DÖNEM: 22 CİLT: 116              YASAMA YILI: 4

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

 

86 ncı Birleşim

11 Nisan 2006 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

 IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GündemdIşI Konuşmalar

1.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle, Hazreti Peygamberin kişiliğine ilişkin gündemdışı konuşması

2.- Balıkesir Milletvekili Orhan Sür'ün, Balıkesir'e bağlı köylerin sorunlarına ve bu konuda yapılması gerekenlere ilişkin gündemdışı konuşması

3.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Kaplan'ın, Şanlıurfa'nın düşman işgalinden kurtarılışının 86 ncı yıldönümünde, ilin ekonomik ve sosyal sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

B) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ

1.- Anavatan Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu ve Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın, kamu kurum ve kuruluşlarındaki yolsuzluk iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılma-sına ilişkin önergesi (10/358)

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil ve 31 milletvekili ile Bursa Milletvekili Şevket Orhan ve 30 milletvekilinin, bazı girişimcilerce holding adı altında gerçekleştirilen izinsiz halka arz yoluyla tasarruf sahiplerinin mağduriyetine yol açılmasının neden ve sonuçlarıyla bu süreçte SPK'nın sorumluluğunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi üzerine kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (10/16, 262) (S. Sayısı:1061)

2.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

3.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

4.- Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve 17'ye 1 inci Ek)

5.- Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/277) (S. Sayısı: 1079)

6.- Özel Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1145) (S. Sayısı: 1112)

7.- Muğla Milletvekili Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu'nun; 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 2985 Sayılı Toplu Konut Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/727) (S. Sayısı:1138)

VI.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in, Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan'ın, konuşma-sında partisine ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması

VII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YazIlI Sorular ve CevaplarI

1.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur YAKA'nın, Muğla'nın Datça İlçesindeki elektrik kesintilerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/12268)

2.- İzmir Milletvekili Bülent BARATALI'nın, İzmir'de ABD ve NATO kaynaklı bazı faaliyetler yürütüldüğü iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Savunma Bakanı M.Vecdi GÖNÜL'ün cevabı (7/12279)

3.- Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, yenilenebilir enerji projelerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/12296)

4.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, genel ekonomik verilere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/12467)

*Ek cevap

5.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir firmanın gümrük beyannamelerini yanlış beyanla doldurduğu iddiasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/12484)

6.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Hanak Kompresör İstasyonunun gaz türbinlerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/12507)

7.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, yoksullukla mücadeleye ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/12619)

8.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, TOKİ'nin Bingöl deprem konutları ihalesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/12620)

9.- Muğla Milletvekili Fahrettin ÜSTÜN'ün, bir gazete ve televizyon kuruluşunun hisselerinin halka arz girişimine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/12628)

10.- Samsun Milletvekili Musa UZUNKAYA'nın, İstiklal Marşı Şairinin anılmasına ve Hacettepe kampusundaki kaçak yapılaşmaya ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/12640)

11.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, THY'nin yer hizmetleri ihalesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/12648)

12.- Muş Milletvekili Şerif ERTUĞRUL'un, Muş Havaalanına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/12692)

13.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Kyoto Protokolünün imzalanmamasının nedenine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/12694)

14.- Zonguldak Milletvekili Harun AKIN'ın, TÜBİTAK'ın, görevine son verdiği özürlü bir personele ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/12712)

15.- Manisa Milletvekili Hasan ÖREN'in, Gediz Nehrindeki kirlilikle mücadeleye yönelik bir projeye ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/12755)

16.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Telsimin satışına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/12763)

17.- İzmir Milletvekili Serpil YILDIZ'ın, Eximbank ile ilgili bir iddiaya ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/12764)

18.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, engelli personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/12765)

19.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF'ye AK Parti Genel Merkezinden Telsimin satışıyla ilgili bir faks gönderildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/12771)

20.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, şans oyunlarından yapılan kesintilere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/12774)

21.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, engelli personele ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/12795)

22.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'da atıl durumdaki tarihî yerlere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/12816)

23.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'daki bir ören yerinin elektriğinin kesilmesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/12819)

24.- Antalya Milletvekili Atila EMEK'in, Türk turizmindeki tanıtım sorunlarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/12822)

25.- İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, yurt dışına çıkarılmış tarihî eserlerin geri alınmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/12825)

26.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, engelli personele ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/12827)

27.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, mayınlı arazilerin temizlenmesinde izlenen usule ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/12836)

28.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, hazine adına tescil edilen mera ve tarım arazilerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/12837)

29.- Artvin Milletvekili Yüksel ÇORBACIOĞLU'nun, vekil öğretmenlerin özlük haklarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/12852)

30.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Mercedes-Benz firması ile ilgili ihbara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/13075)

31.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, mayınlı arazilerin temizlenmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/13095)

32.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, TRT 2'de yayınlanan bir tekzip metnine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/13174)

33.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfının yaptığı yardımlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/13175)


I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak üç oturum yaptı.

Genel Kurulu ziyaret eden Belçika Senatosu Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Francois Roelants Du Vivier ve beraberindeki heyete Başkanlıkça "Hoşgeldiniz" denildi.

İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Özpolat'ın, Avukatlar Günü münasebetiyle, avukatların sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşmasına, Adalet Bakanı Cemil Çiçek cevap verdi.

Burdur Milletvekili Bayram Özçelik, Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle, Hazreti Peygamberin kişiliğine,

Bursa Milletvekili Abdulmecit Alp, Bursa'nın fethinin 680 inci yıldönümüne,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı ve 54 milletvekilinin, okullardaki (10/356),

Anavatan Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu ve Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın, okullarda meydana gelen (10/357),

Şiddet olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacakları ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Gaziantep Milletvekili Fatma Şahin'in, Türkmenistan'ın Başkenti Aşkabat'ta yapılacak olan "Altın Asırda Türkmen Kadınlar" konulu uluslararası konferansa Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

3 üncü sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden;

1 inci sırasında bulunan, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve 17'ye 1 inci Ek),

2 nci sırasında bulunan, Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 604 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (1/277) (S. Sayısı: 1079),

4 üncü sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısının (1/1030) (S. Sayısı: 904),

6 ncı sırasında bulunan, Özel Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/1145) (S. Sayısı: 1112),

8 inci sırasında bulunan, Muğla Milletvekili Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu'nun, 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 2985 Sayılı Toplu Konut Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/727) (S. Sayısı: 1138),

10 uncu sırasında bulunan, İstanbul Milletvekili Zeynep Karahan Uslu'nun, Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/733) (S. Sayısı: 1135),

11 inci sırasında bulunan, Çankırı Milletvekili Tevfik Akbak'ın, Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin (2/731) (S. Sayısı: 1137),

Görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;

Ertelendi.

5 inci sırasında bulunan, 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerin Yargıtay Başkanlığına Ait Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/1105) (S. Sayısı: 1075), görüşmeleri tamamlanarak,

9 uncu sırasında bulunan ve Cumhurbaşkanınca bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderilen, 23/2/2006 Tarihli ve 5462 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun (1/1180) (S. Sayısı: 1136), yapılan görüşmelerden sonra,

7 nci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının (1/1099) (S. Sayısı: 1013),

12 nci sırasında yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı ile Çin Halk Cumhuriyeti Kalite Yönetimi, Denetim ve Karantina Genel İdaresi Arasında Sanayi Ürünlerinde Kalite ve Güvenliğe İlişkin Danışma ve İşbirliği Mekanizması Tesis Edilmesine Dair Protokolün (1/1112) (S. Sayısı: 1084),

Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarılarının, görüşmelerini müteakiben elektronik cihazla yapılan açıkoylamalardan sonra;

Kabul edilip kanunlaştıkları açıklandı.

11 Nisan 2006 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 20.59'da son verildi.

 Nevzat Pakdil

 Başkanvekili

 Ahmet Küçük Ahmet Gökhan Sarıçam

 Çanakkale  Kırklareli

 Kâtip Üye  Kâtip Üye

 Mehmet Daniş

 Çanakkale

 Kâtip Üye

 

 


No.: 118

II.- GELEN KÂĞITLAR

7 Nisan 2006 Cuma

Rapor

 1.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Tasarısı; 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında 17/06/1994 Tarihli ve 4006 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi; 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununa Beş Ek Madde ile Üç Geçici Madde Eklenmesi Hakkında 18/01/1990 Tarihli ve 3602 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları; İzmir Milletvekili Hakkı Akalın ve 39 Milletvekilinin; 5434 Sayılı Emekli Sandığı Kanununun 32 nci Maddesine Bir Bent Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in; 1479 Sayılı Bağ-Kur Yasasının Ek-20. Maddesinin 1. Fıkrasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekilleri Bülent Baratalı ile Türkan Miçooğulları'nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Kayseri Milletvekili Muharrem Eskiyapan ve 12 Milletvekilinin; 506 Sayılı Kanunun, 2422 Sayılı Kanunun 10 uncu Maddesi ile Değişik 73 üncü Maddesi ve 16 ncı Maddesi ile Değişik Ek 17 nci Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekilleri Türkan Miçooğulları ile Bülent Baratalı'nın; Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek ve 26 Milletvekilinin; 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun Sosyal Güvenlik Destek Primi Başlıklı Ek Madde 20'nin Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 27 Milletvekilinin; 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek ve 8 Milletvekilinin; Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ve Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi; Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın; 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 23 Milletvekilinin; 08.06.1949 Tarihli ve 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu, 17.07.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 02.09.1971 Tarihli ve 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek ile 30 Milletvekilinin; 24.05.1983 Tarihli ve 2829 Sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması ve Bu Kanuna Geçici İki Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan'ın; 08.06.1949 Tarih ve 5434 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Samsun Milletvekili Haluk Koç'un; 5434 Sayılı Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi;  Adana Milletvekili Zeynep Tekin Börü'nün; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 13 Milletvekilinin; 5434 Sayılı Emekli Sandığı Yasasının 32. Maddesine 01.06.1967 Tarihli ve 875 Sayılı Yasa ile Eklenen (G) Bendinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler; Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/1008, 1/8, 1/14, 1/408, 1/568, 1/571, 1/574, 2/79, 2/151, 2/152, 2/156, 2/196, 2/208, 2/301, 2/313, 2/322, 2/335, 2/423, 2/459, 2/558, 2/593, 2/654) (S. Sayısı: 1139) (Dağıtma tarihi: 7.4.2006) (Gündeme)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1. - Mardin Milletvekili Muharrem DOĞAN'ın, TESK Genel Kurulunun toplantı yerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12260)

2. - Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, Çanakkale'de ağır kış şartlarının yol açtığı sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12265)

3. - Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, Muğla-Kayadibi Köyündeki zeytinlik alanın yakınında kurulan taş ocağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12266)

4. - İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, devredilen Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün personel ve taşınırlarının durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12272)

5. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, İstanbul-Çamlıca'da satılan arazilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12275)

6. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Adana Büyükşehir Belediyesine yeni bağlanan belde ve köylere götürülen hizmetlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12277)

7. - Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, kamu avukatları ile hukuk müşavirlerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/12289)

8. - Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, Rus doğalgazının kesilmesi ihtimaline yönelik tedbirlere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12295)

9. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, doğalgazın kesilmesi riskine ve enerji santrallerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12297)

10. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, özel halk otobüsü taşımacılığına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12300)

11. - İstanbul Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL'in, İstanbul-Fatih Belediyesinin uyguladığı bir ankete ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12302)

12. - Ordu Milletvekili Kazım TÜRKMEN'in, Ordu İlindeki okulların sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12308)

13. - Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, döner sermaye gelirlerinin değerlendirilmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12310)

14. - Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, doktorların mecburi hizmet görevlerine başlatılmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12311)

15. - Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, bir özel hastaneyle ilgili iddialara ve sağlık alanındaki bazı önlemlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12312)

16. - Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, özel hastanelerde sigortalılara verilen hizmete ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12313)

17. - Hatay Milletvekili Gökhan DURGUN'un, Hatay'daki sağlık kuruluşlarının iyileştirilmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12314)

18. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, DHMİ'nin kalibrasyon uçağı alım ihalesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12324)

19. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Bitlis'teki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12338)

20. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Bitlis'teki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12339)

21. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Bitlis'teki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12340)

22. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Bitlis'teki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12341)

23. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Bitlis'teki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12342)

24. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Bitlis'teki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12343)

25. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Bitlis'teki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12344)

26. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Bingöl'deki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12345)

27. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Bingöl'deki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12346)

28. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Bingöl'deki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12347)

29. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Bingöl'deki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12348)

30. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Bingöl'deki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12349)

31. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Bingöl'deki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12350)

32. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Bayburt'taki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12351)

33. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Bayburt'taki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12352)

34. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Bayburt'taki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12353)

35. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Batman'daki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12354)

36. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Batman'daki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12355)

37. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Batman'daki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12356)

38. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Batman'daki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12357)

39. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Batman'daki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12358)

40. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Bartın'daki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12359)

41. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Bartın'daki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12360)

42. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Bartın'daki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12361)

43. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Bartın'daki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12362)

44. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Amasya'daki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12363)

45. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Amasya'daki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12364)

46. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Amasya'daki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12365)

47. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Amasya'daki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12366)

48. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Amasya'daki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12367)

49. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Amasya'daki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12368)

50. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Amasya'daki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12369)

51. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Aksaray'daki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12370)

52. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Aksaray'daki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12371)

53. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Aksaray'daki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12372)

54. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Aksaray'daki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12373)

55. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Aksaray'daki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12374)

56. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Aksaray'daki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12375)

57. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Aksaray'daki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12376)

58. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'daki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12377)

59. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'daki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12378)

60. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'daki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12379)

61. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'daki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12380)

62. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'daki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12381)

63. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'daki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12382)

64. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'daki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12383)

65. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'daki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12384)

66. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'daki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12385)

67. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'daki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12386)

68. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'daki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12387)

69. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'daki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12388)

70. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'daki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12389)

71. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'daki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12390)

72. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'daki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12391)

73. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'daki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12392)

74. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'daki bazı sağlık kuruluşlarının personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12393)

75. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, gayrimenkul yatırım ortaklıklarında mütekabiliyet esasının aranıp aranmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12396)

76. - Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, Millî Eğitim Bakanlığının Dünya Bankası ile hazırladığı bir projenin ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12397)

77. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'nın Finike İlçesine yeni bir liman ve marina yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12400)

78. - Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, Uludağ Millî Parkına yönelik projelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12403)

79. - Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, Uludağ Millî Parkındaki işletmelere ve çeşitli çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12404)

80. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, bazı soru önergelerinin cevaplandırılmamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12409)

81. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, bir hukuk bürosuna verilen işlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12410)

82. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Rus doğalgazının bedelinin bir kısmının mal karşılığı ödenmesiyle ilgili düzenlemeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12412)

83. - Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, Ortadoğu Yaşlanma Kongresine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12413)

84. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, İstanbul Depreme Hazırlık Projesi Direktörlüğüne yapılan atamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12415)

85. - İstanbul Milletvekili Güldal OKUDUCU'nun, bir taşınmaz satışıyla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12417)

86. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, güneş tutulmasına yönelik tanıtım faaliyetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12418)

87. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'da dağıtılan kömürün hava kirliliğine etkisine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12420)

88. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Bolu Dağı geçişindeki işletmelerin desteklenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12421)

89. - Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, cam sanayinin desteklenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12423)

90. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, AB mevzuatında İslama hakaretin cezai müeyyidesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12424)

91. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, elektrik santralleriyle ilgili yargı kararlarının uygulanmadığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12425)

92. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanundaki bir değişiklik önerisine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12427)

93. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, tıp fakültesi olan üniversitelere sağlık harcamaları için ödenek ayrılmamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12429)

94. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfına aktarılan kaynağa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12430)

95. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, şeker üretimi ve tüketimi ile kaçakçılığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12431)

96. - İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, istisnaî memuriyet kadrolarına ve yapılan atamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12432)

97. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, bazı mesleklerdeki işsizlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12437)

98. - İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, tekstil sektörünün desteklenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12439)

99. - İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, tekstil sektörünün desteklenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12440)

100. - Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, kamudaki kadın üst düzey yöneticilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12441)

101. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa SİRMEN'in, limanlardaki kılavuzluk hizmetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12445)

102. - Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, Genelkurmay Başkanlığının verdiği soruşturma izinlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12446)

103. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, kamu lojmanlarının tahsis kriterlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12447)

104. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, AB'ye üyelik sürecindeki bazı protokollere ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/12463)

105. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türk firmalarının AB yargı sürecini işletmelerine ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/12464)

106. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, AB ülkelerindeki yabancılara yönelik olumsuz gelişmelere ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/12465)

107. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Milli Takımın İsviçre maçı ile ilgili bazı iddialara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/12471)

108. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, cari işlemler açığına ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/12476)

109. - Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun, İMKB cirosunda yabancı şirketlerin payına ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/12478)

110. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, doğalgaz tüketimine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12494)

111. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Gazprom'un doğalgaz dağıtımıyla ilgili bazı iddialara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12495)

112. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Rusya ve İran'la yapılan doğalgaz anlaşmalarındaki tazminat yükümlülüğüne ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12497)

113. - Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, kurulması düşünülen nükleer santrallere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12498)

114. - Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, Beypazarı trona rezervlerinin işletilmesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12499)

115. - Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, Samsun'daki mobil termik santralleri kuran şirketle ilgili iddialara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12500)

116. - Bartın Milletvekili Hacı İbrahim KABARIK'ın, 2005 yılında Bartın İline ayrılan ödeneğe ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12501)

117. - İzmir Milletvekili Bülent BARATALI'nın, Samsun-Ceyhan petrol boru hattı ön yeterlilik başvurusuna ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12502)

118. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, güvenlik cihazlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12503)

119. - İzmir Milletvekili Serpil YILDIZ'ın, enerji kaynaklarına ve enerji politikasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12504)

120. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Ankara Büyükşehir Belediyesi EGO Genel Müdürlüğünün BOTAŞ'a olan borçlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12505)

121. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Azerbaycan Doğal Gaz Alım Satım Sözleşmesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12506)

122. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, İstanbul Büyükşehir Belediyesi idarecilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12508)

123. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'da katı atık geri dönüşüm çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12509)

124. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'nın bir köyünün su ve elektrik sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12510)

125. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, İl Özel İdaresi Genel Sekreterlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12511)

126. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Belediye Meclisinin faaliyetlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12512)

127. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Adana hafif raylı taşımacılık sistemi inşaatına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12513)

128. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığının denetimine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12514)

129. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Adana'daki çarpık kentleşmeye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12515)

130. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, çocuk ve gençlerdeki suçluluk oranına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12516)

131. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, verilen silah ruhsatlarına ve silahla meydana gelen olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12519)

132. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya Dokuma Fabrikasının makine ve malzeme bedelinin tespitine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12520)

133. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, büyükşehir belediyelerinin kaldırım ve bordür çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12521)

134. - Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, Konya'da bir gazetecinin saldırıya uğradığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12522)

135. - İstanbul Milletvekili Mehmet SEVİGEN'in, Konya'da bir gazeteciye saldırıldığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12523)

136. - Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, Ankara-Çayyolu'ndaki bir trafik denetimine ve asayiş olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12524)

137. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin 2006 yılı bütçesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12525)

138. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'daki bir orkinos çiftliğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12526)

139. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, internet kafelerin denetimine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12527)

140. - Ankara Milletvekili Zekeriya AKINCI'nın, Ankara-Altındağ Belediyesiyle ilgili bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12528)

141. - Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in, Isparta Belediye Başkanı hakkındaki iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12530)

142. - Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, aranan bir şahısla ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12531)

143. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, müdür atamalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12553)

144. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, Yalova'da ehliyet sınavlarında görevlendirilen öğretmenlere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12555)

145. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12556)

146. - Antalya Milletvekili Hüseyin EKMEKÇİOĞLU'nun, bazı karnelerde Atatürk fotoğrafının olmadığı iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12557)

147. - Bartın Milletvekili Hacı İbrahim KABARIK'ın, 2005 yılında Bartın İline ayrılan ödeneğe ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12558)

148. - Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun, üniversitelerin döner sermaye gelirlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12559)

149. - Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, usta öğreticilere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12560)

150. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Açıköğretim Lisesinin ikinci dönem kayıtlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12561)

151. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa'daki bir köy ilköğretim okulunun öğretmen ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12562)

152. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'nın bir köyündeki öğretmen lojmanına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12563)

153. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, hastanelerin sosyal güvenlik kuruluşlarından alacaklarını tahsil edememesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12565)

154. - Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, özel hastanelerden yararlanan sigortalılara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12566)

155. - Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, SSK'nın depolarında kalan ilaçlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12567)

156. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, üniversite hastanelerinin kamu kurumlarından alacaklarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12568)

157. - Ordu Milletvekili Kazım TÜRKMEN'in, Ordu İlinde sağlık hizmeti sunumundaki sorunlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12570)

158. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Kumluca Devlet Hastanesinin ihtiyaçlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12572)

159. - Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, hastanelerin eczanelere olan borçlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12573)

160. - Bartın Milletvekili Hacı İbrahim KABARIK'ın, 2005 yılında Bartın İline ayrılan ödeneğe ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12574)

161. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, güvenlik cihazlarının radyoaktif etkilerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12575)

162. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, sosyal güvenlik kurumlarının sağlık harcamalarına ve SSK hastanelerinin devrine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12576)

163. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, Karayolu Taşıma Yönetmeliği hazırlanırken sivil toplum kuruluşlarının görüşünün alınıp alınmadığına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12590)

164. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Kara Ulaştırması Genel Müdürlüğünün hazırladığı plaka tahdidi ile ilgili tebliğe ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12591)

165. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, DHMİ'nin kalibrasyon uçağı alım ihalesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12595)

166. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Nevşehir-Kanlıca Beldesindeki tren istasyonunun kapatılmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12596)

167. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, karayollarındaki altyapı eksikliğine ve AB'nin Türk kara taşıtlarına uyguladığı kotaya ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12597)

168. - Bartın Milletvekili Hacı İbrahim KABARIK'ın, 2005 yılında Bartın İline ayrılan ödeneğe ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12603)

 


No: 119

11 Nisan 2006 Salı

Tasarı

 1.- Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/1187) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.4.2006)

Teklif

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz ile Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in; Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Teklifi (2/754) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor; İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)  (Başkanlığa geliş tarihi: 10.4.2006)

Meclis Araştırması Önergesi

 1.- Anavatan Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Gaziantep Milletvekili Ömer ABUŞOĞLU ve Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın kamu kurum ve kuruluşlarındaki yolsuzluk iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin  belirlenmesi  amacıyla  Anayasanın  98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/358) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/4/2006)

 

 


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati:15.00

11 Nisan 2006 Salı

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86 ncı  Birleşimini açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle söz isteyen Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'ya aittir.

Buyurun Sayın Uzunkaya. (AK Parti sıralarından alkışlar)

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GündemdIşI Konuşmalar

1.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle, Hazreti Peygamberin kişiliğine ilişkin gündemdışı konuşması

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün "Kutlu Doğum" diye tavsif edilen ve 1989 yılından beri, bir hafta olarak, Diyanet İşleri Başkanlığı öncülüğünde ülke çapında icra edilen Peygamber Efendimiz aleyhisselâtı vesselâmın doğum ve hayat düsturunu ihtiva eden Kutlu Doğum Haftası, dünyayı teşriflerinin 1 435 inci yılı münasebetiyle gündemdışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, O'nu bize ve tüm insanlığa rahmet olarak gönderene hamd, O'na binlerce salat ve sizlere de, O'nun nurlu yolundan ayrılmayanlara da selam ve saygılar sunuyorum.

Muhterem Başkan, değerli milletvekilleri; Hazreti İbrahim'in soyu, İsmail'in torunlarından, Abdulmuttalib'in oğlu Abdullah'ın yetimi, Amine Hanımın öksüzü, Mekke'nin ve tüm kâinatın tebessüm eden gülü, sevgililer sevgilisi, Hazreti Hatice'nin ve zevcatı mutahharatın vefalı eşi, Ehlibeytin annesi, annelerin güneşi Hazreti Fatıma'nın babası, Kureyş'in ve âlemi insaniyetin medarı iftiharı Ebul Kasım Hazreti Muhammed Efendimiz, miladî 571 yılında Mekke'de doğmuştur. Dünyayı teşriflerinden önce babasını, 6 yaşında annesini, 8 yaşındayken dedesini kaybetmiş, gün olmuş çoban olmuş, gün olmuş dürüst ve güvenilir bir tacir ve ticaret kervanlarının kavurucu güneşlerinin bulutu, kazancın bereketi, emniyetin timsali, sadakatin, ahde vefanın, dostluk ve kadirşinaslığın incisi, sorun ve kabile kavgalarının sulh ve barış sembolü, hâkim ve hakem olmanın, sözüne güven, can, mal ve namusu emniyetle teslimde tereddüt edilmeyen sonsuzluğun Muhammedül Emini, 40 yaşında vahyin muhatabı, risaletin penahı, Nebiyyi Ümminin aldığı ilk vahyin "Oku Rabbinin adıyla ki, O seni bir nutfeden yaratmıştır. Oku, bilesin ki, Rabbin ikram ve kerem sahibidir. O Allah ki (insana) kalemle yazmayı ve insana bilmediğini öğretti" hükmüne dikkat buyurunuz.

Değerli milletvekilleri, bu ne büyük mesaj, bu ne büyük bir din ve bu ne büyük bir mazhariyettir ki, ümmî, okuma ve yazması olmayan bir Peygambere ilk hitabı "oku" olacak ve o dinin nebisi de "beşikten mezara kadar ilim isteyiniz, öğreniniz, araştırınız, hatta Çin'de de olsa ona ulaşınız" buyuracak. O ne yüce evrensel ve çağlar üstü bir mesaj ki "hiç bilenlerle bilmeyenler bir mi olur" diyecek. O ne kuşatıcı bir değerler silsilesidir ki Allah'ı gerçek anlamda anlayıp tanıyan, O'na hakkıyla yönelenlerin alimler, bilginler olduğunu haykıracak.

Onun içindir ki şair "Kitapsızlar, kitapsızlar/Kalem ağlar kitapsızlar/Son kitabın ilk emrine/Düşman oldu kitapsızlar" derken, ilme, ilim adamına, ilim müesseselerine düşmanlığın, cehaletin, karanlığın eseri olduğunu haykırıyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu sınırlı zaman içerisinde Hazreti Muhammed'i benim burada size anlatmam, onun devlet adamlığı, aile reisliği ve nübüvvetine dönük yönlerini ifade etmem elbette mümkün değildir.

O'nu daha dünyaya gelmeden haber verip, müjdeleyen "ben gideyim ki, o müjdeci ve kurtarıcı gelsin" diyen İsa Mesih'in sözünde olduğu gibi, peygamberler zincirinin en son halkası olarak Kur'an'ın beyan ettiği hatemülenbiyayı nice şairler, nice mütefekkirler, siyaset ve devlet adamları, ister ona inansın ve isterse inanmasın hakkı teslim sadedinde, O'na karşı olan hayranlıklarını gizlememiş ve O'nu daima övmüşlerdir.

Şair Hasan Bin Sabit'in "ben bu şiirimle Hazreti Muhammed'i övmüş olmuyorum; bilakis onun ismiyle şiirimi güzelleştiriyorum" derken, gönüller sultanı Mevlana, asırlar sonra "ben yaşadıkça Hazreti Kur'an'ın kölesiyim; ben Hazreti Muhammed'in üzerinde yürüdüğü yolun toprağıyım" diyor, Hacı Bektaş Veli ise "muhabbetten Muhammed oldu hâsıl, Muhammedsiz muhabbetten ne hâsıl" derken, her muhabbetin Hazreti Muhammed'le güzelleşeceğini söylüyor.

Çağlar boyu O'nu tanıyanlar, anlayanlar, koklayanlar, bir parça olsun insanlıktan nasibi olanlar O'na karşı hep takdir ifadelerini kullanmış, O'nun büyüklüğünü teslim etmişlerdir. Mütevazı kişiliği, bir devlet başkanı değil sıradan bir halk gibi davranması, gerektiğinde keçi sağıp söküğünü dikmesi, batılı birçok mütefekkirin hayranlığını cezbetmiştir. Hiç kimseye hakaret etmemiş, hiçbir değeri aşağılamamış…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Uzunkaya.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - …Allah'ın birliği konusunda bütün insanlığı sevgi, barış ve vahdaniyete çağırmıştır.

Nitekim, Kur'an-ı Kerim "onların Allah'ı bırakıp tapındıklarına sövmeyin, sonra onlar da, haddi aşarak, bilgisizce sizin Rabbinize, Allah'a küfrederler" diyor. Başkalarının inanç ve değerlerine hakaret etmeyi bindörtyüz küsur yıl evvel yasaklarken, çağdaş Batılılar ve özellikle Danimarka'da yaşanan "karikatür krizi" diye isimlendirilen hadisede Hazreti Muhammed'e ve O'nun şahsında birbuçuk milyarlık İslam alemine yapılan hakareti, hem Danimarka'nın hem de çağdaş, sözümona, medenî Avrupa ülkelerinin bir ayıbı olarak sayıyor, protesto ediyor, Taif'te ayaklarını ve vücudunu kanlar içerisinde bırakan saldırgan Taif halkı için ancak bir rahmet peygamberinin söyleyebileceği "Ya Rab, bu kavme hidayet et, bunlar, benim hak peygamber olduğumu bilmiyorlar, bilselerdi böyle yapmazlardı" dediği gibi, biz de bu toplumu, içinde yaşadığımız coğrafyayı, içinde yaşadığımız bölgeyi, ülkem dahil, kan gölüne çevirmek isteyenlere hidayet diliyoruz, kurtuluş diliyoruz.

Muhterem Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, sizlerle Müslüman ve Müslüman olmayan düşünür, mütefekkir, filozof, devlet ve siyaset adamlarının bir Hadisi Kutsî'de "sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım" buyurulan Hazreti Muhammed hakkındaki övgü sözlerini, onu takdir ifadelerini kısaca arz ederek konuşmamı bitirmek istiyorum.

Gazi Mustafa Kemal "Muhammed'i, bana, cezbeye tutulmuş sönük bir derviş gibi tanıttırmak gayretine kapılan bu gibi cahiller, O'nun yüksek şahsiyetini ve başarılarını asla kavrayamamışlardır, anlamaktan da çok uzak görünüyorlar. Cezbeye tutulmuş bir derviş Uhud Muharebesinde en büyük bir komutanın yapabileceği bir planı nasıl düşünür ve tatbik edebilirdi. Tarih hakikatleri tahrif eden bir sanat değil, belirten ilim olmalıdır. Bu küçük harpte bile askerî dehası kadar siyasal görüşüyle de yükselen o Yüce Nebiyi cezbeli bir derviş gibi tasvire yeltenen cahil serseriler, bizim tarih çalışmamıza katılamazlar. Muhammed, bu harp sonunda çevresindekilerin direnmelerini yenerek ve kendisinin yaralı olmasına bakmayarak, galip düşmanı kovalamaya kalkışmamış olsaydı, bugün yeryüzünde Müslümanlık diye bir varlık görülmezdi" diyor. Yine, Mustafa Kemal "O, Allah'ın birinci ve en büyük kuludur. O'nun izinde bugün milyonlarca insan yürüyor. Benim, senin adın silinir; fakat, sonuna kadar O ölümsüzdür" diye, yine O'nu bize öyle tanımlıyor. "Büyük bir inkılap yapan Hazreti Muhammed'e karşı beslenilen sevgi, ancak O'nun ortaya koyduğu fikirleri, esasları korumakla tecelli edebilir" diyor Gazi Mustafa Kemal.

Değerli arkadaşlar, Tolstoy, İslam Peygamberi hakkında şunları söylüyor: "Muhammed, her zaman, Evangelizmin, yani Hıristiyanlığın üstüne çıkıyor. O, insanı Allah saymıyor ve kendini de Allah ile bir tutmuyor. Müslümanların Allah'tan başka ilahı yoktur ve Muhammed O'nun peygamberidir. Burada hiçbir muamma ve sır yoktur" diyor Tolstoy.

Yine, Goethe "Şiir ve Hakikat" isimli eserinde, o çağlarda ve batı dünyasındaki insanlara, İslamı ve Hazreti Muhammed Efendimizi, insanlık âlemine yazdığı "Mahomet-Dırama" başlıklı bir piyes adı altında, vahdaniyet sınırlarını, yani tek Allah inancını, Hıristiyanların, teslis, Allah'ı üç olarak tanıma inancına karşı işleyerek, mukavemetle mücadele göstermiştir.

Yine, Goethe "Muhammed'in Nağmesi" başlıklı yazdığı eserinin temel taşı olarak, Peygamberimizi, en büyük devlet adamı, en büyük yönetici olarak tarif ediyor.

Lamartine "felsefe, hitabet, dinî hayat, hukuk, devlet nizamı, fikirlerin fethi, hayal ve hurafeden arınmış akla dayanan bir inanç sisteminin kurulması bakımlarından önder ve yirmi dünyevî, bir ruhanî imparatorluğun kurucusu olan insandır Hazreti Muhammed" diyor. "İnsan büyüklüğünün ölçülebileceği bütün standartlara göre ondan daha büyük bir insan var mıdır" diye "Türklerin Tarihi" adlı eserinde Lamartine bu gerçeği itiraf ediyor.

Prens Bismark'sa "ben, bütün semavî kitapları tetkik ettim. Tahrif olmaları sebebiyle, insanlığın mutluluğu için aradığım hakikati ve hikmeti bulamadım; fakat, Hazreti Muhammed'in Kur'an'ını bütün kitapların üstünde gördüm. Her kelimesinde bir hikmet buldum. İnsanlığın saadetine hizmet edecek Kur'an gibi bir başka eser yoktur. Böyle bir eser, insan sözü asla olamaz. Bunu Muhammed'in sözüdür diyenler, ilmin gerçeklerini inkâr etmiş olurlar. Kur'an'ın Allah kelamı olduğu apaçık bir hakikattir" diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, lütfen…

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Bitiriyorum, iki üç satır kaldı, müsaadenizle…

İSMET ATALAY (İstanbul) - 10 dakika geçti; artık, 20 dakika mı konuşacaksınız, ne olacak!..

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Yine, Bismark, aynı Prens Bismark "Senin asrında yaşamadığımdan dolayı çok üzgünüm Ey Muhammed. Kur'an Allah'ın kitabıdır. İnsanlık senin gibi bir kabiliyeti bir defa görmüş ama bir daha asla göremeyecektir. Senin huzurunda kemali hürmetle ve muhabbetle eğilirim" derken, Bismark, Peygamberimize olan hayranlığını bu şekilde ifade ediyor.

Değerli arkadaşlar, keşke, dünya bu Batılı mütefekkirler kadar, hatta, İslam dünyasının aydınları Hazreti Muhammed'i bunlar kadar tanımış olsalardı. O'na binlerce salat ve selam, sizlere saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Uzunkaya.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Bütün CHP'liler cennetlik zaten! Cehennem azabını bu dünyada AKP'liler sayesinde CHP'liler yaşıyor.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Uzunkaya.

Gündemdışı ikinci söz, Balıkesir İline bağlı köylerin sorunları hakkında söz isteyen Balıkesir Milletvekili Orhan Sür'e aittir.

Buyurun Sayın Sür. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Balıkesir Milletvekili Orhan Sür'ün, Balıkesir'e bağlı köylerin sorunlarına ve bu konuda yapılması gerekenlere ilişkin gündemdışı konuşması

ORHAN SÜR (Balıkesir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; Balıkesir İlinin köylerinin sorunları hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu konuya girmeden önce, dün, 10 Nisanın bu ülke için çok büyük bir önemi var. 10 Nisan 1928, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin laik bir niteliğe kavuşturulmasının 78 inci yıldönümü.

Bu değişiklik teklifini veren İsmet İnönü ve arkadaşları acaba gerekçede ne yazdılar. Gerekçenin başında şu deniyor değerli arkadaşlarım: "En gelişkin devlet şeklinin laik ve demokratik cumhuriyet olduğu karşı çıkılmaz bir gerçektir." Maalesef, yıllardır laikliği dinsizlik olarak yorumlayanlar, keşke bu gerekçeyi okusalardı, devamında gelen sözcükleri okusalardı da o sözcükleri kullanmasalardı. Bakın, o gerekçenin devamındaki birkaç cümleyi sizlere iletmek istiyorum. "Dinlerin, devleti idare edenler ile edeceklerin elinde bir alet olmaktan kurtuluş güvencesidir" diyor gerekçe. "Bu değişimle, insanlığın manevî mutluluklarını üstlenen din, başkalarının eli değmeden, vicdanlarda yüce konumunu kazanarak, Allah ile kişi arasında kutsal bir ilişki haline girmiş olacaktır" diyerek devam ediyor. Çağdaşlığın bu en önemli adımını ülkemizde gerçekleştiren başta İsmet İnönü olmak üzere, o Mecliste, bu yasanın, bu şeklin oluşmasını sağlayan milletvekillerimizi saygıyla anıyor, ebediyete göçenlere Hak'tan rahmet diliyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bizler de, hepimiz, seçim bölgelerimizi ve ülkenin her yerini geziyoruz. Özellikle son bir ay içinde seçim bölgem Balıkesir'de, mümkün olduğunca, çok köye ulaşmaya çalıştım; ama, bu ülkede, köylerde yol sorununu, su sorununu, elektrik sorununu yok ettik diye övünenlerin, gelip, Türkiye'nin en batısındaki bir il olan Balıkesir'in köylerine gitmesini istiyorum. İnanıyorum ki, hayal edemeyecekleri şeylerle karşılaşacaklar. Yollar berbat, ulaşım imkânsız, birçok köyde elektrik kesilmiş, sular akmıyor…

Bakın, değerli arkadaşlarım, Balıkesir'in 900 civarında köyü var ve bu 900 köyün tam 255 tanesinde, su kullanımı amacıyla, su pompalarında kullanılan enerji nedeniyle, TEDAŞ'a olan borcu nedeniyle, bu pompalar kapatılmaya başlandı. 255 köyün yaklaşık yüzde 30'unda, yani, 75 civarında köyde şu anda su pompaları çalışmıyor; yani, köylerimizde, artık, sular akmıyor, çocuklar okullara gidemiyor. Cumartesi günü Balıkesir İvrindi'nin Soğanbükü Köyüne gittiğimde, kadınlar isyan ediyordu, isyan, değerli arkadaşlarım. Üç milletvekili olarak, iki arkadaşımla beraber bu köyü ziyarete gittik. "Çocuklar evde hasta yatıyor, okula gönderemiyoruz" diyorlar. Bu çağda, 2006'nın Türkiyesinde, Türkiye'nin en batısındaki bir ilin bir köyünde çocuklar, sadece sular akmadığı için okula gönderilemiyor; insanlar isyan halindeyse "5 000 dolar gelir seviyesine ulaştık, çağ atladık" diyenlerin o köyleri bir gezmesini istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, köylü yok olmuş. Bugünün Türkiyesinde köylü perişan. Ne ektiyse emeğinin karşılığını alamadı. Buğday eken perişan, bamya eken perişan, domates eken perişan; pancar eken de, tütün eken de zaten yok oluyor. Süt, sudan ucuz.

