sizleri saygıyla selamlıyor, bu tasarının ülkemize hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Güven.
Şahsı adına söz isteyen Mustafa Gazalcı, Denizli Milletvekili…
Sayın Gazalcı yok.
Şahsı adına Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili.
Buyurun Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Temel kanun olarak görüştüğümüz, ancak, temel kanun olma noktasında bu kanunun son derece önemli olduğu, bütün Türkiye’yi ilgilendirdiği ifade edilirken, temel kanunun görüşülmesi sırasında Sayın Bakanın burada olmamasını nasıl izah edeceğiz?! Türkiye’nin neresinde, hangi etkinlik var ise, burada bu kanunun görüşülmesinden daha önemli bir etkinlik olmadığı inancındayım.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) – Bravo!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) – Akşamdan beri burada bu kanunun görüşülmesi sırasındaki yetmiş milyon insanın ibretle izlediği, zaman zaman tebessümle izlediği ve maalesef, elimde değişiklik önergeleri var; bu değişiklik önergeleri sadece laf olsun diye, sadece muhalefet bu konularla ilgili görüşlerini açıklamasın diye verilmiş değişiklik önergeleriyle bir kanunu görüşüyoruz.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) – Bravo!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) – Şimdi, elinizi vicdanınıza koyun… Oradan o “bravo” diyen arkadaşımız da, lütfen, Meclisin bu kanunu görüşmesindeki ciddiyetini muhafaza edecek bir tutum içerisinde olsun. Akşamdan beri bir Meclisin… Burada gördüğümüz manzaralar tüylerimizi diken diken etti. Verilen değişiklik önergelerinin neyi ihtiva ettiğini, burada oturan komisyon üyeleri ve Sayın Bakan bile bilmiyordu. Saatlerce, verilen değişiklik önergelerinin ne olduğu tartışıldı ve bir karara vardınız, yarın tekriri müzakereyle, buradan geçen bir maddeyi yeniden Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getiriyorsunuz. Bu ne aceledir, bu ne yanlışlıktır?! Bu kanun 28.4.2006’da komisyondan geçmiş. Mayıs, haziran aylarında niye gelmedi bu kanun Türkiye Büyük Millet Meclisine; niçin getirilmedi? Niçin 16 maddelik bir kanun temel kanun olarak ele alınıyor? Bakınız, ben burada onlarca not çıkarmıştım, teknik açıdan bu kanunu eleştiren ve doğru olduğuna inandığım hususları sizlerle paylaşmak istemiştim; ancak, bir arkadaşımızın şu anda burada bulunmamasından dolayı, ilk defa bir konuşma hakkına sahip oldum. Ancak… Ancak…
Sayın Başkan, şu köşeden Manisa Milletvekili…
BAŞKAN – Sayın Kandoğan, buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) – … konuşmamın başlangıcından beri, konuşmamın insicamını bozmak için ve eliyle de yüzünü kapatıyor utandığı için…
BAŞKAN – Sayın Kandoğan, lütfen Genel Kurula hitap edin.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) – Lütfen… Lütfen…
BAŞKAN – Uyaracağım Sayın Kandoğan.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) – Lütfen… Bu kadar önemli bir kanunda bu kadar samimiyetten uzak, ciddiyetten uzak bir şekilde bu kanunu…
BAŞKAN – Sayın Kandoğan, lütfen… Genel Kurula hitap eder misiniz Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) – …takip etmeye çalışan Manisa Milletvekiline teessüf ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Kandoğan… Buyurun Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, madem bu kadar önemli, temel kanun; nerede milletvekilleri?!
MEHMET YÜKSEKTEPE (Denizli) – Sana ne!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) – Nerede milletvekilleri?!
MEHMET YÜKSEKTEPE (Denizli) – Sen neredesin?!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) – Nerede milletvekilleri?!
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) – Sayın Başkan, buna nasıl izin veriyorsunuz!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) – Dışarıda oturup, sadece oy kullanılacağı zaman içeri giren milletvekilleriyle bir Meclis çalışmasının sağlıklı olduğunu ben kabul etmiyorum…
MEHMET YÜKSEKTEPE (Denizli) – Çık git!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) – …ve içeriye giren milletvekilleri de, önerge sizin önerge olduğu için, kabul edileceğini zannederek elleriniz havada içeriye giriyorsunuz, buradan ikaz ediliyorsunuz Sayın Yüksektepe!
