DÖNEM: 22 CİLT: 109 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
53 üncü Birleşim
24 Ocak 2006 Salı
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkanvekili Ali Dinçer'in, gazeteci-yazar Uğur Mumcu'yu, öldürülüşünün 13 üncü yılında, saygıyla andığını ifade eden; Halkçı Parti ve SHP Genel Başkanı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik eski Bakanı Aydın Güven Gürkan'a vefatı nedeniyle Tanrıdan rahmet, ailesine ve yakınlarına başsağlığı dileyen konuşması
B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, Iğdır ile Ağrı'nın Doğubeyazıt İlçesindeki hastane ve sağlık ocaklarındaki sağlık personeli yetersizliğine ve bu konuda alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
2.- Adana Milletvekili N. Gaye Erbatur'un, klasik müziğin tanınmış isimlerinden besteci Wolfgang Amadeus Mozart'ın doğumunun 250 nci yılında, yaşamı, sanatçı kişiliği ve eserlerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un cevabı
3.- Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, gazeteci-yazar Uğur Mumcu'nun öldürülüşünün 13 üncü yılında, terörü kınayan, suikastın azmettiricileri ile olayın ardındaki bağlantıların henüz tam olarak aydınlatılmamış olmasının olumsuzluklarına ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdulkadir Aksu'nun cevabı
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Bursa Milletvekili Sedat Kızılcıklı'nın Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/352)
2.- Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in Romanya'ya yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/959)
3.- Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın Oman'a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/960)
4.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat Yücesan'ın, Frigya Vadisi Tarihî Millî Parkı Kanun Teklifinin (2/365) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/353)
5.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, 3797 Sayılı Millî Eğitim Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/443) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/354)
IV.- ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerileri
V.- SEÇİMLER
A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM
1.- Çevre Komisyonunda açık bulunan üyeliklere seçim
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.- Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/950) (S. Sayısı: 920)
VII.- SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörünün tutuklanmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/9764)
2.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Balkanlardaki soydaşlarımıza yönelik politikalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet AYDIN'ın cevabı (7/9768)
3.- Antalya Milletvekili Tuncay ERCENK'in, yurt dışında yaşayan Türklerin sorunlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet AYDIN'ın cevabı (7/9913)
4.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, icra takibi başlatılan vatandaşlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/10905)
5.- Zonguldak Milletvekili Nadir SARAÇ'ın, Devrek-Ereğli karayolu ihalesine ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı (7/10910)
6.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, TMSF yönetimindeki şirketlerin çalışanlarına sendika üyelikleri konusunda baskılar yapıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/10990)
7.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, TSE'nin gıda ürünleriyle ilgili hazırladığı yeni bir standarda ilişkin Başbakandan sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/10994)
8.- Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, Kara Kuvvetleri Komutanlığı brövesindeki değişikliğe ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi GÖNÜL'ün cevabı (7/11000)
9.- Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, askerî sosyal tesislerde kâr oranının artırılmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi GÖNÜL'ün cevabı (7/11004)
10.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri SAYGUN'un, TSE'nin gıda ürünleriyle ilgili hazırladığı yeni bir standarda ilişkin Başbakandan sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/11005)
11.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TSE'nin gıda ürünleriyle ilgili hazırladığı yeni bir standarda ilişkin Başbakandan sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/11008)
12.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, organ nakline ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/11171)
13.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, depremden etkilenen hizmet binalarına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL'ün cevabı (7/11320)
14.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Telsimin Motorolaya olan borcuna ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/11388)
15.- İzmir Milletvekili Türkân MİÇOOĞULLARI'nın, AB'nin Türk zeytinyağına telafi edici vergi uygulamasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/11395)
16.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, YAŞ kararlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi GÖNÜL'ün cevabı (7/11466)
17.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Aksaray'ın Gülağaç İlçesinin hükümet konağı ihtiyacına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/11474)
18.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Kemer karayolundaki bir alt geçide ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı (7/11505)
19.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, yabancı sermayeli şirketlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/11524)
20.- Mersin Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK'in, askerî giysilerin teminine ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi GÖNÜL'ün cevabı (7/11613)
21.- Iğdır Milletvekili Yücel ARTANTAŞ'ın, Iğdır Esnaf ve Sanatkâr Odaları Birliğinin yönetimine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/11688)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak beş oturum yaptı.
Bartın Milletvekili Mehmet Asım Kulak, Bartın İlinin ekonomik ve sosyal alanda gelişebilmesi için tanıtımın önemi ile yapılması gereken yatırımlara,
Erzurum Milletvekili Mücahit Daloğlu, Misakımillî’nin kabulünün 86 ncı yıldönümüne,
İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.
İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek'in, hükümetin, Futbol Federasyonu seçimlerine müdahale ettiğine ve özerk kurumları siyasallaştırdığına ilişkin gündemdışı konuşmasına Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin cevap verdi.
İstanbul Milletvekili Ali Topuz, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in, konuşmasında, Partisine sataştığı iddiasıyla,
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, İstanbul Milletvekili Ali Topuz'un, konuşmasında, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle,
Birer açıklamada bulundular.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
232 nci sırasında yer alan 769'a 1 inci ek sıra sayılı komisyon raporunun bu kısmın 5 inci sırasına alınmasına ilişkin CHP Grubu önerisinin, yapılan müzakerelerden sonra, kabul edilmediği,
297 nci sırasında yer alan 1025 sıra sayılı Kanun Tasarısının bu kısmın 5 inci sırasına alınmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisinin, kabul edildiği,
Açıklandı.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden;
2 nci sırasında bulunan, Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında (1/950) (S. Sayısı: 920),
3 üncü sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı: 904),
Kanun Tasarılarının,
Görüşmeleri,
4 üncü sırasında bulunan, Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Bağlı Okulların Millî Eğitim Bakanlığına Devredilmesi ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/1050) (S. Sayısı: 1009), görüşmelerine devam olunarak 14 üncü maddesine kadar kabul edildi, 14 üncü maddesi üzerinde bir süre görüşüldü; birleşime verilen aradan sonra,
İlgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından,
Ertelendi.
5 inci sırasına alınan, Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının (1/1094) (S. Sayısı: 1025) görüşmeleri tamamlandı; elektronik cihazla yapılan açıkoylamadan sonra, kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.
24 Ocak 2006 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 18.49'da son verildi.
Sadık Yakut
Başkanvekili
Ahmet Küçük Ahmet Gökhan Sarıçam
Çanakkale Kırklareli
Kâtip Üye Kâtip Üye
Bayram Özçelik Harun Tüfekci
Burdur Konya
Kâtip Üye Kâtip Üye
No: 67
II.- GELEN KÂĞITLAR
20 Ocak 2006 Cuma
Cumhurbaşkanınca Geri Gönderilen Kanun
1.- 30.12.2005 Tarihli ve 5447 Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu, Yükseköğretim Kanunu, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Telsiz Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanlığınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi (1/1164) (Anayasa ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.1.2006)
Tasarı
1.- T.C. Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan Aylık veya Gelir Almakta Olanlara Ek Ödeme Yapılması ile Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan Aylık veya Gelir Almakta Olanlara Ödenen Gelir ve Aylıklarda 2006 Yılında Yapılacak Artışlar ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/1165) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.1.2006)
Teklifler
1.- Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk'ün; 3573 Sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanunun 14. Maddesinde (Değişik 28.02.1995 - 4086/3 Md.) Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/674) (Adalet ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.1.2006)
2.- Kırşehir Milletvekili Hacı Turan'ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/675) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.1.2006)
Tezkere
1.- Sayıştayda Açık Bulunan 7 Sayıştay Üyeliği İçin 832 Sayılı Sayıştay Kanununun Değişik 6 ncı Maddesi Hükmü Uyarınca Yapılacak Seçime Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/957) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.1.2006)
Rapor
1.- Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın, Sosyal Güvenlik Barışı Yasa Teklifi; İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Hakkında Prim Barışı Kanunu Teklifi; Ankara Milletvekili Eşref Erdem'in, 1479 ve 2926 Sayılı Yasalarda Değişiklik Yapılması Hakkında Yasa Önerisi; Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut'un, İş ve Sigorta Barışı Kanunu Teklifi; Manisa Milletvekili Hasan Ören ve 42 Milletvekilinin, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa Ek Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün ile 28 Milletvekilinin, Bağ-Kur ve SSK'ya Ait Birikmiş Prim Borçlarına Ödeme Kolaylığı Getirilmesi Hakkında Kanun Teklifi; Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan'ın, Sosyal Güvenlik ve Prim Barışı Kanunu Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/1122, 2/116, 2/124, 2/137, 2/147, 2/379, 2/399, 2/457) (S. Sayısı: 1066) (Dağıtma Tarihi: 20.1.2006) (GÜNDEME)
Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri
1. - Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, Gelibolu Yarımadası Tarihi Millî Parkında yaşayan vatandaşların sorunlarına ve Parkın yönetimiyle ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9604)
2. - Aydın Milletvekili Mehmet Mesut ÖZAKCAN'ın, belediyelere yapılan kültürel etkinlik ve altyapı yardımlarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/9682)
3. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman İlindeki yatırımlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/10676)
4. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlindeki yatırımlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/10677)
5. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya İlindeki yatırımlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/10678)
6. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum İlindeki yatırımlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/10679)
7. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt İlindeki yatırımlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/10680)
8. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak İlindeki yatırımlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/10681)
9. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize İlindeki yatırımlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/10682)
10. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/10685)
11. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırımlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/10825)
12. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Kepez'de açılan tapu iptali davalarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/10868)
13. - Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, ilköğretim müfettişlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10869)
14. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, okul kantinlerinin denetimine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10870)
15. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, okul öncesi eğitime ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10871)
16. - Muğla Milletvekili Ali Cumhur YAKA'nın, Muğla İl Millî Eğitim Müdürlüğündeki bazı atamalara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10872)
17. - Trabzon Milletvekili M. Akif HAMZAÇEBİ'nin, fındık fiyatı ve alımları ile ilgili soru önergesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10891)
18. - Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, kamunun reklam, ilan ve tanıtım giderlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10896)
19. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, 1995 yılında bazı şahıslarla yaptığı görüşmeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10898)
20. - Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ'in, Yüzüncü Yıl Üniversitesi personeli iken naklen atananlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10900)
21. - Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ'in, Ankara Büyükşehir Belediyesi ile metropol ilçe belediyelerinin borçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10903)
22. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, esnaf ve sanatkârların prim ve vergi borçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10906)
23. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, ABD ile Türkiye arasında İncirlik üssü konusunda yeni bir anlaşma yapılıp yapılmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10907)
24. - İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz KETENCİ'nin, Amerikan İstihbarat Merkeziyle ilgili bir iddiaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10908)
25. - Zonguldak Milletvekili Nadir SARAÇ'ın, Çaycuma'daki bazı firmaların Karayolları Bölge Müdürlüğünden olan alacaklarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/10911)
26. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, doğalgaz santrallerine yapılan doğalgaz satışına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/10929)
27. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Bakü-Tiflis-Ceyhan Proje Direktörlüğüne ve BOTAŞ'ın bazı işlemlerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/10930)
28. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Bakü-Tiflis-Ceyhan Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/10931)
29. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Rusya seyahatine ve Gazprom'la görüşmelere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/10932)
30. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Bakü-Tiflis-Ceyhan Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/10933)
31. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, BOTAŞ'ın Bakü-Tiflis-Ceyhan Projesiyle ilgili bazı işlemlerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/10934)
32. - Ankara Milletvekili Ersönmez YARBAY'ın, çeşitli şekillerde çalıştırılan kafeteryalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10939)
33. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Keçiören Belediyesiyle ilgili bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10940)
34. - Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, İstanbul-Levent'teki İETT arazisine yapılacak yatırıma ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10941)
35. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, Ankara Büyükşehir Belediyesinin borçlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10944)
36. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, bazı belediyelerin çalışanlarına sendika değiştirme baskısı yapıldığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10946)
37. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, İstanbul Levent'deki İETT arazisi üzerinde yapılacak yatırıma ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10947)
38. - Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, cep telefonlarından alınan vergilere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/10948)
39. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, özelleştirme tahsilatına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/10951)
40. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, eğitimdeki yeni politikalara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10953)
41. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, ders kitaplarının içeriğindeki bazı konulara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10954)
42. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, ders kitaplarının ve öğretmen kılavuzlarının dağıtımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10955)
43. - Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, Bursa'nın Yıldırım İlçesindeki bir mahallenin okul ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10957)
44. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, öğrencilere ve burslara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10958)
45. - Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, Aydın'ın Nazilli İlçesinde yapılan mutemetlik ücreti kesintisine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10959)
46. - İstanbul Milletvekili Mehmet Ali ÖZPOLAT'ın, İstanbul Avcılar'daki hastane inşaatının hükümet konağına dönüştürülmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10961)
47. - Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, Muğla-Bodrum Devlet Hastanesinin bir ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10964)
48. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, İstanbul'da devredilen SSK hastaneleri personeline dağıtılan bilgi formuna ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10966)
49. - İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, TMSF'ye devredilen bankaların devlete olan maliyetine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10982)
50. - İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, "2B" olarak bilinen arazilerin satışına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10984)
51. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'daki taş ocağı faaliyetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10985)
52. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Rize'de sele karşı alınan önlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10986)
53. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Rize'de muhtemel sel felaketlerinde kurtarma ve yardım için alınacak önlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10987)
54. - İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, Türkiye'de yaşayan AB vatandaşlarının yerel seçimlere katılmasını sağlayacak hukuki düzenleme yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10988)
55. - Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, Kızılayın verdiği öğrenci kredilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10989)
56. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Çorum Belediyesindeki rüşvet iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10991)
57. - Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, insan hakları ihlalleri için özel bir hat kurulup kurulamayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10992)
58. - Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, çimento fiyatlarındaki artışa ve rekabet mevzuatı ihlallerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10996)
59. - Ankara Milletvekili Bayram Ali MERAL'in, Emekli Sandığı gayrimenkullerinin satışına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10997)
60. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'nın bir beldesindeki taş ocağı işletme başvurularına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11001)
61. - Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, sigara ve içki yasağı uygulamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11003)
62. - Gaziantep Milletvekili Abdulkadir ATEŞ'in, Gaziantep'te vekaleten görev yapan yöneticilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11007)
63. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, bir şahsın gönderdiği mektuba ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11010)
64. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Çorum Belediyesindeki rüşvet iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11011)
65. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, sosyal güvenlik kuruluşlarının sağlık harcamalarına ve Hazine transferlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11012)
66. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Van İliyle ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11013)
67. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, işsizlik sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11014)
68. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, Burdur Devlet Hastanesinin tadilatına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11015)
69. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, Burdur-Bucak'taki Tekel Müdürlüğünün kapatılacağı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11016)
70. - İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, bir şahsın gönderdiği mektuba ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11017)
71. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, bazı ekonomik verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11018)
72. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, 5084 sayılı Kanunda yapılan değişiklikten sonra gerçekleşen yatırımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11020)
73. - Kars Milletvekili Selami YİĞİT'in, Doğu Anadolu Turizm Odaklı Kalkınma Projesine ve kış olimpiyatları hazırlıklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11022)
74. - Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, TEKEL'in bazı uygulamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11023)
75. - Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, Çorum Belediyesindeki rüşvet iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11025)
76. - Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, gündemdeki bazı tartışma konularına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11026)
77. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, yurt dışına yaptığı resmi ziyaretlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11029)
78. - Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, bir trafik polisinin bir kangal köpeğini vurması olayına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11030)
79. - Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, Kızılay'ın Rize Teşkilatına kayyum olarak atananlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11031)
80. - Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, emekli aylıklarının iyileştirilmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/11050)
81. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, emeklilere yönelik çalışmalara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/11051)
82. - Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, Ankara İlindeki akarsuların kirliliğine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/11054)
83. - Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN'in, Kocaeli-Derince'de depolanmış atıklara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/11055)
84. - Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, Gelibolu Yarımadası Tarihi Millî Parkına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/11056)
85. - Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, av turizmi gelirlerine ve av hayvanlarının korunmasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/11057)
86. - Muğla Milletvekili Fahrettin ÜSTÜN'ün, kanatlı hayvan avcılığındaki yasaklamaya ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/11058)
87. - İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, orman kadastrosuna ve 2B olarak bilinen arazilerin durumuna ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/11059)
88. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, İskenderun Körfezinde batan yabancı gemiye ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/11062)
89. - İstanbul Milletvekili Mehmet SEVİGEN'in, bir Rum milletvekilinin Kıbrıs'ta Yeşil Hattı geçerek gerçekleştirdiği eyleme ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/11063)
90. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Gümrük Birliğinde uğranılan zarara ve AB'den alınan fonlara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/11064)
91. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, AİHM kararlarına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/11065)
92. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, AİHM'nin bir kararına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/11066)
93. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, kamu personel sistemine ve Vakıflar Genel Müdürlüğünün yeniden yapılandırılmasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/11072)
94. - Kars Milletvekili Selami YİĞİT'in, kış olimpiyatları hazırlıklarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/11074)
95. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konyaspor'un bir karşılaşmasıyla ilgili kararlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/11076)
96. - Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, AB ortak para birimine geçilmesine ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/11078)
97. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, cari işlemler açığının oluşturduğu riske ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/11080)
98. - Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, enerji fiyatlarındaki artışın sanayi sektörüne etkisine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11087)
99. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, ihalesiz iş verdiği için hakkında rapor düzenlenen bürokratlara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11088)
100. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir hukuk bürosu ile yapılan sözleşmelere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11089)
101. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir doğalgaz projesi ihalesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11090)
102. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11091)
103. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, BOTAŞ'ın, doğalgaz ithalatına ve mali göstergelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11092)
104. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11093)
105. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11094)
106. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Mavi Akım doğalgazının İsrail'e ulaştırılacağı iddiasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11095)
107. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı Proje Direktörlüğü personeline ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11096)
108. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir Sayıştay raporuna ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11097)
109. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Mavi Akım Sözleşmesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11098)
110. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, BOTAŞ'a şifahi talimat verildiği iddiasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11099)
111. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'daki taş ocağı faaliyetlerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11101)
112. - Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, Batı Karadeniz'deki sondaj platformlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11102)
113. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, Gaziantep Büyükşehir Belediyesinin KPSS sonuçlarına göre atama yapmamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11103)
114. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Gemlik-Şükriye Köyünün sulama suyu ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11105)
115. - İzmir Milletvekili Oğuz OYAN'ın, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin yabancı yatırım yapılacak arazisine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11106)
116. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, havalimanlarında görevli Emniyet teşkilatı personeline havacılık tazminatı ödenip ödenmeyeceğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11107)
117. - Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan BALANDI'nın, Dinar Belediye Başkanı hakkındaki bir iddiaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11108)
118. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Ankara Büyükşehir Belediyesinin borçlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11109)
119. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Ankara Su ve Kanalizasyon İdaresinin Büyükşehir Belediyesine borç vermesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11110)
120. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Ankara Su ve Kanalizasyon İdaresinin bir uygulamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11111)
121. - Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, Ankara Büyükşehir Belediyesine yeni bağlanan köylere götürülen hizmetlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11112)
122. - Ankara Milletvekili İsmail DEĞERLİ'nin, Ankara Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyelerindeki personel hareketlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11113)
123. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bazı araziler üzerindeki uygulamalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11114)
124. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, yeni kurulacak ilçelerle ilgili çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11116)
125. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'da yapılması planlanan spor kompleksine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11118)
126. - Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, Antalya-Alanya-Tosmur Beldesindeki imar uygulamalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11119)
127. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa'daki bazı köy yollarının yenilenmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11120)
128. - İzmir Milletvekili Hakkı AKALIN'ın, İzmir'in Karşıyaka İlçesindeki bazı alanlara baz istasyonu yerleştirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11122)
129. - İzmir Milletvekili Hakkı AKALIN'ın, Latife Hanım Köşkünün kamulaştırılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11125)
130. - Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın, Çorum Belediyesiyle ilgili bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11126)
131. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin gıda yardımlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11127)
132. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa'nın Yenişehir İlçesindeki bir yolun yenilenmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11128)
133. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa'nın Orhaneli İlçesindeki bir yolun yenilenmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11129)
134. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa'nın Harmancık İlçesindeki bir yolun yenilenmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11130)
135. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa'nın Gemlik İlçesindeki bir yolun yenilenmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11131)
136. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya-Beyşehir Belediyesiyle ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11132)
137. - Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, Adana-Seyhan Belediyesiyle ilgili bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11133)
138. - Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, bazı belediyelerin içki yasağı uygulamalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11134)
139. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, taşınmaz kültür varlıklarının onarımı kapsamında Antalya'ya kaynak ayrılmamasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/11136)
140. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya'daki bazı müzelere yönelik usulsüzlük iddialarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/11137)
141. - Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, korunmaya muhtaç çocuklara hizmet verecek eğitim kurumlarına vergi indirimi sağlanıp sağlanmayacağına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/11141)
142. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Rize'nin İkizdere İlçesinde taşımalı eğitim uygulaması sebebiyle boşaltılan okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11146)
143. - Zonguldak Milletvekili Harun AKIN'ın, Zonguldak'ın köylerindeki eğitim sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11148)
144. - İzmir Milletvekili Hakkı AKALIN'ın, depremde hasar gören bir okula ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11149)
145. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, Burdur Yeşilova Öğrenci Pansiyonu inşaatı ihalesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11150)
146. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Varsak Beldesinin okul ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11151)
147. - Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, görev yerleri değiştirilen öğretmen ve yöneticilere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11152)
148. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'ın Hanak İlçesindeki öğrenci yurdu inşaatına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11153)
149. - Antalya Milletvekili Hüseyin EKMEKÇİOĞLU'nun, Antalya-Manavgat Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi inşaatına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11156)
150. - Antalya Milletvekili Hüseyin EKMEKÇİOĞLU'nun, Anadolu Lisesine dönüştürülen okulların öğretmenlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11158)
151. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, okullardaki bilgisayar oranına ve derslik ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11159)
152. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, Anadolu Lisesine dönüştürülen okullara atanan öğretmenlere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11161)
153. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, ders kitabı olarak kullanılan bir kitaba ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11162)
154. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, İzmir'de depreme dayanıklı olmayan okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11163)
155. - Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, bir ilköğretim okulu öğretmeni hakkındaki bir iddiaya ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11164)
156. - Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, APK Daire Başkanlığınca bastırılan bir kitaba ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11166)
157. - Zonguldak Milletvekili Harun AKIN'ın, Zonguldak'ın, köylerinin sağlık ocağı ve sağlık evi ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11167)
158. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, sağlık hizmetlerine ve sağlık harcamalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11168)
159. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, devredilen SSK personeline ve ilaç fabrikalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11169)
160. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Kütahya Simav Devlet Hastanesinin bazı sağlık hizmetlerini özel sektörden karşılamasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11170)
161. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, bürokrat atamalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11172)
162. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Adana'da yeni yapılan devlet hastanesinin ne zaman hizmete açılacağına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11175)
163. - Tekirdağ Milletvekili Erdoğan KAPLAN'ın, İstanbul'daki havalimanlarının yeterliliğine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11189)
164. - Çorum Milletvekili Feridun AYVAZOĞLU'nun, Merzifon Askeri Havalimanının sivil hava ulaşımına açılıp açılmayacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11191)
165. - Bitlis Milletvekili Edip Safder GAYDALI'nın, Haydarpaşa Limanına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11192)
166. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya-Ankara hızlı tren projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11197)
167. - İzmir Milletvekili Türkan MİÇOOĞULLARI'nın, bir açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11202)
168. - Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri SAYGUN'un, Dışişleri Bakanının Suriye ziyaretine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11203)
169. - Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, bir bürokratın sözde Ermeni soykırımı iddiasıyla ilgili ifadelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11204)
170. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, uluslararası tahkime götürülen sözleşme ve davalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11206)
171. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Yüzüncü Yıl Üniversitesindeki bazı öğretim üyelerinin istifasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11209)
172. - İstanbul Milletvekili Halil AKYÜZ'ün, bir gazetede çıkan bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11210)
173. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, emlak vergisi birim fiyatlarının belirlenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11211)
174. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'nın Alanya İlçesinin arıtma tesisine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/11217)
175. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, oluşturulan fonlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/11218)
176. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, spor dallarındaki başarı durumuna ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/11222)
177. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, Burdur-Yeşilova-Değirmendere Göletine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11229)
178. - Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, Elbistan'da faaliyete geçecek termik santrale ve enerji açığı iddialarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11230)
179. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Babasultan Barajına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11231)
180. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Nilüfer-Güngören Göletine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11232)
181. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Orhaneli-Göynükbelen Göletine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11233)
182. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Büyükorhan-Durhasan Göletine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11234)
183. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Karacabey-Gölecik Barajına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11235)
184. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Büyükorhan-Kınık Göletine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11236)
185. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Orhaneli-Karıncalı Göletine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11237)
186. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Nilüfer Barajına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11238)
187. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Çınarcık Barajına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11239)
188. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-İznik-Mahmudiye Göletine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11240)
189. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Büyükorhan-Gedikler Göletine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11241)
190. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Gemlik-Büyükkumla Köyü Barajına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11242)
191. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Yenişehir-Çiçeközü Göletine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11243)
192. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Keles-Dağdibi Göletine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11244)
193. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Yenişehir-Boğazköy Barajına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11245)
194. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Bingöl-Kiğı Barajı projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11246)
195. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, oluşturulan fonlara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11247)
196. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Ankara Su ve Kanalizasyon İdaresinin sayaç ve atık su bedeli uygulamalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11248)
197. - Zonguldak Milletvekili Harun AKIN'ın, Zonguldak'ın köylerinin yol ve içme suyu sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11249)
198. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya İl merkezindeki hız kasislerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11250)
199. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, belediyelerin sağlık kuruluşlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11252)
200. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, oluşturulan fonlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/11258)
201. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, bazı uygulamalara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11259)
202. - Tekirdağ Milletvekili Erdoğan KAPLAN'ın, Ümraniye Belediyesinin Çanakkale Savaşı hakkında hazırlattığı bir çizgi filme ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11260)
203. - Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, sözleşmeli personelin sosyal güvencesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11262)
204. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, oluşturulan fonlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11263)
205. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'nın bazı ilçelerinin doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11264)
206. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'daki bir hastaneye ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11265)
207. - Kocaeli Milletvekili Salih GÜN'ün, özel sağlık kuruluşlarının ücretlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11266)
208. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, oluşturulan fonlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11268)
209. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, bir kanser ilacının bedelinin karşılanmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11269)
210. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, oluşturulan fonlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/11276)
211. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, oluşturulan fonlara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/11279)
212. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, oluşturulan fonlara ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/11280)
No.: 68
23 Ocak 2006 Pazartesi
Tasarılar
1.- Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/1166) (İçişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.1.2006)
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kongo Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askerî Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İşbirliği Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/1167) (Millî Savunma ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.1.2006)
Geri Alınan Yazılı Soru Önergesi
1.- Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ, özelleştirme kapsamındaki kuruluşların yönetim ve denetim kurulu üyeliklerine yapılan atamalara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesini 23.1.2006 tarihinde geri almıştır. (7/11486)
No.: 69
24 Ocak 2006 Salı
Teklifler
1.- Karaman Milletvekili Yüksel Çavuşoğlu ve 3 Milletvekilinin; 406 Sayılı Telgraf ve Telefon Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/676) (Plan ve Bütçe ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.1.2006)
2.- Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın; 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/677) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.1.2006)
3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Hatay Milletvekili Sadullah Ergin ve 2 Milletvekilinin; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/678) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.1.2006)
Raporlar
1.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1089) (S. Sayısı: 1067) (Dağıtma tarihi: 24.1.2006) (GÜNDEME)
2.- 28.12.2005 Tarihli ve 5440 Sayılı Gümrük Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1161) (S. Sayısı: 1068) (Dağıtma tarihi: 24.1.2006) (GÜNDEME)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
24 Ocak 2006 Salı
BAŞKAN : Başkanvekili Ali DİNÇER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53 üncü Birleşimini açıyorum.
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkanvekili Ali Dinçer'in, gazeteci-yazar Uğur Mumcu'yu, öldürülüşünün 13 üncü yılında, saygıyla andığını ifade eden; Halkçı Parti ve SHP Genel Başkanı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik eski Bakanı Aydın Güven Gürkan'a vefatı nedeniyle Tanrıdan rahmet, ailesine ve yakınlarına başsağlığı dileyen konuşması
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, bugün, araştırmacı gazeteci-yazar, Türk Milletinin seçkin, yiğit evladı Uğur Mumcu'nun hunharca öldürülmesinin yıldönümü; anısı önünde saygıyla eğiliyoruz.
Toplantı yetersayısı vardır.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Nerede var?! Gelenler gelsin; bizim canımız yok mu, her zaman geliyoruz!
BAŞKAN - Bu arada, bugün, çok değerli bir bilim adamı, politikacı, devlet adamı, yine, milletimizin yetiştirdiği, seçkin, değerli evlatlarından Aydın Güven Gürkan'ı toprağa veriyoruz. Eski milletvekili, Halkçı Parti, SHP Genel Başkanı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik eski Bakanı Aydın Güven Gürkan'a Tanrı'dan rahmet diliyoruz; kederli ailesine, onu yetiştiren Yüce Milletimize başsağlığı diliyoruz.
Değerli milletvekilleri, gündeme geçmeden evvel, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, bazı bölgelerdeki sağlık personelinin yetersizliği hakkında söz isteyen Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'e aittir.
Buyurun Sayın Akdemir. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, Iğdır ile Ağrı'nın Doğubeyazıt İlçesindeki hastane ve sağlık ocaklarındaki sağlık personeli yetersizliğine ve bu konuda alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bazı bölgelerdeki sağlık personelinin yetersizliği nedeniyle gündemdışı söz almış bulunmaktayım; hepinizi ve Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, kuş gribi nedeniyle, seçim bölgem olan Iğdır İlinde, 6 ile 13 Ocak tarihleri arasında Iğdır'da çalışmalarda bulundum. Bu arada, kurban bayramının ikinci günü, Doğubeyazıt'ta 4 çocuğundan 3'ünü kuş gribine kurban veren Koçyiğit ailesine başsağlığı ziyaretinde bulundum. Buradan, tekrar, Koçyiğit ailesine ve başka yakınlarını kaybedenlere, ayrıca, Yüce Türk Milletine başsağlığı ve Allah'tan sabır diliyorum. Ziyaretimi takiben Doğubeyazıt Hastanesine gittim -kurban bayramının ikinci günüydü- acil girişinde, görevlilere, nöbetçi uzman doktoru sordum; uzman doktor yoktu. Acile ait bir bölümde, hastanenin tek nöbetçi hekimi, bir pratisyen hekimin etrafında 60-70 kişi birikmiş, bir kısmının da çocukları kucağında kalabalıkla karşılaştım. İkinci bölmede, Ankara'dan gönüllü geldiğini söyleyen bir doktor meslektaşımızın da etrafındaki durum aynıydı; arı kovanına üşüşen arıların görüntüsü gibi bir manzara arz ediyordu. Bu gönüllü hekim arkadaşımın bu yüce yürekli davranışını yürekten kutluyorum. O ve onun gibi, bölgedeki tüm imkânsızlıklara karşın hizmet vermeye çabalayan fedakâr insanları bu kürsüden takdir ediyor, kutluyor ve saygı duyuyorum. Buna karşılık, Sağlık Bakanlığının aczini de büyük üzüntü verici olarak buradan beyan etmek istiyorum; Doğubeyazıt Hastanesindeki nöbeti gönüllü bir pratisyen hekime bırakmıştı ve bulundurulması gereken uzman nöbetçi doktorlar yoktu.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hastanede vatandaşlarımız beni görünce Ankara'dan görevli gelmiş olduğunu sandılar. Kalabalık ilkönce hükümet yetkilisi sandı, sitemli söylentilerle üzerime gelmeye başladılar. Ben de, Erzurum'da doktorluk yapan Doktor Dursun Akdemir olduğumu, Anavatan Partisi Milletvekili olduğumu, hükümet yetkilisi olmadığımı söyleyince, aralarından tanıyanlar çıkınca, benimle sitemli konuşmaları diyaloğa dönüştü. Kendi ifadelerine göre, Sağlık Bakanımız iki gün önce Doğubeyazıt'a gelmiş -benden iki gün önce- hastaneye uğramadan geri gitmişti. Hastanedeki sağlık personelinin yetersizliğini Bakana anlatamamanın sıkıntısı içindeydiler.
Değerli arkadaşlarım, ben buradan, orada çekilmiş bazı resimleri basın mensupları için göstermek istiyorum:
Kalabalığın bir anda benim etrafımda toplanması, benim hayretle, telaşla, şu anda bir şey yapamayacağım; ama, Ankara'ya gidince yetkililere aktaracağım ifadesi…
Ankara'dan gönüllü gelen doktor arkadaşla oluşturmaya çalıştığım diyalog…
Koçyiğit ailesine başsağlığı ziyaretimi belgeleyen görüntü…
Değerli arkadaşlarım, ben bu cümleleri burada söylemek istemezdim; ancak, Sayın Bakanımız beni söyleme zorunluluğunda bıraktı. "Neden uğramadınız" diye sorduğumda, bu kürsüden "bu konuyu çok istismar ediyorsunuz" diye bana çıkışmıştı. O nedenle, gerçekliği aktarmak istiyorum.
Bu sıkıntıları yaşayan bir hekim, bir milletvekili olarak, Iğdırlı ve Doğubeyazıtlı vatandaşlara dertlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden hükümete aktaracağıma söz verdiğim için huzurlarınızdayım, beni bağışlayın.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bu tablo karşısında, Sayın Akdağ ve Sayın Başbakan Erdoğan'a huzurlarınızda ısrarla sesleniyorum: Gidiniz, Doğubeyazıt'taki sağlık yetersizliğini tekrar görünüz. Iğdır'ın Tuzluca ve Aralık İlçelerinde hastanelerde doktor olmadığını, yeni hastanelerin çalışmadığını görünüz. Iğdır'ın Alikamerli Köyünün sağlık ocağında hekim yok. Tuzluca İlçesinin Gaziler Köyündeki sağlık ocağı 20 köye hizmet ediyor, doktor yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sözünüzü, lütfen, tamamlayın.
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - En kısa zamanda tamamlayacağım Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; yine, aynı şekilde, Güllüce Molla Kamer Sağlık Ocağında da doktor yok. Bu sıkıntıları yaşayan bir hekim, bir milletvekili olarak, Iğdırlı ve Doğubeyazıtlı hastaların dertlerini dile getirmek için buradayım.
Değerli arkadaşlarım, bugün, burada, bu vesileyle, bir kez daha kısaca sağlık sistemimizde hükümetin önemli bir mesafe alamadığını anlatmaya çalışacağım. İki cümleyle söylemek istiyorum; otuzüç yıl önce; yani, 1973 yılında, o zamanki bütçeden yüzde 4,2 oranında sağlığa pay ayrılmış, 2005 yılı bütçesinde yüzde 3,56. Nereden nereye geldiğimizi size söylemek istiyorum. O zaman sağlık ucuzdu; şimdi sağlığı korumak çok pahalı olduğu halde, bu oranın yeteceğini düşünüyor musunuz?
