DÖNEM: 22 CİLT: 129 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
131 inci Birleşim (Olağanüstü)
28 Eylül 2006 Perşembe
İ Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- BU BİRLEŞİM TUTANAK ÖZETİ
III.- GELEN KÂĞITLAR
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- 15.6.2006 Tarihli ve 5521 Sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1227) (S.Sayısı: 1236)
2.- Tohumculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/822) (S. Sayısı: 662)
V.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Sezal’ın, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan’ın, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Ünal Kacır’ın, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan’ın, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VI.- SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER’in, sporda şiddet ve şikenin önlenmesine yönelik çalışmalara ve futbolda seyircisiz oynama cezasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN’in cevabı (7/16339)
2.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN’ın, 22 nci Dönem yasama faaliyetlerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili İsmail ALPTEKİN’in cevabı (7/16788)
3.- Iğdır Milletvekili Yücel ARTANTAŞ’ın, TBMM’deki yenileme çalışmaları sonucu kullanılmayan malzemelere ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili İsmail ALPTEKİN’in cevabı (7/16789)
4.- Muğla Milletvekili Gürol ERGİN’in, Türk bayrağını resmeden bir tabloya ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili İsmail ALPTEKİN’in cevabı (7/17720)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak üç oturum yaptı.
Atina’da yapılacak olan “Güneydoğu Avrupa’da Ortak Ekonomik Alana Doğru” başlıklı konferansa, Dünya Bankası Parlamenterler Ağı Başkanı Hollanda Parlamentosu üyesi Bert Koenders tarafından ismen davet edilen Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Soner Aksoy’un,
Strasburg’da düzenlenecek olan II. Avrupa Akdeniz Tarım Konferansına, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı Vahit Kirişci’nin,
Katılmalarına ilişkin Başkanlık tezkereleri ile;
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 1 Ekim 2006 Pazar günü başlayacak olan yeni yasama yılının ilk birleşiminde, Cumhurbaşkanının açılış konuşmasından sonra başka konuların görüşülmemesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi;
Kabul edildi.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Avrupa Sosyal Şartına Değişiklik Getiren Protokolün (1/967) (S. Sayısı: 976),
2 nci sırasında bulunan, (Gözden Geçirilmiş) Avrupa Sosyal Şartının (1/968) (S. Sayısı: 977 ve 977´ye 1 inci Ek),
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarılarının görüşmelerini müteakiben elektronik cihazla yapılan açıkoylamaları sonunda, kabul edilip kanunlaştıkları açıklandı.
28 Eylül 2006 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşime 23.21’de son verildi.
Nevzat Pakdil
Başkanvekili
Harun Tüfekci Türkân Miçooğulları
Konya İzmir
Kâtip Üye Kâtip Üye
II.- BU BİRLEŞİM TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak üç oturum yaptı.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1 inci srasında bulunan ve İçtüzüğün 91 inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler halinde görüşülmesi kararlaştırılan, Cumhurbaşkanınca bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderilen, 15.6.2006 Tarihli ve 5521 Sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanununun (1/1227) (S. Sayısı: 1236), görüşmelerini müteakiben, elektronik cihazla yapılan açıkoylamadan sonra, kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.
2 nci sırasında bulunan, Tohumculuk Kanunu Tasarısının (1/822) (S. Sayısı: 662), görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından, ertelendi.
Kahramanmaraş Milletvekili Ali Sezal,
İstanbul Milletvekili Ünal Kacır,
Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan’ın, konuşmasında, şahsına sataştığı iddiasıyla birer açıklamada bulundular.
Anayasa ve İçtüzüğün ilgili maddeleri gereğince, 1 Ekim 2006 Pazar günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 17.53’te son verildi.
Nevzat Pakdil
Başkanvekili
Harun Tüfekci Türkân Miçooğulları
Konya İzmir
Kâtip Üye Kâtip Üye
No.: 178
III.- GELEN KÂĞITLAR
28 Eylül 2006 Perşembe (Olağanüstü)
Tasarı
1.- İl Özel İdaresi ve Belediye Gelirleri Kanunu Tasarısı (1/1246) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.9.2006)
Teklifler
1.- Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek ve 27 Milletvekilinin; Mali Tatil Kanun Teklifi (2/864) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.9.2006)
2.- İstanbul Milletvekili Gülseren Topuz’un; 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/865) (Adalet ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.9.2006)
3.- Ankara Milletvekili Bülent Gedikli ve 17 Milletvekilinin; Mali Tatil İhdas Edilmesi Hakkındaki Kanun Teklifi (2/866) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.9.2006)
Tezkere
1.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Yıldız’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (1/1113) (Anayasa ile Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.9.2006)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Mardin Milletvekili Muharrem DOĞAN’ın, Mardin’in içme suyu projesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2472) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/9/2006)
2.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU’nun, Antalya gezisinde asılan bazı pankartlara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2473) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
3.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU’nun, Başbakanın Antalya gezisinde asılan bazı pankartlara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2474) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
4.- Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK’ın, Döllük-Güllüce Cazibe Sulama Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/2475) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2006)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER’in, mikro krediyle ilgili düzenleme çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17721) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/9/2006)
2.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur YAKA’nın, Muğla’daki liman açılışında yaşanan bir olaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17722) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/9/2006)
3.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN’in, İsmailağa cemaati olarak adlandırılan bir grup hakkındaki bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17723) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/9/2006)
4.- Mersin Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK’in, MİT’in şehit ailelerini soruşturduğu iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17724) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/9/2006)
5.- İzmir Milletvekili Serpil YILDIZ’ın, İsmailağa cemaati olarak adlandırılan bir grupla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17725) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/9/2006)
6.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun, bir köyün elektrik şebekesinin yenilenmesine ve Esenboğa Havalimanı yolu inşaatı ihalelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17726) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/9/2006)
7.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR’ın, Kızılay’ın vereceği madalyalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17727) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/9/2006)
8.- Mersin Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK’in, bir yeğeninin görevine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17728) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/9/2006)
9.- İzmir Milletvekili Serpil YILDIZ’ın, terörle mücadeleye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17729) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/9/2006)
10.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR’in, İstanbul’daki bir alışveriş merkezinin satışına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17730) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/9/2006)
11.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN’ın, Türkiye’de ve AB ülkelerindeki memur sayısına ve memur maaşlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17731) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/9/2006)
12.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN’ın, çeşitli mal ve hizmet ücretleri ile vergilerde ve memur maaşlarındaki artış oranına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17732) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/9/2006)
13.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN’ın, bazı sosyo-ekonomik sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17733) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/9/2006)
14.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN’ın, Atatürk Olimpiyat Stadında yaşanan ulaşım sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17734) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/9/2006)
15.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU’nun, Yasin El Kadı hakkındaki bazı işlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17735) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/9/2006)
16.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR’in, ABD ile imzalandığı iddia edilen bir mutabakat belgesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17736) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/9/2006)
17.- Muğla Milletvekili Ali ARSLAN’ın, Sıcak Yuva Vakfının bazı faaliyetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17737) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/9/2006)
18.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR’in, Suudi Arabistan Kralının İstanbul’daki arazisine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17738) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/9/2006)
19.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI’nın, KKTC Hükümetinin istifasıyla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17739) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/9/2006)
20.- Muğla Milletvekili Ali ARSLAN’ın, Göcek Tüneli geçiş ücretlerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/17740) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/9/2006)
21.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN’ın, Eskişehir’de deprem riski taşıyan okulların tadilatına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/17741) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/9/2006)
22.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN’ın, ilçe ve köylerden il merkezlerine yönelik göç sorununa ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/17742) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/9/2006)
23.- Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN’in, orman köylülerine yönelik ecrimisil uygulamalarına, özel ağaçlandırmaya ve kent ormanlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/17743) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/9/2006)
24.- Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN’in, Kocaeli’deki bazı uygulamalara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/17744) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/9/2006)
25.- Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN’in, orman sınırlarına alınan fındıklıklara, Sakarya Nehrindeki kum ocaklarına ve Mudurnu Deresindeki balık ölümlerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/17745) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/9/2006)
26.- Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN’in, Antalya’daki orman yangını öncesi alınan tedbirlere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/17746) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/9/2006)
27.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI’nın, Antalya’daki sedir ağaçlarının kurumasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/17747) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/9/2006)
28.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN’in, Çeşme-Urla-Karaburun kıyı şeridindeki balık çiftliklerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/17748) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/9/2006)
29.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Orhangazi Stadyumuna hayatını kaybeden bir sporcunun adının verilip verilemeyeceğine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/17749) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/9/2006)
30.- Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU’nun, Aydın İlinde sporun desteklenmesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/17750) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/9/2006)
31.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN’in, GSMH verilerinin hesaplanmasında yaşanan sorunlara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/17751) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/9/2006)
32.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK’in, Anadolu Ajansının yaptığı bazı haberlerle ilgili iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/17752) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/9/2006)
33.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun, Anadolu Ajansına alınan personele ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/17753) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/9/2006)
34.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER’in, Mersin’de kaybolan çocuklara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/17754) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/9/2006)
35.- Muğla Milletvekili Ali ARSLAN’ın, yurtlarda barınan çocuklara yönelik bir yarışmanın ödül törenine ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/17755) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/9/2006)
36.- Artvin Milletvekili Yüksel ÇORBACIOĞLU’nun, Artvin’e doğalgaz verilip verilmeyeceğine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/17756) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/9/2006)
37.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN’in, Türkiye aleyhine açılan bir davanın takibine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/17757) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/9/2006)
38.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ’in, İkinci Bandırma Sülfürik Asit Tesisine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/17758) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/9/2006)
39.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ’in, elektrik kesintilerine ve Irak’a elektrik satışına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/17759) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/9/2006)
40.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER’in, Türkiye-İsrail ümit milli futbol takımları maçının Trabzon’dan Ankara’ya alınmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17760) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/9/2006)
41.- Adana Milletvekili Mehmet Ziya YERGÖK’ün, bir açılışta yapılan eyleme ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17761) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/9/2006)
42.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK’in, polisin bazı olaylara müdahalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17762) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/9/2006)
43.- İstanbul Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL’in, bazı belediyelerin dağıttığı yayınlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17763) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/9/2006)
44.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU’nun, İsmailağa Camii Kuran Kursu binasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17764) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/9/2006)
45.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN’in, İstanbul-Çobançeşme Fidanlığı arazisinin ihalelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17765) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/9/2006)
46.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun, Sivas Valiliğinin 2005 yılı faaliyet raporuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17766) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/9/2006)
47.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK’in, haklarında soruşturma izni istenilen belediye başkanlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17767) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/9/2006)
48.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun, KÖYDES Projesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17768) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/9/2006)
49.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN’in, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığının imar sınırlarını artırdığı projelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17769) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/9/2006)
50.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI’nın, Antalya Vakıflar Zeytinliğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17770) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/9/2006)
51.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI’nın, Antalya Müzesi ek binasıyla ilgili bir iddiaya ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/17771) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/9/2006)
52.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI’nın, Antalya’daki sahte rehberler sorununa ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/17772) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/9/2006)
53.- Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ’ın, bazı soru önergelerine cevap verilmemesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/17773) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/7/2006)
54.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK’in, vergi denetmenlerinin yer değiştirmelerine ve bazı iddialara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/17774) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/9/2006)
55.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK’in, Ankara Defterdarlık ek binasında meydana gelen göçük olayına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/17775) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/9/2006)
56.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN’ın, Eskişehir’deki öğretmen ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17776) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/9/2006)
57.- Yalova Milletvekili Muharrem İNCE’nin, Mümtaz Turhan Sosyal Bilimler Lisesi öğrencilerinin üniversite alan tercihlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17777) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/9/2006)
58.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI’nın, ders kitaplarının incelenmesiyle ilgili değişikliğe ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17778) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/9/2006)
59.- Manisa Milletvekili Hasan ÖREN’in, Bakanlık Müsteşarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17779) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/9/2006)
60.- Konya Milletvekili Atilla KART’ın, bazı liselerin kapatılmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17780) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/9/2006)
61.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI’nın, liselerle ilgili bazı uygulamalara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17781) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/9/2006)
62.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI’nın, yurt dışına yüksek lisans için burslu gönderilen öğrencilere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17782) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/9/2006)
63.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ’in, İncirlik Üssünden askeri mühimmat sevkiyatı yapıldığı iddiasına ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17783) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/8/2006)
64.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun, düşen askeri uçaklara ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17784) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/9/2006)
65.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun, şehit olan askerlere ve terörle mücadele eğitimine ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17785) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/9/2006)
66.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER’in, Zonguldak-Ereğli-Kandilli Beldesindeki bir hastanenin kapatılmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17786) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/9/2006)
67.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER’in, ilaç bedeli ödemeleriyle ilgili kararlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17787) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/9/2006)
68.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun, bir ilacın bedelinin ödenmemesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17788) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/9/2006)
69.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun, kemik iliği tedavisine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17789) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/9/2006)
70.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun, hekim istihdamındaki bazı durumlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17790) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/9/2006)
71.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR’ın, kamu sağlık kuruluşları yöneticilerinin özel sağlık kuruluşlarıyla ilişkilerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17791) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/9/2006)
72.- Ankara Milletvekili Muzaffer R. KURTULMUŞOĞLU’nun, bir kanser ilacının bedeli ödenecek ilaçlar listesinden çıkarılmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17792) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/9/2006)
73.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER’in, bazı hastalara ucuz kalp kapakçığı takıldığı iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17793) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/9/2006)
74.- İzmir Milletvekili Serpil YILDIZ’ın, tarım ilacı kullanımına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17794) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/9/2006)
75.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER’in, dış ticaret firmalarının denetimine ve gümrük kapılarındaki kaçakçılık önlemlerine ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/17795) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/9/2006)
76.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN’in, BDDK’nın Finansbank hisselerinin satışına izin vermesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdullatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/17796) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/9/2006)
77.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ’in, yabancı bankaların TMSF’ye devredilen bankalardan alacakları ile ilgili IMF’ye teminat verilip verilmediğine ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/17797) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/9/2006)
78.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER’in, fındık üreticilerinin düzenledikleri Ordu mitingiyle ilgili bir açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17798) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/8/2006)
79.- Konya Milletvekili Atilla KART’ın, Sayıştay’da boş bulunan üyeliklere ve seçim sürecine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/17799) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2006)
80.- Çanakkale Milletvekili İsmail ÖZAY’ın, silah ruhsatı bulunan milletvekillerine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/17800) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2006)
81.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER’in, Fiskobirlik Yönetim Kurulu eski Başkanı ile Cüneyd Zapsu arasında gerçekleştiği iddia edilen görüşmeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17801) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
82.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER’in, KKTC’deki bazı siyasi gelişmelerle ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17802) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
83.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN’in, Borçka ve Deriner barajlarının yol sorunu nedeniyle çalıştırılamadığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17803) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
84.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU’nun, Antalya gezisinde asılan pankart ve afişlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17804) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
85.- Ankara Milletvekili İsmail DEĞERLİ’nin, bedeli ödenecekler listesi dışında bırakılan ilaçlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17805) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
86.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM’in, MKE’nin silah satışına ve bireysel silahlanmaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17806) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
87.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM’in, bir kanser ilacının bedeli ödenecek ilaçlar listesinden çıkarılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17807) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
88.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM’in, kamu ihalelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17808) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
89.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ’nün, gazilerin sağlık karneleriyle ilgili bir uygulamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17809) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
90.- Bilecik Milletvekili Yaşar TÜZÜN’ün, 725. Ertuğrul Gaziyi Anma ve Söğüt Şenliklerinde yaşanan olaylara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17810) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
91.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN’in, Çeşme’den çıkış yapan ihraç malı yüklü araçlara motorinde vergi muafiyeti sağlanıp sağlanmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17811) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
92.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN’in, KKTC’deki bazı siyasi gelişmelerle ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17812) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/9/2006)
93.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil ÜNLÜTEPE’nin, denetim elemanlarının bazı ek ödemelerinin kaldırıldığı ve iş yüklerinin artırıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17813) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/9/2006)
94.- Eskişehir Milletvekili Cevdet SELVİ’nin, Eskişehir’deki bir TOKİ projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17814) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/9/2006)
95.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR’in, Sivas’taki Kongre Müzesi bahçesinin kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17815) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/9/2006)
96.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER’in, Yunanistan’ın kaçak göçmenlerle ilgili uygulamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17816) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2006)
97.- Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ’ün, Bulgaristan’dan transit geçiş ücretine ve yurt dışına çıkış harcına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17817) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2006)
98.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun, Fiskobirlik Yönetim Kurulu eski Başkanı ile Cüneyd Zapsu arasında geçtiği iddia edilen görüşmeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17818) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2006)
99.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM’in, din görevlilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17819) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2006)
100.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM’in, Sayıştay Kanunu Teklifindeki üye seçimiyle ilgili hükme ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17820) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2006)
101.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM’in, Sayıştay Kanunu Teklifindeki KİT’lerin denetimiyle ilgili hükme ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17821) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2006)
102.- Balıkesir Milletvekili Sedat PEKEL’in, akaryakıt kaçakçılığı konusunda kurulan Meclis Araştırması Komisyonu raporundaki tespitlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17822) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2006)
103.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun, Başbakanlık Koruma Müdürlüğü personeline ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17823) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2006)
104.- Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT’un, bazı kaçak yayınlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17824) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2006)
105.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU’nun, Başbakanlık binasına ilave kat yapımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17825) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/9/2006)
106.- Muğla Milletvekili Ali ARSLAN’ın, TOKİ ve Muğla Belediyesince yaptırılan konutların satışına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17826) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2006)
107.- Yalova Milletvekili Muharrem İNCE’nin, şehitlere ve şehit yakınlarına yapılan yardıma ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17827) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2006)
108.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt ASLANOĞLU’nun, vakıf üniversitelerine, üniversite hastanelerine ve devlet üniversitelerine yönelik yatırımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17828) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2006)
109.- Muğla Milletvekili Gürol ERGİN’in, KÖYDES Projesinin kapsamına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17829) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2006)
110.- İzmir Milletvekili Serpil YILDIZ’ın, İzmir çevre yolu projesine ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/17830) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
111.- Konya Milletvekili Atilla KART’ın, Konya-Seydişehir Tapu Müdürlüğünün yaptırdığı bir kadastro çalışmasına yönelik iddialara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/17831) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
112.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER’in, Diyarbakır’daki bir yolun asfaltlanmasına ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/17832) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2006)
113.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN’ın, Bozöyük-Adapazarı karayolu projesi ile Seyitgazi-Alpu karayolu onarım çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/17833) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2006)
114.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK’in, İstanbul-Beykoz’daki kadastro çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/17834) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2006)
115.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM’in, orman yangınlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/17835) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
116.- Antalya Milletvekili Hüseyin EKMEKÇİOĞLU’nun, Antalya-Büyük Düden’deki çevre kirliliğine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/17836) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2006)
117.- İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN’in, azınlık vakıflarına bazı hak ve imtiyazlar verileceği iddiasına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/17837) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/9/2006)
118.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun, Heybeliada Ruhban Okuluyla ilgili bazı iddialara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/17838) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2006)
119.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER’in, yurt dışındaki Türk vatandaşlarının güvenliğine ve ırkçı saldırılara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/17839) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/9/2006)
120.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER’in, ABD’de tutuklu bir Türk vatandaşına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/17840) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/9/2006)
121.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR’un, bir tarihçimizin Türkiye ve Avrupa ile ilgili eserinin değerlendirilmesine ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/17841) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2006)
122.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Başbakanlık Tanıtma Fonunun desteklediği uygulamalara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/17842) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2006)
123.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Başbakanlık Tanıtma Fonunun desteklediği uygulamalara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/17843) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2006)
124.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN’in, Roma NATO Savunma Kolejindeki bir brifinge ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/17844) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2006)
125.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER’in, Hollanda’daki Türk milletvekili adaylarıyla ilgili iddialara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/17845) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2006)
126.- Konya Milletvekili Atilla KART’ın, Vakıflar Genel Müdürlüğünce restorasyonu yapılan eserlere ve bazı iddialara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/17846) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
127.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ’nün, Boğaziçi’ndeki imar yetkilerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/17847) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
128.- Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ’ın, memurların alım gücüne ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/17848) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/9/2006)
129.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM’in, Gümrük Müsteşarlığındaki bazı üst düzey yöneticiler hakkındaki iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/17849) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
130.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU’nun, Gümrük Müsteşarlığındaki bazı üst düzey yöneticiler hakkındaki iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/17850) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/9/2006)
131.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, inşaatı tamamlanmış atıl durumdaki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/17851) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2006)
132.- Gaziantep Milletvekili Abdulkadir ATEŞ’in, “Turquality” projesine ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/17852) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2006)
133.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN’in, TETAŞ’ın elektrik alım ve satımına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/17853) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/9/2006)
134.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN’in, Bakanlığın bir avukatına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/17854) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2006)
135.- Aydın Milletvekili Mehmet Mesut ÖZAKCAN’ın, Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliğinin elektrik piyasasına etkilerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/17855) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2006)
136.- Muğla Milletvekili Ali ARSLAN’ın, Kemerköy Termik Santrali bünyesindeki bir sitenin inşaatına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/17856) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2006)
137.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin KOÇYİĞİT’in, Diyarbakır-Kulp’ta arazi keşif ve ölçümlerinde usulsüzlük yapıldığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17857) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
138.- Konya Milletvekili Atilla KART’ın, Yasin El Kadı hakkındaki işlemlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17858) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
139.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM’in, bir şahıs hakkındaki silahlı çete soruşturmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17859) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
140.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM’in, İstanbul-Fatih’teki İsmailağa Camii emekli imamının katilinin öldürülmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17860) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
141.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM’in, bazı kıyafetleri giyenler hakkında yapılan işlemlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17861) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
142.- Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ’in, Ankara Büyükşehir Belediyesinin Dikmen Vadisindeki bir projesiyle ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17862) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
143.- Antalya Milletvekili Atila EMEK’in, Antalya’daki trafik kazası riski yüksek noktalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17863) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
144.- Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN’ın, Manavgat Toptancı Hali Müdürünün atanma şartlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17864) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
145.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ’nün, Büyükşehir belediye meclisleri kararları aleyhine açılan davalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17865) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
146.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN’in, İstanbul’daki bir tünel inşaatı ile ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17866) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/9/2006)
147.- Kars Milletvekili Selami YİĞİT’in, BELBİM eski Genel Müdürü hakkındaki iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17867) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/9/2006)
148.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER’in, İstanbul Emniyet Müdürlüğünün bazı görevlendirmelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17868) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2006)
149.- İstanbul Milletvekili Ali Kemal KUMKUMOĞLU’nun, Kurtköy toplu konut bölgesindeki bir arsayla ilgili iddiaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17869) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2006)
150.- Mardin Milletvekili Muharrem DOĞAN’ın, köye dönüş yapan Süryanilerin sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17870) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/9/2006)
151.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK’in, İstanbul-Maltepe-Başıbüyük Mahallesi Kentsel Dönüşüm Projesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17871) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2006)
152.- Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY’ın, Ankara Büyükşehir Belediyesinin Kuğulu Park civarındaki katlı kavşak projesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17872) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2006)
153.- Ankara Milletvekili İsmail DEĞERLİ’nin, Ankara Büyükşehir Belediyesinin Kuğulu Park civarındaki katlı kavşak projesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17873) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2006)
154.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun, Devlet sanatçılarına yönelik bir ifadesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/17874) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2006)
155.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI’nın, festival düzenleme konusunda yaptığı iddia edilen bir açıklamaya ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/17875) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2006)
156.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM’in, bir vergi denetmeninin tayini ile ilgili iddialara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/17876) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
157.- Antalya Milletvekili Atila EMEK’in, emlak vergisi ve kiralardaki artışa ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/17877) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
158.- İzmir Milletvekili Serpil YILDIZ’ın, bir kanser ilacının bedeli ödenecek ilaçlar listesinden çıkarılmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/17878) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/9/2006)
159.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin KOÇYİĞİT’in, emlak vergisi ve tapu harçlarındaki sorunlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/17879) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2006)
160.- Manisa Milletvekili Hasan ÖREN’in, Sümerbank Manisa Pamuklu Mensucat Fabrikasının özelleştirilmesiyle ilgili iddialara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/17880) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2006)
161.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER’in, vergi kayıp ve kaçakları ile denetim elemanlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/17881) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/9/2006)
162.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, inşaatı tamamlanmış atıl durumdaki yatırımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/17882) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2006)
163.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI’nın, Antalya-Demre-Karabucak Mahallesi Bozdağ mevkiindeki elektrik sorununa ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/17883) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2006)
164.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN’ın, okullarda tahsil edilen paralara ve okulların giderlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17884) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
165.- Gaziantep Milletvekili Ahmet YILMAZKAYA’nın, Gaziantep’teki okullarda sınıfların öğrenci sayısına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17885) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/9/2006)
166.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM’in, İzmir’in OKS’deki başarı düzeyine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17886) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2006)
167.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM’in, Devlet bursuyla yurt dışına gönderilecek öğrencilerin seçimine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17887) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2006)
168.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM’in, OKS’ye ve ortaöğretim kurumlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17888) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2006)
169.- Samsun Milletvekili İlyas Sezai ÖNDER’in, Samsun İl Milli Eğitim Müdür Vekilinin bazı açıklamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17889) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2006)
170.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI’nın, ders kitaplarının içeriğine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17890) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/9/2006)
171.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR’un, ilköğretim ders kitaplarının incelenmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17891) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2006)
172.- Ordu Milletvekili Kazım TÜRKMEN’in, Ordu’daki bazı okulların sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17892) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2006)
173.- Sivas Milletvekili Selami UZUN’un, Eğridir Sarıidris Jandarma Komutanlığı emrindeki bir erin ölümüne ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17893) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
174.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN’in, Kara Kuvvetleri Komutanının yaptığı bir konuşmaya ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17894) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/9/2006)
175.- Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY’ın, güvenlik güçlerinin can yeleği kullanımına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17895) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2006)
176.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, hastalara takılan kalp kapakçıklarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17896) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
177.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, bir kanser ilacının bedeli ödenecek ilaçlar listesinden çıkarılmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17897) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
178.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun, AB finansmanındaki engellilerle ilgili bir projeye ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17898) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2006)
179.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun, SSPE hastalığına ve bir iddiaya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17899) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2006)
180.- Zonguldak Milletvekili Harun AKIN’ın, Alaplı Devlet Hastanesinin uzman ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17900) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2006)
181.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI’nın, Antalya’nın kadın doğum hastanesi ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17901) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2006)
182.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI’nın, Antalya-Demre-Üçağız Köyünün doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17902) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2006)
183.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN’ın, fındığın maliyeti ile fındık fiyatı ve alımına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17903) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
184.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, Kırklareli’de sel felaketine maruz kalanların zararlarının telafisine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17904) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
185.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN’ın, doğrudan gelir desteği ödemelerine ve kuraklık mağduru çiftçilerin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17905) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
186.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU’nun, fındık üreticilerinin sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17906) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2006)
187.- Ordu Milletvekili Kazım TÜRKMEN’in, Ordu Arıcılık Enstitüsünün laboratuvar ihtiyacına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17907) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/9/2006)
188.- İzmir Milletvekili Serpil YILDIZ’ın, kadının statüsüyle ilgili bazı olaylara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/17908) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
189.- Zonguldak Milletvekili Harun AKIN’ın, Ereğli İş Geliştirme Merkeziyle ilgili bazı iddialara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/17909) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
190.- Antalya Milletvekili Atila EMEK’in, cari açığa ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/17910) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/9/2006)
191.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN’in, özelleştirilen Türk Telekomun denetimine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17911) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/9/2006)
192.- Tokat Milletvekili Orhan Ziya DİREN’in, bazı konfederasyon ve sendikaların mal varlıklarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/17912) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2006)
193.- İzmir Milletvekili Ali Rıza BODUR’un, TRT’deki bir diziye, çalışanların özlük haklarına ve Genel Müdür Vekiline ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/17913) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2006)
194.- Kastamonu Milletvekili Mehmet YILDIRIM’ın, kızamık aşısına ve bazı iddialara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17914) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/9/2006)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 14.05
28 Eylül 2006 Perşembe
BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 131 inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır; gündeme geçiyoruz.