MEHMET YÜKSEKTEPE (Denizli) – Sana ne!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) – Sayın Yüksektepe, ellerinizi kaldırarak içeriye giriyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın Kandoğan… Sayın Kandoğan, lütfen…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, böyle bir Meclis çalışmasının…
BAŞKAN – Bölümle ilgili konuşur musunuz Sayın Kandoğan, lütfen…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) – …sağlıklı olmadığı inancındayım ve sağlıklı olmadığının en güzel delili de, işte bu değişiklik önergeleri.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) – Ve yakışmıyor tutumun Meclise!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) – Verdiğiniz önergelere bakıyoruz, Sayın Ali Coşkun’un nedir bu yabancılara karşı bu kadar ilgisi, alakası?!
Eğer -ben iddia ediyorum- bu kanun tasarısı, siz o tarafta değil de bu tarafta oturuyorken, bir başka hükümet tarafından getirilmiş olsaydı, bu Meclisi yıkardınız siz bu akşam, yıkardınız!. Ben sizleri tek tek tanıyorum. Samimiyetinizi, düşüncenizi, dünya görüşünüzü biliyorum. Ne oldu sizlere de böyle bir kanun tasarısı buraya geldiğinde sesiniz bile çıkmıyor, sesiniz bile çıkmıyor.
Tekrar ediyorum, bir başka hükümet bunu getirmiş olsaydı yarın Türkiye’nin bütün meydanlarında, önde sizler, bu kanun tasarısını protesto ederdiniz. Bu ceylan derisi koltuklar mı sizi şaşırttı?! Niçin bu yanlışlık içerisindesiniz?!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) – Niçin bu Ali Coşkun’un vermiş olduğu değişiklik önergesiyle ilgili görüşlerinizi açıklamıyorsunuz?!
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) – Anlamamışsın sen bunu.
BAŞKAN – Sayın Çerçi, lütfen…
Sayın Kandoğan, lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bakınız, biz itiraz ettik, biz itiraz ettik. Şimdi, o itirazımızdan sonra o maddeyi çekiyorsunuz; yarın tekrar görüşülecek. Peki, biz bunu daha önceden size söyledik. Yapmayın, yanlış yapıyorsunuz, hata yapıyorsunuz dediğimiz halde, sizlerin oylarıyla geçti, yarım saat önce geçti. Şimdi karar veriyorsunuz, yarın tekrar görüşelim diye. Bu ne çelişkidir, bu ne tezattır! Tabiî, ben biliyorum ki, bu kanunun 2 nci maddesinin, 5 inci maddesinin ne getirip götürdüğünü, çok az sayıda milletvekili vardı, ilk uyananlardan biri de bendim; ben götürdüm gösterdim, bu nedir, nasıl bu yanlışlığı yapıyorsunuz diye ikaz ettim. Ondan sonra işin ciddiyeti ortaya çıktı ve yarın tekrar gör
Değerli milletvekilleri, ne olur, acele etmeyin; ne olur, acele etmeyin! Avrupa Birliğine evet, gönülden istiyoruz; ama, Avrupa Birliğinin dayattığı her şeyin de bu Meclisten geçmesinin söz konusu olmadığını, Meclis olarak…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - … bütün dünyaya, Avrupa Birliğine ispat etmemizin zamanıdır.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) – Bravo!
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) – Ben teşekkür ederim.
BAŞKAN – Bölüm üzerinde, 15 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır. Soru sorma süresi 8 dakikadır.
Sayın Gazalcı…
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) – Sayın Başkanım, ben, Sayın Bakandan şu soruların yanıtlanmasını diliyorum:
1- Bu yatılı bölge okullarında, YBO’larda ve yatılı ortaöğretim okullarında boş yatak sayısı kaçtır; YBO’larda ve yatılı ortaöğretim kurumlarında boş yatak sayısı kaçtır, bunların nasıl doldurulması düşünülmektedir?
2- Bir milletvekili arkadaşımıza, Sayın Berhan Şimşek’e, yazılı soru önergesine verilen yanıtta, kadrolu öğretmen, bugüne kadar, AKP İktidarında 72 000 alındığı söylenmiş, ayrıca 33 000 de sözleşmeli atama olduğu söylenmiştir. 3 000’i de bunların bilgisayar öğretmenleri, ayrılmış. Oysa, 2000 ile daha önce 2001-2002’de 106 000 öğretmen alınmıştır? Bu dönemde, yani dört yıllık dönemde kaç öğretmen emekli olmuştur ve kaç öğretmene gereksinim vardır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.
Sayın Işık…
AHMET IŞIK (Konya) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Ben de, aracılığınızla, Sayın Bakana şu soruyu yöneltmek istiyorum:
Sayın Bakanım, tasarıda, okullarda öğrenim gören öğrencilere, her ders yılı için, öğrenci başına belirlenen ücretlerin yarısını geçmemek üzere 1 000 YTL devlet katkısı yapılabileceği ifade edilmektedir. Buradaki katkı, tüm öğrencilere istisnasız bir katkı mıdır, yoksa bunun belli kriterleri var mıdır?