İnsan sağlığı ve sosyal güvenliği alanlarında Anayasamızda ve İnsan Hakları Bildirgesinde açık ve net olarak tanımlanan, insana tanınmış olan insanın sağlık haklarının korunmasını, hükümetin en kısa zamanda yerine getirmesini, bu kürsüden, arzu ediyorum.
Sağlık Bakanlığının görev tanımı yeniden yapılmalı; yani, çağımızda, Sağlık Bakanlığı hastane işletmeciliği, patronluğunu artık bırakmalıdır; aslî görevi denetleme, standart oluşturma, planlama ve kalite yükseltme olmalıdır. Koruyucu sağlık hizmetleri mutlaka devlet yükümlülüğü altında yürütülmelidir. Ülkemizin sağlık düzeninin tüm yapı taşlarını yeniden oynatarak, çağdaş sağlık ve sosyal güvenlik normlarına kavuşacak tarzda yeniden yapılanmalı, sağlık kaynakları serbest piyasa ekonomisi kurallarından olan rekabet ve kârlılık oranı esaslarına göre düşünülmemeli, insan sağlığının ticari bir metaa dönüşmesi kesinlikle engellenmelidir.
Değerli arkadaşlarım, sağlık ve sosyal güvenliğe finansal kaynak ayırırken, ülkemiz gerçeklerine çoğu zaman uymayan, Dünya Bankası raporları ve IMF kararlarıyla iç-dışborç ödemelerine kaynak ayırma telaş ve kaygısı içerisinde olmamalıdır.
Değerli arkadaşlarım, bu arada, bütçe hazırlanırken, 2000 yılı bütçesinde, 31.12. 2005 tarihine kadar olan borçlar silindi denildi. Bütün hastaneler, şu anda büyük bir sıkıntı içerisinde, ödemeler yapılamıyor, dönersermaye sıkıntı içinde. Bu konuyu da, bu vesileyle belirtmek istiyorum.
Herkes "ülkeyi seviyorum" diyor, Başbakan da, Bakanımız da "seviyorum" diyor. Ülkeyi sevmek demek, fakir fukara edebiyatı yaparak, ramazanda, iftar çadırlarında şova dönüşen görüntülerle vatandaşların duygularını istismar etmek değildir. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Dursun Bey, süreyi bayağı aştınız; toparlayın lütfen.
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Son cümlelerimi söylüyorum.
Ülkeyi sevmek demek Sayın Başkanım, çok uzakta da olsa, Iğdır ve Doğubeyazıt'taki eksiklikleri anında karşılamak ve Türkiye'nin sağlık sistemini işletmek demektir. Ülkeyi sevmek demek, haklı kazanımlara fırsat vermek, haksız kazanımları engellemek demektir. Ülkeyi sevmek demek, kendi yakınlarımız kadar milletin hakkına sahip çıkmak demektir. Ülkeyi sevmek demek, doğru ve adaletli olmak demektir.
Tekrar, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Gündemdışı konuşmaya, Sağlık Bakanı Prof. Dr. Sayın Recep Akdağ yanıt verecek.
Buyurun Sayın Akdağ. (AK Parti sıralarından alkışlar)
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; kuşkusuz ki sağlık, hakikaten, ülkemizin en önemli konularından biri. Siyaset yoluyla ülkeye hizmet etmek isteyen kişiler için de, bu önemden dolayı, mutlaka meselenin dikkatle ele alınması ve ülkemizde ciddî bir sağlık dönüşümünün gerçekleştirilmesi gerekiyor.
Sağlık, aslında, Hükümetimiz dönemine kadar, onyılların yetim alanı olarak kalmış, belki bir yarım yüzyılın, belki bir koca yüzyılın ülkemizde yetim alanı olarak kalmış bir alan.
Değerli Iğdır Milletvekilimiz Sayın Akdemir, Doğubeyazıt'taki gözlemlerinden bahsetti. Ben, rakamlarla konuşacağım; çünkü, rakamlar son derece önemli gerçekleri ortaya koymak açısından, sloganlarla konuşmak yerine, bize daha gerçekçi rakamlar verebilir. Acaba, biz iktidarı devraldığımızda, hizmeti devraldığımızda, genelde Doğu Anadolu Bölgesinde, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde ve özelde Ağrı ve Iğdır'da durumlar neydi, nereden nereye geldik; bunu görmek lazım. Kuşkusuz ki, sağlık hizmetleriyle ilgili, özellikle bu bölgelerimizde daha yapacak çok işimiz var. Hem yatırımlar açısından hem personel açısından, bu bölgelere mutlaka özel bir önem vermeye devam etmeliyiz. Kendi dönemimizde yaptığımız gibi, buna devam edeceğiz; ama, acaba, nereden nereye geldik?.. Şu anda Sayın Akdemir'in, çatısı altında bulunduğu parti, bizden önce iktidarın ortağıydı. Dolayısıyla, bu kıyaslamalar çok önemlidir; aziz milletimizin, bu kıyaslamaları layıkıyla değerlendireceğine eminim.
Değerli milletvekilleri, Ağrı İlimizde, biz göreve geldikten hemen sonra, 1 Ocak 2003 tarihi itibariyle, yani, iktidarımızın ilk iki ayı içerisinde yaptığımız değerlendirmeler sonucunda şunlarla karşılaşmıştık: Koskoca ilde 20 tane uzman hekim vardı. Şimdi, Sayın Akdemir Doğubeyazıt'taki hekim eksikliğinden bahsediyor; ama, acaba, nereden nereye gelmişiz, bunu bir görelim. 20 tane uzman hekim vardı; şu anda, Ağrı İlimizde, Sayın Akdemir, 50 tane uzman hekim var.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Yetmiyor demek ki.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Doğru, yetmiyor efendim..
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - 4 tane ölü veren yerde uzman hekim yoktu.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Yetmiyor efendim; ama, 20'den 50'ye çıkmışız; bizden önceki iktidar dönemindeki sayıyı 2,5'a katlamışız.
Full time çalışan uzman hekim oranı… Biz geldiğimizde, bu 20 hekimin hemen hemen tamamı part time çalışıyormuş, yani, muayenehane hekimliği yapıyormuş. Oysa, şu anda, hekimlerimizin, Ağrı İlimizde yüzde 62'si tam gün zamanlı olarak vatandaşımıza hizmet vermektedir.
Ağrı İlimizde sözleşmeli olarak gönderdiğimiz hemşire-ebe sayısından da bahsedeyim size. Bu, sözleşmeli ebe-hemşire ve diğer sağlık personeli gönderdikten sonra, 279 olan sağlık personeli sayısı, bugün, Ağrı ilimizde 436'dır değerli milletvekilleri.
Ağrı-Doğubeyazıt İlçemizde -Sayın Milletvekilimiz uzman sayısından bahsettiler- göreve başladığımızda 3 olan uzman sayısı şu anda Doğubeyazıt ilçemizde 5'tir, hemşire-ebe sayımız da 42'den 78'e çıkmıştır. Ama -özellikle ifade ediyorum- bu sayılar, şu anda ulaşmayı istediğimiz, ulaşmayı hedeflediğimiz sayılar değil; ama, nereden nereye geldiğimizin de açık ifadeleridir.
Iğdır İlinde de -aynı sayıları vereyim- göreve geldiğimizde 24 olan uzman hekim sayısı bugün 32'dir ve tam zamanlı çalışan hekimlerimiz de yüzde 30'dan 60'a çıkmıştır.
Değerli milletvekilleri, bunu gerçekleştirirken, kuşkusuz, bu bölgelerde özel birtakım tedbirler aldık. Hekimlerimize, diğer sağlık çalışanlarımıza özel ücretler ödemeye başladık. Bu anlamda, bütün bölge illerine baktığımız zaman, 5 ve 6 ncı bölge illerine baktığımız zaman, uzman hekim sayımız 1 400'den 2 400'lere çıkmış durumdadır ve full time çalışan uzman hekim oranımız da, yani, tam gün zamanlı çalışan hekimlerimiz de yüzde 13'ten yüzde 60'a çıkmıştır.
Bu bölgelerde, değerli milletvekilleri, sözleşmeli personelimize -uzmanların rakamlarını size ifade edeceğim- 2005 yılı ortalama geliri itibariyle -eski rakamlarla ifade ediyorum- 7 600 000 000 Türk Lirası ortalama aylık ödemişiz. Daha önceki iktidar dönemlerinde böyle bir uygulamanın eseri bile yoktu, takdir edersiniz. Ayrıca, pratisyen hekimlerimize de 3 200 000 000 lira aylık ortalama ödeme yapmışız.
Yatırımlar açısından ne gibi farklılıklar oluşmuş; bir önceki iktidar döneminde -vurgulayarak, altını çizerek ifade ediyorum- şu anda bu bölgelerle ilgili bilgi veren Sayın Akdemir'in, çatısı altında bulunduğu partinin de iktidar ortağı olduğu dönemde, 1999 ile 2002 yılları arasında bu bölgelerde 23 tane hastane bitirilmiş ve yalnızca 660 tane yeni yatak oluşturulmuştur.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Bakan, bırak bunları; sen ne yapacaksın; onları anlat!..
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Bizim dönemimizde 34 hastaneyi bitirdik ve 2 490 tane yeni yatak yaptık değerli milletvekilleri.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Ama, insanlar ölüyor!..
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Dolayısıyla…
Sayın milletvekilleri, bu laf atma alışkanlığı, siz rakamlarla konuştuğunuzda, gerçekleri ifade ettiğinizde, bunu hazmedemeyen çok değerli bazı milletvekillerimizin alışkanlığı haline geldi bu Yüce Mecliste.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Türkiye büyüyor Sayın Bakan, Türkiye büyüyor!..
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Bunu da, yine, Yüce Milletimizin takdirine bırakıyorum.
HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Bazı zaman bakanlar da atıyor!..
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Sağlık öyle önemli bir konu ki değerli milletvekilleri, bunu sloganlarla konuşamazsınız; yılların açığını, eksiğini, kuşkusuz ki, çok kısa süre içerisinde de tamamen ortadan kaldıramazsınız; ama, Hükümetimiz dönemindedir ki, işte, o fakir fukara edebiyatı yapanların aksine, biz, 10 000 000 yeşilkartlı vatandaşımızın kaymakamlıkların kapısında, bir başka yerlerin kapısında boyun eğmesini sonlandırdık.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Yeşilkartlılarımız şu anda hacizdeler!..
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Bu vatandaşlarımız, bugün, bu ülkenin onurlu insanları olarak muayenelerini olmakta, reçetelerini de gidip eczanelerden serbestçe yaptırmakta ve ilaçlarını alarak kendilerine ve yakınlarına kullanabilmektedirler. İşte, ülkeyi sevmek budur değerli milletvekilleri. Tekrar ifade ediyorum: Ülkeyi sevmek, birtakım sloganları arka arkaya tekrarlamakla olmaz. Sağlıkta böylesine bir dönüşümü gerçekleştirmek için istikrarlı bir yönetime sahip olmanız, kararlı olmanız, işi de iyi bilmeniz gerekir. AK Parti Hükümetimiz, hamdolsun, bunu, bugüne kadar başarmıştır; bugünden sonra da bu dönüşüm mükemmel bir biçimde devam edecektir.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - İyi bildiğinizden kaynaklanıyor!..
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bu ülkede -çok değil, bundan üç sene önce- eğer bir sigortalı vatandaşsanız, bir sigorta hastanesinin kapısından başka gidebileceğiniz hiçbir adres yoktu. Eğer o kapıya gidip de bir şekilde randevu alabilmişseniz, muayene olabilmişseniz -pek diyemeyeceğim- sizin yüzünüze bakılarak bir reçete verilmişse elinize, o reçeteyi de yine aynı hastanenin eczanesinde saatlerce kuyruk bekleyerek ancak temin edebilirdiniz, eğer ilaçların hepsi o eczanede var ise, o hastanenin eczanesinde; yoksa, bir başka SSK hastanesi eczanesi aramak zorundaydınız, geri kalan ilaçları temin edebilmeniz için. Ama, bakın, bugün, işçimiz, reçetesini doktorundan aldıktan sonra, öyle, sadece 150 tane hastaneye muhtaç olarak, mahkûm olarak da değil, ülkedeki bütün kamu sağlık kuruluşlarından yararlanabilerek, hem de sözleşme yapılan özel sağlık kuruluşlarından da yararlanma imkânı bularak, reçetesini aldıktan sonra bunu kolayca temin edebilmektedir. Öylesine kolayca temin etmektedir ki, vatandaşımız gereksiz bir kuyrukta beklemesin diye, gereksiz bir bürokrasiyle uğraşmasın diye, hastane başhekimlerinin bu husustaki reçete tasdik şartını bile ortadan kaldırdık. Siz vatandaş olarak, şimdi…
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Bir de hastalara sor Sayın Bakan, hastalara!..
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Biraz önce de ifade ettim sayın milletvekillerim, söyleyecek sözü kalmayanlar, ister istemez laf atıyorlar; bunu da tabiî karşılıyorum.
Şimdi, vatandaşımız, işçi vatandaşımız, bu ülkenin neredeyse yarısına yakın nüfusunu oluşturan işçi vatandaşımız, geçmişle kıyaslanmayacak biçimde sağlık hizmetine, ilaca daha kolay erişebilmektedir. Bu, yeşilkartlı yoksul vatandaşımız için de böyledir, diğer bütün vatandaşlarımız için de böyledir; ama, şunu biliyoruz; üç sene içerisinde bir sağlık dönüşüm hamlesi tamamıyla bitirilemez. Daha önümüzde yapacak çok işimiz var. Nasıl ki rehin kalan vatandaşımızı, hastanede rehin kalan vatandaşımızı, bu yanlış, kötü alışkanlığı ortadan kaldırmak suretiyle bu dertten kurtardık, nasıl ki bu ülkede 112 acil servis hizmetlerini üç sene içerisinde kapasite olarak iki misline çıkardık, nasıl ki bu ülkede vatandaşımız ülkenin bütün hastanelerinden hizmet alabilir hale geldi, yarının Türkiyesinde bunun devamını göreceğiz. Bu hamle AK Parti Hükümetlerimiz döneminde, AK Parti İktidarımız döneminde devam edecektir. Biz, vatandaşımızın bu anlamdaki ciddî memnuniyetini gittiğimiz her yerde gözlüyoruz. Hükümet olarak, böylece, gittiğimiz yolun doğruluğunu da görmüş oluyoruz. Kuşkusuz ki, bu çabamıza, gayretimize bundan sonra da devam edeceğiz. Vatandaşımızın sağlık hizmetini her geçen gün biraz daha kolay alması, her geçen gün daha kaliteli bir sağlık hizmeti sunumuna kavuşması bizim en önemli hedeflerimiz arasındadır.
Ben, bu itibarla, Yüce Meclisimizi saygılarımla selamlıyor, hepinize sağlık ve afiyetler diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Gündemdışı ikinci söz, olağanüstü büyük sanatçı Mozart'ın doğumunun yıldönümü münasebetiyle söz isteyen Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur'a attir.
Buyurun Sayın Erbatur. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Adana Milletvekili N.Gaye Erbatur'un, klasik müziğin tanınmış isimlerinden besteci Wolfgang Amadeus Mozart'ın doğumunun 250 nci yılında, yaşamı, sanatçı kişiliği ve eserlerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un cevabı
N. GAYE ERBATUR (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Wolfgang Amedeus Mozart'ın 250 nci doğum yılı münasebetiyle huzurunuzda söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.
Sözlerime başlarken belirtmek isterim ki, onüç sene önce aramızdan ayrılmış olan Uğur Mumcu'yu unutmadık. Işığı, önümüzü aydınlatmaya devam edecektir.
Ayrıca, buradan, haklı direnişlerini sürdüren Adana Tekel işçilerini kutluyor; Adana Tekel fabrikasının kapanmasını kınıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; klasik batı müziğinin dünyada en çok sevilen ve tanınan ismi olan Mozart'ın bu sene 27 Ocakta 250 nci doğum gününü kutlayacağız. Dünyamız her geçen gün daha da küçülmekte, iletişim artmakta ve uluslar arasındaki uçurumlar azalmaktadır. 21 inci Yüzyılda küreselleşmenin etkisiyle içinde yaşadığımız bu süreç kaçınılmaz olarak ilerlemektedir. Geçmişte ise uluslar arasındaki bu yakınlaşma, iletişimin de günümüzdeki kadar kolay olmaması nedeniyle son derece sınırlıydı. Bununla birlikte bazen öyle isimler çıkıyordu ki, ünleri, teknolojiye gerek duymadan evrensel dil olan müzik yoluyla her yere ulaşıyordu. Hem çağında hem da çağının çok sonrasında tüm dünya tarafından tanınan ve kültürler üstü bir varlık haline gelen bu isimlerin başında Wolfgang Amedeus Mozart gelmektedir. Mozart evrensel sanat olarak adlandırılan uluslarüstü anlayışın en önemli simgelerinden birisidir. Mozart'ın üç yaşında babası tarafından keşfedilen müzik yeteneği, ona, daha çocuk yaştayken Avrupa çapında bir şöhret getirmiştir. Yaşamının ilk oniki yılında babası ve kız kardeşiyle birlikte konserler vererek boydan boya dolaştığı Avrupa'da geçtikleri her kentte hayranlık ve ilgi toplamıştır. Bununla birlikte, hayatı boyunca hastalıklarla boğuşmuş, hak ettiği değeri görememiştir. 36 yaşında öldüğünde Mozart, bugünkü kadar değeri bilinen bir besteci değildir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mozart'ın farkı, sadece küçük yaştaki muhteşem başarısından kaynaklanmamaktadır. Onun müzik anlayışı döneminin çok üstünde ve besteleri, içinde derin anlamları olan yapıtlardır. Bir saray müzisyeninin oğlu olarak aristokrat ve saraylılar çevresi içinde dünyaya gelen Mozart feodalizmin ve aristokrasinin bozuk düzeninden rahatsız olmaktaydı; bu rahatsızlığı müziğine yansımış ve bu nedenle ona müziğin Voltaire'i denilmiştir. 18 inci Yüzyılın zarif eleştirici zekâsı olarak kabul edilen Mozart'ın ünlü "Figaro'nun Düğünü" adlı oyunu bu yönünü ortaya koymaktadır; çünkü, Figaro'nun Düğünü'nün baş kahramanı bir soylu değil, bir soylunun hizmetçisidir. Bu yapıt, o döneme göre yazılması zor bir eserdi ve bu nedenle de, Mozart'ın aynı zamanda sanatta bir devrimci olduğunu söyleyebiliriz. Bununla birlikte Mozart'ın döneminin üstünde bir anlayışa sahip olduğunu, oyunlarında kadın kahramanlarına "ben özgür doğmuş bir kadınım" dedirterek kadın-erkek eşitliğini vurgulamasından da anlamaktayız.
Mozart, hocasının da katkısıyla, gerçek bir dünyada gerçek insanların hareket ve duygusal dramlarını yansıtmayı amaç edinen yeni müzik anlayışının en iyi uygulayıcısı olmuştur. Zengin armonileme ve orkestra egemenliği gibi getirdiği yenilikler yanında, çok daha geniş bir yapı dizesi içinde ifade ağırlığını ve değerliliğini belirginleştirme tekniğini ustalıkla kullanarak bu yeni akımın günümüze kadar gelen ölümsüz eserlerini yaratmıştır. Müziğinde dehası, nükteciliği, hüznü ve hırsı anlam bulmuştur. Mozart, konçertolar ve operalarda büyük başarı sağlamıştır. Bu denli kısa yaşam süresine karşın "Sihirli Flüt" başta olmak üzere, eserlerine bakıldığında müzik adına yapabileceklerinin tümünü yaptığı ve gerçek bir üstünlüğe ulaştığı görülebilir. Zekâsı, özellikle lirik ve dramatik sanata eğilimli olan Mozart'ı benzerlerinden ayıran en önemli özellik, duygular ve aklı tam bir uyumla bir araya getirmesidir.
"Benim en büyük zevkim çalışmak" diyen ünlü besteci, yaşadığı pek çok olumsuz duruma karşın eserlerinde karamsarlığa yer vermemiş ve hiçbir eseri bir diğerinin tekrarı olmamıştır. Mozart'ın coşkulu müziğinin nedeni olarak birçok araştırmacı iyimser karakterini göstermektedir. Gerçekten de, günümüzde depresyon ve sinir hastalarının Mozart dinletilerek tedavi edilmeye çalışılması, çocukların en sevdiği müzisyenin Mozart olması, onun bu özelliğini vurgular niteliktedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mozart'ı evrensel sanat için değerli kılan bu özelliklerinin yanı sıra, Türkler için de ayrı bir önemi vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen, toparlayalım Sayın Erbatur.
N. GAYE ERBATUR (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Osmanlı İmparatorluğunun Viyana'yı kuşatması sonrasında Türklerle tanışan besteci, Osmanlı'nın ihtişamından ve mehter müziğinin zenginliğinden oldukça etkilenmiştir. Mozart'ın "Saraydan Kız Kaçırma" operası bunlardan biridir. Ayrıca, "Sarayda Kıskançlık" adlı bir balesi de yurdumuzla ilgili eserleri arasındadır.
Mozart'ın Türk müziğinin ritmik, ezgisel ve tınısal özelliklerine duyduğu ilgi sadece operalarla sınırlı kalmamıştır. Dünyanın "Türk Marşı" diye adlandırdığı ünlü eserler, Mozart'ın en sevilen eserleri arasındaki yerini bu yüzyılda da korumaktadır. Türk Marşı, aslında bir piyano sonatının "Alla Turca" başlıklı son rondo bölümüdür. Bu nedenle, Mozart'a "alaturka" olarak dilimize yerleşen sözcüğün sahibi diyebiliriz.
Türklüğün dünyada tanınmasına bu kadar hizmet etmiş bir dahi müzisyenin 250 nci doğum gününde ona hak ettiği değeri vermemiz gerekmektedir. Dünyanın eşsiz melodilerinin Türk adıyla yan yana anılması gibi muhteşem bir hediyeyi bize vermiş olan Mozart'ı daha iyi tanımalıyız. Yabancı dillerde hakkında sayısız inceleme olan Mozart'ın Türkçe kaynaklarda yer almasını sağlamalı, gençlerimizi bu müziğin dahi çocuğuyla tanıştırmalıyız. Mozart için yapılacak bir çalışma, sonuçta, çağdaş Türkiye'nin evrensel sanat anlayışına verdiği önemin artmasına ve Mustafa Kemal Atatürk'ün göstermiş olduğu muasır medeniyetler seviyesine yükselmemize katkıda bulunacaktır.
Millet hayatında sanatın değerini takdir eden Atatürk "bir millet, sanattan ve sanatkârdan mahrumsa, tam bir hayata malik olamaz; bir millet, sanata ehemmiyet vermedikçe, büyük bir felakete mahkûmdur" diyerek, sanatın önemini, millet hayatındaki rolünü açıklamıştır. Sanat dalları içinde ise Atatürk, özellikle müziğin çok önemli bir yeri olduğuna inanıyordu. 14 Ekim 1925'te, İzmir Kız Öğretmen Okulunu ziyaretinde, öğrencilerin "hayatta musiki lazım mıdır" sorusuna "hayatta musiki lazım değildir; çünkü, hayat musikidir. Musikiyle alakası olmayan mahlukat insan değildir. Eğer mevzubahis olan hayat insan hayatı ise, musiki behemehal vardır. Musikisiz hayat zaten mevcut olamaz. Musiki, hayatın neşesi, ruhu, süruru ve her şeyidir" şeklinde cevap vermiştir.
Müziğin ve özellikle klasik müziğin önemi, evrensel sanat anlayışının en belirgin görülebildiği alan olmasıdır. Avrupa Birliği yolunda ilerleyen Türkiye'nin evrensel sanattan uzak olması, dünyanın ilgi odağında bulunan ve evrensel müziğin en önemli temsilcilerinin başında gelen bir müzisyene yeterince önem vermemesi mümkün değildir. Özellikle de Türk kültürüyle bu kadar yakından ilgilenmiş bir isim olan Mozart'a ve onun evrensel müziğine kayıtsız kalamayız. Doğumunun 250 nci yıldönümünde, Mozart'a, ülkemize, evrensel müziğe katkıları ve Türk kültürüne verdiği değerden dolayı şükranlarımızı, onu tanıtarak ve yaşatarak göstermeliyiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Gaye Hanım, Mozart'la ilgili ne kadar konuşulsa az, çocuk müziğine bile büyük katkıları var da, toparlamamız gerekiyor, sürenizi bayağı aştınız; lütfen…
Buyurun, son sözünüz.
N. GAYE ERBATUR (Devamla) - Toparladım Sayın Başkan, teşekkür ettim.
BAŞKAN - Bitirdiniz, teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, Sayın Gaye Erbatur'un gündemdışı konuşması üzerine Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Atilla Koç söz istedi.
Buyurun Sayın Bakan.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ATİLLA KOÇ (Aydın)- Kültür ve Turizm Bakanı olarak Mozart'ın, tüm dünyanın tanıdığı bu büyük bestecinin 256 ncı doğum yıldönümü münasebetiyle sizlerle beraber konuşmak istedim. Ama, Gaye Hocam gayet geniş bir şekilde -eski tabirle- arizamik Mozart'ı anlattı. Onun için, bana konuşacak söz kalmadı. Hocam, çok teşekkür ederim. Ama, Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak bizim de Mozart üzerine çalışmalarımız devam ediyor. Etkinliklerimize Bakanlık içinde ve Bakanlık dışında devam edeceğiz. Çünkü, eserleriyle bize yakın, o çağlarda Avrupa'da bize karşı duyulan kinleri, buzları bir sevecenliğe döndüren büyük bir bestekâr olarak bugün Mozart'ın anısına gösteriler ve performanslar tertip edeceğiz.
Ben Gaye Hoca Hanıma tekrar teşekkür ederek, Mozart'ın doğum gününde hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN- Değerli milletvekilleri, gündemdışı üçüncü söz, Uğur Mumcu'nun öldürülmesinin 13 ncü yıldönümü hakkında söz isteyen Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'ya aittir.
Buyurun Sayın Gazalcı. (CHP sıralarından alkışlar)
3.- Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, gazeteci-yazar Uğur Mumcu'nun öldürülüşünün 13 üncü yılında, terörü kınayan, suikastın azmettiricileri ile olayın ardındaki bağlantıların henüz tam olarak aydınlatılmamış olmasının olumsuzluklarına ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdulkadir Aksu'nun cevabı
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sözlerime başlamadan önce, 22 Ocak 2006 tarihinde yitirdiğimiz, bugün toprağa verilen değerli siyasetçi, bilim adamı, Halkçı Parti, SHP Genel Başkanı Prof. Aydın Güven Gürkan'ı saygıyla anıyor, yakınlarına, sevenlerine başsağlığı diliyorum.
Sevgili milletvekilleri, gazeteci, araştırmacı, yazar Uğur Mumcu, bundan 13 yıl önce, 24 Ocak 1993'te, evinin önünde uğradığı bombalı saldırı sonucunda katledildi. O tarihten bu yana Uğur Mumcu Vakfının önderliğinde demokratik kuruluşlar, kişiler, yurdun her bölgesinde her yıl artan ilgiyle Uğur Mumcu'yu Adalet ve Demokrasi Haftası etkinlikleriyle anıyorlar. Bu etkinliklerde, onun yaşamı boyunca savunduğu tam bağımsızlığı, temiz toplumu, haksızlığa karşı başkaldırıyı, araştırmayı, adaleti, özgürlüğü, demokrasiyi, laikliği, savaşsız ve terörsüz bir ülkeyi ve insanlığı dile getiriyorlar.
Mehmet Ali Ağca'nın yanlış bir kararla erken salıverilmesi, Yargıtay kararından sonra yeniden cezaevine konulması, Uğur Mumcu'yu ve onun savunduğu düşünceleri yeniden güncelleştirmiştir. Bu konuda toplumda oluşan büyük tepkide Uğur Mumcu'nun payı büyüktür.
Uğur Mumcu, yıllarca, tarikat-mafya-siyaset-ticaret işbirliği içinde dönen oyunları, işlenen cinayetleri bir bir yazıp ortaya koymuştur. O, bütün faili meçhul cinayetlerle ilgilenmiş, karanlık örgütlerin üzerine cesurca gitmiştir. Laik cumhuriyete sahip çıktığı, aydınlık düşüncelerinden dolayı yaşamından olan Doğan Öz, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy ve 10'larca aydının izlerini sürmüştür yazılarında. Onun söyleyip, yazdığı birçok olaydaki gerçeğin üzerindeki giz perdesi bugün de aydınlanmamıştır. Mumcu suikastının azmettiricileri, cinayetin ardındaki bağlantılar, o günden bu yana 11 hükümet, 14 İçişleri Bakanı gelip geçmesine karşın, aydınlatılamamıştır. Tam tersine, devlet yetkisini kullanan kimi sorumlu kişiler, olayı aydınlatmamak için uğraşmış, delilleri karartmıştır. Uğur Mumcu cinayetinin de içinde bulunduğu Umut Davası, yalnızca kimi tetikçilerin cezalandırılmasıyla sonuçlanmıştır. Cinayeti örgütleyenler aydınlatılmadığı gibi, firarî sanıklarından "Cihat" kod adlı Oğuz Demir hâlâ yakalanamamıştır; yurt dışında mıdır, Türkiye'de midir belli değildir. Mumcu cinayetinden 15 yıl hüküm giyip, 5 yıl yattıktan sonra tahliye olan Mehmet Ali Tekin'in, devletten, 2 000 Yeni Türk Lirası yoksulluk yardımı aldığını yazıyor gazeteler bugün.
Değerli milletvekilleri, Uğur Mumcu'nun ölümünden sonra da, gerekli önlemler alınmadığı için, kıyımlar, cinayetler sürmüştür. 1993'te Sivas'ta, çoğu yazar, aydın 37 can diri diri yakılmış; 1999'da Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, aynen Uğur Mumcu gibi, evinin önünde, arabasının üstüne bomba konarak; 2002'de de Dr. Necip Hablemitoğlu, yine evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucunda öldürülmüştür ve daha birçok kişiler vardır böyle.
Değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisinde 1995'te faili meçhul cinayetlerle, 1997'de de Uğur Mumcu cinayetiyle ilgili komisyonlar kurulmuş ve raporlar ortaya konmuştur. Bu raporlarda soruşturma eksiklikleri dikkati çekmiştir. Özellikle Uğur Mumcu raporunda komisyon, soruşturmanın çok yönlü, gereği gibi yapılmadığını -AKP'li bir milletvekili arkadaşımız da bu komisyonun başkanlığını yapmıştır- soruşturmaların yeterince genişletilip derinleştirilmediği kanısına varmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatılmıştır)
BAŞKAN - Toparlayalım, lütfen, Sayın Gazalcı.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Sağ olun Sayın Başkanım.
Soruşturmayı savsaklayan ve görev kusuru olan dönemin DGM Başsavcısı, savcısı, Ankara Valisi, tutanakta bozma ve değişiklik yapan İstanbul Emniyetindeki görevliler hakkında inceleme, araştırma ve soruşturma için suç duyurusunda bulunulmuştur bu komisyon raporunda; ama, maalesef, sonuç değişmemiştir.
Uğur Mumcu, bilgi, belge ve araştırmaya dayanarak konuşma yazı ve onlarca yapıtıyla ölüm saçan, laik devlet yerine şeriat devleti kurmak isteyen, karanlık örgüt ve kişilerin üzerine cesurca gitmiştir. Terör-mafya- siyaset-ticaret-tarikat ilişkilerini, Hizbullah, PKK terör örgütlerini; uyuşturucu trafiğini, silah ticaretini ihaleleri kimseden korkmadan, tarih, olay ve kişi adları vererek yazmıştır, söylemiştir, bu yüzden de hedef seçilmiştir.
Uğur Mumcu, öldürülmesinden bir yıl önce Berlin'de yaptığı bir konuşmada şöyle diyor: "Terör, bir insanlık suçudur; bu terör kim tarafından yapılırsa yapılsın, terörün bir tanesinden yana olmak ya da bir tanesine hoşgörüyle bakmak ya da bu olayları suskunlukla geçirmek bir insanlık suçudur" demiştir.
Uğur Mumcu sevgisi, onun düşüncelerine olan bilinçli bir sevgidir. Uğur Mumcu adı, tam bağımsızlığı, temiz toplumu, haksızlığa karşı başkaldırmayı, araştırmayı, adaleti, özgürlüğü, demokrasiyi, laikliği çağrıştırır.
Uğur Mumcu, insanın, kararlı ve inançlı olursa tek başına bile neler yapabileceğini gösteren bir simgedir, güzel bir örnektir. Onu, onun gibi düşünenleri sevmek, düşüncelerini yaşanılır kılmakla olanaklıdır. En azından, o uğurda yürümek ve çaba harcamakla olur.
Değerli arkadaşlar, konuşmamı, Uğur Mumcu'nun, 1975 tarihinde yazdığı, şiir gibi, bir düz yazı örneği olan "Sesleniş" adlı yazısından birkaç satır okuyarak bitirmek istiyorum. Aslında, zamanım olsa, bu "Sesleniş"i, bir gün, kısmet olursa, bütünüyle tutanaklara geçirmek isterim; ama, oradan birkaç satır okuyalım, Başkanın hoşgörüsünü daha fazla sömürmemek için.
"Dağ gibi karayağız birer delikanlıydık. Babamız, sırtında yük taşıyarak getirirdi aşımızı, ekmeğimizi.
...Ecelsiz öldürüldük. Dövüldük, vurulduk, asıldık.
...Vurulduk ey halkım, unutma bizi...
...Yüreğimiz, işçiyle birlikte attı. Yaşamımızın en güzel yıllarını, birer taze çiçek gibi verdik topluma. Bizleri yok etmek istediler hep. Öldürüldük ey halkım, unutma bizi... (CHP sıralarından alkışlar)
...Vicdan sustu. Hukuk sustu; insanlık sustu.
Göz göre göre öldürüldük ey halkım, unutma bizi...
Öldürüldük ey halkım, unutma bizi...
Giresun'daki yoksul köylüler, sizin için öldük. Ege'deki tütün işçileri, sizin için öldük. Doğudaki topraksız köylüler, sizin için öldük. İstanbul'daki, Ankara'daki işçiler, sizin için öldük. Adana'da, paramparça elleriyle, ak pamuk toplayan işçiler, sizin için öldük.
Vurulduk, asıldık, öldürüldük ey halkım, unutma bizi...
Bağımsızlık, Mustafa Kemal'den armağandı bize...
...Kurtuluş Savaşında emperyalizme karşı dalgalandırdığımız bayrağımızı daha da dik tutabilmekti bütün çabamız. Bir kez dinlemediler bizi. Bir kez anlamak istemediler.
Vurulduk ey halkım, unutma bizi...
Asıldık ey halkım, unutma bizi...
...Öfkelerini bir gün bile karşısındakilere bağırmamış insanların gözleri önünde öldürüldük. Hukuk adına, özgürlük adına, demokrasi adına, Batı uygarlığı adına, bizleri, bir şafak vakti ipe çektiler.
Korkmadan öldük ey halkım, unutma bizi...
Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma bizi... Bir gün sesimiz, hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım, unutma bizi.