Olağanüstü toplantı çağrı önergesine konu kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1 inci sırada yer alan, 15.6.2006 Tarihli ve 5521 Sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- 15.6.2006 Tarihli ve 5521 Sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1227) (S. Sayısı: 1236) (x) (xx)
BAŞKAN – Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu, 1236 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Saygıdeğer milletvekilleri, 15.6.2006 Tarihli ve 5521 Sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanununun 3, 4, 9, 11, 13, 15, 22, 26, 30, 33, geçici 1 ve 41 inci maddeleri Cumhurbaşkanınca uygun bulunmayarak bir daha görüşülmek üzere, bu hususta gösterilen gerekçeyle birlikte, Başkanlığımıza geri gönderilmiştir.
Anayasanın 89 uncu maddesinin ikinci fıkrasında “Cumhurbaşkanınca kısmen uygun bulunmama durumunda, Türkiye Büyük Millet Meclisi sadece uygun bulunmayan maddeleri görüşebilir...”
İçtüzüğün 81 inci maddesinin son fıkrasında ise: “Cumhurbaşkanınca yayımlanması kısmen uygun bulunmayan ve bir daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderilen kanunların sadece uygun bulunmayan maddelerinin görüşülmesine kanunun görüşmelerine başlamadan önce Genel Kurulca görüşmesiz karar verilebilir. Bu durumda, sadece uygun bulunmayan maddelerle ilgili görüşme açılır. Kanunun tümünün oylaması her halde yapılır” hükümleri yer almaktadır.
Bu hükümlere göre, geri gönderilen kanunun tümünün veya sadece Cumhurbaşkanınca uygun bulunmayan maddelerinin görüşülmesi Genel Kurulun kararına bağlıdır.
Sayın milletvekilleri, Genel Kurulun 26.09.2006 tarihli 129 uncu Birleşiminde alınan karar gereğince, kanunun tümü, İçtüzüğün 91 inci maddesi kapsamında görüşülecektir. Bu nedenle, Kanun, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler halinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
(x) Kanunun ilk görüşmeleri 13.6.2006 tarihli 114 üncü, 14.6.2006 tarihli 115 inci ve 15.6.2006 tarihli 116 ncı Birleşimlerde yapılmıştır.
(xx) 1236 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Kanunun tümü üzerinde; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Bülent Baratalı, Anavatan Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Muzaffer Kurtulmuşoğlu’nun söz talepleri vardır.
Şahısları adına, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan, Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan, Erzurum Milletvekili Mücahit Daloğlu, İstanbul Milletvekili Ünal Kacır, Kocaeli Milletvekili Muzaffer Baştopçu ve Nevşehir Milletvekili Osman Seyfi’nin söz talepleri vardır.
İlk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’ya aittir.
Sayın Baratalı, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BÜLENT BARATALI (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 15.6.2006 tarihli ve 5521 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Grubum ve şahsım adına Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce sizin de açıkladığınız gibi, söz konusu Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu, halk arasında ve literatürde bilindiği gibi Ombudsmanlık Kanunu, Sayın Cumhurbaşkanınca, 12 maddesi Anayasanın ilgili maddeleri gereğince tekrar görüşülmek üzere, yani, taliki veto yetkisini kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisine iade edilmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanı, geri gönderme yazısında, egemenliği Türk Milleti adına kullanan Meclisin, Anayasanın 6 ncı maddesinden kaynaklanan yetkilerini kullanabileceğini ifade ediyor.
BAŞKAN – Sayın Baratalı, üç beş saniyenizi rica edeyim.
Saygıdeğer arkadaşlarım, Başkanlık Divanındaki arkadaşlara da sordum, bana mı acaba çok uğultu geliyor diye; o arkadaşlarımız da aynen teyit ettiler. Evet, çok uğultu var; lütfen sükûneti sağlayalım efendim.
BÜLENT BARATALI (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu geri gönderme tezkeresinde Sayın Cumhurbaşkanı aynen şöyle söylüyor: “Yasa koyucunun kuşkusuz hukukun evrensel ilkelerine ve Anayasaya uygun olmak üzere her konuda yasal düzenleme yetkisi vardır” diyor. Meclisin bu tür yetkisini kabul ettikten sonra, kendince anayasal tartışmalar yaparak, görüşmekte olduğumuz yasanın 12 maddesini Anayasaya aykırı buluyor. Anayasaya aykırı bulurken, önce kuvvetler ayrılığı prensibinden hareket ediyor, onu söylüyor.
Sonuç olarak, bizim de Cumhuriyet Halk Partisi olarak bir yıldır komisyonlarda ve Genel Kurulda söylediğimiz, biz bu yasadan yanayız. Bu yasa üzerinde büyük bir toplumsal mutabakat var. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu bu yasanın çıkmasını istiyor, Hükümet istiyor, Parlamentoda temsilcisi bulunan partiler istiyor, demokratik kitle örgütleri istiyor, sivil toplum örgütleri istiyor, sendikalar istiyor, yurttaş istiyor, Avrupa Birliği istiyor, bütün dünya istiyor; yani, bu kadar üzerinde büyük bir mutabakat olan bir yasa, bana göre, şimdiye kadar burada görüşülmedi. Biz de istiyoruz, katkıda bulunuyoruz. Söylediğimiz şudur: Bu yasa, muhakkak, bir anayasal kurumu tarif etmelidir. Daha doğrusu, bu tür bir kurum, muhakkak Anayasada yerini bulmalıdır. Bunu neye dayanarak söylüyoruz: Anayasa Mahkemesinin 2 tane önemli kararı var; bunlardan bir tanesi, Sayıştay Yasasıyla ilgili verdiği bir karar, diğeri de RTÜK’le ilgili verdiği bir karar. Belki, Sayıştayı bu dönem arkadaşlar hatırlamayabilir; ama, RTÜK konusunda verilen karar ve Mecliste bizim onu yerine getirdiğimiz şeklini bütün arkadaşlarımın burada hatırlayacağını sanıyorum. Yasayla düzenlenen bir kurumda seçim olamayacağını, daha doğrusu, RTÜK’ün ancak anayasal bir kurum olması gerektiğini burada ifade ettik ve iki grup olarak, RTÜK’ü, Radyo Televizyon Üst Kurumunu, biz, anayasal bir kurum haline getirdik. Sonra seçimler yapıldı ve şimdi bu kurum çalışıyor.
Bizce, Kamu Denetçiliği Kurumu da, ombudsmanlık da, aynen RTÜK gibi bir yolla devam etmeli, bir anayasal kurum olmalı, hem saygınlığını artırmak hem gücünü artırmak hem inanılırlığını artırmak açısından; çünkü, bu kurum, ancak başombudun saygınlığından güç bulabilen bir kurum olarak devam edecektir, bütün dünyada da öyledir; ama, bir anayasal kurum olmalıdır dedik. Ama, yasaya karşı çıkmadık. Neden karşı çıkmadık; çünkü, bu, çağdaş bir denetim kurumu. Üstelik, bize de yabancı bir kurum değil. Bizim şeyhülislamlık kurumundan esinlenmiş, kazasker, şeyhülislamlığa bağlı kazasker ve kadıaskerlik uygulamasından örnek alınmış. Örnek alan da, 1709 yılında Ruslara yenilerek bir müddet Osmanlının konuğu olarak kalan Demirbaş Şarl olarak bilinen İsveç Kralının yaptığı incelemelerdir. Kral, memleketinden uzun süre uzak kaldığı zaman, oradaki memurları ve onların yaptığı idarî işlemleri denetlemek için böyle bir kurum kurmuş, “kamu hakemi” adına gelen, İsveççe’de, ombudsmanlık kurumunu kurmuş. Daha sonra, 1919’dan başlayarak, Finlandiya’dan başlayarak, bütün çağdaş ülkeler bu kurumu almış. Şu anda, bütün AB ülkelerinin tümünde bu kurum uygulanıyor. Yine, 120’nin üzerindeki dünya ülkelerinde bu kurum uygulanıyor. Bu, bize ait bir kurum. Şeyhülislamlıktan önce de uygulanmış, daha çok Emevilerde, Abbasilerde, Memluklarda, Selçuklularda uygulanmış. Örneğin, Divanı Mezalim denen (Haksızlıklar Divanı), Dar’ül Adl denen (Adalet Evi, Yakınmalar Evi) bu tür kurumlar gibi, bizden, Osmanlıdan önceki bütün İslam devletlerinde ve Osmanlıda uygulanmış. Onun için, bizim bir kurumumuz. Biz de, bundan yanayız.
Peki, daha bu kurumun faydaları nelerdir; bir defa, bu kuruma müracaat ücretsizdir. Kurum, idarî davalara göre, vatandaş yakınmalarının, yargıda harcadığı sürelere göre, çok daha kısa sürede kararlarını verecektir. Kolay erişilebilir bir kurumdur, bir merasime tabi değildir, bir harç yatırmamak gerekmektedir. Ayrıca, idarenin eylem ve işlemleri yargı denetimine tabidir; ancak, idarenin tutum ve davranışları yargı denetimine tabi değildir. Ayrıca, insan haklarına bağlı ihlallere de bakabilecektir. O nedenle, kamu gücü ile bireyler arasındaki ilişkileri düzenleyen, kişi hak ve özgürlüklerini savunan, yurttaşları yönetime karşı koruyan, kötü yönetimden doğan haksızlıkları önleyen bir kurumdur. Yani, biz de, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu kurumun Türk idarî sistemine girmesinden yanayız. Açıkladığım tarihî gerekçelerle, hukukî gerekçelerle ve idarî gerekçelerle böyle bir kurumun kurulmasında yarar vardır; çünkü, bu kurum, yasanın, tam madde olarak belki yazılmadı ama, yerindelik ilkesini uygulayacaktır, saydamlık ilkesini uygulayacaktır, etkenlik ilkesini uygulayacaktır, hakkaniyete uygun kararlar verecektir; çağdaş bir kurumdur, bu kurumun muhakkak kurulması gerekmektedir. Tabiî, bunu yapmak gerekirken, bu kurumu ölü doğurmamak gerekir. O nedenle, Sayın Cumhurbaşkanının da ifade ettiği gibi, bizim de, gerek yukarıdaki komisyonda, Plan ve Bütçe Komisyonunda ifade ettiğimiz ve yazdığımız gibi ve gerek Genel Kurulda ifade ettiğimiz gibi, bu kurumun önemli maddeleri Anayasaya aykırı bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi, kuvvetler ayrılığını düzenleyen 6, 7, 8 inci maddelerdir. Şimdi, bir idarî kurum kuruyoruz; bu idarî kurum, yasama yetkisini kullanan Meclise bağlı olan bir kurum; yani bir garaip durum var; kuvvetler ayrılığı prensibine böylelikle de karşı bir kurum oluşturuyoruz.
Yine, Anayasanın 87 nci maddesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkileri tadat edilen, sayılan bu maddesinde, böyle bir kurumu kurmak gibi bir görevi ve yetkisi de bulunmamaktadır Türkiye Büyük Millet Meclisinin.
Diğeri, yasamaya bağlı bir yürütme organı, bir idarî kurum kuruyorsunuz; başombudu, onun yardımcılarını, onun denetçisini buralarda seçiyorsunuz veya karma komisyonlardan geliyor buraya seçimler, siz burada bir seçim yapıyorsunuz; bu seçim de, Anayasanın 87 nci maddesinde tariflenmemiş bir seçimdir. Yani, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, Anayasada olmayan ve Büyük Millet Meclisiyle ilişkilendirilmeyen bir konuda seçim yapma yetkisi yoktur ve başdenetçi ve denetçi tayin etme yetkisi de yoktur.
Şimdi Anayasaya önemli aykırılıklardan bir tanesini söyledim. Yani, Anayasanın 7, 8 ve 9 uncu maddesinde, yürütmenin, yargının ve yasamanın görev ve yetkilerini sayan Anayasanın bu maddelerinde böyle bir kurumu kurmak mümkün değil. Yasama erkine bağlı, ona hesap veren, ona rapor veren, yasama erki tarafından seçimi yapılan ve denetlenen ve yine yasama erki tarafından seçilen bu görevlilerin kamu görevlileri olmadığını da bu arada ifade etmek istiyorum. Bunların azline, son verme gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, Anayasanın 87 nci maddesinde böyle bir görevi bulunmamaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; diğer bir konu da, yine 5521 sayılı Yasanın 26 ncı maddesinin ikinci fıkrasında dercedilen bir konudur. Burada da, kamu görevinin kimler tarafından yapılacağı konusunda genel tarife bir aykırılık bulunmaktadır. Türkiye’nin Anayasasına ve ona bağlı yasalarına göre, kamu görevi kamu görevlileri eliyle yürütülür. Bu da, yine bizim bir genel kabulümüze aykırı bulunmaktadır.
Ama, diğer çok ilginç bir konu var -sanıyorum, Sayın Bakanımız da burada- onu ben arz etmek istiyorum. Şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisine bağlı bir Kamu Denetçiliği Kurumu oluşturuyoruz. Başdenetçiyi ve denetçiyi Türkiye Büyük Millet Meclisi seçiyor, Türkiye Büyük Millet Meclisinin önünde yemin ederek göreve başlıyorlar. Bu ajanlar daha sonra yine bu kurul tarafından azledilebiliyor. Yine, Kamu Denetçiliği Kurumunun bütçesi ayrı bir bütçe olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçesi içinden sağlanıyor.
Değerli arkadaşlar, oluşturulan bu kurum yine 5521 sayılı Yasanın yürütme bölümündeki 41 inci maddesiyle ilişkileniyor. Yürütmede aynen şöyle söyleniyor, yani yasama yetkisine bağlı bir kurum, bütün gereksinimleri, seçilmeleri, azledilmeleri, her şeyi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından sağlanan bu kurum şöyle bir yürütmeyle karşı karşıya; izninizle, yürütme bölümüyle ilgili 41 inci maddeyi okuyorum: “Madde 41- Bu Kanunun başdenetçi ve denetçilerin seçim ve görevden alınmaları ile ilgili hükümlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi, diğer hükümleri de Bakanlar Kurulu yürütür.”Yani, bu, çok büyük bir çelişki. Sayın Bakanım, sizin de dikkatinize sunuyorum, komisyonun dikkatine sunuyorum.
Yasama meclisine bağlı bütün, tüm ilişkilerini bu Meclisle kuran, başta söylediğim gibi, seçimi, azledilmesi, bütçesi her tür şeyi, hesap vermesi, denetimi bu Meclis tarafından yapılan bu kurumun, ombudsmanlık kurumunun Bakanlar Kuruluyla ne ilgisi var; neden bu kanunu Bakanlar Kurulu yürütüyor; bunu bir hukukçu olarak anlayabilmiş değilim. Umuyorum, diliyorum, eğer, 41 inci maddedeki gibi Bakanlar Kuruluna ilişkilendirilerek ısrar edilirse, bunun gerekçesini de bir hukukçu olarak bilmek, öğrenmek ve anlamak isterim, Sayın Bakanım veya komisyon lütfederlerse. Bu, bize göre önemli yanlışlardan bir tanesi.
Diğeri, anayasal olmayan bir kurumun temsilcileri, yani başombud ve bunun yardımcıları neden Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda yemin etsinler? Bu da, yine 5521 sayılı Yasanın, başta söylediğim gibi, bizim son derece desteklediğimiz yasanın ruhuna aykırı bulunuyor değerli arkadaşlar.
Diğer bir konu da, oluşturulan bu kurulda, kurul üyelerine, önemli bir bölümüne, yine önemli dokunulmazlıklar getiriliyor, kurulun hemen hemen tamamı büyük bir dokunulmazlık zırhı içine alınıyor.
Değerli arkadaşlar, Adalet ve Kalkınma Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi -biz arkasında duruyoruz dokunulmazlıklar konusunda ama- yurttaşımıza verdiği bütün sözlerde, sözlü olarak ve yazılı olarak verdiği bütün sözlerde, yayınladığı bütün belgelerde, dokunulmazlıkların kaldırılmasını veya en azından sınırlandırılmasını ifade etti. Biz, bu sözleri, zaman zaman bu kürsüde veya diğer yerlerde, bütün zeminlerde hatırlattığımız zaman “dokunulmazlıkları kaldıralım, ama, tüm dokunulmazlıkları birden kaldıralım” dediler. Nedir bu diğer dokunulmazlıklar; bürokratların üzerindeki, hâkim teminatları vesaire gibi sayabileceğimiz dokunulmazlıklar. Peki, böyle bir düşüncesi olan bir hükümetin, bir iktidarın yeniden dokunulmazlıklar yaratmasını, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, uygun bulmuyoruz değerli arkadaşlar. Dokunulmazlıkların tümünün kaldırılmasından yanayız. Başta, burada, milletvekillikleri dokunulmazlıkları olmak üzere tümünü kaldırmak durumundayız, en azından, bu dokunulmazlıkları, diğer çağdaş demokrasilerde olduğu gibi kürsü masuniyetine indirmek durumundayız. Çok rahat edeceğimizi ve çok rahat edeceğinizi sanıyorum; yani, bunu yaparsak, hep beraber, halkın karşısına, görevlerini yapmış, sözlerini tutmuş insanlar olarak çıkabileceğimizi de ifade ediyorum. Dokunulmazlıklar, hakikaten bütün zeminlerde çok önemli; ama, burada da, biz kendi elimizle, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yeni yeni dokunulmazlıklar ihdas ediyoruz; yani, mevcudun üzerine, en azından, yine saydığım kadarıyla, 10 adet kurumu tekrar çıkarıyoruz.
Değerli arkadaşlar, ben, bu kürsüden ikinci kez, ombudsmanlık konusunda Meclise hitap ediyorum. İki kez de, bu yasanın, Plan Bütçe Komisyonunda ve alt komisyonlarında uzun süre çalıştık. Orada, az önce söylediğim gerekçelerle, -bizim karşı oy yazımızda da görebilirsiniz, Sayın Cumhurbaşkanın geri gönderme tezkeresinde de görebilirsiniz- bunları hep biz söyledik. Dedik ki: “Dört yıldır biz aynı filmi görüyoruz. Burada yasaya bile bile aykırı olarak çıkarılan, üretilen, Anayasaya aykırı olarak çıkarılan bütün yasalar, önce Sayın Cumhurbaşkanının denetiminden geçiyor, tekrar Meclise iade ediliyor -bu kanunda olduğu gibi- Mecliste ilgili komisyonlarda görüşülüyor; ama, ilgili komisyonlarda, açıkça, aykırılıklar giderileceğine, bu tekrar devam ediyor, sonra Genel Kurula geliyor; bu kez, tekrar, Sayın Cumhurbaşkanı ikinci kez veto edemeyeceği için, bu yasayı, yetkisini kullanarak, Anayasa Mahkemesine götürüyor; sonuçta, bir sene, iki sene veya altı ay emek ürettiğimiz yasalar, değerli arkadaşlar, yürürlüğe giremiyor.
Şimdi, Sayıştay Kanununu görüşüyoruz, orada aynı şey; ombudsmanı görüşüyoruz, orada aynı şey; YÖK’ü konuştuk, orada aynı şey. Yani, “bile bile lades” dediğimiz olay, bu dört yıldır -beşinci yıla başladık- burada devam ediyor.
Değerli arkadaşlar, içinde bulunduğumuz çağ, bilim çağı. Bilgiyi kullanmak, bilgiye erişebilmek ne kadar önemliyse, içinde bulunduğumuz çağın diğer bir özelliği de, saydamlık, hesap verebilirlik gibi ve katılımcı demokrasi gibi, önemli evrensel kurallardır. Ben, değerli arkadaşlarımı, Adalet ve Kalkınma Partisini, azınlıkların haklarını da korumaya, katılımcı demokrasiden yana olmaya da, burada çağırmak istiyorum. Çünkü, çağımız çoğulculuk çağıdır. Çağdaş demokrasiler, plüralizm dediğimiz çokseslilik ve çok sesler…
BAŞKAN – Sayın Baratalı, lütfen, konuşmanızı tamamlayın efendim.
BÜLENT BARATALI (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.
Plüralizm -çoğulculuk- önemli bir olgudur. Öykündüğümüz ve içine girmeye çalıştığımız… Bizce, 19 Mayıs 1919’da, biz, Avrupa Birliğinin içine girdik; ama, şimdi, tekrar, nedense, büyük bir girme çabaları var. Avrupa Birliğinde de bu ilkeler kullanılıyor değerli arkadaşlar.
Diğer bir konu da değerli arkadaşlarım, dört yıldır burada İktidar ve Adalet ve Kalkınma Partisi Meclis üstünlüğü sistemini uyguluyor.
Değerli arkadaşlar, artık, içine girmeye çalıştığımız demokrasilerde, birliklerde Meclis üstünlüğü sistemi kaldırılmıştır; yani, benim sayım fazla, benim parmak sayım çok üstün, ben her şeyi yapabilirim düşüncesi 1950 yılından beri artık Batılı demokrasilerde, çağdaş demokrasilerde uygulanmıyor. Şimdi, çok büyük üstünlüğünüz var, bizi ikiye katlıyorsunuz, beş on kişi de parmak sayısı olarak fazlasınız; ama, ben, size soruyorum, istediğinizi bu Mecliste yapabildiniz mi? İstediğinizi bu Meclisten çıkarabildiniz mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Baratalı, lütfen konuşmanızı tamamlayınız; buyurun.
BÜLENT BARATALI (Devamla) – Son sözümü söylüyorum.
Yapamıyorsunuz; çünkü, artık, Meclis üstünlüğü sistemi değil, Anayasal üstünlük sistemi vardır; bizim de haklarımız, azının da hakları vardır. Bunları görmezden gelerek, bu ısrarı devam ettirerek hiçbir yere gidemezsiniz ve gidemiyorsunuz. Bunları muhalefetin sorumluluğu üzerinde bir kez daha hatırlatıyorum, Sayın Meclise en derin selamlarımı sunuyorum.
Çok teşekkür ederim. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Anavatan Grubu adına Ankara Milletvekili Muzaffer Kurtulmuşoğlu.
Sayın Kurtulmuşoğlu, buyurun efendim. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 1236 sıra sayılı 15.6.2006 Tarihli 5521 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu hakkında Anavatan Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu, ombudsman kanunu görüşülürken sizlere şunu söylemiştim: Böyle önemli bir kanun çıkarken muhalefetin de görüşlerini alalım, muhalefet burada öneri yapar; ama, kanun yapmak iktidarın görevidir ve bu pay da sizindir demiştim. Ne oldu? Önemli yasalarda hep dediniz ki, bunu biz buraya temel yasa olarak getirelim, muhalefeti de susturalım. Tabiî ki susturursunuz, iktidar gücü elinizde; ama, her zaman bu güç yetmez, yetmediği de ortada. Eğer, o günlerde muhalefetin sesini de dinleseydiniz, onların eleştirilerine de kulak assaydınız, bugün bu yasa altı ay evvelinden yasalaşmış olurdu. Ne oldu; yanlış yapıldığı için Sayın Cumhurbaşkanından geri döndü. 4, 3, 9, 13, 11…
Bu yasalar yapılırken, muhalefet virgül söylese kabul etmiyorsunuz, sebebi nedir? Bu yasa sadece bugünkü iktidarın yasası mı oluyor; hayır, yetmişiki milyon insanın yasası oluyor. Niye yaparsınız bunu hiç anlamam sevgili arkadaşlarım, niçin yapılır anlamış da değilim. “Bugün kamu denetçiliği kurumu bulunmayan tek ülke Türkiye” sözü konuşuluyor. İnşallah, bugünden sonra, eksisiyle artısıyla bu yasa çıktıktan sonra, Avrupa ülkelerinde, Türkiye’nin de, bu kanununu yapmış olarak yerini alacak diye düşünüyorum. Yani, yasaya karşı değiliz. Yasanın çıkması lazım idi. Ta Osmanlı zamanında başlayan bu yasanın önderi biziz. İsveç Kralı XII. Charles İstanbul’dan alıp Avrupa’ya götürdüğünde bugün bütün Avrupa ülkelerinde bu ombudsmanlık yasası uygulandığına göre, Türkiye’de de uygulanmaması için bir sebep yoktur diye düşünüyoruz. Ama, gelin, iyisini yapalım. Bir işe başladık mıydı onu güzel bitirelim.
“Muhalefet dediyse” olmaz. Niye olmasın? Niye? Sebep ne? Doğru ise doğru diyeceksin. Ben iktidarın doğru yaptığına doğru diyorum ya. Yani, ben, sizin doğru yaptığınızı söylersem puanı siz mi alıyorsunuz zannediyorsunuz; doğru söyleyen alır, doğru söyleyen. Onun için de, bazı eksiklikler var burada; yine söylüyorum.