Diğer, son sorum: Özel öğretim kurumlarında görevlendirilecek personelle ilgili atama yetkisi valiliklere verilmiş, Bakanlıktan alınmış. Bunun özel bir gerekçesi var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Işık.
Sayın Özdoğan…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorularım şunlar: Devlet okullarındaki birçok harcama ödenek yetersizliği nedeniyle yoksul ve düşük gelirli öğrenci velilerine yüklenirken, özel okullardaki varlıklı öğrenci ailelerine bu kanunla hazırladığınız kıyak adalet midir, yoksa zulüm müdür?
Diğer bir sorum: Meslekî eğitim alanına bu sene hangi yeniliklerle giriyorsunuz? Meslekî eğitimi yaygınlaştırıcı, güçlendirici hangi projeler, geçtiğimiz sene içinde tarafınızdan hazırlanarak, bu sene uygulamaya konuldu?
Diğer bir sorum: Meslek lisesi mezunlarının üniversiteye diğer lise mezunlarıyla eşit şartlarda girme engelini ne zaman kaldıracaksınız?
Diğer bir sorum: Formasyon almış, öğretmenlik formasyonu almış fen-edebiyat fakültesi mezunlarından bu sene öğretmen olarak kaç kişiyi aldınız ve eğitim fakültesi mezunlarına orantısı nedir?
Son sorum şudur: Sayın Ali Coşkun’un verdiği bir önergeyle, yabancı okullara yeni bir kıyakta bulunmuştur. Sayın Ali Coşkun’un yabancılara olan bu kıyağı, bu sevdası nereden geliyor? Bir yorum yapmanızı istiyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özdoğan.
Sayın Yaka…
ALİ CUMHUR YAKA (Muğla) – Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakandan, öğretmenlerimizin özlük haklarıyla ilgili bir soru sormak istiyorum.
İlçe millî eğitim müdürleri ve il ve ilçe millî eğitim şube müdürleri neden uzman öğretmenlik sınavına katılamıyorlar? Bunların uzman öğretmenlik sınavına katılamamaları nedeniyle yüzde 20 gibi bir tazminattan mahrum oldukları biliniyor. Ayrıca, halk eğitim merkezi müdürlerine hem fazla mesai hem de tam ders ücreti verildiği halde, neden ilçe millî eğitim müdürleri ile il, ilçe millî eğitim şube müdürlerine bu ders ücretleri verilmemektedir? Bu konuda da, idareci arkadaşlarımız, bir lise müdüründen daha az ücret alır duruma düşmüşlerdir. Bu haksızlığı gidermeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yaka.
Sayın Eraslan…
ORHAN ERASLAN (Niğde) – Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakana şu soruyu sormak istiyorum:
Biraz önce 2 nci maddede yapılan bir değişiklikle, öğrenci bulamadığı için kapanan Ruhban Okulunun yeniden açılabilmesi için, Sayın Patriğin arzuları doğrultusunda, aynı dinden ve aynı etnik özellikten olma koşuluyla yabancı öğrenci alınabileceğini, Hükümet önerisiyle kabul etmiş olduk, Sayın Ali Coşkun’un önerisiyle. Daha önce de, hatırlandığı gibi, Sensinot Meclisine yabancı seçimi Hükümetinizce onaylanmıştı.
Şimdi, bu bir plan, bildiğiniz gibi. Sayın Patrik, Konstantinopolis Ekümenik Rum Patriği unvanını kullanıyor. Bu konuda Hükümetin herhangi bir tepkisini de görmedim. Şimdi desteği var. Bunun turistik değeri olduğunu söylüyorsunuz.
Şimdi, bu değişikliklerden sonra, tarihî yarımadada bir Bizans Ortodoks ya da Konstantinopolis Ortodoks devleti -Vatikan benzeri- kurulması aşamasına ne zaman gelinecektir?
Bu değişikliklerle Lozan’ı deldirdiğinizin farkında mısınız?
Patriğin arzularını emir telakki etmeye ne kadar süre daha devam edeceksiniz?
Bütün bu değişiklikleri yaptıktan sonra, Sayın Eyüp Fatsa’nın -arzu etmediğimiz; ama- Ordu’da başına gelen olayın hepinizin başına tüm Türkiye’de geleceğini de biliyor musunuz?
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Eraslan.
Sayın Emek...