Sındırgı İlçemizin Yaylabayır Beldesini, Işıklar, Umurlar, Süller Köylerini dolaştım. İvrindi'nin Büyük Yenice Beldesinde, geçen cumartesi, bir kahve toplantısının mitinge dönüştüğünü gördüm. Eğer basit bir kahve toplantısı mitinge dönüşebiliyorsa, köyde gerçekten büyük sıkıntı var demektir arkadaşlar. Seçim öncesi verilen sözler tutulmamış. "Tütünde kotayı kaldıracağım" diyenler, bunu söyleyerek köy köy dolaşanlar, şimdi o köylere gidemiyor. Tütün üreticisi perişan.

Büyük Yenice'de, konuşmalarımızı dinlerken kalabalığın ortasında bir dalgalanma oldu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Sür, buyurun.

ORHAN SÜR (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Bir baktık, bir köylü vatandaşımız, sırtına bir balya tütün almış, geldi, kalabalığın ortasına attı. Üzeri perişan. Ayağında bir lastik ayakkabı var, paramparça. Bir ayağında çorap var, bir ayağında çorap yok. Ağlamaklı bir sesle dedi ki: "İşte, biz bu haldeyiz. Benim evde üç tane nüfusum var, ben o nüfusa nasıl bakacağım?"

Şimdi, değerli arkadaşlarım, İsmail Ece isimli bu vatandaşımıza seçim öncesi verilen sözler yerine getirilsin. "Kotayı kaldıracağım" deyip Tekeli satmaya kalkanlar, tütün üreticisini yabancı tekellerin elinde oyuncak haline getirenler, önümüzdeki günlerde o köylere giremeyecekler. Köylü bar bar bağırıyor; ama, köylü bittikten sonra, onların girmesi, girmemesi bizi ilgilendirmiyor. Biz, köylümüzün ayağa kaldırılmasını istiyoruz. Üstü başı perişan haldeki insanların, çoluğunun çocuğunun rızkını nasıl kazanacaklarını, nasıl yaşayacaklarını bilmelerini istiyoruz. Eğer bir ülkede bir ürünün ekimini bu şekilde kaldırıyorsanız, o ürünün yerine neyin ekileceğini, o köylünün nasıl geçineceğini, o köylünün geleceğinin garantide olduğunu o köylüye anlatmalısınız ve o köylüye göstermelisiniz.

Değerli arkadaşlarım, tütün, pancar, bunlar, maalesef, gerçekten ülkemizde büyük sorunlar; ama, son günlerde, başka ürünlerde de başka oyunlar oynanmaya başladı. Örneğin, çeltikte bir oyun oynanıyor, çeltikte. Amerika Birleşik Devletlerine giden hazineden sorumlu bakanımız, Amerika'daki baskılara sanırım dayanamadı ve birdenbire, çeltikte ithalatı serbest bıraktığını açıkladılar.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, Türk köylüsü mü önemli Amerika Birleşik Devletlerinin köylüsü mü önemli? Anlaşılan, bu hükümete göre, Amerika Birleşik Devletleri köylüsünün geleceği, onun ürettiği malın para etmesi daha önemli ki, birdenbire böyle bir karar alındı. Tabiî, isyanlar çıktı; çeltik fabrikaları isyan etti, üreticiler isyan etti. Şimdi deniliyor ki… "Hayır, biz, artık, ithalat yapmayacağız" sözleri verilmeye çalışılıyor; ama, köylü soruyor: "Acaba, bu ithalatın altında, hangi bakan oğlunun veya kızının bir çıkarı var?" Çünkü, böyle iddialar da var.

Şimdi, biraz önce söylediğim gibi, değerli arkadaşlarım "geliri 5 000 doların üzerine çıkardık" diye övünüyoruz "enflasyon düştü" diye övünüyoruz; ama, köyde düşen enflasyon değil, köyde düşen, yere serilen köylü. Enflasyonun, 5 000 doların ona hiçbir etkisi yok; o yok olmuş, bitmiş. Bu köylüyü ayağa kaldırmadığımız takdirde, bu ülke insanını mutlu kılamayız. O nedenle, köylümüze sahip çıkmak zorundayız.

Köylü, vatanı korumak için dağda ölecek asker lazım olduğunda mı aklınıza gelecek diye sormak istiyorum. O nedenle "tütün, pancar kotalarını kaldıracağız" diyerek iktidara geldiniz,  bu köylü, sizi bu şekilde iktidara getirdi; ama…

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Öyle bir şey söylenmedi.

ORHAN SÜR (Devamla) - Dediniz… Dediniz… Bu sözler, bu sözler  bizim bölgemizde çok söylendi, her köyde söylendi. Şimdi, bu sözleri verip de yerine getirmeyenleri, o köylü, ilk seçimde sandığa gömecektir.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sür.

Gündemdışı üçüncü söz, Şanlıurfa İlinin kurtuluş yıldönümü münasebetiyle söz isteyen, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mahmut Kaplan'a aittir.

Buyurun Sayın Kaplan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

3.- Şanlıurfa Milletvekili  Mahmut Kaplan'ın,  Şanlıurfa'nın düşman işgalinden kurtarılışının 86 ncı yıldönümünde, ilin ekonomik ve sosyal sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

MAHMUT KAPLAN (Şanlıurfa) - Evvela, Kutlu Doğum Haftasının tüm İslam âlemine hayırlar getirmesini diliyorum.

Polis Haftasının Emniyet Teşkilatımıza hayırlar getirmesini diliyorum.

Şehit olan askerlerimize Tanrı'dan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 11 Nisan gününün Şanlıurfa'nın düşman işgalinden kurtuluşunun 86 ncı yıldönümü olması münasebetiyle gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Şanlıurfa, eski çağlardan beri doğu ile batının buluşma noktasının en hareketli ve en önemlisi olmuş, doğu ile batı dünyasını kültür ve ticaret bakımından birbirine bağlayan eski ve önemli yollar sisteminin bir düğüm noktası olarak parlak bir medeniyet seviyesine ulaşmış kentlerin kurulmasını hazırlamıştır.

Yapılan arkeolojik kazılarda dünyanın en eski tapınağına ve Anadolu'nun en eski heykel atölyesine rastlanmıştır. Ortaya çıkarılan tapınakla, Şanlıurfa'nın, günümüzde olduğu gibi, binlerce yıl önce de bir inanç merkezi olduğu anlaşılmıştır. Birçok medeniyeti bağrında barındırmış olan Şanlıurfa, birçok peygamberin burada yaşamış olmasından "peygamberler şehri" olarak anılmaktadır. Nuh tufanından sonra yeryüzünde kurulan ilk 7 yerleşim merkezinin ilki ve önemlisidir. Şanlıurfa, bu özelliğiyle, tarihin derinliklerinden getirdiği manevî atmosferi günümüze kadar taşımıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kurtuluş Savaşı döneminde Şanlıurfa ve çevresi mütarekenin kapsamı dışında kalmasına rağmen, Mondros Mütarekesinin 7 nci maddesi bahane edilerek, 7 Mart 1919 tarihinde İngilizler tarafından işgal edilmiştir. İngilizler, işgal süresince aşiretleri birbirine düşürmeye çalışmışlar; ancak, başarılı olamamışlardır. Nihayet, İngiltere ile Fransa arasında yapılan anlaşmayla, Şanlıurfa Fransa'nın payına düşmüştür. Böylece, Şanlıurfa, yedi ay altı günlük İngiliz işgalinden sonra, 30 Ekim tarihinde Fransızların işgaline terk edilmiştir. İşgal karşısında birlik olan Şanlıurfalılar, 7 Şubat günü, Fransızlara, 24 saat içinde şehri boşaltmaları için ültimatom vermişlerdir. Kabul edilmeyince, şehre girerek, Fransızları yerleştikleri yerlerde kuşatmışlardır. Suruç, Akçakale ve diğer ilçelerden aşiretlerin de katılmasıyla, düşman kuvvetinin çok üzerinde bir kuvvet olmasına rağmen, savaşanların düzenli birlik disiplininden uzak olmaları yüzünden, bu kuşatma, hem uzamış hem de çok kayıp verilmiştir. Erzakları tükenen ve çok zayiat veren Fransızlar, Carabulus ve Mürşitpınar'dan bekledikleri yardımlar Suruçlular tarafından engellenince, Şanlıurfa'dan şerefle ayrılmanın yollarını aramaya başlamışlardır. Fransızlar, Ermenileri aracı yapmak istemişse de, Ermeni cemaati buna yanaşmamıştır. Bunun üzerine, Fransızlar, Amerikan Yetimevi yöneticisiyle bağlantı kurmuşlar, Şanlıurfalılarla yapılan görüşme sonucunda birtakım şartlarla Şanlıurfa'dan çıkmayı kabul etmişlerdir. Suruç yolundan Carabulus'a doğru hareket eden Fransızların şehri terk ediş şekli Şanlıurfalılar tarafından sindirilememiştir. Gece Fransızların geçecekleri yol üzerinde, Akabe Boğazında mevzilenen aşiret kuvvetleri, Fransızlarla gün doğuşuna kadar çatışmışlardır. Silah seslerinin duyulması üzerine bütün şehir halkı Akabe mevkiine koşmuştur. 3 saat süren çatışma sırasında Şanlıurfalılar çok kayıp vermiş, Fransızların kaybı ise 296 ölü ve 67 yaralı olmuştur. 140 kadar Fransız esir edilerek Şanlıurfa'ya getirilmiştir.

O günden bugünlere kadar  söylenen türkülerde "vurun Urfalılar, namus günüdür" sözü sıkça terennüm edilir. Şanlıurfalı, istiklal ve hürriyeti namusla eşdeğer olarak kabul etmiştir. Şanlıurfa'nın kaderini belirleyen ve şehre yıllar sonra "şanlı" unvanını kazandıran zafer 11 Nisan 1920 günü elde edilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan 1920'de açıldığı düşünüldüğünde, Şanlıurfa'nın kurtuluş tarihi oldukça anlam taşımaktadır. Bu tarih, cumhuriyete, kurtuluşa ve özgürlüğe doğru yürüyüş, işgale, esarete ve emperyalizme karşı haykırışın ifadesidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçmişte düşman işgaline karşı başkaldırıp, Kurtuluş Savaşının meşalesini yakan Şanlıurfalı, bugün ekonomik ve sosyal sorunlarla boğuşmaktadır. Yakın siyasî tarihimize kadar koalisyonlarla idare edilen hükümetler, maalesef, çok kötü ve istikrarsız yönetimle, ülkemizi, ekonomik, sosyal ve siyasî krizlere sürüklemişlerdir. Bunun neticesinde, tüm yurt sathı olumsuz etkilenmiştir; özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve dolayısıyla Şanlıurfa da olumsuz etkilenmiştir; halkımız ekonomik ve sosyal yönden harap ve bitap düşmüş, işsizlik ve yoksulluk insanımızı karamsarlığa sürüklemiştir. İnsanımız, geçimini sağlamak için mevsimlik göçer işçi olarak, büyük illere, tarım alanlarına çalışmaya gitmektedir. Oysa, verimli topraklara sahip olan ovalarımız, GAP'ın merkezi konumunda olmasına rağmen, sulama projelerinin uygulamaya geçirilemeyişi ve ilgisizlikten dolayı susuz kalmış ve çölleşmiştir. Çölleşen topraktan dolayı verimli tarım yapamayan insanımız, işsizlik, aşsızlık sonucu, şehir merkezlerine yoğun göçü yaşamaktadır. Yoğun göçlerden dolayı, kentsel sorunlar ve dolayısıyla sosyal sorunlar, çözülemeyecek boyutlara ulaşmıştır. Bu durum, özellikle çocukların eğitimi ve gelişimini olumsuz etkilemekte ve sosyal yara gitgide büyümektedir.

28 Mart 2004 yerel seçimlerinde, halkımız, 59 uncu Cumhuriyet Hükümetimize, tüm Türkiye genelinde olduğu gibi, Şanlıurfamızda da güvenoyu vermiş, hükümet politikalarımızı onaylamıştır. Hükümetimiz halkımızın bu teveccühüne olumlu cevap vermekle birlikte, hükümetimize düşen, Şanlıurfamızın yatırım bekleyen projelerini hayata geçirmesidir. Şanlıurfa, gerçek anlamda, ekonomik ve sosyal alanda ikinci bir kurtuluşu, işte o zaman yaşayacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Şanlıurfamızın yiğit evlatları, geçmişte düşman işgaline son vererek, Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasına zemin hazırlamıştır. 19 Mayıs 1919'da Gazi Mustafa Kemal Paşanın önderliğinde Samsun'da yakılan millî kurtuluş meşalesi, Şanlıurfa'da en iyi şekilde anlamını bulmuştur. O günlerde Şanlıurfalı şehit ve gazilerinin kahramanlıklarından dolayı kendisine Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından verilen "şanlı" unvanını, Türkiye Cumhuriyetiyle birlikte, ilelebet koruyacaktır.

O gün kahramanlıklarıyla bizlerin bugünlere gelmesini sağlayan aziz şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi ve emeği geçenleri minnetle anıyorum. Allah, devletimize ve milletimize bir daha böyle kurtuluş günleri yaşatmasın, bir daha İstiklal Marşı yazdırtmasın dua ve dileklerimizle, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum; bütün Urfalıların kurtuluş bayramını kutluyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.

Sayın Öğüt, söz talebiniz var; hangi konu hakkında?

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Efendim, ünlü yazar Ümit Kaftancıoğlu'nun ölüm yıldönümü nedeniyle bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Öğüt. Kısa bir açıklama yalnız…

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Ardahan'ın Hanak İlçesi Saskara -bugünkü adıyla, Koyunpınarı- Kö-yünde 1935 yılında doğmuş Ümit Kaftancıoğlu -ünlü yazarımız- TRT'de çok büyük, ünlü programlar yapmış. Dönemeç, Yelatan, Tek Atlı Tekin Olmaz, Tüfekliler, Köroğlu Kolları, Çarpana, İstanbul Allak Bullak, Hakullah eserle-riyle ün kazanan bu yazarımız, yapımcımız, ne yazık ki, yirmialtı yıl önce bugün, insanlıkdışı belli gruplar tarafından, Türkiye'nin bölünmesini isteyen gruplar tarafından katledilmiş ve öldürülmüştür. Bunu kınıyoruz; kınıyorum. Tüm insanlık adına, Ümit Kaftancıoğlu'na Allah'tan rahmet, ailesine başsağlığı, Türk Milletine de sabır diliyorum.

Teşekkür ederim; sağ olun.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Öğüt.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin bir önerge vardır; okutuyorum:

B) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ

1.- Anavatan Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu ve Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın, kamu kurum ve kuruluşlarındaki yolsuzluk iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/358)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Yolsuzluklarla mücadele edeceği söylemiyle iktidara gelen AKP İktidarının gerek bakanlıklara bağlı kamu kurum ve kuruluşları gerekse AKP'li belediyeler ve bunlara bağlı kuruluşlar ile il özel idarelerindeki yolsuzluk iddiaları kamuoyu gündeminde yoğun bir şekilde tartışılmaktadır. Son günlerde siyaset ile ticaretin beraber anıldığı gözlemleniyor. Hatay, Çorum, Eskişehir, Isparta ve Amasya başta olmak üzere birçok ilimizde belediyeler, il özel idareleri ile bakanlıkların taşra teşkilatlarındaki kamu ihalelerinde yolsuzluk, usulsüzlük, kayırmacılık, nüfuz ticareti ve partizanlık had safhaya ulaşmıştır.

Ekli gerekçede de açıklanan tüm bu iddiaların araştırılıp açıklığa kavuşturulması ve sorumlularının saptanması, yolsuzlukların nedenlerinin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

 Ömer Abuşoğlu Süleyman Sarıbaş

 Gaziantep Malatya

 Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Anavatan Partisi Grup Başkanvekili

Gerekçe:

Eskişehir'de Odunpazarı ve Tepebaşı Belediyelerinde ihale yolsuzluğu belgeleriyle ortaya çıktı. Çorum Belediyesinde "çek yolsuzluğu" iddiaları gizlenemeyecek kadar ayyuka çıktı. Isparta Belediye Başkanının yetkileri yolsuzluk ve usulsüzlük yaptığı gerekçesiyle elinden alındı. Yaptığı yolsuzluklar ve usulsüzlükler ile ilgili gazetelerde günlerce yayın yapıldı. Belediye Başkanı, haberi yazan gazetecileri odasına çağırdı ve onları hastanelik edinceye kadar dövdü. Adana Havutlu Belediye Başkanı zimmet ve görevi kötüye kullandığı iddiası ile yargılanmaya başlandı. Amasya Belediye Başkanının belediye ihalelerini belediye meclis üyelerine vererek yolsuzluk yaptığı öne sürüldü. Hatay'da halk arasında yolsuzluk şirketi anlamına gelen "Ali Dibo Şirketi" kurulduğu, gazete manşetlerine yansıdı. Bir siyasî partinin Grup Başkanvekilinin el yazısını taşıyan belge başta olmak üzere Ali Dibo'culara ihale dağıtıldığı iddiaları diğer tüm belgelerle ortaya kondu. 271 ihalenin bu ildeki bir parti mensupları arasında paylaştırıldığı belgelendi. Sağlık Bakanlığının Ankara İl Müdürlüğünde sarf malzemesi alımında yolsuzluk yapıldığı devletin resmî belgelerine girdi. Yine, Sağlık Bakanlığının Müsteşar Yardımcısının eşinin ortağı olduğu şirket aracılığıyla otomasyon projesinde trilyonluk yolsuzluk yapıldığı iddiaları gazete manşetlerine taşındı.

Başta yukarıdaki örnekler olmak üzere, hem tüm bakanlıkların taşra birimleri ile belediye ve il özel idarelerinde benzeri iddialar kamuoyu nezdinde yoğun bir şekilde tartışılmaktadır.

Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan, yolsuzluklarla ilgili olarak "burnuma pis kokular geliyor" diye, âdeta, yerel yönetimler, bakanlıkların taşra birimleriyle ilgili bu iddiaları doğruladı. Dahası, bu sözler, iddiaların var olduğunun Sayın Başbakan tarafından hissedildiğinin ve ancak, sadece "kokusunu duyulabildiğinin", yolsuzlukların hesabının sorulması noktasında ise, somut bir adım atamadığının da itirafı gibidir. 23.3.2006 tarihinde Vatan Gazetesinde yer alan bir haberde Sayın Başbakanın, kendisine bazı yolsuzluklar hakkında bilgi veren bir milletvekiline "Senin söylediğin devede kulak, daha büyük olaylar var” dediği yolunda bir haber yer aldı. Sayın Başbakanın bildiği, fakat, açıklamadığı "devede kulaktan büyük" yolsuzluklar olduğu da bu sözlerle anlaşılıyor.

Milletvekillerinin bakanlara "yolsuzluk mektubu" yazdığı, grup içi gensoru mekanizmasının işletilmesi isteklerinin yoğunlaştığı da görülmektedir. Tüm bunlar gösteriyor ki, yürütme erki, yolsuzlukları önleme görevini yerine getirmemektedir.

Bu nedenlerle, TBMM, toplum vicdanını yaralayan, toplumumuzda onarılması güç arızalar meydana getiren bu yolsuzluk iddialarına el atmalıdır. Özellikle, merkezî denetimin etkisinin yeterli olamadığı düşünülen, yerel yönetimlerdeki, bakanlıkların taşra birimlerindeki yolsuzluk iddialarının TBMM tarafından incelenmesi gerektiğine inanıyoruz. Toplum yapısını zedeleyen yolsuzlukların tespiti, yolsuzlukların kaynağının ve sebebinin saptanmasını, yapılan yolsuzlukların faillerinin ortaya çıkarılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesinin devreye girmesi bir zorunluluk haline gelmiştir.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına geçiyoruz.

Bu kısmın 1 inci sırasında yer alan bazı girişimcilerce holding adı altında gerçekleştirilen izinsiz halka arz yoluyla tasarruf sahiplerinin mağduriyetine yol açılmasının neden ve sonuçları ile bu süreçte SPK'nın sorumluluğunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca kurulmuş bulunan (10/16, 262) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun 1061 sıra sayılı raporu üzerindeki genel görüşmeye başlıyoruz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil  ve  31 milletvekili  ile  Bursa Milletvekili  Şevket Orhan ve 30 milletvekilinin, bazı girişimcilerce holding adı altında gerçekleştirilen izinsiz halka arz yoluyla tasarruf sahiplerinin mağduriyetine yol açılmasının neden ve sonuçlarıyla bu süreçte SPK'nın sorumluluğunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi üzerine kurulan Meclis Araştırması Komisyonu raporu (10/16, 262) (S. Sayısı:1061) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

İçtüzüğümüze göre, Meclis araştırması komisyonunun raporu üzerindeki genel görüşmede ilk söz hakkı, önerge sahibine aittir. Daha sonra, İçtüzüğümüzün 72 nci maddesine göre siyasî parti grupları adına 1'er üyeye, şahısları adına 2 üyeye söz verilecektir. Ayrıca, istemleri halinde, Komisyon ve Hükümete de söz verilecektir.

Bu suretle, Meclis araştırması komisyonu raporu üzerindeki genel gö-rüşme tamamlanmış olacaktır.

Konuşma süreleri, Komisyon, Hükümet ve siyasî parti grupları için 20'şer dakika, önerge sahipleri ve şahıslar için 10'ar dakikadır.

Komisyon raporu 1061 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Rapor üzerinde söz isteyen sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Önerge sahibi Algan Hacaloğlu, İstanbul Milletvekili. Grupları adına; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil, Anavatan Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu, AK Parti Grubu adına Konya Milletvekili Özkan Öksüz. Şahısları adına; Kütahya Milletvekili Erdem Cantimur, Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz.

                             

(x) 1061 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

İlk söz sırası, önerge sahibi olarak Sayın Algan Hacaloğlu'na aittir.

Buyurun Sayın Hacaloğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Hacaloğlu, süreniz 10 dakikadır.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; her iki grubun vermiş olduğu önergeler çerçevesinde kurulmuş olan araştırma komisyonunun hazırlamış olduğu rapor üzerinde, önerge sahiplerinden biri olarak söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye, son yirmibeş yılda önemli soygun ve vurgun olaylarına tanık olmuştur. 1980'li yıllardaki banker faciası, sonraki, takip eden dönemlerdeki hayalî ihracat vurgunları, son dönemlerdeki, 1990'lı yıllar ve yakın döneme değin, banka vurgunları, kredi hortumlamaları bunların bir bölümüdür. Bu süreç içinde, 1990'lı yılların ortasından itibaren, bir farklı nitelikte, bir farklı çerçevede soygun olayı oluşmuştur. Burada, diğerlerinden farklı olarak, yurttaşlarımızın, özellikle yurt dışında emeklerini, alın terlerini, göz nurlarını ortaya koyarak on yıl, onbeş yıl, yirmi yıl biriktirdikleri paraları "faiz haramdır; gel, bunu, bize ver, bize yatır, sana, döviz üzerinden asgarî yüzde 20, yüzde 25 nema sağlayalım" sözlerine kanarak, paralarını veren yurttaşlarımızın, üzerinden geçen yıllara rağmen, ne anaparalarını ne de söz verilen nemaları alamadıkları, kısa tanımıyla "İslami holdingler vurgunu" olarak tanımlanan süreç yaşanmıştır.

Zamanımın kısa olduğunu biliyorum; konu çok kapsamlı. Bu çerçeve içinde, ben, bilinen şeyleri tekrar etmeyeceğim; ancak, bu süreç içinde, asgarî 5 milyar euro, bizim gözlemlerimize göre 10 milyar euroya kadar tırmanabilecek olan bir kaynak; yaklaşık 500 000 insanımızı mağdur eden bir süreç. Buna, maalesef ve maalesef, ülkeyi yönetenler, bugüne kadar göz yummuşlar, ortaya çıkan haksızlık, hukuksuzluk, nitelikli suç kapsamı içinde, nitelikli yolsuzluk kapsamı içinde ele alınması gereken bu konuyu, bir şekilde geçiştirmişlerdir.

Değerli arkadaşlarım, şu anda, tabiatıyla, ben, önce, bu konuda, bu araştırma önergesine öncülük etmiş olan arkadaşlarıma, özellikle Bihlun Hanıma teşekkür ediyorum. Bugün dahi fakslar geldi; milyonlar, bugün, Avrupa'da "sizi izlemekteyiz" diyor. Bugün, "bu Yüce Meclis çatısı altında, bu soygun, bu vurguna dur denilsin, mağduriyetler giderilsin, hak, hukuk tesis edilsin" deniliyor. Konu, tabiî, karmaşık. Konuda, kuruluşlar, gerçekten -yani, kuruluşlar olarak tanımladığım "İslamî holding" tanımı içinde- önemli bölümü, şu anda, buharlaşmış, gitmiş, bitmiş, paralarla yok olmuş; diğerleri ise, sahip olarak gözüken kişilerin emrinde, keyfinde yönetilir vaziyette. Özellikle İç Anadolumuzda, Konya'da, Karaman'da kökleşmiş olan kuruluşları hâlâ sürdürerek, hâlâ bu asrın, bu 20 nci Yüzyılın, bence, insanın insana yaptığı en büyük vurgunlardan biri; yani, diğerleri… Hakikaten, gerçekten, inanç kullanılarak, Allah'ın adı kullanılarak, özellikle millî görüş ve Süleymancı camilerde, cuma günleri, oraya giderek, bugün, en büyük holdingin başında olan -ismini veriyorum, Kombassan; çünkü, elimde belgeler var, elimizde belgeler var- bilfiil kendilerinin giderekten para istedikleri, topladıkları ve gereğini yapmadıkları… Sahte belgelerle, geçersiz belgelerle toplanan bu paralar, gerçekten, ciddî bir mağduriyeti ortaya koymuştur.

Şimdi, artık, buna "dur" demek, çözümler oluşturmak zorundayız. Öncelikle, bu kurumları, bugün -ayakta kalanları ifade ediyorum- ayakta kaldığı ifade edilenleri ve batmış gözükenleri ve var olup da yok olanların tümünde yönetici konumunda olanların hepsi, bu kuruluşları yönetme vasıflarını yitirmişlerdir. Bunlar hakkında, tümü hakkında, takip işlemi başlatılmalıdır.

Tabiatıyla, ayakta kalmakta olan kuruluşların, ekonomiye katkılarını sürdürebilmek, bunların yöneticiler nedeniyle, içine düşürüldükleri konum nedeniyle yok olup gitmelerinin önüne geçmek için belirli önlemlerin de alınması gerekiyor. Derhal başlatılacak olan hukukî işlemler paralelinde, kamunun garantisi altında bir bankalar konsorsiyumu oluşturulmalı, geçerli belgeler çerçevesi içinde, tüm bu kurumlara ait değerler, belgeler, dolayısıyla mülkiyet, gönüllülük temelinde bu kuruma devri sağlanmalı, karşılığında akitler imzalanmalı doğal olarak ve bir yıl içinde, bu süreç, gönüllülük temelinde belirli bir noktaya getirilip, sonra bu kurumların yeniden yapılanması ve sermaye piyasasına kayıtları gerçekleştirerek yapının normalleştirilmesi sağlanmalı ve sonra, ikinci yılın sonunda, gerekli sermaye piyasası işlemleri, kamuya, topluma, ekonomiye açılarak, kendilerine verilmiş olan haklarını devretmiş olanların, buradan, sermaye piyasası üzerinden, isterlerse, haklarını, piyasa kuralları içinde, belirli bir, geçmişe dönük, kabul edilebilir cüzî bir faiz de dikkate alınarak geri ödenmesi, alınması ve piyasanın işlerliği içinde bu kuruluşlara diğer destekler de sağlanarak, bu kuruluşların hayatiyetlerini, işlevlerini sürdürmeleri hedef alınmalıdır.

Tabiî, burada aracılar var, yüzde 3-5 komisyonlarla aracılık edenler var. Burada, üçüncü kişiler var, bu şirketlerin sahiplerinin yanında. Tüm bunlar suçludur, tüm bunlar hesabını vermelidir. Tümünün, şirket sahibi olarak gözükenler dahil, o, sizlerin bilmediğiniz, bizim komisyon üyesi olarak dinlediğimiz, ama, kayıtlarda mevcut olan açıklamaları yapanları, burada onları ben açıklamıyorum; o sorumsuz açıklamaları yapanlar da dahil olmak üzere, herkes hesabını vermeli, herkes kayıpları, devletin kayıplarını, bu yurttaşların kayıplarını kendi özel emvalinden, kaynağından, ailesinin, üçüncü kişilerin kaynağı üzerinden vermelidir.

Değerli arkadaşlarım, yani, süremin de bittiğini görüyorum; ancak, size, bu çerçeve içinde sözlerimi bir hoşluk içinde bitirmek istiyorum. Size, bu süreçte mağdur olmuş olan bir ozanın üç kıtasını okumak istiyorum. Bence, herkes bundan bir ders almalı.

BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu, lütfen, toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Toparlamaya çalışıyorum, bitireceğim şimdi.

Üç yıllık milletvekilliği dönemimde ilk defa bir şiiri okuyorum; lütfen, izninizi rica ediyorum.

"Gurbetçi 'yandım Allah' diye yanıp tutuşurken,

Sizler, altınızda lüks Mercedesler, gezip dolaşırken,

Antalya, Alanya, Kuşadası'nda zevkinizle uğraşırken,

Yazıklar olsun size, gurbetçi saçını başını yolup, ağlaşırken.

 

Cami cami, cemiyet dolaşıp topladınız paraları,

O zamanlar ne güzeldi, biliyordunuz buraları,

Unuttunuz gurbetteki amcalar, ağabeyler, dayıları,

İlaç değil, merhem değil, tuz biber bastınız yaralara.

 

Elbet bir gün ilahî mahkeme kurulacak,

Fakir fukara, emekli, yetimin hakkı sorulacak,

Melekler şahit, Cenabı Allah hâkim, binlerce kişi davacı,

Haşim'den, Dursun'dan hesap sorulacak." (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, son sözüm, Sayın Başbakana: Son otuz yıldır ülkemizde bir siyaset anlayışı gelişti. Parti kapandı, yenisi açıldı; o kapandı, yenisi açıldı ve en son gelinen noktada aynı millî görüş yapısı içinde bir siyaset, dünyamızda kendi etkinliğini gösterdi. Bu tartışmakta olduğumuz sürecin de, o siyasî anlayışın genel felsefesini oluşturan "faiz haramdır" noktasından güç aldığı biliniyor. O süreçte dile getirilen adil düzenin, adil düzen kavramının sonuçta büyük bir vurguna temel olduğunu, aldığını biliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür için, lütfen, Sayın Hacaloğlu…

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Sayın Başbakan, şimdi, Merkez Bankasına bir başkan aramaktayız. Çok gecikti. Sizden bir kez daha istirham ediyoruz, lütfen… Faiz haramdır, faizsiz bankacılıkla yoluma devam ederim anlayışıyla Merkez Bankasına eğer bir başkan atamaya kalkarsanız, Merkez Bankasına faizsiz bankacılık kılıfı geçirirseniz, biliniz ki, bundan ekonomimiz, bundan Türkiye zarar görecektir.

EYÜP FATSA (Ordu) - Ne alakası var Sayın Hacaloğlu?!

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Hacaloğlu.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Bihlun Tamaylıgil; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Bursa Milletvekili değerli arkadaşım tarafından, Şevket Orhan tarafından verilen araştırma önergesi sonucu kurulan komisyonun raporu üzerine, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüşlerimi bildirmek üzere huzurlarınızdayım; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Evet, tabiî, bugün baktığımız zaman, 2006 Nisan ayındayız. Bu araştırma önergesinin veriliş tarihini şöyle bir sorguladığımızda, tarih, 2003 Ocak ayı, Ocak ayının 7'si. Yani, aradan, yaklaşık üç yılı geçmişiz de, dördüncü yılı kovalıyoruz; öyle bir süreç geçiriyoruz ve bu süreçte ne yaptık; üç buçuk yılı geçirdik. Çözüm aşamasında yapılacak başlıklar var mıydı; evet, vardı. Var ki, bu raporu hazırladık. Raporun arkasına da çözüm olarak önerilerimizi koyduk ve bu öneriler üzerinde fikir birliği oluşturduk. Biz, gruplar olarak, daha etkin, daha açılımcı olabilecekleri de ekledik. Demek ki, yapılacaklar vardı. Peki, neden üçbuçuk yıl bekledik?! Neden bu üçbuçuk yıl boyunca, başta, çoğunluğu yurt dışında yaşamakta olan vatandaşlarımız olmak üzere… Ve hepsi şu anda, büyük bir çoğunlukla bizi seyrediyor; bizim burada yapacağımız görüşmelerin, bu görüşmeler sonunda çıkacak olan sonuçların kendileri için bir ışık yakmasını bekliyor. Umut ediyorum, üçbuçuk yıl ertelediğimiz ve çözümü olabileceğine karar verdiğimiz bu konuda, bugünkü görüşmelerin akabinde, tüm vatandaşlarımıza; yani, Almanya'da, Belçika'da, Hollanda'da, Avusturya'da, Fransa'da yaşayan tüm vatandaşlarımıza; onun yanında, ülkemizin çok farklı illerinde bizden bu konuda yapıcı  çözüm bekleyen tüm vatandaşlarımıza bir gelecek umudu vereceğiz; umudu değil, umutla kalmayacak, çözüm hedefi vereceğiz.

Evet, biz, bir araştırma komisyonu daha kurmuştuk; yine bundan üç yıl önce, 2003 yılında, Türkiye'nin en büyük bankacılık krizi yaşandığı zaman. Ne oldu; araştırma komisyonu çalıştı, ek süreler aldı, rapor yazdı. Raporun içinde yine holdingler vardı, izinsiz halka arz vardı. Ne oldu; "yerimiz dar, görüşemiyoruz, zamanımız yok, getiremiyoruz…" Ondan sonra, Bankacılık Yasası çıkardık, finansal piyasaları düzenlemek üzere çalışmalar yaptık; ama, o komisyon raporu rafa bile kalkmadı, komisyonun üstünde, omzunda asılı kaldı. Şimdi, bugün de bir komisyon raporu -şanslı- geç de olsa görüşülüyor. Neden gecikti diye baktığınızda; biz, yanlış mı söylemiştik diye düşünüyorum; hayır, çok net, çok doğru teşhisler konulmuştu. Birileri, Türkiye'deki hukuk devletinin gerektirdiği hukukî düzenlemelere uygun hareket etmemiş. Birileri, bu halkın değerlerini, inançlarını ve o inançlar uğruna feda ettiği varlıklarını alıp kullanmış. Bunlara seyirci mi kalınması gerekiyordu?! Peki, seyirci kalınmasını gerektiren başka nedenler mi vardı?! Bu seyirci kalınmasını hazırlayan dönemin içinde, acaba, rolü olan bizlerden birileri de mi vardı?!

Şimdi, o süreci geçirdik, üçbuçuk yıl içinde daha neler oldu neler. Biz, komisyon olarak, 2005'in mayıs ayında faaliyete başladık ve faaliyetimiz mayıs ayında başladı. O süreçte, 2004'te bir görüşür gibi olduk; ama, değerli grup başkanvekillerinden bir tanesi, Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup Başkanvekillerinden bir tanesi, 2004 yılının mayıs ayında dediler ki: "Bir hafta duralım, bir hafta sonra biz de bir önerge verelim, sizinle beraber görüşelim, araştırma önergesini de kabul edelim, başlayalım." Sene 2004, bir hafta oldu bir yıl, geldik 2005'e. Bir yıl sonra, nasıl olduysa, tabiî, birtakım holdinglerle ilgili, hani, meşhur "üstüne su içelim" olayının başlamasıyla kendini gösteren holdingle beraber işleyen yargı süreci, olayın biraz daha vahametini ortaya koydu galiba ve akabinde komisyon kuruldu mayısta. Arkasından, Meclis tatil oldu. Meclis tatil olduğu zaman -bizim Araştırma Komisyonu Başkanımız burada- yazın da biraz çalışalım, çünkü, vakit geçirmeye… Gerçekten, bizim öyle bir lüksümüz yok dedik; ama, olmadı. Aralık ayına geldik, aralık ayında çalışmalarımız bitti. Bugün neredeyiz; nisanda. Biz, komisyonun açılması için ikibuçuk sene, raporun görüşülmesi için dört ay bekledik. Peki, raporun içeriğinde önerilen acilen yapılması gereken kanunî düzenlemeler için kaç ay bekleyeceğiz? Burada hep beraber diyor muyuz ki, yarından itibaren önerilen tüm başlıklarda yasal çalışmaları başlatacağız? Burada değerli bakanlarımız var. İnşallah, bakanlarımız da bu yönde eğilimlerini ortaya koyarlar; çünkü, bugün görüşülen Araştırma Komisyonu raporu fotoğrafı çekmekte. Çekilen fotoğrafın üzerinden yasamanın şart olan yükümlülükleri var. Bunların yapılması gerekiyor. Bunları ortaya koymak, bunları bir an önce gerçekleştirmek ve bizden, gerek Türkiye'de gerek yurt dışında haber bekleyen, çözüm için umut bekleyen vatandaşlarımıza o umudu net olarak sunmak zorundayız.