Şimdi, deniyor ki, başdenetçi ve beş denetçiyi Meclis seçecek. İyi, seçsin. Ama, Meclis Genel Kurulunda da milletvekilleri önünde yemin edecek. Peki… Tam ben hukukçu değilim, ama bir şey söylüyorum: Burada kim yemin ediyor Meclis kürsüsünde; seçilmiş milletvekilleri, artı, Cumhurbaşkanları, artı, dışarıdan atanmış bakanlar. Bu nereden çıktı? Bu yanlış. Ya, doğrusu ne? Diyeceksiniz ki, yanlışı söylemek kolay, doğrusunu söylüyorum: Burada seçilen denetçileri Anayasa Genel Kurulunda yemin edebilir veyahut da Yargıtay Genel Kurulunda yemin edebilir. Ne olur? Mademki yemin etmezse… “Önerir” diyor. Yani, hiçbir zaman, burada tenkit ederken de yol göstermezlik de yapmıyorum, söylüyorum, bunu düzeltin, bunu düzeltin.
Yani, sevgili arkadaşlarım, ombudsmanlık kanunu… Yaptırıcı gücü yoktur, önerir, bürokratik eksikleri görür, ilgili makama önerir. Önceden, suç olacak olayları halka anlatır, halka tanıtır; yani, adalete yardımcı olur, adaletin bir parçası değildir; idareye yardımcı olur, idarenin bir parçası değildir. Onun için, öyle geliyor ki bana, bu yasa gerekliydi; ama, kusura bakmazsınız değil mi, incinerek söylüyorum ama, asıl ombudsmanlık nereye lazım biliyor musunuz…
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) – Meclise, Meclise…
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) – …bugünkü bize lazım, Meclise lazım arkadaşlarım. Hiç birbirimizi dinlemiyoruz, hiç birbirimizi saymıyoruz, hiç birbirimize karşı saygımız, sevgimiz yok. Burada ağzımıza geleni söylüyoruz. Neymiş; Meclis kürsüsü dokunulmazlığı varmış. Yok arkadaşlarım böyle bir şey. Bu, adabımuaşerete uymaz; bu, insanlığa uymaz; bu bizim örf ve âdetlerimize uymaz. Bir insanı tenkit ederken de yolları vardır, yolu, yordamı vardır derler bir lafı konuşurken de. Bir kürsüde hatip konuşuyor, karşıdan devamlı laf atılıyor, hatip de ona karşı cevap veriyor; ama, bu cevap vermelerin yeri burasıdır. Gelirsiniz, buradaki hatibin yanlışlarını kürsüye çıkar, söylersiniz.
Sevgili arkadaşlarım, bunu niye söylüyorum; mademki yasa ombudsmanlık yasası, mademki yasa bize bir şeyler öğretmeye çalışıyor; ama, biz de, bu yasadan, hem çıkarken hem çıktıktan sonra, birtakım dersleri almak mecburiyetindeyiz diye düşünüyorum. Birbirimizi sevmek mecburiyetindeyiz, birbirimize tahammül etmek mecburiyetindeyiz. İktidar olmak her şeye kadir olmak demek değildir. İktidar, biraz da dili kısa olur onun. Niye; nasıl olsa güç onda. Burada da öyle değil mi gördüğünüz gibi. Bir yasa geliyor, muhalefet, şu şöyle olsun dediğinde, olmaz diye tutturuluyor. Sonuçta, kaldır parmağını, indir parmağını, bitti. Peki, her şeyi biliyordunuz da veya biliniyorsa iktidarlar tarafından, muhalefete lüzum yok, kimseye sormanıza lüzum yok. Hani, atalarımızın bir sözü var ya, kendin pişir kendin ye diye, siz bunu yapıyorsunuz burada. O zaman da ne oluyor sevgili arkadaşlarım: Yapılan yasalar ya Anayasadan geri dönüyor ya Cumhurbaşkanlığından geri dönüyor. Gece saat 12’lere kadar, burada, aynı teraneyle yasa çıkarıyoruz.
Yasaların en az hatayla çıkmasında yarar vardır. Bunu da yaparken, bilge kişilerden, akil adamlardan, muhalefetten, içteki ve dıştaki muhalefetten, kim olursa olsun, eğer yarayışlı bir şey söylüyorsa, iktidar buna dikkat etmek mecburiyetindedir, bunu almak mecburiyetindedir; çünkü, bu yasayı çıkardığınızda yanlışlarıyla birlikte… Her gün bu iktidarda siz olmayacaksınız; dün olduğu gibi bugün de, siz gideceksiniz bir başkası gelecek.
Peki, bu yasayı doğru dürüst yapmazsak, bu yasanın vebali, günahı kime olacak? Size olmayacak mı? Ne diyeceksiniz o zaman? “Muhalefet bizi susturdu, muhalefet bize hiç imkân vermedi, mecburen böyle çıkardık” deme hakkınız var mı?! Akşam başınızı yastığa koyduğunuzda, acaba biz ne yaptık diye düşünmez misiniz acaba?
Bugüne kadar, doğru yaptığınız hiçbir şeyde hayır demedim; partime rağmen demedim. Doğruya doğru dedim. Bundan sonra da söylerim; ama, yanlış var. Yanlışı da söyleyeceğiz.
Bakınız, sevgili arkadaşlarım, günlerdir, burada, bu kürsüden, fındıktan bahsediliyor. Yani, yönetimin, Sayın Başbakanın, burada, Fiskobirlik ile Hükümet arasında taraf olacağına, ombudsmanlık yapsaydı, daha iyi değil miydi acaba? 8 000 000 insanın ekmek kaynağı olan fındığın bugün halini düşününüz. TMO ayrı alıyor, Fiskobirlik ayrı alıyor, tüccar ayrı alıyor. Tüccar 2 700’e fındık alıyor, TMO Giresun fındığını, 50 randımanlı fındığa 4 000 000 diyor, 3 800 000’e geliyor. Fiskobirlik “alırım” diyor, “5 000 000’a alırım, şubatta veririm, nisanda veririm yarısını da, diğerini de temmuzda veririm” diyor. Gördünüz mü, bir fındıkta bile üç tane baş çıktı ortaya. İşte, burada, bu çareyi, çaresizliği çareye çevirecek kimdir; iktidardır, iktidarın da başı olan Sayın Başbakandır.
Bakınız, sevgili arkadaşlarım, yanlış yapıyoruz. Sadece bundan, mısırda ayrı, buğdayda ayrı, üzümde ayrı, yani ne söyleyeyim…
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) – Narenciyeyi de söyle.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) – Narenciyede ayrı. Hani, diyebilirsiniz ki, ya hoca, bizim konumuz Kamu Denetçiliği Yasası. İşte ben de bunu anlatıyorum, buradaki başı anlatıyorum, oradaki ombudsmanı anlatıyorum.
Bakınız ki, bir hatayı görüyor musunuz sevgili arkadaşlarım, fındıkta Karadeniz halkını mağdur etmemiz yetmediği gibi, bir de, ülkeler aşırı olduk, meşhur olduk. İspanya’ya sıçradık. İspanya yetmedi, şimdi İtalya’ya da sıçradı. Fındık ürünlerinin Türkiye’de böyle çok başlı, tek fiyat uygulanmadığı için, ucuz fiyat uygulandığı için İspanya üreticileri de sokakta, İtalya üreticileri de sokakta. Kutluyorum sizi sevgili arkadaşlarım; baksanıza, ülke aşırı olduk.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) – Hastalığı bulaştırdılar.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Katalan’da, Brüksel’de çağrı yapıyorlar Katalan ve İtalyanlar, İspanyollar, Brüksel’de Giresunlularla birlikte bir konferans yapalım, yürüyüş yapalım diyorlar. Hakikaten, övünmek lazım bununla; ama, ben olsam, bu halkı mağdur etmekle övünmezdim. Bu halka istihdam yaratırdım, işsizliği önlerdim, insana aş verirdim, iş verirdim, Türkiye’nin millî hâsılasını, gelirini artırırdım, fabrikalar yapardım, onunla övünürdüm.
AGÂH KAFKAS (Çorum) – Onları yapıyoruz.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) – Ekmek kısmakla değil de onunla övünürdüm ben olsam ve ben yine de diyorum ki, iktidarın bir senesi var, bir senede çok şey yapılır. Tabiî ki, eksikleriniz olacak, hepsi doğru olmak mecburiyetinde değil. Geliniz, muhalefete de danışınız, bize de sorunuz. Biz de kendi kendimize buraya birden bire gelmedik, hiçbir muhalefet milletvekili anında buraya düşmedi, halkın içinden geliyor. Onlara da kulak vermek lazım diye düşünüyorum; ama, baktım da, dört senedir burada ben iktidara ne söylediysem olmadı.
Sevgili arkadaşlarım “abi, abi” diyorlar arkadaşlarım, elini de cebine koyuyorlar böyle; bir şey söylediğinde, bir öneri, şöyle tavana doğru, yukarı doğru çıkıyor. O, biraz önce sokakta beraber olduğunuz arkadaş değil sanki. İktidar için bir şey söyledin ya, yani “bunu böyle yapalım” dedin ya, ee, ne var; senin kadar ben de biliyorum bir şeyler; otuz küsur senedir ben yönetimde bulunuyorum bu ülkede. Hep siz mi biliyorsunuz zannediyorsunuz. Bu insanlar hiçbir şey bilmiyor mu?! Ama, bir bakıyorum, inanın -en yakın iktidar arkadaşlarıma söylüyorum; çok iyi arkadaşlarım, pırıl pırıl- bugüne kadar bir şey önerip de “bu yanlıştır” dediğimde, samimiyetimle söylüyorum size, hemen değişiveriyorlar, şöyle, bir havada, hiç söylememiş gibi, hiç konuşulmamış gibi; yani, bu, şık değil, bu şık değil.
Bu, kamu denetçiliğinde, bu ombudsmanlık kanununda, bunları, ben, tekrar, bir fırsat bilerek söylüyorum; onun için burada bulunuyorum. Bir gün diyeceksiniz ki: “Bu Meclis Kürsüsünden bize söylenenlerin çoğu doğruymuş; ama, biz yapmadık, yanlış yaptık; yanlış yaptığımız için…” İktidardan olmak mühim değil, iktidardan, bugüne kadar, herkes olmuş; kimler gelmiş, kimler geçmiş, siz de geçicisiniz; ama, asıl mesele, insanlar, yaptıklarıyla bir şey yaparak, ileriye, kendiyle övünebileceği, bu zamanda, benim iktidarımda, bunlar da yapıldı diye övünebileceğiniz bir şeyler bırakın diye söylüyorum.
Hepinizi bu konuda tekrar uyararak, beni dinlediğiniz için sabrınıza teşekkür ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum; hoşça kalın. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
CAVİT TORUN (Diyarbakır) – Hocam,sizi çok özleyeceğiz.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kurtulmuşoğlu.
CAVİT TORUN (Diyarbakır) – Hocam, sizi çok özleyeceğiz!
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) – Doktorun size biçtiği ömür bir yıl arkadaşlar!
BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, AK Parti Grubu adına, Kocaeli Milletvekili Muzaffer Baştopçu.
Sayın Baştopçu, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 15 Haziran 2006 tarihinde Genel Kurulumuz tarafından kabul edilerek yayımlanmak üzere Cumhurbaşkanlığına gönderilen 5521 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından, 1 Temmuz 2006 tarihinde, bazı maddelerinin yayımlanması uygun görülmeyerek, Türkiye Büyük Millet Meclisimizde bir kez daha görüşülmesi için geri gönderilmiştir.
Bu konudan olarak, AK Parti Grubumuz adına görüşlerimizi belirtmek üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle de, Yüce Heyetinizi en içten saygılarımla selamlıyorum.
Yine, bu vesileyle, içinde bulunduğumuz kutsal ramazan ayının ulusumuza, İslam âlemine ve bütün insanlığa hayırlar getirerek, kurtuluşlara, huzur ve barışa vesile olmasını niyaz ediyorum.
Hemen belirtmek istiyorum ki, çok ayrıntılı ve özenli bir çalışmanın ürünü olan bu kanun, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve Plan ve Bütçe Komisyonumuzda çok kapsamlı bir şekilde incelenmiş, bu süreçte, başta bakanlıklarımız olmak üzere, konuyla ilgili bütün devlet ve kamu kurum ve kuruluşları ile sendikalar, vakıflar, dernekler, kısacası, ülkemizdeki sivil toplum örgütleri, üniversitelerimizden profesörler ve akademisyenler, bu konuyla ilgili kitap yazmış uzmanlar ve çok geniş bir katılım sağlanarak, görüşleri alınarak katkıları sağlanmıştır.
Her maddesi defalarca, tek tek tartışılan kanunun, başta Anayasamız olmak üzere, mevcut yasa ve yönetmeliklerle çelişkisi olmamasına özen gösterilerek, kanun yapma tekniği açısından da eksiksiz olması için, bütün ilgililerce yoğun, ortak bir çaba gösterilmiştir. Ben, burada, bir kez daha, bu kanunun hazırlanmasında emeği geçen herkese, huzurlarınızda şükranlarımı sunuyorum.
20 Eylül 2006’da, Plan ve Bütçe Komisyonumuzda bir kez daha görüşülen kanunu yeniden önünüze getirmiş bulunuyoruz.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepimizin bildiği ve Anayasamızda belirtildiği üzere, Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Sosyal hukuk devleti ise, yine Anayasamızda belirtildiği gibi, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlayan, kişinin temel hak ve hürriyetlerine saygı gösterip güvence altına alan, kişinin maddî ve manevî varlığının gelişmesinin koşullarını oluşturan devlettir. Devletin, temel insan hak ve özgürlüklerine saygı göstermesi, işlemlerinde hukuka bağlı kalması, toplumsal yaşamda idarenin bireye karşı eylem, işlem, tutum ve davranışlarıyla ifadesini bulur. Bu nedenle, idarenin eylem, işlem, tutum ve davranışlarının, adalet anlayışı içerisinde, temel insan hak ve özgürlüklerine saygı esası üzerine yapılandırılarak hukuka ve hakkaniyete uygun olması gerekmektedir. Anayasamızın 125 inci maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu; ancak, yargı yetkisinin, idarî eylem ve işlemlerinin hukuka uygunluk denetimiyle sınırlı olduğu hükme bağlanmıştır. Anayasanın söz konusu hükmünde ifade edildiği üzere, yargı, idarenin eylem ve işlemlerini sadece hukuka uygunluk bakımından denetlemektedir. Beri yandan, yargı yolu, bütün dünyada olduğu gibi, ülkemizde de genelde uzun, zahmetli ve maalesef, masraflı bir yoldur. İşte, böyle bir durum karşısında idarenin eylem ve işlemlerinin hukuka ve hakkaniyete uygun olması, eylem ve işlem tesis edilirken insan hak ve hürriyetlerine saygı gösterilmesinin sağlanması için yeni sistemler üretilmeye çalışılmış ve bunun sonucunda da, Batı’daki adıyla “ombudsmanlık” kurumu ortaya çıkmıştır. Kamu denetçiliği kurumu, dünyamızda, aralarında İsveç, Fransa, İngiltere, İtalya, İspanya, Almanya, Danimarka, Yeni Zelanda ve Finlandiya gibi 100’ü aşkın devlette bulunup, görev yapmaktadır. Ayrıca, Avrupa Birliği içerisinde de üye ülkelerin vatandaşlarının Avrupa Birliği yönetimiyle ilgili başvuru ve şikâyetlerini değerlendirecek olan Avrupa Birliği Ombudsmanlığı da kurulmuştur.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bütün dünyada olduğu gibi, ülkemizde de, yaşanan değişim ve gelişmeler, kamu yönetiminin yeniden yapılandırılması ihtiyacını ve zorunluluğunu ortaya koymuştur. Yaşanan değişim ve gelişme karşısında, kamu hizmetleriyle ilgili, idare-birey ilişkilerinin yeniden değerlendirilmesi ve halkın şikâyetlerini en aza indirecek bir yönetim anlayışının oluşturulması, artık, ertelenemez bir zorunluluk haline gelmiştir. Günümüzde kapsamı giderek genişleyen, idare-birey, yani, idare-vatandaş ilişkilerinden kaynaklanan şikâyetlere, etkin ve hızlı çözümler üreten, idarenin eylem ve işlemlerini, hukuka uygunlukla birlikte, yerindelik yönünden inceleyen ve sorunun çözümü için önerilerde bulunan bir kuruma ülkemizde de ihtiyaç duyulmuştur. Nitekim, Yedinci ve Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planlarında, bu ihtiyaç, özellikle dile getirilmiştir. 1997 yılında başlayan uzun ve kapsamlı çalışmalar neticesinde, idarenin insan hak ve özgürlüklerine saygılı şekilde, hukuka ve hakkaniyete uygun olarak görev yapmasını, kamu hizmetlerini etkin ve düzenli ve verimli yürütmesini sağlamak için incelemeler yapmak ve idareye, hükmedici yaptırım niteliği taşımayan önerilerde bulunmak üzere, kamu denetçiliği kurumu kurulması için, Meclisimizden, Kamu Denetçiliği Kurumu Kanununu çıkarmıştık; ancak, Sayın Cumhurbaşkanı, bazı maddelerini, yeniden görüşmek üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderdi.
Özetle söyleyecek olursak, Sayın Cumhurbaşkanının geri gönderme gerekçelerini dört başlık altında toplayabiliriz: Bunlardan birincisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı, idarenin, eylem, işlem, tutum ve davranışlarını inceleyip, araştıran, kamu tüzelkişiliğine sahip, özel bütçeli bir kurum oluşturmaya anayasal sistemin olur vermediği, öte yandan, yasamanın yürütmeyi denetlemesinin yalnız siyasal denetimi kapsadığı, bunun dışında bir denetim mekanizması oluşturamayacağı yönündedir. Ayrıca, Anayasanın 87 nci maddesinde, idarenin eylem ve işlemlerinin incelenip araştırılması Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri arasında sayılmamıştır. Bu nedenlerle de, 5521 sayılı Kanunun 3, 4, 11, 13, 15, 22, 30, 33, geçici 1 ve 41 inci maddeleri, Sayın Cumhurbaşkanının değerlendirmesine göre, erkler ayrılığı ilkesiyle, anayasal sisteme uygun düşmemektedir. Halbuki, Anayasada, yasamanın, yürütmeyi sadece siyasal denetim mekanizmalarıyla denetleyebileceği belirtilmekte ise de, bu kanunda, klasik anlamda bir denetim kesinlikle yer almamaktadır. Kanunla, kuruma, gerçek ve tüzelkişilerin, idarenin işleyişiyle ilgili şikâyetlerini belli yönlerden incelemek, araştırmak ve idareye önerilerde bulunmak görevi verilmektedir. İdarenin kurumun önerilerine uymasının ya da uymamasının herhangi bir yaptırımı da kanunda öngörülmemiştir. Bu açıdan bakıldığında, Anayasaya herhangi bir ayrılık ve aykırılık söz konusu olmamaktadır.
Kaldı ki, Kamu Denetçiliği Kurumunun kurulmasına ilişkin çalışmalar 1997 yılından bu yana yürütülmektedir. Bu amaçla oluşturulan, içinde yüksek mahkeme üyeleriyle bilim adamlarının da yer aldığı komisyonlarda bu kurum için anayasal bir dayanağa gerek olup olmadığı hususları da uzun uzun tartışılmış; bu tartışmaların neticesinde, bu kurumun kurulması için anayasal bir dayanağın bulunmasının zorunlu olmadığı belirtilmiştir. Örneğin, bu konudan olarak, Norveç, Yeni Zelanda, İngiltere ve Fransa’daki kamu denetçiliği kanunları anayasal dayanağı olmayan kanunlardır.
İkinci husus: Sayın Cumhurbaşkanına göre “yasama ve yargı erklerinin işlem, eylem ve etkinlikleri hem idare kapsamında olmaması hem de anayasal sistemin izin vermemesi nedeniyle kurumun görev kapsamına girmemekte; ayrıca, Anayasanın 105, 125 ve 159 uncu maddelerinde yargı denetimi dışında tutulan işlem, karar ve emirlerin yasayla Kamu Denetçiliği Kurumunun görev kapsamına alınması anayasal kuralların özüne ters düşmektedir. Bu nedenle de, kurumun görev alanını düzenleyen 9 uncu madde, Anayasanın 2 nci maddesindeki hukuk devleti ilkesine aykırılık teşkil etmektedir” denilmektedir. Ama, yasamanın kanun yapma, yargının da yargılama faaliyeti dışında kalan, örneğin, bu yerlerde çalışan idarî personelin özlük haklarıyla ilgili işlemleri, yine, klasik genel anlamda idarî işlem kapsamında yer almakta olup, bunlara karşı idarî yargı yerlerinde dava açılabilmektedir. Bu itibarla, Sayın Cumhurbaşkanının bu tespitine de katılmak mümkün değildir.
Kaldı ki, yasama ve yargının hangi faaliyetlerinin kurumun görev alanı kapsamı dışında kaldığı kanunun 9 uncu maddesinin ikinci fıkrasında net bir şekilde ifade edilmiştir. Ayrıca, Cumhurbaşkanı bakımından, Anayasanın 105 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan hükme paralel bir düzenlemeye, kanunun 9 uncu maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde yer verilmiş ve kurumun görev kapsamı dışındaki iş ve işlemler açıkça ortaya konmuştur.
Öte yandan, yargı organlarında görülmekte olan veya yargı organlarında karara bağlanmış uyuşmazlıklar kurum tarafından incelenemeyecektir. Bu yüzden, kurum, yargının alternatifi değil, yargının iş yükünü azaltacak, sonuç doğuran ve bu şekilde de, aslında, yargıya yardımcı olan bir işlev görecektir. Bu sebeple, kanunla kurulması amaçlanan kurumun, Anayasamızla herhangi bir çelişkisi söz konusu değildir.
Ayrıca belirtmek gerekir ki, ombudsmanlık sistemi olarak isimlendirilen bu sistemin Avrupa’daki uygulamalarına baktığımızda, görev alanının oldukça geniş bir şekilde belirlendiği ve istisnaların mümkün olduğunca az tutulduğu görülmektedir. Zira, buradaki amaç, idarenin iyi işleyişini tesis etmektir.
Sayın milletvekilleri, üçüncü husus olarak, Sayın Cumhurbaşkanınca, başdenetçi ve denetçilerin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçileceği ve yine, bazı hallerde, görevlerine Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından son verileceği; oysa, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkilerinin Anayasanın 87 nci maddesinde tek tek sayıldığı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu görev ve yetkilerinin dışına çıkmasının olanaklı görülmediği, Anayasanın bu maddesinde ve diğer maddelerinde, Türkiye Büyük Millet Meclisine kamu görevlilerini seçme ya da atama görev ve yetkisi veren açık bir kuralın bulunmadığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi ile adı geçen kurum arasında anayasal sistemden kaynaklanan doğal ve zorunlu bir ilişkinin bulunmadığı; gerçi, 5521 sayılı Kanunda kurum ile Türkiye Büyük Millet Meclisi arasında çok sıkı bir bağ kurulduğu; ama, bu bağın, anayasal sistemden kaynaklanan bir bağ olmadığı; bu nedenlerle, Anayasanın 87 nci maddesiyle bağdaşmadığı ileri sürülmektedir. Ayrıca, kanunun 13 üncü maddesinde, başdenetçi ve denetçilerin Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda ant içerek göreve başlayacaklarını belirttiği seçimlerin Türkiye Büyük Millet Meclisince yapılması Anayasaya uygun düşmeyen, başdenetçi ve denetçilerin Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu yerine, işin önemine uygun bir başka kurul önünde yemin etmelerinin daha uygun olacağı ifade edilmektedir; ama, biz biliyoruz ki, bu kanunda, kurumun, Türkiye Büyük Millet Meclisine bağlı bir kamu kuruluşu olarak kurulması öngörülmüştür. Sayın Cumhurbaşkanının geri gönderme yazısında da belirtildiği üzere, kurum ile Türkiye Büyük Millet Meclisi arasında bir bağ kurulmuştur. Anayasa Mahkemesi kararına da atıf yapılmak suretiyle, Sayın Cumhurbaşkanınca, Anayasanın 87 nci maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkilerinin tek tek sayılarak ifade edilmekteyse de, gerek Sayın Cumhurbaşkanının geri gönderme yazısında atıf yaptığı Anayasa Mahkemesi kararında gerekse Anayasa Mahkemesinin daha sonraki tarihli olan 20 Kasım 1996 tarihli ve bu kararda da belirtildiği üzere, kanunda yer alan bu düzenleme, kurum ile Türkiye Büyük Millet Meclisi arasındaki ilişkinin doğal bir sonucudur.
Öte yandan, idareye sadece önerilerde bulunabilen ve elinde saygınlığı dışında bir gücü bulunmayan böyle bir kurumun istenilen sonuçları sağlayabilmesi için, arkasında, halkın iradesinin tecelli ettiği Türkiye Büyük Millet Meclisinin yer alması gerekir. Aksi halde, kurum, işlevsiz olacaktır. Kurumun arkasında Türkiye Büyük Millet Meclisinin gücünün olduğunu hisseden idare, kurumun önerilerini dikkate alacak ve yerine getirecektir. Başdenetçi ve denetçilerin Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda yemin etmelerinin öngörülmesi de, Türkiye Büyük Millet Meclisinin desteğinin kamuoyuna ifadesinin bir aracı olarak kullanılmıştır.