ATİLA EMEK (Antalya) – Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakandan şu sorulara yanıt vermesini istiyorum:
Devlet geleneğimizde okula, camie, kışlaya siyaset girmez. Böyle bilinir. Ancak, AKP’nin Adıyaman kongresinde, eline AKP bayrakları verilmiş öğrenciler stadı doldurdu. Bugün de Bursa’da Sayın Başbakanı 25 000 civarında öğrencinin karşıladığını öğreniyoruz.
Şimdi, bu durumda, bu öğrencilerin gerek kongreye getirilmesi gerekse derslerinden, okullarından alınıp Sayın Başbakanı karşılamaları eğitime siyaset sokmak, okula siyaset sokmak değil midir? AKP’nin, millet desteğini kaybetmiş olması karşısında bu eksikliği öğrencileri okullarından alıp, bu şekilde, kongrelerine ve Sayın Başbakanı karşılamaya götürmüş olması bir hükümet politikası mıdır? Yoksa, yöneticilerin böyle bir zaafı var ise, bu konuda yöneticiler hakkında bir soruşturma başlatılmış mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Emek.
MUHARREM İNCE (Yalova)- Başbakan hakkında da soruşturma açmayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN - Soru sorma süresi dolmuştur.
Sayın Bakan, buyurun.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) – Sayın Başkan, saati başlatır mısınız?
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) – Millî Eğitim Bakanı nereye kaçtı? Sayın Bakan hangi ihalenin peşinde acaba?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Adıyaman ve Bursa’daki öğrencilerle ilgili sorulan soruya şöyle bir cevap vereceğim: Bir defa böyle bir politika yok. Biz de okula, camie, kışlaya elbette ki siyaset sokulmasına karşıyız ve bu konuda titizlikle duruyoruz. Adıyaman’daki olayla ilgili o zaman Sayın Millî Eğitim Bakanımıza soru sorulmuştu ve o cevabını vermişti.
Bursa’da, bugün, çok önemli ve belki Türkiye’de ilk defa bir eğitim vadisinin açılışı yapıldı. Bu kampus büyük bir eğitim kampusu. İlk defa Türkiye’de… Buraya veliler de öğrenciler de gitmiştir, gidebilir. Bundan da daha normal bir şey olamaz ve katılan öğrenci sayısı, velilerle birlikte, sizin dediğiniz gibi değil, 5 000-6 000 civarındadır.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Okul müdürlerine telefon açıldı Sayın Bakan “şu kadar öğrenci getireceksiniz” diye.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Ve bir eğitim kampusu açılıyor, ilk defa Türkiye’de İktidarımız döneminde böylesine bir tesis açılıyor, büyük bir tesis açılıyor.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Ticaret ve Sanayi Odası açıyor, Hükümet açmıyor. Okul müdürlerine de talimat veriliyor.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Böyle bir kampusta birsürü okul vardır ve bu okullarda eğitim gören birsürü öğrenci var. O öğrenciler oraya gelmeyecek mi? O okulda bulunan öğrenciler Sayın Başbakan oraya geldiği için çıkıp da onu karşılayıp alkışlayamayacak mı veya görmek istemeyecek mi? Bunu mu soruyorsunuz?
ATİLA EMEK (Antalya) – Dersleri engellemeyecek mi Sayın Bakan? Dersleri yok mu çocukların?
MUHARREM İNCE (Yalova) – Çocukların dersi yok mu Sayın Bakan?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Başka bir soru, meslekî…
ATİLA EMEK (Antalya) – Dersi yok mu çocukların?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Efendim, açılış var, açılış. Hepimiz açılışlarda –eğer bulunduysak- kendi okulumuzu…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Her gün bir açılış var, hiç ders yapmayalım!
BAŞKAN - Sayın İnce, lütfen…
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Tabiî, bunları yapamadığınız için biz yapıyoruz, böyle laf ediyorsunuz. (AK Parti sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Bugüne kadar yapılmamışları yapıyoruz.
BAŞKAN – Sayın İnce, lütfen…Lütfen, Sayın İnce…
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Laf konuşuyorsunuz.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, oradaki eğitim vadisini Hükümet yapmadı, Ticaret ve Sanayi Odası yaptı; Sayın Bakana hatırlatırım.
BAŞKAN – Sayın İnce, lütfen… Bölüm üzerinde soru-cevap işlemi yapılmaktadır. Sorular soruldu, Sayın Bakan cevap vermekte.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – O desteği vermezseniz, özel sektörün önünü açmazsanız, o imkânları tanımazsanız… Bugüne kadar niye yapmadı?..
MUHARREM İNCE (Yalova) – Ne desteği verdiniz?! Oda yaptı, oda.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Neden bugüne kadar yapmadı Ticaret Odası? (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Bakan, lütfen, karşılıklı konuşmayın.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Hükümet mi yaptı, oda yaptı!