Şimdi, bakıyoruz -bu olayı, tabiî, sürekli tekrarladık, sürekli Türkiye'nin gündeminde nasıl olduğunu anlattık- bu olayda taraflar vardı. Bu taraflar da, olayın oluşmasıyla ilgili yaşanan süreçte, başta bakıldığı zaman, çok kararlı, Türkiye'nin menfaatına olacak bir süreç işletiyor gibi gözükmüştü; çünkü, 80'li yılların başında kâr-zarar ortaklığı, çok ortaklı şirketler yapılanımı için bir zemin hazırlanmıştı. Niye; Türkiye, kendi vatandaşlarının var olan sermaye birikimleri, tasarruf birikimlerini üretime kaynak yaratacak şekilde kullansın, biz gidip de gerek dış bağımlılık gerek ekonomik bağımlılık durumuna -bugünlerde düştüğümüz gibi- düşmeyelim, vatandaşlarımızın yaratmış olduğu güçle, dünyaya karşı bir büyük hamle yapalım düşüncesi vardı; ama, bu düşünce birilerine öyle bir ilham kaynağı oluşturdu ki, bundan yaklaşık bir sene önce, hatırlayınız, bir televizyon kanalında, yine, adı geçen bu holdinglerden -yani, isimleri belli, burada 78 tanesi yazılı- bunların içlerinden en güçlü olan holdingin yönetim kurulu başkanı Hollanda'ya gidiyor, bir camiin- artık, sosyal tesis mi; çünkü, oralarda sosyal tesis ve ibadet mekânları birbirine çok yakın, ki, ibadet mekânı; -görüntüde öyle gözüküyor- ekonomik örgütlenme temelinde siyasî hedefler vererek, oradaki var olan kişilere bir yönlendirme yapıyor. Bunu, gözümüzle, kulağımızla hepimiz işittik, gördük. Akabinde ne oluyor; bir ezan okunuşu ve oradaki yetkili kişi ve para almaya giden kişi, "durun canım, önce başka işimiz var; onu halledelim, daha sonra dinî vecibemizi yerine getiririz" diyor. Bu bize neyi gösteriyor; çok açık bir şekilde hedeflenen bir olumlu tabloyu, dinî duyguları kullanarak, dinî inançları, yeri gelip yükümlülük noktasında olanları ikinci plana atarak ticarete alet etmeyi getiriyor.

Peki, ne diyor bu kişi: "Ticarî imkânlarla üretim mekanizması kurulmasının ötesinde, bizim bir medya kuruluşuna ihtiyacımız var." Hedef ne; burada, tasarrufu bol olan kişinin tasarrufunu kullanıp, bir yerde üretken ve etkileyen zemin hazırlayarak Türkiye Cumhuriyetinin geleceğiyle ilgili yönlendirici politikalar oluşturmak. Peki, başarılı oluyor mu; tabiî; çünkü, yanda, o kuruluşun, -ki, Almanya'ya gittiğimiz çalışma sırasında, yine bu süreç içinde etkin görevler almış bir kişinin yazmış olduğu kitabı da tarafıma ulaştı ve belgeleriyle var- nasıl buralarda odalar kiralandığı, odaları kiralamak için hangi yeterliliklere sahip olunması gerektiği, hangi işadamı çevrelerinin icazetinin alınması veyahut millî görüş… Hani, sizin gömleğini çıkardığınız görüş var ya, o görüşün temsilcilerinden kimlerin olması gerektiği veya onların icazet verip vermediği holdingler olup olmadığı önplana çıkmış.

Şimdi, bakıyoruz, ortada rakam, 90'lı yıllardan itibaren yavaş yavaş artmış ve yapılan işlem ne?.. Söylüyorum; 1980'li yılların başında bir de 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu var, bu kanunun getirdiği düzenlemeler var. Bu düzenlemeler ne diyor: Eğer, bir şirketi halka açacaksan, gel kardeşim, yükümlülüklerin bunlar; bunları yerine getir, kaydını yaptır, halka açıl. Hisse senetlerinin aracılığını mı yapacaksın, onun da kanunî düzenlemeleri var; gel bunları da yerine getir. Bunlardan sonra, sen bu işlemi de yapabilirsin, izne tabi olarak.

Peki, bu, sayıları 70, kimi kaynaklarda 90, kimi kaynaklarda daha fazla şirketler ne yapmış: Ben, ne kanun tanırım, ne kural tanırım. Benim bir hedefim var, ona hizmet ederim. Topladım paraları; nasılsa bir para var, ben bunu kullanırım. Oo, böyle zengin, böyle kaynak!.. Fışkırıyor bu paralar. Ne gerek var kurala, ne gerek var hukuka! Bu zihniyette giden bir süreç…

Peki, ne olmuş; bu kural ve hukuka uygunlukla ilgili denetim mekanizmalarının oluşması nasıl olabilirdi; bunlardan haberdar olmak gerekiyordu. Neden oldu, nasıl oldu; böyle bir sürecin işlediği… Peki, 1990 ve 2000, hatta 2000 sonrasındaki krize kadar haberdar olma imkânı var mıydı?! Alan memnun veren memnun. Çünkü, hedefler çizilmiş, olayın içinde bir taraftan siyaset, bir taraftan ekonomi, bir taraftan millî duygular, bir taraftan dinî duygular, milliyetçilik duyguları kullanılmış. Tabiî ki, orada yaşayan vatandaşlarımız öyle bir halde ki… 1960'larda gittiğinde dişine kadar muayene etmişler, "sen işe yararsın, gel çalış" demişler. Kuzey illerinde -gittiğinizde, çoğunuz gidiyorsunuz- eyaletlerde, madenlerde bütün günlerini vermişler, diğer ağır şartlarda, en ağır şartlarda çalışmışlar ve bu kişiler toplumdan izole olmuşlar. Niye; sosyal entegrasyonu sağlayamamışlar gittiği ülkede, dilini konuşamamış. Bir zaman ailesinden ayrı kalmış, ailesini sonra yanına getirmiş. Yeni bir nesil oluşmaya başlamış. İçsel problemler yaşıyor. Bir taraftan da, ülkesine dönecek, bir bakıyorsunuz, son yirmi yirmibeş senede Türkiye'de ekonomi, yaşam şartları… Yok canım, ben kalayım da, en azından Türkiye'deki akrabalarıma sahip çıkarım, gelecek aileme sahip çıkarım; bu arada, tasarruflarımı biriktiririm, ben de bunlardan belli bir gelir sağlarım düşüncesindedir.

Şimdi, ne olmuştur; bir, işçi şirketleri, arkasından bankerlik krizi, arkasından bankacılık, bir de tabiî, üstüne üstlük, Merkez Bankası ve Dresdner Bank olayı daha da güvensizliğe düşmüş; o boşlukta, belli sosyal mekânlarda kutsal değerlerini daha da çok yaşayarak bir araya gelmiş insanlar, çevrelerinde etkin hocalar, etkin bilirkişiler, yönlendiren temsilci kimliğindeki bilirkişilerle bu yolun içine girip paralarını vermişler. Ha, yüksek getiri taahhüdü olmamış mı; olmuş. Kim bu ülkede, ben yüksek getiriyi reddediyorum diyebilir ki! Yani, baktığınızda, batan Uzanların yüksek teklifine Petkim'i bizim hükümetimiz de sattı. Yani, farklı bir şey yok; yüksek getiri her zaman bir beklenti oluşturuyor. Kaldı ki, inandığı, bildiği, güvendiği insanlar, git sen burada paranı değerlendirirsin demişler ve sonuçta, ne yazık ki, oluşan saadet zinciri, sıcakparayla kaynayan süreci bitirince kopmuş ve ondan sonra şikâyet başlamış.

İşte o noktadan sonra, bu şikâyetler, hukuka ve kurala, kanuna uygunsuzluğun denetim ihtiyaçlarını daha da artırmış; ama, bunun öncesinde, taa 1996'larda, birtakım medya; ki, bu holdinglerin işlettiği bir yöntem de, birtakım televizyon kanalları ve medya organları, gazeteler kanalıyla reklamlar yapmak, onlara sponsor olmak veya bir kanal probleme mi düştü, hadi hep beraber toplanalım, nasıl kurtarırız da devam ederiz formülasyonları yapmak. Bu kanalı biliyorsunuz, biz de biliyoruz; çünkü, ilk o görüntü, kimin, hangi kanalı, ne şekilde götürdüğünü biliyor.

Peki, dönem dönem hangi yerel yönetimlerle birtakım ilişkiler olmuştur; hangi kaynaklar sağlanmış, nerelere gitmiştir veya bu kişiler, topladıkları bu paralarla, vaat ettikleri gibi, jet fabrikaları, motosiklet fabrikaları, hatta hatta, Amerika'yı da geçerek füze fabrikaları kurmuşlar mıdır; hayır. Bu paralar birilerine aktarılmış, yanlış yönetim zafiyetleri kendini inanılmaz derecede göstermiş, gelen o kaynak, bir anda insanların aklını başından da almış. Bir holding yöneticisi anlatıyordu, tutanaklarda da vardır... Ben gittim; çünkü, insanlar, yaşanan süreçlerde, tasarrufunu saklama imkânında güvensizlik oluşunca, yeni kaynaklar aramışlar. Ne yapmışlar, biliyor musunuz; sedirlerin altında, karkas etlerin içinde paralar tutulmuş ve o gün, o inandırıcı güç, onların yanına gelip de "ey kardeşim, din kardeşim, ben bunu bunu yapacağım, geleceğin bu olacak, ailen iş bulacak, Türkiye kalkınacak, zaten dinimizde faiz de haram, ver parayı, geleceği hiç merak etme" ve oradan çıkarılan paralar, gitmiş. Ne gitmiş; geçmiş de gitmiş, gelecek de gitmiş.

Şimdi, ne yapılabilirdi; hukuken baktığınız zaman, birtakım hukukî yöntemler kullanılmış; ancak, Türkiye'de… Yani, geçen süreci değerlendirdiğinizde, gerek sermaye piyasası mevzuatı açısından gerek 2000 yılında çıkarılan 4616 sayılı bu Erteleme Kanunu açısından gerekse Ticaret Kanunuyla beraber ve orada oluşturulan… Ki, 1999 yılında da bir komisyon oluşturulup bu konuda antant kalınarak, birlikte kalınarak ne yapılacağı da tartışılmış. Düzenlemeler yapılmadığı için, bugün, karşımızda ağır bir mağdur ordusu var.

Şimdi, mağdur ordusu için ne yapılabilir, mağdurlar için ne yapılabilir? Bugün, Almanya'da, sokakta o insanlar, biliyor musunuz! Yani, artık, sesimiz duyulsun diyorlar. Hak, vicdan, adalet bu sesi duymayı gerektirir; çünkü, o insanlardan bazılarıyla, biz… Burada bizim komisyon arkadaşlarımız var; gittik. Hepsi aynı şeyi yaşadılar, benim yaşadığım şekilde. Bir yaşlı amca, karşıma gelip de "karım kanserden öldü, memleketime gönderip cenazesini gömdürecek param bile kalmadı, gittim bir yerlerden borç para almak için yalvardım" dedi. Yani, kulun hakkını bu kadar yemeye kimin hakkı var arkadaşlar?! Bu hakkı yiyenden hesap sormak, bizlerin görevi değil mi?! Şimdi, biz, bir komisyon çalışması sonunda tavsiyeler ortaya koyduk. Bir tanesi; burada, gerçekten, vekâlet, temsilci yöntemi kullanarak gidilen bir süreç var. Bu holdingler kaç tanedir, kaç ortağı vardır, ne kadar para yatırmışlardır, bunların hepsinin net olarak tespit edilmesi gerekiyor. Bu tespitte de, ilgili bakanlıklar ve kuruluşlar tarafından bir heyetin oluşturulması şart. Bunun ötesinde, burada sorumluluğu olan kişilerden, yönetim zafiyeti veya bu duruma gelinen noktada oluşan eksikliklerin sorumlularından da, bu sorumlulukları nispetince hesap sorulması gerekiyor.

İkinci bir nokta, bu kişilerin çoğunluğu genel kurullara katılamıyor; yani, şirketlere ortak olmuşlar, başvurduklarında "ee, sen ortaksın, Ticaret Kanunu gereği sana zaten para ödeyemeyiz" diye, bahaneler konuşuluyor; ama, ortaklığın adı var, kendi yok. Herkes, belli bir çevreyle o şirketleri idare ediyor; ama, milyonlarca, binlerce vatandaşın -milyonlara vardı; çünkü, aileleriyle beraber milyonları aştı bu rakam- bu kişilerin söz hakkı yok. Genel kurullar, aralık-ocak; hepimiz biliyoruz, yurt dışından o tarihte gelme imkânı var mı, hepsi de çalışıyor. Ondan sonra, yüzde 3 - yüzde 10 arasında bir nisapla ikinci toplantılarda karar almak ve insanları karar merciinin dışında tutmak. Karar merciinin içinde tutulması gerekiyordu; zaten raporumuz içinde de bunları veriyoruz.

Diğer taraftan, bu kişileri yönlendiren, temsilci olsun, medya kuruluşu olsun, kim olursa olsun, bunların, bu süreçteki katkıları veya bu süreci hızlandıran etkileri, bunların hepsinin belirlenmesi ve bunlardan da, bu katkıları oranında hesap sorulması gerekiyor. Bunların araştırılması gerekiyor.

Ne büyük bir kötülüktür, biliyor musunuz ki, biz, milyarca euro para yurt dışında var derken, hep, yurt dışındaki vatandaşımızı zor anın kurtarıcısı görmüşüz. Onlara, Türkiye'nin iç borçlanması, dış borçlanması problem olduğunda "gel vatandaş, getir paranı" denilmiş. Türkiye'de rejim veya hükümet veyahut Türkiye'nin geleceğiyle ilgili planlar yapılmış, onların etkilenebileceği başlıklar bulunup "gel vatandaş" denilip yanına gidilmiş. Bugün baktığınızda, o vatandaş, artık "ben gelmem" diyor. "Benim için bir şeyler yapın, benim güvenimi tazeleyin ki, ben, artık, Türkiye için bir şeyler yapayım" diyor. Halihazırda…

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tamaylıgil, lütfen toparlar mısınız.

Buyurun.

BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) - Halihazırda, o vatandaşlar, birçok sıkıntıyla… Ne yaptık biz; geçen sene, bir anda sosyal güvenlik primlerini artırdık, 2 dolardan 5 dolara. O insanlar ülkelerine geliyorlar, yollarda, sürekli bir haraç altında kalıyorlar; hiçbir şey yapmıyoruz. O insanlar, bütün gururlarını ezecek birtakım vatandaşlık sorgulamalarıyla karşı karşıya kalıyorlar; biz yine onları kaderleriyle baş başa bırakıyoruz. Ve o insanlar çifte vatandaşlık uğruna birçok problem yaşıyorlar; yine tek başına kaderleriyle baş başa bırakıyoruz. Artık böyle bir kader, böyle tek başına bırakma süreci işlememeli arkadaşlar.

Olayın genel hatları ve olayda yaşanan süreç belli. Bu süreçten sonra yapılması gereken hukukî çalışmalar belli. Bunun tamamlayıcısı, acilen yasa çıkartmaktır. Ticaret Kanununda… 2003 yılında Sermaye Piyasası Kurulu bir kanun teklifi veriyor Başbakanlığa -Burada Sayın Abdüllatif Şener Yok, Sayın Bakanım Atilla Bey var- Abdüllatif Şener Bey biliyor. Niye gelmedi bu kanun?.. O zamandan adım atılması gerekiyordu. Yok, gelmedi, bekliyoruz. Şimdi, bir an önce Sermaye Piyasası Kanununda…

Ve şu da var: Bakın, bu olaylar bugünden sonra alacağınız tedbirlerle çözülmez. Geriye gidilecek. Biz kamunun alacağı için 5020'yi çıkarttık. Biraz da halkı, düştüğü durumu dikkate alarak… Burada devletin bir sorumluluğu yoktur; ama, sorumluluğu olanların da, hesap verme… Zamanaşımı süresini geriye çekmekte fayda vardır. Nereye çektik; biz, 20 yıla çektik. Burada da bir geriye çekişin acil olarak gerekliliği vardır. Paranın kullanımı olarak nerelerde, ne şekilde, nerelere transfer edildiğinin tespitine gerek vardır. Buradaki hesaplarda kimlerin etkin rolü olduğunun, bunun içinde nitelikli dolandırıcılık varsa, bunların tespitine ihtiyaç vardır ve bir an önce kanuna ihtiyaç vardır. Yani, üçbuçuk seneyi kaybettik, bundan sonraki süreyi kaybetmeyelim değerli arkadaşlar ve bizden cevap bekleyen binlerce vatandaşımıza çarelerimizi iletelim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tamaylıgil, lütfen…

Teşekkür için açıyorum; buyurun.

BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) - Hemen bitiriyorum Sayın Başkan.

Ve şunu burada söylemek istiyorum: Biz, bazıları gibi, birilerinin önünde diz çöküp dinî referans yaratmayız arkadaşlar; ama, biz, vatandaşlarımızın dini, mezhebi ne olursa olsun, inanışlarının eğitime, adalete, siyasete ve ticarete alet edilmesini de kabul edemeyiz, karşı dururuz. Biz, şeriat uğruna canları alınanların hakkını koruruz; ama, yine, inanışları uğruna, geleceği ve geçmişi çalınmış olanların da haklarının alındığı güne kadar yanında olacağız, bu konunun takipçisi olacağız.

Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tamaylıgil.

Anavatan Grubu adına söz isteyen, Gaziantep Milletvekili Sayın Ömer Abuşoğlu; buyurun.

Süreniz 20 dakikadır sayın Abuşoğlu.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Meclis Araştırması Komisyonu raporu üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kamuoyunda "holdingler" olarak anılan ve büyük ölçüde yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın mağduriyetine yol açan belli bir dönem uygulamanın ne ölçüde bir mağduriyeti ortaya çıkardığı ve son durumlarının ne olduğu noktasında komisyon raporunun belli ölçüde bir çalışması var. Bu komisyonun kurulması ve çalışması, bu raporu hazırlaması, elbette konunun boyutlarını gözler önüne sermek açısından oldukça yararlı olmuş.

Ancak, raporun ve dolayısıyla da komisyon çalışmalarının eksik yönleri var. Burada, birtakım, o ölçüde komik ve o ölçüde ciddî suçlamalar ve ciddî durumlar var ki, komisyon, bunları yapanlar, bunları gerçekleştirenler hakkında ne gibi bir işlem yapılması gerektiği konusunda da fazla konuyu irdelememiştir. Yani, bu yönüyle, komisyon, belli ölçüde, konuyu araştırmaktan ziyade, geçiştirmek ve bu konunun Meclis gündeminde de "işte, araştırıldı, komisyon çalışmasını yaptı, komisyon raporu yazıldı ve görüşüldü" denilerek, mevzuun, konunun kapatılmasına yönelik belli bir eğilim de ortaya sermektedir. Bunu da belirtmekte fayda var.

Üzerinde durduğumuz konu, eğer sayın milletvekilleri inceleyecek olurlarsa göreceklerdir ki, komisyon raporunun gerçekten komik tarafları var. Aynı zamanda, belli yönleri dikkate alındığı zaman, organize dolandırıcılık şebekesi hüviyetinde mütalaa edilebilecek, nitelendirilebilecek yönleri var. Ayrıca, siyasetçiyi de suçlayan yönleri var. O holdinglerin kurucusu, hatta, bir holding, bir şirket kurucusu bir kişi, siyasetçiler hakkında şunları söylüyor; bunu okumadan geçmeyeceğim: "Suçun üçte 1'inin siyasetçiler…" Niçin siyasetçilerinmiş suç; "bu holdinglere gereken kanunî altyapıyı kurmadan kuruluş izni verenlere ait olduğu…" Sen kalkıp -hangi amaçla olduğunu ben tartışmayacağım- bir holding kuracaksın, insanların millî hislerini, dinî inançlarını, duygularını, yıllardan beri gurbette memleket hasretiyle yaşıyor olmasının getirdiği bir ortamda kullanacaksın, ellerinden parayı yüksek kâr vaadi sunarak alacaksın ve ondan sonra da diyeceksin ki, suçun üçte 1'i siyasîlerin… Niçin; bu şirketler için gerekli kanunî altyapıyı düzenlemeden bu şirketlerin kurulmasına meydan vermiş… A adam, şirketi sen kurmuşsun, bu şirketi sen kurmuşsun, insanların elinden paralarını almışsın, getirmişsin, nerede, ne şekilde kullandığın belli olmayacak şekilde bu paraları değerlendirmişsin ve ondan sonra siyasîlere suç atacaksın, "suçun üçte 1'i siyasîlerin…" Daha yetmiyor, devam ediyor komisyondaki ifadesinde bu adam, bu zatı muhterem, temelde şirket yöneticilerinin tamamının suçlu olmadıklarını, dolandırıcılık niteliğinde işlerin içinde olan bu kişilerin suçlu olmadıklarını, SPK'nın ve bu holdinglere kuruluş izni veren siyasetçilerin suçlu olduğunu ifade etmiştir ve komisyon da, bu adamın bu laflarını dinleyerek kayda değer bulmuş ve buraya aktarmıştır. Evet, birtakım siyasetçiler, birtakım siyasîler suçludur. Bugün, o suçlu siyasîlerin arasında halihazırda bu Meclis çatısı altında bulunanlar da vardır. Hangileridir bunlar; bu kurulan holdinglerin, bir kısmı dolandırıcılık şebekesi şeklinde çalışan organizasyonların adına gidip yurt dışındaki vatandaşlarımızdan para toplanmasına aracılık eden siyasîlerindir suç ve maalesef, bunlardan bazıları, birkaçı -onlar kendilerini gayet iyi bilirler- bugün, bu Meclisin çatısı altında milletvekili sıfatıyla oturmaktadırlar.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Ensesi kalınlar!..

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - O bakımdan, araştırma komisyonunun niçin bu konuyu derinlemesine yeteri kadar incelemediğini, zannedersem fazla tartışmaya gerek yok.

Bu organizasyonların bir kısmı gerçekten iyi niyetli bir başlangıç içerisinde gerçekleşmiş olabilir, sadece bir kısmı; ama, gerek profesyonel yönetici olmamaları gerek konuyla ilgili mevzuata vâkıf olmamaları ve gerekse de zaman içerisinde dürüstlüklerini yitirmiş olmaları dolayısıyla bir kısmını belli bir kenara bırakalım. Ortaya çıkan belli bir zarar var ve halihazırda mevcut olan tesislerin gerçek sahiplerince işletilmesi, profesyonel yöneticiler eliyle işletilmesi şekliyle kurtarılabilecek olanlar var; ama, bunlardan birçoğu gayrifaal. Şirket kurulmuş, aynı kişiler bir başka ad altında bir başka holding daha kurmuşlar; aynı kişiler farklı farklı holdingler kurarak paralar toplamışlar. Siz, bunlara, böyle bir sistemde işleyen düzene iktisadî nitelikte bir organizasyon nitelemesi yapabilir misiniz?! Ortada apaçık organize bir suç var, organize bir dolandırıcılık şebekesi türemiş; hatta, yeri gelmiş ortaklar birbirlerine düşmüşler, şirketin toplanan paralarının ortaya çıkardığı nemalardan kaynaklananları paylaşmak noktasında birbirlerine düşmüşler, birbirlerini suçlamışlar, birbirleri hakkında -burada raporda da var- şikâyette bulunuyorlar. O bakımdan, üzerinde konuşulan konu, oldukça karmaşık ve oldukça çetrefil bir çerçevede.

Raporda, yine, benzer şekilde -benim, okuyunca çok komiğime gitti- bir şirket yöneticisi diyor ki -bir televizyon şirketinden bahsediyor- Kanal 7 televizyonunun hem kendilerine ait olduğunu hem de olmadığını…Şirket, bir televizyon kanalı kurmak noktasında herhalde birtakım fonlar ayırmış, bu fonlar kullanılmış. Dolayısıyla, bu kanalın kendilerine ait olması gerektiğini vurguluyor; fakat, hemen arkasından da ilave ediyor, hem de bize ait olmadığını… Bu kanal ya size aittir ya da size ait değildir.

Televizyona ait tüm mal varlığının kendilerine ait olduğunu; ancak, işletmesinin kendileri tarafından yapılmadığını ifade etmiş. Böyle komik bir şey olur mu ticarî hayatta, iktisadî hayatta? Şirket sizinse, şirketin mal varlığı sizinse, bunu, ya kira karşılığı bir başka kuruluşa kiraya verirsiniz yahut da bunu satarsınız. Bu şirket yöneticisi, hâlâ, buradaki oluşan metanın, televizyon yayıncılığında kullanılan metanın ve televizyon yayını yapan kuruluşun kendilerine ait olup olmadığını da bilmeyecek derecede de bu işlerin dışında ve bu adam şirket yönetiyor ve bu adam, insanların alınterini toplayarak, sizlere para kazandıracağım vaadiyle, gör ki, onların hangi atmosferde hangi duygularını istismar etti. Bu insanların ellerinden paralarını alıyorlar; fakat, sahip oldukları mal varlığının kendilerine ait mi, ait olmadığını da bilemeyecek derecede de bu işin dışındalar.

O bakımdan, konu, sadece araştırma komisyonunun raporunu vermesiyle bitecek ve burada kapanılacak bir konu değildir. Belli bazı yönleri dikkate alındığında, özellikle organize bir şekilde dolandırma amaçlı birtakım fiillerin de olduğu burada gerçek, bunlar dikkate alınarak doğrudan doğruya bu gibi şirketlerin kurucularının ve yöneticilerinin savcılığa suç duyurusuyla beraber gönderilmesine ihtiyaç vardır. Bu yönüyle de komisyon bu çalışmalarını yeteri kadar yerine getirememiştir.

Aynı şekilde, şirket yöneticilerinin, karşılıklı olarak, SPK'yı, Sermaye Piyasası Kurulunu ve Sermaye Piyasası Kurulu yöneticilerinin de şirketlere yönelik birtakım suçlamaları var. Elbette, SPK üzerine düşen görevi zaman içerisinde yeterince yapmamış olabilir; ama, bu noktada, bence, suçlanılabilecek en son kuruluş SPK'dır, Sermaye Piyasası Kuruludur. Çünkü, bir şirketin yöneticisinin "işte, biz mevzuatı bilmiyorduk, fakat, SPK bizi zamanında uyarmadı" gibi bir şeyin arkasına sığınması mümkün değildir. Bir kere, şirket yöneticisinin öncelikle ticaret hukukunun, Ticaret Kanununun kendileriyle ilgili olan yönlerini, Sermaye Piyasası Kanununun kendileriyle ilgili olan yönlerini bilmek veya bilen adamları da yanında istihdam etmek mecburiyeti vardır. Düşünün siz, bir bakıma 5 milyar euro, bir bakıma da bunun 2 katı, 10 milyar euroluk bir fondan bahsedilmektedir, bu fonların yönetiminden bahsedilmektedir ve bu fonları yöneten, şu veya bu ölçüde yöneten kişilerin, biz mevzuatı yeterince bilmiyorduk, SPK bizi uyarmadı gibi gayet masumane bir tavır içerisine girmeleri bence bunların suçunu ve bunların yükünü hafifletmez.

Ben, konu üzerinde fazla konuşmayacağım, fazla durmayacağım; ama, insanlar şu an için şunu soruyorlar: Bizim giden paralarımız ne oldu? Bizim, bu paraların üzerine bir bardak soğuk su mu içmemiz gerekiyor? Şirketlere ortak olduklarına dair ellerinde birtakım makbuzlar var; fakat, bu makbuzların veya ellerindeki değişik adda da olsa belgelerin karşılık ihtiva etmesi gereken şirketlerin bir kısmı ortada yok, gayrifaal, bir kısmı aktif çalışan durumda. O bakımdan, bu insanların mağduriyetinin giderilmesi, bu şirketlerin ekonomiye kazandırılmasından çok daha öncelikli bir konu olarak ele alınması gerekir; çünkü, şirketlerin ekonomiye kazandırılması, yeniden yapılandırılması… Burada, raporda, bazı şirket yöneticilerinin "işte, bize de bir Anadolu yaklaşımı uygulansın; biz, tekrar, kârlı birer şirket haline getirelim" gibi birtakım talepleri var. Böyle bir yöne gidildiğinde, zaman daha da uzayacak; insanlar, buralara ödedikleri alınterlerini, bir ömür boyu gerçekleştirdikleri birikimlerini elde etme noktasında, gerisin geriye alabilme noktasında, yine, bir ümitsizlik içerisinde olacaklardır. Bunun için, öncelikle, tasfiye edilebilecek, para getirebilecek, değer ifade edebilen şirketlerin tasfiye edilip, halihazırda, belli olan, ellerinde belgesi olan ortakların haklarının iadesi, benim için en acil bir konudur. Eğer bu şirketlerin ekonomiye kazandırılması gerekiyorsa, satılsın. Yeni alacak sahipleri, ekonomiye kazandırmak noktasında, bankalarla mı anlaşıyor, hükümetle mi anlaşıyor veya Anadolu yaklaşımı veya bir başka yaklaşım gibi yaklaşım içerisinde mi şirketleri rehabilite ediyorlar; orası beni fazla ilgilendirmiyor; ama, beni en önce ilgilendiren, bir ömür boyu, insanların, kıt kanaat geçinmek uğruna gerçekleştirdikleri birikimlerini, bir an önce, tekrar geri ellerine teslim etmek, bunların mağduriyetlerine son vermek ve bu insanları rahatlatmak gerekiyor. Bu, yurt dışında çalışan işçilerimizin, yurt dışında çalışan vatandaşlarımızın başına gelen tek bir olay değil. Bir zaman da, işçi şirketleri vardı. İşçi şirketleri kanalıyla da, bu insanların tasarrufları, Türkiye'nin ekonomik kalkınmasına katkıda bulunulacak diye Türkiye'ye getirilip, işçi şirketleri halinde değerlendirildi; ama, sonuç, büyük bir fiyasko ve bu insanlar açısından da çok büyük bir hayal kırıklığı. Bu, ikinci bir darbedir. O bakımdan, insanların, ekmek paralarını kazanmak, hayatlarını garanti altına almak amacıyla, yıllarca vatan hasreti çekerek, evlat, uşak hasreti çekerek yıllarca biriktirdikleri bu tasarruflarının acilen kendilerine yeniden döndürülmesini sağlayacak bir sistemin kurulması ve bu sistemin kurulmasına da önayak olacak şekilde, hükümetin, gerekli kanunî düzenlemeler, yasal düzenlemeler neyse, bir an önce Meclisin önüne getirmesi gerekmektedir.

Bir başka husus daha var son olarak değineceğim. Buradan bazı insanlara sesleniyorum: Siyasetinize, ticaretinize, Allah için, Allah'ın adını karıştırmayın. Bu millet, dinin, hem siyaset uğruna hem ticaret uğruna istismarından çok çekmiştir, çok yara almıştır. Belki, bundan en fazla yarayı, din adına ortaya çıkan insanlardan daha ziyade, dinin kendisi almıştır, dinin değerleri almıştır. Bu insanlara sesleniyorum bir kez daha: Lütfen, ticaretinizde, siyasetinizde dini kullanmaktan vazgeçin, dinî referanslardan uzak durun; çünkü, neticede iyi niyetle yola çıkılmış olsa da, sonuçta, insanlar şeytana uyup, yollarını şaşırabiliyorlar; bu durumda da, kalan, o insanlar üzerinde leke değil, kalan, dindarlar üzerinde, dini hayatının bir parçası haline getiren gerçek dindarlar üzerinde, kötü izler oluyor.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Abuşoğlu.

AK Parti Grubu adına, Konya Milletvekili Özkan Öksüz; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle hepinize saygılarımı sunuyorum.

Yıllarca ülkemizin kanayan yarası durumunda olan ve birkısım holdingler tarafından mağdur edilen, yüzbinlerle ifade edilen vatandaşlarımızın durumlarının bu Meclis tarafından araştırılması, alınacak önlemlerin belirtilmesi, bu amaçla bir araştırma komisyonu kurulması önemli bir başarıdır. Çünkü, bizden evvelki parlamentolar ve hükümetler, bu tür olayların üzerine gidemedikleri gibi, bu işlerin yapılmasına da göz yummuşlardır.

Türkiye'de, özellikle, yurt dışında çalışan vatandaşlarımızın birikimlerini nasıl değerlendirecekleri ilgiyle izlenmiştir. Bu birikimlerin ülkemize getirilerek ülke kalkınmasına kanalize edilmesi, geçmişte bu ülkeyi yöneten pek çok hükümetlerin hedefleri haline gelmiştir. Devlet Sanayi ve İşçi Yatırım Bankası, bu amaçla kurulmuştur. Ayrıca, işçilerimizin bir araya gelerek şirket kurmaları ve Türkiye'ye yatırım yapmaları teşvik edilmiştir. Bu teşvikler sonrasında ülkemizde birçok işçi şirketi kurulmuştur ve bunların başında da kendi yöremde, 1970 yılında Kulusan, adıyla kurulan şirket, kaymakamlığın öncülüğünde dört yıl gibi kısa bir sürede kendisini amorti etmiştir. Bundan sonra da küçük şirketler bunu izlemişlerdir. Şu anda Salina adıyla, daha önceki Cihankur Fabrikası da bu şekilde kurulmuş ve işçilerimizin gayretleriyle kurulmuş şirketlerdir.

Ülkemizde çok ortaklı şirketlerin yapılanması, daha çok 1980'li yıllardan sonra başlamıştır. Kurulan bu şirketlerin bir kısmı, gerçek, aralarında yardım yaparak vatandaşlarımıza iş imkânı sağlamışlardır. Bir kısmı ise, bu işin istismarına gitmişlerdir. O dönemlerde ülkemizin dışarıdan gelecek paraya ihtiyacının olması, yurt dışındaki vatandaşlarımızın birikimlerinin Türkiye'ye çekilmek istenmesi sebebiyle, bu durumlara hükümetler tarafından ses çıkarılmamış ve göz yumulmuştur.

Türkiye ekonomisi, geride bıraktığımız on onbeş yıl boyunca bankacılık ve finans sektöründe yaşanan krizler ile izinsiz halka arz yoluyla ağırlıklı olarak yurt dışından sermaye transferi sağlayan bazı holdinglerin yol açtığı sorunlar nedeniyle ciddî ölçüde sarsılmıştır. Piyasalar, reel sektörün ihtiyaç duyduğu fonları sağlamada güçlük çekmiş, ülke ekonomisinin ihtiyaç duyduğu yabancı sermaye girişi de yaşanan bu olumsuzluklardan etkilenmiştir.

Araştırmalarımıza konu olan holdinglerdeki sıkıntılar, 1995 yılından başlayarak bugüne kadar artarak devam etmiştir. Bugün itibariyle aşağı yukarı 300 000 mağdur, 5 milyar dolar civarında da yok olan bir kaynak bulunmaktadır.

Holdinglerin ülkemiz ekonomisinde bir sorun olarak ortaya çıkmasında ve holdinglere para yatırmak suretiyle insanların mağdur olmasında temel üç sorun var: Bunlardan biri holdinglerin kendisidir. İkincisi holdinglere para yatıran ortaklardır. Üçüncüsü de devletin kuruluşları, SPK ve Hazinedir. Bunların üçünü de ayrı ayrı tahlil etmek istiyorum arkadaşlar.

Bu tür şirket yöneticileri, özellikle yurt dışındaki vatandaşlarımızın birikimlerini çekebilmek için, yurt dışında, gazete, radyo, televizyonlar kanalıyla reklam kampanyaları açmıştır. Reklam kampanyalarında insanlarımızın vatan sevgisi ve dinî duygularına hitap etmişlerdir. Gerçekleştirmeyi düşündükleri projeleri abartı olarak anlatmışlardır. Hatta, bunların bir kısmı "biz araba üretiyoruz, biz helikopter üretiyoruz" diyerek ve değişik slayt gösterileriyle, oradaki vatandaşlarımızı kandırarak ellerindeki paraları almışlardır.

Maddî imkânların gelişmesi, boş zamanlarının çoğalması, kısmen de dinî bilgilerinin artması, gurbetçilerimizi haram ve helale dayalı çok dikkat eder duruma getirmiş ve elinde avucunda birikmiş parasını faizsiz nasıl değerlendirebilirim diye düşünmüştür. Faizin İslam inancına göre haram olması nedeniyle yastık altına attıkları veya ziynet eşyası olarak tuttukları birikimlerini faizsiz bir sistemde değerlendirmek istemişlerdir.