Kaldı ki, kamu denetçiliği sisteminin dünyadaki uygulamalarına bakıldığında, kamu denetçileri idareye sadece önerilerde bulunabildikleri, bunların seçiminin büyük bir çoğunlukla Parlamentoda yapıldığı, bu sebeple, Parlamento ve halk desteğine sahip olduğu bilinen kamu denetçilerinin önerilerinin tamamına yakınının idare tarafından yerine getirildiği görülmektedir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; dördüncü hususa gelince, Sayın Cumhurbaşkanınca, kanunun 26 ncı maddesinin ikinci fıkrasında “uzman yardımcılarının mesleğe alınmaları, yetişmeleri ve yeterlilik sınavının şekli ile uzman ve uzman yardımcılarının görev, yetki ve çalışmalarına ilişkin esas ve usuller yönetmelikle düzenlenir” hükmünün Anayasanın 128 inci maddesine aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
Bilindiği üzere, Kanunun Dördüncü Bölümünde kurumda çalıştırılacak personele ilişkin hükümlere yer verilmiş olup, 25 inci maddede uzman yardımcılığına atanabilmek için aranan şartlar, 26 ncı maddede uzmanlığa atanacaklarda aranan şartlar, 27 nci maddede personelin atanılmasına ilişkin hükümler ve 28 inci maddede genel sekreter ve personelin malî ve sosyal hakları düzenlenmiştir. Söz konusu maddelerde belirtilen hususlar ayrıntılı olarak düzenlenmiş ve kanunda belirtilerek yönetmeliğe bırakılmamıştır. Kanunun 26 ncı maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “uzman yardımcılarının mesleğe alınmaları, yetiştirilmeleri ve yeterlilik sınavının şekli ile uzman ve uzman yardımcılarının görev, yetki ve çalışmalarına ilişkin esas ve usuller yönetmelikle düzenlenir” hükmü belirtilen maddelerde yer alan şartların ve kuralların işleyişini sağlamak için çıkarılacak yönetmeliğe dayanak olması bakımından konulmuştur. Burada, kanunla verilmeyen bir görevin verilmesi değil, uzman ve uzman yardımcıları arasındaki işbölümünün belirlenmesi, uzmanların uzmanlık alanlarına göre çalışmaları ve başvuruların kısa sürede sonuçlandırılması amaçlanmıştır. Dolayısıyla, Anayasamızın 128 inci maddesine aykırılık taşımamakta, hüküm ihlal edilmemekte, sadece kanunda belirtilen hükümlerin işlemesini sağlamak amacıyla yönetmelik çıkarılacağı belirtilmektedir.
Buraya kadar yaptığım gerekçeli açıklamalarımla Sayın Cumhurbaşkanımızın görüşlerini paylaşmadığımızı üzülerek ifade ediyorum. Anayasamıza aykırılığı söz konusu olmayan bu kanunun, Yüce Heyetinizin onayıyla yeniden kabul edileceğine inanıyorum.
22 nci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisimizin her şeyin en iyisine layık ulusumuza, insanımıza, en anlamlı ve güzel bir armağanı olacak bu kanunun hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, hepinize en içten sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Baştopçu.
Şahsı adına, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan.
Buyurun Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Daha önce burada görüştüğümüz, ancak Sayın Cumhurbaşkanı tarafından, bir kez daha görüşülmek üzere gönderilen Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu üzerinde görüşmeler yapıyoruz. Ben, bu konuyla ilgili görüşlerimi ifade etmeden önce, Anayasanın 80 inci maddesini okumak istiyorum. Anayasa, madde 80: “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil, bütün milleti temsil ederler.” Yani, milletvekilleri, sadece hangi ilden seçilmişse veya kendilerini seçenleri değil, bütün milleti temsil edecekleri yazıyor ve yine 83 üncü maddede, milletvekillerinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden yapmış oldukları konuşmalarla ilgili olarak oy ve sözlerinden dolayı sorumlu tutulamayacakları çok açık, amir bir hüküm.
Şimdi, ben, dün, burada, geldim, bir konuşma yaptım. O konuşmamdan sonra AK Partili bir milletvekilimiz… Bugün basında da yer aldı. 2006 Türkiyesinde Türkiye Büyük Millet Meclisindeki şu çirkin manzarayı, bir kez daha, Meclis kürsüsünden milletime göstermek istiyorum.
MUHARREM KARSLI (İstanbul) – Başka işin yok mu senin yahu?!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bakınız, bir milletvekili, benim konuşmalarımı beğenmeyebilir, benim görüşlerime katılmayabilir; ama, bunun yolu, bunun yolu bu şekilde hareket etmek değil.
Ben 10 dakika sonra bu kürsüyü boşaltacağım. Şimdi, kamu denetçiliğiyle ilgili de söyleyeceğim sözlerle ilgili olarak söyleyeceğiniz bir şey varsa Sayın Karslı, buraya gelir, benden sonra söylersiniz. Burada kaba kuvvetle konuşmak isteyenleri susturmakla hiçbir yere varamayız. Dün, benim konuşmamdan sonra, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Ali Sezal yanıma geldi, beş tane de yanında milletvekiliyle beraber “artık seninle ilgili kaba kuvvet kullanacağız” sözünde bulundu. (AK Parti sıralarından gürültüler)
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Yalan söylüyorsun!..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ben de buradan ifade ediyorum ki, hiçbir kimse, Ümmet Kandoğan’ı bu kürsüden susturma cesaretini kendinde bulamayacaktır. Benim bildiğim doğruları, bundan sonra da, en yüksek ve gür bir şekilde, bu kürsüden söylemeye devam edeceğim değerli milletvekilleri.
Şimdi, tutanağı da getirdim; Sayın Ünal Kacır’ın şahsıma yaptığı hakaretler var tutanakta; bir milletvekiline yakışmayacak… hele hele bir iktidar partisi milletvekiline yakışmayacak... Ben burada tek kişiyim, tek kişiyim, siz 355 kişisiniz. Varsa fikriniz, varsa düşünceniz benim konuşmalarımla ilgili, gelin, burada söyleyin; ama, Ünal Kacır’la, da mahkeme önünde hesaplaşacağımı da, yine, bu yüce kürsüden ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, şimdi, Kamu Denetçiliği Kanun Tasarısı… Bu kanun, biliyorsunuz, daha önce de temel kanun olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine geldi. Ben, inceledim, baktım. Temel kanun olarak alelacele Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilen kanunların büyük çoğunluğu, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından, bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderilmiş.
Şimdi, yaptığımız iş nedir; yaptığımız iş, o zaman da söyledik, ben de söyledim –tutanakları da getirdim, tutanaklar burada, benim konuşmamın tutanaklarını da getirdim- ben dedim ki, bu kanun bu şekliyle çıkarsa Anayasaya aykırı; bu, Sayın Cumhurbaşkanından geri gelir. Muhalefet partisinin diğer milletvekilleri de, burada, geldiler, görüşlerini ifade ettiler ve geri geldi. Yani, bunları bilmek için uzman olmaya gerek yok değerli milletvekilleri; çünkü, Anayasada kamu denetçiliğinin karşılığı yok. Çok yeni bir Anayasa Mahkemesi kararı var; RTÜK seçimleriyle ilgili Anayasa Mahkemesinin kararı var, 2004 yılındaki bir karar. Yani, onu okusaydınız, onu inceleseydiniz, bu kanunun Sayın Cumhurbaşkanı tarafından geri gönderileceğini sizler de, bu kürsüden, gelip rahatlıkla söyleyebilirdiniz.
Şimdi, ne olacak; ben size söylüyorum, Sayın Cumhurbaşkanı görüşünü bildirmiş, belli görüşü ve aynı şekilde Bütçe Plandan geldi, buradan da biraz sonra oylarınızla geçecek. Ne olacak; Sayın Cumhurbaşkanı büyük bir ihtimalle Anayasa Mahkemesine gidecek. Anayasa Mahkemesinin, 2004 yılında benzer bir emsal kararı var, o emsal kararı ortada dururken -daha önce bir de Sayıştayla ilgili bir karar var-o emsal kararlar ortada dururken, bunun Anayasa Mahkemesinden dönmesi de kuvvetle muhtemel.
Şimdi, siz, temel kanun olarak getirdiniz. Ben de kabul ediyorum, kamu denetçiliği Türkiye için ihtiyaç olan bir kurum, dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinde bu kurum kurulmuş, çok faydalı hizmetler yapıyor, Türkiye’de de olması lazım, bir an önce kanunlaşması lazım, hayata geçmesi lazım; ancak, Anayasa Mahkemesinin, büyük bir ihtimalle –yanılma payını da bırakıyorum- bu kanunu iptal edeceği çok açık. Ne olacak; sonra, tekrar -bu Meclisin, 22 nci Dönemin buna ömrü yetmez; çünkü, bir yıllık bir süre kaldı- büyük bir ihtimalle oradan geri gelecek ve çok iddialı olduğunuz ve benim de desteklediğim, yürürlüğe girmesini istediğim Kamu Denetçiliği Kanunu Türkiye’de uygulama imkânı bulamayacak.
Niçin, iddia ve ısrar ediyoruz değerli milletvekilleri?! Ne olurdu Bütçe Plan Komisyonunda, bu, yeniden ele alınıp değerlendirilseydi?! Muhalefet, Cumhuriyet Halk Partisini dinlediniz “destekliyoruz” dediler, Anavatan Partisi Grubu geldi “destekliyoruz” dedi, biz de diyoruz ki destekliyoruz. Ee, bütün partilerin desteklediği bir hususla ilgili olarak, getirseydiniz bir anayasa değişikliği de bunu kısa süre içerisinde gerçekleştirseydik, kamu denetçiliği kurumu da Anayasada yerini alsaydı ve hayata geçseydi bundan kim zarar görürdü?! Ama, maalesef, 22 nci Dönem Parlamentosunda, nereden ve nasıl kaynaklandığını bilemediğim bir anlayışla, ısrarla, Sayın Cumhurbaşkanından gelen kanunlar, çok açık ve net Anayasaya aykırılığı ifade edilmiş olmasına rağmen, maalesef, bu şekilde getiriliyor.
Sayın Baştopçu “bazılarına sormuşlar, efendim, bu dünyanın değişik yerlerinde de varmış, efendim, onun için, biz, bunu, Bütçe Plan Komisyonunda, tekrar, bu şekilde geçirdik…” Şimdi, değerli milletvekilleri, böyle bir anlayışı kabul etmek mümkün değil. Arkadaşlarımız, benden önce konuşanlar, niçin Anayasaya aykırı olduğu hususlarını çok açık ve net bir şekilde dile getirdiler. Fakat, benim burada merak ettiğim bir husus var; bu kanunun geçici 4 üncü maddesine bakıyorum: “Bu kanun hükümleri, mahallî idarelerin eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışları hakkında kanun bütünüyle yürürlüğe girdikten bir yıl sonra uygulanır.”
Şimdi, bütün kurumlarla ilgili uygulamayı daha önce hayata geçiriyorsunuz, sadece mahallî idarelerin eylem ve işlemleriyle ilgili hususlar, kanun tümüyle yürürlüğe girdikten sonra, bir yıl sonra yürürlüğe girer diyorsunuz. Niye?.. Tarihe baktım, 1 Temmuz 2008’e tekabül ediyor; yedi sekiz ay sonra da mahallî seçimler yenilecek.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bir korkunuz, bir endişeniz mi var; bu kanun bu şekliyle yürürlüğe girdikten sonra mahallî idaredeki işlem ve eylemlerle ilgili çok yoğun şekilde müracaatlar olacağından dolayı bir korkunuz, endişeniz mi var; niçin mahallî idarelerle ilgili olan husus bir yıl sonra yürürlüğe giriyor?! Geliniz, bunu, bir arkadaşımız Allah için gelsin burada açıklasın. Bekledim, Sayın Baştopçu açıklar mı diye; çünkü, çok önemli. Bu kanunun bence en önemli noktalarından birisi burası.
Şimdi, görev süresi iki dönem. Başdenetçi ve denetçilerle ilgili iki dönem. Şimdi, biz, milletvekilleri olarak bu dönemde öyle bir alışkanlık haline girdik ki -Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonunda, ticaret odalarında, futbol federasyonunda- hangi kanun gelirse, o kanundaki yöneticilerle ilgili sınırlama koyuyoruz; büyük bir alışkanlık haline geldi bu. Burada da koyuyoruz. Niçin; milletvekilleri olarak biz, halk seçerse ömür boyu seçileceğiz, hiçbir sınırlama yok, hiçbir kısıtlama yok; ama, başdenetçi ve denetçilerle ilgili bir sınır, 50 yaş. Niçin başdenetçiyi 50 yaş sınırı içerisine alıyoruz? Bu ülkede cumhurbaşkanı olmak için 40 yaş şartı yeterli; ama, başdenetçi seçilebilmek için 50 yaş şartını getiriyoruz. Niçin getiriyoruz, niçin?.. (AK Parti sıralarından “deneyim” sesleri) Deneyimse, yani, Cumhurbaşkanının daha deneyimli olması gerekmez mi?! Cumhurbaşkanının fonksiyonu, Kamu Denetçiliği Kurumundaki başdenetçinin fonksiyonundan daha mı düşük arkadaşlar?! Yani, böyle bir kanun anlayışını kabul etmek mümkün değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kandoğan, 1 dakika içerisinde konuşmanızı tamamlayınız; buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) – Yönetmeliklerin çıkarılması dokuz ay, azamî… Bu kadar zor mudur?! Bu kadar önemli bir kanun bir an önce hayata geçsin diyorsunuz; ama, yönetmeliğin çıkarılabilmesi için de dokuz aylık bir azamî süre veriyorsunuz. Yani, bu yönetmelik bir ayda çıkar sayın milletvekilim. Siz, oradan, sayın milletvekilim “bir ayda çıkamaz diyorsanız” bürokrasideki arkadaşlarımız da sizin bu sözlerinizden cesaret alarak o süreyi bir hayli uzatmaya devam ederler.
Şimdi “altı ay içerisinde sonuçlandırır” diyor madde. 2 madde sonra “altı ay içerisinde sonuçlandırılamazsa...” Yani, bir kanunun maddeleri arasında bu kadar çelişki olabilir mi?!
Bir de, son olarak şunu söylemek istiyorum: Uzman yardımcılıklarının mesleğe alınmasıyla ilgili yönetmeliği Sayın Cumhurbaşkanı özellikle zikrediyor. Bakınız, Sayın Cumhurbaşkanından gelen kanunlara bakınız; bu noktada çok ısrarlı Sayın Cumhurbaşkanı. Anayasanın 7 nci maddesi, yargı…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) – Son cümlem Sayın Başkanım... Son cümlemi söylüyorum müsaade ederseniz. Bir konu…
BAŞKAN – Bir cümle söyleyeceksiniz yani.
Peki, buyurun, bir cümle…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) – Cumhurbaşkanı, yasama yetkisinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde olduğunu ve bu hakkın devredilemeyeceğini, bugüne kadar geri gönderdiği birçok kanunda zikretmiş. Şimdi, burada da çok açık. Yani “siz, Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletvekilleri, siz kendi elinizde olan bir yetkiyi niçin bir başka yere veriyorsunuz. Bu yetki sizin. Bunu yasayla siz düzenleyeceksiniz” diyor Sayın Cumhurbaşkanı. Biz de ısrarla, hayır, biz yetkiyi kullanmıyoruz; yetkiyi başka yere veriyoruz diyorsunuz.
Hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Sayın Kandoğan, teşekkür ediyorum.
ALİ SEZAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan…
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Buyurun.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın konuşmacı ismimden bahsederek…
BAŞKAN - Mahkemede hesaplaşacağınızı söyledi.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Evet. Müsaade ederseniz, milletin huzurunda, birkaç dakika…
BAŞKAN – Şimdi, Sayın Hatibin konuşmaları sırasında, benim tespit ettiğim hususlar şudur -Sayın Ali Sezal Bey de ayakta- kendisinin, yanına üç-dört milletvekiliyle gelerek güç kullanımında bulunacağı ifade...
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Kaba kuvvet…
BAŞKAN – Kaba kuvvet de olur, neyse…
Şimdi, Sayın Sezal, onunla ilgili söz isteyecektir.
Ben, kendisine kısa bir açıklama imkânı vereceğim, konuyu açıklığa kavuştursun.
Buyurun Sayın Sezal.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Sayın Sezal, bugün ramazan ve oruçlusunuz.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Sezal.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Oruçlusunuz ve ramazan bugün.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Sezal, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Sezal’ın, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan’ın, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ALİ SEZAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir defa, Sayın Ümmet Beye, ben, kaba kuvvet kullanırım demedim.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Yalan söylüyorsun!
ALİ SEZAL (Devamla) – Müsaade buyur... Size kaba kuvvet kullanmaya ihtiyaç yok, size ince kuvvet de yeter.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Hayır efendim, aynen…
ALİ SEZAL (Devamla) – Lütfen bekleyin… Bekleyin…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Aynen, söylemekten haya ediyorum…
ALİ SEZAL (Devamla) – Size ince kuvvet de yeter.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Söylemekten haya ediyorum; bir kelime daha kullandınız.
BAŞKAN – Sayın Kandoğan, lütfen…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Söylemekten utanıyorum şimdi o kelimeyi.
BAŞKAN – Sayın Kandoğan, lütfen…
GÜROL ERGİN (Muğla) – Sayın Başkan, bu, tehdit etmek değil mi?!
ALİ SEZAL (Devamla) – Sayın Başkanım, böyle bir usul yok.
BAŞKAN – Oturun Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Utanıyorum o kelimeyi kullanmaktan! Siz, kullandığınız kelimeyle ilgili…
BAŞKAN – Sayın Kandoğan, lütfen, oturun.
ALİ SEZAL (Devamla) – Böyle bir usul yok Sayın Başkan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Utanıyorum o kelimeyi kullanmaktan!
BAŞKAN – Buyurun.
ALİ SEZAL (Devamla) – Sayın milletvekili, bir partiden seçiliyorsunuz; o parti, öyle bir parti ki, kürsüde de çıkıp onu övüyorsunuz. Sonra da, her nedense -olabilir, siyasette bunlar olur- bir başka partiye geçiyorsunuz, bu da doğal; fakat, o kadar bir ileri görmezlik var ki, erdemsizlik var ki…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Kürsüden söylersiniz varsa bir şey.
ALİ SEZAL (Devamla) – …her gün çıkıp aleyhinde bu kadar ağır konuşuyorsunuz.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Siz de cevabınız varsa söyleyin!
ALİ SEZAL (Devamla) – Müsaade buyurun da konuşalım.
BAŞKAN – Sayın Kandoğan, lütfen…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Evet… Sataşmayla ilgili konuşsun Sayın Başkan.
ALİ SEZAL (Devamla) – Müsaade buyurun…
Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Efendim, buyurun... Açıklama yapsın...
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Benim sözlerimle ilgili konuşsun.
ALİ SEZAL (Devamla) – Benim bildiğim, Parlamento ahlakında, kürsüdeki insanı konuşturmayan milletvekili dışarı atılır. Haddini de bilmiyor!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Öyle mi?!
ALİ SEZAL (Devamla) – Hakkını da bilmiyor, haddini de bilmiyor!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Benim sözlerimle ilgili cevap verin siz.
BAŞKAN – Sayın Kandoğan, lütfen, karşılıklı konuşmayalım.
ALİ SEZAL (Devamla) – Konuşacağım.
BAŞKAN – Buyurun, Sayın Sezal buyurun…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Siz, benim sözlerimle ilgili cevap verin.
ALİ SEZAL (Devamla) – Konuşturmuyorsunuz ki…
BAŞKAN – Sayın Sezal, Genel Kurula hitap edin.
Buyurun.
ALİ SEZAL (Devamla) – Siz, dün, “Tayyip Bey, Doğu Karadeniz’e giremiyor, Trabzon’a giremiyor” dediniz.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Hayır, öyle söylemedim!
ALİ SEZAL (Devamla) – Müsaade buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Öyle söylemedim!
ALİ SEZAL (Devamla) – Ben söyleyeyim söyleyeceğimi.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Hayır, öyle söylemedim!
ALİ SEZAL (Devamla) – Böyle bir usul yok ki!..
BAŞKAN – Sayın Kandoğan, her cümleye müdahale etmeyin lütfen.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Hayır, benim söylemediğim sözleri söylüyorsunuz!
ALİ SEZAL (Devamla) – Böyle bir usul yok ki!..
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Benim iddialarımla ilgili cevap verin!
BAŞKAN – Bak, biraz önce konuştunuz, kimse size müdahale etmedi. Lütfen, böyle bir üslup yok Sayın Kandoğan.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) – Ben dedim, ben...
BAŞKAN – Buyurun.
ALİ SEZAL (Devamla) – “Oraya giremiyor” dediniz.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Onu başka milletvekili demiş…
ALİ SEZAL (Devamla) – O da diyebilir kardeşim, o da diyebilir…
BAŞKAN – Sayın Kandoğan, lütfen…
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Bir sus da dinle be!
BURHAN KILIÇ (Antalya) – Sus be!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Sen sus.
BURHAN KILIÇ (Antalya) – Otur yerine!
BAŞKAN – Sayın Baştopçu, oturunuz…
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Terbiyesiz adam!..
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Seninle de hesaplaşacağız…
BAŞKAN – Sayın Sezal, Genel Kurula hitap edin.
Buyurun efendim.
ALİ SEZAL (Devamla) – Sonra da, arkadaşlar, buradan…(Gürültüler)
Ümmet Bey, müsaade buyurun… Arkadaşlar, buradan siz giderken, yerinize otururken “Sayın Kandoğan, Tayyip Bey her yere girer” dediler. Siz de, giderayak, elinizdeki kâğıtla, böyle “tekzip etsin” dediniz.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Doğru, ben söyledim… Evet…
ALİ SEZAL (Devamla) – Demek ki, söylemişsiniz. Yalan söyleyen sizsiniz.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Doğru...
ALİ SEZAL (Devamla) – Ben de, yanınıza geldim, dedim ki, Ümmet Bey, Tayyip Bey Trabzon’a girer. Sizin hakkınızda da bir şey söylerler, o da yanlış olur, sonra çıkar “tekzip et” derler dedim.
GÜROL ERGİN (Muğla) – Mahalle kahvesini geçti!.. (Karşılıklı konuşmalar, gürültüler)
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Ne söylediniz?
BURHAN KILIÇ (Antalya) – Ya, sus be!..
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – O kelimeyi söyleyemiyorum.
ALİ SEZAL (Devamla) – Söylediklerimi söylüyorum.
AHMET IŞIK (Konya) – Sen bize anlat.
ALİ SEZAL (Devamla) – Aslında…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – O kelimeyi söyleyemiyorum…
ALİ SEZAL (Devamla) – Hayır, müsaade buyurun…
BAŞKAN – Sayın Sezal, Genel Kurula hitap ediniz.
BURHAN KILIÇ (Antalya) – Otur yerine be! Otur yerine!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Utanıyorum o kelimeyi söylemekten…
BURHAN KILIÇ (Antalya) – Sus be!..
BAŞKAN - Sayın Kılıç…(Gürültüler)
Arkadaşlarım…
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Hak etmişsin sen, hak etmişsin…
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) – Otur yerine!
BURHAN KILIÇ (Antalya) – Sus be! Otur…
BAŞKAN – Sayın Kılıç, lütfen…
Saygıdeğer arkadaşlarım, lütfen…
ALİ SEZAL (Devamla) – Bakınız…
BAŞKAN - Sayın Sezal, buyurun, Genel Kurula hitap edin.
ALİ SEZAL (Devamla) – Şimdi, şunu söyleyebilirim…(Gürültüler)
BAŞKAN – Buyurun.
BURHAN KILIÇ (Antalya) – Otur yerine…
ALİ SEZAL (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakınız…(Gürültüler)
BAŞKAN – Arkadaşlar… Sayın Kılıç… Sayın Kılıç, lütfen yerinize oturunuz. (Gürültüler) Lütfen, yerinize oturunuz da, Sayın Milletvekilimiz Genel Kurula açıklama yapsın.
Buyurun.
ALİ SEZAL (Devamla) – Değerli arkadaşlar, ben, sözümü toparlayacağım.
Parlamentoda tecrübesi olan, siyasette tecrübesi olan bir insan olarak şunu söylüyorum: Bir insan, doğduğu yuvaya, yeşerdiği yere bu kadar kötü söyleyemez. Parlamento, maalesef, bu dönemde, bazı seviyesini, yerini, geldiği yeri bilmeyen insanlarla… Şu anda, kardeşim karşımda bana hitap ediyor. Üzülüyorum, yakışmıyor. (Gürültüler) Bu sözler de yakışmıyor.
GÜROL ERGİN (Muğla) – Hakaret edemezsin!.. Parlamentoya hakaret edemezsin!
ALİ SEZAL (Devamla) – Bir daha, böyle yeri siz zor görürsünüz.
Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
GÜROL ERGİN (Muğla) – Sayın Başkan, Parlamentoya hakaret ediyor. Böyle hakaret olmaz milletvekillerine.
BAŞKAN – Saygıdeğer arkadaşlarım… (Gürültüler)
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu, buyurun.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Böyle hakaret edilmez milletvekillerine. Çok ayıp ediyorsunuz. Böyle hakaret edemezsiniz milletvekillerine.
ALİ SEZAL (Kahramanmaraş) – Size demedim… (CHP sıralarından gürültüler)
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Yakışmıyor… Sakalınıza da yakışmıyor. (AK Parti sıralarından gürültüler)
GÜROL ERGİN (Muğla) – Size de hakaret ediliyor, farkında değil misiniz?!
FİKRET BADAZLI (Antalya) – Sana ne oluyor Gürol Hoca?!.
GÜROL ERGİN (Muğla) - “Seviyesiz” deniliyor. (AK Parti sıralarından gürültüler) Sizlere deniliyor, bana denilmiyor… (Gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Ergin…
Saygıdeğer arkadaşlarım…
NAİL KAMACI (Antalya) – ANAP’tan gelen bir heyet… (AK Parti ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Kamacı…
Lütfen, sükûneti sağlayalım arkadaşlar!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Yazık sana, yazık!
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Başkan…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Söyleyemedim, söyleyemedim!..
BAŞKAN –.Buyurun Sayın Kacır; neyle ilgili?..
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Efendim, Sayın Kandoğan … (AK Parti ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
BAŞKAN – Arkadaşlar, sükûneti sağlarsanız, Sayın Kacır’ın sözlerini duymak istiyorum.
Buyurun.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Kandoğan, konuşması sırasında, dün burada yaşanan ve basına yansıyan fotoğrafları göstererek ve benim de ismimden bahsederek, benimle hesaplaşacağını söyledi. Konuyla ilgili bir iki cümleye açıklık getirmek istiyorum.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Tutanak burada!
BAŞKAN – Saygıdeğer arkadaşlarım, gazeteyi gösterdiği doğru, ben de gördüm. Arkasından da…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Tutanak da burada!
BURHAN KILIÇ (Antalya) – Bir sus artık ya! (AK Parti sıralarından “sus” sesleri)
BAŞKAN – Sayın Kacır, mahkemede hesaplaşacağınızı söyledi; kısa bir açıklama vereceğim size.
Herhangi bir sataşmaya meydan vermeden Sayın Kacır, lütfen, kısa bir açıklama yapınız
Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Ünal Kacır’ın, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan’ın, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; dün, burada, Yüce Meclisin çatısı altında, neticesi itibariyle, benim de çok hoşuma gitmeyen manzaralar oluştu; ancak, tabiî, bu neden oluştu herkes bilmiyor, sadece fotoğrafı görüyor, fotoğrafa bakıyor ve yorum yapıyor vatandaşlar ve arkadaşlarımız, herkes de merak ediyor ne olduğunu.