BAŞKAN – Sayın Bakan, lütfen, sorulara cevap verin.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Bakan, ben polis memuru değilim; niye bağırıyorsun? Ben polis memuru değilim.
NAİL KAMACI (Antalya) – Sayın Bakan bağırıyor.
BAŞKAN – Lütfen, Sayın Kamacı, Lütfen…
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Efendim, ama karşıdan hep cevap veriyorsunuz; dinleyin. Siz sordunuz, dinledik, biz de cevap veriyoruz. (CHP sıralarından gürültüler)
MUHARREM İNCE (Yalova) – Ben polis memuru değilim.
ATİLA EMEK (Antalya) – Sakin olun Sayın Bakan, siz biraz gerilime girdiniz, yazılı cevap verin.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – “Meslekî eğitimle ilgili ne yenilikler” diye bir arkadaşımız sordu.
Meslekî eğitim mezunlarının hangi alanlarda istihdam edildiği sanayi ve hizmet sektöründe hangi alanlarda personel ihtiyacının olduğu, web tabanlı olarak geliştirilen meslekî ve eğitim mezunlarının izlenmesiyle ilgili olarak e-mezun projesi hayata geçirilmiştir.
Evet, bir şeyi daha hatırlatmak gerekiyor. Bu eğitime yatırım yapanların, eskiden, vergi muafiyeti yüzde 5’ti ve çok az yapılıyordu. Biz, bunu, biliyorsunuz, yüzde 100’e çıkardık. Öyle olunca da, sanayici, işadamı, hayırseverler çok daha rahat okul, eğitim kurumları yapmaya başladılar.
Diğer soruları da yazılı olarak cevaplayacağım…
Sayın Başkanım, diğer soruları da yazılı olarak cevaplayacağım.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
TUNCAY ERCENK (Antalya) – Sayın Başkan, süre kaldı orada.
BAŞKAN – Sayın Ercenk, lütfen…
TUNCAY ERCENK (Antalya) – Bir soru var Sayın Başkan, süre kaldı.
BAŞKAN – Burada, kaç dakikalık cevap verildiğini biliyoruz.
Sayın Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım, denetim, hesap vermek, onurluluktur. Burada, 10 uncu maddede, kamu adına, devlet adına bu özel okullara yetki veriyorsunuz, halkın parasını toplatıyorsunuz; ama, denetim olarak… Önerge verdim; fakat, hayır diyerek önergelerle bunu yok ettiniz.
Bir sorumluluk alıyorsunuz “Millî Eğitim Bakanlığı yetkilidir…” Millî Eğitim Bakanlığı sadece müfredat denetliyor, malî açıdan bunların hiçbir denetimi yapılmıyor. En azından, bir yetkili bağımsız denetim kuruluşunun denetlemesini önerdik ve Maliye Bakanlığının her yıl malî açıdan denetlemesini önerdik; ama, maalesef önergelerimize sıra… Bu, bir vebaldir. Kamu adına halkın parasını toplatıyorsunuz; ama, harcamaları denetlemiyorsunuz. Bunu tutanaklara geçmesi açısından bir kere söylüyorum.
İkincisi ise; demin bir arkadaşım dedi ki: “Dünya değişiyor, dünya gelişiyor, nitelikli insan.”
Sayın Bakanım, yabancı dil bilmeyen insan, ne dünyanın değişmesinden ne dünyanın gelişmesinden haberi olmaz. Türk çocuklarını katlediyoruz. Eğer biz, Türkiye’deki liseyi bitiren çocuğumuza en az bir yabancı dil, üniversiteyi bitiren bir çocuğumuza en az iki yabancı dil öğretmezsek ne dünyayı değiştiririz ne dünyanın gelişmesinden haberimiz olur. Biz, çocuklarımızı katlediyoruz. Hâlâ ısrar ediyorsa, bir yerinden başlamak zorundayız. Bu çocuklarımız hepimizin çocuğu. Türkiye’nin çağdaş dünyaya gitmesi için bunlara mutlaka en az iki yabancı dil öğretmek zor değil; ama, nedense Hükümetiniz, dört yıldır söylüyorum, ısrar ediyor. (AK Parti sıralarından “soru sor, soru” sesi) Evet, bu Türk çocuklarına yabancı dil öğretimini zorunlu hale getirecek misiniz, getirmeyecek misiniz?