Gurbetçilerimizin bu durumundan yararlanmak isteyen birkısım şirketler, kâr-zarar ortaklığı şeklinde yapılandıkları, elde ettikleri kârları, yüksek kârla dağıttıklarını ifade ederek vatandaşlarımızın birikimlerini çekmeye çalışmışlar, hatta hatta, 25 000 dolara kadar para yatıranları umreye, 50 000 dolara kadar para yatıranları da hacca götürme vaatleriyle para toplamışlardır.

Şirket ve holdingler, şirketleşme aşamasında para toplama işlerini temsilcileri vasıtasıyla yapmışlardır. Parayı toplayan temsilcilere topladıkları paranın bir kısmını komisyon olarak vermişlerdir. Bu nedenle, toplanan paralar, daha merkeze gelmeden eksiltilmiştir. Özellikle, yurt dışında toplanan paralar Türkiye'ye bankacılık sistemiyle değil kurye yoluyla getirilmiş, paralar bavullarla taşınmıştır. Holding temsilcileri, genellikle, dürüst, samimî ve saf insanlar olup, büyük çoğunluğu sadece para toplamak için kullanıldıklarının, bataklar başlayınca halkın kendilerinden hesap soracaklarının farkında bile değillerdi.

Gerek yurt içinde gerek yurt dışındaki vatandaşlarımızın birikimlerini çekme yolunda şirketler arasında bir yarış başlamıştır. Tanınmış ve halka mal olmuş birçok isim ve simayı, yanlarındaymış ve destekliyormuş gibi göstererek para toplamışlardır. Tasarruf sahiplerine, hem döviz bazında hem de sabit oranlarda kâr payı taahhüdünde bulunmuşlardır. Bankalar dövize yüzde 5-10 verirken, bunlar yüzde 25 ile 30 arasında kârlar vaat etmişlerdir. Böylece, şirketler arasında da para toplama yarışı başlamıştır.

Bu paraları toplayabilmek için, dinî cemaatlerden, hemşerilik duygularından, vakıflardan, camilerden, medya kuruluşlarından, lokallerden, spor kulüplerinden faydalanmışlardır. Halkın elindeki menkul ve gayrimenkulleri sattırarak bünyelerine dahil etmişlerdir. Piyasalara göre yüksekçe, çok yüksek -sözümona- kâr paylarını, cami ve derneklerde, insanların gözü önünde, dolu çantaları açarak dağıtmaya başlamışlardır.

Şimdi, Köln'e biri geliyor, elindeki çantalarla bir derneğe geliyor, bu paraları dağıtmak istiyor; kâr paylarınız. Kâr payınız ne kadardır; 10 000 mark. Diyor ki: "O kâr payı dursun, al 40 000 mark daha, 50 000 markı daha benim hesabıma geçirin." Yani, bu şekilde paralar toplanmış. 1 bavulla para dağıtılırken, 10 bavul dolusu paralar toplanmıştır, bu şekilde bir mekanizma işlemiştir.

Birkısım insanlar, gerçek anlamda yatırım yapmak, ülkemizin kalkınmasına katkıda bulunmaktan ziyade, yurtdışı ve yurt içindeki vatandaşların birikimlerini toplayarak, bir saltanat sürme amacına yönelik olarak şirket ve holdingler kurmuşlardır. Bu işin istismarını yapan şirket ve holdingler, toplamış oldukları paraları kayıt içine almamışlardır. Vatandaşlara, hisse senedi olarak, hukukî geçerliliği olmayan evraklar vermişlerdir. Hatta, hatırlıyorum, arkadaşlarla beraber gittiğimizde, Hollanda'da, bir vatandaşımız, 432 000 guldeni bir kalemde vermiş. Elinde nasıl bir evrak var; arkadaşlar, tahsilat makbuzu. Üzerinde herhangi bir holdingin veya kurumun ismi yok. Tahsilat makbuzuyla 432 000 guldeni vermiş. Tahsil eden: M.Kılıç. Başka bir şey yok; elinde başka bilgi, belge de yok. Yani, saf, oradaki vatandaşlarımız bu şekilde kandırılmışlardır.

Yeri yurdu belli olmayan bir şirkete, holding, A.Ş. unvanı verilmiş holdingin, aslında hiç olmayan 7-10 şirketi varmış gibi göstererek, para toplamışlar. Birkısım holdingler kendi bünyesinde ürettikleri veya pazarladıkları araç  ve gereçleri yüzde 50 indirimlerle bu ortaklarına vermişler.

Ortaya çıkan mağduriyetin nedenlerinden biri de, yıllardır biriktirmiş olduğunu, gerçek olarak araştırma yapmadan şirket ve holdinglere teslim eden vatandaşlarımızın kendisidir; kendileri de, bu konuda, bana göre, mesuldürler. Yaşadıkları ülkelerde faizler yüzde 2, yüzde 3 iken, bunlar, yüzde 30, yüzde 35'lere kanarak bu parayı vermişler. Düşünebiliyor musunuz; 100 000 markı yatırıyor, o 100 000 mark ertesi sene 130 000 mark, ertesi sene 160 000 mark, üç sene sonra 200 000 mark gibi bir rakam tutuyor. Aslında, kâğıt üzerinde, kendilerine verilen bir para da yok.

Önceden bu sisteme girmiş, yüksek kâr payı almış vatandaşların da teşvikiyle hızlanan para toplama yarışında, gelir makbuzu ve hatta, boş bir kâğıt üzerine yazılan üç beş satırlık yazı karşılığında binlerce döviz para toplanmıştır. Babalarına ve en yakın akrabalarına emanet vermeyen insanlar, Türkiye'deki şirketlerin Avrupa temsilcilerine, milyonlarla ifade edilen dövizleri, belge niteliğinde teslim etmişlerdir.

Birkısım vatandaşlarımız, sadece birikimlerini yatırmakla kalmamış, bu tatlı kârdan daha kazançlı çıkabilmek için, bulundukları ülkenin bankalarından faizle paralar çekerek bu holdinglere yatırmışlar, daha sonra da bu paraları ödeyememişler ve bu paralara kefil olan ahbap ve dostları da haciz altına girmişlerdir.

Şirketlerin kuruldukları ilk yıllarda para yatıran insanlar, paralarını sermaye eklemeyerek çekmişlerse, bunlar kârlı durumdaydılar. En fazla zararlı ise, en son para yatıranlar olmuştur; anaparalarını alamadıkları gibi, kâr da hiç almamışlardır.

İşçilerimizin büyük bir kısmı da,  çalışmış  olduğu  yerlerden  kıdem  tazminatlarını  alarak -80 000-100 000 gibi rakamları alarak- işlerinden ayrılmışlar, bu holdinglere, daha tatlı kârlar gelir diye para yatırmışlar; ne yazık ki, sonunda, hem işlerinden olmuşlar hem paraları gitmiş.

Mağduriyetin üçüncü ayağı ise devlet. Burada en büyük rolü, SPK ve Hazine... İşçi dövizleri, daima, ülkemiz açısından önemli bir girdi olarak görülmüş, gurbetçilerimizin bu konudaki cömertliklerine rağmen, ülke içine giren milyarlarca para kaynağının sistem içerisinde doğru yol almaları konusunda, devlet, yapması gereken düzenlemeleri yapmamıştır. Türk Ticaret Kanunu esaslarına göre kurulan şirket ve holdingler yeteri kadar denetlenmemiştir, denetlenen şirket ve holdingler arasında ise ayırımcılıklar yapılmıştır.

Devlet, halkın faizsiz fon ve ortaklıklarda para değerlendirme arzusunu görmezlikten gelmiştir.

Günümüzde Citibank ve Conversbank gibi birkısım bankalar Müslüman müşterilere yönelik faizsiz fonlar oluşturmuşlardır. Türkiye Cumhuriyetinde bazı unsurları bırakınız faizsiz borsa veya fon kurmayı, faizsiz kelimesine bile alerji duyulmaktadır.

Faizsiz fonlarda para değerlendirerek, kazanç elde etme arzusunu başlangıçta dikkate almayanlar, bazı uyanıkların çıkıp, bu fonları resmî veya gayriresmî yol ve yöntemlerle toplayıp, birtakım yatırımları yaptıklarını ve bu fonlarla, her ne kadar kötü de yönetilse, bazı başarılar elde ederek, güç almaya başladıklarını görünce, karşı önlem alma gereği duyulmuştur.

İlk adım olarak, gurbetçimize rotasını çizmekte yardımcı olması gereken kurumlar, bu holdinglerle alakalı hususlarda, maalesef ilk müdahaleyi yapmakta gecikmişlerdir. İyi niyetlerle kurulmuş ve ticarî olarak önemli bir yol katetmiş şirketlere karşı, çeşitli politikacılar ve bürokratların olumsuz davranışları, bu sistemde dürüstçe iş yapan şirket ve holdingleri de batma noktasına getirmiştir.

28 Şubat sürecinde, ülkemizde, insanların ve ticarî kuruluşların renklere göre kategorilere ayrıldığını hepimiz biliyoruz. Hatta kara listeye alınan firmaların isimleri belirlenerek, bu firmalarla ticaret yapılmaması bile istenmiştir. Bu firmaların haklı taleplerini yerine getirmemişlerdir. Ben, size, bir iki örnek vereyim: Kombassan, Petlas'ı satın aldı, Devlet Özelleştirmeden satın aldı. Devlet Özelleştirmeden satın aldıktan sonra da burada bir madde vardı "30 000 000 dolar tevsi yatırım yapılacaktır" diye. Bu tevsi yatırımı yapabilmesi için teşvik belgesi gerekiyordu. Teşvik belgesine müracaat edildi, teşvik belgesi verilmedi ve burada çok önemli bir hususu dile getirmek istiyorum: Türkiye Cumhuriyetinde ilk defa bir teşvik belgesi verelim mi vermeyelim mi diye Başbakana yazı yazıldı arkadaşlar. Bir yere teşvik belgesi verelim mi vermeyelim mi diye Başbakana yazı yazıldı. Onu ben size şu anda şey yapayım. Başbakan bu yazıyı alıyor, o zamanın Başbakan Yardımcısına söylüyor "bunu inceleyin" diyor. 28.4.2004 tarihli yazıda, Recep Önal şunu diyor: "Mevzuatta aranan şarta aykırı bir durum olmaması nedeniyle, söz konusu yatırımın teşvik belgesine bağlanması hususu, takdir ve tensiplerinize arz olunur."

Arkadaşlar, bu şirkete teşvik belgesi verilmedi. Bu şirket, Kombassan tarafından Abdülkadir Özcan AŞ'ye satıldı ve bu şirket şu anda teşvik belgesi aldı. Bakın, yani, burada sorumlu iki ayak değil, üçüncü bir ayak da var.

Bakın, bir örnek daha vereceğim. Konya Ladik'te "KOMPEN" adı altında meşhur bir fabrika var Kombassan'ın. Bu, cam üretiyor ve aynı zamanda pencere üretiyor. Buraya bunlar tevsi yatırım yapmak istiyorlar ve teşvik belgesine başvuruyor, teşvik belgesi verilmiyor. "Acaba, bize mi verilmiyor" deniyor. Arkasından, tabela şirketi aynı yerde olan bir tabela şirketiyle başvuruyorlar. O tabela şirketine -öbürüne vermiyorlar- 35 000 000 dolarlık bir teşvik belgesi veriliyor arkadaşlar. Bunlar bu şekilde engellendi. Hatta, şunu söyleyeyim: 1997'den beri Kombassan ve YİMPAŞ sermaye artırımlarını gerçekleştirememişlerdir. Burada, ben şirketleri savunmuyorum; bu şirketlere para yatıran insanlar var, ben bu insanları savunuyorum ve hâlâ da, bu şirket artırımları gerçekleştirememiştir arkadaşlar. Yani, bunları da göz önünde bulundurmak lazım.

Bugün YİMPAŞ ve Kombassan, elindeki malı mülkü, gayrimenkulü -bizim yaptığımız incelemelerde- aşağı yukarı, parayı, yatıranların parasını karşılayabilecek durumdadır; ama, bunların üzerine yürürsek, az bir parayla şey yapılır, yüzde 25'ini bile ödeyemez durumda olabilirler. Buna da dikkatlerinizi çekiyorum arkadaşlar.

Bazı girişimlerce holding adı altında gerçekleştirilen, izinsiz, halka arz yoluyla tasarruf sahiplerinin mağdur olmalarında Sermaye Kurulunun şeyini söyledik. Sermaye Kurulu yaşanan süreci iyi yönetememiştir. Sermaye Piyasası Kurulu, bu süreçte kurulduğunu ve ortak toplamaya başladığını çeşitli basın ve yayın kuruluşlarıyla bildiren şirketler hakkında işin başından itibaren önleyici ve engelleyici tedbirleri almamıştır. Sermaye piyasasını düzenleme ve denetleme görevini haiz Sermaye Piyasası Kurulu, belli bir büyüklüğe gelmiş şirket ve holdinglere yol gösterici şekilde davranamamış, âdeta, onları oyalamıştır. Şirketlerle ilgili olarak, görev alanına girmeyen konularda birkısım devlet kurumlarını da ihbarda bulunmuştur. Bakın onu da size göstereyim, belgesi var bende. Şimdi, zamanın SPK Başkanı, Hazine ve Dışticaret Müsteşarına bir yazı yazıyor, diyor ki: "Resmî Gazetenin şu şu sayılı yazısında Kombassan Holding AŞ'nin, sermayesini kontrol ettiği ve yönetiminde bulunduğu Kombassan Gıda ve şu şu şirketine Müsteşarlığınızca 5 ayrı teşvik belgesi verildiği görülmüştür. Teşvik belgesi verilmesi hususunun Müsteşarlığınızca yeniden değerlendirilmesini ve bu kapsamdaki şirket taleplerinin de bu çerçevede değerlendirilmesi uygun olacağı düşünülmektedir." Bunu SPK, Hazineye yazıyor, Hazine cevap veriyor: "Anılan şirkete 7.7.1997 tarihinde un, kepek, yem, bakliyat ambalajlaması konusunda 5 ayrı yatırım teşvik belgesi düzenlenmiştir. Yatırımın termin süresi sona ermediğinden ve yatırım teşvik belgesi mevzuatına aykırı bir durum oluşmadığı bu aşamada yatırım teşvik belgelerinin iptalini gerektirecek bir husus bulunmamaktadır." Bakın, arkadaşlar, bunların hepsi bir belgedir. Yani, burada üç ayaktan bahsetmiştik: Bir, sorumsuzca para yatıran ortaklarımız; iki, bu parayı hovardaca kullanan bazı şirketler; üç, şimdiki saydığım şirketler…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Öksüz, lütfen, tamamlayabilir misiniz sözlerinizi.

Buyurun.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) - Tamamlıyorum Başkanım.

Şimdi, öyle bir süreç işlendi ki, paralar geliyor yurt dışından, alışılmış… Hatta, ben size şunu da söyleyeyim: En çok paralar 28 Şubattan sonra bu şirketlere akmıştır. Bu şirketler bu süreci o kadar çok güzel kullanmışlar ki, daha önce 1,5; 1 000 000 dolarsa bundan sonra 5 000 000, 4 000 000 dolarlara ulaşmış. Bu para akışı devam ederken, Sermaye Piyasası Kurulu da bu şirketlere sermaye artırım izni vermeyince, bu şirketlerin hepsi gayri resmî şirketler kurmaya başlamışlar; ikinci, üçüncü, dördüncü şirketler. Paralar, bu ayaklarla gelmişler. Ondan sonra bu paraların bir kısmı da, maalesef, yurt dışında yatırımlara gitmiştir. Şimdi Romanya'da bir rulman fabrikası var, 5 000 kişi çalıştırıyor ve burayı Kombassan alıyor ve bunların bir kısmı da gidip Amerika'da yatırım yaptı. Tabiî, bu yatırımları değerlendirmek, nasıldır, ona girmek istemiyorum. Yimpaş aynı şekilde yurt dışında bazı yatırımlar yaptı ve bunların, birsürü, şu anda mağdur olan insanlarımız var. Bu insanlarımızın mağduriyetinden kurtulması lazım. Bununla ilgili bizim raporumuzda önerilerimiz var; bu önerilerin dikkate alınması lazım. Demin Abuşoğlu da söyledi, İstanbul girişimi gibi bir şey kurulabilir.

Benim burada birkaç tane daha önerim olacak bu SPK şeyiyle ilgili olarak:

Çokortaklı şirketlerin tanımı yapılarak toplantı ve karar nisaplarında kolaylaştırıcı düzenlemeler getirmek lazım.

İkincisi, bunlarla ilgili, konsolosluklardan tasdikli veya noterden tasdikli vekâletname istenmesin. Yani, zaten bu vekâletname çok paraya mal olduğundan dolayı gitmiyor, oraya vekâlet vermiyor, vekâlet vermediğinden dolayı da, bu şirketlerin toplantıları sönük geçiyor veya yapılamıyor.

Değer artışlarının sermayeye eklenmesine izin verilmelidir. Kuruluş sermayesini ve sermaye artışlarının döviz cinsinden belirlenmesine izin verilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) - Başkanım, bitiriyorum; bir iki önerim var.

BAŞKAN - Teşekkür için buyurun Sayın Öksüz.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) - Çokortaklı halka açık şirketler -sermayelerinin belirli bir kısmı için, örneğin yüzde 10- kendi hisse senetlerini satın alabilmeli ve bu senetleri tekrar ihraç edebilmelidir.

Çokortaklı şirketler tarafından ihraç edilen nama yazılı hisse senetleri için de, Türk Ticaret Kanununun 368 inci madde hükmünde yer alan taahhütlü mektup şeyi kaldırılmalıdır, davet kaldırılmalıdır. Halka açık şirketler statüsüne tabi olunması için gerekli asgarî ortak sayısı 250'den 500 veya 1 000'e çıkarılmalıdır.

Uygun konjonktür ve altyapı oluşturularak, bölgesel nitelikli borsalar kurulmalıdır. Çokortaklı 6 şirket de çeşitli teşvik usulleriyle desteklenmelidir.

Arkadaşlar, burada, şu anda bu şirketlerin 97 tanesini ben tespit ettim. Aşağı yukarı 8-9 tanesi ayakta. Hiç olmazsa, bu 8-9 şirketi kurtarabilmenin yollarını aramamız lazım. Zaten, öbürlerinin çoğu tabela şirketleri, parayı almışlar. Şu anda yaptığımız araştırmalarda gönderdiğimiz mektuplar bile bize geri geldi; çünkü, böyle bir şirket buralarda yok. Ortada olan Kombassan, Yimpaş, İttifak Holding gibi şirketleri kurtarmamız lazım.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Öksüz.

Şahsı adına söz isteyen, Kütahya Milletvekili Abdullah Erdem Cantimur. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Cantimur, süreniz 10 dakikadır.

Buyurun.

ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin önergeleriyle, geçmiş yıllar içerisinde bazı girişimcilerin holding adı altında gerçekleştirdikleri izinsiz halka arz yoluyla tasarruf sahiplerinin mağduriyetine yol açılmasının neden ve sonuçlarıyla bu süreçte SPK'nın sorumluluğunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonunun yapmış olduğu çalışmalar ile Araştırma Komisyonu sonuç raporu üzerinde, şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, yaklaşık dört ay süren bir zaman içerisinde, Araştırma Komisyonu Başkanı ve üye milletvekilleriyle birlikte sürdürdüğümüz çalışmalarımız, başta Meclis Araştırması Komisyonunda olmak üzere, yurt içinde ve yurt dışında temaslar şeklinde yapılmıştır. Bu süreçte, 78 holding, şirket yöneticileri dinlenmek üzere komisyona çağrılmış, bunlardan 44 tanesine ulaşılamayarak çağrı mektupları geri gelmiştir.

Çalışmalar süresince 24 toplantı yapılmış, yapılan toplantılarda bazı ticaret ve sanayi odası başkanları, 2 eski ve yeni Sermaye Piyasası Kurulu başkanı, çağrımıza cevap veren ve komisyonumuza bilgi vermek isteyen holding ve şirket yöneticileri, yine, komisyonumuza müracaat ederek bilgi vermek isteyen mağdurlar ile mağdur dernekleri temsilcileri ve Almanya, Belçika, Avusturya ve Hollanda'da yurt dışındaki vatandaşlarımızla toplantılar düzenlenerek çok detaylı bir çalışma yapılmıştır.

Özellikle komisyonun kuruluş amacının özünde neyin olduğunu kısaca ifade etmek gerekirse, öncelikle, bu holdinglerin izinsiz halka arz yapmalarının araştırılması, bu arz neticesinde, yurt içinden ve yurt dışından sayıları 400 000'i bulan vatandaşlarımızın hangi saiklerle para yatırdıklarının ortaya konulması, tasarruf edip paralarını bu şirketlere yatıran insanımızın mağduriyetinin giderilebilmesi için ne gibi çözüm önerilerinin bulunabileceği, SPK'nın bu süreç içerisinde, görevini ilgilendiren konularda ne gibi çalışmalar yaptığı hususları ana hatlarıyla komisyonumuzun çalışma alanını oluşturmuştur.

Yapılan çalışmalarda görülmüştür ki, bu holdinglerin veya şirketlerin bir kısmı halen faaliyetlerine devam etmektedir, bir kısmına ise ulaşmak bile mümkün olamamıştır.

Faiz dışında gelir getiren alanlara yatırım yapmak isteyen, ancak, malî piyasaları ve alternatif yatırım araçlarının getirilerini yakından takip edecek bilgi birikimine sahip olmayan veya malî piyasaları takip edemeyecek olan ve ellerindeki paraları, yıllarca, altın ve gayrimenkul gibi çok verimli olmayan alanlarda değerlendirmeye çalışan özellikle yurt dışındaki vatandaşlarımız, tasarruflarını, söz konusu holding ve şirketlere yatırmışlardır.

Vatandaşlarımızın para yatırmalarındaki en önemli etkenler: Faizsiz kazanç olması, ülkemizde yatırımların artması, yüksek oranda kâr payı verilmesi ve istedikleri zaman paralarını kendilerine geri verme taahhüdünün olmasıdır. Söz konusu şirketlerin yüzde 30'lara varan yüksek oranda kâr payı taahhüt etmeleri ve paralarını istedikleri zaman alabileceklerini ifade etmeleri, bir süre, bu zincirin bu şekilde devam etmesini sağlamış, hatta, şirketlerin daha fazla para toplamalarının yolunu açmıştır.

Bu şekilde çok fazla para toplanmaya başlayınca birçok şirket kurulmuş ve bu kurulan şirketler de, özellikle yurt dışındaki vatandaşlarımızdan para toplamaya başlamışlardır. Şirket sayısı arttıkça, şirketler arasında, daha fazla kâr taahhüdünde bulunup daha fazla para toplamanın, âdeta, bir yarışı başlamıştır.

Şirketler tarafından toplanan bu sıcakpara, bir yandan kâr payı olarak ortaklara dağıtılırken bir yandan da çok verimli olmayan alanlara yatırım yapılmaya başlanmıştır.

Başlangıçta iyi niyetlerle kurulan, ülke kalkınmasında gerçekten önemli  bir rol oynayan, istihdamı artıran bu şirketlerin kâr payı yarışı, verimli olmayan alanlara yatırım yapılması ve gerçek bilanço kârlarının dağıtılması yerine toplanan paralardan kâr payı dağıtılmaya başlanması şirketlerin malî yapılarını bozmuş, sıcakpara girişinin bitmesiyle de, söz konusu şirketlerin bir kısmı çalışamaz duruma gelmiş, bir kısmı ise küçülme yoluna gitmek zorunda kalmıştır.

Kurulmuş olan bu zincir, esasen, sıcakpara girişinin devam etmesi halinde devam edebilecek; ancak, bir süre sonra, yine de, tıkanacak bir zincirdir. Bir şirkete ortak olmak, bu şirketin faaliyetlerinden doğan kâr payını almak, şirketin hissesini üçüncü bir kişiye satmak elbette mümkündür; ancak, istendiği zaman şirketteki hissenin şirket tarafından alınması veya paranın ortağa ödenmesi, yasal olarak elbette ki mümkün değildir, ancak, borsada işlem gören şirketlerin hisselerinin borsada işlem görmesi ve alınıp satılması mümkündür.

Sisteme sıcakpara girişinin olduğu bir dönemde -yanlış da olsa- işleyen bu sistem, ortakların paralarını geri almak istemeleriyle tıkanan bir sistemdir. Kaldı ki, ortak paralarının arsaya, makineye, hammaddeye bağlandığı düşünülürse, şirket veya holding bu paraları nasıl verecektir? Elbette ki, hem yasal olarak hem de şirketlerin malî yapısı açısından, bu, mümkün değildir.

Komisyon çalışmaları sırasında, holdinglere para yatıran vatandaşlarımızın ciddî ölçüde mağduriyet yaşadıklarını ve meseleye çözüm bulunmasını istediklerini; vatandaşlarımızın birçoğunun yirmi otuz yıllık veya bir ömür birikimlerini kaybetmekle kalmadıkları, birçok vatandaşımızın, geleceklerini ipotek altına alarak, bankalardan çekmiş oldukları kredileri holdinglere verdiklerini; vatandaşlarımızdan bazılarının, holdingler tarafından toplanan paraların bir kısmını devletin kendilerine ödemesini, bir kısmının şirketlerin tasfiye edilerek geriye kalanın kendileri arasında pay edilmesini, bir kısmının ise paralardan vazgeçtiklerini, ancak paraları toplayanların hak ettiği cezayı çekmelerini istediklerini, vatandaşlarımızın bir kısmının ise "kâr-zarar ortaklığı olarak paramızı verdik, zarar ettiyse biz de zarara ortağız" dediklerini müşahede etmiş bulunmaktayız.

Toplanan paraların miktarı da dikkate alındığında, yürürlükteki mevzuatın yetersiz olması sebebiyle, izinsiz halka arzla  yeterince mücadele edilemediği de bir gerçektir. Özellikle 4616 sayılı Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanun, kişiler hakkında açılan kamu davalarının tamamının ertelenmesine sebebiyet vermiştir. Bunun sonucu olarak, izinsiz halka arz suretiyle fon toplama faaliyetini sürdüren şahıslar hakkında cezaî tedbirler uygulanamadığından, daha fazla fon toplanmıştır.

Holding veya şirketlerin sermaye artırımlarının belli bir usulü vardır. Sermaye artırımı ve hisselerin halka arzı için SPK'dan izin alınması ve alınan izin çerçevesinde halka arzın gerçekleşmesi gerekmektedir; ancak, görülmektedir ki, şirketlerin halka arzda izin almamaları, alınsa bile, fon toplama işinin 365 gün yapılıyor olması, halka arz esnasında belli oranlarda kâr taahhüdünde bulunulması, istenildiği anda paraların kârlarıyla birlikte geri verilebileceğinin sözlü olarak taahhüt edilmesi, şirketlerin SPK kaydına uygun hareket edemeyeceklerinin en önemli göstergelerinden bir tanesidir. Nitekim, SPK kaydında olan holdingler hakkında, kayda girdikten sonra dahi, bu nedenlerle defalarca suç duyurusunda bulunulmuştur.

Komisyonumuzun görev alanı 1990'lı yıllardan günümüze kadar yüzlerce şirketi ilgilendiren, yüzbinlerce vatandaşımızın para yatırdığı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Cantimur, lütfen, tamamlayabilir misiniz.

Buyurun.

ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Devamla) - Tamam Başkanım.

… toplamı kesin olarak tespit edilememekle birlikte, 5 milyar avro civarında paranın, değişik yörelerde, farklı faaliyet alanlarında, çok da iktisadî olmayan bir şekilde yatırımlarda kullanılmasını kapsayan geniş bir konudur. Konunun, onbeş yılı aşkın bir geçmişi, bu noktaya gelmesinde rol oynayan birçok faktörü, birçok kişi ve kurumu ilgilendiren yönleri bulunmakta; kısacası, hem kapsamlı hem de karmaşık olduğu görülmektedir.

Holdingler tarafından komisyonumuza iletilen çözüm önerileri de dikkate alınarak, aşağıdaki öneriler huzurunuza getirilmiştir:

Sermaye Piyasası Kanununda ve Ticaret Kanununda düzenlemeler yapılmalı,

Toplanan paraların ve ortaklık yapısının belirlenmesi,

Ortakların genel kurula katılımlarının kolaylaştırılması,

Faaliyeti olmayan şirketlerin tasfiyesi,

Hukukî sürecin etkinleştirilmesi,

Halka arz edilmiş sayılabilmek için gerekli olan ortak sayısının 500'e çıkarılması,

Şirketlerin belli şartlarda kendi hisselerini alıp satabilmelerinin sağlanması,

Sermayesi döviz cinsinden ortaklıklar kurulabilmesi,

Holdinglerin kuruluşlarıyla ilgili yükümlülükler ve sınırlamalar getirilmesi,

KOBİ borsasının kurulması,

Yatırımcıların korunması açısından vatandaşlarımızın bilgilendirilmesi,

Daha etkin denetim yapılması,

Faaliyetlerine devam edebilen şirket ve holdinglerin, yatırımcıların haklarının korunması adına faaliyetlerini sürdürmesi sağlanmalıdır.

Yüce Heyetinizin bu esaslar çerçevesinde önemli kararlar alacağını umuyor, bu komisyon çalışmalarımızın mağdur vatandaşlarımız için hayırlara vesile olmasını diliyor; hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Cantimur.

Şimdi, Komisyon adına söz isteyen, Ankara Milletvekili Telat Karapınar.

Buyurun Sayın Karapınar.

(10/16, 262) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI TELAT KARAPINAR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; (10/16 ve 262) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu raporuyla ilgili söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu komisyon, yurt dışında ve yurt içinde, gerçekten yüzbinleri ilgilendiren bir konuyla ilgili kuruldu ve dört aylık süreç içerisinde de çok yoğun bir çalışma ve gayret sarf etti.

Ben, bu süreçte, yeri gelmişken, bizimle birlikte çalışan komisyon uzmanlarımız Yüksel Kızıltaş, Necip Topuz, Ahmet Tekin, İlker Evin, Mehmet Dünşen'le birlikte, komisyonumuza katkılarını esirgemeyen komisyon üyesi arkadaşlarımıza da teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.

Bu olay neydi, bu holdingler neydi; bu olay, işçi şirketleri veya küçük yatırımcıların tasarruflarıyla belli kuruluşları kurma olayı, 1960'ların sonlarında başladı ve küçük tasarruf sahiplerinden toplanan paralarla -ki, bunun ilk ayağı yurtdışı da değil yurt içinde kurulan şirketlerdi Özkan Beyin de söylediği gibi- 1960'ların sonunda böyle bir yol açıldı Türkiye'de; ancak, birçoğu başarısızlıkla sonuçlandı. Ender olarak, birkaç tane, başarılı şirket kuruldu ve bunun, daha sonra, 1980'lerin sonlarına doğru, aynı durumda şirketler, bu sefer, yine, yurtiçi ve yurtdışı ayağı da olarak kurulmaya başlandı. Bunlar, daha önce YİMPAŞ'ta gördüğümüz gibi küçük kooperatifler şeklinde ve daha sonra da, diğer, 78 tane -bizde adı olan, bize bildirilen, 78 tane- holding adı altında kurulan şirkette tezahür etti.

Türkiye'nin geçirmiş olduğu süreçte, bunlar, yurt dışında ağırlıklı olarak faaliyet göstermeye çalıştılar bu şirketler -ki, 78 tane ifade ettim- bunlar 61 holding olarak kuruldu; ancak, izinsiz halka arz yapan, yani, izinsiz olarak halktan para toplayan firmaların sayısı 78. Bunların 17 tanesi, diğer, aynı holdinglere bağlı olarak kurulan şirketler. Bunların bir kısmı, gerçekten, olumlu işler yapmak amacıyla kuruldu ve olumlu işler de yaptı; ancak, şunu hiçbir zaman göz ardı etmemek gerekiyor: Bunlar- ilk kuruluş anından itibaren yasal dayanaktan yoksundu, yaptıkları eylem suç teşkil ediyordu. Niye; çünkü, halka arz yapabilmek için Sermaye Piyasası Kuruluna kaydının yapılması gerekiyordu. Bu şirketlerin tamamı, ilk kuruluş aşamasında kanunsuz olarak kuruldu, kanunsuz olarak para topladı. Kuruluşu kanunî olabilir; ancak, para toplama eylemi kanunsuzdu. Onun için de, bu şirketler, yine, yapamayacaklarını bile bile vatandaşa dediler ki: "Arkadaşlar, ey vatandaş, biz, sizin paranızı istediğiniz zaman vereceğiz." Ancak, Türkiye Cumhuriyeti yasaları, bir şirketin kendi hissesini geri alabilmesini yasaklıyordu. Bunu biliyorlardı, bilmiyorlardı; ama, verdikleri sözün Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre yerine getirilmesi mümkün değildi.

Daha sonra ne oldu; bu şirketler, olağanüstü diyebileceğimiz tarzda çalışmalar yapıyormuş gibi kendilerini gösterdiler. Hatta, bizim komisyonumuza gelen bilgilerden bir tanesi "işte, biz helikopter fabrikasını kurduk, uçuruyoruz, helikopterlerimiz de bunlar" diye veya diğer birkısım fabrikaları video kameraya çekerek "bu fabrikalar bizim fabrikalarımız; faaliyettedir" diye göstererek, tamamen yalan beyanlara dayanan bir şekilde vatandaşı kandırarak vatandaştan para toplamışlardı.

Bu şirketlerin şimdiki durumu ne: Benden önce konuşmacı olarak konuşan arkadaşlarımız söyledi;  78 tane şirket,  61 holdinge bağlı 78 şirket…  Biz, 61 holdingin 61'ine de davetiye çıkardık; 44 tanesi bilâtebliğ döndü, adreste bulunamadığından. Yani, bugün, ortalamaya vurduğumuz zaman, bu şirketlerin yüzde 75'inin tabelası bile mevcut değil. 17 tanesinin tebligatı yapıldı. Biz de, bir kısmını, müracaat edenleri, davetiyemize uyanların tamamını dinledik, tamamıyla görüştük, önerilerini aldık ve raporumuzda da değerlendirdik.

Bu işin en üzücü ayağı, tabiî ki, vatandaş ayağı. 300 000, 400 000, 500 000 tespit edilmesi mümkün olmayan bir rakam var ortada. Bunun da nedeni şu: Bir kişi 5 tane şirkete, 5 tane holdinge para vermiş;  ancak,  bizim tahminlerimize göre  200-250 bin aileyi ilgilendiren bir konu. Bu, 250 000 aile; ama, bizim özellikle Avrupa'da yaşayan vatandaşlarımız ataerkil aile yapısından halen kurtulamadıkları için, bir ailede kaç kişi varsa çalışabilecek vaziyette, herkes çalışıyor; neticede, para ailenin reisinde toplanıyor ve bu ailenin reisi de, bu paraları götürüp bu holdinglere veriyor. Dolayısıyla, bir ailenin on yıllık, yirmi yıllık, otuz yıllık birikimleri bir anda buharlaşıyor, yok oluyor, uçuyor. Bunun neticesinde, intiharlar, boşanmalar, aile içi kavgalar, psikolojik bunalımlar, aklını yitirenler, cezaevine düşenler gibi çok olumsuz bir durum meydana çıkıyor ve yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın Türkiye'ye olan güveni, Türkiye Cumhuriyeti Devletine olan güveni, vatandaşlarına olan güveni onarılmaz bir şekilde zarar görüyor.

Bizim yurt dışında yapmış olduğumuz çalışmalarda edindiğimiz izlenimlerden bir tanesi de, oradaki vatandaşımız şaşkın vaziyette. Parası olanlar var, bir şeyler yapmak istiyorlar; ancak, Türkiye'ye güvenmiyorlar. Çünkü, başlarına, daha önce bir Merkez Bankası faciası, daha sonra da bir holdingler, yani, bizim araştırma komisyonumuzun konusuyla ilgili holdingler faciası gelmiş ve vatandaşımız, büyük oranda, birikimlerini bunlara kaptırmış.

Şimdi, bize düşen, Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak -ki, komisyon raporumuzda bu mevcut- bu vatandaşımızın güvenini tekrar kazanıp, vatandaşı devletine güvenen bir hale getirmek, bu güven bunalımını aşmaktır.

Şimdi, biz, komisyon çalışmalarımız neticesinde birkısım önerilerde bulunduk.

Bunlardan birincisi, mevzuat önerileri. Bazı girişimcilerce holding adı altında gerçekleştirilen izinsiz halka arz yoluyla tasarruf sahiplerinin mağduriyetine yol açan ve bu konuda kurulan araştırma komisyonunun faaliyet alanına giren holdinglerle ilgili bundan sonraki süreci yönetecek, yönlendirecek bir kanuna ihtiyaç bulunmaktadır.

İkinci önerimiz, toplanan paranın ve ortaklık yapısının belirlenmesi. Yine, Özkan Beyin konuşmasına atıfta bulunacağım. Paralar toplanmış, hiçbir belgeye bağlı değil, vatandaşın elinde geçerli bir belge yok. İşte, imzası okunan, nereye verildiği belli olmayan bir beyaz kâğıt.

Artı, yine, yeri gelmişken söyleyeyim, yurt dışında para toplama işi o hale gelmiş ki zamanla, bir tane aracı, komisyoncu tabir edebileceğimiz vatandaş, gelmiş, şehrin birisinden parayı toplamış -1 000 000 euro, 2 000 000 euro, 300 000 euro, 500 000 euro- ondan sonra gitmiş, holdinglerle pazarlık yapmış, demiş ki "bende 500 000 euro var, ne kadar komisyon vereceksin?" İşin vahametini anlatmak açısından ben bu olayı anlattım. Gerçekten, oradaki vatandaşlarımız, yani, hak etmediği şekilde kandırılmış ve hak etmediği şekilde mağdur edilmiş. Bunun için öncelikle bir komisyon kurulabilir veya çeşitli kamu kuruluşları bu işle görevlendirilebilir. Vatandaşlarımızın buraya müracaatla, ellerindeki belgelerle, öncelikle, bu holdinglerin ortaklık yapısının belirlenmesinin problemin çözümünde çok önemli bir rol oynayacağı bizim komisyonumuz tarafından kabul edilmiştir.