Dün, Sayın Kandoğan, kürsüden, bir yasa görüşülürken, yasanın bir maddesi görüşülürken söz aldılar ve bu söz esnasında da, konuyla hiç alakalı olmadığı halde, Doğu Karadeniz, efendim, Sayın Başbakanın Ordu’ya ya da Karadeniz’e gizli gittiğini, gizli gizli halkın içine gidebildiğini, vesaire, kürsüden konuştular, söylediler. Ben de, arkadaşımın oturduğu yerde oturuyordum. Sayın Kandoğan konuşurken, konuşması sırasında, hiçbir laf söylemedim, sadece dinledim. Fakat, konuşması bitti, yerine gitti oturdu. Daha sonra bir arkadaşımız cevap vermek üzere söz aldı, kürsüye geldi, arkadaşımız açıklamalarda bulunurken, yine Sayın Kandoğan arka sıralarda oturduğu halde, yürüyerek şuralara kadar gelip, hücum ederek, “tekzip etseydi öyleyse… tekzip etseydi öyleyse” falan deyince, o arada ben de sinirlenmişim “otur kardeşim yerine…” Ben tutanakları okumadım. Sayın Kandoğan okumuş ve “ hakaret” diyor; ama, ben hakaret…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Evet burada, hakaret.
ÜNAL KACIR (Devamla) – Efendim, hakaret manasında bir şey söylediğimi hatırlamıyorum.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Buyurun!
ÜNAL KACIR (Devamla) - Ama, daha sonra “otur” dedikten sonra, arkadaşımız yerine oturdu, orada bir yere oturdu; ama, değerli arkadaşlar, el kol işaretiyle, kinini ifade eden ve benimle hesaplaşmak istediğini ifade eden…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Allah!.. Allah!..
ÜNAL KACIR (Devamla) - …ve beni dışarıya davet eden tavrından dolayı… Evet, arkadaşlardan tanık da vardır, bilmiyorum, televizyon kayıtları da vardır. (AK Parti sıralarından “Doğru… Doğru…” sesleri) O beni kavgaya davet eden üslubundan dolayı, o anki bir anlık sinirlenmeyle benim bu fotoğraflara yansıyan hareketim meydana gelmiştir. Benim çevremde -ve dört senedir de bu Parlamentoda görev yapıyoruz- hiçbir arkadaşımla kavgaya yönelik hiçbir hareketimin olmadığını, gerek Parlamentoda gerek beni tanıyan herkes bilir.
NAİL KAMACI (Antalya) - Devamlı laf atıyorsun ya!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kacır, konuşmanızı tamamlayınız efendim.
Buyurun.
ÜNAL KACIR (Devamla) – Sayın Başkanım, bitiriyorum.
Ama, dün benim gibi insanı bile çileden çıkaracak konuşmalarıyla Meclisi bu kadar gerginleştiren değerli arkadaşımızın tavırlarını Meclisi germeyecek şekle getirmesini ben kendisinden beklerim.
HALUK KOÇ (Samsun) – Sayın Başkan, grup adına mı konuşuyor?!
BAŞKAN – Hayır efendim.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Böyle bir tarz yok Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Kacır, teşekkür ediyorum.
ÜNAL KACIR (Devamla) – Bitiriyorum efendim
Ve ben hakaret içerecek hiçbir söz sarf etmediğim şeklinde ifadelerimi bitiriyorum.
Hepinize hayırlı günler diliyorum, hayırlı çalışmalar diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1.- 15.6.2006 Tarihli ve 5521 Sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1227) (S. Sayısı: 1236) (Devam)
BAŞKAN - Hükümet adına, Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kamu Deneticiliği Kurumu Kanunu Tasarısıyla ilgili olarak burada görüş serdeden arkadaşlarımıza huzurunuzda teşekkür ediyorum.
Aslında bu kanunun amacı, idarenin işleyişiyle ilgili olarak vatandaşların şikâyetlerini sulhen halletmek, nizasız halletmektir; yani, bir anlamda toplumsal barışa katkı sağlamaktır. Özünde barış olan, uzlaşma olan bir kanunun görüşüldüğü sırada meydana gelen bu görüntülerden dolayı üzüntü duyduğumu da ifade etmek istiyorum.
Şüphesiz arkadaşlarımızın burada dile getirdiği hususlar, kanun hazırlandığı süreç içerisinde de birçok yönüyle değerlendirilmiştir. Kanunun geri gönderilmesinin gerekçesi büyük ölçüde Anayasaya aykırılık temeline dayanmaktadır. Zaten bu hazırlıklar yapılırken, çoğunluğu hukukçu olan, hem akademisyen hem de tatbikatın içinden olan değerli kurul üyeleri meseleyi en evvel bu yönde değerlendirmişlerdir. Yürürlükteki Anayasamız açısından bir sakınca var mıdır, yok mudur; bu, tartışma konusu olmuştur. Sonuçta komisyon ve şahsen ben de bu kanunun Anayasaya bu anlamda bir aykırılık teşkil etmeyeceği kanaatine vardık. Çünkü, yasamanın yaptığı her iş, yasama faaliyeti olmadığı gibi, yargının yaptığı her iş de yargısal faaliyet değildir, idarî işleri vardır. Dolayısıyla, bu organların da işleyişinden kaynaklanan bazı sıkıntılar varsa, yargı yoluna gitmeden, bu anlamda çözüme kavuşturmak gibi bir görevin bu Kurum tarafından yerine getirilmesinde bir sakınca biz şahsen görmedik, görmüyoruz. Kaldı ki, arkadaşlarımızın da belirttiği gibi, kanunun 9 uncu maddesinde, bu Kurumun hangi noktalarda görevli olacağı çok açık olarak belirtilmiştir. Dolayısıyla, burada dile getirilen hususların hiçbirisi, zaten bu anlamda… Yani, bir konu yargıya intikal ettiyse, zaten bu Kurum görev yapamayacak. Daha evvel yargıda karara bağlandıysa, zaten Kurumun görevi dışında. Ayrıca, yasama faaliyetiyse, o, zaten bu Kurumla alakalı bir görev değil.
9 uncu madde iyi tetkik edildiğinde, gerekçelerine de bakıldığında, geri gönderme gerekçelerinin bizim tarafımızdan da isabetli olmadığı kanaatindeyiz. Hiç şüphesiz, yüce bir makamdan geri gönderilmiş olması sebebiyle, dile getirilen hususlara saygı duyuyoruz; ancak, şöyle bir kanaate varırsak o da yanlış olur: Yani, Sayın Cumhurbaşkanının geri gönderme gerekçeleri hakikatin ta kendisidir diyorsak, o zaman, çok farklı bir anlayışı burada dile getirmiş oluruz. Size göre isabetli olabilir, bir başkasına göre isabetli olmayabilir. Kaldı ki, yargı kararlarında bile, dün öyle karar verebiliyor, benzer, hatta aynı olayla ilgili olarak, aradan süre geçtikten sonra, o kararını, o görüşünü değiştiriyor, yeni bir içtihat ortaya koyuyor. Neden; çünkü, hukukî değerlendirmelerde matematik kesinlik söz konusu değildir. Nitekim öyle olmuş olsa, bizim buraya getirdiğimiz kanunlarla ilgili olarak, muhalefet açısından baktığımızda, buradan çıkan birkısım kanunlar Anayasa Mahkemesine gidiyor, Anayasaya aykırılık sebebiyle dönüyor. O zaman denilebilir ki, hükümetin getirdiği yasalar Anayasaya aykırıdır. Tersinden baktığınızda da, Anayasa Mahkemesine götürülen her talepte de Anayasaya aykırılık yoktur. İşin o kısmına da bakmak gerekecektir. Yani, hukukta mesele iki yanlıdır; o tarafından bakarsanız farklı sonuca varırsınız, bu tarafından bakarsanız da farklı bir sonuca varabilirsiniz. Onun için, geri gönderme gerekçelerini saygıdeğer buluyoruz; ancak, isabetli bulmadığımız içindir ki ısrar ettik. Yoksa, gruplarımızın, bu anlamda, bu kanuna verdikleri katkıyı biliyoruz, buna da müteşekkiriz. Böyle bir kurumun kurulmasına iktidarıyla muhalefetiyle ihtiyaç duyduğumuz, destek verdiğimiz, geçmişte de bugün de ifade edildi. Yani, burada bir şey üzerinde ısrar etmek değil, Anayasaya aykırı olmadığı kanaatini samimi olarak taşımış olmamızdan dolayıdır ki, kanunun aynen çıkmasını istedik.
Yine, burada dile getirilen bazı hususlar var; onlar da, öyle de olsa olabilirdi, böyle de olmasında bir sakınca yok. Mesela, yemin işleminin niye Türkiye Büyük Millet Meclisi huzurunda yapılması… Yani, burada yapılmasa da bir yargı organı önünde yapılmış olsaydı o da doğru olurdu, o da doğrulardan bir tanesidir; ama, bu yapılan da yanlış değildir; bunun da bir gerekçesi var. Bu gerekçe ne; bu görevi yapacak insanları bu Meclis seçiyor, bu Yüce Meclis seçiyor; ona saygının ifadesi olarak burada yemin yapılması… Bu kuruma böyle bir önem atfedildiği içindir; çünkü, bunların kararları bağlayıcı değildir. Büyük ölçüde konumundan alacak, bu işlerde getirdiği çözümlerden alacak, hakka hukuka uygun olarak ortaya koyduğu önerilerden alacak. Dolayısıyla, böylesine yüce ve önemli bir görev yapacak insanların yemininin mahkemeler yerine burada yapılmasında da hiçbir sakınca yok. Mahkemelerde yapılsaydı; ister Anayasa Mahkemesi önünde, ister Yargıtayda veya herhangi bir bidayet mahkemesi önünde de yapılmış olsaydı bir sakınca olur muydu; bana göre onda da olmazdı; ama, bu kurum ilk defa kuruluyor. İlk defa kurulduğu içindir ki, burada görev yapacak insanların arkasında Meclisin gücü, Meclisin desteği, Meclisin saygınlığı olabilirse, olabildiğince çözüm noktasında da etkinliği artar. Bir anlamda, etkinliğini artırmak adına böyle bir gerekçeyle bu düzenleme yapılmıştır. Dolayısıyla, bu açıdan baktığımızda, aynı konuyla ilgili olarak birden fazla doğru olabilir, biz bu doğruyu tercih ettik. O açıdan, burada da, bana göre, bir eksiklikten ziyade bir değerlendirme farklılığı olarak meseleye bakma imkânı vardır.
Bir de, yürürlük maddesiyle ilgili olarak, “ bir taraftan Türkiye Büyük Millet Meclisi, öbür taraftan da Bakanlar Kurulu...” deniliyor. Bu da, yapılan faaliyetin tabiatından kaynaklanan bir husus; yani, ilk defa yasalarımızda aynı konuyla ilgili, hem Bakanlar Kurulunun hem Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkili kılındığı, sorumlu kılındığı, görevli kılındığı bir düzenleme değildir bu. Bundan evvel de var. Mesela, Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyeliğiyle Bağdaşmayan İşler Hakkında Kanunda, hem “Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı” hem de Bakanlar Kurulu bu Kanunu yürütür” diyor. Yine, Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyelerinin Ödenek, Yolluk ve Emekliliklerine Dair Kanunda hem “Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, diğer hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür” diyor. 3686 sayılı İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Kanununun yürütmeye ilişkin maddesinde hem “Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı” hem de “Bakanlar Kurulu yürütür” diyor. Bunun böyle olması yapılan işin tabiatı gereğidir; yoksa, onun dışında başka bir düşünceyle, başka bir mülahazayla böyle bir çifte yürütme durumu konulmuş değildir.
Bir başka husus daha var: Şimdi, bu kurumlar ilk defa kurulduğu için iyi niyetle kuruluyor. Yarın tatbikatın içinde birkısım eksiklikler, birkısım noksanlıklar olabilecektir. Belki, zaman içerisinde bazı maddeler değiştirilebilecek, yenileri ilave edilebilecek, bugün öngöremediğimiz hususlar da ortaya çıkabilecektir. Onun için, kurumun oturabilmesi ve başlangıçta gerekli tecrübeyi elde edebilmesi açısından ilk önce merkezî idarenin işlemleriyle ilgili, arkasından da mahallî idarelerle ilgili işlemler için de bir geçiş süreci konulmuştur. Şimdi, buradan, yani iyi niyetle ortaya konulmuş bir tasarıdan hemen nem kapıp -tabiri caizse leblebiden nem kapıp, ki, o leblebi sabahtan akşama ateşin üzerinde pişiyor, ondan nem kapıp- buradan, şunu yapıyor, bunu yapıyor tarzındaki bir şey, iyi niyetle hazırlanmış bir tasarı açısından düşünülmemesi gereken hususlar olduğu kanaatini taşıyorum.
Burada arkadaşlarımızın dile getirdiği hususlarla ilgili, Sayın Baştopçu, büyük ölçüde bir değerlendirme yaptı. Ben, onlara aynen katıldığımı tekraren ifade etmek istiyorum.
Diğer hususlarla ilgili de, zaten kanunun hem burada görüşülmesi sırasında hem de komisyonda görüşülmesi sırasında Hükümet olarak görüşlerimizi ifade etmiştik. İnşallah, bugün bu yasayı birlikte tekrar kabul ederiz ve Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak önemli bir adımı tekraren atmış oluruz.
Katkılarınızdan dolayı hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Şahsı adına son konuşmacı Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan.
Buyurun Sayın Eraslan.
MEHMET ERASLAN (Hatay) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Anayasamızın 80 inci maddesine göre, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, seçildikleri bölgenin veya kendisini seçenlerin değil, bütün milletin temsilcisidir, her bir milletvekili Türkiye’yi temsil eder. En doğusundan en batısına kadar, en kuzeyinden en güneyine kadar 7’den 70’e var olan bütün milleti temsil eden her bir milletvekilinin, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Parlamentosunda, bu hür kürsüde, milletin sorunlarını, milletin dertlerini, milletin problemlerini ifade etmekle yükümlü ve görevlidirler. Herkes, inandığını, düşündüğünü, duygularını mutlaka kendi özgür iradesiyle, kendi hür iradesiyle, bağımsızlığımızın ve hürriyetimizin timsali olan bu kürsüden ifade edecekler. Dolayısıyla bu bir doğal süreçtir, bundan hiç kimsenin rahatsız olmasına gerek yok.
Sayın Kandoğan “Başbakan Karadeniz’e giremiyor” dediler, “fındık sorunu var, 8 000 000 fındık üreticisi Karadenizli kan ağlıyor, ürün fiyatları çok düşük, girdi maliyetleri yüksek, fındık elde kaldı, Toprak Mahsulleri Ofisi fındığı toplamıyor, depolarına stok etmiyor, ileri tarih atıyor” dediler ve böyle bir iddiada bulundular. Eğer, bunun aksini söyleyen milletvekili varsa, o milletvekilimiz de çıkacak, demokratik usuller çerçevesinde, bunun böyle olmadığını buradan ifade edecek, bu kadar basit bir olay; ama, bir milletvekilimizin söylediği sözler, bir milletvekilimizin kendi duygularını ifade etmesi birilerimizin hoşuna gitmedi diye hakaret etmemiz doğru değil.
Sayın Kacır, bakın, tutanaklardan çıkarttık, böyle bir yasama faaliyeti olmaz, böyle bir parlamento usulü olmaz. Burada hakaret etmişsiniz, ben aynı ifadeleri, aynı kelimeleri söylemek istemiyorum; ama, yani, bu, Türkiye Büyük Millet Meclisi mensubu olan bir milletvekiline yakışacak ifadeler, yakışacak laflar değil. Ha, beğenmeyebilirsiniz, Sayın Kandoğan’ın o ifadelerini beğenmeyebilirsiniz, haklı bulmayabilirsiniz, yanlış bulabilirsiniz; ama, siz de çıkar, kendi inandığınızı, kendi doğrularınızı bu kürsüde koyarsınız. Ama, hakaret etmek suretiyle ve belden aşağı vurmak suretiyle… Böyle bir mantık olamaz, böyle bir felsefe olamaz. Biraz daha dikkatli olmamız gerekir, biraz daha ayakları yere basık ve ne dediğini bilen, aklıselim bir vaziyette yasama faaliyeti yapmamız gerekir diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, 15 Haziran 2006 tarihinde gerçekten önemli bir kanun tasarısını Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçirdik: Kamu Denetçiliği Kanunu. Kamu Denetçiliği Kanunu gerekli mi; gerekli. Fakat, biraz sonra da izah edeceğim, yani Cumhurbaşkanından niye döndü; Cumhurbaşkanından döndü, bir de Anayasa Mahkemesinden dönecek. Bunu engellemenin yollarını, Anayasa Mahkemesi tarafından da bu kanunun tekrar bozulmaması için nelerin yapılması gerektiğini ifade etmeye çalışacağım.
Yani, hiç kimse şunu aklına getirmesin: Kamu Denetçiliği Kanununa veya Kamu Denetçiliği Kurumunun kurulmasına karşı değiliz. Evet, Türkiye Büyük Millet Meclisine bağlı, idarenin her türlü eylem ve işlemlerini, tutum ve davranışlarını inceleyen Türkiye Büyük Millet Meclisine bağlı bir Kamu Denetçiliği Kurumu kurmaya çalışıyoruz ve aynı zamanda bu kurum idareyi denetleyecek, idarenin tutum ve davranışlarını inceleyecek ve denetleyecek. Kamu Denetçiliği Kurumu kurulması çalışmaları 1997 yılından beri Parlamentomuzda, komisyonlarda görüşmeleri devam eden bir konu, yeni bir konu değil, yeni, Türkiye’nin veya Parlamentonun gündemine gelen bir konu değil. 1997 yılından beri bu çalışmalar devam etmektedir.
Kamu denetçiliği sistemi Avrupa Birliği ülkelerinin tümünde var ve 100’ün üzerinde ayrıca dünya devletlerinde, dünya ülkelerinde uygulanan bir sistem ve idarenin vatandaşla olan ilişkilerinden kaynaklanan sorunları, problemleri incelemek üzere telkin veya tavsiyelerde bulunmak üzere görev alacak çok önemli bir kurum; yani, bu kurumun önemsizliğini söyleyebilecek hiç kimse yoktur. Bu kurum önemli bir kurum ve kurulması gerekir. Hiçbir siyasî parti, muhalefet olsun iktidar olsun, sivil toplum kuruluşları olsun, üniversiteler olsun böyle bir kurumun kurulmasına kesinlikle karşı değiller; fakat, Kamu Denetçiliği Kurumunun kurulması böyle bir yasa tekniğiyle Anayasaya aykırıdır. Anayasaya aykırı olduğu için, Sayın Cumhurbaşkanımız, tekrar, Türkiye Büyük Millet Meclisine, görüşülmek üzere iade etmiştir.
Anayasanın 7 nci, 8 inci ve 9 uncu maddelerinde “kuvvetler ayrılığı” tarifi yapılmıştır. Yasamanın görevi nedir; yürütmenin görevi nedir bunların hepsi tarif edilmiş; ama, bu tarife rağmen, Anayasanın bu amir hükmüne rağmen, biz, idareyi Anayasanın “yürütme” kısmından alıp “yasama” kısmına getirirsek, işte burada ciddî bir Anayasa ihlali yapmış oluruz demektir.
Biz, bir kamu kurumu kuruyoruz. Meclise bağlı çalışan, bir başdenetçisi olan ve en fazla 10 tane denetçi üyesi olan bir kurum kuracağız. Bu kurum ne yapacak; bu kurum idareyi denetleyecek. Peki, idareyi denetleyecek olan, yani, tarım müdürlüğünü, bayındırlık müdürlüğünü veya çevre orman il müdürlüğünü denetleyecek olan kimdir; idaredir. Bizim görevimiz yasama faaliyeti yapmaktır. Anayasanın 87 nci maddesine bakıyoruz değerli arkadaşlar, Anayasa elimizde. Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevleri Anayasanın 87 nci maddesinde açık bir şekilde sıralanmaktadır: “… kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak; Bakanlar Kurulunu ve bakanları denetlemek; Bakanlar Kuruluna belli konularda kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermek; bütçe ve kesinhesap kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek; para basılmasına ve savaş ilânına karar vermek…” vesair vesair diye devam ediyor.
Anayasanın 87 nci maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin böyle bir görevi yoktur; yani, kendisine bağlı, idareyi denetleyecek bir kurum kurma görevi yoktur. O halde ne gerekir; anayasa değişikliği gerekir.
Yani, Kamu Denetçiliği Kurumunun kurulmasına karşı değiliz. Bu, dünyada var olan bir şey, Türkiye Büyük Millet Meclisinde de kanunlaşarak, yasallaşarak geçmesi ve Türkiye’ye de bu noktada kazanımın verilmesi gereken bir şey. Ama, bunu yaparken, kanun tekniğine uygun bir şekilde yapmamız gerekmektedir ve idare, yürütme bölümünün içerisindedir. İdareyi sevk ve idare eden, denetleyen bakanlardır. Bakanlar, kendi taşra teşkilatlarını denetlemekle yükümlüdür. Yürütmenin, yasamanın kuvvetler ayrılığı gereği bu böyle olmaktadır. Şimdi, biz, idareyi alıyoruz, yürütmenin… Anayasa değişikliği yapmadan, kanunî düzenlemeyi yapmadan, idareyi alıyoruz, idareyi, yasama organı olan Türkiye Büyük Millet Meclisine veriyoruz. Böyle bir yetkisi yok, Anayasa 87’yi okuyoruz, böyle bir yetkisi yok.
Kaldı ki, Türkiye Büyük Millet Meclisine bağlı Kamu Denetçiliği Kurumu, hem kamudaki etkinliği artıracak hem de toplumsal memnuniyeti de beraberinde çoğaltacak önemli bir kurum; ama, bu önemli kurum doğmadan bunu öldürme cihetine gidiyoruz. Daha doğmadan anayasal özelliğini elinden alarak, maalesef, saygınlığını ve güvenirliliğini, bu kurumun, âdeta yok ediyoruz. Buna da hakkımız yok diye düşünüyorum. Bu iş Yasamanın işi değildir, bu iş yürütmenin işidir; ama, Türkiye Büyük Millet Meclisi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Eraslan, ek 1 dakikalık süre içerisinde konuşmanızı tamamlayın.
Buyurun:
MEHMET ERASLAN (Devamla) – Bu iş yasamanın işi değildir efendim; bu iş, mevcut Anayasaya göre idarenin işidir, Cumhurbaşkanlığının işidir ve Bakanlar Kurulunun işidir. Bakın, RTÜK’te aynı hata yapıldı. RTÜK üyelerinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından atanmaları, Sayıştay üyelerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından atanmalarıyla ilgili kanun çıkarıldı ve bunlar tekrar, maalesef, Anayasa Mahkemesinden ret yedi ve nasıl mümkün oldu, Sayıştay üyelerinin seçilmesi ve RTÜK üyelerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilmeleri nasıl mümkün oldu; Anayasa değişikliğiyle mümkün oldu.
İşte, burada da yapılması gereken, kesinlikle Anayasa değişikliği yapmak suretiyle, Türkiye Büyük Millet Meclisine bağlı bir kamu kurumu denetçiliğinin kurulmasını temin etmektir. Yapılması gereken bu. Yoksa, kimse buna karşı çıkmıyor, kimsenin karşı çıktığı falan yok; ama, böyle bir yasa tekniğiyle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin zamanını harcıyoruz; yarın Anayasadan dönecek. Anayasa Mahkemesinden dönmesini istemiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Eraslan teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri…
MEHMET ERASLAN (Devamla) – Dolayısıyla, tekrar yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini vurguluyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler kabul edilmiştir.
Şimdi, birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm, 1 ilâ 23 üncü maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Birgen Keleş, Anavatan Grubu adına Kars Milletvekili Selami Yiğit, AK Parti Grubu adına Nevşehir Milletvekili Osman Seyfi; şahısları adına Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan ve Nevşehir Milletvekili Osman Seyfi.
İlk konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Birgen Keleş.
Sayın Keleş, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Keleş, süreniz 10 dakika.
Buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA BİRGEN KELEŞ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 5521 sayılı Kamu Denetçiliği Kanununun, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından bir kez daha görüşülmek için Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderilen 12 maddesini inceliyoruz, iki bölüm halinde inceliyoruz. Ben, birinci bölümde, o bölüm hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum ve Yüce Meclise saygılar sunuyorum.
Şimdi, Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunuyla ilgili olarak ayrıntıya girmeden önce, ben, sizlere biraz kamu denetimiyle ilgili birkaç noktadan söz etmek istiyorum ve bu noktaları dikkatinize sunmak istiyorum.
Bir defa, gerek kamu yönetimi temel ilkeleri ve yeniden yapılandırılmasıyla ilgili kanun gerek Kamu Malî Yönetim ve Kontrol Kanunu, yeni bir denetim sistemi getiriyor. Her iki kanunda da kamu kurum ve kuruluşlarının iç ve dış denetime tabi olması öngörülüyor ve iç ve dışdenetimin de, hukuka uygunluk, malî denetim ve performans denetimini kapsayacağı öngörülüyor.
Getirilen düzenlemeye göre, bir anayasal kuruluş olan ve Parlamentoya bağlı olarak görev yapan Sayıştaya dışdenetim verilmiştir, içdenetim ise, kurum ve kuruluşların kendi içlerinde yapacakları bir düzenlemeyle seçecekleri iç deneticiye bırakılmıştır.
Bugün gelinen nokta nedir derseniz, tek kelimeyle hüzün vericidir değerli arkadaşlarım; çünkü, bugün gelinen noktada şu olmaktadır: Bir defa, söz konusu kanunlar tartışılırken gündeme gelen teftiş kurullarının kaldırılması meselesi, artık, neredeyse doğrulanmış durumdadır. Nitekim, bugüne kadar kamu yönetiminde çok önemli bir görev yapan ve yolsuzlukların ortaya çıkarılmasında büyük başarılara imza atan teftiş kurullarına, artık, soruşturma görevi verilmemektedir.