Özgürlüğe adanmış bir top çiçek gibiyiz şimdi, hep birlikteyiz ey halkım, unutma bizi, unutma bizi, unutma bizi..." (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sevgili Uğur Mumcu'yu, terörsüz, savaşsız özgür bir toplum için yaşamını verdiği bu halk unutmadı, unutmayacak. Bağımsız, laik Türkiye Cumhuriyeti her türlü oyuna, karanlık emellere ve engellere karşın sonsuza değin yaşayacaktır. Gerçekler, yazılarında tuttuğu ışıkla er ya da geç ortaya çıkacaktır. Aramızdan ayrılışının onüçüncü yılında seni, senden önce ve sonra yaşamını yitirenleri saygıyla anıyorum.
Değerli arkadaşlar, benden önceki iki arkadaşıma Sayın Bakanlar gelip yanıt verdi, İçişleri Bakanı da buralarda, Oğuz Demir'le ilgili -bu İran'da mı başka yerde mi, bu örgütte kimler ne duruma gelmiştir- o da belki birtakım yanıt verir, bir ölçüde burayı bilgilendirmiş olur.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Sağ olun Başkanım, teşekkür ederim.
BAŞKAN - Denizli Milletvekili Sayın Mustafa Gazalcı'nın yaptığı gündemdışı konuşma üzerine, İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu söz istedi.
Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Denizli Milletvekili Sayın Mustafa Gazalcı tarafından Uğur Mumcu'nun öldürülüşünün 13 üncü yıldönümü hakkında yapılan gündemdışı konuşma üzerine söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Hemen sözlerimin başında, birkaç gün önce vefat eden çok değerli bilim ve siyaset adamı Aydın Güven Gürkan'ı rahmetle anıyor, ailesine, yakınlarına başsağlığı ve taziyetlerimi sunuyorum.
Merhum Uğur Mumcu, yakın tarihimizde araştırmacı kişiliğiyle tanınan önemli bir gazeteci arkadaşımızdı. Anarşi ve terörün ülkemizin en önemli gündem maddesi olduğu yıllarda yaşadı. Kısa ömrünün çok büyük bölümünü, ülke meselelerine adadı. Günlük yazılarıyla ve araştırmalarıyla okuyucularına daima yeni bir bakış açısı göstermeye gayret etti. Ülkemizin sorunlarına duyarsız kalmadığı için terör konusunda da makaleler yazdı. Kendine has yorumları ve çözümleri, hep ilgiyle takip edildi. Merhum Mumcu'nun da tespit ve teşhis ettiği gibi, terörün hedefi, millî birlik ve beraberliğimiz ve ülkemizin anayasal düzenini bozmaktı. O nedenle, terör örgütleri, toplumsal gerilimi daima kullanmak istemişler ve ülke istikrarını bu yöntemle bozmayı planlamışlardır. Aradan geçen uzun zaman nedeniyle, bugün artık herkes, daha serinkanlı bir biçimde geçmişte yaşanan olayları yorumlama imkânına sahiptir. Bu bakımdan, millî birlik ve beraberliğin ne denli önemli olduğunun daha rahat anlaşılmaya başlandığını zannediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; işte, millî birlik ve beraberliğimize kasteden terör grubu, toplumsal kesimleri karşı karşıya getirmek üzere, merhum Uğur Mumcu'yu hedef seçmiştir. Yitirdiğimiz değerlerin en önemlilerinden birisi, hiç şüphesiz, merhum Uğur Mumcu'dur. Gazeteci-yazar Uğur Mumcu, bundan tam 13 yıl önce, 24 Ocak 1993 günü saat 13.25 sıralarında, evinin önünde park halinde bulunan otosuna bindiği esnada, önceden yerleştirilen patlayıcının infilakı sonucu, olay yerinde yaşamını yitirmiştir.
Bu menfur suikastın çözülmesi için her hükümet elinden gelen gayreti göstermiş, tüm güvenlik birimleri ve ilgili kuruluşlar olayın bir an evvel çözüme kavuşturulması amacıyla her ihtimali ve ipucunu değerlendirmişlerdir.
Bu çalışmalar sonucunda yeni bir yapılanma olan ve o tarihe kadar varlığı tespit edilemeyen Tevhit-Selam terör örgütünün bu eylemi gerçekleştirdiği anlaşılmıştır. Soruşturma sonucunda, Uğur Mumcu'nun öldürülmesi eyleminin Ferhan Özmen, Necdet Yüksel ve halen firarda olan, biraz önce Sayın Gazalcı'nın da belirttiği gibi, Oğuz Demir isimli kişilerce gerçekleştirildiği tespit edilmiştir. Bu teröristlerden Ferhan Özmen ve Necdet Yüksel yakalanarak adalete teslim edilmiş, Oğuz Demir ise, maalesef, halen firardadır. Bu şahsın da yakalanması için çokyönlü çalışmalara devam edilmektedir. Bu kapsamda, adı geçen terörist hakkında, Interpol'e bağlı tüm ülkelerde aranması amacıyla, kırmızı bülten çıkarılmıştır.
Yakalanan şahıslardan Ferhan Özmen ve Necdet Yüksel, Ankara'da, Devlet Güvenlik Mahkemesinin kararıyla, Uğur Mumcu'nun öldürülmesi eylemine katılmaktan dolayı ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm edilmiştir. Yakalanan şahısların, Uğur Mumcu'nun yanı sıra, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, Ahmet Taner Kışlalı'nın öldürülmeleri eylemlerinin de aralarında bulunduğu toplam 18 öldürme, yaralama ve bombalama eylemini gerçekleştirdikleri ifadelerinden ve ele geçen silahların yapılan kriminal laboratuvar tetkiklerinden anlaşılmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; terör, kimden gelirse gelsin ve kime yönelirse yönelsin, insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur, toplumsal huzura ve barışa kastetmektir. Bu nedenle, öncelikle, bütün toplumsal kesimlerin bu konuda çok açık bir biçimde tavır alması gerekmektedir. Biz, hükümet olarak, daima terörü lanetliyoruz, terör örgütleriyle ciddî ve kararlı bir mücadele içindeyiz, karanlıkta tek bir olayın kalmaması için de azamî gayret sarf ediyoruz; çünkü, biz, demokrasinin kurum ve kurallarıyla yerleştirilmesi için gereken her türlü tedbiri tavizsiz bir şekilde almayı, en önemli terörle mücadele yöntemi olarak benimsiyoruz. Yine, biz inanıyoruz ki, hukuk devleti ilkeleri ışığında, teknolojiyle desteklenerek, failleri kısa sürede adlî merciin önüne çıkarmak, en etkili terör mücadelesi yöntemidir. Nitekim, bu inançla hareket ederek, İstanbul'da 2003 yılında vuku bulan son terör eylemleri, saatlerle ifade edilebilecek kadar çok kısa bir süre içerisinde aydınlatılmıştır. Biz, bundan sonra da aynı kararlılıkla hareket edeceğiz, terör örgütleriyle mücadelede hiç duraksama göstermeyeceğiz. Evet, Türkiye, insan hak ve hürriyetlerine saygılı, hukuk devleti ilkelerine bağlı ve ekonomik refahı tabana yaymayı hedef olarak kabul etmiş bir ülkedir. Ne olursa olsun, bu tercihten taviz verecek de değildir. Bunun herkes tarafından da böyle kabul edilmesi gerekir.
Değerli arkadaşlar, sonuç olarak sizlere şunu söyleyebilirim ki, bizim asıl amacımız, bu tür eylemleri, meydana gelmeden önleyebilmektir. Bu nedenle,istihbarat çalışmalarına da aralıksız devam edilmektedir.
Güvenlik güçlerimizin bu ve benzeri cinayetlerin aydınlanması ve önlenmesi konusundaki kararlılıklarını teyit ediyor ve bu vesileyle, Yüce Heyetinizi yeniden saygıyla selamlıyorum, ruhu şad olsun diyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.
Divan Kâtibi arkadaşlarımın oturarak okumalarını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Komisyondan istifa önergesi vardır; okutuyorum:
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Bursa Milletvekili Sedat Kızılcıklı'nın Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/352)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Üyesi bulunduğum Dilekçe Komisyonundan gördüğüm lüzum üzerine istifa etmek istiyorum.
Gereğini bilgilerinize arz eder, saygılar sunarım. 23.1.2006
Sedat Kızılcıklı
Bursa
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Başbakanlığın Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş 2 adet tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
2.- Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in Romanya'ya yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/959)
20.1.2006
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in, Türkiye-Romanya Karma Ekonomik Komisyonu 22 nci Dönem Toplantısına katılmak üzere, bir heyetle birlikte 23-25 Kasım 2005 tarihlerinde Romanya'ya yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste:
Hasan Bilir (Karabük)
Fahrettin Üstün (Muğla)
M. Ejder Arvas (Van)
BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
AHMET ERSİN (İzmir) - Kasım ayında gitmiş zaten Başkanım, neyi oyluyoruz biz?!
3.- Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın Oman'a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/960)
20.1.2006
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ'ın, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 22-26 Aralık 2005 tarihlerinde Oman'a yaptığı resmî ziyarete, Uşak Milletvekili Dr. Alim Tunç'un da iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:
IV.- ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerileri
Danışma Kurulu Önerisi
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 34 üncü sırasında yer alan 912 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 5 inci sırasına, 314 üncü sırasında yer alan 1055 sıra sayılı kanun teklifinin bu kısmın 6 ncı sırasına, 218 inci sırasında yer alan 848 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 7 nci sırasına, 321 inci sırasında yer alan 1066 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 8 inci sırasına alınmasının;
Genel Kurulun; 24.1.2006 Salı günkü ve 25.1.2006 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmemesinin, 24.1.2006 Salı günkü birleşimde kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesinin; 24.1.2006 Salı, 25.1.2006 Çarşamba ve 26.1.2006 Perşembe günleri 15.00-20.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesinin;
Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Salih Kapusuz Ali Topuz Ömer Abuşoğlu
AK Parti Grubu CHP Grubu Anavatan Partisi Grubu
Başkanvekili Başkanvekili Başkanvekili
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, İçtüzüğe göre, istem halinde, ikişer üyeye, lehte ve aleyhte 10'ar dakika söz verilir.
Şimdiye kadar bize ulaşan, aleyhte bir söz istemi var; Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Eraslan.
Buyurun Sayın Eraslan.
Süreniz 10 dakika.
MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aydın Gürkan Bakanımıza da Allah'tan rahmet diliyorum, ailesine başsağlığı diliyorum; milletimizin de başı sağ olsun. Değerli bir devlet adamını, değerli bir devlet büyüğümüzü, bu milletin yetiştirmiş olduğu mümtaz insanlardan birini de kaybettik; onun hüznü ve onun kederi içerisinde olduğumuzu, milletimizle, öncelikle paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Danışma Kurulu Önerisinin aleyhinde söz aldım; şunun için aleyhinde söz aldım: Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemi, özellikle her salı günü ve her çarşamba günü değiştirilmektedir. Yine, bugünkü Danışma Kurulu önerisinde, bakıyoruz, "çarşamba günkü birleşimde sözlü sorular ve diğer denetim konularının görüşülmemesi" deniliyor. Ayrıca, salı günü -yani, bugün- yine denetim konularının ve sözlü soruların görüşülmemesi var.
Şimdi, her hafta bu Danışma Kurulu önerileriyle ve grup önerileriyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemi değiştirilirken kaldırılan ne; sözlü sorular ve denetim konularının görüşülmesi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 98 ve 99 uncu maddesi şöyle; 98 inci madde: "Sözlü sorular, önergenin Başbakanlığa veya ait olduğu bakanlığa sevk tarihinden itibaren beş gün sonra -beş günde- gündeme alınır." Beş gün içerisinde, miletvekillerinin sorduğu sorular... "Sözlü soruların cevaplandırılabilmesi için, Anayasa, kanun ve İçtüzük gereği zorunluklar hariç olmak üzere, haftanın en az iki gününde -bu günler, özellikle salı ve çarşamba günleri- birleşimin başında ve birer saatten az olmamak şartıyla, Danışma Kurulunun önerisi ve Genel Kurulun onayı ile belli bir süre ayrılır." En az bir saat ayrılır.
Şimdi, bu çalışma usul ve esası her hafta değiştirilmektedir, Meclisin gündemi her hafta değiştirilmektedir. Diğer taraftan, yazılı soru önergesi de var. Yazılı soru önergeleri onbeş gün içerisinde cevaplandırılması gerekirken; ama, bizim sayın bakanlara vermiş olduğumuz yazılı soru önergeleri onbeş günde değil, birbuçuk ayda, iki ayda... Bazıları da hiç cevaplandırılamamakta, cevaplandırılmamakta ve cevaplandırılan yazılı soru önergeleri de topu taca atar nitelikte cevaplar içermektedir.
Değerli arkadaşlar, bu sözlü sorular, yani salı ve çarşamba günü Meclis İçtüzüğüne göre yapmamız gereken bu faaliyetler ne için; yani, milletvekilleri neyi soruyor; bu Yüce Parlamentonun azaları neyi soruyor; KOBİ'lerin durumunu soruyor; esnaf ve sanatkarların durumunu soruyor, bunlara ilişkin çözüm önerilerinin ne olduğunu soruyor; tarım sektörünün içinden çıkamadığı hali, yokluk ve yoksulluğu, sefaleti, fakru zarureti soruyor; gençliğin işsizlik sorununu, gençliğin istihdam sorununu ve işsizliğin ve istihdamsızlığın getirmiş olduğu negatifleri ve getirmiş olduğu sosyal yozlaşmayı soruyor. Diğer taraftan, ihracatı soruyor; yani ihracat, evet, artarken; ama, ihtilatın onun yüzde 40'ı oranında neden arttığını soruyor; millî gelir dağılımındaki adaletsizliği soruyor, millî gelirde en alt gelir grubu ile en üst gelir grubu arasındaki makasın, farkın her geçen gün arttığını, bu ülkede sermayesi olanın, bu ülkede zengin olanın daha zengin, sermayesi olanın daha güçlüye gittiğini; ama, geniş halk kitlesinin ve elinde sermayesi olmayan insanların ise her geçen gün yokluk ve yoksullukla neden boğuştuğunu soruyor. Yani, Türkiye'yi soruyor milletvekilleri bu sözlü sorularla ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin yapması gereken, bu denetim konularıyla sorduğu şeyler Türkiye'dir, Türkiye'de yaşayan 73 000 000 ülke insanının sorunlarıdır. Bakıyoruz, bunların cevaplandırılması gerekirken, sayın bakanlarımız, sadece geçen hafta, bayram dolayısıyla, bayram ertesi hafta olduğu için, sayın bakanlarımız -teşekkür ediyorum- çıktılar, bu soruları, milletvekillerinin bu sorularını cevaplandırdılar; ama, ondan sonra tekrar eski usule dönerek, her hafta bu denetim konularının, sözlü soruların cevaplandırılmasına ilişkin çalışmaların ertelendiğini, her hafta Danışma Kurulu önerisiyle Meclis çalışmasının, Meclis gündeminin sürekli değiştirildiğini görüyoruz ve buna şahit oluyoruz.
Toplantı yetersayıları bulunmamaktadır. Sık sık, belki, biz, karar yetersayısı, toplantı yetersayısı istemiyoruz; ama, şu an bile, Türkiye Büyük Millet Meclisinde toplantı yetersayısı yoktur. Burada 50 tane milletvekili yoktur ve 550 milletvekili olan bu Parlamentonun -sadece, şu an, burada, biraz sonra kanun görüşeceğiz, kanunlar görüşülecek- 550 tane milletvekili olan bu Yüce Parlamentonun 50 tane milletvekili burada olmamalıydı, en az…
Meclis İçtüzüğüyle ilgili değişiklikler yapılacak. Sayın Meclis Başkanımız, televizyonlarda, bu konuda bizlere bilgi verdiler; ama, ben, en az, salt çoğunluğun olmaması halinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde hiçbir kanunun görüşülmemesi gerektiğini ve yeni düzenlenecek olan Meclis İçtüzüğünün buna göre yapılmasını, buradan talep ediyorum, buradan arzu ediyorum.
Millet adına, Yüce Türk Milleti adına yasama faaliyeti yapıyoruz; ama, maalesef, 40 kişiyle, 50 kişiyle, 60 kişiyle, 60 sayın değerli milletvekiliyle yasama faaliyeti yapılmaz, en azından bir salt çoğunluk sağlanması gerekiyor; çünkü, bu Parlamentonun 550 tane çok değerli, çok kıymetli milletvekili vardır.
Diğer yandan, bütün bunlar bizlere şunu gösteriyor: Milletvekillerinin 22 nci Dönem Parlamentosuyla psikolojik bağının kalmadığını gösteriyor. Psikolojik bağı kalmayınca, fizikî bağının da koptuğunu; milletvekillerinin, artık eskisi gibi arzu edilen o performansı göstermediklerini ve Genel Kurul çalışmalarına, yasama faaliyeti çalışmalarına katılmadıklarının; neticesinde, fizikî bağını, psikolojik bağını kopardıklarını ve bu işten sanki yorulduklarını, bıktıklarını, devamsızlıklarıyla göstermektedirler. Eğer, milletvekilleri, bu Yüce Parlamentoya gelmiyorsa, millet adına yapılan kanunlarda katkı sağlamıyorsa; eğer, toplantı yetersayısı dahi bulunamıyorsa; eğer, 22 nci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi yorulduysa, o zaman, hep beraber seçim kararı alalım, hep beraber bir nihaî karar alalım ve milletin huzuruna gidelim, milletimiz de yeni baştan Parlamentoyu tazelesin, Parlamentoya yeni simalar, yeni isimler göndersin, Meclis çalışmalarına katılacak, yasama faaliyetine katılacak, milletin sorunlarını burada gelip anlatacak ve milletin sorunlarına, bu toplumun sorunlarına çare bulacak ve çare üretecek, büyük bir azimle, büyük bir şevkle, büyük bir kararlılıkla, büyük bir inanç ve büyük bir iradeyle kendini buraya feda edecek vekillerini, mebuslarını buraya göndersin. Şu an bile, az önce de ifade ettiğim gibi, 50 milletvekilimizi geçmeyen bir sayıyla karşı karşıyayız.
Değerli arkadaşlar, o yüzden, Danışma Kurulu önerisinin aleyhindeyiz. Ben, buradan, Sayın Meclis Başkanvekilimizden, kanun görüşmelerine başlarken toplantı yetersayısı aramasını istirham ediyorum, bu kanunları bu suretle ele almamız gerektiğini düşünüyorum ve bu yasama çalışmalarımızın, bu kanun çalışmalarımızın Yüce Milletimize, Türkiyemize, ülkemize hayırlar getirmesini temenni ederken, hepinizi en kalbî duygularla selamlıyorum.
BAŞKAN - Başka söz isteyen?.. Yok.
Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş 2 adet doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; ayrı ayrı okutup, işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
4.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat Yücesan'ın, Frigya Vadisi Tarihî Millî Parkı Kanun Teklifinin (2/365) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/353)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
(2/365) esas numaralı kanun teklifimin İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasını saygılarımla arz ederim.
M. Vedat Yücesan
Eskişehir
BAŞKAN - Önerge sahibi olarak, buyurun Sayın Yücesan. (CHP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakika.
MEHMET VEDAT YÜCESAN (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İçtüzükte öngörülen süre içerisinde komisyonda görüşülmeyen Frigya Vadisi Tarihî Millî Parkı Kanunu Teklifinin doğrudan Genel Kurul gündemine alınması istemiyle söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, kanun teklifiyle, Frig Uygarlığına ait değerli eserleri barındıran -Eskişehir, Afyon, Kütahya İllerimizin sınırları dahilinde -Frig vadilerinin tarihî millî park olarak ilan edilmesi öngörülmektedir. Anadolu, tarihin en eski dönemlerinden beri, çeşitli uygarlıkları bünyesinde barındırmıştır. Bu uygarlıklar, yerleştikleri topraklarda, birbirinden önemli ve üzerinde titrenmesi gereken eserler bırakmışlardır. Bu bakımdan, Anadolu'nun kültürel değerlerinin zenginliği ve çeşitliliği, birçok ülkenin gıpta edeceği düzeydedir. Kültürel ve tarihî zenginliğimizin araştırılması, korunması ve değerlendirilmesi, bizlere büyük sorumluluklar yüklemektedir. Bu sorumluluk, sadece günümüzün insanlarının kültürel yönden gelişimi ve tarih bilincinin yerleştirilmesiyle sınırlı kalmamakta, bu mirasın bizden sonraki nesillere aktarılma görevini de kapsamaktadır.
Frig Vadisi, bu kapsamda, öncelikli olarak ele almamız gereken yerlerden biridir. Eskişehir, Kütahya ve Afyonkarahisar il sınırları içerisinde yer alan Frig vadileri, dünyadaki ender açıkhava müzelerinden biri olan Anadolu'nun tarih, kültür ve doğa turizmi potansiyeline sahip en güzel bölümlerinden birini oluşturmaktadır.
Frig vadilerindeki eserleri görenler, ikinci bir Kapadokya ile karşı karşıya bulunduklarını hayretle ifade etmektedirler. Kendilerine özgü görkemli kaya anıtları, kutsal alanları ve kaya mezarları olan Frig yapıtları, tarihçiler ve arkeologlar tarafından, ulusal ve uluslararası platformlarda, eşsiz kültürel miraslar olarak tanımlanmaktadır.
Bu nadide eserler, bugün, tahrip olma, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunmaktadır. Frig vadisinde bulunan dünyanın en büyük ikinci anıtı, yukarıdan başlayan bir çatlakla, devrilme tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, diğer yandan, bu alanlarda hazine olduğuna inanan define avcıları tarafından buralar kolaylıkla tahrip edilmektedir; çünkü, bu ören yerlerini koruyan, sahip çıkan kimseler bulunmamaktadır. Bu bölgenin sadece bir bekçiyle korunduğu düşünüldüğünde, bu kanun teklifinin ne derece ehemmiyet taşıdığı ortaya çıkmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, ülkemizdeki arkeolojik ve doğal SİT alanlarının ve diğer kültür varlıklarının korunması, değerlendirilmesi, ziyaretçilere sunulması, bu maksatla birtakım günübirlikte zorunlu ihtiyaçları karşılayacak gerekli tesislerin kurulmasında genellikle zorluklar yaşanmaktadır. Finans kaynaklarının yetersizliği, proje hazırlıklarındaki zorluklar, yerel yönetimcilerce bu konulara yeterince sahip çıkılmaması gibi nedenler, göze çarpan güçlüklerden başlıcalarıdır. Bu ören yerlerinin koruma altına alınması ve turizme açılması, bu tür yerlerin tarihî millî park ilan edilmesiyle daha kolaylıkla gerçekleştirilecektir.
Frig vadisi, bu kapsamda yapılacak az bir yatırımla kültür ve doğa turizmine açılabilecek en uygun yerlerden birine örnek teşkil etmektedir. Hep birlikte, sahip olduğumuz potansiyeli atıl vaziyetten kurtarmanın, bu potansiyeli en güzel şekilde kullanmanın yollarını araştırmalıyız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkelerin turizm pazarlarındaki rekabeti giderek artmakta ve karmaşık bir hal almaktadır. Yoğunlaşan rekabet, ülkeleri, turistlere daha farklı ve cazip seçenekler sunmaya yöneltmiştir. Sektördeki bu farklılaşma, turizmin çeşitlendirilmesi kavramını ortaya çıkarmaktadır. Bu çerçevede, turistler, dinlenme amacının yanı sıra, ülkelerin tarihsel ve kültürel değerlerini öğrenmek amacını da önemsemektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen, toparlayalım.
MEHMET VEDAT YÜCESAN (Devamla) - Tatil turizmine alternatif olarak göreli önemi artan kültür turizmi, ülkemiz açısından büyük bir fırsat olarak değerlendirilmektedir; zira, Türkiye, kültür ve tarih açısından bir açık hava müzesidir. Yunanistan, İtalya, İspanya gibi Akdenizli, belli başlı rakiplerimizin sahip olduğu kültür ve doğal tarihî varlıkların iki katı ülkemizde bulunmaktadır. Kültür turizmine katılan bu turistlerin, kıyı turizmine gelenden üç kat daha fazla harcama yaptığı bilinmesine rağmen, bu zenginlikten yeterince faydalanamamaktayız. Bu potansiyeli harekete geçirmek için ilk adım olarak Frigya Vadisi Tarihî Millî Parkı Kanunu Teklimizin kabul edilmesi hususunda desteklerinizi bekliyor; hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teklif sahibi olarak Sayın Yücesan konuştular.
Milletvekili olarak, Eskişehir Milletvekilimiz Sayın Mehmet Ali Arıkan söz istedi.
Buyurun Sayın Arıkan.
Sizin süreniz de 5 dakikadır.
MEHMET ALİ ARIKAN (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Frigya Vadisi Tarihî Millî Parkı Kanunu Teklifinin İçtüzük gereği Meclis gündemine alınması isteğine ilişkin söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Sayın Başkan değerli milletvekilleri; ülkemizin üzerinde bulunduğu coğrafya, dünyanın en eski uygarlığına evsahipliği yapmıştır. Birçok uygarlık, bu topraklar üzerinde doğup batarken, arkalarında son derece zengin tarihî ve kültürel miraslar bırakmıştır. Yaşanan savaşlar, yangınlar ve istilalara direnerek günümüze kadar gelmiş olan kültür değerlerine gereken önemin verildiğini ifade etmek, maalesef, mümkün değildir. Doğanın çetin şartlarına meydan okurcasına günümüze kadar gelen birbirinden değerli eserlerin büyük kısmı koruma altına alınmamış, kaderleriyle baş başa bırakılmıştır. Ayrıca, bu kültür değerlerinin ulusal ve uluslararası düzeyde tanımı iyi bir şekilde yapılmadığından, çoğumuz bu değerlerin varlığından ve öneminden bihaber yaşamaktayız. Kutsal bir miras olarak gelecek kuşaklara aktarmakla yükümlü olduğumuz kültür hazinelerimizin ilgisizlik nedeniyle yok olmaya yüz tutması son derece üzüntü vericidir.
Değerli milletvekilleri, Anayasanın 63 üncü maddesi, devletin tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlayacağı ve bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirler alacağı hükmünü getirmiştir. Anayasa hükmü gereğince, Anadolu'daki kültür ve sanat mozaiğinin eşsiz eserlerinin içinde bulundukları doğayla birlikte koruma altına alınması gerekmektedir. Bu çerçevede, Frigya Vadisi Tarihî Millî Parkı Kanunu Teklifinin yasalaşması, Anadolu'da derin izler bırakan Friglerin kültürel ve tarihî eserlerinin çevresindeki doğayla birlikte korunarak gelecek nesillere aktarılması yönünden atılmış yeni bir adım olacaktır.
Ulusumuz tarafından bile yeterince tanınmayan Frigya Vadisinin ulusal ve uluslararası düzeyde tanıtımının yapılabilmesi için, buranın tarihî millî park olarak ilan edilmesi zorunludur. Ayrıca, tarihî millî parkların sayıları artırılarak göz kamaştıran kültür değerlerimize gereken önemin verilmesi ve insanlığın kültürel yönden gelişimine ve tarih bilincinin yerleşmesine katkı sağlayacaktır.
Değerli milletvekilleri, Frigya Vadisi, sadece Frig uygarlığına ait eserlerden ibaret değildir; Frigler dışında, Hitit, Lidya, Pers, Roma, Bizans ile Selçuklu ve Osmanlı Türk uygarlıklarına ait tarihî ve kültürel değerler içermektedir. Frigya Vadisinin bu özelliklere sahip olduğu göz önüne alındığında, bu alanın tarihî millî park ilan edilerek koruma altına alınmasının, hem ülkemiz hem de dünya kültürel değerlerine sahip çıkılması açısından evrensel bir sorumluluk taşıdığına inanmaktayım.
Bunun yanı sıra, söz konusu kültür hazinelerinden yeterince yararlanmadığımızı, bu değerlerin ülkemiz ekonomisine gerekli girdiyi sağlayamadığını da ifade etmek gerekmektedir. Frigya Vadisinin tarihî millî park kapsamına alınması, tarihî değerlere ve kültürel zenginliklere duyarlı olmasının yanı sıra, hem bölge illerinin ve yöre halkının ekonomik ve kültürel yaşamına büyük hareket getirecek hem de ülke ekonomisine büyük katkı sağlayacaktır. Ayrıca, turizm portföyünü de, sadece deniz ve güneş odaklı mevsimlik yaşamlarla sınırlamak yerine, yerli ve yabancı turistleri her zaman cezbedecek inanç ve kültür turizmi türünde alternatif yaşamlarla zenginleştirmemiz yönünden de önemli bir adım atılmış olacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarihsel ve kültürel varlıklara yönelik duyarlılığımıza atfen, sahip olduğu doğal ve kültürel değerlerin yanı sıra, Akdenize ve Ege'ye olan yakın konumu dikkate alındığında, 28 000 hektar büyüklüğündeki Frigya Vadilerinin tarihî millî park kapsamına alınması gerektiği kanaatindeyim. Kanun teklifinin Meclis gündemine alınması ve kanunlaşması, sadece ülkemizin değil, insanlığın yararına olacaktır.
Teklifin gündeme alınması hususunda Meclis iradesinin olumlu yönde teşekkül edeceğine olan inancımla, kültürel varlıklarımızın tümüne gereken önemin verilemesini temenni ediyor, hepinize, tekrar saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir; hayırlı olsun. (CHP sıralarından alkışlar)
İkinci önergeyi okutuyorum:
5.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, 3797 Sayılı Millî Eğitim Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/443) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/354)
8.12.2005
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
14.4.2005 tarihinde CHP Grup Başkanlığının 296 no'lu yazısıyla verdiğim 3797 sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanunun 2 nci Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifi 2/443 sıra sayıyla bugüne kadar komisyonlar ve Genel Kurulda ele alınmamıştır. Meclis İçtüzüğünün 37 nci maddesi uyarınca kanunun Meclis Genel Kuruluna getirilmesini bilgilerinize arz ederim.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Malatya
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, biraz önce, Eskişehir'le ilgili kabul edilen önergenin sevincini hepimiz paylaşıyoruz; fakat, bunu daha sessiz yapmalıyız, Kâtip Üyenin sözlerini duyamıyoruz. Meclisin çalışmasını sağlıklı bir şekilde yapabilmemiz için, Grup Başkanvekillerinin de yardımlarıyla, Meclis İdare Amirlerinin de katkılarıyla sessizliği sağlamamız gerekiyor.
Şimdi, rahatlıkla dinleyemediniz; ama, ikinci önerge de okundu. Teklif sahibi olarak, Malatya Milletvekilimiz Sayın Aslanoğlu söz istedi.
Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Sayın Uğur Mumcu anısına önünde saygıyla eğiliyorum ölümünün 13 üncü yıldönümünde ve Sayın Aydın Güven Gürkan'a Tanrı'dan rahmetler diliyorum.
Ayrıca, Malatya Sigara Fabrikasında iki aydır gece gündüz aç bekleyen işçi arkadaşlarımın sorunlarının çözülmesi için de bir kere daha Yüce Meclisten yardım istiyorum. İşçi arkadaşlarımın önünde, onların gelecekleri için, ekmekleri için hükümetin acilen çözüm bulmasını arz ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, benim yasa teklifim şu: Türkiye'de şu anda okuyan ilköğretim ve ortaöğretim… 10 000 000 ilköğretimde okuyor, 10 500 000 öğrencimiz ilköğretimde; 3 200 000 öğrencimiz de ortaöğretimde okuyor. Ayrıca, üniversitelerimizde de 2 000 000 kişi okuyor; yani, sonuçta 15-16 milyon çocuğumuz şu anda eğitim görüyor. 16 000 000 çocuğumuz -dikkatinizi çekiyorum- Türkiye nüfusunun yüzde 23'ü, ilköğretimden üniversiteye kadar yüzde 23'ü eğitim görüyor. Ancak, burada, yılda mezun olan, ilköğretim ve ortaöğretimden mezun olan -dikkatinizi çekiyorum- ilköğretimden yılda 1 000 000 kişi, 1 125 000 kişi mezun oluyor; ortaöğretimden 588 000 kişi. Demek ki, önemli birkısım çocuğumuz ortaöğretime devam etmiyor. Ayrıca, üniversitelerimizde 2 000 000 kişi okuyor, dikkatinizi çekerim, bunun yüzde 20'si meslek yüksekokullarında okuyor; yani, 400 000 öğrencimiz; yani, lisansüstü değil, önlisans öğrencisi 400 000. Şimdi, bakıyoruz, Türkiye'de yabancı dil eğitimi veren 5 tane üniversite var. 5 üniversitemizin dışında hiçbir çocuğumuz ne ortaöğretimde ne ilköğretimde ne de üniversitede lisan öğrenemiyor.
Değerli arkadaşlarım, hepimizin çocuğu var. Avrupa Birliğine girelim diyoruz. Eğer, lisan bilmeyen bir insanın dünyadaki ticaret hacminde ve Türkiye'nin geleceğinde, Türkiye'nin ekonomik yapısında herhangi bir katkısı olabilir mi?!
Bu Yüce Meclisin bir görevi var. Önümüzdeki, cumhuriyetin 100 üncü yıldönümünde en azından, bugünden buna başlasak, cumhuriyetin 100 üncü kuruluş yıldönümünde, Türkiye'de, ilk, ortaöğretimden mezun olan her öğrenci bir lisan, üniversiteden mezun olan her öğrencimizse iki lisan, zorunlu lisan öğrendiği zaman, geleceğin Türkiyesinde bu Meclis çok önemli bir görev yapacaktır değerli arkadaşlarım. Hepimiz buna mecburuz. Artık, lisanı olmayan çocuklarımız, yılda yaklaşık 600 000 000 dolar Amerika'ya veya İngiltere'ye lisan öğrenmek için gidiyor arkadaşlar. Ülkenin parasını götürüp birilerine veriyoruz. Gelin… Bu, zor değil; ama, bir yerinden başlamak lazım. Bugün başlayamayız. Bugün, istesek de, eğitim sistemimizin yapısı, öğretmen yetiştirmemiz… Belki, beş yıl sonra başlayabiliriz; ama, gelin, buna, bugünden başlayalım. Bu yasa teklifimizi ele alalım, Yüce Meclisten geçirelim. Bu yasanın, Türkiye'deki ilköğretimden itibaren tüm çocuklarımızın, en azından bir lisan bilmesi, ortaöğretimi bitirdiği zaman bir lisan, üniversiteyi bitirdiği zaman bir lisan daha öğrenmesi, hepimizin ve Türkiye'nin geleceğidir arkadaşlar. Gelin, buna hep "evet" diyelim ve buna, Sayın Millî Eğitim Bakanımız, teşkilatı ne zaman hazır olursa, buna göre bugünden planlayıp belki beş yıl sonra buna başlayabileceğiz. Onun için, eğer, bizler, Türkiye'nin geleceğini, cumhuriyetin geleceğini ve ülkemizin ticarî, dünyadaki ekonomik potansiyelden pay almasını istiyorsak, gelin, bugünden buna başlayalım.