İkinci olarak, vatandaşlarımızın en büyük şikâyetlerinden bir tanesi -yurt dışında yapmış olduğumuz incelemelerde- holding genel kurullarına katılmakta zorlandıkları, hatta katılmalarının mümkün olmadığı ve holdinglerin de, özellikle genel kurul toplantılarını vatandaşın katılamayacağı, yurt dışında çalışan işçilerimizin katılamayacağı zamanlara denk getirerek gerçekleştirdikleri ve bu nedenle, çok küçük bir çoğunlukla -ki, kendi ellerinde olan çoğunlukla- genel kurullarını yaparak istedikleri kararları alabildiğiydi. Bu konuyla ilgili de bizim tavsiyemiz, yine, ortakların oy kullanma haklarının kolaylaştırılması şeklinde; gerekirse internet yardımıyla gerekirse vekâletnamelerden ücret alınmadan vatandaşın oy kullanmasının sağlanması önerilerimiz arasında yer aldı.

Demin de söylediğim gibi, biz 61 şirkete tebligat yaptık buyurun bilgilerinizi, önerilerinizi alalım diye. 44 tanesi bilatebliğ döndü; yani, bu 44 şirket tabela şirketi bile değil, artık, tabelası bile yok. Faaliyeti olmayan bu şirketlerin tasfiyesi, en azından vatandaşın da, alabilecekse, kalmışsa bir şey, cüzi miktarda da olsa alması, kalmamışsa da umudunu kesmesi diye düşünüyoruz.

Hukukî sürecin etkinleştirilmesi; ki, önemli bir öneri olduğunu düşünüyoruz. Geçmiş yıllarda gerek SPK gerekse Sanayi Ticaret Bakanlığı denetim elemanlarınca yapılan inceleme ve denetlemeler sonucu düzenlenen raporların çoğunun cumhuriyet başsavcılıklarına gönderildiği; ancak, yargılamanın çok uzun sürdüğü anlaşılmıştır. Bu süreçte, 4616 sayılı Yasa,  23 Nisan 1999 tarihine kadar işlenen suçların ertelenmesini kararlaştırmıştır. Davaların etkin ve hızlı sonuçlandırılabilmesi için gerekli tedbirler alınmalı, bu kapsamda ihtisas mahkemelerinin kurulması ve hukukî ve cezaî ihtilafların da bu mahkemeler tarafından sonuçlandırılmasının bu konunun çözümünde  önemli bir etken olacağı kanaatindeyiz.

Yine, Sermaye Piyasası Kurulunun yetkisi altına giren, ki, daha önce 100'ü geçtiği takdirde ortak sayısı SPK'nın görevine giriyordu, Kurul kaydı gerekiyordu; daha sonra bu 250'ye çıkarıldı. Bu 250 sayısının da yeterli olmadığını ve SPK kaydına alınabilmesinin gereği olarak 500 ortak sayısını geçtikten sonra Kurul kaydına alınması gerektiği öneri şeklinde bildirildi.

Yine, konuşmamda söyledim, Ticaret Kanunumuza göre bir anonim şirketin, sermayesi halka arz edilmiş bir şirketin, kendi sermayesini vatandaştan satın alması, kendi hisselerini vatandaştan satın alması bizim yasalarımıza göre mümkün değil. Bu durumun da, hazır Ticaret Kanununda düzenlememiz komisyonlarda göz önüne alınarak, anonim şirketlerin, sermayesi halka arz edilen şirketlerin vatandaştan hisselerini belli oranlarda satın alınabilmesine yol açılmasının bu mağduriyetin giderilmesi açısından önemli olduğunu düşünüyoruz.

Yine, bu holdinglerin -tabi ki, bizim şu anki dönemde geçerli değil ama- geçmiş dönemde Türk parasının döviz karşısında erimesinden dolayı, vatandaşın, yurt dışında çalışan vatandaşlarımızın da Türk Lirasına güvenmemesinden dolayı bu şirketlere döviz bazında ortak olmaları vatandaş açısından biraz daha çekici olmuştur. Şu anda, Türk parasına güven gelmiştir, hatta, dövize güvensizlik başlamıştır; ancak, yine de sermayesi döviz cinsinden şirketlerin kurulmasına izin verilmesinin, yurt dışında çalışan vatandaşlarımızın tasarruflarının değerlendirilmesi açısından önemli olduğunu ve gerekli olduğunu düşünüyoruz. Bu konu da, bu şekilde raporlarımızda yer almıştır.

Yine "muvazaalı işlemlerin takibi" başlıklı bir konumuz var. Şirketlerin hâkim ortakları, yöneticileri, bunların yakınları ve temsilcilerinin geçersiz, muvazaalı işlemleri ile üçüncü kişilerin mülkiyetine ve kullanımına geçirilen tüm mal ile hak ve alacakların seri bir şekilde takibini mümkün kılacak yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

Bu holdinglerin büyük çoğunluğu -ki, şu anda tabela holdingi olarak kalanların çoğunluğu- vatandaştan topladıkları parayı bir şekilde kendileri veya kendi yakınları üzerine geçirerek, vatandaşın mağduriyetine sebep olmuştur. Bu konunun önlenebilmesi için de, bu konunun çözümlenebilmesi için de, biz, vatandaşımız dilinde, halk dilinde hortum yasası diye bilinen 5020 sayılı Yasanın bu tür şahıslar hakkında da uygulanmasına, yine raporumuzda yer verdik. Bunun da, vatandaşımızın tasarruflarının korunması açısından önemli olduğunu düşünüyoruz.

Yine, yurt dışındaki vatandaşlarımızın bu kadar mağdur olmasının en büyük sebeplerinden bir tanesi, vatandaşımızın bilgisiz olmasıdır. Yoksa, hiç kimse 300 000, 500 000 markı bir imza karşılığı, bir kâğıt parçası üzerine yazılan ve hatta birçoğunda da imza olmayan belge karşılığı kimseye teslim etmez. Bu konuda yurtdışı temsilciliklerimize çok büyük görev düşmekte, vatandaşımızı bilinçlendirme açısından, yurtdışı temsilciliklerimizin biraz daha gayretli, biraz daha istekli çalışması gerekmektedir.

Yine ayrıca, yurt dışında olup da, halen tasarrufu bulunup ülkesine tasarruflarını getirmek isteyen vatandaşlarımıza da yol gösterici nitelikte veya onların tasarruflarını değerlendirecek yeni oluşumların sağlanmasının, özellikle şu anki mevcut durum açısından önemli olduğunu düşünüyoruz.

Bu paralar toplanırken -siyasî parti grupları adına konuşan konuşmacılarımız da söyledi- birkısım dinî, millî duygular istismar edilmiş. Sadece dinî, millî değil, vatandaşın nezdinde değeri olan tüm kutsal duygular istismar edilmiş. Bu, sadece, işte İslamî yönden de değil, yine holdinglerden bir tanesinin -bu, basında da çıktı- yöneticisi diyor ki: Ben, işte, falanca partiye, şu anda Mecliste bulunmayan partinin birine mensubum. Bunun isminin İslamî holding olarak değerlendirilmesi veya yeşil sermaye olarak değerlendirilmesinin de çok doğru olmadığı kanaatindeyim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Karapınar, lütfen, toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

(10/16,262) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI TELAT KARAPINAR (Devamla) - Burada vatandaş istismar edilirken, doğrudur, birçok duyguları kullanılmıştır, kutsal duyguları kullanılmıştır; ancak, bu duyguları kullananlar, o kutsal duyguları kullananlar, o duygulara sahip insanların birçoğu, o duygulara sahip insanlar değil, o görüşe sahip olan insanlar değil. Bunu da yine bildirmek istiyorum.

Yine, Sayın Abuşoğlu, konuşmasında, bunların tasfiye edilmesi gerektiğini söylemişse de, tasfiye edilmesi gerekenler var; ancak, bunların halen millî ekonomiye büyük oranda katkıda bulunanları da olduğu için, bunların tasfiye edilmesi halinde vatandaşın çok çok daha mağdur olacağını biz düşünüyoruz; çünkü, haraç mezat mallarını sattığımız zaman, belki şu anda yüzde 10'u, yüzde 15'i, yüzde 20'yi karşılar; ama, o zaman bu oranın çok çok daha aşağılara düşeceğini düşünüyoruz.

Ben, fazla da vaktinizi almak istemiyorum. Konuşmama burada son verirken, katkısı bulunan tüm arkadaşlarımıza ve bize bu fırsatı verdiği için Meclis Başkanlığımıza teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Karapınar.

Şimdi, Hükümet adına, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif Şener konuşacaklardır.

Buyurun Sayın Şener. (AK Parti sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; izinsiz halka arz faaliyetinde bulunan şirketlere ilişkin 1061 sıra sayılı Meclis Araştırması Komisyonu raporu üzerindeki görüşlerimizi belirtmek üzere huzurlarınızdayım; hepinize saygılar sunuyorum.

Bildiğiniz gibi, bu raporun ortaya çıkmasına neden olan araştırma önergeleri 29.3.2005 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmüştü ve Genel Kurulun 842 sayılı kararıyla, önergelerde belirtilen hususların araştırılmasına karar verilmişti.

8'i AK Partiden, 4'ü Cumhuriyet Halk Partisinden olmak üzere, 12 üyeden oluşan komisyon, çalışmalarını yurt içinde ve yurt dışında sürdürmüş, neticede, yoğun bir mesaiden sonra, 1061 sıra sayılı bu söz konusu rapor komisyon çalışmalarıyla ortaya çıkmıştır.

Raporda durum tespiti yapılmıştır ve öneriler geliştirilmiştir. Bu yoğun çalışmaları nedeniyle, Sayın Komisyon Başkanına ve üyelere ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

Aslında, konu doğrudan doğruya SPK mevzuatına aykırı olarak vatandaşlardan para toplayan bazı şirketlerle ilgilidir. Bildiğiniz gibi, ülkemizde 1980'li yıllardan itibaren kurulan bu çok ortaklı şirketler, kuruldukları tarihlerde kayda değer bir büyüme gösterememişlerdir; ancak, daha sonra, 1990'lı yıllarda, yurt dışındaki Türk işçilerinden topladıkları fonlarla gelişim kaydetmişlerdir. Çok ortaklı şirketler, özellikle İç Anadolu Bölgesinde kurulmuş ve ticaret unvanlarında "holding" ibaresini sıklıkla kullanmışlardır.

Hisse senetlerini ihraç veya arz etmek isteyen anonim ortaklıkların, hisse senetlerinin kayda alınması için Sermaye Piyasası Kuruluna başvurmaları gerekmektedir. İzinsiz halka arz, Sermaye Piyasası Kurulu kaydına alınmaksızın, hisse senedi satışını ve ortak olma vaadiyle para toplanmasını ifade etmektedir. Bununla beraber, özellikle 1990'lı yıllarda, birkısım şirket, yasal prosedüre uymadan, Sermaye Piyasası Kurulu kaydına aldırmadan, hisse senedi adı altında çeşitli belgeler karşılığında ya da ortak yapma vaadiyle, yatırımcılardan para toplama yoluna gitmiştir.

Hisse senetlerinin halka arz yöntemleri Sermaye Piyasası Kurulu Kanununda düzenlenmiştir. Sermaye Piyasası Kanununun 4 üncü maddesinde, ihraç ve halka arz olunacak sermaye piyasası araçlarının Kurula kaydettirilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Sermaye Piyasası Kanununun 4 üncü maddesine aykırılık, kanunun 47/A-4 maddesinde cezaî yaptırıma bağlanarak, sorumlular hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis ve ağır para cezası öngörülmüştür.

Merkezleri İç Anadolu illerinde bulunan birkısım şirketlerin, kanunun bu açık hükmüne rağmen, Kurula kayıt yükümlülüğünü yerine getirmeksizin sermaye artırımı yaptırdıkları veya mevcut paylarını, çoğunluğu yurt dışında yerleşik vatandaşlara sattıkları ve karşılığında, döviz bazında yüksek getiri vaat ettikleri tespit edilmiştir.

Sermaye piyasası mevzuatında suç olarak tanımlanmış olan izinsiz halka arz fiilinin gerçekleştirilmesi şu şekilde olmaktadır: Şirketler tarafından Türkiye'de de para toplanmasına karşın, toplanan paranın büyük kısmı Avrupa'da çalışan vatandaşlarımızdan elde edilmiştir. Toplanan paralar çoğunlukla şirket yöneticileri tarafından taahhüt edilen sermaye olarak yasal kayıtlara aktarılmakta, yasal kayıtlarda şirket ortağı olarak 20 ile 40 kişi arasında kişi görülmekle birlikte, gerçekte binlerce ortak bulunabilmektedir. Yurt dışında yaşayan temsilciler aracılığıyla paralar toplanmakta, ev ev dolaşan temsilciler tarafından, kendisinden para alınan kişilere makbuz ve benzeri kâğıtlar verilmektedir. Her temsilcinin sorumlu olduğu bir bölge tespit edilmekte ve temsilciler orada alt temsilciler atamaktadır.

Şirketler tarafından, genellikle, vatandaşlarımızın yoğun olduğu bölgelerde ve mekânlarda şirketlerin tanıtımı ve hisse satışı yapılmaktadır. Temsilciler tarafından toplanan paralar daha sonra kuryeler aracılığıyla ülkeye sokulmakta, bu süreçte bankalar ve benzeri malî kurumlar kullanılmamaktadır. Ülkeye kuryeler vasıtasıyla fiziken getirilen paralar şirket yasal kayıtlarına ya hiç geçirilmemekte ya da eksik geçirilmekte; hesaba geçirilenler ise, genellikle borç olarak kaydedilmektedir.

Şirketler tarafından Alman Markı bazında yüzde 20-40 arasında kâr payı taahhüdünde bulunulmaktadır. Söz konusu şirketlerin 1990'larda sayısının artmasıyla beraber, artan rekabetle birlikte, söz konusu kâr payı taahhüdü yüzde 50'lere kadar çıkmıştır. Şirketler nezdinde Sermaye Piyasası Kurulu tarafından yapılan denetimlerde, kâr payının şirketin olağan faaliyetlerinden kaynaklanmadığı, ponzi finansmanı denilen, borcun alınan yeni borçla kapatılması suretiyle; yani, önce ortak olanlara kâr paylarının, sonra ortak olan yeni yatırımcılardan tahsil edilen paraların dağıtılması esasına dayandığı anlaşılmaktadır.

Şirketlerin hisse senetlerinin ikincil piyasası, yine şirketlerin kendileri tarafından oluşturulmakta ve şirket hisse senetlerini alan yatırımcılara, daha sonra, ellerindeki hisse senetlerini satmak istediklerinde, bu hisse senetlerinin, daha önce şirket tarafından deklare edilen fiyattan satın alma garantisi verilmektedir.

Çok ortaklı şirketlerin, daha çok, Türkiye'nin diğer illere göre daha az kalkınmış şehirlerde yatırım yaptıkları, söz konusu yatırımların yurt içinde ve yurt dışında yaşayan yöre halkından toplanan paralarla finanse edildiği, şirkete kendi yöresinin kalkınması için yatırım yapmak üzere para veren şahısların kendilerinin veya çocuklarının, yatırımın tamamlanmasını müteakip şirket tarafından işe alınma garantisi verildiği belirlenmiştir.

Söz konusu şirketlerin faaliyetlerinden bağımsız olarak kâr edip etmediklerine bakılmaksızın kâr payı dağıtmaları, toplanan paraların verimli alanlara kanalize edilmemesi ve 2000-2001 yıllarındaki devalüasyonla beraber ortaklarına verdikleri yüksek kâr, geri alma garantisi gibi taahhütleri yerine getirmedikleri ve malî yapılarının hızla zayıfladığı görülmüştür.

Çok ortaklı şirketlerin genel olarak işleyişleri bu şekilde olmakla beraber, yatırımcıların, kötü niyetli kişilere karşı korunabilmesi için bilgilendirme ve yaptırımlar aslî öneme sahiptir.

Bu kapsamda, Sermaye Piyasası Kurulu tarafından söz konusu şirketlere karşı yapılan denetimler ve vatandaşlarımızın bilgilendirilmesine yönelik şunlar yapılmıştır: Mevzuata aykırı faaliyetleri nedeniyle Sermaye Piyasası Kurulunca mevzuata aykırı şekilde izinsiz olarak halka arz yapan 78 adet şirket denetlenmiş ve bu denetimler sonucunda Sermaye Piyasası Kurulu tarafından 141 kanuna aykırı fiil nedeniyle 131 suç duyurusunda bulunulmuştur. 21.12.2000 tarih ve 4616 sayılı 23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartlı Salıverilmeye Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanun uyarınca, Sermaye Piyasası Kurulu tarafından yapılan 131 suç duyurusundan 42'si ya da bir başka deyişle yaklaşık üçte 1'i ertelemeye uğramıştır. Sermaye Piyasası Kurulu tarafından yapılan ilk suç duyurularının mahkemelerde karara bağlanmadan ertelenmesi ile suçluların cezalandırılmaması, cezaî yaptırımların caydırıcılığını ve Sermaye Piyasası Kurulunun yaptırım gücünü önemli ölçüde azaltmıştır.

Sermaye Piyasası Kurulu, yürüttüğü denetim çalışmalarının yanı sıra, izinsiz halka arz fiilinin ağırlıklı olarak yurt dışında gerçekleşmesi ve yurt dışında çalışan vatandaşlarımızın hedef alınması nedeniyle Sermaye Piyasası Kurulu 1997 yılından itibaren gerek bilgilendirme ve uyarı ilanları gerekse denetimler sonucunda ulaşılan tespitlerle ilgili olarak şirket bazında bilgilendirme ve uyarı ilanları yapmıştır.

Bunun yanı sıra, Sermaye Piyasası Kurulu tarafından yatırımcıların bilgilendirilmesi amacıyla, yurt içinde ve yurt dışında, özellikle söz konusu holdinglere yatırım yapan kişilerin ağırlıklı olarak yaşadığı şehir ve ülkelerde bilgilendirme toplantıları yapılmıştır. Yapılan tüm denetim ve bilgilendirme faaliyetlerine rağmen, şirketler tarafından para toplama faaliyetlerine devam edilmiştir. Bu durumun sebepleri ise şunlardır: Sermaye Piyasası Kurulu tarafından yapılan denetimler ve bilgilendirme ilanları üzerine, yatırımcılar tarafından, Sermaye Piyasası Kuruluna hitaben yazılan mektuplarda, söz konusu ilanlar nedeniyle hakarete varan boyutlarda bir tepki gösterilmiş olup, yazılı basında da, Sermaye Piyasası Kuruluna, şirketlere yönelik işlemleri nedeniyle büyük ölçüde bir tepkide bulunulmuştur. Şirketlerin, vatandaşlarımızın manevî duygularına yönelik tanıtım ve satış faaliyetlerinin bu duruma önemli katkısı bulunmaktadır.

İzinsiz halka arz yapan şirketlerde temel sorunlardan bir diğeri, toplanan paranın şirket kayıtlarına hiç yansıtılmaması ya da eksik yansıtılmasıdır. Bu şirketlerde para toplama faaliyeti büyük ölçüde temsilciler aracılığıyla gerçekleştirilmektedir. Şirketle çoğu zaman organik bağı olmayan temsilciler tarafından gerçekte ne kadar para toplandığı ve bunun ne kadarının şirket yasal kayıtlarına aktarıldığı tespit edilememektedir. Şirket kayıtlarının temsilcilik sistemi nedeniyle yetersiz ve güvensiz olması, toplanan paranın tespitinde malî sistem içindeki para hareketlerine başvurulmasını gerektirmektedir; ancak, izinsiz halka arz yapan şirketlerde para toplama ve nakit faaliyetleri, tamamen malî sistemin dışında, fiziken kuryeler aracılığıyla gerçekleştirilmektedir. Aynı şekilde, toplanan paralar karşılığında yatırımcılara verilecek makbuz, hisse senedi, benzeri belgeler de kuryeler kullanılarak nakledilmektedir. Nitekim, geçmişte sınır kapılarında bavul içinde büyük miktarda nakit yakalanmıştır.

Şirket tarafından toplanan paraların yasal kayıtlara aktarılmaması ve kayıtlarının düzensiz olması, çoğunlukla şirketler tarafından toplanan paranın yasal olmayan ikinci kayıtların tutulmasına yol açmıştır. Yatırımcılardan ulaşan belgeler, şirket bürolarında ulaşılabilen belgeler, ikinci kayıtları içeren bilgi, belge ve bilgisayar kayıtları gibi dokümanlar üzerinde yapılan çalışmalarla bu ikinci kayıt hususuna ilişkin tespitler yapılmaktadır.

Şirket kayıtlarının yasaya aykırı tutulmasının, eksik ve güvensiz olmasının belki en önemli sonucu ve yatırımcı mağduriyetine yol açan nedenlerden bir diğeri, toplanan paralar üzerinde hak sahibi olan kişilerin sayısının ve kimliğinin de tespit edilememesidir. Toplanan paralar yasal prosedüre uygun olarak sermayeye eklenmediği için, para toplanan kişiler de ortak sıfatıyla kayıtlara geçmemektedir. Bu bağlamda, şirketin pay defterine çoğunlukla gerçek hak sahipleri değil, temsilciler ortak olarak kaydedilmektedir.

İzinsiz halka arz yapan şirketlerin sisteme dahil edilerek, hem bu şirketlerin ekonomiye kazandırılması hem de para topladıkları kişilere, ödedikleri paraların karşılığında hisse senedi verebilmesinin temini için, anılan şirketlerin Sermaye Piyasası Kurulu kaydına geçirilmesi zorunludur. Bu bağlamda, denetimler sonucunda ulaşılan tespitler çerçevesinde veya ortak sayısı, yasal sınırı olan 250 ortak sayısının aşılması nedeniyle, resen Sermaye Piyasası Kurulu kaydına girmek için başvuran şirketler, yasal muhasebe kayıtlarını sunamamakta, toplanan paranın tutarı ve hak sahiplerini tam ve doğru olarak Sermaye Piyasası Kuruluna ibraz edememektedirler. İbraz edilen bilgi ve belgelerle Sermaye Piyasası Kurulu tespitleri arasında hem paranın tutarı hem de hak sahiplerinin sayısı bakımından büyük tutarsızlıklar ortaya çıkmaktadır.

İzinsiz halka arz yapan şirketlerin kullandıkları temel yöntem, toplanan para karşılığında, faaliyet kârıyla bağlantısı olmayan yüksek getiri vaat edilmesidir. Toplanan para karşılığında verilen makbuz veya hisse senetlerinin fiyatı şirket yönetimince belirlenmekte, bu belgeleri satmak isteyen yatırımcılar şirket yönetimlerine başvurmakta, yönetimin belirlediği fiyat üzerinden, yine belirlenen kişilere devir yapılmaktadır. Şirket yöneticileri, hisse senetlerinin ekonomik kurallara göre değerlendiği ve fiyatın oluştuğu borsa sistemine girmekten bilinçli olarak kaçınmaktadırlar. Yatırımcı da, yatırımının gerçek değerini bilmemekte, şirket yönetimince belirlenen birim pay başına değeri kabul etmektedir. Şirketin paylarının değerlemesi yapılmamakta, kârlılık, nakit akımı, özkaynak verimliliği gibi, şirket faaliyetlerine dayanarak belirlenmesi gereken pay başına değer, çoğunlukla çeşitli endekslere dayanılarak belirlenmektedir.

İzinsiz halka arz yapan şirketlerin kayda alınarak, yatırımcı kitlesinin mağduriyetinin giderilebilmesi, şirketlerin de ekonomiye kazandırılabilmesi amacıyla, bu şirketlerin topladıkları paranın ve gerçek hak sahiplerinin tespiti talebiyle Kurul tarafından ticaret mahkemeleri nezdinde davalar açılmıştır. Tespit davası sırasında şirketlerin mal varlığının korunması için, şirket mal varlığı üzerine, Sermaye Piyasası Kurulunun talebi üzerine, mahkemelerin kararıyla tedbir uygulanmıştır; ancak, bir kısmı halen sürmekte olan bu davaların çoğunluğunda mahkemelerce tayin edilen bilirkişiler de yasal kayıtların bulunmaması veya eksik, yanlış ve yanıltıcı olması nedeniyle bir tespit yapamamış ve davaların çoğunluğu tespit talebinin reddedilmesiyle sonuçlanmıştır.

Tüm bu açıklamalar göstermektedir ki, izinsiz halka arz fiilinin büyük kısmının yurt dışında gerçekleşmesi, şirketler tarafından toplanan paranın kayıt altına alınmaması, konunun siyasî, dinî, millî, hemşerilik, arkadaşlık gibi istismara açık boyutlarının bulunması, 4616 sayılı Kanun nedeniyle cezaların ertelenmesi ve adlî sürecin uzunluğunun uygulanmaya çalışılan yaptırımların caydırıcılığı ve etkisini azaltması Sermaye Piyasası Kurulu tarafından yapılan denetim ve bilgilendirme faaliyetlerinin etkisini azaltmıştır. Sermaye Piyasası Kurulunun şirketler nezdinde yaptığı denetimlerde ulaştığı tespitler ile şirket beyanları arasında büyük tutarsızlıkların bulunması, gerçek hak sahiplerinin ve toplanan para tutarının şirket yetkililerinin işbirliği olmadan tam ve doğru olarak tespit edilememesi ve mahkemelerin de bu konuda herhangi bir tespit hükmüne ulaşamaması şirketlerin gerçek ortaklık yapısının mevcut düzenlemelerle belirlenemeyeceği sonucunu doğurmuştur.

Bu kapsamda, çok ortaklı şirketler tarafından toplanan para tutarının ve gerçek hak sahiplerinin tespiti konusunda özel hükümler içeren bir yasa taslağı Sermaye Piyasası Kurulu tarafından hazırlanmış ve bu taslak Başbakanlığa sunulmuştur.

Özet itibariyle, bu tip şirketlere para yatıran yatırımcıların karşılaştıkları riskler konusunda bilinç seviyeleri Sermaye Piyasası Kurulunun düzenlediği bilgilendirme ve tanıtım programları sayesinde her geçen gün artmakla birlikte, sorun devam etmektedir. İşte, Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulan araştırma komisyonu, yapmış olduğu çalışmayla, hazırlamış olduğu Meclis araştırma komisyonu raporuyla çözüm önerileri geliştirmiştir ve bu çözüm önerileri dikkate alınmak suretiyle, geldiğimiz noktada, konuyla bağlantılı olarak, yapılması gerekenlerin ne olabileceği ortaya konulmuş bulunmaktadır.

Bu çözüm önerilerinin birincisi, mevzuatla ilgilidir; yani, yeni bir yasal düzenleme hazırlanmalıdır demektedir bu rapor ve bu yasal düzenlemede, mutlaka, bazı hususların bulunması gerektiğine vurgu yapılmaktadır. Belirttiğim gibi, bu konuda, Başbakanlıkta mevcut bir taslak da vardır. Bu taslak metin ile komisyon raporundaki önerilen hususlar birlikte gözden geçirilmek suretiyle, bu taslağın daha da olgunlaştırılması sağlanılacaktır ve Bakanlar Kuruluna, tasarı haline dönüştürülmesi için, gönderilecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bakan, lütfen, tamamlayabilir misiniz.

Buyurun.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - Diğer taraftan, KOBİ borsalarının kurulması önerilmektedir ki, bu konudaki çalışmalar da tamamlanmak üzeredir.

Ayrıca, soruşturmaların başlatılmasıyla ilgili öneriler var.

Kamu kuruluşları tarafından araştırma yapılmasıyla ilgili, bilgilendirmeyle ilgili, daha etkin denetimlerle ilgili ve evrak tevdiiyle ilgili öneriler yer almaktadır.

Tüm bu konularda ilgili kamu kuruluşları ve Sermaye Piyasası Kurulu, raporu tekrar ciddiyetle okuyacaktır; hükümet olarak, buradaki önerilerin takip edilmesine çalışılacaktır.

Ben, tekrar, böyle yoğun bir çalışmayla bu raporu hazırlayan komisyon üyelerimize ve ilgi gösteren Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerimize teşekkür ediyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Şahsı adına söz isteyen, Konya Milletvekili Sayın Nezir Büyükcengiz; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

NEZİR BÜYÜKCENGİZ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1061 sıra sayılı (10/16, 262) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu raporu üzerinde görüş ve düşüncelerimi sizlerle paylaşmak için söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hem raporla ilgili hem de seçim bölgem Konya'yla yakından ilgili olduğu için, tekrara kaçmadan, benden önce konuşan arkadaşlarımın söylediklerini tekrar etmeden, burada dile getirilmeyen bazı hususları da sizlerle paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, 22 nci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülen en önemli araştırma komisyonu raporlarından birisini görüşüyoruz, bana göre en önemli olanlarından bir tanesi. Bu nedenle, önergeyi hazırlayarak, başlangıçta Meclis Başkanlığına sunan değerli arkadaşım, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Bihlun Tamaylıgil'e, burada, bu komisyonda çalışan, özellikle uzman arkadaşlara, bürokratlara, partilerimizin değerli komisyon üyelerine ve siyasî parti temsilcilerimize, Komisyon Başkanına teşekkür ediyorum.

Önergenin veriliş tarihi 7 Ocak 2003. 29 Mart 2005'te önerge Genel Kurulda görüşüldü; yani, iki yıl iki ay sonra Genel Kurul gündemine getiriliyor ve görüşülüyor önerge. Bugün 11 Nisan 2006, raporu görüşüyoruz; yani, önerge verilişinden üç yıl üç ay sonra burada rapor düzenlenmiş ve Genel Kurulda görüşülüyor. üç yıl üç aydan beri de, bu önergenin verildiği günden bu zamana kadar mağdur olan, sayıları yaklaşık milyona varmış vatandaşımız bekliyor ve biraz evvel konuşan arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi, 78 tane holdingin topladığı, bize göre 10 milyar euro, bu arada, bu üçbuçuk yıl içerisinde biraz daha buharlaşıyor, kayboluyor, kayboluyor. Böyle bir çalışma, acaba, demokratik parlamenter rejimle yönetilen başka bir ülkede var mıdır diye düşünüyorum. Üçbuçuk yıldan beri bekletilen bir önerge ve sonuçta, dağ fare doğuracak!.. Üzüntüyle ifade ediyorum.

Aslında, hükümetin bu konuyu çözme gibi bir iradesi varsa, böyle bir komisyonun çalışmasının sonucunu beklemeye de ihtiyaç yok; ama, o irade, maalesef, yok.

Biraz evvel konuşan arkadaşlarımızı hep birlikte dinledik. Burada, bu yöntemle bu insanları kandırarak toplanan paralarını kaptıran kişilerin sorununu çözmek için bir çalışma yapılıyor; ama, üzülerek şunu ifadedeyim ki, değerli arkadaşım, Adalet ve Kalkınma Partisi sözcüsü, sanki, bu sorunun çözümü değil de, sanki, onlar adına değil de, bu yanlış yöntemle para toplayan ve milyonlarca insanı mağdur eden holdinglerin temsilcisiymiş gibi burada onları savundu; üzüntü duydum.

 Komisyon çalışmaları esnasında 78 tane holdingin kurulduğunu, bunlardan da 54 tanesinin Konya'da olduğunu tespit ettik. Neden 54 tane holding bir yerde kurulmuş?..

Şimdi, değerli arkadaşlarım, ülkemizde bazı bölgeler, bazı şehirler, bazı kasabalar vardır ki, aynı sektörde birçok insan vardır, birçok kuruluş vardır, birçok şirket vardır. Örneğin; Uşak'ta battaniyecilik gelişmişir, Babadağ'da tekstilcilik gelişmiştir, Gaziantep'te halıcılık, kilimcilik gelişmiştir; Konya'da da holdingcilik gelişti 1990'lı yıllarda. Neden gelişti acaba; çok cazip olduğu için gelişti. Baktı insanlar, bir tane emekli öğretmen çıkmış, ben bir holding kuruyorum demiş, sırtına Konya Şeker Fabrikasının çuvallarını vurmuş, yurt dışına gitmiş, çeşitli argümanları kullanmış, din unsurunu kullanmış, milliyetçilik unsurunu kullanmış, yüksek kâr vaadi vermiş, paraları toplamış getirmiş ve o şirketlerin kuruluşundaki teminatı bile, o topladığı paralarla yapmış, cebinden 1 kuruş çıkmamış.

Tabiî, Konya'daki birkısım açıkgözler de bunu gördüğü için, yahu, işte, falanca hoca çıktı, falanca kişi çıktı, Devlet Su İşlerinden emekli olan falanca kişi çıktı, şimdi paraya para demiyor, trilyonların içerisinde, milyar dolarlarla uğraşıyor diye, öyle bir kolaycılık içerisinde, arka arkaya, işte, bu holdingleri kurmaya başlamışlar. Paraları topladılar ve -benim seçim bölgemde olduğu için- birçok insan da bu nedenle mağdur oldu. İşin hiçbir ciddiyeti yok. O nedenle, acaba 54 tanesinin neden Konya'da olduğunu merak ediyorsanız, bana göre, birçok sektörde böyle birbirinden görerek para kazanma alışkanlığı edinen birçok yerde, işte, Konya'da da bu holdingcilik revaçtaydı o dönemde, onun için birbirinden görerek holding sayısı fazlalaştı; ama, şimdi baktığımız zaman ayakta kalan hiçbiri yok.

Değerli arkadaşlarım, burada konuşan birkısım arkadaşlarımız, başlangıçta iyi niyetle bunun yapıldığını ifade ettiler. Niyet -ben her zaman söylüyorum- soyut bir kavramdır, soyut bir kavram. Geldiğimiz nokta itibariyle bu işin iyi niyeti falan kalmamıştır. Eğer, geldiğimiz noktada bu holdingler başarısız olmuşlarsa, sayıları milyona varan insanımıza zarar vermişlerse, ben, onun niyetinin iyi olduğunu kesinlikle ifade edemem.

Bu model, bir kere -başlangıçtan itibaren bunu savunuyoruz- bizim bünyemize uygun bir model değildir, Türkiye'nin bünyesine uygun bir model değildir, yanlış bir modeldir. Bizde bu şekilde para kazanılarak bugüne kadar örnek olmuş herhangi bir kurum yoktur. Bana göre hepsi kötü niyetlidir, hiçbir tanesi iyi niyetle kurulmamıştır. Hiçbir tanesi ayakta kalmadığına göre de… Yani, iyi niyetle kurulmuş olsa, hiç olmazsa örnek verecek şekilde 3-5 tanesi ayakta kalır.

Değerli arkadaşlarım, ayakta kalıyor gibi görünenlerin temelinde yatan unsur çok büyük paralar toplamasından kaynaklanıyor. 50 000 000 mark veya 80 000 000 dolar toplayanlar bu paraları hemen aldıkları gün bitirmişler; almışlar, iç etmişler, kaybolmuşlar ortadan; ama, çok büyük paralar toplayanlar, 3 milyar, 2 milyar euro civarında para toplayanlar bir kısmını bitirmişler, büyük bir kısmını bitirmişler, büyük bir bölümünü, dörtte 3'ünü bitirmişler, geriye kalan dörtte 1'iyle bir şeyler gösteriyorlar ortada, sanki ayakta kalmış gibiler. Aslında, toplayıp hesabını yaptığınız zaman, bu ayakta gibi görünenlerin, bazı arkadaşlarımızın iyi niyetli diye tanımladıkları holdinglerin de, kesinlikle, ortaklarına olan vecibelerinin beşte 1'ini dahi yerine getirecek güçleri yok, yaşadığımız gerçek bu. O nedenle, çok kesin ve acil tedbirlerin alınmasına ihtiyaç var.

Çok büyük yanlışlıklar yapılmış. O günkü hükümetlerin büyük dahli var, yanlışı var. Şimdiki AKP Hükümetinin, yabancı sermaye gelsin de nasıl gelirse gelsin efendim, ister Ofer'den gelsin ister soferden gelsin, ister Hariri'den gelsin ister maririden gelsin dediği gibi, o günkü hükümetler de, yurt dışında çalışan işçilerimizin dövizlerinin Türkiye'ye gelebilmesi için, aman şu dövizler bir gelsin de nasıl gelirse gelsin diye, bu tür kötü niyetli ve dolandırıcı holdinglerin bu paraları kapmalarına seyirci kalmışlar. Burada çok büyük yanlışlık var. Bu yanlışlık bugüne kadar da düzeltilmemiş, hâlâ da  böyle bir irade görünmüyor, yok; göremedik, şimdiye kadar böyle bir irade görülmedi. Bu hükümet kurulalı üçbuçuk yıl oldu, üçbuçuk yıldır, istenseydi -her gün binlerce yurttaşımız bu konudaki şikâyetini dile getiriyor- bugüne kadar bu sorun çözüme kavuşurdu diye düşünüyorum.