İçdenetim sistemi ise, getirilen içdenetim sistemi ise, tam olarak yerleşmemiştir, tam olarak yerleşmediği için de, tam olarak uygulanamamaktadır; çünkü, eksiklikleri vardır. Dolayısıyla, bugün, kontrol görevi yapılmamaktadır, yolsuzlukları soruşturma görevi de yapılmamaktadır. Kamu Malî Yönetim ve Kontrol Kanununda teftiş kurullarının ortadan kaldırılmasına tepki gösterilmiştir bu tartışmalar sırasında. Onun üzerine, bazı değişiklikler yapılmıştır ve bu Kanunda 75 ve 77 inci maddelerde yapılan değişikliklerle, İçişleri ve Maliye Bakanlıklarına, gerektiğinde, teftiş yaptırma yetkisi verilmiştir; ancak, bu, iki bakanlığa verilmiş olan bir yetkidir ve asıl önemlisi, yolsuzluk ve usulsüzlüğün soruşturulması yetkisini de içermemektedir. Söz konusu yetki, sadece yolsuzlukların ortaya çıkarılmasında sorumlu olan, bir anlamda, kontrol eksikliklerinin incelenmesini öngörmektedir; bunu incelemek için verilen bir yetkidir.
Kamu yönetimi temel ilkeleri ve yeniden yapılandırılmasıyla ilgili olan yasada da değişiklik yapılmıştır -18 inci maddede- ve burada da, İçişleri, Maliye, Eğitim, Sağlık Bakanlıkları ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına, kurum dışı işyeri, kişi veyahut da çeşitli kuruluşları, yerel yönetimlerle ilgili olarak, denetim ve rehberlik birimi oluşturulabileceği öngörülmüştür yapılan değişiklikte; ancak, bunların da teftiş ve soruşturma yetkisi yoktur.
İç denetçiler, denetim sırasında, eğer yolsuzluklarla ilgili bazı kanıtlara rastlarlarsa, bunları yetkili mercilere vermek durumundadırlar; ama, takdir edersiniz ki, tesadüfen rastlandığı zaman bir kanıtın yetkili mercilere verilmesi başka bir şeydir, belli bir usulsüzlüğün ve yolsuzluğun özel olarak soruşturulması başka bir olaydır.
Şimdi, açıktır ki, yolsuzlukların çığ gibi yükseldiği bir dönemde, ayyuka çıktığı bir dönemde, teftiş kurullarıyla ilgili bir olumsuz gelişme vardır; görevlerini yapamaz hale getirilmişlerdir bunlar. Kaldı ki, değerli arkadaşlarım, Plan ve Bütçe Komisyonunda bir Sayıştay Yasası var, biz, bunu, birkaç gündür inceliyoruz. Bu kanun, üyelerin seçilişinden başlayarak, Sayıştayın niteliğini, çalışma şeklini bozan, Sayıştayın tarafsızlığını ve bağımsızlığını zedeleyen ve sistemi yozlaştıran hükümler içermektedir. Yasayla, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun lağvedilmesi ve bunun elemanlarının Sayıştay bünyesinde hizmet görmesi öngörülmektedir; ama, bunun yöntemi ve koşulları belli değildir.
Ayrıca, bunların yapmakta oldukları yerel yönetimleri denetim görevini, Sayıştay çatısı altında nasıl yapacakları konusunda da büyük bir belirsizlik vardır.
Şimdi, teftiş kurullarıyla ilgili, Sayıştayla ilgili, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kuruluyla ilgili bütün bu olumsuz gelişmeler söz konusuyken, âdeta kara mizah gibi, oturmuşuz ve şikâyetler üzerine idarenin durumunu incelemek ve önerilerde bulunmak üzere Kamu Denetçiliği Kurumunu kurmaya çalışıyoruz.
Bunun, bir defa, Türkiye Büyük Millet Meclisine bağlı olarak kurulması mümkün değildir, Anayasa karşısında mümkün değildir, Anayasanın ilkeleri, bazı ilkeleri nedeniyle mümkün değildir, 87 nci maddesi nedeniyle ilgili değildir -arkadaşlarımız söylediler- görevinin içinde değildir.
5521 sayılı Yasanın 9 uncu maddesine gelince, orada da mesele Sayın Bakanımın söylediği kadar basit değildir, daha önceki Bakanın söylediği kadar basit değildir.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, 9 uncu madde Kamu Denetçiliği Kurumunun görevini tanımlamaktadır.
“Kurum, idarenin işleyişiyle ilgili şikâyet üzerine, Türkiye Cumhuriyetinin Anayasada belirtilen nitelikleri çerçevesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını; adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygı, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak ve idareye önerilerde bulunmakla görevlidir.”
İkinci paragrafı ise istisnalar getirmektedir:
“a) Cumhurbaşkanının tek başına yaptığı işlemler ile resen imzaladığı kararlar ve emirler,
b) Yasama yetkisinin kullanılmasına ilişkin işlemler,
c) Yargı faaliyetlerine ilişkin işlemler ile yargı mensuplarının işlem ve eylemleri,
ç) Türk Silâhlı Kuvvetlerinin salt askerî hizmete ilişkin faaliyetleri,
Kurumun görev alanı dışındadır” denilmektedir.
Şimdi, ikinci fıkra, bu fıkra, Anayasanın 105, 125, 159 uncu maddelerinde yargı denetimi dışında tutulan kararları, işlemleri, emirleri, sanki yasayla Kamu Denetçiliği Kurumunun görev kapsamına alınması mümkünmüş gibi göstermektedir, istisna kapsamına alarak göstermektedir. İstisna kapsamına alarak, sanki bunu Anayasa çerçevesinde alması mümkünmüş izlenimini vermektedir. Örneğin, Cumhurbaşkanının, Başbakan ile ilgili bakanın imzasıyla yapacağı işlemlerin Kamu Denetçiliği Kurumunun görev kapsamına alınabileceği izlenimi çok nettir. Eğer, siz, Cumhurbaşkanının tek başına yapacağı görevler bundan istisnadır diyorsanız, diğer görevleri, yani Başbakanın ve bakanın imzasıyla birlikte yapacağı görevler bunun içindedir demiş oluyorsunuz. Oysa, Cumhurbaşkanının resen imzaladığı kararlar ve emirler aleyhine, Anayasa Mahkemesi dahil, hiçbir yargı merciine başvurulamayacağı gibi, Cumhurbaşkanının, Başbakan ve ilgili bakan tarafından imzalanan işlemlerinden ve kararlarından da sadece Başbakan ve ilgili bakan sorumludur. Bakın, Anayasanın 105 inci maddesinde çok net olarak, bazı görevlerin Başbakan ve ilgili bakanın imzasıyla birlikte yapılabileceği söyleniyor; hemen altında, aynı cümlede “bu kararlardan Başbakan ve ilgili bakan sorumludur” deniliyor.
Dolayısıyla, açıktır ki, anayasal konumu nedeniyle, tek başına yaptığı işlerden de, Başbakan ve ilgili bakanın yaptığı işlerden de sorumlu değildir Cumhurbaşkanı. Anayasal düzen ve kurallar nedeniyle yasa kapsamına alınamayacak konuların sanki yasa kapsamındaymış gibi istisna olarak düzenlenmesi, yasa yapma tekniğiyle bağdaşmadığı gibi, öngörülemeyen bir karışıklığa ve özenle korunması gereken bazı kurumlara karşı yapılacak yıpratma çabalarına yol açabilir.
Sayın milletvekilleri, ombudsman kurumu Avrupa Birliği ülkelerinin hepsinde olmadığı gibi, yüzölçümü küçük olan, nüfusu az olan, hukukun üstünlüğü ilkelerine çok riayet eden, bu sistem ve ilkelerin yerleşmiş olduğu ülkelerde başarıyla kullanılmaktadır. Türkiye’de coğrafî durum, nüfus ve yüzölçümü düşünüldüğünde, bu kurumun tekrara ve karışıklığa yol açması, eğer iyi düzenlenmediği takdirde, mümkündür; onun için, Türkiye koşulları dikkate alınmalıdır.
İdarenin denetlenmesinde asıl önemli olan, Türkiye’de, idarî yargının, Sayıştayın, teftiş kurullarının, yüksek denetleme kurullarının üyelerinin nitelikli, bağımsızlığı garanti altına alınmış kişiler olması ve herhangi bir siyasî baskı olmadan, özgürce çalışma olanağına kavuşmuş olmalarıdır; asıl önemli olan budur; ama, ne yazık ki, Hükümetin bu anlayışı benimsediğini ve bu yönde çaba gösterdiğini söylemek mümkün değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Keleş, konuşmanızı tamamlayınız.
BİRGEN KELEŞ (Devamla) – Çünkü, iktidara geldiğinden beri, bu Hükümet, Anayasa ve yasaları dikkate almamakta, teftiş kurullarını kaldırmakta, Sayıştayı yozlaştırmakta, yüksek denetleme kurullarını görevini yapamaz hale getirmekte, söz konusu kurullar tarafından hazırlanan fevkalade değerli raporları bir kenara itmekte, dikkate almamakta ve bu tutumunu, ısrarla sürdürmektedir. Asıl sorun, açıktır ki, ne yasalardaki eksikliklerde ne de kurumlardaki eksikliklerdedir. Asıl sorun, AKP İktidarının yönetim anlayışında ve cumhuriyetin temel ilkeleri ile en çağdaş, sağlam kurumlarını yozlaştırma çabalarındadır. Bu nedenledir ki, bu Parlamentonun çatısı altında, bu konudaki önemli soruna çözüm bulmak, AKP’nin tutumu nedeniyle ve sayısal çoğunluğu nedeniyle, ne yazık ki, mümkün değildir; ama, hiç kimsenin kuşkusu olmamalıdır ki, önümüzdeki seçimlerde kesin çözüm bulunacaktır ve bu, Anayasa, yasadışı işler ve Anayasaya aykırı eylemler bir son bulacaktır.
Her dönemin bir şeyi vardır, kendine has özellikleri vardır. 22 nci Yasama Döneminin de kendine has özellikleri var. Bence, Türk hukuk sistemi açısından fevkalade tehlikeli olan iki özellikten bir tanesi, bir defa, yasaların aceleyle hazırlanması, gerekli temaslar yapılmadan hazırlanması ve bunların torba yasalar şeklinde buraya gelmesi, dolayısıyla, birbiriyle hiç ilgisi olmayan, bağlantısız maddelerin aynı torbada olması; ayrıca da, çok önemli ve tasarı olarak gelmesi gereken birçok konunun teklif olarak gelmesidir. Sanıyorum, Hükümet, ileride bu konularla ilgili suçlanmak istemediği için, onları, özverili arkadaşlarına imzalatıp, teklif olarak gönderiyor; ama, bu, onları sorumluluktan kurtarmaz diye düşünüyorum.
Ayrıca, ikinci özellik, bu dönemde, yasamayla ilgili gördüğüm, tehlikeli bulduğum ikinci özellik de şudur değerli arkadaşlarım: Cumhurbaşkanından ne zaman vetoyla ilgili bir tezkere gelse, tezkere daha ellerine geçmeden en yetkili kişiler, Başbakan veyahut da bakan hemen açıklama yapmakta ve “aynen kabul edeceğiz” demektedir.
Değerli arkadaşlarım, bu, bir defa, demokrasiyle bağdaşan bir tutum değildir.
İkincisi; Cumhurbaşkanına ve Türkiye Büyük Millet Meclisine gösterilmesi gereken saygıyla bağdaşan bir şey değildir.
Üçüncü olarak da; AKP milletvekillerinin hak ettiği saygıyla da bağdaşan bir şey değildir. Neden; çünkü, Adalet ve Kalkınma Partili milletvekillerinin bir kısmı …
BAŞKAN - Sayın Keleş…
BİRGEN KELEŞ (Devamla) – Bitiyor efendim; son cümle…
BAŞKAN - Sayın Keleş, siz, hep zamanı çok dikkatli kullandığınız için, ben size tahdit uygulamadım; lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.
BİRGEN KELEŞ (Devamla) – Sağ olun… Son cümlemi... Bitiriyorum efendim.
.... belki, tezkeredeki gerekçelerden etkilenecekler ve yasayı düzeltip, Türk hukuk sistemine daha düzgün, işlerliği olan, eksikleri olmayan bir yasa hediye edeceklerdir; ama, bu imkân kendilerinden alınmaktadır.
O bakımdan, yapılan işler, sadece bu yasanın böyle, aynen geçirilmesi değildir. Giden ve veto edilen yasaların çoğu aynen geçirilmektedir ve incelenmeden, AKP yetkilileri tarafından kararlaştırılmaktadır böyle geçirilmesi. Üzücü olan ve demokrasiye ve parlamenter sisteme yakışmayan da budur.
Çok teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Anavatan Partisi Grubu adına, Kars Milletvekili Selami Yiğit.
Sayın Yiğit, buyurun efendim.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA SELAMİ YİĞİT (Kars) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 1236 Sıra Sayılı Kanunun birinci bölümü üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri; dünyada ilk olarak Osmanlı İmparatorluğu döneminde idarî yargı işlevi görmek üzere kurulan kamu denetçiliği sistemi, bugün, Avrupa Birliği ülkelerinin tümü dahil olmak üzere 120’yi aşkın ülkede uygulanmakta, idarenin vatandaşla ilişkilerinden kaynaklanan şikâyetlerin incelenip, giderilmesinde önemli bir rol üstlenmektedir.
Kamu Denetçiliği Kurumunun etkin işleyişi sağlandığında, vatandaşın idareye ilişkin şikâyetlerinin önemli bir bölümünün giderilmesinde zaman ve maddî kayıpların önüne geçilecek, idarî yargının yükü hafifletilecektir.
Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere, yeniden görüşmekte olduğumuz tasarı, 15 Haziran 2006 tarihinde, 5521 sayılı Yasa olarak Genel Kurulca kabul edilmişti. Tasarı Genel Kurula inmeden önce, muhalefet milletvekilleri olarak, Plan ve Bütçe Komisyonunda düşüncelerimizi dile getirdik. Genel olarak düzenlemeyi olumlu bulduğumuzu; ancak, bu tasarının kanunlaşmadan önce, Anayasada değişiklik yapılması gerektiğini ısrarla söyledik. Tasarının anayasal temeli olmadığını, gerek söz alarak gerekse karşı oy yazılarımızla ifade ettik. Tasarının bu haliyle çıkması halinde, büyük bir ihtimalle, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından veto edileceğini söyledik. Beklenen oldu ve Sayın Cumhurbaşkanımız, 5521 sayılı, kamuoyunda “ombudsman” olarak bilinen Kamu Denetçiliği Kurumu Kanununun 12 maddesini ve 1 geçici maddesinin yayımlanmasını uygun bulmayarak, söz konusu maddelerin bir kez daha görüşülmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına geri göndermiştir ve Sayın Cumhurbaşkanı, veto gerekçelerini, engin hukukî deneyimiyle ayrıntılı olarak açıklamıştır.
Sayın Cumhurbaşkanımız 5521 sayılı Yasanın 3, 4, 11, 13, 15, 22, 30, 33, geçici 1 inci ve 41 inci maddelerinin ve diğer, 9 ve 26 ncı maddelerinin anayasal sistemimize, Anayasamızın kuvvetler ayrılığı ilkesine ve Anayasamızın ilgili diğer maddelerine aykırı olduğunu belirtmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanının veto gerekçeleri de, bizim, gerek Plan ve Bütçe Komisyonunda gerekse Genel Kurulda dile getirdiğimiz “böyle bir kurumun oluşturulmasının anayasal zemini yoktur” iddiasına dayanmaktadır; ancak, ne yazık ki, her türlü uyarımıza karşın, İktidar Partisi, hukukî saygınlığı olan, etkin bir kamu denetçiliği kurumunun oluşturulması için gerekli anayasa değişikliğini önümüze getirmek yerine, her zaman yaptığı gibi, Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından geri gönderilen yasayı, noktasına virgülüne dokunmadan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonundan aynen geçirmiş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna indirmiştir. Avrupa Birliğinin sonbaharda çıkaracağı ilerleme raporu için Türkiye Büyük Millet Meclisinin olağanüstü toplantıya çağrıldığı bir ortamda, birçok yasayla birlikte, vetolu Kamu Denetçiliği Yasasını da yeniden alelaceleyle gündeme getiriyorsunuz. Yasanın temel yasa olarak görüşülmesi, Sayın Cumhurbaşkanının çok ciddî veto gerekçelerinin tartışılmasına bile imkân vermemektedir. Sayın Cumhurbaşkanının ikinci kez veto etme hakkı bulunmadığı için, bu yasa, İktidar Partisi oy çokluğuyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda kabul edilecek; ancak, birçok yasada olduğu gibi, büyük bir olasılıkla Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; oysa, yapılması gereken, dünyada ilk kez Osmanlı İmparatorluğu döneminde uygulanan ve birçok Avrupa ülkesi tarafından da örnek alınan ombudsman gibi ciddî bir kurum oluşturulacaksa, bu yasayı ve veto gerekçelerini incelemek, hatta daha da ileri giderek, böyle bir kurumun daha etkin ve sağlıklı işleyebileceği anayasal değişiklikleri ele almaktır. Anayasaya aykırı yasalar çıkarmayı AKP Hükümeti alışkanlık haline getirmiştir. Örneğin, onbeş yeni üniversitenin kurulması ve kurucu rektörlerin atanmasını Anayasaya açıkça aykırı olarak siyasî iktidara bırakan yasa maddesiyle kurucu rektör atamalarının tıkanması Anayasamıza açıkça meydan okumaktır. Anayasal zemini olmayan düzenlemeler kurumların ölü doğmasına neden olmaktadır. Ülkemizin çok ihtiyaç duyduğu ombudsmanlık kurumunun önü de bu yasal düzenlemeyle tıkanmak istenmektedir; çünkü, bu yasa, çıkardığımız anda tartışma konusu olacak, anayasal zemini bulunmadığı için Kamu Denetçiliği Kurumu da daha başlangıçta etkisiz bir kurum olarak doğacak, kendisinden beklenen kamu yararını sağlayamayacaktır. Üstelik, kendisinden adalet beklediğimiz idarenin vatandaşla ilgili şikâyetlerini inceleyecek ve bu konuda idareye tavsiyelerde bulunacak olan bu kurumun hukukî statüsü tartışma konusu olacaktır.
Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz yasayla, bildiğiniz gibi, idarenin her türlü eylem, işlem, tutum ve davranışlarıyla ilgili şikâyetleri, adalet anlayışı içerisinde, insan haklarına saygı, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden inceleyip araştırmak ve idareye önerilerde bulunmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bir Kamu Denetçiliği Kurumu oluşturuyoruz. Bu noktada Sayın Cumhurbaşkanının veto gerekçelerine dikkatinizi çekmek istiyorum.
Sayın Cumhurbaşkanımız, Kamu Denetçiliği Kurumu Yasasının anayasal zemininin olmadığını, Türkiye Büyük Millet Meclisine bağlı böyle bir kurumun oluşturulmasının, yürütme, yasama ve yargı erklerinin görev ve yetki alanlarının kesin olarak ayrılacağına ilişkin Anayasanın temel prensiplerine aykırı olacağı, böyle bir kurumun oluşturulmasının yasamanın yargı alanına müdahale niteliği taşıyacağı gibi haklı gerekçelerle söz konusu yasayı geri göndermiştir. Anayasamızın yasamayla ilgili bölümünde Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşu, görev ve yetkileri, nasıl çalışacağı, seçimler ve milletvekillerinin nitelikleri sayılmıştır. Anayasamızın bu bölümüne ilişkin maddeleri incelendiğinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin bünyesinde idarenin eylem ve işlemlerini, tutum ve davranışlarını inceleyip araştıracak sürekli bir kurum oluşturma görevinin bulunmadığı görülecektir. Oysa, görüştüğümüz yasa, başdenetçi ve denetçilerin Genel Kurul tarafından seçileceği, hatta bunların Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından görevden alınacağı, ödeneği TBMM bütçesi içinde yer alacağı, Türkiye Büyük Millet Meclisine bağlı bir kurum, bir Kamu Denetçiliği Kurumu oluşturulmasını öngörmektedir. İşte, bu yönüyle Kamu Denetçiliği Kurumunun anayasal zemini yoktur. Dolayısıyla, böyle bir kurumun oluşturulmasına imkân verecek bir Anayasa değişikliği yapılmadan ombudsmanlık kurumu oluşumuyla ilgili önümüze getirilecek her türlü düzenleme Anayasaya aykırı olacaktır. Oluşacak kurum gücünü Anayasadan almadığı için etkisiz kalacak ve işleyişi büyük hukukî karmaşaya yol açacaktır. AKP Hükümeti gerçekten böyle bir kurumun ülkemiz açısından ihtiyaç duyulduğuna inanıyorsa, özellikle yapması gereken iş ombudsmanlık kurumuna imkân verecek bir anayasal değişikliği derhal Meclis gündemine getirmesidir. Bu anlamda getirilecek Anayasa değişikliğine parti grubumuz olarak destek vereceğimizi vurgulamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, yukarıda da belirttiğim gibi, Sayın Cumhurbaşkanının haklı olarak vurguladığı bir başka sakınca da, söz konusu kurumun yasama, yürütme ve yargı erklerinin görev ve yetkileri açısından kesin olarak ayıran Anayasa maddelerine aykırılığıdır. Gerçekten de Anayasamıza göre yasama yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinde, yürütme yetkisi Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulunda, yargı yetkisi ise bağımsız mahkemelerdedir. İdare, bu anlamda yürütme erkinin içindedir. Yasama organı da, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev alanı içerisinde değildir. Oysa Kamu Denetçiliği Yasasının 4 üncü maddesiyle, idareyi denetlemek üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı bir kurum oluşturulmaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetimi siyasî denetimdir. Bunun da yolları Anayasanın 98 ve 100 üncü maddeleriyle düzenlenmiştir. Siyasî denetimin yolu Meclis araştırmasıdır, Meclis soruşturmasıdır, gensorudur, yazılı ya da sözlü soru önergeleridir; ancak, idarî denetim apayrı bir şeydir. Bu anlamda Ombudsman Yasasını aynen geçirirseniz, devletin işleyişiyle ilgili üç temel erk, yasama, yürütme ve yargı arasında büyük bir karmaşaya yol açacaktır. Kurum, baştan büyük yara almış olarak doğacak; kurum, yargıya siyasî müdahale iddialarının hedefi olacaktır.
Tasarının 2 nci maddesiyle bazı istisnalar getirilmesine karşın, Kamu Denetçiliği Yasasının 1 inci maddesi, idarenin her türlü işlem ve eylemleri ile tutum ve davranışlarına ilişkin şikâyetleri, Kamu Denetçiliği Kurumunun görev alanına almaktadır. Böylece yasama ve yargı organlarının eylem, işlem, tutum ve davranışları Kamu Denetçiliği Kurumunun görev alanı içerisine girmektedir. Bu düzenleme de Anayasaya aykırıdır.
Kamu Denetçiliği Kurumuyla ilgili yasanın, başdenetçi ve denetçilerin genel kurulda seçilmeleri ve görevden alınmaları, Genel Kurulda yemin ederek göreve başlamalarına ilişkin maddeleri de bu durumda havada kalmaktadır; çünkü, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkilerini düzenleyen Anayasamızın 87 nci maddesinde, böyle bir kurumda görev yapacak başdenetçi ve denetçilerin seçimine ilişkin herhangi bir düzenleme yoktur.
Değerli milletvekilleri, gerçi, bu noktada hep Sayıştay Başkan ve üyelerinin seçimi örnek gösterilmiştir; ancak, Anayasa Mahkemesinin bu konudaki kararı açıktır. Anayasa Mahkemesi, Sayıştay Başkan ve üyelerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçimine ilişkin itirazları incelerken…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Yiğit, konuşmanızı tamamlayınız.
SELAMİ YİĞİT (Devamla) - …Sayıştay ile Türkiye Büyük Millet Meclisi arasında anayasal zeminden kaynaklanan bir ilişki olduğunu vurgulayarak, Sayıştay Başkan ve üyelerinin Türkiye Büyük Millet Meclisindeki seçiminin bu açıdan Anayasaya uygun olduğu kararına varmıştır. Takdir edersiniz ki, Kamu Denetçiliği Kurumu ile Türkiye Büyük Millet Meclisi arasında anayasal bir ilişki olmadığından, başdenetçi ve denetçilerin seçim ve görevden alınmalarında da, tıpkı RTÜK üyelerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilmesine ilişkin kuralların iptal edilmesine benzer pek çok hukukî karmaşa ve tartışma yaşanacaktır.
Kamu Denetçiliği Kurumunda çalışacak uzmanlar ile diğer personelin durumu da ayrı bir tartışma konusudur. RTÜK Yasası da benzer gerekçelerle Anayasa Mahkemesine konu olmuş, RTÜK üyelerinin seçimine ilişkin maddeler Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. Bunun üzerine, Anayasa değişikliği yapılmış ve RTÜK üyelerinin seçimi, Anayasanın Türkiye Büyük Millet Meclisi görev ve yetkilerine ilişkin bölümüne konulmuştur. Kamu kurumlarının haksız uygulamalarına karşı yurttaşları koruyan ve hak aramalarını sağlayan, şikâyetlerini inceleyip sonuçlandıran Kamu Denetçiliği Kurumu, günümüzde Avrupa ülkelerinin hepsinde vardır.
Yukarıda belirttiğim gibi, bu kurum, vatandaşların idareyle olan sorunlarının çözümünde gerçekten de mahkemelere gerek kalmadan etkili bir rol oynamakta, yargının yükünü hafifletmektedir; ancak, böyle bir kurumdan beklenen faydayı sağlayabilmemiz için, anayasal zemine oturtmamız, görev alanlarını açıkça yeniden düzenlememiz gerekmektedir.
Bu çerçevede, hiç vakit geçirmeden, Kamu Denetçiliği Kurumuna anayasal statü kazandıracak bir Anayasa değişikliği hazırlanmalı ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşmeye açılmalıdır. Eğer İktidar Grubundan böyle bir öneri gelirse, tekrar söylüyorum, parti grubu olarak, buna destek olacağız.
Plan ve Bütçe Komisyonundaki karşı oy yazımızda da belirttiğimiz gibi, bu yasanın getirilecek Anayasa değişikliğiyle birlikte yeniden ele alınmasını öneriyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yiğit.