Hindistan dünya bilgisayar yazılım paketinin önemli bir merkezi oldu. Yılda 60 milyar dolar Hindistan'da yazılım paketleri yazılıyor. Neden; lisan bilen insanları var.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Hindistan'da sokak çocukları bile İngilizce biliyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Bu açıdan, gelin, üniversiteyi bitirmemiş çocuklarımız bile, en azından bir lisanı varsa, Türkiye'de yılda yaklaşık, dikkatinizi çekerim…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, toparlıyorum.
BAŞKAN - Lütfen…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Yılda mezun olan 1 700 000 çocuğumuzun ne kadarı üniversiteye giriyor ve dikkatinizi çekerim -başka bir rakam vereceğim- kadın erkek eşitliği konusunda da yine kadınlar aleyhine, ilköğretime giden çocuklarımız aleyhine menfi bir fark var burada; yani, 5 500 000 erkeğimiz ilköğretime giderken, 4 900 000 kızımız ilköğretime devam ediyor; yani, biz, kızlarımızın önemli bir kısmını da ilköğretime göndermiyoruz arkadaşlar.
Eğer çocuklarımızın geleceğini, cumhuriyetin geleceğini, ülkenin geleceğini ve ülkedeki ekonomik gelişmişlik ve ülkenin dünya ticaretinden pay almasını eğer bir şekilde istiyorsak -bugün başlamayabiliriz, yani, yarın başlayalım demiyorum ama- bu yasayı çıkaralım. Bir yerinden, Sayın Millî Eğitim Bakanlığımızın öncülüğünde bu işi başlatalım arkadaşlar ve Türkiye'nin geleceğine önemli bir adım atmış oluruz.
Ben, hepinizin dikkatine sunuyorum, çocuklarımızın geleceği için hepinizin vicdanlarına sunuyorum. Ben, bu yasanın Meclis gündemine alınarak, bunu gerekli uzmanlar ve Millî Eğitim Bakanlığının tüm birimleriyle tartışarak, yine bu Meclisten bu yasanın geçirilmesi için hepinizin katkısını istiyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum.
Saygılar sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir; hayırlı uğurlu olsun. (CHP sıralarından alkışlar)
Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.
V.- SEÇİMLER
A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM
1.- Çevre Komisyonunda açık bulunan üyeliklere seçim
BAŞKAN - Çevre Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 2 üyelik için, Ağrı Milletvekili Naci Aslan ve Bursa Milletvekili Sedat Kızılcıklı aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince, sözlü sorular ve diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - Birinci sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
İkinci sırada yer alan, Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe ve Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
2.- Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/950) (S. Sayısı:920) (x)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
26 ncı maddeyi okutuyorum:
BEŞİNCİ BÖLÜM
Çeşitli Hükümler
Muafiyet
MADDE 26.- Ajanslar; bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili iş ve işlemlerde her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır.
BAŞKAN - Söz isteyenler: Grup adına, Anavatan Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Hasan Özyer; şahıslar adına, Adana Milletvekili Recep Garip, Batman Milletvekili Ahmet İnal, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan.
İlk sözü Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen Muğla Milletvekili Sayın Hasan Özyer'e veriyoruz.
Buyurun Sayın Özyer. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA HASAN ÖZYER (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 26 ncı maddesi üzerinde Anavatan Partisinin görüşlerini ifade etmek üzere huzurlarınızda bulunuyorum.
Öncelikle, Türkiye'nin en önemli sıkıntılarından biri olan bölgesel kalkınmada yaşanan sorunlara çözüm getirmeye yönelik bu tasarıyı Anavatan Partisi Grubu olarak iyi niyetli bir girişim olarak gördüğümüzü belirtmek istiyorum.
Her ne kadar bu tasarı, sözünü ettiğim ihtiyaçtan değil, Avrupa Birliği uyum sürecindeki yükümlülüklerimizden birinin yerine getirilmesi amacıyla hazırlanıp buraya getirilmiş de olsa, sonuç itibariyle milletimiz için hayırlı bir hizmetin verilmesini sağlayacağını ümit ediyoruz. Avrupa Birliği bölgesel fonlarının kullanımındaki dağınıklığın giderilmesine katkı sağlayacağı öngörülen bu yapının yatırımcılar için yeni bir bürokratik mekanizma oluşturulmasının aracı haline dönüştürülmemesini temenni ediyorum.
Türkiye'nin en büyük sorunu, yeni bürokratik mekanizmalar oluşturma konusundaki merakıdır. Ülkemizde KİT'lerden üst kurullara kadar mevcut mekanizmaların daha sağlıklı ve hızlı işlemesini sağlamak amacıyla kurulmuş birçok yapının sonuçta aşılması zor engeller haline dönüştüğü defalarca müşahede edilmiştir. Kalkınma ajansları konusunda aynı tecrübenin yaşanmaması en büyük dileğimizdir.
Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi, kalkınma ajanslarının kuruluşuyla ilgili kanunun ilk 25 maddesi 2 Temmuz 2005 tarihinde Genel Kurulumuzda görüşülmüştür. Tasarının özünü teşkil eden konular ilk 25 madde içinde yer almaktadır. Tutanaklara baktığımız zaman, ilk 25 maddenin, üzerinde hiçbir müzakere yapılmadan seri bir şekilde kabul edildiğini görüyoruz. Oysa komisyon raporlarında, tasarının kimi maddelerine ilişkin çeşitli çekinceler dile getirilmektedir. Hükümetten gelen tasarıda komisyonlarda yapılan değişiklikler, bu endişelerin ancak bir bölümünü giderecek niteliktedir. Bunlardan en ciddî olanı, istatistikî bölge birimleri sınıflandırmasının sağlıklı olup olmadığına ilişkindir; örneğin, Gaziantep-Adıyaman-Kilis aynı bölgededir, Kayseri-Sivas-Yozgat bir başka bölgeyi oluşturmaktadır, Antalya-Burdur-Isparta da bir başka bölgedir. Bunlara baktığımızda, söz konusu bölgelerde baskın bir ilin diğerlerini gölgede bırakacak niteliğe sahip olduğunu görmekteyiz. Bölgelerarası gelişmişlik farklarını azaltmak için kalkınma ajansları çalışacaktır. Peki, istatistikî bölge birimleri, yani, aynı kalkınma ajansına bağlı iller arasındaki gelişmişlik farkına ilişkin denge nasıl kurulacaktır? Ülkemizde yerel düzeydeki çekişmelerin boyutları göz önüne alındığında bu sorunun sıkıntılar ortaya çıkmadan çözümlenmesi gerektiği görüşüne sanıyorum herkes hak verecektir.
Bir başka konu, bu kuruluşların kullanacakları kaynakların denetimine ilişkindir. Kalkınma ajanslarının pratikte bütçelerinin kamu kaynaklarından karşılanacağı anlaşılmaktadır. Ancak, bu kaynakların kullanımının denetiminde bir boşluk olduğu görülmektedir. En azından, Sayıştay denetimine ilişkin açık bir hüküm konmasına ihtiyaç vardır.
Burada görüştüğümüz taslak, çerçeve kanundur. Her bir kalkınma ajansının kuruluşu Bakanlar Kurulu kararıyla olacaktır. Bu konuda da endişeler vardır. Her bir kalkınma ajansının kuruluşunun Bakanlar Kurulu kararıyla yapılmasının Anayasaya aykırı olacağı görüşü vardır. Yani, her bir kalkınma ajansının ayrı birer kanunla kurulması gerektiği ifade edilmektedir. Bu iddiayı Sayın Cumhurbaşkanının da paylaşması durumunda, çıkaracağımız kanun iade edilecek ve ciddî bir zaman kaybı ortaya çıkacaktır. Oysa, bu zaten geç kalmış bir düzenlemedir. İşimizi sağlam yapıp, gereksiz zaman kayıplarına mahal vermemeliyiz; fakat, bu konu, kanunun ilgili maddeleri görüşülürken müzakere edilmemiştir; dolayısıyla, bizim burada yaptığımız da, sadece geçmiş bir düzenlemeye dair hatırlatmadan ibaret kalmaktadır.
Ajansların yapacağı işlerin vergi, resim, harçlardan muafiyetini içeren 26 ncı maddesinin ve bu kanunun hayırlı olmasını dileyerek, saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Şahısları adına söz isteyen ilk iki sıradaki arkadaşımız söz almadıkları için, üçüncü sıradaki arkadaşımız Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'a söz verme şansı ortaya çıktı.
Sayın Kandoğan, şahsınız adına söz istediniz; buyurun, mikrofon sizin.
Süreniz 5 dakika.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum. 920 sıra sayılı kanun tasarısı üzerinde şahsım adına görüşlerimi ifade edeceğim.
Değerli milletvekilleri, bu kanun tasarısının gerekçesini dikkatli bir şekilde okuyacak olursak -bundan beklenen amacı- bölgelerarası dengesizlikleri gidermek, mahallî imkânları harekete geçirmek düşüncesinden yola çıkılarak hazırlanmış bir kanun tasarısı. Tabiî, bunun arkasında yatan temel sebep ise, Avrupa Birliğine uyum sağlama noktasında böyle ajansların kurulması isteği.
Değerli milletvekilleri, bizim idarî yapımızda, kamu yönetimimizde, bölgesel kuruluşların çok fazla katkı sağlamadığı çok açık bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır. Bugüne kadar, bu sistemin aksaklıkları, yanlışlıkları hep ifade edilegelmiştir ve bölgesel kuruluşlardan artık kurtulunması gerektiği ifade edilmiştir. Ancak, burada getirilen bu uygulamayla, yeniden bölgesel kuruluşların Türkiye'nin gündemine sokulmaya çalışılmasıdır.
Şimdi, ben, bu kanun tasarısıyla ilgili eleştirilere geçmeden önce, bu kanun tasarısında tali komisyon olarak görevlendirilen İçişleri ve Adalet Komisyonlarının bu kanun tasarısını görüşmediklerini ifade etmek istiyorum. Tali komisyon olarak görevlendirilen İçişleri Komisyonu özellikle, niçin bu kanun tasarısını görüşmemiştir; bunun, buradan, gelinip izah edilmesi gerekmektedir. Niçin İçişleri Komisyonunun bunu görüşmesi gerekirdi; çünkü, İçişleri Komisyonu, bu kuruluşların başında, valiler ve belediye başkanları, il genel meclisi başkanları, bu kurulun üyeleri arasında sayılmıştır. Ayrıca, dış denetimde, bağımsız kuruluşlar tarafından yapılacak denetim sonucunda görülen bir usulsüzlük olacak olursa, İçişleri Bakanlığının devreye girmesi söz konusudur. İçişleri Komisyonunu direkt olarak bu kadar çok yakından ilgilendiren bir kanun tasarısının İçişleri Komisyonundan geçirilmeden alelacele Meclisin gündemine getirilmesinin haklı ve mantıklı bir izahını yapmak gerekmektedir.
Bu kanun tasarısı, 2 Temmuzda Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmüş; hiçbir maddesi üzerinde o gün bir İçtüzük değişikliğinden dolayı muhalefet partilerinin o İçtüzük değişikliğini tasvip etmedikleri için Meclis çalışmalarına katılmadığı bir günde 25 madde üzerinde hiçbir tartışma yapılmadan "kabul edenler-etmeyenler" şeklindeki oylamayla 26 ncı maddeye gelinmiş. Ancak, ben inanıyor ve iddia ediyorum ki, bu kanun tasarısının üzerinde çok ciddî çalışmalar yapılması gerekmektedir. Öncelikle, bölgesel bir kuruluş olmasından dolayı bunun ciddî bir değerlendirmeye tabi tutulması gerekmektedir. Ve yine, öyle aceleyle hazırlandığı ortaya çıkmaktadır ki, büyük bir ihtimalle de bir tercüme yapılarak bu kanun tasarısı Meclis gündemine getirilmiştir ki, hükümetin teklif ettiği metinde 15 inci madde başlığı "Tek Durak Ofisler…" Yani, bunun Türkçe'de bugüne kadar kullanıldığı bir başka örnek görebiliyor musunuz?! Tek durak ofis! Ne demektir tek durak ofis?! O kadar çok hızlı hazırlanmış, o kadar çok basmakalıp bir şekilde başka yerlerden alıntı yapılmış; belki de bir İngilizce tercüme yapılarak tam karşılığı bu kelimeler bulunarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirilmiş.
Değerli milletvekilleri, bölgeler arasındaki dengesizliği ortadan kaldırmanın yolu, bölgesel kalkınma ajansları kurmak değildir. Siz bu noktadan hareket ederek, gerekçeyi de bu temel düşünce üzerine bina ederek böyle bir kanun tasarısı getiriyorsanız, bundan beklediğiniz, umduğunuz faydaları görmeyebilirsiniz. Bunun için söylüyorum; yine bu Meclisçe 49 ille ilgili bir Teşvik Yasası çıkarıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Süreniz doldu. Tamamlayalım lütfen.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)- O Teşvik Yasası çıkarılırken de, yine, kalkınmada öncelikli yöreler ve geliri 1 500 doların altında olan illere bu teşvik uygulamasının verilerek bu illerin kalkındırılacağı, bölgeler arasındaki dengesizliğin bu Teşvik Kanunuyla giderileceği bu kürsüden söylenmiş olmasına rağmen, daha sonra aradan geçen iki yıllık süre zarfında teşvikle ilgili getirilen bu kanunun, Türkiye'de, pratikte, geri kalmış yörelere hiçbir katkısının olmadığı çok açık ve net bir şekilde ortaya çıkmıştır. Onun için, böyle bir ajans kurulurken çok iddialı sözlerden kaçınmak gerektiği inancındayım.
Yine, bu kanun tasarısıyla getirilmek istenen husus, biliyorsunuz, kamunun yeniden yapılandırılması, Kamu Yönetimi Temel Kanunu içerisinde yer alan, ancak bu Meclisten çıkarılamayan bir hususun parça parça Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmesi söz konusudur. İşte, bölgesel kalkınma ajansları da kamunun yeniden yapılandırılmasıyla ilgili kanun tasarısı içerisinde yer alan bir maddenin, oradan ayrılarak Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmesinden kaynaklanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, şimdi, mahallî idareleri güçlendirirken, bölgeler arasındaki dengesizlikleri gidereceğiz derken ve yatırımların canlanacağı ifade edilirken, üç dört ili bir araya getirerek bir bölgesel kuruluşun ortaya çıkması ve bunun başına da bir valinin getirilmesi ve başkanlıkların sırasıyla valiler arasında dönemler itibariyle yapılacak olmasını da anlamak mümkün değildir. Bu, bürokrasiyi artıracak, iller arasındaki kavga ortamını pekiştirecek, yatırımların nerelere yönlendirilmesi noktasında bir komisyon içerisinde bir ilin valisinin başkan olduğu bir toplantıda diğer iki il valisinin veya üç il valisinin veya belediye başkanlarının, ticaret ve sanayi odası başkanlarının bulunduğu bir ortamda, bu hizmetlerin, bu yatırımların, bu dengesizliklerin nasıl kaldıracağını buradan izah etmek lazım. Gaziantep, Kilis, Adıyaman… Şimdi bu üç il, bir bölge haline getirilmiş. Gaziantep'in ekonomik durumu, yapısı, gelişmişliği, kalkınmışlığı farklı, Adıyaman'ın ve Kilis'in farklı. Böyle bir komisyonda böyle bir ajansın başkanı olan Gaziantep Valisinin…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sürenizi bayağı aştınız; toparlamanızı rica ediyorum.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bunun bölgeler itibariyle, 26 ayrı bölge itibariyle getirilmesinin yanlış olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Eğer, diğer maddelerde de söz alma imkânım olacak olursa, bu kanun tasarısıyla ilgili görüşlerimi ifade etmeye çalışacağım.
Sizleri saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, 26 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
27 nci maddeyi okutuyorum:
Uygulanmayacak hükümler
MADDE 27.- Ajans, 10.12.2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetim ve Kontrol Kanunu, 8.9.1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ve 4.1.2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümlerine tâbi değildir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili Sayın İbrahim Özdoğan; buyurun.
Süreniz 10 dakika.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 27 nci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Türkiye, AB'ye giriş süreciyle birlikte, 40 yıldır uygulamakta olduğu teşvik sistemi üzerine oturan bölgesel gelişme politikalarını terk ederek yeni bir uygulama içine girme eğilimindedir. AB'nin bütün aday ülkelere benimsettiği bu yeni yaklaşım, sermayeyi, özel sektörü ve bölgesel rekabeti önplanda tutmaktadır. Bu yeni yaklaşımın temel kurumu bölgesel kalkınma ajanslarıdır. Bölgesel gelişme farklarını ortadan kaldırmayı amaçlayan bu ajansların ana amacı hizmetler vererek bölgedeki ekonomiyi canlandırmak, bölgesel yatırımları artırmak, bölge halkının kalkınmaya katılımını sağlamaktır. Dolayısıyla, biz Anavatan Partisi olarak bu kanun tasarısını yürekten destekliyoruz.
Türkiye, planlı dönemle birlikte uygulamaya başladığı bölgesel gelişme ve bölgelerarası dengesizlikleri giderici yöndeki politikalarını yeniden gözden geçirme zorunluluğuyla karşı karşıyadır. Bu zorunluluğun esas nedeni, Avrupa Birliğine katılım sürecinde bölgesel gelişme politikalarının entegre edilmesidir. Türkiye, yaklaşık kırk yıldır uygulamakta olduğu bölgesel gelişme modeli, politika ve araçlarını bir yana bırakarak yeni bir yapılanma içine girmiştir. Bu yeni yapının ana kütlesini kalkınma ajansları oluşturmaktadır.
Türkiye, bölgesel kalkınma ajanslarıyla ilk kez, aday üyeliğinin tescil edildiği 1999 Helsinki Zirvesi sonunda tanışmıştır. AB Komisyonunun hazırlamış olduğu katılım ortaklığı belgesinde orta vadede yapılması gereken düzenlemeler arasında yer alan bölgesel kalkınma ajansları oluşturmak amacıyla yasal düzenlemeler süreci başlatılmıştır.
Dünyada önemli bir bölümü Avrupa'da olmak üzere, pek çok bölgesel kalkınma ajansı mevcuttur. Farklı ülkelerde kurulmuş bölgesel kalkınma ajanslarının esas varlık nedenleri, bölgesel stratejilerin uygulanması, yerel ve bölgesel girişimciliği destekleme, altyapı hizmetlerinin sunulmasına yardımcı olma, özel sektörün yakın geleceği için yerel, bölgesel çözümler üretme ve bölgesel talepleri karşılayacak yeni ürün ve hizmet üretimi için finansal garantiler ve çözümler arama şeklinde özetlenmektedir.
Bölgesel kalkınma ajansları, birçok Avrupa ülkesinde 1950'li, 60'lı yıllardan bu yana, bölgesel ölçekte ekonomiyi canlandırmak, örgütlemek ve geliştirmek üzere kurulmuşlardır. Bölgesel kalkınma ajansı kurma deneyimleri ülkeden ülkeye farklılıklar sergilemekte ve her kurum kendine özgü şekilde faaliyet göstermektedir. Günümüzde bölgesel kalkınma ajansları çoğunlukla tabandan tavana doğru örgütlenme modelini benimser. Tabandan tavana yaklaşım birtakım avantajlar getirir. Örneğin, bölgesel politikalara tabandan tavana yaklaşımda, personel, firmalarla birebir ilişki içinde olacağı için daha etkili ve bürokrasiden uzak ilişkiler kurabilecektir. Ayrıca, yarı özerk bir konum, bir yandan siyasî müdahaleleri önlerken, diğer taraftan ekonomideki yapısal sorunlara uzun vadeli açıdan bakılmasını sağlar ve son olarak, bölgeye siyasî desteğin dolaysız ve etkili olarak girebilmesini sağlar. Merkezî hükümetlerin ayırım gözetmeyen yeniden dağıtım programlarının tersine bölgesel kalkınma ajanslarının politikaları bölgesel hedeflere yöneldiği için daha seçici olmak durumundadır.
Bölgesel kalkınma ajansları, bürokratik yapılarına, özerkliklerine, kuruluş amaçlarına ve eylemlerine göre sınıflandırılabiliyor. Dört ana grubun varlığından söz etmek mümkün:
1- Merkezî ve yerel hükümetler tarafından kurulan bölgesel kalkınma ajansları.
2- Yerel yönetimler tarafından kurulan bölgesel kalkınma ajansları.
3- Yerel ve bölgesel yönetimler tarafından kurulan bölgesel kalkınma ajansları.
4- Kamu-özel ortaklığıyla kurulmuş bölgesel kalkınma ajansları.
Bölgesel kalkınma ajanslarının en belirgin amacı, bölgenin potansiyelini ve sorunlarını göz önüne alarak geliştirdikleri politikayla bölgedeki ekonomiyi canlandırmak, bölge halkının gelişmeye katılımını sağlamaktır. Bölgesel kalkınma ajanslarının hedefleri geniş kapsamlı olmalı ve bölgesel rekabet, kalkınma, yerel KOBİ gelişmesi ve yabancı yatırım gibi olgular içermelidir. Bu hedefleri karşılamak için çevresel gelişme, endüstriyel altyapı, danışmanlık ve girişim sermayesi gibi birçok araçları olması gerekmektedir.
Kalkınma ajansları, faaliyetlerine göre de üç ana grupta toplanabilir:
Stratejik kalkınma ajanslarının bilgi bankası oluşturması.
Bölgenin ulusal ve uluslararası platformda desteklenmesi.
KOBİ'lere destek bilgi sağlama gibi görevleri vardır.
Genel, operasyonel, bölgesel kalkınma ajansları, temel hedefleri ve sektörlerarası gelişme projelerini oluştururlar. Sektörel, operasyonel, bölgesel kalkınma ajansları, bölgenin yalnızca belirli bir faaliyetini, belirli projelerini desteklemek amacıyla kurulurlar.
Bölgesel kalkınma ajansları, dünyada, 1950'li, 60'lı yıllarda yabancı yatırımcıları çekerek, ulusal ekonomiye katkıda bulunmuşlardır. İlerleyen zamanlardaysa, yerel ve bölgesel şirketlere hizmet vermişlerdir. Bölgeye yerleşmiş firmalara, yol, su, çöp, kanalizasyon gibi hizmetlerde bulunmak konusu bölgesel kalkınma ajanslarının görevleri arasında sayılmaya başlanmıştır. Aslında, bu faaliyetler yerel yönetimlerin görev alanına giren konulardır; ama, yerel yönetimlerin malî imkânlarının yetersiz olması gerekçesiyle bu işin, artık, bölgesel kalkınma ajanslarına devri talep edilmektedir.
Kalkınma ajansları, yerine getirdikleri görevler bakımından zayıf ve kuvvetli olmak üzere ikiye ayrılmaktadırlar. Esas faaliyetleri, bölgelerine dış yatırımcı çekebilmek, bölgelerini pazarlamak olan ajanslara zayıf ajans denilmektedir. Bölgeye yatırım çekme amacına ek olarak, bölgesel ekonomi ve iş hayatının gelişmesi, kentleşme, çevre düzenlemesi, istihdamın artırılması gibi görevler yüklenmiş ajanslara da güçlü ajans modeli denilmektedir. Avrupa'daki ajansların çoğu zayıf ajans niteliğindedir.
Bölgesel kalkınma ajansları, genel bütçeden ve özel fonlardan finanse edilmekte olup, devlet tarafından başlangıçta nakdî yardım ve emlak şeklinde sermaye tahsisi söz konusudur.
Ayrıca, ajanslar, sanayileşmeyi desteklemeyi hedefleyen çeşitli devlet fonlarına ve bu fonların kullanımına göre proje sunarak kredi almaktadırlar. Bölgesel kalkınma ajanslarına, Avrupa Birliği ve Dünya Bankası tarafından fon sağlanmaktadır; fakat, bu, genel ya da düzenli bir gelir değildir. Finansman konusunda, Avrupa Bölgesel Kalkınma Fonu ve ön katılım için Yapısal Araç Fonu devreye girmektedir. Bunun yanı sıra, özel sektör ve mahallî işyerlerinden fon sağlayan ajanslar da mevcuttur.
Avrupa Birliğindeki bölgesel kalkınma ajanslarının bütçeleri yasal yapılarına sundukları hizmete göre farklılık gösterir. Yerel yetkililer tarafından kurulan bölgesel kalkınma ajansları kendilerini destekleyen politik yapılarından güç almaktadır. Bunun yanında, borsa yatırımlarından elde edilen gelirlerden kendi yarattıkları kaynaklar ve sundukları hizmetten elde ettikleri gelirler de vardır. Hatta, bazı ülkelerde bölgeden elde edilen vergi gelirlerinden de pay alırlar. Anonim şirket olarak kurulan bölgesel kalkınma ajanslarının başlangıçtaki nakit hizmet ve mülk gereksinimleri kurucular tarafından karşılanır.
Ajanslara sağlanan malî teşviklerin büyük bölümü merkezî idarenin kontrolü altında verilmektedir. Teşviklerin bütün ülke düzeyinde aynı oranda uygulanabildikleri durumlar olduğu gibi, öncelikli yörelere tahsis gibi farklılaştırılmış ve kademeli teşvik sistemleri de yoğun olarak uygulanmaktadır. Merkezî idarelere ilave olarak bölgesel idarelerin kendi bütçelerinden verdikleri teşvikler de bulunmaktadır. Bunlar sadece o bölge için geçerlidir. Ancak, bu tür malî teşviklerin parasal önemi merkezî teşviklere kıyasla çok küçüktür. Ajanslar kuruluşlara iştirak ederek veya nakdî teşvik yoluyla firmalara destek sağlamaktadırlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım lütfen; süreniz doldu.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Malî yardımların dağıtımı genellikle idareler tarafından kontrol edilmekle birlikte, projelerin seçiminde ajanslar değişen önemde rol oynamaktadırlar. Özellikle AB'de ulusüstü yürütülen politikalar doğrultusunda başlangıçta ülke çapında uygulanan malî teşviklerin gittikçe bölgesel hale dönüştürülmesine çalışıldığı gözlenmektedir.
Diğer taraftan, merkezî hükümetler de malî kontrolü ellerinden kaçırmak istememektedirler. AB kuruluşları tarafından uygulanan yardım sistemleri tamamen bölgelere dönük olarak uygulanmaktadır.
Bazı ülkelerde ajansların sağladıkları finansman kaynakları ise şöyle sıralanabilir:Fransa'da bölgesel ve yerel hükümetler, özel sektör ve ajansların kendi gelirleriyle, Avusturya'da ulusal hükümet; Almanya'da ulusal, bölgesel, yerel hükümet; İtalya'da ulusal hükümet, İrlanda'da ulusal hükümet ve ajansların kendi gelirleriyle, İspanya'da ulusal ve bölgesel hükümet; Dünya Bankası, ajansların kendi gelirleriyle; İngiltere'de ulusal hükümet, yerel hükümet ve ajansların kendi gelirleriyle finansmanı söz konusudur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çıkarılacak bu yasayla, kalkınma ajanslarının güçlü doğması ve gelişmesi için merkezî hükümetin yeterli ölçüde finans desteği sağlaması gerekmektedir. Anavatan iktidarında bu desteği en üst düzeyde sağlayacağız; arı tekrar bal yapmaya başlayacaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Şahsı adına söz talebiniz de var.
İki söz süresini birleştiriyoruz; süreniz 15 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 27 nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; sözlerime başlarken, hepinizi en iyi dileklerle, sevgilerle, saygılarla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; temel hükümleri Cumhurbaşkanınca uygun bulunmayarak geri gönderilen Kamu Yönetimi Temel Kanununun bir parçasını görüşüyoruz. AKP İktidarı, Kamu Yönetimi Temel Kanununu parçalayarak yasalaştırmaya çalışıyor. Nitekim, bu konuda, anımsayacaksınız, birinci parça, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünü kapatan yasaydı, şimdi görüştüğümüz yasa tasarısı ise ikinci parçayı oluşturuyor.
Bu kanun tasarısı üzerinde söylenecek çok sözümüz var; ancak, 27 nci madde üzerinde söz almış olmam, beni, zorunlu olarak 27 nci madde sınırları içine sokuyor. Bununla birlikte, çok kısa da olsa, tasarının geneliyle ilgili bir iki noktaya değinmeden edemeyeceğim.
Tasarıda bir bölgesel yönetim sistemi öngörülmektedir. Bizi bu yargıya götüren kimi göstergeleri sizlerle şöyle paylaşabilirim:
Birinci olarak, kurulan birimler tüzelkişilik sahibidir; ama, ne özel ne de kamu tüzelkişisi olarak adlandırılmıştır. Tasarıda ayrıca belirtilmedikçe kuruluşun çalışmaları özel hukuk hükümlerine bağlanmıştır. Kurulan birimlerin görevi bölgeye -altını çiziyorum, bölgesel- yabancı yatırım çekmektir; bunun için tanıtım organizasyonu olarak çalışacaklardır. Nerede çalışacaklardır; bölgede.
Kurulan her ajans, yine, bölgede yatırım yapacak olan kişi ve şirketlerin başvuru işlemlerini takip edecek, işlemlerin hızla sonuçlandırılmasını sağlayacaktır. Ajansların, bölgenin kalkınma planını hazırlayarak, bu konuda bir sorumluluk üstleneceği genel gerekçede birkaç kez dile getirilmiştir. Her ne kadar tasarının maddelerinde açıkça yazılmamış olsa da, ajansların, bölge kalkınma planlarını hazırlayacağı genel gerekçede bir iki kez ifade edilmiştir.
Anımsanacağı üzere, temel kanunda, kalkınma ajansları, bölge kalkınma ajansları olarak yer almıştı. Temel kanundan koparılan bu tasarıda ise "bölge" sözcüğü her nedense yok edilmiştir; ama, bu sözcüğün yok edilmesi, az önce değindiğim gibi, tasarının bölgesel bir yönetim sistemi getirmekte olduğu gerçeğini örtememektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada getirilen bölgesel yönetim sistemi, Türkiye'nin oturmuş idarî yapısına uygun değildir. Oluşturulması öngörülen 26 yeni bölge, nasıl bir çalışmayla, ne kadar bir sürede ve kimler tarafından, nasıl çalışmalarla tespit edilmiştir? Bu sorularımın yanıtının, burada, mutlaka ve mutlaka verilmesi gerekiyor. Belki, bizim göremediğimiz bazı haklı, bazı makul gerekçeler olabilir; ama, bu makul ve haklı gerekçeler eğer varsa, burada söylenemez ise, açıklanamaz ise, bu yasa tasarısının, Türkiye'yi bir federatif yapıya götürecek bir ön hazırlık olduğu tartışmalarını önlemek kesinlikle mümkün olmayacaktır.
Bu madde, yani, 27 nci madde, bazı kanunların ajansın faaliyetlerinde uygulanmayacağını öngörmektedir. Bu kanunlardan birincisi Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu, ikincisi Devlet İhale Kanunu, üçüncüsü ise Kamu İhale Kanunudur.
Ajansların söz konusu üç kanunun uygulama alanı dışında görülmesi tasarıda iki gerekçeye dayandırılmıştır. Birinci gerekçe, ajans malî özerkliğinin korunması; ikinci gerekçe, değişen koşullara ajansın uyum sağlamasının çabuklaştırılması, kolaylaştırılması. Bu durumuyla, bize göre, tasarıyla öngörülen oluşum, ne yazık ki, 1980 sonrasında uygulanan fon ekonomisini çağrıştırmaktadır. Ajansların, özellikle uluslararası kuruluşlardan kullanabilecekleri fonlar bir tarafta, kabul edebileceği bağışlar ve hibeler diğer tarafta ve bunlara ek olarak, vergi gelirlerinden alacağı paylar da bir arada dikkate alındığında, ajansların gelir bütçeleri önemli büyüklüklere ulaşacaktır.
Evet, ajansın malî özerkliğinin yasanın bütünlüğü içinde korunmasını öngörmek doğru bir yaklaşım olabilir; ancak, bu çerçevede önemli büyüklüklere ulaşabilecek olan ajans gelir bütçelerinin, mutlaka, ciddî bir biçimde denetlenmesi gereği, denetlenmesi zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.
Bu noktada, tasarının 25 inci maddesine bir gönderme yapma, geriye dönme zorunluluğu var. 25 inci madde, ajansın iç ve dışdenetim esaslarını düzenlemiştir. Madde gerekçesine göre, dışdenetimin, hukuka uygunluk açısından İçişleri Bakanlığı, performans değerlendirmesi açısından ise Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı tarafından gerçekleştirilmesi öngörülmektedir. Ajans faaliyetlerinin hukuka uygunluğu, yerindeliği, etkinliği ve verimliliği ile ajansların performansı, her bir bölgenin niteliği ve her ajansın faaliyeti de dikkate alınmak suretiyle, belirli aralıklarla incelenerek, denetime tabi tutulacaktır. Gerekçede, ayrıca "ilgili mevzuat hükümleri ile düzenlenen Sayıştayın denetim yetkisi saklıdır" ibaresi de yer almaktadır.
Ajansların bütçeleri ise yönetim kurullarınca oluşturulmaktadır. Bütçenin oluşturulmasında Devlet Planlama Teşkilatına sadece istişarî bir görev verilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği gibi, bütçe uygulamalarının dışında, siyasî iradelere kontrolsüz ve geniş kaynaklar yaratan fonların bütçe ilkelerine aykırılığı Türkiye'de uzun yıllar tartışılmış olan bir konudur. Tasarıdaki kalkınma ajanslarının bütçe yapılarına baktığımızda, bu anlamda sorgulanması gereği ortaya çıkmaktadır.
27 nci maddeyle, ajansların, Devlet İhale Kanunundan, Kamu İhale Kanunundan ve Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunundan muaf tutulması, bunların tüzelkişiliklerinin de tartışılmasını zorunlu kılıyor. Tasarıda, ajanslar, özel hukuk hükümlerine tabi kurumlar şeklinde öngörülmektedir. İdarî hukukumuz, özelliği olan bazı kurumlara bağlı olan işletmelerden bir bölümünün, kamu hukukuna, diğer bölümünün ise, özel hukuk hükümlerine tabi olmasına cevaz vermektedir. Bunu biliyoruz.
Tasarıda, ajanslar, her ne kadar, özel hukuk hükümlerine tabi kurumlar olarak öngörülse de, önümüzdeki 27 nci madde hükmüne göre, ajansların, kamu gücü ayrıcalıklarıyla donatılmakta olduğu görülmektedir. Gerçekten, 27 nci maddeye ek olarak, Devlet Planlama Teşkilatına, çok sınırlı da olsa, vesayet denetimi yapma yetkisi verilmektedir. Bu kanunla düzenlenen işletmelerde, ajanslar, kamu hukukuna tabi olmaktadırlar. Ayrıca, bütçe ve personel bakımından kendisini kuran idareye özerk bir konumda bulunmaktadırlar.
İşte, böyle nitelikler de dikkate alındığında, ajansların kamu gücü ayrıcalıklarını, yani, kamu gücü imtiyazlarını kullandığı ve bu imtiyazlarla donaltılmış olduğu çok daha belirgin bir şekilde ortaya çıkar.