Bu holdinglerin hiçbiri yasalara uygun hareket etmemişlerdir. Laik cumhuriyetin yasalarını içine sindirip kabul etmeyen kişilerin, o ülkenin, o laik cumhuriyetin yasalarının olanaklarından da faydalanmaya hakları yoktur. Burada eleştiri getiren arkadaşıma bunu söylemek istiyorum. Siz, bu ülkenin yasalarını içinize sindirip kabul etmeyeceksiniz. Sen bu kadar parayı nasıl kazanıp da bana vereceksin diye soranlara, efendim, laik cumhuriyete vergi verilmez, biz vergi ödemeyeceğiz, biz, bu ülkeye, bu devlete karşı vecibelerimizi yerine getirmeyeceğiz, kazandığımız paranın tamamını sizlere dağıtacağız; onun için, biz, dövize yüzde 40, yüzde 45, yüzde 50'ye kadar kâr verebileceğiz diye, bu insanlarımızın parası dolandırılmıştır ve üzerine yatılmıştır. Çok büyük kötü niyetlerle hareket edilmiştir ve bu paralar, aslında, mülk satın alınırken...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - 1 katrilyona kadar vergi vermişlerdir.

BAŞKAN - Sayın Büyükcengiz, lütfen, toparlar mısınız.

NEZİR BÜYÜKCENGİZ (Devamla) - ...bazı fabrikalar satın alınırken, devralınırken, bu paralar, 3 katına, 5 katına, o mülklerin fiyatları yüksek biçimde, anlaşılarak, muvazaalı biçimde harcanmıştır. Bu paraların gittiği yer belli. Aslında, gittiği yer falan yok, toplayan kişilerin cebinde duruyor bu paralar; ama, ortada görünmüyor. Bu şekilde, 10 liralık mal 50 liraya alınmıştır, 10 lirası sahibine ödenmiştir, 40 lirası cepte kalmıştır. Konya'da -biz çok iyi biliyoruz- bu paralar toplandığı zaman, bir holdingin yönetim kurulunun başkanının önüne, iflas eden bütün fabrikaların sahipleri sıraya girmişlerdir "benimkini de al" diye. Yıllardan beri, babasından, dedesinden kalan o birikimleriyle yaptırdığı fabrikayı çalışıp işletemeyen, para kazanamayan kişiler iflas etmişler, gelecek, o, yurt dışından toplayıp gelen, hazır paranın üzerine oturan kişi, çok büyük bir ticarî dehayla, onları satın alıp çalıştıracak ve onları ekonomiye kazandıracak! Böyle bir şeye inanabiliyor musunuz!..

Değerli arkadaşlarım, gezdik, komisyon üyesi olarak, her tarafa gittim. Anadolu'nun bir ilinde -size iki tane çarpıcı örnek vermek istiyorum- kampus gibi bir alanı çevirmişler ve girişine, içine, birçok da bazı ufak tefek tesisler yapmışlar; tavukçuluk tesisi yapmışlar, birkaç tane fabrika yapmışlar, hiçbiri çalışmıyor. Bir tanesi yüzde 10 kapasiteyle çalışıyor ve en çarpıcısı ne, biliyor musunuz; karayolu üzerinde, girişinde, kampusun girişinde -abartmış olmayayım ama- Kocatepe Camii büyüklüğünde bir cami yapmışlar. Karşı olduğum için söylemiyorum; kırın yüzünde öyle bir camiye niye ihtiyaç var? Var; neden ihtiyaç var biliyor musunuz; oradan gelip geçenler görecek "bunların yaptırdığı cami bu kadar büyük olursa, efendim, bunların paralarının hesabı bilinmez" diye getirip herkes parayı oraya atacak.

İkincisi, yine Anadolu'nun büyük bir ilinde bir hizmet binası. 25 katlı, 30 000 metrekare inşaat üzerine kurulmuş ve 25 katın 15 katı, güya, idare binası olarak kullanılıyor; altında süpermarket var, 10 katı altı seneden beri boş, altı yıldır boş. Onu niye yaptırmış; bu binayı görsünler, bu gökdeleni, gelen görsün; efendim, bunların böyle bir binası varsa, bize para versin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Büyükcengiz, lütfen...

Teşekkür için, buyurun.

NEZİR BÜYÜKCENGİZ (Devamla) - İzninizle, bitiriyorum efendim.

Şimdi, bu şekilde çarçur edilmiştir; yazık edilmiştir bu insanlara.

Bu komisyonun kuruluş amacı, mağdur olan yurttaşlarımızın sorunlarına çözüm bulma komisyonudur. Bu komisyonun amacı, bu insanlara zarar veren kişileri aklamak değildir; bu komisyon, aklama komisyonu değildir. Kesinlikle, burada bu holdingleri savunan arkadaşlarımın yanlış düşündüğünü ifade etmek istiyorum; yanlış düşünüyorlar.

FAHRİ ÇAKIR (Düzce) - Holdingleri savunma yok ki burada.

NEZİR BÜYÜKCENGİZ (Devamla) - Efendim, savunuldu biraz evvel.

FAHRİ ÇAKIR (Düzce) - Bu holdingleri savunan yok.

NEZİR BÜYÜKCENGİZ (Devamla) - Biraz evvel, savunan arkadaşımızı hep beraber dinledik!..

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bunlara "sen ne iş yaparsın" diye sorulduğu zaman "biz her şeyi yaparız…" İnşaat çivisi satmaktan tekstil üretimine, serada çiçek yetiştirmekten uçak lastiği imalatına, turizm işletmeciliğinden tank üretimine, domates, salatalık satmaktan kâğıtçılığa ve sonunda, üçkâğıtçılığa kadar her şeyi yaptılar! Her şeyi yaptılar arkadaşlar... (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, burada, çözüm bulmak üzere çalışmalar yaptık; ama, çözüm bulunabileceği kanısında değilim. Hükümetin böyle bir iradeye sahip olduğu görüşünde değilim; bunu göremiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NEZİR BÜYÜKCENGİZ (Devamla) - Sayın Başkanım, 3 dakika daha izin verirseniz bana…

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Büyükcengiz… İki defa sürenizi uzattım.

NEZİR BÜYÜKCENGİZ (Devamla) - Lütfen, Sayın Başkan…

BAŞKAN - Hayır...

Teşekkür için açacağım Sayın Büyükcengiz.

NEZİR BÜYÜKCENGİZ (Devamla) - Bu çözümün bulunacağı kanısında değilim ve ben, aslında, yurt dışındaki gezilere de  katıldım; orada da, gittiğimiz her yerde, yurttaşlarımıza, çok fazla umutlu olmamalarını, bu paraları artık geriye alamayacaklarını -her gittiğim yerde- ifade ettim. Bu inancımı, tekrar, huzurlarınızda ifade ediyorum.

Komisyonun raporunun, inşallah, çözüm getirmesi dileğiyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Büyükcengiz.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Sayın Başkanım, arkadaşımız, bana atfen "holdinglerin sözcüsü gibi konuşmuştur" diye bir…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - İsim söylemedi efendim.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - "AK Parti Grup sözcüsü söyledi" dedi; yani, isim vermedi; ama, AK Parti Grubu adına ben konuştum burada. Lütfen… Düzeltmem lazım.

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Öksüz, yerinize oturur musunuz.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Sayın Başkanım…

BAŞKAN - Ben herhangi bir şey görmedim Sayın Öksüz.

Bazı girişimcilerce holding adı altında gerçekleştirilen izinsiz halka arz yoluyla tasarruf sahiplerinin mağduriyetine yol açılmasının neden ve sonuçlarıyla bu süreçte SPK'nın sorumluluğunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca kurulmuş bulunan (10/16, 262) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu raporu üzerindeki genel görüşme tamamlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.15

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.35

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86 ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince, sözlü sorular ve diğer denetim konularını gö-rüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, sırasıyla, kalan işlerden başlayacağız.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kanun İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - 3 üncü sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

4 üncü sırada yer alan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Yarım kalan işlerle ilgili işlem tamamlandığından, şimdi, kanun tasarı ve tekliflerinin görüşmelerine 1 inci sıradan itibaren devam edeceğiz.

1 inci sırada yer alan, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

4.- Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve 17'ye 1 inci Ek)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

2 nci sırada yer alan, Gülhane Askerî Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 604 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Millî Savunma Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

5.- Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/277) (S. Sayısı: 1079)

BAŞKAN- Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

5 inci sırada yer alan, Özel Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

6.- Özel Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1145) (S. Sayısı: 1112)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

6 ncı sırada yer alan, Muğla Milletvekili Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu'nun; 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 2985 sayılı Toplu Konut Kanununda Değişiklik Yapılması hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

7.- Muğla Milletvekili Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu'nun; 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 2985 Sayılı Toplu Konut Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/727) (S. Sayısı:1138) (x)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Komisyon raporu 1138 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ali Kemal Kumkumoğlu, İstanbul milletvekili?.. Yok.

AK Parti Grubu adına Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu, Muğla milletvekili; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, son günlerde yaşadığımız terör eylemlerinde kaybettiğimiz değerli şehitlerimizi, şehit yarbayımız, hemşerim Muğlalı Alim Yılmaz'ı saygıyla anıyorum. Terör odaklarını bir şekilde, şöyle veya böyle destekleyen bazı kurum ve kuruluşları buradan lanetliyorum.Şehit evlatlarımıza Allah'tan rahmet diliyor, kederli ailelerine sabır ve metanet diliyorum.

190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 2985 sayılı Toplu Konut Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi hakkında AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Meclisimizin de bildiği gibi, tüm değerli milletvekillerimizin bildiği gibi, kaliteli bir yaşamın vazgeçilmezi olan konut ihtiyacı, hiç şüphesiz, insan haklarının en temel, vazgeçilmez şartlarından biridir. Bu çerçevede, hükümetimiz, iktidara geldiği günden bu yana, Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığıyla el ele vererek vatandaşlarımızın bu temel ihtiyacını karşılamak için canla başla çalışmaktadır. Bu uğraşım içerisinde amacımız, konut sıkıntısını vatandaşımızın sırtında bir kambur ve kâbusu olmaktan çıkarmaktır; özellikle dargelirli vatandaşımızı, başını sokacak tek göz ev hayalinden kurtararak ufkunu genişletmek ve yetişen evlatlarıyla birlikte yarınlara daha aydınlık bakar hale getirmektir.

Ne mutlu ki, hayallerini genişleten, planlarını uzun vadeli yapacak doğrultuda imkânlara sahip olan bir Türkiye'de yaşama şansına sahip bireyler olmayı başardık ve geleceğimizin önündeki sisi kaldırarak güvenli ve başı dik bir biçimde hedeflerimizi çizmeye başladık. İşte, bu hedeflerin başında da, biraz önce bahsettiğim gibi, yıllardır kira derdiyle, karda kışta sokakta kalma korkusuyla yaşayan vatandaşlarımız, verilen imkânlarla, çoluk çocuk, rahat ve güvenli bir ev, yuva sahibi olma seviyesine erişti.

                            

(x) 1138 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakınız, Türkiye'nin sahip olduğu hızlı nüfus artışı ve her geçen gün artan kentleşmeyle birlikte konut ihtiyacına cevap verebilmek ve yapılan üretim doğrultusunda yeni istihdam alanları yaratabilmek maksadıyla kurulan Toplu Konut İdaresi Başkanlığı, Hükümetimizin acil eylem planı perspektifi içerisinde başlatılan konut seferberliğinde konut üretimi, planlı bir şekilde yapılacak olan kentleşmeyi birlikte ele alarak 6 Ağustos 2003 tarih ve 4966 sayılı Kanunla yapılan değişikliklerle, 2958 sayılı Kanunla tanımlanan sorumluluk alanı genişletilerek yeni görevler üstlenmiştir. Bunlara kısaca değinecek olursak, bu görevleri arasında, konut sektörüyle ilgili şirketler kurmak, kurulmuş olan şirketler ve finans kurumlarına iştirak etmek, bireysel ve toplukonut kredisi vererek, planlı bir kentleşmenin oluşmasını sağlamanın yanında, tarihî doku ve yöresel mimarinin korunmasını sağlamak, yurtiçi ve dışı, doğrudan veya iştirakleri aracılığıyla projeler geliştirerek, konut, altyapı ve sosyal uygulamaları hayata geçirmek, idareye kaynak sağlamasını temin için kâr amaçlı projelerde yer almak, yurdumuzda, ne yazık ki, sıkça rastlanan ve mağduriyetlere yol açan, doğal afet alanlarında ve sosyal donatıları altyapılarıyla birlikte inşa etmek, teşvik etmek ve desteklemek.

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde yer alan, konutun bir insan hakkı olduğu ve Birleşmiş Milletler Habitat gündeminin ana temalarından olan "herkese yeterli konut" prensiplerinin yanı sıra, Anayasamızda bu sorunların çözümü hususunda devletimizin alacağı tedbirler, tüm değerli milletvekillerinin malumudur. Anayasamızın "Konut hakkı" başlığı altındaki 57 nci maddesinde ele alındığı üzere "devlet, şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını karşılayacak tedbirleri alır; ayrıca, toplukonut teşebbüslerini destekler" ifadesiyle, bu konunun önemini vurgulamıştır.

Toplu Konut İdaresi, kuruluşundan 2002 yılı sonuna kadar geçen 19 yıllık sürede, Toplu Konut Fonunda, imkânlarıyla, Emlak Bankasından devralınan 7 852 konutla toplamda 43 145 konut yaptırabilmiştir.

Hükümetimiz, acil eylem planının "sosyal politikalar" başlığı altındaki 44 üncü maddesiyle, yerel yönetimlerle işbirliği sağlanarak, kentlerimizdeki gecekondulaşmanın önlenmesi ve mevcut gecekondu alanlarının dönüştürülmesi, 45 inci maddeyle de dargelirlilerin kira öder gibi ve kısa sürede ev sahibi olmalarının sağlanması hedeflenmiştir. Hükümetimiz, bu tedbirlerle, ekonominin canlandırılmasını, üretimin artırılmasını ve işsizliğin azaltılmasını hedeflemiştir.

Ülkemizde, Türkiye İstatistik Kurumu ve Devlet Planlama Teşkilatı verilerine göre yenileme, dönüşüm ve nitelikli konut üretimi tarzında olmak üzere 2,5 milyon civarında acil konut ihtiyacı olduğu tespit edilmiştir.

Bugünkü ekonomik koşullarda, fakir, dargelirli vatandaşlarımızın uygun fiyatlarla nitelikli konut sahibi olmaları mümkün olmamaktadır. Bu da beraberinde, kaçak, plansız, niteliksiz yapılaşmayı ve gecekondulaşmayı getirmektedir.

Bununla birlikte, ülkemizde konut üretimi açısından bölgesel farklılıklar da görülmekte olup, az gelişmiş bölgelerimizde nitelikli konut üretimi konusunda acil konut ihtiyacı görülmektedir. Toplam 81 il merkezi ile bu illere bağlı ilçelerle birlikte 900 noktada 400 000 konut programı yapılmıştır. 2006 yılı sonuna kadar 200 000, 2007 sonuna kadar ise 250 000 konuta başlanılması ve büyük bir bölümünün tamamlanması hedeflenmektedir. Bu kapsamda, bugüne kadar 78 il ve bu illere bağlı 177 ilçede, 448 şantiyede toplam 166 000 konutun ihaleleri tamamlanmış ve büyük kısmının inşaatları başlamıştır. Ayrıca, 118 bölgede yaklaşık 105 000 konutluk uygulama da ihale aşamasındadır. 2006 başı itibariyle bu konutlardan yaklaşık 60 000'i tamamlanma aşamasında olup, 2006 sonuna kadar 100 000 konutun tamamlanması planlanmaktadır.

Toplu Konut İdaresi Başkanlığı, 2003 yılından itibaren "tamamlama kredisi" vermek suretiyle yarım kalan kooperatiflerin tamamlanmasını da hedeflemiştir. Bu kapsamda, Ocak 2003'ten itibaren verilen kredilerle 40 000 konut bitirilmiş, 15 695 konuta ise kredi verilmiştir. Sadece konut yapmayan, yaşanabilir yerleşim birimleri oluşturan Toplu Konut İdaresi Başkanlığı, konutlarla birlikte projelendirilen sosyal donatılar kapsamında, 128 ilköğretim okulu, 35 lise -ki, toplam 163 okul, 3 410 derslik- 17 anaokulu, 110 ticaret merkezi, 25 spor salonu, 29 sağlık ocağı, 7 hastane, 25 kütüphane, 97 ibadethane, 1 santral binası ihaleleri gerçekleştirmiş, inşaatları başlatılmıştır. Yine, TOKİ uygulamalarında çevre düzenleme işleri kapsamında, yaklaşık 1 000 000 ağaç dikimi ve 2 000 000 çalı peyzajı yapılmaktadır. Bu projelerin kontrolörlüğünün sağlanması için 110 000 konutluk müşavirlik ihaleleri  gerçekleştirilmiştir.  Konut seferberliği kapsamında satışa sunulan  106 000 konuttan 90 000 konut inşaat aşamasında satılmış olup, vatandaşlarımız, üretilen konutlara büyük bir ilgi göstermektedirler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hükümetimizle birlikte Türkiye, artık, rantiye sahası olmaktan çıkmış, yeniden yapılanan, vatandaşına yeni imkânlar sağlayan bir şantiye alanı haline gelmiştir. Burada, toplukonutta emeği geçen herkese ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum. Üzerinde görüşmekte olduğumuz bu kanun teklifi çerçevesinde, yapılan bu hizmetlerin ve harcanan emeklerin amacına ulaşması ve vatandaşımızın yüzünün gülebilmesi için, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı tarafından yapılanların ihtiyaç sahiplerine bir an evvel ulaştırılabilmesi ve ödeme planlarının makul seviyelerde kalabilmesi için maliyetlerin düşürülmesi ve sürat kazandırılması büyük önem arz etmektedir. Bu amaçla, Belediye Gelirleri Kanunu ve İmar Kanunundaki düzenlemeler emsal alınarak, bu düzenlemeler yapılmıştır. Ayrıca, bu kadar yoğun bir şekilde çalışarak, ülkemizin dört bir yanındaki inşaat sahalarıyla vatandaşımıza hizmet götüren, yuva sahibi yapmak amacında olan Toplu Konut İdaresi Başkanlığı bünyesinde görev alacak yeni arkadaşlarımız sayesinde, daha çok, daha güçlü, verimli ve hızlı çalışacak olan kurum, aşılacak olan evrak ve kırtasiye -ki, bu yaklaşık 20'ye yakın evraktır- yüküyle de çok daha hızlı bir şekilde hizmetlerine başlayıp devam edebilecektir.

Değerli arkadaşlarım, kanunun çıkışından sonra, yasalaşmasından sonra, ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Terzibaşıoğlu, teşekkür  ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, Ali Kemal Kumkumoğlu, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Kumkumoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz yasa tasarı üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, tasarıyı geçen hafta görüşecektik; ancak, bu haftaya ertelendi. Merak ettim, acaba ne var, niye ertelendi diye, hemen salı günü yeniden gündeme alınınca. Bu arada, Sayın Başbakan bir açıklama yaptı; vatandaşa müjde anlamında, kira öder gibi, aylık 100 YTL taksitlerle vatandaşları konut sahibi edeceğine ilişkin bir açıklama yaptı. Sanıyorum, o açıklama yapılsın, bu düzenlemeyi ondan sonra görüşürüz noktasındaki bir yaklaşım bu düzenlemenin ertelenmesine vesile oldu.

Değerli arkadaşlarım…

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Yalan mı açıklaması?!

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Elbette, böyle bir açıklama var da… Şimdi, size, mesela, bu arada, benim de bulduğum başka belgeleri, bilgi sahipi olmanız açısından sunmak istiyorum.

Bakın, şu anda gecekondularda yaşayan yurttaşlarımıza, Millî Emlakın -Pendik'in Kurtköyünde, Sülüntepesinde, Kartal'ın değişik mahallelerinde- gönderdiği tebligatlardan size birkaç örnek okumak istiyorum bu arada. Ecri misil gelmiş vatandaşlarımıza. Hani, o 100 YTL taksitle ev sahibi yapacağınız vatandaşlar var ya, o vatandaşlara ecri misil gönderilmiş.

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Yeni bir uygulama değil ki, öteden beri geliyor.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - 7 208 000 000, 6 172 000 000, 2 828 000 000, 4 904 000 000, 1 440 000 000… Daha burada sayısız örnekler var. Binlerce yurttaşımız, şu anda, sadece İstanbul'da bu ecri misil problemiyle karşı karşıya; yani, Sayın Başbakan "100 YTL aylık taksitle size ev yapacağım" dediği vatandaşlardan, şimdi, 2,5 milyar lira ile 15 milyar lira arasında ecri misil istiyor. "20 milyar liraya sizi ev sahibi yapacağım" dediği vatandaşlardan, şimdi, ortalama 10 milyar lira ecri misil talebi var sizin hükümetiniz aracılığıyla yapılan uygulamalar sonucunda.

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Hayır, eskiden var o.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, tabiî, Sayın Başkanın, bu açıklamaları yaparken, konut problemiyle ilgili olarak Türkiye'de yaşanan göç sorununun yarattığı problemlerle ilgili olarak, sanayileşme sürecinin konut problemine getirdiği sorunlarla ilgili olarak nasıl sığ bir yaklaşım içerisinde olduğunu bir vesileyle görmüş olduk. Sizi iktidara taşıyan o kentlerin varoşlarını, şimdi, "ur", "kentleri sarmış habis", orada yaşayan insanları da "işgalci" diye ifade eden yaklaşımları Sayın Başbakanın ağzından duymak, doğrusu, beni hayretlere düşürdü.

Değerli arkadaşlar, İktidar Partisinin, AKP'nin gecekondu sorununa ilişkin tek yaklaşımı, bunlar durup dururken köyden kente geldiler ve buralarda bizim de bir arazimiz olsun, bir yer çevirelim, bir yer kapatalım anlayışıyla sahiplenip kapattığı yerler midir?! Sizin Bakanınız, uyduruk birtakım evraklarla, belgelerle, kendisi 50 dönüm yer kapatırken, o işgalci olmuyor; ama, kimsesiz, garip bir vatandaş, işsizliğin yarattığı problemler nedeniyle büyük kentlere göç ettiğinde ilk yapacağı iş başını sokacak bir yer bulabilmek olduğu için, gidip, kimden bulabilirse, mafyaysa mafya, oradaki, işte, o alanı işgal etmiş kişilerse o kişiler, o kişilere para vererek, başını sokabilecek, 100 briketle, 200 briketle, 2 tenekeyle yapmış olduğu gecekondusu, onu, oralarda, büyük kentlerin etrafında, urları yaratmış unsurlar ve oralarda işgalci pozisyonuna mı sokuyor değerli arkadaşlar?! Şimdi, siz, şu ifadeleri, yarın, gidip bu gecekonduda yaşayan yurttaşların içerisinde tekrar kullanabilecek misiniz?! Şimdi, bu gecekonduların var olduğu bölgelerde yaşayan ve o bölgelerde seçmenleri olan milletvekili arkadaşlarımız o gecekondu bölgelerine gittiklerinde, orada yaşayanlara, sizi gidi işgalciler sizi, siz bu büyük şehirlerin etrafını sarmış bir ursunuz diyecek mi?! Bu nasıl bir anlayıştır?!

Değerli arkadaşlarım, sanayici arkadaşlarımız var içinizde; bizim içimizde de var, sizin içinizde de var. Büyük kentlerin etrafını sarmış gecekondular -bunların içerisinde elbette bunu istismar edenler vardır; ama, büyük çoğunluğu- devletin sosyal bir devlet olarak, sanayileşmenin yaratacağı sorunları önceden görüp, tespit edip, ona dönük önlemler almamış devlet olarak, yurttaşımızın ve sanayinin ihtiyaçları doğrultusunda ortaya çıkmış olan bu göçün büyük kentlere taşıdığı yurttaşlarımızın, kendiliğinden buldukları bir çözümdür ve Türkiye'nin bugün sanayileşmede gelmiş olduğu noktada, şimdi, Sayın Başbakanın "işgalci" diye tarif ettiği "büyük kentlerin etrafını sarmış, kuşatmış ur" diye tarif ettiği bu gecekondularda yaşayan insanlarımızın, yurttaşlarımızın çok ciddî katkıları vardır; çünkü, bunlar, büyük şehirlere göç ettiklerinde, gelip, büyük şehirlere yerleştiklerinde, büyük şehirlerin varoşlarına yerleştiklerinde ilk yaptıkları iş, kendilerini kırsal alandan büyük şehirlere göç etmiş sanayi işçileri olarak bulmuş olmalarıdır. Dolayısıyla, Türkiye'de, aslında, gecekondularda yaşayan yurttaşlarımıza, Sayın Başbakanın ifadeleriyle, olağanüstü biçimde haksızlık yapılmıştır. Bunu, oralarda yaşayan yurttaşlarımız adına kabul etmek, kabullenmek mümkün değildir. Devlet kendi üstüne düşen sorumluluğun gereklerini yerine getirmediği için, vatandaş, kendiliğinden birtakım çözüm arayışları içerisine girmiştir. Hatta, devlet, denilebilir ki, gecekondu arazilerinin işgal edilmesine, kendisi, orada vatandaşın 200 briketle yapabileceği gecekonduyu ona verme cesaretini gösteremediği, bunu kendine yakıştıramadığı için, vatandaşın oralardaki arazileri bir şekilde işgal etmesine "hadi, arazi bizden; üstüne de o ne yaparsa yapsın" biçiminde bir anlayışla müsaade etmiştir. Yoksa, devlete rağmen, vatandaşın gidip, büyük kentlerin etrafındaki devlete ait arazileri işgal etmiş olmasını kabullenmek hiçbir şekilde mümkün değildir. Burada, devletin bu işe bir göz yumması kesinlikle söz konusudur.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, elbette, buralardaki yapılaşmayı bizim, bugün, geçerli, sahiplenen ve savunan bir anlayışla bu işe yaklaşmamız mümkün değildir. Bunlar, büyük kentlerin etrafındaki ur değildir, buradaki insanlar sadece, burada yaşayan insanlarımız sadece rant elde etmek için gelip, bu gecekondu arazilerini işgal etmiş insanlar değildir; ama, bugünkü gecekondulaşma mantığını da, insanlarımızın bu ilkel koşullarda yapılmış gecekondular içerisinde yaşamasını da sahiplenmemiz ve savunmamız mümkün değildir. Elbette, bir kentsel dönüşüme kesinlikle ihtiyaç vardır.

Peki, kimdir Türkiye'de kentsel dönüşümün muhatabı; herkes; TOKİ muhataptır, büyükşehir belediyeleri muhataptır, Bayındırlık Bakanlığı muhataptır, Turizm, Kültür Bakanlığı muhataptır; herkes bu işin muhatabıdır.

Değerli arkadaşlarım, bu muhataplığı mutlaka bir birime indirmek zorunluluğumuz vardır. Peki, uygulamaya muhatap olanlar aynı uygulamayla karşı karşıya mıdırlar; hayır. Ankara'da başka bir uygulamayla karşı karşıyadırlar, İstanbul'da başka bir uygulamayla karşı karşıyadırlar, Ankara'nın Mamak'ında başka bir uygulamayla karşı karşıyadırlar, havaalanı yolunda başka bir uygulamayla karşı karşıyadırlar; İstanbul'un Kadıköyünde başka bir uygulamayla karşı karşıyadırlar, İstanbul'un Pendik'inde, Kurtköy'ün Sülüntepesinde başka bir uygulamayla karşı karşıyadırlar.

Ankara'nın Dikmen Vadisinde gecekondusu olan her vatandaşa, onun bundan sonraki yaşamında ona önemli rahatlıklar sağlayabilecek konutlar verilmiştir. Ankara'da, şimdi, havaalanı güzergâhı üzerinde, havaalanı yolu üzerinde yapılmış olan gecekondularda yaşayan yurttaşlarımıza, daha geçen hafta, burada, onlarla ilgili yaptığımız düzenlemede, arkadaşlarımız "her birine ayda 200 milyon kira yardımı, her birine şu kadardan şu kadar metrekareye kadar konut" diye buradan ifade etmişlerdir; ama, aynı hükümet döneminde, mesela, Pendik'in Sülüntepesinde, insanlar daha sabahleyin uyanmadan, gece uykularında iken, yirmi yıllık konutlarından, konutları başlarına yıkılırcasına, kendilerini, çocuklarını zor dışarı atar bir anlayışla konutları yıkılmış ve kendilerine sadece enkaz bedeli verilmiştir. Şimdi, bu, nasıl bir uygulamadır; hangisi sizsiniz değerli arkadaşlarım; havaalanı  yolunda  konutu  yıkılacak  kişiye bir daire,  dairesi kendisine teslim edilinceye kadar 200 000 000 lira kira yardımı yapan mı sizsiniz; yoksa, Pendik'in Sülüntepesinde, daha uykuda iken çocukları, konutları ancak insanların kendi canlarını dışarı atacak biçimde eşyalarıyla birlikte başlarına yıkan yapı mı sizsiniz; siz hangisisiniz?! Bu anlamda da bir tutarlılık söz konusu değil.

Değerli arkadaşlarım, büyük kentlerimizin etrafında, sadece İstanbul'da 80 000 gecekondu var. 80 000 gecekondu, oradaki yurttaşlarımızın direnmesine rağmen, rızası alınmamasına rağmen, bu kentsel dönüşüm projeleri kapsamı içerisine alınamaz. Eğer, gerçekten bu konuda samimiysek önce yapmamız gereken şey, bir defa, buradaki hukukî altyapıyı oluşturmaktır. Neye göre biz buralarda uygulama yapıyoruz; belediye başkanlarının inisiyatifine göre; sanki onlar kendi ceplerinden bir şey dağıtıyorlar, babalarının kesesinden bir şey dağıtıyorlar gibi. Kimi yerde alabildiğine cömert, kimi yerde alabildiğine gaddar; kimi belediye başkanı alabildiğine cömert, kimi belediye başkanı alabildiğine gaddar. Arazinin çok yüksek rant edeceği yerlerde gecekondu yapmış olan vatandaşlarımıza karşı yapılan uygulama farklı; ama, daha kenarlarda, arazinin daha az rant getireceği yerlerde gecekondu yapmış olan vatandaşlarımıza karşı yapılan uygulama alabildiğine farklı.

Değerli arkadaşlarım, TOKİ de dahil olmak üzere, kentsel dönüşüm projeleri noktasında eğer bir samimî yaklaşım içerisindeysek, gerçekten kentlerimizin dönüşmesini istiyor ve talep ediyor isek, gerçekten insanlarımızın insanca koşullarda yaşayabileceği bir kent yapısı içerisinde onların da yaşamasını sahiplenip savunuyorsak, ilk yapmamız gereken şey, bu işin hukukî altyapısını oluşturmaktır. Türkiye'de, bugün, özelleştirmede olduğu gibi, bu kentsel dönüşüm projesinde de hiçbir hukukî altyapı yoktur. TOKİ'ye yetki veriyoruz. TOKİ, verdiğimiz yetkiyi neye göre kullanıyor; TOKİ'nin…

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Uzlaşıyla.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Uzlaşı; yani, hukukî bir altyapı yok. Uzlaşı; uzlaşı olmadığı yerde ne oluyor; yani "uzlaşamadık, yıkacağım, jandarma gelsin; işte, kepçelerle, dozerlerle burayı biz kaldırıyoruz." Sayın Başbakanın dediği gibi "bunlar işgalcidir, sökün atın işgalcileri" dediği zaman ne oluyor?

RECEP KORAL (İstanbul) - Kanun var, kanun.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - "Sökün atın" dediği zaman sökülüp atılıyor değerli arkadaşlarım. Kim bunlar; bizim insanlarımız. Sayıları kaç; milyonlarca.

Değerli arkadaşlarım, 40 tane gecekonduyu yıkmak için 5 000  jandarmayı bir araya getirip veya binlerce polisi, jandarmayı bir araya getirip, günlerce orada önlem alıp, sanki bir işgali ortadan kaldırmaya veya devlete karşı bir ayaklanmayı ortadan kaldırmaya gidiyor gibi oraya gitmek durumunda kalıyorsunuz.

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Var mı böyle bir örnek? Bu olay nerede?..

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Sizin, dönüştürme iddiasını taşımak zorunda olduğunuz sayılar yüzbinlerle ifade ediliyor.

Değerli arkadaşlarım, 40 gecekondu için bile bu denli büyük önlemlerin alındığı, alınmak zorunda kalındığı bir süreçte, bunun hukukî altyapısı oluşturulmadan, oradaki yurttaşlarımızın, bir sosyal dönüşüm sürecinin sonucunda zorunlu olarak kırsal alandan, tarımsal alandan kentlere sanayi işçisi olarak göç etmiş olan yurttaşlarımızın zorunlu konut ihtiyaçlarını çözebilme adına kendilerinin bulduğu bir çözüm önerisidir. Dolayısıyla, burada "senin tapun yok, ne yapalım… Sen, şimdi, ne halin varsa… Git buradan" diyerek, bu sorunu, bu, yüzbinlerce gecekondunun ve milyonlarca yurttaşımızın yaşadığı bu alanlardaki sorunları böylece çözmemiz mümkün değildir. Peki, böyle çözmeye kalktığımızda ne oluyor; böyle çözmeye kalktığımızda, TOKİ'de olanlar oluyor. Ne oluyor TOKİ'de?..

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Hiçbir şey olmuyor.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun raporları var, diyor ki; TOKİ -işte, bu, sizin söylediğiniz anlaşma, vesaire yöntemleriyle- Türkiye'nin en değerli bölgelerindeki en değerli arazileri yüzde 27'yle yüzde 35 arasında değişen rakamlarla, güya kat karşılığı değil, bir başka isim bulunmuş buna; ama, sonuçta, yüzde 27 ile yüzde 35 arasındaki rakamlara, Toplu Konut İdaresi, kendi kontrolündeki, kendi elindeki en değerli arazileri, daha önce yüzde 55'lerle, 60'larla, 65'lerle, o, hiç beğenmediğimiz süreçler içerisinde müteahhitlere verilmiş olan arazilerde, arsaların bitişiğinde, şimdi yüzde 27 ile yüzde 35 arasındaki rakamlarla, Toplu Konut İdaresi, işte, o sizin söylediğiniz modellerle, yöntemlerle arazilerini veriyor ve Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu üyeleri, bununla ilgili rapor tutuyorlar. Hemen ardından başka girişimler söz konusu ediliyor. Bize, Plan ve Bütçe Komisyonunda bunları söylediğimizde; efendim, Cumhurbaşkanı Denetleme Kurulu da buraya geldi diye, birtakım eksik, yanlış bilgiler verildiğini daha sonradan öğrenmiş oldum. Burada, kurul üyeleri üzerinde baskı yapılıyor, kurul üyelerinin içerisinden… İşte, her zaman olduğu gibi, hani, işte, Başbakanı bir davadan kurtarmışsa bir hâkim, o, işte, Yargıtaya gidiyor, savcıysa çok önemli bir ilin başsavcılığına geliyor; burada da, bu anlamda katkı yapan çalışanlarımız önemli ölçüde taltif edilmişler, terfi ettirilmişler, ekonomik anlamda çok daha iyi katkılar elde edebilecekleri alanlarda görevlendirilmişler.

Dolayısıyla, değerli arkadaşlarım, kurumlar bir gün iyi insanlarla yönetilirler, bir gün kötü insanlarla yönetilirler. Biz, kurumları yöneten insanların iyi niyetinden yola çıkarak, bugün bu görevi yapan arkadaşlarımız iyi niyetli de olabilirler, ama, biz, kurumları yöneten arkadaşlarımızın iyi niyetinden yola çıkarak, milyonlarca yurttaşımızı ilgilendiren bu devasa sorunun çözümü noktasında o iyi niyete dayalı birtakım çözümleri çözüm önerisi olarak göremeyiz. Bizim görevimiz, herkes için geçerli olan, bugün, gecekonduda yaşayan her yurttaşın kendisi için yarın "evet, bizim bölgemizde de dönüşüm projesi uygulanacak" dendiğinde, söylendiğinde kendisini nasıl bir akıbetin beklediğini biliyor olması ve gönül rahatlığı içerisinde, gönüllü olarak bu dönüşüm projesine fiilen kendisinin de katılmasını sağlayabilecek altyapıyı, hukukî altyapıyı, vatandaşımızı memnun edebilecek, vatandaşımızı bu çözümün içerisine sokabilecek bir altyapıyı bizim oluşturup kamuoyuna sunmamız lazım. Aksi halde, biz burada havanda su döveriz. Yapabileceğimiz en ileri şey, en değerli arazilerimizi, şu anda arsa piyasasında da, inşaat piyasasında da bir canlılık olduğu için, en değerli arazilerimizi yok pahasına birilerine vermek olur; ama, o yok pahasına vermek karşılığında bile bugün bir şeyler alabiliriz.

Ama, değerli arkadaşlarım, eğer, sen, gerçekten milyonlarca konutu dönüştürme iddiası içinde isen, o zaman, her zaman, verdiğin arazinin karşılığında, sana oradan daha fazla -ne kadar bedavaya vermiş olursan ol- gelir elde edebileceğin bir süreç, bir sonuç ortaya çıkmaz. Yakında, bir doyum noktasına ulaşır bu piyasa; ama, milyonlarca yurttaşımız, hâlâ, kentsel dönüşüm projelerine ihtiyacı olan bir anlayışla, yaklaşımla gecekondularda yaşamaya devam ediyor olabilirler. O zaman, biz, gerçekten, bu projeyle ilgili bir ciddî yaklaşım içerisindeysek, zamanla, bu sürece, bizim, bütçeden belki katkı yapmamızın bir ihtiyaç olarak ortaya çıktığı dönemler de karşımıza gelecektir.