AK Parti Grubu adına, Nevşehir Milletvekili Osman Seyfi, aynı zamanda şahsı adına. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA OSMAN SEYFİ (Nevşehir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşülmekte olan kanun tasarısı hakkında AK Parti Grubunun ve şahsımın görüşlerini bildirmek için söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, görüşülmekte olan kanun... Sadece bizde değil, aşağı yukarı dünyada 100’ü aşkın ülkede kullanılan ve yürürlükte bulunan bir müesseseyi konuşuyoruz. Kurum olarak kamu denetçiliği, taa bundan üçyüz yıl önce İsveç’te başlamış ve sırasıyla çeşitli Avrupa ülkelerine, hatta Latin Amerika’ya kadar yayılmış bir kurumdur. İsveç dilinde delege, avukat, temsil etme yetkisi verilen kişi anlamına gelmekte, kurum olarak da parlamentoyu temsil eden büro manasını taşımaktadır; yine, İspanya’da halkın savunucusu, Avusturya’da halkın avukatı, Fransa’da arabulucu, Türkiye’de ise kamu hakemi, kamu denetçisi, halk gözlemcisi gibi isimlerle anılmakta, kanunda da, bu tasarıda da kamu denetçisi olarak isimlendirilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, Cumhurbaşkanlığı tarafından daha önce gönderilen bu tasarı, Cumhurbaşkanlığı tarafından tekrar görüşülmek üzere iade edilmiştir. Her ne kadar 9 sayfalık bir iade gerekçesi varsa da, bunun, özet olarak, gönderilen iade gerekçelerini 3 kısımda özetlemek mümkündür ve burada da, benden önceki muhalefet partilerinin sözcülerince de ifade edildi:
1 - Anayasaya aykırıdır. Neden aykırıdır; Anayasada bu kurumla ilgili herhangi bir hüküm yoktur.
2 - Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevleri içerisinde bunun seçimi sayılmamaktadır.
3 - Genel olarak, hukukî genel prensipler olarak parlamenter sisteme aykırıdır denilmektedir. Bu 3 konuda özetlemek genelde mümkündür.
Değerli arkadaşlarım, dünya tatbikatına baktığımız zaman bu kurum, bazılarında anayasa müessesesi olarak oluşturulmuş, bazılarında ise yasal müessese olarak oluşturulmuştur. Anayasada olacak diye bir mecburiyet yoktur. Her şeyin de anayasada yazılması mümkün değildir. Anayasalar devletin işleyişini, yapısını, örgütlenmesini, kuvvetlerin fonksiyonlarını, yetkilerini ve bu arada, bilhassa, insan hak ve hürriyetlerini düzenleyen belgelerdir. Bütün her şeyin anayasalarda yazılması mümkün de değildir, gerek de yoktur. Hatta, bazen anayasalar, İngiltere’de olduğu gibi yazılı da değildir, yazılı bir anayasa da bulunmamaktadır. Bu bakımdan, Anayasaya aykırı olduğunu ifade etmek doğru bir şey değildir. Niye doğru değildir; değerli arkadaşlarım, dünyada anayasacılık hareketleri bilhassa ferdin hak ve hürriyetlerini korumak için, idarenin yetkilerini kısıtlamak için geliştirilmiş bir müessesedir. Burada, gerek amaç maddesinde gerekse 9 uncu maddede açık ve sarih olarak şu ifade ediliyor: Türkiye Cumhuriyetinin Anayasada belirtilen nitelikleri çerçevesinde, adalet anlayışı içerisinde, insan haklarına saygı, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak ve idareye önerilerde bulunmak üzere bu kurumun oluşturulduğu yazılıyor. Hedef, Anayasada da insan hak ve hürriyetlerinin korunması, idarenin iyi işlemesi; kanunda da, bu amaçlar açık ve net olarak yazılmıştır. Öyleyse, amaç yönünden bir aykırılık yoktur. Anayasaların da genel amacı bu değil midir?!
Kaldı ki, Anayasada yeri yoktur denirken, Anayasanın 74 üncü maddesini birlikte okuyalım -maddeyi tam olarak okumuyorum- Türkiye’de ikamet eden gerek Türk vatandaşları, mütekabiliyet esası olmak suretiyle yabancılar kendileriyle veya kamuyla ilgili dilek ve şikâyetleri hakkında yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine yazıyla başvurma hakkına sahiptir diyor.
Şimdi, burada, demek ki, vatandaşların yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine şikâyet ve dileklerini iletme hakkı Anayasada teminat altına alınmış bir haktır. Peki, buradaki verilen nedir, aynı hak değil midir?! Dilekçe Komisyonu kurulmuştur. Peki, Anayasada Dilekçe Komisyonu diye bir şey var mı; kanunla veyahut İçtüzükle Dilekçe Komisyonu kurulmuş, faaliyet gösteriyor.
Şimdi, bir hususa dikkat etmemiz lazım burada. Olayı, sadece bir kurum olarak düşünüyoruz. İnsan, ferdî hak ve hürriyetler açısından düşünmüyoruz. Bu kanunla getirilen başvuru hakkı, diğer hakları öldürüyor mu; yargıya başvurmayı, idareye başvurmayı, diğer başvurmaları, dilekçe vermeyi öldürüyor mu; hayır. Onlar baki kalıyor, fazladan Meclise veya Meclisin oluşturduğu bu kuruma yeniden bir başvuru hakkı tanıyor. Fazladan bir hak veriliyor. Hangi vatandaş lehine verilen fazladan bir hak, Anayasanın hangi maddesine aykırı olur?! Ruhuna mı aykırı olur?!
Şimdi, Cumhurbaşkanlığının buradaki yorumu gerçekten çok daraltıcı ve zorlayıcı bir yorumdur. Halbuki, fert hak ve hürriyetleri yönünden, hak ve hürriyetlerinin, insan haklarının teminat altına alınması yönünden bizim genişletici bir yoruma doğru gitmemiz lazım.
İkinci bir husus, deniyor ki: “Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevleri içerisinde sayılmıyor.” Değerli arkadaşlarım, kanun yapmak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin en başta gelen görevidir. Yapılan nedir; kanunla ilgili bir düzenlemedir. Öyleyse, bu sözün de hukukî dayanağının olmadığı, bu gerekçenin de hukukî dayanağının olmadığı kanaatindeyim.
Kaldı ki “parlamenter rejimlerde bu şekilde bir denetim olmaz” deniyor. Değerli arkadaşlarım, artık klasik manada, ilk çıktığı manada kesinkes kuvvetler ayrılığı rejimi, dünyanın hiçbir yerinde kalmamıştır. Anayasamızın “Başlangıç” kısmında da bu husus belirtilmiş ve 61 Anayasasında kuvvetler ayrılığı rejimi çok yanlış anlaşıldığı, çok sert tatbik edildiği için de bunu bir ihtilal gerekçesi olarak, maalesef, gösterilmiştir. Burada ne deniliyor: “Kuvvetler ayırımının devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip belli devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret, bununla sınırlı, medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu” deniliyor. Yerine göre, yasamanın yürütmeye, yürütmenin de yasamaya çeşitli müdahaleleri vardır. Nitekim, Anayasamızda da bu yetkiler, bu şeyler de belirlenmiştir. Meclisin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, Hükümeti, idareyi denetleme hakkı vardır. Anayasada, bunlar soru, gensoru, Meclis araştırması vesaire gibi düzenlenmiştir ve idarenin de Meclise kanun teklif etme –teklif demeyeyim- tasarı sunma hakkı vardır ve hatta, Cumhurbaşkanının, Meclisi, şartlar oluşturduğu zaman, Meclisi feshetme hakkı vardır. Ha, demek ki buradan ne çıkarıyoruz; bunlar, kesinkes birbirinden ayrı olan müesseseler, kurumlar, erkler değildir, birbirlerini etkileyen erklerdir. Yerine göre birbirlerine etki yaparlar. Parlamenter sistemin adı da budur. Parlamenter sisteme de bundan dolayı parlamenter sistem denilmektedir. Dolayısıyla, burada da bir aykırılık bulunmamaktadır.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, benim müşahede ettiğim, elbette, Cumhurbaşkanının, kanunları, tekrar incelenmek için Meclise gönderme yetkisi vardır. Böyle bir yetkinin olup olmadığını tartışmak bile abestir; bu yetki, mutlak bir yetkidir. Yalnız, benim dikkatimi çeken, diğer gönderilen kanunlarda, tasarılarda veyahut tekliflerde de, Sayın Cumhurbaşkanı, kendi yetkilerini yorumlarken, kendi yetkilerini genişletici bir yorum içerisinde, Meclisin yetkilerini yorumlarken, tam daraltıcı bir yorum içerisindedir.
Değerli arkadaşlarım, Hükümetin sorumluluğu, Cumhurbaşkanına karşı değildir. Hükümetin sorumluluğu, Meclise karşıdır. Onun için, bu şekildeki yorumlarda hukukî isabet olmadığı düşüncesindeyim.
Kaldı ki, bu kurumun Anayasayla kurulmuş olması, bu kuruma daha bir ağırlık verir. Ben bunu kabul ediyorum. Yasayla kurulmuş olması, elbette, Anayasayla kurulmuş olmasına göre, biraz daha değiştirilmesi kolay, oynanması kolay bir müessese olarak gelir; fakat, bu kurum, ağırlığını yasalardan almayacaktır, bu kurum, ağırlığını, ileride vereceği kararlardaki objektiflikten, hakkaniyetten, adaletten alacaktır.
Kaldı ki, şimdi, biraz önce konuşan arkadaşlarımız, RTÜK’le bunu mukayese ettiler. Değerli arkadaşlarım, şunu unutmayalım: Burada, bu kurumun vereceği kararlar, kesin, uyulması mecburî kararlardan değildir; nihayet, ihtiyarî kararlardandır; icraî bir karar da yoktur; ama, RTÜK’ün verdiği kararlar icraî kararlardır, idare hukukunun içerisinde olan, infaz kabiliyeti olan kararlardır. RTÜK’le bunu karıştırmamak lazım.
Bu olayı, bir de vatandaş yönünden değerlendirmek lazım. Biraz önce söyledim, kısa olarak üzerinden geçtim, biraz açmak istiyorum. Vatandaşa yeni bir hak veriliyor, yeni bir kuruma başvurma hakkı veriliyor. Onun için, illa bir hakkın kısıtlanması söz konusu değildir, yeni bir mükellefiyet getirilmesi söz konusu değildir. Onun için, burada Anayasaya aykırılık olmadığı kanaatindeyim ve Grubumuz olarak da, bu tasarıyı destekliyoruz. Hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Seyfi’ye ve daha önce grupları adına konuşan arkadaşlara konu üzerinde konuşma yaptıkları ve gösterdikleri duyarlılıktan dolayı şükranlarımı sunuyorum.
Son konuşmacı, şahsı adına, Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan.
Sayın Eraslan, buyurun.
MEHMET ERASLAN (Hatay) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabiî ki, Kamu Denetçiliği Kanunu, muhalefetiyle iktidarıyla bütün milletvekilleri, bir an önce Türkiye’nin gündemine girsin ve icra edilsin istiyoruz. Bu kanun görüşmeleri 15 Haziranda yapılırken, Türkiye Büyük Millet Meclisi 4 üncü yasama yılını henüz doldurmadan yapılırken, o zaman dedik ki: “Sayıştay üyelerinin TBMM tarafından atanması, RTÜK üyelerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri tarafından atanmasıyla ilgili yasa nasıl döndüyse, bu da dönecektir.” O zaman “Anayasaya- yani, kanunun yapılış tekniği itibarıyla Anayasaya- aykırı olduğu için, Sayın Cumhurbaşkanından dönecektir” dedik ve Sayın Cumhurbaşkanı, ikinci defa görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderdi. Şimdi, aynı şeyde ısrar ediyoruz. Aynı şeyde ısrar ediyoruz ve şunu söylüyoruz -yani, mutlu olduğumuzu ifade etmiyorum- bakın, şu hakkı teslim edeyim: Bu kurum kurulmalıdır ve Türkiye Büyük Millet Meclisine ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı çalışmalıdır. Önemli bir kurumdur; önemli görev alanları olacaktır, kamudaki etkinliği sağlayacaktır, toplumdaki, kamuoyundaki memnuniyeti artıracaktır, idare ile vatandaş arasındaki ilişkilerden kaynaklanan problemlerin tespiti, bu konulara ilişkin telkin ve tavsiyeleri açısından önemli bir kurum olacaktır ve Meclise bağlı çalışmalıdır. Belki de Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri seçmelidir. Bunlara kimsenin itiraz ettiği yok; ama, yarın olacak olan ne biliyor musunuz; Anayasa Mahkemesi, yine aynı şekilde bunu iptal edecek, ve üçüncü defa Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine alacağız, Meclisin gündemini işgal edeceğiz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin zamanını harcayacağız ve böyle önemli bir kanunu, maalesef, Türkiye’nin icrasına sunamayacağız. İşte sorun bu, anlatmak istediğimiz bu.
Değerli arkadaşlar, bu iş, evet, yasamanın işi değil; ama, yasamanın işi olsun istiyor isek -ki, istiyoruz- o halde bu işi kanunla değil… Sayın Osman Seyfi Bey dediler ki: “Dilekçe Komisyonumuz var Türkiye Büyük Millet Meclisinde. Peki, bu Dilekçe Komisyonu Anayasada var mı?” Sevgili Vekilim, evet, birçok komisyonumuz var, Dilekçe Komisyonumuz da var. Anayasada bunların isimleri, adları ayrı ayrı zikredilmiş değil; ama, onlar komisyon. Siz, Meclis bünyesinde karar almak suretiyle komisyonlarınızı artırabiliyorsunuz veya eksiltebiliyorsunuz; ama, siz bir kurum kuruyorsunuz, müstakil bir kurum kuruyorsunuz ve bunu idarenin işlevselliğinden çıkarıp… Aradaki fark işte bu. Bak, bir kurum kuruyorsunuz ve yürütmenin elinden, yani, Başbakan, Bakanlar Kurulu ve Cumhurbaşkanı olan yürütmenin elinden bunu alıyorsunuz, yasamaya veriyorsunuz. Anayasanın 87 nci maddesine göre Türkiye Büyük Millet Meclisinin böyle bir görevi yok. Yani, bunun gereksizliğinden bahsetmiyorum, bunun gerekliliğinden bahsediyorum; ama, bunun Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilip zaman kaybına maruz olmaması için ve bir an önce Türkiye’de uygulanması gerektiğini vurguladığım için, RTÜK üyelerinin atımı, Sayıştay üyelerinin atımında olduğu gibi, bunu Anayasa değişikliğiyle yapalım diyoruz. Derdimiz bu.
Ayrıca, bakın, Anayasanın 125 inci maddesinde “İdarenin her türlü eylem ve işlemleri yargı denetimine bağlıdır” deniliyor. Anayasanın amir hükmü; idarenin her türlü eylem ve işlemleri ayrıca yargı denetimine tabi. Yani, Anayasa bu yetkiyi yargıya vermiş; ama, bu bizde de olsun istiyor isek, Türkiye Büyük Millet Meclisinde olsun istiyor isek, bu anayasa değişikliklerini yapmak zorundayız, yapmak durumundayız. Yapmadığımız takdirde, bu kurum, doğmadan önce, maalesef, ölmüş olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Eraslan, konuşmanızı tamamlayınız, buyurun.
MEHMET ERASLAN (Devamla) – Kamu Denetçiliği Kurumu doğmadan önce ölmüş olacaktır ve yasal bir dayanağı, anayasal bir dayanağı olmadığı için bu kurum sürekli tartışılacaktır. Köşkten dönmüştür. Anayasa Mahkemesi, çok büyük bir ihtimaldir ki, bu yönde karar verecektir ve doğmadan önce ölmüş olacaktır; çünkü, anayasal dayanağı olmayan bir kurum olacaktır, saygınlığı ve etkinliği de aynı zamanda olmayan bir kurum olacaktır. O halde ne yapmamız gerekiyor…
Ayrıca, bakın, Anayasanın 6 ncı maddesini de hatırlatıyorum: “Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.” Anayasanın 6 ncı maddesi. Kullanamaz. Bu anayasa değişikliğini yapmadığınız sürece, bu yetkiyi Anayasadan da almadığınız için bu devlet yetkisini de kullanamayacaksınız ve bu organ doğmadan ölmüş bir kurum olacaktır, ölmüş bir organ olacaktır.
Yeniden ele alınması ve gözden geçirilmesini temenni ediyorum ve Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, birinci bölüm üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeler, varsa, o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
1 inci maddeyi okutuyorum:
KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU KANUNU
BİRİNCİ BÖLÜM
Genel Hükümler
Amaç
MADDE 1.-
HALUK KOÇ (Samsun) – Karar yetersayısının aranmasını istiyorum.
BAŞKAN – 1 inci maddeyi oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yetersayısı yoktur; birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 16.42
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 16.58
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 131 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
1236 sıra sayılı kanunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1.- 15.6.2006 Tarihli ve 5521 Sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1227) (S. Sayısı: 1236) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerinde.
1 inci maddenin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi, 1 inci maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.
2 nci maddeyi okutuyorum:
Kapsam
MADDE 2 -
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tanımlar
MADDE 3 -
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İKİNCİ BÖLÜM
Kuruluş, Görev ve Çalışma İlkeleri
Kuruluş
MADDE 4 -
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Başdenetçilik
MADDE 5 -
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Başdenetçivekili
MADDE 6 -
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kamu Denetçiliği Kurulu, görevleri, toplantı ve karar yeter sayısı
MADDE 7 -
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Çalışma ilkeleri
MADDE 8 -
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Görev
MADDE 9 -
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Başdenetçi ve denetçilerin nitelikleri
MADDE 10 -
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Adaylık ve seçim
MADDE 11-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bağımsızlık
MADDE 12-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Andiçme
MADDE 13-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Görev süresi
MADDE 14-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Görevden alınma ve görevin sona ermesi
MADDE 15-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Başdenetçi ve denetçilerin malî ve sosyal hakları
MADDE 16-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Kuruma Başvurma ve Yapılacak İşlemler
Başvuru ve usûlü
MADDE 17-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bilgi ve belge istenmesi
MADDE 18-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bilirkişi görevlendirilmesi ve tanık dinlenmesi
MADDE 19-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İnceleme ve araştırma
MADDE 20-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Dava açma süresinin yeniden işlemeye başlaması
MADDE 21-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kurulun raporları
MADDE 22-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Açıklama yapma yetkisi
MADDE 23-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm, geçici 1 ilâ geçici 4 üncü maddeler dahil 24 ilâ 41 inci maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu, Anavatan Grubu adına Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş’ın söz talepleri vardır.
Şahsı adına: Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan.
HALUK KOÇ (Samsun) – Sayın Başkan,Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bülent Baratalı konuşacaklar.
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Bülent Baratalı. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Baratalı, buyurun efendim.
Sayın Baratalı, süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA BÜLENT BARATALI (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 5521 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu hakkında ikinci bölümdeki görüşlerimi ifade edeceğim. Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum.
Geneli hakkındaki burada yaptığım konuşmaya, konuşmalara, anayasal tartışmalara bir cevap gibi önce Sayın Baştopçu’dan, sonra Sayın Bakanımızdan bazı yanıtlar geldi; ancak, bu yanıtlar ve özellikle 41 inci maddede verilen kanun örneklerinin bu kurumla hâlâ daha uyuşmadığı görüşündeyim.
41 inci maddede, yürütme maddesinde, tamamen Türkiye Büyük Millet Meclisine bağlı olan, oluşturulan bu kurumun seçimi, görevden alınması, bütçesi ve diğer yemini tamamen Türkiye Büyük Millet Meclisine bağlı olan bu kurumda yürütmede Büyük Millet Meclisinin yanında niye Bakanlar Kurulu var demiştim, garip bir durum olarak ifade etmiştim. Sayın Bakanımız da “bunlar oluyor” dediler; ancak, bence bu örneğe daha çok yine bir anayasal kurum olan Sayıştaydan ben bir örnek vermek istiyorum. Sayıştay da, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına görev yapan, denetim yapan, aldığı bütün kararları, kesinhesapları Türkiye Büyük Millet Meclisine sunan anayasal bir kurumdur. Gerçi, bu kurum anayasal kurum değil; ama, belki ikisinin yürürlük maddesinde bir paralellik aramak daha doğrudur diye düşünüyorum. O nedenle, ben, şu anda Plan ve Bütçede görüşülmekte olan Sayıştay Kanununun 82 nci maddesinden sonra, yürürlükten sonra yürütmeyi okumak istiyorum. Yürütme, madde 83 “Bu Kanun hükümlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi yönetir” demektedir. Yani, sonuç olarak, Sayın Cumhurbaşkanının geri gönderme tezkeresinde yürütme maddesini de Anayasaya aykırı bulmuştur. Belki “…diğer hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür” olarak biten cümlenin, bu, diğer virgülden sonraki, yani “Bu Kanunun Başdenetçi ve denetçilerin seçim ve görevden alınmaları ile ilgili hükümlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi…” diye bırakıp “…diğer hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür” diyen bölümünü bence yasadan çıkarmak gerekir diye düşünüyorum. Hiç olmazsa, Anayasaya aykırı görülen 12 maddenin bir maddesini böylelikle gözden geçirmiş ve yasa metninden çıkarmış oluruz.
Yani, sonuç olarak, ikisi birbirine yakın kurumlar olduğu için, bir anayasal kurum ve tamamen Türkiye Büyük Millet Meclisine bağlı kurum olduğu için -aynen Ombudsmanlık Yasası gibi- bunun yürütmesini tamamen Türkiye Büyük Millet Meclisine bırakmak gerekir diye düşünüyorum.
Arz etmek istediğim konulardan bir tanesi buydu. Diğeri de, bu yasanın, bizim hiçbir şekilde itiraz etmediğimiz, çıkması için büyük katkılar verdiğimiz bu çağdaş bir denetim kurumu yasasının Anayasaya uygun olup olmadığı, getiriliş şekliyle, bir anayasal…
Bazı arkadaşlar dinlemek istemiyor; ama, ben Cumhuriyet Halk Partisine anlatıyorum, onlar dinliyorlar çünkü. (AK Parti sıralarından “Meclise anlat, Meclise” sesi)
Dinlemiyorsunuz ki, ben ne yapayım yani! Dinleyenlere anlatmak daha doğru olarak…
Bu kurum, iyi bir kurum, destekliyoruz; ama, yetkilerini Anayasadan alsın, anayasal bir kurum olsun diye gayret ediyoruz. Bu konuda da muhalefet anlayışımız, sorumlu muhalefet anlayışımız gereğini de, sonuca ulaşmasa da yapmaya çalışıyoruz.
Şimdi, Sayın Bakanımız, burada, 57 nci Hükümetten itibaren yapılan bütün çalışmaları anlattı. 57 nci Hükümet bu yasaya başlamış, şimdi bir sonuca varacağız.
Tasarının geneli hakkında “görüşler ve öneriler” isimli, Türkiye’nin hemen hemen bütün üniversitelerinden, bütün kurumlarından görüşler alınmış. Bilgiişlem dairesinden, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünden, üniversitelerden görüşler alınmış. Sayın Bakanın buradaki konuşmasında, komisyonlarda görüş aldığımız gerekli yerlerden ve kurumlardan Anayasaya aykırı olmadığı şeklinde görüşler geldi demişti. Ben -bu görüşler benim elimde- bunlardan birkaç tanesini Sayın Genel Kurula sunmak istiyorum.
BAŞKAN – Saygıdeğer arkadaşlarım, lütfen…
Buyurun.
BÜLENT BARATALI (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, Danıştayın da bir görüşü var. Danıştay görüşlerini bir gerekçeye bağlamış, kurumun gerekli olduğu şeklinde bir düşünce üretmiş, ama, bitirirken bu görüşünü şöyle demiş, aynen okumak istiyorum: “Halk denetçiliğinin oldukça geniş yetkilerle donatıldığı ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde seçildiği, bundan böyle devletin temel kurumları arasında yer alacağı gözetilip yukarıda anılan sakıncaların da giderilmesi bakımından Türkiye Halk Denetçiliği kurumuna Anayasal statü tanınması gerektiği ve bu statünün kurumun işlevine uygun bir konum kazandıracağı düşünülmektedir.”
Hatta, biraz daha da ileriye gidip Anayasa Mahkemesine başvurma yetkisinin tanınması gerektiği şeklinde de görüşler var.
Bunlara benim de mezun olduğum İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinin görüşlerini de ilave etmek mümkün. Aynen görüşlerinin gerekçesinde de, bir maddesinde “üstelik başdenetçinin kendisine sunulan idarî işlemleri yapan ilgili mercilere emir verme yetkisi de Anayasa uyarınca mevcut değildir” şeklinde bu üniversitemizin de bazı görüşleri var.
Bazı idare mahkemelerinin başkanlarının ve hâkimlerinin görüşleri var.
Sonuç olarak, gerek tatbikatta gerek içtihatta gerek literatürde bir beraberlik ve bir mutabakat yok. Daha çok Anayasal kurum olması sonunda, bu kurumun daha iyi işleyebileceği görüşünde baskın görüşleri olduğunu görüyoruz.
Değerli arkadaşlar, diğer konu, bu kurumun araştırma, inceleme sonunda verdiği kararları -taraflar için, ihtiyarî seçimlik kararlar- yerine getirip getirmeme konusunda taraflara ait ve bir müeyyidesi olmadığı şeklinde bir görüş ileri sürüldü, bir denetim kurumu olmadığı iddia edildi. Oysa, bu, bir denetim kurumu, zaten adı üzerinde. Nedir adı; Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu. Yani, kanunun başında böyle bir denetim yapma görevi verilmekte. Sayın Baştopçu “o nedenle, kimse, bu kararlara -idare veya diğer kişiler, şahıslar, yurttaşlar, hemşeriler- kararın niteliğine göre, bunlara uymazlarsa, herhangi bir müeyyideleri yok” demişti. Ancak, iki taraf da bu karara uyduğu zaman, iki taraf da bu kararla kendisini bağlayıcı hissettiği zaman, bir denetim görevi ve sonuçta, bir kararın üretildiğini de bu konuda unutmamak gerekmektedir. Bunun bir denetim kurumu olduğunu da bu arada vurgulamak ve gereğini, Anayasada, ona göre yapmak gerekmektedir.
BAŞKAN – Arkadaşlarım, lütfen… Yani, çok acil konusu olan arkadaşlarımız kulislerde sorunlarını halletsinler, lütfen, istirham ediyorum.
Buyurun Sayın Baratalı.
BÜLENT BARATALI (Devamla) – Teşekkür ederim.