Bu nedenle, ajanslar, tüzelkişiliğe sahip kamu kurumları olarak kabul edilmelidir. Aslında, bu, bizim kanımız değil, yasa tasarısının belli bölümleri dikkate alındığında -ki, az önce, bunların bir bölümüne değindim- bunun böyle olduğuna yasa tasarısının bizatihî kendisi işaret ediyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakınız, konuşmamın başında da değinmeye çalıştım, kalkınma ajanslarının elinde bir bölümü uluslararası fonlardan sağlanacak, diğer bölümü Türkiye'nin merkezî ve yerel kamu kaynaklarından aktarılacak, çok önemli miktarda kaynaklar birikecektir. Gerçekten, genel bütçe vergi gelirlerinin binde 5'i, il özel idareleri toplam bütçe gelirlerinin yüzde 5'i, belediyelerin toplam bütçe gelirlerinin yüzde 1'i ve sanayi ticaret odaları bütçe gelirlerinin yüzde 1'i ajanslara aktarılacaktır.
Bu kaynaklardan kimler yararlanacaktır; bu kaynaklardan, sanayi ve ticaret odalarının üyeleri yalnızca yararlanacaktır; yani, bütçe gelirlerinin sadece yüzde 1'ini ajanslara aktaran sanayi ve ticaret odaları yararlanacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun tasarısında, ajansların kimin tarafından kurulduğu da açık değildir. Ayrıca, bunların devlet tüzelkişiliği mi yoksa mahallî idarelere mi bağlı oldukları da net değildir. Böyle bir belirsizlik karşısında masallardaki bir kavramı kullanmak gerekiyor kanımca. Bu ajanslar nedir; bu ajanslar in midir cin midir? İn olmadığı muhakkak; çünkü, kimliği, kişiliği belli değil.
Peki, o zaman, bu ajanslar nedir, cin olabilir mi; evet olabilir. Ajansların elindeki kaynaklar cin çarpmış gibi çarptırılabilir ve hiç kimse, paraların nereye gittiğini, nereye uçtuğunu bilemeyebilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Lütfen…
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Evet, denetim olmazsa, bu şekilde bu yasa maddesi geçirilirse ve bundan önce, 25 inci maddeyle ilgili bir açılım yapmaya çalıştım ve bu yasanın denetimle ilgili hükümleri tekrar gözden geçirilmez ise, gerçekten, bu paralar çarçur edilebilir ve hiç kimse, bu paraların, bu kaynakların nereye gittiğini, nereye uçtuğunu, kimlerin elinde çarçur olduğunu bilemez.
Bu nedenle, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eksik veya yetersiz düzenlemelerin, tasarıda yeniden ele alınmasının gerekli olduğunu dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle, yasa tasarısının ülkemize hayırlı uğurlu olmasını diliyor, Yüce Heyetinizi, tekrar, sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Şahsı adına, Sayın İbrahim Özdoğan; buyurun.
Süreniz 5 dakika.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 920 sıra sayılı yasa tasarısının 27 nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi, tekrar, saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
27 nci maddenin, Anavatan Partisi Grubu adına konuşmamda bu yasa tasarısını desteklediğimizi söyledik ve şahsım adına bazı düşüncelerimi de gündeme getirmek istiyorum bu konuda.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'de bölgesel kalkınma ajansları, Kamu Yönetimi Temel Kanun Tasarısının organik bir parçası olarak gündeme gelmiştir. Bu bağlamda, konuyla ilgili olarak kamuoyunda olumlu ve olumsuz yönde birçok görüş gündeme gelmekte, tartışma alanı bulmaktadır. Burada kanunun kamu yönetiminden ziyade ekonomik tarafı, yani bölgesel gelişme öne çıkarılacaktır.
Kalkınma ajansları bölgesel gelişme politikalarına yeni bir yaklaşım getirmektedir. Bugüne dek Türkiye'de bölgelerarası eşitsizliğin giderilmesi üzerine çalışmalar yapılmıştır. AB'nin izlenmesini istediği bölgesel politikalar ise bölgelerin rekabeti önceliği üzerine kurulmuştur. Bölgelerdeki planlama ve gelişme sorunları özel sektöre devredilecektir; bölgeler yabancı sermaye çekme konusunda daha özgür olacaklardır; bölge kalkınma ajanslarının yönetiminde dernek, vakıf gibi sivil toplum örgütleri daha etkin olmaya başlayacaktır; ama, bölgesel kalkınma ajansları organik anlamda DPT'ye bağlıdır. Burada esas tartışılması gereken, bölgelerarası rekabet anlayışının, bölgeler arasındaki eşitsizliğin giderilmesine ne ölçüde katkıda bulunacaktır? Rekabet anlayışı bu eşitsizliği daha da körüklerse ne yapılacaktır?
Kalkınma ajanslarının üretim ilişkileri temeli, son otuz yılda yaşanan dönüşümün etkilerini taşımaktadır. Büyük ölçekli üretim tesislerine dayalı yapıdan küçük ölçekli esnek üretim teknolojilerine dayalı KOBİ'ler üzerine inşa edilen "postfortdist üretim biçimi" olarak tabir edilen bir sistem söz konusudur; fakat, bu dönüşümün bölgeler bazında ele alınması, ulusal ekonomi ve ulusal kalkınma duyarlılığını zayıflatıp yerel kalkınma anlayışını güçlendirecektir.
Avrupa Birliği yerel yönetim anlayışını standartlaştırmakta, bu anlayış merkezî idarenin yetkilerini yerel yönetimlere devretmesini ve yönetimin yerelliğini içermektedir. Titiz ve isabetli bir planlama yapılmadan yerel yönetimlere yetki devri, devletin üniter yapısını tahrip edebilir. Sadece Türkiye değil, Avrupa'da bile kamuoyunun bir bölümü yerelleşmenin getireceği tehlikeleri algılamakta, endişelerini dile getirmektedirler.
Bölgesel kalkınma ajansları, Avrupa'da özel sektörün ve sivil toplum örgütlerinin yönetimindedir. Türkiye'de ise özel sektör ve sivil toplumun katılımına dayalı olmasına karşın, bölgesel kalkınma ajanslarında son sözü söyleme hakkı DPT'nindir. Türkiye'deki bölgesel kalkınma ajansları, DPT'nin taşra teşkilatı görüntüsü vermektedir ve model alınan Avrupa'daki yapıdan bir hayli uzak düşülmektedir.
Bölgesel kalkınma ajanslarına yüklenen misyon, KOSGEB, Millî Prodüktivite Merkezi gibi bazı kurumların görev alanlarına girmektedir. Bu durumda gerekli düzenlemelerin yapılmaması halinde, kurumlararası yetki çatışması ve karmaşasının oluşması kaçınılmaz görünmektedir.
Sonuç olarak, kalkınma ajanslarının kuruluş amaçları, bölgelerin ekonomisinin canlanmasına katkıda bulunmak, bölgenin girişimci potansiyelini geliştirmek, bölge halkının kalkınma sürecine katılımını sağlamak ve bölge halkının kalkınmadan yararlanabileceği ortamı oluşturmaktır. Ajansların çoğu, ulusal hükümetler tarafından yönetilen, kamuyla kuvvetli ilişkileri olan ve bazen kamu yetkilerini kullanabilen yapılardır. Türkiye'de bölgesel eşitsizliklerin giderilmesi amacıyla çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmalar, planlı dönemin başlangıcına kadar uzanır; ancak, kalkınma ajanslarının getireceği yeni mantık, bölgelerarası eşitsizliğin giderilmesi değil, bölgelerarası rekabetin gerçekleşmesidir. Bu yeni anlayışın Türkiye'deki mevcut koşulları nasıl etkileyeceği henüz belli değildir.
Kalkınma ajansları, Avrupa Birliğine giriş sürecinde kalkınma anlayışını Avrupa standartlarıyla uyumlaştırmak amacına yönelmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayın lütfen.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Temelde, üyelik sürecinin önündeki bir engelin daha kaldırılması motivasyonu yatmaktadır. Burada şekle takılıp kalınmaması, kalkınma ajanslarının gerçek amaçlarının önceliğinin korunması önem taşımaktadır. AB'nin tahsis edeceği fonlar ve bu fonların yönlendirileceği alanlar, Türkiye'nin öncelikleri ve ihtiyaçları değil, Avrupa Birliğinin Türkiye'yle ilgili planları çerçevesinde kullanılacaktır.
Sonuç olarak, Türkiye için öngörülen katılım öncesi strateji, bölgesel gelişmişlik farklılıklarını azaltmaya yönelik gayretleri finanse etmekten çok uzaktır. Bu konuda temel görev, merkezî hükümete düşmektedir. Oysa, benimsenmiş modelin temeli, devletin ekonomik ve sosyal yaşama müdahalesinin en aza indirgenmesi esasına dayanmıştır. Geri kalmış bölgelere uyarlığın nimetlerini taşıma ve bu bölgelerde üretimi, istihdamı artırma görev ve sorumluluğunu taşıyan bir devlet anlayışı, bu yaklaşımla ters düşmektedir. Bu bağlamda, bölgesel kalkınma ajanslarının Türk idarî yönetim ve ekonomik yapısıyla uyuşması epey zaman alacak gibi görünmektedir.
Bu konuşma, Anavatan Partisi olarak kalkınma ajansları üzerindeki endişelerimizi taşımaktadır.
Yüce Heyetinizi, tekrar, saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - 27 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
28 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 28.- 19.6.1994 tarihli ve 540 sayılı Devlet Planlama Teşkilatı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesine aşağıdaki bent eklenmiştir.
"l) Kalkınma ajanslarının koordinasyonunu sağlamak ve bunlarla ilgili iş ve işlemleri yürütmek."
BAŞKAN - Madde üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tekrar, Yüce Heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Bölgesel Kalkınma Ajansları, merkezî hükümetten bağımsız bir idarî yapıda, sınırları çizilmiş bir bölgenin sosyoekonomik koşullarını geliştirme amacıyla, 1930'lu yıllardan itibaren, dünyada kurulmuştur. Önemli bir bölümü Avrupa'da olmak üzere, pek çok bölgesel kalkınma ajansı mevcuttur. Bu konuda ilk örnek, 1930'lu yıllardaki girişimiyle Amerika'dır; daha sonra, Avusturya, Almanya, Brezilya, Belçika, İspanya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Polonya'da birçok bölgesel kalkınma ajansı kurulmuştur. İkinci Dünya Savaşının ardından, bu konuya verilen önem artmıştır. Savaşın yıkıcı etkileri ve hızlı teknolojik gelişmeler, Avrupa'nın batı ülkelerinde farklılıklar yaratmıştır. Fransa'da Paris ve çevre bölgelerinin, diğer bölgelerin toplamından daha fazla gelişme göstermesi, İtalya'da kuzey-güney ayırımının iki farklı dünya yaratacak düzeye çıkması sonucu bu bölgelerde yeniden yapılanma probleminin olması, diğer Avrupa ülkelerinde bölgesel kalkınmaya yönelik politikaların oluşturulmasına yol açmıştır.
Batı Avrupa ülkelerindeki bölgesel politikalar, elli yıla yakın bir süredir geliştirilmektedir. 1950'li ve 1970'li yıllar arasında, bölgesel politikalar, sosyal ve ekonomik müdahaleler önplandayken, 1970'li yıllarda bölgesel politikalar değişmeye başlamış, içsel kalkınma politikaları önem kazanmıştır. 1970'lerde, Batı Avrupa'da iki farklı yaklaşım bir arada uygulanmaya başlanmıştır. Bu ülkeler, bölgesel politika olarak anlık tepki vermek üzere kurulan programlar yerine, ulusal stratejinin parçası olan bölgesel kalkınma planları geliştirmiştir. Ayrıca, yeni oluşturulan bölgesel farklı kurumlar, bölgesel kalkınmaya yönelik çalışmalar yapmaya başlamışlardır. Birinci yaklaşım tavandan tabana politik bir yaklaşım içerirken, diğeri tabandan tavana bir yaklaşımdır. Bu süreçte, bölgesel kalkınma ajansları farklı içerikler kazanmıştır. Bugün Avrupa ülkelerinin genel politikası, bölgelerin ekonomik bakımdan gittikçe özerkleşmesi ve dışarıdaki girişimcileri bölgelerine çekmek amacıyla bölgelerarası kalkınma yarışına katılmaktır.
Batı Avrupa ülkelerinde 1950'li yılların başında kurulan bu kurumlar, Doğu Avrupa ülkelerinde 1990'lı yılların başında kurulmaya başlamıştır. Bugün bölgesel kalkınma ajansı olmayan geçiş ülkesi yoktur ve bu ülkelerin ajansları, farklı deneyimler yaşayarak oluşturulmuştur.
AB'nin görevlendirdiği uzmanlar tarafından kurulan kalkınma ajanslarının finansmanları başlangıçta AB tarafından sağlanmıştır. 1990'lı yıllar, bu kurumların geçiş ülkelerine yerleştiği yıllardır.
Türkiye'de bölgesel politikalar ilk olarak 1960'lı yıllarda kalkınma planlamasıyla başlamış, 8 kalkınma planında da yer almıştır. Kalkınma planlarının temel amacı, bölgelerarası gelişmişlik farkının kapanmasıdır; ancak, kalkınma planlarında öngörülen hedeflerin gerçekleşmesi için uygulanan politikalar bölgesel dengesizlikleri giderememiş, aksine daha da artırmıştır.
Türkiye'de bağımsız yerel kurumların olmaması, merkezî kurumların yerel düzeydeki birimlerinin işlevlerinin sınırlı olması, uygulanan politikaların etkinliğini azaltmaktadır.
Türkiye'de, AB tarafından bölge planlamasının yeni bir anlayışla yeniden ele alınması gerektiği, bu aracın da bölgesel kalkınma ajansları olduğu ifade edilmiş ve konu ilk kez AB'ye tam uyum müzakere sürecindeki Katılım Ortaklığı Belgesinde "orta vadede yapılması gereken işler" kapsamında belirtilmiştir. Bu nedenle, bölgelerin sosyoekonomik uyum analizlerinin yapılması, bölgesel politikaların belirlenmesi, AB bölgesel istatistik sistemiyle karşılaştırılabilir veri tabanı oluşturulması amacıyla ülke genelinde üst düzeyde istatistikî bölge birimleri oluşturulmuştur.
Düzey istatistikî bölge birimi ise, düzey 2 istatistikî bölge biriminin gruplandırılması sonucu tanımlanmış olup, 12 adettir. Bağımsız kalkınma ajansları bu sınıflandırmada, merkezleri de belirtilmiş olan düzey 2 kademesinde 26 ayrı bölgede kurulacak birimlerdir. Bu istatistikî bölge birimlerinin oluşturulması, AB'ye uyum kapsamında atılan adımlardan biri olarak düşünülmektedir.
Türkiye'de bölgesel kalkınma ajansının ilk ele alınması, 1990'lı yıllarda başlamıştır. Bu sürecin Türkiye'de başlatılmasındaki amaç, yurt içinde beklenen yerelliklerin kendi içsel kalkınma dinamiklerinin yanı sıra, AB'ye katılma sürecini hızlandırmaktır; ancak, bu örneklerin çoğu, proje aşamasında kalmış ya da uygulamanın başında çıkan sorunlar nedeniyle sona ermiştir. Türkiye'de bu konuda yapılan birkaç uygulama söz konusudur.
GİDEM'ler, GAP Bölgesinde Entegre Bölgesel Kalkınmanın Güçlendirilmesi ve Sosyoekonomik Dengesizliklerin Azaltılması Programı çerçevesinde, 1997'de Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin İllerinde hizmete girmişlerdir. Proje, 2002 yılında tamamlanmıştır. GİDEM'lerin amacı, bölgelerindeki yatırımcılığı ve girişimciliği özendirmek, yerli ve yabancı sermayeyi bölgeye çekebilmek açısından gerekli danışmanlık hizmetini verebilmektir.
Ege Bölgesi Kalkınma Ajansı ise, 1993 yılında, Ege Bölgesinin ekonomik gelişimini hızlandırmak için yurtiçi ve yurtdışı yatırımların bölgeye ilgisini artırmak amacıyla kurulmuştur. Ege Bölgesi Kalkınma Ajansı, bu aşamada Fransa'dan ve Avrupa'daki çeşitli kalkınma ajanslarından destek almıştır. Ege Bölgesi Kalkınma Ajansı, Türkiye'yi ve Ege Bölgesini tanıtma amacı gütmektedir. Yabancı firmaların bölgedeki yatırımlarına teknik danışmanlık hizmeti verebilmektedir. Bölge illerinin yatırım olanaklarını tespit etmekte ve bu konuda yabancı yatırımcıya yönelik tanıtım dokümanları hazırlamaktadır.
Mersin Kalkınma Ajansı, 2002 yılında faaliyete geçmiştir. Kuruluş aşamasında Eureda, Info, Murcia, Shannon ve Alsace kalkınma ajanslarından danışmanlık ve bilgi desteği alınmıştır. Bu ajansın temel amacı, Mersin'in ekonomik, sosyal ve kültürel açılardan gelişmesini sağlamak, yaşam kalitesini yükseltmektir.
Türkiye'nin AB'nin bölgesel politika örgütlerini kullanması gerektiği ilk olarak 2001 yılındaki Katılım Ortaklığı Belgesinde empoze edilmiş ve bu doğrultuda, 2002 yılında, AB'nin sistemi bir Bakanlar Kurulu kararıyla kabul edilmiştir. Bu çerçevede, bölgesel istatistiklerin toplanması, bölgesel düzeyde sosyoekonomik analizlerin yapılması, bölgesel politikaların çerçevelerinin belirlenmesi, Avrupa Birliğinin bölgesel istatistik sistemine uygun ve dolayısıyla, karşılaştırılabilir bir istatistikî veri tabanının da oluşturulması hedeflenmiştir.
Böylelikle, Türkiye'de istatistikî bölge birimleri sınıflandırılması kararı alınmıştır. Sosyal ve coğrafî yönden benzerlik görünen birbirine komşu iller, bölgesel kalkınma planları ve nüfus büyüklükleri de dikkate alınarak, farklı düzeylerde sınıflandırılmıştır.
Tasarıya göre, kalkınma ajanslarının kurulmasıyla gelen yeni düzende, Türkiye'de, bölgelerarasında ekonomik ve sosyal dengesizliklerin azaltılmasına yönelik politikalar merkez tarafından belirlenecek, bu politikaların uygulanması ise ajanslar tarafından gerçekleştirilecektir.
Tasarı, çevresel hizmetler açısından incelendiğinde görülmektedir ki, yerel yönetimlerin yetkisinde olan çevre hizmetleri ile kalkınma ajanslarının sorumlu olduğu çevreyle ilgili konular için sağlıklı ve sürekli bir koordinasyon ve işbirliği ortamının tesis edilmesine ihtiyaç vardır. Kalkınma ajansları, yetkili oldukları bölgelerde doğrudan altyapı ve çevre projesi gerçekleştirmeyecekler; ancak, bu alandaki kaynakları yerel yönetimlere yönlendirmede yetkili olacaklardır. Tasarıda, ajansların, havza ve kıyı koruma ve geliştirme projelerinin, bataklık projelerinin, uygun yer seçimine göre ideal büyüklükte, en uygun şartlarda ve nitelikte ve…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen, tamamlayalım.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
… yeterli finansmanla gerçekleştirilmesi konusunda etkin rol oynayacakları belirtilmektedir.
Dış ülkelere bakıldığında, AB ülkelerinde çok sayıda olan bölgesel kalkınma ajanslarının hemen hepsinin çevre alanında görevleri bulunmaktadır. Bu ajanslar arasında, içme suyu, kanalizasyon, arıtma ve katı atık hizmetlerinin bütününü yüklenen ajanslar vardır. Bazı ülkelerde, bölge kalkınma ajansları, eski sanayi bölgelerinde kurulmuştur ve bozulmuş arazileri ve çevre değerlerini yeniden kazanmak için faaliyet göstermektedirler. Özellikle Belçika, İspanya, İtalya ve İngiltere gibi otonom bölgesel kalkınma kavramı daha gelişmiş olan ülkelerde bulunan güçlü bölge ajansları ise, çevre yönetimi içeren tüm alanlarda hizmet vermektedir.
Diğer ülkelerdeki olumlu uygulamaların ışığında, Türkiye'de kalkınma ajanslarının, diğer sektörlerde olduğu kadar çevre alanında da yabancı sermayeyi cazip kılacak kurumsal ve yönetsel bir yapıya sahip olacak şekilde kurgulanmış olmaları, bu ajansların bulundukları bölgede, çevre politikaları bağlamında, kalkınma ve rekabet bilincini doğru yöne kanalize etmede önemli bir işlev yüklenecekleri anlamına gelebilir; ancak, son zamanlarda, gerek yönetsel yapının yeniden şekillenmesinde çevre kurumsallaşması adına yapılan olumsuz ve yetersiz girişimler gerekse çevre koruma kaygısı güdülmeden çıkarılan ve uygulanan yasal düzenlemeler, Türkiye'de çevre politikalarının bölgesel düzeyde baştan gözardı edildiğini ve salt ekonomik büyüme politikalarının öne çıktığını açıkça göstermektedir.
BAŞKAN - Toparlayın lütfen.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önümüzdeki süreçte, Türkiye'de bölgesel kalkınma programlarının uygulanması için Avrupa Birliği finansman desteğinin çeşitli sektörlere yönelik olarak artarak süreceği beklenmektedir. Bu durumun çevre sektörüne ne ölçüde ve hangi gerekli alanlarda yansıyacağı açık değildir. Çevre sektörü, küresel şirketlerin, gelişme yolundaki ülkelerde en çok müdahale ettikleri alanlardan biridir. Türkiye'de de özellikle bölgesel düzeyde yatırım ortamının iyileştirilmesine ve yabancı sermayenin teşvik edilmesine yönelik olarak son dönemlerde yapılan yasal ve kurumsal düzenlemeler bu ortamı rahatlatmıştır ve bütün bunlar, bu ülkede çok yakın bir gelecekte çevre koruma adına yaşanacak en büyük endişenin, doğal değerlerin ekonomik büyümeyi hızlandırmaya ve ülkenin küresel pazarlarda rekabet gücünü artırmaya yönelik bir araç olarak kullanılması olacağına işaret ediyor.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Ali Kemal Deveciler, Balıkesir Milletvekili.
Sayın Deveciler, süreniz, şahsî konuşma talebinizle birlikte 15 dakika.
CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 28 inci maddesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Görüşmekte olduğumuz Kalkınma Ajansları Yasa Tasarısıyla, bölgesel farklılıkları azaltmayı amaçlayan bir ulusal ekonomik ve sosyal uyum politikası geliştirilmesi için bölgesel kalkınma ajanslarının kurulması -bu yasayla- öngörülmektedir. Tasarıya göre, kalkınma ajansları, Türkiye'nin istatistik bölge düzeyi esas alınmak suretiyle 26 bölgede kurulmaktadır. Böyle bir yapılanma, kamu yönetiminin yeniden yapılandırılması amacıyla hazırlanan reform paketinin bir ayağıdır; Türkiye'nin idarî yapısıyla bağdaşmamaktadır. Bu yeni idare biçimi, merkezin kamu gücü, kaynak ve yetkilerini kullanmasına rağmen merkezî değil; ama, yerel idare tanımına girmediği için yerel de değildir.
Tasarı ne diyor; "Kalkınma ajanslarının kuruluş amacı bölgesel farklılıkları gidermektir" diyor. Peki, soruyorum; bölgelerimiz bir yana, illerimiz arasında dahi sosyoekonomik bir uçurum varken, bu, nasıl bu yasayla sağlanacaktır? Gelişmiş bölgelerin proje yönetimi ve bazı kaynaklara daha kolay ulaşma yetileri bölgelerarası farklılıkların giderilmesine değil de daha da artmasına neden olmayacak mıdır?!
Ajanslararası dayanışmadan bahsediliyor. Ajanslararası dayanışma rekabet nedeniyle mümkün olmayacak, ayrı ayrı uluslararası tanıtım faaliyetlerinde bulunmaları nedeniyle kaynaklar israf edilecektir. Ayrıca, ajanslar siyasî mücadele alanı haline gelecek ve ajansların uygulayıcı kuruluş ve yerel aktörler arasında koordinatör, organizatör ve katalizör olması beklentileri de gerçekleşmeyecektir. Yerel yönetimler ve bölgeler, piyasa mekanizmaları olan rekabet ortamına, bu yasayla, sürüklenecektir.
Tasarıda, tek ilden oluşan, bölgede kurulacak olan kalkınma ajansının yönetim kurulu, vali, büyükşehir belediye başkanı, sanayi odası başkanı, ticaret odası başkanı ile kalkınma kurulu tarafından seçilecek 3 özel kesim veya sivil toplum kuruluşu temsilcilerinden oluşmaktadır. Valileri ve iş çevrelerini yapıya dahil eden tasarı, sendikaları ve çalışan kesimi zikretmediğinden, bu ajanslarda, ne yazık ki, sendikalara da yer verilmemiştir.
Bu tasarıyla, sendikalar, işyeri koşullarına göre değil de, bölge koşullarına göre pazarlık yapma zorunda bırakılacaktır. Yani, bu tasarıyla sendikaların pazarlık gücü, karşı çıkılamayacak talepler çerçevesinde sınırlandırılmış olacaktır. Asgarî ücret de dahil olmak üzere, ücret düzeyleri bölge koşullarına göre, bundan sonra, belirlenecektir.
Bölgelerde ve yerelde çok sıkı olan aile bağları, kültürel ve ideolojik bağlar, siyasî ilişkiler gibi faktörler sendikaların örgütlenmesine ve güçlenmesine engel olacaktır. Ayrıca, yerelde belirleyici güç olan ahbap çavuş ilişkileri daha da belirleyici hale gelecek, devlete olan güven ise altüst olacaktır.
Bölge kalkınma ajansları, kamu gücünü, kamu organ ve görevlerinden alıp özel sektör ve hükümetdışı örgütlere paylaştırmaktadır. Bu sistemle, yerel güç odakları, tarikatlar, aşiretler ve batı merkezli sivil toplum örgütleri karar mekanizmalarına dahil edilmekte, tarikatlar, iş ve sermaye çevreleri kamusal iktidara ortak edilmekte ve yerel iktidar haline getirilmektedir. Ayrıca, bölge kalkınma ajanslarının ulusal mı, yoksa uluslararası nitelikte mi olduğu da belirsizdir. İşlevlerine bakılınca, hem yerel hem de beynelmilel sermayenin taleplerine göre kuruldukları anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, karşımızda, hem yerel hem ulusal hem de uluslararası karman çorman bir yapı olacaktır.
Sayın Bakan, sayın milletvekilleri; bu ülkede ulusal planlama olmadan bölgesel kalkınma ve planlama asla olamaz. Konu, öncelikle, eğer bölgelerarası kalkınmayı sağlamaksa, o zaman, konu, özünde, bir, GAP'ta olduğu gibi yeni bölgesel planların uygulanmaya konmasıdır ve GAP'ı kalkınma ajansları çerçevesi içerisinde bölmeye çalışmak yerine, adam gibi uygulama yapmaya çalışmak gerekir. Halbuki -Türkiye'nin en önemli projesi olan GAP- o projenin ekonomik, sosyal, mühendislik birsürü boyutu var; o boyutlarıyla ilgili ciddî çalışma yapmak, onu koordine etmek lazım. Gerçekten, doğunun, güneydoğunun, Şanlıurfa'nın, bölgenin sizden beklediği budur; ama, bir başka şey var. Doğu ve güneydoğuya, kalkınmada geri yörelere devlet eğer yatırım elini uzatmazsa, tüm bu diğer teşviklerden sonuç alması da mümkün değildir.
Tasarı bu biçimde yasalaşırsa, kalkınma ajansları, Avrupa Birliği ve diğer uluslararası fonlardan sağlanacak kaynaklarla ülkemizin merkezî ve yerel kamusal kaynaklarını dar bir zümrenin yatırım finansmanına aktaran bir organ haline ne yazık ki dönüşecektir.
Genel bütçe vergi gelirlerinin binde 5'i ile il özel idareleri toplam bütçe gelirlerinin yüzde 1'i ve belediyelerin toplam bütçe gelirlerinin yüzde 1'i kalkınma ajanslarına aktarılacak, sanayi ve ticaret odaları bütçe gelirlerinin sadece yüzde 1'i bu kalkınma ajanslarına aktarılacak; ama, bundan, ne yazık ki, sadece, yararlanan, oda üyeleri olmayacaktır.
Buna karşılık, yerel yönetimlerin, yeni gelirler sağlamadan 2005'ten itibaren çok geniş bir hizmet alanı aktarıldığı halde, şimdi de gelirleri bu yasayla ne yazık ki yüzde 1 olarak törpülenmiş olacaktır. Bu durum, mahallî idare birlikleri kuruluşunu ve bunlara yerel yönetimlerden aktarılacak kaynakları da etkileyecek, esasen çok önemli işlevlere sahip olabilen mahallî idare birliklerinin varlık nedeni de kalkınma ajanslarından sonra sorgulanmaya başlanacaktır. Ayrıca, bölgelerde devlet bütçesi dışında AB kaynaklı bütçeler oluşturulmaktadır. Bölgesel kalkınma ajansları, AB'nin Türkiye'ye nüfuz etmek için kullandığı en önemli araç haline gelmektedir.
Sayın milletvekilleri, dikkatinizi çekmek istediğim bir konu daha var. Bölge kalkınma ajanslarının gündeme getirildiği şu günlerde, Dokuzuncu Beş Yıllık Kalkınma Planının hazırlanması da ertelenmiştir; yani, ulusal planlamadan da neredeyse vazgeçilmektedir. Bölgesel kalkınma ajanslarının böyle bir dönemde gündeme gelmesi de bir hayli enteresandır.
Tasarının gerekçesi, KOBİ'lere dayalı bir yerleşme modeli öngörmektedir. KOBİ'lerin Türkiye ekonomisi için önemi, muhakkak ki, tartışılmazdır; ancak, tüm yükün KOBİ'lere yüklenmesi, bir anlamda, küçük ölçeğe, düşük sermaye yoğunluğuna, düşük teknolojiye ve düşük ücrete dayalı bağımlı bir taşeron sanayileşme modeli benimsenmesi demektir. Bu, uluslararası ekonominin hızla büyüdüğü bir ortamda atılım yapma iddiasında olan Türkiye'ye uluslararası iş bölümünde biçilen rolle uyumlu olabilir; ancak, Türkiye merkezli düşünenler açısından uzun vadeli bir kalkınma stratejisi bu tercih üzerine oturtulamaz, oturtulmamalıdır.
Ayrıca, tasarıda bölge kalkınma ajansları tüzelkişiliğe sahip olarak tasarlanmaktadır. Bunun bir kamu tüzelkişiliği çağrıştırdığı çok açıktır; ama, ajanslar, ne hikmetse, özel hukuk hükümlerine tabi olarak sisteme sokulmaktadır bu yasayla. Bu durumda, ajanslar, tüzelkişilik midir değil midir; bunun da tartışılması gerekir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sonuç olarak, bölge kalkınma ajanslarının kuruluşu, toplum tarafından da reddedilen ve yasalaşamayan Kamu Yönetimi Temel Kanununun halkalarından birisidir.
Kamusal yerel hizmetler ile çevre ve altyapı yatırımlarında özelleştirme, taşeronlaşma süreçleri bölge kalkınma ajanslarıyla yaygınlaştırılacaktır.
Ajansların kurulmasıyla kullanılacağı varsayılan Avrupa Birliği fonları Türkiye'nin kazancı değil, Türkiye'nin kaybı olacaktır.
Tasarıda ajansların amacı, yabancı yatırımcıların sınırsızca önünü açmak olarak görülmektedir. Tasarı dışkaynaklı bir yapılanmadır. Bölge kalkınma ajanslarının kurulmasının, Avrupa Birliği tarafından dayatıldığı açık ve net olarak görülmektedir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bakınız, bu yasayla, biz, bir yandan bölgesel farklılıkların giderilmesini amaçlıyoruz; ama, bir de bakıyoruz ki, şu anda bazı bölgelerde, bazı illerde, iller arasında, ilçeler arasında farklılaşmalar olmaktadır. Kasım ayı başında Cumhuriyet Halk Partilisinin 50 milletvekiliyle birlikte Kayseri'ye gittik. Kalkınma ajanslarının kurulmasından sonra, inşallah, buraya, bu yöreye… Şimdi, sizlere arz edeceğim konunun sağlanmasının gerçekleşmesi amacıyla söylüyorum. Kayseri'de Felahiye İlçesi var. Kayseri ve Felahiye İlçesi arasında 9 kilometrelik yol, daha evvel Yamula Barajı yapıldığından baraj altında kalmış ve üç yıldan beri de Felahiye İlçesiyle Kayseri'nin arasındaki irtibat kesilmiştir ve 9 kilometrelik yol çok bozuk bir vaziyettir. Normal şartlarda bile bu ulaşımla Felahiye'ye ulaşılması mümkün değildir; gittik, gördük, gezdik ve sadece bu yol yapılsın diye oradaki vatandaşlar, ki, istimlak parası almamışlar, çok az, yüzde 3, 4 civarında vatandaş istimlak parası istemiş, Felahiye Belediye Başkanı Gürsel Kısır da, bu istimlaklerle ilgili, bir maaşını bu istimlaklere bağışlamıştır; ama, istimlakler, kuruşsuz, parasız, hiçbir kuruş, devlete, getirmeden yapılmasına rağmen ne yazık ki, üç yıldan beri bu yolda hiçbir şey yapılmadığı gözler önünde görülmektedir.
Şimdi, bakınız, Kayseri'den 8 milletvekili var. Kayserili bir Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı var, Meclis Başkanvekili var, yine Grup Başkanvekili Salih Kapusuz da Kayseri'nin çocuğu. Ben üzüldüm; ama, yaptığım araştırmada Kayseri'de 16 tane ilçe var; 15 tane ilçede AKP belediye başkanlığını almış, 1 ilçede Cumhuriyet Halk Partisi belediye başkanlığı almış; bu da Felahiye Belediye Başkanı ve yine, Felahiye'nin büyük bir beldesi var, Büyüktoraman beldesi.
Sayın Kapusuz, dinliyor musunuz, Kayseri'yle ilgili konuşuyorum?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Kayserili vekiller var orada.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Tamam ama, siz de Kayserilisiniz.
Büyüktoraman beldesinde de MHP kazanmış. Onun için herhalde, o bölgedeki vatandaşlar diyorlar ki: "Biz Cumhuriyet Halk Partisine destek verdik, Cumhuriyet Halk Partisini, MHP'yi kazandırdığımız için bize burada üvey evlat muamelesi görülüyor ve biz, hastalarımızı Felahiye-Özvatan-Çandır-Çayırova-Boğazlıyan üzerinden 120 kilometre olarak göndermeye, götürmeye çalışıyoruz; 50 kilometre dururken, 120 kilometre uzatıyoruz." Ama, bakıyoruz, bu yol yapılmıyor. Sayın Başbakan da diyor ki: "Yol çağdaşlıktır, yol uygarlıktır, yol medeniyettir." Ama, ne yazık ki, kendilerinden olmayan ilçe ve beldelere Kayseri merkeze bağlayan yolu yapmamakta direniyorsunuz.