Şimdi, TOKİ anlatıyor "biz kârlıyız" diyor. Kime bu kadar araziyi bedava versen, herkes bu kadar araziyle gidip bu işi yapsa, kâr eder; hiçbir şey yapmana lüzum yok. İstanbul'un neresinde bir arsan varsa, git, hangi müteahhide verirsen ver, sana yüzde 50 pay veriyor. Yani, bunu bir marifetmiş gibi "kâr ettik, kârlı çalışıyoruz, kârlı uğraşıyoruz…"

Ne yapıyorsun Sayın TOKİ, yaptığınız şey ne; milyon dolarlara daire satıyoruz. Henüz İstanbul'da kaç gecekonduyu dönüştürebildiniz?! Henüz İstanbul'da gecekonduda yaşayan kaç vatandaşımızı gönüllü olarak bu uygulamanın kapsamı içerisine alarak, onların da bu uygulama içerisinde gönüllü olarak yer tutup, hem daha modern, daha çağdaş evlere taşınmasını sağladınız hem de orada kentsel dönüşüm projesinin gereklerini yerine getirebildiniz?! Henüz böyle bir uygulama yok. Ne yapıyoruz şimdilik; milyon dolarlara villa satıyoruz. Yüzde 30'la, daha önce yüzde 60'la verilmiş yerlerde araziler veriyoruz müteahhitlere.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu, lütfen, tamamlar mısınız.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Toparlayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - O müteahhitler, televizyonlara ve gazetelere en fazla reklam veren kuruluşlar olarak gündemdeler; dolayısıyla, her ne hikmetse, buralardaki yolsuzluklar üzerine medyanın, basın yayın organlarının gitmesi de bir şekilde mümkün olmuyor. Böyle bir saadet zinciri kurulmuş; TOKİ, arazileri veriyor, müteahhitler milyon dolarlara inşaatlar yapıp daireler satıyorlar. Basın yayın organları, en yüksek düzeyde reklamları bu kuruluşlardan alıyor, dolayısıyla, buralarda yaşananların ve yapılanların üzerine gitmiyor, gidilmiyor; Sayın Başbakan da buradan açıklama yapıyor: "Aylık 100 YTL karşılığında vatandaşa konut vereceğim."

Değerli arkadaşlarım, tekrar başa dönüyorum. Elbette versin; ama, öyle, vatandaşın ağzına bir parmak bal çalarak bu işler olmaz. Eğer, bu konuda samimiysek, önce, bu gecekondularda yaşayan milyonlarca yurttaşımızın bu dönüşüm projeleri karşısındaki konumunun, pozisyonunun ne olacağını yasal olarak bir çerçeveye bağlayacak. İçinizde belediye başkanlığı yapmış arkadaşlar var, bir tanesi karşımda duruyor, gecekondusu olan da bir bölgede. Çıksın şu kürsüden söylesin; böyle bir altyapı oluşturulmadan, İstanbul'da, gecekondularla ilgili dönüşüm projesi hayata geçirilebilir mi; geçirilemez. Ne yapabilirsin?..

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Hem soruyorsun hem cevap veriyorsun.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Burada söylesin o zaman, oradan söylesin, geçirilebilir desin, söylesin.

RECEP KORAL (İstanbul) - Zaten geçiriliyor hayata.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Geçirilemez. Nerede mesela?..

RECEP KORAL (İstanbul) - Her yerde geçiriliyor.

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Havaalanı yolunda.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Yani, siyasî mecburiyet içerisinde arkadaşımız bunu söylüyor; ama, tabiî, bu kadar baskıdan sonra…

ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) - Biraz sonra okuyacağım.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Bu kadar baskıdan sonra…

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Havaalanı yolu…

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Havaalanındakine, bak, oradakine bir şey verdin.

FİKRET BADAZLI (Antalya) - 7 000 tane.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Bir şey verdin. Oradakine bir şey verdin. Neyle veriyorsun?! Sen kendi cebinden, babanın kesesinden bir şey mi dağıtıyorsun belediye başkanı?! Sen, bu kamunun malını kamuya veriyorsun.

ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) - Cebinden mi verecekti?!

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Ne olacaksa, ne verecekse, onu bura belirleyecek. Burada bunun hukukî altyapısını kuracağız, oluşturacağız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN SEYFİ TERZİBAŞOĞLU (Muğla) - Anlaşmayla yapılması daha iyi ya.

BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu, lütfen, teşekkür için, buyurun.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Tamam Başkanım.

Burada bunun hukukî altyapısını kuracağız, oluşturacağız ve vatandaş ne olduğunu, yarın başına nelerin gelebileceğini bilecek ve bu sorunları, bu çerçevede, söylenilen çerçevede, ancak bu altyapıyı oluşturarak çözebiliriz.

Bu yasayla talep edilenler, aslında, TOKİ'nin uygulamada fiilen hayata geçirdiği şeyler. Arkadaşlarım, sanıyorum, daha sonra maddeler üzerindeki görüşmelerde, bu maddelerin ayrıntısıyla ilgili, Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini ifade edecekler.

Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kumkumoğlu.

Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen Erzurum Milletvekili Sayın İbrahim Özdoğan.

Buyurun Sayın Özdoğan. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1138 sıra sayılı, 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 2985 Sayılı Toplu Konut Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi üzerine söz almış bulunmaktayım.

Değerli arkadaşlar, bu konudaki fikirlerime geçmeden önce, eli kanlı PKK terör örgütünce şehit edilen subaylarımıza ve askerlerimize Cenabı Allah'tan rahmet, yaralılara da acil şifalar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, öncelikle hemen vurgulamak isterim ki, katrilyonların telaffuz edildiği bir kurumun 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Yasasının kapsamı dışına çıkarılması ve bütçesinin Parlamentoya getirilmemesi uygulamasının değiştirilmesi gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde nüfus hareketleri ve buna bağlı olarak konut ihtiyacını ortaya koyan sağlıklı istatistikî bilgiler mevcut değildir. Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından belediyelerden toplanan yapı ruhsatı ve yapı kullanma izin belgelerine ilişkin bilgilerin, yapı kullanma izin belgesi alınmadan iskân edilmiş binaların toplam binaların yüzde 50'sinden fazlasını oluşturduğu veya ruhsatsız gökdelenlerin yapılabildiği bir ortamda, hiçbir istatistikî değer bulunmamaktadır.

Aynı şekilde, son nüfus sayımı olan 2000 yılı sayımına ilişkin tüm bilgiler -örneğin mahalle bazında sosyoekonomik veriler gibi- henüz bütünüyle işlenerek kamuoyunun bilgisine sunulmamışken, kentlerin şu anki nüfuslarının ne olduğunu, önümüzdeki dönemde ne olacağını kim tahmin edebilir ki?! Hal böyleyken, bir kentin konut ihtiyacının ne olduğu gibi sorulara nasıl sağlıklı cevaplar verilebilir ve ülke çapında nasıl sağlıklı bir konut planlaması yapılabilir?! Daha vahimi, TOKİ, hangi sağlıklı kriterlere göre inşaatlarını yapmaktadır? Ayrıca, büyük şehir ve tüm ilçe belediyelerinin konut ve konut ağırlıklı dönüşüm projelerine soyundukları ve bu yolda kamu kaynaklarını seferber ettikleri bir ortamda, kentlerimizin nitelik ve nicelik olarak konut ihtiyacıyla ilgili herhangi bir araştırmaya dayalı ve üzerinde hemfikir olunmuş bir rakam bulunmamaktadır. Bu durum, herhangi bir konuda hemfikir olmaktan çok daha önemli bir husustur; çünkü, zaten kısıtlı olan kamu kaynaklarının ihtiyaca uygun şekilde kullanımı veya çarçur olması, gerçek durumun doğru bir şekilde bilinmesiyle doğrudan ilgilidir. Bu itibarla, konutta kentsel dönüşüm ve inşaat sektörünün daha sağlıklı olması için yapılması gerekenlerin iyi bilinmesi gerekir.

Şimdi, sizlere, Anavatan Partisinin konut sorunundaki çözümlerinden bahsetmek istiyorum. 

Beş yıllık kalkınma planları kâğıt üzerinde kalan kararlar olmaktan çıkarılmalı, fizikî planlarla desteklenmelidir. Bugüne kadar büyük bir vurdumduymazlıkla ihmal edilen ülkesel fizikî planlama ve bölgesel planlama çalışmalarına zaman geçilmeden başlanılmalı, kentsel gelişmelerin üst ölçekli plana bağlı olarak gerçekleştirilmesi sağlanmalıdır. İşlevsel olarak bir bütünlük arz eden yerleşim alanları ve bölgeleri metropolitan bölge olarak planlanmalı, bölge içindeki konut alanı-çalışma alanı ilişkileri ile ulaşım ve altyapı kararları birlikte ele alınarak düzenlenmelidir. Bu kapsamda, yönetsel sınırlara bağlı olarak sürdürülen planlama anlayışı ile buna bağlı yetki düzenlemelerinden en kısa sürede vazgeçilmelidir. Sayıları her geçen gün artan, teknik ve ekonomik açıdan güçsüz, dışsal her türlü baskıya açık, ama, yetkisi sonsuz yeni belediyeler kurulmasına son verilmelidir.

Her tür zeminde yapı yapılabilir türünden, ülke gerçeklerini gözardı eden anlayış terk edilmelidir. Planlamaya yön gösterecek nitelikte ve içerikte jeolojik etüt çalışmaları ve zemin etütleri yapılmalı ve yer seçim kararlarında bu etütlere mutlaka uyulmalıdır.

Kent planlama bilimine aykırı ve tamamen rant amaçlı talan politikalarının aracı haline getirilen imarcılık zihniyetinden vazgeçilmelidir. Gerçek ve çağdaş anlamıyla planlama kararlarını plancıların verdiği, kamu yararına özerk çalışma yapacak planlama yapısının kurgulanması gereklidir. Karar verme konumundaki tüm teknik kadrolar, politik ve ekonomik baskılardan kurtarılmalıdır.

Kentlerin yer seçimine ilişkin kararları, bilimsel veriler ve etütlere dayalı olarak, yalnızca konunun eğitimini almış şehir plancılarının vermesi sağlanmalıdır.

Şehir planlama meslek alanı ve yetkileri, kamu kurumlarında dosya inceleme ve düzenlemeyle geçen memuriyet yıllarının sonrasında verilen ikramiye konumundan çıkarılmalıdır.

Tüm yurt çapında mevzi imar planı kavramı ve buna göre yapılaşmalar terk edilmelidir. Planlamalar kent bütününe yönelik yapılmalı, yeni gelişme yatırım talepleri bu bütüncül plan üzerinde birden fazla gerekçeye dayanarak yapılabilecek revizyonlarla karşılanma ya da reddedilme yoluna gidilmelidir.

Planlar, fiilî durumların kâğıt üstüne işlenmesi şeklinde değil, kentleşme eylemine yol gösterici içerikte olmalıdır.

Sanayi yer seçimi kararları sermaye sahibinin seçimine bağlı olmaktan çıkarılmalı, ülke çapında kalkınma ve düzenli gelişme amaçlı programlara dayalı sanayi planları planlaması gerçekleştirilmelidir.

Ülkemizin tüm kıyılarının işgali ve yok edilmesi anlamına gelen, deprem sonrasında da büyük can kayıplarının yaşanmasına neden olan ikinci konut, yazlık konut yapılaşmaları durdurulmalıdır. Bu tür yapılaşma talepleri engellenmeli, ikinci konut kavramı, gerek yasa, yönetmelik ve gerekse var olan her ölçekteki plandan çıkarılmalıdır.

Yerel yönetimlerin yetkileri artırılmalı, teknik eleman eksiklikleri kısa sürede giderilmeli, planlamaların ve yapılaşmaların denetimleri, kamu adına, kamu eliyle yapılmalıdır. Planlama ve uygulamada kamu yararı ve meslek etiği ilkeleri esas alınmalıdır.

Deprem sonrasında bir felaketin ortaya çıkmasında sorumluluk sahibi olan kurumların eski alışkanlıklarıyla sürdürdükleri çalışmalar sonucunda yer seçimleri yapılan gerek geçici ve gerekse kalıcı iskân alanlarının yer seçimleri, bilimsel verilerin tümü değerlendirilerek, yeniden değerlendirilmelidir. Aceleyle yapılan yer seçimlerinin yeni felaketlere neden olabileceği düşünülerek, çok geç olmadan gerekli önlemler alınmalıdır.

Deprem bölgesinde ve ülkenin tüm kıyılarında yasadışı deniz dolgularına son verilmelidir. Hiçbir zemin etüdü yapılmadan enkaz yığılması yapılan heyelan riskli alanlarda, yeni bir felaket yaşanmadan, yapılan dolgular durdurulmalıdır acilen.

Değerli milletvekilleri, şimdi ise, Sayın Başbakanın sürekli övdüğü, fakat, gerçekte, büyük bir plansızlık, ileride yeni -banker facialarına benzer- konut facialarına yol açacak, fonlaması yapılmamış, finans problemleri nedeniyle inşaatların duracağı kesin olan TOKİ uygulamalarından bahsetmek istiyorum. Örneğin, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun, Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığının Ataşehir'deki binlerce konut içeren 4 inşaat ihalesi başta olmak üzere, 7 ihalesiyle ilgili hazırladığı ve 2004 Aralık ayında tamamlanan raporda "önümüzdeki iki üç yıllık zaman aralığında, şirket bünyesinde kalması gereken yaklaşık 1 katrilyon 105 trilyon lira tutarındaki kamusal servetin, kaynak geliştirme projelerinin amacına aykırı olarak, haksız ve örtülü kazanç şeklinde yüklenici firmalara aktarılacağı ve bu tutarda kamu zararı oluşacağı tahmin edilmektedir" denilmiştir.

Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Anonim Şirketinin kendi özkaynaklarını kullanarak yaklaşık 2,1 katrilyon toplam kâr elde edeceğinin belirtildiği raporda, ayrıca, Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Anonim Şirketi yöneticilerinin ve yapılan ihalelerin Başbakanlık Teftiş Kurulu veya Sermaye Piyasası Kurulu tarafından birlikte soruşturması istenmiştir.

Yine, TOKİ hakkında da benzer iddialarla sunulan bir rapor olduğu bilinmektedir. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu ise, ihaleleri Başbakanlık Teftiş Kurulu ve Sermaye Piyasası Kurulunun birlikte soruşturmasını gerekli görmüştür. Ayrıca, usul, kamuyla ilgili inceleme ya da soruşturmalarla ilgili benzer sorunlar TOKİ'nin yıllık raporlarında da bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, TOKİ gibi kurumlarda kamu zararı katrilyonluk değerlerle tespit edilmişken, inşaatların devam etmemesi gerekmektedir. Konutları satın alan vatandaşların soruşturmadan haberleri olması, usulsüzlüklerin kesinleşmesi ve ihalelerin iptal edilmesi halinde, şirketlerin isteyeceği tazminatların kimin cebinden ödeneceğinin de önceden bilinmesi gerekmektedir. Dahası, TOKİ ihalelerinde tespit edilen sorunlar nelerdir, kamu zararı ne kadardır, Türkiye'nin her yerinde yeni konutlar yaptıran TOKİ ve Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığına halk bundan sonra nasıl güvenecektir? Bunların da cevaplarının verilmesi gerekmektedir.

Yolsuzluk iddialarıyla ilgili soruşturmalar tamamlanıp, ihaleler iptal edilse de, iş işten geçmiş ve belki de inşaatların büyük kısmı tamamlanmış olacağından, bu konuların açıklığa kavuşturulması elzemdir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde, yaklaşık olarak,  1,5 katrilyonluk konut ihtiyacı bulunmaktadır ve ülkemizde asıl dargelirlilerin, yani fakir fukaranın evi yoktur. TOKİ'nin asıl yapması gereken ise, bir model oluşturarak ve örnek uygulamalar yaparak fiyatları aşağıya çekmek, özel sektörün gitmediği bölgelerde konut üretimi yapmak, belediyelerle işbirliği yaparak gecekondu dönüşümlerini gerçekleştirmek ve böylece, düzenli kentleşmeye katkı sağlayarak, dar ve orta gelir sahibi grubun kira öder gibi ev sahibi olmasını sağlamaktır.

Yalnız, kentsel dönüşüm öyle kolay bir iş değildir. TOKİ ve özellikle de Bayındırlık Bakanlığı ve belediyelerin dikkat etmesi gereken çok önemli hususlar da bulunmaktadır. Bilindiği üzere, büyük şehirleri yaşanmaz hale getiren plansızlığın önüne geçmek ve çağdaş yerleşmeler oluşturmak amacıyla üretilen kentsel dönüşüm projeleri son dönemde hız kazanmıştır. Dahası, herkesçe bilindiği gibi "kentsel dönüşüm" kavramı, son yasal düzenlemelerin de etkisiyle, günümüzde kent planlamasının en önemli konusu haline gelmiştir. Birçok belediye, şu veya bu ölçekte, gecekondu alanlarının iyileştirilmesinden başlayıp, uluslararası sermayenin veya gayrimenkul yatırım ortaklıklarının dahi ilgisini çeken büyük projelere kadar uzanan bir yelpazede projeler hazırlamaktadır. AB, Dünya Bankası ve benzer uluslararası kredi kuruluşları ve bankacılık sistemi, bu projelerin finansmanına yönelik girişimlerde bulunmaktadırlar. Dolayısıyla, bu projelerin karar verme aşamasında yapılacak yanlışlıkların veya proje aşamasında olabilecek yanlışlıkların faturası, kentlerimiz ve kentliler açısından çok pahalıya mal olabilir.

Her ölçekte gündeme getirilen kentsel dönüşüm projelerinin ortak özellikleri nedir diye bakıldığında, yeni bir sosyal ve ekonomik ilişki sistematiği öngörmeleri, uzun vadeli makro planlardan, nâzım planlarından bağımsız olarak düşünmeleri, genel olarak iyileştirmeyi değil, yıkıp yeniden yapmayı esas almaları ve bütün bunları ekonomik olarak yapılabilir kılmak için kentsel rantı artırmaya ve artan bu rantın yeniden paylaşımının örgütlenmesine yönelik olduğunu görmekteyiz.

Bu durumda, bu tür projelerin yapılacağı alanlardaki mülkiyet yapısına ve öngörülen plan ve projelerin içeriğine, yani, öngörülen değişimin niteliğine bakmak gerekmektedir.

Bu araziler kimindir? Hangi süreçte nasıl el değiştirmişlerdir veya değiştirileceklerdir? Artan bu rantın birilerinin cebine girmesi söz konusu ise, kimin cebinden çıkacaktır? Yani, hangi toplumsal sınıflardan hangi toplumsal sınıflara kaynak aktarımı söz konusu olacaktır? Kısacası, artan ranttan kim pay alacak, karşılığı kimler tarafından ödenecektir? Yeniden yapılacak altyapının maliyetinin kimler tarafından, hangi süreçlerde, nasıl karşılanması öngörülmektedir? Altyapı projelerinin finansmanı konusunda uluslararası kredi kuruluşlarının payı nedir? Belediyelerin mevcut gelirleriyle bu kredilerin geri ödenmesini sağlamaları söz konusu mudur? Ödenemediği takdirde ne olacaktır? Bu soruları cevap bulunmalıdır.

Değerli arkadaşlarım, bu tip projeleri özendirmek adına, öncelikli olarak, projeyi vatandaşa doğru ve anlaşılır şekilde anlatmak gerekir. Daha sonra ise, projede vatandaşların hakları nedir, ne verilecek, ne isteniyor; bunları açık şekilde, bıkmadan, yorulmadan defalarca anlatmak, zeminde gecekonduları tek tek gezerek diyalog kurmak, karşılıklı fikir alışverişi yapmak, daha sonra da anlaşmaya çağırmak ve anlaşma isteklerinin her safhasında vatandaşa yardımcı olmak gerekmektedir. Projelerin kendilerine getireceği yararı anlatmak, ikna etmek ve rızasını alarak projeleri gerçekleştirmek daha şık olur.

Değerli milletvekilleri, kentlerde yeni arsa üretmek kolay bir iş değildir. Var olan arsaların üzerinde inşa edilen konutların arsa payı çok yüksek bir orana ulaşmaktadır. Diğer yandan, kentsel dönüşüm projelerinin süratle geliştirilmesi ve uygulanması, ancak ilgili kurum ve kuruluşların yetki, görev ve koordinasyonunun, projenin özelliklerine göre özel olarak belirlendiği hukukî düzenlemelerle mümkün olabilecektir. Nitekim, ülkemizde bu tür özel projeler, özel hukukî düzenlemeler yapılarak gerçekleştirilmiştir.

Şimdi, tabiî, bir de olayın istismar boyutları var. Birazdan TOKİ'deki yolsuzluklara da değineceğim; ama, ilkönce, AK Partinin bazı işlerinden bahsedeceğim.

Biliyorsunuz, geçtiğimiz aylarda bazı AK Partili belediyelerin, proje ve yapı denetiminde çok güzel bir şekilde organize işler çevirdiğini öğrendik. Eskişehir-Odunpazarı  ile diğer merkez ilçesi Tepebaşı'nın AK Partili belediyeleri hakkında yolsuzluk şikâyetleri yapılmıştır. İki belediyede görevli imar komisyonu başkanları ve belediye meclis üyelerinin ortağı oldukları yapı denetim şirketine iş yaptırıp bedelini kendi belediyelerinden onay vererek tahsil ettikleri ortaya çıkmıştır. İmar komisyonu başkanı ve meclis üyelerinin ortağı oldukları Eskişehir Anadolu Yapı Denetim Limitet Şirketinin, iki belediyede en fazla iş yaparak en çok gelir elde eden firma olduğu ortaya çıkmıştır.

Şimdi, başka örnekler vermek istiyorum: Isparta Belediye Başkanının yetkileri, yolsuzluk ve usulsüzlük yaptığı gerekçesiyle elinden alınmıştır. Yaptığı yolsuzluklar ve usulsüzlüklerle ilgili, gazetelerde günlerce yayın yapılmış, Belediye Başkanı, haberi yazan gazetecileri odasına çağırmış ve onları hastanelik edinceye kadar dövmüştür.

Adana-Havutlu Belediye Başkanı, zimmet ve görevi kötüye kullandığı iddiasıyla yargılanmaya başlanmıştır.

Amasya Belediye Başkanının, belediye ihalelerini belediye meclis üyelerine vererek yolsuzluk yaptığı öne sürülmüştür.

Hatay'da, halk arasında yolsuzluk şirketi anlamına gelen "Ali Dibo" şirketi kurulduğu gazete manşetlerine yansımış, bir siyasî partinin  grup başkanvekilinin…

BAŞKAN - Sayın Özdoğan, lütfen, yasayla ilgili konuşur musunuz!

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Yasayla ilgili konuşuyorum.

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Ne alakası var?!

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Özdoğan!

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Yani, bunlarda sorun var Sayın Başkan.

Teşekkür ediyorum.

ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) - Ne alakası var?!

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - El yazısını taşıyan belge başta olmak üzere Ali Dibo'culara ihale dağıtıldığı iddiaları, diğer tüm belgelerle ortaya konulmuştur. 271 ihalenin AK Parti mensupları arasında paylaştırıldığı belgelenmiştir.

Değerli milletvekilleri, toplukonuttaki bir diğer önemli husus ise, devletin ve özel sektörün eşgüdümlü hareket etmesi, yasal boşlukların ve belirsizliklerin ortadan kaldırılması gibi önemli konulardır. Yani, mortgage gibi yasal düzenlemelerin ve TOKİ'nin planlamalarının, yaklaşık 324 alt sanayii olan ve ülke kalkınmasında sektör olarak çok…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Özdoğan; lütfen toparlayabilir misiniz.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

… ve ülke kalkınmasında çok önemli bir yeri olan, ivme kazandıracak ancak durumda olmaları gerekmektedir bu inşaatların. Zaten, bu hükümet de, yatırımlara pay ayırmadığı için, hükümet programında da belirtildiği üzere, duble yol ve toplukonut projelerine ağırlık vererek, genel büyüme rakamlarıyla oynamaktadır.

Değerli milletvekilleri, bu arada, TOKİ satışlarından elde edilecek gelirlerin, yasa yürürlüğe girdikten sonra mortgage kapsamında değerlendirilmesi oldukça uygun olacaktır; çünkü, bu model, alt gelir grupları ve yoksullara yönelik uzun vadeli tek finansman uygulamasıdır. Ayrıca, TOKİ modelinin sürekliliğinin sağlanması, ipotekli konut finansman modelindeki ikincil piyasa ayağının geliştirilmesi açısından da büyük önem taşıyacaktır. Dahası, TOKİ tarafından gerçekleştirilen konut satışlarının, kredi kuruluşları kullanılarak, konut finansmanı sistemi aracılığıyla finanse edilmesi imkân dahilindedir. Bu arada, TOKİ projelerinden konut satın alan kimselere vadeli satışlar yerine peşin satış yapılması, ancak, konut kredisi kullanma imkânının getirilmesiyle, tüketicilerin yeni konut finansmanı sisteminden yararlanabilmeleri mümkün olacaktır. Bu çerçevede, konut alıcılarının TOKİ tarafından kredi kuruluşlarına yönlendirilmesi veya vatandaşlara, TOKİ tarafından, kredi kuruluşlarıyla yapılan anlaşmalar dahilinde kredi kullandırılması mümkün olabilecektir.

Değerli milletvekilleri, apayrı bir dünyada yaşamak, TOKİ'nin fonlamasına çok yardımcı olmaz. Türkiye'de, çok ciddî, ipoteğe dayalı bir menkul kıymet piyasası olacaksa, TOKİ de likiditeden faydalanmak için bu işin içine girmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen, teşekkür için Sayın Özdoğan…

Buyurun.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Böylece, hem daha ucuz hem de daha şeffaf bir fonlama sağlanabilir. Ayrıca, TOKİ'nin çok ciddî bir arsa portföyü vardır ve TOKİ de, fonlama anlamında daha çok arsa portföyünü kullanmaktadır. Bu nedenlerle, TOKİ'nin bu sisteme entegre olması gerekmektedir.

Değerli arkadaşlar, diğer düşüncelerimizi maddeler üzerinde konuşacağız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özdoğan.

Sayın Koral, söz talebiniz vardı; ne için istiyorsunuz?

RECEP KORAL (İstanbul) - Sayın Başkanım, Cumhuriyet Halk Partili sözcü, iki sefer beni işaret etmek suretiyle, kendi söylediklerine katılmamama rağmen katılıyormuşum imajını verdi; düzeltmek istiyorum. (CHP sıralarından gürültüler)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Düzeltti, düzeltti…

BAŞKAN - Lütfen sayın milletvekilleri…

Sayın Koral, yerinizden kısa bir açıklama; buyurun.

RECEP KORAL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; biraz evvel ifade ettiğim gibi, kentsel dönüşümle alakalı uygulamalar, burada, bu TOKİ Kanunu görüşülürken çok farklı olarak ele alındı. Gecekonduların neden yapıldığından neden yıkıldığına kadar çok geniş bir şekilde konular işlendi.

Ancak, kentsel dönüşüm uygulamalarıyla ilgili olarak şu son döneme baktığımızda, Belediye Kanununda, İmar Kanununda, Gecekondu Kanununda, kentsel dönüşüm projeleri uygulamalarında, gecekondu sahiplerine ve diğer hak sahiplerine bugüne kadar yapılan uygulamalarda asla bir mağduriyet söz konusu olmamıştır. TOKİ'nin yaptığı uygulamalarda, bırakın hak sahipliği olanların mağdur olmasını, dargelirli olan, diğer konut ihtiyacı olan insanlara da insanca yaşayabileceği konutlara sahip olma imkânı getirmiştir.

AK Partili belediyelerle TOKİ uygulamaları, bugüne kadar hiçbir gecekondu sahibini evsiz bırakmadığı gibi, modern bir konuta da kavuşturma imkânı sağlamıştır.

Benim kanaatim bu şekildedir. Düzeltilmesini istiyor; saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koral.

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ergin.

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Anavatan Partisi Grubu adına konuşan hatibin, Hatay'da yapılan birtakım ihalelerle ilgili, Ali Dibo şirketi kurmakla  ve bununla ilgili olarak bir siyasî partinin grup başkanvekilinin de bu işe karıştığına dair bir beyanı olmuştur. Sataşmadan dolayı cevap hakkı kullanmak istiyorum Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sataşma nedeniyle, buyurun Sayın Ergin. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Kısa bir açıklama Sayın Ergin, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in, Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan'ın, konuşma-sında partisine ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yaklaşık iki aydan beri, ulusal bir gazetemizin köşesinde çıkan bir haberden sonra, iki aydır yayınlar yapılıyor. Hatay'da yapılan ihalelerin önemli bir kısmının AK Parti teşkilatı mensuplarına dağıtıldığı, bu dağıtımda şahsımın da belirleyici olduğu, başrolde olduğu, kendi el yazımla yazdığım bir talimatın buna da delil olarak ortaya konulduğu ifade edilmiştir.

Bugün, Anavatan Partisinin iki değerli sözcüsü, bunu tekraren -bir önceki konuşmada da diğer grup başkanvekilimiz- bahsetti.

Değerli arkadaşlar, ben, bu haberlerle ilgili, çıktığı andan itibaren bir basın toplantısı yaptım ve bu haberlerin doğru olmadığını ifade ettim. Adı geçen yazıda ismi olan 3 tane şahsın, bahsedilen hastanede hiçbir iş almadığını resmî belgelerle ortaya koyduk.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Akrabaları aldı!..

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Artı, bu iddiayı gündeme getiren bürokratın o hastanede dörtbuçuk ay görev yaptığını, o dörtbuçuk ay dışında… Ki, bu dörtbuçuk aylık süre, 2004 yılındaki dörtbuçuk aydır; dikkatinizi çekiyorum, o bürokrat 2004 yılında dörtbuçuk ay çalışmıştır o doğumevinde. Şimdi, belge diye ortaya koyduğu şey, 2006'nın şubatında ortaya çıkarılan bir yazıdır. İsmi geçen kişiler de, o hastanede, bırakınız o dörtbuçuk ayı, AK Parti işbaşına geldiğinden bu yana, kırk ayı aşkın süredir, bir tek kuruşluk alışveriş yapmamışlar.

Bunun üzerine, Kamu İhale Kurumu, o gazete haberinde adı geçen kişileri, kendisi de 4 kişi ilave etmek suretiyle, 19 ismi Hatay'a soruyor, diyor ki: "Bu 19 ismin Hatay'daki resmî kurumlardan almış olduğu işlerin listesini bize gönderin."

Hatay Valiliği bir çalışma yapıyor. Bu çalışma sonunda, o 19 isme, bu kurumlarda 271 adet iş verildiğine dair bir liste gönderiyor.

Şimdi, gazete şöyle manşet çekiyor: "Hatay'daki bütün işleri AKP'liler almış. 3'ü 5'i hariç, tamamını AK Partililer almış."

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - 271 az mı?!

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Şimdi, sorduğu kişiler zaten AK Partinin yönetiminde olan kişiler. Gelecek cevabın başka isimlerden müteşekkil olması imkânı yok. Ahmet'i, Ali'yi, Veli'yi sormuşsun; gelen cevapta da Ahmet, Ali, Veli var.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Yetmez mi, daha ne söyleyecekler?!

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Ha, şimdi, oraya geliyorum değerli arkadaşlarım.

Şimdi, bu kurumlar, sorulan kurumlar 5 751 tane ihale yapmışlar. 5 751 iş yapmışlar. Bu 5 751 iş içerisinde, AK Partililerin aldığı söylenen iş 266.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Az mı?!

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - 5 700'ünü de verselerdi!

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Müsaade edin…

Oran itibariyle yüzde 4,6.

Gazetenin attığı manşet ne: "3'ü 5'i hariç, tamamını AKP'liler aldı" diye manşet çekiyor.

Şimdi, burada, çok büyük bir haksızlık ve yanıltma var. Bu haksızlık ve yanıltma üzerine…

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - İhale bedelinin yüzde kaçı?

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Onun da hesabı yapılabilir.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Esas önemli olan o zaten!

SADULLAH ERGİN (Devamla) - …ben, Ankara mahkemelerinde tekzip için müracaat ettim ve her iki gazetenin manşet haberleriyle ilgili iki tane tekzip kararı çıktı.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Kaç liralık ihale almış bu 271 kişi?

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bunun hesabını, kitabını, muhasebesini oturur yaparsınız; ama, ben, size, KİK'in sormuş olduğu, 6-7 tane kurumdan bu 19 kişinin aldığı işlerin sayısını söylüyorum…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayı değil, bedel kaç lira?

BAŞKAN - Lütfen Sayın Anadol…

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Elbette… Oturun, hesap edin.

Bu kurumların yapmış olduğu 5 751 işten yüzde 4,6'sını almış bunlar.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Tebrik ederim!..

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, burada, şimdi ben, listeleri çıkarır sayarım.

BAŞKAN - Sayın Ergin…

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Allah gözünüzü doyursun; hepsini istiyordunuz herhalde!

SADULLAH ERGİN (Devamla) - AK Partili belediyeden, Cumhuriyet Halk Partisi belediye başkan adaylarının, meclis üyelerinin, MHP'lilerin, DYP'lilerin, ANAP'lıların…

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - "ANAP" değil, Anavatan…

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Ayıptır, günahtır!.. Bu insanların almış olduğu bu işlerde, bakınız, sizin partinizden de var, ANAP'tan da var, Doğru Yol'dan da var, MHP'den de var.

GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Açıklayın, açıklayın.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - CHP'li kim var?!

GÖKHAN DURGUN (Hatay) - CHP'li kim varsa, açıklayın!

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Burada, bir usulsüzlük iddiası var mı?!

AHMET IŞIK (Konya) - Yasal bir şey.

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Bir haksızlık iddiası var mı? Bir yolsuzluk iddiası var mı?!

Bakınız, Sayın Deniz Baykal kendi Parti Grubunda konuşurken bir şey ifade etti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Sayın Başkanım, toparlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Ergin, lütfen, yeni bir sataşmaya mahal vermeden teşekkür eder misiniz; lütfen…

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Yok, sataşma yok; Sayın Baykal'ı tasdik anlamında bir şey söyleyeceğim.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - "Deniz Baykal" dedi, sataşma oldu Sayın Başkan…

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Sataşmadım. Sayın Baykal'ın sözünü destekleyen bir şey söyleyeceğim. Sayın Baykal kendisiyle ilgili iddialara cevap verirken Cumhuriyet Halk Partisi Grubunda, şunu söylüyor: "Değerli arkadaşlarım, akıl var, mantık var. Saygıdeğer bir insan, makine mühendisleri odası, bu konularda en duyarlı, en ahlaklı insanlardan biri. Ben yine aynı anlayışta olduğumu söylüyorum. Çıkıp bizim hakkımızda bir şey söylüyorsunuz ya; hiç vicdan yok mu sizde; hiç hak, adalet duygusu yok mu sizde?! Söylediğini kanıtla, göster, yapılmış özel bir muameleyi, özel bir işlemi kanıtla, göster; var mı bir şey?!"

Sayın Baykal kendisiyle ilgili çıkan haberlere karşı, Grubunda böyle serzeniyor ve şikâyet ediyor. Ben de Sayın Baykal'ı bu serzenişinde haklı bulduğumu ifade ediyorum. Doğru söylüyor; ama, şimdi, aynı şekilde, bir gazete haberi ve bu gazete haberinin doğru olmadığı yönünde açıklamalarımız var, gelen resmî belgeler var, Hatay Valiliğinin yaptığı açıklamalar var. Ayrıca, bir şey daha var: Bu haberleri yapanlar, KESK'e bağlı Sağlık Emekçileri Sendikasını arıyor, Hatay'daki...

BAŞKAN - Sayın Ergin, lütfen…

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Son cümlem Sayın Başkan.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Grup adına mı konuşuyor!

SADULLAH ERGİN (Devamla) - "Hatay'da sağlık sektöründe bu kadar yolsuzluk iddiaları var. Yahu, sendika olarak sizin de mensuplarınız sağlık kurumlarında çalışıyor, bu yolsuzluklarla ilgili bir rapor yazın da bize gönderin" deniyor. Sağlık Emekçileri Sendikası Hatay Şubesi oturuyor, bir raporu kaleme alıyor ve ilgili gazeteciye gönderiyor ve burada diyor ki: "Üç yılda, bahsi geçen müteahhit firmalara verilen ihaleler konusunda Devlet İhale Kurumu şartnamelerine uygunluk içerisinde yapıldığı, yolsuzluk ve kayırmacılık konusunda herhangi bir bulguya rastlanmadığı görülmüştür. Ayrıca, AKP İktidarının göreve geldiği günden bu yana, ülkenin her yerinde kadrolaşma çalışmaları ilimizde de yoğun bir şekilde yaşanmaktadır" diyor bu sendikacı arkadaşlarımız. "Bu süreçte göreve gelen İl Sağlık Müdürünün de göreve gelmesi bizleri kaygılandırmışsa da, zaman içerisinde objektif, tarafsız ve adil yönetimi bu kaygılarımızı azaltmıştır” diye.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Hangi sendika o?

BAŞKAN - Sayın Meral, lütfen…

SADULLAH ERGİN (Devamla) - … KESK'e bağlı Sendika, rapor da yazmış.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, buradan, bu kürsüden, gelip gelip bunu buraya getiren arkadaşlarıma şunu ifade ediyorum: Lütfen, burada, şayet bir ahlaksızlık varsa, bir yolsuzluk, bir hukuksuzluk varsa, hep beraber üzerine gidip kafasını ezelim; ama, ne olur, insanların onurunu, haysiyetini, hiçbir belgeye, bilgiye dayanmadan, sadece bir cümlenin yarısını alarak bu şekilde infaz etmeye kalkarsak, inanınız, yarın her birimiz için…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Maliye Bakanının yaptığı o değil miydi; "4 trilyon" dedi, 4 milyar çıktı!

BAŞKAN - Sayın Anadol, lütfen…

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Yarın, her birimiz için bu şekilde ithamlarla karşılaşmak mümkün. Kaldı ki, bu haberleri yapanlarla ilgili biz mahkeme kararlarımızı aldık, bundan sonra tazminat süreçleri de devam edecek ve mücadelemiz yargı alanında devam edecek.