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Sayın Bakan, galiba yazılı cevap vereceksiniz.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Evet.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
İkinci bölüm üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Denetim, Reklâm, Malî Hükümler ve Ücretler
Denetim, reklâm ve ilânlar
MADDE 11-
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 11 inci madde üzerinde verilmiş olan ilk 2 önergeyi okutup, işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanunu tasarısının 11 inci maddesinin üçüncü fıkrasında geçen “ancak amaçlarına” ibaresinin “gayelerine” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Fatih Arıkan
Kahramanmaraş
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanunu tasarısının 11 inci maddesinin üçüncü fıkrasında geçen “beyanlarda” ibaresinin “bildirimde” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu önerge ile Türkçe kelimeler kullanılması ve metnin kolay anlaşılması amaçlanmıştır.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) – Sayın Başkan, sabahtan beri karar yetersayısı diye bağırıyorum!
BAŞKAN – Arayalım Sayın Sarıbaş.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum; karar yetersayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanunu tasarısının 11 inci maddesinin üçüncü fıkrasında geçen “ancak amaçlarına” ibaresinin “gayelerine” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Fatih Arıkan
Kahramanmaraş
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu önerge ile kavram tashihi yapılarak metnin daha iyi anlaşılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
11 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Malî hükümler
MADDE 12-
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 12 nci madde üzerinde milletvekilleri tarafından verilmiş 2 önerge ile Hükümet tarafından verilmiş 1 önergeyi okutup işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 12 nci maddesinin üçüncü fıkrasında geçen “1 000 YTL” rakamının “2 000 YTL” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Fatih Arıkan
Kahramanmaraş
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 12 nci maddesinin beşinci fıkrasında geçen “desteklerden” ibaresinin “yardımlardan” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu Tasarısının “Malî Hükümler” kenar başlıklı 12 nci maddesinin üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkralarının metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali Coşkun
Sanayi ve Ticaret Bakanı
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe :
Tasarının bu düzenlemelerinin eşitlik ilkesine aykırılık teşkil edileceği düşünüldüğünden metinden çıkarılması uygun olacaktır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, kabul edilen bu önergeyle 12 nci maddenin üçüncü ve beşinci fıkraları madde metninden çıkartıldığı için bu fıkralarda değişiklik öngören ve daha önceden okunan Kahramanmaraş Milletvekili Fatih Arıkan ve Konya Milletvekili Kerim Özkul’un önergelerini işlemden kaldırıyorum.
Bu sebeple, 12 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
12 nci madde kabul edilen önerge doğrultusunda kabul edilmiştir.
Öğrenim ücreti ve diğer ücretler, ücretsiz öğrenim ve yabancı uyruklu öğrenciler
MADDE 13-
BAŞKAN – Madde üzerinde verilmiş 2 önergeyi okutup işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 13 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında geçen “yüzde üçünden” ibaresinin “yüzde beşinden” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Fatih Arıkan
Kahramanmaraş
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 13 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında geçen “yüzde ona” ibaresinin “yüzde sekize” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Bu önergeyle, kurumların maddî problemlerine bir nebze de olsa katkı sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 13 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında geçen “yüzde üçünden” ibaresinin “yüzde beşinden” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Fatih Arıkan
Kahramanmaraş
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Bu önergeyle, ücretsiz okutulacak öğrenci sayısı günümüz şartlarına göre az olduğundan, yükseltilmesinin daha gerçekçi olacağı amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Geçici ve Son Hükümler
Yürürlükten kaldırılan kanun, yönetmelikler ve hüküm bulunmayan haller
MADDE 14 -
BAŞKAN – Madde üzerinde verilmiş olan ilk 2 önergeyi okutup işleme alıyorum.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 14 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında geçen “hususlarda” ibaresinin “durumlarda” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının 14 üncü maddesinin ikinci fıkrasında geçen “bir yıl” ibaresinin “6 ay” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Fatih Arıkan
Kahramanmaraş
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu önergeyle, belirsizliğin en kısa sürede giderilmesi ve yönetmelikleri ivedilikle yürürlüğe konması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 Sıra Sayılı kanun tasarısının 14 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında geçen “hususlarda” ibaresinin “durumlarda” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Bu önergeyle kavram tashihi yapılarak metnin daha iyi anlaşılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul Etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GEÇİCİ MADDE 1-