Hükümetin, burada yaşayanları, bu çağdaşlıktan, bu uygarlıktan ve bu medeniyetten mahrum koymamaları gerektiğini, Başbakanın... Madem oradaki milletvekilleri, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı, Grup Başkanvekili, Meclis Başkanvekili ve milletvekilleri sahip çıkmıyorsa Başbakanın bu konuya el atmasını istiyorum; çünkü, geçen yıl bu yolda 3 vatandaşımız kalp krizi geçirmesi neticesi hastaneye kaldırılamadan vefat etmiştir; ama, ne yazık ki, 10 kilometre uzaklıktaki Özvatan İlçesinin bu 120 kilometrelik yolu yapılmış ve oraya da yine, 4 000 nüfuslu Özvatan'a, bir kapalı spor salonu inşaatına başlanmıştır.
Ben Sayın Bakanımdan, ne kadar adaletli olduğunu, Sayın Bakanımın, biliyorum -Abdüllatif Bey gitti herhalde, Abdüllatif Şener- ve bu Felahiye yoluna Kayseri milletvekillerinden önce Başbakanın sahip çıkacağını, bu yolun en kısa zamanda yapılacağını ve 2006 programına alınacağını ümit ediyorum.
Hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Şahsı adına söz isteyen, dördüncü sırada, Şanlıurfa Milletvekili Faruk Bayrak.
Buyurun Sayın Bayrak.
Böylelikle, ikinci şahsı adına söz hakkı da kullanılmış oluyor.
MEHMET FARUK BAYRAK (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, dünyada gelişmiş ülkeler dahil olmak üzere, her ülkede değişik boyutlarda olan bölgelerarası gelişmişlik farkı, ülkemizde de önemli bir sorun olarak devam etmektedir. Büyük çoğunluğu Avrupa'da olmak üzere, bugün dünyada çok sayıda bölgesel ve yerel ekonomik kalkınma ajansları mevcuttur. Bu ülkeler, kendi ülkelerinin yapılarına göre, dışarıdan yatırımcı çekmek, mevcut ve yeni kurulacak teşebbüsleri desteklemek amacıyla kalkınma ajansları kurmuşlardır.
Değerli milletvekilleri, hükümetimiz döneminde Türkiye'de yerli ve yabancı yatırımların artırılması ve yatırım ortamının iyileştirilmesi konusunda çok önemli mesafeler kaydettik. Türkiye'nin geleceğini, güçlü bir özel sektör ve yatırımların önünü açmak için daha etkin çalışan bir kamu yönetimi anlayışı üzerine kurmalıyız. Ülkemizde de kurulacak bölge kalkınma ajanslarının, kamu ve özel sektör işbirliğini sağlayarak yerel dinamiklerin ve potansiyelin harekete geçirilmesinde önemli katkılar sağlayacağı, yerli ve yabancı yatırımcılara da yol göstermede önemli bir yapı taşı olacağı inancımı ifade etmek isterim. Ayrıca, bu ajanslar kendi bölgelerinde yerel yönetimler, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve meslekî örgütlerle işbirliği içinde çalışarak, bölgesel gelişme stratejileri oluşumunda başarılı uygulamalar gerçekleştireceklerdir.
Değerli milletvekilleri, milletimizi hak ettiği daha müreffeh bir konuma getirmek amacıyla hükümetimizin uyguladığı ekonomik ve sosyal politikalar, ülkemiz ekonomisinin yeniden yapılandırılmasında büyük mesafeler kat etmiştir. Bu sürecin en belirgin ve bizim için en önemli özelliği de, bu politikaların, Avrupa Birliğine üyelik sürecinde uygulanması öngörülen politikalarla tamamen örtüşmesidir. Hükümetimizin dışpolitika yaklaşımında önemli yeri olan ve toplumun tüm kesimlerince benimsenen Avrupa Birliğiyle entegrasyon sürecinde son üç yılda büyük adımlar atılmıştır. Atılan bu adımlar, Avrupa Birliği ülkelerinde de bütün dünyada da sessiz devrimler olarak nitelendirilmiştir. Gerek kamu gerekse özel sektör, bu uyum sürecine hazırlıklarını paralel olarak sürdürmektedir.
Avrupa Birliğine katılım öncesi süreçte, bölgesel gelişme için tahsis edilen fonların kullanımı da dahil olmak üzere, Avrupa Birliği yardım programlarını uygulayacak yeni bir kurumsal çerçevenin oluşturulmasına ihtiyaç vardır. Bölge kalkınma ajansları, aynı zamanda, AB'ye katılım süreci içinde Türkiye'nin AB yapısal fonlarından faydalanmasının ön koşulu olarak da ortaya çıkmaktadır. Bugün burada görüşmekte olduğumuz tasarıyla ülkemizde 26 bölgede kurulacak bölge kalkınma ajansları, Avrupa Birliği üyelik sürecinde atılacak önemli adımlardan biridir.
Değerli milletvekilleri, bu ajanslar kurulurken, ülkemizin şartlarını da göz önünde bulundurarak, şahsî önerilerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Öncelikle, kurulacak bölgesel kalkınma ajansları, bölgede faaliyette bulunan herhangi bir kurum ve kuruluşun görevlerini üstlenmemelidir.
Bu ajanslar, daha çok, bölgede yer alan ekonomik aktörlerarası etkileşim ve işbirliğini ortak bir bölgesel kalkınma hedefine yönelik olarak destekleyerek örgütlenmelidir.
Temel görevi yabancı yatırımcıyı çekmek ve bölgeyi geliştirmek için yurtiçi ve yurt dışında tanıtım yapan yatırım promosyon ajanslarının görevini üstlenmelidir.
Ajanslar, kurulduğu bölgenin sosyoekonomik özellikleri, potansiyel ihtiyaçları ve sorunlarının derinliğine göre, önceliklerini ve amaçlarını revize etmelidir.
Yine, ajanslar, özerk, etkin ve demokratik bir yapıda olmalıdır. Hükümetlerin veya iktidarların değişimi, bölgesel kalkınma ajanslarının etkinliğini ve çalışmalarını aksatıcı bir unsur olmamalıdır. Siyasî irade, ancak, bölgesel kalkınma planının ve onun çerçevesinde oluşturulacak öncelikli projelerin belirlenmesinde, ilkeler düzeyinde çalışmalara katılabilmelidir.
Kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının ilişkilerinde, geçmişe yönelik pratikler açısından olumlu sayılamayacak örnekler çok sayıdadır. Bunun en büyük sebebi, devletin planlama, politika belirleme, strateji hazırlama gibi, üzerine düşen görevleri yapmanın ötesine geçerek bizzat icraata girişmesi, hakemlik yapması gereken yerde oyuncu olarak sahneye katılmış olmasıdır. Bölge kalkınma ajanslarının görev tanımları ortaya konulurken, geçmişte yaşanan bu tür olumsuzluklar göz önünde bulundurulmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Devam edin.
MEHMET FARUK BAYRAK (Devamla)- Toparlıyorum Sayın Başkan.
Bölgedeki mevcut ekonomik, kültürel, sosyal ve politik yapılarla birlikte eşgüdüm içerisinde çalışabilme yeteneği olmalıdır.
Somut sonuçların elde edilmesinde, nitelikli teknik personele sahip olmalıdır.
Kurumlararası bölgesel çalışma çerçevesi içinde kendi kararlarını almakta otonom olmalıdır.
Değerli milletvekilleri, sosyal ve ekonomik göstergeler açısından ülkemizin en az gelişmiş bölgelerinden birini oluşturan GAP bölgesinde kurulacak bölge kalkınma ajanslarının yerel potansiyelin harekete geçirilmesinde katkıları olacaktır.
Bundan kısa bir süre önce bütçe görüşmelerinde Devlet Bakanımız ve Başbakan Yardımcımız Sayın Abdüllatif Şener tarafından, Türkiye'nin 23 bölgesinde kurulacak bölge kalkınma ajanslarının koordinasyonunu DPT'nin, GAP bölgesinde kurulacak 3 bölge kalkınma ajansının koordinasyonunu ise GAP İdaresinin yapacağı noktasında ifade etmiş olduğu açıklamaya aynen katıldığımızı belirtir, teşekkürlerimizi sunarız. Evet, GAP bölgesinde kurulacak ajansların tüm koordinasyon görevi GAP Bölge Kalkınma İdaresi bünyesinde oluşturulmalıdır.
Kurulacak bölge kalkınma ajanslarının çalışmalarında, bugün itibariyle ülkemizin ilk ve tek bölgesel kalkınma idaresi olan GAP İdaresinin sahip olduğu idarî kapasite ve bilgi birikiminden etkin şekilde yararlanılmalıdır.
Bu sürecin başta ülkemiz ve GAP bölgesi için faydalı, hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - 28 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
29 uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 29.- 540 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 14 üncü maddesine "yapısal uyum politikalarının uygulanması sırasında ortaya çıkabilecek sorunların çözümü amacıyla projeler geliştirmek ve bu konularda yapılacak çalışmaları koordine etmek," ifadesinden sonra gelmek üzere "kalkınma ajanslarının genel koordinasyonunu sağlamak ve bunlarla ilgili iş ve işlemleri yürütmek," ifadesi eklenmiştir
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyenler: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Nail Kamacı, Anavatan Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Züheyir Amber. Şahsı adına söz isteyenler: Antalya Milletvekili Nail Kamacı, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan.
Buyurun Sayın Kamacı. (CHP sıralarından alkışlar)
Sürenizi birleştirmek mi istersiniz?
NAİL KAMACI (Antalya) - Evet, mümkünse.
BAŞKAN - Peki; süreniz 15 dakika.
CHP GRUBU ADINA NAİL KAMACI (Antalya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; sıra sayısı 920 olan kanun tasarısı üzerinde, 29 uncu maddede şahsım ve Grubum adına konuşma yapmak için huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 2 Temmuz 2005 Cumartesi günü Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmeye başlanan ve ilk 25 maddesi kabul edilen Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı, ülkemizde hayata geçirilmeye çalışılan ve de "devlette reform" olarak adlandırılan sürecin en kritik parçalarından biridir. Reform paketindeki diğer yasalardan bu tasarının ayrıldığı en bariz nokta ise, kamu yönetimi sistemimizde var olan mekanizmalarda değişiklik yapılmasından ziyade, tamamen yeni olan yerel kurumların (kalkınma ajanslarının) kurulmasını öngörmesidir.
Aslında, hükümet tarafından bu tasarıya ilişkin ilk çalışmalarda kullanılan "bölge" ifadesi, daha sonradan çıkarılmış; ancak, tasarının adındaki bu değişiklik, tasarının içeriğine ilişkin herhangi bir değişikliğe neden olmamıştır.
Hatırlarsanız, o tarihlerde AKP İktidarı İçtüzükte değişiklik yaparak, tasarı ve teklifleri ayrıntılı biçimde görüşülmeden Genel Kuruldan geçirebilmeyi başarmıştı ve bunda da başarılı olmuştu. Bunun üzerine, biz, CHP milletvekilleri olarak, Genel Kurulu terk etmiştik. O tarihte görüşülmesinde herhangi bir muhalefet olmadığı halde, AKP, görüşmeyi 26 ncı maddede bırakmıştır. Buradan açıkça anlaşılmaktadır ki, AKP'nin bu konuda net bir fikri ve tavrı bulunmamaktadır. Yani, siz de bilmiyorsunuz; bu, deve midir, bir kuş mudur?.. Zaten, Tempo Dergisinin 48/938 sayısında, bu tasarı hakkında "26 eyaletli Türkiye projesi, Türkiye'den önce AKP'yi böldü" diye haber çıkmıştı o tarihlerde. Yani, bu tasarının kanunlaşması durumunda, Türkiye Cumhuriyeti idarî yapısında ve Türkiye ekonomisinde yaşanacak gelişmelerin ne olacağı hiç de açık değildir.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olan Abdüllatif Şener'in 13 Mayıs 2005 tarihli Dünya Gazetesinde yayınlanan demeci aynen şöyledir: "Birkaç hafta içinde Meclisten geçecek kalkınma ajansları kanunuyla, yatırımcı, bürokrasinin içinde boğulmaktan kurtarılacak; her ilde bir yatırım ofisi kurulacaktır. Yatırımcı ofise gelecek, evraklarını verecek, bütün işlemleri orada tamamlanacak. Buralarda bir kalkınma ajansı oluşacak ve yörenin potansiyelini harekete geçirmek için çaba harcayacaktır. Her ilde bir yatırım ofisi oluşturulacak, bu ofisin fonksiyonu şu olacak: Bir yatırımcı yatırım yapmak istediği zaman daire daire dolaşmayacak, bürokrasinin içinde boğulmayacak; yatırım ofisine gelecek, evraklarını verecek, bütün işlemleri orada tamamlanacak ve git, yatırımını yap denecektir. Bu da, umut ediyorum ki, birkaç hafta içinde Meclisten geçecektir. Önce tek durak ofisler olarak adlandırmıştık; komisyonda bu ofislerin ismi değişti, yatırım destek ofisleri ismini aldı. Bu ofislerin kurulmasıyla birlikte yatırımcıların önündeki bürokrasi de kaldırılmış olacak, bölge potansiyeli de kalkınma için harekete geçirilmiş olacaktır." Sayın Bakanın bahsettiği gibi birkaç hafta içinde geçmedi, tam altı ay oldu, tekrar bu Meclisin önüne gelmesi için bu yasa teklifinin.
Sayın Şener'in burada söz konusu kurumlarla ilgili çizmiş olduğu pembe tablo son derece yüzeysel bir bakış açısı olup, gerçekleri yansıtmaktan uzaktır. Hatta, Sayın Bakan da verdiği mülakatta bu ajansların konumuna tam olarak inanmamış olacak ki, bu yeni kurumları sadece evrak işleri yapan bir yapılanma olarak göstermiş ve evrak işlerini tamamlayan bir örgütlenme olarak görmüştür ve gerçek niteliğinin ne olduğuna tam anlamış olarak değinmiş değildir; ancak, Sayın Bakanın gözardı ettiği noktalara bakacak olursak, BKA'ların Türkiye'nin toplumsal eşitsizliğini ortadan kaldırıp, bölgesel kalkınma sürecini başlatacak niteliği haiz değildir.
Peki, nedir bu tasarının önümüze getireceği muhtemel sorunlar?.. Öncelikle belirtilmesi gerekir ki, atıf yaptığım dergide de belirtildiği üzere, bu proje Türkiye Cumhuriyetinin üniter karakterli idarî teşkilatı için ciddî bir tehdittir. Bugün, bütün dünyada çok ciddî bir sorun teşkil eden yönetişim zihniyeti ile yerelleşme düşüncesi bu tasarının özünde var olup idarî yapılanmamızla çelişmektedir. Bilindiği üzere, son yirmibeş yıldır bütün dünyada sıklıkla konuşulan yerelleşme düşüncesi, ulusal egemenlik fikrini geri atan bir projedir. Bununla ulaşılmak istenen amaç, yerel kaynakların çok uluslu şirketlere açılması, uluslararası aktörlerin hammaddelere daha kolay ulaşması ve yerli emeğin yerel değerinden çok daha ucuza kullandırılmasıdır. Eğer tasarı bu haliyle yasalaşırsa, Türkiye de kendisini bu sorunların kucağında bulacaktır.
Öte yandan, yasa tasarısında dile getirilen bir başka nokta da bu ajansların hukukî statüsüdür. Tasarının 3 üncü maddesinin üçüncü fıkrası aynen şöyle demektedir. "Ajanslar, tüzelkişiliği haiz ve bu Kanunla düzenlenmemiş bütün işlemlerinde özel hukuk hükümlerine tabidir." Bilinmektedir ki, kamusal yetki ve usullere göre iş yapacak olan herhangi bir kurumun tamamen kendi alanını düzenleyen kamu hukukuna tabi olması ve yargısal denetiminin de idarî yargı mercileri tarafından yapılması gerekmektedir. Oysa, bu fıkra, bir kamu kurumu olarak düzenlenen ajansların burada dile getirilen nitelikten yoksun olacağını belirlemektedir.
BKA'lar üzerine hazırlanan bu tasarının Sayın Bakan tarafından da dile getirilen bir diğer önemli özelliği, bölgesel dayanışma ve gelişmeyi hızlandırması ve merkezî bürokrasinin kırtasiyeciliğinden yatırımcının kurtarılmasıdır. Ancak, dikkate alınması gereken bir diğer husus, ilk defa, 1933'te Amerika Birleşik Devletlerinde uygulamaya konulan ve daha sonra Latin Amerika ve gelişmiş Avrupa ülkelerinde tecrübe edilen bu sistemin bu sorunlara tam olarak yanıt verememesidir. Örneğin, İngiltere'de bu konu üzerine yapılan araştırmalarda, bölgesel kalkınma ajanslarının merkezî bürokrasiyi kaldırmak amacı güttüğünü; ama, çok ciddî biçimde yerel bir bürokrasi ağı ortaya çıkardığı dile getirilmektedir.
Tasarıya bakıldığında, ilgili ajanslara tanınması düşünülen özerk alan, Türkiye'de de aynı sorunların ortaya çıkacağının çok açık göstergedir. Bu da yasama faaliyetiyle amaçlanan hedef ile ortaya çıkacak sonuçlar arasındaki uyumsuzluğu göstermektedir.
Bir diğer nokta ise, bölgesel gelişmenin dayanışmayla ortaya çıkacağı hususudur. Yine, İngiltere de dahil birçok uygulamada görüldüğü üzere, bölge kalkınma ajansları, bölgesel dayanışmadan çok bölgesel rekabeti öne çıkarmıştır. Bu da bölgelerarası iktisadî ve beşerî farklılıkların giderilmesi yerine daha da büyük sonuçların ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Dikkat ediniz, bu tasarıyla, Türkiye, düzey 2'de 26 farklı parçaya bölünmektedir. Bu bölümlemeyi yapan DPT, ayırım kriterleri olarak kurumsal bölgeleme yaklaşımı, yerleşim ayırımları, coğrafî esaslar ve temel istatistikî göstergeler gibi son derece muğlak kavramlara atıf yapmaktadır; yani, bu ayırım nesnel kriterler ekseninde yapılmamıştır. Eğer, bu tasarı yasalaşırsa, her ajans yatırımcıyı kendi bölgesine çekmek için yarışacak ve bu yarışta başarısız olan bölgeler ile diğer bölgeler arasındaki eşitsizlik giderek büyüyecektir; yani, görüldüğü gibi, ülkemizde bu sistem çok daha tehlikeli yapılanmalara doğru gidecektir.
Bu tasarı üzerine değinilmesi gereken bir diğer nokta ise ajansların malî yapısına ilişkindir. Kalkınma ajanslarının en önemli geliri, genel bütçe vergi gelirlerinden ayrılan bir pay. Bu pay genel bütçe vergi gelirlerinin binde 5'i. Gelirlerle ilgili maddedeki diğer bir fıkraya göre şöyle bir durum daha var: Yine, genel bütçe gelirleri üzerinden bölgedeki il özel idareleri için yüzde 5, belediyeler için de yüzde 1 olarak bölge kalkınma ajanslarına bir pay ayrılması. Bu şekilde gelirlerini ortaya koyduğumuzda, aslında, kalkınma ajansları, bir yerel yönetim birimi olarak tanımlanmış oluyor. Bu haliyle, yerel yönetimler maliyesine dahil bir kamu idaresi halini almış oluyor; fakat, özel hukuk hükümlerine tabi. Kalkınma ajansları, büyük ölçüde bir kamu kaynağı kullanacak; fakat, bir kamu idaresi olarak tanımlanmıyor, bir özel hukuk kuruluşu, özel sektör kuruluşu gibi tanımlanıyor âdeta.
Tasarıda, genel bütçe vergi gelirlerinden ayrılan pay, kalkınma ajanslarının kurulmasından itibaren her yıl DPT'ye devredilecek, DPT aylık olarak bunları kalkınma ajanslarına aktaracak deniliyor. Bu da, şu ana kadar var olan sistemden çok farklı bir uygulama aslında. İl özel idareleri ve belediyelerden ayrılacak pay ise, ilgili belediyeler ve il özel idarelerin bütçelerinden kesiliyor. Eğer zamanında gönderilmezse, İller Bankası ya da Maliye Bakanlığı -yasa tasarısında "ve/veya" deniliyor- bu payı ilgili kalkınma ajansına devrediyor. Bu işleyiş, şu ana kadar süregelen, gerçekten de yerel yönetimler maliyesi sisteminin içindeki bir uygulama; fakat, Maliye Bakanlığı burada ne şekilde ilişkilendiriliyor belli değil, DPT nasıl ilişkilendiriliyor, o da açık değil. Kalkınma ajanslarının gelirleri konusunda bir muğlaklık devam ediyor.
Bütün bunların ötesinde, geçtiğimiz mayıs ayında yürürlüğe giren ve 36 il için geçerliyken 49 ili kapsayacak şekilde genişletilen Teşvik Yasası ile BKA tasarımının uluslararası sermayenin çıkarı açısından örtüştüğünün farkında olmak gerekir. Şöyle ki: Bir yandan teşvik kapsamındaki illerin sayısı artırılmakta; ancak, bu konuda IMF'nin tepkisiyle karşılaşılmakta iken, öte yandan, en az gelişmiş olarak nitelendirilen illeri kapsayan bölgesel kalkınma programları uygulanmaktadır. IMF'nin tepkisinin gerekçesi, teşvik uygulamalarının bütçeye getireceği yüktür. BKA tasarımının finansmanının ise AB fonlarından karşılanması öngörülmektedir; ancak, önümüzdeki dönem içinde AB'den gelecek fonların toplam miktarı 234 000 000 euro olduğu söylenmektedir. AB fonlarından yararlanılması mümkün olmayacaktır; ancak, AB fonlarının eksikliğinin giderilmesinde teşvik uygulamalarının -yükün bütçeye yüklenmesi aracılığıyla- uluslararası sermayenin ekmeğine yağ sürecektir.
BKA'ların sunacağı yatırım planlaması ve yatırım teşvikleri, yasa tasarısının gerekçesinden anlaşılacağı üzere, proje bazlı olacak. Bu projelerin hazırlanması işi ise, proje danışmanlık şirketlerine ihale edilecek. Bu durumda kamu hizmeti statüsünde olan kalkınma planlarının hazırlanması süreci özelleştirilmiş oluyor.
Aslında, BKA'ların iktisadî, siyasî ve idarî olarak çözümlenmesi çok değişkenli bir bilinmezin çözümlenmesini öngörmektedir. Bunun sonucu, ne kadar yerel düzeyde demokratikleşmeyi ve kalkınmayı telaffuz etse de,
BKA'ların asıl amacı küresel sermayenin üretim maliyetlerini düşürmektir. Bir yandan planlama-projelendirme işleri ajanslar üzerinden özel danışmanlık şirketlerine, özellikle konunun uzmanı olan Avrupalı şirketlere ihale edilerek -ki, planlama bir kamu hizmeti olmak durumundadır- bu sermaye kolu beslenecek; diğer yandan ajanslar yatırım çekecek kalkınmanın sağlanması bahanesiyle Türkiye'nin maddî ve insanî kaynaklarını kullanacaklardır.
Tasarının genel gerekçesinde bu ajanslar için tanımlanan temel işlev, düzenleyici devlet anlayışına paralel bir biçimde, doğrudan planlama ve uygulama yapmak yerine, yerel/bölgesel ölçekte destekleyici, koordine edici işlevler üstlenmektedir. Bu bağlamda, ajanslar, yerel kaynakların harekete geçirilmesi ve yerel/bölgesel kalkınma çabalarının etkisinin artırılması amacı doğrultusunda, yerel aktörler ve dinamikler arasında sinerji oluşturacak, yani, yerel düzeyde yönetişimi sağlayarak bunlar arasında koordinatör, organizatör ve katalizör işlevini yerine getirecektir.
Tasarı, bu amaçlar doğrultusunda BKA'lara, yerel potansiyellerin harekete geçirilmesi, bölgelerin/yerelliklerin yatırım potansiyellerinin ortaya çıkarılması, bölgeye/yerele yatırım çekilmesi, yerel girişimcilerin desteklenmesi, yerelin rekabet gücünün artırılması, devlet yardımlarının uygulanması ve altyapı ve çevre projelerinin gerçekleştirilmesi görevlerini vermektedir. Ajanslar, bunun için, bölge plan-programları hazırlayacak, projeler geliştirecek, mevcut proje ve yatırımları destekleyecek, bu çalışmalara katkı yapmak üzere de araştırma ve geliştirme, eğitim ve tanıtım faaliyetleri gerçekleştirecektir.
Bölgelerarası kalkınma farklarının BKA'ların sağladıkları teşvik ve kolaylıklarla ortadan kaldırılması sonucunda iç göçün azalacağı; bu suretle ülkemizin kentleşme süreçlerindeki çarpıklığın da giderileceği açıklanmaktadır. BKA'lar iç göçü durdurmayacaktır; ucuz emek, bedava arsa, vergi indirimi, temel girdilerde (elektrik, su) indirim gibi teşviklerle bu şekilde yatırım çeken yerler ise, yine, daha önceden Türkiye'de yatırım çeken alanlar olacak, bu alan da çarpık kentleşmenin yeni odaklaşmasına neden olacaktır.
Oluşturulması öngörülen yeni kamu yönetimi düzeni var olan denetim mekanizmalarının ve kurumlarının tavsiye edilerek, ya yerlerinin boş kalması ya da bağımsız denetim firmalarına denetim işlerinin ihale edilmesi öngörülmektedir. Ülkemizdeki, Sayıştay başta olmak üzere, bütün denetim kurumları, kamu hizmetlerinin gerçekten kamu hizmeti olmasının garantörleridir. Ayrıca, model alındığı ifade edilen İngiltere'deki durum da, kurulmak istenen gevşek denetim yapısıyla çelişki içindedir.
Diğer bazı ülke uygulamalarından farklı olarak, İngiltere'de, BKA'lar üzerinde merkezî yönetimin sıkı denetimi söz konusudur. BKA'ların, bakana ve parlamentoya karşı hesap verme yükümlülüğü vardır. Özerk bir örgüt olmakla beraber, BKA'ların işlevleri, bütçeleri, karar organlarının oluşumu ve personeliyle ilgili düzenlemeler, büyük ölçüde, merkezî yönetimin vesayeti altındadır. Örneğin, bir yandan, BKA'lara bütçe uygulamaları açısından bazı esneklikler tanınırken, diğer yandan, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ve Sayıştay, BKA'ları sıkı bir biçimde denetlemektedirler. Bu özelliği nedeniyle, bazı yazarlar, BKA'ları, merkezî güdümlü kurumlar olarak nitelendirmişlerdir. Zaman zaman bu alanda da eleştirilmişlerdir.
İngiltere'de BKA'ların merkezî yönetim tarafından sıkı bir biçimde denetlenmesi iki temel ilkeye dayandırılmaktadır. İngiliz yönetim ve siyasetine egemen olan Whitehall sisteminin özellikleri olan bu ilkeler, parlamento egemenliği ilkesi ve siyasal sorumluluk ilkesidir. Gücün ve iktidarın merkezileştiği Whitehall sisteminde bütün kurumların (bakanlıklar, özerk örgütler, yerel yönetimler) merkezî yönetimin sıkı denetiminde olması, bu ilkeler nedeniyle meşru olarak kabul edilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Konuşmanızı toparlayın lütfen.
Buyurun.
NAİL KAMACI (Devamla) - Bu açıdan, demokrasinin ve yerel özerkliğin doğduğu ve geliştiği yer olarak tanımlanan İngiltere'de merkezî yönetimin yerel yönetimler üzerindeki sıkı denetimi gibi, özerk bir örgüt olan, çok önemli kamusal yetki ve kaynakları kullanan BKA'lar üzerindeki denetimi de, İngiliz siyaseti açısından bir çelişki içermemektedir.
Bu kanun tasarısının geçeceği görülüyor; ama, ülkemizde, bahsedildiği gibi, bölgelerarası kalkınmadaki farklılıkları çözecek gibi görünmüyor ve bölgeler arasındaki eşitsizlikleri giderici olarak görünmüyor. En azından, şöyle basitçe bakarsak, Antalya, Burdur ve Isparta, bir bölge olarak düzenlenmiş ve önümüzdeki dönem içerisinde yatırım yapmak isteyen bir yatırımcı, herhalde, Burdur'a ve Isparta'ya yatırımı düşünmeyecek, tekrar Antalya'yı düşünecektir. O anlamda, bunların, Burdur'a, Isparta'ya ve gelişmekte olan illerimize çok büyük faydası olacağını düşünmüyorum; sadece, burada, bir işi yerine getirmeye çalışıyoruz. Avrupa Birliği müktesebatına uygun olarak bir yasa çıkarmakla övünüyoruz. Bu, çok doğru bir olay değildir. Bunun yanlışlığı ileriki dönemlerde ortaya çıkacaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - 5 dakika ara veriyoruz.
Kapanma Saati: 18.23
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.35
BAŞKAN : Başkanvekili Ali DİNÇER
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53 üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
920 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
2.- Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/950) (S. Sayısı:920) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
29 uncu madde üzerinde kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Anavatan Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Sayın Züheyir Amber; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA ZÜHEYİR AMBER (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 920 sıra sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının 29 uncu maddesi üzerinde, Grubum adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bölgelerarası dengesizlikleri azaltmak Türkiye'nin en önemli sorunlarından biridir. Yoksulluğun, işsizliğin azaltılması gibi temel hedeflere ulaşmanın yanı sıra, siyasal gerilimleri gidermenin de en önemli aracı bölgesel planlama olacaktır.
Bölgesel planlama, ulusal plan çerçevesinde, bölgelerarası dayanışma ve kaynak transferine dayanır. Oysa, tasarı, tam tersine, bölgeler arasında yarışmayı öne çıkarmaktadır. Bölgeler arasında özel yatırımların bölgeye çekilmesi konusunda rekabet ortamı yaratılmaktadır. Bölgelerarası gelişmişlik farkları dikkate alındığında, bunun, eşit koşullar altında bir rekabet olmadığı görülmektedir. Bu durum, bölgeler arasındaki dengesizlikleri daha da artırma tehlikesi içermektedir.
Kalkınma Ajansları Tasarısının en önemli eksiği bölge planlaması konusudur. "Bölge planı" kavramı tasarıda kullanılmakla birlikte, ajansların görevleri arasında sayılmamaktadır. Bölge planlarını Devlet Planlama Teşkilatının yapacağı varsayılmış olabilir. Oysa, Devlet Planlama Teşkilatının böyle bir deneyimi ve örgütlenmesi yoktur. Bölge planlarının, Devlet Planlama Teşkilatının koordinasyonunda, bölge planlama örgütlerinde yapılması gerekir. Avrupa'daki benzeri örgütler, yerel girdi-çıktı tablolarına varana kadar, planlama teknikleri kullanmaktadırlar. Tasarıda, ajansların planla ilgili tek işlevi, projelerin izlenmesi ve desteklenmesidir.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, tasarıda "destek" sözcüğü sık sık kullanılmakla birlikte, nasıl bir destek sağlanacağı belli değildir. Teşvik sistemine ilişkin hiçbir düzenleme yoktur. Bölgesel ve yerel düzeyde teşviklerin oluşturulması düşünülmemiştir. Zaten, ajans gelirlerinde önemli olabilecek tek kalem Avrupa Birliği ve diğer uluslararası fonlardan sağlanan kaynaklardır. Desteğin bu kaynakların dağıtımından ibaret olacağı anlaşılmaktadır. Oysa, Devlet Planlama Teşkilatı, bu sorumluluğu üstlenerek, önümüze yerli destek ve teşvik projelerini sunmalıydı.
Ajansları merkezden yönetmeye talip olmak marifet değil. Onları Avrupa Birliğine bağımlı kılmadan, kendi özkaynaklarımızla kalkındırmak esas amacımız olmalıdır. Avrupa Birliği, Dünya Bankası, IMF ve OECD ülkeleri bizi bizden daha fazla neden düşünürler? Bu soruyu kendimize sormamız lazım. Bu kuruluşlar, dünya ekonomi düzenini belli kurallara bağlamakla yükümlü kuruluşlardır. Bunlar eşgüdüm içerisinde çalışırlar. Bunun içerisinde, kendi yaptıkları dünya düzenine ilişkin planda Türkiye'ye ne rol düşüyorsa, o rol doğrultusunda, bunu yap dayatmasında bulunuyorlar ve hükümet de, hiçbir direnme göstermeden, harfiyen yerine getiriyor.
Ajansların örgütlenmesi de sorunludur. Günümüzde, bölgesel kalkınma, artık, sadece, bir kurumun, merkezî yönetimin veya bölgesel kalkınma ajansının tek başına üstlenebileceği bir sorumluluk olamaz. Aksine, bu sorumluluk, bir kısmı yerel, bir kısmı bölgesel, diğerleri ulusal veya uluslararası kurumlar adına çalışan bir grup aktör tarafından paylaşılmalıdır.
100 kadar üyeden oluşan, yılda iki kez toplanan ve tavsiye niteliğinde kararlar alan bir kalkınma kurulu var. Ayrıca, valilerin başkanlığında, belediye başkanları, sanayi ve ticaret odalarının başkanları ve üç sivil toplum örgütü temsilcisinden oluşan yönetim kurulları kurulacaktır.
Avrupa'da, bu tür örgütlerin yönetiminde, sendikaların, tarım kooperatiflerinin hatta siyasî partilerin temsilcileri bulunur. Özellikle, işsizliğin bu kadar önemli olduğu bir dönemde, sendikaların yönetimde yer almaması ciddî bir eksikliktir. Mimar-mühendis odaları ve üniversitelerin de temsili burada düşünülmelidir.
Ajanslar, üç büyük il hariç, kamu ağırlıklı tasarlanarak, dünyada özel sektörün dinamizmine dayanan bu tür kurumların başarılı örneklerinden uzaklaşmıştır. Kalkınma ajansı yönetim kurullarına valilerin başkanlık etmesi, genel sekreterinin Devlet Planlama Teşkilatının onayıyla göreve gelmesi, merkeziyetçi anlayışı terk etmekte büyük zorluk çektiğinizi bir kez daha ortaya koymaktadır. Oysa, ajansların yönetim kurulları, özel sektör ve sivil toplum ağırlıklı olmalıdır.
Bir projenin başarıya ulaşması için, teknik hazırlıklar kadar, projenin sahiplenilmesi de önem taşımaktadır. Bu nedenle, bölgede üretim ve istihdamla ilgili tüm örgütlenmelerin temsil edilebileceği yapılar oluşturulmalıdır. Projelerden etkilenen tüm kesimlerin yer aldığı, proje karar kurullarının oluşturulması, faaliyetlerin sahiplenilmesini ve başarı olasılığını artıracaktır. Bu yöntem, proje demokrasisinin yaşama geçirilmesini sağlayacaktır.
Tasarıyla, "yatırım destek ofisleri" adıyla ajansların içinde bir birim oluşturulmaktadır.
Yatırım destek ofislerindeki uzmanların tek görevi, özel yatırımcıların kamu bürokrasisindeki işlemlerini tek elden takip etmektir. Bu durum, "kalkınma" kavramının, özel yatırımların artırılmasından ibaret görüldüğünün göstergesidir.