O nedenle, bizce, Anayasanın 100 üncü maddesinden sonra gelmek koşuluyla, bunun, doğrusu, kabul edilebilir, herkesin üzerinde anlaşabileceği bir şekilde, Anayasanın 100 üncü maddesinden sonra, hemen, kamu denetçiliği yüksek kurumu adı altında yeni bir anayasal kurumun oluşturulmasına gerek var diye düşünüyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu çağdaş denetim kurumuna karşı değiliz. Biz, bütün halka verdiğimiz sözlerde yazılı ve sözlü olarak, bu kurumdan yana olduğumuzu, irademizi belirttik. Hatta, biraz daha ileri gittik. Bizim belgelerimiz, zaman zaman, İktidar Partisi milletvekillerimizin ellerinde de görülüyor. Eğer, oralara bakılırsa, bu kurumun yanında, daha çok, diğer bir uzlaşma kurulunu da getirdik ihtilaflar azalsın diye.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT BARATALI (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Baratalı, gürültü nedeniyle konuşma sürenizi uzattım; buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.
BÜLENT BARATALI (Devamla) – Ben çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
O nedenle, uzlaşma kurullarını bile içine sindirebilen bir parti olarak ombudsmanı haydi haydi içimize sindiriyoruz.
Bakın, buraya gelip bazı şeyleri de söylemek mümkündü; ama, iş gerginliğe gitmesin, uzamasın diye bunları söylemedim veya söylemedik; ama, Türkiye'deki adalet mekanizmasının nasıl işlediğini zaman zaman, biz, Plan ve Bütçe Komisyonunda Sayın Bakanımızla da görüşüyoruz. Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri olarak, Plan ve Bütçe Komisyonunda adalet hizmetlerinin gerektirdiği bütün insan kadrolarını veriyoruz, bütün diğer akçalı ödeneklere hayır demiyoruz. Daha geçen dönem tam 10 000 savcı ve hâkim için getirilen kadroya evet dedik; ama, maalesef, Türkiye'de 10 000 kişiyi hâkim yapmaya çalıştığınızda, bu da pek mümkün olmuyor, bu da, bazı yanında destekler gerektiriyor. Özellikle hukuk fakültesinden mezun olan genç arkadaşlarımızın yapılan sınavlarda çok başarılı olmadıkları görülüyor. Sanıyorum, 35 civarında, Türkiye'de hukuk fakültesi var; ama, birkaç bin bile -senede- hâkim alamıyoruz, böyle bir insan açığımız var.
İkincisi, adalet hizmetlerine erişmek son derece güç ve son derece pahalı veya şöyle de denilebilir: Anayasanın 125 inci maddesine göre idarenin eylem ve işlemleri yargı denetimine tabi. 138 inci madde gereğince de yargı kararlarına uyulması zorunlu. Peki, uymayanlar hakkında Türkiye'de ne yapılıyor? Hani, idarenin verdiği, yürütmenin verdiği kararlara uymayanların hakkında verilen yargı kararları bile Türkiye'de yerine getirilmiyor, bu ombudsman nereden çıkıyor, neden böyle bir lüks demedik buralarda. Hatta, burada şunu da demedik: Yargı kararlarına iki defa uymadığı için üst üste iki defa mahkûm olan bir bakanlık yetkilisinin, o bakanlığın bakandan sonra en fazla yetkilisi olan kişisinin iki defa beşbuçuk ay müddetle, yargı kararlarına uymadığı için, adalet mahkemelerinde hapse mahkûm olduğunu söylemedik buralarda. Neden söylemedik; çünkü…
YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) – Gerek yok…
BÜLENT BARATALI (Devamla) – Gerek yok... Evet Sayın Başkan, siz de “gerek olmadığını” söylüyorsunuz; çünkü, uymuyorlar, gereği de yerine getirilmiyor; ama, bir hukuk devletinde, demokrasinin tam uygulandığı yerlerde bu müsteşarın da görevden alınmasına, ben, gerek vardır diye düşünüyorum.
Bu düşüncelerle, yasanın ruhuna evet diyoruz; ama, hâlâ, daha, Anayasaya aykırılık konusunda iddialarımızı tekrar ediyoruz.
Çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Baratalı.
Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına, Malatya Milletvekili ve Grup Başkanvekili Sayın Süleyman Sarıbaş; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan Kamu Denetçiliği Temel Yasasının ikinci bölümünde Anavatan Partisi Grubu adına görüşlerimi açıklamak üzere huzurunuzdayım; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanının iade gerekçesini hepimiz okuduk, bu kürsüye gelen arkadaşlarımız da bunları ifade ettiler.
Hükümetin niyetinin, yani, yasa teklifini hazırlayan Hükümetin niyetinin de çağdaş bir denetim, halk denetçiliği, hakemlik, ombudsmanlık, kamu denetçiliği, ne dersek diyelim, bir yapı oluşturmak olduğunu ve bunun elzem olduğunu da biliyoruz, iyi niyetli olduğunu da biliyoruz.
Şimdi, ne Hükümetin iyi niyetinden bir şüphemiz var ne Sayın Cumhurbaşkanının iade gerekçesindeki hukuksal analizinden bir şüphemiz var, hiçbir şüphemiz yok. Her iki taraf da haklı; ama, ortada bir şey var, bir Anayasa var. Demek ki, bir Anayasa var ve bu Anayasa bu durumu düzeltmiyor; yani, bu Anayasanın değişmesi lazım. Baştan beri söylüyoruz, Anavatan Partisi olarak söylüyoruz; siyasetçilere düşen, millete hizmet edecek güzel bir anayasal sistem oluşturmak. Demek ki, bu anayasa sistemi, sistem olarak, bu milletin bugünkü ihtiyaçlarına cevap verecek örgütlenmeyi, siyasal yapılanmayı öngören bir sistem değil. Taa Cumhurbaşkanlığı makamından başlayarak, devletin kurumlarının işlev ve görevlerini yeniden tarif eden, analiz eden ve milletin devletiyle barışık halini ortaya koyan yeni bir anayasal sistem yapmak siyasetin en başta gelen görevi. Adalet ve Kalkınma Partisinin 58 inci Hükümetinin ve 59 uncu Hükümetinin hükümet programında da yeni, sivil bir anayasanın yapılacağı vaadi var, taahhüdü var. Olmuyor işte, Anayasanın merkeziyetçi bir yapısı var, Anayasanın… Her şeyi kurala bağlayan ve her şeyi işlemez hale getiren anayasal bir sistem kurulmuş. O günün saikıyle, güvenlik esaslı, millet esaslı olmayan bir sistem kurulmuş, bürokratik bir yapı kurulmuş. Bundan demokratik yapıya, millet yararına hizmet gören bir yapıya geçmek için sivil bir anayasaya ihtiyaç var.
Şimdi ne diyelim; Sayın Cumhurbaşkanının hukuksal analizi yanlış mı? Anayasa diyor ki: Kamu görevlileri yasayla göreve başlar, sınav yapılır. Burada “yönetmelikle” yazmış. “Anayasaya aykırı” diyor. Anayasa Mahkemesinin o konuda kararları var. Ha, bu Anayasaya baktığımız zaman Cumhurbaşkanımızın analizi doğru; ama, Anayasanın bu sistemi doğru mu; hayır, yanlış. Ne demek yani, devletin memurunu, kamu görevlisini yönetmelikle işe almanın veyahut da sınav yapmanın ne sakıncası var?! Ama, Anayasa öyle yazmıyor. Demek ki, ortada bir şey var, bu Anayasa değişmeli, baştan sona değişmeli.
Şimdi, cumhurbaşkanı kim olacak? Her yere gidiyorsunuz, soruyorlar: Cumhurbaşkanı kim olacak? Şimdi, halk seçsin diye bir hüküm olsa bu Anayasada, hiç kimse “cumhurbaşkanı kim olacak” diye sorabilir mi? Cevabı hazır; halk kimi seçerse o olacak. Niye, basit, milletin yararına güzel bir anayasa yapmak varken, bu sıkıntıları da ortadan kaldırmak…
Sadece bu değil. Bakın, merkezî sistem olduğu için, mahallî idareler temel yasasını çıkaramadık. Elzem mi; evet, elzem. Millete hizmet açısından mahallî idareleri güçlendirmek ve onlara birtakım yetkiler vermek, artık, okul gibi, sağlık gibi, kültür gibi hizmetleri devretmek lazım; ama, Anayasada merkeziyetçi bir yapı olduğu için, Sayın Cumhurbaşkanı veto etti, siz de getiremediniz.
Anayasal sistemde YÖK var. Kocaman bir yükseköğrenim alanını millet iradesinin dışında sadece Cumhurbaşkanının iradesiyle -Cumhurbaşkanımız için demiyorum, kurum olarak Cumhurbaşkanının iradesiyle- düzenlettiriyorsunuz. Çatışmayı doğuran bir Anayasa. Devletin kurumları arasında sürekli çatışma doğuran ve işlevsel olarak milletin Meclisinin, milletin hükümetinin, iktidarların hizmet yapmasını engelleyen bir yapı var.
Şimdi, ne yapmak lazım; oturup, her şeyden evvel, her şeyi bir tarafa bırakıp, sivil, demokratik bir Anayasa yapmak ve bürokratik devletten demokratik devlete geçmek lazım. Halk denetçiliği nerede lazım; demokratik bir devlette lazım. Devletimiz bürokratik bir devletse, halk denetçiliğinin işlevi ne olacak? Önce, devleti demokratik bir devlet yapalım, demokratik olsun, millete hizmet esaslı bir devlet organizasyonu, devlet mekanizması kuralım, o zaman görün bakın yolsuzluk yapabiliyor mu kimse, o zaman görün bakın kimse devleti soyabiliyor mu!
Şimdi, dönüyorsunuz diyorsunuz “biz yolsuzlukların üzerine gidiyoruz” Bu sistemle nasıl gideceksiniz arkadaşlar? Sistem bir kere buna imkân vermiyor ki; kimse kendini denetletmek istemiyor. Yok böyle bir şey. Hiç kimse… Köy muhtarı dahi, o dahi kendisini denetletmek istemez; çünkü, herkes kendisinin en doğru yaptığı kanaatindedir. Ama, öyle bir sistem kuracaksınız ki, otomatik olarak kendi içerisinde o denetim sağlanmış olacak, millet hayrına bir şey olacak.
Bunu engelleyen bir kurum var. Ne var; Anayasa var. Bu Anayasa değişecek. Siyaset demokratik mi; hayır, o da demokratik değil. Niye; bu Anayasa öyle öngörmüş. Bütün maddelerine baştan başlayarak, sonuna kadar, devletin temel değerleri, elbette cumhuriyetin temel değerleri, kimsenin buna itirazı yok, hiç kimsenin bu Mecliste itirazı olduğunu da düşünmüyorum. Onlar bir tarafa. Anayasanın tarifini bize hukuk fakültesinde böyle öğrettiler; dediler ki: “Devletin şeklini, biçimini, organlarını ve organlar arasındaki ilişkiyi düzenleyen kanun.” Bizde ne yapıyor; ormanı düzenliyor, bizde ne yapıyor; çevreyi düzenliyor. Bizde ne yapıyor; devlet her şeyini düzenliyor. Böyle bir Anayasa olur mu arkadaşlar? Böyle bir Anayasa olur mu? Önce iktidar olmak istiyorsanız, muktedir olmak istiyorsanız, sivil bir anayasa yapın. Bakın, rahmetlik Özal 83’te geldi, “birinci transformasyon” dediği şey ekonomidedir, bunu başardı; ama, ikinciyi yapamadı, siyasî transformasyonu -Sayın Bakanım çok iyi bilir- yapamadı, ömrü de yetmedi. Niye yapamadı; çünkü, geldiğinde 81 ilde örfî idare vardı zaten. O Anayasayı yapan kişiler, konsey üyeleri Köşkteydiler ve “bu Anayasayı biz yaptık, koruyucusu biziz” diyorlardı. O safhada gerek de yoktu bu çatışmaya; ama, rahmetlik ölmeden bunun farkına varmıştı; “ikinci transformasyon” dediği siyasî transformasyon, yani, Anayasayı yeniden şekillendirmek, devleti yeniden, her kurumun yerini, durumunu ayarlayan, millete hizmet eden bir organizasyon haline getiren bir devlet yapısını yeniden kurmak için sivil bir Anayasaya ihtiyaç vardı, bunu dillendiriyordu; ama, ömrü vefa etmedi. İktidarınıza bu nasip oldu, bu Anayasayı değiştirecek güç nasip oldu.
Hiç şey yapmıyorum, art niyetim falan yok, iktidarınızı yermek için falan da söylemiyorum; ama, bu Meclisin yapması gereken aslî görev, yeni bir Anayasa yapmaktı; bütün kurumlarını yeniden tarif eden, mahallî idarelerini, merkezî idarelerini, üniversitelerini, YÖK’ü yeniden tarif eden, yeniden kurgulayan bir sistem, demokratik bir sistem. Bu Anayasa bürokratik bir sistem. Burada milletin vekillerinin bir anlamı yok, milletin, millî iradenin bir anlamı yok; hâkimiyeti milliye dediğimiz temel olması gereken şeyin izafi olduğu bir sistem kurulmuş. Ee, kuranlar milletin hâkimiyetinden gelmedikleri için -bu sistemi kuranlar- onlar ihtilalle gelmişler, millete verecekleri bir hesap da yok, hatta, milleti zapturapt altına almanın bir esasını oluşturmuşlar.
Ee, şimdi, Meclise, sivil bir Meclise, demokratik bir Meclise düşen şey, bunu yeniden yorumlayıp, yeniden kurgulayıp sivil bir anayasayı hayata geçirmek. Bunu yaptınız mı? Millet bunun için oy verdi. Aslında, AK Partiyi, 365 kişiyle iktidara getirmek demek, bir halk ihtilalidir. Yani, halkın, kendisini, yeniden sistemi kurgulama ihtilalidir; ama, siz bunu ne yaptınız; siz, milletin verdiği bu desteğin farkına varamadınız, milletin verdiği bu görevin gereğini yapmadınız; günlük temaşalarla, günlük işlerle, işte, yasalar çıkartarak, çok yasa çıkartarak… Ee, çıkartın, istediğiniz kadar çıkartın, sistem aynı sistem olduktan sonra; işlemiyor ki!.. Gelin, değiştirelim. Bakın, altı aylık süre var. Sivil bir anayasa yapın. Cumhurbaşkanlığı kurumundan başlamak üzere, devleti yeniden, şekli bir, sivil bir, demokratik bir organizasyona tabi tutalım. En azından, millete büyük bir hizmet etmiş olursunuz. Siz veya sizden sonra geleceklere de, bu millete hizmet etmenin yolunu, kapısını aralamış oluruz.
Bu düşüncelerle, hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Sarıbaş.
Madde üzerinde, şahsı adına, Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan.
Buyurun.
MEHMET ERASLAN (Hatay) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; öncelikle, hepinizi, saygıyla selamlıyorum.
Bu, kanunun, en kısa zamanda, Anayasa Mahkemesine de takılmadan, bir an önce yürürlüğe girmesini -zor ama- temenni ediyorum yine. Neden zor olduğunu, daha önceki konuşmalarımda ifade etmeye çalıştım.
Tabiî, değerli arkadaşlar, geçici 4 üncü maddeye baktığımızda kanunla ilgili, bu kanun hükümleri, mahallî idarelerin eylem ve işlemleriyle, tutum ve davranışları hakkında kanun, kanun bütünüyle yürürlüğe girdikten bir yıl sonra uygulanır. Yani, bir Kamu Denetçiliği Kurumu kuruyoruz, bu kurumun, idareyi, devlet kurumlarının idaresini denetleyeceği yetkisini kendilerine veriyoruz; ama, ne hikmetse, sadece mahallî idarelerin, sadece mahallî idarelerin eylemlerini, tutum ve davranışlarını, bu kurum, kanun yürürlüğe girdikten bir yıl sonra, yani, 2007’nin sonuna doğru ancak inceleme ve denetleme hakkına sahip olacak.
Tabiî, biz, mahallî idarelerde, Türkiye’de nelerin olduğunu biliyoruz. Dün ve bir önceki gün Gümüşhane İlinde neler olduğunu gazetelerden okuduk. Yerel yöneticilerin hangi işlere karıştığını, hangi tür gayrimeşru işler, haksız fiiller içerisine girdiğini gazetelerden okuduk. Daha önce Sinop İlinde cereyan eden, yerel yöneticilerle ilgili, gerek kamu gerek siyasî yöneticilerle ilgili Sinop İlinde cereyan eden olayları okuduk. Diğer taraftan, Çorum İlimizde cereyan eden olayları okuduk. Hatay İlimizde Ali Dibo olaylarının ayyuka çıktığını bütün Türkiye artık duydu, öğrendi, gördü.
Şimdi, bu kadar mesele varken, bu kadar problem varken, hem siyasî olarak, siyasî iktidar olarak bu yaraya, bu soruna neşter vurma yolunda sorunu çözme ve suçluları meydana çıkartma cihetinde bir gayret sarf etmiyor Sayın İktidar. Diğer taraftan da, maalesef, mahallî idareler denetlenmesin; mahallî idareler, bu kurulacak olan Kamu Denetçiliği Kurumu tarafından, kanun yayımı tarihinden bir yıl sonra denetlensin diyoruz. Bunun hakkaniyetle bağdaşır, değerli arkadaşlar, hiçbir tarafı yoktur.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevi, özellikle siyasî iktidarın görevi, çıkarttığı kanunun arkasında durmaktır ve kanunun yürürlüğe girdiği tarihi bir yıl sonra değil, daha makul, daha asgarî bir süreye indirmektir ve gereğini yapmaktır.
Hatay’da birsürü olaylar oldu. Sayın, çok değerli iki tane milletvekilimiz, meseleleri incelemek üzere daha yolda giderken -üzülüyorum ya, Allah aşkına üzülüyorum- Sayın Başbakanımız açıklama yapıyor. Peki, niye gönderdin ya!.. Sevgili Başbakanım, Sayın Başbakanım, hem iki tane milletvekilini olayları incelemek üzere gönderiyorsun. Onlar daha yoldayken, ya “böyle bir şeyin olmadığı” açıklamasını yapıyorsun. Eğer, böyle bir şeyin olmadığı açıklamalarını yapıyorsan niye gönderiyorsun iki sayın milletvekilini Türkiye’nin en güneyine?! Ondan sonra, bütün gazetelerde manşet oluyor, patlıyor. Gümüşhane, dün, önceki gün öyle; Sinop öyle, Çorum öyle, Muş öyle… Her yerden kötü kokular geliyor, her yerden pis kokular geliyor; ama, bugüne kadar yapılan hiçbir şey yok siyaseten! İşte, siyaset kurumunun yıpranmasının sebebi bu. Ben de suçluysam, ben de cezamı çekeyim; milletvekili de suçluysa, milletvekili de cezasını çeksin; milletvekilinin babası suçluysa, babası da cezasını çeksin. Siyaset kurumunu temizlemenin, siyasetçi ile milleti barıştırmanın, devlet ile milleti bütünleştirmenin başka bir yolu yok. Artık, siyasetçi eşittir yalancı olmayacak, politikacı eşittir yalancı olmayacak; siyasetçi, politikacı eşittir Ali Dibo olmayacak. Yazık ya, siyaset kurumuna yazık, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığına yazık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Eraslan, konuşmanızı tamamlayınız; 1 dakika süre veriyorum; buyurun.
MEHMET ERASLAN (Devamla) – Türkiye Büyük Millet Meclisinin, her geçen gün, saygınlığının azaldığını kamuoyunda ben görüyorum; kamuoyunda siyasetçiye ve siyaset kurumuna bakış açısının bozulduğunu, bu haberlerin milleti üzdüğünü ben görüyorum.
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) – Sizin gibiler yüzünden!
MEHMET ERASLAN (Devamla) – Ama, bu sorunları çözmek, yine siyasetin işidir, siyaset kurumun işidir, siyasetçinin işidir. Bu işleri çözmek hepimizin işi olmalıdır; ama, İktidarın öncelikli görev alanı içerisinde olduğunu düşünüyorum ve bu şekilde giderse, bu haberler, çeşitli bölgelerden ve çeşitli illerden gelen bu yolsuzluk haberleri, Ali Dibo olayları ve keyfî birtakım haksız fiiller, kamu üzerinde baskı kurarak ihale peşkeş haberleri devam ederse, bu ülkeye de yazık olur, Türkiye Büyük Millet Meclisine yazık olur, milletvekillerine yazık olur, siyaset kurumuna yazık olur; bu halk ile devleti barıştıramama ve halk ile devleti bütünleştirememe adına büyük bir yazık olur diyorum. Üç beş adamın palazlanması uğruna hepimiz alet olamayız, bu Meclis alet olamaz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya) – Alet olmuyoruz zaten, merak etme!
MEHMET ERASLAN (Hatay) – Ya, ne yaptınız ki Allah aşkına?!
BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, İkinci Bölüm üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
Sayın milletvekilleri… Lütfen, Sayın Eraslan, yerimize oturalım. Sayın Eraslan, lütfen… Yerimize oturalım efendim.
Buyurun.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Personele İlişkin Hükümler
Genel Sekreter
MADDE 24-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kamu Denetçiliği Kurumu uzman yardımcılığı
MADDE 25-
HALUK KOÇ (Samsun) – Karar yetersayısı…
BAŞKAN – Kabul edenler… Oylamayı yapacağım, karar yetersayısını arayacağım.
Sayın Eraslan, grup başkanvekilini meşgul etmeyelim efendim.
Sayın Çelik, oylama yapıyoruz ve karar yetersayısı arayacağız.
Oylamayı yapacağım ve karar yetersayısını arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yetersayısı yoktur.
Birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.33
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati : 17.38
BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 131 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
1236 sıra sayılı Kanunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1.- 15.6.2006 Tarihli ve 5521 Sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1227) (S. Sayısı: 1236) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerinde.
Kanunun 25 inci maddesinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi, 25 inci maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
25 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.
Arkadaşlar, lütfen... Oylamalar peş peşe devam edecektir.
26 ncı maddeyi okutuyorum:
Kamu Denetçiliği Kurumu uzmanlığı
MADDE 26-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Personelin atanması
MADDE 27-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Personelin malî ve sosyal hakları
MADDE 28-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kamu kurum ve kuruluşlarındaki personelin görevlendirilmesi
MADDE 29-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Çeşitli Hükümler
Kurumun gelirleri
MADDE 30-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kurumda çalışanların statüsü ve fazla çalışma ücreti
MADDE 31-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Yasaklar
MADDE 32-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Başdenetçi veya denetçiler hakkında ceza soruşturması ve kovuşturması usûlü
MADDE 33-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Genel Sekreter ve personel hakkında ceza soruşturması ve kovuşturması usûlü
MADDE 34-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Emeklilik
MADDE 35-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bütçe ve harcama
MADDE 36-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kadrolar
MADDE 37-
BAŞKAN – Madde 37’yi ekli listesiyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
MADDE 38-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Yönetmelik
MADDE 39-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GEÇİCİ MADDE 1-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GEÇİCİ MADDE 2-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GEÇİCİ MADDE 3-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GEÇİCİ MADDE 4-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, yeni geçici madde 5 eklenmesine dair bir önerge vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1236 Sıra Sayılı Kanun Tasarısına aşağıdaki Geçici Maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Uğur Aksöz Mehmet Ali Özpolat Bülent Baratalı
Adana İstanbul İzmir
Ali Oksal Emin Koç Atila Emek
Mersin Yozgat Antalya
GEÇİCİ MADDE 5 – Kamu Denetçiliği Kurulu, bu Kanunun 7 ve 22 nci maddeleri uyarınca hazırlanacak yürütülen faaliyetler ile önerileri kapsayan raporu, 2007 yılı için üçer aylık dönemler halinde hazırlar ve Komisyona sunar.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet?..
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kurumun amaca uygun olarak işleyip işlemediğinin tespit edilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Buyurun.
Yürürlük
MADDE 40-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Yürütme
MADDE 41-
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, tasarının tümünün oylamasından önce, lehte ve aleyhte, oyunun rengini belli etmek üzere söz talepleri vardır.
Aleyhte, Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili.
Buyurun Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Konuşmayacağım efendim.
BAŞKAN – Konuşmuyorsunuz.
Sayın Tandoğdu?.. Yok.
Sayın Eraslan?..
MEHMET ERASLAN (Hatay) – Konuşmayacağım efendim.
BAŞKAN – Görüşmüyorsunuz.
Lehte, Sayın Baştopçu.
Buyurun Sayın Baştopçu.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; uzun konuşmayacağım.
Burada, Kamu Denetçiliği Kanununu çok ayrıntılı şekilde birkaç kez görüştük. İnanıyorum ki, değerli oylarınızla bu kanun yeniden kabul edilecek ve dediğim gibi, 22 nci Dönemin Türk Ulusuna çok önemli bir armağanı olacaktır.
Ben, oyumun renginin “kabul” ve “evet” olduğunu bildiriyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. Sağ olun, var olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, kanunun görüşmeleri tamamlanmıştır.
Tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın, elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, oylama için 5 dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, 15.6.2006 Tarihli ve 5521 Sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi sıra sayısı 1236’nın açıkoylama sonucunu açıklıyorum.
Kullanılan oy sayısı : 263
Kabul : 213
Ret : 49
Çekimser : 1 (x)
Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum.
Şimdi, Sayın Bakanımız, yerinden, bir teşekkür konuşması yapacaklardır.
Buyurun Sayın Bakanım.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Teker teker tüm milletvekillerimize ve parti gruplarımıza, bu kanun için verdikleri destekten ve katkıdan dolayı teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, ikinci sırada yer alan Tohumculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.
2.- Tohumculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/822) (S. Sayısı: 662)
BAŞKAN – Komisyon?.. Yok.
Tasarının görüşülmesi ertelenmiştir.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, olağanüstü toplantı çağrı önergesine konu olan kanun tasarılarından 6’sı görüşülerek kanunlaştırılmıştır. Tohumculuk Kanunu Tasarısının görüşülebilmesi için esas komisyon bulunamamıştır. Sayıştay Kanunu Teklifi ile Vakıflar Kanunu Tasarısının ise komisyonlardaki görüşmelerinin tamamlanamayacağı belirlenmiştir.
Ayrıca, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun 29-30 Eylül 2006 günleri çalışması için de herhangi bir karar alınmamıştır.
Bu nedenle, Anayasa ve İçtüzük gereğince yeni yasama yılının ilk günü olan 1 Ekim 2006 Pazar günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Hepinize hayırlı akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati : 17.53
(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.