BAŞKAN – 2 adet önerge vardır; okutup, işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 1 inci maddesinde geçen “öngörülen” ibaresinin “önceden hazırlanan” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Fatih Arıkan
Kahramanmaraş
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 1 inci maddesinde geçen “devam olunur” ibaresinin “devam edilir” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Bu önergeyle kavram tashihi yapılarak metnin daha iyi anlaşılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 1 inci maddesinde geçen “öngörülen” ibaresinin “önceden hazırlanan” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Fatih Arıkan
Kahramanmaraş
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Bu önergeyle kavram tashihi yapılarak metnin daha iyi anlaşılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GEÇİCİ MADDE 2-
BAŞKAN – Madde üzerinde 2 önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 2 nci maddesinde geçen “kurumlarda” ibaresinin “özel eğitim kurumlarında” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Fatih Arıkan
Kahramanmaraş
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 2 nci maddesinde geçen “bitimi tarihine kadar” ibaresinin “bitimine” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Fatih Arıkan
Kahramanmaraş
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu önerge ile kavram tashihi yapılarak metnin daha iyi anlaşılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 2 nci maddesinde geçen “kurumlarda” ibaresinin “özel eğitim kurumlarında” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Fatih Arıkan
Kahramanmaraş
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu önerge ile kavram tashihi yapılarak kurumların isminin açık şekilde belirtilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GEÇİCİ MADDE 3-
BAŞKAN – 2 önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 3 üncü maddesinde geçen “2006-2007” ibaresinin “2007-2008” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanunun geçici 3 üncü maddesinin tasarıdan tümüyle çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
| Muharrem İnce | Mustafa Özyurt | Hüseyin Ekmekcioğlu |
| Yalova | Bursa | Antalya |
| Mustafa Gazalcı | M. Siyam Kesimoğlu |
|
| Denizli | Kırklareli |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın İnce, buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bakınız, yine ne yaptığımızın farkında olalım da yine yapalım. Türkçe’den başka dille öğretim yapan ve yabancılar tarafından açılmış bulunan okulların kurucu ve müdürleriyle ilgili olay şuydu: Müdür başyardımcısının Türk olma zorunluluğu vardı, Amerikan Lisesinde, İtalyan Lisesinde falan. Şimdi, bunu “Türkiye Cumhuriyeti uyruklu olma” olarak değiştiriyoruz. Arkadaşlar, yani, Gümülcine’de, İskeçe’de, müdür yardımcıları, müdürler, bir değişiklik yapıldı mı; buradaki Türk kökenli insanlar hem müdür hem müdür yardımcısı oldu mu? Bunlar da Yunan vatandaşı. Biz bunu niye değiştiriyoruz anlamış değilim. “Türk olma” şartını “Türkiye Cumhuriyeti uyruklu” olarak değiştiriyoruz. Ne yaptığınızı bilin de ona göre oy kullanın. Tabiî ki çoğunluğunuz var, geçireceksiniz bunu, öyle hissediyorum; ama, sizleri de aydınlatmak istiyorum.
Yine, arkadaşlar, sayın milletvekilleri; yine bir başka konunun altını daha çizmek istiyorum. Bir öğretmen haftada 30 saat derse girer, 15 saati maaş karşılığı, 15 saati ders ücreti karşılığı. Şimdi, diyoruz ki, devlet okulunda görevli bir öğretmen 15 saate kadar özel okullarda derse girecek. Binlerce genç işsiz öğretmen var arkadaşlar, sayın milletvekilleri…
Bakın, bana bu akşam yüzlerce mesaj geldi, mail geldi, fakslar çekiliyor “biz genç öğretmenleri niye düşünmüyor bunlar” diyorlar. Siz, bu konuda, gençlere, özellikle işsiz öğretmen adaylarına çok büyük haksızlık yapıyorsunuz.
Bir de Sayın Bakana bir cevap vermek istiyorum. Sayın Bakan az önce dediler ki, hayırseverlerin okul yapmasıyla ilgili: “Her kim bu memlekete bir okul yapıyorsa, biz onun elinden öperiz.” Buna hiç itirazımız yok, hepimiz öperiz; ama, bu, şu değil Sayın Bakan: Siz “yüzde 5’ti, yüzde 100 yaptık” diyorsunuz, bu o değil, sözünü ettiğimiz o değil. Bugün okullarda birazcık tamirat yapılınca, 3-5 bilgisayar alınınca… Sayın Müsteşar Yardımcısına sorarsanız, size söyleyecek. Yani, 1 trilyon, 2 trilyon, 3 trilyon verip, okul yapılıp da ismi alma olayı değil bu. Onlara hiç itirazımız yok bizim. Sayın Müsteşar Yardımcısı size bilgi versin. 50 milyar lira vererek, okula badana-boya yaptırarak okulun ismi satın alındı mı alınmadı mı? Alınmadıysa, ben örnek vereceğim. Ucuza gidiyor bu iş artık. Bas parayı, değiştir tabelayı oluyor. Ayağa düşüyor bu iş. Bunu anlatmak istiyorum. Bir okulun ismi... Ben örnekler veririm. 100 milyara, 150 milyara çok okul ismi değiştirildi bu memlekette. Bunlar yanlış şeyler. Ben bunu anlatmak istiyorum. Yoksa, hayırsever vatandaşımız gelmiş, kocaman bir kampus yapmış, bir okul yapmış. Bunlar kolay iş.