Oysa, böyle bir birim, proje hazırlayan, bölgenin ihtiyaçlarını saptayan ve yatırım programının oluşturulması aşamasında bölgeyi temsilen, Devlet Planlama Teşkilatıyla projeleri tartışan bir birim olmalıdır.
Bütün bu dileklerimle, tasarının yasalaşmasını -Anavatan Partisi Grubu olarak bütün dileklerimiz- ve bu konuda da başarılar dileklerimizle hepinize saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Şahsı adına, Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan; buyurun.
Süreniz 5 dakika.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum; kanun tasarısının 29 uncu maddesi üzerinde söz aldım.
Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum -demin de bir nebze bahsettim- Türk idare sisteminde, bölgesel şekilde örgütlenen kurumların yeri yok arkadaşlar. Bu Meclisçe, Köy Hizmetleri bölge müdürlükleri rantabl ve verimli çalışmadığı için -gerekçe de oydu- Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü kalktı.
Ben, yıllarca idarecilik yapan birisiyim. Bölgesel kuruluşların, bürokrasiyi artırmaktan, işleri aksatmaktan ve hangi il merkezinde kurulu ise, imkânları, genelde o illere aktarmaktan başka bir katkısı olmaz.
Şimdi, bu getirilen kanun tasarıyla, 26 bölgesel kuruluş ortaya çıkıyor ve 26 bölgesel kuruluşun oluşturduğu illerin ekonomik, sosyal, kültürel altyapıları birbirlerinden çok farklı. Biz, hiçbir kıstasa tabi tutmadan, birbirine benzer illeri bir araya getirmeden bir liste düzenlemişiz ve o listede bir il kalkınma ajansı merkezi olacak ve o ile bağlı olarak birçok il ortaya çıkacak ve şimdi böyle bir yapıda öncelikle o il merkezinin valisi yönetim kurulu başkanı olacak bir yıl sonra münavebeyle diğer il valileri yönetim kurulu başkanı olacaklar.
Şimdi elimdeki listeye bakıyorum. Doğu Karadeniz, 6 il var. Şimdi bu 6 ilin il merkezi neresi olacak? Büyük bir ihtimalle Trabzon olur. Şimdi, Artvin Valisi ikinci yıl bu bölgesel ajansın yönetim kurulu başkanı olacak ve Artvin'de oturan il valisi, Trabzon'da genel sekreterinin bulunduğu ve merkezinin bulunduğu bir yapının yönetim kurulu başkanı olacak. Şimdi, Artvin Valisinin o kadar yoğun iş yükü arasında, Trabzon'da merkezi bulunan ve genel sekreterinin orada bulunduğu bir yapının yönetim kurulu başkanlığını ne ölçüde yerine getireceğinin takdirlerini sizlere bırakıyorum. Böyle bir anlayış, dünyada hiçbir ülkede böyle bir metot yok. Siz farklı illeri bir araya getireceksiniz o il valilerini münavebeli olarak yönetim kurulu başkanı yapacaksınız. Böyle bir yapı, böyle bir anlayış, böyle bir hizmet anlayışı dünyanın hiçbir yerinde görmeniz mümkün değil.
Şimdi, kalkınma kurullarının üyeleri de bir başka yerde görev yapan kişiler arasından seçilecek ve ne enteresandır ki, başkan ve başkanvekili temsil ettiği kurumla ilişkisi kesilirse başkan olduğu kalkınma kurulundaki görevi de otomatikman kesilecek. Şimdi, böyle bir yapının rantabl olabilmesi, hızlı çalışabilmesi, kolaylıkla kararlar alabilmesi mümkün mü değerli milletvekilleri. Şimdi, kimse, bu kalkınma kurulu başkanı kim olacaksa, Ankara valisi mi, İstanbul valisi mi veya bir başkası, o kadar yoğun iş yükü arasında ezilen, boğulan ve binlerce işin takipçisi durumunda olan ve yüzlerce komisyona başkanlık yapan bir vali, merkezi bir başka yerde olan bir bölge ajansının yönetim kurulu başkanı olacak.
Ben, inanıyorum ki, bu kanun tasarısı hazırlanırken bir valiye sorulsaydı "biz sizi, Trabzon valisiyken veya Artvin valisiyken, bir başka ilin merkezinde yapılanan bir ajansın yönetim kurulu başkanı yapacağız bir yıl süreyle" demiş olsaydınız, eminim ki, sorduğunuz her vali, bu konuyla ilgili böyle bir yapının sağlıklı çalışmasının mümkün olmadığını sizlere ifade edecekti. O nedenle, bu kanun tasarısının henüz daha tümü buradan geçmemişken, geliniz, bu bölgesel yapının ortadan kaldırılması için gereğini yapalım.
Bu, eğer, ajansların Türkiye'ye faydalı olacağına inanıyorsak -ben inanıyorum- katkı sağlayacağına inanıyorsak -ben inanıyorum- geliniz, bunun yapılanmasını bölgesel şekilde olmaktan çıkarıp, illerde yapılanacak şekilde bir yapı içerisine sokalım hep beraber.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, şimdi, böyle bir yapının bölgelerarası eşitsizliği gidereceği söyleniyor; hem gerekçesinde var hem de kanun tasarısının içerisinde var. Şimdi, ben merak ediyorum: Bu bölgelerarası eşitsizlik şu kanun tasarısıyla nasıl ortadan kalkıyor; lütfen, bir arkadaşımız gelsin, burada bizleri ve milletimizi aydınlatsın.
Ben, gelir kaynaklarına bakıyorum, bir tek yerde şunu görüyorum: Gelir kaynaklarıyla ilgili olarak 19 uncu maddede bu konu düzenlenmiş. Nüfus, gelişmişlik düzeyi ve performans ölçütlerine göre gönderilecek pay. Şimdi, bu bölgesel yapılanmada nüfus kriteri olmadığı için, hemen hemen, özellikle geri kalmış olan bölgelerde nüfus da az olduğu için, bu kriterle ilgili gönderilecek olan pay, o bölgedeki illeri rahatlatmayacaktır.
İki; performans ölçütleri… Bu da, bölgeler arasında eşitsizliği giderecek herhangi bir fonksiyonu olan bir uygulama değildir. Hal böyleyken, nasıl olacak da şu 26 bölge, yapacağı çalışmalarla… Ee, her bölge kendisinin daha iyi duruma gelmesini sağlamak için tedbirler alacağına göre, İstanbul da, Ankara da, İzmir de bu şekilde çalışacağına göre, güneydoğu Anadolu'da kurulan bir ajans bundan farklı hangi çalışmalar içerisine girecek ki buraya aktarılacak olan kaynaklar diğer bölgelere göre daha fazla olacak, o bölgelerin performans ölçütleri diğerlerine göre daha fazla olacak ve aktarılan kaynaklarla bölgeler arasındaki eşitsizliği gidereceğiz?! Yani, böyle bir kanun tasarısıyla bölgeler arasındaki eşitsizliği nasıl gidereceğiz, bunu nasıl sağlayacağız?! Ben, bu kanun tasarısı içerisinde böyle bir hüküm göremedim; ciddî okudum, dikkatlice okudum, cümlelerin altını çizerek okudum, herhangi bir şey bulamadım.
Bu, olsaydı, Teşvik Kanunuyla olurdu değerli milletvekilleri. 49 ilde teşvik uygulandı; ben, bütün il valilerine, 49 ile, yazıyla, bu kanun uygulamaya geçtikten sonra illerinde yapılan yatırımları sordum; inanın, inanın hiçbir şey yok sayın milletvekilleri; ama…
MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) - Var, var!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - "Var" diyen milletvekilimiz, gelir, burada, hangi yatırımların yapıldığını söyler. Ben, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yer alan 24 tane il valiliğine resmen sordum; aldığım cevap; hiç…
Ve geçenlerde, Sayın Dengir Mir Mehmet Fırat da açıklama yaptı; "Adıyaman'dan ileriye bir tek ile yatırım yapılmamıştır" şeklinde kendi ifadesi var. Sanayi Bakanımız Sayın Ali Coşkun, yine, aynı şekilde ifadede bulundu; yani "biz, teşvik kapsamına aldığımız 49 ilde beklediğimiz performansı göremedik, oralara yapılan yatırımların hiçbiri meyve vermedi; bunun düzeltilmesi lazım, teşviklerin sektörel veya bölgesel olması gerekir" şeklinde ifadede bulundu. Bizler de çıktık, o kanun görüşülürken, burada, hem ben hem diğer muhalefet milletvekilleri, ısrarla bunu gündeme getirdik.
BAŞKAN - Ümmet Bey, toparlayalım lütfen; çok aştınız süreyi.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Toparlıyorum.
Israrla bunu gündeme getirdik; ancak, o gün, ne hikmetse, bu kanunun çok büyük faydalar getireceği söylendi; ama, uygulamada herhangi bir netice alınmadı. İşte, bugün, önümüzde olan kanun tasarısı da, çok iddialı olarak, bölgelerarası dengesizliği gidereceğini söylüyor. Ben de çok iddialı bir şey söylüyorum; bölgelerarası dengesizliğin bu kanun tasarısıyla, hele hele, bu yapılaşmayla giderilmesi mümkün değildir.
Hepinizi saygıyla selamlıyor, Sayın Başkanın da, müsamahasından dolayı, kendilerine şükranlarımı sunuyorum.
BAŞKAN - Madde üzerinde 1 önerge vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 920 sıra sayılı yasanın 29 uncu maddesiyle eklenen ifadeye aşağıdaki ibarenin ilave edilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Rasim Çakır Bayram Meral
Malatya Edirne Ankara
Ramazan Kerim Özkan Ali Kemal Deveciler
Burdur Balıkesir
Madde : "Kalkınma ajanslarının genel koordinasyonunu sağlamak ve bunlarla ilgili iş ve işlemleri yürütmek, bölgenin mevcut kaynaklarını korumak."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçe mi, söz mü istiyorsunuz?..
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Söz istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Aslanoğlu.
Süreniz 5 dakika.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; bir kere, bu yasa, hiçbir işe yaramayacak ve tamamen yasak savma bir yasa, işlevi olmayacak.
Önergem şuydu: Mevcut kaynaklar… Çünkü, yasa diyor ki: "Yöre potansiyeli." Önce, yöre potansiyelini yok edici unsurları ortadan kaldıralım. Size bir hikâye anlatacağım. Türkiye'de 6 tane sigara fabrikası var; bir tanesi Malatya Sigara Fabrikası. Diyelim ki böyle bir kaynak var Malatya'da, bu ajanlar, şimdi, bunu kalkındıracaklar. Bırakın kalkındırmayı, yok ediyorlar. 600 kişi çalışıyor ve yıllardır bir kuruşluk makine yatırımı yapılmıyor, bir kuruşluk yedek parça yatırımı yapılmıyor; yani, bir ülkenin kendi sanayii, kendi ürünü -tütün bu ülkenin millî bir ürünüdür, bu ülkenin bir döviz kaynağıdır- yok ediliyor, bunu kimse görmüyor. Malatya Sigara Fabrikasında çalışan 600 insana iş vermiyorlar. Ya kardeşim, bize iş verin, iş yapalım diyorlar, çalışalım diyorlar; iki aydır bu insanları oturtuyorlar. Çoluk çocuğuyla orada ağlıyor insanlar. Çocukları diyor ki: Biz ne yiyeceğiz?
Sayın milletvekilleri, bu, ülkenin kaynağının yok edilmesidir, bu, ülkedeki bir kaynağın heba edilmesidir. Bu bize yakışır mı?! Siz, iş vermiyorsunuz. Tamamen yabancı sigara fabrikalarına bir oyun sahası açıyorsunuz. Bu, onun ayak sesi. Aynı şekilde Adana Sigara Fabrikası; ama, siyasette Bitlisli arkadaşlarımı tebrik ediyorum, oraya da aynı karar alınmıştı, Bitlis'te iki vardiyaya çıkardı arkadaşlar.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Sigara sağlığa zararlı…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Sigara sağlığa zararlı olabilir beyefendi; Türkiye'nin millî bir ürünü, ihraç edelim, başka şeyler arayalım. Bir ülkenin kaynağını yok etmeye kimsenin hakkı yoktur. 1985 yıllarında Türkiye'nin ihracatı 6 milyar dolarken, yılda 1 milyar dolar sadece Ege Bölgesinden tütün ihraç edilirdi. O günün insanları buna pazar bulmuş, bunu satıyorlardı da, şimdi birkaç tane yabancı sigara üreticisinin oyunu olmak bize yakışır mı?! Haa, onun için, bu maddede belirtilen ve bu önerge doğrultusunda yöre potansiyelini değerlendirmek…
Türkiye'nin millî bir ürünü arkadaşlar; yani, bunu Özelleştirme İdaresi yapıyor, Tekel Genel Müdürlüğünün hiçbir fonksiyonu yoktur. Tekel Genel Müdürlüğü, biz bilmiyoruz diyor, Özelleştirme İdaresi… Özelleştirme İdaresi bu ülkenin potansiyelini araştırmış mı? Özelleştirme İdaresi bu ülkede yaşayan insanların ekmeğini acaba biliyor mu? Türkiye'de 3 000 000 insan tütünden geçiniyor arkadaşlar. Yazık oluyor bu ülkeye, bu ülkenin insanlarına yazık oluyor. Bu ülkenin kaynaklarını heba ettiğimiz için hakikaten vicdan azabı çekmemiz lazım. Orada çalışan insanlar, çoluk çocuğunun yüzüne bakamıyor. Onun için, Malatya Sigara Fabrikası ve Adana Sigara Fabrikası konusunda… Hükümet "biz kapatmadık" diyor. Arkadaşlar, o insanlar çalışmadan ücret almayı hazmedemiyorlar "bu para bize haram, çalışmadan bize para vermeyin" diyorlar. Ya bunlara iş verin… Bu, Adana ve Malatya Sigara Fabrikası olayını, ne olursunuz bir açıklığa kavuşturun. Aksi halde, yerel kaynaklar heba ediliyor arkadaşlar.
Hepinize saygılar sunar, teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
30 uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 30.- 27.10.1989 tarihli ve 388 sayılı Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesinin (f) bendi "nazım ve uygulama imar planlarını yapmak veya yaptırmak," şeklinde değiştirilmiş ve 3 üncü maddesinin son fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Sayın Muharrem Doğan söz istemiştir.
Buyurun Sayın Doğan. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 920 sıra sayılı yasa tasarısının 30 uncu maddesi üzerinde görüşlerimi belirtmek üzere Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; öncelikle Yüce Meclisimizi ve aziz milletimizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu maddenin içeriğinde GAP'ın kapatılması söz konusu. Tabiî, GAP'ın neden kapatıldığını bir türlü anlamış değiliz. GAP bölgesinde yaşamış ve halen orada yaşayan ve o bölgeyi temsil eden bir milletvekili arkadaşınız olarak ben, bu tasarının bu maddesinin çok yanlış olduğunu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, GAP, Türkiye'nin en büyük projesi, dünyanın da 8 büyük projesi arasındadır. Buna rağmen bu proje kapatılıyorsa, artık AKP Hükümetinin yatırım ve proje konusunda iddia edeceği hiçbir şeyinin olmadığını sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu proje, zarar etmiyor, kâr eden bir projedir ve bugüne kadar, bu proje için yapılan yatırımlar sadece enerjide elde edilen üretimle karşılanmıştır ve kendini amorti etmiş bir projedir. Neden kapatıldığını da anlamış değiliz.
Sayın Bakanımıza defalarca söyledim, Plan ve Bütçe Komisyonunda çalışırken de defalarca bunu dile getirdim. Buna rağmen, Sayın Bakanımız, bu konuyla ilgili, bizlere doyurucu bir bilgi verebilmiş değildir.
Değerli milletvekilleri, bu proje kapsamında, bugüne kadar birçok hidroelektrik santralı yapılmış ve bu hidroelektrik santralları sayesinde, 2003 yılı sonuna kadar da 280 milyar kilovat enerji elde edilmiştir. Bunun parasal değeri, 17 milyar dolardır. Halbuki, bu proje başlarken, bu proje için hazırlanmış olan keşif bedeli 32 milyar dolardır. Proje, geçmiş hükümetler döneminde çok büyük destekler görmüş ve yüzde 52 oranına kadar getirilmiş; ama, üç yıllık AKP İktidarı döneminde, maalesef, bu proje bir kaplumbağa boyu kadar mesafe almamış, ancak yüzde 2'lik bir oran gerçekleştirilebilmiştir.
Şimdi, biraz önce, Urfa milletvekili arkadaşımız -ki, bu projenin odak noktasında yaşayan bir milletvekili arkadaşımız- bu kürsüden, bu projeyi destekler mahiyette değil, bu projeyi yok etmiş ve kalkınma ajanslarını övücü bir şekilde anlatması beni son derece üzmüştür. Biraz önce arz ettiğim gibi, böyle büyük bir proje yüzde 52'lik oran içinde 17 milyar dolar para kazanmışsa ve kendini amorti etmişse, siz de bu projeyi kapatıyorsanız, şimdi, burada, size nasıl bir cevap vermemiz gerektiğini de merak ediyorum.
Değerli arkadaşlar, hatırlayacaksınız, onuncu ayın sonlarına doğru, Ankara Ticaret Odası Başkanımız Sayın Sinan Aygün'ün basında bir beyanatı çıkmıştı ve sürmanşette, basında yer almıştı. Bunun üzerine, ben, Sayın Başbakana ve Sayın Enerji Bakanımıza üçer tane soru önergesi ilettim. Sayın Başbakanımıza ilettiğim bir soru önergesinin üç maddesini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Basında yer alan şey şu: "AB suyumuzu bulandırmak istiyor" ve "Fırat-Dicle suları ile GAP'ın uluslararası yönetime devredilmesini isteyen AB, Ortadoğu'da suyun vanasını ellerinde tutmayı planlıyor" şeklindeki basın haberlerinde;
Soru 1 - AB'nin Etki Raporu Müzakere Çerçeve Belgesinde yer alan, Fırat-Dicle suları ile GAP'ın uluslararası yönetime devredilmesinin talebi doğru mudur?
Soru 2 - ATO Başkanının açıklaması, Devlet Su İşlerinin verileri Türkiye'nin 2025 yılında ciddî bir su sıkıntısı çekeceğini, Türkiye'nin suyu petrol kadar değerli denilen raporda, su yüzünden Ortadoğu ülkeleriyle ilişkilerimizin diken üzerinde olduğuna dikkat çekilmiş midir?
Soru 3 - AB'nin Türkiye'nin su politikalarında söz sahibi olmasını kabul edecek misiniz?
Soru 4 - Temel atma töreni Eylül 2005'te planlandığı halde, Ilısu Barajı inşaatının geciktirilmesi ve GAP'a yeterli ödenek ayrılmamasının nedeni AB midir? Fakat, bugüne kadar cevap almış değilim. Demek ki, basında yer alan bu haberler çok doğru, benim de söylediklerim çok doğrudur.
Değerli arkadaşlar, GAP, bir kere, sadece su ve enerji değildir; bunun içinde sağlık var, eğitim var, sanayi var, haberleşme var, bankacılık var, hepsi var; sadece tarım ve enerji değildir. Tarımda, zaten AKP Hükümeti olarak gerçekleştirilmiş bir projeniz yok, bir mesafeniz yok. Bunu biraz önce de arz ettim. Sadece, bugüne kadar GAP'ta tarım olarak gerçekleştirme oranı yüzde 12'dir; hiçbir sulama kanalı yapılmış değildir.
Biraz önce bir milletvekili arkadaşımız gündemdışı konuşmasını yaparken, Sağlık Bakanımız, bu kürsüden, kendilerine cevap verdi; ben, o cevaba da hayret ettim ve halen de hayret ediyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, şunu bilmemiz gerekir ki; AKP Hükümetinin, bugüne kadar, ciddî anlamda, Türkiye'nin geleceği, milletin geleceği için bir yatırımı ve bir projesinin olmadığını görmekten biz Anavatan Partisi olarak büyük üzüntü duymaktayız. Üzülerek söylüyorum. Eğer, bu konuda kalıcı, yapıcı, bölgelerarası gelişmişlik farkını ortadan kaldıracak bir projeniz varsa, allahaşkına, biriniz buraya çıksın, şöyle güzel bir şekilde anlatsın da biz de anlayalım.
Biz, Anavatan Partisi olarak, bölgesel kalkınma ajanslarına karşı değiliz; ama, GAP gibi büyük bir projenin kapatılmasına karşıyız. Biraz önce Sayın Sağlık Bakanımız "biz iktidara gelirken, Sağlık Bakanlığı yetimdi" dedi; ama, ben sizlere bir şey hatırlatmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, tam kırk yıl önce -1964 ve 1965'lere dönüş yapacak olursak- Sağlık Bakanı rahmetli Doktor Yusuf Azizoğlu -rahmetle anıyorum- o gün bile Türkiye'nin gelişimini gördüğü halde, sizler Türkiye'nin gelişimini halen göremiyorsanız, çok üzücü bir görüntüdür, bu fotoğrafı kimsenin görmesini de asla istemiyoruz.
Değerli arkadaşlar, o gün bile "sağlık ve sosyalizasyon projesi" adı altında Türkiye'nin her bir bölgesinde birsürü sağlık evleri ve sağlık ocakları yapılmış ve hizmete sokulmuştur. Sadece GAP bölgesinde 1 090 tane sağlıkevimiz, 436 tane sağlık ocağımız var; bunun, yüzde 50'sinden fazlası kapalıdır. Siz bunları açamadınız, doktor bulamıyorsunuz, ebe, hemşire tayin edemiyorsunuz ve çıkıp burada edebiyat yapıyorsunuz, popülist siyaset yapıyorsunuz ve başarınızdan bahsediyorsunuz; bunu da anlamış değilim. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar; AK Parti sıralarından "sen bir şey anlamamışsın" sesleri)
Şimdi, sadece seçim bölgemde…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Buraya gelirsin, anlatırsın, konuşursun, millet ne demek istediğini anlar. Lütfen, icraatlarınızdan bahsedin.
BAŞKAN - Sayın Doğan, lütfen, toparlayalım. Karşılıklı konuşmayın. Lütfen, siz Genel Kurula hitap edin ve toparlayın; süreniz bayağı doldu.
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, seçim bölgem Mardin'de geçmiş hükümetler döneminde 5 tane devlet hastanesi tamamlanmış ve bütün teçhizatları da hazır olduğu halde, AKP Hükümeti, Sağlık Bakanlığı, bu 5 tane devlet hastanesini açamıyor. Neden; çünkü, bir devlet hastanesinin açık tutulabilmesi için en azından bir depocuya, bir şoföre, bir de uzman doktora, bir bilgisayarcıya ihtiyaç var. Bunu temin edemiyorsunuz. Ben, isim vereyim size; Dargeçit Devlet Hastanesi, Savur Devlet Hastanesi, Ömerli Devlet Hastanesi, Derik Devlet Hastanesi, Mazıdağı Devlet Hastanesi bitirilmiş ve millî servet heder olmak üzeredir. Sizler bunları açamıyorsanız ve siz, buradan, ne bileyim, popülist siyaset yapabiliyorsanız sizi kutluyorum, tebrik ediyorum. Yaptığınız bu işlemlerin yanlış olduğunu, üzerine basa basa, vurgulayarak size hatırlatıyorum.
Saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına Muğla Milletvekili Gürol Ergin.
Buyurun Sayın Ergin. (CHP sıralarından alkışlar)
Toplam süreniz 15 dakika.
CHP GRUBU ADINA GÜROL ERGİN (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 30 uncu maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve kendi adıma söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken, sizleri ve Yüce Türk Ulusunu saygıyla selamlıyorum.
Tasarıya Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmeleri sırasında eklenen bu maddeyle, 27.10.1989 tarihli ve 388 sayılı Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesinin (f) bendi değiştirilmekte, 3 üncü maddesinin son fıkrası yürürlükten kaldırılmaktadır.
Sözü edilen kanun hükmünde kararnamenin 2 nci maddesinin (f) bendi şöyleydi: "Nâzım ve uygulama imar planları ile revizyonlarının tamamını veya bir kısmını plan değişikliği dahil ada ve parsel bazına kadar yapmak veya yaptırmak."
Yeni düzenlemede bu bent şu şekilde yer almaktadır: "Nâzım ve uygulama imar planlarını yapmak veya yaptırmak."
Bu değişiklikle, aslında, pek de işlemeyen ve GAP Bölge Kalkınma İdaresine de yük oluşturan bir uygulamaya son verilmektedir.
3 üncü maddenin yürürlükten kaldırılan son fıkrasıysa şöyleydi: "GAP İdaresinin görev alanına giren konularda 1580 sayılı Belediye Kanunu ve 3194 sayılı İmar Kanunu ile diğer kanunların ilgili idarelere verdikleri imar ve alt yapıya dair hak ve yetkiler bu idareye devredilmiş sayılır."
Bu fıkranın kaldırılmasıyla da, 2 nci maddede yapılan düzenlemeyle bir paralellik oluşturulmaktadır. Bu bakımdan, bu maddeyle getirilen düzenlemelerin bizim yönümüzden eleştirilmesi gereken ciddî tarafları yoktur.
Üzerinde konuştuğumuz 30 uncu madde GAP'a ilişkin olduğundan, sizlere, GAP konusundaki görüşlerimizi açıklamaya çalışacağım.
Değerli milletvekilleri, Plan ve Bütçe Komisyonundaki arkadaşlarımın bildikleri gibi, hükümetten gelen tasarıda geçici bir 5 inci madde vardı ve bu maddeyle, GAP Bölge Kalkınma İdaresinin görev süresi 31.12.2005 tarihinde sona erdirilmekteydi. Mayıs 2005'de yapılan Dünya Çiftçiler Günü etkinliğinde, Genel Başkanımız Sayın Deniz Baykal, GAP'ın kapatılması düşüncesini eleştirince, aynı toplantıda bulunan Sayın Başbakan kürsüye geldiğinde Sayın Baykal'a şiddetle karşı çıkmış ve "GAP Bölge Kalkınma İdaresinin kapatılacağını neye dayanarak söylüyorsunuz, bilmeden konuşmayın" şeklinde itirazda bulunmuştu. Oysa, aynı günlerde, Plan ve Bütçe Komisyonu hükümetten gelen bu tasarıyı tartışıyordu ve ben de, komisyonda, GAP Bölge Kalkınma İdaresinin kapatılmasının -Başbakanın bu haksız çıkışından önce- nasıl yanlış olacağını anlatmaya çalışıyordum. Başbakanın çıkışından sonra, sözü edilen bu geçici madde tasarıdan sessiz sedasız çıkarıldı. Daha sonra, bir başka düzenlemeyle, GAP İdaresinin süresi üç yıl uzatıldı. Özetle, Sayın Başbakan zevahiri kurtarmış oldu; ama, artık, hepimiz biliyoruz ki, ileriki dönemlerde yasa değiştirilmezse, üç yıl sonra artık Türkiye'de GAP diye bir idare kalmayacak.
Değerli arkadaşlarım, Güneydoğu Anadolu Projesi ya da kısa söylenişiyle GAP, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin topyekûn sosyoekonomik kalkınmasını amaçlayan, insanı merkez alan bir bölgesel kalkınma projesidir. Bu proje, Fırat ve Dicle Nehirleri üzerinde yapımı süren baraj ve hidroelektrik santrallarıyla sulama tesislerinin yanı sıra kentsel ve kırsal altyapı, tarım, ulaştırma, sanayi, eğitim, sağlık, konut ve turizm gibi sektörlerdeki yatırımları da kapsayan bütünlüklü bir projedir. Projenin ana hedefi, bölge halkının daha iyi bir yaşam kalitesine ulaşmasını sağlamak ve diğer bölgelerle arasındaki gelişmişlik farkını ortadan kaldırmaktır. Projeyle, tarihin ilk uygarlıklarına tanıklık etmiş olan Yukarı Mezopotamya'da yeni ve daha parlak bir uygarlık yaratılması amaçlanmıştır.
Güneydoğu Anadolu Bölgemiz Türkiye'nin diğer bölgelerine göre daha az yağış almakta, yağışların bitkilerin suya en fazla gereksinim duyduğu vegetatif gelişme dönemine rastlamaması da ayrıca bir olumsuzluk yaratmaktadır; ancak, iki önemli akarsu olan Dicle ve Fırat, Doğu Anadolu Bölgesinden kaynaklanmakta, GAP bölgesini geçtikten sonra Basra Körfezine dökülmektedir. Bu nedenle, hem bölgenin su gereksiniminin karşılanması ve hem de enerji üretimi için Fırat ve Dicle Nehirlerinin değerlendirilmesi düşünülmüştür. Büyük Atatürk, 1936 yılında, boşa akıp giden bu iki ırmağın sularının elektrik enerjisinin elde edilmesi için kullanılması amacıyla, Elektrik İşleri Etüt İdaresinin kuruluş emrini vermiştir. 1950-1960 yılları arasında, gerek Fırat gerekse Dicle üzerinde, Elektrik İşleri Etüt İdaresi tarafından sondaj çalışmalarına ağırlık verilmiş, 1954 yılında Devlet Su İşleri kurulmuştur. 1977 yılında, Aşağı Fırat Havzası ve Dicle Havzası Projeleri birleştirilerek, bugünkü adıyla, Güneydoğu Anadolu Projesi adlandırılmıştır. Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, 1988 yılında, GAP'ı entegre ve çok sektörlü bir sosyoekonomik kalkınma projesi olarak ele almak amacıyla GAP master plan çalışmasını başlatmış, bu çalışma 1989'da tamamlanmıştır.
Değerli arkadaşlarım, GAP'ın temel amacı, dönemin başlangıcı olan 1985 yılında GAP'ta kişi başına düşen ve Türkiye'nin kişi başına düşen gayri safî millî gelirinin yarısı kadar olan geliri Türkiye düzeyine çıkarmak amacıdır. GAP, bu temel amacı gerçekleştirmek ve bölgelerarası dengeyi sağlamak üzere, 6 Kasım 1989 tarihinde, Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Teşkilatı, kısa adıyla GAP İdaresi olarak kurulmuştur.
Cumhuriyet tarihimizin en büyük projesi olan GAP'ın toplam yatırım tutarı, 32 milyar Amerikan Dolarıdır. 2004 yılı sonuna göre, projeye yaklaşık 17,2 milyar Amerikan Doları harcanmıştır. Parasal gerçekleşme oranı yüzde 53'tür.
Değerli arkadaşlarım, sektörler itibariyle baktığımızda gördüğümüz şudur: 2004 yılında enerji projelerinin yüzde 80'i, sulama projelerinin yüzde 13'ü, tarımsal projelerin yüzde 21'i, ulaşım ve haberleşmenin yüzde 38'i tamamlanmıştır.
GAP'ta 2002 yılında 210 000 hektar olan sulanan alan, 2005 yılında yalnızca 222 617 hektardır. Bu, şu demektir: Son üç yılda, GAP'ta, sulama anlamında ciddîye alabileceğimiz hiçbir çalışma, maalesef, yapılmamıştır. Zaten, GAP İdaresinin kaldırılmak istenmesi de, herhalde, bu düşüncenin sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.
GAP bölgesinde Cumhuriyet Halk Partisi heyeti olarak yaptığımız çalışmalarda belirlediğimiz hususları da sizlere arz etmek istiyorum:
Değerli arkadaşlarım, birincisi, Güneydoğu Anadolu Projesi çok fazla uzamıştır.
İkincisi, GAP bölgesindeki köylere su götürülmüş; ancak, köylüye su kültürü verilmemiştir. Enerji getirisinden halka hiçbir şey yansımamaktadır. Proje gelirinin bir kısmı mutlaka bu bölgeye aktarılmalıdır.
Atatürk Barajında HES'te 8 türbinden yalnızca biri çalıştırılmaktadır. Elektriğin kilovatsaati doğalgazda 8 ilâ 12 sent, hidroelektrik santrallarında ise yalnızca 0,6 sent iken, maalesef, yanlış enerji politikaları sonucunda HES'ten enerji üretiminde bulunmamız engellenmektedir. Oysa, bu türbinlerden yalnızca biri bölge halkının sulamalarda kullanması için çalıştırılsa, çiftçiye bilaücret enerji götürülmesi mümkün olur. Bölge illerinden Mardin'de elektrik şebekeleri çok eskidir, trafolar yetersizdir. Bu eskimiş elektrik şebekelerinin mutlaka yenilenmesi gerekir; çünkü, çok sık arıza yapmaktadır. Bölgede kaçak elektrik kullanımı bir gerçektir; ancak, yapılması gereken, bölge halkını kaçak elektrik kullanmak zorunda bırakmamak, bu bakımdan enerji fiyatlarını mutlaka düşürmektir.
Bölgede, Suruç'ta yeraltı suları çekilmiş; Suruç projesi kısa zamanda tamamlanmak zorunluluğunu ortaya koymaktadır.
Habur'da ikinci bir kapı mutlaka açılmak zorundadır.
Bölgede bir yeni yapılanmaya gidilmeli, kaynak kullanımı bu yapılanmayı sağlayacak şekilde olmalıdır; ya dış kredi kullanılmalı ya da Güneydoğu Anadolu Projesi için, bölgedeki enerjiden ve dışsatımdan elde edilen gelirden yılda 2 milyar dolar mutlaka bu proje için ayrılmalıdır.
Sular altında kalan Halfeti ikiye bölünmüş, çok ciddî sıkıntılar yaşamaktadır. Bu sıkıntıların giderilmesi için gerekenler yapılmalıdır.
Bölgede çok ciddî olan arazi toplulaştırma çalışmaları, maalesef, çok yavaş gitmekte, bugüne kadar yalnızca 96 000 hektarda arazi toplulaştırması yapılmış bulunmaktadır. Özellikle Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kapatılmasından sonra arazi toplulaştırma çalışmalarının daha da yavaşlayacağı endişesini taşıyoruz.
Köye dönüş konusunda köylüye umut ve destek verilmediği için, proje ciddî olarak aksamıştır. Mutlak surette, köye dönüşün de teşvik edilme zorunluluğu vardır.
Bölgedeki kargo havaalanı 20 ilâ 30 trilyon masrafla tamamlanacak durumdadır. Eğer dışsatım geliri ciddî olarak düşünülüyorsa, kargo havaalanının hemen bitirilmesi gerekir.
Urfa'da elektrik hatları eski olduğu için, bu hatlarda kayıp yüzde 24; oysa, Türkiye'deki kayıp ortalaması yüzde 8'dir.
Yalnızca Şanlıurfa'da 4 000 derslik açığı vardır.
Bölgede sulamalar yanlış yapıldığı için, 50 000 hektar alanda tuzlanma olayı yaşanmaktadır. 14 000 hektar alan ise, bugün için çoraklaşmıştır.
Arazinin bu duruma gelmesinin çok ciddî bir nedeni, bu arazide çalışanların bu toprağın sahibi olmayışlarıdır. Onun için, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde toprak sorununun çözülmesi, hâlâ, hükümetten, bizlerden destek beklemektedir.
Siverek ve Viranşehir arasında içmesuyu yoktur, birikinti suları içilmektedir. İçmesuyu sorununun mutlaka çözülmesi gerekir.