Ben Muhterem Heyetinizi, Sayın Başkanımı ve değerli milletvekili arkadaşlarımı bilgilendirme ihtiyacı içinde bunları aktardım.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, birleşime 20.30'a kadar ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.50

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.33

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86 ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

1138 sıra sayılı kanun teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

7.- Muğla Milletvekili Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu'nun; 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 2985 Sayılı Toplu Konut Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/727) (S. Sayısı: 1138) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Teklifin tümü üzerinde, şimdi, söz sırası, şahsı adına, Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali'ye aittir.

Buyurun Sayın Sali. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; 1138 sıra sayılı yasa teklifiyle ilgili olarak huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri almak, toplukonut teşebbüslerini desteklemek, 1982 Anayasasına göre devletin görevi. 80'li yıllarda, 1984 yılında, hatırlarsınız, Toplu Konut İdaresi, Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi olarak kuruldu, sonra, Toplu Konut olarak ismi kısaltıldı, daha doğrusu kamu ortaklığı faaliyetlerinden ayrıldı.

Sonraki yıllarda, yakın geçmişte, Konut Müsteşarlığı kuruldu, Toplu Konut İdaresi, bu müsteşarlığın bağlı kuruluşu haline getirildi. Yakın geçmişte, tekrar, biz, Konut Müsteşarlığını lağvettik, iptal ettik, efendim, Arsa Ofisini kapattık, bunun yerine, tekrar, Toplu Konut İdaresi faaliyetlerine devam etti. Teşkilat, tarihî olarak bu şekilde. Fonksiyon olarak toplukonut faaliyetleri 1980'li yıllardan itibaren nasıl yürüdü dersek ve hafızalarımızı tazelersek şu ortaya çıkıyor: İlk başlarda kooperatiflere kredi desteği sağladı Toplu Konut İdaresi. Bir ara kendi başına yine doğrudan şirketlerle üretim yolunu tercih etti. Bir ara yine altyapısı tamamlanmış arsa üretip vatandaşlara satmasının daha uygun olup olmayacağı tartışıldı, ama, bu konuya fazlaca girilmedi. Son durum itibariyle, Toplu Konut İdaresi, benden önceki arkadaşlar da izah ettiler, bir yandan doğrudan konut üretiyor, diğer yandan da belediyelerle işbirliği halinde toplukonut ve kentsel dönüşüm projelerini uygulamaya devam ediyor.

Yoğun bir faaliyet içerisinde çalışmalarını sürdüren teşkilatın vatandaşlarımız açısından faaliyetlerinin önemli olduğu aşikârdır. Bu duygu ve düşüncelerle kanun teklifinin hayırlı olmasını temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sali.

Şahsı adına söz isteyen Osman Nuri Filiz, Denizli Milletvekili.

Buyurun Sayın Filiz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

OSMAN NURİ FİLİZ (Denizli) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Toplu Konut Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi hakkında söz almış bulunuyorum; hepinize saygılar sunarım.

Anayasanın "sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler" başlığı altında yer alan 56 ncı maddesinde "herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir" hükmü yer almaktadır. Bu çerçevede, ilkönceleri 1980'li yıllarda Toplu Konut İdaresi kurulmuştur, toplukonutu idare etmek üzere kurulmuştur; fakat, bunun gelir kaynakları tamamen bütçe kaynaklı olduğu için, yeterli kaynak temin edilemediği için, maalesef, istenilen seviyede konut üretememiştir. Daha sonra, 1984 yılında Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi kurulmuş ve bu, kurulduğundan itibaren, gerçekten, başarılı bir çalışma yapmıştır. Bu dönem içerisinde yaklaşık 944 konut üretmiş ve bunun büyük bir kısmını, 920 civarındaki konutu tamamen kredilendirmiştir. Diğer konutlar, Emlak Bankasından devraldığı konutlardır. Dolayısıyla, ondokuz yıl içerisinde, toplam 950 civarında konut üretimi sağlanmıştır.

Bizim dönemimize gelince, özellikle Toplu Konut İdaresi büyük bir atılım içerisinde. Toplu Konut İdaresi, özellikle, her yöreye her vatandaşa hizmet ederek, bir taraftan kentsel dönüşümü sağlayarak, bir taraftan tabiî afetler sonucu evsiz ve yurtsuz kalan insanlara konut yaparak, sosyal donatılarla birlikte, modern şehirlerin kazanılmasını sağlamaktadır. Ben, bunu, kendi ilimde görüyorum. Denizli'de kentsel dönüşümün çok güzel bir örneği yaşandı ve yaşanıyor da. Bugün, üretilip teslim edilen konutlar, gerçekten, o gecekondu halkını sevindirmektedir. Yine, 7 000 nüfuslu Kale İlçemizde, Kale İlçemizin görünümünü değiştiren, gerçekten, 404 konut üretildi. Gerçekten, ilçemizin görümünü değiştirdi.

Yine, Honaz İlçemizde 400 civarında konut üretimine başlanıyor. Yine, Irlıganlı Beldesinde 400 civarında konut üretimi yapılmaktadır. Yani, Toplu Konutun girdiği yerlerde, gerçekten, bir şehirleşme, bir görünüm, her şeyiyle değişiklik arz ediyor. Bu başarısından dolayı, başta Toplu Konut İdaresini tebrik ediyorum, başarılar diliyorum.

Bu kanun teklifinin hayırlı, uğurlu olmasını diler, hepinize saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Filiz.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Niye acele ediyorsunuz?!. Arayacağım Sayın Anadol.

Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Karar yetersayısını arayacağım. Kabul etmeyenler…

Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı yok; birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.40

 


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.51

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86 ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

1138 sıra sayılı kanun teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

7.- Muğla Milletvekili Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu'nun; 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 2985 Sayılı Toplu Konut Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/727) (S. Sayısı: 1138) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Teklifin maddelerine geçilmesinin oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi, teklifin maddelerine geçilmesini tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Teklifin maddelerine geçilmesini kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yetersayısı vardır; maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

GENEL KADRO VE USULÜ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE

TOPLU KONUT KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ

MADDE 1.- Ekli (1) sayılı Listede yer alan kadrolar ihdas edilerek 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (III) sayılı Cetvelin Toplu Konut İdaresi Başkanlığına ilişkin bölümüne eklenmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan.

Buyurun Sayın Seyhan. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ben, bu kanunun geneliyle ilgili bir farklı çerçeve getirmek istiyorum size. Değerli arkadaşlar, Toplu Konut İdaresi, geçmişten bu yana, konut üretmek, ürettiği konutla dar gelirlileri konut sahibi yapmak, afet vesaire durumunda devletin o bölgedeki politikalarını yürütmek için kurulmuş bir kuruluş. Ancak, bu görev ve sorumluluğu yerine getirirken, şehrin konumunu ve burada kamu yararını sonuna kadar gözeten bir politika da bunun ana hedefi; ancak, bunu yapabilmesi için bir kurumun, genel yapısı itibariyle enstitü niteliğinde çalışabilecek kadrosunun ve yapılanmasının olması lazım.

Neler yapılacak, bakın, ben, eksiklikleri dile getireyim: İnşaat maliyetlerinin analiz edilmesi, projelerin, satış ve pazarlama tekniklerinin araştırılması, yüklenici firmayla maliyet ekspertizlerinin yapılması, elde edilen, kamudan ayrılan ve ödemeler kısmında elde edilen kaynağın katılımcı lehine verimli kullanılmasını sağlamak; bunların hepsi TOKİ'nin görevidir diyoruz.

Şimdi, değerli arkadaşlar, pratiğe bir baktığımızda bu mu işliyor… Arkadaşım diyor ki, biz bunun hepsini yapıyoruz. Sayın Başkan da burada; kimsenin şahsıyla ilgili bir şey söylemiyoruz. Türkiye geneline şöyle bir baktığınız zaman, lütfen, gidin, deprem konutlarına bir bakın. Artık, bir bürokrat, bir bilim adamı kanunu bir senede yapıyor, bir siyasetçi kanunun açığını bir dakikada buluyor, Türkiye buraya geldi. Tenzih ediyorum; yani, şu anda birine yönelik bir şey söylemiyorum. Amaç, kanunda açık bulup keyfiyet kazandırmaksa, bunu, biz, maalesef, Türkiye'de en ince ayrıntısına kadar yapıyoruz.

Değerli arkadaşlar, deprem konutlarına bir bakın allahaşkına!.. Yüklenici firmaya, TOKİ, anlaşmasını yapmış, vermiş, TOKİ'nin işi bitmiş. Yüklenici firma taşerona vermiş. Taşeronun taşeronu da var bu ülkede. Denetleme mekanizması kim? Önemli olan işin yapılması. Siz, TOKİ'nin yaptığı konutlara, özellikle deprem konutlarına bakın -Adana'ya da yapıldı konutlar- bir incelediğinizde, başlangıçta çok güzel, boyalı -değerli milletvekili arkadaşım da burada- iki sene sonra konuta gidin, inanın dökülüyor. Neden; çünkü, yüklenici firma birim maliyetlerinin çok altında konutu yaptırmış. Bir de, bu işler yapılıyor diyor. Peki, bu sonuç nasıl çıktı ortaya? Değerli arkadaşlar, bu sonuç nasıl çıkıyor?

Bakın, bir kere, ilçe merkezlerine göre bir planlama yapması TOKİ'nin, ellerindeki arsayı değerlendirmesi son derece yanlış. Kent nereye gidiyorsa, sosyal yapı nasıl bütünlük kazanacaksa, TOKİ'nin toplukonut projelerini ona göre yapması lazım. Örnek il Adana; Adana'da, belediye, Çatalan Barajı'ndan su getirdi. Su getirince, yerden aldığı, pompayla aldığı suyu, artık, çıkarmaz oldu, kapattı o istasyonları, Adana'da yeraltı su seviyesi yükseldi. Dolayısıyla, konutların, aşağıda, tarım arazisinde kalan konutların, yeraltı suyu seviyesi yükselince, zemin katları su altında kalmaya başladı. Yarım metre-1 metre, konutların içerisinde su var değerli arkadaşlar. Şehir kuzeye gelişiyorsa, Toplu Konut İdaresinin görevi, bir ilçede kendine ayrılan, var olan alanı yapmak değil; şehri oraya geliştiriyorsa, kanununda değişiklik yapacak, enstitü gibi çalışacak, insanları oraya taşıyacak.

Az önce bir arkadaşım dedi ki: "Demografik yapı öyle ise veya yoksul insanın bulunduğu yerde, ille müteahhidin yaptığı yere değil, müteahhidin yapmadığı yere hizmet götürsün."

Değerli arkadaşlar, bizim amacımız, sosyal, kültürel bütünlük değil mi; yani, kültürel eğitimini tamamlamaya doğru yönlendirilmiş arkadaşlarımızı alıp, kültürel olarak en üst seviyeye çıkarmayı, şehrin en iyi yerinde yaşatmayı hedeflemek zorunda değil miyiz; o zaman, böyle bir felsefeyle yola çıkarsak, gecekondunun toplukonutunu gecekondu merkezinde yaparsak, kentin gelişim merkezlerini yine gecekonduda oturan insanların bulunduğu yerden ayırırsak, bunlar arasındaki sosyal farklılığı nasıl kaldıracağız? Böyle sosyal devlet anlayışı olur mu?!

ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) - Öyle olmuyor zaten.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Böyle olmuyor... Nerede olmuyor?! Ben uzayda mı yaşıyorum?!

ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) - Evet, uzayda yaşıyorsunuz!..

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Benim kentimde, kalmış orada konut, öbür tarafa gelişmiş, kuzeye gelişmiş -işte, orada benim arkadaşım duruyor- şehir kuzeye gelişmiş, Toplu Konut, tam tersi yerde götürmüş konutlarını yapmış.

Değerli arkadaşlar, yani, bir yere bakmadan söylemiyorum; burada kişiye yönelik bir eleştiri ya da kuruma yönelik bir eleştiri yok; birlikte doğru yapmaya çalışıyoruz. Eğer bunu yapacaksa, fizibilitesinin doğru yapılması lazım.

Bir de yetkilendirmeye bakın değerli arkadaşlar. Bakanlar Kurulu bile... Hazine arazilerinin tahsisi Bakanlar Kurulunun kararına bağlı. Çok iyi olabilir, mükemmel çalışabilir bu kurulun yöneticileri, başkanları; onların şahsıyla alakalı bir şey yok; ama, burada, kurul başkanının o kadar büyük yetkisi var ki, salahiyeti var ki, diğer kurumlar arasında farklılık yaratılıyor. Türkiye'de, bir paralellik sağlanmak zorunda.

Deniliyor ki: "Belediyelerle beraber, kentleşmenin sağlanması için çalışmalar yapılmalıdır." Yapılmalıdır; ama, Toplu Konut İdaresi, en gelişmemiş belediyeyle, gidip, bir çalışma içerisine girerse; yani, belediyenin genel yapısını ayağa kaldırmak, burada yeni siyasî rantlar yaratabilmek için oraya konutu tahsis etmeye çalışırsa, şehrin gelişen bölgelerinden halkı uzaklaştırırsa, birini kırsal kesimin insanı, birini şehir merkezinin insanı haline dönüştürürse, buradaki sosyal dengesizliği nasıl kapatacağız? Bırakın; kaliteyi bir kenara bırakıyorum.

Bir de şuna dikkat edilmiyor: Bütün konutları inceledim, en az yüzde 60'ında şehrin genel altyapısı tali kılınmış değerli arkadaşlar. Şehir, diyelim, kuzeye gelişiyor; büyükşehir belediyeleri, şehir oraya doğru geliştiği için, altyapıyı, kolonları oraya doğru yapmış, diğer tarafta, teknik altyapı, kanalizasyon, su şebekesi kaldıracak düzeyde değil. Oraya biz yapıyoruz 5 000 konut. Konutu yapan Toplu Konut İdaresi mükemmel dahi yapsa, ana artere akınca, şehirde problem başlıyor. Suyu veremediği zaman nehre doğru, yine, geliyor, o süzeklerden, su, yaptığımız toplukonutların içinden çıkmaya başlıyor.

Değerli arkadaşlar, şehrin altyapısını düşünmeyecekseniz, şehrin su dağıtım şebekesini düşünmeyecekseniz tek başına, nehre akıncaya kadar takip etmeyecekseniz… Toplu Konut İdaresinin başında oturup "bu insanlar burada oturuyor, konuta ihtiyacı var; verelim konutu, orada kalsınlar" diyerek teknik çalışma yapılmıyor.

Bizden kadro isteniyor. Burada kadro cetveli var.  Değerli arkadaşlar, bu kurum -benim şahsî görüşüm- enstitü niteliğinde yeniden yapılandırılmalıdır. Bu kuruldaki kararlar, bireysel yetkiden çıkarılıp, teknik kararlar haline getirilmelidir. İhale Yasasında verme yetkisi vardır, yoktur, o olur; bu olur diye bunu tartışmıyorum. Hep birlikte, bu kurulu tartışılır olmaktan çıkarmak zorundayız; şeffaf, saydam bir hale çekmek zorundayız. Eğer, bunu yapmazsak, Türkiye'de iki kurum çok tartışılır: Birincisi, Bayındırlık, İmar, İskân ve buna bağlı kuruluşlar, TOKİ gibi, inşaat yapan kuruluşlar. İkincisi, Enerji Bakanlığı. Biz, bu bakanlıkları elli yıldır tartışıyoruz.

O halde, iki kurum bünyesinde olan kuruluşların hepsini şeffaf, saydam, enstitü niteliğinde bilimsel çalışan ve aldığı kararları bireysel yetkiyle değil, toplumsal iradeye dönüştürebilecek bir yapıya çevirmemiz lazım. TOKİ'nin bugünkü yapısı buna müsait değil. TOKİ'nin parasını nasıl değerlendireceği konusunda -halktan topladığı parayı- bir açıklık yok, istediğini yapıyor. Yüklenici firmayla anlaşmasında kâr, zarar, denetim yetkisine bakıyorsunuz, burada bir açıklık yok. Her şey iyiydi de -arkadaşım "iyi" diyor- değerli arkadaşlar, Başbakanlık Denetleme Kurulu, bu kadar iddiayı nereden buldu?! Nereden buldu; ben mi yazdırdım?!

ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) - Ben, onu, şimdi anlatacağım.

BAŞKAN - Sayın Terzibaşıoğlu, lütfen…

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar böyle bir şey varsa…

ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) - Şimdi anlatacağım…

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Karşılıklı konuşmayalım lütfen.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Seyhan, buyurun.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, burada, bir de atamalara değinmek istiyorum. Atamalarda şu veya bu yöntem kullanılabilir. Az önce söylediğim gibi, bilim adamının bir yılda yaptığının açığını bir günde siyasetçi bulur. Daha önce, TAEK'te,  Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu görüşülürken, onunla ilgili bir kanun görüşülürken belirtmiştim; kurum, kendi personeliyle ilgili bir statüyü kendisi bildiriyor "ben bu nitelikte eleman alacağım, sınavla alacağım" diyor ve ilk ihlal eden kurum.

Burada yapmak istenilen şu: Niteliği siz koyuyorsunuz, o çerçeveyi siz çiziyorsunuz. Bari, kurumlarınız ya da kurullarınız arasında dengesizliği siz yaratmayın. Yabancı dil değerlendirme sınavı sonucu istiyorlar; hiç yabancı dil sınavına girmemiş kişi işe alınıyor. Bu, doğru bir yaklaşım tarzı değil. Kimsenin şahsına söylemiyorum. Eğer, biz, liyakat yerine siyasallaşmayı hedef alırsak, Türkiye'de, işin içinden çıkılmaz bir hal alırız. Sizden ricam budur.

Hassas bir kurum olduğu için, TOKİ'nin, hepimiz birlikte çalışarak, yeniden yapılandırılması, yeniden değerlendirilmesi, TOKİ içerisinde teknik düzeyde yeni kurulların kurulması için, alt bölümlerin açılması için çaba göstermemiz lazım. Bunu yapmadığımız sürece, Türkiye kentleşme projesine en büyük baltayı TOKİ vurmuş olur.

Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seyhan.

Madde üzerinde şahsı adına Ali Osman Sali, Balıkesir Milletvekili; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; 1138 sıra sayılı yasa teklifinin 1 inci maddesiyle ilgili olarak huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Toplu Konut İdaresi, bildiğiniz gibi, taşrası olmayan küçük bir teşkilatımız. Bu teşkilatımızın toplam 194 kadrosu var, 176'sı dolu, 18 tanesi de boş; çeşitli sınıflarda boş kadroları da var.

Değerli arkadaşlar, Toplu Konut İdaresi, konut üretmenin dışında başka ek görevler de üstlenmiş durumda. Bunları, şöylece sıralayabiliriz: Türkiye Emlak Bankasının bankacılık dışındaki görevleri Toplu Konut İdaresine geçti. Konut Müsteşarlığının -kaldırılan Konut Müsteşarlığının- görevleri de yine bu Başkanlığımıza geçti. Arsa Ofisinin görevleri, keza, bu Başkanlığımıza geçti. Yine, göçmen konutlarının koordinasyon görevi de bu Başkanlığımızda. Yani, çok çeşitli görevleri olan bir Başkanlığımız. Mevcut 194 kadro; 18'i boş, 176'sı dolu. Bu kadrolarla bu işleri yürütmesi tabiatıyla mümkün görünmüyor, mümkün değil. O bakımdan da, 4 yönetici -3'ü daire başkanı, 1'i başkan yardımcısı- 10 uzman idarî gruptan, 18 uzman teknik gruptan, 2 uzman yardımcısı idarî grup, 2 uzman yardımcısı teknik grup, 4 tane de müşavir avukat kadrosu veriyoruz. Nihayetinde, kadro veriyoruz, bu kadrolar ihdas edildiğinde hemen eleman alınacak değil. Yine, bildiğiniz gibi, bütçe kanununda da, bu yıl merkezî idarenin, taşra kuruluşlarıyla beraber merkezî idarenin alacağı eleman sayısı da belli.

Tabiî, bu kadar çeşitlenmiş ve farklılaşmış görevleri yürütecek Başkanlığın, kadro ihdası yanında eleman almasına da imkân sağlanması gerekir. Bildiğim kadarıyla, efendim, bu seneki kadrolar dağıtıldı, bu seneye de bir faydası olmayacak; ama, ümit ediyorum ki, 2007 senesinde ihtiyaçlarını daha kolay karşılayabilir diye düşünüyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sali.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Sayın Seyfi Terzibaşıoğlu, Muğla milletvekili; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biraz önce söz alan Sayın Kumkumoğlu, birkaç defa, Sayın Başbakanımız, geçtiğimiz günlerde yaptığı konuşmada, bu gecekondu mahalleriyle ilgili bir sıfat kullandı "urlaşmış bölgeler" dedi…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Başbakan dedi, Başbakan!..

ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) - Sayın Başbakanımız…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - O söyledi.

ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) - Evet, Sayın Başbakanımız "urlaşmış bölgeler" dedi, ur haline gelmiş bölgeler. Buradan, ben de teyit ediyorum ve aynı cümleyi ben de kullanıyorum. Evet, çünkü, bugüne kadar, rahmetli -65-70 yılları arasında senatörlük yapan- Muğla Senatörü Haldun Menteşeoğlu'nun İmar İskân Bakanlığı yaptığı dönemde yaptığı konutların dışında, rahmetli Özal'ın kooperatiflere verdiği kredilerin dışında, Türkiye'de, bu konuya, konut kredisine el atan hükümet olmadı.

MEHMET SEVİGEN (İstanbul) - Haksızlık yapma!.. Bir bakanlık kuruldu bu konuda.

ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) - Evet, böyle…

MEHMET SEVİGEN (İstanbul) - Konut bakanlığı kuruldu…

ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) - Ben iyi biliyorum bunları, ben iyi biliyorum.

BAŞKAN - Sayın Terzibaşıoğlu, lütfen, Genel Kurula hitap eder misiniz!

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Yasa çıktı yahu!..

ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) - Bakın, bugüne kadar 47 000 konut yapılmış; biz, bir yılda 160 000 konutun sözleşmesini yapmışız, bunun 90 000 adedi satılmış.

Bakın, değerli arkadaşlarım, bizim, gecekondularda oturan vatandaşlarımızı küçümsemek gibi bir tutumumuz olamaz. Biz, iktidara gelirken "kimsesizlerin kimsesi olacağız" diye geldik. Biz, o kimsesizlerin kimsesiyiz, onların derdinden biz anlarız (AK Parti sıralarından alkışlar)

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Belli, belli!..

ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) - Biz, Kadıköy'ü köy zanneden, halkı da halk otobüsünde gören insanlardan değiliz. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar [!])

Teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, bakın, enstitü kurulmasından, enstitü şeklinde çalışılmasından bahsediyor arkadaşlarımız. Toplu Konut İdaresi enstitü şeklinde çalışıyor. Halkın ihtiyaçları araştırılarak bu konutlar yapılıyor.

Bakın, Muğla'da, biz, 880 konut yapıyoruz, yani Toplu Konut İdaresi yapıyor. Bu konutların 100 tanesini belediyemize verdik -ki, Muğla Belediyesi Cumhuriyet Halk Partisinin belediyesidir- bu konutların tanesini 75 milyar liradan sattığını düşünürsek…

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Peki, gecekonduda kim alabilir 75 milyara?!

ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) - Muğla'da gecekondu yok.

Muğla'daki insanlar, Muğla'da konut ihtiyacı olan insanlar bugün sırada bekliyorlar. Belki birinci etap bittikten sonra ikinci etap yapılacak.

Geçtiğimiz günlerde, Ankara'da, gündelik işlerde çalışan bir karı-koca yanıma geldiler; ben yardımcı oldum onlara.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Alabildi mi?

ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) - Aldılar.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Neyle aldılar; hangi parayla aldılar yahu?!

ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) - Evet, kıyıda köşede biriktirdiklerini sattılar, kollarındaki bilezikleri sattılar…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Oğlunun sünnetinde altın gelmiş!

ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) -… peşinatını yatırdılar, aldılar.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Oğlunun sünnetinde altın gelmiş!

ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) - Aldılar...

Ama, Toplu Konut İdaresi, pahalı konutlar da satıyor; gelir paylaşımı sistemiyle çalışıyor.

Bakın, Toplu Konut İdaresiyle ilgili "ne kadar kâr ediyor, zarar ediyor…" Hayır, zarar falan ettiği yok. 250 000 konut yapıldığında -ki, bunun 160 000'i, biraz önce söylediğim gibi, ihale edilmiş durumdadır- 16 katrilyon hâsılat temin edilecek. Bunun 9 katrilyonu masraftır; geriye kalan 7 katrilyon kâr edecek; bunu da, başka konutlar yapmak için kullanacaklar.

Değerli arkadaşlarım, bakın, buradan, ben, 7 arsanın değerlerini okuyacağım; yüzde kaç kazanılmış, bunları da göreceksiniz.

İstanbul'da 31 ada arsanın ekspertiz değeri 3,5 milyon YTL.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Semt söyleyin, semt!.. Bilelim nerede olduğunu.

ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) - Bakın… Dinleyin bir defa, dinleyin. İtirazınız varsa, öbür maddede onların cevabını veririm ben.

Gelir payı karşılığı, satış ihalesi sonucu alınacak satış bedeli, yani idarenin alacağı hâsılat payı, 10,3 milyon YTL'dir, gelir payından sonra. 1864 arsanın ekspertiz değeri 109 milyon YTL'dir; gelir payı neticesinde alacağı bedel 135,9 milyon YTL'dir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Terzibaşıoğlu, lütfen tamamlayabilir misiniz.

Buyurun.

ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, hulasasını söylüyorum: Ekspertiz raporlarına göre 412,2 milyon YTL'lik arsalar, değerlendirme sonunda 770,6 milyon YTL gelir payı elde edilmiş olacaktır.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Yüzde kaç?..

ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) - Bu da demek oluyor ki, Toplu Konut İdaresi kâr ediyor, ettiği kârdan yeni konutlar yaparak halkımızın ihtiyacına sunuyor.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.   (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Terzibaşıoğlu.

Madde üzerinde, 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır. Soru sorma süresi 5 dakikadır.

Sayın Ülkü, buyurun.

HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakana şunu sormak istiyorum: Deniliyor ki bize gelen sıra sayısında "gecekondu dönüşümü kapsamında 70'i aşkın belediyeyle müşterek proje başlatıldığı ve bunların 40'ında uygulamaya geçildiği…"

Tabiî, bunların içerisinde bölgesel, bölgelere göre, illere göre dağılımı bir kenara bırakırsak eğer, kendi yöremden örnek vereyim: Evet, toplukonut yapılmaya başlandı. 25 dekarlık eğitime ayrılmış bir alan eğitim alanı olmaktan çıkartıldı, yerine bir başka eğitim alanı konmadan buhar olup uçtu orası ve yerine, şimdi, toplukonutlar yapılmakta. Üstelik de, bu toplukonutların 6 kat olması gerekirken, hiçbir kimseden izin almaksızın 10 katlı toplukonutlar yapılmaktadır. Bunu, ne zemin etüt raporları kabul eder ne de bir başka bilimsel kurul bunu kabul eder. Neden böylesi bir uygulamaya gidiliyor? Bunu sormak istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Ülkü, lütfen, sorunuzu sorar mısınız.

HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sordum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Öğüt, buyurun.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakanıma soru sormak istiyorum.

1- Maliye Bakanlığının, milletvekilleri lojmanlarını Toplu Konut Dairesine devrettiğini duyduk; doğru mu? Devretmişse, orada, herhangi bir proje çalışması var mı; ne gibi bir çalışma yapmayı düşünüyorsunuz?

2- Özellikle doğu ve güneydoğuda Toplu Konutun yapmış olduğu projelerin eksikliğini görüyoruz. Büyük bir talep olmasına rağmen, İstanbul ve büyük şehirlere daha çok, yoğun yapılıyor; ama, başta Ardahan olmak üzere, toplukonut talebi olmasına rağmen, niçin doğu ve güneydoğuya Toplu Konut konut yapmıyor?

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Öğüt.

Sayın Bakan, buyurun.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; milletvekili lojmanlarının, Toplu Konut İdaresine, arsalarıyla birlikte devredildiği doğrudur; çünkü, bu işin Türkiye'deki en uzman kuruluşu olan Toplu Konut İdaresi, milletvekili lojmanlarının kurulu olduğu arsanın değerlendirilmesini en iyi yapabilecek, devletin yegâne kuruluşudur.

Doğu ve güneydoğudaki illerde daha fazla toplukonut projesi yapılmasıyla alakalı Sayın Ensar Öğüt Beyin sormuş olduğu soru: Doğu ve güneydoğu illerindeki Toplu Konut İdaresinin yapmış olduğu projeler… Bütün illerde bu projeler yapılıyor; yani, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde, toplukonut projesi olmayan bir tek il bile yok.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Biraz daha fazla yapılsın diyorum, demek istediğim o.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Şunu söyleyeyim: Tabiî, şu anda Toplu Konut İdaresinin Türkiye genelindeki uygulamalarına baktığımız zaman, 78 il, 179 ilçe, 450 tane şantiyesi var. Bu, gerçekten çok ciddî bir rakam. Elbette ki, onlar, belli bir plan dahilinde, arz ve talep doğrultusunda yapılacak olan projelerdir. Ama, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde, şu anda, Toplu Konut İdaresinin projeleri süratli bir şekilde devam ediyor; bir kısmının satışı belli oranda gerçekleşmiş, bir kısmının inşaatı başlamış, bir kısmının inşaatı bitmek üzere.

İzmir'deki bir eğitim tesisine ait olan arsa, 22 dönümlük arsanın…

HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - 25…

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Evet, 25 dönümlük bir arsanın toplukonut arsası haline dönüştürülerek, Toplu Konut marifetiyle 10 katlı, 12 katlı bloklar yapıldığından bahsedildi. Tabiî, bu  doğru değil. Bu imar değişikliği, plan değişikliği belediye tarafından yapılan bir değişiklik.

Bir de şunu söyleyeyim: Tabiî, Toplu Konut İdaresinin İzmir'de, İzmir Büyükşehir Belediyesi, Cumhuriyet Halk Partili bir belediyeyle ortak projeleri var.

Toplu Konut İdaresi, bu gecekondu dönüşüm ve…

HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın Bakan, Aliağa İlçesi.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Şimdi, müsaade ederseniz sözlerimi tamamlayayım.

Toplu Konut İdaresinin, Türkiye'deki belediyelerle ortak proje yürütürken, belediyelerin partilerine göre değil bölgenin ihtiyacına göre proje ürettiğinin ve bu projeleri hayata geçirdiğinin altının çizilmesinde fayda olduğunu ifade ediyorum ve teşekkür ediyorum.

HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Cevap değil ki bu, Sayın Bakan.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Madde üzerinde 1 adet önerge vardır.

Okutup, işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1138 sıra sayılı Yasanın 1 inci maddesine eklenen ekli (1) sayılı listede yer alan GİH uzmanlarının THS uzmanlarına eklenmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

 Ferit Mevlüt Aslanoğlu Osman Kaptan Vezir Akdemir

 Malatya Antalya İzmir

 Mehmet Vedat Yücesan  Mehmet Sevigen

 Eskişehir  İstanbul

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Katılamıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, gerekçeyi mi okutayım?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Hayır, konuşacağım efendim.

BAŞKAN - Buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, hiç düşündünüz mü; okul, hastane, sağlık ocağı gibi inşaatlar yapılıyor Türkiye'de, değişik bakanlıklar ihale ediyor.

Şimdi, benim cehaletime bağışlayın, inşaatçı değilim; bazı kurumlar metrekaresi 180 000 000'a ihale ediyor, bazı kurumlar metrekaresi 200 000 000'a ihale ediyor,  bazı kurumlar 300 000 000'a, bazı kurumlar 500 000 000'a ihale ediyor. Bağışlayın, benim cehaletime bağışlayın; yani, devletin hiçbir kademesinde, hiçbir yetkili çıkıp da, acaba,  bunun içini yaldızla mı yapıyor metrekaresini 500 000 000'a ihale eden, diye kimse bir ses çıkarmıyor mu? Hakikaten merak ediyorum.

Okul; belli, projesi belli. Ben 8 tane okul yaptırdım, dilenerek. Belli, bunun maliyeti belli, metrekare fiyatı belli. Tek tip bir proje; 12 derslik, 8 derslik, 12 derslik, 16 derslik... Belli, arkadaşlar, bunun metrekare fiyatı belli; ama, kamunun, örneğin, ben biliyorum Toplu Konut İdaresinin ihale ettiği okulları; değişik illere göre, metrekaresi 185 000 000, 220 000 000 maksimum

MEHMET SEVİGEN (İstanbul) - Değişik semtlere göre.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Peki, değişik yörelerde… 240 000 000 var bazı yörelerde. Peki, bazı bakanlıklara bakıyorum, sağlık ocağının metrekaresi 385 000 000, 400 000 000. Millî Eğitim Bakanlığına bakıyorum… Hakikaten, ben, bunu anlamakta güçlük çekiyorum. Onun için, kamunun, bazı ihtisas isteyen işlerini tek bir merkez kontrolüne mi veriyorsunuz, yoksa, onlar mı yapacak; ben, bunu, hakikaten dikkatlerinize sunuyorum.

Tabiî, hâsılat paylaşımı… Sayın Seyfi Terzibaşıoğlu Beyefendi söyledi. Ben dedim, yer söyleyin bana. O yerleri ben size söyleyeyim: İstanbul Ataköy, İstanbul Bahçeşehir. Ha, buralarda yüzde 60, artık, bugünün koşullarında yüzde 60 mal sahibine veriyorlar.

ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) - Yüzde 80 var.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Yüzde 20 değil mi?!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Yani, arsa sahibine yüzde 70 veriyorlar.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - İstanbul'da yüzde 20 idi. Sayın Maliye Bakanı yüzde 20 diyor.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Onun için, hâsılat paylaşımı yerine, senin arsanı vermek yerine, orada Toplu Konut kendi yapsın, bir başkasının arsasını alsın, yüzde 30 verecekse, yüzde 30 onlara versin.

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Dubai kulelerini yüzde 20'yle verdiler.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlar, rakamsal değil, yüzde 70; arsanın maliyet fiyatıyla değil. Bugün, arsanın maliyet fiyatının yarattığı katmadeğer, o, sizin arsa fiyatınızın 5 katıdır Sayın Terzibaşıoğlu.

ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) - Onlar, ihaleye çıkmış iki defa, müşteri çıkmamış arsalardır.

BAŞKAN - Sayın Terzibaşıoğlu, lütfen…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Beyefendi, konjonktür, o tespit edilen arsa fiyatının 5 katıdır diyorum.

TEVFİK AKBAK (Çankırı) - Cehaletine veriyoruz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Peki…

Bir başka olay: Şimdi, kurumlarla hiç paslaşmıyoruz. Yani, örneğin, polislerimiz… Lojman yapımını durdurduk, lojman yapmıyoruz. Öğretmenlerimiz, polislerimiz, düşük ücret alan birsürü kamu görevlimiz var -örneğin, Silahlı Kuvvetlerimizde, örneğin emniyet müdürlüğümüzde- ama, bunu lojman olarak değil, lojman olarak yapmıyorsunuz.

ORHAN SEFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) - Toplu Konut, parasıyla yapıyor bunu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Toplu Konutun bu kurumlarla, özellikle o ile tayin edilen insanlar ev arıyor ve aldığı maaşın yarısından fazlasını kira olarak veriyorlar. Yetmiyor; özellikle, polis arkadaşlarımız, öğretmen arkadaşlarımız ev bulmakta çok büyük güçlük çekiyorlar arkadaşlar, özellikle büyük illerde ve il merkezlerinde. Bu açıdan, özellikle kamu görevlilerimizin -lojman demiyorum artık- bu ihtiyaçları, bu kurumlarla öncelikle giderilmelidir.

Tabiî, bir başka konu: Burada, demin bir milletvekilimiz bahsetti; özellikle illerde yapılan -Muğla gibi, Malatya gibi yerlerde yapılan- bu toplu konut alanlarında ilin konumu, özellikle sosyoekonomik çevre, bunlar çok dikkate alınmıyor. Sırf hazine arazisi orada var diye, özellikle yoğun bir trafik yükü veriliyor. Mutlak, bunların da dikkate alınması gerekiyor.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.

Önergeyi oylarınıza…

III.- Y O K L A M A

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN - Arayacağım Sayın Anadol.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Tek kişi kalkmakla olmaz, şu anda 20 kişi yok ayakta.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayarsınız…

BAŞKAN - Önce, isimleri alacağım:

Sayın Anadol, Sayın Yücesan, Sayın Öğüt, Sayın Sevigen, Sayın Keleş, Sayın Özyürek, Sayın Ekmekcioğlu, Sayın Emek, Sayın Aslanoğlu, Sayın Ülkü, Sayın Seyhan, Sayın Önder, Sayın Gün, Sayın Bayındır, Sayın Tamaylıgil, Sayın Hacaloğlu, Sayın Kaptan, Sayın Özcan, Sayın Özakcan, Sayın Akdemir, Sayın Karademir.

Yoklama için 5 dakika süre veriyorum.

Adlarını okuduğum sayın üyelerin yoklama için elektronik cihaza girmemelerini rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, kâğıtlar okunacak mı?

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı yoktur; birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 21.33

 


BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.41

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86 ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Teklifin 1 inci maddesi üzerinde verilmiş olan önerge oylanmadan önce yapılan yoklamada toplantı yetersayısı bulunamamıştı; bu nedenle, yeniden yoklama yapacağım.

Yoklama için 3 dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı yoktur.

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 12 Nisan 2006 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 21.45