MUSTAFA BAŞ (İstanbul) – Hangi okul mesela? Bir örnek ver.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Hangi okul mu?
TUNCAY ERCENK (Antalya) – Neyse, sonra söyle canım.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Ben, burada, bu kürsüden indiğimde, kendisine, en az, ezberimde 5 tane okul ismi vereceğim. Yanına geleceğim.
Bunu anlatmak istiyoruz. Yoksa, bizim, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, hayırseverlerle... Hepsini saygıyla, sevgiyle selamlıyorum, hepsine saygılar sunuyorum. Bu memleket için bir okul yapmışlar. Bunlara itirazımız yok. Lütfen ikisini karıştırmayınız.
Değerli arkadaşlarım, yine, burada, Millî Eğitim Bakanlığının başlatmış olduğu bir uygulama var. Uygulama şu: Öğrenci, öğretmen, veli bir araya geliyor, bir sözleşme yapıyorlar. Öğrenci diyor ki: Ben, kurallara uyacağım, dersime çalışacağım, devamsızlık yapmayacağım, okulun içinde sigara içmeyeceğim, camları kırmayacağım, sıraları kazımayacağım. Biraz basitleştiriyorum. Öğretmen de söylüyor, veli de söylüyor.
Ben, buradan, Sayın Bakana sesleniyorum: Herkes bir sözleşme yapıyor bu memlekette. Acaba Sayın Bakan şöyle bir sözleşmeye imza atmaya var mıdır? Ben, müdür yaparken hemşerilerimi kollamayacağıma, kadrolaşmaya gitmeyeceğime, eğitimin dayatmacı ve inatçı olmasına imkân vermeyeceğime, bütün hemşerilerimi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM İNCE (Devamla) – Yalova’da 3 tane var şube müdürü, sadece Yalova’da 3 tane.
BAŞKAN – Sayın İnce, lütfen, toparlar mısınız…
MUHARREM İNCE (Devamla) – Hemşerilerinden müdür olmayan kalmadı, Türkiye’nin her yanında.
CÜNEYİT KARABIYIK (Van) – İspatla bunu!
MUHARREM İNCE (Devamla) – Hatta, Yalova’dan birçok insan, nüfus kaydını Sayın Hüseyin Çelik’in memleketine aldırmayı düşünüyor, müdür olmak için.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – İnsaf ya!
MUHARREM İNCE (Devamla) – Sayın Bakan acaba şunun altına imza atabilir mi: Ben, eğitimin çağdaş, bilimsel ve laik olması için var gücümle çalışacağım diye bir sözleşme yapsak da, acaba, Sayın Hüseyin Çelik bunun altına imza atar mı; tıpkı velilerin, öğrencilerin, öğretmenlerin attığı gibi diyorum.
Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum; hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İnce.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 3 üncü maddesinde geçen “2006-2007” ibaresinin “2007-2008” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
HALUK KOÇ (Samsun) – Karar yetersayısı…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu önergeyle eğitim ve öğretime başlama izni verilen okulların genel teftişlerinin yukarıda belirtilen yıllardan başlaması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum; karar yetersayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; önerge reddedilmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici Madde 4-
BAŞKAN – Madde üzerinde verilmiş olan ilk 2 önergeyi okutup, oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 4 üncü maddesinde geçen “hükümleri gereği” ibaresinin “gereğince” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Fatih Arıkan
Kahramanmaraş
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 4 üncü maddesinde geçen “şartlara uygun olarak” ibaresinin “şartları yerine getiren kurumlar” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu önergeyle kavram tashihi yapılarak metnin bütünlüğü ve kolay anlaşılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1151 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 4 üncü maddesinde geçen “hükümleri gereği” ibaresinin “gereğince” şeklinde değiştirilmesini arz ederim.
Fatih Arıkan
Kahramanmaraş
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu önergeyle kavram tashihi yapılarak metnin bütünlüğü ve kolay anlaşılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Geçici 4 üncü madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.16
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 23.18
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 126 ncı Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
1151 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1.- Özel Öğretim Kurumları Kanunu Tasarısı ve Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz Demir’in; Özel Öğretim Kurumları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/1183, 2/743) (S. Sayısı: 1151) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon?.. Yok.
Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 21 Eylül 2006 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 23.19