Bölgedeki sulama birlikleri, sulama kooperatiflerine alternatif olarak oluşturulan sulama birlikleri, maalesef, birçok sıkıntının, birçok yolsuzluğun kaynağıdır. Mutlak surette çekidüzen verilme gereği vardır bu sulama birliklerine.
Şimdi, GAP İdaresi, Güneydoğu Anadolu Projesi İdaresi niye yeterli başarıyı gösterememiştir diye baktığımızda, üç özel neden görüyoruz. Bunlardan birincisi, bu idarenin yetkisizliği diye bir sorunu vardır ve koordinasyonda yaptırım gücü yoktur, ödenek tahsis etme yetkisi bulunmamaktadır. Bunun giderilmesi gerekir.
İkinci önemli neden, merkezinin Ankara'da oluşudur. Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi ise, o bölgenin de merkezi Şanlıurfa'dır ve mutlak surette, merkezin Şanlıurfa'ya taşınma zorunluluğu vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan; toparlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bütün aksaklığı ve eksikliğine karşın, bölge kalkınma ajanslarının kurulması nedeniyle, Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresinin kapatılması isteği şu üç nedenle de hatalı olacaktır:
1- Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresinin, bölgenin ekonomik kalkınmasının yanı sıra çok önem verdiği ve bölgenin de ihtiyacı olan sosyokültürel kalkınma ilkesi, sağlık ve eğitimi hedef alan çalışmaları, ajansların görev alanında yoktur.
2- Bölgede üç ayrı kalkınma ajansı kurulacak, GAP'ın temel gerekçesini oluşturan bölgesel entegrasyon ve eş zamanlı çalışma anlayışı tamamen gündemden düşecektir. Bunun sonucunda, bugüne kadar uygulanmasında yeterince başarılı olunamayan eş zamanlı çalışmalar artık hiç gerçekleşmeyecektir.
3- Güneydoğu Anadolu Projesi, bölgenin temel altyapısıyla ilgiliyken, kalkınma ajanslarının böylesi bir toplumsal sorumluluğu bulunmamaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının hayırlı olması dileğiyle, sizlere ve Yüce Türk Ulusuna en derin saygılarımı sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde 1 önerge vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 920 sıra sayılı kanun tasarısının 30 uncu maddesine "ve 3 üncü maddesinin" ibaresinden önce gelmek üzere "maddeye aşağıdaki (i) bendi eklenmiş" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"(i) Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa ve Şırnak İllerini kapsayan bölgelerde kurulacak kalkınma ajansları üzerindeki koordinasyon görevini, Devlet Planlama Teşkilatının belirleyeceği usul ve esaslara göre yürütmek,"
Eyüp Fatsa Muharrem Eskiyapan İbrahim Köşdere
Ordu Kayseri Çanakkale
Hikmet Özdemir Mehmet Ceylan
Çankırı Karabük
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım, konuşmak mı istiyorsunuz?
EYÜP FATSA (Ordu) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklikle, GAP İdaresi Teşkilatının adı geçen illeri kapsayan bölgelerde kurulacak ajansları koordine etmesi mümkün kılınmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önergeyle birlikte, bu önerge doğrultusunda, 30 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici madde 1'i okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 1.- Bütün ajanslar kurulup faaliyete geçene kadar 19 uncu maddenin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca tahsis edilecek transfer ödeneği, kurulmuş ajans sayısı dikkate alınarak belirlenir. Ajanslar kuruldukları tarih itibariyle yılın geri kalanı için kendilerine düşen payı kullanma hakkını kazanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyenler: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Muğla Milletvekili Gürol Ergin.
Buyurun Sayın Ergin. (CHP sıralarından alkışlar)
Şahsınız adına da...
GÜROL ERGİN (Muğla) - Hayır, yalnızca Grup adına konuşacağım.
BAŞKAN - 10 dakika sadece.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Evet.
BAŞKAN - Peki, 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA GÜROL ERGİN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının geçici 1 inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; sözlerime başlarken, Sayın Başkan sizi, değerli milletvekillerini ve yüce ulusumu saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz tasarının geçici 1 inci maddesi, tasarının 19 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca tahsis edilecek transfer ödeneğinin kurulmuş ajans sayısı dikkate alınarak belirleneceğini, ajansların kuruldukları tarih itibariyle yılın geri kalanı için kendilerine düşen payı kullanma hakkını kazandıklarını belirtmektedir.
Değerli milletvekilleri, kamu hizmeti sunumunda ve türlerinde meydana gelen değişmeler nedeniyle, kamu parasının kullanımı da farklılaşmaya başlamıştır. Kamu hizmetleri farklı idarî yapılar aracılığıyla sunulduğu için, kamu parasını yeniden tanımlama gereği ortaya çıkmıştır. Bugün artık genel kabul gören tanıma göre, hangi kaynaktan alınırsa alınsın, kamunun elde ettiği bütün paralar, kamu kurumlarından alınan paralar, özel kurumların belli statü ve yetki kullanarak elde ettiği paralar, kamu parası olarak kabul edilmektedir.
Bu tanımdan yola çıkarak, tüzelkişiliğe sahip kamu kurumu olan ve kamu parası kullanan kalkınma ajanslarının kamu denetimine tabi olması gerektiği ve kamusal hesap verme sorumluluğu olduğu açıktır. Bu nedenle kalkınma ajanslarının Parlamento adına denetim yapan Sayıştay denetimine tabi olmaması, şeffaflık ve hesap verme sorumluluğu ilkelerine ve genel kabul görmüş denetim standartlarına aykırı bir uygulamadır.
Aslında kalkınma ajansları, ayrı bir yasa tasarısı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmeden önce, Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı Taslağında yer almıştı. 25 Nisan 2003 tarihli Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı Taslağı, 25 inci maddesine "bölge kalkınma ajansları kurulması" başlığını ayırmıştı. "Ulusal kalkınma planıyla uyumlu olarak istatistik bölge birimi iki düzeyinde araştırma yapmak, katılımcı yöntemlerle gelişim stratejileri oluşturmak, iller arası koordinasyonu sağlamak, kamu, özel kesim ve sivil toplum kuruluşları arasında işbirliğini artırmak, bölgesel gelişimi hızlandırmak ve özel girişimciliği desteklemek amacıyla bölge kalkınma ajansları kurulur; bölge kalkınma ajanslarının kuruluşu, görev ve faaliyetleri, merkezî yönetimle ilişkileri kanunla düzenlenir" denmekteydi Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı Taslağında. Bu madde, anılan yasa taslağının sonraki nüshalarında tamamen ortadan kayboldu ve söz konusu taslakta bir daha hiç de gündeme gelmedi. Bu temel kanun toplum tarafından benimsenmedi ve Cumhurbaşkanlığı tüm temel hükümlerini dikkate alarak ve uygun bulmayarak bu tasarıyı geri gönderdi; içerdiği anayasal aykırılıklar giderilmedi ve bu tasarının yasalaşma süreci kesildi; ancak, yürütme organı, çözümü, elindeki metni parça parça yasalaştırmakta buldu. Bu çerçevede, önce Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü kapatıldı, sonra ise bölge kalkınma ajansları "kalkınma ajansları" adı altında yeni bir yasa tasarısı olarak önümüze getirildi.
Her ne kadar yasanın maddelerinde açıkça yazılmıyor ise de, genel gerekçede birkaç kez dile getirildiği üzere, ajanslar bölgenin kalkınma planını hazırlayacak kuruluşlardır. Bölge kalkınma planı hem hazırlanışı hem de uygulanması bakımından tartışmasız bir kamu görevidir. Kamu görevinin kamu tüzelkişiliği sahibi olmayan bir ağırlama, tanıtma ajansı tarafından görülmesi, hem Anayasamıza aykırıdır hem de kamunun var oluş nedenlerine aykırıdır.
Özelliklerine bakılınca, kurulması amaçlanan kalkınma ajansı yapısının gerçekte "bölge idaresi" adını daha çok hak ettiğini söyleyebiliriz.
Kalkınma Ajansı Tasarısı, hiçbir tartışmaya olanak vermeyecek açıklıkla bir dış kaynaklı metindir. Hazırlanması Avrupa Birliğince istenmektedir; hükümet de bu durumu, zaten, genel gerekçede açıkça belirtmektedir.
Günümüzde, Türkiye'de devletin işlevlerini ve örgütlenme biçimini köklü bir biçimde dönüştürmeyi hedefleyen bir reform program uygulamaya konulmaya çalışılmaktadır. Bu reform programının en önemli ayaklarından birini oluşturan yerel yönetim reformuyla da, hem ülkenin yönetim kademelenmesi hem de her bir yönetim biriminin görevleri ve örgütlenme biçimi yeniden düzenlenmektedir.
Avrupa Birliğine uyum çerçevesinde gündeme gelen kalkınma ajansları, asıl olarak, Türkiye'nin bölgesel gelişme politikalarının Avrupa Birliğine uyumunun sağlanması gerekçesiyle savunulmaktadır. 2003 yılı Katılım Ortaklığı Belgesinde, Türkiye'nin, Avrupa Birliğinin Katılım Öncesi Malî Yardım Programı kapsamında sunduğu bölgesel gelişme yardımlarından yararlanabilmesi için, bölgesel kalkınma ajanslarının kurulması öngörülmüştür.
Buna göre, Avrupa Birliği destekli bölgesel kalkınma programlarının yereldeki uygulama ve koordinasyonu için bölgesel kalkınma ajansları görevlendirilecektir.
Dikkat çekilmesinde yarar olan önemli bir husus, az gelişmiş ülkelerde KOBİ'ler temelinde ve ihracata yönelik olarak geliştirilen sanayileşme stratejisinin gerçek etkisinin, bu ülkelerin sanayisizleştirilmesi doğrultusunda olduğudur; çünkü, ithal ikameci sanayileşmenin daha ilk aşamasından ileriye geçmeden ihracata yönelik sanayileşme stratejisini uygulamaya başlayan ülkelerde, ihracata yönelik sanayileşmenin hafif sanayilerle sınırlı kaldığı ve bunun da, ülkenin sanayileşmesi açısından önemli bir atılım oluşturmadığı bilinmektedir. Dolayısıyla, Türkiye konumundaki ülkelerin gerçek bir kalkınma hedefi açısından ilerlemesi gereken çizgi, ithal ikamesinin ileri aşamalarına doğru olmak durumundadır. Dolayısıyla, tasarının dayandığı ihracata dönük sanayileşme modeli, esasen, gerçekçi bir gelişme perspektifi ortaya koyamamaktadır.
Dikkat çekmek istediğim bir diğer husus, yerel girişimciliğe ve KOBİ'lere dayalı bu modelin, yalnızca ulusal kalkınma amacı açısından değil, yerel/bölgesel kalkınma amacı açısından da önemli sınırlılıkları bulunduğudur; çünkü, yerel/bölgesel kalkınma açısından merkezî devletin etkin katkılarını devreye sokmaktan kaçınan bu yaklaşım, zaten neoliberal dönemin en karakteristik özelliğidir. Bu dönemde bölgesel eşitsizliklerin daha da arttığı bilindiğine göre, merkezî yönetimin etkin katkısını öngörmeyen ve yalnızca yerel girişimcilikten medet uman bir yaklaşımın bugüne kadar ortaya çıkandan farklı bir sonuç vermesi beklenmemelidir.
Özetlemek gerekirse, tasarıya isim veren kurumsal yaklaşım ve buna dayanılarak önerilen kalkınma stratejisi, Türkiye'nin az gelişmişlik durumunun ortadan kaldırılıp ciddî bir gelişme sağlayabilmesi doğrultusunda bir potansiyel taşımamaktadır. Gerek ulusal gerekse yerel-bölgesel kalkınma amacı doğrultusunda devletin etkin katkılarını devreye sokmak yerine bütünüyle piyasa mekanizmasına bel bağlayan bu yaklaşım, var olan durumdaki az gelişmişlik döngüsünün kırılmasına olanak tanımayacaktır. Tersine, bu kurumsal yaklaşım, küreselleşme dönemi olarak adlandırılan çağımızda geçerli olan uluslararası işbölümünü meşrulaştıran ve yeniden üreten bir niteliğe sahiptir. Küreselleşme kavramının güçlenmesi ve ulus devlet ülküsünün zayıflaması paralelinde, bölge kavramı da, hem ciddî bir evrim geçirmiş hem de bölgenin etnik temellere dayanması, olası bir siyasal yapıya ulaşmasından kuşku duyan anlayış kökten değişmiştir. Bu bakış açısı değişikliği, ulus devletlerden hoşlanmayan ve ulus devletlerin otoritesini ulusüstü ve yerel güç odaklarıyla paylaşmasını isteyen uluslararası siyasal ve ekonomik güç odaklarının gözde politikası haline gelmiştir; çünkü, ekonomik, siyasî ve idarî bir birim haline gelen bölgeler, uluslararası ekonomik ve siyasî güç odaklarının, ulus devletlerin aracılığına gerek kalmadan, bölgelerle doğrudan ilişki kurmalarına olanak tanımakta, ulusüstü güçler, bölge düzeyinde ilişki kurabilecekleri bir otorite ve bölgesel temsil makamı bulabilmektedir. Bölgesel yapılanmanın, sermayenin gerek duyduğu hızlı ve esnek ekonomik hareketlere elverişli olması, bölge kavramındaki değişimin güç odakları tarafından hâkim politikaya dönüştürülmesinin bir başka nedenidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Tasarı bu biçimiyle yasalaşırsa, kalkınma ajansları, gerek Avrupa Birliği ve gerekse diğer uluslararası fonlardan sağlanacak kaynaklar ile ülkemizin merkezî ve yerel kamusal kaynaklarını, dar bir grubun yatırım finansmanına aktaran bir işlev görecektir. Genel bütçe vergi gelirlerinin binde 5'i ile il özel idareleri bütçe gelirlerinin yüzde 1'i ve belediyelerin bütçe gelirlerinin yüzde 1'i ajanslara aktarılmaktadır. Özel sektör temsilcilerinin üyesi olduğu sanayi ve ticaret odaları, bütçe gelirlerinin yalnızca yüzde 1'ini ajanslara aktarırken, ajanslardan yararlananlar ise, yalnızca bu odaların üyeleri olacak. Ne gariptir ki, özel sektör merkezli çalışan, yalnızca özel sektöre hizmet etme anlayışında kurulan bu ajanların bütçesinin yaklaşık tamamını kamu karşılayacaktır; harcamaları ise malî kontrol ve ihale yasalarının dışına çıkarılmakta, Sayıştay ve diğer kamu denetimi by-pass edilmektedir. Tasarının gerekçesinde de açıklandığı gibi, KOBİ'lere dayanan bir yerelleşme modeli öngören bu tasarıyla ortaya çıkacak olan taşeron sanayileşme modeli, uluslararası arenada Türkiye'ye biçilen işbölümü rolüne uygun olabilir; ama, gelişmiş Türkiye'yi arzulayanlar için bu kalkınma stratejisi, model olarak asla kabul edilemez.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının hayırlı olması dileğiyle, sizleri ve Yüce Türk Ulusunu, tekrar, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Geçici 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici 2 nci maddeyi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 2.- İlk yıl için ajansta istihdam edilebilecek olan azami personel sayısı kuruluş kararnamesinde belirtilir.
BAŞKAN - Söz isteyenler; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu.
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
Süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Saygıdeğer milletvekilleri, tabiî, dönüp ders almıyoruz. Köy Hizmetlerini kapattık. Acaba sorduk mu bu insanlara, buradan hizmet alan müşterilere, muhtarlara, bu sene Köy Hizmetlerinin yerine geçen kurum ne yaptı?.. Ben Malatya örneği vereyim; hiçbir şey yapamadı. Dönüp ders almıyoruz.
Şimdi, saygıdeğer milletvekilleri, Bingöl, Elazığ, Tunceli, Malatya'yı bir merkez yapıyoruz. Bir kere, buranın merkezi neresi olacak? Şimdi burada, iller arasında sorun yaratacaksınız. İller arasında gelişmişlik, sosyoekonomik farklılıklar çoktur. Örneğin, her şeyi planlayacak bu kurum. Bir kere, sorumluluğu olmayan… Cezaî bir sorumluluğu yok bu kurumun. Bu kanunun neresinde bir sorumluluk duygusu var?! Bir yasak savıyoruz; işlemeyecek bir kurum yaratıyoruz, hiçbir şeyi işlemeyecek, hiçbir şeyi değiştiremeyecek bir kurum yaratıyoruz bu yasada ve illere uzmanlar veriyoruz. Neymiş efendim; gelen yatırımcılara destek olsun. Neden bir de araya başka bir aracı koyuyoruz? Devletin görevidir, oradaki kurumların, o ildeki kurumların görevidir, gelen yatırımcılara hizmet etmek o kurumun görevidir.
Bir de, bir uzman çıkarıyoruz; efendim, yardımcı olsun… Böyle şey olur mu?! Niye köprüler yaratıyoruz?! Yani, bu yasa hiçbir şey istemez. Bu yasa, bir kere, 19 uncu maddedeki gelirler olarak, yine büyük iller, nüfusa göre… Yine Ankara, İstanbul, İzmir; bu paralar buralara gidecek arkadaşlar, hiç kimse kimseyi kandırmasın. Geri kalmış yörelere tek kuruşluk yararı olmayacak bu yasanın.
Tabiî, bu yasadan önce, arkadaşlar, yine burada bir yıl önce Teşvik Kanununu görüştük. Eğer adamakıllı, adam gibi bir teşvik kanunu çıkarırsak bunlara hiç gerek kalmaz, hiçbirine gerek kalmaz; çünkü, yatırımcı eğer kendine bir kârlılık görürse gider arkadaşlar, bunu unutmayalım. Neden gidecek; eğer siz Hakkâri'ye, Şırnak'a, Bingöl'e, Bitlis'e yirmibeş yıllık… Zaten bir şey yok buralarda. Teşvik Kanunu çıktı, dönüp acaba baktınız mı; özellikle bu yörenin milletvekillerine soruyorum: Bir tane yatırım geldi mi arkadaşlar?..
ALİ SEZAL (Kahramanmaraş) - Kahramanmaraş'ta var.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Yani, birkaç ilde toplandı. Nasıl geldi oraya; teşviksiz bölgelerden geldi. Adana'dan Osmaniye'ye gitti, Antep'ten Kilis'e gitti, Antep'ten Adıyaman'a gitti arkadaşlar. Niye birbirimizi kandırıyoruz!
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Adana'dan Osmaniye'ye…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Adana'dan Osmaniye'ye gitti efendim, çoğu firmalar Osmaniye'ye gitti. Neden kandırıyoruz?! Adam gibi teşvik yasası çıkarsaydık… Hakkâri, zaten olmayan bir yere, 25 yıl gibi bir teşviki çıkaralım verelim arkadaşlar. O zaman, o insanlar gider. Biz, yasak savıcı bir teşvik kanunu var olduğu sürece… Siz, 4 ilin valisini bir araya getireceksiniz, 4 ilin valisi hakkaniyetle karar verecek!.. Buna siz inanıyor musunuz?! Örneğin, bir okul -yani, vatandaştan devlete- yapılıyor, bunun kararını 4 ilin valisi mi verecek?! Ben, Malatya'ya ise Malatya'ya yaptırmak istiyorum. Ben bunu Koordinasyon Kuruluna getirmek istemiyorum arkadaşlar. Bilmem başka ilin ihtiyacını ben gidermek istemiyorum. Burada sorunlar doğacak, burada çok büyük sorunlar doğacak ve yasak savıcı bir yasa olacak arkadaşlar, işlemeyen bir yasa olacak. Bunu göremiyor muyuz?! Gelin, Teşvik Kanununu değiştirelim. Bunun koordinasyonunu yine Devlet Planlama Teşkilatına verelim. Devlet Planlama Teşkilatı, bu ülkede yapılacak yatırımları planlasın; ülkenin gereği, ülkenin sosyoekonomik gelişmişliğini dikkate alır o arkadaşlar. Planlamak çok önemli bir olgu; ama, bir zamanlar -her şeyi çok iyi biliyoruz- Türkiye makine mezarlığına döndü, hurda makineler geldi. Her şeye izin veriyoruz. Bu ülke bizim arkadaşlar. Bu ülke hepimizin. Bu ülkede, bu ülkenin kaynaklarını hor kullanarak, siyaset, bu ülkeyi bu hale getirdi. Gelin, bu saatten sonra buna izin vermeyelim.
Onun için, Avrupa Birliğinin bir şartı diye, biz, bu yasak savıcı yasayı, hakikaten ülkenin koşullarına, ülkenin bölgelerine hiç uygun olmayan bir yasayı, hakikaten bu saatlerde bu kadar görüşmemizi garipsiyorum arkadaşlar.
Bu açıdan, özetle şunu söylüyorum; işlemeyecek bir yasa. Dönüp ders almıyoruz. Yine söylüyorum; Teşvik Yasası. Yirmibeş yıl oralarda asgarî ücretten vergi almayalım arkadaşlar. Özellikle göçü önlemek açısından, Hakkâri'de çalışan -zaten orada kimse çalışmıyor- Şırnak'ta çalışan, Bitlis'te çalışan insanlardan vergi almayalım. Onları Ankara, İstanbul, birtakım şehirlere göç ettirmeyelim.
Bu Teşvik Yasasından, yani 49 il çıktı, sadece 5-6 ile birtakım yatırımlar geldi. Diğer iller, burada kendileri girmeyen -ben, aynen söylemiştim bu kürsüden- bazı iller vardı, üzülüyorlardı; üzülmeyin arkadaşlar, çünkü, gelmeyecek dedim. Nitekim, sonuç ne oldu arkadaşlar; iki yıldır çıktı bu Teşvik Yasası. Bir kere, beş yıl süre olmaz. Gelin, bunu planlayalım.
Devlet Planlama Teşkilatının esas görevi, ülkenin gelişmişliğini ve geleceğini planlamaktır; ama, biz, böyle yasalarla, Avrupa Birliği dedi diye, oranın koşullarıyla buranın koşulları birbirine hiç ilgisi olmayan, gerek sosyoekonomik gelişmişlikle hiç ilgisi olmayan bir yasayı, biz, bu Mecliste günlerdir tartışıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu yasa bir işe yaramayacak. Bu yasa, bilakis iller arasında kavga çıkaracak. Bu yasa, iller arasında sorun çıkaracak; özellikle, Bakanlar Kuruluna bırakılan merkezlerin tespitinde önemli sorunlar doğacak.
Şimdi siz, ilk yıl kurulduğu ilin valisini atıyorsunuz yönetim kurulu başkanı olarak, iki yıl sonra, sırayla, alfabetik sıraya göre bir başka ilin valisini atıyorsunuz. Örneğin, Malatya'da kurulsa bu kurum, Bingöl Valisi gelip Malatya'da bu kurumu mu yönetecek acaba?! Böyle şey olur mu; böyle bir yasa olur mu?!
Onun için, bir kere daha dikkatinize sunuyorum; çıkaracağımız bu yasa, hakikaten ülkenin gerçeğine uygun değil, ülkenin geleceği için, ülkenin gelişmişliği açısından, hepimizin geleceği için hiçbir işlevi olmayan bir yasa olacaktır. Bir kez daha bunu hepinizin bilgisine sunmayı görev sayıyorum.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Geçici 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici 3 üncü maddeyi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 3.- Türkiye-Avrupa Birliği Malî İşbirliği kapsamında yürütülen bölgesel programların; bölgelerde yürütülmesi ve koordinasyonu amacıyla oluşturulan proje birimlerinin yürütmekte olduğu iş ve işlemler, bunlara ilişkin hak ve yükümlülükler ile her türlü taşınır mallar, kuruluş kararnamesinin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç bir ay içinde ilgili ajansa devredilir.
Söz konusu proje birimlerinde çalışan personelden; görevli olduğu bölgede kurulan ajansın kuruluş kararnamesinin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içerisinde ilgili ajansa başvuranlardan, 18 inci maddenin ikinci fıkrasında belirtilen öğrenim dalı dışındaki niteliklere sahip olanlar uzman personel, diğerleri ise destek personeli olarak bu Kanunun ilgili hükümlerine göre öncelikle istihdam edilir.
BAŞKAN - Geçici madde 3'ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici madde 4'ü okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 4.- Kalkınma kurulu, kuruluş kararnamesinin yayımlandığı tarihten itibaren bir ay içinde, ajans merkezi olarak tespit edilen ilin valisinin başkanlığında ilk toplantısını yapar.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Osman Kaptan; buyurun.
Şahsınız adına da söz hakkınız var; ama, iki süreyi de kullanmak istiyor musunuz?
OSMAN KAPTAN (Antalya) - Süre yetmezse…
BAŞKAN - Peki efendim, anlaşıldı.
CHP GRUBU ADINA OSMAN KAPTAN (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kalkınma ajanslarının kuruluşu hakkındaki 920 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 4 üncü maddesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.
Sayın arkadaşlarım, tasarının geçici 4 üncü maddesinde "kalkınma kurulu, kuruluş kararnamesinin yayımlandığı tarihten itibaren bir ay içinde, ajans merkezi olarak tespit edilen ilin valisinin başkanlığında ilk toplantısını yapar" denmektedir. Kalkınma kurulları, bu tasarının 7 nci maddesinde belirtilen ajansların örgüt yapısı içinde yer almakta, oluşturulması 8 inci maddede, görev ve yetkileri de 9 uncu maddede açıklanmıştır; ancak, geçici 4 üncü madde hakkında değil de, tasarının özü hakkında söylenecek çok şey vardır. Bu tasarı, tümden gereksiz, sorun çözmeyecek, sorun yaratacaksa, Türkiye kamu yönetiminde bir örneği de olmayan, bütün sistemi altüst eden bir tasarıysa -ki, öyledir- o zaman, bunun, maddeden çok, tasarının kendisi, tasarının mantığı, tasarının yaklaşımı, yasalaşması sonrasında ortaya çıkacak sorunları önceden görme, ona göre tavır koyma, tepki koymanın daha önemli olduğu kanısındayım.
Sayın arkadaşlarım, bu kalkınma ajansı, bizim için yeni bir kavram, yeni bir kurum oluyor. IMF, Dünya Bankası ve AB, kamu yönetiminizi yeniden düzenleyin diyorlar, bu hükümet de baş üstüne diyor. Yoksa, bu düzenlemeler, 1960'tan beri süren Türkiye'de kamu yönetiminin yeniden yapılandırılmasına ilişkin çalışmaların bir sonucu değildir bu yapılanlar. MEHTAP raporunun, KAYA raporunun bir sonucu değildir bu yapılanlar. Bu yapılan düzenlemeler, iç dinamizmimizin, kendi toplumsal taleplerimizin karşılanmasına dönük bir düzenleme değildir; dış dinamiklerin baskısı, diktesi sonucunda yapılan düzenlemelerdir. Nitekim, kalkınma ajansları, 25 Nisan 2003 tarihli Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 25 inci maddesinde "bölge kalkınma ajansları kurulur" diye yer almaktadır taslakta; sonra da Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısından çıkarılıp, tek başına ayrı bir tasarı olarak ortaya çıkarılmıştır. Bu süreçte, bölge kalkınma ajansının "bölge" sözcüğü kaldırılıyor. Bölge yönetimi, eyalet sistemini çağrıştırıyor; bu ise, toplumda tartışmaya neden oluyor gerekçesiyle "bölge" sözcüğü çıkarılıyor, sadece "kalkınma ajansı" kalıyor.
Sayın arkadaşlarım, Türkçemizde bazı sözcüklerin sözel ve eylemsel anlamları birbirinden farklı, hatta, zıt anlam bile ifade edilebildikleri görülmektedir. Örneğin, "danışma", "çalışma" gibi sözcükler, emir sözcüğü şeklinde kullanıldığında, olumsuzluğu ifade etmektedir. "Kalkınma" sözcüğü de, işte, böyle bir olumsuzluğu ifade eden bir emir sözcüğüdür; kalkınma!.. Kim emrediyor "kalkınma" diye; küreselleşmeciler. Niye diyorlar; çünkü, kendileri kalkınacak, bize de "kalkınma" diyorlar. Onun için de "kalkınma ajansı kur" diyorlar." Bölge' sözünü şimdilik deme, eyalet sistemini çağrıştırıyor, muhalefet ve ulusalcılar karşı çıkıyorlar; onları susturmak için 'bölge' sözünü kullanmayın doğrudan 'kalkınma ajansı' deyin" diyorlar. Biz de "pekâlâ, öyle deriz" diyoruz. Biz dediğim, iktidar tabiî ki. Bu ajanslar, zamanla, Türkiye açısından kalkınmama ajansları haline dönüşecektir.
Değerli arkadaşlarım, Türk Dil Kurumu Sözlüğünde ajansın karşılığı;
1- Haber toplama ve yayma işiyle uğraşan kuruluş (Anadolu Ajansı),
2- Bir ticarî kuruluş, işkolu, iş bürosu,
3- Radyoda, televizyonda haber bülteni,
Anlamına gelmektedir. Görüldüğü gibi, Türk Dil Kurumu Sözlüğünde ajansın, kamu kuruluşlarına, örgütlerine verilen bir ad olmadığı görülüyor. Ajans, Batı dillerinde de temsilcilik anlamında kullanılmaktadır. Peki, bizdeki bu temsilcilik de neyin nesi?!
Sayın arkadaşlarım, kalkınma ajansları bir merkezî kamu kuruluşu mudur; hayır. Bir özel kuruluş mudur; hayır. Bir yerel yönetim kuruluşu mudur; hayır. Peki nedir; fil midir, deve midir, kuş mudur? Buna fil desek, hortumu yok; deve desek, hörgücü yok; ama, buna, yine, kuş desek, kanadı yok. Kamu kaynağı var; kamu denetimi yok.
Sayın arkadaşlarım, bunun tam anlaşılmaması için zaten böyle bir adla, böyle bir gerekçeyle, ne olduğu tam belli olmayan bir şey getiriliyor, tam belli olsa, belki toplum, muhalefet ayağa kalkar, tepki gösterir diye. Bu tasarının genel gerekçesi 15 sayfa, madde gerekçeleri 10 sayfa, toplam 25 sayfa gerekçeleri var; kanun metninden fazla gerekçe, allanıp pullanarak, elma şekeri haline sokulmak için çok özenerek bezenerek yazılmış.
Sayın arkadaşlarım, dikkat edelim elma şekerinin ortasında kazık vardır!..
BAŞKAN - Sayın Osman Kaptan, bir dakikanızı rica ediyorum.
Süre dolmak üzere; bu maddenin oylaması bitinceye kadar çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Devam edin Osman Bey.
OSMAN KAPTAN (Devamla) - Sayın arkadaşlarım, bu tasarının genel gerekçesinin birinci paragrafında sosyal devlet anlayışının gereğinden, ikinci paragrafında sosyal adaletten, üçüncü paragrafında insanımızın hak ettiği bir yaşam düzeyinin sağlanmasından, bir başka paragrafında da GAP hariç olmak üzere, hazırlanan bölge planlarının başarısız oluşundan söz edilmektedir.
Sayın arkadaşlarım, tasarının gerekçesi GAP'ı başarılı görüyor, maddelere geçilince GAP kaldırılıyor. Bu ne biçim çelişkidir?! GAP için tasarı gerekçesinde iyi deniyor, metinde kaldırılıyor. İyi ise, Türkiye için iyi olan kurumlar niye kaldırılıyor. GAP, Türkiye için başarılı ise -ki, öyledir- o zaman hükümetin teklifinde GAP niye kaldırılıyor?!
Sayın arkadaşlarım, kalkınma ajanslarını kim istiyor; AB istiyor. AB, kalkınma ajanslarını kurarsan sana fondan para vereceğim diyor. Peki, AB ülkelerinin hepsinde bu ajans var mı; yok; bazılarında var, bazılarında yok. Peki, kendilerinde olmayanı bizden niye istiyorlar; ajans olmayan ülkelere AB fonlarından para nasıl veriliyorsa bize de öyle verilemez mi; verilir de, bizde bu soruları soracak iktidar yok.
Sayın arkadaşlarım, İngiltere'de, istatistik amaçlı bölge sınırları 1991 yılında çizilmişti. Bu bölgelerde 1998'de bizdeki niyete benzer ajanslar kuruluyor ve 2003 yılında eyalet sistemine geçiş anlamına gelen Bölge Meclisleri Yasası çıkarılıyor. İngiltere, bugün tartışıyor; bu, bölgeciliktir, bizim bölgeciliğe ihtiyacımız yok diye. Peki, Türkiye'nin gündemine getirilen nedir; Türkiye'nin, bölgeciliğe, isteği, ihtiyacı ve tahammülü var mı; bu nasıl bir sistem, bunu hangi toplumsal gruplar istiyor ve destekliyor? Bu kalkınma ajanslarının nihaî amacı, bölgenin özel sektörünü desteklemektir. Kamu kaynağı, önce özel sektöre devredilecek, sonra da rekabet gücü olan yabancı sermayeye. Bizim yerli firmalarımız on-onbeş yıl sonra tasfiye edilip, yabancıların iş takipçileri mi olacak?! Bu olasılığı şimdiden hesap etmek gerekir. Şimdi, iş takipçiliği yapan bu kalkınma ajansları eliyle, kamu kaynakları ve sermayesi, önce özele, rekabet gücü olmayan özelden de, yabancıya, ulusaldan, ulus ötesi, uluslararası, küresel güçlere mi aktarılacaktır?
Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu konuda, Yerel Yönetim Araştırma, Yardım ve Eğitim Derneğinin bir yayınında, bu düzenleme, bölgelerarası eşitsizliklerin artması, vatandaşlık kurumunun ortadan kaldırılması, halkın devlet yönetiminde denetim ve karar alma süreçlerinden dışlanmasına dayalı bir yönetim anlayışının ürünü olduğu ifade edilmektedir. Yine "bu anlayış ve düzenlemelerle, bölgeselleşmiş devlet yapısının zemini oluşturulmaktadır" denilmekte "bu zemin üzerine, ulus üstü tekellere ve Brüksel'e bağlı özerk bölge yönetimleri yerleştirilmeye çalışılmaktadır" denilmektedir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hükümeti, Türkiye'nin zararına olan şeylerle değil, Türkiye'nin yararına olan şeylerle uğraşmaya davet ediyoruz. Hükümetin, üretimi artıracak, işsizliği önleyecek, fakirin fukaranın derdine çare olacak şeylerle uğraşmasını istiyoruz. Hükümeti, domatese, limona, portakala ton başına 100 Amerikan Doları ihracat teşviki vermeye davet ediyoruz. Sebze ve narenciye üreticileri kan ağlamaktadır; domates, salatalık fiyatları çökmüştür. Demre'de domatesin iyisi 450 000 lira, kötüsü, çıkmasıysa 150 000 liradır; limon, portakal fiyatları da öyledir. 2001 krizinin altındaki fiyatlardan da daha düşüktür fiyatlar.
Hükümet çiftçiyi unuttu, çiftçi de hükümeti zaten gözden çıkardı. Bu hükümet, çiftçi dostuyum dedi, iktidar oldu. Şimdi size soruyorum, bu hükümet, çiftçinin gerçekten dostu mu? Dostu olmadığı aşikârdır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Geçici madde 4'ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 25 Ocak 2006 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.06